tıklayın. - AİA
Transkript
tıklayın. - AİA
Bu kitapçık Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi faaliyetleri çerçevesinde Eurohorizons Danışmanlık firmasına hazırlatılmıştır. Bu broşürde yer alan bilgiler firmaları bilgilendirme amacıyla derlenmiş olup, Avrupa Komisyonu ve İstanbul Sanayi Odası’nın görüşlerini yansıtmaz. Eylül 2010, İstanbul İstanbul Sanayi Odası Yayınları: 2010/16 ISBN 978-9944-60-753-7 Sertifika No: 19176 Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi İstanbul Sanayi Odası Meşrutiyet Cad. No:62 34430 Tepebaşı İstanbul Tel: 212 292 21 57 Faks: 212 293 55 65 Kapak ve iç sayfa grafik tasarım Kertenkele Yıldız Posta Cad. Emekli Subay Evleri Blok 41 Kat: 4 D: 9 Esentepe İstanbul Tel: 0212 288 61 92 Faks: 0212 288 61 91 Baskı Umur Basım ve Kırtasiye San. ve Tic. A.Ş. Esenşehir Mah. Dudulu OSB, 2. Cad. No:5 34776 Ümraniye / İstanbul Tel: 0216 645 62 00 Faks: 0216 420 04 35 AVRUPA BİRLİĞİ’NE UYUM SÜRECİNDE SEKTÖR REHBERLERİ TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SANAYİİ Bu çalışma Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında İstanbul Sanayi Odası için Eurohorizons Danışmanlık tarafından hazırlanmıştır. Eylül 2010 Bu çerçevede, Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezimizin, “Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Sektör Rehberleri” başlığı altında hazırladığı kitapçıklar, firmalarımıza tüm AB mevzuatını anlatmaktan çok, doğru bilgiye ulaşmalarında ve Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde kaydettiği aşamaları takip edebilmelerinde bir kaynak olma amacını taşımaktadır. Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezimizin internet sitesinde de (www.aia-istanbul.org) yayınlanacak ve düzenli olarak güncellenecek olan yayınlarımız, özellikle Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de gerçekleştirilen, sektöre ilişkin mevzuat değişikliklerinin takibinde firmalarımıza yol gösterecektir. Sektörel rehberlerimizden “Tekstil ve Hazır Giyim Sanayii” kitapçığımızı firmalarımızın bilgisine sunuyor ve AB’ye uyum sürecinde yürüttükleri çalışmalarında faydalı olmasını diliyoruz. C. Tanıl KÜÇÜK Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Sanayi Odası ÖNSÖZ 05 İstanbul Sanayi Odası olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde KOBİ’lerin öncelikli olarak desteklenmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Odamız bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi, çalışmalarını, KOBİ’lerimizi AB mevzuatına uyum kapsamında üretim süreçlerini etkileyebilecek değişiklikler konusunda bilgilendirme amacıyla yürütmektedir. I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİNDEKİLER 06 1. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ NASIL TANIMLANIYOR? 2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN AVRUPA’DAKİ YERİ NEDİR? 3. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ YERİ NEDİR? 09 09 10 10 II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 12 4. SEKTÖR AB MÜKTESEBATININ HANGİ BAŞLIKLARI ALTINDA DÜZENLENİYOR? 5. HANGİ AB DÜZENLEMELERİ BAĞLAYICI? 12 12 II.1. TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEME 6. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜ NASIL DÜZENLİYOR? 7. TEKSTİL İSİMLERİ DİREKTİFİ HANGİ ÜRÜNLERİ KAPSIYOR? 8. HANGİ LİF İSİMLERİ NASIL KULLANILIYOR? 9. YÜN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR? 10. BİRDEN FAZLA LİF TÜRÜ İÇEREN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR? 11. DÜZENLEMEDEKİ LİF İSİMLERİ NASIL GÜNCELLENİYOR? 12. SEKTÖR YENİ İSİM ÖNERİLERİ GETİREBİLİYOR MU? 13. TEKSTİL İSİM VE ETİKETLERİNE İLİŞKİN AB MEVZUATI NEDEN YENİLENİYOR? 14. YENİ DÜZENLEME TEKLİFİ NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER GETİRİYOR? 15. TÜRKİYE TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEMEYE İLİŞKİN AB MEVZUATINA NE KADAR UYUMLU? 16. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİNİN CE İŞARETİ TAŞIMASI GEREKLİ Mİ? 17. TÜRKİYE SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN CE UYGULAMALARINDA AB İLE UYUMLU MU? 12 12 13 13 13 14 14 15 15 16 16 17 17 II.2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI 18. SEKTÖRÜN FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI NASIL KORUNUYOR? 19. TÜRKİYE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASINDA AB İLE UYUMLU MU? 17 17 18 II.3. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN ÇEVRESEL YÜKÜMLÜLÜKLERİ 20. REACH TÜZÜĞÜ SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR? 21. TÜRKİYE REACH TÜZÜĞÜNE UYUMLU MU? 22. BİYOSİDAL ÜRÜNLER KULLANAN TEKSTİL FİRMALARI HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? 23. AB’DE BİYOSİTLERE İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER VAR MI? 24. TÜRKİYE BİYOSİDALLERE İLİŞKİN AB MEVZUATINA UYUMLU MU? 25. ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNDE İŞLETMELERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELER? 26. TÜRKİYE ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE NE KADAR UYUMLU? 27. ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONU YARATAN İŞLETMELER HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? 28. TÜRKİYE ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONUNA İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU? 29. ENDÜSTRİYEL EMİSYONLARA İLİŞKİN TASLAK AB DÜZENLEMESİ NE GETİRİYOR? 19 19 20 21 21 21 21 22 23 23 24 24 25 25 26 27 27 28 28 29 II.4. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ VE DIŞ TİCARET 39. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE NASIL BİR DIŞ TİCARET POLİTİKASI İZLİYOR? 40. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM TİCARETİNDE HAKSIZ REKABET NASIL ENGELLENİYOR? 41. TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI AB İLE UYUMLU MU? 29 29 30 31 II.5. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ VE VERGİLENDİRME 42. AB KDV MEVZUATINI NASIL DÜZENLİYOR? 43. TÜRKİYE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNDE AB’NİN KDV MEVZUATI İLE UYUMLU MU? 32 32 32 II.6. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN SOSYAL YÜKÜMLÜLÜKLERİ 44. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SANAYİİ AB’NİN SOSYAL DÜZENLEMELERİNDEN NASIL ETKİLENİYOR? 45. AB ÇALIŞMA SÜRELERİNİ NASIL DÜZENLİYOR? 46. TÜRK MEVZUATI AB’DEKİ ÇALIŞMA SÜRELERİ İLE UYUMLU MU? 47. AB ÇALIŞANLARIN SAĞLIK VE GÜVENLİĞİNİ NASIL KORUYOR? 48. TÜRKİYE AB’NİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI İLE NE KADAR UYUMLU? 33 33 33 34 34 35 II.7. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE KALİTE, AR-GE VE İNOVASYON 49. AB ORGANİK TEKSTİL ÜRÜNLERİNİ NASIL DÜZENLİYOR? 50. TÜRKİYE ORGANİK ÜRETİME İLİŞKİN AB DÜZENLEMESİNE UYUMLU MU? 51. SEKTÖRDE AR-GE VE İNOVASYON ÖNCELİKLERİ NASIL BELİRLENİYOR? 52. SEKTÖR AR-GE VE İNOVASYON ALANINDA HANGİ AB FONLARINDAN YARARLANIYOR? 53. TÜRKİYE SEKTÖRE YÖNELİK AB FONLARINDAN YARARLANABİLİYOR MU? 35 35 36 36 37 37 III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 54. AB’NİN YENİ ÜYELERİ, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN GEÇİŞ SÜRELERİ ALDILAR MI? 38 38 EK I: TEKSTİL İSİMLERİ VE TANIMLARI TABLOSU 41 KAYNAKÇA 44 İÇİNDEKİLER 07 30. EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ TEKSTİL SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLİYOR? 31. TÜRKİYE EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ’Nİ UYGULUYOR MU? 32. İŞLETMELER ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNDE HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ ÜSTLENİYOR? 33. TÜRKİYE ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU? 34. İŞLETMELER ATIK YÖNETİMİ KONUSUNDA NE GİBİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? 35. ATIKLARIN NASIL DEPOLANMASI GEREKİYOR? 36. TÜRKİYE ATIK YÖNETİMİ VE DEPOLANMASINDA AB İLE NE KADAR UYUMLU? 37. TEKSTİL ÜRÜNLERİNDE EKO-ETİKET NASIL UYGULANIYOR? 38. EKO-ETİKET TÜRKİYE’DE NE ZAMAN UYGULANACAK? lerine; halılardan yastık yorgan ve şiltelere kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Hazır giyim sektörü, örme ve örülmemiş tüm giyim ürünlerini kapsarken, teknik tekstil ürünleri, estetik veya dekoratif özelliklerinden ziyade, sahip oldukları teknik ve performans özellikleri için imal edilen tekstil malzeme ve ürünleri olarak tanımlanıyor. Bu tanım altında, tarım tekstillerinden inşaat sektörü teknik tekstillerine, jeotekstillerden endüstriyel tekstil ürünlerine, taşımacılık tekstillerinden koruyucu giysilere, spor ve hobi amaçlı teknik tekstillerden ekolojik ve çevre teknik tekstillerine kadar son derece kapsamlı bir ürün yelpazesi bulunuyor. Uluslararası ticaret açısından AB’de tekstil ve hazırgiyim ürünleri, Dünya Gümrük Örgütü’nün Armonize Sistem (Harmonized System-HS)1 numaralarına göre sınıflandırılıyor ve tüm dünyada ilk 6 hane bazındaki sınıflandırmalar uyumluluk gösteriyor. Gümrük Birliği kapsamında Türkiye ile AB arasında (1) HS sınıflandırmasında tekstil ve hazırgiyim ürünleri 50. - 63. fasıllar arasında, halılar ise 57. fasıl içerisinde yer alıyor. I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 09 1. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ NASIL TANIMLANIYOR? Tekstil ve hazır giyim sektörü, hammaddenin elyaf ve ipliğe dönüşümünden, dokuma, ev tekstili, hazır giyim ve yüksek teknolojiye dayalı teknik tekstil ürünlerine kadar birçok ürünün üretimine uzanan çok geniş ve çok boyutlu bir sanayi. Bu kapsamda, elyaf ve iplik sektörü: ipek, yün, pamuk, dokumaya elverişli bitkiler, suni ve sentetik elyaflar ile bunlardan mamul iplikleri içeriyor. Doğal ve insan yapımı olarak iki kategori altında değerlendirilen elyaflardan; yün, ipek, pamuk, jüt ve keten, doğal elyaflar olarak tanımlanırken; doğal polimerlerin dönüştürülmesi sonucu elde edilen elyaflar, naylon, polyester, akrilik, polipropilen gibi sentetik elyaflar; organik olmayan maddelerden elde edilen elyaflar ise insan yapımı elyaflar olarak nitelendiriliyor. Kumaşlar; pamuk, yün, ipek, suni ve sentetik lifler vb. hammaddelerden üretilen ve hazır giyim veya konfeksiyon üretiminde kullanılan ürünler olarak tanımlanıyor. Ev tekstili ise, tül, dantel ve broderi ürünlerden, çarşaf, yatak ve masa örtülerine; perdelerden el dokumaları, battaniye ve temizlik bez- I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 10 ise tekstil ve hazır giyim ürünlerinde ilk 10 hane sınıflandırmaları birbirleri ile uyumlu.2 2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN AVRUPA’DAKİ YERİ NEDİR? Tekstil ve hazır giyim sektörü, Avrupa Birliği imalat sanayiinde önemli bir paya sahip. 2009 yılı verilerine göre, sektörde faaliyet gösteren ve büyük çoğunluğu KOBİ’lerden oluşan 128.000 firma, 2 milyonun üzerinde istihdam yaratırken, toplam 167 milyar € tutarında bir ciroya ulaşıyor. AB’de, sektörde en güçlü konumdaki ülkeler olan İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve İspanya, toplam tekstil ve hazır giyim üretiminin yaklaşık ¾’ünü gerçekleştiriyor. İtalya, Yunanistan, Portekiz, Fransa, İspanya gibi güney ülkeleri ile Romanya ve Polonya gibi bazı yeni üyeler, daha çok hazır giyim üretiminde faaliyet gösterirken, İngiltere, Belçika, Almanya, Hollanda, Avusturya ve İsveç gibi Kuzey ülkeleri ağırlıklı olarak tekstil sektöründe üretim yapıyor. AB’nin tekstil ve hazır giyim sektöründe üçüncü ülkelerden gerçekleştirdiği ithalat 2009 yılında 74,9 milyar €, ihracatı ise 30,4 milyar €. Hazır giyim sektöründe, toplam 57,3 milyon tutarında gerçekleşen ithalatın en yoğun olduğu ülkeler sıralamasında 25,6 milyar € ile Çin ilk sırada gelirken, bu ülkeyi 6,9 milyar € ile Türkiye ve 5,1 milyar € ile Bangladeş izliyor. Tekstil sektöründe ise toplam 17,6 milyar € tutarındaki ithalatın 5,1 milyar €’luk bölümü Çin’den yapılırken, ikinci sırada 2,9 milyar € ile Türkiye, 3. sırada ise 1,9 milyar € ile Hindistan yer alıyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründe 44,5 milyar € tutarında ticaret açığı veren AB’nin tekstil ihracatı 16, hazır giyim ihracatı ise 14,4 milyar € düzeyinde gerçekleşiyor. AB’nin tekstil ihracatında ilk üç sırayı ABD, Türkiye ve Tunus alırken, hazır giyimde bu sıralama İsviçre, Rusya ve ABD olarak gerçekleşiyor. Teknolojik gelişmeler, üretim maliyetlerindeki artış, ithalat kotalarının 2005’te kaldırılması ve yeni uluslararası rakiplerin ortaya çıkması gibi gelişmeler, son yıllarda Avrupa tekstil ve hazır giyim sektörünü radikal bir dönüşüme zorluyor. Bu kapsamda, yeniden yapılanma sürecine giren sektördeki firmaların önemli bir çoğunluğu, seri imalattan uzaklaşarak, tasarım kalitesi, inovasyon ve teknolojiyi öne çıkaran katma değeri yüksek ürünlerin imalatına yöneliyor. Bu dönüşüm, AB’li üreticileri, teknik tekstil sektöründe dünya lideri konumuna getirirken, özellikle işgücü maliyetlerinin düşük olduğu Akdenizli bazı üye ülkeler, halen seri üretim ve fason üretimde rekabet güçlerini koruma çabalarını sürdürüyor.3 3. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ YERİ NEDİR? Tekstil ve hazır giyim sektörü, GSYİH’de, sanayi üretiminde, yatırımlarda ve ihracatta sahip olduğu yüksek orandaki payın yanı sıra, sağladığı istihdam açısından da Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden birini oluşturuyor. Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve %90’ı KOBİ’lerden oluşan 30.000 civarında tekstil ve hazır giyim firması, yaklaşık 2 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Büyük ölçüde ihracata dönük olarak faaliyet gösteren sektörün 30 milyar $ civarındaki üretim değerinin, 23 milyar dolarlık bölümü ihraç ediliyor. Dünyanın 5. büyük hazır giyim ihracatçısı konumunda olan Türkiye’de, ihracatın %80 gibi önemli bir bölümü pamuklu ürünlerden oluşuyor. Küresel krizin etkisi ile gerileyen ve 2009 yılında 11,2 milyar $ seviyesinde gerçekleşen hazır giyim ihracatında, AB ülkeleri yaklaşık %75’lik bir pay oluşturuyor. İhracatın en yoğun olduğu ülkeler sıralamasında ise Almanya, İngiltere, İspanya ve Fransa başı çekiyor. Hazır giyim sektöründe, Türkiye’nin en önemli rakipleri ise özellikle düşük ihraç fiyatlarına sahip Uzakdoğu ülkeleri. 2005 yılında tekstil ve hazır giyim ticaretin- (2) AB’nin Ürün Sınıflandırması: http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:287:0001:0897:en:PDF (3) Veriler, Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü, Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat ve Euratex (Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu) kaynaklarından derlenmiştir. Ev tekstili sektöründe ise, Türkiye’de, birçok firma kendi markasını oluşturmuşken, birçok firma da bazı uluslararası markaların lisanslı üretimini yapıyor. Üretimin önemli kısmını pamuklu ürünlerin oluşturduğu sektörde, krizin etkisiyle gerileyerek 2009 yılında 1,4 milyar $ seviyesinde gerçekleşen ihracatın büyük bölümü Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda gibi AB ülkelerine ve ABD’ye yöneliyor. Dünyada giderek gelişen teknik tekstil sektöründe ise, Türkiye’de üretim yapan 150 civarında firma bulunuyor. Türkiye’nin sektörde en güçlü olduğu ürün grubu ise dayanıklı çuvallar. Bu ürün grubunun üretiminde ve ihracatında dünya birincisi konumunda olan Türkiye’nin, 2009 yılındaki teknik tekstil ihracatı yaklaşık 1 milyar $, ithalatı ise 1,2 milyar $ seviyesinde gerçekleşmiş bulunuyor. İplik sanayiinde, Avrupa’nın birinci, dünyanın üçüncü büyüğü konumunda olan Türkiye, ayrıca kısa elyaf ring iplik üretiminde dünyada 5., open-end iplik üretiminde ise dünyada 4. sırada yer alıyor. İpliğin başlıca hammaddesi olan pamuk üretiminde dünya 7.’si, tüketiminde ise 4.’sü olan Türkiye, buna karşın, yerli üretimin iç talebi karşılamaması nedeniyle, önemli miktarda ithalat da gerçekleştiriyor. Türkiye, yünlü iplik sektöründe ise, dünyanın 4. büyük yün elyaf kullanıcısı. 2009 yılında elyaf ve iplik ihracatı 1,5 milyar $ civarında gerçekleşen Türkiye’nin başlıca ihraç ülkelerini İtalya, Almanya, ABD, Mısır ve Suriye oluşturuyor. Aynı yıl 3,7 milyar $ olan ithalat ise, büyük ölçüde Uzakdoğu ülkelerinden gerçekleştiriliyor.4 (4) Üretim ve ticaret verilerinde İGEME sektör raporları, istihdama ilişkin verilerde ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kaynakları kullanılmıştır. I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 11 deki kotaların kalkmasıyla dünyanın en büyük hazır giyim üreticisi ve ihracatçısı haline gelen Çin, sektördeki lider konumunu giderek güçlendiriyor. Türkiye, 2009 yılında 1,9 milyar $ olarak gerçekleşen hazır giyim ithalatını, büyük ölçüde Çin, Hindistan, Bangladeş, Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerinden yapıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 12 4. SEKTÖR AB MÜKTESEBATININ HANGİ BAŞLIKLARI ALTINDA DÜZENLENİYOR? Müzakere sürecinde Türkiye, AB’nin tüm hukuk sistemini aşamalı olarak benimsemek ve üyelikle birlikte uygulamakla yükümlü. “AB müktesebatı” olarak adlandırılan ve yaklaşık 125.000 sayfadan oluşan bu sistem; tüzük, karar ve direktif gibi düzenlemelerin yanı sıra, bunların kaynağı olan Antlaşmaları ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarını da kapsıyor. Oldukça teknik ve karmaşık bir yapıya sahip olan AB müktesebatı, aday ülkeler ile yürütülen üyelik müzakerelerini kolaylaştırmak amacıyla, 35 ayrı başlık altında inceleniyor. Tekstil ve Hazır Giyim sektörünü ilgilendiren tüm AB düzenlemelerinin toplandığı tek bir müktesebat başlığı bulunmuyor. Sektörü doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen düzenlemeler, farklı müktesebat başlıkları altında dağınık bir biçimde yer alıyor. Örneğin, sektöre ilişkin spesifik kurallar getiren Tekstil İsimleri Direktifi “Malların Serbest Dolaşımı”; tekstil ve hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren işletmeleri de kapsayan çevresel yükümlülüklere ilişkin Entegre Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü Direktifi ve kimyasallara ilişkin REACH Tüzüğü gibi düzenlemeler “Çevre”; sektör açısından büyük önem taşıyan marka, tasarım ve buluşların korunması ile ilgili konular “Fikri Mülkiyet Hukuku”, organik tekstil ürünlerini ilgilendiren düzenlemeler “Tarım ve Kırsal Kalkınma”, sektörün yararlandığı Ar-Ge ve inovasyona ilişkin programlar “Bilim ve Araştırma”, biyosit içeren tekstil ürünlerine yönelik düzenleme “Tüketicinin ve Sağlığın Korunması”, gümrük tarifeleri ve tercihli ticaret anlaşmaları gibi sektörün dış ticaretine ilişkin konular ise “Gümrük Birliği” ve “Dış İlişkiler” başlıkları altında ele alınıyor. AB müktesebatında, bunun yanı sıra, sektör ayrımı yapmaksızın tüm işletmeleri etkileyen yatay düzenlemeler de bulunuyor. Diğer sektörlerle birlikte tekstil ve hazır giyim sanayiini de ilgilendiren bu düzenlemeler, “Sosyal Politika ve İstihdam”dan “Şirketler Hukuku”na, “Vergilendirme”den “Rekabet”e, farklı müktesebat başlıkları altında inceleniyor.5 5. HANGİ AB DÜZENLEMELERİ BAĞLAYICI? AB müktesebatı; iç hukuka aktarılmaksızın tüm üye devletlerde doğrudan uygulanması gereken tüzüklerden, yasal bağlayıcılığı olmayan tebliğ, tavsiye kararı ve görüşlere kadar uzanan farklı düzenleme türleri içeren, hiyerarşik bir yapıya sahip. Bu yapıda, yasal bağlayıcılığı olan düzenlemeler, tüzük, direktif ve kararlardan oluşuyor. Tüzükler, iç hukuka aktarım gerektirmeksizin, tüm üye devletlerde kanun hükmünde kabul edilerek doğrudan uygulanıyor. Direktiflerin ise, üye devletler tarafından iç hukuka aktarılması gerekiyor. Karşılanması gereken asgari standart ve hedefleri ortaya koyan direktifler, mevzuata aktarım ve uygulama yöntemlerini üye devletlerin tercihine bırakıyor. Kararlar, yalnızca muhatap aldıkları üye devlet/devletler, gerçek veya tüzel kişiler açısından bağlayıcılık taşıyor. Tavsiye kararı, görüş ve tebliğler ise, yasal açıdan bağlayıcı olmamakla birlikte, AB’nin çeşitli alanlardaki hedef, tutum ve önceliklerini ortaya koymak ve çoğu zaman, ileride alınması planlanan yasal önlemlere zemin hazırlamak açısından önem taşıyor. II.1. TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEME 6. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜ NASIL DÜZENLİYOR? AB, tekstil ve hazır giyim sektöründe Tek Pazar’ın sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla, ilgili ürünlerin isimleri, içerikleri ve etiketlenmelerine ilişkin üye devlet düzenlemelerini Birlik düzeyinde uyumlaştırıyor. Söz konusu düzenlemelerin uyumlaştırılması, yalnızca Tek Pazar’ın işleyişi değil, tüketicilerin doğru bir şekilde bilgilendirilmesi ve bu konuda asgari bir koruma düzeyi sağlanması açısından da önem taşı- (5) Bu çalışmaya dahil edilen müktesebat başlıklarından, “Bilim ve Araştırma” Haziran 2006’da müzakereye açılarak aynı tarihte geçici olarak kapatılırken; “Tüketicinin ve Sağlığın Korunması” Aralık 2007, “Fikri Mülkiyet Hukuku” Haziran 2008, “Vergilendirme” Haziran 2009, “Çevre” Aralık 2009 tarihinde müzakereye açıldı. “Malların Serbest Dolaşımı”, “Tarım ve Kırsal Kalkınma”, “Gümrük Birliği” ve “Dış İlişkiler” başlıkları ise, AB’nin Aralık 2006’da siyasi nedenlerle müzakereleri başlatmama kararı aldığı 8 başlık arasında yer alıyor. 7. TEKSTİL İSİMLERİ DİREKTİFİ HANGİ ÜRÜNLERİ KAPSIYOR? Direktif, ham, yarı işlenmiş, işlenmiş, yarı üretilmiş, üretilmiş, yarı hazır veya hazır ürünler dahil, kütlesinin en az %80’i tekstil liflerinden oluşan tüm ürünleri kapsıyor. Bununla birlikte, yapma çiçekten fötr şapkaya, yelkenden bayrağa, fırın eldiveninden fermuara birçok ürün, düzenleme kapsamına girmiyor.8 Ayrıca, üçüncü ülkelere ihraç edilmek üzere üretilen; gümrük kontrolleri kapsamında üye devletlere transit geçiş amacıyla giren; işlenmek üzere üçüncü ülkelerden ithal edilen; evini iş yeri olarak kullananlara ve ürünün sahipliğini üstlenmeden konfeksiyon işlemleri yapan bağımsız firmalara gönderilen tekstil ürünleri de, kapsam dışı tutuluyor. Kütlesinin en az %80’i tekstil parçalarından oluşan mobilya, şemsiye ve güneşlikler ile kütlece en az %80’i tekstil veya müflonlardan oluşan çok katlı yer kaplamaları, yataklar, kamp malzemelerinin tekstil kısımları, ayakkabı müflonları ve eldivenler ise, düzenleme kapsamına giren ürünler arasında. 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi 8. HANGİ LİF İSİMLERİ NASIL KULLANILIYOR? Direktif uyarınca, tekstil ürünlerinin, AB içinde, endüstriyel işlemlerden geçmeden önce, geçtikten sonra ya da dağıtım aşamalarından herhangi birinde pazarlanabilmeleri için, düzenlemedeki yükümlülükler ile uyumlu olmaları gerekiyor. Bu yükümlülüklerin başında ise, ürünlerin tüketiciye satılması veya satışa sunulması sırasında, düzenlemenin ekinde yer alan tekstil liflerine ilişkin isim, tanımlama ve ayrıntıların; ilgili katalog, ticari broşür, ambalaj, etiket ve işaretlemelerde, açık, okunaklı ve tek tipte yazılmış olarak belirtilmesi geliyor. Söz konusu isim ve tanımlamalar, yünden ipeğe, pamuktan ketene 47 farklı tekstil lifini9 kapsıyor. Düzenlemeyi teknik gelişmeler doğrultusunda güncellemek amacıyla, 2009 yılında kabul edilen yeni bir Direktif10, bunlara “melamin”i de ekleyerek, listedeki lif türlerinin sayısını 48’e çıkarıyor (EK 1). Bu listede yer almayan lif isimleri, etiketlerde kullanılamıyor. Tekstil ürünleri, bu lif türlerinden yalnızca birinden oluşmadığı sürece, “%100”, “saf”, “tamamen” ya da benzer ifadeler ile tanımlanamıyor. Bununla birlikte, tekstil ürünlerinin %2 seviyesini aşmayacak şekilde, başka bir lif içermesine izin veriliyor. Bunun için, söz konusu lifin, rutin bir şekilde değil, teknik gerekçelerle eklenmiş olması gerekiyor. Tarama işleminden geçirilmiş tekstil ürünlerinde ise, bu tolerans değeri, %5’e kadar çıkabiliyor. Ürünlerin içeriği ile etikette sunulan bilginin uyumlu olup olmadığına ilişkin kontrollerin ise, ilgili düzenlemelerin11 ortaya koyduğu analiz yöntemleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekiyor. Söz konusu yöntemler, lif karışımlarının belirlenmesinde kullanılacak numunelerin hazırlanması ve bazı ikili lif karışımlarının miktar analizleri ile ilgili uygulama usullerine açıklık getiriyor. Bu çerçevede, ürünlerdeki lif yüzdeleri, düzenlemede yer alan nem değerlerinin12 her lifin mutlak kuru kütlesine uygulanması ile belirleniyor. 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi 9. YÜN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR? Direktif uyarınca; tekstil ürünlerinin, AB dillerinde “yeni yün” ibaresinin karşılığı olan ifadelerle tanımlanabilmeleri için; yalnızca, daha önce herhangi bir ürüne entegre edilmemiş, imalat süreci- (6) 71/307/EEC sayılı, üye ülkelerin tekstil isimlerine ilişkin yasalarının yakınlaştırılmasına dair Direktif (7) 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi (2009/121/EC sayılı Direktif ile yapılan değişiklikleri de içeren konsolide versiyon) (8) Kapsam dışı tutulan ürünlerin tam listesi, 2008/121/EC sayılı Direktif’in III numaralı ekinde yer alıyor. (9) Tekstil liflerinin isim, tanımlama ve ayrıntıları, 2008/121/EC sayılı Direktif’in I numaralı ekinde yer alıyor. (10) 2009/121/EC sayılı, 2008/121/EC sayılı Direktifin I ve V numaralı eklerine, teknik gelişmelere uyum doğrultusunta değişiklik getiren Direktif (11) 96/73/EC sayılı, İkili tekstil lif karışımlarının bazı nicel analiz yöntemlerine ilişkin Direktif ve 73/44/EEC sayılı Üçlü lif karışımlarının nicel analizlerine ilişkin üye ülke yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif (12) Tekstil ürünlerindeki lif miktarının hesaplanmasında kabul edilen higroskopik nem değerleri, düzenlemenin 5. ekinde yer alıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 13 yor. AB’nin, 1971 yılında, ilgili üye devlet yasalarını yakınlaştırmak amacıyla kabul ettiği tekstil isimleri Direktifi6, Birliğin bu alandaki ilk yasal düzenlemesini oluşturuyor. Bugün ise, tekstil ürünlerinin etiketlenmesine ilişkin hususlar, 2008 yılında yayınlanan yeni bir “Tekstil İsimleri Direktifi”7 ile düzenleniyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 14 nin gerektirdiği işlemler dışında hiçbir eğirtme ve keçeleştirme işleminden geçmemiş ve tâbi tutuldukları işlemler ya da kullanım sırasında hasar görmemiş liflerden oluşmaları gerekiyor. ise, toplu olarak, “diğer lifler” şeklinde tanımlanabiliyor. Bunlardan birinin adı açıkça belirtilecek olursa, yüzdesinin de etikette yer alması gerekiyor. Bununla birlikte, aynı ifadeler, aşağıdaki durumlarda lif karışımları içindeki yün için de kullanılabiliyor: -Karışımda bulunan tüm yün liflerinin, “yeni yün” ifadesinin kullanılabilmesi için aranan şartları karşılaması, -Yünün, karışımın toplam ağırlığının en az %25’ine karşılık gelmesi, -Gelişigüzel karışımlarda yünün, diğer lif türlerinden sadece biri ile karışmış olması. Tekstil ürünlerinin “pamuk keten karışımı” olarak tanımlanması da belirli şartlara tâbi tutuluyor. Bu şekilde etiketlenmesine izin verilen ürünlerin, saf pamuk çözgülü ve saf keten atkılı olması, üründeki keten yüzdesinin ise, kumaşın toplam ağırlığının en az %40’ına karşılık gelmesi gerekiyor. Ayrıca, “pamuk keten karışımı” ifadesi ile birlikte, ürünün bileşimini tanımlamak amacıyla, “saf pamuk çözgü – saf keten atkı” ifadelerinin de kullanılması gerekiyor. “Yeni yün” ifadesi, lif karışımları içindeki yünler için kullanıldığında, bileşim yüzdesinin tam olarak belirtilmesi gerekiyor. Düzenleme, imalat sırasında bileşimi kolaylıkla tespit edilemeyen ürünlerin, “karışık lifler” veya “belirsiz tekstil bileşimi” ifadeleri ile tanımlanmasına izin veriyor. Birden fazla bileşenden oluşan tekstil ürünlerinin ise, her bileşenin lif içeriğini gösterecek şekilde etiketlenmesi gerekiyor. Ancak, ana astarlar hariç, ürünün toplam ağırlığının %30’undan daha azına karşılık gelen bileşenler, bu yükümlülüğün dışında tutuluyor. İki veya daha fazla tekstil ürününün, aynı lif içeriğine sahip olması ve tek bir birim oluşturması halinde ise, bunların tek bir etiket taşıması yeterli sayılıyor. Düzenleme; korse ürünleri, asidik basma yöntemiyle yakılmış tekstiller, nakışlı tekstiller, nüvesi ve kılıfı farklı liflerden yapılmış iplik bileşimleri, kadife ve pelüş ürünleri ile arka ve ön yüzü farklı liflerden oluşan yer döşemeliği ve halıların etiketlenmesini de, bazı özel şartlara tâbi tutuyor. 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi 10. BİRDEN FAZLA LİF TÜRÜ İÇEREN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR? İki veya daha fazla çeşit liften oluşan tekstil ürünleri, liflerden birinin toplam ağırlık içindeki payının en az %85 olması halinde, söz konusu lifin ismi belirtilerek etiketleniyor. Bunun yanı sıra, ismi belirtilen lifin bileşim içindeki yüzdesinin veya bileşim içindeki payının en az %85 olduğunun da belirtilmesi gerekiyor. İstenildiği takdirde, bileşimin geri kalanının hangi liflerden oluştuğu da belirtilebiliyor. Ürünün içerdiği liflerden hiçbirinin, karışım içinde, %85’ten fazla bir paya sahip olmadığı durumlarda ise, en azından iki baskın lifin isimleri ve bileşim içindeki yüzdelerinin belirtilmesi gerekiyor. Diğer liflerin ise, karışım içinde sahip oldukları pay doğrultusunda, ismen sıralanması yeterli. Bu liflerin yüzdesinin belirtilmesi üreticinin tercihine bırakılıyor. Ürünün toplam ağırlığının %10’undan azına karşılık gelen lifler 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi 11. DÜZENLEMEDEKİ LİF İSİMLERİ NASIL GÜNCELLENİYOR? Düzenlemenin ekinde yer alan lif isimlerine yenilerinin eklenmesi, AB düzeyinde, oldukça ağır işleyen yasal bir prosedür gerektiriyor. Ayrıca, listenin güncellenmesinin ardından, üye 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi 12. SEKTÖR YENİ İSİM ÖNERİLERİ GETİREBİLİYOR MU? Tekstil ve hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren işletmeler ve sektörü temsil eden örgütler de, düzenlemede yer alan lif isimlerine yenilerinin eklenmesi için başvuruda bulunabiliyor. Ancak düzenleme, bu başvuruların nasıl bir formatta yapılması gerektiğine açıklık getirmiyor. Bu nedenle, potansiyel başvuru sahiplerinin, Komisyon’un bu konuda yayınladığı kılavuz ilkeleri dikkate almaları gerekiyor. Buna göre, yeni bir isim önerisinin değerlendirilebilmesi için, başvuruda, aşağıdaki şartların yerine getirilmesi ve sunulan bilgilerin, laboratuvar deneyleri ya da benzer çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor: - Önerilen lif isminin, mevcut isimlere kıyasla hangi açıdan farklılık arz ettiğinin (lifin kimyasal oluşumu ya da üretim işlemlerinde uygulanan yöntemler vb.) açıklanması gerekiyor. Düzenlemedeki her bir lif ismi, çoğu zaman farklı özellikler taşıyan birçok lif türünü kapsadığından, önerilen yeni ismin, mevcut isimlerin kapsadığı tüm liflerden farklı olduğuna dair sağlam kanıtlar sunulması gerekiyor. -Liflerin, standart test yöntemleri ile diğer liflerden ayrıştırılabiliyor olması gerektiğinden; önerilen yeni lifin de, hangi niteliksel ve niceliksel test yöntemleri ile ayrıştırılabildiğinin mutlaka belirtilmesi gerekiyor. -Tüketiciyi ilgilendiren tüm hususların (lifin ticari kullanı- mına ilişkin veriler vb.) başvuruda belirtilmesi ve laboratuvar aşamasının tamamlanmış olması gerekiyor. -Önerilen ismin taşıdığı yenilikçi özelliklere ilişkin patent vb. kanıtlar sunulması başvuruyu güçlendiriyor. -Jenerik isim önerilerinin, lif ile imalatçısı arasında bağlantı kurmaması; kullanıma açık (public domain) olması; lifin kimyasal özelliklerini yansıtması ve uygun görüldüğü taktirde tüketicileri, lifin yeni özellikleri hakkında bilgilendirecek nitelikte olması gerekiyor. (“Elastan” isminin, lifin “elastik” özelliği ve içerdiği “poliüretan” kimyasalı ile bağlantılı olması gibi). - Diğer lifler için düzenlemenin 5. ekinde belirtildiği gibi, önerilen lif için de, ürünün içeriğindeki lif kütlesi hesaplanırken kullanılacak nem değerinin (allowance) belirtilmesi gerekiyor. Bu ilkeler çerçevesinde hazırlanacak yeni isim önerilerinin, Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü’nün, “Tekstil, Moda ve Ormana Dayalı Sanayiler”den sorumlu birimine ya da bu birimin muadili ulusal otoritelere iletilmesi gerekiyor. AB, işletmeleri, herhangi bir öneride bulunmadan önce mutlaka Avrupa düzeyindeki sektör temsilci örgütleri ile temasa geçmeleri yönünde teşvik ediyor. Yasal bir zorunluluk olmasa da, benzer örgütlerin ya da tüketici derneklerinin desteği, başvuruların kabul edilme şansını önemli ölçüde artırıyor. 13. TEKSTİL İSİM VE ETİKETLERİNE İLİŞKİN AB MEVZUATI NEDEN YENİLENİYOR? AB’nin, tekstil isim ve etiketlerine ilişkin mevzuatını yenileme ihtiyacı, büyük ölçüde, mevcut düzenlemelere yeni lif isimleri eklemek için yapılan teknik değişiklikler sırasında yaşanan zorluklardan kaynaklanıyor. Halihazırda konu, tekstil ürünlerinin isimleri ve etiketlenmelerine ilişkin temel direktif ile analiz yöntemlerini belirleyen iki direktiften oluşan üç farklı direktif tarafından düzenleniyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 15 devletlerin de kendi ulusal düzenlemelerinde gerekli değişiklikleri yapmaları gerekiyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu, listenin güncellenmesine ilişkin önerilere oldukça temkinli yaklaşıyor. Tek Pazar’ın işleyişini kolaylaştırmak veya tüketicilerin doğru bir şekilde bilgilendirilmesini sağlamak açısından elzem olmadıkça, yeni isim önerilerine sıcak bakılmıyor. Bununla birlikte, teknik gelişmeler nedeniyle ihtiyaç duyulan değişiklik önerilerinin mutlaka dikkate alınması gerekiyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 16 Dolayısıyla, temel düzenlemedeki lif isimlerine bir yenisinin eklenmesi gerektiğinde, üç direktifin de tadil edilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, ilgili düzenlemelerin hepsi “direktif” olduğu için13, üye devletlerin de, yapılan her değişikliği ulusal mevzuatlarına aktarmaları gerekiyor. Bu nedenle, yeni bir lif ismi için yapılan başvuru ile, düzenlemede yapılan değişikliğin tüm üye devletlerde uygulanması arasındaki süreç oldukça uzun bir zaman alıyor. Hazırlanan yeni düzenleme teklifinin temel hedefi ise, bu süreyi olabildiğince kısaltmak. 14. YENİ DÜZENLEME TEKLİFİ NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER GETİRİYOR? Avrupa Komisyonu’nun, tekstil isim ve etiketlerine ilişkin AB mevzuatını yenilemek amacıyla, Ocak 2009’da yayımladığı taslak düzenleme, konu ile ilgili üç direktifin, yeni bir Tüzük kapsamında konsolide edilmesini öneriyor. Tüzükler ulusal mevzuata aktarım gerektirmediği için, teklifin kabul edilmesi halinde, düzenlemede yapılan değişiklikler aynı anda tüm üye devletlerde uygulamaya girebilecek. Teklifin, yeni isim başvuruları ile uygulama arasındaki süreyi kısaltmak amacıyla getirdiği yenilikler, direktiflerin Tüzük’e dönüştürülüyor olması ile sınırlı değil. Teklif, aynı zamanda üreticiler tarafından yapılan başvuruların belirli koşulları karşılaması halinde, teknik inceleme sürecini de önemli ölçüde kısaltıyor. Söz konusu koşullar, taslak tüzüğün 2. ekinde yer alıyor. Bu değişiklik sayesinde, yeni lif isimleri piyasada kullanılabilene kadar geçen sürenin, 12 ay kadar kısalması bekleniyor. Teklifte öngörülen diğer bir değişiklik de, analiz yöntemlerine ilişkin direktiflerin iptal edilerek, yeni Tüzük’e, teknik ekler şeklinde entegre ediliyor olması. Bu çerçevede, ikili ve üçlü tekstil lif karışımlarının miktar analizlerine ilişkin yöntemlere, taslak Tüzük’ün 8. ekinde yer veriliyor. (13) Bakınız, soru 5: “Hangi AB düzenlemeleri bağlayıcı?” Teklifin getirdiği diğer değişiklikler ise, şu şekilde özetlenebilir: -Tek bir madde ile düzenlemenin tüm kapsamına açıklık getiriliyor olması (tekstil isimlerinin kullanımı, tekstil ürünlerinin etiketlenmesi, ikili ve üçlü lif karışımlarının miktar analizlerine ilişkin kurallar); - “Görünür genişlik”, “tekstil bileşeni”, “yabancı lif”, “astar”, “kapsamlı etiketleme” ve “kullanılıp atılan ürünler” gibi ifadelerin tanımlanması; - Tekstil ürünlerinin pazarlanmasına ilişkin genel yükümlülüklere tek bir maddede açıkça yer verilmesi; - Etiketleme ve etikette gerekli bilgilere yer verme konusundaki sorumluluğun açıkça ekonomik operatörlere yüklenmesi; - Ayrı bir maddeyle, uygunluk denetimlerine ilişkin sorumluluğun ulusal piyasa gözetim otoritelerine yüklenmesi; -Yabancı lif ve imalat toleranslarının spesifik olarak belirlenmesi. COM(2009)31 sayılı, Tekstil isimleri ve ilgili tekstil ürünlerinin etiketlenmesine ilişkin Tüzük Teklifi 15. TÜRKİYE TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEMEYE İLİŞKİN AB MEVZUATINA NE KADAR UYUMLU? Tekstil İsimlerine ilişkin AB Direktifi’nin Türk mevzuatındaki karşılığı olan “Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine ilişkin Yönetmelik”, başta tekstil liflerinin isimlendirilmesi, ürün etiketlerinde belirtilmesi, birden fazla lif ve bileşenden oluşan ürünlerin etiketlenmesi, öngörülen istisnalar, tekstil lif yüzdelerinin belirlenmesi ve ürün bileşimlerinin test edilmesi gibi konular olmak üzere, tekstil ürünlerinin AB içinde tâbi tutulduğu temel kuralları, Türk mevzuatına aynen aktarıyor. Ancak, Eylül 2009’da, ilgili AB düzenlemesini teknik gelişmelere uyarlamak amacıyla kabul edilen ve mevcut lif isimlerine “melamin”i de ekleyen yeni AB direktifi, henüz Türk mevzuatına aktarılmış değil. Bunun için, “Tekstil Ürünlerinin İsimlen- Yönetmelik kapsamındaki ürünlerin lif bileşimlerinin belirlenmesinde kullanılacak örnekleme ve analiz yöntemleri de, ilgili AB direktiflerinin karşılığı olan, “İkili Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında Yönetmelik” ve “Üçlü Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında Yönetmelik” tarafından düzenleniyor. Ancak AB, halihazırda, tekstil isimlerine ilişkin temel Direktif’in yanı sıra, analiz yöntemleri hakkındaki direktiflerin de yerini alması beklenen, yeni bir Tüzük taslağı üzerinde çalışıyor. Bu nedenle, AB’nin planladığı mevzuat değişikliklerinin yakından takip edilmesi ve en kısa zamanda Türk mevzuatına aktarılması da önem taşıyor. 16. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİNİN CE İŞARETİ TAŞIMASI GEREKLİ Mİ? İliştirildiği ürünün, ilgili AB düzenlemelerinde yer alan temel yükümlülükleri karşıladığı, güvenli olduğu, tüm AB ülkelerinde piyasaya sürülebileceği ve AB içindeki serbest dolaşımının engellenemeyeceği mesajını veren CE işareti, tüm ürünler için zorunlu değil. Uygulamanın kapsamı, CE işareti kullanımını zorunlu kılan bazı özel direktiflere tâbi ürün grupları (tıbbi cihazlar, asansörler, makine ve ölçüm ekipmanları, oyuncaklar, bilgisayarlar, cep telefonları vb.) ile sınırlı. Tekstil ve hazır giyim ise, mobilya, gıda, kimya ya da kozmetik gibi, CE işareti uygulamasının dışında kalan sektörler arasında. Bununla birlikte, tekstil yer döşemeleri, jeotekstil ve jeotekstil ile ilgili mamüller gibi, AB’nin Yapı Malzemeleri Direktifi14 uyarınca CE işareti taşıması gereken ürünler de bulunuyor. 2010/C71/03 sayılı, Üye devletlerin yapı malzemeleri ile ilgili yasa, düzenleme ve idari hükümlerinin yakınlaştırılmasına ilişkin 89/106/EEC sayılı Direktif’in uygulanması ile ilgili uyumlaştırılmış standartların başlık ve referanslarını içeren Komisyon Tebliği 17. TÜRKİYE, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN CE UYGULAMALARINDA AB İLE UYUMLU MU? Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından, AB’nin Yapı Malzemeleri Direktifi çerçevesinde, belirli tekstil ürünleri için geliştirilen ve bu ürünlerin CE işareti taşıyabilmek için karşılamaları gereken standartlar bulunuyor. Söz konusu standartlar, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından, Türkiye’deki teknik standardizasyon sistemine de aktarılmış durumda. Dolayısıyla, ilgili tekstil ürünleri, Türkiye’de de CE işareti uygulamasına tâbi tutuluyor. Bu ürünlere ilişkin standartlar ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yayınlanan “Yapı Malzemeleri Yönetmeliği Kapsamında Uygulanacak Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ”in ekindeki listede yer alıyor. Bunların büyük bir kısmı, jeotekstil ve jeotekstil ile ilgili mamüllerin; demiryolu inşaatından drenaj sistemlerine, kanal yapımından tünellere kadar çeşitli alanlardaki kullanımına ilişkin şartları ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, tekstil yer döşemelerinin temel özelliklerine ilişkin standartlar da TSE tarafından uyumlaştırılmış bulunuyor. II.2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI 18. SEKTÖRÜN FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI NASIL KORUNUYOR? Tekstil ve hazır giyim, bazı lüks ürün grupları ile birlikte, dünyada fikri mülkiyet hakları ihlallerinden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Bu ihlaller, özellikle, kalite, tasarım, yenilikçilik ve markalaşmaya ciddi yatırımlar yaparak önemli kazanımlar elde eden AB’li firmalar açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu nedenle, tekstil ve hazır giyimde fikri mülkiyet (14) 89/106/EEC sayılı, üye devletlerin yapı malzemeleri ile ilgili yasa, düzenleme ve idari hükümlerinin yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 17 dirilmesine ilişkin Yönetmelik”in değiştirilmesi gerekiyor. Söz konusu değişikliğin, Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı çerçevesinde, 2010-2011 döneminde gerçekleştirilmesi planlanıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 18 haklarının korunması, Avrupa Komisyonu’nun sektöre yönelik politikalarında öncelikli bir yere sahip. AB’nin fikri mülkiyet hukuku alanındaki düzenlemeleri; ticari marka, sınai tasarım ve belirli buluşların korunmasına ilişkin üye devlet yasalarını AB düzeyinde uyumlaştıran ortak kurallar getiriyor. Bu kurallar daha çok, marka, tasarım ya da buluş sahibine tanınması gereken haklar, bu hakların sınırları ve sağlanan yasal korumanın süresi gibi konuları düzenliyor. Bunun yanı sıra, ticari marka ve tasarımların, tek bir başvuru ile, tüm üye devletlerde aynı şartlar altında korunmasını sağlayan yasal düzenlemeler de bulunuyor. Patentler için benzer bir koruma sistemi getirilmesini öngören taslak Tüzüğün de, kısa vadede kabul edilerek yürürlüğe girmesi bekleniyor. Ayrıca, fikri mülkiyet haklarının uygulanış yöntemleri de, AB düzeyinde uyumlaştırılmış durumda15. Tüm bu düzenlemeler, doğrudan tekstil ve hazır giyim sanayiine yönelik olmamakla birlikte, sektördeki fikri mülkiyet haklarının etkin bir şekilde korunması açısından büyük önem taşıyor. AB’nin fikri mülkiyet hakları ile mücadelede başvurduğu en önemli yöntemlerden biri de, Avrupalı işletmelerin yoğun ihlallere maruz kaldığı ülkelerle işbirliğinin geliştirilmesi. AB bu amaçla, Çin, Tayland, Hindistan, Endonezya ve Meksika gibi birçok ülke ile, çeşitli teknik işbirliği programları yürütüyor. AB, taklit ve korsanla mücadele konusunda, sektör spesifik birtakım girişimleri de destekliyor. Komisyon’un kurduğu “Tekstil ve Hazır Giyim Üst Düzey Grubu”’nun (High Level Group on Textiles And Clothing) önerileri doğrultusunda, Almanya ve Çin tekstil-hazır giyim federasyonları (Gesamttextil-Mode ile CNTAC) arasında imzalanan Fikri Mülkiyet Haklarını Koruma Anlaşması, bunun en somut örneklerinden birini oluşturuyor. 207/2009/EC sayılı, Topluluk Markası Tüzüğü; 89/104/EEC sayılı, ticari markalar hakkındaki üye devlet yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif; 6/2002/EC sayılı, Topluluk (15) 2004/48/EC sayılı, fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına ilişkin Direktif tasarımları Tüzüğü; 98/71/EC sayılı, tasarımlara yönelik yasal koruma Direktifi; COM(2000)412 sayılı, Topluluk Patenti’ne ilişkin Tüzük teklifi 19. TÜRKİYE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASINDA AB İLE UYUMLU MU? Türk mevzuatında, ticari markaların korunması, “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile düzenleniyor. Kararname, ilgili AB mevzuatı ile büyük ölçüde uyumlu. Ancak, Kararname’nin cezai hükümleri, Temmuz 2008’de, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkemenin kararı, suç ve cezaların kararnameler değil, Meclis tarafından çıkarılan yasalarla düzenlenmesi gerektiğine işaret ediyor. Kararın yol açtığı hukuki boşluk, Ocak 2009’da kabul edilen yeni bir kanun ile dolduruldu. Ancak, Avrupa Komisyonu’nun 2009 yılı İlerleme Raporu, yeni kanun kabul edilene kadar geçen süre içerisinde, 2.861 dava kapsamında suçlanan 3.357 sanığın beraat ettiğine ve bunun, DTÖ’nün Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın (TRIPS) ihlali anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Bunun dışında, AB’nin Topluluk Markası Tüzüğü, marka sahiplerine sağladığı koruma açısından, yalnızca üye devletleri kapsıyor. Ancak, Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi gereği, Türk vatandaşları da, markalarına tek bir başvuru ile tüm AB ülkelerinde koruma sağlamak için, Topluluk Markası tescil ettirebiliyorlar. Türkiye’de, tasarımların korunması, “Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile düzenleniyor. Kararname, sağlanan korumanın kapsamı, süresi ve tasarım sahibine tanınan haklar gibi temel konularda, ilgili AB düzenlemesi ile uyumlu. Ancak, başta hukuki başvuru yolları ve yaptırımlar olmak üzere, ilgili mevzuatın her anlamda AB ile uyumlaştırılması amacıyla, konunun yeni bir yasa ile düzenlenmesi planlanıyor. Bu amaçla hazırlanan ve Şubat 2009’da TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun tasarısı, henüz yasalaşmış değil. Tasarının kabul edilmesi ile birlik- Türkiye’de, buluşların korunması ise, “Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ve ilgili uygulama yönetmeliği ile düzenleniyor. Kararname; patent verilebilecek buluşlarda olması gereken özellikleri, Kasım 2001’den beri Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Patent Sözleşmesi’ne (EPC) uygun bir şekilde tanımlıyor. “Avrupa Patent Sözleşmesi’nin Türkiye’de Uygulama Şeklini Gösteren Yönetmelik” uyarınca, Türkiye’deki buluş sahipleri de, buluşlarını, sözleşmeye taraf olan Avrupa ülkelerinde yasal güvence altına almak amacıyla, doğrudan veya temsilcileri aracılığı ile Avrupa Patent Ofisi’ne (EPO) başvurabiliyor. Başvuru dilekçesinde, buluşun ilgili alanda uzman bir kişinin anlayabileceği açıklıkta tarif edilmesi, patent koruması talebinin netleştirilmesi, talebin dayandığı teknik resimlere yer verilmesi ve koruma talep edilen ülke veya ülkelerin belirtilmesi gerekiyor. Halihazırda, başvuru sahibinden, koruma talebinde bulunduğu her devlet için, ayrı bir ücret ödemesi talep ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun, bu tür maliyetlerin önüne geçmek için hazırladığı “AB Patent Sistemi Tüzük Teklifi”nin kabul edilerek yürürlüğe girmesi halinde, Türkiye’nin de yeni sistemin avantajlarından nasıl faydalanabileceği netlik kazanacak. Avrupa Komisyonu’nun 2009 yılı İlerleme Raporu, Türkiye’nin sınai mülkiyet hakları alanındaki AB müktesebatı ile uyumunun görece ileri düzeyde olduğunu belirtmekle birlikte, uygulamaya ilişkin sıkıntıların devam ettiğine dikkat çekiyor. Komisyon’un 2009 yılında yayımladığı “Fikri Mülkiyet Hakları Uygulama Raporu”nda da, AB sınırlarında el koyulan hazır giyim ürün ve aksesuarlarının Çin’den sonraki ikinci kaynağının Türkiye olduğu belirtiliyor. AB, fikri mülkiyet ihlalleri ile mü- cadele etme konusunda Türkiye’ye destek olmak için, karşılıklı bir diyalog mekanizması tesis edilmesini öneriyor. Ancak Türkiye, henüz bu öneriyi kabul etmiş değil. Söz konusu diyaloğun başlatılması, üyelik müzakerelerinin “Fikri Mülkiyet Hukuku” başlığının kapatılabilmesi için, Türkiye’nin karşılaması gereken kriterlerden birini oluşturuyor. AB’ye ihraç edilen taklit ve korsan ürünlerin sayısında ciddi düşüş kaydedilmesi ve fikri mülkiyet haklarının icrasından sorumlu kurumların kapasitelerinin güçlendirilmesi de, başlığın diğer kapanış kriterleri arasında. II.3. TEKSTİL-HAZIR GİYİM ÇEVRESEL YÜKÜMLÜLÜKLERİ SEKTÖRÜNÜN 20. REACH TÜZÜĞÜ SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR? Kimyasalların kayıt altına alınması, değerlendirilmesi, izne tâbi tutulması ve sınırlandırılmasını kapsayan REACH Tüzüğü, kimyasal maddelerden kaynaklanan riskleri kontrol altına alarak, çevre ve insan sağlığının üst düzeyde korunmasını hedefliyor. Bu çerçevede sanayiye, kimyasalların güvenli kullanımını temin edecek verilerin toplanması ve üretilmesi yükümlülüğü getiriliyor. Kimyasal maddeler ve müstahzarlara yönelik hükümler içeren Tüzük, söz konusu maddelerin üretilmeleri, piyasaya sürülmeleri, kendi başlarına, müstahzarların ya da eşyaların içerisinde kullanılmaları ile piyasaya sürülmelerine ilişkin hükümleri düzenliyor. Tekstil ve hazır giyim ürünleri, REACH çerçevesinde “eşya”16 olarak değerlendiriliyor. Eşya üreticisi ve ithalatçılarının iki koşulun yerine gelmesi halinde Avrupa Kimyasallar Ajansı’na (ECHA) kayıt yaptırmaları gerekiyor: Ürünlerin içinde bulunan kimyasal maddenin miktarının üretici veya ithalatçı başına yılda 1 tondan fazla olması ve eşyada bulunan maddenin öngörülen normal kullanma koşulları altında salınımının tasarlanmış olması. Salınımın tasarlanmış olması, ürünün normal kullanımı sırasında işlevini yerine getirebilmek için madde/ müstahzar salınımının planlanmış ve ürünün ana işlevi dışın- (16) REACH Tüzüğü’nde “eşya”, üretim sırasında kimyasal yapısına oranla daha geniş anlamda işlevini belirlemek üzere özel bir şekil, yüzey ve tasarım verilen bir nesne olarak tanımlanıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 19 te, uygulamada karşılaşılan sorunların da giderilmesi bekleniyor. Bunun yanı sıra, Türkiye, AB’nin “Topluluk Tasarım Sistemi”nden de faydalanabiliyor. Sistem sayesinde, Türk tekstil ve hazır giyim üreticileri, tek bir başvuru ile tasarımlarına AB düzeyinde yasal koruma sağlayabiliyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 20 da özel bir işlevini yerine getiriyor olması anlamına geliyor. Ancak, örneğin, kokulu çoraplar, kokulu yastık kılıfları vb. tekstil veya hazır giyim ürünlerinde bu özelliği sağlayan kimyasalların üretici/ithalatçı başına yılda 1 tonu aşması halinde kayıt yükümlülüğü bulunuyor. Tekstil ve hazır giyim üreticilerinin bu maddeleri, kaydettirmeleri ya da söz konusu kimyasalları ECHA’ya kaydettirmiş bir tedarikçiden satın almaları gerekiyor. Buna karşılık, tekstil ve hazır giyim üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin salınımı tasarlanmamışsa, yani bitmiş ürünün işlevinde ek bir katma değer yaratmak amacıyla salınmıyorlarsa, kayıt yükümlülükleri bulunmuyor. Bir başka ifade ile ürünün kullanımı veya bakımı sırasında, ürünün kalitesini büyük ölçüde geliştiren ancak, ürünün işlevine özel bir değer katarak katkıda bulunmayan kimyasalların salınımı, bu kapsama giriyor. Örneğin, tekstil ürünlerindeki boyar maddeler, yumuşatıcı, apre vb. kalıntı kimyasalların, ürünün tüketici tarafından yıkanması ya da kuru temizleme esnasında ortaya çıkan salınımı, bu çerçevede değerlendiriliyor ve kayıt ettirilmesi gerekmiyor. Ancak, eşyaların içerdiği kimyasal maddeler, bilgilendirme yükümlülüğü kapsamına da girebiliyor. Buna göre; eşya içinde bulunan ve yüksek önem arz eden kimyasallar (SVHC) aday listesine eklenen17 maddelerin (kanserojen, mutajen, toksik vb. kimyasal maddeler) miktarı, üretici veya ithalatçı başına yılda 1 tondan fazla ise ve eşyadaki maddenin konsantrasyonu, ağırlık olarak %0,1’den yüksek ise, ECHA’ya bildirim yükümlülüğü bulunuyor. REACH Tüzüğü, ayrıca tekstil ve hazır giyim ürünlerinde kullanılan bazı zararlı madde ve müstahzarları yasaklıyor18. Buna göre, insan derisi ile temas eden hazır giyim, havlu, yatak örtüsü, çanta, tekstil oyuncak ve tüketicinin kullanımına yönelik olarak üretilen iplik ve kumaş gibi tekstil ürünlerinde, 30 mg/kg’dan fazla aromatik amin salan azo boyar maddeler (17) REACH Tüzüğü, EK XIV (18) REACH Tüzüğü Ek XVII kullanılamıyor. Tekstil ürünlerinde boyama amaçlı kullanılan bazı azo boyarların madde olarak kullanımı yasaklanırken, müstahzarlarda ise konsantrasyonu ağırlık olarak %0,1’i geçmemek şartıyla kullanılabiliyor. Öte yandan, kadmiyum gibi diğer bazı tehlikeli maddelerin tekstildeki boyama ve diğer uygulamalarda kullanımına da kısıtlamalar getiriliyor. 1907/2006/EC sayılı, Kimyasalların kayıt altına alınması, değerlendirilmesi, izne tabi tutulması ve sınırlandırılmasına ilişkin Tüzük 21. TÜRKİYE REACH TÜZÜĞÜNE UYUMLU MU? Türkiye, henüz REACH Tüzüğü’ne uyum sağlamış değil. Konuya ilişkin uyum çalışmaları, AB’nin Katılım Öncesi Mali Yardımı 2008 Yılı Programı çerçevesinde uygulanan “REACH Kimyasallar-TR 08 02 02” başlıklı proje kapsamında yürütülüyor. Türkiye’nin AB Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin 2008 yılı Ulusal Programı’nda, Tüzüğün ulusal mevzuata aktarımını sağlayacak düzenlemelerin, uyum ve uygulama takviminin ve gerekli kurumsal yapılanmanın, söz konusu projenin sonuçlarına göre belirlenmesi öngörülüyor. REACH Tüzüğü’ne uyum çalışmaları kapsamında ayrıca, Tüzüğün XVII numaralı Ek’inde yer alan ‘kullanımı kısıtlı kimyasallar’a uyum amacıyla, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, Aralık 2008 tarihli “Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik”te değişiklik yapılmasını öngören bir yönetmelik taslağı hazırlanmış bulunuyor. Türkiye henüz AB üyesi olmadığından REACH sistemi, ülke içi üretimde ve AB dışı ülkelere ihracatta kısa vadede doğrudan bir etki yaratmıyor. Bir başka ifadeyle, iç piyasaya ve üçüncü ülkelere yönelik üretim yapan işletmelerin Tüzüğün getirdiği koşullara uyum sağlaması gerekmiyor. Ancak AB ülkelerine ihracat yapan üreticilerin ve ürünleri, Tüzük kapsamında yer alan yüksek riskli maddeler barındıran işletmelerin, kayıt ve/veya bildirimde bulunmaları gerekiyor. 2013 yılında yürürlüğe girerek, Biyosidal Ürünler Direktifi’nin yerini alması beklenen taslak Biyosidal Ürünler Tüzüğü ise, biyosidal ürünlerin izin prosedürlerinde değişiklikler yapılmasını ve bu ürünlerde kullanılan bazı aktif maddelerin izin listesinden çıkarılmasını öngörüyor. 98/8/EC sayılı, Biyosidal ürünlerin piyasaya sürülmesine ilişkin Direktif; COM(2009)267 sayılı, Biyosidal ürünlerin kullanılması ve piyasaya sürülmesine ilişkin Tüzük Teklifi 23. AB’DE BİYOSİTLERE İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER VAR MI? AB’de bazı tekstil ürünlerinde (koltuk kaplamaları vb.) koruyucu madde olarak kullanılan ve ciltte kaşınma, kızarıklık, yanma, mantar gibi şikayetlere yol açan “dimetilfumarat” (DMF) adlı biyosidin piyasaya sürülmesi yasak. Biyosidal Ürünler Direktifi çerçevesinde, AB’de DMF içeren biyosidal ürünle- rin üretilmesine izin verilmiyor ve dolayısıyla üretilen hiçbir ürün DMF içeremiyor. Ancak, Direktif’te, AB’ye ithal edilen ürünlerde ya da bu ürünlerin hammaddelerinde bulunan DMF’ye herhangi bir kısıtlama getirilmiyor. Avrupalı tüketicilerin özellikle Çin’den ithal edilen ürünlere ilişkin şikayetleri sonucunda 2009 yılında çıkarılan Karar ile, ithal ürünler dahil, DMF’li ürünlerin piyasaya sürülmesi geçici bir süre için (15 Mart 2011’e kadar) yasaklanmış bulunuyor. Bu süre zarfında, söz konusu ürünlerin kısıtlanmasına ilişkin kalıcı bir çözüm bulunması öngörülüyor. Söz konusu yasak, DMF’yi 0,1 mg/ kg’dan fazla oranda içeren ürünler için geçerli. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle piyasada bulunan DMF’li ürünler de toplanıyor. 2009/251/EC sayılı, Dimetilfumarat adlı biyosidi içeren ürünlerin piyasaya sürülmesinin yasaklanmasına ilişkin Karar 24. TÜRKİYE BİYOSİDALLERE İLİŞKİN AB MEVZUATINA UYUMLU MU? AB mevzuatına uyum doğrultusunda Aralık 2009’da yayımlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği ile, ilgili AB Direktifi’ne uyum büyük ölçüde sağlanmış bulunuyor. Ancak, yönetmelikte yer alan biyosidal ürünlerde bulunması serbest bırakılan aktif maddeler listesi, AB düzenlemesindeki liste ile bire bir paralellik göstermiyor. Ayrıca, listede yer alan maddeler için, Direktif’te olduğu gibi, son kullanma tarihleri belirlenmiyor. Yönetmeliğin izinli maddeler listesinde yer almayan DMF’nin üretimine Türkiye’de izin verilmezken, ithal edilen DMF’li ürünlerin piyasaya sürülmesini yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmuyor. 25. ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNDE İŞLETMELERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELER? Sanayiden kaynaklanan kirliliğin kaynağında kontrolünü amaçlayan Entegre Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü (EKÖK) Direktifi, işletmelere çevre kirliliğini önleme konusunda ciddi (19) Biyosidal ürün, bir veya birden fazla aktif madde içeren, kimyasal veya biyolojik açıdan herhangi bir zararlı organizma üzerinde kontrol edici etki gösteren veya hareketini kısıtlayan, uzaklaştıran, zararsız kılan, yok eden aktif madde ve müstahzarları ifade ediyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 21 22. BİYOSİDAL ÜRÜNLER KULLANAN TEKSTİL FİRMALARI HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? Biyosidal ürünlerin19 tekstil ürünlerinin üretimi, saklanması, taşınması vb. işlemler esnasında kullanılması nedeniyle tekstil sektörünü yakından ilgilendiren Biyosidal Ürünler Direktifi, kapsadığı 23 biyosidal ürün grubunda kullanılabilecek aktif maddelere ilişkin bir liste oluşturuyor ve bu ürünlerin piyasaya sürülebilmesi için bir izin sistemi getiriyor. Düzenleme gereği, tekstil firmalarının bu ürünlerin kullanımının asgari seviyede tutulması için gerekli tüm önlemleri almaları ve ürünleri, çalışanların sağlık ve güvenliği ile çevrenin korunmasını temin edecek şekilde kullanmaları gerekiyor. Bunun için, biyosidal ürün üreticilerinin hazırladıkları güvenlik bilgi formundan faydalanılıyor. Tekstil firmalarının ayrıca, biyosidal ürünleri kullanabilmek için, bu ürünlerin üreticilerini, hangi alanda ve hangi yöntem ile kullanacakları konusunda, biyosidal ürün izin başvurusu yapılmadan önce bilgilendirmeleri gerekiyor. Direktif, üçüncü ülkelerden ithal edilen ve biyosidal ürünler ile işlenmiş tekstil ürünlerine uygulanmıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 22 sorumluluklar yüklüyor. Direktifin getirdiği “entegre” kavramı, havaya, suya ve toprağa yönelik emisyonlardan atık oluşumuna, ham madde kullanımı ve enerji verimliliğinden gürültü ve kazaların önlenmesine ve risk yönetimine kadar işletmelerin çevresel performansının tüm boyutlarını kapsıyor. Direktif, tekstilde yıkama, ağartma, merserizasyon gibi ön terbiye işlemlerinin yapıldığı ya da liflerin ve tekstil ürünlerinin boyandığı, günde 10 tonun üzerinde işleme kapasitesine sahip tesisleri de içeriyor. Direktif uyarınca, yüksek oranda kirliliğe yol açma potansiyeline sahip söz konusu tekstil tesisleri, izne tâbi tutuluyor. Bu izin, ancak bazı zorunlu çevresel koşullar karşılandığı taktirde alınabiliyor. Bunların başında, mevcut en iyi teknikleri20 kullanarak kirlilik önleyici tüm önlemlerin alınması (mümkün olduğunca az atık üretilmesi, daha az tehlikeli madde kullanımı, üretilen maddelerin geri dönüştürülebilir ve geri kazanılabilir olması vb.) geliyor. Diğer şartlar ise, büyük ölçekli kirlilik yaratan faaliyetlerin engellenmesi; atıklarla ilgili işlemlerin yarattığı kirliliğin asgari düzeye çekilmesi; enerjinin etkin kullanılması; kazaların önlenmesi ve hasarların sınırlandırılmasının garanti edilmesi ve faaliyetler sona erdikten sonra kullanılan alanın eski haline dönüştürülmesinden oluşuyor. Bunun yanı sıra verilen iznin, kirletici maddeler için emisyon limit değerleri; toprak, su ve havanın korunmasına ilişkin önlemler; atık yönetimi önlemleri; istisnai durumlarda (sızıntı vb.) alınacak önlemler gibi şartları içermesi gerekiyor. Emisyon ticareti sistemi kapsamında olan işletmeler21 için ise, izinlerde emisyon limit değerlerine yer verme yükümlülüğü bulunmuyor. Üye ülkelerin yetkili otoritelerine yapılan izin başvurularının bazı bilgileri içermesi gerekiyor: İşletmenin tanımı, faaliyetleri ve faaliyetlerin gerçekleşeceği tesis alanının koşulları; kullanılacak ya da üretilecek madde ve materyaller ile enerji miktarı; tesisin emisyon kaynakları ve öngörülen emisyon miktarları; emisyonların azaltılması ya da önlenmesine yönelik kullanılacak teknoloji ve diğer teknikler; atıkların önlenmesi ve geri kazanılması için alınacak önlemler; emisyonların izlenmesi için planlanan önlemler ve olası alternatif çözümler. İşletmeler, bu bilgiler ile birlikte, lisanslandırma prosedürü, izni veren kurumun iletişim bilgileri ve lisanslandırma sürecine katılım konusunda kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü. İşletmeler izin alarak yürüttükleri faaliyetlerde yetkili kuruma bilgi vermeden değişiklik yapamıyor. Yapılacak önemli değişiklikler için yeniden izin alınması gerekiyor. Yetkili kurumlar, düzenli olarak izinleri gözden geçiriyor ve gerekirse izin koşullarını değiştirebiliyor. EKÖK Direktifi kapsamına giren faaliyetleri gerçekleştiren sanayi tesisleri, söz konusu faaliyetlerin belirlenen limitlerin üzerinde emisyon ve kirletici açığa çıkmasına neden olması halinde, bu konudaki bilgileri her yıl ulusal yetkili kuruma iletmekle yükümlü. Üye devletler tarafından Komisyon’a iletilen bu bilgiler, elektronik bir veritabanında22 toplanıyor. Veritabanı, ilgili tüm tarafların, AB çapında sanayiden kaynaklanan kirliliğe ilişkin bilgilere kolaylıkla ulaşabilmesini sağlıyor. 2008/1/EC sayılı, Entegre kirliliğin önlenmesi ve kontrolüne ilişkin Direktif 26. TÜRKİYE ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE NE KADAR UYUMLU? Türkiye EKÖK Direktifi’ne henüz uyum sağlamış değil. Ancak, uyum çalışmalarında belirli bir aşama kaydedilmiş durumda. 96/61/EC sayılı eski EKÖK Direktifi’ne uyum çalışmaları çerçevesinde, 2003-2004 döneminde Hollanda hükümeti desteği ile yürütülen “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi’nin İç Mevzuata Kazandırılmasında İnsan Kaynakları Açısından Kapasite Artırımı” Projesi kapsamında, Türkiye’de EKÖK uygu- (20) Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’ne (JRC) bağlı Avrupa EKÖK Bürosu’nun 2003 yılında hazırladığı tekstil sektörüne ilişkin referans belge (BREF), emisyon azaltımı gibi konularda sektör için mevcut en iyi teknikleri belirliyor: http://eippcb.jrc.es/reference/txt.html Söz konusu belgenin 2011 yılında gözden geçirilmesi öngörülüyor. (21) Emisyon ticareti sistemi 30. soruda ele alınıyor. (22) Avrupa Kirletici Salım ve Taşınım Kayıt Sistemi (E-PRTR): http://prtr.ec.europa.eu/ 96/61/EC sayılı Direktif’i iptal ederek 2008 yılında yürürlüğe giren yeni EKÖK Direktifi’ne uygun bir yapının oluşturulması için, yürütülen uyum çalışmaları da gözden geçirilerek, “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi’nin Türkiye’de Uygulanması Projesi” hazırlandı. Yine Hollanda Hükümeti finansmanı ile yürütülen proje, halen devam ediyor. Proje kapsamında, Türkiye EKÖK Uygulama Stratejisi oluşturulması, 2007-2012 yılları için bir eylem planı geliştirilmesi ve Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol (Entegre Çevre İzni) Yönetmeliği’nin hazırlanması planlanıyor. 2008 yılında yayınlanan AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine ilişkin Ulusal Program’da Yönetmelik’in uyum ve uygulama takvimlerinin, proje sonuçları çerçevesinde belirlenmesi öngörülüyor. 27. ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONU YARATAN İŞLETMELER HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? Organik çözücülerden kaynaklanan uçucu organik bileşik (VOC) emisyonlarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin önlenmesini ya da azaltılmasını hedefleyen VOC Çözücü Emisyonları Direktifi, bu bileşenler için emisyon limitleri belirliyor ve organik çözücü kullanan işletmelere bazı yükümlülükler getiriyor. Düzenleme kapsamına giren ve organik çözücü kullanılan endüstriyel faaliyetler arasında, konfeksiyon ürünlerinin kuru temizlemesi, tekstil ürünlerine uygulanan rotasyon baskı ve tekstil yüzeylere uygulanan kaplamalar da yer alıyor.23 Kuru temizlemede leke çıkarmak amacıyla manuel olarak yapılan işlemler ise kapsam dışı tutuluyor. Söz konusu faaliyetleri gerçekleştiren işletmeler, belirlenen emisyon limitlerine uymak ya da emisyon azaltma planının şartlarını yerine getirmekle yükümlü. Getirilen emisyon limit- leri, tüketilen çözücü miktarlarının belirlenen limitlerin üzerinde olması halinde uygulanıyor. İşletmeler, ya atık gazlara getirilen limit değerler ile kaçak emisyon değerlerine ya da toplam emisyon limit değerlerine uymak zorundalar. Ayrıca işletmelere, emisyon azaltma planı uygulayarak, emisyon limitlerine uyum ile aynı sonucu elde edecek şekilde, farklı yöntemler kullanma (çözücü içermeyen ürünler kullanma gibi) seçeneği tanınıyor. İnsan sağlığına önemli ölçüde zarar verme potansiyeline sahip maddeler veya karışımlar (kanserojen, mutajen ya da yeniden üretim açısından zehirli maddeler) içeren çözücülerin, mümkün olan en kısa sürede, daha az zararlı maddeler ile değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, zararlı maddeler için daha sıkı emisyon limitleri uygulanıyor. Düzenleme kapsamına giren işletmelerin kayıt olmaları ya da izin almaları gerekiyor. Emisyon azaltma planı uygulamaya karar veren işletmeler, kayıt olmadan ya da izin almadan önce bu kararı yetkili kurumlara bildirmekle yükümlü. İşletmelerin ayrıca, emisyonları asgari seviyede tutmak için gerekli tüm önlemleri almaları ve Direktif’e uyduklarını kanıtlayan verileri yılda bir kez yetkili kurumlara sunmaları gerekiyor. Düzenlemenin getirdiği yükümlülüklere uyulmaması ve insan sağlığı açısından tehlike oluşması durumunda, işletmenin faaliyetleri durdurulabiliyor. 1999/13/EC sayılı, Bazı faaliyetlerde ve tesislerde organik çözücü kullanılması sonucu oluşan uçucu organik bileşen emisyonlarının sınırlandırılmasına ilişkin Direktif 28. TÜRKİYE ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONUNA İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU? 2009 tarihli Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, organik çözücü kullanan tesislere kapasitelerine göre emisyon izni alma yükümlülüğü getiriyor. Endüstriyel tesis- (23) Söz konusu faaliyetlerin emisyon azaltma önlemlerine ilişkin Komisyon’un hazırladığı rehberler: http://circa.europa.eu/Public/irc/env/voc/library?l=/guidance_documents/final_ versions&vm=detailed&sb=Title II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 23 lamaları ve çevresel izinler için gerekli yasal ve kurumsal çerçevenin belirlenmesine yönelik bir çalışma yapıldı ve EKÖK Stratejisi’nin oluşturulması için start verildi. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 24 lerden kaynaklanan emisyonlar için sınır değerler belirleyen yönetmelik, bununla birlikte, AB mevzuatına uygun uçucu organik bileşen emisyonları için limit değerler ve emisyon azaltma planı şartları içermiyor. Bu alandaki uyum çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, bir envanter çalışması yapılması gerekiyor. AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nda düzenlemeye uyum kapsamında hazırlanacak Uçucu Organik Bileşiklerden Kaynaklanan Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği’nin 2011 sonrasında onaylanarak yürürlüğe koyulması hedefleniyor. Yönetmelik’te VOC emisyon limit değerleri için kademeli geçiş süreleri belirlenmesi öngörülüyor. 29. ENDÜSTRİYEL EMİSYONLARA İLİŞKİN TASLAK AB DÜZENLEMESİ NE GETİRİYOR? Komisyon’un Aralık 2007 tarihli endüstriyel emisyonlara ilişkin düzenleme teklifi, aralarında tekstil sektörünü ilgilendiren Endüstriyel Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü ve Organik Çözücü Emisyonlarına ilişkin direktiflerin de bulunduğu, bu alandaki mevcut yedi AB direktifinin tek bir yasal düzenlemede toplanmasını öneriyor. Teklif, özellikle EKÖK Direktifi kapsamındaki mevcut en iyi tekniklerin geliştirilmesi ve daha iyi uygulanması sayesinde, endüstriyel emisyonların çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini büyük ölçüde azaltmayı öngörüyor. İşletmelerin çevresel denetimleri, izin alma koşulları, düzenlemeye uyumun raporlanması gibi konularda daha sıkı kurallar getiren teklifin, uygulamayı basitleştirmesi sayesinde, idari maliyetlerin önemli ölçüde azalması bekleniyor. COM(2007)844 sayılı, Endüstriyel emisyonlara ilişkin Direktif teklifi (24) AB emisyon ticareti kayıt sistemi http://ec.europa.eu/environment/ets/ 30. EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ TEKSTİL SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLİYOR? 2020 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerinin minimum %20 altına indirerek iklim değişikliği ile mücadele etmeyi hedefleyen AB, Kyoto Protokolü hedeflerine ulaşabilmek amacıyla, 2005 yılından beri emisyon ticareti planı (ETS) adlı bir sistem uyguluyor. Dünyada sera gazı salımı için oluşturulan ilk emisyon kotası ticareti sistemi olan ETS, enerji-yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ve AB’nin toplam karbondioksit emisyonunun yaklaşık %50’sine neden olan, 12 bin kadar işletmenin, sera gazı emisyonlarına sınırlamalar getiriyor. Isıl gücü 20 MW’nin üzerinde olan ve yakıt yakan tesislere sahip tekstil firmaları da açığa çıkardıkları karbondioksit emisyonları nedeniyle ETS kapsamına giriyor. ETS kapsamında, işletmeler, gerçekleştirecekleri emisyon salımları için yetkili otoritelerden izin almak ve üye devletler tarafından belirlenen emisyon limitlerini aşmamakla yükümlü. Söz konusu izni alabilmek için işletmelerin, yetkili otoriteleri, emisyonlarını izleme ve raporlama kapasitesine sahip oldukları konusunda ikna etmeleri gerekiyor. En az 5 yılda bir gözden geçirilen izinler, işletmenin faaliyetleri ve emisyonları, izleme yöntemi ve sıklığı, emisyonları raporlama yükümlülükleri vb. konulara ilişkin detayları içeriyor. Üye devletlerin izin vererek kayıt altına aldıkları işletmeler, AB düzeyinde tek bir elektronik kayıt sistemi altında toplanıyor ve gerçekleşen işlemler bu sistem üzerinden denetleniyor.24 Üye devletlerin ulusal planlar hazırlayarak işletmelere tahsis ettikleri izinlerin %90’ının 2008-2012 döneminde ücretsiz olarak verilmesi gerekiyor. Geri kalan izinler ise açık artırma ile satılıyor. Belirlenen limitlerden daha az emisyon gerçekleştiren işletmeler, emisyon kotalarını daha fazla emisyon üreten işletmelere satabiliyorlar. Emisyon kotalarını aşan işletmeler, daha az emisyon gerçekleştiren işletmelerin kotalarını satın almayı reddetmeleri halinde, para cezaları ödüyorlar. 2003/87/EC sayılı, Sera gazı emisyonu ticaretine izin veren bir sistem oluşturulmasına ilişkin Direktif 31. TÜRKİYE EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ’Nİ UYGULUYOR MU? Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında EK-125 listesinde yer alması ve Kyoto Protokolü kapsamında EK-B26 listesinde yer almaması nedeniyle, halihazırda emisyon ticaret sistemi kapsamına girmiyor. Türkiye’de sera gazı emisyon ticareti sisteminin oluşturulabilmesi için, öncelikle sera gazı emisyonlarının izlenmesini, raporlanmasını, sistemde ticarete konu olacak unsurların tanımlanmasını sağlayacak teknik ve kurumsal altyapının tesis edilmesi gerekiyor. Sistemin uygulanması durumunda, sanayi üzerinde yaratacağı etkilerin ölçülebilmesini sağlamak üzere 1990-2008 dönemini kapsayan Sera Gazı Emisyon Envanteri ise hazırlanmış bulunuyor. Ayrıca, emisyon azaltımının sanayi üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik olarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Ocak 2009’dan bu yana, “Sektörel Sera Gazı Azaltım Potansiyelleri ve Maliyetleri Projesi” yürütülüyor. Türkiye’nin AB müktesebatına uyum taahhütlerini içeren 2008 yılı Ulusal Programı’nda ise, Emisyon Ticareti Direktifi’nin iç hukuka aktarımının 2011 sonrasında gerçekleştirilmesi öngörülüyor. 32. İŞLETMELER ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNDE HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ ÜSTLENİYOR? Endüstriyel faaliyetlerde tehlikeli maddeleri içeren büyük kazaları önlemeyi ve bu kazaların çevre ve insan sağlığı açısından olumsuz sonuçlarının sınırlandırılması için yüksek se- viyede koruma oluşturmayı hedefleyen Seveso II Direktifi, 50 farklı tehlikeli maddenin ve/veya tehlikeli madde grubunun, belirlenen limitlerden fazla miktarda mevcut bulunduğu ya da kaza sonucunda bu maddelerin açığa çıkabileceği tüm işletmeleri kapsıyor. Etilenimin, formaldehit, etilen oksit, 1,3 Propanesultone gibi tehlikeli maddeleri kullanan tekstil sektörü de düzenlemeden etkileniyor. Direktif kapsamında işletmeler, büyük kazaların meydana gelmesini engelleyici ve bunların yaratacağı sonuçları sınırlayıcı önlemleri almak ve bu önlemleri aldıklarını yetkili otoritelere kanıtlamakla yükümlü. Yetkili otoriteleri bilgilendirmeksizin yüksek miktarlarda tehlikeli madde bulundurmaması gereken işletmelerin, tehlikeli maddeleri veya tehlikeli maddenin kategorisini tanımlayan yeterli bilgi, maddelerin miktarı ve fiziksel hali, işletmenin kayıtlı adresi, faaliyetleri ve işletmenin yakın çevresine ait özellikler gibi bilgileri, faaliyetin başlatılmasından makul bir süre önce yetkili mercilere iletmeleri gerekiyor. Tehlikeli maddenin yapısında ya da miktarında önemli bir değişiklik gerçekleşmesi, işletmede büyük kazalara neden olabilecek bir değişiklik yapılması ya da tesisin kapatılması durumlarında da, işletmenin yetkili otoriteyi söz konusu değişiklikten derhal haberdar etmesi gerekiyor. Düzenleme kapsamında, büyük kazaların önlenmesine ilişkin bir politika geliştirmek ve uygulamakla yükümlü tutulan işletmeler, bu politikaya uygun araçlar, yapılar ve yönetim sistemlerini kullanarak çevreyi koruma teminatı veriyor. Bunun yanı sıra işletmeler: • büyük ölçekli kazaları önlemeye ve bunların meydana gelmesi halinde sonuçlarını azaltmaya yönelik politikaların ve güvenlik yönetim sisteminin uygulamaya koyulduğunu kanıtlamak, • büyük ölçekli kaza tehlikelerinin tanımlandığını ve bu tip kazaların önlenmesi, insan ve çevre üzerindeki etki- (25) EK-1 listesinde bulunan taraf ülkelerin, Kyoto Protokolü kapsamında sera gazı azaltım hedefleri belirlemeleri gerekiyor. Kyoto Protokolü kabul edildiğinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olmayan Türkiye ise, bu kapsama girmiyor. (26) EK-B listesi, sera gazı salım azaltım taahhüdünde bulunan Kyoto Protokolü’ne taraf ülkeleri ve bu ülkelerin hedeflerini içeriyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 25 2008-2012 döneminde bu ceza, bir ton karbondioksit emisyonu için 100 Euro olarak belirlenmiş bulunuyor. İşletmelerin ceza ödememek için emisyonlarını azaltmaları ya da kotanın altında emisyon gerçekleştiren işletmelerden izin satın almaları gerekiyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 26 lerinin en aza indirilmesi için gerekli önlemlerin alındığını göstermek, • kazanın kuruluşun içinde yaratabileceği riskleri göz önünde bulundurarak, işyerinin tasarımının, inşasının, operasyonun, tesisat bakımının, depolama işlemlerinin, donanım ve altyapının, gerekli güvenlik şartlarına uygun olduğunu göstermek, • iç acil durum planlarının oluşturulduğunu kanıtlamak, • dış acil durum planının hazırlanmasına yönelik gerekli bilgileri temin etmek amacıyla, güvenlik raporu hazırlamak ve yetkili kurumlara sunmakla yükümlü. Söz konusu raporun, işletmenin çevresi hakkında bilgiyi, tesisin tanıtımını, tesiste bulunan tehlikeli maddelerin güncellenmiş bir envanterini, kaza risk analizleri ve bunlar için alınacak önlem yöntemlerini ve oluşacak bir kazanın sonuçlarının kısıtlanması için uygulanacak koruma ve müdahale tedbirlerini içermesi gerekiyor. Raporu değerlendiren yetkili kurum, güvenlik raporunu yetersiz bulması halinde faaliyeti durdurabiliyor. Kamunun erişimine açılması gereken güvenlik raporları en az beş yılda bir yenileniyor. Bunun yanı sıra, koşulların değişmesi, yetkili otoritenin gerekli görmesi ve tesisin yer değiştirmesi durumlarında rapor gözden geçiriliyor. İşletmelerin güvenlik raporlarının yanı sıra hazırlamaları gereken iç ve dış acil durum planlarının ise, üç yılı aşmayacak sürede yenilenmesi gerekiyor. bilgileri kamu ile paylaştıklarını denetleyerek temin etmekle yükümlü tutuyor. Öte yandan, üye devletlerin, kazaları önlemeye yönelik tedbirlerin yetersiz görüldüğü durumlarda, tesislerin işletilmesini, depolama ve tesisat faaliyetlerini durdurmaları gerekiyor. Üye devletler ayrıca, işletmenin bildirimde bulunmaması, güvenlik raporunu hazırlamaması, iç ve dış acil durum planlarını geliştirmemesi halinde, faaliyetlerini yasaklama hakkına sahip. 