tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Transkript
tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Başyazı Başyazı Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Saygıdeğer Sektör Temsilcileri, Mektup Ankara’nın bu sayısı, 2010 yılına bir nokta koyarken, yeni bir yılın başlangıcı ile birlikte yeni hedeflere ve umutlara da bir başlangıç olacaktır. Bu nedenle öncelikle tüm sektör temsilcilerine şimdiden yeni yılda büyük başarılara imza atmalarını dilerim. Bu arada bizim için de sektörle olan bir yılık geçmişimiz ile birlikte, dernek tarihimize başarılı atfettiğimiz yeni sayfalar katmaktan yönetim kurulumuz olarak onur duyduğumuzu ve bu mutluluğu da sizlerle paylaşmaksa bizlere ayrı bir güç kattığını belirtmeliyim. Umarım dergimizin bu sayısı da siz sayın okuyucularımız beğenisini kazanacak ve okuduğunuz her sayfasında bilgi birikiminize katkı sağlayacak ve aynı zamanda da zevk alacağınız bir dergi olmuştur. Saygılarımla, Bu nedenle yılın son sayısında öncelikle kanatlı sektörünün dünü ve bugününü yansıtan sektörel bir değerlendirilmenin, Beyaz Et sanayicileri Birliği (BESDBİR) Genel Sekreteri Yüce CANOLER tarafından kaleme alınan yazısının sektör tarafından heyecanla okunacağını tahmin etmekteyim. Bu yazısında Yüce Bey sektörün 2010 yılı değerlendirmesi yanında bu yılın önceki yıllara göre değişen tablosunu da ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Diğer bir yazı ise Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Gültekin YILDIZ’ın kanatlılarda pektin kullanımı ve etkileri konulu bir yazı dizisidir. Yazı dizisi diyorum. Zira, Sayın Prof. Dr. Gültekin YILDIZ Hocamızın konu ile ilgili geniş birikintisinin sizlere yeterince ulaştırılması için kapsamlı bir şekilde ele alındığı pektinin kullanımı, kanatlılarda pektin kullanımına bağlı organizma gelişen olumlu ve olumsuz gelişmelerin yer aldığı eserin sizlere kısaltmadan sunulabilmesi ve bu bilgilerin doyurucu olması açısından, eserin dergimizde iki bölümde ele almayı uygun bulduğumuz içindir. Bir diğer makale, yine Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Öğretim Elemanı Dr. Hakan ÖZTÜRK tarafından çevrilen, kanatlılarda yeşil yem tüketimi ve bunların gün ışı etkisi, mevsimsel etkiler ve yumurtaya etkisinin araştırıldığı güzel bir makaledir. Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 1 Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır. Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Doç. Dr. Erol ŞENGÖR Dr. Serdar ERTAŞ Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN İdare Yazışma Adresi Arama Sokak No: 20/D Aydınlıkevler - ANKARA Tel: 0312 517 25 65 Faks: 0312 517 25 65 Banka Hesapları REKLAM GELİRLERİ Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 932790 ÜYE AİDATLARI Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 917468 Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Alıntı Yapılamaz. Grafik Tasarım ve Baskı Elma Teknik Basım Matbaacılık Tel: 0312 229 92 65 • Faks: 0312 231 67 06 Basım Tarihi: 10.11.2010 2 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Makale Kanatlı Eti Sektörüne Bir Bakış Yüce CANOLER Beyaz Et Sanayicileri Derneği (BESD-BİR) Genel Sekreter E-Posta: besd-bir@besd-bir.org Sektörün gelişme durumu ve bugün ulaştığı seviye 1990 yılında 217 bin ton üretim seviyesinde olan kanatlı eti sektörü, 2000 yılında 752 bin ton, 2009 yılında 1 milyon 345 bin ton düzeyine ulaşmıştır. 2009 yılı kanatlı eti üretiminin 1 milyon 250 bin ton piliç eti, 35.000 ton hindi eti, 60.000 ton çıkma tavuk ve diğer kanatlı etleri olmak üzere toplam 1 milyon 345 bin ton seviyesinde olduğu kabul edilmektedir. 1990 yılından 2009 yılına kadar geçen 20 yıllık sürede kanatlı eti üretimi 6,2 kat artmıştır. Kişi başına kanatlı eti tüketimi de 1990 yılında 3,8 kg/yıl iken, 2009 yılında 17,4 kg/yıl seviyesine çıkmıştır. 20 yıllık süreçte ülke nüfusu yaklaşık 16 milyon artmış olmasına rağmen, kişi başına yıllık kanatlı eti tüketimi 4,6 kat artış göstermiştir. 2009 yılı üretilen tahmini 1 milyon 250 bin ton piliç etinin 81.632 tonu ihraç edilmiştir. Başka bir ifade ile 2009 yılında piliç eti üretimimizin %6,5 kadarı ihraç edilmiş, %93 kadarı iç pazarda satılmış ve tüketilmiştir. Ülkemizdeki piliç eti ve hindi eti üretiminin %90’ından fazlası modern entegre firmalar tarafından gerçek- leştirilmektedir. Kanatlı eti üretimi ve kesimhaneleri görevli Bakanlıklar tarafından en fazla sıklıkla denetlenen kuruluş ve tesislerdir. Teknoloji ve hijyen açısından gelişmiş ülkeler ayarında üretim yaptığımızı söyleyebiliriz Sektörün ülke ekonomisine katkısı Sektörde yaklaşık 11.350 adet etlik piliç kümesi mevcuttur. Kanatlı eti ve ticari yumurta üretiminde yaklaşık 500.000 kişinin (üretici çiftçi, sektörle ilgili esnaf, yem, ilaç, yan sanayi, nakliye, pazarlama dahil) istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Sektörden geçimini sağlayan insan sayısı (bu kişilerin ortalama 4 kişilik bir aile sahibi oldukları varsayıldığında) yaklaşık 2 milyon kişidir. Sadece kanatlı eti sektörünün yıllık cirosu 3,5 milyar ABD Doları civarındadır. Kanatlı eti üretim durumu ve büyüme hızı Kanatlı Eti Üretim ve Tüketim Miktarları Tablosunun incelenmesinden anlaşılacağı üzere ekonomik kriz yaşanan 2001 yılı ile kuş gribinin etkin olduğu 2006 yılları dışında kalan yıllarda kanatlı eti sektörü az veya çok hep büyümüştür. 1990-2000 yılları arasın- KANATLIET7ÜRET7MVETÜKET7MM7KTARLARI PiliçEti HindiEti KöyveYum. Toplam Üretim 7hracat YILLAR Üretimi (Ton) Üretimi(*) Tavuklar KanatlEti ArtƔ 7thalat Nüfus BaƔna DiŒ.KanatlEti Üretimi Fark Tüketim (Ton) (Ton) (Ton) (Ton) (1000) (Kg/Yl) (%) KiƔi 2000 662.096 23.265 67.021 752.382 14,68 Ͳ1.854 67.896 11,05 2001 592.567 38.991 41.813 673.371 Ͳ10,50 Ͳ12.416 68.838 9,60 2002 620.581 24.582 60.043 705.206 4,73 Ͳ6.909 69.000 10,12 2003 768.012 34.078 51.255 853.345 21,01 Ͳ9.175 69.400 12,16 2004 940.889 46.248 58.295 1.045.432 22,51 Ͳ11.711 69.800 14,81 2005 978.400 53.530 52.850 1.084.780 3,76 Ͳ30.922 70.100 15,03 2006 945.779 45.750 40.250 1.031.779 Ͳ4,89 Ͳ17.832 70.300 14,42 2007 1.012.000 33.000 55.000 1.100.000 6,61 Ͳ24.775 70.586 15,23 2008 1.170.000 35.000 57.000 1.262.000 14,73 Ͳ50.235 71.517 16,94 2009 1.250.000 35.000 60.000 1.345.000 6,58 Ͳ82.585 72.561 17,40 Kaynak:1)BESDͲB7R2)NüfusTÜ7KylsonudeŒerleri Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 3 2004Ͳ2009KANATLI ET7VESAKATATI7HRACATIVEDE)ER7(1000USD) ÜRÜNADI 2004 TON USD 2005 TON USD 2006 TON 2007 USD TON 2008 USD KG USD 2009 KG USD Makale ���������������������������������� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� da yılda ortalama %14 büyüyen sektörün 2001-2009 yılında da her yıl ortalama %7 oranında büyüdüğünü söyleyebiliriz. 