Doğal Afet Sürecinde Geomatik/Harita/Jeodezi
Transkript
Doğal Afet Sürecinde Geomatik/Harita/Jeodezi
editörden Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi Yayýnýdýr. Ýki Ayda bir yayýnlanýr. Süreli Yerel Yayýndýr.Ücretsizdir. Marmara Bölgesi / Þubat 2012 HKMO Ýstanbul Þubesi Adýna Sahibi M. Tevfik Özlüdemir Yazý Ýþleri Sorumlusu M. Uður Giriþken Yayýn Editörü Kerem Halýcýoðlu Adres 19 Mayýs Mahallesi Samanyolu Sok. Onur Apt. No:106 Kat:2 34360 Þiþli - Ýstanbul Tel:+90 212 2328989 / Faks: +90 212 2329428 e-posta:istanbul@hkmo.org.tr web: www.hkmo.org.tr Tasarým Yayýn Kurulu Basým Ezgi Matbaacýlýk Sanayi Cad. Altay Sok. No:14 Çobançeþme/Ýstanbul Tlf: 0212 452 23 02 Bültene Yazý Gönderenlerin Dikkatine Yayýn Kuruluna göndermek istediðiniz yazýlarýnýzý istanbul@hkmo.org.tr adresine gönderebilirsiniz. Gönderilen yazýlarýn hukuki sorumluluðu yazarýna aittir. Gönderilen yazýlar baský tekniðine uygun olmalý, resimler net olmalýdýr. Yayýnlanan yazýlar kaynak gösterilmek koþuluyla baþka yayýn organlarýnda yayýnlanabilir. Yazýlar yayýnlansýn ya da yayýnlanmasýn yazarýna iade edilmez. editörden Þubemiz 22. Çalýþma Dönemine girerken, geride býraktýðýmýz dönem içerisinde sizlere gerek e-bültenler gerekse þube bültenlerimiz aracýlýðýyla haberler ve görüþler aktardýk. 21. ve 22. Çalýþma döneminin bir bileþimi olan elinizdeki son bültenimizde ise yine bir dosya konusu ile dergimizi hazýrladýk. Ekim ayýnda meydana gelen büyük Van depremi ülke gündemimizde gerek bölgede yaþayan insanlarýmýzýn karþý karþýya kaldýklarý zorlu koþullarý gerekse böylesi bir afet ortamýnda çözülmesi gereken koordinasyon sorunlarýný gündemimize taþýdý. Deprem ayrýca 1999 Ýzmit depreminden günümüze kadar geçen zamanda devletin yetkili kurumlarýnýn böylesi afet durumlarýna ne kadar hazýrlýksýz yakalandýðýný bizlere gösterdi. Büyük Ýzmit depreminin ardýndan geçici vergi olarak toplanan deprem vergilerinin mevcut hükümet tarafýndan kalýcý hale getirilerek afet çalýþmalarý dýþýnda alanlara aktarýldýðýný bizzat maliye bakanýndan öðrendik. Gerçekleþen son depremlerle büyük bir bölümü birinci derece deprem bölgesi olarak nitelendirilen ülkemizde afet politikalarýnýn siyasette belirgin bir alan kaplamadýðýný acý bir þekilde bir kez daha görmüþ olduk. Van ve çevresinde halen hayat normale dönmüþ deðil. Depremin ardýndan üç aydan fazla bir zaman geçmiþ olmasýna raðmen bölge insanýnýn büyük bir bölümü zorlu kýþ koþullarýný çadýrlarda geçirmek zorunda kalýyor. Deprem sonrasý kent merkezleri ve köylerde bulunan pek çok yapýda ise hasar tespit çalýþmalarý ve yardýmlar konusunda hala bölge halkýnýn sorunlarý çözüm bekliyor. Deprem zararlarýnýn azaltýlmasý, kentlerimizdeki yapý stoklarýnýn belirlenerek olasý depremlere karþý yapýsal ve yapýsal olmayan önlemlerin örgütlenmesi, deprem öncesi, aný ve sonrasý çalýþmalarý kapsayacak bütüncül bir planýn oluþturulmasý gerekliliði tartýþmasýz bir þekilde yeniden ortaya çýktý. Meslek alanýmýzda afetler konusunda gerçekleþtirilen baðýmsýz bilimsel çalýþmalarýn ortaklaþtýrýlmasýnýn yöntemlerinin de belirlenmesi gerekiyor. Tüm bunlarýn yanýnda Ýstanbul baþta olmak üzere pek çok kent merkezinde yoksul halkýn yaþam alanlarý deprem tehlikesi ileri sürülerek kentsel dönüþüm adý altýnda varlýklý insanlara transfer ediliyor. Afete yönelik politikalar kentlerimizdeki toplumsal dinamikler de düþünülerek ele alýnmalý ve yerinde kentsel dönüþüm uygulamalarý gerçekleþtirilmelidir. Ülke gündemimize paralel olarak biz de bu sayýmýzýn dosya konusunu deprem olarak belirledik. Dosya konumuz içerisinde afet kavramý ve terminolojisi, afetler söz konusu olduðunda mesleðimizin sürece katkýlarý, afet ve risk yönetimi konularýnda görüþler yayýnlýyoruz. Bültenimizde ayrýca HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Söyleþi Dizisi kapsamýnda Sayýn Prof. Dr. Ahmet Yaþayan ve Sayýn Prof. Dr. Onur Gürkan ile üyelerimiz bir araya gelme fýrsatý buldu. Bu söyleþilerin metinlerini bültenimiz içerisinde bulabilirsiniz. 28-29 Ocak 2012 tarihlerinde gerçekleþtirilen olaðan Genel Kurul ve seçimlerin mesleðimiz ve ülkemiz açýsýndan sonuçlarýnýn olumlu olmasýný diler ve tüm meslektaþlarýmýzý bu demokratik sürecin bir parçasý olmaya çaðýrdýðýmýzý bir kez daha ifade ederiz. Yeni çalýþma döneminde bültenimizde dosya konusu olarak tartýþmaya açmak istediðiniz konularý þubemize eposta aracýlýðýyla bildirebilirsiniz. Beraber üretmek ve paylaþmak dileðiyle. Kerem Halýcýoðlu içindekiler 3 Baþyazý 4 Deniz Baþ 6 57 Erol Köktürk 58 Basýn Açýklamalarý 67 Þube Güncesi 68 Tarihi ve Güncel Haritalarýmýz Sergisi YTÜnün Türk Haritacýlýðýna Katkýlarý Paneli 69 Temsilciler Toplantýsý 70 Bölge Toplantýlarý Topraklarýn Sömürülmemesi Umudu Doða Demirtaþ 11 TMMOB Ýstanbul ÝKK 12 HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Küreselleþmenin Etkisindeki istanbul ve Çýlgýn Proje Prof. Dr. Onur Gürkan ile Söyleþi (12 Nisan 2011) Dosya: Deprem 26 Fatih Poyraz 28 Levent Uzunçýbuk 37 Kemal Özgür Hastaoðlu 39 Tarýk Türk 40 Orhan Tatar 42 Levent Uzunçýbuk 50 54 Kemal Akbulut Kaybetmek Kulubü Benimle Eðlenir mi Dersim? Ya da hiç özür diler mi adamsýz hava taþýtlarý? 9 44 55 GPS Tekniði Ýle Tektonik Hareketlerin Belirlenmesi Afet ve Risk Yönetimi Ýle Ýlgili Kavramlar ve Terimler Heyelanlarýn Jeodezik Yöntemler Ýle Ýzlenmesi Doðal Afet Sürecinde Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði ve CBSnin Önemi Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planý (UDSEP 2012-2023) Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendislerine Hangi Görevleri Yüklüyor? Doðal Afet Zaralarýnýn Azaltýlmasýnda Afet ve Risk Yönetiminin Önemi HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Prof. Dr. Ahmet Yaþayan ile Söyleþi (12 Aralýk 2011) Onur Gürkan Araþtýrmalarda Amaç Bilinci Üzerine Kerem Halýcýoðlu Taþýnmaz Deðerlemesi H.Ali Kanýtürk Resim Sergisi Baþyazý Çalýþma dönemimizi tamamlamak olduðumuz evrede bültenimizin yeni sayýsýyla sizlerle birlikteyiz. Son bültenimizin yayýnlanmasýndan bu yana ülkemizde ve dünyadaki geliþmeler sýcaklýðýný korudu. Ekonomik açýdan kriz belirtilerinin dünya ölçeðinde artacaðýna iliþkin deðerlendirmelerin giderek daha yüksek sesle dile getirilmeye baþlandýðý bir dönemde 2012 yýlýna baþladýk. Var olan tablo Þubemizin 22. Çalýþma Döneminde yeni seçilecek yönetim kurulumuzu daha zorlu görevlerin beklediðini gözler önüne seriyor. Bir önceki bültenimizin dosya konusu olarak ulaþtýrma baþlýðýný ele almýþtýk. Bu baþlýkta, kulaklarýný bilim insanlarýnýn sesine kapayan siyasi iktidarýn ýsrarla yapmayý planladýðý Ýstanbula üçüncü köprü konusunu da iþlemiþtik. Bültenimizin hazýrlýk aþamasýnda üçüncü köprü projesinin ihalesi, hukuku ve yargý kararlarýný hiçe sayan AKP hükümeti tarafýndan yapýldý. Siyasi iktidarýn ihaleye yoðum bir ilgi olduðu yönündeki açýklamalara karþýn ihaleye hiçbir firma katýlmadý. Üçüncü köprüye karþý yaþamý savunan, Ýstanbulun geleceðine sahip çýkan onurlu insanlar yaptýklarý açýklamalarla, ihale günü düzenledikleri eylemle kararlýlýklarýný sergilediler ve mücadeleye devam edeceklerini kamuoyu ile paylaþtýlar. Önceki bültenimizin yayýnlanmasýndan sonra ülkemizde gerçekleþen en önemli olay, kuþkusuz Van depremleri oldu. 23 Ekim 2011 tarihinde Erciþ merkezli gerçekleþen deprem sonucunda, toplum olarak deprem konusunda ne derece eksikli olduðumuz gerçeðiyle bir kere daha yüzleþtik. Kurtarma çalýþmalarýnda gerçekleþtirilen eþgüdüm eksikliði, ilk müdahalenin yapýlmasýndaki gecikme ve deprem sonrasý çalýþmalarýn örgütlenmesinde yaþanan eksiklikler bu konuda alýnacak uzun bir yolumuz olduðunu gözler önüne seriyor. Bu konudaki eksiklik, meslek örgütlerimiz de dahil olmak üzere toplumun bütününün sorumlu olduðu bir eksikliktir. Kamucu bir bakýþ açýsýyla, toplumumuzun bilinçlendirilmesi, kaynaklarýn depreme yönelik alýnacak önlemler için akýlcý kullanýmý, depreme yönelik çalýþmalarýn eþgüdümünün ve birbirleriyle iliþkisinin saðlanmasý acil bir gereksinimdir. Toplum olarak yaþanan acýlardan sorumluyuz. Ancak bu tablonun asýl sorumlusu, 1999 Doðu Marmara depremlerinden ders çýkarmayan, deprem konusunda somut adýmlar atmayan, deprem konusunda kamusal olarak alýnmasý gereken önlemleri vatandaþa havale eden, deprem vergilerini siyasi çýkarlarýna uygun olarak baþka amaçlarla kullanan, depremde dahi piyasacýlýktan vazgeçmeyen siyasi iktidarlardýr. Deprem gerçeðinden hareketle bu sayýmýzýn dosya konusunu deprem olarak belirledik. Konuyu mesleðimiz ve toplumsal yönleriyle ele aldýðýmýz bu baþlýkta farklý disiplinlerden dostlarýmýz da yazýlarýyla bu içeriði zenginleþtirdiler. Deprem öncesinde Hakkaride gerçekleþen çatýþmalarda çok sayýda güvenlik görevlisi yaþamýný yitirmiþti. Bu olayýn ardýndan geliþen ýrkçý ve düþmanca söylemler ne yazýk ki Van depremleri sürecinde de devam etti. Ülkemizde farklý etnik ve kültürel topluluklarýn barýþ içinde kardeþçe bir arada yaþamalarýný ýsrarla savunanlarý, her türlü düþmanlýða karþý insanlýðýn evrensel deðerlerini savunanlarý bu anlayýþla mücadele etme görevi bekliyor. Kürt sorununun çözümünde þiddet seçeneðinin tercih edilmesinin yaþanan trajediyi daha da boyutlandýracaðý ise muhakkak. Þiddet seçeneðinin en acý sonuçlarýndan birini geçtiðimiz yýlýn son günlerinde Uluderede yaþamlarýný idame ettirebilmek uðruna sýnýr kaçakçýlýðý yapan 40a yakýn yoksul köylülerimizin öldürülmesiyle yaþadýk. Olayýn ardýndan hükümetin uzun süre sessiz kalmasý ve konunun operasyon kazasý olarak nitelenmesi toplumun vicdanýný rahatlatmadý. Beklentimiz sorunun þiddet yoluyla deðil, demokratik yöntemlere dayanan barýþçýl bir yaklaþýmla çözüme kavuþturulmasýdýr. Bütün bu geliþmeler yaþanýrken iktisadi alanda yaþanan geliþmeler de dikkat çekici oldu. Türk Lirasýnýn ABD Dolarý ve Avro karþýsýnda önemli oranda deðer kaybetmesi Merkez Bankasýnýn müdahalelerine karþýn devam etti. Türkiyenin uluslararasý ölçekte büyüme kaydeden ülkeler arasýnda ilk sýralarda yer almasý bir övgü kaynaðý olarak kamuoyuna yansýtýlýrken, cari açýðýn rekor düzeyde seyretmesi büyüme argümanýna sarýlan iktidar tarafýndan paylaþým konusu edilmedi. Oysa cari açýðýn yükselmesi, Türk Lirasýnýn deðer kaybetmesi sonucu ortaya çýkacak enflasyon ve uluslararasý ölçekte yaþanan durgunluk 2012 yýlýnda Türkiye ekonomisinin de bir krize sürüklenebileceðini gösteriyor. Ýktisadi alanda bu geliþmeler yaþanýrken, Türkiyeye biçilen bölgesel rol kapsamýnda da geliþmeler yaþanýyor. NATO eliyle dayatýlan füze kalkaný projesi Ýranla ülkemiz arasýnda bir gerilim baþlýðý olurken, emperyalizmin Kuzey Afrikadan sonra Ortadoðuda müdahale ettiði Suriyede yaþananlara karþý Türkiyenin öne sürülmek istenmesi kaygý yaratýyor. Ülkemizin emperyalist ülkelerin taþeronluðunu üstlenmesi deðil, halklar ve ülkeler arasýnda barýþ ve kardeþliðin tesis edilmesi konusunda öncülük üstlenmesi dileðimizdir. Ülkemizde muhalif seslerin zorla ve baskýyla sindirilme süreci devam ediyor. Hopada emekli öðretmen Metin Lokumcunun polisin ölçüsüzce kullandýðý gazdan etkilenerek yaþamýný yitirmesinin ardýndan yüzlerce kiþinin gözaltýna alýnmasý ve tutuklanmalarý yaratýlan baþyazý baský zincirinin son halkasýydý. Ýddianamede yer verilen suçlamalar ve suç unsurlarý toplumda adalet ve vicdan duygularýný derinden sarstý. Hopa davasýnda haklarýnda dava açýlanlar tahliye edilirken benzer bir süreç, Oda TV iddianamesinde de, KCK soruþturmasý kapsamýnda yüzlerce aktivist ve aydýnýn tutuklanmasýnda da yaþanýyor. Baský rejimi her geçen gün kurumsallaþýrken, 12 Eylülden önce devreye sokulan ve darbe rejiminin ürünü olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yerini ayný iþlevle çalýþan Özel Yetkili Mahkemeler almýþ görünüyor. Ülkemizde anýlan türden ileri demokrasi örneklerinin sayýsý günden güne artýyor. Bu örneklerden biri Ýzmirde yaþandý ve 22 Kasým 2011 tarihinde Ýzmir Büyükþehir Belediyesine yönelik olarak baþlatýlan operasyon sonucunda aralarýnda TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýzmir Þubesi Yönetim Kurulu Baþkanýmýz Selçuk SAVCI ve TMMOB Üyesi mimar ve mühendislerin de aralarýnda bulunduðu kiþiler gözaltýna alýndý. Tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýlan arkadaþlarýmýz, Özel Yetkili Savcýlarýn yaptýðý itirazýn sonucunda tutuklanarak Buca Cezaevine gönderildiler. Tutuklanmalarýnýn gerekçesi ise delilleri karartma ve kaçma ihtimali olarak gösterildi. Yaþamý boyunca toplum ve insanlýk için çalýþan, mütevazý ve örnek kiþiliði ile tanýnan HKMO Ýzmir Þube Baþkanýmýz Selçuk Savcý baþta olmak üzere TMMOB üyesi mimar ve mühendislerin bu gerekçe ile tutuklu olarak yargýlanmasýnýn tamamen hukuka aykýrý ve keyfi olduðunu vurguluyoruz ve kendilerine dayanýþma duygularýmýzý iletiyoruz. Bu geliþmeler yaþanýrken Odamýzýn ve Þubemizin etkinlikleri de devam ediyor. TMMOB adýna Odamýz tarafýndan yürütücülüðü yapýlan Coðrafi Bilgi Sistemleri Kongrelerinin üçüncüsü Kasým ayýnda Antalyada gerçekleþtirildi. Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonunun yýllýk bilimsel toplantýsý Sabit GNSS Ýstasyonlarý Aðý ve Analizi baþlýðýyla yine Kasým ayýnda Boðaziçi Üniversitesinin ev sahipliðinde Ýstanbulda gerçekleþtirildi. Bu etkinlikte düzenlenen özel bir oturumla deðerli Hocamýz Prof. Dr. Onur Gürkanýn jeodeziye katkýlarý ele alýndý. Ülkemizde sivil Harita Mühendisliði eðitiminin baþladýðý ve iki yýl önce 60ýncý kuruluþ yýldönümünü bir dizi etkinlikle kutlayan Yýldýz Teknik Üniversitesi, 100üncükuruluþ yýlý olan 2011i bir dizi etkinlikle kutladý. Bizler de Harita Mühendisliði Bölümümüzün etkinliklerinde akademisyen meslektaþlarýmýzla bir aradaydýk. HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar baþlýklý söyleþilerimize, deðerli Hocamýz Prof. Dr. Ahmet Yaþayanýn katýldýðý ve meslek yaþantýsýna, akademik çalýþmalarýna ve Odamýzýn çalýþmalarýna sunduðu katkýlara iliþkin düzenlediðimiz söyleþi ile devam ettik. Üyelerimizle buluþma ve paylaþma ilkemizin gereði olarak Ataþehir Belediyesi Teknik Baþkan Yardýmcýsý, Ýmar Müdürü ve kurumda çalýþan meslektaþlarýmýzla buluþtuðumuz bir ziyaret gerçekleþtirdik. Benzer bir ziyarette Kaðýthane Ýmar Müdürlüðünü ve kurumda çalýþan meslektaþlarýmýzla bir araya geldik. Her yýl olduðu gibi Dünya CBS Günü etkinliðimizi Mekansal Biliþim ve CBS Komisyonumuzun öncülüðünde ÝTÜ Geomatik Mühendisliði Bölümümüz ile birlikte gerçekleþtirdik. Nitelikli sunumlarýn yapýldýðý ve sunumlar sonrasýnda yapýlan katkýlarla zenginleþen etkinliðimizin ardýndan meslektaþlarýmýz ve öðrenci kardeþlerimizle bir araya geldiðimiz bir kokteyl organizasyonu gerçekleþtirdik. Genç meslektaþlarýmýzýn sorunlarýnýn çözümüne odaklanan ve kendileriyle buluþtuðumuz piknik etkinliði ile baþlayan etkinliklerimiz Þubemizde düzenlenen bir forumla devam etti. Yeni yýlý, meslektaþlarýmýzýn katýlýmýyla Þubemizde gerçekleþtirdiðimiz bir kokteyl etkinliði ile karþýladýk. ÝTÜ ve YTÜdeki bölümlerimizde öðrenim gören öðrenci kardeþlerimizle düzenlenen tanýþma çayý etkinliklerinde bir araya geldik. Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulunun düzenlediði ve dahil olduðu birçok etkinlikte yer aldýk. Televizyon kanallarýnda ve gazetelerde çeþitli mesleki ve toplumsal baþlýklara iliþkin güncel deðerlendirmelerimizi kamuoyu ile paylaþtýk. Þubemiz yeni bir yönetim kurulu ile 22. Çalýþma Dönemine girecek. Çalýþma dönemimizde birlikte çalýþtýðýmýz arkadaþlarýmýzýn bir bölümü yeni çalýþma döneminde de birlikte üretme ve paylaþma ilkemize göre aday olmuþlardýr. Yönetim Kurulu üyelerimizin ve birlikte adaylýklarýný açýkladýklarý arkadaþlarýmýzýn, seçilmeleri durumunda Çaðdaþ Demokrat Harita Mühendislerinin bugüne dek yarattýklarý geleneðin verdiði özgüvenle görevlerini layýkýyla yerine getireceklerine iliþkin hiçbir þüphemiz yoktur. Yeni dönemde birlikte üreterek, birlikte paylaþarak, birlikte yöneterek yapýlacak çalýþmalarýn mesleðimizin ilerlemesi için, eþit, özgür ve adil bir dünya özlemimiz için önemli katkýlar saðlayacaðýna olan yürekten inancýmýzla, çalýþma dönemimiz boyunca bizlere destek olan tüm meslektaþlarýmýza ve dostlarýmýza içtenlikle teþekkür ediyor, aydýnlýk yarýnlar diliyoruz. HKMO Ýstanbul Þubesi 21.Dönem Yönetim Kurulu 3 gündem Benimle Eðlenir mi Dersim? Ya da hiç özür diler mi adamsýz hava taþýtlarý? Deniz Baþ Bana ne verirseniz onu alýrým. Ne verdinizse onu aldým. Bu iþin Türkçesi böyle. Ýþimiz çok zor. Televizyon programlarýnda neþe ile hüzün, kahkaha ile gözyaþý yan yana. Bir kanalda buz tutmuþ çadýr halatlarý, diðer kanalda evlenme hayalleri ile programa çýkanlar Halimiz ahvalimiz budur diyelim. Bizimle dalga geçenler özür dilesin benden. Benzin bugün iki kuruþ ucuzlamýþ. Önceki gün 5 kuruþ zamlanmýþtýmýþ. Ucuzlamýþ iþte sonuçta. Önceki günden bana ne. Yok yine artýyor, yanýltýrtýldýrmýyorsam Özüre ne gerek. Dolar bir fýrladý. Sonra nasýl frenlendi ama. Frenlenmiþ iþte sonuçta. Fýrladýðýndan bana ne. Yok yine fýrlýyor, yanýltýrlatýldýrmýyorsam Özür dilemesi kolay, hele bir teðetin içine geçsin... Deprem olduydu ya geçenlerde, nerde olduydu yahu? Benim hatýrladýklarým ölümlerin çok olduklarý. Erzincan, Adana, Simav, Gölcük, Adapazarý, Van. Diðerlerini bir çýrpýda hatýrlamadýðým için çok üzgünüm. Ve iþte böyle böyle unutuyor insan, ve üstelik Vaný bile unutacaðýz gün gelecek Ýnanmayan var mý buna? Özür dilerim þimdiden. Deprem sonrasý hayat devam etti. Televizyonlardaki programlara alýþtýk, alýþtýk ve unuttuk gittik. Ama görmek isterseniz gidin Zübeyde Haným Öðretmenevine, Vanlý kardeþlerimizle tanýþýn. Eðer isterseniz hep beraber gidelim, geçmiþ olsun diyelim. Üzülürsünüz. Özür dilersiniz sadece, seyrettiðiniz için belki de. Ben diledim bile. Depremleri unuttuk. Deprem olunca þehitleri unutmuþtuk. Þehitler olunca ekonomik krizi unuttuyduk. Ekonomik kriz olunca siyanürlü suyu unuttukduydu. Sanýrým sanýrsam. Siyanürlü su olunca hesleri mi gündemin dýþýna atmýþtýktýydý ne? Yani neleri unutmuyor ki insan. Ben öyleyim 4 en azýndan. Unuttum Sivasý hiç gitmediðim için.Adanaya gitmemiþtim deprem sonrasý, unuttum bak sahi kaç büyüklüðündeydi Erzincan depremi?... Özür? Dilerim tabi. Sonra çok geçmeden Dersim çýktý meydane. Özürler diledimler, sen önce þunu dile, yok ben size gelmemler, yok fenermiþ, yokmuþ fener, gittim aman, geldim aman, caným anam Kim özür dilemiþtiydi ki önceden? Kenan Paþa özür diledi mi 12den vurmasýna karþýn Eylülü? Sülüyman hep baþbakan dedi diye Fikret Baba özür diledi mi milletden? Ya Lemana ne demeli? Çizdikleri için özür dilemiþ miydi bizlerin seçtikleri insanlarý komik durumu düþürürken? Devlet özür diler mi hiç be yahu? Bana devlet özür diledi dedirtemezsiniz Ama ben? Dilerim. Bölmeden ama. Hem ve üstelik satýlacak bir þey kalmadý memlekette. Telekomünükasyonun çoðu ellerinmiþ, özür dilendi mi? Doðalgazda dýþa baðýmlýyýz diye, özür mü dilenmiþ bizlerden? Rüþveti yiyenler özür dilemiþ mi ki, ve affedecek miyiz verenleri? Sevgili kýzýmdan özür diledim dün akþam. Dersimi unuttuk diye, 12 Eylül kýyýmlarýný yaþamadýk mý? 12 Eylül yaþandýðý için Sivasta yanmadýk mý? Kim özür diledi Sivas için, yanan yüreklerimizden? Sen diledin mi mesela? Dersimiz Dersim ama bu sefer. Bu konuda da ne olur ulu orta konuþmasýn kimse. Ortada bir matem havasý var ve kimse sen suçlusun, sen yaptýn demesin. Yok efendim sen þunu da yaptýydýn da demesin.Hatamýzý da sevabýmýzý da biliyoruz en gerçeðinden Ama bir tarihçi çýkýyor var var diyor, diðeri çýkýyor yok efendim o þöyle diyor. Kim kime inansýn? Resmi tarih var iþte, açýldý önümüze yeni bir sayfa Dersimiz Dersim olsun. Yok yok diyen de var var diyen de öðrensin bütün gerçekleri. Acýyý hissetsin. Bu büyük bir adým olsun. Halklarýn kardeþliði için öðrenmeli memleketim gündem bu gerçekleri... Bir kiþi bile ölmüþse o meydanlarda ama, bunun azýnýn çoðunun olmadýðýný bilmeliyiz en basitinden. Ýlk aðýtý ben yakýyorum, ölen herkes için. Ýlk zýlgýtý kýzým çekiyor, kayýp bütün kýzlarý için... En öncesinden. Tarih neden yazmamýþ bütün bu olanlarý, biz hangi tarihi öðrenmiþiz yýllarca, eðer gerçekse, ben nasýl bakacaðým Hüseyinin gözlerine? Nihat senin de gözlerine tamam. Ýsterseniz hiç bakmam, istediðiniz buysa. Sahi bizi siz ne zaman affetmiþtiniz iki gözlüm? Özür mü dilemiþtik sizden... Sonra tabi adam da yoktu uçakta, vuruldunuz ... Oy dere Kýzýldere diye yakýyorduk türkümüzü. Oy dere Uludere diyoruz þimdilik... Doðum lekesi gibi alnýnýzda kaçakçýlýk, teröristlik Kara kaþýn çatýk kaþýn ne çektiðini ben de bilirim elbet. Ah o uçakta olsaydým, size çiçekler atardým. Ama biliyorsunuz adam yoktu o uçakta, çiçek atacak adam yoktu. Adam olsa zati havadan deðil, karadan girerdi belki de. Özür dilerim. Havadan deðil karadan deyince, Noel Baba geldi aklýma. Adam olsaydý bacadan deðil, kapýdan girerdi demiþ müftüm. Bizim evde zaten baca yok. Oysa misafir dediðin, kapýdan da bacadan da Özrüm kabahatimden çokken, bunun için özre gerek yok tabi. Ölüm ile yaþam. Siyah ile beyaz. Bu yazýnýn konusu bu muydu yahu? Sadece unuttum bak yine hayatýn gerçeklerini Çadýrlar tutuþtu öldü güzel ve çaresiz insanlar. Bu ölümlere çare bulamadý bütün bir yetmiþ milyon. Demek ki yetmemiþ milyon. Özürler ne çare acýlara? Elendi bak tuttuðum þarkýcý. Piyangolar boþa çýktý. Ahh Behzat ah Cumartesi cumartesi. Üzülmesin þu çýlgýn ülkemin, yalnýz insanlarý Daha ben kendimi affettim mi bilmezken, sahi siz bizi ne zaman affettinizdi iki gözüm? Özür dilemiþ miydik sahiden? Yeni yýl gelmiþ ülkeme. Barýþ da mý gelmiþ yani? Jeodezi ve Fotogrametri Yük. Müh. 5 görüþ Topraklarýn Sömürülmemesi Umudu Erol Köktürk KARAMSAR TABLO Öyle bir noktaya geliyoruz ki, kentlerin içinde kaçacak yerlerin sayýsý azalýyor. Ciddi bir kuþatma altýndayýz. Ve bu kuþatma öyle kolay kýrýlacak bir kuþatmaya benzemiyor. Atmosfer bütün kirliliðiyle üzerimize abanýyor. Kaldýrma gücümüz ise tersine azalýyor. Dayanmanýn sýnýrlarýnda dolaþýlýyor artýk. Ciðerlerimiz, gözlerimiz, ruhumuz, kirlenme yorgunu. Soluk almadan yaþamayý özler olduk. Kentte kaçacak yerler azalýnca, kentten kaçma duygusu kabarýyor. Sanki çözümmüþ gibi Çünkü kirlenme, ne yazýktýr ki, adým adým tüm mekanlarýmýza, ormanlarýmýza, kýyýlarýmýza yayýlýyor. Kentte kalmada direnme durumundaysa, bu yapýsýyla kent, bizi hýzlý biçimde yoruyor, geriyor, psikolojimizi bozuyor. Yani iki ucu kirli deðnek... Ve her þey gözümüzün, gözlerin önünde oluyor. Yani göz göre göre köþeye sýkýþtýrýlmýþýz... Kirlenme tarafýndan... Býrakýn bizleri rahatlatacak yeni alternatiflerin yaratýlmasýný, var olan olanaklar, bir mirasyedi hovardalýðýyla tüketiliyor. Bu tükeniþin çok daha trajik boyutlara ulaþmasý varsayýmlarýný önemsememek akýl karý deðil... Yani bu evrenin 30-35 yýl sonra çölleþebileceðini söyleyen, küresel ýsýnmanýn insanlýðý tehdit eden en büyük tehlike olduðunu dile getiren uzmanlarýn seslerine nasýl kayýtsýz kalýnabilir? Kalýnabilir kuþkusuz... Nasýl mý? Deðiþik nedenleri olabilecek bireysel bencilliðin azmasý sonucu gerçekler göz ardý edilirse... Ve ediliyor Sonuçta tükenmez dediðimiz þeyler, tükenmeye baþlýyor... Toprak tükenmezdi... Þimdi tükeniyor Daha doðrusu tüketiliyor Geri dönüþü olmayan kararlarla Tarým topraklarýna saldýrýlýyor Kent topraklarý kapýþýlýyor Yatay ve dikey sömürüden pay alma duygusu vahþileþiyor Yeþil alanlar, ormanlar, kamusal alanlar, daðlar-tepeler rant odaðýna yatýrýlýyor... EN AÐIR BEDEL Topraða mirasyedi hovardalýðýyla bakmanýn en aðýr bedeli, onunla kurulan yanlýþ iliþkilerin insanýn yaþamýna mal olmasý Bu da somut olarak yaþadýðýmýz depremlerde karþýmýza çýkýyor 6 Anadolu topraklarý 5 milyon yýldýr sallanýyor 5 milyon yýldýr bu toprak üzerinde var olan bir gerçeðe gözlerimizi kapayýnca, sonuç, her depremde yitirdiðimiz canlar Kayýplar Maddi zararlar Yürek burkan görüntüler Ýlkellikler Toprakla bilgiye dayalý bir iliþki kuramayýnca, kafamýzýn estiði yere yapý yapmakta, yapýlarý da bilim ve fen kurallarýna göre yapamamakta ýsrar edince; karar vericiler de, denetleyiciler de konulmuþ kurallarý uygulamaya gözlerini kapamayý sürdürdükçe (þu ya da bu nedenle), sonuç, yaþamýný yitiren insanlarýmýz oluyor DEÐÝÞEN YAÞAM TARZI Ýnsan, diðer yaratýklardan farklý olarak, içgüdüleriyle deðil, bilinciyle hareket eder. Bu harekette bilincin oluþma ve kullanýlma yönü farklý sonuçlar doðurabilir. Örneðin, insan eylemleriyle doðal dengeyi güçlendirebileceði gibi, bozabilir de. Yani bilincin yapýsýna göre, insan istese saðlýklý bir çevrede, güvenli yapýlarda yaþamayý olanaklý kýlabilir Bunun anlamý, depremin yýkýma dönüþmesinin, çevre sorunlarýnýn yaþamýmýzý tehdit etmesinin kaçýnýlamaz bir yazgý olmadýðýdýr. Tarihte insan olmanýn üstünlüðünün, egemenlik düþüncesine dönüþmesi örneklerine sýkça rastlanýr. Egemenlik ideolojisi, bir ülkeye egemen olma, kiþilere egemen olma, topluma egemen olma v.b. biçimlerinde olabilmektedir. Bu düþünce doðaya ve çevreye egemen olmak, bunun bir baþka biçimi olarak topraðýn, mekanýn gerçeklerini, çevreyi göz ardý etmek gibi bir egoizme de dönüþebilmektedir. Yaþadýðýmýz felaketlerin çoðu, bu eðilimin sonucudur Oysa bugünün temel yaklaþýmý uyumlu iliþki, barýþ içinde yaþama politikasýdýr. Sürekli sanýlan geçici egemenlikler dönemi, yerini, karþýlýklýlýk ilkesinin geçerli olduðu bir sürece býrakmaktadýr. Doðayla iliþki de bu genelin içinde bir anlam taþýmaktadýr? Ondan aldýðýmýz kadar, vermeliyiz de... Bu nedenle doðaya egemen olma deðil, onunla dostça geçinmedir temel olan. Ve insanlýk bu dostluðu yeniden kurabildiði, ya da kurduðunu sandýðý dostluðu sömürmediði, kendi bencil amaçlarýna bulaþtýrmadýðý zaman doðal olaylar sonucu doðal olarak gelmeyen felaketlerin, çevre sorunlarýnýn ana kaynaðý kurumaya baþlayacaktýr. görüþ Bunu söylemek kuþkusuz kolay... Çünkü sürekli bir devingenlik içinde olan toplumsal süreçlerde, beðeniler ve beklentiler de deðiþime uðramaktadýr. Deðiþen yaþam tarzlarý, üzerinde insanýn yalnýzca belli bir zaman yaþayabildiði dünyada, bu sýnýrlýlýktan ötürü daha yoðun yaþama özlemlerini doðurmaktadýr. Bu da ister istemez kiþinin kendisini daha çok düþünmesi gibi, aslýnda bencillik görünümü veren, ama belli koþullarda anlaþýlýr bir yansýmaya neden olmaktadýr. Asýl olan, insanýn bir birey olarak özlemleriyle ve istemleriyle, kendi soyunun geleceðine karþý s o r u m l u l u k l a r ý a ra s ý n d a ku r u l a ca k d e n ge d i r. Yoksa doðayla kaynaþmaya EVET, ama bu benim topraðým üzerinde 20 kat daha keyifli oluyor, biçimindeki bencillikle, ya da mikroskopik düzeydeki iyelikten, benim ç e v re m e , ç i m e n i m e , a ða c ý m a , h e k ta r l a r ý m a , metreküplerime doðru yayýlan yaþam tarzý anlayýþýyla sözü edilen dengeleri kurmak olanaklý deðildir. Burada vurgulanmasý gereken bir diðer nokta da þudur; insanlar doðayla tek tek iliþki kuruyormuþ gibi görünseler de, aslýnda iliþki örgütlü bir iliþkidir. Bunun sonucu, doðada yaratýlan yýkým, ürkütücü olabilmiþtir. Buradaki örgütlenmeyi yalnýzca fiziki bir örgütlenme olarak düþünmemek gerekir. Çünkü fiziki örgütlenme bir sonuçtur. Bunu yaratan düþünsel örgütlülük daha fazla önem taþýmaktadýr. Ýþte deðiþen yaþam tarzý derken, bunun bu düzeyde yarattýðý ve bakýþ açýlarýný belirleyen tehlikeli yabancýlaþmadýr, vurgulanmak istenen, insanýn çevresine yabancýlaþmasý ise, insanýn kendisine, bir toplumsal yaratýk olarak özüne yabancýlaþmasýndan ayrýlabilir mi? ÇEVRE VE TOPRAK Bilindiði gibi çevreyi oluþturan faktörlerin en önemlilerinden biri, topraktýr. Yaþamýmýzýn ve ölümlülüðümüzün taþýyýcýsý, insansal etkinliklerin büyük bölümünün üzerinde gerçekleþtiði toprak, çevre sorunlarý kümesinin içinde yer alýyorsa, bunun nedeni, topraðýn kötü kullanýmýdýr. Toprak plansýz kullanýlýrsa; ya da planlanmasýna karþýn buna aykýrý kullanýlýrsa, yani toprak sömürülürse, o da üretkenlik ve verimlilik yerine sorun doðuracaktýr... Baþta kolay kazanç, havadan gelir, taþ atýp kol aðrýtmadan zengin olma arenasýna dönüþen kent topraklarýndaki rant paylaþýmý dikkati çekmektedir. Bu pasta, Ýstanbul megapolünde bugün hesaplanmasý çok zor deðerlere ulaþmaktadýr. Bu nedenle en vahþi saldýrýlar Ýstanbula yapýlmaktadýr. Ýstanbuldaki rantýn boyutlarýna bakýnca, çevre sorunlarýný konuþmak abes olmuyor mu? Haydi siz de saldýrýn... Ne kadar kapýlýrsa kardýr Evet, ne yazýktýr ki, rant olgusu, insanlarý yöneten ciddi ve tehlikeli bir otorite olmuþtur. Bunun sonucu kent, paylaþTIRILMAKtadýr. Boþ görülen arsalar, daðlar-tepeler, yollar, kýyýlar v.s., v.s. Kent kapýþ-kapýþ giderken, karþý önlemler alýnamamakta, alýnanlar etkili olamamaktadýr. Oysa kentin, orada yaþayanlarca paylaÞILMAsý gerekir. Sorunlarýnýn da, güzelliklerinin de... Fakat neredeee... Bugün kent ekolojisini tehdit eden en büyük olgu, bu rant olgusudur. Sorunlarýn kaynaðý buradadýr. Bu olgu nedeniyle, kentin yaþanacak yer olarak kalitesi her gün düþmekte, kentin estetiði ve varsa kimliliði ortadan kalkmaktadýr. Kenti kent olmaktan çýkaran bu olgunun temelinde yatan özel iyeliðin sýnýrsýzlýðý anlayýþýdýr. Edinmek ve giderek bir nalýncý keserine dönüþmek, sonu olmayan bir istektir... Bu istek rantýn diðer türevlerinin de temelinde bulunmaktadýr; yeþil alanlarýn ve kýyýlarýn yaðmalanmasý, o yerin gerçeklerine uymayan planlama kararlarýnýn verilmesi, sanayide yanlýþ yer seçimi, verimli tarým topraklarýnýn bilinçsizce yerleþime açýlmasý, tarým topraklarýnýn aþýrý ve bilinçsizce gübrelenmesi ile yoðun iþlenmeleri, kamu ve devlet topraklarýnýn elmenlik (zilyetlik) yoluyla, mülkiyeti düzenleyen yasalardaki hükümlerin de desteðiyle kapýþýlmasý, ormanlarýn yaðmalanmasý ve yer açmak için yakýlmasý, tarihi ve zor yetiþen aðaçlarýn kolayca kesilmesi, erozyona karþý ciddi önlemlerin alýnmamasý, deprem karþýsýnda yalnýzca beklenmesi... Yani çevre sorunlarý, felakete dönüþen doða olaylarý deyince ve bunun toprak öðesi üzerinde düþünmeye baþlayýnca, toprak-insan iliþkilerindeki sorunsalý doðru tanýlama gereði kendisini dayatmaktadýr. Fakat topraðýn bugün en önemli güvence unsurlarýndan biri olduðu göz önünde tutulduðunda, toprak sömürülmemelidir, demek biraz saf kalmaktadýr. Toplum, baþka sosyal güvenlik düzenekleri yaratmalýdýr, demek de öteleyici bir yaklaþým olmaktadýr. Yani hem bugünü hem de geleceði kurtarýcý bir yaklaþým gereklidir. Bilinçlenme ve doðaya sevgiyle yaklaþma deyince de uzunluðu tam tanýmlanamayan bir süreç dile getirilmiþ olunmaktadýr... Ama insan-toprak iliþkilerinde, kullaným hakkýný elde bulundurmayý sýnýrlayan, buna yükümlülükler getiren bir yaklaþým zaman içinde egemen kýlýnabilirse, umutsuzluk umuda dönüþebilecektir. Böyle bir yaklaþýmýn ölçütü, bir anayasa maddesi olarak varlýðýný, yýllardan beri sessiz-sedasýz sürdürmektedir. 1961den bu yana deðiþmeyen ender anayasal hükümlerden biri olarak kalan, ama kaðýt üzerinde kalan, uygulamada kendisine yaþam bulamayan toplum yararý ilkesi, topraðý kullanýmla ilgili bir umut hükmü durumundadýr. Demek ki, böyle bir anayasal dayanaðýn varlýðý da yetmiyor. Bununla ilgili yasal düzenlemelerle, daha önemlisi uygulayýcýlar, bazý baskýlara boyun eðmeyecek uygulayýcýlar elinde açabilir bu hükmün yediveren gülleri... Gerçi yeni baþlayan anayasa tartýþmalarý içinde, bu hükmün varlýðýný korumasý olasýlýðý da zayýf görünmektedir. Uygulanmasa da, diðer hukuk metinlerine yansýmasa da, varlýðý bazý kesimleri rahatsýz etmektedir Toprak kullanýmý konusunda, özellikle büyük kentlerde bir týkanma noktasýna gelindiði bir gerçektir. Ülkemizde kentler bugün bile politikanýn çýkarcý yanýnýn baskýsýndan kurtulabilmiþ alanlar deðil. O nedenle de çevre sorunlarýnýn, deprem gibi doða olaylarýnýn sonucu ortaya çýkan yýkým tablolarýnýn düðüm noktalarýný oluþturan büyük kentlerde, bugüne dönük yaþam ve karar süreçleri ön plana çýkmaktadýr. Bu kuralý bozan fazla örnek göze çarpmamaktadýr. Oysa bu alanlarda, hiç olmazsa topraktan kaynaklanan çevre sorunlarýný minimize edecek, topraðý yanlýþ kullanmayý, yanlýþ yer seçimi kararlarý vermeyi azaltacak bir yaklaþým için, önce toprak dökümünün yapýlmasý gerekiyor. Var olan kaynaklar ortaya konduktan sonra, yeni alternatiflerin miktarýnýn ve yerinin tanýmlanmasý gerekiyor. Yani örneðin Ýstanbul yaþanabilir bir ortam olacaksa, kiþi baþýna yaklaþýk 2.4 m2lik yeþil alanýn Zürihteki 60, Stockholmdaki 80 m2lik yeþil alanlar karþýsýnda komik deðil, trajik kaldýðýný görüp, davranmak gerekiyor. Çok söyleniyor, yazýlýyor-çiziliyor... Her yýl Ýstanbula bir Eskiþehir ekleniyorsa, hiç olmazsa Eskiþehirdeki kadar da yeþil alanýn eklenmesi gerekmiyor mu? Tersine bu saldýrýdan var olanlarý korumak bile olanaklý olamýyor ki... Yeni alternatifler derken, þimdiye kadar konuþulmayanlarý da konuþmak gerek... Týkanma noktasýna doðru gidiyorsak, buna teslimiyeti kabul edemeyiz... Örneðin Ýstanbul metropoliten alan sýnýrlarý içindeki askeri alanlar... Belki de Ýstanbuldaki kadar çok askeri alaný metropoliten alan sýnýrlarý içinde barýndýran baþka örnek biraz zor bulunur. Artýk devletin üst düzeylerinde ordunun modernizasyonundan, asker sayýsýnýn azaltýlmasýndan, 7 görüþ savunma anlayýþýnýn ve araçlarýnýn deðiþmesinden daha sýkça söz edilir oldu. O zaman yeni düzen içinde, þimdi kaplanýlan kadar büyük alanlara gerek kalmayacaktýr olasýlýkla. Bu demektir ki, bu alanlar þimdiki týkanmanýn açýlým noktalarýndan biri olarak düþünülebilir yakýn bir gelecekte... Askeri bölgelerin metropoliten alan sýnýrlarý dýþýna taþýnmasý, kentin demokrasisi ve sivil görünümü için de son derece yararlý olacaktýr. Bu alanlarýn sulama havzalarýna kaydýrýlmasý önemli bir alternatif olarak düþünülebilir. Hem su kaynaklarýnýn diðer yapýlaþmalarla kirlenme tehdidi altýna girmesi de önlenebilir. Yeni alternatifler ve kullaným alaný yaratma düþünceleri bazý kaygýlarý da yanýsýra getiriyor. Bu alanlarýn da þimdikiler gibi çar-çur kullanýlmasý ve kaçak yapýlaþmalarla doldurulmasý gibi Ne yazýk ki, korkunun ecele bir yararý yok... Ke nt s e l to p ra k ku l l a n ý m ý n a ge t i r i l e c e k çözümlemelerde, tartýþmalarda dile getirilen kentsel toprak düzeltimi (reformu) gibi kavramlarýn özünde, sahipliði sýnýrlama gibi önlemler olmak zorundadýr. Kiþi ya da aile baþýna sýnýrlandýrma gibi. Bu ise, mülkiyet düzenini de yeniden ele almayý gerekli kýlýyor. 2981 sayýlý yasaya göre bir kiþinin ya da ailesinin ancak 1 tane hak sahipliði olabilirken, uygulamalarda ayný mahallelerde bile birçok sahiplikle karþýlaþýlmýþtýr Þimdilerde 2B, kentsel dönüþüm gibi araçlar tartýþýlýrken, üzerinde en fazla durulmasý gereken kavramlardan birisi hak sahipliðidir Toprak rantlarýný semirme alaný olarak görenleri frenleyecek, kent içi adaletin zedelenmesini azaltacak yol, kayýtlamayý ve denetlemeyi bilgisayar destekli olarak yürütmektir. 8 Örnekleri ve vurguyu artýrmak olasý Söylenmek istenenin özü þudur: Topraðýn çevre sorunlarý ve deprem gibi doða olaylarýnda kendi baþýna ürettiði bir sorun yoktur Sorunu yaratan onu yanlýþ kullanan insanýn niyetleridir. Bu nedenle, bilgiye, bilince ve eþitliðe dayalý yeni bir toprak-insan iliþkileri modelini ýsrarla savunmak gerekmektedir Yeni bir yaklaþým, Aristotelesin savunduðu anlamda yeni bir dostluk iliþkisi SONUÇ VE YÝNE DE UMUT Sonuç mu? Bunu yazmak öyle kolay ki... Çok öneri yapýlýyor... Çok ciddi incelemeler yapýlýyor ve çözüm yollarý geliþtiriliyor. Önemli olan çalýþmalardaki, bilimsel araþtýrmalardaki sonuçlarý, kendi yazgýlarýyla baþ-baþa kalmaktan kurtarmaktýr. Bavyeranýn baþkenti Münih 2006 yýlý rakamlarýna göre nüfusu1 milyon 306 bin Yani Ýstanbulun 1/10u Bu kent, Avrupa Birliðini ayakta tutan geliþmiþ kapitalist ülke Almanyanýn bir kent Ama bu kentin belediye meclisi 23 Mart 1994te bir karar alýyor: Münihte sosyal adaletçi bir toprak kullanýmý politikasý izlenmesi Bizim Ýstanbulda ve ülkemizde yapamadýðýmýz bu O nedenle mekanlarýmýz sorunlu alanlara dönüþüyor Yine de bir dilekle bu yazýyý noktalayalým: Topraðýn ardý-arkasý gelmez bir sömürü alaný olmaktan kurtulduðu günleri görmek dileðiyle... Bir umut... Umutsuzluðun kol gezdiði bir ortamda, umutlarý canlý tutmak ve yeþertmek zor olsa da... Prof. Dr., Harita Müh. görüþ Küreselleþmenin Etkisindeki Ýstanbul ve Çýlgýn Proje Doða Demirtaþ 2011 yýlý seçimleri öncesi AKP iktidarýnýn 2023ü hedefleyen çalýþmalarýndan en garipsenenin, kamuoyunca Çýlgýn Proje olarak bilinen KanalÝstanbul olduðu yadsýnamaz. Küresel sermayenin geleceðin finans kenti olarak lanse ettiði Ýstanbulu yaþanabilir kýlan son varlýklarýndan da etme hedefinde olan projenin açýklanmasýyla birlikte, özellikle neoliberal politikalarýn egemen olmaya baþladýðý 1980 döneminden sonra hýzlanan mekânsal dönüþüm büyük bir hýzla ivme kazanmaya devam etmekte. Kapitalizmin Yarattýðý Kent Mekan, somut olarak üretilen, kullanýlan ve tüketilen bir nesnedir. Tarihin ilk zamanlarýndan günümüze deðin( )mekanýn bir nesne olarak üretilmesi her toplumun temel uðraþlarýndan biri olmuþtur. (Yýrtýcý, 2005) Kapitalizm, mekaný yeniden üreterek kýrsal ile kent arasýndaki iliþkiyi tümden deðiþtirmiþve yeniden kendi kurallarýna göre belirlemiþtir. Burjuvazi, büyük kentler yaratarak ve nüfusun büyük kýsmýný kentlerde toplayarak kýrsal alaný kentlere baðlamýþtýr. (Marx ve Engels, 1848) Kent artýk eski feodal kimliðinden sýyrýlýp metanýn üretim ve daðýtým merkezi rolünü üstlenmiþtir. Devasa boyuttaki üretim merkezlerinin kentlere inþa edilmesi, buralarda çalýþacak iþgücünün çok büyük bir bölümünün kýrsal bölgelerden kentlere göçü ile kentlerin nüfus açýsýnda giderek kalabalýk ve yoðun bir yapýya kavuþmasýna neden olmuþtur. Sermayenin sürekli büyüyen bir ölçekte birikimi, hýzla ivme kazanan bir kentleþme içinde gerçekleþmiþtir. (Harvey, 1992) Sermaye sürekli büyürken beraberinde geliþtiði merkez olan kentleri de, çoðu zaman yaþanabilirlik sýnýrlarýný zorlayarak, büyütmüþtür. Küresel Sermayenin Yerel Merkezi: Ýstanbul Bu sürecin ülkemizde geç olsa da yaþandýðý söylenebilir. Fakat tam anlamýyla sürece olan entegrasyon 1980li yýllardan sonra yaþanmýþtýr. 24 Ocak kararlarýnýn uygulamaya konulmasý ve ardýndan bu ekonomik deðiþimin siyasi ayaðýnýn 12 Eylül askeri darbesi ile devam etmesi çok manidardýr. Bu sayede neoliberal politikalarýn ülkemizde uygulanmasý da meþrulaþmýþ ve büyük bir hýzla dönüþüm baþlamýþtý. Bu dönüþümün merkezi olarak da Ýstanbul seçilmiþ ve bu deðiþim gerçekleþir gerçekleþmez meyvelerini vermiþti. Dýþ yatýrýmýn büyük bir bölümünü cezbeden ve ihracatýn çoðunu yapan, tek baþýna Ýstanbuldu. (Keyder, 2000). 1980 öncesi sermayedeki payý en fazla olan sanayi sektörünün yerini hizmet sektörünün almasý kent mekanýnda da köklü olmasa da hatýrý sayýlabilir düzeyde bir deðiþime yol açmýþtýr. Yerel sermayenin halihazýrda yürütmüþ olduðu birtakým iþleri, küresel þirketlerin kendi tekellerine almaya baþlamasýyla birlikte, kentin yaþanabilirliðinin tehlikeye girmesi söz konusu oldu. Daha önceden merkezi planlama ile kýsýtlý olarak geniþletilen kent alaný, küresel sermayenin talepleri doðrultusunda rantýn üretilebildiði her mekandan gerçekleþmeye baþladý. 1980 öncesindeki sermaye birikimi ile sonrasýndaki küresel þirketlerin birikimi arasýndaki büyük farkýn neticesinde, büyüme oranýný koruyabilmek adýna Ýstanbulun yapýlaþma açýsýndan sakýncalý olan bölgelerinde yerleþim alanlarýnýn oluþturulmasý konusunda bir tavýr sergilerken, belirlenen neoliberal devlet politikasý bu talepleri seve seve yerine getirmekte bir beis görmüyordu. Uluslararasý bankalarýn ve ticaret þirketlerinin yaný baþýnda, Boðaziçine bakan ayrýcalýklý noktalarda beþ yýldýzlý oteller yükseliyordu. 1980li yýllarda Ýstanbul, kumarhane kapitalizminin ve yupi keyfinin kendine özgü bir versiyonunu yaþýyordu. (Keyder, 2000). 2000li yýllara kadar Ýstanbuldaki bu büyüme hem nüfus bakýmýndan, hem de mekânsal açýdan devam etti. Ýstanbulun çevresinden dolaþmasý planlanan 2.Köprü ve TEM otoyolu kentin göbeðinde kaldý, ormanlýk alanlar imara açýldý, su havzalarý kalýcý zararlar gördü, fakat sonunda kent büyüdükçe büyüdü, resmi rakamlarla 13.285.685 kiþi, gayrý resmi rakamlarla yaklaþýk 20 milyon insanýn yaþamaya çalýþtýðý bir metropol haline geldi. Bununla beraber öyle bir noktaya gelindi ki, artýk yeni rant üretilebilecek bölgeler yok denecek kadar azaldý. Kentsel dönüþüm projeleri, mekanýn koþullarýný iyileþtirmek adý altýnda söz konusu bölgeyi soylulaþtýrmak ve artýk kentin merkezinde kalan orta-alt gelirli halkýn, kentin en dýþ bölgelerine yerleþtirmek amacýyla hayata geçirildi. Bununla beraber devletin halen elinde tuttuðu ve rantsal açýdan iþtah kabartan Galata Port, Haydarpaþa Port gibi bölgeler ile bazý saraylar hatta kentin göbeðinde kalmýþ okullarýn küresel sermayeye tasfiyesi gündeme geldi. Son yýllarda ise sýra, neredeyse tüm bilim insanlarýnýn Ýstanbulun akciðerleri ve hayat damarlarý dediði Ýstanbulun 3. ve son 10 kmlik, en kuzeyde yer alan kuþaðýna geldi. Buna göre boðazýn kuzey bölgesine inþa edilecek 3.köprü ve her yakaya üçer milyon nüfusu barýndýrmasý planlanan iki yeni kent planlandýðý açýklandý. Bardaðý taþýran son damla ise, Ýstanbul boðazýna paralel Yalýköy Silivri hattýna açýlmasý planlanan Kanal Ýstanbul oldu. Projenin milyarlarca dolarlýk maliyeti kamuoyunca bu projeye Çýlgýn Proje olarak anýlmasýnasebebiyet verdi. Çýlgýn Bir Proje Yaklaþýk 50km uzunluðunda, yüzeyde 150 metre, dipte 120metre geniþliðinde ve 25metre derinlikte yapýlmasý planlanan devasa kanalýn maliyetinin yaklaþýk 10 milyar Amerikan dolarý olacaðý açýklandý. Yetkililerin açýkladýklarýna göre amaçlar arasýnda boðazý geçmek için bekleyen gemilerin yýllýk maliyetinin (1.4 milyar usd) önüne geçilmesi ve boðazdaki gemi trafiðini rahatlatmak amacýyla bu kanal inþa edilecek. Projenin bitirilmesi için öngörülen tarih de cumhuriyetin 100. Yýlý olan 2023. Projenin yapýmý esnasýnda su havzalarý ve ekosisteme zarar verilmeyeceði hiçbir bilimsel veriye dayanmadan iddia edilmektedir. Bölgeden çýkarýlan topraðýn da havalimaný yapýmýnda kullanýlýp geriye kalan kýsmýnýn da madenlerde ve diðer inþa iþlerinde kullanýlacaðý açýklandý. Projenin neden gerekli olduðu argümanlarý aþaðý yukarý yukarýda bahsettiðimiz kadar. Proje eðer hayata geçerse Ýstanbula korkunç derecede çeþitli yönlerden zararý dokunacaðý hemen ilk bakýþta fark edilmekte. Çýlgýn Proje Neden Hayata Geçmemeli? Kanal Ýstanbul Projesi, Ýstanbulu ve çevresini kentsel açýdan büyük bir tehdit altýnda býrakýyor. Öncelikle kuzey bölgesine kurulacak iki yeni kent ve 3.köprü projesi ile Ýstanbulun dokunulmamasý gereken kuzey bölgesindeki ormanlýk alanlar ve havzalar büyük oranda tahrip edilecek. Daha önce inþa edilen 1. ve 2. Köprüde inþa öncesi ve sonrasý hava fotoðraflarýna bakýlýrsa eðer, kentleþmenin köprü baðlantý yollarýnýn çevresinde nasýl hýzla arttýðý kolaylýkla gözlemlenebilir. Fakat kuzey bölgesinin de imara açýlmasýyla tahrip edilmemesi gereken hayati koridor da yitip gidecek ve yalnýzca Ýstanbulu deðil, tüm Marmara Bölgesini yaþanýlmaz bir yer haline getirecektir. Çünkü Ýstanbul, organlarý itibariyle Adapazarýndan Bursaya kadar bütün bölgeleri ve de Marmara Denizini kapsar. Ýstanbulun kalbi ve beyni þehrin içerisinde ama ciðerleri, sinirleri, kollarý ve bacaklarý bütün Marmara Denizinin çevresindedir. (Kaptan, 2011) Kanalýn etkileyeceði bir diðer ve belki de bölgenin ekolojisi açýsýndan en önemli faktöre gelelim. Kanalýn 25 metre derinlikte inþa edilmesi halinde kanalýn yaratacaðý ek üretim 9 görüþ Marmaranýn alt suyundaki oksijeni kýsa zamanda tüketecek, Boðaza yaklaþan ve Karadenize geçmeye çalýþacak olan suyu birkaç ay içerisinde oksijensiz hale getirecektir. Bu da pek tabii Marmara Denizi ve Ýstanbulun etrafýndaki sularda canlý hayatýnýn sona ermesine yol açacaktýr ve hatta özellikle Ýzmit Körfezi ve Haliç gibi kapalý olan bölgelerde biriken kimyasal maddeler, bir süre sonra bu bölgelerin çürük yumurta gibi kokmasýna da neden olacaktýr. (Saydam, 2011). Marmara Denizine açýlacak olan bu ekstra kanal ile Karadenizden Marmara Denizine doðru su akýþý hatýrý sayýlýr derecede artacak ve bu da Çanakkale Boðazýndaki su seviyesinin hissedilir derecede birkaç santimetre artmasýna neden olacaktýr. Prof. Dr. A. Cemal Saydama göre (2011)Ýstanbul ve Marmara Bölgesinin tamamýna yakýn bir kýsmýnýn uzun vadede susuzluktan ve kokudan tamamen yaþanabilir bir bölge olmaktan çýkmasý sürpriz deðil! Kanal Ýstanbul, þehircilik ilkelerine göre de tamamen aykýrý bir projedir. Proje, halihazýrda açýklanmýþ olan Ýstanbul 1:100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planýnda gösterilmemiþtir. Fakat bu proje, planlarda belirtilmemesine raðmen, 3.Köprü, kuzeyde yerleþime açýlacak iki ayrý kentsel alan ile beraber hayata geçirilmeye çalýþýyor. Projenin ilkelere uymamasý bir yana, projenin geçtiði hattýn yaklaþýk ¾ü orman alanlarýndan geçmektedir. Kanalýn çevresinin de yapýlaþmaya açýlacaðý düþünüldüðünde yaratýlacak orman tahribatýnýn ve kanalýn hemen yakýnýnda bulunan ve Ýstanbul için hayati önem arz eden Terkos Gölünü besleyen yeraltý sularý ve su toplama havzalarýný da olumsuz yönde etkileyecektir. (Bayrakçý, 2011) Tarihi ve kültürel miras da tehdit altýndadýr. Sadece Silivride 1500 hektar alanda 10 adet kentsel ve arkeolojik sit alaný bulunmakta. Bu bölgelerde Koruma Amaçlý Nazým Ýmar Planýda mevcut olmadýðýndan bu tarihi mirasýn da sessizce yok edilmesi iþten bile deðil. (Bayrakçý, 2011) Kanal Ýstanbul Projesinin çevresine ve 3.köprü ile iki yeni üçer milyon kapasiteli kentlerin inþa edilmesiyle resmi nüfus 20 milyon, gayri resmi nüfus da 30 milyonun üzerine çýkmasý öngörülmektedir. Bu denli büyük çapta bir nüfus artýþýný Ýstanbulun mevcut kapasitesiyle kaldýramayacaðý açýkça görülmelidir. Artmasý öngörülen nüfusa karþýn orman ve su alanlarýnýn azalmasý neticesinde kentin, yakýn zamanda bu yoðunluðu kaldýramayacak duruma gelmesi sürpriz olmaz. Çýlgýn Projenin Ardýndaki Gerçekler Þu ana kadar açýklanan tüm etkilerin, orta ve uzun vadede Ýstanbul ve Marmara Bölgesini yaþanmaz bir bölgeye çevirecek olan bir projede bu kadar ýsrar edilmesinin anlamý nedir? 