buradan - Diğer – alicinki.com
Transkript
buradan - Diğer – alicinki.com
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK İÇİNDEKİLER GAZİANTEP’E 9 BİN KONUT 11 OKUL .................................................................................................................................................. 4 Bayraktar: Kenstel Dönüşüm Ülkemizin Olmazsa Olmazıdır .............................. 6 TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK CAMİİ KAHRAMANMARAŞ’A İNŞA EDİLİYOR ............ 8 TÜRKİYE’NİN İLK YEŞİL SERTİFİKALI KAMU BİNASININ TEMELİ ATILDI .................................. 8 BAKAN BAYRAKTAR, OVİT TÜNELİ TEMEL ATMA TÖRENİNE KATILDI ................................. 10 KARS’TAKİ KONUTLARIN YARISI yENİLENECEK ............................................................................................................ 10 Enerji yeşile dönüyor .................................................................................................................................................................................... 34 BEDENSEL ENGELLİLER ve KENTSEL YAŞAM ....................................................................................................................40 TOPRAK KİRLİLİĞİ KONTROLÜ KRİTERLERİ HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME............44 DÜNYA TURU ...............................................................................................................................................................................................................................76 18 68 DENİZ KAPLUMBAĞAsI Başbakan Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın deprem sonrası Van’da yaptıkları incelemeler neticesinde verdikleri talimatlar birbiri ardına uygulanıyor. 12 26 YEŞİL BİNALAR 50 Emir sultan 60 KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR n 36 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN 7 GÖSTERGESİ Yeni teknikler, tercihler ve tasarımlar sektördeki değişimleri işaret ederken aynı anda gelecekte göreceğimiz mimari tasarımlar hakkında bilgi veriyor. MODERN VE GÜVENLİ VAN İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI KENTSEL DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR 2 30 MİMARLIKTA 5 YENİ AKIM "Bedeli ne olursa olsun." Bursa'nın manevi mimarı, çağları aşan bir kimlik ve bir gazi derviş örneği. ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nde iklim değişikliğinin 7 temel göstergesi belirlendi. Araştırmalara göre yeşil binalar, finansal başarıda önemli rol oynuyor. Kalesi, gölü, kedisiyle Van. Ülkemizde deniz kaplumbağalarının yuvalama yoğunluğu açısından 20 bölge tespit edilmiştir. YENİ VAN İÇİN GERİ SAYIM BAŞLIYOR YIL: 1 SAYI: 6 HAZİRAN 2012 DB Yapım Ajans adına Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şenol Selçuk Turan Yayın Koordinatörü Necati Eren Yayın Kurulu Ümit Kaçar Ali İhsan Kıraç Yakup Türkmen Sezgin Demircioğlu Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar Haber Merkezi Aydın Pınar Fatma Yavaş Yıldırım Hazal Çelik Betül Demir Tasarım DB Yapım Ali Çınkı Fotoğraflar Selahattin Aydınlı Sıtkı İlanbey Yönetim Yeri Aşağı Öveçler Mahallesi 1333 Sokak No: 17/12 Çankaya, Ankara Tel : 0 312 472 47 45 Faks : 0 312 472 47 46 Türü Yaygın Süreli Baskı Fersa Ofset Baskı Tesisleri, Ankara Tel : 0 312 386 17 00 Basım Tarihi Haziran 2012 - Ankara Çevre ve Şehircilik Dergisi’nin altıncı sayısıyla karşınızdayız. Türkiye’nin ve dünyanın çevre ve şehircilik gündemiyle, haber, makalele ve yorumlarla dopdolu bir sayı hazırladık sizler için. Haziran ayının kapak konusu “Modern ve Güvenli Van İçin Geri Sayım Başladı”. Gerek Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, gerekse Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın deprem sonrası Van’da yaptıkları incelemeler sonrasında başlattıkları süreç dosyamızda anlatılıyor. Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan çalışmada, kent merkezinde ve köylerde hayata geçirilecek olan konut projeleri ve dönüşüm sürecinin ayrıntıları aktarılıyor. “Kentsel Dönüşüm Başlıyor” başlıklı dosyamız, bu alandaki yasal düzenlemeleri ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bedeli ne olursa olsun gerçekleştireceğiz” diye başlattığı sürecin ayrıntıları ele alınıyor. Aydın Derin’in hazırladığı “Yeşil Bina Kalkınmayı Beraberinde Getiriyor” başlıklı çalışma, sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışı ile tasarlanan yeşil binaların ekonomiye katkıları dile getiriliyor. Aydın Derin ayrıca, “İklim Değişikliğinin 7 Göstergesi” başlıklı çalışmasını sizler için hazırladı. CBS Genel Müdür Yardımcısı Muhammet Maden, Bedensel Engelliler ve Kentsel Yaşam başlıklı makalesiyle, çevresel etmenlerin engellilerin hayatındaki rolünü ele alıyor. Haziran sayımızda Kadim Şehirler köşemizin konuğu Van. ”Küllerinden Doğan Şehir” başlıklı yazıyı Hasan Hüseyin Öz sizler için kaleme aldı. Keyifli bir çalışma. “Şehir Yüzlü İnsanlar” köşemizin bu ayki misafiri Emir Sultan Hazretleri ve elbette onun manevi mimarisiyle hayat bulan Bursa. Ümit Kaçar sizler için araştırdı ve yazdı. Necati Eren, Nihad Sami Banarlı’nın klasikleşen eseri “Türkçe’nin Sırları”nı sizler için tanıttı. Genç kuşakların dil sevgisine katkı sağlaması umuduyla sizlere sunuyoruz. Fatma Yavaş Yıldırım, Antalya ile başladığı çocuk oyunları serüveninde bu ay Kayseri’de. Haziran sayımızdan sadece birkaç başlık sunduk. Çevre ve Şehircilik Dergisi, kendi ilgi alanında sizleri bilgilendirirken, bir yandan da tarihe, doğal güzelliklerimize kapılar aralamayı sürdürüyor. Bir sonraki sayımızda tekrar karşınızda olmayı umut ediyoruz. Saygılarımızla... ISSN 2147-1649 HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 3 HABER GAZİANTEP’E 9 BİN KONUT 11 OKUL Gaziantep Şahinbey Belediyesi tarafından yaptırılan 250 konutun kura çekme törenine katılan Bakan Bayraktar, Gaziantep’e bugüne kadar 9 binden fazla konut ve 11 okul inşa ettiklerini söyledi. Şahinbey Belediyesi tarafından Serinevler Mahallesi’nde yapımı tamamlanan ve dar gelirli ailelere yönelik satışa sunulan 250 konutun kura çekiliş töreni, Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in katılımıyla Kamil Ocak Stadyumu’nda gerçekleştirildi. Bakan Bayraktar, törendeki konuşmasında, Gaziantep’in 1 milyon 800 bine yaklaşan nüfusuyla Türkiye’nin yükünü çeken ve ülkede adeta “bir amiral gemisi” durumuna gelen önemli bir metropol şehir olduğunu söyledi. Hükümetin 9,5 yıllık iktidarı döneminde Gaziantep’e son derece önem ver- BAŞKAN TAHMAZOĞLU’NU TEBRİK ETTİ Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nu hizmetlerinden dolayı kutlayan Bakan Bayraktar, bugüne kadar devletten 1 kuruş almadan belediyenin kendi imkânlarıyla 80 milyon liranın üzerinde yatırım yaptığını, kamulaştırma yaptığını, konut yapımına devam ettiğini kaydetti. TOKİ olarak geçen dönemde Gaziantep’e 9 binin üzerinde konut, 11 tane ilköğretim okulu, lise ve sağlık tesisleri yaptıklarını anlatan Bakan Bayraktar, şöyle konuştu: “Bundan sonra daha yoğun şekilde yapmaya devam edeceğiz. Niye? Gaziantep göç alıyor, şehirleşme artıyor. Sadece sayesinde bu işleri yapıyoruz, ama esas sizin dualarınız sayesinde bunu yapıyoruz. Onun için sizin hizmetkârınız olmaya, size hizmet etmeye devam edeceğiz” diye konuştu. ÇALIŞAN BELEDİYEYE DAHA FAZLA YARDIM Kura çekimine 2 bin 500 kişinin katılmaya hak kazandığını hatırlatan Bakan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bunlardan 250’si kurada konut kazanabilecek. Geriye kalan 2 bin 250’si konut alamayacak. Biz de üzüleceğiz. Fakat şunu çok net ifade ediyorum; bu akşam Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Kanunumuz Meclis’ten geçti. Yüce Meclis’e de teşekkür ediyorum. Bu kanunla imkânlarımız artacak. Biz de hangi belediye çok çalışıyorsa, hangi belediye başarılıysa, hangi belediye kentsel dönüşümü yaparken vatandaşı incitmiyorsa, sosyal devlet anlayışının gereklerini yerine getiriyorsa o belediyeye daha fazla yardım edeceğiz.” KİRA ÖDER GİBİ EV SAHİBİ OLACAKLAR Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nu hizmetlerinden dolayı kutlayan Bakan Bayraktar, Tahmazoğlu’nun bugüne kadar devletten 1 kuruş almadan belediyenin kendi imkânlarıyla 80 milyon liranın üzerinde yatırım yaptığını, kamulaştırma yaptığını, konut yapımına devam ettiğini kaydetti. diğini ifade eden Bakan Bayraktar, “Biz de Gaziantep’e daha değişik bir gözle bakıyoruz. Gerek Büyükşehir Belediye Başkanımız gerekse Şahinbey, Şehitkâmil ve diğer belediye başkanlarımız çalışıyorlar. Biz de bugüne kadar bu arkadaşlarımızla beraber olduk. Bundan sonra beraber olmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 4 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Şahinbey’in nüfusu 750 bini geçti. Bu bakımdan bizler, sizlerin çocuklarının, gençlerinin daha iyi ortamda yetişmesi için çok daha fazla çalışmak mecburiyetindeyiz.” Şahinbey Belediyesi’nin yaptığı 300 konutun mütevazı, ama önemli bir proje olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar, vatandaşlara seslenerek, “Sizin oylarınız Kurada ismi çıkmayan 2 bin 250 vatandaşa üzülmemelerini tavsiye eden Bakan Bayraktar, konut yapmaya devam edeceklerini vurguladı. Serinevler Mahallesi’ndeki konutların sosyal donatılarıyla yapıldığını, 85 metrekareye sahip olan 2+1 konutların 38 bin TL olduğunu, 10 yıl vadede aylık 250 TL taksitle ödeme yapılacağını belirten Bakan Bayraktar, “Ve sadece enflasyon oranında zam gelecek, yılda bir sefer. Kira öder gibi hatta aidat öder gibi taksitlerle. Bunu artıracağız. Sizleri yuva sahibi yapmak, sağlam ev sahibi yapmak, sosyal donatısı olan evlere kavuşturmak bizim boynumuzun borcudur” şeklinde konuştu. “Sizden sadece dua istiyoruz. Allah razı olsun, deyin yeter” diyen Bakan Bayraktar, vatandaşların hayat standardını artırmak için ellerinden gelini yapmaya, Gaziantep’te milletvekilleriyle, Başbakanın talimatlarına uygun olarak adeta bir seferberlik ruhu içinde çalışmaya, yatırım yapmaya ve hizmet yapmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi. HABER Bayraktar: KentSel Dönüşüm Ülkemizin Olmazsa Olmazıdır Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından düzenlenen 12. Gayrimenkul Zirvesi’nde konuşan Bakan Bayraktar, “Kentsel dönüşüm, Türkiye’nin olmazsa olmazıdır” dedi. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) tarafından Hasköy İplik Fabrikası’nda düzenlenen 12. Gayrimenkul Zirvesi’nin açılışında konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, dünyada zenginliğin ve servetin en temel olgusunun gayrimenkul, bir şehrin en temel göstergesinin de binaları olduğunu söyledi. Türkiye’de artık taşların yerine oturduğunu ve olması gereken konuların birer birer kendi kaidesi üzerine yerleştiğini ifade eden Bakan Bayraktar, 2B Yasası’nın yürürlüğe girdiğini ve yabancılara mülk satışını düzenleyen Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının yasalaştığını hatırlattı. miz noktada, 6-6,5 milyon konut deprem aksı üzerinde ve eskiden yapılmış riskli konutlar” dedi. Deprem aksı üzerinde olan bu konutların bir zaman dilimi içinde mutlaka yenilenmesi gerektiğinin altını çizen Bakan Bayraktar, “Bunun için kararlı olmak lazım, bilinçli olmak lazım ve cesur olmak lazım. Biz bunu halkımızla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte yapacağız” diye konuştu. Bakan Bayraktar, depremlerin artık Türkiye için kaos olmaktan çıkması gerektiğini vurguladı. YABANCILARA MÜLK SATIŞINDA YENİ DÖNEM GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ KRİZİ SONA ERDİRDİ Dünyanın ekonomik krizlerden, gayrimenkul sektörünü canlandırarak çıktığını hatırlatan Bakan Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin de son yıllarda yaşanan krizlerden etkilenmemesinde en önemli sektörün inşaat sektörü olduğunu ifade etti. Türkiye’nin dünyada, Çin’den sonra ikinci sırada büyümeyi yakaladığını belirten Bakan Bayraktar, “Biz sürekli büyüyoruz. İnşaat sektörü bizim en kuvvetli sektörümüzdür. Dünyada sayısal bakımdan en çok iş yapan firmalar Çin’den sonra Türkler’dir. Bu avantajımızı mutlaka kullanmamız lazım” diye konuştu. TÜRKİYE’NİN yüzde 75’İ ŞEHİRLERDE YAŞIYOR Dünya nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasının, Türkiye’de de yüzde 75’inin şehirleştiğini anlatan Bakan Bayraktar, şunları kaydetti: “Türkiye’de şu anda kasaba ve şehirlerde olan yaklaşık 20 milyon konutun röntgenini çekmek zorundayız. Niye? Enerjiyi savurduğu için bu binalara bakmak zorundayız. Niye? Bize modern bir binanın sağ- 6 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Depremlerin Türkiye için kaos olmaktan çıkması gerektiğini belirten Bakan Erdoğan Bayraktar, ülkedeki 20 milyonluk konut stokunun 6-6,5 milyonunun deprem aksı üzerindeki riskli konutlardan oluştuğunu, bunların en kısa sürede yenilenmesi gerektiğini söyledi. ladığı konforu sağlamadığı için bu binalara bakmak durumundayız. En önemlisi biz bir deprem kuşağında yaşıyoruz.” DEPREMLER KAOS OLMAKTAN ÇIKMALI Bakan Erdoğan Bayraktar, 20 milyon konutun yaklaşık 5 milyonunun son 9 senede yapıldığını aktararak, “Şimdi geldiği- Yabancılara mülk satışını düzenleyen Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının yasalaşmasına ilişkin bir soru üzerine Bakan Erdoğan Bayraktar, “Bu yasa, Türkiye’de yabancıların mülk edinmelerini düzenleyen yasadır. Mütekabiliyet var yine. Ülke menfaatleri neyi gerektiriyorsa, ekonomik bakımdan, stratejik bakımdan, ülkenin tarihi dokusu bakımından, geleceği bakımından, ülkenin menfaatlerini kollayarak, modern dünyanın yaptıkları neyse biz de onu yapmaya çalışıyoruz” diye konuştu. STRATEJİK BÖLGELERDEN SATIŞ YAPILMAYACAK Bu alanda öz güveni olan, gelişmiş ülkelerin yaptıklarını yapmaya çalıştıklarını ifade eden Bakan Bayraktar, askeri ve stratejik bölgeler ile tarihi doku bakımından önemli bölgelerden satış yapılmayacağını vurguladı. Bakan Erdoğan Bayraktar, gerçek kişilerin de Medeni Kanun ve Kat Mülkiyeti Kanunu çerçevesinde mülk edinebileceğini ifade ederek, oturmak için iznin söz konusu olduğunu ve bunun süresini uzatmak için de çalışma yaptıklarını belirtti. HABER TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK CAMİİ KAHRAMANMARAŞ’A İNŞA EDİLİYOR AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile birlikte Kahramanmaraş’ı ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin en büyük üçüncü camii konumundaki Abdulhamithan Camii’ni ziyaret etti. Abdulhamithan Cami Vakfı Başkanı Ömer Faruk Şirikçi’den camiyle ilgili bilgi alan Bakan Bayraktar, cami şeref defterini de imzaladı. Gazetecilerin “Bakanlık olarak camilerin mimarisiyle ilgili çalışmalarınız olacak mı?” şeklindeki sorusu üzerine Bakan Bay- raktar, “TOKİ olarak 500 binin üzerinde konut yaptık bununla birlikte 400’e yakın cami yaptık. Orada hızlı ve ucuz yapmak için bir sistem, politika izledik ama bundan sonra camilere de binalara da mimari yönden, cephe yönünden kentsel tasarımlara çok daha dikkat ediyoruz” diye konuştu. “Bize haz veren tarihten gelen Gazneliler’den, Karahanlılar’dan gelen ağırlıklı olarak Selçuklu ve Osmanlı’dan gelen cami mimarisidir” diyen Bakan Bayraktar, ecdadın 3 kıtaya yayılırken oralarda güzel camiler yaptığını, onları tekrar ihya etmek için bu tarz camiler yapmaya gayret edeceklerini vurguladı. İstanbul Ataşehir’de “Mimar Sinan” ismiyle 15 bin kişilik cami yaptıklarını hatırlatan Bakan Bayraktar, şöyle devam etti: “Yine İstanbul’da bu tarzda 6 cami inşaatımız devam ediyor. Simgesel bir cami için de çalışmalarımız devam ediyor. Bunlar hem şehre güzellik katıyor hem de marka değerini artırıyor. Şehre bir simge özelliği kazandırıyor.” TÜRKİYE’NİN İLK YEŞİL SERTİFİKALI KAMU BİNASININ TEMELİ ATILDI Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar , “Türkiye’nin ilk yeşil sertifikalı kamu binası olma özelliğini taşıyacak Küçükçekmece belediye binasının Halkalı Meydanı’ndaki temel atma töreninde yaptığı konuşmada, İstanbul’da insanların beklediği kentsel dönüşümü beraber yapacaklarını söyledi. Kentsel dönüşümü yaparken İstanbul’daki binaları sadece deprem riskinden kurtarmayacaklarını, modern ve çağdaş şekilde yapmayı planladıklarını anlatan Bayraktar, bundan sonra yapılacak tüm 8 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 binaların yeşil, izolasyonlu ve enerjiyi savurmayan binalar olacağını kaydetti. “Aldığınız aylık gelirin, yüzde 1520’sini yakıta, enerjiye veya elektriğe harcamayacaksınız” diyen Bayraktar, “Binalar akıllı olunca, çok daha az masraf olacak. Yılda 55 milyar dolar enerji ithalatına para ödüyoruz. Yapacağımız tasarrufla bunun 10-12 milyar dolarını tasarruf edeceğiz. O zaman ülkemizin kalkınma hızı daha da artacak. Yapacağımız binalarda yeşil alanlar, parklar, eğitim ve yeni tesisler olacak. İnsanlar daha hızlı çalışma ve eğitim alanlarına ulaşacak. Türkiye topyekûn kalkınacak” şeklinde konuştu. Türkiye’nin gayri safi milli hâsılasının 800 milyar dolara çıktığını belirten Bayraktar, “Dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi olduk. Şimdi çevrecilikten bahsediyoruz. 20 senedir bitmeyen kamu binaları vardı, şimdi biz 700 bin nüfuslu Küçükçekmece Belediyemize çevre dostu, elektronik sistemle donanmış, çatısı yeşil alan olan, elektrik enerjisi ve yağmurdan istifade eden akıllı bina ve yeşil bina yapıyoruz” diye konuştu. HABER BAKAN BAYRAKTAR, OVİT TÜNELİ TEMEL ATMA TÖRENİNE KATILDI Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Rize’nin İkizdere ilçesinde 2 bin 640 rakımlı Ovit Dağı’na yapılacak 14 bin 700 metre uzunluğundaki Ovit Tüneli’nin temel atma törenine katıldı. Geçit, tamamlandığında Türkiye’nin en uzun, dünyanın ise 2. en uzun çift tüplü tüneli olacak. İkizdere ilçesi Sivrikaya köyü Ovit Dağı mevkiinde gerçekleştirilen temel atma törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, AK Parti Rize milletvekilleri Hasan Karal ve Nusret Bayraktar, Karayolları Genel Müdürü Cahit Turan, Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu, Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Van Valisi Münir Karaloğlu, Rize, 10 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Diyarbakır ve Mardin illerinin ticaret ve sanayi oda başkanları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki çok sayıda sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile Rize ve Erzurum’dan gelen çok sayıda vatandaş katıldı. KARS’TAKİ KONUTLARIN YARISI yENİLENECEK Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Kars’ı ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Vali Ahmet Kara’yı makamında ziyaret ederek, şehrin sorunları hakkında brifing aldı. Burada yaptığı konuşmada, Yeni Kentsel Dönüşüm Yasası’ndan sonra ilk kentsel dönüşüm çalışmalarını Kars’ta inceleyeceğini belirten Bakan Bayraktar, yasa kapsamına giren binaların yıkılarak yenilerinin yapılmasına ve çevre duyarlılığına son derece önem verdiklerini söyledi. Kars’ta ilk etapta 702 konutun ihalesini yapacaklarını kaydeden Bayraktar, bu rakamın etaplar halinde 7 bine kadar çıkacağını ifade ederek, konut sayısı 7 bine çıktığı zaman Kars’ın konutlarının yarısının yenilenmiş olacağını ve şehrin hak ettiği konuma geleceğini söyledi. Daha sonra, Bakan Bayraktar ve beraberindeki heyet, Hasan Harakani Türbesi’ni ve kültür merkezini ziyaret etti. KENT KENTSEL DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR Başbakan Erdoğan’ın “bedeli ne olursa olsun gerçekleştireceğiz” dediği kentsel dönüşümle ilgili Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük önem verdiği ve “bedeli ne olursa olsun gerçekleştireceğiz” dediği kentsel dönüşümle ilgili “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı”, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Yasa, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini oluşturmak üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair esasları düzenliyor. Yasaya göre, riskli yapıların tespiti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanacak yönetmelikte belirlenen 12 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 çerçevede, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcilerince, masrafları kendilerine ait olmak üzere, bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, riskli yapıların tespitini süre vererek, sahiplerinden isteyebilecek. Tespitler, verilen sürede yaptırılmazsa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya belediyeler ile il özel idarelerince yapılacak. Bu tespitlere karşı ev sahipleri, 15 gün içerisinde itiraz edebilecek. Bakanlığın talebi üzerine Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında bulunan yerler de dahil olmak üzere, Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarındaki taşınmazlardan; kamu ida- relerine tahsisli olanlar, Milli Savunma Bakanlığı’nın görüşü alınıp Bakanlar Kurulu kararıyla; kamu idarelerine tahsisli olmayanlar ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tahsis edilecek veya TOKİ’ye ve belediyeye bedelsiz devredilebilecek. Hazine dışındaki kamu idarelerin mülkiyetinde olan taşınmazlar da TOKİ’ye veya belediyeye bedelsiz devredilebilecek. Tahsis ve devir tarihinden itibaren 3 yıl içinde ve gerekli görülen hallerde bakanlığın talebi üzerine, Maliye Bakanlığı’nca uzatılan süre içinde amacına uygun kullanılmadığı tespit edilen taşınmazlar, bedelsiz olarak ve resen tapuda Hazine adına tescil edilecek veya önceki maliki olan kamu idaresine devredilecek. HER TÜRLÜ İMAR VE YAPILAŞMA GEÇİCİ OLARAK DURDURULABİLECEK TOKİ veya belediye, kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince, riskli alanlarda, riskli alanların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında, her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilecek. Bu taşınmazlar, tahsis ve devir işlemleri sonuçlandırılıncaya kadar Maliye Bakanlığı’nca satılamayacak, kiraya verilemeyecek, tahsis edilemeyecek. Bakanlık, belediye ve TOKİ’nin talep etmesi halinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara, elektrik, su, doğalgaz hizmetleri verilmeyecek, verilen hizmetler de durdurulacak. YIKIM İÇİN 60 GÜN SÜRE Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv alanlarındaki uygulamalarda öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esas olacak. Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine kira yardımı yapılabilecek. Riskli bulunan yapıların maliklerine, bu yapıların yıktırıl- ması için 60 günden az olmamak üzere süre verilecek. Bu süre içerisinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının “idari makamlarca yıktırılacağı” belirtilip, tekrar süre verilerek tebligatta bulunulacak. GÜÇLENDİRME KREDİSİ VERİLECEK Üzerindeki bina yıkılarak, arsa haline gelen taşımazlardaki daha önce kurulan kat irtifakı ve kat mülkiyeti, malikleri adına payları oranında tescil edilecek. Kanun uyarınca, yapılan konutların iş yerlerinin bedellerinin belirlenmesinde ve ilgililerin borçlandırılmasında, sosyoekonomik durumlar, doğal afetin ortaya çıkardığı neticeler ve sosyal devlet anlayışının gerekleri gözetilerek uygulama gerçekleştirilecek. Kanunun uygulanacağı alanlar dışında olmakla birlikte kanunun amaçları çerçevesinde güçlendirilebileceği teknik olarak belirlenen yapılar için de dönüşüm projeleri özel hesabından “güçlendirme kredisi” verilebilecek. Bakanlık, TOKİ ve belediye, danışmanlık, yazılım, araştırma, kadastro, kamulaştırma gibi bazı çalışmaları, Kamu İhale BAKANLIĞIN GÖREVLERİ Kanunla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmasına ilişkin KHK’da da değişiklik yapıldı. Bakanlık, görev alanına giren konularda her türlü etüt, plan, proje, maliyet hesaplarını ve yapım işlerini, yapı denetim sistemini oluşturarak Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile kendisine verilen görevleri yapacak. Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleriyle, niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dahil, kentsel, kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirleyecek. Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapacak, yaptıracak ve onaylayacak. Kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlayacak, yapı kullanma izinlerini verecek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin edecek. Ayrıca, gecekondu Kanun uyarınca TOKİ tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planları yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işyerlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını sağlayacak. Kanunla Altyapı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün adı, Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü oluyor ve görevlerinde değişiklik yapılıyor. Bakanlığa 10 daire başkanı kadrosu verilecek. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 13 KENT KENTSEL DÖNÜŞÜM YASASI İLE TÜRKİYE BÜYÜK BİR KALKINMAYI YAKALAYACAK Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TBMM tarafından kabul edilen kentsel dönüşüm yasasıyla vatandaşın riskli evini kendisinin tespit edeceğini ve dönüşümü sağlayacağını ifade etti. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde halen 166 noktada kentsel dönüşüm yapıldığını belirten Bayraktar, vatandaşın desteği olmadan, vatandaşa rağmen yol alınamayacağını söyledi. Afet riski altındaki alanların dönüşümüyle Türkiye büyük bir kalkınmayı yakalayacağını, kentsel dönüşümün Türkiye’nin gelişmesini ve kalkınmasını hızlandıracağını kaydeden Bayraktar, inşaat sektörünün daha da gelişeceğini dile getirdi. Şehirleri ve binaları güzelleştirecek olan kentsel dönüşümle inşaat sektörünün ve teknik müşavirlik sisteminin de gelişeceğini kaydeden Bayraktar, inşaat malzemesi üretiminin artacağını, ucuzlayacağını ve buna bağlı olarak da ihracatın artacağını ifade etti. Kentsel dönüşümün sadece “binaları yıkıp yapmaktan” ibaret olmadığını, insanların refahına yönelik bir çalışma olacağını dile getiren Bayraktar, şunları söyledi: “Dünyanın en zor işidir. Dünyaya baktığımızda bugün Brezilya çok ciddi şekilde zorlanmaktadır. Meksika zorlanmaktadır, Mısır zorlanmaktadır. Tayland zorlanmaktadır. Ama biz onlardan iki üç adım öne geçtik. Bu yasa bizim elimizi kuvvetlendirecek. Bu yasa vatandaş eksenli bir yasadır. Vatandaşımızın hayatını, canını, malını korumaya yönelik yasadır. Kaynağını da üretebilirsek... Periyotlar yaptık, plan program yaptık, yapıyoruz 2, 5,7, 10, 15 ve 20 senelik zaman içerisinde uzun soluklu bir iş ama bir seferberlik ruhu içerisinde vatandaşımızın desteğini alarak, sivil toplum kuruluşlarımızın, medyamızın, üniversitelerimizin, akademisyenlerin ve bu işe kafa yorması gereken bütün aktörlerin desteğini almak suretiyle bütünleşerek, beraberce siyaset üstü, vatan eksenli, millet eksenli anlayışla bu işe Bismillah dedik.” 14 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Riskli bulunan yapıların maliklerine, bu yapıların yıktırılması için 60 günden az olmamak üzere süre verilecek. Bu süre içerisinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının “idari makamlarca yıktırılacağı” belirtilip, tekrar süre verilerek tebligatta bulunulacak. Kanunu’na tabi olmaksızın, ortak hizmet uygulamalarıyla da gerçekleştirebilecek. Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılabilecek. Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyecek. Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen fiilin ve halin durumuna göre, Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulabilecek. Bu yapıların, tespiti, tahliyesi ve yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında ise tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanacak. Kanun kapsamındaki iş, işlem ve uygulamaların özelliği ve aciliyeti gözetilerek yapılacak olan planlar, İmar Kanunu’ndaki kısıtlamalara tabi olmayacak. Kapsamdaki alanlara ilişkin iş, işlem ve uygulamalar hakkında ilgili diğer kanunların bu kanunu engelleyici hükümleri ile diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanamayacak. ORMANLIK ALANLAR AFET SONRASINDA BARINMA YERİ Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanlar, afetler öncesinde piknik alanı ve mesire yeri, afetler sonrasında da barınma yeri olarak kullanılabilecek. Gecekondu sahibine, gecekondusuna karşılık konut verilinceye, nakde dönüştürülüp ödeninceye veya konut yapmak üzere arsa tahsisi yapılıncaya kadar gecekondusu yıktırılamayacak. Gecekondu sahiplerine gerekirse nakdi yardım yapılabilecek. Gecekondu sahibine, gecekondusuna karşılık konut verilinceye, nakde dönüştürülüp ödeninceye veya konut yapmak üzere arsa tahsisi yapılıncaya kadar gecekondusu yıktırılamayacak. Gecekondu sahiplerine gerekirse nakdi yardım yapılabilecek. Yasada, afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesinin, oldukça fazla kamulaştırma ve yıktırma işlemini ve buna bağlı ihtilafları gündeme getireceğinden, mahkemelerde görev yapacak bilirkişilerin sayısının artırılmasını öngören değişiklikler de bulunuyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı meslek odalarınca; nüfusu 500 binin altında olan yerler için 25-50, nüfusu 500 bin-1 milyon arasında olan yerler için 50-100, nüfusu 1-3 milyon olan yerler için 100-150, nüfusu 3 milyonun üzerinde olan yerler için 150-350 bilirkişinin ismi ve adresinin yer aldığı listeler valiliklere verilecek. Taraflar bilirkişi seçmekte anlaşamazlarsa kura ile seçilecek. Sermaye Piyasası Kurulu’nun kayıtlı değerleme uzmanları, bilirkişilik yapabilecek. Yeterli değerleme uzmanı bulunan yerlerde, öncelik bu uzmanlara verilecek. TOKİ’nin, konut talep eden kurum ve kuruluşla imzaladığı protokolde belirle- nen inşaat bedelinin yüzde 3’ü ile yüzde 10’u arasında alacağı idare hizmet payı, TOKİ’nin geliri olacak. YENİLEME ALANLARI Yenileme alanları; il özel idarelerinde il genel ve belediye meclislerinin üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararıyla belirlenecek. Yenileme alanlarıyla ilgili alınan kararlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifiyle Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Kamu hizmeti için ayrılan alanlar hariç olmak üzere; yenileme alanı sınırları içinde toplu yapı olarak sınırları imar ve parselasyon planlarında belirlenmek kaydıyla, yapılı veya yapısız imar parsellerine belediye veya il özel idaresi ve diğer ilgili kurullar tarafından tasdik edilen mimari projelere uygun olarak, toplu yapı olarak tek bir kat mülkiyeti tesis edilebilecek. Belediyeler ve il özel idareleri; bu alanlar içindeki parsel maliklerinin sosyal altyapı ve tesisleri, ortak kullanım yerleri, BÜTÇEYE ÖZEL GELİR KAYDEDİLECEK TOKİ’ye, belediyelere ve diğer kamu kuruluşlarına tahsis edilen veya devredilen yerlerde, 2 yıl içinde dönüşüm ve iyileştirme çalışmaları yapılmamışsa bu taşınmazların tahsisleri kaldırılacak ve Maliye Bakanlığı’na devredilecek. Dönüşüm gelirlerinden 2012’de elde edilecek olanlar, genel bütçeye özel gelir olarak kaydedilecek. TRT, ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyonlar, radyolar ayda en az 90 dakika afet riskinin azaltılması, kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve eğitici yayınlar yapacak. Boğaziçi Kanunu kapsamında kalan geri görünüm ve etkilenme bölgelerindeki alanlarda da dönüştürme kapsamına alınacak. Kanun kapsamında, dönüştürme çalışmalarının yapılacağı alanda tarihi değerlerin bulunması halinde, Kültür ve Turizm Bakanlığından “uygundur” görüşü alınacak. Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hizmetleri için kanun ile öngörülen dönüşüm projeleri özel hesabından çalışmalarda kullanılmak üzere kaynak aktarılabilecek. Kanun kapsamında kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın tesciline ilişkin davalarda görev alacak bilirkişiler, Sermaye Kanunu’na tabi olarak faaliyet gösteren değerleme uzmanları arasından seçilecek. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 15 KENT Büyükşehir belediyeleri kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerler ile yenileme alanı ilan edilen alanlarda, kamu kurum ve kuruluşlarıyla protokol yaparak, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane ve yurt yapabilecek. sosyal tesis ve hizmetlere ilişkin alanları kullanma ve yararlanma şartları ile masraflarına katılma usullerine ilişkin işletme projeleri hazırlayarak tapu sicilinin beyanlar hanesinde belirtmelerini isteyebilecek. Belediyelerin, kamunun mülkiyetinde ve kullanımında olan yerler için kentsel dönüşüm kararları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu’nca alınacak. BİNA CEPHELERİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER Bina cephelerinde değişiklik ve yenileme kararları ile özel aydınlatma ve çevre düzenlemesi çalışmaları, kat maliklerinin 16 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 nitelikli çoğunluğunun oyuyla değil, arsa payı çoğunluğuyla verecekleri karara göre yapılacak. Belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı kararla, masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla, kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik, yenileme, özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilecek. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibine, talep etmesi halinde telif hakkı ödenecek. Büyükşehir belediyeleri kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerler ile yenileme alanı ilan edilen alanlarda, kamu kurum ve kuruluşlarıyla protokol yaparak, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane ve yurt yapabilecek. Afet riski taşıyan veya fen, sanat ve sağlık kurullarına aykırı yerleşim merkezlerindeki aileler, Bakanlar Kurulu’nca tespit edilen orman veya mera vasıflı alanlarına ve Hazine’nin özel mülkiyetinde olan yeni yerleşim yerlerine yerleştirilecek. Altyapı hizmetleri de dahil olmak üzere yeniden yerleşim yeri için gerekli görülen her türlü ödenek, projeyi yürüten kuruluşun bütçesine konulacak ve bu ödenek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine ilgili kuruluşça transfer edilecek. Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen fiilin ve halin durumuna göre, Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulabilecek. KAPAK MODERN VE GÜVENLİ VAN İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI Başbakan Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın deprem sonrası Van’da yaptıkları incelemeler neticesinde verdikleri talimatlar birbiri ardına uygulanıyor. MEKANSAL PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Deprem bir Türkiye gerçeği. 1999 yılında yaşanan Marmara depremi sonrasındaki acı kayıplar hafızalardan silinmiyor. En son yaşanan Van depremi de bize ne kadar büyük ve acı tabloların yaşanabileceğini gösterdi. 23 Ekim 2011 gecesi Van Erciş'te meydana gelen depremin ardından yüzlerce insan enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Kışın iyice yaklaştığı günlerde on binlerce insan sığınacak bir yer aradı. Ülke deprem yaralarını sarmak için seferber olmuşken, 9 Kasım gecesi bir kez daha depremin soğuk yüzüyle karşılaşıldı. Geride kalan yüzlerce kaybın ardından kent, derin bir sessizliğe büründü. Kurulan çadırlar içinde, kışın çetin şartlarında ha- 18 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 yatlarını sürdürmeye çalışan vatandaşlar yardım eli uzatılmasını bekledi. Beklenen el gecikmeden uzatıldı. Ülkenin doğusundan batısına kadar her kesimden vatandaş tüm imkânlarını kullanarak, yardım kampanyasına katıldı. BEDELİ NE OLURSA OLSUN… Bilindiği gibi deprem kuşağında bulunan ülkemizde yaşanan kayıpların asıl kaynağı, bilinçsiz yapılan çarpık ve sağlıksız yapılaşmalar. Orta şiddette yaşanan depremler sonrasında bile kayıp ve yıkımların çok fazla olması bunun en büyük göstergesi. Afetler sonrasında depreme dayanıksız yapıların güçlendirilmesi ya da yıkımı bir kez daha gündeme geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da “Bedeli ne olursa olsun riskli yapıların hepsini yıkacağız” sözleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sağlıklı ve yaşanabilir kentler vizyonu kapsamında vakit kaybetmeden çalışmalara başladı. TEKNİK EKİPLER KURULDU Başbakan Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bölgedeki incelemeleri sonrasında Van il merkezi, Erciş ilçe merkezi ve bağlı belediyeler ile köylerinde sosyal, kültürel ve ticari hayatın normale dönmesi, güvenli yaşam alanlarının oluşturulması için yeni yer- Van depremi sonrasında, depreme dayanıksız yapıların güçlendirilmesi ya da yıkımı bir kez daha gündeme geldi. Başbakan Erdoğan’ın kararlı tutumu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “sağlıklı ve yaşanabilir kentler” vizyonuyla birleşti. leşim alanlarının tespitine yönelik teknik ekipler oluşturuldu. Van Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün hasar tespit çalışmaları ile ilgili aktif durumu da göz önünde bulundurularak, yapılan arazi çalışmaları sırasında duyulan ihtiyaçlar ve gelen talepler doğrultusunda Van Valiliği Hizmet Binası’nda Genel Müdürlüğe ait bir irtibat ofisi açıldı. YENİ VAN İÇİN YER TESPİTİ Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının taşra birimleri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van ilinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm yerel idarelerle birlikte organize bir şekilde çalışma yoluna gidilerek yapılan çalışmaların daha sağlıklı yürütülmesi sağlandı. Depremden zarar gören halkın barınma ihtiyacına yönelik olarak kırsal alanlarda iki farklı yöntem benimsenerek, muhtarlar ve halkla yapılan görüşmeler ile bir kısım köylerin “Yerinde Yapana Yardım” modeli ile yeniden inşası, bir kısım köylerin ise Bakanlık ve AFAD yetkilileri tarafından yer seçimi yapılacak yeni alanlara taşınması kararı alındı. Ancak belirlenen yöntem hangisi olursa olsun, yeni yerleşim alanlarının inşasında bütün kontrol ve kabul işlemlerinin tek bir elden yapılması amacıyla Bakanlığın görev ve yetkileri kapsamında bu görevin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmesi kararlaştırıldı. görsel değerler, zemin yapısı, jeolojik yapı vb. özellikler değerlendirildi. Kalıcı konut alanların yapılması için Van il merkezinde 4 adet, Edremit ilçe merkezinde 1 adet ve Erciş ilçe merkezinde ise 2 adet olmak üzere toplam 7 ayrı bölgede kalıcı konut alanları için yer seçimi yapıldı. İHTİYACA YÖNELİK 5 FARKLI KONUT TİPİ Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nce Köylerde halkın ihtiyaçları ve konut kullanım alışkanlıkları doğrultusunda güvenli ve modern 5 farklı konut tipinde projeler hazırlandı. Projenin gerçekleştirilmesi aşamasında müşavirlik ve kontrol hizmetleri Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nce yerine getirildi. Kentsel alanlarda ise yer seçim ekipleri tarafından mülkiyet bilgileri, ulaşım bağlantıları, altyapı imkânları, mikroklima özellikleri, yatırım maliyeti, manzara ve HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 19 KAPAK Köyler için 5 farklı tipte konut projeleri hazırlandı. Kentsel alanlarda ise ulaşım bağlantıları, altyapı imkânları, mikroklima özellikleri, yatırım maliyeti, manzara ve görsel değerler, zemin yapısı, jeolojik yapı gibi özellikler göz önünde bulundurularak yer tespitleri yapıldı. Öncelikli olarak yer seçimi yapılan 7 ayrı bölge Van Merkez ve çevresi ile Erciş ilçesinde yapılacak kalıcı konut alanlarına ait hazırlanacak imar planlarına temel oluşturacak şekilde Muş-Bitlis-Van Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında değişiklik yapıldı ve Bakanlık görev ve yetkileri kapsamında onaylandı. HARİTALAR GÜNCELLENİYOR Kalıcı konut alanları için belirlenen alanlardaki hâlihazır haritaların temini ve güncellenmesi için çalışmalar başlatıldı. Erciş ilçe merkezi için, İller Bankası A.Ş. tarafından 2011 yılında hazırlanıp, onaylanan yaklaşık 12.000 hektar alanın hâlihazır haritaları temin edildi. Van il VAN GÖLÜNÜN ÇEHRESİ DEĞİŞECEK Bakanlık tarafından Van Gölünün Van İli ve Erciş İlçesindeki kıyılarına yönelik Kıyı Kenar Tespitleri yapılarak onaylandı. Kısa süre içerisinde Van Gölü ve Erçek Gölüne ait Bütünleşik Kıyı Planlama çalışmalarına başlanacak. Bu kapsamda Van Gölü ve çevresinin sürdürülebilirlik çerçevesinde korunması ve turizm açısından koruma-kullanma dengesi gözetilerek değerlendirilmesi sağlanacak. 20 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 merkezinde yer alan 4 bölge ile Edremit ilçe merkezinde yer alan yaklaşık 7.500 hektar alanın hâlihazır haritaları Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ortak çalışmaları sonucunda ortofoto yöntemi ile hazırlanarak Bakanlık tarafından onaylandı. Ayrıca 41 adet kıyı paftasında Kıyı Kenar Çizgisi tespisi yapılarak Bakanlığımızca onaylandı. Konut alanlarının imar planlarının hazırlanması sürecinde Edremit ilçesi ve Kalecik köyünde yaklaşık 14.000 kalıcı deprem konutu ile sosyal ve teknik altyapı birimlerini kapsayan alanların çevresi ile birlikte İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt çalışmaları teknik ekiplerce tamamlandı. Bazı kamu kurumları ŞEHİR DIŞINA Van Valiliği'nden gelen talep doğrultusunda, deprem sonrasında hasar gören Kamu Kurum ve Kuruluşlarına ait hizmet binalarına ilişkin mekânsal kararların alınması ve özellikle vatandaşla ilişkisi az olan kurumların kent dışına alınmasına yönelik çalışmalar yapıldı. Ayrıca planlama çalışmalarında aksaklığa sebebiyet verilmemesi, çalışmaların tek elden ve koordineli olarak yürütülmesi için Van ilindeki mera vasıflı arazilerin ve hazine tescilli arazilerin tahsisleri Bakanlığın yazılı bildirimi doğrultusunda İl Defterdarlığı tarafından durduruldu. EDREMİT’E 5 BİN 664 KONUT Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı arasında gerçekleştirilen ortak çalışmalar neticesinde, kalıcı konutların yapılacağı Edremit ilçesinde ilk etapta yaklaşık 350 hektar alan belirlendi. Belirlenen alanda Bakanlık tarafından 7 farklı plan alternatifi 20 gün gibi kısa bir sürede hazırlandı. Yapılan alternatif plan taslakları üzerinde TOKİ tarafından hazırlanan yerleşim planları üzerinden Bakanlığımızca nihai imar planları hazırlandı. Söz konusu alanda 5.664 konut ile birlikte kamu kurum alanları (Edremit Kaymakamlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi, İlçe Tarım Müdürlüğü, Valilik Lojmanları, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Edremit Belediyesi, Van Bölge Adliye Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vb.), okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim alanları, sağlık tesisleri, öğrenci yurtları için sosyal tesis alanları, kültür ve gençlik merkezi için kültürel tesis alanları, park ve rekreasyon alanları, depremler sonrasında bölgede belirlenen üst ölçek kararlardan birisi olan turizm sektörünün geliştirilmesine yönelik olarak turizm tesis alanları, alt merkezler oluşturularak ticaret merkezleri, cami alanları ve diğer sosyal altyapı alanları etrafında kent meydanları planlanmış olup, Edremit şehir merkezi ve sahil yoluna, aynı zamanda Van Merkez Planlama Alanı Sınırı, Jeolojik Etüt Etaplama Sınırları ve Sit Alanı Sınırları Kentsel dönüşümü Türkiye'nin olmazsa olmazı olarak gören Bakan Bayraktar Van'ın modern ve güvenli bir şekilde yeniden inşa edilme sürecini yakından takip ediyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 21 KAPAK KAMU KURUMLARI İÇİN YENİ BİR DÖNEM Bölgede meydana gelen depremler sonrasında kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalar da önemli ölçüde zarar görmüş olup, birçoğu kullanılamaz hale geldi. Yeniden yapılaşma öncesinde kamu kurumlarının alan ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ihtiyacı karşılayacak şekilde hizmet binalarının yeniden yapılmasının uygun olacağına karar verilerek, yeniden tahsis süreci başlatıldı. Valilik kararı ile geniş arazi kullanan ve makine parkları olan kamu kurumlarının Edremit bölgesinde yer seçmesi ve merkezden ayrılacak bazı kurumların yerlerinin ise talepler doğrultusunda diğer kamu kurumlarına tahsis edilmesi çalışmaları Valilik, İl Defterdarlığı ve Bakanlık koordinasyonunda yürütülüyor. 22 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Depremde evini kaybeden halkın acil iskan sorunlarının giderilmesine yönelik Van Merkez, Edremit İlçesi ve Erciş İlçesi'nde 4 bin hektar alanda yaklaşık 20 bin konutla birlikte sosyal-teknik altyapı alanlarının imar planları Genel Müdürlüğümüzce hazırlandı ve onaylandı. da Van çevre yoluna bağlantı sağlayacak 20 metre ve 30 metre genişliğinde ana bağlantı yolları, Bakanlığımızca hazırlanan imar planları ile belirlendi. ÇEVRE YOLU CİVARINA 4 BİN KONUT Edremit’te Van Ferit Melen Havaalanı Mânia Planına göre belirlenen ikinci etap planlama alanında, Edremit çevre yolu kenarında gerekli tüm sosyal ve kentsel donatı alanları ile birlikte yaklaşık 4000 konutluk bir yerleşim alanının imar planları da Bakanlık tarafından hazırlanarak yerleşim planlarının hazırlanması için TOKİ’ye gönderildi. Hazırlanacak yerleşim planlarına göre bu alana ilişkin imar planları da sonuçlandırılacak. Kalecik Köyünde ise; yine Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan yerleşim planları doğrultusunda toplam 57 hektar alanda 2.458 adet kalıcı deprem konutu ve teknik sosyal altyapı alanlarına yönelik hazırlanan imar planları Bakanlık tarafından onaylandı. Bostaniçi beldesinde yer tespiti yapılan 33 hektar büyüklüğündeki kalıcı deprem konut alanında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca yaptırılan 1.188 konut ve teknik sosyal altyapı alanlarına yönelik imar planları Bakanlıkça hazırlanarak onaylandı. Van-Özalp (İran yolu) yolu üzerinde Akköprü mevkiinde Hazine parseli üzerinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca yaptırılan 528 konut ile birlikte teknik sosyal altyapı alanlarına ilişkin imar planları Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı. ERCİŞ’E 4 BİN 880 KONUT İNŞA EDİLİYOR Kevenli Bölgesinde önceki yıllarda uygulaması tamamlanan 1168 adet sosyal konuta ilave olarak yapımı sürdürülen 480 adet kalıcı deprem konutu ile birlikte gerekli donatı ve teknik sosyal altyapı alanlarına ilişkin imar planları, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan yerleşim planı doğrultusunda Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı. Erciş ilçesinde ise, iki farklı bölgede 270 hektar büyüklüğündeki mera parseli üzerinde kalıcı deprem konutu olarak TOKİ tarafından deprem sonrasında yapımına başlanan 4880 konut, sosyal ve teknik altyapı tesislerine ilişkin imar planları, TOKİ tarafından hazırlanan yerleşim planları doğrultusunda Bakanlığımızca hazırlanarak onaylandı. MEVCUT YERLEŞİM YENİDEN DÜZENLENİYOR Van ili ve çevresinde, depremlerden etkilenen halkın yerleşim ve iskan sorunlarının giderilmesine yönelik çalışmalar yapılarak, mevcut imar planlarına yönelik ilave ve revizyonlarının hazırlanması ve onaylanmasına ilişkin Van Belediye Başkanlığı'ndan gelen talep doğrultusunda, Bakanlık ve Van Belediye Başkanlığı arasında protokol imzalandı. Ayrıca yaşanan depremlerden önemli ölçüde etkilenen Erciş ilçe merkezinin mevcut imar planlarının revizyon ve ilavelerinin hazırlanması ve onaylanması çalışmaları da Erciş Belediye Başkanlığı'nın talebi üzerine Bakanlık tarafından üstlenildi. 