İŞ`TE - Genç Askon
Transkript
İŞ`TE - Genç Askon
İŞ’TE HELAL KAZANÇ KÜNYE İÇİNDEKİLER Tarİhe Geçmek harekeTe Geçmeyİ GerekTİrİr... Harun Reşit Çelikoğlu 04 GİrİŞİm mOTİVaSyONU Mustafa KOCA Genç ASKON Bülten İlkbahar 2014 İMTİYAZ SAHİBİ: Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği adına Mustafa Koca GENEL YAYIN YÖNETMENİ Harun Reşit Çelikoğlu SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Atilla Yılmaz EDİTÖR Muhammed Yunus Bektay Görsel Yönetmen Mustafa Özen YAYIN KURULU Enes Abi Adem Dokgöz Mustafa Safa Yılmaz Bilal Kavak Akın Çakır Mustafa Kara Yusuf Yıldız Ahmet Talha Demir YAYINA HAZIRLIK hayaL kUrmak BaŞarININ SIrrIDIr Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay KILIÇ GIDa, TarIm Ve hayVaNCILIk BakaN yrD. ZİyareTİ GeNç aSkON VekİLLerİmİZİ ZİyareT eDİyOr GİrİŞİmCİ rUhLU GeNçLer Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk GÖRGÜN Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek GeNç aSkON (2015-2016 ) İSTİŞare kamp prOGramI GeNç aSkON merSİN ŞUBe ZİyareTİmİZ DIŞ pOLİTİka eĞİTİm prOGramI yUrT DIŞI eĞİTİm SeçeNekLerİ Rahmi Mesud YILMAZ 2 facebook.com./ASKON.org.tr twitter@ASKON.org.tr 12 12 14 16 20 22 24 26 İSLamDa FeLSeFeNİN İNTİŞarI İBN-İ rüŞD Akın ÇAKIR GeNç aSkON İCra kUrULU ZİyareTLerİ GeNç aSkON Ve GeNç müSİaD BULUŞmaSI GeNçLerDeN DarBeLere karŞI Dİk DUrUŞ YAZIŞMA ADRESİ Cevizlibağ Yeni Londra Asfaltı N.15 Yeşil Plaza K.5 Topkapı-İstanbul T. 0212 481 55 50 www.askon.org.tr - posta@askon.org.tr 08 röpOrTaj DOSyaSI İŞ SaĞLIĞI GüVeNLİĞİ yaSaSI eĞİTİm prOGramI BASKI VE CİLT Milsan Basın Sanayi A.Ş. İnönü Mh. Muammer Aksoy Cad. Dere Sk. No 70 34620 Sefaköy / İstanbul +90 (212) 471 71 50 info@milsan.com.tr 06 prOF. Dr. İSmaİL yükSek ZİyareT eTTİ 32 36 36 38 40 40 ULUSaL DeSTek Ve hİBe prOGramLarI Ahmet Talha DEMİR 42 BİLGİ çöpLüĞüNDeN kaŞIkçI eLmaSI çIkarTmak Yusuf YILDIZ 48 müSLümaNLarIN SON kâBUSU İSLamOFOBİ M. Yusuf BEKTAY 50 08 16 14 12 24 38 20 22 Girişimcilik 3 Sadece bilmek yetmez, uygulamak da gerek, Sadece istemek yetmez, yapmak da gerek. GOETHE V Genç AsKoN Başkanı Harun Reşit ÇELİKOğLU Tarihe Geçmek Harekete Geçmeyi Gerektirir... 4 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi izontele filminde Deli Emin’in radyonun resimlisi fikrini duyduğu anda verdiği tepki hepimizin hayat boyu bir defa dahi olsa tecrübe ettiği bir durumu izah eder. Ben bunu düşünmüştüm der, hayalini kurduğumuz fikrin gerçek dünyada nelere dönüştüğünü hayıflanarak izlemek zorunda kalırız. Ancak bir yandan da bunu değiştirebilme yeteneğine sahip olduğumuzu fark eder, düşünüp, planlayıp-programladığımız fikrin gerçekleşmesi için artık bir aksiyon almamız gerektiğini idrak ederiz. Nitekim akıl, bütün insanlığın ortak paydası iken bu aklı topluma faydalı bir unsurun üretimine vesile kılmak herkese nasip olmamaktadır. Burada sıklıkla “ruh” olarak nitelendirilen girişimcilik kavramı devreye girer. Oysa girişimcilik bir takım insanlara has olan, bahşedilmiş bir ruhtan öte, sıkı çalışma, doğru stratejileri izleme ve cesaret gösterme ile yakından ilişkili olan bir meseledir. Bilgi kaynaklarına erişimin böylesi kolay olduğu bir dünyada girişimci ruha sahip olmamak gibi bir bahanenin artık vadesi dolmuştur. Hayalini kurduğunuz bir fikrin topluma artı değer katan somut bir gerçekliğe dönüşmesini sağlamak için izlemeniz gereken yolu size tarif edecek çok fazla imkan elimizin altında bulunmaktadır. Önemli olan duyulan bu heyecanı destekleyecek bir çalışma azminin olmasıdır. Bu topraklar büyük hayalperestlerin bu hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü hikayelerle doludur. Fatih Sultan Mehmet Bizans’ın Haliç’e çektiği demir halatı nasıl aşacağını düşünürken gemileri karadan yürütme fikrinin uygulanması imkansız bir hayal olduğunu düşünmemiş aksine bunu hayata geçirmek için birçok plan program yapmış, bu fikrin karşısında duran birçok önemli devlet adamına kulak asmamış, nihayetinde Fatih olmuştur. Yine Hezarfen Ahmet Çelebi insanoğlunun da uçabileceğini hayal etmiş, bu hayalini yıllar süren araştırmaları ve çalışmaları neticesinde bir sabah kendisini Galata Kulesi’nden aşağı bırakarak gerçekleştirmiştir. Bu coğrafyanın kaderini etkileyen bu ve benzeri onlarca örnek sıralanabilir. Bütün bu örnekler, hayalini kurduğumuz fikirleri hayata geçirme arzu ve irademizi güçlendirecek, bizi daha şevkli kılacaktır. Girişimciliğin ilk adımı hayal etmek iken bu işin en önemli başlığı harekete geçmektir. Goethe’nin de dediği gibi “istemek yetmez yapmak gerek” her zaman bir girişimcinin kilit cümlelerinden biri olmak zorundadır. Bu yolda birçok zorlukla karşılaşmak mümkündür. Ancak bu zorluklar karşısında mücadele etmek bizatihi bir değer, kazanım haline dönüşebilir. Bu tarz zorluklar karşısında yaptığı her işi dürüstçe yapmaya çalışan bizlerin tavrı ise şu olmalıdır: Gayret bizden, Tevfik Allah’tan. “Bu topraklar büyük hayalperestlerin bu hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü hikayelerle doludur. Fatih Sultan Mehmet Bizans’ın Haliç’e çektiği demir halatı nasıl aşacağını düşünürken gemileri karadan yürütme fikrinin uygulanması imkansız bir hayal olduğunu düşünmemiş aksine bunu hayata geçirmek için birçok plan program yapmış, bu fikrin karşısında duran birçok önemli devlet adamına kulak asmamış, nihayetinde Fatih olmuştur.” Girişimcilik 5 G AsKoN Genel Başkan Mustafa KOCA GİRİŞİM MOTİVASYONU 6 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi irişim son derece kıymetli bir değeri ifade etmektedir. Girişimcilik bünyesinde üstün nitelikler taşır. Cesaret, bilgi, beceri, liderlik gibi… Girişimci çok defa sadece elindeki malzeme olarak girişim ruhuyla harekete geçer. Diğer tüm elemanları bir araya getirir ve ortaya adeta hiç yoktan bir değer çıkarır ve bir yatırımı gerçekleştirme becerisini gösterir. Bu özellikleriyle nadir bir örnektir ve dolayısıyla kıymetlidir. Bir yatırımın destek elemanları açısından meseleye baktığımızda kritik unsurların olduğunu görüyoruz. En önce iş fikri, sonra finans. Ardından bizatihi işi yürütecek teknik boyut. İşte girişimci tüm bu kritik unsurları cesaretiyle var kılacağını düşünerek harekete geçebilen bir insandır. Bu tip insanları motive eden en önemli dinamik bizatihi kendi iç güçleridir. Bu melekenin kazanılması için ne okumak, ne miras ve ne de çevresel faktörler gerçek bir katkı sunamayabilirler. En önemli katkı kişinin kendi fıtratından gelir. Girişim başladıktan sonra artık bu girişimi verime dönüştürmek sadece macera boyutunda bırakmamak girişim kadar önemlidir. Girişimci cesaretine hiç şüphesiz yeni elemanları da eklemek gerekir. Zira başarısız girişimlerin maliyetleri sadece finansal olarak hesaplanamaz. Bu kritik noktayı asla atlamamak gerekir. Bu konudaki başarısızlığın maliyetinin içine; hayal kırklıkları, insan israfı, para dışındaki diğer kaynakların israfı ve özellikle girişim ruhunun zedelenmesi de girebilmektedir. Meselenin o tarafını da toparlamayı bu hadisenin bir parçası olarak düşünmek gerekir. Zira gerçek girişimci düşünce, yaptığı işte aynı anda birden fazla konuyu düşünebilme ve strateji üretebilme becerisidir. Gerekirse girişimci kollektivitesi oluşturmak lazım. Özellikle şu unsurları girişimin içine dahil etmek gerekir: İş hayatı belirsizliklerle doludur. Geleceği okuyabilme ve kokuyu alabilme güdüsüyle oluşan bir gelecek hayali üzerine dizayn edilmesi gerekir. Belirsizliklerle başa çıkmayı göze almaktır. Yani risk almaktır. Girişimcilik, kimsenin henüz gitmediği yollardan gidebilme, öncü olma, yol bulma ve gerekirse yeni yol açma gibi özellikleri bünyesinde barındırır. Girişimcilik, problemlere ve ihtiyaçlara yaklaşırken, alışılmışın dışında mütemadiyen kendi yenilikçi ve icatçı gücünü devreye sokma özgüvenini göstermeyi gerektirir. Bu kararı girişimci alır, uygular ve sonuçlandırır. Böylece önemli bir fark oluşturmuş olur. Öne geçer. Girişimin en önemli bir boyutu da rekabetçi düşünmeyi başarabilmektir. Rekabetten korkmadan, tam aksine onun gelişim için derin bir kamçılayıcı dinamik olduğunu düşünmek, girişimcinin özelliğidir. Genç ASKON’ un genç girişimcilerine yeni alanlarda, yeni yollar bulma ve ileri girişimler gerçekleştirme istikametinde başarılar dilerim. Girişimcilik 7 HAYAL KURMAK BAŞARININ SIRRIDIR GENÇLİK VE SPOR BAKANI SAYIN AKİF ÇAğATAY KILIÇ 8 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi A K Parti iktidarının sağladığı istikrar sayesinde 2002 yılından bu yana Türkiye ekonomisi sürekli gelişen ve büyüyen bir çizgide yoluna devam ediyor. Artık birçok ülke Türkiye’ye gıpta ile bakarken, uluslararası sermaye de yatırım yapmak için ülkemizi tercih ediyor. Global verilere göre Türkiye, dünyanın 17’inci, Avrupa’nın da 5’inci büyük ekonomisine sahip bir ülke oldu. 2009 yılındaki küresel krize rağmen işsizlik oranını yüzde 10”ların altına indirdik. Son bir yıl içinde 1,5 milyona yakın insana iş sağladık. Şimdi Yeni Türkiye”nin yeni hedefi; Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek, 500 milyar dolar ihracat yapmak, kişi başı milli geliri 25 bin dolara yükseltmek, işsizlik oranını ise %5’e indirmek. Bu hedefi gerçekleştirecek hem sanayicimiz, hem eğitimli insan gücümüz hem de siyasi irademiz var. Bir ülkenin ekonomik dinamizmini oluşturan en temel unsur girişimciliktir ve girişimcilik ruhudur. Bu girişimci ruhun da tek kaynağı gençlerimizdir.77 milyona yaklaşan nüfusumuzun yarısı 28 yaş altında. Sahip olduğumuz bu genç nüfus, Türkiye’ nin büyük iş üretme kapasitesinin bir göstergesidir. Bugünümüzün, yarınımızın ve geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin potansiyellerini ortaya çıkarmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Yaptığımız her yatırımın hem gençlerimizi üretken hale getireceğini, Türkiye’yi zenginleştireceğini, toplumumuzun var olan refah ve huzurunu pekiştireceğini, hem de istihdamı arttırarak, işsizliği önleyeceğini biliyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde en genç nüfusa sahip olan ülkemizin elindeki bu büyük gücün farkındayız. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de genç girişimcilerin karşı karşıya olduğu sorunların başında tecrübe eksikliği geliyor. Tecrübe eksikliğini gidermek için sivil toplum kurumlarıyla devamlı temas halindeyiz. Devlet kurumlanın bilgi, birikim ve deneyimleri de gençlerimize aktarıyoruz. Önemli bir eksiklik de sermaye teminindeki zorluklar. Gençlerimizin bu konuda sıkıntı yaşamamaları için aralarında benim bakanlığımın da bulunduğu birçok bakanlık çözüm üretiyor ve AB fonlarından girişimcileri yararlandırarak, maddi katkılar sağlıyoruz. Teknolojik ilerlemenin esasını oluşturan bilimsel faaliyetlerin arzu ettiğimiz düzeye ulaşması için temel bilimlere ağırlık vermenin ve gençlerimizi bu alanlara yöneltmenin hayati önem taşıdığının da bilincindeyiz. Bu gerçekten hareketle girişimci bir topluma sahip olmak için işe üniversitelerimizden başladık. Üniversitelerimizde girişimcilik derslerinin verilmesini teşvik ediyoruz, çeşitli girişimcilik eğitimleri düzenliyoruz. n Bakanlığımın da genç girişimcilere yönelik faaliyetlerinden kısaca bahsedelim isterseniz; Gençlerin potansiyellerini gerçekleştirebilmelerine imkân sağlamak için Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ile 2013 yılında protokol imzaladık. Bu protokol kapsamında 18-29 yaş aralığındaki genç girişimcilere ücretsiz eğitim veriyoruz. Eğitimi tamamlayan gençlerimiz işyeri sahibi olmak isterse 30.000 TL’ye kadar hibe ve 70.000 TL’ye kadar faizsiz kredi kullandırıyoruz.. İlk önce pilot bölge olarak belirlenen Adıyaman, Ankara Aksaray, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, Kayseri, Konya, Kocaeli, Manisa ve Trabzon illerinde 1260 genç, “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi” aldı. 2013 yılı Kasım ayı itibarıyla da 81 ilin tamamında uygulamaya geçtik. Yaklaşık 6 bin gencin faydalandığı, 135 gencin işyeri açarak hayata geçirdiği projeyi bu yıl da devam ettirmek için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Verdiğimiz bu eğitimle gençlerimiz girişimcilik ruhunu geliştiriyor, üretici yönlerini ortaya çıkarıyor ve böylece istihdama da katkıda bulunuyoruz. Aynı zamanda da gençlik merkezlerimizin aktif olarak kullanılmasını ve dezavantajlı gençlerin sosyal ve ekonomik hayatın içerisine daha etkin olarak katılmalarını sağlıyoruz. Genç girişimci adaylarına, girişimcilik özelliklerinin sınanması, iş fikri geliştirme ve yaratıcılık, iş planı kavramı ve öğeleri (pazar araştırma, pazarlama planı, üretim planı, yönetim planı, finansal plan), e-ticaret, dış ticaret vb. konularda ders veriyor, atölye çalışmaları yapıyoruz. Bu arada derginiz aracılığıyla genç girişimci kardeşlerime bir müjde vermek istiyorum. “ Proje Temelli Uygulama Eğitimi “ adı altında bu yönde yeni bir adım daha attık. Gençlik liderlerimiz uluslararası alanda proje üretme ve hazırlama eğitimi alarak, bulundukları yerdeki gençlik merkezlerindeki gençlere aktaracaklar. Girişimcilik 9 Gençlerimizin Proje hazırlama konusunda yeterliliklerinin arttırılmasını, proje başvurularında gözle görülür bir artışın sağlanmasını ve Avrupa Birliği (AB) hibe programlarından daha fazla yararlanılmasını amaçlıyoruz. Gençlerimize bir başka müjdem daha var. Geleneksel hale getirdiğimiz Genç Türkiye Zirvesi’nin üçüncüsünü 10-12 Nisan tarihleri arasında İstanbul’da yapacağız. , Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ortak organize ettiğimiz bu zirveye Türkiye’nin her ilinden gelen binlerce genç ile çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren 161 üniversiteden gençler ile buluşacak. Zirvede girişimcilik Politikaları ve Yeni Türkiye, 21. Yüzyıl Eğitim Stratejileri ve Üreten Türkiye, Kadın Girişimci ve Mutlu Türkiye, Uluslararası Girişimcilik ve Büyük Türkiye konularında oturumlar düzenleyerek gençlerimizin geleceğine ışık tutacağız. Geçen sene başlattığımız ‘Tematik Gençlik Kampları’ projesi kapsamında çalışmalarımız da devam ediyor. Samsun”da düzenlediğimiz girişimcilik kampı büyük ilgi gördü. Bu yıl içinde başka illerimizde de girişimcilik kamplarını devreye sokmayı planlıyoruz. 10 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Aydınlık geleceğimizin teminatı sevgili gençler, şunu hiç unutmayın; Başarı için çalışmak şart. Çalışmanın öncesindeki en önemli unsur da hayal kurmak. Siz başarıyı ve geleceğinizi hayal edemezseniz, başarıya ulaşmanız pek mümkün olmayabilir. Hem çalışacak hem de başarıyı hayal edeceksiniz. Çok daha güzel yarınlara sizlerin bu hayal ve başarıları sayesinde ulaşacağız. Bu konuda önümüzde bir örnek duruyor. Gençlik yıllarında simit satarak, siyasette her kademede ter dökerek, daha sonra İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanı olmuş, okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesine rağmen devletin zirvesine kadar yükselmiş bir isim Çumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Hayal gücüne inanmasaydı o zaman Başbakanlığı döneminde Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni 12 yılda geldiğimiz bu noktaya taşımakta muvaffak olamazdı. IMF’ye 23,5 milyar borcumuzu ödedi. Hatta ihtiyacınız olursa kredi verebiliriz diyecek bir konuma taşıdı ülkemizi. Şimdi o Türkiye Cumhuriyeti Devletinin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olarak hizmetlerine devam ediyor. Girişimci ruha ne güzel örnek değil mi? GENÇ ASKON OLARAK GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKAN YARDIMCISI KUDBETTİN ARZU’YU ZİYARET ETTİK Z iyaret dahilinde yapılacak projeler ve programlar konuşuldu. Özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılabilecek projeler ele alındı. Ziyarette ayrıca genç girişimcilerin tarım ve hayvancılık adına planlanan ve yapmaları gereken projeler hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Görüşme, Genç ASKON Genel Başkanı Harun Reşit Çelikoğlu’nun Bakan Yardımcısı Kudbettin Arzu’ya hediye takdimi ile son buldu. AK PARTİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SAYIN BÜLENT TURAN’I ZİYARET ETTİK S ivil Toplum kuruluşları, Millet ve Milletin Meclisi arasında iletişimi sağlayacak kurumların başında gelmektedir. Bu amaç kapsamında önemli Sivil Toplu Kuruluşlarından biri olan Gen ASKON görevini yerine getirmek amacıyla vekillerimizi ziyaret ediyor. Genç ASKON Genel Başkanımız Harun Reşit 12 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Çelikoğlu, Genel Sekreterimiz Enes Abi ve Kurumsal İlişkiler Sorumlumuz Sıddık Katrancı, AK PARTİ İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ı makamında ziyaret etti. Toplantıda karşılıklı fikir alış verişinde bulunurken Vekilimiz Gençlerin Türkiye için öneminin çok kıymetli olduğunu ve daha dinamik bir genç nesil görmek istediklerini iletti. Girişimci Ruhlu Gençler Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. HALUK GÖRGÜN 14 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Sevgili Girişimci Ruhlu Gençler, ir ülkede teknoloji politikaları ne kadar isabetli olursa olsun, eğer belirlenen politikaları uygulayacak girişimciler mevcut değilse, yeni yatırımların gerçekleşmesi imkânsızlaşır. Girişimcilik, işsizlik sorununa önemli bir çözüm olanağı sunduğu gibi ekonomik büyümenin de önemli bir bileşenidir. Bu yönüyle girişimci, toplumsal fayda yaratan ekonomik bir aktördür. Ülkemizin yakın tarihine baktığımızda, ilk sanayi kuruluşlarının düşünce mimarlarının sahip olduğu girişimcilik aşkı, çoğu alanda ülkemizin göğsünü kabartan nitelikte çalışmaların yapıldığı mega fabrikaları yaratmıştır. Bu fabrikalar binlerce insanın istihdam edildiği ve ekmek paralarının kazandığı yerlerdir. Girişkenlik ile girişimcilik kavramları genelde birbirine karıştırılır. Girişkenlik doğuştan B kazanılmış bir değer olmasına rağmen, girişimcilik var olan potansiyelin üstüne yapılacak yeni bilgisel yatırımlar ile kazanılacak olan en önemli entelektüel sermayedir. Türkiye’de istihdamın büyük bir kısmının KOBİ’ler tarafından karşılandığı düşünüldüğünde, girişimciliğin önemi hem istihdam hem de üretim açısından karşımıza çıkmaktadır. Girişimcilik, işletmeciliğin ve toplumun yapısında bir değişimi başlatır ve geliştirir. Bu değişim ve gelişmeyi kolaylaştıran anahtar “inovasyon”dur. İnovasyon, eskiden bir dâhinin bir buluş yapması ya da akıllı birinin bir fikri alıp ticari bir faydaya dönüştürmesi olarak görülmekteydi. Ancak, bugünün iş dünyasında inovasyon, bir kerelik değil tekrarlanabilir ve sistemleştirilebilir olmalıdır. İnovasyon, bir ülkede sürdürülebilir büyümenin, toplumsal refahın ve istihdamın sağlanması için tek çözümdür. İnovasyonun tetikleyicisi ise “girişimcilik ruhudur”. Bütün yeniliklerin kaynağı, planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen araştırma-geliştirme faaliyetleridir. Bilimsel bilgiye yönelik organize edilmiş araştırma ve geliştirme faaliyetleri tüm ekonomiye yayılmakta ve paylaşılmakta; bunun sonucunda da ekonomik büyüme gerçekleşmektedir. 21. yüzyılın yapılanmasında “girişimcilik”, “ar-ge” ve “yenilikçilik” vazgeçilmez başarı faktörleri haline gelmiştir. Bu faktörleri zekice kullanan, hızla ve esneklikle şekillendirebilen genç girişimciler oyunun kurallarını belirleme hakkına sahip olmaktadırlar. Biraz önce özellikle vurguladığım girişimcilik, ar-ge ve yenilikçilik faktörlerinin altyapısı Üniversiteye gelen gençlerimizde mevcuttur. Önemli olan eğitim sürecinde onlardaki cesaretigirişime; merak duygusunuaraştırmaya ve yaratıcıklarınıyenilikçiliğe dönüştürebilmektir. Gençlerdeki girişimcilik ruhunun araştırma faaliyetleriyle, araştırma faaliyetlerinin ise inovatif ürünlerle sonuçlanması için Üniversitelerin sorumluluğu rehberlik hizmetini sağlamaktır. Gençlerin girişimcilik çerçevesi içinde sektörlere dahil olması, üniversite-sanayi işbirliği kavramına yeni bir boyut kazandıracaktır. Üniversiteler, araştırmalar yapacak girişimciler yetiştirerek, kendi projelerine destek olabilecek sanayi ortakları yetiştirmiş olacaktır. Böylelikle, öğrencilerin kariyer planlaması yaptığı bir dönemde, alışılagelmiş alternatifler dışında, girişimciliği önlerine bir seçenek olarak sunmayı ve üniversitelerde girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasını sağlamayı amaçlamaktayız. Gençlerimizin bu ruhu yakalaması için, her bölümde Girişimcilik derslerini Lisans ve Lisansüstü seviyesinde vermekteyiz. Bununla birlikte, üniversitemizin en önemli dinamiklerinden Teknoloji Transfer Ofisi ile Girişimcilik konusunda sürekli inovatif düşünceleri hayata geçirmeye çalışmaktayız. TTO’nun en çok yoğunlaştığı konu, lisans bitirme öğrencileri ve lisansüstü seviyesindeki öğrencilerin yaptığı projeler doğrultusunda, ülkemize katma değer sağlayacak ürünlerin hayata geçirilmesi ve ihracatını gerçekleştirmek için Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın desteklediği TEKNOGİRİŞİM projeleridir. Sizlerin değerli proje fikirleri, doğru iş planı ve iş modeli ile proje fikrinizin prototipini hayata geçirmek için bu kurumlara bir proje olarak sunulur. Alınan %100 hibe ile siz değerli arkadaşlarımızın proje fikri artık şirketleşmiş olmaktadır. “Başımıza İcat Çıkartma” deyimini hayatımızdan tamamen çıkartıp, “Başımıza Sen de İcat Çıkart” deyimini kullanmak zorundayız. Ülkemizin yaklaşık ihracat değeri 1.5-2 $/kg’dır. Bu değerin düşük olması katma değerli ürünlerin ihraç edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Katma değerli ürünler, AR-GE niteliği olan patentli ürünlerdir. İşte girişimci ruha haiz olan bireyler, sürekli yeni araştırma konuları edinip, ihtiyaç ve maliyet analizlerini yapan, fikirlerini hayata geçiren kişilerdir. 