Tarja`n›n Odas› - Orpheus North Architects
Transkript
Tarja`n›n Odas› - Orpheus North Architects
Tarja’n›n Odas› + Hüseyin Yanar / yanar@kolumbus.fi - Helsinki The Stoning of the Mother, duvara dayal›, boyanm›fl lastik, 2003 S ekiz, dokuz y›l önceydi. Sanatç›lardan biri, sanat ad›na bir kediyi iflkence ederek öldürmüfltü. Haberin gündeme bomba gibi düfltü¤ünü hat›rl›yorum. Kedi ile geçirdi¤i son anlar› saniyesi saniyesine videoya çeken sanatç› sonunda hikayeyi bir sanat yap›t› olarak ortaya koymufltu. Bu olay toplumda sadece sanatla ilgilenen kifliler taraf›ndan de¤il, sokaktaki insanlar taraf›ndan da fliddetli tepkiler al›rken, üzerine bir sürü yaz› yaz›ld› ve bunu yapan› da an›nda ve belki de bir yaflam boyu meflhur etmeye yetti. Sanatç›n›n istedi¤i de buydu flüphesiz. Yapt›¤› sanat› bir yana, o art›k kediyi öldüren bir sanatç› olarak belki de çok genç yaflta Fin Sanat tarihindeki yerini ald›. Sanat›n bütün afl›r›l›klar›, kiflisel yorumlar›, uçlarda dolaflanlar›n yapt›klar› bir yana, her zaman onun yan›bafl›nda olan ve onu gözleyen birisi olarak sadece benim de¤il eminim bir sürü kiflinin de can almaya yönelik bu olay karfl›s›nda, nutku tutulmufltu. Helsinkiye yeni tafl›nm›flt›k. Buradaki sanat dünyasi ile ilk tan›flmamd›. Bu tuhaf hikaye ve hüzünlü senaryosu akl›mda kald›. Nedense Tarja üzerine yazmaya karar verdi¤imde, ilk bak›flta bu zavall› kedinin kaderi, sanat ad›na kurban edilifli onun yap›tlar› ile biraraya geldi. Ama Tarja’n›nkiler, sanki birbirinden binlerce y›l uzakl›ktaki bir çizginin tam z›t taraf›ndaki bir yerlerdeydi. Tarja’ n›n sanat› ve yapt›klar› sözü edilen sanatç›n›nkinden çok daha farkl› bir çaba. Yukar›dakinin aksine Tarja böyle meflhur olmalar›n ötesinde kendi h›z› ile, kendi taksimetresi ile giden, kendi ile yar›flan biri. Fin Güzel Sanatlar Akademisi’nde hocal›k yapan, deneyimlerini, yaflad›¤› hayat› ö¤rencileri ile paylaflan bir ressam, bir akademisyen ve çok da mütevazi bir kifli. Tarja’n›n bir resmini görmüfltüm uzun süre önce. Akl›ma ilk gelen Pollack oldu. Onunkileri an›msatan bir hal› vard› önümüzde. Ama bu katlanan bir hal›yd›. Hem duvardayd› hem de yerdeydi. Pollack’›nki gibi savrulan sert hareketler yerine sonbaharda yavafl yavafl, birbirinin üzerine düflen yapraklar gibi idi, darbeleri. Birbiri ard›na kalk›p konan hassas, milimetrik dökülüfllerdi, çok al›fl›lmam›fl bir malzemeden, plastikten, her damlas› düflünülmüfl gibi bir birikintiydi. Sar›n›n yeflilin, k›rm›z›n›n, daha birçoklar›n›n bir sürü tonu, döflemenin bir parças›n›, bir taraf› dairesel kontur oluflturan bir parças›n›, kaplam›flt›. Bir taraf› duvara k›vr›lan bir landscape oluflturulmufltu. Sonra Monet geldi akl›ma Pollack’›n yan›nda, sonra da bizim