1/1000 VE 1/5000 ÖLÇEKLİ HARİTALAR TAMAM Van Merkez ve çevresi ile Erciş İlçesi'nde yaklaşık 25 bin hektar alanda imar planına esas jeolojikjeoteknik etük raporları Bakanlıkça hazırlanıyor. Çalışmalar büyük ölçüde tamamlandı. tırılan toplan 64 adet 1/1000 ve 9 adet 1/5000 ölçekli hâlihazır harita İller Bankası A.Ş.’den temin edildi. Planlama sınırı içerisindeki hâlihazır haritası olmayan alanlarda ise Bakanlık tarafından toplam 7.500 hektar alanda 257 adet 1/1000 ölçekli ve 43 adet 1/5000 ölçekli hâlihazır harita hazırlandı ve onaylandı. JEOLOJİK VE JEOTEKNİK ETÜT RAPORLARI Erciş ilçe merkezinde ise toplam 12.000 hektar alanı kapsayan ve İller Bankası A.Ş. tarafından hazırlanıp 2011 yılında onaylanan hâlihazır haritalar temin edildi. Van il merkezi ve çevresinde yaklaşık 15.000 hektar ve Erciş ilçe merkezinde yaklaşık 5.000 olmak üzere toplamda yaklaşık ÇALIŞMALAR HIZLA DEVAM EDİYOR Van Depremleri sonrasında yapılan çalışmalar ile öncelikle vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi ile sosyal, kültürel ve ticari hayatın yeniden canlandırılması amaçlanıyor. Yeniden yaşanabilecek bir kent ve depreme yönelik güvenli ve sağlıklı yaşam alanları oluşturulabilmesi için çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Çalışmalar sonucunda, Van İlinin olası bir afet karşısında en az zarar görecek şekilde, güvenli ve modern yaşam alanları olan çağdaş bir kent haline dönüşmesi bekleniyor. 20.000 hektar alanın 7 etapta İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporu’nun yaptırılmasına yönelik ihale Bakanlık tarafından gerçekleştirildi. Van Merkez ve çevresinde toplam 15.000 hektar büyüklüğündeki planlama Van il merkezine ait 11500 hektarlık alanın hâlihazır haritaları depremden önce Van Belediye Başkanlığı tarafından ihale edilmiş olup, depremler sonrasında yapılan güncelleştirme çalışmaları sonucunda revize edildi. Van Belediyesi sınırları içerisinde kalan alanlarda 327 adet 1/1000 ölçekli, 31 adet 1/5000 ölçekli hâlihazır harita Van Belediye Başkanlığı tarafından onaylanarak Bakanlığa teslim edildi. Bostaniçi Belediye Başkanlığı tarafından 2008 yılında İller Bankası A.Ş.’ne yap- Depremlerden etkilenen halkın yerleşim ve iskân sorunlarının giderilmesi amacıyla, mevcut imar planlarına yönelik ilave ve revizyonlarının hazırlanması ve onaylanmasına ilişkin olarak Bakanlık ve Van Belediye Başkanlığı arasında protokol imzalandı. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 23 KAPAK ARKEOLOJİK VE DOĞAL SİT ALANLARI Tüm bu çalışmaların yanı sıra Van kenti içerisinde bulunan arkeolojik ve doğal sit alanları, ayrı bir planlama alanı olarak belirlenmiş olup, doğal ve arkeolojik sit alanları için yürürlükteki mevzuat uyarınca ve gerekli meslek gruplarından uzmanlar ile çalışmalara başlandı. alanında 1. ve 2. etap arazi ve sondaj çalışmaları tamamlanarak etüt raporları hazırlandı ve onaylandı. 3. ve 4. etaplarda ise arazi etütleri ile raporlama çalışmaları tamamlandı etütler onay aşamasında. Erciş ilçesinde toplam 5000 hektar büyüklüğündeki planlama alanında; 1. ve 2. etap jeolojik jeoteknik etüt çalışmaları tamamlandı ve etütler onaylandı. 3. etapta ise sondaj ve arazi çalışmaları tamamlanmış olup, raporlar hazırlanma aşamasında. REVİZYON VE KENTSEL TASARIM İHALELERİ Van merkez ve çevresi, Van merkez SİT alanları ve Erciş ilçe merkezi olmak üzere üç ayrı planlama alanı belirlenerek plan ihaleleri gerçekleştirildi. Erciş ilçe merkezinde 5000 hektar büyüklüğündeki mevcut yerleşim alanında Revizyon+İlave İmar Planları ve 500 hektar büyüklüğündeki alanda Kentsel Tasarım 24 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Edremit kalıcı konut alanlarından genel görünüm. Projelerinin hazırlanması işi Nisan ayında ihale edilerek çalışmalara başlandı. İhalenin ilk aşaması olan Araştırma Değerlendirme çalışmaları tamamlandı. Erciş Belediye Başkanlığı, Erciş Kaymakamlığı ve Erciş ilçesinde yer alan Sivil Toplum Kuruluşlarının katılımları ile yapılan toplantıda belirlenen 1. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı taslakları yüklenici firma tarafından hazırlandı, Bakanlıkça inceleme aşamasında. 15 bin hektar büyüklüğündeki alanda Van Merkez ve çevresi revizyon ve ilave imar planları işi kapsamında 1000 hektar alanda kentsel tasarım projeleri de hazırlanarak, kendin modern ve yeni bir görünüme kavuşturulması sağlanacak. İş kapsamında Araştırma-Değerlendirme çalışmaları tamamlandı, nazım plan kararlarının oluşturulmasına yönelik çalışmalar devam etmekte. Van Merkez sit alanları koruma amaçlı imar planı çalışmalarında Kale ve çevresi arkeolojik ve doğal sit alanları ile Altıntepe antik yerleşim alanı ve Kelepost Höyüğü çevresi çevresinde arkeolojik sit alaı 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı taslağı hazırlandı. Bakanlık inceleme aşamasında. Her üç planlama bölgesinde de çalışmaların çok kısa süre içinde tamamlanarak, ruhsat ve yapım faaliyetlerine inşaat sezonu içerisinde başlanabilmesi hedeflenmektedir. Van'ın içme suyu sorunu İller Bankası A.Ş. tarafından çözülüyor. İhalesi gerçekleştirilen proje ile 25 km kot döşenecek, terfi merkezleri inşa edilecek, şebeke kayıpları önlenecek. Van'ın içme suyu sorunu çözülüyor Depremden zarar gören Van Bölgesi şebeke hattının yenilenmesi için İller Bankası A.Ş. ile AFAD arasında Şubat ayında imzalanan protokolle başlatılan çalışmalar sonunda ihak süreci tamamlanarak yüklenici firmaya Mayıs ayında yer teslimi yapıldı. Beş aylık sürede tamamlanması planlanan proje kapsamında 40 km şebeke hattı, 5 km terfi hattı döşenecek ve 4 gruplu terfi merkezi inşa edilecek. Projenin müşavirlik ve denetim hizmetleri İller Bankası A.Ş. tarafından yerine getirilecek. Ayrıca Çaldıran ve Kocapınar Belediyelerinin kanalizasyon sistemi ihaleleri İller Bankası A.Ş. tarafından yapıldı. Gürpınar, Bahçesaray, Çatak, Akdamar, Ünseli ve Çelebibağ Belediyelerinin kanalizasyon ve atık su sistemi ihale süreçleri devam etmekte. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 25 GÜNDEM e am in D re esi’n tığı t No rsit yap re, ive ında gö el n a Ü yıl ay vres şıyl a 2 m ı 1 e 20 aştır ve ç l ay l i ar yal k an yeş l s u so lul nan ansa li m u arl a , fin nem r so tas l ar a ö r. d a yo a bin rıd ynu şa o ba rol YEŞİL BİNA KALKINMAYI BERABERİNDE GETİRİYOR AYDIN DERİN 2000’li yıllarda başlayan yeşil ve sürdürülebilir bina akımının uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Küresel ısınmanın başlıca etkenlerinden biri olan CO2 emisyonlarının yüzde 40’ından sorumlu bina ve yerleşimler, artan toplumsal farkındalık ile artık daha sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışı ile tasarlanıyor. Enerji tasarrufunun ve doğal enerji kaynaklarının kullanımının ön planda tutulduğu binalarda, binanın emlak değeri kadar varlık değerini de arttırdığı mevcut uygulamalar ile görülüyor. Bu özellikteki binaların hayata geçirilmesinde enerji tasarrufu, doğayı koruma, yenilebilir enerjinin kullanımı, konforlu bir yaşam ortamı 26 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 ve aynı zamanda gelecek için temiz bir çevre bırakma özlemi yer alıyor. Yapıların çevresel etkilerinin ölçülüp sağlıklı, konforlu ve adil, doğal bir yaşam döngüsü sağlayacak belli kriterler dahilinde değerlendirilip sertifikalandırılması çalışmalarını da artan binalar ile yaygınlaşıyor. 1990 yılında İngiltere’de ortaya konan BREEAM sertifika programının ardından LEED (ABD), EcoProfile (Norveç), PromisE (Finlandiya), Green Mark for Buildings (Singapur), HK-BEAM ve CEPAS (Hong Kong), Green Star (Avustralya), SBAT (Güney Afrika), CASBEE (Japonya), DGNB (Almanya) gibi çok sayıda devlet tarafından binalar için sürdürülebilir standartlar oluşturulmaya ve uygulamaya alınmaya devam ediliyor. Yeşil binaların sayısı artıyor 2010 ile kıyaslandığında 2011 yılında yeşil bina uygulamalarında yüzde 39 oranında bir artış görünüyor. Ayrıca bu artışın yarısı ise sadece yeni inşa edilen yeşil binaları kapsıyor. 2009 ve 2010 yıllarında inşaat sektöründeki duraklama hesaba katıldığında bu beklenmedik düzeyde bir artışa denk geliyor. ABD, İngiltere, Kanada, Hindistan ve İtalya gibi ülkelerdeki devlet teşvikli ilerlemenin de pazar payındaki artışta etkisi büyük. Çin, Dubai, Katar, Almanya, Kore, Suudi Arabistan, Brezilya, Meksika ve Türkiye’de de bu alanda atılan adımlar, dünya çapında gelişmelerin artarak devam edeceği yönünde. 2011’de dünyada yaklaşık 490.800.000 m2 yüzey alanlı yeşil bina sertifikasyonu gerçekleşti. Her yıl yayınlanan Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na göre bu rakam 2030’a kadar 20 kat artacak. 20 yılda 20 kat büyüme Bu yıl dünyada yaklaşık 490.800.000 m2 yüzey alanlı yeşil bina sertifikasyonu gerçekleşti. Her yıl yayınlanan Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na göre bu sayının yıllık olarak 2030’a kadar yaklaşık 20 kat artması bekleniyor. Ayrıca binaların inşasında kullanılan çevre dostu inşaat malzemelerinin piyasa değerinin 23 milyar dolar olduğu hesaplanıyor ve bu sayının 2030 yılında 150 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Çevre Dostu Binalar finansal başarı getiriyor Notre Dame Üniversitesi’nin 2012 yılında yaptığı araştırmaya göre yeşil binalar aynı zamanda içinde faaliyet gösteren kuruluşların finansal başarısını da arttırıyor. Araştırmada, çok uluslu bir şirketin dünya üzerindeki aynı pazar payına, tanıtıma, kazanca ve toplam personele sahip LEED sertifikasına göre düzenlenen 93 çevreci binadaki şubesi ile üç yıldan yaşlı, konvansiyonel 469 binadaki şubesindeki 2008-2010 faaliyetleri incelenmiş. Ayrıca şubelerde çalışan personelin yaş, cinsiyet ve tecrübeye sahip olmalarına da dikkat edilmiş. Bulunan bulgular ise şöyle: • LEED sertifikalı binalarda yer alan şubelerde konvansiyonel binalarda yer alan şubelere kıyasla 458 tane daha fazla mevduat hesabı açılmış ve kuruluş bazında bu hesaplara yılda 3 milyon dolar daha fazla yatırım yapılmış. • LEED sertifikalı şubelerde 25 tane daha fazla kredi hesabı açılmış ve bu he- saplarda 1 milyon dolar daha fazla bakiye görülmüş. • Şubelerin işleyişlerini etkileyen bazı faktörler de sabit tutulduğunda (tüketici bazında artış miktarı, çalışanların yaş ortalaması, pazar payı, şube sayıyı ve tanıtım için harcanan miktar), LEED sertifikalı şubelerdeki satışlar da çalışan başına 461.300 $ daha fazla gelir elde edilmiş. • Binanın çalışan başına düşen işletme maliyetlerinde de 675 $ daha az gider LEED sertifikalı binalarda yer alan şubelerde gözlemlenmiş. Yeşil Binaların Yüzey Alanı (m2)* 2011 2020 2030 Sertifikalanan Yeşil Bina Sayısı 490.800.000 3.155.100.000 8.493.900.000 Sertifika için Başvuran Bina Sayısı 767.700.000 2.887.500.000 6.171.300.000 *Tahminler o yıl yapılacak yeşil bina yüzey alanını yansıtmaktadır Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı rapora göre; dünyadaki mevcut binaların % 30’unda görülen düşük kapalı mekan hava kalitesi, bina içinde yaşayan hane halklarının sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 27 GÜNDEM Yeşil binalar, genel anlamda tasarruf sağlamanın yanında karbon salımını da azaltıyor ve gelecek kuşakları enerji bakımından sıkıntıya sokmuyor. 2030’da yeşil binalardan 128,88 milyon ton kömürün tasarruf edilmesi ve dünyadaki CO2 emisyonlarının % 4,92 azaltılması öngörülüyor. Talep daha fazla ABD Yeşil Bina Konseyi ve Uluslar Arası Emlak Bilgilendirme Sistemi’nin verilerine göre de yeşil bina sertifikalı ofislerin kiralanma talebi, konvansiyonel binalara kıyasla yüzde 30 daha fazla. Her ne kadar dünyadaki yeşil bina ile konvansiyonel binaların sayısı eşit olmasa da satış talepleri karşılaştırıldığında çevre dostu özelliğe sahip binaların doluluk oranının yüzde 16 daha fazla olduğu görülüyor. Emlak pazarında kullanılan “Yeşil Ölçüm” göstergesinin 2011 verilerine göre de yeşil binalarda metre kare başına 4 $ daha fazla kar payı düşüyor. Başka bir emlak araştırmasına göre de bu binaların boşluk oranları da daha düşük oluyor. Binaların 12 aylık kiralanma oranları incelendiğin- de yeşil binalara talebin giderek artacağı gözlemleniyor. Ayrıca statiksel verilere baktığımızda yeşil binalar yüzde 3 ile yüzde 6 arasında daha fazla kira geliri getiriyor. Satışta ise yüzde 11 ile yüzde 19 arasında bir artış mümkün. Krizden etkilenmiyor 2008 Ekonomik Krizi’nin etkisi belki de en çok 2007 ve 2009 yılları arasında inşaat sektöründe hissedildi. Dünyanın dört bir yanında mevcut inşaatlar durduruldu, inşa kararı alınan yapılar iptal edildi. Ancak 2010 yılında yayınlanan Yeşil Binaların Sürdürülebilirliği ve Dinamiği Araştırması’na göre; yeşil binalar, inşaat sektörünün krizden en az etkilenen dalı oldu. Yüksek ilk yatırım maliyetine rağ- Kentsel Yaşam Alanları ile Ulaşımdan Kaynaklanan Emisyon Azaltımı (ton)* 2011 Hidrokarbonlar CO NOx 2030 477 2.358 5.718 21.606 106.905 259.194 699 3.459 8.386 64 314 762 2.500.000 12.300.000 29.800.000 Partikül Maddeler CO2 2020 men kriz döneminde de mevcut yeşil bina inşaatları devam etti. Ancak günümüze kıyasala bu dönemde yeşil binaların kira gelirinde yüzde 2 ile 9 arasında ve satışında da yüzde 10 ile 12 oranında bir azalma görüldü. Kentsel yaşam alanları değer katacak Yeşil binaların oluşturduğu kentsel yaşam alanları doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan özellikler taşıyor. Binaların arazi seçimi ve konumları, çevreye hassasiyeti, mevcut altyapının güçlendirilmesi, akıllı ulaşım ve yürümeye yönlendirme, coğrafya ve iklime uygunluk bu yaşam alanlarını oluştururken dikkat edilen konulardan bazıları. Bu alanlar ayrıca binaların emlak değerini de arttırıyor. Yeşil binaların oluşturduğu alanlardaki yerleşim verimliliği, hane halklarını toplu taşımaya veya yürümeye sevk ediyor, ulaşımı kolaylaştırıyor ve böylece bireysel araçların neden olduğu hava kirliliğini azaltıyor. *Tahminler o yıl azaltılacak emisyon miktarını göstermektedir Exit: 2011 9.300.000 km daha az yol, 123.000 daha az araç, 222.582.213 litre daha az benzin 28 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Exit: 2020 46.000.000 km daha az yol, 741.000 daha az araç, 4.807.472 litre daha az benzin Exit: 2030 112.000.000 km daha az yol, 1.706.000 daha az araç, 11.621.214 litre daha az benzin Yeşil binaların oluşturduğu alanlardaki yerleşim verimliliği, hane halklarını toplu taşımaya veya yürümeye sevk ediyor, ulaşımı kolaylaştırıyor ve böylece bireysel araçların neden olduğu hava kirliliğini azaltıyor. 2011 Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na göre alanların ulaşım kolaylığında tasarlanması ile 2030 yılında alanda bulunan araçların 112.000.000 kilometre daha az yol yapması bekleniyor. Bu da yaklaşık o yıl 1.706.000 aracın trafikten azaltılması ve 11.621.214 litre daha az benzin yakılması anlamına geliyor. Enerji tasarrufunda son nokta Yeşil binalar, genel anlamda tasarruf sağlamanın yanında karbon salımını da azaltıyor ve gelecek kuşakları enerji bakımından sıkıntıya sokmuyor. Enerji savuran eski ısı yalıtımsız binalarda dışarıya kaçan sıcak/soğuk hava dolayısıyla bina içinde sabit bir sıcaklık değeri tutulamıyor ve harcanan enerji israf edilmiş oluyor. Bu binalarda kullanılan yalıtım sistemleri ile ısıtma soğutma maliyetlerinin ve karbondioksit salınımlarının azaltılması sağlanıyor. 2011 Yeşil Bina Pazarı Araştırma Raporu’na göre 2030 yılında yeşil binalardan toplam 128,88 milyon ton kömürün tasarruf edilmesi ve dünyadaki CO2 emisyonlarının yüzde 4,92 azaltılması öngörülüyor. Yeşil binaların insan sağlığına etkileri Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı rapora göre; dünyadaki mevcut binaların yüzde 30’unda görülen düşük kapalı mekan hava kalitesi, bina içinde yaşayan hane halklarının sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Hızla gelişen yapı teknolojisinin getirisiyle, düzensiz ve bilinçsizce inşa edilen binalarda zaman geçiren insanlarda görülen sağlık sorunlarına ‘Hasta Bina Sendromu’ adı veriliyor. Bu rahatsızlık binalarda kullanılan malzemelerin ortam havasına çok çeşitli ve zehirli gazlar salmasıyla kişide baş ağrısı, kuru öksürük, göz, burun veya boğazda tahriş, yorgunluk, konsantrasyonda zorlanma, kişilik değişimleri ve depresyon gibi semptomlar görülmesine neden oluyor. Yeşil binalarda yer alan doğal havalandırma sistemleri, ‘Hasta Bina Sendromu’nu yaklaşık yüzde 15 - 20 oranında azaltıyor. Alerji, solunum yolu enfeksiyonları, baş ağrısı, yorgunluk gibi verimliliği düşürücü etkenlerin azalması ile de binadaki çalışanların üretkenliği artıyor ve bu kuruluşlar ile işletmelere yansıyor. Yeşil binalar ayrıca binadaki güneş ışığını yüzde 0,5 - 40 oranında ve doğal havalandırmayı yüzde 0,4 - 3,2 oranında arttırıyor. Yeşil binalar üretkenliği arttırarak kuruluş veya işletmelere 2030 yılında ortalama 89,5 milyar $ kazanç sağlayacak. 2010’de yayınlanan Yeşil Binaların Sürdürülebilirliği ve Dinamiği Araştırması’na göre; yeşil binalar, inşaat sektörünün krizden en az etkilenen dalı oldu. Yüksek ilk yatırım maliyetine rağmen kriz döneminde de yeşil bina inşaatları devam etti. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 29 HABER MİMARLIKTA YENİ AKIM 5 Yapıları tasarlama ve kurma sanatı olarak bilinen mimaride ortaya çıkan yeni, belirgin ve bağımsız akımlar, tasarımların mükemmelliğini arttırıyor. Yeni teknikler, tercihler ve tasarımlar sektördeki değişimleri işaret ederken aynı anda gelecekte göreceğimiz mimari tasarımlar hakkında bilgi veriyor. 1 Yeşil Bina Şüphesiz ki şu anda yapı sektöründe görülen en çekici akım sürdürülebilir ve yeşil akıllı binalar inşa etmek. Yeşil binalar sadece binanın işletme maliyetlerini azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda binanın emlak değerini de arttırıyor. Enerji verimliliği sağlayan akıllı binalar, iklim değişikliğinin etkilerini de geciktiriyor ve diğer bina türlerinin aksine hane halklarının sağlığını olumsuz yönde etkilemiyor. Bu akımın gelişmesindeki en büyük etken ise sağladığı mali avantajlar. Eğer yeşil binalara talep böyle artmaya devam ederse, ileride bir akımdan daha çok bir mimari zorunluluk olarak anılacak. 30 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 2 Yeni Merkezler Yaratmak Nüfusun artması kuşkusuz kentleşmeyi de etkiliyor. Ana merkezden uzaklaşarak şehrin dışına doğru taşan yerleşim alanları artık kendi merkezlerini yaratacak şekilde tasarlanıyor. Bu hem yaşamı kolaylaştırıyor hem de ekonomiyi canlandırıyor. Ayrıca kişilerin ulaşım için harcadıkları emisyonlarda azalıyor, trafik sorunu ortadan kalkıyor. Şehrin kümeleşmesi altyapıyı konusunda alınacak önlemleri de kolaylaştırıyor. Bu akıma örnek olarak şehir merkezine inşa edilen konutlar ve siteler verilebilir. Bunun sonucunda da şehirlerde birçok merkezi alan oluşuyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 31 HABER İşbirliğini Arttıran Tasarımlar İşbirlikli tasarımlar, eğitim ve ofis binalarının işleyişini değiştiren bir mimari ideoloji. Özellikle son yıllarda Avrupa’da örneklerine sık rastlanan bu akımda bireysel çalışma alanları yerine toplu çalışma alanları öneriyor. Tasarımın temelinde 'koordinasyon', 'iletişim' ve 'işbirliği' öğeleri yer alıyor. Toplu çalışmanın dikkat dağınıklığı ve verim azalttığı tezinin aksine sosyalliği, ortaklaşa düşünmeyi ve problem çözmeyi kolaylaştıran alanlarda gerçekleşen çalışmanın daha verimli, 4 3 üretken ve yüksek kaliteli olduğu göze çarpıyor. Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen sosyal araştırmalarda da karşılıklı etkileşimin 'ben’ yerine 'biz’ olarak düşünmeye sevk ettiği görülüyor. 'Az Ama Öz' Anlayış Sadelik ve nesnelliği öne çıkaran bu akım, sınırlı alan ve artan nüfus anlayışına karşın binaları daha etkin ve verimli kullanmayı hedefliyor. Şehirlerde yaşayan insanların artık daha minimal alanlarda yaşamayı tercih etmesinin nedeni de yüksek emlak maliyetleri, yaşama koşulları ve değişen yaşam standartları. Ayrıca bu anlayış, hane halklarının karbon ayak izini de azaltıyor. Gereksiz eşya kalabalığı ve fazla boş alan yerine en az malzeme ile ekonomik ve işlevsel detayların kullandığı tasarıma rağbet giderek artıyor. 32 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 5 Çatı Tasarımları Çatı alanlarının, yaşam yeri olarak kullanılmasının örnekleri dünyada giderek artıyor. Trafik gürültüsünden ve sokak kalabalığından uzak bu alanları değerlendirilmesi şüphesiz hane halklarının ilgisini çekiyor. Bu alanlar genelde kafe, lokanta veya dinlenme yeri olarak kullanılıyor. İyi tasarlanmış bir peyzaj mimarisi ve güzel bir manzara ile bu alanlar şehirlerde gözde haline geliyor. Yeşillendirilmiş çatı alanları sürdürülebilirliği arttırıyor. Sera olarak kullanılan çatı alanlarının sayısının artması da dikkat çekiyor. Mimarlar çatı alanlarını hem alandan kazanç hem de tasarlaması heyecan verici olarak tanımlıyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 33 BİLİNÇ TEST Enerji yeşile dönüyor 01 Kömür kullanan termik santrallerde harcanan enerjinin ne kadarı tüketiciye elektrik olarak ulaşır? A) 1/4 C) 1/2 B) 1/3 D) 2/3 03 Hangi küresel anlaşma dünyadaki sera gazı emisyonlarının yılda 11 milyar ton azaltılmasına neden olmuştur? CEVAP: Harcanan enerjinin yaklaşık üçte biri elektriğe dönüştürülür. Doğalgaz kullanılan termik santrallerde ise tesisin verimliliğine göre kullanılan yakıtın % 40-60’ı elektriğe dönüştürülür. Dünya elektriğinin yaklaşık % 40’ını kömür kullanılan termik santrallerden karşılıyor. Her ne kadar kömürden üretilen birim elektriğin fiyatı (74-88 $/MW saat) doğalgazdan (87-346 $/MW saat) düşük olsa da kömürün toplumsal maliyeti çok daha fazladır. CEVAP: 1990 yılında imzalanan Montreal Protokolü ile ozona zarar veren gazların üretimi yasaklanmıştır. Küresel ısınma potansiyelini arttıran bu gazların kullanılmaması da yılda 11 milyar ton sera gazı emisyonun salınımını engellemiştir. Bu da Kyoto Protokolü’nün ilk döneminde hedeflediği azaltımın yaklaşık beş ila altı katına eşittir. 