2011 Eğitim ve Öğretim Yılı
Transkript
2011 Eğitim ve Öğretim Yılı
Öğretmenim, Senden Öğrendim... Öğretmenim senden, her koşulda vazgeçmemeyi, farklı görüşlere saygı duymayı, hayatın farklı yüzlerini tanımayı, öz güven duygusunu, öğrendim… Öğretmenlik, sabrın, sorumluluğun, emeğin mesleği… Yüceltilmeyi belki de en çok hak eden meslek… Çünkü, öğretmenin işi insan. Bir toplumun nesillerini yetiştirmekle sorumlu öğretmen. Bir toplumun tüm bireyleri öğretmenin elinden, emeğinden geçmek durumunda… 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü, okulumuz Kültür Merkezi’nde kutladık. Türk dili ve edebiyatı öğretmenlerimizin emeğiyle hazırlanan etkinlik; Öğretmenler Günü’ne kaynaklık eden 24 Kasım 1928 tarihinden, Millet Mektepleri’nin açılışı ve Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği tarihe, cumhuriyet aydınlanmasının timsali idealist öğretmen Sıdıka Avar’dan, Türk edebiyatının “ilk öğretmeni” Ahmet Midhat Efendi’ye, arkadaşlarımızın ilkokuldan bugüne öğretmenlerinden öğrendiklerini dillendiren tümcelerinden öğretmen röportajlarına geniş bir çerçeve sundu bizlere. Basın Kulübü ve Görsel Medya Kulübü öğrencilerinin ortaklaşa hazırladığı öğretmen röportajlarıyla keyiflendik, 9. sınıf öğrencilerimizden Cem Anıl’ın bestesi eşliğinde Türk dili ve edebiyatı öğretmenimiz Mine Oğuz’un seslendirdiği Zeki Alan’ın “Yoklama Defteri” şiiriyle duygulu anlar yaşadık. Etkinlikte, müzik öğretmenimiz Erkoç Torun’un yönetiminde “Küçüğüm“ ve “Olmalı mı Olmamalı mı?” adlı parçalar da seslendirildi. “Türkçenin Gücünden Haberdar Değiliz!” Bu yıl, 78. yılını dolduran Türk Dil Bayramı’nı, Türk Dil Kurumu başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın konuşmacı olarak katıldığı bir etkinlikle Kültür Merkezi’nde coşkuyla kutladık. Hocamızın; Türk Dil Bayramı’nın tarihçesini, Türk Dil Kurumunun yayınlarını, internet üzerinden kullanıma sunulan sözlüklerini, ana dili bilincini, ana dilimizin inceliklerini, söz varlığının derinliğini ve dilimizin tarihsel süreç içerisindeki seyrini konu alan son derece bilgilendirici sunumunun medyada ve günlük dilde yapılan dil yanlışlarından örneklerin verildiği bölümü, bizlere hayli keyifli anlar yaşattı. Prof. Dr. Sayın Şükrü Halûk Akalın’ın, kurumun 12 Temmuz 1932’de Atatürk’ün talimatıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı altında kurulmasından 26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen ilk kurultayına ve ilk başkanı Sâmîh Rifat Bey’den bugüne fotoğraflarla tarihçesini anlattığı sunumunun ilk bölümü, Türk Dil Kurumunun günümüzde yaptığı çalışmaların anlatıldığı bölümle devam etti. Akalın bu bölümde, kurumun internet sitesini ve doğrudan internetten kullanıma açtıkları on bir sözlüğü tanıttı; söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 617.000 sözcük içeren Büyük Türkçe Sözlüğü’nden özellikle bahsetti. Akalın’ın bu bölümde ayrıca, “Türkçenin söz varlığının kısıtlı olduğu gibi” yaygın ve yanlış bir kanıdan şikâyetle verdiği çarpıcı rakamlar, sunumun en ilgili çekici yanıydı. Buna göre, TDK’nin Güncel Türkçe Sözlüğü’nün 120.000, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’nün 232.000 sözcük içerdiğini öğrenmek hayli çarpıcıydı. “Türkçenin gücünden haberdar olmadığımızı” özellikle vurgulayan hocamızdan, Türk dilinin, günümüzde, bütün lehçeleriyle birlikte 220 milyon konuşuruyla dünyada en fazla konuşuru bulunan diller arasında beşinci sırada yer aldığını ve dünya dillerinde bugün Türkçeden alıntı olarak 35.000 sözcüğün kullanıldığını öğrendik. Akalın’ın; Türkçenin yapı bakımından sondan eklemeli olması dolayısıyla terim üretmek konusunda son derece işlek bir dil olduğunu ”aday, üretim, doğu, batı, kuzey, güney” gibi TDK’den önce var olmayan sözcükler ve Osmanlı Türkçesinde kullanılan “zaviye, müselles, amel-i erbaa” gibi geometri ve matematik terimlerinin bugün Türkçenin bu özelliği sayesinde “açı, üçgen, dört işlem” gibi sözcüklerle karşılandığını gösterdiği bölüm, yine hayli ilgi çekiciydi. Sunumunun son bölümünde ise, hocamız, Türkçenin zengin söz varlığı ve derin tarihsel geçmişiyle herhangi bir tehdit altında bulunmadığını vurgulayıp son dönemde ana dili bilincinin eksikliğinden kaynaklı olarak “vatandaş ne yapsın” alt başlığında verdiği “bülütütlü telefon, öz titanik” gibi örnekler, dinleyiciler açısından sunumun en keyifli bölümüydü. Hürriyet Gazetesi’nin Ankara ekinde çıkan ve Prof Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın okulumuza konuk olacağını bildiren 8 Ekim tarihli haber Tırman Pinpon Topu Sunumun ardından, Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi tarafından dil bilincini ve Türkçe sevgisini pekiştirmek amacıyla düzenlenen slogan ve logo yarışmasında dereceye giren arkadaşlarımız Pınar Önal, İlke Ögel, Ezgi Doğan, Salih Bilgiç, Ayşegül Öktem ve Deniz Atun ödüllerini Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın elinden aldılar. Tüyap Kitap Fuarı’ndaydık.... NASA tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen Invention Challange İstanbul Buluş Şenliği’nin konusu, “Tırman Pinpon Topu”ydu. Yarışmaya fizik öğretmenimiz Mehmet Bilgiç’le hazırlanan arkadaşlarımız Kaan Akyüz ve Cem Anıl’ın projesi beşinci olurken, Barış Çavuşoğlu’nun projesi de “en sıradışı tasarım” ödülünü aldı. Kaan Akyüz ve Cem Anıl’la yarışma üzerine söyleşimiz, ikinci sayfada.... Arkadaşlarımız Barış Altınöz ve Berk Uslu edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş’le (Tüyap İzlenimleri üçüncü sayfada...) Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011 SAYFA 2 Disiplinler arası Bir Yolculuk: Kürk Mantolu Madonna... Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri Kürk Mantolu Madonna, 17 Aralık 2010 tarihinde, okulumuz Kültür Merkezi’nde, Türk dili ve edebiyatı öğretmeni Hayriye Topçuoğlu’nun öncülüğünde hazırlanan disiplinler arası bir çalışmayla sunuldu. Etkinliğe, Sabahattin Ali’nin kızı, piyanist ve müzikolog Prof. Dr. Filiz Ali’nin katılımı, ayrı bir anlam kattı. Çalışmaya, Türk dili ve edebiyatı öğretmenlerimiz Hayriye Topçuoğlu, Nazan Erdem, Deniz Zeka, Kaan Özyer’le birlikte Sosyal Bilimler ve Resim Zümresi öğretmenleriyle hazırlanan 12. sınıf arkadaşlarımız Beril Dursunkaya, Yiğit Baykara, Merve Demircan, Gizem Grunberg ve Fem Özcan, romanın; edebiyat, resim, sosyoloji ve psikolojiyle bağlantısını ayrı ayrı değerlendirdiler. Etkinliğin başında, bir romanı disiplinler arası incelemenin ne olduğu ve ne değer taşıdığı hakkında bilgi verildi; çalışmanın amacı, bir edebiyat eserinin, döneminin bilgileri ve değerleriyle iç içeliğini kavratmak, insanın ürettiği her tür bilginin ortak bir paydada buluştuğunu, birbiriyle ilintili bütünlüklü bir bilgi olduğunu kavratmak olarak belirtildi. Ardından, Beril Dursunkaya, Sabahattin Ali’nin Türk edebiyatındaki yeri ve sanat anlayışı hakkında bir değerlendirme yaptı. Romanda hayli önemli bir yer tutan resim sanatıyla bağlantıyı ise arkadaşımız Yiğit Baykara kurdu; resimle ilgili malzemenin romanda nasıl ve niçin yer aldığını, resim bilgisinin romanın genel anlamına ne katkı sağladığını belirledi. Romanı tarihsel ve sosyolojik bağlamda ise arkadaşlarımız Merve Demircan ve Gizem Grunberg değerlendirdi. Arkadaşlarımız, Mütareke yılları Anodulu’sunun, I. Dünya Savaşı ertesi Berlin yıllarının ve 1940’ların Ankara’sının tarihsel ve sosyoljik koşullarının