minyatürler. Perspektif veren o tür bir havas› oldu¤unu düflündüm iki düzleminin k›vr›lmas›nda. Perspektif sanki deforme ediliyordu bilinçli olarak. Kaçarkar› de¤iltiriliyordu. rh+sanart 71 Do¤a hem pland› hem cepheydi. Buralara özgüydü sessizli¤i ile. Ç›t yoktu sanki resimde. Herfleyin ötesinde kederliydi yine buralara özgü bir taraf› ile. Her yerinden kan›yor gibi geldi daha da dikkatle bak›nca. Ortaya yerlefltirdi¤i, peysaj ile, adeta kamufle olan bir çift k›fll›k bot ile, yaln›zl›k kokan bir havas›, derin bir hüznü, derin bir üzüntüsü vard› resmin. Yok olan, bir daha hiç gelmeyecekmifl gibi botlar›n› b›rak›p giden birinin an› ve an›s› vard› sanki. Ama botlar gidenin felaket an›nda oraya buraya da¤›lm›fl ayakkab›lar› gibi de¤il, planl› pro¤raml› bir gidifli ya da yaln›zl›¤› hat›rlat›yordu. Bu botlarda gidenin an›s›n› yadeden iki fleydi ya da yaln›zl›¤›n. Tam ortada heykelleflmifl ama bütün panaroma içinde kamufle edilmiflti ya¤murda, karda giyilen iki bot. Sonra çok geçmeden bu köflenin asl›nda bir bütünün parças› oldu¤unu anlad›m. Hikayenin büyükçe bir odan›n içindeki di¤er parçalar›n› bir bir takip etmeye bafllad›m. Buras› Tarja’n›n odas›yd›. Bu oda, Finlandiya’daki mimari yap›tlar içerisinde adeta nirhengi tafllar›ndan bir olan, daha sonra bir çok özel örne¤e kap› açt›¤› söylenebilecek, Amerikal› ünlü mimar Steven Holl’un önemli bir binas›, Modern Sanatlar Müzesi, Kiasma’n›n yüksek sekiz dokuz metre yükseklikteki bir mekan›nda tasarlanm›flt›. Katlanan peysaj resim, odan›n düzlemleri aras›nda kendi düzlemlerini oluflturuyordu. Kayal›klardan afla¤› iniyordu. Di¤erleri de, di¤er yap›tlarda De konstrüktivist bir flekilde, mesajlar› ile etrafa savrulmufltu. An›lar vard› parça parça her yanda. Bir bomba patlat›lm›fl gibiydi mekanda. Yer, duvar, tavan ve k›y›lar kullan›lm›flt› bu patlamalar an›nda. Mondrianc› dik aç›sal çizgilerin aras›nda yer alan iki dikdörtgenin oldu¤u küçük bir fragman gözüme çarpt›. Bu gürültünün aras›nda döflemede bir yerlerdeydi. Küçük bir parçayd›, modern bir yap›tt›. Bu gürültü aras›nda ifli nedir diye düflündüm. Modernizme bir içten içe bir tepkimiydi. Karfl›l›kl› iki duvardaki girifl boflluklar›, arkalar›ndaki lofllukla leke oluflturan büyük bir düzlemler, büyük koyu parçalar olarak duvara t›rman›yor ve hal›ms› lekelerle bütünlefliyordu. Bütün döfleme bu¤ulu gibi gözüken bir pleksi ile kaplanm›flt›. Her yer buz tutmufl havas›ndayd›. Bir baflka dünya yarat›lm›flt›. Hafif aç›l›, dik aç›sall›ktan uzaklaflan yere oyulan hal› gibi iki koyu çizgiden birinin sonunda doldurulmufl bir köpek önünde kalkm›fl yar› geçirgen bu¤ulu bir duvarla durdurulmufl gibiydi. Bunun yan›ndaki di¤er koyu renkli hal›ms›, uzun döfleme kaplamas›n›n iki yan›nda