Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! - Köy-Koop
Transkript
Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! - Köy-Koop
Türkiye’nin Tarım Gazetesi AĞUSTOS 2015 Yıl:4 Sayı:45 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Köy-Koop 17. Olağan Genel Kurulu Yapıldı »» Köy-Koop 2014 yılı faaliyet dönemine ilişkin 17. Olağan Genel Kurulu, 25 Temmuz 2015 Cumartesi günü Ankara’da gerçekleşti. Genel Kurul’da yapılan seçimlerde genel başkanlığa Yakup Yıldız yeniden seçildi. Genel Kurul’a; Merkez Birliğine bağlı birlik temsilcileri, Türkiye Milli Kooperatifler Genel Başkanı Muammer Niksarlı, KöyKoop geçmiş dönem Genel Başkanlarından Hadi İlbaş, Ahmet Altun ve Cevdet Kocaman, GTB Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu, Türkiye Orman Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Cafer Yüksel, GTHB Kontroler Başkan Yardımcısı Ercan Aktaş, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı’ndan Ziya Okumuşoğlu, Dr. Erhan Ekmen, DGRV Türkiye Temsilciliği Koordinatörü İfakat Gürkan ve Atakan Gülsoy, Ahi Evran Üniversitesi Öğretim Görevlisi S. Sedat Akgöz, Trakya Üniversitesi’nden Yrd. Doç.Dr. Nilüfer Serinilkli, Gazeteci Tuncer Beybağ, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve basın mensupları katıldı. » Syf 8’de »» Çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla başladı. »» ZMO İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye'de tarımın geldiği noktayla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Temmuz 2015 tarihi itibarıyla başladı. İlk kez uygulanacak yeni düzenleme ile sözleşmeler en az 6 ay, en fazla 1 yıl süreli yapılacak. » Syf 6’da Probiyotik nedir, ne işe yarar, bu konuda yeterli bilgiye sahip miyiz? Yerli probiyotik üretme çalışmalarına başlayan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ)’nde projenin danışmanlığı yapan Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Gül Karahan ile konu hakkında konuştuk. » Syf 12’de TÜİK verilerinden yola çıkarak değerlendirmede bulunan Atalık, Türkiye’nin son 10 yıllık tarım karnesi karamsar bir tablo ortaya koyuyor. Son 10 yılda Türkiye’de çiftçi 27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. 600 bin çiftçi üretimden çekildi. Aynı dönemde 14 milyon hektar buğday ekim alanı lış kullanımı; 7 Bölge 7 Ana Sorun!' başlığı ile 7 bölgede toprağı tehdit eden ana unsurlar sıralandı. » Syf 6’da Tarım İşçilerinin ‘Ölüme Yolculuğu’: 5 Ayda 190 Ölüm 600 Bin Çiftçi Üretimden Çekildi! "İnsan ve hayvan beslenmesinde probiyotiklerin önemi hazlıa artmaktadır.” »» Heinrich Böll Vakfı tarafından hazırlanan Toprak Atlası'nda Türkiye'de toprağı tehdit eden ana unsurlara, 7 Bölge ve 7 Ana Sorun başlığı ile dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler tarafından 2015'in Toprak Yılı ilan edilmesi nedeniyle bir çalışma yapan Heinrich Böll Vakfı kapsamlı bir Toprak Atlası yayınladı. Toprak Atlası'nda, Türkiye'de toprağın durumuyla ilgili çarpıcı verilere yer verildi. 'Türkiye topraklarının yan- Çiğ Sütte Sözleşmeli Alım Satım Dönemi Başladı! Teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün dönemler itibariyle asgari ve azami miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet bedelinin yer alacağı, üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan avansın, üretim oranlarına göre üyelere/ortağa dağıtılacağı, yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için de, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! »» Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı Hacıveliler Köyü yakınlarında, tarım işçilerini açık kasasında taşıyan kamyonetle, süt tankerinin çarpışması sonucu 13’ü kadın 15 kişi yaşamını yitirdi. daraldı. Son 3 yılda ise patates ekim alanları 600 bin dönüm azaldı. » Syf 7’de Manisa’da 15 kişinin hayatını kaybetmesiyle yeniden gündeme gelen mevsimlik tarım işçileri zor şartlarda yaşıyor, çalışıyor, ciddi geçim sıkıntısı çeken tarım işçilerinin üçte biri temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Haftanın 7 günü 11 saat çalışan tarım işçilerinin yüzde 97’sinin sigortası yok. Yüzde 80’i çadırlarda sağlıksız ortamlarda ikamet ediyor, yüzde 65’i ise borçlu. Yaşananlarla ilgili açıklamada bulunan Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz gezici ve geçici tarım işçileri için sorumluluk, doğrudan veya dolaylı olarak herkese düşüyor” dedi. » Syf 10’da Hadi İlbaş Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Erol AKAR Dünden Bugüne Kooperatifçilik -44- Kooperatif Kredilendirmeleri » Syf 2’de Gıda Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Kooperatifler Nerede? » Syf 4’te Mehmet SEVER Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ünal ÖRNEK Mahmut Türkmenoğlu » Syf 7’de Gıdalardaki Zehirlerin Kanıtları Ortaya Çıkıyor » Syf 5’te 2015 Yılı Uluslararası Kooperatifler Günü ve Teması » Syf 14’te Tevfik Fikret CENGİZ Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT “Tüm Dünya Bir Sahnedir” Birleşmek, Birleşebilmek Tarımda Üretim Planlaması » Syf 20’de » Syf 16’da » Syf 15’te » Syf 10’da KOOPERATİFÇİLİK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -44»» Bu sayımızda sizlere yine Köy-Koop Manisa Birliği’ne bağlı kooperatiflerin yaptığı çalışmaları incelemeye devam ediyoruz. S.S. Manisa Merkez Tarımsal Kalkınma Kooperatifi; Manisa’nın ilk Kadın kooperatifi olarak, kadın ortaklardan kurulmuş bir kooperatif olma özelliğindedir. Yarattığı Eserler Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı Kadınlara kendi yeteneklerini ispat fırsatı veren ve bu amaçla onlara kooperatif kurduran Manisa Birliği’ni bu örnek hareketinden dolayı kutlamak gerekir. 01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Gelir Geçici 14.08.2015 Vergisinin Beyanı 01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Kurum Geçici 14.08.2015 Vergisinin Beyanı 01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Gelir Geçici 17.08.2015 Vergisinin Ödemesi 01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Kurum Geçici 17.08.2015 Vergisinin Ödemesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim 17.08.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin 17.08.2015 Beyanı ve Ödemesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesin17.08.2015 tisi Bildirimi ve Ödemesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Öde20.08.2015 mesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Öde20.08.2015 mesi 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele24.08.2015 rine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı İstanbul, Denizli gibi birçok fuara katılarak sergiledik ve kadın kooperatifimizi tanıttık. 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı 26.08.2015 Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01.08.2015 Diğer Ücretlerin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi 31.08.2015 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim 31.08.2015 Formu (Form Ba) • Şu anda 64 kooperatif ortağına sahip bulunmaktayız. • El Sanatları ve Yöresel Ürünler olarak 2 alanda üretim yapmak için çalışmalar yapmaktayız: 1. El SANATLARI (Folklorik Bebek-kitre bebek, keçe, yöresel takı, el dokuma vb. gibi 2. YÖRESEL ÜRÜNLER (Yöre gıdalarından oluşan tarhana, erişte, salça, zeytinyağı, salamura yanında kuru patlıcan, kuru biber, reçel gibi ürünler. • Kadın ortaklarımız bu iki alanda üretim çalışmaları yapmaktadırlar. Şu an çalışmalarımız kadın ve el sanatları alanında yapılmaktadır. 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim 31.08.2015 Formu (Form Bs) 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 31.08.2015 01.08.2015 6552 sayılı Kanunun 73. maddesi hükmü uyarınca ödenmesi gereken 5. 31.08.2015 Taksit ödemesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ M LA AÇLI KOO P RI SA ER V E D İ Ğ E R TA BİR K RK IN MA LİKLERİ M E L • Yöresel gıda çalışmaları ile oluşturulmak istenen gıda üretimi için ön çalışmalar yapılmaktadır. Hem gıda, hem eğitim, hem de el sanatları alanlarında çalışmalar yaparak kadınlarımızın güçlü üreticiler olmaları amaçlanmaktadır. • Aldığımız siparişleri yerine getirebilmek için sipariş kapasitemizi artırmamız gerekmektedir. Finansal yetersizlik yüzünden bunu gerçekleştiremedik Mücadeleye devam ediyoruz. En büyük sorunumuz kadınların kooperatifçiliğe dernek gözüyle bakmaları ve ürettiğimizi pazarlamakta yaşadığımız sıkıntılar. Biz, kadınlarımızın bu güçlüklerin üstesinden geleceklerine inanıyoruz. Kadınlarımızı ilk kooperatif şeklinde örgütleyen Manisa Kooperatifler Birliği Yönetimini kutluyor , bu konuda başarılarının artarak süreceğine inanıyoruz. -Sürecek- M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. F • 2011 yılında Marka Kent Manisa kapsamında Kültür ve Turizm Müdürlüğünün Zafer Kalkınma Ajansı ile birlikte çalışarak birçok alanda folklorik bebek, yöresel dokumadan küçük ev eşyaları, keçe hediyelik eşyalardan oluşan koleksiyonlar oluşturarak çalışmalarımıza devam ettik. • Ziraat Odasının desteği ile Ziraat Odası Binasında bize ayrılan dükkânda 2 yıl çalışmalarımıza devam ettik. • Bu arada İl Özel İdaresine sunduğumuz 87 000 TL’lik proje ile El Sanatları Üretim Atölyesi oluşturma ve “50 Kadını İstihdam Etme” projemize 10 000 TL’lik bir destek almayı başardık. Fakat bu projemizin tamamını değil, El Sanatları Merkezimizi oluşturma yönünde oldu. 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 26.08.2015 KA • Bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları ile birçok çalışma yaptık. “kadına şiddete hayır” kampanyaları doğrultusunda Diyarbakır Kamer Vakfı ile şiddetin farkındalık eğitimlerine katılarak eğitimciler eğitimi aldık. Bu yönde birçok sivil toplum kuruluşu ile bu “kadına şiddete hayır” kapsamında çalışmalar yapmaya başladık. Daha sonra bu olguyu “HAKLI ŞİDDET YOKTUR” diyerek sürdürdük. 01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele26.08.2015 rine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi İ AT • 2009’da KEDV (Kadını Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafından proje yarışmasına katılarak 7500TL ile 30000 TL’’nin paylaşıldığı bu proje yarışmasında Manisa’dan katılarak kazandık. 7500 lira ile ilk kendimize öz yerimizi oluşturduk. İki dokuma tezgâhı ile yöresel dokuma bezi üreterek küçük hediyelik eşyalar oluşturmaya başladık. Kadın ortaklarımızın ürünlerini Ankara, Antalya, Bursa, 01.08.2015 16-31 Temmuz 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 11.08.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi Ğİ • KÖY • Manisa’nın yöresel hediyelik eşyalarını oluşturmak. • El sanatlarına sahip çıkmak, kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımıza sahip çıkarak gelenek değerlerimizi korumak, • Kadına destek olmak, kadının refahı düzeyini artırmak, böylece, ekonomik girdi sağlamak, • Kırsal alandan göç etmiş kadının kentsel yaşama ayak uydurmasına yardımcı olmak amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapmaktayız, • 2008’den bu yana kadın ve el sanatlarıyla ilgili birçok çalışmalar yürütmekteyiz. 01.08.2015 16-31 Temmuz 2015 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin 10.08.2015 Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi RLİ Manisa Kadınlar Kooperatifi Başkanı Nilgün Beşirik amaçlarını şöyle sıralamaktadır: Ağustos-2015 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bİ 10 Temmuz 2008’de kurulan kadın kooperatifi ortakları, bir araya geldiklerinde, önemli bir takım işler yapmak zorunda olduklarının, oraya sohbet etmek için gelmediklerinin bilinciyle işe başlamışlardır. Kadınlar, bir araya geldiklerinde el emekleriyle örnek eserler ortaya koyabilecekleri gerçeğini görürlerse, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Manisa örneği KADINLAR KOOPERATİFLERİ birer birer ortay çıkacaktır. Değerli Kooperatif Ortakları, Z Manisa Birlik bünyesinde 10 Temmuz 2008 yılında kurulan SS. Manisa Merkez Tarımsal Kalkınmma Kooperatifi, kadınların bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış bir kooperatiftir. Türkiye’de kurulan tarımsal kalkınma kooperatifleri genellikle erkeklerin egemen olduğu kooperatiflerdir. Buralarda kadınların esamesi okunmaz. • Şu anda 250 metre karelik 2 dairede (Tariş Mağazası üstü) Tariş’in desteğiyle hizmet vermekteyiz. Halk Eğitim Merkezimizle yaptığımız protokoller doğrultusunda hem kooperatif ortaklarımızı hem de merkezimize yakın olan mahallelerde yaşayan kadınlarımıza Halk Eğitim Belgeli ücretsiz El Sanatları Kursu açarak hem üretmeye, hem de kooperatif örgütümüze yakınlaştırmaya çalışmaktayız. MUHASEBEDE BU AY E 2 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: info@koykoop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Ağustos 2015 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Gıda Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Kooperatifler Nerede? -I»» Türkiye’de, 1980 yılların başından itibaren uygulanagelen dışa bağımlı yeni-liberal politikalar, gıda sektörü ve organize gıda perakendeciliğinde de tekelleşme ve yabancılaşmayı ortaya çıkarmış durumda. Ancak kooperatifler ve özellikle tarımsal amaçlı kooperatifler bu durumun neresindeler? Anılan kooperatifler salt üretim mi yapacaklar ya da ürettiklerini yine kendileri mi tüketicilere ulaştıracaklar? Bu sorunun yanıtını kooperatifler aramak zorunda. Bu amaçla kaleme alınan yazı iki bölümden oluşacak. Birinci yazıda “Gıda Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Tekelleşme ve Yabancılaşma” irdelenecek, izleyen yazıda ise “Gıda Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Kooperatif Sektörü’nün İşlevi” konusunda önermeler yapılacaktır. Gıda Sanayi ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Küreselleştirme Sermayeyi ellerinde tutan merkez ülkelerin (Genellikle ABD/AB kökenli) çokuluslu şirketleri, piyasayı ellerine geçirmek ya da denetim altına almak için pazar liberalizasyonu denilen politikalar uyguladılar. Bu kapsamda yürütülen politikalar özetle şunlar oldu; • Gelişmekte olan ülkelere uygulanan politikalar, ticaretin serbestleştirilmesi, kamusal düzenlemelerin azaltılması ve kaldırılması (özelleştirme vb), yabancı sermayeye eşit muamele hatta avantajlar, ekonomik istikrar programları (özünde emek ücretlerinin düşürülmesi) şeklinde özetlenebilir. Kısaca anılan politikalarla çokuluslu firmalar için yeni bir ticaret ve yatırım ortamı oluşturuldu. • Böylece, özelleştirilen kamu şirketleri ile yerli firmalar, çokuluslu şirketlerce satın alınmaya başlandı. Buna rekabete yenik düşme diyenler var. (?) • Küçük üretici, tarım ve gıda sektöründe devre dışı ya da daha ucuza mal satmak durumunda kaldı. • Gıda sanayinde yeni üretim ve pazarlama teknikleri ortaya çıkarıldı. Tekelleşen ve yabancılaşan gıda sanayi, ürünlerini daha yüksek oranda süpermarket / hipermarket zincirleri ile pazarlamaya başladı. Bu şekilde kar payları yüksek oldu.Aynı zamanda kar transferlerine olanak sağlandı. Gelişmekte olan ülkelerin dış ödemeler dengesi bu yolla da giderek bozuldu. • Şehirleşme ve gelir dağılımının bozulmasıyla yaratılan ve zenginleştirilen katmanlar için yeni arayışlar ve özentiler ortaya çıkartıldı. Bunlar, çağdaşlaşma diye tüketim toplumuna ve yabancı ürünlere yönelmeye başladılar. • Gelişmekte olan ülkelerde, pazarlama zincirinde kimi sorunların; örneğin kalite ve gıda güvenliği gibi sorunların çözümünün yabancı firmalar ile olası olabileceği beyinlere aktarıldı ve benimsetildi. Gıda Sektöründe Tekelleşme ve Yabancılaşmadan Kimler Kaybediyor? Başlıcalarını sıralayalım; • Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri: Bunlara Türkiye’de yaşanan süt krizinde olduğu gibi Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com büyük işletmeler de eklenebilir. Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri, gıda firmaları karşısında örgütsüz. Bu durumda ürünlerini yok pahasına gıda firmalarına satma zorunda kalıyorlar. Üstelik son dönemlerde hızlanan sözleşmeli tarım modeliyle gıda firmalarına tek yanlı bağımlılık egemen olmuş. Kimi gıda firması yetkilileri, “Çiftçiler, bizim nikâhlılarımızdır” diyebiliyorlar. • Tüketiciler: Kimileri gıda ve perakende sektöründe yaşanan tekelleşme ve yabancılaşmadan tüketicilerin karlı çıktığını söyleyebiliyorlar. Gerçekten durum böyle mi? İki örnek verelim. Birisi et olsun. Et krizini tetikleyen öğelerden birisi de gıda ve perakende sektörünün yapısal özelliğidir. Et krizinden hayvan yetiştiricileri değil, hipermarketler karlı çıkmışlardır. Bunlar baskülde oluşan fiyat artışını daha büyük ölçüde tüketicilere yansıtmışlardır. İkincisi de domates olsun. Firmalar, salça yapmak ya da taze olarak pazarlamak için tarladan domatesi yok pahasına topluyorlar. Siz salça fiyatlarının düştüğünü ya da ucuz taze domates aldığınızı hatırlıyor musunuz? • Küçük ve orta ölçekli gıda firmaları: Bunlar çokuluslu şirketlerce satın alınıyor ya da kapanmak zorunda kalıyorlar. Bundan yerli büyük gıda firmaları da etkilenecek gibi gözüküyor. Ya taşeron firma olacaklar ya da firmalarını satarak belki de kendi işletmelerinde işletme müdürü olarak görevlerini sürdürecekler. • Çevre sağlığı: Gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşma, tarımda endüstriyel tarımla ortaya çıkmış bulunuyor. Bu durum ise çevre sağlığını olumsuz etkiliyor. • Gıda güvenirliliği ve yarayışlılığı: Gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşma, kıtalararası ve bölgesel ticareti de gündeme getiriyor. Bu durumda kullanılan katkı maddeleri, gıdaların besleme açısından güvenirliliğini ve yarayışlılığını azaltıyor. • Küresel ısınma: Gıdaların işlenmek üzere ya da işlendikten sonra, bölgeler, ülkeler, hatta kıtalararası taşınması, çok büyük bir enerji gereksinmesini de ortaya çıkartıyor. Küresel ısınmanın yeryüzünü tehdit ettiği günümüzde, bu konunun önemi de dikkate alınmak zorunda. • Beslenme açısından tek tip insan oluşturma ve farklı kültürlerin yok edilmesi: Gıda firmaları, reklamlarla hazır-hızlı yiyeceklerin tüketimini özendiriyor. Bu şekilde, hamburger yiyen, kola ve bira içen, çağdaşlaşmayı böyle sanan tek tip insan tipi yaratılıyor, yaratılmak isteniyor. Farklı kültürler yok ediliyor. Türkiye Koop 24. Olağan Genel Kurulu Gerçekleşti »» Türkiye Milli Kooperatifleri Birliği’ nin 2014 yılı 24. Olağan Genel Kurul toplantısı 20 Temmuz 2015 Pazartesi günü Ankara King Hotel’de düzenlendi. Divan Kurulu Başkanlığını TürkKent Genel Başkanı Hacı Mehmet AKSOY, , Başkan vekilliğini EczaKoop’un temsilcisi Ali Ünal ve Yazman Üyeliğini Köy-Koop Bursa Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız’ın yaptığı Genel Kurulda, Türkiye Koop Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Türkiye’nin yeni bir dönem girdiğini, bu girilen dönemde kooperatifçilerin en önemli öncelikli beklentilerinin mevcut 1163 Sayılı Kooperatifler Yasası’nda yıllardır tartışılan, konuşulan değişikliğin, yeniliğin yapılmasıdır diye konuştu. Niksarlı, “Nasıl bir değişiklik yapılması gerektiği, dört yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı’nında yer almakta. Bu eylem planında, kamu yönetimi ve siyasi otoriteyle temel konularda çok önemli bir oranda mutabıkız. Ancak geçen zaman içerisinde, Strateji Belgesi’deki bazı konularda kamu ile aramızda yorum farklılığı ortaya çıkmaya başladı. Ama biz inanıyoruz ki iyi bir diayolgla bu farklılıklar da ortan kalkacaktır. Bizim isteğimiz yasanın bir çerçeve yasa olması, detaylar Anasözleşme’lerde düzenlenmesi şeklindeydi. Yeni kurulacak hükümetle, kooperatifçi milletvekillerimizin de katkıları ve çalışmalarıyla bu yasanın yeni dönemde yürürlüğü gireceğini düşünüyoruz.” dedi. Sürdürülen çalışmalardan, uygulanmakta olan bazı projelerden ve dış ilişkilerden edinilen konularda görüşlerini paylaşan Niksarlı, “Geçtiğimiz yıl yoğun bir şekilde kooperatiflerimiz arasına ticari faaliyet kurma konusunda girişimlerde bulunduk. Köy-Koop Merkez Birliği yöneticileri ve Tüketim Kooperatifleri yöneticilerini bu anlamda Eskişehir ve İzmit’te iki defa bir araya getirdik. Ulusal Birlik olarak 2015 yılında da kooperatiler arası işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bu girişimlerimize devam edeceğiz.” dedi. Niksarlı, “2014 yılı Aralık ayında Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Birliği China Coop yetkileri ile imzalanan anlaşma çerçevesinde Ulusal Birlik Başkanı Bayan Wang Xia’nın başkanlığında 8 kişilik bir heyet Eylül ayında Türkiye’yi ziyaret edecek ve çeşitli kooperatiflerde incelemelerde bulunacaktır. Bu ziyaret ile Türk ve Çin kooperatifleri arasında ticari ilişkilerin başlayacağını düşünüyoruz. İhracat potansiyeli olan kooperatiflerimizin bu uluslararası ticaret olayına özen göstermelerini bekliyoruz” dedi. 10-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da ICA ve Genel Kurulu ve Küresel Konferansı düzenleneceğini, 100’e yakın ülkeden 1.500 delegenin katılımı beklenmekte olduğunu, ayrıca Türkiye-Koop’a tahsis edilen 10 Expo standında kooperatiflerimizin ürünleri sergileneceği belirten Niksarlı, “Bu etkinliğe destek sağlamak, Türkiye’nin ve Türkiye kooperatifçilerinin ulusal sorumluğu olacaktır, olmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu. Genel Kurul’da; Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kumaş Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. OR-KOOP 18. Olağan Genel Kurulunu Gerçekleştirdi »» Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin 18. Genel Kurulu 29 Temmuz 2015 tarihinde Ankara Park Otel’de gerçekleştirildi. Genel Kurula Merkez Birliğine bağlı Bölge Birlikleri ve birim kooperatiflerden delegeler, yönetim kurulu üyeleri ve temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve basın mensupları katıldı. Sabah 11.00’da Merkez Birliği hizmet binasının açılış töreni gerçekleşti. Törenin açılışında konuşan Or-Koop Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün, “Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği 1997 yılında tabandan 7 birliğimizle yola çıktığımız bir organizasyondur. Bu güne kadar yapılan çalışmalarımızla, 5 yıl önce arsasını aldığımız ve temelini atarak hizmete açtığımız binamız tamamen orman köylüsünün öz malıdır. Bugün burada bu sevincimizi sizlerle paylaşmanın onurunu yaşıyoruz. Tüm katılımcılara orman köylüsü ve yönetim kurulu arkadaşlarımız adına teşekkür ederim.” dedi. Genel Kurul’da Or-Koop’un kuruluşundan bu güne değin yaptığı çalışmaları anlatan bir kısa film gösterimi gerçekleşti. Or-Koop Genel Başkanı Cafer Yüksel yaptığı konuşmasında, “Biliyorum ki yaptığımız çalışmaları ve faaliyetlerimizi anlatan, sorunlarımızı ve dile getirmemiz gerekenleri tanıtım filminde hep beraber izledik. Bizleri üzen bazı sorunlar oldu, olacaktır. Ancak bunlar bizleri yıldırmayacak, duraklatmayacaktır. Bu sorular ve zorluklar karşısında elimizden gelen çabalarımızı tüm olgunluğumuzla ve demokrasiye olan saygımız çerçevesinde yapacağız. Sizlere dağıtmış olan üç önemli kitapçık var. Bunların bir tanesi standart her genel kurulda olması gereken bilgi ve belgeler. “İdari Yönden Çözülemeyen Sorunlarla İlgili Hukuki Sürecin Durumu” başlıklı İkinci kitapçıkta ise son yıllarda diyaloglarla görüşülerek, yazışmalar yaparak çözemediğimiz sorunlarımızı, açılan, devam eden ve sonuçlanan davalar hakkında detaylı bilgileri göreceksiniz. Mutlaka çözüme kavuşturmamız gereken sorunlar var. Bürokratlarla yaptığımız görüşmelerimizde ‘biz çözemiyoruz’ diyenler oldu. ‘Yargıya gidin’ tavsiyelerinde bulundular. Biz de bu sorunlarımızı yargıya taşıdık. Kitapçıkta, davalardan olumlu sonuç olarak çıkan karar ve karar örnekleri ile devam eden davaların ortak bir özelliği var reddedilen davamız yok. Arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi en büyük dayanağımız Anayasa’dır. Olması gereken de Anayasa’ya göre Orman idaresiyle işbirliği içerisinde olunmasıdır. İşbirliği ne demektir? Ortaklık demektir. Ben elli yıldır bu işin içerisindeyim, bir defa kendimi ortak gibi hissedemedim. Bunun nedeni olarak şu bürokrat, bu bürokrat demiyorum; bunun nedeni siyasi iradedir.” dedi. Son günlerde ülkemizde yaşanan terör olaylarında yaşamını yitiren herkese rahmet, başsağlığı ve sabır dileyen Yüksel, “Ülkemizin bu kaos ortamından kurtulması için Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki insanların, bizimde içinde bulunduğumuz 7,5 milyon orman köylüsü dahil, zengini, fakiri ile hükümetin kurulmasında aciliyetin altını çizmek istiyorum. Bir sivil toplum kuruluşunun temsilcisi olarak bu kargaşa ve kaosun en kısa zamanda bitmesini diliyorum.” Diye konuştu. Cafer Yüksel, törenle açılışı gerçekleşen Or-Koop Merkez Birliği hizmet binasının, ülkemize, ormancılığımıza, orman köylümüze, tüm dünya ve ülkemiz kooperatifçilik hareketine hayırlı olması arzusu ve temennisiyle konuşmasını sonlandırdı. Şaziye Bingöl/T. Selin Yılmaz Köy-Koop Haber Ağustos 2015 TARIM 5 Çiftçinin Borçları ve Faizi Gıdalardaki Zehirlerin Kanıtları Ortaya Çıkıyor İle İlgili Kanun Teklifi Meclise Verildi »» Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezinde yapılan bir araştırma yediğimiz tarım ürünlerinde ciddi düzeylerde tarım ilacı kalıntısı olduğunu ortaya çıkardı. »» CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, çiftçilerin Ziraat Bankası, kamu bankaları, elektrik dağıtım şirketleri ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizinin silinmesini ve kalan borcun yapılandırılmasını da öngören kanun teklifini TBMM'ye sundu. Teklif kabul edilirse borç faizinin tamamı silinecek olan çiftçiler kalan anapara borcunu 18 eşit taksitle ödeyebilecek. Ürünlerini maliyetinin bile altında satmak zorunda kalan çiftçilerin Ziraat Bankası ve diğer bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine, tarımsal sulamadan dolayı elektrik dağıtım şirketlerine borçlarını ödeyemez duruma geldiğini ifade eden Veli Ağbaba teklifle birlikte çiftçinin rahat bir nefes alacağını kaydetti. Kanun Maddesi İçeriği; 1-Kamu bankaları ile Tarım Kredi Kooperatiflerine vadesi geçmiş zirai kredi borçlarının ödeyememiş olan çiftçilerin vadesi geldiği halde ödeyemediği borçlarının faizleri silinmekte, anaparası, faizsiz ve gecikme zammı olmadan 18 eşit taksite bölünmektedir. 