1990-2009 arası 19 yıllık süreçte yıllık ortalama büyümenin %11 olduğunu görüyoruz. Bu büyüme hızı, ilk 10 sene sonrasında yarıya düşmüş olmasına rağmen birçok sektörü kıskandıracak bir gelişme düzeyini ifade etmektedir. Son 20 yıllık süreçte her yıl giderek azalan kırmızı et üretiminin beslenmemizde yarattığı hayvansal protein açığı, kanatlı eti üretim artışı sayesinde nispeten dengelenebilmiştir. Son yıllarda kırmızı ette yaşanan sıkıntılar ve yükselen fiyatlar, tüketicinin kanatlı etine yönelmesine ve tüketimin artmasına sebep olmuştur. Ayrıca ülke nüfusunun sürekli artışı üretimin de buna paralel artmasını zorunlu kılmaktadır. Uluslararası kaynakların 2006 yılı verilerine göre Türkiye tavuk eti üretiminde Dünyada 17. sıradadır. Piliç eti tüketimi Dünya sıralamasında Türkiye 2005 yılı verilerine göre yılda 13,2 kg tüketimle 75. sırada yer almaktadır. Aynı tabloda, İsrail ve Bahamalar yılda 54,5kg, ABD 44,3 kg, Birleşik Arap Emirlikleri 42,6 kg piliç eti tüketimiyle ilk sıraları almaktadır. Bizim hesaplamalarımıza göre 2009 yılı kişi başına toplam kanatlı eti tüketimimiz 17,40 kg’a ulaşmıştır. AB kanatlı eti kişi başına tüketimi yılda ortalama 24 kg olup ilk ulaşmamız gereken hedef de bu dur. 4 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Kanatlı eti dış ticareti İthalat: Kanatlı eti ithalatı uzun zamandır yok denecek kadar azdır. Ancak, her yıl 5-6 milyon adet damızlık civciv ithalatı yapılmaktadır. Yem hammaddelerinden önemli yer tutan soya fasulyesi ve soya küspesinin hemen hemen tamamına yakınını ithalat yoluyla temin edilmektedir. Aşı-ilaç ve premiks ihtiyacımızın da tamamına yakınını dışardan satın aldığımız herkesçe malumdur. İhracat: 2009 yılında toplam kanatlı eti ihracatımız 2008’e oranla yüzde 44 artmıştır. 2009’da 115 bin ton kanatlı eti ve sakatatı ihracatı yapılırken yaklaşık 153 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Kanatlı eti üretiminin yurt içinde artan önemine paralel olarak ihracatta da dikkatleri üzerinde toplamaya başladığını söyleyebiliriz. 2008-2009 yıllarında en fazla ihracat yaptığımız ülkelerin başında Irak bulunmaktadır. Irak’a yapılan ihracat 2008 yılında 9.150 ton, 2009 yılında 50.650 ton olmuştur. İkinci ve üçüncü sıraları Azerbeycan ve Tacikistan almakta, Bosna-Hersek ve Özbekistan onları takip etmektedir. Bizim bir de yan ürün olarak elde ettiğimiz tavukayağı var. 2008 yılında 30.550 ton, 2009 yılında 32.500 ton tavukayağı Vietnam, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hong-Kong’a ihraç edilmiştir. Genel toplama baktığımızda 2010 yılı ilk sekiz ayında kanatlı eti ihracatımız miktar olarak %7,11 değer olarak da 23,13 artmıştır. 2006 945.779 45.750 40.250 2006 945.779 45.750 40.250 2007 PiliçEti HindiEti KöyveYum. 1.012.000 33.000 55.000 2007 1.012.000 33.000 55.000 YILLAR Üretimi Üretimi(*) Tavuklar 2008 1.170.000 35.000 57.000 2008 1.170.000 35.000 57.000 2009 DiŒ.KanatlEti 1.250.000 35.000 60.000 2009 1.250.000 35.000 60.000 (Ton) (Ton) (Ton) Kaynak:1)BESDͲB7R2)NüfusTÜ7KylsonudeŒerleri Kaynak:1)BESDͲB7R2)NüfusTÜ7KylsonudeŒerleri Makale 2000 662.096 23.265 67.021 2001 592.567 2002 620.581 TavukayaŒTopl. 17.339 38.991 41.813 1.031.779 1.031.779 Toplam 1.100.000 1.100.000 KanatlEti 1.262.000 1.262.000 Üretimi 1.345.000 1.345.000 (Ton) Ͳ4,89 Ͳ4,89 Üretim 6,61 6,61 ArtƔ 14,73 14,73 6,58 6,58 (%) Ͳ17.832 Ͳ17.832 7hracat Ͳ24.775 Ͳ24.775 7thalat Ͳ50.235 Ͳ50.235 Fark Ͳ82.585 Ͳ82.585 (Ton) 70.300 70.300 70.586 70.586 Nüfus 71.517 71.517 72.561 72.561 (1000) 14,42 14,42 KiƔi 15,23 15,23 BaƔna 16,94 16,94 Tüketim 17,40 17,40 (Kg/Yl) 752.382 14,68 Ͳ1.854 67.896 11,05 673.371 Ͳ10,50 Ͳ12.416 68.838 9,60 24.582 60.043 705.206 4,73 Ͳ6.909 69.000 10,12 2004Ͳ2009KANATLI ET7VESAKATATI7HRACATIVEDE)ER7(1000USD) 2004Ͳ2009KANATLI ET7VESAKATATI7HRACATIVEDE)ER7(1000USD) 2003 768.012 34.078 2005 51.255 853.345 2007 21,01 Ͳ9.175 69.400 12,16 ÜRÜNADI 2004 2006 2008 2009 ÜRÜNADI 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2004 940.889 58.295 USD 1.045.432 22,51 KG Ͳ11.711 69.800 TON USD 46.248 TON USD TON TON USD USD KG USD 14,81 TON USD TON USD TON USD TON USD KG USD KG USD 2005 978.400 53.530 52.850 1.084.780 3,76 Ͳ30.922 70.100 15,03 Tavuketitoplam 11.096 10.751 28.940 24.267 20.515 17.905 24.775 22.485 48.005 58.971 81.632 121.050 Tavuketitoplam 11.096 10.751 28.940 24.267 20.515 17.905 24.775 22.485 48.005 58.971 81.632 121.050 2006 945.779 8.151 45.750 40.250 10.081 1.031.779 Ͳ4,89 30.550 Ͳ17.832 70.300 14,42 TavukayaŒTopl. 17.339 15.710 8.695 18.971 26.175 21.382 26.668 32.511 30.330 TavukayaŒTopl. 17.339 8.151 15.710 8.695 18.971 10.081 26.175 21.382 30.550 26.668 32.511 30.330 Hindietitoplam 615 854 33.000 1.983 1.685 319 200 808 544 1.630 956 1.214 2007 1.012.000 55.000 1.100.000 6,61 1.297 Ͳ24.775 70.586 15,23 544 1.297 1.630 956 1.214 Hindietitoplam 615 854 1.983 1.685 319 200 808 TOPLAM 29.050 19.756 35.000 46.633 34.647 39.805 51.758 44.411 87.269 115.099 152.594 2008 1.170.000 57.000 28.186 1.262.000 14,73 79.852 Ͳ50.235 71.517 16,94 TOPLAM 29.050 19.756 46.633 34.647 39.805 28.186 51.758 44.411 79.852 87.269 115.099 152.594 2009 1.250.000 35.000 60.000 1.345.000 6,58 Ͳ82.585 72.561 17,40 2009-2010 İlk Sekiz Ayın Değişim Oranları % ğı, 953 ton da hindi eti ihracatı gerçekleştirilmiştir. Kaynak:1)BESDͲB7R2)NüfusTÜ7KylsonudeŒerleri Tavuk eti ihracatından 121 milyon, tavukayağından DE)7b7M% DE)7b7M% ÜRÜNADI M7KTAR DE)ER ÜRÜNADI 30 milyon, hindi etinden ise 1 milyon dolar gelir sağM7KTAR DE)ER Tavuketivesakatattoplam 7,56 21,19 lanmıştır. Tavuketivesakatattoplam 7,56 21,19 2004Ͳ2009KANATLI ET7VESAKATATI7HRACATIVEDE)ER7(1000USD) TavukayaŒtoplam 7,25 35,89 TavukayaŒtoplam 7,25 35,89 2006 ÜRÜNADI 2004 2005 2007 2008 ve hedef pazarlar 2009 İhracat yaptığımız Ülkeler Hindietitoplam Ͳ33,37 Ͳ57,53 Hindietitoplam Ͳ33,37 USD Ͳ57,53 TON USD TON TON USD TON USD KG USD KG USD TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 7,11 23,13 2008-2009 yıllarında en fazla ihracat yaptığımız ülTOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 7,11 23,13 Tavuketitoplam 11.096 10.751 28.940 24.267 20.515 17.905 24.775 22.485 48.005 58.971 81.632 121.050 8.151 15.710 8.695 18.971 Hindietitoplam 615 yılın854 1.983ayını 1.685 319 İçinde bulunduğumuz ilk sekizı geçen yılın ÜRÜNADI SEK7ZAYLIKTOPLAM ÜRÜNADI SEK7ZAYLIKTOPLAM TOPLAM 29.050 19.756 46.633 34.647 39.805 aynı dönemiyle mukayeseye ettiğimizde karşımıza KG USD KG USD çıkan tablo aşağıdadır. 2009YILI 2009YILI Tavuketitoplam 54.712.539 78.272.046 Tavuketitoplam 54.712.539 78.272.046 2009 yılında toplam kanatlı eti ihracatımız 2008’e DE)7b7M% TavukayaŒtoplam 19.658.400 17.519.299 ÜRÜNADI TavukayaŒtoplam 19.658.400 17.519.299 oranla yüzde 44 artmıştır. 2009’da 115 bin ton M7KTAR DE)ERkaHindietitoplam 673.257 900.329 Hindietitoplam 673.257 900.329 natlı eti ve sakatatı ihracatı yapılırken Tavuketivesakatattoplam 7,56 yaklaşık 21,19153 TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 75.044.196 96.691.675 TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 75.044.196 96.691.675 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Türkiye’den yurt TavukayaŒtoplam 7,25 35,89 dışına 81,6 bin ton tavuk eti, 32,5Ͳ33,37 bin ton tavukayaHindietitoplam Ͳ57,53 2010YILI 2010YILI gerçekleştirilmiştir. ğı, 953 ton da hindi eti ihracatı TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 58.849.251 7,11 23,13 Tavuketitoplam 94.864.175 Tavuketitoplam 58.849.251 94.864.175 TavukayaŒtoplam 21.083.396 23.808.307 2009-2010 İlk Sekiz Ayın Toplam İhracat Miktarları TavukayaŒtoplam 21.083.396 23.808.307 Hindietitoplam 448.580 382.290 Hindietitoplam 448.580 382.290 ÜRÜNADI SEK7ZAYLIKTOPLAM TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 80.381.227 119.054.772 TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 80.381.227 119.054.772 KG USD 2009YILI Tavuketitoplam 54.712.539 78.272.046 TavukayaŒtoplam 19.658.400 17.519.299 673.257 900.329 TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 75.044.196 96.691.675 2010YILI Tavuketitoplam 58.849.251 94.864.175 TavukayaŒtoplam 21.083.396 23.808.307 Hindietitoplam Hindietitoplam TOPLAMKANATLIET7VESAKATATI 448.580 382.290 80.381.227 119.054.772 kelerin başında Irak bulunmaktadır. Irak’a yapılan 26.175 21.382 30.550 26.668 32.511 30.330 ihracat 2008 yılında 9.150 ton, 2009 yılında 50.650 544 1.297 1.630 956 1.214 200 808 ton olmuştur. İkinci ve üçüncü sıraları Azerbeycan ve 28.186 51.758 44.411 79.852 87.269 115.099 152.594 Tacikistan almakta, Bosna-Hersek ve Özbekistan onları takip etmektedir. Bizim bir de yan ürün olarak elde ettiğimiz tavukayağımız var. 2008 yılında 30.550 ton, 2009 yılında 32.500 ton tavukayağı Vietnam, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hong-Kong’a ihraç edilmiştir. 