Reyhan Atasü Topçuoglu 2010_TR - Berlin Graduate School of
Transkript
Reyhan Atasü Topçuoglu 2010_TR - Berlin Graduate School of
BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION NO. 5_TR Đnsan Ticaretini Sorunsallaştırmak 2010 N O. 1 Reyhan Atasü Topçuoğlu Uluslararası Çalışma Atölyesi Hukuksal Normların Uygulanması: Türkiye’de ve Almanya’da Kadına Yönelik Şiddet The BGSS is funded by BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION BERLIN GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES • HUMBOLDT - UNIVERSITÄT ZU BERLIN LUISENSTR. 56 • 10117 BERLIN BGSS WORKING PAPER SERIES WWW.BGSS.HU-BERLIN.DE/BGSSONLINEPUBLICATIONS CONTACT: BGSSPUBL@CMS.HU-BERLIN.DE BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION Published by the Berlin Graduate School of Social Sciences (BGSS), Institute of Social Sciences at the Humboldt-Universität zu Berlin. Publication on this website does not preclude a later publication elsewhere. Any opinions expressed in this paper are those of the author(s) those of BGSS. The copyright stays with the author. and not Copyright for this paper: Reyhan Atasü Topçuoğlu Please cite in the following format: Atasü Topçuoğlu, Reyhan (2010): Đnsan Ticaretini Sorunsallaştırmak. BGSS Workshop Documentation “Implementierung von Rechtsnormen: Gewalt gegen Frauen in der Türkei und in Deutschland”, Institut für Sozialwissenschaften, Humboldt-Universität zu Berlin. Reyhan Atasü Topçuoğlu Berlin Graduate School of Social Sciences’da Đnsan Ticareti üzerinde doktora tezini hazırlıyor. Dieser Beitrag ist im Rahmen des BGSS Workshops “Implementierung von Rechtsnormen: Gewalt gegen Frauen in der Türkei und in Deutschland“, welcher im Januar 2009 stattfand, entstanden. BGSS Workshop Documentation Berlin Graduate School of Social Sciences Institute of Social Sciences • Humboldt-Universität zu Berlin Mail Address: Unter den Linden 6 • 10099 Berlin, Germany Offices at: Luisenstr. 56 • 10117 Berlin www.bgss.hu-berlin.de/bgssonlinepublications • Email: bgsspubl@cms.hu-berlin.de 1 Đnsan Ticaretini Sorunsallaştırmak Reyhan Atasü Topcuoğlu Kadına yönelik şiddeti ve bu şiddeti engelleme yolundaki kazanımlarımızı tartıştığımız bu çalışmada, bu bölüm, şiddetin en ağır türlerinden biri olan insan ticaretini ele almak için bir çerçeve, multi-disipliner bir bakış açısı önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bunun için öncelikle insan ticaretinin genel bir tanımı yapılıp, ardından uluslararası boyuttaki bu tartışmanın önemli kırılma noktaları tespit edilecektir. Đnsan ticaretinin en çok kabul gören tanımı Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek Đnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin, Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına Đlişkin Protokol’de (12-15/12/2000 Palermo) yer almaktadır. Đnsan ticareti, bu Protokol çerçevesinde aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır1. (a) “Đnsan ticareti”, kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. Đstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerecektir. (b) Đnsan ticaretinin (a) bendinde belirtilen yöntemlerden herhangi biriyle yapılmış olması halinde, mağdurun bu istismara razı olup olmaması durumu değiştirmeyecektir. (c) Bu maddenin (a) bendinde öngörülen yöntemlerden herhangi birini içermese bile, çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması “insan ticareti” olarak kabul edilecektir. 