2-Üreticilerin tarımsal sulama için kullandıkları elektrik borçlarının faizleri silinerek anapara 18 eşit taksite bölünmektedir. 3-Dava konusu edilmiş veya icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması halinde, asıl borçlular ve kefiller hakkında sürdürülen davalar sonlandırılmakta, icra ve takip işlemleri durdurulmaktadır. Ekipten araştırmacı Bülent Şık bu haberi kaleme almış. Araştırmada 2013 ve 2014 yıllarında Ocak-Nisan arasında semt pazarlarından tesadüfen toplanmış 709 domates, biber, hıyar, kabak, çilek, patlıcan ve portakalda 335 pestisit (tarım ilacı) kalıntısı aranmış. Bu ürünler kış dönemine denk geldiğinden sebze olanlar büyük ölçüde sera ürünleri. Yaz döneminde de araştırmanın yenilenmesini bekleriz. Dünyada bir ürünün kesinlikle yenilemeyeceğini belirleyen bir değer var. Buna Maksimum Kalıntı Limiti (MKL) (İngilizce kısaltmasında MRL değerleri) deniyor. Bu, örneğin 100 gram üründe ne kadar ilaç kalıntısı olursa bu ürünün tüketilemeyeceğini gösteriyor. Kabul edilmiş bazı eşikler var. Bunun üzerinde çıkarsa bu ürünün kesinlikle satılamayacağı ve yenilemeyeceği konusunda genel bir anlayış var. Gerçi ülkeler arasında da bu konuda farklılıklar var. Peşinen söyleyelim ki bu araştırmayı yapanlar da dahil olmak üzere bir çok araştırmacı bu eşiklerin altında da bazı tarım ilaçlarının (aslında bunlara zehir demek daha doğru) zararlı olabileceğini ortaya koyuyorlar. Örneğin endokrin sistem bozucu olarak tanımlanan bazı maddeler hormon yapımızı bozuyor. Bunların çok azı bile MKL değerlerinden daha düşük Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr düzeyde olsa bile zarar verebiliyor. Neyse biz gene de genel kabul gören MKL değerlerini esas alarak araştırma sonuçlarına bakarsak, bir genelleme olarak örneklerin ilk yıl %21’i, ikinci yıl ise %25’i bu değerlerden yüksek. Bu şu anlama geliyor. Elimizde adeta bir gözünde mermi olan dört gözlü bir Rus ruleti var. Domates’de 2013’de %6’sı, 2014’de %12’si; kabakta sırasıyla %40 ve %36’sı limit üstü zehir içeriyor. Hâlbuki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı son on yılda sürdürülen bazı çalışmalarla limit üstü ürün oranının %1’lerin altına düşürüldüğünü söylüyordu. Kamu tanıtım videolarında “merak etmeyin, her şey kontrol altında” demekteler. Haberde Bakanlığın ihraç edilen ürünlere ait analiz sonuçlarını yurtiçi pestisit denetimi çalışmalarına dâhil ettikleri yazılmaktadır. İhraç ürünlerindeki 10 000 analiz, yurtiçi denetimdeki 1000 analiz ile birlikte değerlendiriliyormuş. Ayrıca Rusya’ya ihraç edilen ürünlerde 335 pestisit değil, 107 pestisit bakılıyormuş. Bu konunun çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Biz de Antalya’dan gelen bir domates örneğini analize göndermiştik. Beş ayrı ilaç çıktı, ancak hepsi de limit altı idi. Yani satılmasında yasal bir engel yok. Danışmanlar çiftçilere değişik etken maddeli ilaçları kullanarak hiç birinde limit üstü çıkmama yönünde bazı taktikler veriyorlar. İyi de bu beş ayrı zehirin birlikte insan üzerinde nasıl bir etki yaptığına dair araştırmalar çok kısıtlı. Ne yapacağız? Bu araştırmada analiz edilen örneklerin %85’inden fazlasında birden fazla pestisit çıkmış. %1 örnekte ise 8-13 arasında pestisit varmış. Düşünün bir domates yiyorsunuz içinde 13 ayrı zehir var. Hepsi de limit altı olabilir. Güvende misiniz? Çok, çok şüpheli. “Yıkarız gider” derseniz çok yanılırsınız. Bu ürünleri zehirsiz üretmenin yolları var. Niye bu yollar aranmaz? Haberi daha geniş okumak isteyenler şu adresi tıklasın: bianet.org/bianet/tarim/165871-gidadapestisit-kalintisi-ve-saglik) 6 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber GÜNDEM Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! »» Heinrich Böll Vakfı tarafından hazırlanan Toprak Atlası'nda Türkiye'de toprağı tehdit eden ana unsurlara, 7 Bölge ve 7 Ana Sorun başlığı ile dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye Topraklarının Yanlış Kullanımı: 7 Bölge 2015'in Toprak Yılı ilan edilmesi nedeniyle bir çalışma yapan Heinrich Böll Vakfı kapsamlı bir Toprak Marmara Bölgesi Karadeniz Bölgesi Atlası yayınladı. Toprak Atlası'nda, Türkiye'de toprağın durumuyla ilgili çarpıcı verilere yer verildi. 'Türkiye topraklarının yanlış kullanımı; İç Anadolu Bölgesi 7 Bölge 7 Ana Sorun!' başlığı ile 7 Ege Bölgesi bölgede toprağı tehdit eden ana unsurlar şöyle sıralandı. Ege Bölgesi: Zeytin, bağ ve bahçe bitkilerinin verimine rağmen topraktaki başlıca sorun, eğimli arazilerde yer alan halihazırda sığ incir ve bağ toprakların erozyonla kaybedilmesi ve ülke ortalamasının üzerinde tarımsal ilaç kullanımıdır. Turizm Yatırımları İle Akdeniz'i Kaybediyoruz! Akdeniz Bölgesi: Zeytin, sebze örtüaltı, turunçgil üretiminde söz sahibi bir bölge olmasına karşın bölgenin sorunu turizm yatırımları, yazlık amacıyla ikinci ev inşaatları ve karstik alanlarda hidrolojik dengeyi tehdit eden mermer ocaklarının işletilmesidir. Bölge aynı zamanda tarımsal ilaç ve gübrenin yoğun kullanılmasıyla toprak ve yer altı sularının risk altında olmasıyla dikkat çekmektedir. İç Anadolu'da Aşırı ve Kontrolsüz Yer Altı Suyu Kullanılıyor! İç Anadolu Bölgesi: Tahıl ve kuru tarımın yoğun yapıldığı geleneğe sahip olmasına karşın 1980'lerden sonra aşırı ve kontrolsüz yer altı suyu kullanımı ile artan sulu tarımın getirdiği aşırı gübre ve arazi işleme sorunları ortaya çıkmıştır. Aşırı arazi işleme toprak yapısını bozarak rüzgar erozyonun potansiyel etkisi arttırmaktadır. En Büyük Problem Tek Ürün Yoğunluğu! Karadeniz Bölgesi: Yağış yönünden Türkiye'nin en zengin bölgesi olmasına karşın eğimli araziler, tek tür ürün yoğunluğu ve asitli topraklardaki besin noksanlıkları sorunlar arasındadır. Ayrıca genç nüfusun tarımdan uzaklaşması terk edilen arazilerin bakımsız kalmasına yol açmaktadır. Genetik Zenginliği Tehdit Ediyor! Doğu Anadolu Bölgesi: Mera alanlarının çok zengin bitki örtüsüne sahip bir bölge olmasına rağ- men arazi işlemeye yönelik tarımın yaygınlaşması genetik zenginliği tehdit etmektedir. Ayrıca bölge topoğrafyasının eğimli olması ve aşırı otlatma sonucu azalan bitki örtüsü toprakların erozyona karşı dayanımlarını azaltmaktadır. Aşırı Su Kullanımı Tuzluluk Oranını Artırıyor! Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Fıstık, bağ, tahıl, mercimek ve nohut tarımını yüksek verimle yapılan bir bölge olmasına karşın aşırı su kullanımı nedeniyle tuzluluk oranının artması toprak için olumsuz bir gelişmedir. Yıl içerisinde ikinci hatta üçüncü ürün yetiştirilmesi gübre kullanımını önemli ölçüde arttırarak yer altı sularında azot kirlenme potansiyelini arttırmıştır. Ayrıca artan gelir sonrası şehirleşme ve endüstriyel yatırımlar tarım alanlarını tehdit edici boyuta ulaşmıştır. Madencilik Amaçlı Ege'de Ülke Ortalamasının Üzerinde Tarımsal İlaç Kullanılıyor! Akdeniz Bölgesi Konut Amaçlı Marmara Bölgesi: İklim ve toprak yapısı özellikleri ile özellikle bahçe sebze ve yağ bitkileri için ideal koşullara sahiptir. Bölgede toprakları tehdit eden en büyük sorun şehirleşme ve endüstriyel büyümenin tarım alanlarına yayılması sonucunda toprakların geri dönülmez biçimde kaybedilmesidir. Diğer bir sorun da tam olarak kontrol edilmeyen evsel ve endüstri atıklarının çevre kirliliğine yol açmasıdır. Özellikle Ergene ve Tekirdağ bu sorunların yoğun yaşandığı yerlerdir. Doğu Anadolu Bölgesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi Sanayi Amaçlı Şehirleşme ve Endüstriyel Büyüme Marmara'yı Tehdit Ediyor! 7 Ana Sorun Çiğ Sütte Alım Satım Dönemi Başladı! »» Çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla başladı. Teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün dönemler itibariyle asgari ve azami miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet bedelinin yer alacağı, üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan avansın, üretim oranlarına göre üyelere/ortağa dağıtılacağı, yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için de, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla başladı. Amaç Arz talep dengesi oluşturmak, çiğ süt üretiminde izlenebilirliği sağlamak 16.4.2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik”, sanayiye arz edilen çiğ sütün alım ve satımının sözleşmeli usulde yapılmasını, üretici/üretici örgütü ve alıcı arasında uyulması gereken kuralların belirlenmesini, üretim ve pazarlamada sürdürülebilirliğin sağlanmasını, arz talep dengesinin oluşturulmasını ve çiğ süt üretiminde izlenebilirliğin sağlanmasını amaçlıyor. hükümleri uygulanacak. Yeni düzenleme neler getiriyor? Yine yeni yönetmelik, çiğ süt üretimi yapan üreticiler veya bunların üyesi/ortağı üretici örgütleri ile alıcılar arasında akdedilen çiğ süt alım satım sözleşmesi ile ilgili usul ve esasları kapsıyor. Sözleşmeler, en az 6 ay, en fazla 1 yıl süreli olacak İlk kez uygulanacak yeni düzenleme ile sözleşmeler en az 6 ay, en fazla 1 yıl süreli yapılacak. Tarafların anlaşarak sözleşmeden dönmesi halinde, 6 aylık asgari süre hükmü uygulanmayacak.Sözleşmede teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün, dönemler itibariyle asgari ve azami miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet bedeli yer alacak. Üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan nakit avans, üretim oranlarına göre üyeleri dağıtılacak. Sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için, Borçlar Kanunu’nun Türkiye’de ilk uygulamaya geçen “Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik”,çok ciddi yeni düzenleme ve yaptırımlar getiriyor. Özellikle alıcılar açısından sözleşme yapılmasını zorunlu kılınıyor.Çiğ süt üretimi yapan çiftlikler ve sütü işleyen endüstriyel tesisler, çevresel kaynakların korunmasını sağlıyor ve çevre sağlığı korunuyor. Gıda mevzuatına uygun çiğ süt üretimi teşvik ediliyor Çiğ sütün uygun işletme ve sağlıklı hayvanlardan elde edilmesi için, alıcı ve üretici veya bunların üyesi/ortağı bulunduğu üretici örgütü tarafından, gerekli tedbirlerin alınması sağlanıyor.Türk gıda mevzuatına uygun çiğ süt üretimini teşvik ediyor. Sözleşme yapmadan çiğ süt alanlara 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda yer alan ilgili cezai yaptırımlar getiriliyor. Halim Utlu “Belediyelerin Yaptığı İthalat Zarar Veriyor” »» Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR) Başkanı Selahattin Altun Seçim dönemlerinde belediyelerin görselliği ön plana çıkarmak için yaptığı ithalatların yerli üretime zarar verdiğini belirtti. Selahattin Altun, "Her bölgeye uygun bitki yetiştirebilecek durumdayken milyonlarca doların Avrupa üreticisine aktarılmasının çok da doğru olmadığı kanaatinde olduklarını, süs bitkileri üretim alanlarının son 12 yılda iki buçuk kat artarak 49 bin dekara çıkmasına karşın ithalat durdurulamadığını belirtti. Altun, süs bitkileri üretim değerinin geçen yıl yaklaşık 3 milyar lirayı bulduğunu belirterek, "Süs bitkileri gelişmeye paralel olarak her yıl dış ticaret hacmini de genişleten bir sektör. 2014'te yaklaşık 170 milyon dolarlık bir dış ticaret hacmi yarattı. Dış ticaret açığı ise 10 milyon dolar. Ancak sektör ihracatında artış hızı ithalat artışından fazla olduğu için bu dengenin bu yıl ihracat lehine döneceği düşünülüyor. 2023'te Türkiye'nin ihracat hedefine yaklaşması için sektörün kendi hesabına belirlediği hedef 500 milyon dolar. Özellikle son iki yıldır ihracattaki artış memnun edici görünse de hedefe ulaşmak için yıllık ortalama artışın yüzde 20 olması gerekli. Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Afrika ülkeleri hedef pazarlar." dedi. Süs Bitkilerine 2014'te 93 Milyon Dolar İthalat Yapıldı Süs bitkilerinde 2014 yılında yaklaşık 93 milyon dolar civarında ithalat gerçekleştirildiğini aktaran Altun, "En fazla ithalat canlı bitkiler faslında. Bu fasıldaki ithalat artışının en önemli sebeplerinden birisi büyüyen şehirlerdeki çevre ve peyzaj çalışmaları. Türkiye'de özellikle dış mekan süs bitkisi üretimi her yıl artıyor, yurtiçi talebi karşılamakta bazı problemler yaşanıyor. 2013'te bir önceki yıla göre yüzde 37'lik artışla 92.5 milyon dolar olan ithalat, yerel seçimlere hazırlık aşamasında belediyelerin kullandığı ithal ağaçlardan kaynaklanıyor. 2013'ün son ayları ve 2014'ün ilk dört ayındaki ithalattaki artış bu durumu net olarak gösteriyor" dedi. Şehirlerimizi İthal Ağaçlarla Donatıyoruz! Bu yılın ilk dört ayında ise canlı bitkiler faslındaki ithalatın 30 milyon dolar olarak gerçekleştiğini ve rakamın 2014'ün aynı dönemine göre yüzde 30 daha az olduğunu vurgulayan Altun sözlerini şöyle sürdürdü: “İthalatta üretim materyali dışında (fide, fidan) özellikle sektörün en büyük alıcısı konumundaki belediyeler büyük ağaçları tercih ediyor. Yurtiçinde bu ağaçların yetiştirilmesi elbette mümkün. Ancak bu ağaçların yetişmesi üretimde en az 10 yıl sermaye dayanma gücü ve büyük araziler istiyor. Sektöre hiçbir destek olmadığı düşünüldüğünde, belediyelerin de görselliği ön planda tutarak tercihlerini daha küçük fidanlardan yana kullanmadıkları sürece, büyüyen ve gelişen şehirleri ithal ağaçlarla bezenmeye devam edeceğiz. İklim kuşağı yönünden her bölgeye uygun bitki yetiştirebilecek durumdayken milyonlarca doların Avrupa üreticisine aktarılmasının çok da doğru olmadığı kanaatindeyiz." Altun, sektörde doğrudan istihdamın 75 bin, dolaylı istihdamın ise 700 bin civarında olduğunu söyledi. Süs bitkileri sektöründe dış ticaret açığı verilen alt sektörün üretim materyalleri ve yetişmiş ağaç ithalatı olduğunu aktaran Altun, “Bu açığı kapatmak için kamu alımlarında yerli üretim tercihi, tüketicilerin daha genç ağaçlardan yana tercih kullanmaları, Ar- Ge yatırımlarının desteklenmesi, sektörün tüketim ihtiyaçlarını karşılayabilecek üretimleri gerçekleştirmesi için, üretimden pazarlamaya bir dizi yeni düzenleme ve desteklere ihtiyaç var" açıklamasında bulundu. FAO Poster Yarışması »» Kazanan posterler Milano’daki Expo 2015’te sergilenecek. FAO’nun Dünya Gıda Günü poster yarışmasının bu seneki ana fikri “sosyal koruma” temasıyla bu temel üzerinde yükseliyor. Her yıl düzenlenen yarışma 5 ve 17 yaş arasındaki tüm çocuk ve gençlere açık. Sosyal koruma ne anlama geliyor? Dünyadaki birçok insan iklim değişikliği, doğal felaketler ve silahlı çatışmalar gibi nedenlerden dolayı yıkımlara maruz kalıyor. Bu durumdan en çok etkilenenler ise çoğunlukla kırsalda yaşayan, yoksul ve dışlanmış gruplar. “Sosyal koruma” tedbirleri, en dayanıksız gruplara bir koruma kalkanı oluşturararak bu grupların daha kolay ayağa kalkmalarını ve toparlanmalarını sağlıyor. Sosyal koruma yoksul ve dayanıksız grupların gelirlerini, yeteneklerini ve haklarını iyileştirerek onlara des- tek sağlayacak programlar olarak tanımlanıyor. Sosyal koruma tek başına bir faaliyet alanı olarak değil, tarım, kırsal kalkınma, halk sağlığı, eğitim ve gıda sistemlerini de içine alan bir programlar bütünü olarak tanımlanıyor. Başvurular 30 Eylül’e kadar poster yarışmasını web sayfası http:// www.fao.org/world-food-day/contest/2015/enter-the-contest/en/ ’den yapılabilir. Kazananlar 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde duyurulacak. Seçilen en iyiler ise BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Dünya Gıda Günü’nü kutlamak için katılacağı Expo Milano 2015’te sergilenecek. 2015 FAO’nun 70. kuruluş yıldönümü olduğundan dolayı tüm ödül kazananlar aynı zamanda bir hatıra madalyası alacak. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 TARIM 7 Mahmut Türkmenoğlu 600 Bin Çiftçi Üretimden Çekildi! »» Mahmut TÜRKMENOĞLU 1932 yılında Bademler Köyü’nde doğdu. Deniz Bayramı’ndan üç gün önce; 16 Ağustos 1932. İlkokulu köyde okudu. Ortaokul için 2 arkadaşı ile birlikte İzmir’e gitti. Halil Yakıcıoğlu ve Mehmet Yavaş. Çok zor koşullarda tek odada kalıyorlardı. Babasının ölümü, yoksulluk, savaşın olumsuz etkileri (İkinci Dünya Savaşı) ve sağlık sorunları okulu bırakmasına neden oldu. Anasının ve kardeşlerinin yaşam mücadelesine katkı sunmak için pek çok iş yapmaya çalıştı. Ancak yaşam gereksinimlerini yeterince karşılayamadığı için çok ciddi sağlık sorunları yaşadı. Ateşli hastalıklar ve sağ ayak bileğindeki Mafsal Veremi nedeni ile koltuk değnekleri ile yürümek zorunda idi. Bu nedenlerle emek yoğun işlerden daha çok ticari işlere yönelmek zorunda kaldı. Yılmak bilmeyen mücadele hırsı ile büyük güçlükler aşıp, köye bir bakkal dükkânı açtı. Yoksulluktan kısmen kurtulmuşlardı. Bu zorlu mücadele süreçlerini Zeynel Kozanoğlu’ nun “Mahmut Türkmenoğlu ve Bademler Kooperatifi” kitabından okumanızı öneririm. Bir taraftan bakkal dükkânı çalıştırırken bir taraftan da ayağının tedavisi ile uğraşıyordu. Mahmut Türkmenoğlu’ nun bir özelliği daha vardı. Bana göre en önemli ikinci özelliği. Birinci özelliği hiçbir zaman azalmayan mücadele azmi, ikincisi de okuma isteği. Her koşulda bulduğu herşeyi okuyordu. Yaşı 23 lere gelmişti. Büyük bir azimle çalıştı ve 14 ay içerisinde dışarıdan sınavlarına girerek ortaokul ve lise diplomalarını aldı. 1956 yılının Ekim ayında da İstanbul Teknik Üniversitesi sınavlarına girdi Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye'de tarımın geldiği noktayla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. TÜİK verilerinden yola çıkarak değerlendirmede bulunan Atalık, şu vurguyu yaptı: Resmi verilere göre son 10 yılda Türkiye'de, çiftçi 27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. aracılar denen bir sistem doğmuş vaziyette. Bunun en büyük etkisini yaşayacak olan fiyat yüksekliği şeklinde yine tüketicidir." Bütçenin yüzde 2'si Arnavutluk kadar arazi ve kazandı. 5 yıl sonra Makine Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odasın da çalışmaya başlaması ve güzeller güzeli Filiz ANDIÇ ile evlenmesi 1962 yılında oldu. Aynı yıl 27 Mayıs Devriminin o günün koşullarında getirdiği huzur ortamında “ne ezilen, ne ezen, insanca ve hakça bir düzen” anlayışının ışığında Bademler Köyü’nde bir grup arkadaşı ile birlikte Kooperatif kuruldu. 28 Aralık 1962. Mahmut Türkmenoğlu, Murat Baran, Halil Hilmi Oral, Hasan Balyan, Mustafa Or, Hamza Eryılmaz, Halil Yakıcıoğlu ve toplam 74 ortak ile Bademler Köyü Zirai İstihsal ve Satış Kooperatifi. O günlerden aramızdan ayrıldığı 26 Temmuz 1992 gününe kadar bütün yaşamı büyük bir mücadele içinde geçmiştir. Yılmadan, bıkmadan her aşama da emek, bilgi, birikim ve eylem süreci ile önemli başarılar kazanmış ve geleceğe önemli bir miras bırakmıştır. Bugün büyük bir onurla taşıdığımız bu görevi bizden sonrakilere teslim edinceye kadar daha iyiye ve daha güzele ulaşma azim ve mücadelemizi bu önemli mirastan almaktayız. Kendisini saygı, sevgi ve minnetle anarken köy halkımıza yazdığı bir mektubundan bir bölümü sizlere aktarmak istiyorum. “Atatürkçü, ilerici ve çalışkan aydınların yönetiminde ki Bademler Köyü bugünkü olumlu yolunda başarıya yürüyecek, köy kalkınmasında ve dolayısıyla Türkiye’nin kalkınmasında üstüne düşen tarihi görevi yerine getirmenin mutluluğuna ulaşacaktır.” Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar Yayınlandı »» “Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar”( 2015/7837 ) 10 Temmuz 2015 tarih ve 29412 sayılı Resmî Gazete’de yayınlandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık bakanlığı tarafından ortaklaşa yürütülecek Okul Sütü Programı kapsamında bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı ve ilkokul öğrencilerine süt içme alışkanlığının kazandırılması ile yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerinin sağlanması amacıyla 2015-2016 eğitim öğretim yılından başlamak üzere 3 öğretim yılı süresince UHT içme sütü dağıtılmasına ilişkin esasların belirlenmesi amaçlanan karar ile Milli Eğitim Ba- »» Türkiye'nin son 10 yıllık tarım karnesi karamsar bir tablo ortaya koyuyor. Son 10 yılda Türkiye'de çiftçi 27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. 600 bin çiftçi üretimden çekildi. Aynı dönemde 14 milyon hektar buğday ekim alanı daraldı. Son 3 yılda ise patates ekim alanları 600 bin dönüm azaldı. kanlığınca belirlenecek okullardaki öğrencilere bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde ve veli izni doğrultusunda 200 ml ambalajlı, yağlı, sade UHT içme sütü dağıtılacak. Bu Ermenistan veya Arnavutluk'un yüzölçümlerine eşit. Aynı süreçte temel besinimiz 14 milyon hektar buğday ekim alanı daraldı. Son 3 yılda patates ekim alanları 1 milyon 800 bin dönümden 1 milyon 200 bine düştü. Üretim de 1 milyon ton düştü. Yine çiftçi sayısı 2 milyon 800 binden 2 milyon 200 bine düştü. Örgütlenme sorunu var Bu durumun en önemli nedeninin, çiftçinin yeteri kadar örgütlenmemesi olduğunu kaydeden Atalık, “Örgütlenme ülkemizde yüzde 13'lerde. Bu oran Avrupa Birliği'nin tarımla uğraşan ülkelerinde yüzde 90'ın üzerinde" dedi. Örgütlenmenin sonuçlarını daha ucuz girdi, daha düşük maliyet olarak ifade eden Atalık, şunları anlattı; Fiyatlar aracılıkla artıyor “Böylece üretici refah düzeyinde tatmin edici bir ücret alırken tüketici de çok daha ucuza bu ürünlere ulaşıyor. Yani ülkemizde kooperatif yapılanma olmadığından kaynaklı İstanbul Şube Başkanı Atalık, AB ülkelerinde bütçenin yüzde 45'inin tarım desteklerine ayrıldığını belirtti. “Çünkü onlar dünya savaşlarında açlığın ne demek olduğunu gördüler" diyen Atalık, Türkiye'de bu oranın yüzde 2 olduğunu öne sürdü. Tarıma verilen destek mazotun vergisine gitti Resmi verilere göre 2014 yılında tarıma verilen desteğin 9,1 milyar lira olduğuna dikkat çeken Atalık, “Ancak verilen bu destek çiftçinin kullandığı mazotun vergisiyle geri alındı. 2014'te sadece buğday, ayçiçeği, pamuk ve soyanın ithalatına ödenen miktar tarıma verilen desteğin üzerindedir" dedi. Nesrullah Sonay - Sezen Ünüvar 8 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber GÜNDEM Köy-Koop 17. Olağan Genel Kurulu Yapıldı Ankara Plaza Otel Toplantı Salonunda gerçekleşen 17. Genel Kurul’da Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Divan Kurulu’nu oluşturarak toplantıyı açtı. Genel Kurul’da; Divan Başkanlığını Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Niksarlı, Divan Başkan Vekilliğini, Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Katip Üyeliklerini; Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, Köy-Koop İzmir Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Neftun Soyer, Oy tasnifçiliğini, KöyKoop Zonguldak Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Dursun Öztürk ve Köy-Koop Aksaray Birlik Başkanı Kadir Yayar yaptı. Merkez Birliğimiz, kurulduğu 1971 yılından bu güne kadar tarımın kalkınmasında her zaman ön planda yer almıştır. Köy-Koop’un kuruluşundan bugüne kadar, tüm baskılara rağmen prensiplerinden ödün vermediğini vurgulayan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, “Ülkemizdeki kooperatif örgütlerinin genel durumuna bakıldığında, Merkez Birliğimize ortak olan birliklerin ve bağlı kooperatiflerin ülkemiz kooperatifçiliğini bugüne taşıyan kuruluşlar olduğu görülecektir. Merkez birliğimiz, ülkemizdeki en köklü kooperatif örgütlerinden birisidir.” dedi. Tarımın kalkınması kooperatifler sayesinde olacaktır. de, partilerin kooperatiflerin üzerinde baskı kurmalı sonucu kendileri tarımsal ürünlerini başka ülkelerden ithal etmek zorunda kaldılar. Bu tutum bu ülkelerde kooperatiçiliğin bitmesine neden olmuştur. ICA, Köy-Koop’u en genç ve en dinamik kooperatif seçmişti. Köy-Koop üretim açısından ve yapısından dolayı devlet içinde güçlü ve söz sahibiyidi. alınarak dengeli bir süt fiyatı belirlenir.” diye konuştu. İthalat çözüm mü? Et fiyatlarının yükselmesiyle hayvanların kesime verildiğini, bunun peşinden de hayvan ithalatının yapıldığını, 2008 yılında yaşanan krizin de çiğ sütle başladığına dikkat çeken Yakup Yıldız, “Çiğ süt fiyatının düşürülmesiyle yaşanan kriz 1 milyonun üzerinde hayvanımızın kesilmesine neden oldu. Bu da kasaplık, besilik ve kurbanlık hayvan hatta karkas et ithalatının önünü açtı. Hayvancılığa verilen desteklemeler ve krediler ithalata gitti. Bugün çiğ süt fiyatında yine büyük sorunlar var ve bu da önümüzdeki dönemde yaşayabileceğimiz bir krize yol açabilir. İthalat çözüm mü? Yaşananlar ithalatın çözüm olmadığı gerçeğini ortaya çıkartmıştır.” değerlendirmesinde bulundu. Yıldız, Genel Kurul’da, 2014 yılı faaliyetleri konusunda, örgütlenmede yaşanılan sıkınıtlardan ve önümüzdeki süreçte yapılacak olan çalışmalar hakkında bilgi aktardı. Kooperatifçiliğimiz Güçlenirse Üretimiz de Artar Yıldız, “2006 yılında çıkan 5488 Sayılı Tarım Yasası’nda, GSMH’dan tarıma ayrılan pay yüzde 1 olması gerekirden, bugüne kadar ne yazık ki, bu oran yüzde 0.5’i geçmedi. Dileğimiz bundan sonraki gelecek hükümetlerde, hangi siyasi görüş iktidar olursa olsun, GSMH’dan tarım ve hayvancılığa ayrılan pay en az yüzde 1 olmalıdır.” dedi. Köy-Koop’un 1980 yılı öncesinde Türkiye’nin en etkili kuruluşları arasında yer aldığını belirten, Köy-Koop eski genel başkanlarından Ahmet Altun, tarımda kendi dönemlerini ve bugün gelinen noktayı ifade ederken, “Dönemimizde Antalya ve Ege Bölgesi hariç, sadece Çukurova’da 1 milyon 340 bin ton pamuk üretiliyordu. GAP Projesi devreye girdiği zaman da bu rakam 4,5-5 milyon ton pamuk üretilecekti. Fakat bugün geldiğimiz nokta da pamuk üretimi, Çukurova’da üretilen 1,320 milyon ton pamuğun da altındadır. Ayçiçeği üretimine baktığımız zaman 1980 yılında 2 milyon 300 bin ton üretim varken, bugün 700 bin ton civarında üretimimiz var. Sütte Dengeli Fiyat Belirlenmeli Türkiye’de uzun süredir kırmızı et fiyatını ve besilik hayvan ithalatını konuştuğunu oysa asıl sorunun çiğ sütte yaşandığını, 2014 Haziran ayından bugüne kadar köylünün üretmiş olduğu süt ve ürünlerinde herhangi bir fiyat artışının söz konusu olmadığını belirten Yıldız, “Sütü üretenler olarak fiyatı belirleyemiyoruz. Bu nedenle çiğ sütün fiyatı 1 yıldır aynı. Kooperatif ortaklarımız, üreticilerimiz zor koşullara rağmen üretmeye devam ediyorlar. Peki, sanayici bir yıldır ürünlerine zam yapmıyorlar mı? Fiyat ayarı yapmıyorlar mı? Yakın tarihte Ulusal Süt Konseyi toplantısı olacak, dileğim bu toplantıda kooperatif ortaklarımıza, üreticilerimize hem de sanayicimize, girdi maliyetlerimiz de göz önüne tarımsal sorunları olduğu için gittiğimiz ülkelerde de aynı konulara değindik, aynı araştırmaları yaptık. 