türkiye`de bulunan suriyeli mültecilere ve son dönem ab-türkiye
Transkript
türkiye`de bulunan suriyeli mültecilere ve son dönem ab-türkiye
TÜRKİYE’DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLERE VE SON DÖNEM AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE MÜLTECİLER ALT BAŞLIĞI ALTINDA YAŞANANLARA DAİR DURUM TESPİTİ RAPORU ONURSAL ADIGÜZEL İSTANBUL MİLLETVEKİLİ İÇİNDEKİLER 1. SUNUŞ ………………………………………………………………………………………………………3 2. TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ MÜLTECİLERE DAİR GENEL TABLO …………………………5 2.1. BARINMA ………………………………………………………………………………………10 2.2. İSTİHDAM ………………………………………………………………………………………11 2.3. SAĞLIK 2.4. EĞİTİM …………………………………………………………………………………………14 ……………………………………………………………………………………….13 3. SURİYELİ MÜLTECİ ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR ……………………………..16 4. SURİYELİ MÜLTECİ KADINLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR ………………………………17 5. TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE SURİYELİ MÜLTECİLER ALT BAŞLIĞI ALTINDA SON DURUM ………………………………………………………………………………………………………………..19 6. SONUÇ …………………………………………………………………………………………………….33 7. KAYNAKÇA ………………………………………………………………………………………………34 2 1. SUNUŞ Son günlerde Türkiye gündemini meşgul eden konuların başında Suriyeli mülteciler gelmektedir. Her ne kadar Türkiye’de “geçici koruma” hakkıyla ikamet etseler de, Suriyeli mültecilerin pek çoğunun ülkelerine geri dönmeyeceği ve bir kısmının da en azından bir süre daha burada yaşayacağı açıkça ortadadır. 2011 yılının Nisan ayında 252 kişi ile başlayan mülteci akını sonucu Türkiye Mart 2016 itibariyle 3 milyona yakın Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Mülteci krizini siyasi ve ideolojik hedeflerinin kıskacında ele alan iktidar, her fırsatta “Suriye’ye ilişkin ahlaki ve vicdani bir duruş sergilediği” iddiasını dile getirmesi karşın, bugün itibariyle mültecileri bir pazarlık konusuna indirgeyerek, bu büyük krizin insani boyutunu tamamen göz ardı etmiş durumdadır. Mart 2016 itibariyle, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yüzde 90’ı kamp dışında yaşamaktadır. Ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan raporlar, kamp dışındaki Suriyelilerin, özellikle kadın ve çocukların büyük bir çoğunluğunun içinde bulundukları durumun insan hakları açısından kabul edilemez bir durumda olduğunu ortaya koymaktadır. Çok sayıda Suriyeli mülteci sosyal ve ekonomik haklara erişmekte sıkıntı yaşamaktadır. AB ve Türkiye arasında 18 Mart tarihli Brüksel Zirvesi’nde ortaya çıkan anlaşmanın ise, “mülteci krizi”ni çözmekten uzak olduğu ortadadır. Anlaşmanın “hukukiliğine” ve “insan haklarına” uygunluğuna dair yöneltilen eleştiriler bir tarafa, sayıları 3 milyona dayanan mülteci nüfusu ile Türkiye’nin nasıl baş edeceği ise ayrı bir endişe konusudur. Öte yandan, Suriyeli mültecilerin pek çoğunun ülkelerine geri dönmeyeceği gerçeği bugün itibariyle göz ardı edilemeyecek bir niteliktedir. Suriyelilerin doğum oranı göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizdeki Suriyeli sayısının 3 milyonu aşacağı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası sivil toplum, mülteci krizinin bir “uyum sorunu” olarak ele alınması ve mültecilere yönelik bütüncül bir politika geliştirilmesinin, “geçicilik” esas alınarak uygulanan çözüm yöntemlerinin yerini “kalıcılık” gerçeği göz önünde bulundurularak yeni baştan ele alınmasının gerekliliğine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, söz konusu rapor, partimizin mülteciler konusunda neler yapabiliriz anlayışıyla hazırlanmıştır. Mülteci meselesinin çok kapsamlı bir konu olduğu bilinciyle, bu raporda, mültecilere yönelik ulusal ve uluslararası sivil toplum tarafından hazırlanmış raporlar 3 kapsamında Türkiye’deki Suriyeli mültecilere dair genel bir tablo çizilmeye çalışılmış, ayrıca Suriyeli mülteciler alt başlığında Türkiye – AB ilişkilerindeki yaşanan son duruma yönelik gelişmelere yer verilmiştir. 4 2. TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ MÜLTECİLERE DAİR GENEL TABLO Türkiye, bugün itibariyle 2 buçuk milyonu aşkın Suriyeli ve başta Afganistan, İran, Irak ve Somali olmak üzere diğer ülkelerden gelen 250 bini aşkın mülteci ile dünyada en büyük mülteci ve sığınmacı nüfusuna sahip ülke konumundadır.1 Türkiye'nin ardından 1 milyon civarında mülteci ağırlayan Lübnan gelmektedir. Türkiye, Mart 2011’de Suriye’de ortaya çıkan çatışma ortamından kaçan Suriyelileri, uluslararası hukuka ve insan hakları evrensel ilkelerine uygun bir biçimde “açık kapı politikası” ve “geri göndermeme” ilkeleri çerçevesinde “geçici koruma” sağlayarak ülkeye kabul etmiştir. İç çatışmalar sonrası, 2011 yılının Nisan ayından itibaren Türkiye’ye yönelen göç sonucu, Türkiye Mart 2016 itibariyle 2 buçuk milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. Maddesi 22.10.2014 tarihinde geçici korumaya ilişkin bir yönetmelik yayımlamıştır. Geçici Koruma Yönetmeliği Geçici 1. maddesine göre bu yönetmelik, Suriyeli sığınmacıların yanı sıra Suriye’den kaçan vatansız kişiler ve mülteciler için uygulama alanı bulmaktadır. Böylelikle söz konusu yönetmelik kapsamında “geçici koruma statüsü” verilmektedir. Geçici koruma yönetmeliği “geçici korumayı” ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma olarak tanımlamaktadır. Türkiye Hükümeti tarafından yürürlüğe koyulan geçici koruma rejiminin bir parçası olarak uluslararası koruma arayan Suriyeliler, Suriye’den gelen mülteciler ve vatansız kişiler Türkiye’ye kabul edilmektedir ve istekleri dışında Suriye’ye geri gönderilmeyecektir. Geçici koruma rejimi kimlik belgeleri olmayanlar dâhil uluslararası koruma ihtiyacı olan tüm Suriyelilere, vatansız kişilere ve Suriye’den gelen mültecilere uygulanmaktadır. 1 http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/tr(40).pdf 5 Kampların içinde veya dışında ikamet eden Suriyelilere uygulanabilir haklar geçici koruma yönetmeliğinde de belirtilmiştir. Bunlar genel olarak sağlığa erişimi, eğitime erişimi, sosyal yardıma erişimi ve iş piyasasına erişimi kapsamaktadır. AFAD’ın (Başbakanlık Afet ve Acil Durumu Yönetimi Başkanlığı) 8 Şubat 2016 tarihli verilerine göre, Türkiye’nin Suriyelilere toplam yardımı 8 milyar ABD doları, uluslararası toplam yardım ise 455 milyon ABD doları olarak ifade edilmektedir.2 Bu bakımdan Türkiye, bugüne kadar bu büyük kitlesel mülteci akını ile karşı karşıya kalmanın doğurduğu maliyetinin neredeyse tamamını kendisi üstlenmiş durumdadır. Bu harcamanın hizmet, bölge, harcama biçimi ve kalemleri itibariyle ayrıntıları ise bilinmemektedir. Öte yandan, AFAD’ın telaffuz ettiği rakama rağmen, çeşitli zamanlarda hükümet yetkilileri tarafından dile getirilen rakamlar arasındaki farklılık, harcanan paranın miktarı konusunda bir muğlaklık olduğunu göstermektedir. BMMYK’nin (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) verilerine göre, 3 Mart 2016 tarihi itibariyle Türkiye’de bulunan kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısı 2 milyon 715 bin 789’dur.3 Geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli sığınmacılara ilaveten; Afganistan, İran, Irak, Somali ve diğer kayıtlı ve kayıt dışı mülteci ve sığınmacılarla ile birlikte bu sayının 3 milyonu aştığı bilinmektedir.4 TİSK’in (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) 2015 raporunda belirtildiği üzere; Suriye’de Mart 2011’den bu yana yaşanan iç savaşın bir ürünü olan Türkiye’deki Suriyeliler krizinin, farklı görüntüler ve özellikler ile daha uzunca bir süre devam edeceği görülmektedir. Bu durum Suriye’den gelen sığınmacıların girişlerinin devam etmesine ve sayılarının yeni sınır girişleri ve doğal yollarla (doğumlarla) daha da artmasına yol açmaktadır. Suriyelilerin Türkiye’de sadece sayıları artmamakta, aynı zamanda kalış 2 https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=747 3 http://data.unhcr.org/syrianrefugees/country.php?id=224 . Buna mukabil, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 10 Mart 2016 tarihinde twitter hesabından yaptığı açıklamada mülteci sayısının 2 milyon 733 bin 784 olduğunu ifade etmiştir. 4 Detaylı istatistikler için bakınız: http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/tr(41).pdf 6 süreleri de uzamakta ve her geçen gün “kısa süreli sığınmacı” konumundan, “kalıcılığa” doğru bir geçiş süreci de güçlenerek artmaktadır. Başlangıçta kısa süreli ve geçici bir durum olarak görülmesinin aksine, Suriyeli sığınmacıların uzun bir süre daha Türkiye’de kalacakları ya da önemli bir bölümünün artık yaşamlarını Türkiye’de sürdürecekleri anlaşılmaktadır. Mülteci krizinin ekonomiyi, çalışma hayatını, sosyal ve kültürel uyumu, eğitim, sağlık, barınma gibi temel hizmet alanlarını kapsayan bütüncül bir strateji ile ele alınması zorunludur. Fakat bugün bulunduğumuz nokta itibariyle, bütüncül bir stratejinin çok uzağında olduğumuz açıkça ortadadır. 