37. Genel Kurul`da
Transkript
37. Genel Kurul`da
6 6 3 6 t a b u Ş k a Oc ’NİN SESİ 10 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Taşımacılık Organizasyonu İktisadi İşletmesi Adına Sahibi Ömer Çetin Nuhoğlu konulu ziyaret etti rliği’nin Değerlendirilmesi” ası UND’yi Bi ştü.k. k k rü rü an gö m i B Gü rin B ya le Dün öre olan etki ri, “Türkiye-A rliği’nin sekt nkası yetkilile Yazı İşleri Müdürü Melike Tümen Bi Dünya Ba D ile Gümrük psamında UN çalışmaları ka ziyaret etti i r Bürosu’nu i IP kameralı güvenlik sistem la ıt aş T lu oj or ol ot kn M de te e ni sin iy ye ye ulak’ta, eralar sa UND, Türk ır kapısı Gürb kte olan kam 7 ratejik sın çözünürlü IP ve full HD Türkiye’nin st teknoloji olan n So u. ld ru oluştu kta kalmadı. sında kör no gümrük saha Yazı işleri Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 14 Yayın Kurulu Ali Çiçekli, Şerafettin Aras 34 kın çağrısı 10Türk nakliyecisinden ‘milli filoya’ sahip çı lararası e sektörü ulus deniyle nakliy ne geçiş ı as ve i m er tır el ar lg ını be zarda ağırlığ da UBAK izin ç taşımaların ksız rekabete alı araçların pa ra ak ha İh , pl r. ı de yo nc ün nı ba ör rla Ya a sekt te zo n Türk taşım rekabet etmek re maruz kala taşımalarda ağır kontrolle e kt rli bi ile kotaları or. çözüm aranıy Haber Merkezi Nazlı Karpat, Alpdoğan Kahraman Berkalp Kaya, Erman Ereke Meriç Katman, İbrahim Çolak, Burak Çığa Mali İşler Müdürü Salih Koca kanı oldu lları lu UND Baş 2001-2007 yı Çetin Nuhoğ UND 37. Genel Kurulu’nda a rulu ’d Ku ul tim ur ne K 37. Genel u, yeniden Yö e düzenlenen nlarının Çetin Nuhoğl WOW Otel’d 14 Yayına Hazırlık rlendiriyor” ümüzle değe ak UND ile iş ün ür el öz ar şına adım at sarruflarını 22 i, BES ta ’nın, BES bran ürü Hakan y Bölge Müd “UND üyeler eklilik acentesi Evrim Sigorta eklilik Kadıkö ı Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Em rrufların yat ve Em Ergo Hayat ve alanında tasa lirten Ergo Ha anlarının BES leştirdiğini be maların çalış fir birliği gerçek i es üy D oje ile UN üyor. Dursun, bu pr tiklerini söyl e şansı elde et değerlendirm nü daha da tik sektörü i artış lojis k de in er sl ını her geçen “Sanayi tesi sundaki iddias üs olma konu ” tik etim ve k jis ür , lo ce ün le re ün ti siy sektör geliş ın etki itik avantajın r hızla n Sert, lojistik 30 22 36 34 36 tulmalı li güncel tu cin ayrılmaz ramı sürek re sü av n k ’ çe ık ge r lıl ak kada ‘müşteri od rımından bedelinin tahsiline r, bu nedenle Nakliyede şkanı Nur Ge sa ta Kurulu Ba iğine etinin, ürünün olması gerekt Tekstil Yönetim Nakliye hizm lirten Suteks kadar sağlam ri be rle nu ğe ğu di du da bir parçası ol bu halkasının layan zincirin kaliteyi tamam f r.∑w dikkat çekiyo Editör Nihan Çetin Düzeltmen Editör Ersel Ergüz Fotoğraflar Damla Salor, Murat Güney si olacak n yola ı sağlamak içi ocuların se deki antrep n ve daha verimli çalışmaların z, “Sorunları n’ si er M , D gö MEGA acına uygu ustafa Açık k trepoların am lu Başkanı M STK’larla orta an Kuru ve diğer Mersin’deki EGAD Yönetim sanla, kamu altını çizen M sektörden in r he n, içi çıktıklarının ak tırm eyişi kolaylaş or. çözmek ve işl mesajını veriy iz” eğ ec ed t hareke Görsel Yönetmen Yavuz Karakaş Grafik Tasarım Şahin Bingöl opol ı Hasa ha büyük bi Türkiye’nin je MSİAD Başkan dönemde da vurgulayan TÜ önümüzdeki ak ar ol l le ra yıl artırdığını a pa rinin artmasın sanayi tesisle ylüyor. sö ni ği ce ye büyü 2 Reklam Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 0212 359 26 00 / 208 er orga köy lığı yapan Öm İstanbul Yeşil rul’da, dernek Kurulu Başkan dığı Genel Ku tıl ları verildi. tim aj ka ne es in m Yö in k es da rli üy be arasın birlik ve bera n fazla dernek in de şk 0’ ili 50 e . m du ne ol Başkanı irken, yeni dö msilcileri seçil 20. dönem te Yazı Kurulu Alper Özel, Evren Bingöl Muammer Ünlü, Elif Sevim 30 İletişim Yazı işleri: (0212) 440 27 83 Pazarlama: (0212) 440 27 65 ajansd@dunya.com Baskı Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basınevi 100. Yıl Mahallesi 34440 Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 440 24 24 3 Sektörde 1977 yılından beri sizlerle beraberim. Son on iki yıllık sürece baktığımızda altı sene Yönetim Kurulu Başkanlığı dört senede İstişare Kurulu Başkanlığı görevleri yaptım. 19 Ocak UND 37. Genel Kurulu’nda beni ve arkadaşlarımızı tekrar göreve getirdiniz. Sektörümüzün tüm paydaşlarına ve derneğimizin önceki yönetimindeki dostlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. UND’nin yeni yönetimi ve İcra Kurulumuz, önümüzdeki on yıllık büyüme planlarını ve rekabetçi yapının gereğini yerine getirebilecek, sektörün gelişimi için atılımları gerçekleştirecek bilgi birikimi ve donanıma sahip. Ülkemizin geleceği ve gelişen ekonomimiz için çok önemli bir sektör olmanın bilinciyle sizlere, UND’nin dergisinden her ay düzenli olarak sesleneceğim. Bu köşede hedeflerimizi sizlerle açık ve hesap verebilir bir şekilde ve gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımızı sonuçları ile birlikte paylaşacağız. Karar süreçlerinde katılımcı bir modelle sorunların tespitini ve çözümlerini ortaya koyacağız. Bunun İçin başta kamu ve diğer sivil toplum kuruluşları ile çok yakın iş birliği içinde olacağız. Başbakanımız, bakanlarımız ve bürokratlarımız sektörümüze tam destek veriyor. Bizde onlara layık olmak için var gücümüzle çalışacağız. 9 Şubat’ta Yönetim Kurulu’nu genişlettik. Görev dağılımı ve sorumluluklarımızın üzerinden geçtik. Öncelikli konularımıza ve kısa dönem sorunlara odaklandık. Sektörümüz adına yapılacak çok işimiz olduğu bilinciyle çalışmalara başladık. Her hafta çarşamba günü İstanbul üyeleri ve İcra Kurulumuz ile düzenli olarak toplantı yapacağız. Her ayın üçüncü haftasına denk gelen cumartesi günü Yönetim Kurulu arkadaşlarımızla birlikte olacağız. Anadolu’da da toplantılar yapmaya devam edeceğiz. Öncelikle Mardin, Konya, İzmir ve Trabzon/Hopa’ da bir araya gelmeyi planlıyoruz. Nisan ayında stratejik planımızı ve hedeflerimizi sunmak üzere Ankara’ya gideceğiz. Mevcut durum analizi ve yol haritamızı Kamuyla paylaşacağız. Hükümetimizin tam desteğini alacağımıza, her dönem de olduğu gibi inancım tam. Çok şanslı bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. İktidarı ve muhalefeti ile sektör büyük önem veriliyor. Bakanımızın dediği gibi “Ekonomi, lojistik ve denizcilik olmazsa olmaz” ÖMER ÇETİN NUHOĞLU BAfiYAZI Saygıdeğer dostlarım, Saygılarımla, 5 Ocak-Şubat 2 013 UND’DEN UND’DEN Dünya Bankası UND’yi ziyaret etti Dünya Bankası yetkilileri, “Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin Değerlendirilmesi” konulu çalışmaları kapsamında UND ile Gümrük Birliği’nin sektöre olan etkilerini görüştü. TÜRKİYE ile Avrupa Birliği (AB) arasında Gümrük Birliği’nin ekonomik etkilerinin araştırılması ve olası modernizasyon imkânlarının değerlendirilmesi amacıyla, Avrupa Komisyonu tarafından Dünya Bankası’na “Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin Değerlendirilmesi” konulu bir çalışma yaptırılıyor. Söz konusu çalışmanın temel amacı ise Gümrük Birliği’nin ticaret, yatırım ve genel olarak refaha katkısını değerlendirmek ve mevcut sistemdeki kısıtlamalar ve bunların ortadan kaldırılmasından elde edilecek kazançları tespit etmek olacak. Bu çalışmaya ilişkin olarak, Gümrük Birliği’nin sektöre olan etkilerini değerlendirmek ve görüş almak üzere Dünya Bankası yetkilileri UND’yi ziyaret etti. Ziyarette, Gümrük Birliği kapsamında AB ülkeleri tarafından nakliyecilere uygulanan taşıma kotaları ve vize sorunları masaya yatırıldı ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Dünya Bankası tarafından yapılan çalışma kapsamında ortaya çıkacak rapor, Avrupa Birliği komisyonuna iletilecek. Bu doğrultuda iyileştirilmesi gereken hususlar tekrar Avrupa Birliği komisyonunca değerlendirilecek. Dünya Bankası (The World Bank) ile UND arasında yapılan toplantıda Dünya Bankası adına, Kıdemli Sınır Yönetimi Uzmanı Clay Kerswell ve Kıdemli Ticaret Ekonomisti Sebastian Saez yer aldı. UND adına AB Danışmanı Can Baydarol, İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel, İcra Kurulu Üyesi Evren Bingöl ve Uzman Erman Ereke katıldı. Türkiye’nin ilk T1 Beyanı, TOBB UND Lojistik Yatırım Kapsamlı Teminat’ı ile açıldı TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) ortak iştiraki olan TOBB UND Lojistik Yatırım AŞ, 28 Şubat 2012 tarihinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan Türkiye’de ilk kapsamlı teminattan yararlanma iznini alan şirket oldu. TOBB UND, Türkiye’nin Ortak Transit Sözleşmesi’ne taraf olduğu 1 Aralık 2012 tarihine kadar, Ortak Transit Yönetmeliği kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesi içinde yapılan transit işlemlerinde teminat idaresi olan Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne sunduğu kapsamlı teminat ile asıl sorumlu sıfatıyla 18 bin 100 adet transit işlemi gerçekleştirdi. Bu işlemlerde teminata bağlanan gümrük vergileri ile diğer amme alacakları toplamı 1,2 milyar TL’yi geçti. Türkiye’nin Ortak Transit Sözleşmesi’ne taraf olması, Türk taşıyıcılarına Türkiye’de bir 6 hareket gümrüğünden başlatacakları ortak transit işlemlerinde tek beyan (T1) ve tek teminat ile AB ve EFTA ülkelerindeki varış gümrük idaresine kesintisiz, güvenli, düşük beyan maliyetli ve daha hızlı taşıma yapma imkânı sağlıyor. Ulusal transit taşımalarında sektörde bir ilke imza atarak Türkiye’nin ilk kapsamlı teminat sertifikasını alan TOBB UND Lojistik Yatırım AŞ, Ortak Transit Sözleşmesi hükümlerine uygun ve sözleşmenin tüm âkit taraflarında geçerli Türkiye’nin ilk kapsamlı teminat iznini alan asıl sorumlu oldu. Böylece TOBB UND; AB ve EFTA ülkelerine gerek karayolu (Sırbistan geçişi dâhil) gerek Ro-Ro ile yapılan taşımalarda T1 hizmeti sunmaya başladı. Türkiye’nin AB/EFTA ülkelerine yönelik olan ilk T1 beyanı Manisa Gümrük Müdürlüğü’nden Bulgaristan’ın Varna Gümrüğü’ne açıldı. Bolu Çalışma Grubu 2 Şubat’ta toplandı UND yönetim anlayışının temel taşını oluşturan ve dernek üyelerinin katılımıyla oluşturulan bölge çalışma grupları, 2013 yılında yeni gönüllüleri ile göreve başladı. Bolu Çalışma Grubu’nun, 2 Şubat Cumartesi günü UND Bolu Temsilciliği Ofisinde Bölge üyelerinin katılımı ile gerçekleştirdiği toplantıda Bolu Çalışman Grubu Başkan ve Başkan yardımcısı belirlendi. Buna göre Bolu Çalışma Grubu Başkanı İbrahim Kaya olurken, Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Selçuk Hitit seçildi. Çalışma Grubu Üyeleri ise Orhan İşci, Fethi Çapar, Ömer Gülen ve Ramazan Yıldırım oldu. Toplantıda, Konu ve Güzergâh çalışma gruplarına, Bolu bölge üyeleri katılmalarının sağlanması konusunda bilgilendirme yapıldı. Maribor - Wels Ro-La hattında yaşanan yoğunlukların ele alındığı toplantıda pazar günleri Wels – Maribor trene binecek araçlar dönüşte tren biletini onaylatamadığından dolayı yüksek cezalar ödemeleri gündeme getirildi. Toplantıda ayrıca Macaristan’dan tekrar Ro-La seferlerinin başlatılması konusunun yanı sıra gümrüksüz akaryakıt, Trafik sigortaları ve Kazakistan geçiş belgeleri de görüşüldü. Toplantıya, Fethi Çapar (Martı Trans), Metin Çapar (Bolu Güneş), İbrahim Kaya (Alibey), Güngör Bulut (Semih), Hayati Tasalıoğlu (Kay-Naş), Ömer Gülen (Bolu beyi), Aydın Ataş (Çağ), Orhan İşci (Hasanoğulları), Aydın Perçin (Bolkar), Fatih Tut (Kartal), Selçuk Hitit (Hitit), İbrahim Çelikbaş (Köroğlu), Çetin Göder (Trans Arcan), Vahit Tekin (Abant), Yılmaz Bakırcı (Kökez), Turgut Türk (Trans 14), Burak Altundağlı (Çarıkcı) katıldı. UND, Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu’nu ziyaret etti Yeşilkart sigorta primlerinde 2013’te uygulanacak yeni tarifeyle ilgili olarak Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu’na giden UND heyeti, sektörün sigorta maliyetlerini düşürmeye yönelik önerilerini aktardı. UND, sektörün sigorta maliyetlerinin düşürülmesine yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Yeşilkart sigortaları konusunda Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu ile birkaç kez bir araya gelen UND heyeti, maliyetlerin düşürülmesine yönelik çalışmalar yapılmasını talep etti. Yeşilkart sigorta primlerinde 2013 yılında uygulanacak yeni tarifeye ilişkin detaylı bilgi almak için Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu’nu en son 8 Ocak 2013 tarihinde ziyaret eden UND heyeti, sektörün sigorta maliyetlerini düşürmek amacıyla önerilerini paylaştı. Bu kapsamda, Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu tarafından bir çalışma yapıldı ve Yeşilkart sigorta primlerine yönelik yeni bir uygulama başlatıldı. Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu tarafından Yeşilkart sigorta primlerine yönelik uygulanacak yeni tarifeye göre, aynı vergi numarası altında toplamak kaydıyla, aynı işletene ait her türlü araç sayısı beş ve üzerinde olan nakliyeciler “filo” olarak tanımlanacak. Poliçenin düzenlendiği yıl primi esas alınarak o poliçenin takip eden yıllarda aldığı hasarlara göre oluşturulan hasar/prim oranı son üç yılın her döneminde yüzde 50’den düşük olan firmalara yüzde 20 indirim uygulanacak. Aynı koşullarda hasar/prim oranı yüzde 50-75 arasında olan firmalar ise yüzde 10’luk indirimden yararlanacak. Hasar/prim oranı son üç yılın her döneminde yüzde 80 ve daha büyük olan firmalar ise, 2013 yılında yüzde 10 oranında ek prim ödeyecek. Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu ile yapılan görüşmede ayrıca, hasarsızlık indirimi bulunan araçlar için, hak edilen hasarsızlık indiriminin uygulanmasının ardından oluşan yeni prime ek olarak yukarıda bahsi geçen indirimlerin uygulanacağı belirtildi. 7 Ocak-Şubat 2 013 UND’DEN İntermodal Çalışma Grubu toplandı UND İntermodal Çalışma Grubu’nun 7 Şubat’ta gerçekleştirdiği toplantıda, Türk taşımacısının yoğun olarak kullandığı Ro-Ro ve Ro-La hatlarına ilişkin gündem maddeleri ele alındı. UND çalışma gruplarında yapılan düzenlemeler neticesinde karayolunun yanı sıra Ro-Ro ve Ro-La kullanımları ile ilgili görüşmelerin de yer alacağı İntermodal Çalışma Grubu, yılın ilk toplantısını 7 Şubat 2013 tarihinde gerçekleştirdi. Toplantıda, Türk taşımacısının yoğun olarak kullandığı Ro-Ro ve Ro-La hatlarına ilişkin gündem maddeleri görüşüldü. Toplantıda, Szeged-Wels RoLa hattının kaldırılması ile birlikte mevcut trafiğin Maribor-Wels hattına kayması, tren rezervasyonlarında yoğunluğa ve buna bağlı olarak ciddi bekleme sürelerine neden olduğu için Ro-La işletmeci firması Ökombi ile yapılan toplantıların neticeleri ve kapasite artırımına ilişkin bilgiler paylaşıldı. Bu doğrultuda yaşanan gecikmelerin kanıtlayıcı evraklarının firmaya iletilmesine karar verildi. Yaşanan bu yoğunluğun yanı sıra bilet fiyatlarında 2013 yılı itibarıyla yapılan zam hakkında da UND’nin girişimleri bildirildi. Bu kapsamda Ro-La hatlarının işletmeci ana şirketi ile UND arasında Türk taşımacısının yaşadığı sorunların ve 24 saati aşan beklemelerde teknik kapasite yetersizliği sebebiyle araçlara geçiş belgesi tahsis edilerek seferlerine devam etmelerinin sağlanmasının görüşüleceği toplantı yapılmasına karar verildi. Ayrıca Szeged-Wels hattının yeniden hayata geçirilmesi ile ilgili Hungarokombi firması ile UND’nin temasları hakkında katılımcılara bilgi verildi ve gelişmelerin bir sonraki toplantıda paylaşılmasına karar verildi. Toplantının bir diğer gündem maddesinde ise, Türkiye ile İtalya arasında faaliyet gösteren Ro-Ro hatlarının güncel fiyatları ve kampanyaları yer aldı. İşletmeci firmanın kara güzergâhını kullanan taşımacıların söz konusu Ro-Ro hattını kullanmaları durumunda faydalanacakları indirimlerin, Ro-Ro hattının devamlı kullanıcısı olan firmalar için de geçerli olması konusu görüşüldü. Toplantıya UND’den Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Keleş (Sertrans), Genel Sekreter Ali Çiçekli (ALC), Yönetim Kurulu Üyesi Nagihan Soylu (UNO), Cumhur Erzurumluoğlu (Çoban-Tur), Bülent Kutgün (Sıttnak), Şenay Yılmaz Diren (Temel), Seval Çöer (Türksped), Serkan Kalbinur (Omsan), İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel ve Uzman Meriç Katmanın katıldı. Mersin Çalışma Grubu toplantısında Kazakistan Geçiş Belgeleri görüşüldü MERSİN Bölge Çalışma Grubu toplantısı 7 Şubat 2013 tarihinde UND Mersin Bölge Temsilciliğinde gerçekleştirildi. Kazakistan Geçiş Belgeleri ve Türkmenistan-İran Sınır Kapılarında yaşanan beklemeler ile ilgili konuların detaylı olarak görüşüldüğü toplantıda, Mersin Bölge Çalışma Grubu Başkanı, Başkan Yardımcısı ve üyeleri seçildi. Buna göre Çalışma Grubu Başkanlığına Nevaf Kılıç, Çalışma Grubu Başkan Yardımcılığına ise Erkan Yurteri getirildi. Üyeler, Akay Durur, Abdulğafur Ziyanek, Emrah Deniz, Erkan Muhittin Orak, Ferid Cevheroğlu, Halil Oktay, M. Mücahit Altay, Ahmet Kodaz, Ömer Öztürk, Salih Zeki Yiğit, Şahin Ayday, Erdoğan Ergenç, Kerem İmrak oldu. Toplantıya, Hakkı Keleş (Özkeleşler), Ahmet Aktaş (Transaktaş), Rıdvan Arıç (Arıç Lojistik), Ercan Arslan (Meter), Burhan Şığva (Şığva Lojistik), Nevaf Kılıç (Merbil Lojistik), Erkan Yurteri (Botros&Levante), Akay Durur (Akar), Abdulğafur Ziyanek (Çimentrans), Emrah Deniz (Erman), Erkan Muhittin Orak (Convoy Lojistik), Ferid Cevheroğlu (Cevheroğlu), Halil Oktay (Sahra), M.Mücahit Altay (Gültur), Ahmet Kodaz (GLS Global Lojistik), Ömer Öztürk (Özmer), Salih Zeki Yiğit (Say Nakliyat), Şahin Ayday (Gülday) ve Hacı Abay (Özabay) katıldı. 8 Ocak-Şubak 2013 LOJİSTİK Türk nakliyecisinden ‘milli filoya’ sahip çıkın çağrısı Yabancı plakalı araçların pazarda ağırlığını artırması nedeniyle nakliye sektörü uluslararası taşımalarda rekabet etmekte zorlanıyor. İhraç taşımalarında UBAK izin belgeleri ve geçiş kotaları ile birlikte ağır kontrollere maruz kalan Türk taşıma sektöründe, haksız rekabete çözüm aranıyor. T ürkiye taşımalarında yabancı araçların pazar payını giderek artırması nedeniyle Türk taşıtları yarı yolda kaldı. Yabancı araçlarla rekabet etmekte zorlanan sektör, karayolu taşımalarında birçok engelle karşı karşıya. İhraç yükünü taşıyan Türk araçları özellikle UBAK izin belgeleri ile yaptıkları taşımalarda Avrupa genelinde birçok ülkede yoğun kontrollere tabi tutuluyor. Herhangi bir evrak yanlışlığı ya da eksikliğinde taşımacılara ülkelere göre değişen oranlarda olmak üzere 5 bin euroya varan cezalar uygulanıyor. Türkiye girişinde ya da yol kenarı kontrollerinde söz konusu kontroller yapılamıyor veya trafik kanunundaki eksikliklerden dolayı yapılan kontroller neticesinde yabancı plakalı araçlara caydırıcı herhangi bir ceza uygulanmıyor. Bu da yabancı araçların sayısının her geçen gün artmasına neden oluyor. Bunu rakamlarla da görmek mümkün. 2008 yılında Batı kapılarındaki Türk araçlarının pazar payı yüzde 77 iken yabancıların payı ise yüzde 23 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılına baktığımızda ise bu oran Türk araçlarında yüzde 65’e düşerken, yabancı araçların pazar payı yüzde 35’e kadar çıktı. Son beş yılda yabancıların taşıma sefer sayısı yüzde 66 oranında arttı. Yabancı taşıtların Batı kapılarından yaptığı ihraç taşımaları da yine aynı dönemde yüzde 46 artarken, Türk taşımacıların taşıma sayısı yüzde 16 oranında azaldı. Avrupa’ya Türkiye’nin ihracatı düştüğü halde, yabancıların sefer sayıları ve pazar payları artmaya devam ediyor. Önceden ikili karayolu anlaşmaları ile yabancı taşıtların Türkiye’ye boş girişi engelleniyordu. Böylece karayolu taşımacılığı, ihraç taşıma pazarında Türk araçlarının pazar payı istikrarlı bir şekilde korunuyordu. Ancak son yıllarda, Türk taşıtlarının Avrupa ülkelerinde ağır ekonomik cezalar almaları ve Türkiye’de bu konuda kontrol mekanizmasının yetersizliği sonucu yabancı taşıtların pazar payı yükselmeye başladı. Bu konuda gereken denetimler de sağlanabilmiş değil. Dolayısıyla sektörde haksız rekabet büyüyor. Konuyla ilgili gereken önlemler alınmazsa önümüzdeki dönemde taşımacılıkta yabancı ilgisinin artarak devam edeceği tahmin ediliyor. Sektör, belgelerin daha etkin kontrol edilmesini istiyor Türk araçları 2007 yılında Batı kapılarından 375 bin 459 adet ihraç taşıması gerçekleştirerek pazarın yüzde 79’una hâkimdi. Bu oran 2008’de yüzde 77’ye, 2009’da yüzde 71’e geriledi. 2011 yılında ise batı kapılarından 324 bin 327 taşıma yapan Türk araçlarının pazar payı yüzde 67’ye düştü. 2012’de bu pay değişmedi. Türk nakliyecilerine uygulanan geçiş 10 belgesi kotaları nedeniyle ihraç taşımalarında pazar kaybeden Türk taşımacılarının alternatif güzergâhlara yönelmesi, en etkili çözüm olarak görülüyor. Yabancı plakalı araçlara baktığımızda ise yıllar itibarıyla sürekli bir artışın yaşandığı dikkat çekiyor. 2011 yılında Batı kapılarından 162 bin 945 adet, 2012 yılında ise 169 bin 409 adet ihraç taşıması gerçekleştiren yabancı plakalı araçlar, bir önceki yıl Batı kapılarında yaptıkları taşımaları yüzde 4 oranında artırmış oldu. İhraç taşımalarında pazar payı en yoğun olan ülkeler arasında Bulgaristan, İran, Romanya, Irak, Moldova, Makedonya, Gürcistan, Suriye, Polonya ve Rusya yer alıyor. Yabancı araçlar, Türkiye girişlerinde ağırlıklı olarak Hamzabeyli, Kapıkule, İpsala ve Ro-Ro çıkışlarını kullanıyor. Yabancı araçların Türkiye’ye haksız girişlerinin engellenmesi için Ulaştırma Bakanlığı personelinin görevleri Gümrük Müsteşarlığı’na devretmesinin ardından sınır kapılarında çalışmalar yapan UND, burada görev yapan gümrük personeline evrakların nasıl inceleneceği konusunda bilgi verdi. Yabancı taşıtların trafik mevzuatının öngördüğü ölçülere uyup uymadığı ve ulaştırma mevzuatının gerektirdiği (geçiş belgesi, UBAK belgesi) belgelerin kontrolünün daha etkin ve sıkı şekilde yapılması bekleniyor. Bu noktada caydırıcı cezaların uygulanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşıyor. Murat Baykara / Baynak Yönetim Kurulu Başkanı “Yabancı plakalı araçlar beklenmeyen ölçüde artıyor” İkili karayolu taşıma anlaşmaları ile yabancı plakalı taşıtların ülkemize boş girişinin, geçersiz belge ile üçüncü ülke yüklemesinin engellenmiş olması ve bu taşımaların belli bir kota, kural ve belirli bir sayıda yapılması gerekiyor. Bu şekilde ihraç taşıma pazarında milli filomuzun pazar payı korunabilir. Ancak, son yıllarda Türk taşıtları ve sürücülerimiz, Avrupa ülkelerinde en küçük bir hatadan dolayı bile ceza alıyor. Türkiye’de kontrol mekanizmasının aksaklığı nedeniyle, yabancı taşıtların ülkemizde yaptıkları taşımalarının beklenmeyen ölçüde artışına ve haksız taşımalarına şahit oluyoruz. KUKK ve KEKK toplantılarında Türk araçlarına belge verilmiyor. Ancak yabancı plakalı araçlar, ülkemize rahatlıkla boş ya da dolu girebiliyor ve kotalarının haricinde üçüncü ülke yüklemesi yapabiliyor. Yabancı plakalı araçlar, Avrupa’nın en büyük tır filosuna sahip Türkiye pazarından büyük pay almaya başladı. Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin tarife dışı engelleri Türk nakliyecisinin pazar payını kaybetmesine neden oluyor. Türk nakliyeciler, birçok girdi kalemlerinde artan yol maliyetlerinin 11 Ocak-Şubak 2013 LOJİSTİK Murat Baykara Baynak Yönetim Kurulu Başkanı Yabancı plakalı araçlar, Avrupa’nın en büyük tır filosuna sahip Türkiye pazarından büyük pay almaya başladı. Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin tarife dışı engelleri Türk nakliyecisinin pazar payını kaybetmesine neden oluyor. Türk nakliyeciler, birçok girdi kalemlerinde artan yol maliyetlerinin altında ezilirken, rekabetçiliğini kaybediyor, para kazanmıyor. Suriye ile yaşanan sorunlarla Orta Doğu transit taşımalarının da azalması, nakliyecinin önümüzdeki yıllara kaygıyla bakmasına neden oluyor, bugün birçok nakliyeci sektörden çıkıyor. Bu nedenle büyük bir sorun haline gelen yabancı plakalı araçların denetlemesi konusunun acil olarak masaya yatırılması gerekiyor. altında ezilirken, rekabetçiliğini kaybediyor, para kazanmıyor. Suriye ile yaşanan sorunlarla Orta Doğu transit taşımalarının da azalması, nakliyecinin önümüzdeki yıllara kaygıyla bakmasına neden oluyor, bugün birçok nakliyeci sektörden çıkıyor. Bu nedenle büyük bir sorun haline gelen yabancı plakalı araçların denetlemesi konusunun acil olarak masaya yatırılması gerekiyor. Türkiye’nin tüm kapılarından yapılan, ihracat taşımalardaki pazar paylaşımına baktığımızda; 1 milyon 39 bin 204 seferin içinde Türk araçlarının pazar payı 2008 yılında yüzde 83 ile 859 bin 696 taşıma, yabancıların payı ise yüzde 17 ile 179 bin 508 taşıma oldu. Sayılara baktığımıza milli filomuz devamlı kan kaybediyor. Türk araçlarının pazar payı 2012 yılında yüzde 81 ile 1 milyon 192 bin 521 taşıma olurken yabancıların payı ise yüzde 19 ile 283 bin 329 taşımaya çıktı. Batı kapılarındaki taşımaların oranlarına baktığımız da fark çok daha açık şekilde görülüyor. 