PDF versiyon
Transkript
PDF versiyon
LOSS PREVENTION MANAGEMENT Sayı 15 / Ekim 2015 SÜREKLİ DEĞER YARATARAK UZUN VADELİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME KAYDETMEK CÜNEYT SEZGİN - GARANTİ BANKASI YÖNETİM KURULU ÜYESİ E D İ T Ö R İmtiyaz Sahibi Muammer Ay Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İsa Ersoy isaersoy@lpmdergi.com Genel Yayın Yönetmeni İsa Ersoy Grafik Tasarım Gökhan Yıldırım Kadir Demirtaş Yönetim Yeri Emek Mah. 97. Sok. No: 19 D: 16 Çayırova / Kocaeli Tel: +90 543 810 56 27 Yapım Ajans 4 Reklamcılık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mecidiyeköy Mah. Büyükdere Cad. Atakan Sok. Berkan İş Hanı No: 4 D: 32-34 34387 Şişli / İstanbul Tel: +90 212 216 85 15 www.ajans4.com Yayının Türü Yaygın Süreli Yayın Yayın Tarihi Ekim 2015 Baskı Şan Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No: 50 Kağıthane / İstanbul Tel: +90 212 289 24 24 GÜÇLÜ RİSK YÖNETİMİ ANLAYIŞI İLE UZUN VADELİ BAŞARI İsa Ersoy LPM Dergi Kurucu Türkiye ekonomisinin gelişimine yön veren şirketlerimiz, paydaşlarına yarattığı değeri en yüksek seviyede tutmak ve topluluklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için kurumsal risk yönetim ilkelerini kullanarak stratejik ve finansal hedeflerdeki olası sapmaları, topluluklarının risk alma tutumuna uygun şekilde yönetmekteler. Kurumların itibarını ve devamlılığını tehlikeye atan unsurlara baktığımızda esasen bunların da birer risk olduğunu görüyoruz. Kurumlar bunları doğru olarak tanımlayıp ölçtüklerinde ve bu risklere yönelik eylem planlarını geliştirdiklerinde zaten bu risklerin gerçekleşmesi durumuna karşı hazırlıklı hale gelmiş oluyorlar. Bu da şirketlere, stratejik hedeflerine uzun vadede bağlı kalmak anlamında önemli bir avantaj sağlıyor. Şirketlerimiz, konuya gereken önemi veren diğer gruplar gibi risklere proaktif olarak yaklaşmalılar. Bu amaçla, kurumsal yönetimin en önemli araçlarından bir tanesi olarak kabul edilen kurumsal risk yönetimi sürecinin temel adımlarını faaliyet kolları itibarıyla yapılandırmaları gerekiyor. 92. yaşına giren Cumhuriyetimizi bizlere armağan eden, Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki tüm kurucularımızı saygı ve minnetle anıyoruz. Sürdürülebilir başarılar yakalamanız dileğiyle. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 3 Hizmetlere özgün bir yaklaşım… TAV bu eserde eğlenceyi, mutlu ve huzurlu bir yolculuğu kendi üslubuyla ele alıyor. Tam 15 yıldır sergilenen bu eser, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunuyor. Bu eser yaratılırken sanatçı Miro’nun eserlerinden esinlenilmiştir. içindekiler SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ 10 22 SÜREKLİ DEĞER YARATARAK UZUN VADELİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME KAYDETMEK Dünyayı Fetheden Kaşmirci! Garanti Bankası kurulduğu 1946 yılından bu yana etkinliği, çevikliği ve örgütsel verimliliğiyle müşterilerine, hissedarlarına, çalışanlarına, topluma ve çevreye kattığı değeri sürekli ve belirgin bir biçimde artırmak misyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Silk & Cashmere, kurulduğu 1992 yılından beri bir Türk markası olarak dünyanın 26 farklı ülkesinde, Londra’dan Paris’e birçok seçkin şehirde, 190 ayrı noktada yer alan küresel bir girişimcilik başarısı olarak çalışmalarını sürdürüyor. SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ 32 38 “Sürdürülebilir Rekabet, Sürdürülebilir Büyüme ve Operasyonel Verimlilik” ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİDE UZANAN YARDIM ELİ: AKUT Labris Networks, internet ağ güvenliği alanında, kuruluşundan bu yana AR-GE odaklı üretimi birincil koşul olarak belirlemiş bir Türk teknoloji şirketi olarak, teknolojinin sadece yurt dışından ithal edilen bir şey olmadığını, Türkiye’de de dünya standartlarında teknolojinin üretildiğini göstermek vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. 6 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Türkiye’nin ilk, öncü ve en geniş kurtarma ağına sahip arama kurtarma grubu olan AKUT, kurulduğu 1996 yılından bu yana gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle gerçekleştirdiği arama kurtarma operasyonlarını aralıksız sürdürüyor. SÖYLEŞİ 50 FRAUD, RİSK & COMPLIANCE FRISS, kurulduğu günden bu yana sigorta sektörü için gerçek zamanlı suistimal tespiti, risk yönetimi ve uyum konularında uzmanlaşmış Avrupa’da konusunda lider bir yazılım şirketi olarak çalışmalarını sürdürüyor. FRISS Türkiye Ülke Müdürü ve Uluslararası Satış Müdürü Aykut TOSUN ile FRISS’in faaliyetlerini ve gelecek hedeflerini konuştuk. ARAŞTIRMA 56 Freedom House: Türkiye’de internet özgürlüğü büyük tehlike altında Freedom House’ın ‘Dünyada Internet Özgürlüğü 2015’ raporunda Türkiye ‘kısmen özgür ülkeler’ arasında yer aldı. 65 ülkeyi kapsayan rapora göre Türkiye’de internet özgürlüğü Kenya’nın bile gerisinde. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 7 “ Unutma Türkiye; Atatürk’ü Allah’a borçlusun. Geriye kalan her şeyi de Atatürk’e... ” Daniel Dumoulin SÖYLEŞİ SÜREKLİ DEĞER YARATARAK UZUN VADELİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME KAYDETMEK Garanti Bankası kurulduğu 1946 yılından bu yana etkinliği, çevikliği ve örgütsel verimliliğiyle müşterilerine, hissedarlarına, çalışanlarına, topluma ve çevreye kattığı değeri sürekli ve belirgin bir biçimde artırmak misyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt SEZGİN’e göre, sürdürülebilirlik artık sadece kurumun sürdürülebilirliği değil içinde yaşadığımız topluma, ülkeye ve daha da geniş düşünürsek bütün dünyaya katkıda bulunmamız lazım. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz kurumda hem de topyekün giderek dalga dalga yayılması gibi bütün paydaşlarımıza katkıda bulunmamız gerekir. Ancak o şekilde gelecek kuşaklara bir kurum ve değer bırakabiliriz. Cüneyt Bey sizi tanımak isteriz. Öğreniminizden iş hayatınıza geçiş hikayenizi bizimle paylaşır mısınız? ODTÜ mezunuyum. ODTÜ’de final zamanlarına yakın bankaların açtıkları sınavlar vardı. O zamanlar bankalardan birilerinin gelip sunum yapması yeni bir olaydı ve genellikle siz başvururdunuz. Bugün hala bankacılığın okulu olarak anılan İnterbank teftiş kurulu başkanı gelip okulda bir sunum yapmıştı. Bende herkesle beraber girdim. İşin doğrusunu söylemek gerekirse bankacılığa girişim ve oradan da teftiş kurulu sınavını kazanıp teftiş kuruluna dahil oluşum çok planlı ve hazırlanarak yapılmış kariyer planlaması şeklinde olmadı. Teftiş kurulunda göreve başladıktan bir süre sonra Amerika’ya master eğitimine gittim. Çünkü, okulu bitirirken aklımda böyle bir düşünce oluşmuştu. Master eğitimi ve Türkiye’ye dönüş sonrası askerlik hizmeti ile beraber bankacılığa 3 yıl kadar ara vermiş oldum. Amerika’da yavaş yavaş ileriye dönük ne yapacağım konusunda kafam şekillenmişti. Yatırım bankacılığına geçmek istiyordum. İktisat bankasında başlayarak yatırım bankacılığı bölümünde çalıştım. Ondan sonra olaylar birbirini takip etti. Uzun yıllar yatırım bankacılığı, 10 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Garanti Bankası gerçekten sektörün öncü bankalarından bir tanesi ve bu da tesadüfi bir başarı değil. En beğendiğim yönümüz sürekli kendini sorgulayan, yaptıkları ile yetinmeyip nasıl daha iyi yapabiliriz, nasıl başka yerlerden başka şeyler öğrenebiliriz de kendimizi geliştirebiliriz diye sorgulayan bir banka oluşumuz. arkasından risk yönetimi ve mesleğe başladığım konu denetimi de içine alacak şekilde bir geri dönüş diyelim. Bu arada 1996 - 2000 yılları arasında doktoramı yaptım. Kısaca böylece anlatabiliriz. Garanti Bankası kurulduğu 1946 yılından bu yana Avrupa’da en iyi banka olmak vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Garanti Bankası’nın kuruluşundan bu yana gelinen süreci ve bankadaki görevinizden bahseder misiniz? Garanti Bankası gerçekten sektörün öncü bankalarından bir tanesi ve bu da tesadüfi bir başarı değil. En beğendiğim yönümüz sürekli kendini sorgulayan, yaptıkları ile yetinmeyip nasıl daha iyi yapabiliriz, nasıl başka yerlerden başka şeyler öğrenebiliriz de kendimizi geliştirebiliriz diye sorgulayan bir banka oluşumuz. Avrupa’nın en iyi bankası olma hedefi tesadüfen veya gelişigüzel söylenmiş bir hedef değil. Aslında yüksek bir hedef koymak ve aynı zamanda ona ulaşmaya çalışmak. Mutluyum ki, dünyada ki birçok meslektaşımızla konuştuğumuzda birçok konuda bizi en iyi bankalardan biri olarak gösteriyorlar. Tabiî ki bu bitmek bilmeyen bir süreç. Birçok banka en iyi olma yarışında ama Ga- SÖYLEŞİ Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 11 SÖYLEŞİ lendirerek devam edeceğiz. Bu konuda yeni bir iş kolu açtık ve burada yoğunlaşıyoruz. Sanıyorum önümüzdeki yıllarda hem hissedarlarımıza hem de paydaşlarını tatmin eden bir Garanti Bankası görmeye devam edeceğiz. ranti Bankası en iyi banka olma hedefini koymanın yanında o hedefe ulaşmak için gerekeni de yapıyor. Benim katkım ise 2001 sonundan itibaren. Çünkü o tarihte benim o zaman çalıştığım Osmanlı Bankası ve Garanti Bankası birleşmişti. Osmanlı bankasında üstlendiğim görevlerimi risk ve denetim konularından sorumlu üst yönetim üyesi olarak Garanti Bankasında sürdürdüm. Daha sonra 2004 yılından itibaren Yönetim Kurulu Üyesi olarak yine bu görevlerden tam zamanlı olarak sorumluyum. Yani 20 yılı aşkın süredir Doğuş Grubu içerisindeyim, fakat Garanti Bankasındaki kariyerim 13-14 yıllık bir geçmişe sahip. Garanti Bankası’nın 2020 hedefleri doğrultusunda Cüneyt Bey’in risk ajandasında neler var ve bu risklere yönelik aldığınız tedbirler nelerdir? 2015 yılı Garanti Bankası için nasıl geçiyor? 2020 vizyonunuzdan bahseder misiniz? Bizim için 2015 yılı önemli bir dönüm noktası olacak. Sizin de bildiğiniz gibi çok yakında tamamlanacak olan önemli bir değişim var. Çoğunluk hissedarımız değişiyor. Şu ana kadar yarı yarıya kontrolde olan BBVA, yakında çoğunluk hissedarı olmuş olacak. Bu zamana kadar geçen 2015 yılı performansına bakacak olursak oldukça iyi gittiğimizi düşünüyorum. Tabi ki sektörde birtakım zorluklar var. Ekonomi çok hızlı büyümüyor, bankacılık yasal düzenlemeler dolayısıyla bazı gelirlerini alıştığımız ölçüde sağlayamıyor. Ama bunlara rağmen iyi bir performans gösteriyoruz. 2020 yılına kadar ve daha ötesinde de benim gördüğüm Garanti Bankası kendisini sorgulayan ve her zaman daha iyi olmayı hedefleyen Avrupa’nın en iyi bankası olmak veya dünyada belli konularda öncü olmak hedefine sadık kalırsa ben önümüzdeki yıllarda da sürdürülebilir bir performans göstereceğimizi, bütün hissedarlarımızı ve paydaşlarımızı mutlu edeceğimizi düşünüyorum. Tabii bunu yaparken ileriye dönük bankacılığın iş yapış şekillerinde bugüne kadar getirdiği yenilikleri ve başardığı çalışma tarzını, ürünlerini ve hizmetlerini koruyarak bunların üzerine yeni şeyler eklemesi lazım. Çünkü dünya da olduğu gibi tüketicinin ve bankaların talepleri de değişiyor. Örneğin, digital ve sosyal medya üzerinden bankacılık. Bugüne kadar şube kanalıyla dokunduklarımızın yanı sıra çok farklı kanallardan hizmet sunmamız gereken kitleler var. Hepimizin gördüğü üzere artık alışverişlerimizi internet üzerinden yapıyoruz. Zevklerimizi ve arkadaşlıklarımızı internet üzerinden sürdürüyoruz. Bankaların da buna uyum sağlaması gerekiyor. Burada kuvvetli bir başlangıç yaptık. Bu alanı güç12 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Sürdürülebilirlik artık sadece kurumun sürdürülebilirliği değil içinde yaşadığımız topluma, ülkeye ve daha da geniş düşünürsek bütün dünyaya katkıda bulunmamız lazım. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz kurumda hem de topyekün giderek dalga dalga yayılması gibi bütün paydaşlarımıza katkıda bulunmamız gerekir. Ancak o şekilde gelecek kuşaklara bir kurum ve değer bırakabiliriz. Keşke riskleri 2020’ye kadar öngörebilsek. Biliyorsunuz risklerin öngörülebilir bir boyutu var birde öngöremeyeceğiniz boyutu var. Hele hele Türkiye’de isek. Söyleyebileceğim temel şeyler, bir kere riskinizi iyi tanımlamak ve teşhis etmek zorundasınız. Bir hastalık gibi düşünün. Riski tanımlamadığınız zaman teşhisi yanlış koyduğunuzda tedavi de edemezsiniz. Aynı zamanda doğru tanımlamakta yetmiyor. Doğru ölçmek gerekiyor. Risk, yorulduğumuzda vücudumuzun tepki vermesi gibi bir şey. Ama bu kendimizi hiç yormamamız anlamına da gelmez. Kalbimize ve beslenmemize de dikkat edip efor sarf etmeliyiz. O yüzden risk almaktan kaçınmayacağız ama çok önemli olan riskleri doğru teşhis edeceğimiz, değişimleri kendi aralarındaki etkileşimleri doğru teşhis edeceğimiz ve bunun bizim sermayemize etkisini doğru ölçeceğimiz donanıma sahip olmamız gerekiyor. Bunlar tabiî ki genel ilkeler. “Bunlar her ne kadar önemli olsa da daha somut konuşalım” derseniz eğer, ileriye dönük olarak en önemli gördüğüm risk tabiî ki her şeyin başında itibar riski. Yani itibar riskinin hem ölçülebilen parasal boyutu var hem de ölçülemeyen ama bir şekilde bizi etkileyen bir boyutu var. Son yıllarda görüyoruz ki dünyaca ünlü bankalara mevzuata uymadıkları için milyarlarca dolar boyutunda ciddi yaptırımlar geliyor. Dolayısıyla bankaların mevzuat uyumunu her şeyden önce %100 toleranssız uygulaması gerekiyor. Çünkü önümüzdeki dönemlerde ben en büyük risk olarak dünyada ve Türkiye’de bunu görüyorum. Ondan sonra özellikle daha küçük işletmeler ve bireysel bankacılık tarafında kredi riski çok büyük öneme sahip olacak. Tabiî ki bunlar olağan koşullarda söz konusu olan riskler. Büyük bir kriz olursa her zaman ticari ve kurumsal portföyleri etkiler ama doğal gidişatta iyi yönetilmesi gereken çok geniş kitlelere verdiğimiz kredilerin iyi ölçülmesi, iyi planlanması ve iyi fiyatlanması gerekir. Piyasa riskinde diğerleri kadar kritik koşullar Türk banka- SÖYLEŞİ cılık sisteminde öngörmüyorum. Çünkü bu konuda portföyler artık epeyce değişti. Bütün bunları söylemişken aynı zamanda Basel uygulamalarının özellikle Basel 3’e geçişin sırf bizde değil, dünyada da bankacılık sektörü açısından zorluklar getireceğine inanıyorum. Bunun da nedeni çok yüksek sermaye gereksinimleri ortaya çıkacak olması. Bunun kredi verme kapasitesini etkilemesi söz konusu ve bankacılıkta iş yapış şekillerinin değişmesi durumunu doğurabilir. O yüzden Basel 3 dünyada da 2019 yılına geçiş süreci olduğu için henüz o kadar sıcak bir konu olarak gözükmüyor ama Avrupa Birliği’ndeki mevcut sorunlar aşılıp toz duman dağıldığında bu kez Basel 3 2’e uyum sorunu ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Dolayısıyla bankaların mevzuat ve kredi risk üzerinde daha fazla yoğunlaşacağını tahmin ediyorum. İş dünyası için sürdürülebilirlik neden önemli? Garanti Bankası’nın sürdürülebilirlik stratejisi üzerine neler söylemek istersiniz? Gerçekten çok önemli bir konu. Bu şuna benziyor. Belki 100 metreyi çok iyi koşup herkesi geçebilirsiniz ama o yarış eğer 5000 metreyse veya maratonsa o zaman ilk 100 metrede başarılı olmanın hiçbir anlamı yok. Önemli olan yarış nereye kadar gidiyorsa o yarışı sürdürecek kapasiteye sahip olmanız lazım. Bu performans da sadece mali kapasiteyle sağlanmıyor. İnsan kalitesi önemli, aynı zamanda içeride iş yapış şekillerinin başka sorunlar doğurmaması gerekiyor. Örneğin, bir taraftan iş yaparken, para kazanırken çevreye zarar vermemeniz gerekiyor. Sürdürülebilirlik artık sadece kurumun sürdürülebilirliği değil içinde yaşadığımız topluma, ülkeye ve daha da geniş düşünürsek bütün dünyaya katkıda bulunmamız lazım. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz kurumda hem de topyekün giderek dalga dalga yayılması gibi bütün paydaşlarımıza katkıda bulunmamız gerekir. Ancak o şekilde gelecek kuşaklara bir kurum ve değer bırakabiliriz. Dünyada da bu konuda bilinçlenme var. Şu kadar kar ettim ve para kazandım değil, bunun sonucunda bunu ne kadar sürdürebilirsin, performansın düzenli yatırım yapılabilecek, güven duyulabilecek bir performans mı gibi soruların cevaplanması gerekiyor. İkincisi de, sadece kurum olarak başarılı olmanız yetmez. İçinde bulunduğunuz toplum, ülke ve geniş anlamda dünya sizden bir kurum olarak faydalanıyor mu? Buna da katkıda bulunuyor musunuz? Çünkü, Sürdürülebilirlik ve en iyi banka hedefiyle birleştirdiğimizde burada işler düzgün yürüyor, yapılan performansa, rakamlara, size verilen raporlara güvenebilirsiniz diye bir güvence vermeniz gerekiyor. Takdir edersiniz ki, bu söylemesi kolay yapması zor bir şey. Hakikaten en ufacık bir dosyada bile hata olmaması, mevzuatta bir sorunla karşılaşılmaması gerekiyor. önemli olan oyunun sürmesi ve oyunun içinde olmak. O yüzden Garanti Bankası sürdürülebilirliğe önem veriyor. Türkiye’de bu konuda öncü kuruluşlardan biri olduğumuzu söyleyebilirim. Epeyce geriye gidersek bu konuda yol haritası belirledik. Bu konudan sorumlu departmanlar kuruldu. Zaten şeffaf bir şekilde raporlamaları yapıyoruz. Başkanlığını benim yürüttüğüm bir komitemiz var. Bunu bankamızın kozmetik değil, önceliği olarak görüyoruz. Kısacası, sürdürülebilirliği olması gerektiği gibi ciddi bir iş olarak görüyoruz. Küresel ekonomik ortamda artan risk unsurlarıyla beraber kurumsal risk yönetimi ve iç denetim bankaların organizasyon yapısı içinde kurumsal bir özellik kazanmıştır. Bu bağlamda risk ve denetim komitelerinin Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 13 SÖYLEŞİ kurumlar için önem ve yapısı hakkında neler söylenebilir? Bu dediğiniz çok doğru. Dünya’da ve Türkiye’de de böyle. Dünya da bile denetim komitelerinin işlevsel hale gelmesi nispeten yeni bir konu. Bu konuda çeşitli makaleler okudum ve eğitimlere katıldım. Amerika’da bile güncel olarak tartışılan bir konu. Çünkü bugüne kadar denetim komiteleri biraz geriden giden bir yapı olarak görülüyordu. Şimdi yönetim kurullarının en işleyen komitelerinden bir tanesi haline geldi. Çünkü günün sonunda hissedara ve tüm paydaşlarınıza bir güvence vermeniz gerekiyor. Sürdürülebilirlik ve en iyi banka hedefiyle birleştirdiğimizde burada işler düzgün yürüyor, yapılan performansa, rakamlara, size verilen raporlara güvenebilirsiniz diye bir güvence vermeniz gerekiyor. Takdir edersiniz ki, bu söylemesi kolay yapması zor bir şey. Hakikaten en ufacık bir dosyada bile hata olmaması, mevzuatta bir sorunla karşılaşılmaması gerekiyor. Bir taraftan inovatif ve yaratıcı olup bir ürünü geliştireceksiniz ama bir taraftan da, o öncü olduğunuz ürünün sizde ve dünyada herhangi bir yerde kritik edilip yanlış bulunacak bir hatası olmamasını sağlayacaksınız. Bu tabiî ki gerçekten zor bir iş. O yüzden denetim ve risk komiteleri tüm paydaşlara ve kendi yönetim kuruluna, kendi hissedarına bu güvenceyi vermek için artık daha proaktif olmak zorunda. Gelecekte bunun öneminin çok daha artacağına dair her türlü işaret önümüzde. Demin bahsettiğim gibi, dünyada kurulan yeni düzenleyici otoriteler, onların verdikleri cezalar ve yaptırımlar, yeni getirilen kuralların hepsine baktığımızda tek bir orta noktası var. Kurumun kendi kendini denetlemesi ve risklerini yönetmesi gerekiyor. O nedenle bu komitelerin önemi daha da artıyor ve artmaya da devam edecek. Özellikle bankacılık sektörü yapısı itibariyle birçok riski barındırmaktadır. Şirket paydaşları risk meselelerine daha bağlı bir hale geldiler ve şirket genelindeki riskleri tanıyabilme, mevcut ve gelecek riskleri yönetme kabiliyetinde daha fazla güvence arayışına girdiler. Bu süreçte paydaşların risk yönetim ve denetim komitelerinden beklentileri nelerdir? Bu iki yönlü işleyen bir süreç. Birincisi, paydaşların risk konusunda daha bilinçli ve duyarlı olması 14 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com İyi bir denetçi ve risk yöneticisinin iki boyutu vardır. Birincisi, kesinlikle olmayacak konular varsa orada sağlam duruşu ve bağımsız bir karakteri olması lazım. Yapılabilecek bir şey varsa da orada esnek bir bakış açısına sahip olması lazım. Esneklikten kastım, neleri düzeltirsek mevzuata nasıl uyum sağlayabiliriz. Bu olmaz demenin yanı sıra bu olabilir ama ancak şöyle olabilir diye bir donanıma sahip olması gerekir. O nedenle iyi bir mesleki donanım, ama sadece okuldan çıktığınızla kalmayıp kendinizi akademik olarak, teoriyle ve pratikle desteklemeniz lazım. gerekiyor. Eskiden risk yönetimi ve denetim bu işi yapanların işi gibi bir yaklaşım vardı. Hatta şöyle bir söylem vardı : “Elbette ki konuya siz farklı bakacaksınız. Çünkü, siz risk tarafına bakıyorsunuz. Siz denetim tarafına bakıyorsunuz”. Şimdi bu yaklaşım doğru değil. Aslında, denetim yapanların ele aldıkları konulara bir ölçüde işlerin yürümesi için de bakabilmesi gerektiği gibi, denetlenen ve iş yapan tarafların da daha işi yaparken, tasarlarken risk, denetim ve mevzuata uygunluk boyutunu da dikkate alması gerekiyor. Aksi takdirde hiçbir zaman mükemmel bir işleyişten söz edemeyiz. İşi daha kurgulanırken doğru kurgulanmalı ki, denetlendiğinde çok büyük sorunlarla karşılaşılmasın. Ama tabii denetleyen taraflarında eskisi gibi reaktif dediğimiz sadece hata bulmaya odaklı değil, daha baştan doğru şekilde yapılması için çaba harcaması gerekiyor. Dolayısıyla bu karşılıklı bir etkileşim sürecidir. Biraz da kültürel boyutu var. Bunu sadece içeriden düzenlemeler ile yapamazsınız. Paydaşların komitelerde daha çok bir araya gelip tartışmalar sonrası orta yolun bulunmasıyla iyileşecektir. Burada zaten bir gelişme var. Çünkü herkes yaşayarak öğreniyor. Bundan sonra bu gelişme daha da hızlanacağını ve orta noktada herkesin buluşacağını düşünüyorum. Bir bankada güçlü bir risk yönetimi ve denetim fonksiyonunun oluşturulabilmesi için iç denetim ve risk yöneticilerinde aranan nitelikler nelerdir? Her şeyden önce üst yönetimin ve yönetim kurulunun bu konuda sonsuz desteği olması gerekiyor. Bu olmadan isterseniz dünyanın en iyi denetçilerini ve risk yöneticilerini koyun sonuç almaları çok zor. Burada tabiî ki bu konuda çalışan kişilerin işi de iyi bilmeleri gerekiyor. Sadece mevzuat odaklı katı bir bakış açısıyla değil, işi de anlayıp gerçekten ne, niye kesinlikle yapılamaz ve gerçekten ne yapılabilir ama yapılırken nelere dikkat edilmesi gerekiyor bu ayrımları sağlıklı yapabilmesi, konulara böyle bakması lazım. İyi bir denetçi ve risk yöneticisinin iki boyutu vardır. Birincisi, kesinlikle olmayacak konular varsa orada sağlam duruşu ve bağımsız bir karakteri olması lazım. Yapılabilecek bir şey varsa da orada esnek bir bakış açısına sahip olması lazım. Esneklikten kastım, neleri düzeltirsek mevzuata nasıl uyum sağlayabiliriz. Bu olmaz demenin yanı sıra bu olabilir ama ancak şöyle olabilir diye bir donanıma sahip olması gerekir. O nedenle iyi bir mesleki donanım, ama sadece okuldan çıktığınızla kalmayıp kendinizi akademik olarak, teoriyle ve pratikle desteklemeniz lazım. Çünkü iyi bir teori olmadan iyi bir pratik olmaz. Pratiği geliştirmek için de özellikle bu meslekte çalışanların sürekli kendilerini geliştirmeleri dünyadaki gelişmeleri sürekli takip etmeleri gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, o gelişme mutlaka ülkemize geliyor. Ülkemize gelmese bile ortağımız yabancı olduğu için ve başka ülkelerde kuruluşlarınız olduğu için zaten onlara tabi oluyorsunuz. Bugün Amerika dünyaya bu ilişkiler hiç olmasa bile bazı kuralları dayatıyor. Dolayısıyla iyi bir denetçi ve risk yöneticisinin dünyayı takip etmesi gerekiyor. O zaman ufku görebilir ve ona göre hazırlıklı olabilirsiniz. Riski yönetebilen şirketlerin ortak özellikleri nelerdir? Sizce günümüz iş dünyasında özellikle hangi risk ve fırsatlara odaklanılmalı? Bir kere iyi bir donanıma sahip olmaları gerekir. İçgüdüsel olarak girişimci ruh dediğimiz, orada o riski alan ve onu yönetebilen kişiler olmasaydı başarılı girişimciler olmazdı ama hepimiz başarılı girişimcilerin hikayelerini seviyoruz, dinliyoruz ama bunların yanında çok daha fazla başarısız girişimciler var. Dolayısıyla bu iş sadece risk iştahıyla anlatılmamalı diyorum. Demin de söylediğim gibi riski okuyup teşhis edebilmek. Bunu illa en matematiksel şekilde hesaplamazsınız ama oradaki kaldırma kuvvetinizi ve kapasitenizi iyi ölçebilmek, risklerinizi iyi öngörebilmek ve tabiî ki buna karşı da hazırlıklı olmak… Bunu yapabilen şirketler uzun vadede ayakta kalabilirler. Kısa vadede her şirket başarılı olabilir ama uzun vadede risk algısının ve ona karşı kendisini hazırlama konusunda başarılı olan şirketlerin bunu sağlayabildiğini düşünüyorum. Günümüz iş dünyasında bence en önemli şey rekabetin daha da arttığı, kar marjlarının düştüğü ve tüketim kalıplarının değiştiği bir dünyadayız. Buna uyum sağlayamayan şirketlerin ayakta kalması zorlaşacak. Bu aslında belki 2000 yıl önce de böyleydi. Şimdi internet ve sosyal medya üzerinden tüketim kalıpları öyle hızlı değişiyor ki belki buradaki bazı sektörlerin ön plana çıkması daha hızlı bir şekilde olacak. O yüzden bence gelişmeleri hızlı okuyup ona uyum sağlayabilen şirketler risklerini daha iyi yönetebilecekler. Demin de söylediğim gibi riski okuyup teşhis edebilmek. Bunu illa en matematiksel şekilde hesaplamazsınız ama oradaki kaldırma kuvvetinizi ve kapasitenizi iyi ölçebilmek, risklerinizi iyi öngörebilmek ve tabiî ki buna karşı da hazırlıklı olmak… Bunu yapabilen şirketler uzun vadede ayakta kalabilirler. Kısa vadede her şirket başarılı olabilir ama uzun vadede risk algısının ve ona karşı kendisini hazırlama konusunda başarılı olan şirketlerin bunu sağlayabildiğini düşünüyorum. Ülkemizde şirketlerde risk yönetiminin yaygınlaşması, yönetim kurullarının riskin yönetimi ve gözetimindeki rolünü ön plana çıkaran gelişmeler nelerdir? Bu konuda yavaş mesafe aldığımızı kabul etmek zorundayız. Bunun da nedeni ülkedeki rekabet koşullarının henüz bunu zorlayıcı şeklide gelişiyor olmaması. Değişim, ya düzenlemeler yoluyla zorlayıcı olarak gelir ya da piyasa bunu kendiliğinden yapar. Piyasanın kendiliğinden yapması için birazcık daha zamana ihtiyaç var. Rekabet koşulları daha da keskinleştiğinde risklerini yönetebilen kuruluşlar daha ön plana çıkacaklar ama henüz o aşamada değiliz. Reel sektörde risk yönetimini uygulayan hele hele bunları yönetim kurulu boyutuna taşıyan şirket sayısı oldukça az. Sadece bazı büyük SÖYLEŞİ şirketler. Belki işte önce Basel 2 sonra Basel 3’ün uygulanması, bankacılık sektöründen reel sektöre yansıyacak gelişmelerle bir deneyim kazanacak. Burada bu olaylar katalizör etkisi yaratacak. Yani banka reytinglerinin veya dışsal reytinglerin önemli hale gelmesi ile birlikte şirketlerde bu konuda bir hareketlilik olacak. Şu an şirketleri piyasa anlamında zorlayan böyle bir dönemde değiliz. Cüneyt Bey biraz da bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek isteriz. Kişisel gelişim adına neler yapıyorsunuz? Ruhunuzu arındırmak adına her gün yaptığınız ritüeller var mı? Ben her zaman kişinin mesleki ve sosyal hayat olarak kendisini geliştirmesinden yanayım. Mesleki açıdan fırsat buldukça hala okuyup, konferanslara katılarak, dünyada ne yapılıyor ne değişiyor onları takip etmeye çalışıyorum. 14 yıldır üniversitelerde ders veriyorum. Orada yeni nesillere ulaşma amacımın yanında ders verirken de bilgilerimi güncelliyorum. Kişisel anlamda kendimi arındırmak için ise, ben hayata hiçbir zaman sadece iş hayatı olarak bakmadım. İş hayatı benim açımdan insanın hayatında belli bir süre yapılan önemli, çok saygın, hayatımızın ayrılmaz bir parçası ama, sonuçta sadece bir kompartımanı. O yüzden demin bahsettiğim kişisel gelişim kaygım iş dışındaki hayatımda da geçerli. Okumak, yeni şeyler öğrenmek. Belki başkalarının “bununla neden uğraşıyorsun” diyeceği küçük ayrıntılarla ilgilenmek, onlardan keyif alabilmek... Hobiler benim hayatımda önemli bir yer tutuyor. Hobiler karakterlerin gizlendiği tercihleri ve zevkleri gösteren kişilik aynasıdır. Hobilere sahip olmanın önemi sizce nedir? Kurşun asker ve çizgi roman koleksiyonlarınızdan bahseder misiniz? Hobi kavramı Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Arada bir yapmaktan zevk alınana şeylere hobi deniyor. Bence, hobi edinmek dediğimiz şey bunun biraz daha ötesinde. Belli bir disiplin içinde belli bir zamanı ayırarak yaptıklarımıza hobi denir. Mesela müzik dinlemek bir keyif işidir ama “müziği hobi edindim” dediğiniz zaman daha farklıdır. O müzikteki bestecileri, grupları ve yapılan çalışmaları incelediğinizde onlardan zevk alıp, derinleşip onlara yoğunlaştığınızda “keyif” bir “hobi”ye dönüşür. Özellikle tarih konusunda çok iyi bir okuyucuyum. Sadece ülkemiz 16 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Bu konuda yavaş mesafe aldığımızı kabul etmek zorundayız. Bunun da nedeni ülkedeki rekabet koşullarının henüz bunu zorlayıcı şeklide gelişiyor olmaması. Değişim, ya düzenlemeler yoluyla zorlayıcı olarak gelir ya da piyasa bunu kendiliğinden yapar. Piyasanın kendiliğinden yapması için birazcık daha zamana ihtiyaç var. Rekabet koşulları daha da keskinleştiğinde risklerini yönetebilen kuruluşlar daha ön plana çıkacaklar ama henüz o aşamada değiliz. tarihi değil dünyadaki farklı ülkelerin farklı dönemlerinin tarihlerine de yoğunlaşma ve derine inme çabam var. Zevk için bir başucu kitabı okumak değil de Avrupa tarihinin belli bir dönemi, Latin Amerika tarihinin belli bir dönemi ya da Türkiye yakın çağla ilgili o çağda yazılmış aynı olayı birbirinden farklı şekilde yazılmış kitaplara eğilmek gibi… Çizgi roman ve kurşun asker koleksiyonlarıma gelirsek, kurşun asker ve çizgi roman benim çocukluğumda da tutkularım arasındaydı. Hayatınızda belli aşamaları tamamladığınızda ya siz yeni hobiler bulursunuz ya da onlar sizi bulur. Bunlar da beni “tekrar” buldu diyelim. Demek ki içim de hakikaten o sevgi varmış. Öyle bir koleksiyon yapayım diye başlamadım, kendiliğinden oluşan bir şey. Hadi şuradan iki parça alayım, bunlar ne güzeldi hatırlıyorum, şuradan bir iki örneği bulunsun derken arkası geldi ve dolayısıyla kurşun askerde 20 yıla yaklaşan, çizgi romanda ise 15 - 16 yılı bulan bir dönemden bahsediyoruz. Bu dönemde ne yaptım. Önce kendi içimde bir yolculuk oldu. Sadece zevk için nostaljik anlamda aldığım objeler sonra yavaş yavaş evrildi kendi içinde ve belli bir dönemin yayınlarını toplama, belli bir dönemi toplarken belli bir çizerin, sanatçının