2. hafta ders notları
Transkript
2. hafta ders notları
2. HAFTA DERS NOTLARI Hukuki yapılarına göre işletmeler, birbirlerine göre avantaj dezavantajları İşletme Türleri İşletmelerin sınıflandırılmasında tek bir kriter bulunmamaktadır, dolayısıyla işletmeler çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. İşletmeler aşağıdaki gibi genel bir şekilde sınıflandırılabilir (Tatar,1992). I. Üretim araçlarının mülkiyeti açısından işletmeler II. Hukuki yapıları açısından işletmeler III. Üretim yapıları açısından işletmeler IV. Büyüklüğüne göre işletmeler V. Teknik özelliklerine göre işletmeler VI. Ekonomik çıkarların korunması açısından işletmeler Üretim araçlarının mülkiyeti açısından işletmeler Üretim araçlarının mülkiyetine göre işletme sınıflandırılması dört çeşitte yapılmaktadır. a. Kamu işletmeleri: Bu tür işletmelerin sermayesinin tamamı ya da çoğu devlete ya da devlete bağlı kuruluşlara aittir. Kamu iktisadi teşekkülleri (KİT), iktisadi devlet teşekkülleri(İDT), Milli Piyango gibi özel bütçeli devlet işletmeleri, Emekli Sandığı ve Bağkur gibi sosyal güvenlik kuruluşları, belediyelerin kurduğu işletmeler olan yerel yönetim işletmeleri kamu işletmelerine örmek verilebilir. b. Özel işletmeler: Özel işletmelerde sermayenin tamamı ya da çoğu özel (gerçek ya da tüzel) kişilere ait olan işletmelerdir. c. Karma işletmeler: Bu işletmeler, kamu ve özel sermayenin birleşerek kurduğu işletmelerdir. d. Yabancı işletmeler: Bu tür işletmelerde sermaye tamamen başka ülke işletmelerine aittir. Bu işletmeler yerli ülkede uygulanan mevzuata göre yabancı ülkelerde işletme kurabilmektedirler. Bu işletmeler, tek başına olabilmekle beraber, yatırım yapılacak olan ülkedeki yerel işletmelerle de ortak olarak kurulabilir. Hukuki yapıları açısından işletmeler Özel işletmeler hukuki yapılarına göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir. A. Tek kişi işletmeleri B. Şirketler (Ortaklıklar) 1. Adi şirketler 2. Ticaret Şirketleri a. Şahıs Şirketleri I. Kolektif şirketler II. Komandit şirketler b. Sermaye şirketleri I. Anonim şirketler II. Limited şirketler III. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket C. Kooperatifler D. Dernek ve vakıf işletmeleri Tek kişi işletmeleri Bu tür işletme yapısı uygulamada en çok görünen ve basit bir yapılanma gerektiren işletme türüdür. İşletmenin tek bir sahibi vardır ve işletme ile ilgili kararları bu kişi almaktadır. Sonuç olarak kar da risk de bu kişiye aittir. Tek kişi işletmesinin çeşitli avantaj ve dezavantajları vardır. Avantaları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Daughtrey ve diğerleri,1992): - Kuruluşu oldukça basittir. - Az bir sermaye ile kurulabilir - Tek kişi yönetiminden dolayı kararlar çabuk alınabilir - İşletme içerisinde bürokrasi azdır - Elde edilen gelirin dağıtımı söz konusu olmaz. Tek kişi işletmelerin dezavantajları da şöyle belirtilebilir: - Mali açıdan sorumluluk sınırsızdır ve tek kişiye aittir - İşletmenin büyüme imkânları oldukça sınırlıdır - İşletmenin geleceği tek kişinin inisiyatifine kalmaktadır - Kredi olanakları kısıtlıdır. Şirketler (Ortaklıklar) Ülkemizde şirketlerle ilgili hükümler Ticaret ve Borçlar Kanununda toplanmıştır. Şirket, birden fazla gerçek veya tüzel kişilerin ortak bir amaçla bir anlaşma yaparak emek ve sermayelerini birleştirerek oluşturdukları işletmeler olarak tanımlanabilir. Adi şirketler Adi şirketler, iki veya daha fazla kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak kurulabilen şirketlerdir. Bu tür şirketlerin tüzel kişiliği yoktur. Şirket ortakları ya ayni ya da nakdi olarak mutlaka bir çeşit sermaye koymak zorundadır. Adi şirketleri diğer ticaret şirketlerinden ayıran en belirgin özellik, adi şirketin