2008 yılında Batı kapılarındaki Türk araçlarının pazar payı yüzde 77, yabancıların payı ise yüzde 23 oldu. 2012 yılına baktığımızda bu oran Türk araçlarında yüzde 67’ye düşerken, yabancı araçların pazar payı yüzde 33’e çıktı. Son beş yılda yabancıların taşıma sefer sayısı yüzde 66 oranında arttı. Batı kapılarından yapılan taşıma sayılarında 2008’den 2012’ye kadar toplam yüzde 2 oranında bir düşüş yaşandı. Yabancı taşıtların Batı kapılarından yaptığı ihraç taşımaları yine aynı dönemde yüzde 46 artarken, Türk taşımacıların taşıma sayısı yüzde 16 oranında azaldı. Avrupa’ya ihracatımız düştüğü halde, yabancıların sefer sayıları ve pazar payları artıyor. Yabancı araçlar ağırlıklı olarak sırasıyla Kapıkule, Hamzabeyli ve İpsala’yı kullanıyor. Sadece Hamzabeyli’den yapılan çıkışların yüzde 58’ini yabancı araçlar oluşturuyor. Doğu kapılarında da durum aynı. Habur, Sarp, Türkgözü, Dilucu, Gürbulak, Öncüpınar ve Cilvegözü kapılarındaki çıkışlarda ise özellikle Suriye, Gürcistan, İran ve Irak plakalı araçlarda artış var. 2012 yılında ülkemizden 62 bin 258 adet taşıma gerçekleştiren Bulgar plakalı araçlar, bunun 45 bin 286 adetini kendi ülkelerine, 16 bin 972 adetini ise üçüncü ülkelere yaptı. Bulgaristan ile 2012 yılı ikili geçiş belgesi kotamız 32 bin, boş girip yük alma belgesi 17 bin 500, üçüncü ülke belge kotamız ise 1100 civarında oldu. UBAK izin belgesi ile yapılan taşımalar göz önünde bulundurulsa bile, Bulgar araçlarının ülkemizden gerçekleştirdikleri taşıma sayılarının bu kadar yüksek olması dikkat çekici. yaptıkları taşıma sayılarının bu kadar yüksek olması yine dikkat çekici. Moldova tarafına tahsis edilen boş giriş yük alma belge kotasının, 2012’de 525 adet olmasına rağmen; Moldova taşıtlarının ülkemize 2010 yılında 8 bin 462, 2011 yılında 9 bin 585, 2012 yılında ise 6 bin 619 boş giriş yaptıkları görülüyor. Moldova plakalı araçlar, ihraç taşımalarının yaklaşık olarak yüzde 46’sını kendi ülkelerine, yüzde 49’unu ise Rusya’ya yapıyor. Geriye kalan yüzde 5’i ise Ukrayna başta olmak üzere Belarus ve Bulgaristan’a gerçekleştiriliyor. Diğer taraftan, ülkemizin ihraç yükünü taşıyan milli filomuz, özellikle UBAK izin belgeleri ile yaptıkları taşımalarda Avrupa genelinde birçok ülkede yoğun kontrollere tabi tutuluyor. Türk taşımacılarının en ufak bir evrak yanlışlığı ya da eksikliğinde, geçerli geçiş belgesini bile doldururken en ufak bir hatada taşımacılarımıza ülkelere göre değişen oranlarda olmak üzere bazen 5 bin euroya varan cezaları ödüyor. Türk araçları ve şoförleri yollarda mağdur oluyor. Yabancıların tüm gümrük kapılarından Türkiye girişlerinde, iç gümrüklerde ya da yol kenarı kontrollerinde ise maalesef söz konusu kontroller yapılamıyor veya trafik kanunumuzdaki eksikliklerden dolayı yapılan kontroller neticesinde yabancı plakalı araçlara herhangi bir ceza uygulanmıyor. Bu denetimsizlik ve kanuni boşluklardaki uygulama sonucunda ülkemize giren yabancı araçların sayısı her geçen gün artıyor ve artmaya devam edecek. Yabancı araçların ülkemize haksız girişlerinin engellenebilmesi için Ulaştırma Bakanlığı kontrol yetkisini Gümrük Müsteşarlığı’na devretmesinin ardından, denetim yapacak gümrükçülere gerekli eğitim verilmemesi ve gümrüklerdeki iş yoğunluğundan dolayı gümrük personelinin evrak incelemesi de ayrı bir soru işareti. Yabancı plakalı taşıtların trafik mevzuatının öngördüğü ölçülere uyup uymadığı ve ulaştırma mevzuatının gerektirdiği (geçiş belgesi, UBAK belgesi) belgelerin kontrolünün daha etkin ve sıkı şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Bizdeki gibi caydırıcı para cezalarının uygulanabilmesi için kanuni düzenlemelerin Ulaştırma Bakanlığı tarafından bir an önce yapılması gerekiyor. “Romanya plakalı araçların taşıma payının yüksekliği dikkat çekici” Romanya plakalı araçlar ise geçen yıl Türkiye’den toplamda 25 bin 204 adet ihraç taşıması gerçekleştirildi. Bu taşımaların 17 bin 140 adeti Romanya’ya yapıldı. Buna göre, Romanya plakalı araçların Türkiye’den gerçekleştirdikleri üçüncü ülke taşıma sayısı 8 bin 486 adet oldu. Romanya plakalı araçların Türkiye’den ihraç taşımalarının yüzde 65,05’i ikili taşıma, geriye kalan yüzde 34,95’i ise üçüncü ülke taşıması şeklinde yapıldı. Romanya taşımacılarının 2012 yılı sonunda toplam 8 bin 486 adet üçüncü ülke taşımasını kendilerine tahsis edilen 3 bin adet üçüncü ülke kotasının beraberinde UBAK izin belgeleri ile gerçekleştirmiş oldukları varsayılsa bile, Romanya plakalı araçların ülkemizden 12 13 Ocak-Şubat 2013 GÜNDEM U 37. Genel Kurul’da Çetin Nuhoğlu UND Başkanı oldu İstanbul Yeşilköy WOW Otel’de düzenlenen UND 37. Genel Kurulu’nda 20012007 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan Ömer Çetin Nuhoğlu, yeniden Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 500’den fazla dernek üyesinin katıldığı Genel Kurul’da, dernek organlarının 20. dönem temsilcileri seçilirken, yeni döneme ilişkin birlik ve beraberlik mesajları verildi. 14 luslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) 19 Ocak Cumartesi günü Yeşilköy WOW Otel’de gerçekleştirilen 37. Genel Kurulu’nda, iki yıllık yeni dönem başkanlığına Ömer Çetin Nuhoğlu seçildi. 500’den fazla dernek üyesinin katılımıyla yapılan Genel Kurul’da başkanlık görevini Ruhi Engin Özmen’den devralan UND 20. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çetin Nuhoğlu, başkanlığı süresince sektörün gelişmesi için ihtiyaç duyulan projeleri hayata geçireceklerine dikkat çekerek, “Yeni seçilmiş arkadaşlarımız ile birlikte sizden aldığımız güçle sektörün geleceğini tasarlayacağız. UND’nin kurumsal yapısını daha ön plana çıkaracağız” mesajını verdi. UND 37. Genel Kurulu etkinlikleri, 18 Ocak Cuma günü Yeşilköy WOW Otel’de uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünün tedarikçisi olan birçok şirketin standının yer aldığı Taşımacılar 2013 Sergisi’nin açılışı ile başladı. Bin kişinin katıldığı gala yemeği sırasında “Çalışma Grupları Zirvesi 2013” ile, 2011-2012 döneminde UND bünyesindeki 20 güzergâh, konu ve bölge çalışma grubunun başkan ve başkan yardımcılarına teşekkür plaketleri takdim edildi. UND 37. Genel Kurulu toplantısı, 19 Ocak Cumartesi günü WOW Otel’de gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Genel Kurul, dernek faaliyet raporunun okunması, yönetmelikte değişikliği yapılacak maddelerin oylanması, yönetim kurulu hesap raporu ile devam etti. Dernek organlarının 20. Dönem temsilcilerinin seçildiği 37. Genel Kurul toplantısına 500’den fazla dernek üyesi katıldı. Genel Kurul’da yapılan seçim sonrasında 2001-2007 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanı olan Ömer Çetin Nuhoğlu, yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirildi. Toplantıda ayrıca, yönetim kurulu görev dağılımı da gerçekleştirildi. 37. Genel Kurul’a, dernek üyelerinin yanı sıra AK Parti İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın, Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürü Hamza Demirdelen, TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve Lojistik Konseyi Başkanı Bülent Aymen, Tüm Otobüsçüler Federasyonu (TOF) Başkanı Mustafa Yıldırım, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ali Osman Ulusoy, Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Genel Başkanı Mehmet Erdoğan, Habur Mülki İdare Amiri Turgay İlhan ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürü Cemalettin Şevli katıldı. Genel Kurul’da dernek faaliyetleri ile ilgili konuşma yapan UND 19. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Engin Özmen, göreve geldikleri 15 Ocak 2011 tarihinden itibaren geçen iki yılda çok önemli işlere imza attıklarını dile getirdi. Özellikle sektörde yaşanan sorunların çözümü için çalışmalar yaptıklarını söyleyen Özmen, sürücü davaları, C2 belgelerinin operasyonlardaki yetersizliği, lojistik köyler, yabancı araçların artan pazar payları ve sigorta maliyetlerindeki artışlar konusunda yaşanan sıkıntılara yönelik büyük uğraşlar verdiklerini ifade etti. Bu sorunları ilk defa Meclis komisyonlarına taşıdıklarını ve milletvekilleri ile paylaştıklarını vurgulayan Özmen, gelecek dönemde bu sorunlara çözüm bulunmasını umduklarını kaydetti. İki yılda 178 çalışma grubu toplantısı yaptıklarını aktaran Ruhi Engin Özmen, “Hedeflerimizi bu paralelde revize ettik ve sektör analiz çalışması yaptık. Hatay taşımacılarının Suriye kapısının kapanması sürecinin sorunsuz atlatılması için elimizden geleni yaptık. Mersin’de, İskenderun ve Mısır seferleri başlatıldı” dedi. Derneğin Hatay şubesini ve eğitim merkezini hizmete açtıklarını vurgulayan Özmen, Arap Taşımacılar Birliği ile mutabakat zaptı imzaladıklarının ve iş birliği yaptıklarının altını çizdi. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunların yanı sıra, 2010 yılında kurulan TOBB UND Lojistik Yatırım AŞ’yi kâğıt üzerinde bir ortaklık olmaktan çıkardık. Gelecekte en kârlı yatırımlardan biri olarak anlatılacağını düşünüyorum. Araç yükseklikleri, kış lastiği, UBAK uygulamaları ve daha birçok operasyonel konudaki taleplerimiz Ulaştırma 15 Ocak-Şubat 2013 GÜNDEM katkı sağladı. 10 yıldır beraber çalıştığımız UND’nin 37. Genel Kurulu’nda, birlik içinde geleceği daha parlak bir yönetim kurulu oluşturulmasını diliyorum.” Bakanlığı tarafından karşılandı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız ile yakın çalışmalarımız oldu.” Kapıkule tır parkı projesi ile sahanın yeniden revizyonu konusunda da görüşmeler yaptıklarını söyleyen Ruhi Engin Özmen, TOBB UND ve Lojistik vasıtasıyla derneği sürekli bu projenin içinde tuttuklarını dile getirdi. Faaliyetlerine 1989 yılında başlayan UND Eğitim, Danışmanlık ve Araştırma Merkezi’ni, İstanbul’dan sonra ilk kez bu dönemde Mersin ve Antakya’ya taşıyarak kapsamını genişlettiklerine dikkat çeken Özmen, bölgesel kalkınma ajansları ile başarılı projeler gerçekleştirdiklerini kaydetti. Özmen, “Görevde olduğumuz iki yıl süresince sektör için bazı hizmetleri iyileştirdik ve yeni hizmetler kazandırdık. Sigorta alanında Seyahat Sağlık, Ferdi, Yeşilkart, Bireysel Emeklilik ve CMR Sigortası hizmetleri olmak üzere sektöre beş yeni poliçe sunduk” bilgisini verdi. Tasarruflu elektrik hizmeti, GSM, ücretsiz hukuk danışmanlığı gibi hizmetleri üyelerden gelen talepler doğrultusunda yenilediklerini vurgulayan Özmen, “Bunların hepsi aylar süren toplantılar neticesinde oldu. 2010-2011 döneminde 28 adet KUKK toplantısı yaptık. Bu toplantılar sonucunda 86 bin 700 adet geçiş belgesi artışı sağladık. Bu, yüzde 10’luk artışa tekabül ediyor. Dernek başkanlarıyla yaptığımız toplantılar, konferanslar ve seminerlerde derneğimizi en iyi şekilde temsil ettik. 37. Genel Kurul sonuçlarının sektöre ve derneğe hayırlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu. “Lojistik sektörüyle birlikte dış ticaret de büyüyor” Protokol konuşmaları ile devam eden 37. Genel Kurul’da 16 Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın, Türkiye’nin son 10 yılda çok hızlı bir değişim gösterdiğini ve dünyaya daha fazla entegre olduğunu ifade etti. Ekonominin de yapısal değişime uğradığını vurgulayan Aydın, dış ticaretin üç kattan fazla artış gösterdiğini dile getirdi. Son 10 yıllık süreçte pek çok konuda olumlu gelişmeler kaydedildiğini belirten Aydın, sektördeki değişimi şu rakamlarla açıkladı: “2003 yılında 800 civarında uluslararası taşıma yapan firma varken bugün bu sayı 2 bine ulaştı. O dönemde 28 bin civarında özmal sözleşmeli çekici varken bugün 25 bin civarında kamyon bulunuyor. 49 bin 156 özmal, 10 bin 130 sözleşmeli olmak üzere yaklaşık 60 bin çekici mevcut. Sektörde 12 bin özmal ve 4 bin de sözleşmeli olmak üzere 16 bin kamyon yer alıyor. 76 bin motorlu taşıt ise uluslararası eşya taşımacılığı alanında faaliyet gösteriyor.” 2003 yılında ihracatın 40 milyar doların altında olduğunu vurgulayan Aydın, bugün bu rakamın 150 milyar doları aştığını dile getirdi. Dış ticaretteki büyümenin lojistik sektöründeki gelişmeyle paralel olduğunu aktaran Aydın, uluslararası taşımaların gerçekleşmesi için UND ile birlikte birçok çalışma yaptıklarını ifade etti. Üye sayısının 500 binlerden 1 milyon 300 binlere kadar çıktığını söyleyen Aydın, 23 ülke ile izin belgesi olmadan serbestleşme sağladıklarını belirtti. Daha önce 600 civarında UBAK izin belgesi dağıtılırken bugün bu sayıyı 3 binin üzerine çıkarmayı başardıklarını anlatan Talat Aydın, şöyle devam etti: “Yine izin belgeleri konusunda UND temsilcilerinin katılımıyla yılda iki defa toplantı yaptık. Günün ihtiyaçlarına göre değişikliklere giderek herkese adil bir şekilde izin belgesi dağıttık. Bugüne kadar birlikte 150’ye yakın KUKK toplantısı gerçekleştirdik. UND, gerek bilgi aktarımında gerekse sektördeki sorunların tespitinde büyük “Sürdürülebilir başarı için beraber hareket etmeliyiz” AK Parti İstanbul Milletvekili ve Dış ilişkiler Komisyonu Üyesi Osman Aşkın Bak, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, son yıllarda lojistik sektörünün büyük ivme kazandığını ifade etti. Türkiye ihracatının bugün 150 milyar dolara ulaşmasında en büyük payın lojistik sektörüne ait olduğuna dikkat çeken Bak, sektörden gelen talepleri TBMM’ye ilettiklerini söyledi. “Sektörden gelen bu talepleri en kısa zamanda yerine getirmek için geçtiğimiz süre içinde üzerimize düşenleri yapmaya çalıştık” diyen Bak, sektörün sorunlarına çözüm bulmak için TBMM’nin ele alması gereken konuları her zaman yapmaya hazır olduklarının altını çizdi. Bugün sektörün geldiği noktanın bir başarı hikâyesi olduğunu vurgulayan Bak, 2023 yılı için belirlenen 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçekleştirilmesi için lojistik sektörünün gücünün çok iyi kullanılması gerektiğine dikkat çekti. Bunun için, birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin önemini vurgulayan Osman Aşkın Bak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sürdürülebilir başarı için beraber hareket etmeliyiz. Sektörün sorunlarını çözmek için birlikte çalışmalıyız. Bundan sonra sizlerden gelen her türlü sorunu çözmeye Müsteşarlığımız ve Bakanlığımız açık. Ülkemizin 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olması için birlik ve beraberlik içinde çalışmamız gerekiyor. Bu ülkenin, en zor mesleklerden birini yapan nakliyecilere ihtiyacı var. Önümüzdeki süreçte UND Başkanı ve ekibine başarılar diliyorum. ” “Nakliye sektörünün performans kriterlerini oluşturacağız” Yapılan seçimin ardından UND’nin yeni Başkanı olarak kürsüye gelen Ömer Çetin Nuhoğlu, Genel Kurul’a yoğun katılımdan dolayı memnuniyetini dile getirdi. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin önemine vurgu yapan Nuhoğlu, sektörün çok önemli işler başardığını ve tarih boyunca önemini her zaman koruduğunu kaydetti. Lojistiğin, tüm dünyadaki mal hareketliliğinin temel noktasında yer aldığını vurgulayan Nuhoğlu, Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya’ya lojistik olmadan ulaşılamayacağının altını çizdi. Bugün bütün dünyada belli bir gelişmişliğe ulaşmak ve pazardan pay almak için ulaştırma ve lojistik sektörünün bir devlet politikası olarak kabul edildiğine dikkat çeken Nuhoğlu, ulaştırma ve lojistik sektörünün, hükümetlerin sektör üstü değerlendirdiği ve bu şekilde yorumladığı bir alan olduğunu ifade etti. Bu kapsamda dernek faaliyetleriyle ilgili olarak öncelikle nakliye sektörünün dinamiklerini ve standartlarını belirleyeceklerini belirten Nuhoğlu, “Sektöre yönelik yetkinlik analizi yapacağız ve performans kriterlerini oluşturacağız. Rakiplerimizin yaptıklarını takip edeceğiz, onlarla eşit ortamda yarışmaya varız” dedi. Sektörün Avrupa ile yarışacak seviyede olduğunu, bunun için öncelikle onların nasıl başarılı olduklarının tespit edilmesi gerektiğini aktaran Nuhoğlu, böylece sektörün rekabette daha da güçleneceğini kaydetti. Kamu olmadan sorunların çözülmeyeceğini söyleyen Nuhoğlu, kamu ile olan iş birliğindeki sıkıntıları tartışmak üzere bir platformun oluşması gerektiğinin altını çizdi. Bunun için sektördeki 2 bin nakliyecinin tamamını UND’ye üye yapmayı amaçladıklarını belirten Nuhoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her altı ayda bir Ankara’da bakanların da katıldığı toplantı 17 Ocak-Şubat 2013 GÜNDEM UND 20. Dönem Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Yüksek Haysiyet Divanı ve Yüksek İstişare Konseyi: yapalım. Oluşturacağımız bu platformlarda sektör gündemindeki konuları açıklıkla konuşalım. Bu yöntemi hayata geçirdiğimizde kişisel olarak isteklerimizin ötesinde sektörün geleceği için yetkinlik rekabet analizlerini oluşturacağız. Akademisyenler ile beraber raporlar hazırlayarak kamuoyuna sunacağız. Başarının temelinde stratejik plan ve durum analizinin olduğunu düşünüyorum. Bu stratejik planı takip edecek bir model vardır. Bunu sürdürebildiğiniz takdirde başarılı olursunuz. Bugün burada sağlanan birlik ve beraberlik sektöre sahip çıkma arzusunu gösteriyor. Ben bu anlamda eski yönetime teşekkür ederim.” Dernek gündemindeki konulardan birinin de şoför davaları olduğunu söyleyen Çetin Nuhoğlu, bu konuyla ilgili Gümrük ve Sanayi bakanlarına sunum yapıldığını ifade etti. Ulaştırma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve TOBB ile beraber en kısa sürede bu konuda gerekli düzenlemeleri hayata geçireceklerini belirten Çetin Nuhoğlu, “Bunun için yapılmış çok başarılı çalışmalar var. Nakliye sektöründe şoförlerin mağdur olduğu konular ne ise çözelim. Bu sistemde artık barış sağlansın istiyoruz. Çalışma prensibimiz açık, şeffaf ve hesap verilir bir yapıda” diye konuştu. “UN Ro-Ro’yu satın almaya hazırız” Konuşmasında “UN Ro-Ro’yu satın almaya hazırız” diyen Çetin Nuhoğlu, dernek üyelerine UN Ro-Ro’nun satışı konusunda teklif sundu. Yönetim Başkanlığı süresince sektörün gelişmesi açısından ihtiyaç duyulan projeleri hayata geçireceklerini belirten Nuhoğlu, “Yeni seçilmiş arkadaşlarımız ile birlikte sizden aldığımız güçle sektörün geleceğini tasarlayacağız. UND’nin kurumsal yapısını daha ön plana çıkaracağız” diye konuştu. ÖMER ÇETİN NUHOĞLU UND Yönetim Kurulu Başkanı “Avrupa’ya ihracatımız engellenmeye çalışılıyor” Gümrük kapılarında yaşanan sıkıntılara da değinen Çetin Nuhoğlu, Türkiye’den Avrupa’ya olan ihracatın engellenmeye çalışıldığını ve bunun için sektöre standartları oluşturulmamış birçok ceza verildiğini dile getirdi. Gümrük Birliği’nden sonra ihraç edilen mallara gümrük vergisi uygulanmadığını ama uygun olmayan cezalarla, kotalarla sektörün sınırlandırıldığını belirten Nuhoğlu, Türkiye’nin mal ihracatını engelleyemediklerini ancak malların tırlarla çıkışında zorluk çıkardıklarını kaydetti. Türkiye’nin ihracatı için Kapıkule, Cilvegözü, Habur ve Sarp sınır kapılarının büyük önem taşıdığına vurgu yapan Nuhoğlu, şöyle devam etti: “Bu kapılardaki sorunlar çözülmeden ihracat istenilen seviyeye getirilemez. Toplam ihracatın yüzde 45-50’si Avrupa ülkelerine gerçekleştiriliyor ve bunun yüzde 50’den fazlası karayolu ile yapılıyor. Kapılarda oluşan sıralarla ve cezalarla 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiremeyiz. Ayrıca Suriye ile yaşanan sorunlar nedeniyle Cilvegözü’ne alternatif bir yol oluşturulmalı ve Ro-Ro hatlarına teşvik sağlanmalı. 2023 hedefi için, öncelikle taşımacılık sektörünün sorunlarının çözülmesi gerekiyor.” Denetim Kurulu Asil Üyeler Ö.Çetin Nuhoğlu Şerafettin Aras Hakan Keleş Kamil Sağ Hakkı Keleş Cavit Değirmenci Ergün Bilen Ali Çiçekli Murat Baykara Abdurrahim Kılıç Ahmet Aktaş Alper Gece Banu Damla Alişan Fethi Çapar Hacı Abay İbrahim Hüner Kemal Gül Memik Hilmi Taner Nagihan Soylu Nuri Kuyumcu Rıdvan Arıç Uğur Demir Denetim Kurulu Yedek Üyeler Hasan Hüseyin Odabaşı Yedek Üye Abdullah Özer Yedek Üye Ercan Arslan Yedek Üye İbrahim Baki Yedek Üye Cengiz Akgün Yedek Üye Yüksel Yenigül Yedek Üye Mehmet Dilmen Yedek Üye Tayfun Gülcüler Yedek Üye Beslen Çakan Yedek Üye O. Cem Ulusoy Yedek Üye Aydın Kaya Yedek Üye Mert Berberoğlu Yedek Üye Emir Hüseyin Akın Yedek Üye Muhittin Ocak Yedek Üye Hikmet Eker Yedek Üye Ömer Gülen Yedek Üye Halil Çirkin Yedek Üye Uğuray Doğruer 18 Başkan İkinci Başkan Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı Genel Sekreter Başkan Yardımcısı /Sayman Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Asil Üye Yedek Üye Cihan Sünel Yedek Üye Ali Kuş Hamit Şanverdi Burhan Şiğva Yedek Üye Yedek Üye Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye Ali Osman Ulusoy Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye Fahrettin Gümüş Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye Mehmet H. Çelikcan Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye Memduh Özdemirtaş Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye Yüksek Haysiyet Ahmet Kodaz Fethiye Burcu Yakın Hantemir Güneş Orkun Karadeniz Recep Gökçil Divanı Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye Yüksek İstişare Konseyi Bahaddin Karakuş Abdülkadir Denli Abuzer Yavuz Ahmet Şahap Ünlü Edip Bakımcı Emin Timuçin Emin Taha Halit Özyurt İzzet Salah Mustafa Açıkgöz Necdet Kılıç Süha Karagöl Şahap Çak Şenol Akdemir Ertuğrul Alışan Cihan Kilerci Nebil Taşçı Ömer Faruk Yıldırım Eyüp Ekin Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Yüksek İstişare Konseyi Denetleme Kurulu Asil Üye Hüseyin Sandıkçı Hakan Yılmaz Ekrem Karaoğlu A.Metin Dürür Çağatay Şahin Mustafa Yüksel Denetleme Kurulu Asil Üye Denetleme Kurulu Asil Üye Denetleme Kurulu Asil Üye Denetleme Kurulu Yedek Üye Denetleme Kurulu Yedek Üye Denetleme Kurulu Yedek Üye 19 Ocak-Şubat 2013 GÜNDEM UND Çalışma Grubu üyeleri ödüllerini aldı UND üyelerinin gönüllü katılımıyla oluşturulan çalışma gruplarında yapılan toplantılarda bugüne kadar sektördeki temel sorunlar ele alındı. Çalışma grubu üyeleri ve UND çalışanları, iş birliği ile mevcut sorunlara yönelik gerekli konularda projeler oluşturdu ve çözümler getirdi. 18 Ocak 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen UND 37. Genel Kurul Çalışma Grupları Zirvesinde çalışma grubu başkan ve yardımcılarına özverili çalışmalarından ötürü, UND Yönetim Kurulu tarafından sektör adına teşekkür plaketleri sunuldu. Rusya,Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu İsmail Civelek, Düzce Ulus. Nak. Elçin Çakmak, Plastnak Nak. Cihan Sünel, Logitrans Loj. ve Taş. Ufuk Cengizoğlu, Asil Ulus. Taş. Sevim Soylu, Uno Uluslararası Nak. Gürcistan, Azerbaycan, Karadeniz Çalışma Grubu Hüseyin Sandıkçı, Karadeniz Ulus. Nak. Salim Uzun, Uzunoğlu Otomotiv Servis Hizmetleri Nak. Murat Kaya, Gözde Nakliyat Abdullah Özer, Özer Taşımacılık Turizm Servis Hizmetleri Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu Aşkın Özuzcan, Schenker Arkas Caner Tan, Tan Ulus. Taş. Metin Yılmaz, Yılmaz Ulus Taş. Özel Yükler Çalışma Grubu Mustafa Yiğit, Ahmet Yiğit Ağır Nakliyat Tamer Erdoğan, Erdoğanlar Ulus. Nak. Konya Bölge Çalışma Grubu Hasan Öcal, Yörük Taş. Alibey Yüksel, Yükseller Ulus Nak. Cahit Kara, Karalar Ulus. Nak. Cevdet Gümüş, Gümüş Ulus.Taş. Sadık Başaran, Gölova Ulus. Nak. İzmir Çalışma Grubu Ayhan Turan, Erhanlar Ulus. Nak. Tolga Karaöz, Anıt Lojistik Nak. 20 Avrupa Çalışma Grubu Cumhur Erzurumluoğlu, Çobantur Turizm Ticaret ve Nak. Bülent Kutgün, Sıttnak Uluslararası Nak.A.