XVI. - La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Transkript
XVI. - La bibliothèque numérique kurde (BNK)
ISTANBUL UNIVERSITESI EDEBIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI No: 1458 XVI. Yuzyilda MARDIN SANCAGI NEJAT GÖYÜNÇ Edebiyat Fakültesi Basimevi — ISTANBUL 1969 ,-;-.u. !' .' ' : .. .' -. ' - -. ' : ;'~~.; . - .i'.r' *- ''-..-. . 1----V -"i-v ', ">.-!* -''»,-. r~ - T-d'İ fc-«>.-. . -;..> :j^^»s:.:^ i'- .-./-. .., ,*-.TT:-. ı- ■■^'■■:<...-%i,;.-- ;. , F.L.-& .-.;. . t -^:. .. n» - ^V"-^--; v>.£.:*vC:# <<T . î. - . * ■■•i's> T. - .-^., ^>... -■■.^J-*-:X^%^ : ., :,-;. i.:*'.i.*!Ör:*,.-:;. .-;.. . -'.'.-. ». * >= v:;;-^^\:rıti... ^. •■.•,;.-.>;sE*v -:;- .. . V -' I'*"'.- TÂv-.- s, -j tfs?--.*-^^-*,.'-^--- .--:'-r:?J-> - ';\ .■4.:,,3»..-îf!--->-'.- -." j-- -; ı«44.-.-- ^vr. .*' -'".' -=! .î-^v:-y.>: 'i..^-3 :*if \; .*; ."-s* ^' '.■V->.Vv.--İfc'''1;"-* 1-1 j - 'iM'«V:ji-;*- ■j";^.-'-' t-ü ...-K'^'-vte '' ">..-..*". :^*^ .; m^-r^^--^^^: . ■-y-.^c.*- >:, ;-: . ııjc^i-v v- - v*v"ja5^^** - * ^^.Jir :,,.'**- L;i >«i,.'.vt«._f-._- .r.. '. : (. . ^ --i.-. -. -:.- v .-.-..-< ..-.'. ... :,,?1& V.<>tL'*:- I-- ' i-",- .*«« . ** 3 - - . .- L;> » : r . -.., .I*-- ".--'v:-.';-.. - . " *'- . - '*; XVI. yüzyılda Mardin Sancağı İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ YAYINLARI No: XVI. Yüzyılda MARDİN SANCAĞI NEJAT GÖYÜNÇ Edebiyat Fakültesi Basımevi 1969 İSTANBUL 1458 1 7 MAY 1971 OKFORD Kıymetli Hocam, büyük insan Ord. Prof. M. Cavid Baysun'un azîz hâtırasına.... İÇİNDEKİLER Önsöz IX -XI Kısaltmalar XII Giriş 1-14 Coğrafî yeri, 2. Tarihî isim hakkındaki rivayetler, 4. Mardin ve yazılışları, 3. ve havalisinin Mardin isminin Osmanlılara kadar menşei kısa ta¬ rihçesi. I. Bölüm : Osmanlılar tarafından fetih Fetihten önceki olaylar, 18. Mardin'in ilk zaptı, sında ihtilâf ve safevîlerin şehri nan ordugâhında müşavere tedbirler, 32. Osmanlı 23. nın plânı, 25, Bıyıklı Mardin'in tekrar zaptı, 15-34 Mehmed Paşa Kumandanlar ara¬ 20. 21. Kuvvetlerin takviyesi, alı¬ ve Karahan ve Bıyıklı Mehmed arasındaki nihâî Paşa¬ muharebe, nihâî olarak zaptı. Bölüm : İlk idarî taksimat ve sonrası II. 35-55 Diyarbekir vilâyeti ve Mardin, 37. İlk idarî taksimat, 40. 1526 (932)'de Mardin sancağı, 43. 1540 rum, idaresi hakkında 47. Mardin'in kale muavini, kethüdası, azaplar ağası, emini, voyvoda, III- Bölüm : İskân Başlıca iskâu Yerleşik şemsîler), minî IV. ve yerleri, kadı naibi, muhafızlığı, kale muhafızları ve dizdar, nâzır-ı azaplar, alay-beyi, emval, kale kale mehterleri, aşâir ). yerleri ve göçebe Bölüm : Nusaybin, topluluklar 59. Savur, ilgili başlıca olaylar, 81. 56-88 73. Mezraalar, hristiyanlar, Köyler, yahudiler, 60. topluluklar ( müslömanlar, Mardin Nüfus dağılışı, 86. Tah¬ şehri 89-124 Şehrin surları, 97. Şehirdeki anıtlar ve evkafı zaviyeler, V. ağzı nüfus. Kale, 95. 106. ümerâ-i 80. İskânla ( kadı, Berriye zuemâ ve sipahiyân, eizye 75. (947)'da Mardin sancağı, 44. 1540'dan sonraki du¬ hamamlar, Şehrin mahalleleri, (camiler, ve lardan alınan vergiler, ğer vergiler, 139. 101. Şehrin kiliseler, nüfusu, medreseler, kervansaraylar). Bölüm : İktisadî hayat ve Ticarî mallar mescidler, bunlardan alınan 137. faaliyetler vergiler, 136. 125-140 Tarım ürünleri ve bun¬ Dokumacılık ve bununla ilgili vergiler, 138. Di¬ Mardin ve çevresindeki gınaî tesisler. VIII - VI- Bölüm : Haslar, zeamet ve timarlar . : 141 - 154 Padişah hasları, 148. Diyarbekir Beylerbeyisi hasları, 151. Diğer haslar, 152. Zeametler, 158. Timarlar. E K L ER 924 (1518) 257-175 Tarihli rihli Berriyecik livası Mardin livası kanûn-nâmesi, kanûn-nâmesi, 162. 924 164. 932 (1526) Tarihli (1518) Ta¬ Mardin livası kanûn-nâmesi, 169. 932 (1528) Tarihli Nusaybin kanûn-nâmesi, 170. 947 (1540) Tarihli Mardin livası kanûn-nâmesi, 173. 972 (1564) Tarihli Mardin kanûn- nâmesi. Bibliyografya 176-190 Dizin 191-201 Haritaya dâir 202 - 203 Harita. Ş e h i r p 1 â nı . . . . . ÖNSÖZ Osmanlı İmparatorluğu arşivlerinden devrimize intikal eden on binlerce defter arasında Tapu-Tahrir Defterleri'nin, bu imparatorlu¬ ğun hakiki yapısını, mak bakımından sosyal bünyesini ve müesseselerini meydana çıkar¬ olduğu kadar, bu muazzam yayıldığı ülkelerin de mahalli durumlarını aydınlatmak Bu husus çeşitli Türk tarihlerini, kültürel, İmparatorluğunun ekonomik fırsatlarda belirtilir, durur. Böyle olmasına ve Tarih Kurumu'nun bu defterlerin yayınlanması hakkında rar almış ve iş ve sosyal bakımından büyük önem taşıdıkları malûmdur. bölümü yapmış yat, 1943'de L. Fekete'nin olmasına Estergon rağmen, sancağı bu sahadaki neşri¬ Mufassal Defteri H. İnalcık, T. Halasi-Kun ve H. Şabanoviç'inkilere münhasır Tapu-Tahrir Türk 1947'de bir ka¬ hariç, kalmıştır. Defterleri'nden faydalanarak imparatorluğun bir bölgesi¬ nin umumî olarak tanıtılmasını hedef tutan kısa yayınlar ise daha fazla rağbet bulmuştur. Bu defterlerin önemlerinin pek ifade edilmesine mukabil, onların, büyük neşri sahasındaki bulunduğunun kısırlık, kanaati¬ mizce, hazırlık