96/82/EC sayılı, Tehlikeli maddeleri içeren büyük kaza risklerinin kontrolüne ilişkin Direktif 33. TÜRKİYE ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU? Türkiye, tehlikeli maddelerle ilgili büyük kaza risklerinin kontrolü ve etkilerinin önlenmesi ve azaltılmasına ilişkin Seveso II Direktifi’ne 18 Ağustos 2010’da yayımlanan Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik ile uyum sağlamış bulunuyor. Büyük bir kazanın meydana gelmesi halinde, işletmenin, yetkili kurumu derhal kazanın durumu ve içerdiği tehlikeli maddeler konusunda bilgilendirmesi, alınan ve alınması öngörülen önlemleri bildirmesi ve verilen bilgileri sürekli olarak güncellemesi gerekiyor. Söz konusu yönetmeliğin yayınlanması öncesinde ise, AB finansmanı ile Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 20042006 yılları arasında gerçekleştirilen “SEVESO Direktifi’nin Türkiye’de Uyumlaştırılması Projesi” kapsamında Seveso e-bildirim sistemi oluşturulmuştu. Ağustos 2009 tarihinden bu yana uygulanan sistem çerçevesinde, Türkiye’de bulunan alt ve üst seviyeli Seveso tesislerinin tespit edilmesi; büyük endüstriyel kazaların önlenmesi, kazalara karşı hazırlıklı olunması ve müdahale aşamalarında eşgüdüm içinde hareket edilmesi amacıyla tehlikeli kimyasal bulunduran tüm sanayicilere Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirimde bulunma yükümlülüğü getirilmişti. 27 Düzenleme, yetkili kurumları işletmelerin büyük kazaları önleme ve sonuçlarını sınırlandırma konusunda gerekli önlemleri aldıklarını, güvenlik raporlarının yeterli olduğunu ve Ağustos 2010 tarihinde yayımlanan yönetmelik ile, AB Direktifi’ne uyum sağlanmakla birlikte, halihazırda yönetmeliğin, yalnızca işletmelere, tehlikeli maddenin yapı- (27) Bildirimlerin, Bakanlığın http://www.seveso.cevreorman.gov.tr adresi veya www.kimyasallar.cevreorman.gov.tr adresi üzerinde bulunan Bilgi Sistemi (BEKTEKS) Giriş Linki aracılığı ile yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra, 2009 yılında AB tarafından finansmanı onaylanan, “Seveso-II Direktifi İçin Uygulama Kapasitesi Projesi” kapsamında, Türkiye’de Seveso-II Direktifi’ni uygulayacak merkezi ve yerel yönetimlerin kurumsal ve idari kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla uyum çalışmaları da sürdürülüyor. 34. İŞLETMELER ATIK YÖNETİMİ KONUSUNDA NE GİBİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ? AB’nin tekstil ve hazır giyim sektöründen kaynaklanan atıkları da kapsayan Atık Çerçeve Direktifi, atık yönetiminin belirli bir “hiyerarşi” çerçevesinde gerçekleştirilmesi ilkesini getiriyor. Atık hiyerarşisi, atıkların öncelik sırasına göre tabi tutulmaları gereken işlemleri kapsıyor. Bunlar sırasıyla; atıkların önlenmesi, yeniden kullanım için hazırlanması, geri dönüştürülmesi, diğer geri kazanım işlemlerine tabi tutulması ve geri kazanılamaması halinde bertaraf edilmesinden oluşuyor. Üye devletler bu hiyerarşiyi güçlendirecek ek düzenlemeler getirebiliyor. Atıklarını söz konusu işlemlere tabi tutacak tekstil firmalarının, faaliyet gösterdikleri ülkedeki yetkili kurumlardan izin almaları gerekiyor. İzinlerde, işlem görecek atıkların miktarları ve türleri, uygulanacak her bir işleme ait yöntemler ile ilgili bölgeye ait teknik ve diğer gereklilikler, alınacak güvenlik önlemleri, izleme ve kontrol işlemleri gibi bilgilerin yer alması gerekiyor. Belirli bir süre için verilen bu izinler yenilenebiliyor. Öte yandan üye devletler, tehlikeli olmayan atıklarını üretim tesisinde bertaraf eden ya da geri kazanım işlemi gerçekleşti- ren işletmeleri izin alma yükümlülüğünden muaf tutabiliyor. Bu durumda, söz konusu işletmelerin yetkili kurum tarafından kayıt altına alınmaları gerekiyor. Direktif, geri dönüşüm dahil, geri kazanım işlemlerine tâbi tutulan ve ömrünü tamamlamış atık (end of waste) kriterlerini karşılayan tekstil atıklarını ise, atık tanımının dışında tutarak, düzenlemenin getirdiği yükümlülüklerin kapsamından çıkarıyor. Bunun için, bu atıkların spesifik nedenler için kullanılması; bu atıklara yönelik bir piyasanın ya da talebin var olması; spesifik nedenler için gerekli teknik şartları karşılaması; kullanımının çevre ve insan sağlığını olumsuz etkilememesi gerekiyor. Düzenleme kapsamında, “kirleten öder”28 ilkesi doğrultusunda, atık üreticisi işletme, atık yönetimi işlemlerini başka bir işletmeye yaptırsa dahi, tüm maliyetleri üstlenmekle yükümlü. Atık yönetimini kendileri gerçekleştiren işletmeler ise, yetkili kurumlar tarafından periyodik olarak denetleniyor. Tekstil üretiminden kaynaklanan tehlikeli atıkların çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde muhafaza edilmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor. Düzenleme, tehlikeli atıkların diğer her türlü atıkla karıştırılmasını yasaklıyor. Ancak, izin alan işletmeler ve mevcut en iyi tekniklere uygun olarak yapılan karıştırma işlemleri, üye devletlerce bu yükümlülükten muaf tutulabiliyor. 2008/98/EC sayılı, Atıklara ilişkin Direktif29 35. ATIKLARIN NASIL DEPOLANMASI GEREKİYOR? Geri kazanılamayan atıkların tasfiyesi için başvurulan bir yöntem olan atık depolamaya ilişkin AB Direktifi, atık depolama işleminin özellikle yüzeysel sular, yeraltı suları, toprak ve hava üzerindeki olumsuz çevresel etkilerini asgari seviyeye indirmeyi amaçlıyor. Tehlikeli, tehlikesiz ve inert atıkların (28) AB çevre mevzuatının temel taşlarından biri olan “çevresel sorumluluk” kavramı, çevreyi kirletenin, yarattığı kirliliğin maliyetini üstlenmesi anlamına gelen ‘kirleten öder’ ilkesini beraberinde getiriyor. (29) Direktif, 12 Aralık 2010 itibariyle, 2006/12/EC sayılı, Atıklar hakkında Direktif ile 91/689/EEC sayılı, tehlikeli atıklara ilişkin Direktif’i yürürlükten kaldırıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 27 sında ya da miktarında önemli bir değişiklik gerçekleşmesi, işletmede büyük kazalara neden olabilecek bir değişiklik yapılması ya da tesisin kapatılması durumlarında Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirimde bulunulmasına ilişkin hükümleri yürürlüğe girmiş bulunuyor. Bunun dışındaki hükümler ise, 18 Ağustos 2012 tarihinden itibaren uygulanacak. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 28 (önemli fiziksel, kimyasal ya da biyolojik dönüşüm geçirmeyen atık) yeraltında ayrı alanlarda depolanmasını gerektiren düzenleme, inert atıklar dışında depolanacak atıkların, bertaraf öncesinde atık yönetimi işlemlerine (geri kazanım gibi) tâbi tutulması şartını getiriyor. Belirlenen kriterleri karşılamayan atıkların depolanmasını ise yasaklıyor. Söz konusu kriterleri karşılamak için atık karışımlarının seyreltilmesi de kabul edilmiyor. 1999/31/EC sayılı, Atıkların düzenli depolanmasına ilişkin Direktif 36. TÜRKİYE ATIK YÖNETİMİ VE DEPOLANMASINDA AB İLE NE KADAR UYUMLU? Türkiye, AB’nin Atık Çerçeve Direktifi’ne tam uyum sağlamamakla birlikte, 2008 yılında yayınlanan Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile bu alanda uyumda önemli ölçüde ilerleme kaydetmiş durumda. Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı’nda, 2010-2011 döneminde, AB mevzuatına uygun olarak tehlikeli atıkların yönetiminde yeni Direktif’te belirtilen atık listesinin uygulanmasının sağlanması ve genel esaslara uyumun temin edilmesi amacıyla, Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması öngörülüyor. Ayrıca, aynı dönemde, AB mevzuatındaki “Atık Yönetim Planı Hazırlanması-Metodolojik Kılavuzu”na uygun olarak, Ulusal Atık Yönetimi Planı ile bölgesel/yerel atık yönetim planlarının hazırlanması hedefleniyor. Atık Yönetim Planı’nın hazırlanması amacıyla, 2008 yılından beri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “Ulusal ve Bölgesel/Yerel Atık Yönetim Planı Hazırlanması İçin Teknik Yardım Projesi” yürütülüyor. Atık Yönetim Planı sayesinde, Türkiye’nin daha organize, entegre ve kurumsal yapısı oturmuş bir atık yönetim sistemine sahip olması hedefleniyor. Söz konu(30) Eko-etiket almaya hak kazanan tekstil ürünleri listesi: http://www.eco-label.com/default.htm su planların hazırlanması, atık yağlar ve tehlikeli atıklara ilişkin yönetmeliklerde yapılacak değişiklikler açısından önem arz ediyor. Düzenli Depolama Direktifi’ne uyum ise, Mart 2010’da yürürlüğe giren Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik ile büyük ölçüde sağlanmış bulunuyor. Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı’nda, 2010-2011 döneminde Direktif’e tam uyum amacıyla, ayrıca, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması öngörülüyor. 37. TEKSTİL ÜRÜNLERİNDE EKO-ETİKET NASIL UYGULANIYOR? “Eko-etiket” düzenlemesi, çevre dostu ürünlerin teşvik edilmesini sağlayan ve gönüllülük esasına dayanan bir tür “ödüllendirme” sistemi getiriyor. Eko-etiket almaya hak kazanan tekstil ürünleri, özel bir logo (Şekil-1) sayesinde, aynı ürün grubundaki çevresel etkileri daha yüksek olan diğer ürünlerden ayırt ediliyor. Bugüne kadar eko-etiket kapsamına alınan ürün grupları arasında, tekstil ürünleri (hazır giyim ve aksesuar, ev tekstili vb.) ve tekstil zemin kaplamaları da yer alıyor.30 Şekil 1 Zararlı, çevre açısından tehlike arz eden, kanserojen, üreme için zararlı veya mutasyona sebebiyet verebilecek maddeler veya karışımlara ya da insana ve/veya çevreye ciddi şekilde zarar verebilecek işlemlerle üretilen veya normal uygulamaları sırasında tüketiciye zarar verebilecek ürünlere ise eko-etiket verilmeyebiliyor. Eko-etiket, üye devletler tarafından belirlenen yetkili kurumlarca veriliyor. Yetkili kurum, ürünün gerekli kriterleri karşıladığına karar verirse, başvuruyu yapan işletme ile etiketin kullanım koşullarını belirleyen bir sözleşme imzalıyor. Sözleşmenin imzalanmasının ardından eko-etiketi ürüne iliştirmeye hak kazanan işletme, başvuru ücreti ve etiket kullanımı karşılığında yıllık bir ücret ödüyor. Başvuru ücreti, işletme büyüklüğüne göre, 200 ila 1.200 Euro arasında değişirken, yıllık ücret 1.500 Euro’ya kadar çıkabiliyor. KOBİ’ler ve gelişmekte olan ülkelerdeki işletmeler için başvuru ücreti 600 Euro’yu, mikro işletmeler için 350 Euro’yu; yıllık ücretler ise sırasıyla 750 ve 350 Euro’yu geçemiyor. Yetkili kurum, etiket verildikten sonra, ürünlerin eko-etiket şartlarını karşılayıp karşılamadığını düzenli olarak denetliyor. 66/2010/EC sayılı, Avrupa Eko-Etiket Sistemi’ne ilişkin Tüzük 38. EKO-ETİKET TÜRKİYE’DE NE ZAMAN UYGULANACAK? Türkiye’de eko-etiket uygulamasının entegrasyonu için gerekli çalışmalar Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda başlatılmış bulunuyor. AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı’nda, sisteme uyum amacıyla hazırlanacak Eko-etiket Yönetmeliği’nin 2011 sonrasında yayımlanması öngörülüyor. Ürünleri AB ülkelerinde piyasaya sürülen Türk tekstil ve hazır giyim firmaları ise, halihazırda, o ülkelerdeki yetkili kurumlara başvurarak eko-etiket alabiliyor. II.4. TEKSTİL-HAZIR DIŞ TİCARET GİYİM SEKTÖRÜ VE 39. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE NASIL BİR DIŞ TİCARET POLİTİKASI İZLİYOR? AB’nin tekstil ve hazır giyim ticaret politikasının temel hedefi, başta gümrük tarifeleri olmak üzere, sektörün üçüncü ülke piyasalarına erişimini sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak. Gelişmekte olan ülkelerin hızla büyüyen tekstil ve hazır giyim piyasaları, AB’ye kıyasla, daha genç ve harcama konusunda daha istekli bir tüketici kitlesine sahip. Bu ülkelerin tekstil ve hazır giyim sektöründeki üretim koşulları da, sağlık, güvenlik, çevre ve sosyal standartlar açısından giderek iyileşiyor. Söz konusu piyasalar, kalite bilincine sahip pazarlarda önemli rekabet avantajlarına sahip olan AB’ye ciddi fırsatlar sunuyor. Tekstil ve hazır giyim ticareti önündeki engellerin kaldırılması, AB’nin bu fırsatları değerlendirebilmesi açısından büyük önem taşıyor. Halihazırda, bazı OECD üyeleri dahil olmak üzere, Avrupa Birliği’nin ticari ortağı konumunda olan birçok ülke, AB menşeli tekstil ve hazır giyim ürünlerine yüksek gümrük tarifeleri uyguluyor. Bunun yanı sıra; ihracat, ithalat ve transit geçişi olumsuz yönde etkileyen gümrük prosedürleri; ayrımcı vergi uygulamaları; Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı teknik düzenleme, standart ve uygunluk teyit prosedürleri; ithalatı zorlaştırmak amacıyla haksız yere alınan sağlık ön- (31) Tekstil ürünlerinin eko-etiket alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere ilişkin 2009 yılında yayınlanan Karar: http://ec.europa.eu/environment/ecolabel/ecolabelled_products/categories/textiles_en.htm ve tekstil zemin kaplamalarına ilişkin 2009 yılında yayınlanan Karar: http://ec.europa.eu/environment/ecolabel/ecolabelled_products/categories/textiles_coverings_en.htm II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 29 Etiket, ürün geliştirmeden hammadde seçimine, imalattan dağıtıma, tüketimden bertarafa kadar, ekolojik şartları tüm yaşam döngüsü boyunca yerine getiren ürünlere veriliyor. Buna göre, ürünün iklim değişikliği, enerji ve kaynak tüketimi üzerindeki etkileri; atık, emisyon, tehlikeli maddelerin açığa çıkmasına neden olup olmaması; üretimde kullanılan tehlikeli maddelerin daha güvenli maddeler ile değiştirilmesi; ürünün kullanım ömrü ve yeniden kullanılabilir olma özelliği gibi konulardaki performansı dikkate alınıyor. Komisyon, eko-etiket almaya hak kazanan diğer ürün gruplarında olduğu gibi, tekstil ürünleri ve tekstil zemin kaplamaları için de spesifik kriterler belirliyor.31 Halihazırda belirlenmiş olan kriterler, 2013 yılına kadar geçerliliğini koruyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 30 lemleri; hizmet ticareti ve yabancı yatırımlara yönelik sınırlamalar gibi, tekstil ve hazır giyim ticaretini olumsuz yönde etkileyen tarife dışı engeller de bulunuyor. AB’de, DTÖ kurallarını veya Birliğin ikili anlaşmalarını ihlal eden bu tür ticari engellere ilişkin şikayetler, üye devletler tarafından yapılabildiği gibi, uygulamadan zarar gören sektör veya işletmeler tarafından da gündeme getirilebiliyor. Şikayetin haklı bulunması halinde, AB, ilgili ülkeye karşı, mevcut tavizlerin geri çekilmesi ya da askıya alınması; gümrük tarifelerinin artırılması veya ithalata miktar sınırlamaları getirilmesi gibi önlemler uygulayabiliyor. AB, üçüncü ülkelerle tekstil ve hazır giyim ticaretinin önünü açmak amacıyla; Akdeniz ülkeleri ile işbirliğinin geliştirilmesine, DTÖ bünyesinde yeni piyasalara erişimi kolaylaştıracak kazanımlar elde edilmesine ve önemli ticaret potansiyeline sahip ülkelerle (Mercosur üyeleri32, Güney Kore, Hindistan vb.) Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) imzalanmasına da büyük önem veriyor. Bu çerçevede yürütülen müzakerelerde AB, iki yönlü kazanımlar elde edilmesini hedefliyor. AB pazarına erişimini kolaylaştırmak isteyen ülkelerin de, kendi piyasalarını serbestleştirme konusunda istekli olmaları gerekiyor. AB’li işletmeler, Avrupa Komisyonu Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Pazar Erişimi Veri Bankası”nı33 kullanarak, üçüncü ülkelerin tekstil ve hazır giyim ticaretini sınırlayan uygulamaları hakkında güncel bilgiye ulaşabiliyor. 3286/94/EC sayılı, Başta DTÖ kuralları olmak üzere, Topluluğun, uluslararası ticaret kuralları kapsamındaki haklarının icrasını temin etmek amacıyla, Ortak Ticaret Politikası alanındaki Topluluk prosedürlerini belirleyen Tüzük (32) Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay (33) http://mkaccdb.eu.int/mkaccdb2/indexPubli.htm 40. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM TİCARETİNDE HAKSIZ REKABET NASIL ENGELLENİYOR? AB’li tekstil ve hazır giyim işletmeleri, Birliğin bazı politikalarının etkileri nedeniyle, üçüncü ülke ihracatçılarına karşı dezavantajlı konuma düşebiliyor. Örneğin, AB ülkelerindeki sosyal politikaların çalışanlara sağladığı koruma düzeyi, işverenlerin, üçüncü ülkelere kıyasla daha ciddi maliyetler üstlenmelerine yol açıyor. Rekabet politikası kapsamında, devlet yardımlarının sıkı kurallara tâbi tutulması da, gelişmekte olan birçok ülkenin aksine, sektörün devlet eliyle desteklenmesine izin vermiyor. Bu nedenle, AB’li işletmeler, uluslararası piyasalarda çoğunlukla haksız rekabete maruz kalabiliyor. AB, bu durumu engellemek amacıyla çeşitli yöntemlere başvuruyor. Bunların başında, anti-damping ve anti-sübvansiyon önlemleri geliyor. İhraç edilen ürün fiyatlarının, ürünün iç piyasadaki normal değerinin (iç piyasada uygulanan fiyat veya üretim maliyeti) altında tutulması “damping” olarak değerlendiriliyor. Avrupa Komisyonu, AB’li işletmelerin şikayetleri veya kendi girişimi ile başlattığı incelemeler sonucunda, uygulanan fiyatın “dampingli” olduğuna karar verdiğinde, kıymet üzerinden (ad valorem) vergi, spesifik vergi veya fiyat yükseltme şeklinde uygulanan “anti-damping” önlemlerine başvurabiliyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründeki anti-damping önlemleri, genellikle, bitmiş hazır giyim ürünlerinden çok; polyester kesik elyaf iplikleri, nevresim takımları ya da mefruşat gibi ürünlerde gündeme geliyor. AB, benzer önlemlere, Birliğe ihracat yapan işletmelerin kendi ülkelerinde sağlanan özel sübvansiyonlardan faydalanmaları halinde de başvurabiliyor. Bu tür sübvansiyonların üçüncü ülke ihracatçılarına sağladığı avantajları etkisiz kılmak amacıyla alınan bu tedbirler, “anti-sübvansiyon” önlemleri olarak adlandırılıyor. 