Ş. Mutlu Varol, Mavi Transport Sedat Geyik, Barsan Global Lojistik Murat Cömert, Sertrans Ulus. Nak. Nezahat Kanbak, Terra Ulus. Taş. Vedat Tutu, Vip Ulus. Taş. Yunanistan Çalışma Grubu Tayfun Gülcüler, Varnak Nakliyat Oktay Tarhan, Tarhan Yapı Malzemeleri Karayolu Çalışma Grubu Ahmet Uzel, Balnak Nakliyat ve Lojistik Hizmetleri Şehri Hatipoğlu, HFS Taşımacılık RO-RO Çalışma Grubu Refik Soyer, Tütüncü Rentrans Ulus.Taş. Bolu Çalışma Grubu Güngör Bulut, Semih Loj. Ulus. Taş. Fatih Tut, Kartal Lojistik Osman Yıldırım, S.S.Kaynaşlı Mot. Taş. Koop. Gaziantep Bölge Çalışma Grubu İsmail Çirkin, Sembol Lojistik Yusuf Erol, Eko Erol Ulus. Nak. Selami Demir, Demirsoy Ulus. Taşımacılık Esat Aba, Abatrans Taşımacılık Zeki Özkan, Elpar Oto Tekstil İnşaat Nakliyat Mehmet Ünlü Kahraman, Ünlü Kahraman Uluslararası Gıda Akaryakıt Tekstil Turizm İran-Afganistan-Türk Cumhuriyetleri Çalışma Grubu Ercan Arslan, Metere Ulus. Taş. San. Erkan Yurteri, Botros&Levante Taş. M.Mücahit Altay, Gültur Nak. Irak Çalışma Çalışma Grubu Suphi Aydoğan, Ferhat İth.İhr.Tic. Mersin Bölge Çalışma Grubu Nevaf Kılıç, Kılıç Ulus. Nak. Ercan Arslan, Meter Ulus.Taş. Ahmet Aktaş, Transaktaş Taş. Zeki Aktaş, Özerkan Lojistik Nak. Mardin Çalışma Grubu Muhsin Kaya, Kaya Ulus. Nak. Seyithan Anşin, Anşin Ulus. Nak. Hamit Bağaç, Öneren Teks. Nak. San. Kayseri Çalışma Grubunda Yücel Öçkomaz, Gaye Trans Uluslararası Nak. Menderes Gölgeli, Gökay Loj. Nak. Alper Bilen, Abc Ulus.Transport Ömer Erden, Babacan Ulus. Nak. Hakan Kurt, Rasim Kurt Ulus. Nak. Hatay Bölge Çalışma Grubu Kemal Gül, Gülsan Ulus. Taş. Ortadoğu Çalışma Grubu Süleyman Üstün, Üstün Ulus. Nak. Ankara Çalışma Grubu Serkan Başbilen, Supet Ulus. Taş. 21 Ocak-Şubat 2013 AYIN KONUĞU HAKAN DURSUN Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü Ergo Hayat ve Emeklilik acentesi Evrim Sigorta’nın, BES branşına adım atarak UND ile iş birliği gerçekleştirdiğini belirten Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü Hakan Dursun, bu proje ile UND üyesi firmaların çalışanlarının BES alanında tasarruflarını değerlendirme şansı elde ettiklerini söylüyor. HAKAN DURSUN Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü E rgo Hayat ve Emeklilik önde gelen acentelerinden biri olan Evrim Sigorta’nın, BES branşına adım atarak UND ile iş birliği gerçekleştirdiğini söyleyen Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü Hakan Dursun, böylece UND üyesi firmaların çalışanlarının, Evrim Sigorta’nın sunduğu ürün ile Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) alanında tasarruflarını değerlendirebileceklerini ifade ediyor. Projeyle sunulan fırsatların bununla sınırlı kalmadığını, dernek üyelerinin eşlerini ve çocuklarını da bu sisteme dâhil etme imkânına sahip olduklarını vurgulayan Dursun, acentelerine gelen taleplerin ve acentelik almak için kendilerine yapılan başvuruların arttığının altını çiziyor. BES ile ilgili mevzuatta yapılan yeni düzenlemelere de değinen Dursun, giriş aidatları, yönetim gider kesintileri ve fon işletim kesintilerinin tavanının belirlenmesiyle, kişilerin belirledikleri birikimlere daha kısa sürede ulaşmalarının sağlandığını belirtiyor. Dursun, yeni düzenlemeyle ayrıca devletin toplam birikimden yüzde 15 kesmek yerine, sadece oluşan getiriden stopaj uygulaması ile çıkışlarda esneklik sağladığını ifade ediyor. “UND üyeleri, BES tasarruflarını özel ürünümüzle değerlendiriyor” 22 Bireysel emeklilik satışına diğer emeklilik şirketlerinden geç başladınız. Bu durum sizi nasıl etkiledi? Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi’ni (BES) yeni doğmuş bir bebeğe benzetiyorum. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, 28 Mart 2001 tarihinde kabul edilerek 7 Nisan 2001 tarih ve 24366 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı ve ilgili kanun, yayım tarihinden 6 ay sonra 7 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe girdi. 27 Ekim 2003 tarihinde ilk emeklilik planlarının tasdiki ile emeklilik şirketleri faaliyete başladı. Ergo Emeklilik ve Hayat ise, emeklilik branşında çok yeni bir şirket. 2008 yılı sonunda ruhsat alarak yapılanma sürecini geçirdikten sonra, 2010’da yapılan iş planı ile kat edeceğimiz yolu daha da netleştirdik. Bu süreci dağıtım kanallarımızın yapılanması, eğitimleri ve organizasyonları ile geçirdik. Aynı zamanda Ergo çatısı altında marka lansmanımızı yaptık. Yeni yapılanmamıza rağmen güncel rakamlar ile 150 milyon TL’yi aşan fon miktarına ve 40 bini aşkın sözleşme adedine ulaştık. Bu satış adetleriyle önümüzdeki yıl büyümeyi sürdürmeyi hedefliyoruz. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin Türkiye’deki gelişim sürecini değerlendirir misiniz? 2003’ten bu yana aktif olan bu tasarruf sisteminin, 10 yılı geride bırakmasına rağmen halen emekleme aşamasında olduğunu düşünüyorum. 11 lisanslı firma ile yola çıkıp şu an itibarıyla 17 emeklilik şirketine ulaşan bir yapıdan bahsediyoruz. Emeklilik şirketlerini, kesinlikle geç kalmış olarak görmüyorum. Pastadan pay almak isteyen yatırımcıların dikkatini çeken bir coğrafya ve nüfus potansiyelimiz var. Bu yatırımların gelecek yıllarda artarak devam edeceği kanaatindeyim. Sisteme giren katılımcıların veya dâhil olmayan potansiyel katılımcıların henüz sisteme yeni alışma sürecinde olduğunu söyleyebilirim. Rekabet gittikçe artıyor ve şirketler müşterilerini ellerinde tutmak adına kaliteyi ön plana çıkarmak zorunda. Bir katılımcı, 10 yıl önce sisteme girse dâhi, mevzuat gereği, sistemde kaldığı yıl ve biriktirdiği tutar ile birlikte bir diğer şirkete geçiş yapabilir. Dolayısıyla yeni kurulan veya kurulacak şirketler, sisteme yeni katılımcı alabilecekleri gibi mevcut katılımcıları da kendi bünyelerine katarak büyüyebilir. Bireysel Emeklilik Sistemi’nde yapılan yeni düzenlemeleri anlatır mısınız? Mevzuatta yapılan yeni düzenlemeler ile sisteme katılan tasarruf sahiplerine uygulanan giriş aidatları, yönetim gider kesintileri ve fon işletim kesintilerinin tavanı belirlenerek hedeflenen birikimlere daha kısa vadede ulaşmaları amaçlandı. Bunun yanında “emeklilikte reform” diyebileceğimiz ve daha önce sisteme girmeye çekinen kişilerin rahatlıkla dâhil olabilmesini sağlayan “birikimlerden stopaj kesintisi” yerine, “getiriden stopaj” ilkesi benimsendi ve uygulamaya koyuldu. Örneğin, eski mevzuata göre 100 bin TL birikimi olup da sistemden 10 yıl ve 56 yaş kriterinden evvel ayrılan bir katılımcı 23 Ocak-Şubat 2013 HAKAN DURSUN Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü parasını alıp çıkmak istediğinde, devlet yüzde 15 stopaj uyguluyor ve katılımcı 85 bin TL ödeme alabiliyordu. Şimdi ise devlet, toplam birikimden yüzde 15 kesmek yerine, sadece oluşan getiriden stopaj uygulaması ile sistemi rahatlatarak çıkışlarda esneklik sağladı. Bu durum tabii ki müşterilerin lehine oldu. Eğer bir emeklilik firması, çıkışlar bu kadar kolaylaştırılmışken müşterisini kaybetmek istemiyorsa, çok kaliteli ve tutarlı bir hizmet anlayışını benimsemesi gerekiyor. Diğer şirketlerden sizi ayıran özellikler nedir? Müşteri sizi neden tercih etmeli? Ergo, dünyaca ünlü ve köklü bir şirket olan Munich Reasürans’ın (Munich-Re) çok büyük bir markası. Munich-Re, Ergo’nun reasürörlüğünün yanı sıra, Türkiye’deki birçok büyük sigorta şirketinin Reasüransı olma rolünü de üstleniyor. Ergo, güçlü sermaye yapısı ile Türkiye’de yatırıma devam etmeyi ilke edinmiş bir şirket olarak, uzun yıllar ekonomiye katkıda bulunmayı hedefliyor. Ergo Emeklilik ve Hayat olarak uzmanlık alanımız sigorta. Herhangi bir başka faaliyet alanımız olmamakla birlikte, sadece sigorta işiyle aktif olmanın ayrıcalığıyla hizmet veriyoruz. Dağıtım kanalı olarak sadece acentelerimiz ve direkt satış örgütümüz ile çalışıyoruz. Şirketin yatırım yaptığı alan, başta acentelerimiz olmak üzere, direkt satış örgütümüzden oluşuyor. Biliyoruz ki, acentelerimize destek olduğumuz ölçüde iş birliğimiz devam ediyor. Şirket olarak, müşterilerimizi ön planda tutarak farklılaşmayı ve büyümeyi hedefliyoruz. 24 Peki bu düzenlemelerin müşteriler için avantajları nedir? Bu uygulamaların tümünün müşterilerin lehine düzenlenmesi ile öncelikle katılımcıların orta ve uzun vadede pozitif yönlü hareketi kolaylaşıyor. Bu durum ayrıca devletin gelir kaynaklarını maksimize etmesini sağlıyor. Emeklilik şirketlerinde toplanan paralar ile devletin piyasaya arz ettiği kâğıtlar satın alınıyor ve mevcut cari açıkların buradaki kaynak ile kapatılması hedefleniyor. Tahminime göre, şu an 20 milyar TL’yi aşan bireysel emeklilik toplam fonu, 2023’te 350-400 milyar TL arasında bir rakama ulaşabilecek. Bu da ekonomimizin pozitif göstergesi için müthiş bir kaynak yaratılacağı anlamına geliyor. Hiçbir yatırım enstrümanında olmayan ve BES’te 100 TL tasarruf yapan katılımcılara 25 TL devlet katkısı olması mantığının, bize gelen talepleri olağanüstü artıracağı bir gerçek. Bunu değerlendiren şirketler ve acentelerimiz, kısa sürede portföylerine büyük katkı sağlayacak. Düzenlemeler, tüketici tarafından nasıl karşılandı? Şu an gerek acentelerimize gelen talepler, gerekse acentelik almak için bizlere yapılan başvurular artıyor. Bunda bireysel emeklilik sistemine olan devlet katkısının büyük rolü var. Sistemin geçmişi sadece 10 yıl olmasına rağmen, gerek TV’deki kamu spot’larının, gerekse şirketlerin yaptığı reklamların tabana yayılması sonucu her kesimde bir farkındalık oluştu. Bunun yanında eski mevzuata göre sadece devlete bağlı bir kurumdan sigortalı kişilere vergi avantajı sağlanırken; şimdi sigorta kurumuna prim ödemeyen kişilere dâhi yüzde 25 devlet katkısı uygulanıyor. Örneğin ev hanımları veya iş bulamamış katılımcılara da yüzde 25 katkı sağlanıyor. Bir katılımcının ödediği her 100 TL’ye devletin 25 TL katkıda bulunması sayesinde sisteme yeni giriş yapan herkese ek katkı sağlanıyor. Bu olumlu gelişmeleri gören potansiyel katılımcılar ise bu avantajlardan faydalanmak için başvuru yapıyor. Yeni düzenlemeler ile BES’in yeni hedef kitlesini nasıl tanımlarsınız? BES’in hedef kitlesi tabii ki tüm tasarruf sahipleri. Yaşam standardını gelecekte düşürmek istemeyen, tasarruflarını devlet katkısının ivmesiyle etkin bir enstrümanda kullanarak büyütmek isteyen, devletten hak edilecek emeklilik maaşına ek katkı yaparak refah içinde bir dinlenme hayatı isteyenlerin tümü bu sisteme dâhil oluyor. Aynı zamanda çocuğunun ileride oluşabilecek eğitim masrafları veya birikim ihtiyacını düşünen katılımcılarımız da yine bize başvuru yapıyor. Ergo Emeklilik olarak, yeni BES ile nasıl bir büyüme bekliyorsunuz? Ergo Hayat ve Emeklilik olarak 2012 yılını iş planımızın üzerinde tamamladık. Ancak 2013’te bizleri çok zor bir yılın beklediğini biliyoruz. Çünkü rekabet üst düzeyde olacak ve müşteri memnuniyetini ön planda tutmayan firmalar ne yazık ki ivme kaybedecek. Ergo ve Anadolu Bölge Müdürlüğü ekibi olarak, acentelerimiz ve müşterilerimizi uzun vadede destekleyerek yıllar boyu süren iş birliğine imzamızı atıyoruz. Bu memnuniyet de bize daha çok acente ve daha çok müşteri getiriyor. 2013 büyüme hedeflerimizi, geçen yıl gerçekleştirdiğimiz BES adet, fon ve Risk Hayat üretimlerimizin yaklaşık yüzde 40 üstü olarak belirledik. Hedef stratejimizi oluştururken acentelerimizin potansiyelini göz önünde bulundurduk. İş planlarımızdaki rakamları, acentelerimizin iş planlarına da yansıttık ve paralel parametrelerle ilerledik. Sahip olduğumuz ortak hedef için birlikte hareket ediyoruz. Şirketiniz bu sürece nasıl hazırlandı? Şirketimiz her türlü değişime hızlı adapte olabiliyor. Ekibimiz için de aynı şeyi söyleyebilirim. Biz ne kadar iyi olursak, iç dinamiklerimiz o denli kuvvetli olur ve bunu acentelerimize yansıtabiliriz. Gerek BES mevzuat değişikliklerinin sahaya yansımasında, gerekse bu değişikliklerin acente ya da müşteri kanadındaki pozitif etkileriyle birlikte artık şirket olarak çok daha geniş bir alan oluşturduğumuzun farkındayız. Her bir acentemiz, BES branşında hizmet vererek kendisine ve portföyüne çok daha fazla değer katıyor. Biz Ergo olarak yaşadığımız tecrübe ve gözlemleri, dağıtım kanallarımıza aktararak onların çok hızlı yol kat etmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Özellikle sadece elementer branşta hizmet veren acentelerimiz, BES ile müşterilerinin yatırım ihtiyacını ve Hayat poliçeleri ile mevcut riziko ihtiyaçlarını yüzde 100 karşılamaları gerektiğinin farkında. Çünkü mutlaka rakip şirketlerden portföylerine BES ve Hayat ile ilgili sözleşmeler veya poliçeler yapılıyor. Bu durum ise onların elementer portföy geleceğini tehdit ediyor. BES ve Hayat satan diğer şirketler, sadece bununla kalmıyor; sağlık, kasko, trafik, işyeri, konut gibi poliçelerin de teklifini vererek aynı kişiye satış yapmak istiyor. Dolayısıyla BES ve Hayat tekliflerini mevcut portföye sağlayarak rakip firmalara ya da acentelere bu fırsatı vermemek gerekiyor. Bu mantık ile hızla tüm dağıtım kanallarımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Kendileri de sahadan aynı geri bildirimleri bizimle paylaşıyor. Evrim Sigorta ile yapmış olduğunuz UND Grup BES anlaşması ile ilgi bilgi verir misiniz? Evrim Sigorta, Ergo elementer şirketimiz gibi, Ergo Hayat ve Emeklilik’in çok saygın ve önde gelen acentelerinden biri. Evrim Sigorta’nın elementer branştaki tecrübesini ortak bir kararla BES branşına da taşıma kararı aldık ve bunu UND projesi ile hayata geçirdik. Evrim Sigorta’nın müşterilerine çok özel ve ayrıcalıklı yaklaşımıyla, çok kaliteli ve hızlı hizmet verdiğini artık sektörde herkes biliyor. Biz de Ergo Emeklilik olarak bu pozitif göstergeleri; öncelikli olarak müşterilerimize, acentemizin kârlılığına ve Ergo’nun portföyüne kazandırmak adına ortak bir girişimde bulunduk ve bunun lansmanını da geçtiğimiz dönemde yaptık. Buna göre; UND üyesi firma çalışanları, Evrim Sigorta’nın sunduğu bu özel ürün ile BES alanında tasarruflarını değerlendirebilecek. Aynı zamanda çalışanlar, eşleri ve çocuklarını da bu sisteme dâhil edebilecek. BES plan sahipleri, özel olarak Ergo Portföy Yönetimi tarafından takip edilecek ve gerekli bilgiler aktarılacak. Evrim Sigorta’nın satış potansiyelini ve iş akış durumunu nasıl görüyorsunuz? Evrim Sigorta, sektörde uzun yıllardır verdiği hizmet ve müşteri odaklı anlayışı ile her alanda ön planda yer alıyor. Firmamız, ekip bilincinin oluşması, yeni projeleri ilk ve uzun vadeli şekilde hayata geçirme prensibiyle hareket etmesi ve müşteri hedef odaklı anlayışı ile eminim daha uzun yıllar büyümesini sürdürecek. Elementerdeki tecrübe ve potansiyelini emeklilik alanında da kullanmasıyla, bu branştaki boşluğu da çok iyi değerlendiriyor. Tüm ekibimiz verimlilik ve kârlılığa katkıda bulunmak için çalışıyor. Her zaman kendimizi daha fazla geliştirmek, acentemize daha fazla katkıda bulunmak ve verimliliğimizi artırabilmek için çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki eğer biz yaptığımız işe tam anlamıyla sahip çıkarsak, acentemizin işi sahiplenmesi o ölçüde artar. Son olarak Evrim Sigorta’yla olan iş paylaşımınızı değerlendirir misiniz? Evrim Sigorta ile Ergo Emeklilik iş birliği çok yakın bir tarihe dayanıyor. Ancak her adımda birlikte hareket ediyoruz. Çünkü bu entegrasyonu gerçekleştirdiğimizde, Evrim Sigorta ve Ergo Emeklilik’in çok daha üretken olduğunun farkındayız. Süreç içinde yaşayabileceğimiz handikapları belirleyerek önceden önlemlerimizi almaya çalışıyoruz. Ayrıca oluşabilecek aksaklıklar karşısına hızlı şekilde aksiyon alarak ilerlemeye çalışıyoruz. Bölge bazında üstlendiğimiz Evrim Sigorta’nın personel eğitimleri, saha organizasyonları, iş planlamaları, tanıtım ve satış sonrası operasyonel takipleri dâhil olmak üzere tam olarak bir takım çalışması yapıyoruz. Üretimdeki yansımalarını da olumlu yönde alıyoruz. Yeni mevzuatın katılımcı adayları üzerindeki etkisi ve başvuruların artması ile sahadan çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Ocak-Şubat 2013 fiEH‹R VE EKONOM‹ 6. bölge rüzgârını arkasına alan Iğdır’dan yatırımcıya davet Geçen yıl hayata geçirilen yeni Teşvik Yasası’yla 6. Bölge kapsamında olan Iğdır, başta İran ve diğer komşu ülkelere ihracat yapmak isteyen sanayicilerin yatırımlarına ev sahipliği yapmak istiyor. TÜRKİYE’DE güneşin doğduğu ilk şehir olan Iğdır, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve ülkenin en doğusunda yer alıyor. Ermenistan, Azerbaycan (Nahçıvan) ve İran olmak üzere Türkiye’nin üç ülkeyle sınırı olan tek ili durumundaki Iğdır, Alican, Boralan ve Dilucu sınır kapılarıyla stratejik bir öneme sahip. Iğdır, sınır ili olmasının avantajını yaptığı ihracatla da kanıtlıyor. Coğrafi konumu nedeniyle iç pazardan çok, dış pazarlara odaklanan Iğdır, 2011 yılı TÜİK verilerine göre Doğu Anadolu Bölgesi’nin en fazla ihracat gerçekleştiren üçüncü ili. Komşu ülkelerle yakın kültürel bağlarının bulunması ve nakliye açısından kolaylık, şehrin ihracatını artıran en önemli faktörlerin başında geliyor. Bu avantajlar sayesinde Iğdır, başta Azerbaycan olmak üzere, İran, Türkmenistan, Kırgızistan, Irak, Gürcistan ve Pakistan gibi birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Buna rağmen çeşitli nedenlerle üretim ve sanayi sektöründe istediği gelişimi gösteremeyen şehir, geçen yıl hayata geçirilen yeni Teşvik Yasası’yla 2013 yılından hayli umutlu. Teşvik Yasası’nda 6. bölge kapsamına giren Iğdır, başta İran ve diğer komşu ülkelere ihracat yapmak isteyen sanayicileri yatırıma davet ediyor. Iğdır bugüne kadar büyük çaplı sanayi yatırımlarına ev sahipliği yapamamış. İlin ekonomik yönden gelişmesini olumsuz yönde etkileyen faktörleri birkaç sebebe bağlamak mümkün. Bölgeye yapılan kamu sektörü yatırımlarının az olması, kısıtlı sermaye, yerli müteşebbis gücünün yetersizliği, uygulanan teşviklerden yeterince yararlanamaması, önemli tüketim merkezlerine uzak oluşu, hava ve demiryolu ulaşımının bulunmaması, ilin ekonomik yönden gelişmesini olumsuz yönde etkiliyor. Ancak, hükümetin 2012 yılında açıkladığı yeni Teşvik Paketi’nde 6. bölge kapsamında yer alan Iğdır, Türkiye’den mobilya, dokuma, cam, makine ve elektrikli cihaz ithal eden İran ile diğer bölge ülkelerine yönelik üretim ve ihracat yapmak isteyen yatırımcılara ev sahipliği yapmak istiyor. Yeni Teşvik Yasası’nda bölgelere sağlanacak sigorta primi işveren hissesi desteği 2-10 yıl arasında değişiyor. Buna göre, 6. bölgede 31 Aralık 2013 tarihine kadar başlayan yatırımlar için 10 yıl süreyle, 1 Ocak 2014 tarihine kadar başlayan yatırımlar için ise yedi yıl süreyle sigorta primi işveren hissesi desteği sağlanacak. Ayrıca 6. bölgede yatırım yapacak firmalar, yatırımlarının yüzde 50’sine tekabül eden tutar kadar vergi ödeme yükümlülüğünden muaf olacak. Bugüne kadar çalışan sayısı 50 kişiyi geçmeyen un, bisküvi, çikolata, gofret, meyve püresi ve konsantresi, tekstil, soğuk lastik kaplama ve tuğla fabrikalarının üretim yaptığı Iğdır’da bu teşvik sistemiyle yeni tesislerin üretime başlaması amaçlanıyor. Mevcut bölge coğrafyası içinde iklimi, verimli toprakları, tarım ve hayvancılığa dayalı üretim yapısıyla yerli ve yabancı girişimciler açısından çekim merkezi olmayı hedefleyen Iğdır’da ulaşım anlamında da yeni projeler hayata geçirilecek. Yapımı planlanan 224 kilometrelik Kars-Iğdır-Nahçıvan hattı, İran, Türkmenistan, Çin ve Pakistan’a demiryoluyla ulaşım imkânı sağlayacak. Bu hat üzerinde ayrıca, Iğdır Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bir yükleme ve boşaltma istasyonu kurulacak. Yine Iğdır Havaalanı’nın OSB yakınında bulunması ve ildeki 206 kilometrelik karayolu ağının 164 kilometresinin bölünmüş yol olarak hizmet vermesi, Iğdır’ı ulaşım konusunda erişilebilir bir yer kılıyor. Boralan Sınır Kapısı’nın işlevsel hale getirilmesi isteniyor Şehirde sanayinin gelişmesi için kurulan Iğdır OSB’de arsa tahsis çalışmaları sürüyor. Sanayileşmenin düzenli, toplu ve planlı bir şekilde gelişmesini sağlamak amacıyla 200 hektarlık bir alanda kurulan OSB’de 22 adet parselin altyapısı bitirildi ve yatırım yapmak amacıyla arsa tahsisi talebinde bulunan toplam 20 yatırımcıya arsa tahsisi yapıldı. Bunlardan 16’sı inşaata başlarken, dört yatırımcı inşaatını tamamlayarak üretime geçti. Ayrıca arsa tahsis edilen altı yatırımcı ise inşaatını bitirerek üretime geçme aşamasına geldi. Devletin sunduğu teşvik ve destekler de düşünüldüğünde oldukça cazip ve bakir alanlar sunan Iğdır’da, ekonomiyi canlı tutan bir diğer konu da sınır ticareti. 26 27 Ocak-Şubat 2013 fiEH‹R VE EKONOM‹ Mutluhan Akan Mutlular Transport firması sahibi Taşımacılık, bölge ekonomisinin can damarı Türkiye’nin en doğusunda yer alan Iğdır, sanayi ve üretim bölgelerine uzak olmasına rağmen sürekli canlı kalabilen hareketli bir ekonomiye sahip. Iğdır’ın üç ülkeye sınır olması (Azerbaycan/ Nahçıvan-İran-Ermenistan) ve Dilucu gümrüğünün açık olması taşımacılık sektörünün bölgede gelişmesini sağladı. Taşımacılık bölge ekonomisinin can damarıdır diyebilirim. Iğdır’da C2 yetki belgesine sahip yaklaşık 50 firma, 3 bin civarında araçla faaliyet gösteriyor. Nüfusu 81 bin olan bir ilde araç sayısının bu kadar çok olması taşımacılığın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İran ve Nahçıvan ile hem ticari hem de dostane ilişkilerin üst seviyede olması, taşımacılık sektörünün bu bölgede daha da gelişeceğini gösteriyor. 1970’li yıllarda Türkiye-İran transit yük taşımacılığıyla başlangıç yapan Iğdır nakliyecisi kamyon, tanker ve tır taşımacılığıyla faaliyetlerine devam ediyor. Filo yaşının çok genç olması, bölge nakliyecisini sektörde her zaman bir adım öne çıkardı. İnşaat malzemesi ağırlıklı olmak üzere her türlü kuru yükün taşındığı bölgemiz İran, Azerbaycan/Nahçıvan, Türkmenistan ve diğer Türk Cumhuriyetleri’ne taşımacılık yapıyor. Iğdır’ın Türkmenistan ve İran nakliyelerinde önümüzdeki yıllarda lider konuma yükseleceğinden şüphemiz yok. Çalıştığımız güzergâhlar bakımından, Gürbulak Sınır Kapısı’nda park alanının olmaması ve gümrük sahasının yetersizliği nedeniyle yaşanan yoğunluk sonucu 4-5 beş günlük beklemeler yaşanıyor. Bu beklemeler, hem firmalar hem de sürücüler için büyük sorun teşkil ediyor. Bu nedenle en kısa sürede gümrüğü büyütme çalışmalarına başlanmalı, gümrük girişinde veya yakınlarında sıra sistemiyle çalışan sosyal tesisleri olan park yeri yapılması gerekiyor. Ayrıca, en ufak bir hatada çok ağır cezalar almaları nakliyeciyi zora sokuyor. Bunun için yapılan hatalara karşılık ilk etapta uyarı olması ve daha cüzi miktarda ceza yazılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer ikinci kez aynı hata yapılırsa ceza yazılır. 28 Üç ayrı ülkeyle sınır kapısı olan Iğdır’da sadece Nahçıvan ile aramızdaki Dilucu Sınır Kapısı açık bulunuyor. Ermenistan’la olan Alican Sınır Kapısı’nın açılmasıyla ilgili bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmazken, Iğdır-İran sınırındaki Boralan Sınır Kapısı’nın açılması konusunda son dönemde önemli adımlar atıldı. Sınır ticaretinin canlandırılması, ekonomide değer ifade edilebilir duruma getirilmesi amacıyla Iğdır ile İran sınırları arasındaki Boralan Sınır Kapısı’nın işlevsel hale getirilmesinin gerekliliğine dikkat çeken yetkililer, bu konuda gerekli çalışmaların tamamlanarak sınır kapısının bir an önce açılmasını talep ediyor. Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan Iğdır, gerek iklim gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi doğal çevre özellikleri bakımından çok farklı özellikler gösteriyor. Şehrin sınırları içinde, bir yanda Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise sayılı büyük dağlarından biri olan Ağrı Dağı’nın 5165 metre yüksekliğindeki buzullarla kaplı sivri tepeleri, diğer yanda Doğu Anadolu platosunda ortalama rakımı 800-900 metre arasında değişen, birçok meyve ve sebzenin yetiştirilebildiği bereketli Sürmeli Çukuru yer alıyor. İlin güneyinde yükselen Ağrı Dağı’nın zirvesinde kar olduğu dönemlerde bile bölgedeki ovalarda pamuk yetiştiriliyor. Iğdır’ın bu özelliği, “Doğu’nun Çukurovası” olarak tanınmasını da sağlıyor. Eskiden kervan yolları üzerinde önemli bir durak olan Iğdır ilinde, ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalı. Aras Nehri’nin suladığı ova, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en önemli bitkisel üretim alanlarından biri. Bahçeden bahçeye geçiş yapan evleriyle ünlü Iğdır’daki bu bahçeler kayısı ve elma ağaçlarıyla dolu. İlde tarihin eski devirlerinden beri pamuk tarımı yapılıyor. Bunu mümkün kılan temel faktör, bölge ikliminin çevresine göre bir mikroklima (dar iklim bölgesi) yaratması. Pamuğun dışında şehirde şeker pancarı, pamuk, karpuz, domates gibi çeşitli meyve ve sebzeler yetiştiriliyor. Dünyaca ünlü olan ve sadece Iğdır yöresi ile Kağızman’da yetişen Iğdır kayısısı, birçok ülkeye ihraç ediliyor. İlde tarımın dışında en önemli geçim kaynağını hayvancılık oluşturuyor. Canlı hayvan ticareti kapsamında ilk sırayı koyun, ikinci sırayı ise sığır yetiştiriciliği alıyor. Sığır besiciliğinin şeker pancarı üretiminin yaygınlaşmasına paralel olarak geliştiği ilde, hayvanlardan sağılan sütler mandıralarda değerlendirilerek tereyağı ve kaşar peyniri elde ediliyor. Hem kültür hem doğa turizmi mümkün Tarihi, kültürü, folkloru, doğal güzellikleri ve kendine has iklimiyle dört mevsimi aynı anda yaşatan Iğdır, ovaları, meyve bahçeleri, pamuk tarlaları, su kaynakları, Aras Nehri ve Ağrı Dağı’yla önemli bir turizm potansiyeline sahip. Şehirde başta Kayısı Festivali, Korhan Yaylası Festivali ve Geleneksel Ağrı Dağı Festivali olmak üzere Birçok uygarlığa ev sahipliği yaptı birçok etkinlik düzenleniyor. Türkiye’nin en yüksek dağı Ağrı; kayak tutkunlarına, dağcılara, yamaç paraşütçülerine, bisikletçilere, avcılara, foto safari yapanlara, kısacası her türlü doğa sporcusuna eşsiz imkânlar sunuyor. Ayrıca Iğdır; Tuzluca Tuz Mağaraları, Harmandöven Kervansarayı, Asmaköy Yeraltı Camisi, Serdarbulak Yaylası, Korhan Yaylası, Çakırtaş Kul Yusuf Kümbeti, Kara Kale, Koç Başlı Mezar Taşları, Anıt Müzesi ve diğer kültürel varlıklarıyla ziyaretçilerini ağırlıyor. Şehirde görülmesi gereken başlıca mekânlardan tuz mağaraları, Tuzluca ilçesinde 55 dönümlük bir araziyi kaplıyor. Bu mağaralar, tünellerinde bulunan havanın birçok solunum yolu hastalığına iyi gelmesi nedeniyle sağlık turizmi açısından ideal bir doğal merkez konumunda. Korhan Yaylası sınırları içinde 1892’de bir göktaşının düşmesiyle meydana gelen meteor çukuru ise, dünyada büyüklük ve derinlik açısından Arizona’da bulunan Barringer Krateri’nden sonra ikinci sırada geliyor. Genişliği 35 metre, derinliği yaklaşık 60 metre olan çukur, bölgeye gelen turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Iğdır Ovası’ndaki bütün eski mezarlıklarda bulunan Koçbaşlı mezarlar da, Iğdır’da kalıcı bir medeniyet izi bırakan Karakoyunlular döneminden bugüne kalmış tarihi eserler arasında yer alıyor. 1991 yılında koruma altına alınan Koçbaşlı mezar taşları, Karakoyunlu ilçesindeki açık hava müzesinde sergileniyor. İl merkezine 20 kilometre mesafedeki Harmandöven köyü yakınında, yol üzerinde yer alan Iğdır Kervansarayı, Anadolu Selçuklu Devleti’nin, 13. yüzyıldan günümüze ulaşmış son abidevi eserlerden biri. İl merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Kara Kale ise, Selçuklular tarafından 12. yüzyılın sonlarında, Aras Nehri’nin bugün TürkiyeErmenistan sınırını çizdiği noktada sarp kayalıklar üzerinde inşa edilmiş. Arazi koşullarına uygun olarak dikdörtgen bir planda yapılan kalenin ayakta kalan kısmı birkaç sur ve iki büyük kuleden oluşuyor. Iğdır ve yöresi, el sanatları alanında da oldukça zengin. Köylerde, özel kök boyanın kullanıldığı, yün veya pamuktan, birbirinden güzel halı, kilim, halçalar örülmeye devam ediliyor. Bölgede özellikle kış aylarının vazgeçilmez giyeceklerinden olan yün çorapların üzerinde birbirinden farklı hayvan ve bitki motifleri dikkat çekiyor. Yörenin ilk yerleşik kavimi MÖ 4000 yıllarında Orta Asya’dan gelip bugünkü Azerbaycan ile Doğu Anadolu Bölgesi’ne yerleştikleri tahmin edilen Hurrilerdir. Iğdır ve civarı Kral Menua (810-785) zamanında Urartuların hâkimiyetine geçti. Iğdır ve çevresinde 200 yıldan fazla hüküm süren Urartular zamanında tarım alanında büyük ilerlemeler kaydedilirken, birçok kanal ve bent yapıldı. Bu canlanma daha sonra bölgeye gelen Saka ve diğer Türk grupları zamanında da devam etti. MÖ 4. yüzyıldan 200. yıla kadar bağımsız yaşayan bölge, bu tarihten itibaren Selefkoslular Devleti’nin hâkimiyetine girdi. Bu devletin yıkılmasının ardından küçük Arsaklı Devleti kuruldu; bu devletin MS 439’da yıkılmasıyla bölgede Sasaniler hâkimiyet kurdu. 646 yılında Müslüman Arapların, 1064 yılında da Selçuklu ordusunun ele geçirdiği Iğdır, bu tarihten sonra birçok Türk boyuna; en önemlisi de Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Kayılara yurt oldu. 1239’da Moğolların, 1238-1256 yıllarında Çingizlerin, 12561355 yıllarında İlhanlıların, 1357’de Celayırlıların, 1379’da Karakoyunluların egemenlik kurduğu Iğdır ili, 1469 yılında Akkoyunluların hâkimiyetine girdi. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Aras Nehri boylarını ve Iğdır Ovası’nı kendisine kışlak merkezi yaptı. Akkoyunluları yıkan Şah İsmail, Safevi Devleti’ni kurmasının ardından bölgedeki Türkmenleri kendisine bağladı. Yavuz Sultan Selim, 1514’te Çaldıran’da Şah İsmail’i yenince bütün Doğu Anadolu ile birlikte Aras Havzası’nı da Osmanlı yönetimine bağladı. Osmanlıların 1583’te Revan’ı (Erivan) almalarından sonra Tuzluca, Iğdır ve Aralık ilçelerinin yönetimi “Aralık Kazası” adıyla Revan Eyaleti’ne bağlandı. İranlılar ile uzun mücadelelerin sonunda 1736’da imzalanan İstanbul Antlaşması ile Revan eyaleti Sürmeli Çukuru ile birlikte İran’a bırakıldı. 29 BAKIŞ AÇISI Ocak-Şubat 2013 BAKIŞ AÇISI “Sanayi tesislerindeki artış lojistik sektörünü daha da geliştirecek” Türkiye’nin jeopolitik avantajının etkisiyle lojistik üs olma konusundaki iddiasını her geçen yıl artırdığını vurgulayan TÜMSİAD Başkanı Hasan Sert, lojistik sektörünün, üretim ve sanayi tesislerinin artmasına paralel olarak önümüzdeki dönemde daha büyük bir hızla büyüyeceğini söylüyor. HASAN SERT Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Başkanı T üm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Genel Başkanlığı görevini 2009 yılından beri sürdüren Hasan Sert ile yaptığımız görüşmede, Türkiye ekonomisi ile ilgili görüşlerinin yanı sıra genel hatlarıyla lojistik sektörünün durumunu ele aldık. Jeopolitik konumu sayesinde bütün kıtaların kesişme noktasında yer alan Türkiye’nin, bu avantajıyla lojistik üs olma konusunda iddialı olduğunu vurgulayan Sert, sanayi tesislerine yönelik artan yatırımların da lojistik sektörünün gelişmesine katkı sağlayacağını ifade ediyor. TÜMSİAD’ın kuruluşu ve başkanlık sürecinizi anlatır mısınız? Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) 2005 yılında kuruldu ve kısa zamanda, bütün yurtta ve yurt dışında teşkilatlandı. Altı sene gibi kısa bir süre içinde 53 yurt içi şube, 45 yurt dışı temsilcilik ve 13 bine yakın üye sayısına ulaştık. 2009’un Mayıs ayında seçimle Genel Başkan oldum. TÜMSİAD’ın o zaman 17 şubesi vardı. Göreve geldiğimizde, önümüze Türkiye ve dünya haritalarını serip çalışmalarımıza başladık. İş başına geldiğimizde 6 bin üyemiz vardı. Yaptığımız çalışmalarla üye sayımız iki katından daha fazla arttı. Şube sayımız üçe katlandı. Bugün Türkiye genelinde 53 şubemiz var. İllerin çoğunluğunda teşkilatlandık, organizasyonlar kurduk ve başarılı çalışmalar yaptık. Eğitim programlarınızdan bahseder misiniz? Şu anda bütün şubelerimizde periyodik olarak eğitim programları düzenliyoruz. Bu eğitim programlarında, üye firmalarımıza 60’tan fazla konuda eğitim veriyoruz. Ayrıca, KOSGEB ile ortak yürüttüğümüz “Girişimcilik Eğitim Programlarımız” var. Bu programlar sonucunda, hak sahiplerine “Girişimcilik Sertifikaları” veriyoruz. KOSGEB, kalkınma ajansları, yerel yönetimler ve bakanlıklarla ortak çalışmalar yapıyoruz. Yurt dışı iş gezileri düzenleyerek üyelerimizin yurt dışına açılmalarını 30 sağlıyoruz. Böylece, bölgesine hapsolmuş bir ticaret anlayışından kurtulup uluslararası bir aktör olabilmelerinin yolunu açıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz iş forumları ile üyelerimizi, yurt dışından gelen heyetler ile bir araya getirerek iş bağlantıları kurmalarına yardımcı oluyoruz. Fuar organizasyonlarımız ile yine hem ülke ekonomisine hem de üyelerimize ciddi katkı sağlıyoruz. 45 ülkede temsilciliğiniz var. Yurt dışına yönelik ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Yaptığımız çalışmalar sonunda TÜMSİAD, 2010 yılında Avrupa Birliği Sanayi Komisyonu tarafından 37 katılımcı ülkenin özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşu arasında, “En Etkin STK” seçildi. Bu tesadüfi bir başarı değil. 2011 yılında da aynı başarıyı elde ettik. Aynı zamanda merkezi ABD’de bulunan, Dünya Verimlilik Konfederasyonu’nun, sadece 41 kurum ve kuruluşa verdiği “Verimlilik Oscarı”nı aldık. Ciddi ve istikrarlı çalışmalar sonucunda bu başarıyı elde ettik. Kurumumuz, uluslararası standartlara ulaşmış bir yapıya sahip. TÜMSİAD artık iş dünyasının her kademesinde tanınıyor ve biliniyor. Gerek görsel gerek yazılı basında, Türkiye’nin istihdamına, ihracatına olan katkımız ve yurt dışındaki çalışmalarımızla kendimizden söz ettiriyoruz. 45 ülkede temsilciliğimizin olması önemli bir potansiyel. Bunlarla birlikte tarafları birbirleriyle buluşturarak iletişim kurmalarını sağlıyoruz. İş dünyası açısından lojistiğin yeri nedir? Bu alanda beklentiler ne yönde? Askeri literatürde eski bir geçmişe sahip olan lojistik kavramı, ülkemizde ticaret literatürüne henüz yeni girdi. Sektör olarak lojistik; ürünlerin, hizmetlerin veya bilgilerin, üretim veya çıkış noktalarından tüketim noktalarına doğru taşınmasının ve depolanmasının planlanması, yürütülmesi ve denetimi gibi faaliyetleri kapsar. Lojistik, sadece ülkemizde değil tüm dünyada 31 BAKIŞ AÇISI BAKIŞ AÇISI Ocak-Şubat 2013 ciddi potansiyele sahip bir sektör haline geldi. 7 trilyon dolarlık harcama ile lojistik sektörünün küresel ekonomi ve küresel ticaret içindeki yeri dikkat çekici. Dünyanın ve kültürlerin merkezinde, stratejik konumu ile bütün kıtalara yakın olan Türkiye, lojistik üs olma konusunda çok avantajlı. Son yıllarda ekonomik gelişimi ile dikkat çeken ülkemiz, kara, hava, deniz ve demiryolu taşımacılığında da hızlı bir gelişme kaydetti. Avrupa’nın en büyük ağır vasıta filolarından birinin bulunduğu Türkiye’de lojistik sektörü, 2002 yılından bu yana üç kat büyüme sağladı. Sektör, son beş yılda da ortalama yüzde 20 oranında büyüdü. Dünya Bankası’nın 2012 Lojistik Performans Endeksi’nde Türkiye, 155 ülke arasında 27’nci oldu ve performansı yükselen ülkeler arasına girdi. İstanbul Gayrimenkul Değerleme’nin 2012’de hazırladığı lojistik raporuna göre, önümüzdeki iki yıl için lojistik pazarındaki büyüme hızı Türkiye’de yüzde 8’e ulaşacak. Türkiye ortalama 60 milyar dolarlık lojistik kapasiteye sahip bir ülke. Ancak bu kapasitenin sadece 7-8 milyar dolarını kullanıyor. Bu da toplam kapasitenin yüzde 13’üne tekabül ediyor. Gelişmiş ülkelerde, gayrisafi yurt içi hasılanın ortalama yüzde 10-12’lik bölümü lojistik kapasiteyi oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 2-5 arasındayken, Türkiye’de ise ancak yüzde 2-3 seviyesinde bulunuyor. Lojistik sektöründe beklenen gelişmenin önündeki engeller nedir? Türkiye, birçok alanda hızla gelişiyor. Bu hızlı gelişme bazı problemlere de yol açıyor. Bir örnek vermek gerekirse, ekonomik refah seviyesindeki artış, göçü de beraberinde getiriyor. Eğer yeterli altyapınız yoksa, aldığınız göç bir süre sonra büyük problem olmaya başlıyor. Lojistik alanında da aynı şeyi söylemek mümkün. Büyüyen ve gelişen sektör ile birlikte, hukuki altyapı eksiklikleri, mevzuatın getirdiği bürokratik engeller, Türk taşımacılara uygulanan vize ve kota uygulamaları, taşıma araçlarında istenen standartların sağlanamaması gibi sorunların en kısa sürede çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bunların yanı sıra sektörde teknolojik altyapının yetersizliği, bilgi teknolojilerinden gereği kadar yararlanamama, sektörün genel yönetim sorunları, eğitimli iş gücü ve deneyimli yönetici eksikliği gibi sorunlar da mevcut. Tüm bu problemlere çözüm bulma konusunda hızlı hareket edilirse, Türkiye’nin lojistik konusunda bölgede önemli bir üs olma şansını daha çabuk yakalayacağını düşünüyorum. 32 Türkiye’nin, bölgesinde lojistik üs olma konusundaki potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Her alanda ciddi reformlar yapan, ekonomik, siyasi ve sosyal mecrada kendisini hızla geliştiren Türkiye, lojistik alanında da bölgesinde önemli bir üs olma konusunda iddialı. Son 10 yıl içinde ekonomik olarak gelinen nokta ve 2023 yılı hedefleri içinde taşımacılık ve lojistik sektörüne ilişkin hedefler bu durumu destekler nitelikte. Ayrıca, gelişen ekonomi ile birlikte yabancı sermaye, yatırımlarını Türkiye’ye çevirmiş durumda. Özellikle, hazırlanan yeni teşvik paketi, borçlanma faizlerini düşüren kredi notu artırımı gibi olumlu gelişmeler de yatırımların Türkiye’ye kaymasını hızlandırdı. Şu anda uluslararası birçok firma ofislerini, dünyanın önemli finans merkezlerinden biri olması hedeflenen İstanbul’a kaydırıyor. 2013 yılı ve sonrasında ülkemizdeki üretim ve sanayi tesislerinin artmasına paralel olarak lojistik sektörünün de gelişeceği kanaatindeyim. Türkiye’nin son yıllarda sağladığı büyüme performansını değerlendirir misiniz? 2011 yılında yüzde 8,5’lik büyüme ile Türkiye, birçok gelişmiş ekonomiyi geride bırakmayı başardı. 2012 yılında açıklanan rakamlara göre ilk çeyrekte yüzde 3,2, ikinci çeyrekte ise yüzde 2,9 büyüme kaydetti. Daralan dünya ekonomisine rağmen yaptığı ılımlı iniş ile büyüme kaydeden Türkiye, 2012 yılında da örnek ülke oldu. Cari açık gibi büyük bir sorunu olan ülkemiz mecburi olarak büyümeyi kontrol altına almak zorunda kaldı ve çok yüksek düzeylere çıkan ithalat miktarını düşürme politikası uyguladı. Özellikle “ara mal” adı verdiğimiz ithal ürünleri üretme amacıyla uygulamaya konulan teşvikler, kredilerin yavaşlatılması ile ekonomiyi soğutma çalışmaları başarılı oldu. Türkiye, bütün gözlerin üzerinde olduğu bir dönemde yumuşak inişi başarmış oldu. Ekonominin bu yıl yine 2012’deki gibi ılımlı bir büyüme göstereceği fakat Orta Vadeli Plan’da (OVP) belirtilen yüzde 4 öngörüsünün üstünde olacağı kanaatindeyiz. 2012 yılı ihracat açısından nasıl geçti? Önümüzdeki dönem beklentiler ne yönde? 2023 yılında gerçekleştirmek istediğimiz ihracat hedefinin 500 milyar dolar olduğunu düşünürsek, 2012 yılı ihracatçımız açısından çok başarılı bir yıl olarak geçmedi. İhracatın yüzde 46’sını Avrupa Birliği ülkelerine yaparken, pazar çeşitlendirme stratejisinde başarılı olan Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Amerika’ya Cari açıktaki artış frenlenebilecek mi? 2010 yılında 48 milyar dolar olan cari açık, 2011’de iç talepteki hızlı artış, talebi karşılayacak üretimin yetersizliği, açığın finansmanında dış finansmana ve sermaye akımlarına bağımlı olması ve düşük tasarruf oranları ile birlikte patlama yaptı ve 77 milyar dolar gibi yüksek bir seviyeye ulaştı. Fakat 2012’de, hükümetin ve Merkez Bankası’nın müdahaleleri ile düşüş eğilimine girdi. Sanayi, turizm ve döviz getiren diğer hizmet sektörlerinde yeni stratejilerin geliştirilmesi, ihracatı artırmaya yönelik yapılan reform ve yatırımlar, ARGE ve inovasyona yapılan yatırımların uzun vadede cari açığı düşüreceğine inanıyoruz. Hükümetimizin yayımladığı OVP’de açıklanan 58,7 milyar dolarlık 2012 cari açık rakamını makul buluyor, 2013 yılında da düşme eğiliminde olacağına inanıyoruz. Ancak, sanayide yüksek teknolojik ürün ve katma değeri yüksek ürünler üretilip ihraç edilmediği ve tasarruf oranlarının istenilen seviyelerde artırılmadığı sürece, cari açığın kısa vadede çözüme ulaşacağı konusunda pek ümitli değiliz. olan ihracatını artırdı ve 2012 yılında 151 milyar doları aşkın ihracat seviyesini yakaladı. Yılın tamamında geçen yıla göre yüzde 12,57 artan ihracat, geçen yılki 135 milyar dolarlık rekor ihracatı geçmeyi başardı. Ancak bu rakam, TÜMSİAD olarak beklentilerimizi karşılamadı ve 2023 hedefi için de yeterli gözükmüyor. 2011 yılında ülkemizde ithalatın ihracat üzerinde artış göstermesi cari açık sorununu tetikledi ve 2012 yılında özellikle Ekonomi Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın cari açığı frenleme politikaları nispeten başarılı oldu. Açıklanan OVP, IMF ve OECD raporlarında, 2013 yılında dış ticaret göstergelerinde nispi bir yavaşlama eğilimi öngörülüyor. Dünya ticaret hacminde 2010 yılı ile başlayan bir düşüş görülüyor. 2010’da yüzde 12,6 artan dünya ticaret hacmi, 2011’de yüzde 5,8 artış kaydetti. Bu oran, açıklanan raporlarda 2012 yılı için yüzde 3,2, 2013 yılı içinse yüzde 4,5 civarında öngörülüyor. Hükümetin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolar ihracat hedefi doğrultusunda yaptığı çalışmalar neticesinde ihracatçılarımızın önü açılıyor. Bugün 65 ülkeye vizesiz gidilebilmesi ihracatçımız açısından büyük önem arz ediyor. Son yıllarda yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisi artıyor. Bu artışın etkilerini değerlendirir misiniz? Yaklaşık 30 bin yabancı sermayeli şirketin faaliyet gösterdiği Türkiye, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Güven Endeksi’ne göre, 2012 yılında doğrudan yabancı yatırım için en cazip ülkeler listesinde 13’üncü sırada yer aldı. Türkiye, 2005’ten 2011 yılına kadar geçen sürede 105 milyar dolarlık yatırım çekebildi. Bundan sonraki süreçte de, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve diğer birçok bölgede yatırımcıya ciddi avantajlar sağlayan teşvikler, son dönemde gelen kredi notu artışları, ekonomik ve siyasi alanda gerçekleştirilen reformlar, ülkemize gelen yatırımlarda artış sağlayacak. Bu artışın istihdam ve üretimi de olumlu yönde etkileyeceği şüphesiz. Ayrıca, kurulması planlanan finans merkezi projesiyle birlikte İstanbul, uluslararası birçok büyük firmanın Orta Doğu ve Asya ülkeleri operasyonları için bir merkez haline geldi. AR-GE ve inovasyona yapılan önemli yatırımların, sanayi üretimimizde yakın gelecekte devrim yapacağına inanıyoruz. Sayısı giderek artan iş adamı dernekleri, üyelerinin yurt dışına açılmaları, fonlara rahat ulaşmaları, verimliliklerini artırmaları, kurumsallaşmaları konusunda önemli birer merkez görevi görüyor. Türkiye ekonomik olarak yakaladığı başarıları tek vücut olarak yakaladı. Birlik içinde, devlet, hükümet, siyasetçi, iş adamı, akademisyen herkesin, sağlanan başarılarda emeği var. TÜMSİAD olarak biz, Türkiye’den çok umutluyuz. Ekonomideki en büyük sıkıntılardan biri olan işsizlik sorununa yönelik çözüm önerilerinizi paylaşır mısınız? Türkiye ekonomisine baktığımızda, öncelikle işsizlikten bahsetmek gerekir. 2011 yılında yüzde 9,8 ile kapanan işsizlik oranı, 2012 yılının Ocak ayında yüzde 10,2 ile çift haneli rakamları gördü. Bu rakam şubat ayında yüzde 10,4’e kadar çıktı. Sonraki aylarda düşme eğilimine girdi ve Haziran 2012’de 2 milyon 226 bin olan işsiz sayısı yüzde 8 olarak açıklandı. Şu an için açıklanan son rakam ağustos ayında yüzde 8,8 oldu. Bugün özellikle gelişmiş ekonomilerde işsizlik önemli bir sorun olarak çözüm bulmayı beklerken, Türkiye’de yüzde 8’leri görmüş olması bizim için sevindirici olmalı. İşsizliğin 2013’te daha da düşeceği konusunda umutluyuz. Türkiye’nin kredi notunun artırılması, yeni teşvik paketi, ihracatta pazar çeşitlenmesi gibi üretimi ve yatırımı artıracak gelişmeler istihdamı da olumlu etkileyecek. 33 Ocak-Şubat 2 013 RÖPORTAJ MUSTAFA AÇIKGÖZ Mersin Gümrüklü Antrepocular Derneği (MEGAD) Yönetim Kurulu Başkanı MEGAD G Mersin’deki antrepocuların sesi olacak 34 ümrüklü antrepolarda yaşanan sıkıntılara çözüm bulmak amacıyla geçtiğimiz aylarda kurulan Mersin Gümrüklü Antrepocular Derneği (MEGAD), şehirdeki genel antrepoların tümünü temsil ederek onların sesi olmayı amaçlıyor. Dernek kurma fikrinin sektörde çok olumlu karşılandığını ve bütün kesimlerin desteğini alarak bu yola çıktıklarını dile getiren MEGAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Açıkgöz, ilişkilerin güçlendirilmesi ve sorunların çözümü konusunda önemli bir boşluğu dolduracaklarını söylüyor. Bu kapsamda, dernek olarak antrepoların amacına uygun ve daha verimli çalışmalarını sağlamayı hedeflediklerinin altını çizen Açıkgöz, “Mersin’de bir antrepo açılması gerektiğinde, dernek olarak öncelikle bu ihtiyacı tespit edeceğiz. Bu anlamda görüş beyan ederek, ihtiyaca yönelik bir antrepo kurulacaksa ona uygun tavsiyelerde bulunacağız. Bunun yanında, ihtiyaç fazlası antrepolara yönelik düzenlemelere de yardımcı olacağız” diyor. Mersin’deki antrepoların tamamının derneğe üye olmasını hedeflediklerini belirten Açıkgöz, önümüzdeki dönemde yetki, sorumluluk ve hareket alanlarını daha da genişleteceklerini vurguluyor. MEGAD’ın kuruluş sürecini anlatır mısınız? Derneğimizin kuruluşunu yaklaşık bir yıldır planlıyordum. Bu planımı gümrüklü antrepocu arkadaşlarımla paylaştım. Hepsi bu düşünceye sıcak baktı. Hep birlikte hareket ettik ve yedi kişi bir araya gelerek MEGAD’ı kurduk. Derneğimizin yönetim kurulu başkan yardımcısı Osman Uysal, saymanı Selahattin Topçugil, genel sekreteri ise Seyfettin Demir oldu. Böylece dört kişilik bir yönetim kurulu oluşturduk. Sabit Ahmetler, M. Emin Aksa Tayar ve Gökhan Homurlu da diğer üyelerimizi oluşturuyor. Mersin’de 40’ı aşkın antrepo faaliyet gösteriyor. Gümrüklü antrepolarda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bunların yanı sıra, antrepoların kamu ile ilişkilerinde de boşluklar mevcut. Bizim kuruluşumuzdaki amacımız bu sorunlara çözüm getirmek. Dernek olarak hangi boşluğu doldurmayı amaçlıyorsunuz? Gümrüklü antrepoların önümüzdeki dönemde çok gelişeceği kanaatindeyim. Buraları zamanla lojistik merkez konumuna gelecek. Böylece sayıları ve işlevsellikleri daha da artacak. Antrepolar zaten kamu adına hareket eden Mersin’deki antrepoların amacına uygun ve daha verimli çalışmalarını sağlamak için yola çıktıklarının altını çizen MEGAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Açıkgöz, “Sorunları çözmek ve işleyişi kolaylaştırmak için, her sektörden insanla, kamu ve diğer STK’larla ortak hareket edeceğiz” mesajını veriyor. kurumlar. Bu firmaların daha sıkı denetim altına alınması gerekiyor. Bu konuda ne yapabiliriz diye düşündüğümde, böyle bir sivil toplum örgütünün sektörde kesinlikle olması gerektiğine kanaat getirdim. Bu düşünceye sektörde gerek kamu gerek özel kesiminden de destek geldi. Dernek fikri çok olumlu karşılandı. Birçok kişinin desteğini alarak bu yola çıktık. Derneğimiz antrepoların kamuyla olan ilişkilerini güçlendirmek, daha verimli ve amacına daha uygun çalışmalar gerçekleştirmek için faaliyet gösterecek. Bir örnek verecek olursak, Mersin’de bir antrepo açılması gerektiğinde dernek olarak öncelikle bu ihtiyacı tespit edeceğiz. Bu anlamda görüş beyan ederek, ihtiyaca yönelik bir antrepo kurulacaksa ona uygun tavsiyelerde bulunacağız. Bunun yanında ihtiyaç fazlası antrepolara yönelik düzenlemelere de yardımcı olacağız. Derneğinizin önümüzdeki dönem planları arasında neler var? MEGAD, 2013 hedefleri kapsamında, Mersin’de bulunan genel antrepoların tümünün üyeliğini sağlamayı ve tamamını temsil etmeyi amaçlıyor. Kamuyla ilgili yaşanan sıkıntılara yönelik çalışmalarımız olacak. Sorunları çözmek ve işleyişi kolaylaştırmak için MEGAD olarak her sektörden insanla, kamu ve diğer STK’larla ortak hareket edeceğiz. Hedefimiz üye sayısını artırmak. Tabii, ilerleyen dönemde yetkilerimiz, sorumluluklarımız ve hareket alanımız daha da genişleyecek. Mersin’deki nakliyeciler açısından 2012 yılı nasıl geçti? Önümüzdeki dönem beklentiler ne yönde? Ben, 1980 yılından bu yana sektördeyim. Sektör o yıllardan beri birçok sıkıntı yaşadı ve çok kötü günler geçirdi. Öngörüm, bu yılın 2012’den daha iyi geçeceği yönünde. Türkiye’den mal alımının artacağını düşünüyorum. Bu noktada da Mersin devreye giriyor. Mersin taşımacılıkta hızla öne geçiyor. En büyük pazarımız olan Irak, bizim için çok önemli. Bu noktada, siyasi dengeler sektörümüzü çok fazla etkiliyor. Habur Sınır Kapısı bu aralar hareketli, sıralar azaldı. Peki, Suriye ile ticarette yaşanan sorunlar ne boyuta ulaştı? Suriye’de yaşanan sıkıntılar bizi olumsuz yönde etkiledi. Ancak Suriye’deki karışıklığın bu yıl çözüme kavuşacağını düşünüyorum. Şu an Mersin ve İskenderun’da, Türkiye’nin belirli yerlerinde, çeşitli ihtiyaç mallarının taşımasını yapıyoruz. Ayrıca çimento, demir ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin gemi ile taşımalarını gerçekleştiriyoruz. Suriye üzerinden taşınan mallar için bir Ro-Ro gemisi çalışıyor. Yine Mersin’den Mısır’a Ro-Ro gemisiyle taşıma yapılıyor. Mersin, Kuzey Afrika’ya açılan bir kapı. Eskiden Mısır’a gidemiyorduk, şimdi gidebiliyoruz. Mısır üzerinden Fas, Tunus ve Cezayir’e de gideceğiz. Güney Akdeniz hinterlandına baktığınızda deniz trafiği kilitlenmiş durumda. Bizim bunu fırsata çevirip Mersin, İskenderun, Körfez ve Doğu Akdeniz ayağından daha çok pay almamız gerekiyor. Bunun için sizce neler yapılmalı? Öncelikle Mersin Limanı modernleştirilmeli. Önümüzdeki yıllarda birkaç limanın daha yapılması gerekiyor. Çünkü mevcut limanlar yetersiz kalacak. 