safhasında bilhassa yer ve şahıs isimleri gibi özel isim¬ lerin ve bazı vergi terimlerinin lerden doğmaktadır. okunuşunda Üstelik, büyük rastlanılan büyük çabalar ve sabırlı bir güçlük¬ çalışmanın sonucunda meydana getirilecek eser de daha sonraki araştırıcılara ham madde kaynağı ve külliyâtı teşkil edecektir. Yukarıdaki mülâhazalar göz önünde sunulan araştırma, 1518-1564 gibi hemen içerisinde tertiplenen ve aynı gösteren dört Tapu-Tahrir ması reti ve elde edilen ile sancağın ve nüfus hareketlerini, sancağın dört Defteri'nden bilgilerin ayrı doğrudan mukayese yolu merkezinin nüfusunu, ekonomik gelişmeyi, bulundurularak, hemen ile onu elli senelik tarihteki aşağıda bir süre durumunu doğruya faydalanıl¬ değerlendirilmesi terkip osmanlı eden su¬ unsurları, hakimiyetinin bu böl¬ gedeki etkilerini ortaya çıkartmak gayesini gütmektedir. İnceleme ma¬ halli olarak Mardin sancağı 'nın seçilmesinde, lan arasında Lise Tarih yurt köşesinin hatirşinas Öğretmeni olarak ve kadirbilir halkının yakınlığa karşı tarafımızdan lerinin ve çevresinin tamamen, 1951-1954 duyulan sevgi ve tarihi ile ilgili bir yıl¬ bulunduğumuz bu sevimli gösterdiği teveccüh ve minnettarlığın araştırma kent¬ yapmak sureti ile -X- ifadesi arzusu yıllarında başlıca rolü Mardin'in tarihi oynamıştır. ile Mardin'de Cumhuriyet ilkokulu kent'i de Bu arada, uğraşmağa teşvik başöğretmeni olan beni daha 1952-53 eden, o tarihlerde merhum Gani Taş¬ anmak yerinde olur. incelemenin ana kaynaklan İstanbul'da Başbakanlık Arşivi'n- deki ve Ankara'da Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü Kuyûd-u Ka¬ dîme Arşivi'ndeki Tapu-Tahrir Defterleri ve Diyarbekir'de Ziya Gökalp Müzesi'ndeki gibi, Mardin Arşivlerimizdeki Şeriyye Sicilleridir. Bibliyografyada diğer belgelerden ve defterlerden, görüleceği yabancı seya¬ hatnamelerden faydalanılmış, Mardin'de İl-Halk Kitaplığı'ndaki Abdüsselâm yan Efendi'ye bir muştur. çok Eldeki olmakla ait yazma Mardin Tarihi, Tapu-Tahrir Defterleri 'nin beraber, inceleme zaman dar genişletilmiş, lardan önceki buna rağmen, devresi hakkında kısa bütünlük bakıyyesi dahi kalma¬ büyük sonuncusu baş tarafına bir giriş kısım kazandırmak en bakımından XVI. eserin sonrası için de elde mevcut bir nuya bir halen tarihî eserin yerinin tesbitinde yardımcımız 1564 yüzyıl sonuna bölgenin ol¬ ait ka¬ Osmanlı¬ ilâvesi ile, XVI. yüzyıldan bilgilerin çeşitli bakımından tarihine bölümlerde verilmesi faydalı ko¬ görül¬ müştür. 1526 tarihinde Mardin sancağı termek gayesi ile dahilindeki iskân yerlerini gös¬ eklenen harita üzerinde köylerin isimlerinin yazılma- yarak yerlerine birer numara verilmesi ve bunların ekli bir listede be¬ lirtilmesi, haritanın kullanılışı bakımından daha rüldüğü içindir. Mardin şehri plânında ise, faydalı ve pratik gö¬ bu gün mevcut olmayan ve fakat yerleri tesbit edilebilen tarihî eserler gösterilmiş, böylelikle XVI. yüzyılda şehrin veçhesinin ortaya çıkarılmasına çalışılmıştır. Bununla beraber, eserlerin yerlerinin okuyucular tarafından daha iyi anlaşılabil¬ mesi için, plânda Kitaba, bugünkü bazı mahalleler de gösterilmiştir. tashih hataları olmakla beraber, me cetveli konulmasından kaçınılmış, fakat ayrı bir düzelt¬ 107. sahifedeki "Câmi-i ke- bîr'in inşa tarihinin 1176 (572),, şeklinde düzeltilmesinin burada belir¬ tilmesi uygun görülmüştür. Çalışmalarımızı, destekleyen hocam Prof. büyük bir hoşgörürlülükle madden ve manen M. T. Gökbilgin'e, zaman zaman fikirlerinden faydalandığım veya çeşitli yardımlarını esirgemeyen kıymetli arkadaşla¬ rım Doç. Dr. B. Kütükoğlu'na, Doç. Dr. C. Orhonlu'ya, Doç. Dr. M. Özergin'e, ermeniceden Mardin'le ilgili bir parçanın tercümesi zahmetine katlanan sayın Bay H. Andreasyan'a, harita ve plânın nefis bir şekilde çizilmesine büyük çaba harcayan aziz arkadaşlarım Asistan Dr. M. Bener ve Asistan K. Göçmen'e, Mardin'e son yıllarda yaptığım müteaddit ge¬ zilerde bana çevreyi görmek ve tanımak imkânını sağlayan başta Veysi ve İsmet Muharremoğlu kardeşler olmak üzere bütün Mardin'li dostla¬ ra, halen çeşitli vazifelerde bulunan eski öğrencilerime, Mardin şehrine ait haritada tarihî eserlerin yerlerinin tesbitinde yardım eden öğrencim Lutfullah Artık'a, Kurulu kitabın basılmasını uygun gören Fakültemiz Yönetim üyeleri ile dizgi ve baskı Edebiyat Fakültesi belirtmek benim için mutluluktur. işlerine büyük bir titizlik gösteren Basımevi mensuplarına burada açık Nejat teşekkürlerimi Göyünç Kısaltmalar DTCFD Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi BA Başbakanlık Arşivi, İstanbul BTTD Belgelerle Türk Tarihi Dergisi DD Divan Kalemi Defteri DM Diyarbekir Ziya Gökalp DMD Diyarbekir Muhasebe El Encyclopedia of ETD Evkaf Tahrir Defteri İA islâm Ansiklopedisi islam JRAS Journal of the Royal MAD Maliye MŞS Mardin Şeriyye Sicili MÜD Mühimme Defteri RE Paulys Müzesi Defteri Asiatic Society Defterleri tasnifi Realencyclopaedie der Classischen Altertums- vvissenschaft TD Tapu-Tahrir Defteri TKSA Topkapı Sarayı Arşivi, İstanbul