eserlerini toplama, sonra kalite çok daha yüksek olduğu için yabancı çizgi romanlara yöneliş… Bunları arşivlemek, kütüphane araştırmaları yapmak… Böyle böyle kendi içinde gelişti. Kurşun asker de aynı şekilde. Hobiden kastım da belirttiğim gibi kurşun askeri alıp vitrine koymaktan ziyade, kurşun askerleri boyuyorum da. Boyarken o dönemin tarihini, o dönemin gerçekten orijinal giysilerini bulmaya çalışıyorum. Bu sefer kütüphanenizde ayrı bir köşe oluşuyor. Bu öyle bir şey ki dallanıp budaklanıp gidiyor. Örneğin, Korkunç İvan dönemine merak salıp onun ve o dönem Rusya tarihiyle ilgili kitaplar okumaya başlıyorsunuz. Böyle böyle kendi içinde bir ağ oluşturuyor. O yüzden benim kurşun asker ve çizgi roman hobilerim epeyce bir zamanımı alıyor. Bir şeyi alıp sırf zevk için bir yere koymak sizi bir süre mutlu eder. Arada bir bakarsınız ama yaşamımızın bir parçası haline gelince tabiî ki yaşamımızı renklendiriyor. Bunun dışında çocukluğumun özellikle teneke oyuncaklarını da topluyorum ama henüz onlar koleksiyon boyutunda değiller. Koleksiyonunuzda kaç kurşun asker ve çizgi roman var? Gelecekte bu koleksiyonlarınıza ilişkin planlarınız neler? SÖYLEŞİ Sayılar devamlı değişiyor. Rakam konusunda ben rakam telaffuz ederim ama koleksiyonerler her zaman nicelik değil nitelik önemli derler. Kaç parça olduğundan çok onların hangi parçalar olduğu önemli. Bununla birlikte, rakamlar tamamen anlamsız da değil elbette. Bu açıdan baktığımızda 2.000 civarında kurşun askerim 17.000 civarında çizgi romanım var. Büyümeye devam ediyor. Benimle beraber büyümeye devam edecekler diye düşünüyorum. Geleceğe dönük hep karşılaştığımız ve kendi kendimize sorduğumuz bir soru. Dürüst olarak söyleyeyim ki şu an bir şey öngöremiyorum. İnşallah oğluma emanet edebilirim diye umuyorum. Ona emanet edemezsem bunları mutlaka birilerine başka kullanıcılara bırakmak gibi bir düşüncem var. Çünkü sonuçta bu paylaşılarak büyüyor. İleride sergiler falan açmayı düşünüyoruz. Eğer bunları yapabilirsem beni yeterince mutlu edecek. Beşiktaş desem… Beşiktaş, hayatımın ayrılmaz parçası, eskilerin deyimiyle “mütemmin cüz”üdür. Kendimi bildim bileli Mithat Paşa/İnönü Stadyumlarındaydım. Tabii çeşitli zamanlarda yurtdışında yaşadığım dönemler vs. yoğunluklardan dolayı ufak tefek kopukluklar olmuştur ama netice de “terk etmedi sevdan beni” diyebileceğim bir tutku. Beşiktaş ile son yıllarda yaşadıklarımız beni üzüyor. Özellikle geleceğe baktığımda bazı zorlu sorunlar görüyorum. Milyonlarca Beşiktaşlı gibi benim de dileğim hep birlikte sıkıntılarına çözüm bulabilmek. Beşiktaş’ın kendini konumlandırmasında, geleceğe dönük mali açıdan sürdürülebilirlik konularında sıkıntıları olduğunu düşünüyorum. Kalbimdeki Beşiktaş sevgisini bir kenara bırakıp objektif baktığımda, stadın yapılıyor olması çok önemli bir şey ama bittiğinde bütün dertleri çözecek beklentisi maalesef yanıltıcı. Beşiktaş’ın taraftar kazanımı, yeni nesillerde daha çok Beşiktaşlı olması konusunun hiç küçümsenmemesi gerekiyor. Bazen bizim taraftarlarımızda ‘biz seni şampiyon olmak için sevmedik’ sloganını duyuyorum. Bunlar kısa vadeli düşünceler. Çünkü bir takım başarılı olup şampiyonluklar elde etmezse taraftar kazanamaz. Başarı ve taraftar kazanmaz ise gelir de kazanamaz. Gelir kazanamazsa yatırım yapamaz ve başarılı olamaz. Fasit daire !Yeni nesilde çocuklara bakıyorum sınıfta 2-3 tane Beşiktaşlı varsa iyi diyoruz artık. Yarın öbür gün Beşiktaş formalarını kim satın alacak? Beşiktaş maçlarına kim Çünkü inanıyorum ki, hepimizin bu topluma karşı bir borcu var. O da yaptığımız işleri iyi bir şekilde yapmak. Hiçbirimiz, eğer politikaya girmiyorsak, ülkeyi toptan değiştiremeyiz. Ama ülkeyi değiştiremesek bile değiştirebileceğimiz örnek olabileceğimiz yerler var. Çeşitli rollerimizle, çalıştığımız kurumlarda veya aile babası olarak içinde bulunduğumuz çevreye katkılar sağlayabiliriz. gidecek? Yayıncı kuruluşlar size pay verirken neye göre pay verecekler? Siz gelir elde edebilmek için transfer yapamazsanız nasıl başarılı olacaksınız? Bunları düşündüğümüzde “biz seni şampiyon olmak için sevmedik” kulağa hoş geliyor da deminden beri bahsettiğim sürdürülebilirlik kavramı açısından son derece sakıncalı. Yani yarın öbür gün Beşiktaş’ı 3 büyükler kategorisinden aşağıya indirme riski var. Taraftar kazanmak için şimdiden çalışmaya başlamak lazım. Her sınıfta en azından 5-10 tane Beşiktaşlıyı yaratacak bir pazarlama ve iletişim politikası izlemesi lazım. Bunu son yıllarda gelip geçen yönetimlerde görmüyorum. Taraftarların da böyle söylemleri yüksek sesle dile getirdiğini duymuyorum. Bu da beni geleceğe dönük olarak ciddi bir şekilde kaygılandırıyor doğrusu. 15 yıl şampiyon olmadığımız dönemler oldu ama bugünküne göre daha sahipleniciydik. Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız dernekler var mı? Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 17 SÖYLEŞİ Ben bunu birisi mesleki açıdan olmak üzere ikiye ayırıyorum. Çünkü inanıyorum ki, hepimizin bu topluma karşı bir borcu var. O da yaptığımız işleri iyi bir şekilde yapmak. Hiçbirimiz, eğer politikaya girmiyorsak, ülkeyi toptan değiştiremeyiz. Ama ülkeyi değiştiremesek bile değiştirebileceğimiz örnek olabileceğimiz yerler var. Çeşitli rollerimizle, çalıştığımız kurumlarda veya aile babası olarak içinde bulunduğumuz çevreye katkılar sağlayabiliriz. Ben de kendi açımdan şunu hedefledim. Mesleki olarak hem kendim katkı anlamında elimden geldiğince iyi bir örnek sergileyeyim, hem de mesleki kuruluşlarda görev alarak oralarda en azından meslek örgütümüzün dünya çapında dünya ile karşılaştırılabilir gelişmişliğe sahip olabilmesi için katkıda bulunayım. Bunları da bir ölçüde yapabildiğimi düşünüyorum. Önceki yıllarda TÜSİAD çalışma gruplarında da aktif şekilde yer aldım. Orada hazırlanmasında katkıda bulunduğum raporlar oldu. Bankalar birliğinin risk komitesinin başkanlığını mevzuatın yazıldığı o yoğun dönemlerde 12 yıl yaptım. Risk yöneticiler derneğini kurdum. Aynı zaman da bir kişinin işin başına geçip hep orada kalmaması, başkalarına da devretmesi gerektiğine inandığım için 2 dönem sonra görevi devretme şartını kendim getirdim ve benden sonraki yöneticilerin bu görevleri almasını sağladım. Çok şükür ki, şimdi düzenli şekilde aynı kural işleyerek değişimler oluyor ve bu dernek varlığını sürdürüyor. Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nde özellikle yayın kurulu tarafında elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum. Aynı zaman da başka mesleki örgütlerde de zaman zaman çalışıyorum. Üniversitelerde ders verme faaliyetlerimi de bu çerçevede değerlendiriyorum. Olabildiğince genç nesillere bir şeyler aktarmak, onlarla bir şeyler paylaşmak. Meslek dışında da Doğal Hayatı Koruma Derneği’nde (WWF) da uzun yıllar yönetim kurulunda görev yaptım. Bunun yanı sıra toplumun geneline katkıda bulunmaya çalışan örgütlerin de çeşitli kademelerinde görevler yaptım. Kariyerinizde şimdiye kadar en büyük keyif aldığınız işler veya başarılar hangileridir? Benim kariyerim bayağı uzun yıllara dayandığı için epeyce bir şeyler var ama ben şuna inandım. Bir işi yaptığınızda o işte çok katkı sağlayan, sadece geldiğiniz konumla değil sektörde yaptıklarınızla bir şekilde danışılan, fikri alınan ve onun gelişmesine 18 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Tabiî ki meslek hayatımızda belli yerlere gelmek güzel ve kendimi bu açıdan şanslı hissediyorum. Onu orada bırakmayıp aynı zamanda daha geniş kitlelerle paylaşmak, tüm bu mesleki konuların gelişiminde kendi ölçümüzde de olsa katkı sağlamak bazen bazı yolları açmakta öncü rol oynamak benim açımdan en keyifli kısımlardı. katkı sağlayan insan olmak. Kariyerimizde bir şekilde belli bir yere gelebiliriz ama öbür kısmı birazcık daha keyif verici. Onu yapabildiğimi düşünüyorum. Uzun yıllardır risk yönetim ve denetim konusundaki gelişmelerde katkım olduğunu ve bu konuda bulunduğum konumla değil ama komiteler olsun, yazılar ve toplantılar ile sektörel çalışmalara katkı verdiğimi düşünüyorum. O da bana büyük keyif veriyor. Sadece yurt içinde değil yurtdışında da konferanslar ile Türkiye’yi temsilen bu konularda konuşmalar yapıp komitelere katıldım. Uzun yıllar bu komitelerde görev yaptım. Dolayısıyla benim için en büyük keyif bu oldu. Tabiî ki meslek hayatımızda belli yerlere gelmek güzel ve kendimi bu açıdan şanslı hissediyorum. Onu orada bırakmayıp aynı zamanda daha geniş kitlelerle paylaşmak, tüm bu mesleki konuların gelişiminde kendi ölçümüzde de olsa katkı sağlamak bazen bazı yolları açmakta öncü rol oynamak benim açımdan en keyifli kısımlardı. Her başarılı yöneticinin hayatında bazı dönüm noktaları vardır. Sizin hayatınızda böyle bir dönem oldu mu, öğrenebilir miyiz? Oldu tabiî ki. Meslek hayatımda dönem dönem yeni gelişmeleri kendimce gözlemleyip değişiklikler yapmaya çalıştım. Bu anlamda tutucu olmadım diyebilirim. Doksanlı yıllarda yatırım bankacılığına geçiş, 2000’li yıllarda iç sistemler alanına geçişim benim kariyerimi olumlu yönde etkileyen kararlar olmuştur. Çalışmaları ile yüksek ahlaki standartların yaygınlaşmasını teşvik eden, içinde topluma fayda sağlayıp iç denetim mesleğinin farkındalık yaratarak sürdürülebilir gelişimini sağlayan meslek insanı Ali Kamil UZUN meslek üstün hizmetine layık görüldünüz. Bu ödül hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyim? Bunu aldığımda çok gururlandım. Çünkü Ali Kamil Bey’i uzun yıllardır tanıyorum. Yaptıklarına, önemsediği değerlere, iç denetim mesleğine kattığı değere uzun yıllardır yakından tanıklık ettim. Derneğimizin de ödüllerde esas aldığı yüksek standartların bilincindeyim. BU nedenle, uzun yıllardır denetim tarafında çalışmış birisi olarak bana gurur veren hayatımın güzel anlarından birisiydi. Çünkü, buradaki ödülün anlamı yüksek ve ona layık görülmek çok değerli. KURUMSAL YÖNETİM KÜTÜPHANESİ TKYD KURUMSAL YÖNETİM KÜTÜPHANESİ DÜNYANIN BİLGİSİNİ BİR ARAYA GETİRİYOR Kurumsal Yönetim Kütüphanesi; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen kurumsal yönetim anlayışını yansıtan bilgi ve tecrübeyi bir araya getirerek faydaya sunmayı amaçlamaktadır. Bu alanda çalışmalar yapmakta olan uluslararası kuruluşların yanı sıra ilgili sivil toplum kuruluşları, akademik dünya ve iş dünyası tarafından üretilen makale, araştırma, görüş ve sunumlar yer almaktadır. Kurumsal Yönetim Kütüphanesi, Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanmış olmakla birlikte, birçok farklı dildeki çalışmayı barındırmaktadır. Farklı dillerdeki çalışmalar İngilizce özet açıklamaları ile yer almaktadır. Kurumsal Yönetim Kütüphanesi'ne appstore kullanan mobil cihazlar ile erişilebilmektedir. Cihazınıza indirmek için QR COD'u okutun. AppleStore için www.kurumsalyonetimkutuphanesi.com SÖYLEŞİ Dünyayı Fetheden Kaşmirci! Silk & Cashmere, kurulduğu 1992 yılından beri bir Türk markası olarak dünyanın 26 farklı ülkesinde, Londra’dan Paris’e birçok seçkin şehirde, 190 ayrı noktada yer alan küresel bir girişimcilik başarısı olarak çalışmalarını sürdürüyor. “Projelendirilmiş bir tutku”yu hayata geçiren Silk & Cashmere CEO’su Ayşen ZAMANPUR “Başarıdan söz etmeyi sevmiyorum. “Başarı” sözcüğünün içinde bir böbürlenme ve rehavet riski var. Samimiyetle söylemeliyim, bireysel başarıların çok fazla vurgulanmasına karşıyım. Başarılar çok büyütüldüğünde, izleyen insanların gözü korkuyor, isteklerini kaybediyorlar, gençler başarı duygusuna yabancılaşabiliyor. Benim de hayatımda başarılı olduğum şeyler de var, başarısız olduğum alanlar da… İnanın, her başarı öyküsünün arkasında pek çok başarısızlık öyküsü de vardır.” diyor. Silk & Cashmere markası ile gerçek bir girişimcilik başarısı elde ettiniz. Bu başarınızı neye bağlıyorsunuz? Sanırım bizim başarımızın nedeni “küresel doğmuş şirketler” grubunda olmamız. Dünya Girişimcilik Forumu’nda da bu kavram sıklıkla konu edildi ve tartışıldı. Biz mevcut bir ürünü markalaştırmadık, boş bulduğumuz geniş bir alan için özel bir proje bulup marka yarattık. Silk & Cashmere’in en büyük özelliği bu kanımca… İki hammaddeden, yani kaşmir ve ipek ile unların birleşiminden evrensel bir koleksiyon yarattık. “Dünyaya Kaşmir Giydiren Türk” Ayşen Zamanpur nasıl girişimci oldu? Gerçek bir girişimcilik başarısı olan Silk & Cashmere’nin hikayesini anlatır mısınız? Kurumsal bir işte 5 yıl çalıştıktan sonra bir değişiklik gerekti. Eşim ve ben, Galleria Ataköy’de bir Benetton Franchise mağazası açmaya karar verdik. 1988 yılında Türkiye’de merkezi bir yerde eksiksiz yenilikleri olan bir Benetton Franchise. Beş yıl ve altı mağaza sonrası kendi markamı düşünmeye başladım. Gençken hala böyle cesur yeni şeyler yapmak için bu enerji ve güven var. Bunu israf etmeyin! 22 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Sanırım bizim başarımızın nedeni ‘küresel doğmuş şirketler’’ grubunda olmamız. Dünya Girişimcilik Forumu’nda da bu kavram sıklıkla konu edildi ve tartışıldı. Biz mevcut bir ürünü markalaştırmadık, boş bulduğumuz geniş bir alan için özel bir proje bulup marka yarattık. Silk&Cashmere’in en büyük özelliği bu kanımca… İki hammaddeden, yani kaşmir ve ipek ile unların birleşiminden evrensel bir koleksiyon yarattık. Oğlum, Genel Müdür Yardımcım Ferhat Zamanpur ikinci nesil markanın bugüne dek bizi getiren çok da başarılı olduğumuz DNA’larına sadık kalarak dokularımıza ve konseptimize saygıyla ama büyük bir değişim başlattı. Daha uluslar arası, daha net ve daha temiz bir görünüm alması için görsel ve prosedürel yönetim biçimi ve tasarım anlamında yalınlaşma ve çağdaş bir yönetim anlayışına geçmeye yönelik adımlar attık. Perakende ayağında mağazacılığımızda dev adımlar attık ve çok değerli profesyonellerimizi bünyemize aldık. Altyapımızda çok önemli yatırımlar yaptık. Operasyonumuzu ve dış ticaretimizi geliştirdik. Dünya markalarına danışmanlık veren önemli danışmanlarla çalışarak ince ayarlar yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Yurt dışına yayılma da çok güzel şeyler başardık. Pek çok yurt dışı mağazası olan marka var. Ekonomik ürünler satarak büyüyen çok var. Onlara da saygı duyarız ama benim bildiğim kimsenin (hiçbir markanın) tüm Avrupa başkentlerinde Paris, Londra, Zürih, Cenevre, Moskova, Berlin’de mağazası yok. Bunu fiyat avantajıyla değil lüks ve kaliteli ürünlerle başardık. Yüksek kalitemizle başardık. SÖYLEŞİ Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 23 SÖYLEŞİ Biz kendimizi eleştirsek de tasarımda her gün ileriye gidiyoruz. Tüm görselimiz de herkesin fark ettiği atılımlarımız da ortada, vitrinimizde, ambalajımız da, etiketimizde ve kataloğumuz da, dikkat çekiyoruz artik. Online satışımız 3 haneli büyüdü. İnternette de çok önemli kurumlarla çalıştık. Web sitemiz evrensel standart’a geldi. Online bir marka olarak başarımızı kanıtladık. CRM’e ilk defa çok yoğun ve derin eğildik ve çok kısa zamanda ciddi bir gelişme gösterdik. KPİ’lar belirleyerek tüm çağdaş işletmeler gibi değerlendirmelerimizi somut baza getirdik. Yıldız çapralar oluşturarak yıldızlar yarattık. Ekipte ki yıldızları öne