2023 vizyonu kapsamında çıkarılacak yasaların da etkisiyle Mersin’in bir lojistik merkezi olacağını öngörüyorum. Orta Doğu’ya en yakın bölgeyiz. Önümüzdeki yıllarda Doğu Akdeniz bölgesi lojistik merkez olacak. Bu noktada, hükümetin ve yerel yönetimlerin desteği gerekiyor. Bu bölgedeki gelişmeler, çevredeki diğer şehirleri de olumlu etkiliyor. Bu durum, Mersin’in ne kadar önemli bir kent olduğunu gösteriyor. Kent geliştikçe diğer bölgelere de yansıyacak. Türkiye’nin gelecekte üretim merkezi olması hedefleniyor. Bu konuda lojistik sektörünün rolü nedir? Lojistiğin artık vazgeçilemeyecek bir unsur olduğunu söyleyebilirim. Evinize aldığınız eşyalar, giydiğiniz kıyafetler, gıda ürünleri olsun, hepsinin lojistik maliyeti var. Doğal olarak, lojistiğin daha da gelişmesi gereken bir sektör olduğu kanaatindeyim. Bunun için de daha fazla büyümesi gerekiyor. Bugün her sektörde mutlaka bizim taşımamıza, depomuza, istiflememize ihtiyaç var. Yani dünyada yaşam sürdüğü sürece lojistik sektörü de gelişmek zorunda. Bunun için de öncelikli olarak Türkiye’de lojistik merkezlerinin kurulması gerekiyor. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı çalışmalar yapmalı ve önemli stratejik bölgelerde lojistik merkezler kurmalı. Bu sağlanırsa, Türkiye’nin jeopolitik önemi ve coğrafi konumundan dolayı dünya pazarlarında geleceğin üretim merkezi olacağını düşünüyorum. Sektörde yaşanan en önemli sorun nedir? Çözüm önerilerinizi paylaşır mısınız? Eşyalar bir yerden bir yere taşınırken maliyetlerin artması sıkıntıya sebep oluyor. Bu maliyetlerin düşürülmesini sağlamalıyız. Bunun için çok iyi organize olup lojistik merkezler kurmak ve karadaki taşıma modlarını artırmamız gerekiyor. Ayrıca demiryoluna daha fazla önem verilmeli. Demiryolu çok ucuz bir taşıma modu. Böylece pastadan daha büyük pay alabiliriz. Şehrimizde şu an bir hava alanı projesi var. Bu projenin iki yıl sonra tamamlanması planlanıyor. Bu havaalanının Doğu’ya yapılacak hava taşımacılığında, özellikle kargo taşımacılığında önemi büyük. Bu nedenle havaalanı projesinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunun yanında bir de Mersin’de kara taşımacılarına yönelik bir merkez kurulursa, bunlar entegre olarak hareket ettiği için bölge daha da canlanacak. 35 İŞ DÜNYASI 13 0 t2 uba -Ş cak O “Nakliyede ‘müşteri odaklılık’ kavramı sürekli güncel tutulmalı” Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin tahsiline kadar geçen sürecin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Suteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger, bu nedenle kaliteyi tamamlayan zincirin bu halkasının da diğerleri kadar sağlam olması gerektiğine dikkat çekiyor. S uteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger, konfeksiyon işleriyle geçimini sağlayan bir ailede büyüyen ve aldığı eğitimlerle erken yaşta iş hayatına atılarak, 30 yaşında kendi şirketini kuran başarılı bir iş kadını. 1986 yılından bu yana Suteks’in örme ve dokuma kumaştan katma değeri yüksek ürünlerini Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde tasarımcı, marka sahibi, butik zinciri kuruluşlara pazarlayan Nur Ger, müşteri portföyünü her yıl genişleterek 2012 yılında 8,1 milyon euroluk ihracata imza attı. Suteks’in ihracatını 2013’te yüzde 12 oranında artırmayı planlayan Nur Ger, tanıtım ve pazarlama çalışmalarına odaklandıkları ABD pazarında bu yıl 1 milyon dolarlık satış gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin tahsiline kadar geçen sürecin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Suteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger, bu nedenle kaliteyi tamamlayan zincirin bu halkasının da diğerleri kadar sağlam olması gerektiğine dikkat çekiyor. Nakliye sektörünün ülke kalkınmasına paralel olarak, son yıllarda çok ciddi gelişmeler kaydettiğini aktaran Nur Ger, “Her şeyden önce nakliyenin basit bir taşıma işi olmadığına, karmaşık bir lojistik hizmeti olduğuna ilişkin kültürel bir değişim yaşandı. İnsana, altyapıya ve teknolojiye yapılan yatırımlar sayesinde AB standartları yakalandı. Ayrıca, araç parkının bugünkü çağdaş çizgisi de ciddi bir rekabet üstünlüğü sağlıyor. Türk nakliye sektörünün mevcut düzeyinin geliştirilmesi bağlamında eğitime ve teknolojiye yatırımların devam etmesi ve ‘paylaşılan bir hizmet yapma bilinci’ içinde müşteri odaklılık kavramının sürekli olarak güncel tutulması gerekiyor” görüşünü dile getiriyor. 1994-96 yılları arasında Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) başkanlığı yapan, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ile Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) kurucu üyesi olan ve halen TÜSİAD Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu’nun başkanlığını üstlenen Nur Ger ile şirketi ve nakliye sektörüyle ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Tekstil sektörüyle tanışmanızın ve kendi şirketinizi kurmanızın hikâyesini anlatır mısınız? Galatasaray Lisesi’nin ardından, ABD’de bir yıllık AFS bursu ile Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldım. Ardından ekonomi ve uluslararası dış ilişkiler konusunda yüksek lisans yaptım. 36 Bir yandan okurken bir yandan da çalışıp para kazandım. Arkadaşımın tavsiyesiyle hayatımdaki ilk ve son iş görüşmesini yaparak, bir entegre tekstil ve konfeksiyon fabrikasında makinelerin satın alınmasından örme ve boyaya kadar her işin ucundan tutabileceğim bir işe girdim. İki lisanımın olması pazarlama müdürü olmamı sağladı. Bir buçuk yıllık profesyonel iş hayatının ardından, 1982 yılında ortaklı bir şirket kurdum. Bir müddet sonra oradan da ayrılarak, 1986’da Maslak’ta tek başıma bir yer kiraladım. Kızım Su’nun adından esinlendiğim Suteks’i 30 yaşındayken kurdum. Eskiden de kendi elbisemi kendim dikerdim. Babadan gelen bir şirketi devralmadım ama ailemin tekstil kültürü benim çok işime yaradı. Suteks aradan geçen 26 yılda hangi noktaya ulaştı? Bugün katma değeri yüksek, ürünlerini kendi içinde geliştirebilen bir KOBİ’ye dönüştük. Bu noktada hedefimiz kârlılık, derinlik ve rekabette öncü, örnek bir firma olmak. 32 yıldır hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yapıyorum. Bugüne kadar sadece ihracata yönelik çalıştım. Şu anda sahip olduğumuz üretim kapasitemiz yıllık 450 bin adet. Hazır giyim konfeksiyoncusuyuz ama terzi kalitesinde iş üretiyoruz. Yurt dışında yeni pazarlara girmeyi planlıyor musunuz? Örme ve dokuma kumaştan katma değeri yüksek ürün imalat ve ihracatı yapan şirketimiz, ürünlerini AB ülkelerinde tasarımcı, marka sahibi, butik zinciri kuruluşlara pazarlıyor. İhracatımızı bu yıl 8,1 milyon euro olarak gerçekleştirip bütçe hedefini aştık. 2013 yılında ise ihracatı yüzde 12 oranında artırmayı planlıyoruz. Bu artışın sağlanmasında, bir taraftan mevcut müşterilerde derinlik kazanılması diğer taraftan yeni müşteriler edinilmesine ek olarak ABD piyasasına girmemiz etkili olacak. Temel hedefimiz ABD. Bu pazarda temmuz ayında başlattığımız tanıtım ve pazarlama etkinlikleri meyvelerini verdi, koleksiyon siparişleri almaya başladık. ABD’ye bu yıl 1 milyon dolarlık satış yapmayı öngörüyoruz. ABD’de bizim hedef kitlemizle ilgili çok iyi bir pazar var. İlk gelen geri dönüşler de çok olumlu. Bir marka yaratıp onunla çıkış yapmayı düşünüyor musunuz? Hitap ettiğimiz müşteri grubumuz dünyaca ünlü markalardan oluşuyor. Üretici yanımız 26 yıla ulaştı. Bu noktadan sonra 37 İŞ DÜNYASI yapacağımız en iyi adım, kendi markamızı oluşturmamızdan ziyade, perakende ve satış ağı olan yerli ya da yabancı bir stratejik ortaklık içine girmek olur. Şu anda stratejik ortaklık anlamında bir teklif ya da görüşmemiz yok. Ama bu tür bir iş birliğine yönelik tekliflere her zaman açığız. O 13 0 t2 uba -Ş cak Suteks, hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe eğitime büyük yatırım yapan sayılı firmalardan biri. Bu kadar yoğun bir eğitim süreci firmanızda nasıl bir değişime yol açtı? Sektörde, KOBİ düzeyinde olup bu kadar eğitim alan tek firmayız diyebilirim. Bir çalışanımız yılda 100 saat eğitim alıyor. Şirketin kurulduğu ilk beş yıl boyunca yarı okul yarı iş yeri gibiydik. Bu dönemde cuma ve cumartesi günlerini sadece eğitimle geçirdik. Biz şirketimizi patron yönetiminden çıkarıp, ekip ruhu ile büyüten, kurumsallaşmış, değişimin hiç bitmediği bir yapıya sahip olmak istiyorduk. Ben kendimi patron olarak değil, koç olarak tanımlıyorum. Bu amaçla katma değeri yüksek, kaliteli ve yüksek fiyatlı mal satan bir üretici olmayı amaçladık. Çalışanların aynı dili kullanabileceği bir ortam yaratmak için eğitim atağına kalktık. Bu eğitimler teknolojiye, iş yerinde demokratik ortam sağlamaya, uzlaşmacı bir yapı oluşturmaya yönelik yatırımlar yapmamızda itici güç oldu. Eğitim programımızın içeriğini çalışanlarımızla ve eğitim aldığımız kurumlarla belirliyoruz. Biz güçlendirdiğimiz bu yapıyla bugün 17 bin renk karteliyle çalışıyoruz. Eğitim istemeyenlerin istifaları iki yıl sürdü. Ama bugün oturmuş bir kadroya sahibiz. Suteks 16 yıldır var, kadromuzun yaş ortalaması ise 10. Ayrıca tüm bu eğitimler, katma değerimizi beş katına çıkaran bir müşteri portföyü oluşturmamızı sağladı. Suteks’teki bir diğer farklı uygulama da kâr payının çalışanlarla paylaşılması. Çalışanlarınız bu konuda sanırım çok şanslı. 1997 yılından beri yıllık kârımızın yüzde 10’unu çalışanlarımızla paylaşıyoruz. Bilanço kârımızı üç ayda bir çalışanlarımıza açıklıyoruz. Çalışanların hepsi bilanço okumayı öğrendi. Sene içinde oluşan kârı bilerek yeni yıla girer çalışanlarımız. Bazen yıllık hedefi tutturabilmek için bir ay içinde 50 bin adet fazla mal ürettiğimiz oldu. Yıllık hedefi saptırmamak için el birliğiyle çalıştık. 12 yılda üç ekonomik kriz atlatmamıza rağmen hedef bütçelerimizi tutturarak büyüyoruz. Bu, takım kültürü oluşturmamızdan ve tek bir amaç üzerine odaklanmamızdan kaynaklandı. Stratejik yönetişim dediğimiz 15-18 ayı öngörerek pozisyon alıyoruz. Farkındalıkla iş yönetmek, takım olmak demek. Hiyerarşisiz yönetim, kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik pozitif ayrımcılık, kârın paylaşımı, kurumsal yönetişim, insan odaklılık, teknolojinin kullanımı, sayısız ve sürekli mesleki ve bireysel eğitim… Tüm bunları hayata geçirerek, sektöre örnek olduğumuzu düşünüyorum. Sadece yurt dışına ihracat yapan bir şirket olarak, ürünlerinizin nakliyesini nasıl sağlıyorsunuz? Ürünlerimizi dört yıldır, müşterilerimizin butiklerinin kolilerini yaparak gönderiyoruz. Örneğin 10 bin adetlik sevkiyat var, bu 450 butiğe dağıtılacak. Bütün bu butiklerin listesi çalıştığımız uluslararası nakliye lojistik firmasında bulunuyor. Malı lojistik şirketine devrediyoruz. Oradan da listedeki butik mağazalara direkt olarak gönderiyoruz. Koli üstü etiketlerini, kontrol listesini de 38 Türkiye’de yapıyoruz. Müşterimiz hiçbir şekilde bu işlerle uğraşmıyor. Mağazalara tüm sevkiyatı doğrudan biz gerçekleştiriyoruz. Lojistik anlamında diğer tekstil firmalarına model olacak bir sistemimiz var diyebilirim. Taşımayı komple veya parsiyel kamyon ya da uçakla yapıyoruz. Teslim şekli müşterimizle mutabakatımız çerçevesinde CIF, C&F, FOB olabiliyor. FOB yüklemelerde müşterimizin yönlendirdiği nakliyecilerle çalışabiliyoruz. Avrupa’da çeşitli ülkelerdeki perakende satış noktalarına ve butik zincirlerine teslimat yaptığımız için “kapıdan-kapıya” oldukça kapsamlı bir lojistik hizmeti sunuyoruz. Ürünlerin depolanmasını ve dağıtımını nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Bazı durumlarda 500’ü aşkın teslimat gerektiren karmaşık bir hizmeti, lojistik altyapısı gelişmiş, uluslararası deneyime ve dağıtım ağına sahip kuruluşlarla iş birliği yaparak gerçekleştiriyoruz. Depolama hizmeti için ise lojistik hizmet aldığımız nakliyecinin deposunu kullanıyoruz. Nakliye konusunda yaşadığınız başlıca sorunlar neler? Bu sorunların çözümüne ilişkin önerilerinizi, sektörden beklentilerinizi aktarır mısınız? Sıkça rastlanan sorunların başında, teslimattaki gecikmeler ve zaman zaman ortaya çıkan hasarlar geliyor. Her iki durumda da hizmet kalitemiz ve ilişkilerimiz olumsuz yönde etkilenebiliyor, müşterimiz nezdinde memnuniyetsizlik oluşabiliyor. Tercih ettiğimiz çözüm, doğru paydaşı bulmak ve etkin iletişim sağlamak. Kendimizi, müşterimizi, kalite anlayışımızı ve beklentilerimizi çözüm ortağımızla tüm ayrıntılarıyla paylaşıyoruz. Her aşamada işin içinde olmaya, iş birliğimizi kesintisiz yürütmeye özen gösteriyor ve bilgi paylaşımı yapıyoruz. Beklenmeyen bir durum karşısında, olayı “vaka analizi” kavramı içinde irdeliyor, sonuçlarını raporlayarak kayda alıyor ve tekrarını önlemek için çeşitli prosedürler geliştiriyoruz. Memnuniyetimizi de, samimi ve kesin geri bildirimlerle iletiyoruz. Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin tahsiline kadar geçen sürecin ayrılmaz parçası olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, kaliteyi tamamlayan zincirin bu halkasının da diğerleri kadar sağlam olması gerektiğini düşünüyoruz. Ağırlıklı olarak yurt dışıyla çalışan bir şirketsiniz. Bu bağlamda uluslararası nakliye sektörümüzün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Artı ve eksileri sizce neler? Nakliye sektörümüzün, ülke kalkınmasına paralel olarak son yıllarda çok ciddi gelişmeler kaydettiğini gözlemliyoruz. En başta, yapılan işin basit bir taşıma işi olmak yerine karmaşık bir lojistik hizmeti olduğu yolunda kültürel bir değişim yaşandı. İnsana, altyapıya ve teknolojiye yapılan yatırımlarla AB standartları yakalandı. Ayrıca, araç parkının bugünkü çağdaş çizgisi de rekabet üstünlüğü sağlıyor. Lojistik işi ihracatçı için “paylaşılan” bir hizmet olduğundan, taşımacının kendi işimizin kalitesi düzeyinde olması durumunda, çözüm kendiliğinden geliyor. Dolayısıyla, bu konudaki beklentilerimiz de iletişim odaklı. Teknolojik altyapının gelişmişliği de olmazza olmaz bir unsur. Coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir öneme sahip olan Türkiye’de uluslararası nakliye sektörünün gelişmesi için neler yapılmalı? Türk nakliye sektörünün mevcut düzeyinin geliştirilmesi bağlamında eğitime ve teknolojiye yatırımların devam etmesi ve “paylaşılan bir hizmet yapma bilinci” içinde müşteri odaklılık kavramının sürekli biçimde güncel tutulması gerekiyor. 39 Ocak-Şubat 2013 H‹ZMET SEKTÖRÜ H‹ZMET SEKTÖRÜ “www.transportx.com” nakliye sektörüne yeni bir soluk getirdi Hizmet sektörüne hızlı bir giriş yapan “Online Nakliye Platformu” Transportx.com, nakliye sektörüne yeni bir vizyon getirdi. Nakliye hizmeti veren ve bu hizmetten faydalanmak isteyen kurumlara katma değerli hizmetler sunan Transportx, bir ay gibi kısa bir sürede bini aşkın üyeyi portföyüne kattı. Hızla büyüyen Transportx, sunduğu hizmetlerle nakliye profesyonellerine ekonomik çözümler sunarken, aynı zamanda rekabet avantajı da sağlıyor. Günümüzde ulusal ve uluslararası işletmeler, üretim ve dağıtımdaki başarılarının yanı sıra, bu iki kavramın önemli arayüzü olan lojistik hizmetlerle de daha fazla rekabet gücü elde edebiliyor. Her geçen gün büyük bir ivme kazanan lojistik sektöründe, artan rekabet koşulları ve müşteri bilinci, işletmeleri büyük bir yarışın içine itiyor. Tüm bu gelişmelerden yola çıkarak lojistik sektörünün önemli bir ihtiyacına cevap verebilme fikriyle sektöre adım atan “Online Nakliye Platformu” Transportx, www.transportx.com üzerinden sunduğu hizmetlerle, nakliye profesyonellerinin çözüm ortağı olarak konumlanıyor. Yük veren ve yük taşıyan firmaları aynı platformda buluşturan Transportx aracılığıyla nakliye araçları, web sitesiyle entegre edilmiş biçimde yük verenlerin kullanımına sunuluyor. Mars Logiclub Kids üyeleri “Pinokyo” oyununda buluştu Türkiye’nin büyük lojistik firmalarından Mars Logistics’in, hizmet verdiği firmalar için kurduğu “Logiclub” çatısı altında faaliyet gösteren Logiclub Kids, düzenlediği etkinliklerle çocukları sanatla buluşturmaya devam ediyor. Eğlenceli ve faydalı faaliyetlerle sık sık üyeleriyle bir araya gelen Mars Logistics, 23 Aralık 2012’de Logiclub Kids üyelerini ve ailelerini “Pinokyo” adlı tiyatro oyununda ağırladı. Marangoz Gepetto Usta’nın elinde hayat bulan ve her daim çocukların kahramanı olan Pinokyo’yu izlemek için sıraya giren 100’e yakın Logiclub Kids üyesi ve aileleri, birbirinden renkli görüntüler oluşturdu. Efsanevi kukla karakter Pinokyo’nun maceraları, 2012’nin son Logiclub Kids etkinliği izleyenlerin keyifle hatırlayacağı bir etkinlik oldu. Mars Logistics, 2006’dan beri faaliyet gösteren Logiclub ile her yıl trendlere ve müşterilerden gelen önerilere göre, sanat, mutfak eğitimleri ve sosyal sorumluluk projeleri gibi farklı alanlardaki pek çok organizasyonu hayata geçiriyor. Genç nesillere eğitim konusunda yatırım yapan Mars Logistics, sektöre nitelikli insan kaynağı 40 kazandırmak ve üniversiteli gençlere hem sektörü yakından tanıma imkânı sunmak hem de sektör adına bir farkındalık oluşturmak amacıyla 10 yıldır lojistik vaka yarışması düzenliyor. Michelin, 2012’nin en güvenli filosunu seçecek “Yılın Filo Yöneticileri Yarışması”, Ekonomist Dergisi ve LeasePlan işbirliğiyle bu yıl da başarılı filo yöneticilerini ödüllendirecek. “Yılın Filo Yöneticisi”, “KOBİ Filo Yöneticisi”, “Yeşil Filo” ve “Güvenli Filo” kategorilerinde yapılan yarışma ile Michelin, 2012 yılının en güvenli filosunu seçecek. LeasePlan ve Ekonomist dergisi ana sponsorluğunda düzenlenen “Yılın Filo Yöneticisi Ödülleri 2012”, filo kiralamanın şirketlere katkısını anlatmayı; enerji tasarrufu, iş organizasyonu ve güvenlik konularına dikkat çekmeyi amaçlıyor. Yarışma için başvurular 17 Şubat 2013 tarihine kadar www.filoodulleri.com internet sitesi üzerinden yapılacak. Yılın Filo Yöneticisi 2012 ödülleri, 21 Mart’ta yapılacak gala gecesinde sahiplerini bulacak. Yılın Filo Yöneticileri Ödülleri; “Yılın Filo Yöneticisi”, “KOBİ Filo Yöneticisi”, “Yeşil Filo” ve “Güvenli Filo” olmak üzere 4 kategoride dağıtılacak. Michelin de dâhil otomotiv ve yan hizmet sektörlerinin öncü firmalarının uzmanları ile medya temsilcilerinden oluşan jüri, başvuruları bu 4 kategoride değerlendirilecek. Yılın Filo Yöneticileri Ödülleri kapsamında “Yılın Filo Yöneticisi Ödülü”ne başvurabilmek için, 50 ve üzerinde hafif ticari veya binek araca sahip olma şartı aranıyor. “KOBİ Filo Yöneticisi Ödülü”ne ise 10 ve üzeri araca sahip şirketlerin filo yöneticileri katılabilecek. Michelin’in güvenli sürüşü teşvik etmek amacıyla destek verdiği “Güvenli Filo” ve “Peugeot Yeşil Filo” ödülleri için ise en az 10 araca sahip olma şartı aranıyor. Krone, römork üzerinde kar ve buz bırakmıyor Krone, kış koşullarında römork üzerinde biriken ve hareket edildiğinde yola uçarak hem yoldaki diğer sürücülere hem de aracın kendisine problem yaratan birikmiş karlara ve buzlara “Buz Koruma Sistemi” ile çözüm getirdi. Kötü hava koşullarında uzun süre park halinde bekleyen römorklarda, kayar çatı mekanizmaları veya brandalar zarar görür, kayar çatı profilleri yoğun ağırlıktan dolayı eğilebilir veya branda zaman içerisinde sızıntı yapar. Krone Buz Koruma Sistemi’nde çatı brandası havaya kaldırıldığı için kar ya da yağmur suyu birikmesi yaşanmıyor. Böylece kullanıcıya kullanım kolaylığı sağlanırken römork çatılarından yollara uçan kar ve buz parçalarının yaratabileceği problemler önlenerek yol güvenliği artırılıyor. Krone tarafından geliştirilen bu yeni ve kullanışlı sistem aracın ön panelinde bulunan bir düğme ile basit bir şekilde aktive edilebiliyor. Sistemde, bir hava hortumu kullanılarak römork çatısının 17,5 santim kadar yükselmesi sağlanıyor ve suyun, karın veya buzun römork üzerinde birikmesi önleniyor. Aynı düğmeye tekrar basıldığında römork çatısı eski konumuna getirilerek harekete hazır hâle tekrar döndürülüyor. 41 OTOMOTİV n e g a v s k l o W olf G Ocak-Şubat2013 Teknik özellikler Uzunluk : Genişlik : Yükseklik : Dingil mesafesi : Bagaj kapasitesi : 42 4.25 metre 1.79 metre 1.45 metre 2.63 metre 380 litre Wolksvagen yedinci nesil yeni Golf’ü piyasaya sundu GOLF yenilenen tasarımı, sürüş destek sistemleri ve konforun yanı sıra düşük yakıt tüketimiyle önceki nesillerinden ayrılan yeni Golf, üçü benzinli, biri dizel olmak üzere dört farklı motor seçeneğiyle 42.900 TL’den satışa sunuluyor. Bugüne kadar geliştirilen en iyi Golf olma özelliği taşıyan 7. nesil Golf, malzeme, işçilik kalitesi, konfor ve teknolojisiyle sınıfının üzerinde konumlanıyor. Volkswagen’in sunduğu tüm yeni sürüş destek sistemlerinin, ESP, XDS, DSR, ikincil çarpışma freni ve yorgunluk tespit sisteminin standart olarak sunulduğu yeni Golf aynı zamanda, Blue Motion Technology sayesinde düşük yakıt tüketimi, daha az karbon salımı ile çevre dostu. Benzinli1.2 TSI 105 PS, 1.4 TSI 122 PS ve 1.4 TSI 140 PS, Bluemotion Technology ile sunuluyor. Ayrıca, 1.4 TSI 140 PS versiyonunda ACT adı verilen aktif silindir yönetimi sistemi mevcut. Aktif silindir yönetimi “ACT” teknolojisi, 140 PS’lik motorun 100 km’de sağladığı 4.8 litrelik yakıt tüketimi değeriyle, bir önceki nesilden yüzde 16 oranında daha tasarruflu. Yeni Golf’ün BlueMotion Technology ile donatılan dizel versiyonu ise 1.6 litrelik TDI motora sahip ve 105 PS güç üretiyor. Midline Plus, Comfortline ve Highline olmak üzere üç farklı donanım seviyesiyle satın alınabilecek Yeni Golf, daha güvenli, daha konforlu ve boyutları itibarıyla bir önceki nesle göre daha geniş olmasına karşın, 100 kg’a kadar daha hafif. Modüler platform yönetimi MQB üzerinde tasarlanan Golf, yeni multimedya sistemleri, gelişmiş sürüş destek sistemleri, yeni iç ve dış tasarımıyla segmentinin standartlarını yeniden belirliyor. Bir önceki versiyona göre 13 mm daha geniş olan Golf VII’nin bagaj hacmi de önceki nesle oranla 30 litre artırıldı. Teknik özellikler Uzunluk : Genişlik : Yükseklik : Bagaj kapasitesi : 4.24 metre 1.77 metre 1.42 metre 365 litre Yeni Audi A3 hem sportif hem yüksek verimli AUDİ’nin kompakt sınıftaki başarılı temsilcisi yeni A3, lüks sınıf otomobillerin özelliklerini kompakt sınıfa taşıyor, yenilik ve geliştirmeleriyle iddiasını daha da güçlendiriyor. Audi klasiği, ultra hafif yapı teknolojisi, yeni A3’ün ağırlığını düşük tutarak, sportif görünüm ve yüksek verimlilik sağlıyor. Ancak çok hafif bir otomobilin gerçek anlamda sportif ve verimli olabileceğinden hareket eden Audi, A3’ün baz versiyonu 1.4 TFSI’nin ağırlığı, 1175 kilogramdan fazla değil. Bu değerle rakipleri arasında öne çıkan A3, önceki modelle karşılaştırıldığında, spesifik motora bağlı olarak boş ağırlığı 80 kilogram daha hafif hale getirilerek Audi ultra hafif yapı ilkesine uygun hareket edilmiş. Sportif bir duruşa sahip yeni Audi A3’te, net tasarım elemanları, alçak motor kaputu, belirgin çizgiyle ve keskin şekilde eğimlendirilmiş C sütunları ve atletik bir şekilde biçimlendirilmiş gövdesi, yatay çizgileri vurguluyor. Yeni nesil tüm diğer Audi modellerinde olduğu gibi geniş, altıgen tek çerçeveli ızgara ön kısma hâkim. Yeni A3’te isteğe bağlı olarak farlar, LED gündüz farlarıyla birlikte xenonplus teknolojisiyle sunuluyor. Sportif ve hafif dış tasarım iç mekânda da devam ediyor ve iç bükey bir kavis, gösterge paneli boyunca uzanıyor. Yeni tasarımlı, geniş, yuvarlak hava delikleri, klima kontrol sistemi için hazırlanan zarif sürücü arayüzü paneli ve özel şekilde gibi biçimlendirilmiş trimler, sıra dışı kusursuzluk ve hassasiyetleriyle Premium segmentin kalitesini A3’e taşıyor. Yeni Audi A3, segmentte tamamen yeni olan mobil bilgi-eğlence ve sürücü destek sistemleri alanlarında isteğe bağlı alınabilen çözümler sunuyor. Markanın, Audi connect altında sağladığı kişiselleştirilebilen çevrim içi hizmetleri, sürücüleri internete bağlıyor, hızlı ve kolay anlaşılır bir formatta bilgi alınmasını sağlıyor. Önceki jenerasyonla karşılaştırıldığında, yeni A3’ün yakıt ekonomisi ortalama yüzde 12 oranında iyileştirilmiş. 