TKUMA Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü Kuyûd-u Arşivi, TM Kadîme Ankara Türkiyat Mecmuası VUMA Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi, Ankara ZA Zeitschrift für Assyrologie ZDMG Zeitschrift der schaft bk. bak. göst. yer. gösterilen yak. ol. yaklaşık olarak yer Dcutschen Morgenlândischen Gesell- Giriş Coğrafî yeri: Mardin güzel yurdumuz Türkiye'nin Güney-doğu Ana¬ dolu bölgesinde, 12.760 km2 yüzölçümünde ve 1960 sayımına göre, 353.411 kişi nüfusu olan bir vilâyetimizin merkezidir. Bölgedeki, Mardin-Midyat eşiği adı verilen ve üzerinde birçok tepeler bulunan yüksek plato, ba¬ tıda Diyarbekir'in güney-batısmdaki Karacadağ'dan, güney-doğuda Dicle kenarında Cizre'ye kadar devam eder. Bu plato, aynı zamanda, Yukarı Mezopotamya'nın su bölümü teşkil Mardin'in doğusunda kalan, hattını eder1. hemen hemen kalkerden Platonun, ve yer yer ba¬ zalt yığınlarından mürekkep olan kısmı Cebel-i Tûr ve Tür cAbdin2 diye meşhurdur; en önemli ve en büyük şehri, bu havalinin merkezi dilen adde¬ Midyat'tır. Mardin, Tûr cAbdin bölgesinin en batı ucunda ve saybin yoluna hâkim ve bu yolu tamamen Diyarbekir-Nu- kontrolü altında Mardin dağı'nın zirveden hemen 100 m. aşağısında, onun kan sırtlarında bulunur. Mardin'in kuzey-batısında tutan güneye ba¬ uzanan kısım ise, mazı ağaçları ile örtülü olup Mazı-dağı diye anılır. 1 Bölgenin coğrafyası ve jeolojisi için bk. J. Cernik, Technische Studien-Expa- dition darch die Gebiete des Euphrats und Tigris, Petermann's Mitteilun gen, zungsheft No. 45, 1876, 16 vd.; E. Chaput, Türkiye'de seyahatleri, türk. tere. A. Tanoğlu, İstanbul 1947, indeks; dolu'da coğrafî müşahedeler, Türk Coğrafya Dergisi, A. Ardel, XVII, 1961, Observations geographiçues dans la partie sad-est de la Turçuie, raphical Institute of the University of istanbul, VIII, 1962, 82-3; Mardin bölgesinin jeolojisi, Eryaen- jeolojik ve jeomorfojenik tetkik Güneydoğu Ana¬ aynı yazar, 140-8; Review of the Geog- N, Tolun, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, III, 1952, 1-16; Die Eıdkande von Asien, Berlin 1844, XI, 379 vd.; S. Macar, Z. Ternek, C. Ritter, Mardin ili dahilinde köy ve kasabalarda mesken tipleri, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü lisans tezi, « Bk. A. Socin, Zur Geographie des M. Streck, Tür 'Abdın, El, IV, 943-9; H. Tûr Abdin, ZDMG, Anschütz, Christen am Rande des Taurus in der südöstlichen ge, J. 7, 1967, 41-51 (Fr. Eine XXXV, Rtise 1950. 1881, 237-69; za den Syrischen Türkei, Kyrios, Berlin, Neue Fol- Anscbütz'e makalesinin bir suretini lûtf ettiği için müteşekki¬ rim); Mar Ignatios Efram el-evvel Barıom, Tûrîh-i Tar cAbdîn, Bağdad ve Basra 1963. 2 Tarihî isim ve yazılışları: Asur krallarından Adadnirari I (yak. ol. 1305-1274 ) belerde ve oğlu Salmanasar I (yakl. ol. 1274-1244)' ile ilgili kita¬ «Kaşiari dağlan» valisi olduğu, daha nâmı ile anılan mıntıkanın Tûr cAbdin ha¬ sonraki Asur metinlerinde de Kaşiari'den sık sık bahs edildiği bilinmektedir'. Asur metinlerinde «Nirbu» coğrafî terimi ile de Tûr cAbdin'in orta kısmı kasd edildiği zannedilmektedir8. Yine çivi yazılı tabletlerde, daha sonra Roma ve Bizans müellif¬ lerinde4 rastlanan «Izala» coğrafî teriminin de Tûr cAbdin'in güney ya¬ maçları, Mardin civarı, muhtemelen de Mardin dağı için kullanılan ö- zel bir tabir olduğu sanılmaktadır. Bu tabire süryanl metinlerinde «Izelâ» arapça eserlerde <cebel-al-Izal» şeklinde tesadüf edilir». M.S. II. yüzyıl yunan müelliflerinden zikr edilen Mctcrıou öpoç (Masios dağı) Arrianos tabiri ve Ptolemaios'da ile de, yine Tûr cAbdin bölgesi ifade edilmektedir8. Mardin'den ilk defa doğrudan doğruya bugünkü bilgilere nazaran- M.S. bahs eden müellif -tabiî IV. yüzyıl Roma takya'lı Ammianus Marcellinus'tur. O, tarihçilerinden An- Diyarbekir-Nusaybin yolunun «Izala dağı üzerinden, Maride ve Lorne kaleleri arasından» geçtiğini kay¬ deder7. Burada adı geçen <Maride» Mardin'dir. Lome'nin A. Mardin'in doğusundaki Kal'at al-Marat (aslı: Kal'at al-lmra) tahmin etmekte, 1932 de bu havaliye yaptığı tetkik Gabriel8 olduğunu seyahatinde bu¬ rada gördüğü kayalar içerisine oyulmuş vaziyetteki, hâlen de olan, büyük sarnıç ve silo bakıyyelerinin, 1 Krs. A. Seharff ve München 1950. 497; R. Borger, cilt V, Leiden-Köln 1961, A. Moortgat, buradaki eski AggpUn und mevcut büyük müs- Vorderasian im Altertum, Keilschrl) türkünden, Handbuch der Oritntalisttk, İlâve 32, 49; H. Schmök.l, Kulturgeschicht» Stuttgart 1961, 19; aynı yazar, Die grosse illustritrte des Weltgeschichtt, Altsn Orient, Die Grosse Ber¬ telsmann Lexicon Bibliothek, Gütaraloh 1964, I, 338. * M. Streek, Das Gebiet der heutigtn tvsstpersien nach den babglonisch-atsyrischen 3 Landschaften Armtniın, Ksilinschrifisn, ZA, XIII, M. Streek, aynı eser, göst. yer.; aynı yazar, Kur dıştan und 1898, 82-7. Tûr cAbdîn, El, IV, 943. ' C. Ritter, aynı eser, XI, 150-1, 380. 6 M. Streek, Das Gebiet..., ZA, XIII, 104; A. Socin, aynı eser, 238; Histoire ds la Dynastis des H'amdanides d» Jatîra tt ds Sgris M. Canarrf, (Paris 1951, I, 76)'de Isala'yı Karaeadağ olarak tavsif «dilmekte isa da yanlıştır. 