Bireysel Psişeden Ontogenetik Psişeye: İnançlara ve Bilime
Transkript
Bireysel Psişeden Ontogenetik Psişeye: İnançlara ve Bilime
Bireysel Psişeden Ontogenetik Psişeye: İnançlara ve Bilime Evrimsel Bakış Mehmet Kerem Doksat (+90 212) 2401603, 2402421 keremdoksat@doksat.com doksat@superonline.com www.keremdoksat.com www.doksat.com BİLİM İ N S A N İNANÇ SİSTEMLERİ DİN Pek Çok Kâmil İnsanın Özellikleri • Hâli ve tavrı ile olgundur… • Bâtıl inançlara ve hurâfelere inanmaz. • Non-konformisttir ama kendi tercihleri, kanaatleri vardır. • Tahammüllüdür. Yıkmak değil yapmak için uğraşır. • Empati yapabilir, dinlemeyi bilir ve diğerkâmdır. • Sağlıklı ve sebatkâr nesne ilişkileri vardır. • Az ama öz, gerektiği kadar konuşur. • Bir dünya görüşü, ideolojisi ve/veya inancı vardır. • Sürekli olarak kendini aşmaya çalışır. İLİM İLİM BİLMEKTİR İLİM KENDİN BİLMEKTİR SEN KENDİNİ BİLMEZSİN YA NİCE OKUMAKTIR Yûnus Emre İNANÇ SİSTEMLERİ • Dinler – – – – Eskiler: Animizm, Animalizm, Şamanizm… Klâsikler: İbrahimî, Budizm, Taoizm… Yeniler: Sai Babacılık, Bülent Hanımcılık… Old Wine in New Bottles: Feng Shui, NLP, meditasyonlar… • Felsefeler & İdeolojiler – Sophos: İdeâlizm, Materyalizm, Agnostizm, Mistisizm… – İzmler: Komünizmler, Freudizm, Anarşizm, …izmler… • Dünya Görüşleri – – – – Liberalizm Sosyalizm Karma Ekonomizm Vahşi Kapitalizm Din ile Bilim Arasındaki Farklar • Bilim objektif, herkesin ulaşabileceği ve tekrarlanabilir verileri açıklar. Din varlığın düzeni, hayatın anlamı, doğru ve yanlış, iyi ve kötüyü belirler. • Bilim nasıl, din ise niçin sorusuna cevap verir. • Bilim ulaştığı sonuçların doğruluğunu deneysel yeterlilik ve mantıkî tutarlılık ile test eder; yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Din ise doğruluğunu insanları ahlakî kemâle ulaştırma, mânevî ve mistik tecrübeyle ortaya koyar. • Bilim kâinat ve insanın menşei gibi nihâî sorulara ancak teorilerle cevap verebilir. İnsan tabiatı ise bu konularda kesinliği arar; metafizik ve ahlâk teori olarak kabûl edilemez. • Din insan ve kâinatın menşei konusunda, metafizik ve ahlâk alanında kesin hüküm ve prensipler sunar. Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok; Öyle bir inci ki bu büyük sır delen yok; Herkes aklına eseni söylemiş durmuş, İşin kaynağına giden yolu bulan yok. **** Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din! Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin; Kâfirlik Müslümanlık neymiş, sevap günah ne? Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin. **** Bir elde kadeh, bir elde Kur’ân, Bir helâldir işimiz, bir haram, Şu yarım yamalak dünyâda Ne tam kâfiriz, ne Müslüman. **** Kıssadan Hisse: En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen; İyilik seven kötülük edemez zâten. Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur; Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen. Ömer Hayyam 2005’te Hristiyanlar’ın web sitesi “Ship of Fools”, bir yarışmayla en komik dinî fırkayı seçti: Köprüden geçmekte olan yobaz, bir adamın intihar etmek üzere olduğunu görür. Koşarak yanına gelir ve “Dur, sakın yapma” der. Adam “neden” deyince yobaz, “yaşamak için birçok sebep var” karşılığını verir ve aralarında şu konuşma geçer: — Dindar mısın? — Evet. — Ben de... Hristiyan mısın Budist mi? — Hristiyan. — Ben de... Katolik mi yoksa Protestan mısın? — Protestan. — Ben de... Episkopal mi yoksa Baptist misin? — Baptist. — Ooo, ben de... Tanrının Baptist Kilisesi'nin mi, yoksa İsa'nın Baptist Kilisesi'nin mi üyesisin? — Tanrı’nın Baptist Kilisesi'nin. — Ben de... Tanrı’nın Reformcu Baptist Kilisesi mi, Tanrı’nın Orijinal Baptist Kilisesi mi? — Tanrı’nın Reformcu Baptist Kilisesi. — Ben de... 1879 tarihli mi, yoksa 1915 tarihli reformdan yanasın? — 1915. Yobaz, “Vay kâfir vay” diyerek adamı köprüden aşağı iter! Melencolia I Albert Dürer 1514 Konfüçyüs, peygamber olmayan guru... T A O Lao Tsu, tasavvufla, en son kozmoloji teorileriyle son derecede yakın şeyler anlatmış ama hiç peygamberlik iddiasında bulunmamış bir bilge. TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Osmanlıca’da Allah, Râb, Zât-ı Vâcib-i Taâlâ, Cenâb-i Bâri, Vücûd-u Bâri, Cenâb-ı Hakk; • Fransızca’da Dieu; Almanca’da Gott; İngilizce’de God, Lord; İtâlyanca’da Dio; Lâtince’de Deus; Yunanca’da Theos… • Etimolojik açıdan Tanrı kelimesi, Türk lehçelerinde gök anlamına gelen tan kelimesinden türetilmiştir. Türkler hep bir gök-tanrıya inanmışlardır. • Altay Türkleri’nde tanrı, Yakutça’da tanara, Çuvaşça’da tura, Moğolca’da tangı ve Kazanca’da tangırı gibi çeşitlemeleri vardır. TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Batı dillerinde Hint-Avrupa dil grubunun parıltı anlamına gelen dei kökünden türemiş ve Sanskritçe’de tanrı anlamına gelen devah ve sonra Yunanca’da tanrısal anlamında dios ve daha sonra tanrı anlamında theos kelimeleriyle biçimlenmiştir. • Lâtince’ye tanrı anlamında önce deivos ve daha sonra deus deyimleriyle geçmiştir. • Tektanrıcı (monoteist) büyük dinlerin ilki ve kaynağı olan Musa dininde rûh anlamına gelen İbrânice Eloah (Araplar’ın Allah ve İlâh terimlerinin; çoğulu Elohim) ve O’dur anlamına gelen Yahova (özellikle bu deyim idealist felsefenin temeli olmuştur) terimleriyle anılmıştır. TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Genel bir târifle nitelenen bir tanrı tasarımı her zaman ve her yerde geçerli değildir. • Bütün tanrılar tabiatüstü değildir; hayvanlar, bitkiler, hükümdarinsanlar tanrı sayılmışlardır. • Kabile tanrısı inancına henoteizm denir. • Rûhânî varlık kavramı da bütün tanrıları tanımlamaz, rûhânî olmayan birçok tanrı vardır; meselâ Yunan tanrıları ölümlü kadınlarla birleşirler ve çocuk yaparlar, bedenlidir, öldürülebilirler. • Yahudiliğin ruh-tanrısı bile Yâkub’la güreşir ve ona İsrail (tanrıyla güreşen) adını koyar (Tekvin bölüm 32, 24–28). TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Mısır tanrısı Osiris’in bedenini kardeşi Seth on dört parçaya bölüp, her parçayı Mısır’ın ayrı bir bölgesine atmıştır. • Osiris’in oğlu Horus ile amcası Seth dövüşürler ve biri öbürünün gözünü çıkardığı gibi, öteki de onun erkeklik organını koparır (bir tanrı için, hadım edilmiş olmak ne acı)! • Ölümsüzlük de her tanrının ortak niteliği değildir; meselâ İskandinav tanrılarının çoğu ölümlüdür. Koruyuculuk (esirgeyicilik) da genel bir tanrı niteliği değildir, çe^şitli mitolojilerde birçok tanrılar insanı korumazlar veya belli bir kavmi kayırırlar hâttâ kötülük ederler, insanlar da onların kötülüklerine