10 milyar dolar ve bazý uzmanlara göre 30 milyar dolara kadar çýkabilecek bir maliyeti olan projede, hem de yaný baþýnda zaten bir boðaz bulunmasýna raðmen, neden bu kadar ýsrar ediliyor? Mevcut bina stokunun en az 70%inin depreme karþý güçlendirilmesinin aciliyeti, halihazýrda mevcut ulaþým sorunlarý vd. tüm kentsel sorunlarýn çözülebilmesi için kaynak gerekirken bu denli kente ve ekolojiye kalýcý zarar verileceði sayýsýz bilim insanýnca söylenen pahalý bir projenin amacý açýklandýðý gibi sadece boðaz trafiðini rahatlatmak olabilir mi? 10 Yazýmýzýn baþýna geri dönecek olursak, cevabýmýzýn o bölümde gizli olduðu ortaya çýkacaktýr. 1980lerden itibaren benimsenen neoliberal politikalar sonucu Türkiyede faaliyet göstermek amacýyla birçok küresel þirket faaliyete baþladý. Neoliberalizmin getirdikleri deðiþimlerden biri, belki de en önemlisi, yerelde yayýlmak için kullanacaðý merkez bir kent seçmesi idi. Türkiye için bu kent Ýstanbul olarak belirlendi. Bu aþamadan sonra Ýstanbul artýk bir Finans Kenti idi ve FIRE (Finance, Insurance, Real Estate)ýn ekonomik alanda etkin olduðu bir kent meydana getirilmeli idi. Küresel þirketlerin sermaye birikimleri devasa olduðundan bu devasa boyuttaki sermayeyi beslemek için de bulunduðu bölgedeki ranttan maksimum derecede doðrudan ya da dolaylý olarak faydalanmasý gerekliydi. Ýstanbulda yayýlacak bölgeler son derece sýnýrlý kaldýðýndan kapitalizm yine en sýk baþvurduðu yola t ekrar baþvuruyor, mekaný yeniden üreterek buradan kendi payýna rantsaðlamanýn yoluna gitmek için fýrsat kolluyor. Yalnýzca 3.Köprünün yapýlmasý neticesinde ortaya çýkan deðer kaba bir hesapla 350 milyar dolar civarýndadýr. Böyle bir deðerin Kanal Ýstanbul düþünüldüðünde kat be kat fazlasýnýn çýkacaðý açýk. Bu yaratýlan rant öylesine büyük rakamlar vadediyor ki hiç kimse bir koyup on almaktan çekinmeyecektir. (Kahraman, 2011) Sonuç Küresel sermayenin ne denli bir tehdit olduðu, yalnýzca bu projeden bile rahatlýkla anlaþýlabilir. Proje gerçekleþtiði takdirde bilim insanlarýnýn açýkladýðý üzere, yakýn gelecekte kentin kendisini ve yakýn çevresini tümüyle imha edebileceðinden rahatlýkla bahsedilirken, sermayenin yalnýzca içinde bulunduðu aný, sadece cebine girecek olan paraya bakarak tayin etmesi korkunçtur. Doðduðu günden itibaren bir türlü ayaklarý üzerine basamayan, yüzyýllardýr krizlerle boðuþan ve bu krizlerin faturalarýný hep emekçi sýnýflara ödeten Kapitalizm, doðasý gereði mevcut durumunu deðiþtirmeyecek ve etkin bir toplumsal baský olmadýkça yalnýzca cebini düþünmeye devam edecektir. Küresel sermayenin çýkarlarý doðrultusunda yönetilen bir kent deðil, bilimsel verilerin ýþýðýnda, doðaya zarar vermeyecek yaþanabilir bir kent ve kent planlamasýnýn yapýlmasý toplum yararýna olacaktýr. Yalnýzca belirli zümrelerin çýkarý düþünülüp toplumun geri kalaný yadsýnýr ise içinde yaþadýðýmýz dünya, hakça yaþanýlan bir yer olmaktan çýkacaktýr. Sermaye birikimi adýna göz yumulan toplum içi adaletsizliðin yanýnda doðaya verilen zarar da yakýn gelecekte geri döndürülemez boyutta eriþecektir. Toplumcu ve çevreci politikalar güdülmedikçe elimizdeki yaþam alaný kaybolmaya mahkumdur. Geomatik Müh. Bölümü Öðrencisi, ÝTÜ KAYNAKÇA 1) Bayrakçý, Bora, Doðayý, Ýnsaný, Bilimi Yok Sayan Vahþi Proje!, (Bilim ve Gelecek Dergisi 88.sayý, Haziran 2011) 2 ) H a r v e y, D a v i d , C l a s s S t r u c t u r e a n d T h e T h e o r y o f ResidentalDifferantiation, The Urban Experience, (Blackwell, 1992) 3) Kahraman, Tayfun, Doðayý, Ýnsaný, Bilimi Yok Sayan Vahþi Proje!, (Bilim ve Gelecek Dergisi 88.sayý, Haziran 2011) 4) Kaptan, Hüseyin, Doðayý, Ýnsaný, Bilimi Yok Sayan Vahþi Proje!, (Bilim ve Gelecek Dergisi 88.sayý, Haziran 2011) 5) Keyder, Çaðlar Ýstanbul Küresel ile Yerel Arasýnda,(Metis Yayýnlarý, Ýstanbul, 2000) 6) Marx, Karl Engels, Friedrich, KomünistManifesto ve Hakkýnda Yazýlar, (Yordam Kitap, Ýstanbul, 2008) 7) Saydam, A. Cemal, Doðayý, Ýnsaný, Bilimi Yok Sayan Vahþi Proje!, (Bilim ve Gelecek Dergisi 88.sayý, Haziran 2011) 8) Yýrtýcý, Hakký, Sermayenin Yeni Yaþam Alanlarýný Yapýlandýrma Mantýðý, Çaðdaþ Kapitalizmin Mekansal Örgütlenmesi, (Ýstanbul Bilgi Üniversitesi Yayýnlarý, Ýstanbul, 2009) 9 ) K a n a l Ý s t a n b u l P r o j e s i N e Z a m a n B a þ l a y a c a k ? , ( U R L : h t t p : / / w w w. k a n a l i s t a n b u l p r o j e s i . g e n . t r / n e - z a m a n baslayacak.html#more-28) 10) TÜÝK Adrese Dayalý Nüfus Kayýt Sistemi 2010 Dönemi, (URL:http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=39&ust_id=11) ÝKK Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði Ýstanbul Ýl Koordinasyon Kurulu · 19. Dünya Ýþ Saðlýðý ve Güvenliði Kongresi - Can Güvenliði, Ýþ Güvencesi Ýstiyoruz Basýn Açýklamasý, 12 Eylül · 4.Ölüm Yýldönümünde Gülseren Yurttaþ Cinayeti ve Yaþanmaya Devam Eden Ýþ Cinayetleri Hakkýnda Basýn Açýklamasý, 28 Eylül · Ýnsanca Yaþam Ýçin Eþit Özgür ve Demokratik Türkiye Mitingi, 8 Ekim · Ýþçi Saðlýðý ve Ýþ Güvenliði Meclisi Çalýþýrken Hastalanýyoruz Çalýþtayý, 16 Ekim · · · · TMMOB 8. Enerji Sempozyumu, 17-19 Kasým Temel Haklarýmýzý Gasp Etmeye Çalýþan Politikalara Karþý 21 Aralýkta G(ö)revdeydik, 21 Aralýk 3. Köprü Yerine Yaþam Platformu Basýn Açýklamasý, 9 Ocak TMMOB Ücretli Çalýþan Mühendis, Mimar ve Þehir Plancýlarý ve Ýþsizlik Kurultayý, 25-26 Þubat 11 söyleþi HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Söyleþi Dizisi: Prof. Dr. Onur Gürkan Ýle Söyleþi (12 Nisan 2011) 1978-1984, 1986-1987 yýllarý arasýnda Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalýnda doçent ve öðretim üyesi olarak çalýþtý. 1977-2008 yýllarý arasýnda Milli Savunma Bakanlýðý Harita Yüksek Teknik Okulunda yarý zamanlý öðretim üyesi olarak görev yaptý. 1984-1986 yýllarý arasýnda doçent ve öðretim üyesi olarak Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsünde görev yaptý. 1987den emekli olduðu 2005 yýlýna dek profesör ve Anabilim Dalý Baþkaný olarak Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsünde görev yaptý. Odamýzýn birçok çalýþmasýnda aktif görevlerde, aktif katkýlarda bulundu. Birlikte çalýþmaktan onur duyduðum 10. Harita Kurultayý baþkanlýðý görevi bunlardan biri. HKM, Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi Hakem Kurulu üyeliði Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - O dönem, Ahmet Yaþayan, Kemal Özden ve ben, üçümüzün Harita Dergisinin ilk üç sayýsýný çýkardýðýmýz zaman. Yani o, son dergi deðil. M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Deðerli hocalarým, sevgili meslektaþlarým; Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Tarihine Iþýk Tutanlar Söyleþiler Dizisi kapsamýnda altýncý kezdir sizlerle buluþuyoruz. Sevgili Onur hocamýz bizi kýrmadý bugün ve Köy Enstitüleri Deneyimi ve Günümüzde Harita Kadastro Mühendisliði Eðitimi baþlýklý bir söyleþiyle bu etkinlik dizimizde yer aldý. Ben, öncelikle Onur hocamýzýn yaþam öyküsüne i l i þ k i n b i l g i l e n d i r m e d e b u l u n m a k i st i yo r u m . Odamýzýn 268 numaralý üyesi olan Prof. Dr. Onur Gürkan, 26 Haziran 1938 tarihinde Denizlinin Çivril ilçesinde doðdu. Ýlköðrenimini 1945-48 yýllarý arasýnda Çivril 30 Aðustos Ýlkokulunda, 1948-50 tarihleri arasýnda da Isparta Gazi Ýlkokulunda okudu. 1950-53 yýllarý arasýnda Çivril Ortaokulunda ortaöðrenimini, 1953-56 tarihleri arasýnda Tapu Kadastro Meslek Lisesinde lise öðrenimini tamamladý. 1960 yýlýnda Yýldýz Teknik Üniversitesi Harita ve Kadastro Mühendisliði Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansýný Yýldýz Teknik Üniversitesinde 1961-62 tarihleri arasýnda, doktorasýný ise Bonn Üniversitesinde 1970-73 yýllarý arasýnda tamamladý. 1956 yýlýnda, Ankaranýn Beypazarý ilçesinde Arazi Kadastrosu Müdürlüðünde kadastro teknisyenliði, 1960-61 yýllarý arasýnda Ýstanbulun Kartal ilçesinde Arazi Kadastrosu Müdürlüðünde kontrol mühendisliði, 1961-62 yýllarý arasýnda Ýstanbul Teknik Okulu Fotogrametri Laboratuarýnda asistanlýk görevlerinde bulundu. Askerlik hizmetini Sarýkamýþta tamamladý. 1964-68 yýllarý arasýnda Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüðünde Elektronik Bilgi Ýþlem Merkezi Þube Müdürlüðü yaptý. 1968-70 yýllarý arasýnda Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalýnda öðretim görevlisi görevinde bulundu. 1970-1973 yýllarý arasýnda Almanya Bonn Üniversitesinde doktora öðrencisi ve araþtýrma görevlisi oldu. 1973-1975 yýllarýnda Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalýnda öðretim görevlisi görevini yürüttü. 1975-1976 yýllarý arasýnda Amerika Birleþik Devletleri Ohio State Üniversitesi Jeodezi Bölümünde doktora sonrasý araþtýrmalarda bulundu. 1976-1978 yýllarý arasýnda Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalýnda öðretim görevlisi oldu. 12 M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - O, özgeçmiþinize iliþkin bilgileri toplarken bizim eksikliðimiz, siz de tamamlamýþ oldunuz. Teþekkür ederiz. Odamýzýn sürekli teknik bilimsel komisyonlarýndan Jeodezi Komisyonu ve Afet Komisyonunda da baþkanlýk görevlerini yürüttü. Bir kýz babasýdýr. Kendisi, Köy Enstitüleri Deneyimini bizlerle paylaþacak bugün. Kendisinin özel ilgi alanlarýndan biri olduðunu biliyoruz ve özellikle bu baþlýkta bir sunuþ yapmasýný istedik. Ben, Onur hocamýza söz vermeden önce köy enstitülerine iliþkin kýsaca bilgi vermek istiyorum. Köy enstitüleri bundan 71 yýl önce, 17 Nisan 1940 tarihinde kuruldu. Kuruluþ kararýnýn alýndýðý tarih 17 Nisan 1940. Çok kýsa bir süre sonra 71. yýldönümünü kutlayacaðýz. 1954 yýlýnda da kapatýldý. Türkiye için olduðu kadar, uluslararasý ölçekte de eðitim-öðretim alanýnda oldukça özgün ve önemli bir deneyimdi. Açýk bulunduðu, faaliyet yürüttükleri 14 yýllýk zaman diliminde -ki sayýlarý 21di köy enstitülerinin- 1308i kadýn, 15943ü erkek olmak üzere, toplam 17251 köy öðretmeni yetiþti köy enstitülerinden. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Burada bir düzeltme yapayým; hepsi öðretmen deðil onlarýn, 1700 küsuru saðlýk memuru. M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Öyle mi? Tamam. Hepimizin yakýndan tanýdýðý, öðretmenlikle yetinmeyip, ayný zamanda ýþýk saçan, bu ülkenin deðerleri konumundaki köy enstitülülerden birkaç isim: Fakir Baykurt, Ümit Kaftancýoðlu, Mehmet Baþaran, Mahmut Makal, Dursun Akçam. Sanýyorum Ruhi Su da köy enstitülerinin yetiþtirdiði deðerlerimiz arasýnda yer alýyor. Dönemin Milli Eðitim Bakaný Hasan Âli Yücel ile dönemin Ýlköðretim Genel Müdürü olan eðitim bilimci Ýsmail Hakký Tonguç, köy enstitülerinin ilk kurucularý olarak yine belleklerimizde yer eden deðerlerimiz. Önemli bir deneyimdi; ama bu ülkenin aydýnlanmacý giriþimlerinden birisi olan köy enstitüleri, ne yazýk ki, 1954 yýlýnda kapatýldýlar. 1950li yýllar, ayný zamanda Türkiye'nin söyleþi NATOya üye olduðu, Türkiye'nin dýþ borç sarmalýna girdiði bir dönemdi. Türkiye'nin modernleþmesinin de kendiliðindenliðe terk edildiði dönemin belki de baþlangýç noktasýydý. Ne yazýk ki bu süreç devam etmedi. Devam etseydi, bu özgün deneyim, aydýnlanmacý bir geleneðin yaratýlmasý açýsýndan hem Türkiye için, hem dünya için önemli bir kaynak olacaktý. Onur hocamýz bunu paylaþacak bizimle. Tabii, bir de günümüz harita mühendisliði eðitimine de deðinecek. O da üzerinde uzun uzun tartýþmamýz gereken baþlýklardan bir diðeri. Henüz öðrenci almayan, pasif olanlarla birlikte sayýsý 20yi aþan bölümümüz var Türkiye'de. 1250yi aþkýn öðrenci geçtiðimiz öðrenim döneminde harita mühendisliði, geomatik mühendisliði ve jeodezi-fotogrametri mühendisliði programlarýnda öðrenime baþladýlar. Yine planlamadan yoksun bir süreci birlikte yaþýyoruz. Eðitimin içeriði ve eðitime yönelik ne tür bir model ortaya atýlmasý gerektiði konusunu da aslýnda mesleki tartýþma baþlýklarýmýz arasýnda sayabiliriz. Onur hocamýz bu çerçevede de deðinmelerde bulunacak. Ýsteðimizi kýrmayýp, bugün bizlerle deneyimlerini, birikimlerini paylaþacaðý için kendisine tekrar çok teþekkür ediyorum. Þimdi sözü Onur hocama býrakýyorum. Buyurun hocam. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Deðerli meslektaþlar, deðerli konuklar; herkese hoþ geldiniz diyorum. Bu sohbet toplantýlarý dizisinde bana da bir yer verdikleri için Ýstanbul Þube Yönetim Kuruluna çok çok teþekkür ederim. Hüseyin arkadaþýmýz bana bir mesaj göndermiþti, konuyu benim seçtiðimi sanmýþ; halbuki konuyu ben seçmedim. Yönetim Kurulunda kim önerdi bilmiyorum; ama sanýyorum Köy Enstitüleri konusunda zýrt pýrt çýkýp bir þeyler söylemem sonucunda, Gel hoca, eteðindekilerin hepsini dök demek istediler herhalde. O yüzden tekrar tekrar teþekkür ederim. Gerçi Tevfik hoca, harita mühendisliði eðitimi konusunda da bir þeyler söyleyeceðimi ifade etti; ama ben o konuda pek bir þey söyleyeceðimi sanmýyorum. Hep birlikte Köy Enstitülerini biraz konuþtuktan sonra birlikte düþünürüz diye düþündüm. Tabii, söyleyecek bazý þeylerim yok deðil. Her þeyden önce, iki üniversitenin de jeodezi eðitiminin baþlangýcýnda görev yapmýþ birisi olarak, günahýyla sevabýyla bu taþýn altýnda elimin olduðunu söyleyebilirim. Ýyi yönleri de var, kötü yönleri de olabilir. Benim iki kiþiye daha teþekkür borcum var, onlarý da öncelikle belirtmek istiyorum. Diðer arkadaþlarýn hepsi meslektaþým, ama burada iki kiþi var ki meslektaþýmýz deðil, benim can dostlarým. Önce bayandan baþlayayým; BERÝA TOPTAÞ öðretmen, hani denir ya, kara gün dostu diye, kendisi benim kara gün dostumdur. Hep kara günümde yanýmda olurdu. Bugün de herhalde, Biraz da neþeli halini göreyim hocanýn deyip geldi. Sað olsun. Öteki konuðumuz, Emre Çapoðlu. Emre, iç mimar ve Yeni Kuþak Köy Enstitüleri Derneðinin Ýstanbul Þubesi Saymaný. Ama Köy Enstitüleriyle hiçbir ilgisi yokken, Köy Enstitülerine çok meraklý bir arkadaþýmýz. Burada konuþma yapacaðýmý kendisine haber vermiþtim, Gelip dinlemek isterim hocam dedi. Söyleyeceklerimin büyük bir çoðunluðunu Rotary Kulüpteki bir konuþmamda söylemiþtim, sanýyorum kendisi de oradaydý, o yüzden bazý þeyler onun için tekrar olmuþ olacak. Burada zamaný benimle paylaþacaklarý için her ikisine de çok çok teþekkür ediyorum. Tevfik biraz sözünü etti Köy Enstitülerinin. Yakýn tarihe baktýðýmýzda bir þeyi açýklýkla görebiliyoruz, Türk toplumu adýna istiklal Savaþýndan sonra bir devrim baþlatýlmýþ, bu devrimin sürekliliðinde, devrimi götürmekte olanlarýn karþýlarýna çýkan en büyük engellerden bir tanesi cehalet. Cehaletin yaný sýra üretim alýþkanlýðý olmayan bir toplumdan geliyoruz biz, göçebe toplumdan yani doðada var olaný tüketme alýþkanlýklarýmýz genlerimize iþlemiþ. O nedenle, salt bir eðitim kurumu olarak algýlanýrsa, Köy Enstitülerine haksýzlýk edilmiþ olunur diye düþünüyorum. Aslýnda Köy Enstitülerinin baþlangýcýna bakýlýrsa Bu eðitim sistemine benzer eðitim sistemleri ta Tanzimattan beri önerilmiþ; ama gerçekleþtirilmesi dediðim kiþilere nasip olmuþ ve herhangi bir yerden kopya alma deðil, tümüyle kendi deneyimlerinin sonucu ortaya çýkmýþ. Kusura bakmasýn, biraz önce Tevfik hocayý düzelttim; köy enstitülerinden 17 bin civarýnda kiþi mezun oluyor, bunlarýn belli bir kýsmý, 1700 civarýnda olaný saðlýk memuru. Aslýnda program devam etseydi, baþka meslekler de olacaktý; ama kýrsal kesime dönük. Köy enstitülerinden 1700 civarýnda saðlýk memuru yetiþtirildi dedik ya; çok ilginçtir, 1940 yýlýnda Köy Enstitülerinde bu eðitim baþlayana kadar, Cumhuriyet döneminde yetiþmiþ olan saðlýk personeli 300 civarýnda. Doktor deðil, saðlýk personeli. Düþünün, Köy Enstitülerinde bu eðitim baþlayýncaya kadar, Cumhuriyet dönemi boyunca yetiþtirilen saðlýk personeli sayýsý 300 civarýnda, ama 14 yýllýk Köy Enstitüleri yaþamý boyunca yetiþtirilen saðlýk personeli sayýsý 1700 civarýnda. Köy enstitüleri olayýný bugünün diliyle ifade etmek istersem, þöyle ifade ediyorum: Türkiye Cumhuriyetinin sürdürülebilir kýrsal kalkýnma projesinin baþlangýç noktasýdýr. Sürdürülebilir deyiminden de þunu anlýyorum: Kalkýnma projelerinin sürdürülebilir olmasý demek, kendi kaynaðýný kendisi üretecek demek. Baþka taraflardan pompa edilen kaynakla sürdürülebilir bir kalkýnma olmaz. Hasan Âli Yücel, köy enstitülerinin mimarý olan Milli Eðitim Bakaný olarak bilinir; ama Köy Enstitüsü kavramýnýn tohumunu atan kiþi Saffet Arýkan ismindeki Milli Eðitim Bakanýdýr. Bu kiþi Ordudan emekli olmuþ, generallikten emekli olmuþ, tek parti döneminin Milli Eðitim Bakanlýðýný yaparken görüyor ki eðitime ihtiyaç var. Çünkü o dönem Türkiye'nin yüzde 80i köyde, kýrsal kesimde yaþýyor. Bunlar saðlýksýz insanlar; belki abartýyorum ama yüzde 70-80i veremli, yüzde 70-80i sýtmalý, yüzde 20-30u frengili. Dolayýsýyla, bu toplumu hareketlendirmek lazým geldiðini düþünüyor. O dönemki okuryazarlýk oranýný tam olarak bilmiyorum, ama yüzde 40-50nin üzerinde olduðunu sanmýyorum. Kafadan atýyorum bu rakamý, belki de çok daha düþüktür o yýllarda. 1930lu yýllarýn ortalarýndan bahsediyorum. Saffet Arýkan þöyle bir öneride bulunuyor Hakký Tonguça; tabii, Hakký Tonguçun beyninde baþka çok þeyler var, ama Bakanýn bu önerisi ona müthiþ güzel geliyor. Saffet Arýkan ona diyor ki, Öðretmen okullarý falan devam etsin; ama bu arada eðitmen yetiþtirelim. Eðitmenleri ilkokulun birinci, ikinci, üçüncü sýnýfýnda görev yapmak üzere yetiþtirelim. Bunlarý köyden alalým, kýsa sayýlacak bir eðitim verelim, tarým nasýl yapýlýr, okuryazarlýk nasýl öðretilir, onlarý öðretelim. Bu þekilde bir eðitmen kursu düzenleyelim. Böylelikle eðitmen kurslarýnýn düzenlenmesine baþlanýyor. Eðitmen kurslarýnýn ana karakteristiði þu, biraz önce gerekçesini söyledim: Köyden, askerliðini yapýp köye dönmüþ kiþilerin içerisinden çavuþ olanlardan seçim yapýlýyor ve bunlar 8er, 10ar kiþilik gruplar halinde eðitmen kurslarýna alýnýyor. Pratik ve uygulama aðýrlýklý bir eðitim veriliyor. Okuma-yazma, hesap, yurt bilgisi konularýndaki teorik dersler dýþýndaki derslerin tümü tarlada ve bahçenin içerisinde. Kursun sonlarýna doðru bunlara deneme dersi yaptýrýyorlar. Her kursta yeterince eðitici olarak öðretmen 13 söyleþi okulu çýkýþlý öðretmen, tarým okulu çýkýþlý tarým memuru oluyor. Bir de bunlarýn arasýna gezici baþöðretmen dahil ediyorlar ve kurslarýn yöneticisi müfettiþlerden oluyor, Milli Eðitim Bakanlýðýnýn müfettiþleri. Bu noktada þunu söyleyeyim: Benim Köy Enstitülerine olan ilgim iþte buradan baþlýyor. Çünkü rahmetli babam orta dereceli bir tarým okulu mezunu ve sonra bir öðretmen kursuna gitmiþ, öðretmen olmuþ. Sanýyorum baþarýlý bir öðretmenken, ilk eðitmen kursuna onu tarým memuru ve öðretmen olarak atýyorlar. Oradaki çalýþmasýnda baþarýlý olduðu için de, ardýndan gezici baþöðretmen olarak görevlendiriliyor. Ýlk kurs Eskiþehir-Mahmudiye-Çiftelerde; Temmuz 1936, öðrencileri Ankara ve Tunceli köylerinden askerden çavuþ olarak terhis olan kiþilerden seçiyorlar. Bu kurstan mezun olanlara, Ankaranýn 79 köyünü 11 bölgeye ayýrarak, oralarda staj yaptýrýyorlar. Her bölgede 5-6 tane eðitmen var ve bunlarýn her birinin baþýna da bir gezici baþöðretmen koyuyorlar. Tüm bölgeyi denetleyen de bir ilköðretim müfettiþi var. Mahmudiye kursunun ilki Temmuz 1936- Kasým 1936da yapýlmýþ. Staj dönemleri Nisan 1937ye kadar sürmüþ. Baþarýlý sonuçlar alýnýnca, bu eðitmen kurslarý yaygýnlaþtýrýlmýþ. Benim toplayabildiðim bilgilere göre de, Eskiþehir-Mahmudiye, Kocaeli-Arifiye, Kayseri, Erzincan, Erzurum, Kars, Bursa-Karacabey, Kastamonu-Gölköy, Malatya-Akçadað, Manisa-Horozköy, Edirne-Kepirtepe, Kýrkaðaç; buralarda eðitmen kurslarý açýlmýþ. 11.06.1937 tarihinde de Köy Eðitmenleri Kanunu çýkarýlmýþ. Bu o kadar baþarýlý bir deney olmuþ ki, Bunu geliþtirelim demiþler; Daha önceden böyle bir proje yok; ancak, biz bunu bu haliyle býrakmayalým, öðretmen okulu biçimine getirelim demiþler. Ki ilk Eskiþehir-Çiftelerdekini öðretmen okulu yapmýþlar, sonra Ýzmir-Kýzýlçulluda bir öðretmen okulu açmýþlar. Ýsimlerini de Köy Öðretmen Okulu olarak koymuþlar ve 1937-38 ders yýlýnda bunlar eðitime açýlmýþ. Trakya-Kepirtepe ve Gölköyde de 1938 yýlýnda açýlmýþ. 4 tane bunlar. Ardýndan da 14.07.1939 tarih ve bilmem kaç sayýlý Köy Eðitmen Kurslarý ve Köy Öðretmen Okullarýnýn Yönetimine Daire Kanun 5 madde halinde çýkartýlmýþ. Köy enstitüleri ise þöyle kurulmuþ: 2 yýllýk eðitim veren bu 4 öðretmen okulunun artýk öðretmen okulu olmak yerine enstitü biçiminde olmasý öngörülmüþ ve Tevfik hocamýn sözünü ettiði üzere, 17 Nisan 1940 tarih ve bilmem kaç sayýlý Kanunla kurulmuþ. Bu Kanunun 1. Maddesi, köy öðretmeni ve köye yarayan diðer meslek erbabýný yetiþtirmek üzere, tarým iþlerine elveriþli arazisi bulunan yerlerde Milli Eðitim Bakanlýðýnca köy enstitülerinin açýlmasýný öngörüyor. 5 yýllýk eðitim; öðrenci kaynaðý köy çocuklarý, köy okulundan mezun olanlar; bitirenlere 20 yýllýk bir mecburi hizmet yükleniyor. Gittikleri yerlerde ana görevleri yalnýz öðretmenlik deðil; okulda geçirdikleri 5 yýllýk süre içerisinde -biraz sonra göreceðiz- öðrendikleri üzerinden, tarla, baðbahçe iþleri, iþlik gibi tesislerde köylüye rehberlik etmek. Devlet, köylülere örnek olsunlar diye, bu öðretmenlere parasýz araç-gereç veriyor, tohumluk veriyor, çift hayvaný veriyor, fidan veriyor vesaire. Ayrýca köy sýnýrlarý içerisindeki elveriþli arazilerde hem kendi geçimini, hem de ders uygulamalarýný karþýlamaya çalýþýyor. Gerçekten çok ilginç bir yöntemle bu baþlýyor. Çok ilginç, köy enstitülerine öðretim elemaný yetiþtirmede de sýnýr tanýmamýþlar. Kaynaklar þunlar: Yüksekokullar var, üniversiteler var, Gazi Eðitim Enstitüsü, öðretmen okullarý, ticaret liseleri, orta tarým okullarý, köy enstitüleri, yapý usta okullarý ve benzerlerinden öðretmen saðlýyorlar. 14 Çifteler, Kýzýlçullu, Trakya-Kepirtepe ve Dörtköy öðretmen okullarý köy enstitülerine dönüþtürülüyor böylece. Bundan sonra, ayný yýl, birkaç ay içerisinde Malatya-Akçadað, Antalya-Aksuda, Samsun-Ladik-Akpýnarda, KocaeliArifiyede, Trabzon-Beþikdüzünde, Kars-Cýlavuzda, AdanaDüziçinde, Isparta-Gönen, Balýkesir-Savaþtepede, KayseriPazarörende 10 tane daha köy enstitüsü açýlýyor ve daha sonra bunlarýn sayýsý 21e çýkartýlýyor. 1943 yýlýnda da hem köylünün sorunlarýyla ilgilenip araþtýrma yapmak, hem de köy enstitülerine öðretmen yetiþtirmek üzere Yüksek Köy Enstitüsü kuruluyor Hasanoðlanda. 1947 yýlýnda eðitim programlarýnda deðiþiklik yapýlýyor; müdahale edip, Köy Enstitüleri deneyimini iniþe almaya baþlýyorlar. Bunun gerekçesini biraz sonra söyleyeceðim. 1947 yýlý, köy enstitüleri deneyiminin artýk iniþe geçtiði dönem. Önce eðitimin ana felsefesi deðiþtiriliyor ve daha çok ezberci eðitime aðýrlýk veriliyor. Giderek öðretici öðretmenlerin niteliði farklýlaþtýrýlýp, isimleri öðretmen okullarýna çevrilip, 1954 yýlýnda da tabelalarý indiriliyor. Þimdi biraz da benim serüvenimden bahsedeyim. Babam, Eskiþehir-Çiftelerde hem eðitmen kursunda, hem köy öðretmen okulunda görev yaparken, 26 Haziran 1938de ben doðmuþum ve daha 18 günlükken Çivrilde trene bindirilip Eskiþehire götürülmüþüm. 2 yaþýma kadar da Eskiþehir-Arifiyede ve Çivrilde yaþamýþým. Daha sonra babamý Çivrilde gezici baþöðretmenlik yaparken Ispartanýn Gönen Köy Enstitüsünün kuruluþ aþamasýnda oraya Ziraat Baþý olarak atanýyor ve ben 2 yaþýmdayken ailecek Gönen Köy Enstitüsüne taþýnmýþýz, 10 yaþýma gelene kadar da orada yaþadým. Konuþmamda biraz zaman býrakabilmek için küçük bir-iki yorum söyleyeyim. Bir tanesini zaten söyledim; yani Köy Enstitülerini sadece birer eðitim kurumu olarak algýlamak yanlýþ olur diye. Ýkincisi, bu kýrsal kalkýnma projesinin ana kaynaðý olarak insan gücü görülüyor ve enteresan olan þu ki, bu insan gücünü öylesine bir toplumun içerisindeki taze filizlerden seçiyorlar ki, içinden seçtikleri toplum, biraz önce de söylediðim gibi, pek de saðlýklý bir toplum deðil. Ýnsanlarýn yarýdan fazlasý, neredeyse üçte ikisi veremli, ya da sýtmalý falan,ayrýca firengi çok yaygýn. Benim kafamdan þöyle bir þey geçiyor: Eðer Köy Enstitüleri 1947 yýlýndaki týrpana uðramadan kurulduðu andaki ilkelere sadýk kalýnarak devam etmiþ olsaydý, 1956 yýlýnda öðretmensiz köy kalmayacaktý, 1960-61 yýllarýnda da her köyde Köy Enstitülerinden yetiþmiþ 5 tane öðretmen olacaktý. Böyle bir toplum düþünün. Yalnýz, böyle bir toplum, þu andaki Türk toplumu olmayacaktý; çok farklý olacaktý, doðayý tüketerek yaþayan deðil, üreterek mutlu yaþamayý ilke edinmiþ bireylerin oluþturduðu bir toplum olacaktý. Köy Enstitülerinde, biraz sonra sunumlarda göreceðiz, bu filizlere, bu genç beyinlere bir þey veriliyordu o okullarda -dolaylý veya bilinçli, tam olarak bilemiyorum- o da þu: Üretirsen mutlusun. Üretmeyi, üretme bilincini öðretiyorlardý, üretmeyi bir bir alýþkanlýk, bir refleks, bu tutku haline getiriyorlardý; yalnýzca öbür dünyayý öðretmiyorlardý. Bu arada, eðitim programlarýyla ilgili bir küçük not okumak istiyorum size. 1947 yýlýna kadar sýnýfta ders yapýlan saat, haftalýk ders saati 22 saat arkadaþlar. Bu 22 saatin 4 saati , birinci sýnýftan beþinci sýnýfa kadar 3 veya 4 saat Türkçe. Tarih 1 veya 2 saat. Coðrafya, birinci, ikinci sýnýflarda 2 saat, daha sonra yok. Yurttaþlýk bilgisi birer saat. Matematik 4 ve 3 saat. Bunlar teorik dersler. Kimya 2 saat, fizik 1 saat. En çok saati dördüncü ve beþinci sýnýfta öðretmenlik bilgisi alýyor. Bu öðretmenlik bilgisi dersinde de þu içerikler var: Toplumbilim, iþ eðitimi, çocuk ve iþ bilimi, iþ eðitimi tarihi, öðretim metodu ve tatbikatlar. söyleþi Þimdi, isterseniz þu sunuma geçelim. MEHMET TURCAN - Onur hocam; yalnýz, ben bir ekleme yapmak isterim. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, buyurun. MEHMET TURCAN - Yýl 1947 dediniz; halbuki deðiþimin olduðu tarih 1946. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - 1947 yýlýnda programda deðiþiklik yapýlarak, Köy Enstitülerine fiilen müdahale edilmeye baþlandý. MEHMET TURCAN - Ama önemli olan 1946. 46 seçimlerinden sonraki pozisyon çok önemli. Çünkü o gün Milli Eðitim Bakaný deðiþtiriliyor ve Baþbakanýn da deðiþmesi sonucu, yeni gelen Milli Eðitim Bakaný vasýtasýyla, tamamen saða dönük bir yaklaþým sonucu Köy Enstitülerini gözden çýkarýyorlar. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmet; istersen þu sunumu bir izleyelim. Bu sunum, Kemalist bir arkadaþýn, sonuna kadar Kemalist bir arkadaþýn hazýrladýðý bazý þeylerden alýnmýþ bazý sözcüklerden oluþuyor. Atatürkle baþlamýþ. Atatürkün bu sözlerini duymuþsunuzdur, pek çok yerde buna benzer sözler duymuþuzdur; köylüye dönük, köylülerin yaþamlarýna, karakterlerine dönük ifadeler. Burada dikkat ederseniz, bu ifadede öne çýkan þey baðýmsýzlýk. Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürkün, Kemalizmin ana unsurlarýndan bir tanesi, baðýmsýzlýðý en ön plana çýkartmak. Baðýmsýz olabilmeniz için de kendi varlýðýnýzla yol almanýz, çabalamanýz gerekiyor. Bunlar, Nadir Eyinnen ismindeki arkadaþýn verdiði bir konferanstan alýnmýþ sözler. Bunlar önemli bence. Biraz önce Mehmetin sözünü ettiði þeye de denk düþüyor. Baþarýyla tamamlanan Kurtuluþ Savaþýmýzýn ardýndan Cumhuriyet ilan edilmiþ, Kemalist önderlik ülkenin inþasý için kollarý sývamýþtýr. Hedef, çaðdaþ medeniyetler seviyesine çýkmýþ yeni bir toplum yaratmaktýr. Köylünün özgürleþtirilmesi, aða-þeyh-tarikat üçgeninden kurtarýlmasý, sanayi toplumu yaratmanýn olmazsa olmaz koþuludur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Bu da Hasanoðlan Köy Enstitüsünün kuruluþ aþamasýndaki bir görüntü. Kurtuluþ Savaþýnýn aðýr yükünü çeken, henüz demokrasiyi yaþatacak güce ve Cumhuriyet yurttaþý niteliðine kavuþamamýþ olan köylüler, uygar toplumun tüm nimetlerinden yoksundurlar. Cumhuriyetle birlikte giriþilen köye hizmet çabalarý ya köylünün beklentilerine uymadýðý ya da becerilemediði için yarým kalmýþtýr. Baþarý için, köylünün dilinden anlayan yeni bir aydýn tipine gereksinim vardýr. Bu da köylünün kendi içinden çýkarýlabilecektir. Ýþin püf noktasýný ilk yakalayan, kendisi de bir köylü çocuðu olan büyük eðitimcimiz Ýsmail Hakký Tonguçtur. Büyük güçlüklerle öðrenim olanaðý bulan Tonguç, köy enstitüsü sisteminin hem kuramcýsý, hem de kurucusudur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Ýþte sizin sözünü ettiðiniz deðiþim; mesela, Tonguçu alýyorlar görevden. Ben bu sunumu Internetten indirdim.Bakarsanýz Köy Enstitüleriyle ilgili pek çok bilgi bulabilirsiniz Ýnternette..... Bu çok ilginç: Bizim köyün ne olduðunu evvela büyük alimler, artistler deðil, kahramanlar anlayacaklar diyor. Her köyde bir kahraman mezarý olmadýkça, aydýn mezarý olmadýkça bu memlekette bir geliþme olmaz diyor. Türk köyü, daha belki yirmi beþ yýl alim deðil, kahraman isteyecektir. Bataklýðý kurutmak, sýtmalýya kinin rejimi yaptýrmak, trahomlunun gözüne ilaç damlatmak, okul binasýný yapmak, yaralýnýn yarasýný sarmak, gebeye çocuðunu doðurtmak, pulluðun nasýl kullanýlacaðýný veya tamir edileceðini öðretmek, bozuk köprüyü yapmak, ýslah edilmiþ tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün dal diye adlandýrdýðý aðacý hakikaten aðaç haline getirmek; ulemanýn (alimin) iþi deðil, kahraman teknisyenler ordusunun iþidir. O (köylü), bu kahramanlarý kendi içinden yetiþtirmeðe mahkum. Bütün felaketlere katlanarak, ýstýrabý zehir gibi yutarak çalýþan ve baþlarýnýn üstünde þereflerle örülü birer taç taþýyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacaðýz. Bu seslerden ürkmeden onlarý dinlemek lazýmdýr. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygý ile karþýlamak gerekir. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Bunlar, köy enstitülerinin ilk baþlangýcýndan görüntüler. Statükocu eðitimcilerin direniþlerine raðmen, köy enstitüsü düþü, ilk olarak askerliðini yapmýþ okur-yazar gençlerden oluþan ve okutman denilen bir grupla hayat bulmaya baþlar. Bu grup 1936 yýlýnda Eskiþehirin Çifteler Çiftliðinde dört aylýk Eðitmen kursundan geçirilip geçici öðretmen olarak Ankara köylerinde görevlendirilir bu 84 okutman baþarýlý olur. Eðitmen adaylarý, açýlacak köy enstitülerinin ilk binalarýný da yaparlar. Kendi köylerine giden eðitmenler, topladýklarý çocuklarý üç yýl okutup mezun ederek yenilerini alýyorlardý. Köy enstitüleri, köylerden toplanan baþýkabak yalýnayak çocuklarla oluþturuluyordu. Bu çocuklar, enstitünün yorucu iþlerini yaparken, çaðdaþ yöntemler kullanarak kendi yetiþtirdikleri ürünlerle daha iyi beslenebiliyor, sanat ve meslek öðreniyorlardý. Her biri için en az bir enstrüman çalmayý öðrenme zorunluluðu vardý. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Bu konferansý veren arkadaþýmýz, eðitmen kurslarýný bitirenlerin ismini deðiþtirmiþ, geçici öðretmen demiþ. Halbuki bunlara eðitmen deniyordu. MEHMET TURCAN - Burada bir eksik daha var, o da þu: Kesinlikle askerde onbaþý ya da çavuþ olanlardan seçiliyordu bu kurslara alýnanlar. Yani sadece askerliðini yapmýþ, okuryazar adamlar deðil. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, deðil. Çavuþ ya da onbaþý olarak askerliðini yapmýþ olanlardan seçiyorlardý. Özellikle çavuþ olanlardan seçiyorlardý. MEHMET TURCAN - Onbaþý ve çavuþ olarak askerlerini yapmýþ olanlardan akýllý, kendilerine uygun olanlarý topluyorlardý. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yalnýz, bunlarý nasýl seçtiklerini bilmiyorum. MEHMET TURCAN - Tonguçun kitabýndan okuduðum kadarýyla, bir komisyon þeklinde, mülakata veya deneye tabi tutarak seçiyorlarmýþ. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Saffet Arýkan kýsa bir zaman sonra Milli Eðitim Bakanlýðýndan ayrýlýyor, yerini Hasan Âli Yücel alýyor. Hasan Âli Yücel de yine en büyük destekçisi Köy Enstitülerinin. Siz bunlarý okurken bir-iki þey söyleyeyim. Tevfik, 1950 tarihini Türkiye'nin NATOya girmesiyle anlamlandýrdý; ama 1950den önce bazý baþka paktlar vardý, Baðdat Paktý vb. gibi. Bugünkü Büyük Ortadoðu Projesinin aðababasý projelerdir onlar. 15 söyleþi Osmanlý feodal toplumunun yerine çaðdaþ ve sanayi toplumu yaratmayý hedefleyen Cumhuriyet ideolojisi, kiþiyi kul olmaktan çýkarýp, özgür yurttaþlar konumuna çýkarmayý hedefler. Cumhuriyet ideolojisine göre toplum ise, ümmet deðil özgür yurttaþlar birliðidir. Eðitimde ise hedef, Fikri hür, irfaný (anlayýþ) hür, vicdaný hür nesiller yetiþtirmektir. Bir devrimin sürdürülebilmesi özellikle iki alanda kazandýðý baþarýlarýna baðlýdýr. Bunlarýn biri hukuk diðeri ise eðitim alanýdýr. Bu nedenle Cumhuriyet Devrimini sürdürebilmek ve Türk toplumunu çaðdaþ medeniyetler seviyesinin üstüne çýkarabilmek için, eskiyen Osmanlý feodal kurumlaþmasýnýn parçalanýp daðýtýlmasý ve yerine yeni kurumlaþmanýn yaratýlmasý zorunluydu. Feodalizmin tasfiyesi ancak yeni kurumlaþma ile mümkündü. Feodalizmin tasfiyesi demek ise köylünün özgürleþtirilmesi anlamýna geliyordu. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Burada fark ettiniz herhalde; toprak reformu deðil, toprak devrimi diyor. Senin de dikkatini çekti mi Hüseyin? Þu resim gerçekten çok güzel bir resim. Bu kadar çok yazý yok, biraz sonra bitecek, sadece görüntüler olacak. Köylüyü özgürleþtirmekten ne anlýyoruz? Hem ekonomik, hem de düþünsel (ideolojik) düzlemde özgürleþtirmeyi anlýyoruz. Burada belirleyici olan, yani diðerini de etkileyecek olan olgu ekonomik özgürleþmedir. Ekonomik olarak baðýmsýzlýðý olan bir kesimi düþünsel planda özgürleþtirebilirsiniz. Köylüyü tarikat ideolojisinden kurtarabilmek için köylünün, aðanýn marabasý olmaktan çýkarýlmasý ve topraðýn sahibi olmasý gerekir. Bunun için gerekli olan tek þey Toprak Devrimidir. Bazýlarýnýn ifade ettiði gibi toprak reformu deðil! Ancak Toprak Devrimini baþlatmak ve sürdürebilmek için köylü önderlerine ihtiyaç vardýr. Çünkü her devrim kendi öncü kadrolarý vasýtasýyla yürütülür. Oysa o gün açýsýndan bakýldýðýnda Toprak Devrimi bu öncü kadrolarýndan yoksundur. Köylüyü örgütlemek için köye gönderilen kentli kadrolar ya köylüyü anlayamadýklarý için köylüyle diyalog kuramamakta ya da köydeki sýkýntýlara göðüs geremedikleri için köyü býrakýp geri dönmektedirler. Bu sorunun tek bir çözümü kalýr. Ýsmail Hakký Tonguçun dediði gibi; O (köylü), bu kahramanlarý kendi içinden yetiþtirmeðe mahkumdur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Ne yazýk ki o da yarým kaldý. MEHMET TURCAN - Yarým kalan ne? Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Toprak reformu. MEHMET TURCAN - Toprak reformu denilen þey devrim olmadan gerçekleþemezdi. NAÝL GÜLER - Toprak reformu sorunu siyasal ayrýþmanýn temel konularýndan biridir tek parti döneminde. Bayar ve Mendereslerin bu nedenle, büyük çiftlik aðalarýný temsilen yavaþ yavaþ hareketlendikleri söylenir. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, doðru. Ýþte köy enstitüleri böyle bir sürecin ve böyle bir ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkar. Hedefi Toprak Devrimine önderlik edecek yani köylüyü özgürleþtirecek- kadrolar yetiþtirmektir ve de öyle yapar. Zaten patlama noktasýnda olan toplumda öylesine çabuk filizlenir ki, toprak aðalarýnýn yaný sýra, devrimden sonra palazlanmaya baþlayan Cumhuriyet burjuvazisinin de yüreklerine korku ateþleri düþer. Daha CHP iktidarý döneminde 1946-47de köy enstitüleri hedefinden saptýrýlarak öðretmen okullarýna 16 çevrilir. Böylece 1950de iktidarý ele geçiren karþýdevrimcilerin köy enstitülerini tamamen tasfiye etmeleri için zemin hazýrlamýþ olurlar. Ýþte bu yüzden, dünden bugüne süren köy enstitüleri tartýþmasý, aslýnda Cumhuriyet Devrimine karþý alýnan tutumla aynýdýr. Kim ki Atatürk Devrimine karþý çýkmýþ ve sulandýrmýþtýr, o, köy enstitülerine de karþý çýkmýþ ve sulandýrmýþtýr. Köy enstitüleri bir nostalji deðildir. Köy enstitüleri Cumhuriyet Devriminin dününün, bugünün ve yarýnýnýn gerçeðidir. Her kim ki köy enstitülerini dünün bir nostaljisi olarak yad etmek istiyorsa bilin ki köy enstitülerine ve Atatürk Devrimlerine ihanet içindedir. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarýndan) Bu fotoðraf çok ilginç. Kýzlarýmýzý görüyorsunuz. Daha sonra öðretmen olup gidiyorlar. Bunlar da yine köy enstitüsü öðrencilerinin çektirdiði resimler. Burada da yaptýklarý iþlerden görüntüler var. Görüyorsunuz, tuðlayý kendileri döküyorlar. Göreceðiz, çok ilginç resimler var. Bakýn, burada da bu taþ yapýyý kendileri yapmýþlar. Þu slaytlarý geçelim de, köy e n st i t ü l e r i n d e k i e ð i t i m l e i l g i l i ko n u þ a ca ð ý m . Bakýn, taþ ocaðýndan çocuklar taþ götürüyorlar burada. AHMET AKSOY - Kamyon yok muymuþ yahu? Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yok caným, kamyon ne gezer?! Kamyonu býrak, at arabasý bile bulmak büyük bir þansmýþ. Bakýn, burada da yine benzer bir çalýþma var; yatakhane binalarýný kendileri yapýyorlar. AHMET AKSOY - Dozer de yok. Kazma-kürekle yapýyorlar. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Kusura bakmayýn Ahmet hocam; maalesef, o devirde yok daha. Burada da harç karýyorlar. Bakýn, burada da bir kýz öðrenci kereste taþýyor bir eþeðin sýrtýnda. Bu resimde de öðrenciler kum eliyorlar. Bu resimde direðe týrmanmýþlar, elektrik baðlýyor öðrenciler. Burada da bir kutlama var, ondan bir görüntü. Bu gördüðünüz de bir resim dersi; öðrenciler tarlada oturmuþ, önlerinde defterler, resim yapýyorlar. Bu da kayak dersi. Kars-Cýlavuzdan bir görüntü. Her yöreye göre kendi þeyleri var. Burada da öðrenciler kendi ekmeklerini yapýyorlar. Burada da yatacaklarý ranzayý kendileri yapýyorlar. Biz bedava okumuþuz Ahmet hocam. MEHMET TURCAN - Ama orada þöyle bir fark var: Yeni bir okula baþladýklarýnda, eski okullarýn öðrencileri de gelip orada çalýþýyorlar. Yani sýrf kendileri yapmýyor. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, onlar da yardýmcý oluyorlar. Zaten oradan mezun olanlar, bu okullarda öðrendikleriyle gittikleri köylerde okul yapýyorlar. Bu da bir hasat resmi. Bu da bir süt saðma dersi; öðrenciler inekten süt saðmayý öðreniyorlar. Burada gördüðünüz üzere, tek tip kýyafet var öðrencilerin üzerinde. Hah, burada duralým. M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Siz de mi varsýnýz bu resimde hocam? söyleþi Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayýr, ben yokum burada. Ama þu benim ablam Olcay, þimdi 77 yaþýnda. Kucaðýndaki, aðzýnda emzik olan kýz kardeþim Belma; o da þimdi 66 yaþýnda. AHMET YAÞAYAN - Ýzmirde yaþýyorlar. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, Ýzmirde yaþýyorlar. Þu bayan ablamla yaþýt, benim Ýngilizce öðretmenimin de eþi oldu daha sonra. Babasý doktordu Çivrilde. Çok haylazmýþ, babasý demiþ ki, Osman hocam; bunu al götür, ne yaparsan yap. O yüzden, okul bitene kadar bizde yattý bu bayan, bizim altýncý kardeþimiz gibiydi. Adý AYGÜL. Bu resmi ablam göndermiþ bir yere, oradan bu sunumun içine girmiþ. Bu resimde de mandolin çalan, flüt çalan öðrencileri görüyorsunuz. Orada, mezun olmadan önce bir müzik aleti çalmayaný mezun etmiyorlarmýþ. Bu, çok ilginç bir þeydir. Ben, Almanyaya doktoraya gittiðimde, Bu, sokak tiyatrosu, yeni çýktý dediler; dönem de 1970li yýllarýn baþý. Ama ben biliyorum,ta o dönemde, benim çocukluðumda yapýyorlardý bu sokak tiyatrosunu bizim o okullarýmýzda, Köy Enstitülerinde. Bu da okullardaki eðlencelerden bir görüntü. Cumartesi akþamlarý öðretmen, öðrenci toplanýr, daha sonra müsamere ve eðlence olurdu. Her hafta cumartesi. Fakat ondan önce forum þeklinde bir þey olurdu; öðrenciler þikayetlerini söylerlerdi. Gerçekten ilginç bir þey bu; þimdi yok öyle bir þey, þimdi üniversitelerde bile öyle bir þey yok. Arkadaþlar; ben, 1953 yýlýnda ortaokulu bitirdiðimde parasýz yatýlý okul arýyorum. Nerelere baþvurmadým ki; parasýz yatýlý, askeri lise, orasý, burasý Parasýz yatýlý okullardan bir tane daha vardý, ben ona baþvurmamýþtým. Benim ortaokulda çok yakýn olduðum bir arkadaþým vardý,sonra birlikte Tapu Kadastro Okuluna geldik,Mustafa Uygun Tekin,o ýsrarla oraya da baþvurmamýzý istemiþti.