ankara`daki sivas yükseköğrenim öğrenci yurdu
Transkript
ankara`daki sivas yükseköğrenim öğrenci yurdu
Sivas’ın Sesi ANKARA’DAKİ SİVAS YÜKSEKÖĞRENİM ÖĞRENCİ YURDU KAPAKTAKİ RESİM Kapakta genel görünüşünü, ve inşaat durumlarını gördüğünüz, «Sivas Yükseköğrenim Öğrenci Yurdu» inşaatına başlanmıştır. Arsa......................... : 5325 Ada, 8 Parselde 657 m² Yeri . ....................... : .Ahmetler Caddesi Toplam İnşaat Alanı.: 2282 m² Kat Adedi ............... : 7 Kat Yapı Biçimi ............ : Betonarme Karkas Ön Keşif ................. : 1.400.000 T.L. Proje ve Kontrol...... : Y. Müh. Mimar Doğan ERSOY PROJE ÖZELLİKLERİ: Bodrum Kat: Mutfak, depolar, personel yatakhanesi, duş w.c. kalorifer dairesi ve sığınak bu katta düşünülmüştür. Müstakil sığınak çıkışı yan cepheden yapılmıştır. Zemin Kat: Bekleme köşesini havi giriş holü, müracaat, telefon kabini, Yemek - Çay - Dinlenme ve Eğlence salonu, yemek ofisi ve bulaşıkhaneyi ihtiva etmektedir. Geniş salon, gerektiğinde derneğin yemekli, müzikli toplantılarının yapılabileceği şekilde tanzim edilmiş olup müstakil girişlidir ve geniş camlı kapılarla arka yazlık bahçeye açılmaktadır. Bu kısma ait w.c.’ler bodruma alınmıştır. Ofis ve bulaşıkhane bodrumdaki mutfakla irtibatlandırılmıştır. Malzeme giriş-çıkışları ile personel girişi yan cephedeki servis kapısından temin edilmiştir. Birinci Kat: Öğrencilere çalışma salonları, w.c.’ler, yurt idare ve muhasebesi ile «Sivas Öğrenci Koruma ve Yardımlaşma Derneği»ne ait çalışma ve toplantı salonunu havidir. Çalışma salonları, farklı öğrenim yapan öğrencilerin kendi aralarında gruplaşmalarına imkân vermek üzere 4 ayrı hacimda düşünülmüştür. Gerek idare kısmı, gerekse dernek odası, öğrencileri rahatsız etmeyecek şekilde plânlanmıştır. 2, 3, 4, 5. Katlar: Yatakhanelere ayrılmıştır. Her kat dokuzar kişilik altı adet yatakhane ile yeteri kadar duş, w.c. ve lavaboyu ihtiva etmektedir. Böylece yurt binası 216 öğrenciyi her türlü konforu ile barındırabilecek, gerektiğinde karyolalar ranza haline getirilerek bu rakam iki misline çıkarılabilecektir. Bütün katlar rahat bir merviden yanında 4 kişilik bir asansör ile irtibatlandırılmıştır. Yanda resmi görülen, hemşehrimiz Y. Müh. Mimar Sayın Doğan ERSOY yurt binasının plân ve projeleri ile kontrollüğü ücretsiz yaparak, derneğimize, dolayısiyle Sivas’a en büyük hizmeti yapmış oduğunu ve bu hizmetlerinden dolayı, kendisine teşekkürlerimizi bildiririz. Ayrıca her yıl Sivas Özel İdare, merkez ve ilçe belediyelerinin, Sivas Ticaret Odası’nın dernek faaliyetleri ile halkın yardımları neticesi toplanan paralarla inşaat masraflarının karşılandığını, bildirir emeği geçmiş bütün hemşehrilerimize şükranlarımızı arz etmeyi bir borç biliriz. Yönetim Kurulu SİVAS KÜLTÜREL ve SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’nin bir hizmeti olarak 2008 yılında Ali Çınkı tarafından, mümkün olduğu kadar aslına sadık kalınarak, mizanpajı yeniden yapılmıştır. SİVAS’ın SESİ Özel Sayı : 3 SİVAS’IN SESİ l Sahibi SİVAS ÖĞRENCİ KORUMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ ADINA Şefik Soyuyüce l Sorumlu Yönetmen S. ÖMER FIRAT l Yönetim Yeri Karanfil Sokak No: 44/4 Bakanlıklar-Ankara Tel : 18 24 09 l DİZGİ BASKI TİSA Matbaacılık Sanayii l 6 Mayıs 1970 Fiatı : 2.50 TL l İÇİNDEKİLER 1 - Giriş 2 - Kapaktaki Resim 3 - Dernekten Sivaslıya Sesleniş 4 - Dernekten Haberler 5 - Sivas’ı Tanıyalım 6 - Milli Mücadelede Sivas 7 - Sivas’ta bir Üniversite kurulmalıdır. 8 - Sivas’ta bir Sanayi gelişiyor. 9 - Folklor 10 - Şiir 11 - Güreş 12 - Derlemeler Sivaslının sesi pek çıkmaz ki, «Sivas’ın sesi» olsun diyeceksiniz. Evet bir lokma ve bir hırkaya şükreden pek az kimse bulunur Sivaslıdan gayri. İşte bunun içindir ki, içine kapanık her şeyin kaderden olduğuna inanmış tek tek birer kıymet olan Sivaslıları bir araya toplamak ve onların sesini duyurmak ihtiyacını duyduk. Sivas’ta doğup büyüyüp de, suyunu içip, havasını teneffüs edip de, şu, bu sebeple uzun süre Sivas’tan ayrı kalan kimsenin, tekrar o yerlere döndüğünde, yaşı kırkın üstünde ise, buruk bir acı doldurur yüreğini. Bulamaz madımak aşında o eski tadı, heybetli görünmez gözüne kalesi, Etembeyin parkı, Paşa Fabrikası; sular eski sesiyle akmaz, kuşlar aynı ötmez. Hele çobanın çaldığı kaval aynı değil, yemlik toplıyan kızların türküsü aynı anlamı taşımaz. Her şey yabancı gelir, ama nedendir bilinmez. Sonunda Sivas eski Sivas değildir deriz ama Sivas eskiye nisbetle belki daha da güzeldir. Bu hasret acısıyla, daha bir çok şeyler yapılmış olsun isteriz. Bunlardan en fazla içindeki insanları mes’ut ve müreffeh görmek isteriz. Sivas’a gidince içimizde duyduğumuz buruk acının nedeni işte budur. Bu acıyı en az hissedebilmek, her Sivaslının karınca kaderince hizmet yarışına katılmasıyla mümkündür. Hizmetlerin başarılı ve etkili olması ise; ferden değil de birleşildiği takdirde mümkündür. Bu yönden örgütlenmeye, dayanışmaya ihtiyacımız vardır. «Birlikten kuvvet doğar, kuvvetinde başaramıyacağı müşgül yoktur» sözü daima gerçeği ifade etmiştir. Sayın hemşehrilerimiz; sizi birliğe, beraberliğe davet eder, hürmetlerimizi arz ederiz. Sivas’ın Sesi 1 DERNEKTEN SİVASLIYA SESLENİŞ: Sayın Hamiyetsever Hemşehrilerimiz Cemiyet halinde yaşamanın pek çok kuralları gün geçtikçe ortaya konulurken, medeniyetler meydana gelmiştir. Medeniyetler ise medeni düşünceyi, sosyal dayanışmayı temin ederek bu günkü mütekamil insanları meydana getirmiştir. Dünya ve üzerinde yaşıyan insanlar, uzun yıllar sayısız merhaleler ve istihaleler geçirmiştir. Her devirde iyi ile kötü mücadele etmiştir. dım elini uzatmak için özel barınaklar yaptırmaktadır. Bu ihtiyaç ve eksikiği içinde duyan Ankara’da oturan bizler; Sivaslıyı bir araya toplıyacak iyi niyet ve arzulara destek olacak bir dernek kurduk. İlk önce Ankara’da eksikliği duyulan Sivas öğrenci yurdunu yaptırmak işini ön plâna aldık. Bu hususta her türlü faaliyette bulunulmuş, yakın ve uzak hemşehrilerimizden tahmin edilemiyecek destek görülmüştür. Bu dünyadan göçen her fani insanı, yaşadığı müddetçe çevresine yaptığı iyilik, hayır severlik ve yardımlar, o kimseyi sağlığında muhterem, ölümünde rahmetle anılan hayır sahibi yapıyor. Zaten «baki kalan bu dünyada hoş bir seda» demişler. Geride hayırla anılacak bir isim bırakana ne mutlu. Yine ne mutlu yaptığı hayırla, diktiği şefkat yuvaları ile, ismini gelecek nesillere armağan edenlere ve kendini yeni nesillerin gönüllerinde ebedileştirenlere. Yurt inşaatı başlamıştır. İsmini ebedileştirmek ve gelecek nesillerce hayırla anılmasını arzu eden her hamiyetsever vatandaşımızı yurt yapımına yardıma çağırıyoruz. Yurdun en az bir tuğlasının veya bir kürek harcının da sizin tarafınızdan konmasını istiyoruz. Hedef sadece Sivas’a ve Sivaslıya hizmettir. Bütün hemşehrilerimizi hizmet yarışında birbirinden ileri geçmeye davet ediyoruz. Memleketimizde de hamiyetsever insan yok değildir. Hatta her yerdekinden fazladır. Şu veya bu sebeple Sivas’tan uzakta bulunan her Sivaslının gönlündeki tek düşünce ayrıldığı beldeye bir hizmet yapmak, oradakilere yardım elini uzatmak, oradan yetişmiş olmanın kadirşinaslığını göstermek ve nihayet atalarına