10.081 2010 yılının ilk 8 ayında Irak’a yapılan ihracatımız 37.146 tonu bulmuştur. İlk 8 ayda yapılan toplam kanatlı eti ve sakatatı ihracatımız 87.201 tonu bulmuştur. Tavuk eti ihracatından 121 milyon, tavukayağından 30 milyon, hindi etinden ise 1 milyon dolar gelir sağlanmıştır. 2009 yılında toplam kanatlı eti ihracatımız 2008’e oranla yüzde 44 artmıştır. 2009’da 115 bin ton kanatlı eti ve sakatatı ihracatı yapılırken yaklaşık 153 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Türkiye’den yurt dışına 81,6 bin ton tavuk eti, 32,5 bin ton tavukayaTilmix-23x31.5cm.indd 1 10/11/10 3:34:57 PM Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 5 Makale Mevcut ihracat pazarlarımızı geliştirmek ilk hedefimizdir. Bunun yanında, mevcut pazarımızı büyütmek, Ortadoğu ve yakın çevremizde bulunan ve büyük miktarlarda kanatlı eti ithalatı yapan ülkeleri pazarımızı eklemek ikinci hedefimizdir Rusya Federasyonu, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Ürdün, Lübnan, Yemen, Mısır, Kuzey Afrika Ülkeleri hedef pazarlarımız arasındadır. Bu ülkelerin bir kısmından davetimiz üzerine teknik heyetler ülkemizi ziyaret ederek tesislerimizi gezmişlerdir. Aynı şekilde Resmi kanaldan yeni heyet davetlerimiz sürdürülmektedir. Kanatlı eti üreten firmalarımız hedef ülkelerde düzenlenen gıda fuarlarına katılmakta, ürünlerini tanıtmaktadırlar. İhracatta Türkiye’ye rakip ülkeler ve ihracat destekleri Dünya toplam kanatlı eti ihracatının üçte biri Türkiye’nin yakın çevresindeki Ortadoğu, körfez ülkeleri ve Rusya Federasyonuna yapılmaktadır. Dünya kanatlı eti ihracatı yapan ülkelerin başında Brezilya ve ikinci sırada ABD gelmektedir. AB ülkeleri de bu pazardaki rakiplerimizden biridir. Türkiye’nin merkezinde bulunduğu bu bölgede, Brezilya çok düşük üretim maliyetleriyle pazardan en büyük payı alırken ABD 600 $/ton, AB ise 300-550 €/ton ihracat destekleriyle ayni pazardan pay almayı başarmaktadırlar. Türkiye’de kanatlı eti ihracatı yapanlar sadece 26 $/ton ihracat teşviki alabilmektedir. Mevcut ihracat teşvikiyle bu pazara girebilmek, dev ülkelerle rekabet ederek pazardan bir pay alabilmek çok zordur. Biz, pazara yakınlık, taze ürün ve küçük partiler halinde mal sevk etmek, dini inanç birliği gibi avantajları kullanarak pazara girme azmindeyiz. Sektörün hedefleri ve yatırım projeleri Kişi başına tüketilen kanatlı eti miktarını 17,4 kg/ yıl seviyesinden, AB’nin ortalaması olan 24 kg/yıl seviyesine çıkarabilmek sektörümüzün ilk hedefleri arasındadır. Isıl işlem görmüş ileri işlenmiş kanatlı eti ürünlerinin tüketimini ve iç pazardaki payını da hızla artırmak istiyoruz. Türkiye’deki hijyenik üretim uygulamaları ve lezzetli ürünleri, dış pazarda hala avantaj sağlayabilmektedir. Potansiyel pazar olarak hedeflenen ülkelerle ikili ilişkiler bazında girişimler güçlendirilmelidir. Uluslararası gıda güvenliği, hayvan sağlığı gibi standartlarda yeterliliğimizi güçlendirmeye devam edilmeliyiz.Kanatlı eti toplam üretiminin %5-6’sı kadar olan ihracat oranının kısa sürede %10’un üzerine çıkarmayı amaçlıyoruz. Üretim teknolojisi bakımından Dünya ortalamasının üze- 6 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 rinde bir yere sahibiz. Bu seviyeyi korumak, hatta daha iyileştirmek için teknolojik yenilikleri yakından takip etmek ve yeni yatırımlara imkan yaratmak gereklidir Her yıl artan iç tüketim ve ihracat talepleri, bugün ulaştığımız üretim seviyesi dikkate alındığında yeni, büyük kapasiteli, son teknolojiye göre yapılmış kümeslere ihtiyaç olduğu açıklıkla görülmektedir. Yeni damızlık tesisleri, yetiştirme kümesleri, kuluçkahaneler, yem fabrikaları ve son teknolojiye sahip kesimhaneleri planlayıp bir-iki yılda gerçekleştirmemiz gerekecektir. 2010 Ocak ayında çıkan Kararname ile T.C. Ziraat Bankasından %50 faiz indirimli tavukçuluk yatırım ve işletme kredisi yeni kümeslerin yapılması, mevcutların modernizasyonu ve entegrelere yeni ilavelerin yapılmasında çok yararlı olacaktır. Yeni kümes yapımı konusunda birçok girişimler bulunduğu bilinmekle beraber bazı güçlüklerle karşılaşıldığı üzülerek görülmektedir. 3194 sayılı İmar Kanununda tarım arazileri üzerinde toplam alanın %40’ına kadar inşaat yapılmasına izin verilirken 31 ilde uygulanmakta olan Çevre Düzeni Planı çerçevesinde mutlak tarım arazisinin ancak %5’ine inşaat izni verilmektedir. Bu durum mevcut tesislerin yanına yenilerinin yapılmasına engel olduğu gibi, küçük parsellerde yapılacak kümeslerin kapasitelerini de küçültmektedir. Sorun giderilmeli ve İmar Kanunu çerçevesinde %40 inşaat alanı uygulanmalıdır. Aksi takdirde büyümek ,artacak olan iç talebi karşılamak ve ihracat yapmak mümkün olmayacaktır. Özellikle son senelerde Çevre ve Orman Bakanlığının pratiğe uymayan kriterleri, sektörün gelişmesini sınırlayan, uzun süren bürokratik işlemlerle yatırımları geciktiren uygulamaları bizi zorlamaktadır. Bu sorunların giderilebilmesi için Bakanlık+Sektör temsilcilerinin birlikte çalışıp uygun çözümler bulmaları mümkündür. Sektörün sorunlarına pek değinmedim ama bu tutumumuz her şeyi tozpembe gördüğümüz şeklinde algılanmamalı. Derginin boyutları çerçevesine şimdilik bu kadarını sığdırabileceğimi düşünerek yazımı kaleme aldım. Bu köşeyi kanatlı eti sektörünü temsilen Besd-Bir’e ayıran Veteriner Tavukçuluk Derneği yöneticilerine ve Mektup Ankara Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürüne çok teşekkür eder okuyucularıma saygılar sunarım. Makale Kanatlılarda Pektin Kullanımı ve Etkileri - 1 Prof. Dr. Gültekin YILDIZ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye. E-Mail: yildiz@veterinary.ankara.edu.tr. Giriş Pektin, yunanca pektos “donmuş, katılaşmış” anlamındadır. Franz (1985), kimyasal ve yapısal özelliklerine göre pektini üç gruba ayırmıştır. - Pektin asiti: D – Poligalakturonik asit olup genelde esterleşmemiştir (Şekil 1a). - Pektinik asit: Yüksek oranda esterleşmiş serbest karboksil gruplu D – Poligalakturonik asittir (Esterleşme = Metanol ile) (Şekil 1b). - Protopektin: Ramnoz ve şeker zincirli D – Poligalakturonik asittir. Ekseriyetle de galaktoz (galaktan) veya arabinoz (arabinan) içerir (Şekil 1c). Ksiloz da bu bağlantılara katılabilmektedir. Joslyn (1962) protopektin bağlantısını tek tek açıklamıştır. Pektin karboksil grupları arasında ve diğer polisakkaritler (selüloz, hemisellüloz) ile ligninin hidroksil grupları arasında ester bağlarında, polimerler arasında dolgu fonksiyonu olarak yer alır. Pektinin karboksil grupları arasında çok değerli iyonlar (Mg, Ca, Fe) bağlanmıştır. Pektinin kendi ağırlığının 20 katı kadar suyu tutabildiği tespit edilmiştir (Eastwood, 1973). Vizkozite özelliği özellikle bağırsak kanalındaki kimusun akıbekil 1a: Pektin asiti şını etkiler. Düşük esterleşme derecesindeki pektin kuvvetli jel teşkil eder. Pektinin jel teşkili ise gıda teknolojisinde