04 02 Hangi ülke nükleer santraller için ana çelik kaynağını sağlar? A) ABD C) Rusya A) Kyoto Protokolü B) BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi C) Johannesburg Uygulama Planı D) Montreal Protokolü Aşağıdaki kaynakların hangisinden elektrik üretiminde su kullanılmaz? A) Güneş C) Kömür B) Nükleer D) Hiçbiri CEVAP: Termik santrallerin çalışma yöntemi suyu kaynatıp buhar oluşturarak türbinler yardımıyla elektrik üretmektir. Güneş ve rüzgar enerjisi ile elektrik üretiminde de termik santrallerdeki kadar olmasa da panelleri ve kanatları temiz tutmak ve işletimi durdurmak için su kullanılır. B) İran D) Japonya CEVAP: Uzun yıllardır Japonya, nükleer reaktörler için ana çelik üreticisidir. Ancak son yıllarda Çin ve Rusya’da bu alanda kapasite geliştirmek üzerine araştırmalar yapmaktadır. Çelik, reaktörlerdeki sızıntıyı önler. Dünya çapında toplam 31 ülkede, 370.461 MW kapasiteli 439 nükleer santral mevcuttur. Dünya elektrik üretiminin %13,5’u nükleerden karşılanıyor. 05 Hangi yakıt kaynağının kullanımı son on yılından beri % 40 oranında artmıştır? A) Güneş C) Kömür B) Jeotermal D) Doğalgaz CEVAP: 1950li yıllarda doğalgazın dünyadaki enerji tüketimindeki oranı % 10’u geçmiyordu. Günümüzde ise enerji tüketiminin % 24’ü doğalgazla karşılanmaktadır. Bu da son on yılda % 40 oranında bir artışa tekabül etmektedir. En çok doğalgaz kullanan ülkelerin başında ABD, Rusya ve Kanada gelmektedir. Dünyada bilinen doğalgaz rezervlerinin yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğu tahmin edilmektedir. 34 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 06 Güneş olmadığı zaman da güneş enerjisinden elektrik üretilebilir mi? A) Üretilemez B) Üretilir C) Güneş battıktan sonra iki saate kadar üretilir. D) Güneş battıktan sonra dört saate kadar üretilir. CEVAP: Çoğu güneş enerjisi sistemindeki akümülatörde güneş mevcutken biriken enerji sayesinde geceleri de elektrik üretilebilir. 07 Hangi yöntem ile 2030 yılına kadar karbon dioksit emisyonlarının % 57 oranında azaltılması sağlanabilir? A) B) C) D) Karbon yakalama ve depolama Nanoteknoloji Enerji verimliliği Akıllı şebeke sistemleri CEVAP: Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre eğer üretimde yeterli miktarda enerji verimliği sağlanırsa atmosferdeki karbon dioksit oranı 450 milyonda bir tutulursa, emisyonlar 2030 yılına kadar % 57 oranında azaltılabilir. 08 B) % 30 D) % 50 A) % 27 C) % 47 CEVAP: Isınma ihtiyacı % 47 ile dünyadaki enerji tüketiminin başında gelmektedir. Isınmayı, % 27 ile ulaşım için harcanan enerji izlemektedir. 10 Dünya enerji talebinin 2035 yılında bugüne kıyasla yüzde kaç artması tahmin edilmektedir? A) % 20 C) % 40 09 Dünyadaki enerjinin yüzde kaçı ısınma amaçlı kullanılmaktadır? B) % 37 D) % 57 Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesi yüksek şehri hangisidir? A) Konya C) Van B) Mardin D) Hatay CEVAP: Araştırmalara göre Konya 92 MW ile en fazla güneş enerjisi kapasitesi yüksek il oldu. CEVAP: Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2035 yılında dünya enerji talebinin bugüne kıyasla % 40 artması tahmin edilmektedir. Şu an 12 milyar Ton Eşdeğer Petrol (TEP) olan dünya birincil enerji talebinin 2035 yılında 16,8 milyar TEP olması beklenmektedir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 35 KÜRESEL ISINMA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN 7 GÖSTERGESİ Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nde iklim değişikliğinin 7 temel göstergesi belirlendi. Etkiler bölgelere, kuşaklara, yaşa, ekonomik koşullara ve cinsiyete göre farklılıklar gösteriyor. AYDIN DERİN 1 Kuzey Kutbu’nda postal sesleri Kuzey Kutbu’ndaki mevcut buzullar eridikçe bölgedeki ortaya çıkan kaynaklara da ilgi o kadar artıyor. Birleşik Devletler Jeoloji Kurumu’na göre dünyadaki keşfedilmemiş doğalgaz rezervlerinin yüzde 30’u ve petrol rezervlerinin de yüzde 13’u bu bölgede bulunuyor. Bunun sonucu olarak, bölgeye kıtası bulunan sekiz ana ülkenin, ABD, Rusya, Danimarka, Finlandiya, Norveç, İzlanda, İsveç ve Kanada’nın üst düzey askeri yetkilileri bölgesel güvenlik ve sınır konularında anlaşmada bulunmak için Kanada’da bir askeri üstte bir araya geldi. Ancak bir anlaşmaya varıldığını söylemek çok zor. Bunun en büyük göstergesi de ülkelerin kuzey sınırlarına yerleştirilen birlikler. 36 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Kuşkusuz bu bir savaş ilanı anlamına gelmiyor. Ancak bölgede giderek artan sondaj gemileri ileride bir sorunun yaşanabileceğinin sinyalini veriyor. Rekabeti dengeleyecek ve bölgeyi kontrol alacak yasaların bir an önce çıkması şart. Ülkeler tarafından her ne kadar sadece sınır güvenliği konusu ele alınsa da, bu olayın iklim değişikliği ve çevre boyutları göz ardı ediliyor. Sondaj gemilerinden ve askeri faaliyetlerden gelen kirliliğin bölgedeki yaşamı olumsuz etkileyeceği yönünde şüphe yok. Aynı zamanda bu olay bir iklim değişikliğini önleme anlaşması da doğurabilir ancak bu konuda şimdilik hiçbir girişim yok. Buzullar konusunda karar alınırken yapılan hesapların çoğu buzulların bu hızda eriyeceği yönünde. Moskova Ulusal Güvenlik Konseyi internet sitesinde 2020 yılı itibariyle Kuzey Kutbundaki bu rezervlerin ülkenin ana enerji kaynağı olacağına dair bir haber yayınladı. Aynı zamanda çok uluslu petrol ve maden şirketleri de bu durumdan memnun gözüküyor ve hükümetlere bölgeyi paylaştırmaları konusunda baskı yapıyor. 2 Hayvan nüfuslarındaki değişim Sıcaklıklar değiştikçe canlıların da üreme hızları ve sezonları da onunla paralel olarak değişiyor. Stony Brook Üniversitesi'nin Mart 2012’de yaptığı araştırmaya göre Antarktik Yarımadasında yaşayan papua penguenleri sıcağa bölgedeki diğer canlılardan daha kolay uyum sağlayabiliyor çünkü üremek için buzullara ihtiyaç duymuyorlar. Isınan sıcaklıklar penguenlerin yumurtalarını üreme sezonundan daha önce bırakmasına ve üreme sezonlarının değişmesine neden oluyor. Uyum sağlayamayan penguenler ya daha soğuk bölgelere göç ediyor ya da hayatta kalamıyor. Papua penguenlerinin uyum sağlamasındaki en büyük unsur diğer penguenlerin aksine üre- mek için buzulların daha az olduğu alanları seçmeleri. Buzullar azaldıkça onların üreme hızları da artıyor. Penguenler hakkında 2011 yılında yapılan daha kapsamlı bir araştırmaya göre de penguenlerin besin için kullandığı karidesin yoğunluğu 1970'li yıllardan günümüze % 80 azalmış. Bu karides türü buzullarda yosun oluşturuyor ve bu yosun penguenler tarafından besin olarak kullanılıyor. Üreme hızı ve sezonu değişen tek canlı penguenler değil. Geçtiğimiz yıl ABD’deki hayvan barınaklarına rekor sayıda sokak kedisi bırakılmış. 2010 yılına kıyasla ülkedeki barınaklardaki kedi sayısı % 30 oranında artmış. Pets Across America adlı sivil toplum örgütüne göre bunun sebebi artan sıcaklık- lar nedeniyle kedilerin üreme sezonunun daha uzun olması. Böylece baharın erken gelmesi ve yazların artık daha uzun geçmesi kedilerinden olağandan daha fazla üremesine sebep oluyor. Yetkililer kedilerin kısırlaştırılmasını öngörüyor. Dağlardaki kar miktarında azalma İklim değişikliğinin etkisiyle gerçekleşen düşük kar yağışı da dağlarda hemen göze çarpmayan ancak uzun vadede tüm ekosistemi etkileyen ardışık olaylara neden oluyor. Kuzey Kutbu’na yakın olan dağlardaki kar oranının azalması o alanda yaşayan canlıları olumsuz koşulda etkiliyor. Arizona’nın kuzey dağlarında yaşayan Kanada geyiği kışlarını daha düşük yüksekliklerde ve karın az olduğu bölgelerde geçirir. Ancak son 25 yılda dağa düşen kar miktarının azalması, Kanada geyiğinin daha yüksek bölgelere göç etmesini sebep oluyor. Geyiklerde otlanmak için orada bulunan akağacı ve kavakları eşeliyor. Bu da o ağaçlara yuva yapan kuşların neslini azaltıyor. Ağaçların bölgedeki yoğunluğunu azaltan tek etken geyiklerin bölgeyi tahribatı değil. Azalan kar yağışı da doğrudan olarak topraktaki su miktarını da azaltıyor. Nemliliğin azalması hem yangın riskini arttırıyor hem de ağaçların gelişimini ve çoğalmasını engelliyor. Bilim adamlarının başka bir tezi de azalan ağaçların kar yağışını etkileyeceği yönünde. Yani tıpkı bir zincir etkisiyle kar yağışının azalttığı ağaçlar tekrardan bölgeye düşen kar miktarını azaltacak. Yapılan araştırmalara göre dağlardaki ağaç yoğunluğu 1996 seviyesine düşmüş. Bölgede 16 yıllık bir kayıp söz konusu. Bölgenin etrafındaki ormanlardaki ağaç yoğunluğunda ise son altı yılda bir ilerleme gözlenmemiş. Ayrıca bölgedeki beş ana kuşun nüfusunun giderek azaldığı gözlemlenmiş. Doğa koruma yetkileri azalan ağaçlanmanın kuşların yuva sayısını düşürdüğünü ve yırtıcılar için daha kolay hedef haline geldiğini söylüyor. Son 11 yılda bölgedeki nüfusu gittikçe azalan Kanada geyiğine nasıl bir tedbir alınabileceği ise hala merak konusu. 3 HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 37 KÜRESEL ISINMA 4 Geçmişten gelen notlar Doğa bilimcilerin bulundukları bölgeyi gözlemlerine dayalı notları ile aynı bölgenin günümüzdeki durumu karşılaştırıldığında ortam bulunan bitkilerdeki değişim göze çarpıyor. Özellikle yerel olarak incelendiğinde baharın gelişi ve bitkilerin çiçek açma tarihleri arasında ortalama on günlük bir kayma söz konusu. Baharın erken gelmesi bitkilerin erken çiçek açmasına neden oluyor, buna ayak uyduramayan bitkilerin de nesli tükeniyor. Bilim adamlarının bu dedektiflik yöntemini uygulamaları bundan on yıl öncesine dayanıyor. İklim değişikliğinin bitkileri ve hayvanları nasıl etkilediği konusunda gerçekçi veriler yokken, dünyanın çeşitli yerlerinden 19. yüzyıl doğa bilimcilerinin gözlemleri ile günümüzü karşılaştırarak, onlar gibi doğayı izleyerek değişimleri çı- kartıyorlar. Çevresel verilerin ulusal kuruluşlar tarafından ilk kez kayda geçmesi 20. yüzyılın başlarına dayanıyor. Bilim adamları bu bulgulara sadece eski doğa bilimcilerin notlarını kullanarak ulaşmamış. Yerelde yaşayan köylüler, çiftçiler ve doğa bilimcilerin son yıllarda gözlemlediklerini de bulgularında kullanmışlar. Böylece bitkilerin hareketleri konusunda bir eğim çıkartabilmişler. Son 150 yılda kırsal kesimlerde bitkiler altı gün önce çiçek açarken kentsel Doğa bilimcilerine göre, baharın gelişi ve bitkilerin çiçek açma tarihleri arasında ortalama on günlük bir kayma söz konusu. Baharın erken gelmesi bitkilerin erken çiçek açmasına neden oluyor, buna ayak uyduramayan bitkilerin de nesli tükeniyor. Genetik değişimler 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre sıcaklıkların yüksek olduğu daha düşük enlemlerde görünen Drosophila subobscura sinek türünün aynı zamanda sıcaklıkların düşük olduğu yüksek enlemlerde görülmeye başlandı. Diğer bir deyişle kalıtımsal yapıların değişmesi sonucunda bu sinek türü yaklaşık 120-161 km güneyde görülen sinek aynı kalıtsal özellikleri taşımaya başladı. 38 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 ve sanayi bölgelerinde bitkiler oluşan ısı adasının da etkisiyle on gün önce açıyor. Dünya üzerindeki, çoğu orkit bitkisi olmak üzere, uyum sağlayamayan bitkilerin nesli tükeniyor. Baharın erken gelmesinin başka bir göstergesi de ABD’nin Arizona eyaletindeki Büyük Kanyon’a gelen ziyaretçi sayısındaki değişim. 1979 yılında parka gelen en yüksek ziyaretçi sayısı 4 Temmuz’da görülürken 2011 yılında 24 Haziranda görülmüş. 5 Aslında Drosophila subobscura yaygın olarak incelenen bir sinek türü. Köle gemileri ile Avrupa’dan Amerika kıtasına yayılan sinek türü, dünyada türünün en yaygın görünen cinsinden. Araştırmacılar küresel ısınmanın genetik üzerinde etkisini araştırırken 26 sinek türü hakkında tutulan 24 yıllık genetik veriyi ve dönemin sıcaklık değerlerini incelemişler. Sıcaklık değişimi etkisinin altında kalan 22 sinek türünün aynı kromozom değişikliğini geçirdiği ve tek bir tür olarak, Drosophila subobscura ile aynı özellikte görüldüğü saptanmış. Üç kıtada gerçekleştirilen bu araştırma küresel ısınmanın genetik değişim üzerindeki etkisini ortaya koyan en kapsamlı araştırma. Bu ve bunun gibi bulgular büyük popülasyona ve hızlı üreme oranlarına sahip küçük türlerin iklim değişikliğine uyum sağlayabildiğini gösteriyor. Ancak diğer canlılar için aynısını söylemek çok zor. Bunun en büyük örneği de sıcaklık değişimlerine uyumu zor olan kuşlar. Araştırmacılar büyük türlerin uyum sağlayamamasının iklim değişikliğinin en büyük felaketlerinden biri olacağını vurguluyor. Kutup ayılarının sonu Kuzey Kutbu’nda hızla eriyen buzullar, kutup ayılarının başka bir sabit buzula gitmesi için daha da fazla yüzmesine neden oluyor. Artan sıcaklık buzulları güçsüzleştirdikçe kutup ayıları da ağırlıklarının taşıyabileceği başka buzul arayışına geçiyor, böylece daha çok yüzüyor. 2011 yılında yayınlanan araştırma, 2004-2009 yılları arasında, 68 kutup ayısına GPS cihazı yerleştirerek gerçekleştirilmiş. Kuzey Kutbu’nun güney bölgesinde gerçekleşen araştırmada, aynı zamanda uydudan alınan görüntüler ile de buzulların kütlesi de takip edilmiş. Kuzeye hücum Başka bir araştırmaya göre de türlerin çoğu beklenmedik bir oranda, doğal ortamlarından saatte yaklaşık 20 cm ile kuzeye doğru kayıyor. Değişen iklim sonucunda, araştırmacılar dünya üzerindeki tüm bölgeleri kapsayan eski çalışmaları analiz ederek 2000 farklı hayvan ve bitki türünün bulundukları konumdan ne kadar uzağa gittiğini hesapladılar. Bulgulara göre son on yılda 17,6 km mesafede kuzeye göç söz konusu. Bu alandaki rekor ise son 20 yılda 220 km kuzeye göç eden Polygonia c-album cinsli 7 kelebekte. Onu son 20 yılda 150 km ile kamış bülbülü izliyor. Bazı türler de hem kuzeye hem de daha yüksekliklere göç görünüyor. Bu alandaki ortalama hesaplarda son on yılda 12,2 metre kadar. Araştırmacılar aynı zamanda göçlerin gerçekleştiği bölgeleri de incelmişler ve sıcaklığın daha fazla arttığı bölgelerde göç oranın daha yüksek olduğunu bulmuşlar. 6 Günde 48 kilometre yüzmek zorunda kalan ayıların ölüm oranı, günde ortalama 12 km yüzen ayılara oranla yüzde 45 arttığı gözlemlenmiş. Araştırma süresince bir kutup ayısının en uzun yüzme mesafesi 686 km olmuş. En uzun süreli yüzme de 12,7 gün olarak kayda geçmiş. Böyle uzun mesafe yüzmeleri kutup ayılarına çok enerji harcatıyor ve onları aşırı yorgunluk sonucu boğulma riskine sokuyor. Araştırmada beş yavru kutup ayısı bu yüzden boğulduğu geçiyor. Ayrıca ısınan sıcaklıklar kutup ayılarının kütlelerinde de azalmaya neden oluyor. 1980 yılında ortalama bir dişi kutup ayısının ağırlığı 290 kg iken 2004 yılında bu sayı 230 kg’a kadar düşmüş. 1987 ve 2011 yılları arasında Kuzey Kutbu’nun güney kesimlerindeki kutup ayısı nüfusu iklim değişikliği nedeniyle % 22 azalmış. 2000 farklı hayvan ve bitki türü, iklim değişikliği nedeniyle bulundukları doğal ortamlarından saatte yaklaşık 20 cm ile daha kuzeye doğru kayıyorlar. Bu alandaki rekor, son 20 yılda 220 km kuzeye göç eden Polygonia c-album cinsli kelebekte. Onu son 20 yılda 150 km ile kamış bülbülü izliyor. Göç edemeyen türlerin ise popülasyonlarında azalma görülüyor. Bu o türün neslinin tükenmesine de neden olabiliyor. Kuzeyde bir yaşama ortamı bulamayan türler ise çok nadir de olsa güneye göç ediyor, tıpkı 120 km güneye göç eden kiraz kuşu gibi. Göçe neden olan başka unsurlar arasında türlerin doğal ortamlarının tahribatı, yırtıcıların, avların ve polen taşıyıcılarının değişmesi ve türlerin üreme oranı yer alıyor. Araştırma, göç hızının beklenenden üç kat daha hızlı gerçekleştiğini gösteriyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 39 ŞEHİR YAŞAM BEDENSEL ENGELLİLER ve KENTSEL YAŞAM Muhammet MADEN CBS Genel Müdür Yardımcısı TBESF Teknik Kurul Üyesi Ülke nüfusumuzun yüzde 10’undan fazlasını oluşturan engelli vatandaşlarımız, gündelik hayatımızın en önemli gerçeklerinden biridir. "Fiziksel veya zihinsel, kişinin elinde olmayan nedenlerle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlı olan kişileri" anlatmak için kullanılan "engelli" kavramı, Dünya Sağlık Örgütü’nce temel olarak şu üç kavramın karşılığı olarak kullanılmaktadır: "Impairment", "disabled", "handicapped". Yani "sakatlık", "özürlülük" ve "engellilik." Bu üç kavram içerisinde "impairment-sakatlık" yalnızca kişinin kendi fonksiyonel kayıplarını ifade ediyor. "Disability-özürlülük" kavramı ise kişinin özrünün normal günlük yaşam aktivitelerini ne kadar etkilediği durumuna odaklanıyor. "Handicapped" kavramı ise çok daha geniş bir kısıtlılık hali ve tümüyle çevresel etmenlere odaklanıyor. Engellilik, çoğu kez çevresel etmenlerle oluşabilen bir kısıtlılık halidir. Yaşlı, hamile veya gerekli çevresel düzenlemelerin yapılmadığı bir mekânda bebek arabası ile dışarıya çıkmış bir kişi "engelli" kavramı içerisine girmektedir. Aslında her birey, günlük hayatının içerisinde "engelli" kavramının kapsamına dâhil olabilmektedir. Günlük yaşantımızın bir parçası olan engelli vatandaşlarımızla olan ilişkilerimiz, kimi zaman yardım elimizi uzatmak, kimi zaman da uzaktan seyretmek şeklinde tecelli ediyor. Ancak devlet olarak engelli vatandaşlarımızın her zaman yanında olmak durumundayız. Ülkemizdeki eğitim-öğretim oranı yüksek olmasına rağmen; insanlarımızın büyük çoğunluğu engelli vatandaşlarımızın sıkıntılarını çoğu kez görmemekte, kendisi veya bir yakınının engelli olması durumunda konuya dâhil olmaktadır. Engellilik, çoğu kez çevresel etmenlerle oluşabilen bir kısıtlılık halidir. Yaşlı, hamile veya gerekli çevresel düzenlemelerin yapılmadığı bir mekânda bebek arabası ile dışarıya çıkmış bir kişi "engelli" kavramı içerisine girmektedir. Aslında her birey, günlük hayatının içerisinde "engelli" kavramının kapsamına dâhil olabilmektedir. 40 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Şükür ki, devletimiz işin ciddiyetini kavramış, gerekli adımları hızla atmaya başlamıştır; atmaya devam edecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar, en son "Dünya Engelliler Günü" dolayısıyla katıldığı bir etkinlikte, bu konuya ciddi atıfta bulunarak, engellilerin refahı için bir dizi düzenlemeler yaptıklarını, gerekli düzenlemeleri bundan sonra da yapmaya devam edeceklerini ifade etmiştir. Ayrıca "Konutlarda, işyerlerinde, yollarda, parklarda ve bahçelerde bu adımları atmaya devam edeceğiz" demiştir. Bedensel engellilerin (özürlülerin) kentsel yaşamdaki durumlarına gelince; zaman içerisinde bu hususta pek çok düzenleme yapılmıştır. Örneğin, 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından imar mevzuatında yapılan düzenlemelerle, "yapılı çevrenin engelliler için ulaşılabilir kılınması" amaçlanmıştır. 3194 Sayılı İmar Yasası'na bir madde eklenerek, "Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması için, imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları Enstitüsü'nün ilgili standartlarına uyulması zorunludur" hükmü getirilmiştir. 5378 sayılı Özürlüler Yasası da, "kentsel yaşamın özürlülerin ulaşabilirliğine uygun düzenlemesi" amaçlıdır. 2006/18 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nde de "mevcut resmi yapı- ların ve umuma açık her türlü yapının özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesi için kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerce eylem planları hazırlanması, bu düzenlemelerin TSE standartlarına uygun olmasına dikkat edilmesi" istenmektedir. Şöyle bir etrafımıza baktığınızda şu gibi manzaralarla her an her yerde karşılaşmanız mümkündür: • Büyük alışveriş merkezinden çıkan insanların karşı yola geçebilmeleri için belediye tarafından yapılmış bir tarafı asansörlü diğer tarafı merdivenli üst geçitler... • Belediye sorumluluğunda olmasına rağmen dükkânların önündeki elma kasalarının, tüplerin veya beyaz eşyaların, hatta pastane veya lokanta bahçelerinin yaya geçitlerini ihlal etmeleri… Hiç kimse, toplumdan soyutlanmayı ve dört duvar arasında yaşamaya mahkûm olmayı hak etmiyor. Bakanlığımızın bu bilinçle çalışıyor olması ve önderlik etmesi, geleceğe dair umutlarımızı daha da güçlendirmektedir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 41 ŞEHİR YAŞAM Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın engelli vatandaşlarımızın hayata tutunmaları konusundaki yoğun çalışmalarının başarıya ulaşabilmesinin temel şartı, vatandaşlarımızın konuya daha ilgili ve görevlilerin daha hassas olmalarıdır. • Dükkânların önüne "Park yapılmaz" levhasını koyup kendi araçları ile yaya geçitlerini kapatan işyerleri sahipleri… • Merdivenden çıkamayacak durumda olanlar için cami avlularına yapılan düz yolun beton bir çiçeklikle kapatılması ya da diklik oranının 80 dereceleri bulması… • Yolun içinde kalmış telefon ve elektrik direkleri, panolar ya da reklam tabelaları... • Karadeniz bölgesindeki bazı ilçelerde haftanın bir günü yapılan "alışveriş günü"nde, araçların park yerinde akşama kadar durmasına izin verilmesi… 42 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 • Belediye sınırları içinde yola ya da yaya geçidi üzerine, "Araba nasıl olsa park ediyor, spor kulüplerine gelir olsun" diye yapılan otoparklar... • Yolcu indirecek bir otobüs ya da minibüsün, yolun sağına park etmiş iki sıra araçtan sonra üçüncü sırayı oluşturarak yolu sağlam insanların dahi geçemeyecekleri kadar daraltmaları… • Belediyelere ait koca çöp bidonlarının yaya geçidini daraltacak şekilde kaldırımlara dizilmesi… • Çöp bidonlarına karıştıran, atıkları ayırıştıran bilinçsiz hurdacıların yola dizdiği devasa torbalar… Dizilen torbalardan sızan elektromanyetik, asitik ve mikroplu çöpler… Etrafımızı kuşatan ve hayatımızı çekilmez kılan bu kadar olumsuzluğun sorumlusu kimdir ve nereden kaynaklanmaktadır? Şüphesiz ki, bu olumsuz tablonun gerçek ve ilk sorumlusu öncelikle kişinin vicdanıdır. İkinci sorumlusu ise, bunca kanuni düzenlenmeye rağmen yapana, denetlemeyenlere ve uygulamayanlara kesilmesi gereken cezanın miktar ve oranının açıkça belirlenmemesidir. Kanuni düzenlemelerin yanında standartların da getirilmesi gereklidir. Projeyi çizenler, inşaatı yapanlar, yaptıranlar, kontrol edenler ya da denetleyenlerin büyük oranda üniversite mezunu olduğu bir çağda, yaptırımlara bu kadar ihtiyaç duyulması da ibret vericidir. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar’ın Dünya Engelliler Günü’nde temas ettiği düzenleme ve çalışmaların artarak devam edecek olması sevindiricidir. Hiç kimse, toplumdan soyutlanmayı ve dört duvar arasında yaşamaya mahkûm olmayı hak etmiyor. Bakanlığımızın bu bilinçle çalışıyor olması ve önderlik yapması, geleceğe dair umutları daha da güçlendirmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın engelli vatandaşlarımızın hayata tutunmaları konusundaki yoğun çalışmalarının başarıya ulaşabilmesinin temel şartı, vatandaşlarımızın konuya daha ilgili ve görevlilerin daha hassas olmalarıdır. MAKALE TOPRAK KİRLİLİĞİ KONTROLÜ İÇİN UYGULANAN KRİTERLER HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME Prof. Dr. İsmail Toröz İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü ÖZET İnsanoğlunun temel birçok ihtiyacını karşılayan toprak, aynı zamanda katı atıklar için depolama, su kirleticiler için filtrasyon alanı, hava kirleticiler için çökelme alanı olarak işlev görmektedir. Günümüzde sayıları giderek artan arıtma tesislerinden ortaya çıkan biyolojik çamurlar için de, bir uzaklaştırma alanı olarak düşünülen (konu hakkında yönetmelikleri olan) toprak, insan sağlığı dikkate alındığında, üzerinde önem- le durulması gerektiği, toprakta olmasına müsaade edilecek kirleticiler hakkında daha dikkatli olunmasını gerektirmektedir. İnsan sağlığının beslenme, solunum ve temas yollarından biriyle etkilenmekte olduğu gözönüne alındığında, toprak kirliliğinin özellikle beslenme açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır. Arıtma çamurlarının uzaklaştırma alanı olarak da toprağın kullanılmak istenmesi durumunda, topraklarımızın ağır metal ve GİRİŞ Toprak, temas halinde olduğu su ve hava ortamlarında bulunan kirletici maddeler için nihai depolama yeridir. Diğer taraftan toprak, karasal ekosistemin taşıyıcı bir bileşeni olup, kalitesindeki değişim, gerek doğal ve gerekse tarım ekosisteminin verimliliğini doğrudan etkilemektedir (Toröz, 2009). Topraklarda kirliliğe neden olan atıklar, toprağa farklı kaynaklardan ulaşabilmektedirler. Bu kaynaklar, tarımsal, endüstriyel, kentsel ya da nükleer kökenli olabilmektedir (Altınbaş ve diğ., 2008). AB’de arıtma çamurlarının yönetimi hakkında yayınlanan direktiflerde de başlıca güdülen amaçların; “1- Arıtma çamurunun doğru kullanımının teşvik edilmesi, 2- Bitkilerin, toprağın ve yeraltı suyunun diğer kirletici parametreler açısından durumu hakkında sağlıklı bir envantere ihtiyaç olduğu da bir gerçektir. Bu çalışmada, ülkemizde yürürlükte olan ilgili yönetmeliklerde yer alan kriterlerle, gelişmiş diğer ülkelerde esas olan değerlendirme kriterlerinin genel bir karşılaştırması yapılarak, mevcut kriterlerin yeterliliği, bu anlamda, toprağın kullanım amacına göre geliştirilmiş kalite kriterlerinin gerekliliği vurgulanmıştır. korunması, 3- İnsan ve hayvan sağlığının korunması” şeklinde olduğu, bunun için de arıtma çamuru ve toprağın niteliklerinin ortaya konması gerektiği ifade edilmiştir (Kaptan, 2003). Ancak, toprağın niteliğinin ortaya konulmasında, ürün odaklı analizin yanısıra, toprak kirliliği gösterge parametrelerinin de dikkate alınması hususu gözardı edilmemelidir. Bu noktada, ülkemizde, hangi kurumun, analizleri yaptırması ve envanter oluşturması gerektiği hususunun açık olmadığı düşünülmektedir! Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, toprak kirliliğinin kontrolü amaçlı uygulamalar incelendiğinde, farklı kriterler ve değerlendirmeler olduğu görülmektedir. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için hazırlanmış bir raporda, toprak kirliliğinin anlaşılması için hangi değerlerin alınması Toprak sınıflandırma değerlerini belirleme metotları, bilimsel ve politik temellidir. Politik ve mevzuat faktörlerinden, coğrafi ve biyolojik, sosyokültürel ve bilimsel yaklaşımlardaki farklılıklardan dolayı bu risk değerleri ülkeden ülkeye değişmektedir. 44 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 gerektiği konusunda metod geliştirmeye yönelik çalışmalar kapsamında 3 farklı risk kademesinin esas alındığı görülmüştür (Carlon, 2007). Buna göre, ihmal edilebilir risk, uyarı risk ve potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk için ağır metal konsantrasyonları ayrı olarak belirtilmiştir. Ayrıca Arap ülkelerinde farklı toprak kullanım grupları için toprak kirlilik sınıflarına göre ayrı ağır metal kriterleri verilmiştir. Ülkemizde yürürlükte olan yönetmelikte, toprak kirliliği konusunda dikkate alınması gereken jenerik değerler yer almaktadır. Avrupa ülkelerinin en fazla önem verdiği konu, insan sağlığının korunmasıdır. Birçok ülkede ekolojik reseptörlerin korunması göz önünde bulundurulmuş, birkaç ülkede ise ekolojik tarama değerleri kabul edilmiştir. içeren toprak sınıflandırma değerleri, AB ülkelerinin yaklaşık yarısında bulunmaktadır. Bazı ülkelerde en büyük endişe, yeraltı suyu kaynaklarının korunması ve kirlenmiş bölgenin iyileştirilmesinde öne sürülen faktörler, yeraltı suyu sınıflandırma değerleridir. Avrupa ülkelerinin en fazla önem verdiği konu, insan sağlığının korunmasıdır. Birçok ülkede ekolojik reseptörlerin korunması göz önünde bulundurulmuş, birkaç ülkede ise ekolojik tarama değerleri kabul edilmiştir. ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE TOPRAK KİRLİLİĞİ KRİTERLERİ Toprak sınıflandırma değerleri, toprak kirliliğinin düzenlenmesi için getirilen genel kalite standartlarıdır. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, çok yönlü ve geniş çeşitlilikte toprak sınıflandırma değerleri kabul edilmiştir. Toprak sınıflandırma değerlerini belirleme metotları, bilimsel ve politik temellidir. Politik ve mevzuat faktörlerinden, coğrafi ve biyolojik, sosyokültürel ve bilimsel yaklaşımlardaki farklılıklardan dolayı bu risk değerleri ülkeden ülkeye değişmektedir (Carlon, 2007). Toprak kirleticilerinin sızması sonucu yeraltı suyu kaynaklarının kirlenmesini Tablo 1. “Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri” (yerleşim amaçlı toprak kullanımı için), (mg/kg kuru ağırlık (k.a.)). Av. Bel.-F.* Bel.-B. Bel.-W. Çek C. Fin. İta. Lit. Hol. Pol. Slov. İng. Dan. As 50 110 110 300 70 50 20 10 55 22,5 50 20 20 Ba - - - - 1000 - - 600 625 285 2000 - - Be - - - - 20 - 2 10 30 - 30 - 5 Cd 10 6 6 30 20 10 2 3 12 5,5 20 2 Co - - - - 300 100 20 30 240 45 300 - - Cr 250 - 300 520 500 200 150 100 380 170 800 130 1000 Cu 600 400 400 290 600 150 120 100 190 100 500 - 1000 Hg 10 15 15 56 10 2 1 1,5 10 4 10 8 3 400 Pb 500 700 700 700 300 200 100 100 530 150 600 450 Mo - - - - 100 - - 5 200 25 200 - - Ni 140 470 470 300 250 100 120 75 210 75 500 - 30 Sb 5 - - - 40 10 10 10 15 - - - - Se - - - - - - 3 5 100 - 20 35 - Sn - - - - 300 - 1 10 900 40 300 - - Te - - - - - - - - 600 - - - - Ti 10 - - - - - 1 - 15 - - - - V - - - - 450 150 90 150 250 - 500 - - Zn - 1000 1000 710 2500 250 150 300 720 325 3000 - 1000 * Sadece yeni kirleticiler için. Kısaltmalar : Avusturya (Av.); Belçika-Flanders (Bel.-F.); Belçika-Brüksel (Bel.-B.); Belçika-Walloon Bölgesi (Bel.-W.); Çek Cumhuriyeti (Çek C.); Finlandiya (Fin.); İtalya (İta.); Litvanya (Lit.); Hollanda (Hol.); Polonya (Pol.); Slovakya (Slov.); İngiltere (İng.); Danimarka (Dan.). HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 45 MAKALE Tablo 2. “Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri” (endüstriyel amaçlı toprak kullanımı için), (mg/kg k.a.). BelçikaFlanders BelçikaBrüksel BelçikaWalloon Finlandiya İtalya Polonya İngiltere As 300 300 300 100 50 62,5 500 Ba - - - - - 1650 - Be - - - - 10 - - Cd 30 30 50 20 15 13 1400 Co - - - 250 250 175 - Cr - 800 700 300 800 475 5000 Cu 800 800 500 200 600 600 - Hg 30 30 84 5 5 27 480 Pb 2500 2500 1360 750 1000 600 750 Mo - - - - - 115 - Ni 700 700 500 150 500 285 - Sb - - - 50 30 - - Se - - - - 15 - 8000 Sn - - - - 10 170 - Ti - - - - 350 - - V - - - 250 250 - - Zn 3000 3000 1300 400 1500 1650 - Genelde toprak sınıflandırma değerleri, standart toprak koşulları için belirlenmiş ve birçok toprak çeşidi için uygulanmaktadır. Toprak kirleticilerinin mobilitesi ve biyoyararlanımı, pH, kil ve organik madde içeriği gibi spesifik toprak özelliklerine bağlıdır. Birkaç ülke bu parametrelerin fonksiyonlarını koşul olarak koymuştur. AB ülkelerinde araştırılan ekolojik toprak sınıflandırma değerlerinin belirlenmesinde 46 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 dikkate alınan ekolojik hedefler (reseptörler), genellikle mikrobiyolojik prosesler, toprak faunası ve bitkilerdir. Toprak sınıflandırma değerlerinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmuş maruz kalma yolları; iç ve dış ortamda toprağa maruz kalma, toprak-yeraltı suyu, toprak-yüzeysel su ve yenilebilir bitkilerin etkilerine maruz kalma olmak üzere beş çeşittir. Risk değerleri, değişik amaçlar için türetilmiştir. Toprak kirleticileri için AB ülkelerinde üç farklı kategori geliştirilmiştir; • İhmal edilebilir risk değerleri, • Uyarı risk değerleri, • Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri. İhmal edilebilir risk, genellikle uzun süreli çevresel hedeflerin açıklanmasında kullanılmakta ve doğal çevrenin kapsamlı olarak korunmasını sağlamaktadır. Faydalı bir uyarı risk değeri, genel varsayımlarını temel alan bir senaryo ile ilişkilendirilmiştir. Senaryonun doğruluğu bölgenin spesifik risk değerlendirmesi ile kontrol edilebilir. Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk seviyelerinin belirlenmesi, meydana gelmiş olumsuz etkileri önlemeyi amaçlamaktadır. Belçika (Walloon Bölgesi), Çek Cumhuriyeti, Hollanda ve Slovakya’daki metal ve yarı metaller için “ihmal edilebilir risk” değerleri bulunmaktadır. Avusturya, Belçika, Finlandiya, Almanya, Slovakya ve Danimarka’da metal ve yarı metaller için “uyarı risk” değerleri oluşturulmuştur. Bu değerler sadece yerleşim amaçlı toprak kullanımı için hesaplanmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerindeki metal ve yarı metallerin “potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri” yerleşim amaçlı toprak kullanımı için Tablo 1’de, endüstriyel amaçlı toprak kullanımı için Tablo 2’de verilmiştir (Carlon, 2007). Tablo 3. Arap ülkelerindeki toprak kullanım gruplarına göre topraklardaki bazı elementlerin limit değerleri (mg/kg). No Toprak kullanım grubu Toprak sınıfı 0 Çok amaçlı kullanım I 20 100 1 1 30 (50)* 50 50 0,5 40 100 150 II 20 100 1 2 30 50 50 0,5 40 200 300 1 Çocuk oyun alanları As Ba Be Cd Co Cr Cu Hg Ni Pb Zn III 50 500 5 10 150 250 250 10 200 1000 2000 II 40 200 2 2 100 100 50 2 80 300 300 III 80 1000 5 5 400 350 200 20 200 1000 600 2 Ev ve küçük bahçeler 3 Spor ve oyun alanları II 35 100 1 2 30 150 100 0,5 100 200 300 III 90 500 2,5 5 150 350 300 10 250 1000 2000 4 Park ve rekreasyon bölgeleri II 40 400 5 4 200 150 200 5 100 500 1000 III 80 2000 15 15 500 600 600 15 250 2000 3000 II 50 500 10 10 300 200 500 10 200 1000 1000 III 200 2500 20 20 600 800 2000 50 500 2000 3000 II 40 300 2 2 200 200 50 10 100 500 300 III 50 1500 5 5 1000 500 200 50 200 1000 600 II 40 300 10 5 200 200 50 10 100 1000 300 III 60 1500 20 10 1000 500 200 50 200 2000 600 5 Endüstriyel bölge 6 Tarım alanları 7 Tarımsal olmayan ekosistemler * Toprak eşik değeri I’deki parantez içindeki değerler toprak kullanım grubundaki 6 ve 7 nolu durumlara göre farklılık göstermektedir. Tablo 4. Topraktaki ağır metal sınır değerleri. Ağır Metal 6≤pH<7 mg/kg pH≥7 mg/kg (Toplam) Fırın Kuru Toprak Fırın Kuru Toprak Kurşun 70 100 Kadmiyum 1 1,5 Krom 60 100 Bakır 50 100 Nikel 50 70 Çinko 150 200 Civa 0,5 1 Arap ülkeleri için hazırlanmış bir raporda ise, toprak koruma kılavuzunda 3 farklı toprak değeri belirlenmiştir. Toprak sınıfı I, az kirlenmiş topraklar içindir. Topraklardaki elementlerin doğal içerikleri doğrultusunda oluşturulmuştur. Toprak sınıfı II, özel bir toprak kullanımı için verilmiş tolere edilen değerdir. Toprak sınıfı I gibi belli bir değer değildir, durumdan duruma değişmektedir. Toprak sınıfı III ise, metal içeriklerinin üst limitlerini işaret etmektedir. Bu limitlerin üstünde bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde toksik etkiler meydana gelmektedir. Toprak sınıfı III de toprak sınıfı II gibi tek bir değer değildir, kirliliği oluşturan ağır metallerin eşik değerlerini belirtmektedir. Toprak sınıfı III’ten fazla değerde elementleri içeren topraklar ıslah edilmelidir. Arap ülkelerinde toprak kullanım gruplarına göre topraklardaki bazı elementlerin limit değerleri Tablo 3’de gösterilmiştir (Müller ve diğ., 2003). Amerika’daki eyaletlerin çoğu risk değerlendirme metodunu kullanmaktadır. Bütün eyaletlerde maruz kalan nüfus ve maruz kalma yolları kabülleri temel olarak aynıdır. Fakat eyaletler arasında spesifik maruz kalma yolları için alım hızı ve maruz kalma dağılımı farklılık göstermektedir. Temizleme değerleri eyaletten eyalete belirgin olarak değişmektedir. Eyaletlerin çoğunda yerleşim yeri ve endüstriyel maruz kalma değerleri arasında farklılık bulunmaktadır. Bazı eyaletler yerleşim yeri ve endüstriyel bölgeler arasında ayrım yapmamaktadır. Amerika’daki çeşitli eyaletlerde, yerleşim yeri ve endüstriyel toprak kirliliğine direk temas için verilmiş iyileştirme kılavuz değerleri bulunmaktadır. Genellikle en Toprak kirliliğinin önlenmesi, kirlenmiş toprakların iyileştirilmesi veya arıtma çamurlarının topraklarda kullanımı konusunda, her ülkenin farklı kriterler koymuştur. Bunun, bilimsel tarafları olduğu kadar politik tarafları da olduğu kuşkusuzdur. Çöz: Çözünmüş. T: Toplam. düşük iyileştirme değerlerinin kadmiyuma ait olduğu görülmektedir. Çinkonun ve Cr (III)’ün kanserojenik olmayan, az zararlı sağlık etkilerinden dolayı, en yüksek kılavuz değerlerine sahip olduğu belirlenmiştir. Diğer ağır metallerle karşılaştırıldığında bakır ve nikel orta toksisiteye ve toprak temizleme hedefi değerlerine sahiptir. Kadmiyum, krom, bakır, nikel ve çinkonun bölge temizleme değerleri, eyaletten eyalete belirgin olarak değişmektedir. Fakat kurşun değerlerinin genelde eyaletler arasında çok farklı olmadığı belirtilmiştir (Ma, 2005). ÜLKEMİZ TOPRAKLARI İÇİN UYGULANAN YASAL DURUM Evsel ve kentsel atıksuların arıtılması sonucu ortaya çıkan arıtma çamurlarının toprağa, bitkiye, hayvana ve insana zarar vermeyecek şekilde, toprakta kontrollü kullanımına ilişkin teknik ve idari esasları belirleyen “Evsel ve Kentsel Arıtma Çamurlarının Toprakta Kullanılmasına İlişkin Yönetmelik”, Resmi Gazetenin 03.08.2010 tarih ve 27661 sayılı nüshasında yayımlanmış olup, yönetmeliğin EK I-A kısmında, “Topraktaki Ağır Metal Sınır Değerleri” verilmiştir (Tablo 4). Alıcı ortam olarak toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmenin mevcut olduğu veya olması muhtemel sahaları ve sektörleri tespit etmek, kirlenmiş toprakların ve sahaların temizlenmesi ve izlenmesi esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 47 MAKALE JENERİK KİRLETİCİ SINIR DEĞERLERİ LİSTESİ a Kirletici CAS No Toprağın yutulması ve deri teması yoluyla emilim (mg/kg fırın kuru toprak) Uçucu maddelerin dış ortamda solunması (mg/kg fırın kuru toprak) Kaçak tozların dış ortamda solunması (mg/kg fırın kuru toprak) Kirleticilerin yeraltı suyuna taşınması ve yeraltı suyunun içilmesi 1 (mg/kg fırın kuru toprak) SF = 10 SF = 1 İNORGANİKLER Kadmiyum 7440-43-9 70 b,m - 1124 e 27 b,g 3 b,g Kalay 7440-31-5 46929 b,c - - f 54794 b,g 5479 b,g Kobalt 7440-48-4 23 b,c - 225 e 5 b,g 0,5 b,g Krom (III) 16065-83-1 117321 b,c - - f - j - j 18540-29-9 235 b,c - 24 e 10 ı 1 ı 7440-47-3 235 b,c - 24 e 900000 ı 1 ı 7439-92-1 400 n - - f 135 Krom (VI) Krom (toplam) Kurşun 5 b,g 14 Not: indisler için yönetmeliğe bakınız. bir şekilde belirlemek şeklinde belirtilmiş amaçlarla, Resmi Gazete’nin 08.06.2010 tarih ve 27605 sayılı nüshasında yayımlanan “Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik”in Ek-1’inde “Jenerik1 Kirletici Sınır Değerler Listesi” yer almaktadır. Sözü edilen listeden inorganik bazı kirleticilere ait değerler aşağıda verilmiştir. DEĞERLENDİRME ki farklılıkların çok az olması gerekirdi. Oysa, her bir ülkenin tercih ettiği değerlere bakıldığında, değerler arasında oldukça önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Toprağın kullanım amacına göre, kalite kriterlerinin konulmasının, en uygulanabilir bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Ülke geneli için konulacak tekil değerlerin, toprak kullanım farklılıkları ve toprakların doğal özellikleri dikkate alındığında, uygulanma şansı olmayacaktır. Yukarıda verilen bilgilerden, toprak kirliliğinin önlenmesi, kirlenmiş toprakların iyileştirilmesi veya arıtma çamurlarının topraklarda kullanımı konusunda, her ülkenin farklı kriterler koymuş olduğu anlaşılmaktadır. Bunun, bilimsel tarafları olduğu kadar politik tarafları da olduğu kuşkusuzdur. Ancak, temel hedef, insan sağlığını korumak olduğu dikkate alındığında, kriterlerin büyüklükleri arasında- • • • • KAYNAKLAR Altınbaş, Ü., Çengel, M., Uysal, H., Okur, B., Okur, N., Kurucu, Y., Delibacak, S., 2008, Toprak Bilimi, Üçüncü Baskı, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No.557, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir. Carlon, C., Ed., 2007, Derivation Methods Of Soil Screening Values In Europe, A Review And Evaluation Of National Procedures Towards Harmonization, Jenerik kirletici sınır değer ( JKSD): Kirlenmiş sahanın mevcut ya da ilerideki kullanım amacının yerleşim alanı olması ve insan sağlığı üzerindeki riskler dikkate alınarak, insanların kirleticiye makul bir süre azami düzeyde maruz kaldığı varsayılarak hesaplanan veya belirlenen kirletici konsantrasyon değeri. • • Çamurunda Bulunan Ağır Metaller, Organik Kirleticiler Ve Patojenler İçin Örnekleme Ve Analiz Yöntemlerinin Uyumlaştırılması” Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:3, No:1 (Güz: 2003) , s. 45-72. 48 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Ma, J., 2005, Risk Assessment And Sequestered Contamination Evaluation For Legacy Heavy Metal Contaminants In Cleveland Area Brownfields, Degree of Doctor of Philosophy, Case Western Reserve University. Müller, H. W., Harazim, B., Krone, F., Utermann, J., Teschner, M., Abdelgawad, G., Arslan, A., Ghaibeh, A., Abdullah, A., Katlan, B., Darwich, T., Khawlie, M., 2003, Management, Protection And Sustainable Use of Groundwater And Soil Resources In The Arab Region, Volume 9, Guideline For Soil Protection-Concepts For The Assessment Evsel ve Kentsel Arıtma Çamurlarının Toprakta Kullanılmasına Dair Yönetmelik, Kaptan, H, ” Avrupa Birliğine Üye Bazı Ülkelerde, Toprakta Ve Arıtma Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki toprak kirliliğinin kontrolü amacıyla yapılan uygulamalarda, AB üyesi ülkelerde “ihmal edilebilir risk, uyarı risk ve potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk” için ağır metal konsantrasyonlarının ayrı olarak belirtilmiş olduğu, ayrıca gelişmiş birçok ülke ile birlikte Arap ülkelerinde çok amaçlı kullanım, çocuk oyun alanları, ev ve küçük bahçeler, spor ve oyun alanları, park ve rekreasyon bölgeleri, endüstriyel bölge, tarım alanları, tarımsal olmayan ekosistemler gibi farklı toprak kullanım grupları için toprak kirlilik sınıflarına göre ayrı ağır metal değerlerinin olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, toprak kirliliğinin kontrol ve izlenmesinde, tüm toprak türleri için uygulanmak üzere belirlenmiş kriterler yerine, toprağın kullanım amacına göre belirlenmiş kriterlerin kullanılmasının daha uygulanabilir bir yöntem olduğu anlaşılmaktadır. 1 European Commission, Joint Research Centre, Ispra, EUR 22805-EN. 2010, Çevre ve Orman Bakanlığı, 03.08.2010 Tarih ve 27661 Sayılı Resmi Gazete. Risk değerleri, değişik amaçlar için türetilmiştir. Toprak kirleticileri için AB ülkelerinde üç farklı kategori geliştirilmiştir: İhmal edilebilir risk değerleri, Uyarı risk değerleri, Potansiyel olarak kabul edilemeyecek risk değerleri. • • of The Soil Pollution, Technical Cooperation Project No: 1996.2189.7, December. Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik, 2010, Çevre ve Orman Bakanlığı, 08.06.2010 Tarih ve 27605 Sayılı Resmi Gazete. Toröz, İ., 2009, Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Eğitimi Ders Notları, Antalya. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 49 ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR BURSA’NIN MANEVİ MİMARI EMİR SULTAN Ümit Kaçar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı 50 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Tarihte öyle şahsiyetler vardır ki, onların hayatları menkıbe ile gerçeklik iç içe geçerek çağları aşan bir kimlikle insana hitap ederler. Bu insanlar kurucu ve oluşturucudurlar. Her gönülde, her dimağda farklı farklı şekil alırlar. Fakat bu ayrılık, öyle bir birliğin ifadesidir ki, sanki herkes kendi nasibinin hikayesini o şahsiyette yaşarlar. Emir Sultan da o şahsiyetlerden biridir. Onu kâh bir menkıbenin aklı aşan satırları arasında görürsünüz, kâh bugün içinde yaşadığımız gerçekliğin tam ortasında. Bursa’nın oluş süreci de böyle değil midir? Bursa denilince nasıl Orhan Gazi, I. Murad ve Yıldırım Beyazıd aklımıza gelirse, bir o kadar da Emir Sultan gelir. Kimi zaman Uludağ’ın eteklerindeki sade ve mütevazi bir tekkeden oluşturucu gücü üfleyen bu derviş, çağları aşan bir geleneği kurarken, bir taraftan da Bursa’nın inşasının da ruhunu oluşturmuştur. BUHARA’DA BAŞLAYAN YOLCULUK Buhara'da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed'dir. Seyyid olduğu için «Emîr», çömlekçilik yaparak geçimini sağladığı için «Külâl» unvanları verilen ve Emîr Külâl diye tanınan babası Seyyid Ali Buhara'nın tanınmış mutasavvıflarındandır. Emîr Sultan'ın Bursa'da şöhreti kısa zamanda yayılan Şemseddin Muhammed giderek şehrin en çok saygı gören şahsiyetlerinden biri haline gelir; Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla anılmaya, ulemâ ve dervişler arasında da itibar görmeye başlar. 