çıkartıp ışıltılarını açığa çıkardık. Kurumsallık ta çok önemli adımlar attık. Eğitimler aldık, workshoplar yaptık ve müşterilerle buluştuk. Hep daha ileriye daha güzele ulaşmaya çalıştık. Tüm bu değişimi simgeleyen en büyük değişim logomuzda oldu. O güzel logomuza saygı duyarak yenilendik. Yalın, trendlere uygun daha evrensel bir logoyla bu gelişimin imzasını attık. Deneyimli yöneticilerimiz her konuda katkısını arttırdı. Ekibimizde ortak bur ruh oluştu. Aynı hedefe yürüyoruz. Ve ekibimize dedik ki; En büyük değerimiz sizlersiniz. Hep söylüyorum bu güzel ekip en büyük gücümüz. Biz farklıyız... Bu fark sizsiniz!.. Silk & Cashmere ilk mağazasını 24 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Deneyimli yöneticilerimiz her konuda katkısını arttırdı. Ekibimizde ortak bur ruh oluştu. Aynı hedefe yürüyoruz. Ve ekibimize dedik ki; En büyük değerimiz sizlersiniz. Hep söylüyorum bu güzel ekip en büyük gücümüz. Biz farklıyız... Bu fark sizsiniz!.. Zürih’te açtı. Bir Türk markası için şaşırtıcı bir durum... Şu an ki mağaza sayısı kaç? Bu stratejinin tipik bir türü oldu. ‘Orada yaparsanız, herhangi bir yerde de yapabilirsiniz’ Zürih’i çok iyi biliyorduk ve büyük bir saygıyla İsviçre perakende pazarını düzenledik. Çünkü, onlar mükemmel kalite bekliyorlar ve bunun için yüksek fiyatlar ödemeye hazırlar. Bu yüzden 1992 yılında ilk mağazamızı orada açtık. O zaman sadece biz Türkiye dışında bir şube açtık. Şu anda ise, Silk & Cashmere 26 ülkede 190’ı aşkın satış noktasında satılmaktadır. İlk iş yaşamınız Şişecam, ardından Benetton’da ilk mağazacılık deneyiminiz… Geriye dönüp baktığınızda bugün kü Ayşen Zamanpur’a eski çalışma ortamlarınızın belli bir etkisi ya da katkısı oldu mu? Tabii. Öncelikle Şişecam deneyimimin en büyük katkısı bende bir olaya hem makro hem de mikro bakabilme özelliğini geliştirmesi oldu. Bu özellikle insanın kendi işini kurduğunda son derece önemli oluyor. Benetton mağazacılık deneyimi ise özgüven kazandırması açısından önemli. Galleria’da ilk açtığım Benetton mağazası o dönemde dünyadaki 7 bin Benetton içinde 2 kez birinci geldi. Öyle ki Luciana Benetton bile habersiz mağazaya geldi, elimi sıktı ve tebrik etti. El sıkmanın önemini işte o an anladım. SÖYLEŞİ Başarınızı neye borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz? Başarıdan söz etmeyi sevmiyorum. “Başarı” sözcüğünün içinde bir böbürlenme ve rehavet riski var. Samimiyetle söylemeliyim, bireysel başarıların çok fazla vurgulanmasına karşıyım. Başarılar çok büyütüldüğünde, izleyen insanların gözü korkuyor, isteklerini kaybediyorlar, gençler başarı duygusuna yabancılaşabiliyor. Benim de hayatımda başarılı olduğum şeyler de var, başarısız olduğum alanlar da… İnanın, her başarı öyküsünün arkasında pek çok başarısızlık öyküsü de vardır. İlle de bir başarıdan söz etmek gerekirse, Silk & Cashmere doğru bir niş pazarı zamanında keşfetmenin sonucudur. Ben sadece çok doğru, ayakları yere sağlam basan bir projenin güçlü bir ekiple buluşmasını sağladım. Bu ekibe liderlik yapmaktan Zürih’i çok iyi biliyorduk ve büyük bir saygıyla İsviçre perakende pazarını düzenledik. Çünkü, onlar mükemmel kalite bekliyorlar ve bunun için yüksek fiyatlar ödemeye hazırlar. Bu yüzden 1992 yılında ilk mağazamızı orada açtık. O zaman sadece biz Türkiye dışında bir şube açtık. gurur duyuyorum. Fikir çok güzeldi, bunu gururla kabul ediyorum. Kaşmir ve ipeğin anavatanına, taa iç Moğolistan’a kadar gitmek, önemli bir risk alarak orada yatırım yapmak, marka yaratmak ve dünyaya yayılmak, bütün bunlar da çok zor, meşakkatli ve inanılmaz çaba isteyen işlerdi. Ekibimiz bugün de kaşmirle yatıyor, ipekle kalkıyor. Bu benim hayatımın projesi, benim öyküm bu… ve ben çok şanslıyım. Çünkü çok güçlü bir ekibim var. Vaka çalışmalarına ve ders kitaplarına konu olmanız var? 11 kere yüksek lisans tez konusu olduk, 7 ayrı bilimsel kitapta (2 tanesi Avrupa’da) markamıza yer verildi. İstanbul Üniversitesi’nde 2 kez vaka çalışması olarak eğitim kitapçıklarına girdik. Aynı zaman da dünyanın en iyi işletme okullarından biri olan Emlyon’da ders olarak okutuluyor. Hala okutuluyoEkim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 25 SÖYLEŞİ ruz. 14 ulusal ve uluslararası girişimcilik ödülümüz var. Herald Tribune ve Le Monde izden dünyayı fethetmeye başlayan kaşmirci diye söz etti. Ben bunları gerçekten ticari bir başarıdan çok daha fazla önemsiyorum. Her başarılı yöneticinin hayatında bazı dönüm noktaları vardır. Sizin hayatınızda böyle bir dönem oldu mu, öğrenebilir miyiz? Bu süreçte dönüm noktası diyebileceğim bir olay var: Gerçekten de film sahnesi olabilecek nitelikte, çok hoş bir sahne bu. Beni etkileyen ve Silk & Cashmere için de oldukça önemli bir deneyim. Benetton mağazacılık deneyimi ise özgüven kazandırması açısından önemli. Galleria’da ilk açtığım Benetton mağazası o dönemde dünyadaki 7 bin Benetton içinde 2 kez birinci geldi. Öyle ki Luciana Benetton bile habersiz mağazaya geldi, elimi sıktı ve tebrik etti. El sıkmanın önemini işte o an anladım. 1976’da şimdiki eşim, o zaman ki erkek arkadaşımla Londra’ya gitmiştik. O yıllarda Türkiye’de angora ve shetland trikolar bulunmazdı. Yola çıkarken kendime, arkadaşlarıma, kardeşlerime, hediye olarak ya da ısmarladıkları kazaklardan almaya kararlıydım. Knightsbridge’de çok şık bir mağazaya girdik. Shetland ve angora bölümlerinin yanı sıra bir bölüm daha vardı ki, aklımı başımdan aldı: Cashmere…pure cashmere… Müthiş güzeldiler ve shetland ve angoraya göre daha pahalıydılar… Uzaktan bakıldığında aralarında önemli bir fark yok gibi görünüyordu, ama beni çeken bir şey vardı… Daha önce az sayıda da olsa kaşmir görmüştüm. Annemin bir iki parça kazağı vardı, ama Londra’da dokunduğum kaşmirler bir daha hiç aklımdan çıkmadı. O mağazanın yöneticisine “Kaşmir neden bu kadar pahalı?” diye sorduğumda, “Lütfen gidin ve dokunun;anlayacaksınız” (“Please, go and touch; then you will understand”) cevabını aldım. Gerçekten de gittim ve mavi bir kazağa dokundum. Yumuşacıktı... Elim ve tenim keyif aldı.üstüme tuttum… boynuma değdi; yündü, ama acıtmıyor ve yakmıyordu; ısıtıyordu ve… muhteşemdi. Kaşmiri önceden de az çok tanıyordum, daha önce de dokunmuştum. Ama o atmosferde, o sunumla, o renklerde, o şıklıkta ve konseptle sunulması, bana çok hoş geldi. Hiçbir üründe olmayan bir kalite, yumuşaklık, tenle müthiş bir uyum… hiçbir üründe olmayan, kendi kendine yaratılan o soylu hava... O zerafet, o doku, o sıcaklık, o doğallık, o sağlıklı yapı… Kaşmir müthişti… O günden sonra aklımın ve ruhumun bir köşesinde hep kaşmir oldu. Hiç aklımdan çıkmadı. Önemli birisine hediye alacaksam, küçük de olsa, bir kaşmir şal ya da kaşkol almaya özen gösterdim. Herkes bayıldı, herkes etkilendi. En çok da ben… Bir marka yaratmak istediğimde, nereden başlayacağımı biliyordum. Bir kaşmir markası yaratacaktım. Ve fiyatlar da o kadar ulaşılmaz olamayacaktı. Kentli, eğitimli, benim gibi seçkin bir kökenden gelmeyenlerin de ulaşabileceği bir fiyatı olacaktı. Olacaktı da, nasıl?? İşte bu fikir vizyonumuz oldu, hep onun peşinden gittik. Kaşmiri anavatanında, tam da keçilerin olduğu yerde boynuzundan tuttuk. Maliyet avantajı yaratmak için yaptık bunu. Oysa Avrupa’dan da ithal edebilirdik, ancak bunu yapmadık. En zor yolu seçtik. En zor yolu… Gittik, İç Moğolistan’da bir kaşmir fabrikasına ortak olduk. 26 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com SÖYLEŞİ Her seçim bir fedakarlıktır ve her seçimin bir bedeli vardır. Başarı yolculuğunda nelerden fedakarlık yaptınız ya da neleri ıskaladınız? Bu sonuca ulaşmak için nelerden fedakarlık yaptım, ya da neleri ıskaladım? Sabahları eşimi geçirip, üzerimde sabahlık, elimde çay, tatlı bir tembellikle dolanamadım hiç… Hep onunla birlikte, aynı anda evden fırladım.. ve iş yaşamına daldım. Nişantaşı kafelerinde oturmadım pek arkadaşlarımla, ki böyle arkadaşım pek çok. Bir iki kez otursam da gözümü saatimden ayıramadım, hiç içime sinmedi; hep bir yerlere geç kaldığımı hissettim. Yani şöyle doya doya tembelliğin dayanılmaz tadını yaşayamadım. İstediğim kadar film izleyemedim. Geceler bile az geldi bana. Gündüzler ise hep çok doluydum. laşma projesi üzerinde çalışıyoruz. Bunun yanı sıra web sitesi ve online alışveriş yenilendi. Türkiye’de iş dünyasında başarılı bir kadın olarak; gerek iş gerekse sosyal hayatta kadının konumunu nasıl yorumluyorsunuz? Benim iş adamları lafına karşı bir duruşum var. Daha az risk alsaydım, normal bir işte çalışsaydım, geceleri daha rahat uyurdum. Bazen rüyamda kendimi Çin’de beş parasız, trenleri kaçırmış, karanlıkta kalmış, depolarda ezilmiş gördüğüm oldu. Korkular yaşadım. Tehlikeler atlattım. Çok uzun seyahatler yaptım. Bazen çok zor geldi her şey. Enerjim tükenir gibi oldu. Ama sanırım hayatınızı, ‘‘başınıza nelerin geldiği değil, onlarla nasıl başa çıktığınız’’ belirliyor. • TÜSİAD • TÜGİAD • ANSİAD ve tüm İAD’la bitenlere. Dünyada artık business men değil business people deniyor. 1970’ler de bitti iş adamı lafı. Bunu bahsetmek isterim. Silk & Cashmere doğru bir projeydi, sağlamdı. Hep haklı çıktım. Hatalar da oldu, krizler de yaşandı, sorunlarla boğuşuldu, ancak son tahlilde çok kaliteli ve çok güzel bir şey yarattık. Hatalar da bu gerçek içinde eriyebiliyor, bütünün içinde yok oluyor. Takım çalışması ve liderlik, hayatınızın her karesi ile barışıyor. Peki, Ayşen Zamanpur içindeki liderlik vasfını ne zaman ve nasıl keşfetti? Ekip çalışmasına, ekibin gücüne inanırım. Kimse tek başına böyle bir markanın başarısından ya da başarısızlığından sorumlu olamaz. Biz kocaman bir ekibiz. Onlara güveniyor ve onlarla gurur duyuyorum. Ekip çalışmasına yatkınlık benim için olmazsa olmaz bir kriter. İnsan başardıkça daha fazlasını ister. Bundan sonraki büyük projeniz / hedefiniz nedir? Planımız, Silk & Cashmere kazakları ile tüm dünyayı sarmak üzere! Biz son 12 aydır yeniden marka- İlle de bir başarıdan söz etmek gerekirse, Silk&Cashmere doğru bir niş pazarı zamanında keşfetmenin sonucudur. Ben sadece çok doğru, ayakları yere sağlam basan bir projenin güçlü bir ekiple buluşmasını sağladım. Bu ekibe liderlik yapmaktan gurur duyuyorum. Aile ve iş hayatı arasında nasıl bir denge kurdunuz? Bunların haricinde vakit ayırabildiğiniz hobileriniz var mı? Hem çalışan hem de aile sahibi kadınlarla paylaşmak isteyeceğiniz tüyolar var mı? Anne, eş ve ev kadını kimliği müthiş bir karışımdır. Üçüne de bayılıyorum. Arkadaşlarımı davet edip, güzel sofralar kurmak en büyük zevkimdir. Çok sık davet veririm. Ev süslemeyi, dekorasyonu, özel bir şeyler pişirmeyi çok severim. Hele anneliği!!!.. Ama ben üretime katılmayı, yaşamın içinde olmayı, başarmayı da çok seviyorum… Bunu yapmasaydım, sanırım mutsuzluk saçan bir kadın olurdum. Çevremizde böyle örneklere sık rastlamıyor muyuz? Bence kadınlar “Sizin için saçımı süpürge ettim” demeden, ellerinden geleni yapıp istedikleri yaşamı kurmaya çalışmalılar. Bunu yapabilecekleri halde yapmayıp, sonradan çevrelerini suçlayanları biliyoruz… Hiçbir şey kolay değil, biliyorum. Ama, başarmaya inananlar genelde başarıyor. En çok da, eğitimsizlik, erkeklerin kadına bakışı, törelerimiz, Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 27 SÖYLEŞİ başarı hikayeleri yaratabiliriz. Başarı hikayelerine baktığımızda aslında kişilerin en fazla öne çıkan özellikleri herkesin eleştirdiği özelliklerdir. ekonomik durum, tüm bunlar, maalesef kadınlarımızın elini kolunu bağlıyor. Benim sözüm onlardan çok, yapabilecek olduğu halde yapmayan ve sonra da şikayet edenlere. • Hiç bir şekilde hiç kimsenin diğerlerinden üstün olduğunu düşünmeyin. Gençlerin de hayata böyle yaklaşmasını salık veriyorum. Hayal kurmaktan korkmayın, hayallerinizi gerçekleştirmek için risk alın, zorluklar karşısında vazgeçmeyin, yaptığınız işe inanın ve onu sevin… Gençlerin her zamankinden çok öncü ve örnek kimliklere gereksinim duyduğu bir süreçten geçiyoruz ve bu anlamda sizi çok doğru bir örnek olarak görüyorum. Ne söylemek istersiniz? • Hiç bir zaman “Neden ben?” demeyin. “Neden ben değil?” deyin. • Herkesin başkalarından farklı bir yönü var. Diğer insanların bizi eleştirdikleri yönlerimiz aslında bizi farklılaştırır ve bu yönlerimizi fark edip geliştirirsek, 28 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Gençlerin de hayata böyle yaklaşmasını salık veriyorum. Hayal kurmaktan korkmayın, hayallerinizi gerçekleştirmek için risk alın, zorluklar karşısında vazgeçmeyin, yaptığınız işe inanın ve onu sevin… • Herkesin başarısız olduğu bazı şeyler vardır. Bunları düzeltmek güzel ama bütün vaktinizi buna harcamak yerine, farklılıklarınızı ortaya çıkartmaya çalışın. • Sorumluluk alın. Korkmayın. Farklılıklarınıza sahip çıkın. Farklı yönlerinizi hep öne çıkartın. Herkesten iyi olduğunuz alanları bulmaya çalışın. • Abartılı hikayeler, masal dünyası kahramanı gibi karakterlere inanmayın, yalandır. • En çok başarılı insanların aşırı abartılmasına karşıyım. Onun için panellerde, konuşmalarımda hep başarısızlık öykülerini de anlatırım. Çünkü o zaman gençler başarı fikrinden uzaklaşıyor. Gerçek hikayelerde masal kahramanları yoktur. Düşler, fikirler, projeler ve doğru ekiple başarılmış işler vardır. SÖYLEŞİ Sosyal sorumluluk projelerinde her zaman yer alıyorsunuz. Çalışmalarınızdan, projelerinizden ve yeni hedeflerinizden bahseder misiniz? İlk günden beri sosyal sorumlu bir marka olmaya çok özen gösterdik. Mağazalarda pembe ve mavi iyi kalpli, kaşmir giyen ayıcıklar mevcut. Kârı değil tüm geliri TOÇEV’e gidiyor. Kaşmir kıyafet giyen cici ayıcıklar var. Çocuklar, gençler onu satın alıyorlar. Ambalaj malzemelerini Diyarbakırlı kadınlara yaptırıyoruz. Kagider’in birçok projesine destek veriyoruz. Mor çatı’ya destek veriyoruz. Sosyal sorumluluğa bakan bir çalışanımız mevcut. Firma AB uygulamaları, hijyen uygulamalarına % 100 dikkat ediyor. Bütün faturalarda azo kullanılmaz maddesi var. Çocuk işçi maddesi var. Bunlara özel olarak dikkat ediliyor. Şu anda da Diyarbakır’da ev kadınlarına ipek ürettiriyoruz. Atölye de üretilen saf ipekleri mağazalarımızda satıyor onlara sürekli iş sağlıyoruz. Son olarak Kaşmir Yolu kitabınıza dönecek olursak. Kitabı kimler okumalı sizce? Ekip çalışmasına, ekibin gücüne inanırım. Kimse tek başına böyle bir markanın başarısından ya da başarısızlığından sorumlu olamaz. Biz kocaman bir ekibiz. Onlara güveniyor ve onlarla gurur duyuyorum. Ekip çalışmasına yatkınlık benim için olmazsa olmaz bir kriter. Hayatında ve çevresinde farklılık yaratmak, özgün olmak, kutunun dışına çıkıp düşünmek isteyen, biraz özgüvene, örneğe ihtiyacı olan kişiler diye cevap verebilirim. Kitabı okuyup bana ulaşan insanların söylediklerinden yola çıkarak söylüyorum. Kaşmir Yolu’nu okuyunca, demek ki yapılmış, bak oluyormuş, çok da büyük sermayeye, bir banka ya da holding desteğine ihtiyaç yokmuş her zaman deniliyor. Tutkulu ve heyecanlı, size ve yapmak istediklerinize inanmış bir ekiple böyle bir marka yaratılmıştır. Türkiye’nin gerçeğidir. Ben bunun güzel bir örnek olmasını isterim. Silk & Cashmere’in akademik dünyada kabul görmesi, tez olması, vaka çalışması yapılması, bilimsel kitaplara girmesi de beni çok mutlu ediyor. Çünkü bu işin gerçek ve matematik ve bilimsel bir tarafı var. Bunun çoğalabileceğini görüyoruz. Tesadüf bir şey değil, Sindirella hikayesi değil… Bu yaratılmış, hedef odaklı ve kendi değerini yaratarak büyüyen bir markadır. İlk defa 20. yılımızda ortak aldık. 