lâyık olmaktır. Memleketine, dolayısiy-le hemşehrisine maddi ve manevi yardımda bulunacak hemşehrilerin iyi düşüncelerini kanalize edecek bir örgütün her yerde özlemi çekilmiştir. Ayrıca Sivas’tan tahsil için, çalışmak için ve benzeri sebeplerle büyük şehirlere gelen hemşehrilerimizin nelerle karşılaştıklarını, hangi şartlar içinde olduklarını takdir edersiniz. Bugün her il, hatta ilçeler kendi yavrularını kendi anlayış ve gelenekleri çerçevesinde yetiştirmek, yarına güçlü olarak hazırlamak ve güçsüzlerine yar2 Yönetim kurulu olarak; yurt binasına büyük yardımları olacak hamiyetsever hemşehrilerin isimlerini yurdun bölümlerine vererek, gelecek nesillere tebşir edeceğimizi, ebedileştireceğimizi bildirir, hizmeti geçmiş ve geçecekleri şimdiden tebrik eder, hürmetlerimizi arzeder, saygılar sunarız. Yönetim Kurulu Ya ilâhi sen ganisin merde muhtaç eyleme Ferde, cemiyyete, hatta merde muhtaç eyleme Yaşayabilmek için, mahluka mihnet şart ise Razıyım al canımı, namerde muhtaç eyleme. SUPHİ DERNEKTEN HABERLER S AY I N S İ VA S L I Mütevazi bütçeli Sivaslıların evlâtlarını, büyük şehirlerde okutma imkânlarının mümkün olup, olmıyacağını takdir edersiniz. Bu mümkün olsa onların, çeşitli yurtlarda, mahallelerde, kaldıkları yerlerde değişik fikir ortamları içerisinde, kendi örf ve adetlerinden, gelenek ve törelerinden ayrı yetişmelerine gönlünüz razı olur mu? Onların çeşitli yurtlarda horlanmalarına yapılmış il özel yurtlarına gıpta ile bakmalarına razı olur musunuz? Ayrıca Ankara’da oturan 68000 nüfuslu bir Sivaslı topluluğunun bulunduğundan haberiniz var mı? Sivas’ta oturan hemşehrilerimizin dertlerinden, memleketin ihtiyaçlarından haberiniz var mı? Olsa bile, fert olarak ne yapabiliyoruz. Bugün beraber olma, güçlenme devridir. Beraberlik ne kadar kuvvetli olursa senin hakların senin ihtiyaçların o kadar çabuk ve kolay elde ediliyor. Ankara’da bulunan bizler hem Sivas’lıyı birbirine tanıtmak ve hem de imkânları nisbetinde Sivas’lıya hizmet etmek için «SİVAS ÖĞRENCİ KORUMA VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ» adı ile bir dernek kurduk. Üç yıldan beri faaliyetteyiz. Derneğin gayelerini şöylece sıralıyabiliriz: 1- Ankara’da tahsilde bulunan öğrencilerin tahsil şartlarını kolaylaştırmak gayesiyle öğrenci yurdu yapmak ve yaşatmak, 2- Kütüphane kurmak, öğrencilere kitap temin etmek, fakir öğrencilere burs ve kredi gibi imkânlar temin etmek, öğrenciler için sportif tesis ve faaliyetleri tanzim etmek, öğrencilerin, millî ve mahalli örf ve adetlerimize uygun yetişmeleri için konferanslar tertip etmek, 3- Sivas’ta bir üniversite kurulması için faaliyet göstermek, 4- Muhtaç öğrencileri bedelsiz olarak barındırmak, doyurmak, giydirmek, kitap ve ders aracı temin ederek okutmak, 5- Muhtaç öğrencilere Sivas ilinden yetişmiş olanlara maddi ve manevi yardımda bulunmak, hastalara bedelsiz sıhhi muayene, ilâç ve tedavi sağlamak, 6- Dernek üyeleri arasında tesanüdü temin maksadiyle lokal açmak ve emsali yerleri hazırlıyacağı özel yönetmeliğe ve dernek gayelerine uygun olarak işletmek ve denetlemek, 7- Dernek üyelerinin nişan, düğün, cenaze ve emsali sevinçli ve kederli haberlerini üyelere duyurmak, 8- Dernek üyelerini alâkadar eden konularda konferanslar, münazara ve hasbihaller gibi toplantılar tertip etmek, 9- Sivas ilinin folklorunu, tarihini, turistik yerlerini tanıtmak için bunlarla ilgili neşriyat yapmak, Dernek kuruluş gayelerine uygun hizmetleri yaparken, faaliyetlerini daha ziyade şu konular üzerine teksif etmiştir. 1- Ankara’da bir yükseköğrenim öğrenci yurdu yaptırmak ve bunun içinde geniş bir toplantı ve eğlence salonu bulunmasını, lokanta, kütüphane, dernek için bölümlerin olması düşünülmüştür. Bunun için Ahmetler caddesinde 657 m² arsa alınarak, hafriyatı yaptırılmış, plân ve projeleri hazırlattırılıp, bodrum ve zemin kat kaba inşaatı tamamlanmıştır. Diğer katların kaba inşaatı ihaleye çıkarılmıştır. Yurt hususunda geniş bilgi diğer sayfalarda verilmiştir. 2- Sivas’ta bir üniversite açılmasını temin için ilgili yerlerle temaslar yapılmış, olumlu cevaplar alınmış, devamlı takip edilmektedir. 3- Dernek, her yıl üniversiteye girememiş 4-5 Sivaslı fakir öğrenciyi sayın hamiyetsever hemşehrimiz Prof. Halil Fahri Örs’ün özel okulunda derneğe tanıdığı kontenjan dahilinde okumasını temin etmektedir. Ayrıca muhtaç öğrencilere, imkân dahilinde yardım etmekte, yol göstermektedir. 4- Dernek yılda bir kere de olsa «SİVAS FOLKLOR GECESİ» yaparak, bir yandan Sivaslıların tanışmasını, eğlenmesini sağlamakta, diğer yandan derneğe maddi gelir temin etmektedir. 5- Dernek Sivas’ta bir şube, ilçelerde temsilcilikler açmış, üniversitelerde de irtibat görevlileri tayin etmiştir. Yakında İstanbul’da da bir şube açacaktır. Derneğin faaliyetlerine en büyük destek başta Sivas Valisi Sayın Mustafa Yörükoğlu, Belediye Başkanı Sayın Rahmi Günay, Ticaret Odası Başkanı Sayın Mustafa Koçer, Özel İdare Müdürü, Bayındırlık Müdürü, Millî Eğitim Müdürü, Sivas Müftüsü, Kaymakamlar ile belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri ve Sivas Şube başkanımız Sayın Adli Onmuş ve Tüm Sivaslılardan olmaktadır. Gelecek yıllarda faaliyetlerdeki başarılarımız, hizmeti geçmiş ve geçeceklerin, şevk ve heyecanına bağlıdır. Sayın hemşehrilerimize güveniyor ve bizi yalnız bırakmayacaklarına inanıyoruz. Yukarda adı geçenlere ve hemşehrilerimize şükranlarımızı bildirmeyi bir borç bilir teşekkür ve saygılar sunarız. Yönetim Kurulu 3 Sivas’ı Tanıyalım 2- İDARİ BÖLÜM VE NÜFUS Sivas ilinin, bugün merkezle birlikte 12 ilçe 32 bucak ve 1279 köyü vardır. Vilâyetin toplam nüfusu 705.077 dir. Yüz öcümü ise 28.488 km² olup km² ye 24 kişi düşmektedir. Yüz ölçümü bakımından Konya ve Ankara’dan sonra Türkiye’nin üçüncü ilidir. MERKEZ İLÇE: Kuruluş tarihi 1922, 3526 km² genişliğinde 1275 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 170.048 dir. Bunun 109.165’i şehirde 60.883 bucak ve köylerdedir. 4 bucağı, 148 köyü vardır. DİVRİĞİ İLÇESİ: 2935 km² genişliğinde, 1250 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 49.832 dir. Bunun 9.177 ilçede, 40.655 bucak ve köylerdedir. 4 bucağı 110 köyü vardır. Sivas’a 169 km’dir. GEMEREK İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1953 dür. 1152 km² genişliğinde 1200 m. yüksekliğinde toplam nüfusu, 35.290 dur. Bunun 4.845 ilçe merkezinde, 30.645 kasaba ve köylerdedir. 34 köyü vardır. Sivas’a 113 km. dir. GÜRÜN İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1858 dir, 300 km² genişliğinde 1250 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 34.015 dir. Bunun 7.412’si ilçe merkezinde 26.603’ü bucak ve köylerde oturur. 2 bucağı 61 köyü vardır. Sivas’a 138 km. dir. Çifte Minare 1- TARİH Araştırmalara göre Sivas’ta iskân olma, Etiler devrinden başlıyor. Romalılar devrinde Kapadokya ve Pont idaresinde kalmış. Bizanslılar eline geçince adına SEBASET dendiği rivayet ediliyor. Daha sonra Danişmentlilerin eline geçti ve «Üssülhareke» «baş şehir» oldu. Selçukluların elinde uzun zaman kalan Sivas. Moğollar, bilhassa Eratna devletinin hakimiyeti altına girdi. Son olarak Kadı Burhanettin Sivas’a hakim oldu ve Osmanlılar devrinde 1518 de eyalet merkezi oldu. 1863 teşkilâtlanmasında Sivas vilâyet oldu. 4 HAFİK İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1358 dir. 3018 km² genişliğinde, 1275 m. yüksekliğinde toplam nüfusu 55.915 dir. Bunun 2.697’si ilçe merkezinde 53.228 bucak, kasaba ve köylerdedir. 