2000’lerin başından bu yana Marka olmuş tüm girişimcilerin başarı hikayelerinde bu temel kilometre taşlarını görmek mümkündür. Bu yetenek, ancak doğru tekniklerin kullanıldığı bir eğitim sistemi ile kazanılacaktır. Biz, eğitimciler olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Geleceğin Türkiye’sini siz girişimci gençler ile birlikte oluşturacağız. Herkesi kendi şirketini kurmaya davet ediyorum. Ülkemizin sağladığı tüm imkanları kullanarak, doğru ekosistemde hareket ederek, başarılı olacağınıza güvencim sonsuz.Tüm girişimci gençlerimize bu zorlu yolculuklarında başarılar dilerim. Girişimcilik 15 Röportaj Dosyası Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail YÜKSEK 16 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Sayın hocam öncelikle Genç ASKON adına bizi makamınızda ağırladığınız ve dergimize röportaj talebimize olumlu cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz. Tüm akademik hayatınızın Yıldız Teknik Üniversitesin de geçmesi ve son iki dönemdir de rektörlük görevini ifa ediyor oluşunuzdan ötürü öncelikle üniversiteniz hakkında kısaca bilgi almak istiyoruz. Malum tercih dönemleri yaklaşmakta ve sizce genç arkadaşlarımız neden burayı tercih etmelidir? Türkiye’nin önde gelen ve tarihi itibariyle en deneyimli teknik eğitim ve öğretim kurumlarından birisi olan Yıldız Teknik Üniversitesi, mühendislik ve mimarlık alanlarında Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasında yerini almış bulunmaktadır. Özgün bilgi ve teknoloji üretiminin yanı sıra, toplumun değişik kesim ve kurumlarına araştırma-geliştirme projeleri yapması, danışmanlık ve bilgilendirme gibi konularda hizmet sunması da Üniversitemizin dış paydaşlarıyla işbirliğini güçlendirmiş ve saygın üniversiteler arasındaki yerini almıştır. Davutpaşa Kampüsünde yeniden yapılanma sürecine giren YTÜ çağdaş ve günümüz ihtiyaçlarına uygun binaları, laboratuvarları, derslikleri, geniş kampus mekanı ve Teknopark projesi ile araştırma ve eğitim kalitesi açısından sadece yerel değil aynı zamanda uluslar arası üniversitelerle rekabet edebilecek seviyeye gelmeyi hedeflediğinden geleceğe umutla bakmaktadır. 104. yılını tamamlayan Türkiye’nin dev eğitim kurumu Yıldız Teknik Üniversitesi 35.000 öğrencisi, 1.500 civarında akademik personeli, 10 fakültesi, 3 Yüksekokulu ve 2 enstitüsü ile beklentileri karşılamak amacıyla eğitim, araştırma ve yönetim alanlarında önemli adımlar atmaktadır. Üniversitemiz, temel bilimlerden, mühendislik bilimlerine; sosyal-idari bilimlerden mimarlık ve eğitim bilimlerine kadar tüm disiplinleri bünyesinde barındırmaktadır. Kendi alanlarında uzmanlaşmış bu bölümlerimizin sunduğu lisans ve lisansüstü programları, ülkemizin en seçkin öğrencilerince ilk sıralarda tercih edilmektedir. Son zamanlarda artık eskisi gibi eğitim yok çünkü eskisi gibi kaliteli öğrenci yok şeklinde tenkitler sık duyulur oldu. Bu eleştiriye katılıyor musunuz ve Yıldız Teknik Üniversitesi olarak çağın teknolojisi yakalamak adına üniversitede verilen eğitimlerde yapılan çalışmalara örnek verir misiniz? Ülkemizdeki öğrenci kalitesinin dünyanın herhangi bir yerinde bulunabileceğine inanmıyorum. Yurtdışında bulunan üniversitelere yaptığımız ziyaretlerde özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin performanslarının yüksek olduğu ilgili öğretim üyeleri tarafından defalarca ifade edilmiştir. Bilgi çağının insanını yetiştirmeyi hedefleyen Üniversitemiz, seçkin ve dinamik öğretim kadrosu ve başta mühendislik ile mimarlık olmak üzere fen, sosyal bilimler ve sanat alanlarında disiplinlerarası lisans ve lisansüstü akademik programları ile özellikle mühendislik alanlarında öğrenim görmeyi isteyen öğrencilerin cazibe merkezi haline gelmiştir. Mezunlarımızın kalitesi ve sanayi ve iş alanlarında tercih edilmeleri öğrenciler arasında Üniversitemizin de tercih edilme nedenlerinden birisidir. Bir üniversiteyi üniversite yapanın, öğretim üyelerinin yaptığı çalışmalar, laboratuvarlarının çağdaşlığı ve mezunlarının ülkede kabul edilebilirliği gerçeğinden yola çıkıldığında YTÜ’nün tüm bu nitelikleri taşıdığı görülmektedir. Özgün bilgi ve teknoloji üretiminin yanı sıra, toplumun değişik kesim ve kurumlarına araştırma-geliştirme projeleri yapması, uygulamalı eğitimlere önem vermesi, danışmanlık ve bilgilendirme gibi konularda hizmet sunması da Üniversitemizin dış paydaşlarıyla işbirliğini güçlendirmiş ve saygın üniversiteler arasındaki yerini almıştır. Ayrıca, üniversite-sanayikamu işbirliğini kurumsallaştırmak ve sanayicilerimizin ar-ge’ye dayalı ihtiyaçlarının, üniversite-sanayi işbirliği ile üniversite bilimselliği kapsamında çözüme kavuşturulması amacıyla Üniversitemiz, ar-ge üniversitesi olma yolunda önemli adımlar atmaktadır. Yıldız Teknik Üniversitesi bilim ve teknik üzerine uzmanlaşmış ve Türkiye’de birçok ilke imza atmış bir üniversitesiniz. Yenilenen dünya düzeninde üniversitelerin bütün alanlarda eğitim vermesini mi yoksa belirli uzmanlık alanlarında (Sağlık, Teknik, Sosyal Bilimler vb.) yeterliliklerini kanıtlamış üniversite sistemlerinin kurulması eğitim sisteminin ilerlemesi açısından faydalı olacaktır. Çağımızın gereklerini karşılayabilen tam donanımlı bir öğrenci yetiştirebilmek için öğrencilere geniş bir ders yelpazesi sunmamız zorunludur. Bu nedenle, üniversitelerin geniş bir alanda eğitim vermesinde bir sakınca yoktur, ancak üniversitenin vizyonuna ve öğretim üyelerinin profiline göre belirli konularda derinleşmesi ve uzmanlaşması gerekmektedir. Üniversitelerin uzmanlaştıkları konularla ön plana çıkması ve tercih edilmesi doğaldır. Bunun yanında, öğrencileri tek boyutlu değil, çok boyutlu yetiştirmek de en önemli görevleri arasındadır. Önemli olan gerektiğinde analitik düşünebilen sosyal bilimciler ve duyuşsal yönü kuvvetli fen bilimciler yetiştirmek önceliklerimiz arasında olmalıdır. Girişimcilik 17 Yıldız Teknik Üniversitesi olarak devletinde önem verdiği, Üniversite–Sanayi ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda ne gibi girişimler gerçekleştiriyorsunuz? Ülkemizde bilimsel çalışmalar ve projeler Devlet desteğiyle sürdürülmektedir. Dünyada ise bu durum özel sektörün katkısıyla devam etmektedir. Dünyada üniversiteler tarafından yürütülen yüksek bütçeli projelerin tamamına özel sektör desteke vermekte ve ürün kalitesini arttırma konusunda bütün sorunlarını üniversite işbirliğiyle çözmektedir. Ülkemizde özel sektörün ar-ge yapma ve teknoloji üretme konusunda çekinceleri bulunmaktadır. Ülke ekonomisinin %95’inin kobiler tarafından oluşturulmakta ancak kobiler ar-ge ve teknoloji üretme konusunda ciddi çalışmalar yapmamaktadır. Özel sektör teknoloji üretme hedefiyle ar-ge yatırımı yapma konusunda istekli davranmadıkça Türkiye’de bilim üretme konusu hep tartışılır olacaktır. Ülkemizde üniversite sanayi ilişkileri maalesef hep sorunlu olmuştur. Üniversiteler kendi içlerine kapanmış ve sanayiden uzak durmuş, sanayi ise kapılarını üniversiteye açma konusunda hep çekingen kalmıştır. Bu durum yanlış bir algının oluşmasına ve üniversite ve sanayinin yıllarca birbirinden mahrum kalmasına yol açmıştır. Aslında bu işbirliğinden üniversitelerin fikirlerini ve ürünlerini ekonomik değere dönüştürmede sanayiya ihtiyaçları varken, sanayinin de ürünlerinin bilimsel alt yapısını oluşturmada üniversitelere ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu 18 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi işbirliğinde üniversitelerin beklentileri araştırma bütçelerinin sanayi desteği sayesinde artması, öğrencilerin mesleki gelişimlerine katkıda bulunulması ve ülke ekonomisine fayda sağlanmasıdır. Sanayinin beklentileri ise pazara yönelik teknolojik bilgi ihtiyacının karşılanması, karşılaşılan problemlere kısa sürede çözüm bulunması, ürün kalitesinin iyileştirilmesi ve ekonomik büyüme sağlanması için çalışmalar yapılmasıdır. Üniversitemiz son yıllarda üniversite-sanayi işbirliğinde ülkemizin en fazla yol alan ve proje geliştiren üniversitesidir. 300’den fazla şirkette 4500’e yakın ar-ge mühendisinin görev yaptığı Yıldız Teknopark’ta çok sayıda ar-ge projesi yürütülmekte ve çok sayıda patent üretilmektedir. Teknopark projemizle üniversite ve sanayiyi aynı platformda buluşturarak ortak proje geliştirmeye teşvik ediyoruz. Bu hedef çerçevesinde, hem öğretim üyelerimize hem de şirketlere kolaylaştırıcı birçok fırsat sunarak teknoloji üreten bir ülke olma hayalimiz için çaba sarfediyoruz. Teknoloji Transfer Ofisimiz aracılığıyla birçok şirket ve kobiye ar-ge danışmanlığı yaparak destek veriyoruz. Üniversiteler ve Sivil Toplum Kuruluşları devletlerin ve toplumların gelişimde önemli rol oynayan organizasyonlar arasında, Türkiye de belirlenen gelecek ve vizyon planları çalışmaları kapsamında sizce Üniversite-Sivil Toplum Kuruluşları arasında iletişim hangi aşamada ve bu iletişimin ilerlemesi için atılacak adımlar neler olmalıdır? Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları arasındaki sağlıklı iletişim hem öğrencilerin gelişimine hem de STK’ların düşünce bazında beslenmesine katkı sağlayacaktır. Üniversiteler hayattan kopuk kurumlar değil, aksine toplumsal gelişimi tetikleyecek ve başlatacak kurumlardır. Üniversitemiz bu konularda önemli çalışmalara imza atmaktadır. Kızılay ile yapılan kan bağışı seferberliği ve öğrencilerimize sağlanan ücretsiz kıyafet projesi, belediyeler ile yapılan anne, çocuk ve esnaf üniversitesi eğitimleri, madde bağımlılığını önlemek amacıyla yapılan bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları, meslek odaları ile yapılan öğrencilerimizin gelişimine ve sektöre katılma yönündeki çalışmalar ve STK’lar işbirliğiyle yönetilen birçok sosyal sorumluluk projeleri bu çalışmalara örnek olarak gösterilebilir. Direk devlet kurumlarının veya Avrupa birliğinin vermiş olduğu hibeler ve destekler mevcut fakat bunlara genç beyinlerimiz beklenen ilgiyi göstermiyor. Bu ilgisizliğin sebebini neye bağlıyorsunuz? Üniversitenizden örnek vermek gerekirse Teknoloji Transfer Ofisi ve Kuluçka Merkezine ilgi ne seviyede? Daha girişimci bir nesil üretmek için gençlere ve yöneticilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Üniversite olarak üniversite-sanayi işbirliğine katkıda bulunacak ve birlikte çalışma imkanı sağlayacak her türlü proje ya da çabayı gönülden destekleriz. Tüm dünyada ekonomik sosyal ve politik alanda gelişme sağlanabilmesi teknolojik gelişmelerle mümkündür. Teknolojik gelişmenin temelinde ise bilim ve teknoloji alanında yapılan buluşların ve sağlanan gelişmelerin uygulanabilir olması yatmaktadır. Küreselleşen dünyada işletmelerin rekabet gücünü artırması için bilgi birikimi ve maddi imkanlar bir araya getirilmeli ve ortaya çıkan yeni ürün ekonomik değeri olan satılabilir bir ürün haline getirilerek ekonomiye kazandırılmasıdır. Bundan dolayı bilimsel bilginin üretildiği yerler olan üniversitelerde sadece temel araştırmalar yapmak yerine uygulamalı araştırma geliştirme çalışmaları da yapılmalıdır. Üniversitelerde yapılan bu bilimsel çalışmaların sonuçları sanayiye aktarılarak bilimsel bilginin kullanıldığı teknoloji tabanlı bir üretim geçekleşmektedir. 