tasarlanm›fl baz› parçalar vard›. Uzant›s›nda bir et parças› gibi rengarenk bir resim ya da resimsi bir heykel yat›yordu duvara yak›n. Sanki peysaj›n resimleri üzerine sinmiflti, kamufle edilme duygusu yarat›yor, Tarja’ n›n da sohbetimizde vurgulad›¤› gibi, bir gitar kutusu aç›l›m›n› an›msatan bir havadayd›. Yerdeki di¤er koyu çizginin iki yan›ndaki torbaya benzer objelerden biri dikkat çekiciydi. Sanki eski bakkallarda rastlanacak cinsten a¤z› aç›k yar›m bir çuval ve rengarenk içindekilerin düzeni, belki de at›lacak çöpün bile önemine dikkat çekiyordu. ‹ki düzlemdeki farkl› geometrik oynamalar›n yan›nda aynen sonuncusu gibi organik say›labilecek daha serbest yine rengarenk parçalar› vard› ve di¤er lekelerle kontrast yarat›yordu. Bir tarafta daha önce tan›mlamaya çal›flt›¤›m yine peysajda sanki kamufle edilmifl 72 rh+sanart Do you see?, Görüyor musun?, boyanm›fl balmumu, 2001 Detay, Renk Tarlas›, boyanm›fl lastik, lastik ayakkab›lar, 2003 botlar›n ortada oldu¤u instalasyon ve karfl› tarafta m›zraklarla sanki duvara tutturulmufl bir gövdenin yerdeki döflemeye do¤ru kan revan içinde kal›fl›n›, yere do¤ru erimesini sembolize eden bir akma vard›. Yerlere dökülüyor yay›l›yor birikintiye dönüflüyor, peysaj oluyor ortadaki iki botu bo¤az›na kadar çamura bat›r›yordu. Yine ayakkab›lar oyunun bir parças›yd›, bu defa peysaj içine gömülmüfllerdi. Genel olarak bu çal›flmaya bak›nca bak›l›nca Tarja’ n›n çok de¤er verdi¤i birini duvara m›hland›¤›n› düflündüm. Bir ukte vard› içinde ona karfl›. Ama m›zraklarla düflmesini engellemiflti. Bir heykele dönüflmüfltü. Resim miydi, heykel miydi ama memorial bir taraf› vard›. Bir savafl hali içinde olan, olmasa da z›rhlar› ve silahlar›n› kuflanm›fl Ortaça¤ sövalyelerini and›r›yor gibiydi. Yaklafl›ld›¤›nda spontane olarak seçilebilecek, yak›n plan yap›labilecek bir sürü yeri de çok de¤erli fragmanlar ve resmedilmifl parçalard›. Ama bütünüyle ak›yordu, eriyordu deneysel ifller yapan Tapie’yi akl›ma getirdi. Daha sonra Tarja ile ilgili yaz›lanlar› okurken bunu annesi ile ilgili bir yap›t oldu¤unu anlad›m. Sohbetimizde yapt›¤›n›n asl›nda bir yan› ile ait oldu¤u, elefltirdi¤i sanat kuruluflu üzerine bir yorum oldu¤unu da vurgulam›flt›. Sonuçta bir baflkald›r›yd›, m›zraklama oldu¤u okunuyordu tekni¤i ve renkleri ile. Bunu hemen ilerisinde sa¤ üst duvarda, bir girifle yak›n sanki bizim Topkap› Saray›’nda kanl› bir flekilde yok edilen bir flehzadenin gömle¤ini an›msatan yine pembeleflen k›rm›z›n›n a¤›rl›kl› oldu¤u bir kompozisyon vard›. O da kan revan içindeydi. Bu kanlar›n alt›nda birfleyler vard›. Mekan›n ortas›nda ise k›pk›rm›z› olan bir baflka parça sergileniyordu. Ayakl›klarla hafif yat›r›lm›fl kap›lardan birinden, mekana girene do¤ru