3 bucağı, 1 kasabası, 131 köyü vardır. Sivas’a 37 km. dir. İMRANLI İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1943 dir. 1229 km² genişliğinde, 1650 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 32.323’dür. Bunun 3.165 i ilçe merkezinde, 29.158 bucak ve köylerde oturur. Bir bucağı 100 köyü vardır. Sivas’a 106 km. dir. KANGAL İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1900 dür. 3700 km² genişliğinde, 1540 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 56.891’dir. Bunun 4.321 ilçe merkezinde, 52.570 bucak ve köylerdedir. 5 bucağı 131 köyü vardır. Sivas’a 81 km. dir. KOYULHİSAR: Kuruluş tarihi 1899 dur. 968 km² genişliğinde, 900 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 29.421’dir. Bunun 2539 ilçe merkezinde 26.882 bucak Belediye Sitesi ve köylerde oturur. 1 bucağı 48 köyü vardır. Sivas’a 143 km. dir. SUŞEHRİ İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1860 dır. 1434 km2² genişliğinde, 950 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 57.200’dür. Bunun 7.032 ilçe merkezinde 50.168 bucak, kasaba ve köylerdedir. 3 bucağı 1 kasabası, 135 köyü vardır. Sivas’a 144 km.’dir. ŞARKIŞLA İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1373 dür. 1643 km² genişliğinde, 1180 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 62.767’dir. Bunun 6.762 ilçe merkezinde, 56.005 bucak, kasaba ve köylerde oturur. 3 bucağı, 1 kasabası, 113 köyü vardır. Sivas’a 80 km.’dir. bir kaçından kısaca bahsetmekle yetinelim. Ulu Cami: Selçuklu Sultanı Kutbiddiıı Melik Şah zamanında H. 593. (M. 1197) senesinde yapılmıştır. Şifahiye: Birinci İzzettin Keykavus tarafından 1217’de hastane olarak yaptırılmıştır. 1768’te medreseye tahvil edildi. 1916 da Askeri Levazım ambarı oldu, Çifte Minare: Devrin kudretli vezirlerinden Şemsettin Mehmet tarafından 1271 yılında yaptırılmış, medrese cephesi çok güzeldir. Halk Darülhadis der. Büruciye: Muzaffer Bürucerdi tarafından 1271 de medrese olarak yaptırıldı. Halk Hacı Maksut’da der. YILDIZELİ İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1873’tür. 4095 km² genişliğinde, 1400 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 65.726’dır. Bunun 5924’ü ilçe merkezinde 59.802’si bucak ve köylerdedir. 3 bucağı 134 köyü vardır. Sivas’a 47 km. dir. Gök Medrese: III. Gıyaseddin Keyhusrev vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1271 yılında medrese olarak yaptırıldı. Asıl adı Sahibiye medresesidir. ZARA İLÇESİ: Kuruluş tarihi 1872’dir. 1707 km² genişliğinde, 1450 m. yüksekliğinde, toplam nüfusu 56.954’dür. Bunun 7.572 ilçe merkezinde, 49.382 bucak ve köylerde oturur. 3 bucağı 134 köyü vardır. Sivas’a 72 km. dir Güdük Minare: Aslında Aleaddin Eretna’nın oğlu Hasan’m türbesidir. 1347 de yapılmıştır. Halk buna Güdük minare der. 3- ESKİ ESERLER Sivas ve çevresinde yaşamış her topluluğun izlerini görmek mümkündür. Bugün ayakta duran her biri, kendi devrinin ihtişamını, temsil eden eski eserlerden Kadı Burhanettin: Sivas emirlerinden Burhanettin Ahmet’din türbesidir. Meydan Cami -î: 1562 yılında Sivas valilerinden Koca Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kale Cami-î: 1580 yılında Osmanlı vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Taşhan: 1573 yılmda Sivas valilerinden Sağır Behram Paşa tarafından yaptırılmış bir hayrattır. 5 4- KÜLTÜR Sivas, uzun bir tarih ve kültür şehridir. Bilhassa Anadolu Selçuklu Devleti’nin ikinci bir bilim ve kültür merkezi olan Sivas devrin tarihimizde önemli bir yer işgal eder. Fakat esefle söyliyelim, bu hakşinaslılığına ve ileri görüşlülüğüne karşılık cumhuriyet devriminden; bilim ve kültür yuvaları, san’at ve sanayii hareketleri, enerji ve bayındırlık bakımından hakkı olan gerekli payı alamamıştır. Sivas’ta; 1965 sayımına göre halen, 1279 köyün 945’inde okul vardır. 119.909 ilk öğretim çağındaki çocuğun 107.135 okula kayıtlıdır. İlin genel nüfusuna göre okuma-yazma oranı % 35’dir. İlde orta seviyede her çeşit okul bulunmaktadır. Lise, İlk Öğretmen Okulu, Ticaret Lisesi, Akşam Ticaret Lisesi, Kız Enstitüsü, Erkek Sanat Enstitüsü, İmam Hatip Okulu ve Atatürk Orta Okulu, Dört Eylül Orta Okulu, Selçuk Orta Okulu ve kazaların hepsinde orta okul bir kaçında lise, Yıldızeli’nde de İlk Öğretmen Okulu vardır. Toplam olarak bunlarda 18.315 öğrenci okumaktadır. 5- EL SANATLARI Sivas, öteden beri küçük el sanatlarının en güzel örneklerini vermektedir. XIV asırda başlıyan halıcılık, Türkiye’mizde en kaliteli ve her yerde aranılan halılarını yapmaktadır. Sivas kilimciliği, heybe, çorap, kese v.s. dokuma ve dantel işleri gibi hediyelik eşya belli başlı halk geçim kaynağı ve san’atıdır. Telkari gümüş işleri, çeşitli ağızlıklar, çubuklar, bıçaklar, yemeniler, takunyalar Sivas halkı el sanatlarının diğer güzel örnekleridir. 6- İÇMELER Sivas, içme, kaplıca ve güzel suları ile Orta Anadolu’da sayılı illerden biridir. Civar halkın rağbet ettiği önemlilerinden birkaçı şunlardır. 1- Erikli içmesi: Divriği ilçesine 25 km. uzaklıktadır. Barsak, karaciğer, safra yolları rahatsızlıklarına iyi gelir. 2- Divriği içmesi: İlçe içinde müshil olarak kullanılır. 3- Gemerek suyu: İlçe içinde müshil olarak kullanılır. 4- Menteşe içmesi: Yıldızeli ilçesinin menteşe köyündedir. Hazımsızlık çekenlere iyi gelir. 6 Kale Parkı Halil Rifat Paşa Büstü 7- KAPLICALAR 1- Soğuk Çermik: Sivas’a 18 km. Beypınar köyündedir. Romatizmalılara iyi gelir. 2- Aşağı Sıcak Çermik: Sivas’a 35 km. Direkli bucağındadır. Romatizma, nevralji, nevrit ve bazı kadın hastalıklarına iyi gelir. 3- Tepe Sıcak Çermiği: Şarkışla ilçesi orta köyündedir. Romatizma, nevralji ve kadın hastalıklarına iyi gelir. 4- Balıklı (yılanlı) Çermik: Kangal ilçesi, kavak bucağındadır. Romatizma ve nevraljiye iyi gelir. Su- daki balıklar her türlü yarayı gagalıyarâk iyi olmasını temin ettiği söylenir. 5- Suşehri Çermiği: Bu şehir ilçesi Akçaağıl mevkiindedir. Romatizma, nevralji, kadın hastalıkları ve şişmanlıklara iyi gelir. 6- Ilıca Kaplıcası: Yıldızeli ilçesi Ilıca köyündedir. Suyu hem içilir, hem banyo yapılır. Karaciğer, barsak ve bilhassa böbrek taşlarını eritmeye iyi gelir. 