21. yüzyılın yapılanmasında “sanayi”, “ar-ge” ve “yenilikçilik” üretimin vazgeçilmez başarı faktörleri haline gelmiştir. Bu faktörleri zekice kullanan, hızla ve esneklikle şekillendirebilen kişiler oyunun kurallarını belirleme hakkına sahip olmaktadırlar. Bilimin mutfağı olarak değerlendirilen üniversiteler akademik bilginin teknolojik ürünlere dönüşmesini sağlayan ve böylece üretimi tetikleyen ortamlardır. Üniversitemiz Teknoloji transfer ofisi ve Kuluçka Merkezi aracılığıyla 21. Yüzyılın başarı faktörlerinin farkında olan girişimci öğrencileri yetiştirmeye çalışmaktadır. TTO aracılığıyla öğrencilerimiz proje yapma konusunda bilinçlendirilmekte ve teşvik edilmekte ve Kuluçka Ofisimiz aracılığıyla fikirlerini projeye, projelerini ürüne, ürünlerine ise piyasa değeri olan Pazar ürünlerine dönüştürme konusunda destek vermektedir. Bu çalışmalar kapsamında TTO desteğiyle proje başvuruları yapan ve farklı kurumlardan destek alan birçok öğrencilerimiz kuluçka ofisinde hayallerini gerçekleştirme şansı yakalamaktadır. İyi bir eğitim elbette önemli ve Yıldız Teknik Üniversitesi çoğu konuda Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden birisi fakat iş ararken yaşanan sıkıntıları azaltmak adına Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine herhangi bir yardımda bulunuyor mu? Üniversitemiz bünyesinde kurulan Kariyer Merkezimiz aracılığıyla sadece öğrencilerimiz ve mezunlarımıza iş aramaları konusunda destek verilmemekte, aynı zamanda staj, mentörlük ve kariyer geliştirme alanlarında da destek verilmektedir. Yapılan etkinlikler aracılığıyla iş dünyası ve öğrencilerimiz sık sık bir araya getirilmekte ve etkileşim halinde olmaları sağlanmaktadır. Sayın hocam kıymetli vaktinizi bizlere ayırdığınız ve bizlere aktardığınız bilgiler için sizlere ve Yıldız Teknik Üniversitesine Genç ASKON ekibi olarak teşekkür ederiz. Girişimcilik 19 GENÇ ASKON (2015-2016 ) İSTİŞARE KAMP PROGRAMI G ENÇ ASKON 2015-2016 istişare Kampı 16-1718 Ocak tarihlerinde Akçakoca Sky Tower otelinde gerçekleştirildi. İki gün süren program yoğun tempoda devam etti. Program açılış konuşması ile başladı. Akabinde Eğitim Komisyonu Başkanı Araştırma Görevlisi Dr. Ecz. Yunus Bektay’ın “İslam’da Ticaret Ahlakı” adlı sunumuyla devam etti. Birinci oturum kişisel gelişim ve NLP 20 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi uzmanı Oğuz Saygın’ın “Stratejik Planlama ve yöneticilik” adlı semineri ile tamamlandı. Öğleden sonraki oturum GENÇ ASKON Teşkilatlanma Başkanı Yusuf Turan beyin “Vizyon, Misyon, Tüzük ve Çalışma Şeması” adlı konuşmasıyla devam etti. Aynı gün yuvarlak masa toplantılarıyla son buldu. Yuvarlak masa toplantılarında toplanan komisyonlar yıllık plan ve projelerini tartıştılar. GENÇ ASKON kampının son gününde 2015 yılın gelişmesi beklenen sektörler ve iş alanları adı altındaki istişare ve komisyonların yuvarlak masa toplantısında almış oldukları kararları paylaşmaları ile devam etti. Genel Başkan Harun Reşit Çelikoğlu’nun kapanış konuşması ve dilek temennileri ile program tamamlandı. Yeni dönemde hayırlı çalışmalara imza atmayı hedefleyen GENÇ ASKON yönetimi kamp sonunda hatıra fotoğrafı çektirerek birlikte otelden ayrıldılar. Girişimcilik 21 Genç ASKON Mersin Şube Ziyaretimiz G enç ASKON Teşkilatlanma Komisyonu Başkanı Yusuf Turan, şube çalışmaları kapsamında komisyon üyeleri ve Mersin şubesi aday yönetimi ile birlikte tanışma yemeğinde bir araya geldi. Mersin’de gerçekleşen görüşmede adaylar kendilerini tanıtarak, komisyon üyeleri ile karşılıklı istişarede bulundu. Tanışma yemeğinin ardından ASKON Mersin şubesi ziyaret edildi. Ziyaret ASKON Mersin Şube Başkanı İbrahim Özdoğru’ya plaket takdimi ile son buldu. 22 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi IMPR BAŞKANI DOÇ. DR. VEYSEL AYHAN İLE DIŞ POLİTİKADA BÖLGE DİNAMİKLERİNİ KONUŞTUK 24 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi 2 8 Ocak akşamı ASKON Genel merkezinde Genç ASKON Eğitim komisyonu tarafından düzenlenen IMPR (Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi) Başkanı ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel AYHAN’ın katılımıyla ‘Ortadoğu’daki son gelişmeler ve Türkiye’ye etkisi’ başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde Ortadoğu’nun tarihi gelişimi eşliğinde günümüze kadar gelinen süreçte medeniyetlerin doğuşu, ilerleyişi ve çöküşü ışığında günümüz güncel sorunlarından bahsedildi. Bunların yanında Ortadoğu devletlerinin tarihi, ekonomisi, kültürel ve mezhepsel yapılarına bakılarak devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerine nasıl etki ettiği anlatıldı. Günümüz dünyasında Ortadoğu’da yaşanan çatışmaların temeline bakılarak Türkiye’ye etkisinin ve gelecek dönemlerde bu ilişkilerin nasıl ilerleyebileceğine değinildikten sonra program hediye takdimi ile sona erdi. Genç ASKON Eğitim komisyonunun gerçekleştirmeye başladığı dış politika seminerlerinin konusunda uzman olan akademisyenlerin katılımıyla bölgesel olarak devam edeceği bildirildi Y urtdışında dil eğitimi, lisans, yüksek lisans, sertifika, yaz okulu, work&travel gibi programlara katılarak hem yurtdışı deneyimi elde edebilir hem de yabancı dilinizi ve/veya akademik yetkinliklerinizi arttırabilirsiniz, her bir program ile ilgili olarak farklı dinamikler ve farklı karar verme kriterleri söz konusu olacaktır. Yabancı dil eğitimi; Rahmi Mesud YILMAZ atlas yurtdışı eğitim Danışmanlığı YURT DIŞI EğİTİM SEÇENEKLERİ yurtdışında ne tür eğitim fırsatları var, maliyetleri ve kabul koşulları neler, ülke, okul ve program seçimini hangi kriterlere göre yapmalıyım? 26 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi n Hangi dilde eğitim almak istediğinize karar vermiş bile ol¬sanız hele de almak istediğiniz dil eğitimi ingilizce ise önümüzde kritik birkaç soru olacaktır; Hangi ülke? Hangi şehir? Hangi okul? Hangi program? İngiltere, İrlanda, Amerika, Kanada, Avustralya, Malta, Güney Afrika ya da Yeni Zellanda’dan birine karar vermiş olsanız bile aynı ülkede faklı şehir ve yüzlerce okul/program seçeneğiniz olacaktır ve maalesef herhangi biri için “en doğru, “en ideal” denilebilecek bir seçenek yoktur. Her bir se¬çenek için, program içeriği, maliyet, program yoğunluğu, okuldaki Türk öğrenci sayısı, şehirdeki sosyal hayat, iklim, vize, Türkiye’ye olan mesafe, prestij ve aksan gibi parametrelerde avantaj ve deza¬vantajlardan bahsetmek mümkündür. Örneğin İrlanda Amerika’ya göre oldukça ekonomiktir ancak aksan dezavantaına sahiptir. Ya da Londra’ya göre ufak bir İngiliz şehrin eğitim almak çok daha verimli olacaktır (Türk öğrenci sayısı, insanların ilgisi, maliyetler vs) ancak ufak kasabalarda uzun süreler için özellikle İstanbul’da yaşayan öğrenciler için sıkıcı bir sosyal hayat karşılarına çıkabilir. Uzman bir danışman bu noktada size seçenekler arasındaki farkları anlatarak karar vermek için bilmeniz gereken ayırd edici bilgileri öğrenmenizi sağlayacaklardır. Sağlıklı bir karar verebilmek için seçenekleriniz ile alakalı tüm bilgilere mukayeseli olarak sahip olmanız gerekir ve danışmandan alacağınız en değerli katkı bu olacaktır. Dil eğitimine karar verirken farklı ülke, şehir ve okul seçenekleri için göz önünde bulundurulması gereken kriterlerin bazıları şöyle sıralanabilir; Dil eğitimine karar verirken farklı ülke, şehir ve okul seçenekleri için göz önünde bulundurulması gereken kriterlerin bazıları şöyle sıralanabilir; l Okulun kalitesi l Program içeriği l Eğitim maliyetleri l Şehrin yaşam maliyetleri l Başlama tarihleri l Program başladıktan sonra sınıfa yeni öğrenci kabulü l Şehir ve okuldaki Türk öğrenci sayısı l Çalışma izinleri l Vize koşulları (vize alma ve uzatma) l Şehirdeki sosyal hayat l İklim l Bölgedeki İngilizce aksanı l Şehrin büyüklüğü l Okuldaki toplam öğrenci sayısı l Okulun kampüs imkanları l Dönemsel promosyonlar l Konaklama seçenekleri Girişimcilik 27 Her öğrencinin beklenti ve değerleri farklıdır. Bahsedilen kriterlerden her birine verilen önem değişecektir. Bu nedenle danışmanlık, yüz-yüze ve kişiye özel olmalıdır. Bu kriterlerin bazıları bir kısım öğrenciler için hiç önemli değil iken diğer öğrenciler için en öncelikli tercih sebebi olabilir, bu yüzden de danışmanlık bire bir yapılması gereken ve yüz yüze birkaç görüşme gerektiren bireysel bir faaliyettir. Yurtdışında alacağınız dil eğitim programı ile alakalı olarak bütün işlemlerinizi ücretsiz ATLAS ofislerinde yaptırabilir, ATLAS’ın yurtdışı ofislerinin imkanlarından yine ücretsiz faydalanma ayrıcalığına erişebilirsiniz. Lisans Programları n Yurtdışında üniversite eğitimi almanın maliyetleri Türkiye’deki devlet üniversitelerine göre oldukça yüksektir. (Türkiye’deki özel üniversitelerin bir kısmından ise daha ucuzdur.), peki yurtdışında üniversite eğitimi aynı ölçüde fayda sağlıyor mu? Sonuç olarak, “evet”. Alınan eğitimin dışında, yurt dışında eğitim almak öğrencileri hem daha bağımsız bireyler yapmakta hem de ufuklarının daha fazla gelişmesine yardımcı olmaktadır. Farklı bir akademik ve sosyal kültürde bulunmak, dünyanın farklı ülkelerinden gelen insanlar ile beraber eğitim almak, hem global ve çok kültürlü iş hayatına hazırlık hem de farklı kültürleri yakından tanıma tecrübesi kazandırmaktadır. Bütün bunlara ilaveten yurt dışında akademik eğitim alan öğrencilerin İngilizce seviyeleri ileri düzeyde olacaktır. Genelde öğrenciler üniversiteyi, şehir, konaklama imkanları, sıralamalar ve istedikleri 28 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi bölümün mevcut olması durumuna göre seçerler. Üniversitenin sıralamalardaki yeri genellikle en önemli referans olur. Bunlar, seçim için önemli olsalar da göz önündeki bulundurulan başka unsurlar da olmalıdır; l Özel veya devlet üniversitesi olması l Online ders alma imkanı l Akademik araştırma daki gücü l Öğrenci profile l Yabancıöğrencilere sosyal destekleri l Program içeriği l Değişim programları l Maliyetler l Kabul koşulları Ülkeler arasında eğitim sistemleri ve giriş koşulları arasında da ciddi farklar bulunmaktadır. Amerika’da lisans eğitimleri 4 yıl iken İngiltere’de 3 yıldır. Amerika’da SAT ve TOEFL sınav skorları oldukça önemli iken, İngiltere’de üniversiteler kabul almak için İngilizce seviyesi dahi istenmez (not ortalamanıza göre bir okula kabul alırsınız) zira üniversiteler şartlı kabul verirler ve İngilizce hazırlık evraklar yeterli olmaz. Üniversiteler mutlaka son başvuru tarihinden önce İngilizce seviyesini belirleyen TOEFL ya da IELTS sınavlarına girilmesini ve bunun dıında GMAT ya da GRE sınav skorlarının da