Ýmam Hatip Okulu. O yýllardaki Ýmam Hatip Okullarýnýn sayýsý 7 taneydi.tüm Türkiyede toplam 7 tane,1953 yýlýnda. Biz baþvurmamýþtýk. Daha sonra bu Ýmam Hatip Okullarýnýn tarihini biraz incelediðimde öðrendim ki, 1925 yýlýnda Türkiye'de farklý yerlere daðýlmýþ 24 tane Ýmam Hatip Okulu açýlmýþ, ortaokul sonrasý için.Bizim baþvurabileceðimiz tarihlerde Ýmam Hatip Okullarýnýn þöyle bir özelliði olduðu söylenmiþti: Mezunlarý Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesine girebiliyorlardý -normal meslek okullarýnýn hiçbirisinden üniversiteye girilemiyordu- ve baþarýlýysalar Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý burs veriyordu ve orada da baþarýlýysalar yurtdýþýna yolluyorlardý. Yurtdýþýna felsefe ve psikoloji dalýnda yüksek lisans, doktora yapmak için gönderiliyorlardý. Bunlardan bir tanesi bizim Çivrilden Mehmet Karahasan isminde bir beydi. Fransaya gitmiþti. Sanýyorum felsefe tahsil etti. Hasan Âli Yücelin bastýrdýðý kitaplarda çevirileri vardýr, belki hatýrlarsýnýz. 1960 yýlýna gelindiðinde, 53-54 yýllarý, dikkat edin, Köy Enstitüleri kapatýlýyor ya da felsefesi ve þekli tamamen deðiþtiriliyor, böyle bir eðitim kurumu yok ediliyor, 1960 yýlýna kadar Ýmam Hatip Okullarýnýn sayýsý 72ye çýkýyor. Türkiye'nin nasýl bir elle, kiminle, nereden nereye yönlendirilmiþ olduðunu bu örnek çok güzel ortaya koyuyor. Bir þey daha söyleyecektim aslýnda, ama hatýrlayamadým. Hah, Köy Enstitülerindeki öðretimle ilgili konuþacaktým. Genelde, 1947 yýlýna kadar, Köy Enstitülerinde iþ içinde eðitim, iþ içinde öðretim, üretim içinde eðitim, üretim içinde öðretim yapýlýyordu. Bunun uygulamalý eðitimden farkýný þöyle anlatýrlar: Derler ki, Bir yapý ustasý yetiþtirecekseniz, bir laboratuarýnýz olur, tuðla duvar ördürürsünüz; daha sonra, daha harç tazeyken onu yýkarsýnýz, yenisi gelir, bir daha yaptýrýrsýnýz; düzgün yapýyor mu, yapmýyor mu, bakarsýnýz. Bu, uygulamalý bir duvarcý eðitimi-öðretimi. Ama üretim içinde eðitimde, duvarý ördürürsünüz, çatýsýný kaplatýrsýnýz, adamý içine oturtursunuz, sen burada oturacaksýn dersiniz. Bu ikisinin arasýnda bir fark var. Birisi öðrenmek amacýyla yapýyor, öbürü içine girip oturmak için yapýyor. Tabii, ben o kadar ayrýntýya giremedim; ama çok ilginçtir, bu gördüðümüz 21 tane köy enstitüsü Türkiye'nin idari yapýsýyla pek baðdaþmýyor, ama doða ile çok iyi baðdaþýyor. Havzalara kurulmuþlar hep. Açýn haritalarý, köy enstitülerinin olduðu yerlere bakýn, hepsi birer tarým havzasýdýr, birer tarým havzasýnýn göbeðindedir. Yerleri öyle seçilmiþ ve sayýlarýný daha sonra artýrmak gibi bir hedefleri, niyetleri de yok. MEHMET TURCAN - Orada bir yanýlman var. Ýnönünün hatýralarýnda da yazar, Tonguçun hatýralarýnda da yazar; 1943 yýlýnda, Ýnönü, yanýnda eþi Mevhibe haným da olmak üzere, Milli Eðitim Bakaný Hasan Âli Yücelle beraber, Hasanoðlan Köy Enstitüsünün çalýþmalarýný görmek üzere oraya gidiyor, çok beðeniyor ve Hasan Âli Yücele, Tonguça diyor ki: 1 yýl içinde sayýyý 40a, 2 yýl içinde sayýyý 60a çýkarabilir misiniz? Hasan Âli Yücelin cevabý þu: Üç þey lazým. Bir, para. Ýki, mekan. Üç, öðretim elemaný. Ýnönü diyor ki: Birinciyi ben hallederim, diðer ikisini sizin halletmeniz lazým. Kendi aranýzda konuþun, görüþün, iki veya üç gün içinde cevabýnýzý bana verin. Konuþuyorlar; Hayýr, o kadar süre içinde yetiþtiremeyiz; bize belli bir süre ver diyorlar. Belli bir süre vermem mümkün deðil; ben o zaman, o tarih geldiðinde sizi destekleyemem. Eðer bugün yapabileceðinizi düþünüyorsanýz, ben arkanýzdayým diyor Ýnönü. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ýsmet Ýnönü düþünmüþ olabilir; ama benim bildiðim kadarýyla, bu iþin baþýndaki Hakký Tonguç ve onun arkadaþlarý böyle bir þey düþünmüyorlardý. Bakýn, köy enstitülerinde döner sermaye vardý. Devletin Köy Enstitülerine yaptýðý tek þey, genelde arazi vermek, bir de öðretmenlerin aylýklarýný karþýlamaktý. Önemli olan, üstyapý kurumlarýndan gelecek destekle olacak okullar deðil bunlar, onlarýn planladýklarý öyle bir þey deðildi. Ama senin sözünü ettiðin olay da yaþanmýþtýr herhalde. Ben okumadým böyle bir þeyi; ama herhalde böyle bir öneri gelince, Sayýyý artýrabilir miyiz? diye düþünmüþlerdir mutlaka. 17 söyleþi Dikkat ederseniz, Köy Enstitüleri 20 taneydi baþlangýçta, 21.inciyi çok daha sonra açtýlar. Onlarýn planlamalarýna göre, bu 21 köy enstitüsünde yapýlacak eðitim-öðretimle, baþka hiçbir þeye ihtiyaç olmadan, 1960 yýllarýnda her köye 5 öðretmen olacaktý. Bunu planlýyorlar, böyle bir eðitim öngörüyorlar. Köy Enstitülerindeki ana unsur, biraz önce sözünü ettiðim gibi, kaynaðýný kendisi yaratmak. Ben hatýrlýyorum, 10 yaþýma kadar oralarda geçti hayatým; yani o eðitim felsefesi deðiþtiðinde, zaten babam bir-iki yýl sonra oradan ayrýldý. Öðrenciler sýnýfta teorik ders olarak haftada 20 saat ders görüyorlardý. Üniversitede bile haftada 20 saat deðil, daha fazla. Haftada 20 saat teorik dersler, onun dýþýnda her þey doða içerisinde, tarla baþýnda, uygulamalý olarak öðrenilirdi. Mesela, Fakir Baykurtun, Bir Köy Enstitülü Delikanlýsýnýn Anýlarý diye bir kitabý vardýr. Orada anlattýðý þöyle bir olay vardýr babamla ilgili; birçok öðretmeniyle ilgili çok þeyler söyler de, babamla ilgili de bazý yargýlarýný, deðerlendirmelerini yazmýþ. Topraða krizman yapýlacak Krizman þu: 5 sene, 8 sene topraðýn ilk 30 santimini, 20 santimini kullanýrsýnýz, daha sonra o topraðý altüst etmeniz lazým, yani 60 santimden itibaren yukarýya çýkartmanýz lazým. Babam tarýmcý, bunu öðretecek öðrencilere. Diyor ki, Gidin, þu tarlanýn krizmanýný yapýn. Bunlar da akýllýlar ya, diyorlar ki, Ne öyle 70 santim kazalým falan; þöyle yukarýdan, 20-30 santim üstten, kaba kýsmýndan altüst eder geçeriz. Rahmetli babam geliyor, Yaptýnýz mý? diye soruyor; Yaptýk diyorlar.Babam alýyor eline beli, beli saplýyor topraða; bakýyor ki, bel ancak 20-30 santim kadar derine iniyor, daha fazla deðil. Rahmetli babam da güçlü kuvvetli bir adamdý; 1.90 boyunda, 105 kilo, göbeksiz falan, güçlü bir adamdý. Demiþ ki, Çocuklar, haydi diyelim beni kandýrdýnýz; ama sonra verimi olmaz bu arazinin. Fakir Baykurtun ifadesi bu, o anlatýyor. Bunun anlamý þu: Yaparak öðreniyorlar, üreterek öðreniyorlar. Ýsterseniz öbür sunuma da bir bakalým. NAÝL GÜLER - 20 dakikalýk bir sunum daha var ya hocam, ona bakalým. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ama ona geçmeden önce üç tane resim vardý, ona bir bakalým isterseniz. Sað olsun, Nail bir yerlerden bulmuþ bunlarý; bende olmayan resimler bunlar. NAÝL GÜLER - Hocam; biraz önce bahsettiðiniz kitabýn son bölümünde vardý bu resimler. Hani Fakir Baykurtun anýlarýný da yazdýðý, Yeni Kuþak Köy Enstitüleri Yayýnlarýndan çýkan kitapta. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tamam. Þimdi þu resimdeki leri söyleyeyim size. Bu benim annem. Bu, küçük kýz kardeþimiz Belma. Þu, Yusuf bey amcanýn oðlu Erol. Bu, Atilla. Bu, Cengiz. Bu, benim kardeþim Gürbüz. Muhtemelen þu yandaki de benim; ama resim biraz silik çýktýðý için tam seçemiyorum. Bu, Atilla ile Cengizin annesi -biz abla derdik- Bahar abla. Öteki bayanlarýn isimlerini hatýrlayamadým. Bu, 6-7 ailenin oturduðu bir lojmanýn merdivenlerinde çekilmiþ bir resim. Bu resme bakalým þimdi de. Bu, babam. Bu, benden 8 yaþ büyük olan aðabeyim Tuðran. Bu, annem. Ben yokum herhalde bu resimde. Bu resim çekildiðinde henüz yoktum herhalde; olsam da zaten çok küçüktüm. Þu da benim halamýn kýzý Cemile. Þu resme bakalým bir de. Bu, babam. Çivrilde, Köy Enstitüsünden sonra çekilmiþ bir resim bu. Bu, aðabeyim Tuðran. Aðabeyim epey büyümüþ bu resimde. Bu, babamýn Çivrildeki 18 arkadaþlarýndan tarýmcý Mehmet bey. Bir pelikan kuþu, nereden gelmiþ bilmiyorum, onunla fotoðraf çektiriyorlar. Þu fotoðraf Eskiþehirde çekilmiþ bir fotoðraf. Ben yokum bu fotoðrafta. Bu, babam. Bu, annem. Bu, teyzemin kýzý Aliye ablam. Bu, aðabeyim Tuðran . Þu, þimdi 77 yaþýnda olan ablam Olcay. Bu resmin altýnda yazanlar yanlýþ; burasý Çivril Santral Parký deðil. Bu, muhtemelen, büyük bir bina vardý, onun merdivenlerinde çekilmiþ olmasý lazým. Peki, bunu da geçelim ve þu 20 dakikalýk sunuma bakalým. Onlarý da izledikten sonra biraz eðitimle ilgili konuþmaya baþlayalým. (Mandolinli Kýz Baþlýklý, Köy Enstitüleriyle Ýlgili Kýsa Film Gösterimi) Bu film için de Naile çok teþekkür ediyorum, o bulup getirdi. Eðitimle ilgili konuþmak için vaktimiz pek kalmadý galiba, ama ben küçük bir þey söylemek istiyorum. Bu Köy Enstitülerindeki eðitim metodolojisiyle ilgili uygulamayý bizim harita mühendisliðine ne kadar uygulayabiliriz, bilmiyorum; ancak, benim hâlâ sürmekte olan bir deneyimim var, onu size söyleyeyim. Köy Enstitülerindeki bu eðitim felsefesinden esinlenilmiþ bir deneyim. Boðaziçi Üniversitesi Ýnþaat Mühendisliði Bölümünün topografya dersleri için idareye þöyle bir talepte bulunduk: Bütün sýnavlar bitsin, 4 hafta öðrencileri bize teslim edin, onlarla sabah akþam birlikte olalým dedik. Ben, proje biçiminde 7 tane konu belirledim; bu 7 konuda Ýnþaat Mühendisliði Bölümü öðrencilerine topografya öðreteceðiz. Ana amacým þuydu: Küçük bir alanýn, diyelim ki 300-500 metrekarelik ya da 1-2 dönümlük bir alanýn topografik haritasýný yapabilsin, bir yerden bir yere kot getirip götürebilsin, ulaþamadýðý yerlerin yüksekliðini ölçebilsin falan. Þöyle bir iþ yapýyorduk: Kursun baþýnda öðrencileri 6þar, 7þerli gruplara ayýrýyoruz. Her grup bu 7 projeyi tamamlamak zorunda. Yeni bir projenin baþlýyacaðý günün sabahýnda o proje için lazým olan araç-gereci grup liderine teslim edip grubun o projede ne yapmasý gerektiðni söylüyoruz ama nasýl yapacaklarýný söylemiyoruz.Gidiyorlar ellerine verilen araç gereci de kullanarak mevcut bilgileriyle kendilerince uðraþýp,sonuçta bir þekilde birþeyler yapýyorlar. Eh, geometri biliyorlar, ellerinde alet var, gereç var. Ertesi gün sabahleyin, tüm gruplarý sýnýfa alýp derste, ne gibi güçlüklerle karþýlaþtýklarýný soruyoruz ve sonra bu iþin haritacý olarak nasýl bir yötemle yapýlmasý gerektiðini söylüyoruz. Ýkinci günde de bu öðrendikleri yöntemi uygulayarak göre yapýyorlar. Tabii ki ikinci günde her gruptan sorumlu arkadaþlar arazide hem öðrencileri denetliyorlar hem de yötemi doðru uygulamalarýna yardýmcý oluyorlar... Bu, harita mühendisliðine ne kadar uygulanabilir; ölçme bilgisi derslerinde uygulanabilir mi, uygulanamaz mý, bilmiyorum; ama bana uygulanabilir gibi geliyor. Onun dýþýndaki derslerde nasýl olur, onu bilemiyorum. Fotogrametrici arkadaþlar var burada; üreterek nasýl öðretiriz fotogrametriyi, üzerinde düþünüp kafa yormak gerekir diye düþünüyorum. Ben, bu konuda eðitimle ilgili fazla bir þey hazýrlamadým, birlikte düþünelim diye; ama pek de vaktimiz kalmadý sanýyorum. Arkadaþlar neler düþünürler, bilmiyorum. Ancak, size bir þey söylemek istiyorum: Þöyle bir kitap var. Mehmet; sen bunu gördün mü, bilmiyorum; bu kitap, Ýsmail Hakký Tonguçun oðlu Engin Tonguçun yazdýðý bir kitap. Engin Tonguç, daha önce de, 70li yýllarýn baþýnda da bir kitap yazmýþtý, Devrim Açýsýndan Köy Enstitüleri ve Tonguç-Ant Yayýnlarý-o da var bende. Ama bu yeni. Yeni Kuþak Köy Enstitüleri Derneðinin Ýzmir Þubesince yayýnlanmýþ ve bunun bütün iþlerini Nailin aðabeyi Rýfat yapýyor. Ben de üç-dört tane vardý, birilerine söyleþi verdim; Nail, sað olsun, bana bir tane yenisini saðladý. Eðer Köy Enstitülerini merak ediyorsanýz, bu kitabý mutlaka edinin derim; bu kitapta Köy Enstitüleriyle ilgili her þey var. Çünkü Engin beyin elinde hem babasýnýn evraklarý var, hem de kendisi uzun yýllar bu konuda çalýþma yapmýþ biri. Kendisi doktor, sanýyorum benden 10 yaþ falan büyük. Hasanoðlan Köy Enstitüsünde de hem öðretmenlik yapmýþ, hem de Hasanoðlan Köy Enstitüsünün doktorluðunu yapmýþ, devrimci, Kemalist biri. Bir baþka þey de þu: Konuþmaya baþlarken Emreden söz ettim. Eðer köy enstitüleriyle ilgilenirseniz, Belki ben de katkýda bulunurum derseniz, Emrenin telefon numarasýný verelim isterseniz. EMRE ÇAPOÐLU - Hocam; 17 Nisandaki yýldönümü kutlamasý Beþiktaþta, Bahçeþehir Üniversitesinin salonunda olacak. Arzu edilirse, orada da buluþabiliriz. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yani Davetiyeye falan gerek yok, herkes gelebilir diyorsunuz. EMRE ÇAPOÐLU - Evet, aynen o þekilde hocam. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Eðitimle ilgili bir þeyler söylemek isteyen, sohbet biçiminde bir þeyler söylemek isteyen birileri varsa, biraz onlarý dinleyelim. Buyurun. ADÝL KÖKLÜ - Hocam; ben de bir þeyler eklemek istiyorum. 22-23 yýllýk bir üniversite kariyerimiz var, teknisyenliðimiz var, Kadastro Lisesi mezunuyuz. 2 yýldýr da Beykent Üniversitesinin Ýnþaat Mühendisliði Bölümünde arazi çalýþmalarý için bizi uygun gördüler. Onlarý da her dönem için 6 defa, 3er saatlik dilimler halinde yapacaðýz. 5 ders uygulama þeklinde olacak, son dersi de sözlü yapacaðým. Öyle gerçekleþtirmeye çalýþýyoruz. Tabii, gençlerle birlikte olmak güzel bir duygu, bir þeyler aktarabilmek güzel bir þey; ama bunlarý almak istemeyenler de var, dersi kaynatmak isteyenler de var. Oluyor, karþýmýza çýkýyor bunlar da. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, bu genel bir þey. Þimdi bana, Bugünün Türkiyesinde, 2011 Türkiyesinde Köy Enstitülerini yeniden canlandýrýr mýsýnýz? denilirse; bu mümkün deðil, olacak bir þey deðil,derim. Ama Köy Enstitülerinden esinlenerek þöyle bir þey yapýlabilir: Gençlik kesimi olarak, Türkiye'nin yumuþak karný denilen büyük kentlerin varoþlarýnýn çocuklarý var; buralar biraz geri kalmýþ, eðitimden pek nasibini almayan yerler. Büyük kentlerin anakent belediyeleri, bu eðitim sistemine dönük, üretime dönük bir þeyler yapabilir mi; böyle sistematik bir eðitim olur mu, olmaz mý, bilmiyorum; ama düþünülürse, olabilir gibi geliyor insana. Sanýyorum, Þiþli Belediyesi buna benzer bir þeyler yaptý, kamplar vesaire bir þeyler düzenledi. Ama bana göre, harita mühendisliði eðitiminde, ki Ömer aðabey ile Ahmet aðabey daha iyi bilirler, biraz da Almanyadan esinlenilebilir. Almanyada jeodezi eðitimine baþlarken mutlak surette bir staj yapmýþ olmanýz lazým; yani eðitime baþlamadan önce isteniyor bu. Yani denize girmeden önce ayaðýný bir ýslatacaksýn. Haritacýlýkta da öyle; önce bir ýslanacaksýnýz, ondan sonra eðitime baþlayacaksýnýz. O da aslýnda önemli bir þey bence. Eðitim kurumlarýnda böyle bir koþul konabilir, ilk yýl böyle bir þey yapýlabilir. Hemen hemen hepimiz Tapu ve Kadastro Okulu mezunu olduðumuz için, biz mühendislik eðitimine baþladýðýmýzda zaten birçok þeyi denemiþtik, yapmýþtýk, sorumluluklar üstlenmiþtik; o yüzden bizim kendi eðitimimizde iþler bize pek zor gelmedi, severek yaptýk her þeyi. Ama þimdi nasýl olur, bilmiyorum. Buyurun. ALÝÞAN ÇALCALI - Hocam; mühendisli k hizmetlerinde, mühendislik dalýnda veya diðer dallarda, örneðin inþaatta nitelikli ara eleman bulamýyoruz. Bununla ilgili büyük bir eksiklik var. Örneðin, bir inþaat kalfasýný ele alalým; adam gitmiþ, bir yerde çalýþmýþ, Ben kalfayým diye ortaya çýkmýþ. Bunlarla ilgili, ara eleman yetiþtirebilmek anlamýnda, Köy Enstitüleri örneðinde olduðu gibi, bu tür atölyeler, eðitim kurumlarý açýlarak, daha yaygýnlaþtýrýlabilir ve bunlar nitelikli hale getirilebilir diye düþünüyorum. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Köy Enstitüleri örneðini þöyle düþünüyorum: Köy Enstitülerinde bir eðitim sistemi var, ondan yararlanabiliriz. Köy enstitülerindeki eðitim sisteminin özü de þu: Üretim içinde eðitim. Bu, mühendislik eðitiminde ne kadar kullanýlabilir, onu bilemiyorum; ama ara elemanlarýn yetiþtirilmesinde bu gayet rahatlýkla olabilir, yani olmayacak bir þey deðil. Buyurun. MEHMET TURCAN - Ýþin özüne inecek olursak; önce yönetenlerin böyle bir þeye razý olup olmadýðýna veya ne istediklerine baðlý bu. Türkiye'de üretim diye bir þey mi býraktýlar ki, biz diyoruz þöyle üretelim, böyle üretelim?! Niteliksiz, diplomalý insan üretmek istiyorlar ve niteliksiz, diplomalý insan üretiliyor. O yüzden, bunun üzerine kafa yormamýzýn bence çok anlamý yok; çünkü yöneten biz deðiliz. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Evet. AHMET YAÞAYAN - Bir de 1990larda bir eðilim vardý, onu sen iyi hatýrlarsýn; proje içinde yetiþtirme. Galiba Danimarkada çok yaygýn; bir-iki üniversite bunu uyguladý, rapor etti, çok yararlý olduðunu falan söyledi. Yani üniversiteler bu projeleri alýyorlar, hiçbir þey bilmeyen 78 öðrenciyi de orada çalýþtýrarak, sonra da teorik bilgileri üzerine ekleyerek yetiþtiriyorlardý. Olabilir, bu da bir yaklaþým. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ahmet; sen ITCde bulundun. Biliyorsun, Hollandada DIKElarýn yapýmýnda mühendislik öðrencileri çalýþmýþ. O da iþte üretim içinde olan bir eðitim. Mehmetin dediði gibi, yönetim nasýl bir eleman istiyor; üreten bir eleman mý, yoksa kaytaran bir eleman mý? Bu, önemli tabii. Üreten eleman istiyorsa kafa patlatýrýz, ona yönelik bir þeyler buluruz, ortaya koyarýz. AHMET YAÞAYAN - Þimdi o kadar öncelikli sorunlar var ki, bunlarý konuþmak ancak bizi dinlendiriyor. O filmi izlerken hüzünlendim ben, çok güzeldi. Ne güzel kurumlarýmýz varmýþ, bunlarýn deðerini bilememiþiz. MEHMET TURCAN - Bilememiþiz deðil, bilmiþiz; ama özellikle bunlarý yok etmek için gayret sarf etmiþiz. AHMET YAÞAYAN - Hayýr, bilememiþiz. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bakýn, Emreyle çok konuþtuk bu konuyu. Ben, sosyoloji bölümlerindeki hocalarla, en az dört-beþ tanesiyle konuþtum. Dedim ki, Yahu, araþtýrmalar yapýyorsunuz; gidiyorsunuz, Ayý araþtýrýyorsunuz, Byi araþtýrýyorsunuz. Bugün, 80 milyon insanýn içerisine Köy Enstitüleri kavramýyla, oradaki o felsefeyle yoðrulmuþ hiç deðilse 1 milyon, 2 milyon insan 19 söyleþi vardýr Türkiye'de. Niye bunlara iliþkin bir araþtýrma yapmýyorsunuz? Bunu bir alt grup olarak çýkaramaz mý sosyologlar; anketlerle, bilmem nelerle falan çýkartýrlar. Bunlarla ilgili kýrk kalem düþünün; kriminal olaylara ne kadar bulaþmýþlar, eðitim düzeyleri nedir, aylýk gelirleri, yýllýk gelirleri nedir, buna benzer sorularla durumlarýný ortaya çýkartabilirler. Bu, þunu gösterecek bize: Bir Türkiye'nin geneli var, ona iliþkin rakamlar var; bir de böyle bir alt grubun rakamlarý var. Bir politikacý, ona bakarak rahatlýkla diyebilir ki, Köy Enstitülerini kapatmasaydýnýz Türkiye buydu iþte. AHMET YAÞAYAN - Uzun boylu araþtýrmaya gerek var mý caným; aklýmýzý bile kullansak onu kesinlikle rahatça söyleyebiliriz. Bence Köy Enstitüleri biraz da o dönemki olaðanüstü durumla ilgili. Bunu göz ardý edemeyiz. Kurtuluþ Savaþýndan çýkmýþýz, bir kiþilik kazanmýþýz, bir heyecan kazanmýþýz; iþte o heyecaný iyi kullanmýþýz. Sonra da dejenere etmiþ politikacýlar. MEHMET TURCAN - Kim etmiþ? Bunu bilmek lazým. Köy Enstitüleriyle beraber Sanat Enstitüleri de ayný deðerdeydi. Genç arkadaþlar belki bilmez, ama biz biliriz; her Köy Enstitüsünde okuyan öðrenci komünist damgasý yiyordu. AHMET YAÞAYAN - Evet, doðru. MEHMET TURCAN - Bu, en azýndan 15-20 sene sürdü. Ki o dönem, komünist demek, vatan haini demekti. Dolayýsýyla, hiç kimse Köy Enstitülerini 1970lerin sonuna kadar savunamadý. Ondan sonra savunmaya baþlandýðý sýrada, baþka kitaplar çýkýp da Köy Enstitüleri savunulmaya baþlandýðý sýrada da zaten Türkiye'nin çehresi deðiþmiþti. Türkiye'de bilinçsiz, eðitilecek insan gerekiyordu: Ver diplomayý, gitsin, nereye giderse gitsin. Yaklaþým bu. 20 Bugün, Tevfik arkadaþýmýz açýkladý, þu kadar sayýda okul var, senede þu kadar sayýda öðrenci alýyor. Bu öðrencilerin iþ imkaný var mý, Türkiye'nin bu öðrencilere ihtiyacý var mý; hepsi bu mesleði yapsa, buna yetecek kadar iþ var mý; bunlarý düþünen yok. Öðrencilerin hepsini kaliteli yetiþtirdiðimizi düþünelim; bu kadar harita mühendisini ne yapacaðýz, gerçekten bu kadar harita mühendisine ihtiyaç var mý? Düþünün, 20 okul her sene 30ar tane mezun verse, yýlda 600 mezun eder. Türkiye'nin hangi kapasitesi bu yýllýk 600 mezun harita mühendisini iþgücüne dönüþtürebilir?! Yok öyle bir ortam. Zaten üretime dönük eleman istemiyorlar, hiçbir konuda. Köylüyü üretimden aldýlar, ötekini aldýlar, berikini aldýlar, sanatkarý aldýlar, sanayiciyi aldýlar. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmetçiðim; tamam, dediklerinde haklýsýn, ama aðlama duvarý olmayalým. Buyurun. ÖMER DEMÝRAÐ - Öncelikle, Köy Enstitüleriyle ilgili çok deðerli bilgiler verdiniz, bizi bilgilendirdiniz teþekkür ederim. Bir soru sormak istiyorum: Bugün imkan olsa, Milli Eðitim Bakaný olsanýz, Köy Enstitülerini yeniden açar mýsýnýz? Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayýr. ÖMER DEMÝRAÐ - Eðer açarsanýz öðrenci bulabilir misiniz? Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayýr, Köy Enstitülerini açmam. Çünkü o zaman, yani Köy Enstitülerinin açýldýðý yýllarda Türkiye'nin nüfusu 17-18 milyon, bunun yüzde 7080i de kýrsal kesimde yaþýyordu, yani 12-13 milyon insan kýrda yaþýyordu. Onlarý üretime dönük elemanlar olarak yetiþtirmek için gerekliydi Köy Enstitüleri. Þimdi öyle deðil. Þimdi köydeki nüfus yüzde 20. Þu anda Türkiye'nin ihtiyacý söyleþi Köy Enstitüleri modelini birebir tekrarlamak deðil. Bana göre, Köy Enstitülerindeki eðitim sistemini alýp, 20 yýldýr, 50 yýldýr göçlerle anakentlerin çevresine toplanmýþ, iþsiz güçsüz, mendil satan, bilmem ne yapan bu çocuklarý üretken hale dönüþtürecek bir yöntem geliþtirmek gerekiyor. Bu, Köy Enstitülerindeki eðitim yöntemi olabilir. Milli Eðitim Bakaný olsam, bunu böyle ederim. Bir de yerel yönetimleri zorlayýp, biraz taþýn altýna elini sokturmak lazým; yerel yönetimlerden, özellikle belediyelerden böyle bir þeyi isterim. Belediyeler yapabilir bu iþi. Özellikle bu anakentler. Þimdi kaç tane bunlar? M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - 15-16 tane olmasý lazým. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - 15-16 tane. MEHMET TURCAN - Ne yapsýn adamlar?! Bu sefer kendi kendinize yanlýþa düþüyorsunuz. Adam, bilinçli adam yetiþtirdiðinde, ona oy vermeyecek adam üretiyor demektir. Bunu yapar mý yahu?! Niye kendi kendinizi kandýrýyorsunuz; politikanýn doðrultusuna bakýn. Ya çiçek ekecek adam lazým ona, ya oy verecek adam lazým. AHMET YAÞAYAN - Hayal kuruyoruz biz. MEHMET TURCAN - Yok öyle yanlýþ hayal kurmak. AHMET YAÞAYAN - Onurun söylediði bence þöyle: Bundan alýnacak en büyük ders MEHMET TURCAN - Ben olsam, erkek sanat enstitülerini kurarým. AHMET YAÞAYAN - Mehmet; moralimizi bozuyorsun yahu, geleceði kapkaranlýk gösteriyorsun. MEHMET TURCAN - Ben olsam, erkek sanat enstitülerini yeniden kurarým, sanayiye ara eleman yetiþtiririm. AHMET YAÞAYAN - O zaman, yapacaðýmýz hiçbir þey yok demek ki. Býrak Allah aþkýna! MEHMET TURCAN - Hayýr, tabii ki var. Ara eleman yetiþtirmek için erkek sanat enstitülerini yeniden kurmak lazým. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmetçiðim; bir þey söyleyeyim sana. Sanat okullarý, erkek sanat enstitüsü, kýz sanat enstitüsü diyorsun. Bak, söyleyeyim sana; onlarýn tarihi Cumhuriyetten önce. Ta Mithat Paþa zamanýnda açýlmýþ onlar. Ziraat Bankasý, tarým kredi kooperatifleri, sanat enstitüleri; bunlarýn hepsi ta Mithat Paþanýn zamanýnda, yani Cumhuriyetten epey önce, Tanzimat yýllarýnda kurulmuþ. Sanat enstitüleri kentsel insaný eðitmek içindir. Köy Enstitüleri ise farklý. MEHMET TURCAN - Hayýr, bugün için düþünüyoruz. Bugün Türkiye'nin kalkýnmaya ihtiyacý var, kalkýnmanýn yolu da üretimden geçiyor. Üretim de o enstitülerde 5 yýl veya 6 yýl fiilen o eðitimi, pratik eðitimi alarak yetiþecek insanlara baðlý. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Haklýsýn. Evet, vaktimiz bir hayli ilerledi. Ýsterseniz görüþ almaya devam edelim. Buyurun Ahmet hocam. AHMET AKSOY - Öncelikle, yaptýðýn bu sunumlar, açýklamalar için, verdiðin bilgiler için çok teþekkür ediyorum. Gerçekten, Köy Enstitüleri hakkýnda hepimizin belli bilgileri var; fakat doðrusu, ben hiç böylesine ayrýntýlý inceleme yapmadým. Köy Enstitülerinin amacýnýn üreterek öðrenmek olduðunu söyledin; doðru ve bu bizim için bir yol olabilir. Ama öyle sanýyorum ki, Köy Enstitülerinin hazin sonunu hazýrlayan þey bu deðildi. Halkýn ve çoðunluðun uyanmasý meselesi, asýl mesele budur ve Köy Enstitülerinin akýbeti, karþýdevrim dediðimiz, bugün çok daha belirgin bir biçimde baþýmýzýn derdi olan, Türkiye'nin geleceðini karartan bir giriþimin ilk baþlangýçlarýdýr. Buna karþý hareketler, buna karþý düþünce yapýlarýnýn yaygýnlaþmasý ve etkin hale gelmesi 1946da, 47de baþladý diyorsunuz. Bugün çok daha kötü bir durumdayýz. Ýlk baþtaki sunumda, Bugün Köy Enstitüleri nostalji deðildir diye geçti, ama nostaljidir bana göre. Fakat felsefesi çok önemlidir. Yaþatýlmasý gereken de Köy Enstitülerinde yapýlan þu veya bu iþ deðildir; ne yapýlmak istenmiþ, nasýl bir sistem uygulanmaya çalýþýlmýþ, bunun bilincine varmaktýr diye düþünüyorum. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ahmet aðabey; bizim toplumumuzda, ta Türklerin Anadoluya geldiði yýllarda, yani ta 1000li yýllarýn baþýnda ahilik sistemi var. Ahilik sisteminde de eðitim, üretimin içinde eðitim þeklinde veriliyor. Ama orada bir fark var, Köy Enstitülerindekinden bir fark var orada; o ahilik sisteminde din var. Yani üretiyorsun, kim için üretiyorsun; Allah için üretiyorsun. Olay o. Ama Köy Enstitülerini saygýn yapan, bu þekle dönüþtüren beyinler, baþta Tonguç olmak üzere, bunlar bu olaylarý çok iyi çözmüþler. O gün toplumun uyanmasýndan rahatsýz olan kesimlerin kimler olduðu belli. Belli yerler bunlar; bunlar Türkiye'nin içindekiler. Bana sorarsanýz, sadece Türkiye'nin içindekilerle sýnýrlý deðil bu olay, Türkiye'nin dýþýndan da bu yönde bir çaba var. Düþünün, 1945 yýlýný düþünün, 1938-45 arasýnda dünya çalkalandý, allak bullak oldu ve 45ten sonra bir yeni düzen oluþtu. Ýþte o düzende Türk toplumu olarak yerimizi iyi belirleyemedik. Ýyi belirleseydik olmazdý böyle bir þey. Ben hep diyorum, Atatürkü suçluyorum; ölünür mü 57 yaþýnda?! Ben 73 yaþýndayým, nefes nefese yaþýyorum. Yani eðer 1940-50 arasýnda Atatürk yaþasaydý bu olmazdý. O yüzden, Mehmetin söylediklerinin hemen hemen hepsine katýlýyoruz; ama bildiðimiz bazý þeyleri söyleyemiyoruz. Ben aslýnda bir baþka þeye vurgu yaptým: Köy Enstitüleri kapatýlýyor, Ýmam Hatip Okullarý açýlýyor. Bakýn, þu Muhteþem Yüzyýl dizisini izliyor musunuz? O yüzyýllarda, Osmanlýnýn doruk noktaya ulaþtýðý yýllarda medrese eðitimleri hep pozitif bilimlere dönük eðitimler. Ýþte orada, o yýllarda ezberci eðitime döndüler; sonunda ne hale geldiðini gördük Osmanlýnýn. Tarih iþte bu. Tarihte akýllý adamlar, akil insanlar biliyorlar nerede ne yapacaklarýný, neye nasýl müdahale edeceklerini. AHMET AKSOY - Bir þey daha ilave edebilir miyim? Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, buyurun. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bak, bazý þeyler var, söyleyeceðim, sonra Ergenekoncu diye götürecekler beni. AHMET AKSOY - Tabii, burada konuþtuklarýmýz biraz da bir bakýma hayali oluyor. MEHMET TURCAN - Götürürlerse götürsünler caným; yani ne yapalým, bu saatten sonra deðiþecek halimiz yok. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, bir bakýma düþ kuruyoruz. 21 söyleþi AHMET AKSOY - Þayet Köy Enstitüleri devam etseydi kesinlikle bu yöntemle etmezdi. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, etmezdi. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ýþte o kadar; 3.5 milyon. Kölnün ne kadar? AHMET AKSOY - Kölnü bilmiyorum. AHMET AKSOY - Çünkü istesen de istemesen de teknoloji deðiþiyor, olanaklar geliþiyor vesaire. O yüzden, zamanla baþka bir biçime dönüþecekti belki. Ama halkýn uyanmasý saðlanmýþ olacaktý. Bu, çok önemli. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben söyleyeyim; 4 milyon. Belki 4 milyon bile deðil. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bir kere, eðer Köy Enstitüleri devam etseydi, benim yüzde bin, belki de çok daha büyük bir oranda kanaatim þudur ki, büyük kentlere göç olmayacaktý. AHMET AKSOY - Ama oralarda kýrsal alan artýk kendisini tatmin edecek bir duruma gelmiþ. Her bakýmdan; üretim bakýmýndan, eðitim-öðretim bakýmýndan, teknoloji bakýmýndan. AHMET AKSOY - Tabii, tabii, doðru söylüyorsun. ALÝÞAN ÇALCALI - Tarým reformu da gerçekleþirdi. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tarým reformu olmasa da, oradaki kiþi karnýný doyuruyorsa, köyüne sinemayý da götürebiliyorsa, her þeyi de götürebiliyorsa niye gelsin ki?! Þimdi biz Ýstanbuldan kaçmaya çalýþýyoruz. Niye kaçýyoruz; çünkü AHMET AKSOY - Almanyayý örnek olarak vermiyorum, tüm Avrupa ülkelerinde büyük þehirler 3 veya 4 tanedir, nüfuslarý da 2 veya 3 milyonu geçmez, bilemediniz 5 milyon. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Çok doðru. Berlinin nüfusu ne kadar? 22 AHMET AKSOY - 3.5 milyon. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tevfikin bana önerdiklerinde ben epey kafa patlattým; Bunu bizim harita mühendisliðine uygun nasýl deðerlendirebiliriz? diye, ama tam cevap bulamadým. Yani ancak belli derslerde bu olabilir. Mesela, ölçme bilgisinde bunu uygulamak mümkün olabilir. NAÝL GÜLER - Bu arada ben bir soru sorayým. Buradaki hocalarýmýzýn büyük bir bölümü, belli bir kuþak eðitimlerini Almanyada almýþ. Sanýyorum, Yýldýz Teknik Üniversitesindeki ilk bölümün kuruluþunda da genelde Alman ekolü hakim herhalde. AHMET AKSOY - Evet, kesin olarak öyle. NAÝL GÜLER - Þöyle bir þey var: Aslýnda hemen hemen bütün mühendislik dallarýnda, öðrenciler, üretimin içerisinde yaþayarak, belgeselde de söylendiði gibi, sizin de söyleþi söylediðiniz gibi, yaþayarak birçok mesleðin genel yaklaþýmlarýný öðrenebilmeli. Bugün mühendislik eðitimi tamamen ezberciliðe dayalý. Bilim ve teknoloji geliþmiþ olmasýna raðmen. Nasýl ki Köy Enstitülerinin bu eðitim sistemindeki deðiþiminin önüne geçilmiþse, ben de þöyle görüyorum: Naçizane, Almanyadaki modeli de bilen biri olarak, Mehmet aðabeyin söylediði þeyden hareketle söylüyorum; bitirdikten sonra da hemen mühendis diplomasýný alamýyorsunuz Almanyada. Belli bir kurumsal þeyi tamamlýyorsunuz, uzmanlýðýnýzý belli bir prosedürle kanýtlýyorsunuz, ondan sonra harita mühendisi diplomasýný alýyorsunuz. Bunlarýn hiçbiri bizim ülkemizde uygulanmamýþ. Almanyadan sadece ders modeli alýnmýþ, gelinmiþ, burada uygulanmýþ. Eðer burada da eðitim sistemindeki bu anlayýþlar mesleðimiz açýsýndan tam uygulansaydý, üretimin içerisinde yetiþecek harita mühendisleri ta baþlangýçtan beri bugüne kadar gelebilirdi ve önemli sorunlardan olan kadastronun çözümlenmesine yönelik de üretimin içerisinde bu mühendislik öðrencileri çok rahat kullanýlabilirdi. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bundan esinlenerek, bu konuyla ilgili bir þey eklemek istiyorum. Bu þeye uygun olarak Odaya düþen görevlerden bir tanesi þu: LÝHKAB diyorsunuz, lisanslý harita mühendisliði bürolarý. Harita mühendisliði eðitiminde, ben ilk duyduðumda þaþýrmýþtým, naylon staj diye bir kavram varmýþ. M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Bu noktada ben bir anekdot aktarayým. 2003 yýlýnda Trabzonda yapýlan Genç Haritacýlar Günlerinde bu naylon staj kelimesi telaffuz edildiðinde, bütün öðrencilerin algýladýðý bu ifadeyi Aksoy hocamýz bilmediðini söylemiþti. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben de bilmiyordum, ben de oradaydým. Ben, Karadeniz Teknik Üniversitesinde Staj Komisyonu baþkanlýðý yaptým. Bu stajlarý Oda denetleyebilir, bu konuda üniversitelerle iþbirliði yapabilir ve gerçekten üretimin içinde bir eðitimle harita mühendisliði öðrencisi orada suyun içine girer, ýslanýr. Mesela, eðitime böylesine bir katkýsý olabilir Odanýn. Bugünkü konuþmamýzýn böyle bir sonucu olabilir diye düþünüyorum. MEHMET TURCAN - Hocam söylesin, ben ona cevap vereceðim, olmaz diye. Buyurun hocam, siz söyleyin. AHMET AKSOY - Ben Naile karþý bir þey söyleyeceðim. Biz, Yýldýz mezunuyuz; eðitimimizde hiçbir noksanlýk yoktu. Uygulama da dahil olmak üzere. Ne zamanki bilgisayar çýktý, eðitim bozuldu. Þimdi hazýr programlar var. Siz bu adama logaritmayla poligon hesabý yapmayý öðretemezsiniz, bu mümkün deðil; çünkü bu gerçek dýþý bir þey. Anlatabildim mi? Yani uygulama baþka bir þey, öðrenmek baþka bir þey. Uygulama için bizzat o iþin içerisinde olma zorunluluðu var. Bunun için de sistemlerde staj diye bir mesele var. Staj fevkalade ciddiye alýnýyor aslýnda, daha doðrusu alýnýyordu. Ben bu iþin içerisindeyim. Ama þimdi staja gönderiyorsunuz, yazý da yazýyorsunuz, telefon da ediyorsunuz, gidip bizzat da rica ediyorsunuz, Yahu, þu iþi ciddi ele al, bizim gençlerimiz yetiþsinler, uygulamayý görsünler diyorsunuz. Ama olmuyor. MEHMET TURCAN - Niye olmuyor hocam, söyleyeyim AHMET YAÞAYAN - Arkadaþlar; 4 sene okutuyorsunuz, orada yaptýrdýðý 60 günlük stajla mý bütün her þeyi öðreniyor. O da yanlýþ. Yani onun üzerinde o kadar durmaya deðmez. MEHMET TURCAN - Niye olmuyor biliyor musunuz; çünkü gönderiyorsun öðrenciyi bir kadastro müdürlüðüne, kadastro müdürlüðünde bir tane mühendis var. Geliyor öðrenci, ona soruyor; Kardeþim, zayýf dersin var mý? Üç dersten takýntýlýyým diyor. Aman gözünü seveyim, otur, ders çalýþ. Önce o gelir; ders çalýþ. Ama gidip öðrenmek istediðin zaman da araziye seni göndereyim diyor. Kimle gönderiyor; fen memuruyla. Sen mühendis adayýsýn, fen memuruna nasýl sorarsýn; hiçbir þey sormazsýn, sadece bakarsýn, alete þöyle yan gözle bakarsýn, biter. Tatbikat yaptýrýyorsunuz, kendi öðrencilik dönemimi düþünüyorum, tatbikatýn baþýna kadastrodan gelmiþ, pratiði olan birisi geçiyor, 8 kiþilik bir grupsunuz, diðerleri yazýyor. Yazýp hep beraber veriyorsunuz. O 8 kiþiden biri olan o arkadaþýmýz biliyorsa geçiyor, bilmiyorsa geçemiyor. Ben bunu rahmetli Ekrem Ulusoya söyledim; ilk Cemiyet Baþkaný olduðunda dedim ki, Hocam, bu böyle gitmez; iyi bir mühendis olarak yetiþebilmemiz için pratik yapmamýz lazým. Dedi ki, Sen ne ukala adamsýn. bunlar. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmet; bildiðimiz þeyler MEHMET TURCAN - Yani olmaz bunlar. Onun için, haydi onlarý da geçtik, bugüne bakalým. Bugün bizi yönetenler, bir þey üreten mühendis istemiyor, bir þey üreten hukukçu istemiyor, bir þey yapacak insan istemiyor. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yahu Mehmet; sen menfi gelmiþsin buraya. MEHMET TURCAN- Niye menfi geleyim; doðruyu söylemek menfilik mi?! Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bir dakika. Aramýzda meslektaþ olmayan Emre var; müsaade edersen, Emre bir þey söyleyecek. MEHMET TURCAN - Peki, buyursun, söylesin. EMRE ÇAPOÐLU - Sað olun. Konuþulanlar bana þunu düþündürttü ve düþünürken de sesli düþüneyim istedim: Sanýrým, Köy Enstitüleri deneyimi sizin disiplininizle nasýl baðdaþabilir, hangi ölçüde bir paralellik kurulabilir; onun üzerinde durmak gerekiyor. Aslýnda çok enteresan bazý tesadüfler var. Mesela benim düþünce ana baþlýðým enstitülerdeki özeleþtiri geleneði; öðrencilerin ve öðretmenlerin birlikte yaptýklarý özeleþtiri geleneði ve bunun için de her cumartesi akþamý bir araya gelmeleri. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Belki de sadece Gönendeki cumartesiydi, baþka yerler öyle olmayabilir. EMRE ÇAPOÐLU - Ama sonuçta sistemli olarak bir özeleþtiri mekanizmasý eðitimin içine dahildi. Naylon staj denildi. Benim staj geçmiþim de naylondur. Þimdi düþünüyorum, neden naylon; çünkü kendimi eðitimin içerisinde hissetmediðim için naylon. Yani o, benim için, yapýlmasý gereken, geçilmesi gereken bir aþamaydý; çünkü öðrenciliðin farklý zorluklarý var, geçim sýkýntýsý, derslerin zorluðu, þudur budur. Ben, bu özeleþtiri sisteminin çok büyük bir potansiyeli 23 söyleþi devreye sokacaðýný düþünüyorum. Yani mesleðe yeni girmiþ, meslek hakkýnda aslýnda nötr bilgisi olan bir insanýn düþüncelerini o mesleðe dahil etmeyi saðlar. Çünkü bir süre sonra, birinci seneden sonra öðrencinin düþünce yapýsý bir formel yapýya girmeye baþlýyor. Artýk sürpriz öðrenciler, sürpriz fikirler, sürpriz projeler çýkmamaya baþlýyor; çünkü kalýplar dahi linde düþünmeye baþlýyorsunuz. Bir de bunu destekleyici þöyle bir anýdan faydalanmak istiyorum: Garanti Bankasýnýn genç emekli olan, Akýn Öngör diye bir eski Genel Müdürü vardýr, onun bir röportajý beni çok etkilemiþti. Röportaj uzundu; fakat þöyle özetledi: Bana baþarýlý insan diyorsanýz, benim baþarýmýn özeti þu: En dipte çalýþan, veznede yeni iþe baþlamýþ olan bir insandan yönetime doðru olan bilgi akýþýný çok iyi yaptýk biz. Haliyle, o insanlarýn, deneyimsiz insanlarýn ya da müþteriyle temas halinde olan insanlarýn deneyimlerini direkt olarak, en kýsa zamanda öðrenebiliyorduk ve bununla ilgili bir strateji belirleyebiliyorduk. Bu anlamda, sizin disiplininizle ilgili özeleþtiri sisteminin eðitim sisteminde yer almasýyla, belki öðrenci de kendini iþin içinde hissetmeye baþlar. Çünkü bir laf vardýr: Proje yapýlmaz, oluþturulur, yani birlikte yapýlýr. Çünkü o zaman kendinizi ona ait hissedersiniz. Bu bakýmdan, belki öðrencinin aidiyet duygusunu besleyecek özeleþtiri sistemini sisteme dahil etmek bu anlamda yararlý olabilir. AHMET AKSOY - Ben, konuyu burada kesmek istiyorum. Yalnýz, þunu söyleyeyim ki, mühendislik, Köy Enstitüleri biçiminde öðretilemez. Onun teorisi vardýr, teorisinin iyi kavranmasý lazým. Ama deneyim deyince, deneyim baþka bir þey. Mutlaka deneyimin içerisinde olmasý lazým. O da ancak ne zaman olur; mezun olduktan sonra olur. Mühendislik eðitiminde veya genel olarak yükseköðretimde size anahtar verilecektir; bu anahtarla, bilgiyi nereden alacaðýnýz öðretilmelidir. Burada bir örnek vereceðim, ondan sonra keseceðim. Bir seyahatimde, Almanyada bir elektrik mühendisiyle karþýlaþtým. Konuþuyoruz, ahbaplýk ediyoruz; öðrendim ki, kendisi iletiþim iþlerinde görevli bir elektrik mühendisi. Gerçekten çok deneyim isteyen bir iþ aslýnda. Þunu sordum: Dedim ki, Öðreniminiz nasýl geçti? Dedi ki, Her yerde nasýl oluyorsa, öyle oldu, öyle geçti. Peki, mezun olur olmaz size yetki mi verildi? Mühendis olarak gittiniz bir yere, mezun olur olmaz size yetki mi verildi bir iþ yapmanýz için? dedim; Ne münasebet; ben 3 yýl sadece bu konuyla ilgili hizmetiçi eðitim yaptým, hizmetiçi staj yaptým dedi. Anlatabildim mi? Ama bu baþka türlü de olmaz ki. Sen bir harita mühendisi olacaksýn; kadastroya gidiyorsan, yeniden yoðrulacaksýn. Baþka türlü olmaz, mümkün deðil baþka türlüsü. Ama nasýl yoðrulacaksýn; testi yapmaya fevkalade uygun bir toprak olarak yoðrulacaksýn. Öyle yoðrulduðun zaman mükemmel þekil alabiliyorsun. Anlatabildim mi? Bu olmadan olmaz. Bizdeki noksanlýk budur. Zannediyoruz ki, yükseköðretim sonunda herhangi bir göreve baþladýðýmýzda her þeyi biliyoruz, her türlü uygulamanýn içerisindeyiz. Olmaz böyle bir þey; bu var olmayan bir þey, bir tür hayal yani. O yüzden, bunun tartýþmasýný yapmayalým bence. ÖMER DEMÝRAÐ - Onur hocam; müsaade ederseniz, bu konuþmadan sonra iki konuya çok kýsa olarak deðinmek istiyorum. Birisi Turcanýn söylediði staj meselesi. Harita mühendislerinin stajlarýnýn da pek iyi olmadýðýný söyledi. Ama ben size bir þey söyleyeyim: 1970 yýlýnda Caðaloðlu Özel Mühendislik Okulu vardý, orada topografya dersi veriyordum, ayný zamanda da orada staj komisyonu baþkanýydým. Ýnþaat Bölümünden 450 öðrenciyi staja 24 gönderdim. Cevaplarý geldi, defterler; o kadar þahane yapýlmýþ ki. Baca resimleri, projeler, þunlar bunlar, hepsi süper. Hepsine 10 üzerinden 10 vermek gerekiyor. Merak ettim, Þunlarýn firmalarýna bir telefon edeyim, bakalým bunu nasýl yapýyorlar dedim ve 450 tanesinden 400üne telefon ettim. Hiçbirisinden olumlu bir cevap alamadým; Böyle bir öðrenci gelmediði gibi, bunlarý tanýmýyoruz dediler. Yani hiçbirisi gitmemiþ, ondan sonra staj yaptýk diye gelmiþler. Bunun adýna ne diyeceðiz bilmiyorum, naylon bile deðil. Ýkincisi, sizin söylediðiniz o Almanyadaki durum. Yani üniversiteyi bitirince mühendis oluyorsun. Ancak, 33 ay süren -þimdi 30 aya indi zannediyorum- bir asasör zamaný var. O zamaný eðer iyi yapamazsanýz, gidersiniz, bir firmada mühendis olarak çalýþabilirsiniz; çünkü diplomanýzý veriyorlar size. Ama kadastro müdürü olmak isterseniz, olamýyorsunuz. AHMET AKSOY - Lisanslý mühendis olmanýz lazým onun için. ÖMER DEMÝRAÐ - Evet. Yani harita mühendisi oluyorsun, ama mesela kadastro müdürü olamýyorsun yahut da özel mühendislik bürosu açmak istediðin zaman açamýyorsun. Ben oradan mezun olduðum zaman bir özel mühendislik bürosunda çalýþmaya baþladým. Dediler ki, Sen imza edemezsin ölçü krokilerini. Sordum:Neden? Ben kendim ölçü yapýyorum. Dediler ki, Sen asasör olmadýn. Peki, ne olacak? diye sordum. Döndüm, gittim Kölne, beni yeniden bir imtihana tabi tuttular, ancak ondan sonra imza hakký verdiler bana. Ýmza hakký verilince de maaþ iki misli oluyor. Ama çok güzel bir þey; onu yaptýðýn zaman yalnýz kadastroda, þurada burada çalýþmýyorsun, 30 ay çeþitli devlet dairelerinde çalýþýyor, sonra da üniversite sýnavý gibi bir sýnava tabi tutuluyorsun. AHMET AKSOY - Yani sonuç itibarýyla Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bence bu konu çok uzadý, vakit de doldu, artýk kapatalým istiyorum. AHMET AKSOY - Bir dakika, bir dakika yahu. Biz konuþmaktan çok zevk alan bir toplumuz, konuþtukça konuþuruz. Konuþmaya kalkarsak bu sabaha kadar sürer. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ama hocam, siz biraz önce, Bir daha konuþmayacaðým dediniz. AHMET AKSOY - Öyle mi? ÖMER DEMÝRAÐ - Evet, ben de duydum. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet arkadaþlar; buraya kadar geldiðiniz, beni ve Ahmet aðabeyimi dinlediðiniz için hepinize teþekkür ederim. O da teþekkür ediyor. M.TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Onur hocam; kapatmadan önce ben de bir eklemede bulunayým. Bugüne kadar hep 1946 yýlýnýn Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir dönüm noktasý olduðu vurgusu yapýldý. 1946, çok partili sisteme geçildiði dönemdir. 1946 yýlýnda, çok partili sisteme geçildiði yýlda sol partilerin kuruluþ süreci de yaþanmýþtýr. Ayný yýl, çok büyük bir örgütlenme pratiði sergiledikleri için kapatýlmýþlardýr bu partiler. Ayný yýl, 1946 yýlý, Niyazi Berkesin, Pertev Naili Boratavýn ve Behice Boranýn da aralarýnda bulunduðu akademisyenlerin üniversitelerden tasfiye edildikleri yýldýr ayný zamanda. Peþi söyleþi sýra da zaten eðitim metodolojisinin deðiþmesine, Köy Enstitülerinin kapatýlmasýna giden evrelerin baþladýðý ve Ýmam Hatiplerin sayýlarýnýn arttýðý bir döneme girilmiþtir. O dönem hakkýnda bu vurguyu da özellikle yapmak istedim. Köy Enstitüleri ile harita mühendisliði eðitimi arasýndaki iliþkiye gelince; bence burada temel þey, eðitim ile üretim arasýndaki iliþkiyi kurmak. Bunun hem üniversitenin toplumsal misyonu çerçevesinde bizim gözetmemiz gereken bir þey olduðunu düþünüyorum, hem de Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasýnýn bu iliþkiyi kurmasý açýsýndan bir sorumluluðu olduðunu düþünüyorum. Köy Enstitülerinden belki alýnacak þey o. Bir hedef var; hedef, o kýrsal ortamda her köye 5 öðretmen hedefi. Bunu saðlamak hedefi çerçevesinde de izlenen bir eðitim metodolojisi var. Doðrudan o köy ortamýnda, köylünün yaþamýnda karþýlaþtýðý her türlü þeyin eðitimini alýyorlar aslýnda, üretiyorlar. Üretim ile eðitim iliþkisinin somut olarak kurulduðu bir eðitim pratiði. 