uğramamak için onlara tapınırlar. • Îtibar da genel bir tanrı niteliği sayılamaz. Gılgamış destanında Sümer tanrıları için “Tatlı kokusunu alınca adağın başına sinekler gibi üşüştüler” denir. Bundan başka, Gılgamış tanrıça İştar’la alay eder ve ona olmayacak şeyler söyler. Bunun sonucu olarak eleştirilmez üstünlüğün de bir genel tanrı niteliği olmadığı açıktır. TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Eski Mısır inançlarında evren önceleri bir bataklıktır ve bu bataklıkta yılanlarla yumurtalar vardır, tanrı Ra bu yumurtalardan doğar. Bu tasarım, bütün tanrıların yaratıcı olmadıklarını da göstermektedir; başta Yunan tanrıları olmak üzere birçok tanrılar evreni yaratmamış, evren tarafından yaratılmışlardır. • Tanrılar, insanlar tarafından genellikle sâdece kendilerinden üstün, gerektiği zaman başvurup yardım dileyebilecekleri, onlara yalvarıp yakarmakla birçok sorunlarını çözümleyebilecekleri varlıklar olarak tasavvur edilmişlerdir. Bu tasavvurlar giderek soyutlaşmış ve tektanrıcı dinlerin soyut (mücerret) tanrı tasavvuruna ulaşılmıştır. • Anaerkil (maderşâhi) toplumların büyük tanrıları dişi, babaerkil (pederşâhî) toplumların büyük tanrıları erkektir. TANRI DEYİNCE KİMLER NELER ANLIYOR? • Tanrılar veya tanrısal güçler çokluğu kabûl edilir; çoktanrıcılık = Politeizm; • Bir tek tanrısal olan vardır, bu da evren ile aynı şeydir; tümtanrıcılık = Panteizm (her şey tanrıdır); • Tanrısal olan evrenden daha fazla bir şeydir, kâinatı kuşatır = Pananteizm (her şey tanrıdadır); • Tektanrıcılık = Monoteizm. Yaratıcı tanrı. Evrenin nedeni, başlatıcısı olarak Tanrı. • Kabile Tanrısı = Totemizmin daha ilerlemiş bir tipi âddedebileceğimiz “benim klanımın / kabilemin / milletimin tanrısı” anlayışıdır. Otantik Yahudilik’te, Yahova Yahudiler’in Tanrısı’dır. Bu gibi bir kavmin tanrısına inanmaya Henoteizm denir. • Tanrı yalnızca evrenin sebebi, başlatıcısı olarak anlaşılıp da, her zaman etkileyen bir tanrı söz konusu değilse, yâni önce yaratıp sonra da olup bitenlere karışmıyorsa, bu inanca Deizm denir. • Bütün bu anlayışların karşısında Ateizm yerini alır. • “Var mı yok mu bilemeyiz” yaklaşımı ise agnostisizmin düsturudur. Sabetay Sevi (1622–1676) İzmirli bir Yahudi’ydi. Kabbala mistisizmine büyük ilgi duydu. Mesih olduğunu bildirdi. 1660’larda bu açıklama üzerine Avrupa’nın her yerinden Yahudiler heyecanla gözlerini İzmir’e diktiler. Yahudi dünyasının bu müjdeyle altüst oluşunu, Claude Gutman “İzmir'in Çılgın Dedikoduları” (Çev: Meral Gaspıralı, Cep Yay., 1994) adlı romanında anlatıyor. Ancak, Osmanlı yönetimi işe el koydu; Sabetay Sevi’yi Müslüman olmaya zorladı. Sevi Müslümanlığı kabûl etti, Yahudiler ondan yüz çevirdiler, ancak bâzı âileler ona inanmayı sürdürdü ve onunla birlikte sürgüne gitti. Sai Baba. 23 Kasım 1926’da Güney Hindistan’da Putthaparti köyünde doğdu. Asıl adı Ratnakaran Sathyanarayan Raju. 23 Mayıs 1940’da, 14 yaşındayken, tarihî açıklamasını yapıyor ve “Ben Sai Baba’yım. Dünyadaki görevim insanlara Dharma (doğruluk) yolunu göstermek” diyor. 13 yaşındayken âilesi onu “şeytansı” yanları olduğu için bir doktora götürüyor. Bir süre sonra küçük Sai Baba köyünden ayrılıyor, inananlarıyla birlikte yaşamaya başlıyor. 