7- Alaman Çermiği: Şarkışla ilçesinin Akçakışla bucağındadır. Romatizmaya iyi gelir. Sivas’ın Sesi Sivas’tan bir görünüş 7 MİLLİ MÜCADELEDE SİVAS Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilmiş sayılan Osmanlı Devleti toprakları, şartları ağır bir anlaşma gereğince galip devletler arasında paylaşılıyordu. Halk yorgun ve perişan, padişah kendi saltanatı derdinde, ordu dağıtılıyordu. Bütün bu kötü ortama karşı, halk yer yer silahlanıyor ve ayaklanıyordu. Fakat bunlar yeter çare değildi. Milletin top yekûn güçlerini birleştirmesi ve düşmanı topraklarından atabilmesi için kuvvetli bir lidere ihtiyacı vardı. Çünkü asırlarca hür yaşamış Türk Milleti yaşamak için esareti kabul edemezdi. Milletin bu hasletini çok iyi bilen Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçmek, onları organize etmek ve tek kuvvet halinde düşmanın karşısına çıkmak istedi ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Oradan 27 Haziran 1919’da ilk defa Sivas’a geldi. Geçtiği yerlerde milleti aydınlatıyor ve onları birliğe davet ediyordu. Erzurum Kongresi’nden sonra (4 Eylül 1919) da tarihi Sivas Kongre’sini yaptı. Bu kongrede önemli kararlar alındı. Daha sonra Atatürk büyük nutkunda «Cumhuriyetin temellerini burada attık» diyerek 8 Sivas’ın Millî Mücadelede oynadığı role işaret etmiştir. Mustafa Kemal’i Sivaslılar daima büyük sevgi ve anlayışla karşılamışlardır. Sivas’ta kaldığı müddetçe şahsına gösterilen saygı ve hürmetin neticesi Atatürk Sivas’tan şöyle bahsetmiştir. «Sivas ve Erzurum’lular arkamda oldukça düşman bana hiç kalır.» Sivaslılar olarak Türk milletinin kaderinin değişmesi ve Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atılmasında Atatürk’e destek olan ve İstiklâl Savaşında üzerine düşen görevleri büyük bir fedakârlıkla yapan atalarımızla iftihar etmekteyiz. Sözü kongre günlerine ait Atatürk ile ilgili bir anı ile bitirelim. Vatan Elden Giderse Atatürk Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas’a dönmüş, ikinci kongreyi açmıştır. Bu sırada lise binasında yatıyor, çalışıyor, toplantılar yapıyordu. En basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi; Bazı geceler sabaha kadar küçük petrol lâmbasının cılız ışığında çalışıyordu. Bir aralık padişahın, Atatürk’ün yakalanıp asılması için emirler verdiği ve lise binasına baskın yapılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmağa başlamıştı. Atatürk’ün hizmetini temiz ruhlu fedakâr bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli gizli ve sık sık geliyor; oğluna : — Etme, eyleme; evine dön; bugün, yarın şehir basılacak Mustafa Kemal yakalanıp asılacak, onlar her şeyi göze almışlar sen aileni düşün! diyordu. — Sık sık sana gelen kimdir? — Babam!... — Ne istiyor? Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk ona doğru biraz ilerledi, elini omzuna koydu ve dedi ki: — Hizmetinden memnunum, baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evlâdın ne hükmü kalır. Atatürk bu geliş gidişin farkına vardı; birgün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu : Sivas’ın Sesi TÜRKİYE’NİN SAHİBİ HAKİKİSİ VE EFENDİSİ, HAKİKİ MÜSTAHSİL OLAN KÖYLÜDÜR. YEDİ ASIRDANBERİ CİHANIN DÖRT KÖŞESİNE SEVK EDİLEREK KANLARINI AKITTIĞIMIZ, KEMİKLERİNİ YABANCI TOPRAKLARDA BIRAKTIĞIMIZ VE YEDİ ASIRDANBERİ EMEKLERİNİ ELLERİNDEN ALIP İSRAF EYLEDİĞİMİZ VE BUNA MUKABİL DAİMA TAHKİR, TERZİL İLE MUKABELE ETTİĞİMİZ VE BUNCA FEDAKÂRLIKLARINA VE İHSANLARINA KARŞI NANKÖRLÜK, KÜSTAHLIK VE CEBBARLIKLA UŞAK MENZELESİNE İNDİRMEK İSTEDİĞİMİZ BU ASİL SAHİBİN HUZURUNDA BUGÜN İHTİRAMLA HAKİKİ VAZİYETİMİZİ ALALIM. M. KEMAL ATATÜRK 9 Sivas’ta Bir Üniversite Kurulmalıdır Sivas en eski tarihi şehirlerimizden biridir. Tarihin her devrinde Anadolu’nun doğuya, batıya, kuzeye ve güneye açılan bir kapısı olduğu için ekonomik ve kültürel değerini muhafaza etmiştir. Sivas tarihi, ekonomik, sosyal durumu itibarile milletimizin yaşantısını belirten bir şehrimizdir. 20. yüzyılın gelişen teknolojisinin kaynağı olan üniversiteler ışığını Anadolu’nun kaderine de yöneltmelidir... Uzun yıllar Selçukilerin Başşehri olan Sivas’ta zamanın modern tıp ilminin tahsil edildiği bir müessese olan Şifaiye bundan 753 sene önce kurulmuştur. I. İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan Şifaiye, 56,5 metre boy ve 68 metre derinlikte 3842 m²’lik sahayı kaplamakta ve bugün de haşmetini muhafaza etmektedir. Sivas bir çok kültür abideleri ile tarihin yaşıyan bir köşesini temsil etmektedir. Sivas coğrafi durumu bakımından da Erzincan, Yozgat, Tokat, Ordu, Giresun, Malatya, Maraş ve Kayseri illeri ile komşu olup, yüzölçümü bakımından üçüncü büyük ilimizdir. Şehir gelişmeye ve üniversite kurulmasına müsait araziye sahiptir. Tarihi ve coğrafi özellikleri daha öncede Sivas’ı bir kültür şehri haline getirmiştir. Bugün Sivas’ta Orta Okullar, Sanat Enstitüleri, Öğretmen Okulları, Liseler, Ticaret Lisesi, Sağlık Koleji, İmam Hatip Okulu gibi orta öğretim müesseseleri bulunmakta, bunların yaklaşık olarak öğrenci adedi de 18 - 20 bini aşmaktadır. Komşu illerin orta öğretimdeki öğrenci sayıları ile bu rakam 80 bin öğrenciyi bulmaktadır. Sivas ve komşu illerde ki liselerin son sınıflarında yaklaşık olarak 4-5 bin öğrenci okumaktadır. Sivas’a yıllardan beri ilçelerinden ve komşu illerden orta öğretim müesseselerinde okumaya gelen öğrenciler 10 kolaylıkla pansiyon bulmakta ve veliler çocuklarını ekonomik bir şekilde okutabilme imkânına sahiptirler. Resmi ve Özel kütüphaneleri, bir çok resmi kuruluşun imkânları da eğitime yardımcı olmaktadır. Sivas’ta halen bir çok eğlence ve dinlenme yerleri de mevcuttur. Sivas yurdun her tarafına hava, kara ve demir yolu ile bağlı olup, öğretim görevlisi temini imkânları da kolaylaşmaktadır. Sivaslı bir çok bilim adamı da memleketlerine hizmet edebilme arzusu içindedir. Bu bakımlardan her Sivaslıda haklı olarak bir üniversiteye kavuşmak arzusu ve bilinci doğmuştur. Üniversitenin; araştırma, yayım ve öğrenim gibi fonksiyonlarının teknilojik ve ekonomik gelişmesinin esası olduğuna inanarak, Anadolu’nun kaderini temsil eden Sivas’ın bir üniversiteye kavuşmasını istemekteyiz. 4 Eylül 1919 da özgürlük güneşinin doğduğu Sivas’ta ilim ışığının doğması Atamızın da ruhunu şad edecektir. Yönetim Kurulu Kadın çalışmazsa fikri yükselmez. Tabi-i o zaman size denk gelmez Diyorsunuz onun eksiktir aklı, Artırmak istiyoruz, değil mi haklı, Kadın yükselmezse alçalır vatan Samimi olamaz, onsuz bir irfan. Z. Gökalp SİVAS’TA BİR SANAYİ GELİŞİYOR Sivas, genellikle kendi ihtiyaçarmı kendi sağlayan ekonomik düzene sahip bir il değildir. Ekonominin bel kemiğini hayvancılık ve tarımsal ürünler teşkil eder. Daimi tarımsal ürün satmış, endüstriyel tüketim malları almıştır. Sivas ekonomisine olumsuz etki yapan ikinci faktör hızlı nüfus artışıdır. Yıllık % 2,13 artan nüfus açık ve gizli işsizliği çığ gibi büyütmekte, buna paralel olarak gereken alt yapı yatırımları da yapılamamaktadır. Bu yönden Sivas büyük bir müstehlik kitlesi barındıran ve potansiyel iş gücü çok yüksek olan bir vilâyettir. Ekonomiye olumsuz tesiri olan diğer bir faktör ise sermaye piyasanın ve dinamik teşebbüs zihniyetinin gelişmemiş olmasıdır. Ayrıca Kooperatifleşme, şirketler kurma şeklinde iş birliği, sermaye birliği, güç birliği fikrinin Sivas’a girmesinin gecikmiş olması da diğer bir etkendir. Bir memleketin kalkınması, nasıl sanayi ile mümkünse Sivas’ın da ekonomik kalkınması, bir sanai şehri haline gelmesiyle mümkündür. Sivas’ın en şanslı olduğu sanai kolu Demir-Çelik tesisleri olabilir. Çünkü Türkiye demir cevherinin % 60 Sivas’ta bulunmaktadır. Kurulacak Sanayi’nin en elzem ihtiyacı olan ham maddeden sonra işçi imkânları ise Sivas’ta haddinden fazla mevcuttur. Bugün Sivas, Türkiye içine ve Türkiye dışına en çok işçi gönderen bir vilâyettir. Sivas’ın içinde bulunduğu Tabiî imkânlar burada bir değil bir kaç sanayii kolunun kurulmasını