1225/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan dampingli ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük; 597/2009/ 41. TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI AB İLE UYUMLU MU? Türkiye ile AB, aralarındaki Gümrük Birliği ilişkisi nedeniyle, sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerine yönelik gümrük tarifeleri ve miktar kısıtlamalarını karşılıklı olarak kaldırmış bulunuyor. Ancak, Türkiye’nin, Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülükleri bununla sınırlı değil. Türkiye’nin, AB’nin teknik mevzuatı ile fikri mülkiyet hukuku, rekabet kuralları ve kamu ihalelerine ilişkin düzenlemelerinin yanı sıra, Ortak Ticaret Politikası’na da uyum sağlaması gerekiyor. Bu da, AB’nin üçüncü ülkelere yönelik Ortak Gümrük Tarifesi’nin benimsenmesi ve Birliğin tercihli ticaret anlaşmaları imzaladığı üçüncü ülkelerle, benzer anlaşmalar yapılması anlamına geliyor. Bu nedenle Türkiye’nin, AB’nin ticaret politikası ile uyum düzeyi oldukça ileri. Bugün, Türkiye’nin toplam ticaretinin neredeyse yarısı AB ülkeleri ile gerçekleştiriliyor. Türkiye ise, AB’nin ticari ortakları arasında 7. sırada yer alıyor. Bununla birlikte, Türkiye ile AB arasındaki ticari ilişkilerde birtakım pürüzler de yaşanıyor. Bunların bir kısmı, Gümrük Birliği’nin işleyişinin Türkiye açısından yarattığı sıkıntılardan, bir kısmı ise Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne bağlı bazı yükümlülüklerini henüz yerine getirmemiş olmasından kaynaklanıyor. Avrupa Komisyonu, Türkiye için 2009 yılında yayımladığı İlerleme Raporu’nda, malların serbest dolaşımı alanında mevzuat uyumunun oldukça ileri düzeyde olduğunu, ancak bazı sorunlu alanlardaki uyumsuzlukların devam ettiğini belirtiyor. Türkiye’nin, teknik engeller çıkararak karşılıklı ticarete zarar verdiğini belirten Rapor, bu tür so- runların, tekstil ürünlerinde de yaşandığına dikkat çekiyor. Rapor, ithal tekstil ve hazır giyim ürünleri için Tekstil İhracatçıları Birliği’nden özel bir belge34 alınmasını gerektiren düzenlemeye işaret ederek, bu tür önlemlerin ikili ticari ilişkilere zarar verdiğini vurguluyor. AB ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde, Gümrük Birliği’nin işleyişinden kaynaklanan sorunların başında ise, Türkiye’nin, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı tercihli ve serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle yaşadığı sıkıntılar geliyor. Türkiye, AB’nin tercihli gümrük rejimine uyum sağlaması gerektiğinden, AB’nin bu anlaşmaları imzaladığı ülkelerle, benzer anlaşmalar imzalama yükümlülüğü taşıyor. Ancak, serbest dolaşımdan yararlanarak AB’ye gönderdikleri malları Türkiye pazarına da satabilen bu ülkeler, Türkiye ile ayrı bir anlaşma yapma konusunda istekli olmayabiliyor. Bunun sonucunda Türkiye, AB’nin, anlaşma uyarınca girdiği yükümlülükleri üstlenirken, söz konusu ülkelerin AB’ye sağladığı imtiyazlardan yararlanamıyor. Ayrıca AB, bu anlaşmaları, kendi ihtiyaç ve öncelikleri doğrultusunda, Türkiye ile yeterince bilgi ve görüş alışverişinde bulunmadan yapıyor. Dolayısıyla, sonuçlarından etkilenecek olmasına rağmen Türkiye’nin görüşleri AB’nin müzakere pozisyonuna ve imzaladığı anlaşma metinlerine yansımıyor. Bu durum, Türk sanayicisi ve ihracatçısını haksız rekabete maruz bırakarak, ciddi pazar kayıplarına yol açma riski yaratıyor. Konuyu ilgili tüm mecralarda gündeme getiren Türkiye, AB’den, üçüncü ülkelerle bu tür anlaşmalar yapmadan önce, anlaşmanın içeriği hakkında bilgi vermesini ve Türkiye’nin, anlaşma müzakerelerine gözlemci olarak katılım sağlayabilmesini talep ediyor. Ayrıca AB’den, anlaşma yapacağı üçüncü ülkelere, eş zamanlı olarak Türkiye ile de aynı koşullarda bir anlaşma yapma şartı getirmesi isteniyor. AB ise, imzaladığı anlaşmalara, ilgili ülkenin Türkiye (34) DTM’nin İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ’i (2010/1) kapsamında yürütülen ve bazı tekstil ve hazır giyim ürünlerinin ithalatının kayda alınmak suretiyle ileriye yönelik olarak gözetime tabi tutulması amacıyla talep edilen kayıt belgesi. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 31 EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan sübvansiyonlu ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük ile de benzer bir anlaşma için müzakere etmesi konusunda, bağlayıcılığı olmayan, tavsiye niteliğinde bir madde eklemekle yetiniyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 32 1/95 sayılı, Gümrük Birliği’nin son aşamasının uygulanmasına ilişkin AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı II.5. TEKSTİL-HAZIR VERGİLENDİRME GİYİM SEKTÖRÜ VE 42. AB KDV MEVZUATINI NASIL DÜZENLİYOR? AB’nin dolaylı vergilere ilişkin düzenlemelerinin temeli, Kurucu Antlaşmalara dayanıyor. Ancak, bu alanda, üye ülkelerin, standart bir mevzuat benimsemeleri değil, ulusal sistemlerin uyumlaştırılması hedefleniyor. Dolaylı vergiler kapsamında ele alınan Katma Değer Vergisi, AB düzeyinde uyumlaştırma sağlanan ilk vergi düzenlemesini oluşturuyor. 1967 yılında kabul edilen ilk KDV düzenlemeleri ile başlatılan ve takip eden yıllarda çıkarılan düzenlemelerle geliştirilen uyumlaştırma, halihazırda 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe giren Ortak KDV Sistemine İlişkin Direktif çerçevesinde düzenleniyor. AB genelinde standart bir KDV oranı uygulama zorunluluğu bulunmuyor. Bu konuda üye ülkelere, geniş bir hareket alanı tanınmakla birlikte, Direktif’te asgari eşik olarak saptanan %15’in altında bir KDV oranı belirlememe yükümlülüğü getiriliyor. Üye devletlerin eşik değeri dikkate alarak uyguladıkları KDV oranları da, %15 ile %25 arasında seyrediyor. Bunun yanısıra, üye devletler, Direktif’te belirtilen bazı mal veya hizmetler için, %5’in altında olmamak koşuluyla, bir ya da iki indirimli KDV oranı uygulama imkanına sahip. Sağlık alanında kullanılan eczacılık ürünleri; tıbbi ekipmanlar; yolcu taşımacılığı; su; bazı gıda ürünleri; gıda ürünlerinin üretiminde kullanılan canlı hayvanlar, bitki, tohum ve katkı maddeleri; kitap, gazete ve dergiler; tiyatro, konser, müze ve sinema gibi sosyal ve kültürel faaliyetler; radyo ve TV yayınları; yazarlar, sanatçılar vb. tarafından üretilen hizmetler; otelcilik gibi konaklama ve restoran hizmetleri; spor vb. etkinlikler; kuaförler; basit tamir hizmetleri vb. bu kapsamda değerlendiriliyor. Halihazırda, üye ülkelerde uygulanan indirimli KDV oranları %5 ile %17 arasında değişiyor. 2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi’ne İlişkin Direktif 43. TÜRKİYE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNDE AB’NİN KDV MEVZUATI İLE UYUMLU MU? Türkiye’nin KDV mevzuatı, AB müktesebatı ile kısmen uyumlu olmakla birlikte KDV’nin yapısı, uygulanan muafiyetler, özel uygulamalar ve indirimli oranlarda bazı uyumsuzluklar bulunuyor. Türkiye’de %18 olarak uygulanmakta olan KDV oranı, AB’nin eşik değeri olan %15 ile uyumlu. Ancak %1 ila %8 arasında uygulanan indirimli KDV oranları ve bunların uygulandığı ürünler, AB mevzuatı ile çelişiyor. 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve söz konusu kanuna dayanarak çıkarılan çeşitli kararlar ile düzenlenen Türk mevzuatında, 2006/10138 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, tekstil ve hazır giyim sektörünü doğrudan ilgilendiriyor. KDV oranlarını bazı tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde %18’den %8’e indiren karar; iplikler ve iplik üretimi için hazırlanan filamentler, lifler, vb; pamuklu, yünlü, ipekli, sentetik, suni veya bunların karışımlarından oluşan örme ürünler dahil olmak üzere her tür mensucat; emdirilmiş, sıvanmış, kaplanmış veya lamine edilmiş dokumaya elverişli ve dokunmamış mensucat; vatka, keçe, her nevi dantela, kordela, kordon ve işlemeler gibi tekstil ve hazır giyim yan sanayii ürünleri ile bunlardan mamül hazır giyim eşyaları (şapka, kravat, atkı, çorap, vb.); taşıtlarda kullanılanlar dahil ev tekstil ürünleri (yataklar hariç); halı vb. yer kaplamaları; çanta, bavul vb. ürünleri kapsıyor. II.6. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SOSYAL YÜKÜMLÜLÜKLERİ SEKTÖRÜNÜN 44. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SANAYİİ AB’NİN SOSYAL DÜZENLEMELERİNDEN NASIL ETKİLENİYOR? AB, sosyal politika ve istihdam alanında tüm üye ülkelerin uymakla yükümlü olduğu, çerçevesi kesin kurallarla çizilmiş standart bir politikaya sahip değil. Dolayısıyla üye devletlerde, iş hayatının düzenlenmesinden istihdam önlemlerine, sosyal diyalog prosedürlerinden çalışma saatlerine kadar birçok alanda farklı uygulamalar bulunuyor. Ancak, AB düzenlemelerinin getirdiği birtakım asgari kurallar kapsamında, iş sağlığı ve iş güvenliğinden ayrımcılık ile mücadeleye, azami çalışma saatleri, dinlenme süreleri ve yıllık izinlerden çalışanlara yönelik bilgilendirme ve istişare süreçlerine kadar birçok konu, tüm AB ülkelerinin uymakla yükümlü olduğu bazı ortak kurallara tâbi. Sosyal politika ve istihdam, yalnızca tekstil ve hazır giyim sanayiini değil, tüm sektörleri ilgilendiren yatay bir müktesebat başlığı. Ancak, bu başlık altında incelenen düzen- lemeler, özellikle tekstil ve hazır giyim gibi emek-yoğun sektörler açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’de, tekstil ve hazır giyim sektöründe kayıtlı çalışan sayısı yaklaşık 675.000. Ancak, kayıt dışı çalışanlar da dikkate alındığında, tekstil sanayiinde 450.000, hazır giyimde ise 1.500.000 olmak üzere, sektörde 2.000.000’a yakın kişinin istihdam edildiği tahmin ediliyor.35 Bu rakam, Türkiye’deki toplam istihdamın yaklaşık %10’una karşılık geliyor. AB müktesebatının“Sosyal Politika ve İstihdam”başlığı altında ele alınan düzenlemeler, iş hukukundan sosyal içermeye, fırsat eşitliğinden sosyal korumaya, engelli haklarından istihdam teşvik politikalarına kadar birçok alanı kapsıyor. Ancak, bu çalışmada ele alınan konular, çalışmanın hedef ve kapsamı gereği, AB’nin söz konusu alanlardaki tüm düzenlemelerini değil, yalnızca, yapısal özellikleri nedeniyle, tekstil ve hazır giyim sektörü açısından özel önem taşıyan belirli düzenlemeleri kapsıyor. 45. AB ÇALIŞMA SÜRELERİNİ NASIL DÜZENLİYOR? AB, çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla, çalışma sürelerini, birtakım asgari şartlara tâbi tutuyor. İlgili Direktif’e göre, kıdemi ne olursa olsun, tüm çalışanların yılda en az 4 hafta ücretli izin kullanma hakkı bulunuyor. Düzenlemede öngörülen haftalık azami çalışma süresi ise, fazla mesai dahil, 48 saat. Dinlenme ve gece çalışma sürelerini de düzenleyen Direktif uyarınca, çalışanların, günde 11 saat kesintisiz dinlenebilmeleri gerekiyor. İşverenler, aynı zamanda, bir gün için öngörülen bu süreye ilaveten, haftalık olarak da (7 günlük her zaman dilimi için) çalışanlarına, 24 saatlik kesintisiz bir dinlenme süresi tanımakla yükümlü. Çalışma süresinin günde 6 saati aşması halinde ise, mutlaka bir dinlenme arası verilmesi gerekiyor. 2003/88/EC sayılı, Çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile ilgili bazı hususlara ilişkin Direktif (35) Sektördeki istihdama ilişkin veri ve tahminler, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nün, Mart 2010 tarihli “Tekstil, Hazır Giyim, Deri Ve Deri Ürünleri Sektörleri Raporu”na ve dayanıyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 33 AB’nin 2009 yılında yayınladığı İlerleme Raporu’nda, KDV alanındaki uyumsuzluklara dikkat çekilerek, başta “toptan ve perakende satışlarda farklı KDV oranlarının uygulanması konusu olmak üzere, yapı, muafiyetler, özel uygulamalar ve indirimli oran uygulamalarında daha fazla uyum gerektiği” vurgulanıyor. Türkiye ise, Haziran 2009 tarihinde müzakereye açılan Vergilendirme faslına ilişkin, müzakere pozisyon belgesinde, AB’nin KDV alanındaki mevzuatına büyük ölçüde, üyelikle birlikte uyum sağlamayı planlamakla birlikte, aralarında bazı tekstil ve hazır giyim ürünlerinin de yer aldığı %8 oranındaki indirimli KDV uygulamasına tâbi ürünlerde, uyumlaştırmayı üyelik sonrasında gerçekleştirmek üzere geçiş süresi talep etmiş bulunuyor. Ulusal Program’da da AB’nin KDV Direktifi’ne uyum konusuna, 2011 yılı sonrasında ele alınacak hususlar arasında yer veriliyor. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 34 46. TÜRK MEVZUATI AB’DEKİ ÇALIŞMA SÜRELERİ İLE UYUMLU MU? 4857 sayılı İş Kanunu; çalışma süreleri, gece çalışma süreleri ve dinlenme süreleri, hafta tatili, postalar halinde çalışma, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili birçok konuyu, AB mevzuatına uygun bir şekilde düzenliyor. Ancak, Türk mevzuatının, ilgili AB düzenlemesi ile uyumsuz olduğu noktalar da var. Bunların başında, asgari yıllık ücretli izin konusu geliyor. Türk mevzuatı, henüz, çalışanlara, AB’de olduğu gibi, kıdemleri ne olursa olsun yılda en az 4 hafta ücretli izin kullanma hakkı tanımıyor. Türkiye’de, hizmet süresi 1 ila 5 yıl arasında olanlar en az 14 gün, 5 ila 15 yıl arasında olanlar en az 20 gün, 15 yıl ve üstü olanlar en az 26 gün ücretli izin hakkına sahip. İş yerindeki ilk yılını doldurmayanların ise, ücretli izin hakkı bulunmuyor. nımlar, kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden korunma gibi spesifik konulara ilişkin düzenlemeler de içeriyor. İş yerlerindeki sağlık ve güvenlik koşullarına ilişkin AB düzenlemesi36, binaların dayanıklılığı, acil durumlarda kullanılacak yol ve çıkışlar, yangına karşı alınması gereken önlemler, havalandırma, oda sıcaklığı, aydınlatma; yer, tavan, duvar ve çatılar; pencereler, kapılar, merdivenler, mal yükleme alanları, oda boyutları, dinlenme ve ilk yardım odaları, sağlık ekipmanları, engelliler için alınması gereken önlemler ve bunun gibi daha birçok konuda uyulması gereken kuralları ortaya koyuyor. Türk mevzuatının AB ile uyumsuz olduğu diğer bir nokta ise, haftalık azami çalışma süresi. AB’de 48 saat olarak belirlenen bu süre, fazla mesaiyi de kapsıyor. Türk mevzuatında ise, haftalık azami çalışma süresi 45 saat olmakla birlikte, fazla mesai süresinin yıllık toplamı 270 saate kadar çıkabiliyor. 45 saatlik haftalık azami çalışma süresi, izin verilen bu fazla mesai süresi ile birlikte değerlendirildiğinde, AB’nin 48 saatlik sınırı aşılabiliyor. Hatta, Türkiye’de uygulanan fazla mesai, AB’dekinden yılda 114 saat fazla olabiliyor. İş ekipmanlarının kullanımına ilişkin AB düzenlemesi37 de, tekstil makineleri dahil, işçilerin kullandığı tüm makine, aletedevat ve tesisatı içerdiğinden, sektörü yakından ilgilendiriyor. Düzenleme, işverenlere, ekipmanı kullanacak işçilere gerekli eğitimin verilmesinden cihazların bakımına, kullanım için gerekli ergonomik koşulların sağlanmasından riskli cihazların kullanımının sınırlandırılmasına kadar birçok yükümlülük getiriyor. Diğer bir düzenleme38, işverenleri, işyerlerinde gerekli kişisel koruyucu donanımların kullanımını sağlamakla yükümlü kılıyor. Bunun dışında; iş yerlerinde güvenlik ve sağlık işaretlerinin kullanımı da belirli kurallara39 tâbi tutuluyor. 47. AB ÇALIŞANLARIN SAĞLIK VE GÜVENLİĞİNİ NASIL KORUYOR? AB, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin temel konuları, kapsamlı bir Çerçeve Direktif ile düzenliyor. Düzenleme, işçi, stajyer ya da çırak ayrımı yapmaksızın, tüm çalışanlara yüksek seviyede koruma sağlanmasını öngörüyor. AB mevzuatı, söz konusu Çerçeve Direktif’in yanı sıra; iş yerlerindeki sağlık ve güvenlik koşulları, iş ekipmanlarının kullanımı, iş yerlerinde kullanılması gereken sağlık ve güvenlik işaretleri, koruyucu dona- Tekstil ve hazır giyim sektörünü yakından ilgilendiren diğer bir konu ise, çalışanların, kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden korunması. AB’nin bu konuya ilişkin düzenlemeleri; kanser oluşumu veya genetik hasarlara yol açabilen maddeler40, gürültü41, mekanik titreşim42, elektromanyetik alan ve dalgalar43 gibi birçok risk farktörüne karşı alınması gereken önlemleri ortaya koyuyor. Özellikle, tekstil sanayiinde yaygın olarak kullanılan asbeste karşı getirilen sınırlama ve yasaklar, sektörü doğrudan etkiliyor. İlgili düzenleme44, işverenleri, (36) 89/654/EEC sayılı, iş yerlerinde asgari sağlık ve güvenlik gereklerine ilişkin Direktif (37) 2009/104/EC sayılı, iş araç gereçlerinin işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif (38) 89/656/EEC sayılı, kişisel koruyucu donanımların işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif (39) 92/58/EEC sayılı, iş yerinde güvenlik ve/veya sağlık işaretleri ile ilgili asgari gereksinimlere ilişkin Direktif (40) 2004/37/EC sayılı, çalışanların kanserojen ve mutajen maddelerden korunmalarına ilişkin Direktif (41) 2003/10/EC sayılı, işçilerin gürültüden kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari şartlara ilişkin Direktif (42) 2002/44/EC sayılı, işçilerin fiziksel ajanlardan (titreşim) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif (43) 2004/40/EC sayılı, işçilerin fiziksel ajanlardan (elektromanyetik alanlar) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif (44) 2009/148/EC sayılı, çalışanların iş yerinde asbeste maruz kalmaya bağlı risklerden korunmasına ilişkin Direktif 89/391/EEC sayılı, İş başında işçi emniyeti ve sağlığının iyileştirilmesini teşvik edici önlemlerin alınmasına ilişkin Direktif 48. TÜRKİYE AB’NİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI İLE NE KADAR UYUMLU? Türk mevzuatında, iş güvenliği ve sağlığı konusunda AB ile uyumun yasal zeminini, Mayıs 2003’te kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu oluşturuyor. AB’nin, çalışanların iş hayatındaki belirli risklerden korunmasını amaçlayan spesifik düzenlemelerinin büyük bir bölümü de, bu Kanun’a dayanarak çıkarılan yönetmelikler45 ile Türk mevzuatına aktarılmış bulunuyor. Ancak, AB’nin, işçilerin iş başındaki güvenlik ve sağlık koşullarının iyileştirilmesini teşvik etmeye yönelik Çerçeve Direktifi esas alınarak hazırlanan ve Aralık 2003’te yayımlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği”, artık yürürlükte değil. Söz konusu Yönetmelik, konuya ilişkin ilkeler, bir üst hukuk normu ile düzenlenmeden, doğrudan “yönetmelik” olarak yayınlandığı için, Danıştay kararı ile Mayıs 2005’te iptal edildi. Bunun üzerine, ortaya çıkan hukuki boşluğu doldurmak amacıyla, konunun yeni bir kanunla düzenlenmesine karar verildi. Halihazırda, ilgili kesimlerin görüşüne sunulmuş olan taslak İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı, “Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi 2010-2011 Eylem Planı”na da dahil edilmiş bulunuyor. Tasarının yasalaşması halinde, Türkiye’de, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler ilk kez özel bir kanunla düzenlenmiş olacak. AB’nin Türkiye için hazırladığı 2009 yılı İlerleme Raporu da, söz konusu hukuki boşluğun henüz doldurulmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğuna dikkat çekiyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda İlerleme Raporu’nda yer verilen diğer eksikliklerin başında, ilgili mezvuatın, hâlâ kamu çalışanlarını kapsamıyor olması geliyor. Rapor, aynı zamanda, uygulamaya ilişkin birtakım eksikliklere de dikkat çekiyor. İş kazaları hakkında veri toplama sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Rapor, son verilere göre, 2007 yılında 80.602 iş kazası yaşandığını hatırlatıyor. Denetim mekanizmalarındaki eksikliklere de işaret eden Rapor’da, çalışan başına düşen denetçi sayısının yeterli olmadığı ve bu nedenle, mevzuatın uygulanıp uygulanmadığının etkin bir şekilde denetlenemediği belirtiliyor. II.7. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE KALİTE, AR-GE VE İNOVASYON 49. AB ORGANİK TEKSTİL ÜRÜNLERİNİ NASIL DÜZENLİYOR? Tarım ilacı, suni gübre vb. kimyasal bileşikler kullanılmadan üretilen tarım ürünleri ya da hayvansal ürünlerden imal edilen tekstil ürünleri, organik ürünler olarak adlandırılıyor. Üretiminde kullanılan kimyasallar nedeniyle insan sağlığına ve çevreye zarar verme potansiyeli olan diğer tekstil ürünlerinden ayrılan bu ürünlerin imalatına odaklanan yeni yaklaşıma ise “etik tekstil” adı veriliyor ve dünyada bu yaklaşıma olan ilgi giderek artıyor. Organik tekstil ürünlerine AB ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde 2006 yılından beri Küresel Organik Tekstil Standardı (GOTS)46 uygulanıyor. GOTS, tekstil ürünlerinin üretiminden ambalajlanmasına, etiketlenmesinden dağıtımına kadar tüm süreçleri kapsıyor. (45) Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkındaki Yönetmelik, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkındaki Yönetmelik, Gürültü Yönetmeliği ve Titreşim Yönetmeliği vb. (46) Küresel Organik Tekstil Standardı: http://www.global-standard.org/ II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 35 çalışanların maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonunun, sekiz saatlik zaman ağırlıklı ortalama (TWA) değerinin 0,1 lif/cm3’ü geçmemesini sağlamakla yükümlü kılıyor. İşçi ve işçi temsilcilerinin; asbest ile ilgili limit değerler, yapılması gereken ölçümler, uyulması gereken hijyen şartları, koruyucu ekipman ve giyim eşyası kullanımı ve asbeste maruziyeti en aza indirecek özel önlemler hakkında bilgilendirilmesi de işverenlerin sorumluluğunda. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 36 AB düzeyinde organik tekstil ürünlerine ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu ürünlerin “organik” olarak tanımlanabilmeleri için pamuk, yün gibi tekstil liflerinin hammaddelerinin organik üretime ilişkin AB kuralları doğrultusunda üretilmeleri gerekiyor. Buna göre, organik üretimde genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanılması kesinlikle yasak. Öte yandan, organik tarım ya da hayvansal ürün üreticilerinin belirli koşulları karşıladıklarını kanıtlamaları gerekiyor: toprağın doğal verimliliği koruyacak şekilde işlenmesi; ürünün zarar görmesinin doğal yöntemlerle ya da sınırlı oranda koruyucu kullanılarak engellenmesi; izin verilen temizleme ürünlerinin kullanılması; hayvanların organik tesislerde yetiştirilmesi vb. Üçüncü ülkelerden ithal edilen tarımsal ya da hayvansal organik ürünlerin de, piyasaya sürülebilmeleri ve tekstil üretiminde kullanılabilmeleri için, bu şartları karşıladıklarının kontroller aracılığı ile temin edilmesi gerekiyor. Söz konusu kontroller Komisyon’dan onay alan ya da akredite edilen bir kurum tarafından yapılıyor. 834/2007/EC sayılı, Organik üretime ve organik ürünlerin etiketlenmesine ilişkin Tüzük 50. TÜRKİYE ORGANİK ÜRETİME İLİŞKİN AB DÜZENLEMESİNE UYUMLU MU? Türkiye’de 2092/91/EC sayılı eski AB düzenlemesine uyum doğrultusunda 2005 yılında yürürlüğe giren yönetmeliğin Ağustos 2010 itibariyle yerini alan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ile, 2007 tarihli mevcut AB Tüzüğü’ne uyum sağlanmış bulunuyor. 51. SEKTÖRDE AR-GE VE İNOVASYON ÖNCELİKLERİ NASIL BELİRLENİYOR? Tasarım ve yaratıcılık, kaliteli moda tekstilleri ve yüksek katma değerli teknik ürünler, AB tekstil ve giyim sanayiinin en önemli rekabet avantajları olarak öne çıkıyor. Bu rekabet gücünün kazanılması ve muhafaza edilmesinde araştırma ve inovasyon büyük rol oynuyor. Teknik tekstil gibi yenilikçi ürünlerin geliştirilmesinde dünya lideri olan Avrupa tekstil sektörü, bu alandaki gücünü yoğun Ar-Ge yatırımlarına borçlu. Sektörün rekabet gücünün sürdürülebilirliğini temin etmeye ve dünyadaki pozisyonunu korumaya yönelik çalışmalar yürütmek üzere kurulan Avrupa Tekstil ve Giyim Teknoloji Platformu, AB tekstil sektörünün Ar-Ge ve inovasyon önceliklerini belirliyor. Sektörden paydaşların, araş- Dünyada tüketimin giderek arttığı bir alan olan teknik tekstil sektörü, yüksek teknoloji içeriğe sahip çok sağlam iplikler, özel elastik ya da kaplanmış mefruşat gibi tekstil ürünlerini kapsıyor. Ambalajdan haberleşmeye, sağlıktan ulaştırmaya ve inşaata pek çok sektörde kullanılan ürünler üreten bu alt sektördeki inovasyon ihtiyacı, konvansiyonel tekstile oranla Ar-Ge harcamalarının ciddi ölçüde artmasına neden oluyor. Teknik tekstil sektörü kapsamına giren koruyucu kişisel giysi ve ekipmanlar, diğer adıyla koruyucu tekstiller, AB’nin Öncü Piyasa Girişimi (Lead Market Initiative) çerçevesinde belirlediği altı piyasadan birini oluşturuyor. Sivil ve askeri acil durum müdahaleleri, bakteri bulaşma riski bulunan ortamlarda vb. kullanılan koruyucu tekstiller, AB’de yaklaşık 10 milyar Euro’luk bir pazara sahip. AB, koruyucu tekstil ihracatının önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde %50 oranında artmasını öngörüyor. Öncü Piyasa Girişimi kapsamında hazırlanan koruyucu tekstil sektörüne ilişkin eylem planı47, dünya piyasasında Avrupa standartlarının kullanımının yaygınlaşmasının ve fikri mülkiyetin korunmasının temin edilmesi halinde koruyucu tekstillere olan talebin artacağını öngörüyor. 52. SEKTÖR AR-GE VE İNOVASYON ALANINDA HANGİ AB FONLARINDAN YARARLANIYOR? Tekstil ve hazırgiyim sektörüne ilişkin Ar-Ge projeleri, Avrupa Birliği’nde çok uluslu araştırma ve teknoloji geliştirme projelerinin desteklendiği 7. Çerçeve Programı kapsamında, inovasyon girişimleri ise Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı (CIP) kapsamında finanse ediliyor. Çerçeve Programları, Avrupa’nın bilimsel ve teknolojik temelinin güçlendirilmesini, endüstriyel rekabetin desteklenmesini, bütünleştirilmiş bir Avrupa Araştırma Alanı oluşturulmasını ve ülkeler arası işbirliğinin teşvik edilmesini amaçlıyor. 2007-2013 dönemini kapsayan 7. Çerçeve Programı’nın İşbirliği Özel Programı altında yer alan tematik alanlardan biri olan “Nanobilimler, Nanoteknolojiler, Malzemeler ve Yeni Üretim Teknolojileri” (NMP), nano-tekstil uygulamalarına yönelik Ar-Ge projelerini de destekliyor.48 Ana hedef kitlesi KOBİ’ler olan Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı kapsamında ise, Girişimcilik ve Yenilik Programı (EIP) adlı alt bileşen, tekstil sektörünün inovasyon faaliyetlerine de mali katkı sağlıyor. Program kapsamında, olumsuz çevresel etkileri azaltmayı hedefleyen yenilikçi ürünler geliştirmeye yönelik eko-inovasyon projelerine ve KOBİ’lerin inovasyon politikalarını güçlendirmeye yönelik faaliyetler destekleniyor. Ayrıca, risk sermeyasi ve kredi garanti enstrümanları kanalıyla, KOBİ’lerin finansman kaynaklarına erişim olanaklarının iyileştirilmesine ve bölgesel bazda iş destek hizmetleri sunulmasına katkı sağlanıyor. 49 Bunun yanı sıra sektör, Yapısal Fonlar ve Uyum Fonu kapsamında, üye ülkelerdeki yetkili merciler aracılığı ile AB fonlarına başvurabiliyor. 53. TÜRKİYE SEKTÖRE YÖNELİK AB FONLARINDAN YARARLANABİLİYOR MU? Türkiye, Avrupa Birliği’nin Çerçeve Programlarına 2002 yılından bu yana katılım sağlıyor. Tekstil ve hazır giyim sektörünün de yararlanımına açık olan 7. Çerçeve Programı’nın Türkiye’deki koordinasyonu TÜBİTAK, Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı’nın koordinasyonu ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülüyor. AB’de sektörün yararlanabildiği bir başka hibe kaynağı olan Yapısal Fonlar ve Uyum Fonu ise sadece üye ülkelerin kullanımına açık olduğundan, Türk firmaları henüz bu fonlardan faydalanamıyor. (47) Koruyucu tekstil sektörüne ilişkin eylem planı: http://ec.europa.eu/enterprise/policies/innovation/policy/lead-market-initiative/files/pt_action_plan_en.pdf (48) NMP 2011 teklif çağrıları: http://www.fp7.org.tr/home.do?ot=5&rt=1&sid=3232&pid=0&cid=18802 (49) CIP teklif çağrıları http://ec.europa.eu/enterprise/newsroom/cf/newsbytheme.cfm?displayType=fo&tpa_id=1007&lang=en adresinden takip edilebilir. II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 37 tırmacıların ve akademisyenlerin oluşturduğu bir uzman ağı olan platform, kaynakların en çok umut vadeden Ar-Ge ve inovasyon alanlarına aktarılmasına odaklanıyor. III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 38 54. AB’NİN YENİ ÜYELERİ, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN GEÇİŞ SÜRELERİ ALDILAR MI? Geçiş süreleri, AB’ye yeni katılan ülkelerin veya bu ülkelerde faaliyet gösteren belirli sektör ya da işletmelerin; üyelik tarihinde uyum sağlamakta zorlanacaklarını somut gerekçelerle ortaya koydukları düzenleme veya düzenleme hükümlerine, kademeli bir takvim doğrultusunda, üyelik sonrasında uyum sağlamalarına imkân veriyor. AB’ye 2004 ve 2007 yıllarında katılan 12 ülkenin müzakere deneyimleri incelendiğinde, Birliğin, yeni üyelere, tekstil ve hazır giyim sektörünü de ilgilendiren bazı alanlarda geçiş süreleri tanıdığı görülüyor. Bunların başında, 2658/87/EEC sayılı, AB’nin tarife ve istatistik nomenklatürü ile Ortak Gümrük Tarifesi’ni düzenleyen Tüzük geliyor. Tüzük uyarınca, tüm üye devletlerin, “Avrupa Toplulukları Entegre Gümrük Tarifesi”ni (TARIC) kullanmaları gerekiyor. AB’nin ihraç ve ithal ettiği ürünlere uyguladığı tüm önlemleri (tarifeler, tarımsal ve ticari önlemler vb.) kapsayan TARIC veritabanı, Avrupa Komisyonu tarafından her gün düzenli olarak güncellenerek internette50 yayınlanıyor. Sistemin temel amaçlarından biri, söz konusu önlemlerin, tüm üye devletler tarafından aynı şekilde uygulanmasını sağlamak. Ancak, 2004 yılındaki genişleme sırasında, AB’nin, Birliğe yeni katılan Macaristan ve Malta’ya, bu konuda geçiş süreleri tanıdığı dikkat çekiyor. Bu bağlamda, örneğin Malta’nın, bazı tekstil ürünlerinin belirli miktarlardaki ithalatı için 31 Aralık 2008’e kadar, AB’nin gümrük tarifesine kıyasla daha düşük tarife oranları uygulamalarına izin verildiği görülüyor. Malta’nın bu konuda geçiş süresinden yararlandığı tekstil ürünleri; taranmış yün veya taranmış hayvan kılından dokuma kumaşlar (CN Kodu: (50) http://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/taric/taric_consultation.jsp?Lang=en&redirectionDate=20100816 (51) AB’nin 10 yeni üye devletle imzaladığı Katılım Antlaşması’nın, Malta için öngörülen geçiş önlemlerini içeren XI numaralı eki AB’nin Malta’ya geçiş süresi tanıdığı diğer düzenlemelerden biri de, çalışma sürelerinin organizasyonuna ilişkin 93/104/EC sayılı Direktif. Direktif’e göre, haftalık çalışma süresinin, fazla mesai dahil, 48 saati aşmaması gerekiyor. Ancak Malta’nın, Katılım Antlaşması’nda51 öngörülen geçiş süresi uyarınca, 31 Temmuz 2004’e kadar, gıda, tekstil, hazır giyim, ayakkabı, taşımacılık malzemeleri, elektrikli makine ve mobilya sektörlerinde, bu yükümlülüğü uygulamaktan muaf tutulduğu görülüyor. Bugün, söz konusu düzenleme, yerini 2003 yılında kabul edilen farklı bir Direktif’e52 bırakmış bulunuyor. Ancak, Malta’nın geçiş süresinden faydalandığı hüküm, aynı şekilde, yeni Direktif’te de yer alıyor. AB’nin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bazı düzenlemelerinde de, yeni üyelere çeşitli geçiş süreleri tanındığı görülüyor. Bunların başında, iş araç ve gereçlerinin kullanımı ile ilgili koşulları düzenleyen Direktif geliyor. İlgili Katılım Antlaşması; Letonya, Malta ve Polonya’da belirli bir tarihten önce kullanımda olan araç-gereçler için, Direktif’e, 2 aydan 20 aya kadar değişen geçiş sürelerinin ardından uyum sağlanmasına izin veren hükümler içeriyor. Ayrıca, Letonya’nın, iş yerlerindeki asgari sağlık ve güvenlik şartlarını düzenleyen Direktif için de, 27 Mart 2002’den önce faaliyete geçen işletmeler ile sınırlı olmak şartı ile, 8 aylık bir geçiş süresinden yararlandığı dikkat çekiyor. AB’nin Slovenya’ya tanıdığı 20 aylık diğer bir geçiş süresi ise, çalışanları, ekranlı araçlar, kimyasal maddeler, gürültü ve biyolojik ajanlara maruz kalma ile ilgili risklerden koruyan çeşitli düzenlemeleri kapsıyor. Tekstil-hazır giyim sektörünü ilgilendiren ve yeni üyelerin geçiş sürelerinden yararlandığı düzenlemeler arasında, bazı çevre direktifleri de bulunuyor. Bunların başında, 96/61/EC (52) 2003/88/EC sayılı, çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile ilgili bazı konulara ilişkin Direktif sayılı Entegre Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü (EKÖK) Direktifi ile 2008 yılında bu düzenlemenin yerini alan 2008/1/EC sayılı yeni EKÖK Direktifi geliyor. İlgili Katılım Antlaşmaları’nda, yeni üyelerin bu düzenlemelere uyumu konusunda, 1997 yılından önce hizmete giren tesisler için, Letonya ve Polonya’ya 2011’e; Slovenya, Slovakya ve Bulgaristan’a 2012’ye, Romanya’ya ise 2016’ya kadar geçiş süresi tanındığı görülüyor. 1997’den sonra faaliyete geçen tesislere ise, katılım tarihi ile birlikte Direktif’e tam uyum yükümlülüğü getirildiği dikkat çekiyor. Yine Çevre başlığı altında yer alan 1999/31/EC sayılı, atıkların düzenli depolanmasına ilişkin Direktif de, yeni üyelerin 2005’ten 2017’ye kadar değişen sürelerle geçiş dönemi aldıkları düzenlemelerden biri. Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak Letonya, tehlikeli atıkların geçici depolanması; Estonya bitümlü yaprak taş kül atıklarının depolanması, Polonya tehlikesiz atıklar ve sıvı atıkların; Romanya ve Bulgaristan ise tehlikeli, tehlikesiz ve sıvı atıkların geçici depolanması ile şehir atıklarının depolanması vb. alanlardaki yükümlülüklere uyum konusunda geçiş süreleri almış bulunuyor. Tarımsal ürünlerin organik olarak üretilmesi ile ilgili 2092/91/EEC sayılı Tüzük de, AB’nin, bazı yeni üyelere, tarım alanında yürütülen müzakereler sonucu geçiş süresi tanıdığı düzenlemelerden biri. AB’nin ilgili ülkeler ile imzaladığı Katılım Antlaşması uyarınca, “organik tarımda sınırsız ulusal turba kullanımı” konusunda Estonya’ya 1 Kasım 2005’e; “organik tarıma uygun olmayan tohum kullanımı” konusunda Estonya, Letonya ve Litvanya’ya 31 Aralık 2005’e; “organik tarımda potasyum permanganat kullanımı” konusunda Estonya ve Letonya’ya 1 Kasım 2005’e kadar geçiş süreleri tanındığı görülüyor. Söz konusu geçiş sürelerine konu olan düzenlemenin, Temmuz 2007’de iptal edilmesi sonucu, aynı konular, halihazırda, organik üretim ve organik ürünlerin etiketlenmesine ilişkin 834/2007/EC sayılı Tüzük ile düzenleniyor. III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 39 5112 11 10), kot (CN Kodu: 5209 42 00), yapay filament iplikten dokuma kumaşlar (CN Kodu: 5408 22 10) ve diğer hazır giyim aksesuarlarını (CN Kodu: 6217 10 00) kapsıyor. III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 40 AB’nin vergilendirme mevzuatı da, yeni üyelere geçiş süreleri tanınan birtakım düzenlemeler içeriyor. Örneğin, KDV Ortak Sistemi’ne ilişkin 77/388/EEC sayılı Direktif’e uyum konusunda tanınan geçiş süreleri sayesinde, birçok yeni üyenin, çeşitli sektörlere yönelik düşük KDV uygulamalarına bir süre daha devam edebildiği görülüyor. 2004 sonundan 2010’a kadar değişen sürelerle, tüm yeni üyelerin faydalandığı bu geçiş önlemleri arasında, inşaattan ısıtmaya, gıda ürünlerinden ilaca, lokantalardan taşımacılığa kadar birçok sektöre yönelik indirimli KDV uygulamaları yer alıyor. İlgili düzenleme, bugün yerini, 2006 yılında kabul edilen yeni Ortak KDV Sistemi Direktifi’ne53 bırakmış bulunuyor. (53) 2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi Direktifi TEKSTİL İSİMLERİ VE TANIMLARI TABLOSU* LİF TANIMI Yün Koyun veya kuzu postlarından (Ovis aries) elde edilen lif Ardından “yün” veya “kıl” ismi gelen Şu hayvanların kılları: Alpaka, lama, deve, Kaşmir keçisi, Ankara keçisi, Ankara ya da gelmeyen alpaka, lama, tavşanı, Tibet sığırı, guanako, cashgora keçisi, kunduz, su samuru deve, kaşmir, moher, tiftik, angora, vicuna, yak, guanako, cashgora, kunduz, su samuru İSİM 3 Hayvanın cinsi belirtilerek veya belirtilmeden hayvan veya at kılı (örneğin sığır kılı, adi keçi kılı, at kılı) 1. ve 2. gruplarda geçmeyen farklı hayvanların kılları 4 İpek Yalnızca, ipek salgılayan böceklerden elde edilen lif 5 Pamuk Pamuk bitkisinin (Gossypium ) tohum kabuğundan (çiğitten) elde edilen lif 6 Kapok Kapok meyvesinin (Ceiba pentandra) içinden elde edilen lif 7 Keten Keten bitkisinin (Linum usitatissimum) sak kabuğundan elde edilen lif 8 Kenevir (Kendir) Kenevirin (Cannabis sativa) sak kabuğundan elde edilen lif 9 Jüt Corchorus capsularis veya Corchorus olitorius’un sak kabuğundan elde edilen lif. Bu Direktif bağlamında: Hibiscus cannabinus, Hibiscus sabdariffa, Abultilon avicennae, Urena lobata, Urena sinuata türlerinden elde edilen sak lifleri de jüt gibi işlem görecektir. 