14 yýllýk zaman diliminde karþýmýza çýkan buydu, örneklerini gördük. Bizim de, eðitim ile üretimi nasýl iliþkilendirebiliriz, bu iliþkiyi nasýl daha somut bir biçime dönüþtürebiliriz üzerine kafa yormamýz gerekiyor diye düþünüyorum. Staj da o açýdan önemlidir. Üretilen çalýþmalarýn, tezlerin o alandaki gereksinimlerle, temel ihtiyaçlarla örtüþmesini saðlamamýz önemli. Bunu düþünmeye devam edeceðiz. Ben, Onur hocamýza, bu alandaki birikimlerini bizimle paylaþtýðý için tekrar çok teþekkür ediyorum. Sevgili Nail Gülere de teþekkür ederim; Onur hocayla söyleþi yapýlmasý konusundaki öneriyi kendisi getirmiþti. Köy Enstitülerinin kuruluþunun 71. yýldönümüne yaklaþýlmýþken de bu güzel söyleþiyi gerçekleþtirdik. Ben, ýþýk saçmaya devam ediyor olduðu için hocamýza tekrar çok teþekkür ediyor ve bu plaketi kabul buyurmasýný istiyorum. Sað olun hocam. Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben teþekkür ediyorum. Sað olun, var olun. 25 dosya GPS Tekniði Ýle Tektonik Hareketlerin Belirlenmesi Fatih Poyraz Türkiye, topraklarýnýn %90ýnda diri faylar bulunan ve bu faylarýn üreteceði depremlerin tehdidi altýnda olan bir ülkedir. Depremlerin izlenmesi birçok farklý disiplin tarafýndan modellenmekte ve zararlarý ortaya konmaktadýr. Tektonik deformasyon süresince kýtasal kabuðun deformasyonu, deðiþik zaman dilimleri içerisinde farklý yöntemlerle saptanabilir. Bu yöntemler: Deprem · ~10 yýl: GPS · ~10 - 100 yýl: Deprem verileri, gerilme verileri, jeolojik incelemeler · ~1000 - 100.000 yýl: jeomorfolojik analizler, nehir ötelenmeleri, erozyon yüzeylerinin hareketi vb. ·~100.000 10.000.000 yýl: kabuksal yer deðiþtirmelerin paleomanyetik incelemelerle saptanmasýdýr (Tatar, vd. 2006). 26 Kabuk deformasyonu araþtýrýlmasýnda sadece bir yöntemin koyduðu sonuçlar yeterli olmamaktadýr. Yani güncel verilerinin yaný sýra geçmiþ yýllarda da meydana gelen hareketlerin birlikte incelenmesi ve bunlarýn birlikte analiz edilmesine gereksinim vardýr. Jeodezideki klasik ölçme teknikleri yerine 1980li yýllardan itibaren teknolojik geliþime paralel olarak yýllýk milimetrik düzeyde duyarlýlýkla ölçüm yapýlabilir duruma ulaþan GPS tekniði, küresel ölçekte yerbilimlerinde çok geniþ bir uygulama alaný bulmuþtur. Farklý disiplinlerin geliþtirdiði birçok teknolojik geliþim, depremlerin önceden belirlenmesine yönelik yapýlan çalýþmalarda bir arada kullanýlmýþtýr. Çok duyarlý jeodezik ölçme teknikleri bu çalýþmalarda her zaman önemli bir yer tutmaktadýr. Jeodezi biliminin kullandýðý GPS tekniði yöntemi, bu yöntemlerden en önemlisidir. GPS teknolojisinin kullanýlmasýyla tektonik hareketlerin belirlenmesinde; yüksek doðruluk, hýzlý çözüm ve birçok geleneksel uygulamaya göre daha ucuz olarak yapýlmaktadýr. Tüm bu özelliklerinden dolayý GPS ölçme tekniði, sadece haritacýlýk ve mühendislik uygulamalarýna deðil, ayný zamanda kabuksal hareketlerin jeodinamiðini ve kinematiðini anlamaya yönelik çalýþmalara da önemli katkýlar saðlamýþtýr. Türkiyede GPS ile kabuk hareketlerin belirlenmesine yönelik çalýþmalar, 90lý yýllarýn baþlarýnda yapýlmaya baþlanmýþtýr. GPS ile yapýlan çalýþmalarýn büyük kýsmý KAFZda yapýlmýþtýr. KAFZ boyunca bugüne kadar jeodezik, jeolojik ve sismolojik farklý yöntem ve veriler kullanýlarak 5 mm-110 mm arasýnda deðiþen hareket büyüklükleri elde edilmiþtir (Demir, 1999). KAFZnin batý kesimindeki hareketler için Barka ve Kadinsky-Cade (1988) jeolojik verilerden 5-10 mm/yýl; sismolojik veriler yardýmýyla Kasapoðlu ve Toksöz (1983) 10 mm/yýl; Taymaz vd. (1991) 38 mm/yýl; Kiratzi ve Papazachos (1995) 16 mm/yýl; Pýnar vd (1996) 5-6 mm/yýl deðerlerini belirlemiþlerdir. Straub (1996), KAFZýn batý kesimindeki hareketler için 16-18 mm/yýl deðerini vermektedir. McClusky vd. (2000)nin KAFZ boyunca oluþturduðu doðrusal hýz ortalama 22-24 ± 1 mm/yýl dýr. Reilinger vd. (2006) Türkiye ve çevresinin kabuksal hareketini incelemiþ ve KAFZ boyunca yaklaþýk 25 mm/yýl olarak belirlemiþtir. Yavaþoðlu vd. (2011) KAFZ orta kesiminde 5 yýllýk GPS gözlemleri sonucunda bu bölge için 18,7±1,6 21,5±2,1 mm/yýl olarak elde etmiþlerdir. DAFZ (Doðu Anadolu Fay Zonu) boyunca Özener vd. (2010) yýlýnda yapmýþ olduklarý çalýþmada fay hattý boyunca tesis edilen hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 GPS noktalarý için hýzlarý 16-24 mm/yýl hesaplamýþlardýr. Tatar vd. (2011), KAFZ doðu kesiminde yani Kelkit vadisi boyunca tesis edilen GPS noktalarýndan 20,1±2,4 mm/yýl ortalama hýz elde etmiþlerdir. Ege Graben sisteminde yapýlan tektonik amaçlý çalýþmalarda Reilenger vd. (2006) ve McClusky vd. (2000), GPS noktalarýnýn Ege Denizine doðru yýlda ortalama 35 mm hýzlahareket ettiðinibelirlemiþlerdir. Ayrýca ülkemizde tektonik hareketlerin belirlenmesi amacýyla birçok proje kapsamýnda GPS aðlarý tesis edilmiþtir. Bunlardan bazýlarý sürekli istasyonlar olarak kurulmuþ bazýlarý ise kampanya zamanýnda kullanýlmak üzere tesis edilmiþlerdir. Yakýn dönemdeki bazý projeler, Marmara Bölgesinin jeodinamiðini incelemek için MAGNET GPS aðý, HGK (Harita Genel Komutanlýðý) tarafýndan Türkiye genelinde kurulan TUTGA (Türkiye Ulusal Temel GPS Aðý), Kuzey Anadolu Fay Sisteminin Batý kesimleri (KAFS), Doðu Anadolu Fay Sistemi (DAFS) ve Ege Açýlma Sistemi (EAS) kapsayacak þekilde tasarlanan TURDEP projesi ve Türkiye genelinde tesis edilen CORS-TR (Sürekli Gözlem Yapan GPS Ýstasyonu) veya TUSAGA-AKTÝF GPS aðýný sayabiliriz. Dünya üzerinde tektonik hareketleri GPS ile belirleyebilmek içinküresel ölçekte birçokað kurulmuþtur. 1993 yýlýnda Japonyada tesis edilen, 1200 istasyondan oluþan GPS Earth Observation Network (GEONET), Fransa Alplerindeki hareketleri takip etmek üzere kurulan REGAL, Ýtalyadaki kabuk hareketlerini takip etmek üzere kurulan dosya Kaynaklar Yrd.Doç.Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Geomatik Mühendisliði Bölümü Deprem GEODAF, Güney Kaliforniya GPS Aðý (SCIGN) ve kuzey Kaliforniya GPS aðý (BARD) bu anlamda tesis edilen aðlardan birkaçýdýr. Bu aðlardan en büyüðü ise IGS (International GPS Services forGeodynamics) aðýdýr. IGS Uluslararasý Jeodezi Birliðince (IAG) 1993 yýlýnda tesis edilmiþ ve 1994 yýlýnda aktif olarak çalýþmaya baþlamýþtýr. IGS GPS istasyonlarýndan aldýðý sürekli verileri deðerlendirerek eþ zamanlý olarak internet üzerinde yayýnlanmasýný saðlayan bir sisteme sahiptir. IGS dünya üzerinde 200den fazla istasyona sahip olmasýylaglobal bir aðolma özelliðini taþýr. Üç tane global veri toplama merkezinden (Crustal Dynamics Data Information System, InstituteGeographiqueNational, ScripppsInstitution of Oceanography) düzenli olarak IGS verileri toplanýr. Bu veriler, yedi analiz merkezi tarafýndan iþlenerek IGS kullanýcýlarýna sunulmaktadýr. Uzay jeodezisi, levhalarýn incelenmesi üzerinde önemli bir rol oynamakta, dünyada ve ülkemizde yapýlan birçok çalýþmadan yukarýda kýsaca söz edilmiþtir. Buna göre, levha ve fay hareketleri yüzünden litosfer parçalarýnda deformasyonmeydana gelmektedir. Bu deformasyon sonucunda levha ve faylarýn iki taraflarýndaki noktalar birbirine göre hareket etmekte, hatta bu hareketin miktarý yýllýk 100 mmye kadar çýkabilmektedir (Herring, 1999). GPS tekniði yöntemi ile depremlere neden olan aktif kýrýk sistemleri boyunca, deprem öncesinde, deprem sýrasýnda ve deprem sonrasýnda meydana gelen deformasyonlar uzun gözlemler sonucu belirlenebilir. GPSin bu tür kullanýmý için fay kýrýklarýnýn ayýrdýðý bloklarýn hepsini temsil edecek þekilde bir að tasarýmý yapýlýr. Tesis edilen bu að, fayýn yakýn ve uzak çevresine yeteri kadar GPS noktasý tesis edilir. Bu noktalarda belli aralýklarla veya sürekli olarakgözlemler yapýlýr. Bu aðýn ölçülerinin deðerlendirme aþamasýnda yeryüzüne yayýlmýþ ve koordinatý çok uzun süreler boyunca ölçülen global noktalardan faydalanýlýr. Tesis edilen bu noktalarda yapýlan GPS deðerlendirmeleri ile epoklar arasýndaki farklara bakarak o zaman içindeki yer deðiþtirmeler belirlenir. Hesaplanan yer deðiþtirme vektörleri ile o bölgede oluþan gerilme ve sýkýþma miktarlarý tahmin edilebilir. Ayrýca elde edilen GPS hýzlarýndan çalýþýlan bölgenin fay sistemleri çözülerek, olasý bir depremin ne zaman olacaðý tahmin edilebilir, depremin üreteceði þiddet ve zararlar ortaya konabilir. - Barka, A., Kadinsky-Cade K., (1988), Strike-Slip Fault Geometry in Turkey and Influence on Earthquake Activitivity Tectonics, 7, 663-684 - Demir, C., (1999), Kuzey Anadolu Fay Zonu Batý Kesiminde Yatay Yer Kabuðu Hareketleri ve Gerinim Birikiminin Araþtýrýlmasý, YTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ýstanbul. - Herring, T. A., 1999, Geodetic Applications Of GPS, IEEE, 87, 1 - Kasapoðlu, K.E., Toksöz M.N. (1983), Tectonic Consequences of the Collision of the Arabian and Eurasian Plates: Finite E l e m e nt M o d e l s Te c to n o p hys i c s , 1 0 0 , 7 1 - 9 5 . - Kiratzi, A. A., Papazachos, C. B., (1995) Active crustal deformation of North and East Anatolian fault zones, Tectonophysics, 243, (1-24). - McClusky, S., S. Balassanian, A. Barka, et al. (2000), Global Positioning System constraints on plate kinematics and dynamics in the eastern Mediterranean and Caucusus, J. Geophys. Res. 105, 56955720. - Haluk Ozener, Esen Arpat, Semih Ergintav, Asli Dogru, Rahsan Cakmak, Bulent Turgut, Ugur Dogan, Kinematics of the Eastern Part of the North Anatolian Fault Zone, Journal of Geodynamics, 2010, 49 (3-4), 141-150 - Pýnar, A., Honkura, Y. andKikucki, M. 1996. A rupture model for the 1967 Mudurnu valley, Turkey earthquake and its implications for seismotectonics in the western part of the NAFZ, Geophs. Res. Let. Vol. 23, no.1, pp.29-32. - Reilinger, R. E., et al. (2006), GPS constraints on continental deformation in the Africa Arabia- Eurasia continental collision zone and implications for the dynamics of plate interactions, Journal Of Geophysýcal Research, Vol. 111, B05411, doi:10.1029/2005JB004051 - Straub, C., (1996), Recent Crustal Deformation and Strain Accumulation in the Marmara SeaRegion, N.W. Anatolia, Inferred from GPS Measurements, PhDThesis, ETH Zürich, Switzerland. - Tatar O., Gürsoy H., Altunel E., Akyüz S., Topal T., Þahin M., Kavak K.Þ., Sezen T.F., Koçbulut F., Mesçi L., Dikmen Ü., Poyraz F., Hastaoðlu K., Türk T., Ayazlý E., Gürsoy Ö., Polat A., Akpýnar Z., Akýn M., Demir G., Çakýr Z., Zabcý C., Karabacak V., Yavaþoðlu H., (2006), Kuzey Anadolu Fay Zonu Üzerinde Kelkit Vadisi Boyunca Yer Alan Yerleþim Alanlarýnýn Doðal Afet Risk Analizi ve Afet Bilgi Sisteminin Oluþturulmasý : Ýlk Sonuçlar,, Aktif Tektonik Araþtýrma Grubu 10. Toplantýsý 2006, Gümüldür. - Tatar, O., Poyraz, F., Gürsoy , H., Cakir, Z., Ergintav, S., Akpýnar, Z., Koçbulut, F., Sezen, F., Türk, T., Hastaoðlu, Ö.K., Polat, A., Mesci, B.L., Gürsoy, Ö., Ayazlý, I.,E. Çakmak, R., Belgen, A., Yavaþoðlu, H., (in press), Crustal deformation and kinematics of the Eastern Part of the North Anatolian Fault Zone (Turkey) f r o m G P S m e a s u r e m e n t s , Te c t o n o p h y s i c s , doi:10.1016/j.tecto.2011.11.010 - Taymaz, T., Jackson, J. Ve McKenzie, D. (1991), Active Tectonic of North and central Agean Sea, Geophys., J. Int., 106:433490 - Yavasoglu, H., Tarý, E., Tuysuz, O., Cakir, Z., and Ergintav, S., 2011, . Journal of Geodynamics. 51, 339-343, hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 27 dosya Afet ve Risk Yönetimi Ýle Ýlgili Kavram ve Tanýmlar Levent Uzunçýbuk Deprem Ülkemizde bugün farklý þekillerde kullanýlan Afet ve Risk Yönetimi ile ilgili birçok terim bulunmaktadýr. Bu terimler, büyük ölçüde yabancý kaynaklardan yapýlan tercümeler neticesinde ortaya çýkmakta ve günlük yaþamda deðiþik þekillerde kullanýlmaktadýr. Bu nedenle konu ile ilgili kavramlarýn daha iyi anlaþýlmasý ve anlam birliðinin saðlanabilmesi amacýyla öncelikle afet ve risk kavramlarýnýn da açýklanmasý ve bazý tanýmlarýn yapýlmasý yararlý olacaktýr [2]. 28 1.Temel Kavram ve Tanýmlar Köken itibariyle Arapça bir kelime olan afet dar bir tanýmla, doðanýn sebep olduðu yýkým, kýran [3], diðer bir söylemle toplumsal yýkýmlara yol açan olaðandýþý büyük olay ya da çok kötü olay yada durum, felaket [4] olarak ifade edilmektedir. Genel bir tanýmla afet, insan topluluklarý ve yerleþim alanlarý üzerinde fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sosyal kayýplar meydana getiren, normal yaþamý ve insan faaliyetlerini bozarak veya kesintiye uðratarak sosyal altyapýyý tahrip eden ve topluluklarý etkileyen, doðal, teknolojik veya insan yapýsý kökenli olaylardýr [5]. Özetle doðal afet(kýran), yerel topluluklarýn genel yaþamýný etkileyen, aksatan, bozan yersarsýntýsý, yangýn, su baskýný, yer kaymasý, çýð ve kaya düþmesi gibi doða olaylarýdýr [6]. Bu çerçevede afetleri, meydana geliþ hýzlarýna ve kökenlerine göre sýnýflandýrmak olasýdýr. Meydana geliþ hýzlarýna göre afetleri, ani geliþen ve yavaþ geliþen afetler olarak iki ana gruba ayýrabiliriz. Ayný zamanda afet olaylarý kökenlerine göre ise de; jeolojik ve jeoteknik kökenli, meteorolojik kökenli, teknolojik ve insan yapýsý kökenli olarak sýnýflandýrýlmaktadýr. Afet kavramýnýn doðmasýna bir çok etken neden olabilir. Ancak temel olarak afetler, fiziksel alt yapýnýn, üst yapýda önemli deðiþmelere yol açarak, afet yaratma riski ya da tehlikesi olarak ifade edilmektedir [7]. Doðal, teknolojik veya insan yapýsý kökenli bir olayýn afet sonucunu doðurabilmesi için, insan topluluklarý ve yerleþim yerleri üzerinde kayýplar meydana getirmesi ve insan faaliyetlerini bozarak veya kesintiye uðratarak bir yerleþme birimini etkilemesi gerekmektedir. Diðer bir söylemle afet, bir olayýn kendisi deðil, ortaya çýkardýðý sonucudur [8]. Olayýn kendisi ise tehli ke olarak isimlendiri lebi lir. Bununla birlikte, günlük yaþamda afet olgusu ile eþanlamlý olarak acil durum (ing. emergency), beklenmedik olay (ing. contingency) kavramlarý da kullanýlmaktadýr. Acil durum, sözlükte Ani olarak ortaya çýkan güç durum, yardým veya kurtarmayý gerektiren acil durum, beklenmeyen, öngörülemeyen olaylar kombinasyonu þeklinde tanýmlanmaktadýr. Yönetim literatüründe ise beklenmeyen ve öngörülmeyen olaylar biçiminde ifade edilmektedir. Büyük salgýn hastalýklarý, kitlesel yemek zehirlenmeleri, acil kan ihtiyaçlarýný týbbi acil durumlara; küçük, çabuk kontrol altýna alýnabilir yangýnlarý, bomba ihbarlarýný, endüstriyel kazalarý, ciddi yaralanmalarýn meydana geldiði trafik kazalarý ve kimyasal kazalarý da acil durumlara örnek olarak verebiliriz. Acil durum, rutin durumlardan daha önemli, ancak beklenmedik olay ve afet ten daha az önemli durumlarý ifade etmektedir. Beklenmedik olay, sözlükte ihtimal, beklenmedik olay, olasý bir olay ya da durum olarak açýklanmaktadýr. Yönetim literatüründe ise, meydana gelebileceði herkesçe bilinen fakat beklenmeyen olaylar þeklinde ifade edilmektedir. Beklenmedik olay, acil hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 durumdan daha önemli olaylarý ifade etmektedir. Kýþ fýrtýnalarý, geniþ kentsel alanlarý etkileyen uzun süreli enerji kesintileri, küçük kontrol altýna alýnamayan yangýnlar, orman yangýnlarý ve toplumsal bir karmaþaya dönüþme potansiyeli olan grevler, beklenmedik olaylara örnek olarak gösterilebilir [9]. Tehlike, büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum ya da gerçekleþme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durumdur [10], diðer bir ifadeyle bir tehdit oluþturan bir þeyin bir kimsenin varlýðýný ya da durumunu tehdit eden ya da kaygý uyandýran þey, çekincedir [11]. Tehlikeyi daha belirgin bir þekilde þöyle açýklayabiliriz. Ýnsanýn yaþam sürecinde mutlak emniyet içinde bulunmasý veya tehlikeden uzakta yaþamasý diye bir kavramdan söz edilmesi olasý deðildir. Günlük yaþamlarýnda insanlar kendi faaliyetlerinden kaynaklanan trafik, ev kazalarý, yangýnlar, hastalýklar, spor faaliyetleri vb. gibi bir çok tehlike ile birlikte yaþamaktadýrlar. Avcýlýk, daðcýlýk, kayak, çeþitli spor faaliyetleri ise insanlarýn bilerek ve isteyerek yani gönüllü olarak karþýlaþtýklarý tehlikeler arasýnda yer almaktadýr. Depremler, su baskýnlarý, heyelanlar, çýð vb. gibi doðadan kaynaklanan doðal tehlikeler veya nükleer kazalar, sanayii kazalarý, çevre kirlenmeleri gibi teknolojik olan tehlikeler ya da hapishanelerdeki isyanlar ve üniversite yerleþkelerindeki gösteriler gibi sivil düzensizlikler ile yasadýþý gruplarýn, sivil düzeni bozmak amacýyla neden olduklarý can, mal-mülk kaybý ile sonuçlanan terör olaylarý da insan topluluklarýnýn her gün karþý karþýya kaldýklarý durumlardýr. Bu durumlar, insanlarýn oluþ sýklýklarý bakýmýndan belki de en nadir olarak karþýlaþtýklarý tehlikeler arasýndadýr. Dar bir tanýmla tehlike, acil durum veya afete dönüþebilecek potansiyel tehlikeli olay veya durumdur [12]. Bu kýsa açýklamadan sonra genel bir tanýmla tehlike, doðal veya insan eliyle oluþturulmuþ çevrede, insanlarýn hayatlarýný, sosyal ve ekonomik faaliyetlerini, mal ve hizmetlerini önemli ölçüde etkileyebilecek en olumsuz ve nadir olaylara denilmektedir. Doðal veya teknolojik olaylarýn hangi bölgelerde, hangi zaman aralýklarýnda ve hangi büyüklüklerde meydana gelebileceðini ortaya koymaya yönelik çalýþmalara da, tehlikenin belirlenmesi çalýþmalarý denilmektedir. Bir olayýn, afet sonucunu doðurabilmesi için, yalnýzca meydana gelmesi yeterli deðildir. Ayný zamanda bu olayýn insanlar üzerinde büyük ölçüde fiziksel, sosyal ve ekonomik kayýplar veya zararlar doðurmasý da gerekmektedir. Bu kayýplar insanlarýn yaþadýðý yerlere, içerisinde yaþadýklarý yapýlarýn emniyetine, insanlarýn olaylara karþý geliþtirdikleri bilgi, deneyim ve hazýrlýk düzeylerine baðlý olarak büyük ölçüde deðiþebilmektedir [13]. Diðer taraftan, her stratejinin uygulama aþamasýnda karþýlaþabileceði olumsuzluklar bulunmakta ve strateji oluþturulurken olasý olumsuzluklarda hesaba katýlmalýdýr. Herhangi bir olumsuzluðun gerçekleþme olasýlýðý %50nin altýnda ise bahse konu olumsuzluk bir risk olarak sýnýflandýrýlmaktadýr. Olasýlýk %50 - %75 arasýnda ise olumsuzluk bir tehlike halini almýþtýr. Olasýlýk %75in üzerine çýktýðýnda, olumsuzluk artýk bir tehdit olmaktadýr. Doðal olarak, bir stratejinin uygulanmasý aþamasýnda geliþmelere bakýlarak söz konusu olasýlýklar deðiþecektir. Örneðin, iþin baþýnda bir risk olarak görülen geliþmeler bir süre sonra tehlike, hatta tehdit haline gelebilirler [14]. Bununla birlikte mühendislikte tehlike, belirli bir bölgede, belirli bir zaman süresi içerisinde meydana gelme olasýlýðý, diðer bir söylemle, zaman ve mekan büyüdükçe artan bir olasýlýk fonksiyonu olarak ifade edilmektedir. Örneðin bir yerleþim yerinde, yüz yýl içerisinde hasar yapabilecek büyüklükteki bir deprem, bir su baskýný veya bir heyelan olma olasýlýðý, on yýl veya bir yýl içerisinde ayný olaylarýn olma olasýlýðýndan daha fazladýr. Diðer bir ifade ile ayný büyüklükteki bir olayýn eþit zaman süresi içerisinde bir bölgede olma olasýlýðý, köy veya kent gibi belirli bir yerleþim yerinde olma olasýlýðýndan daha büyüktür [15]. Bir yerleþim yerinde, örneðin depreme dayanýklý olarak inþa edilmiþ konutlarda oturan insanlarla, geliþigüzel oluþturulmuþ konutlarda oturan insanlarýn bir deprem olayýndaki etkilenme oranlarýnda farklýlýklar görülecektir. Bu baðlamda insanlarýn ve insan aktivitelerinin bir tehlike karþýsýndaki, hasar veya zarar görme eðilimine etkilenme veya etkilenme oraný adý verilmektedir. Bu tanýmda, belirli bir bölgede, çeþitli büyüklüklerde ortaya çýkan doðal olaylarda, ne kadar insanýn yaþamýný yitireceði ve yaralanabileceði, ne kadar yapýnýn hangi oranlarda yýkýlabileceði veya hasar görebileceði, iletiþim, ulaþým, enerji, hizmet ve üretim tesisleri gibi farklý özelliklerdeki yapý ve tesislerin nasýl ve hangi boyutlarda zarar görebileceði, ne kadar insanýn konutsuz kalabileceði vb. fiziksel, ekonomik ve sosyal parametrelerin ayrý ayrý tanýmlanmasý gerekliliði ortaya çýkmaktadýr. Birbirinden çok farklý bu elemanlarýn etkilenme veya etkilenme oranlarýný bir tek parametre ile tanýmlamak olasý deðildir. Bu nedenle de tehlike altýnda olan her bir eleman için ayrý ayrý etkilenme oranlarý belirlenmelidir. Örneðin bir yerleþim yerinde yapýlar cinslerine göre taþ, yýðma, kerpiç, ahþap-karkas, betonarme olarak sýnýflandýrýlmakta ve her bir yapý türünün bir deprem, bir su baskýný, bir çýð veya fýrtýna karþýsýnda yüzde kaçýnýn yýkýlabileceði veya hasar görebileceði, buna baðlý olarak yýkýlan veya aðýr hasar gören yapýlarda ne kadar can kaybý ve yaralanma olabileceði ne kadar kiþinin konutsuz kalabileceði detaylý olarak verilebilmektedir. Etkilenme veya etkilenme oranlarýnýn belirlenmesinde, geçmiþ olaylardan elde edilen istatistik verileri kullanýlabileceði gibi bazý matematiksel modellerde kullanýlabilmektedir. Etkilenme veya etkilenme oranlarý, özellikle deprem senaryolarýnda ve afet planlamasý yapan organ ve kiþilere uygulama öncelikleri verdikleri için önemli olmaktadýr [16]. Bir bölgedeki deprem olasýlýðýnýn zaman ve büyüklük açýsýndan belirlenmesine deprem tehlikesi denilmektedir. Deprem tehlikesi, deterministik veya olasýlýk hesaplarýna göre belirlenmektedir. Zaman boyutundan baðýmsýz olarak, bir bölgede meydana gelebilecek en büyük depremin yaratacaðý yer hareketinin düzeyine deterministik deprem tehlikesi adý verilmektedir. Zaman boyutunda deterministik yaklaþým genelde olasýlýk hesaplarý göz önüne alýnarak yapýlýr. Bu tür yaklaþýmda, beklenen depremin büyüklüðü, yeri ve önümüzdeki 10-20-30 veya 50 yýlda olma olasýlýðýný ortaya konulmaktadýr. Deprem riski kavramý ile de deprem tehlikesinin neden olabileceði kayýplar ifade edilmektedir. Örneðin, ýssýz bir çölün ortasýnda var olan deprem tehlikesi herhangi bir kayba neden olamayacaðý için bir deprem riski içermemektedir. Ancak, Marmara Denizi içindeki deprem tehlikesi 12 milyon nüfuslu, tarihsel, ekonomik ve kültürel deðerlere sahip dünya kenti Ýstanbulda getirebileceði kayýplar nedeniyle çok önemli deprem riski oluþturmaktadýr. Deprem riskinin boyutu deprem hasar senaryolarý ile ortaya konulmaktadýr. Farklý deprem tehlikesi olasýlýklarýna göre yapýlan hesaplarla, beklenen depremin neden olacaðý can ve mal kaybý belirlenebilmektedir. Örneðin, bir deprem tehlikesinin kentin hangi bölümlerindeki hangi zeminlerde daha etkin olacaðý, hangi binalar ve alt yapýnýn daha çok zarar görebileceði, deprem sonrasý yangýnlarýn nerelerde çýkabileceði, alternatif ulaþým ve iletiþim sisteminin nasýl oluþturulacaðý, konaklama ve saðlýk tesisleri ile kimyasal kirlenme olasýlýklarýnýn nerelerde olabileceði önceden tahmin edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu bilgilerin kullanýlmasý ile deprem riskinin azaltýlmasý olasýdýr. Bu durumda deprem senaryolarý son derece önem kazanmaktadýr. Deprem riski kavramý, deprem tehlikesine maruz kalacak elemanlarýn envanteri ve bu envanterin depremden etkilenme durumunun bir fonksiyonudur. Diðer bir ifade ile deprem riski, bir deprem olduðunda meydana gelecek mal ve can kayýplarýnýn bir dökümüdür. Bu dökümler, bina hasarý, can kaybý, mali kayýp olarak verilebilir. Deprem riskini etkileyen en önemli unsur, can, mal, sosyal yapý, altyapý ve ekonomik yapýnýn depremden hasar görebilme oranýdýr. Örneðin Ýstanbulda hiçbir bina olmasaydý, hiç kimse yaþamasaydý, Ýstanbulda deprem tehlikesi yine olacaktý ama deprem riski olmayacaktý. Ýstanbulda binalar ve altyapý çok saðlam olsaydý, Ýstanbulda deprem tehlikesi varlýðýný sürdürecekti ama risk çok çok az olacaktý. Ama, Ýstanbulda siz deprem tehlikesinin yanýnda alt yapý ve bina stokunun deprem dayanýmýnýn düþük olduðunu görürseniz, o zaman deprem riski çok fazla demektir. Depremden hasar görebilme oranýný azalttýðýnýz zaman riski azaltýrsýnýz, deprem tehlikesini deðiþtiremezsiniz ama deprem riskini deðiþtirebilirsiniz [17] . Yoðun nüfus barýndýran yerleþim yerlerinde afetler önemli bir risk oluþturmaktadýr. Risk, zararýn veya hasarýn ortaya çýkmasýnýn olasý olduðu bir durumdur. Kiþiler, kurumlar ve örgütler için riskler söz konusu olabilmektedir. Riskin tehlikelerinin insanlar tarafýndan gözlenmesi ve bilinmesi zorunlu deðildir. Eðer bir yerde risk varsa bunun bilinmemesi meydana gelecek olasý zarar ve hasarlarý, ne sýnýrlar ne de ortadan kaldýrýr [18]. Risk her programýn doðasýnda olan bir durum olarak kabul görmekte ve gelecekte ortaya çýkabilecek olaylarý analiz ederek potansiyel riskleri belirlemek ve yönetmek için ölçülebilir kavramlar haline getirilmeye çalýþýlmaktadýr. Hedeflenen bir sonuca ulaþamama olasýlýðý veya istenmeyen bir olayýn oluþma olasýlýðý ve oluþmasý durumunda yaratacaðý sonucun þiddeti olarak ifade edilen risk, karmaþýk bir kavramdýr. Risk evrenseldir, dolayýsýyla her kurum ve örgüt ve de her kiþi risk ile karþý karþýya bulunmaktadýr [19]. Diðer bir ifadeyle, bir kýsým örgüt, kurum ve kiþiler günlük yaþamlarýnda ve iþyerlerinde risk alýrken, bir kýsmý da riskten kaçýnýrlar. Bu sebeple, riskle ilgili evrensel kurallar geliþtirmek güçtür [20]. Risk, bir olayýn doðurduðu olumsuz sonuçlarýn toplamýdýr ya da belirli bir büyüklükte meydana gelmesi halinde doðurabileceði kayýp olasýlýðýdýr. Bir afetin meydana gelmesinin tanýmýný da veren risk, esas itibariyle aþaðýda belirtilen faktörlerden meydana gelmektedir. Bu faktörler; (a) Afet tehlikesinin meydana gelme olasýlýðý, (b) Afete maruz kalan insan yapýsý unsurlarýnýn daðýlýmý, (c) Bu unsurlarýn afetten ne derece etkilendiklerini belirleyen zarar görebilirlik düzeyidir. Sonuçta risk, bunlarýn birleþmesi ile oluþmaktadýr. Yerleþim yerleri, hem nüfus yoðunluðu, hem de ekonomik ve sosyal etkinlikleri ile hizmetleri yönünden göz önünde bulundurulduðunda, doðal afetler büyük bir risk oluþturmaktadýr. Özellikle depremler, sonuçta bir doða olayý olsa da, nüfus yoðunluðu fazla, sosyal ve ekonomik faaliyetlerin yoðun bir biçimde sürdüðü yerleþim yerlerinde meydana geldiðinde gerçek bir afete, felakete dönüþmektedir. Bu noktada, deprem öncesinde yapýlan tüm hazýrlýklarýn, deprem sonrasýnda yaþanabilecek can ve mal kayýplarý ile doðrudan iliþkisi bulunmaktadýr. Diðer bir hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Deprem dosya 29 Deprem dosya 30 söylemle, deprem öncesi hazýrlýklar ile deprem sonrasý ortaya çýkan tüm olumsuzluklar birbiriyle ters orantýlýdýr. Bu baðlamda gerek nüfus yoðunluðu, gerekse sosyal ve ekonomik faaliyetlerin yoðunluðu açýsýndan afetler, belediyelerde önemli bir risk oluþturmakta ve afetlerin meydana gelmesinde ortaya çýkan kriz durumlarýnýn yönetimi noktasýnda belediyeler, kýrsal yerleþim yerlerine göre çok daha önemli bir konuma gelmektedir [21]. Tayfun, deprem, sel felaketi, nükleer tehlikeler, kimyasal maddelerin insan saðlýðýný yaygýn olarak tehdit etmesi, uçak düþmesi, demiryolu kazalarý, gemilerin batmasý, terör amaçlý saldýrýlar, savaþ tehlikesi, yanardað patlamalarý ve diðer doðal afetler gibi beklenmedik, olaðanüstü bazý olaylarýn meydana gelmesinin yaný sýra, borsa ve finans piyasalarýnda meydana gelen olaðan dýþý geliþmeler de kriz nedenleri arasýnda sayýlmaktadýr. Belirtilen bu nedenlere baðlý olarak meydana gelen olgular kriz olarak nitelendirilmektedir. Bu baðlamda, farklý kriz tanýmlarý yapýlmaktadýr [22]. Kriz, beklenmedik ve aniden ortaya çýkan, mevcut yapýlanmalarý olumsuz etkileyerek sürdürülebilirliði tehlikeye düþüren durumlardýr. Kritik bir noktaya gelindiðini ve bir dönüm noktasýný ifade etmektedir [23]. Kriz, bir toplumun, bir kuruluþun veya bir kimsenin yaþamýnda görülen zor bir aný, bir buhran, bunalým dönemini ifade etmektedir. Kriz, belirsizliði ve zarar görme olasýlýðýný, riski içeren bir kavramdýr. Bir kriz durumu, afetlerin meydana geliþ hýzlarýna benzer þekilde, yavaþ yavaþ ya da aniden oluþabilir, dar ve geniþ bir alaný kapsayabilir. Kriz, genelde üç aþamayý kapsayan bir süreçtir. Bu aþamalardan birincisi; kriz sinyallerinin alýndýðý ilk devre, ikincisi; krizin oluþtuðu devre (kriz dönemi akut dönem) ve üçüncüsü; krizin sona erdiði, çözüme kavuþtuðu son devreyi kapsamaktadýr. Özellikle kurumlar, kuruluþlar, teþekküller ve örgütler kriz döneminde halkla iliþkileri üzerinde durmalýdýrlar. Kriz dönemlerinde örgüt içi ve dýþý iletiþimi yönetmek (kriz iletiþim sistemini kurmak) ve krizle baþa çýkmayý saðlayacak önlemleri almak üzere özel bir ekip oluþturulmalýdýr. Kamuoyunun, kriz konusunda zamanýnda ve doðru bilgi edinme hakkýna sahip olduðu da unutulmamalýdýr. Örgütsel anlamda kriz ise, örgütün amaçlarýný ve varlýðýný tehdit eden, örgütün risk önleyici önlemlerini yetersiz kýlabilecek nitelikte, örgütün ani tepkisini gerektiren beklenmedik ve hýzlý deðiþikliklerin söz konusu olduðu, planlama ve karar mekanizmalarýný olumsuz biçimde etkileyen, gerilimli bir durum olarak ifade edilmektedir. Kriz, tamamen olumsuz unsurlar içeren bir kavram deðildir. Bir krizde hem aþýlmasý gereken zorluklar, hem de bu gerginlikler ve güçlükler aþýldýðýnda elde edilebilecek yeni kazançlar bulunmaktadýr. Diðer bir söylemle kriz durumlarý, her zaman örgütsel hedefleri ve amaçlarý tehdit etmez bazen örgütün yeni bilgiler ve deneyler kazanmasýna, yeniden yapýlanmasýna [24], bunu bir fýrsat haline dönüþtürmesine de olanak saðlayabilecek bir dönüm noktasý da olabilmektedir. Çin literatüründe kriz kelimesi, tehlike ve fýrsat anlamýna gelen iki sembolle ifade edilmektedir. Krize neden olan etmenler, örgüt içi ve dýþý kaynaklardan doðabilmektedir. Örgüt dýþý kriz etmenleri; toplumsal ve kültürel yapýdan, ekonomik ve teknolojik geliþmelerden, siyasal ve yasal düzenlemelerden ve doðal olaylardan, örgüt içi kriz etmenleri ise de hatalý uygulamalardan, yetersiz yöneticilerden, örgütün yapýsý ve iþleyiþinden, sunduðu hizmet ya da ürettiði maldan, kullanýlan teknolojiden kaynaklanabilmektedir [25]. Afet olgusu ile ilgili yukarýda açýklanan kavramlardan sonra afet yönetimi kavramýný daha kolay açýklayabiliriz. Afet yönetimi; afet olgusu karþýsýnda planlama, araþtýrma ve gözlem ile etkilerin azaltýlmasýna yönelik alýnan tedbirlerin hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 geliþimi için önleme, hazýrlýk, zarar azaltma, acil müdahale ve iyileþtirme problemlerine çözüm arayan geniþ kapsamlý ve disiplinler arasý bir yönetim modeli [26] olarak ifade edilmektedir. Diðer bir afet yönetimi tanýmý ise afetlerin önlenmesi ve zararlarýnýn azaltýlabilmesi amacýyla, afet öncesi, afet sýrasý ve afet sonrasýnda yapýlmasý gereken çalýþmalarýn yönlendirilmesi, koordine edilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluþlarýyla kaynaklarýnýn bu amaç doðrultusunda yönetilmesidir [27]. Bununla birlikte, afet yönetimi ile eþ anlamlý olarak kullanýlan acil durum yönetimi, her türlü tehlikeye karþý hazýr olma, zarar azaltma, müdahale etme ve iyileþtirme amacýyla mevcut kaynaklarý organize eden, analiz, planlama, karar alma ve deðerlendirme süreçlerini kapsamaktadýr. Afet yönetiminin amacýna benzer þekilde acil durum yönetiminin de amacý, afetlerde hayat kurtarmak, yaralanmalarý önlemek, mal-mülk ve çevreyi korumaktýr [28]. Afet yönetimi, afetlerin riskleriyle birlikte tüm yönlerinin yaný sýra aþaðýda belirtilen hususlarý da kapsamaktadýr; (a) Olasý potansiyel zarar verici olaylarýn olumsuz etkilerini azaltýp, ekonomik yönünü dikkate alarak, felaketlerin oluþumunu azaltýcý önlemlerin planlanmasýný ve bunlarýn yürütülmesini, (b) Hemen meydana gelebilecek afet tehdidine karþý uyarý-hazýrlýk düzenlemelerinin yapýlmasýný ve hem alarm veya uyarý dönemlerinde, hem de afet etkisinin kötü sonuçlarýnda, etkin acil durum tepkilerinin düzenlenmesini, (c) Göçüklerde, sel baskýnlarýnda, kýtlýkta, yavaþ seyirli afetlerde, bölge ve bölge halkýnýn durumunun tespit edilerek takip edilmesini, çözüm ve tedbirlerin zamanýnda uygulanmasýný, (d) Afetin oluþmasýndan hemen sonra ivedilikle hayat kurtarma için acil yardým çalýþmalarýnýn uygulanmasýný, (e) Ýyileþmeyi hýzlandýracak rehabilitasyon önlemlerine hýz kazandýrýlmasýný ve afet sonrasý devam eden sürekli geliþmenin teþvik edilmesini içermektedir. Doðal ya da insan kökenli afet tehlikelerinin etkisi, toplumlarýn sosyal ve ekonomik faaliyetlerini tahrip ederek, geliþmelerine darbe indirerek ve sermaye kaynaklarýnýn azalmasýna ya da tükenmesine yol açarak kendisini gösterir. Tüm bunlarýn sonucunda da büyük insan kitlelerinin acý çektiði görülmektedir. Bu nedenle afet tehlikeleri, doðal ve insan kaynaklarýyla birlikte tüm çevrenin geliþim planlamalarýnýn sadece bir parçasý olarak ele alýnmalýdýr [29]. Yukarýda açýklanan ve birbirine yakýn her iki tanýmdan da anlaþýlacaðý gibi afet yönetimi, süreklilik arz eden dinamik bir yönetimdir. Saðlýk alanýndan kurtarmaya, eðitimden imara birçok alaný ilgilendiren ve birçok örgüt ile kurumun kendini içinde bulduðu bir yapýya sahiptir. Bu baðlamda, afet olgusunun boyutu ve çeþidi ile orantýlý olarak afet yönetimi kavramýnýn da oluþan duruma göre þekil aldýðý söylenebilir. Küçük çaplý bir afet olayý karþýsýnda oluþturulacak yönetim modeli ile bölgesel ya da ülkesel bazda etki doðuran bir afet olayýnda oluþturulacak yönetim modelinin farklýlýklar içermesi [30] normaldir. 1960lý yýllardan sonra afet zararlarýnýn azaltýlmasý konusunda, dünyada zarar azaltma stratejisinin kabul görmesinden sonra afet yönetimi kavramý risk yönetimi kavramý ile eþ anlamlý görülmüþ ve yeni bir yönetim biçimi oluþarak yapýlan tüm çalýþmalar bu anlayýþ içinde ele alýnmýþtýr [31]. Ancak bu yazýda afet yönetimi kavramý, afet aný ve sonrasýnda yapýlan çalýþmalar kapsamýnda kullanýlacaktýr. Günlük ve dar alanlarla sýnýrlý krizlerden, yýllarca devam edebilen ve bütün dünyayý etkileyen krizlere kadar dosya Kriz yönetimi, çalýþýlan alana ve geleceðe yönelik olasý sorun ve tehlike (risk) etmenlerinin belirlenmesini, uygun tepki ve savaþým türlerinin saptanmasýný, örgütün krizle baþa çýkacak önlemleri uygulamasýný ve tepkileri deðerlendirmesini kapsayan bir süreçtir. Kriz yönetimi, bir örgütün saygýnlýðýný korumak için kullanýlan beceri ve tekniklerin tümüyle deðerlendirilmesi olarak algýlanan itibar riski yönetiminin bir öðesidir. Son zamanlarda kriz yönetimi, baþlý baþýna bir yönetim dalý olarak görülmeye baþlanmýþtýr. Kriz yönetimini, risk ve sorun yönetiminden ayýrmak yararlý olacaktýr. Risk yönetimi, bireyleri ve örgütleri aydýnlatmak suretiyle çok çeþitli kaynaklardan gelebilecek risklere karþý uyarmaya (iþ kazalarý, saðlýk ve çevre, trafik kurallarý gibi) ve bu alanlardaki denetimi artýrmaya yönelik önlemler dizisi olarak anlaþýlmalýdýr. Sorun yönetimi ise potansiyel birtakým problemlerin örgütsel anlamda kriz boyutuna ulaþmadan denetim altýna alýnmasý çabalarýný kapsayan bir uygulamadýr [36]. Bununla birlikte, çalýþmada kriz yönetimi kavramý, afet emarelerinin belirmesi ve baþlamasý ile birlikte Baþbakanlýk Kriz Yönetim Merkezinin faaliyete geçmesi [37] ve bu merkezin söz konusu afet ile ilgili çalýþmalarýna son verdiði ana kadar ki süreçteki yönetim faaliyetlerini kapsar. Buna göre kriz yönetimini gerektiren haller þunlardýr; (a) Yurt dýþýnda; Türkiyenin toprak bütünlüðüne, egemenlik haklarýna, milli hedef ve menfaatlerine yönelik tehdit emarelerinin belirmesi ve geliþme göstermesi, (b) Yurt içinde; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldýrmaya yönelik yaygýn þiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çýkmasý veya þiddet olaylarý nedeniyle kamu düzeninin bozulmasý; (ý) Terör olaylarý, (ýý) Kanunsuz grev, lokavt ve iþi býrakma eylemleri, (ýýý) Etnik yapý, din ve mezhep farklýlýklarýndan kaynaklanan olaylar, (c) Doðal afetler; (ý) Deprem, (ýý) Sel baskýný, (ýýý) Çýð düþmesi, (ýv) Toprak kaymasý, (d) Ýltica ve büyük nüfus, Þekil 1. Kriz Hallerinde Yönetim (Kaynak; T.C. Baþbakanlýk Kriz Yönetim Merkezi, Depremler 1999, Ankara, Baþbakanlýk Basýmevi, 2000, s.22den derlenmiþtir.) hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Deprem pek çok kriz örneði bulunmaktadýr. Kriz yönetimi nedenleri yalnýzca afetler olmayýp baþka kriz nedenleri de (terör olaylarý, kanunsuz grev, lokavt ve iþi býrakma eylemleri, etnik yapý, din, mezhep farklýlýklarýndan kaynaklanan olaylar, iltica ve salgýn hastalýklar, aðýr ekonomik bunalýmlar vb.) mevcuttur. Kriz nedenleri olarak sayýlan doðal afet türleri ise deprem, sel baskýný, çýð düþmesi, toprak kaymasý ve yangýnlardýr [32]. Bu krizler arasýnda afetlerden kaynaklanan krizleri, diðer krizlerden ayýran en önemli özellik; bu tür felaketlerin belirtilerinin olmamasý ve dolayýsýyla örgütlerin ve toplumlarýn erken uyarý sistemlerinin ve önleme mekanizmalarýnýn çok fazla iþe yaramamasýdýr. Bu baðlamda kriz yönetimi (bunalým yönetimi) kavramý ve bu kavramýn afet yönetimi ile iliþkisinin açýklanmasýnda yarar görülmektedir. Doðada, yerleþim yerlerinin dýþýnda meydana gelen, can ve mal kaybýna yol açmayan deprem, sel, çýð ve benzeri doðal olaylar kriz örneði olarak deðerlendirilmez. Diðer bir söylemle, her afet kriz deðildir. Bir deprem þiddetli olabilir, fakat yerleþime açýlmamýþ yerlerde veya 1989 San Francisco depreminde olduðu gibi zararýn minimal düzeyde gerçekleþmesi için gerekli önlemlerin alýndýðý yerleþim yerlerinde meydana geldiðinde bir krize dönüþmeyebilir. Afetlerin tahrip gücü, meydana geldikleri bölgenin, yerleþim yeri olmasýna, nüfus yoðunluðuna ve binalarýn dayanýklýlýðýna gö re d e ð i þ m e k te d i r. A fe t i n k r i z ka p s a m ý n d a deðerlendirilebilmesi için insanlarýn yaþadýðý yerleþim yerlerinde meydana gelmesi, can ve/veya mal kayýplarýna yol açmasý gerekmektedir. Diðer bir söylemle, yerleþim yerlerinde meydana gelen ve can ve/veya mal kayýplarýna yol açan her afet olayý ayný zamanda bir kriz örneðidir [33]. Dolayýsýyla kriz yönetimi afet yönetimini de içine alan daha geniþ bir yönetim biçimidir. Afet yönetimini gerektiren bir afet karþýsýnda, ihtiyaç duyulursa kriz yönetimine geçilebilmektedir. Genellikle afetin boyutuna ve etkisine göre kriz yönetimi kararý alýnabilmektedir. Her kriz nedeni afet olmadýðý gibi, her afet sonrasýnda da kriz yönetimine geçilmeyebilir [34]. Kriz yönetimi, bir kriz durumunun teþhisinden baþlayarak, gerekli yönlendirici kararlarýn alýnmasýna, uygulanmasýna, takip ve kontrolüne kadar uzanan bir seri faaliyeti kapsamaktadýr. Þekil 1de kriz hallerinde yönetim ve birimlerin aralarýndaki iliþkileri gösteren yapý verilmiþtir [35]. 31 dosya (e) Tehlikeli ve salgýn hastalýklar, (f) Büyük yangýnlar; (ý) Bina ve tesis yangýnlarý, (ýý) Orman yangýnlarý, (ýýý) Gemi yangýnlarý, (g) Radyasyon ve hava kirliliði gibi önemli nitelikteki kimyasal ve teknolojik olaylar, (h) Aðýr ekonomik bunalýmlar, (i) Diðer hallerdir [38]. Risk yönetimi, risk deðerlendirme iþleminin sonucuna baðlý olarak ortaya çýkmakta ve kýsaca problemler hakkýnda neler yapýlacaðýna karar verme iþlemi olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle; kabul ve ihmal edilebilir risk düzeylerine karar vermek ve buna göre risklerin azaltýlmasý ya da kabul edilmesi için gerekli seçeneklerin oluþturulmasý ve yürütülmesi gerekmektedir. Risk yönetiminde karar gerek kendi özellikleri ve hedefleri gerekse koþullar ve risklerin nitelikleri kapsamýnda riski yönetmeye yönelebilirler. Risk yönetiminde çeþitli yönetim yaklaþýmlarý vardýr. Bunlar; - Riskten kaçýnma, - Riske katlanma, - Riskin aktarýlmasý, Zararýn kontrolü (Önleme, Azaltma), - Kendi kendine sigorta, - Yukarýda ki yöntemlerin karýþýmýdýr. Genel olarak ifade edilebilecek risk yönetimi aþamalarý ise; riskin tanýmlanmasý (riskin teþhisi), risk analizi (riskin deðerlendirilmesi) ve risk stratejilerinin geliþtirilmesi (riske karþý çözüm üretme), diðer bir ifadeyle ekonomik kontrol faaliyetlerinden oluþmaktadýr [40]. Risk yönetimi aþamalarý Þekil 2de gösterilmiþtir. Deprem Þekil 2. Risk Yönetimi Aþamalarý (Kaynak; Ýrem Dikmen, Toplam Kalite Yönetimi ve Risk Analiz Teknikleri, SATEM Seminer Notlarý, Ankara, ODTÜ Ýnþaat Mühendisliði Bölümü, [ty],[sny]dan alýnmýþtýr.) 