kuruluşunun yasalarca özel bir biçime bağlanmamış olmasıdır. Şirketin kurulması için belli prosedürler bulunmamaktadır. Adi şirket ortaklarının sorumluluğu sınırsızdır. Tüm ortakların şirket alacaklılarına karşı, kendi mal varlıkları ile sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca bu tür şirketin ticaret siciline kayıt olma zorunluluğu yoktur. Ticaret Şirketleri Ticaret şirketleri yazılı olarak kurulmak zorundadır ve kanunların belirttiği çeşitli prosedürlere uyularak kurulurlar. Ayrıca şirketin ayrı bir tüzel kişiliği mevcuttur. Ticaret şirketleri, şahıs ve sermaye şirketleri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Şahıs Şirketleri Bu tür şirketler belli sayıda ortak ile kurulur ve sorumlulukları kişiseldir. Başka bir deyişle adi şirketlerde kişilik ön plana çıkmaktadır. Sermaye ikinci planda kalmaktadır. Genellikle birbirini tanıyan ve güvenen kişilerin ortaklığı ile kurulan şirket türüdür. Bu nedenle ortak sayısı azdır ve ortakların hepsi uygun görmediği sürece ortaklığa girme ve çıkma meydana gelmez. Kollektif şirket Kollektif şirket, ortakların şirket borçlarına karşı sınırsız ve zincirleme olarak sorumlu olduğu, ticari bir işletmeyi bir ticari unvan altında işletmek amacıyla birden fazla özel kişi tarafından kurulan şirket türüdür. Bu tür şirketin kurulabilmesi için yazılı bir sözleşme yapılması ve notere onaylatılması zorunludur. Ayrıca kollektif şirket yönetiminden her ortak sorumludur. Ancak sözleşmede belirtmek suretiyle yönetim bir ya da birkaç ortağa bırakılabilir. Kollektif şirketin avantajlı yönleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Graham,1977): • Emek, sermaye olarak konarak ortaklık sağlanabilir • Ortakların sınırsız sorumlu olması şirketin güvenilirliğini artırmaktadır • Ortaklar sınırsız sorumlu olduğundan birbirine güvenen ve birbirini tanıyan az sayıda ortaktan oluşur. Kolektif şirketin dezavantajları ise şöyle sıralanabilir (Graham,1977): • Ortak sayısı az olduğundan sermaye miktarı sınırlıdır • Bu tür şirkette şahıs ön planda olduğundan ortaklardan birinin ölümü ya da ayrılması şirketin varlığını tehlikeye sokabilir. • Ortaklar sınırsız sorumlu olduklarından bir ortağın hatasını diğer ortakların da üstlenmesini gerektirir. Komandit şirket Adi komandit ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket olmak üzere iki tür komandit şirket bulunmaktadır. Adi komandit şirket bir şahıs şirketi iken, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket bir sermaye şirketidir. Bu bölümde adi komandit şirket açıklanarak diğer komandit şirket türü sermaye şirketleri bölümünde açıklanacaktır. Adi komandit şirket, kollektif şirketin tüm özelliklerini taşımaktadır. Adi komandit şirkette, kollektif şirketten farklı olarak komandite ve komanditer ortak olmak üzere iki farklı ortak bulunmaktadır. Komandite ortak, kollektif şirketteki ortak gibi sınırsız sorumluluğa sahiptir. Komanditer ortağın sorumluluğu ise koyduğu sermaye ile sınırlıdır. Bu tür ortaklar emeklerini sermaye olarak koyamazlar ve şirketi yönetim ve temsil hakkı bulunmayan ortaklardır. Sermaye şirketleri Sermaye şirketlerinde şahıslar ön planda olmayıp, şahısların koydukları sermaye önemlidir. Sermaye şirketleri, ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye paylarından oluşmaktadır. Ayrıca ortakların sorumluluğu koydukları sermaye payı ile sınırlıdır ve kolaylıkla satılabilir veya devredilebilir. Dolayısıyla ortakların ayrılması ya da ölümü şirketin devamlılığını etkilememektedir. Sermaye şirketleri, küçük sermayelerin bir araya getirilerek büyük sermayeler oluşturulmasına olanak tanımaktadır. Sermaye şirketleri anonim şirket, limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket olmak üzere