2002 yılında kırmızı mercimek 440 bin ton üretilirken, bugün 81 bin tona gerilemiştir. Yeşil mercimek 112 bin ton’dan, 20 bin tona gerilemiştir. Köy-Koop olarak 1980 öncesi sadece Hindistan Kooperatifler Birliğine 40 bin ton ihracat yapıyorduk. Kars Birliğimiz 18-25 bin ton canlı hayvan ihracatı gerçekleştiriyordu. Kurban Bayramı’da Güneydoğu’dan Suudi Arabistan’a 500 bin ile 1 milyon canlı hayvan ihrac ediyorduk. Bugün kurbanlıklarımızı dışardan ithal eder hale geldik. Yaş meyve ve sebzeye gelince, sadece Sovyetler Birliği’ne 80 bin ton narenciye ihraç ediyorduk. Tüm bunlar kooperatifçiliğin güçlendiği ölçüde üretimin artığının göstergesidir. Bugün geldiğimiz noktada pancar üretimi yüzde 90 lara varan düşüş yaşamaktadır. Çünkü 100 dekar tarlası olan bir çiftçi, sadece 30 dönümünün bedelini tohuma ödemek zorunda kalmıştır. Türkiye’de bugün üretici köylülerin üretmiş oldukları ürünler, üretici ile tüketici arasında 1980 öncesi gibi bağ kurulamadığı için, tüketicinin ödediği her 100 krş tan, 32 krş’u üreticiye, 68 krş’u aracıya gitmektedir. Yaş meyve ve sebzede bu oran yüzde 85’lere kadar çıkmaktadır. Türkiye’de Merkez Birliğinden ayrılan il birliklerinin bir araya gelerek, yeni başka bir merkez birliği oluşturmaları, bölünme ve parçalanmalara sebep olmaktadır. Devlet de buna müsade ediyor. Bu durum ülkemizdeki kooperatifçiliğin bitmesi ve çökmesi demektir.” diye konuştu. Köy-Koop önceki dönem genel başkanlarından Cevdet Kocaman ise, “Ne yazık ki, 12 Eylül adımları yaklaştığında Köy-Koop başarılı gitmiyordu. Çok ileriye giden bir kuruluş Ekonomik olarak dünya kooperatifçiliğine baktığımızda Türkiye kooperatifçiliğini çok başarısız ve bu anlamda çok çok gerilediğimiz, yönetici ve ideolojik anlamda siyasal anlamda katılımcı açısından baktığımızda da gerideyiz. Şimdi bütün bunların bir nedeni olması gerekiyor. Nedenlerin bilindikten sonra çözüm yollarını ortaya kaymamız lazım. Ben 80 sonrası arkadaşlarımızla çalıştığımız dönemde, adım atar gibi olduk ama bir adım iki adım gerilere düştük. Şimdi bu geleneği inançla tabi bir yaşamın bir parçasına uygun düştüğü ölçüde devam ettiren kooperatifçi arkadaşlarımıza, bizim eski yaptıklarımızın hiçbir faydası yok. Ama gerçekte bir yaşam var. Kooperatif aracını nasıl kullanıyoruz, yaşamımıza ne katması gerekiyor. Başarılı bulduğum Köy-Koop’un dergilerini Dünya fındık üretiminin yüzde 70’i Türkiye’de üretilmesine karşı, bugün fındık borsası 1 kg dahi fındık üretmeyen Almanya Hamburg’da dır. Tüm bu sorunların üstesinden gelebilmek için kooperatifçiliği geliştirip, yaygınlaştırmalıyız. Eğer bu hareketi geliştiremezsek, sıkıntılı dönemleri yaşayacağımızı unutmayalım. Bugün Türkiye’de üreticinin girdi maliyetleri çok yüksek, bundan dolay binlerce çiftçi tarımdan uzaklaşmaktadır. Sadece kooperatifler çatısı altında örgütlenerek tarımımızın geliştirebiliriz.” diye konuştu. Kooperatifçiliği bir elin nesi var, iki elin sesi var olarak değerlendiren Köy-Koop kurucularından eski Genel Başkan Hadi İlbaş, “Dünyada kooperatifler din, dil, parti gözetmeksizin biraraya geldikleri için başarılı olmuşlardır. Fakat bugün ülkemizde gelinen nokta da kooperatifin başında bulunan yöneticilerin tarım ve kooperatifçilikle ilgisi olmayan kişilerin olması durumda, o kooperatifin ayakta kalıp, başarıya ulaşması mümkün değildir. Bu bana şunu hatırlattı, uçsuz bucaksız ve verimli toprakları olan Ukrayna ve Rusya gibi ülkeler- içerisinde görev yapmadım. Elimizde bir banka, gümrüklerden çekilmesi gereken bir sürü traktör, traktör paralarını yatırmış, traktörünü alamamış bir sürü insan ve 185 tane Türkiye’nin en yüksek sözleşmesini yapmış sendikalı çalışan vardı. Onlar Türkiye’nin önde gelen akademisleri, önde gelen kooperatifçileri idi. Hiçbirinin kıdem tazminatını ödemedik. Bu yaşananlardan ders almamız gerekiyordu. Fakat yeterince alamadık. 80 sonrası, kuruluş yöneticisi olduğumuz için hepimiz tutuklandık, sürgünde yaşadık, onlardan biri de benim. 10 yıl sürgün yaşamım oldu. Çıktığımız nokta kooperatifçilik hareketi ve Türkiye’nin devam ettirmeleri düşünce planında, biz ve akademik çevreleri bilgilendirme imkanı oluyor. Ama sadece bilgilendirme yetmiyor. Hayata sıcak bir dokunuş da gerekiyor. Siz ne düşünüyorsunuz dediğinizde; hakikaten bu işin bir reçetesi yok. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, burada mücadelesini veren hala da fiilen devam eden arkadaşlarımız da var. Ve onları gerçekten çok taktirle karşılıyorum. “Türkiye’de kooperatifçiliğin ekonomiye katkısının azalması, Türkiye’ de refah seviyesinin azalmasının nedenlerinden biridir. Ama bu olaya sadece ideolojik bakan Köy-Koop’un isminden dahi korkan, çok geri düşünceli insanlar hala idrak edemiyorlar. Çünkü biz sadece insanların, daha iyi yaşayabilmesi, daha mutlu olabilmesi ve küçük üreticinin bulunduğu yerde yaşama şansını artırabilmesi iç göçlerin ortadan kalkması konusunda kooperatifçilik hareketinde kendi mesleklerimiz, kendi geleceklerimiz olmasına rağmen yaşamımızı verdik. Ancak bu kadar sonuç alabildik. Eski iki değerli başkan ilk sıçrama noktasında çok büyük katkıları oldu. Biz de çok iyi günlerini gördük, söyediğim gibi zorluklarını da gördük. Umarım bundan sonra daha gerçek, sizin yaşamınızı daha Köy-Koop Haber Ağustos 2015 GÜNDEM güzelleştirecek bir kooperatif yaşamını temenni ederim.” dedi. Türkiye’de bugün kooperatifçiliğin dağınıklılığının, parçalanmışlığın ve bir araya gelememenin sebebi devlet değil, ağırlıklı olarak biziz diyen Türkiye Orman Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Cafer Yüksel, “1980’de lağv edilen, faaliyetleri men edilen o koskoca örgütümüzün, sahipsizlik içerisindeticaret sicilden kaydını sildiler, iflasını istediler. Sendikalar ve siyasi partilerin mal varlıkları tekrar iade edilmesine rağmen, sahipsiz bırakılan Köy-Koop’un bütün mal varlıklarına el konulumuştu. Köy-Koop’un 1998 yılına kadar hiçbir şekilde yeniden örgütlenmesine müsade edilmedi. Ama bu arada birçok kooperatif kuruluşu oldu. Merkez birliği oluşturamadık. Burada parçalanmışlık en büyük sorun olarak ortaya kondu. Or-Koop 1997 yılında kuruldu. KöyKoop ise 1998 yılında kuruldu. Eğer Köy-Koop daha önce kurulmuş olsaydı. Şuanda Or-Koop olmayacaktı.” diye konuştu. Cafer Yüksel, kooperatiflerin yapılanmasına değinerek, geçmiş yıllarda 4 Merkez Birliği’nin bir araya gelerek, tek bir çatı altında toplanması için karar aldığını, ama tüm çalışmalara rağmen birleşmenin gerçekleşemediğini belirterek, şuan dahil eğer böyle bir birleşmenin söz konusu olması halinde, birleşmek için ellerinden ne gerekiyorsa yapacaklarını vurguladı. Gümürük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı kooperatiflerimizin genel kurullarında olmaktan memnuniyetin duyduğunu, fırsat buldukça bu etkinliklere katlacaklarını ifade etti. Kooperatifçilikle ilgili 3 Bakanlık ve diğer ilgili temsilcilerle hep birlikte 2008 yılında bir çalışma başlattık. 2008 yılında bir komisyon kurduk. İlgili tüm bakanlıklar bu komisyonda yer aldı. Ayrıca merkez birlikleri de katkı sağladılar. Hepimiz bir araya geldik. Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’nı (TÜKOSEP) 2008-2012 yani 4 yıllık bir çalışma yapılarak 7 ana stratejik hedefi belirledik. Onun altında 36 eylem oluşturduk. Koope- ratifçilik sektörü olarak bu eylemleri gerçek manasıyla yerine getirebilirsek bir nebze de olsa sorunlara çözüm getirebileceğiz. Hepimizin Taşın altına elimizi koymamız gerekiyor Seymenoğlu, “Milli Kooperatifler Birliği ve Bakanlık olarak hepimizin TÜKOSEP faaliyetlerini gerçekleştirmek için taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. TÜKOSEP’in, benim çok önem verdiğim Kamu teşkilatlandırılması, yeniden yapılandırılacaktır, başlıklı bir maddesi var. Teşkilatlanma derken sadece 3 Bakanlığımızı mı kastediyor? Hayır. Kooperatif üst örgütlerinin de bu teşkilatlanmaya dahil ediyor. Hala çatı örgütlenmesini tamamlamamış bir ülkeyiz. Milli Kooperatifler Birliği ortağı olmayan birçok birlik ve kooperatifler var. Neden hala çatı örgütlenmeyi tamamlamadık? Burada TÜKOSEP bize yol gösteriyor. Bu genel kurulda sevinerek görüyorum ki, Köy-Koop ile Or-Koop’un birleşme, bir araya gelme iradesi oluştu. Güzel bir gelişme, umarım iyi bir sonuca ulaşır. Belki diğer kooperatiflerimize de örnek teşkil eder.” dedi. Bu parçalı yapıyı gidermek adına ne yapıyoruz? Seymenoğlu, “Dünyada Almanya, Hollanda, Japonya, Güney Kore gibi başarılı olmuş ülke kooperatiflerini sayarken, dünya görüşlerimiz, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, özünde bir kooperatifin çatısı altında, farklı siyasal görüşleri barındıramadığımız ölçüde bizim başarılı olma şansımız yoktur. Asıl meselenin özünde bence birbirine katlanma, birbirini kabul etme vardır. Eğer farklılıklarımızı kabul edemiyorsak, ortak doğruları nasıl bulacağız. Bu yüzden ben değil, biz demeliyiz. Zaten demokraside bu değil midir?” şeklinde konuştu. “Çok amaçlı kooperatifçiliği çok önemsiyorum ve destekliyorum” Konuşmasında örgütlenme sorunlarına değinen Seymenoğlu, “Aynı kooperatif çatısı altında, çocuk bakım hizmeti, yaşlı bakım hizmeti ve tarımsal ürün alma hizmeti verebilmeliyiz. Dünyada bunun örnekleri de var. Eğer bizler bir araya gelemez isek, bu parçalı yapı önümüzde hep engel olarak kalacaktır. Bu yapıyı sonlandırmak sizlerin elindedir. Çok amaçlı kooperatifçiği çok önemsiyor ve destekliyorum. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nde değişiklikler için birçok sektör temsilcileriyle bir araya gelerek kırka yakın toplantı yaptık. Ortaya bir taslak çıkardık. Kimimiz bundan memnun olabilir ya da olmayabilir. 1163’ü yasa olarak çıkarma yetkisi Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda dır. Karşınızda tek siyasi otorite olarak, bu konuda sizden gerçek anlamda desteklerinizi bekliyorum.” dedi. Genel Kurul’da gündem maddelerinin görüşülmesinin ardından gerçekleşen seçimlerde, Yönetim Kurulu: Yakup Yıldız, M. Barış Aydın, Recai Paçin, Bayram Cura ve Mehmet Sever, Denetim Kurulu: Mahmut Tümay, Ahmet Köseoğlu ve Hüseyin Simav’dan oluştu. Yanlış Tarım Politikaları Öldürüyor! »» Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, “Çiftçiler üretmek, ürettiğiyle sağlıklı yaşamak/yaşatmak ve geçinmek istiyor. Ancak hükümetlerin tarımda uyguladığı serbest piyasa politikaları çiftçilerin geçinmelerini engelliyor.” dedi. Abdullah Aysu yaptığı değerlendirmesinde şu bilgilere yer verdi: “Son tarım işçisi katliamının yaşandığı Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çökelek Köyü sulu tarım yapılan, verimli topraklara sahip bir köydü. Toprakları, “taş eksen biter” denilecek cinstendi. Çökelekliler, bu topraklarda daha önce pamuk üretip geçiniyorlardı. Hükümetlerin uyguladığı yanlış tarım politikaları nedeniyle bu güzel topraklarında geçimlerini sağlayamaz oldular. Çiftçi Katliamı! Geçimini sahip olduğu topraktan üreterek sağlayamayan Çökelek Köyü’nde yaşayan köylülerden 13’ü kadın, toplam 15 köylü bağını ayıklayan bir çiftçinin yanına kilo başına 1 lira 50 kuruştan asma yaprağı toplamaya gitti. Daha önce Soma ve civarında tütün ekimi yapamayan/yaptırılmayan çiftçilerin ölüme gittiği gibi, onlar da ölüme gönderildiler. O nedenle yaşanılan kaza değil, hükümetlerin uyguladığı yanlış tarım politikalarının sebep olduğu bir çiftçi katliamıdır! Üstelik topladıkları bu asmaların üzerinde azoxystrobin, kloroprofis, penconazole, acetamiprid, improdione, boscalid, emamectin, esfenvalerate, kresoxim-mtehyl, diametomorf, tetraconazole, difenokonazol, tebubuconazole, pyraclostrobin gibi zararlı kalıntılar bulunuyor. Bu kalıntıların tamamı ihraç edilen asma yapraklarında bulunduğu için AB’den iade de edildi. Tarım işçileri ayrıca tarımsal ürünlerde kullanılan tarım ilaçları hatta yasak olduğu halde kullanılan birçok ilaçla temas ettiğinden dolayı hastalanıyor. Bu ilaçlara birkaç örnek; carbendaizm, carbarly, fenbutatindir. Peki, bu ilaçlar neden yasaklanmış? Bakalım. Carbendazim: Mantar ilacı, AB, 1 Aralık 2014’de araştırmalarda erkek üreme sistemini olumsuz etkilediği sonuçları çıkınca yasaklamış. Carbaryl: Böcek ilacı, arıları öldürdüğüne inanılıyor. 5 AB ülkesinde yasak. Fenbutatin Oksit: Suda çözülme süreci çok uzun olduğu için gıda ile birlikte insanlara geçiyor. Bu nedenle yasaklanıyor. Türkiye’den İsveç’e ihraç edilen asma yapraklarında, yukarıda saydığım 16 adet limiti aşmış tarım ilacı ve bu 3 adet yasaklı madde bulunmuş. Belçika’da da benzer örnekler yaşanınca AB, 1 Temmuz’dan itibaren Türkiye’den gelen asma yaprağına gümrüklerde yüzde 50 fiziki kontrol şartı getirdi. 1 Ocak’tan bu yana Türkiye’den gelen 157 parti gıda ürünü standartlara aykırı olduğu için AB ülkelerince iade edilmiş. Tarım Bakanlığı’nın yerine getirmediği görev ve uyguladığı yanlış tarım politikalarının sonucunda bu kalıntılar oluşuyor. Sorun tek başına AB’nin ürünleri iade etmesiyle bitmiyor. İhraç edilen bu ürünleri biz ülke içinde tüketiyoruz. Bizdeki denetimin “saldım çayıra Mevlâ kayıra” cinsinden olduğunu Bülent Şık’ın analiz sonuçları çok somut bir biçimde ortaya koydu. Bize kimyasal ilaç kalıntılı ürün tükettiriliyor!” 9 3 Yıl Önce “Zararlı” 3 Yıl Sonra “Zararlı Değil” »» Biyogüvenlik Kurulu, tartışma yaratan bir karara imza atarak Genetiği Değiştirilmiş 3 Mısır türüne tekrar ithalat izni verdi. Biyogüvenlik Kurulu’nun kararı 16 Temmuz 2015 Tarihli ve 29418 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Biyogüvenlik Kurulu, 26 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda T25, MIR604, MON863 mısır genlerine “zararlı” diye izin vermemişti. Büyük tartışmalara neden olan ve özellikle soya ithalatını çıkmaza sürükleyen bu durumu aşmak üzere Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği değiştirilmiş 14 mısır,9 soya,10 pamuk ve 4 kolza (kanola) geninin ithalatı için 11 Mayıs 2015’te Biyogüvenlik Kurulu’na başvurdu. Başvuru yapılan genler arasında daha önce red edilen, olumsuz karar verilen T25, MIR604, MON863 mısır genleri de yer aldı. Yayınlanan yeni karara tepkiler geldi. Kararı ‘skandal’ olarak nitelendiren Greenpeace Tarım ve Gıda Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç ise şunları söyledi: “Bu 3 çeşit ile ilgili belki de en skandal karar MON863 kodlu GD mısır çeşidinin onaylanmasıdır. MON863 içerisinde antibiyotik direnç geni taşıyan bir GDO çeşididir. Bilindiği gibi Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2011 tarihinde antibiyotik direnç geni içeren GDO’ların yasaklanması gerektiğine hükmetmişti. Biyogüvenlik Kurulu da, 2012 yılında İDDK’nın bu kararına paralel olarak MON863 ile ilgili başvuruyu reddetmişti. Sormamız gereken soru şudur; Şimdi ne değişmiştir de, Biyogüvenlik Kurulu’nun kendi komite raporlarında dalak, immün sistem, çoklu organ sistemi zedelenmesi riski taşıdığı ifade edilen bu GDO, birden bire ‘temiz’ ve ithal edilebilir hal almıştır? Kanamisin ve Neomisin antibiyotikleri birden bire Dünya sağlık Örgütü’nün ‘kritik antibiyotik’ listesinden mi çıkartılmıştır da Biyogüvenlik Kurulu bu antibiyotiklere direnç taşıyan bir GDO’ya izin vermiştir? Üstelik de bunu İDDK’nın bağlayıcı hukuki kararına muhalefet etmek suretiyle yapmıştır.” Genetiği değiştirilmiş Mısır ve soya çeşitlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına tepki gösteren CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, GDO’lu yemle beslenen hayvanların et, süt ve yumurtasının hiçbir etiketlemeye dahi gerek duyulmadan HAL VE GİDİŞ tüketime sunulduğuna dikkat çekti. GDO konusunda toplumun bilinçlendirilmediğini söyleyen Milletvekili Sarıbal, “GDO, yemler yoluyla hayvan dokusuna geçer ve araştırmalarla da tespit edildiği gibi hayvan bundan zarar görür. GDO’ların insan sağlığına alarjiler, antibiyotiğe direnç ve benzeri konularda zarar verdiği bilimsel olarak ortaya çıkmıştır. GDO’lu ürünler ithal etmek yerine ülkemizde GDO’suz ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir. Ülkemizin kaynakları yabancı tarım şirketlerine değil, kendi çiftçilerimize aktarılmalıdır” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık da, “Kurul kararında çelişki çok. Bu ürünlerin hayvan yemi olarak ithalatına izin veriyorlar ancak gıda tüketim olarak ithalat izni yok. GDO zararsız deniliyor. Öyleyse küçük çocukların mamalarında neden kullanılmıyor? Türkiye’nin GDO’ya ihtiyacı yok. Alınan yanlış kararlardan dönülmeli” diye konuştu. ‘İthalatı destekleme girişimi’ Biyogüvenlik Kurulu’nun GD’li 3 mısır ve 2 soya ürününe izin verdiğini belirten Atalık, “GDO öyledir, böyledir kısmını bir kenara koyalım. TÜİK rakamlarına göre son 10 yıllık süreçte çiftçi 27 milyon dönüm tarım arazisini ekmekten vazgeçti. Çiftçi kazanamadığı için ekim yapmaz oldu. 2014’de 2 milyon ton soya, 1.5 milyon ton mısır ithal ettik. Bunların ne kadarı GDO’lu bilmiyoruz. 27 milyon dönüm arazinin sadece 5.5 milyon dönümünü soya ve mısır tarımına ayırmış olsak yurtdışından ithal etmemize gerek kalmayacak. GDO’ya verilen her izin soya ve mısır ithalatını destekleyici politikadır” ifadelerini kullandı. Sait MUNZUR 10 GÜNDEM Tarım İşçilerinin ‘Ölüme Yolculuğu’: 5 Ayda 190 Ölüm »» Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı Hacıveliler Köyü yakınlarında, tarım işçilerini açık kasasında taşıyan kamyonetle, süt tankerinin çarpışması sonucu 13’ü kadın 15 kişi yaşamını yitirdi. Ölenler arasında 15 yaşında Burak Kaya da var. İşçiler Seydi Aydın’ın kullandığı kamyonetle, bağdan yaprak toplamaya gidiyorlardı. Türkiye’de ilkbaharın gelişiyle birlikte 3 milyon mevsimlik tarım işçisinin aylarca sürecek hareketliliği de başlıyor. Çoğunlukla Doğu’dan Batı’ya, Karadeniz’e doğru yol alıyorlar. Kimi zaman da doğup büyüdükleri köylerinin çevresindeki tarım alanlarında çalışıyorlar. Manisa’da 15 kişinin hayatını kaybetmesiyle yeniden gündeme gelen mevsimlik tarım işçileri zor şartlarda yaşıyor, zor şartlar altında çalışıyor, ciddi geçim sıkıntısı çeken tarım işçilerinin üçte biri yemek ve kira gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Haftanın 7 günü 11 saat çalışan tarım işçilerinin yüzde 97’sinin sigortası yok. Yüzde 80’i çadırlarda sağlıksız ortamlarda ikamet ediyor, yüzde 65’i ise borçlu. İş kazalarında değişmeyen sektör tarım İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre, işçi ölümlerinin yoğunlaştığı dört sektör arasında “değişmeyen” sektör tarım. İş kazası ve işçi ölümlerinin en yoğun olduğu diğer sektörler ise, inşaat, taşımacılık ve ticaret/büro işkolları olarak sıralanıyor2015 yılında tarım iş kolunda yaşamını yitiren işçi sayısı ise 190 oldu. Taşeronlaştırma ve güvencesiz çalıştırma yasaklansın İş Güvenliği Meclisi, işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını ve taşeronlaştırma başta olmak üzere her türlü güvencesiz çalıştırmanın yasaklanmasını istiyor. Son 10 yıl dikkate alındığında bu yılın Mayıs ayı sonuna kadar tüm iş kazalarında ölen işçilerin sayısı ise kayıtlara 13 bin 569 olarak geçti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı son olarak 2014 yılında 1009 iş kazasını mercek altına alarak bu kazaların bedeline ışık tutmaya çalıştı. Bakanlığın incelediği 1 yılda gerçekleşen kazalarda, işçilerden yüzde 47,9’u yaralanmış, yüzde 45,7’si yaşamını yitirmiş, yüzde 6,4’ü ise uzuv kaybına uğramış. Acıtan Rapor! Hayata Destek Derneği’nin Mevsimlik Tarım İşçiliği Yaşama, Çalışma Koşulları Araştırması’na göre geliri 1.000 liranın altında olan tarım işçilerinin hanelerinde borçluluk oranı ise yüzde 65. Ayrıca bu işçiler, sosyal güvenceden de yoksun durumda. Araştırmaya göre tarım işçilerinin sadece yüz- Türkiye’de 2012 Yılı Verilerine Göre Tarım Sektöründe Çalışanların %83,3’ü Kayıt Dışı de 3’ü sigortalı. Türkiye’de sayıları 5 milyonu aşan tarım iş gücünün önemli bir kısmını mevsimlik gezici ve geçici işçiler oluşturuyor. Büyük çoğunluğu kayıt dışı çalışan bu işçilerin sayısı net olarak belli değil. Ancak 15 yaş üzeri 485 bin mevsimlik tarım işçisi olduğu tahmin ediliyor. Aileleriyle birlikte bu sayı 1 milyonu buluyor. Topraksız, istihdam imkânları kısıtlı olması sebebiyle farklı bir meslek icra edemeyen mevsimlik tarım işçileri güvenli ulaşım, barınma, altyapı, iş güvenliği, gelir güvencesi gibi hak ve ihtiyaçlardan mahrum olarak çalışıyor. Herhangi bir resmî kurumun düzenlemesine tabi olmayan mevsimlik tarım işçileri hayatlarını sözleşmesiz, sigortasız, güvencesiz bir şekilde Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna, yılın ortalama 6 ila 9 ayını tarımsal ürünlerin ekimi, çapası, ilaçlaması, sulaması, hasadını gerçekleştirerek kazanıyor. ‘Herkes 3 Maymunu Oynuyor’ Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ise, bir dizi faktörün varlığına dikkat çekiyor. Bunların kayıt dışılık, örgütsüzlük, kamunun ilgisizliği, iş kaybı endişesi, yasaların uygulanmayışı ve sahipsizlik olduğunu belirten Gülçubuk, “Çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz gezici ve geçici tarım işçileri için sorumluluk, doğrudan veya dolaylı olarak herkese düşüyor” diyor. Olanakları Kısıtlı İşçi aileler naylon, bez, branda tarzı iptidai barınaklarda, çamur ve uygun olmayan alanlarda yaşıyor. İçme/kullanma suyu, tuvalet/banyo, çamaşır olanakları kısıtlı. Atıklar açık alana gelişigüzel bırakılıyor. Mevsimlik işçilere sağlık hizmeti verme yükümlülüğü Toplum Sağlığı Merkezleri’nde olmasına karşın yetersiz hizmet veriliyor. Mevsimlik tarım işçileri yeterli beslenemiyor. Beslenme bozukluğuna bağlı gelişimsel bozukluk ve hastalıklar ortaya çıkıyor. Mevsimlik tarım işçilerinin çoğu İş Kanunu kapsamında değil. Tarım alanlarında minimum sağlık ve güvenlik standartlarını belirleyen ILO’nun 184 sayılı ‘Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi’ Türkiye tarafından henüz onaylanmadı. Yıl içindeki mevsimlik gezici tarım işgücünün ulaşım güzergahı tanımlanmamış durumda. Türkiye’de 1,25 Milyon Mevsimlik Gezici Tarım İşçisi Var Gülçubuk “Bu sesi duymak her şeyden önce dünyada tarım ekonomisi açısından ön sıralarda geldiğimizi belirten kamu otoritelerine, karar vericilere düşmektedir.” diye ekliyor. Tarım ekonomisinde dünyada 7. sırada olan Türkiye’nin on yıllardır tarımda insani sorunları çözememesini eleştiren Gülçubuk, “Herkes 3 maymunu oynuyor” diye konuştu. Tarımda çalışanların yüzde 85’inin kayıt dışı olduğu bilgisini de veren Gülçubuk, mevsimlik tarım işçilerinde bu oranın neredeyse yüzde 100 olduğuna dikkat çekti. Dünyada Mevsimlik Tarım İşçilerinin %60’ından Fazlası Yoksulluk Sınırının Altında Yaşıyor Ağustos 2015 Köy-Koop Haber Kooperatif Kredilendirmeleri »» Kooperatiflerin uzun yıllardan bu tarafa desteklendiğini ve kredilendirildiğini her siyasi dönemde görüyoruz. Ancak, bu güne kadar, yapılan bu uygulamaların, gerçekten doğru olup olmadığı veya amaçlanan hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı ise hep tartışma konusu olmuştur. 1960’lı yıllarda yurt dışına işçi gönderilmesinde kooperatiflere sağlanan öncelik hakları ile kooperatifçilik adına önemli ve olumlu bir kırılma noktası yakalanmıştır. Yurt dışına işçi gönderilmesinde, sermaye birikiminin sağlanması ve sağlanan birikimle proje uygulanarak yerel sanayinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu uygulamanın sonucu nedense yeterince irdelenmemiştir. Orman kanununda yapılan değişiklikle orman köylüsü tarafından kurulan kooperatiflere sağlanan öncelik hakları ve bazı ek maddi destekler bir anda orman köylerinde ciddi anlamda kooperatifleşmeyi sağlamış ve devletin hizmet alabileceği ve yöresel kalkınmaya katkı sağlayabilecek tüzel kişiliklerin oluşturulması sağlanmıştır. Orman üretimi yapan kooperatiflere, yaptıkları üretim karşılığı orman idaresi tarafından işlenmek kaydı ile düşük bedelle tomruk verilmesi nedeniyle, köylerde önceliklerle ilgili yasa gereği atölyeler oluşturulmuştur. Bu atölyeler, marangozluk ve doğramacılık alanında birçok kooperatif ortağının meslek edinmesine imkân sağlamıştır. Örneğin, Kastamonu ilimizin Tosya İlçesinde doğrama sektörünün gelişiminde kooperatiflere sağlanan bu desteğin önemli rolü olduğu bir gerçektir. Yine Gümüşhane ilinde kuşburnu işleyen tesisin kurulması, kuşburnundan birçok ürün elde edilebileceğini göstermiş ve bölgede önemli bir sektörün oluşmasına neden olmuştur. Benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kooperatiflerin süt pazarlanmasındaki örgütlü yapısı, fiyat oluşumundaki etki ve katkıları, soğuk zincirin oluşturulmasında ve kalite artışındaki katkıları halen devam etmektedir. Farklı kredi kaynakları ile bir ölçüde de olsa yerel tarımsal işletmelerin ve sanayisinin oluşumu teşvik edilmiştir. Süt işleme tesisleri, soğuk hava depoları, ürünlerin işlenmesi ve paketlenmesi, Orman üretimi yapan kooperatiflere orman ürünlerini işleme tesisleri gibi yüzlerce kooperatif değişik Bakanlıklarca değişik fonlardan kredilendirilmiştir. Kooperatiflerin finansman ihtiyacı proje desteğinin verilmesi hiç şüphesiz kaçınılmazdır. Ancak kredi sağlanması ve desteklenmesi gerçekçi fizibilite çalışmaları ile ortaya çıkartılmalı ve reel projeler haline getirilmelidir. Ancak bu güne kadarki çalışmalarda uygulamaların bu şekilde olduğu ve yürütüldüğünü söylemek mümkün değildir. Yıllardan bu tarafa kooperatifler siyasi yatırımın bir aracı olarak görülmüş, siyasi iradenin etkisi, bürokrasinin yandaş tavrı başarılı olunmasının önündeki en büyük engeli teşkil etmiştir. Örneğin süt olmayan yerde süt işleme tesisi projesi uygulamasına destek vermek, devlet kaynaklarını hovardaca kullanmaktan başka bir şey olabilir mi? Tüm bu olumsuz uygulamaların sonucu kooperatiflere mal edilmiş, başarısızlık kooperatiflere yaftalanmıştır. Hâlbuki başarısızlık, yanlış projeleri uygulayan bürokrasinin ve buna sebep olan siyasetçinin değilmi? Bölgesel gerçeklerle örtüşmeyen tip projeler, uygulamada ciddi sorunlar oluşturmuştur. Proje hazırla- Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı mak sadece merkezde görev yapan elemanların yapabileceği bir şey midir? Mühendisi ile veterineri ile yüzlerce personeli istihdam eden Tarım İl Müdürlükleri proje hazırlamaktan aciz midir? 