1 Birleşmiş Milletler (2000) Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek Đnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin, Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına Đlişkin Protokol, Kaynak: http://www.undp.ro/governance/Best%20Practice%20Manuals/docs/Turkey_UN_Protocol_THB.doc son erişim tarihi: 6/10/2009. 2 (d) On sekiz yaşının altındaki herkes “çocuk” kabul edilecektir. 1. Đnsan ticaretiyle mücadelenin hızlı politikleşmesi 2002 yılında imzaya açılan bu protokolü, bu güne kadar 117 ülke2 imzaladı ve onayladı3. Göçmenler ve kadınlara dair diğer sözleşme ya da protokollerin imza rakamlarına baktığımızda, Palermo protokolüne katılımın çok yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Đnsan ticareti, 2000’lerden beri, giderek daha çok hükümetin dikkate aldığı, çeşitli resmi ve sivil kuruluşların etkinlik gösterdiği ve birçok program ve projenin yapıldığı bir konu. Çok çeşitli ve kalabalık aktörün alana bu denli hızlı ve yoğun dâhil olması konun ne kadar politik olduğunun somut bir göstergesi. Peki, insan ticareti neden bu kadar hızlı politikleşti? 1.1. Göçün politikliği Đnsan ticaretinin bu kadar hızlı politikleşmesinde en önemli unsurlardan birisi göçle olan iç içeliğidir. Göç kendisi çok politik, çok çelişik bir olgu. Sınırları geçmek, sınırı aşındırıyor gibi gözükse de aslında bir sınır pratiği, sınırın var oluşunu pekiştiren bir şey. Öte yandan, göç sürekli biz ve onlar ayrımında kimlik politikalarının üretilmesinde rol oynuyor, fakat gene göçün yarattığı biraradalık, bu konumdaki karşılıklı gözlem, eylem ve eylemsizlik halleri, -dahası yerleşen göçmenler ve onların yarattığı kültür - biz ve onlar ikiliğini tehdit ediyor, aşındırıyor. Bu tehdit kimlikleri ikirciklendirerek, göçü yeniden bir kimlik pazarlığı alanı haline getiriyor. Göç olgusundaki, kimliğin ötekisiyle bir arada yaşamasının paradoksu, göçü ve göçmeni hızla politikleştiriyor. Đnsan ticareti göç olgusunun bir parçası, insan ticaretiyle mücadele hem göçün politikliğinden hem de göç politikalarından çok etkilenen bir politika alanı olarak işliyor. Ancak, 2 Kaynak:www.treaties.un.org/Pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtsd_no=XVIII-12a%chapter=18&lang=en son erişim:4. Ekim 2009. 3 Örneğin 1981;den beri imzaya açık olan CEDAW Đhtiyari protokolüne baktığımızda, 28 yılda sadece 98 ülkenin imzaladığını görüyoruz. Baktığımızda Đnsan ticaretine ilşkin protokole olan katılımın oldukça yoğun olduğu açıktır. (kaynak: CEDAW Ihtiyari protokol imza sayısı, www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/protocol/CEDAW%20Ratification%20Table%20IV-8.en.pdf Sonerişim: 4. Ekim 2009 Kaynak: Temmuz 2009 itibarıyla Bütün Göçmen Đşçiler ve Ailelerinin korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme imzalayıp onaylayan toplam ülke sayısı 42, sözleşme imzaya 1990’dan beri açıktır. Kaynak www.migrantrights.org son erişim: 4 ekim 2009. 3 göçmenliğini politikleştirenlerin4 sayıca göreli az olmalarına ve göç politikası alanındaki güçsüzlüklerine paralel olarak anaakıma damgasını vuran kısıtlayıcı göç politikarı ve insan ticaretiyle mücadele arasında bir “yumurta mı tavuktan – tavuk mu yumurtadan” kısır döngüsü oluşmaktadır. Anaakım anlayışta göç, insan ticareti suçunun temel nedeni, sınırların yükseltilmesi de sorunun ilacı olarak kurgulanıp5, insan ticareti katı göç politikalarının meşrulaştırılmasında söylemsel bir araca dönüşebilmekte6. Böylece sınır geçmenin zorlaşması, giderek daha fazla göçmenin yasadışı addedilmesine ve dahası insan taciri ağlarına girmesine sebep olmaktadır7. 1.2. Egemenin gör dediği Birçok hükümetin insan ticaretiyle mücadeleye dâhil olması sadece göç politikalarındaki katılaşmaya katılmak değil aynı zamanda ABD Đnsan Ticareti raporlarında (Trafficking in Persons TIP Reports)8 alta sıralanmak oldu. Bu nedenle, bu noktaya değinmek gerekiyor. 