çok yönlü olarak değerlendirilir. Yemlerde Pektin Miktarı Pektin, galakturonik asit polimerlerinden olup karbonhidrat yapısındadır. Birçok yem maddesinde (çavdar kırması, nişasta, kepek), şeker pancarı ve posalarda, narenciye meyvelerinde yoğun olarak yer alır (Tablo 1). Normal kanatlı yemlerinde ¬%2 - 4,5 oranında poligalakturonik asit bulunur ve bu düzey yaklaşık %4-8 pektine karşılık gelir (Orth, 1985). Kanatlılarda pektin sınırlayıcı faktördür (Vohra ve Kratzer, 1964). Bu durum özellikle pektince zengin buğdaygillerin (çavdar, tritikale), legüminozlar veya kök ve yumruların (tapiyoka, patates gibi) yan ürünlerinin karma yemlerde kullanımında açığa çıkmaktadır. Kanatlı karma yemlerinde ortalama pektin düzeyi %4’ün üzerine çıktığında kanatlı yetiştiriciliğinde problemler oluşmaktadır. Pektinin yem tüketimi üzerine etkisi Pektin ilaveleri ile yem tüketiminin gerilediği, yumurta veriminin düştüğü, tavuk dışkısının sulandığı gösterilmiştir (Orth,1985; Romruen,1987; Staderman,1989; Rackow,1990). bekil 1b: Pektinik asit bekil 1c: Protopektin 8 1. Bitkisel yemlerde Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 pektin miktarlar MEKTUP Tablo ANKARA Yem % pektin Yem % pektin Yem % pektin Msr 0,2 Patates 1,6 Yemlik pancar 11,0 Makale Tablo 1. Bitkisel yemlerde pektin miktarlar Pektin tüketiminde esterleşme ve dereceleri önemli faktördür. Düşük esterli pektin ilavesi yem tüketimini önemsiz düzeyde düşürmüştür (Stadermann, 1989). Rasyona %4’e kadar pektin ilavesi ile sınırlı bir etki gözlenirken, yüksek esterli pektinin %6 ilavesinde yem tüketiminin belirgin bir şekilde gerilediği belirlenmiştir (Stadermann ve ark., 1992) (Tablo 2). Kratzer ve ark. (1967) ile Patel ve ark. (1981) broiler rasyonuna %2 pektin ilavesinde yem tüketiminin gerilediğini, Ricke ve ark. (1982) ise %4 ve %8 pektin ilavesinin yem tüketimini %27- 46 oranında gerilettiğini tespit ettiler. Bu araştırmalar artan pektin düzeyinin bekil tüketimini 1a: Pektin asiti sınırladığını gösterir. Yumurtacılarda yem da Stadermann ve ark. (1992) %6 pektin ilavesinde yem tüketiminde %29.2 lik azalma gözlemlemişlerdir. Esterleşme derecesi yem tüketiminin gerilemesinde önemli rol oynayan bir ölçüdür. Stadermann ve ark. (1992) narenciye ürünlerinden kaynaklanan pektin ilavesinde %73 galakturonik asit saptamışlardır. Bu bekil 1c: Protopektin yüksek esterleşmiş pektin %72 esterleşme derecesi vermekte ve %10,6 metoksil grup içermektedir. Düşük esterleşme derecesindeki pektin ise %37 esterleşir ve %5,6 metoksil grup içerir. Düşük esterleşme derecesindeki pektin ilavesi yem tüketiminde sınırlı bir azalmadan sorumludur. Diğer taraftan% pektin hayvanlarda Yem refah azalması, fazla% pektin Yem miktarda su tüketimi ve dışkının sulanması gözlenir.1,6 Msr 0,2 Patates Sonuçta mide – bağırsak kanalında Arpa 0,6 Bezelye kuvvetli vizkozite2,2 artışı ile içerik0,7sulanması görülür. Sindirim kanalının1,1 Yulaf Soya küspesi dolma derecesi etkilenir ve bu da yem tüketimini BuŒday 1,3 Çavdar kepeŒi 0,8 geriletir. Pektin miktarına bağlı yem tüketimi azalışı Tritikale 0,4 BuŒday kepeŒi 1,4 %2 pektin ilavesinde istatistik açıdan önemli bir geÇavdar 0,3 Havuç 7,5-9,8 rilemedir. Yazar Yumurtacılarda pektin ilavesinin yem tüketimi aza2 lışı, su tüketimi artışına etkisi olduğunu Eley ve Yüksek esterli: Hoffmann (1949) bildirmiş, pektinin yapışma özellibekil 1b: Pektinik asit ğiOrth sonu gagaların temizlenmesi için fazla su kaybı (1985) olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca kümes ortamını da Romruen (1987) 4,2 etkilemektedir. Orth (1985) pektine bağlı, Romruen Stadermann ve ark. (1992) (1987), Stadermann (1989), Rackow (1990) ve StaDüƔük esterli: dermann ve ark. (1992) ise ilave dozuna bağlı yüksek Rackow (1990) su tüketimi gözlemlemişlerdir (Tablo 2). Stadermann (1989) 0,0 4 Yazar 8,6 2 4 6 39,3 52,4 47,5 Yüksek esterli: Romruen (1987) 27,3 DüƔük esterli: Stadermann (1989) 43,7 63,8 64,5 Rackow (1990) 53,8 % pektin Yem % pektin Msr 0,2 Patates 1,6 Yemlik pancar 11,0 Arpa 0,6 Bezelye 2,2 Luzerne 18,2 Yulaf 0,7 Soya küspesi 1,1 Çayr otu 6,5 BuŒday 1,3 Çavdar kepeŒi 0,8 KurutulmuƔ Ɣeker Tritikale 0,4 BuŒday kepeŒi 1,4 pancar posas Çavdar 0,3 Havuç 7,5-9,8 25,0 Tablo 2. Yumurta tavuklarnda rasyonda artan düzeyde pektin ilavesine baŒl yem tüketiminde azalma miktar,% % pektin ilavesi / yem tüketimin de azalma, % 4 6 8 12 43,4 56,4 Yüksek esterli: 17,6 4,2 22,3 Stadermann ve ark. (1992) 45,0 29,2 DüƔük esterli: Rackow (1990) 23,0 Stadermann (1989) 0,0 8,6 26,4 Tablo 3. Yumurta tavuklarnda pektin dozuna baŒl su tüketiminde artƔ düzeyi, % Yazar Yüksek esterli: Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 9 pektin dozu, % 2 4 6 pancar 6 45 23 pektin dozu, % Yem Romruen (1987) Kurutu 29 Tablo 3. Yumurta tavuklarında pektin dozuna bağlı su tüketiminde artış % pektin Orth (1985) Çayr o 17,6 22,3 Tablo düzeyi,3.%Yumurta tavuklarnda pektin dozuna baŒl su tüketiminde artƔ düzeyi, % Yem 2 Luzern % pektin ilavesi / ye Tablo 1. Bitkisel yemlerde pektin miktarlar Yazar Yemlik Pektinin su tavuklarnda tüketimirasyonda üzerine Tablo 2. Yumurta artan etkisi düzeyde pektin ilavesine baŒl yem tüketiminde aza Stadermann ve ark. (1992) Romruen (1987) yüksek esterleşme gösteren pektin içeren yemlerin yumurtacı yemlerine ilavesinde gagalara önemli düzeyde yapıştığını gözlemlemiştir. Yem 26 Makale Rasyonda %2 gibi sınırlı miktarda pektin olması ha- sindirilebilir karbonhidratlar olan laktoz ve inülin linde su tüketiminin arttığı görülmektedir. Fakat alımına göre düşmüştür. tüketilen suyun bir kısmı içilmemiş gagadaki yapışıklıkların yıkanması için kullanılmıştır (Tablo 2). Maksimum su tüketimi %4 pektin ilavesinde görülmüştür (Drochner ve ark., 1992). Peletlenmiş pektin ilaveli yem alımında yem tüketimi daha az gerilemiş, su tüketimi ise etkilenmemiştir (Rackow,1990). Gagadaki yapışmalar peletleme sayesinde gerilemiş ve su tüketimindeki artış ise sadece pektine bağlı olarak artmıştır. Yem tüketiminde gerileme ve su tüketiminde artma nedeni bağırsak metabolizmasıdır. Pektine bağlı olarak artan viskozitenin oluşturduğu negatif etki su tutulumunu ve kalış süresini uzatmakta, kursakta ve mide bağırsak kanalında yem pasajı değişmektedir (Drochner ve ark., 1992). Stadermann (1989) ve Romruen (1987) %4-6 gibi yüksek oranda pektin ilavesinde kesilen hayvanlarda kursakta doluluk olduğu, buna karşılık düşük pektin dozunda ve kontrol hayvanlarında boş kursak varlığı tespit edilmiştir. Pektinin Sindirim Üzerine Etkisi Taşlıkta sindirim Su tutma, vizkozite, yapışma özellikleri ve pektince zengin yem maddelerinin intestinal mikrobiyel aktiviteye özel etkileri kursağın dolmasını, pH düşmesini ve kursak fermantasyonunu etkileyebilmektedir (Drochner ve ark, 1993). Yemleme denemelerinde yem tüketiminden 2 saat sonra öldürülen hayvanlarda farklı kursak dolgusuna rastlanmıştır Kursağın kontrol ve düşük pektin içerikli yem tüketenlerde boş olduğu, pektin alımı fazla olanlarda ise dolgun olduğu gözlenmiştir (Romruen, 1987; Stadermann, 1989). Stadermann ve ark. (1992) çalışmalarında gerek pektine bağlı kursakta kuru madde miktarında artışı ve gerekse güç sindirilebilen karbonhidratlar olan inülin ve laktoz alımında da kursak içeriğinin arttığını bildirmişlerdir. Kursak içeriği pH değerleri pektin ilavesi ile hızlı biçimde düşmüş, bu düşüş kontrol ve laktoza göre çok belirgin olmuştur. Ayrıca uçucu yağ asitleri (UYA) miktarı diğer