döndürülmüfltü. Yanda yine biraz ileride yine e¤imli yat›r›lm›fl tahtan›n üzerinde sanki ask›lar›ndan çarm›ha gerilmifl gibi bir baflka gömlek sergileniyordu. Herfleyin, sanki bütün olanlar›n üzerinde, tavana yak›n, pencerenin üzerine do¤ru duvara sürtünmüfl, ortas› k›r›lan bir k›rm›z› çizgi gidiyordu. Duvardaki k›rm›z› çizginin sonunda boflta bir parça vard›. Yukar›da, tavandaki mekanda merkeze do¤ru dönüyor, fleffaf bir yüzey olarak yine sonunda kullan›lm›fl iki çocuk botuyla biten uçan bir çizgiye dönüflmüfltü. Bu odadaki hikayeyi bütünüyle okuyabilmek için fragmanlar› bir araya getirmek gerekiyordu. Bu fragmanlar da Tarja’n›n odas›ndaki geçmifl an›lard›, düflüncelerdi. Tarja’n›n odas›nda yap›lanlar, objeler olman›n ötesinde sahnenin oyuna kat›lan parçalar›yd› sanki. Yani burada gözleyen, gözlenen kavram› altüst ediliyordu. Bu bölüme girenin kendisi seneryonun kendisi oluyor ve etraf›ndaki parçalar› izliyordu. Yanda, yerde, duvarda, tavanda yer alan bu parçalar bir bütünün parçalar›yd›. Burada as›lma düzlem de¤ifltirme, asma, çekme gibi kavramlar fragmanlar halinde yanyana gelmiflti. Bir an› haritas› yarat›lm›flt›. Baz› semboller daha da ön plana ç›kar›lm›fl, ayr›l›k, birinin an›s›, belki de botlarla heykeller gibi yap›tlar›n eksenlerine, orta yerlerine oturtulmufl kompozisyonlara özel önem kazand›rm›flt›. Bir kenara koyma, unutma, kafas›ndan ç›kar›p atma, yok olma, yaln›zl›k gibi kavramlar belki de bir araya getirilmiflti. K›rm›z› bir tema etraf› kapl›yordu. Kan izlerinin damlamas›, sürülmesi, duvarlara s›vanm›fl gibi görünmesi belki de ac›l›, üzüntülü anlar› hissettiriyordu. Her yana dönen düzlemler mekan› güçlendiriyor, bütün bunlar duvarda as›l› klasik resimler gibi olmad›¤› için belki de bakan› sorguluyordu. Oyuna çekiyor, yap›tlar› gözleyenin yorumlar›n› istiyor, tepkilerini bekliyordu. Her fleye karfl›n, Tarja’n›n baz› yap›tlar›n› etrafa yay›lm›fl kanlar›, delik deflik olmufl örgüleri gördükten sonra içimin biraz tuhaflaflt›¤›n› söylemeliyim. Bunlar belki de bakan›n ço¤u kez içini buran hayat›n içinden hikayelerdi. D›fla yans›malar›n›n ötesinde anlamlar› vard›. Bu dil kiflisel bir tercihti. Önemli olan Tarja varolanlar›, bir yerde birikenleri nas›l ortaya ç›kar›yordu. Nas›l yap›ta dönüfltürüyordu. Duygular›n› ortaya döküyordu. Madalyonun iki yüzü gibi. Bir taraftan soyut olsa da bir taraftan gerçek. Bir tarafta sanat, bir tarafta yaflanan, yaflanm›fl olaylard›. K›fll›k bot botun ta kendisi, kanda gerçek kan. Ama kan soyutlafl›yor, volüme dönüflüyor, kal›nlafl›yor, büyüyor, ak›yor, yay›l›yor, boyan›n kendisi oluyor. Boyalar› çekiyor, sark›t›l›yor, adeta ölçek de¤ifltiriyor, f›rça darbeleri devlefliyor. Tuvale konulan f›rça darbesi gibi k›rm›z›, de¤ifliyor. Mekanda