gözbebeği araP KriziNi
Transkript
gözbebeği araP KriziNi
0cak 2012 sayı 12 Narenciyenin gözbebeği akdeniz ihracatçı birlikleri resmi yayın organı limoN HUBUBAT İHRACATI ARAP KRİZİNİ ATLATIYOR İRAN, gıda ve tarım ihracatçılarını bekliyor 5 İPLİK BİZİM İŞİMİZ Polyester - Viskon iplik çeşitleri BİTEKS İPLİK SAN. VE TİC. A.Ş. www.biteksiplik.com İstanbul Ofis / Satış: Maçka Cad. Aziziye Palas No: 20 K:1 D: 1 Teşvikiye / İstanbul Tel: +90 212 343 97 40 Faks: +90 212 343 97 45 Osmaniye Fabrika: Osmaniye Organize San. Böl. 126 Ada Toprakkale / Osmaniye Tel: +90 328 826 82 10 Faks: +90 328 826 82 13 PROJESİZ YATIRIM YAPILMAZ -Kalkınma Ajansı Projeleri -Kırsal Kalkınma Projeleri (KKYDP) -AB Kırsal Kalkınma Projeleri (İPARD) -KOSGEB Projeleri -Kalite Yönetim Sistem Danışmanlığı (ISO 9001:2008, ISO 14001, OHSAS 18001, ISO 22000) DOĞRU PROJE, DOĞRU ADRESTE HAZIRLANIR BİLGİ, UZMANLIK VE KALİTENİN ADRESİ KASEM, Kalkınma Ajansları, Tarım Bakanlığı Kırsal Kalkınma (KKYDP), AB Kırsal Kalkınma (İPARD) ve KOSGEB Projeleri konusunda ve Kalite Yönetim Sistem Danışmanlığı alanında uzman ekibi ile yatırımcıların hizmetindedir. Sahip olduğu TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi ve ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi ile danışmanlık hizmetlerinde kalite ve kurumsallaşmayı esas alan KASEM’in, piyasada onlarca KOBİ ve Yerel Yönetime vermiş olduğu hizmet, bilgi ve uzmanlığının göstergesidir. Kasem Danışmanlık Proje Eğitim Ltd. Şti. Reşatbey Mah. Adalet Cad. Pınar Apt. B Blok N:14 K:2 D:4 Seyhan/ADANA Tel: 0322 453 44 65-454 44 76 www.kasemdanismanlik.net BAŞKAN’DAN Hazır giyim ve konfeksiyon Türkiye’nin vazgeçilemezidir P iyasalarda olan her mal ve hizmet gereklidir, kıymetlidir ve tüketildiğine göre o sektör ürünleri talep edilmektedir. Her sektörün tüketici gözünde önemi vardır ve bir bedel öder. Ama bazı sektörler, hem ülkelerini, hem dünya piyasalarını ayakta tutmaktadır. Hazır giyim sektörümüz ülkemizin vazgeçilemezlerinin başındadır. Sebebine gelince; - En az deneyimli kişileri - En az yatırımla - En kısa zamanda Üretken yapmakta; adeta bir döviz ve huzur makinesine çevirmektedir. Çalışanların önemli bir bölümü 16-30 yaş grubunda, eğitim ve deneyimi az kişilerdir. Yüzde 80’i kadın ağırlıklıdır, sosyal ve ekonomik kalkınma, huzur ve kişilik eğitimi açısından önemlidir. Nüfusumuzun yarısı, yani neredeyse 40 milyon kişi, 30 yaşın altındadır. Diğer bir deyişle, istihdama ve yatırıma ihtiyacımız çok fazladır. Bazen en yetkili ağızlar tarafından bile deniliyor ki, ‘konfeksiyon ve tekstil fakir ülkelerin işidir.’ Hesaplamalara göre ülkemiz ortalama 10 bin dolar kişi başı milli gelire ulaştı. Zenginleşiyoruz diye bu sektörlerden vazgeçmeyi düşünmek büyük bir yanlıştır. Biz diyoruz ki, Marmara Bölgesi 15 bin doları bile geçmiş olabilir; ama 10 milyon yeşil kartlımız var ise Yunanistan nüfusu kadar muhtaç ve fakirimiz var demektir. Onların çaresi de hazır giyimdir. Yüzde 26 ile Adana, yüzde 19 ile Mersin, işsizlikte Türkiye birinci ve beşincileri ise gelin buralarda yatırıma teşvik verin, üretimi ve ihracatı arttıralım. Bir rafineri kurmak için 500 milyon dolar yatırım gerekir ve doğrudan 500 kişi istihdam yaratır. Aynı yatırımla 250 konfeksiyon işletmesinde, 500 bin kişi ekmek yiyecektir. İhracatta ülkemizin net döviz kazancında en yüksek katma değer hazır giyim sektöründedir. İhracatta önde görünen sektörlerin net döviz katma değeri yüzde 1020 iken, hazır giyimde bu oran yüzde 85 civarındadır. Türkiye’ye hazır giyimi öğreten Çukurova yöresidir. 1970’li yıllarda 50 milyon dolar olan toplam ihracatımızın 37 milyon doları Akdeniz Bölgesi’nden gönderilmiştir; yani yüzde 74’ü buradandır. 1980 Moskova Olimpiyatları’nın tüm donatımı ve bornozları bölgemizde üretilmiştir. Teksa, Güney Sanayii ve Yürtaş bu ihracatı başarmıştır. Tekstil sanayimizin de bölgemizdeki varlığı ve gelişmişliği o yıllarda da hazır giyim üretim ve ihracatımızı ateşlemiştir. Zaten tabanında kuvvetli tekstil üretimi olmayan hazır giyim denemeleri başka ülkelerde 7 yılda fiyasko ile sonuçlanmıştır. İstihdam ve ihracat yaratmak için başlatılan hazır giyim sektorleri ithalata dayalı olarak gelişememiştir. Filipinler, Bulgaristan, 2 M. Tarık Bozbey Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Romanya, Macaristan, Polonya, Ukrayna, Kıbrıs gibi denemeler başarılı olamamıştır. Ancak ülkemizde üretilmeyen veya üretimi akılcı olmayan ürünlerin ithalatı kontrollü olarak serbest olmalıdır. Hızlı teslime dayalı hazır giyim ihracatı engellenmemelidir. Dahilde işleme rejimi gerçek ihracatçılar için kolaylıkla kullanılan bir araç haline getirilmelidir. 20 bin hazır giyimcinin sadece 500’ü dahilde işleme belgesini engellerle zorluklarla kullanabilmektedir. Belgelere, teminatlara boğularak iş yürümemektedir. Tekstil sanayini incitmeden, hazır giyimin önü açılabilir, vergilerle çok uzun yol gidemeyiz. Kaş yaparken, göz de yapabiliriz. Resmi 15 milyar dolar olan ihracatımız bavul ticareti ile birlikte 23 milyar dolar kadardır. Hedef 2023 yılında deri ve halı ile birlikte 60 milyar dolardır. Gereken destekler zamanında akıllıca verilir ve sektörün engelleri temizlenirse, 2023 yılında 100 milyar doları geçebiliriz. Engellemeler devam ederse, 60 milyar dolar dahi başarılamaz. 500 milyar dolar ihracat hedefi de tatlı bir hayal olarak kalır. Hazır giyim ve konfeksiyonun ülkemize kazandırdığı pek çok şeyler var ve bu sektör vazgeçilemezdir. Devlet de, planlama da, sendikalar da, elemanlar da; yani paydaş olan herkes hesabını doğru yapmamalıdır. Her sabah farklı bir söz hatalıdır. Hatalara karsı suskunluk olabilir, fakat yanlışı tarih affetmez. 4 BİRLİK’TEN 6 KAPAK Türkiye üretiyor Türkiye kazanıyor 10 GÜNDEM Suriye’deki karışıklık Akdeniz’i vurdu 6 SAH‹B‹ Akdeniz İhracatçı Birlikleri adına Ali KAVAK YAYIN KURULU Adnan Ersoy ULUBAŞ Ali Can YAMANYILMAZ Ali KAVAK ALİ UĞUR ATEŞ M. Bülent AYMEN M. Tarık BOZBEY Mahmut ARSLAN Zeki KIVANÇ 12 PAZAR İran gıda ve tarım ihracatçılarını bekliyor 10 14 BÖLGE Çukurova’daki ekonomik fırsatlar Alman basınında 16 DEMİR ÇELİK Akdeniz yerli otomobil için hazır Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İsmail ÇETİN 12 YÖNET‹M YER‹ AKİB Limonluk Mah. 36. Cad. No:4 Yenişehir 33120 MERSİN Tel: 0324 325 37 37 Faks: 0324 325 41 42 E-POSTA: akib@akib.org.tr WEB: www.akib.org.tr YAPIM Küçük Mucizeler YayIncIlIk ve ‹letiŞim Hizmetleri Ltd. Şti. GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ Erkan ERSÖZ erkanersoz@kucukmucizeler.com GRAFİK TASARIM UĞUR KARAGÜL ED‹TÖRLER BAHTİYAR ORHAN bahtiyar@kucukmucizeler.com 18 KİMYEVİ MADDELER Sasa, değişen ticari trendler ile hedeflerini büyütüyor 20AĞAÇ ORMAN Bu kapı ihracata açılıyor 22YAŞ MEYVE SEBZE Narenciyenin gözbebeği: Limon 24HUBUBAT Hububat ihracatı Arap krizini atlatıyor 26MAKALE Bakliyat ürünlerinde böceklenmeye karşı ışınlama teknolojisi 32GÖSTERGELER 32MAKALE Abdullah Ayan 18 16 ŞEYDA KOÇAK seydakocak@kucukmucizeler.com KATKIDA BULUNANLAR AKİB PROJE, AR-GE, ORGANİZASYON ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ BASKI C‹LT Matsis Matbaa Hizmetleri Ltd. Şti. Tevfik Bey Mah. Doktor Ali Demir Cad. No: 51 Sefaköy-İstanbul TEL: (212) 624 21 11 DA⁄ITIM KRY NET 20 AKİB AKTÜEL Dergisi AKİB adIna Küçük Mucizeler YayIncIlIk ve ‹letiŞim Hizmetleri Ltd. Şti. tarafIndan yayIna hazIrlanmaktadIr. ‹LET‹Ş‹M MECİDİYEKÖY MH. ŞEHİT ERTUĞRUL KABATAŞ CD. BOZKIR İŞ MERKEZİ NO: 12 d:6 Mecidiyeköy ‹stanbul (0212) 211 68 53 - 73 AKİB Aktüel, Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği tarafından ayda bir yayımlanır ve ücretsiz dağıtılır. 22 AKİB Aktüel’de yer alan imzalı yazılar, Yazarların kişisel görüşleridir, Akdeniz İhracatçı Birlikleri’ni bağlamaz. AKİB Aktüel’de yer alan yazılar ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Akdeniz İhracatçı Birlikleri’ne aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez. 3 BİRLİK’TEN AKİB ÜÇ BAKANI AĞIRLADI Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından yürütülen “İllerimiz AB’ye Hazırlanıyor” kapsamında desteklenen “Mersin İlinin AB’ye Uyumu İçin Bilgi Altyapısının Oluşturulması” Projesi çerçevesinde “AB-Türkiye Konulu Konferans” düzenlendi. AKİB’te gerçekleşen konferansa Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker katıldı. Mersin İl AB Daimi Temas Noktası Vali Yardımcısı Ahmet Hikmet Şahin ve Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Mehmet Cangir’in açılış konuşmalarını yaptığı konferansın birinci oturumunda Cangir’in modaretörlüğünde “AB Katılım Süreci ve İllerimiz” konusu tartışılırken öğleden sonraki ikinci oturumda Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sayın Beril Dedeoğlu’nun moderatörlüğünde “Türkiye’nin AB’ye Katılım Süreci” konusuna değinildi. “Mersin, AB sürecinde daha aktif olacak” Programın devamında konuşan Egemen Bağış, Türkiye’nin AB süreci ile ilgili yapılan eleştirilere sert çıktı. Bağış Türkiye’nin çıktığı yolda kendi kararlılığıyla yürüyeceğini kaydetti. “İllerimiz AB’ye Hazırlanıyor” programına 79 ilden başvuru olduğunu ve 25’inin kabul edildiğini belirten Bağış, bunlardan birinin de Mersin Valiliği’nin sunduğu proje olduğunu söyledi. Egemen Bağış, “Bugün bizim dış ticaretimizdeki yoğunluk, ihracatımızdaki artış, Türkiye’nin hem doğusundaki hem batısındaki ülkelere ilham kaynağı oluşu, Mersin’e de çok farklı bir özellik kazandırıyor. Mersin’i AB sürecinde daha aktif 4 görmek istiyoruz” diye konuştu. ‘’Bugün Türkiye AB üyesi ülkelerden daha umutlu bir ülke’’ diyen Bağış; ‘’Kişi başına düşen gelirimiz, AB üyesi sekiz ülkeden daha yüksek. Ekonomik gelişmelerde de aynı şey var. AB’deki etkinliğimizde bu büyümenin yanı sıra ülkemize gelen küresel sermayenin çok büyük etkisi var” şeklinde konuştu. Egemen Bağış’ın ardından konuşan Meh- di Eker, Mersin’de Kırsal Kalkınma Kurulu oluşturmayı planladıklarına dikkati çekti ve ‘’Bununla ilgili çalışmalar, hazırlık aşamasında, sürüyor. Kırsal kalkınma çalışması kapsamında hibeler sağlanacak. Bu da bölgenin kalkınmasına katkı sağlayacak. Biz o zamana kadar da, şimdiki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Mesela Mersin’e 72 tesis kazandırdık. Bunlara 14 milyon TL hibe verdik. Bunlar Tarım ve hayvancılıkla ilgili tesislerdir” açıklamasında bulundu. Zafer Çağlayan yaptığı konuşmada Türkiye’nin birçok konuda AB’ye entegre olduğunu ve ekonomik olarak zaten bu işi başardığını ifade etti. Schengen vizesinin alınması noktasında, Türkiye’nin belirli kentlerinde merkezler belirleneceğini bildiren Çağlayan; ‘’Eğer ikna edebilirsek, bu illerden birisi Mersin olsun istiyoruz. İsteriz ki, Mersin de Akdeniz’in merkezi ilan edilsin’’ diye konuştu. Toplantının ardından Zafer Çağlayan, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten ve Mersin Protokolü AKİB’in Başkanlık katında ağırlandı. AKİB’in ihracatçılarıyla bir araya gelen Bakan Çağlayan ve beraberindeki heyete, AKİB Yönetim Kurulu Başkanları Ali Can Yamanyılmaz, Mahmut Arslan, Tarık Bozbey ve Zeki Kıvanç ev sahipliği yaptı. Adana Valisi Ziyaret Edildi Bülent Aymen’in başkanlığındaki Akdeniz Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri Yönetim Kurulu; Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’u yeni görev yerini tebrik etmek amacıyla makamında ziyaret etti. Genel Sekreter İsmail Çetin’in de aralarında bulunduğu ziyaret esnasında AKİB Yönetim Kurulu Üyeleri ihracatçıların çeşitli sorunlarına değindiler ve Adana Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili görüşmelerde bulundular. Narenciye Tanıtım Grubu, Mandalina Festivali’nde Narenciye Tanıtım Grubu, Seferihisar’da düzenlenen, “12. Mandalina Festivali”nin düzenlendiği alana kurduğu stand ile şov yaptı. Ziyaretçilere, 4 bin bardak mandalina suyu ikram edildi. Narenciye sektörünün yıllık 2.6 milyon tonluk üretimi ve 1 milyar dolara yaklaşan ihracat rakamı ile Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde doğrudan ve dolaylı olarak 5 milyon insanın geçimine katkı sağladığını belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Narenciye Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Mustafa Türkmenoğlu, Seferihisar’ın Türkiye’nin en önemli mandalina üretim merkezlerinden birisi olduğunu söyledi. Narenciye ürünlerinin sadece üçte birlik bir bölümünün ihracata gittiğine işaret eden Türkmenoğlu “Narenciye Tanıtım Grubu ile 2010 yılında yüzde 6’lık ihracat artışı ile 847 milyon 989 bin dolarlık narenciye ihracatı gerçekleştirdik. Bu ihracatın 283 milyon 410 bin dolarlık kısmını mandalina ihracatından elde ettik” şeklinde konuştu. Kimya sektör paneli yapıldı 2011 Uluslararası Kimya Yılı kapsamında, Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mersin Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi işbirliğiyle, Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği organizasyonunda Kimya Sektör Paneli gerçekleştirildi. Üniversite ve lise öğrencilerini kimya hakkında bilinçlendirmek ve onlara kimya sektörünü tanıtmak amacıyla Öğretim üyelerinin yanı sıra kimya sektörünün önde gelen firmalarının temsilcilerinin yer aldığı AKİB merkez binasında düzenlenen panele 250 kişi katıldı. Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Murat Direkçi’nin yaptığı açılış konuşmasının ardından, Çukurova Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Serin moderatörlüğünde başladı. “Türkiye’de Kimya Eğitimi” ve “Kimya Sanayinin Durumu” konularının konuşulduğu panel, öğrencilerin sorularının ardından sona erdi. Irak, Türk ihracatçısına emanet Irak’ın Erbil şehrinde IFP fuar organizasyon şirketi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Iraq Agro-Food 2011 - 4. Uluslararası Tarım, Gıda, Gıda İşleme ve Paketleme Fuarı’na Türkiye’nin milli katılım organizasyonu ilk kez AKİB tarafından başarı ile gerçekleştirildi. Irak’ta düzenlenmekte olan tek uluslararası nitelikli gıda fuarı olan Iraq Agro-Food Fuarı, savaş sonrası yeniden yapılanmakta olan ülkede tarım ve gıda sektörlerinde ihtiyaç duyulan tüm mal ve hizmetlerin pazarlanabilmesi için önemli bir buluşma noktası oldu. Fuarda toplam 16 ülkeden katılımcı yer aldı. AKİB Info standının olduğu fuarda, Türkiye’nin önemli gıda sektörü ihracatçılarını bünyesinde bulunduran, kalitesinde ve lezzetinde farkındalık yaratan, “Türk Malı” imajını destekleyerek kuvvetlendiren Narenciye Tanıtım Grubu, Su Ürünleri Tanıtım Grubu, Kanatlı Tanıtım Grubu ve Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi stantları yer aldı. 5 KAPAK TÜRKİYE üretiyor kazanıyor Cari açığın geriletilmesine yönelik olarak alınan bir dizi önlemin olumlu sonuçları ekonomik verilere yansımaya başladı. Tekstil ve hazır giyim sektöründe birçok kaleme getirilen ithalatta korunma önlemleri ile iç piyasada yatırımların canlanmasına paralel olarak, sektörde dış ticaret fazlasının da bir önceki yıla göre arttığı gözleniyor. 6 Ek vergiye tabi ürünlerde ithalat Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zeki Kıvanç B üyümede dünya şampiyonu olan Türkiye ekonomisinin yıllardır en önemli problemi olan cari açıkta iyileşme trendi gözleniyor. Merkez Bankası’nın para politikası çerçevesinde aldığı önlemler verilere yansırken, ülkemizin ihracatta lokomotifi olan tekstil ve hazır giyim ürünlerinin ithalatına yönelik olarak getirilen ek gümrük vergilerinin de olumlu sonuçları gelmeye başladı. Tekstil ürünlerinde yüzde 20, hazır giyim ürünlerinde ise yüzde 30 oranında ilave gümrük vergisi uygulanmasını kapsayan karar, 22 Temmuz tarihinde yürürlüğe girmişti. Olumlu sonuçlarına dair ilk veriler ise, Ekim ayı cari açık verileri ile geldi. Ekim ayında 4,6 milyar dolar düzeyinde olması beklenen cari açık, 4,2 milyar dolarda kaldı. Hatta rezerv olarak kabul edilecek net altın ithalatı ve enerji ithalatı rakamlardan arındırıldığında, ülkemizin cari fazla verildiği görülüyor. Merkez Bankası verilerine göre cari açıktaki iyileşme, yılın son çeyreğinde daha belirgin olacak. Alınan önlemlerin etkilerine dair olumlu sinyaller ışığında 2012 yılında cari açığın daha da gerileyeceği kaydediliyor. Ek vergiye tabi tekstil ürünlerinde, dış ticaret fazlasının vergilerin yürürlüğe girmesine paralel olarak önemli ölçüde arttığı görülüyor. 2010 Ağustos- Ekim döneminde elde edilen 1,9 milyar dolarlık dış ticaret fazlası, 2011 Ağustos- Ekim döneminde yaklaşık olarak yüzde 34 artışla 2,6 milyar dolara ulaşmış durumda. YURTİÇİ ÜRETİMİN DEĞERİ ARTIYOR Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) Başkanı Zeki Kıvanç, Ekim ayı cari açığa dair olumlu gelişme- Ek vergiye tabi ürünlerde ihracat lerin kendileri açısından tekstilde ithalata yönelik koruma önlemlerinin doğruluğunu ortaya koyduğunu kaydediyor. “Sektörü korumak ve işsizliğe çare olmak üzere ithalatta koruma önlemleri zamanında alınmış olsaydı, ülke genelinde kapandığı tespit edilen 200 civarı fabrika yaşayacaktı ve çalışanlar da işini kaybetmeyecekti. O açıdan bugün vurgulanan korunma önlemleri ile yerli üretim yapan fabrikalar can suyuna kavuştu. Bu konuda Sayın Başbakan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın katkıları, destekleri ve Ekonomi Bakanlığı’nın konuya sahip çıkan çalışmaları neticesinde çıkarılan bu ek koruma vergisinin sektör için anlamı istatistikler ortaya çıktıkça daha iyi anlaşılıyor” diye konuşan Kıvanç, bugün ithalatçı firmaların yüzde 90’ının iç piyasaya yöneldiğini, hazır giyim firmalarının da yurtiçinden mal tedarik etmeye yöneldiğini söylüyor. Kıvanç, “Bu önlemler, Türkiye’nin kaybetmiş olduğu üretim değerine yeniden sahip çıkarak canlanmasını sağladı. Bir anlamda tekstil sektörünün geleceği kurtarıldı” şeklinde ifade ediyor. Korunma önlemlerinin haksız bir rekabetin ortadan kalkması açısından önemine değinen Kıvanç, konuya ilişkin sıkıntıların bir yönünün de AB ile sürdürdüğümüz Gümrük Birliği’nden kaynaklandığını söylüyor. Üçüncü ülkelerden gelen tekstil ve hazır giyim ürünlerinin pazarımızda çok düşük vergilerle girmesinin büyük bir sıkıntı yarattığını belirten Kıvanç, “Kimi ülkeler bizim ürünlerimize yüzde 50’lere varan gümrük vergileri uygulu7 KAPAK Ek verginin gündeme geldiği Ocak 2011 ayından Eylül 2011 ayına kadar geçen sürede tekstil ve konfeksiyon sektöründe 2 bin 500’ün üzerinde yeni işyeri açılmış, 25 binin üzerinde yeni istihdam sağlanmış durumda. Ek verginin olumlu etkilerinin daha fazla hissedileceğinin düşünüldüğü 2012 yıllı içinde ihracat pazarlarında özellikle AB pazarında büyük olumsuzluklar yaşanmaması durumunda gerek işyeri gerekse istihdam sayılarındaki artışların devam edeceği bekleniyor. yor, ama Hindistan, Çin ve Pakistan’dan gelen kumaşlar bugün çok düşük vergilerle, çok rahat bir şekilde pazarımıza girebiliyordu” diye aktarıyor. EK VERGİLERDEN SONRA YATIRIM ATAĞI Koruma önlemlerinin etkileri özellikle yeni yatırımlarda daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. 2010’da tekstil sektöründe 1 milyar dolarlık yatırım yapılmıştı. 2011 yılında ise sadece ilk 9 aylık dönemde yaklaşık 2,5 milyar dolarlık yatırım teşviki alınmış durumda. Bu aynı zamanda yeni istihdam anlamına geliyor. Eylül 2011’de tekstil sektöründe kurulan firma sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9 artarak 15 bin 579’a; konfeksiyon sektöründe ise yüzde 7 artışla 29 bin 782’ye çıktığını görüyoruz. Aynı dönemler baz alındığında geçen yıl 344 bin kişi olan tekstil sektörü istihdamının, 2011 yılında 375 bine; 375 bin olan hazır giyim sektörü istihdamının ise 398 bine yükseldiği dikkat çekiyor. Ek vergilerle içerde üretilen tekstil ürünü fiyatlarında yüzde 30, bazı ürünlerde yüzde 40’a yakın düşüş yaşanıyor. Ek verginin yürürlüğe girmesi sonrasında yerli kumaş fiyatlarıyla ilgili tüm spekülasyonların ve mesnetsiz beyanların aksine yerli kumaş fiyatlarında bir artış olmadığı görülüyor. Tam tersine muhtelif kumaş çeşitlerinde Ocak-Ekim 2011 döneminde yerli üreticilerin satış fiyatlarında yüzde 7 ila 37 aralığında değişen gerilemeler olduğu gözleniyor. İTHALATTAN KAYNAKLI HAKSIZ REKABET SON BULDU Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin, aslında son on yıldır Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalatın yarattığı haksız rekabetin baskısı altında sıkıntı çektiğini belirten Zeki Kıvanç, “Uzun süredir devam eden kur politikasıyla, TL’nin değerli, dövizin ucuz olması ithalatı cazip hale getirmişti. Bu haksız rekabeti yaratan ithalat, 2009 yılına göre miktar bazında yaklaşık yüzde 50 oranında artarak 2010 yılında 6,1 milyar olarak gerçekleşti. İthalattaki artışın devam ettiği 2011 yılının rakamlarından da okunabiliyor” diyor. Konuyla ilgili özellikle sektörün istihdamda yaşadığı erozyona dikkat çeken Zeki Kıvanç, sektörün 2001 yılının başında bin KORUMA ÖNLEMLERİ SEKTÖRE NE GETİRDİ? 1-Yatırım ortamı: Tekstil ve hazır giyim sektöründe ek vergilerin yürürlüğe gireceği beklentisi, sektörde yatırım iştahını önemli ölçüde artırdı. 2010 toplamında gerçekleştirilen 1,55 milyar dolarlık yatırımın ardından, 2011’in sadece ilk 9 ayında 2,58 milyar dolarlık yatırım teşvik belgesi alındı. 2011 sonunda yatırım tutarının 3 milyar doların üzerine çıkarak bir önceki yıla göre yüzde 100 artması bekleniyor. 2- İthalat: Belirli dokuma mensucat ile örme ve dokuma konfeksiyon ürünlerinde uygulamaya konan ek vergi ertesinde, söz konusu ürünlerde ithalat, gerek miktar gerekse değer bazında önemli oranlarda geriledi. Ek vergi getirilen ürünlerin toplam ithalatı Ağustos-Ekim 2011 ayları arasında, önceki yıla göre değer bazında yüzde 33 azalarak 833 milyon dolara indi. Miktar bazında ise dokuma kumaşta yüzde 50’ye yakın, örme ve dokuma konfeksiyon ürün- 8 lerinde ise yüzde 35’i aşkın gerileme görüldü. Benzer trendin devam etmesi durumunda 12 aylık dönemde ithalattaki düşüş 1,6 milyar dolar olacak, azalan ithalatın büyük bir kısmı halihazırda yüzde 76’larda devam eden kapasite kullanım oranlarının arttırılması ve yeni yatırımların da etkisiyle yerli üreticiler tarafından rahatlıkla karşılanabilecek. 3- İhracat: Ek vergilerin yürürlükte olduğu Ağustos-Ekim 2011 döneminde, global krizin sürmesi ve en büyük pazarımız olan AB’de daralma görülmesine rağmen, ihracatımız yıl içindeki olumlu performansını devam ettirdi. Ek vergiye tabi ürünlerin söz konusu dönemde ihracatı yüzde 7,9’luk artışla 3,47 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde dokuma kumaş ihracatı yüzde 16,8; örme konfeksiyon ihracatı yüzde 5; dokuma konfeksiyon ihracatı yüzde 7,6 arttı. AB pazarında tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde Çin’den sonra en bü- dolara asgari ücretli 7,08 personel istihdam edebilirken, 2010 yılında bu rakamın ancak 1,72 personel olarak belirdiğini ifade ediyor. Zeki Kıvanç sözlerine şöyle devam ediyor: “Enflasyon 2001’den bugüne artmasına karşın döviz kurunun aynı kalması sonucunda, ülkemize düşük maliyetle ciddi istihdam sağlayan tekstil ve konfeksiyon sektörü üretici konumundan çıkmış, ithalatçı konumuna düşmüştür. Bu dönemde bölgemizde kapanan fabrikalardan, Güney Sanayi, Özbucak, Berdan, Yidaş, Çukurova, Koniteks, Arat Tekstil sadece birkaçıdır. Bölgemizde son yıllarda kapanan işletmelerden dolayı işsiz sayısının 50-60 bin kişi civarında olduğu tespit ediliyor ve Akdeniz Bölgemiz işsizlikte ilk sıralara yükseldi. Sektörümüzde kriz dönemi olan 2008-2009 yıllarında her yüz kişiden 24 kişi işini kaybettiği TÜİK tarafından da tespit edilmiş bir gerçek.” SON 20 YILDA TÜRKİYE’DE TEKSTİL YATIRIMI 4. • Uzun elyaf iplikçilik sektöründe, 587 bin iğ yatırımı ile dünyada en büyük 3. • Open-end iplikçilikte, 754 bin open-end rotor yatırımı ile dünyada en büyük 2. • Dokumacılıkta, 37 bin mekiksiz dokuma tezgahı ile dünyada en büyük 5. • Örme sektöründe, 13 bin geniş yuvarlak örme makinesi ile dünyada en büyük 2. • Kısa elyaf iplikçilik sektöründe, 5,4 milyon iğ yatırımı ile dünyada en büyük KORUMA ÖNLEMLERİ SEKTÖRÜ CANLANDIRDI 22 Temmuz tarihinde başlayan uygulamanın rekabet gücünü düşüreceği gerekçesiyle erken başladığını söyleyen bazı çevrelerin de ortaya çıkan bu veriler ile haklı olmadıklarının ortaya çıktığını vurgulayan Kıvanç, firmaların modernizasyon, ilave yatırımlar, katma değerli ve daha farklı ürünlerin üretimi gibi adımlar attığını, tekstil sektörünün kendi markasını üreten ve markalara üretim yapan bir sürece kendini öncesinde hazırladığını belirtiyor. Tekstil sektöründe ayakta kalmayı başaran firmaların yatırımı durdurmadıklarını ifade eden Kıvanç, iplik, yan sanayi, dokuma ve örme sektöründe faaliyet gösteren tüm firmalara bu önlemlerin moral verdiğini söylüyor. Kıvanç, talebin iç pazarda daha da artacağı beklentisiyle sektörde bir hareketliliğinin başladığını da sözlerine ekliyor. “Türkiye’nin Üretimi Türkiye’nin İhracatı Platformu”, İstanbul’da yaptığı basın toplantısında tekstil ve hazır giyim ürünleri ithalatına mütekabiliyet esaslı olarak konulan ek vergiler sonunda yatırımların yüzde 100 arttığını, kayıtlı istihdamın tekstilde yüzde 9, konfeksiyonda yüzde 6, ek vergi konan ürün gruplarında ihracatın ilk 3 ayda miktar ve değer bazında yükseldiğini ve dış ticaret fazlasının 1,9 milyar dolardan 2,7 milyar dolara çıktığını açıkladı. 28 Aralık’ta gerçekleşen toplantıya Türkiye’nin dört bir tarafından sanayi odaları ve ihracatçı birliği temsilcileri katılırken, Abdülkadir Konukoğlu, Zeki Zorlu, İsmail Gülle, Bülent Başer ve Zeki Kıvanç kamuoyunun yanlış yönlendirilmesinin Türkiye’ye zarar verdiğini belirttiler. yük ikinci tedarikçi olan Türkiye’nin ek vergiye tabi ürün gruplarında, Ağustos-Ekim 2011 aylarındaki AB’ye ihracat dokuma kumaşta yüzde 11, örme konfeksiyonda yüzde 3, konfeksiyonda ise yüzde 4,8 arttı. 4- İstihdam: Yürürlüğe konan ek vergi ertesinde orta vadede tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli istihdam artışları olacağı öngörülüyor. Son açıklanan istihdam verileri baz alındığında Eylül 2011’de tekstil sektöründe yüzde 9’luk bir artışla 344.645 kayıtlı istihdam yer aldı. Konfeksiyon sektöründe ise yüzde 6’lık bir artışla 398.709 kişilik istihdam rakamına ulaşıldı. 5- Yeni şirket kuruluşları: Tekstil sektöründe Eylül 2010 ayında 14.273 olan şirket sayısı Eylül 2011 dönemine gelindiğinde yüzde 9’luk artışla 15.579’a, konfeksiyonda ise yine aynı dönemde yüzde 7’lik artışla 29.782’ye ulaşmıştır. 6- Dış ticaret fazlası ve cari açık: 2010 Ağustos- Ekim döneminde elde edilen 1,9 milyar dolarlık dış ticaret fazlası 2011 AğustosEkim döneminde yaklaşık yüzde 34 artışla 2,6 milyar dolara ulaştı. Üç aylık sürede sadece ek vergi getirilen ürün gruplarında 670 milyon dolarlık dış ticaret fazlası elde edildi. Aralık 2011’de örme kumaş, non-woven, kadife kumaş ve ev tekstili ürünlerinde yürürlüğe girecek ek vergiler cari açığın azalmasına daha da katkı sunacak. 7- Enflasyona etkisi: Ek verginin yürürlüğe girmesi ertesinde yerli kumaş fiyatlarıyla ilgili olarak yapılan tüm spekülasyonların ve mesnetsiz beyanların aksine, yerli kumaş fiyatlarında herhangi bir artış olmadı. Bilakis muhtelif kumaş çeşitlerinde Ocak-Ekim 2011 döneminde yerli üreticilerin satış fiyatlarında yüzde 7 ila yüzde 37 aralığında değişen gerilemeler görüldü. Ancak söz konusu dönemde kur ve vergi kaynaklı olarak ithalatçıların yurtdışından getirdikleri kumaş fiyatlarında bir takım artışlar olması muhtemel. 9 GÜNDEM Suriye’deki karışıklık Akdeniz’i vurdu Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine geçiş kapısı olan Suriye’deki siyasi gerginlik, bu ülkeye Türkiye’den yapılan genel ihracatın yüzde 47 azalmasına neden oldu. Suriye’ye yapılan ihracatın yüzde 35’ini gerçekleştiren Akdeniz Bölgesi’ndeki ihracatçılar bu durumdan endişeli. S uriye ve Türkiye arasında tarihten gelen siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik yakınlık sayesinde son 10 yıldır ticari ve ekonomik ilişkiler son dönemlere kadar olumlu bir seyir izliyordu. 