770 (1368-69) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Çocukluk yılları hakkında bilgi bulunmamakla birlikte iyi bir tahsil gördüğü söylenebilir. On yedi on sekiz yaşlarında iken babası vefat eden Şemseddin Muhammed, muhtemelen bir süre çömlekçilik yaptıktan sonra Seyyid Usûl, Seyyid Nasır, Seyyid Nimetullah, Ali Dede, Baba Zâkir gibi mutasavvıflarla hacca gitmek üzere Buhara'dan ayrıldı. ANADOLU’YU DOLAŞTI Birkaç yıl Medine'de kaldıktan sonra Bağdat'a uğrayarak tezkire müellifi Âşık Çelebi'nin atası Seyyid Muhammed en- BİR GAZİ DERVİŞ ÖRNEĞİ Emîr Sultan'ın halifeleri daha şeyhin sağlığında Bursa, Balıkesir, Edremit ve Mihaüç'e, Karaman sınırlarına, Aydın ve Saruhan sancaklarına kadar yayılmışlardı. Kendisine mensup şeyh ve dervişler Rumeli yakasına geçip mürşidlerinin âdet ve menkıbelerini Gelibolu'dan başlayarak sınır boylarına kadar götürmüşlerdir. Osmanlı ordusunun bazı seferlerine bizzat katıldığı gibi müridlerini de gazaya teşvik eden Emîr Sultan'ın öldükten sonra da asırlarca Osmanlı ordusundan himmetini esirgemediğine inanılmıştır. Hakkında yazılan menâkıbnâmelerin çoğunda, sağlığında gösterdiği kerametler yanında vefatından sonra da özellikle darda kalmış askerlere himmeti hakkında anlatılanlar geniş yer tutmaktadır. Bütün bunlar Emîr Sultan'ın Türk milleti üzerindeki tesirini göstermesi bakımından önemlidir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 51 ŞEHİR YÜZLÜ İNSANLAR rızâsını almadan Emîr Sultan ile evlenmiş, dönüşte durumu öğrenen padişah gazaba gelerek kızıyla damadını öldürmek üzere Süleyman Paşa maiyetinde kırk kişilik bir kuvvet göndermiş, ancak Emîr Sultan'ın kerametiyle bunlar birer «kadîd(iskelet)» kesilmiştir. Bursa'nın Yıldırım semtindeki Kaditler Mezarlığı'nın adının bu olaydan kaynaklandığı rivayet edilmektedir. SAVAŞLARA BİZZAT KATILDI Molla Fenârî gibi bazı büyüklerin de yardımıyla Emîr Sultan, Yıldırım Bayezid'in Timur tarafından gönderilen elçileri öldürtmesine engel oldu. Nattâ'nın misafiri oldu. Ardından onunla birlikte Anadolu'ya geçti. Karaman, Niğde, Hamîdili, Kütahya ve İnegöl yoluyla Bursa'ya gitti. Kafileye yol boyunca kandil şeklindeki bir nurun rehberlik ettiği, bu nurun söndüğü yere defnedileceğinin kendisine bildirildiği rivayet edilir. BURSA’DA BÜYÜK BİR ALİM Bursa'da ilk olarak Pınarbaşı'na veya Gökdere civarındaki bir mağaraya ya da bir savmaya yerleştiğine dair farklı rivayetler vardır. İlk ikamet yerinin türbesinin bulunduğu mahal olduğu da söylenir. Bursa'da şöhreti kısa zamanda yayılan Şemseddin Muhammed giderek şehrin en çok saygı gören şahsiyetlerinden biri haline gelir; Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla anılmaya, ulemâ ve dervişler arasında da itibar görmeye başlar. Emîr Sultan bu yıllarda Molla Fenâri’den Sadreddin Konevî'nin Miftâhu'lğayb'mı okuyup çoğaltmış ve bu nüshaya Molla Fenârî bir icazetname yazmıştır. SULTANIN KIZIYLA EVLENDİ Emîr Sultan'ın Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Hatun ile evlenmesi kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmaktadır. Menâkıp kitaplarına göre Hundi Hatun rüyasında gördüğü manevî işaretler üzerine, Rumeli taraflarında seferde bulunan babasının 52 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Emîr Sultan'ın halifeleri daha şeyhin sağlığında Bursa, Balıkesir, Edremit ve Mihaliç'e, Karaman sınırlarına, Aydın ve Saruhan sancaklarına kadar yayılmışlardı. Kendisine mensup şeyh ve dervişler Rumeli yakasına geçip mürşidlerinin âdet ve menkıbelerini Gelibolu'dan başlayarak sınır boylarına kadar götürmüşlerdir. Osmanlı ordusunun bazı seferlerine bizzat katıldığı gibi müridlerini de gazaya teşvik eder. Emîr Sultan'ın sağlığında Bursa'dan uzak yerlerde oturan dervişler yılda bir defa kafile halinde yola çıkarak mürşidlerini görüp duasını almaya gelirlerdi. Bu ziyaretler ölümünden sonra bir gelenek halini alarak asırlarca devam etmiştir. ANKARA SAVAŞI’NI ENGELLEMEYE ÇALIŞTI Molla Fenârî gibi bazı büyüklerin de yardımıyla Emîr Sultan, Yıldırım Bayezid'in Timur tarafından gönderilen elçileri öldürtmesine engel oldu. Ankara Savaşı'nın ardından Bursa'nın Timur ordusu tarafından işgali sırasında Molla Fenârî ve İbnü'l-Cezerî ile birlikte Emîr Sultan da Kütahya'da bulunan Timur'un huzuruna götürüldü. Bir süre sonra serbest bırakılarak yine Molla Fenârî ile birlikte Bursa'ya döndü. II. Murad'ın, amcası Mustafa Çelebi'ye karşı sürdürdüğü mücadelede hükümdarın yanında yer aldı. Mustafa Çelebi büyük bir kuvvetle Bursa'ya yaklaşırken padişahın Emîr Sultan'a başvurup amcasına karşı yürüttüğü mücadelede onun sözlerinden cesaret aldığı, olaydan sonra kendisine daha çok bağlandığı, huzurunda diz çöküp oturduğu rivayet edilir. İSTANBUL ÖNLERİNDE BİR GAZİ DERVİŞ II. Murad tarafından 1422’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emîr Sultan da katıldı. Bu kuşatmanın tarihini yazan Bizans tarihçisi loannec Kananoc, Emîr Sultan'ın 500 kadar dervişiyle birlikte büyük bir debdebeyle padişahın ordugâhına geldiğini, hücum vakti olarak tayin ettiği 24 Ağustos Pazartesi günü öğleden bir saat sonra dervişlerinin başında at üstünde kılıç ve kalkanıyla surlara yaklaşıp kılıcını çekerek üç kere salladıktan sonra hücuma geçtiğini, bu işaret üzerine Türk ordusunun taarruza kalktığını anlatır. SULTANLARA KILIÇ KUŞANDIRDI Bütün kaynaklar Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad'ın Emîr Sultan'a Bütün kaynaklar Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad'ın Emîr Sultan'a saygı gösterdiklerini, sefere giderken onun eliyle kılıç kuşanıp duasını aldıklarını belirtir. saygı gösterdiklerini, sefere giderken onun eliyle kılıç kuşanıp duasını aldıklarını belirtir. Padişahlara kılıç kuşatma geleneği, Emîr Sultan'ın Hammer'e göre Yıldırım Bayezid'e, Atâ Bey'e göre ise II. Murad'a kılıç kuşatmasıyla başlamıştır. VEFATINDAN SONRA DA HÜRMET GÖRDÜ Emîr Sultan'ın vefat tarihi hakkında bilgi vermeyen eski kaynaklar, Bursa'da çıkan bir veba salgınında öldüğünü kaydetmekle yetinirler. Cenaze namazı o sırada Bursa'da bulunan Hacı Bayrâm-ı Velî tarafından kıldırılan Emîr Sultan bugün türbesinin bulunduğu yere defnedildi. Osmanlı padişahları Emîr Sultan'ın vefatından sonra da ona hürmet göstermeyi sürdürmüşler, Bursa'ya geldiklerinde türbesini mutlaka ziyaret etmişlerdir. II. Bayezid ile Yavuz Sultan Selim'in Emîr Sultan'ın sandukasının örtüsü altına girip uzun süre dua ettikleri bilinmektedir. BAŞLATTIĞI GELENEK ASIRLARCA SÜRDÜ II. Murad tarafından 1422’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emîr Sultan da katıldı. Bu kuşatmanın tarihini yazan Bizans tarihçisi loannec Kananoc, Emîr Sultan'ın 500 kadar dervişiyle birlikte büyük bir debdebeyle padişahın ordugâhına geldiğini söyler. Emîr Sultan'ın sağlığında Bursa'dan uzak yerlerde oturan dervişler yılda bir defa kafile halinde yola çıkarak mürşidlerini görüp duasını almaya gelirlerdi. Bu ziyaretler ölümünden sonra bir gelenek halini alarak asırlarca devam etmiştir. Bursalılar'ca bir bereket vesilesi sayılan bu gelenek XX. yüzyılın başlarında terkedilmişse de ramazan ve kurban bayramlarının ikinci günlerinde Eşrefî şeyh ve dervişlerinin zikrederek Emîr Sultan türbesine yaptıkları ziyaret ve Eşrefiyye usulüne göre icra ettikleri âyin şeklindeki geleneği bir süre daha devam etmiştir. Emîr Sultan'la birlikte Anadolu'ya gelen sûfîlerin bir kısmı Bursa'nın çeşitli yerlerinde zaviyeler açmışlardır. Bunlardan Seyyid Nasır Bursa Pınarbaşı'nda, Ali Dede İncirli Hamamı civarında, Seyyid Usûl Kuruçeşme mahallesinde, Seyyid Nattâ da Ebû İshak Kâzerünî zaviyesinde tarikat faaliyeti göstermişlerdir. EMÎR SULTAN KÜLLİYESİ Bursa'nın doğu kesiminde şehre hâkim bir mevkide kurulmuş olan külliye Emîr Sultan'ın türbesini de içine almaktadır. Bir tarikat külliyesi niteliğindeki yapıların çekirdeğini teşkil eden tekke Emir Sultan'ın Bursa'ya yerleşmesinden az sonra kurulmuş olmalıdır. Bu tekkenin daha sonra Çelebi Sultan Mehmed (1403-1421) veya 11. Murad devrinde (1421-1444 ve 1446-1451) şeyhin hanımı ve Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından, halen mevcut caminin yerinde olduğu bilinen ilk caminin ve çevresindeki müştemilâtın inşa ettirilmesiyle tam teşekküllü bir tarikat merkezine dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Mehmed Şemsedin Efendi'nin Yâdigâr-ı Şemsî adlı eserinde caminin Hoca Kagn diye tanınan bir tüccar tarafından yaptırıldığı ve bunu daha sonra uç beylerinden Sinan Bey'in genişlettiği yolunda bir rivayet nakledilmekteyse de belgelerden asıl baninin Hundi Fatma Hatun olduğu öğrenilmektedir. Külliye, başlangıçta aynı zamanda tevhidhâne olarak da kullanıldığı anlaşılan cami, derviş hücreleriyle diğer tekke bölümleri, imaret, türbe, Hundi Fatma Hatun'un 1429'da inşa ettirdiği hamam. Çelebi Sultan Mehmed'in torunu Hatice Hatun'un yaptırdığı mektep ile Cezerî Kasım Paşa'nın ilâvesi olan medrese binalarından meydana geliyordu. Bunlara ayrıca XVIII ve XIX. yüzyıllarda bir muvakkithâne ve kütüphane ile caminin güney ve batı yönlerindeki çeşmeler eklenmiştir. Bugün sadece XIX. yüzyılın başında yeniden yapılan cami ile türbe, hamam ve çeşmeler mevcuttur. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 53 KADİM ŞEHİRLER KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR VAN Hasan Hüseyin ÖZ MÖ 7000 yıllarına kadar uzanan kadim tarihinin belgesi niteliğindeki sayısız esere ev sahipliği yapan Van, 1915’teki büyük kıyım ve yıkımdan sonra kendini yeniden var ederek küllerinden doğdu… “…Van kayası altında pınarlar çıkar. Hor Hor denilen yerde, değirmen döndürecek güçte su vardır. Tebriz Kapısı’nın iç yüzünde yine büyük bir berrak pınar çıkar ki, zülâl suyu gibidir… Suluk Kulesi’nde de bir kaynak vardır ki, buna, burçtan aşağı kayalar içinden inilir… Van kayasının kuzeyinde de bir kaynak vardır. Bunun üzerine bakan kuleye Su Kulesi derler…” 54 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Evliya Çelebi’nin çizdiği resmin, bizim de üslubumuzu belirlemesini isterdik. Bence Van şehrinin bağrında taşıdığı üslup da bu; lakin güncelin acıları ve yıkıntıları içinden bir kent resmi oluşturmak çok zor... Çünkü depremin oluşturduğu resim hafızalarda hâlâ taptaze… Koca bir binanın altında hengâmeye bakan bir çift gözdü Van. “Evliya Çelebi’nin kelimelerle çizdiği ahenkli resim çok uzaklarda kaldı” diyordu bu gözler. Aslında uzaktaki Van kalesinin resmiydi; Evliya Çelebi’nin anlattığı Van hikâyesi. Onun eteklerine kurulmuş eski Van da küçük Yunus’un belki de hikâyesini bilmediği ve fakat cumhuriyet dönemi yeniden kurulmuş olan kentin yanı başında duran viranenin tahayyülü zorlayan resmiyle, dünyaya dair seyret- tiği son resim olan hengâme arasında bir bağ kurup kurmadığı meçhul. Lakin eski Van’ın ayakta kalan Çifte Hamam ile Osmanlı rüyasının sembollerinden olan camilerin sonuncusu ve bugün hala ibadete açık olan Kaya Çelebi Camii, 1915’te başlayıp 1918’de biten başka bir hengâmenin hikâyesini anlatmak için ayakta kalmış gibidirler... Bu yüzden Van’ın şehir üslubu da, bu kesik ve tedirgin teheyyücün belirlediği hikâyenin, bir o kadar tedirgin cümleleri tarafından belirlenebilir herhalde. Yani “teheyyüç (coşma, heyecanlanma)” kelimesinde gizlenen, heyecanlanma, coşma, deprenme ve harekete geçme fiillerinin bütününü bünyesinde ba- rındırmak durumunda. Zaman kesik ve mahcup, kent büyük felaketlerin tesiriyle oradan oraya sürüklenmiş… Kâh deprem, kâh savaşlar, kâh dıştan gelen tazyikle kendini unutan insanın yıkıcılığının tesiriyle gölün kıyısına tutunmaya çalışmış kentin merkezi. EFSANELERE KONU OLAN VAN KALESİ Van’ın mukaddem zamanın iki unsurundan biri Van gölüyse, diğeri kalesidir. Birincisi yaratıcının hilkatiyle, ikincisi hâlâ söylencelerde canlılığını koruyan bir uğraşla meydana gelmiştir. Van Kalesi’ne ilişkin söylencede şöyle anlatılır: “Urartuların eline geçen Van kalesi öyle muazzam yapılmıştır ki görenler kalenin insan eliyle yapıldığına inanamaz. Kale dev yapılı insanlar tarafından 80 metre yüksekliğe her biri en az 30 ton gelen düzgün taşlarla sıva ve harç kullanılmadan yapılmış; inanışa göre duvar yapımında çalışanlar öyle güçlülerdi ki, elleriyle bastırarak taşları hamur haline getirip birbirine yapıştırmışlardır. Meher de bu dev yapılı insanlardan biridir. Atıyla birlikte Meher Kapı denilen yerde Urartu kaya yazıtının ardında günümüzde de yaşadığına ve kıyamet günü gelince yeniden ortaya çıkılacağına dair efsaneler vardır.” HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 55 KADİM ŞEHİRLER EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜYLE VAN KALESİ Hazin bir hikâyenin ortasında dimdik ayakta kalan tarihî eserler ve kim bilir hangi sırları derinliklerinde özenle saklayan Van Gölü, binlerce yıllık bilgiye dayanan bilgeliği ve yaşama azmiyle, insanlığa her dem yeniden var olma bilinci aşılar... 56 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Van Kalesi’ndeki Urartu dönemi kaya işçiliğini övgüyle anlatan Evliya Çelebi, Van Kalesi’nin üzerine inşa edildiği kayayı kendine has üslubuyla şöyle tasvir eder: “Bu kaya çökmüş bir deveye benzetilirse, başı doğu tarafında olup gülle gibi kayalar vardır ki bunlara asla top ulaşmaz. Devenin arka tarafı, Van Gölü tarafına ve batıya bakar. Bu devenin arkasına benzeyen yerden üçbin altmış adım yükseklikteki kayalar üzerine korka korka tam bir saatte çıktık…” Evliya Çelebi, İç kalenin kullanılışına dair de şunları anlatır: “Kuzey tarafa bakan bölme bölme kayalar üzerinde üç grup kale duvarları arasında azap ve diğer sınıf askerleri otururlar. Bu tarafta kayalar içinde ta aşağı sazlığa inen soluk yolunun kalesi balyemez toplarla doludur. Kıblesinde güneyinin aşağı şehre bakan yerde hiç duvar yoktur. Tamamen yalçın kayalar üzerinde yeniçeri ağasının, baş çavuş ve kâtibinin, dizdar ve kethüdanın sarayları ile diğer yeniçeri ve cebecilerin odalarının duvarları vardır…" VAN İSMİNİN KAYNAĞI Tahayyülleri zorlayan kalenin eteklerine kurulan eski şehir; hem Anadolu'nun İran, Maveraünnehir ve Kafkas yollarının birleşim noktalarından biri olması, hem de gölün etkisiyle ılımanlaşan ikliminden dolayı, tarih boyunca önemli yerleşim merkezlerinden biri olmuş. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, Büyük İskender'in Van Kalesi'ndeki “Vank” adlı bir mabedin adını şehre verdiğini anlatılır. Başka bir rivayete göre; M.Ö. 1900'lerde Asur Melikesi Mesnure Şah Meryem (Semiramis) tarafından kendisine izafeten “Şahmerimekerol” şeklinde adlandırılmıştır. Daha sonra Kuyânyemin son devrinde, “Van” adındaki bir valinin genişletip güzelleştirdiği şehir, bu valinin ismiyle anılmaya başlanmıştır. Van adının kaynağı konusunda akla yakın görüş Urartu'ca Biane veya Viane'den çıkmış olduğudur. Tarihli kaynakların bütününde, Urartular kendilerine “Bianili” demişler, Urartuların yükselme devrinde “Biate” adı altında birçok şehir ve insan topluluğu Van bölgesine toplanmışlardır. Kıyısında kurulduğu göl, kinleri yutup, ebedî bir sükûnet üfler ruhlara... Ve sonra şehre doğru ılık bir meltem eser gölden, kanatlarında barış, kardeşlik ve umut… İKİ BİN YILIN YORGUNLUĞU VE TECRÜBESİ Bugünkü şehir merkezine 5 kilometre uzaklıktaki kalenin eteklerine kurulan eski Van, yaklaşık iki bin yıl boyunca değişik savaş ve sarsıntılara rağmen birçok kavme ev sahipliği yapar. Urartular’ın başkenti, Perslilerin sayfiye yeri olan şehir, daha sonra Romalılar, Bizans, Ermeniler arasında el değiştirir; Türkler’in Anadolu’ya gelişleriyle birlikte İslam milletlerinin önemli üslerinden biri haline gelir. Anadolu’nun doğusundaki yüksek dağların kucağında, tıpkı Van kedisinin gözündeki keskin renk geçişine benzer bir naiflikle içinize doluveren ıpılık bir nefes gibi insanı ısıtan vadide kurulmuş olan kent, tarihi geçişlerin ve büyük gelgitlerin güzergâhıdır. Bu yüzden teheyyüçtür Van… Aniden olup bitiveren bir olay gibidir. Fakat etkisi uzun yıllar sürecek bir olay!.. Eski Van’ın hikâyesi, yüzlerce yıl ayakta kalıp bir cinnet anında kendini yok eden bir şehrin hikâyesidir aslında… Fakat şehir bir taraftan da kendini geleceğe taşımak ister… Anılarını yanı başında tutarak, yeni devinimler ve heyecanlarla var olmak ister. İşte gelgitler içinde yoğrulmuş bir kent resmi yapılmak istense, bugünkü Van ile eski Van’ın yanyanalığını görüp, böyle bir resme hacet yok denilebilir. ESKİ VAN’IN HAZİN SONU! Urartu Kralı'nın yaptırdığı kalenin efsaneleri eşliğinde yüzyıllarca yaşayan bir kent… Her dilde, her kültürde karşılığı olan ve hiç yabancılık çekilmeyen bu efsane, ortak bir tahayyülün oluşması anlamına da geliyor. Pers söylencesi de, kale efsanesini destekleyerek bir kent kimliği haline gelir. Bu kadim şehri fetheden Türkler, kendi tahayyülleriyle birlikte geçmişten gelen efsaneleri de bugüne ulaştırdılar… Tıpkı eski Van gibi… Kalenin eteklerine serpiştirdikleri eserleriyle, bu kentin hikâyesine katkıda bulunan Türkler, Osmanlı devrinde idari yapının bir parçası haline getirdikleri Van’da yaşayan toplumlara da kendilerinden bir parça, hatta bir emanet sorumluluğuyla baktılar. Anadolu’nun doğusundaki yüksek dağların kucağında, içinize doluveren ıpılık bir nefes gibi insanı kuşatan vadide kurulmuş olan kent, tarihi geçişlerin ve büyük gelgitlerin güzergâhıdır. VAN KEDİSİ Van kedisi, gözleri mavi veya kehribar rengi ya da biri mavi diğeri kehribar olabilen, nadide ve asil bir kedi ırkıdır. Asaletini ve beyaz rengini paylaşmakla birlikte, önemli farklılıkları da bulunan Ankara kedisi ile karıştırılmamalıdır. Genelde Van kedisi yavrularının iki kulağı arasında bir veya iki adet siyah nokta bulunur. Van kedisinin göz rengi üç gruba ayrılır. Her iki gözü mavi (daima turkuaz mavisi), her iki gözü kehribar (Sarı renk ve tonları, çok nadiren kahverengi) ve tek-göz diye gruplandırılır. Mavi gözlü Van kedileri kendi arasında “mavi gözlü kısa, kadife kürklü” ve “mavi gözlü-uzun ipek kürklü” kediler şeklinde ikiye ayrılır. Van kedilerinin yeni doğan yavrularının gözleri grimsi renktedir. Yavru kedinin doğumundan 25 gün sonra göz renkleri farklılaşmaya başlar ve 40 gün sonra da göz renkleri netleşir. İki kulağı arasında bir veya iki adet siyah nokta bulunan Van kedisi yavrularının çoğu tek-göz olur. Ve bu siyah noktalar “Tek-göz kedilerin mührü” olarak tanımlanır. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 57 KADİM ŞEHİRLER AKDAMAR KİLİSESİ 1915-18 yılları arasında yaşanan Ermenilerin katliamları sırasında birçok Türk-İslam eserlerinin yanı sıra Hıristiyan eserleri de tahrip olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan seksen yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti devleti bölgenin önemli sembollerden biri olan Akdamar Kilisesi’ni restore ederek hizmete açmıştır. Akdamar Adası’ndaki Surp Haç Kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeniler için çok önemli bir konuma sahiptir. Evliya Çelebi’nin sitayişle bahsettiği bu güzel kent, 1915 yılında başlayan olaylarla kendi kendini infilak ettiren acuze varlığa dönüşür. Ruslar’ın tazyikiyle hareket eden Ermeniler, 1918 yılına kadar kenti yaşanmaz hale getirdiler; şehri, asudelikten uzak, acuze ve bitkin bir çehreye büründürdüler. 1915-18 yılları arasında binlerce insan katledildi, binalar yakılıp yıkıldı, kadim bir kültür kaybolmak tehlikesinin soğuk nefesini yüzünde hissetti… Vandallığın resmi haline gelmiştir artık eski Van. Ya da aşırı teheyyücün infilakla neticelenen hazin hikâyesi! VAN, KÜLLERİNDEN DOĞARKEN… Bu hazin hikâyenin ortasında dimdik ayakta kalan tarihî eserler ve kim bilir han- 58 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 gi sırları derinliklerinde özenle saklayan Van Gölü, binlerce yıllık bilgiye dayanan bilgeliği ve yaşama azmiyle, insanlığa her dem yeniden var olma bilinci aşılar... Tepedeki kale, bütün haşmetiyle bir direnç, geleceğe doğru bir atılım heyecanı verir varlığa ve insanlığa… Küller arasından bir yurt çıkarmak için eski kentin hemen yanı başında hummalı bir çalışma ile kurulur Van. Dünün üzerine değil, fakat dünü unutmamak için hemen yanı başında yeni varoluşlara kulaç atar Vanlı. Bugünkü Van, bu iç içe geçmiş gelgiti, Ulu Camii’yi, Kızıl Camii’yi ve Mimar Sinan’ın yaptığı han, hamam, türbe, imaret, çeşme ve medreseden oluşan Hüsrevpaşa Külliyesi’ni arkada bırakarak kollarını Seksen yılın sonunda, üniversitesiyle, sanayisiyle yeniden bölgenin merkezi haline gelir şehir. Ve eski günlerin anısını, bütün acı hikâyelerine rağmen Akdamar’da hayata geçirir. Van ebedî kin değildir çünkü… sıvar ve bugünkü Van’ı vücuda getirir. Efsaneler ve Van Gölü’nden ilham alan lirik hikâyeler taşınır bu yeni şehre. Uzaktan seyredilir derya… VAN KALESİ YARINLARA UMUTLA BAKAN BİR ŞEHİR Eski komşularının nasıl bir anda değiştikleri hatırlanmak istenilmez. Ercişli Emrah’ın türküleri, genç kızların manileri eşliğinde çalışan erkekler, var olma cehdinin verdiği aşkla yeniden yurt kurarlar… Seksen yılın sonunda, üniversitesiyle, sanayisiyle yeniden bölgenin merkezi haline gelir şehir. Ve eski günlerin anısını, bütün acı hikâyelerine rağmen Akdamar’da hayata geçirir. Van ebedî kin değildir çünkü… Kıyısında kurulduğu göl, kinleri yutup, ebedî bir sükûnet üfler ruhlara... Baharın ilk güneşiyle birlikte erimeye başlayan karlar, asırlar boyunca olduğu gibi yine bu göle doğru koşarlar büyük bir hasretle... Ve Yeryüzündeki acıları alıp, mavi bir hülyaya dönüştürmek için… Ve sonra şehre doğru ılık bir meltem eser gölden, kanatlarında barış, kardeşlik ve umut… Ve ezeli teheyyüç, ebedî sükûnete ve özlenen ahenge doğru yol alır… Urartu Kralı I. Sardur tarafından M.Ö. 835 yılında yeniden inşa edilen Van Kalesi, Van Gölü'nün 4 km doğusunda, doğudan batıya 1800 m, kuzeyden güneye genişliği 60 m, yüksekliği 80 m olan büyük ve heybetli bir yapıdır. Uzun yıllar Urartuların başkenti olan Van Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Van Beylerbeyliği'ne hizmet etmiştir. Başlı başına bir tarih olan bu yapıyla ilgili olarak çok sayıda efsane anlatılmaktadır. Çomar Bölükbaşı Efsanesi, Analı Kız Efsanesi, Karacehennem Kuyusu Efsanesi, Abdurrahman Gazi Efsanesi, Şahbağı Efsanesi bunlardan sadece birkaçıdır. ABDURRAHMAN GAZİ EFSANESİ İran Şahı Abbas, Van Kalesi’ni almak için kentin kuzeyindeki “Şahbağı” (Beyüzümü Köyü) denilen yerde konaklar. Kale çok yüksek ve sağlam olduğu için bir türlü alamaz. Aradan yedi yıl geçer. Şah Abbas, kaleyi nasıl alacağını düşünürken adamlarından biri yanına yaklaşır; gereken hürmeti gösterdikten sonra şöyle der: “Kalede Abdurrahman Gazi diye ermiş biri vardır. O orada oldukça burayı almamız imkânsızdır.” Bunun üzerine Şah Abbas, ermişi denemek için bir kuzu bir de köpek kızarttırıp armağan olarak gönderir. Elçiler armağanı sunduklarında, ermiş şöyle bir bakar, köpeği göstererek, “Bunu Şahınıza götürün” der. Elçiler geri götürürlerse şahın kendilerini öldüreceğini söylerler. Bunun üzerine Şeyh elini köpeğe doğru uzatarak “hoşt” diye seslenir. Köpek canlanıp koşmaya başlar. Elçiler dönüp durumu Şah'a anlatırlar. Şah da kuşatmayı kaldırıp ülkesine döner. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 59 SANAYİ Aksa Akrilik’in “sürdürülebilir kalkınma” için kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ÇEVREYLE UYUMLU VERİMLİ ÜRETİM Kuruluşundan bu yana “verimli ve çevreyle uyumlu” çalışmalar yürüten Aksa Akrilik, bu anlayışa uygun politika ve stratejiler geliştirerek hedeflerine bir bir ulaşıyor. Sürdürülebilir kalkınma kavramının temelinde, toplumun ve içinde yaşadığımız dünyanın çevresel, ekonomik ve sosyal refahı yatmaktadır. Bugün dünya üzerinde insan yaşamı için gerekli tüm ürün ve hizmetler ancak sağlıklı bir çevre ve düzenli toplum içerisinde mümkün. Aksa, bu kavramın üç temel ilkesinin pratikte uygulaması için, kuruluşundan bu yana “verimli ve çevreyle uyumlu” çalışmalar yürüten bir üretici olma anlayışını benimsiyor. Yıllar içerisinde misyon ve vizyonunu bu anlayışa uygun şekilde dizayn ederek oluşturduğu politika ve stratejilerle hedeflerine ulaşıyor, iş ve iyileştirme planlarını uygulamaya koyuyor. TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLUYOR Sürdürülebilirlik anlayışı ile yaptığı çalışmalar sayesinde kurumsal performansını artıran şirket, gönüllülük esasına dayalı KSS uygulamalarıyla Türkiye’de örnek teşkil ediyor. Teknolojik yenilikler Açık Kapı Politikası uygulayan Aksa, çalışanların yöneticileriyle; müşteriler, iş ortakları, hissedarlar ve halkın şirket yetkilileriyle kolaylıkla iletişim kurabilmesini ve talep ettikleri bilgileri alabilmesini amaçlıyor. 60 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 ve inovasyon çalışmaları ile verimliliğini artıran Aksa, ekonomik dengeyi koruyor, duyarlı üretim anlayışıyla çevreye ve tüm paydaşlarına olan sorumluluğunu yerine getiriyor. AÇIK KAPI POLİTİKASI Şeffaflık ilkesi çerçevesinde “Açık Kapı Politikası” oluşturan Aksa, bunu yazılı hale getirilmiş. Açık Kapı Politikası sayesinde çalışanların yöneticileriyle; müşteriler, iş ortakları, hissedarlar ve halkın şirket yetkilileriyle kolaylıkla iletişim kurabilmesi ve talep ettikleri konularda bilgi alabilmesi amaçlanıyor. 