20 yıldır kendisi büyümüştür. Eğer birileri Silk & Cashmere’i örnek alarak, oradan cesaretlenerek bir marka yaratırsa bu hayatımdaki en büyük mutluluk olur. Çünkü samimiyetle ve tüm kalbimle türrkiye’yi girişimcilerin kurtaracağına inanıyorum. Buna katkıda bulunmak Silk & Cashmere’i yaratmak kadar anlamlı benim için... Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 29 SÖYLEŞİ “Sürdürülebilir Rekabet, Sürdürülebilir Büyüme ve Operasyonel Verimlilik” Labris Networks, internet ağ güvenliği alanında, kuruluşundan bu yana AR-GE odaklı üretimi birincil koşul olarak belirlemiş bir Türk teknoloji şirketi olarak, teknolojinin sadece yurt dışından ithal edilen bir şey olmadığını, Türkiye’de de dünya standartlarında teknolojinin üretildiğini göstermek vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Labris Networks CEO’su Seçkin GÜRLER ile Labris Networks’un faaliyetlerini ve gelecek hedeflerini konuştuk. Seçkin Bey sizi tanımak isteriz. Mesleki kariyeriniz nasıl başladı? Labris Networks kuruluşundan bu yana gelinen süreci ve şirketteki konumunuzdan bahseder misiniz? 2000 yılında ODTÜ Elektrik ve Elektronik Bölümünden mezun oldum. Öğrencilik yıllarında sürekli olarak bir potansiyelin var olduğunu biliyor ama bunun nasıl ortaya çıkacağını bilememenin getirdiği rahatsızlığı derinden hissediyordum. Lisans eğitimimin son yılında, IEEE ODTÜ Başkanlığı ile bu potansiyelin nasıl şekle bürüneceğini keşfettiğimi söyleyebilirim. Bu nedenle profesyonel kariyerimin bu adımla başladığını düşünürüm. Sonrasındaki süreçte vizyonum ve bakış açım değişmedi. Ülke ve toplum menfaatleri için üreterek bir şeyler başarma arzusundaki toplulukların amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için liderlik etme görevini devam ettirdim. Mezuniyetimin ardından, iki yıl kadar entegratör bir firmada teknoloji danışmanı olarak çalıştıktan sonra aynı bölümde okuduğumuz, IEEE ODTÜ’de birlikte çalıştığımız Oğuz YILMAZ ile Labris Networks’ü kurduk. 2003 yılında “Türkiye’nin ilk ticari ulusal güvenlik 32 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com IEEE ODTÜ Başkanlığı ile bu potansiyelin nasıl şekle bürüneceğini keşfettiğimi söyleyebilirim. Bu nedenle profesyonel kariyerimin bu adımla başladığını düşünürüm. Sonrasındaki süreçte vizyonum ve bakış açım değişmedi. Ülke ve toplum menfaatleri için üreterek bir şeyler başarma arzusundaki toplulukların amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için liderlik etme görevini devam ettirdim. duvarı”nı, 2005 yılında “Türkiye’nin ilk yerli UTM ürünü” nü duyurduk. 2010’a geldiğimizde siber güvenlik artık farklı bir boyuta geçmişti. Buradan hareketle 2012 yılında “Türkiye’nin ilk DDoS Siber Savaş Aracı”nı piyasaya sürdük. Halen pazarda bulunan ürün ailelerimiz, Labris Güvenlik Ağ Geçidi Yazılımları, Labris UTM Güvenlik Ağ Geçidi Cihazları, Labris LOG Ağ Dinleme, Loglama ve Hotspot Cihazları, Labris Bulut Güvenliği Sanal Cihazları, HARPP DDoS Mitigator - Siber Savaş Aracı olarak listelenebilir. 12 yıldır bilgi, tecrübe ve üretim becerisine yatırım yapıyoruz. Çözümlerimizle Türkmenistan’dan İngiltere’ye, Slovakya’dan Tayland’a kadar çok sayıda ülkede, askeri kurumlar, bakanlıklar ve özel şirketlerin dahil olduğu 4.000’den fazla orta ve üst düzey kurum ve kuruluşa güven ve güç veriyoruz. Bu anlamda, Vietnam’dan, Polonya’dan kullanıcılarınızın sizi arayıp memnuniyet bildirmesi çok büyük bir zevk; fakat global bir firma olduğumuz kadar da ulusal bir firmayız, bu bakışımızı değiştirmeyeceğiz. Ülkemizin her noktasına hizmet vermek, ülkenin en kritik ağlarını güvenilir olmayan ürünlere ve dolayısıyla kişilere teslim etmemek bizim için büyük bir gurur kaynağı. SÖYLEŞİ Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 33 SÖYLEŞİ 2015 yılı Labris Networks için nasıl geçiyor? 2020 vizyonunuzdan bahseder misiniz? Labris Networks olarak hedefimiz, 2015 yılının sonuna kadar var olunan ve stratejik önemdeki ülkelerde yapılanmak ve yaygınlaşmak. Ciro oranımızın %50 Türkiye %50 Yurtdışı olarak dengelemek. Labris Networks olarak vizyonumuz teknolojinin sadece yurt dışından ithal edilen bir şey olmadığını, Türkiye’de de dünya standartlarında teknolojinin üretildiğini göstermek ve bu yöndeki çalışmalarımız devam edecek. Peter Drucker İnovasyon’u “Yenilik, girişimcilerin farklı iş ve hizmetler için bir fırsat olarak kullandıkları değişimi ifade eden bir araçtır. Bu bağlamda yenilik, bir öğrenme ve uygulama kapasitesi olabildiği gibi aynı zamanda bir disiplin olarak da görülebilir” şeklinde tanımlıyor. Kuruluşların kurumsal 34 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 12 yıldır bilgi, tecrübe ve üretim becerisine yatırım yapıyoruz. Çözümlerimizle Türkmenistan’dan İngiltere’ye, Slovakya’dan Tayland’a kadar çok sayıda ülkede, askeri kurumlar, bakanlıklar ve özel şirketlerin dahil olduğu 4.000’den fazla orta ve üst düzey kurum ve kuruluşa güven ve güç veriyoruz. devamlılığını ve itibarını arttırarak sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşabilmelerinde inovasyon kuruluşlara ne tür faydalar sağlamaktadır? İnovasyonun bize sağladığı en önemli katma değerler “sürdürülebilir rekabet, sürdürülebilir büyüme ve operasyonel verimlilik” diye özetlenebilir. Benimsemiş olduğumuz inovasyon kültürü ile şirketimizin yaratıcılık potansiyelini, doğru inovasyon yönetimi teknikleri ile katma değere dönüştürüyoruz. Böylece hem ulusal hem de uluslararası platformlarda varlık gösterebiliyoruz. Labris Networks, inovasyon programı kapsamında paydaşlarına ve müşterilerine değer katarak sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen şirketlere ne tür hizmetler veriyor? SÖYLEŞİ Kurmuş olduğumuz CWL’de (Cyber Warfare Lab), siber tehdit ve yayılımları takip ederek siber savunma araçlarının en önemli analiz ve karar bileşenlerini geliştiriyoruz. DDoS ataklarına karşı geliştirmiş olduğumuz HARPP DDoS Mitigator ürün ailemiz bu laboratuvardan çıktı. Bu ürünümüze ve ürünümüze bütünleşik olarak sunmuş olduğumuz DDoS Cert (Computer Emergency Response Team) hizmetimiz bizi inovasyon değerlemelerinde en üst basamaklara taşıyor. Amaçlı, hedefli, akıllı saldırıların yine akılla bertaraf edilebilmesini sağlayan DDoS CERT hizmeti, dünyada tek olan, DDoS ürününe bütünleşik izleme ve yatıştırma hizmeti, saldırı anında ürün üreticisi uzmanlığı ile son kullanıcının yanında olan Yakın Koruma bilgi birikimi, siber güvenlik alanında özel eğitilmiş SOC izleme ve takip görevlileri tarafından kurumlara sunulan 7/24 kesintisiz iletişim ve olaylara müdahale hizmeti bize inovasyonu getiren projelerimiz olarak sıralanabilir. Bir firmada inovasyon faaliyetlerinin başarısı, inovasyon stratejisinin firmanın kurumsal stratejisi ile bütünleşmiş olmasına bağlıdır. Sizce sürdürülebilir inovasyon’da başarılı bir yol haritası nasıl geliştirilir? İnovasyonun, ancak buna ortam oluşturabilecek bir kültür içerisinde olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle inovasyonun cesaretlendirildiği ve özgürce önerildiği ortamlar oluşturulması gerekir. Şirket çalışanlarının inovasyon stratejisini benimsemeleri, hatta katkılarıyla paydaş olabilmeleri için geliştirilmesi gereken İK politikaları olmalıdır. Bizim inovasyon kapasitemiz “İnovasyon ve Fikir Yönetimi” sürecimizden besleniyor. Bilgi ve yaratıcı fikirleri yeni ürün, süreç ve sistemlere dönüştürüyoruz. Çalışanlarımızdan, müşterilerimizden ve rekabetten öğrendiklerimizle oluşturduğumuz “Kurumsal Entelektüel Zeka”, bizim bir sonraki aşamaya kolay ve rekabetçi ulaşabilmemizi sağlıyor. “Açık İnovasyon Kültürü” yaratmanın en iyi yolu insana duyduğumuz saygı ve güven. Bu nedenle en büyük yatırımı çalışanlarımıza yapıyoruz. Labris IK politikalarımız da yaratıcılığı cesaretlendiren bir çalışma ortamı ve inovatif yaklaşımı motive edici ödüllendirme sistemleri üzerine kurulu. Bu kültürün ilk girişten itibaren şirket çalışanlarına hissettirilmesi, başarısız da olsa inovasyon denemelerinin yüceltilmesi, kültürün şirket içinde akışı için bilgi paylaşımı ve özgürce konuşma ortamlarının geliştirilmesi, inovasyondan şirketin edindiği kazanımların çalışanlar tarafından da doğrudan hissedilmesinin sağlanması diğer IK gündemimzi arasında sıralanabilir. Teknolojinin takipçisi değil, yaratıcısı olmayı tercih eden ve kuruluşundan bu yana Ar-Ge odaklı üretim yapan Labris Networks, Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı olan İnovaLİG’de, “İnovasyon Sonuçları” dalında 1. oldu. Bu ödül hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizin her noktasına hizmet vermek, ülkenin en kritik ağlarını güvenilir olmayan ürünlere ve dolayısıyla kişilere teslim etmemek bizim için büyük bir gurur kaynağı. İnovaLİG iki önemli organizasyonun; Türkiye İhracatçılar Meclisi ve A.T. Kearney’nin iş birliği ile planlanmış, çok değerli katılımcılar ile ülkemizin önemli kurumlarını bir araya getiren bir yarışma olarak bizim için de keyifli bir süreç oldu. Detaylı formlar üzerinden ilettiğimiz bilgiler İnovaLİG ile Avrupa’da 17 ülkede uygulanan ve A.T. Kearney’nin yürüttüğü IMP3rove metodolojisine dayanan Best Innovator Club programlarına paralel bir kurguyla analiz edildi ve İnovasyon Sonuçları kategorisinde bize ödülü getirdi. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 35 SÖYLEŞİ Geleceğin inovasyonlarını belirleyecek dev trendler sizin tahmininize göre nelerdir? Güvenlik operasyon merkezlerinin 2015 yılında yükselişte olmasını bekliyoruz. Ancak bağlam biraz değişecek. SOC’ler güvenlik olaylarını fark etmek ve onlara karşı koymak için insan tabanlı operasyon merkezleri olarak bilinmekteydi. Biz ağ ve güvenli görünürlüğünü artırmak, olay takibini yapmak ve verilerini çıkarmak amacıyla verileri toplama, analiz etme ve ilişkilendirme için SOC’ler içinde otomatik bilgisayar sistemlerinin konumlandırılmasını bekliyoruz. SOC’nin SIEM olmadığını, girdi, süreç, sistem ve çıktılarının bütünü olduğunu belirtiyoruz. Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız dernekler var mı? Şirket kurucu ortakları ve geçmiş 12 yıllık başarıda katkısı olan birçok Labris Networks çalışanı gönüllü organizasyonların yönetim kadrolarında yer almıştır. Sosyal sorumluluğu ve ekip çalışmasını önde tutarak çalışmayı kültür edinmiş kişilerin bir araya geldiği bir organizasyonuz. Siber güvenlik gibi kritik, 36 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Benimsemiş olduğumuz inovasyon kültürü ile şirketimizin yaratıcılık potansiyelini, doğru inovasyon yönetimi teknikleri ile katma değere dönüştürüyoruz. Böylece hem ulusal hem de uluslararası platformlarda varlık gösterebiliyoruz. stratejik önemde bir alanda üretim yapıyoruz, ürünlerimiz ihraç ediliyor. Kuruluşumuzdan bu yana üniversitelerle yakın ilişkiler içerisindeyiz. Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ile birlikte çalışmalar yürütüyoruz. Geleceğin mühendislerine eğitim odaklı bir yaklaşımımız var. Ülkemize yapılacak en büyük iyiliğin üretmek, stratejik alanlarda bilgi birikimi edinmek, üretimi en geniş tabana yaymak olduğunu düşünüyorum. Sosyal sorumluluğa popüler kaygılardan uzak, toplumsal fayda ekseninde bakıyoruz. Her hedef ulaşıldığı andan itibaren yeni hedefler için bir basamaktır. Bundan sonraki hedef ve planlarınız nelerdir? Ürün ürettiğimiz alan çok dinamik bir yapıya sahip. Hem mevcut ürünlerimizi sürekli ilerletmek hem de yeni oluşan güvenlik problemlerini çözecek ürünler üretmemiz gerekiyor. DDoS, UTM, LOG ürün ailelerimize yatırıma devam edeceğiz, bu arada 4G, Iot, M2M ve benzeri yeni teknolojilerin güvenlik ihtiyaçları yeni yatırım imkanları sunuyor. Kanal ve pazar olarak da önümüzde geniş yatırım imkanları bulunuyor. Uluslararası Şeffaflık Derneği… • Demokrasiye inanır, açık ve şeffaf bir toplumu teşvik eder. • Belli bir siyasi angajmanı yoktur; amaçlarına yönelik, ilkeleri doğrultusunda çalışmalarını tarafsızca sürdürür. • Olaylar karşısında aldığı konum tarafsız, bilimsel, profesyonel analiz ve araştırmalara dayanır. • Amaçlarını gerçekleştirirken, tarafsız tutumunu zedeleyecek herhangi bir bağış kabul etmez. • Temel hak ve özgürlüklere saygılıdır, katılımcı, demokratik, değişime açık bir kültür yaratmayı hedefler • Yolsuzluğun temel ve sistemik nedenleri ile mücadele eder; faaliyetleri polisiye bir nitelik taşımaz. • İsimleri deşifre etmez, yolsuzluk dosyaları açmaz, tek tek kişi, kurum ve olaylara odaklanmaz. Bunun yerine sivil inisiyatifin geliştirilmesi için gerekli mekanizma ve kuruluşların oluşturulması ile reformların gerçekleştirilmesi için çalışır... www.se ffaflik.o rg SÖYLEŞİ ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİDE UZANAN YARDIM ELİ: AKUT Türkiye’nin ilk, öncü ve en geniş kurtarma ağına sahip arama kurtarma grubu olan AKUT, kurulduğu 1996 yılından bu yana gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle gerçekleştirdiği arama kurtarma operasyonlarını aralıksız sürdürüyor. Yalnızca ülkemizde değil dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan afetlere yardım eli uzatmaya devam edecek olan AKUT ailesi ile söyleşi yapmak büyük bir zenginlik ve keyif doğrusu. Türkiye’de toplumsal bilinci yerleştirmenin çok zor bir iş olduğunu biliyoruz. Zaten 1999 Marmara depremine kadar da bizde toplumsal bilinç diye bir şey yoktu. Zirvelerin bireysel tatmininden AKUT gibi toplumsal fayda üreten bir yapı oluşturma fikri nasıl doğdu? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: AKUT hani bir musibet bin nasihatten iyidir denir ya öyle bir şekilde ortaya çıktı. 