2002 yılına kadar Suriye ile 750 milyon dolar düzeyinde olan dış ticaret, 2010 yılı sonunda 2 milyar doları geçmişti. Suriye’de yaşanan siyasi belirsizlik ve çatışmalardan önce Türkiye’nin Suriye ile olan dış ticaretinin 2012 yılında 5 milyar dolara ulaşacağı öngürülüyordu. 10 Akdeniz Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aymen, “Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelerde yaşanan ve ‘Arap Baharı’ olarak isimlendirilen süreç, maalesef büyük bir iştahla koştuğumuz 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat maratonunda hızımızı düşüreceğe benzemektedir” diyor. Bülent Aymen, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizin ardından geçen 3 yılın sonunda başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin krizin etkisinden hala kurtulamazken, Türkiye ekonomisinin parlak bir grafik çizerek geçmişte alınan ve doğru uygulanan ‘komşularla sıfır sorun’ ve pazar çeşitlendirmesi ile gayet başarılı bir dönem geçirdiğini söylüyor. Gerek rekorlar getiren yüksek büyüme rakamları gerekse ihracat rakamlarının, yeni krizlerle boğuşan önemli ekonomilerin aksine herkesin yüzünü güldürdüğünü ve gururlandırdığını kaydeden Aymen, “Bu başarıda ihracat pazar- larını çeşitlendirme stratejisi en büyük katkıyı sundu. Bu strateji çerçevesinde Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkelere yapılan ihracatlar çok önemli bir konumdaydı. En önemli pazarlarımız arasında yer alan Avrupa Birliği’nin belirsiz durumuna ilave olarak Ortadoğu ve Afrika pazarlarında ortaya çıkan bu yeni durum, ihracatçılarımızın planlarını bozmuştur. Umudumuz odur ki, söz konusu ülkelerde yaşanan gelişmeler onları da bir gün bizde olduğu gibi ileri demokrasinin yaşandığı bir ülke haline getirir” diyor. SURİYE’YE İHRACAT YARI YARIYA DÜŞTÜ Bu çerçevede, Suriye’de yaşanan gelişmeleri yakından ve kaygıyla takip ettiklerini söyleyen Bülent Aymen, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizle daralan Avrupa pazarına karşılık ihracatçıların can simidi olan Suriye’ye krizin ardından geçen üç yılda ihracatın yüzde 65 arttığına dikkatleri çekiyor. Ancak son dönemde bu olumlu trendin yerini düşüşe bıraktığını söyleyen Aymen, son açıklanan Kasım ayı ihracat rakamları da bu düşüş trendini ortaya koyduğunu belirtiyor. Özellikle, Temmuz ayından itibaren gözlenen söz konusu düşüş trendinin Kasım ayında zirve yaptığını belirten Aymen, yaz aylarında, aylık 190 milyon dolar seviyesine ulaşan Suriye’ye ihracatın Kasım ayına gelindiğinde 94 milyon dolar seviyesine kadar düştüğüne dikkatleri çekiyor. AKİB’İN SURİYE’YE İHRACATI YÜZDE 75 DÜŞTÜ Açıklanan yeni yaptırımlarla birlikte düşüş eğiliminin yakın gelecekte de devam etmesinin muhtemel olduğunu belirten Bülent Aymen, “Suriye’ye gerçekleşen ihracatta yaşanan düşüşten en fazla etkilenen bölgenin ise, Suriye’ye yapılan toplam Türkiye ihracatının yüzde 35 ini gerçekleştiren Akdeniz Bölgemiz oldu. 2010 yılı Kasım ayı rakamlarına göre Suriye’ye gerçekleşen ülkemiz toplam ihracatının yarısını karşılayan Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nin performansı 2011 yılı Kasım ayı itibarı ile yarı yarıya düşmüş durumda. Mevcut durumda AKİB, Kasım ayında ülkemizin Suriye’ye gerçekleştirdiği ihracatın ancak dörtte birini karşılar duruma gelmiş durumda. Akdeniz İhracatçı Birlikleri üyelerinin Suriye’ye ihracatı Kasım ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 75 oranında düşüş göstermiş durumda. Suriye’ye gerçekleşen ihracatta önemli bir aktör olan AKİB’in ihracatında yaşanan bu düşüş Türkiye geneli ih- Akdeniz Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Bülent Aymen Gerek Türkiye geneli gerekse AKİB üyesi ihracatçıların özellikle Kasım ayında Suriye’ye gerçekleştirdikleri ihracatta görülen düşüş gelecek aylar adına da kaygı veriyor. Resmi olarak bir ticaret yasağı bulunmamakla birlikte ihracatçılarımız Suriye’ye ihracat yaparken daha temkinli olmak durumunda. racatımıza ise yüzde 46 düşüş şeklinde tesir etmiş durumda. AKİB bünyesinde 2010 yılında Suriye’ye gerçekleştirilen toplam ihracatımız 621 milyon dolar düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım döneminde 507 milyon dolar düzeyine gerilemiş bulunuyor.” diyor. “SURİYE’YE İHRACATTA DAHA TEMKİNLİ OLUNMALI” Gerek Türkiye geneli gerekse AKİB üyesi ihracatçıların özellikle Kasım ayında Suriye’ye gerçekleştirdikleri ihracatta görülen düşüşün gelecek aylar adına da kaygı verdiğini söyleyen Bülent Aymen, resmi olarak bir ticaret yasağı bulunmamakla birlikte ihracatçıların Suriye’ye ihracat yaparken daha temkinli olmak durumunda olduklarını söylüyor. Bu nedenle, sorunların en kısa sürede aşılması ve bölgenin istikrara ka- vuşması yönünde temennide bulunduklarını belirten Aymen, Türkiye örneğinde de görüldüğü üzere siyasi istikrarın ekonomik başarıyı da yanında getirdiğine dikkatleri çekiyor. Bu süreçte ihracatçılara tavsiye olarak her kriz döneminde gösterdikleri fedakarlığı yine sergileyerek sabırla pazarlarını kaybetmemeye çalışmaları olacağını söyleyen Aymen, “ Elbette, bunu yaparken teslim ve ödeme şekillerini yeniden gözden geçirerek kendilerini en üst seviyede garantiye almaya çalışmaları lehlerine olacaktır. Kardeş ülke Suriye, gelecekte yine ülkemizin en önemli ticari partnerlerinden birisi olma özelliğini artırarak devam ettirecektir. Bizlere düşen, pazarımızı ne kadar çeşitlendirirsek ihracatımızın da bir o kadar sağlıklı olacağını göz önünde bulundurarak yeni can simitleri bulmaktır” diyor. \ ‘Arap Baharı’ olarak isimlendirilen süreç ile birlikte Suriye’de siyasi gerginlik tırmanmaya devam ediyor. 11 PAZAR İran, gıda ve tarım ihracatçılarını bekliyor İran, dünyada yaşanan ekonomik çalkantılara rağmen büyümesini sürdüren nadir ülkeler arasında. Büyük bir pazar potansiyeline sahip bulunan İran, Türkiye ihracatı için de büyük fırsatlar barındırıyor. İran’da Türk malı imajının çok yüksek düzeyde olması ve tüketimin giderek artması da Türkiye’den İran’a yapılacak tarım ve gıda ürünleri için fırsatlar sunuyor. U zun süre ithal ikamesine dayanan bir sanayileşme politikası izleyen ve tüm ithalatın devletin kontrolü altında gerçekleştiği İran’da son yıllarda uygulamaya konan dışa açılma politikaları ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olma hedefi doğrultusunda, ithalatı yasak çok sayıda maddenin ithalatı mümkün hale geldi. Böylece Türk şirketleri için önemli ihracat fırsatları da gelişmiş oldu. Zira coğrafi yakınlığı, kültürel benzerlikler, halkın önemli bir bölümünün Türkçe konuşması, Türkiye’ye büyük bir sempatiyle bakılması ve pazarın hala bakir olması gibi faktörlerin, 72 milyonluk bu ülkeyi gelecekte daha fazla ön plana çıkarması bekleniyor. İran nüfusunun yüzde 56’sı 12 25 yaşın altında 75 milyonluk nüfusu ile dünyanın en kalabalık 17. Ülkesi, 29. Büyük ekonomisi konumunda bulunuyor. İran’ın ithalatında otomotiv ana ve yan sanayi, demir çelik ürünleri, petrol ürünleri, gıda maddeleri; buğday, pirinç, mısır, arpa, elektrikli cihazlar, makineler, pompa ve kompresörler, klima cihazları, iş makineleri; dozerler, greyder, ekskavatör ve bunların aksam ve parçaları, ilaç, medikal ürünler ve daha birçok ürün sayılabilir. İRAN İLE TİCARİ MESAFELER KISALIYOR Taşıdığı büyük işbirliği potansiyeline rağmen, İran ile ekonomik ve ticari ilişki- ler son yıllara kadar enerji alanıyla sınırlı kalmış ve yeteri kadar gelişememiş. Ancak 2003’ten bu yana İran ile ticari ilişkiler ve karşılıklı yatırım faaliyetlerinde önemli ölçüde canlanma görülüyor. Türkiye’nin İran ile 2000 yılında 1 milyar Dolar olan dış ticaret hacmi, 2008 yılında 10,2 milyar dolara ulaşmış durumda. 2009 yılında ise küresel ekonomik krizin etkisiyle ikili ticaret hacmi yaklaşık yüzde 47 civarında düşerek 5,42 milyar dolara gerilemiş, 2010 yılında bir önceki yıla göre dış ticaret hacmi yüzde 96 oranında artarak 10,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş durumda. Bu dönemde ihracat 3 milyar Dolar, ithalatımız ise 7,6 milyar dolar seviyesine ulaşmış durumda. 19th INTERNATIONAL FOOD, BEVERAGES & HOSPITALITY TRADE FAIR 20 - 23 MAY 2012 TEHRAN INTERNATIONAL FAIRGROUNDS www.iran-foodhospitality.com Organised by: İran gıda fuarı’na geç kalmayın Ortadoğu’nun önde gelen fuarlarından olan, 20 - 23 Mayıs 2012 tarihlerinde İran / Tahran’da düzenlenecek “19. Uluslararası Gıda, İçecek ve İkramcılık Ticari Fuarı”na Türkiye’nin milli katılım organizasyonu AKİB Genel Sekreterliği tarafından gerçekleştirilecek. Fuara Türkiye’nin Milli Katılımı altında iştirak etmek isteyen firmaların başvuru formlarını en geç 5 Ocak 2012 tarihine kadar Akdeniz İhracatçı Birliklerine göndermesi gerekiyor. durumda. Bu rakamlardan da görüldüğü gibi İran’ın barındırdığı ihracat potansiyeline oranla yapılan gıda ve tarım ihracatının rakamı oldukça düşük seviyeler de bulunuyor. İRAN’DAKİ FUARLAR DİKKATLE İZLENMELİ İran ile ticarette en önemli sorunlardan bir tanesini yüksek gümrük vergileri oluşturuyor. Tekstilde yüzde 100, otomotivde yüzde 70, mobilyada yüzde 10-55, tarım ürünlerinde yüzde 25, gıdada yüzde 15, makinelerde yüzde 10-30, kimyada yüzde 10 düzeyinde gümrük vergileri bulunuyor. Yüksek gümrük vergilerinin yanı sıra tarife dışı engeller olarak mevsimlik kısıtlamalar, gümrüklerdeki değişken uygulamalar, transit ticarette görülen uygulama değişiklikleri, akaryakıt fiyat farkı uygulaması, referans fiyat uygulamaları sayılabilinir. İran pazarına giriş kısa değil uzun vadeli bir proje olarak ele alınmalı, kısa vadede sonuç hedeflenmemelidir. Mümkünse sektörle ilgili fuarlara önce ziyaretçi olarak gidilmeli sonra da bireysel ya da milli katılım ile iştirak edilmeli. Fuarlarda ya da firma ziyaretlerinde karşılaşılacak yoğun ilgi ve teklifler karşısında dikkatli olunmalı, ticari bağlantılar konusunda aceleci davranılmamalı. AKİB bünyesinde İran’a gerçekleştirilen ihracat 2010 yılında 236 milyon dolar düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım döneminde ise 148 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. 2010 yılında AKİB bünyesinde İran’a yapılan gerçekleştirilen gıda ve tarım ürünleri ihracatı 32 milyon dolar düzeyinde iken, bu yılın Ocak-Kasım döneminde ise 10 milyon dolar düzeyinde ihracat gerçekleştirilmiş durumda. AKİB bünyesinde İran’a en çok ihracatı gerçekleştirilen gıda maddeleri ise yaş meyve ve sebze ürünleri oluşturuyor. Birlik bünyesinde 2010 yılında 16 milyon dolarlık yaş meyve sebze ihracatı gerçekleştirilirken, bu yılın ilk 10 ayında ise bu rakam 10 milyon dolara yükselmiş TÜRK DİZİLERİ TANITIMDA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR Tebriz’de yaşayan nüfusun neredeyse tamamı Türkçe konuşuyor. İletişimde herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor. Aynı dilin konuşulması ticari ilişkilerin kurulmasında ve geliştirilmesinde önemli bir konumda. İran halkı kendi televizyon kanallarını çok fazla seyretmemekte. Özellikle Azeri kökenli vatandaşlar Türk televizyonlarını ve Türk dizilerine yoğun ilgi gösteriyorlar. Türkiye’ye ve Türk ürünlerine karşı çok yoğun bir talep bulunuyor. Türk ürünleri pazarda kaliteli olarak algılanmakta ve diğer ürünlere göre yüksek fiyata alıcı bulabilmekte. Gelişmişlik düzeyi ve tüketim alışkanlıkla- rı olarak ülkemizle karşılaştırıldığında İran’ın Türkiye’yi takip ettiği söylenebilir. Bunun en önemli avantajı gelişimin hangi yönde olacağının önceden görülebilmesidir. Bu sayede İran pazarına yönelen firmalar satış stratejilerini bu gelişim doğrultusunda şekillendirilebilinir. İRAN’DA GIDA VE TARIM NE DURUMDA? İran 23,6 milyon hektarı bulan ekilebilir alanları ile dünyada tarım üretimi çeşitliliği (çiftlik ve bahçe üretimi dâhil) açısından üçüncü sırada yer alıyor. Fakat İran’daki tarım alanlarının yüzde 60’lık kısmı düzenli olarak sulanamıyor. Tarım Bakanlığı verileri İran’ın gıda ihtiyacının yüzde 80’inin ülke içerisinde üretildiğini gösteriyor. İran’da yılda 62 milyon ton tarımsal üretim yapılmakta, gelecek 20 yılda ise bu rakamın iki katına çıkarılması planlanıyor. Bununla birlikte tarım ürünlerinin ihracat hacmi 2005 yılında 2.23 milyar dolardan 2009 yılında 4.42 milyar dolara yükselmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre İran’ın miktar bazlı en fazla ihraç ettiği ürünler sigara, sebze, baharat, ipek böceği kozası, elma suyu, bebek maması, et, konserve mantar, kakao ezmesi ve yağsız süttür. En fazla ithal edilen ürünlerin başında ise mısır, işlenmemiş şeker, işlenmiş pirinç, soya fasulyesi, soya fasulyesi yağı, palmiye yağı, arpa, buğday, patates ve ayçiçeği yağı geliyor. Beşinci 5 yıllık kalkınma planına göre, her yıl 4.5 milyon ile 5 milyon ton tarım ürünü işlenecek ve özellikle palmiye ürünleri, meyve ve sebze üretimine ağırlık verilecek. İran’da 168 adet, 50’den fazla kişinin çalıştığı geniş ölçekli gıda işleme tesisi bulunmuyor. Bununla birlikte bu alanda üretim ve ürün geliştirme düşük seviyede bulunuyor. Ülkenin genç nüfusu ve tüketim trendlerinde yaşanan değişimle gıda konusunda ülkenin gelecekte Türkiye gıda ihracatçılarına fırsatlar sunacağı aşikar. \ 13 BÖLGE Çukurova’daki ekonomik fırsatlar Alman basınında Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı Türkiye temsilcisi Dr.Marcus Knupp, Çukurova ziyareti sonrası “Markets” adlı dergide bölgenin gelişmekte olan potansiyelini Alman işadamlarına aktaran bir makale kaleme aldı. Marcus Knupp’a göre Çukurova bölgesi gelecekte enerji trafiği ve lojistik konusunda çok önemli bir üs konumuna gelecek. A kdeniz Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı Teyfik Kısacık’ın davetlisi olarak, Almanya Ekonomi Bakanlığına bağlı Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı’nın Türkiye Temsilcisi Dr. Marcus Knupp Mayıs ayında Adana ve Mersin’e ziyarette bulundu. Marcus Knupp Adana Ticaret Odası, Tursab, TCDD, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Ceyhan Ticaret ve Sanayi Odası, BOTAŞ, Yumur- 14 talık Serbest Bölgesi, İskenderun Deniz Ticaret Odası, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Serbest Bölgesi, Akdeniz İhracatçılar Birliği ve Akdeniz