2022’de öleceğini, 8 yıl sonra Prema (sevgi) adıyla yeniden dünyaya geleceğini de açıklıyor. Sai Baba yedi ayrı tanrıya inanıyor ancak kendisinin de bir tanrı olduğunu iddia ediyor. 98 ülkede yaklaşık 80 milyon kişi Sai Baba’nın müridi. Szandor La Vey Moon Efendi Hazretleri Bahaîler’in Evrensel Kardeşlik Sembolü Dinleri Tamamlayıcı Öğreti’yi getiren Bülent Çorak’ın BİLGİ KİTABI Seksopat ve Uyuşturucu Bağımlısı Mesih: David Koresh Mehdi Hasan. Web adresi http://www.turk.ch/islam/sorular/TefsirZarari4.htm KATOLİKLİK & EVRİM • Papa John Paul II 1996 Ekimi’nde da ABD’de yaptığı bir konuşmada Katoliklik’le Darwinizm’i buluşturan bir demeç vererek, “bu bir hipotezden ötedir” dedi. • Yeni Papa Benedict XVI (Alman Profesör Joseph Ratzinger’in) 2006’daki görüşleri pek farklı değildi (The New York Times September 2–2006) ve Amerikan icadı Bilinçli Tasarım Teorisi ile yakınlaşmaktaydı… KATOLİKLİK & EVRİM YAHUDİLİK, PROTESTANLIK, İSLÂMİYET & EVRİM •Evrimle hiçbir kavgaları yok. •Kabbalizm, tasavvuf evrim fikriyle dolu. •10. Asır’da Bağdat’ta İHVAN-ÜS SAFÂ •İslâm adına evrim düşmanlığı cehâletten başka bir şey değil. •Bahaîler ne der bilinmez! Aydınlanmış Adam: BUDA EVRİMSEL YAKLAŞIM Subatomik Âlem Mikrokozmos Makrokozmos TAO’nun/Şey’in/Tanrı’nın •Öfkesi •Sıkılması •ANKSİYETESİ •YARATICILIĞI BÜYÜK PATLAMA ~14 milyar sene önce Dünyanın oluşması • 4.6 milyar sene önce. İlk Canlıların Zuhuru • 4.1 milyar sene önce İlk “Homo” Türü • 3.5 milyon sene önce İlk Homo sapiens sapiens • 100.000 sene önce CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE ONLARA BENZEYEN TARAFLARI • Canlılar negentropi yapabilme yeteneğine sâhiptirler; yâni açık [negentropik] sistemlerdir. Gene de, eninde sonunda entropiye yenik düşerler, ölürler. • Canlılar homeostazislerini korumak zorundadırlar ve kendilerini dahilî ve haricî dünyadan haberdar edecek algılayıcı [receptive], idrak edici [perceptive], değerlendirici, karar verici ve icrâ edici [executive] sistemlere ihtiyaçları vardır. • Yâni iç veya dış uyaranlara cevap verebilme yetenekleri vardır, başka sistemlerle etkileşime girerler, bu etkileşim onların davranışlarını da etkiler; bu alt sistemler bütün canlılarda zamanmekân sürekliliği içerisinde, birlikte hareket ederler ve • bunların da işlevlerini bütünleştiren sistemler, yapılar mevcuttur. CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE ONLARA BENZEYEN TARAFLARI • Her bir canlı türü kendine has yapısını ve işlevlerini sürdürme gücüne sâhiptir; gene her bir tür, kendisini oluşturan alt sistemlerin veya öğelerin kendine has ve faydalı işlevlerini sürdürme yeteneğindedir: pankreasın ensülin, pineal bezin melatonin salgılaması gibi. • Canlıların bir metabolizmaları vardır. Yâni dışarıdan aldıkları çeşitli madde ve enerji formlarını kendileri için faydalı ve homeostazislerini korumaya yarayacak madde ve enerji formlarına çevirirler [nutritive: beslenmeye yönelik güç]. Bu faâliyetin yapıcı [constructive] kısmına anabolizma, yıkıcı [destructive] kısmına katabolizma, aradaki safhaya da intermedier metabolizma denir. • Aynı şey bütün canlı sistemler için geçerli olmak üzere psişik plânda da mevcuttur. CANLI SİSTEMLERİN DİĞER SİSTEMLERDEN FARKLI VE ONLARA BENZEYEN TARAFLARI • Canlıların hareketlilik özellikleri vardır