romanın atmosferinde oynadıkları belirleyici rol ve roman kişilerinin davranışlarına etkisi üzerinde durdu. Yoğunluğuyla âdeta bir Dostoyevski romanını andıran Kürk Mantolu Madonna’da psikolojik boyutu ise arkadaşımız Fem Özcan değerlendirdi. Etkinliğin sonunda söz alan Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, okulumuzda bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Çalışmayı hazırlayan öğretmen ve öğrencilere ayrı ayrı teşekkür etti. Babasının eserlerinin gençlerle buluşmasından duyduğu mutluluğu dile getirip kendisinin de bu çalışma vesilesiyle romanı bir kez daha değerlendirme fırsatı bulduğunu sözlerine ekledi. Biz de okulumuza gelerek bizleri onurlandıran Filiz Ali ile kısa bir söyleşi yaptık: Etkinliğimizi nasıl buldunuz? Filiz Ali- Çok beğendim. Emeği geçen herkesi ayrı ayrı tebrik ediyorum. Hayriye Hoca’m çok güzel bir sunum hazırlamış. Öğrencileri de çok beğendim. Her biri konularına çok iyi hazırlanmış, çok da güzel sundular. Sabahattin Ali gibi büyük bir yazarın kızı olmak nasıl bir duygu; yaşamınızı nasıl etkiledi? F.A-Vallahi, aslında benim için zor, trajik bir duygu. Çünkü ben, ölen; daha doğrusu öldürülmüş bir babanın kızıyım. Uzun yıllar bu trajediyle yaşamak ve babamın kimliğini saklamak zorunda kalmak zor bir duyguydu. İlk yirmi sene çok zor geçti benim için. Sabahattin Ali uzun yıllar sonra yeniden keşfediliyor diyebiliriz aslında. Bunda,eserlerinin YKY tarafından, yeniden özenli basımlarının yapılmasının da bir katkısı oldu sanırım. Biliyorsunuz, Tanpınar da tekrar aynı biçimde keşfedildi sayılır… F.A- Evet. Eserlerin yeniden basılmasında öncelikle benim katkım oldu tabii. Babamın eserlerinin yeniden genç nesillerle buluşuyor olması güzel. Kürk Mantolu Madonna, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından beyaz perdeye aktarılacak. Bu konuda bir bilginiz var mı? F.A- Bir bilgim yok. Bana bu konuda danışan da olmadı. NTV’de bir programa katılmıştım. Orada, filmle ilgili bir bilgim olmadığını söyledikten sonra, aradılar beni bilgilendirmek için. Ama, ciddi, içi dolu bir proje olduğunu düşünmüyorum. Daha senaryo yok ortada. Sizin gibi değerli insanları okulumuzda misafir etmeyi, özellikle öğrencilerimiz açısından çok önemsiyoruz. Yaşayan tarihsiniz bir bakıma. Üstelik bir eğitimcisiniz. Öğrencilerimizin iyi bir okur olmaları için neler tavsiye edersiniz onlara? F.A- Onlara, “Önce annenizin ve babanızın okumasını sağlayın.” derim. Çünkü, bir çocuğun okuması için öncelikle kitap okunan bir ortamda bulunması, evde bir kitaplığın olması, annesinin-babasının okur olması gerekir. Edebiyat zevkini önce ailenizle paylaşın. Çok teşekkür ederiz, geldiğiniz ve bizleri onurlandırdığınız için… Tırman Pinpon Topu Invention Challange İstanbul Buluş Şenliği’ne katılan arkadaşlarımız Cem Anıl ve Kaan Akyüz’le bir söyleşi yaptık. Oğuzhan Tarman- Yarışmanın içeriği ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Cem Anıl- Yarışmanın temel amacı, belli kurallar çerçevesinde bir düzenek hazırlayıp bir pinpon topunu yerden iki metre yukarıdaki bir platforma değdirmek ve orada en az beş saniye kalmasını sağlamaktı. Aynı zamanda pinpon topuna kalıcı bir zarar vermemek de yarışma dışı kalmamak için önemliydi. Yarışmayı, bu işlemi en kısa sürede yerine getirebilen proje kazanıyor. Yani öyle bir düzenek hazırlayacaksınız ki, hem topa kısa sürede büyük bir hareket enerjisi kazandırıp onu en az beş saniye yukarıda tutabilecek hem de topa kalıcı bir zarar vermeyecek. O.T-“Tırman Pinpon Topu” yarışmasından nasıl haberdar oldunuz? Kaan Akyüz- Okulumuz, zaten öncülüğünde, Fizik Zümresi söz konusu yarışmaya birkaç yıldır düzenli olarak