1995 yılında kooperatiflere belli sayıda ortak için belli miktarda besi ve süt hayvancılığı kredi uygulaması başlatılmış ve o dönemde yüzlerce kooperatif kurulmuştur. Bu kooperatiflerin önemli bir kısmı proje kriterlerine uyum sağlayamamış veya kredi alamadığı için tasfiye noktasına gelmiş ve çoğu kapanmış, borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür. Öyle destek ve kredi argümanları kullanılmıştır ki bir anda yüzlerce kooperatifin kurulmasına neden olunmuştur. Uluslararası fonlardan değişik amaçlı projeler geliştirilerek ciddi kaynaklar kullanılmıştır. Bu projelerden arzulanan çıktılar alınamamış yapılan faaliyetlerin sürdürülebilirliği sağlanamamıştır. Bu kapsamda IRFO projesi yeterince olumlu sonuç alınamayan ve bu olumsuz sonuca rağmen önemli kaynak kullanılan bir proje olarak anılacaktır. Kooperatiflerin kredilendirilmesinde başarısızlıkların nedenleri üzerinde tartışmak, başarısızlığın gerçek nedenlerini belirlemek önemli bir yaklaşım olacaktır. Çünkü diğer olumsuz nedenler üzerinde yeterince durmadan alışılagelmiş kolaycılıkla bu olumsuzlukların tek sorumlusu sanki kooperatiflermiş gibi bir algı yaratılmasını doğru bulmak mümkün değildir. Kaldı ki, kredilendirilen veya desteklenen diğer üretici örgütlerinde de tablo farklı değildir. Kooperatif kredilendirilmelerinde yaşanan sorunların temel nedeni, gerçekçi fizibilite çalışmalarına dayandırılmamasıdır. Diğer taraftan örgütlerin krediyi verimli bir şekilde kullanacak ve onun sürdürülebilirliğini sağlayacak kurumsal kimlikten yoksun olmasıdır. Öz kaynak sorunu da kooperatifler için önemli bir sorun olarak görülmüştür. Gelinen bu günkü noktada, kooperatiflerin ciddi projelerine kaynak bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Kooperatifleri doğrudan banka kredilerine yönlendirmek kooperatiflerin yatırımlarında ciddi sıkıntılar oluşturacaktır. Yöresel ve bölgesel kalkınmanın gerçekleşmesinde hatta örgütsel yapıların düzenlenmesinde kredi ve destek argümanlarının kullanılması son derece önemli olup mutlaka uygulanması gereklidir. Ancak belirlenen amacın gerçekleşmesi için siyasi mülahazalardan uzak, bölgesel gerçekleri ve kaynakları da dikkate alarak fizibil projelerin desteklenmesi ve kurumsal kimlik oluşturulmasına özen gösterilmesi öncelikli unsurlar olarak dikkate alınmalıdır. Aksine bir mülahaza ile yapılacak bir uygulama kooperatiflere fayda yerine zarar verecektir. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 KOOPERATİFÇİLİK Girişimci Engelliler İşletme Kooperatifi Yatırım Sorunları İle Karşı Karşıya »» İzmir’in Urla İlçesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi desteği ve İŞKUR koordinasyonu ile zihinsel engellileri istihdam eden S.S. Girişimci Engelliler Kooperatifi 2014 yılında çalışmalarına başlayarak bir ilke imza atmıştı. Kooperatif, Solucan gübresi konusunda uzun yıllar süren araştırmalar neticesinde, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin, İŞKUR’un ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın deneyimleriyle Urla Yıldıztepe Mevkii’nde Dünyanın en değerli organik gübresi olarak kabul edilen solucan gübresini üreten çiftlikte 8 zihinsel engelli ve 2 sağlıklı personel ile hizmet vermeye başladı 2003 yılında geçirdiği şanssız bir ameliyat sonucu kendisi de engelli olan Ferhan Turhan Kooperatif Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyor. Kooperatifin üyeleri de ya engelli ya da engelli yakınlarından oluşuyor. Çiftlikte, 70 yıl önce Amerika’da laboratuvarlarda yetiştirilen kırmızı Kaliforniya solucanı diye adlandırılan bir tür solucan yetiştiriliyor. Mevsimsel dayanıklılıkları, üreme ve birim artışı açısından yetiştirilen özel bir tür. Her gün kendi ağırlığının üçte biri kadar dışkı üretiyorlar. Bu dışkı da tamamen organik bir gübre. Bu gübre çocukluğumuzdan hatırladığımız domates, salatalık gibi sebzelerin nefasetini sağlıyor ve üretimde % 30 oranında verim artışı sağlıyor. Çalışan engelliler burada solucanlara mama olacak karnabahar ve lahanaların sulanmaları, çapalanması gibi zirai işlerde faaliyet gösteriyorlar. Elektrikli aletlerle çalışmıyorlar. Solucanlara yedirilen mamanın kalitesi, elde edilen gübrenin kalitesini etkiliyor. Hayvansal gübre, saman, ince dal parçaları, yeşil her türlü sebze ve meyve atıkları öğütülerek solucanlara mama olarak değerlendiriliyor. Belediyelerin bahçe, evsel ve pazaryeri atıkları kooperatif tarafından değerlendiriliyor, maliyetini düşürüyor. Destek Sağlayabilecekler Olabilir mi? bile zorlanıyoruz, satış aşamamıza gelebilmemiz için geri ödemek kaydıyla, kaynağa çok ihtiyacımız var, önümüzdeki bu engeli aştıktan sonra, tüm hedefimiz beklemede olan istihdam sayılarını arttırmak olacak, bizlere bu konuda destek sağlayabilecekler olabilir mi “diye soruyor. Üretimler son hızla devam ediyor, Ancak, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın şart koştuğu Isıl İşlem Odası ve ruhsat masrafları konusunda tıkandıklarını belirten Kooperatif başkanı Ferhan Turhan, “ hiçbir satış yapamadığımız içinde, günlük yemek ve diğer masraflarda “Fortune 500 Türkiye" Listesi Açıklandı »» Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği "Fortune 500 Türkiye" listesi açıklandı. Üç bine yakın firmanın incelendiği ve net satış rakamlarına göre belirlenen listede Konya Şeker 66’ncı sırada yer aldı. Fortune 500 şirketlerinin net satışları 2014'te yüzde 19,55 artışla 791,7 milyar liraya yükselirken, toplam ihracatları yüzde 19,98 artışla 186,8 milyar lira olarak gerçekleşti. Satış geliri 1 milyar lirayı aşan şirket sayısı 125'ten 147'ye yükselirken, satış gelirleri 10 milyar liranın üzerinde bulunan şirket sayısı 14'ten 16'ya yükseldi. Üretim şirketlerinin net satışları yüzde 7,6 artarken, bu oran ticaret şirketlerinde yüzde 33,8, hizmet şirketlerinde yüzde 21,7, inşaat şirketlerinde ise 32,17 olarak gerçekleşti. Fortune 500 Türkiye listesinde istihdam artışı yüzde 6,8 olarak gerçekleşti. Şirketlerin öz kaynaklarında yüzde 12,3'lük bir artış yaşandı. Konya Şeker Üretici Şirketler İçinde 46’ncı Üç bine yakın firmanın incelendiği ve net satış rakamlarına göre belirlenen listede Konya’dan 9 şirket yer aldı. Fortune 500 Listesine 39 il hiç şirket sokamazken listede en fazla şirketi olan il 258 şirketle İstanbul oldu. İstanbul’u 54 şirketle Ankara takip ederken listenin 66’ncı sırasında yer alan Konya Şeker ilk 100 içerisinde Konya’yı temsil eden tek şirket oldu. 2014 yılında net satışlarını bir önceki yıla oranla %8’lik artışla 2.038.801,806 TL olarak gerçekleştiren Konya Şeker, (FVÖK) faiz ve vergi öncesi karlılıkta da %18.90’lık artış ile 309.025,790 TL kar elde ederek 47’nci sırada yer aldı. Yine aktif varlığını %14.32 oranında büyüterek 3.894.396,267 TL ile listenin 33’ncü sırasına, ihracatını da %75 oranında artırarak 106.033,528 TL ile 224’ncü sıraya adını yazdıran Konya Şeker istihdamda da çalışan sayısını %6 oranında artırarak 3.178 kişiye çıkardı. Konya Şeker listede yer alan şirketler arasında Endüstriyel Gıda İmalatı kategorisinde en büyük 5’nci şirket unvanına sahip olurken ilk 5 deki (FVÖK) faiz ve vergi öncesi karlılıkta 3’ncü büyük şirket ve bir önceki yıla göre (FVÖK) faiz ve vergi öncesi karlılığını artıran tek şirket olarak göze çarptı. Konya Şeker aynı zamanda Endüstriyel Gıda İmalatı kategorisindeki ilk 5 şirket arasında %75 oran ile ihracatını en fazla artıran şirket olurken, Fortune 500 listesine girme başarısı gösteren 9 Konya şirketi arasında ise en çok ciro ve en çok istihdam gerçekleştiren şirket oldu. Konya Şeker’in son yıllarda iş dünyasına yönelik yapılan araştırmalarda ve yayınlanan tüm istatistiklerde ön sıralarda yer almasının gurur verici olduğunu ifade eden Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı ve Karaman Milletvekili Recep Konuk Fortune 500 araştırmasına ilişkin yaptığı değerlendirmede “yapılan her araştırmada ilk sıralarda yer alan Konya Şeker yaptığı yatırımlarla dünyanın en büyük 5 gıda şirketinden biri olma hedefine sağlam adımlarla ilerliyor” dedi. 11 Tire Süt Kooperatifi Deneyimlerini Roma’da Anlatacak »» BM, Gıda Tarım ve Gıda Örgütü tarafından "Dünyanın En iyi Kırsal Kalkınma Modeli" seçilen Tire Süt Kooperatifi dünyanın bazı ülkeleri tarafından incelenip örnek alınıyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Kalkınmada Planlama ve Çözüm Yönetimi Projesi çerçevesinde Tire Süt Kooperatifi’nde incelemelerde bulunan. IFAD yetkilileri 2016 yılında Roma’da yapılacak çalıştaya, deneyimlerini paylaşması için Kooperatif Başkanı Mahmut Eskiyörük’ü davet etti. Azerbaycan, Bosna Hersek, Cibuti, Ermenistan, Fas, Gazze, Batı Şeria, Gürcistan, Kırgızistan, Lübnan, Mısır, Moldova, Özbekistan, Sudan, Tacikistan, Tunus, Ürdün ve Yemen tarım sektörü temsilcilerinden oluşan 125 kişilik heyet, IFAD yetkilileriyle birlikte iki günlük program çerçevesinde kooperatife teknik gezi düzenleyerek faaliyetler hakkında Kooperatif Başkanı Mahmut Eskiyörük’ten bilgi aldı. Aile işletmelerinin hayatta kalmasının tek yolu kooperatifleşme Tarım ve Hayvancılıkta örgütlemenin önemi hakkında bilgi veren Eskiyörük, dünya pazarında hüküm süren vahşi kapitalizm karşısında aile işletmelerinin hayatta kalmasının tek yolunun kooperatifleşme olduğunu vurgulayarak; “Tarım ve hayvancılık konusunda iki görüş hâkim. Bunlardan birincisi şirket tarımcılığını, diğeri ise tarımın el değiştirmemesi gerektiğini ve aile tarımcılığının gereği olan kooperatifleşmeyi savunan yaklaşımdır, doğru olan bu görüştür. Bir taraftan şirket tarımcılığının önünü açarken, diğer taraftan aile işletmeciliğinden bahsetmek mümkün değildir, ikisi bir arda olmaz. Büyükler tekelleşerek, küçüklere yaşama şansı tanımazlar. Bu yüzden küçükler korunmalı, korunmazlarsa yaşamaları mümkün değildir. Korumayı sağlayacak mekanizma ise kooperatifleşmedir. Küçük işletmeleri yok etmek yerine birleşerek kooperatif çatısı altında büyümeleri sağlanmalıdır. Aile işletmelerini üretimden uzaklaştırdığımız takdirde köyünde geçimini sağlayamayan insanlar göç eder ve şehirler yaşanmaz hale gelir. Kırsalda ekonomik iyileşme sağlanarak köyden kente göç önlenirse toplumsal barış sağlanır. Dünya’da açlığı ve savaşı önlemek istiyorsak, kooperatifleşmek zorundayız” dedi. Üreticinin örgütlenmesinden korkulmamalı Devletin, tarımsal destekleme politikalarını oluştururken kooperatifçiliği geliştirecek teşvikler vermesi gerektiğini belirten Başkan Eskiyörük, devletin üreticinin örgütlenmesinden korkmaması gerektiğini savundu. Çiftçi örgütlerinin güçlendirilerek üreticiye destek verilebileceğini söyleyen Eskiyörük, "Şuanda ülkemizde yüzde 50 devlet hibesiyle makine veriliyor, yüz kişinin içinden 5 kişi bundan faydalanabiliyor. Ayrıca hibeyle verilen makineden sadece hibeyi hak eden kişi faydalanabiliyor. Oysa bizim kooperatif olarak aldığımız makinelerimizin hepsi şu anda ovada çalışıyor. Sırayla bütün ortaklarımızın ekimini yapıyoruz, otunu biçiyoruz, paketliyoruz. Bir tek mibzerle yüzlerce ortağımızın mısırını ekiyoruz. Bu yüzden ben devlete ‘Kooperatif olarak bizi destekleyin, üreticiyi de biz destekleyelim' diyorum. Bu sistem üzerinden çalışılırsa, dünyanın her bölgesinde bir Tire Süt Kooperatifi oluşturulabilir" dedi. 12 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber RÖPORTAJ “İnsan ve hayvan beslenmesinde probiyotiklerin önemi hızla artmaktadır.” Röportaj: Emel TUĞRUL »» Probiyotik nedir, ne işe yarar, bu konuda yeterli bilgiye sahip miyiz? Yerli probiyotik üretme çalışmalarına başlayan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ)’nde projenin danışmanlığı yapan Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Gül Karahan ile konu hakkında konuştuk. Köy-Koop Haber-Probiyotik nedir? Prof.Dr. Aynur Gül Karahan Probiyotikler, vücuda alındığında sağlık üzerinde yararlı etkileri görülen ve bağırsaklardaki mikrobiyel dengenin geliştirilmesini sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotikler barsaktaki yararlı bakterilerin sayısal artımını sağlarken, zararlı bakterilerin azalmasına neden olurlar. Bir başka anlatımla bağırsak sisteminde yararlı bakterilerin doğal dengesini korumasını ve yenilemesini sağlamaktadırlar. Probiyotik ürünler ise, konakçı (insan ya da hayvan) sağlığı üzerinde yararlı etkileri olan mikroorganizmaları içeren çeşitli vitamin, enzim ve aroma maddeleri ile desteklenmiş kapsül, Probiyotiklerin insan şase ya da tablet halindeki diyet destekleyicileridir. sağlığı üzerindeki K.K.- Probiyotiklerin insan sağlığındaki önemi hakkında bilgi faydalı etkilerini verir misiniz? gösteren çok sayıda A.G.K- Probiyotiklerin insan sağlığı üzerindeki faydalı etkilerini gösteren bilimsel araştırma çok sayıda bilimsel araştırma bulunmaktadır. Probiyotikler bağırsaklarda bulunmaktadır. bulunabilen ve sağlığa zarar veren patojen mikroorganizmaları ve bu mikProbiyotikler roorganizmaların zehirli ürünler üretmesini engellemektedir. Bağışıklığı bağırsaklarda güçlendirmekte ve bağırsak duvarının işlevlerini iyileştirmektedir. Bunların bulunabilen ve yanı sıra probiyotiklerin insanlarda kolesterol düzeyini ayarladığı, kanser sağlığa zarar oluşumunu engellediği, ağız ve diş sağlığını iyileştirdiği, obeziteyi önlediveren patojen ği, bazı deri hastalıklarına karşı etkili olduğu belirlenmiştir. Midede ülser mikroorganizmaları oluşumundan sorumlu Helicobacter pylori’nin gelişimini de engellemekve bu tedir. Son yıllarda saptanan ilginç bir bulgu ise, probiyotiklerin beyin işlevmikroorganizmaların lerinin düzenlenmesinde etkili bazı ürünleri üreterek depresyon gibi sozehirli ürünler runları engellemesidir. üretmesini engellemektedir. Bağışıklığı güçlendirmekte ve bağırsak duvarının işlevlerini iyileştirmektedir. Bunların yanı sıra probiyotiklerin insanlarda kolesterol düzeyini ayarladığı, kanser oluşumunu engellediği, ağız ve diş sağlığını iyileştirdiği, obeziteyi önlediği, bazı deri hastalıklarına karşı etkili olduğu belirlenmiştir. K.K.- Probiyotiklerin görevleri nelerdir? A.G.K- Kısaca özetlersek, yukarıda da belirtildiği gibi bağışıklık sistemini güçlendirmek. Bağırsaklarda gıda bileşenlerinden yararlanmayı arttırmak, vitaminlerin (K vit, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak, zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek (detoksifiye etmek), besin allerjilerini ve ekzemayı önlemek, yaşlanmayı yavaşlatmak, depresyonu hafifletmek, ishali önlemek gibi görevleri bulunduğunu söyleyebiliriz. K.K.- Modern tıbbın kurucusu Hipokrat “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır.” demiş, günümüzde bağırsak florası bozukluğuna bağlı hastalıklar nelerdir, probiyotiklerin etkisi nedir? A.G.K- Bağırsak florasının çeşitli nedenlerle bozulması; ishal, kabızlık, inflamatuvar bağırsak hastalığı, irri- table bağırsak sendromu gibi önemli sorunlara yol açmaktadır. Probiyotiklerin kullanılması ile bu rahatsızlıkların önlendiğine, hastalık halinde ise belirtilerin hafiflediğine dair bilimsel bulgular bulunmaktadır. K.K.- Probiyotikli gıdalar deyince ne anlamalıyız, Probiyotikler hangi ürünlerde kullanılıyor? A.G.K- Probiyotik içeren başlıca gıdalar süt ürünlerdir. Probiyotiklerin kullanılmasıyla üretilen yoğurt, peynir vb. fermente ürünlerin yanı sıra dondurma gibi taşıyıcı olarak kullanılan ürünler de bulunmaktadır. Son yıllarda süt ürünlerine ilaveten probiyotik içeren meyve suları, unlu mamuller ve hatta çikolata üretimi yönünde çabalar bulunmaktadır. K.K.- Bütün fermente ürünler probiyotik özellik taşır mı? A.G.K-Bir fermente ürünün probiyotik özellik taşıyabilmesi için probiyotik özellik gösteren mikroorganizmaları içermesi gerekir. Bu nedenle bütün fermente ürünler probiyotik özellik taşımaz. Probiyotik özellik gösteren mikroorganizmaların belirlenmesi uzun bilimsel araştırmalarla mümkündür. Laboratuvarlarda elde edilen bulguların hayvan ve insan denemeleri ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bazı popüler kişilerin medyada önerdiği şekilde evde probiyotik ürün üretilmesi mümkün değildir. Bunlar yanıltıcı yönlendirmelerdir. K.K.- Hayvan Besleme ve Yem Endüstrisinde Probiyotik kullanımı hakkında bilgi verir misiniz? A.G.K-Hayvan beslemede probiyotiklerin önemi hızla artmaktadır. Probiyotikler hayvanların yemden yararlanmasını ve buna bağlı olarak canlı ağırlığı artırmaktadır. Yani birim miktarda yem tüketimi ile ağırlık kazanımı iyileşmektedir. Bu nedenle probiyotikler, özellikle kanatlı yetiştirmede hormon ve antibiyotiklere karşı önemli bir seçenektir. Son yıllarda tüketicilerin hormon ve antibiyotik kullanılmasıyla ağırlık artışının sağlanmasına karşı önemli tepkileri olmuştur. İnsan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan bu maddelerin kullanılması da yasal olarak engellenmiştir. Bu durum probiyotik kullanımını daha önemli hale getirmiştir. Süt hayvancılığı, etlik piliç ve kültür balığı üretiminde probiyotiklerden yararlanılmaktadır. K.K.- Süt sığırlarının beslenmesinde probiyotik kullanımının süt miktarına etkisi var mıdır? A.G.K- Süt sığırlarında Probiyotik olarak kullanılan mikroorganizmalar canlı bakteri, mantar ve mayalardan oluşmaktadır. Bu organizmalar işkembede kaba yemlerdeki selülozun sindirimine yardımcı olarak yemden daha fazla yararlanılmasını sağlamaktadır. Buna bağlı olarak süt verimi artmaktadır. Probiyotikler doğumdan sonra süt veriminin daha kısa sürede en üst düzeye ulaşmasını da sağlamaktadır. Bunun yanı sıra sütün yağ ve protein miktarlarında önemli düzeyde artış da meydana gelmektedir. K.K.- Pastörizasyon uygulanan üretim yöntemlerinde ortamda bulunan probiyotik mikroorganizmalar da yok oluyor mu? A.G.K-Patörizasyonla sütte bulunan insan sağlığına zararlı mikroorganiz- malar öldürülmektedir. Bu nedenle süt ürünlerinin üretiminde pastörizasyon yapılması zorunlu temel bir işlemdir. Daha önce de belirttiğim gibi bir ürünün probiyotik ürün olduğunun söylenebilmesi için probiyotik özellik taşıyan mikroorganizmaları içermesi gerekmektedir. Bu mikroorganizmalar pastörizasyon işlemiyle güvenli hale getirilen süte ilave edilerek üretim gerçekleştirilir. Kısaca pastörizasyon probiyotik katılmasından önce yapıldığı için probiyotikler üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi yoktur. K.K.- Dünyada önemli bir pazara sahip probiyotiklerin Türkiye’ de de üretilmesi için SDÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nce çalışmaların başlatıldığını biliyoruz. Yerli probiyotik üretilmesi ile ilgili olarak danışmanlığını da yaptığınız proje hakkında bilgi verir misiniz? A.G.K- Sayın hocam Prof. Dr. Mehmet Lütfü Çakmakçı’nın yürütücülüğünde probiyotik çalışmalarımızı 1994’de başlattık ve Köy-Tür ile ortak bir proje ile etlik piliçlerde probiyotik kullanımı ile ilgili önemli bulgular elde ettik. Çalışmalarımızın özgün tarafı probiyotik özellik gösteren mikroorganizmaların ülkemize özgü olmasıdır. Daha sonraki çalışmalarımız insan sağlığına yararlı probiyotikler üzerinde devam etmiştir. Ülkemiz insanına özgü probiyotik özellik taşıyan mikroorganizmalar elde ettik ve sağlık açısından yararlarını hayvan denemeleri ile saptadık. Yaklaşık dört yıldan beri ithal probiyotik mikroorganizmaların pazarlamasını yapan bir firma ile proje çalışmalarımız sürmektedir. Bu kapsamda Göller Bölgesi Teknokenti’nde ülkemize özgü probiyotik üretimine altyapı oluşturacak bir pilot tesis kurulmuştur. Arge çalışmalarımızın sonuçlarına bağlı olarak gelecekte ülkemizde probiyotik üretimi mümkün olabilecektir. K.K.- Üretici ve tüketicilere önerileriniz nelerdir? A.G.K- Su ürünleri, et ve yumurta tavuklarının üretiminde yerli suşların kullanılması çok önemlidir. Çünkü her organizma bulunduğu ortamda doğal seleksiyona uğrayarak yaşamını devam ettirmektedir. Dolaysı ile ekosistem de üstün bireyler başarılı olmaktadır. Bu nedenle probiyotik ürünleri satın alırken bu özelliğin dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca probiyotik uygulamalarla ilgili bilgileri uzmanlardan öğrenmeleri ve probiyotiklerin yukarıda işaret ettiğimiz özellikleri taşıyıp taşımadıklarını araştırmalarıdır. Kendi bilim adamlarımızın çalışmaları desteklenerek üretimin tekellerin ellerinden kurtarılması gerekmektedir. Bu nedenle bilinçli üretici ve bilinçli tüketici yerli sermayenin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 KOOPERATİFÇİLİK 13 “Sürdürülebilir Kalkınma “Küreselleşen Dünyada Sosyal Ekonomi” ve Açlığı Önlemede Kooperatifler” »» Uluslararası Kamu, Sosyal ve Kooperatif Ekonomisi Araştırma ve Bilgi Merkezi CIRIEC’in düzenlediği 5. Sosyal Ekonomi Konferansı 15-18 Temmuz 2015 tarihleri arasında Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapıldı. »» Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve İtalyan Kooperatifleri Federasyonu CONFCOOPERATIVE ile Japon Tarımsal Kooperatifler Ulusal Federasyonu JA-ZENCHU ile işbirliğinde 12-14 Temmuz 2015 tarihlerinde Milano Expo 2015 Uluslararası Fuarı çerçevesinde “kooperatiflerin sürdürülebilir kalkınma ve sıfır açlık konusunda halkın bilinçlendirmesi” konulu konferans düzenlendi. Uluslararası konferansa ülkemizi temsilen TÜRKİYE KOOP’dan Genel Başkan Muammer Niksarlı ile Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü İrfan Güvendi, Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Ethem Üstüner ile Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Cafer Yüksel, Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Çetiner ve Dış İlişkiler Koordinatörü Ünal Örnek katıldılar. Konferansın açılışında ICA Başkanı Dame Pauline Green, İtalyan Kooperatifleri Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Marco Venturelli ve Japon Tarımsal Kooperatifler Federasyonu Başkanı Akira Banzai birer konuşma yaptılar FAO temsilcisi Rodrigo Castaneda yaptığı sunuş konuşmasında “2050 yılında sürdürülebilirliği sağlarken 9 milyar insanın doyurulması” konusunda neler yapılması gerektiği üzerinde durdu. Yuvarlak Masa oturumları Birinci yuvarlak masa oturumunun konusu: Tarımsal kooperatifler- aile çiftçiliğini destekleme ve yerel toplumun tarımsal üretim ve çeşitliliği koruması. İkinci oturum: Tarımsal üretim ve gıda perakendeciliğinde çevresel sürdürülebilirliğin korunması. Üçüncü oturumun konusu ise; Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim: Dağıtım kanallarında gıda kayıpları ve gıda israfının önlenmesi. Dördüncü oturum: Gıda dağıtım kanallarının güvenliği – üreticiler ile tüketicileri yakınlaştırmada inovatif örnekler. Beşinci oturum: Uygun politika ortamının güvenceye alınması – Ticaret andlaşmaları ve 2015-sonrası kalkınma gündemi. TÜRKİYE KOOP Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat “Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim: Dağıtım kanallarında gıda kayıpları ve gıda israfının önlenmesi” konulu üçüncü yuvarlak masa toplantısına TÜRKİYE KOOP adına katılarak “Türkiye’de gıda kayıpları ve israfının önlenmesinde kooperatiflerin rolü” konulu bir konuşma yaptı. Kapanış oturumunda ICA Başkanı Dame Pauline Green, Japon Tarımsal Kooperatifler Federasyonu JA-Jenchu’nun Başkan Yardımcısı Toru Nakaya, İtalya Confcoopertive Başkanı Maurizio Gardini ve İtalyan Hükümeti’nin EXPO Milan Komiseri Guiseppe Sala birer konuşma yaptılar. Konferansın kapanışında “Milano Bildirisi” imzalandı ve özet olarak sunuldu. Konferansın kapanışında imzalanan Milano Bildirisi’nin www.ica.coop sitesinde yayımlanacağı bildirildi. ICA Yöneticileri ile görüşmeler Konferans sırasında Niksarlı ve Polat ICA üst yönetimi ile bir dizi görüşme gerçekleştirdiler. ICA Başkanı Dame Pauline Green ile 3-5 Eylül’de Ankara’da yapılacak B20 toplantısının ayrıntıları görüşüldü. ICA Genel Müdürü Charles Gould, Politika Direktörü Rodrigo Gouveia ve .coop Ticaret Koordinatörü Violetta Nafpaktiti ile de Antalya Küresel Konferansının hazırlıkları görüşüldü. ICA yetkililerinden ayrıca konferansa belirli sayıda genç kooperatifçilerin (kooperatif meslek okulları öğrencileri) ve kooperatiflerle ilgili kamu kurumları temsilcilerinin kayıt ücreti ödemeksizin katılmalarının sağlanması istenildi. Niksarlı’nın bu konudaki ısrarlı talebine karşın bir sonuca varılamadı ancak bu konudaki görüşmelerin devam etmesi kararlaştırıldı. Antalya Küresel Konferansı sırasında kooperatif markasının ve .coop alan adının kooperatifler arasında kullanılmasının yaygınlaştırılması için özel bir tanıtım oturumu organize edilecek. Ülkemizi temsilen TÜRKİYE KOOP’ tan Genel Başkan Muammer Niksarlı ve Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat ile Türk Kooperatifçilik Kurumu Başkanı Prof. Ali Fuat Ersoy ve Prof. Mehmet Baş katıldılar. 