TekstilKonfeksiyon İhracatçılar Birliği’nde yaptığı görüşmelerin izlenimlerini Alman Ekonomi Bakanlığınca hazırlanan ‘’Markets’’ adlı dergide ‘’Zum beispiel Çukurova’’ (Örneğin Çukurova) başlıklı yazısında yer verdi. ÇUKUROVA, ALMAN YATIRIMLARDAN YÜZDE 2 PAY ALIYOR Akdeniz Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı Teyfik Kısacık, Marcus Knupp’un 3 gün için Adana’ya davet ettiğini, kendisi ile beraber Adana, Ceyhan, Yumurtalık, Tarsus ve Mersin’de gerekli yerleri ve yetkililer ile görüştürdüğünü ifade ediyor. Teyfik Kısa- Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı M. Tarık Bozbey Türkiye’nin üretiminde ve lojistiğinde çok önemli konumda bulunan Çukurova, son yıllarda yabancı yatırımcıların da yoğun ilgisini çekmeye başladı. cık, Marcus Knupp’un Markets dergisinde yayınlamış olduğu makaleye yönelik olarak şunları söylüyor: “ Almanya’nın tam ve ortaklı olduğu 4315 irili ufaklı firma Türkiye’de faaliyette bulunuyorlar. Bu firmaların yüzde 48’i İstanbul, yüzde 14’ü Antalya, yüzde 9’u Isparta, Burdur ve İzmir’de, yüzde 7’si Ankara’da olmasına rağmen Çukurova’da ancak yüzde 2’lik bölümü bulunuyor. Bu durumu gören Sayın Knupp, makalede Almanların İstanbul, Marmara, Ege ve Ankara’ya yoğunluklu olarak yatırım yapmalarını ancak Çukurova’nın Alman firmaları için önemli fırsatlar barındıran bir yer olarak tavsiye ediliyor” diyor. TÜRKİYE EKONOMİSİ İLGİ İLE İZLENİYOR Marcus Knupp, dergideki yazısında Alman yatırımcılara, Türkiye’nin potansiyeli, yatırım yapılacak bölgeler hakkında bilgi veriyor. Daha önce İzmir ve Bursa ile ilgili de etütler yapan Knupp, son olarak Adana, Mersin ve Osmaniye’yi kapsayan bir değerlendirmede bulundu. Knupp, makalesinde, Türk ekonomisinin yükselen bir konjonktür yaşadığını, özellikle herkesin gözünün İstanbul’un üzerinde olduğunu, ancak İstanbul gibi Türkiye’nin birçok ilinde de önemli gelişmelerin bulunduğunu belirtiyor. Türkiye’de Alman şirketlerinin veya onlar gibi ticari ortaklıkları bulunan diğer şirketlerin yarısından fazlasının İstanbul ve çevresinde yatırım yaptığını anlatan Knupp, ‘’Dolayısıyla Boğaziçi’ndeki metropol ve yakın zamanda dünya şehri statüsünü taşıyacak olan İstanbul için bu hiç de şaşırılacak bir durum değil. Fakat, Türkiye son 10 yılda yaşadığı dinamik büyüme ba- şarısının önemli bir kısmını, ikinci sırada bulunan orta merkezdeki büyük şehirlere borçludur. Sanayi merkezi olarak bilinen Bursa ve Ege bölgesinin kalbi İzmir veya başkent Ankara’nın yanı sıra, uzun zamandır Eskişehir, Kayseri, Konya veya Gaziantep gibi şehirlerin de Türkiye’nin ekonomi haritasında yer alıyor” diyor. Bu illerde çoğu zaman bölgesel özel ihtiyaçlar için kurulmuş orta sınıf işletmelerin ön plana çıktığını ifade eden Knupp, şunları belitiyor: ‘’Bunlar Alman orta sınıf partnerler ile aynı skalada yer alabilirler. Ülke çapında yaygın olan Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ve teknoloji parkları bu gelişim sürecisinin destekleyicisidir. Giderek daha iyi olan altyapı da bu gelişime destek oluyor. Gerçi çoğu henüz büyük bir gelişmişlik ortaya koymuyor, ama önemli olan gelişim çizgilerinin git gide belirgin olması. Eskiden İstanbul’un arkasında bir karayolu vardı, şimdi ise otoyol Ankara’ya kadar ulaşıyor. Ülke çapındaki karayolu ağlarında gelecek 15 yılda daha büyük bir artış gerçekleşecek. En önemli şehirler böylece birbirine bağlanmış olacak. Buna benzer bir gelişme yıllar boyunca ihmal edilmiş olan demiryolu için temin ediliyor. Yolcu trafiğinde bazı yüksek hızlı hatlar inşa halinde ve bir kısmı hizmete açılmış durumda. Yük trafiğinde ise bir vizyon mevcuttur, Avrupa ve Asya arasında bir köprü olan Türkiye için, Çin’in yapmış olduğu 50 milyar dolarlık yatırım duyurusu kıtalararası demiryolu bağlantı projeleri için artık gerçek bir ütopya gibi gelmiyor.’’ ÇUKUROVA, ENERJİ TRAFİĞİNDE ÖNEMLİ BİR YERDE OLACAK Marcus Knupp, Türkiye’nin güney tarafında bulunan, Adana ve Mersin merkezlerinin etrafında bir ova olan Çukurova’nın, gelecekte trafik ağının önemli bir kesişim noktası olacağını belirtiyor. İskenderun, Osmaniye ve Gaziantep’in de bu eksene eklenebileceğini ifade eden Knupp, ‘’Bu şehirler birbirlerine karayolu ve demiryolları ile bağlanmış bulunmaktadır. Mersin ve İskenderun limanları ülkenin en önemli limanları arasında sayılıyorlar. Irak, Azerbaycan ve ileride Karadeniz bölgesinden, Samsun’dan gelecek olan Rusya’nın ham petrolü ile birlikte petrol borularının bitiş noktaları Ceyhan’da bulunan ülkenin en büyük enerji kaynakları platformunda birleşmektedir. Bu yüzden bölge petrol rafineleri ve kimyasal sanayi için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır’’ ifadelerini kullanıyor. Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı Türkiye temsilcisi Dr.Marcus Knupp ALMAN, YATIRIMCILARIN GÖZÜ ÇUKUROVA’DA Marcus Knupp, Almanya’nın en büyük yatırımcılarından olan Evonik Steag’ın İskenderun’da bir taş kömürü tesisi işlettiğini, 2003 yılında devreye giren 1,5 milyar dolarlık kendi tesislerinden ithal edilen kömürler ile enerji üretiminin sağlandığını belirtiyor. Çukurova bölgesinde sanayinin birbirini tamamlayan bir yapı arz ettiğini ifade eden Knupp, şöyle devam ediyor: ‘’Mersin bir liman şehri olarak ülkenin en gelişmiş lojistik merkezlerinden bir tanesi olarak biliniyor. Adana ise etrafını çeviren tarım yatağı içinde pamuk temelinde bulunan tekstil şehri, İskenderun ise belirgin demir ve çelik sanayi şehri olarak biliniyor. Adana ile Mersin arasında 70 kilometre uzunluğunda endüstri bandı gelişmiştir. Burada yapay liflerin yanı sıra Temsa markasında otobüsler de üretiliyor. Bu alanın kenarında yeni ve modern bir havalimanı şu günlerde çokça tartışılan bir proje. Çukurova’yı gerçekten Türkiye’nin lojistik merkez alanına ve Türkiye’yi çevreleyen ülkeler için bir geçit haline getirecekse, bu mantıklı bir projedir. Alman iş adamları ve yatırımcıları için Çukurova Bölgesi, yeni bir kurumsal perspektif oluşturmakta.’’ \ Akdeniz Türk Alman İşadamları Derneği Başkanı Teyfik Kısacık 15 DEMİR ÇELİK Akdeniz, yerli otomobil için hazır Otomotiv sektöründe çok önemli bir üs konumunda bulunan Türkiye’de, uzun bir süredir yerli otomobil üretimine dair tartışmalar yürütülüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yerli otomobil işine soyunacak elbet bir babayiğit vardır” çağrısı ile yapılan çalışmalar yoğunlaşıyor. Başbakan’ın bu çağrısı, lojistik ve üretim konusunda Türkiye’nin parlayan yıldızı konumuna gelen Akdeniz Bölgesi’nde karşılık buldu. Kayseri, Mersin, Adana, Kahramanmaraş ve İskenderun sahip oldukları potansiyel ile yerli otomobil üretimi gerçekleştirmeye talipler. 16 Şerafettin Aşut Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Otomotiv sektörü Marmara kıskacından çıkmalı Yıllardır otomotiv sektöründe birçok küresel markayı üreten Türkiye, bu konuda büyük bir tecrübe kazanmış durumda. Türkiye’de son yıllarda Ar-Ge’ye verilen destekler artmış ve tasarımda büyük gelişmeler yakalanmış durumda. Türkiye beyaz eşyada gerçekleştirdiği Ar-Ge, tasarım ve yerli markalarla dünyada söz sahibi konumunu rahatlıkla yerli otomobilde de bir Türkiye markası çıkararak gerçekleştirebilir. Türkiye’nin bu alt yapısı teknik anlamda da mühendis ve vasıflı eleman anlamında da var. Ancak, yerli otomotiv konusu birçok sanayi yatırımı gibi Marmara kıskacından çıkamıyor. Sanayi kapasitesi dolan Marmara konusunda ısrar edilmemeli. Bu konuda akılcı düşünülmeli. Mersin gerek yükselen pazarlara yakınlığı gerek limanı gerekse bölgesine çok yakın olan İskenderun gibi yassı çeliğin üretildiği bölgelere yakınlığıyla yerli otomotiv sanayisinin yeni ve iddialı adresi olmaya adaydır. Çevre ülkelerde muhteşem bir pazar vardır. Marmara’ya yığılan sanayi yatırımları yumurtaları aynı sepete koymaktır. Deprem riski bir yana, Marmara artık toplumsal olarak ve kentsel olarak bu yükü taşıyamamaktadır. Sanayi yatırımlarının akılcı ve verimlilik esasına göre Anadolu’ya yayılması gerekiyor. Anadolu kentlerinin dinamizminden yararlanmalıyız. . AKDENIZ Memduh Büyükkılıç Kayseri Serbest Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Sadi Sürenkök Adana Sanayi Odası Başkanı Yerli otomobil için Başbakan’a rapor sunacağız Adana’da yerli otomobil için gerekli altyapı hazır durumda. İlimizde üretilen otobüsler Avrupa’ya ihraç ediliyor. Marmara Bölgesine göre işçilik maliyetlerinde de ilimiz daha avantajlı durumda bulunuyor. Adana denize yakın. Hatta deniz kenarında otomobil fabrikası kurarak, nakliye kolaylığı sağlanabilir. Mersin, Osmaniye, Kayseri, Niğde ve Hatay illerine sadece 1, 2 saat uzaklıkta. Bu illerle sinerji oluşturabilecek konumda bulunuyor. Adana enerji yönünden zengin konumda bulunuyor. Bu durumda çok önemli avantaj sağlıyor. Yerli otomobil için ucuz veya bedava arsanın tahsis edilmesi gibi bir takım kolaylıklarda sağlanabilinir. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir bütçe ile bu projenin hayata geçirilebilir.Yerli otomobil üretimi için bir rapor hazırlayıp başbakana vereceğiz. Şu anda ildeki otobüs, ticari araçların ve bölgenin envanterini çıkarıyoruz. Bu hazırlıkları yaptıktan sonra ‘biz bu işe talibiz’ diyeceğiz. Konya’da motor fabrikası kurulduğunda hiç yan sanayi yoktu. Fabrika kurulduktan Konya sanayi bu hale geldi. Adana’da da bu refleks var. Biz bu işi çok rahat bir şekilde yaparız. Kayseri Adana Mersin Yerli otomobil üretecek firmaya bedelsiz arsa tahsis edeceğiz Kayseri ilk uçak fabrikamızın merkezidir. Milli bir yatırımın Kayseri’ye yapılması rastlantı olmayacaktır. Kayserimiz; birçok sanayi merkezi, kalifiyeli elemanları, makine alt yapısı, oto yan sanayi tecrübesi ve kuruluşları ile yerli otomobil için her türlü artıları olan bir il konumunda bulunuyor. Kayseri Serbest Bölgesi olarak yerli otomobil üretiminde bulunacak her yatırımcıya istediği kadar arsayı tahsis edeceğiz. Yerli otomobil yatırımcılarına ücretsiz arsa tahsis ederek otomobil fiyatlarının daha düşük olmasına katkı sağlayacağız. Kayseri sahip olduğu sanayi imkanlarının yanı sıra Mersin Limanına olan yakınlığı ve lojistik imkanları ile de yerli otomobil için avantajlar sunuyor. . Iskenderun İskenderun, yerli otomobilin Ortadoğu’daki kapısı olur İskenderun yassı çelik üretimi konusunda önemli bir merkez olmasının yanı sıra, sahip olduğu liman ile de çok önemli lojistik avantajlar barındırıyor. İskenderun’daki meslek örgütleri İskenderun’un hammadde ve otomotiv yan sanayinde taşıdığı potansiyel konusunda hemfikir ve İskenderun’un yerli otomobil yatırımına hazır olduğu konusunda da ortaklaşmış durumdalar. İskenderun lojistik altyapısı ve Ortadoğu pazarına olan yakınlığı ile yerli otomobil pazarı için ideal koşullar barındırıyor. Yerli otomobilin İskenderun’da üretilmesi ile farklı otomotiv firmalarının da bölgede ki potansiyeli göreceği belirtiliyor. Bununla beraber otomotiv yansanayinin oluşması da istihdamın artmasında etkili olacak. Bölgede yerli otomobil yatırımının birçok sektör için ufuk açıcı bir etken olacağı şeklinde ele alınıyor. 17 KİMYEVİ MADDELER Sasa, değişen ticari trendler ile hedeflerini büyütüyor Dünyanın önde gelen polyester elyaf, filament, polyester bazlı polimer, ara ürünler ve özellikli ürünler konusunda önde gelen firmaları arasında bulunan Sasa, 2012 yılında sektörde adından daha da söz ettirecek. 2011 yılında yeni pazarlara yönelen firma, özellikle uzun erimli yatırım projeleri ile de hedefine yürüyor. P olyester sektöründeki üretimine 1966 yılında başlayan Sasa; kurulduğundan bu yana polyester sektöründeki öncülüğünü sürdürüyor. Bu konumunu daha da güçlendirmek amacıyla 2000 yılında dünya kimya devi Dupont ile jointventure tarzı ortaklık kurdu ve DupontSa adını aldı. Sabancı Holding’in, 2004 yılında Dupont hisselerini satın almasıyla, DupontSa ismi, Advansa olarak değiştirildi. Grubun Türkiye organizasyonun adı da 2005 yılında Advansa Sasa Polyester Sanayi oldu.2011 yılında ise Sabancı Holding, Advansa BV’ye ait tüm hisseleri satın aldı ve Eylül 2011’de Advansa Sasa olan adını Sasa olarak de- 18 ğiştirdi. Enerjisini doğrudan bağlantılı bir tesisten alan Sasa’nın, Türkiye üretim tesisleri Adana’da iki farklı bölgede bulunuyor. Bu tesisler 1 milyon metrekare alan üzerinde kurulu olan merkez İşletmesi ve 128 bin metrekare alan üzerinde kurulu olan Hacı Ömer Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Tekstil işletmesi. SASA, 2012’DE YÜZDE 35 BÜYÜYECEK Sasa’nın 1966 yılında rahmetli Özdemir Sabancı’nın vizyonu doğrultusunda temelleri atılan Türkiye’nin öncü petrokimya tesislerinden olduğunu belirten Sasa Satış ve Pazarlama Direktörü Toker Özcan, kuruluş yıllarında pamuk eşleniği olacak şekilde, sentetik elyaf üretimi için düşünülen şirketin zamanla gelişerek Avrupa’nın lider polyester elyaf ve resin üreticisi haline geldiğini belirtiyor. Firmalarının, 1966-2011 yılları arasında Türkiye’de tekstil ve ambalaj sanayinin gelişmesinde öncü rol oynadığını belirten Toker Özcan, firmanın cazibesi sayesinde polyesterin mucidi olan Dupont USA firması ile 2000 yılında ortak girişim yaparak operasyonlarını Türkiye dışına taşıdıklarını söylüyor. Sasa’nın kurulu kapasitesinin yıllık 270 kiloton olduğuna dikkatleri çeken Toker Özcan, yakın zamanda devreye alınacak elyaf ve resin kapasiteleri ile yaklaşık yüzde 35 büyüme gerçekleştireceklerini söylüyor. Kapasite büyümesinin en büyük gerekçesi SASA’nın inovasyona yaptığı yatırımlar sonucu artan ürün talebi olduğuna dikkatleri çeken Özcan, “Uzun vadeli stratejimizin en önemli yapı taşı, hizmet ettiğimiz sektörlerde çevre ve insana duyarlı alternatifler geliştirmek ve sürdürülebilir bir ölçek ekonomisi yakalamak olduğunu söyleyebilirim. Ürün gamı olarak Sasa DMT (polyester temel hammaddesi, elyaf, filament, polyester resin (PET; PBT, PEN, PBAT, vb.) ve çeşitli kimyasallar üretiyoruz” diyor. ADANA, SASA İÇİN ÇOK ÖNEMLİ Adana’da gibi bir bölgede üretim yapmanın birçok avantajı olduğuna değinen Toker Özcan, Adana’da üretim yapmanın