ve uyaranlara tepki verirler. Motor faâliyet veya mobilite-motilite, taksis [taxis] [fototaksi, kemo-tak-si, termotaksi], tropizm [tropism] vs. • Doğuştan getirilen ve sonradan kazanılan refleksler, içgüdüler, sâbit eylem örüntüleri ve öğrenilmiş davranışlar da canlının evrim düzeyi arttıkça devreye girer. Bitkilerde de fototropizm hareketler mevcuttur. • 6. Canlılar çoğalırlar [üremeye yönelik güç: germinative power: reproductivity]. Evrimin kısa hikâyesi… Charles Darwin (1809-1882) 1854’deki resmi (Türlerin Kökeni’nden 5 sene önce) 51 yaşında iken, Türlerin Kökeni yeni yayınlandığında Dede Erasmus Darwin Charles 7 yaşında iken Hornet Magazin’de (1871) Tabii ki Türlerin Kökeni yayınlandıktan sonra ☺ 1880’de, yaşlı bir centilmenken Alfred Russel Wallace (1823-1913) İngiliz doğa-bilimci, coğrafyacı, antropolog ve biyolog Beynimiz En yakın akrabamız şempanze ile farkımız… En mütekâmil beyinler EVRENİN EVRİMİ • Protestan papazı olan George-Henri Lemaitre 1920’lerde dinsel düşünceyle, Amerikalı hümanist bir teorik fizikçi olan George bahsettiler. Gamow 1940’larda bilimsel düşünceyle, İlk An’dan An • Gözlem evlerinden izlenen uzak galâksilerin ışığındaki kırmızıya kayış, bunun ispatı olarak kabûl edilmektedir. EVRENİN EVRİMİ • New Jersey’deki Bell Laboratuarı’ndan Penzias ve Wilson, gökyüzünün her tarafından gelen bir ışınım buldular. Bütün yönlerdeki parlaklığı aynı idi ve yaklaşık 3° Kelvin sıcaklığındaydı. Buluşları onlara Nobel Ödülü kazandırdı. Arno Penzias ve Robert Wilson Stockholm’de Nobel Ödülü için birbirlerini kutlarken Kozmik mikrodalga fon radyasyonu Karadelik (blackhole); Büyük Patlama (Big Bang); Vahdet (Unity) Einstein ve Oppenheimer: Atom bombasının babaları… EVREN NASIL ve NEDEN VAROLDU? • Güneş kütlesinin bir ilâ 1000 milyon katına eş bir süper karadelik yeterli ölçüde gaz, yıldız gibi uzay kütlelerini yutarsa, yutulan kütlelerden açığa çıkan enerjilerin toplamı neticesinde ya çevreye yalnız enerji parçacıkları yayacak ya da infilâk edecektir. • Yalnız enerji parçacıkları yayan karadelik kuvasar ismini alır. Böyle bir karadelik infilâk ederse yeni galâksiler, nebulalar meydana gelir. • Bütün bunlar, “evren neden var oldu” sorusunu akla getiriyor kaçınılmaz olarak! Büyük Patlama’dan sonra… • 10-36 saniye sonra (saniyenin milyonda milyonda milyonda biri) evren bir bezelye cesâmetindeydi, sıcaklığı 1015 (10 milyar milyon milyon) santigrat dereceydi ve madde bugün bilinen hâllerinden birine tam uymamaktaydı. • 1/100 saniye sonra evrenin sıcaklığı yüz milyar santigrat civarındaydı. Bu sıcaklıkta madde plâzma hâlindeydi ve atomlar oluşmamıştı. • 1/10 saniye sonra sıcaklık otuz milyar, 1 saniye sonunda on milyar, 14 saniye sonra da üç milyar dereceye indi. İlk üç dakikanın sonunda ise bu rakam bir milyar dereceydi. Büyük Patlama’dan sonra… • Önce kuarklar oluştu ve bunlar bir araya gelerek diğer subatomik parçacıklar, protonlar, nötronları, elektronlar ortaya çıktı. • 300.000 yıl sonra, sıcaklık 3000° K’ye düşünce bu parçacıklar birleştiler ve atomlar oluştu. Bu durum, evrene büyük bir değişiklik getirdi. O zamana kadar elektrik yüklü parçacıklar radyasyonu çok kolay emerlerdi. Radyasyon çok uzağa gidemediğinden, gaz da şeffaf değildi. Fakat nötr