heykellefliyor, bazende yay›l›yor, hikayelere uygun peysaj›n bir parças› oluyordu. Dikkatle bakt›kça onlar› sevdim. Arkas›n› görmek istedim. Sadece kederli, hüzünlü parçalar olamad›klar›n› hatta cesaretle kullan›lan renkler olduklar›n› bunlar›n arkas›ndaki yaflama umudunu, yaflama tutunmay›, nefleyi, çoflkuyu sembolize edebileceklerini anlad›m daha sonra Tarja’n›n da sohbetimizde vurgulad›¤› gibi. Safe in Painting, (Resimde Güven), boyanm›fl balmumu ve tuval, 2001. Yerlefltirme, Kiasma’n›n Gözlerindeki Par›lt›, Ça¤dafl Sanat Müzesi, Helsinki, 2003 Tarja genellikle dinleyen birisiydi. F›rt›nalar› ise yap›tlar›ndayd›, içinde idi. Özel deneyimlerin, yaflananlar›n hatta kendi özel dünyas›n›n ne önemli bir kaynak oldu¤unu göstermenin daha da ötesinde, Tarja sadece keyfin ya da sevincin de¤il ac›n›n, üzüntünün de resmini yap›yordu belki de her defas›nda özenle ve kat kat. Bir anlamda içinde, içimizde anlat›lam›yanlar›, ama hep ç›kmaya haz›r belki de hep bir yerlerde olanlar› ç›kar›yor, yap›tlar›nda bir bir, apaç›k bir flekilde ortaya döküyor bir psikologa anlat›r ona dan›fl›r gibi onu seyredenlerle paylafl›r gibi yerlere duvarlara as›yordu, bütün detaylar› ile sanki dakikas› dakikas›na. Ama bu yolla çoflkusunu anlat›yordu. Sohbetlerimizde sözünü etti¤i gibi resim onun için kendisini çevreleyen bir bar›nakt›, bir bina idi. Bu bar›naktaki herfleyi de, hatta e¤itimini ald›¤› modernizmi de, etraf›nda olanlar› da, kaybetti¤i sevdiklerini de, tuhafl›klar› da yaflam›n bir parças› kabul ediyordu. Tarja’n›n yapt›klar›n› gözlerken ve onu dinlerken, bir mimar olarak bunlar›n mimarl›ktaki karfl›l›klar›n›n neler olabilece¤i akl›mdan geçti. Onun gözü ile yap›tlar›ndan ald›¤›m ipuçlar› ile bakmaya bafllad›m. Mutlu dekorlarla donatt›¤m›z rüya tasar›mlar›n yan›nda, rh+sanart 73 ‹simsiz, suluboya kal›plar›, 2001 Just So, boyanm›fl balmumu, 2000 Artist’in Diflleri, suluboya kalemi, 2001 üzüntünün, ac›lar›n mimarisi de olabilirmiydi, yer bulabilir miydi gerekirse, zaman zaman. Her gün tvlerde, gazetelerde gördü¤ümüz, bombalanm›fl delik deflik edilmifl mekanlar aras›nda yaflayanlar›n, Bugün dünyan›n bir çok yerinde açl›k içinde yaflama tutunmaya çal›flan insanlar›n, paras›zl›ktan b›rak›n mekan› sadece ayakta kalmaya çal›flan insanlar›n mimarisi, zaten böyle bir fleyler de¤ilmiydi. Ya mimar olarak havalar uçman›n, derin bir sevincin mimarisi, üzüntünün, ac›n›n mimarisi, yap›labilir miydi, e¤er onu hisseden ya da yaflayan tasarlay›c›s› varsa. Tarja’n›n yap›tlar› aras›nda dolafl›rken, masam›n yan›bafl›ndaki son say›lar› üst üste biriken 2007 y›l›n›n ARK (Fin Mimarl›k Dergisi) periodiklerine ve de yar›flma eklerine h›zla bakt›¤›mda herfley, neredeyse mimarl›k ad›na bütün