en büyük avantajının yetişmiş insan gücüne ulaşım kolay olmasını belirtiyor. Bu durumun firmaları için en kritik parametrelerden biri konumunda bulunduğunu belirten Özcan, buna ilaveten Adana’nın coğrafi olarak limanlara ve son müşterilere mesafe olarak yakınlığının da önemli avantajlar sağladığını söylüyor. “SEKTÖR DEĞİŞİMLERİ DOĞRU OKUMALI” 2008 yılında yaşanan global krize ve ektilerine değinen Toker Özcan sözlerine şöyle devam ediyor: “Finansal yapıda başlayan kriz sonunda maalesef reel sektöre de yansıdı. Krizin en belirgin etkisi insanların tüketim alışkanlıklarının kalıcı şekilde değişmesi yönünde oldu ki bugün Avrupa’da yaşanan çalkantının temelinde yatan da budur. Aslında benim perspektifimden bugünlerde yaşanan durum kriz değil daha çok “ yeni normal” olarak tanımlanabilir. Artık eskiden olduğu gibi uzun stabil dönemler olmayacak ve hem insanlar hem de Türkiye, pet şişeyi Sasa ile tanıdı Sasa Satış ve Pazarlama Direktörü Toker Özcan kurumlar çok volatil piyasalara alışmak durumunda kalacak. Burada mega değişimleri doğru okumak gerekiyor. Firma olarak bu mega trendleri 5 başlık altında ele aldıklarını söyleyen Özcan bu trenleri hızla artan şehirleşme, yaşlanan nüfus, şehirleşme ile beraber ortaya çıkan altyapı gereksinimleri, ve BRIC ötesi trend olarak ele alıyor. Hızla aratan şehirleşmenin yeni yaşam alışkanlıklarını beraberinde getirdiğine değinen Toker Özcan, örneğin bu trendin otomotiv sektörünü 4 tekerlikli fosil yakıt araçlarından 2 tekerlekli elektrikli araçlarına yöneltirken beraberinde Sasa gibi şirketlerin ürettiği plastik malzemelere olan talebi arttırdığına dikkatleri çekiyor. BRİC ötesi olarak adlandırılan ülkelerde ki gelişmelerin firma olarak en önem verdikleri trendler arasında olduğuna değinen Özcan, Asya’dan gelen rekabetin artık daha küçük ve hızlı ülkelere kaydığını söylüyor. Bugün İrlanda gibi ülkelerin bu trendin öncülüğünü yapmakla beraber, Katar, Dubai gibi ülkelerde aynı trend doğrultu- Bugün yaşananları sadece kriz başlığı altında toplamak yerine değişimini tam okumak ve strateji geliştirmek gerekiyor. sunda yeni iddialar ortaya koyan ülkeler konumunda olduğuna dikkatleri çekiyor. Türkiye’nin de bu grupta model bir ülke olma yolunda hızla ilerlediğine değinen Özcan bunun da Sasa gibi kurumsal yapılar için büyük fırsatlar sunduğunun altını çiziyor. SASA, YENİ PAZARLARDA DAHA ETKİN OLACAK Bugün yaşananları sadece kriz başlığı altında toplamak yerine değişimini tam okumak ve strateji geliştirmek gerektiğine değinen Toker Özcan, 2011 yılına bakıldığında, mevcut tüm kapasitelerini kullanırken beraberinde uzun vadeli yatırım fırsatları arayışlarını da sürdürdüklerini belirtiyor. 2011 yılı içerisinde ihracata yönelik yeni pazarlar geliştirdiklerini ifade eden Özcan, özellikle Asya ülkeleri ve Rusya’ya yönelik ihracat çalışması yaptıklarını ifade ediyor. Mevcut pazarlarında yeni ürünlerin tanıtım çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Özcan, 2012 yılının firma olarak kendi perspektiflerinden çok karanlık bir tablo çizmediğinin altını çiziyor. Kriz söylemleri ile aşırı boşalan envanterlerin yeniden ve hızla dolmaya başlayacağını ve 2010 yılına benzer bir yukarı yönlü hareketin Aralık 2011 ile başlayacağını öngördüklerini ifade eden Özcan, “Bunun en büyük belirtilerini emtia fiyat ve stok hareketlerinden görüyoruz ve petrol fiyatlarında mesela hala aşağı yönlü ciddi bir hareket görmüyoruz. Bu iyimserliğimizin arkasında yatan en önemli gerekçe ise Sasa’nın yıllar içerisinde inovasyon ve sağlıklı büyümeye yaptığı yatırım ve tecrübeli insan kaynağı var. Finansal piyasalardaki dalgalanmalar devam etse de endüstrideki pozitif ivmenin kalıcı olduğuna inanıyoruz”diyor. \ 19 AĞAÇ ORMAN Bu kapı ihracata açılıyor Türk inşaat firmaları dünyanın dört bir tarafında ortaya koydukları başarılı projeler ile dünya inşaat sektöründe önemli bir konuma oturmuş durumdalar. Ahşap kapı üretimi yapan Artpan firması da inşaat firmalarımızın faaliyete bulunduğu pazarlara kapı ihracatını arttırmayı hedefliyor. T ürkiye inşaat firmaları toplam tutarı 205 milyar doları bulan 6 bin 500 proje ile 93 ülkede faaliyette bulunuyorlar. Çimento, cam, demir-çelik ve seramik ürünlerinde dünyanın en büyük 12 üreticisi arasında yer alan Türkiye, inşaat malzemesi üretiminde de önde gelen ülkelerden konumunda bulunuyor. Türkiye’deki diğer pek çok ihracata yönelik ekonomik faaliyette olduğu gibi, Türkiye’nin üç kıtanın (Avrupa, Asya, Afrika) kavşağındaki benzersiz konumu, Türk inşaat ürünlerinin ve hizmetlerinin küresel rekabet gücüne büyük katkı sağlıyor.Ancak, Türkiye’nin coğrafi konumu inşaat sektörünün reka- 20 bet gücünü artıran faktörlerden sadece biri. Uluslararası standarttaki hizmeti rakiplerden daha uygun fiyatlarla sunabilmek, yüksek müşteri memnuniyeti, güvenilir iş ortakları olmak, çok çeşitli projelerde kazanılmış zengin uluslararası deneyim, çevre ülkelerdeki iş ortamlarına aşinalık, nitelikli insan gücü ve risk alma kapasitesi Türk müteahhitlerini rekabette üstün kılan diğer önemli özellikleri arasında bulunuyor. İnşaat firmalarının faaliyet yürüttüğü bu pazarlarda birçok inşaat malzemesi, ahşap ve mobilya üreticisi firmada direkt ve dolaylı olarak yer alıyorlar. Artpan markası ile yurtdışında birçok pa- zarda yer alan firmanın Yönetim Kurulu Üyesi Cem Gürler, 2004 yılında faaliyete başladıklarını ve 2006 yılından itibaren de doğal ahşap kaplamalı hazır kapı yüzeyleri, telalı rulo ve yaprak kaplamalarının yanı sıra kapı kasa ve pervaz sistemleri, doğal ahşap kaplamalı cam çıtaları ve süpürgeliklerinin üretimini yaptıklarını belirtiyor. ARTPAN, ÜRETİMİNİN YÜZDE 40’INI İHRAÇ EDECEK Seri imalata uygun yüksek kaliteli ürünler ile ahşap kaplamalı iç kapı üretiminde verimlilik ve sürdürülebilir kalite anlayışını kendilerine misyon edindikleri- ni belirten Cem Gürler, Ar-Ge çalışmaları kapsamında lüks konut, residence ve villa gibi prestijli projelerde tercih edilen doğal ahşap kaplamalı kapılarda kullanılan pelesenk, bambu, abanoz, teak, freze meşe, sapelli ve doğal amerikan ceviz gibi nitelikli kaplamaların kullanıldığı masif tablalı kapı profilli göbekli hazır kapı yüzeyleri ile uygulanabilir rekabetçi fiyat seviyelerine indirgenmesini sağladıklarını söylüyor. Cem Gürler, böylece hazır kapı yüzeyleri, kapı kasa ve pervaz sistemleri ile diğer tamamlayıcı ürünlerde üretici bayileri olan kapı üreticilerine tek merkezden estetik, pratik ve ekonomik çözümler sunduklarını söylüyor. 2010 yılının ikinci yarısından itibaren ihracat pazarlama faaliyetlerine ağırlık verdiklerini belirten Cem Gürler, Irak başta olmak üzere İran, Suriye, Lübnan gibi komşu ülke pazarlarında 15 noktada ürünlerinin satıldığını belirtiyor. Cem Gürler ihracat pazarlarına yönelik sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nijerya, Libya gibi Afrika ülkelerinde, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan gibi Orta Asya ülkelerinde, Lübnan, Mısır, Katar, Dubai, Kuveyt gibi Orta Doğu ülkelerinde, Sırbistan, Slovenya, Makedonya, Kosova gibi Balkan ülkelerinde distribütörler veya üretici bayiler oluşturmak suretiyle yaklaşık üretimimizin 2 yıl içerisinde yüzde 25’ ini, 5 yıl içerisinde de yüzde 40’ını ihraç etmeyi hedefliyoruz. Hedef pazarlara bölge ziyaretlerinde bulunuyor, pazar analizleri ve tanıtım faaliyetlerine devam ediyoruz. Bu pazarlara olan satışlarımızda, lojistik avantajımız ve yüksek stok kabiliyetimiz ile birlikte kendimize ait tasarımlarımızla farklılık yaratacağımıza inanıyoruz. Bu bağlamda, Artpan ürünlerinin tasarımdaki farklılıkları ve detaylardaki kalitesi ile beğenilmekte olduğunu görmek de bizleri mutlu ediyor.” Artpan Orman Ürünleri YK Üyesi Cem Gürler AHŞAP İHRACATI İNŞAAT PROJELERİNİ TAKİP EDİYOR Türk inşaat sektörünün Çin’den sonra dünyada ikinci sırada bulunduğunu belirten Cem Gürler, bu firmaların her yıl milyarlarca dolarlık iş yapabilme kapasitesi ile yapı malzemeleri üreticilerine ciddi anlamda bu pazarlara ihracat potansiyeli sunduğuna dikkatleri çekiyor. Bu sinerjiden de yurt içindeki üretici bayilerinin yararlandığını dikkatleri çeken Gürler, sektörün birçok dalında faaliyet gösteren firmaların bu pastadan pay aldığını vurguluyor. Üretmiş oldukları ürünlerin orta üstü elit projelere cevap verebilmesi ve seri üretim uygun olmasının da yurtdışı projelerde tercih edilmelerini sağladığını söyleyen Gürler, “Bu bağlamda ürünlerimizi özellikle Katar, Libya, Irak, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan,Türkmenistan ve Dubai pazarlarına daha etkin şekilde sunabilmek arzusundayız. Daha önce Adana, Hatay’ da faaliyet gösteren üretici bayilerimiz kanalıyla Suriye, Kayseri, Diyarbakır ve Elazığ’da faaliyet gösteren üretici bayilerimiz kanalıyla da Irak, İstanbul kana- lıyla Kazakistan ve Türkmenistan, İzmir bayilerimiz kanalıyla Libya gibi pazarlarda ürünlerimiz farklı projelerde kullanıldı, fakat bu pazarlarda derinlemesine faaliyet göstermek anlamında bölge ziyaretleri ve fuar katılımlarına önem veriyoruz” diyor. Firma olarak Türkiye genelinde 750 noktada 500 civarında da aktif üretici ve uygulayıcı bayileri ile ürünlerinin satılmakta olduğunu belirten Gürler, yurtdışında ise Suriye, Irak, İran, Nijerya ve Lübnan’da yaklaşık 15 mağazada ürün satışı yaptıklarını söylüyor. Ayrıca Dubai, Ürdün, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Libya gibi birçok ülkede Türkiye’deki üretici bayileri tarafından alınan projelerde ürünlerinin tercih edilmekte ve kullanıldığını belirten Gürler, ancak Artpan olarak hedef pazarlarda yerleşik distribütörler veya üretici bayiler oluşturmak suretiyle kısa vadede 2 yıl içerisinde yaklaşık 10 ülke, 50 noktada, uzun vadede 5 yıl içerisinde aktif olarak 150 noktada ürünlerinin satışa sunulmasını hedeflediklerini söylüyor İHRACAT PAZARLARINA ÖZGÜ ÜRETİM Sektörde ürünlerin standart olmaksızın projeye uygun olarak üretilmesinin ve yurtiçi ile yurtdışı pazarlarının birçok noktada ayrışması standart ve stok üretimini geçersiz kıldığını belirten Cem Gürler, “Ayrıca yurt dışı pazarlarımız da kendi içerisinde bölgesel olarak ölçü, model ve kaplama anlamında farklı talep ve beklentiler içeriyor. Örneğin, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ile Orta Asya pazarlarına farklı model, farklı kaplama ve ölçülerde ürünleri projeye bağlı olarak farklı şekillerde sunmamız gerekiyor” diyor. \ 21 YAŞ MEYVE SEBZE Narenciyenin gözbebeği limon Limon, narenciye ihracatımızın bir numarası. 2010 yılında gerçekleştirilen 1,2 milyon ton narenciye ihracatının üçte birini limon oluşturuyor. Bu sezon da ise ihracatın 500 bin ton düzeyine çıkması bekleniyor. T ürkiye, narenciye üretiminin neredeyse tamamına yakınının gerçekleştirildiği Mersin, Adana ve Hatay’da yıllık 3 milyon tonun üzerinde narenciye üretimi yapılıyor. Bu üretimin 1 milyon 200 bin tonunu ihraç eden sektör, 840 milyon dolarlık ihracat geliri elde ediyor. Narenciye ihracatının en önemli kalemi olan limonda ise 310 milyon dolarlık ihracat geliri sağlanıyor. Türkiye’nin dünya narenciye üretimi içindeki payı 2009 yılı verilerine göre yüzde 2,87 düzeyinde bulunduğunu ifade eden Akdeniz Yaş Meyve Sebze İh22 racatçıları Birliği Başkanı Ali Kavak, Türkiye’nin üretici ülkeler arasında 10. sırada yer aldığını söylüyor 2010 yılı verileri incelendiğinde Türkiye narenciye üretiminin ilk sırasında 1 milyon 700 bin ton ile ilk sırada portakalın yer aldığını söyleyen Kavak, ancak limonun ihracatta lider konumda olduğuna dikkatleri çekiyor. TÜRKİYE NARENCİYE İHRACATINDA 4. SIRADA Türkiye’nin dünya narenciye ihracatında dördüncü sıraya yükseldiğini belirten Ali Kavak, bunun da Türkiye’nin dünya ticaretinde, kendinden çok üretim yapan ülkeleri geride bırakarak daha çok pay aldığını ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin dünya narenciye ihracatından aldığı pay’ın ihracatçıların özverili çalışmaları sayesinde önemli seviyelere ulaştığını belirten Kavak, ancak uluslararası pazarlarda yaşanan yoğun rekabet ortamında, üretici ve ihracatçıların işbirliği içerisinde sorunlarına çözüm bularak yollarına devam etmeleri sayesinde ihracatın daha da artacağını belirtiyor. 2010 yılında yaş meyve sektörünün ihracatının 2,18 milyar dolar düzeyinde bulunduğunu belirten Ali Kavak, 2011 yılının ilk 11 ayında ise bu rakamın 1,9 milyar doları geride bıraktığını ifade ediyor. Sektör içerisinde en çok pay alan narenciyenin ise 2010 yılı 848 milyon dolar olan ihracat rakamını 2011 yılını ilk 11 ayında 824 milyon dolar ile neredeyse yakalamış durumda olduğunu belirten Ali Kavak, sektör ihracatı içerisinde en önemli alt grup olan narenciye ihracatına en çok katkıyı yapan ürünün ise limon olduğunu vurguluyor. LİMON ÜRETİMİ bizden sorulur FAO rakamlarına göre 2009 yılı Dünya limon üretiminin 13 milyon 600 bin ton olduğunu belirten Ali Kavak, “Avrupa limon üretimi 1 milyon 149 bin ton iken aynı yıl Türkiye’de 783 bin ton limon üretimi gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin dünya limon üretimi içindeki payı yüzde 5,7’dir ve üretici ülkeler arasında 7. sırada yer alıyor. Türkiye’nin Avrupa limon üretimi içerisindeki payı ise yüzde 68 düzeyinde bulunuyor. Üretim rakamları da Türkiye’nin dünya ve özellikle Avrupa limon üretiminde söz sahibi olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye dünya üretiminde olduğu gibi ihracatında da çok önemli bir konumdadır. Hem miktar hem de değer olarak limonun 2010 yılı yaş meyve ihracat verilerine göre domatesten sonra 2. sırada yer aldı. Daha öncede değindiğim gibi 2010 yılında 312 milyon dolar ihracat yaparak Türkiye Dünya limon ihracatından yüzde 16 oranında pay almış durumda. Miktar olarak incelediğimizde ise 423 bin ton ihracatla Dünya limon ihracatçıları içerisinden ise 18,5 pay almış durumda” diyor. AVRUPA PAZARINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR Limon ihracatını ülkeler itibariyle incelediklerinde Rusların ve Suudilerin yemeklerini Türk limonu ile lezzetlendirdiğini gördüklerini belirten Ali Kavak, limon ihracatında Rusya Federasyonu ve Suudi Arabistan ardından gelen en önemli pazarların ise Ukrayna, Irak ve Romanya olduğunu söylüyor. Söz konusu ülkelerin 2011 yılı ilk 11 ayında da değişim göstermediğini belirten Kavak, “Dünya limon ithalatına bakacak olursak 2010 yılı rakamlarına göre en önemli 5 pazar ABD, Almanya, Hollanda, Rusya Federasyonu ve Fransa’dır. İhracatçılar olarak öncelikli hedefimiz uluslararası rekabetin çok yoğun oldu- ğu önemli ihraç pazarlarımızdaki yerimizi sağlamlaştırmak ve hatta payımızı artırmaktır. Diğer taraftan, Dünya limon ticaretini dikkate alarak özellikle Avrupa ülkeleri ithalatından pay almanın da öneminin farkındayız. Bu nedenle tanıtım çalışmalarımızda bu durumu da göz önüne alıyoruz. Bu çerçevede, son dönemde yaptığımız en önemli çalışma ise Avrupa pazarının yaş meyve sebze sektörü için en önemli ve en büyük fuarı olan Fruit Logistica Fuarı’na Akdeniz İhracatçı Birlikleri olarak milli katılım organizasyonu gerçekleştirilmesi ve 2012 yılı için Fuar’da Türkiye’nin ‘Ortak Ülke’ olarak yer alması ve bir dizi faaliyetlerde bulunmak olduğunu söyleyebilirim” diyor. Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Kavak LİMON İHRACATINDA ARTIŞ BEKLENİYOR Kendilerinin ihracatçılar olarak üzerlerine düşen görevi ellerinden gelen en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Kavak, bunları yaparken sektörün maruz kaldığı birtakım sorunların da çözülmesinin de önlerine koydukları hedeflere ulaşmaları açısından oldukça önemli olduğunu söylüyor. Ali Kavak sözlerine şöyle devam ediyor: “Sektörde en çok karşılaşılan sorunlardan bir tanesi, fırsat bulduğumuz her mecrada da dile getirmeye çalıştığımız, zamanın çok önemli olduğu çabuk bozulabilir narenciye ürünleri ihracatında karşılaşılan mevzuat uygulamalarından kaynaklanan bürokratik işlemler sebebiyle zaman kaybı yaşanması ve temin edilmesi gerekli belgeler için belirlenmiş olan ücretlerin yüksek olması sebebiyle maliyetlerin artmasıdır. Ülkemiz konumu sayesinde dünyada önemli ihraç pazarlarına yakın durumda ancak ihracatçılarımız, söz konusu işlemlerin sadeleştirilmemesi durumunda rekabet ortamında can alıcı noktalardan biri olan pazarlara erken ulaşma avantajına sahip olamayacaklar. Diğer taraftan, geçmiş yıllarda karşımıza çıkan ancak çiftçi eğitim çalışmaları ile üreticilerimizin bilinçlendirilmesi, üretici kayıt sistemi ve izlenebilirlik sistemi uygulaması sayesinde ürün kalitemizin yükselmesi gibi çalışmalar sayesinde büyük ölçüde aşılan ilaç kalıntısı sorunu, tüm bu gelişmelere rağmen ihracatçılarımızın karşısına teknik engel olarak çıkıyor. Bahsekonu sorunun çözümü olarak ortaya çıkan laboratuar analizi zorunluluğu rekabetin çok yoğun olduğu dış pazarlarda mücadele eden ihracatçılarımıza ek maliyet getiriyor. Zaten büyük ölçüde aşılmış olan kimyasal kalıntı sorunu daha ürünler ihracatçıya gelmeden gerekli incele- Türkiye’nin Avrupa limon üretimi içerisindeki payı yüzde 68 düzeyinde bulunuyor. Üretim rakamları da Türkiye’nin dünya ve özellikle Avrupa limon üretiminde söz sahibi olduğunu ortaya koyuyor. melere tabii tutulmalı ve konu ile direk ilgisi olmayan ihracatçı da bu nedenle mağdur edilmemeli. 2011 -2012 sezonuna da değinen Ali Kavak, iklim koşullarının elverişli olması sebebiyle limonda, diğer narenciye çeşitlerinde de olduğu gibi, bir üretim artışı beklediklerini vurguluyor. İhracat açısından ise geçen sezonun aynı dönemine kıyasla bu sezon limon ihracatının aynı seviyelerde devam ettiğini belirten Kavak, lamas cinsi limon ihracatının başlanması ile rakamın önümüzdeki aylarda artacağına vurgu yapıyor.\ 23 HUBUBAT Hububat İhracatı Arap krizini atlatıyor AKİB’in önemli pazarları konumunda bulunan Arap ülkelerindeki siyasi çalkantılara rağmen, hububat sektörü ihracatında korkulan düşüş yaşanmadı. Bu ülkelerde yaşanan siyasi çalkantıların yol açtığı durumu ve sektörün genelini Akdeniz Hububat Bakliyat ve Yağlı Tohumlar Birliği Başkanı Mahmut Arslan değerlendiriyor. T arım sektörü, dünyada nüfusun gıda maddeleri gereksinimini karşılaması, tarıma dayalı sanayinin hammadde kaynağını oluşturması, istihdam sağlaması, dışa bağımlılığın önlenmesi ve ödemeler dengesi üzerinde önemli etkilerinin olması gibi nedenlerle, ekonomide stratejik rol ve işlevini korumayı sürdürüyor. Türkiye 2002 yılında sağladığı 23 milyar dolarlık tarım hasılası ile dünyadaki ülkeler içerisinde 11. sırada yer alıyordu. 2010 yılında ise 61,8 milyar dolar ile dünyanın 7. büyük tarım ekonomisi haline gelmiş bulunuyor. Aynı zamanda Fransa İtalya ve İspanya’yı geçerek Avrupa’nın birinci büyük tarım hasılasına sahip ülkesi konumunu da yakalamış durumda. 2010 yılında Türkiye’nin genel ihracatı içinde tarım ürünleri ihracatının yüzde 13,23 pay aldığını belirten Akdeniz Hububat bakliyat ve Yağlı Tohumlar Birliği Başkanı Mahmut Arslan, tarım ürünleri ihracatı içinde hububat ihracatının payının yüzde 27,3 düzeyinde olduğunu belirtiyor. İşlen- 24 miş tarım ürünleri grubu içinde yer alan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün Türkiye’nin toplam ihracatından aldığı payın 2010 yılında yüzde 3,7 olduğunu söyleyen Arslan, söz konusu rakamların tarım sektörü içerisinde ihracata katkı yapan sektörler arasında sektörlerinin ne kadar önemli olduğunun ispatı olduğunu belirtiyor. TÜRKİYE BUĞDAY ÜRETİMİNDE ARTIŞ AKİB verilerine göre, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün 2010 yılı Türkiye geneli ihracatının bir önceki yıla oranla yüzde 12,7 oranında artarak 4,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini söyleyen Mahmut Arslan, “Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Endonezya, Almanya, İsrail, Mısır, Cezayir, İran ve Hollanda 2010 yılında en çok ihracat yapılan ülkeler oldu. Dünyada 2007 yılında yaşanan kuraklık ve küresel etkiler nedeniyle 2008 yılında dünya genelinde temel gıda fiyatlarında çok büyük artışlar yaşanmıştı. Bu artış, dünya gıda krizini beraberinde getirmişti. Başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş ülkeler global ekonomik krizin etkilerini yaşamasına rağmen, Türkiye’nin geçmişte aldığı ve başarıyla uyguladığı komşularla sıfır sorun ve pazar çeşitlendirme gibi stratejileri sayesinde Türkiye’nin başarılı bir dönem geçirdiğini gördük. 2011 yılı için hububat sektörünü değerlendirdiğimizde; Uluslararası Hububat Konseyinin 24 Kasım’da yayımlanan raporuna göre 2010-2011 sezonunda dünya buğday üretiminin 653 milyon tonu bulması bekleniyor. Bu rakamın bir önceki sezondan yaklaşık 26 milyon ton daha az olduğu görülüyor. Buna karşılık TÜİK verilerine göre Türkiye buğday üretimi geçen sezon 19,6 milyon ton gerçekleşmişken, bu sezon 21,8 milyon ton gerçekleşmesi bekleniyor. Bu da toplam dünya buğday üretiminde yüzde 3,3’lük bir paya tekabül ediyor. Türkiye model ülke oluyor 2011 yılının Ocak-Kasım dönemi hububat ihracatının değerde yüzde 34 artış göstererek 4,9 milyar dolar gerçekleşmesini sektörün başarısının devam ettiğinin önemli bir kanıtı olduğunu belirten Arslan, bu artışta değirmencilik ürünleri ve bitkisel yağların önemli katkısı olduğunu belirtiyor. Yine aynı dönemde en fazla ihracat yapılan ülke olan Irak’a 1,5 milyar dolar, ikinci sıradaki Libya’ya ise 200 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiğini belirten Arslan, 2008 yılı itibariyle Avrupa’da ekonomik krizin patlak vermesiyle Türkiye’nin yönünü Ortadoğu’ya çevirdiğini ifade ediyor. Arap ülkelerinde yaşanan karışıklıklara da değinen Arslan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Arap ülkelerinde işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda protestolar önce Tunus’ta başlamış, ardından benzer sorunlar yaşayan Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün gibi ülkelerde domino etkisi göstererek yayılmıştır. Ülkemiz ve sektörümüz yaşanan bu gelişmeler karşısında temkinli davranıyor. Arap isyanlarının başlamasının birinci yılı yaşanıyor. Türkiye bölgede izlediği politikalarla bölgesel bir güç olma yolunda ilerlerken ekonomisi ve demokrasi anlayışıyla model teşkil ediyor. Bu sürece rağmen, Libya’ya yapılan ihracatın geçen sezona göre yüzde 277’lik bir artış göstermesi sektörümüz ihracatının hız kesmediğinin kanıtı olarak sevindiricidir.” Mısır, Suriye, Tunus gibi ülkelerde yaşanan Arap Baharı olarak adlandırılan süreçten dolayı bu bölgeye yapılan ihracatta gerileme sinyalleri geldiğine dikkatleri çeken Mahmut Arslan, Suriye’ye yapılan toplam hububat ihracatının yüzde 58’ini, Mısır’a yapılan toplam hububat ihracatının ise yüzde 42’sinin ise AKİB bünyesinde gerçekleştirilen ihracatın oluşturduğunu söylüyor. Bu husus göz önüne alındığında, bu süreçten en fazla etkilenen bölgenin Akdeniz bölgesi olduğunu belirten Arslan, 2011 yılı Ocak-Kasım döneminde Suriye’ye yapılan toplam ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 azalarak 82 milyon dolara gerilediğini söylüyor. IRAK’A HUBUBAT İHRACATI HIZ KESMİYOR Akdeniz İhracatçı Birlikleri sektör rakamlarına baktığımızda, Ocak-Kasım aylarında 900 milyon dolarlık hububat ihracatı yapıldığı gözlemliyoruz. Bu ihracat değeri 4,9 milyar dolarlık Türkiye geneli toplam hububat ihracatının yüzde 18,4’ünü oluşturuyor. Aynı dönemde, ihracat yaptığımız ülkeler arasında 182 milyon dolarla Irak ilk sırada yer alıyor. Global ekonomik krizle azalan Avrupa’ya yönelik ihracatımız, bu ülkeye yönelmiştir ve bunun sonucu olarak Bölgemizin hububat ihracatının yaklaşık yüzde 20’si bu ülkeye yapılmakta. Irak’a 2011 yılının Ocak- Kasım döneminde yapılan ihracatın yüzde 26’lık bölümünü, 47 milyon dolarla geçen yıl aynı dönemine göre yüzde 285’lik artış gösteren bitkisel yağlar oluşturuyor. Bunu sırasıyla Değirmencilik ürünleri ve Bak- Akdeniz Hububat Bakliyat ve Yağlı Tohumlar Birliği Başkanı Mahmut Arslan liyat oluşturuyor. AKİB bünyesinde en çok ihraç ettiğimiz ürünler arasında ise ilk sırayı, geçen sene Ocak-Kasım dönemine göre yüzde 22’lik düşüş göstermiş olmasına rağmen 125 milyon dolarla ürün bazında kırmızı mercimek, mal grubunda ise 231 milyon dolarla pastacılık ürünleri almakta.” 2023’E GİDEN YOLDA İLK DURAK 2013 Türkiye’nin 2023 yılında ortaya koyduğu 500 milyar dolarlık hedefte hububat sektörünün 13,7 milyar dolarlık pay alacağını hedeflediklerini söyleyen Arslan, 2008 yılında başlayan ve 2023 yılına doğru giden bu uzun maratonda sektörümüz için aynı zamanda kısa vadeli hedefler de belirlediklerinin altını çiziyor. Bu kısa vadeli hedeflerden ilkinin 2013 yılında 5,6 milyar dolarlık hedefi yakalamak olduğunu söyleyen Arslan, bu da Türkiye’nin 2008 yılında dünya ticaretinde ticaretin de aldığı yüzde 0,75’lik payın yüzde 1,16’ya yükseleceği anlamına geldiğini söylüyor. \ 25 MAKALE Bakliyat ürünlerinde böceklenmeye karşı ışınlama teknolojisi Etkinliği kanıtlanmış bir teknoloji olan gıda ışınlaması, baklagil ticaretinde karşılaşılan böceklenme problemlerini çözmede hem depolanmış hem de taze tarım ürünlerine uygulanabiliyor. Kullanılan düşük ışınlama dozları üründe kimyasal içerik ve besin değeri açısından önemli bir değişikliğe yol açmıyor.Tüketici tutumuna yönelik gerçekleştirilen araştırmalarda da olumlu sonuçlar alındı. Dr. Ayça Aylangan Gıda Mühendisi Dr. Erhan İçli Ziraat Mühendisi Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Uygulama Bölümü- Gıda Birimi 26 Dr. Berna Özyardımcı Ziraat Mühendisi M ercimek, nohut, fasulye, bezelye, bakla ve börülceyi içine alan baklagiller, dünya üzerinde büyük bir kitle için besin değeri bakımından önemli bir gıda maddesidir. Baklagillerin tarımı antik çağlardan beri yapılmaktadır. Antik dönemlerde Akdenizliler, Mezopotamyalılar, Mısırlılar, Macarlar, Truvalılar ile İngilizler tarafından beslenmede kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Düşük yağ içerikleri ve ucuz protein (% 21-25) kaynağı olmalarının yanı sıra karbonhidrat (%60-65), özellikle B grubu vitaminler (tiamin, riboflavin ve niacin) ve bazı mineraller (fosfor, potasyum, kalsiyum, demir) açısından zengindirler. Yüksek lifli diyette katkı sağlamaktadırlar ve diabet, kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların riskini azaltmaktadırlar. Bu açıdan fonksiyonel gıda olarak tanımlanmaları sebebiyle de son yıllarda gelişmiş ülkelerde de tüketim potansiyelleri artış göstermiştir. Bakliyat ürünlerinde üretimden tüketime kadar, depolara taşıma esnasında, depolama ve satışa sunulan raflarda bekleme süresince böcek gelişmesiyle karşılaşılmaktadır ve bu durum ticareti kısıtlamaktadır. Böceklenme önemli ürün kaybına neden olmasıyla ekonomik zarara, bakliyat ticaretinde ise karantina sorunları nedeniyle itibar ve pazar kaybına yol açmaktadır. Gıdalarda bu problemin çözülmesi için birçok teknoloji ve ürün mevcuttur fakat hiçbiri kesin çözümü sunamamaktadır. Kırk yılı aşkın süredir yapılan araştırmalar ve gelişmeler böceklere karşı yapılan ışınlamanın, uygulandığı gıdada kalıntı bırakmayan, tüketici ve çevreye olumsuz bir etkisi olmayan fiziksel bir metot olduğunu göstermiştir. Böceklere karşı kullanılan kimyasalların gıdadaki zararlı etkileri nedeniyle tahıl ve baklagillerde zararlı böcekle- re karşı gıda ışınlama uygulamasına karşı ilgi artmaktadır. 