4 Burada göçmenliğin politikliği iki olguya işaret ediyor: Birincisi göçmenlerin ve hatta göçmen kökenlilerin, yerleşiklerin kimlik söylemlerindeki politik yeri, yani yerleşiklerin söyleminde oynadığı rol; ikincisi ise, göçmeliğini ya da göçmen kökenini kimlikleştirerek bir özenlik inşa eden, göçmen kimliği kurarak politik bir duruş geliştiren özneler. Göçmenliğini politikleştirenler derken işte bu ikinci anlamdaki özne kurulumunu yaşan bireyleri kast ediyorum. 5 Bu gibi çalışmalara şunlar örnek verilebilir: El-Cherkeh, Tanja; Stirbu, Elena; Lazararoiu, Sebastian &Radu, Dragos 2004 EU-Enlargement, Migration and Trafficking in women: The Case of South Eastern Europe, Hamburgisches Welt-Wirtschafts-Archiv (HWWA), Hamburg Cameron, Sally &Newman Edward (Eds.) 2008 Trafficking in Humans: Social, Cultural and Political Dimention, United Nations University Press, Tokyo. 6 De Stefano, Anthony, M. 2007 The War on Human Trafficking the US Policy Assessed, Rutgers University Pres, New Jersey Shahinian, Gulnara 2008 “Trafficking in Persons in the South Caucasus- Armenia, Azerbaijan and Georgia: New Challenges for Transnational Democracies” içinde Cameron, Sally &Newman Edward (Eds.) Trafficking in Humans: Social, Cultural and Political Dimension, United Nations University Press, Tokyo pp. 252-273. 7 Bu kısır döngü bir çok çalışmada dile getirilmektedir: Piper, Nicola 2003 “ Feminization of Labor Migration as Violence Against Women: International, Regional and Local Nongovernmental Organization Responses in Asia” Violence Against Women,9 (6) pp.723-745 Forschungsgesellschaft Flucht and Migration (FEM) Berlin 1998 “Europe: Germany, Poland and Ukraine: asylum seekers and the ‘domino effect’” Race and Class, 39, pp. 62-76 Cohen, Steve 2007 “From a Worker to a Slave” Global Social Policy 7(1) pp.14-17. 8 ABD Hükümeti 2001 yilindan beri her yil Insan Ticaretiyle Mücadele raporlari yayinlamaktadir. Bu raporlarda insan ticaretinin olduğu ülkeler siralanmaktadır. Gene aynı rapor ülkeleri insan ticaretiyle mücadelde gösterdikleri performansa göre sıralamaktadır. Raporda 3 ana grup vardır. I. Grup insan ticaretiyle etkin bir biçimde mücadele eden ülkeler, ikinci grup sorunun farkında olup, yasal düyenlemeler yamış ancak daha etkin 4 Amerika Birleşik Devletleri’nin, Kyoto Portokol’ünden kendini azad etmesiyle9 eş zamanlı olarak insan ticaretine karşı “TVPA act” olarak da bilinen insan ticaretiyle mücadele yasasını10 geliştirmesi ve hem iç hem de dış politikasını aynı yasamada birleştirerek, insan ticaretiyle mücadele amaçlı programlarını dünya geneline açmasını nasıl yorumlayacağız? Amerika’nın konu hakkında gösterdiği hassasiyet 2000’li yıllarda insan ticaretine karşı mücadelenin örgütlenmesindeki temel dinamiklerden biri oldu. ABD’nin etkisi, egemen tavrıyla, insan hakların dünya genelindeki gündemini insan ticareti olarak belirlemek oldu. Ülkelerle yaptığı anlaşmalar ve kurduğu USAID yardım fonu aracılığıyla bu konuda yerel projelerin başlatılması, dahası 2001’den beri yayınladığı insan ticareti raporlarıyla tüm dünya ülkelerini insan ticaretiyle mücadele kapasitesi açısından bir sıraya sokması ve bu sıralamayı her sene takip etmesi sorgulamaya değer. Kyoto Protokolü ve insan ticaretiyle mücadeleye müdahalenin eş zamanlılığının çeldiriciliğinin yanında bir kirik unsur daha var: Amerika’nın, Irak’ta önce Clinton yönetimi altında bombalamalarla başlayan, giderek işgale dönüşen ve birçok insan hakları ihlaline yol açan