32 verme sürecini sosyal, ekonomik, hukuki ve politik faktörlerin yaný sýra maliyet, teknik yeterlilik, risk altýndaki popülasyonun büyüklüðü, bilinen riskler ile karþýlaþtýrmalar da etkileyebilmekte ve böylece risklerin azaltýlmasý için alýnacak önlemler, ulusal ve yerel önceli kler deðiþebilmektedir. Ticari engeller ve global rekabetlerde yine bu karar verme sürecini önemli biçimde etkileyebilmektedir [39]. Zararýn ortaya çýkma olasýlýðý yoksa risk de yoktur. Zararýn ortaya çýkmasýna neden olan etmenlerin tanýmlanmasý risk analizi bakýmýndan önemlidir. Zarara neden olabilecek etmenleri þöyle sýralayabiliriz; Riske tabi olma (Kiþisel zarar, mal zararý, sorumluluk zararý riski) Tehlikeler (Zararýn yakýn nedenleri) Rizikolar (Tehlikeden zarar ortaya çýkmasýnýn arkasýnda yatan koþullar) Risk bir durum olarak tanýmlandýðýndan, zarar ortaya çýkabilecek tüm durumlar hakkýnda bilgi sahibi olunmasýna dair yaklaþýmlar risk yönetiminde önemli yer tutar. Belirsizliði azaltmak bakýmýndan zararlar ve zarar nedenleri hakkýnda bilgi sahibi olmak ve önlemler almak gerekmektedir. Riskle karþý karþýya olan kurumlar, örgütler ve kiþiler, hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Tamamý ile ileriye dönük bir stratejik karar aracý olan risk yönetimi, karar verme aþamasýnda risklerin sistematik olarak deðerlendirilmesini ve kararlara yansýtýlmasýný amaçlayan bir proje yönetim tekniðidir. Risk yönetiminin temel amacý risklerin tanýmlanmasýný, büyüklüklerinin sayýsal olarak ifade edilmesini ve risklerin gerçekleþmesi durumunda takip edilecek stratejilerin önceden belirlenmesini saðlamaktýr ve genel kanýnýn aksine yalnýzca risklerin ortadan kaldýrýlmasýna yönelik deðildir. Uygulandýðýnda tüm riskleri yok eden sihirli bir yöntem olarak algýlanmamalý ve sigorta ile eþ anlamlý olarak düþünülmemelidir. Temelinde bir riskin artýk risk olmaktan çýkarak bir yönetim problemine dönüþtüðü yaklaþýmý bulunmaktadýr. Risk Yönetiminin temel amaçlarý þunlardýr; (a) Risklerin tanýmlanmasý ve proje üzerindeki etkilerinin sistematik olarak saptanmasý, (b) Karar verme konumundaki kiþilerin projedeki riskler konusunda bilinçlenmesi, (c) Doðru risk stratejilerinin geliþtirilerek, kontrol edilebilecek risklerin en kolay ve en az maliyetle üstlenebilecek taraflara aktarýlmasý, (d) Kontrol edilemeyen risklerin etkilerinin hesaplanarak gerçekleþmeleri durumunda izlenecek dosya stratejilerin belirlenmesi, (e) Gerekli finansal/fiziksel önlemlerin zamanýnda alýnarak risklerin mümkün olduðunca azaltýlmasý ya da bunun mümkün olmadýðý durumlarda uygun risk toleranslarýnýn belirlenmesi, (f) Bir projede yer alan taraflar (iþveren, yüklenici vb.) arasýnda en uygun risk/getiri dengesinin saðlanmasý, (g) Projede görevli/taraf olan herkesin üstlendiði riskler konusunda bilinçlenmesi ile sonradan çýkabilecek anlaþmazlýklarýn en aza indirgenmesidir. Özetle, risklerin tanýmlanmasýný, proje üzerindeki etkilerinin saptanmasýný ve risklerin gerçekleþmesi durumunda takip edilecek stratejilerin belirlenmesini kapsayan risk yönetiminin en önemli özelliði sistematik oluþudur. Diðer yöntemlerden farký, risklerin objektif olarak deðerlendirilmesi ve alternatif senaryolar için hareket planlarýnýn hazýrlanmasýna dayalý olmasýdýr. Risk yönetimi bir proje olarak ele alýndýðýnda projenin baþarýlý olmasý önemli ölçüde, ilk aþamada takip edilecek bir risk yönetimi aktivite programý hazýrlanmasýna ve bu programýn þirketin/kuruluþun çalýþma düzenine, organizasyonuna uygun hale gelecek þekilde revize edilmesine baðlýdýr [41]. Tüm risk yönetimi aktivitelerinin çýktýsý çoðunlukla bir veri bankasý üzerinde oluþturulan Risk Kayýt Dokümaný (RKD) [42] veya Risk Dosyasý olarak adlandýrýlan bir raporlama sisteminde toplanmaktadýr. Risk Kayýt Dokümaný, bir projedeki risklerle ilgili tüm bilgilerin toplandýðý bir doküman ve etkin proje yönetiminin tesis edileceði saðlam bir temel olarak ifade edilmektedir. Risk Kayýt Dokümaný, risk yönetim planýna girdi teþkil etmekte ve süre-maliyet tahminlerinde risklerin etkilerinin de göz önünde bulundurulmasýna olanak vermektedir. Þekil 3te Risk Kayýt Dokümanýnýn iþleyiþi gösterilmiþtir. afet yönetimi ve kriz planlamasý çalýþmalarý yürütülmektedir. Afet zararlarýný en aza indirme, diðer bir ifade ile yara almama amaçlý önlemlere öncelik ve geçerlik kazandýrma kapsamýnda ise risk yönetimi ve sakýným planlamasý (ing. contingency planning) çalýþmalarýna gerekli önemin verilmesi ortaya çýkmýþtýr. Risk yönetiminin ön bilgilenme aþamasýnda, deprem tehlikesini ve mekansal planlama hatalarýný belirleyecek araþtýrmalarýn yapýlmasý zorunlu olmaktadýr. Afet ve risk yönetim sisteminin bütüncül bir kapsama kavuþturulabilmesi için, afet öncesi, esnasý ve sonrasýnda, kýsa ve uzun dönemlerde yerine getirilmesi gerekenlerin hepsinin ayrýntýlý biçimde tanýmlanmasý çalýþmalarýnýn yapýlmasý gerekmektedir [43]. Bu çerçevede afet ve risk yönetimi sistemi, sürekli olarak her türlü tehlikeye karþý hazýrlýklý olma, zarar azaltma, müdahale etme, iyileþtirme ve yeniden inþa amacýyla bir afet olayýnýn öncesi, esnasý ve sonrasýnda elde mevcut kaynaklarý organize eden, analiz, planlama, karar alma ve deðerlendirme süreçlerini kapsayan [44] bir sistem olarak ifade edilebilir. Afetlerin nerede, ne zaman, hangi büyüklükte, nasýl ve ne türde oluþacaðý bilinemediðinden yerleþim yerlerinde can ve mal güvenliði için büyük tehlike oluþturmaktadýr. Meydana geldikleri pek çok ülkede afetler, onarýlmasý çok güç fiziksel, sosyal ve ekonomik kayýplara ve özellikle geliþmekte olan ülkelerde ise bu kayýplarýn yaný sýra etkisi uzun yýllar sürebilecek ekonomik krizlere neden olmaktadýr [45]. Bu baðlamda, Þekil 4te aþamalarý verilen Afet ve Risk Yönetimin amacý, yerleþim yerlerinde afetlerin önlenmesi, afetlere karþý hazýrlýklý olunmasý, zararlarýnýn azaltýlmasý için afet öncesi alýnacak önlemlerle, afet aný ve sonrasýnda hýzlý ve etkili bir kurtarma, ilk yardým, geçici barýnma ve yeniden inþa faaliyetlerinin yürütülmesini saðlamak üzere halkýn ve silahlý kuvvetlerin katýlýmýyla gerek merkezi, gerekse yerel Diðer taraftan bu makaledeki risk yönetimi kavramý, bir afetten sonra baþlayan ve bir sonraki afet anýna kadar geçen süre içindeki yapýlan tüm faaliyetleri kapsamaktadýr. yönetimlerin ve tüm kamu kurum ve kuruluþlarýn sivil toplum örgütleriyle birlikte yapýlmasý gereken teknik, yönetsel ve yasal çalýþmalarýn bir sistem dahilinde yapýlmasýný saðlamak olmalýdýr. 2. Afet ve Risk Yönetimi Sistemi Nedir? Günümüzde afet olayýna, afet öncesi, afet aný ve sonrasý düþüncesiyle yaklaþýlmasýný öngören afet ve risk yönetimi sistemi geliþtirilmiþtir. Ülkemizde yaþanan 1999 Marmara Depreminden sonra, afet sonrasý müdahale kadar, afet zararýný azaltmada afet öncesi hazýrlýklarýnda önemi ortaya çýkmýþtýr. Genelde Afet Zararlarýný Azaltma Sistemi (Risk Yönetimi) ve Afet Müdahale Sistemi (Afet Yönetimi) olarak tanýmlanabilen ve birbirini tamamlayan bu iki sistem, özellikle hedefler, kapsam ve kurumlaþma biçimleri açýsýndan farklýlýklar taþýmaktadýr. Afet müdahale sistemi kapsamýnda, 3. Deðerlendirme a. Yerleþim yerlerinde afet ve risk yönetimi çalýþmalarýnýn etkin bir þekilde uygulanabilmesi her þeyden önce bu konuda ulusal bir politikanýn oluþturulmasýna baðlýdýr. Afet yönetimini bir disiplin olarak görecek bir kültürün yerleþmediði ülkemizde ne yazýk ki doðal afetlerin önlenmesi ve zararlarýnýn azaltýlmasý konusunda merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör ve halkýn görev yetki ve sorumluluklarý arasýnda dengeler oluþturulmadýðýndan yukarýda bahsedilen süreçleri kapsayan sürekli ve etkili bir afet ve risk yönetimi yapýsýndan söz etmek olasý deðildir. hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Deprem Þekil 3. Risk Kayýt Dokümanýnýn Ýþleyiþi (Kaynak; Ýrem Dikmen, a.g.e.den alýnmýþtýr.) 33 Deprem dosya 34 Bu baðlamda, insan ve çevre güvenliðini ve saðlýðýný koruma programlarý içerisinde afet risk deðerlendirme, risk yönetimi ve hatta risk iletiþimi ve risk algýlanmasý temalarýnýn yerleþmesini, kavram ve anlam birliðini saðlamada, ülkemiz merkezi ve yerel yönetimleri ile araþtýrma kurumlarýna ve de sivil toplum örgütlerine önemli sorumluluklar düþmektedir [46]. b. Deprem riskini azaltýlmasýnýn önemi ve yapýlarýn güçlendirilmesi hususu kamuoyuna her yönüyle çok iyi anlatýlmalýdýr. Risk yönetimine yönelik olarak binalarýn güçlendirilmesi için öncelikle içinde yaþayanlarýn baþka mekanlara taþýnmasý zorunludur. Deprem öncesi, binalarýn güçlendirilmesi çalýþmalarýnda bir planlama dahilinde bir mahalleyi geçici olarak barýndýracak mekanlar bulunabilir [47], ancak meydana gelen bir depremin hemen sonrasýnda bir kaos yaþanacaðýndan söz konusu mekanlarý bulmak olasý deðildir. Bu baðlamda merkezi ve yerel yönetimler ile yerleþim yerlerindeki güvensiz yapýlarda oturanlara önemli görevler düþmektedir. Afet öncesi risk yönetiminin önemi burada da ortaya çýkmaktadýr. c. Depremin yapýlarda yarattýðý hasarýn, yapýlarýn üzerinde bulunduklarý zeminin özellikleri ile de yakýndan iliþkisi vardýr. Risk yönetimi aþamasýnda öncelikle pilot bölge olarak ele alýnacak büyük kentlerin yerleþim alanýndaki zemin türlerini gösteren mikro-bölgelendirme haritalarý hazýrlanmalýdýr. Bu amaçla, çalýþmalarda birinci aþamayý oluþturacak mühendislik jeolojisi haritalarý tamamlanmalý, bu haritanýn verilerinin doðrultusunda belirlenecek yerlerde zeminin taþýma gücü, sismik hýzlar, egemen titreþim periyodlarý, genlik büyütme özellikleri, sývýlaþmaya yatkýnlýk, yer altý suyu düzeyinin mevsimsel konumu, heyelana yatkýnlýk derecesi saptanmalý ve bu parametreler kullanýlarak yerleþim yerinin zemin bakýmýndan alt bölgelere ayrýldýðý mikro-bölgelendirme haritalarý hazýrlanmalýdýr. Ýmar planlamalarý, imar uygulamalarý ve tapu kayýtlarýnda bu bilgilere de yer verilmelidir [48]. d. Afet bölgesi niteliðindeki alanlarda yapýlacak yapýlar bakýmýndan birtakým teknik özellikler aranmasýna raðmen, bu özellikler bulunmadan yapýlan binalarda meydana gelen zarardan sorumluluk müteahhitler ve onlara ruhsat veren belediyeler ve bu gibi binalar üzerinde denetim yetkisi bulunan Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý arasýnda paylaþtýrýlmak zorundadýr. 1985 yýlýnda Meksikada yaþanan ve kentte önemli derecede hasara yol açan depremin ardýndan yeniden yapýlanma sonucunda, aradan geçen 14 yýldan sonra 7.6 þiddetindeki depremde hiç denecek ölçüde hasarýn meydana gelmesi, deprem bölgesinde öngörülü bir idareden beklenen yükümlülüklerin ve denetimin eksiksiz icra edildiðinin somut göstergesi olmaktadýr. Bu durum örnek alýnmak suretiyle Türkiye deprem bölgeleri haritasýnda yer alan yerleþim yerlerinde bir an önce risk yönetimi ilkelerine göre gerekli önlemlerin alýnmasý zorunlu kýlýnmaktadýr [49]. e. Ülkemizin ne afetten önce, ne de sonraki evrelerde doðal afetlere karþý hazýrlýklý olmadýðýný son 1999 yýlý Marmara depremleri baþta olmak üzere 23 Ekim 2011 Van ve 09 Kasým 2011 Edremit(Van) depremleri toplumun uðradýðý aðýr kayýplar göstermiþtir. Bu konuya bir yapý kalitesi, yapý saðlamlýðý ve yapý denetimsizliði olarak bakýlmasý olgunun sadece bir yönüyle ilgilenildiðini göstermektedir. 1999 yýlý Marmara depremleri ile ilgili yapýlan gözlem ve araþtýrmalarda özellikle yoðun yerleþim bölgelerinde görülen büyük hasarýn, inþaat hatalarýnýn yaný sýra, önemli ölçüde, bölgedeki zeminlerin jeoteknik koþullarýnýn yeterince ve gereðince deðerlendirilmemiþ olmasýndan kaynaklandýðý gerçeðini de ortaya çýkarmýþtýr [50]. Bu baðlamda, yapýlarda kullanýlan yapý gereçleri, yapýlarýn saðlamlýk ve dayanýklý olmalarýna etki yapan teknik hesaplarýn doðruluðu, hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 konuþlandýrýldýklarý zeminin jeolojik özellikleri, farklý bölgelerde yapýlacak yapýlar için farklý hesaplamalarýn öngörülmesi önemlidir. Ancak yapý kalitesinin denetiminin yanýnda can ve mal güvenliði yönünden önem taþýyan diðer etmenleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Bu yönüyle incelendiðinde, kentleþmenin niteliði, biçimi, yapý ve nüfus yoðunluðu, sanayi ve ekonomik etkinliklerin daðýlýmý, kent planlarýnýn yapýlmasýnda ve uygulanmasýnda afete iliþkin etmenlerin dikkate alýnýp alýnmadýðý, kaçak yapýlaþma ve gecekondulaþma ile insan öðesi gibi etmenlerinde dikkate alýnmasýnýn gerekliliði ortaya çýkmaktadýr. Bu baðlamda doðal afetlerin çok sýk yaþandýðý ülkemizde, yerleþim yeri planlarý hazýrlanýrken, bu yörelerin özellikleri hesaba katýlarak özel planlar geliþtirilmelidir. Ayný zamanda nüfusun ve sanayi kuruluþlarýnýn daðýlýþýnda, doðal afet olasýlýklarý göz önünde bulundurularak akýlcý bir yerleþtirme politikasý izlenmelidir. Bu nedenle, olasý deprem olaylarýna hazýrlanýrken yapýlmasý gündeme gelen yasa deðiþiklik ve yeniliklerinin sadece yapýlarla sýnýrlý tutulmamasý, kent ve bölge planlamasý konularýný da mutlak olarak kapsamasý gerekmektedir. Mekan planlamasýnda, ülke, bölge ve yerleþim yerleri düzeyindeki planlamalar arasýnda uyumluluk, tutarlýlýk saðlanmalýdýr. f. Diðer taraftan doðal afet olaylarýnýn öncesinde, özellikle olaylar sýrasýnda ve olaylarýn ardýndan alýnacak önlemlerin belirlenip uygulanmasý sürecinde görevli örgüt ve kuruluþlarýn sayýsý oldukça fazladýr. Bunlar arasýnda eþgüdüm ve iþbirliði saðlamanýn kolay olmadýðý, ciddi bir eðitim gerektirdiði, deneyimsiz kadrolarýn gereksiz can ve mal kaybýna neden olacaðý unutulmamalýdýr. Bununla birlikte, 1999 Marmara depremlerinde çok sayýda sivil toplum kuruluþlarýnýn, devletin ve belediyelerin yaný sýra kurtarma ve ivedi yardým konularýnda önemli katkýlarda bulunduklarý görülmüþtür. Ancak yönetsel anlamda bu sivil örgütlerin eþgüdümünde kimi sorunlarýn olabileceði göz önüne alýnarak, illerdeki ivedi yardým ve kurtarma planlarýnýn hazýrlanmasýnda yarar bulunmaktadýr. Bu baðlamda doðal afetlerle ilgili yetkilerin daðýlýmýnda ve kullanýlmasýnda birtakým karýþýklýklarýn olabileceði deðerlendirilmektedir. Birçok bakanlýk bu konularda görevler yüklenmiþtir. Bu durum, uygulamada görev çatýþmalarýna, mükerrer iþler yapýlmasýna yol açabilecektir. Bu karýþýklýðý gidermede, eþgüdüm ve iþbirliðini saðlamada en büyük mülki amirlere önemli görev düþmektedir. Ayný zamanda yerel yönetimlerin ve bu arada belediyelerin, doðal afet olaylarýna daha etkili duruma getirilmek üzere yetki, kaynak ve çalýþan kadrolarý yönünden güçlendirilmelerinde yarar görülmektedir. Risk yönetimi aþamasýnda belediyelerin güçlendirilmesi, bir yandan afet öncesinde imar, yerleþme ve planlama konularýndaki yönlendirme ve denetim iþlevlerini daha iyi yerine getirmelerini saðlamakla kalmaz, ayný zamanda afet sýrasýnda ve sonrasýndaki görevlerin yerine getirilmesinde daha etkin olmalarýný saðlar. Temel altyapý gereksinmelerini tamamlayamamýþ olan belediyelerde, afet zararlarýnýn çok daha büyük boyutlarda olacaðýný unutmamak gerekir. g. Afet ve Risk yönetimi süreklilik gösterdiðinden, deprem risk bölgelerinde bulunan yerleþim yerlerinde, kurtarma ve ivedi yardým plânlarýnýn kurallara uygun olarak hazýrlanmasý, devamlý güncel tutulmasý ve bu plânlarda kendilerine görev verilecek personelin sürekli eðitimi gerekmektedir [51]. h. Risk yönetimi aþamasýnda, bir yerleþim yerinde gelecekteki deprem zararlarýnýn azaltýlmasý açýsýndan özellikle, hastane, itfaiye, PTT merkezi, halkýn çok yýðýldýðý konser ve sinema salonlarý, okullar, camiler vb. kritik yapýlarýn, gerek yer seçimlerinde ve gerekse projelendirilme ve inþaat çalýþmalarýnda büyük titizlik gösterilmelidir. dosya ý. Afet ve risk yönetiminde, depremden kurtuluþ mümkün olmadýðýna göre, depremle beraber yaþamanýn, ancak depreme dayanýklý inþaat yapýmý ile olasý olduðu temel ilke olarak kabul edilmelidir. Ülkemizde özellikle kýrsal alanlarda, deprem nedeniyle uðranýlan can ve mal kayýplarý büyük ölçüde bilgisizlik ve eðitimsizliðe dayanmaktadýr. Ekonomik güçsüzlük ve malzeme bulunmayýþý, bilgisizlikten sonraki sýralarda yer almaktadýr. Bu nedenle depremler ve depreme dayanýklý yapý yapma konusundaki halk eðitimi ve katýlýmý çalýþmalarýna önem ve öncelik verilmesi ve bu çalýþmalarýn her kademede ve sürekli olarak yürütülmesi gereklidir [52]. i. 1999 yýlý Marmara depremleri, genel olarak geliþme sürecinde olan ülkelerin yoðun sanayileþmiþ bölgelerinde meydana gelen büyük ölçekli depremlerin, üretimin durmasý, iþsizlik, yurtiçi ve yurtdýþý göçleri, yeni fiyat artýþlarý, vergi artýþlarý, yeni kaynaklar bulma nedeniyle giriþilen büyük faizli ve kýsa süreli dýþ borçlanmalar vb. gibi olumsuz ve dolaylý etkilerle yalnýzca depremden etkilenen bölgede deðil, tüm ülkede büyük ekonomik ve sosyal bunalýmlara yol açabileceðini göstermiþtir. j. Ülkemizde, risk yönetimine yönelik deprem zararlarýnýn azaltýlmasý konusunda ülkenin yerleþme, konut ve sanayileþme politikalarý ile uyumlu bir afet politikasýnýn olduðu söylenemez. Günümüze kadar olan afet olaylarý incelendiðinde, hep afetler olduktan sonra ortaya çýkan büyük boyutlu ve öncelikli barýnma gereksinimini karþýlamak amacýyla olay sonrasý önlemlere çok acele günlük çözümlerle yaklaþýldýðý görülecektir. Ne yazýk ki afet olaylarý, özellikle deprem olaylarýnda çok yanlýþ bir þekilde hep bu boyutta görülmüþtür. Bu yanlýþ görüþün doðal sonucu olarak uygulamada deprem zararlarýnýn azaltýlmasýný saðlayacak önlemler yerine, olaydan etkilenen topluluklarýn barýnma gereksinmelerinin eldeki tüm olanaklarla en ivedi biçimde saðlanarak, yaralarýn kýsmen sarýlmasý yolu seçilmiþtir. Bu yaklaþýmýn en büyük yanlýþý, zarar azaltma kavramý ile yara sarma kavramýnýn eþ düzeyde görülmüþ olmasýndadýr. Halbuki, zarar azaltma, önceden alýnmýþ önlemlerle kayýplarýn küçük ve kolay baþ edilebilir boyutlarda kalmasýný saðlamayý, yara sarma ise kayýplarýn büyük boyutlarda olabileceðini kabul ederek, olaydan sonra eski duruma gelebilmeyi amaçlamaktadýr. hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Deprem Þekil 4. Afet ve Risk Yönetiminin Aþamalarý (Kaynak; Oktay ERGÜNAY, Acil Yardým Planlamasý ve Afet Yönetimi, s.10daki afetin safhalarý esas alýnarak oluþturulmuþtur.) 35 dosya Bu nedenle, bugüne kadar izlenen "afetler olduktan sonra olayýn yarasýný sarmaya çalýþma" politikasýnýn yerine, afetlerin neden olabileceði zararlarýn fiziksel boyutlarýný en düþük düzeyde tutacak tüm bilimsel, teknik, yönetsel ve yasal önlemleri afetler olmadan önce almayý amaçlayan bir süreç içerisinde afet yönetiminin devamlýlýðýnýn esas alýnmasýnýn ve buna göre ülke, bölgesel ve yerel düzeyde ve halk katýlýmýnýn saðlandýðý bir afet ve risk yönetiminin saðlanmasýnýn yararlý olacaðý deðerlendirilmektedir. k. Geliþen teknolojiye uygun olarak modernizasyon ve entegrasyon kapsamýnda mevcut afet yönetim sistem ve teþkilatý gözden geçirilerek; afet öncesi, aný ve sonrasýnda ihtiyaç duyulan yerleþim yerinde oluþturulmasý ve idame/iþletmesinde; her türlü deðiþime ayak uydurabilecek, sürekli hizmet verebilecek, basit, etkin, ekonomik, emniyetli ve sürekli olarak kendini yenileyebilecek bir afet ve risk yönetimi sisteminin oluþturulmasý 21nci yüzyýlda Baþbakanlýðýn önemli hedeflerinden biri olmalýdýr. Kaynakça Deprem *Öðr. Gör. Dr.; Harita ve Kadastro Mühendisi, Ýstanbul AREL Üniversitesi MYO 2- Levent UZUNÇIBUK, Yerleþim Yerlerinde Afet ve Risk Yönetimi(Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalý, Kent ve Çevre Bilimleri, Doktora Tezi), Ankara, 2005, s.13-35 3- Türkçe Sözlük 1 A-J, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu, Yeni Baský, Ýstanbul, Milliyet, 1992, s.18 4- Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi 1.Cilt, Ýstanbul, Milliyet Gazetecilik A.Þ., [ty], s.118 5- Nilgün Sarp, Saðlýk Hizmetlerinde Afet Yönetimi, Deprem Araþtýrma Bülteni (Yýl 26, S:81), Afet Ýþleri Genel Müdürlüðü, Deprem Araþtýrma Dairesi Baþkanlýðý, Ankara, 1999, s.10 ve Bkz. Abdullah Yýlmaz, Türk Kamu Yönetiminin Sorun Alanlarýndan Biri Olarak Afet Yönetimi, 1.Baský, Ankara, Pegem A Yayýncýlýk, 2003, s.iii 6- Ruþen Keleþ, Kentbilim Terimleri Sözlüðü, 2.Baský, Ankara, Ýmge Kitabevi,1998, s.42 7- Aytül Kasapoðlu, Mehmet Ecevit, Depremin Sosyolojik Araþtýrmasý, Sosyoloji Derneði Yayýnlarý (No.8), Birinci Baský, Ankara, 2001, s.1 8- Oktay Ergünay, Afet Yönetimi Nedir? Nasýl Olmalýdýr?, Türk Psikoloji Bülteni, http://www.psikolog.org.tr/bulten/14/14_afet.htm (27.09.2000), s.1-2 9- Abdullah Yýlmaz, a.g.e., s 5-6 10- Türkçe Sözlük 2 K-Z, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu, Yeni Baský, Ýstanbul, Milliyet, 1992, s.1439 11- Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi 22.Cilt, Ýstanbul, Milliyet Gazetecilik A.Þ., [ty], s.11349 12- Azime Tezer, Acil Durum Yönetimi Ýlkeleri, Ýstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi, Ýstanbul, ÝTÜ Press, 2001, s.Bölüm 1-9 13- Oktay Ergünay, Afet Yönetimi, Afet Ýþleri Genel Müdürlüðü Raporu, [ty], s. 1-2 14- Ercan Kumcu, Risk, Tehlike, Tehdit , Hürriyet Gazetesi, 10 Ekim 2000 Salý 15- Oktay Ergünay, a.g.e., s.2 16- Oktay Ergünay, a.g.e., s.2-3 17- Aykut Barka, Ali Er, Depremini Bekleyen Þehir Ýstanbul, 1.Baský, Ýstanbul, OM Yayýnevi, 2002, s.55-57 18- Ömer L. Gebizlioðlu, Risk Yönetimi, SATEM Seminer Notlarý, Ankara Üniversitesi, [ty], s.2 19- Korkmaz Ýlkorur, Risk denilen , Radikal Gazetesi, 2 Eylül 2004 Perþembe 20- Meryem Fýkýrkoca, Hükümet Kalite Güvence Temsilcileri Risk Yönetimi Eðitimi, SATEM Seminer Notlarý, Ankara, Aselsan A.Þ. MST Mühendislik Direktörlüðü, 2001, s.6 36 hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 21- Hikmet Yavaþ, Doðal Afet Yönetimi ve Yerel Gündem 21 Çalýþmalarý kapsamýnda Ýzmirde Deprem Riski, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Cilt 3, Sayý:3), Ýzmir, 2001, s.119-120 22- Burhan Aykaç, Kamu Yönetiminde Kriz ve Kriz Yönetimi, G.Ü. Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi Dergisi (3.Cilt, 2.Sayý), Ankara, 2001, s. 125 23- Hikmet Yavaþ, a.g.e., s.123 24- Hasan Tutar, Kriz ve Stres Ortamýnda Yönetim, Ýstanbul, Hayat Yayýnlarý(Yönetim Dizisi:14),2000, s.19 25- Ömer Bozkurt, Turgay Ergun, Seriye Sezen(Editör), Kamu Yönetimi Sözlüðü, Ankara, Türkiye ve Orta Doðu Amme Ýdaresi Enstitüsü Yay.(Yayýn No: 283), 1998, s.154-155 26- T.C.Baþbakanlýk, Doðal Afetler Genel Raporu, Ankara, Mayýs1997, s.16 27- Nilgün Sarp, a.g.e., s.14 28- Azime Tezel, a.g.e., s.Bölüm 1-9 29- Nilgün Sarp, a.g.e., s.14-15 30- S.Emre Akdað, Afet Yönetimi (Marmara ve Düzce Depremleri ýþýðýnda), (Basýlmamýþ Y.Lisans Tezi), Türkiye ve Orta Doðu Amme Ýdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Lisansüstü Uzmanlýk Programý, 2001, s.6-7 31- DPT, Doðal Afetler Özel Ýhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, DPT, 2000, s.5 32- S.Emre Akdað, a.g.e.,s.8 33- Abdullah Yýlmaz, a.g.e., s.7-8 34- S.Emre Akdað, a.g.e., s.8 35- T.C. Baþbakanlýk, Baþbakanlýk Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliði, Ankara, Baþbakanlýk Basýmevi, 1998, s.6 36- Ömer Bozkurt, Turgay Ergun, Seriye Sezen, a.g.e., s.154-155 37- T.C. Baþbakanlýk, a.g.e., s.6 38- Bkz. 9 Ocak 1997 tarih ve 22872 sayýlý Resmi Gazetede yayýmlanan Baþbakanlýk Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliðinin Madde 5. 39- Sema Burgaz, Kimyasal Bileþikler ve Risk Deðerlendirmesi, Bilim ve Teknik (C:35, S:412), Ankara, TÜBÝTAK, 2002, s.47 40- Ömer L. Gebizlioðlu, a.g.e., s.2-9 41- Ýrem Dikmen, Toplam Kalite Yönetimi ve Risk Analiz Teknikleri, SATEM Seminer Notlarý, Ankara, ODTÜ Ýnþaat Mühendisliði Bölümü, [ty], [sny] 42- Ýngiltere Savunma Bakanlýðý, 1950li yýllardan beri büyük savunma projelerinde Proje Geliþtirme-Tanýmlama (PGT) çalýþmalarý yapmaktadýr. PGT kapsamýnda gerçekleþtirilen tüm risk yönetim aktiviteleri Risk Kayýt Dokümanlarýnda toplanmaktadýr.Detaylý bilgi için; Bkz. Ýrem Dikmen,a.g.e. s.11-14 43- Deprem Zararlarýný Azaltma Ulusal Stratejisi,Ankara,Ulusal Deprem Konseyi,2002,s.3,http://www.belgenet.com/deprem/udkrapor02-6.html (24.06.2002) 44- Azime Tezer, a.g.e., s.Bölüm 1-9 45- Frank Press, Robert M. Hamilton, Mitigating Natural Disasters, Science, Vol.284, Issue:5422, 1999, s.1927 46- Sema Burgaz, Kimyasal Bileþikler ve Risk Deðerlendirilmesi, Bilim ve Teknik, (Cilt:35, Sayý:412), Ankara, TÜBÝTAK, 2002, s.47 47- Aykut Barka, Ali Er, Depremini Bekleyen Þehir Ýstanbul, s.7 48- Türkiye Ulusal Jeodezi ve Jeofizik Birliði (TUJJB) Ulusal Deprem Programý, Ankara, Harita Genel Komutanlýðý, 1999, s.22 49- Meltem Kutlu, Deprem ve Ýdarenin Sorumluluðu, Amme Dergisi (Cilt 32, Sayý 4), Ankara, 1999, s.26 50- K.Erçin Kasapoðlu, Ankara Kenti Zeminlerinin Jeoteknik Özellikleri ve Depremselliði, Ankara, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasý Yayýnlarý:54, 2000, s.iii Öðr. Gör. Dr.; Harita ve Kadastro Mühendisi, Ýstanbul AREL Üniversitesi MYO dosya Heyelanlarýn Jeodezik Yöntemler Ýle Ýzlenmesi Kemal Özgür Hastaoðlu sayesinde deðiþik derinliklerdeki hareketlerle birlikte yapýda ve çevresinde deformasyonlara neden olan yükler, su basýncý, taban suyu seviyesi, gerinim, sýcaklýk gibi deðiþik faktörlerin büyüklükleri ve deðiþimleri de ölçülmektedir. Bu amaçla kullanýlan temel jeoteknik sensörler ve diðer cihazlar, inklinometre, Piezometre, Manyetik Oturma Kolonu (Settlement Gauges), Extensometre, Çatlak ölçer (Crackmeters and Jointmeters), Basýnç Ölçer (Pressure Cell), Strengeç (Strain Gauges), Termometrelerdir (Kýranoðlu, 2006). Özellikle son yýllarda heyelanlarý noktasal izleme yöntemi olarak, robot ölçüm sistemleri ve GPS kullanýlýrken, yüzeysel izleme yöntemleri olarak fotogrametri ve INSAR yöntemleri yaygýn olarak kullanýlmaktadýr. Çizelge 1de heyelan hareketlerinin ölçülmesinde kullanýlan temel jeodezik yöntemler ve doðruluklarý yer almaktadýr. Çizelge 1 incelendiðinde yer deðiþmelerin üç boyutlu olarak en hassas izleme yönteminin GPS olduðu görülmektedir. Son yýllarda, GPS her türlü deformasyon ölçmesi (güncel yerkabuðu hareketleri, depremler, heyelanlar, mühendislik yapýlarýnýn denetimi v.b.) alanlarýnda diðer yöntemlere göre daha yaygýn bir þekilde kullanýlmaya baþlamýþtýr. GPS donanýmý saðlam, hafif, ucuz, güvenilir ve kullanmasý kolaydýr. GPSin ölçme yöntemleri ve yazýlýmlarý, arazi verilerinin daha kolay deðerlendirilmesine olanak vermektedirler (Gili v.d., 2000; Chang, 2000). Heyelanlarýn GPS ile izlenmesi ili ilgili birçok araþtýrma gerçekleþtirilmiþtir (Coe v.d. 2003; Malet v.d.. 2002; Dercourt. 2000; Gili v.d.. 2000; Brunner. 1997;1994; Bayrak. 2003). Özellikle GPS kullanarak heyelan mekanizmalarýnýn çözümlenmesi ve kayma miktarlarýnýn belirlenebilmesi için GPS sonuçlarýnýn analizinde doðru analiz metodu ve doðru deformasyon modeli kullanýlarak sonuçlarýn üretilmesi gerekmektedir. Heyelanlar noktasal olarak GPS ile izlenirken, son yýllarda GPSin yaný sýra INSAR ve fotogrametrik teknikler kullanýlarak alansal deformasyonlarda izlenmektedir (Mora v.d. . 2003; Coe v.d.. 2003). Çizelge 1 Heyelan hareketlerinin ölçülmesinde kullanýlan bazý yöntemler ve doðruluklarý (Gili v.d., 2000) hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 Deprem Doðal afetlerin izlenmesi ve sistematiðinin çözümlenmesi olasý bir afet sonucunda meydana gelecek can ve mal kaybýnýn en aza indirmede büyük önem taþýmaktadýr. Son yýllarda heyelanlarýn izlenmesi ve heyelan mekanizmalarýnýn çözümlenmesi için çok farklý ölçüm ve analiz yöntemleri kullanýlmaktadýr. Toprak, taþ veya bunlarýn karýþýmýndan oluþan bir zeminin ya da çeþitli kayaçlarýn, bir yüzey üzerinde, aþaðýya ve dýþarýya doðru hissedilebilir þekilde hareketi heyelan olarak tanýmlanmýþtýr (Erguvanlý, 1994). Heyelan tiplerini meydana geliþ biçimlerine göre Göçmeler, Kaymalar, Akmalar, Karmaþýk heyelanlar olarak sýnýflandýrabiliriz (Erinç, 1996). Doðal olarak heyelanlar, klimatolojik, jeomorfolojik ve jeolojik koþullarýn uygunluðu, yamacý oluþturan malzemenin farklýlýðý nedeniyle birden fazla türde de görülebilir. Baþka bir anlatýmla, düþme, kayma ve akma þeklinde olan heyelan bir süre sonra ayný anda, iki veya üç hareket þeklinde görülebilmektedir. Bu özelliklerinden ötürü heyelanlarýn çoðu genellikle karmaþýk türde oluþurlar (Erinç, 1982). Heyelanlarýn sýk görüldüðü veya görülme þansýnýn yüksek olduðu yörelerin, topografik, jeolojik ve klimatik özellikleri ile kütle hareketleri arasýndaki iliþkilerin, kapsamlý bir biçimde ortaya konmasý gerekir. Bunun için teorik ve uygulamalý çalýþmalar birlikte yürütülmelidir. Ancak bu çalýþmalar sonucunda, herhangi bir alanýn heyelan ve diðer kütle hareketlerine karþý olan duyarlýlýðý ortaya çýkarýlabilir (Oztürk K., 2002). Heyelanlarýn izlenmesi son derece yoðun ve zahmetli çalýþmalar gerektirmektedir. Heyelanlarýn izlenmesi için gerek jeodezik gerekse jeofiziksel birçok yöntem geliþtirilmiþtir. Genel olarak jeodezik ve jeofiziksel yöntemler birlikte deðerlendirildiði heyelan sahalarýnda daha anlamlý sonuçlar üretilmektedir. Jeodezik olmayan yöntemler jeoteknik donanýmlar ve diðer özel izleme cihazlarýný içerir. Bu donanýmlar 37 dosya Kaynaklar Deprem Türkiyenin iklimi, jeomorfolojik ve jeolojik özellikleri her türlü kütle hareketlerinin oluþmasý için uygun koþullara sahiptir. Ayrýca yamaçlar üzerindeki bitki örtüsünün yok edilmesi veya tahribi; çeþitli amaçlar için arazinin yanlýþ kullanýlmasý bu türlü hareketlere hýz kazandýrmaktadýr. Türkiye yüzölçümünün %80nini kütle hareketlerini kolaylaþtýran eðimli ve sarp araziden oluþan alanlar kaplamaktadýr. Ayrýca eðimli arazilerin tarým alaný olarak kullanýlmasý, jeolojik özellikler ve aþýrý derecede ormanlarýn tahribi, buna paralel olarak meralarýn aþýrý otlatýlmasý kütle hareketlerini önemli ölçüde tetiklemektedir (Oztürk K., 2002). Bu yüzden ülkemizde de heyelanlarýn jeolojik, jeofiziksel ve jeodezik yöntemlerin birlikte kullanýlarak izlenmesi ve ileriye yönelik kestirimlerin gerçekleþtirilmesi gerekmektedir. Heyelan çalýþmalarýnda bizlere düþen ana görev; heyelanlardaki deformasyonlarý belirleyip, bu deformasyonlara neden olan kuvvetleri ya da bu kuvvetler ile orantýlý büyüklüklerin fonksiyonlarýný içeren bir dinamik deformasyon modeli kullanarak heyelan ile sebepleri arasýndaki iliþkiyi ortaya çýkarmaktýr. 38 hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 · Bayrak T., (2003), Heyelanlar Ýçin Bir Dinamik Deformasyon ve Bir Dinamik Hareket Yüzeyi Modelinin Oluþturulmasý, Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ocak 2003, Trabzon. · Brunner, F.K. ve Welsch, W.M., (1993), Effects of the Troposphere on GPS Measurements, GPS World, 4:42-51. · Brunner, F. K., (1997), Continuous Monitoring of Deformation Using The Global Positioning System, AvH Magazine, 69, 29-38. · Chang, C.C., (2000), Estimation of Local Subsidence Using GPS and Leveling Data, Surveying and Land Information Systems, 60, 85-94. · Coe J.A., Ellis W.L., Godt J.W. , Savage W.Z., Savage J.E., Michael J.A.,Kibler J.D., Powers P.S., Lidke D.J., Debray S. , (2003), Seasonal movement of the Slumgullion landslide determined from Global Positioning System surveys and field instrumentation,July 1998March 2002, Engineering Geology 68 (2003) 67101. · Dercourt, J., (2000), Apport du GPS au Suivi en Continu des Mouvements de Terrrain:Application au GlissementCoulee de Super-Sauze (Alpes-de-Haute-Provence,France), Earth and Planetary Sciences, 331, 175-182. · Erguvanlý, K.,1994, Mühendislik Jeolojisi, ÝTU Basýmevi, Ýstanbul. · Erinç, S., 1996, Jeomorfoloji 1, (geniþletilmiþ 4. Baský), Ýstanbul. · Gili, J. A., Corominas, J., Rius, J., (2000), Using Global Positioning System Techniques in Landslide Monitoring, Engineering Geology, 55, 167-192. · Kýranoðlu Y., (2006) GPS Yöntemi ile Deformasyonlarýn Tespitinde Gerinimlerin Belirlenmesi, Doktora Tezi, Gebze Tüksek Teknolojisi Enstitüsü Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Gebze. · Öztürk, K., (2002). Heyelanlar ve Türkiyeye Etkileri, Gazi Üniversitesi Eðitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayý 2 (2002), Sayfa, (35-50). · Malet, J. P., Maquaire, O., Calais, E., (2002), The Use of Global Positioning System Techniques for The Continuous Monitoring of Landslides: Application to Yhe Super-Sauze Earthflow (Alpes-de-Haute-Provence, France), Geomorphology, 43, 33-54. Yrd.Doç.Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Geomatik Mühendisliði Bölümü dosya Doðal Afet Sürecinde Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði ve CBSnin Önemi Tarýk Türk yapýlan planlamalarýn baþarýsýný doðrudan etkilemektedir. Lazer tarayýcý verileri, hava fotoðraflarý ve uydu görüntüleri bu tür durumlar için vazgeçilmez coðrafi veri kaynaðý olarak ortaya çýkmaktadýr. Doðal afet sürecinde, adý anýlan verilerin CBS tabanlý bir Afet Bilgi Sistemi (ABS) ortamýnda bütünleþtirilmesi sonucunda, gereken önlemler en kýsa sürede ve etkin bir þekilde alýnabilir. Doðal afetlere karþý gerekli önlemlerin etkin bir þekilde alýnabilmesi; Geomatik, Jeoloji, Jeofizik, Ýnþaat, Çevre Mühendisliði, Þehir ve Bölge Planlama gibi farklý disiplinlerin birlikte çalýþmalarýný gerektirir. Uydu ile konum belirleme verileri, hava fotoðraflarý, lazer tarayýcý verileri ve uydu görüntüleri doðru ve güncel coðrafi veriye hýzlý eriþimi saðlayan coðrafi veri kaynaklarýdýr. Doðal afet öncesi zararlarýn azaltýlmasý için; bu kaynaklardan elde edilen coðrafi veriler ile jeofiziksel, jeoteknik ve jeolojik verilerin bir mekansal bilgi sistemi çatýsý altýnda bütünleþtirilmesi gerekir. Bunun sonucunda oluþturulan CBS tabanlý Afet Bilgi Sistemleri (ABS), ülkemizdeki doðal afetlerle mücadelede varolan eksikliklerin giderilmesinde önemli çözüm yöntemlerinden biri olabilir. Ülkemizde yerleþim alanlarýndaki doðal afetlerden kaynaklanan zararlarýn azaltýlmasý veya ortadan kaldýrýlmasýndan ilgili kamu kurumlarý sorumludur. Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði disiplininin doðal afet sürecine katký saðladýðý durumlar dikkate alýndýðýnda, sadece doðal afet bakýmýndan güvenli yerleþim alanlarýnýn belirlenmesine yardýmcý olmamakta ayný zamanda arazi kullanýmý yönetimi çalýþmalarýna da katký saðlayarak çarpýk kentleþmeyi önlemekte ve kentsel geliþimin planlý bir þekilde denetlenmesini saðlamaktadýr. Böylece, ülkemiz açýsýndan böylesine önemli bir konuda oldukça etkin bir rol üstlenerek doðal afetlere karþý alýnacak önlemler konusunda yapýlacak çalýþmalara büyük katkýlar saðlamaktadýr. Yrd.Doç.Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Geomatik Mühendisliði Bölümü Deprem Ülkemiz; tektonik oluþumu, jeolojik yapýsý, topografik yapýsý ve meteorolojik özellikleri gibi nedenlerle her zaman doðal afet tehlikesi ve riskine sahip olan bir ülkedir. Son yýllarda meydana gelen doðal afetlerin daðýlýmý incelendiðinde, topraklarýmýzýn büyük bir kýsmý baþta deprem olmak üzere, heyelan ve su baskýný gibi birçok doðal afet riskini barýndýrmaktadýr. Meydana gelen bu doðal afetlerden kaçmak mümkün deðildir. Bu nedenle, doðal afetlere karþý hazýrlýklý olunmasý ve bu sürecin doðru, etkin ve verimli bir þekilde yönetilmesi ülkemiz açýsýndan son dereceönemlidir. Afet yönetimi çok karmaþýk bir yapýya sahip olduðundan, bu sürecin en iyi þekilde yönetilmesi klasik yöntemlerle zordur. Bu süreçte bilgi teknolojilerinin kullanýmý önem taþýmaktadýr. Özellikle, afet öncesi planlama ve analiz, afet anýnda bilgi akýþý ve karar verme, afet sonrasý olaya müdahale ve iyileþtirmede karar destek sistemi olarak CBSnin kullanýlmasý pekçok fayda saðlamaktadýr. CBS tabanlý bir Afet Bilgi Sistemi (ABS) oluþturmaaþamalarýndaen önemli bileþen doðru ve güncel veridir. Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði disiplini, özellikle verilerin toplanmasý, üretilmesi ve bütünleþtirilmesi sürecinde oldukça yoðun, stratejikve önemli görevler üstlenmektedir. Doðru veriye ulaþmada en önemli yöntemlerden biri de uydu ile konum belirleme yöntemleridir (GPS, Glonass, Galileo).Uydu ile konum belirleme, dünyada olduðu gibi ülkemizde de yer kabuðu deformasyonlarýnýn belirlenebilmesi amacýyla yaygýn bir þekilde kullanýlmaktadýr. Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði disiplininin en önemli görevlerinden birisi de yeryüzüne ait verilerin doðruluðunu araþtýrmaktýr. CBS tabanlý ABSde, istenilen doðruluðun ne olmasý gerektiði mutlaka önceden belirlenmelidir. Çünkü, çalýþmada kullanýlacak coðrafi veri kaynaðý bu doðrultuda tespit edilebilir. Bununla birlikte coðrafi verinin doðruluðu, ölçeðe baðlý olarak da deðiþebilmektedir. Bu çalýþmalardan üretilen sonuçlarýn jeofiziksel ve jeolojik verilerle bütünleþtirilmesi sonucunda tektonik çalýþmalara katký saðlanmaktadýr. Diðer taraftan, doðal afetlerin kaynaðý mekansal yapýdýr. Doðal afetlerden kaynaklanan zararlarý azaltmak veya ortadan kaldýrmak için doðal afet öncesi ve sonrasýnda coðrafi veriye gereksinim duyulur. Bu verilerin doðru ve hýzlý bir þekilde elde edilmesi hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 39 dosya Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planý (UDSEP 2012-2023) Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendislerine Hangi Görevleri Yüklüyor? Orhan Tatar Deprem Baþbakanlýk Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý (AFAD) bünyesinde yer alan Deprem Danýþma Kurulu (DDK) tarafýndan depremden korunmak, deprem zararlarýný azaltmak ve deprem sonrasýnda yapýlacak faaliyetler hakkýnda öneriler sunmak ve depremler ilgili araþtýrmalar için politikalarý ve öncelikleri belirlemek amacýyla 2010 yýlý içerisinde Deprem Stratejisi Geliþtirme Çalýþmalarý baþlatýlmýþtýr. Bu sürece DDK üyelerinin yanýsýra, konunun uzmanlarý da davet edilmiþ ve birbirinden farklý 8 alt komisyon tarafýndan ayrýntýlý olarak hazýrlanan raporlar AFADa sunulmuþ ve bu raporlar 2010 yýlý dördüncü DDK toplantýsýnda uygun bulunmuþtur. Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunun 09.08.2011 tarihli ve2011/1 sayýlý kararý ile kabul edilen ve 18.08.2011 tarihli ve 28029 sayýlý Resmî Gazetedeyayýmlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Plânýnýn (UDSEP-2023)ana amacý, depremlerin neden olabilecekleri fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel ve politik zarar ve kayýplarý önlemek veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli, güvenli, hazýrlýklý ve sürdürülebilir yeni yaþam çevreleri oluþturmaktýr þeklinde tanýmlanmýþtýr. UDSEP 2012-2023, A)Depremleri öðrenmek, B) Deprem güvenli yerleþme ve yapýlaþma ve C) Depremlerin etkileriyle baþedebilmek þeklinde 3 ana eksen üzerine oturtulmuþtur. Her eksen kendi içinde hedefler ve eylemler þeklinde ayýrtlanmýþ ve eylemlerden doðrudan sorumlu ve ilgili kuruluþlar ile eylemlerin gerçekleþme dönemleri belirtilmiþtir. UDSEP 2012-2023de eylemlerin gerçekleþme dönemleri olarak Kýsa Vadeli (2012-2013), Orta Vadeli (2012-2017) ve Uzun Vadeli (2012-2023) kavramlarý esas alýnmýþtýr. Plan; 7 hedef, 29 strateji ve 87 eylemden oluþmaktadýr. 13 kuruluþun sorumluluðunda yürütülecek bu eylem planlarýnýn ilgili kuruluþlarla iþbirliði halinde yapýlmasý öngörülmektedir. Plan bir bütün olarak incelendiðinde, Geomatik/Harita/Jeodezi ve FotogrametriMühendislerine 40 hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 en önemli görevlerin Eksen A olarak adlandýrýlan Depremleri Öðrenmek baþlýðý altýnda düþtüðü görülmektedir. Deprem bilgi altyapýsýnýn geliþtirilmesi adlý hedef içerisinde yer alan ve Deprem öncesi, aný ve sonrasýnda fay zonlarýndaki yerkabuðu deformasyonlarý ulusal ve yerel jeodezik aðlarla sürekli olarak izlenecek ve modellenecektirþeklinde ifade edilen A.1.1.4. nolu eylem ile depremi oluþturan deformasyonlarýn ulusal, bölgesel, yerel ve geçici jeodezik gözlem aðlarý kurularak izlenmesi ve elde edilen bilgilerin modellenerek deðerlendirilmesiyle deprem tehlikesinin belirlenmesi ve risklerin azaltýlmasý amaçlanmaktadýr. Bilindiði üzere bu alanda son yýllarda özellikle Kuzey Anadolu ve Doðu Anadolu Fay Zonlarý üzerinde yapýlan çalýþmalar bulunmaktadýr. Bu çalýþmalarý önümüzdeki dönemlerde ülkemizdeki diðer aktif fay zonlarý üzerinde de yoðunlaþtýrýlmasý ve yerkabuðu deformasyonlarýnýn modellenmesi büyük önem taþýmaktadýr. Harita Genel Komutanlýðý sorumluluðunda, TÜBÝTAK-MAM ve Üniversitelere verilen bu eylem ile Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði Bölümlerimize görev düþmektedir. Eylem Planý içerisindeki önemli iþlerden birisi de Deprem Bilgi Bankasýnýn oluþturulmasýdýr. Bu bilgi bankasýnýn iþlevi sürekli kýlýnarak, deprem verilerinin uluslararasý standartlara uygun yöntemlerle iþlenerek, belirli bir formatta depolanmasý ve çok paydaþlý kullanýcýlara tek merkezden daðýtýlmasý amaçlanmaktadýr. Bu çalýþmada da özellikle coðrafi bilgi sistemi altyapýsýnýn kurulmasý aþamasýnda Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendislerine önemli görevler düþecektir. A.1.4.2. nolu bir baþka eylemde ise Ulusal deprem ön hasar tahmini ve erken uyarý sistemi geliþtirme çalýþmalarýnda kullanýlacak yeni verilerin yanýsýra, uydu görüntüleri ve coðrafi bilgi sistemlerinden elde edilen verilerin de sistemle bütünleþtirilmesi planlanmaktadýr. dosya Prof. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliði Bölümü, AFAD Danýþma Kurulu Üyesi Deprem Deprem tehlike analizleri ve tehlike haritalarýnýn geliþtirilmesi baþlýklý A.2. nolu hedef altýnda yer alan Bölgeler için büyük ölçekli (1:250.000) diri fay haritalarý ve sismotektonik haritalar hazýrlanacak, ayrýca faylarla ilgili bilgiler ve güncel veriler uygun istatistiksel yöntemlerle coðrafi bilgi sistemi bazýnda hücresel olarak hesaplanacaktýr þeklinde ifade edilen A.2.1.1. nolu eylem ile bazý diri fay parametrelerini elde edebilmek amacýyla faylardaki kayma hýzlarý jeodezik yöntemlerle elde edilecektir þeklinde ifade edilen A.2.1.2. eylemlerdeGeomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendislerine önemli görevler düþmektedir. Deprem Güvenli Yaþam ve Yerleþme baþlýklý 2. Eksen içerisinde ise özellikle B.1.2. nolu stratejide Baþta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiyedeki bina envanteri çýkarýlacak ve mevcut yapýlar hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alýnarak gruplandýrýlacaktýr denmektedir. 23 Ekim 2011 Van Depreminden sonra artýk daha sýk dillendirilmeye baþlanan Kentsel Dönüþüm Projelerinin önümüzdeki dönemlerde daha yoðun olarak uygulamaya konmasý durumunda Coðrafi Bilgi Sistemi tabanlý bina envanter çalýþmalarýnda çok etkin bir þekilde bu alanda uzmanlaþmýþ Geomatik/Harita/Jeodezi ve Fotogrametri Mühendislerine ihtiyaç duyulacaktýr. Depremlerin Etkileriyle Baþedebilmek baþlýklý üçüncü eksen daha çok hizmet içi eðitim ve halkýn bilinçlendirilmesi çalýþmalarýna yoðunlaþmaktadýr. Bu eksen içerisinde yer alan C.3.1.2. nolu eylem acil durumlarda kullanýlacak saðlýk tesisleri ve sosyal tesislerin belirlenmesi ile çalýþmalarý öngörmektedir. Kuþkusuz bu eylem planý içerisinde de CBS tabanlý afet bilgi sistemi tasarýmýnýn saðlýklý bir þekilde yapýlmasý, afetler sýrasýndaki planlama ve koordinasyonun baþarýlý olma þansýný artýracaktýr. Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý bünyesinde de Haberleþme ve Bilgi Sistemleri Daire Baþkanlýðýnýn kurulmasý olmasý bu alanda yapýlacak çalýþmalarýn koordinasyonu açýsýndan önemlidir. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planý (UDSEP 2012-2023) içerisinde en dikkat çekici noktalardan birisi hemen hemen tüm eylem planlarýnýn çok disiplinli bir çalýþmayý gerektirdiði konusudur. Deprem gibi ekonomik ve sosyal hasar boyutu çok yüksek olan bir doða olayýnýn afete dönüþmemesi bu alandaki birçok farklý disiplinin bir arada verimli bir þekilde çalýþmasý, nitelikli ve güvenilir bilimsel veriler üretmesine baðlýdýr. Bu tür çok disiplinli çalýþmalara son yýllarda TÜBÝTAK, Kalkýnma Bakanlýðý gibi kurumlarýn verdiði destek ve teþviklerle zaman zaman rastlanmaktadýr. Buna verilebilecek en iyi örneklerden birisi de TÜBÝTAK MAM öncülüðünde 14 ayrý Üniversitenin katký sunduðu TÜRDEP projesi verilebilir. Bu tür çok disiplinli projelerin çoðalmasý, proje sonuçlarýnýn uygulamaya aktarýlmasý ve kurulan teknik altyapýlarýn sürekliliðinin saðlanmasý da önemlidir. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planýnýn 2023e gelindiðinde tüm bileþenleri ile baþarýya ulaþmasýnýn önkoþulu ise çok disiplinli çalýþmalarýn yaygýnlaþtýrýlmasý ve ortak çalýþma kültürünün geliþtirilmesi gibi gözükmektedir. hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 41 dosya Doðal Afet Zararlarýnýn Azaltýlmasýnda Afet ve Risk Yönetiminin Önemi Levent Uzunçýbuk Deprem Ýnsanlýk tarihinin baþlangýcýndan günümüze kadar ülkemiz topraklarý, deprem, sel, toprak kaymasý ve çýð düþmesi gibi doðal afetlerle sýkça karþý karþýya kalmýþ ve kalmaya devam edecektir [1]. Özellikle büyük depremlerin, bazý medeniyetlerin tarih sahnesinden silinmesine neden olduðu bilinmektedir. Bu baðlamda son günlerde 23 Ekim 2011 Van ve 09 Kasým 2011 Edremitte (Van) yaþadýðýmýz depremlerin insan ve yerleþim yerleri üzerindeki yýkýcý etkileri, kamuoyunun dikkatini doðal afetlere çekmiþ ve Afet ve Risk Yönetiminin ne kadar önemli olduðunu bir kez daha ortaya koymuþtur. Doðal afet(kýran), yerel topluluklarýn genel yaþamýný etkileyen, aksatan ve bozan deprem, yangýn, su baskýný, yer kaymasý, çýð ve kaya düþmesi gibi meydana gelen doða olaylarý [2] olarak tanýmlanmaktadýr. Tanýmdan da anlaþýlacaðý gibi meydana gelen doða olaylarýnýn, doðal afet olabilmesi için yerel topluluklarýn genel yaþamýný etkilemesi, aksatmasý veya bozmasý gerekmektedir. Söz konusu olumsuz etkiler yüzde yüz önlenemese de, kýsmen azaltýlabilmektedir. 