karşılaştırmalı gruplara göre yükselmiş ve 45 mmol/L olmuştur. Kursak içeriği tampon düzeyleri %6 pektin ilavesinde diğer güç 10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Midede sindirim Mide süt asiti miktarının pektin artışına bağlı olarak az oranda düşmesi ve UYA azalması pektinin negatif etkisi olabilir. İnce bağırsakta sindirim Pektinin su tutma ve fermantasyon etkisi, enzim etkileriyle ilişkileri ve besin maddelerinin adsorpsiyonu ile sindirim esnasında açığa çıkan metabolizma ürünleri ince bağırsakta etkilidirler (Drochner ve ark., 1993). Stadermann ve ark. (1992) pektinden zengin yemle beslenen yumurta tavuklarının bağırsak içeriklerini sabah yemlemesinden 2 saat sonra incelemişlerdir (Tablo 3). Yüksek oranda esterleşmiş pektin ilavesi (% 6) ince bağırsakta pH düşmesine yol açmış, düşük esterleşme ise önemsiz farklılık oluşturmuştur. İnce bağırsakta UYA düzeyi pektine bağlı artmış, aynı durum laktat için de geçerli olmuştur. Özellikle propiyonik asit oranı kayda değer derecede artış göstermiştir. Makale Sekum ve kolonda sindirim sek bulunmuştur. Laktat değerleri pektin ilavesinde Pektin dışkı kuru madde içeriğini etkilemektedir. Lokalizasyon yerini tespiti için sekum ve kolon Sta- (20 mmol/L) ve D-Laktat ta (5 mmol/L) kontrol grubuna göre yüksek bulunmuştur. dermann ve ark. (1992) tarafından ayrı ayrı ele alın- Araştırmalar yüksek metilleşmenin kalın bağırsakta mıştır. Ayrıca pozitif kontrol için bir inulin kaynağı ve yüksek pH değerlerine yol açtığını göstermektedir. laktozla deneme yapılmıştır (Tablo 4). Yüksek oranda Esterleşmemiş pektin kuvvetli tampon yeteneğine zor sindirilebilir karbonhidrat kaynakları verildiğin- sahiptir ve pH değerlerini kalın bağırsakta düşür- de (inulin, laktoz, pektin) sekum kimusunda düşük mektedir. Sekum içeriği kolona göre düşük pH değeri kuru madde miktarı oluşmuştur. Bu durum pektine ve yüksek UYA yoğunluğuna sahiptir. Bu farklılığa se- bağlı içerikte vizkozite artışından kaynaklanan bir kumda kimusun kalış süresinin daha uzun olması ve olaydır. fermantasyon olayının etkisi yol açar (Drochner ve Sekum ve kolonda pH değerleri pektin ilavesiyle ta- ark., 1993). mamen ve sürekli düşmemiş, bunu UYA kompanse Laktat miktarı kalın bağırsakta pektin ilavesiyle art- etmiştir (Tablo 5). Gerçekten de UYA konsantrasyo- makta fakat kursak içeriğindeki kadar olmamaktadır. nu laktoz ve pektin ilavesiyle sekumda 137 ve 139 Stadermann ve ark. (1992) laktoz ve inülin ilavesinde L-Laktat yoğunluğunun düştüğünü göstermişler- mmol/L olarak kontrol grubundan (85 mmol/L) yük- Tablo 4. Yumurtac tavuklarda % 6 pektin ilavesinin ince baŒrsaklarda baz paramatreler üzerine etkisi Tablo 4.tipi Yumurtac tavuklarda % 6 pektin ilavesinin Yüksek ince baŒrsaklarda baz paramatreler üzerine etkisi Pektin esterli Pektin tipi Yüksek esterli Stadermann DüƔük esterli Stadermann, DüƔük esterli Rakow, Yazar Romruen, 1987 ve ark., 1992 Stadermann 1989 Stadermann, 1990 Rakow, Yazar Kontrol Pektin Romruen,%6 1987 Kontrol Pektin ve ark., %6 1992 Kontrol 1989%6 Pektin Kontrol 1990%6 Pektin pH 7 Kontrol %6 6,7 Pektin 6,1 Kontrol %6 5,8 Pektin 6,2 Kontrol %6 6,6 Pektin 6,1 Kontrol %6 6,0 Pektin UYA pH (mmol/L) 8,1 7 11,4 6,7 15,8* 6,1 26,3 5,8 18,6** 6,2 38,4 6,6 12,3 6,1 15,7 6,0 Propiyonik asit, % UYA (mmol/L) 7,9* 8,1 14,8 11,4 1,7** 15,8* 6,2 26,3 3,3* 18,6** 7,9 38,4 5,0 12,3 19,0 15,7 LPropiyonik - Laktat (mmol/L) asit, % 11,9* 7,9* 24,5 14,8 10,8 1,7** 12,1 6,2 15,6* 3,3* 20,9 7,9 5,0 19,0 L - Laktat (mmol/L) 11,9* 24,5 10,8 12,1 15,6* 20,9 Tablo 5. Rasyonlarnda %6 orannda çeƔitli güç sindirilebilir karbonhidrat içeren yumurtac tavuklarda sekum ve kolon içeriŒi kuru madde miktarlar (%) Tablo 5. Rasyonlarnda %6 orannda çeƔitli güç sindirilebilir karbonhidrat içeren yumurtac tavuklarda sekum ve kolon içeriŒi kuru madde miktarlar (%) Negatif Pozitif Kontrol Kontrol Negatif YerelmasPozitif Kontrol Laktoz Pektin (yüksek Pektin oranda esterleƔmiƔ Sekum Kontrol 24.3 ± 3.7 23.2 ± Yerelmas 1.7 Laktoz 22.9 ± 4.7 (yüksek oranda esterleƔmiƔ 26.6 ± 2.6 Kolon Sekum 23.9 24.3 ± 2.9 3.7 28.4 23.2 ± 5.5 1.7 25.2 22.9 ± 0.9 4.7 15.9 26.6 ± 2.5 2.6 Kolon 23.9 ± 2.9 28.4 ± 5.5 25.2 ± 0.9 15.9 ± 2.5 Tablo 6. Farkl metilleƔtirilmiƔ pektin ilavesinde kalnbaŒrsak kimus parametreleri Yazar6. Farkl metilleƔtirilmiƔ pektin ilavesinde kalnbaŒrsak pH kimus parametreleriUçucu yaŒ asitleri, mmol/l Tablo Yazar Kontrol pH%6 Pektin Yüksek metilleƔtirilmiƔ Kontrol Romruen (1987) Yüksek metilleƔtirilmiƔ Stadermann ve ark. (1992) Romruen (1987) Laktat, mmol/l Kontrol Pektin Uçucu yaŒ asitleri,%6 mmol/l Kontrol %6 Pektin Laktat, mmol/l %6 Pektin Kontrol %6 Pektin Kontrol %6 Pektin 7,2 6,8* 75 134** 2 4** (L-) 7,2 6,8* 75 134** 2 4** (L-) Sekum Stadermann ve ark. (1992) 6,5 6,3 87 139*** 3 4 Kolon Sekum 7,1 6,5 7,1 6,3 26 87 37 139*** 13 3 20 (L+D) 4 DüƔük Kolon esterleƔtirilmiƔ: 7,1 7,1 26 37 13 20 (L+D) Stadermann (1989) DüƔük esterleƔtirilmiƔ: 6,5 5,7*** 71 112** 4 14** (L-) Rackow (1990) Stadermann (1989) 6,1 6,5 6,3 5,7*** 78 71 117*** 112** 4- 14** (L-) *: P<0.05, **:P<0.01, ***:P<0.001. Rackow (1990) 6,1 6,3 78 117*** - *: P<0.05, **:P<0.01, ***:P<0.001. 12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Makale Makale dir. Buna karşılık Romruen (1987) yüksek esterleşme oranına sahip pektin ilavesinde intestinal laktat miktarının arttığını bildirmiştir. Bu durum dikkat çekicidir. Laktobasillerin doğrudan pektin fermenteri olmaması gerekmektedir. Kanatlı kalın bağırsaklarında pektin sindirimi ancak mikrobiyel enzimlerle olmaktadır. Koliform ve Bacteroides türleri pektini parçalama yeteneğine sahip pektinolitik bakterilerdir. Yüksek esterli pektinin parçalanması sonucu açığa çıkan methanol, bakteriler tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır. Yumurta tavukları sindirim kanalında pektinaz snetezleyen mikroorganizmalar olarak; Bacteroides ruminicola, Bacteroides succinogenes, Peptostreptococcus sp., Ruminococcus flavefaciens, Streptococcus intermedius, Clostridium sp. multifermans, Clostridium butyricum, Baciullus circulans ve Bacillus polymyxa, Bacillus punilis, Bacillus sphaericus, Baciullus stearothermophilus, E.coli, Erwinia sp., Aeromonas sp. ve Candida sp. sayılabilir (Drochner ve ark., 1993). Sato ve Kaji (1975) Streptomyces’lerin, Koller ve Neukom (1969) ise mantar ve özellikle Aspergillus’ların pektin parçalama yeteneğinde olduğunu bildir- 14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 mişlerdir. Rackow (1990) da pektin ilavesinde Clostridium’ların arttığını, bunların gaz üretimini artırdığını bildirmiştir. Stadermann ve ark. (1992) pektin ilavesinde kolonda bütirik asit sentezinin arttığını göstermişlerdir. Ayrıca kimusta gaz üretim düzeyini HFT gaz üretim tekniği ile ölçmüşler ve pektinin sekum inkubasyonunda yoğun gaz ürettiğini ve uyardığını belirlemişlerdir. Bağırsak kimusunda pektine bağlı fiziksel değişmeler digestanın (içeriğin) fermantasyonunu ve sindirimini etkileyebilmektedir. Özellikle pH farklılıkları ve asit konsantrasyonları kolon kimusunda belirgindir (Drochner ve ark., 1992) (Tablo 5). Kursak ve ince bağırsak kimusu farklı fermantasyon sonuçları vermektedir (Romruen,1987), özellikle bu sekum kimusunda belirgindir (Stadermann ve ark., 1992). Kolonda ise idrar ile sulanmadan dolayı farklılık azalmaktadır. Bütün kimus numunelerinde UYA konsantrasyonunda artış olması pektin ilavesindendir (Drochner ve ark., 1992). Kalın bağırsak içeriği pH değeri düşük esterli pektin ilavesi ile gerilemiştir. Kalın bağırsak içeriğinde süt asiti (laktik) miktarındaki artış yüksektir (Drochner ve ark., 1992). Makale Yeşil Yem ve Gün Işığı İle Tavuk Yumurtaları Bir Başka Parlıyor Çeviren: Dr. Hakan ÖZTÜRK Barbara Köhler B., Strube J., Fölsch D. W., Lange K. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi (2002): Mit Grünfutter und Tageslicht strahlen Hühnereier Fizyoloji Anabilim Dalı 06110 Dışkapı-Ankara E-Posta: hakan.ozturk@veterinary.ankara.edu.tr anders. Ökologie & Landbau, 123(3): 39-41 Basit ve hızlı bir yöntem olan biyofoton analizi ile yansıyan ışınların ölçülmesine dayanmaktadır (ge- yumurtalar arasındaki yetiştirme sistemi, besleme cikmiş luminesans). Popp (2001), Bischof (1996) ve veya iklimsel faktörlere bağlı farklılıklar belirlene- Strube/Stolz (1999) ışın yayımı ve canlı sistemlerin bilmektedir. sağlığı ile vitalitesi arasında bir ilişkinin varlığını bil- Yumurta tavuğu yetiştiriciliği alanındaki yeni yasal düzenlemelerin temeli hayvan refahına dayanmaktadır (Ökologie & Landbau 121, 1/2002, s. 38). Bu yeni yetiştirme sistemlerinin yumurta tavuklarının davranışları, sağlığı ve fizyolojisi üzerine olumlu etkilerinin olduğu bilinmektedir (Martin, 1985; Thomas, 1981; Fölsch, 1982). Buna karşın yetiştirme sistemi ve yumurta kalitesi arasında nasıl bir ilişkinin olduğu henüz aydınlatılamamıştır. Yumurta kalitesini değerlendirmede sıklıkla kullanılan yöntemler yetiştirme sistemleri hakkında herhangi bir bilgi vermez ya da yalnızca çeşitli yetiştirme sistemlerinden elde edilmiş yumurtalar arasındaki farklılıkları (yumurta üzerinde kafes zeminin neden olduğu yuvarlanma izlerinin UV ışınları yardımıyla belirlenmesi gibi) gösterir. Bu nedenle bu dirmişlerdir. Bugüne değin daha ziyade bitkisel besinlerin değerlendirilmesinde kullanılan bu metodun hayvansal kaynaklı besinlerin (yumurta gibi) değerlendirilmesinde de uygulanabilirliğinin araştırılması gerekmektedir. Gecikmiş luminesansın parametresi belirli bir ışın uygulamasını takiben yumurta sarısının yansıttığı ışın yoğunluğudur (IY). Bu konuyla ilgili yapılan ilk araştırmada dört farklı yetiştirme sisteminden elde edilen yumurtalar analiz edildi. Serbest yetiştirme sisteminden elde edilen yumurtalar en yüksek IY değerine sahipken, kafeste ve zeminde yetiştirme (penceresiz) sistemlerinden elde edilenler en düşük değerlere sahipti. Kum zemin üzerinde serbest dolaşım grubundan ölçülen değerler ise bu iki değer arasında yer almaktaydı (Köhler ve ark., 1991). Şekil 1: Tüm yıl ampul ile aydınlatma programında yulmaktadır. yumurta sarısı IY değerlerinin zamana göre seyri Yeni metotlardan birisi biyofoton analizidir. Bu yön- İkinci bir araştırmada ise ölçülen değerler arasındaki tem bir besine belirli bir ışın uygulamasını takiben farklılıklar üzerine olası etki faktörleri incelendi. Isin yogunlugu (sayi/s) alanda yeni araştırma yöntemlerine gereksinim du- 16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Tablo 1: Farkl kümes aydnlatma ve besleme úartlarnda yumurta sars IY de÷erleri Makale Dört aydınlatma, iki besleme varyantı Hessen’deki Neu-Ulrichstein Hayvan Yetiştirme Merkezinde (HDLGN) multifaktöriyel bir deney kurgusu çerçevesinde etki faktörleri olarak aydınlatma ve yeşil yemin etkileri daha yakından araştırıldı. Burada dört aydınlatma varyantı uygulandı: ampul, yapay gün ışığı lambası (True-Lite Lamp), pencerelerden gün ışığı ve belirli bir alan üzerine doğrudan gün ışığı. Bütün hayvanlar gün ışığında yetiştirilip 20 haftalık yaşa geldiklerinde sekiz kümes bölümüne dağıtıldılar. Kümeslere (gübre kanalı olmayan) alt- Isin yogunlugu (sayi/s) lık olarak saman serpildi ve tüneme değnekleri, kum banyosu ile yumurtalıklar yerleştirildi. Her iki kümes bölümüne aynı aydınlatma programı uygulandı. Bu bölümlerden birisine yalnızca yumurta tavuğu yemi verilirken diğerine ilaveten günlük taze yeşil yem ad libitum olarak verildi. Bir yıl süren araştırmanın ön deneme aşamaları olan adaptasyon ve birinci yeşil yem periyotlarında yalnızca iki aydınlatma varyantı (ampul ve gün ışığı/pencere, Tablo 1) uygulandı. Asıl araştırma aşamalarında (nötral ve ikinci yeşil yem periyotları) dört aydınlatma varyantlarının tümü uygulandı. Yirmi dört numune değerlendirme gününde yumurta sarılarının IY değerleri analiz edildi. IY değerleri yanında hayvana bağlı bazı parametreler (tüy durumu, yaralanmalar), mortalite, çeşitli verim parametreleri (yumurta verimi, yumurta ağırlığı, mutlak ve kg yumurta başına yem tüketimleri), yumurta kalitesiyle ilgili parametreler (yumurta sağlamlığı, Haugh birimleri, yumurta sarısı oranı ve rengi) ve yumurta bileşimi (yağ asitleri ve karotinoitler) gibi değerlendirmeler de yapıldı. Ayrıca sürekli meteorolojik parametreler de kayıt altına alındı. Her iki serbest dolaşım grubundan elde edilen sonuçlar özellikle dikkat çekiciydi. Çünkü bu gruplarda daha denemeye başlamadan önce ciddi davranış bozuklukları (tüy gagalama) gözlendi. Ne kadar doğal o kadar ışın yayımı Yeşil yemin etkisi: Taze ot tüketimi yumurta sarısı IY değerlerinde yükselmeye yol açtı. Hatta bu yüksek IY değerleri yeşil yemin verilmediği beş aylık nötral periyot esnasında da devam etti (Şekil 1). Bu etki yapay gün ışığı şartlarında doğal gün ışığı (pencere) uygulamasının belirgin bir şekilde altındaydı (Tablo 1). Şekil 2 asıl deneme fazında uygulanan farklı şartlardaki yumurta sarısı IY değerlerinin ortalamalarını göstermektedir. Tablo 1: Farkl kümes aydnlatma ve besleme úartlarnda yumurta sars IY de÷erleri Ön deneme* (14.08.-30.11.1998) Ampul Ampul Aydnlk pencere Karanlk pencere Yapay gün ú÷ lambas Aydnlk pencere Serbest dolaúm Adaptasyon Yeúil yem verilmeyen Daha sonra yeúil yem verilen 1. Yeúil yem periyodu Yeúil yem verilmeyen Yeúil yem verilen Asl deneme** (01.12.1998-16.08.1999) Ampul Nötral periyot Yeúil yem verilmeyen Daha önce yeúil yem verilen 2. Yeúil yem periyodu Yeúil yem verilmeyen Yeúil yem verilen gu (sayi/s) * İki aydınlatma vartantı, ** dört aydınlatma varyantı – aynı satırdaki farklı harflerle gösterilen değerler aydınlatma varyantları arasındaki istatistiksel farkı göstermektedir (aynı besleme şartlarında) Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 MEKTUP ANKARA 17 Makale Isin yogunlugu (sayi/s) Şekil 2: Farklı kümes aydınlatması ve besleme şartlarında yumurta sarısı IY değerleri. Asıl araştırma fazının ortalama değerleri (Aralık 1998’den Ağustos 1999’a kadar) Aydınlatmanın etkisi: Farklı aydınlatma uygulamalarının en bariz etkileri yeşil yem verilmeyen gruplarda gözlendi. Ampul ile aydınlatmaya kıyasla gün ışığı (pencere) uygulamasında yumurta sarıları daha yüksek IY değerlerine sahipti (p=0,016). Yapay gün ışığı lambalarıyla aydınlatma programında ise IY değerleri bu iki değer arasında yer aldı. Serbest dolaşım, yeşil yem ve gün ışığı uygulamaları ekolojik yumurta tavuğu yetiştiriciliğinin ana temalarını oluşturmaktadır. Bu faktörlerin hepsi yumurta tavuklarının davranışı ve sağlığı üzerine pozitif etkiler yapmaktadır. Aynı zamanda bu faktörler yumurta sarısı IY değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı artışlar oluşturmaktadır. Isin yogunlugu (sayi/s) Diğer yazarların araştırmalarında da canlıların vitalitesi ve gecikmiş luminesans arasında bir ilişki belirlenmiştir (Bischof, 1996). Yumurta sarısı IY değeri ile Tüy durumu: Yeşil yem ve gün ışığı (pencere) tavukla- tavukların tüy durumu arasında sıkı bir korelasyonun rın tüy durumuna pozitif etkiler yaptı. Yumurta sarısı olması yumurtalarda da böyle bir ilişkinin varlığını yüksek IY değerleri ile tavukların iyi tüy durumları göstermektedir. Tablokorelasyon 1: Farkl kümes aydnlatma ve besleme úartlarnda yumurta sars IY de÷erleri arasında belirlendi (r=-0,925; p≤0,001). Şu ana kadarki sonuçlardan şöyle bir tez çıkartılabiÖn deneme* (14.08.