üç çeşittir. Anonim şirket Sermayesi belli ve paylara bölünmüş, gerçek ve tüzel kişilerden oluşabilen ve her unvana sahip olan şirket, anonim şirket olarak tanımlanabilir. Anonim şirkette, her ortak koydukları sermaye oranında sorumludur. Anonim şirket sermayesi, hisse senedi adı verilen kıymetli evrak ile paylara bölünmektedir. Anonim şirket borçlarından dolayı sadece mal varlığı ile sorumludur. Şirketin mal varlığı bilançodaki aktifleridir. Anonim şirketlerin kurulması Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iznine tabidir. Anonim şirkette, genel kurul, yönetim kurulu, denetçiler ve müdürler gibi organlar bulunur ve şirket bu organlar tarafından yönetilir. Anonim şirketler genellikle profesyonel kişiler tarafından yönetilirler. Anonim şirket, ani ve tedrici olmak üzere iki şekilde kurulabilir. Ani kuruluşta ortaklar, şirketin belirlenen sermayesinin hepsini taahhüt ederler. Tedrici kuruluşta ise, şirket sermayesinin en az %10’u ortaklar tarafından taahhüt edilerek geri kalan sermaye için halka müracaat edilmektedir. Kapalı, halka açık, holdingler, yatırım şirketleri ve özel finans kurumları gibi anonim şirket çeşitleri bulunmaktadır. Anonim şirketler sayesinde çok sayıda küçük fonlar bir araya gelerek, büyük sermayeler oluşturulabilmektedir. Limited şirket Türk Ticaret Kanunu limited şirketi, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurularak ortakların sorumluluğu sınırlı ve esas sermayesi belirli olan şirket olarak tanımlamaktadır. Limited şirketin ortak sayısı en az iki, en çok elli olarak belirlenmiştir. Her ortağın taahhüt ettiği sermaye miktarı kadar sorumluluğu vardır. Limited şirketin yönetimi ve temsili ortaklar tarafından gerçekleştirilir. Yapılan ortaklar genel kurulu ile yönetim ve temsil yetkilerinin kimlere verileceği kararlaştırılır. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket Bu tür şirket, ortakların bir kısmının sınırsız sorumlu, diğer kısmının ise sınırlı sorumlu olduğu şirket türüdür. Bu yapısı ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, hem adi komandit şirkete hem de anonim şirkete benzemektedir. Kollektif şirket ortağı gibi sorumlu olan ortaklara komandite ortak, anonim şirket ortağı gibi sorumlu olan ortağa komanditer ortak adı verilir. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, sermayesi paylara bölündüğünden ve komanditer ortak payları kolaylıkla devredilebildiğinden anonim şirkete benzerler. Bu şirketin adi komandit şirketten farkı sermayesinin paylara bölünmüş olmasıdır. Kooperatifler Kooperatifler kanununda kooperatif, tüzel kişiliğe haiz olmak üzere ortakların belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçinmelerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp, korumak amacıyla gerçek ve kamu tüzel kişileri ile özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler ve dernekler tarafından kurulan değişik sermayeli teşekküller olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi kooperatifler, diğer işletme türlerinden farklılık göstermektedir. Bu farklılık, kurulma amacından kaynaklanmaktadır. Şirketlerin temel amacı kar iken, kooperatiflerin temel amacı kooperatifi oluşturan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak ve ekonomik çıkar sağlamaktır. Örneğin konut kooperatifinin temel amacı üyelerini ev sahibi yapmak, tüketim kooperatiflerinin ise tüketim mallarını ucuza almaktır. Gerçek ve tüzel kişiler kooperatif kurabilirler. Bir kooperatifin kurulabilmesi için en az 7 ortağın olması gerekmektedir. Kooperatiflerin İşletmelerden Farkları Kooperatif işletmelerini diğer işletmelerden ayıran ve kooperatiflere hakim olan birtakım ilkeler vardır. Bu ilkeler aşağıdaki gibi açıklanabilir (Aktepe,2004): 