06.11.1999 tarih ve 23868 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gıda Işınlama Yönetmeliği’nde baklagiller için böceklenmeyi önlemek amacıyla maksimum 1.0 kGy’e kadar ışınlama yapılmasına izin verilmektedir. Gıdalar sadece teknolojik bir ihtiyaç olduğu zaman veya tüketici sağlığının korunması için ışınlanmalıdır. Hasat veya üretim sonrası gerçekleştirilen işlemler, depolama ve taşıma koşulları gıda hijyeni konusundaki Codex Genel Standardını, her bir ürün için geçerli olan mevcut yasal gerekleri sağlamak zorundadır. FUMİGASYONUN ALTERNATİFİ IŞINLAMA TEKNOLOJİSİ Baklagil tohum böcekleri, konukçuları olan baklagil taneleri içinde beslenmeleri süresince oyuklar meydana getirerek taneleri tüketmelerinin yanında dışkı ve vücut artıkları ile de bakliyat ürünlerini kirletmektedirler. Devamlı üremeleri sonucunda delinmiş ve içinin büyük kısmı yenilmiş taneler besin değerini tamamen yitirdiği gibi hayvan yemi ve gübre olarak dahi kullanılamamaktadır. Böceklenme nedeniyle bakliyatlarda yüzde 50’den fazla kuru madde kaybı olduğu belirtilmiştir. Üreticilerin fumigant olarak kullandığı birçok kimyasal maddenin 20. yüzyılın son çeyreğinde kullanımdan kaldırıldığı görülmektedir. En yoğun kullanılmış bileşenlerden Metil Bromit 2015 yılına kadar bütün dünyada yasaklanmış olacaktır. Günümüzde ticari olarak uygulanan fosfin için Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da yasal düzenlemelere başlanmıştır. Fumigant toksikolojisi ile ilgili olarak mevcut fumigantlarla yürü- tülmekte olan birçok çalışma 21. yüzyılda kullanılabilen fumigant sayısının çok az olduğunu göstermektedir. Ülkemizde yaygın olarak fumigasyon uygulamaları yapılmakta ve önceleri metil bromit şu anda ise fosfin kullanılmaktadır. Fosfinin bilinçsiz kullanımı nedeniyle böceklerde direnç gelişmekte ve bu nedenle fumigantın etkinliğinde giderek azalma görülmektedir. Ayrıca, fosfinin yanıcılık, aşındırma, havadaki nem ve buharla reaksiyona girme sorunları bulunmaktadır. Üstelik fosfinin belirli düzeydeki konsantrasyonunun sabit bir sürede ortamda tutulması gerekmektedir. Kimyasal fumigasyonun kullanımını sınırlayan diğer önemli faktör de başta bakliyat olmak üzere fumigantların bazı ürünlerin içine nüfuz edememeleridir. Bu nedenle gelişme dönemlerinin her birini baklagil tanelerinin içerisinde geçiren böceklere etkili olamamaktadırlar. Işınlama ise ticarette karşılaşılan teknik problemleri çözen, birçok gıda ürününe, depolanmış gıdalara da, taze tarım ürünlerine de uygulanabilen, etkinliği ve başarısı kanıtlanmış bir teknolojidir. Gıda ışınlama teknolojisinin böceklenmenin önlenmesinde kullanılması iyonize radyasyonla böceklerin üreme ve yayılmalarını engelleme, gelişmelerini ve beslenmelerini durdurma, öldürme esasına dayanmaktadır. Işınlama üreticinin ve bakliyat ticareti yapan kuruluşların talep ettiği zirai karantina güvenliğini de sağlamaktadır. Çok az kombine metodun başarabildiği gibi gıdanın sadece yüzeyinde değil (örneğin depo zararlısı güveleri ve bitleri), aynı zamanda doğrudan bakliyat tanesinin içinde yaşayan ve beslenen böcekleri de (örneğin yeşil mercimekte tohum böceklerini) tek başına kontrol edebilen bir yöntemdir. Işınlama teknolojisi böcek- 27 MAKALE ler üzerinde etkisini böceğin her gelişme aşamasını (yumurta, larva, pupa) kontrol edebilmesiyle, durdurabilmesi ile sağlamakta ve erginlerin üremelerini, dolayısıyla yayılmalarını ve yeni bulaşmaları engelleyebilmektedir. Böcek yumurtası ayrıca radyasyona en hassas dönemdir. Böceklere karşı uygulanan dozlar çok düşük olduğu için gıda yapısını ve besin değerini değiştirmemektedir. Bakliyat ürünlerinin tüm çeşitlerinde zarar yapan baklagil tohum böceklerine (Bruchidae) karşı 100 Gy’lik bir doz etkili olmaktadır. Ayrıca bu zararlıların erginleri 40 - 80 Gy’lik dozlarda kısırlaştırılarak üremeleri engellenebilmektedir. Tahıl ve bakliyat ürünlerinde sorun olan diğer depo zararlısı bitleri 250 Gy dozunda kontrol altına almak ve 100 Gy’de üremelerini engellemek mümkün olabilmektedir. Depoladığımız tahıl ve bakliyat ürünlerinde zarar yapan depo zararlısı güveler radyasyona diğer zararlı gruplarına göre daha dayanıklıdırlar. Ancak özellikle yine oldukça düşük dozlarda, 500 – 600 Gy’de depo zararlısı güvelerin yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere bütün gelişme dönemleri kontrol altına alınabilmektedir. Gıda üretim ve ticareti için gerekli hijyenik kurallar ışınlama teknolojisi uygulaması için de geçerli olmaktadır. Ürün çuvallarla ışınlandığında taşıma ve depolama konteynırları temiz olmalı, böceklerin saklanabileceği ortamlar bulunmamalıdır. Bakliyat ürünleri paketlenmiş (farklı büyüklükler olabilir: 1 kg, 3 kg ve daha fazla) durumda ise kullanılan paket materyalinin dışarıdan böcek girişine izin vermemesi gerekmektedir. Bu koşullara, bakliyat ürünlerinde böceklenmeye karşı hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın uyulması gerekmektedir. IŞINLAMANIN BAKLİYAT ÜRÜN KALİTESİNE ETKİSİ Baklagiller tiaminin-B1 ve riboflavin-B2 vitamininin temel kaynaklarından biridir. B1 vitamini kalp, damar, beyin ve sinir sisteminin fonksiyonlarında yardımcı olmaktadır. B2 vitamini ise vücut dokuların yenilenmesini ve vücuda enerji sağlayan mekanizmada çok önemli rol oynamaktadır. Bu vitaminlerce zengin olan baklagillerin böceklenmeyi önlemek amacıyla düşük dozlarda ışınlanmaları sonucunda, B1 ve B2 vitamin içeriklerinde önemli bir değişiklik olmamaktadır. Baklagiller galakto-oligosakkarit şekerleri içermeleri nedeniyle prebiyotik ürün olma özelliklerine sahiptirler. Ancak, bu rafinoz grubu galakto-oligosakkaritler midede gaz-sindirim problemine yol açmaktadırlar. İnsanlarda α-galaktozil bağlarını kıran α-galaktozidaz enzimine sahip olmadıklarından oligosakkaritler sindirim sisteminde emilmemektedir. Bu nedenle gaz problemleri ortaya çıkmakta ayrıca baklagillerin biyolojik değerleri ve düzenli olarak tüketilen bir gıda maddesi olma özellikleri sınırlanmaktadır. Işınlama sonucu fruktoz ve glukoz gibi monosakkaritlere parçalanması sonucu rafinoz, stakiyoz gibi oligosakkaritler bu sayede gastrointestinal sistemden daha kolay sindirilmektedirler. Işınlama ile rafinoz gibi oligosakkaritlerde azalma olduğu, ışınlama ile rafinozun tamamen parçalanabileceği belirtilmektedir. Börülce ve bakla ile yapılan başka bir çalışmada böceklenmeyi önlemek amacıyla uygulanan 0.25 kGy’lik ışınlama dozunun galakto-oligosakkaritleri önemli ölçüde azalttığını belirtmişlerdir. Yapılan birçok çalışmada baklagil grubu gıdaların ışınlanmasında protein ve serbest amino asit içeriklerinde de ışınlama etkisiyle azalma olmadığı belirlenmiştir. Proteaz inhibitörleri, lektin, fitat, tannin gibi bazı maddelerin varlığı baklagillerin besleyici değerini azaltmaktadır. Örneğin tannin protein sindirimini azaltmakta, fitik asit bazı esansiyel minerallerin biyolojik yararlılığını düşürmektedir. Tripsin inhibitörleri sindirim enzimi tripsinin proteolitik aktivitesini engelemekte, amino asitlerin biyolojik yararlılığını azaltmaktadır. Işınlama prosesi doza bağlı olarak belirli oranlarda tannin, fitik asit gibi maddeleri azaltarak baklagillerin besinsel kalitesinin geliştirilebileceği belirtilmiştir. Brezilya fasulyesi ile yapılan çalışmalarda ışınlama işleminin proteinin biyolojik kalitesine zarar vermeden böceklenmeyi önlemek için etkin olarak kullanılan bir yöntem olduğu belirtilmiştir. Pişirme işlemi baklagillerin tüketilmesi için gerekli olan bir prosestir. Pişirmeden önce ıslatma ve sonra pişirme nohut, fasulye gibi ürünlerin aroma, tekstür gibi duyusal özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır. Ancak, pişirme işlemi gıdalardaki besin değeri yüksek bileşenlerde kayıplara neden olmaktadır. Işınlama ile pişirme prosesinin birlikte uygulanmasıyla pişme süresi kısalmakta ve bu sayede ısıya duyarlı bileşenlerin korunması sağlanmaktadır. Işınlamaya bağlı olarak baklagil tohumlarını kaplayan membran tabakası yapısını kaybederek suyun daha kolay hücre duvarına girmesine sebep olup, su absorbsiyon özelliğini arttırmakta böylece pişme süresinde önemli düzeyde azalmaya neden olmaktadır. Baklagillerde böceklenmeyi önlemek amacıyla uygulanan düşük ışınlama dozlarının (<1 kGy) ürünün tat, aroma, tekstür, renk gibi duyusal özellikler üzerindeki etkisinin düşük düzeylerde olduğu birçok çalışmada belirtilmektedir. Benzer şekilde, ışınlanmış ürünün tüketici açısından genel kabul edilebilirliğinde de önemli bir değişiklik gözlenmemiştir. BAKLİYAT ÜRÜNLERİNİN IŞINLANMASINDA AMBALAJIN ÖNEMİ VE TESİS TİPLERİ Işınlama tüketime hazır son ürüne uygulanmakta olup, bu noktada ambalaj materyali önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Işınlanmış ürünlerde yeniden böcek bulaşmasını önlemek için böceklere dirençli ambalaj materyallerine gerek vardır. Polikarbonat, dirençli polivinil klorid (uPVC), polyester veya polipropilenden elde edilen filmler polietilen, selofan veya kağıt ambalajdan daha dirençlidir. Ayrıca ışınlanmış gıdaların ambalajı, dağıtım sistemi ne olursa olsun karşılaşılan işlemlere dayanacak şekilde tasarlanmış olmalıdır. Işınlama sonrası ortaya çıkması muhte- 28 mel bulaşma ve böceklenmeyi önlemek için ürünlerin ışınlama öncesi ambalajlı olması gerekir. Işınlama tesisinin çalışma özelliklerini ışınlanacak gıda ambalajlarının şekli ve büyüklüğü, ürün taşıma sistemi ve ışınlama kaynağının tipi belirlemektedir. Herhangi bir ışınlama tesisi kurulmadan önce her gıda işleme tesisi projesinin başlangıcında yapıldığı gibi bir fizibilite çalışması yapılmalıdır. Bu çalışmada, ışınlanması istenilen gıda veya gıda grubunun üretim miktarı, hasat sonrası kayıplar, işlem görmüş ürünlerin taşınması, istenilen alt yapı sistemi, ticari ışınlama tesisi için en uygun yerin seçilmesi, işlem görmüş ürünlerin depolanması, dağıtımı ve taşınması, bağımsız ya da üretim sistemine entegre olabilecek ışınlama tesisinin tipinin ve büyüklüğünün belirlenmesi, tesisin özellikleri ve tahmini maliyeti, kâr/zarar analizi, amortisman gibi ışınlayıcı için finansal gösterimler, ışınlanmış gıda için yöresel piyasa ve ihracatı için potansiyel piyasalarda fiyatları, radyasyon güvenliği önlemleri ve hizmetleri gibi faktörler göz önüne alınmalıdır. Diğer taraftan gıda ışınlama tesisleri özel bir ürünün ışınlanması için kurulmayacaksa genelde çoklu amaçlar gözetilerek kurulabilirler. Gıda ışınlama tesisleri, ışınlamada kullanılan ışın veya kaynak tipine göre gama, elekt- Odesa limanında kurulu elektron demeti ışınlama tesisinin basitleştirilmiş diyagramı ron demeti veya X-ışını tesisleri olarak sınıflandırılmaktadırlar. Böceklenmeye karşı yığın halindeki tahıl ürünlerinin (buğday, arpa, çavdar, mısır) ışınlanması amacıyla ilk önemli örnek ülkemizde kurulmuştur. 1964 yılında projelendirilip 1967 yılında İskenderun limanında Toprak Mahsulleri Ofisine ait siloların içerisine 1.890.000$ maliyet ve 170.000 Ci kobalt-60 kaynağı yükleme kapasitesi ile kurulan gama ışınlama tesisi, saatte 50 ton tahıl ışınlama özelliğindedir. Ancak bu tesis, yoğun kamuoyu baskısı ve görüş ayrılıkları nedeniyle, projenin iptalini takiben 1969 yılında ülkemizden gönderilmiştir. Tahıl ışınlaması için diğer örnek 1980 yıllında Odessa (Ukrayna) limanında faaliyete geçmiştir. Bu tesiste, her biri 1.2-1.5 MeV hızlandırılmış elektron enerjisine ve 20 kW ışın demeti gücüne sahip ve 200 ton/saat ışınlama kapasiteli 2 adet ELV-2 tipi elektron hızlandırıcısı bulunmaktadır. Tesiste tahıllar 0-0.7 mm yüksekliğinde, 1.5 metre genişliğinde, 6-7 m/sn akış hızı ile 0.2-0.3 kGy dozda ışınlanmaktadır. Bu tesise ilişkin işletme şeması Şekil 1 ve Şekil 2’de verilmiştir. Odessa limanındaki bu tesisin bir benzeri 2006 yılında Çin’nin Guangzhou eyaletinde kurulmuştur. Bu tesis, her biri 500 ton/ saat kapasiteli ve aynı hızlandırıcının bir üst modeli olan 2 adet ELV-8 hızlandırıcıya sahiptir. Böceklenmenin önlenmesi ve güvenli depolama için kurulan bu gibi tesisler bakliyat ürünlerinin aynı amaçla ışınlanmasında kullanılma potansiyeline sahiptir. Yığın halinde ışınlama işleminden sonra yeniden böcek bulaşması olasılığının azaltılması gereklidir. Sıcaklık, nem kontrollü ve havalandırılan silolarda depolama bu olasılığı ortadan kaldıracaktır. Diğer taraftan ışınlanacak ürün miktarının tespitinde ürünün hasat ve işleme dönemlerinin önemi büyüktür. Ürün miktarının tespiti ile tesisin tüm yıl doldurularak sadece bakliyat ışınlayıp ışınlayamayacağının tespit edilmesi gerekir. Aksi durumda tesisin tüm yıl ekonomik kullanımı için boş kapasitenin değişik ürünlerle doldurulması gerekmektedir. Bu da seçilecek tesisin tipini ve kuruluş yerini yakından etkilemektedir. Baklagil ışınlamasına özgü ışınlama tesislerini kurulması teknik olarak mümkün olup, baklagillerin ışınlanmasına ilişkin yeterli bilimsel veriler ve bu tip tesislerin işletilmesi için ulusal ve uluslar arası boyutta bütün yasal alt yapı mevcuttur. Daha da önemlisi ülkemizde faal durumda 2 adet ışınlama tesisinin olması sadece baklagiller için veya çok amaçlı bir tesisin kurulması için önemli bir örnek teşkil etmektedir. \ Tesiste kullanılan ELV tipi elektron demeti ışınlayıcısı 29 GÖSTERGELER TÜRKİYE TOPLAM İHRACAT RAKAMLARI (1000 $) OCAK - KASIM Değişim SEKTÖRLER 2010 2011 (’11/’10) I. TARIM A. BİTKİSEL ÜRÜNLER Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mam. Yaş Meyve ve Sebze Meyve Sebze Mamulleri Kuru Meyve ve Mamulleri Fındık ve Mamulleri Zeytin ve Zeytinyağı Tütün ve Mamulleri Süs Bitkileri B. HAYVANSAL ÜRÜNLER Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller C. AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri II. SANAYİ A. TARIMA DAYALI İŞLENMİŞ ÜRÜNLER Tekstil ve Hammaddeleri Deri ve Deri Mamulleri Halı B. KİMYEVİ MADDELER VE MAM. Kimyevi Maddeler ve Mamulleri C. SANAYİ MAMULLERİ Hazırgiyim ve Konfeksiyon Otomotiv Endüstrisi Gemi ve Yat Elektrik - Elektronik Mak. Bilişim Makine ve Aksamları Demir ve Demir Dışı Metaller Çelik Çimento Cam Seramik ve Toprak Mücevher Diğer Sanayi Ürünleri III. MADENCİLİK Madencilik Ürünleri İhracatçı Birlikleri Kaydından Muaf İhracat T O P L A M (*) SON 12 AY Pay (11) Değişim (%) 2009-2010 2010-2011 (‘10-’09/’11-’10) Pay (‘10-’11) (%) 13,310,478 9,854,272 3,633,315 1,860,548 1,006,495 1,104,828 1,387,175 170,803 640,566 50,540 845,852 845,852 2,610,354 2,610,354 16,027,295 11,692,066 4,891,848 1,998,086 1,085,829 1,252,321 1,617,828 160,945 613,922 71,287 1,275,838 1,275,838 3,059,392 3,059,392 20.41 18.65 34.64 7.39 7.88 13.35 16.63 -5.77 -4.16 41.05 50.83 50.83 17.20 17.20 13.12 9.57 4.00 1.64 0.89 1.03 1.32 0.13 0.50 0.06 1.04 1.04 2.50 2.50 14,722,080 10,934,662 4,004,385 2,158,350 1,106,146 1,198,093 1,512,272 