40’dan fazla paralel oturumda 258 bildirinin sunulduğu konferansın konusu “Küreselleşen Dünyada Sosyal Ekonomi” olarak belirlenmişti. Konferansa TÜRKİYE KOOP adına “Türkiye’de Sosyal Ekonominin Bir Öğesi Olarak Kooperatifler-Tarımsal Kooperatiflerin Güçlükleri” başlıklı bir bildiri ile katılan Hüseyin Polat, bildirisinde şu konuların altını çizdi: Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Kooperatifler Yılı olarak ilan edilen 2012 yılında Türk Hükümeti kooperatif hareket ile işbirliği halinde yeni bir kooperatif stratejisi dokümanı kabul etti. Bu strateji kooperatifleri ve kooperatiflere hizmet eden kamu kurumlarının yeniden yapılanması ve işletmelerin güçlenmesini sağlamayı amaçlayan 7 hedef belirledi. Tarımsal kooperatiflerin bellibaşlı güçlükleri olarak şunlar sayılabilir: 1. Kooperatif politikası ve yasalarındaki yetersizlikler 2. İklim değişikliğinin etkileri ve yenilenebilir enerjiye geçmekteki sıkıntılar 3. Gıda güvenliği konusunda daha bütünleşmiş politikalara ihtiyaç var 4. Sermayeye erişim ve kredi konusunda sıkıntılar bir kooperatifler bankası kurulmamış olması yüzünden çok büyük bir sorun haline gelmiş bulunuyor 5. Kooperatiflerde yetişmiş insan gücü yetersizliği 6. Dağıtım kanallarında kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması ve sermaye şirketleri ile B20 çerçevesinde işbirliğinin güçlendirilmesi. Sonuç olarak, görünürlükleri ve ekonomik etkinlikleri giderek artan tarımsal kooperatifler, sosyal sorumluluklarının bir gereği ola- rak içinde bulundukları toplumların kalkınmasına ve istihdam yaratma yolu ile kırdan kente göçü azaltmakta etkin bir rol oynamaktadırlar. Bu nedenle, yukarda sıralanan önemli güçlüklerinin giderilmesi halinde bu kooperatifler ekonomiye daha fazla katkıda bulunabilecek ve toplumun diğer kesimleri ile sürdürülebilir diyalogu güçlendireceklerdir. Akdeniz Ülkeleri Sosyal Ekonomi Netwörkü ESMED, bu konferans sonunda İspanyol ve Portekiz Hükümetlerinin AB düzeyinde sosyal ekonominin desteklenmesi konusunda ortak bir deklarasyon imzaladıklarını bildirdi. Uluslararası Kooperatifler Günü Mesajı »» Türkiye Koop Genel Başkanı Muammer Niksarlı Uluslararası Kooperatifler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Dünyanın pek çok ülkesinde devam etmekte olan kargaşa ve iç savaşların ve farklı etnik yapılar ve dinsel inançlardan kaynaklanan ayırımcılığın giderek daha belirgin hale geldiğinin vugulandığı mesajda Muammer Niksarlı şunları kayddeti: “İnsanlar arasında bu ayrımcılık ve farklılığı reddeden ve kadın-erkek, yaşlı-genç herkesi eşit olarak kabul eden ve bunu tüm yasal düzenlemelerde ve faaliyetlerinde açık bir biçimde kanıtlayan en önemli örgütler kooperatiflerdir. O nedenle kooperatifler yalnız insan unsurunu temel almakla yetinmeyip tüm ayrıcalıkları bir tarafa bırakıp, insanları insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürmeleri için eşit biçimde ele almaktadır. Kooperatiflerimizin insanlığa kazandırdığı bu vasıfların önemini bilelim ve Uluslararası Koopera- tifler Günü’nde eşitlik, adalet, gönüllülük ve dayanışma gibi temel değerlerine uygun davranışlar ve eylemler sergileyelim. Bu yolla hem ortaklarımız arasında, hem de kooperatiflerin içinde bulundukları toplumlarda adalet ve eşitlik duygularının daha da gelişmesine katkıda bulunmuş oluruz. Bu duygu ve düşüncelerle tüm ortaklarımızın Uluslararası Kooperatifler Günü’nü kutluyor ve herkes için daha eşitlikçi bir dünya diliyorum.” İzmir Büyükşehir Belediyesi Bademler Kooperatifi ile sözleşme imzaladı »» Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile 1 milyon TL’lik yeni bir sözleşme imzaladı. Büyükşehir Belediyesi, 2007 yılından itibaren fidan, mevsimlik çiçek, zeytinyağı, süt, yoğurt ve peynir gibi ihtiyaçlarını kooperatiflerden sağlayarak yerli üreticiye yaklaşık 140 milyon liralık katkıda bulundu. Yazlık - kışlık mevsimlik çiçek alımı için Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile 1 milyon TL’lik yeni bir sözleşme imzalayan Büyükşehir Belediyesi, üreticinin yüzünü bir kez daha güldürdü. Bademler köy meydanında düzenlenen imza törenine konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 1992 yılında hayatını kaybeden Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Kurucu Başkanı ve eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Mahmut Türkmenoğlu’nu kooperatifçiliğe ve siyasete yaptığı katkılar nedeniyle minnetle andığını söyledi. Bademli’de ekoturizmi başlatmak için proje hazırladıklarını belirten Başkan Aziz Kocaoğlu, “Kooperatif arazisinde, çerçevesini oturmaya ça- 6. sözleşme lıştığımız bir projeyle tarımın turizm ayağını, yani ‘ekoturizm’ denen modeli yaratmaya çalışıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilçe belediyelerimizin, kooperatiflerimizin, ziraat odalarımızın desteğiyle başarmak istiyoruz. Unutulmuş insanlarımıza bir nefes vermek, destek olmak istiyoruz. Özü budur. Buna gücümüz var; başarabiliriz, başarmak zorundayız. İzmir tarımının kalkınması için gereken maddi olanak mevcuttur. Yeter ki, doğru ve ayakları yere basan projeler olsun; yeter ki, üreticiler de bize destek olun. Eğitimlerimize katılsın, bizimle irtibat halinde olsun. O zaman yapamayacağız bir şey yok! Yeter ki inanalım” diye konuştu. Büyükşehir Belediyesi ile Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında 6. sı gerçekleşen sözleşmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar ise, “ İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Yarımada Kalkınma Projesi için yaptığı çalışmalar ve Bademler Doğal Yaşam Köyü projesi için bir kez daha teşekkür ediyorum” diye konuştu. 2010 yılından beri İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatiflerine destek olduğunu ifade eden Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever de, “Büyükşehir Belediyesi’nin uyguladığı tarım politikasının somut karşılığı o kadar net yaşandı ki, hiçbir söz bunu ifade etmeye yetmiyor. Şimdi uygulanan bu yöntemin çok daha ötesine geçecek yeni bir çalışma içinde olunması, bizi 2010 yılındaki heyecanımızdan daha çok heyecanlandırıyor” dedi. 14 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif 2015 Yılı Uluslararası Kooperatifler Günü ve Teması Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Ramazan Bayramını yaşadığımız şu Sıcak yaz günlerini yaşadığımız şu günlerde sizlere Tuna boylarından kayısı bahçelerinden güzel bir hikâye aktaracağız kayısının sadece meyve, reçel, meyve suyu gibi ürünleri ile değil, peyzaj ve turizm açısından da önemli bir gelir kapısı olabileceğini, Kooperatifleri ile ekonomik açıdan sürdürülebilir bir şekilde işleme ve pazarlama yapılabileceğini ortaya bu hikâyenin ülkemiz kayısı üreticileri için de örnek olabilmesini diliyoruz. Birkaç yıllık genç bir kooperatif istenirse çok işlerin başarılabileceğini görüyoruz. Kooperatifi Seçin Eşitliği Seçin Aşağı-Avusturya’daki En Genç Kooperatif, Üyelerini ve Bölgeyi Destekliyor. sürdürülebilir bir şekilde işleme ve pazarlama sağlayabilmek için bir yol olmaktı. Aslında, Wachauer Kayısı İşleme Koopertifi (The cooperative Wachauer Marille Verarbeitung eG) ortak tedavi, işleme ve meyve ve sebze pazarlamada kayısı ile ilgili özel bir durum oluşturmayı hedeflemiştir. Neredeyse Aşağı Avusturya’yı ziyaret her turist, keyifli bir konaklama için Wachau bölgesinde durur. Tuna etrafında kenarları doğal taş duvarlar ile karakterize dik üzüm bağları ve kayısı ağaçları sınırlanmış eşsiz kültürel bir peyzaj alandır. Wachau bölgesinin şarapları tüm dünyada ünlüdür. Kayısı ağaçları ilkbaharda çiçekleri ile ziyaretçileri heyecanlandırırken, yıl boyunca bu bölgenin kayısılarından yapılan reçel, likör ya da diğer ürünler çok ünlüdür. Aşağı Avusturya’daki en genç kooperatif, günümüzde hala kooperatif güçlendirmenin en başarılı yol olduğunu gösteriyor. “Wachauer Kayısı İşleme Grubu-Wachauer Marille Verarbeitung eG” kuruluş toplantısı 2011 yılında yapılmıştır. Şu anda kooperatifin tüm Wachau bölgesinden şarap üreticileri ve çiftçilerden oluşan dört ana üyesi bulunuyor. Bu kooperatifin kuruluş nedeni, az sayıda kayısı ağacı olan üyelerine ekonomik açıdan »» Dünyada Uluslararası Kooperatifler Günü her yıl temmuz ayının ilk cumartesi günü kutlanır. 2015 yılında da Uluslararası Kooperatifler Günü kooperatifçilik konusunda dünyada farkındalığı artırmak için 4 Temmuz günü tüm dünyada çeşitli programlar ve etkinliklerle kutlandı. Kooperatif sayesinde üyelerin birkaç küçük kayısı bahçesi daha kiralamaları mümkün olmuştur. Aksi takdirde bu bahçeler nedeniyle yukarıda belirtilen nedenlerle atıl bırakılmış olurdu. Ayrıca Kooperatif ortaklaşa işleme tesisi kullanmak ve ortak bir pazarlama stratejisi oluşturmayı mümkün kılmıştır. Böylece kayısı ağaçları ile küçük bahçeler sayesinde karakteristik ve kültürel peyzaj ve güzellik yerinde kalmıştır. Böylece sadece kooperatif , sadece üyelerinin ekonomisini desteklemekle kalmamış aynı zamanda peyzaj güzelliği koruyarak bölgeyi de desteklemiştir. Dünyada ilk Uluslararası Kooperatifler Günü Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) tarafından1923 yılında kutlanmıştır. 1994 yılında Birleşmiş Milletler (BM), kooperatiflerin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma için önemini kabul etmiş ve her yıl tüm dünyada temmuz ayının ilk Cumartesi günün BM’ye üye ülkelerde Uluslararası Günü olarak kutlanacağını ilan etmiştir. Bu günün kutlanmasındaki amaç toplumun kooperatifler hakkındaki farkındalığını artırmaktır. Dünyadaki kooperatifçilik hareketinin başarılarını ve uluslararası dayanışma, ekonomik etkinlik, eşitlik ve dünya barışına yönelik görüşlerini tanıtmak ve desteklemektir. ICA ve BM’in Kooperatifleri Geliştirme ve Teşvik Komitesi (COPAC) tarafından ortak çalışma ile her yıl Uluslararası Kooperatifler Gününde kutlamalarda kullanılacak temayı belirlemektedir. 2015 yılında da Dünya Kooperatifçilik Hareketi ve BM’in her ikisi tarafından kooperatiflerin küresel sorunların çözümündeki katkısının altı çizilmektedir. Bu yılın teması da Uluslararası Kooperatifler Günü’nün teması “Kooperatifi Seçin Eşitliği Seçin” dir. Bu temanın seçilmesinde ICA ve BM’yi harekete geçiren ve karar verilmesinde etkili olan çalışmalardan biri Fransız iktisatçı Thomas Piketty, “21. Yüzyılda Sermaye” isimli yayınladığı kitaptır. Bu kitapta dünya ekonomisine olan kapitalizm sistem ile eşitsizliğin artmakta olduğu ortaya konmuştur. Kitap ortaya koyduğu bu acı ve düşündürücü tablo nedeniyle büyük yankı uyandırmıştır ve en çok satan kitaplar arasına girmiştir. 21. yüzyılda bu eşitsizliğin daha da artacak olması ve bunun doğuracağı sosyal sonuçlar dünya ekonomi çevrelerini rahatsız etmeye başlamıştır. Diğer taraftan son olarak dünyadaki ekonomi ve finans çevrelerinin çalışmalarını dikkate aldığı Credit Suisse tarafından hazırlanan “2014 yılı Küresel Refah Raporu”unda da küresel düzeyde eşitsizliğin artması karşısındaki rahatsızlık dile getirilmiştir. Fransız iktisatçı Thomas Piketty’in bu konudaki tezlerini doğrular nitelikte bulgular ortaya koymuştur. Rapora göre dünyanın zenginleştiği ancak bu zenginliğin dağılımının adaletsiz şekilde olduğu belirtilmiştir. 2014 yılı Küresel Refah Raporunda Dünya nüfusunun yüzde 10’u, dünya zenginliğinin yüzde 87’sine sahipken, Dünya nüfusunun zengin yüzde 1’inin dünya servetinin yüzde 48’ine sahip olduğu ortaya konulmuştur. Buna karşılık Dünya nüfusunun alttaki yüzde 50’sinin dünya zenginliğinin sadece yüzde 1’ine sahip olduğu belirtilmiştir. İncelenen verilerden kesimler arasındaki sosyal uçurumun korkunç boyutlara Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com ulaştığı tespit edilmiştir. Bu durum ülkeler ve bölgeler bazında farklılık göstermekte, eşitsizlik hızla artmaktadır. Bireyler arasındaki eşitsizlik etnik, bölgesel veya konumsal özellikleri yanında ırk, cinsiyet, yaş gibi kişisel özellikleri altına gizlenmektedir. Ülkemizin de bu ülkeler arasında yer aldığı görülmektedir. Bilinen bir gerçek; eşitsizlik toplumda adalet duygusunu ve güven ortamını olumsuz etkilemektedir. Ülkelerde sosyo-ekonomik sorunlar yaratmaktadır. Ülkenin ekonomisine, alt yapısına zarar vermektedir. Daha da kötüsü ülkede demokrasiye zarar verdiği gibi güvenlik sorunları yaratmaktadır. Hassasiyetler arttığı gibi kesimler arasında çatışmalar artmaktadır. Bu olumsuz ortam o ülkenin kalkınma ve gelişmesinin önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tablo karşısında kooperatiflerin toplumsal ve ekonomik yaklaşımı sorunların çözümü bakımından önem kazanmakta ve ön plana çıkmaktadır. Çünkü kooperatiflerde eşitlik modelin temelidir. Açık ve gönüllü üyelik ilkesi ile herhangi ayrımcılık yapılmaksızın her ortağın kooperatifin yapısında ve kontrolünde eşit olduğunu garanti bir oyu vardır.Kooperatif ortağın ihtiyaçları ve taleplerini ile toplumun sürdürülebilir kalkınmasını karşılamak için çalışmaktadır. Kooperatifler bu faaliyetleri yaparken Üreticilere, çalışanlara, tüketicilere fırsatlar sunmaktadır. Kooperatifler ortaklarının ekonomik ihtiyaçlarını ve beklentilerini takip etmektedir. Ortaklarının topluma daha iyi uyum sağlaması için çalışmaktadır. Ortaklarının mallara, hizmetlere ve faydasına olan ihtiyaçlara erişimini sağlamaktadır. Eşitliğin sağlanmasında kooperatifler nasıl yardım edecek diye düşünürsek cevapları şu şekilde açıklayabiliriz. Öncelikle kooperatiflerde herkes işin sahibidir. Kooperatifler bireylerde sahiplik duygusunu yaygınlaştırır. Nitekim kooperatiflerdeki güven ortamının bireylerde ekonomik ve sosyal katılımcılığı güçlendirdiklerini kanıtlamıştır. O nedenle kooperatif modelin gelişmesi toplumda eşitsizliği daha da azaltır. Kooperatifler model olarak herkese açıktır. Erkek ya da kadın, yaşlı ya da genç kooperatiflere ortak olabilir. Kooperatiflerde karar almada ortakların sermaye büyüklüğü önemli değildir. Kooperatifte sermayeye bağlı olmaksızın herkesin 1 oy hakkı bulunmaktadır. Herkesin ortak olarak karar almada eşit gücü vardır. Kooperatiflerde ortaklar ihtiyaçlara eşit erişim hakkına sahiptir. Kooperatiflerde ortakların ulusal düzeyde ihtiyaçlarını karşılamada eşit erişim hakkına sahip olmaları temel amaçtır. Bu mallara eşit erişim hakkı demektir. Kooperatifler bu nedenle mali kazanımlar sağlamak yerine ortaklarının gereksinmelerini karşılamaya odaklanırlar. Kooperatifler, halkı güçlendirerek ve onlara insan onuruna yaraşır ve sürdürülebilir bir yaşam kurmalarını sağlayarak eşitsizliği azaltmaya çalışırlar Birleşmiş Milletler için de küresel düzeyde dışlanan nüfus kesimlerinin kaliteli mal ve hizmetlere erişimi önemli bir strateji olarak benimsenmiştir. Kooperatif hareketi yoksulluğun azaltılmasında önemli bir rol oynayabilir. İnsanları güçlendirerek, onlara eşit şekilde, onurlu ve sürdürülebilir bir yaşam sağlayarak eşitsizliği azaltmaya yardımcı olur. Birleşmiş Milletlerce de kabul edildiği gibi kooperatifçilik toplumda eşitsizliği yok etmek, yoksulluğu azaltmak, ırk, cinsiyet ve çeşitli ayrımcılığa son vermek için önemli bir sosyo ekonomik modeldir. Kooperatifçilik konusunda toplumda farkındalığı artırmak, modele soğuk ve güvensiz bakanların görüşlerinin değiştirmek için kooperatifçilere ve kooperatifçiliğe gönül verenlere büyük görevler düşmektedir. Bu görev Birleşmiş Milletlerin gördüğü gerçeğin ülkemizde de görülmesini sağlamaktır. Sonuçta hepimiz bilmeliyiz ki; kooperatifler insanları güçlendirerek, onlara onurlu ve sürdürülebilir bir şekilde yaşam sağlama fırsatı sunarak eşitsizliği azaltmaktadır. İnsanların ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlere eşit erişim imkânı sunmaktadır. İnsanlarda sahiplenme duygusunu geliştirmekte ve onların örgütleri içinde bir bütün olarak hareket etmelerine fırsat yaratmaktadır. Toplumda halkın sesi olarak yoksulluğun azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle her Uluslararası Kooperatifçilik Gününde kooperatifleri daha iyi anlatalım ve anlayalım. Bu yılın teması olan Kooperatifi Seçin Eşitliği Seçin’in verdiği mesajın farkında olalım. Hep birlikte daha eşit ve refah içinde bir dünya için bu önemli günü kutlayalım. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 TARIM Tarımda Üretim Planlaması »» Tarımda üretim planlaması gelecek dönemde yeni ürünlerin hangi miktarlarda, ne zaman üretileceğini, üretilen ürünlerin nasıl değerlendirileceğini ve bu değerlendirme sonucunda elde edilen çıktılar ile üretim kapasitesi arasında bir denge sağlama konularını içerir. Üretim planlaması dinamik, paydaş odaklı ve tarımsal kaynakların sürdürülebilir kullanımına olanak veren çok aşamalı bir süreç olup, işletmeye ait iş planının önemli bir bileşenidir. Üretim Planı, bir tarımsal işletmede pazarın talep ettiği ürünü üretmeyi etkileyen arazi, işletme binası, aletekipman, girdi ve işleme sürecinin yanı sıra üretimle ilgili kanun ve yönetmelikler gibi gerekli olan tüm detaylar dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Tarımla ilgili devlet ya da bölgesel planlar ile yerel veya çok kapsamlı planlardan farklı sonuçlar elde edilebilir. Her bir plan veya planlama kendi içerisinde kesinlikle bir son değildir. Çünkü üretim planlarının değişen demografik (toplumsal istatistikler) ve diğer koşullara cevap verebilmeleri için sürekli gözden geçirilmeye, yenilenmeye ve güncellenmeye ihtiyaçları vardır. Tarımda üretim planlaması yapılırken aşağıda verilen önemli hususların dikkate alınması gerekir: 1.Planlamayı yapacak yetkili otoritenin belirlenmesi: Üretim planlamasını yapacak yetkili otorite ve aktiviteler ülke genelinde yaygın olarak değişiklik gösterir. Çoğu ülkeler, ilçe veya belediyeler düzeyinde planlama gerektiren tarımsal aktiviteler için veya teşvik etmek amacıyla yasal bir çerçeve sunarlar. Bu nedenle üretim planlaması yapacak olan bir üreticinin, planlamaya başlamadan önce kendi ülkesinin bu konudaki yasal koşullarını bilmesi ve anlaması oldukça önemlidir. Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com Devletler ve tarımsal amaçlı örgütler toplantılar, anketler ve odak gruplar aracılığı ile çiftçileri ve tarımsal aktivitelerde bulunan diğer kesimleri planlama sürecine dahil etmek için davet edebilirler. Yapılacak olan toplantıların zamanları, tarihleri ve toplantı yerleri çiftçiler için uygun olmalıdır. Ayrıca üretim planlaması sürecine rehberlik etmeleri için tarımsal danışmanlık komiteleri de oluşturulabilir. 4. Tarımsal envanter ve haritalama: Planlama sürecindeki en önemli adımlardan bir tanesi, tarım arazilerinin miktarını ve kalitesini anlamak için yerel çiftçilere ve tarım arazilerine ait envantere sahip olunması ve bu envanterin nasıl kullanılacağının bilinmesidir. Bu veri kaynaklarına devlet kurumları veya planlama otoriteleri aracılığıyla ulaşılabilir. Veriler Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) aracılığıyla elde edilerek kullanılabilir yerel veri haritaları ile kayıtları, hava fotoğrafçılığı ve bilgilerini içerebilir. Bu bilgilerde başarılı bir üretim planlamasının yapılmasında önemli rol oynarlar. 5. Veri toplama ve analizi: Verilerin toplanması ve analizinin yapılması olan arazi, bina (işletme binası, ahırlar, ağıllar, kümesler v.b ) ve diğer tesislerin özelliklerinin net olarak tarif edilmesi, • Tarımsal aktivitelerde ve işletmede kullanılacak olan alet-ekipman, traktör, kamyon, bilgisayar, yazıcı ve ofis ekipmanları v.b’nin üretim planında listelenerek yer alması özellikle vergi dönemleri geldiğinde işletmeye kolaylık sağlayacaktır, • Tarımsal üretimde kullanılan yem, mazot, ilaç gibi girdi ve diğer malzemelerin açıklanması, • İç ve dış pazara yönelik üretilecek ürünün ne olduğu, ne zaman üretileceği, ne zaman pazarlanacağı ile ilgili üretim stratejileri ve üretim prosedürlerinin oluşturulması, • İhtiyaç duyulan yeni tesislerin inşasına ve planlanan aktivitelere yönelik üretim ve zamanlama takviminin yapılması, • Toprak koruma, su kalitesinin kontrolü, gübre yönetimi v.b aktiviteler ile ilgili Çevresel Değerlendirme Planının olması, • Üretimi etkileyen imar, çevre politikaları, kalite kontrol, denetim gereksinimleri, kanunlar ve yönetmeliklerin dikkate alınarak üretimin politik ve hukuki yönlerinin değerlendirilmesi. Sonuç olarak, günümüz koşullarında üreticiler iç ve dış pazarın taleplerine uygun, çevreye ve insan sağlığına duyarlı, emeğinin karşılığını alabileceği, tüketicilerin plansız üretimden kaynaklanan ürün fiyatlarındaki dalgalanmalardan dolayı mağdur olmayacağı bir tarımsal üretim yapmak istiyorlarsa üretim planlaması yapmaları gerekir. Üreticilerin üretim planlamasını hazırlamalarında tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de yasaların vermiş olduğu yetkiler doğrultusunda tarımsal amaçlı örgütlerin rolü oldukça önemli bir paya sahiptir. 2. Yapılacak olan tarımsal aktivitenin tanımlanması: Üretim planlamasına başlamadan önce planlamanın hangi tarımsal aktivite için yapılacağının bilinmesi önemli bir konudur. Çünkü zamanla ve dünyanın farklı yerlerinde tarımın tanımı; su ürünleri yetiştiriciliğini, çiftlikte eğitim ve dinlenmeyi, tarım turizmini, topraksız tarımı v.b diğer aktiviteleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. süreci, planlama yapacak üreticilerin veya otoritelerin piyasadaki mevcut durumu ve eğilimleri anlamalarına, zorlukları ve fırsatları belirlemelerine yardım ederek üretim planlamasının önemli bir parçasını oluşturur. Ayrıca iç ve dış piyasa ile dünyadaki gelişmelere yönelik bilgi toplanması, planın uygulanması için önerilen politikaların ve programların oluşturulmasında önemli rol oynar. 3. Üretim planlamasına paydaşların dâhil edilmesi: Yerel çiftçilerin ihtiyaçlarını ve sorunlarını öğrenmek ve tarımsal aktivitelerdeki engelleri ve fırsatları belirlemek için çiftçilerin ve tarım hakkında bilgisi olan diğer kesimlerin planlama sürecine dâhil edilmesi çok önemlidir. Çünkü bu şekilde elde edilen bilgiler toplumun hedeflerinin belirlenmesine yardımcı olur, tarımsal politikaların geliştirilmesine yön verir ve programların başarıyla uygulanmasını sağlar. Üretim planlaması sonucu belirlenen üretim kapasitesi, bir üreticinin veya işletmenin en önemli gelir kaynaklarından birisini oluşturmaktadır. Bu nedenle bir tarımsal işletmede üretim planında yer alması gereken ve üretim kapasitesini de etkileyecek olan başlıca faktörler şunlardır: • Tarım işletmesinde kullanılacak Üretim planlamasının yapılması, aynı zamanda tarıma dayalı sanayinin ihtiyacı olan hammaddenin uygun koşullarda temin edilmesine imkan sağlayacağı gibi, tarım sektörüne girdi sağlayan tarıma dayalı sanayiye de üretim planlaması yapma fırsatını verecektir.. KAYNAKLAR 1)http://www.farmlandinfo.org/planning-agriculture/how-plan-agriculture 2)http://www.gatewayalpacas.com/ alpaca-farming/alpaca-farm-businessplan/production-plan.htm 3)Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya-Karaman, Tarım Sektörü 2023 Vizyon Raporu (Taslak). 15 Traktörde Hurda Teşviki »» Uzun zamandır gündemde olan ancak hükümetin cari açığı artırır gerekçesiyle rafa kaldırdığı hurda teşviki, teknolojik ömrünü tamamlamış traktörler için yeniden gündeme geldi. Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR), Türkiye'de teknolojik ömrünü tamamlamış 776 bin traktör bulunduğu ve bunun ülke ekonomisine yıllık 1 milyar dolar kayba neden olduğu gerekçesiyle harekete geçti. TARMAKBİR, teknolojik ömrünü tamamlamış traktörlerin yenilenmesi için kapsamlı bir rapor hazırlayarak, yetkili bütün bakanlıklara gönderdi. TARMAKBİR'in raporunda her 10 bin traktöre verilecek teşvikin devlete maliyeti 150 milyon lirayı bulurken, traktörlerin yenilenmesinden dolayı da 112 milyon lira tasarruf sağlanacağı hesap ediliyor. Verilen Mazot Desteğini Alıp Götürüyor TARMAKBİR Genel Sekreteri Selami İleri, “Yaşlı traktörlerin, -ne denli bakımlı olurlarsa olsunlar- verimli kullanılmaları mümkün değildir. Mekanik ve ekonomik ömrünü fazlasıyla doldurmuş traktörlerle çalışmak ülkemiz tarımında olağanüstü boyutlarda ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu kayıpların başında aşırı yakıt ve yağ tüketimi gelmektedir. Ömrünü doldurmuş traktör kullanılması nedeniyle Türkiye tarımı yıllık mazot faturası çiftçilerimize verilmekte olan mazot desteğinin çok üstündedir" dedi. En Büyük Maliyeti Yakıt İleri, sözlerine şöyle devam etti: “Ekonomik ömrünü tamamlamış traktörün en büyük problemi yakıt maliyetleridir. Yapılan saha çalışmalarına göre eski traktörler yenilerine oranla ortalama yüzde 30 daha fazla yakıt tüketimine neden olmaktadır. İşlenecek arazilerin birbirine olan uzaklıkları, traktörün işletmeye giderken karayolunda kat ettiği mesafenin uzunluğu, operasyon sayısı, yılda alınan ürün sayısı gibi faktörler yakıt maliyetine direkt etki etmektedir. Bir dönüm tarlayı sürmek için ekonomik ömrü dolmuş bir traktörün ihtiyaç duyduğu yakıt ortalama 1,3 litredir ki bu durum uç örneklerde ise 2 litreyi bile bulabilmektedir. Yeni nesil traktörlerde ise bu 1 litredir ve uç örneklerde ise 0.75 litreye kadar düşmektedir. Ülkemizde traktörlerin ortalama çalışma saatleri dikkate alındığında (500-600 saat) yıllık 700 litre daha fazla yakıt tüketimi söz konusu olmaktadır. Bunun da maddi karşılığı yıllık 3.200 TL'dir" Yılda 1 Milyar Dolar Kaybediyoruz İleri “Aslında çiftçilerimiz de yakıt masrafının hesabını kitabını yaptıkça yeni bir traktör satın almanın daha düşük maliyet yarattığını fark edebilmektedir ama alım gücündeki zayıflık yenilemeye imkan vermemektedir. Çiftçimizin eli ayağı olan traktör, ülke ekonomisi için de bir o kadar önemlidir. Alın teri dökerek kazanılan her kuruş çok kıymetlidir. Ülkemizde ekonomik ömrünü tamamlamış 25 yaş üstü traktör sayısı 776.000 adettir. 776.000 eski traktörün yakıt kaybına bağlı olarak ekonomimize verdiği zarar 2,5 milyar Türk lirası yani yaklaşık 1 milyar dolardır. Üstelik bu ekonomik kayba bakım onarım, ürün, zaman kayıplarının ve karbon emisyon sosyal maliyetinin maddi karşılıkları dahil değildir" diyerek sözlerini tamamladı. İleri, TARMAKBİR olarak hazırladıkları raporu konuyla ilgili tüm bakanlıklara ve yetkililere ilettiklerini ve bir an önce bu sorunla ilgili tedbirler alınması gerektiğini belirtti. İleri, petrol ve doğal gaz zengini bir ülke olmadığımızı, çiftçinin daha kârlı üretim yapması ve üretilen üründen hak ettiği kazancı sağlaması için en önemli tarımsal girdilerden bir olan mazottaki savurganlığın bir an önce giderilmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Mayıs Böceği [Bilimsel Adı: (Melolonta melolonta Fabricius (Coleoptera takımı: Scarabaeidae familyası)] Mayıs böceği erginleri 2,5-3 cm izleyen akşamüzeri ve toplu olarak boyunda olup baş, göğüs ve karın görülür. Dişiler yumurtalarını özelsiyah, üst kanatlar kahve renklidir. likle 2-3 yıl işlenmemiş ve üzeri hafif Larva karakteristik olarak karın et- otlanmış bahçelerde toprağın 15-25 rafında kıvrık, tombul ve beyazdır. cm derinliğine, 25-30’luk gruplar Larvaların üç çift bacağı vardır fa- halinde koyarlar. Bir dişi ortalama kat bu bacaklar yürümeye yaramaz. 