1- Demokratik Yönetim İlkesi: Her üyenin eşitliğine dayalı olması ve yönetimde hakkı olma yönetime katılma anlamına gelir. Kooperatiflerde demokratik yönetimin en belirgin özelliği genel kurulda her üyenin söz hakkı ve oy hakkının bulunması, yıllık kazanç, işletme politikası gibi temel konuların bu kurulda incelenip, kararlaştırılmasıdır. Yönetim kurulu üyelerin seçtiği ayrıntılı kararları alan ve yürütme organı faaliyetini gösteren organdır. Yine kooperatif ortakları arasından seçilen ve oluşturulan denetim kurulu kooperatifi denetler. Demokratik yönetim ilkesinin en belirgin özelliği her üyenin genel kurulda bir oyunun bulunması ve örgütsel organlara seçilme hakkına sahip olmalarıdır. 2- Maliyetine Hizmet İlkesi: Kooperatifin işleyişini aksatmayacak ve devamını sağlayacak ölçüde az bir oranda kâr ele geçirilmesi kooperatifi öteki işletmelerden ayırt eden özelliktir. 3- Açık Üyelik: Hiç kimse ortak olmaya zorlanmaz, kooperatif isteyenin gerekli şartları yerine getirmesiyle üye olabildiği bir ortaklıktır. Üyelik yükümlülüklerini yerine getiren kooperatiften ayrılabilir. Yine istenen şartları daha sonra yitiren kişiler kooperatif ortaklığından çıkarılır. 4- Sermaye ve Sınırlı Faiz ve Üyelere Geri Ödeme İlkeleri: Bu ilkeye göre gelir gider farkı olan kârın bir kısmı yedek akçe olarak tutulur, bir kısmı ise üyelere paylaştırılır. Kooperatiflerde üyelere dağıtılacak olan sermaye payının gelirine faiz denir. Bu faiz kanunda sınırlı olarak belirtilmiştir. Üyelere geri ödeme ise, üyenin kooperatifle ilişkisinin hacmine göre gerçekleştirilir. 5- Irksal, Dinsel ve Siyasal Tarafsızlık İlkesi: Kooperatiflerde üyeler arasında bir birlik mevcuttur. Üyeler arasında herhangi bir ayrılık yapılmaz. Kooperatifin bağımsızlığı ve üyelerin ekonomik amacını gerçekleştirmesi bu ilkenin uygulanması ile gerçekleşir. Dernekler kural olarak işletme kurup işletmemektedir. Fakat Medeni Kanun, derneklere asıl amacı iktisadi olmayan işletmeler kurabilmesine olanak tanımaktadır. Kızılay’ın maden suyu işletmesi bu duruma örnek oluşturmaktadır. Kızılay’ın maden suyu işletmesinin asıl amacı faaliyetlerine kaynak sağlamaktır. Diğer işletmeler gibi kar sağlamak değildir. Üretim yapıları açısından işletmeler Üretim yapılarına göre işletmeler mal üreten ve hizmet üreten işletmeler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Mal üreten işletmeler: Çeşitli hammadde ve malzeme kullanarak, bunların şekil ve yapılarının değişmesi sonucu yeni ve fiziksel ürünler üreten işletmeler mal üreten işlemeler sınıfına girmektedir. Üretim, maden, tarım, enerji, inşaat işletmeleri bu tür işletmelere örnek verilebilir. Hizmet üreten işletmeler: Tüketici ihtiyaçlarını karşılamak için fiziksel olarak her zaman görünmesi mümkün olmayan soyut unsurları üreten işletmelerdir. Hastanede doktorun hastayı tedavi etmesinde, bir gemi ile yolcuların taşınmasında, bir lokantada müşterilere servis yapılmasında hizmet üretilmektedir. Satış, bankacılık, sosyal hizmetler, danışmanlık hizmetleri üreten işletmeler hizmet işletmeleri olarak belirtilebilir. üyüklüğüne göre işletmeler İşletmelerin büyüklüğünün belirlenmesinde sayısal ve sayısal olmayan birçok kriter kullanılmaktadır. Bu nedenle işletmeleri büyüklüğüne göre sınıflamak güçleşmektedir. İşletme büyüklüğünün belirlenmesinde satış hacmi, personel sayısı, makine parkı, arazi genişliği, ödenen ücretler, kullanılan enerji miktarı gibi sayısal kriterler ve işletmelerin yönetim şekilleri, örgüt yapısı, hukuki yapısı gibi sayısal olmayan kriterlerde kullanılmaktadır. Personel sayısı işletme büyüklüğünün belirlenmesinde en çok tercih edilen kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyüklükler açısından işletmeler küçük, orta ve büyük