başvuru dosyasında bulunması isterler. Amerika’da master programları genellikle 2 yıl sürmektedir. Daha kısa sürede tamamlanabilen programlarda bulunmaktadır. Doktora programları ise genellikle mastır sonrası katılım sağlanan programlardır. İlk iki yıl derslere ve seminerlere katılırken son iki yıl araştırma yapılmaktadır. GRE Amerikan üniversitelerinde yüksek lisans veya doktora yapacak öğrencilerden istenen sınavdır ve Genel yetenek (General Test) ile Alan (Subject Test) bölümlerinden oluşur. Puanlama her bölüm için ayrı olarak 170 üzerinden yapılmaktadır. Amerika’da işletme iş idaresi, muhasebe ve pazarlama bö¬lümlerinden birinde yüksek lisans veya doktora yapmak is¬teyen öğrencilerin katılması girmesi gereken sınav ie GMAT tir. Puanlama 200 ile 800 arasında yapılmaktadır. eğitimini üniversite bünyesinde alabilirsiniz. Ayrıca bilimsel hazırlık programları ile akademik olarak da hazırlanma şansına sahip olursunuz. Bu tür esneklikler için Amerika’da sıralamalarda biraz daha aşağıya inmeyi göze almanız gerekir. Yüksek Lisans Programları n Bir öğrencinin yurtdışında ne kadar iyi bir üniversitede yüksek lisans programına kabul edilebileceğini belirleyen en önemli kriter not ortalamasıdır. Genellikle Not ortalaması, 2 adet referans mektubu, niyet mektubu ve bir özgeçmiş ile başvuru yaparak öğrenciler İngiltere veya Avustralya’daki üniversitelerden kabul alırlar. İngiltere’de master süresi 1 yıldır ve masterlar tezlidir. Başvurulacak üniversiteler ise not ortalamasına göre belirlenir. İngilizce seviye belirleme sınavlarından (IELTS, TOEFL) yeterli skoru alamayan öğrenciler ise ihtiyaçları süresince önce dil eğitim programlarına alınırlar. Amerika ve Kanada üniversiteleri için ise iyi okullar için genellikle yukarıdaki Sertifika Programları n Yurtdışında mesleki açıdan kendini geliştirmek isteyen veya farklı bir sektöre geçiş yapmayı arzu eden kişiler için teoriden çok iş hayatına yönelik eğitim veren bu programlar özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin seçkin üniversitelerinde sunulmaktadır. Sertifika programları Amerika da iyi bir üniversitede, herhangi bir sebepten ötürü Master yapmak için yeterli zamana sahip olmayan veya mali açıdan karşılayabilecek güçte olmayan kişiler için de ideal Girişimcilik 29 bir yurtdışı eğitim seçeneğidir. Bu programlara 3 ay ile 12 ay arası katılmak mümkündür. Bazı üniversitelerde sertifika programları akşam saatlerinde verilmektedir. Yaz Okulları Yurt dışında yazın üniversitelerde alacağınız dersler ile hem farklı bir akademik deneyim kazanabilir hem de yurtdışında aldığınız dersleri Türkiye’deki üniversitenizde saydırabilirsiniz. Ders saydırma işlemi için riske girmek istemiyorsanız, yurtdışında alacağınız derslerin içeriği için Türkiye’deki üniversitenizin bölüm sekreterliğinden teyit almanızda fayda olacaktır. İngiltere’de en popüler üniversite yaz okulu London School of Economics, kısa ca LSE’dir, amerika’da ise UCLA’dir ve bunun bir kaç sebebi vardır; l Bu üniversiteler dünyanın en prestijli üniversitelerindendir ve burada alınan eğitim kariyerinize prestij katar l Eğer Türkiye’deki üniversitenizde eğitim dil İngilizce ise, okullar TOELF ya da IELTS sınav skoru istemeden size kabul eder l Kabüller ile ilgi bir not ortalaması şartı yoktur l Her yaz 100 farklı ülkeden 6000+ öğrencinin katıldığı çok büyük bir programdır. Work and Travel n Bu program öncelikle bir kültürel değişim programı olarak adlandırılabilir. Öğrenciler bu program ile Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışarak ve seyahat ederek farklı bir yaz geçirmektedirler. Öğrenciler yasal çerçeve içerisinde iş olanaklarından yararlanıp çalışarak öncellikli olarak kendile30 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi rine yaz boyunca Amerika’da yaşamanın yollarını bulmuş olurlar. Programın amaçları içerisinde para kazanıp çok, program çerçevesi içerisinde Amerika’ da yaşamı, Amerikan kültürünü, hayatını tecrübe etmek olmalıdır. Work and Travel’da işler vasıfsız ve niteliksiz işlerdir. Öğrencilerin okuduğu bölümle alakalı işler değildir (Turizm öğrencileri hariç). Bu işler genelde emek, yoğun ve özel donanım gerektirmeyen işlerdir. Öğrenciler; su parkları, eğlence parkları, oteller ve restoranlar gibi farklı işlerde de çalışılabilir. İşlerde öğrenciler yorucu ve uzun saatler boyunca çalışmaktadır. Çalışmak birincil olarak programın sürebilmesi adına önem taşımaktadır. İşverenler bu programda genellikle konaklamayı sağlarlar. Fakat konaklamanın ücretini öğrenciler karşılamaktadır. Verilen konaklamada kalmak genellikle mecburidir. İSLAMDA İ FELSEFENİN İNTİŞARI İbn-i Rüşd HAZIRLAYAN AKIN ÇAKIR İbn Rüşd’ün Santa Maria Novella Kilisi’ndeki temsili resmi - Floransa / İtalya İbn Rüşd’ün Aristo şerhlerini ihtiva eden ve Junetas tarafından değer şarrihlerin eserlereyle birlikte basılan Latince Lüliyatın kapağı (Venedik 1562) 32 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi bn-i Rüşd, uzun adı ile Ebü’I-Velid Muhammed İspanya’nın Kurtuba şehrinde başarılı hukukçuları ile tanınan bir ailede(1126-1198) dünyaya geldi. Babası ve dedesi Endülüs baş kadılığı görevlerinde bulunmuşlardır. Bu ailenin ferdi olan İbn-i Rüşd, felsefe, tıp, fizik, astronomi, hukuk ve din alanlarında eğitim aldı. İbn-i Rüşd, temel dini ilimleri babasından öğrendi. Hafız Ebu Muhammed Rızk’tan fıkıh dersleri aldı; Endülüs’te adet olduğu üzere imam Malik’in el-Muvatta adlı eserini ezberledi. Ebü’l-Kasım İbn-i Beşküval’den hadis ve usul-i fıkıh okudu. Kadı Ebu Bekir İbnü’I-Arabi’nin öğrencilerinden Ebu Ca’fer İbn-i Harun et-Tercali, Belensiyeli (Valencia) Ebu Mervan İbn-i Cüryul’den (Cürrayul . Huryul) tıp ve matematik öğrenimi gördü. Ayrıca Ebu Mervan b. Meserre, Ebu Bekir b. Semhun ve Ebu Ca’fer b. Abdülaziz gibi hocalardan ders okudu, Ebu Ca’fer ile Mazeralı Ebu Abdullah’tan icazet aldı. Felsefenin yanı sıra tıp biliminde de önemli bir isim olan İbn-i Rüşd, dönemin en seçkin doktorlarından olan İbn-i Zurh’dan eğitim almıştır. (Topdemir, 2011: 17-18) İbn-i Rüşd`ün düşünce hayatında dönemin önemli filozoflarından İbn-i Tufeyl`in önemi büyüktür. Dönemin emiri Ebu Yakup Yusuf ’a İbn-i Tufeyl tarafından taktim edilen İbn-i Rüşd, bu taktimden sonra emirin koruması altına girmiştir. Ebu Yakup Yusuf dönemin az sayıda felsefe düşkünü yöneticilerinden biridir. İbn-i Rüşd`ten Aristoteles’in kolay anlaşılıp okunmasını sağlayacak bir eser yazmasını ister. Böylelikle Aristoteles yorumculuğuna başlayan İbn-i Rüşd, hem emirin dostu olmuş hem de resmi olarak felsefe yapma olasılığı bulmuştu. Daha sonra Sevilla kadılığına getirilen İbn-i Rüşd, kısa bir süre sonra Kurtuba baş kadılığına atanır. Bir yandan kadılık yaparken diğer yandan Aristoteles’in felsefesini yorumlamakta da görev almıştır. Ebu Yakup Yusuf`un ölümünden sonrada İbn-i Rüşd, çalışmalarına devam etmiştir. (Topdemir, 2011: 21-22) İbn-i Rüşd’e göre felsefenin amacı, var olanlara bakmak ve bu vesile ile varlıkların yaratıcıya dalaletinden başka bir şey değildir. Zira var olanlar, Allah’ın varlığına kendi yapılarının iyi bilinmesi sayesinde tanıklık yaparlar. Varlığın yapısı tam ve kesin olarak bilinirse yapıcı hakkındaki bilgi de o derece tam olur. Din de felsefe gibi var olanlar hakkında düşünmeyi teşvik ve tavsiye etmiştir. İbn-i Rüşd’ün ifadesiyle felsefe dinin arkadaşıdır. Tabiatları yönüyle kardeş, özleri itibari ile dost oldukları halde bir kısım düşünür din ile felsefe arasında bir düşmanlık, çatışma ve nefret olduğunu ileri sürmektedir. İbn-i Rüşd’ün yaşamı ve felsefi düşünceleri, İslam felsefesinin yaşadığı gelişmelerin zirveye taşınmasında önemli rol oynamıştır. İbn-i Rüşd kendisini Aristoteles felsefesini yorumlamaya adamış ve Batı dünyasının Yunan felsefesi ile tanışmasını hızlandırmıştır. Bu sebeple kendisine (en yetkin) yorumcu (the commentator) denilmiştir (Collinson, Wilkinson, 2000: 56). İbn-i Rüşd’ün şöhreti yaşadığı dönemde yayılmıştır. Yahudi filozof Moses Maimonides’den büyük saygı görmüş ve yapıtları İbraniceye çevrilmiştir. Daha sonra yazıtlarının Latinceye çevrilmiştir. İbn-i Rüşd, Aristoteles üzerine yaptığı çalışmalarla ünlenmiştir. Yaptığı yorumlar büyük Şerhler, orta Şerhler ve küçük Şerhler olarak üçe ayrılır. Büyük şerhlerde İbn-i Rüşd, Aristoteles’i kendi felsefesi ile harmanlamıştır. Orta şerhler Aristoteles felsefesinin temel fikirlerini yorumlarken, küçük şerhlerde ise Aristoteles`in fikirlerinin özetini anlatmaktadır. (Collinson, Wilkinson, 200; 58) İbn-i Rüşd`ün seksene yakın eseri olduğu tahmin edilmektedir. (Topdemir, 2011: 32) İbn-i Rüşd zamanında da, ussal bilginin yerine gerçekliğin gizemli bir sezgisine bıraktığı bir yoruma ve bireyciliğin tanrısal ‘teklik’ in içinde eritilmesine dayanan yeni Girişimcilik 33 Platonculuk revaçtaydı. Bu düşünce tarzı çağdaş Aristoteles’ten farklıydı. Bu dönemde Yunan felsefeciliğinin düşünceleri olmayan bir payda da uyumlulaştırılmıştır. İbn-i Rüşd’ün felsefi konumu da Platoncu bir çerçeveye yerleştirilmiş Aristoteles olarak yorumlanmaktadır. İbn-i Rüşd, Aristoteles’in İbn Rüşd’ün Tehâfütü’t adlı eserinin ilk iki sayfası deneyci verilerine (Süleymaniye Ttp. Yenicami, nr. 734) Platoncu aşamalı felsefesinin içine (Topdemir, 2011: 43-44) yerleştirerek orijinal bir bakış açısı Kitabın ikinci bölümünde erdemli ortaya koymuştur.(Collinson, şehir liderinin özelliklerini Wilkinson, 2000: 59) anlatmaktadır. Filozof olan lider, İbn-i Rüşd, devlet ve siyasete olan varlığın bilgisini elde etmeye düşüncelerini Platon’un devlet çalışan ve onun ilk maddeden soyut üzerine yazığı siyaset (devlet) hakikatini araştıran kişidir. Lider kitabının özeti adlı eserinde ele teorik bilimleri araştırmayı amaç almıştır. Üç bölümden oluşan edinmelidir. Bunun yanı sıra pratik kitabın ‘Erdemliler kentinin inşası’ bilimlerde de bilgi sahibi olmalıdır. adlı bölümünde insanın toplumsal Şehir halkı erdem ve adaletin bir varlık olduğu ve erdeminde pratikteki görünüşünü bu liderden insanlar arası etkileşimde ortaya öğrenmelidir. Böylelikle erdemli çıktığı vurgulanır. kişilerin yetişmesini sağlayacak (Topdemir, 2011: 42) ortamı hazırlamış olacaktır. İbn-i Rüşd, yazıtlarında şehrin Kitabın son bölümünde erdemli kılınabilmesi için ise erdemsiz liderlerin ve liderliğin önemli olduğunu erdemsiz şehirlerin özelliklerini vurgular. ‘Erdemler arasında en aktarmaktadır. (Topdemir, 2011: önemlisi bilgeliktir’ der. Erdemli 45-47) İbn-i Rüşd, devlete ilişkin bir şehirde kararlarının felsefe fikirlerini İslam felsefesine uygun aracılığıyla alınması gerektiğini bir özle ortaya koymuştur. söyler. Diğer önemli erdemler ise İbn-i Rüşd, felsefe ve Din yiğitlik, ölçülülük, adalet, birlik ilişkisini kesin yapıt adlı eserinde ve bütünlüktür. Şehrin halkının felsefe ve mantık öğreniminin erdemli kılınabilmesi ya şiir ve şeriat tarafından yasaklanıp hitabet sanatları ile ikna edilerek yasaklanmadığını araştırır. Felsefe ya da şiddet kullanılarak sağlanır. öğreniminin zorunluluğunu 34 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi savunan İbn-i Rüşd, Kuran’dan doğan incelemeye yönelik bölümler bulup, kullanır. Bunu evren üzerinde düşünmemizin ilahi bir talimat olduğunu savunan İbn-i Rüşd, bu talimatın yetenekli kişiler tarafından felsefe aracılığıyla ulaşmaları gerektiğini söyler. Mantık ise felsefi düşüncede bir yöntem olmaktan başka bir şey olmadığı için şeriata aykırı değildir. Bununda ötesine giderek İbn-i Rüşd, Müslümanları kendilerine güvenmeye davet eder. Hakikati araştırmak ancak Kuran`ı doğrulayacaktır. Çünkü Kuran doğru dindir. Öyleyse felsefi düşünceden korkmaya gerek yoktur.