2015 Türkiye Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda da dikkat çekildiği üzere, Türkiye uluslararası topluma kıyasla mültecilere yönelik genel olarak olumlu ilerlemeler kaydetmiş olsa da, ülkedeki mülteci nüfusun sayısının artmasıyla birlikte, Türkiye’nin mülteci krizine verdiği yanıtın sınırlı ve yetersiz kaldığı ortadadır. Her seferinde mülteci krizi ile ustalıkla ve insaniyetle başa çıktığını iddia eden AKP iktidarı, sorumluluktan kaçan ve Türkiye’yi “sınır bekçisi” olarak kullanmak isteyen uluslararası toplumun da desteği ile mülteci krizini bir pazarlık konusu haline dönüştürmüştür. Uluslararası Af Örgütü’nün Aralık 2015 tarihli “Avrupa’nın Bekçisi” başlıklı raporunda da dikkat çekildiği üzere; 15 Ekim tarihli Ortak Eylem Planı temelinde hazırlanan ve 29 Kasım 2015’te imzalanan göç anlaşması endişe verici özellikler taşımaktadır. Söz konusu anlaşma, mültecilerin yaşadığı insani krizi “pazarlık konusuna” indirgemenin ötesinde, Türkiye ve mülteciler açısından çeşitli sıkıntıları ve endişeleri beraberinde getirmektedir. Hâlihazırda bulunan mülteci nüfusun yaşadığı sıkıntılar ve insan hakkı ihlalleri ortada iken 5, Türkiye’nin yeni bir göç dalgası ile nasıl baş edeceği de merak konusudur. Bunların bir plan dâhilinde nasıl gerçekleştirileceği sıkıntılı ve soru işaretleriyle doludur. Resmi makamlar tarafından, Şubat 2016 itibariyle, Türkiye’de doğan Suriyeli çocuk sayısının 152 bini geçtiği ve 5 Örneğin, Uluslararası Af Örgütü’nün tarafından Aralık 2015’de yayımlanan “Avrupa’nın Bekçisi” başlıklı rapor, Türkiye’de mülteci ve sığınmacıların insan hakkı ihlallerine uğradıklarına ilişkin ciddi iddialara yer vermektedir. Rapor, Türkiye’nin Eylül ayından bu yana, mülteci politikasında gözle görülür bir değişim yaşandığı, özellikle son aylarda AB’ye düzensiz olarak geçmeye teşebbüs eden mülteci ve sığınmacıların Geri Gönderme Merkezleri’nde hukuka aykırı bir biçimde alıkonduklarına ve sınır dışı edildiklerine dair çeşitli iddialar ortaya koymaktadır. Konuyla ilgili olarak ayrıca partimizin Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, geri gönderme merkezleri için meclis araştırması açılması istemiyle TBMM’ye önerge sunmuştur. Meclis araştırması için: http://www2.tbmm.gov.tr/d26/10/10-17253gen.pdf . 7 bu sayının her gün katlanarak arttığı ifade edilmektedir. Buna karşılık AB ile varılan göç anlaşmasının sonucu olarak, en az 1 milyon sığınmacı ve mültecinin de Türkiye’ye gelmesi öngörülmektedir. Öte yandan, AB’den geleceklerin yanı sıra hâlihazırda Mısır’a, Lübnan’a, Ürdün’e göç etmiş olan Suriyelilerden de gelecekler olabileceği söylenirken, Türkiye’nin 5 milyona yakın mültecinin altından nasıl kalkacağı konusu soru işaretleri barındırmaktadır. Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) Bakanı Volkan Bozkır 10 Mart 2016 tarihinde Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Brüksel'le üzerinde çalışılan göçmen planı kapsamında Avrupa'dan Türkiye'ye iade edilecek göçmen sayısının yüz binler ya da milyonlar değil, binler ya da 10 bin civarında olabileceğini ifade etmiştir. Bu bakımdan, gelebilecek mülteci sayısına ilişkin uzmanların görüşleri ile hükümetin iddiaları da çelişmektedir. AB Türkiye İlerleme Raporu’nda dikkat çekildiği üzere, Türkiye’deki sığınmacı ve mülteciler istihdam, eğitim ve sağlık alanında da ciddi sıkıntılar ile karşı karşıyadır. Uluslararası AF Örgütü’ne (2015) göre; 2015 yılı içindeki yeni uygulamalar özellikle de eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin artmasını sağladıysa da ihtiyaçlar arttı. Suriyeli mültecilere destek sağlayan sivil toplum örgütleri de hizmetlerinden yararlanmak isteyen kişilerin sayısında net bir artış olduğunu ifade ediyor. 8 14 Mart 2016 itibarıyla 26 geçici barınma merkezinde kalan Suriyeli sayısı 272 bin 013’dür.6 6 https://www.afad.gov.tr/tr/IcerikDetay1.aspx?IcerikID=848&ID=16 GEÇİCİ BARINMA İL MERKEZİ Altınözü 2 Çadırkenti 622 çadır 3.077 Suriyeli Yayladağı 2 Çadırkenti 236 çadır 310 bölme 510 çadır 2.766 Suriyeli 18.015 3.299 Suriyeli 1.181 konteyner 4.908 Suriyeli Güveççi Çadırkenti 1.000 çadır 2.614 Suriyeli İslahiye 1 Çadırkenti 1.898 çadır 8.162 Suriyeli İslahiye 2 Çadırkenti 2.364 bölme Karkamış Çadırkenti 1.686 çadır 7.230 Suriyeli Nizip 1 Çadırkenti 1.858 çadır 10.547 Suriyeli Nizip 2 Konteynerkenti 938 konteyner 10.162 Suriyeli 8.867 Iraklı 4.771 çadır 21.727 Suriyeli Akçakale Çadırkenti 5.000 çadır 29.805 Suriyeli Harran Konteynerkenti 2.000 konteyner 14.002 Suriyeli Viranşehir Çadırkenti 4.100 çadır 18.080 Suriyeli Suruç Çadırkenti 7.000 çadır 27.299 Suriyeli 2.063 konteyner 10.457 Suriyeli Konteynerkenti Elbeyli Beşiriye Konteynerkenti 49.905 4.937 Suriyeli Ceylanpınar Çadırkenti Öncüpınar KİLİS MEVCUT 1.351 Suriyeli Konteynerkenti ŞANLIURFA MEVCUDU 263 bölme Apaydın GAZİANTEP TOPLAM Altınözü 1 Çadırkenti Yayladağı 1 Çadırkenti HATAY BARINMA TİPİ GBM 110.913 33.610 3.592 konteyner 23.153 Suriyeli 3.032 Suriyeli Midyat Çadırkenti 1.300 çadır Nusaybin Çadırkenti 3.270 bölme Derik Çadırkenti 2.100 bölme 8.970 Suriyeli KAHRAMANMARAŞ Merkez Çadırkenti 3.684 çadır 18.386 Suriyeli 18.386 OSMANİYE Cevdetiye Çadırkenti 2.012 çadır 9.526 Suriyeli 9.526 ADIYAMAN Merkez Çadırkenti 2.260 çadır 10.088 Suriyeli 10.088 ADANA Sarıçam Çadırkenti 2.162 çadır 10.587 Suriyeli 10.587 MALATYA Beydağı Konteynerkenti 2.083 konteyner 7.848 Suriyeli 7.848 MARDİN 9 1.055 Iraklı 0 13.057 Türk Tabipler Birliği’nin 2016 “Savaş, Göç ve Sağlık” isimli raporunda kamplara ilişkin şu ifadelere yer verilmektedir; Kamplarda kalanların durumu genelde kamp dışındakilere göre daha iyi. Yazın yanıyor, kışın donuyor olsalar da başlarını sokacak bir çadır veya konteynerleri var. Çadırlar kalabalık, yağmur geçiriyor, yangın tehlikesi bulunuyor. Kampların çoğunda sağlık birimi, çocuklar için okul, oyun alanları, çamaşırhane, banyo, sosyal hizmet birimleri, kantin yerleri, banka, TV odaları gibi olanaklar var. Kampta kalanlar ayrıca yurt içi ve yurt dışından gelen yardımlardan da yararlanıyorlar. Yine de bir kısmı daha özgür bir yaşam istedikleri için kampları terk diyor; bazen de kamplarda yer olmadığı için yeni gelenler kabul edilemiyor. Parçalanmış ailelerin, tek kalmış kadın ve yaşlıların, öksüz çocukların, engellilerin sorunları çok daha büyük. Ancak, Suriyelilerin %90’ı kamp dışında yaşamaktadır. Kamp dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin konut, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim ve istihdam konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Çeşitli ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan raporlarda özellikle barınma ve istihdam konusunda insan haklarına dair kaygıları dile getirilmektedir. 2.1. BARINMA Uluslararası AF Örgütü’nün Kasım 2014 raporuna göre kamp dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin barınma ihtiyaçları genellikle karşılanmamakta ve çok sayıda kişi yetersiz ve insanlık dışı arasında tabir edilebilecek koşullarda yaşamaktadır. AFAD’ın, “Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler: 2013 Saha Araştırması Sonuçları”na göre ise kamp dışındaki Suriyeli mültecilerin yüzde 25’i “harabelerde ya da derme çatma düzenlerde” yaşamaktadır. AFAD’a göre 2013 senesinde kamp dışında yaşayan Suriyeli mülteciler için konut başına ortalama kişi sayısı 8,6, konut başına ortalama oda sayısı ise 2,1. AFAD, aynı zamanda, kamp dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin yüzde 62’sinin sekiz ya da daha fazla kişinin kaldığı konutlarda yaşadıklarını bildirmektedir. Türk Tabipler Birliği’nin 2016 “Savaş, Göç ve Sağlık” raporunda ifade edildiği üzere; 10 Kamp dışında kalanların durumu çok iyi değil. Kentlerde belli bölgelerde yığılım gösteriyorlar. Bu bölgeler yoksulların yaşadığı bölgeler, varoşlar oluyor. Bir işi, geliri olanlar, normalin iki misli kira vererek oturuyorlar bu sağlıksız evlerde. Bir hanede ortalama 6-7 kişi (bazen iki aile birden) kalıyor; genelde tuvalet, banyo, mutfak yetersiz, ev eşyaları (Buzdolabı, çamaşır makinesi, halı vb.) yok veya eski, duvarlar nemli ve küflü, ev havası pis, ev hijyeni aksıyor. Hiç geliri olmayanlar ise parklarda, terk edilmiş binalarda, inşaatlarda, dükkânlarda barınmaya çalışıyor. Belediyeler yerleşip kalmasınlar diye bu evsizlere barınacak yer göstermekten çekiniyor. 