8 M. Streek. Tür '•Abdın, föst. yar; A. Soeio, aynı eıtr, jjöst. yer. 7 XIX, 9, 4 da «par Izalam montem, inUr casttlla praesidiaria dua Maride tt Lome introturam», lâtinca metin ve inf. tere. J. C. Rolfe, Cambridge, Masse. don 1950, I, 517. 8 Voyagss archtologigues dmns la Turçuie oritntal*, Paris 1940, I, 8. ve Lon- . 3 - tahkem mevkiden günümüze kadar kalan emareler olduğunu belirtmektedir1 , Bizans müelliflerinde Mardin'in imlâsı çeşitli rinden farklı şekillerde geçer: vesilelerle ve birbi¬ VII. yüzyılda imparator Mauricius (582- 602) devri tarihini yazan Theophilaktos Simokattes'de MdpSıoç, MdpSsç1 VI. yüzyıl müverrihi Procopius'da MdpySıç8 »ym devir coğrafyacısı Georgius Cyprius'da MdpSnç4. Ermenice kaynaklarda da Mardin ismine Merdin8, süryanî kitapla¬ rında Merdo, Merdi, Merde, Marda ve Mardin okunuşlarında rastlandığı8 süryanî imlâ farklarının bu kelimenin belirli, belirsiz ve çoğul şekille- rindeki ayrılıklardan doğduğu izah olunmaktadır7. Mardin'in eski arap kaynaklarında ve daha sonra Osmanlıca me¬ tinlerde umumiyetle j jjU şeklinde yazıldığı, bununla beraber a v »' Lorn» 1 içia bk. E. Honigmann, Die Csrpus Bruxelltnse Historiae Byzantinae-S, Ostgrtnze dss Brutalles 1985, II, 2, 69; 3. 71; V, 3, 208, C. Ritter, aynı eser, * jj>jv> 8 JV »,0 taklarına bazı eserlerde tesadüf olunduğu zaman zaman Byzantinisehen Retches, 12, not 4. XI, 380*den naklen. T. Simo- kattes Marde'nia Dara'dan be» saat azakta bir kala olduğundan da baha ediyor (C. Rit¬ ter, aynı eser, göst. yer). De Aedificiis, II, 4, grekçe matin ve ing. tere. 3 Cambridge. Massc. ve 1S18, Loadon 1954, H. B. Dewing, Procopius, VII, 128. * Descriptio orbis Romani, nejr. eden: H. Gelzer, Leipzig 1890, 46. 5 J. Saiat-Martin, Mimoirss historiçues et geographiauts sur l'Arminit, Paris 160. 8 J. Satnt-Martin, aynı eser, göst. yer; Mardin adı, Öthikmtt, Merdia 2/61, 1852, 33-4. Kelimenin Ermenice ve Süryanî imlâlarının yukarıki metinde gösterilmesin¬ den teknik sebeplerle sarf-ı nazar edildi. 7 Mardin 8 Bk- adı, A. F. aynı eser, von göst. Kremer, yer. Ueber das Einnahmebudgti des Abbasiden- Retches co/ıt Jahrt 306 H. (918-919), Denkschriften der kaiserlichen Akademie der Wiss. Philos.-hist. Classe. XXXVI, Wien 1888, 317; Azîz b. Ardeşir Esterâbâdî, Bezm ü Rezm. İstanbul 1928, indeks: Ferîdûn Bey, Münft&t-ı selâtin, İstanbul 1274, I, 216-7. 9 10 Bk. Bk. Lûtfi Pasa, Tevarîh-i Âl-i Osman, İstanbul 1341, 244. Hâfıı Âbrü ansasu için kars.: F. Tauer. (Bu müellifin lâkabının Abrü seklinde okunması Timurlular devrinde tarihçilik, türk. tere, ten, XXIX, 1965, 51'de A. Ates'ia notu), Mscmû'al-Tavirih, Topkapı gerektiği A. Ateş, Sarayı Belle- Ktb., H. 1659, 546 a; Dede Korkut Kitabı, near adan: M. Ergin, Ankara 1958, Faksimile, Vatikan nüshası 65 (harekeli), Dreadan nüshası 60; Abü Bakr-i Tıhrânî, nesr eden: N. Lügat ve F. Sümer, Ankara 1992, I, 181; Kitâb-i Diyârbakrigya, Hasan Be? Rumlu, Ahsan al- Tavarih, Nuruosmaniye Ktb., 3317, 58b*de de aynı şekilde, F. Sümer'in notu, Kitâb-i Dtyârbakriyya (181, n. 3)' da; BA, M AD 1534, 773; Kejfî, Sslim-ntmt, Süleymaniye Ktb., Esad Ef„ 2147, İlla; Sucûtî, Selim-name, Topk. S. Ktb., R. 1284/1, 99b; Şükrî, Selîm-nâme, Topk. S. Ktb., H. 1597-1698, 184b; Lutfî Pasa. agnı «ser. 242, 244. - 4 - j görülmektedir1. Mardin kelimesine ait bu farklı yazılış şekillerine ba- zan aynı metin içerisinde rastlamak dahi mümkündür2. Mardin çeşitli mer4 isminin tahmin Mardin'e naklen, zikr ve menşei rivayetler Marde hakkındaki rivayetler: vardır. Dupre8 denildiğini A. eski yunan ederek bu kelimenin menşeinin muharip bir göre, tarafından miştir. Şehir ve kavim isimleri arasındaki hususta von Ham- coğrafyacılarından lan Marde'lerle ilgili olduğunu yazarlar. Hammer'e ran hükümdarlarından Ardeşir (226-241) Bu ve J. kavim o- Marde'ler 1- buraya yerleştiril¬ ayniyet, Mazı-dağı sinde oturan Yezîdî'lerin şeytana tapmaları, eski bir İran havali¬ an'anesinin devamı olarak şer'e ibadet eden Marde'Ierin bu bölgeye yerleştirilme¬ lerinin delilleridir5. C. de, Ritter8 de Hammer'in bu ifadesini nakl ederse onun fikirlerini şüphe ile karşılar. Vâkıdî7 Dîn adındaki bir Iran'lı zahidin Mardin'in bulunduğu dağın tepesinde yerleştiği, orada ibâdetle vakit geçirdiği, zamanla tinin Horasan'a ve Doğu'nun diğer ülkelerine yayıldığı, raklius tarafından gönderilen bir kumandanın, buraya önce dostluk peyda edip sonra da onu öldürdüğü, inşa ettirdiği, müteakiben kızının da bunun tırdığı, «Dîn öldü» manasına gelen Mardin kelimesinin türediği şeklindeki bir halk burada bir kale bir kale yap¬ Dîn jj ^U ' den de rivayetini Onun Mardin'in kuruluşuna dair nakl ettiği uzun bir tarafı da Mardin ve Kal'at al-lmra' He- gelerek zâhidla karşısında arapça mâte şöhre¬ bir gün rivayetin kalelerinin birlikte zikr eder. enteresan kurulduğu keyfiyetidir. Onun nakl ettiği diğer bir rivayet de, Iran hükümdarlarından biri¬ sinin hasta olan oğlunu doktorların tavsiyesi hava için getirip yerleştirdiği, üzerine ondan mülhem bu şehzadenin adı verilerek Mardin denildiği buraya tebdil-i olarak da şeklindedir. bu mahalle Bu rivayet¬ leri Mardin Tarihi ile uğraşan birçok müellifler eserlerine bazan aynen 1 Mîrhond, Târih-i Ravzat al-Şafa, Tahran 1339, VI, 224, 226-9'da JjjL şeklinde yazılmış olması hatalı olsa gerektir. 