-30.11.1998) Aydnlk pencere Karanlk pencere Ampul Ampul Mevsim: Yaz aylarında yumurta sarılarının IY değer- lir: Tavuklar için şartlar ne kadar doğal olursa yumurleriAdaptasyon tüm gruplarda yüksek ölçüldü. Yumurta sarıları ta sarısı IY değerleri de o kadar yüksek olmaktadır. yüksek değerleri yoğun gün ışığı ve yumurtlama Pozitif etkili faktörler ise çevre şartları ne kadar doYeúil IY yem verilmeyen öncesi gün yem (1-10) yüksek çevre ısısıyla kore- ğal değilse o kadar belirgin etkiler oluşturmaktadır Dahabirkaç sonra yeúil verilen lasyon gösterdi. Buna karşın verim ve yumurta kali- (yeşil yemin etkisi en bariz yapay aydınlatma şartla1. Yeúil yem periyodu tesiyle ilgili parametreler yumurta sarısı IY değeri ile rında, gün ışığının etkisi ise en bariz yeşil yem verilYeúil yem verilmeyen meyen grupta belirlendi). Yaz mevsiminde gözlenen korelasyon göstermedi. Yeúil yem verilen yüksek IY değerleri, IY değerleri ile güneş ışınları ve Serbest dolaşım grupları: Serbest dolaşım gruplarınAsl deneme** Ampul gün ú÷ Aydnlk pencere yakın Serbest dolaúm IYYapay değerleri ile sıcaklık arasındaki korelasyon (01.12.1998-16.08.1999) lambas daki hayvanlar daha ön dememe aşamasında şiddetli mevsimsel faktörlerin de hayvanlar (yumurta) üzetüyNötral gagalama davranışı sergiliyorlardı. Bu durum ileperiyot rinde etkili olduğuna işaret etmektedir. Eğer hayvanride kanibalizm nedeniyle yüksek mortaliteye (yeşil lar ciddi davranış bozuklukları gösteriyorsa (şiddetli Yeúil yem verilmeyen yem grubunda % 31,8, yeşil yem verilmeyen grupta % tüy gagalama/kanibalizm) bu faktörlerden hiçbirisi Daha önce yeúil yem verilen 39,1) neden oldu. Her iki grubun yumurtalarında da yumurta sarısı IY değerlerinde yükselmeye neden ol2. Yeúil yem periyodu en düşük IY değerlerinin ölçülmesi özellikle dikkat mamaktadır. Yeúil yem verilmeyen çekiciydi. Burada ne yeşil yem nede gün ışığı uygulaYeúilyumurta yem verilen maları sarıları IY değerlerinde herhangi bir yükselmeye neden olmadı (Tablo 1). 18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Makale Antimikrobiyel Büyütme Faktörleri ve Eubiosiz Kavramı Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Araş. Gör. Ali ÇALIK Ankara üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara E-Posta: ergun@veterinary.ankara.edu.tr, calik.ali@gmail.com Antibiyotikler, gastro-intestinal sistemdeki pato- yol açtığı nekrotik enteritis gibi). Bu sporlu bakteri- jen mikroorganizmaları kontrol altında tutmak ve ler çoğunlukla toprak ve atık su kaynaklı olup insan yemden yararlanma oranını artırmak için uzun yıllar ve hayvanların normal bağırsak mikroflorasında bu- rasyonlarda sub-therapeutik dozlara kullanılmıştır. lunurlar. Kullanılan antibiyotiklere karşı gelişen bakteriyel direncin insan ve hayvan sağlığı için bir tehdit oluşturmasının yanı sıra tüketicilerin antibiyotik kalıntısı içeren hayvansal gıdalara yönelik artan endişeleri rasyonlarda büyütme faktörü olarak kullanılan antibiyotiklerin yasaklanmasına neden olmuştur (living gut). Yasaklama, rasyonlarda antibiyotiklerin yerini alabilecek, doğal alternatif ürünlere yönelik araştırmalara hız kazandırmıştır. Yüksek oranlarda antibiyotik kullanımı, stres faktörleri, sub-akut koksidiosiz gibi sayılabilecek çeşitli faktörler C. perfiringens’in bağırsak ortamında aşırı miktarda çoğalmasını uyararak tipik enterik hastalıkların şekillenmesine neden olur. Özellikle ince bağırsakta kolonize olan çeşitli Eimeria türleri, nekrotik enteritis’in şekillenmesinde önemli bir diğer predispoze faktördür. Yüksek protein içeriğine sahip veya arpa/buğday kaynaklı yüksek miktarda NOP (Nışasta Eubiotik kavramı, sağlıklı bir gastro-intestinal mik- Olmayan Polisakkaritler) içeren rasyonlar da nekro- roflora ile sindirim sistemi hastalıklarının önlenmesi- tik enteritis şekillenmesinde büyük rol oynar. ni tanımlamaktadır. Rasyonlarda antibiyotik kullanarak bağırsak ortamında yaşayan mikroorganizmaları öldürmek yerine, laktik asit üreten bakterilerin üremesini uyarmak suretiyle de ortamda bulunan patojen mikroorganizmalar elimine edilebilir. Broiler rasyonlarında kullanılan kısa ve orta zincir uzunluğuna sahip yağ asitleri sağlıklı bir bağırsak ortamının elde Rasyonlarda büyütme faktörü olarak kullanılan antibiyotikler sayesinde ortaya çıkabilecek çeşitli salgın hastalıklar kontrol altına alınabilmekteydi. Fakat sindirim sistemini etkileyen hastalıklarda gözle görülen artışlar meydana gelmiştir (Clostridium perfiringens’in 20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 limlerinde meydana gelir. Hastalığın akut formu yüksek bir mortalite ile seyreder. Hastalığın sub-klinik formunda ise bağırsak mukozasında gözlenen hasarlara bağlı olarak sindirim, emilim, yemden yararlanma oranı ve ağırlık artışı düşer. Sub-klinik enteritis vakalarının halen antibiyotik edilmesine yardımcı olabilir. antibiyotiklerin yasaklanmasını takiben, Hastalık özellikte civcivlerin ilk 2 haftalık yaşam di- kullanan ülkelerde de gözlendiği bildirilmektedir. Araştırmacılar, başlangıç döneminde kullanılan 40 ppm virginamisin çeşitli avantajlar sağladığını saptamışlardır. Bununla birlikte C. perfiringens’in ince bağırsaklarda genellikle kolonize olmaya başladığı zaman, yetiştirme döneminin ikinci haftasından sonra kullanılan 20 ppm virginamisinin hayvan perfor- Makale mansı üzerine etki göstermediği vurgulanmaktadır. sonucu rasyona eklenecek olan Ca ve P miktarı aza- Bu nedenle yetiştirme döneminde C. perfiringens’in lır. Bu azalma, rasyonun asit bağlama kapasitesini de invaziv bir hal alması virginamisinin düşük dozlarda dolaylı yoldan düşürdüğü için kullanılan asitin potan- artık etki gösteremeyeceğini ileri sürmektedirler. siyel etkisini güçlendirmiştir. Organik asit ve tuzları- Organik Asitler nın broyler rasyonlarında kullanımı henüz başlangıç Büyütme faktörü olarak kullanılan antibiyotiklerin yasaklanması ile birlikte, alternatif ürünlere yönelik yapılan çalışmalar hız kazanmıştır. Bu bağlamda kullanılan organik asitlerin, hayvan sağlığını ve performansını olumlu yönde etkilediği gözlenmiştir. Organik asit ve tuzlarının kullanımı uzun zamandır devam eden bir kavram olup 30 yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Antimikrobiyel etkilerinin temelinde ise, mikroorganizmaların bulunduğu ortamdaki aşamasındadır. Doğru bir organik asit uygulaması protein sindirimini, besin maddelerinin emilimini artırmalıdır. Yapılan uygulama canlı ağırlığın ve yemden yararlanma oranının artmasını sağlayarak et ve yumurta üretiminin daha karlı bir biçimde sürdürülmesini sağlar. Nekrotik enteritis sonucu oluşabilecek problemlerin önüne geçilmesinde, sağlıklı bir intestinal flora (eubiosis) anahtar rol oynar. Eubiotik Etki pH’yı değiştirmesi yatar. Tüm mikroorganizmalar Organik asitler, eubiotik etkilerini çeşitli yollar ile yaşamlarını ancak belirli pH aralıklarında sürdürebi- ortaya koyar. Çözünmüş organik asitler ortama pro- lir. Birçok bakteri için 6,5-7,5 gibi dar bir pH aralığı tonları serbest bırakarak pH’sının düşmesine yar- ideal kabul edilirken