2.2. İSTİHDAM Başbakanlık Genelgesi ile 2016 Şubat itibariyle Suriyeli olan mültecilere, çalıştıkları işyerinin yüzde 10'unu geçmemek koşuluyla çalışma izni verilmiştir. Çalışma izni verilmesine yönelik yasal düzenlemelerin pratikte ya hiç uygulanmadığı ya da oldukça yetersiz bir şekilde uygulandığı çeşitli raporlarda ifade edilmektedir.7 Günümüzde birçok Suriyeli çok kötü şartlarda, kaçak olarak çalışmaktadır. Aynı şekilde, AFAD’ın 2013 çalışmasına göre, kamp dışında yaşayan Suriyeli mültecilerin yarısından fazlası, bir önceki ayda 250 Dolar’dan daha az kazanıyor. Bu rakam da asgari ücretin yüzde 56’sına tekabül etmektedir. Türk Tabipler Birliği’nin 2016 “Savaş, Göç ve Sağlık” raporunda ifade edildiği üzere; Bir kısım Suriyeli ise yine Suriyelilerin veya Türklerin kurdukları işyerlerinde çalışıyorlar. Daha çok tekstil, inşaat ve tarım sektörlerinde. O işin normal ücretinin üçte birine çalışmaya razı oluyorlar. En riskli işyerlerinde çalıştıkları ve hiç önlem alınmadığı için iş kazası oranları, meslek hastalığı riski yüksek. Çalışanların büyük kısmı çocuk, erişkinlere tercih ediliyorlar. Güneydoğu illerinde yaşayan sığınmacılar yazın geçici tarım işçisi olarak çalışıyorlar, normal ücretin yarısına. Ülkemize gelen Suriyelilerin bir kısmının gelir durumunun iyi olduğunu biliyoruz. Bunlar büyük kentlerde güzel evlerde yaşıyorlar. Bazıları ise Türkiye’de iş kurmuş, atölye açmış, 7 Bakınız; Uluslararası Af Örgütü’nün tarafından Aralık 2015’de yayımlanan “Avrupa’nın Bekçisi” başlıklı rapor. 11 dükkân açmış; buralarda diğer Suriyelileri çalıştırıyorlar. Ekonomi Bakanlığı’na göre resmen 2 bin 827 Suriyeli firma kurulmuş, ancak kayıtsız firmalarla beraber bu sayının 10 bin civarında olduğu belirtiliyor. Öte yandan, dükkân, lokanta, açanlar bu rakama dâhil değildir. Öte yandan, TUİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) Aralık 2015 verilerine göre, işsiz sayısının 5 milyon 749 bini bulduğu, geniş tanımlı işsizliğin ise yüzde 17,9 olduğu Türkiye’de hâlihazırda büyük bir istihdam sorunu varken, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte gelmesi öngörülen yeni mültecilerle birlikte katlanarak artacak olan istihdam ihtiyacını nasıl karşılayacağı ise bilinmemektedir. Suriye’deki savaş sonucunda önemli bir işgücü arzının gerçekleştiğine dikkat çeken DİSK-AR (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü)8, göçmen işçilerin emek piyasalarında karşılaştığı olumsuzluklar araştırılması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, Uluslararası Af Örgütü’nün (2014) raporu, istihdam edilen Suriyelilerin ücretlerindeki ayrımcılığa ve istihdam konusunun yerel nüfusla mülteciler arasındaki en büyük gerilim konusu olduğuna dikkat çekmektedir; Ücretlerdeki ayrımcılık, en sık şikâyet edilen konulardan biriydi. Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü Suriyeli mülteciler, sürekli bir biçimde, Suriyeli mültecilerin büyük bir bölümünün çalıştığı inşaat ve diğer bedensel güç gerektiren işlerde, kendilerine, Türkiye'deki insanlardan çok daha düşük bir ücret ödendiğini ifade etti. Türkiyeli işçiler ise, işlerinin ellerinden gittiğinden şikâyetçiydi. Bu durum da mültecilerle yerel nüfus arasında gerilimlere neden oluyor. Uluslararası Af Örgütü’ne verilen bilgiye göre, Suriyeli mültecilerin aldığı ücret Akçakale’de Türkiyeli bir kişinin aldığı ücretin yüzde 80’i, Şanlıurfa’da yarısı ile yüzde 80'i arası, Hatay ve Kilis’te yarısı ve İstanbul’da ise neredeyse üçte biri kadar. ORSAM (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) – TESEV (Türkiye Ekonomik Ve Sosyal Etüdler Vakfı) iş bilirliği ile hazırlanan “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri” benzer bir gerilime dikkat çekiyor; 8 http://disk.org.tr/2016/03/issiz-sayisinda-donem-rekoru-kirildi-issizlik-kadinlarda-artti/ 12 Yerel halk iş fırsatlarının ellerinden alındığına inanmaktadır. Ancak iş dünyası açısından bakıldığında bu iddianın karşılığının olmadığı görülmektedir. Normal şartlarda işini kaybedecek kişiler de Suriyeliler nedeni ile işsiz kaldığını düşünmektedir. Ayrıca sığınmacılar genelde yerel halkın çalışmayı tercih etmediği alanlarda istihdam edilmektedir. Böylece vasıfsız işgücü gerektiren iş kollarında işgücü açığı kapanmaktadır. 2.3. SAĞLIK Türkiye, 9 Eylül 2013 tarihinde, daha önce sadece sınır illerinde bulunan Suriyeli mültecilere tanınan sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim hakkını genişleterek, bu hakkı Suriye’den gelen tüm mültecilere tanınmıştır. Ekim 2014 tarihli Geçici Koruma Yönetmeliği de kayıtlı Suriyeli mültecilere sağlanan bu hakkı devam ettirmektedir. Suriyeli mültecilerin, ülke çapındaki kamu hastanelerinde ücretsiz muayene ve ücretsiz tedavi hakları mevcut, ancak sağlık hizmetlerine erişim kayıt olma esasına dayalı olduğu için kayıtlı olmayan Suriyeli mülteciler sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır.9 Bu bakımdan, Suriyeliler açısından tıbbi tedaviye erişim için kayıt ön koşuldur. ORSAM- TESEV’in 2015 (Türkiye Ekonomik Ve Sosyal Etütler Vakfı) “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri” raporu; sınır illerindeki devlet hastaneleri toplam hizmetin %30 ile %40’ı arasında bir oranda Suriyelilere hizmet verdiğine ve bu nedenle sınır illerindeki devlet hastanelerinde kapasite sorunu yaşandığını belirtiyor. Türk Tabipler Birliği’nin 2016 “Savaş, Göç ve Sağlık” isimli raporuna göre ise; Suriyelilere götürülen hizmetler içinde en çok aksayanlardan birisi koruyucu sağlık hizmetlerinden olan anne ve çocuk sağlığı hizmetleridir; Sığınmacıların %54’ü 18 yaşın altındadır. Geri kalanların çoğu da kadındır. Kamplarda bile, çadır ziyaretleri, gebelerin tespiti ve izlenmeleri, doğum sonu loğusa ve yeni doğan bakımı, gerekli taramalar, bebek ve çocuk izlemleri, aile planlaması hizmetleri yapılmamaktadır. Kamp dışında ise bu hizmetler çok aksamaktadır. …Suriyeli 9 Uluslararası AF Örgütü (2014). 13 sığınmacılara sağlanan düzenli bir tedavi hizmeti yoktur. Kamplarda yaşayanlar kamptaki sağlık merkezi ve gerektiğinde sevk edildikleri hastanelerden yararlanabilmektedirler. Kamp dışında kalanlardan kayıtlı olanlar için belli sağlık olanaklarının sağlanmış olması çok yenidir. Bu kişiler kayıtlı oldukları il içinde 1. Basamak olarak Aile Hekimlerine, Toplum Sağlığı Merkezlerince açılmış bulunan Suriyeli Polikliniklerine ve 2. Basamak olarak Sağlık Bakanlığı hastanelerine başvurabilmekte, sevk edilirlerse, üniversite hastanelerinde veya özel hastanelerde tedavi olabilmektedirler. Kayıtlı olan kişiler, 1. basamak ilaç giderlerinin %20’sini ödemekte, 2. ve 3. basamakta ücretsiz tedavi ve ameliyat olabilmektedirler. Bu olanaklara rağmen, bazı kentlerde AFAD ve eczacılar arasında anlaşma yapılmadığı için ilaca ulaşamıyorlar. Ayrıca AFAD’ın eczanelere yaptığı geri ödemelerde aksamalar olduğu için eczanenin ilaç bedelinin tamamının ödenmesini istediği örnekler de bulunmaktadır. Sağlık kuruluşlarında dil bilmedikleri için hizmetten yararlanamıyorlar. Uluslararası Af Örgütü (2014), sağlık hizmetlerine erişim hakkında bir tutarlılığın bulunmadığına ve özellikle kamp dışındakilerin hastanelere ve sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çekiyor; dil sorunu, ilaçların maliyeti, Suriyelerin haklarını ve sağlık hizmeti sağlayan kurumlara nasıl ulaşabileceklerini bilmeleri de dâhil olmak üzere bu hakka tam olarak erişimi kısıtlayan bir dizi engel tespit olduğunu belirtiyor. 2.4. EĞİTİM T.C. Anayasası’na göre, “kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Bu bakımdan, yabancılar dâhil Türkiye’deki tüm çocukların ilk ve orta öğretimden ücretsiz faydalanma hakkı vardır. Eylül 2014’te yayımlanan yabancıların eğitime erişimine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı genelgesine (No: 2014/21) göre, geçici koruma altındaki yabancıların her ildeki il milli eğitim müdürlüğü tarafından denetlenen okullar ve geçici eğitim merkezleri tarafından sağlanan eğitim hizmetlerine erişimi bulunmaktadır. Suriyeli mülteciler Türkiye’deki devlet okullarına ve geçici eğitim merkezlerine kaydolabilmektedir. Geçici eğitim merkezleri Suriyeli mülteciler için 14 kurulan kurumlardır (okullardır). Bu merkezler kamplarda ve bazı kentsel alanlarda mevcuttur ve değiştirilmiş Suriye müfredatı kullanarak Arapça eğitim vermektedir.10 Öte yandan özellikle kamp dışında yaşayan çocukların eğitime erişim konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaştıkları ortaya konmaktadır. UNICEF’in son rakamlarına göre, Türkiye’de 1 milyon 420 bin Suriyeli çocuk vardır. Bu çocukları 850 bini okul çağındadır ve okula gitmeyen 500 bin çocuk vardır.11 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Kasım 2015 tarihli “Türkiye'deki Suriyeli Mülteci Çocukların Eğitime Erişiminin Önündeki Engeller” raporunda vurgulandığı üzere, Türkiye'deki Suriyeli çocukların büyük çoğunluğu mülteci kamplarının dışında yaşamaktadır ve bunların eğitime erişim konusunda ciddi sıkıntıları mevcuttur. Raporda, 2014-2015 yılında kamp dışında yaşayan çocukların yalnızca %25'inin okula gittiği, 400 binden fazla Suriyeli çocuğun okula gitmediği ifade edilmektedir. Suriyeli çocukların özellikle Türkçe bilmemekten kaynaklı ciddi okullaşma sorunları yaşadığı belirtilmektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı araştırmada Türkiye'de kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların okula gitmelerinin önündeki engelleri şu şekilde sıralamaktadır; • Dil engeli: çoğu Arapça’dan başka bir dil bilmeyen Suriyeli çocuklar, Türkçe eğitim verilen okullarda dil engeliyle karşılaşıyor. • Ekonomik zorluklar: parasızlık yüzünden aileler ulaşım, okul gereçleri ve geçici eğitim merkezleri söz konusu olduğunda, okul harcı gibi masrafları karşılayamıyor. Kendi işsiz nüfusu üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişesiyle Türkiye’nin çalışma izni vermediği Suriyeli mülteci nüfus içinde çocuk işçiliği çok yaygın. Çalışma hayatına ilişkin güvencelerden yoksun kalan anne ve babalar emeklerinin karşılığı sayılabilecek adil bir gelir elde edemedikleri için, birçok aile geçinmek için çocukların getirdiği gelire muhtaç kalıyor. 