katılmakta. Daha önceden, yine, Mehmet Bilgiç öğretmenimizin öncülüğünde alınmış bir birincilik bir de ikincilik ödülü var. Bu yarışma, okulumuzda oldukça popüler olduğundan, daha proje konusu belirlenmeden biz zaten katılmayı aklımıza koymuştuk. Gerisi fizik öğretmenimiz Mehmet Bilgiç’in önderliğinde gelişti. C.A- Proje konusu yayımlandığında, biz önce, ayrı ayrı çalışmaya ve fikir yürütmeye başladık. Sonuçta, ürettiğimiz fikirlerin çok benzer olduğunu görüp bu projeye beraber katılmaya karar verdik. O.T-Yarışmaya nasıl bir tempoda hazırlandınız ve hazırlıklar ne kadar sürdü? K.A-Yarışmadan haberdar olduğumuzda, daha okulun ilk haftalarıydı ve önümüzde bolca vakit vardı; bu sebeple projenin tasarım aşamasını biraz ağırdan aldık ve aklımıza gelen her fikri teker teker inceledik ve değerlendirdik. C.A- Aklımıza, önce, sıkışmış konik yaylardan oluşan bir tasarım yapmak geldi ve yay çeşitlerini incelerken, disk yay örneklerini görünce, Mehmet öğretmenimizin aklına, makasa benzer, uzayıp kısalabilen bir düzenek tasarlama fikri geldi. Bu fikri hepimiz onayladık ve biraz daha geliştirdikten sonra yapım aşamasına başladık. Yarışma tarihi yaklaştıkça bizim çalışma tempomuz da arttı. O.T-Projenizin içeriğini anlatır mısınız? Nasıl bir proje tasarladınız? K.A- İlk başta ikimiz de sıkışmış konik yaylar ile çalışan bir düzenek tasarlamıştık. Daha sonra Mehmet öğretmenimiz ile beraber düşündüğümüzde, makasa benzer şekilde birbirine bağlanmış ince tahta çıtalar kullanmak sureti ile yukarı yönlü hareketi çok daha kolay ve hızlı bir şekilde sağlayabileceğimizi gördük. Bu yeni sistemi nasıl ivmelendireceğimizi tartışmaya başladık. C.A- Ben en alt tarafta kalan çıtaların en uç noktalarına ağırlık bağlama fikrini ortaya attım, Kaan da projenin daha fazla ağırlık alarak daha çok hızlanmasını sağlayacak şekilde yeni bir çizimini yaptı. Bu şekilde projenin temel hatları hazırlanmış oldu. Daha sonra, çıtaların birleştirildikleri noktaların arasına gerilmiş yaylar bağlayarak sistemin ivme potansiyelini arttırdık. Sistemin en üst tarafındaki küçük metal levhayı çektiğimiz zaman ağırlıklar ve yaylar serbest kalıyor ve pinpon topu hızlı bir şekilde yukarıya taşınıyordu. Ayrıca pinpon topunun, sistem hareket hâlinde iken savrulmaması ve yukarıya çarptığı zaman zarar görmemesi için eskimiş bir kıl testeresinin esneyen metal kısmını, en üstteki çıtalardan birinin ucuna yapıştırdık ve pinpon topunu içine yerleştireceğimiz kartondan küçük bir hazne hazırladık ve bu sayede yarışmanın bütün koşullarını sağlayabildik. O.T-Sizin projeniz beşincilik aldı. Diğer projelerin sizinkinden üstünlüğü neydi? C.A- Tabii ki akıl akıldan üstün. Biz, projemizi tasarlarken iki metre yükseklikteki platformun metal olduğunu göz önünde bulundurmamıştık. Yarışmada en iyi dereceyi alan yarışmacılar, mıknatıs kullanarak pinpon topunu tavana yapıştırmışlar. Tabii bu yolla çalışan bir projede, hareket enerjisi aktarmanız gereken kütle az olduğu için sistem çok daha hızlı çalışabiliyor. Bizim projemizde enerji aktaracağımız kütle nispeten büyüktü ve sistemi istediğimiz hıza çıkarmak ve sürtünme kuvvetinin etkilerini en aza indirmek için büyük bir ağırlığa ihtiyaç duyduk; ancak bu ağırlık da sistemi, birinci olan proje kadar hızlı bir şekilde ivmelendirmeye yetmedi. Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011 SAYFA 3 “Bana sorarsan, ‘okumuş’ adam diploma almış adam değil, ‘roman okumuş’ adamdır.” Tahsin Yücel Tüyap Kitap Fuarı’ndan İzlenimler Bir grup arkadaşımız, Türkçe Basın Kulübü danışman öğretmenimiz Kaan Özyer ve Münazara Kulübü danışman öğretmenimiz Nazan Erdem’le birlikte, 30 Ekim-7 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 29. İstanbul Kitap Fuarı’nın açılış gününe katıldılar. Yayınevlerinin stantlarını gezme ve yazarlarla tanışma olanağı bulan öğrencilerimiz, fuar dönüşü danışman öğretmenleriyle birlikte Beyoğlu Sahaflar Çarşısı’nı da dolaştılar. Gezi ve fuar hakkındaki görüşlerini almak için Başak Yörük ve Eylül Demir’e sorduk: Oğuzhan Tarman- İstanbul’a trenle gitmek nasıl bir duyguydu? Yolculuk hoşunuzu gitti mi? İzlenimleriniz nelerdir? Başak Yörük- İstanbul’a trenle gitmek çok hoşumuza gitti. Bizim için değişiklik oldu. Bence bundan sonraki Tüyap gezilerinin de trenle yapılması öğrenciler açısından daha keyfli olacaktır. Beyoğlu Sahaflar Çarşısı O.T- Kitap Fuarı’na niçin katılmak istediniz? B.Y- Bilgilendirici ve eğlenceli olabileceğini düşündük. O.T- Kitap Fuarı’nı nasıl buldunuz? Eylül Demir- Çok güzeldi; ayrıca çok da kalabalıktı. O.T- Fuar beklentilerinizi karşıladı mı? B.Y- Onlarca yayınevi ve yazar görmek bizim için bir şanstı. Okulumuz çalışanlarından Mürsel Aydın ile okumak üzerine bir röportaj yaptık. Oğuzhan Tarman- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Mürsel Aydın- Ben Mürsel Aydın. 13 yıldır ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulunda çalışıyorum. O.T- Sizi hep bir şeyler okurken görüyoruz. Ne tür kitaplar okuyorsunuz? M.A- Şu anda Reha Çamuroğlu’nun “Son Yeniçeriler” adlı kitabını okuyorum, herkese tavsiye ederim. Daha önceden de Ahmet Ümit’in “Kukla” adlı kitabını okumuştum. Onun haricinde “Şu Çılgın Türkler”i ve daha nicelerini okudum. O.T- Sevdiğiniz, takip ettiğiniz yazarlar var mı? M.A: Ayşe Kulin’i takip ediyorum. Kitaplardan, dergilere, plaklardan, eski film afişlerine kadar her türlü şeyi bulabileceğiniz bir yer Beyoğlu Sahaflar Çarşısı... O.T- Okumak hakkında öğrenci arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz? M.A- Okumak zihni açar, insanı geliştirir. Okumak insanın bilgisini arttırır. Okumak aydınlıktır. Metinlerde ve Mekânda Bir Yolculuk: Beşi Bir Yerde... Beşi Bir Yerde, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu dört ili ve Antakya’yı kapsayan metinler arası bir yolculuk projesi. Yolculuk sürecini, durakları ve “yol”un sonunu proje yöneticisi Mine öğretmenimiz ile konuştuk. Oğuzhan Tarman-Projeyi bizlere, kısaca tanıtır mısınız? Mine Oğuz- Beşi Bir Yerde projesi, okulumuzdan ilgili, istekli ve uzun soluklu bir çalışmayı yürütebilecek, sabır ve çabayı gösterecek öz disiplinli 15 öğrenciyle ODTÜ Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu illerde iletişime geçilen 5 okulun üçer öğrencisinin katılımıyla eş zamanlı olarak uygulanacak yönergeler doğrultusunda öğrencilerin önce çevrelerini, çevresindekileri tanımaları, görmeleri, farkına varmaları; daha sonra gözlemlerini, gözlediklerini, sezdiklerini, algıladıklarını, yaşadıklarını öykü düzleminde yazıya dökmeleri biçiminde tanımlayabileceğimiz bir projedir. Projeyi, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Zümresinde görevli beş edebiyat öğretmeni, ortak ve bireysel görev paylaşımlarıyla yürütmekteO.T-Proje kapsamında hangi iller var? İllerin seçimini hangi ölçütlere göre belirediniz? M.O- Projede, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Lisesinden istekli öğrenciler arasından seçilen 15 öğrenci ile Kayseri, Denizli, Kocaeli, Mersin ve Antakya Özel Ata Lisesinin üçer öğrencisi yer almıştır. İllerin seçiminde ölçütümüz, öncelikle ODTÜ Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu illerdeki liselerin yer almasıydı; ancak son ilin belirlenmesi sırasında geç kalmalar olunca, dışarıdan bir ili, Antakya’yı, gönüllü olduğu için, grubumuza aldık. O.T-Proje sonucunda neler