işletmeler olarak üç grupta incelenebilir. Küçük işletmeler Personel sayısı 1-50 olan işletmeler küçük işletme olarak belirtilebilir. Küçük işletmelerin avantaj ve dezavantajları aşağıdaki gibi belirtilebilir (Şimşek, 2002) Küçük işletmelerin avantajlı yönleri • Ekonomik dalgalanmalardan az etkilenir • Pazar koşullarındaki değişimlere kolayca uyum sağlar • Yönetim sistemindeki basitlikten dolayı hızlı ve etkili karar alınabilir • Tüketici isteklerindeki değişmelere kolayca cevap verebilir • İç dayanışma oldukça yüksektir • Sabit sermayeleri çok fazla olmadığı için teknolojideki değişmelerden çok fazla etkilenmezler • Genellikle önceden belli müşteriler için üretimde bulundukları için ürettikleri mal ve hizmetlerin satılmaması riski yoktur Küçük işletmelerin dezavantajlı yönleri • Sermayeleri yeterli olmadığı için optimum büyüklüğe ulaşmaları güçtür, dolayısıyla optimum büyüklüğün avantajlarından yararlanamazlar • Kredi bulmakta güçlüklerle karşılaşırlar • Ürettikleri mallara karşı talebin hızla yükseldiği dönemlerde tüketicilerin isteklerini zamanında karşılayamadıkları için müşterilerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler. Orta Büyüklükte İşletmeler Bu tür işletmeler genellikle aile şirketi olup, 51-200 arası personel çalışan işletmelerdir. Orta işletmeler, fiyattan çok kaliteye önem vererek değişen tüketici istek ve ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışırlar. Böylece tüketicilerin özel ihtiyaçlarını karşılayacak küçük partide üretim gerçekleştirebilirler. Büyük İşletmeler Personel sayısı 200 kişinin üzerinde olan işletmeler büyük işletme olarak belirlenebilir. Bu işletmeler ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan, teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ve Ar-Ge faaliyetlerinin yoğun olduğu işletmelerdir. Ayrıca yeni ürünler üreten işletmelerdir. Büyük işletmelerin avantaj ve dezavantajları aşağıdaki gibi belirtilebilir (Şimşek, 2002) Büyük işletmelerin avantajlı yönleri • Teknolojinin gerektirdiği işbölümü ve uzmanlaşma sayesinde yığın üretim yapabilmekte ve ölçek ekonomilerinin sağladığı bütün olanak ve kolaylıklardan yararlanmaktadırlar • Bu işletmeler çağdaş işletme ve tekniklerine göre yönetilirler • Sermayeleri yeterli olduğu için bu işletmeler optimum büyüklükte kurulmakta ve bu sayede düşük maliyetle çalışabilmektedirler • Pazarların geniş ve tüketici taleplerinin yüksek olduğu dönemlerde büyük çapta üretim ve satış yaparak yüksek karlar sağlayabilirler • Hisse senedi ihraç etmek veya tahvil çıkarmak suretiyle her zaman piyasadan geniş çapta borç para bulma olanağına sahiptirler. Büyük işletmelerin dezavantajlı yönleri • Zamanla değişen tüketici talep, zevk ve eğilimlerini karşılamak için üretim yöntemlerini, plan ve programlarını ayarlamada güçlük çekebilirler • Talepte ciddi bir azalma meydana geldiği zaman sabit masraflarını karşılamada önemli sıkıntılarla karşılaşabilirler • Aşırı büyüklükten kaynaklanan koordinasyon güçlüğü ile çeşitli bürokratik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler • Büyük işletmelerin ekonomi ve toplum açısından en önemli sakıncalardan biri kaynak israfına neden olan tekelleşme eğilimlerinin yüksekliğidir • Aşırı büyüklüğün etkisiyle bu işletmelerde yönetim ve diğer kurumlar kısa sürede yozlaşabilir. Teknik özelliklerine göre işletmeler Bu tür sınıflandırma işletmenin kullandığı üretim faktörlerinin kullanım yoğunluğuna göre yapılmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre işletmeler emek yoğun işletmeler ve sermaye yoğun işletmeler olmak üzere iki grupta incelenebilir. A. Emek yoğun işletmeler Emek yoğun işletmelerde, emek başka bir deyişle iş gücü üretim faktörleri içerisinde önemli bir paya