10 http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/s%C4%B1k_sorulan_sorular.pdf 11 http://www.diken.com.tr/turkiyenin-cocuk-isci-sorunu-ankarada-sokakta-calisanlarin-yerini-suriyeliler-aldi/ 15 • Toplumsal uyuşma: Bazı Suriyeli aileler, okulda zorbalığa maruz kalacağı ve Türkiyeli sınıf arkadaşlarıyla kaynaşmakta zorluk çekeceğine dair endişelerle çocuklarını oturdukları yerdeki devlet okullarına kaydettirmiyorlar. Raporda aynı zamanda, bazı devlet okullarının mülteci çocukları reddettiği veya ihtiyaçlarını makul ölçüde karşılamadığı ve geçici eğitim merkezlerinin genellikle aşırı kalabalık olduğu da ortaya konulmaktadır. UNICEF (Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu ) ve birkaç uluslararası yardım örgütü ile birlikte başlatılan “Kayıp Kuşak Olmasın!” projesini yürüten BMMYK da “Türkiye’de yaşayan çok sayıda Suriyeli çocuğun, şimdiye dek eğitimlerinden üç sene kaybettiklerini ve kayıp kuşak olma riski altında bulunduklarını” belirterek uyarmaktadır. 3. SURİYELİ MÜLTECİ ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin yarısından fazlasını 18 yaşının altındaki çocuklar oluşturmaktadır. Çocuklar içinde önemli sayıda “refakatsiz” ya da anne ya da babasından birini kaybetmiş son derece travmatik ortamlardan gelenler bulunmaktadır. Gündem Çocuk Derneği tarafından hazırlanan 2016 “Bulanık Mekânlarda Gölgede Kalanlar: Suriyeli Mülteci Çocuklar ve Vatansızlık Riski Araştırma Raporu”nda vurgulandığı üzere, mültecilik durumunun kendisinin pek çok zorluğu ve hak ihlalini beraberinde getirdiği düşünüldüğünde, özellikle çocukların çok boyutlu bir dezavantajlılığa maruz kaldığı ortadadır. Söz konusu raporda da belirtildiği üzere, her ne kadar Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına dair Sözleşme, çocuğun yaşama, korunma ve katılım hakkı başlıklarıyla özetlenebilecek çocuğun insan haklarını koruma altına alsa da, Suriyeli mülteci çocukların eğitim, barınma, hareket özgürlüğü, ayrımcılıktan korunma, cinsel istismar ve sömürüden korunma hakkı gibi temel insan hakları ihlal edilmektedir. ECPAT International ile birlikte Uluslararası Çocuk Merkezi tarafından hazırlanan, “Çocuğa Karşı Ticari Cinsel Sömürü ile Mücadele Türkiye Durum Raporu”, Suriyeli mülteci çocukların zorla evlendirilmesi, fuhuşa zorlanması, üçüncü ya da dördüncü eş olarak satılması gibi cinsel sömürü amaçlı çocuk ticaretine maruz bırakıldığını ortaya koymaktadır. Raporda, Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukların yaklaşık yüzde 4,5’inin evlendirildiği ifade edilirken, Türkiye’nin 16 cinsel sömürü amaçlı çocuk ticaretine karşı mücadeledeki çalışmalarının yetersizliğine vurgu yapılmaktadır. Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara’nın, Kilis’te Suriyeli çocukların ikinci, üçüncü eş olarak satılma eğiliminin arttığına yönelik Şubat 2016 tarihli açıklamaları da bu vurgunun gerçek hayattaki tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan, farklı ulusal ya da uluslararası sivil toplum kuruluşları tarafından yayımlanan raporlar, işçi olarak çalıştırılarak istismar edilen mülteci çocuk sayısının her geçen gün arttığını ortaya koymakta, mülteci çocukların eğitim ve sağlığa erişim konusunda ciddi sıkıntılar ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Çocuk işçiliğinin, ucuz işgücü nedeniyle özellikle Suriyelilerin yaygın yaşadığı illerde arttığı bilinmektedir. Öte yandan, ortaya konulan bazı araştırmalar Ankara gibi büyük şehirlerde sokakta mendil satarak ya da kâğıt toplayarak çalışan Suriyeli çocukların sayısında artış olduğunu ortaya koymaktadır. Yukarıda da dikkat çekildiği üzere, kamplarda kalan mülteci çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim durumu, kamp dışındakilere oranla daha iyi olsa da toplam Suriyeli mülteci nüfusunun yüzde 90’ının kamp dışında yaşadığı düşünüldüğünde, kamp dışında yaşayan çocukların önemli bir oranı sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanamamaktadır. 4. SURİYELİ MÜLTECİ KADINLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR Mülteci çocuklar ile birlikte, kadınların da çok boyutlu bir dezavantajlılığa maruz kaldığı ortadadır. Kadınların ve kız çocuklarının erkek mültecilere kıyasla daha farklı ve özel koruma ihtiyaçları bulunmaktadır. Yukarıda da kız çocukları özelinde belirtildiği gibi, kadınlar cinsel ve fiziksel istismara herkesten daha fazla maruz kalmakta, kadınlar sosyal ve ekonomik birçok sıkıntı ile karşı karşıyadır. AFAD’ın 2014 “Türkiye’deki Suriyeli Kadınlar” raporunda kamplarda kalan Suriyeli kadınlara yönelik şu istatistiklere yer verilmektedir; •Kamp içindeki ve kamp dışındaki kadınların yarıya yakını, çalışma çağı olarak nitelenen 19-54 yaş grubunda yer almaktadır. • Suriyeli kadınların yüzde 64’ü eğitim durumlarını ilkokul, okuryazar veya okuryazar değil olarak belirtmişlerdir. 17 • Evli kadınların oranı yüzde 67 iken bekârların oranı yüzde 28’dir. • Suriyeli kadınların yüzde 87’sinin gelir getirecek bir mesleği bulunmamaktadır. •Kamp dışındaki kadınların yaklaşık yüzde 97’si son bir ay içerisinde hiç gelir elde edememiştir. • Kamp dışındaki Suriyeli kadınların yüzde 81 gibi büyük bir bölümünün ikamet izni ve yüzde 32’sinin herhangi bir kaydı bulunmamaktadır. • Suriyeli kadınların yüzde 35’i iç savaş nedeniyle en az bir yakınını kaybettiğini, yüzde 28’i ise en bir yakınının iç karışıklık nedeniyle yaralandığını belirtmiştir. • Suriyeli kadınların yarısından fazlası, kendisinin veya aile bireylerinin psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu ifade etmiştir. •“Önümüzdeki 7 gün için yeterli yiyeceğe ya da yiyecek temin edebilecek paraya sahip misiniz?” sorusuna kadınların yüzde 78’i hayır cevabını vermiştir. Öte yandan, BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Kadın, Barış ve Güvenlik danışmanı, Dr. Sabine Freizer Türkiye’deki Suriyelilerin yarısının kadın olduğuna ama eğitim, yaş, meslek verilerine ulaşmanın zor olduğuna dikkat çekmektedir. Ayrıca, Freizer cinsel şiddete maruz kalan Suriyeli kadınların yardım ve hizmetlere ulaşmasının zor olduğunu ifade etmektedir.12 Öte yandan, AFAD’ın 2013 raporunda, kamplarda yaşayan kadınların yüzde 17’sinin, kamp dışında ise yüzde 22’sinin ev geçindirmek zorunda oldukları belirtilmektedir. 12 http://www.diken.com.tr/siddet-magduru-suriyeli-kadinlar-siginmaevlerine-kabul-edilmiyorlar/ 18 5. TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİNDE SURİYELİ MÜLTECİLER ALT BAŞLIĞINDA SON DURUM 3 Ekim 2005 tarihinde 35 müzakere başlığı ile başlayan, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakere süreci, bugün itibariyle başlıkların bir kenara atıldığı bir pazarlık sürecine evirilmiştir. AB ile Türkiye arasındaki üyelik müzakereleri, yeni başlıkların açılması ya da açık olan başlıklarda ilerleme kaydedilmesinden ziyade, Suriyeli mültecileri Türkiye topraklarında tutma, Avrupa’ya geçişleri engellemek şartına bağlanmıştır. Uluslararası Af Örgütü’ne (2015) göre, AB’nin Türkiye’ye düzensiz geçişleri durdurması için yaptığı baskının 2015 yılının ortaları ile sonları arasındaki dönemde artmış ve müzakereler AB ve Türkiye arasındaki kara ve deniz sınırlarındaki “sözde” düzensiz göçle mücadele edilmesine yönelik bir anlaşmanın hazırlanmasına doğru evirilmiştir. PES Yönetim Kurulu Üyesi ve CHP Avrupa Birliği Temsilcisi Kader Sevinç, AB’nin mülteci krizinden bağımsız sorumluğu olan bu siyasi girişimleri pazarlık konusu yapmasının ahlaki bir soruna işaret etmektedir13; …demokratikleşme ve sosyal kalkınmada ilerlemiş bir Türkiye’nin sahip olacağı tarihi bir fırsat vardı. Avrupa’nın değerlerinin temsilinde içine düştüğü aciziyeti vurgulamak ve belki Avrupa’da bir değişimi tetikleyecek büyük bir atılım olanağı değerlendirilemedi. Meseleyi 3-5 milyar Avro’ya odaklayıp, al-ver pazarlığına çevirmiş gözükmek uluslararası saygınlığı zayıflamış Türkiye için yeni bir yara haline geldi. 