hedefliyorsunuz? M.O- Proje sonucunda öğrencilerimizin, kendilerini geliştirmeleri sonucunda birikimlerini yansıtacak ürünler -45 öykü- ortaya koymalarını hedeflemektedir. O.T-Öğrenciler proje sonucunda hangi becerileri kazanacaklar? M.O- Proje sonucunda öğrencilerimiz, içinde yaşadıkları dünyayı tanıyacak, algılayacak, yorumlayacak, anlamlandıracak; Türkçenin bir iletişim dili olarak gücünü, anlam ve anlatım zenginliğini kavrayacak ve buna yönelik olarak kendileni geliştirecek ve sonucunda bu birikimlerini yansıtacak ürünler -öyküler- ortaya koyacaklardır. O.T-Proje sonucunda planlanan etkinlikle ilgili bizleri bilgilendirir misiniz? M.O- Projemiz 6 Mayıs 2011’de projede yer alan tüm okulların katılımıyla okulumuz Kültür Merkezi’nde düzenleyeceğimiz bir törenle sona erecektir. Bu tören, proje sürecimizle ilgili sunumlar yanında, öğrencilerimizin yazmış oldukları öyküler içerisinden seçilen 6 öğrenciye, 3 derece-3 mansiyon, ödüllerinin verilmesi şeklinde planlanmıştır. Tiyatro Kulübü Kolları Sıvadı Tiyatro Kulübü öğrencileri İman Muhammed ve Faysal Can Dakni’yle kulübün etkinlikleri ve planan çalışmalarla ilgili bir röportaj yaptık: İlke Ögel-Şu ana kadar hangi oyunlara gidildi? Bu oyunların içerikleri nelerdir? İman Muhammed- Şu ana kadar “Tek Kişilik Şehir” ve “Türkan Işık Yolcusu” adlı oyunlara gittik. Tek Kişilik Şehir’de, teknolojinin insanları yalnızlaştırması ve insan iilişkilerine verdiği zarar anlatılıyor. “Türkan Işık Yolcusu”nda ise Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hayat hikâyesi konu alınıyor. İ.Ö-Oyun seçimini neye göre belirliyorsunuz? Faysal Can Dakni- Oyunları seçerken Serhat Yıldız öğretmenimiz yardımcı oluyor. Oyun seçiminde belirlediğimiz ölçütler, öncelikle oyunun sanat değerlerinin yüksek olması ve bununla beraber öğrencilerimize, bu oyunu izleyecek kişilere kazandıracaklarıdır. Bunu önceden tespit etme gayretindeyiz. Hatta önceden gitmiş olan, bu oyunu izlemiş olan arkadaşlarımız ve öğretmenlerimiz ile de görüşmeler yapıyoruz. Oyunlar hakkında bilgi ediniyoruz ve böylece oyunların gidilebilir nitelikte olup olmadığını tespit ediyoruz. Gideceğimiz oyunların, arkadaşlarımızın “Bu oyundan şunu öğrendim.” dediği oyunlar olmasını istiyoruz. Ayrıca oyunlara toplu hâlde gidildiğinden, toplu bilet alma olanağımızın bulunup bulunmadığına bakıyoruz. Diğer unsurlar ise ulaşım ve okul programına uygunluk oluyor. İ.Ö-Sene sonunda oynanacak oyunla ilgili bilgi verebilir misiniz? İ.M- Sene sonunda oynanacak oyunla ilgili seçim aşaması zorluydu. Oyunun bir iletisinin olması ve arkadaşlarımızın zihninde bir şeylerin kalması gerekliliğini göz önünde bulundurarak oyun seçiyoruz. Öğretmenimizle birlikte bir oyun seçtik. Bu oyun Aziz Nesin’den olacak. İsmini şimdilik vermeyelim. Sürpriz olarak kalsın. Geçen seneki oyun kadar güzel bir oyun olacağını tahmin ediyoruz. Tabii sıkıntılı dönemler yaşayacağız, kolay olmayacak. Bu yüzden çalışmak lazım tabii ki. Eğlenceli bir oyun. Komik olacak yine. Elimizden geleni yapacağız. İ.Ö-Niçin bu oyunu tercih ettiniz? F.D- Bu oyunu seçerken, Tiyatro Kulübü’nü tercih eden öğrenci sayısı ve profili belirleyici oldu. Bizlerin oynayabileceği türden bir oyun seçememiz gerekti. Umarım nisan ayında bu oyunu sunduğumuzda olumlu sonuç alırız. En büyük temennimiz bu. Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011 SAYFA 4 Galatasaray Üniversitesinde Münazara Eğitimi Münazara Kulübü danışman öğretmeni Nazan Erdem’le 23-24 Ekim tarihlerinde Galatasaray Üniversitesinde katıldıkları etkinlik ve kulübün planladığı çalışmalarla ilgili bir röportaj yaptık. Berkin Kurtuluş- Öğrencilerinizle birlikte, 23-24 Ekim tarihlerinde Galatasaray Üniversitesi’nde “Münazara Eğitimi” adlı bir etkiliğe katıldınız. İzlenimlerinizi ve eğitimin içeriği hakkında bize bilgi verir misiniz? Nazan Erdem- Söylediğiniz gibi 23- 24 Ekim’de Münazara Kulübü öğrencileriyle Galatasaray Üniversitesinin düzenlemiş olduğu “Münazara Eğitim Günlerine” katıldık. Türkiye’de münazara çalışmaları üniversitelerde on yıldır yapılmakta. Anlayacağınız çok eski bir geçmişe dayanmıyor. Buna rağmen üniversite öğrencileri kendilerini çok iyi yetiştirmişler ve uluslararası münazara turnuvalarına katılıyorlar. Tartışmalarda İngiliz Parlamenter tartışma sistemi prensipleri temel alınıyor. Üniversite öğrencileri, bu eğitimin aslında lisede başlaması gerektiğini dile getirdiler. Öğrencilerimizin orada öğrendiği en önemli şeylerden biri formatı gereği hiçbir zaman düşünmediğiniz bir fikri bile savunmak durumunda kalabileceğiniz ve o düşünceyi savunurken tabuların da yıkılabileceğini görmek oldu. Ayrıca genel kültür açısından kişiye pek çok şey kattığı, bu nedenle Türkiye’de ve dünyada olan biten olaylardan haberdar olmanın, gündemi takip etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oldular. İyi bir dinleyici olmak ve hızlı düşünebilmek de bu süreçte çok önemli. Üniversite öğrencileri, kendi yaşantılarından örnek verdiler. Münazaracı olarak doğulmadığını, kişi isterse ve bu konuda emek verirse iyi bir münazaracı olunabileceğini söylediler. İlk Dönemden İzler... 04 – 10 Ekim tarihleri arasında Ankara Panora AVM’de gerçekleştirilen Plastik Sanatlar Fuarı’nda arkadaşımız Kaan Özata okulumuzu başarıyla temsil etti. Arkadaşımızı kutluyoruz. Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi tarafından düzenlen resim yarışmasında arkadaşlarımızdan Arda Cem Erkutlu üçüncülük, Gizem Buğdaycı mansiyon ödülü aldı. Arkadaşlarımızdan Irmak Uğur, İlayda Oymak ve İpek Aylin Polat’ın resimleri ise sergilenmeye değer bulundu. Arkadaşlarımızı kutluyoruz. Mezunlar Paneli, okulumuz Kültür Merkezi’nde 12. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 25 Kasım 2010 tarihinde yapıldı. B.K- Kulübünüz başka hangi çalışmaları olacak? N.E- Kulübün bu yıl yapacağı çalışmalar arasında, 30 Aralık’ta Bilkent Lisesi ile yapacağı münazara maçı var. Ev sahipliğini bizim okulumuz üstlendi. Jüri üyeleri de Bilkent Üniversitesi Münazara Kulübü öğrencilerinden oluşuyor. Bizlere bir hafta önceden konuyu bildirecekler; ancak hangi okulun hükümet ya da muhalefet olacağı maçın yapılacağı gün kura çekilerek belirlenecek. Diğer katılacağımız etkinlik de Özel Okullar Birliğinin düzenlemiş olduğu liseler arası münazara turnuvası. 8 – 9 Ocak’ta Irmak Okullarında yapılacak turnuvaya katılacağız. Ayrıca ikinci dönem 10. sınıflar arasında gerçekleştirilecek olan münazaranın düzenlenmesini sağlayacağız. Münazara Kulübü öğrencilerimiz kulüp danışman öğretmeni Nazan Erdem ve Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi öğretmenlerinden Deniz Zeka, Gül Gülen Işıkman ve İlköğretim Türkçe Zümresi öğretmenlerinden Serdar Akgüç’le beraber Galatasaray Üniversitesinde... Atatürk’ü Anlamak mı, Anlatmak mı? Berkin Kurtuluş Baklava Yetmedi, “The Son” Mutlu Sona Ulaştı… Cumhuriyet Kupası Futbol Turnuvası finali Mantıku’t-Tayr ve The Son takımları arasında yapıldı. Mantıku’t -Tayr takımının başkanı ve teknik patronu Serhat Yıldız, maçtan önce, takımının şampiyon olması durumunda oyunculara baklava sözü verdi; ancak, baştan sona heyecanla geçen maçı, penaltılarla The Son takımı kazandı ve mutlu sona ulaştı. The Son takımını ve turnuvaya katılan diğer takımlarımızı verdikleri mücadeleden ötürü kutluyor, turnuvayı düzenleyen Beden Eğitimi Zümremize de teşekkür ediyoruz. Öğretmanler