10 Abaca (Manila kendiri) Musa textilis’in yaprak kınından elde edilen lif 11 Alfa Stipa tenacissima’nın yaprağından elde edilen lif 12 Hindistan cevizi (kokos) Cocos nucifera’nın meyvesinden elde edilen lif 13 Broom Cytisus scoporius ve/veya Spartium junceum’un sak kabuğundan elde edilen lif 14 Rami Boehmeria nivea ve Boehmeria tenacissima’nın sak kabuğundan elde edilen lif 15 Sisal Agave sisalana’nın yapraklarından elde edilen lif 16 Sunn (güneş keneviri) Crotalaria juncea’nın sak kabuğundan elde edilen lif 17 Henequen Agave Fourcroydes’in yapraklarından elde edilen lif 18 Maquey Agave Contala’nın yapraklarından elde edilen lif EK 1 41 NO 1 2 EK 1 42 19 Asetat Hidroksil gruplarının %74’ten fazlası, %92’sinden azı asetillenmiş selüloz asetat lifi 20 Aljinat Aljinik asidin metal tuzlarından elde edilen lif 21 Kupro (kupramonyum reyonu) Kupramonyum yöntemiyle elde edilen rejenere selüloz lifi 22 Modal Yüksek kopma mukavemeti ve yüksek yaş modüle sahip olan yenilenmiş viskoz işlemi yoluyla yeniden elde edilen selüloz lifi. Kondisyonlanmış durumda (Bc) ve yaş durumda %5 uzama sağlamak için gerekli kuvvet (Bm) aşağıdaki gibidir. Bc ve Bm; desitex biriminde lineer yoğunluk T olduğunda: Bc (CN) ≥ 1.3√T + 2 T Bm (CN) ) ≥ 0,5 √T 23 Protein Doğal protein maddelerinden rejenerasyon yoluyla ve kimyasal maddelerin etkisiyle stabilize edilerek elde edilmiş lif 24 Triasetat Hidroksil gruplarının en az % 92’si asetillenmiş selüloz asetat lifi 25 Viskoz Filament ve kesikli lif için viskoz yöntemi ile elde edilen rejenere selüloz lifi 26 Akrilik 27 Kloro lifi 28 Floro lifi 29 Modakrilik 30 Polyamid veya naylon Zincirlerinin (kütlece) en az %85’i akrilnitril ünitelerinden oluşan lineer makromoleküllerden elde edilen lif Zincirlerinde kütlece %50’den fazla klorlanmış vinil veya viniliden monomerik üniteleri bulunduran lineer makromoleküllerden elde edilen lif Florokarbon alifatik monomerlerinden oluşmuş lineer makromoleküllerden elde edilen lif Zincirlerinin (kütlece) %50’den fazlası ve %85’ten azı akrilnitril ünitelerinden oluşan lineer makromoleküllerden elde edilen lif Zincirlerinde, en az %85’i alifatik veya sikloalifatik birimleriyle birleşen amid bağlantılarının tekrarlanmasıyla oluşan sentetik lineer makromoleküllerden elde edilen lif 31 Aramid En az %85’i doğrudan iki aromatik halkaya ve varsa, amid bağlantılarını geçmeyecek sayıda imid bağlantılara bağlanan amid veya imid bağlantılarına eklenen aromatik gruplardan oluşan sentetik lineer makromoleküllerden meydana gelen lif 32 Polyimid Zincirlerinde amid birimlerinin tekrarlamasıyla oluşan sentetik lineer makromoleküllerden oluşan lif 33 Lyocell 34 Poliaktid Çözülme ve türev oluşumu olmaksızın gerçekleşen solvent spinning işlemi sonucu yeniden elde edilen selüloz lif Zincirinde en az %85 (kütlece), doğal şekerden türetilen ve erime noktası en az 135 oC olan laktik asid ester birimlerine sahip lineer makromoleküllerden oluşan lif Poliester / Polyester Zincirleri (kütlece)en az %85 diol ve tereftalik asitten oluşmuş bir ester içeren lineer makromoleküllerden elde edilen lif 36 Polietilen Substituye edilmemiş alifatik doymuş hidrokarbon lineer makromoleküllerinden oluşmuş lif 37 Polipropilen İsotaktik pozisyonda her ikinci karbon atomunda bir metil yan dalı içeren ve başkaca bir substitüsyonun söz konusu olmadığı doymuş alifatik hidrokarbon lineer makromoleküllerden oluşan lif 38 Polikarbamid Zincirlerinde (NH-CO-NH) üretilen fonksiyonel 39 Poliüretan 40 Vinilal 41 Trivinil 42 Elastodien 43 Elastan Zincirlerinde üretan fonksiyonel grubunun tekarlanmasıyla oluşan makromoleküllerden elde edilen lif Zincirleri asetilizasyon derecesi farklı polivinil alkolden oluşan makromoleküllerden elde edilen lif Hiçbiri toplam kütlenin %50’sinden fazla olmamak üzere, akrilnitril terpolimeri, bir klorlanmış vinil monomeri ve bir üçüncü vinil monomerinden oluşan lif Doğal veya sentetik poliisoprenden veya olarak bir ya da daha fazla dienin vinil monomeri ile veya bunsuz polimerize edilmesi ile oluşan elastiki lif. Bunlar orijinal uzunluğunun üç katı gerildiğinde ve serbest bırakıldığında hızlı bir şekilde ve tamamen başlangıç boyuna dönerler. Kütlece en az %85’i bölümler halindeki poliüretandan oluşan ve orijinal uzunluğunun 3 katı kadar gerilip serbest bırakıldığında hızlı bir şekilde ve tamamen başlangıç boyuna dönen elastiki lif 44 45 46 Cam lifi Ardından “iplik” veya “lif” sözcüğü gelen ya da gelmeyen, lifin yapısını oluşturan materyalle ilgili isim örneğin, metal (metalik, metalize edilmiş), asbest (amyant), kağıt Elastomultiester 47 Elastolefin 48 Melamin Camdan yapılmış lif yukarıda listelenmeyen muhtelif veya yeni malzemelerden elde edilen lifler İki veya daha farklı kimyasal doğrusal makromoleküllerin iki veya daha farklı aşamada etkileşimi ile oluşan (kütlesine göre %85’i aşmayan), baskın işlevsel birim olarak asidin alkolü etkilemesi ile oluşan bileşik grupları içeren (en azından %85 oranında) ve uygun muameleden sonra uzatıldığında orijinal uzunluğunun 1,5 katına kadar çıkan ve serbest bırakıldığında hızla ve gerçek anlamda başlangıç uzunluğuna ulaşan lif çeşididir. En azından %95’i (kütlesine göre) kısmen çapraz moleküllerden oluşan, en az bir diğer olefin ve etilenden elde edilen, uzatıldığında orijinal uzunluğunun 1,5 katına kadar uzayan, serbest bırakıldığında hızla ve büyük ölçüde başlangıçtaki uzunluğuna ulaşan bir lif çeşididir. En azından %85’i (kütlesine göre) kısmen çapraz moleküllerden oluşan, melamin türevlerinden elde edilen lif * Tablo, AB’nin Tekstil İsimleri Direktifi’nin Ek I’indeki tablonun Türkçe’leştirilmiş halidir. Tabloda yer alan isim ve tanımlar, Direktif’in Türk mevzuatındaki karşılığı olan “Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine İlişkin Yönetmelik”’in Ek I’ine dayanmakla birlikte, Yönetmelik’ten farklı olarak, AB’nin listeye 2009 yılında eklediği “melamin” lifini de içermektedir. EK 1 43 35 KAYNAKÇA 44 AB MEVZUATI • 71/307/EEC sayılı, Üye ülkelerin tekstil isimlerine ilişkin yasalarının yakınlaştırılmasına dair Direktif • 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi • 2009/121/EC sayılı, 2008/121/EC sayılı Direktifin I ve V numaralı eklerine, teknik gelişmelere uyum doğrultusunta değişiklik getiren Direktif • 96/73/EC sayılı, İkili tekstil lif karışımlarının bazı nicel analiz yöntemlerine ilişkin Direktif • 73/44/EEC sayılı, Üçlü lif karışımlarının nicel analizlerine ilişkin üye ülke yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif • 207/2009/EC sayılı, Topluluk Markası Tüzüğü • 89/104/EEC sayılı, Ticari markalar hakkındaki üye devlet yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif • 6/2002/EC sayılı, Topluluk Tasarımları Tüzüğü • 98/71/EC sayılı, Tasarımlara yönelik yasal koruma Direktifi • 2004/48/EC sayılı, Fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına ilişkin Direktif • 1907/2006/EC sayılı, Kimyasalların kayıt altına • • • • • • • • • alınması, değerlendirilmesi, izne tabi tutulması ve sınırlandırılmasına İlişkin Tüzük (REACH) 98/8/EC sayılı, Biyosidal ürünlerin piyasaya sürülmesine ilişkin Direktif 2009/251/EC sayılı, Dimethylfumarate adlı biyosidi içeren ürünlerin piyasaya sürülmesinin yasaklanmasına ilişkin Karar 2008/1/EC sayılı, Entegre kirliliğin önlenmesi ve kontrolüne (EKÖK) ilişkin Direktif 1999/13/EC sayılı, Bazı faaliyetlerde ve tesislerde organik çözücü kullanılması sonucu oluşan uçucu organik bileşen emisyonlarının sınırlandırılmasına ilişkin Direktif 2003/87/EC sayılı, Sera gazı emisyonu ticaretine izin veren bir sistem oluşturulmasına ilişkin Direktif 96/82/EC sayılı, Tehlikeli maddeleri içeren büyük kaza risklerinin kontrolüne ilişkin Direktif 2008/98/EC sayılı, Atıklara ilişkin Direktif 1999/31/EC sayılı, Atıkların düzenli depolanmasına ilişkin Direktif 66/2010/EC sayılı, Avrupa eko-etiket sistemine ilişkin Tüzük maddelerden korunmalarına ilişkin Direktif • 2003/10/EC sayılı, İşçilerin gürültüden kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari şartlara ilişkin Direktif • 2002/44/EC sayılı, İşçilerin fiziksel ajanlardan (titreşim) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif • 2004/40/EC sayılı, İşçilerin fiziksel ajanlardan (elektromanyetik alanlar) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif • 2009/148/EC sayılı, Çalışanların iş yerinde asbeste maruz kalmaya bağlı risklerden korunmasına ilişkin Direktif • 834/2007/EC sayılı, Organik üretime ve organik ürünlerin etiketlenmesine ilişkin Tüzük • AB ülkeleri ile Mayıs 2004’te AB’ye katılan 10 ülke arasında imzalanan Katılım Antlaşması, 23 Eylül 2003 • COM(2009)31 sayılı, Tekstil isimleri ve ilgili tekstil ürünlerinin etiketlenmesine ilişkin Tüzük Teklifi • COM (2004)412 sayılı, Topluluk patentine ilişkin Tüzük Teklifi • COM(2007)844 sayılı, Endüstriyel emisyonlara ilişkin Direktif Teklifi • COM(2009)267 sayılı, Biyosidal ürünlerin kullanılması ve piyasaya sürülmesine ilişkin Tüzük Teklifi TÜRK MEVZUATI • Avrupa Birliği Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın Uygulanması, Koordinasyou ve İzlenmesine Dair Karar, 31 Aralık 2008 tarih ve 27097 sayılı (5. Mükerrer) Resmi Gazete • Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine ilişkin Yönetmelik, 12 Ağustos 2005 tarih ve 25904 sayılı Resmi Gazete • İkili Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında Yönetmelik, 22 Nisan 2001 tarih ve 24381 sayılı Resmi Gazete KAYNAKÇA 45 • 2009/567/EC sayılı, Tekstil ürünlerinin eko-etiket alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere ilişkin Karar • 2009/967/EC sayılı, Tekstil zemin kaplamalarının ekoetiket alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere ilişkin Karar • 3286/94/EC sayılı, Başta DTÖ kuralları olmak üzere, Topluluğun, uluslararası ticaret kuralları kapsamındaki haklarının icrasını temin etmek amacıyla, Ortak Ticaret Politikası alanındaki Topluluk prosedürlerini belirleyen Tüzük • 1225/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan dampingli ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük • 597/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan sübvansiyonlu ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük • 2658/87/EEC sayılı, Ortak Gümrük Tarifesi ve İstatistik ve Tarife Nomenklatürüne ilişkin Tüzük • 1/95 sayılı, Gümrük Birliği’nin son aşamasının uygulanmasına ilişkin AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı • 77/388/EEC sayılı, Ortak KDV Sistemine ilişkin Direktif • 2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi’ne İlişkin Direktif • 2003/88/EC sayılı, Çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile ilgili bazı hususlara ilişkin Direktif • 89/654/EEC sayılı, İş yerlerinde asgari sağlık ve güvenlik gereklerine ilişkin Direktif • 2009/104/EC sayılı, İş araç gereçlerinin işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif • 89/656/EEC sayılı, Kişisel koruyucu donanımların işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif • 92/58/EEC sayılı, İş yerinde güvenlik ve/veya sağlık işaretleri ile ilgili asgari gereksinimlere ilişkin Direktif • 89/391/EEC sayılı, İş başında işçi emniyeti ve sağlığının iyileştirilmesini teşvik edici önlemlerin alınmasına ilişkin Direktif • 2004/37/EC sayılı, Çalışanların kanserojen ve mutajen KAYNAKÇA 46 • Üçlü Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında Yönetmelik, 24 Nisan 2001 tarih ve 24382 sayılı Resmi Gazete • 2008/02 sayılı, Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/ EEC) Kapsamında Uygulanacak Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ, 10 Temmuz 2008 tarih ve 26932 sayılı Resmi Gazete • 551 sayılı, Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete • 554 sayılı, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete • 556 sayılı, Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete • 5833 sayılı, Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 28 Ocak 2009 tarih ve 27124 sayılı Resmi Gazete • Biyosidal Ürünler Yönetmeliği, 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 sayılı Resmi Gazete • Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik, 5 Temmuz 2008 tarih ve 26927 sayılı Resmi Gazete • Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, 26 Mart 2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazete • Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, 3 Temmuz 2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazete • Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 14 Mart 2005 tarih ve 25755 sayılı Resmi Gazete • Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik, 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı Resmi Gazete • Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik, 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı Resmi Gazete • 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 2 Ekim 1984 tarih ve 18563 sayılı Resmi Gazete • Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Karar, 17 Temmuz 2002 tarih ve 4480 sayılı Resmi Gazete • Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin 2002/4480 Sayılı Kararnamenin Eki Karar, 30 Temmuz 2002 tarih ve 24831 sayılı Resmi Gazete • Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Karar, 8 Mart 2006 tarih ve 10138 sayılı Resmi Gazete • 4857 sayılı İş Kanunu, 10 Haziran 2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete • Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik, 11 Şubat 2004 tarih ve 25370 sayılı Resmi Gazete • Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazete • Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazete • Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazete • Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik, 10 Haziran 2004 tarih ve 25488 sayılı Resmi Gazete • Gürültü Yönetmeliği 23 Aralık 2003 tarih ve 25325 sayılı Resmi Gazete • Titreşim Yönetmeliği 23 Aralık 2003 tarih ve 25325 sayılı Resmi Gazete • Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına Ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2008 tarih ve 27092 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete • Deri ve Tekstil Ürünlerinde Azo Boyar Madde ve Aril Aminler Hakkındaki Sağlık Bakanlığı Genelgesi, 29 DİĞER BELGELER • Avrupa Komisyonu, 2009 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, Ekim 2009 • Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü, Tekstil ve Hazır Giyim Sanayii İstatistikleri, 2009 • Avrupa Komisyonu, Fikri Mülkiyet Hakları Uygulama Raporu 2009 • Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’ne (JRC) bağlı Avrupa EKÖK Bürosu’nun 2003 yılında hazırladığı tekstil sektörüne ilişkin referans belge (BREF) • Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi kapsamında kuru temizlemede emisyon azaltma önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009 • Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi kapsamında rotasyon baskı faaliyetlerinde emisyon azaltma önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009 • Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi kapsamında tekstil kaplamalarda emisyon azaltma önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009 • Avrupa Komisyonu, Tekstil ürünlerinde eko-etikete ilişkin broşür • Avrupa Komisyonu, Tekstil zemin kaplamalarında ekoetikete ilişkin broşür • Avrupa Komisyonu, Yeni Biyositler Tüzüğü’ne ilişkin soru-cevap, Haziran 2009 • Avrupa Komisyonu, Biyositlerin kullanımından kaynaklanan risklere karşı farklı opsiyonların değerlendirilmesi, Mart 2009 • Avrupa Komisyonu, Tekstil Arkaplan Ürün Raporu, 2008 • Avrupa Komisyonu, AB’de Atık Kaynakları ve İkincil Materyaller Araştırması, 2007 • Avrupa Komisyonu, Yunanistan, Portekiz, İspanya ve Bulgaristan’da Tekstil Sektörlerinin Enerji Yönetim Uygulamalarının Teşvik Edilmesi • Avrupa Komisyonu, Ar-Ge ve inovasyon alanında AB fonlarına ilişkin rehber • Avrupa Komisyonu Gümrük Birliği ve Vergilendirme Genel Müdürlüğü, AB Ülkelerinde Uygulanan KDV oranları, Ocak 2009 • A. Merve Kocabaş, Hande Yükseler, Filiz B. Dilek ve Ülkü Yetiş, EKÖK Direktifi’nin Bir Dokuma Fabrikasında Uygulanışı: Su ve Enerji Tüketiminin Analizi, Çevresel Yönetim Dergisi No:91, 2009, sf. 102-113 • Bülent Çakar, Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KDV İndiriminin Olası Etkileri, Mart 2006 • Ebru Gülsoy, Hazır Giyim Sektör Raporu, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010 • Ebru Gülsoy, Teknik Tekstiller Sektör Raporu, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010 • Eda Kaya, “EKÖK Direktifi’nin Türkiye’de Tekstil Sektöründeki KOBİ’lere Uygulanışı” adlı Yükseklisans Tezi, Kasım 2005 • Esin Şen, Ev Tekstil Ürünleri Sektör Raporu, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010 • Euratex, 2009 Yıllık Raporu, Haziran 2010 • Euratex, 2009 Yılında AB-27’de Tekstil ve Hazır Giyim Sektörüne İlişkin Temel Veriler, Haziran 2010 • Eurostat, Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü İstatistikleri, 2010 • Eversheds, Yeni Çerçeve Atık Direktifi, 10 Aralık 2008 KAYNAKÇA 47 Aralık 1994 tarih ve 15488 sayılı Resmi Gazete • Bazı Tekstil Ve Konfeksiyon Ürünlerinin Denetimine İlişkin Tebliğ (İthalat : 2010/15), 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 (2. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete • İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2010/1) 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 (2. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete • Çevre ve Orman Bakanlığı, Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı KAYNAKÇA 48 • Hong Kong Ticareti Geliştirme Konseyi (HKTDC), REACH Tüzüğü’nün Tekstil ve Deri Ürünlerine Uygulanışı, 2009 • Lakshmi Challa, Bangalore Üniversitesi, Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün Çevre Üzerindeki Etkisi: Eko-dostu Tekstillere Doğru • Maria Smeder, Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi, Seveso II Direktifi Ek I kapsamına giren maddeler • Meral Mungan ve Ülkü Yetiş, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Türkiye’de bir Tekstil Fabrikasının Çevresel Risk Değerlendirmesi • Murat Kavalalı, Avrupa Birliği’nin Genişleme Süreci: AB’nin Beşinci Genişlemesine İlişkin Katılım Antlaşmalarında Yer Alan Geçiz Düzenlemeleri, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, AB ile İlişkiler Genel Müdürlüğü, Şubat 2006 • Mustafa Bağan, Tekstil Ürünlerinin REACH Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği • Oğuz Kuyumcu, Kumaş Sanayii Sektör Raporu, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010 • T.C. Müzakere Pozisyon Belgesi, 16. BaşlıkVergilendirme, Mayıs 2009 • Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi 2010-2011 Eylem Planı, 15 Mart 2010 • T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sanayi Genel Müdürlüğü, Tekstil, Hazır Giyim, Deri Ve Deri Ürünleri Sektörleri Raporu, Mart 2010 • Ümit Sevim, Elyaf ve İplik Sektör Raporu, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010 Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Avrupa İşletmeler Ağı Avrupa Komisyonu tarafından işletmelere AB mevzuatı, dış ticaret ve teknoloji alanında hizmet vermek üzere kurulan merkezlerde oluşuyor. 46 ülkede, 572 kuruluş bünyesinde faaliyet gösteren merkezlerde 3000’e yakın uzman; AB mevzuatı, politikaları, hibeleri, kredileri ve ihalelerine ilişkin bilgi sağlıyor, firmalara yeni pazarlar ve ticari işbirliği fırsatları bulmalarına yardımcı oluyor ve yeni teknolojilere ulaşmaları ve kendi teknolojilerini geliştirmeleri konusunda destek veriyor. İstanbul Sanayi Odası bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi, KOSGEB Boğaziçi Hizmet Merkezi, KOSGEB İstanbul Anadolu Yakası Hizmet Merkezi ve Sabancı Üniversitesi ortaklığı ve Trakya Bölgesi’nde bulunan 6 irtibat ofisi ile İstanbul ve Trakya Bölgesi’ndeki firmalara hizmet veriyor. Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi işletmeleri, AB mevzuatı, mali yardım ve kredileri, AB’ye ihracatta uyulması gereken kurallar ve merkezlerin faaliyet gösterdiği 46 ülkede ortak arayışı konusunda bilgilendirirken, diğer yandan AB’nin AR-GE destekleri, 7. Çerçeve Programı ve teknoloji transferi konularında işletmelere destek sağlıyor. Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi’nin ücretsiz danışmanlık hizmetlerinden faydalanmak ve etkinliklerinde yer almak için www.aia-istanbul.org adresine üye olabilirsiniz.