29 Kasım 2015’te Türkiye-AB Ortak Eylem Planı ortaya çıkmıştır. Söz konusu plan, “sınır kontrollerinin artırılarak Türkiye üzerinden yasadışı göçün önlenmesi, Türkiye’nin geri kabul yükümlülüklerini yerine getirmesi, AB ile göçmen kaçakçılığı ve belge sahteciliği alanlarında bilgi paylaşımının arttırılması, Suriyeli sığınmacılara çalışma izni verilmesi, mültecilerin sosyo-ekonomik durumlarının düzeltilmesi, göç akımının düzenli hale getirilmesi” bunun karşılığında ise AB tarafından “Türkiye’nin mevcut vize serbestisi sürecinin hızlandırılması, siyasi vetolu AB üyeliği müzakere başlıklarının açılması,” gibi unsurları içerse de en temelde mültecilerin AB topraklarına geçişinin önlenmesi karşılığında, AB’nin Türkiye’de 13 http://www.birgun.net/haber-detay/vizesiz-avrupa-icin-gerekli-belge-demokrasi-106501.html 19 bulunan Suriyeli mülteciler için ihtiyaçlarına yönelik kullanılmak üzere 3 milyar Avro aktarılmasını öngörmektedir. Mart 2016 başı itibariyle 3 milyar Avro’nun 95 milyonun Türkiye’ye gönderildiği açıklanmıştır. AB Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, eğitim yaşında olan çocukların acil ihtiyaçları için 55 milyon, insani yardım için ise BM Dünya Gıda Programı kapsamında 40 milyon Avro’nun aktarıldığı belirtilmiştir.14 7 Mart’ta Brüksel’deki AB-Türkiye zirvesinde yeni bir anlaşma ortaya çıkmıştır. 7 Mart zirvesinde bir sonuç bildirgesi çıkmamakla birlikte, kararlar Brüksel’deki yeni zirveye ertelenmiştir. 7 Mart zirvesinde yeni teklifler ortaya atılmıştır. Buna göre; Türkiye’nin talepleri şu şekilde idi; - 2016-2017 için öngörülen 3 milyar Avroluk fona ek olarak 2018 için 6 milyar ek ödeme yapılması, -2016 Ekim ayının hedeflendiği vize serbestisi görüşmelerinin Haziran 2016’da tamamlanması, - Türkiye’nin üyelik müzakereleri kapsamında yeni başlıkların görüşmelere açılması, -Bununla birlikte; Türkiye kıyılarından yola çıkıp Yunan adalarına ulaşan tüm yasadışı göçmenler, buna Suriyeli mülteciler de dâhil, Türkiye’ye geri gönderilebilecek. Bunun karşılığında AB ise Türkiye’ye gönderilen her bir Suriyeli karşılığına Türkiye’den bir mülteci alacak. Bu noktada ise birçok soru işareti ortaya çıkmıştır; Türkiye vize serbestisi için öne sürülen 72 kriterin kaçını yeri getirdi? Haziran’a kadar bu kriterleri yerine getirme olasılığı var mıdır? AB Türkiye’nin vize serbestliği yol haritasındaki koşulları yerine getirme durumunu değerlendiren İkinci İlerleme Raporu 4 Mart 2016 tarihinde yayımlamıştır. 14 http://europa.eu/rapid/press-release_IP-16-584_en.htm 20 4 Mart tarihli AB değerlendirme raporu; Türkiye’nin vize serbestliği için gerekli 72 kriteri ne ölçüde karşıladığı değerlendiriliyor. Raporu Türkçe ’ye çeviren İktisadi Kalkınma Vakfı şu noktalara dikkat çekmektedir; Raporda Türkiye’nin bugüne kadar sağladığı ilerlemeye değinilirken, henüz yerine getirmediği koşulların üzerinde duruluyor ve Türkiye tarafından yapılması gerekenler, 46 maddede sıralanıyor. Bu ödevler yoğunlukla göç yönetimi ve geri kabul başlıkları altında toplanıyor. Bu maddeler uyarınca, Türkiye’nin atması gereken adımlar arasında düzensiz göç ile mücadele, göçmen kaçakçılığının önlenmesi, Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması, sınırların korunması, vize rejiminin adaptasyonu, organize suçlar, yolsuzluk ile mücadele ve veri koruma yasası, ayrımcılıkla mücadele yasası gibi temel haklarla ilgili ilerleme başlıkları öne çıkıyor. Türkiye’nin bu koşulları yerine getirmesine bağlı olarak, Ekim 2016’da Türk vatandaşları için vize zorunluluğunun kaldırılması mümkün olabileceği söyleniyor. 15 Bu bakımdan, Türkiye’nin toplamda 46 kriterde ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. İKV’nin (İktisadi Kalkınma Vakfı) belirttiği üzere, rapor Türkiye’nin vize serbestliğini sağlamak için atması gereken adımları 5 Blok altında, 46 maddede toplamaktadır16: 1. Blok: Belge Güvenliği 1-Türk pasaportlarının güvenlik özellikleri AB standartları ile uyumlaştırılmalı (Konsey Tüzüğü 2252/2004), yani parmak izlerini de içeren temassız çipli pasaport dağıtımına başlanmalı. 2-Türk kolluk kuvvetleri AB’ye seyahat eden yolcuların üzerinde bulunan sahte veya hileli belgeler ile ilgili AB üyesi devletlerdeki muadilleri ile zamanlı bilgi paylaşmalı. 3-Türk polisi ve havaalanlarındaki yer görevlilerinin AB’ye seyahat eden yolcular tarafından kullanılan sahte veya hileli seyahat belgeleri, vize ve ikamet izinlerini saptama kapasitesi, eğitimler ve Üye Devletlerin Türkiye’deki göç irtibat görevlileri ile işbirliğini ilerletmek suretiyle güçlendirilmeli. 2. Blok: Göç Yönetimi 15 http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?ust_id=99&id=1300 16 http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?ust_id=99&id=1300 21 4-Ege Denizi’ndeki Türk sahil güvenlik birimlerinin denetim ve yakalama kapasitesi güçlendirilmeli. Kıyı radar denetleme sistemi kurulması ve kıyı boyunca denetim yapan gemilerin sayı, kalite ve operasyonel kapasitesinin artırılmasını hedefleyen projelerinin uygulanması hızlandırılmalı. Kıyı radar sistemi kurulana kadar donanmanın radar sisteminin kullanılması tavsiye ediliyor. 5-Sahil güvenliğin yükünü azaltmak amacıyla, polis ve jandarmanın hala kıyıdayken veya kara sınırının uzağındayken göçmenlerin düzensiz ayrılışlarını tespit ve önleme kapasitesi, hava denetim sistemlerinin daha fazla kullanılması da dâhil olmak üzere, devriye ve denetim faaliyetleri ile güçlendirilmeli. 6-Sınırların korunması ve düzensiz göç ile mücadeleden sorumlu tüm yetkililer arasındaki işbirliği, sistematik koordinasyon, istihbarat, bilgi ve varlık paylaşımı güçlendirilmeli ve ortak operasyonların sayısı artırılmalı. Ulusal Koordinasyon ve Ortak Risk Analizi Merkezi acilen kurulmalı. 7-Göçmenlerin düzensiz gidişlerinin engellenmesi ve kolaylaştırıcıların yakalanması kapsamında yetkili makamların çalışmaları, özellikle göçmen kaçakçılığı örgütlerinin kıdemli ve orta düzeydeki üyelerinin kimliğinin saptanması ve tutuklanmasına odaklanmalı. 8-Türkiye’ye düzensiz olarak giren kişi sayısını azaltmak için, Güneydoğu ve Doğu sınırlarındaki denetimler güçlendirilmeli. Bu amaçla, askerler yerine, iyi eğitimli sözleşmeli personelin konuşlandırılması ve modern gözetleme cihazları ve esnek devriye uygulaması yoluyla kara kuvvetlerinin modernleştirilmesi devam ettirilmeli. 9-Mümkün olduğu durumlarda, yetkili makamlar kaynak ve transit ülkelerin yetkilileri ile sınır denetimi konusunda işbirliği yapmalı ve göçmen kaçakçılığı örgütleri hakkında bilgi paylaşmalı. AB Üyesi Olan Komşu Devletlerle Sınır İşbirliği: 10-Mayıs 2015’te imzalanan Kapitan Andreevo gümrük kapısında üçlü bir merkez oluşturulması anlaşması gecikmeksizin yürürlüğe girmeli. 11-Türk ve Yunan sahil güvenlik teşkilatları arasında göçmen kaçakçılığı faaliyetleri hakkında eş zamanlı bilgi paylaşımı için güvenli bir iletişim kanalı oluşturulmalı. 12-Yakalanan göçmenlere bilgi verilmesi ve bu şekilde göçmen kaçakçılığı şebekeleri hakkında bilgiye erişim sağlanmasında uzmanlığından faydalanmak için, Frontex ile operasyonel işbirliği geliştirilmeli. Vize Rejimi: 22 13-Halen Türkiye’ye vizesiz giren ve göç açısından yüksek risk taşıyan ülkelerin vatandaşları için vize zorunluluğu getirilmeli. 14-Potansiyel olarak düzensiz göç kaynağı oluşturan üçüncü ülke vatandaşları için vize kaldırılmamasına karar verilirse, bu durum, bu ülkelerle hızla geri kabul anlaşmaları imzalanması ve etkili uygulanması koşuluna bağlanmalı. 15-Göç açısından yüksek risk taşıyan bazı ülkelerin vatandaşları için Türkiye’ye e-vize ile girme uygulaması sonlandırılmalı ve bunun yerine Türkiye’nin diplomatik misyonlarında vize başvuru yapmaları şartı getirilmeli. 16- Potansiyel olarak düzensiz göç kaynağı oluşturan üçüncü ülke vatandaşları için Türkiye’ye e-vize ile girme uygulamasının devam ettirilmesine karar verilirse, e-vize taşıyanlar sınırı geçerken daha sıkı kontrollere tabi tutulmalı. 17-Vizeye başvuranların Türkiye’ye gelmek için geçerli sebepleri olduğu ve kendi ülkelerine dönmeye niyetli olduklarından emin olmak için vize bölümlerindeki Türk konsolosluk görevlilerinin bilgi ve kapasiteleri artırılmalı. Bunun yanında, özellikle yüksek riskli ülkelerdeki Büyükelçiliklerde tüm vize sisteminin bütünselliği ile ilgili iç kontrol standartları geliştirilmeli. 18-Düzensiz göçün ana kaynağı olduğu tespit edilen ülke vatandaşlarından havaalanı transit vizesi talep edilmeli. Uluslararası Koruma: 19-Yetkili makamlar uluslararası korumadan faydalananların sosyal hizmetler (özellikle çocukların okula gitmesi), yasal iş olanakları, yeterli barınma, meslek ve dil eğitimi ve topluma sosyal olarak katılımları ve ekonomik bağımsızlıklarının sağlanmasına katkıda bulunan her türlü girişime etkin erişimini sağlamak için çalışmaya devam etmeli. 