1994 yılı Kasım ayında Bolkar Dağları’nda Yıldız Teknik Üniversitesi’nden iki öğrencinin kaybolması sonrası dönemin bütün deneyimli dağcıları Türkiye’nin dört bir tarafından gelerek kaybolan iki dağcı için seferber olmuştuk. İki ana grup halinde yüze yakın dağcının katıldığı, Jandarma’nın ve bölge insanının da yer aldığı, hatta askeri helikopterlerin de desteklediği toplam 14 gün süren detaylı bir arama çalışması yapıldı. Ancak ne yazık ki bütün iyi niyetli gayretlere ve onca emeğe rağmen çocukları bulamadık. Bu olaydan sonra 4 arkadaşımla birlikte oturup Türkiye’nin dağ ve doğa sporlarıyla ilgili geleceği hakkında birtakım öngörülerde bulunmaya başladık. Bu sürecin sonunda AKUT fikri çıktı. Çünkü bir dağcı kaza geçirirse ona sadece diğer dağcılar yardımcı olabilir. Başka hiç kimsenin fiziksel kondisyonu, dağ doğa bilgisi, malzemesi ve eğitimi böyle bir çalışmaya yetmez. O dönem de Türkiye’nin en yetkili en donanımlı dağcıları bizlerdik. Bende Kar Leoparı ünvanı vardı. Benim dışımda 6-7 tane 7.000 metrenin üzerine çıkmış dağcılar vardı. Dolayısıyla o dönemlerde Türkiye’de çok sıkı bir dağcı grubu vardı. Dağda, doğada birinin başına bir şey 38 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 1999 yılından beri Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bulunan Arama Kurtarma Danışmanlık Grubu INSARAG’ın üyesi olan AKUT, tüm dünyada uluslararası standartlara uygun, arama kurtarma ekipleri içinde deprem konusunda en deneyimli ve bilgili ekiplerden biri haline gelmiştir. gelirse bu bizim sorumluluğumuzdur deyip 1995 yılında bu konunun içine girdik ve Türkiye’nin acil durumlarla ve arama kurtarma ile ilgili sesi nedir diye bulabildiğimiz bütün kaynakları taradık. O süreçte Türkiye’nin doğal afetlerle ilgili de çok büyük riskler taşıdığı belli bölgelerde çok büyük yıkımlara yol açan sellerin yaşandığını, birkaç 10 yılda bir kitlesel afete dönüşen depremlerin yaşandığını fark ettik. Ve bu farkındalıkla birlikte bir arama kurtarma takımı kurmaya karar verdik. Bunu yaparken de doğada meydana gelen kazalarda değil ülkenin de bu konuda çok büyük bir ihtiyacı olduğunun farkına vardığımız için depremler ve seller gibi doğal afetlerde de gönüllü olarak gideriz çalışırız dedik. Bir de bu konular hakkında toplumu bilinçlendirmek gerektiğini düşünerek bu iki temel kavramı AKUT’un misyonu ve sorumluluk alanı olarak belirleyip çalışmalarımıza başladık. 14 Mart 1996 yılında da resmi olarak AKUT Arama ve Kurtarma Derneği’ni kurduk. Seneye de 20. yılını kutlayacağız. Türk halkı afetler konusunda ne kadar bilinçli? Olası bir İstanbul depremine karşı 17 Ağustos’tan gereken dersi çıkarmış, kurum ve kuruluşları ile herhangi bir büyük depreme hazırlıklı bir Türkiye var diyebilir miyiz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Türkiye afetlerle mücadelenin ana omurgası olan önlemler, hazırlık, müdahale ve iyileştirme diye bölümlendirebileceğimiz dört aşamalı modelin ilk ikisi risk yönetimi son ikisi kriz SÖYLEŞİ Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 39 SÖYLEŞİ yönetimidir. Risk yönetimi en önemli konu çünkü afet zararları başa gelmeden önce yapılanları ve yapılması gerekenleri kapsar. Kriz yönetim de artık afet olmuş, ölen ölmüş kalan kalmış enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışıyoruz. Sonrasında da süreci normal yaşam koşullarına çevirmeye çalışıyoruz. Türkiye bu dört fazdan oluşan afet mücadelesinde (önlemler, hazırlık, müdahale, iyileştirme) bir tek müdahalede çok büyük yol kat etti. Şu anda Türkiye’de çok iyi müdahale ekipleri var. Bunun da sebebi AKUT’un standartları koyması ile oldu. Şu anda Türkiye’de gördüğünüz bütün Arama Kurtarma ile ilgili yapılanmalar 17 Ağustos 1999 depreminden sonra kurulmuştur. Hepsi de AKUT örnek alınarak AKUT’un koyduğu yüksek standartlar ve çizgi örnek alınarak kurulmaya çalışıldı. Maliyet olarak bakacak olursak zarar önleme amacıyla harcanan bir birim lira afet ve afet zararları başımıza geldikten sonra o süreci tekrar normal yaşam koşullarına çevirmek için harcamak zorunda kalacağımız 36 birim liraya karşılık geliyor. Yani o bir liraları Türkiye harcamayı bir türlü öğrenmediği için, oradan çalacağım, buradan çırpacağım, demiri eksik kullanacağım gibi çok basit karların peşine düştüğü için maalesef afetlerle karşılaştıktan sonra 36 kat daha fazla para ödemek zorunda kalıyoruz. Geri döndürülmesi mümkün olmayan can kayıpları noktası bambaşka paha biçilemez bir değer zaten. Dolayısıyla, Türkiye dediğim gibi maalesef bir tek müdahale kapasitesinde bir yerlere geldi ama önlem almada, hazırlık ve iyileştirme konularında kaynak aktarmadı ve kendisini geliştiremedi. Kentsel dönüşüm furyası ortalıkta dolaştı. Kentin gelişen ihtiyaçlara çağdaş teknolojide yeni bakış açılarına göre beraber yeniden yapılandırılması, bütün altyapısı ve üstyapısı ile insanı merkeze alan insan odaklı insanın yaşamını kalitesini güzelleştirmek için elbette çok doğru, faydalı ve gerekli. Maalesef bu anlamda rant odaklı bir 40 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com AKUT kamuoyunda deprem ile tanınmasına rağmen, başta insan ve hayvan olmak üzere tüm canlıların yardımına koşmaktadır. AKUT, depremlerin haricinde doğada arama kurtarma, sel arama kurtarma, heyelan, orman yangınlarına müdahale, trafik kazalarına müdahale, kış aylarında karla kapanan yollardan dolayı hastaların sağlık merkezlerine taşınması (Bingöl), boğulma vakalarına müdahale ve cankurtaranlık görevi, su altı arama, kardan dolayı kapanan yollarda mahsur kalan insanlara su ve gıda yardımı gibi birçok alanda faaliyetlerde bulunmaktadır. kentsel dönüşüm yapıldığı için o da amacına ulaşamadı ve hiçbir faydası olmadığını söyleyebilirim. AKUT eğitimlerinden kimler yararlanabilir? Eğitimlerinizden yararlanmak isteyen kişi ve kurumlar ne yapmalıdırlar? Recep ŞALCI - Eğitim Bölümü Sorumlusu: AKUT Eğitimleri üç bölümde yapılmakta 1. İç eğitimler yani AKUT üyesi olan ve operasyonlara çıkmak isteyenlerin aldığı eğitimler. Bu eğitimler daha çok Arama kurtarma ile ilgili olan teknik eğitimler. Temelde; enkaz, doğa, su, ip teknikleri ve diğer spesifik kurtarma alanlarındaki eğitimleri kapsamakta. 2. Bilinçlendirme eğitimleri: Afet ve acil durumlar ile alakalı farkındalık seviyesindeki eğitimler. Bu eğitimlerdeki amaç, Afet ve acil durumların yapısı bunların oluşumu ve bu gibi durumlara karşı alınacak önlem, hazırlık müdahale ve iyileştirme süreçlerinde bireylerin, ailelerin neler yapması gerektiğinin anlatılması. Burada ki amaç insanların afet ve acil durumlara hazırlıklı olması ve en az zararla kurtulmaları 3. İş sağlığı güvenliği kapsamındaki eğitimler: Özel sektöre yönelik iş sağlığı ve güvenliği kapsamında alması gereken eğitimleri AKUT un iş bilirlik ve tecrübesi ile birleştirerek hem AKUT’a sürdürülebilir bir gelir sağlamak ve de şirketlerin bu ihtiyaçlarını karşılamak. Bu kapsamda Arama Kurtarma ve Tahliye Eğitimi, Yangın Güvenliği Eğitimi, Yüksekte çalışma eğitimi, Kapalı kısıtlı alanda çalışma eğitimi, gibi birçok eğitim ve danışmanlık hizmeti vermekteyiz. SÖYLEŞİ Çalışmalarınızın en yoğun olduğu alanlar nelerdir? Ekipleriniz kaç kişiden oluşuyor? Üye profiliniz nasıl? Cüneyt KOPARAN - 2. Başkan - Yönetim Kurulu Üyesi: AKUT kamuoyunda deprem ile tanınmasına rağmen, başta insan ve hayvan olmak üzere tüm canlıların yardımına koşmaktadır. AKUT, depremlerin haricinde doğada arama kurtarma, sel arama kurtarma, heyelan, orman yangınlarına müdahale, trafik kazalarına müdahale, kış aylarında karla kapanan yollardan dolayı hastaların sağlık merkezlerine taşınması (Bingöl), boğulma vakalarına müdahale ve cankurtaranlık görevi, su altı arama, kardan dolayı kapanan yollarda mahsur kalan insanlara su ve gıda yardımı gibi birçok alanda faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu faaliyetlerini Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde kurulmuş 35 ekip ve 1.500 civarında gönüllüsüyle başarmaktadır. İstanbul dışındaki ekiplerde sayılar değişmekle birlikte ortalama 40-50 kişiden oluşmaktadır. Dernekler Kanununa göre 18 yaşını doldurmuş ve sabıkası olmayan herkes üye olabilir. Başvurusunu yaptıktan mülakattan geçip AKUT’un Etik ve Disiplin Kurallarını öğrenirler. AKUT’un Etik Değerlerini öğrenirler, bu değerler Gönüllülük-Karşılıksız Yardımseverlik-İnsan Hayatına Değer Vermek-Dürüstlük-Güvenilirliktir, bu değerlere sahip olan herkes başvurabilir. AKUT’ta herkese yer vardır, herkes operasyonel olmak zorunda değildir, istemezse arama kurtarma faaliyetlerine katılmayabilir, kabiliyetinin olduğu, faydalı olabileceğini düşündüğü herhangi bir birimde görev alabilir. Üye Profilimizde öğrenci, şirket sahibi, yönetici, memur, asker, işçi, çalışan, çalışmayan, ev kadını, sporcu, dağcı vs. her türlü insanlar bulunmaktadır. Değerlerimize uygun ve boş zamanlarını ayırabilecek herkes AKUT’a katılabilir. AKUT’ta herkese yer vardır, herkes operasyonel olmak zorunda değildir, istemezse arama kurtarma faaliyetlerine katılmayabilir, kabiliyetinin olduğu, faydalı olabileceğini düşündüğü herhangi bir birimde görev alabilir. Arama - kurtarma çalışmalarını diğer ülkelerle kıyasladığınızda, Türkiye ve AKUT’u nasıl konumlandırıyorsunuz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Gelişmiş ülkelerde bizim gibi Arama ve Kurtarma ihtiyacı olmuyor. Bizim ki kadar çok yumuşak karınları yok. Gelişmiş ülkelerde genellikle bu konu bölümlenmiştir. Çok iyi bir enkaz arama takımı vardır. Ama o bir tek enkaz ve kentsel arama kurtarma çalışmalarında yer alır. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler standartlarında çalışır ve işini çok iyi bilir ama onu alıp bir dağa götürseniz hiçbir hareket edemez. Ne kondisyonu ne malzemesi ne de dağcılık bilgisi yeter. Dolayısıyla doğada meydana gelen kazalarda yeteri kadar performans gösteremezler. Aynı şekilde çok iyi dağ kurtarma takımları var. Dağlık bölgede yaşadıkları için kendi coğrafyalarına çok iyi derecede hakimler. Her doğa kazasında en ağır koşullarda bile en iyi müdahaleyi yapabilecek kapasite ve donanımdadırlar. Ama alın o insanları bir enkaza sokun, ellerine gerekli malzemeleri verin yüksek bir performans alamazsın. İnsanlardan daha çok çalışabilirler ama sonuçta öyle bir eğitimleri, donanımları, antremanları ve hazırlıkları olmadığı için tabi ki çok verim alınmaz. AKUT’un farkı ise, AKUT kendi bünyesinde bunların hepsini ve daha fazlasını barındıran bir sivil toplum kuruluşudur. Bu bizim ilk kuruluş yıllarındaki felsefemizle SEL DEPREM DAĞ VE DİĞER DOĞA HAYVAN KURTARMA GÖÇÜK VE TOPRAK KAYMASI CAN KURTARMA TAŞIT VE MEKANİZMA YANGIN KRİMİNAL Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 41 SÖYLEŞİ diyetlik duygusu kazandırabilmek zordur. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgide insanlar için yardım eli olduğunuz AKUT’ta aidiyet bağını kurmayı nasıl başardınız? şekillendi. Biz sadece dağ ve doğa sporları ile sınırlandırmadık ve afetleri de misyonumuza ekledik. O yüzden bizim çalışma alanımız ve AKUT gönüllülerinin birçoğunun sporcu kökenli olması, ilk başlangıçta hemen hepsinin dağcı kökenli olması kurum kültüründe böyle bir altyapı oluşturdu ve biz bunu devam ettirdik. Bugün AKUT’un yönetim kurulunda 3 tane milli sporcu var. Yönetim kurulu başkanı, ikinci başkanı ve genel sekreteri üçü de şampiyonluklar yaşamış milli sporcular. Dolayısıyla spor bilinci çok önemli, bu yapıyla ülke ve insan sevgisi, sorumluluk duygusu, diyagram duyguları, bizim dışımızdaki toplumun dezavantajlı kısmındaki insanlara karşı da bir şeyler yapabilme güdüsünü de birleştirince ortaya çok özgün bir AKUT modeli çıktı. Dünya da AKUT gibi her tarafta hareket edebilen var mıdır? Bir ekimiz boğulma vakalarında çalışıyor, bir ekibimiz hafta sonlarında Kandıra sahilinde cankurtaranlık yapıyor. Bir diğer ekibimiz ağır kış koşullarında kar üstü araçlarla kar motosikletleriyle hasta nakilleri yapıyor. Ege ve Akdeniz ekiplerimiz bilhassa turizm merkezlerinde yaz aylarında birçok alanda çalışıyor. Orman yangınlarında, sellerde ve depremlerde çalışıyoruz. Yani Arama ve Kurtarma gerektirecek kimyasal saldırılar hariç çok geniş alanda çalıştığımız için farklı bir yapımız olduğunu söyleyebilirim. Gönüllülük esasıyla çalışan STK’lar da ai42 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: AKUT’un hayat kurtarma misyonunun içinde gizli aidiyetlik duygusu var. Çünkü biz hayat kurtarıyoruz ve insanların yaşamına en zor ve en çaresiz anlarında girip, onları içinde bulundukları zor, tehlikeli hatta bazen ölümcül durumlardan çekip, tekrar normal yaşam koşullarına, ailelerine, sevdiklerine ve dostlarına ulaştırıp hayatlarından çekiliyoruz. Bu paha biçilemez değerde güçlü bir şey. Çünkü dünyadaki en değerli şey yaşamdır. Yaşamı koruyan, geliştiren, değer katan kim varsa her şeyden daha değerli bir şey yapıyor demektir. AKUT’un motivasyon anlamında itici gücü kendi içinde. AKUT’un yönetiminden sorumlu kişiler olarak bizim yaptığımız, derneğin ya da artık derneği çok aşan AKUT hareketinin ilk yola çıktığı taahhütlerini korumamız ve bunları daha da geliştirecek şekilde çalışmamız. Bunu başardığımız için AKUT bugün her şeye rağmen giderek gelişen ve büyüyen gürbüz bir şekilde ilerleyen bir yapılanma. Bu da ilk başta saydığım taahhütlerimizi ve değerler kültürümüzü korumamızdan ve geliştirebilmemizden kaynaklanıyor. AKUT’un farkı ise, AKUT kendi bünyesinde bunların hepsini ve daha fazlasını barındıran bir sivil toplum kuruluşudur. Bu bizim ilk kuruluş yıllarındaki felsefemizle şekillendi. Biz sadece dağ ve doğa sporları ile sınırlandırmadık ve afetleri de misyonumuza ekledik. Marmara depremi başta olmak üzere birçok afette görev aldınız. Hayat kurtarmak nasıl bir duygu? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Hiçbir şeyle karşılaştırılamaz ve anlatılamaz da. Anlatılmaz yaşanır bir duygu. Çünkü, özellikle ciddi bir acil durumda veya afette insanların yaşama olanağının ortadan kalktığı bundan sonra artık bir daha sevdikleriyle buluşamayacağı, yaşayamayacağı, nefes alamayacağı, yemek yiyemeyeceği, dostlarını sevdiklerini göremeyeceği hayatın bütün güzelliklerini göremeyeceği bir ölüm sürecinden onu çekip alıp ona yepyeni bir hayat armağan ediyorsun aslında. Onu yeniden ölümden kurtarıp hayata bağlıyorsun. Sadece onu değil ailesini, yakınlarını, dostlarını sevenlerini bütün çevresindeki kişilerinde bir ömür boyu o travmayı yaşamasını engelliyorsun. O yüzden hayat kurtarmak tarifi mümkün olmayan dünyanın en olağanüstü mutluluklarından biri olduğunu söyleyebilirim. SÖYLEŞİ AKUT’un değerleri nelerdir? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: AKUT’un 5 temel değeri var. * Gönüllülük * Karşılıksız Yardım Severlik * İnsan Hayatına Değer Vermek * Dürüstlük * Güvenilirlik Bu 5 temel değer üzerinde bütün çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yaptığımız her şey bu değerlerle alakalı. Onun yanı sıra AKUT sadece bir dernek değil vakfı, enstitüsü, çocuk akademisi, üniversite toplulukları, spor kulüpleri ve yayınevi gibi birçok yapılanması var. Bunların hepsi bu değerlerde hareket ediyor. AKUT’un yerel ve uluslararası platformda işbirliği içinde çalıştığı kurumlar ve ortak projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Dr. Jülide ERGİN - AKUT Vakfı Genel Müdürü: AKUT, misyonu gereği pek çok kamu kurumu, özel ve sivil toplum kuruluşu ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Merkez idareleri olarak Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve ilgili bakanlıklar ve AFAD başta olmak üzere, yerelde Valilikler, Belediyeler, diğer sivil toplum kuruluşları AKUT’un en fazla ortak çalışma gerçekleştirdiği kuruluşlar arasında yer almaktadır. 