2 BA, 8 Voyage en Perte, Paris 1819. I, 78. TD 64, 202'de J- j_,L. , 204'da * Devlet-i Osmaniye Târihi, öla^ . türk. tere., İstanbul 1829. IV, 163; aynı yazar. sehichte der Ilchane, Darmstadt 1842, I, İ9İ. 6 Aynı yazar, aynı eser, göst. yer. 8 Aynı eser, XI, 381. ' Fatüh al-Şâm va Mısr va'l-lIrâk, Kahire, 1302, 111-2. Ge- - 5 fakat daha uzun ve tafsilâtlı bir şekilde, bazan kısaca aktarmışlardır1. Süryanî kaynaklarına dayanarak vücûda getirilen diğer bir maka¬ lede bu her iki rivayet tarih de verilmek sureti ile, bir az daha ilaveli olarak anlatılmaktadır2. Bu son söylentide Iran'lı şehzade yerine, M. S. 309 da buraya gelen Şah Buharı adındaki bir iranlı kumandan vardır. Burada on iki sene kadar oturmuş, bu mahallin imarı ile meşgul ol¬ muştur. Onun bu faaliyeti M.S. 442'ye kadar devam etmiş, sonra halk bir veba salgını neticesinde tamamen ölmüştür. Süryanî kaynaklarından faydalanıldığı zâhid ve Roma'lı belirtilen makalede Iran'lı kumandan hikâyesi bu hadiseden yüzyıl sonra cere¬ yan etmiş gibi gösterilmektedir. Roma'lı kumandan burada bir de bü¬ yük kale yaptırmıştır, denilmektedir. Her iki rivayet tetkik edilirse, bunlardan Mardin'in önce. iranlılar tarafından iskân edilmiş Şah Buharı denilen zat, olduğu Roma'lılardan ifadesi ortaya çıkar. meşhur Sâsânî hükümdarı II. Şapur ( 309-379 ) olmalıdır. Nitekim, Şapur kelimesi orta farsçada «şahpur»dan te olup «şehzade» karşı anlamını taşır. Roma'lılara harpler esnasında II. Şapur Nusaybin'i (337-340) tarafından tahkim ve ettirilen Âmid (Diyarbekir)'i Diğer taraftan, VI. yüzyıl ortalarında olsa Mardin'in burada bir fiyeti Justinianus (527-565) zamanında ilgili zabt etmiş, eline geçirmiştir8. Bu a- de eline geçmiş olması tabiîdir. mandan tarafından tahkim ettirilip lerle uzun imparator II. Constantinus bütün Yukarı Mezopotamya'nın doğu yarısını rada Mardin'in gelmek¬ giriştiği Roma'lı bir ku¬ de kale yaptırması key¬ bu havalide girişilen faaliyet¬ gerektir. Yakut4 Mardin kelimesinin arapça Mârid onun cem'-i salimi olduğunun söylendiğini zikr mülâhazayı reddeder, în j eki ile yalnız jjL 'den geldiğinin ve etmekle canlılara beraber, ait bu kelimelerin çoğulunun yapılabileceğini belirtir. Evliya Çelebi6 de Mardin'den bahs 1 Mardin'li AbdüsselSm Ef., Umm al-clber, yazma ( Bu eserin kendisi -maalesef- görülemedi); Saîd Paşa, Diyarbekir'li, Mir' ât ül-clber, Mufassal Târîh-i Umûmî, bul 1306, VIII, 75; Abdülgani Ef., Mardin Târihi, Mardin ll-Halk Ktb., İstan¬ T.Y. 2699, 1; A. E. Toksoy, Milli Mücadelede Mardin, İstanbul 1939, 11. « Mardin 8 A. Tarihi, Özhikmet, Mardin 1953, 4/76, 76. Christensen, Viran sous les sassanides, Copenhague ve Paris 1936, 229 vd; F. Işıltan, Urfa Bölgesi Tarihi, İstanbul 1960, 25. * Mu'cam al-Buldân, Beyrouth 1957, V, 39. 6 Seyahat-nûme, İstanbul 1314, IV, 57. - 6 ederken ıtaht-t Dârâ, gani kal'a-i Mârdîro başlığını kullanarak «târîhşinâs Makdîsî kavlince bu kalanın Hmâretine sebep bi'z-zât Hazret-i Yûnus 'aleghfs-selâmdm der ve <hâlâ Mârdîn tağındaki bir gâr-t 'cazîme savma -i Yûnus Nebî derlen diye ilâve eder. bir ejderi Yunus peygamber öldürmüş, bu sebeple Burada bulunan <kûh-i şahika* de¬ nilen Mardin'in bulunduğu dağa <kûh-i mân ve şehre de <Mârdîn> adı verilmiştir. Evliya Çelebi'nin nakl ettiği rivayet hiç şüphe yok, onun umumiyetle yaptığı gibi1, bir fanteziden ileriye gitmez2. Yine Süryânîler, Mardin'in halk arasındaki telâffuzunun Merdin ol¬ duğunu, bunun da süryanî dilinde kale anlamına gelen ğulu olduğunu bildirerek bu havalide bulunan dört meşhur kaleyi sa¬ yarlar. Bunlardan ilk ikisi Mardin ve Kal'at al-Imra' kisi de Mardin'in bir saat kadar Merdo'nun ço¬ kaleleri, diğer i- güney-doğusundaki manastırının gerisindeki sırtlarda bulunan iki kaledir". Deyr Zaferân Kanaatimizce, bu, Mardin kelimesi ile ilgili izah tarzlarının en mantıkîsi olmalıdır. Mardin ve havalisinin Osmanlılara kadar kısa tarihçesi: şehri ve havalisi Roma imparatorluğunun, daha ların Sâsânîlerle (224-642) mücadelelerinde ehemmiyetli sonra Mardin Bizanslı¬ bir yer işgal eder. Daha II. Constantius zamanında Iran'lıların bu mıntıkaya yaptık¬ ları ve kısa fasılalarla birbirini takip eden baskınları gayesi ile iki kale yaptırılmış, Nusaybin'den Resülayn önleyebilmek (Ceylânpınar)'a kadar uzanan bütün saha bu havalinin merkezi ve en müstahkem şeh¬ ri olan Amid (Diyarbekir)'e bağlanmıştı. Bahis konusu kalelerden biri Dicle kenarındaki Hesna de-Kepha (Kaya-kale -= Hışn-ı Keyfa, Ha- sankeyf |4, diğeri de muhtemelen Tûr 'Abdin'de Hâtem-i Tâ'î kalesi idi', imparator Anastasius (491-518) zamanında 507 de Nusaybin bu iki ka¬ leden çok uzak bulunduğu ve bu havalinin sık sık iki taraf arasında el değiştirdiği göz önünde bulundurularak ^ordunun müşkül anlarında iltica edebileceği yeni bir kale yapılmasına teşebbüs edildi. Mardin'e üç fersah mesafede 1 Dara mevkiinde büyük bir müstahkem mevki in- M. C. Baysun, Evliya Çelebi, lA, IV, 409. 