42 Afet ve Risk Yönetimi Nedir? Doða olaylarýnýn olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi, diðer bir ifade ile afet zararlarýnýn azaltýlmasý, afet öncesi bir takým önlemlerin alýnmasý ile olasýdýr. Ülkemizde afet yönetimi çalýþmalarý sadece afet sonrasý kurtarma ve yara sarma iþlerine odaklanmýþsa [3] da, toplumsal alýþkanlýklar afet öncesi hazýrlýklar üzerine deðil, afetten sonra düþünmeye, karar almaya ve eyleme geçmeye hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 daha yatkýn görülmektedir. Diðer bir söylemle, ülkemizde doðal afetlere karþý geçmiþte olduðu gibi günümüzde de teslimiyetçi bir tavýr izlenmekte ve kaderci bir yaklaþým [4,5] sergilenmektedir. Örneðin Japonyada doðal afetlere karþý dirençli ve dirayetli bir yaklaþým izlenmekte, toplum buna göre eðitilmektedir. Dirençli ve dirayetli yaklaþýmda, afetin kestirilmesi ve zarar azaltýcý önlemlerin afet öncesinde alýnmasýna iliþkin iþleyiþler ve kurumsal yapýlanmalar yoðunluk kazanmaktadýr. Dirayetli yaklaþýmý benimseyen ülkeler, afet öncesinde kurtarma hazýrlýklarý ile imar ve yapýlaþma denetimini ertesi gün deprem olacakmýþ gibi bir bilgelik ve titizlikle yerine getirirken, katlanýlan bu maliyet ve külfetin, afet sonrasýnda fazlasýyla karþýlýðýnýn bulunacaðý bilincindedir. Bu çerçevede günümüzde afet olayýna, afet öncesi, afet aný ve afet sonrasý düþüncesiyle yaklaþýlmasýný öngören Afet ve Risk Yönetimi sistemi geliþtirilmiþtir. Ülkemizde yaþanan 1999 yýlý Marmara Depremlerinden sonra, afet sonrasý müdahale kadar, afet zararlarýný azaltmada afet öncesi hazýrlýklarýnda önemi ortaya çýkmýþtýr. Genelde Afet Zararlarýný Azaltma Sistemi (Risk Yönetimi) ve Afet Müdahale Sistemi (Afet Yönetimi) olarak tanýmlanabilen ve birbirini tamamlayan bu iki sistem, özellikle hedefler, kapsam ve kurumlaþma biçimleri açýsýndan farklýlýklar taþýmaktadýr. Afet müdahale sistemi kapsamýnda, Afet Yönetimi, Kriz Planlamasý veya Acil Durum Yönetimi çalýþmalarý yürütülmektedir. Diðer taraftan, afet zararlarýnýn en aza indirilmesi, diðer bir ifade ile yara almama amaçlý önlemlere öncelik ve geçerlik dosya kazandýrýlmasý kapsamýnda ise Risk Yönetimi ve Sakýným Planlamasý (Contingency Planning) çalýþmalarý sürdürülmektedir. Risk yönetiminin ön bilgilenme aþamasýnda, deprem tehlikesini ve mekansal planlama hatalarýný belirleyecek araþtýrmalarýn yapýlmasý zorunlu olmaktadýr. Afet ve Risk Yönetim Sisteminin bütüncül bir kapsama kavuþturulabilmesi için, afet öncesi, aný ve sonrasýnda, kýsa ve uzun dönemlerde yerine getirilmesi gerekenlerin hepsinin ayrýntýlý biçimde tanýmlanmasý çalýþmalarýnýn yapýlmasý gerekmektedir. Bu çerçevede Afet ve Risk Yönetimi Sistemi, sürekli olarak her türlü tehlikeye karþý hazýrlýklý olma, zarar azaltma, müdahale etme, iyileþtirme ve yeniden inþa amacýyla bir afet olayýnýn öncesi, aný ve sonrasýnda elde mevcut kaynaklarý organize eden, analiz, planlama, karar alma ve deðerlendirme süreçlerini kapsayan bir sistem olarak tanýmlanmaktadýr. Afet ve Risk Yönetiminin Önemi Kaynaklar 1-UZUNÇIBUK, Levent, Yerleþim Yerlerinde Afet ve Risk Yönetimi, (Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalý, Kent ve Çevre Bi limleri, Doktora Tezi), Ankara, 2005 2-KELEÞ, Ruþen, Kentbilim Terimleri Sözlüðü, 2.Baský, Ankara, Ýmge Kitabevi, 1998 3-Devlet Planlama Teþkilatý, Doðal Afetler Özel Ýhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000 (Yayýnlanmamýþ Rapor) 4-Bayýndýrlýk ve Ýskan Bakanlýðý, Kentleþme Þurasý 2009, Afetlere Hazýrlýk ve Kentsel Risk Yönetimi Komisyonu Raporu, Ankara, Nisan- 2009 5- www.milliyet.com.tr, Deprem felaketi Türkiyenin kaderi, 19.12.2011 Öðr. Gör. Dr.; Harita ve Kadastro Mühendisi, Ýstanbul AREL Üniversitesi MYO Doða olaylarýnýn nerede, ne zaman, hangi büyüklükte, nasýl ve ne türde oluþacaðý bilinemediðinden, yerleþim yerlerinde can ve mal güvenliði için afetler büyük tehlike oluþturmaktadýr. Meydana geldikleri pek çok ülkede afetler, onarýlmasý çok güç fiziksel, sosyal ve ekonomik kayýplara yol açmaktadýr. Özellikle geliþmekte olan ülkelerde ise söz konusu kayýplarýn yaný sýra, etkisi uzun yýllar sürebilecek ekonomik krizlere neden olmaktadýr. Bu baðlamda, afet ve risk yönetiminin amacý, yerleþim yerlerinde afetlerin önlenmesi, afetlere karþý hazýrlýklý olunmasý, zararlarýnýn azaltýlmasý için afet öncesi alýnacak önlemlerle, afet aný ve sonrasýnda hýzlý ve etkili bir kurtarma, ilk yardým, geçici barýnma ve yeniden inþa faaliyetlerinin yürütülmesini saðlamak üzere halkýn katýlýmýyla gerek merkezi, gerekse yerel yönetimlerin ve silahlý kuvvetleri de kapsayan tüm kamu kurum ve kuruluþlarýn sivil toplum örgütleriyle birlikte yapýlmasý gereken teknik, yönetsel ve yasal çalýþmalarýn bir sistem dahilinde yapýlmasýný saðlamak olmalýdýr. Deprem Son söz Günümüz Türkiyesinde doðal afetlerle ilgili yapýlan çalýþmalardaki oluþum, afet sonrasýna odaklýdýr. Ülkenin jeolojik yapýsý gereði, özellikle depremler nedeniyle doðal afet riski yüksek olmasýna karþýn, olasý olumsuzluklarý azaltýcý afet öncesi önlemlerin hala yeterince alýnmadýðý gözlemlenmektedir. Özetle ülkemizde doðal afetlerle ilgili risk yönetimi uygulanmamaktadýr. Unutulmamalý ki risk yönetimi olmadan, afet yönetiminin baþarýsýndan söz edilemez. hkmo istanbul bülteni / Þubat 2012 43 söyleþi HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Söyleþi Dizisi: Prof. Dr. Ahmet Yaþayan Ýle Söyleþi (13 Aralýk 2011) M. TEVFÝK ÖZLÜDEMÝR - Sevgili meslektaþlarýmýz, öðrenci kardeþlerimiz; Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi olarak bugün yedincisini düzenlediðimiz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Tarihine Iþýk Tutanlar söyleþi dizimize hoþ geldiniz diyorum. Söyleþi dizimizin düzenleniþ amacýný önceki toplantýlarda da paylaþmýþtýk. Geçmiþ büyüklerimizin birikimleri var, deðerli birikimleri var. Mesleðimiz ve ülkemizdeki geliþim sürecini doðrudan yaþamýþ kuþaklar, mesleðimizin birçok alanýndaki çalýþmalarýn da öncüsü olmuþ olan kuþaklar. Bu deneyim ve birikimleri günümüz kuþaklarýyla paylaþmak, tarih bilincini önemseyen bizler açýsýndan son derece önemli. Biz, bu bilinçle bu buluþmalarý gerçekleþtiriyoruz, gerçekleþtirdiðimiz buluþmalarýn bant kayýtlarýnýn çözümlerini de bültenlerimizde, yayýnlarýmýzda diðer meslektaþlarýmýzla paylaþmayý ilk edindik. Ayrýca, bant çözümlerini kitaplaþtýrmak gibi bir kurgumuz olduðunu da sizlerle paylaþayým buradan. Yedinci söyleþimizi düzenlediðimizi vurgulamýþtým. Bugünkü konuðumuz, ülkemizde Fotogrametri alanýnda öncülük eden, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasýna da çalýþmalarýyla bugüne kadar çok deðerli katkýlar sunan hocamýz, Prof. Dr. Ahmet Yaþayan. Prof. Dr. Ahmet Yaþayan, Fotogrametri alanýnda ciddi bir birikim ve deneyime sahip ve bunu akademik yaþantýsýnda paylaþmýþ, Odanýn her türlü çalýþmalarýnda ciddi bir katký sunmuþ bir meslektaþýmýz, büyüðümüz. Özellikle de yayýncýlýk faaliyetleri, Odamýzýn teknik ve bilimsel yayýnlarýnýn baþlatýlmasý süreci de hocamýzýn deðerli katkýlar sunduðu baþlýklardan bir tanesi. Söyleþiye geçmeden önce, hocamýzýn özgeçmiþini sizlerle paylaþmak istiyorum. Hocamýz, 1937 yýlýnda Akþehirde doðdu. Ýlk ve ortaöðreniminden sonra, 1955te Ankara Harita Kadastro Meslek Lisesini, 1959da da o dönemki adýyla Ýstanbul Teknik Okulu Harita Kadastro Bölümünü bitirdi. 1960 yýlýnda ayný okulda uzmanlýk eðitimi aldý. Askerlik görevini 1961-62 yýllarýnda Ankara'da, Yedek Subay Okulundan sonra Harita Genel Müdürlüðü Fotogrametri ve Astronomi þubelerinde yaptý. 1965 yýlýnda Uluslararasý Fotogrametri Enstitüsünden mezun oldu. Yaklaþýk 5 yýl Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðü Fotogrametri Dairesinde çalýþtýktan sonra, 1968 yýlýnda Karadeniz Teknik Üniversitesinde asistan oldu. 1973 yýlýnda Ýstanbul Teknik Üniversitesi Ýnþaat Fakültesinde doktora yaptý. 1978de doçent olarak atandý. 1993 yýlýna kadar Karadeniz Teknik Üniversitesinde görev yaptý. 1993-95 yýllarýnda, STFA Haritada Fotogrametri projelerinde çalýþtý ve sonrasýnda yeniden üniversite yaþantýsýna dönerek, 19962004 yýllarýnda Yýldýz Teknik Üniversitesi Fotogrametri Anabilim Dalýnda öðretim üyeliði yaptý. 2004 yýlýnda emekli olduktan sonra da 2008 yýlýna kadar yüksek lisans ve doktora derslerini sürdürdü, daha sonra da ders vermeye devam etti. Bunu 50. yýl etkinliði çerçevesinde yapýlmýþ olan yayýndan alýyorum. Üyesi olmaktan onur duyduðunu her fýrsatta dile getiren Yaþayan, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasýnýn 10. Dönem Yönetim Kurulunda Sayman Üye, 2004 yýlýna kadar 7. Sürekli Teknik Komisyon Baþkaný, Kurultay Yürütme Kurulu Üyesi ve Baþkaný, 11. Kurultay Baþkaný olarak görev yaptý. Hocamýz, ayný zamanda Odamýzýn yayýncýlýk çalýþmalarýnda, bilimsel/teknik yayýnlarýnýn baþlangýcýnda 44 emek veren bir hocamýz. Bu emek, yaþamýnýn ilerleyen evrelerinde devam etti, bu yýlbaþlarýna dek de Odamýzýn bilimsel/teknik yayýný olan HKMO Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi yönetimi dergisinin eþ editörlüðü görevini yürüttü. Evli olan hocamýzýn, biri meslektaþýmýz olan 2 mühendis oðlu ve 4 torunu var. Söyleþilerimizin içeriðine yönelik de, serbest kürsü biçiminde, katýlýmcýlarýn belirlediði çerçevede bir sunuþ söz konusu oluyor ve bizlerin katkýlarýyla biçimleniyor. Hocamýzý kürsüye davet ediyorum. Prof. Dr. AHMET YAÞAYAN - Hepinizi sevgiyle, saygýyla selamlýyorum. Yönetim Kuruluna teþekkür ederim. B e n , m e s l e k ya þ a m ý m d a ya þ a d ý k l a r ý m ý , önemsediklerimi, hatýrlayabildiklerimi sizlere kýsaca özetlemek istiyorum. Tabii, bunlarýn içerisinde bir kýsmý katký sayýlabilir. Zaten katký olabileceðini düþündüklerimi seçtim. Yaklaþýk 50 yýllýk meslek yaþamýmýn özeti slaytta görülüyor. Askerlik görevim, Harita Genel Müdürlüðü, 19611962, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðündeki 1963-1964, 1966-1967 yýllarýndaki hizmetlerim, meslek yaþamýmýn yaklaþýk yarýsýný, tüm yaþamýmýn üçte birini oluþturan, 19681992 yýlarýndaki Karadeniz Teknik Üniversitesi günlerim, 1993-1995 özel sektör yýllarým ve tekrar üniversiteye dönüþüm, 2004 yýlýndan itibaren de emeklilik yaþamým. Meslek yaþamýmý özetlerken bunlarý bir hatýra þeklinde deðil de, tanýk olduðum, katýldýðým, bazý çalýþmalardan söz ederek anlatacaðým. Bunlarý tamamlamak için önemli bulduðum iki etkinlik alaný daha var: Biri Türkiye Ulusal Fotogrametri ve Uzaktan Algýlama Birliði, diðeri de Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý ilgili etkinlikler. Katýldýðým, tanýk olduðum çalýþmalardan söz edeceðim. Gerçi, ondan önce de çeþitli yerlerde çalýþtým, ama ilk mesleki çalýþma olarak Harita Genel Müdürlüðündeki 18 aylýk askerlik görevini alýyorum. Burada 6 ay Fotogrametri Þubesinde, 12 ay da Astronomi Þubesinde görev yaptým. Fotogrametri Þubesinde, 1/25000 ölçekli haritalarýn üretiminde operatör yardýmcýsý olarak çalýþtým. Aslýnda, askerlikten önce, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðü Fotogrametri Dairesinde, 6 ay operatörlük yapmýþtým. Operatör yardýmcýsý olarak çalýþmak istemediðim için rapor alarak ayrýldým. Astronomi Þubesine verdiler. 12 ay da Astronomi Þubesinde çok ilginç bir çalýþma yaptým. Önemli olduðunu düþündüðüm için burada anlatmak istiyorum. Uluslar arasý Jeodezi-Jeofizik Birliði, dünya geoidini daha söyleþi iyi tanýmlayabilmek için, çeþitli ülkelerden ilave noktalar, bu arada Türkiyeden de, orta enlem boyunca 15 astronomik nokta tesis ve ölçülerinin yapýlmasýný istiyor. Bir iki yýl önce bu 15 noktanýn gözlemleri yapýlmýþ. Astronomi Þubesine gittiðimde masamýn üzerine bir veri yýðýný koydular. 12 ay askerliðin var, bunlarla biraz oyalanýrsýn, senden önce de burada görev yapan bir yedek subay bunlarla uðraþtý, bir þey yapamadý, sen de biraz uðraþýrsýn dediler. Bu yaklaþým doðal olarak beni rahatsýz etmiþti. Hele de harita subaylarýnýn mühendislik iddia ve isteklerinin en ateþli günlerindeki bu tavýr onur kýrýcý idi. Kimseye bir þey soramaz, yardým isteyemezdim. Ama yine de þanslý olduðumu düþünüyorum. Macit Erbudak hocanýn derslerini ilgiyle izlemiþ, ders notlarýný da teksir etmiþtim. En azýndan temel kavramlarý iyi öðrenmiþtim. Diðer yandan Harita Genel Müdürlüðü çok iyi kurulmuþ bir kurum olduðunu da eklemem gerekir. Pek çok görevin ilkeleri, kurallarý oluþturulmuþ, enlem, boylam hesaplarý için de, daha önce yurt dýþýnda eðitim gören ilk kuþak mühendislerin, hocalarýmýzýn hazýrladýðý hesaplama formlarý mevcuttu. Kýsaca, kimseye sormadan, bilmediðim, görmediðim Boss Katalogunu, FK3 Katalogunu kullanarak 15 noktanýn enlem ve boylam hesaplarýný 10 ayda tamamladým. Hesaplarýn týkýr týkýr yapýldýðýný görünce bunlarý size okulda öðretiyorlar mý diye sormadan edemediler. Kalan sürede de bu noktalardaki çekül sapmalarýný hesapladým. Askerlik görevim, özetle, geliþmeme katký saðladý. Bir yandan Harita Genel Müdürlüðündeki 1/25000 ölçekli harita üretim sürecini tanýdým, diðer yandan da enlem, boylam tayini konusunda saðlam bilgiler edindim. Sayýn Ahmet Aksoy hoca ile ayný dönemde, ayný yerde askerlik yaptýk. Onunla da bu konuda sýk sýk sohbet ediyorduk. Kiþisel kazancýmýn ötesinde, meslek düzeyimizin, rakip bir kurum tarafýndan anlaþýlmasýnda küçük bir katký saðladýðýmý düþündüðüm için, askerlik görevimin anlattýðým bölümünü önemsiyorum. Askerlik görevimin son günlerinde birlikte çalýþtýðým subaylardan teskere býrakmam ve çalýþmalarýmý orada sürdürmem önerisini de aldýðýmý söylemeliyim. Askerlik görevimin ardýndan, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðü A.K. ve Fotogrametri Dairesi Havai Nirengi Þubesine atamam yapýldý. Planlý dönemde, ilk Beþ Yýllýk Programda, havai nirengi yönteminin uygulanmasý öngörülüyordu. Yönteme uygun ilk arazi çalýþmasý, 1962 yaz aylarýnda, Konyanýn Ilgýn ilçesinde yapýlmýþ, göreve baþladýðým günlerde laboratuarda kolon ölçüleri henüz baþlamýþtý. Þube Müdürü master sýnýfýnda birlikte olduðumuz merhum Erdoðan Örüklü, Daire Baþkan Yardýmcýsý da Mahmut Þatýr idi. Her ikisi de Hollandadaki ITC (Uluslar arasý Fotogrametri Eðitim Enstitüsü)nde lisansüstü eðitim görmüþlerdi. Gerekli hesaplamalarý yapma ve kolon dengelemesi görevi bana verilmiþti. O günkü olanaklarla grafik bir kolon dengelemesi yöntemi geliþtirildi. Benden altý ay sonra da, ön sýrada oturan meslektaþýmýz Kemal Özden de bu çalýþmalara katýldý. O günlere iliþkin unutamadýðým bir olay, elastik bir cetvel bulamamýþ, çelik bir hýzar býçaðýnýn diþlisini taþlatarak iki metre uzunluðunda bir elastik cetvel yapmýþ, kolon deformasyon eðrilerini bununla çizmeðe baþlamamýþtýk. Havai nirengi dengelemesi bu biçimi ile 1966 yýlý ortalarýna kadar devam etmiþtir. Türkiyede ilk kez uygulanan bu yöntemin baþarýsýz kalmasý için, kurum içinde ve kurum dýþýnda, ilginç çabalar gösterilmiþ, teftiþ kurullarý devreye sokulmuþ, ancak, yöntem her yýl artan bir oranda, eski havuz ve dizi yöntemlerinin yerini almýþtýr. Eski yönteme göre arazide tesis edilecek kontrol noktasý sayýsý % 60 oranýnda azalýrken arazi ekiplerinin çalýþmalarýný da kolaylaþtýrmýþtýr. 1965 yýlýnda kuruma bilgisayar alýnmasýyla, kolon dengelemesi yazýlýmlarý hazýrlanmýþ, uzun yýllar bu programlarla çalýþýlmýþtýr. Ayný yýl satýn alýnan bir stereokomparator aleti için de analitik fotogrametri yazýlýmlarý geliþtirilmiþ, ancak Ýtalyan Nistri firmasýndan satýn alýnan bu aletin sýk sýk arýza yapmasý nedeni ile analog havai nirengi uygulamasýna devam edilmiþtir. Gerek kolon dengelemesi ve gerekse analitik fotogrametri programlarýnýn yazýlmasýnda Genel Müdürlüðün Elektronik Bilgi Ýþlem Merkezinin görevlilerinden Onur Gürkanýn katkýlarý önemlidir. TKGMde yapýlan bu çalýþmalar, Bakanlýklar arasý Harita Ýþlerini Planlama ve Koordinasyon Kurulunun yýlda iki kez yapýlan Bilimsel Toplantýlarýnda bildirilerle sunulmuþ, ilgi ve takdirle karþýlanmýþtýr. Karadeniz Teknik Üniversitesine, 1968 yýlýnda asistan olarak atandým. Ayný yýlýn sonunda KTÜdeki bölüm öðretime baþladý. Birlikte göreve baþladýðýmýz Onur Gürkan, bir ay sonra atamasý yapýlan merhum Muzaffer Þerbetçi, Bölüm Baþkaný merhum Erdoðan Özbenli, o sýralar ÝTÜde doktora çalýþmalarýný sürdüren Türkay Tüdeþ bölümün ilk kadrosunu oluþturuyordu. Üniversitede yeni bir bölüm açmak, o zamanlar, hiç de kolay deðildi. Hele açýlacak bölüm ülkedeki üniversitelerde mevcut deðilse yeni bölüm açmak daha da zordu. Yoðun bir çalýþma ve çeþitli çevrelerden, Odamýzdan alýnan desteklerle bölüm açýlabilmiþtir. KTÜnün bilimsel yönden yönetimini ve denetimini saðlayan Ýstanbul Teknik Üniversitesi, özellikle Ýnþaat Fakültesinin yardým ve destekleri unutulamaz. Merhum Prof. M.Gündoðdu Özgeni ve Prof. Mustafa Aytaçý, bu vesile ile saygýyla anýyorum. Meslek yaþamýmýn yaklaþýk yarýsýný geçirdiðim KTÜdeki yýllarý, bir baþka vesile ile uzun uzun konuþmak ve irdelemek yararlý olabilir. Burada yalnýz ilk yýllardaki çalýþmalarýmýzdan ve önemsediðim bir projeden söz etmek istiyorum. Görkemli bir törenle, ardýndan samimi bir kokteyle bölüm açýlmýþtý. Açýlýþa, Ankaradan meslektaþlar da katýldý. Gelen meslektaþlarla bir kolokyum yapýlarak yeni öðretim planý ve ders içerikleri saptanmaða çalýþýldý. Yeni dersler konuldu. Kadastro Tekniði yerine konuya daha genel bir bakýþ getirebilecek Kadastro Bilgisi, imar uygulamalarýný ve diðer kurumlardaki resmi ölçme iþlerini içerecek bir Kamu Ölçmeleri, Jeodezik Hesap ve Harita Ekonomisi yeni derslerdi. ITC- Fotogrametri programýnda hoþuma giden bir ders vardý : Fotogrametrik Projelerin Planlanmasý ve Gerçekleþtirilmesi. Diðer derslerde meslek ile ilgili temel bilgiler veriliyor, ancak genel bir bakýþ eksik kalýyordu. Buna benzer içerikte bir ders, Harita Ekonomisi adýyla öðretim planýna alýndý. Daha sonra bu ders Proje Yönetimine dönüþtürüldü. Ýlk yýllarda, uluslararasý bilimsel yayýn çemberine girilmesi hedeflenmiþti. Bu amaçla adý Türk Jeodezi Derneði olan bir dernek kurulmuþtu. Adýndaki Türk sözcüðü için Bakanlar Kurulu kararý gerekiyordu. Bunun alýnmasý da baþarýlmýþtý. Þu elimde tuttuðum Jeodezi Bülteni, bu derneðin yýlda iki kez yayýmlanan bilimsel bir dergisi idi. Dýþ ülkelerdeki üniversitelere, araþtýrma merkezlerine, içeride kurumlara ve üniversitelere, büyük kentlerin belediyelerine gönderiliyordu. Gönderdiðimiz yerlerden, özellikle yurt dýþýndan parasýz yayýnlar, periyodikler gelmeye baþlamýþtý. Ne yazýk ki bu dergi uzun süre yaþatýlamadý; yalnýz yedi sayý çýkarýlabildi. Karadeniz Teknik Üniversitesinde verdiðim lisans dersleri: Fotogrametri, Harita Ekonomisi, Proje Yönetimi, Küresel Trigonometri, gerekli durumlarda Küresel Astronomi, Jeodezik Astronomi, Kartoðrafya ve Pratik Hesap. Diðer bölümlere verdiðim dersler: Fotogrametri (Orman Mühendisliði), Nümerik Analiz (Jeofizik). Yüksek Lisans derslerim: Dönüþümler, Analitik Fotogrametri, Uzaktan Algýlama, vb. 45 söyleþi Karadeniz Teknik Üniversitesinde yetenekli, deneyimli güzel insanlarla birlikte çalýþtým. Birlikte birçok ortak çalýþma yaptýk. Bunlardan en fazla önem verdiðim bir projeden söz etmek istiyorum. 1980li yýllarýn ortalarýnda, adýný Sayýsal Harita Projesi koyduðumuz bu projenin birinci aþamasý, Zeiss firmasýnýn, laboratuardaki Planimat aletinin sayýsal çýkýþlý duruma getirilmesi, ikinci aþamasý da Planimat aletinin çizim masasýnýn otomatik çizici biçimine dönüþtürülmesi idi. Bu proje, Aselsandan ayrýlarak bilgisayar üretimine baþlamýþ, bilgili ve heyecanlý, Fransada eðitimlerini almýþ, doktoralý üç elektronik mühendisi ile birlikte tasarlandý ve gerçekleþtirildi. Planimat aletinin vidalý, X,Y kýzaklarýnýn uçlarýna, Almanyadan satýn alýnan dönel kodlayýcýlar takýlarak stereomodel uzayýnda 10 mikrometre duyarlýðýnda koordinatlar ölçülebiliyor ve bu koordinatlar, Boncuk adlý denetim bilgisayarýnýn dosyasýna aktarýlýyordu. Projenin ikinci aþamasýnda ise aletin koordinatografýnýn hareketli eksenlerine stepping motorlar takýlarak, denetim bilgisayarýndan gelecek komutlarla, adýmlama hareketleri i le hedef noktaya ulaþýyor, otomati k çizimi gerçekleþtiriyordu. Doðal olarak çok yavaþ, karýnca hýzýyla çizim gerçekleþtiriliyordu. Çalýþmalar büyük bir keyifle, geç saatlere kadar devam ediyor, çýkan sorunlar gideriliyor, ileriki adýmlara geçiliyordu. Bu projede çalýþanlar: Erdal Koçak, Davut Koyuncu, Haldun Özen, Atilla Güler ve Tahir Özdil. Elektronikçi arkadaþlarýmýz da Naim Bey, Önder ve Ender kardeþler. Bu çalýþma üniversitenin desteði ile gerçekleþtirildi. Üretim kurumlarýndaki Fotogrametri aletlerini bu þekilde sayýsal çýkýþlý duruma getirerek, bir süre daha kullanýlabileceðini, çalýþan personeli sayýsal sistemlere alýþtýrabileceðimizi düþünmüþtük. Böyle bir gereksinimi karþýlayabileceðimizi yetkililere anlatamadýk, sadece ayný amaçlý, ancak satýn alýnmak amacýyla kurumda sergilenen, maliyeti bizimkinin dört katý olan bir sistemin satýn alýnmasýný engelleyebildik. Dört yýl sonra da bu kurumun genel müdür yardýmcýsýndan, aletlerin sayýsal çýkýþlý duruma getirilmesi gereðini dinledik. Ülkemizde sýkça karþýlaþýlan bir durum. Bu proje ile ilgili anýmsadýðým baþka üzücü durumlar da var. Zeiss firmasýndan, bundan böyle teknik destek 46 alamayacaðýmýz mesajýný almýþtýk. TÜBÝTAKtan, küçük bir Sayýsal Harita Birimi oluþturulmasý isteðimiz de önceleri olumlu karþýlanmýþken son anda olumsuz davranýlmasý, gerçekten üzülecek bir durum. KTÜdeki etkinliklerimizin aðýrlýðýný öðretim oluþturuyordu. Çoðumuzun kaygýsý öðretimimizin niteliðini nasýl daha iyileþtirebiliriz idi. Fotogrametri açýsýndan bu sorunun yanýtý daha da zordu. Davut Koyuncunun katýlýmýndan sonra, 1983-1986 yýllarýnda biraz daha nitelikli bir eðitimi gerçekleþtirebildik. Analog fotogrametri, gerçekten de, mühendisler için çok ilginç olmayan, öðretilmesi ve öðrenilmesi oldukça zor olan bir ders konusudur. Oysa 1990larda, sayýsal fotogrametrinin uygulanmaða baþlamasý ile Fotogrametri daha çekici ve kolay anlaþýlabilir bir duruma gelmiþtir. KTÜden ayrýlmaya karar verince, Ýstanbuldan, STFA Harita A.Þ.den, Genel Müdür Selahattin Önerden bir teklif aldým. Ýstanbulun ikinci Fotogrametrik Harita Yapým Projesinin havai nirengi ölçüleri yapýlmýþ, blok dengelemesi aþamasýnda fotogrametri uzmaný meslektaþýmýz ayrýlmýþtý. Oysa 1993 yýlý sonunda emekli olup Ankaraya yerleþmeyi düþünüyordum. Bir yýl kaydýyla öneriyi kabul ettim. 250-450 modelden oluþan 19 blokun Baðýmsýz Model Yöntemine göre dengelemeleri yapýlacaktý. Düzgün bir blokun dengelemesi, o günkü bilgisayarlarda, iki buçuk üç saat, geometrik yapýsý düzgün olmayan bloklarda beþ-altý saat sürüyordu. Çoðu zaman geceleri de programý çalýþtýrýyorduk. Ayný blok için programýn 10-15 kez çalýþtýrýlmasý gerekiyordu. Projenin süresinin bitimine de az kalmýþtý. Büyükþehir Belediyesi kontrol mühendislerinde projenin zamanýnda bitirilemeyeceði kanýsý egemendi. Programýn geliþtiricisi ve üreticisi firmanýn da ortaðý ve ITCden hocam olan Prof. Ackermanndan, parasý proje sonrasý ödenmek üzere ikinci bir lisans alarak projeyi zamanýnda yetiþtirdik. Bu proje sýrasýnda, kontrol mühendislerine, yapýlan çalýþmalarý, ilerlemeleri anlatarak, periyodik raporlar vererek onlarýn firmaya ve özellikle fotogrametriye olan güvenlerini pekiþtirdiðimi düþünüyorum. Ýstanbul Projesinden sonra da birkaç fotogrametrik harita projesi yaptýk. Bursa, Ankara büyükþehirlerinin fotogrametrik harita projelerine hazýrlandýk. Ýstenmemesine raðmen alýþýlmadýk projeler için teknik yaklaþým raporlarý hazýrladýk. Özel sektör benim için çok önemli bir deneyim olmuþtur. Ýlk geldiðim günlerde, üniversitede vakit kaybetmiþim, keþke daha önce özel sektörde çalýþsaydým diye düþündüðüm çok olmuþtur. Ýnsan, insiyatif sahibi olabiliyor, yaratýcýlýk kullanýlabiliyor, düþünceler gerçekleþtirilebiliyor. Kendinizi doðru tanýtabilmiþseniz, insanlar size güveniyorlarsa üretmek, iþe yarar ürünler ortaya koymak kolay oluyor, güzel oluyor. Ne var ki, bir süre sonra, özel sektörün gerçek bir rekabet ortamý olmadýðýný gördükten sonra ve bugün, üniversite ortamýnýn çok daha iyi bir ortam olduðunu düþünüyorum. Özel sektörde çalýþýrken YTÜ Rektörü Prof. Dr. Turgut Uzelin isteði ve ýsrarý ile 1996 yýlý baþýnda YTÜ Fotogrametri Anabilim Dalýna profesör olarak atandým. Haziran 1996da Prof. Dr. Ayhan Alkýþýn Rektörlüðe atanmasýndan sonra da Fotogrametri Anabilim Dalý Baþkanlýðýna atandým. YTÜde lisans düzeyinde verdiðim dersler: Fotogrametri I,II, III, Uzaktan Algýlama, Sayýsal Görüntü Ýþleme. Üniversite Ýngilizce destekli eðitime geçtikten sonra, seçimlik Ýngilizce olarak yine Uzaktan Algýlama ve Sayýsal Görüntü Ýþleme derslerini verdim. 1997de Fotogrametri Ders Notlarýný yazdým. Fotokopi yöntemi ile çoðaltýlan bu notlardan uzun süre ve geniþ bir kitlenin yararlandýðýný düþünüyorum. söyleþi Lisansüstü düzeyinde verdiðim dersler: Sayýsal Fotogrametri, Harita ve CBS Projelerinin Yönetimi, CBSnin Geometrik Temelleri, Uzaktan Algýlamada Özel Konular, Yüksek Lisans ve Doktora Seminerleri. Birçok yüksek lisans tezi yönettim. Yedi, sekiz doktora çalýþmasýný baþlattým. Bunlardan yalnýz ikisini sonuçlandýrabildik. Elektronik ve Çevre Bölümlerinden de iki doktorantýn tez yönetiminde ortak yöneticilik görevi yaptým. Ayrýca, Zonguldak Karaelmas Üniversitesinde iki yarýyýl Fotogrametri dersleri, Yeditepe Üniversitesi Peyzaj Mimarlýðý Bölümüne de, dört yýl Ölçme Bilgisi dersleri vermek üzere görevlendirildim. YTÜde danýþmanlýk ve yöneticilik yaptýðým döner sermaye projelerinden önemli olanlar þunlar: GAP Ýdaresi Diyarbakýr Fotogrametrik Harita Yapýmý Projesi, Ýzmir Büyükþehir Belediyesinin Ýzmir Fotogrametrik Harita Yapýmý Projesi, Fati h Camii Fotogrametri k Rölövesi. Meslek yaþamýmýn en güzel yýllarýný Yýldýz Teknik Üniversitesinde geçirdim. Bu durumu, öncelikle beni bu göreve ýsrarla çaðýran Turgut Uzele ve her zaman desteðini gördüðüm, Bölüm Baþkanlýðý önererek güvencini gösteren Ayhan Alkýþa borçluyum. Bu iki deðerli meslektaþýma minnettarým. YTÜye katýlmam sýrasýndaki sýcak ilgi kadar, belki daha da fazla, büyük bir törenle uðurlandým. 2004 yýlýnýn ilk aylarýnda, soðuk bir kýþ gecesinde beni uðurlamaða gelen çok sayýda meslektaþa, bölüm arkadaþlarýma, diðer üniversitelerden gelen dostlara yaþam boyu minnet duyuyorum. Emeklilik sonrasý YTÜdeki akademik görevlerimi, lisansüstü derslerimi ve seminerleri, yüksek lisans ve doktora üyeliklerimi 2009 yýlýna kadar sürdürdüm. Odamýzýn Kadastro Komisyonunda Baþkan Hüseyin Erkan, üye Sýtký Gökþin Seylam ile birlikte, Kadastro Kavramý, Türkiye Kadastrosu ve Yapýsal Sorunlarý üzerinde bir süre çalýþtýk. Bu konudaki düþünce ve görüþlerimizi Oda Yönetim Kuruluna bir raporla bildirdik. Ayný kapsamda mesleki toplantýlarda bildiriler sunduk. Kadastro ile ilgili kavramlarý tartýþýrken, terimler sözlüðüne gereksinim duyduk. Yaklaþýk 800 terimden oluþan bir Arazi Yönetimi Terimleri hazýrladýk. Bu sözlük 2010 yýlýnda Odamýz tarafýndan yayýmlandý. Ýlk baskýsý 1000 adet yapýlmýþ olan bu sözlüðün gözden geçirilmiþ ikinci baskýsý için çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Mesleðimizin diðer alanlarýnda da benzer sözlüklerin hazýrlanabileceðini, bunlarýn bir araya getirilmesi ile de H a r i ta M ü h e n d i s l i ð i Te r i m l e r i s öz l ü ð ü n ü n oluþturulabileceðini düþünüyorum. Diðer bir sözlük çalýþmasý da Prof. Dr. Ayhan Alkýþýn aracýlýðý ve TÜBAnýn isteði üzerine gerekli oldu. TÜBAnýn yayýmlamayý düþündüðü, tüm mühendislik konularýný içeren bir Mühendislik Terimleri Sözlüðü için Harita Mühendisliði Terimlerini hazýrladým. TÜBAya teslim edilen bu çalýþmada 800 dolayýndaki haritacýlýk terimlerinin tanýmlarý yapýlýyor, eþanlamlýlarý, eski karþýlýklarý, Almanca, Fransýzca ve Ýngilizce karþýlýklarý veriliyor. Oda çalýþmalarý kapsamýnda, önemli gördüðüm iki çalýþmadan da söz etmek istiyorum. Birincisi, Harita ve Kadastro Müzesi ile ilgili çalýþmadýr. Önemli sayýlabilecek bir yol alýndý diye düþünüyorum. Ama, zor bir görev, alýnacak daha çok uzun bir yolumuz var diye düþünüyoruz. Ýkinci çalýþma ise bir mesleki katalogu hazýrlama projesidir. Mesleki görevleri içerecek bu katalog ile haritacýlýk mesleðinin iþlevi daha iyi tanýtýlacak diye düþünüyoruz. Her iki çalýþmada da Arif Delikanlý ile birlikte, ikincisinde de Hüseyin Erkan ve Sýtký Gökþin Seylam ile birlikte çalýþýyoruz. Emeklilik dönemimde zamanýmýn nasýl geçtiðini anlatmak için, son üç ay içinde katýldýðým toplantýlarý listeledim: Ekim ayýnda Yýldýz Teknik Üniversitesinin 100.Yýl çerçevesinde yapýlan toplantýlarda, YTÜ Harita Mühendisliði Bölümünün Türk Haritacýlýðýna ve Ülkeye Katkýlarý konulu bir sunum yaptým. TMMOBnin HKMO ile birlikte düzenlediði Antalyada gerçekleþtirilen bir CBS Panelini yönettim. Kasým ayýnda Sivas-Cumhuriyet Üniversitesinde Geomatik Bölümü Açýlýþýnda, Harita Mühendisliðinin Dünü, Bugünü ve Yarýný konulu bir konferans verdim. Yine geçtiðimiz günlerde, Sevgili arkadaþým Onur Gürkan için düzenlenen toplantýda, onunla ilgili anýlarýmý anlattým. Bu þekilde meslek yaþamýmý, anýmsadýklarýmý, önemsediklerimi özetlemiþ oldum. Ayrýca ele almak istediðim iki alan daha var: Biri, TUFUAB (Türkiye Fotogrametri ve Uzaktan Algýlama Birliði), diðeri de HKMO, Odamýz. TUFUAB, 1974 yýlýnda TUJJB birlikte oluþturuldu. Galiba 1948 yýlýnda, bir Bakanlar Kurulu kararý ile, Jeodezi, Fotogrametri, Kartoðrafya ve benzeri haritacýlýk alanlarýnda, uluslararasý kurum, kuruluþlar nezdinde ve uluslararasý bilimsel toplantýlarda Türkiyeyi temsil yetkisi Harita Genel Müdürlüðüne verilmiþ. Bu durum, öteden beri bir rahatsýzlýk konusu olmakta ve eleþtirilmekte idi. Bizim KTÜde kurduðumuz Türk Jeodezi Derneði, biraz da bu duruma tepkiden kaynaklanmýþtý. Biraz da bu tepkiyi azaltmak için bu iki organizasyon oluþturulmuþtu. Ýlk yýllarda bu birliklerde komisyon baþkanlarý, demokratik bir biçimde seçim yoluyla görevlendiriliyordu. TUFUABýn ilk toplantýsýnda III. Komisyon Baþkanlýðýna seçildim. Bu Komisyon, daha sonra Matematiksel Temeller adý verilen, o zamanlar ise Havai Nirengi Komisyonu idi. KTÜden ve üniversiteden ayrýlýncaya kadar bu görevim devam etmiþtir. Birlikte ortak deneyler ve çalýþmalar yapýyor, bazý terimleri yerleþtirmeye çalýþýyorduk. Her yýl bilimsel toplantýlar yapýlýyor, bildiriler sunuluyordu. Bu toplantýlardan birine, Fotogrametri Alanýndaki Türkçe Yayýnlar diye bir sunum yapmýþtým. Bu bildiri, meslektaþýmýz, rahmetli Tevfik Ateþ tarafýndan Ýngilizceye tercüme edilerek, VI. Komisyonun Varþova toplantýsýna sunulmuþtu. Bu konu ile ilgili söyleyeceklerim, 2004 yýlýnda Ýstanbulda gerçekleþen ISPRS ( Uluslararasý Fotogrametri ve Uzaktan Algýlama Birliði)nin kongresi ile ilgili. Yüzyýllýk bu birliðin, bilindiði gibi, dört yýlda bir kongreleri yapýlýr. Bundan yirmi, otuz yýl önce 2004 kongresinin Ýstanbulda olacaðý söylense kimse inanmazdý. Ama bu inanýlmaz iþ baþarýldý. Bu baþarýnýn baþýnda, kuþkusuz, Prof. Dr. Orhan Altan vardýr. Meslektaþýmýz halen bu birliðin baþkanlýðýný baþarý ile sürdürmektedir. Kendisi ile gurur duymalýyýz. Doðal olarak bunu bir süreç olarak düþünmek gerekir. Baþarýda, TUFUAB ve Temsilci Kurumun, fotogrametri çevresi ile uzun süre iliþkilerini sürdüren Harita Genel Komutanlýðý Albaylarýndan Dr. Mustafa Önderin, Prof. Dr. Ayhan Alkýþýn ve diðer meslektaþlarýmýzýn katkýlarý unutulamaz. Oda ile ilgili söyleyeceklerim, çok önemsediðim, 1960lý yýllarda yapýlan çalýþmalardýr. Odamýzýn bugünlere geliþinde o zaman yapýlan çalýþmalar, Oda tarihinde kilometre taþlarý sayýlabilir. Benimle bir söyleþi yapýlacaðýný duyar duymaz, saðlýk durumunun çok da elvermemesine raðmen bu söyleþiye katýlacaðýný, o güne iliþkin, söyleyeceði sözlerinin bulunduðunu bildiren, ön sýrada oturan, meslektaþýmýz Kemal Özden de þu anda bizlerle. 1964 yýlýnda, paldýr küldür, Kemal Özden ile birlikte Oda Yönetim Kuruluna seçildik. Baþkanýmýz Mahmut Þatýr, Ýkinci Baþkan M.Nuri Ergin, Genel Sekreter Kemal Özden idi; ben de Muhasip üye oldum. Bu yönetim üç iþi gerçekleþtirmeyi baþardý: Kýzýlayda, Soysal Hanýn çatý katýndaki 15-20 metre karelik çalýþma mekanýný geniþletmeliydik. 20 bin lirayý bulan aidat alacaklarýmýzý toplayarak, ayrýca 20 bin lira da çeþitli kaynaklardan baðýþ saðlayarak, bir miktar borçlanmak suretiyle, Sümer Sokaktaki binanýn alt katý satýn alýndý. Diðer bir önemli iþ de, þu elimdeki dergimizin yayýn hayatýna sokulmasýdýr. Bu derginin çýkarýlmasý hazýrlýklarýna 47 söyleþi katýlmýþtým, ilk iki sayýyý, Kemal bey bana göndermiþti. Elime aldýðýmda duyduðum heyecaný anýmsýyorum. KEMAL ÖZDEN - Derginin 30.yýlý münasebetiyle, Ahmet beyle uzun bir söyleþi yapmýþtýk. O söyleþiyi özetlemiþ ve Derginin, þu elimde tuttuðum, 78. Sayýsýnda yayýnlamýþtý. Oradan okuyorum : Çýkarýlan dergi Odanýn dergisidir. Bunun çýkarýlmasýnda bizden önceki yönetim kurullarýnýn katkýsý olduðu gibi bizden sonrakilerin de büyük gayretleri ve emekleri olmuþtur. Ben bu çalýþanlardan ancak birisiyim diyorum. Bizden önceki yönetim kurullarýndan bize kalan dosyadaki dört yazýyý derginin ilk sayýsýna koyduk. Sayýn Ahmet Aksoy hocamýzýn, dergi ile ilgili daha önce çalýþmalarý olduðunu biliyorum. Prof. Dr. AHMET YAÞAYAN - Birçok sosyal olayda olduðu gibi, dergi konusu da bir geliþim süreci gibi ele alýnmalýdýr. Daha önceki çalýþmalar derginin hayata geçmesini hýzlandýrmýþtýr. Þu elimdeki hakemli dergi, daha önceki derginin bir devamýdýr. O olmasaydý bugün, olasýlýkla hakemli dergimiz olmayacaktý. Bu hakemli derginin de yayýnlanmasýnda Sayýn hocamýz Prof. Dr. Ahmet Aksoyun hizmetlerini her zaman takdirle karþýlýyoruz. Ben de kendisine bu görev sýrasýnda Editör Yardýmcýlýðý yaptým. AHMET AKSOY - Yardýmcýlýk deðil Eþ-baþkanlýk diyelim. Prof. Dr. AHMET YAÞAYAN - Teþekkür ederim. Yönetim kurulunda bulunduðum 1964 yýlýnda, kimi ilke ve 48 yönetmeliklerin de hazýrlanmaya baþlandýðýný anýmsýyorum. Önemsediðim bir aným da, Macit Erbudak hocamýzýn, Ýkinci Baþkan M.Nuri Ergine yazdýðý, Karadeniz Teknik Üniversitesinin açýlýþýný haber veren, Kurucu Rektör Prof. Dr. Nazým Terzioðlunun kendisinden Ýnþaat Mühendisliði öðrencilerine Topoðrafya dersi verecek bir meslektaþ istediðini bildiren mektuptur. Bu olayý baþka bir yerde anlattýðým için burada tekrarlamýyorum. Son söz olarak, görevlerimi, yeteneklerim elverdiðince yapmaða çalýþtým, çalýþýyorum. Katýldýðýnýz ve beni sabýrla dinlediðiniz için teþekkür ediyorum. HÜSEYÝN ERKAN - Konuþmanýz için teþekkür ederim. Ýki sorum olacak. Birincisi, Harita Genel Müdürlüðünün, fotogrametrinin geliþmesini engellediði konusunda ne düþünüyorsunuz? Ýkincisi de, Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde Bölümün açýlmasý ile ilgili yaptýðýnýz konuþmayý da göz önünde tutarak mesleðin geleceði konusundaki düþüncelerinizi bizimle paylaþýr mýsýnýz? Prof. Dr. AHMET YAÞAYAN - Fotogrametrinin Türkiyede geri kalmasýnýn, özellikle de özel sektörde geliþememesinin temel nedeni, 1960lý yýllarýn baþýnda çýkarýlan ve hepimizin destekleyerek pay sahibi olduðumuz 203 sayýlý yasadýr. Bu yasa o günkü koþullarda, savurganlýk olmasýn, her kurum pahalý fotogrametri aletleri, kameralar, uçaklar almasýn diye düþünülmüþtü. Uzun bir süre bu görüþte ýsrar edildi. O günkü adýyla Harita Genel Müdürlüðü de bu anlayýþtan yararlandý. 1993te özel sektörde göreve baþladýðým ilk günlerde masamda bir rapor buldum. Bursa Büyükþehir Belediyesi fotogrametrik harita yaptýrmak istiyor, söyleþi ama Harita Genel Komutanlýðý, Özel sektör bu iþi yapamaz, ancak biz yapabiliriz anlamýna gelen bir rapor. Ýþin doðrusunu anlatan bir rapor yazarak tez elden Belediye Meclisinin toplantýsýna yetiþtirdik. Birkaç hafta sonra da ihalesi yapýlabildi. Hüseyin beyle o günlerde birlikte STFA Harita A.Þ.de çalýþýyorduk. Kendisi de benimle ayný görüþte, bunlarý biliyor, ama bana söyletip tescil etmek istiyor. Ýkinci soru da birincisi gibi Hüseyin hocanýn bana söyletmek istediði bir þey var. Herhalde son slayttaki, Elektrik, Makine, Ýnþaat Mühendislikleri gibi Harita Mühendisliði de temel bir mühendislik alanýdýr ve öyle kalacaktýr cümlesini beðenmiþ olmalý ki onu burada tekrarlatmak için bu soruyu sorduðunu düþünüyorum. KEMAL ÖZDEN - Teþekkür ediyorum. Nereden nereye geldik. 15-20 metre karelik bir çatý odasýndan bugünlere geldik. Daracýk Odamýzda, Kâtip Faik efendi her þeyimizdi. Bir tek de o vardý. O günleri, heyecanýmdan dolayý konuþamýyorum. Yoksa anlatacak çok þeyim var. Efendim hepinize saygýlar sevgiler sunuyorum. Prof. Dr. AHMET YAÞAYAN - Birlikte çalýþtýðýmýz, erken yaþlarda kaybettiðimiz deðerli insanlar, sevgili meslektaþlarýmýz. Attila Güler birlikte çalýþtýðým, teorik yaný çok güçlü olan, çok çalýþkan bir arkadaþýmýz, dostumuzdu. Uzmanlýk alaný Kartoðrafya olmakla birlikte, ilgi alaný oldukça geniþti. Tahir Özdil, çok zeki, uðraþ alaný daha çok, donaným ve elektronik aletlerdi. Bir keresinde lineer enkoderleri bozulan bir aleti onarmýþtý. Bir keresinde de siyah bir televizyon ekranýnda kendi fotoðrafýný oluþturmuþtu. Bu söylediklerimin ne anlama geldiðini genç insanlarýmýz anlayamayacaklardýr. Grafik ekranlar, ancak 1990lý yýllarýn baþýnda kullanýlýr duruma geldi ve yaygýnlaþtý. 1980li yýllarýn baþýnda bilgisayar ekranlarýnda sadece alfa nümerik semboller görüntülenebiliyordu. Haldun arkadaþýmýzýn mesleðimize katkýlarýný herkes biliyor. Bunlardan söz etmek benim için son derece güç. Duygusal oluyorum, konuþamýyorum. Bu arkadaþlarýmýzý, bu vesile ile saygý ile anýyorum. NAÝL GÜLER - Üniversiteye ve mesleðe deðerli katkýlarýnýz için teþekkür ederiz. Rahmetli meslektaþlarýmýzdan söz ettiniz. Haldun Özen, Tahir Özdil ve Attila Güler. Bunlardan bahseder misiniz? 49 görüþ Araþtýrmalarda Amaç Bilinci Üzerine Onur Gürkan Giriþ Bugün için benden bir saat ders anlatmam istendiðinde siz dostlarýmý sýkmak istemediðimden, aklýmda bir oranda sizlerin de ilginizi çekeceðini düþündüðüm iki konu vardý. Ancak toplantýnýn, hem bilginin üretiminin yapýldýðý hem de lisansüstü eðitimin verilmekte olduðu Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsünde gerçekleþtiriliyor olmasý bu konuyu seçmemi kaçýnýlmaz kýldý. Ayrýca ayný konuda 30 yýl kadar önce Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünce düzenlenmiþ olan seri konferanslardan birisinde ayný baþlýkla yapýlmýþ olan konuþmaya ait elde yazýlý bir metinin var olmasý da iþi kolaylaþtýrdý.... Bugün bilimsel araþtýrmalarda amaç bilincinin önemi üzerinde durulurken, buna ulaþabilmek için duru, yalýn ve açýk bir dünya görüþüne olan gereksinim sergilenmeye çalýþýlacaktýr. Bu amaçla önce bir örnek olmak üzere doðainsan-uygarlýk üçlüsüyle açýklanabilen bir düþünce bütünlüðünden söz etmek gerekmektedir. Ancak ondan da önce konuþmacýnýn lisansüstü eðitimden ne anlamakta olduðunu kýsaca özetlemekte yarar vardýr. Niçin Lisansüstü Eðitim? Bireyin yararý açýsýndan ele alýndýðýnda, bilinen çaðdaþ anlayýþta eðitim, yaþam boyu içinde bulunulan bir süreç olarak algýlanýlýr. Ýstisnalarý sayýlmazsa bu sürecin bir kanadý meslek eðitimi olmaktadýr. Meslek eðitimi de özellikle ikinci dünya savaþýndan sonra artýk hizmet öncesi ve hizmet içi olmak üzere iki ayrý kesim halinde kurumsallaþma durumundadýr. Hizmet öncesi genellikle okullarda, odak öðretmen olmak üzere verilirken, hizmet içi, iþ yerlerinde ve çoðunlukla üretim içinde eðitim i lkesiyle gerçekleþtirilmektedir. Lisans düzeyinin bir hizmet öncesi eðitim olduðu hemen herkes tarafýndan onanýrken, lisansüstü konusunda bu oranda bir anlayýþ birliði olduðu söylenemez. Kimileri onun da hizmet öncesi eðitim olduðunu savunurken, kimileri de hizmet içi olarak yorumlamaktadýr. Konuþmacýnýn yorumu da daha çok ikincilere yaklaþmaktadýr. Yani lisansüstü eðitimle, eðitimi alan bireylerin bir yandan belirli bir mesleðin belirli uzmanlýk alanlarýndaki bilgileri derinleþtirilirken. Bir yandan da bunlarýn bilgi üretimine (konularý gerçek yaþamdan alýnmýþ bilimsel araþtýrmalar) katýlarak deneyim kazanmalarýný saðlamak hedeflenir. Toplum yararý ile üretim ve tüketim planlanmasý açýsýndan ele alýndýðýnda ise, lisans üstü eðitimin birinci sýradaki amacý, faaliyetlerde yönetme, danýþma, planlama, denetleme, organize ve koordine etme, eðitme ve öðretme, vb. iþlerde çalýþacak nitelikte bilgi ve beceriye sahip insan gücü yetiþtirmekdir. Bir baþka deyiþle, lisansüstü eðitimden geçmiþ kiþilerin planlý ve organize faaliyetlerde genellikle þeflik, amirlik, yöneticilik, danýþmanlýk, denetmenlik, öðreticilik, eðiticilik vb. gibi sýfatlarla çalýþtýklarý varsayýlýr. Bu görevlerinse en belirgin özelliði karar üretimi ile iç içe olmalarýdýr. Oysa günün koþullarý, iþyeri olanaklarý vb. ne göre gerçekçi ve rasyonel kararlar verilebilmesinde o güne kadar var olan bilgi ve deneyim birikiminin yerinde ve zamanýnda kullanýlmasý kadar, yeni bilgi ve deneyimlere de gereksinme duyulabilir. Ýþte gerek mevcut bilgi ve deneyimleri arayýp bulma ve gerekse ihtiyaç halinde yenilerini üretme ve daha sonra bunlarýn analiz ve 50 sentezleriyle bir karara ulaþma ya da karar alternatifleri oluþturmanýn günümüzde bilinen tek etken yolu araþtýrma yapmak ya da yaptýrmaktýr. Kýsacasý, modern bir toplumda lisansüstü eðitimden geçmiþ kiþilerin bilimsel araþtýrmalar konusunda hem çaðdaþ bir bilince ulaþtýklarý hem de bu konuda belirli bir düzeyde bilgi ve beceri kazanmýþ olduklarý varsayýlýr. Konuþmacý bu nedenle de lisansüstü eðitimi bir anlamda hizmet içi eðitim olarak yorumlamaktadýr. Eðer lisans üstü eðitimden geçmiþ olan birisinde anýlan bilinç oluþmamýþsa (en azýndan önemi kavranmamýþsa) ve, bilgi ve beceri daðarcýðý yeterince dolmamýþsa kusuru eðitimi veren ve/veya biçimsel olarak bu eðitimden geçmesine karþýn verilmeye çalýþýlaný özümseyememiþ olanda aramak gerekir. Bu da sorumluluðun ve gayretin iki yönlü olduðu anlamýndadýr. En genel bir deðerlendirmeyle lisansüstü bir eðitimden geçmiþ olanlarýn aþaðýdaki sorulara duraksamadan verebilecekleri yanýtlarýnýn var olduðu beklenir. · · · · · · · Niçin araþtýrma yapýlýr? Ne zaman araþtýrma yapýlýr? Araþtýrma konularý nelerdir? Neler araþtýrýlýr? Nasýl araþtýrma yapýlýr? Nerede araþtýrma yapýlýr? Neyle araþtýrma yapýlýr? görüþ Son üç sorudan oluþan grup bilimsel araþtýrma yöntemleriyle ilintili olup bu konuþmada bunlara deðinilmeyecektir. Dikkatle gözden geçirilirse ilk dört sorunun, bilimsel araþtýrma yönteminden çok, bilim felsefesini ilgilendirdikleri ve bilimsel araþtýrmalarýn genel amacýnýn belirginleþmesinde rolleri olduðu görülür. Bu gruptaki sorulara açýk ve seçik yanýtlar aranýrken araþtýrmalarda amaç bilinci kendiliðinden oluþur. Her þeyden önce bilimin amaç belirleyici olmadýðýný burada vurgulamakta yarar vardýr. Dolayýsýyla, sorulara yanýt aranýrken amaç arayýþý gibi bir yanýlgýya düþülmemesi gerekir. Ancak, amacý belirli dünya görüþleri belirler. Bir baþka deyiþle araþtýrmalardaki amaç bilinci, benimsenmiþ olan dünya görüþünün bir ürünüdür denebilir. Aþaðýda bir örnek olmaktan öteye hiçbir bir iddiasý olmayan bir düþünüþ bütünlüðünden ve bu bütünlüðün içinde yukarýdaki sorulara verilebilecek yanýtlardan söz edilecektir. Yinelemek gerekirse, burada belirli bir dünya görüþünün empoze edilmesi gibi bir niyet yoktur. Niyet, araþtýrmalarda amaç bilincinden ne kastedildiðini ve buna ulaþmak için kendi içinde tutarlý bir bütünlüðü olan düþünce sistemine olan gereksinimi sergilemektir. Dünya Görüþüne Bir Örnek (Doða, Ýnsan, Uygarlýk) Sorunun bilim felsefesini ilgilendirdiði daha önce vurgulanmýþtý. Çünkü, bilimin ve bilimsel araþtýrmalarýn amacýna iliþkin arayýþ da burada olacaktýr. Felsefe sözcüðünün özünde belirli bir düþünce ve deðer yargýlarý sistemi içinde doðanýn yorumlanmasý yattýðýna göre baþlangýç noktasý olarak burada da bir doða tanýmýyla iþe giriþilecektir. Bununla ilgili açýklamalar yapýlýrken de sözü edilen dünya görüþü kendiliðinden ortaya çýkacaktýr. Doða, kendisini oluþturan tüm nesne ve olaylarýn uyum ve çeliþkileriyle iþleyen ve olumlu olgunluða eriþmede sürekliliði olan devingen, somut bir sistemdir. Bu tanýmdaki doða, her þeyden önce insanoðlunun kendi aklýnýn zaman ve mekan ortamýnda uzanabildiði bir çerçeve ile sýnýrlýdýr. Çerçevenin dýþý da zaten tüm dillerde metafizik, fizikötesi, doðaüstü, vb. deyimlerle adlandýrýlýr. Çeliþki sözcüðüne itirazlar gelebilir. Ancak unutmamak gerekir ki doðada gözlenen dinamizmin ana kaynaðý uyuþumlar kadar çeliþkilerdir de. Bir baþka deyiþle, doðanýn dinamik düzeni her ikisini de içermektedir. Ýþleme sözcüðü ile tüm canlý ve cansýzlarýn biçim ve öz yönünden oluþmalarýný, aralarýndaki duraðan ve devingen iliþkileri belirleyen yasalar kastedilmektedir. Ýþleyiþteki düzenlemeler bir anlamda sistemin yazýlýmlarýdýr. Olumlu olgunluk yerine belki birçoklarýnýn yaptýðý gibi kararlýlýk kullanýlabilir. Bunlardan ikincisi yalýn düþünce, akýl ve mantýðýn ürünü iken birincisinde duygu, coþku ve sezgilerin de payý vardýr. Aþaðýda bütüne insanoðlu ve onun doða sevgisi açýsýndan yaklaþýlacaðý için birincisi yeðlenmiþdir. Böylesine bir bütünün içindeki insan için yapýlabilecek en basit yorum, onun doðanýn bir parçasý, bir alt sistemi olduðunu söylemektir. Ancak biraz açýlýp bu yoruma þunlar eklenmelidir. *** Ýnsanoðlunun doðanýn canlýlar kesiminden olmasý, kendi kendisini üretme yeteneðiyle donatýlmýþ olduðu anlamýndadýr. *** Ayrýca, düþünce, akýl, duygu, coþku, sezgi, konuþma, gülme, vb. gibi öteki canlýlardan ayýran, üstünlükler saðlayan, insan sýfatýný kazandýran daha pek çok ayrýcalýklý nitelik ve yetenekleri bulunmaktadýr. Bu ikinci özellikleri genellikle onun deðerini, yüceliðini, büyüklüðünü, vb.ni vurgulamak amacýyla dile getirilir. Ancak, tüm bunlar insanýn da doðanýn bir parçasý olduðu gerçeðini ortadan kaldýrmaz. Tersine, bu ayrýcalýklý özellikleri insana, kendisinin doðanýn bir parçasý olduðu gerçeðini özümsemesi, onu sevmesi ve onunla bütünleþmesinin zorunluluðunu kavramasý, olumlu olgunluk yolunda kendisine bu sistem içinde önderlik görevi düþtüðünü algýlamasýna yardýmcý olmuþtur. Ayrýca bu özellikleri insanoðluna, önderliði ancak doða sevgisi edinmek ve ancak doðaya egemen olmakla saðlayýp sürdürebileceðini, sevmenin ve egemen olmanýn biricik yolunun da bilgi ve deneyim biriktirmek olduðunu öðretmiþtir. Gerçeðin özümsenmesi, zorunluluðun kavranmasý, ödevin ne olduðunun algýlanmasý, baþarý yolunun öðrenilmesi, insanoðlunun uygarlýðý yaratýp geliþtirilmesini saðlamýþtýr. Kýsacasý doða insanýn, insan da uygarlýðýn yaratýcýsýdýr. Bir baþka deyiþle doða var olduðu için insan, insan var olduðu için de uygarlýk vardýr. Uygarlýk kavramý üzerinde farklý anlayýþlarla farklý spekülatif tanýmlar verilir. Ancak bunlarýn hepsi de insana göredir. Burada yine insana göre olan ama daha çok bilim ve bilimsel araþtýrmalar açýsýndan yaklaþýlan bir uygarlýk tanýmýna gidilebilir. Bununla beraber bu yapýlmayacak yalnýzca bilim, sanat, vb. uygarlýðýn tüm bileþenlerinin özde insanýn hizmetindeki araçlar olduðu vurgulanmakla yetinilecektir. Bileþenlerden hangisi ele alýnýrsa alýnsýn, uygarlýk tarihi boyunca saðlanmýþ olan bilgi ve deneyim birikiminin bir tortusu olarak aþaðýdaki üç ilkede tartýþmasýz birleþildiði görülür. Nitekim çaðýmýzda insanlar arasýnda görülen yaþam biçimlerinin bu ilkelerce belirlendiði söylenebilir. *** Ýnsanlar toplu halde birlik ve uyum içinde yaþamalýdýr. *** Ýnsanlar doðayý olabildiðince ayrýntýlý tanýmalýdýr. *** Ýnsanlar doðada güçleri yettiðince kendileri için düzenlemeler yapmalýdýr. Burada bu ilkelerin ayrýntýlarýna inilmeye kalkýþýlmayacak, gerekçelerle savunmalarýna girilmeyecek, doða ve insan sevgisinin bunlardaki önemi açýklanmaya çalýþýlmayacaktýr. Çünkü, yukarýda da söylendiði gibi bu dünya görüþünün benimsetilmesi gibi bir amaç burada söz konusu deðildir. Buradaki amaç, nesnellik iddiasý olmayan, öznel olduðu açýkça söylenen, ama kendi içinde tutarlýlýðý olan bir düþünce sistemine göre araþtýrmalarda amaç bilincine ne kadar kolay oluþabileceðini sergilemektir. Araþtýrmalarda Amaç Bilincine Bir Örnek; Bu düþünce kalýbý içinde yukarýdaki sorulardan ilk dördü özele inmeden genelde cevaplandýrmaya kalkýþýlýnca oldukça yalýn, açýk ve seçik yanýtlar ortaya çýkmaktadýr. Örneðin aþaðýda bir deneme gö rülmektedir. Soru 1 : Niçin araþtýrma yapýlýr? Yanýt : Ýnsanlarýn huzur, refah ve mutluluðuna katkýda bulunmak için araþtýrma yapýlýr. Soru 2 : Ne zaman araþtýrma yapýlýr? Yanýt : - Ya insanlarýn insanca gereksinimleri, umutlarý, özlemleri ve beklentileri söz konusu olunca, - ya da doðal denge, insan yaþamý ve toplum yaþantýsýyla ilgili somut bir sorun ortaya çýkýnca araþtýrma yapýlýr. 