müdahalesinin medyaya taşındığı bir dönemde, dünya genelinde insan haklarının belirli bir alanında herkesi gözetimi altında tutması ve yönetici rolü aynı anda sürdürebilmesidir bu unsur. Bu dinamik siyaseten eleştiriye açık olsa da, bugün insan ticaretiyle mücadelede gelinen nokta da önemli bir etkendir. Ayrıca bize şunu gösterir: Demek ki insan ticaretine ilişkin tartışma, “zavallı kadınların kurtarılmasının” ötesinde politik olarak çelişik dinamiklerle yüklü bir uluslararası ilişkiler alanında şekilleniyor. Her aktör konuyu kendi politik alanı içinde değerlendiriyor. Dolayısıyla insan ticaretini konuşurken, dilimizi, terimlerimizi gözden geçirmemiz, konuya ilişkin verili kabul ettiğimiz temel kavramlarımızı eleştirel bir gözle incelememiz gerek. olmasi gereken ülkeler, üçüncü grup ise insan ticareti olduğu halde herhangi bir müdahalede bulunmayan ülkelerdir. 9 Kyoto Protokolünü imzalayan ülkelerin listesi http://maindb.unfccc.int/public/country.pl?group=kyoto. için bkz. Birleşmiş Milletler Internet Kaynağı: 10 ABD Hükümeti 2000. TVPA Trafficking Victims Protection Act, bunu daha sonra TVPRA 2003, Trafficking Victims Protection Reauthorotization Act izlemiştir. 5 2. Kaynak, geçiş, hedef ülkeler Kaynak, geçiş, hedef ülke… Bu sorunlu bir kavramsılaştırma, kaynak ülkeyi ister istemez sorunun kaynağı olan ülke olarak düşünüyoruz, hedef ülke ise sorunun bulaştığı ülke oluyor. Bu hiçbir yerde böyle yazmıyor ama kelimelerin çağrışımlarını üretilen politikalarda görmek mümkün. Problemi bu biçimde kurgulayıp söylemleştirdiğimizde kaynaktan çıkıp hedefe gelen yani sorun olan nedir? Kurtarmak istediğimizi söylediğimiz “mağdurlar”! Nitekim hem Palermo protokolünün 8. Maddesi – protokolün genel ruhu mağdurları korunmasını salık verse de– son tahlilde, mağdurun göç etme konusundaki iradesini ya da arzusunu dikkate almaksızın “mağdur” olan işçilerin zorunlu ve ya gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesi kararını onaylanıyor. Bunun yanı sıra, önleme olarak, birçok ülke göçü daha zor hale getirip sınırlarını yükseltiyor11. Oysa, insan ticareti kavramına ruhunu veren şey, sadece uluslararası göçmenin değil, yer değiştirmiş herhangi birisinin, bu hareketine bağlı olan bir süreçte ağır emek ve benden sömürüsüne tabii olmasıdır, yani sömürüdür! Sömürü olmadan bir göç ya da çalışma deneyimine insan ticareti diyemeyiz. Sömürünün nerde gerçekleştiğine baktığımızda, sorunun kaynağını göç serüveninde değil, enformel sektörde aramaya başlamamız gerekir. O zaman, egemen dilin ortaya attığı hiyerarşik ve kolonyalist uluslararası ilişkiler söyleminin dışına çıkmak için önemli bir adım atmış olur ve sorunu ortak bir dert olarak düşünmeye başlarız. 3. Đnsan ticaretini yeniden tanımlamak Palermo Protokolü’ndeki tanım, ülkelerin ceza hukukunda yerel özelliklere ve kültüre göre değiştirilerek alınsa da, genelde hem insan ticaretinin hem de onunla mücadelenin konusunun ne olduğu anlayışına temel teşkil eden tanımdır. Dikkatle baktığımızda insan ticaretinde can alıcı üç nokta görüyoruz. Birincisi, yer değiştirme; ikincisi, çeşitli şiddet türlerinin mevcudiyeti ve bunların yer değiştirmenin bireysel koşullarını etkilemesi, bir zorlama ya da kandırmanın olması, 11 Đnsan ticaretiyle mücadele için daha katı sınır uygulamaların nasıl getirildiği şu çalışmalarda ortaya konmaktadır: Örneğin El-Cherkeh et al. Đnsan ticareti mağduru olma riskini göç etme eğilimiyle bir tutarken, Englund et al. Çoğu insan ticaretine maruz kalan kadının sınırları yasal olarak geçtiğini bildiren çalışmaların sonucunda yine de sınır güveliğinin arttırılmasını bir çözüm önerisi olarak sunmaktadır. Başka bir çalışma örneği, Cameron ve Newman, insan ticaretinin yapısal nedenlerini araştırırken kullandıkları modelde aslında göçün iten ve çeken faktörlerini incelemektedirler. Englund, Cecilia; Viuhko, Minna; Jokien Anniina & Aroma, Kauko 2008 The Organization of Human Trafficking: A Study of Criminal Involvement in Sexual Exploitation in Seweden, Finland and Estonia, yayınlayan Isveç Ulusal Suç Önleme Konsülü (Brottsförebyggande Rådet) Stockholm. 