sahiptir. Burada üretim maliyetlerinin büyük bir bölümünü iş gücü maliyetleri oluşturmaktadır. Tekstil sektörü, emek yoğun işletmeler için iyi bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. B. Sermaye yoğun işletmeler Bu tür işletmelerde teknoloji oldukça yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu tür işletmelerin kurulması için yüksek miktarda sabit sermaye gerekmektedir. Sermaye yoğun işletmelerde faiz ve amortisman giderleri maliyet kalemleri içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bilgisayar üreten işletmeler, petro-kimya tesisleri bu tür işletmelere örnek gösterilebilir. Ekonomik çıkarların korunması açısından işletmeler Yoğun rekabet ortamında işletmeler, karlarını artırmak ve ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla çeşitli şekillerde birleşmektedirler. Tam rekabetin olduğu bir ekonomide fazla kar sağlamak mümkün olmadığı için şirketler birleşerek eksik rekabet ortamı yaratmaya çalışmaktadırlar. Böylece işletmelerin kendi ekonomik çıkarlarının korunacağı bir ortam meydana gelmektedir. Bu birleşme çeşitlerine bazı ülkeler kısıtlama getirirken, bazı ülkelerde teşvik etmektedir. Aynı işi yapanların bir araya gelerek birleşmesine yatay birleşme, aynı üretimin farklı konularında bir araya gelerek yapılan birleşme dikey birleşme denir. İşletmelerin ekonomik çıkarların korunması amacıyla yaptıkları birleşmeler temel olarak ekonomik ve hukuki bağımsızlıklarını koruyarak ve ekonomik ve hukuki bağımsızlıklarını yitirerek yaptıkları birleşmeler olmak üzere iki grupta incelenebilir. Ekonomik ve hukuki bağımsızlıklar korunarak yapılan birleşmeler Bu tür birleşme türlerinde işletmeler tüzel kişiliklerini yitirmezler. Karteller: Aynı iş kolunda faaliyet gösteren iki veya daha fazla işletmenin hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeden ortak çıkarlarını korumak amacıyla yaptıkları işbirliğine kartel adı verilir. Burada işletmelerin aralarındaki rekabeti kaldırıp bir grup oluşturarak tekel konumuna geçmeleri amaçlanmaktadır. Karteller gizli ya da açık anlaşmalar ile gerçekleştirilebilir. Birçok ülkede karteller yasa ile kısıtlandığından gizli yapıldığı görülmektedir. Kartelin etkili olabilmesi için birleşen işletmelerin oluşturduğu kartel, birleşme sonrası söz konusu piyasanın önemli bir bölümünü ele geçirmiş olması gerekmektedir. Böylece kartel dışında kalan diğer işletmelerin rekabet gücü kalmayacaktır. Karteller hem ulusal hem de uluslararası düzeyde gerçekleştirilebilir. Kartellerde işletme sermayeleri tamamen birleştirilmez. Yalnızca belirlenen amaç ve faaliyet için sermaye güçleri birleştirilir. Kartellerin, fiyat karteli, satış karteli, üretimi kısıtlama karteli gibi çeşitleri vardır. Fiyat kartelinde birleşen işletmeler aralarında bir fiyat belirleyerek ki bu fiyat kartel dışındaki işletmelerin fiyatından düşüktür, diğer işletmelerin piyasadan çekilmesini sağlarlar. Satış kartelinde, kartel üyelesi işletmeler bağımsız olarak mallarını satamazlar. Merkezi bir satış sistemi kurarak satış gerçekleştirilir. Üretimi kısıtlama karteli, fiyatın düşmesini engellemek için üretime belli bir kota konarak bu kotanın üzerinde üretim yapılmaz. Holding: Güçlü bir şirketin diğer şirketlere ait hisse senetlerine sahip olduğu ve diğer şirketi finansal açıdan kontrol altına aldığı birleşme türüdür. Başka bir deyişle holding, bir veya birden fazla şirketin pay senetlerini elinde bulunduran ve onları denetleyen şirkettir. Bu sistemde denetlenen şirketlere yavru şirket, pay senetlerini elinde bulunduran şirkete de ana şirket adı verilir. Yavru şirketlerin hukuki ve ekonomik bağımsızlıkları korunsa bile gerçekte yönetim ve denetim ana şirketin başka bir deyişle holdingin elindedir. Konsern: Bu tür birleşme iki ya da daha fazla işletmenin finansal ya da teknik yönden daha güçlü olabilmek için hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeden fakat ekonomik bağımsızlıklarını kaybettikleri birleşme türüdür. Konsernler genellikle üretim, pazarlama, satın alma, araştırma geliştirme gibi konularda işbirliği yapmak amacıyla kurulmaktadır. Konsern şeklinde birleşme yapı itibariyle kartele benzemektedir. Fakat konsern de daha az işletme daha yakın ilişkiler kurarak birleşirler. Ayrıca kartelde ekonomik bağımsızlık kaybolmamaktadır. Konsernlerde temel amaç, maliyeti düşürerek arlılığı artırmaktır. Konsorsiyum: İki veya daha fazla işletmenin zaman ve kapsam olarak sınırlandırılmış ve büyük sermaye gerektiren faaliyetler için bir araya gelerek birleşmeleridir. Burada temel amaç, işletmelerin teknik ve finans imkânlarını birleştirerek büyük projeleri gerçekleştirmektir. Konsorsiyumda işletmeler, köprü, baraj, liman, demiryolu gibi büyük miktarda sermaye gerektiren işler için kurulurlar. Bu işbirliği söz konusu projenin bitmesi ile son bulmaktadır. Centilmenlik anlaşmaları: Centilmenlik anlaşmaları, pazar payını bölüşme, hammadde kaynaklarını paylaşma, fiyat beraberliği sağlama gibi amaçlarla iki veya daha fazla işletme tarafından yapılan anlaşmalardır. Bu anlaşma türü tarafların karşılıklı sözlerine dayanır ve taraflardan birinin sözünde durmaması durumunda herhangi bir ceza uygulanmamaktadır. Ekonomik ve hukuki bağımsızlıklar yitirilerek yapılan birleşmeler Bu tür birleşmeler işletmelerin ekonomik ve hukuki bağımsızlıkları tamamen ortadan kalkarak gerçeklemektedir. Tröst: İki veya daha fazla işletmenin ekonomik çıkarlar elde etmek amacıyla hukuki bağımsızlıklarını yitirerek, sermaye ve yönetimlerini birleştirmek suretiyle oluşturdukları birleşme çeşididir. Bunun sonucu olarak da tüzel kişiliklerini kaybederler. Tröstte işletmeler tek bir yönetim çatısı altında toplanırlar. Bu tür birleşmeler işletmelerin ekonomik ve hukuki bağımsızlıkları tamamen ortadan kalkarak gerçeklemektedir. Tröstler amaçları ve yapısı açısından kartellere benzerler. Fakat kartelden farkı ekonomik ve hukuki bağımsızlıkların yitirilmesidir. Dolayısıyla tröstler, kartellere göre süreklilik göstermektedirler. Tröstün olduğu bir pazarda, birleşen işletmeler pazarın önemli bir bölümünü ele geçirerek tekel durumuna gelmektedirler. Bu da pazarda rekabeti kısıtlayan bir durum oluşturmaktadır. Bu nedenle ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede tröstleri engelleyen yasalar oluşturulmaktadır. Tam birleşme (Merger): Genellikle büyük ve güçlü işletmenin küçük işletmeyi satın alması şeklinde gerçekleşerek tek işletme haline gelinen birleşme türüdür. Uygulamada küçük şirketlerin birleşerek büyük şirketler haline geldiği de görülmektedir. Şirket evliliği olarak da adlandırılan tam birleşmede, işletmeler finansal ve teknolojik açıdan daha güçlü hale gelmektedirler. İşletmelerin Amaçları İşletme amaçları işletmeden işletmeye farklılık gösterebileceği gibi işletmelerin tek bir amacı da yoktur. Genel işletme amaçları hemen hemen tüm işletmeler için geçerli olan ve uzun vadede var olabilmeleri için belirlemeleri gereken unsurlar olmakla beraber, özel amaçlar işletmelerin türü, ortakları, faaliyet alanı gibi unsurlara göre değişebilmektedir. Genellikle kabul edilen temel işletme amaçları şöyle sıralanabilir: (Mucuk, 2005) • Kar sağlama • Satış geliri sağlama • Sosyal sorumluluk • Varlığını sürdürme ve büyüme İşletmelerin genel amaçları uzun dönemde kar sağlamak, sosyal sorumluluk ve varlığını sürdürmek ve büyümek olarak belirtilebilir. Bu amaçların öncelik sırası işletmeden işletmeye farklılık gösterse de tek bir amaca odaklanmak işletmelerin