gerektirmektedir. Buna lâyık olduğunu göstermek için, önce halkın harekete geçmesi gerektiği düşünülmüş «Sivas Pik Sanayii ve Ticaret A. Ş.» «PİKSAT» adı ile bir şirket kurulmuştur. Bunun gayesi Sivas’ta bir pik fabrikası kurarak memleketin ihtiyacı olan pikin bir kısmını dahilden sağlamak dolayısiyle ithal ihtiyacını azaltmak, döviz tasarrufu sağlamak. Sivas’ta bunun yanında yan sanayinin inkişafını sağlamak, mevcut, demir, bakır, kurşun, krom, manganez, amyant, civa, nikel, flarit ,kobalt, kalay barit, kuarsit, manyezit ve kömür madenlerinden daha fazla faydalanmayı sağlamak. Sivas’ta ticari toplulukları, halkı açık hisseli şirketçiliği teşvik etmek dolayısiyle, Sivas’ın da birlik olunca bir güç olacağını göstermek. Sivas’ta asıl sermaye ve insan emeğini değerlendirmek, göçü azaltmak, sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlamak. Şirkete, yani bu hayırlı teşebbüse katılmak her Sivaslının boynunun borcudur. Çünkü öz Sivaslının ilk defa kurduğu tesis olup, kendi eseri olacak ve bunu takip edecek, bu gibi teşebbüslere örnek olacaktır. Sivas’lı bununla ne kadar iftihar etse azdır. Şirkete ortak olmak istiyenler 1000 TL. bir hisse olmak üzere, azami 100 hisse alabilirler. Bakın! Piksat size nasıl sesleniyor. «BİZE KATIL HAYATINI GARANTİLE» — «SANA KAZANÇ, ÇOCUĞUNA İŞ, SİVAS’IMIZA YEPYENİ BİR ESER.» «EN KIYMETLİ MİRASIN ŞİRKETİMÎZDEKİ HİSSENDİR, Piksat’a, memlekete hayırlı ve başarılı olmasını dileriz. Yönetim Kurulu Beslenmenizde gıda değeri en yüksek PASTÖRİZE SÜT VE MAMULLERİNDEN istifade ediniz. Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu Fabrikalarında en sıhhi şartlarda imal edilen Pastörize Süt ve Mamulleri İSTANBUL, İZMİR ve ADANA’da sayın halkımızın hizmetindedir. Pastörize Yoğurt ve Tereyağı şimdi ANKARA’da TARKO SATIŞ MAĞAZALARINDA ve diğer ŞARKÜTERİ MAĞAZALARINDA satışa arz edilmiştir. TÜRKİYE SÜT ENDÜSTRİSİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 11 FOLKLOR Sivas mevkii itibariyle eski iskân bölgelerinden ve kültür merkezlerinden biridir. Yaşıyanlar, eski kültürün etkisinde benliğini bulmuştur. Bilhassa folkloru bunun en güzel canlı misalidir. At yarışlarında, pehlivan güreşlerinde, düğünlerde, milli günlerde, çalınan davul ve zurnada ona uyarak halay çeken erkek ve kadın ruhunun bütün özellikleri, ritim ritim, figür figür ortaya dökülür. Hele gençleri askere yollamaları ayrı bir yanık hava tüttürür. Hasretler şekillenir, kilimlere, halılara nakşedilir. Gurbettekilere yakınları tarafından örülüp gönderilen çoraplar, başlıklar, azık torbalan, yağlıklar, daima engin bir aşk ve hasret mahsulüdür. Bazen bu hasretler, arzular, istekler şiir olur, ses olur, dile gelir. Yılın altı ayında karlı günler geçiren sert iklimli Sivas’ın insanları da sert, fakat mert olur, yiğit olur, onun için «Sivas yiğidin harman olduğu yerdir» demişler. Tutkuları samimi, her türlü menfaattan arı, riyasız, desisesiz, açık kalpli Sivaslılar, gelenek ve göreneklerine sadık, fakat her gittiği yere uyabilen uyanık fikirlidirler. Sivas demek; şair, folklor demek, halı kilim demek, san’at demektir. Bu hususta ne söylesek az olacak, öyleyse biz sadece folklorumuzu tanıtan merhum hemşehrimiz Muzaffer Sarısözen’e rahmet dileyerek, Sivas evlenme ve düğün adetlerinden bahsedip, Bazı şairlerimizin şiirlerini vermekle iktifa edelim. Evlenmeler umumiyetle köylerde erken olur. Oğlunu evlendirecek aile kendine uygun kız soruşturur, buna «Dünür Düşürme» denir. Bundan sonra kızı görmeye gidilir buna «Dünür Gezme» gidenlere de «Dünürcü» denir. 12 Dünürcüler beğenmişse üç defa gidilir ve «Allanın emri ile kızına falan için dünürüz» derler. Kızın anası gönüllü ise «pekâlâ, Allah yazmışsa ne diyeyim, yalnız babası bilir der.» Bundan sonra «Sözkesme» yapılır, bunu yaşlı kimseler kız ailesi ile birlikte yapar. Başlık, nişan v.s. hususlar konuşulur. Arkasından nişan yapılır. Buna «Şerbet İçme» denir. Bunu müteakip düğün hazırlıklarına başlanır. Konu komşu, akrabayı haberdar etmek için «okuyucu» çıkarılır. Okuyucu orta yaşlı temiz giyinmiş bir kadın ile 12-13 yaşlarında süslendirilmiş bir kızdır. Bunlar her gittiği eve, «Falan hanımın selâmı var. Salı çeyize, Çarşamba hamama, Perşembe kına gecesine, Cuma günü de geline bakmaya varsa koltuğe buyuracaksınız.» der. Düğünden, bir gün önce oğlan evinden hediyeler gelir, buna ağırlık denir. Ve arkasından «çeyiz asma» tabir edilen kızın çehizi konuya komşuya gösterilir. Ve töreler toplanır. Düğünden önce bir heyet çehizi yazar ve oğlan evine ya bir kaç gün önce veya gelinle beraber gönderilir. Düğünden önce damat ve gelin yakınları ile ayrı ayrı hamama götürülür. Ve akşam «kına gecesi» yapılır. Düğünün başlangıcından itibaren daima bir davullu, zurnalı veya sazlı, sözlü, oyunlu eğlenceler vardır ama, eğlencenin en hareketli yeri güveyinin hamamdan, saz takımı veya davul zurnalı bir törenle eve getirilmesiyle olur. O gün yemekler yenilir, çalgılar çalınır, halaylar çekilir, oyunlar oynanır. Aynı faaliyetler kız evinde de olur. Erkekler bilhassa halay çekerler, burada, Sivas halaylarından ve madımak oyunundan ve kına gecesi türküsünden bahsetmekle iktifa edeceğiz. Sivas Halayı ( Erkekler için ) I- Karşılama Çekin halay düzülsün Başta duran süzülsün Halaya girmeyenin Vurun boynu üzülsün Ah lili lili Vah lili lili Yürü aslanım yürü Kalma kolundan geri Zehir olsa içerim Senin sunduğun meyi. Ah lili lili Vah lili lili II- Ağırlama Sabahtan bizim pınara İki gelin üç kız gelmiş Suna suna ötüşürler Kuğu kuğu söyleşirler Birisinin adı Ayşe Benleri var köşe köşe Birisinin adı Fatma Kaşları var çatma çatma Aman şafak erken atma Aman horoz erken ötme III- Yanlama (Güftesizdir, sazlarla çalınır) IV- Sıçrama Keçi vurdum çayıra Şıngır mıngır yayıla Senden bana fayda yok Mevlâm beni kayıra Gemideyim gemide Ayağım yemenide Alacaksan al beni Nişanlım var geride Gemici basımısın Cevahir taşımısın Sana bir nişan versem Koynunda taşırmışın Madımak Türküsü Madımak bitti m’ola Yolları tuttu m’ola Civan boylu yiğidim Beni unuttu m’ola. Oy madımak Teke tüke sakalı oy madımak Evelek yemlik oy madımak Guş guş yanlik oy madımak Madımak kurutmadım Güllümü unutmadım Hatırını saydımda Üstüne yar tutmadım. Nakarat Madımak biçim biçim Ölüyom senin için Madımak toplar iken Başımdan düstüde çitim. Nakarat Madımak oylum oylum Geliyor civanda boylum Civan boylum gelirse Şen olur benim gönlüm Nakarat 13 Sivas Halayı ( Kızlar için ) Çırpınır gönüller halay çekerken Davul coşkun coşkun, tel nazlı nazlı Keklik olup uçtan uca sekerken Ayak kıvrak kıvrak, bel nazlı nazlı Yazmalar başlarda pul pul gülüşür Açılır yanaklar gül gül gülüşür Savrulur fistanlar al al gülüşür Çiçek başka başka, dal nazlı nazlı Görüştü sevişti gözler düğünde Gülüştü kızardı yüzler düğünde Gençler halay çekti, kızlar düğünde Eller liyme liyme, kol nazlı nazlı Kına Türküsü Çaktılar çakmak taşını Kurdular düğün aşını Sesleyin bey kardaşımı Bağlasın gelin başımı Şen anam, şen babam evin şen olsun İşte ben gidiyom yerin gen olsun Etek içinde valası Kâğıt iççinde kınası Hani bu kızın anası Nakarat Kınası karılı tasta Oğlan evi pek havasta Kız anası yasta Nakarat Ocağa koydum yufka sacını Başına koydular kahır tacını Anan baban çeksin senin acını Nakarat Kına gecesi sabahı, gelin götürülür, güveyi damdan gelinin başına çerez ve bozuk para atar. Akşama kadar oğlan evinde eğlenildikten sonra, akşam «Can görme» yemeği yenir, akrabalar, damadı hocanın ilâhileri ve davullu, zurnalı çalgılarla gerdeğe koyarlar. 