8 Makdîsî (Kitâb al-Bed' va't-Târth, aeşr. ve ve ir. tere.: M. Cl. Huart, Paris 1919, VI, indeks) ve hatta Mukaddesi (Ahsan al- Takasım fi ma'rifat al-Ekâlîm, neşr e- den M. J. De Goeje, Lugduni Batavorum 1906)'de Mardin hakkında böyle rastlanamadı. 3 Mardinin adı, Uthikmet, Mardin 1952, 2/61, 33-34. 4 Bunun için bk. S. Ory, #,» Kagfâ, El*, III, 624-6. 6 E. Honigmann, agnt eser, 5. bir rivayete 7 şa ettirilerek Anastasiopolis adı tekrar tahkim ettirilerek daha küçük çapta Sıç (Mardin), verildi. Burası Justinianus su tesisatı yaptırıldı1. Burada istihkâmlar da yaptırılmıştı, Zaupdç zanslılarla Sâsânîler (Savur), Aoupvrıç (Lome) arasındaki bunlar de zamanında ayrıca birçok arasında Mdpy- vardı*. Bu kaleler Bi¬ mücadelelerde müteaddit defalar el de¬ ğiştirmişlerdir3. Mardin, Tûr cAbdîn ve Dara larında ve H. ralık 640) 'lyâz b. sulhen feth da Hamdan adlı bir islâm zatın elinde olduğu5, bu şehri Mu'tazid, bu neticede şehrin bilinmektedir8. Bununla beraber, larında aynı hanedana inşa ettirildiği b. tarafından kabilesinin ikinci yarısın¬ onun şehrin kaçtığı, halifenin gelerek üzerine, tahrip edildiği yüzyılın ikinci yarısı baş¬ al-Hasan tarafından yeniden söylenir7. mıntıka X. lup Bâz lâkabı mensup Hamdan yüzyıl sonlarına doğru Humaydiya ile meşhur Abdullah el-Huseyn b. ve Mervanlı hanedanının Dustak'm hakimiyeti altına Sultan Melikşah zamanında, Büyük kürtlerinden o- ceddi olan hizmetine giren Mervanlıların ellerindeki ülkelerin zenginliklerinden bahs ederek Diyarbekir havalisinin verilmesini 1 temin ederek, Procopius, aynı eser, XI, 398-413; P. Collinet, namına indeks; hutbe Fraenkel, Dara, Une «ville neuve» Ebu geçmiştir8. Selçukluların Fahrüddevle Muhammed b. Cuheyr, Sultan'a ne A- senesi Ocak ayı 895 yürüyünce, teslimi kalenin X. Rebi'a yüzyılın IX. 20 «=» 21 ordusu Beni zapt ettiği, zatın üzerine (640) senesi son¬ 19 Muharrem 133 (750-75l)'de oğullarından birisine terk ederek şehri muhasara ettiği, Bu (l kumandasındaki Şehrin b. Hamdün'un sonlarında halife müdafaasını Ganm edilmiştir4. reisi Burayka ile birlikte Hicrî 20 Muharrem'inin başlarında okutmak ve kendisi¬ para bastır- RE, VIII, 2150; Ritter, aynı eser, Byzantine en 507. La fondation de Dara [Anastasiopolis] en Mesopotamie, Melanges G, Schlumberger, Paris 2924, 55-60; W. Ensslin, Zur Gründun gsgeschichte Jahrbücher, in V, von Dara- Anastasiopolis, Byzantinisch-neugriechische 192Ö, 342-7: E, Birk, Dara-Anastasiopolis, Eine unerforschte Ruintnstadt Mesopotamien, Der Erdball, III, 1929, 201-5, 2 Procopius, aynı eser, II, IV, 14, ing. 3 E. Honigmann, aynı eser, * Balâzüri, Kitâb Futüh al-Bulddn, tere. 128. 12 vdd. neşr eden De Goeje, Lugduni Batavornm 1866, 176, türk. tere. Z. K. Ügan, İstanbul. 1955, I, 283; F. Işıltaa, aynı tser, 55 vd. 6 Tabari, III, 53'den naklen V. Minorsky, aynı tser, İA. 8 M. Canard, aynı eser. I, 7 İbn Havkal, Kitâb Sürat al- Art, vorum 8 1938, 299 vd. neşr aden: J. H. Kramera, Lugduni Bata- 143. Amedroz, Marvtanid dynasty at Mayyafarigin, JRAS, 1903, 123-54. 8 mak müsaadesini aldıktan sonra, Mervanhlara karşı, bir kısım selçuklu ümerâsı ve türk askerlerinin Emir Artuk1 gibi yardımı ile, giriştiği harekât esnasında Mardin şehrini de zapt etmiş, uzun süren bir muha¬ saradan sonra da 1086'da kalesi de teslim olmuştu8. Mardin ve havalisi, Sultan Melikşah'ın ölümünden eden hadiselere de sahne olmuş, Berkyâruk tarafından rildiği gibi, 1103'de Artuk Bey'in oğlu ve Hısn-ı men'in yeğeni Yakutî'nin, 1104'de 1106'da yine Artuk Bey'in Sökmenin oğullarından zapt edilerek burada Artuk-oğulları sonra Keyfa eline hakimi Sök- geçmiş8, Necmettin Devleti'nin cereyan şarkıcısına ve¬ nihayet Ilgazi tarafından cTabaka-i Ilgaziyye» denilen Mardin kolu kurulmuştur4. Artuk-oğulları Devleti'nin Mardin ve havalisi tarihinde ve Haçlılar ile Anadolu ve Suriye'ye yerleşen selçuklu türklerinin mücadelelerinde büyük bir önemi vardır5. Zira bu sülâlenin ilk hükümdarları da vergiler komşu bölgelerdekilere nisbetle, düşük tutulmak Diyâr-ı Rebi'a halkının Mardin ve havalisine akın ayrıca Mardin'de ve civarında mühim bir etmeleri zamanın¬ sureti ile sağlanmış, kısmı XVI. ve XVII. yüz¬ yıllarda faaliyet halinde olan ve bazıları da bugüne intikal eden cami, medrese, kervansaray, bîmaristan gibi toplum hayatı üzerinde çeşitli yönlerden büyük tesirleri olan eserler yaptırılmıştır8. Mardin ve havalisi, bilhassa Tûr cAbdin bölgesi hıristiyanlık tari¬ hinde de mühim bir yer işgal eder. Sâsânî hükümdarı II. Husrev (590628)'nin Yukarı Mezopotamya'da Musul ve Tekrit diği monofizist Bizans'Iı harp esirleri VIII. ve larını yayarak bu havalide ekseriyeti havalisine yerleştir¬ IX. yüzyıllarda inanç¬ kazanmışlar ve nastûrîleri de kendi mezheplerine kazanmağa muvaffak olmuşlardır. 