43 Ocak-Şubat 2013 TEKNOLOJ‹ Dünyanın ilk döndürülebilir ultrabook’u: Lenovo Idea Pad Yoga YENİ döndürülebilir Lenovo Idea Pad Yoga, dünyanın ilk çok fonksiyonlu ultrabook’u olarak adlandırılıyor. Idea Pad Yoga’nın yenilikçi menteşesi, 360 derece dönüşe sahip olduğundan cihazı tek bir hareketle dizüstü bilgisayardan tablete dönüştürmek mümkün. Cihaz, üçüncü nesil Intel Core işlemci teknolojisine ve Windows 8 işletim sistemine sahip. Yoga, üstün teknolojisinin yanı sıra hafifliği ve inceliğiyle de tüketicileri etkiliyor. 16,9 mm incelikteki cihaz, sadece 1,47 kg ağırlığa sahip. 8 GB RAM ve 256 GB SSD depolama alanı da donanımın diğer bileşenleri. Kullanıcılara 8 saate kadar pil ömrü sunan Idea Pad Yoga, kullanıcının belirlediği Windows 8 işletim sistemi arayüzünü sunarken, tablet konumuna geçtiğinde ise Metro arayüzünü kullanıcının karşısına getiriyor. Böylece dokunmatik tecrübesini en üst düzeye çıkaran Lenovo Idea Pad Yoga, iş ve özel yaşamı bir araya getiren çok işlevli bir performans sunuyor. Sony, yeni telefonu Xperia teknolojisini konuşturuyor Z ile SONY, “süper telefon” olarak adlandırılan yeni Xperia Z’yi Uluslararası Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES 2013) tanıttı. Sony’nin en son teknolojilerini taşıyan ve dünyanın ilk HDR (High DynamicRange) video görüntü sensörüne sahip telefonu olan Xperia Z, tasarımı ve devrim yaratacak yeni özellikleriyle akıllı telefon devrini kapatarak süper telefon dönemini başlatıyor. Xperia Z tüm dünyayla aynı anda Mart 2013’te Türkiye’de satışa sunulacak. Suya ve toza karşı dayanıklı olan Xperia Z, Qualcomm’un 1.5 GHz hızında çalışan dört çekirdekli Snapdragon S4 Pro işlemcisi, 13 megapiksel yeni nesil kamerası ve 4G LTE özellikleri ile akıllı telefon dönemini kapatıp süper telefon dönemini açıyor. Yeni kullanıcı arayüzüyle zenginleştirilen Android 4.1Jelly Bean işletim sistemine sahip XperiaZ, Sony’nin bugüne kadar geliştirdiği en son teknolojileri, benzersiz içeriğini, tasarımını ve bağlantı olanaklarını bir araya getiriyor. Samsung’dan akıllı kamera DV300F Apple TV Türkiye’de satışa çıktı SAMSUNG’un yeni akıllı kamerası DV300F, kullanıcılara birçok kolaylık sunuyor. Yeni Samsung, ön panelindeki ikinci ekranı sayesinde fotoğraf çekmek isteyen kişi kadrajın neresinde yer aldığını görebiliyor. Ayrıca, herhangi bir akıllı telefon veya kablosuz özelliğe sahip bilgisayara Wi-Fi teknolojisi ile fotoğraflar rahatça aktarılabiliyor. Fotoğraf ve videolar doğrudan cihaz üzerinden Facebook, Picasa veya Youtube gibi sosyal paylaşım platformlarına da yüklenebiliyor. Samsung DV300F modelinin kullanıcılara sunduğu fotoğraf kalitesi ise oldukça tatmin edici bir seviyede.16.1megapiksel çözünürlüğe sahip kamera aynı zamanda HD video çekebiliyor. Kameranın üzerinde bulunan lens, teknik olarak 25 mm ile 125 mm civarında bir aralık sunuyor. Böylece cihaz geniş açıdan portreye kadar farklı tarzlarda fotoğraf çekmeye olanak sağlıyor. Seiko’dan dünyanın ilk GPS solar saati SEIKO, zaman dilimlerini algılayan dünyanın ilk GPS solar saatini geliştirdi. Seiko tarafından yapılan düşük enerji tüketimli GPS alıcısı, GPS uydularının global ağını kullanarak GPS sinyallerini alıyor, zaman dilimlerini, saati ve takvimi belirliyor. Dünyadaki 39 ayrı saat dilimini algılayabilen saatin Türkiye’de, tüm dünya ile aynı anda, sonbaharda satışa sunulması bekleniyor. Astron adı verilen saat, 1969’da satışa sunulan dünyanın ilk quartz kol saatinin ismi Seiko Astron ile anılıyor. Ancak yeni Seiko Astron, istenildiğinde dünyanın yörüngesindeki dört ya da daha fazla GPS’e bağlanarak yerini, zaman dilimini ve doğru saati belirliyor. Yeni Seiko Astron, güneş ışığı ile çalıştığından pil değişimi gerektirmiyor. 44 TÜRKİYE, pazarında satışa sunulan Apple TV ile iTunesStore’dan satın alarak veya kiralayarak film izlenebiliyor. Apple’ın bu set üstü kutusu AirPlay özelliği sayesinde iPhone, iPad, iPod touch veya Mac bilgisayardan TV veya ev eğlence sistemine müzik veya video yayını yapılabiliyor. Apple TV 1080p’ye kadar çözünürlük desteği sunuyor. Böylece çoğu içerik Full HD kalitesinde izlenebiliyor. Bunların yanı sıra Apple TV’lerde yer alan YouTube uygulaması sayesinde internetin popüler video paylaşım sitesindeki videolar da Apple TV’ye bağlı HD TV üzerinden izlenebiliyor. Apple TV, iCloud hesabı altına eklenebiliyor. Fotoğraf yayını altında tutulan fotoğraflara Apple TV üzerinden bakılabiliyor. Ayrıca iTunes Match servisi ile Apple TV üzerinden buluttaki müzik kütüphanesine erişerek internet üzerinden şarkı dinleme şansı da var. Toshiba’dan Wi-Fi özellikli SDHC hafıza kartı “FlashAir” TOSHIBA, kablosuz Wi-Fi özellikli SDHC hafıza kartı “FlashAir” ile akıllı telefonlar arasındaki kablosuz veri transferini kolaylaştıran ve geliştiren bir uygulama sundu. “FlashAir” uygulaması, Google Play üzerinden Android cihazlar için ücretsiz olarak indirilebilir. iOS versiyonunun ise gelecek yıl bahar aylarında tanıtılması planlanıyor. Uygulama, Android cihazlar ile FlashAir arasındaki kablosuz bağlantının yönetimini daha kolay ve hızlı bir hale getiriyor. Kartta depolanan dosya ve klasörlerin listesi görüntülenebiliyor ve bunlar seçilerek veya toplu halde indirilebiliyor. FlashAir, kablosuz iletişim için bir kablosuz Wi-Fi yonga seti artı anten içeren bir SDHC hafıza kartı. Kart, fotoğrafların kablosuz olarak paylaşımını ve dijital kameralardan, akıllı telefon ve tabletlere kablosuz transferini destekliyor. 45 “Güçlü Kadınlar” fotoğraf sergisi Ocak-Şubat 2 013 Gülhan Kırdı’nın fotoğraf sergisi “Güçlü Kadınlar”, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Sanat Galerisi’nde 21 Ocak-9 Şubat 2013 tarihleri arasında ziyaret edilebilir. Gülhan Kırdı’nın projesine konu olan kadınlar güçlerini, toplumun belirlediği çizgiyi aşmak zorunda olmalarından alıyor. Toplumda “erkek işi” diye bilinen işlerde çalışma gücünü Color Tango Orkestrası’ndan müzik ziyafeti Gazillion Bubble Show yeniden İstanbul’da NEW YORK Las Vegas, Los Angeles, Chicago, Seattle, Hollywood, Roma, Paris, Berlin, Madrid, Tokyo, Helsinki, Stockholm, Seul ve Mexico City gibi, gittiği her şehirde kapalı gişe izlenen Gazillion Buble, 30 Ocak- 10 Şubat tarihleri arasında yeniden İstanbul’da. Sihirli baloncuklarıyla dünyada izleyen herkesi büyüleyen Yang ailesinden Melody Yang, müzik, ışık ve lazer eşliğindeki benzersiz gösterisiyle inanılmaz bir deneyim sunuyor. Melody Yang’ın baloncuklarla gerçekleştirdiği bu benzersiz interaktif gösteride her yaştan çocuk, sihirli baloncuklarla gösteriye katılabiliyor. Oprah Winfrey, Tom Curise ve kızı Suri, Julia Roberts’ın ikizleri Hazel ve Phinnaeus, Halle Berry ve kızı, Al Pacino, Rosie O’Donnell, David Latterman, Stephen Colbert, Ellen DeGeneres gibi dünyaca tanınan birçok ünlü tarafından seyredilen ve beğenilen Gazillion Buble, yoğun istek üzerine bir kez daha İstanbul’da seyircilerin karşısına çıkıyor. MÜZİK otoriteleri tarafından dünyanın “en iyi tango orkestrası” kabul edilen efsanevi Color Tango de Roberto Alvarez, 5. tanGO TO İstanbul Festivali kapsamında Türkiye’ye geliyor. 8 Mart Cuma günü gerçekleştirilecek konserde orkestraya, festival kapsamında İstanbul’a gelen dünyaca ünlü Arjantinli ve yerli çiftler eşlik edecek. Tangonun altın çağına damga vuran, Arjantin tango müziğinin efsane ismi Osvaldo Pugliese’nin başyardımcısı ve baş bandoneon sanatçısı Maestro Roberto Alvarez tarafından kurulan ve yönetilen Color Tango Orkestrası, Pugliese gibi güçlü, dramatik ve dinlerken tüylerinizi diken diken edecek bir sese sahip. Ron Carter “Golden Striker Trio” TÜM zamanların en iyi caz müzisyenlerinden biri olarak kabul edilen ve 60’lı yıllardan bu yana dünya çapında tanınan yüzyılın en iyi basçısı olarak Ron Carter, hafızanızdan silinmeyecek bir performans için “Golden Striker Trio” üçlüsü ile Donald Vega (Piyano), Russell Melone (Gitar) CRR sahnesine konuk oluyor. Geçtiğimiz yıl Golden Striker Trio ile caz dünyasına yeni bir konser kaydı armağan eden usta basçı bu muhteşem performansı tekrarlamak için çıktığı Avrupa turnesi kapsamında 22 Mart günü CRR’de tüm sevenleriyle buluşuyor. 46 Mozart/Bir Yaşam Öyküsü kendilerinde bulan kadınları konu eden Gülhan Kırdı, bu örneklere, toplumun diğer kesimlerine örnek olma potansiyelleri nedeniyle yoğunlaştığını söylüyor. Şimdiye kadar gerçekleştirdiği projelerde hep sesiz kahramanları anlatmaya çalıştığını vurgulayan Kırdı, “Güçlü Kadınlar” projesiyle kadınların kendi güçlerini fark etmelerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Aydın Büke Can Yayınları TAM adı Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus’tu. Müzik tarihi onu XIX. yüzyıldan itibaren “Wolfgang Amadeus Mozart” olarak andı. Besteci bir babanın çocuğu ve öğrencisi olan Mozart, daha altı yaşında ilk defa gördüğü notaları hiç yanlış yapmadan çalabiliyordu. 35 yıllık yaşamında olağanüstü besteler üretti, soluk almadan çalıştı. Yaşamını mektuplara sığdıracak kadar çok yazdı. Çok başarılı oldu, hep ânı yaşadı, çok kazandı, çok kaybetti, borçlu olarak öldü. Yaşamı yarım kaldı, yaş 35 yolun sonuydu, ortası değil. Aydın Büke’nin kaleme aldığı roman tadında, soluksuz okunan bu kitap, ölümsüz eserleri dışında hakkında bir şey bilmediğimiz Mozart ile tanışma fırsatı sunuyor. Anlaşma Jodi Picoult April Yayıncılık ÇOKSATAR listelerinin değişmez isimlerinden Jodi Picoult’nun son kitabı “Anlaşma” raflardaki yerini aldı. “Kız Kardeşim İçin”, “Yapboz”, “Bir Daha Bak”, “Ev Kuralları”, “Cam Çocuk” ve ”Taş Kağıt Makas” adlı kitaplarında riskli konuları incelikle işleme becerisini ustalıkla gösteren Picoult’nun yeni kitabı “Anlaşma”yı da soluksuz okuyacaksınız. Kitapta, 18 yıl boyunca yan yana evlerde yaşayan Harte ve Gold ailelerinin çocukları Chris ve Emily’nin hikâyesi anlatılıyor. Birbirini neredeyse doğdukları günden beri tanıyan, hiç ayrılmayan liseli iki genç, ailelerinin gurur tablosunda el ele gülümsüyordu. Ama bir gece yarısı çalan telefonla her şey değişti. Çünkü Emily başından vurulmuştu ve Chris olay yerindeki tek kişiydi... İlk Gün-İlk Gece MarcLevy Can Yayınları MarcLevy’den kâinatın ilk günü ve ilk gecesi. Bu kitap dünyanın ilk günü, ilk gecesi, ilk yıldızın keşfi ve aşkla sarhoş iki çift gözün gökyüzünde kayboluşunu içinde saklıyor. İki eski sevgili Keira ve Adrian beş yıl sonra karşılaşırlar. İkisi de ayrı yollardan aynı hedefe yürüyen iki bilim insanıydı. Evrenin bilinmeyenlerini keşfetmek, bilinenleri tersyüz ederek çok ötelere ulaşmak amacıyla biri ilk güne, biri ilk insana uzun bir serüven başladı. Ölüm, her adımda onların yolunu gözlüyordu. İlk gün, dördüncü dünya ülkelerinde yüz binlerce insan ölecek, ilk hafta içinde de üçüncü dünya ülkelerinde milyonlarca insan ölecek. Ertesi hafta, dünyanın göreceği en büyük göç dalgası başlayacak. Bir milyar aç insan, kendilerinde olmayana el koymak amacıyla kıtaları aşmak için denizlere açılacak. Ölmeyi Bilen Adam… Muhsin Ertuğrul Ayşegül Çelik Can Yayınları BATI kütüphane ve arşivlerinde 20 yıl süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Johann Wilhelm Zinkeisen’in başyapıtı “Muhteşem Osmanlı-Osmanlı İmparatorluğu”, Koçak Yayıncılık tarafından ilk defa Türkçe ve koleksiyoner baskı olarak yayımlandı. Editörlüğünü tarihçiyazar Erhan Afyoncu’nun yaptığı eser, Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumlarıyla hazırlandı. Osmanlı hakkında şimdiye kadar hazırlanmış en detaylı kaynaklardan biri olarak nitelendirilen ve yedi ciltten oluşan koleksiyon İspanyolca, Yunanca, İngilizce, Latince ve Fransızca dillerinden çeviriler yapılarak altı yılda tamamlandı. 47 HOLLANDA TÜRKİYE LİBYA diary Ocak-Şubat 2 013 KÜÇÜK ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİCİLER FUARI Tarih: 3-7 Nisan 2013 Yer: Tepekule Kongre Ve Sergi Merkezı – İzmir Düzenleyen: Ontesa Fuarcılık Messeturkey Kapsam: Küçük sanayicimizin büyük pazarlardan pay alabilmesi, mevcut paylarının artırılması ve global pazarlarda yeni müşteriler kazanabilmesi amacıyla organize ediliyor. Nakliye ve ulaşım sektörü İzmir’de KOBİ’LER için buluşuyor. İrtibat: Faruk KOKSAL 0541 547 61 00 info@kobiexpoyturkey.com; info@ messeturkey.com 48 12. ULUSLARARASI DENİZCİLİK FUARI Tarih: 20-23 Mart 2013 Yer: İstanbul Fuar Merkezi Düzenleyen: İMEAK Deniz Ticaret Odası TURKİSH EXPO 2013 Tarih: 4-6 Haziran 2013 Yer: Hollanda Düzenleyen: Hollanda Avrupa Türk Lojistik Derneği Kapsam: İki ülke arasında ticaretin geliştirilmesi. İrtibat: www.evenementenhal.nl huseyinakyel@evenementenhal.nl 41.TRABLUS ULUSLARARASI GENEL TİCARET VE SANAYİ ÜRÜNLERİ FUARI Tarih: 02-06 Nisan 2013 Yer: Libya/Trablus-Trablus Uluslararası Fuar Alanı Kapsam: Trablus 41. Uluslararası Genel Ticaret ve Sanayi Fuarı, Türk firmalarının Libya’daki iş hacmini genişletmesi ve farklı sektörlerdeki yeni yatırım alanlarını yerinde tespit edebilmeleri için önemli bir fırsat sunuyor. Düzenleyen: Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) , Orta Anadolu İhracatçılar Birliği (OAİB) İrtibat: www.oaib.org.tr 2. MISIR İSTİŞARE TOPLANTISI Tarih: 18 Şubat 2013 Yer: TOBB Plaza/İstanbul Düzenleyen: TOBB FAIR OF SMALL AND MEDIUM SCALE ENTERPRISES Date: April 3-7, 2013 Venue: Tepekule Convention and Fair Center– İzmir Organized by: Ontesa Fuarcılık Messe Turkey Scope: The event is being organized in order to enable our small industrialists to claim share out of large markets, increase their current shares and get new clients in global markets. The transport sector is meeting in İzmir for SME’s. Contact: Faruk KOKSAL 0541 547 61 00 info@kobiexpoyturkey.com; info@messeturkey.com 12TH INTERNATIONAL MARITIME FAIR Date: March 20-23, 2013 Venue: İstanbul Fair Center Organized by: IMEAK Chamber of Maritime Trade TURKISH EXPO 2013 Date: June 4-6, 2013 Venue: Holland Organized by: Holland European Turkish Logistics Association Scope: Improving trade between the two countries Contact: www.evenementenhal.nl huseyinakyel@evenementenhal.nl 41ST TRIPOLI INTERNATIONAL GENERAL TRADE AND INDUSTRIAL PRODUCTS FAIR Date: April 2-6, 2013 Venue: Libya/Tripoli-Tripoli International Fair Center Scope: The Tripoli 41st International General Trade and Industrial Products Fair offers an important opportunity to Turkish firms in order for them to expand their business volume in Libya and find out new fields of investment on site. Organized by: Turkish Exporters Assembly (TEA), Central Anatolia Exporters Union (OAIB) Contact: www.oaib.org.tr 2ND EGYPT CONSULTATION MEETING Date: February 18, 2013 Venue: TUCCE Plaza/İstanbul Organized by: TUCCE 49 50 Ocak-Şubat 2 013 January-February 2013 leading article ÖMER ÇETİN NUHOĞLU CHAIRMAN OF THE UND BOARD OF DIRECTORS logistic TURKISH TRANSPORTERS CALL FOR STANDING UP FOR THE ‘NATIONAL FLEET’ agenda ÇETIN NUHOĞLU BECOMES THE CHAIRMAN OF UND AT THE 37TH GENERAL BOARD MEETING city and economy WITH THE WIND OF THE 6TH REGION BLOWING FROM BEHIND IĞDıR INVITES INVESTORS IN Logistic ÖMER ÇETİN NUHOĞLU Leading article My Esteemed Friends, I have been together with you in this business, since 1977. Looking back to the course of the last twelve years, I assumed the position of Presidency for 6 years, while I was assigned as the President of the Higher Advisory Council for 2 years. You re-elected me and my colleagues to the current management at the UND’s 37th General Assembly meeting held on 19 January. I hereby reiterate my gratitude to all sector stakeholders and to our friends from the previous management. UND’s new management and our Executive Committee, are wellequipped and have the knowledge necessary to realise the growth and competitiveness objectives set for the next on years, with the capability to take the steps towards ensuring the sector’s progress. Being aware of the fact that we represent a highly strategic sector for the future of our country and for the growth perspectives of our economy, I will be addressing you via the “Voice of UND” every month. In this column, we are going to share with you all the objectives to be set as well as our necessary work, together with the achievements we will make, with transparency and accountability. During the course of necessary decision-making processes, we are going to demonstrate the findings related to the problems to be raised, alongside the proposals for their solutions, through our “participatory model”. We will be in close cooperation with relevant stakeholders, in particular with the government sector and other professional associations. Our Prime Minister, Ministers and other bureucrats never deny us their continuous and full support. We are going to commit ourselves to make every possible efforts to deserve it. We have enlarged the Board as of 9 February. We reviewed the current division of responsbilities. We focused on the priorities and to short-term issues. We’ve got ready for work, bearing in mind that there are lots of things to do for the benefit of the sector . We are going to meet every Wednesday with our members established in Istanbul, accompanied by the Executive Committee. We will meet with our friends from the Board every third Saturday, every month. Our meetings in Anatolia will keep on. We’re going to meet initially in Mardin,Konya, İzmir and Trabzon/Hopa. On April, we will be heading for Ankara to present our strategic plans and objectives, to share our current status analysis and road map with Government representatives. I sincerely believe in the full support of our Government, as it was the case in the previous periods. In my opinion, we have been going through a particulary lucky period. The sector is highly valued by the government as well as by the opposition, which is well-phrased in the words of our Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications :”There would be no economy at all, without logistics and maritime business.” With all my respect adn appreciation. 52 Turkish transporters call for standing up for the ‘national fleet’ Due to vehicles with foreign vehicles having intensified their market presence, the transport sector is having difficulty competing in international transports. Subject to extensive inspections on top of CEMT permits and transit quota limits, the Turkish transport sector seeks a solution to tackle the unjust competition. Turkish vehicles are literally halting down halfway on their routes because of the way vehicles with foreign license plates keep enlarging their market shares in Turkish transports. Having difficulties in competing with foreign vehicles, the sector is facing many obstacles in road transports. Turkish vehicles loaded with export goods are subjected to extensive inspections in many countries around Europe especially during transport runs carried out with CEMT certificates. Fines up to 5 thousand Euros -variable from country to country- are imposed on transporters in case there is a missing document or one that contains mistakes. Such inspections cannot be carried out when vehicles enter Turkey or by roadsides. Furthermore, no deterring fines can be imposed vehicles with foreign license plates because of the gaps existing in the traffic law. This leads to the number of foreign vehicles increasing day by day. It is possible to check the figures and see it for oneself. While the share claimed by Turkish vehicles at western gates was 77 percent in 2008, foreigners claimed only 23 percent. In 2012, this ratio decreased down to 65 percent for Turkish vehicles and foreign vehicles managed to increase their share to 35 percent. Within the last five years, the total number of transports carried out by foreigners increased by 66 percent. During the same period of time, the share claimed by foreigners in export transports through western gates increased by 46 percent, while Turkey’s ratio decreased by 16%. Although Turkey’s exports to Europe have dwindled, the number of transports carried out and the market share claimed by foreigners keep increasing. Previously, foreign vehicles used to be prohibited from entering Turkey unloaded within the framework of bilateral road transport agreements. This allowed Turkish vehicles to consistently preserve their market shares in the export market and road transport. Recently, though, the market share of foreign vehicles has been increasing as serious fines are imposed on Turkish vehicles in European countries and the relevant control mechanism in Turkey is inadequate. The required audits have not yet been put in place either. Therefore, illicit competition keeps spreading in the sector. Unless the necessary and relevant precautions are taken, it is estimated that the attention paid by foreigners to the transport market will continue to grow in the years to come. The sector would like certificates to be controlled more proactively In 2007, Turkish vehicles carried out 375 thousand and 459 export transports through western gates and dominated 79% of the overall market. The share decreased to 77 percent in 2008 and 71 in 2009. In 2011, Turkish vehicles realized 324 thousand and 327 transports and their share decreased to 67 percent. This ratio did not change at all in 2012 (western gates). Having lost some market share in export runs due to the transit quotas imposed, shifting towards alternative routes seems to be the most effective solution to be adopted by Turkish transporters. As for vehicles with foreign license plates, what strikes one’s attention is that there has been an ongoing increase throughout the years. They carried out 162 thousand and 945 transports through western gates in 2011 and 169 thousand and 409 in 2012. This means, the number of transports realized by them through western gates went up by 4 percent last year. Bulgaria, Iran, Romania, Iraq, Moldova, Macedonia, Georgia, Syria, Poland and Russia are among the countries with the highest market shares. Foreign vehicles mainly use Hamzabeyli, Kapıkule, İpsala and Ro-Ro exits when entering Turkey. 