atomlar radyasyonu iyi ememediler. • Bu durumda hareketine bir engel kalmadığından, ışınım uzayda yayıldı. Uzay genişledikçe radyasyonun dalga boyu uzadığı için, daha soğuk bir cisimden geliyormuş kanaatini vermeye başladı. Bizim radyasyonu ölçebildiğimiz şimdiki zamana kadar ışınım mutlak sıfırın ancak birkaç derece üstündeki sıcaklıklara kadar soğudu. Büyük Patlama’dan sonra… • Soğumayla beraber elektron, pozitron, nötrino ve foton gibi parçacıkların oranları, yapım ve yıkım süratleri de değişti. • Soğuma ve genişleme sürdükçe, birkaç yüz bin sene zarfında elektronlarla çekirdekler birleşerek hidrojen ve helyum meydana geldi. • Zamanla daha büyük atomlar, moleküller, uzay cisimleri ve galâksiler, güneşler, gezegenler oluştu. • Büyük Patlama’dan sâdece 2 milyar sene sonra dahi galâksilerin oluştuğunu biliyoruz. Büyük Patlama’dan sonra… • Evrendeki güçler elektromanyetik güç, zayıf nükleer güç, kuvvetli nükleer güç, çekim gücü gibi tiplere bölündü ama aslında hepsi aynı gücün yansımaları olmalıydı. • Kayıp madde, antimadde, karadelikler gibi oluşumların varlığı sonraları keşfedildi. • Kaotik gibi görünen bu gelişmeler aslında müthiş bir kozmik bütünlük içerisinde seyrediyor olabilir mi?. Büyük Orion Nebulası Carina Nebulası Andromeda Galaksisi Omega Centauri Yıldız Kümesi HER ŞEYİN TEORİSİ • Cambridge Üniversitesi’nden Profesör İngiliz astrofizikçi Hawking “sonsuz sayıda eşiz evrenler var” diyor. • Evrenin var oluşunu açıklamak amacıyla yıllardır üstünde çalışılan “Her Şeyin Teorisi”nin (Theory of Everything) formülünü oluşturmayı başardı ve buna “M-teorisi” adını verdi. • Buradaki “M” (magic, mysterios, mother) büyülü, esrârengiz veya her şeyin (bütün teorilerin) anası olarak değerlendirilebilir. HER ŞEYİN TEORİSİ • Büyük Patlama sırasında kütle, maddesel olmayan bir noktada, “hiçliği ifâde eden bir kuantumda” yoğunlaşmıştı. Büyük Patlama’nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal [uzunluk, genişlik, yükseklik] boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü. Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yâni sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar. • Böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcuttur. M Teorisi’ne göre, evren iki boyutlu bran’larla kaplıdır. • Bu bran’lar için üçüncü boyut, bran’ların frizbi plâkları gibi, içinde oradan oraya uçtukları ve hiç birbirlerine çarpmayacakları büyüklükte bir “hiper-uzaya”, “üç boyutlu kütlecikler” hiç fark edilmeden dört boyutlu bir uzaya, “dört boyutlu kütlecikler” beş boyutlu bir uzaya vs. girerler. HER ŞEYİN TEORİSİ • “Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de hiper-uzayda süzülen üç boyutlu bir bran’dan öte bir şey değil ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değil. Çünkü sürekli yeni evrenler, yeni bran’lar doğuyor”. • Fizikçiler, bu olaylara kuantum fluktuasyonu adı vermişlerdir. Sürekli bir üst boyuta geçen branlar’la ilgili insanın başını döndüren bu varsayımı biraz daha somutlaştırabilmek için, hologram örneğini verilebilir: Hologramlarda iki boyutlu bir yüzeyde üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark edilir. Başka bir deyişle, daha yüksek boyuttaki bilgiler, daha düşük boyuttaki bir oluşumun içine