6 yani göçmenin kararının hür iradesi etki altındayken verilmiş olması; üçüncüsü ise, emek ve beden sömürüsü. Demek ki, insan ticaretini bu üç noktadan başlayarak sorunsallaştırmak gerekiyor. Bu üç temel unsura bir de toplumsal cinsiyet olgusunu ve yukarda denendiği gibi tartışmanın yer aldığı politik ortamla bağını da eklemeliyiz. Toplumsal cinsiyetin konu açısından ne kadar kritik olduğu birkaç istatistiğe bakınca hemen gözümüze çarpar. Đnsan ticaretine ait istatistiklere baktığımızda, sorunun toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünden ve toplumun cinslere dayattığı kalıp algılardan ve rollerden bağımsız olarak kurulmadığını görüyoruz. 2007 yılı tahminlerine göre, yılda 600,000 - 800,000 kişi insan ticaretine maruz kalıyor12. Uluslararası Çalışma Örgütü yılda ortalama 12.3 milyon kişinin zorla çalıştırıldığını, bunların 2.4. milyonunun insan ticareti mağduru olduğunu tahmin etmekte13. Đnsan ticareti mağdurlarının %98’i kadın14 ve bu kadınların ağırlıklı çoğunluğu seks sektöründe, bir diğer önemli çoğunluğu da ev hizmetlerinde çalıştırılıyor. Yani insan ticareti, genelde kadınları hedef alan, enformel ekonomik alanda gerçekleşen bir sömürü biçimi olarak belirmekte. Geleneksel ataerkil yapının ana unsurlarından biri olan bireyin iradesinin kırılmasıni yineleyerek sürdürürken, bir yandan da ataerkilliğin kadınlığa dayattığı iki temel rolü –erkeğin cinsel tatmininin sağlanması ve ev işlerinin yapılması görevlerini- günümüz dünyasında yeniden üretilen bir pratik olarak karşımıza çıkıyor. O zaman insan ticaretini yeniden şöyle formüle edebiliriz: Đnsan ticareti, ulusaşırı enformel ekonomik alanlarda, şiddetin bir çok türünün iç içe uygulandığı, cinsiyet ve etnik ayrımcılığına dayalı, bir emek ve beden sömürüsü biçimidir. Bu nedenle onu ataerkillik, ırkçılık ve enformel kapitalist ilişkiler ağında örülen ulusaşırı bir pratik olarak tanımyabiliriz. 12 ABD Hükümeti Dış Đşleri Bakanlığı 2007 Trafficking in Persons Report Released by the Office of Office to Monitor and Combat Trafficking in Persons, US Department of State. 13 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2007. Fact Sheet, ILO Geneva. 14 Ibid. 7 4. Ortak bir politikanin öznesi nerede? Deneyim hem kadınların hem erkeklerin, hem göçmenlerin hem yerlilerin hayatlarını kesiyor, kesiştiriyor. Đnsan ticareti olgusunda, insan haklarına aykırı çalışma ve bedeni kullanma biçimlerinin15 sistematikleşmesini ve dahası sektörleşmesini, fakirlerin, belirli bir sınıf, cins ya da etnik grubunun özel problemi olarak görmek yerine, insan ticaretinin ve ona karşı mücadelenin nasıl bir toplumsallık içinde şekillendiğini inceleyebiliriz. Peki, bu toplumsal olgunun politikasını kim yapacak? Đnsan ticaretine ilişkin politikanın öznesi nerede? Đnsan ticaretinin kadın “mağduru”, göçmen olmak, kadın olmak, fakir olmak, hizmetçi olmak ya da fahişe olmak gibi Batı/doğu, güney/Kuzey ikilikleri, ırkçılık, cinsiyetçilik, sınıf, burjuva ahlakı hatta kolonyalizm gibi birçok batılı kurucu kimlik unsurun ötekileyerek çalıştığı, girift bir göstergeler alanında konumlanıyor16. Göçün