53 Logistic Agenda Çetin Nuhoğlu becomes the Chairman of UND at the 37th General Board meeting Murat Baykara, Chairman of Baynak Board of Directors “Vehicles with foreign license plates increase in number at an unexpected rate.” Through the implementation of bilateral road transport agreements, vehicles with foreign license plates should be prevented from entering our country unloaded or getting loaded in third countries as a result. Such transports should indeed be subject to a specific quota, series of rules or limit. The market share claimed by our national fleet in the transport market of export goods can be preserved in this manner. However, fines have been imposed on Turkish vehicles and drivers in Europe in recent years even when the slightest mistake ensues. Because of the deficiency of the control mechanism in Turkey, we are witnessing an unexpected increase in the number of foreign vehicles entering our country, which in turn carry out illicit transports. Turkish vehicles are not granted permits at MTC and MEC meetings. Vehicles with foreign vehicles, on the other hand, are able to enter our country unloaded or loaded and get let loaded in third countries, exceeding the quotas allocated to them. Vehicles with foreign license plates have started to claim large shares out of the market of Turkey, where the biggest truck fleet of Europe is present. Extra-tariff obstacles imposed by European countries -mainly Bulgaria and Romania- cause Turkish transporters to lose market share. Getting crushed under increasing transport costs and costs of many input items, Turkish transports are stripped off of their competitive capacity and rendered incapable of earning money. Considering the issues with Syria and the resulting decline in transit transports destined for the Middle East, transporters are concerned about upcoming years and many of them leave the sector. In this regard, vehicles with foreign license plates have become a big problem and their inspections need to be urgently laid on the table of discussion. When we observe Turkey’s market shares in terms of all export runs conducted through all gates in 2008, out of the total number of 1 million 39 thousand and 204 transports, Turkish vehicles realized 859 thousand and 696 transports and grabbed a share of 83 percent; whereas the foreigner’s claimed a share of 17 percent and realized 179 thousand and 508 transports. The numbers indicate that our national fleet is constantly losing blood. The market share of Turkish vehicles was 81 percent in 2012 with a total transport count of 1 million 192 thousand and 521. During the same year, foreigners claimed 19 percent with 283 thousand and 239 transports. The difference becomes even more distinct when we consider the transport ratios at western gates. The share 54 of Turkish vehicles was 77 percent at Western gates in 2008 and that of foreigners was 23 percent. In 2012, the share of Turkish vehicles decreased down to 67% and that of foreign vehicles increased to 33 percent. Within the last five years, the number of transports carried out by foreigners increased by 66 percent. In between 2008 and 2012, the number of transports carried out through the western gates increased by 2 percent in total. During the aforementioned period of time, foreign vehicles boosted their export runs through western gates by 46 percent, while Turkey had a decline of 16 percent. Although our exports to Europe have been reduced, the number of transports conducted and market share claimed by foreigners keep growing. Foreign vehicles mainly use Kapıkule, Hamzabeyli and İpsala respectively. When we consider the exits that take place through Hamzabeyli only, 58% of them are performed by foreign vehicles. Çetin Nuhoğlu was elected as the new periodic chairman of the International Transporters Association (UND) for a period of two years at the 37th General Board meeting which took place in WOW Hotel in Yeşilköy on January 19, Saturday. UND’s Chairman of the Board of Directors for the 20th period, Ömer Çetin Nuhoğlu overtook the position of the previous chairman Ruhi Engin Özmen in the presence of more than 500 members of the association. He stressed that the association was going to realize projects much needed in the sector during his term as a chairman and said: “We will design the future of the sector together with our newly elected colleagues and the power you give us. We will also highlight the corporate structure of UND.” The 37th UND General Board events started in WOW Hotel on January 18, Friday, in line with the Transporters 2013 exhibition, which featured booths of various companies operating as suppliers of the international transport and logistics sector. During the gala dinner that was attended by one thousand participants, the ‘Workgroups Summit 2013’ was also held and plaques of appreciation were presented to directors and assistant directors of the 20 workgroups classified in accordance with routes, topics and regions as part of UND. The 37th UND General Board meeting was conducted at WOW Hotel on January 19, Saturday. The General Board meeting started with a moment of silence and singing of the national anthem, and continued with the reading of the association’s activity report, voting of the articles of the association’s regulation for modification and discussion of the board of directors’ account report. More than 500 members of the association partook in the 37th General Board meeting, where the representatives of the association’s various bodies were elected for the 20th term. As a result of the election carried out at the General Board meeting, Ömer Çetin Nuhoğlu, who was the Chairman of the Board of Directors in 2001-2007, was elected the Chairman of the Board of Directors once again. UND’s Chairman of the Board of Directors for the 19th term, Ruhi Engin Özmen delivered a speech on the association’s activities at the General Board meeting and noted that they had achieved At the 37th UND General Board Meeting that was carried out in WOW Hotel in Yeşilköy, İstanbul, Ömer Çetin Nuhoğlu was elected the Chairman of the Board of Director once again after having served at the same position between 2001 and 2007. some significant success during the period of two years since they overtook the board on January 15, 2011. Reminding that they mainly worked on resolving the issues faced in the sector, Özmen stated that they had made a lot of efforts with regards to problems with drivers’ lawsuits, insufficiency of C2 certificates in terms of matching the scope of operations, logistics villages, increasing market shares of foreign vehicles and increases in insurance costs. Ruhi Engin Özmen said that they had conducted 178 workgroup meetings within two years: “Accordingly, we revised our goals and ran a sectoral analysis. We did our best so as to ensure that transporters in Hatay could overcome the issues which arose upon the closedown of the Syrian border gate. As a result, transport services were launched for İskenderun and Egypt from Mersin. Stressing their opening of the Hatay branch for the association and the education center, Özmen underlined that they had concluded an agreement with the Arab Transporters Union and entered into collaboration. Özmen went on as follows: “In addition to these, we ensured that the TOBB UND Lojistik Yatırım A.Ş., which was established in 2010, was not merely an idea on paper. I believe that it will be mentioned as one of the most profitable investments out there in the future. Many of our demands regarding vehicle height caps, winter tires, CEMT practices and many other operational issues 55 Agenda were recognized and fulfilled by the Ministry of Transport. We closely collaborated with Minister of Customs and Trade, Hayati Yazıcı and Undersecretary of the Ministry of Customs and Trade, Ziya Altunyaldız.” Özmen reminded that UND Center of Education, Consultancy and Research started its operations in 1989 and its scope was broadened to include Mersin and Antakya on top of İstanbul for the first time since then during their term. He also recorded that they had carried out some successful projects together with regional development agencies: “Throughout our two years of duty, we improved some sectoral services and added started offering other services as well. For instance, we have presented five new insurance policies to the sector, namely the policies for Travel Health, Individuals, Green Cards, Individual Pension and CMR Insurance.” “Foreign trade grows together with the logistics sector” The 37th General Board meeting went on with speeches by protocol members, during which Assistant Undersecretary to the Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communications, Talat Aydın noted that Turkey had gone through a process of very rapid change during the past decade and became better integrated to the rest of the world. Reminding that the economy had also undergone a structural change, Aydın said that foreign trade volume increased by more than three times. Aydın reported that the number of the association’s members increased from around 500 thousand to about 1 million and 300 thousand, adding that operations with 23 countries were liberalized, abolishing the requirement of using permits. Talat Aydın also added that whereas around 600 CEMT permits were handed out in the past, the number was now above 3 thousand, and went on: “With the participation of UND members, we carried out meetings about permits twice a year. We made changes to meet the current needs 56 Agenda ÖMER ÇETİN NUHOĞLU President of UND “We will outline performance criteria for the transport sector” Ömer Çetin Nuhoğlu took the floor upon being elected as the new Chairman of the UND and stated his happiness about the broad participation. Nuhoğlu underlined the importance of solidarity and union as well and recorded that the sector had achieved a lot and always preserved its significance throughout history. Stressing that logistics was the focal point of the mobility of goods around the world and added that one could not move in between Europe, Middle East and Central Asia without the means of logistics. Nuhoğlu told that the logistics sector was now recognized as a state policy in all parts of the world in order to achieve a specific level of development and claim market share, and expressed that the sectors of transport and logistics were now considered and construed to be super-sectoral by governments. Nuhoğlu noted that they would initially start by outlining dynamics and standards of the transport sector within the scope of the association’s operations: “We will run a proficiency analysis for the sector and outline performance criteria. We will keep track of what our competitors are doing and are certainly down for competing against them on equal grounds.” Recording that the sector was already capable of competing with Europe, Nuhoğlu said that they needed to understand how they succeed first and render the sector even more capable of competing. Nuhoğlu said that they aimed to make all 2 thousand transporters involved in the sector members to UND: “Let us conduct meetings in Ankara with participation of ministers within every six months and openly talk about the issues on the sector’s agenda on these platforms. Once we realize this, we will also start running sectoral proficiency analyses to go beyond our individual demands. We will issue reports with academicians and announce them to the public for this purpose. I believe that strategic plans and situation analyses form the basis to success. There has to be a model through which to implement such a strategic plan. You can achieve success if you can sustain it. The solidarity and union that is present here today indicates the will to stand up for the sector. In this sense, I would like to thank the former administration.” and handed out permits to everyone in a fair way. Up until now, we have conducted about 150 RTMC meetings. UND has made significant contributions in terms of both exchanging information and detecting actual issues of the sector. On the occasion of the 37th General Board meeting of UND, with which we have been collaborating for a decade, I would like to state my sincere wish that a new board of directors with a bright future will be elected for continued solidarity.” “We have to act together for sustainable success” Osman Aşkın Bak, Deputy of AKP for İstanbul and member to the Commission of Foreign Affairs, mentioned in his speech at the General Board meeting that the logistics sector had gained considerable acceleration within the recent years. Bak drew attention to the fact that the logistics sector played the greatest role to lead Turkish exports to the current figure of 150 billion Dollars, and noted that they communicated the demands of the sector to the TGNA: “We have been trying to do our part in fulfilling the respective demands of the sector as soon as possible.” Bak underlined that they were always ready to address the topic the TGNA should take into consideration in order to solve the sector’s problems. Emphasizing on the fact that the progress the sector had made so far was actually a story of success, Bak pointed out that the power of the logistics sector had to be utilized very well in order to attain the 2023 export goal of 500 billion Dollars. Osman Aşkın Bak stressed the importance of solidarity and union to attain this goal and went on with his speech: “We have to act together for sustainable success. We should collaborate to resolve the problems of the sector. Our Undersecretariat and Ministry are both open to addressing all kinds of problems you communicate to us. There is need to work in solidarity and union if we are to become the top 10th economy of the world by 2023. This nation needs transporters, who practice one of the toughest professions out there. I would like to wish success to the UND Chairman and his team during this process.” “We are ready to acquire UN Ro-Ro” Çetin Nuhoğlu said “We are ready to acquire UN Ro-Ro” in his speech and submitted a proposal to the association’s members about the sale of UN Ro-Ro. Noting that they were going to realize projects much needed in the sector throughout his term as the Chairman of the Board of Directors, Nuhoğlu said: “We will design the future of the sector together with our newly elected colleagues and the power you give us. We will also highlight the corporate structure of UND.” 57 City and economy City and economy With the wind of the 6th region blowing from behind Iğdır invites investors in Iğdır, the first city to welcome the sunrise in Turkey, is located in the East Anatolia Region as the easternmost city of the country. Being the only province with borders to three different countries -Armenia, Azerbaijan (Nakhchivan) and Iran-, holds strategic importance due to the border gates of Alican, Boralan and Dilucu. Iğdır focuses on foreign markets instead of the domestic one because of its geographical positioning, and is the third province to have realized the highest export figures in 2011 according to TSI data. Existence of cultural bonds with neighboring nations and facilities for transports are among the primary reasons underlying the boost of transports in the city. Thanks to these advantages, exports are made from Iğdır to various countries, mainly Azerbaijan followed by Iran, Turkmenistan, Georgia and Pakistan. Despite this, the city is unable to achieve the level of development in the manufacturing and industry sectors owing the various reasons. However, hopes are high for the year 2013 in the province under the light of the new Law on Incentives that was adopted last year. According to the Law on Incentives, Iğdır is now within the scope of the 6th region. So, the city invites industrialists with the intention to invest in mainly Iran and other neighboring countries. city and economy 58 Up to now, there have been no largescale industrial investments in Iğdır. The factors influencing the province’s economic development negatively could be attributed to several reasons. The list would include the low level of public investments being made in the region, limited capital, insufficient capacity of local entrepreneurs, inability to benefit from offered incentives adequately, being located in further proximity to outstanding centers of consumption and lack of airway and railway connection. However, having been included within the scope of the 6th region in the Incentive Package that was announced by the government in 2012, Iğdır wishes to host investors who would like to engage in manufacturing and export operations aimed at Iran and other relevant countries which import furniture, textile, glass, machinery and powered devices from Turkey. Incentives for employer’s insurance premium payments will be sustained for 2 to 10 years for the benefiting regions according to the New Law on Incentives. Accordingly, the insurance premium incentive will be valid for ten years for investments which have been launched until December 31, 2013 in the 6th region and seven years for those which start until January 1, 2014. Additionally, firms to invest in the 6th region will be exempted from tax by up to 50% the worth of their investments. The aim is to encourage new enterprises to start manufacturing in Iğdır, where the average number of employees in an enterprise has never gone beyond 50 at maximum and plants mainly manufacture flour, biscuits, chocolate, wafers, fruit puree and concentrates, textile products, cold rubber coating and construction bricks. Wishing to become a center of attraction for local and foreign entrepreneurs with the climatic conditions and fertile lands offered by its geographical location and a manufacturing pattern based on agriculture and livestock, Iğdır will be launching new projects in the field of transportation as well. The KarsIğdır-Nakhchivan line, which is planned for construction, will provide a railway connection to Iran,Turkmenistan, China and Pakistan. On this line, a loading and unloading station will also be established in the Organized Industrial Zone of Iğdır. As Iğdır Airport is located in close proximity to the OIZ and 164 km of the total road network available in the city -which corresponds to a total length of 206 km- serves as dual carriageways, Iğdır is an accessible city in terms of transportation. Request to functionalize Boralan Border Gate Land allocation work is still in progress at Iğdır OIZ, which was established in order to fuel the development of industry in the city. The OIZ was established on a total area of 200 hectares in order to ensure that industrialization follows a regular, planned and collective course. The infrastructural work of 22 parcels has been completed and land has been allocated to 20 investors intending to invest in total so far. While 16 of them have started construction work, four of them have already completed construction and started manufacturing operations. Also, six investors which have been allocated and are about to complete the construction phase and start manufacturing. Considering the incentives and support offered by the government, border trading is another factor that keeps economy alive in Iğdır, which presents highly attractive and yet untouched grounds for investment. Iğdır has border gates to three separate countries and between the province and Nakhchivan, only Dilucu Border Gate is currently open. No efforts have been made to this day for the purpose of opening Alican Border Gate to Armenia, whereas significant steps have recently been taken to open Boralan Border Gate between Iğdır and Iran. Authorities draw attention to the fact that Boralan Border Gate has to become function between Iğdır and Iran so that border trades are revitalized and brought to a level where they take up a significant position convertible to value in economy. They demand that the necessary work should be completed promptly and the border gate should be put into service as soon as possible. Agriculture and livestock are the source of income for the people Situated in such a region as East Anatolia that is largely covered with high plateaus and mountain ranges, Iğdır features different characteristics in terms of both land cover and vegetation and natural environment. Within the borders of the city, there are the sharp and iceberg-clad hills at a height of 5165 meters on Mount Ağrı -one of the highest mountains of the world and a notable one at that on global scale too-, and also the Graben of Sürmeli on the East Anatolia plateau, which has a height from sea level varying between 800 and 900 meters and is an environment where many different sorts of fruits and vegetables are grown. Cotton, for instance, can be grown on the plains of the region even when there is snow on the summit of Mount Ağrı that rises tall in the south of the province. This characteristic of Iğdır provides itself a recognition as the “Çukurova of the East”. Economy is substantially based on agriculture in the province in Iğdır, which used to be a prominent stop on caravan routes in the past. Irrigated by River Aras, the plain is one of the most significant grounds in the East Anatolia Region in terms of vegetative cultivation. Iğdır is well known for its houses which transition from garden to garden that are full of peach and apple trees. Since the ancient times, there has been the cultivation of cotton in the province. The basic factor that makes it possible is that there is a microclimate (narrow climatic area) in the region that is different from its surrounding. In addition to cotton, other vegetables and fruits such as sugar beet, watermelon and tomatoes are also produced in the province. The globally renowned peaches of Iğdır, which are grown only in Iğdır and Kağızman, are exported to many countries. Livestock breeding is the second most important source of income in the province following agriculture. Sheep and cattle occupy the first and second ranks respectively in 59 City and economy Perspective terms of livestock trades. Cattle-breeding follows a course parallel to sugar beet cultivation in the province and the milk obtained from cattle is used to make butter and kashar cheese by processing in the dairy farms. Both cultural and natural tourism are possible Living all four seasons at once thanks to its intrinsic climate and standing out with its cultural, historical cultural and natural riches, Iğdır holds substantial potential of tourism with its plains, fruit gardens, cotton fields, water resources, River Aras and Mount Ağrı. There are numerous events regularly organized in the city. To name a few, there are the Peach Festival, Korhan Plateau Festival and Traditional Mount Ağrı Festival. As the tallest mountain in Turkey, Mount Ağrı offers unique opportunities for enthusiasts of skiing, climbing, paragliding, cycling, hunting, photo-safari and basically any category of natural sports. Iğdır attracts visitors also with the Salt Caverns of Tuzluca, Caravansary of Harmandöven, Asmaköy Underground Mosque, Serdarbulak Plateau, Korhan Plateau, Çakırtaş Kul Yusuf Rotunda, Black Castle, Ram Head Tombstones, Museum of Monuments and other cultural riches. The salt caverns, which are among the primary locations to be seen in the city, cover an entire area of 55 decares in the district of Tuzluca. These caverns are an ideal natural center for medical tourism, as the air circulating through its corridors offer healing for many respiratory diseases. The meteoric crater that was formed as a result of a meteor fall in 1892 within the boundries of the Korhan upland globally ranks second in terms of depth and width following the Barringer Crater that is located in Arizona. With a width of 35 meters and depth of 60 meters, the crater receives a lot of attention from visiting tourists. The ram head tombstones decorating the old graves on the Iğdır Plain are among historical remnants of the Karakoyunlular (the Black Sheep Turkmens), which have left permanent traces of civilization in Iğdır. The ram head