20-Uluslararası koruma için başvurular, mümkün olan en kısa zamanda, hukukta öngörülen koruma statülerinden birini alacak veya başarısız bir başvuru olması durumunda Türkiye’yi terk etme kararı verilecek şekilde, değerlendirilmeli. Bu bağlamda, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nin aşağıdaki önlemleri alması büyük önem taşımaktadır: -uzun zamandır sonuçlandırılmamış başvuru yığılmasını azaltmak -Türkiye’ye düzensiz yollarla giren ve daha sonra geçersiz olduğu görülen uluslararası koruma başvuruları sunan göçmenlerin kaynak ülkelere eş zamanlı olarak iadelerinin sağlanması -İltica talebinde bulunan ve başvuruları devam eden göçmenlerin ve başvuruları reddedilenlerin gizlice kaçarak, AB’ye doğru ikincil bir göç hareketine girişmelerinin önlenmesi Bu amaçlara ulaşılması için, 23 Yabancılar ve Uluslararası koruma Kanunu’nun uygulanması için kuralları belirleyen yönetmeliğin kabul edilmesi tavsiye edilmektedir. 3. Blok: Kamu Düzeni ve Güvenliği 21-AB üyesi devletler tarafından sunulan ceza konularında adli işbirliği taleplerine verilen olumlu cevapların sayısı, cevap verme ve uygulama hızı artırılmalı. Türkiye’de ceza konularında adli işbirliği ile ilgili prosedürleri sadeleştirmek için tek bir kanunun kabul edilmesi önerilmektedir. 22-Üye Devletlerin yetkili makamları ile polis işbirliği ve ceza konularında adli işbirliği alanında etkin bir şekilde birlikte çalışılmalı. 23-Avrupa Konseyi’nin 1981 tarihli Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi uygulanmaya başlamalı ve Ek Protokolü onaylanmalı (CETS No: 181). AB ve Avrupa Konseyi standartları uyarınca kişisel verilerin korunması ile ilgili yasa çıkarılmalı. 24-Kişisel verilerin korunması için yeterli bir yasal çerçeve yürürlüğe girer girmez, Europol ile operasyonel bir işbirliği anlaşması ve Eurojust ile bir işbirliği anlaşmalı yapılmalı. O zamana kadar, bu ajanslar ile bilgi alışverişi ve işbirliğini artırmak için çaba gösterilmeli. 25-2016-2018 dönemi için Organize Suçla Mücadele için yeni bir Eylem Planı kabul edilmeli. Bu plan uyuşturucu, insan, silah ve taklit mal kaçakçılığı başta olmak üzere tüm organize suçlarla mücadeleyi güçlendirmeli. 26-Türkiye merkezli ulusal ve ulusaşırı suç örgütleri hakkında, çalışma yöntemleri ve cezai faaliyetleri ile mücadele için Türk yetkililerin yaklaşımlarını belirtecek şekilde, AB’ye bilgi verilmeli. 27-Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin uygulanmasına başlanmalı ve ulusal hukuki mevzuat, bu Sözleşme’deki standartlar ve AB müktesebatına uyumlu hale getirilmeli. 28- GİGM’nin insan kaçakçılığı kurbanlarını bulma ve koruma altına alma kapasitesi güçlendirilmeli. 29- Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi, El Konulması ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin uygulanmasına başlanılmalı ve ulusal hukuki çerçeve bu standartlar ile uyumlu hale getirilmeli. 30-MASAK’ın şüpheli işlemleri analiz etme ve para aklama ve terör finansmanı vakalarını yakalama kapasitesi güçlendirilmeli. 24 31-Türkiye’deki yasal çerçeve, Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi hükümleri ile uyumlu hale getirilmeli. 32-GRECO (Yolsuzluğa Karşı Ülkeler Grubu) tavsiyeleri doğrultusunda mevzuat kabul edilmeli; sivil toplum ile danışılarak hazırlanacak, yeni bir yolsuzluğa karşı ulusal eylem planı kabul edilmeli ve bu planın uygulanması bağımsız ve şeffaflık içinde hareket edecek bir kuruluşun gözetimine emanet edilmeli. 33-Sınır yönetimi ve düzensiz göçün önlenmesinde çalışan görevlileri hedef alan, yolsuzluğa karşı etik kurallar kabul edilmeli, eğitim programları oluşturulmalı ve bu şekilde kamu görevlilerinin rüşvet suçlarının sistematik olarak kovuşturulması sağlanmalı. 34-Avrupa Konseyi Sınır Dışı Etme Sözleşmesi’nin Ek Protokolleri Avrupa Konseyi Ceza Konularında Karşılıklı Yardım Sözleşmesi’nin Ek Protokolü imzalanmalı ve onaylanmalı, Hükümlülerin Transferi ile İlgili Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Ek Protokolünün uygulanmasına başlanmalı. 35-Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Lahey Sözleşmesi ile Bakım Nafakası ve Aile Bakımının Uluslararası Tazmini Lahey Sözleşmesi imzalanmalı ve onaylanmalı. 36-Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine Dair Lahey Sözleşmesi uyarınca adli takibatın uygulanmasındaki gecikmeler azaltılmalı. 4. Blok: Temel Haklar 37-AB müktesebatı, Avrupa Konseyi standartları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile uyumlaştırmak amacıyla terörizmle ilgili mevzuat revize edilmeli. 38-Irk veya etnik kökene bakılmaksızın herkese eşit muamele ile ilgili AB müktesebatından ilham alarak, ayrımcılığa karşı mevzuat kabul edilmeli. 39-Romanların durumunun iyileştirilmesi i.in ulusal eylem planı kabul edilmeli ve uygulamanın denetlenmesinde Roman sivil toplum kuruluşlarının dahil olmalı. 40-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4. ve 7. Protokolleri onaylanmalı veya alternatif olarak, benzer hükümler yasal çerçeveye dahil edilmeli. 25 41-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerini Önleme Eylem Planı’nın uygulanmasına devam edilmeli ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘Incal’ davaları içtihadı uygulanmalı. 42-Emniyet görevlileri, hakimler ve savcıların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadını dikkate alarak mevcut mevzuatı yorumlamalarını sağlayacak şekilde eğitilmeleri ve desteklenmelerine devam edilmeli. 43-Kolluk kuvvetlerinin olası kişi hakları ihlallerini denetlemek için bağımsız bir komisyon oluşturan yasa kabul edilmeli 5. Blok: Düzensiz Göçmenlerin Geri Kabulü 44-1 Haziran 2016 itibarıyla, üçüncü ülke vatandaşları ile ilgili olarak AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın hükümleri, tüm AB üyesi devletler için, etkili bir şekilde uygulanmaya başlanmalı. 45-O zamana dek, var olan geri kabul anlaşmalarının yükümlülükleri yerine getirilmeli. Özellikle TürkiyeYunanistan Geri Kabul Anlaşması ile ilgili olarak, Türkiye: -özellikle ikili protokolde öngörülen hızlandırılmış prosedürü uygulamak suretiyle, geri kabul taleplerine, belirlenen süre içinde cevap vermek için çabalarını yoğunlaştırmalı. -olumlu cevapların sayısını artırmalı, aksi takdirde ret kararları için sistematik olarak gerekçe sunmalı. -Geri kabul edilen kişilerin teslim edilmesini kolaylaştırmak için ek limanlar açmalı. Yasadışı göçmenlerin tespiti ve geri kabulünü kolaylaştırmak için irtibat görevlileri değişiminde bulunmalı. 46-AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın kendi vatandaşları ve vatansız kişilerin iade ve geri kabulüne ilişkin, tüm Türk diplomatik misyonları tarafından sistematik olarak tatbik edilmeyen, halihazırda uygulamaya koyulabilecek maddelerinin uygulanması ilerletilmeli. 26 BMMYK’de direktör olarak uzun yıllar görev yapmış olan Doç. Dr. Cengiz Aktar vize serbestisi ile ilgili olarak şu yorumda bulunmaktadır17; Her şeyden önce Türkiye’nin hazirana kadar o 72 koşulu yerine getirilebilmesi imkânsız. Birkaç örnek vereceğim. 1) Avrupa Konseyi’nin İnsan Kaçakçılığını Önleme Sözleşmesi. 19 Şubat’ta imzalandı. Uygulanıyor mu? 2)Yine o 72 koşuldan biri: Suç Gelirlerinin Aklanması, Kara Paranın ve Terörizmin Finansmanı Sözleşmesi. Bu da imzalandı. Uygulama? 3) 72 koşuldan bir diğeri: “Güvenlik güçlerinin olası insan hakları ihlallerini denetleyecek bir bağımsız komisyon kur” diyor. İronik açıkçası. 4) En can alıcısı da 72 numaralı koşul: “Organize suç ve terörizme ilişkin yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM içtihatları, AB müktesebatı ve AB üyesi devletlerdeki uygulamalarla uyumlu olacak şekilde gözden geçirilip düzenlenmesi ve mahkeme, kolluk kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin uygulamalarının kişi güvenliği ve özgürlüğü, adil yargılanma hakkı; ifade, toplanma ve dernek kurma özgürlüğü ile uyumunu sağla” diyor. Yani son derece muğlak ve geniş olan terör tanımını bırak, diyor. Hadi buyurun hemen yapın. Öte yandan, Çavdar Avrupa’da hiçbir siyasetçinin 79 milyon Türkiye vatandaşına vize muafiyeti sağlayarak seçim kazanamayacağına vurgu yapıyor ve Fransa’yı örnek vermektedir; Le Pen’in ikinci tura kalacağı neredeyse kesin. Böyle bir ortamda, Fransa “Schengen’i kaldırıyorum ey Türkiye” diyecek, kutlamalarda şampanya ve ayran içilecek, öyle mi? Bu ham hayaldir. Çavdar ayrıca, en iyi ihtimalle vize muafiyetinin işadamları, araştırmacılar ve öğrenciler gibi belli gruplara gelebileceğini ifade etmektedir. AB ile Türkiye arasında yürütülen müzakerelere BM de dâhil olmak üzere, mülteci alanında uzman kişiler plana yönelik eleştirilerini, planının “insan haklarına ve hukuka” uygunluğu konusunda uyarılarda bulunmaktadır. 