(Colinson, Wilkinson, 2000: 61) KAYNAKCA Colinson, Diane, Robert Wilkinson. (2000) Otuz Beş Doğu Filozofu. Ankara : Aytaç yayınevi Topdemir, Hüzeyin Gazi. (2011) İbn Rüşd. İstanbul: Say Yayınları. İslami Araştırmalar dergisi cild:15 sayı:3 (2002) Ramazan Altıntaş Diyanet İlmi Dergisi (2012) Bayram Ali ÇETİNKAYA GENÇ ASKON İCRA KURULUNDAN GENEL BŞK. YRD. VE SEKTÖRLER KOMİSYON BŞK. ENES KALYONCUOğLU’NA ÜRETİM TESİSİNDE ZİYARET B eraberliğin ve verimin arttırılması amacıyla Genç ASKON İcra Kurulu Genel Başkan yardımcılarını çalışma alanlarında ziyaret ediyor. Program kapsamında Tüm Genel Başkan yardımcılarını ziyaret edecek olan ve İcra Kurul toplantısı gerçekleştirecek olan Kurul üyeleri, ziyaretlerine Ela Kimya Yöneticisi Genel Başkan Yardımcımız ve Sektörler Komisyon Başkanımız Enes Kalyoncuoğlu’nu tesisinde ziyaret ederek başladı. GENÇ ASKON VE GENÇ MÜSİAD İŞBİRLİğİ VE İSTİŞARE İLE BİRLİKTE BÜYÜYOR G enç ASKON, Genel Merkezinde Genç MÜSİAD Genel Başkanı’nı ve Yönetim Kurulu Üyelerini ağırladı. Samimi bir ortamda geçen ziyarette Genç Sivil Toplum Kuruluşlarının öneminden ve hedeflerin bahsedilerek ortak çalışmalar yapılmasının gerekli olduğuna değinildi. 36 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi ÇALIŞANI VE İŞVERENİ KORUYAN İŞ SAğLIğI GÜVENLİğİ YASASI, GENÇ ASKON’DA KONUŞULDU 04 Mart akşamı ASKON Genel merkezinde Genç ASKON Sektörler komisyonu tarafından düzenlenen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İstanbul Grup Başkan Yardımcısı Sn. Murat BAKIR’ın katılımıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Getirdiği Yenilikler başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışanların görev, sorumluluk ve yükümlülüklerine değinildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın belirli şartlar dahilinde iş Sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için destekleri dinleyicilere aktarıldı. Panel Genç ASKON Genel Başkan Yardımcısı ve Sektörler Komisyonu Başkanı Enes KALYONCUOĞLU’nun plaket takdimi ile sona erdi. 38 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi SİVİL TOPLUMUN GENÇLERİNDEN HAKSIZLIKLARA VE DARBELERE KARŞI DİK DURUŞ 2 7 Şubat 2015 günü Beyazıd meydanın da buluşan Genç Sivil Toplum Kuruluşları 28 Şubat darbesinin yıl dönümünde geçmişlerini unutmadılar. Genç ASKON’nun katılımıyla destek sağladığı programda Türkiye’nin birçok Genç Sivil Toplum Kuruluşu darbelere hayır demek için Beyazıt Meydanında ortak bildiri yayınladı. GENÇ ASKON YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK ZİYARET ETTİ Ü niversite-Sanayi işbirliği kapsamında, Genel Başkan Yardımcımız ve Eğitim Komisyonu Başkanı Sn. M. Yunus BEKTAY ve beraberindeki heyet Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’i makamında ziyaret etti. Ziyaret 40 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi dahilinde üniversite ile sanayi arasında etkin ve nitelikli iş gücünü oluşturmak adına atılacak adımlar konuşuldu. Ayrıca üniversitesanayici işbirliğinin uyumlu olmasının, ülkenin inovasyon sürecine olumlu katkı yapacağına da değinildi. Ziyaret, Genç ASKON Eğitim Komisyonu Başkanı Sn. M. Yunus BEKTAY’ın, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’e hediye takdimi ile son buldu. Görüşme sonrası Yıldız Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi gezilerek incelemelerde bulunuldu. ULUSAL DESTEK VE HİBE PROGRAMLARI Hazırlayan: Ahmet Talha Demir 42 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Y eni Türkiye’nin 2023 hedeflerinden birisi de ülkemizdeki firmaların Ar-Ge(AraştırmaGeliştirme) yatırımlarını dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkelerdeki firmalarla aynı seviyelere getirebilmektir. Türkiye’deki firmaların bu hedefleri gerçekleştirebilmeleri için gerekli Ar-Ge altyapısını kurması veya mevcut altyapısını iyileştirmesi, Ar-Ge tecrübelerini ve yeteneklerini geliştirerek yeni ve geleceğin teknolojilerine yönelik projeleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. TÜBİTAK(Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), ülkemizde Ar-Ge kültürünün geliştirilebilmesi adına birçok farklı hibe ve destek programının koordinasyonunu sağlamaktadır. Bu Ar-Ge programlarından öncelikli beklentiler yeni ürünlerin geliştirilmesi, mevcut ürün kalitesinin ve standardının yükseltilmesi, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve maliyetleri düşürürken standartları yükseltecek yeni tekniklerin geliştirilmesidir. TÜBİTAK’a bağlı Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı(TEYDEB), ülkemizdeki araştırma-teknoloji ve süreç geliştirme, yenilik faaliyetlerini desteklemek ve bu yolla firmaların Ar-Ge kültürünün gelişmesine, teknoloji geliştirme yeteneğinin kazandırılmasına ve yurtdışındaki firmalarla rekabet gücünün artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla hizmet vermektedir. TÜBİTAK TEYDEB bünyesinde altı Teknoloji Grubu ve bir Destek Grubu bulunmaktadır. Bunlar; l Makine İmalat Teknolojileri Grubu (MAKİTEG) l Malzeme, Metalurji ve Kimya Teknolojileri Grubu (METATEG) l Elektrik, Elektronik Teknolojileri Grubu (ELOTEG) l BilişimTeknolojileri Grubu (BİLTEG) l Biyoteknoloji, Tarım, Çevre ve GıdaTeknolojileri Grubu (BİYOTEG) l Ulaştırma, Savunma, Enerji veTekstil Teknolojileri Grubu (USETEG) l Teknoloji Transfer Merkezleri Destek Grubu (TEMEG) TÜBİTAK’a bağlı olan diğer bir başkanlık olan Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) ise, öncelikli olarak ülkemizdeki üniversitelerin bünyesindeki araştırmacı ve akademisyenlerin bilimsel ve teknolojik çalışmalarını, uluslararası bilimsel araştırma projelerini üniversite-kamu Ar-Ge enstitüleri ile özel sektör kuruluşlarının ortak çalışabileceği bilimsel araştırma projelerini desteklemeyi ve patent başvurularını teşvik etmeyi hedeflemektedir. TÜBİTAK ARDEB bünyesinde on Destek Grubu bulunmaktadır. Bunlar; l Çevre, Atmosfer, Yer ve Deniz Bilimleri Araştırma Destek Grubu (ÇAYDAG) l Elektrik, Elektronik ve Enformatik Araştırma Destek Grubu (EEEAG) l Kimya, Biyoloji Araştırma Destek Grubu (KBAG) l Matematik, Fizik Araştırma Destek Grubu (MFAG) l Mühendislik Araştırma Destek Grubu (MAG) l Sağlık Bilimleri Araştırma Destek Grubu (SBAG) l Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Destek Grubu (SOBAG) l Tarım, Ormancılık ve Veterinerlik Araştırma Destek Grubu (TOVAG) l Kamu Araştırmaları Destek Grubu (KAMAG) l Savunma ve Güvenlik Teknolojileri Araştırma Destek Grubu (SAVTAG) n Ulusal Destek ve Hibe Programları 1. Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) Programları 1501-TÜBİTAK Sanayi ve Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı, firma düzeyinde katma değer yaratan kuruluşların araştırma çalışmalarını teşvik etmek ve bu yolla Türk sanayisinin inovasyon Girişimcilik 43 yeteneğinin yükseltilmesine katkıda bulunmak üzere oluşturulmuştur. Programın amacı, sanayi kuruluşlarının Ar-Ge projelerine %60’a varan oranlarda hibe şeklinde destek sağlamaktır. Sektör ayrımı yapılmaksızın, firma düzeyinde katma değer yaratan, ülkemizde yerleşik KOBİ(Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme) ve büyük ölçekli sermaye şirketleri bu programa başvuru yapabilmektedir. Programın destek süresi en fazla 36 aydır. Başvuruda bulunan kuruluşların sektör ve ölçeğine bakılmaksızın, temel destek oranı yüzde %40 olarak belirlenmiştir. Temel destek oranı ve diğer ilave desteklerle bu oran en fazla %60’a kadar çıkabilmektedir. n 1503- Proje Pazarları Destekleme Programı Proje Pazarları Destekleme Programı, proje pazarlarının tanımı çerçevesindeki proje fikirleri ile ilgili olarak, bilgi ve görüş alışverişinin sağlanmasına ve Ar-Ge projelerine ilişkin teknolojik ve finansal işbirliklerinin oluşturulmasına yönelik üniversite, araştırma ve özel sektör kuruluşlarından temsilcilerin bir araya gelerek aktif katılımlarıyla düzenlenecek ulusal veya uluslararası etkinlik harcamalarının desteklenmesidir. n Proje Pazarı etkinliğinde en az bir üniversite ile, l Sanayi Odası, l Ticaret Odası, l Ticaret ve Sanayi odası, l İhracatçı Birliğinden herhangi biri veya daha fazlasının katılımcı olması zorunlu olup, bu katılımcı kuruluşlardan (üniversite, sanayi odası, ticaret odası, ticaret 44 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi ve sanayi odası, ihracatçı birliği) herhangi biri TÜBİTAK’a etkinlik için destek başvurusunda bulunabilir. En az bir üniversite ile Sanayi Odası/Ticaret Odası/Ticaret ve Sanayi Odası/İhracatçı Birliğinden herhangi biri veya daha fazla katılımcı olacak şekilde bu Kuruluşlardan herhangi biri bu programa başvuru yapabilmektedir. Programın destek miktarı ulusal düzeyde 25.000 TL uluslararası katılımlı olması durumunda ise 30.000 TL olarak belirlenmiştir. n 1507-TÜBİTAK KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı, KOBİ’lerin bu sorunları aşabilmelerini sağlamak için yeni bir ürün üretilmesi, mevcut bir ürünün geliştirilmesi, iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi konularında destek sağlamayı hedefler. KOBİ ölçeğindeki işletmeler bu programa başvuru yapabilmektedir. KOBİ’ler tarafından yürütülen 500.000 TL bütçe ve 18 ay süre ile sınırlı ilk 3 projenin TÜBİTAK tarafından desteklenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca bu üç projeye ilaveten, ortaklı proje başvurusu yapılması koşuluyla 2 proje daha bu programda desteklenebilmektedir. Destek oranı her dönem için sabit olacak şekilde %75’tir. Projelere program kapsamında sağlanacak desteklerle KOBİ’lerin, teknoloji ve yenilik kapasitelerinin geliştirilerek daha rekabetçi olmaları, sistematik proje yapabilmeleri, katma değeri yüksek ürün geliştirebilmeleri, kurumsal araştırma teknoloji geliştirme kültürüne sahip olmaları, ulusal ve uluslararası destek programlarında daha etkin yer almaları hedeflenmektedir. n 1509-TÜBİTAK Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı Uluslararası Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı’nın amacı, uluslararası Ar-Ge ve yenilik projeleri yapan Türkiye’de yerleşik kuruluşlara sağlanacak destekle, ülkemizdeki teknik yeterliliğin ve bilgi birikiminin artırılması, kuruluşların uluslararası teknoloji birikimine erişiminin ve teknoloji transferinin sağlanması, edinilen teknolojik bilgi ve deneyimin kuruluş bünyesinde içselleştirilerek, özgün teknolojilerin geliştirilmesinde ivme kazandırıcı ve yönlendirici bir etken olması ve kuruluşların uluslararası pazarlarda yer almasına katkı sağlamasıdır. Sektör ayrımı yapılmaksızın, Türkiye’de yerleşik, firma düzeyinde katma değer yaratan KOBİ ve büyük ölçekli sermaye şirketleri uluslararası katılımcı ülkelerden bir veya daha fazla proje ortağıyla beraber bu programa başvuru yapabilmektedir. Bu program kapsamında destek almaya hak kazanan büyük ölçekli firmaların Ar-Ge projelerinin uygun bulunan proje harcamalarına en fazla %60, KOBİ’lerin proje harcamalarına da %75 oranında hibe destek sağlanması öngörülmektedir. Programa başvuruda bulunacak projelerin destek süresinde ve proje bütçelerinde herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. n 1511-TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı kapsamında; belirlenen öncelikli alanlarda hedef ve ihtiyaç odaklı, izlenebilir sonuçları olan projelerin desteklenmesi amaçlanmaktadır. Program kapsamında sağlanacak desteğin teknolojik yeterlilik ve bilgi birikiminin artırılmasında, mevcut yeteneklerin farklı alanlarda da değerlendirilmesinde ve özgün teknolojilerin geliştirilmesinde ivme kazandırıcı ve yönlendirici bir etken olması hedeflenmektedir. 