politikliğiyle bileşik bu tuhaf konum kadınların yaşadığı ve insan ticaretiyle mücadelede pek sözünü etmediğimiz başka bir şiddeti üretiyor: görünmezlik! Bu kadınlar, şiddetin çeşitli türlerine bir arada ve eş zamanlı olarak maruz kalmış, ağır deneyimlerinden bir şekilde çıkmayı başarmış olan bu kadınlar, insan ticaretiyle mücadele alanında görünmezliğe mahkûm ediliyor. Bu gün insan ticaretiyle mücadele çesitli ulusal ve ulsularrasi alanda kurulan ağların hiç birinde insan ticaretine maruz kalmış kişilerin kurduğu örgütlenmeleri ya da bireysel olarak bu kişileri göremiyoruz! Đnsan ticareti, milli şiddet kültürlerini aşan, ortak bir sorun, ortak bir şiddet kültürü17, ortak bir sömürü kültürüdür. 15 Örneğin organ ticareti gibi. 16 Cümledeki fikirlerin özünü oluşturan, batılılık ve doğululuk eksenin batılı kimlik politikalarındaki önemi E. Said Şarkiyatçılık eserinde uzun uzadıya açıklamakta, M. Yeğenoğlu ise aynı ikiliğin, kolonyalist söylem dahilinde, toplumsal cinsiyete dair olan kurgularla nasıl iç içe geçtiğini göstermektedir. Yine J. Butler çalışmalarında felsefi olarak ele alınan bireysel ve toplumsal özneleşme sürecinde ötekinin can alıcı rolü açıklanmakta, HIV/AIDS hastaları, eşcinseller ve fahişelerin toplumsal kimliklerin kurulumda nasıl çalıştığı açıklanmaktadır. Bu çalışmalar burada ifadeye ulaşmakta temel teşkil etmiştir. Said, E. W. 1978 Orientalism: Western Conceptions of the Orient, Penguin Boks, London Yeğenoğlu, M. 1998 Colonial Fantasies: Towards a Feminist Reading of Orientalism, Cambridge University Press, Cambridge Butler, J. 1990 Gender Trouble, Routledge, London Butler, J. 1997 Đktidarın Psişik Yaşamı, Tabiiyet Üzerine Teoriler, Fatma Tütüncü (çev.) Ayrıntı Yayınları, Đstanbul. 17 Burada şiddeti konuşurken sıkça yapılan bir ötekileştirmeden uzak durmanın önemle altını çizmek gerekiyor. Şiddet, analiz edilip, çözüm aranırken genelde hep alt kültürlere atfedilerek sorunsallaştırılıyor. Örneğin, Türkiye’de şiddet, özellikle aile içi şiddet ezici birçoklukta yoksulluğa bağlanarak tartışılıyor. Yani hep “gariban 8 Küreselleşme ve göçün artması, gündelik hayatın bir unsuru haline gelmesi, öte yandan bir çağcıl demokrasi pratiği olarak hayatın politikanın merkezine oturtulması18... Bu çevrede göçmenliğin politikasının üretilmesi ve yayılması, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği ve çalışma hakları temelinde olmamalı mıdır? Đnsan ticaretinin de toplumsal cinsiyet eşitliği, temel çalışma hakları göz önünde bulundurularak, insan hakları ve vatandaşlık hakları arasındaki boşlukta sorunsallaştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda insan ticaretiyle mücadeleyi, birçok özgürlüleştirici politikanın bileştiği ulusaşırı bir sosyal politika alanı olarak kavramlaştırmayı öneriyorum. Göçmenlerin, kadınların, enformel sektör işçilerinin görünürleşebildiği, kolonyalist bakış açılarından bağımsızlaşmış, katılımcı bir tartışma ve ortak eylem alanını önce tasarlayabilmek, sonra da gerçekleştirebilmek için, insan ticaretini değişik eksenlerden kuşatarak sorunsallaştırmak gerekiyor. Kaynakça ABD Hükümeti (2000) Trafficking Victims Protection Act (TVPA), internetten ulaşılabilir: http://www.state.gov/documents/organization/10492.pdf son erişim: 9/10/2009. ABD Hükümeti (2003) Trafficking Victims Protection Reauthorotization Act (TVPRA), internetten ulaşılabilir: http://frwebgate.access.gpo.gov/cgibin/getdoc.cgi?dbname=108_cong_public_laws&docid=f:publ193.108.pdf son erişim: 9/10/2009. ABD Hükümeti Dış Đşleri Bakanlığı (2007) Trafficking in Persons Report Released by the Office of