yap›lanlar›n makyajl› yüzler gibi oldu¤unu, herfleyin tornadan ç›km›flcas›na, hatta hatta estetik operasyonu yap›lm›flcas›na yarat›ld›¤›n›, tasarland›¤›n› bir kez daha anlad›m. Asker postal› gibi her sabah içtima öncesi çilalanan yap›tlar oldu¤unu düflündüm. Bütün bunlar güzel olmaya çal›flan bol pudral› sanki hiç üzüntülere bulaflmam›fl üzüntülerini göstermeyen yap›tlard›, ya da onu yapanlar›n, yapt›rd›klar›na be¤endirmek ad›na, hep böyle olarak, duygular›ndan soyutlanarak belki de ifllerini yapt›klar›, ürettikleri, 74 rh+sanart infla ettikleri yap›tlard›. Tasar›m ad›na hep böyle hatas›z, olan g›c›r g›c›r fleyler yapmak ya da yapmak istemek bizi ac›lar› üzüntüleri olmayan kurallar› çok aç›kça konulmufl, baflka bir fantazi dünyaya m› götürüyordu, gerçek hayattan kopar›yor muydu asl›nda. Mimari otoritenin, mimari örgünün sadece Finlandiya’da de¤il dünya üzerindeki, bir sürü yerde, mimarl›k dergilerinde hep sürekli olarak gözledi¤imiz gibi bilinçli olarak türlü örnekler aras›ndan ço¤u zaman oldu¤u gibi seçti¤i yüzlerdi, yap›tlard›, cilalanm›fl hiç hatas› olmamaya özen gösterilmifl, usta, foto¤rafç›lar taraf›ndan neresi ne kadar gösterilece¤i çok iyi hesaplanarak çekilmifl yap›tlard›, ço¤u zaman insan›n kendisinin resmedilmedi¤i, bilinçli olarak soyutlanm›fl mekanlard›. Modac›lar›n yaratt›klar› suni yüzlerdi, mumyalard›. Onlar zaten ço¤unlukla üzüntülerin, ac›lar›n yans›d›¤› mekanlar› ve onun mimarisini göstermek istemezlerdi, o anlar savafl foto¤rafç›lar›n›n, savafl muhabirlerinin ifliydi. Hiç mi çizgileri yoktu mimari yap›tlar›n insan yüzü gibi. Hiç mi yafllanmayacak, binlerce y›l kalacak gibi yap›l›yorlard› daha do¤duklar›ndan tasar›mlar. Hiç mi zaaflar› kötü taraflar› yoktu, p›r›l p›r›l bas›ld›klar› dergilerde. Olamazd›... Bu dünya da, bizim mimarl›k dünyam›zda belli ki Tarja gibilerine çok yer yoktu. Herkesin öyle ya da böyle yaflad›¤› ac›n›n üzüntünün ya da o tür duygular›n bu dünyaya, mimarlar›n özel dünyalar›na aktarabilece¤i bir fley de yoktu bu güzellik yar›flmalar›n›n aras›nda. Her fley sonunda, bir flekilde cilalanm›fl g›c›r g›c›r olmal›yd›. Tarja’n›n kaleme ald›¤› spontane bir yarat› an›na ve onun uçlar› aç›k finaline rastlad›m onun hakk›nda baz› okuduklar›mda. Ço¤u kez bu deneyimin sanki tasarlarken yeni bafllad›¤›m›z bir projenin ilk esintileri ile ya da hiç programs›z bembeyaz bir eskiz ka¤›d›n›n önüne oturmam›z› hat›rlatan bir yan› var. Tarja bir yerlere al›p götürüyordu günün bir an›nda. ”...Kuca¤›mda bir ka¤›t parças›, elimde bir kalem, sessiz bir flekilde oturuyorum. Gözlerim mekanda dolaflmamaya gayret ediyor. Relaks bir flekilde ka¤›t üzerinde duygusal tahrikten yoksun dinleniyorlar. Özgürce, çok dikkat etmeden, oral› olmadan