tombstones were included within the scope of conservation in 1991 and are now exhibited in the open air museum in the district of Karakoyunlu. The Caravansary of Iğdır, which is in a distance of 20 kilometers to the city center by the road in the vicinity of Village Harmandöven, is one of the last monumental works of the Anatolian Seljuk State surviving since the 13th century. The Black Castle is in 10 kilometers of distance to the city center and was built by the Seljuk on steep rocks at the point through which the current border between Turkey and Armenia of Aras River passes. The surviving section of the castle, which was built on a rectangular plan to harmonize with the geographical conditions, comprises some city walls and two large towers still afoot. Iğdır and the surrounding region are quite rich in terms of handicrafts too. Each more beautiful than the other, fine carpets, rags and mats dyed with special root dyes are still being woven in villages. A diverse range of animal figures and plant motives stand out on the woolen socks still woven in the region as indispensible clothing pieces especially in winter months. Home to various civilizations The first settled tribe of the region were the Hurri, who departed from Central Asia in around 4000 BC and later settled in where Azerbaijan is today and the lands of East Anatolia. Iğdır and the surrounding region underwent Urartu domination during the rule of King Menua (810-785). The Urartu reigned in Iğdır and surrounding region for more than 200 years. During this time, a lot of progress had been made in agriculture and numerous water channels and barrages had been built. The animation went on during the times of the Saka and other Turkic tribes who came and settled in the region later on. The area remained independent between the 4th century BC and 200, after which it underwent the domination of the Seleucid State. Following the downfall of this state, the small state of Arsacid was founded. This state fell in 439 AD and the Sassanid ruled the region. Later, Iğdır was captured respectively by Muslim Arabs in 646 and the Seljuk army in 1064. After this time, the city became home to various Turkish tribes and most importantly to the Kayi, the founders of the Ottoman State. In time, Iğdır changed hands a lot and got ruled by the Mongol in 1239, Chingiz in 1238-1256, Ilhanli in 1256-1355, Celayir in 1357, Karakoyunlular in 1379 and Akkoyunlular (the White Sheep Turkmens) in 1469 respectively. Ruler of the Akkoyunlu, Hassan the Tall converted the banks of River Aras and the Plain of Iğdır into his winter quarters. After defeating and ending the existence of Akkoyunlular, Shah Ismail founded the Safavid State and started ruling the Turkmens in the region. In 1514, Yavuz Sultan Selim defeated Shah Ismail in Çaldıran, after which he claimed domination of the entire East Anatolia and the Aras Basin under Ottoman rule. Upon the 60 Hasan Sert, Chairman of the Association of Turkish Industrialists and Businessmen (TUMSIAD) “The increase in industrial facilities will give rise to the development of the logistics sector Chairman of TUMSIAD, Hasan Sert stresses that Turkey kept strengthening its ambition of becoming a logistics base utilizing its geopolitical advantages every year, and notes that the logistics sector will keep on growing at an increased rate of acceleration in the upcoming period in line with the increase in manufacturing and industrial facilities. During our interview with Hasan Sert, who has been at the position of Chairman of the Association of Industrialists and Businessmen since 2009, we discussed not only his opinions about Turkish economy but also the status of the logistics sector in general. Sert underlines the fact that Turkey is ambitious in terms of becoming a logistics base as it is geopolitically located in the crossroads of all continents, and tells us that the increasing number of investments on industrial facilities is bound to contribute to the development of the logistics sector. Could you please tell us about the foundation of TUMSIAD and your process of being the chairman? The Association of Industrialists and Businessmen (TUMSIAD) was founded in 2005 and soon organized all around the nation and abroad. Within such a short period of time as six years, we have opened 53 domestic branches, 45 foreign agencies and about 13 thousand members. I became the chairman as a result of the election that took place in May 2009. TUMSIAD had 17 branches back then. When we started attending our duties, we began working with the maps of Turkey and the world on the table before us. During our startup, we had 6 thousand members. Thanks to the work we have achieved so far, the number of our members more than doubled. The number of our branches tripled as well. Today, we have 53 branches all around Turkey. We have organized and concluded successful work in most of the provinces. Ottoman State’s conquest of Revan (Erivan) in 1583, the administration of Tuzluca, Iğdır and Aralık was affiliated to the province of Revan under the name of ‘Aralık Township’. As a result of the long lasting battles with Persians, İstanbul Agreement was signed in 1736 and the province of Revan was given to the Persians along with Sürmeli Graben. The Khanate of Revan remained under the rule of Persia between 1746 and 1827, after which it was overthrown by the Russians in 1827. As a result of this, a new administration was form under the name of ‘Surmarin Uzaydi’ (Sanjak of Surmeli). The region endured Russian occupation for a period of 42 years throughout the entire Ottoman-Russian War (the 93 War). Wishing to overcome the political distress it had to undergo in the wake of the October Revolution in 1917 (Bolshevik Occupation), Russia concluded the Brest-Litovsk Agreement with other states, returning the region to Turks once again. However, the region was invaded by the Armenians this time when Ottoman army had to retreat on October 30, 1918, upon concluding the Armistice of Mondros. The city was saved from the Armenian invasion on November 14, 1920, and integrated to the homeland’s national borders. Iğdır attained the title of a ‘province’ in accordance with the law number 3806, which entered into force upon being published on the Official Gazette issue 21247 on June 3, 1992. The town of Karakoyunlu also gained the status of a provincial district on the basis of the same law and was integrated to the province of Iğdır together with the districts of Aralık and Tuzluca. Could you inform us about your training programs? For the time being, we organize periodical training programs in all of our branches. Member firms are offered training regarding more than 60 topics during the course of those training programs. Additionally, we have the ‘Entrepreneurship Training Programs’ which we offer in collaboration with KOSGEB. Successful attendants receive ‘Entrepreneurship Certificates’ at the end of these programs. The parties we collaborate with include KOSGEB, development agencies, local governments and ministries. We arrange business trips abroad in order to set the pathway abroad for our members. We thusly abolish the approach of conducting trade confined to one’s respective region and guide our members to right direction in terms of becoming international actors. The business forums we carry out allow our members to meet foreign committees, on which occasion we offer them assistance to establish business relations. We contribute significantly to both national economy and our members through fair events. You have agencies in 45 countries. What kind of foreign-oriented activities do you perform? As a result of our activities, TUMSIAD was elected the ‘Most Proactive NGO’ by the European Union’s Commission for Industry in 2010 from among private and public institutions and non-governmental organizations from 37 participating countries. This is not simply an incidental success. We achieved the same success in 2011 too. On top of this, we received the ‘Efficiency Oscar’ which was given only to 41 institutions and organizations by the World Confederation of Productivity Science, which is based in the USA. This was another success we achieved as a result of serious and consistent work. Our association is in compliance with international standards. TUMSIAD is now well-known at all levels of the business world. We are mentioned both in press and visual media with our contributions to Turkey’s employment figures and exports as well as with the activities we realize abroad. Having agencies in 45 countries is a great potential. We ensure that among these, parties meet each other and connect. 61 What is the position of logistics from the business perspective? What are the expectations in this regard? While it has a long history in the military literature, the concept of logistics has just entered the commercial literature. As a sector, logistics includes storage and movement of products, services of information from their point of manufacture or output to points of consumption as well as their planning, mobilization and inspection. Logistics has actually become a sector of great potential not only in our country but around the entire world now. Its position amidst global economy and trade is simply striking with a spending volume of 7 trillion Dollars. Enjoying a strategic location that is in the center of the world and cultures, Turkey is quite advantageous in terms of becoming a logistics base. In recent years, our country has been drawing much attention due to the economic development we have achieved, in addition to which great improvement has been ensured in road, airway, railway and maritime transports. The logistics sector has tripled its growth rate since 2002 in Turkey, where one of the largest heave vehicle fleets of Europe is found. The sector has grown by approximately 20 percent within the last five years. Turkey ranked 27th among 155 countries in the World Bank’s Logistics Performance Index 2012 and was listed among the countries with increased performance. According to the logistics report issued by the firm İstanbul Real Estate Valuation in 2012, the growth rate in the logistics market 61 Perspective Interview will increase to 8 percent in Turkey within the next two years. As a matter of fact, Turkey holds a logistics capacity worth 60 billion Dollars. However, only 7-8 billion Dollars is being utilized out of this entire capacity. This corresponds to 13 percent of the total capacity. In developed nations, though, about 10-12 percent of the gross domestic product constitutes the logistics capacity. The rate is between 2 to 5 percent in emerging countries, and only 2-3 in Turkey. What do you think about Turkey’s potential of becoming a regional logistics base? Having carried out significant reforms in all areas and developed itself in economic, political and social aspects, Turkey is ambitious in terms of becoming a logistics base. The distance economically covered within the last 10 years and the goals set in the transport and logistics sector for the year 2023 all support this ambition. The developing economy has attracted foreign capital and investments to Turkey. Especially positive steps like the new incentive package and the increased credit rating that has decreased the credit repayment interest rates have accelerated the process of attracting investments into Turkey. At the moment, many international firms are moving their offices to İstanbul, which is aimed to be converted into one of the outstanding financial centers of the world. I am of the opinion that the logistics sector will grow further in line with the increases in the manufacturing and industrial facilities in our country in 2013 and later on. Could you assess the growth performance Turkey has realized in recent years? In 2011, Turkey successfully left many developed economies behind with a growth rate of 8.5%. According to the initial figures announced for 2012, the growth rate realized was 3.2% during the first quarter and 2.9% during the second. Thanks to the mild decline followed by growth despite the shrinking global economy, Turkey set an example in 2012. Having to deal with such a serious issue as current deficit, our country had to take growth under control and adopted the policy of decreasing the quite high levels of import. In particular, incentives offered to ensure that the imported ‘intermediate goods’ are manufactured nationally proved to be successful in cooling economy down when coupled with the slowdown in credits. Turkey achieved a soft landing at a time when all eyes were set on us. We believe that economy will grow mildly as it did in 2012 while the rate of 4% projected in the Mid-Term Plan (OVP) will be exceeded. How was the year 2012 for exports? What are the expectations from the upcoming period? Considering the fact that the export goal we have to attain by 2023 is 500 billion dollars, the year 2012 was not much of a successful year for our exports. Turkey channeled 46% of all exports to European Union countries and gained success in its market diversification strategy, increasing export figures with the Middle East, Africa and America and achieving an export level over 151 billion Dollars in 2012. Exports went up by 12.57% throughout the year when compared to the previous year, when a record-level of 135 billion Dollars was attained. This record has been superseded now. However, this figure does not meet TUMSIAD’s expectations and does not seem to be adequate to meet the overall goal by 2023. The overriding increase of imports in comparison to exports in 2011 triggered the current deficit issue, whereas the Ministry of Economy and Central Bank in particular were relatively successful in their policies in terms of slowing down the current deficit in 2012. A relative trend of slowdown is observed in the foreign trade indicators of 2013 according to the announced OVP, IMF and OECD reports. There is a process of decline that started in 2010 when we take a look at the increments in global trade volumes. The global trade 62 What are the barriers preventing the expected growth in the logistics sector? Turkey is growing in various fields and this rapid growth causes some problems too. If we are to give an example, the increase in economic welfare triggers migration. If you lack the sufficient infrastructure, the migration you receive turns out to be big problem after a while. The same is applicable for the logistics sector too. As the sector keeps growing and developing, solutions need to be introduced as soon as possible to counter problems like deficiencies of the legal infrastructure, bureaucratic barriers of the legislation, visa and quota restrictions imposed on transporters and the inability to establish the necessary standards for vehicles of transport. In addition to these, there are other issues with the sector such as the inadequacy of the technological infrastructure, failure to benefit from information technologies as much as necessary and the deficiencies regarding qualified work power and experienced managers. If action is taken as soon as possible to resolve these problems, I believe Turkey will surely grasp the opportunity of becoming an outstanding regional logistics base sooner. volume having increased by 12.6% in 2010 showed an increase of 5.8% in 2011. This rate is noted to be 3.2 percent for 2012 and projected to be around 4.5% for 2013. I believe that our exports distinguish themselves from exports of other nations owing to their spirit of entrepreneurship, courage in taking risks and characteristics like rapidly adapting to changing global circumstances. Thanks to the efforts our government has been making in line with the export goal of 500 billion Dollars set for 2023, the pathway is being cleared before our exports, too. Currently, being able to enter 65 countries without having to obtain a visa is of great importance for our exporters. I would also like to stress that price stability is a considerable prerequisite to boosting our exports. Mustafa Açıkgöz, Chairman of the Board of Directors to Mersin Association of Dutiable Warehouse Keepers (MEGAD), MEGAD to become the voice of warehouse keepers in Mersin Noting that they set off to attain the goal of ensuring that the warehouses in Mersin are operated more efficiently and for the relevant purposes, Chairman of the Board of Directors of MEGAD, Mustafa Açıkgöz communicates the message: “We will be collaborating with people from all sectors, public bodies and other NGO’s in order to solve the current problems and facilitate operations.” Established in the previous months in order to resolve problems experienced in dutiable warehouses, Mersin Association of Dutiable Warehouses (MEGAD) aims to represent all general warehouses in the city and become their voice. Chairman of the Board of Directors of MEGAD, Mustafa Açıkgöz tells us that the idea of founding an association was received in the sector quite positively and the association set off with the support of all relevant parties, recording that they will be filling an important gap in terms of reinforcing relations and solving problems. Açıkgöz underlines that they are aim to ensure that warehouses are operated more efficiently and for the relevant purposes in this regard: “If it becomes necessary to open a warehouse in Mersin, we will firstly scale up the need as an association. Accordingly, we will be presenting our opinion and provide recommendations if a warehouse is to be opened to meet needs. Additionally, we will be providing assistance in terms of making arrangements with regards to redundant warehouses too.” Açıkgöz states that they would like to ensure that all warehouses in Mersin become members to the association, and stresses that they will expand the scope of responsibility, authorities and operations in the upcoming periods. The attention foreign investors pay to Turkey has been increasing in recent years. What do you think about the impacts of this increase? Turkey, where around 30 thousand foreign capital firms operate, ranked 13th in 2012 among the most attractive countries for foreign direct investment in the Foreign Direct Investment Confidence Index. During the period of time between 2005 and 2011, Turkey attracted investments worth 105 billion Dollars. In the upcoming period of time, investments made in our country will go on increasing thanks to the serious incentives offered to many manufacturers especially in Southeast Anatolia region, the recent increases in credit rating and reforms made in the economic and political fields. There is no doubt that this increase will have a positive influence on employment and manufactures too. Additionally, with the financial center project for which the first steps have been taken, İstanbul has become a center for many international firms for their Middle Eastern and Asian operations. We believe that the significant investments made in research and development and innovation will revolutionize our industrial manufactures in the near future. The increasing number of businessmen associations function gateways for their members in terms of venturing abroad, accessing funds more easily, increasing efficiency and becoming institutionalized. Turkey has attained its economic achievements as a whole. The entire structure of collaboration has contributed to the success, including public authorities, government officials, politicians, businessmen and academicians too. Economic, social, political and any other respective aspect of success can be realized in an environment where concepts like union, solidarity, sharing, justice, law and rights are comprehended well. As TUMSIAD, our hopes are high for Turkey. Could you please tell us about the foundation process of MEGAD? I had been planning the foundation of our association for about one year and eventually, I shared this idea with my colleagues who are dutiable warehouse keepers. All of them reacted positively to the idea. So, we acted together as a group of seven people and established MEGAD. Osman Uysal became the vice chairman of the board of directors, Selahattin Topçugil became the bookkeeper and Seyfettin Demir became the secretary general to our association. Thus we constituted the board of directors as a group of four people, while Sabit Ahmetler, M. Emin Aksa Tayar and Gökhan Homurlu became our other members. Over 40 warehouses are operated in Mersin. We experience some issues in dutiable warehouses. In addition to those, there are gaps regarding the relations between warehouses and public bodies. Our objective is to come up with a solution to these issues. What are the gaps your association wishes to fill? I am of the opinion that dutiable warehouses will flourish a lot soon. This region will become a logistics hub after a while. This means that their numbers and functions will increase too. Warehouses operate on behalf of the public sector in the first place. These firms have to be audited more strictly. Upon thinking about what could be done about it, I reached the conclusion that such a nongovernmental organization should absolutely exist in the sector. This idea of mine was be backed up by both the public and private sectors. Overall, the idea of an association was received quite positively. We set off with the support of a lot of people. Our association will operate in order to ensure that warehouses are operated more efficiently and for the relevant purposes while reinforcing their relations with the public. To exemplify, we will be scale the need when a warehouse to be opened in Mersin. Then we will be presenting our opinion and provide recommendations if a warehouse is to be opened to meet needs. Additionally, we will be providing assistance in terms of making arrangements with regards to redundant warehouses too. What are some of your association’s plans for the upcoming period? Within the scope of 2013 goals, MEGAD aims to ensure participation of all general warehouses in Mersin and represent them all. We will be working on solving problems faced on the public side. As MEGAD, in order to resolve the 62 current problems and facilitate operations, we will collaborate will people from all sectors, public bodies and other NGO’s. We aspire to increase the number of our members. And of course, the scope of our authorities, responsibilities and operations will be expanded in the upcoming periods as well. How was the year 2012 for transporters in Mersin? What are the expectations from the next term? I have been involved in this sector since 1980. The sector has gone through a lot of troubles since then and had some very rough days. My projection is that this year will be better than 2012. I believe that goods purchases from Turkey will increase and that is where Mersin steps in as the city is making a lot of progress in the field of transports. As our largest market, Iraq is quite important to us. In this sense, political balance has a profound impact on our sector. The Khabur Border Gate has been very busy nowadays and the lines have been reduced. And how serious have the issues regarding trade with Syria become? The troubles faced in Syria have affected us negatively, yet I think that the chaos in Syria will finally be concluded this year. At the moment, we are transporting various convenience goods in Mersin, İskenderun and specific regions of Turkey. We also transport cement, iron and staple products by sea. A Ro-Ro vessel is operated for the goods which would normally be transported over Syria. 63