ayakta kalmaları için yeterli olmayacaktır. Örneğin birçok özel işletme için kar sağlamak amacı, sosyal sorumluluktan önce gelmesine rağmen kamu işletmelerinin birçoğunda sosyal sorumluluk ön plandadır. Genel amaçlar işletmelerin var olma nedenleridir. (Tatar, 1992) Genel amaçlar içerisinde kar ile sosyal sorumluluk amacı arasında dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. İşletmeler ilişkide bulunduğu çevresine karşı sosyal sorumluluklarını yerine getirdiği sürece ancak uzun dönemde kar elde edebileceklerinin farkında olmalıdırlar. Bu nedenle kar ile sosyal sorumluluk amacı arasında doğru bir denge kurulmalıdır. Örneğin sosyal sorumluluk yerine getirilmesi uğruna kardan bir noktaya kadar vazgeçilebilir. Kısa dönemde aşırı kar elde etmek için amacıyla sosyal sorumluluktan ödün verilmesi işletmenin uzun dönemde varlığını tehlikeye düşürecektir. Kar sağlamak Kar sağlamak, işletmelerin en önemli ve en temel amacıdır. Zira bir işletmenin kurulmasını ve üretimde bulunmasını güdüleyen faktör kazanç elde etmedir. Dolayısıyla kar elde etme beklentisi işletmelerin işleyişinde her zaman ön planda olmaktadır. Fakat kar, işletmenin sürekliliğinin sağlanabilmesi için uzun dönemde elde edilmesi gereken bir olgudur. Aksi takdirde işletme faaliyetlerini yürütemeyecektir. Kar, genel olarak belli bir faaliyet döneminde toplam gelirler ile toplam giderler arasındaki fark olarak tanımlanabilir. İşletmelerde karın, denetleme, performans değerleme, vergi ödeme, verimlilik, ortaklara kar dağıtma, çalışanları motive etme gibi faaliyetlerde kullanıldığı görülmektedir. Satış Geliri Sağlama Satış gelirlerinin maksimizasyonu amacı zaman zaman bazı işletmeler için kar sağlama amacının yerini alabilmektedir. (Mucuk, 2005). Özellikle çok sayıda işletmenin pazara hakim olduğu oligopol piyasalarda kar maksimizasyonu yerine satış gelirlerinin maksimizasyonu bir amaç olarak tercih edilebilmektedir. Bazı üst düzey yöneticiler işletme ve kendileri için performans ölçüsü olarak satışların artmasını kardan daha ön planda tutmaktadır. Sosyal sorumluluk İşletmelerin tek amacının kar olması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü işletmelerin doğrudan veya dolaylı olarak ilişkide bulunduğu birçok kişi ve kuruluş vardır. İşletmeler tüm bu kişi ve kuruluşlara karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bunların başında müşterileri gelmektedir. Müşteriler, işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri satın alarak işletmenin yaşamasını sağlarlar. Bu nedenle işletme, müşterilerin istediği mal ve hizmetleri, istedikleri kalitede üretmek zorundadır. Ayrıca işletmelerin, devlete karşı vergi sorumluluğu, ülkesine karşı istihdam ve katma değer sorumluluğu, ortaklarına karşı kar dağıtımı ve işletme değerini artırma sorumluluğu, çalışanlarına karşı iyi koşullar ve ücret sorumluluğu, çevresine karşı kirletmeme sorumluluğu, rakiplerine karşı haksız rekabet yaratmamak gibi çeşitli sorumlulukları vardır. Varlığını sürdürmek ve büyümek İşletme, uzun dönemde kar ve sosyal sorumluluk amaçlarını uyumlu bir şekilde yerine getirerek denge kurması sonucu varlığını sürdürerek büyüme imkânına kavuşacaktır. Ayrıca işletmelerin içerisinde bulunduğu çevre sürekli gelişmektedir. Meydana gelen bu değişikliklere çabuk cevap veremediği sürece işletme varlığını sürdüremeyecek ve büyüyemeyecektir. Örneğin müşterin istek ve ihtiyaçları sürekli değişmektedir. İşletme müşterilerini sürekli izlemeli ve bu ihtiyaçları karşılamalıdır. Aynı şekilde rakiplerini de izleyerek rekabet çevresinde meydana gelen değişiklikleri zamanında fark ederek önlem almalıdır. Ayrıca teknolojik gelişmelerde işletmelerin de varlığını sürdürmek ve büyümek için izlenmelidir.