51 görüþ 52 Aþaðýdaki þema bu sözel tanýmlamayý tamamlamak için çizilmiþtir. Kuram ile Kural Yukarýda neler araþtýrýlýr? sorusuna verilen yanýtýn tamamlayýcýsý olarak görülen þema, herhangi bir sýnýflandýrmaya yer vermeyecek oranda tüm araþtýrmalarý kavramsal (conceptual) ve iþlemsel (operational) olarak tanýmlamaktadýr. Bu þemada görülen fiziksel ve model çevreler araþtýrmalarýn tümünde var olan vazgeçilmez öðelerdir. Oklar ise araþtýrmanýn ya da bir araþtýrmanýn bir adýmýnýn doðrultusunu göstermektedir. Tüm araþtýrmalar özde fiziksel çevreye uyan bir model çevre tasarýmý olduðuna göre, üzerindeki kuram yazýlý ok doðrultusunda amaç fiziksel çevreyi temsil edecek bir model tasarlamak iken, üzerinde kural yazýlý olan ok doðrultusundaki amaç ise fizik çevreye uyarlanacak bir model çevre tasarýmýdýr. Aslýnda fiziksel çevre doðanýn kendisidir. Ancak gerek özel araþtýrma konusunun sýnýrladýðý zaman ve mekan ortamý, gerekse araþtýrmacýnýn algýlama gücünün sýnýrlarý, vb. nedenlerle burada doða deyimi yerine fiziksel çevre deyimini kullanmaya yöneltmiþtir. Her araþtýrmacý kendi disiplini ve özel araþtýrma konusunu düþünürse bu nedeni daha kolaylýkla anlayabilir. Model çevre herþeyden önce insanýn KURAM KURAL Görüleceði gibi doða insan uygarlýk üçlüsünü temel kavramlar olarak alan bir düþünce sistemi yanýtlara tümüyle yansýmaktadýr. Yanýtlar özneldir ama bir iç tutarlýlýk vardýr. Baþka bir dünya görüþünden bambaþka yanýtlar gelebilir ve doðal olarak onlarda öznel olacaktýr. Kendi içinde tutarlý olmak koþuluyla hepsini saygý ile karþýlamak gerekir. düþüncelerinde oluþur. Ondan sonra matematik model, benzeþim modeli, vb. gibi kimliklerle somutlaþýr ve araþtýrmalarda bu biçimleriyle görünürler. Tasarýmý tamamlanýp testleri yapýlarak olgunlaþtýrýlmýþ bir model çevre bir alamda araþtýrmacýnýn ya da araþtýrmacýlar grubunun hem dünya görüþlerinin hem de öteki özelliklerinin bir aynasýdýr da. Çünkü, araþtýrma Soru 3 : Araþtýrma konularý nelerdir? Yanýt : - Ya insanlarýn toplu halde birlik ve uyum içinde yaþamalarýný sürdürmeleri ilkesine dönük konularda, -ya da doðayý oluþturan tüm canlý ve cansýzlarýn biçim ve öz yönünden oluþmalarý ile aralarýndaki duraðan ve devingen iliþkileri betimlemeye, açýklamaya dönük konularda, -ya da doðayý(insanýn kendisi de dahil) düzenlemeye dönük konularda araþtýrma yapýlýr. Soru 4 : Neler araþtýrýlýr? Yanýt : Fiziksel çevreye (bir anlamda doðanýn kendisi) uygun bir model çevre (insan düþüncesinde oluþan model) ile bunlar arasýndaki geçiþler araþtýrýlýr. görüþ yöntemlerinin oturmuþ yollarýnýn ötesinde model çevrenin tasarýmýndaki biçem (üslup), araþtýrmacýnýn bilgi ve deneyim birikimlerinin yaný sýra yalnýzca ona özgü duygu, coþku ve özellikle sezgilerinden kaynaklanan alýþkanlýklarla oluþur. Kýsacasý model çevrenin sýnýrlayýcýlarýnýn fiziksel çevreninkilerden daha çok olduðu söylenebilir. Fiziksel çevreyi temsil edecek bir model çevrenin tasarýmýnda kuram aðýr basar. Çünkü, en basit açýklamayla kuram, doða iradesinin insanlar tarafýndan algýlanýlarak dile getirilebilen biçimidir. Bir baþka deyiþle kuramý doða iradesi dikte ettirir.Mutlak anlamda ulaþýlabilecek en son noktada kuramýn kalýcý (deðiþmez) olacaðýný kabul etmek gerekir.Doðal olarak insanoðlu þu anda bu noktada deðildir ve dolayýsýyla bugüne deðin algýlanabilenlerle var olan kuramlarýn hiçbirisi için kalýcý (deðiþmez) sýfatý kullanýlamamaktadýr.Bunun anlamý ise kuramýn araþtýrmalarda hem bir araç (bugüne deðin geliþtirilenler) hem de bir amaç (tasarýmý yapýlacak olanlar)olduðudur. Fiziksel çevreye uyarlanacak bir model çevrenin tasarýmýnda ise kural aðýr basar. Çünkü, kural insan iradesinin dýþa vurmuþ biçimidir. Daha somut bir açýklamayla denebilir ki kuralý insan iradesi dikte ettirir ve içinde insanlarýn gereksinimleri, umutlarý, özlemleri, beklentileri yatar. Kuram için açýklanan son erimde kalýcýlýk (deðiþmezlik) konusundaki yargý kural için o denli geçerli deðildir. Çünkü doðanýn iradesine baðlý bir biçimde bizzat insanýn kendisi deðiþmektedir. Yukarýdaki þemaya göre kuralda araþtýrmalarda hem araç hem de amaç olarak görünürse de aralarýnda özde bir fark vardýr. Bu fark, insanoðlunun kuramýn kaynaðýna müdahale edememesine karþýlýk kuralýn kendi iradesi olmasýdýr. Kuram ile kural arasýndaki bu fark yeterince algýlandýktan sonra bu ikisi için þu söylenebilir. Konacak kurallar insanýn kendisine ve dolaysýyla da doðaya ters düþmemeli, insanýn doðayla bütünleþme zorunluluðu hiçbir zaman gözden ýrak bulundurulmamalýdýr. Kuram tasarýmý ise uygarlýðýn geliþimindeki dinamizmin ana kaynaðýdýr. Bilimin bugün ulaþtýðý aþamada kuram tasarýmlarý ya tümden gelen ya da tüme varan düþünüþ yollarýndan yalnýzca biri ya da bunlarýn bir kombinasyonuyla yapýlmaktadýr. Bu düþünüþ yollarýnda doðrultu hangi yöne olursa olsun düþünüþün eylemsel yöntemi de iki türlüdür. Birisinde neden-sonuç iliþkilerinden hareket eden gerekirci (deterministik) düþünüþ biçimi, ötekinde ise nedenlerine aldýrmaksýzýn veri yýðýnlarýndan sonuç çýkarmayý hedef seçen olasýcý (probabilistik) düþünüþ biçimidir. Bunlardan ilkinin uygulamalarý çok eskilere dayanmaktadýr. Ýkincisinin yaygýn uygulamalarý ise yirminci yüzyýlda, özellikle bilgisayar olanaklarýndan sonra görülmektedir. Ancak, kuram tasarýmlarýnda bunlardan yalnýzca birisinin katý savunucusu olmak çaðdaþ bilimin ve bilimsel araþtýrmanýn amaç bilinciyle baðdaþmaz. Çünkü bu düþünüþ biçimleri birbirini inkar etmedikleri gibi, tam tersine birbirlerini tamamlayan sonuçlara götürür. Sonuç Ýster bilimsel araþtýrmalarýn sonuçlarýný kullanacak olsun, isterse bilimsel araþtýrmalarýn bizzat içinde bulunsun, bu olguyla yakýn iliþkisi olan herkesin belirli bir düzeyde amaç bilincine ulaþmasý gerekmektedir. Bu ise benimsenen dünya görüþünün açýklamalarý ve deðer yargýlarýnýn bir ürünüdür. Aradaki baðlantýyý BÝLÝM FELSEFESÝ kuracaktýr. Dolayýsýyla, lisansüstü eðitime yeni baþlayan, bir baþka deyiþle, bilim ve bilimsel araþtýrma ortamýna fiilen yeni girenlere bilim felsefesinden uzak kalmamalarý önerilir. BÝLÝM FELSEFESÝ ise özde bize þunu söyler: Araþtýrmalarýnýzda TUTARLI BÝR AMAÇ BÝLÝNCÝne sahip olmak isterseniz öncelikle TUTARLI BÝR DÜNYA GÖRÜÞÜne sahip olmalýsýnýz... Emekli, Prof. Dr., Boðaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü, Jeodezi Anabilim Dalý 53 kültür/sanat Taþýnmaz Deðerlemesi Kerem Halýcýoðlu Eser Adý : Taþýnmaz Deðerlemesi Yazar : Prof.Dr. Müh. Erol Köktürk : Dr. Müh. Erdal Köktürk Ýlke Basýn Yayým Bas. Tarihi : Aralýk 2011 Bas. Bilgisi : 1. Basým Sayfa Sayýsý : 1260 Kitap Boyut : 16 x 24cm Taþýnmaz deðerleme (gayrimenkullere kýymet takdiri) alanýnda en kapsamlý tek kaynak kitap. Türkiyede, taþýnmaz hukuku ve imar hukuku ile deðerleme hukukunu ve uygulama tekniklerini birleþtiren ve bilinmesi gereken her þeyi bulabileceðiniz bir baþucu kitabý. 1260 sayfada, taþýnmaz deðerleme ve taþýnmaz geliþtirme konularýnda çalýþan tüm kiþilerin, kurumlarýn ve kuruluþlarýn ilk baþvuracaklarý bir bilgi hazinesi. Mülkiyet, imar ve deðerleme alanýnda, bugüne kadar ülkemiz koþullarýnda ele alýnmayan birçok konuyu ele alan ve bu amaçla da yerli ve yabancý çok sayýda kaynaktan yararlanýlan bu kitap, taþýnmaz deðerlemesi ile uðraþan veya ilgilenen herkesin bilgi gereksinmelerini karþýlayacak þekilde planlandý ve oluþturuldu. Türkiyede ve Dünyada deðerleme sistemleri ve tekniklerini ayrýntýlý olarak açýklayan bu kitap, ayrýca yüzlerce yargý kararýyla ve örnek soru çözümleriyle ilgilenenlerin beklentilerini fazlasýyla karþýlayabilecek ve içerdiði bilgileri yýllarca güncelliðini koruyabilecek bir baþucu kitabý. Ar. Gör., Yük.Müh. Kandilli Rasathanesi Deprem Araþtýrma Enstitüsü 54 kültür/sanat Kaybetmek Kulübü Kemal Akbulut Bu bir demdir gelir geçer. Pir Sultan Abdal 90lar Yanlýþ araf Bir düzenin yýkýldýðý ama yenisininde kurulamadýðý tuhaf zamanlar. Bu tuhaf zamana uygun düþen tuhaf bir hava. 70lerin kapitalist krizinden kurtulmak için ortaya atýlan bir sürü ideolojinin-felsefenin (siz manipülasyon okuyun) insanlarýn kafasýna boca edildiði, ezcümle postmodernizmin geç þafaðý alacakaranlýk zamana denk düþen baþka bir olgu daha vardýr ülkenin tuhaf havasýnda. O zamana kadar köylülükten yakasýný tam olarak- kurtaramamýþ olan Türkiye, seksenlerin sonuna doðru kendisini kentli olarak bulmuþtur. Bu duruma uygun þehir kültürünü, þehir sanatýný ve þehirli edebiyatýný üretecektir. Geçmiþin geleneksel muhafazakâr yaþamýndan etkilenmemiþ, þehirli, yeni bir üst kimlik ortaya çýkmýþtýr. Kaybedenler Kulübünün arka fonunda hep bu þehirli olma (özelde Ýstanbullu olma) haline bir gönderme vardýr. Baþlangýcýndan sonuna kadar sürekli bu þehirden görüntüler akar. Radyo diyaloglarý hep þehre öykünmelerle yüklüdür. Yeni olan bir baþka þeyde o zamana kadar sadece devlet sesi olagelmiþ radyo kutusundan yükselen sivil ve yeni seslerdir. Özel radyolar pýtrak gibi çoðalmaktadýr. Hatta bir ara yasasý olmadýðý için mikrofonlarýna kilit vurulur. Sonra tekrar açýlýrlar. Zamanýnýn sosyal medyasý olur özel radyolar. Yarattýklarý etkiyi anlatabilmek için en iyi yol bir arkadaþýmýn anlattýðý anekdotu aktarmaktýr belki de. Süper FMde Kadir Çöpdemir akþam iþ dönüþ saatinde þu anda beni dinleyen bütün taksiciler kornaya bassýn demiþtir ve bu sýrada sýkýþýk trafikte korna sesleri kulaklarý saðýr edici boyuttadýr. Kulüp üyelerinin ve takipçilerinin bütün davranýþlarýnda bu tuhaf hava ve postmodernist ruh hali tezahür eder. Durumun tam karþýlýðý olmasa da en iyi karþýlýðý olarak bir ne yaptýðýný bilmek istememe hali iki baþrol oyuncusundan bütün kulupseverlere ( ki izleyenlerde buna dâhildir) akar. Bu bilmek istememe hali akýþ içerisinde bilememe haliyle de karýþýr, dönüþür. Doðasý gereði apolitiktir. Ama bu tercih ve bilinç düzeyindedir. Apolitik olmak politik bir tercih deðildir hikâyede. Sadece yaþamak için yaþanýlan, akþamlarý içilen, bolca seks yapýlan bir yaþam tarzý. Telefon açan dinleyiciye sizinle yatmýþ mýydýk? diyebilecek kadar rahat ayný zamanda. Ancak bu bilmek istememe halinin edilgen olduðu düþüncesine kapýlmak yanlýþtýr kanýmca. Foucaultnun yol gösterdiði gibi: Günümüzün sorunu artýk ne olduðumuzu keþfetmek deðil, olduðumuz þeyi reddetmektir. Film boyunca zaten kendisini keþfetmiþ ve bu keþfetme halinde durmak istemeyen, insanlarýn onlara yüklediði herþeyi reddeden iki karakteri izleriz. Kaanýn Zeynepe söylediði ben buyum cevabýnýn haleti ruhiyesi budur. Bu hal sadece buradan yola çýkýlarak anlatýlamaz elbette. Varoluþçu felsefenin en önemli ismi olan Kierkegaardýn tanýmladýðý varoluþ-bunaltý hallerine de tanýk oluruz. Filozofa göre yaþamýn üç evresi vardýr. Bunlar estetik, etik ve dini aþamalardýr. Bu aþamalar arasýndaki geçiþ sürecinde bir sýkýntý-bunaltý duyulur ve bir karar verilmesi gereklidir. Ve iþte tam burada filmin karakterleri de Kierkegaardýn tanýmladýðý gibi bir karar verecek ve bu kararlarý dolaysýyla yine filozofun önerdiði estetik aþamadan etik aþamaya geçiþ yaþayacaklardýr. Bu estetik aþama birçok entelektüel, sosyal ve kültürel birikimle donanmýþ olsa bile sürecin asýl özünü yaþamýn her anýndan zevk almak oluþturur. Güzel olan ve keyif veren her þeye kendini býrakýr insan. Metenin biz birbiriyle sohbet etmekten zevk alan iki insanýz sadece deyiþi buraya bir gönderme olarak okunabilir aslýnda. Sadece zevk alýnan ve mutlu olunan iþleri yapmak ve ayný zamanda yapýlan o iþleri de zenginleþtirmek. Yayýnevi sahibi olan Kaanýn ve plak koleksiyoncusu olan Metenin bu zenginleþtirme sürecinde kullanabilecekleri entelektüel birikimleri de vardýr. Ve bunu filmin (ve hayatlarýnýn) her aþamasýnda kullanýrlar. 55 kültür/sanat Onlara zevk veren içki, kadýnlar, sohbetler her daim içinde bulunmak istedikleri güzel þeylerdir. Ama yine Kierkegaarda göre insan hayatýnýn bu sürecinde onu tatsýz kýlacak her þeyden de uzaklaþýr. Filmde Kaan sýkýldýðý anlarda hadi Olymposa gidelim diyecektir. Kaanýn yayýnevi ile ilgili sorunlarda ve onun bu zevk alma halini bozduðu zamanlarda Zeynepe karþý takýndýðý tavýrlarda bu durumun izleri rahatça görülür. Yine Kierkegaard yaþamý açýkladýðý bu aþamalardan bir diðerine geçiþte varoluþsal bir durumun, bir sýkýntýbunaltý halinin ortaya çýktýðýný anlatýr. Ve ona göre bu iyi bir þeydir. Sona ermiþ bir aþk iliþkisi, yayýnevinin iflasa yaklaþmasý, sonu gelmeyen amaçsýzlýk vs. Kaan ve Meteyi hayata daha farklý bakmaya yönlendirecektir. Filmin sonuna doðru Kaanýn dediði bence deðiþiklik zamaný tamda bu karar anýný yeni bir varoluþ aþamasýna geçiþi ifade eder. Film hikâyesini burada keser. Hikâyenin varoluþçu felsefe ile ilintilendiði noktayý sadece sýkýntý ve bunaltý kavramlarý üzerinden tanýmlamakta eksik olacaktýr. Film içinde sürekli yalnýzlýða dair göndermeler, yalnýzlýðýn çeþitli ruh halleri de varoluþçu felsefenin önemli noktalarýndan biridir. Ancak burada kastedilen yalnýzlýk kavramýnýn bir baþýna düþmek ile ilgisi yoktur. Buradaki yalnýzlýk tanýmý Charles Bukowski ve Albert Camusnun anlatmak istediði gibi sürekli bir olgudur. Zaten özellikle radyo sekanslarý içinde sürekli Bukowskiye ve Borgese göndermeler dikkat çeker. 56 Herkesin bu tanýmlanan aþamalar ile iliþkisi kendi yaþam ve entelelktüel düzeyine göre þekillenecektir elbette. Ama bu estetik diye adlandýrýlan süreç her zaman akýlda ve gönülde tatlý tatlý hatýrlanacak bir zaman dilimidir kanýmca. Her þeyin en iyisinin istendiði, üretildiði, paylaþýldýðý ve bu paylaþma halince de insanýn yeniden zenginleþtiði bir doruk noktasý. Yaþamýn saydam, billur ve pýrýl pýrýl oluþu. Sýnýrsýz ve katýksýz bir açýklýk. Ve bir sonraki aþama bu doruk noktasýndan aþaðý inmekle baþlar. Bu yüzden þair þiirinde Adam kaybedilenin ulaþýlmaz derinlik olduðunu söyledi. Kadýn sustu diyecektir. ( Ýbrahim Halil Baran) Her güzel þey gibi bununda bir sonu vardýr. Ve belki de kaybedilen bu derinliktir. Göndermeleriyle, kurgusuyla, müzikleriyle ve yaþadýðý zamaný yansýtýþýyla ve en önemlisi karakterlerinin hayatlarýndaki önemli bir kesiti aktarmadaki baþarýsýyla Kaybedenler Kulübü 2011in en iyi yerli filmi olmaya adaydýr nazarýmda. Ve bu baþarýda filmin iki ana karakterini canlandýran iki baþrol oyuncusu kadar, o ruhu bu kadar baþarýlý yansýtabilen senarist ve yönetmenin de payý önemlidir. Jeodezi ve Fotogremetri Müh. kültür/sanat Resim Sergisi H.Ali Kanýtürk Bakýrköy bölgesinde uzun yýllardýr Harita Mühendislik hizmetlerini sürdüren 1834 sicil nolu üyemiz Naci Kartalýn uzun zaman harcayarak meydana getirdiði ve ismini Görünmeyeni Görünür Kýlmak isimli tuval üzerine akrilik resim sergisi ve þimdiye kadar açýlmýþ resim sergilerinden dördüncüsü 01.04.2011 günü Bakýrköy, Ataköy 7-8.kýsým mahalle Bakýrköy Belediyesi Ýspirtohane Kültür ve Sanat Merkezi Sergi Salonunda gerçekleþtirildi. Yaklaþýk iki yüz meslektaþýmýz ve resim meraklýsýnýn ziyaret ettiði resim sergisi oldukça yoðun ilgi gördü ve gelenler mesleki el becerimizin resim yapma sanatýyla yakýn ilgisinin olabileceðini, sadece zaman konusunda biraz özveride bulunulmasý gerektiði konusunda görüþlerini bildirdiler. Resim sergisi sonunda, resimlerin yarýsýndan fazlasý uygun fiyatlarda satýlarak elde edilen gelir göz rahatsýzlýðý bulunan küçük Berenin göz ameliyatý için toplandý. Küçük Berenin, 05.04.2011 tarihinde sað gözünden geçirdiði ameliyat sonrasý iyileþmesi bekleniyor. Sergi sonunda düþüncelerini sorduðumuz meslektaþýmýz Sn. Naci Kartal: Bu serginin 4. resim sergisi olduðunu, daha öncekilerin karakalem çalýþmasý olduðunu, resim yapmanýn kendisini çok mutlu ettiðini, ürettiði resimlerini satarak elde ettiði geliri kesinlikle yardým kurumlarýna ve ihtiyaç sahiplerine baðýþladýðýný ifade etmiþtir. Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezinde 30 Mart 2012 saat 18:00de yedincisi gerçekleþtirilmesi planlanan sergide, meslektaþýmýzýn baþarýlarýnýn devamýný dilerken, yaptýðý çalýþmalarýndan ötürü Odamýz adýna teþekkür ederiz. Harita Kadastro Mühendisi Bakýrköy-Zeytinburnu Ýlçe Temsilcisi 57 basýn açýklamasý 19.10.2011 KONU: Kardeþ Kaný Döken Saldýrýlarý Kýnýyoruz BASINA ve KAMUOYUNA Ülkemizde barýþýn ve kardeþliðin tesis edilmesine her zamankinden daha fazla gereksinim duyduðumuz bir dönemde ardarda yaþanan saldýrýlar ve dökülen kan ülkemizi Kürt sorununda çözümsüzlüðe sürüklemekte, yaþanan acýlarý boyutlandýrmaktadýr. Her ne amaçla yapýlýrsa yapýlsýn, insan hayatýný hedef alan ve birlikte kardeþçe bir arada yaþama koþullarýný zedeleyen, kardeþ kaný döken bu saldýrýlarý þiddetle kýnýyoruz. Ne acýdýr ki, kaybedilen her can giderek büyüyen bir yara olmakta, halklarýmýzýn kardeþçe bir arada yaþamasýna engel oluþturmakta, toplumumuzda kin ve nefretin doruða çýkmasýna ve ülkemizin geleceði açýsýndan derin bir kaygý duymamýza neden olmaktadýr. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi olarak, yaþanan acýlarý paylaþýyor, halkýmýza ve toplumumuza zarar verenleri bir kez daha kýnýyoruz Saygýlarýmýzla. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi Yönetim Kurulu 31.12.2011 KONU: Basýn Açýklamasý BASINA ve KAMUOYUNA SIRA KÝM(LER)DE 30 yýlý aþkýndýr devam eden ve siyasal iktidarlarýn demokratik yöntemlerle çözüm iradesini ortaya koyamadýklarý Kürt sorunu etrafýnda þekillenen þiddet ortamý, son olarak Þýrnak-Uluderede büyük çoðunluðu çocuk yaþta 35 yurttaþýmýzýn hayatýný kaybetmesine sebep olmuþtur. Kaçakçý olarak tanýtýlan ve bu çerçevede ölenleri kabahatli, olayý da operasyon kazasý þeklinde gösteren açýklamalarýn kabul edilebilmesi mümkün deðildir. Yaþanan bir insanlýk dramýdýr. Bilinmelidir ki kaçakçýlýk denilen olgu da þiddet ortamýndan kaynaklý olup, Van depreminde de yakýndan tanýk olduðumuz ve boyutlarý her geçen gün artan iþsizlik, yoksulluk ve ekonomik çöküntünün sonucudur. Siyasal iktidarý, siyasi partileri, demokratik kuruluþlarý, sanatçýlarý, meslek odalarýný, gazetecileri ve bilim insanlarýný hedef alan açýklamalar yerine, Türkiyenin temel ve acil sorunlarýnýn çözümüne odaklanmaya, Uluderede yaþanan insanlýk dramýný yaratanlarý ve sorumlularýný açýða çýkarmaya çaðýrýyoruz. Yaþanan cinayetleri kýnýyor, yaþamýný yitiren insanlarýmýzýn acýlarýný paylaþýyor, barýþ ve kardeþliðin hüküm sürdüðü bir ülke yaratýlmasý için mücadele etmeye devam edeceðimizi kamuoyuna saygýlarýmýzla duyuruyoruz. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi Yönetim Kurulu 09.01.2012 KONU: Basýn açýklamasý BASINA ve KAMUOYUNA 3. RANT KÖPRÜSÜNE KARÞI ÝSTANBULU VE YAÞAMI SAVUNMAK ÝÇÝN 10 OCAKTA ANKARADAYIZ! Deðerli basýn emekçileri, 3. Köprü Yerine Yaþam Platformu olarak, Ulaþtýrma Bakanlýðý tarafýndan 10 Ocakta Ankaradaki Karayollarý Genel Müdürlüðünde yapýlacak olan 3. Köprü projesi ihalesine karþý Yaþam ihaleye çýkartýlamaz baþlýðýyla bir basýn açýklamasý düzenliyoruz. Bizler bu bilim dýþý, hukuk dýþý ve anti-demokratik dayatmaya karþý yaþamý savunmak için 10 Ocakta hep beraber Ankarada olacaðýz. 3. Köprü Projesi Bilim Dýþýdýr: Bizler, 3. Köprü Yerine Yaþam Platformunu oluþturan Ýstanbulun orman mühendisleri, þehir plancýlarý, mimarlar, peyzaj mimarlarý, inþaat mühendisleri, elektrik mühendisleri, ziraat ve çevre mühendisleri, bilim insanlarý, mahalle dernekleri, çevre örgütleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, saðlýk örgütleri, sanatçýlar ve aydýnlar olarak, Ýstanbulun saðlýklý ve insanca yaþanacak bir kent olabilmesi için, doðal varlýklarýný, ormanlarýný, su havzalarýný, tarým alanlarýný ve yaþam alanlarýný adým adým yok eden 3. Köprü Projesiin yapýlmasýna bilimsel verilerle yýllardýr karþý çýkýyoruz. Bu projenin Ýstanbulun trafik sorununa çözüm olacaðý tezinin hiçbir bilimsel dayanaðý olmadýðýný bilimsel raporlarla, ulaþým uzmanlarýmýzýn deneyimleriyle ve dahasý Ýstanbul kentinde yaþayanlarýn ortak tecrübesiyle kanýtlanmýþtýr. Ýstanbul boðazýna yapýlan köprüler bugüne kadar kentin trafik sorununu çözmek bir yana daha da aðýrlaþtýrmýþ, karayolu odaklý ulaþým politikalarýnýn ve özel otomobil sahipliðinin teþvik edilmesiyle birlikte Ýstanbulu iki yakasýnda oturan yurttaþlar için tam bir trafik cehennemine dönüþtürmüþtür. Yapýlan her köprü zaman içinde kendi trafiðini oluþturmaktadýr. Yapýlmasý planlanan 3. Boðaz Köprüsü de zaman içinde ayný sonuçlarý yaratacaktýr. Ýstanbulun ve Marmaranýn kuzeyinde kalan son orman alanlarý, su havzalarý, tarým alanlarý inþaat ve otomotiv þirketlerine kar saðlamaktan baþka bir anlamý olmayan bu projeye kurban edilecektir. Boðaz geçiþi Garipçe-Poyrazköy hattý olarak ilan edilen Kuzey Marmara Otoyolu Projesinin yüzde 80lik bölümü doðrudan doðruya orman alanlarýndan geçmekte olup, su havzalarýmýzýn 58 basýn açýklamasý geleceðini de tehdit etmektedir. Öte yandan 3. Köprü projesi, deprem gerçeðini Ýstanbul halkýna karþý yeni bir saldýrý aracý haline dönüþtüren Çevre ve Þehircilik Bakanlýðý ile ÝBB tarafýndan, Yeni Ýstanbul, Kanal Ýstanbul gibi kentleþmeyi daha da kuzeye kaydýrarak inþaat þirketlerinin ve arazi rantçýlarýnýn açgözlü iþtahlarýný gidermeyi amaçlayan çýlgýn yaðma projelerinin anahtarý haline getirilecek; yoksul mahallelere dönük yýkým saldýrýlarýný hýzlandýracaktýr. Nitekim Ýstanbul için yapýlan 1/100 000lik çevre planýnda bu projeye yer verilmediði gibi, 3. Köprü projesinin hayata geçirilmesi halinde Ýstanbulun saðlýklý kentsel geliþimi açýsýndan telafisi mümkün olmayan zararlarýn ortaya çýkacaðý da açýk bir dille ifade edilmiþtir. Ancak buna raðmen proje, ÝBB Meclisinin aldýðý siyasi kararla çevre düzeni planýnda tadilat yapýlarak gerçekleþtirilmeye çalýþýlmaktadýr. 3. Köprü Projesi Hukuk Dýþýdýr: Hukukun hakim olduðu bir ülkede 3. Köprü projesi ihalesinin yapýlmasý olanaksýzdýr, AKP hükümeti 10 Ocak Salý günü açmayý planladýðý Kuzey Marmara Otoyolu projesi ihalesiyle Danýþtay kararlarýný ve hukuksal süreçleri çiðnemektedir. Projenin bir bölümü 1995 tarihli Bakanlar Kurulu kararýyla Yaban Hayatý Koruma Sahasý olarak ilan edilen bölgeyi karayolu geçiþiyle ortadan ikiye bölmektedir. Meslek odalarý tarafýndan projeye karþý açýlan davalar henüz devam etmektedir. Bu davalarýn bir bölümünde bilirkiþilerin projeyle ilgili olumsuz raporlarý mahkemelere sunulmuþ; bir bölümündeyse mahkemelerce bilirkiþi atanmasý kararý alýnmýþ olup hukuksal süreç devam etmektedir. Daha da önemlisi, AKP hükümeti, yatýrým planlarýna 1993 yýlýndan önce girdiði gerekçesiyle, 3. Boðaz Köprüsü projesini Çevresel Etki Deðerlendirmesi Yönetmeliðinin Kapsam dýþý projeler maddesine dayanarak Çevresel Etki Deðerlendirme süreci dýþýnda tutmuþ, ancak yönetmeliðin bu maddesinin yürütmesi, Çevre Mühendisleri Odasýnýn açtýðý dava sonucunda Danýþtay tarafýndan durdurulmuþtur. Danýþtay kararý AKP hükümeti tarafýndan 10 Ocakta ÇED raporu olmadan ihaleye açýlmasý planlanan 3. Köprü projesi için de çevresel etki deðerlendirmesi sürecinin iþletilmesini zorunluluk haline getirmektedir. Bütün bunlara karþýn, 10 Ocakta uluslararasý þirketleri ihaleye çaðýran, ihale dosyalarýnýn kapýþýldýðý yönünde propaganda amaçlý demeçler veren Ulaþtýrma Bakanlýðý ve Karayollarý Genel Müdürlüðü yetkilileri suç iþlemektedirler. 3. Köprü Projesinin gerçekleþmesi halinde Ýstanbul kentine verilecek telafisi mümkün olmayan zararlardan da hukuksal olarak þahsen sorumlu olacaklardýr. 3. Köprü Projesi AKP Hükümetinin Anti-Demokratik Siyasi Dayatmalarýndan Biridir: Bugüne kadar hükümet tarafýndan bu projenin neden uygulanmasý gerektiði konusunda hiçbir bilimsel rapor, dayanak oluþturulamamýþ; hükümet projeyi destekleyen tek bir bilim insaný bile bulamamýþtýr. Bugüne kadar konuyla ilgili olarak yapýlan tek keþif, Baþbakanýn bizzat düzenlediði helikopterli kuþ uçuþu gezisi olmuþtur. Ýstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinin konuyla ilgili raporu; Þehir Plancýlarý Odamýzýn kapsamlý bilimsel çalýþmasý ortadayken, hükümet bu çalýþmalardan yararlanmak konusunda tek bir adým bile atmamýþtýr. Hükümet ileri demokrasi derken hukuksuzluk ve antidemokratik dayatmalardan baþka birþey anlamadýðýný 3. Köprü projesi sürecinde de göstermektedir. Tek kýblesi rant ve yaðmacýlýk olan AKP hükümeti, uluslararasý kriz nedeniyle þirketlerin bile doðru dürüst raðbet etmediði 3. Köprü Projesini halka, bilime ve yüksek mahkeme kararlarýna raðmen gerçekleþtirebilmek için proje kapsamýndaki kamulaþtýrma bedellerini yarýya düþürerek Ýstanbulun yaðmalanmasý için teþvik üstüne teþvik daðýtmaktadýr. Ancak, çýraklýk dönemini ÝBBdeki talanlarla baþlatýp, ustalýk döneminde Ýstanbulu katletmeye hazýrlanan; halkýn ve bilimin sesini yok sayan AKP, Ýstanbulun gerçek sahiplerinin sermaye gruplarý ve yandaþlarý deðil, bu kentin her bir metrekaresinde emeði ve alýnteri olan Ýstanbul halký olduðunu unutmaktadýr. Bizler, ormanlarýmýzý, mahallelerimizi, su havzalarýmýzý ve yaban hayatýný, kýsacasý yaþamý savunmak ve AKPnin Ýstanbul cinayetine tam teþebbüs suçunu iþlenmesine hayýr demek için, 10 Ocak 2012 Salý günü suç mahallinde olacaðýz. HESlere; nükleere; termik santrallere; siyanürlü altýna; kentlerin kamusal, tarihsel ve sanatsal varlýklarýnýn yaðmalanmasýna; halký kendi kentinde sürgün eden kentsel-rantsal dönüþümlere karþý ormanlarý, suyu, tabiat varlýklarýný, insaný ve yaþamý savunanlar olarak bu cinayete dur diyeceðiz. Bizim teklifimiz çok açýk: Ýnsanca bir yaþam, yaþanabilir bir Ýstanbul için Köprü deðil Orman, Köprü deðil Su, Köprü deðil Toplu Ulaþým ÝSTÝYORUZ. Tüm yaþam savunucularýný, 10 Ocak 2012 Salý günü saat 12.30da Ankarada Karayollarý Genel Müdürlüðü önünde olmaya çaðýrýyoruz. 3. KÖPRÜ YERÝNE YAÞAM PLATFORMU 59 basýn açýklamasý TMMOB HARÝTA VE KADASTRO MÜHENDÝSLERÝ ODASI ÝSTANBUL ÞUBESÝ 22. OLAÐAN GENEL KURULU SONUÇ BÝLDÝRGESÝ (28-29 OCAK 2012 ÝSTANBUL) HKMO Ýstanbul Þubesi 22.Olaðan Genel Kurulu, dünyada; kapitalizmin olaðanlaþan krizlerinden biri olan sonuncusu 2009 yýlýnda baþlayan, özellikle yoksul ve geliþmekte olan ülkeleri etkileyen ekonomik krizin yaný sýra, siyasi krizler, iþsizlik, hak gasplarý, savaþlar, Türkiyede ise, anti-demokratik uygulamalar, insan haklarý ihlalleri, doðal afetler sonucu ölümler ve siyasal iktidarýn kendisine muhalif kesimleri terörist ilan edip keyfi tutuklamalarla sindirmeye çalýþtýðý süreçte gerçekleþtirilmiþtir. Bu baðlamda HKMO Ýstanbul Þubesi 22. Olaðan Genel Kurulu; · Kapitalizme karþý emekten yana olan, insanca yaþam için mücadele eden bütün kesimleri selamlar, mücadelelerini destekler. · Düþüncelerinden dolayý tutuklanmýþ aralarýnda meslektaþlarýmýzýn da olduðu, aydýnlarý, gazetecileri, sendikacýlarý, öðrencileri ve siyasal parti üyelerini selamlar, onlarla dayanýþma içerisinde olduðunu ilan eder. · Deprem nedeniyle büyük acýlar yaþayan ve üzerinden siyasi bir hesaplaþmaya gidilen Van halkýnýn acýlarýný paylaþýr. · Ekmek uðruna bombalar altýnda yaþamýný yitiren, katliama uðrayan Uluderedeki Kürt yurttaþlarýmýzýn acýlarýný yüreðinde hisseder. Türkiye, uluslararasý ekonomik krizin etkilerini 2009 yýlýnýn baþýndan itibaren yoðun olarak yaþamaya baþlamýþtýr. 2009 yýlýnda, önce emperyalist-kapitalist sistemin merkezinde finans krizi olarak patlayan küresel kapitalizmin krizi, kýsa sürede bütün ülkelere yansýyarak ekonomik durgunluða, banka iflaslarýna, çeþitli sektörlerde daralmaya, bütün öteki krizlerde olduðu gibi küçük iþletmelerin iflasýna, yüz binlerce çalýþanýn iþsiz kalmasýna ve insanlarýn yoksulluða itilmesine neden olmuþtur. 2009da baþlayan son ekonomik kriz, kürselleþme olarak ifade edilen serbest piyasa ekonomisinin ölçüsüz, kuralsýz, insaný ve emeði yok sayan aþýrý kar hýrsýnýn ne tür sonuçlar doðurabileceðini bir kez daha gözler önünde sermiþtir. Küreselleþme; sosyal devlet anlayýþýnýn rafa kaldýrýlmasý, kamu tesis ve yatýrýmlarýnýn yok pahasýna elden çýkarýlmasý, özelleþtirme ve uluslararasý sermaye için bütün sýnýrlarýn ortadan kaldýrýlmasý, üretim sürecinin sermayenin beklentileri doðrultusunda yeniden yapýlandýrýlmasýdýr. Her krizde olduðu gibi baþýný ABDnin çektiði emperyalist sistem, krizi fýrsata dönüþtürerek, siyasal, ekonomik ve sosyal hegemonyasýný güçlendirme yönünde adýmlar atmaktan geri kalmamýþtýr. Demokrasi götürme bahanesiyle iþgal edilen Afganistan ve Irakýn ardýndan bu defa kendileri tarafýndan her türlü desteðin verildiði iktidarlarca yönetilen Kuzey Afrika ülkelerine yine demokrasi götürme bahanesi, diktatörlerin devrilmesi gibi bahanelerle Arap Baharý gibi kulaða hoþ gelen deyimlerle bu coðrafyanýn yeniden ekonomik çýkarlara göre düzenlenmesi yoluna gidilmiþtir. Taktik bir deðiþiklikle, Irak ve Afganistan iþgallerinden doðan tepkiler nedeniyle, doðrudan iþgal yerine rejim muhaliflerinin örgütlenmesi ve her türlü desteðin verilmesi yoluna gidilmiþtir. Türkiye bu süreçte komþularla sýfýr sorun anlayýþýný bir tarafa býrakmýþ, emperyalist sistemin politikalarýný uygulamak için adeta seferber olmuþtur. Kürecikte kurulmasý planlanan füze savunma sistemi, emperyalizmin ileride çýkacak savaþlara karþý þimdiden hazýrlýk yaptýðý anlamýna gelmektedir. Türkiye bu adýmla daha önce sýkça yapýlan ve eleþtirilen çeþitli askeri havaalanlarýnýn komþu ülkelere karþý kullanýlmasý politikasýný bir adým daha ileri götürmüþ, olasý savaþlarda emperyalizmin safýnda yer alacaðýný açýkça ilan etmiþtir. ABD ve Ýsrailin Ortadoðuda kendilerine sorun olarak gördükleri Suriye ve Ýrana yönelik müdahale giriþimleri etrafýnda þekillenen politikalarýna Türkiyenin destek vermesi ABD ve Ýsrail politikalarýna hizmet etmekten baþka anlam taþýmamaktadýr. Özellikle Suriye üzerinde yoðunlaþan baský nedeniyle Ortadoðuda yaþanacak olasý savaþlar ve çatýþma ortamý sadece komþu halklar arasýnda gerginliðe neden olmakla kalmayacak ayný zamanda bölgede emelleri olan emperyalist sistemin ve Filistin halkýna yýllarýdýr zulüm eden Ýsrailin yararýna olacaktýr. Emperyalist Kapitalist sistemin ekonomik çýkarlarýný çeþitli söylemlerle manipüle ederek yaptýðý iþgal ve müdahalelerle, yaþadýðýmýz dünya, çevre ve ekosistemi bozulmakta, insanlýðýn binlerce yýllýk emeði ile ortaya çýkan kültürel miras yok edilmekte, milyonlarca insan öldürülmekte ve halklar arasýnda onarýlmasý mümkün olmayan ve geri dönülmez sonuçlara sebep olmaktadýr. Irak ve Afganistanýn iþgali sonrasý yaþananlar ortada iken, Türkiyenin komþularýna yönelik savaþ tehditlerine ortak olmasý kabul edilemez. Genel kurulumuz; her türlü savaþ tehdidine karþý, ülkeler ve halklar arasýnda kardeþliðin ve barýþýn tesis edilmesini savunur, bunun yolunu da Türkiyenin de içinde bulunduðu coðrafyada emperyalist ülkelerin hegemonyasýna karþý mücadelede etmekten geçtiðini bir kez daha hatýrlatýr. Mevcut iktidar 12 Haziran seçimlerinde, yerli ve uluslararasý sermayenin tam desteðini alarak oy oranýný arttýrmýþ ve iktidarýný pekiþtirmiþtir. Desteðin diyeti olarak, her þeyi piyasanýn belirleyiciliðine terk etmiþ, özelleþtirmelerle topluma ait olan kamu kaynaklarýnýn yerli ve yabancý sermayeye transfer edilmesi görevini üstlenmiþtir. Baþta ücretli çalýþanlarýn sosyal ve ekonomik haklarýna yönelik olmak üzere bir dizi yasal düzenlemeyi ard arda yapmýþtýr. Bütün bu yasal düzenlemeler emeðini satmaktan baþka bir olanaðý olmayan emekçi sýnýf ve tabakalara; iþsizlik, ücretlerin düþmesi, esnek çalýþma, artan çalýþma saatleri, sosyal güvenceden yoksun býrakma ve iþ kazalarýný getirmiþtir. Gelir daðýlýmýndaki uçurum artmýþ, refah seviyesi düþmüþtür. Üretimden uzaklaþtýrýlan ekonominin kurtarýcýsý olarak, kamu arazilerinin, madenlerin, doðal kaynaklarýn orman alanlarýnýn, tarihi ve kültürel mirasýn, sit alanlarýnýn yerli ve yabancý sermayeye satýþý görülmüþtür. Buradan elde edilen gelirlerle borçlarýn ödenmesi planlanmýþtýr. 60 basýn açýklamasý Kentsel dönüþüm adý altýnda kapitalizmin sanayi kentinden, hizmet sektörü yoðunluklu kent yapýsýna dönüþümü gizlenip, deprem korkusu üzerinden kentlerin yeniden yapýlandýrýlmasý ve mevcut yapý stokunun yenilenmesi propagandasý yapýlmaktadýr. Merkezinde soylulaþtýrmanýn ve yerinden etmenin olduðu bu çalýþma kentsel dönüþüm deðil rantsal bölüþümdür. Genel kurulumuz; Ýstanbulda kentlilerin barýnma ihtiyacýný karþýlayan mevcut konutlarýn; denetimden yoksun, saðlýksýz, kýrýlgan ve yetersizliði bilinen bir olgu olduðunu kabul eder, deprem, su baskýný, yangýn gibi doðal afetler de dikkate alýndýðýnda, sýnýrlarýna dayanýlan bu kentte konut sorununa çözümün öznesinin, kentsel dönüþüm deðil saðlýklýlaþtýrma/kentsel yenileme olduðunu savunur. Bu baðlamdaki kentsel yenilemenin; özellikle olasý afet bölgelerinde, kamu yararý çerçevesinde, parçacý veya parsel bazýnda deðil yerel kalkýnma programý bütünlüðü içinde ele alýnmasý gerektiðine iþaret eder. Çünkü, Ýstanbulda ve birkaç büyük þehirde kamu arazilerinin kullanýmýna yönelik uygulamalardan da bildiðimiz gibi kentsel dönüþüm; yeni rant alanlarý oluþturmanýn, lüks konut için arsa üretiminin, kamu arazilerinin yerli ve uluslararasý sermayenin hizmetine sunulmasýnýn, kent yoksullarýnýn, yaþam alanlarýndan, çevrelerinden, yaþam alýþkanlýklarýndan koparýlmasýnýn, kent merkezinin dýþýna atýlmasýnýn, rant odaklý korunaklý, ayrýcalýklý steril sitelerin adý haline gelmiþtir. Ýstanbula yapýlmasý planlan 3. Boðaz Köprüsü ile Ýstanbul'un ve Kuzey Marmara'nýn kalan son doðal varlýklarý, ormanlýk alanlarý, tarým alanlarý, su havzalarý ve dahasý Ýstanbullunun akciðerleri sermayenin talanýna açýlarak hukuk dýþýlýða imza atýlmýþ olunacaktýr. Ýstanbullularýn ve yakýn çevrede yaþayanlarýn köprüye deðil; ormana, temiz çevreye, içilebilir suya, toplu taþýmaya kýsacasý insanca yaþanabilir bir kente ihtiyacý vardýr. Satýþýna yönelik düzenleme yapýlmaya çalýþýlan 2B alanlarý Ýstanbulun kuzeyinde yoðunlaþmaktadýr. Tüm bunlar göz önünde tutulduðunda köprü projesinin bir ulaþým projesi olmadýðý, yeni oluþturulacak yerleþim alanlarýna eriþimi saðlayacak, dolayýsýyla kentsel rantlara odaklanan bir proje olduðu açýkça anlaþýlmaktadýr. Tüm bu nitelikleriyle üçüncü köprü projesi halka ihanettir, bilimin ve tekniðin açýkça yok sayýlmasýdýr. Genel kurulumuz; Baþbakaný, Belediye Baþkanlýðý döneminde söylediði Üçüncü Boðaz Köprüsü Ýstanbul'a karþý cinayettir sözünün arkasýnda durmaya davet eder. Merkezi ve yerel yönetimler, son yýllarda, TOKÝ; imar aflarý, mevzii imar planlarý, parsel bazlý projeler, kentsel dönüþüm vb. proje uygulamalarý ile kamu alanlarýnýn talanýna ve ranta dayalý politikalar yürütmektedir. Bu baðlamda binlerce yýllýk doðal, kültürel ve tarihi deðerleri ile dünya mirasý Ýstanbul; hýzlý nüfus artýþý, göçler, hatalý ve yanlýþ yatýrýmlar, plansýzlýk, iþsizlik ve yoksulluðun neden olduðu sorunlar ile boðuþan, her türlü doðal ve yaþamsal eþiðinin zorlandýðý kimliksiz ve kiþiliksiz bir megakent haline dönüþmüþtür. Uygulanan yanlýþ politikalar sonucunda: doðal afetler, trafik, deniz ve hava kirliliði, zehirli atýklar, kirlenen su havzalarý, deprem riski, yeþil alan ve orman talaný, tarihi dokunun bozulmasý, plansýz kentleþme, yerinden edilme, barýnma ve güvenlik sorunlarý nedeniyle yaþanamaz hale getirilmiþtir. Oysa kentlerimizi saðlýklý ve güvenli yaþam alanlarýna dönüþtürecek kentsel politikalar izlenmelidir. Genel Kurulumuz, kentlerimizi saðlýklý ve güvenli yaþam alanlarýna dönüþtürecek kentsel politikalarýn üretilmesi için meslektaþlarýmýzý bir kent mücadelesinin içerisinde mahalle dernekleriyle ve platformlarla buluþturarak yaþamda var olan bir mücadelenin örgütlenmesi amacýyla TMMOBnin tüm birimlerini ortak mücadeleye çaðýrýr. Dünyada enerji alanýnda uluslararasý sermayenin çýkarýna olan fosil yakýt ve nükleer enerji tercih edilmektedir. Türkiyede nükleer santralin yüksek maliyeti, tehlikesi ve atýk sorunu göz ardý edilerek yasal düzenlemelere gidilmektedir. HES projeleri doða tahrip edilmekte, ekosistem bozulmakta, canlý türlerinin varlýðý tehdit edilmekte ve insanlar binlerce yýllardan beridir yaþadýklarý coðrafyalardan göç etmek zorunda býrakýlmaktadýr. Genel kurulumuz; çevre ve gelecek açýsýndan yenilenebilir enerji kaynaklarý olan güneþ, rüzgar ve termal kaynaklar tercih edilmesinin baþta insanlar olmak üzere bütün canlýlarýn kýsacasý dünyanýn geleceði için önemine vurgu yapar. Kapitalist serbest piyasa ekonomisi, dünya ölçeðinde yeni bir devlet yönetimi modelini tarif etmektedir. Türkiyede küresel sermayenin direktiflerini bir bir uygulamaya sokan siyasi iktidarlar eliyle yürütülen bu süreçte; emek deðersizleþtirilmekte, esnek ve kuralsýz çalýþmanýn yasal altlýðý uygulamaya sokulmakta, iþ güvencesi ve iþçi güvenliði yok edilmekte, kýdem tazminatý gasp edilmekte, aðýr ve uzun çalýþma koþullarý dayatýlmakta, en temel insan haklarýndan biri olan ve kamu tarafýndan parasýz sunulmasý gereken saðlýk hizmetleri, parasý olanýn yararlanacaðý bir ayrýcalýk haline getirilmektedir. Bu sürecin bir parçasý olarak siyasal iktidar Genel Saðlýk Sigortasý alanýndaki düzenlemelerin bazý maddelerini, seçimlerde oy kaybettirir kaygýsýyla erteleyerek 1 Ocak 2012'de yürürlüðe sokmuþtur. Bu uygulama ile saðlýk, ticari bir faaliyet konusu haline getirilirken, hastaneler þirket, vatandaþ müþteri durumuna düþürülmüþtür. Genel Kurulumuz; SSK hastanelerinin Saðlýk Bakanlýðýna devrinden itibaren baþlayan ve saðlýkta yýkým, ticarileþtirilme ve özelleþtirilmesi olarak adlandýrýlan bu uygulamalara karþý, parasýz, eþit ve nitelikli bir saðlýk hizmeti için bütün kesimleri mücadeleye çaðýrýr. Genel Kurulumuz; emek sömürüsüne, iþsizliðe ve iþ güvencesinden yoksun býrakýlmak baþta olmak üzere hak gasplarýna karþý meslek odalarýndan baþlayarak, sendikalar ve diðer emek örgütleri ile birlikte ortak mücadele etmenin zorunlu olduðunu savunur. Türkiyede uzun süreden beridir sivil ve demokratik bir anayasa yapýmý ile ilgili tartýþmalar sürmektedir. Anti demokratik ve baskýcý 12 Eylül darbesinin ürünü olan mevcut anayasanýn demokratik bir Türkiyenin önündeki temel sorun olduðu, TMMOB baþta olmak üzere sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin de içerisinde yer aldýðý geniþ bir kesim tarafýndan dile getirilmektedir. Hazýrlanacak yeni anayasa gerçekten sivil, demokratik niteliklere ve güçlü bir meþruiyete sahip olmalýdýr. 