60 yumurta bırakır. Larvalar toprak Olgun larva boyu 4-4,5 cm kadardır altında kökler ile beslenir. Yoğun ve halk arasında kadı lokması veya zararda bitkileri kurutabilmektedir. manas diye tanınır. Yumurta oval, Mayıs böceğinin hayat dönemi 3 yılkrem rengi ve 2 mm boyundadır. dır. Mücadelesinde toprak işleme, Mayıs Böceği erginleri İlkbahar- ışık tuzakları ve Mart ayında ilkbada havaların ısınmasıyla Nisan ve har ilaçlaması, Eylül ayında da sonMayıs aylarında topraktan çıkarlar. bahar ilaçlaması önerilmektedir. Çıkışlar genellikle güneşli bir günü Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN 16 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Tarımda Ekonomik Bütünleşmenin Önemi ve Kooperatifçilik »» Gelişme çabası içinde bulunan ülkemizin arzu edilen kalkınma hızına ulaşabilmesi; 22 milyonluk köyün nüfusunun kalkınma çabalarına katılımıyla sağlanabilir ancak. Henüz gelişmekte olan ülkelerin tümü için geçerlidir bu özellik. Hele bu ülkelerde izlenen politika, ekonomik halka kesimini pasif kılmakta ise bu sorun çok daha önem kazanır. Eğer bu büyük kitleler zamanında birleşerek seslerini ve ekonomik güçlerini duyuramazlarsa. “Atı alan Üsküdar’ı aşar” Gerçekten de bu atasözünün vurguladığı gibi bu büyük kitleler, diğer bir deyişle üretici köylüler çok daha uzun yıllar ezilen sömürülen sınıf olarak kalırlar toplumda. Ülkemizde izlenen ekonomik politika sonucu büyük halk kesimi, üretici köylü kesimi, ekonomik güçsüzlüğe ve ekonomik güçsüzlüğe ve ekonomik bağımlılığa itilmişlerdir. İşte ülkemizde 22 milyonu oluşturan üretici köylü kesimini bu güçsüzlükten ve bağımlılıktan kurtarmak ancak kooperatif ancak kooperatif hareket ile mümkün olabilir. Yine bu milyonları kalkınma ve sanayileşme ile bütünleştirmek ancak ve ancak kooperatif hareket ile mümkündür. Yine kooperatif hareket tabandaki üretici köylüyü çok yönlü bir ekonomik bütünleşme hareketine götürecek tek harekettir. Oysa bu bütünleşme hareketine karşı çıkarcı (tekelci) sermaye kulak kabartmış bir halde tetikte durmaktadır. Çıkarcı sermaye bu karşıtlığını etkinlik sağladığı siyasi iktidarlar ile gerçekleştirmek çabasındadır kuşkusuz. Bundan başarılı da olmuştur şimdiye kadar… Siyasi iktidarlar tekelci sermayelerin, çıkarcı sermayelerin yanında oldukları süre kooperatifçiliğin ülkede yerleşmemesi için ne mümkünse onu yapmaya çalışırlar. Ancak şunu unuturlar; gerçek bir ülke kalkınması ile güç bulacak ve ancak gerçek halk kooperatifçiliğinin başarısı ile mümkündür. Bu gün ülkemizdeki kalkınması tevandan tabana inen adaletsiz bir kalkınmadır. Aynı zamanda verimsizdir de bu tip kalkınma. Kooperatifleşme gerçekleştiğinde tabanı güçlendiren bir kalkınma yolu açılmış olacaktır. Bütün bunları söyledikten sonra şöyle bir soruyu cevaplamak gerekiyor; Peki halk kooperatifçiliğinin başarısı nasıl mümkün olacaktır? Kooperatifler tekelci sermayenin ticari kuruluşları ile rekabet edebilecekler midir? Arslan EYCE Köy-Koop Eski Genel Bşk. Yrd. Kooperatiflerin başarılı olabilmeleri için ne gibi koşullar gereklidir? 1- Kooperatiflerin sermaye ve kredi sorunlarına devletin etkin bir şekilde yardımcı olması yani yeterince ekonomik güç sağlaması. Bu ise ancak kooperatifler bankası ile mümkün olabilir. 2- Devletin kooperatif için gerekli yasal ortamı hazırlaması, gerekli kanunları çıkarması. 3- Özellikle büyük aracı ve tefecilerle mücadele ve rekabet edebilecek; dış ticaret ve sanayileşme etkili rol almasını sağlayabilecek bir üst örgütlenme için her türlü yasal kolaylık ve maddi yardımı yapmalıdır. 4- Özellikle az gelişmiş ülkeler için kooperatifçilik eğitim çok önemli bir sorundur. Hatta denilebilir ki bu ülkelerde kooperatifçiliğin tutunması yozlaşmaması kooperatifçilik eğitimine bağlıdır. Çiftçimizin ifade ettiğimiz eğitim eksikliğine rağmen 1972 – 1980 arası tabanda başlayan kooperatifçilik hareketi Köy- Koop hareketini oluşturmuş bu uyanış sayesinde Köy- Koop tarım sanayi meyve suyu, salça ve ayçiçeği yağ fabrikalarını kurma öncülüğünü başlatmıştı. Çiftçinin en önemli tarım makinesi olan 15 bin traktör ithal ederek bu taktörleri piyasada satılan traktör fiyatının dörtte bir fiyatına çiftçiye satmıştı. Bu durum çıkar kesimlerini rahatsız etmişti. Ayrıca çiftçinin gelişmesine en önemli katkıyı sağlayacak kooperatif bankasının başlangıcını yaparak ‘Bağ Bank’ı satın almıştı. Köy-Koop’un bu başarısı, köylünün sırtından kolay kazanç sağlayan çıkar kesimi rahatsız etmiş, 12 Eylül askeri hareketi en büyük acımasız darbesini Köy-Koop’a uygulamış, Köy-Koop hareketini durdurmuştur. Bu duran hareketi yeniden köy önderleri sayesinde uyanışa geçmiş olup umuda yürümektedir. Umuda koşan Köy-Koop yönetimini bu vesileyle kutlarım. Birleşmek, Birleşebilmek »» Değerli Kooperatifçi Dostlar, AB’de tarım alanında örgütlerin yapılanmasına baktığımızda, genellikle ürün ya da ürün grupları temelinde kurulduklarını görürüz. Bunun yanı sıra örgütlenme şekilleri ülkelerin ekonomik ve sosyal şartlarına göre ülkeden ülkeye hatta bazen aynı ülkede eyaletler arasında bile değişebilmektedir. Bu durum bazı ülkelerde ırk ve din gibi ülkeye özgü sosyolojik, kültürel ihtiyaçlara göre daha da özelleşebilmektedir. Dr. Erhan EKMEN Örneğin Katolik-Protestan olmak üzere dini ya da Fransız, Alman, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Felemenk, Katalan veya İskoç gibi Tarım Reformu Genel Müdürlüğü etnik temelli oluşumlara da sıklıkla Teşkilatlanma Daire Başkanlığı rastlanabilmektedir. AB’de özellikProjeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu le Fransa’da tarım alanında faaliyet Sorumlusu gösteren farklı yapılarda çok sayıda örgüt bulunmaktadır. Bu durumun diğer Akdeniz bölgesi ülkelerinde Hollanda’da balıkçılık alanındaki de görüldüğü, Kuzey ülkelerinde üretici örgütlerinden (PO) verileözelikle Almanya’da ise disipline bilir. Bu ülkede bulunan mevcut edildiği şeklinde bir genellemede 10 adet Üretici Örgütünün (PO) 9 bulunulabilir. tanesinin adı kooperatif ile başlamaktadır. Özellikle mezat işlerinde Sanırım burada hepimizin bir müdahale gerektiğinde karşılıkaklına gelen ilk soru, bu lı etkileşime girmekte ve üyelerinin menfaatlerini korumaktadırlar. kadar çok örgütün bir “örgüt kirliliği ”ne sebep Her geçen gün AB tarımında üretici olup olmadığıdır. örgütlerine verilen önemin giderek arttığını biliyoruz. Artan bu önem Bu sorunun cevabı duruma göre kooperatiflere olan ilginin de artdeğişecektir. Bir bölgede aynı alanmasına neden olmuştur. Yani artık da birden fazla örgütün üreticiye hizmet yarışında olması kötü bir şey değildir. Fakat bu örgütler birbirlerine zarar veren bir rekabete girişirlerse durum değişecektir. AB’de sektörde birbirinin rakibi olarak görülen örgütler piyasada ortaklarının menfaati söz konusu olduğu zaman bir araya gelmesini bilmektedir. Özellikle AB Kanunları bu konuda zorlayıcı olmaktadır. Bir örgütün piyasada etkin olmak amacıyla üye ülke hükümetlerinden yetki devri (tanınma) hakkını alabilmesi gereklidir. Bunun için bulundukları bölgeyi temsil edebilecek büyüklüğe ve güce sahip olma şartı bulunmaktadır. Bu şart onları AB Tanınma Hakkı Almış Üretici Örgütü (Producer OrganisationAB’de örgütleri, diğer örgütler ile PO) olarak birleşmeye itmektedir. birleşmeye zorlayan bir ortam oluşmaktadır. Örneğin İspanya’da yüzyıllık balıkçı kooperatif örgütleri olan Kofraderia’lar, Üretici Örgütü (PO) olarak birleşmiş ve piyasada güçlü hale gelmişlerdir. AB’de buna benzer bir diğer durum ise; özellikle Ortak Piyasa Düzenleri kapsamında son zamanlarda yaşanan düzenlemelerden kaynaklanmaktadır. Bu düzenler üretici örgütlerini piyasa şartlarında daha aktif rol almaya yöneltmekte dolayısıyla onları kooperatifler ile ortak olmaya ya da kooperatifleşmeye sevk etmektedir. Örneğin süt kotalarının serbest bırakılması, ürünün pazarlanabilmesinde özellikle kooperatifleri ön plana çıkartmış ve üretici örgütlerinin bu alanda yeni birliktelikler kurmasına neden olmaya başlamıştır. Bir başka örnek ise; Peki, örgüt kirliliği ile ilgili ülkemizde durum ne? Ülkemizde halen 5 Bakanlığın sorumluluğunda, 13 kanuni dayanağı olan, 15 farklı türde tarımsal amaçlı örgüt bulunuyor. Toplam sayısı 17.000’e ulaşan bu örgütler, 10 milyondan fazla ortağa sahipler. Tarımsal örgütler içinde elbette kooperatiflerin farklı bir yeri var. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumluğunda 10.000’den fazla tarımsal kooperatif, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sorumluluğunda ise 600’e yakın tarımsal kooperatif bulunmaktadır. Bunlara ilaveten Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı altında 1581 sayılı kanun ile kurulan 1650 Tarım Kredi Kooperatifi ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı altında 4572 sayılı kanun ile kurulan 600 Tarım Satış Kooperatifi bulunmaktadır. Her iki kanun da 1163 ile hemen hemen aynı konuları içermektedir. Yani tarımsal kooperatifçilik ile ilgili 2 bakanlık altında 3 farklı kanunla kurulmuş çeşitli kooperatif tipleri bulunmaktadır. Üstelik bunların bir de branş faaliyet konularına göre dikey yapılanmaları olmaktadır. Örneğin; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda değişiklik yapan 3476 sayılı Kanun ile 1988 yılından itibaren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından birim tarımsal amaçlı kooperatif türleri Tarımsal kalkınma, Sulama, Su ürünleri ve Pancar ekicileri olmak üzere 4 grupta toplanmıştır. Aynı çalışma konularında faaliyet gösteren kooperatifler, bölge birliği ve merkez birliği şeklinde örgütlenmektedirler. 3476 Sayılı Kanun’la değişik 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 72. maddesinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına birlikler için bölge belirleme yetkisi ve birliklerin konu bazında kurulması görevi verilmiştir. Bu amaçla yapılan çalışmalar neticesinde Tarım, Ormancılık, Hayvancılık, Su Ürünleri, Sulama, Pancar Ekicileri, Çay ve El Sanatları Kooperatifleri Birlikleri ile ilgili anasözleşmeleri hazırlanmış ve geçen 27 yıl içerisinde bunların ilk altısının kuruluşları yapılmıştır. Çerçevesi devlet tarafından çizilmiş bu durumun bir kirlilik mi, yoksa Fransa’da olduğu gibi bir zenginlik mi olduğunu iyi irdelemek gereklidir. Devletin görevi örgütlenmenin önünü açmaktadır. Demokratik bir ülkede kanunlar ile örgütlenmeye bir sınırlama getirilmesi düşünülemez. Bu nedenle, örgüt sayısının çok olduğu bir ülkede bu fazlalığın bir zenginliğe mi, yoksa bir kirliliğe yol açtığı birbirleri ile uyumlarına ve piyasada mensuplarının menfaatlerini koruyacak tedbirler alabilmelerine yani örgütlerin kendilerine bağlıdır. Sonuç olarak, örgütlerin gerektiğinde bir araya gelebilme ya da birleşebilme bilinçleri ve kabiliyetleri bu sorunun çözümü için verilecek cevabı oluşturacaktır. Örgütlenmede her alanda her zaman önder olan kooperatifler bu sorunun çözümünde de yine önder olmalıdır. Çünkü kooperatiflerin birleşme alanında gösterecekleri başarı diğer örgütlere de örnek olacak hatta onları da bu güçlü yapının altına çekecektir. Daha önceki yıllarda da gündeme gelen ve kanuni bir engeli bulunmayan birleşme konusunda kooperatiflerimiz üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirebileceklerine inanıyorum. Almanya’da son yıllarda sıkça görülen kooperatif sayısı azalırken ortak sayısının artması durumu, ülkemizde Tarım Kredi Kooperatiflerinde de görülmektedir. Bu durumun kooperatif üst yapılanmasında da kendini göstermesi gerekmektedir. 150 yıllık bir örgütlenme geçmişine sahip ülkemizde; marifet bir kooperatif kurmakta değil, gerektiğinde daha büyük birliktelikleri başarabilmektedir. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 DOĞA Mevsimlik Tarım İşçilerine Üniversite Desteği »» Ankara'nın Polatlı ilçesindeki derme, çatma çadırlarda yaşayan mevsimlik tarım işçilerine Ankara Üniversitesi ve Ankara Sanayi Odası (ASO) işbirliği ile yardım edildi. Ankara'nın Polatlı ilçesi mevsimlik tarım işçilerinin akına uğruyor. Nisan ayının başlarından itibaren ilçeye gelen eden mevsimlik tarım işçileri derme, çatma çadırlarda yaşıyor. İşçilerin kaldıkları yerlerde elektrik, su ve diğer alt yapı olanakları bulunmuyor. Zor koşullarda yaşama tutunmaya çalışan tarım işçileri, çoluk-çocuk tüm aile bireyleri ile altı ay daha ilçede kalacaklar. Bu zor şartlarda yaşayan işçiler her türlü doğal afetlerle de karşı karşıya. Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÇAM) ile İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı Araştırma ve Uygula- ma Merkezi (İKDAM) öğrencileri, mevsimlik tarım işçilerine yardım amacıyla bölgeye giderek “fiziksel ihtiyaç analizi" çalışması yaptılar. AKÇAM Müdürü ve İKDAM Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, daha önce yaptıkları ziyaretlerde özellikle kadınların ve çocukların sıkıntılarına dikkat çektiklerini ve bu amaçla giriştikleri çabalar çerçevesinde ASO ile birlikte en çok gereksinim duyulan gıda, hijyen, kırtasiye, kitap ve benzeri ürünleri tarım işçisi ailelere ulaştırdıklarını belirtti. Gülçubuk, bu girişim ile ülkemizin en dezavantajlı gruplarından olan mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını dile getirdiklerini vurguladı. Devekuşu »» Uzun bacaklara ve uzun bir boyuna sahip olan devekuşu, yeryüzünde var olan ve uçamayan en büyük kuş türüdür. Sahip olduğu uzun ve kaslı bacakları sayesinde, bir tehlike ile karşılaştığında 30 dakika boyunca yorulmadan, saatte 97 km hızla koşabilir. Ayrıca en büyük yumurtaya sahip olan kuş türüdür. Devekuşları genellikle ot oburdurlar. Bazı durumlarda da küçük böcekleri ve benzeri canlıları yedikleri bilinmektedir. Genellikle kalabalık sürüler halinde yaşarlar. Kalabalık yaşamalarının sebebi de, tehlike anında her bir bireyin hayatta kalma ihtimalinin tek başına yaşayanlardan daha yüksek olmasıdır. Tehlikeli bir durumla karşı karşıya kaldıklarında yere uzanarak veya kafalarını kuma gömerek saklanırlar. Bazen de ayakları ile güçlü tekmeler atarak kendilerini savundukları görülmektedir. Sahip oldukları uzun boyları ve büyük kütlelerine bağlı olarak oldukça büyük olan gözleri sayesinde, tehlikeleri çok uzaktan fark edip ona göre tedbirlerini almaktadırlar. Devekuşları doğal hayatın yanı sıra pek çok bölgede üretim çiftliklerinde üretilmektedir. Dünyanın En Sıcak Ayı Açıklandı: Haziran 2015 »» ABD’li ve Japon bilim insanlarına göre, Haziran, insanlık tarihinin en sıcak ayı olarak kayıtlara geçti. Bilim insanları, küresel ısınmanın belirtilerini en net hissettiğimiz 2015’te en sıcak ay rekorunun üçüncü defa kırıldığını açıkladı. NASA, Japonya Meteoroloji Ajansı ve ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tarafından yapılan açıklamada, Haziran’ın tarihteki en sıcak ay olduğu ve 2015’in en sıcak yıl olma yolunda ilerlediği ifade edildi. NOAA (ABD Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Merkezi ) tarafından sunulan verilere göre, küresel alanda tüm bölgelerdeki atmosfer sıcaklığı 20’nci yüzyıl ortalamasını 1,2 dereceyle geride bıraktı. NOAA, Temmuz’a kadarki 12 aylık sürenin de tarihteki en sıcak dönemi tem- sil ettiğini belirtti. Geçmiş yıllara kıyasla, El Nino’nun Pasifik Okyanusu’ndaki etkilerinin son dönemdeki sıcaklık artışına fazla etkisi olmadığı not düşüldü. NOAA adına Mashable sitesine açıklama yapan Deke Arnt, ‘iklim değişikliğinin uzun dönemli bir değişimi tetiklediğini, El Nino’nun ise kısa süreli değişime neden olduğunu’ söyledi. Arnt, her iki faktörün de etkisiyle tarihteki en sıcak günlere adım attığımızı ifade etti. NOAA, Ocak ayında yaptığı açıklamada 2014’ün en sıcak yıl olarak kayıtlara geçtiğini belirtmişti. Küresel atmosfer sıcaklığı, 1880 yılından bu yana takip ediliyor. Bakanlık’ta Atamalar Belli Oldu »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na ilişkin atama kararları 16 Temmuz 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Buna göre Ankara, Kütahya ve Gaziantep İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yeni isimler atanırken, Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcılığına da yeni görevlendirme yapıldı. Yapılan yeterlilik sınavında başarı gösteren 4 isim de kadrolu müfettişliklere atandı. Atama kararlarına göre; Kütahya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne Ender Muhammed Gümüş, Gaziantep İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne ise Mehmet Karayılan atandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcılığına Bakanlığın Ankara İl Müdürü Veteriner Hekim Muhsin Temel atandı. Boşalan Ankara İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü görevine ise Bitlis İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Bülent Korkmaz getirildi. Yapılan yeterlik sınavında başarı gösteren, Mehmet Erdoğan, Emre Karakuş, Kayhan Özata ve Burcu Avcı da 5'inci derece kadrolu Müfettişliklere atandılar. 17 2 ile 4 yaş arasındaki devekuşları cinsel olgunluğa ulaşmıştırlar ve çiftleşmeye hazırdırlar. Çiftleşme sonucu doğan yavrular aylık ortalama 20 ile 25 cm kadar uzamaktadır. Devekuşlarının kütleleri genelde 63130 kg arasında değişir. Ender bazı erkekler 156 kiloya kadar çıkabilir. Yetişkin erkeklerde tüyler genelde siyah, kanatlar ve kuyruk beyaz olur. Buna rağmen bir alttürün kuyruğu devetüyü rengidir. Dişiler ve genç erkekler gri – kahverengi ve beyaz renktedir. Erkeklerde de dişilerde de boyun keldir fakat hafif bir tüy katmanı vardır. Her bir ayakta sadece iki parmak bulunur (çoğu kuşta dörder tanedir). Parmak sayısındaki azlık, koşmaya yardımcı olmak amacıyla oluşmuş bir adaptasyondur. Sahip oldukları çok geniş kanatlarını yavrularını güneşten korumak için ve çiftleşme zamanları geldiğinde diğerlerine üstünlük sağlayabilmek için kullanmaktadırlar. Devekuşları bir erkek ile dört ya da beş dişiden oluşan küçük gruplar halinde yaşarlar. Topluluktaki bütün dişiler yumurtalarını kumun içindeki sığ bir çukura bıraktıklarından bazen tek bir çukurda 15 kadar yumurta birikir. Her birinin ağırlığı 1 kilogramdan biraz fazla olan bu beyaz yumurtalar yalnız kuşların değil bütün hayvanların yumurtalarından daha büyüktür. moda günümüze kadar devam etmiştir. Günümüzde halen kırık yumurta kabuğu parçalarından çeşitli takılar yapılmaktadır. Mimar Sinan tarafından yapılan Selimiye Camii’ de içerisinde devekuşu yumurtası olduğu bilinen “Horasan harcı” denilen bir karışım kullanılmıştır. Dişiler gün boyunca sırayla yumurtaların başında bekler, geceleri ise bu görevi erkek devekuşu üstlenir. Aslında dişiler yumurtaları kollamak için nöbet tutarlar, ama kuluçkaya yatmaktansa genellikle güneşin ve kumun sıcaklığıyla yumurtaların kendi kendine çatlamalarını beklerler. Dişi bir devekuşu, birleşik bir yuvada kendi yumurtalarını diğer yumurtalardan ayırt edebilir. Devekuşları daha çok bitkiler ve böceklerle beslenir. Bazen yediklerini kolay sindirebilmek için taş parçalarını ya da buldukları sert cisimleri de yutarlar. Devekuşlarında da kursak ve safra kesesi bulunmamaktadır. Devekuşları ayrıca idrar ve dışkılarını, kalın bağırsağın sonunda ayrı bir yere depo etmektedir. Deve kuşlarının dışında hiç bir kuşta idrar kesesi yoktur. Uzun boyun ve bacakları sayesinde kafalarını 1,8 – 2,75 metre yüksekliğe kadar çıkarabilirler. Gözleri ise kara omurgalıları içerisindeki en büyük gözlerdir ve çapları 50 mm olması sayesinde yaklaşan avcıları büyük bir mesafeden fark edebilir- ler. Ayrıca gözleri, güneş ışığından korunmak amacıyla gölgelendirilmiş bir yapıdadır. Sağlıklı bir devekuşu ortalama olarak 40 ile 45 yıl kadar yaşamaktadır. Devekuşu Yumurtası ve Özellikleri Yeryüzünde yaşayan kanatlı hayvanlar arasında yumurtası en büyük kuş, devekuşudur. Devekuşu yumurtasının ortalama boyu 15 cm, genişliği 13 cm’ dir. Ortalama 1,5 kg ağırlığa, 2 mm kabuk kalınlığına sahiptir. Devekuşu yumurtasının kabukları, Afrika ve Arabistan’ da uzun bir süre saklama kabı ve bardak olarak kullanılmıştır. Kabuk parçalarının kuyumculukta kullanılması moda olmuş, bu Devekuşu Yumurtasının Kapsamı Büyük ve pişmemiş bir tavuk yumurtası 72 kalori içerirken, devekuşu yumurtası 2000 kalori içerir. Bir devekuşu yumurtasının yaklaşık 2 düzine (24 adet) tavuk yumurtası ağırlığında olduğu göz önüne alındığında kalori miktarlarının birbirine yakın olduğu görülür. Her iki tür yumurtanın benzer oranda protein ve yağ oranları bulunur. Aynı zamanda birbirine yakın miktarlarda kalsiyum, fosfor, Vitamin A ve folik asit içerir. Yumurtlama sezonunda toplanan ve değerlendirilen devekuşu yumurtalarında tavuk yumurtasına göre daha düşük kolesterol içeriği saptanmıştır. Bununla beraber, devekuşu yumurtasında daha yüksek oranda doymamış yağ bulunduğu belirlenmiştir. Örümcek Kovucu Özelliği Dölsüz devekuşu yumurtası kuru ve havadar bir yerde muhafaza edildiğinde doğal olarak suyunu kaybederek çürür ve bu süreçte yumurtadan yayılan koku örümcekleri ortamdan uzak tutar. Dolayısıyla o ortamda örümcek barınamadığından ağ yapamaz. Yüzyıllar öncesinde Mimar Sinan tarafından saptanmış olan bu özellik, günümüzde halen camilerde ve birçok yaşam alanında kullanılmaktadır. Mimar Sinan, camideki kandillerin yanına deve kuşu yumurtalarını koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış veya çalınmış. Geriye sadece 30 tane kalmış. Bir devekuşu yumurtası ortalama 60-70 m2’lik bir odada etki gösteriyor. 18 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber HAYVANCILIK Küresel Tehdit Zoonozlar »» Enfeksiyon hastalıkları, gelişen teknolojinin sağladığı gelişmiş tanı ve tedavi imkânlarına, bilim insanlarının yapmış olduğu katkılara rağmen halen küresel tehdit oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki insanları enfekte eden 1415 patojen (virüs, bakteri, prion, mantar, helmint v.s) var ve bu patojenlerin 868’ i (%61) zoonotik karakterdedir. Son yıllarda önem kazanan 177 patojenin 130 ‘ u (%73), biyoterörizm ajanlarının % 80 ‘ i zoonotiktir. Bu nedenlerden dolayı “zoonoz hastalıklar” son derece önemlidir. Bu öneminden dolayı bireysel ve toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla büyük bilim insanı Lois Pasteur tarafından geliştirilmiş kuduz aşısının bir insana uygulandığı gün olan 6 Temmuz “ Dünya Zoonozlar Günü “ olarak kutlanmaktadır. Zoonoz hastalığı basit bir ifadeyle insanların ve hayvanların birbirine bulaşan hastalığı olarak tanımlanabilir. Bu hastalıklarla ilgili olarak birçok sınıflandırma yapılmakla birlikte daha çok bulaşma şekline ve etiyolojilerine göre yapılan sınıflandırma yapılmaktadır. Bulaşma Şekline göre; a) İnsandan hayvana bulaşan zoonoz hastalıklar ( Anthropozoonoz) b) Hayvandan insana bulaşan zoonoz hastalıklar ( Zooanhroponoz ) c) İnsan ve hayvanların er ikisi arasında da bulaşabilen zoonoz hastalıklar ( Amfiksenöz ) Etiyolojilerine göre; a) Bakteriyel ( brusella, ruam, şarbon, tüberküloz, salmonella v.s. ) b) Viral (kuduz, şap, kuş gribi v.s) c) Fungal ( aspergillozis, aktinomikozis v.s ) d) Protozoal ( anaplazmozis, babesiozis, malaria v.s ) e) Helmintik ( tenyazis, trişinellozis, sistiserkozis v.s ) Zoonoz hastalıklarının yüzyıllar içerisinde yok edilememesi ve önlenememesinin nedenleri olarak aşağıdakiler sıralanabilir: • İnsanların hayvanlarla birlikte yaşaması, • Temel gıdalar içerisinde önemli bir yer tutan hayvansal ürünlerin insanlar tarafından tüketiliyor olması, • Ekosistem değişikliği, • Küresek ısınma, • Sosyo-ekonomik faaliyetler, • Hastalıklara karşı yapılan kimyasal, biyolojik mücadelelere karşı patojenlerin, vektörlerin direnç kazanması, • İnsanoğlunun doğada neden olduğu etkiler (antropojenik etkiler). Bütün bu nedenlerden dolayı yok edilemeyen Kuduz, Şarbon, Brusella, Tuberlüloz, Ağır Akut solunum Yolları Yetersizliği Sendromu (SARS), Kuş Gribi (AI), Tularmi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), Deli Dana (BSE), Leptospiroz, Bartonella, Salmonella, Leişmanyoz ve Kist Hidatik gibi zoonoz hastalıklar, geniş yayılma alanlarında endemik ve/veya pandemik seyrederek, sayılarını artırarak insan, hayvan, çevre ve gıda sağlığı için küresel tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Ülkemizde 40’dan fazla zoonoz hastalık görülmüştür. Bu hastalıklar ciddi anlamda insan sağlığını tehdit etmekte, hayvanların ölümüne ve Okan BARUTÇA Veteriner Hekim verim düşüklüğüne neden olmakta, iç ve dış turizmi, uluslararası ticareti olumsuz yönde etkilemekte, ülke ekonomisine zarar vermektedir. Ülkemizde en çok görülen zoonoz hastalıklar şunlardır: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı TÜRKVET Veteriner Bilgi Sistemi verilerine göre 2015 yılı temmuz ayı itibarıyla; 1- Sığır tüberkülozu… (mihrak sayısı 762 ), 2- Kuduz... (mihrak sayısı 218), 3- Şarbon... (mihrak sayısı 20), 4- Brusella...(mihrak sayısı 26), 5Şap... (mihrak sayısı 103), 6- Kuş gribi... (mihrak sayısı 32 ) 7- Ruam... (mihrak sayısı 14) (Bu hastalıklar nedeniyle 3.149 büyükbaş hayvan, 118 küçükbaş hayvan, 17 tek tırnaklı, 1.533.903 kanatlı ölmüş veya itlaf edilmiştir. ), 8- Kırım kongo kanamalı ateşi... (Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2004- 2014 yılları arasında 8.919 kene vakası yaşandı ve 434 kişi yaşamını yitirmiştir.) Ülkemizde zoonoz hastalıkların yok edilmesi ( eradikasyon) ve önlenmesi çalışmalarında, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ön planda görülmektedir. Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurduğu Zoonotik ve Vektörel Hastalıklar Daire Başkanlığı ile zoonoz hastalıklarla ilgili olarak önce çalışan personelin hastalıklara karşı duyarlılığının arttırılması, bilgilendirilmesi ve bu vakalara uygun yaklaşımın sağlanması amacıyla eğitimler düzenlemiş, görsel işitsel medya ile toplum duyarlılığını arttırıcı yayınlar yapmış sonra da koruyucu saha çalışmalarını yürütmüştür. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilgisi nedeniyle zoonoz hastalıkların önlenmesi ve eradikasyonundan birinci derecede sorumludur. Bünyesinde kurduğu Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu amaçla, 1986 yılında yayımlanmış olan 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’ nu, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu ve bu Kanuna dayanılarak yayımlanan yönetmelik, tebliğ gibi mevzuatlarla ile revize etmiştir. Yapılan revizyonla hayvan hastalıkları bildirim sistemi, kontrol tedbirleri, hastalık izleme, eradikasyon, hayvanların tanımlanması tescili ve kayıt altına alınması, hayvan hareketleri gibi konularda zoonoz hastalıklarla mücadelede AB standartları yakalanmaya çalışılmıştır. 2006 yılında Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Zoonoz Milli Komitesi Protokolü imzalanarak bu komitenin işlevliğini arttırmıştır. Medyanın tüm enstrümanları kullanılarak toplumda farkındalık oluşturulmaya çalışılmış, “Koruma Tedaviden Kolay ve Ucuzdur” temelinde yürütülen saha çalışmalarına büyük önem verilmiştir. Ancak tüm bu çalışmalara rağmen zoonoz hastalıkların ülkemizde görülmesinin önüne geçilememiş, var olan zoonoz hastalıklar eradike edilememiştir. Bunun sebepleri kısaca şunlardır : 1- Veteriner Bilgi Sisteminin, kayıt sisteminin yetersizliği, 2- Kaçak mülteci ve hayvan hareketleri, 3- Hayvan park ve pazar yerlerinin yetersizliği, 4- Sevk kontrol merkezlerinin yetersizliği, 5- Karantina tedbirlerinin önemsenmemesi, 6- Araç ve ekipman yetersizliği, 7- Veteriner hekim ve veteriner sağlık teknikeri/ teknisyeni, yardımcı personel yetersizliği, 8- Sınır komşu ülkelerden ülkemize olan kaçak hayvan hareketleri, 9- Modern ve Yaban hayatın plansız bir şekilde iç içe geçmesi, 10- Plansız kentleşme, 11- Antropojenik etkiler, 12- Ekolojik sistem değişiklikleri, 13- Yetiştiricilerin zoonoz hastalıklarla mücadeledeki çalışmalara lakaytlığı, 14- Uluslararası standartlarda aşı üretimi yetersizliği, 15- İlgili kurum ve kuruluşların koordinasyon ve organizasyon eksikliği. Ülkemizde zoonoz hastalıkların iki kurumun çalışmalarıyla önlenmesi, yok edilmesi mümkün değildir. Tüm dünyanın kabul ettiği ve uygulamaya koyduğu “ Tek Sağlık “ anlayışının bir an önce ülkemizde de hayata geçirilmesi gerekmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı alt yapı, personel, alet-ekipman gibi sorunları gidererek, “ Tek Sağlık Konseptiyle” fizyoloji, patoloji, epidemiyoloji v.b alanlarda bilgi paylaşımı ve işbirliğine girerek, eş zamanlı önleyici ve yok edici politikalar üretmeli, faaliyetlerde bulunmalıdırlar. Ayrıca Türkiye Zoonoz Milli Komitesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sivil Toplum Örgütleri, Politikacılar, Medya, Hayvan Yetiştiricileri gibi paydaş kurum/kuruluş ve kişiler de tek sağlık konsepti tarafından yürütülen zoonoz hastalıklar eradikasyon faaliyetlerine katkı sağlamaları gerekmektedir. Aksi takdirde telafisi çok güç hatta imkânsız sonuçlara katlanmaya devam edilecektir. Unutulmamalıdır ki “Hastalık etkeni ve zararlılarını küçümseyenler her zaman büyük bedeller öderler” İneklere Otel Açıldı »» 80 dönüm alana kurulan projedeki adı Ç-Mera (Çakırbeyli Mera) halk asındaki adı ise ‘İnek Oteli’ olan proje kapsamında köylüler birkaç baş inek ile yıl boyu uğraşmaktan da kurtuldu. ‘İnek Oteli’ hem para kazandırıyor hem de çiftçileri rahatlatıyor. Aydın’ın Çakırbeyli Köyü’nde Muhtar Mehmet Demir ve girişimci Kazım Demir öncülüğünde yaklaşık 4 yıl önce hazırlanan proje devletten önemli bir destek alarak geçtiğimiz yıl hayata geçti. 350 başlık İnek Oteline köylüler 6’şar baş inekle ortak olup ya inekleri otele bıraktı ya da yine sıfır faizli kredi ile satın aldıkları 6’şar inekle ortak oldu. Birçok inek sahibi ineklerini isterse sevmeye gelirken, halinden memnun olan ineklerin birçoğu ise sahiplerini bile tanımıyor. Uygulamanın birçok köye örnek olması gerektiğini belirten çiftçiler eskiden 3-4 inekle yıl boyunca üretim yapmaya çalıştıklarını, şu anda hem en az 6 inekleri olduğunu hem de hiç ineklerinin bakım ve sağımı ile meşgul olmadan diğer çiftçilik faaliyetlerini sürdürdüklerini belirttiler. Ekmekte yeni düzenleme! »» Türk insanın temel besin kaynaklarından olan ekmeğe, folik asit, demir ve çinko eklenecek. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından alt yapısı hazırlanan, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca gündeme alınan yeni ekmek düzenlemesi ile vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklı hastalık ve engellilik oranlarının düşürülmesi hedefleniyor. Yapılacak düzenlemeye göre, daha önce tuz oranı düşürülen, kepek oranı arttırılan ekmekte "folik asit, çinko ve demir" mineralleri de yer alacak. Böylelikle minerallerin özellikle risk grubu olarak tanımlanan kadınlarda gebelik öncesi dönemlerden önce, çocuklarda ise erken yaşlardan itibaren temel besin maddesi ekmek yoluyla doğal bir şekilde alınması sağlanacak. Bu durum, vitamin ve mineral eksikliği ile doğrudan bağlantılı omurilik hastalıkları, engellilikleri ve demir eksikliğine bağlı kansızlığın oluşma oranlarını azaltacak. Çaya 12 Kuruşluk Fark Ödemesi Desteği! 2015 yılı yaş çay ürünü için fark ödemesi desteğiyle ilgili tebliğ 10 temmuz 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Tebliğ ile yaş çay yaprağına verilecek fark ödemesi desteğinin usul ve esasları belirlendi. Buna göre fark ödemesi desteği kilogram başına 12 kuruş olarak belirlendi. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 ORGANİK TARIM 19 Organik Atıkların Degerlendirilmesinde Farklı Bir Yaklaşım: Kompostlama »» Topraklarımız, tarım arazilerimiz çok yorgun! Yıllardır tarım yapılan arazilerimiz organik madde bakımından fakirleşmiş, artan besin ihtiyacını karşılayabilmek için sömürülmüş ve en önemlisi ihmal edilmiş... Peki topraklarımızla tekrar barışmak için ne yapmalıyız? Yapılması gereken ilk ve en önemli uygulama toprağın organik madde ihtiyacını gidermek, neden mi organik madde? Orman ve mera arazilerini yok ettik, topraklarımızı aşırı işledik, arazilerimizi yanlış kullandık, uzun yıllar bilinçsiz tarım yaptık, aşırı otlatma yaptık ve en önemlisi erozyon sebebiyle toprak organik maddesini kaybettik. Saydığım tüm bu sebeplerden dolayı Türkiye topraklarının yaklaşık % 92’sinde yeterli olarak kabul edilen %3 organik madde düzeyinin altında organik madde bulunmaktadır. Organik madde nedir ve neden bu kadar önemlidir bir göz atmakta fayda var… Tarımsal açıdan ölü bitkisel ve hayvansal atıklar organik madde olarak değerlendirilir. Genel olarak, organik maddenin kaynağını hayvan gübresi (dışkısı), bitki kökleri, dal, yaprak, sap, saman, anız ve çeşitli organik kökenli şehirsel atıklar oluşturmaktadır. Geçmiş dönemlerde sulu ortamlarda organik bileşiklerin birikimi ile oluşmuş torf, leonardit ve gidya (olgunlaşmamış kömür) önemli organik madde kaynaklarıdır. Organik maddenin topraklarda biyolojik, fiziksel ve kimyasal açıdan birçok önemli fonksiyonları vardır. rini de içermektedir. Organik maddelerin içerdiği bitki besin maddeleri, organik maddelerin ayrışması sırasında yavaş yavaş bitkiler tarafından alınabilir hale geçmekte ve bitkiler bu besin elementlerini 3-5 yıla kadar sürekli alabilmektedir. Organik maddeler toprakların tamponlama kapasitesini artırır. Tamponlama özelliği ile kireç, gübre, zehirli bileşikler ve diğer maddelerin ilavesi ile topraklarda meydana gelecek ani değişmelerin (insanlarda tansiyon yükselmesi veya düşmesi gibi) önüne geçilir. Tüm bu faydalarını ve cevre dostu bir tarımsal uygulama olduğunu gördükten sonra organik madde kaynaklarına bir göz atalım… Yeşil gübreler Ekilmiş bir mahsulün hasat edilmeden, toprağı ıslah etmek maksadıyla, toprağa gömülmesine yeşil gübreleme ve bu maksat için kullanılan bitkilere ise yeşil gübre adı verilir. Evsel çöp atıkları Yapılan araştırmalar, çöplerden gübre olarak yararlanmada en pratik yolun, yabancı maddeler olabildiğince ayıklandıktan sonra çöpün, belli yığınlar halinde yeterli nem ve Arş. Gör. Çağla TEMİZ A.Ü. Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü uzaklaştırdıktan sonra geride kalan çökeleği kurutup öğüterek elde edilir. Deri tozu Her türlü deri işlenen yerlerde arta kalan materyalin öğütülmesiyle elde edilir. Boynuz ve tırnak tozu Hayvanların kesiminden arta kalan tırnak ve boynuzların öğütülmesiyle elde edilir. Su yosunu Tüm ürün programları için uygun olan su yosununun özelliği, bitkiler için tonik etkisi yapmasıdır. Bitki için dinçleştirici ve bitki sağlığını artırıcı etkisi vardır. Toprak canlıları onsuz yapamaz! Topraklarda mikroorganizmaların yaşamını devam ettirebilmesi için beslenmeye ve enerjiye gereksinimleri vardır. Topraklardaki mikroorganizmaların temel besin ve enerji kaynağı ise organik maddedir. Topraklarımız adeta birer fabrikadır ve fabrika işçilerini (Toprak canlılarını) beslemezsek bir süre sonra onlar da çalışmamaya baslar. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür ki bir toprağın organik madde içeriği ne kadar fazla ise, tarımsal üretim kapasitesi de o kadar yüksektir. Toprak taneleri organik madde sayesinde bir araya gelir Organik gübreler topraklarda bireysel toprak parçacıklarını birbirine bağlayarak iyi bir toprak yapısının oluşmasını sağlar. İyi toprak yapısı da toprak erozyonunu azaltır. Killi topraklarda ise toprak sıkışıklığını azaltarak toprakların gevşek bir yapı kazanmasını sağlar ve kaymak tabakası oluşumunu azaltır. İyi toprak yapısı topraklarda su ve bitki besin maddelerinin tutunması sağlar. Killi (yapışkan ve çamur) topraklarda ise toprak yapısı iyileşir ve topraklar daha çabuk tava (toprağın işlenebilmesi için uygun nem miktarı) gelir ve sürüm kolaylığı sağlanır. Organik madde içeriği iyi olan topraklarda bitki kök bölgesinde havalanma (atmosferden toprağa oksijen girişi, topraktan karbondioksit çıkışı) iyi olduğundan bitki gelişimi daha iyidir. Toprak için eşsiz bir besin deposudur… Dışarıdan kimyasal gübreler ilave edilmiyorsa toplam toprak azotunun %90-99, toprak fosforunun %3337’si ve topraklardaki kükürdün %70-80’ni toprak organik maddesi sağlamaktadır. Bunlarla beraber toprak organik maddesi potasyum, mangan, bor, bakır, çinko, molibden gibi diğer farklı bitki besin maddele- havalanmayla fermente edilerek, çürütülerek ve yakılarak gübreye dönüştürülmesi olduğunu gösteriyor. Yanmanın çabuklaştırılması için gübrenin iki üç kez aktarılması, karıştırılması gerekir. Kuş gübresi Kuşların kendi vücut artıkları, yumurtaları ve dışkıları karışık, çürümüş halde bulunur. Kuş gübresi yüzde 100 doğaldır. Hümik asit Binlerce yılda, sıkışma ile oluşan basınç altında kalarak meydana gelen maden filizlerinin ayrıştırılması ile ortaya çıkan hümik asit, Dünya’da yapılan pek çok araştırmaya göre, gübrelerin etkilerini son derece artırmaktadır. Balık unu Deniz kenarlarındaki balık pazarlarında değerlendirilmesi mümkün olmayan balıklar ile balık artıkları, organik gübre olarak değerlendirilirler. Kemik unu Kemiklerin kalsiyum ve fosforca zengin olduğu bilinmektedir fakat kemik doğrudan doğruya toprağa verildiğinde ayrışması çok güç olduğundan olabildiğince ince un haline getirilerek gübre şeklinde değerlendirilebilmektedir. Kan tozu (Unu) Mezbahalarda hayvan kesiminden ortaya çıkan kanın kurutulmasıyla, yani kanın suyunu (serum) diğer proteinli (plazma) kısmından ayırıp Tütün tozu Tütün işleyen fabrikalarda ince toz, yaklaşık olarak yüzde 6 potasyum ve oldukça az miktarda da azot (yüzde 2) içerir. Tütün tozu, kompost yapımında kullanılır. Pamuk çiğidi küspesi ve diğer endüstri artıkları Yağı çıkarılmak üzere preslenmiş pamuk çiğidi küspesi, hayvan yemi olarak değerlendirildiği gibi gübre olarak da kullanılabilir. Ayçiçeği sapı külü Kompost yapımında kullanılan bitkisel kaynaklı organik gübrelerdendir. Potasyum bakımından zengindir. Çay artığı Çay fabrikalarında elde edilir. Kompost şeklinde değerlendirilen gübrelerdir. Azot bakımından zengindir. Ahır gübresi Yukarıda saydığım organik kaynaklara nazaran ahır gübresi en çok bulunan ve kullanılan organik atıklardandır. Buna "hayvan gübresi" ya da "çiftlik gübresi" de diyebiliriz. Ahır ve çiftlik avlularında biriken hayvan dışkıları (sıvı ve katı) ile yataklık, saman ve ot kalıntılarının karışımından oluşmaktadır. Memleketimiz şartlarında ahır gübresi genel olarak ahırdan dışarı atıldıktan sonra ekim zamanına kadar açıkta bırakılmaktadır. Bu durumda yağışlar ve fermantasyon gazlarıyla gübre içinde bulunan besin maddelerinin büyük bir kısmı zayi olmaktadır. Onun için ahır gübresinin iyi muhafaza edilmesi lazımdır. Ahır gübresini gayet sıkı bir yığın halinde biriktirip, içine hava girmesine mani olacak şekilde sıkıştırmak masrafsız ve en pratik bir muhafaza yoludur. TÜİK Hayvansal Üretim İstatistiklerine göre 2012 yılı sonu itibariyle ülkemizde açığa çıkan yaş ağırlık olarak toplam küçükbaş hayvan dışkısı miktarı 24 605 562,5 ton yıl-1, büyük baş için 76 184 625 ton yıl-1, etlik tavuk için (Bir yılda altı üretim dönemi dikkate alınarak) 2 028 000 ton yıl-1, yumurta tavuğu için 5 274 250 ton yıl-1, hindi için 56 000 ton yıl-1 dır. Toplam yaş hayvan dışkısı miktarı 108 148 437,5 ton yıl-1 dır. Hayvansal üretim potansiyelimizi de düşünerek açığa çıkan bunca atık materyali en iyi şekilde değerlendirerek toprakların organik madde kapsamını arttırmalıyız. Peki en iyi şekilde değerlendirmekle neyi kastediyoruz... tutulması gerekmektedir. Kompostlaştırma işlemi sonucu tarım topraklarına uygulanacak hayvan gübreleri topraklarımızın kalite özelliklerini olumlu yönde iyileştirecektir. Kompostlama yapalım, atıklarımızı azaltırken toprak kalitesini arttıralım… Siz de kendi atıklarınızla kompost yapabilirsiniz nasıl mı? Yapılan çalışmalarda hayvan gübrelerinin direkt olarak kullanılması bazı sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlardan en önemlisi taze gübrelerin içeriğinde bulunan yabancı ot, tohum ve patojenlerdir. Bir diğer önemli sorun da taze gübrenin ayrışması esnasında açığa çıkan amonyak gibi azotlu bileşiklerin toprakta ve bitki gelişimindeki olumsuz etkileridir. Bu sorunları gidermenin en akılcı ve cevre dostu yolu KOMPOSTLAMA’ dır. Hayvan gübrelerinin tarımda kullanılmaları söz konusu olduğunda içinde bulunması muhtemel patojenler ile yabancı ot tohumlarının yok edilmesi, dayanıklı bir yapıya kavuşması, herhangi bir besin maddesi toksisitesi yaratmaması ve kötü kokunun azaltılması için kompostlaştırma işlemine tabi Kompostlama nasıl yapılır, hangi materyaller kullanılabilir? Tüm hayvan ve bitki artıkları kompost olabilir. Ancak odunsu ve iri materyaller yığınlara eklenmeden önce parçalanmalıdır. Patates yaprakları, dökülmüş yapraklar, mısır sapları, her çeşit çalı çırpı, sebze artıkları, yabani otlar, yem artıkları, çürümüş yemler, kül, havuzların temizlenmesinden toplanan çamur, mezbaha artıkları, boynuz, kemik gibi organik maddeler bir tarım işletmesinde kompost yapmak için kullanılan atıklardır. Çiftlikte meydana gelen bitki ve hayvan artıklarının bir araya toplanıp, gübre yapmak üzere çürümeye terk edilmesiyle elde edilir. Çiftlikteki bitki ve hayvan artıkları yaklaşık 30 cm yüksekliğinde yayılır. Üzeri iyice ıslatılır ve sıkıştırılır. Bunun üzerine 5–15 cm yüksekliğinde, varsa ahır gübresi, yoksa toprak veya odun külü yayılır. Bunu ilaveten yine 30 cm’lik bitkisel atık konur. Sulandıktan sonra, tekrar 5–15 cm toprak veya odun külü ilave edilerek istenilen yükseklikte bir kompost yığını yapılır. Yığına yukarı doğru daralan bir şekil verilir. Rutubet kaybını önlemek için en üste toprak serilir. Hazırlanan kompost yığını 3-4 hafta kendi haline bırakılır. Bundan sonra birer ay ara ile bir veya iki defa alt üst edilerek yığının her tarafının çürümesi sağlanır. 3-4 ay sonra kompost gübre kullanılmaya hazır bir hale gelir. Buna ilaveten farklı ve daha profesyonel yöntemlerle de kompostlama yapmak mümkündür. 20 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA “Sorun, Kooperatiflerin Bir İhtiyaçtan “Tüm Dünya Bir Sahnedir” Doğmadan Kurdurulmuş Olması” »» Yazmak isteyip ama daha öncelikli bulduğum konular nedeniyle geciken ancak gecikse de önemini kaybetmeyecek belki sadece analiz ve değerlendirmeler açısından fark gösterecek bir konuda girişimcilere aktarmak istediğim geçen yılki İnsan Kaynakları Zirvesinde önemli bulduğum konuları bu yazıma aldım. »» Bu sayımızda DGRV Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği’nin saha uzmanı olarak Erzurum’ da yaklaşık 5 yıl görev alan Atakan Gülsoy ile söyleştik. Çalışmalarınız hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? DGRV (Alman Kooperatifleri Konfederasyonu) olarak, 2006 yılında başlayıp, 2011-2015 yılları arasında kooperatiflerin gelişmesine yönelik çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız 6 ilden biri olan – diğerleri Kastamonu, Nevşehir, Aksaray, Karaman ve Niğde - Erzurum’ da, Tarımsal Amaçlı Kurulmuş Kooperatif Örgütlerin Desteklenmesi Projesi kapsamında İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Kırsal Kalkınma Şube Müdürlüğü ve Erzurum Hay-Koop. ‘un birlikte belirlediği Tarımsal Kalkınma Kooperatifleriyle, Girişimci ve Rekabetçi kooperatif modelleri geliştirme ve yayma amacıyla, eğitim ve danışmanlık çalışmaları gerçekleştirdik. Proje çalışmalarında hangi noktalara odaklandınız? Birincisi, Erzurum Hay-Koop dâhil olmak üzere, kooperatiflerin organları olan genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulunun mevzuata uygun ve düzenli çalışır hale gelmesi, İkincisi ise, kooperatiflerin, ortaklarının ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak şekilde hizmet vermesi, bu hizmetlerinden hem ortakların hem kooperatifin kazançlı olması. Eğitim aşamalarında neler yapıyorsunuz? Projede belirlenen hedeflere ulaşmanın öncelikli yolunun eğitimden geçmesi sebebiyle, yerelde (İl-ilçeköyde) çeşitli eğitimler/etkinlikler düzenlendi. Bunları yerinde ve merkezi eğitimler olarak tanımlayabiliriz. Yerinde eğitimlerde, eğitim ihtiyaçları doğrultusunda, seçilmiş olan pilot kooperatiflerde işbaşı eğitimleri, köy eğitimleri, kadın çiftçi eğitimleri verildi. Merkezi eğitimlerde paneller, konferanslar, çalıştaylar düzenlendi. Ancak bizim için en önemlisi Türkiye Kooperatifçilik ve Strateji Eylem Planı doğrultusunda Sertifika Hazırlık Programları başlığı altında verilen 6 günlük 4 aşamalı eğitimlerdir. 1. Tarımsal Kalkınma Kooperatif Anasözleşmesi, kooperatiflerde muhasebe, lider yöneticilik, 2. Girişimcilik, Pazarlama/Tedarik ve Uygulamalı Kooperatifçilik. Uygulamalı kooperatifçilikte sanal bir kooperatif kuruldu, bu kooperatifin faaliyet ve denetim raporu katılımcılar ile birlikte hazırlandıktan sonra genel kurul tiyatral bir şekilde yapıldı. 3. İnsan Kaynakları, Finans Yönetimi, Stratejik Planlama, Kooperatiflerin Hizmet Alanları 4. Proje Fikri ve Hazırlama, Mevcut desteklerden kooperatiflerimizin ve şekilde faydalanabileceği ve nasıl bir proje hazırlamaları konularında eğitimler verildi. Kaç kişiye eğitim verdiniz? Erzurum bölgesine, 2007-2015 yılları arasında yaklaşık 128 etkinlikte 4230 poru çalışmalarıyla, kooperatifçilik ilkelerinden şeffaflık ilkesinin gereğinin yerine getirilmesi, • Genel kurullarda ortak karar alma bilincinin oluşması, • Tüm bu çalışmaların 1163 sayılı kooperatifler kanununa göre işletilmesi, Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü okoksal@ankara.edu.tr kooperatif temsilcisine eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmiştir. Bu gerçekten çok büyük bir rakamdır. İlk çalışma yılınızda bölgeniz için tespitleriniz neler oldu? Bölgede çalışmalarımızın ilk yılında, kooperatif örgütlenmesi ve kırsalda gelir kaynağının büyük yüzdesini oluşturan hayvancılık faaliyetleri hakkında; olumsuz ahır koşullarını, hatalı bakım ve beslemeleri, hayvan başı alınan yetersiz üretim ve verimi, ırkların iyileştirilmesine yönelik ıslah çalışmasının yetersizliği, süt üretiminden para kazanılamayacağı görüşü, koruyucu hekimlik hizmetlerinin bölgedeki uygulama yetersizliği, mevsimsel süt üretiminin yarattığı fiyat istikrarsızlığı, kooperatifçilik bilincinin oluşmamış olması, kooperatif işleyişinin mevzuata uygun çalışmadığını, kurumsallaşamadıkları ve ticari faaliyete geçemediklerini gördük. 2011 yılından bu yana ne gibi gelişmeler sağlandı? Erzurum Bölgesinde pilot kooperatifler GTHB İl Müdürlüğü ve Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliği ile diğer proje bölgelerinde olduğu gibi, birlikte seçildi ve proje çalışmaları bu kooperatiflerde başladı. 2011 yılında pilot kooperatiflerimizden biri ticari faaliyeti olan bir kooperatifti. Faaliyet olarak süt toplama ve pazarlama dışından tohum eleme, yem karma kırma hizmeti veriyordu. Şuanda kurumsal ve ticari alanda faal 5 birim kooperatifi ortaklarının ihtiyaçları doğrultusunda hareket ederek hem ortaklarına hem de kooperatife kazanç sağlar hale geldiler. Proje çerçevesinde bulunan diğer kooperatifler ticari faaliyet giriminde bulundular ancak sokak sütçüleri -mandıralar işbirliğiyle varlıklarını sürdüremediler. Sayı her ne kadar az görünse de, artık kooperatiflerin avantajlarını örneklendirebileceğimiz bölgede 5 kooperatif mevcut. Proje kapsamında verilen eğitim ve danışmanlık etkilerine örnek verecek olursanız? • Yönetim kurullarının aylık toplantılarını düzenli yaptıkları ve mevzuata uygun karar alımlarını gerçekleştirdikleri, • Denetim kurularının ara denetim ra- • Kalkınma ajansları ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumlarının hibe destek programlarından faydalanma konusunda bilinçlenme ve uygulama, Susan Huskisson lider girişimcilere yönelik “Sunum Becerileri” konulu konuşmasında; William Shakespeare “Tüm dünya bir sahnedir” demiş. Siz bu sahnede size biçilen veya kendi yazdığınız rolü oynarken bir fark yaratabiliyorsanız fark edilirsiniz. Her insanın farklı bir tarzı, duruşu ve olaylara tepkisi vardır. Verdiğiniz tepkiler karşınızdakilerin sizin hakkınızda fikirlerini oluşturur. Özellikle iş hayatında kişilerin kendilerine güven duymaları önemlidir. Güvensizlik kaybetmenize neden olur. Kendine güvenen insanlar dik dururlar ve elleri belinin yukarısındadır. Konuşurken sakin ve yumuşak bir ses tonuyla konuşun. • Mevsimsel süt üretiminin dezavantajını fark eden üreticilerin üretimlerini 12 aya yayma, buna bağlı olarak suni tohumlamanın artması, • Verilen eğitimlerin ardından özellikle silajlık mısır ekimindeki artış, • Hayvan başı verim ve üretimi arttırıcı öneriler ile gözle görülür oranda artışla beraber sütün aile ekonomisine katkı sağladıkları, • Bir örgüt çatısı altında gerçekleştirilen alım-satım girdilerinin azaldığı, ürünlerin artı değerde satıldığı, • İl içi ve il dışı Kooperatifler arası iş birliği’ nin sağlanması, • Kooperatiflerin, bölgede süt piyasasını belirler hale gelmesi, • Üreticilerin, devletin hayvancılık desteklerinden “anaç sığır-suni tohumlama-buzağı-çiğ süt destekleri’ nden faydalanabilir hale geldiği, Köpeklere fısıldayan adam olarak ünlenen Cesar Milan’ın kızgın pittbullarla dolu bir odaya girdiğinde bile yaydığı dengeli, açık ve dingin enerji nedeniyle köpekleri hizaya dizdiğini belirtmiş. • Kooperatiflerde artık risturn dağıtıldığı, (diğer bölgelerde) yapılan tüm çalışmaların meyvesi olarak görülebilir. Beden dilinizin farkına varın diyen Husskission devamında “Sunum yaptığınız odalarda köşede sıkışıp kalmayın. Uzaktan kumandayı elinize alın ve sunumu takip eden insanların arasında gezin. İnsanlara mesajı siz veriyorsunuz ‘PowerPoint” değil. Hizalı duruş, duyguları harekete geçiren mimikler ve doğru zamanda konuşma kişileri lider konumuna ulaştırabilir. Her fırsatı değerlendirip dikkat çekici biçimde var olmak ve beden dilinin farkına varmak gerekir, iyi bir dinleyici olarak bile fark yaratılabilir”. Çalışmalar esnasında sizleri zorlayan ne gibi durumlarla karşılaştınız? Doğu ya da Erzurum hakkında bilgimiz sınırlı olup, karşılaştığım manzara başlangıçta bizi korkutmuştu. Çünkü bizim, Erzurum’ da yapacağımız çalışmalardan geri dönüşleri kısa zamanda alma düşüncemiz vardı. Nihayetinde ortada bir emek olacak ve o emeğin karşılığında olumlu gelişmeleri beklemek bizim en doğal hakkımızdı. Tabi bu kısa zamanda olup bitecek bir iş değilmiş. Bölgede kooperatifçiliğin ne anlama geldiğini bir kenara bırakalım, halkta ortak iş yapma bilincinin oluşmamış olması, birbirlerine karşı güvensizlik ve en önemlisi mevcut kooperatiflerin bir ihtiyaçtan doğmadan kurdurulmuş olması, yeni kurulan kooperatiflerin yakın çevrede örnek alabilecekleri bir kooperatif modelinin olmaması, işin uzun soluklu olacağı kanaatine vardırdı bizleri. Hiç kolay değil, yıllarca atadan gelen bilgilerle yapılan hayvancılık bakım ve beslemesi, bunun yanında örgütsüz çalışma ortamı, yeni ‘’bilgi ve teknolojiler’’ den geç haberdar olunması bölgeyi geride bırakmış. Alışkanlıkları bir anda değiştirmek zor, süreci uzatsa da, zorlasa da bizleri, işin üzerine kararlılıkla gitmek gerekiyor. Son olarak neler söylemek istersiniz? Proje çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmalarla belirli bir yol alındı elbet. Ancak bu yeterli olmayıp, birim kooperatiflerin ve birim kooperatiflerin desteğiyle üst birliğin etkinliğinin arttırılması, üreticileri bir araya getirebilecek teşviklerin oluşturulmasıyla kooperatiflerin desteklenmesi, yerel yönetimlerle korsan (sokak) sütçülerin önüne geçilmesi, kooperatiflerin rekabet gücünü arttıracağını ve bu adımların yeni iş fikirlerini hayata geçirilebilecek girişimlere fırsat tanıyacağı düşüncesindeyim. Oxford Üniversitesinden Rama Mani “Liderliğin Kalbi” konulu sunumunda liderliğin herkesin kendi içinde olduğunu belirtip “Kalp dört oda, her odanın becerileri var. Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com Farkındalık, cesaret, yaratıcılık ve bağlılık” diyor. Ancak buradaki kavramları iyi anlamak gerekli. Farkındalık bazen gözünüzün önündekileri göremezsiniz. Cesaret lider insanın özel bir yeteneğidir. Yaratıcılık ise engelleri aşabilme yeteneğidir. Son olarak bağlılık kavramı ile işinize olan bağlılığınızı bir faktör olarak ortaya koymakta. Çoğumuz konuşurken “hiç boş vaktim yok” sizi arayamadım, gelemedim vs. deriz. Bir söyleşisinde rahmetli Sakıp Sabancı bile o kadar işinin arasında “kişi her şeye vakit ayırmalı, okumaya, gezmeye, işe, eğlenmeye”, kendisinin de bunu yapabildiğini söylemişti. Boş zaman kavramı üzerine araştırmalar yapan The Washington Post yazarı Brigid Schulte “Günde en az 20 dakika çalışmadan durmalısınız. Yaratıcılık o zaman sizi bulur” diyor. Zamanı gerçek anlamda yönetemediğimiz için önceliklerimizi de sağlıklı bir şekilde belirleyemiyoruz. Meşgul olduğumuz için bir çok şeyi gözden kaçırıyoruz. Halbuki zihninizi boşalttığınızda yaratıcılık sizi bulur. Çankırı ve Çorum’un 18 Köyünde Arazi Toplulaştırması Yapılacak 9 Temmuz 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararında; Çankırı ve Çorum’un belirtilen alanlarında 29/6/2009 tarihli ve 2009/15154 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan tarım arazilerinin korunması, kullanılması ve arazi toplulaştırmasına ilişkin tüzüğün 17’nci maddesine göre özel arazi toplulaştırması kapsamında kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın DSİ 5. Bölge Müdürlüğü tarafından zorunlu arazi toplulaştırması uygulanacağı belirtildi. Arazi Toplulaştırması yapılacak yerler şöyle: Çankırı İli Kızılırmak ilçesi; (Kapaklı, Boyacıoğlu, Bayanpınar, Karaömer köyleri) Çorum İli Merkez ilçesi; (Kumçeltiği Köyü) Çorum İli Bayat ilçesi; (Eski Alibey Kasabası, Toyhane, Yukarı Emirhalil, Saray, Aşağı Emirhalil, Köpüklü köyleri) Çorum İli İskilip ilçesi; (Yerliköy, Sugiylan, Çukurköy köyleri) Çorum İli Uğurludağ ilçesi; (Yarımca, Ambarcı, Eskiçeltek, Kırköy köyleri) Belirtilen bu arazilerde, arazi toplulaştırma kriterlerine uygun olmayan yerler ve teknik olarak arazi toplulaştırma sahasına dahil edilmesi uygun olmayan tepelik, taşlık, çukurluk alanlar ile yoğun sabit tesis bulunan alanlar, toplulaştırma harici bırakılacak. Köy-Koop Haber Ağustos 2015 SAĞLIK 21 Küba HIV Virüsünün Mısır Şurubundaki Tehlike » Şeker pancarından üretilen doğal şeker yerine mısırdan elde edilen nişasta bazlı Anneden Çocuğa Geçişini »şekerler (NBŞ) sağlığımıza ciddi zararlar veriyor. Durdurmayı Başardı »» Küba, dünyada HIV'in anneden çocuğa geçmesini tamamen yok eden ilk ülke oldu. Dünya Sağlık Örgütü, yaptığı incelemelerde Küba'nın gerekli bütün kriterlere uyduğunu belirtti. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Küba’nın AIDS hastalığına neden olan ve anneden çocuğa geçerek bulaşan HIV virusü naklini durduran ilk ülke olduğunu açıkladı. Karayipler ülkesinde 2013 yılında sadece 2 çocuk HIV virüsüyle dünyaya geliken, 5 çocuk frengi hastalığıyla doğdu. DSÖ: Küba Bütün Kriterlere Uyuyor Dünya Sağlık Örgütü mart ayında Panamericana Sağlık Örgütü ile birlikte Küba’ya ortak delegasyon göndererek yaptığı incelemede Küba’nın bu mutlu sona ulaşmak için gereken bütün kriterlere uyduğunu belirlediklerini rapor etti. 2010 Yılından Beri Mücadele Ediyorlardı Havana’da yapılan toplantıda konuşan Panamericana Sağlık Örgütü başkanı Carissa Etienne, “Küba’nın başarısı evrensel sağlık ve ona erişimin mümkün olduğunu göster- Obeziteyi ciddi oranda artırıyor di, HIV gibi hala zorlu bir meydan okuma mücadelesinde bu iki unsur başarının da etkili anahtarıdır” diyerek Küba’nın sağlık konusunda attığı adımların altını çizdi. Dünya Sağlık Örgütü ve Panamericana Sağlık Örgütü, Güney Amerika’nın birçok ülkesinde 2010 yılından beri HIV ve frengi virüsünün yayılmasını önlemek için birlikte özel bir program yürütüyorlar. Alzheimer 18 Yıl Önce Teşhis Edilebiliyor »» Alzheimer'ın ilk belirtilerin ortaya çıkmasından 18 yıl önce teşhis edilebileceği belirlendi. ABD’deki Rush Üniversitesi’nden Profesör Rajan Kumar ve ekibinin, bunama belirtisi göstermeyen 2 bin 125 kişinin katılımıyla yaptığı, 18 yıl süren araştırma, bugüne kadar sanılanın aksine Alzheimer’ın belirtilerden yalnızca 2 değil, 18 yıl önce teşhis edilebileceğini ortaya koydu. 3 Yılda Bir Testten Geçirildiler Bilim adamları, 3 yılda bir katılımcıları bilişsel beceri testine tabi tuttu ve sonuçları kıyasladı. Alzheimer’a yakalananların araştırma boyunca testlerden düşük puan aldığı görüldü. Hastaların puanlarının düzenli olarak 3 yılda bir daha da azaldığı belirtildi. Bilişsel Beceri Testleri Riski Ortaya Koyuyor Kumar, bilişsel beceri testlerinin sonuçlarıyla ileri yaşlardakilerin Alzheimer riskinin değerlendirilebileceğini, böylece bu kişilerin önünde hastalığı kabullenmek için daha uzun süre olacağını ve hastalık sürecinin yavaşlatılması için çaba harcanabileceğini vurguladı. Araştırmanın sonuçları “Neurology” dergisinde yayımlandı. Dt. Coşkan ARAS REKABET Aynı sokakta muayenehane açan üç diş hekimi arasında kıyasıya bir rekabet başlamış. Bir tanesi beşyüz metre uzaktan okunacak büyüklükte bir tabela yaptırmış: “Ülkenin En İyi Diş Hekimi” Neredeyse yediğimiz her gıdanın üretiminde kullanılan Mısır şurubu (glikoz ve früktoz şurubu), uzmanlara göreşeker hastalığı kalp-damar hastalığı ve metabolik hastalıklar gibi birçok sağlık sorununa neden oluyor. Tüketiciler Derneği (TÜDER) Gıda Komisyonu Başkanı Ayşe Cengiz, ambalajlı gıdaları alırken etiket okuma alışkanlığı kazanılması gerektiğini belirterek,bu ürünlerin şişmanlık ve şişmanlığa bağlı bütün metabolik hastalıkları doğurduğunu ve tüketicileri, etiket bilgisinde mısır şurubu ibaresi yazılan ürünleri almamaları konusunda uyardı. “Dünyanın En İyi Diş Hekimi” Bunu gören üçüncü diş hekimi, sinirden küplere binmiş, gece sabaha kadar düşünmüş. Diğerleri hop oturup hop kalkmışlar, kızmışlar, sinirlenmişler. Ertesi gün muayenehanesinin önünden geçenler şu tabelayı okumuşlar: İkinci diş hekimi, daha büyük bir tabela yaptırıp asmış: “Sokağın En İyi Diş Hekimi” Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) ; mısırdan çıkarılan nişastanın çeşitli işlemler sonucu asit ve enzimlerle hidrolize edilerek elde edildiğini söyleyen Cengiz,“ Gıda sanayinde ağırlıklı mısır kullanıldığı için “mısır şurubu” veya mısırda fruktoz oranı %-55 olarak glikozdan fazla olduğundan “früktoz şurubu” olarak da isimlendirilir. Früktoz, glukoza göre daha kuvvetli bir tatlandırıcı olduğundan emilerek karaciğere geldikten sonra metabolize edilmek için insüline gerek duymadığından hızla trigliseritlere dönüşerek yağ olarak depolanmaktadır. Gıda sanayinde birçok üründe (abur cubur şekerlemeler, gofretler, çikolatalar gibi) bol miktarda kullanıldığından tüketiciler tarafından bu tür gıdalar fazlaca tüketildiğinde insanlarda yarattığı “enerji denge- gıdaların tüketim miktarının artmasına bağlı olarak; kalitesiz bir yaşam, artan şişmanlık sorunu ile beraber şeker hastalığı kalp- damar hastalığı, metabolik hastalıklar, hantal bedenler, üretemeyen beyinler kısaca her yönüyle sağlıksız bir yaşam enerjisi düşmüş insanlar topluluğuna dönüşeceğiz “ dedi. “En büyük risk grubu okul çağı çocukları” sizliği/fazlalığı” sonucu obeziteyi ciddi oranda artırmaktadır” dedi. Ambalajlı ürünlere dikkat Şeker-İş Sendikası’na göre Avrupa’ da kişi başına 1 kilogram tatlandırıcı düşerken Türkiye’de bu oranın kişi başına 4 kilograma kadar çıktığına dikkat çeken Cengiz, “ Toplumda artan obezite ve kanserin %35-40 nedeni, yanlış ve kötü beslenmedir. Bu noktadan yola çıkarak tüketici boş enerji kaynağı olarak belirtilen ve abur cubur dediğimiz gıdaların tüketim miktarını, tüketim sıklığını kendi yaşamında disipline etmeli. Ambalajlı ürünleri seçerken öncelikle ‘etiket okuma’ alışkanlığı edinmeli “ diye konuştu. “Her yönüyle sağlıksız insan topluluğuna dönüşeceğiz” Cengiz, “ Bizi bekleyen en büyük tehlike; Nişasta bazlı şeker içerikli Alışveriş Merkezleri yaşama şeklimizi belirlediği günden bu yana, her geçen gün “hazır gıdaları tüketme alışkanlığımızın, eğilimimizin arttığını aynı şekilde “dışarıda beslenme” alışkanlığımızın da artış gösterdiğini söyleyen Cengiz, “En büyük risk grubu ne yazık ki okul çağı çocuklarımız olmaktadır. Bu kitle elini uzattığı (hazır gıda abur cubur rafları, okul kantinleri, semt büfeleri, evdeki abur cubur dolapları) her yerde bu tür gıdalara ne yazık ki çok kolay ulaşabilmektedir “ ifadelerini kullandı. “Kadınlarımız bilinçlenmeli” Cengiz, “Kadınlarımız; bilinçli beslenme, işlenmemiş( endüstriyel olmayan) gıdaya ulaşım konusun da yeterli bilgiye sahip değiller. Çoğu kadının evinde ve yönettiği mutfaklarında bol çeşitli hazır çorbalara soslara rastlamak ne yazık ki oldukça fazladır. Bilinçli gıda alışverişi, bilinçli beslenme konularında ivedilikle eğitilmeleri zorunludur“ dedi. Kaynak:pembenar.com Böbrek Yetmezliğinin Belirtileri ve Tedavisi »» Uzmanlar geceleri sık idrara çıkmanın böbrek yetmezliğinin belirtilerinden birisi olabileceği, bu nedenle ciddiye alınması gerektiğini belirtiyorlar. Böbrek yetmezliği, böbreklerin çalışmasının yavaşlaması veya durmasına bağlı olarak kanda bulunan su, tuz ve diğer minerallerin (elektrolitler) dengesinin bozulmasıdır. Böbrek yetmezliği sıklıkla yüzde 70-80 oranında hasar geliştikten sonra ciddi şikayetler baş gösterdiğinde anlaşılıyor. Bu yüzden “sessiz hastalık” olarak da biliniyor. Vahim sonuçlara yol açmamak için belirtilerin iyi takip edilmesi gerekiyor. Hastalıkta ilk bulgu, gece sık idrara çıkmadır ve genelde göz ardı edilir. İdrar tahlilinde ise protein kaçağı görülür. Daha ciddi şikayetler başladığında ise böbrek yaklaşık olarak yüzde 70-80 civarında hasar görmüş olur. Yorgunluk, nefes darlığı, idrarda azalma, ayaklarda şişme, tansiyon yükselmesi, bulantı, kusma gibi şikayetlerle ortaya çıkar. Yapılacak kan tetkiklerinde üre, kreatinin gibi testler yüksek bulunur. İşte o zaman sağlıklı bir böbreğin bazı fonksiyonlarını yerine getirmesi için bir çeşit tedaviye, yani diyaliz tedavisine ihtiyaç duyulur. Uzmanlar her biri 10-12 cm ve 150-200 gram olan böbreklerin kan ve kemik sağlığı için gerekli olan hormonları üretmesinin yanı sıra 24 saat çalışıp bin 500 litre kanı süzdüğünü, kan basıncını düzenlediğini, vücuttaki fazla suyu ve atıkları idrarla attığı bilgisini veriyorlar. akut içsel böbrek yetmezliğine dönüşür. Bu durumda böbrekler küçülmeye başlar ve fonksiyonunu yavaş yavaş kaybeder. 4- Kronik İçsel Böbrek Yetmezliği: Böbreklere alınan darbeler, travmalar ve tedavi edilmeyen böbrek enfeksiyonları akut içsel böbrek yetmezliğinin kronik içsel böbrek yetmezliğine dönüşmesine neden olur. Böbrek Yetmezliği Çeşitleri Böbrek yetmezliği nedenlerine göre 5 ana kategoriye ayrılır: 1- Akut Prerenal Böbrek Yetmezliği: Böbreklere doğru olan kan akışının azalması durumunda yaşanır. Kan akışı yetersiz olduğu için böbrekler kanı tam anlamıyla filtreleyemez. Bu tip böbrek yetmezliği genellikle kan akışını etkileyen durumun düzeltilmesiyle birlikte tedavi edilebilir. 2- Akut İçsel Böbrek Yetmezliği: Akut içsel böbrek yetmezliği direkt böbrekleri etkileyen travmalar neticesinde görülür. Kazalar, böbreklere alınan darbeler, toksin yüklenmesi, böbreklere yeterince oksijen gitmemesi, aşırı kan kaybı, böbrek enfeksiyonları içsel böbrek yetmezliği nedenleri arasındadır. 3- Kronik Prerenal Böbrek Yetmezliği: Akut prerenal böbrek yetmezliği tedavi edilmediğinde ve böbrekler kanı temizleyemediğinde durum 5- Kronik Postrenal Böbrek Yetmezliği: Bu tip böbrek yetmezliği idrar yollarının uzun süre tıkalı kalması ve idrarın vücuttan tam olarak atılamaması neticesinde oluşur. Tedavi Yöntemleri Tedavi seçenekleri böbrek yetmezliğinin nedenine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin böbrek yetmezliği kandaki sıvı noksanlığına bağlı olarak oluştuysa doktorunuz damar yoluyla (entravenöz) sıvı takviyesi önerebilir. Tam tersi durumda ise, yani böbrek yetmezliği aşırı sıvı birikimi nedeniyle gelişirse idrar söktürücü ilaçlar reçete edilebilir. Ayrıca hastanın kanında bulunan mineral (kalsiyum, potasyum…) oranlarını normal düzeylerine çekebilmek için ilaç desteği önerilebilir. Böbrek yetmezliği nedeniyle artan kandaki toksinler diyaliz tedavisiyle atılabilir. Yapay bir böbrek görevi gören diyaliz makinesi kanı filtreden geçirir ve toksinleri temizler. 22 Ağustos 2015 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER AĞUSTOS AYI TARIM TAKVİMİ AĞUSTOS-EYLÜL 2015 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 05.08.2015 – 09.08.2015 Çorlu Tarımtech 8. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Fuarı Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları, Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma TARLA ZİRAATI a) Anızların bozumuna devam edilir. Bazı yerlerde sonbahar ekimi için, bazı yerlerde de ikinci mahsul için toprak işlemesi yapılır. b) İkinci mahsuller ile Sonbahar ekimleri yapılır. c) Sulama, çapalama ve diğer bakım işleri devam eder. d) Her türlü hastalık ve zararlılar ile mücadele devam eder. Ambarlarda da zararlılarla mücadele edilir. e) Hububat ve diğer tarla bitkileri hasadı devam eder. Harman işleri yürütülür. Ürünler ambarlanır, ambalajlanır, pazara sevkedilir ve değerlendirilir. Ambarlarda ürünler tekniğine uygun şekilde saklanır. Renkli Fuarcılık 30.07.2015 – 12.08.2015 5. ULUSLARARASI HALI FUARI Ev Tekstili, Halı, Yan Sanayi Ürünleri Antalya Fuar Merkezi Marka Fuarcılık 13.08.2015 – 16.08.2015 DLG-ÖÇP Tarım ve Teknoloji Uygulamalı Tarım ve Hayvancılık Fuarı Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda DLG Fuarcılık 03.09.2015 – 06.09.2015 IPACK 2015 30.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve Gıda İşleme Sistemleri Fuarı Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme, Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj, Paketleme Makineleri, Cam Ambalajlar, Plastik Çemberler Ve Makineleri MEYVECİLİK a) Sonbahar dikimi yapılacak bahçelerde toprak hazırlığı yapılır. b) Dikim yoktur. c) Meyve bahçesi ve fidanlıklarda sulama, çapa, filiz ve kök piçlerinin temizliği yapılır. Durgun göz aşısı devam eder. Gübre şerbeti verilir. d) Her türlü meyve hastalık ve zararlılarına karşı mücadele yapılır. e) Hasat işleri devam eder. Meyveler ambalajlanır. Pazara sevkedilir, kurutulur, konserve yapılır, suları çıkarılır ve çeşitli şekillerde değerlendirilerek saklanır. SEBZECİLİK a) Son turfanda sebzelerin yerleri hazırlanır. b) Son turfanda sebze tohumları ekilir, fideleri dikilir. c) Sebze bahçelerinde çapa, sulama, uç alma, koltuk alma gibi bakım işleri yürütülür. d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına karşı mücadele tekniğine uygun şekilde yapılır. e) Hasat ay boyunca devam eder. Sebzeler uygun ambalajlara konarak pazara sevkedilir. Bazıları da kurutulur, salçalar, turşular, konserveleri reçelleri yapılarak değerlendirilir. HAYVANCILIK BAĞCILIK a) Bağlarda uç alma, yaprak toplama, sulama gibi bakım işleri yapılır. b) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile mücadele edilir. c) Hasat, pazarlama ve değerlendirme işleri devam eder. TAVUKÇULUK KONGRE & SEMPOZYUM E Uluslararası Fuarcılık b) Küçük ve büyük baş hayvanlar çiftleştirilir. c) Yem bitkilerinin ve çayırların hasadı, kurutulması, balyalanması ve depolanmasına devam edilir. d) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarına karşı mücadele edilir. a) Kümeslerin temizliğine ve dezenfeksiyonuna devam edilir. Duvarlar kireçle badanalanır. b) Tavuklar ve piliçler çeşitli yemlerle beslenir. Yeşil yem verilmesine devam edilir. Tavuklar anızlara, yoncalıklara ve çayırlara salıverilir. c) Her türlü tavuk hastalık ve zararlılarına karşı mücadele yapılır. ARICILIK a) Kovanlarda temizlik devam eder. Dolu çerçeveler çıkarılarak yerlerine boşlar konur. Kovanlar geceleri sarsılmadan bol çiçekli, florası zengin yerlere nakledilir. b) Arılarda görülecek hastalık ve zararlılarla mücadele edilir c) Bal hasadı devam eder . Mevzuat ▶▶ 2 Temmuz 2015 Tarihli ve 29404 Sayılı Resmî Gazete, Tarım veya Orman Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere Tasarlanan Motorlardan Çıkan Gaz Emisyonları ve Parçacık Kirleticilere Karşı Alınacak Tedbirlerle İlgili Tip Onayı Yönetmeliğinde (2000/25/AT) Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 03.09.2015 – 06.09.2015 Agro Sivas 2. Agro Sivas Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık Shov Fuarcılık ▶▶ 4 Temmuz 2015 Tarihli ve 29406 Sayılı Resmî Gazete, Ulusal Coğrafi İşaret Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018) ile İlgili 18/6/2015 Tarihli ve 2015/17 Sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı 03.09.2015 – 06.09.2015 Worldfood İstanbul 2015 23.Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı Süt, Et, Şekerleme, Konserve, Çay Ve Kahve, Organik, Deniz Ürünleri, Dondurulmuş ve Hazır Gıda, Gıda Katkı Maddeleri, İçecekler, Yağlar, Bakliyat, Baharat, İçecekler, Doğal Ürünler, Kuru Yemişler ▶▶ 4 Temmuz 2015 Tarihli ve 29406 Sayılı Resmî Gazete, Pamuk Lisanslı Depo Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ E Uluslararası Fuarcılık ▶▶ 8 Temmuz 2015 Tarihli ve 29410 Sayılı Resmî Gazete, Gürcistan Menşeli Bazı Tarım ve İşlenmiş Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ 10.09.2015 – 13.09.2015 Agrotec 2015 19.Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve Sera Ekipmanları ▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli ve 29412 Sayılı Resmî Gazete, 2015/7837 Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Karar AKM-Ankara İnfo Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... a) Hayvanların meralarda yeteri yem bulamamaları sebebiyle takviye yemleme yapılır. Koyunlarda kırkım devam eder. Ahır besisi yapılan yerlerde hayvanlara bolca yeşil yem verilmelidir. Ağustos 2015 Tarım Bulmacası Çözümü Soldan-Sağa: 1- Sarıkantaron 2- Üyelik... İmame 3- Bayırtı... İm 4- Kars... Park 5- Ayn... İma... 6- Naaş... Sara... Kn 7- Ss... Aa... Rahmet 8- Emsal... Ufo 9- Yasa... Dalaman 10- Oran... Amik 11- Nan... Analık 12- Ssk... Alman Yukarıdan Aşağıya: 1- Sübvansiyon 2- Aya... Yas... Aras 3- Rey... Na... Esans 4Ilık... Şaman 5- Kira... As 6- Aktrist... Adana 7- Ismarlama 8- Ti... Ara... Lila 9- Amip... Ah... Akıl 10- Raman... Mum... Kilometre 11- Om... Kefal 12- Ne... Kanton... Mağra ▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli ve 29412 Sayılı Resmî Gazete, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre Yaş Çay Üreticilerine 2015 Yılı Yaş Çay Ürünü İçin Fark Ödemesi Desteği Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2015/25) ▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli ve 29412 Sayılı Resmî Gazete, Açık Artırma Yöntemi ile Alım Satımı Yapılacak 2014 Ürünü Üretici Tütünlerine İlişkin Açık Artırma Başlangıç Fiyatları Hakkında Tebliğ ▶▶ 11 Temmuz 2015 Tarihli ve 29413 Sayılı Resmî Gazete, 2015 Yılı Mayıs Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi ▶▶ 16 Temmuz 2015 Tarihli ve 29418 Sayılı Resmî Gazete, İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü Yönetmeliği Teknik Usuller Tebliği ▶▶ 16 Temmuz 2015 Tarihli ve 29418 Sayılı Resmî Gazete, Biyogüvenlik Kurulunun 22, 23, 24, 25, 26, 27 Sayılı Kararı ▶▶ 22 Temmuz 2015 Tarihli ve 29422 Sayılı Resmî Gazete, Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 24 Temmuz 2015 Tarihli ve 29424 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Et ve Et Ürünleri Tebliği (Tebliğ No: 2012/74)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2015/33) Köy-Koop Haber Ağustos 2015 SPOR-TARIM BULMACA Yanıyorsan, Suyla Söndür! 23 »» Gölgede 40 derece…45 derece… Hatta 50 derece gibi rakamlar… Bu rakamlar son zamanlarda hava durumlarında sıkça söylenmeye başladı. Ve ne yazık ki söylenen yerler Afrika Çölleri değil, Türkiye’deki yerler. Son yıllarda değişen mevsim etkileri, alışılagelmiş hava sıcaklıklarının dışında ortamlar yaşamamıza neden olmakta. Gün içerisinde bazen, evlerimizden bir an için bile olsa, sokağa çıkma imkânı bulamamaktayız. Akşam karanlığında ise çoğu ilimizdeki artan nem oranı, bizleri klimalı barınaklarımıza mahkûm etmekte. Böylesine “sıcak” gündemli bir ortamda konu spor yapmak ya da yaptırmak olunca, son derece dikkatli olmakta yarar var. İnsan bedeni ısı düşmesini, ısı yükselmesinden daha iyi tolere etmektedir. Bu yüzden ısı yükselmelerine karşı önlemler öncelikli olmalıdır. Yaz aylarını, tatili fırsat bilip spor yapmak isteyenlerin dikkat etmesi gerekenler: Sıcak havada spor yapmak demek, basitçe, 30 dereceyi aşkın bir ortamda spor yapmaya kalktığınızda kalp atım sayınızın da gitgide artması demektir. Artan kalp atım sayısı vücudunuzun sıvı kaybını da buna paralel olarak artıracaktır. Ve siz sıvı kaybınızı telafi etmezseniz, beraberinde gelecek bir sürü arızaya da davetiye çıkarmış olursunuz. Vücudunuzda oluşacak %1-1,5 litrelik bir su kaybı, vücut ısınızı da yükseltir. Sıvı kaybı arttıkça, ısı da yükselir ve ardından ısı krampları, sıcak halsizliği, sıcak çarpması (hipertermi), bayılma yaşanabilir. • Spor yapma saatleriniz kesinlikle sabah 09.00’dan önce, akşam 18.00 den sonra olmalıdır. Güneşin dik olarak geldiği saatlerde spor yapmak, arızaya davet çıkartmaktır. • İnce, güneş ışığını yansıtacak açık renkli ve teri emecek kıyafetler giymelisiniz. Kıyafet sayınız kesinlikle fazla olmalıdır. Terli kıyafetler bedeninizin hava almasını engeller, gerektiği kadar değiştirmelisiniz. • Çok insanın alışkanlığı olmasa da şapka ve güneş gözlüğü güneşten, sıcaktan korunmanız için gereklidir. • Bir maraton koşusunda (42 km 195 m) ortalama seviyede bir yarışçının 5 litreye yakın sıvı kaybı yaşa- TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 Y. İzzettin BAŞER 9 10 11 12 dığını söylesem inanılmaz gibi gelse de gerçektir. Sıvı kaybının yerine konması hayati önlemdir. Ancak bu yerine konma, doğal, şekeri düşük, soda tarzı mineral içerikli sıvılarla sağlanmalıdır. Sıvı alımı sürekli ve az az yapılmalıdır. Bir anda aşırı sıvı alımının yararı yoktur. Sıvı kaybında canımızın su istemesini beklemek BAHÇIVAN Arı otları, Acı otlardan Ayırır. Dingin sulara sığmaz, Erginliği bahçivanın, Namzet Yaltaklığı Pişkinin. Ele ve merheme Silindir tepsisinde Sürülen harman, Bir okka, iki damla esaret, Kekeme bir dilin. • Yemek ihtiyacınızı spordan en az 2 saat kadar halletmelisiniz. Dolu mideyle, sıcakta spor yapmak kalp üzerine baskıyı artıracaktır. Ama kılavuzu Cesaret dediğiniz. İlk atanızdı Oysa… Yaramaz dedim Yara almaz demedim… “Haydut türkülerden tülbent sarmasındaysan boğazına ellerimin.... kelepçe kemçiren dişlerinde ve cebinde çocuk taşıyan o deniz kokusunu sevdiğindendir” Esra DURUKAN İlk kez 1816’da İngiltere’de 1863’te Mithat Paşa’yla ülkemizde Atatürk, 1936’da Silifke’de kurdurdu Kooperatifler, birlik-beraberlik için kuruldu Yukarıdan Aşağıya 1- Devlet tarafından üreticilere yapılan karşılıksız malî yardım. 2- Yaprakların düz ve parlak bölümü... Bitki yetişmeyen toprak... Bir nehrimiz 3- Oy... Sodyumun simgesi... Bitkilerden kimyasal yöntemlerle yapılan, kokulu ve uçucu sıvı 4- Ne sıcak, ne soğuk... Ruhlarla ilişki kurarak hastalıkları iyileştirdiğine inanılan kimse 5- İcar... Gelincik denilen hayvan 6- Kadın oyuncu... Bir ilimiz 7- Sipariş etmek 8- Boru sesi... Mesafe... Eflatun rengi 9- Tek hücreden meydana gelen ve basit yapıda olan bir canlı... Feryat, beddua... Us 10- Petrol çıkan dağımız... Kandela, şem... Kilometre 11- Kemiklerin toparlak ucu... Bir balık türü 12- Hangi şey... İsviçre Konfederasyonu’nu oluşturan devletlerden her biri... Mağra • Sıcak havalarda en çok sorulan sorulardan biri de “tuz” ihtiyacıdır. Aşırı tuz tüketiminin çok da yararlı olduğu görülmemiştir. Yemeklere atacağınız biraz fazla tuz ihtiyacınızı karşılamak için yeterlidir. • Sıcak nedeniyle bir sıkıntı yaşadığınızı anladığınızda, hemen serin ve gölgeli bir yere gitmelisiniz. Asla bir anda kendinizi klimalı bir ortama at- KOOPERATİFLER Soldan Sağa 1- Kılıç otu, Mayasıl otu ve Koyunkıran olarak da bilinen bir bitki türü... 2- Üye olma durumu... Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça 3- Yanar gibi acıma... İşaret 4- Bir ilimiz... halkın gezip hava alması için düzenlenmiş ağaçlı ve çiçekli büyük bahçe 5Eski dilde göz... Büyük ve çatallı geyik boynuzu 6- Ceset... Atlarda nezle hastalığı... Kilonewton 7- Nazi partisinin askeri polis örgütünü simgeleyen harfler... Bir ajans... Yağmur 8- Benzer, denk... Tanımlanamayan uçan nesne 9- Kanun... Muğla’nın bir ilçesi 10- İki nicelik arasındaki bağıntı, nispet... Hatay bölgemizde bir ova 11- Ekmek... Üvey anne 12- Sayısal sinyal işleme... Cermen soyundan olan halk hatalıdır. Spor yapmadığımız zamanda bile sıcak havalarda günlük 2-3 litreye yakın sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır. Ve aldığınız sıvı sıcaklığının da aşırı soğuk olmamasına dikkat edin.8-15 derece idealdir. Atıl kaynakları harekete geçirmek Yeni istihdamlar oluşturmak Amaç, üretimi ve verimi artırmaktır Kooperatifler, ortak iş yapmak için kurulur Yönetimi adil ve demokratik Temelinde sorumluluk, adalet ve eşitlik Dayanışma ve yardımlaşma ruhu vardır Kooperatifler, imece amaçlı kurulur Merkezinde insanın yer aldığı Bireyin ekonomiye kazandırıldığı Toplumsal kalkınmanın anahtarlarıdır Kooperatifler, topluma hizmet için kurulur Refahın üstten, tabana yayılması Ülkenin bir bütün olarak gelişmesi Üretimden tüketime, tüketimden krediye Kooperatifler, her sektörde, her yerde Vedat SADİOĞLU - Eğitmen Yazar mayın. Ani ısı değişiminden dolayı, vücudunuz başka arızalarla uğraşmak zorunda kalabilir. Uyarıları dikkate alıp spor yapanlar: Eğer üst düzey spor yapanlardansınız siz zaten bunları biliyorsunuzdur. Ancak spora, tatili fırsat bilip yapanlardansanız, elinize alacağınız küçük bir şişe su bile, sizi büyük sıkıntılardan koruyacaktır. Spor dolu günler sizinle olsun… Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Kooperatifçilik Prof.Dr. Erkan Rehber • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.