2011 yılı “Açık Kapı Ziyaretleri” kapsamında öğrenci, müşteri, tedarikçi ve yerel toplum temsilcisi 799 kişiye ev sahipliği yapan Aksa, ziyaretçiler uyguladığı anketlerin sonuçlarını yıllık bazda raporlandırıyor. AÇIK KAPI ZİYARETLERİ 2011 yılı boyunca düzenlenen “Açık Kapı Ziyaretleri”nde okullardan, üniversitelerden, müşterilerden, tedarikçilerden ve yerel toplum temsilcilerinden yaklaşık 799 kişi Aksa fabrika sahasında misafir edildi. Her “Açık Kapı” faaliyeti tamamladığında ziyaretçilere anket uygulayan Aksa, anket sonuçlarını yıllık bazda raporlandırıyor. ÇEVRE VE VERİMLİLİK Aksa, 2011 yılının son çeyreğinde toplam yatırım bütçesi 60 milyon ABD doları olan enerji verimliliği, tasarruf ve ürün geliştirme projelerinin finansmanı için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 50 milyon ABD doları tutarında, 30 ay geri ödemesiz olmak üzere 8 yıl uzun vadeli kredi aldı. Yalova fabrikasında operasyonel maliyetleri azaltarak üretim süreçlerini optimize etmek ve enerji verimliliğini sağlamak amacı ile kullanılacak kredinin, şirketin operasyonel verimliliğini artırmasına büyük katkı sağlayacağı ifade ediliyor. Yapılacak projeler ile çevreci uygulamalar geliştirilecek, ayrıca saha, çalışan güvenliği ile risk yönetimi konularında KIYASLAMA ZİYARETİ İÇİN AKSA’YI SEÇTİLER Ulusal Kalite Büyük Ödülü ve “Hall of Fame” ödülüne layık görülen AKSA Akrilik’e yurt içi ve yurt dışından pek çok kuruluştan bilgi paylaşımı, öğrenme ve kıyaslama (benchmark) daveti geliyor. Bu kapsamda ziyaretçilere “Stratejik Planlama, Liderlik, Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamaları, Toplumsal Faaliyetler, Sürekli İyileştirme, İç Denetim, Tedarik Zinciri, Müşteri İlişkileri Yönetimi ve Kariyer ve Performans Yönetimi” konularında bilgilendirme yapılarak karşılıklı görüş alışverişinde bulunuluyor. Bu amaçla geçen yıl içerisinde Hall of Fame İyi Uygulamalar Ziyareti, PETKİM Petrokimya Holding, KYK Yapı Kimyasalları, Merkez Çelik, Advansa, Brisa, BOYTAŞ Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. Kıyaslama Ziyareti için AKSA Akrilik’i seçtiler. uluslararası performansı sağlayacak tedbirler devreye alınacak. Uygulanmaya başlanan projeler sonucunda, 23 bin ton/yıl CO2 emisyonu azaltımı hedefleniyor. YÜKSEK VERİMLİ MOTOR PROJESİ Filtre pres bezlerinin temizlenmesi amacıyla azot yerine basınçlı hava kullanımına geçilmesiyle beraber yüzde 20 oranında azot tasarrufu sağlayarak, küresel kaynakların kullanımını azaltan Aksa, 2010-2011 döneminde, basınçlı hava üretiHAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 61 SANAYİ Azot yerine basınçlı hava kullanımına geçilmesiyle beraber yüzde 20 oranında azot tasarrufu sağlayarak, küresel kaynakların kullanımını azaltan Aksa, 2010-2011 döneminde, basınçlı hava üretiminde “değişken devirli kompresöre geçiş” projesi sayesinde kullanılan elektrik enerjisinde azalma sağladı. minde “değişken devirli kompresöre geçiş” projesi ile kullanılan elektrik enerjisinde azalma sağladı. 2010-2013 yılları arasında sürmesi öngörülen ve 1,4 milyon ABD doları tutarında toplam yatırım bütçesine sahip “yüksek verimli motor” projesi ile yüksek enerji tasarrufu hedefleniyor. ması amacıyla yeni bir proje başlatıyor. Hâlihazırda arıtılmış atık suyun deşarjında bakılacak parametreler arasına alınan “renk” parametresinde yasal limitin altında kalınıyor olmasına rağmen Aksa, rengi kaynağında gidermeye yönelik çalışmalar da yürütüyor. ATIK SUYUN RENGİ AZALTILIYOR OPERASYONEL MÜKEMMELİYET STRATEJİSİ Solventin geri kazanımından artakalan ve bertaraf edilen tehlikeli atığın hem miktarını azaltmak hem de içerisinde bertaraf edilen solventi geri kazanmak üzere yeni bir yatırım daha planlayan Aksa, atık ile beraber bertaraf edilen solventin geri kazanım oranında önemli oranda artış bekliyor. Aksa, atık su arıtma tesisinden çıkan arıtılmış atık suyun renginin azaltıl- PAZARYERİ’NDEN AKSA’YA 2 ÖDÜL Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (TKSSD) tarafından düzenlenen KSS Çözümleri Pazaryeri etkinliğine Üçlü Sorumluluk Yönetim Sistemi uygulamaları ile davet edilen AKSA, iki ayrı ödüle layık görüldü. Şirketlerin KSS'nin iş süreçlerine dâhil edilmesi konusunda sosyal sorumluluk uygulamalarını nasıl şekillendirdikleri açısından değerlendirildiği etkinlik için katılımcı uygulamalar dernek tarafından bir yıl boyunca izlenip değerlendirildi. AKSA etkinlikte, KSS Pazaryeri etkinliğinde Toplumsal Danışma Paneli, Halk Okulu, Açık Kapı Etkinlikleri, Sera Gazı Envanteri ve Ağaçlandırma, Çevre Bilinçlendirme ve AKSA Kurtarma Takımı faaliyetleri ile yer aldı. Jürinin yaptığı değerlendirme sonucunda Aksa, “En İyi Paydaş İletişim Ödülü”nün yanı sıra 750 ziyaretçinin oyları ile belirlenen “Paydaş Yönetimi ve İletişimi Üçüncülük Ödülü”nü de aldı. 62 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 İki aşamalı olarak ele alınan bu çalışmalarda, renk giderimi için kimyasal atık su arıtma aşamasında demir sulfat yerine organik bazlı flokulant kullanarak çıkış renginin azaltılması ile üretimden kaynaklanan boyalı atık suların diğer atık sulardan ayrılarak ayrı bir hat ile arıtma tesisine taşınması ve ön arıtılması hedefleniyor. 2012 yılında operasyonel mükemmeliyet stratejisi ile uyumlu olarak verimlilik ve kalite artırmaya yönelik bakım, tutum ve idame projelerine öncelik tanınmaya devam edecek olan Aksa, enerji santralinin verimli şekilde çalışmasına hizmet edecek enerji üretim verimliliğini artırmaya yönelik yatırımları da 2012 yılı yatırım harcamaları projeksiyonuna dâhil etmiş bulunuyor. KÜLTÜR Türkçenin Sırları ve nihad sami banarlı Necati EREN Toplumların millet haline gelebilmeleri için vatan coğrafyasında kader birliği etmeleri, dil, tarih, amaç, duygu, kültür ve inanç birliği içerisinde bulunmaları gerekir. Sıraladığımız her bir unsur önemli olmakla birlikte; duygu, kültür, tarih ve amaç birliğinin sağlanabilmesi için dil birliği en temel ve en stratejik unsur olarak öne çıkmaktadır. Nihad Sami Banarlı Aynı topraklar üzerinde aynı kadere doğru birlikte yürüyen insanların en kolay ve en doğru şekilde anlaşabilmeleri elbette ki aynı dili konuşuyor olmalarıyla mümkündür. Bu bağlamda milletlerin devamlılığını sağlayan iki temel unsur, vatanın ve dilin bütünleştirici gücüdür. Güzel Türkçemizin gücüne dair kalem oynatanlardan biri de şüphesiz Nihad Sami Banarlı’dır… Çoğu kez kapağını Türkiye veya dünyanın en ünlü aktristlerinden birinin süslediği Hayat’ın 29 Haziran 1972 tarihli 27’nci sayısında Şevket Rado, Nihad Sami 64 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Banarlı’nın Türkçe’nin Sırları(*) isimli eserine dair şunları yazıyor: “Şimdiden esrar küpü haline gelmiş olan Türkçe, çözülmez bir muamma niteliğine bürünmeden bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.” Türkiye’nin kültür hayatına önemli fırça darbeleri indiren, Türk dergiciliğinden çığır açan baskı ve mizanpaj tekniğiyle hafızalara kazınan ve 1978 yılında kapanan Türk basınının efsane dergisi Hayat’ın nüshalarına şimdilerde ancak milli kütüphanelerin “süreli yayınlar” arşivinde ya da sahafların nostaljik anılarla tütsülenmiş raflarında rastlıyoruz; ancak Rado’nun cümlesinin bugün 1972 şartlarından çok daha fazlasıyla geçerliği olmadığını kim söyleyebilir? Şiir, roman, hikâye, tiyatro eserleri yayınlayan, liseler için edebiyat kitapları yazan, Ülkü, Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası, Hayat Tarih Mecmuası, Meydan, Kubbealtı Akademi Mecmuası gibi dergilerde, Hürriyet, Akşam, Yeni Sabah gibi gazetelerde makaleleri çıkan, edebiyat tarihi hakkında çok değerli eserleri bulunan Banarlı’nın güzel Türkçemize yaptığı hizmetleri en iyi anlatan kitaplarından biri, belki de birincisi olan Türkçenin Sırları, kendini Türk kültür dairesine mensup hisseden herkesin başucunda bulunması gereken bir eser… Bu muhteşem eserin tarih kokan sayfalarında emsalsiz ve doyumsuz bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz? TÜRKÇEYİ SEVMEK… Şu fani dünya saadetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar “güzel hizmet” değildir. Vatan çocuklarına bir milletin yarattığı ve yaşattığı dili; bütün güzellikleri, incelikleri, yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek… (s. 15) Öğretmen değil de anne ve baba iseniz, abla ve ağabey iseniz, bu sizin daha sevgili vazifenizdir. Yavrularınıza, sözlerini halk dehasının yarattığı ve bestesi yine halk sanatından yükselen ninniler söylemekten başlayarak, öğreteceğiniz en güzel şey, Türkçedir. (s. 16) Türk milleti gibi, asırlarca hatta çağlarca dünya sathında konuşmuş, büyük ve fatih bir milletin dili “özdil” olamaz, imparatorluk dili olur. İMPARATORLUK DİLLERİ “İmparatorluk dilleri”, milletlerin hâkim oldukları topraklardan vergi alır, baç alır, mahsul toplar gibi, kelime de alırlar. Hem bu alışın ölçüsü de yoktur. Kendilerine lazım olduğu kadar veya canları istediği kadar alabilirler. (…) Biz, bunlara öteden beri fethedilmiş ülkeler gibi, “fethedilmiş kelimeler” diyoruz. Ancak, yeryüzünde ve cihan tarihinde imparatorluk dili olmamış diller çok, fakat, imparatorluk dilleri azdır. Çünkü dünya tarihinde hem askeri ve idari imparatorluk, hem de dil ve kültür imparatorluğu kurabilmiş millet azdır. (s. 30) Hakikat şudur ki Türk milleti gibi, asırlarca hatta çağlarca “dünya sathında konuşmuş”, büyük ve fatih bir milletin dili “özdil” olamaz, imparatorluk dili olur. (38) TÜRKÇENİN SESLERİ… Türk dili, bugünkü Türkiye topraklarına, eski Asya ülkelerimizin hür ufuklarla çevrili bozkırlarından kopan “gür” ve “erkek sesli” bir musikiyle gelmiştir. Bu Kelimelerle resim yapılır, musiki bestelenir, sevilen insanlara en sıcak aşk duyguları söylenir, ordular harbe ve zafere sevkedilir ve nihayet, kelimeler rakseder. sebepledir ki Türkiye Türkçesi’nde eski bozkır sesleri ve “İdil” ırmağının akışından yükselen sesler vardır. Fakat Türkiye Türkçesi’nde bu kadim sesler yanında “Nil” nehrinin taşkınlığı da seslenir; “Dicle”nin, “Fırat”ın, “Tuna”nın, “Meriç”in ve Anadolu ırmaklarının akışları da… “Türkiye Türkçesi”nde “Karadeniz” kıyılarının, poyraz rüzgârı kadar canlı, çevik ve çabuk sesleri de vardır; “Adalardenizi” sahillerinin lodos rüzgârı, zeybek musikisi ve efe raksı gibi heybetli, ağır ve atmosfer dolduran sadâları da… (s. 39) BENİM DÜNYAM… Bir dudak boyası yapsam, adını “al” yahut “gül”, veya “mercan” koyardım. Mesela “Karmen” demezdim, diyemezdim. Doğrudan doğruya “dudak” demeyi tercih ederdim. Yahut “gonca” gibi, “nar” gibi renkli adlar seçerdim. Hatta her dudağa sürülmeyeceğini bilsem, “bayrak” bile boyama ad olurdu. İsterdim ki onu seven kadınların dudakları bayrak gibi temiz kalsın. Kendi çocuklarından, yakınlarından, kendi erkeklerinden veya gerçekten sevdikleri erkeklerden başkasına değmesin. (s. 69) Osmanlı devri, dil mevzuunda, mesela kendisinden önceki Selçuk devrine nisbetle, adeta milliyetçi ve Türkçecidir. YUNUS’UN TÜRKÇESİ XIII. asır, Anadolu’da Türkçenin şahlanışı bakımından, bir Yunus Emre asrıdır. Bu asırda, bugünkü Türkiye topraklarında, gerçek bir “dil inkılâbı” olmuştur. (s. 90) Daha XII. Asırda, Türkistan’da Ahmed Yesevi ile başlayan Türk diliyle tasavvuf edebiyatı, Yunus’un ilahilerinde Türkçenin zaferleri olmuştur. (s. 92) Türk milletinin hâkim millet olduğu İslam medeniyeti asırlarında o üstün duruma ulaşırken fethettiği topraklar gibi, fethettiği kelimeler de vardır. Türklük, bu kelimeleri, tıpkı yeni vatan toprakları gibi, kendi zevki, sanatı ve dehasıyla işleyerek Türk ve Türkçe yapmıştır. İşte Yunus Emre de, Türkçemizin çok sayıda kelimesini böylesine millileştiren bir lisan fatihidir. (s. 94) HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 65 KÜLTÜR YAHYA KEMAL TÜRKÇESİ zamanda dilde birer mecazdır. Bunlardan çoğunun bilhassa kız çocuklarına isim olması da bundandır. Farsçada “çiçek” demek olan “gul”, hem bir gül inceliğini hem de bir “güllü isimler saltanatı”nı Anadolu’da yaşamıştır: Bugün, Türkiye’de köylü ve şehirli olarak nice güzel Türk kadını Güldalı, Güldane, Gül’izar, Gülfidan, Yazgülü, Kırgülü, Ayşegül gibi, güllü adlar taşıyor. Türkçenin Gül Bahçeleri, işte vatan şehirleri, köyleri, kırları gibi, Türk ve Türkçe olmuş “bu sözlerin” aktığı ırmak kenarlarında açıyor. (s. 140) Yahya Kemal, tarih içinde Türk milliyetini meydana getiren büyük mimariye ve bu mimariyi yaratanın sanatına hayran olmuş; onun bu mimaride kullandığı bütün malzemeyi yakından incelemiştir. Kahramanlık, asalet, fedakârlık, tevazu, şevk ve iman unsurlarıyla birleşen, şiir gibi, musiki gibi, mimari gibi güzel sanatların böyle bir milliyeti nasıl ifade ettiklerini araştırmış, bulmuş, şiirlerini bu zengin malzeme içinden seçtiği güzelliklerle söylemiştir. (s. 124) KANDİL GÜLLERİ… Bir gün, sokakta; “Kandil gülleri!” diye bağıran bir satıcı sesi duyar ve yollarda güller satılıyor zannederseniz, aldanırsınız, satılan, gül değil, kandil simitleri, kandil çörekleridir. Eski Cermen putperestlerinin ve Hıristiyanların Noel Baba’ları, nasıl çocuklara hediyeler, oyuncaklar, yemişler getirirse, Müslümanların hakiki aile babaları da, öteden beri, kandil akşamlarında evlerine bu kandil çörekleri ve kandil şekerleriyle dönerler. İşte bu “kandil çörekleri”, belki de ince ve gül renkli kâğıtlara sarıldığı, Müslüman Türk sokaklarını çiçekler gibi süsledikleri için, halk satıcıları, onları yalnız kendi hakiki İSTANBUL TÜRKÇESİ Yahya Kemal Beyatlı adlarıyla ve “kandil çörekleri” diye değil de tam bir mecaz veya teşbih ihtiyacıyla, “kandil gülleri” sesleriyle satarlar. (s.136) TÜRKÇENİN GÜL BAHÇELERİ “Yasemin, lale, sümbül, gül, menekşe, zerrin, zambak, şekayık, nilüfer, nar ve şeftali”, daha birçok benzerleriyle birlikte, sade bahçede birer çiçek değil, aynı İstanbul Türkçesi, yalnız İstanbullular tarafından değil, imparatorluğun her tarafından gelen Türkler –ve Türkleşenlertarafından işlene işlene güzelleşmiş lisandır. 66 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Türk tarihinin son yediyüz yılında Oğuz Türkleri tarafından kurulan en büyük medeniyet, Anadolu ve Balkanlar Türkiyesi’ndeki Osmanlı Medeniyeti’dir. 500 yıldan beri, böyle bir medeniyete dil, kültür ve sanat merkezliği yapan İstanbul şehrinde ise Türkçemizin büyük tekamül göstermesi çok tabiidir. (s. 176) İstanbul Türkçesi, daha ilk anlarından başlayarak yalnız İstanbullular tarafından değil, imparatorluğun her tarafından gelen Türkler –ve Türkleşenler- tarafından işlene işlene güzelleşmiş lisandır. O kadar ki bu dilin güzelleşmesi için, asırlarca, bütün bir imparatorluk çalışmıştır. (s. 177) DİL SAVAŞLARI Bilmek lazımdır ki milli dil sevgisi, millet sevgisinin büyük ve bölünmez parçasıdır. Milli dil sevgisi bütün manasıyle bir “milli renk” sevgisidir. Bu “milli renk”, al renktir, bayrak rengidir. (…) Türk milletinin tarihinde “iman savaşları”, “medeniyet savaşları”, “vatan savaşları” kadar devamlı lisan savaşları da vardır. Milletimiz, asırlar boyunca, onun kolunu bükemeyen kuvvetlerin, dilini bükmek yolundaki amansız baskıları karşısında, Türkçeyi tıpkı bayrak gibi, vatan gibi korumak ve yüceltmek heyecanını duymuş ve bunda muvaffak olmuştur. (s.201) KELİMELERİN YAŞAMA HAKKI Yunus Emre’nin saf ve samimi bir Türkçe ile; Türk vezin şekil ve kafiyeleriyle söylediği ilahiler, o asırların Arabi ve Farisi karanlığında parıldayan birer “Türkçe ışık”tır. tanından bir taş parçası istedikleri bilinir. Hakan, büyük bir gaflete düşerek bu tılsımlı taşı Çinlilere verince vatanda korkunç felaketler olur. Bir kısım Türkler Çinlilere esir olurlar. Bir kısmı ancak vatanlarını bırakarak başka yerlere göçmek suretiyle yaşamaya devam edebilirler. Kelimeleri vaktinden önce öldürmek, genç bir insanı öldürmek kadar kanlı bir cinayettir. Kelimelerin tıpkı insanlar gibi, vatanları, milletleri vardır. “Ganj” kelimesi Hindistanlı, “Tanrıdağı” Türkistanlı, “Paris” Fransalı ve “İstanbul” Türkiyelidir. (s. 206) Bir tarih boyunca coğrafyanın nice ülkelerinde vatanlar elde etmiş, imparatorluklar kurmuş büyük milletler için kelimeler, bu dünya hakimiyeti çağlarının zafer ve iftihar hatıralarıdır. Bunun içindir ki bir zamanlar dünyanın beş kıtasında hakimiyet kurmuş İngilizler, “bahtiyardır o İngilizce ki onda her dilden kelime vardır” diyorlar. (s. 208) EN BÜYÜK GAFLET Vaktiyle Çinlilerin, Türk bütünlüğünü bozmak için eski bir Türk Hakanından, verecekleri bir prensese mukabil Türk va- Atatürk, her yaptığını milletimizin iyiliği için yaptığına inanırdı. Dil İnkılâbı’ndaki tutumu da böyleydi: Önce “dilimizi ne ölçüde özleştirebiliriz?” diye bir tecrübede bulunmuş, sonra, bunun iyi netice vermediğini görünce, “özleştirmeden” vazgeçmişti. Arkasından, güzel ve “tabii Türkçeyi” alaylı dil âlimleriyle bozguncuların elinden kurtarmak için de bütün gücüyle “Güneş Dil Teorisi”ne sarılmıştı. Bu teori, Türkçeleşmiş her kelimenin Türkçe olduğunu ispat yolunda kullanılıyordu. Böylelikle 1935 sonlarında, ilk bakışta biraz fantastik gibi görünen fakat vazifesi “Türkçeyi korumak ve kurtarmak” olan yeni bir güneş doğmaya başlamıştı. (…) Atatürk’ün hayatının son dört yılı, Türkçeyi kendi “tabii yoluna” getirmek için yaptığı çalışmalarla geçti. (s. 102) ATATÜRK’ÜN SON KARARI OSMANLI’NIN TÜRKÇE HASSASİYETİ Osmanlı hükümdar ailesinin Türkçeciliği mühim ve mes’ud bir tarih hadisesidir. Bu ailenin daha kuruluş anlarından başlayarak orduda, saray çevresinde ve halk içinde Türkçe konuşup Türkçeyi yeniden devlet ve edebiyat dili mevkiine getirdiği bilinir. (s. 209) Osmanlı devri, dil mevzuunda, mesela kendisinden önceki Selçuk devrine nisbetle, adeta milliyetçi ve Türkçecidir. “Osmanlıca” tabiri, ancak, “Osmanlı devri Türkçesi” veya “Osmanlı Türkçesi” adının bir kısaltması olduğu zaman biraz, doğru sayılabilir. Bunun dışında “Osmanlıca” diye, Türkçeden ayrı bir dil düşünmek tamamiyle yanlıştır. (s. 222) GÜNEŞ DİL TEORİSİ Bugün de düşmanlarımızın bizden çalıp koparmak istedikleri üç büyük tılsım vardır: 1) Milleti birbirine bağlayan tek ve güzel bir dil. 2) Türk milletini tam bin yıl, dünyanın en ahlaklı, en medeni ve en büyük kuvveti haline getiren Türk Müslümanlığı. 3) Türk çocukları için daima büyük şeref ve güven kaynağı olan, milli tarih ve ecdad sevgisi. (s. 239) Şimdi, dikkat edersek, açıkça görürüz ki elimizden gidenler hep bunlardır. Bugün, artık birbirimizin dilini bilmiyor, değerini anlamıyor, inanışını küçümsüyor ve birçoklarımız kendi tarihimize küfürler savurarak yetişiyoruz. Eğer hala çaresini bulmaya davranmazsak, kendi elimizle hazırladığımız ve kendi büyük gafletimizle devam ettirdiğimiz bu manevi yıkılışı, hiçbir başka kalkınış veya davranışla önleyemeyiz. (s. 240) Türk dilciliğini yanlış yolda yürümekte ısrar edenlerin balçıkla sıvamaya çalıştıkları en mühim hakikat, Atatürk’ün, “Dil İnkılâbı”ndaki son kararıdır. Bazı dil fesatçıları, bu hakikatin bilhassa, Türk gençliği tarafından öğrenilmesini istemiyor, bunu örtbas etmeye çalışıyorlar. Bu sebeple bu noktanın bütün Türk aydınlarınca çok iyi bilinmesinde büyük zaruret vardır. (s. 305) Atatürk’ün Türkçeyi, düşürüldüğü çıkmazdan kurtarmak için ciddi bir şekilde harekete geçtiğini açıklayan, çok açık bir vesika, Falih Rıfkı Atay tarafından yazılan bir makaledir. 3 Ocak 1954 tarihli Dünya Gazetesi’nde, Pazar Konuşması başlığı altında intişar eden makalenin bu husustaki satırları aynen şöyledir: “Türkçeyi ne kadar özleştirebiliriz? Atatürk bunu denemeye karar verdi. Şimdi hiçbirimizin manasını bilmediğimiz ‘baysal utku’, onun resmi bir nutkunda kullanılmıştır. Bir gün beni yanına çekip: Çocuk, çıkmaza girmişizdir. Dili bu çıkmazda bırakamayız. Tabii yola gireceğiz, demişti. Özleşme denemesi de orada durdu idi.” Eğer bu satırlar Türkçe ise, eğer bizim dilci geçinenlerimiz bir parçacık Türkçe biliyorlarsa, bu satırların manası açıktır. Atatürk’e göre: Özleştirme’de aşırılık, bir “çıkmaz”dır. Dil, bu halde bırakılamaz. “Tabii yol”a girmek lazımdır. (s. 308) (*) Banarlı, Nihad Sami-; Türkçenin Sırları, Kübbealtı Neşriyat, 34. Baskı, İstanbul 2010. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 67 ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ DENİZ KAPLUMBAĞASI (CARETTA CARETTA) Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Bölgeleri Kumsal Alanlarında (Köyceğiz-Dalyan, Fethiye- Göcek, Göksu Deltası, Belek ve Patara) Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta, Chelonia mydas) ve Nil Kaplumbağası (Trionyx trunguis) Popülasyonlarının Korunması ve İzlenmesi Çalışmalarını büyük bir dikkat ve titizlikle yürütüyor. TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 68 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Ülkemizde deniz kaplumbağalarının yuvalama yoğunluğu açısından 20 bölge tespit edilmiştir. Bu kumsallardan 13 tanesi birinci derecede öneme sahip olup, 5 tanesi (Köyceğiz-Dalyan, Fethiye-Göcek, Göksu Deltası, Belek ve Patara Özel Çevre Koruma Bölgeleri) Özel Çevre Koruma Bölgesidir. Mülga Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nın kuruluşundan itibaren (1989), üreme periyodu içerisinde Özel Çevre Koruma Bölgeleri’ndeki kumsal alanlarında, deniz kaplumbağalarını olumsuz yönde etkileyen faaliyetlerin minimuma indirilebilmesi, önceki yıllarda başlatılan popülasyon izleme çalışmalarının devamlılığını sağlayarak; koruma-kullanma dengesi içerisinde alınması gereken tedbirlerin uygulanması, bölgede turizm faaliyetlerinin ve deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı ile örtüşmesinden kaynaklanan sorunların eğitim ve bilinçlendirme yoluyla aşılmasını sağlamak amacıyla, sürekli izleme çalışmaları yürütülmektedir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 69 ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİ POPÜLASYON İZLEME VE MARKALAMA ÇALIŞMALARI Yapılan gece çalışmalarında, arazide yumurtlamaya çıkmış olan ergin dişiler belirlenmekte, bu Deniz Kaplumbağaları'nın ölçümleri alınarak markalama işlemleri yapılmaktadır. Her gün gerçekleştirilen gündüz çalışmalarında bir önceki gece 70 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 çıkmış olan kaplumbağaların yuvaları işaretlenerek GPS kayıtları alınmaktadır. Daha önceden belirlenen yuvalar kontrol edilerek predasyon, yavru çıkışı ve kontrol açışlarının verileri kayıt edilmektedir. Türlerin yuvalama alanlarının sayısal haritaları üretilmektedir. Yuvaları parçalayan memeli ve diğer canlıların geceleyin izlenebilmesi ARAŞTIRMA, KURTARMA, REHABİLİTASYON MERKEZİ Yaralı kaplumbağalara yönelik gerekli müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi İztuzu Kumsal Alanında mülga Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Dalyan Belediyesi ve Pamukkale Üniversitesi işbirliği ile bir protokol imzalanarak Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma, Rehabilitasyon ve Bilgilendirme Merkezi hayata geçirilmiştir. Dalyan Kumsalında Deniz Kaplumbağa Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER)’nde bakım ve tedavisi yapılan 16 adet deniz kaplumbağasının 6 adedi denize bırakılmış olup, 6 adedi ölmüş 4 adedi de halen bakım altındadır. 