Office to Monitor and Combat Trafficking in Persons, US Department of State. Birleşmiş Milletler (2000) Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek Đnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin, Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına Đlişkin Protokol, Kaynak: erkeklerin” şiddeti görünüyor. Orta üst sınıf profesyonel Türk erkek kimliği şiddetten uzak olarak kuruluyor. Öte yandan birçok Avrupa ülkesinde yaygın olarak şiddetin göçmenlerin ve Müslümanların alt kültürüne ihale ediliyor, örneğin genelde şiddet göçmenler arasında araştırılıyor, yerel ve göçmen ailelerdeki şiddet oranlarını karşılaştıran çalışmalar pek bulunmuyor. Türkiye örneğine benzer biçimli söylemsel stratejiler Avrupalı, Batılı, Hıristiyan erkekliğin kimliksel kurulumunda rol oynuyor. 18 “..modern man is an animal whose politics places his existance as a living being in question” Bkz. Foucault, M. 1978. The History of Sexuality: An Introduction Vol.1, Robert Hurley (çev). Vintage Boks:New York.s.143 9 http://www.undp.ro/governance/Best%20Practice%20Manuals/docs/Turkey_UN_Protoco l_THB.doc son erişim tarihi: 6/10/2009. Butler, Judith (1990) Gender Trouble, Routledge, London. Butler, Judith (1997) Đktidarın Psişik Yaşamı, Tabiiyet Üzerine Teoriler, Fatma Tütüncü (çev.) Ayrıntı Yayınları, Đstanbul. Cameron, Sally/ Newman, Edward (Eds.) (2008) Trafficking in Humans: Social, Cultural and Political Dimention, United Nations University Press, Tokyo. Cohen, Steve (2007) “From a Worker to a Slave” Global Social Policy 7(1) pp.14-17. De Stefano, Anthony M. (2007) The War on Human Trafficking the US Policy Assessed, Rutgers University Pres, New Jersey. El-Cherkeh, Tanja/ Stirbu, Elena/ Lazararoiu, Sebastian/ Radu, Dragos (2004) EUEnlargement, Migration and Trafficking in women: The Case of South Eastern Europe, Hamburgisches Welt-Wirtschafts-Archiv (HWWA), Hamburg. Englund, Cecilia/ Viuhko, Minna/ Jokien Anniina/ Aroma, Kauko (2008) The Organization of Human Trafficking: A Study of Criminal Involvement in Sexual Exploitation in Sweden, Finland and Estonia, yayınlayan Isveç Ulusal Suç Önleme Konsülü (Brottsförebyggande Rådet) Stockholm. Forschungsgesellschaft Flucht and Migration (FEM) Berlin (1998) “Europe: Germany, Poland and Ukraine: asylum seekers and the ‘domino effect’” Race and Class, 39, pp. 62-76. Foucault, Michel (1978) The History of Sexuality: An Introduction Vol.1, Robert Hurley (çev). Vintage Boks: New York. Piper, Nicola (2003) “ Feminization of Labor Migration as Violence Against Women: International, Regional and Local Nongovernmental Organization Responces in Asia” Violence Against Women,9 (6) pp.723-745. Said, E. W. (1978) Orientalism: Western Conceptions of the Orient. Penguin Boks, London. Shahinian, Gulnara (2008) “Trafficking in Persons in the South Caucaus- Armenia, Azerbaijan and Georgia: New Challenges for Transnational Democracies” içinde Cameron, Sally &Newman Edward (Eds.) Trafficking in Humans: Social, Cultural and Political Dimention, United Nations University Press, Tokyo pp. 252-273. Yeğenoğlu, M. (1998) Colonial Fantasies: Towards a Feminist Reading of Orientalism, Cambridge University Press, Cambridge. ________________ (2009) CEDAW Đhtiyari protokol imza sayısı, www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/protocol/CEDAW%20Ratification%20Table%20IV8.en.pdf. _________________(2009) Birleşmiş Milletler Sözleşmelerin Đmzalanma durumları 10 www.treaties.un.org/Pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtsd_no=XVIII-12a%chapter=18&lang=en son erişim:4. Ekim 2009. 11