kodlanmıştır. • Bir hologramda üç boyutlu bilgiler, iki boyutlu yüzeyin her noktasında kodlanmış olarak bulunur. Hologram levhasını kırdığınız ve parçalardan birini ışık altında incelediğiniz zaman, içinde kodlanmış olan üç boyutlu nesnenin tamamını görürsünüz. Çünkü nesneye âit üç boyutlu bilgilerin tamamı, yüzeyin her noktasında ayrı ayrı kodlanmış bulunur. Bu açıdan bakıldığında, bu matris bütününün bir parçası olan kişinin, normâlde görülemeyen bilgileri bâzen fark etmesi çok da olağanüstü sayılmayacaktır. • Hawking’in teorisiyle kehânet, telepati, eşzamanlılık, anlamlı rastlantılar • Aynı holografik mantıkla, beynimizin o ilk andan gelen bilgileri şu veya bu derecede taşıması varsayımı, taşımamasından daha bilimseldir. • Bu bilgiye ulaşabilen bâzı seçkin beyinler olamaz mı? Dissosiyatif ve assosiyatif dissosiyasyonlar… • Dünyamız eğer bir hologram ise, bütün bilgiler, yine dünyanın her yerinde ayrı ayrı bulunuyor olmalıdır. “Her Şeyin Teorisi’nin” henüz tamamlanmadığını, bunun belki de ancak 21. yüzyılın sonuna doğru mümkün olacağını belirtilmektedir. Formül tamamlandığında da Tanrı’nın evren formülüne ulaşmış olacaklarını, bu noktanın da insan aklının nihâî zaferi olacağını belirtir. • Yâni evren zannedildiği gibi kapalı değil, açık bir sistem olabilir. Yâni, evren canlıdır çünkü negentropi yapıyor ama sonunda entropiye mağlûp düşüp bir ultra karadeliğe dönüşüp yeniden patlamak üzere kendi içine gömülüyor! gibi metafizik konular da belki daha doğru yorumlanabilir. • Ve bu hâdise her an, her yerde olup bitmekte ama biz kendi evrenimizin gerçekliğini (reality) yaşıyoruz. • Hakikat (Verity) ise tek ve yegâne doğru olan (Truth). • Yâni yokluk yok! • İnsan da bu sonsuz varoluşun bir parçası… YÂNİ • Hawking’in buluşu: Yaratılış hikâyesinin sıfırıncı sâniyesine ulaşılabilecek. • Hawking: Hiçlik ile Varlık arasındaki geçiş ânının aydınlatılması, “Tanrı’nın plânını” ortaya çıkarmak olacaktır”. • Paralel evrenler: Evrensel bilgi zâten var ve hep olacak… • Levh-i Mahfûz! • Fıtraten (connate) dünyaya getirdiğimiz, hilkatimizde (innate) bulunan davranışsal özelliklerimiz var mı, yoksa her şey doğduktan sonra yaşadıklarımızla mı tâyin ediliyor? • Doğamız (nature: tabiat) bizim davranışlarımız üzerinde ne derecede rol oynar? • Bunların cevabını binlerce sene filozoflar ve teologlar tartışmıştır. • Günümüzde ise müsbet bilimin konusu olabildi, nihâyet! CANLILARDAKİ ORTAK VASIFLAR • EROS - LİBİDO • THANATOS DESTRÜKTO CİNSELLİK ve SALDIRGANLIK Kültürel evrimin biyolojik evrimin önüne geçtiği bildiğimiz tek canlı türü: Homo sapiens sapiens Kendini aşabilme kapasitesinde, hâttâ mecburiyetinde olan tek varlık: Homo sapiens sapiens Kendisini ve çevresini bilinçli olarak manipüle edebilen, değiştirebilen bilebildiğimiz tek varlık: Homo sapiens sapiens Kültür Genetics & Genes Memetics & Memes Nurtür Natür Filogenetik & Ontogenetik Psişe Birkaç Son Lâkırdı… • Hem bir dünya görüşü sâhibi olacaksınız; • Hem bâtılla hakkı, doğruyla hurâfeyi tefrik edeceksiniz; • Hem aklınızın bir ucunu dâima bilimde tutacaksınız hem de hep arayacaksınız; • Hem de akıl sağlığınıza sâhip çıkacaksınız! • Üstelik tahammüllü (toleranslı) kalacaksınız! • Tanrı hepimize yardımcı olsun… TE ŞEKKÜRLER TEŞEKKÜRLER