2011 yılı içerisinde bu kumsalda yuva yapan 1 dişi iribaş deniz kaplumbağası ile DEKAMER’de tedavisi biten 3 dişi ve 2 erkek olmak üzere toplam 6 kaplumbağaya uydu cihazı takılarak Akdeniz’de göç yolları takip edilmektedir. için kumsala görüntü ve fotoğraf kaydı yapabilen kamera yerleştirilerek yuvalara zarar veren predatörlerin popülasyon durumu hakkında bilgiler elde edilmektedir. Plajın yoğun olduğu saatlerde, yerel halk ve kumsala gelen ziyaretçiler, yapılan çalışmalar ve deniz kaplumbağaları hakkında bilgilendirilmektedir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 71 OYUN PARKI KAYSERİ bölgesi çocuk oyunları FatMA Yavaş Yıldırım D ar sokakları, bitişik evleri, kalabalığıyla ünlü bir İstanbul semtidir çocukluk anılarımın mekânı. Fazlaca güneş almayan ve ‘karşı ev’ manzaralı onlarca evi barındıran, dik yokuşlu bir sokak. Bıkmadan usanmadan her gün arabasını yıkayan ve “Aman! Arabama top gelmesin” diye balkonda nöbet tutan Süleyman amca, balkonuna top kaçırdığımızda topu kesmekle tehdit eden ama her seferinde geri veren Reyhan abla ve sabahtan akşama kadar kapı önünde oturup metrelerce uzunlukta paspas ören, arada sırada da bize “Öte yanda oynayın veletler!” deyip azarlayan Sevim teyze… İşte! Çocukluk hatıralarımın gülümseten insanları... Bahar gelip de havalar ısınmaya başlayınca sokağa dökülen çocuklar mahallelilere “İllallah!” dedirtirdi… Eskiden beri haz etmedim kış mevsiminden. Arkadaşlarım elleri soğuktan morarana kadar kartopu oynarken ben hep pencereden seyretmeyi tercih ederdim. Soğuk sevilecek şey değildi bana göre. Sobanın üzerinde kestane pişirilmesi, 72 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 tavana yansıyan sobanın alevini izleyerek uykuya dalma romantizminin teselli olduğunu o yıllardan öğrendiğim için kış aylarıyla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Oysa yaz öyle miydi? Güneş önce benim içime doğardı yaz geldiğinde. Koşacak kırlar, çayırlar yerine toplarımızı canavar gibi yutan koca bir yokuş olsa da sokağımızda, yaz gelmişti işte! Yaz mevsiminin gelişine heyecanlanmam o günlerden kalmadır. Okullar kapanacak en az 3 kiloluk sırt çantasını hergün taşımaktan kurtulacaktım. Sonra “Ödevini yaptın mı?” sorularına maruz kalmadan uzun yaz günlerinin tadını çıkartacaktım. Saklambaç, ortada sıçan, üçgen, alman, kuka derken akşamı edecek, ertesi gün aynı hevesle atacaktım kendimi sokaklara… Sonrası Ali Amca gelene kadar tepinmekti işimiz. Ali Amca bizim arkadaşlardan birinin dedesiydi. Sesini iki sokak arkadan duysak saklanacak yer arardık. Oyunun en heyecanlı yeri de olsa uzaktan onun geldiğini görsek; topu, ipi kenara atar, çil yavrusu gibi dağılırdık. Çünkü hiç kim- senin kızmadığı kadar kızar, hatta birkaç tokat sallardı yakaladığında. Vefat ettiği gün, çocuk kalbimle hem üzülmüş, hem de artık özgürce oynayabilecek olmamızdan dolayı gizli bir mutluluk duymuştum. O zamanlar bana 2 metre boyunda dev bir adam gibi gelirdi; şimdi düşününce en fazla 1.70 boyunda, sıska, kafası çocuk sesi çekmeyen hayat yorgunu bir adammış Ali amca, diyorum. Söz çocukluk hatıralarından açılınca yazı da uzayıp gidiyor böyle. Bu kadar oyundan bahsetmişken gelelim bu sayımızda hatırlatmak istediğimiz çocuk oyunlarına. Geçen sayımızda Antalya yöresine ait geleneksel çocuk oyunlarını hatırlamıştık. Bu sayımızda, İç Anadolu’nun sanayisi, doğal güzellikleri ve modern şehirleşmesiyle göz dolduran şehri Kayseri’nin geleneksel çocuk oyunlarına değinmek istedik. KAYIŞ KIZDI KEMER SAKLAMBACI YAĞMUR GELİNİ Mimar Sinan Kasabası İlk oyunumuz İç Anadolu'da Kayseri dışındaki illerimizde de bilinen, oynanan bir oyun olan “Yağmur Gelini” . Çocuk oyunlarının ortaya çıkışında, bulunduğu yörenin geleneksel, kültürel ve dini motiflerinden etkilendiğini gösteren güzel bir örnektir Yağmur Gelini. Kış bitip de bahar gelince, yılda bir kere oynanan Yağmur Gelini’nin oynanma zamanı da gelmiş demektir. Özellikle bulutlu bir havada toplanan çocuklar, yağmur gelini olacak kişiyi şu tekerlemeyle seçerler: Portakalı soydum Başucuma koydum Ben bir yalan uydurdum Duma duma dum Kırmızı mum Dolapta pekmez Yala yala bitmez Ayşecik, Fatmacık cık cık cık Sen bu oyundan çık Seçilen çocuğun başına beyaz bir tülbent örtülür, üzeri ağaç dalları ve çiçeklerle süslenir. Yağmur gelininin etrafında olan arkadaşlarının ellerinde bulgur koymak için poşet, salça ve yağ koymak için tabak, ayran koymak için de bir tas ya da maşrapa olur, hazırlıklar tamamlanınca başlarlar tekerlemeyi söyleyerek haneleri dolaşmaya: Yağmur gelini yağ ister Bulgur ister, salça ister Bir kaşık ayran ister Yağmur gelini ayran ister Bir kaşık ayran ister Yağ tavada süzülsün Vermeyenin eli ayağı büzülsün Çocuklar böyle ev ev gezerek bulgur pilavı pişirecek malzemeyi toplarlar. Toplanan malzeme, oyunculardan birinin annesine götürülür ve bulgur pilavı pişirmesi için teslim edilir. Pilav piştikten sonra çocuklar hem pilavı yer hem de Allah’a yağmur yağdırması için dua ederler. Bu oyunun materyali, bir adet kullanılmayan ve tokası acıtmaması için kumaşla sarılmış bir kemerdir. 7-10 kişiyle, özellikle 15-20 yaş arası gençler tarafından oynanan Kayış Kızdı, kemer saklanarak oynandığından, bulunması zor olsun diye özellikle akşam saatleri tercih edilir. Öncelikle bir ebe belirlenir. Bu ebe diğerleri görmeyecek şekilde kayışı saklar ve sakladıktan sonra diğer oyuncuları kayışı ararken yönlendirir. Ebe diğer oyuncuları kemere yaklaştıkça ‘sıcak,’ uzaklaştıkça ‘soğuk’, çok yaklaştıkların da ise ‘kızdı kızdı’ diyerek yönlendirir. Bu oyunun en önemli özelliği kayışın bulunması zor olan bir yere saklanmasıdır. Bu bir bakıma ebenin maharetini ve kurnazlığını göstermesi için bir fırsattır. Nihayet kayışı bulan oyuncu, oyunun vazgeçilmez kuralı olan ‘Kayış kızdı’ sözlerini söyler ve diğer oyunculara başlarından aşağı olmak koşuluyla ile acıtmayacak şekilde vurur. Oyuncuların hepsi kendilerine ayrılmış bölgenin içine girene kadar bu devam eder. Yeni oyunda kayışı saklama görevini kayışı bulan oyuncu üstlenir. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 73 OYUN PARKI GEREHLİ EĞİR Bu oyun düz, eğimsiz ve sert bir arazide oynanmaktadır. Her oyuncuya ait 50-60 cm uzunluğunda ucu eğri bir sopa verilir. Sopanın ucu yaş tarafından eğilir ve bu şekilde iple bağlanır ya da kurutulur. Böylelikle sağlamlaştırılmış olur. Oyun için gerekli diğer malzeme ise toptur. Bu da eski kumaş paraçlarının iple dikilmesiyle elde edilir ki, portakal büyüklüğünde olmalıdır. Eğir oyunu tek başına ya da gruplar halinde oynanabilir. İlk atışı yapacak oyuncu tekerleme yoluyla seçilir. Tekerleme şöyledir: Portakalı soydum, Başucuma koydum. Ben bir yalan uydurdum. Duma duma dum. Beş para buldum, Pazara gittim. Pazar yok. Eve geldim; annem yok. Ali baba ölmüş, Tabut yok. İlk atışı yapacak olan oyuncu belirlendikten sonra, çukur (tandır) kazılır. Kazılan çukur, topun girebileceği büyüklükte olmalıdır. Ardından, çukurun beş-altı adım uzağına çizgi çizilerek oyuncuların atış yapacakları yer belirlenir. Oyunda amaç; topu bir atışta, sektirmeden ve yerden toz kaldırmadan deliğe sokmaktır. Bunu başaran oyuncu, 1 puan alır. Topa vurduktan sonra çizgi daha da uzak bir mesafeye taşınır. Bu mesafe, tüm grup oyuncularının ortak fikri veya birinci olan oyuncunun kararı doğrultusunda belirlenir. 74 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 Bu oyun için gerekli malzeme bir adet el yapımı toptur. Topun iç tarafı kullanmayan kumaşlardan oluşmalı, dış tarafı ise deri kumaşla kaplanmalıdır. Erkek çocuklar tarafından oynanır. Ebenin oyuncular tarafından seçilmesinin ardından dikdörtgen olacak şekilde, dört bir köşeye iri taşlar konulur. Tam ortaya, yani ebenin dikileceği yere de bir taş konulur. Ebe eline topu alır ve saymaya başlar: “Bir, iki, üç, kaçın!” Ebenin bu şekilde bağırmasından sonra diğer oyuncular dikdörtgenin içinden çıkmadan en az dört defa yer değiştirirler. Yer değiştirirken ebenin topuna hedef olmamak gerekir. Vurulan kişi ebe olur, en çok ebe olan oyuncu oyunun mağlubu sayılır. Oyunun sonunda herhangi bir ceza ya da ödül yoktur. KABAK ARABASI / Develi - Gümüşören Köyü Çocukların akla gelmeyecek nesnelerden oyuncaklar yapmaları onların hayalgücünün genişliğiyle ilgili de ipuçları veriyor bize. Tıpkı kabaktan yapılan kabak arabası gibi. Bu oyuncak için bize gerekli olan malzemeler; birer adet kabak, tahta mil ve ikişer adet tahta pul ve kol tahtasından ibarettir. Oyuncağın hazırlanışı ise şöyledir: Bir adet kabağın ortasına mil geçişi için delik açılır. Tahta pullara yuvarlak şekil verilir ve zımparalanır. Arabanın kol tahtaları olacak olan tahta parçaları kesilir ve şekil verilir. Kol tahtalarının pulla bitişecek kısımları şekillendirilerek zımparalanır ve mil deliği açılır. Ardından mil, puldan geçirilir ve kol tahtalarından açılan milin deliklerine yapıştırıcı sürülür. Mile pul takılıp kabağın ortasından geçirilmesi aşamasından sonra kol tahtaları pulun üzerine takılır ve kol tahtaları mile çakılarak sabitleştirilir. En az dört kişiyle oynanan Kabak Arabası oyunu için öncelikle gruplara ayrılınır. Bu, iki türlü olur. İlki, kum saklama yöntemidir. Bir oyuncu avucunun içine kum saklayarak elini arkasına götürür, iki oyuncu karşısına geldiğinde tekrar öne getirir. Kumun olduğu eli bilen oyuncu, kendi grup arkadaşını önce seçme hakkını elde eder. İkinci yöntem ise yazı tura atmaktır. Ardından oyuna geçilir. Kabak Arabası oyunu bir yarış şeklinde oynanır. Arabayı sürerek kim hedefe ilk varırsa, o grup birinci olur. Ceza olarak yenilen tarafın arabası kırılır veya grup elemanlarına hayvan sesleri çıkarttırılır. Yenen grup, iki türlü hediye alabilir: İlki, oyun öncesinde her oyuncudan 2,5 kuruş toplanır. Toplanan parayla bakkaldan alınan bisküvi, leblebi ve akide şekeri alınır. Kazanan oyuncular bunları ödül olarak alır. Ödülün bir başka çeşidi ise oyun öncesinde her oyuncunun getirdiği yumurtaları yenen grubun elde etmesidir. DÜNYA TURU DÜNYANIN EN SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTİ Çin’in güney doğusunda 30 km2 alana inşa edilecek şehir, dünyada görülebilen en sürdürülebilir kentlerden biri olacak. Çin ve Singapur ortaklığında geliştirilecek eko-şehir Pekin’in 150 km güney doğusunda yer alan Çin’in Tianjin şehrinde yer alacak. Çevrenin korunması, kaynak ve enerji verimliliği, sürdürülebilir kalkınma ve çevre dostu üretimin görüleceği Tianjin, aynı zamanda Çin’in diğer şehirleri 76 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 için sürdürülebilir kalkınma konusunda model teşkil edecek. Şehir, tarıma elveriş olmayan bir araziye inşa edilecek. Planlanan arazinin üçte biri tuz havzası, üçte biri çöl ve diğer üçte biri de su. Ayrıca arazi 270 hektarlık bir atık su gölünü de kapsamakta. Şehir inşa edilirken mevcut sulak arazi ve biyo-çeşitlilik korunacak. Bölgedeki yeşil alanların sayısı arttırılacak ve ağaçlandırmalar yapılacak. Düşük yağış miktarı alan arazideki su ihtiyacı deniz suyunun arıtılması ile sağlanacak. Şehirde azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm üzerine kurulu entegre katı yönetimi sistemi kullanılacak. Şehirde ulaşım tramvay ve otobüs ağları ile çevrili hafif raylı sistemler ile sağlanacak böylece karbon emisyonları azalacak. Evler geleneksel mimari ele alınarak yapılacak. İnşa edilecek toplu kamu konutlarında her gelir düzeyinden insanın oturması planlanıyor. 2020-2030 döneminin ortalarında tamamlanacak şehrin yaklaşık 350.000 kişiye ev sahipliği yapması bekleniyor. erimenin nedeni ısınan okyanus dalgaları İngiliz Antarktika Araştırma Merkezi’ne göre yoğun yağan kara rağmen bölgedeki buzul oranının azalmasının ana nedenlerinden biri ısınan okyanus dalgaları. ESKİMOLAR ARTIK İKLİM MÜLTECİSİ Batı Alaska’nın Newtok köyünde yaşayan Eskimolar tehlike altında. Köyün yer aldığı donmuş toprak sıcaklıklar arttıkça erimeye devam ediyor. Köyün yanındaki Ninglick nehrinde artan fırtınalar ile gerçekleşen erozyonlar nehri tamamıyla doldurabilir. Aynı zamanda Kuzey Kutbundaki buzullar da eridikçe bölgedeki fırtınaların şiddeti artıyor ve köy daha şiddetli hava olaylarına maruz kalıyor. Bu problemler deniz seviyesinin altında yer alan Newtok’taki su sistemlerine eriyen deniz suyunun karışması ile etkinliğini arttırıyor. Kanalizasyonlar taşıyor ve bu da çevredeki hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Avcılık ve balıkçılık ile geçinen Eskimoların artık son şansı köylerinden göç etmek. Köyün önde gelen liderleri göç edilecek yer olarak 15 km güneydeki Nelson Adası olarak saptamışlar. ABD’li yetkililerin yaptıkları araştırmaya göre Newtok köyündeki tek bir köylünün göçü için harcanacak miktar 380.000 $ civarında. Ayrıca iklim değişikliği nedeniyle böyle bir köyün taşınması ülkede ilk kez görülecek bir durum. Bu yüzden yetkililer nasıl bir yöntem izleyecekleri konuda kararsız durumdalar. İklim değişikliğinin etkileri bu hızda devam ederse Newtok halkı tekrardan göç etmek zorunda kalabilir. Bu tek onlar için geçerli değil, artan su seviyesi ve şiddetleşen hava olayları birçok topluluğu olumsuz yönde etkiliyor. İTALYA YEŞİL ENERJİ İÇİN KARBON VERGİSİNİ KULLANACAK İtalya Hükümet sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre, ülkede yeşil enerji üretimini finanse etmek için yeni bir karbon vergisi yürürlüğe girecek. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından alınan karara göre 2020 yeşil enerji hedeflerini yükselten ülke, güneş ve rüzgâr gibi yeşil enerji çeşitlerini devlet destekli teşvikler yürürlüğe sokacak. Yeni karbon vergisi kullanılan yakıtın karbon içeriğine göre belirlenecek. Vergilendirme ile İtalyan hükümeti ülkenin ekonomisini daha çevreci ve sıfır emisyonlu hale getirmek istiyor aynı zamanda % 87 olan enerji bağımlığı azaltarak dış borçları kapatmayı hedefliyor. Vergiden gelen tutar ülkede artma eğilimi gösteren güneş ve diğer yenilenebilir enerji türlerinin finanse edilebilmesi için kaynak oluşturacak. Ayrıca hükümet bu sektörü güçlendirerek kişi başı milli geliri ve yeni iş alanları yaratmayı planlıyor. Karbon vergisinin yürürlüğe girmesi için meclis tarafından onaylanması bekleniyor. NASA verileri kullanılarak yapılan araştırmada 54 buz sahası incelenmiş. Bu buz sahalarının üzerindeki 20032008 yılları arasında belirli zaman aralıklarında 4,5 milyon noktanın verisi birbirleri ile karşılaştırılmış. Bulgulara göre 20 buz sahasının ısınan okyanus dalgaları tarafından alttan eridiği, bu buz sahalarının çoğunun da Batı Antarktika’da yer aldığı ve yılda 7 metre inceldiği görülmüş. Önceki araştırmalarda Antarktika’daki buzulların erimesinin sadece ısınan atmosfer ve yağış oranındaki değişim ile gerçekleşebileceği düşünülüyordu. Ancak bulgulara göre artık büyük farklılıkların görülmesi için artık radikal değişimlere gerek yok. Her ne kadar Antarktika’daki okyanusun ısınmasının tam nedenleri bilinmezken, bazı bilim adamlarına göre tropiklerde görülen sıcaklık değişimlerinin Antarktika’nın güneyinde kuvvetli rüzgârlar yarattığı ve bunun da yüzey sularını ısıttığı yönünde. Isınan okyanusun yanında sıcak rüzgârların da buzullar üzerinde böyle bir etki yaratabileceği tahmin ediliyor. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 77 DÜNYA TURU JAPONYA’DAKİ SERA GAZI EMİSYONU % 15 ARTACAK ŞİDDETLİ YAĞMURLAR DENİZİ KİRLETİYOR Fukuşima faciası sonrası kapatılan nükleer santraller, oluşan enerji boşluğunun petrol ve doğal gaz termik santrallerinden karşılanmasıyla ülkedeki sera gazı emisyonunu arttıracak. 2011 Tohoku depremi ve tsunamisi sonrasında 11 Mart'ta başlayan ve halen sürmekte olan nükleer kriz, Japonya’nın 2020 yılı için hedeflediği karbon emisyon azaltımını tehlikeye soktu. En son Mayıs ayında 54 aktif reaktörün kapatılmasıyla, Japonya 1966 yılından beri tarihinde ilk kez nükleer enerjiden uzak kaldı. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen faciaya kadar Fukuşima santralinden ülkenin enerjisinin üçte biri üretiliyordu ve 2030 yılını kadar da eklentilerle ülkedeki enerjinin yarısının bu santralden sağlanması hesaplanıyordu. Her ne kadar merkezi hükümet ileri bir tarihte bu reaktörleri tekrardan yürürlüğe sokmak istese de sivil toplum ve yerel hükümetin sert muhalefeti ile bu pek mümkün gözükmüyor. Çevre Bakanlığı'na göre nükleer enerjinin kullanılmaması ile Japonya, sadece bu yıl 1990 yılından itibaren salgıladığı sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 15 daha fazlasını salgılayacak. 2009 yılında Kopenhag’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde 78 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n HAZİRAN 2012 ülke 2020 yılına kadar karbon emisyon seviyesini 1990 yılına kıyasla yüzde 25 azaltmayı hedeflediğini açıklamıştı. Ayrıca 2010 yılında Japonya’nın karbon seviyesi 1990 değerine yaklaşmıştı. Yıllar boyunca Japonya’nın enerji ve iklim politikalarının bel kemiğini oluşturan nükleer enerjinin bir anda kapatılması aynı zamanda yetkilileri de zor duruma soktu. Sıcak geçen yaz aylarında artan enerji ihtiyacının nasıl karşılanacağı hala bir soru işareti konusu. Japonya her ne kadar enerji verimliliğini arttırmada dünya lideri ülkelerin arasında yer alsa da gerçekleştirdiği yenilenebilir enerji yatırımları için aynısı söylenemeyebilir. Ülkedeki yenilenebilir enerji seviyesi sadece yüzde 9 oranında ve bunun çoğunu da hidrolik santraller oluşturuyor. Merkezi hükümet bu oranı arttırmak için Temmuz ayında teşvik programını başlatarak tarife garantisi uygulayacak. Ancak bu hemen gerçekleşebilecek bir uygulama değil. Mevcut durumda enerji açığını kapatmak için ülke milyarlarca dolarlık petrol ve doğal gaz ithalatı yapıyor. Bu yıl Japonya’nın fazladan 180-210 milyon ton sera gazı emisyonu salgılayacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de bulunan plajların üçte biri taşan kanalizasyonlar nedeniyle su kalitesi denetimlerinden geçemiyor. Son dönemde görülen şiddetli yağmurlar arıtılmamış kanalizasyon suyunu taşırarak kıyı sularına akıtıyor ve yaz sezonunun arifesinde ülkedeki gözde plajların suyunu kirletiyor. Denizleri Koruma Derneği’nin 2012 yılında yayınladığı Altın Plaj Rehberi’ne göre ülkedeki 250 plaj su kalitesi denetimden geçemedi. Denetimlerden çıkan sonuçlardan biri de denizlerdeki organik atık seviyesinin olağandan yüksek bulunması. İngiltere’de kanalizasyonlar oluşan taşmaları doğrudan denize akıtmak yönünde tasarlanmış. Bu yüzden şiddetli yağışlarda artıma tesisi operatörleri taşmaları direk denize doğru yönlendiriyor. Bu da denizlerdeki kirliği arttırıyor. Ancak bazı operatörlerin gerekenden fazla atık suyu denize yönlendirdiği de ülkedeki çevreci gruplar tarafından tartışılıyor. İngiltere’de çevrecilerin dile getirdiği sorunlardan biri de bu tesislerin yeterince denetlenmemesi. Taşan kanalizasyonlar dışında denizi kirleten bir başka etken de tarım alanlarından taşan sular. Seller ile tarım hayvanlarının atıkları doğrudan ırmaklara ve akarsulara, oradan da denize taşınıyor. Ayrıca tarımda kullanılan kimyasal gübreler de bu sulara karışıyor. Araştırmada yer aldığına göre İngiltere’deki en temiz kıyılar ülkenin güney batısı ve kuzey doğusunda yer alıyor. En kirli plajlar ise kuzey batıda bulunuyor. Devam etmekte olan sağanakların plajlara daha çok zarar verileceği tahmin ediliyor. UFAK ADALAR ÇEVRE İÇİN BİR ARADA Ufak ada devletleri çoğu zaman iklim değişikliğinin kurbanı olmuşlardır. Deniz seviyesinin yükselmesi ile sular altında kalma potansiyeli en yüksek olan bu grup, aynı zamanda az nüfusları ve güçleri nedeniyle de uluslararası antlaşmalarda sözü geçmemektedir. Ancak bu gidişe dur demek isteyen bir grup ufak ada devleti kendi enerjilerini üretmek için bir araya geldi. Geçtiğimiz ay 20 ada devleti, tüm hane halklarına ekonomik yenilenebilir enerji hizmeti getirmeyi amaçlayan Barbados Deklarasyonunu imzaladı. Bu süreçteki hedefler ise yoksulluğu azaltmak, çevreyi korumak ve sürdürülebilir kalkınma ile ekonomik büyüme konusunda yeni fırsatlar sunmak. Deklarasyonda aynı zamanda bireysel yükümlülükler de yer alıyor. Örneğin Barbados 2029 yılına kadar karbon dioksit emisyonlarını 4,5 milyon ton azaltma kararı aldı. Bunu da enerjisinin yüzde 29’unu yenilenebilir enerjilerden sağlayarak ve ülkenin tükettiği mevcut enerjiyi de yüzde 22 azaltarak yerine getirmeyi amaçlıyor. Barbados Başbakanı Freundel Stuart’ın yaptığı açıklamaya göre bu yükümlülüklerin uygulanması ile 283,5 milyon dolar tasarruf edilecek. Maldiv Adaları ise 2020 yılına kadar enerji sektörünü karbonsuz hale getirmeye çalışacak. Morityus ise 2025 yılına kadar ülkedeki yenilenebilir enerji oranını en az yüzde 35’e çıkartacak. Şeyşel Adaları ise 2030 yılına kadar ülkedeki enerjisinin yüzde 15’ini yenilenebilir enerjiden üretecek. Ufak ada devletlerinin yenilenebilir enerji konusunda bu kadar radikal karar alma kararlarından biri bu devletlerin yoğun oranda dış kaynaklı fosil yakıtlara bağımlığı. Petrol fiyatlarındaki artışlar bu ülkelerde ciddi oranda krizlere neden oluyor. Adalar, deklarasyon ile hem ülke ekonomilerini düzeltmeyi ve hem iklim değişikliğinin etkilerini yavaşlatmayı amaçlıyor. GÜNEY KORE’DE KARBON TİCARETİ YÜRÜRLÜKTE Güney Koreli meclis üyeleri ülkenin giderek artmakta olan sera gazı emisyonlarını kontrol altına almak için ulusal karbon ticareti yasasını onayladı. Yasa ülkedeki sera gazı emisyonlarının % 60’ını azaltmayı hedefliyor. Ülkedeki tüm sanayinin muhalefetine rağmen toplam yüz elli bir meclis üyesinin yüz kırk sekizinin onayını alan yasa ile Güney Kore, dünyada, karbonuna fiyat biçen ender ülkelerden biri oldu. Güney Kore dünyanın en büyük beşinci petrol ithalatçısı bu yüzden yetkililer sağlanacak enerji verimliliğinin uzun vadede ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacağı görüşünde. Ancak bunun için yatırımların düzenli bir şekilde yapılması şart. Özellikle yeşil yatırım ve yeşil teknoloji uygulamalarında artışın ülkeye enerji verimliliği getirmesinin yanı sıra, bu teknolojilerin başka ülkelere ihraç edilmesi de bekleniyor. Ocak 2015’te yürürlüğe girecek yasa ile gemi inşaatından üniversitelere kadar yılda 125.000 ton ve üstünde emisyon salan işletmelerden ve yılda 25.000 tondan fazla sera gazı salan kuruluş- lardan karbon emisyonlarını azaltmaları istenecek. İşletmeler ve kuruluşlar zorunlu sınıra ulaşmak için ya emisyon izinlerini takas edecek ya da başka ülkelerden karbon denkliğinde çevre dostu proje satın alacak. Karbon ticareti için ilk anlaşılan ülkelerden biri de bu Temmuz ayında aynı programı yürürlüğe alacak olan Avustralya. Yasaya şiddetle muhalefet eden Kore Sanayi Odasına göre ise bu program mevcut sanayiye 4,16 milyar $ değerinde bir yük getirecek. HAZİRAN 2012 n ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK n 79 www.emlakkonut.com.tr