1999 yılından beri Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bulunan Arama Kurtarma Danışmanlık Grubu INSARAG’ın üyesi olan AKUT, tüm dünyada uluslararası standartlara uygun, arama kurtarma ekipleri içinde deprem konusunda en deneyimli ve bilgili ekiplerden biri haline gelmiştir. INSARAG standartlarına göre “Ağır Arama Kurtarma Ekibi” (Heavy) ve “Orta Ölçekli Arama-Kurtarma Ekibi” (Medium) olmak üzere gerçekleşen sınıflandırma içerisinde AKUT, “Sınıflandırılmış Orta Seviye Ekip” grubunda Türkiye’de bu sertifikayı alarak ilk olmuştur. Dünya da AKUT gibi her tarafta hareket edebilen var mıdır? Bir ekimiz boğulma vakalarında çalışıyor, bir ekibimiz hafta sonlarında Kandıra sahilinde cankurtaranlık yapıyor. Bir diğer ekibimiz ağır kış koşullarında kar üstü araçlarla kar motosikletleriyle hasta nakilleri yapıyor. Ege ve Akdeniz ekiplerimiz bilhassa turizm merkezlerinde yaz aylarında birçok alanda çalışıyor. Orman yangınlarında, sellerde ve depremlerde çalışıyoruz. Yani Arama ve Kurtarma gerektirecek kimyasal saldırılar hariç çok geniş alanda çalıştığımız için farklı bir yapımız olduğunu söyleyebilirim. Ülkemizde yaşayan çocukların yüksek yararını gözetmek amacıyla 2014 yılında kurulan Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu’nun yönetim kurulunda yer almaktadır. AKUT’un kamu kurumları ile olan ilişkilerinde bazen anlaşmazlıklar yaşanabiliyor, geçmiş dönemde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve RTÜK’de olduğu gibi. Bunun nedenleri üzerinde kısaca durur musunuz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Maalesef bu konu Türkiye’nin genel bir insan kaynağıyla, insan kalitesiyle alakalı bir konu. Aynı konuda faaliyet gösterenlerin ters bir rekabet anlayışı olabiliyor. Bir futbolcunun futbolcu ile meselesi olur. Bir dağcının da bir dağcıyla olur. Bir dağcının bir doktorla problemi olmaz. Arama kurtarmacının da arama kurtarmacı ile oluyor. Çünkü aynı sektördeler, aynı camiadalar, aynı hedeflere, aynı amaçlara, aynı kaynaklarla ulaşmak için mücadele ediyorlar. Bu da tabiî ki ister istemez bir rekabet yaratıyor. Önemli olan o rekabeti olumlu duygularla her iki tarafın da kazanabileceği ve kendisini geliştirebileceği ve bundan beslenebileceği bir hale döndürebilmek ama maalesef Türkiye’de bu rekabet bir fayda sağlamaktan çok karşı tarafı derdest etmeye dönük olarak yapılıyor. Biz de bun- Aynı zamanda UN Global Compact (Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi) imzacısıdır. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 43 SÖYLEŞİ dan çok nasibimizi aldık. Dolayısıyla bu konular da bundan kaynaklanıyor diyebilirim. Bir diğer tarafı da, Türkiye’de birçok konu bir şekilde ana odağından çıkıp siyaseten algılanıyor. Yani siyasi taraftarlık ve karşıtlık yönünden gidiyor. AKUT’un bunca zamandır yaptığı çalışmalar toplumun önünde olan çalışmalar oldu. AKUT tarihi boyunca yaptığı her şeyde öncü ve lider oldu. Türkiye’nin ilk arama ve kurtarma takımını kurduk, hem dağda, doğa da ve afetlerde arama yapabilen takım biz olduk. İlk defa Birleşmiş Milletler tarafında akredite edilen takım olduk. Hayvan Kurtarmada Türkiye’nin en kuvvetli en donanımlı takımıyız. 2 bin’in üzerinde operasyonumuz var. 2.200 üzerinde kurtardığımız insan var. 930 üzerinde kurtardığımız hayvan var. Bu müthiş bir birikim demek. Türkiye’nin geri kalanında ki bütün arama kurtarmaların üst üste koysanız bu rakamlar ortaya çıkmaz. Bu tabiî ki bazılarının çok gururunu okşarken bazılarını da belki de tedirgin ediyor. Biz de onlar gibi olalım kendimizi geliştirelim demek yerine onları aşağıya çekmek amacıyla bazıları geliyor. Orada tabiî ki ister istemez bir dolu sorun yaratıyor. AKUT’un gelir kaynakları nelerdir? Devletten destek alıyor musunuz? Kaynak yaratmada sürekliliği nasıl sağlıyorsunuz? 44 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com AKUT’un hayat kurtarma misyonunun içinde gizli aidiyetlik duygusu var. Çünkü biz hayat kurtarıyoruz ve insanların yaşamına en zor ve en çaresiz anlarında girip, onları içinde bulundukları zor, tehlikeli hatta bazen ölümcül durumlardan çekip, tekrar normal yaşam koşullarına, ailelerine, sevdiklerine ve dostlarına ulaştırıp hayatlarından çekiliyoruz. Bu paha biçilemez değerde güçlü bir şey. Ülkemizdeki her STK gibi AKUT’un da varlığını sürdürebilmesi ve faaliyetlerini gerçekleştirebilmesi için düzenli ve sürdürülebilir gelir kaynaklarına sahip olması çok önemli. Bireylerden ve kurumlardan alınan ayni ve nakdi bağışların yanı sıra, risk ve afet, güvenli yaşam konularında yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği eğitim ve danışmanlık hizmetleri, AKUT’un temel gelirleri arasında yer almaktadır. Çoğunluk sizi AKUT ile beraber tanıdı. Böyle bir sivil toplum örgütünün varlığı ülkemiz gibi gelişmekte olan ülke insanları için çok önemliydi. Sizce Türkiye’de STK’ların gelişimine katkınız olduğunu düşünüyor musunuz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Sadece sivil toplum kuruluşlarının gelişimine değil genel anlamda bütün arama kurtarma yapılanmalarının gelişmesine çok büyük katkımız olduğuna inanıyorum. Peter Drucker’ın ‘’Sosyal girişimciler toplumların performans kapasitesini geliştirir’’ diye bir sözü var. Ben arama ve kurtarma alanında sosyal bir girişimciyim. Bizim yaptığımız çalışmalar Türkiye’de ki bütün arama kurtarma, acil durum yönetimi ve afet yönetimi konularına bakış açısını değiştirdi ve standartları yükseltti. Aynı zamanda AKUT’un 1999 depreminde SÖYLEŞİ gönüllü olarak yaptığı başarılı kurtarmalar toplum da bütün kesimlerde, her şeyin devletten beklendiği günlerde artık her yurttaşın yurttaş olma sorumluluğu ve bilinciyle üzerine düşeni yerine getirmesi gereken yeni bir dönemin başladığının da işareti oldu. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları bu anlamda ciddi bir gelişme yaşadı. Kamu sektörü ve özel sektörden sonra gelen yurttaş sektörü ciddi bir büyüme ve ilerleme kaydetti. Ülke de gerçekten kuvvetli bir sivil toplum yapılanması var. Bunların büyük çoğunluğu 1999 Marmara depreminden sonra ortaya çıkan oluşumlardı. Her zaman yer aldığınız sosyal sorumluluk projelerinden projelerinizden ve çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz? Sizce sosyal sorumluluk adına ülkemizde en çok hangi alanlarda daha çok yoğunlaşılmalı? Sivil toplum kuruluşlarının varlık nedeni sosyal sorumluluktur. Bireylerin tüm haklarından haberdar olarak, sağlıklı, güvenli, hakkaniyet ve adil bir toplum içerisinde yaşayabilmesi için sivil toplum kuruluşları kurulmuştur. Dolayısı ile STK’lar için sosyal sorumluluk, proje değildir çünkü STK’nın gerçekleştirdiği tüm çalışmalar, sosyal sorumluluk tanımının gerektirdiği alanlarda olmaktadır. Başka bir deyişle STK’lar gelecek nesillere yaşanabilir bir toplum, bir dünya bırakabilmek amacıyla kamu ve AKUT tarihi boyunca yaptığı her şeyde öncü ve lider oldu. Türkiye’nin ilk arama ve kurtarma takımını kurduk, hem dağda, doğa da ve afetlerde arama yapabilen takım biz olduk. İlk defa Birleşmiş Milletler tarafında akredite edilen takım olduk. Hayvan Kurtarmada Türkiye’nin en kuvvetli en donanımlı takımıyız. 2 bin’in üzerinde operasyonumuz var. 2.200 üzerinde kurtardığımız insan var. 930 üzerinde kurtardığımız hayvan var. Bu müthiş bir birikim demek. özel sektörün yetişemediği veya görmezden geldiği alanlarda çalışmalar gerçekleştirmektedir. AKUT’un hikayesine baktığımızda da o güne kadar görmezden gelinen ya da eksikliği hissedilmeyen bir konunun, dağ ve doğa kazalarında arama kurtarma çalışmalarından yola çıkan bugün ise arama kurtarma çalışmalarına odaklanan AKUT, toplumda güvenli yaşam kültürü oluşturabilmek için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları ile sosyal projeler gerçekleştiren Vakfı, farklı branşlarıyla her geçen gün Türk sporuna yeni sporcular kazandıran ve başarılar elde eden Spor Kulübü; yurt içi ve yurt dışında acil durum yönetimi ve kurtarma konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti veren Enstitüsü; bilgiyi yayan ve paylaşan Yayınevi, üniversite gençliğini sosyal sorumluluk projelerine teşvik eden Öğrenci Topluluklarıyla bir STK’dan ziyade sivil toplum hareketine ulaşmış bir yolculuk görüyoruz. Ülkemizde sosyal sorumluluk altında hangi alanlarda daha çok yoğunlaşılmalı sorusunun cevabını burada vermek çok zor. Sosyal sorumluluk başlığı altında yer alan her konu bence ülkemiz için önemli. 2014 yılında ekonomik büyüklük itibarı ile dünyada 18. sırada olan Türkiye, İnsani Gelişmişlik açısından ise 69. sırada. İnsani gelişmişlikte üst sıralara çıkıncaya kadar sosyal sorumlulukta ele alınacak her konu çok önemli. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 45 SÖYLEŞİ ‘Deprem öldürmez, depreme uygun inşa edilmemiş yapılar öldürür!’ Peki, önlemler alınması konusunda ne gibi etkinlikler gerçekleştiriyorsunuz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: İçine girdiğimiz her ortamda her fırsatta dile getiriyoruz. Özellikle kentsel dönüşüm çok doğru bir süreç olmasına rağmen ne yazık ki doğru bir şekilde yönetilmedi. Doğru yönetilmediği için de kentsel dönüşümden rantsal dönüşüme döndü. Bugün Bağdat Caddesi’nde binalar yıkılıp yenileri yapılıyor. Halbuki, İstanbul’un 50-60 yıllık ekonomik kullanım ömrünü tüketmiş dokunsan yıkılacak durumda olan on binlerce binası var. Bunlarla başlamak gerekirken maalesef hiç oralı olmadılar. Bu yüzden bu konulardaki bütün görüşlerimizi her zaman her ortamda dile getiriyoruz. Türkiye’deki acil durum yönetimi yapılandırılması ihtiyaçlara cevap verecek şekilde organize edilmiş midir? AKUT’un bu alanda vereceği danışmanlık hizmetleri neleri kapsayacaktır? 46 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Sosyal sorumluluk başlığı altında yer alan her konu bence ülkemiz için önemli. 2014 yılında ekonomik büyüklük itibarı ile dünyada 18. sırada olan Türkiye, İnsani Gelişmişlik açısından ise 69. sırada. İnsani gelişmişlikte üst sıralara çıkıncaya kadar sosyal sorumlulukta ele alınacak her konu çok önemli. Recep ŞALCI - Eğitim Bölümü Sorumlusu: Acil durum yapılanması Türkiye de önemli mesafeler kat etti ancak hala olması gereken yerde değil. Gerçekten acil durumları yönetmek yerine prosedürlere çok fazla bağlı ve yapılanması hala eski yönetmeliklere göre yapılmakta. AKUT bu alanda acil durum yönetimi, Risk analiz ve İş devamlılığı konularında danışmanlık hizmeti vermektedir. Kentsel afetlerin etkilerinin azaltılması konusunda nasıl bir proje yürütüyorsunuz? Bu konuda yurt dışı deneyimlerini nasıl faydaya çeviriyorsunuz? Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Kentsel afetlerin azaltılması konusunda afet yönetim modelinin uygulanması lazım. Önden hazırlık olarak belirlenen risk yönetimi ve kriz yönetimi safhalarının çağdaş ölçütlerde ülkenin durumu ve ihtiyacına göre uygulanması gerekirken maalesef bunu yapmıyoruz. Biz bunları her bulunduğumuz ortamda söylüyoruz ama maalesef sonuçları etkilemiyor. Vatandaşların gönlünde duygularında bir şeyleri değiştiriyoruz ama gel ki gör SÖYLEŞİ ki asıl mesele bürokrasi. Devletin ve hükümetin bu konuda aksiyon alması gerekiyor. Çünkü, netice de bütün yetki ellerinde. AKUT’un çok başarılı operasyonları ve kurtarmaları oldu. AKUT olarak, kaç hayat kurtardınız? AKUT bugüne kadar birçok başarılı operasyona imza atmıştır, bu operasyonlarda 35 bölgede olmak üzere 2.000’in üzerinde operasyonda 2.208 insanın hayatına dokunmuş, 933 adet hayvanın kurtarılmasına vesile olmuştur ve bu sayı her gün artmaktadır. Bir AKUT gönüllüsü, bir felakette nasıl hareket eder? Ne zaman uyur? Ne zaman temposunu yükseltir? Zamanı nasıl kullanır? Cüneyt KOPARAN - 2. Başkan - Yönetim Kurulu Üyesi: AKUT gönüllüsü normal yaşantısını sürdürürken her zaman herhangi bir olay olacak gibi hazırlıklıdır. Bir felaket ya da bir operasyon çağrısına hazır halde bekler, bu haber geldikten sonra gelebilecek durumda ise toplanma merkezlerine en kısa zamanda gider ve direktifler doğrultusunda hareket eder. Deprem gibi büyük doğa olaylarında, bölgeye Türkiye’nin her tarafından ekipler yönlendirildiği için, kurtarmacı sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle ekipler vardiya usulüne göre çalışır, yorulan ekiplerin yerine dinlenmiş olan yenileri geçer. Bu arada yorulan ekipler kamp alanına döner, onları hazır bekleyen önceden hazırlanmış yemek içecek ihtiyaçlarını giderir ve dinlenmeleri sağlanır. Bu koordinasyon ekip ya da operasyon yöneticileri tarafından koordine edilir, yorulan ve uykusu gelen üye hemen değiştirilir. Bizim için kurtarmacının hayatı ve sağlığı önde gelir, yorgun, uykusuz bir kurtarmacı hem kendi hayatını riske atar hem de kurtarmaya çalıştığı insanın hayatını riske atar. Bazen kurtarmacı çalışmayı bırakmak istemez saatlerce hatta günlerce uykusuz çalışır yada çalışmak isteyebilir, canlıyı orada bırakıp gitmek istemeyebilir, ancak bu durum riskler taşıdığı için ekip lideri tarafından takip edilir ve gerek duyulduğu zaman mutlaka dinlenmesi sağlanır. Deprem operasyonlarının ne kadar süreceği belli olmaz, büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir, Marmara ve Van depremlerinde olduğu gibi günlerce hatta haftalarca sürebilir. Bu nedenle zamanı ve enerjiyi doğru kullanmak çok önemlidir. AKUT gönüllüsü normal yaşantısını sürdürürken her zaman herhangi bir olay olacak gibi hazırlıklıdır. Bir felaket ya da bir operasyon çağrısına hazır halde bekler, bu haber geldikten sonra gelebilecek durumda ise toplanma merkezlerine en kısa zamanda gider ve direktifler doğrultusunda hareket eder. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 47 “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizlersiniz!” SÖYLEŞİ FRAUD, RİSK & COMPLIANCE FRISS, kurulduğu günden bu yana sigorta sektörü için gerçek zamanlı suistimal tespiti, risk yönetimi ve uyum konularında uzmanlaşmış Avrupa’da konusunda lider bir yazılım şirketi olarak çalışmalarını sürdürüyor. FRISS Türkiye Ülke Müdürü ve Uluslararası Satış Müdürü Aykut TOSUN ile FRISS’in faaliyetlerini ve gelecek hedeflerini konuştuk. Aykut Bey biraz eskiye gitsek kendinizi kısaca tanıtır mısınız? risk yönetimi ve uyum konularında uzmanlaşmış Avrupa’da konusunda lider bir yazılım şirketidir. Kırklareli Anadolu Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezuniyeti sonrası 2000 yılında profesyonel iş hayatına giriş yaptım ve sigortacılık sektöründe kariyerimi devam ettirme kararı aldım. Uzun bir süre Allianz Sigorta ve Groupama Sigorta’da satış departmanlarında yöneticilik yaptım. Esas odaklandığım konu satış kanal yönetimi, satış planlama ve geliştirme faaliyetleri oldu. 2011 yılında Türkiye pazarında edinmiş olduğum tecrübelerimi yurtdışında değerlendirmek istedim ve 2014 sonuna kadar Romanya Sigorta pazarında satış ve hasar yönetim konularında yerel ve global sigorta şirketleri ile çalışma fırsatı buldum. 2015 yılı itibariyle FRISS Türkiye Ülke Müdürü ve Uluslararası Satış Müdürü olarak görev yapmaktayım. Sigorta suistimalleri, sigorta poliçesi ile ilgili işlem yapan her kesimden kişinin dahil olabileceği kompleks bir suç türü olup sigorta şirketlerine ciddi anlamda ek maliyetler getirmektedir. Dolayısıyla birçok dürüst sigortalı tarafından ödenen primlerle oluşan fonların sahte başvuru ve hasarlar tarafından tüketilmesi sonucunu doğurmakta ve sisteme büyük zarar vermektedir. FRISS ile yolunuz nasıl kesişti? FRISS’deki görevinizden bahseder misiniz? 