14 SOFRA DUASI Euzi bit tavşan eti Ben yemem keklik eti İlla turaç’ın eti İllâ turaç’ın eti Eya eyyûhel kuzu Olur mu helvanın tuzu Kuyumcu Apostolun kızı Kucakla ha kucakla Eya eyyühel zerde Pilav deva imiş derde Kaşığın bulunmadığı yerde Avuçla ha avuçla Eya eyyühel kaymak Olur mu kaymağa doymak Mümkün mü lokmayı saymak Yuvarla ha yuvarla Ve bahusus duası Üzerimize ehem ve elzem olan Kuru fasulya hazeratını Piveste-i müteselsil eyleye Ve alel husus şu tımarhanenin Bade-i hamisi bulunan Aklı az kendisi kurnaz Hacı kiraz efendiyi Aynaroz Kilisesine Baş papaz eyliye Amin amin diyen İhvani Rabbim Çürük gemilere sandal Bozuk kapılara mandal eyleye Yer altında yatan Turp sarmısak, şalgam Yüzü suyu hürmetine Harbiyeden bin tramvaya Doğru gidersin FATİHA Sivaslı Şairler’den Seçmeler Feleğe kahır Nasihat Her sabah her sabah bir seher yeli Ağlar bülbül ağlar güle getirir Bakman mı feleğin çürük işine O da her zahmeti kula getirir Varup yoldaş olma sen uğursuza Komşu olma namussusa, arsıza Sabah selâmım verme pirsize Adamın basma belâ getirir Muhip yoldaş olma kalleş yâr ile O yâr da durmadı bir ikrar ile Sakın sohbet etme, münkir kör ile Altunun adını pula getirir Pir Sultan Abdal derdim ziyade İçilir mi yârsız yad ile bâde Yâr odur ahrette şefaat ede Sadık yâr insanı yola getirir Pir Sultan ABDAL Sıla Vardım ki yurdumda neş’e kalmamış Anne mahsun, baba mahsun, ben mahsun Gamlı duran solgun yüzler gülmemiş Kardeş mahsun, bacı mahsun, ben mahsun Zengin tutmuyor yoksulun elini Keder bükmüş insanların belini Kimse bilmez kimsenin acı halini Amca mahsun, dayı mahsun, ben mahsun Kimisi derdinin olmuş delisi Kimisi sanarsın yurdun velisi, Zenginlerden gayri, bütün gerisi, Ahbap mahsun, dost mahsun, alem mahsun. Seyit Ömer FIRAT Kambur felek sanki beni kayırdı Eşten, dosttan, nazlı yardan ayırdı Gizli sırrım memlekette duyurdu Sanki benim bir ettiğim var gibi Kimine at vermiş eştirir gezer Kimine aşk vermiş coşturur gezer Kimine mal vermez koşturur gezer Sanki zengin etmekte zor gibi Bir kısmına yayla vermiş köy vermiş Bir kısmına büyük, büyük pay vermiş Sevdiğine güzellikle boy vermiş Al yanaklar şule verir nur gibi Kiminin aklı yok deli divane Bir kısmı muhtaçtır acı soğana Bir kısmını zengin etmiş yan yana Şimdi kendi saklanıyor sır gibi. Kimine saz vermiş çalar eğlenir Kimi zevk içinde güler eğlenir VEYSEL göz yaşlarını siler eğlenir Yeter gayri yumma gözün kör gibi Aşık Veysel Şatıroğlu Serzeniş Bazı tecelli var cevrü sefada Boynun eğer gezer gamhanelerde Bazısını gördüm zevku sefada Keyfini yetirir demhanelerde Benzine baktımki sararmış solmuş Kendi eli ile belasın bulunuş Vaz geç derim geçmez müptelâ olmuş Abu canbak söyler methanelerde Yiğitlerin sınıfına katmışlar Namusunu ilden il’e satmışlar Akılhanesine sıfır atmışlar. Zerrece bulunmaz serhanelerde Aklı fikri olan bunu heceler İyi kulak verin gençler, kocalar İlmi ile âmil olan hocalar Adam irşad eder dersanelerde Aklı olan atanın ahırı olmaz SERDARÎ’nin ahi hiç yerde kalmaz Yiğitlik ne türlü kadrini bilmez Boşa zencir sallar tersanelerde SERDARÎ 15 BU MİLLETİN EFENDİSİ BU MUDUR? Hayvanı ile bir arada keyif çatan Gönlünde yurt aşkı, dilinde vatan Bir miras yorganda dürdü bir yatan Bu milletin efendisi bu mudur? Yıllarca bir yırtık aba bürünür Bin dert ile sürüm sürüm sürünür Yürürken arkadan kıçı görünür Memleketin efendisi bu mudur? Yağ yapar, bal yapar kendi yiyemez Eskiye şükreder acar giyemez Haksızlığı bilir amma diyemez Memleketin efendisi bu mudur? OLMASA Güzelliğin on par’etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa Tabirin sığmaz kaleme Derdin dermandır yâreme İsmin yayılmaz âleme Aşıklarda meşk olmasa. Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kuzu ile gezerdi Fikir başka başka olmasa. Aşık Veysel ŞATIROĞLU Altı kalbur gibi ayakta çarık Tırnaklar çatlamış, tabanlar yarık Yaylanın yiğidi göğüs kabarık Bu milletin efendisi bu mudur? Hayatın direği para der, para Sabun yok, kir çıksın vücut kapkara Binlerce yıl geçse bitmez bu yara Memleketin efendisi bu mudur? Ne kadar söylesem edemem tarif Gönülde serseri, dillerde zarif Assalar da korkma öğretmen Arif Bu milletin efendisi bu mudur? Arif ARSLAN SİVAS DEYİMLERİ Otu çeker köküne bakarlar Don yağının dolması. El baştan yüce. «Gafa değil, Memmedüğün deposi» Göz değil ya, gön deliği Feriştağın gelse kurtaramaz. Hey lillişan lillişan, ettin beni perişan Allı evlendi, güllü gelen oldu. Dam yine dam, güm yine güm. 16 SİVAS ATASÖZLERİ Karına iyi deme, yoksulluk görmeyince. Miras bir mendil kiraz. İreşit, sen söyle sen işit. Bıldır ölmüş bir eşşek, gelin bugün ağlaşak. İş görene iş mi eksik, güzele yâr mı eksik. Ürümeyi bilmeyen it, sürüye getirir kurt. Yağ deme yağarnım ağrıyor. Ne kızı vermeli, ne dünürü küstürmeli. Dibine vardın mı, tepesindeyim de. Herle ye, helva geğir. Ölüde ağlamaz, düğünde gülmez. Unun yoksa ünün var. Yağmurlar yağdı, yarıklar gitti. Bakmakla öğrenseydi it kasaplık öğrenirdi. Sevip sevdiğine, boşanıp kocana varma. Ayağa değmedik yaş olmaz. Akranı ile uçmayan kuşun sesi havadan gelir. Güzeli kızken değil, beşik ardından gör. Asıl azmaz. Yerini bilmeyen tatar, haftada bir şalvar yırtar. HOKKABAZIN KÜLAHI — Sultan Aziz’in huzurunda bir gece hokkabaz oynarken Sadrazam Ali Paşa da yanında imiş. Bir ara Sultan Aziz hokkabazın başındaki külahı Ali Paşa’ya göstererek: — Ali bak ne güzel külah, demiş. Bunu başına koyar mısın? Ali Paşa, Padişahın bu sözünde ciddi olduğunu görünce: — Emir padişahımındır, diyerek ayağa kalkmış ve cebindeki sadaret mührünü çıkarıp padişaha uzatmış ve külahı almak üzere hokkabaza yaklaşırken, Sultan Aziz sormuş : — Bu ne demek. Ali Paşa gayet soğuk kanlılıkla: — Sultanımızın sadaret makamını, işgal etmek gibi bir vazife üzerimde oldukça,, başıma hokkabaz külahını giyemiyeceğimden evvelâ kendimi bu vazifeden affettim. FIKRA İstanbul’da yüksek öğrenim yapan genç Sivas’lı sömestr tatilinde Sivas’a gelmiş. Altıntabak mahallesine giden dolmuşa binmiş. İstanyonu gelince şoför muavinine — Lütfen dururmusunuz, ineceğim, demiş. Şoför muavini hemen cevabını yapıştırmış. — Ne yalvarıyon gardaş, ağle de, ağliyek. VENEDİK TACI Deli İbrahim diye anılan, fakat pek çok akıllı hareketleri muhakkak bulunan Sultan İbrahim zamanında Venedik donanması boğaza dayanmış. Sadrazam gece gündüz uyumuyor, üzülüyormuş. Zenci kızlar ağası Sadramazın bu halini görünce: — İlâhi paşa, demiş, düşündüğün şeye bak. Venedik dediğin balıkçı kâfirlerine tacı biz vermedik mi? Geri alırsın olur gider, ne krallıkları kalır, ne de bir şey... Paşa derin bir nefes alarak : — Yarabbi, şu zencinin aklını 24 saat bana versende rahat bir uyku uyusam... 