odaklan›yorlar. Gözlerimin alt›nda, ka¤›t dümdüz olmaktan ç›k›yor, nefes almay› and›ran, mekans›z olma durumuna, benimle ka¤›d›n aras›nda hiç bir fark›n olmad›¤›, çizgi, nokta ve örgünün ortaya ç›kt›¤› bir duruma dönüflüyor. Bu durumda, göz fonksiyonunu yitiriyor. Onun ifllevi art›k d›fl dünyadaki olanlar› gözleyen fonksiyon olmaktan ç›k›yor. Onun ifllevi malzemeyi hissetme ve hayal etme aras›nda ayr›m yapmak de¤il. Göz art›k tatilde. Sessiz, tepki vermeden o al›yor, bofllu¤un animasyonuna, d›fltan gelenin üzerine projeksiyon edilen, içe dönmenin oluflmas›na tan›k oluyor. Göz bu özel an›n devam› için, dümensiz bir flekilde, mekan›n ve zaman›n koordinatlar› boyunca yolculu¤a yelken açar. Görsel alg›lama onun kendi tarihi boyunca ileriye, geriye zoom yapabilir. Alg›laman›n kendisinin esas strüktürünü flekillendiren, kal›ba döken gerekli tekrar›n› gözlemleyebilir. ‹ç ve d›fl aras›ndaki alg›lama farkl›l›¤›n›n kap›s›na var›r. Ka¤›t alg›laman›n ve akl›n bir aynas› oldu. Alg›lama nedir? Bu akl› yans›tan nedir? Özgür bir flekilde do¤an bir imaj› yöneten kurallar nedir? Ve göz ile bu tuhaf gezintiyi gözlemleyen biri olarak bana ne oluyor” (Visit to the Monument to Presence, 1997, Berlin Paper) Tarja’n›n yap›tlar›nda bakan için keflfedilmeyi bekleyen çok yan› vard›. Uçlar› aç›k bu yarat› an›n› aç›klayan yaz› gibi. Yap›tlar›n›n provoke edici bir taraf› da gözleniyordu. Resimle ya da heykele dönüflen resimle, ona bakan›n iliflkisi Tarja’n›n ilgi alan›. Bu iki taraf aras›nda interaktif bir mekanda, bir özel alan yaratmay› hedefliyordu sanki. Çal›flmalar›nda resim sanat›ndaki geleneksel ö¤retiye, onun araçlar›na farkl› biçimlerde baflkald›r›lar okunuyordu. Yuvarlak boyalar, pasteller, krayonlar elefltirisel bir yaklafl›mla baz› tasar›mlara dönüflüyor, bir araya geliyor, flafl› gözler oluyor, çekilip deforme ediliyordu. Tüplerden paletlere, f›rça ile sürülüp kanvasa dökülen boyama teknikleri, vurufllar› irdeleniyor, boyaman›n do¤as›n› de¤ifltirmeye yönelik çabalar izleniyordu. S›radan, k›sac›k kalm›fl boya kalemleri difllerin bir araya geliflini hat›rlatan bir düzende yap›lm›fl bir s›ralamaya, irili ufakl› krayonlar küçük bir heykele dönüfltürülüyordu. Bir baflka çal›flmada rengarenk yuvarlak boyalar düzeni parçalan›yor, yar›l›yor, tuvallerde görülen f›rça darbeleri, birikintiler dev ölçeklerde galeri içlerine giriyor, iplefliyor, duvarlardan yerlere ak›yor, birikiyor, üç boyutlafl›yor, peysajlara dönüflüyor, boyan›n sürülmesi adeta ölçek de¤ifltirip büyütülüyor, devlefliyordu. Bir klasik resimdeki peysaj ayn› renkleriyle, yeni yorumuyla, çifçisinin küre¤i ile galeriye ak›yor, di¤erlerinde yast›klar kan›yor, karolaj›n arkas›nda rengarenk boyalar hapsediliyor, üzerinde resim yap›lan