1 Bunun için bk. A. Sevim, Bunun Artukluların sogu ve Artuk Bey'in neticesi siyasi faaliyet¬ leri, Belleten, XXXI, 1962, 121-46. 2 Tafsilât için: M. H. Yınanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, İstanbul 1943, 1 (Anadolu'nun Fethi),Vd5-50; I. Kafesoğlu, Sultan Meliksah devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, 46-54. 3 A. Sevim, Artukoğlu Sökmen'in siyasî faaliyeti, Belleten, XXVI, 1962, 514-5 ve notları. 4 A, Sevim, Artuk oğlu Ilgazi. Belleten, XXVI, 1962, 661, not 25; 1. Artuk, Mar¬ din Artukoğulları Tarihi, İstanbul İ934, 45-6. 5 1. Artuk, aynı eser, türlü yerler: A. Sevim, aynı eser, göst. yer. 8 Kâtip Ferdî, Mardin Mülûk-i Artukiyye Tarihi, neşr eden Ali Emîrî, İstanbul 1331; F. Köprülü, Artuk oğulları, IA, 1, 617 vd; C. Cahen, Artakides, El*, I, 683-8. olarak da Tûr cAbdin bölgesi da birçok bunların merkezi haline gelmiş ve bura¬ manastırlar inşa olunmuştur1. Bunlardan en meşhur ikisi Tûr cAbdin'deki Kartmin2 veya Deyr al-Umr3 ile Mardin'in bir saat kadar doğusundaki Deyr Zaferan'dır4. Batı-Süryânî kilisesi mezhep XIII. yüzyılda veya en Monofizist-Yakûbî parlak devrini kilisesi yaşamıştır5. denilen bu Bugün bu hava¬ lide hâlen mevcut en meşhur süryanî manastırı Deyr Zaferan'dır. Mardin ve havalisinde XII. sene hükümran olan hayli önemli ve faal bizzat Mardin şehri ğüs germiş, kale bir rol ve şehrin bebi ile feth da başlangıcından Diyarbekir oynamışlardır0. kalesi birkaç çok yüksekte, giriş kısmının yüzyıl Artuk-oğulları pek kere çok ve birçok bulunması ve hücumlara Bu hücumların ilk tek duhûle imkân muhasaralar bir kaçı gelmiş, lâkin şehri Bununla de Salâhattin Eyyûbî'nin yüksek hakimiyetini tanımağa Eyyub şehri 1 işgal ve yağma ettirmişse de 1232'de de Melik el-Kâmil P. Krüger, Das Syrisch-Monophysitische IV, 1938, 5-46; G. Bell, aynı yazar, 2 Amourat io kaleyi Mönchtum Amourat, (Heidelberg 1910) London 1911, bölgesini, im Tür-'Ab(h)dîn - Von Orientalia Christiana Periodica Tur Abdin, M. van adlı eserinin III. Kısmı, Mönchtum im aynı adı manastırından bahs etmekte olup Orientalia zapta muvaffak Ber- 224-62; 289-326. P. Krüger, Das Syrisch-Monophysitische ter 1937. Bu eser yukarıdaki makale ile 1185 mecbur olmuş, Diyarbekir The Churches and monastries of the chem ve J. Strzygowski'nin Amida beraber, 1197'de de Melik cÂdil bütün seinen Anfaengen bis zur Mitte des 12. Jahrhunderts. teslime güneyinde Har- alamamıştır7. onun adını kendi paralarında darb ettirmiştir8. vermesi se¬ Eyyûbîler devre¬ 1183 de Salâhaddin Eyyûbî şehrin hemen olamamıştır9. gö¬ mukabil, sonunda Mısır'da zem'e b. zamanında, tahrip edilmesine sine rastlar. kadar tarihinde de hanedan gayet sarp bir kayanın üzerindeki düzlükte oluşu, pek dar olunamamış, ancak uzun zorlanabilmiştir. Bu defalar zapt itibaren üç yüz bölgesinin taşımakla Tür-'Ab{h)dîn, Müns- beraber, Christiana Periodica' da sadece Kartmin çıkan makalenin I. Kısmıdır. 3 H. 4 P. Dolapönü, Deyr-el-umur Krüger, aynı eser, Zafaran Fidanlığı, mufassal bir bib'iyografya 5 B. Spuler, Deyrulzafaranın Die Tarihi, türk. Orientalia için bk. tvestsyrische Muhtasar A. tere. C. Aydın, Mardin Christiana Pariodica, Tarihi, Mardin Nouro, My 1961. 19-23; H. Dolapönü, 1955; Süryanilerle ilgili tour, Lebanon ( MonophysitischlJakobitische) 1963, 96-113. Kirche, Handbuch der Orientalistik, VIII, (Religion), Leiden/Köln 1961, 170-216. 8 İ. Artuk, aynı eser, 79, vd; M. H. Yinanç, Diyarbekir, lA, IV, 613 vd. 7 V. Minorsky, aynı eser, göst. yer; 1 8 Gregory Abu'l-Farac, V. Minorsky, aynı eser, göst. yer. 9 Artuk, aynı eser, 102-5. Tarih, türk. tere. ö. R. Doğrul, Ankara 1950, İ. Artuk, aynı eser, 109. II, 170-1; 10 bölgenin en müstahkem kale ve şehri Mardin müstesna, ilhanlılar devrinde de 1260 da, Mardin işgal etmiştir1. Hulâgu'nun oğlu Yaşmut tarafından sekiz ay muhasara edilmiştir8. 1366'ya doğru da Mardin'i Karakoyunluların kurucusu Bayram Ho¬ ca (ölümü 1380) muhasara etmiş,8 yaptığı huruç hareketinde olan Mardin Artuklu hükümdarı Melik Mansur'un yardımına Sultan Üveys gelerek onu muhasaradan mağlûp Celâyir'li kurtarmıştır4. 1383'de de rakoyunlu Kara Mehmed (1380-89) Mardin havalisine gelmiş, sa'yı yenmiş, kızkardeşi sulh akdine razı ile evlenmek 1394 senesi Timur'un Artuklu Hükümdarı istilâsına başlangıcına rastlar din'deki Artuklu Sultanı Melik İsa, uğramıştır. (Rebiülevvel 796). Timur'un ile istikbâl edenlere zarar ve ziyan» durarak, ile ile olmuştu5. Mardin havalisi iki defa da lardan ilki şartı Ka- Melik t- vermediğini ona göz önünde bu itibarla onlara bulun¬ hediyelerle Hi¬ tabiiyetini kat kaleyi isterse, evvelce kararlaştırıldığı üzere, tasarrufunda olduğunu, Mar¬ kendisini <taleb-i âmân ümerâsı ile istişareden sonra, Timur'u zengin lâl mevkiine karşılamağa gider. Niyeti, Bun¬ bildirmek, fa¬ kalenin, ümerâsının hükmü geçmediğini söyle¬ yerek onu teslime yanaşmamaktır8. Melik Isa, Mardin'de veya kardeşi Melik Salih b. Şahabeddin Ahmed'i birâder-zâdesi veliahd olarak bı¬ rakmıştı. Düşünüldüğü gibi, ikisi karşılaştıkta, Timur Mardin kalesinin kendisine teslimini talep edince, Melik beple de Timur önce Melik İsa'yı ğini görünce de, Isa itirazda bulunmuş, bu se¬ tehdit etmiş, bunun fayda vermedi¬ şehri basıp işgal ve kadın ve çocuk pek çok kimse¬ yi öldürterek şehri de yağma ettirmiştir7. Bu hadiseden da iç kaleye, yukarıya iltica etmişlerdir. Şehrin tahribi mi-i Kebîr de hasara uğramaktan kurtulamamıştır. kurtulanlar sırasında Câ- Sultan Isa maiy- * M. H. Yınanç, aynı eser, göst. yer. 2 Kâtip Ferdî, aynı eser, 34 vd; V. Minorsky, aynı eser, göst. yer, orada verilen bibliyografya. 