17 http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/497465/_Vize_muafiyeti_olmayacak_kiyamet_haziranda_kopacak_. html 27 BMMYK, planın uluslararası mevzuata uygunluğunu sorguluyor ve uluslararası hukuka aykırı olabileceğini ifade ediyor. BMMYK, Avrupa Direktörü Vincent Cochetel şunları ifade etmektedir18; “Yabancı ülke vatandaşlarının kitlesel biçimde sınır dışı edilmeleri Avrupa İnsan Hakları Konvansyonu'na aykırıdır. Yunan adalarına gelenlerin toplu biçimde Türkiye'ye gönderilmesi sırasında mültecilerin yasal haklarının korunması gerekiyor. Bu konuda şüphelerim var. Ayrıca AB'nin Türkiye'den mülteci alması konusunun da kağıt üzerinde planlandığı şekilde işleyip işlemeyeceğinden emin değilim. AB ülkeleri ve Atina arasında Yunanistan'daki 66 bin mültecinin diğer AB ülkelerine gönderilmesini öngören bir anlaşma var. Ama şu ana kadar sadece 600 kişi AB ülkelerine dağıtıldı. Yunanistan'la işe yaramayan anlaşma nasıl olacak da Türkiye'yle işleyecek." Planın hukukiliği konusunda da birtakım tartışmalar mevcuttur. Örneğin; Türkiye’nin mülteciler açısından “güvenli üçüncü ülke” statüsünde olmadığı vurgulanmaktadır. Örneğin; AB iltica sözleşmesine göre güvenli üçüncü ülke, bir sığınmacının, sığınma başvurusu yaptığı ülkeye gelmeden önce fiziksel olarak bulunduğu ve mülteci olarak koruma alabileceği ülkedir. Fakat Türkiye AB ülkeleri tarafından, hukuken mültecilerin geri gönderilebileceği bir ülke değildir. Çünkü Türkiye, 1952 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna dair Cenevre Sözleşmesi’ne “coğrafi sınırlama” ile taraf olan tek ülke konumundadır. Bu da Türkiye’nin sadece Avrupa ülkelerinden gelenlere mülteci statüsü verebilmesi anlamına gelmektedir. Diğer ülkelerden gelen kişilere ise “geçici sığınma” statüsü tanınmaktadır. Türkiye’deki 2,7 milyonu aşkın Suriyeli göçmen de bu statüde ikamet etmektedir. Öte yandan, AB yasaları bir ülkenin ancak “Cenevre Sözleşmesi’nin hükümlerini, hiçbir coğrafi kısıtlama koymadan onaylamışsa” güvenli sayılabileceğini özellikle belirtmektedir (2013/32/EU yönergesi, 39 2(a) maddesi).19 18 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160308_ab_turkiye_gocmen 19 https://www.hrw.org/tr/news/2016/03/07/287376 28 BMMYK’nın eski Türkiye direktörü Metin Çorabatır, "Geri kabul anlaşmasının yürümesi açısından Türkiye’de mülteci statüsü için bireysel başvuru imkânının olması lazım. Ancak Suriyeliler geçici koruma statüsü altında oldukları için bu imkânları yok" diyor. Çorabatır, "AB Türkiye’nin ‘güvenli ülke’ olduğu imajını yayıp, mümkün olduğu kadar çok insanı Türkiye’ye yollamak istiyor. Türkiye ise bu tanımı en dar şekliyle yorumlayıp daha az insanı geri kabul anlaşması çerçevesinde almaya hevesli" diye ifade etmektedir.20 18 Mart 2016 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen “mülteci” zirvesinde varılan anlaşmaya göre, Türkiye üzerinden Yunanistan'a ulaşan göçmenler 4 Nisan'dan itibaren Türkiye'ye geri gönderilmesi planlanmaktadır. Anlaşmanın 20 Mart'tan önceki göçmenleri kapsamayacağı açıklanmıştır. Buna göre, 2016 sonuna kadar toplam 72 bin sığınmacının kabulü beklenmektedir. 18 Mart Zirvesi’nin detaylarını İKV (İnsani Kalkınma Vakfı) şu şekilde özetlemektedir21: 1-20 Mart 2016 tarihinden başlayarak, Türkiye’den Yunanistan’a geçen tüm yeni düzensiz göçmenler Türkiye’ye iade edilecek. Bu iade sürecinde, toplu sınır dışı etme gibi bir olayın yaşanmamasına dikkat edilecek ve mülteci hukukunun temel ilkelerinden “non-refoulement” (zulüm riski olan yere geri göndermeme ilkesi) ilkesine dikkat edilecek. Bu kamu düzeninin tesis edilmesi için olağandışı ve geçici bir önlem olarak öngörülüyor. Yunan adalarına ulaşan göçmenler kayıt altına alınacak ve iltica prosedürlerine uygun olarak muameleye tabi tutulacaklar. Siyasi iltica talebinde bulunmayan veya başvurusu geçersiz bulunan göçmenler Türkiye’ye iade edilecek. Düzensiz göçmenlerin iade maliyeti AB tarafından karşılanacak ve Türk ve Yunan yetkililer işbirliği için ikili düzenlemeler üzerinde anlaşacak. Göçmenlerin Yunanistan’dan Türkiye’ye iade edilmesi, Türkiye’nin mültecilerin haklarının korunacağı ve mültecilere uluslararası koruma sağlayacak “güvenli ülke” olarak kabulüne dayanıyor. 2-Türkiye’ye Yunan adalarından iade edilen her Suriyeli için, Türkiye’den bir Suriyeli AB’de yerleştirilecek. Türkiye’ye iadelerin başlaması ile birlikte start alacak bu uygulama için, Komisyon, AB ajansları, Üye Devletler ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yer alacağı bir mekanizma oluşturulacak. Daha önce AB’ye düzensiz yollarla girmeyen veya girmeye çalışmamış olan göçmenlere öncelik verilecek. AB Üye Devletlerinin 20 Temmuz Zirvesinde kararlaştırdığı Üye Devletler arasında paylaştırılan kotadan kalan 18.000 kişilik yer bu şekilde doldurulacak. Daha fazla mültecinin AB’ye yerleştirilmesi söz konusu olur ise, benzer bir gönüllü kota sistemi uygulanacak ve 54.000’e kadar Suriyeli 20 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160309_turkiye_ab_anlasmasi 21 http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?ust_id=99&id=1331 29 AB ülkelerinde yerleştirilebilecek. Türkiye’ye iadelerin bu sayılara yaklaşması durumunda mekanizma gözden geçirilecek. Eğer bu sayıyı aşarsa mekanizma durdurulacak. Bu durumda, Türkiye’ye iade edilecek ve bunun karşılığında AB’nin Türkiye’den kabul edeceği Suriyeli sayısı en fazla 72.000 olabilir. 3-Türkiye, AB’ye düzensiz göç için oluşabilecek yeni kara ve deniz güzergahlarını engellemek için gerekli önlemleri alacak ve bunun için komşu ülkelerle işbirliği yapacak. 4-Türkiye ve AB arasındaki düzensiz geçişler önemli ölçüde azaldığı zaman, Gönüllü İnsani Kabul Programı aktive edilecek ve AB Üye Devletleri gönüllü olarak bu programa katkıda bulunacak. 5-Vize serbestliği yol haritası Türk vatandaşları için vize zorunluluğunun en geç Haziran 2016 sonuna kadar kaldırılması hedefine yönelik olarak hızlandırılacak. Bunun koşulu Türkiye tarafından yol haritasında yer alan tüm kriterlerin tamamlanması olacak. AB Türkiye’nin bu güne kadar yol haritasında bulunan 72 kriterden 35’ini yerine getirdiğini ifade ediyor. Türkiye bunun için gerekli adımları atacak ve Avrupa Komisyonu kriterlerin yerine getirilmesi ile ilgili bir değerlendirme yaparak Nisan sonuna kadar uygun bir teklifte bulunacak ve bu teklif doğrultusunda Avrupa Parlamentosu ve Konseyi nihai kararı verecek. 6-AB Türkiye ile işbirliği içinde, Mülteciler için ayrılan 3 milyar avronun kullandırılmasını hızlandıracak ve Mart sonundan önce Türkiye’nin belirleyeceği geçici koruma altındaki kişiler için ek projeler için de fon sağlayacak. Mülteciler için özellikle sağlık, eğitim, altyapı, gıda ve diğer yaşam giderlerini içeren somut projelerin yer alacağı ilk liste iki tarafça 1 hafta içinde oluşturulacak. Bu kaynakların tamamen kullanılma aşamasına gelindiğinde ve yukarıda yükümlülüklerin karşılanmasına bağlı olarak, AB 2018 sonuna kadar 3 milyar avro ek fon sağlayacak. 7-AB ve Türkiye gümrük birliğinin güncellenmesine yönelik devam eden çalışmaları memnuniyetle karşıladıklarını ifade ettiler. 8-AB ve Türkiye 29 Kasım 2015 Zirvesindeki ortak bildiride belirtildiği gibi, katılım sürecinin yenide canlandırılması konusundaki taahhütlerini yineledi. 14 Aralık 2015’te açılan ekonomik ve parasal politika ile ilgili 17. Fasıldan sonra Hollanda dönem başkanlığı sırasında 33. Fasıl açılacak. Komisyon bununla ilgili bir teklifi Nisan ayında sunacak. Diğer fasılların açılması için hazırlık çalışmaları hızlandırılmış bir biçimde devam edecek. Mevcut kurallar uyarınca Üye devletlerin pozisyonlarına halel gelmeyecek. Üye Devletlerin pozisyonlarına atıfta bulunulması, fasılların açılmasını engelleyen GKRY’nin tek taraflı blokajının devam edeceğini gösteriyor. Bu fasıllar arasında enerji, yargı ve temel haklar ve adalet, özgürlük ve güvenlik gibi kritik fasılların bulunması, GKRY blokajı aşılmadan katılım sürecinin nasıl hızlandırılacağı sorusunu akla getiriyor. 9-AB ve Üye Devletler, özellikle Türkiye sınırı yakınındaki belirli bölgeler olmak üzere, Suriye’deki insani koşulların geliştirilmesi için Türkiye ile birlikte çalışacak. Bu şekilde yerel halk ve mültecilerin daha güvenli bölgelerde yaşaması mümkün olacak. 