1511 programı, TÜBİTAK özel sektör Ar-Ge destek programlarına önemli yenilikler getirmektedir. Öncelikli alanlar yıllara göre değişiklik gösterebilmektedir. Genel olarak enerji, gıda, otomotiv, bilgi iletişim teknolojileri ve makine imalat teknolojileri konularında çağrılar açılmaktadır. Her alanda birden fazla çağrı açılabilmektedir. Çağrı duyurusunda; konu başlıkları, proje süresi ve bütçesi için üst sınır, projeyi gerçekleştirecek işbirliği yapısı gibi bilgiler yer almaktadır. Projeler tek aşamada doğrudan proje önerisi alınarak değerlendirilecektir. İki aşamalı başvuru ile proje kabulü yapılacak durumlar çağrı duyurusunda açıklanmaktadır. Programda proje limitleri çağrı duyurusunda belirlemek üzere, destek oranı büyük ölçekli kuruluşlar için %60, KOBİ’ler için %75 olarak uygulanmaktadır. n 1514-TÜBİTAK Girişim Sermayesi Destekleme Programı TÜBİTAK Girişim Sermayesi Destekleme Programı, KOBİ ölçeğindeki şirketilerin ülke ekonomisine katma değer sağlayabilecek nitelikte yenilikçi, ürün, süreç, bilgi ve teknoloji geliştirme ve üretme potansiyelini ortaya çıkarabilmesi hedefiyle çekirdek veya başlangıç aşamalarındaki finansman Girişimcilik 45 ihtiyaçlarının, girişim sermayesi fonları aracılığıyla karşılanması amacıyla başlatılmıştır. Türkiye’de yerleşik teknoloji ve yenilik odaklı KOBİ ölçeğindeki sermaye şirketlerine yapacakları aşağıda belirtilen özelliklere sahip yatırımlarına hibe desteği verilmektedir. l Çekirdek sermayesi desteği: Fikir aşamasında olan bir ürün/ hizmet veya yeniliğin oluşturulması amacıyla araştırma ve geliştirme, değerlendirme ve bir başlangıç konsepti geliştirmek ya da yeni bir ürün veya hizmetin oluşturulması için yapılacak yatırımlar, l Başlangıç sermayesi desteği: Ürün geliştirme, prototip oluşturma veya tamamlanmış prototip sonrası üretim, satış ve ilk pazarlama faaliyetleri için ek finansman sağlamak amacıyla yapılacak yatırımlar, Program kapsamında, Girişim Sermayesi Fonlarının fon büyüklüğünün %20’sine varan oranda hibe desteği verilecektir. n 2. Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) 1003-TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı’nın amacı, Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi çerçevesinde belirlenecek öncelikli alanlarda sonuç odaklı, izlenebilir hedefleri olan, ilgili bilim/teknoloji alanlarının dinamiklerini gözeten ve yurt içinde yapılan Ar-Ge projelerini desteklemek ve bu projeler arasında eşgüdüm sağlamaktır. TEYDEB 1511 programında olduğu gibi 46 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi bu programdan yararlanabilmek için açılan çağrılara başvuru gerçekleştirmek ve başvuru değerlendirmesinin olumlu sonuçlanması gerekmektedir. Farklı ölçekteki projeler için proje süresi ve bütçesi değişiklik göstermektedir. Küçük ölçekli projelerin süresi en fazla 24 ay, orta ve büyük ölçekli projelerin süresi en fazla 36 aydır. 2012 yılı için, her üç ölçekte ayrı ayrı desteklenecek projeler için destek alt ve üst limitleri küçük ölçekli projeler için 500.000 TL’ye kadar orta ölçekli projeler için 500.001 - 1.000.000 TL arasında ve büyük ölçekli projeler için 1.000.001 - 2.500.000 TL arasındadır. Programa ait güncel çağrıları TÜBİTAK’ın web sitesi üzerinde inceleyebilirsiniz. n 1505- TÜBİTAK Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programı Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programıyla, üniversite/ kamu araştırma merkez ve enstitülerindeki bilgi birikimi ve teknolojinin, Türkiye’de yerleşik ve proje sonuçlarını Türkiye’de uygulamayı taahhüt eden kuruluşların ihtiyaçları doğrultusunda, ürüne ya da sürece dönüştürülerek sanayiye aktarılması yoluyla ticarileştirilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır. Programın uygulama esaslarında yer aldığı üzere müşteri kuruluş olarak anılan özel sektör kuruluşu ve yürütücü kuruluş olarak anılan üniversite ya da kamu araştırma merkez ve enstitüsü bir takdirde proje bütçesinin %75’i, büyük ölçekli olduğu takdirde %60’ıdır. Kalan tutar müşteri kuruluş tarafından karşılanması gerekmektedir. n Avrupa Birliği Destek ve Hibe Programları işbirliği sözleşmesi imzalaması gerekmektedir. Bu sözleşme çerçevesinde yürütücü kuruluş tarafından yapılacak; yeni bir ürün üretilmesi, mevcut bir ürünün geliştirilmesi, iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi projesi TÜBİTAK ve müşteri kuruluş tarafından finanse edilecektir. Programa, müşteri kuruluş ve yürütücü kuruluş ortak başvuru yapabilecektir. 1 milyon TL’ye kadar olan proje bütçesi desteklenebilmektedir. Proje azami destek süresi 24 aydır. TÜBİTAK’ın karşılayacağı bütçe oranı, müşteri kuruluş KOBİ olduğu 1. HORIZON 2020 l Bilimde Mükemmeliyet, Endüstriyel Liderlik ve Toplumsal Zorluklar başlıkları altında tüm katılımcı ülkelere 2020 yılına kadar 80 milyar Avro tutarında hibe desteği sağlayacaktır. l AB üye ülkeleri, programa asosiye ülkeler ve AB’nin işbirliği yaptığı diğer ülkeler ile AB politikaları kapsamında işbirliğini çeşitli alanlarda geliştirmek amacıyla yürütülmektedir. l Ülkemizde TÜBİTAK tarafından koordine edilmektedir. l Sanayi kuruluşları, KOBİler, üniversiteler, araştırma enstitüleri,araştırma merkezleri, kamu kurumları,STK’lar, uluslararası organizasyonlar, bireysel araştırmacılar programa başvurabilmektedir. l Bilimde Mükemmeliyet başlığındaki projelerde Dünya standartlarında bilimin, ileri düzey araştırma yeteneği geliştirilmesinin ve araştırmacıların en iyi altyapılara erişiminin desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu başlık için öngörülen bütçe yaklaşık 25 Milyar Avrodur. l Endüstriyel Liderlik ve Rekabetçilik başlığı altında yeni iş sahaları yaratarak istihdam artışının sağlanması, anahtar teknolojilere stratejik yatırımların, Ar-Ge için özel sektör yatırımının ve yenilikçi KOBİ’lerin desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu başlık için öngörülen bütçe yaklaşık 17 Milyar Avrodur. l Toplumsal Sorunlara Çözümler başlığı altında ise toplumsal sorunlara çok disiplinli ve çok ortaklı araştırmalar yolu ile etkili çözüm önerilerinin desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu başlık için öngörülen bütçe yaklaşık 36 Milyar Avrodur. l HORIZON 2020 programı için ayrıntılı bilgilere www.h2020.org.tr websitesinden ulaşabilirsiniz. 2. COSME l COSME Programı Finansmana Erişim, Girişimcilik, Pazarlara Erişim ve İş Ortamının İyileştirilmesi başlıkları altında tüm katılımcı ülkelere 2020 yılına kadar 2,3 milyar Avro destek sunacaktır. l Yenilikçi girişimlerin ve fikirlerin ihtiyaç duyduğu finansmana erişimin kolaylaştırılması, girişimcilik kültürünün yerleşmesi ve iş ortamının iyileştirilmesine yönelik faaliyetleri desteklemektedir. l Ülkemizde KOSGEB tarafından koordine edilmektedir. l COSME Programında,Genç Girişimciler için ERASMUS programı çağrısı, KOBİ’lere dönük Kredi Garanti Desteği (Loan Guarantee Facility-LGF) ve Büyüme Amaçlı Özkaynak Desteği (Equity Facility for Growth – EFG) Proje Teklif Çağrıları yayımlanmıştır. Çağrılara dair bilgilere KOSGEB’in websitesi www.kosgeb.gov.tr Duyurular başlığından ulaşabilirsiniz. Kaynaklar: 1-http://www.tubitak.gov.tr/tr/destekler/sanayi/ulusaldestek-programlari 2-http://www.tubitak.gov.tr/tr/destekler/akademik/ ulusal-destek-programlari 3-www.kosgeb.gov.tr 4-www.h2020.org.tr Girişimcilik 47 Bilgi Çöplüğünden KaşıKÇı elması ÇıKartmaK; Big data & Business ıntelligence HAZIRLAYAN: YUSUF YILDIZ G eçmiş çağlarda bilginin mahiyeti eğer kayda geçirilmez ise o an için değerli ve geçerliydi. Bilgi kullanılır veya üzerine eklenerek bir sonraki nesle aktarılırdı. Ancak günümüzde bilgi günden güne artmakta ve depolanmaktadır. 2012 rakamlarıyla dünyada günlük üretilen veri miktarı 2.5 Kentrilyon Byte a ulaşmıştır. 2015 de bu verinin sosyal medyanın hızlı üretimi, firmaların big data’ya verdiği önem sebebiyle ne kadar arttığını tahmin etmek güç değildir. Bu sınırsız depolanmanın sonucunda “Bilgi Çöplüğü” oluşmuş, ardından firmalar bu çöplükten kaşıkçı elmasını çıkarmanın yolunu tutmuşlardır. Bu bilgi yumağının tümüne Big Data yani Büyük veri, bu büyük veriden çıkartılan elmasa ise business intelligence yani iş zekası adını veriyoruz. Büyük Veri’yi tüm bilgi olarak düşünmek yerine sektörlere ve hatta firmalara indirgeyebilir böylece işinize yarar bir veri madenciliği yapabilirsiniz. Örneğin hastaneler tüm hastalarının kayıtlarını sanal ortamda bir algoritma ile inceleyerek hastalıkların seyri hakkında fikir sahibi olabilir, hastane hizmetlerini 48 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi kişiselleştirebilir, etkili çözümler üretebilir. Yahut enerji firmaları enerji sayaçlarından gelen verileri inceleyerek müşterilerinin kullanım aralıklarıyla ilgili bir çözüm üretebilir. Bir başka örnek bankalar. Bankalar müşterilerinden toplayıp sakladıkları bilgiler yoluyla müşterisinin internet bankacılığına niçin girdiğini anlayabilir, ve müşterisinin vaktini çalmadan hızlıca o işleme yönlendirebilir. Böylece arayüzü kullanıcı dostu olur ve müşterileri memnuniyeti oluşur. Örnekleri bu şekilde çoğaltmak mümkün. 