17 GÜREŞ Güreş insanlık tarihi ile başlar. Eski zamanlarda insanlar kendilerini müdafaa etmek için vücut hareketleri öğrenmeye başladılar. İşte bu hareketler zamanla güreş tatbikatı şeklinde devrimize kadar geldi. Her ulusun kendine has spor dalları geliştiği gibi, güreş de Türklerin milli sporu olarak dünyaya yayıldı. Düğünlerin, milli günlerin, özel toplantıların en başta arzulanan gösterisi güreş, memleketimizde cihan şümul pihlivanların yetişmesini sağladı. Bugün halâ güreş Sivas’ta en çok itibar edilen bir spordur. Her yıl köylerde, kazalarda, il merkezinde ufak ve geniş çapta güreş müsabakaları düzenlenir. Anneler pehlivan anası olduğu için kıvanç duyar, gençler, yiğitlikleri ile iftihar ederler. Eski güreş tarihi yazarlarından Mehmet Sami Karayel «Sivas pehlivan yatağıdır» demektedir. Bugün dahi Sivas pehlivan yuvasıdır. Karakucak ve yağ güreşleri, minder güreşlerinde isim yapmış saray baş pehlivanı olmuş, olimpiyat şampiyonluğu kazanmış pek çok Sivaslı pehlivan saymak mümkündür. Burada hepsinden ayrı ayrı uzun uzun bahsetmek imkânsızdır. Sadece Sivas ve çevresinde güreş başlarken yapılan cazgır duasını verip, Sivas’ın yetiştirdiği en genç pehlivanlardan Ahmet Ayık’tan bahsedelim. 1938 yılında Sivas Hafik Eski köyde doğdu. 15 yaşlarında karakucak, askerde minder güreşlerine başladı. 1963 de Akdeniz Olimpiyatları Şampiyonu, dünya ve Avrupa Şampiyonu ve 1968 de Meksika Olimpiyatları şampiyonu oldu. Kendisine sıhhat ve bu alanda yetişeceklere de başarılar dileriz. 18 CAZGIR DUASI Dinleyin ağalar eyleyin seyran Pirlerden erlere kaldı bu meydan, Kılıcımız kan, kalkanımız kan Pirimiz Hazreti Hamza pehlivan. İki yiğit çıkmış meydana, Bir birinden merdane, Büyüğüm diye öğünme, Küçüğüm diye yerinme, Analar çeker zahmeti, Babalar bilmez kıymeti, El paçada diz yerde, Güreşelim düz yerde. Alta düşersen kalkıver durma, Üste çıkarsan sarıver, sorma, Deve dengi, kıç linginden sakın ha! Allah... Allah... İllallah, Verelim Muhammet’e Selâvat, Sallu Alâ Muhammet. HİKMETLİ SÖZLER İnsanların en çok sevileni fitne, fesatlık etmeyenlerdir. Kalbinde, ihtiras, kin oLmıyanlardır. Şunu çok iyi bilmek lâzımdır ki, halk arasında sevilen yalnız halim, selim, imanlı, vicdanlı, hayırsever olanlardır. sonsuz işlerle oyalanmazlar, bilirler ki sonu yoktur. n Hak yoluna yardım, bir şereftir. Şerefli insanlar doğruya yardım ederler. Boş, batıl, olan istediğini bulur. n İnsan kazandığı malı hayır işlere vermeli. Hastaneler, okullar, çeşmeler, köprüler yaptırmalı. Cimri insan, malını hiçbir hayır yola vermez. Hayatında malına bekçilik eder, ölümünde mirasçılar, paralarına çöker. O hayırsızlığının cezasını çeker. n İftiralar seni mahzun etmesin! Yalancının tezviri seni üzmesin! Eğer iftiracı bir yalancı ise, ne kadar doğru olursan ol, dili sözünü bulur, söyler. Sen haklıda olsan haksız çıkarmaya çalışır. Fakat üzülme ki, hakikat bir gün geç de olsa meydana çıkar. n Din ile akıl birdir. Aklı olmıyanın dini de yoktur demektir. n n Beşikten mezara kadar ilim isteyiniz. Her şeye varmak için bir yol vardır. Cennetin yolu da ilimdir. n İlim öğrenmek için geçen bir saat, ibadetle geçirilen bir geceden hayırlıdır, n n Cehaletten büyük fakirlik olmaz. Öncü ol! Kötülere örnek ol! İyi iş yap. Yaptıkların o kadar yerinde olsun ki, kötü iş yapanlar, sana bakıp utansınlar. Sakın, gösterişe de kapılma. Desinler diye riyakârlığa girme. İlim öğrenmek için çalışmak, Allah yanında namazdan oruçtan, hacdan efdaldır. Ahlaken tekâmül eden bir insanın kötülükte nasibi yoktur. Ahlâk en büyük bir fazilettir. rıdır. n n Çok felâketlere öncülük eden haseddir. İstememezlikten doğan felâketi hiç bir şey önliyemez. Haset mânevi varlığı yok eder. İman nurunu söndürür. n n n Her iyilik bir sadakadır. n Allah yaptığı işi iyi yapan kimseyi sever. n Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir. n Allah gayretli kulları sever. n Çocuk cennetin nimetlerinden biridir. n Eflâtuna biri sormuş «Doğru da olsa yapılması hoş olmıyan nedir?» Cevabı şu olmuş: «İnsanın kendisini övmesidir.» n Büyüklüğün şanı affetmektir. Bağışladıkça sevilir. Halim olan gönüllere sevgi bırakır. Bu haller sabırdan gelir. n Yaptığın iyiliği başa kakma! Yaptığınla öğünürsen mükâfat göremezsin. Ama sana da bir iyilik yapılırsa söyle! Bu hal sendeki kibir ve gururu parçalar, nefsini, ıslâh eder. n Sen fazilet sahibi ol, cihanda sana düşman olsun! Emr-i ferman senindir. Kimse kılına dokunamaz. n Kendi işi için efendi olmayı beceremiyen, başkasına hizmetçi olur. n Allahın en sevgili kulları, ahlâkı en iyi olanla- Fitne aslında uykudadır, onu uyandırana Allah lanet eder. n Dünyada herkes selâmet ister; Fakat selâmet sözle, kuru istekle olmaz. Şunu iyi bilmek gerekir ki her şeyden önce selâmet, güzel huyla elde edilir. İnsan ilk önce haddini bilmeli, lüzumsuz yere konuşmak hiç de iyi olmaz. Yaramaz işlere dalmak selâmetle neticelenmez. Hele namus, ırz, şeref, haysiyet gibi ahlâk esasları üzerinde çok titiz olmak icap eder. İnsanın kendi şerefini düşündüğü kadar, karşısındakini de göz önünde tutması gerekir. Kendisine lâyık görmediğini başkasına yakıştırmayan insan, hayatı boyunca selâmette olur. n 19 Güzel Beyitler Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Evlilik insana sanma zahmettir Evlilik bereket, çocuk nimettir. Okuyup şahsınızı daim muteber kılın Dünya, ahiret için ilmi hep rehber kılın Kapılma dehrin iğfalatına ahlâk bahsinde Sana bu fende vicdanın yeter üstad lazımsa En ummadığın keşfeder esrar-ı derununu Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi Mali hülya bir tohumdur ektim amma bitmedi Bu züğürtlük cana yetti, koğdum amma gitmedi Söz biliyorsan söyle ibret alsınlar Bilmiyorsan sus insan sansınlar. Arif isen bir gül yeter kokmağa Ayı isen gir bahçeyi yıkmağa Hep biriz hilkatte, ey sahip asalet etme naz Var ise ancak fazilettir nedar-ı imtiyaz. Talihi yar olanın yar bağlar yaresini Talihi yar olmıyanın felek ağlatır annesini Mihneti kendine zevk etmedir alemde hüner Göm’ü Şâdi-î felet böyle gelir böyle gider. Etme âr, öğren, oku ehlinden Her şeyin ilmi, güzel cehlinden 20 GÜZEL SÖZLER Bir kimseki dini yoktur, sonunda mutlaka fenalığa sapar. n Bir adamki kendi kendine yalan söyler, yarın artık başkalarının söyledikleri arasında da hakikati bulamaz ve göremez olur. n Güzelliği giden bir kadın aşıkından, serveti giden bir kimse dostundan emin olmasın. n Hayatı seveceksin ve başkalarına da sevdireceksin ki, asıl olanda budur. n Dereler denizlerin içinde kaybolduğu gibi, faziletlerde menfaatlerin içinde eriyip yok olur. n Bir insanın gururunu kırmak, çok kere menfaatine dokunmaktan daha tehlikelidir. n Kuvvete dayanmıyan adalet acizdir, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. n Bu dünyanın insanları bir defa aldatılınca, hakikatlerden bile şüphelenirler. n Kişi için haddini bilmek kadar büyük meziyet yoktur. n Ya olduğun gibi görün, yahut göründüğün gibi ol. n İki şey akıl hafifliğine delâlet eder. Söyliyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek. n Dost, dostu hakikaten severse düşman ne yapabilir. n Kimsenin gönlünü incitmemek, elimden gelir; fakat hasuda ne yapayım ki, o kendiliğinden ıstırap içindedir. n Susmak, sırrını birisine söyleyip de aman kimseye söyleme demekten daha iyidir. n Ey akıl sahibi, düşmanlarınla oturup kalkan dosttan elini çek. n Başkalarının musibetlerinden ibret al. Sakın başkaları senden ibret almasın. n Herkesin dişi ekşi ile; Kadı’nın tatlı ile kamaşır. n Bir kimse gerek mura-i olsun, gerek hakperest olsun, dillerin cevrinden kurtulamamıştır. n n AŞÇIBAŞININ LAYİHASI İkinci Abdulhamid’in aşçıbaşısı birgün hükümdara devletin idare şekli hakkında bir lâyiha vermiş. Hükümdar lâyihayı okuduktan sonra mabeyin kâtibine: Bizim aşçıbaşı devlet işleriyle meşgul olmağa başlamış. Git, sadrazama söyle, gelsin bana, bir hünkârbeğendi yapsın demiş. MEMLEKET İSTERİM Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun, Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim. Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun, Memleket isterim. Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun. Olursa bir şikâyet, ölümden olsun. LAEDRİ Çalışıp Dicle’nin önünü bağlamak mümkündür. Fakat kötü fikirli insanların dillerini bağlamak mümkün değildir. 21 22 TAŞLAMA Ormanda büyüyen adam azgını Çarşıda pazarda adam beğenmez Medrese kaçkını, softa bozgunu Selâm vermeğe dervişan beğenmez Elin kapısında karavaş olan Burnu sümüklü gözü yaş olan Bayramdan bayrama bir tıraş olan Berbere gelir de dükkân beğenmez Alemi tan’eder yanına varsan Seni yanıltır bir mesele sorsan Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan Camiye gelirde erkân beğenmez. Bir çubuğu vardır gayet küçücek Aklınca kendine keyif getirecek Kırık çanağı yok ayran içecek Kahveye gelirde fincan beğenmez. Yaz olunca yayla yayla göçenler Topuz korkusundan şehre kaçanlar Meşe yaprağını kıyıp içenler Rumel yenicesi duhan beğenmez. Aslında neslinde giymemiş hare İş gelmez elinden, gitmez kâre Sandığı gömleksiz duran mekkâre Bedestene gelir kaftan beğenmez. Kazak Abdal söyler bu türlü sözü Yoğurt ayran ile hallolmuş özü Köyden şehre gelse bir Türk’ün kızı İnci, yakut ister, mercan beğenmez. KAZAK ABDAL 23 24 Şeyh Sadi-i Şirazi’den Gerek aslan ol, gerek tilki ol, ne mertlik ile, ne hile ile insanlardan kurtulamazsın. Halvet köşesini tercih edip, kimse ile görüşmüyecek olursan, “Bunun yaptığı riyadır, hiledir, şeytan insandan nasıl kaçarsa öyle kaçıyor” derler. Birisi güzel yüzlü, munis olursa, “İffetsiz, takvasız, şuhmeşrep, açık, yüzsüz” derler Birisi zengin ise gıybetle derisini yüzerler. “Öyle kibirlidir ki, âlemde Fır’avun varsa odur” derler. Birisi fakir ise, fakir ve zaruretten yanıp yıkılryorsa “Bedbaht, uğursuz, kara günlü” derler. Bir fakir sıkıntı çekiyorsa, “Uğursuzluğundan, beceriksizliğindendir” derler. Murat süren bir zengin felâkete uğrarsa, onu ganimet bilir, “Malına, mansıbına güvenerek kibirli idi. Her saadetin arkasından felâket geleceğini düşünmüyordu. Oh çok şükür Allah ne güzel yaptı, lâyığın verdi” derler. Eli yufka bir fakirin işi yoluna girer, hali vakti iyileşirse zehirli dişlerini gıcırdatır, “Bu alçak felek, alçaklara meyleder, o gibileri besler” derler. Elinde bir iş görseler, “Ne kadar haris, ne kadar dünya perest adamdır. Durmadan çalışıyor” derler. İş tutmayıp boş duracak olursan, “Dilenci huylu, pişmiş yiyen, hazıra konan, löpçü” derler. Güzel sözler söyliyerek konuşacak olsan “Heyezanla dolu davul, susacak olsan hamamdaki nakış” derler. Tahammül edenlere “Biçare korkudan başkaldıramıyor” derler. Birizi az yiyecek olsa “Malı başkasına nasip olacaktır, mirasçılara mal yığıyor” derler. Güzel yiyip içecek olsa “Tenperver, karnının kölesi, obur pisboğaz” derler. Birisi zengin olsa, fakat süse ehemmiyet vermiyen, filozoflar gibi süssüz gezse “Bedbaht adam! parasını kendisinden esirgiyor” diye kılıç gibi dil kullanırlar. Birisi saray, kâşane, köşk yaptırır, nakışlatır, yaldızlatır, güzel elbiseler giyerse “Şeddadi binalar yaptırıyor kadın gibi süsleniyor” diye teşniler ile onu canından bezdirirler. Birisi seyahate çıkmamış ise, seyahat yapmış olanlar “Karısının kucağından ayrılmamış insanın ne hüneri, ne fenni olur” diye zemmeder, ona adam demezler. Birisi seyyah ise “Serseri, bedbaht, bir ayak üstüne dünyayı dolaşıyor, avare” diye onun derisini yüzerler, ve “Azıcık ikbâli serveti olsaydı, yurdundan çıkmaz, şehirden şehire kovulmaz sürülmezdi” derler. Birisi bekâr ise, her şeyi inceden inceye görenler “Bunun vücudu yeryüzünde bir sıklettir. Yer onun yatıp kalkmasından inciniyor” derler. Birisi evlenecek olsa “Günlünün elinden boynu üstüne çamura çöken eşeğe benzedi” derler. Birisi öfkelenip yerinden fırlayacak olsa “Sersem divane kaçık, savruk” derler. Birisi sâbur, mütahammül, halim, selim olursa “Gayretsiz hamiyetsiz” derler. Birisi cömert ise “Yeter yahu! Ne dağıtıyorsun o kadar, yarın avret yerini örtecek bez bulamaz. Bir elini önüne bir elini arkana tutarsın” derler. Birisi kanaatkar, tutumlu ise kalkın teşniine yakalanır, “Bu alçakta babası gibi olacaktır. Oda bunun gibi yığdı, yığdı; hasretle bıraktı gitti” derler. ler. Çirkine çirkindir, güzele güzeldir diye cevreder- İnsanların ellerinden kurtuluş mümkün değildir. Dile düşen insanlara çare, ancak sabırdır. Kanayan bir yara gördünmü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim, Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. M. A. ERSOY 25 26 Atatürk Ne Diyor ? Büyük dinimiz çalışmıyanın insanlıkla hiç alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler asri olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islamların kâfirlere esir olmasını istemek değildir de nedir? Atalarımızdan Nasihat Her işin, her hareketin iyi veya kötü bir neticesi vardır. Kâinatta boşa yaratılan hiç bir şey yoktur. Her yapılan iş mutlak bir maksada dayanır. Şu dört fiilin sonunda bir felâket veya saadet vardır. 1- Yersiz konuşmalar başa belâ açar. Takdir edilmeyen yerde konuşmak ya fitne çıkarır, ya hu- zursuzluk verir. Bu halde susmak hayırlıdır. Neticesi selâmettir. 2- Dünyada iyilik kadar gönüllerde ömürlü şey yoktur. Dünya durdukça yaşar. Atalar boşuna dememiş «İyilik yılanı yuvadan çıkarır» insan hayatında, iyiliği kadar mes’ut olur. Hayatta bunun örneği çoktur. Netice: İyilik yapan saadet bulur. 3- İnsan efendiliğini kolay saklayamaz efendi adam cömert olur. Elinden su sızmayan kimseye gönülden efendi denemez. Efendi cömert olur, efendi düşkünlere yardım eder. Netice: Efendi adam cömerttir, mes’uttur. 4- Ele gelen her nimet bir teşekkür bekler, yapılan iyiliğin karşılığı hiç olmazsa bir teşekkür olmalıdır. Teşekkür etmiyene iyilik yapılmaz. Netice: Şükür edenin nimeti artar. 27 28 29 30 31 Sivas Öğrenci Koruma ve Yardımlaşma Derneği Teşkilat ve Yöneticileri Genel Başkan Şefik SOYUYÜCE: Em. Kur. Alb. Genel Başkan Yardımcısı İhsan PULAK: P.T.T. Gn.Md. Yönetim Kurulu Üyesi Genel Sekreter Seyyit Ömer FIRAT: Topraksu Gn.Md. Fen Heyeti Üyesi Genel Sekreter Yardımcısı Necati ERSOY: Em. Memur Muhasip ve Veznedar Ahmet ERGENOĞLU: Belediye Levazım Müdürü Üye Bekir ECEVİT: Em. Tuğgeneral Üye Şevki ECEVİT: P.T.T.Gn.Md. Hukuk Müşaviri Üye Vehîbe TOÇSOY: Toprak Mahsulleri Gn.Md. Muhasebe Şefi Üye Nurettin YOLAÇ: M.S.B. İnşaat Dairesi (inş.Müh.) Dernek Sivas Şubesi Başkanı Adli ONMUŞ: Topraksu 13 Bölge Müdürü 33 SİVAS YÜKSEK ÖĞRENİM ÖĞRENCİ YURDU İNŞAAT RESİMLERİ Bodrum İnşaatı Zemin Kat İnşaatı