2014 yılının son aylarında Türkiye pazarında kendime uygun istihdam imkanlarını araştırırken Hollanda merkezli FRISS şirketi ile birbirimizi bulduk diyebilirim. Dinamik ve sadece sigorta sektörüne odaklanmış bir yazılım firması olarak Türkiye ve yakın bölgelerde büyüme arzuları ve şirket kültürü, tam olarak benim de ilgimi çekti. Türkiye Ülke Müdürü olarak ve yakın çevre ülkelerden sorumlu uluslararası satış faaliyetlerini yönetiyorum. FRISS çatısı altında birçok hizmetiniz var. Bu hizmetleriniz nelerdir? Öncelikli olarak şunu belirtmek isterim ki FRISS sigorta sektörü için gerçek zamanlı suistimal tespiti, 50 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com Sigorta suistimalleri, sigorta poliçesi ile ilgili işlem yapan her kesimden kişinin dahil olabileceği kompleks bir suç türü olup sigorta şirketlerine ciddi anlamda ek maliyetler getirmektedir. Dolayısıyla birçok dürüst sigortalı tarafından ödenen primlerle oluşan fonların sahte başvuru ve hasarlar tarafından tüketilmesi sonucunu doğurmakta ve sisteme büyük zarar vermektedir. Sonuçta suistimal konusu sigorta sektörünün karlılığını etkileyen en önemli konulardan biri ve pazardaki tüm sigorta şirketleri suistimalleri engellemek adına manuel ve geleneksel yöntemlerden ziyade artık analitik ve teknolojik çözüm arayışındalar. FRISS olarak biz de burada devreye giriyoruz ve sigorta şirketlerinin teklif, fiyatlandırma ve hasar yönetimi aşamalarında kendilerine anlık olarak suistimal riskini görmelerini sağlıyoruz ve operasyonel süreçlerini iyileştireceğimizi taahhüt ediyoruz. Danışmanlık hizmetleri kurumsal itibarın kazanılıp sürdürülebilir büyümenin sağlanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda FRISS’in birçok başarılı uygulamaları yaşama geçirerek öncülük ettiğini biliyoruz. Özellikle bu uygulamalardan paylaşmak istedikleriniz nelerdir? Öncelikle belirtmek isterim ki sigorta suistimallerinin önlenmesi konusunda FRISS sadece sigorta sektörüne odaklanmış bir çözüm şirketi olarak diğer rakiplerinden büyük bir farklılık içerisinde ve şirketimizin kuruluşundan bu yana müşterilerimizden bir tanesi bile bizimle yollarını ayırmadı. Demek SÖYLEŞİ Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 51 SÖYLEŞİ ki kendilerine doğru danışmanlık hizmeti ile beraber sonuç odaklı, sürdürülebilir ve tatmin edici finansal ve yapısal çözümler sunmuşuz. Türkiye ekonomisinin gelişimini yakından gözlemleyen bir profesyonel olarak sigorta şirketlerinin ekonomik gelişime nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz? Sizce günümüz iş dünyasında özellikle hangi risk ve fırsatlara odaklanılmalı? Gelişmekte olan ekonomilerde sigortacılık sektörü, ekonominin en dinamik sektörlerinden biri olup ve aynı zamanda mali sektörün gelişmesine tasarruf artırıcı bir yönde olumlu etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda risk transferi yoluyla bireylerin ve şirketlerin finansal ve mali kayıplarını poliçe kapsamında teminat altına alıp kendilerinin güvende olmalarını sağlar. Gelişmiş ülkelerde sigorta ve reasürans şirketlerinde biriken fonların etkin yatırım alanlarına kanalize Gelişmekte olan ekonomilerde sigortacılık sektörü, ekonominin en dinamik sektörlerinden biri olup ve aynı zamanda mali sektörün gelişmesine tasarruf artırıcı bir yönde olumlu etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda risk transferi yoluyla bireylerin ve şirketlerin finansal ve mali kayıplarını poliçe kapsamında teminat altına alıp kendilerinin güvende olmalarını sağlar. edilmesi sonucu, sigorta işlemlerinde teknik zarar olsa bile yatırım gelirleriyle büyük karlar elde edilebilmektedir. Sigorta şirketleri, mali yatırımlarından elde ettikleri karlarla gelişmekte ve ekonomiye katkıda bulunmaktadırlar. Özkaynakları yetersiz, teknik karlılığı düşük bir sigorta şirketi ekonomiye elbette fayda sunamaz. Dolayısıyla AB ülkelerinin sigortacılık göstergeleri ile karşılaştırıldığında ülkemizde halen katedilmesi gereken mesafe olduğunu görüyorum. Özellikle sigortacılık sektörü yapısı itibariyle birçok riski barındırmaktadır. Şirket paydaşları risk meselelerine daha bağlı bir hale geldiler ve şirket genelindeki riskleri tanıyabilme, mevcut ve gelecek riskleri yönetme kabiliyetinde daha fazla güvence arayışı içine girdiler. Bu süreçte paydaşların risk yönetim ve iç denetim yöneticilerinden beklentileri nelerdir? Sigorta Şirketleri İç Sistemler Yönetmeliği’ne göre sigorta, emeklilik ve reasürans şirketleri, faaliyetlerinin kapsamı ve yapısıyla uyumlu, yeterli ve etkin iç sistemler kurması gerekiyor. Aslında, iç denetim sigorta şirketleri için yeni bir kavram değil ancak benzeri yönetmeliklerle sigorta şirketlerine birtakım standartlar getirilmekte ve sigorta şirketlerinin de diğer sektörlerde faaliyette bulunan işletmeler gibi işlemlerini yerine getirirken yürürlükte olan yasal düzenlemelere göre çerçevelenmiş sınırlar içersinde yer alan bir iç denetim sistemi kurmaları gerektiği belirtilmektedir. Aslında paydaşların risk yönetim ve iç denetim yöneticilerinden en önemli beklentisi bağımsız ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyetidir. Ülkemizde şirketlerde risk yönetiminin yaygınlaşması, yönetim kurullarının riskin yönetimi ve gözetimindeki rolünü ön plana çıkaran gelişmeler nelerdir? Uluslararası alanda artan belirsizlikler, karmaşık finansal ve mali konular, artan rekabet ve en önemlilerinden bir tanesi de son yıllarda yaşanan finansal skandallar ve muhasebe hileleri denetim sürecinin yeniden sorgulanması gerektiği kanısını gündeme getirdiğini düşünüyorum. 52 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com SÖYLEŞİ Sigorta sektöründe de uluslararası arenada rekabet eden büyük sigorta şirketlerinin sermayelerinin yapısal durumundan ve ağırlığından ötürü ülkesel bazda iç denetim konusunda hassas olmaları gerçeğini ortaya çıkarıyor. Uzun yıllardır içinde bulunduğunuz sigortacılık sektörünün dünü ve bugünü hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce sektörün en önemli sorunları ve bu sorunların çözümleri nelerdir? Sigorta sektörü doymuş bir pazar olan Avrupa’ya göre potansiyelinin çok gerisinde kalmış gibi görünse de gelecek dönemler için önemli fırsatlar barındırıyor. Özellikle genç nüfus ve bu nüfusa karşın düşük sigortalılık oranı nedeniyle cazip pazar olma özelliğini sürdürmeye devam ediyor. Birçok yabancı sigorta devinin Türkiye’deki varlığı da bunun en büyük göstergelerinden biri aslında. Şu an sektörün neredeyse %75 inden fazlasının yabancı sermayeli şirketlerin kontrolünde olduğunu görüyoruz. Kronik bir problem haline gelen kârlilik eksikliğine rağmen, Türk sigorta sektörü büyümesine devam ediyor. Ancak bunun sürdürülebilir ve karlı olması için sigorta şirketlerinin artık geleneksel çalışma yöntemlerinden ziyade daha analitik ve dinamik fiyatlama ve hasar süreçlerini hayata geçirmeleri gerektiği kanaatindeyim. Bununla beraber sigorta şirketleri regülasyon anlamında hukuki ve ekonomik altyapılarını güçlendirirken aynı zamanda teknolojiye, dağıtım kanallarına ve insan kaynaklarına da yatırım yapıyorlar. Günümüzde artık rekabet fiyat savaşlarından ziyade hizmet ve insan kaynakları kalitesiyle farklılaşma olarak ortaya çıkıyor. Özellikle akıllı teknolojik yatırımlar ve digital platformda önde olan sigorta şirketleri ileriki dönemde rekabette bir adım daha önde olacaklar. Kurumsal risk yönetiminin ülkemizdeki gelişimi için görüş ve önerileriniz nelerdir? Artan belirsizlikler, karmaşıklaşan süreçler ve artan rekabet gibi birçok faktör sonucu risk, artık kaçınabileceğimiz bir unsur olmaktan çıkmıştır. Riskten kaçınmak yerine, şirketler riski stratejik bir araç Uluslararası alanda artan belirsizlikler, karmaşık finansal ve mali konular, artan rekabet ve en önemlilerinden bir tanesi de son yıllarda yaşanan finansal skandallar ve muhasebe hileleri denetim sürecinin yeniden sorgulanması gerektiği kanısını gündeme getirdiğini düşünüyorum. olarak görmeye ve riski sistematik olarak yöneterek rekabet edebilme güçlerini artırmaya yönelmektedir. Çünkü risk yönetimi aslında şirketler için stratejik karar almanın ilk adımı ve bu nedenle kurumsal şirketler bünyelerinde risk yönetimi konusunda uzmanlaşmış insangücü yardımıyla faaliyet önceliklerini belirliyorlar. Konuya sigortacılık açısından bir cevap vermek gerekirse kurumsal risk yönetiminin en önemli parçası olan risk transferi buradaki en önemli husus ve sigorta uygulamaları da en önemli enstrümanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca risklerin önemli bir bölümünü yönetmek için en sağlıklı yolardan biri sigorta hizmetlerinin sunduğu fırsatlardan yararlanmak ve finansal bir enstrüman olarak kullanmak olduğunu düşünüyorum. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 53 SÖYLEŞİ Aykut Bey birazda bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek isteriz. Kişisel gelişim adına neler yapıyorsunuz? Ruhunuzu arındırmak adına her gün yaptığınız ritüeller var mı? Mesleki anlamda kendimi güncel tutmak adına mutlak suretle özellikle yabancı dillerdeki sektörel yayınları düzenli olarak takip ediyorum. Malum hem sigortacılık hem de bilgi teknolojilerindeki gelişmeler çok hızlı bir şekilde evriliyor. Ulusal ve uluslararası mesleki konferanslara katılımın da kişisel ve mesleki gelişim için çok faydalı olduğunu belirtmek isterim. En önemli şey sağlıklı bir zihin ve beden. Bu nedenle mümkün olduğu kadar sağlıklı kalabilmek adına tempolu yürüyüş için vakit ayırmaya çalışıyorum. Aynı zamanda müzik ve gece kısa süreliğine de olsa arabamla sahilde sürüş keyfi gerçekten ruhumu dinlendiriyor. Aile ve arkadaşları da unutmamak gerek! İşiniz gereği çok sık seyahat ediyorsunuz. En son nereye seyahat ettiniz? Seyahatlerde yaşadığınız güzel bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? İş seyahatlerinin dışında özel hayatımda da seyahat etmekten çok keyif alıyorum. Özel seyahatlerimde öncelikli olarak yurtdışında daha çok sıcak yerleri ve vizesiz yerleri tercih ediyorum. Yurtiçinde ise genel54 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com de Ege ve Akdeniz Bölgesi öncelikli olarak tercih ettiğim bölgeler ve özellikle Marmaris Selimiye favorim. En son ziyaretim malum iş nedeniyle Hollanda. İş hayatınızdaki prensipleriniz nelerdir? Başarılı bir iş insanı olarak sigortacılık alanında kariyer yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? Kendilerini hangi alanlarda, nasıl geliştirmeliler? Kronik bir problem haline gelen kârlilik eksikliğine rağmen, Türk sigorta sektörü büyümesine devam ediyor. Ancak bunun sürdürülebilir ve karlı olması için sigorta şirketlerinin artık geleneksel çalışma yöntemlerinden ziyade daha analitik ve dinamik fiyatlama ve hasar süreçlerini hayata geçirmeleri gerektiği kanaatindeyim. Sigorta sektöründe yabancı şirketlerin varlığı oldukça fazla olduğundan dolayı öncelikle ileri seviyede bir yabancı dil olmazsa olmaz bir koşul. İkinci olarak teknik anlamda çok derin bir meslek alanı olduğu için sigortacılığın spesifik bir yönüne odaklanmaları ve o alanda kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ederim. Özellikle aktüerya, denetim ve tabi ki de satış bölümlerine odaklanırlarsa özellikle yabancı sermayeli sigorta şirketlerinde kariyer fırsatlarını yurtdışına da taşıyabilirler. Hobiler karakterlerin gizlendiği tercihleri ve zevkleri gösteren kişilik aynasıdır. Bu bağlamda hobileriniz nelerdir ve hobilere sahip olmanın önemi nedir? Motorsiklet ve seyahat zevk aldığım en önemli iki şey. Ayrıca bir arkadaşım vasıtasıyla merak saldığım amatör telsiz ve amatör gemi adamlığı sertifikalarını da sahibim ve fırsat buldukça bu iki konuda da kendimi geliştirmeye çalışıyorum. ARAŞTIRMA Freedom House: Türkiye’de internet özgürlüğü büyük tehlike altında Freedom House’ın ‘Dünyada Internet Özgürlüğü 2015’ raporunda Türkiye ‘kısmen özgür ülkeler’ arasında yer aldı. 65 ülkeyi kapsayan rapora göre Türkiye’de internet özgürlüğü Kenya’nın bile gerisinde. Dünya Basın Özgürlüğü raporunda, Türkiye’yi ‘kısmen özgür’ düzeyinden ‘özgür değil’ düzeyine indiren Freedom House (Özgürlük Evi), yayınladığı ‘Dünyada Internet Özgürlüğü 2015’ raporunda, Türkiye’yi ‘kısmen özgür’ olarak niteledi. Türkiye, internet özgürlüğü konusunda Hindistan, Endo56 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com nezya, Kenya, Fas gibi ülkelerin gerisinde kaldı. İnternete Sansür Yasası ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Freedom House tarafından yayınlanan ra- ARAŞTIRMA porda, 2014 yılında yürürlüğe sokulan 5651 sayılı yasa ile internete erişim engelleme kapsamının genişletildiği, yasal izin olmadan kullanıcı verilerine ulaşma yolu açıldığı belirtildi. hakkında suç duyurusunda bulundu’ görüşüne yer verildi. Anayasa Mahkemesi’nin bu yasayı geri çevirmesine karşın, daha sonra mahkemedeki yapısal değişiklerle yasanın yeniden uygulamaya sokulduğu kaydedildi. Raporda, ‘Üst düzey hükümet yetkililerinin yolsuzluk iddiaları ile ilgili telefon görüşmeleri ve görüntülerin sızması ardından, telekomünikasyon yetkilileri ve başka bir çok kıdemli resmi personel gözaltına alınıp tutuklandığı’ belirtildi. Yolsuzluk İddiaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Hakaret Davaları 2015 yılında Youtube, Twitter, Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerine aralıklarla yasaklar konduğu belirtilen raporda, ‘Onlarca Türk vatandaşı hakkında, sosyal medya üzerinden yetkilileri aşağıladıkları gerekçesiyle davalar açıldı. 2015’in ilk yarısında Twitter’a içeriğin kaldırılması için yollanan mahkeme kararlarının yüzde 92’si Türkiye kaynaklı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Twitter mesajları ile kendisine hakaret ettiklerini öne sürdüğü 67 kişi Son bir yıl içinde Türkiye’de internet ortamına ‘seçimler’, ‘protestolar’ ve ‘skandallar’ın damga vurduğu belirtilen raporda, sosyal medyanın siyasaltoplumsal öneminin büyümesine paralel olarak internete gelen kısıtlamaların da arttığı belirtildi. Yetkililerin sosyal medyayı en büyük tehdit olarak gördükleri belirtilen raporda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘İnternete karşıtlığım her geçen gün giderek artıyor’ sözlerine yer verildi. Freedom House’nin, dünyada 65 ülke ile ilgili düzenlediği raporun haritasında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu interneti ‘kısmen özgür’ ülkeler sarı, ‘özgür olmayan’ ülkeler mor, ‘özgür’ ülkeler de yeşil, değerlendirilmeye alınmayan ülkeler ise gri renklerle gösterildi. Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com 57 grafik fotoğraf yayın web 4 - 4 ’ l ü k h i z 0212 216 85 15 info@ajans4.com 0212 216 85 14 ajans4.com m e t . Mecidiyeköy Mah. Büyükdere Cad. Atakan Sok. Berkan İş Hanı No: 4 Kat: 5 D: 32-34 34387 Şişli / İSTANBUL . . Grafik Tasarım Atölyesi JUST SET SAIL + BUSINESS ADVISORY + INTERNATIONALIZATION + FAMILY BUSINESS SERVICES + CORPORATE FINANCE IT IS NONE OF YOUR BUSINESS IMC Integral Uluslararası Yönetim Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. DAP Royal Center, Altayçeşme Mahallesi, Çam Sokak No: 16 D Blok Kat: 18 D: 67 Maltepe (İstanbul) Türkiye T: +90 216 504 00 45 M: +90 (532) 607 77 57 info-tr@imc-consultancy.com www.imc-consultancy.com