1980 li yıllarda ürünün çok daha önem arzettiği zamanlarda şirketlerin asıl amacı ürün üretmek ve müşteriye ulaşmasını sağlamaktı. Ancak bu belli bir doygunluğa ulaştığında firmalar şöyle sorulara cevap aramaya başladılar; l Benim için doğru müşteri kimdir? l Müşterime bu ürünü daha verimli nasıl ulaştırabilirim? l Bu ürünü daha verimli nasıl üretebilirim? l Müşterilerimi kaybetme oranım nedir? Ve niçin kaybediyorum? l Yeni müşterilerimin potansiyeli nedir? Bu soruların neticesinde ellerindeki verileri işlemeye ve anlamlandırmaya başladılar. CRM (müşteri ilişkileri yönetimi için kullanılan uygulamalar) denilen sistemler bu soruların cevaplarını bulmak amacıyla doğdu denebilir. Bu sebeple 1990 sonrasında ürüne göre müşteri değil, müşteriye göre ürün devri başlamıştır. Son 5 senedir ise bu metodolojinin kullanımı giderek artmıştır. Sanayi firmalarında üretim esnasında kullanılan makinelerden elde edilen veriler, işçilerin çalışma verileri, üretim verileri ve stok analizleri büyük veri araçlarıyla incelenirse üretim çok daha verimli olacak ve firmaların maliyetlerinde ciddi düşüşler sağlanacaktır. Dolaylı olarak bu israfı azaltacak faydayı arttıracaktır. Google, Amazon gibi firmalar kendi geliştirdikleri teknolojiyle büyük veriyi yönetmektedir. Google milyarlarca veriyi “Google dosya sistemi” üzerinde tutmakta ve veritabanı olarak “big table” kullanmakta. Bu devasa veriyi işlemek için ise “mapreduce” adında bir yazılımı kullanmaktadır. Facebook, Twitter gibi 2. Jenerasyon teknoloji firmaları ise geliştirdikleri teknolojiyi açık kaynaklı olarak yayınlamakta ve büyük verinin işlenmesi adına toplumsal bir adım atmaktadırlar. Genel olarak büyük veri & iş zekası olarak adlandırılan bu yapıyı kullanmak günümüzde bir lüks olmaktan fazlasıdır. Rekabetin yoğun olduğu dünyada bir adım öne çıkmak için elimizdeki veriyi kıymetlendirmeliyiz. İhtiyacımız olan tüm bilgiler büyük verinin içinde mevcut. Bize kalan bu veriyi toplamak ve işlemektir. Bilgi teknolojileri sisteminin yaptığı her haraketi kaydedip hangi hatalar birbiriyle ilişkili, hangi problem işleyişinizi etkiliyor gibi sorulara cevap bulup “geleceğe ışık” tutmalıyız. Girişimcilik 49 müslümanların son KâBusu İslamofobİ Hazırlayan: M. Yunus Bektay slamofobi, en geniş anlamıyla İslam’a ve Müslümanlara duyulan nefret manasıyla kullanılan ve tarihsel gelişimine bakıldığında kökenleri Endülüs Müslümanlarına karşı haçlı seferleri için asker toplama amacıyla kullanılan bir terim olarak çıkıyor karşımıza ilk olarak. Devam eden süreçte her haçlı seferi ve savaş öncesi tekrardan ısıtılarak nefret algısı oluşturulmakta ve özellikle 11 Eylül saldırısı sonrasında son derece saldırgan bir yaklaşımla, karşı hareket oluşturulan algı, tam Müslüman profilinden terörü az olsa silebilmeyi başardık dediğimiz zamanlarda Paris merkezli mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırı ile tekrardan dünya gündeminde zirveye oturtuldu. Özellikle Orta Avrupa ve Kuzey Amerika’da, teröristleri hedef almak yerine bütün Müslüman âlemi aleyhine yayınların yapılması ve hükümetlerden destek bulmasıyla Ümmetin başına kara bir kâbus gibi tekrardan çökmüş durumda. Müslüman kimliği açısından ne kadar acı ve zor olsa da bu imajı temizlemek tekrardan ve yeniden, tam manasıyla İslami ahlakla donanmış Müslümanlara düşmekte. İ 50 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi Güçlü olanla aynı kökenden olmayanın, kabul göremediği, öteki olmak zorunda olduğu acımasız sistemde ırkçılık kavramı, doğal gelişimini yıllar içerisinde geliştirdi. Ten renginin farklı olması, kullandığın dilin değişik olması ve özellikle mensubu olduğun din gibi, farklılığın imkân bulabildiği her alanda ırkçı söylemleri benimseyen insanoğlu İslam’ı terör yaftasıyla ötekileştirerek, Müslüman dünyasını bütünüyle yargıladı ve İslamofobi terimini, özellikle ‘Charlie Hebdo’ saldırısı ve münferit bir kaç olay sonrasında ırkçılık düzeyine taşıdı. Meselenin aslında insanlık değerlerine ve yaşama hakkına saygısı olmayan, İslami emir ve uygulamalar ile taban tabana zıt olan kişiler tarafından yapılmış bir saldırı olduğu gerçeği algılardan uzaklaştırıldı ve uzaklaştırılmakta. Ve sonucunda Müslümanlar, topyekûn bir linç ve propaganda kampanyasına maruz kaldılar. Müslümanlara fırsat buldukları her zeminde saldırmayı adet haline getirmiş marjinal grupların saldırılarıyla karşı karşıya buldular kendilerini. On iki kişinin hayatını kaybettiği elim saldırı sonrasında, İslam’a mensup olanlara karşı yapılan sosyolojik baskının yanında, fiziksel şiddeti de gördük. FBI’in yayınladığı raporda, İslam karşıtı saldırıların her gecen gün arttığı ve özellikle ‘Charlie Hebdo’ saldırısının gerçekleştiği tarih olan 7 Ocak 2015 sonrasında tavan yaparak % 10’a yakın artış olduğunu belirtiyor. Medya yoluyla yayımlananın aksine Müslümanların tamamen baskı altına alındığını somut olarak gösteren benzer rapor ve yazı dizileri dikkatlerden uzaklaştırılmakta. İslam, yaşayan her canlıya şefkatle yaklaşılmasını öğütlerken, yansıtılmak istenen Müslümanların öldürmeye ve zarar vermeye en yakın dine mensup oldukları fikri zihinlere yerleştirilmek istemekte. Hükümet planlarında terörizme karşı alınan önlemler adı altında yapılan radikal değişimler ile Müslümanların hayat tarzlarına doğrudan müdahale edilmekte ve sunulan teklifler insan hak ve hürriyetlerinin en çok önemsendiği ülkelerde bile parlamentolar tarafından kabul edilebilmektedir. 2011Temmuz ayında Norveç’te meydana gelen, 77 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan terör eylemini gerçekleştiren saldırganın yaptıklarının hiçbir konumda dini ile bağdaştırılmazken, Ocak ayında meydana gelen saldırıda İslami değerler saldırı ile doğrudan bağdaştırılmaktadır. Nitekim geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletlerinin Kuzey Karolina eyaletinde üç üniversite öğrencisi Müslüman gencinin ölümüyle sonuçlanan saldırı, bu algının en somut ve güncel sonuçlarından biridir. Saldırının şahsi bir mesele olduğu, basit bir otopark kavgası olduğu iddia edilmiş ise de, yaşanan elim olayın özünde Müslümanlara ve İslam’a karşı yapıldığı birkaç gün içerisinde ortaya çıkmıştır. Sadece ve sadece Müslüman oldukları gerekçesiyle öldürülen eğitimli, sefalet ve yokluk içindeki kardeşleri için mücadele veren öğrenciler, bu kayıp elbette bütün dünyayı derinden sarstı, fakat dünya halklarını gün gibi ortada olan gerçekleri anlayabilmelerini sağlayamadı. Asıl acı olan ise insani erdemlere sahip olduğunu düşündüğümüz kişi ve grupların bile Norveç’te ve A.B.D. yapılan saldırıları münferit olaylar olarak algılarken, Paris’te gerçekleştirilen saldırıyı bütün İslam âlemine mal etmeleri ve defalarca kendilerine anlatıldığı halde İslâmiyet’i saldırgan olarak nitelemeleriydi. Kapitalist dünya sistemi içerisinde savaşların, sefaletin ve kışkırtmaların en yoğun olduğu bölgelere bakıldığında İslamiyet’in yoğun olarak yaşandığı bölgeler olduğu aşikardır. Batıda üretilen yönetim modellerin, sosyolojik ve ontolojik açıdan uyarlanamayacağı 20. yüz yılda yaşananlara bakıldığında rahatlıkla kavranabilir. Ortaya çıkartılan algılara ve akımlara kolayca sürüklenebilen İslam âlemi, kendi sorunlarına kendi değerleri ve kendi kurallar bütünüyle cevap verebilmeyi, çözüm bulabilmeyi öğrenmek zorundadır. Kendi savaşında toplumsal yapısına uygun stratejisini belirleyemeyen ve dünya siyasetin de önde gelen ulusların yönlendirdiği yola giren ülkeler ise, problemler yumağı içerisinde kalmaya mecburdur. Müslüman ülkelerin ekonomik yapısına da derinden darbe indiren, ekonomik sistemlerin de derin zararlar veren İslam korkusu izleri günümüzde açıkça takip edilebilir. Ticari ve ekonomi üzerinden baskılanan ülkeler ise Girişimcilik 51 uygulayacakları politikalarda ikileme düşmekte ve bu belirsizlik likit akış düzenlerini ve piyasa değişkenlerini bozarak ekonomik açıdan ve dolaylı olarak ta siyasal istikrarsızlıklara yol açmaktadır. Demokratik sisteme sahip Müslüman memleketlerinde, ülkenin hedef ve politika uygulayıcı olarak siyasi partileri de baskı ve zan altında kalmaktadırlar. Ocak 2015 döneminde ekonomik açıdan ülkemizde dolaylı olsa da zarar görmüş, piyasalar sıkıntı içerisine girmiş ve politika uygulayıcılar mevcut probleme çözüm bulmakta zorlanmışlardır. Ülke politikalarında yaşanan sıkıntılar bütün Türkiye halkını etkilemiştir. Bunula kalmayıp Türkiye ile sıcak ekonomik ilişkiler içerisinde bulunan bölge ülkelerini ve komşu halkları etki altına almıştır. Bu açıdan bakıldığında Müslüman olan veya olmayan herkesin yapılan baskılara karşı durma zorunluluğu olduğunu anlaşılmaktadır. Eğer huzur ve nizam içerisinde yaşamak istiyorsak bu uğurda çalışmalı ve fedakârlık yapmak zorunda bırakılan bölge halklarına istikrarı sağlamak için İslamofobi ile mücadele etmekten başka çare kalmamıştır. Medya aracılığıyla oluşturulmak istenen algıda, İslam’ın saldırgan bir yapıda olduğu ve masum insanlarda olsa bile katledilmesine cevaz verildiği, bununla kalmayıp bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin mükâfatlandırılacağının altını çizmek olduğu görülmektedir. Kelime manası ‘barış’ olan bir din nasıl olurda aşırılığa kaçmayı destekleyebilir ve Allah’ın verdiği yaşama hakkını insanlardan alanların mükâfatlandırılacağını savunabilir. Mâide Suresinin 52 Deha, Cesaret ve Gücün Sentezi ‘…Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir kimsenin hayatını kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibidir.’ 32. Ayeti akıllardan çıkarılmamalıdır. Müslümanların Kuranın emirlerini hakkıyla getiremediği bir dönemde İslami savunmak elbette ki kolay olmayacak. Her gecen gün karşılaşılan haksız suçlamaların, ithamların ve algının değişmesi için yapılması gereken fedakârlık tabi ki Müslümanların geçmesi gereken önemli bir sınav. Bu mücadele yapılacak olan hareketler İslam’ın emirleri dışına kaçmamalı ve adalet kavramı akıllardan çıkarılmamalıdır. Zira Allah’u Teala, Hûcurat suresinin 9. ayetinde ‘…Allah, âdil davrananları sever.’ buyurmaktadır. Son tahlilde ister İslam’a mensup olsun ya da olmasın, insani hak ve hürriyetlere saygı gösterebilen, insani erdemlere sahip her bireyin İslam ve Müslümanlar aleyhine başlatılan ve adı ‘İslamofobi’ koyulan bu yaftalama ve ötekileştirme propagandasının aslında ırkçılık kökenli bir kavram olduğunu görebilmeli ve karşısında yer alabilmeyi seçmelidir. Nasıl ırkçılık karşısında birleşebilen hükümetlerin ‘İslamofobi’ karşısında birlikte ve dik durabilmesi gerekmektedir. Gerisi zaten insanların iradesi tarafından gerçekleştirilecektir. İnsanlar birbirlerini anlamayı başarabildikleri sürece fitne ve ayrımcılık tuzağına düşmeyeceklerdir. . İnsanların temiz fıtratta doğduğuna ve hayatın onları kirlettiğini emreden İslamiyet’ten, en başta olduğumuz gibi olabilmeyi başardığımızda ‘barışın’ tüm cihana yayılabileceğini çıkartmamız çok zor olmayacaktır. Önemli düşünürlerimizden İsmet Özelin dediği gibi ‘Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir.’