61 basýn açýklamasý Genel Kurulumuz; yeni yapýlacak anayasanýn toplumun en geniþ kesiminin ortaya koyduðu bir uzlaþý metni olmasý gerektiðini, eþitlikten, özgürlükten yana, demokratik hukuk devletini güçlendiren, örgütlenme önündeki engelleri kaldýran, emekten yana hükümler içeren, barýþ içinde yaþamayý saðlayacak olan medeni, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel haklarý hayata geçiren ve koruyan yapýda olmasý gerektiðini savunur. Türkiyenin en önemli sorunlarýndan biri olan Kürt sorunu bütün yakýcýlýðýyla gündemdeki yerini korumaktadýr. Sorunun bugüne kadar askeri yöntemlerle çözülmeye çalýþýlmýþ olmasý ciddi ve derin tahribatlar yaratmýþ, yüz milyarlarca dolar, saðlýk, eðitim, barýnma gibi alanlarda kullanýlacaðý yerde þiddet ortamýna aktarýlmýþ; binlerce can kaybedilmiþ, köy boþaltmalarý, zorunlu göçler nedeniyle milyonlarca insan üretimden koparýlarak þehirlerin varoþlarýnda açlýk ve sefaletle yaþamak zorunda býrakýlmýþtýr. Þiddet ortamý nedeniyle halklar arasýndaki kardeþlik duygularý zedelenmektedir. Çatýþma ortamýnýn yarattýðý gerilimle toplum kamplaþmaya itilmekte, ölümler üzerinden siyaset yapýlmaktadýr. Bu ortamýn sona erdirilmesi için siyasal, kültürel, toplumsal ve ekonomik haklar saðlanmalý, sanayileþme, yatýrým ve istihdam yaratýlmalýdýr. Saðduyunun ve barýþýn egemen olmasý kardeþçe, bir arada ve birlikte yaþama taleplerinin her zamankinden daha yüksek sesle söylenmeye devam etmesi ve bu yönlü gayretlerin sürdürülmesi gerekmektedir. Genel Kurulumuz; Ülkemizdeki farklý etnik kimlikler ve kültürleri zenginliðimiz olarak görür, barýþý ve kardeþliði saðlayacak hak ve taleplerin karþýlanmasýný, insanlarýmýzýn kimliði, dinsel inancý, kültürü ne olursa olsun ötekileþtirilmeden bir arada yaþamalarý gerektiðini savunur. 6223 sayýlý yetki yasasýna dayanýlarak 644 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Çevre ve Þehircilik Bakanlýðý bünyesinde oluþturulan Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüðünün görev tanýmlarý incelendiðinde örgütümüze, meslek alanlarýmýza yönelik ciddi müdahalelerin olduðu açýkça görülecektir. AKP Hükümeti, demokratik kanallardan kendi siyasal düþüncesine yakýn mühendis ve mimarlarýn oda yönetimlerine gelememesi durumunu yasa zoruyla düzeltme yoluna gitmiþtir. Genel Kurulumuz; TMMOB ve baðlý odalara, Devlet Denetleme Kurulu incelemeleriyle baþlayan, Kanun Hükmünde Kararnamelerle devam eden, siyasi iktidarýn bütün engellemelerine ve müdahalelerine karþý, geçmiþten gelen birikimi ve üyesinin örgütlü gücüyle karþý koyar. Mühendis, mimar ve þehir plancýsý kadýnlarýn eðitim sahibi olmalarý, toplumsal rolleri nedeniyle yüklendikleri sorumluluklarýný azaltmamaktadýr. Ailedeki çocuk bakýmý ve eðitimi, yaþlý ve hasta bakýmý, diðer tüm kadýnlar gibi mühendis, mimar ve þehir plancýsý kadýnlarýn da asli vazifeleri olarak görülmekte, ev içi emekleri görmezden gelinmektedir. Kadýn meslektaþlarýmýz, iþyerlerinde ayný eðitim ve ayný sorumluluklarý taþýdýklarý erkek meslektaþlarýna göre daha düþük ücretlerle çalýþtýrýlmakta, iþten çýkarýlacaklar listesinde ise ön sýralarda yer almaktadýrlar. Doðanýn verdiði doðurganlýk özelliði dezavantaj olmakta, hamile olmak iþe yaramaz eleman olmak anlamýna gelmektedir. Ne zihnen ne de bilgi birikimi olarak erkek teknik elemanlardan hiçbir eksiði olmayan kadýnlarýmýza cinsiyet ayýrýmcýlýðý daha iþ ilanlarýnda dayatýlmakta, erkek mühendis arayan ilanlarla iþ olanaklarý azaltýlmaktadýr. Yasalarla gerçekleþtirilen özelleþtirme, taþeronlaþtýrma uygulamalarý ve esnek çalýþmanýn yaygýnlaþmasýyla, kadýn emeðinin sömürüsü artmaya devam etmekte, kadýnlar daha çok düþük ücretli iþlere mahkûm hale getirilmektedir. Kadýna yönelik ayrýmcýlýk, sömürü ve þiddet, eþitsizliðin, sýnýrsýz tüketimin, sömürünün, yoksulluðun sistemleþtirildiði kapitalizmin doðal sonuçlarýndan sadece biridir. Egemen sýnýfýn çýkarlarýna hizmet eden cinsiyet ayrýmcýlýðý çözülmeden özgür ve eþit bir toplum oluþmasý mümkün deðildir. Genel Kurulumuz; meslek seçiminde ve mesleðe hazýrlýkta belirleyici olan cinsiyetçi iþ bölümü ve toplumsal kabullerin deðiþimi için, eðitim süreçlerinde cinsiyet ayrýmcýlýðýnýn ortadan kaldýrýlmasýna yönelik eðitimin her aþamasýnda kullanýlan cinsiyetçi dil ve bakýþýn deðiþtirilmesi için mücadele eder. Son yýllarda, herhangi bir somut planlamaya dayanmaksýzýn her ile bir üniversite argümanýyla çok sayýda kamu üniversitesi açýlmýþtýr. Ayrýca çok sayýda vakýf üniversitesi de kurulmuþtur. Önemli bir bölümü siyasal iktidara yakýn çevreler tarafýndan kurulan bu üniversitelere önemli imtiyazlar saðlanmýþ, kamuya ait yerler tahsis edilmiþtir. Þu an ülkemizde faal olan kamu ve vakýf üniversitelerinin sayýsý 170'i aþmýþ durumdadýr. Bu durum Harita Mühendisliði alanýný da önemli ölçüde etkilemektedir. YÖK kurulduðunda sayýlarý 4 olan bölüm sayýsý þu anda 13'tür. Henüz öðrenci almayan bölümler de eklendiðinde bu sayý 20'yi aþmaktadýr. Odamýzýn üye sayýsýnýn 12000 dolayýnda olduðu ve geçtiðimiz öðretim döneminde, Harita Mühendisliði bölümlerinde yaklaþýk 1500 öðrencinin öðrenime baþladýðý göz önüne alýndýðýnda gelecekte yaþanacak iþsizlik problemi daha net olarak görülebilecektir. Üniversite ve öðrencilerimizin geleceði, siyasi iktidarlarýn gündelik politikalarýna kurban edilmektedir. Genel Kurulumuz; üniversitelerin bilimsel, akademik ve sanatsal özgürlüðünü, özerkliðini savunur. Üniversiteler üzerindeki her türlü baskýya karþý mücadele eder, üniversitelerin eþit, parasýz, nitelikli eðitimi bir kamusal hizmet anlayýþýyla verebilmeleri için kamu kaynaklarýyla desteklenmelerini savunur. Yeni bölüm ve üniversitelerin açýlmasýnýn popülist kaygýlar ve günübirlik politikalarla deðil, ülkemizin ihtiyaçlarý göz önünde bulundurularak planlanmasýna vurgu yapar. Meslektaþlarýmýzýn temel mesleki alanlarda ve çalýþma hayatýný belirleyen iþ hukuku, iþ güvenliði ve iþçi saðlýðý, ücretli çalýþanlarýn özlük haklarý gibi konu baþlýklarýnda etkinliklerle bilgilendirilmesi, eðitilmesi ve bu alanlara iliþkin mücadele yürütülmesi büyük önem taþýmaktadýr. Örneðin meslek gündemimizi yakýndan ilgilendiren konulardan olan Sabit Referans Ýstasyonlarý ve Türkiye Ulusal Coðrafi Bilgi Sistemi çalýþmalarýnýn mesleki kamuoyumuz tarafýndan takip edilmesinin saðlanmasý konusunda tüm Þubelerimizin ve Odamýzýn bilgilendirilmesiyle ilgili çalýþmalar yürütülmesi büyük önem taþýmaktadýr. Ayrýca, sabit referans istasyonlarý ile toplanan verinin paylaþýlmasý ve bilgiye dönüþtürülmesi aþamalarýnýn tamamýnda mesleðimizin etkin bir konuma gelmesi yönünde çalýþmalarýn sürdürülmesi de gerekmektedir. Ayrýca; · Harita teknik uygulamasý(HUS) konusunda çalýþmalara yürütülmesi, · Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliðinin uygulamasýnda karþýlaþýlan sorunlarýn aþýlmasý için sektörde bilgilendirme amaçlý çalýþmalarýn yapýlmasý, 62 basýn açýklamasý · Toplumumuzu ve mesleðimizi yakýndan ilgilendiren yasal süreçlerin izlenmesi baþta üyelerimiz olmak üzere ilgililer ve kamuoyunun bilgilendirilmesi, · Bölgemizdeki kamu kurumlarý ve yerel yönetimlerin haritacýlýk faaliyetlerinin izlenmesi ve bu kurumlarla kurulacak iletiþim kanallarý ile mesleki alanýmýza yönelik yönlendirici katkýlarýn yapýlmasý, · Teknik altyapý kadastrosu, yersel fotogrametri, hidrografik ölçmeler vb. güncel baþlýklarda düzenlenecek etkinliklerle kamuoyu yaratýlmasý, bu konuda teknik standartlarýn geliþtirilmesi ve yönetmeliklerin hazýrlanmasý iliþkin çalýþma yürütülmesi, · Araç Ýzleme, Konuma dayalý hizmetler, Coðrafi Bilgi Sistemi, Kent Bilgi Sistemi, Deprem Bilgi Sistemi gibi mekansal bilgi sistemleri, yapý deformasyonlarýnýn izlenmesi, Hidrografik Ölçmeler, Endüstriyel Ölçmeler (IMS), Madencilik ölçmeleri harita üretimi, LIDAR tekniði, Üç boyutlu kent modelleri vb. sayýlarý çoðaltýlabilecek yeni geliþen güncel teknolojiler ile mesleki baðlarýn kurulmasý, bu konularda mesleðimizin üstlendiði rolün tanýmlanmasý, üyelerin ve kamuoyunun bu alanlara dikkatlerinin çekilmesi ve benimsemelerinin saðlanmasý, · Meslektaþlarýmýz arasýnda haksýz rekabet ve ihalelerde çok düþük bedellerle iþ yüklenilmesine karþý birlikte hareket edilmesi ve dayanýþma içerisinde olunmasý, · Mühendislik ölçmeleri alanýna giren uygulamalar ve özellikle de inþaat sektöründeki mesleki faaliyetlerimize (örneðin yol inþaatý, yüksek yapýlarýn inþasý, altyapý iþleri vb.) iliþkin yasal düzenlemelerin ve teknik standartlarýn geliþtirilmesi ve yönetmelik vb. çalýþmalarýn yapýlmasý, · Kamulaþtýrma bilirkiþiliklerinde yaþanan sorunlarýn aþýlmasýna yönelik çalýþma yürütülmesi, bu baðlamda verilen eðitim etkinliklerinin sürdürülmesi, · Taþýnmaz deðerlemesi konusunda yürütülen çalýþmalarýn ve etkinliklerin sürdürülmesi, · Ülkemizdeki kadastro uygulamalarýnýn takipçisi olunmasý, Ýstanbulda yenileme kadastrosu ve Orman kadastrosu baþlýklarýnda etkinlikler düzenlenmesi, 2B yaðmasýna karþý kamuoyunun bilgilendirilmesine devam edilmesi, · Üyelerimizin teknolojik geliþmelerden haberdar olabilmesi ve teknolojiyi bilinçli olarak kullanabilmesi için gerekli olanaklarýn yaratýlmasý; bu amaçla kurumlarda meslek içi eðitimin özendirilmesi, · Ülkemizde mekansal verilerin kullanýmý, organizasyonu ve yönetimi sorumluluklarýný kamusal olarak üstlenecek bir Sivil Harita Genel Müdürlüðü'nün kurulmasýna yönelik çalýþmalara öncülük edilmesi, · Yerel yönetimlerde harita faaliyetlerinin yürütüldüðü birimlerin tek bir çatý altýnda birleþtirilmesi konusundaki çalýþmalarýn sürdürülmesi, gibi mesleðimizi ve üyelerimizi yakýndan ilgilendiren bir dizi baþlýkta çalýþma yürütülmesi zorunludur. Genel Kurulumuz; örnekleri verilen çalýþma baþlýklarýnda yürütülecek çalýþmalara sahip çýkýlacaðýný, takipçisi olunacaðýný ve katký sunulacaðýný mesleki kamuoyuna duyurur. Genel Kurulumuz; baþta yurttaþlarýmýz olmak üzere tüm toplumsal dinamikleri; bilime dayalý, insaný, toplumu ve doðayý çalýþmalarýnýn merkezine koyan, kamu yararýný gözeten politikalarda birleþerek bir yandan kentleri yaðmaya ve talana açan diðer yandan kaderciliði ve çaresizliði pompalayan, demokrasi dýþý anlayýþlara karþý mücadele etmeye çaðýrýr. Genel Kurulumuz; yukarýda tespit ettiðimiz konularda ülke, toplum ve insanlýk yararý ilkesiyle mücadele etmeyi kendine görev kabul eder. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi 22. Olaðan Genel Kurul delegelerinin vermiþ olduðu görevlendirme ve yetki kararý gereðince Divan Kurulu olarak meslektaþlarýmýz, meslek camiamýz ve kamuoyu ile paylaþýyoruz. Saygýlarýmýzla. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi 22. Olaðan Genel Kurul Divan Kurulu 07.02.2012 KONU: Görev Daðýlýmý Deðerli Üyemiz, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesinin 28-29 Ocak 2012 tarihlerinde gerçekleþtirilen 22. Olaðan Genel Kurul ve Seçimler sonucunda göreve gelen yönetim kurulumuz ilk toplantýsýnda görev daðýlýmýný aþaðýdaki þekilde yapmýþtýr. ASIL Baþkan II. Baþkan Sekreter Sayman Üye Üye Üye : Mehmet Yýldýrým (1931) : Tomris Gür Kara : Aliþan Çalcalý : Ali Hasan Bakýr : Turðay Erkan : Mehmet Yýldýrým (6061) : Yük. Müh. Merve Özyaþar YEDEK Esen Çýtak Yýldýrým Nilüfer Kaplaner Eyüp Sopacý Diren Özgün Ulaþ Karabacak Tekin Akçapýnar Prof. Dr. N. Necla Uluðtekin 63 basýn açýklamasý Bizler, kurulduðu 1976 yýlýndan bu yana katýlýmcýlýk ve birlikte üretme kültürü çerçevesinde üyeleriyle paylaþým içerisinde, demokratik ve çaðdaþ bir meslek örgütü inancýyla çalýþmalarýný sürdüren Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý, Ýstanbul Þubesi olarak etkinliklerini ayný ilkeli anlayýþla geleceðe taþýyarak, mesleki faaliyetlerimizin toplum yararý çerçevesinde yürütülmesi ve meslektaþlarýmýzýn haklarýnýn savunulmasý için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceðiz. Yönetimin baþarýsýnýn, üyelerimizin paylaþýmlarý ve katkýlarý ile artacaðýna yürekten inanýyoruz. Bu yüzden yola, yönetmek için deðil, üyelerimizle beraber çalýþmak için çýktýk. Gerçekleþtirdiðimiz Þube Genel Kurulu sürecinde, ülkemiz ve dünyamýzdaki geliþmeleri, meslek alanýmýzýn güncel dinamiklerini, hayata ve mesleðimize dair bakýþ açýlarýmýzý ele aldýðýmýz taslak çalýþma programýný olabildiðince temas ettiðimiz tüm üyelerimizle paylaþýp, görüþlerine açtýk. Üyelerimizin görüþ ve önerileriyle zenginleþen çalýþma programýmýz, yine üyelerimizin kendilerini yönetimin bir parçasý olarak görmeleri sayesinde baþarýya ulaþacaðý açýktýr. Örgütlülüðümüz açýsýndan oldukça verimli geçen Genel Kurulumuz ve seçim sonuçlarý, üyelerimizin deðerlerimize ve çalýþma programýmýza sahip çýktýðýnýn bir göstergesidir. Yeni çalýþma dönemi hedeflerimizi de bu doðrultuda üyelerimizin katkýlarýyla ve kolektif çalýþma anlayýþýyla gerçekleþtireceðiz. Genel kurul sürecinde ve sonrasýnda bize destek veren, dayanýþma mesajlarý ileten, 14+1 olabilmenin gerekliliðini yerine getireceðine yürekten inandýðýmýz baþta deðerli üyelerimiz olmak üzere, öðrenci üyelerimize, odamýz emekçilerine, seçim süresince bizlerle dayanýþma içerisinde olan ve desteklerini sunan TMMOBye baðlý odalarýmýza, üyelerimizin de örgütlü olduðu Yol, Yapý, Altyapý, Bayýndýrlýk ve Tapu Kadastro Kamu Emekçileri Sendikasýna, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikasýna ve deðerlerimize sahip çýkarak bizlere her türlü desteðini sunan tüm dostlarýmýza en içten duygularýmýzla teþekkür ederiz. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi 22. Dönem Yönetim Kurulu 29.02.2012 KONU : Afet Riski Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Hakkýnda Kanun Tasarýsý" hk. Basýn Açýklamasý BASINA ve KAMUOYUNA HUKUK ÝHLALÝNÝN HER TÜRLÜ AFETE ZEMÝN HAZIRLADIÐINI UNUTMADAN! TBMM, HÜKÜMETÝN DAYATTIÐI HUKUKÜSTÜ YETKÝLERÝ KABUL EDECEK MÝ? Bakanlar Kurulu, 17 Aðustos 2011 tarihinde Resmi Gazetede yayýmlanan 648 sayýlý KHK ile Çevre ve Þehircilik Bakanlýðýna tüm ülke topraðýný (tapulu-tapusuz) istediði gibi kullanma yetkisi vermiþti. Þimdi ise, "Afet Riski Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Hakkýnda Kanun Tasarýsý" ile bu yetkinin hangi araç ve yöntemlerle kullanacaðý düzenlenmektedir. Bu tasarý yasalaþýr ise, hiçbir kayýt ve koþula baðlý kalmaksýzýn yerleþim yerleri, orman alanlarý, kýyýlar, boðaziçi, meralar, kültür ve tabiat varlýklarý, tarým arazileri, zeytinlikler gibi özel koruma altýnda olan alanlar 3194 sayýlý Ýmar Kanunu ve imara iliþkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dahil olmak üzere özel mevzuatlardaki kýsýtlamalara baðlý olmaksýzýn, rezerv yapý alanlarý, riskli alanlar ve riskli yapý statüsüne alýnýp, tasfiye, dönüþtürme, yeniden yerleþtirme ve yýkým iþlemlerine tabi tutulabilir. Rezerv yapý alanýný Bakanlýk, riskli alanlarý Bakanlýðýn teklifi ile Bakanlar Kurulu, riskli yapýyý ise Bakanlýðýn lisanslandýrdýðý kurum ve kuruluþlar belirlemeye yetkilidir. Tasarýnýn uygulama hükümleri normal zamanlarýn hukuk normlarýndan muaftýr, yürütmeye olaðanüstü yetkiler tanýnmýþtýr. 1-Riskli yapýlarýn tespitini malik veya kanuni temsilci, "Bakanlýkça lisanslandýrýlmýþ kurum ve kuruluþlar"a yaptýracak, yaptýrmadýðý takdirde Bakanlýk veya Ýdare resen "teknik heyete" yaptýracak ve giderler hak sahibi tarafýndan ödenecektir. Bu tespit giderleri malik veya paydaþlarca karþýlanmadýðý takdirde tapu kaydýna ipotek konulacak ve faiz iþletilecektir. Tasarýda "Bakanlýkça lisanslandýrýlmýþ kurum ve kuruluþlar" ile "teknik heyet"in tanýmý olmadýðý gibi statüleri de belirsizdir. Yönetmeliðe býrakýlan bu oluþumlarýn niteliði ve yetkileri idarenin takdirine býrakýlmýþtýr. 2- Riskli alan ve riskli yapýlarýn ilanýndan sonra malik ve kullanýcýlarýn mülkiyet ve kullanýmdan doðan tüm haklarý kýsýtlandýðý gibi o bölge ve yapýya kamu hizmetlerinin de (elektrik, su, doðalgaz) verilmeyeceði hükme baðlanmaktadýr. Riskli yapýlarýn, tahliye ve yýktýrma masraflarý da maliklere ait olup, hak sahipleri ancak enkaz bedeli alabilecektir, yýkým masraflarýný ödemeyenlerin tapu kaydýna ipotek konulacaðý da ayrýca düzenlenmektedir. 3- Bakanlýk uygulama iþlemlerinde yani riskli yapýlara, rezerv yapý alanlarýna ve riskli yapýlarýn bulunduðu taþýnmazlara iliþkin her türlü plan, proje, arazi ve arsa düzenleme iþlemleri ile toplulaþtýrma yapmaya, bu alanlarda bulunan taþýnmazlarý almaya, satmaya, ön alým hakkýný kullanmaya, trampaya, taþýnmaz mülkiyetini veya imar haklarýný baþka bir alana aktarmaya, inþaat yapmaya, yaptýrmaya, arsa paylarýný belirlemeye, kent tasarýmlarý hazýrlamaya yetkili kýlýnmýþtýr. Bakanlýk bu yetkilerini TOKÝye, isterse Ýdareye devredebilir. Tasarý, Bakanlýðýn bu iþlemlerine karþý teblið tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açýlabileceðini, ancak mahkemenin yürütmenin durdurulmasýna karar veremeyeceðini düzenlemektedir. Bakanlýk, zorla el koyduðu alanlar üzerinde istediði tasarrufu yapmaya yetkili kýlýnmýþtýr. 4- Tasarýnýn gelirleri arasýnda en büyük pay, 2-B orman alanlarýndan elde edilecek gelir (%90) olarak belirlenmiþtir. 2-B gelirleri yanýnda, çevre vergisi olarak bilinen vergi ve idari para cezalarýnýn %50si, Ýller Bankasýnýn yýllýk safi kar tutarýnýn %49u, Bakanlýðýn el koyduðu taþýnmazlarda imar uygulamasýna tabi tutulanlarýn satýþýndan elde edilecek gelirler, dönüþüm projelerinden elde edilecek kredilerin geri ödemeleri ve gecikme zamlarý, faizler, genel bütçeden ayrýlan paylar ve sair gelirlerden oluþmaktadýr. Büyük yetki ve bütçeyle donatýlan Bakanlýk ve TOKÝ hem ülke topraðý hem de emlak piyasasýný yönlendiren tek aktör olarak karþýmýza çýkmaktadýr. 64 basýn açýklamasý 5- Riskli yapýlarýn tahliyesi, yýkma iþi ve yýktýrma iþi, iþlem ve deðerleme iþlemlerini "engelleyici" fiilde bulunanlar hakkýnda Türk Ceza Yasasý gereðince suç duyurusu, bu eylemleri engellemeyen kamu görevlileri hakkýnda da ceza ve disiplin hükümlerinin uygulanacaðý biçiminde yapýlan düzenlemeyle de kimsenin mülkiyetine iliþkin bir hakký kullanamayacaðý hem halka hem de kamu görevlilerine peþin bir gözdaðý maddesi ile hatýrlatýlmaktadýr. 6- Zorla el konulan özel mülkiyet ve hazine arazilerinin kullanýmýna yönelik yapým iþleri, mal ve hizmet alýmlarý þeffaflýktan uzak davetiye usulü ile ihale edilmektedir. Kamu kaynaklarýnýn ihale ediliþ biçimi, iktidara yakýn kiþi, kurum ve kuruluþlara pazar açýldýðý endiþesini hep yaþatacaktýr. 7- Kamulaþtýrma davalarýnda bilirkiþilik yapan mimar ve mühendislere bilirkiþilik yolu kapatýlmaktadýr. Sermaye piyasasýna hizmet sunan deðerleme þirketlerinin kamulaþtýrma davalarýnda bilirkiþilik yapmalarýna öncelik tanýnmýþtýr. Deðerleme þirketlerinde çalýþan deðerleme uzmanlarýnýn çoðunlukla iþletme, hukuk, iktisat gibi sosyal bilimlerde 4 yýllýk eðitim almýþ kiþiler olduðu dikkate alýndýðýnda mühendis ve mimarlara bu alanýn kapatýlmasýný anlamak olanaklý deðildir. Yargýlama aþamasýna dahi idareyi katarak adil yargýlanma ilkesini ihlal eden bir anlayýþýn hakim olduðu tasarýnýn yasalaþmasý durumunda, kamulaþtýrma bedellerinin objektif tespit edilmeyeceði açýktýr. Bilirkiþi seçiminde hakimin takdir hakkýný elinden alan, yargýlamanýn bir unsuru olmadýðý halde valilikleri yargýlama sürecine katan bir süreçten adil bir karar beklenemez. Bakanlýðý bir banka, yurttaþý müþteri gören bir anlayýþýyla hazýrlanan bu tasarýda kamu yararý görmek olanaksýzdýr. 8- Tasarýsýnýn ismi "afet riski taþýyan alanlarýn dönüþtürülmesi" iken aslýnda bir "torba yasa" özelliði taþýmaktadýr. Tasarýnýn kendisi gerçekte yürürlükle birlikte 10 madde olup, diðer tüm maddeler Genel Bütçe dahil diðer kanunlarda deðiþiklik yapýlmasýný düzenlemektedir. Kanunun uygulanmasýnda 14 kanunun engelleyici hükümlerinin uygulanmayacaðý, bu 14 kanunun yanýnda gözden kaçmýþ diðer kanunlarda engelleyici hükümler var ise bunlarýn da uygulanmayacaðý hükme baðlanmaktadýr. Uygulanmayacak yasalarýn yanýnda, tasarý ile 11 yasanýn maddesi deðiþmekte ya da yeni hükümler eklenmekte ve iki yasa yürürlükten kalkmaktadýr. Tasarý ile Orman (kent veya çeperindeki ormanlýk alanlarýn kullanýmýna yönelik), Gecekondu, Toplu Konut, Ýmar, Yýpranan Tarihi ve Kültürel Taþýnmaz Varlýklarýn Yenilenerek Korunmasý, Ýskan, Ýller Bankasý Anonim Þirketi Hakkýnda Kanunlara ve Genel Kadro ve Usulü Hakkýnda KHKye yeni maddeler eklenmekte; Kamulaþtýrma Yasasýnýn bilirkiþilikle ilgili maddesi ile Yýpranan Tarihi ve Kültürel Taþýnmaz Varlýklarýn Yenilenerek Korunmasý ve Yaþatýlarak Kullanýlmasý Kanunu, Çevre Þehircilik Bakanlýðýnýn Teþkilat ve Görevleri Hakkýnda KHK deðiþmekte, Atatürkün doðumunun 100üncü Yýlýnýn Kutlanmasý ve Atatürk Kültür Merkezi Kurulmasý Hakkýnda Kanun ile Ýmar ve Gecekondu Mevzuatýna Aykýrý Yapýlara Uygulanacak Bazý Ýþlemler ve 6785 sayýlý Ýmar Kanununun Bir Maddesinin Deðiþtirilmesi Hakkýnda kanunlar ise yürürlükten kaldýrýlmaktadýr. Yani bu tasarý, Anayasa yanýnda 27 yasanýn koruyucu hükümlerini doðrudan etkilemektedir. Haklar Risk Altýnda Bu tasarýnýn yasalaþmasý durumunda, Bakanlar Kurulu, Bakanlýk ve TOKÝ, %90ý deprem riski altýnda gerekçesiyle ülke topraðýný hiçbir kayýt ve koþula baðlý olmaksýzýn istediði imar hareketine açabilecektir. Uygulamada gerek bireyin, bölge halkýnýn hakkýný gerekse kamu yararýný koruma altýna alan yasa hükümleri devre dýþý býrakýlmakta ve idarenin denetim yollarýndan olan yargýsal denetim yolu kapatýlmaktadýr. Kendini hukukla sýnýrlandýrmayan, kiþilere hukuk güvenliði tanýmayan bu tasarýnýn yasalaþmasý demek, yasama organýnýnýn -kendi varlýk gerekçesine aykýrý olarak- sosyal hukuk devleti ilkesinden kamu adýna vazgeçmesi anlamýna gelmektedir. Sonuç olarak; tasarý, iþ, iþlem ve araçlarýyla bizatihi kendisi yakýn bir tehlike arzetmektedir. Tasarýnýn yasalaþmasý halinde, kamu ve özel mülkiyet idari kararla alýnýp-satýlabilinir, yaptýrýlabilinir, dönüþtürülebilinir, gerek toplu gerekse zorunlu iskan olabilir, toplulaþtýrýlýp- daðýtýlabilinir. Bu iþ ve iþlemlerden kar edecekler de ancak idare tarafýndan tespit edilebilir. Riskli yapýlarý tespit etmekte "lisanslý kurumlar", itirazlarda "teknik heyet", kamulaþtýrma bedeline itirazlarda "deðerleme þirketleri" yetkilidir. Ýdarelerde istihdam edilecek personele iliþkin ise hiç bir kayýt ve koþulun uygulanmayacaðý yeni bir "sözleþmeli personel" statüsü belirlenmiþtir. Bu deðerlerlendirmeler ýþýðýnda; Kamuoyuna "afetleri önleme yasasý" olarak sunulan bu tasarýnýn doðuracaðý afetler daha aðýr sonuçlara yol açacaktýr. Siyasi Ýktidara sýnýrsýz yetkiler tanýyan, yargý denetimini dahi yok eden tasarý geri dönülmez zararlar doðuracaktýr. Ülkemizin bir deprem ülkesi olduðu ve imar aflarý, denetimsizlik nedeniyle saðlýksýz hale gelen kentlerde yeni bir yapýlanmaya gerek olduðu hepimizin malumudur. Bu sorunun çözümü; planlama, imar, kentleþme, yapý ve afet alanlarýnda bilimsel, sosyal ve bütünlükçü yasal düzenlemelerle mümkündür. Tasarý bir an önce geri çekilerek, temel hak ve özgürlükleri gözeten, ülke kaynaklarýný yok etmeyen, sosyal devlet ilkesini yadsýmayan, oy ve kar kaygýsý gütmeyen, bütünlükçü ve idareyi de baðlayan tutarlý bir düzenleme tüm ilgili taraflarýn katýlýmýyla hazýrlanmalýdýr. Mehmet Soðancý TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný 65 basýn açýklamasý KONU : 4+4+4 Kademeli Eðitim Teklifi Basýna Açýklamasý 06.03.2012 BASINA ve KAMUOYUNA EÐÝTÝM VE ÖÐRETÝM BÝR HAKTIR, BU HAKKA NE DEVLET NE DE AÝLE DOKUNAMAZ Bir toplumun geliþmiþlik düzeyi eðitim düzeyi ile doðru orantýlýdýr. Türkiye Cumhuriyeti kurulduðunda okumayazma oraný % 13 iken aradan yaklaþýk bir asýr geçmiþ ve bu oran % 88.7 civarýna ulaþabilmiþtir. Okur-yazar oraný içinde okullu oranýnýn daha düþük olduðu gerçeðinden hareketle, hala Avrupanýn bir asýr gerisinde olduðumuz açýktýr. Toplumdaki okullu ve yüksek öðretim düzeyinin (% 11-12) çok düþük olduðu göz önüne alýndýðýnda, çocuklarýn eðitim hakký ne ailelerin isteðine ne de bu gerçeði bilen iktidarýn 4+4+4 önermesine teslim edilemez. Bu hak tercihe býrakýlabi lecek bir hak olmayýp, bireyin yanýnda toplumun geleceðini belirleyen bir haktýr. Zorunlu ilköðretim kadýn-erkek arasýndaki eþitliðin gerçekleþtiði en temel kademedir. Bu temel kademeyi parçalayarak, uzaktan eðitim veya mesleki yönlendirme modeli benimsemek çocuðun serbest iradesi ile kullanabileceði bir tercih deðildir. Bugüne kadar ülkemizde ilköðretim zorunlu olmasýna karþýn, geleneksel cinsiyetçi kalýplar ve sýnýfsal konum nedeniyle kýz çocuklarýnýn yararlanma olanaklarý erkeklerle eþit olmamýþtýr. Okuma yazma bilmeyenler arasýnda kadýnlar ezici çoðunluktadýr. Ortaöðretim kademesinde kýz öðrencilerin oraný yarý yarýya azalmakta ve dolayýsýyla üst eðitim kademelerine de bu oran yansýmaktadýr. Eðitim ve öðrenim olanaðý elinden alýnan kadýnlarýn toplumsal yaþama katýlmalarý da olanaksýz hale gelmektedir. Bu sonucun yaratýlmasýnda ailelerin katkýsý olmakla birlikte asýl sorumlu bir hakkýn kullanýmýný kolaylaþtýrmayan Devleti yönetenlerdir. Devlet, cinsiyetçi kalýplarla ve ataerkil deðer yargýlarýyla ciddi bir þekilde mücadele etmek zorundadýr. Ýlköðretim-ortaöðretim ve yükseköðretim halkalarýndaki iliþkinin birbirine baðlý olduðu göz önüne alýndýðýnda temel zorunlu eðitimin yanýnda okula devamýn da ne kadar önemli olduðu açýktýr. Birleþmiþ Milletler 2009 yýlý verilerine göre Türkiye, 15 yaþ üstü okuryazarlýk oranýnda Yunanistan, Macaristan, Ürdün, Çin ve Zimbabwenin gerisindedir. OECD 2011 Eðitim Raporuna göre Türkiye 5-14 yaþ arasý okullaþma (ilköðretim) oraný ile OECD ülkelerinin sonuncusu durumundadýr. Ýstatistikler, Devletin ve ailelerin çocuklarýn en temel hakký olan eðitim hakkýný saðlayamadýðýný açýkça ortaya koymaktadýr. Çocuklarý mesleki eðitime yönlendirme gerekçesiyle okula devam etmeyi ailenin isteðine býrakmak, çocuðun haklarýný elinden almakla eþanlamlýdýr. Toplumdaki eðitim düzeyi ve gelir daðýlýmýndaki uçurum göz önünde bulundurulduðunda, alt gelir ve eðitim düzeyindeki sýnýflarýn çocuklarýna eðitim yolunu kapatacak, eðitimde zaten olmayan fýrsat eþitliðini iyice ortadan kaldýracak 4+4+4 önermesinde gerek bireysel gerekse toplumsal bir yarar bulunmamaktadýr. Hem temel kademede hem de yükseköðretime giriþ ve yerleþtirmelerde yapýlmasý düþünülen deðiþikliklerle objektiflikten, bilimsel normlardan ve toplumun ihtiyacýndan uzak düzenlemeler öngörülmektedir. Her yýl deðiþen sýnav yöntemleri, baþarý puanlarýnýn sýnava yansýtýlmasýndaki hesaplamanýn deðiþtirilmesi ve bunlarýn üzerine sýnav yapan kurumlara güvenin yitirilmesi (ÖSSde yaþanan olay hakkýnda hala toplum yanýt alamamýþtýr) gibi etkenler, çocuklarýn ve gençlerin daha bu yaþta umutsuzluða kapýlmalarýna yol açmakta ve haksýzlýða karþý çýkma iradelerinin oluþumuna engel olmaktadýr. Çocuk ve gençlerin geleceði ve dolayýsýyla toplumun geleceði üzerinde bu kadar oynamaya kimsenin ama hiç kimsenin hakký yoktur. Mehmet Soðancý TMMOB Yönetim Kurulu Baþkaný 66 þube güncesi · Genç Harita Mühendisleri Çalýþma Grubu Toplantýsý, 1 Kasým · Þube II. Baþkanýmýz Mehmet Hýþýr Afet Bilgi Sistemi ve Afet Yönetimi Hakkýnda NTVye Röportaj Verdi, 10 Kasým · Dünya CBS Günü Etkinliði, 15 Kasým · Kamulaþtýrma Bilirkiþilik Eðitimi, 20 Kasým · TUJK 2011 Çalýþtayý, 23-25 Kasým · Çatalca Bölgesi Üye Toplantýsý, 2 Aralýk · Genç Harita Mühendisleri Sorunlarýný Tartýþýyor Baþlýklý Söyleþi, 4 Aralýk · Þube II. Baþkanýmýz Mehmet Hýþýr Afet Riski Altýndaki Yapý ve Alanlarý Hakkýndaki Kanun Tasarýsý Ýle Ýlgili Ulusal Kanalda Þube Görüþlerimizi Paylaþtý, 8 Aralýk · HKMO Tarihine Iþýk Tutanlar Söyleþi Dizisi - Prof. Dr. Ahmet Yaþayan Söyleþisi, 13 Aralýk · "Van Depremi Üzerinden Sorular&Cevaplar" Baþlýklý Söyleþiye Þube Baþkanýmýz M. Tevfik Özlüdemir Konuþmacý Olarak Katýldý, 18 Aralýk · Temel Haklarýmýzý Gasp Etmeye Çalýþan Politikalara Karþý 21 Aralýkta G(ö)revdeydik, 21 Aralýk · Þýrnak Uluderede Yaþanan Olayla Ýlgili Basýn Açýklamasý, 31 Aralýk · Yeni yýl Kokteyli, 3 Ocak · HKMO Ýstanbul Þubesi 21. Dönem III. Temsilciler Toplantýsý, 14 Ocak · Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla Bölgesi Üye Toplantýsý, 16 Ocak · Sancaktepe, Ümraniye, Çekmeköy Bölgesi Üye Toplantýsý, 16 Ocak · Kadýköy, Ataþehir, Üsküdar, Beykoz Bölgesi Üye Toplantýsý, 16 Ocak · Bakýrköy, Esenler, Bahçelievler, Baðcýlar, Güngören, Zeytinburnu, Fatih Bölgesi Üye Toplantýsý, 19 Ocak · Büyükçekmece, Esenyurt, Baþakþehir, Beylikdüzü, Avcýlar, Küçükçekmece, Çatalca Bölgesi Üye Toplantýsý, 19 Ocak · Beþiktaþ, Þiþli, Beyoðlu, Kaðýthane, Sarýyer, Eyüp, Gaziosmanpaþa Bölgesi Üye Toplantýsý, 19 Ocak · Çorlu Bölgesi Üye Toplantýsý, 21 Ocak · Tekirdað Bölgesi Üye Toplantýsý, 21 Ocak · Edirne, Keþan, Kýrklareli Bölgesi Üye Toplantýsý, 21 Ocak · Þube Öðrenci Komisyonu Toplantýsý, 24 Þubat · TMMOB Ücretli Çalýþan Mühendis, Mimar ve Þehir Plancýlarý ve Ýþsizlik Kurultayý, 25-26 Þubat · Þube Öðrenci Komisyonu Toplantýsý, 2 Mart Yitirdiklerimiz Doðanlar · 5315 sicil numaralý üyemiz F.Sedef Seçkin Büyükün eþi Erdal Büyük, 10.11.2011 tarihinde geçirdiði trafik kazasý sonucu yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 2308 sicil numaralý üyemiz Ayþegül Kara Özdemirin babasý 16.11.2011 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 4348 sicil numaralý üyemiz Reþit Çebinin annesi Safinaz Çebi 23.11.2011 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 10310 sicil numaralý üyemiz Turgay Gökatalayýn annesi Remziye Gökatalay 02.12.2011 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 6189 sicil numaralý üyemiz Tamer Saracýkýn annesi Zehra Saracýk 06.12.2011 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 6178 sicil numaralý üyemiz Mustafa Fatih Özkanýn kayýnbiraderi 22.12.2011 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 4646 sicil numaralý üyemiz Kürþat Uzunun babasý 02.01.2012 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 1869 sicil numaralý üyemiz Yýlmaz Erenin annesi Akife Eren yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 3288 sicil numaralý üyemiz Hüseyin Çavuþun annesi Huriye Çavuþ yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 4230 sicil numaralý üyemiz Turðay Erkanýn kayýnbiraderi 23.01.2012 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 1644 sicil numaralý üyemiz Doç. Dr. Ersoy Arslanýn eþi ve meslektaþýmýz Ar. Gör. Adil Enis Arslanýn annesi Semin Arslan 30.01.2012 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 2957 sicil numaralý üyemiz Sait Topuzun annesi 07.02.2012 tarihinde yaþamýný yitirmiþtir. Ailesine, sevenlerine ve tüm meslektaþlarýmýza baþsaðlýðý dileriz. · 7279 sicil numaralý üyemiz Filiz Kýlýnç ile 7591 sicil numaralý üyemiz Ali Kýlýnç çiftinin 02.11.2011 tarihinde bir kýz çocuðu olmuþtur. Zeynep adýný verdikleri bebeðe "aramýza hoþgeldin" diyerek, meslektaþýmýza ve ailesine mutluluklar dileriz. · 4464 sicil numaralý üyemiz Türkay Gökgöz ile meslektaþýmýz Makbule Gökgöz çiftinin 15.12.2011 tarihinde ikiz erkek çocuklarý olmuþtur. Mete ve Barýþ adýný verdikleri bebeklere "aramýza hoþgeldin" diyerek, meslektaþýmýza ve ailesine mutluluklar dileriz. Atananlar · 8465 sicil numaralý üyemiz Muhammet Cevat Bilgin 28.10.2011 tarihi itibariyle Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Harita Müdürlüðüne Harita Mühendisi olarak atanmýþtýr. Meslektaþýmýza baþarýlar ve mutluluklar dileriz. · 6838 sicil numaralý üyemiz Aslý Doðru 12.01.2012 tarihi itibariyle Boðaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araþtýrma Enstitüsü Jeodezi Anabilim Dalý Yrd. Doç. Dr. kadrosuna atanmýþtýr. Meslektaþýmýza baþarýlar dileriz. 67 þube güncesi Tarihi ve Güncel Haritalarýmýz Sergisi ve YTÜnün Türk Haritacýlýðýna Katkýlarý Paneli Yýldýz Teknik Üniversitesi (YTÜ) 100. Yýl Etkinlikleri kapsamýnda YTÜ Harita Mühendisliði Bölümü tarafýndan 18 Ekim 2011 tarihinde Tarihi ve Güncel Haritalarýmýz Sergisi açýlmýþ ve YTÜnün Türk Haritacýlýðýna Katkýlarý Paneli düzenlenmiþtir. Etkinlikler, YTÜ Harita Mühendisliði Bölüm Baþkaný Prof.Dr. Halil ERKAYAnýn baþkanlýk yaptýðý düzenleme kurulunun koordinasyonunda, baþta eski bölüm baþkaný Prof.Dr. Mehmet SELÇUK olmak üzere Yrd.Doç.Dr. Melih BAÞARANER, Yrd.Doç.Dr. Füsun BALIK ÞANLI ve Yrd.Doç.Dr. Fatih GÜLGENin aktif rol oynadýðý yürütme kurulunun ve araþtýrma görevlileri, uzmanlar, teknikerler, bölüm sekreterleri ve görevlileri ile öðrencilerin özverili çabalarýyla gerçekleþtirilmiþtir. Sergi ve panele YTÜ akademik ve idari personeli, öðrenciler, diðer kurum ve kuruluþ temsilcileri ve ilgililer katýlmýþtýr. Tarihi ve Güncel Haritalarýmýz Sergisi, harita ve haritacýlýk bilincinin ve farkýndalýðýnýn oluþturulmasý ve geliþtirilmesi amacýyla 18-21 Ekim 2011 tarihleri arasýnda çeþitli kurum, kuruluþlar ve kiþilerin katkýlarýyla YTÜ Davutpaþa Yerleþkesi Otað-ý Hümayunda düzenlenmiþtir. YTÜ Rektörü Prof.Dr. Ýsmail YÜKSEK, YTÜ Ýnþaat Fakültesi Dekaný Prof.Dr. Hayrullah AÐAÇÇIOÐLU, YTÜ Harita Mühendisliði Bölüm Baþkaný Prof.Dr. Halil ERKAYA, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi (ÝBB) Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü Nadir Eserler Sorumlusu Ýrfan DAÐDELEN, eski Harita Genel Komutaný Hrt.Müh. Tümgeneral (E) Cevat ÜLKEKUL ve Prof.Dr. Mehmet SELÇUK tarafýndan yapýlan açýlýþ konuþmalarýný takiben sergi açýlýþý yapýlmýþtýr. Tarihteki en eski harita olarak bilinen Çatalhöyük haritasýndan deniz haritalarýna, kadastral haritalardan sigorta haritalarýna kadar çeþitli tarihi haritalar, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi (ÝBB) Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü, Seyir, Hidrografi ve Oþinografi Dairesi Baþkanlýðý, eski Harita Genel Komutaný Hrt.Müh. Tümgeneral (E) Cevat ÜLKEKUL ve Tapu ve Kadastro Ýstanbul Bölge Müdürlüðü tarafýndan saðlanmýþtýr. Sergide ayrýca ülkemizde üretilen 1:1.000 ölçeðinden 1:51.800.000 ölçeðine kadar çeþitli güncel topografik ve tematik haritalar yer almýþtýr. Sergiye, Harita Genel Komutanlýðý, ÝBB Harita Müdürlüðü, ÝBB Coðrafi Bilgi Sistemi Müdürlüðü, ÝBB Deprem ve Zemin Ýnceleme Müdürlüðü, Tapu ve Kadastro Ýstanbul Bölge Müdürlüðü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüðü, Seyir, Hidrografi ve Oþinografi Dairesi Baþkanlýðý, DSÝ Genel Müdürlüðü Harita Þube Müdürlüðü, ÝSKÝ Genel Müdürlüðü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý, Elektrik Ýþleri Etüt Ýdaresi Genel Müdürlüðü, EMI Harita, National Geographic Türkiye, Mapist ve Selçuk Üniversitesi Kartografya Anabilim Dalý gibi farklý kurum ve kuruluþlar destek vermiþtir. Büyük ve orta ölçekli 68 topografik haritalar, ortofotolar, uydu görüntüleri ve küçük ölçekli fiziki, idari ve kabartma haritalar yanýnda karayollarý haritasý, deniz haritasý, flora haritasý, fauna haritasý, baraj batimetri haritasý, içme suyu havzalarý haritasý, atýksu hatlarý, barajlar ve havza alanlarý haritasý, nehir haritasý, deprem bölgeleri haritasý, jeoloji haritasý, heyelan envanteri haritasý, diri fay haritasý, jeomorfoloji haritasý, kadastral harita, kent haritasý ve rehberi, turistik harita, yerleþime uygunluk haritasý, fay haritasý, zemin sýnýflandýrma haritasý, heyelan tehlike haritasý, sývýlaþma tehlike haritasý, yer sarsýntý haritasý, yükseklik haritasý, eðim haritasý, yeraltý suyu derinlik haritasý, deprem tehlike haritasý ve tsunami tehlike haritasý gibi çeþitli konu ve ölçekte haritalar sergilenmiþtir. Yürütücülüðü Prof.Dr. Mehmet SELÇUK tarafýndan yapýlan ve Ýnþaat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleþtirilen YTÜnün Türk Haritacýlýðýna Katkýlarý Panelinde Hrt.Müh. Tümgeneral (E) Cevat ÜLKEKUL Türk Haritacýlýðý ve Son 100 Yýlý, Prof.Dr. Halil ERKAYA YTÜnün 100. Kuruluþ Yýlýnda Harita Mühendisliði Bölümü ve Türk Haritacýlýðýna Doðrudan Katkýlarý, Prof.Dr. Ahmet YAÞAYAN (YTÜnün Türk Haritacýlýðýna Dolaylý Katkýlarý, Yrd.Doç.Dr. Melih BAÞARANER Genç Kuþak Haritacýlarýn Yüzyýla Bakýþý ve Doç.Dr. Bülent BAYRAM Harita Mühendisliðinin Gelecek Projeksiyonu ve YTÜ baþlýklý konuþmalarýný yapmýþlardýr. 1949 yýlýnda ülkemizde sivil harita mühendisliði eðitim-öðretiminin baþladýðý kurum olan YTÜ Harita Mühendisliði Bölümü, Türk Haritacýlýðýna yaptýðý önemli katkýlarý ayný sorumluluk bilinciyle ve çaðdaþ vizyonuyla sürdürmeye devam etmektedir. þube güncesi Temsilciler Toplantýsý Þubemiz etkinlik alanýnda bulunan meslektaþlarýmýzla kurduðumuz örgütsel baðlarýn en sýký halkasý ve yatay örgütlenmemizin en önemli ayaðý olarak gördüðümüz Ýl/Ýlçe/Ýþyeri Temsilcilerimiz ve Mesleki Denetim Görevlilerimizin deðerli katýlýmýyla; gerek Þubemiz çalýþmalarýný ve güncel geliþmeleri deðerlendirmek, gerekse temsilcilik bölgelerinde yaþanan sorunlara ve taleplere iliþkin bilgi alýþveriþinde bulunarak çözüm yollarý geliþtirmek amacýyla 14 Ocak 2012 tarihinde Yýldýz Teknik Üniversitesi Çatý Restaurantta 21. Dönem 3. Temsilciler Toplantýsý gerçekleþtirildi. Temsilcilerimizin geniþ katýlýmýyla gerçekleþtirilen toplantýmýzda; temsilcilerimizin bölgesel anlamda karþýlaþtýklarý mesleki sorunlar, mesleki denetim uygulamasý sýrasýnda yaþanan sorunlar, haksýz rekabet, TUS uygulamalarý, LÝHKABlar ve kamu kurumlarýndan kaynaklanan keyfi uygulamalar nedeniyle ortaya çýkan ve Þubemizin, Odamýzýn sorunlarýn çözümüne iliþkin yürütmesi gereken çalýþmalarla ilgili temsilcilerimiz önemli tespitlerde ve önerilerde bulundular. Toplantýmýzda bizlerle olan, görüþleriyle ve önerileriyle örgütsel sürecimize katkýda bulunan tüm Ýl/Ýlçe/Ýþyeri Temsilcilerimiz ve Mesleki Denetim Görevlilerimize en içten duygularýmýzla teþekkür ederiz. 69 þube güncesi Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla Bölge Toplantýsý Gerçekleþtirildi Üyelerimizin yerellerde karþýlaþtýklarý mesleki, sosyal ve ekonomik sorunlarý tespit etmek ve söz konusu sorunlara çözüm yollarý geliþtirmek adýna Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla bölgelerinde bulunan üyelerimizle 16 Ocak 2012 tarihinde TMMOB Makina Mühendisleri Odasý Kartal Ýlçe Temsilciliðinde bir araya geldik. Kötü hava koþullarý nedeniyle katýlýmýn düþük olduðu toplantýda; serbest çalýþan büro sahibi meslektaþlar ile LÝHKAB hizmetlerini yapan meslektaþlarýn hizmet alanlarýnda yaþadýðý sorunlar, kentsel dönüþüm konusunda özellikle Maltepe ilçesinde Belediye tarafýndan uygulanmaya çalýþýlan projeler konusunda Oda politikalarýnýn oluþturulmasý, iþsizlik ve mesleðimizin geleceði konularý tartýþýlarak, meslektaþlarýmýzýn görüþ ve öneri leri alýndý. Sancaktepe, Ümraniye, Çekmeköy Bölge Toplantýsý Yapýldý... Sancaktepe, Ümraniye, Çekmeköy bölgelerindeki üyelerimizle 16 Ocak 2012 tarihinde Ümraniye Mustafa Kemal Kültür Merkezinde bir araya geldik. Özel sektör ve kamu çalýþaný meslektaþlarýmýzýn katýlým saðladýðý toplantýda, mesleðimizin bugünkü konumu ve geleceði, meslektaþlarýmýzýn iþ yaþamýnda karþýlaþtýðý sorunlar dile getirildi. Özellikle serbest büro sahibi meslektaþlarýmýzýn uygulamalarda karþýlaþtýklarý ekonomik, bürokratik ve mesleki sorunlarýn ele alýndýðý toplantýda ayrýca LÝHKABlar ve serbest bürolarýn hizmet verdiði alanlarda Odamýz tarafýndan çalýþmalar yapýlmasý talebi üyelerimiz tarafýndan ifade edildi. Büyükçekmece, Esenyurt, Baþakþehir, Beylikdüzü, Avcýlar, Küçükçekmece, Çatalca Bölge Toplantýsý Gerçekleþtirildi... Gün geçtikçe artan mesleki ve güncel sorunlar karþýsýnda yerellerdeki üyelerimizin tespit, görüþ ve düþüncelerini almak, bu sorunlarýn çözümüne yönelik çözüm önerileri ve mekanizmalarý geliþtirebilmek adýna düzenlediðimiz bölgesel toplantýlardan bir diðeri 19 Ocak 2012 tarihinde TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý Beylikdüzü Ýlçe Temsilciliðinde gerçekleþtirildi. Bölgesel anlamda, kamu ve özel sektörde çalýþan meslektaþlarýmýzýn karþýlaþtýklarý sorunlarýn tartýþýldýðý ve geniþ katýlýmla gerçekleþen toplantýda, Teknik Uygulama 70 Sorumluluðu(TUS) uygulamalarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý ve sürekli hale getirilmesi, Odamýzýn, LÝHKABlar ve serbest büro sahipleri arasýnda yaþanabilecek sorunlarýn önüne geçmek amacýyla çalýþmalar yapmasý ve etkinlikler düzenlenmesi talep edildi. þube güncesi Beþiktaþ, Þiþli, Beyoðlu, Kaðýthane, Sarýyer, Eyüp, Gaziosmanpaþa Bölge Toplantýsý Gerçekleþtirildi Üyelerimizin yerellerde karþýlaþtýklarý mesleki, sosyal ve ekonomik sorunlarý tespit etmek ve söz konusu sorunlara çözüm yollarý geliþtirmek adýna Beþiktaþ, Þiþli, Beyoðlu, Kaðýthane, Sarýyer, Eyüp, Gaziosmanpaþa bölgelerinde bulunan üyelerimizle 19 Ocak 2012 tarihinde TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesinde bir araya geldik. Geniþ katýlýmla gerçekleþen toplantýda üyelerimiz ülke gündemi, mesleki sorunlar, mesleki uygulamalarda karþýlaþýlan çeþitli sorunlara ve bu sorunlarýn çözümüne yönelik tespit ve önerilerde bulundular. Önümüzdeki süreçte, meslektaþlarýmýzý ve mesleðimizin geleceðini yakýndan ilgilendiren LÝHKABlar, Teknik Uygulama Sorumluluðu (TUS), haksýz rekabet, güvencesiz çalýþma koþullarý vb. bir dizi baþlýk hakkýnda üyelerimiz görüþ ve düþüncelerini toplantýya katýlanlarla paylaþtýlar. Bakýrköy, Esenler, Bahçelievler, Baðcýlar, Güngören, Zeytinburnu, Fatih Bölge Toplantýsý Düzenlendi Bakýrköy, Esenler, Bahçelievler, Baðcýlar, Güngören, Zeytinburnu, Fatih bölgelerindeki üyelerimizle 19 Ocak 2012 tarihinde TMMOB Ýnþaat Mühendisleri Odasý Bakýrköy Ýlçe Temsilciliðinde üyelerimizle bir araya geldik. Üyelerimizin geniþ katýlýmýyla gerçekleþen toplantýda; LÝHKAB ile serbest çalýþan meslektaþlarýn uygulamaya yönelik sorunlarýnýn olduðu dile getirilerek, özellikle LÝHKAB yasa ve yönetmeliklerinin belirlediði hizmet alanlarýnýn dýþýnda kalan hizmetlerin ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüðünün yayýnladýðý genelgelerin uygulamada ciddi problemlere neden olduðu belirtildi. Bu konunun Lisanslý Büro sahibi ile Serbest Büro sahibi meslektaþlarýmýz arasýnda yetki kargaþasýna yol açtýðý, dolayýsýyla da Odanýn bu duruma müdahil olmasýnýn gereði dile getirildi. 71 þube güncesi Çorlu, Tekirdað, Edirne Bölgelerindeki Üyelerimizle Bir Aradaydýk Gün geçtikçe artan mesleki ve güncel sorunlar karþýsýnda yerellerdeki üyelerimizin tespit, görüþ ve düþüncelerini almak, bu sorunlarýn çözümüne yönelik çözüm önerileri ve mekanizmalarý geliþtirebilmek adýna düzenlediðimiz bölgesel toplantýlardan bir diðeri 21 Ocak 2012 tarihinde Çorlu, Tekirdað ve Edirnede gerçekleþtirildi. Çorlu, Tekirdað, Edirne yerleþim birimlerinde bulunan meslektaþlarýmýzla ayný gün içerisinde geniþ katýlýmlarla gerçekleþtirilen ve Trakya bölgesi toplantýlarý diyebileceðimiz 72 üç ayrý toplantýda, Tekirdað bölgesi hariç, LÝHKAB ve serbest büro sahibi mühendisler arasýnda uygulamalarda sorun yaþanmadýðý, Teknik Uygulama Sorumluluðu(TUS) hizmetlerinin geniþ þekilde yapýldýðý, meslektaþlarýmýz tarafýndan yapýlan bazý uygulamalarýn birim fiyatlarda karþýlýðýnýn olmadýðý dile getirilmiþ, mesleðimiz ve meslektaþlarýmýzýn sorunlarý hakkýnda görüþ ve önerilerde bulunulmuþtur.