30 Peki, bu anlaşma ne ölçüde uygulanabilir? Rakamsal olarak Türkiye’ye gönderilen her bir mülteci için de Türkiye’deki bir mültecinin Avrupa’ya gitmesinin karşılığı gözükmemektedir. BMMYK verilerine göre; 1 Ocak 2015 ve 10 Aralık 2015 tarihleri arasında 792 binden fazla kişinin Yunanistan’a deniz yoluyla düzensiz bir şekilde vardığı görülmektedir.22 AB Komisyonu’nun 10 Şubat 2016 tarihli raporuna göre ise; Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 2015 ve Ocak 2016 ayları içinde sırasıyla; 147 bin 639, 214 bin 792, 154 bin 381, 110 bin 835 ve 67 bin 756 kişinin Türkiye’den Yunanistan’a geçiş yaptığı ifade edilmektedir.23 2016 yılı için toplam 143 bin 634 mültecinin Türkiye’den Yunanistan’a geçtiği ifade edilmektedir.24 Yalnızca iki ay içinde 140 binden fazla mültecinin Türkiye’den Yunanistan’a geçtiği düşünüldüğünde, AB tarafından verilen 72 bin sayısının nasıl yeterli olacağı ve söz konusu anlaşmanın mültecilerin geçişini ne ölçüde engelleyeceği konusu soru işaretleri barındırmaktadır. Öyle ki, çeşitli sivil toplum kuruluşları mültecilerin Avrupa’ya göç yollarını denemeye devam edecekleri yönünde çeşitli öngörüleri ortaya koymaktadır. Anlaşmanın hemen ertesinde yüzlerce kişinin yasadışı yollarla Yunanistan’a geçmek istemesi ise bu bakımdan önemlidir.25 Öte yandan, Uluslararası Af Örgütü, “bir Suriyeliye AB'de yeniden yerleştirilme yeri teklif eden anlaşmanın, Yunanistan'a doğru ölümcül deniz yollarına gönderilen bir başka Suriyelinin hayatını tehlikeye attığına dikkat çekmektedir.26 22 http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/Greecedata10Dec2015.pdf 23 http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/proposalimplementation-package/docs/managing_the_refugee_crisis_state_of_play_20160210_annex_01_en.pdf 24 http://www.theguardian.com/world/2016/mar/16/eu-cut-number-syrian-refugees-coming-europe 25 http://www.abhaber.com/siginmacilarin-yolculugu-devam-ediyor/ 26 http://www.amnesty.org.tr/icerik/2/1814/ab-turkiye-zirvesi-avrupali-ve-turk-liderler-siginma-hakkinaolumcul-darbe-vuruyor 31 AB üye ülkelerinin Eylül ayında kararlaştığı anlaşmaya göre, İtalya ve Yunanistan’da hâlihazırda bulunan 160 bin mültecinin diğer üye ülkelere dağıtımı öngörülüyordu. Şu ana kadar, pek ilerleme kaydedilemediği rakamlarla ortaya çıkmaktadır; Mart 2016 tarihi itibariyle, Yunanistan ve İtalya’da bulunan 160 bin mülteci arasında AB üye ülkelerine dağıtılabilen aradan geçen 6 aya rağmen mülteci sayısı 1000’e bile ulaşmamıştır.27 Hatta AB Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker Kasım ayında yaptığı açıklamada, mültecilerin AB ülkelerine dağıtım hızını eleştirmiş, “Eğer mülteci dağıtımı bu hızla giderse, 160 bin kişinin ancak 2101 yılında eritilebileceğini” ifade etmiştir.28 AB tarafından sağlanan yardımın, mültecilere yönelik gerekli “uyum” projelerin yürütülmesine ne kadar yeterli olacağı ise anlaşma açısından diğer bir muğlaklığı ortaya koymaktadır. Medyaya yansıdığına göre, “Türkiye’deki Geçici Koruma Statüsündeki Suriyelilere Yönelik 2016- 2018 Dönemi Kamuoyu Birinci Aşama İhtiyaç Planlaması”, mülteciler için tespit edilen toplam ihtiyaç miktarının 61 milyar 791 milyon lira olduğu ifade edilmektedir. Yani yaklaşık 20 milyar Avro gibi bir miktara denk gelmektedir. Bu da, Türkiye’ye AB tarafından sağlanacak fonun yetersiz olduğunu açıkça göstermektedir. 29 Uluslararası Af Örgütü tarafından ve diğer sivil toplum kuruluşları, söz konusu anlaşmanın “insanlık dışı” bir tutum sergilediğini ifade etmektedir. Yasal ve güvenilir yollarla Avrupa’ya mültecilerin geçişinin sağlanması ve yerleştirilmesi yerine, mültecileri Türkiye’de tutmaya ve geri göndermeye yönelik çabanın insanlığın temel değerlerine aykırı olduğu belirtilmektedir. 27 http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/pressmaterial/docs/state_of_play_-_relocation_en.pdf 28 http://www.wort.lu/en/politics/eu-migrant-crisis-juncker-slams-pace-of-refugee-relocation- 5645c0760da165c55dc4d177 29 Söz konusu rakamlar Muharrem Sarıkaya’nın 10 Mart 2016 tarihli yazısından alınmıştır. http://www.haberturk.com/gundem/haber/1207682-muharrem-sarikaya-bize-siginanlar . Söz konusu yazıdaki başka ilginç bir iddia ise, AFAD Başkanı Fuad Uğur’un Türkiye’nin yaptığı yardımın görünmeyen kısmıyla 16 milyar civarında olduğunu belirtmesi. 32 6. SONUÇ Bugün geldiğimiz nokta itibariyle, Suriyeli mülteciler konusu Türkiye gündeminin en hassas konularından birini oluşturmaktadır. Türkiye ile AB arasındaki son anlaşmaya göre yeni mültecilerin ülkemize gelecek olması ve Türkiye’deki mülteci nüfusunun “geçicilikten” “kalıcılığa” doğru evirilmesi ve önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin mülteci nüfusunun 4 milyona ulaşacağı yönündeki iddialar mülteciler konusunda bütüncül bir politika ortaya konulmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, her ne kadar “Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 25. Maddesine göre30, mevcut durumda Suriyelilere vatandaşlık hakkı tanınması mümkün olmasa da, yönetmelik değişikliğinin hükümetin tasarrufunda olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Suriyelilere sağlanacak vatandaşlık hakkının siyasi dengeleri nasıl değiştirilebileceği gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Söz konusu rapor, başında da ifade edildiği üzere, partimizin mültecilere yönelik bir eylem planı ortaya koyması ihtiyacı ile hazırlanmıştır. Rapor, genel anlamda Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ve AB-Türkiye ilişkilerinde mülteciler alt başlığında mevcut son duruma ilişkin bir tablo ortaya koymaktadır. Taslak bir metin olan söz konusu rapor, her türlü katkıya açıktır. 30 Yönetmelik 25. Maddede, “geçici koruma kimlik belgesinin süresinin ikamet izni toplamında dikkate alınmayacağı ve sahibine vatandaşlığa başvuru hakkı sağlamayacağı” ifade edilmektedir. Tüm yönetmelik için; http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf 33 7. KAYNAKLAR RAPORLAR: AFAD (2013), “Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler: 2013 Saha Araştırması Sonuçları” Raporu AFAD (2014), “Türkiye’deki Suriyeli Kadınlar Raporu” ECPAT (2015), International, “Çocuğa Karşı Ticari Cinsel Sömürü ile Mücadele Türkiye Durum Raporu” ORSAM (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi – TESEV (2015), “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri” Raporu TBB (2016), “Savaş, Göç ve Sağlık” Raporu TİSK (2015), “Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri” Raporu Uluslararası Af Örgütü (2014), “Hayatta Kalma Mücadelesi: Türkiye’ye Suriye’den Gelen Mülteciler” Raporu Uluslararası Af Örgütü (2015), “Avrupa’nın Bekçisi: Türkiye’deki Mültecilerin Hukuka Aykırı Olarak Alıkonulmaları ve Sınır dışı Edilmeleri” Raporu İnsan Hakları İzleme Örgütü (2014), “Geleceğimi Hayal Etmeye Çalıştığımda Hiçbir Şey Göremiyorum: Türkiye'deki Suriyeli Mülteci Çocukların Eğitime Erişiminin Önündeki Engeller – Kayıp Nesil Olmalarını Önlemek” Raporu 34 ONLINE KAYNAKLAR: http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/tr(40).pdf https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=747 http://data.unhcr.org/syrianrefugees/country.php?id=224 http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/tr(41).pdf https://www.afad.gov.tr/tr/IcerikDetay1.aspx?IcerikID=848&ID=16 http://disk.org.tr/2016/03/issiz-sayisinda-donem-rekoru-kirildi-issizlik-kadinlarda-artti/ http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160309_turkiye_ab_anlasmasi http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agendamigration/proposal-implementationpackage/docs/managing_the_refugee_crisis_state_of_play_20160210_annex_01_en.pdf http://www.theguardian.com/world/2016/mar/16/eu-cut-number-syrian-refugees-comingeurope http://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/Greecedata10Dec2015.pdf http://europa.eu/rapid/press-release_IP-16-584_en.htm http://www.unhcr.org/turkey/uploads/root/s%C4%B1k_sorulan_sorular.pdf http://www.diken.com.tr/turkiyenin-cocuk-isci-sorunu-ankarada-sokakta-calisanlarin-yerinisuriyeliler-aldi/ http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160308_ab_turkiye_gocmen http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160308_guardian_erdogan_analiz http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/497465/_Vize_muafiyeti_olmayacak_kiyamet_ha ziranda_kopacak_.html http://www.ikv.org.tr/ikv.asp?ust_id=99&id=1300 http://disk.org.tr/2016/03/issiz-sayisinda-donem-rekoru-kirildi-issizlik-kadinlarda-artti/ http://www.birgun.net/haber-detay/vizesiz-avrupa-icin-gerekli-belge-demokrasi106501.html https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=747 http://www.aljazeera.com.tr/haber/turkiyedeki-suriyeli-sayisi-2733784 35 http://www.gundemcocuk.org/haberler/bulanik-mekanlarda-golgede-kalanlar-suriyelimulteci-cocuklar-ve-vatansizlik-riski-arastirma-raporu/ http://www.okan.edu.tr/haber/2112/suriyenin-gelecegini-kadinlar-yapilandiracak/ http://www.ilo.org/ankara/news/WCMS_388406/lang--tr/index.htm http://www.diken.com.tr/bm-raporuna-gore-suriyeli-gocmenlerin-yaklasik-yarisi-turkiyedeyasiyor/ http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/499346/_Kayserili_pazarligi__tutmadi.html http://www.abhaber.com/siginmacilarin-yolculugu-devam-ediyor/ http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agendamigration/press-material/docs/state_of_play_-_relocation_en.pdf http://www.wort.lu/en/politics/eu-migrant-crisis-juncker-slams-pace-of-refugee-relocation5645c0760da165c55dc4d177 http://www.haberturk.com/gundem/haber/1207682-muharrem-sarikaya-bize-siginanlar http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf 36