mantarlar daha geniş aralıkla- dımcı olur. Laktik asit üreten bakterilerin dışındaki rında rahatlıkla yaşamlarını sürdürebilmektedir. Ya- (Lactobacilli, Streptococci, Bifidobacter) birçok pa- pılan çalışmalar, çeşitli organik asitlerin performans tojen mikroorganizma (Salmonella, E.coli) pH 4,5’un parametrelerinde önemli bir azalma yol açmadan altında üremelerini durdurur. Organik asit anyonları (formik asit, propiyonik asit gibi) antibiyotik büyüt- çözündükleri zaman lipit permeable değildir. Bu- me faktörleri kadar etkin olabileceğini göstermiştir. nun yanında bazıları, Salmonella spp. ve E. Coli gibi Formik, propiyonik, laktik, asetik, fumarik asit gibi gram negatif mikroorganizmaların dış membranları çeşitli organik asitler, büyütme faktörü olarak kulla- üzerinde yıkılmayıcı etkiye sahiptir. Bu bakteriler Ca nılabilecek olası alternatifler olarak karşımıza çık- ve Mg iyonları tarafından stabilize edilmiş lipopoli- maktadır. Fakat daha uygun ve ucuz bir üretim için sakkarit (LPS) yapıda bir dış membrana sahiptir. Bu kombinasyonları tercih edilmelidir. dış membran, çeşitli antimikrobiyel ajanlara karşı Domuz yavrularında gözlenen diyare vakalarını azaltmak için rasyonları asitleştirmede organik asit kullanımı yaygın bir uygulama olup etki şekli oldukça etkin bir bariyer sağlar. Söz konusu bu membranın bütünlüğünü bozan moleküller ise permeabilize ediciler olarak isimlendirilir. anlaşılmıştır. Domuzlar ile yürütülen çalışmalarda, Sorbik, laktik ve sitrik asit güçlü şelat yapıcı bir özel- organik asitler ile mikrobiyel fitazın birlikte kulla- liğe sahiptir. Bu asitler hücre membranında bulunan nılması sonucu, hayvan performansında çok önemli metaller ile etkileşime geçerek LPS membranın per- ilerlemeler kaydedilmiştir. Fitaz enzimi kullanımı mabilitesini arttırırlar ve diğer organik asitlerin hüc- re içersine difüzyonunu kolaylaştırırlar. Organik asit- Şekil 1: Non-iyonize organik asitlerin pH 4,5 altında lerin, etkinliklerini arıtmak için bu gibi permeabilize üreyemeyen bakteriler (Salmonella, E.coli) üzerine edici özelliğe sahip asitler ile birlikte kullanılması etkisi önerilir. Organik asitlerin laktik asit ile birlikte kullanımı tipiktir. Laktik asitin ortam pH’sını düşürerek gösterdiği antimikrobiyel aktiviteye ek olarak gram pozitif bakterilerin dış membranları üzerine perme- Şekil 2: Non-iyonize organik asitlerin pH 4,5 altında üreyebilen bakteriler (Lactobacilli, Streptococci, Bifidobacter) üzerine etkisi abilize edici etki de gösterir. Bu etkisi sayesinde di- Organik asitlerin büyük çoğunluğu düşük pH derece- ğer organik asitlerin etkinliğini güçlendirebilir. lerinde çözünmemiş formda olacaktır. Sonuç olarak Çözünmemiş organik asitler (non-iyonize) ise lipofilik karakterde olup gram negatif bakterilerin hücre memranlarından kolaylıkla geçebilme özelliğine sahiptir. Hücre içerine girdiklerinde çözünerek plazma organik asitlerin antimikrobiyel etkisi düşük pH’da (mide ortamı) kesindir fakat pH 6 üzerinde (bağırsak ortamı) belirsizdir. Antibakteriyel Yağ Asitleri pH’sını düşürürler. Hücre, plazma pH’sını ideal sevi- Kısa zincirli yağ asitlerinin (SCFA < 8 karbon atomu) yelere getirebilmek için ortamda bulunan H+ iyon- asit ortamda gram negatif patojen bakteriler üzeri- larını hücre membranı aracılığı ile elimine etmek zorundadır. Bu işlem çok fazla enerji gerektirir ve hücrenin ölmesine sebep olur (Şekil 1 ve 2). ne olan antibakteriyel etkisi uzun yıllardır bilinmektedir. Hindistan cevizi ve palm yağı, orta zincirli yağ asiti (MCFA, C8-C14) bakımından zengin çeşitli yağ kaynaklarıdır. MCFA’nin pKa değeri 5’e yakın olduğu için ince bağırsakta SCFA’e göre daha aktiftirler. Laurik asit (C12), gram pozitif bakterilerin üremesini baskılayan en etkin doymuş MCFA’dir. En yüksek antimikrobiyel aktiviteyi ise C.perfiringens’e karşı gösterir (minimum inhibitory concentration 0,1-0,2 mg/ml). Laurik asidi ise miristik ve kaprik asit takip eder. MCFA’lerinin etki şekilleri tam olarak anlaşılamamıştır. Birinci olası etki şekli; çözünmemiş formda hücre içersine girdikten sonra protoplasmada çözünmüş forma dönüşüp ve hücre içi pH’nın düşmesine neden olmasıdır. Çözünmemiş SCFA’i gibi hücre membranından rahatlıkla geçip geçmediği veya uzun zincirli yağ 22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Makale asitlerinde(> C14) olduğu gibi hücre içersine taşıyı- önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. SCFA ve MCFA cı proteinler yardımıyla girip girmediği henüz bel- kombinasyonları ile yürütülen çalışmalarda, kesim li değildir. Fiziksel veya fonksiyonel olarak patojen ağırlığının 100 gram daha artırmış olması ve yem- mikroorganizmaların kolonize olduğu alanları değiştirmesi de diğer bir olası etki mekanizmasıdır. Bunu yanında MCFA’nin ince bağırsak morfolojisi üzerine etkisini gösteren herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Aslında patojenlerin kolonizasyonunu direkt engelleyerek veya kolonize olmaları için gerekli virulens faktörlerini baskılayarak etki gösterebildikleri de düşünülmektedir. MCFA’lerinin bağırsak epitel hücrelerindeki salmonella invasyonunu düşürdüğü gözlenmiştir. Farklı etki şekillerine sahip olan organik asitler, MCFA, bütirat ve mannobiyoz Salmonella’nın büyümesi adezyonun ve invasyonu üzerine çok aşamalı engelleyici bir etki sunar. Organik asitler ve MCFA’leri kursakta ve bağırsağın ön bölümlerinde Salmonella üzerine bakteriyostatik bir etki gösterir. Mannobiyoz, etkenin bağırsak duvarındaki bağlanma noktalarında blokaj sağlarken bütirat ve MCFA invasif bir karakter alma eğilimini azaltır. Yapılan çalışmalar, bu kombinasyonun broylerlerdeki Salmonella kolonizasyonunu azalttığı göstermiştir. den yararlanma oranında %3-5 iyileşme gözlenmesi nedeniyle antibiyotiklere alternatif olarak kullanılabilecekleri kanısına varılmıştır. Elde edilen sonuçların, subklinik NE vakalarında gözlenen düşüşe bağlı olabileceği ileri sürülmüştür. Market fiyatları baz alındığında, bu uygulama ile kilogram canlı ağırlık başına elde edilecek 5-10 cent’lik kazancın, 12,1 milyon ton broyler eti üretimine sahip AB’ye yıllık 605 milyon € ek kazanç sağlayabileceği belirtilmektedir. Kaynaklar 1- Diebold G., Eidelsburger U. (2006). Acidification of diets as an alternative to antibiotic growth promoters. In: Antimicrobial Growth Promoters Where Do We Go From Here?, Ed.: Barug D., de Jong J., Kies A.K., Verstegen M.W.A.. Wageningen Academic Publishers, The Netherlands, p. : 311-327. 2-Ewing W.N. (2008). The Living Gut 2nd Edition. Nottingham University Press, Nottingham. 3- Gauthier R. (30 de Abril 2002). Intestinal health: the key to productivity. Precongreso Cientifico Avicola IASA, XXVII Convencion ANECA-WPDC, Puerto SCFA ve MCFA’nin Kombine Edilmesi SCFA ve tuzların MCFA’leri ile kombine edildiği zaman etkide bir artış gözleneceği beklenmektedir. Bu etki artışı Polonya’daki bağımsız bir araştırma enstitünün broylerler ile yürüttüğü çalışmada doğrulanmıştır. Normal şartlar altında ve yüksek oranda tahıl tanesi, enzim, koksidiostat kapsayan rasyonlar ile kombine edilmeleri sonucunda performans parametrelerinde 24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2010 Cilt: 8 Sayı: 4 Vallarta, J.Mexico. 4- Meeusen A., Hagemans D., (2010). Striving for gut eubiosis with fatty acids. All About Feed, 1(6). 5- Smits C., Corujo A., (2010). Multi-hurdle feed additive approach controls Salmonella. World Poultry, 26 (4). Makale