flövalyeler l›l›ktan k›l›¤a giriyor, boyalar duvarlara s›çr›yor, ka¤›t üzerinde s›n›rs›z rengarenk noktalamalara gidiyordu. Kulland›¤› malzemelerin özelliklerinden de alabildi¤ine faydalanm›flt› Tarja. Daha önce kulland›¤› balmumu daha sonra yerini daha daha elastik özelli¤i olan çekilebilen, uzayabilen akt›kça akan damlayabilen plastik elyafl› bir malzemeye dönüflüyordu. Kulland›¤› renklerin duygular› uyar›c› bir taraf› da vard›. Hassas dokunmalar› hat›rlatan asal renklerin oluflturdu¤u tasar›mlar, kan› an›msatan k›rm›z›lar ve tonlar›, bu yolla yaralanma, incinme, hatta birilerinin yok olmas›n›, ac›lar› hat›rlatan kompozisyonlar bir araya geliyor, bunlarla birlikte yapt›klar›n›n arkas›nda çoflkular› da, yaflaman›n enerjisini yap›tlar›na yans›t›yordu. Sonraki çal›flmalar›nda daha erken yap›tlar›nda görülen belirgin geometriden, ona özgü formal anlay›fltan uzaklafl›yor, formal örgüler yerini sensual taraf› a¤›r basan yap›tlara b›rakm›flt›. Onun ifli iç dünyalar ile ilgiliydi. Bilinen formlar›n ötesinde kendi özel formlar›n› yarat›yordu. Objektif olman›n ötesinde sanat›nda kiflisel olmaya, kifliselli¤i belirginlefltirmeye yöneliyor, belirgin kal›plar›n d›fl›nda kendi kal›plar›n› ve sanat›n› yarat›yordu. Belki de bütün bu çabalarla sanat›n bir taraf›yla e¤itimini ald›¤› modernizmden uzaklafl›yor, modernizmin köklerini de¤erlerini sorguluyor, gözden geçiriyordu. Yapt›¤› doktora çal›flmas› da bütün bu çabalar›n bir uzant›s› kendi yap›tlar›n› teorik olarak inceledi¤i daha da detayl› bir çal›flmas› oldu. Tarja’n›n yapt›klar› genellikle büyük ölçekte, an›tsal ifller de¤il. Dev ölçeklerdeki instalasyonlar denemiyor. Dereleri, tepeleri, meydanlar› kent mekanlar›n› da kullanm›yor bu anlamda, baz› ça¤dafl›n›n yapt›¤› gibi. Ama atölyesinde, sergilerini halka sundu¤u galerilerde, kendi köflesinde adeta özel landscape’ini oluflturuyor. Kendisi için onu çevreleyen özel bir mekan yarat›yor. Bu sadece raflardaki kitaplardan ustalardan de¤il kendi özel deneyimlerinden yola ç›karak ad›m ad›m gerçeklefltirdi¤i bir fley. Belki de kendisini yaflad›klar›n› sorguluyor. Yaflad›klar›, bulgular› günlük yaflam›ndan. Aniden kaybetti¤i köpe¤i onunla birlikte yap›tlar›nda, annesi de, yak›nlar› da, toplumda olan üzüntü veren günlük bir olay›n kahramanlar› da sanki. Tarja Pitkänen - Walter bunlar›n ötesinde boyaman›n do¤as›n› de¤ifltirmeye çal›fl›yor sanki kendi özel vocabuleritesi ile. Bunu yaparken de zorlu, s›rad›fl› çok kolay olmayan, belki de çok cesaret edilemeyen birfleyi gerçeklefltirmeye çal›fl›yor. Fiziksel mekan›n, formal mekan›n d›fl›na tafl›yor. Resmetmenin, boyaman›n kendisini heykellefltiriyor, ya da adeta resmin heykelini yap›yor mental bir landscape içinde. rh+sanart 75