196,595 703,013 55,806 924,458 924,458 2,862,959 2,862,959 17,685,992 12,931,127 5,349,543 2,308,090 1,197,037 1,386,470 1,763,435 178,254 671,787 76,513 1,388,415 1,388,415 3,366,450 3,366,450 20.13 18.26 33.59 6.94 8.22 15.72 16.61 -9.33 -4.44 37.11 50.19 50.19 17.59 17.59 13.20 9.65 3.99 1.72 0.89 1.03 1.32 0.13 0.50 0.06 1.04 1.04 2.51 2.51 83,966,420 8,157,702 5,873,742 1,142,331 1,141,629 11,276,238 11,276,238 64,532,480 13,164,474 15,662,840 1,087,900 8,655,276 5,646,605 5,227,475 11,020,574 2,927,561 1,084,218 55,557 3,314,270 3,314,270 1,469,499 102,060,667 101,793,371 10,088,923 7,304,935 1,316,702 1,467,286 14,992,968 14,992,968 76,711,480 14,858,972 18,637,333 1,252,438 9,653,953 7,537,134 6,422,391 13,948,708 2,969,770 1,362,459 68,322 3,531,454 3,531,454 803,582 122,155,702 21.23 23.67 24.37 15.26 28.53 32.96 32.96 18.87 12.87 18.99 15.12 11.54 33.48 22.86 26.57 1.44 25.66 22.98 6.55 6.55 -45.32 19.69 83.33 8.26 5.98 1.08 1.20 12.27 12.27 62.80 12.16 15.26 1.03 7.90 6.17 5.26 11.42 2.43 1.12 0.06 2.89 2.89 0.66 100 91,332,197 8,852,943 6,365,359 1,249,198 1,238,386 12,159,891 12,159,891 70,319,364 14,329,590 17,073,760 1,306,007 9,541,446 6,171,169 5,744,454 11,745,043 3,187,069 1,161,095 59,731 3,599,226 3,599,226 2,461,756 112,115,259 110,830,043 10,975,277 7,929,618 1,441,845 1,603,814 16,370,606 16,370,606 83,484,159 16,243,613 20,261,726 1,303,002 10,585,937 8,202,274 6,972,330 15,119,776 3,245,390 1,477,500 72,612 3,868,540 3,868,540 1,593,679 133,978,254 21.35 23.97 24.57 15.42 29.51 34.63 34.63 18.72 13.36 18.67 -0.23 10.95 32.91 21.37 28.73 1.83 27.25 21.56 7.48 7.48 -35.26 19.50 82.72 8.19 5.92 1.08 1.20 12.22 12.22 62.31 12.12 15.12 0.97 7.90 6.12 5.20 11.29 2.42 1.10 0.05 2.89 2.89 1.19 100 (*) Toplam satırında, son ay verileri için İhracatçı Birlikleri kayıtları, önceki dönemler için TÜİK kayıtları esas alınmıştır. İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİKLERİ BAZINDA İHRACAT RAKAMLARI (1000 $) İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİKLERİ 2010 İMMİB 2,677,527 UİB 1,386,160 İTKİB 1,353,779 AKİB 865,958 EİB 830,357 OAİB 724,093 GAİB 474,577 İİB 418,031 DAİB 266,568 DENİB 139,074 KİB 148,774 DKİB 81,052 AİB 76,770 TOPLAM 9,442,720 30 KASIMOCAK-KASIM Değişim Pay (11) Değişim Pay (‘11) 2011 (‘11/’10) (%) 2010 2011 (‘11/’10) (%) 2010 3,120,498 16.5 29.0 30,170,020 34,280,516 13.6 28.2 32,912,629 1,714,244 23.7 15.9 16,744,582 19,535,515 16.7 16.1 18,293,007 1,346,182 -0.6 12.5 14,684,968 16,925,383 15.3 13.9 15,993,721 1,091,022 26.0 10.1 7,509,825 11,415,493 52.0 9.4 8,097,136 906,474 9.2 8.4 7,704,883 10,385,469 34.8 8.6 8,340,559 778,264 7.5 7.2 7,639,972 9,239,439 20.9 7.6 8,330,934 596,528 25.7 5.5 4,547,147 6,380,070 40.3 5.3 4,902,211 457,522 9.4 4.3 4,017,318 5,314,731 32.3 4.4 4,474,385 257,159 -3.5 2.4 3,057,587 2,999,706 -1.9 2.5 3,400,533 128,890 -7.3 1.2 1,291,203 1,576,018 22.1 1.3 1,371,824 150,179 0.9 1.4 1,213,825 1,362,107 12.2 1.1 1,337,079 126,392 55.9 1.2 1,102,246 981,863 -10.9 0.8 1,220,064 84,501 10.1 0.8 907,592 955,809 5.3 0.8 979,424 10,757,854 13.93 100 100,591,168 121,352,120 20.64 100 109,653,503 SON 12 2011 37,242,909 21,229,864 18,461,535 12,581,781 11,342,039 10,156,234 6,964,942 5,734,250 3,297,197 1,715,683 1,503,190 1,105,582 1,049,368 132,384,575 AY Değişim Pay(‘11) (‘11/’10) (%) 13.2 28.1 16.1 16.0 15.4 13.9 55.4 9.5 36.0 8.6 21.9 7.7 42.1 5.3 28.2 4.3 -3.0 2.5 25.1 1.3 12.4 1.1 -9.4 0.8 7.1 0.8 20.73 100 AKİB AYLIK İHRACAT RAKAMLARI ($) SEKTÖR KASIM 2010 KASIM 2011 DEĞ OCAK-KASIM 2010 OCAK-KASIM 2011 DEĞ 12 AYLIK 12 AYLIK DEĞ I. TARIM 251,493,259 A. BİTKİSEL ÜRÜNLER 207,942,749 Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri 56,699,591 Yaş Meyve ve Sebze 113,298,687 Meyve Sebze Mamulleri 19,584,692 Kuru Meyve ve Mamulleri 11,025,251 Fındık ve Mamulleri 3,851,094 Zeytin ve Zeytinyağı 1,092,616 Tütün 2,307,250 Süs Bitkileri ve Mam. 83,569 B. HAYVANSAL ÜRÜNLER 10,835,261 Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller 10,835,261 C. AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ 32,715,248 Ağaç Mamülleri ve Orman Ürünleri 32,715,248 II. SANAYİ 602,558,110 A. TARIMA DAYALI İŞLENMİŞ ÜRÜNLER 47,737,376 Tekstil ve Hammaddeleri 45,137,108 Deri ve Deri Mamulleri 347,783 Halı 2,252,484 B. KİMYEVİ MADDELER VE MAMÜLLERİ 353,649,888 Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 353,649,888 C. SANAYİ MAMULLERİ 201,170,845 Hazırgiyim ve Konfeksiyon 15,997,230 Otomotiv Endüstrisi 14,625,521 Gemi ve Yat 2,176 Elektrik-Elektronik,Mak.ve Bilişim 17,964,462 Makine ve Aksamları 10,361,389 Demir ve Demir Dışı Metaller 26,419,281 Demir Çelik ürünleri 107,823,179 Çimento ve Toprak Ürünleri 7,945,467 Değerli Maden ve Mücevherat Diğer Sanayi Ürünleri 32,141 III. MADENCİLİK 11,906,173 A. MADENCİLİK ÜRÜNLERİ 11,906,173 Madencilik Ürünleri 11,906,173 TOPLAM 865,957,542 346,219,170 295,884,779 108,774,604 155,114,273 17,583,899 8,665,301 3,336,038 730,531 1,543,458 136,675 18,679,686 18,679,686 31,654,704 31,654,704 731,503,373 68,787,403 66,171,595 796,121 1,819,687 375,889,390 375,889,390 286,826,580 17,729,952 36,211,861 163,325 26,190,853 16,687,324 28,706,057 152,272,484 8,850,421 3,369 10,934 13,299,728 13,299,728 13,299,728 1,091,022,271 38 42 92 37 -10 -21 -13 -33 -33 64 72 72 -3 -3 21 44 47 129 -19 6 6 43 11 148 7407 46 61 9 41 11 0 -66 12 12 12 26 2,368,125,589 1,976,637,263 963,848,782 713,967,627 135,159,629 80,861,504 31,528,164 10,820,586 39,508,956 942,015 96,883,547 96,883,547 294,604,780 294,604,780 5,029,442,471 537,722,240 504,023,144 7,783,210 25,915,887 2,324,036,831 2,324,036,831 2,167,683,400 170,491,174 193,079,109 322,251 158,755,052 137,663,122 233,977,027 1,136,752,244 135,929,672 91,267 622,481 112,210,246 112,210,246 112,210,246 7,509,778,306 2,648,572,317 2,095,900,956 900,470,680 922,878,391 112,695,021 90,903,781 35,428,115 10,611,089 21,682,086 1,231,792 170,712,542 170,712,542 381,958,819 381,958,819 8,629,516,597 682,482,879 650,400,790 7,813,273 24,268,816 4,893,100,703 4,893,100,703 3,053,933,015 203,012,779 375,363,050 5,319,463 215,212,561 208,042,359 322,770,965 1,606,959,563 116,184,863 82,041 985,372 137,404,137 137,404,137 137,404,137 11,415,493,052 12 6 -7 29 -17 12 12 -2 -45 31 76 76 30 30 72 27 29 0 -6 111 111 41 19 94 1551 36 51 38 41 -15 -10 58 22 22 22 52 2,677,760,367 2,253,685,100 1,065,465,062 862,860,269 152,534,202 85,719,637 31,800,166 14,041,505 40,257,141 1,007,118 106,655,902 106,655,902 317,419,366 317,419,366 5,314,209,892 592,121,221 555,568,137 7,910,098 28,642,986 2,387,157,817 2,387,157,817 2,334,930,854 185,835,641 207,157,806 322,251 176,588,901 150,523,941 256,748,724 1,209,558,119 147,427,254 93,601 674,617 119,446,274 119,446,274 119,446,274 8,111,416,534 2,985,522,890 2,376,794,066 982,166,429 1,077,822,200 130,480,334 103,824,846 41,735,689 12,555,621 26,920,636 1,288,312 184,631,545 184,631,545 424,097,279 424,097,279 9,489,842,604 740,082,811 704,565,551 8,313,863 27,203,397 5,405,107,405 5,405,107,405 3,344,652,389 221,921,406 402,545,928 5,344,354 239,898,931 220,048,196 350,904,562 1,776,261,413 126,557,608 94,564 1,075,428 152,477,945 152,477,945 152,477,945 12,627,843,439 11 51 -8 25 -14 21 31 -11 -33 28 73 73 34 34 79 25 27 5 -5 126 126 43 19 94 1558 36 46 37 47 -14 1 59 28 28 28 56 AKİB KASIM AYI İHRACATTA İLK 10 ÜLKE ($) HAZIR GİYİM ALMANYA 2,694,189 BİRLEŞİK KRALLIK 2,267,034 İSPANYA 1,342,740 AHL SER. BÖL. 996,978 FRANSA 972,243 S. ARABİSTAN 927,286 IRAK 597,063 ABD 411,289 KKTC 399,667 POLONYA 218,291 YAŞ MEYVE SEBZE RUSYA 42,283,703 IRAK 29,981,995 UKRAYNA 28,248,542 S. ARABİSTAN 11,118,809 ALMANYA 9,217,070 ROMANYA 6,742,930 BİRLEŞİK KRALLIK 4,342,902 MERSİN SER. BÖL. 4,128,889 BULGARİSTAN 3,488,835 ABD 3,256,220 SU ÜR. HAYVANCILIK MAM. IRAK 10,649,065 ALMANYA 1,945,676 LÜBNAN 1,567,037 POLONYA 681,562 FRANSA 537,202 KKTC 450,557 ABD 364,680 S. ARABİSTAN 330,336 SURİYE 290,316 TACİKİSTAN 227,038 DEMİR VE DEMİR DIŞI METALLER IRAK 72,154,276 MISIR 26,281,989 LÜBNAN 9,933,549 ALMANYA 9,705,916 TUNUS 6,941,922 CEZAYİR 6,517,504 VİETNAM 6,443,360 SURİYE 6,325,411 FAS 6,027,118 İTALYA 6,012,737 TEKSTİL MERSİN SER. BÖL. 9,232,321 İTALYA 7,715,563 BREZİLYA 6,156,970 ALMANYA 4,927,965 ÇİN 4,267,417 İSPANYA 3,083,717 ABD 2,656,856 PORTEKİZ 2,604,974 POLONYA 2,403,063 FRANSA 2,236,639 HUBUBAT-BAKLİYAT IRAK 16,639,974 SURİYE 11,608,222 İTALYA 6,641,100 HOLLANDA 4,341,823 MISIR 3,919,393 ROMANYA 3,878,311 ALMANYA 3,541,176 SUDAN 3,077,403 KENYA 2,673,179 BELÇİKA 2,582,692 AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ IRAK 9,144,729 ALMANYA 3,679,288 İRAN 2,593,681 FRANSA 1,726,314 S. ARABİSTAN 1,562,966 ÜRDÜN 1,339,372 TÜRKMENİSTAN 1,225,389 İTALYA 1,172,500 SURİYE 1,155,615 AZERBAYCAN 1,085,413 KİMYEVİ MADDELER BAE 139,057,261 MISIR 54,694,834 GÜNEY AFRİKA 32,954,647 MALTA 21,355,382 FRANSA 20,374,180 KKTC 19,630,321 İTALYA 17,483,597 ROMANYA 9,952,818 IRAK 9,087,579 ABD 7,633,657 31 MAKALE Çin ve Bill Gates, nükleer devrime mi hazırlanıyor? Bill Gates, ortağı olduğu TerraPower şirketiyle Çin Nükleer Kurumu’nun birlikte çalışacağını ve yeni nesil nükleer santrallerle ilgili bugüne kadar bilinen ezberi değiştirecek yeni tip reaktörler konusunda işbirliği yapacağını açıkladı. Abdullah AYAN / abdullahayan@gmail.com A merikalılara mal edilen bir söz, “Zengin olmak değil, zengin ölmek ayıptır” der özetle. Gerçekten de girişimciliğin neredeyse kutsandığı topraklarda para kazanmak, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesiyle özetlenecek biçimde özgür kılınmıştır. Buna karşın aynı ABD’nin, kurulan vakıflar itibariyle de kazanılanı araştırmalara, hayır işlerine aktarma konusunda dünyaya parmak ısırtacak düzeyde olduğu yadsınamaz bir başka gerçek… Bill Gates bu alanda son, ama en başarılı isim olarak çıkıyor karşımıza. Bir ara, nice züğürdün, işi gücü bırakıp; yılda, ayda, haftada hatta her dakika kazandığı paraların hesaplarıyla çenesini yorduğu bilişim çağının çığır açan bu öncü ismi, zaman içinde duruldu. Yoktan yarattığı Microsoft’u profesyonel ellere bırakıp, kendisini ve daha da önemlisi servetini insanlığın ihtiyaç duyduğu farklı alanlara yoğunlaştırdı. 1990’larda çok daha fazla konuşuluyordu, ama Forbes 2010 sıralamasına göre, 53 milyar dolarlık servetiyle halen dünyanın en zengin ikinci isminin kendisini emekliye sevk ederek bambaşka alanlara yönelmesi hem önemli, hem ilginç… Saniyede 250 dolar kazandığı iddialarının şehir efsanesine dönüştüğü bir adamın son zamanlarda hangi işlerle uğraştığına gelince; yoksul Afrika ülkelerinin açlığına çare olacaklardan, yeşil enerji projelerine kadar çeşitli alanlarda geçiyor adı… Ama son hamlesi gerçekten şaşırtıcı ve eğer beklenen hayaller gerçek olursa dünyayı değiştirecek muhteşem bir adım. Aslında bugün bir milyar dolar sermayeyle iştirak ettiği projeyle ilgili gelişmeler 2008’de TerraPower* adlı şirkete ortak olmasıyla başladı. Kendisi bu şirkete ortak olurken neleri hedefliyordu bilinmez, ama nükleer enerji konusunda çalışan Çinli bilim adamları son bir yıl içinde inanılması zor bir buluşu hayata geçirdiler. Günümüze kadar faaliyette bulunan tüm nükleer santraller zenginleştirilmiş uranyumu yakıt olarak kullanıyor, ortaya çıkan büyük miktarda atık değerlendirilmesi bir yana, bertaraf edilmesi hayli yüksek maliyetlere ve çevresel anlamda telafisi olanaksız zararlara yol açıyordu. İşte Çinli bilim adamları bu atıkları ve zenginleştirilmesine gerek olmayan uranyumu yakıt olarak kullanabilecek santraller konusunda teknoloji geliştirdiklerini duyurdular kısa zaman önce… Bir taşla birkaç kuş Okuduğumda heyecanlanmıştım habere, ama hayata geçmesi mümkün olur mu? Olsa bile ne zaman? Sorularının ardından nice benzer haber gibi geçip gitmişti. Derken Bill Gates, Aralık ayı başında Pekin’de çıktı ortaya… Çin’de bir araya geldiği Bilim ve Teknoloji Bakanlığı yetkilileri ile yaptığı toplantıların ardından medyanın karşısına geçip son yılların en heyecan verici açıklamasını yaptı: Ortağı olduğu TerraPower Şirketiyle Çin Nükleer Kurumu birlik- 32 te çalışacak ve yeni nesil nükleer santrallerle ilgili bugüne kadar bildiğimiz ezberi değiştirecek travelling-wave (gezgin dalga) yöntemiyle çalışacak yeni tip reaktörler konusunda işbirliği yapacak. Üstelik işbirliği öyle “Pekin’den geçiyorduk, uğradık” türünden bir nezaket ziyareti değil. Gates’in şirketi projeye bir milyar dolarla destek verecek. Bu yeni nesil santralleri eskilerden ayıracak özellikler neler sorusunun cevabı öykünün en heyecanlı bölümü aslında. Çin’de geliştirilmesi hedeflenen yeni nesil, kendisi küçük ürettiği enerji hayli büyük reaktörler, günümüzde faaliyet gösteren nükleer elektrik santrallerinden çıkan uranyum atıkları başta olmak üzere, zenginleştirilmemiş uranyum ve toryumla çalışacak. Bir taşla birkaç kuş avlanması söz konusu: • Nükleer karşıtlarının ve çevrecilerin yıllardır nükleer santralleri yerin dibine batırırken dile getirdikleri bertaraf edilmesi neredeyse olanaksız ve çevreye ciddi radyoaktif madde salan atıklar artık tehdit olmaktan çıkıp, yakıt olarak değerlendirilecek. • Uranyum zenginleştirmesi söz konusu olmayacağı için bu yeni reaktörler, silah üretiminde kullanılamayacağı gibi canlılar açısından da tehlike oluşturmayacak. • Hayaller gerçekleşmesi ve seri imalata geçilmesi halinde; çok düşük maliyetlere sahip yeni tip reaktörlerin başta Afrika ve Asya’nın yoksulları olmak üzere, petrole bağımlı tüm ülkelere nefes aldırması bekleniyor. • Sıfır karbon salınımı sayesinde çevreye nefes aldıracak projeyi nasıl bir geleceğin beklediğini bugünden söylemek zor ama başarıya ulaşması halinde enerji savaşlarından başını alamayan sanayi çağı dünyasını yeni ufuklara taşıyacağı kesin...\ * TerraPower 2011itibariyle patent sayıları bakımından 30 bin patent ile ABD’nin en büyük 5 şirketinden biri konumunda. tekstil san. tic. a.ş.