Turnuvası Günü Masa Okulumuz Kültür Merkezi’nde yapılan 10 Kasım Atatürk’ü anma etkinliği, Atatürk’ün yaşamının önemli anlarının vurgulandığı bir sunum ile başladı. Sunumda, tarihsel seyri içinde Anıtkabir tanıtılarak bugünkü müzeden örnekler gösterildi. Sunumun hemen ardından coşkuyla İstiklal Marşı’nı söyledik. Sunumda, Atatürk’ün hayatındaki önemli kilometre taşlarına değinilerek hakkında idam cezası verilmesinden ulu önderliğine uzanan süreç anlatıldı. Ardından da ilköğretim öğrencilerimizden bir arkadaşımız kendi yazdığı “Atatürk” şiirini okudu. Okulumuzda bu kadar duyarlı arkadaşlarımızın olması da bizi ayrıca mutlu etti. Törende tarih öğretmenimiz Elif Özen de Atatürk’ün çok farklı bir önder olduğunu başka liderlerin sözlerine de yer vererek açıkladı. Örneklerin arasında İngiltere Başbakanı’nın “Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu.“ etkileyici sözü de yer aldı. Öğretmenimiz konuşmasında cumhuriyet, öğretmen ve gençlik arasındaki kopmaz bağı vurguladı. “Ölümünün 72. yılında Atatürk’ü anlamak mı anlatmak mı daha önemli?” Belki her ikisi de… Bunun yanıtını; müzik korosu, seslendirdiği “Sakarya Marşı, Ankara’nın Taşına Bak, Yemen Türküsü, Ankara Kalesinde, Seni Düşünmek, İzmir Marşı” gibi birbirinden güzel eserlerle verdi. Tenisi Öğretmenler Günü Masa Tenisi Turnuvası’nda Arda Alkin birinci oldu. Türkçe Basın Kulübü tarafından hazırlanmıştır. Kulüp Danışman Öğretmeni: Kaan Özyer Kulüp Öğrencileri: Oğuzhan Tarman, Berkin Kurtuluş, Gizem Topal, İlke Ögel Fotoğraflar: Fotoğraf Kulübü [http:// picasaweb.google.com/odtugvo89] MUN Kulübü öğrencilerimizden İpek Akol, K. Bilge Erdem, Burak Tuncer, Tolga Tınaztepe, Ege Dai, Kaan Yücel, Esen Özbay, Zeynep Özdemir ve Cansu Üstünsoy 9 - 12 Aralık 2010 tarihleri arasında İstanbul Üsküdar Amerikan Koleji’nde düzenlenen TIMUN konferansına İngilizce öğretmenleri Yıldız Türkmen rehberliğinde katıldılar. 9/D sınıfı öğrencimiz Aybike İpekçi 1-3 Ekim 2010 tarihleri arasında Edirne’de düzenlenen Türkiye Kupası Ritmik Jimnastik Millî Takım seçmelerinde göstermiş olduğu başarılı performansı nedeniyle jimnastik millî takımına seçildi. Arkadaşımızı kutluyoruz. Doğuş Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu “Gelecek” konulu afiş yarışmasında ikincilik ödülü alan arkadaşımız Nazlı Barçın Doğan ödülünü alarak “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasına bağışladı. Yarışmada, arkadaşlarımız Çağla Kuzu, Cem Arda Erkutlu, Deniz Atun ve İdil Esen’in afiş çalışmaları da sergilenmeye değer bulundu. Kendilerini kutluyoruz. 30 Ekim cumartesi günü ODTÜ Eşli Danslar Topluluğu’nun düzenlediği 9. ODTÜ – TDSF Cumhuriyet Kupası’nda okulumuz 12. sınıf öğrencilerinden İpek Eraydın C kategorisinde birinci oldu. Arkadaşımızı kutluyoruz. Okulumuz Eşli Danslar Kulübü eğitmenleri Ilgaz Görmez – Gürkan Görmez Türkiye Dans Sporları Federasyonu tarafından düzenlenen yarışmalar sonucunda birinci oldular. Eğitmenlerimiz,13 Kasım 2010’da New York’da yapılacak Dünya Eşli Danslar Şampiyonası’nda ülkemizi temsil ettiler. Eğitmenlerimizi kutluyoruz. Öğrenci arkadaşımız Sıla Saygı 11 - 12 Aralık tarihlerinde Ankara’da yapılan Artistik Buz Pateni Şampiyonasında Junior Bayanlar kategorisinde birinci; Romanya’da düzenlenen, Norveç, Avusturya, İsviçre, Romanya, Kuzey Afrika, Bulgaristan ve Fransa gibi ülkelerin katıldığı Ulusal Crystal Skate Buz Pateni Yarışmasında büyükler kategorisinde ikinci oldu. Arkadaşımızı kutluyoruz. Güneş saati için isim belirleme yarışması sonucunda, Türk dili ve edebiyatı öğretmenimiz Mine Oğuz’un önerdiği “İzdüşümler” ismi, oylama sonucunda seçilmiştir. Öğretmenimiz Mine Oğuz’u kutluyoruz.