8 Kâtip Ferdî aynı eser, 55. * Aynı yazar, aynı eser. 56; F. Sümer, Karakoy unlular, İA, VI, 294; aynı yazar Karakoy unlular. I, (Ankara 1967), 41 5 Kâtip Ferdi, aynı eser, 61; F. Sümer, aynı eser, 48. 8 İbn'Arabşah, Acâib al-Makdur fi Ahbâr Timur, türkçe tercümesinde (Nazmi-zâde Murtezâ, yanlış olarak 797 Rebiülevveli olarak gösterilmektedir. nâme, turk. tere. N. Lugal, Ankara 1949,179. 7 Ibn cArabşah, aynı eser, göst. yer. İstanbul 1305, 48-50; eserin Timur-nâme, İstanbul 1142, 29b) Krş. NizâmSddin Sami, bu tarih Zafer- 11 yetindeki adamları ile birlikte haps edilerek Sultaniye'ye götürülmüş, kale halkı vergi sonra Uluğ Bey'in dünyaya vermeği kabul etmişlerdir. Bir müddet gelmesi haberi üzerine, Mardin halkı Timur'un affına uğramıştır1. Timur'un ikinci defa Mardin'e gelişi 1402 Nisan ayına 803) rastlar. Bu tarihte Sultan İsa hapisten kurtulmuştu (Ramazan ve Mardin'de tekrar hükümdar bulunmakta idi. Timur'un gelişi üzerine panarak onu istikbal etmedi. Ordusunu, muhasara esnasında beslemekte sıkıntı çekeceğini ten sonra çekilip Bağdad uzun bir anlayan Timur tarafına Mardin'i gitmekle Ankara muharebesinden sonra, Timur'u ederek affına mazhar Mardin'in ikinci sından sonra bu şehir ve havalisine gönderilen ve nin fethi vazifesi bu havaliye ler oynadılar. Zira yerleştiler ve Mardin ve Akkoyunlu tehlike ların siyasî sahadaki lere giriştiği, gayret ettiği Melik sahasında Şam'dan, büyük rol¬ isa'nın Akkoyunludostâne bir görülmektedir. Nitekim, Timur'un akip Kara Yusuf (1389-1420) tarihinde Karakoyunlularla böylelikle hakimiyet bu yöre¬ kendisi ve devleti Akkoyunlular bu vesile ile civarının ve tehdidine karşı, rakipleri muhasara¬ kendisine verilen Kara Yülük Osman Bey, için devamlı bir tehdit unsuru oldu. tahrip ettirdik¬ iktifa etti8. Sultan Isa, ziyaret oldu8. Bununla beraber, Timur tarafından kaleye ka¬ münasebet¬ muvazene ölümünü beraberinde tesisine (1405) müte¬ o havalide pera¬ kende olan bir kısım Türkmenlerle beraber, Mardin bölgesine gelmiş, Melik Isa tarafından izaz ve ikram olunmuş, kendisi Musul taraflarına giderken de, hamile olan refikasını medrese-i Oğlu ve Karakoyunlu hanedanının sonradan rından biri olan Cihanşah (1439-67) medresede dünyaya gelmiştir4. MardinMe bırakmıştır. en meşhur muhtemelen Ertesi sene de Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf ile Akkoyunlu Kara Yülük Osman Mardin'in bugün Savur kazasına bağlı Teffi5 mevkiinde karşılaşmış, neticesiz gün kadar süren bir çarpışmadan 1 Nizâmüddin Şâmi, hükümdarla¬ 1405 senesinde bu sonra iki kalan ve yirmi taraf arasında sulh ya- aynı eser, 183-4, 8 Aynı yazar, aynı eser, 285-6; İbn 'Arabşâh, aynı eser, 116-7; Kâtip Ferdî, aynı »sır 61-2. 3 Nizâmüddin Şâmi, aynı eser, 317. 4 Abü Bakr-i Tıhrânî, aynı eser, I, 57; M. H. Yınanç, Cihanşah, İA, III, 173 vd. 6 Burası hâlen Savur-Midyat yola üzerinde oldukça ufak bir köy olup, ismin bu ggünkü telâffuzu Teffe şeklindedir. Yeni adı Içören'dir. Krş. F. Sümer, aynı eser. I, 68. 12 pılmıştır1. Bu hadiseden sonra, Kara Yülük Osman Bey'in, Kara Yusufun bu havaliden uzaklaşmasını fırsat bilerek Mardin'i kuşattığı2, fakat bir netice hasıl olmadığı görülmektedir. Bundan kısa bir müddet sonra da Artuklu hükümdarının Halep bölgesine hakim olan Emir Çikem8 ile ittifak yaparak Kara Yülük Os¬ man Bey'in elinde bulunan Amid'i muhasara ettiği ve bu esnada vuku bulan muharebelerde Emir Çikem ile merâ ile birlikte, öldükleri eden bu hadisede Melik İsa'nın bilinmektedir4. 1407 Nisan ayında5 cereyan kendi oğlu 24 yaşındaki Kara Yülük Osman Bey, az maiyyetindeki ü- İbrahim Bey'i sonra Mardin'i kuşattı ise de kaybeden zapt etmeğe muvaffak olamadı6. Melik isa'nın ölümü üzerine, yerine ikinci defa kardeşi lih hükümdarlığa getirilmişti. Timur'un ilk Mardin sonra, Melik İsa'nın Sultaniyye'ye götürüldüğü Melik Sa¬ muhasarasından devrede ona vekâleten Mardin'de hükümdarlık yapmış olan bu zat, kendi zaafını, «mâl ü ri¬ cal* bakımından fakirliğini ve Kara Yülük Osman Bey'in emellerini na- zar-ı dikkate alarak Kara Yusuf Bey'i Mardin'e davet etti7. kendisine teslimi şartı ile bu çağrıya icabet eden Yülük Osman Bey'i mağlûp etti. Melik Salih'e rek onu Kara zengin adamlarından birisini vali Kara hediyeler vere¬ kendisine damat da edindikten sonra Musul'u etti. Mardin'e de kendi Mardin'in Yusuf, kendisine ikta tayin etti8. Melih Salih'in çok kısa bir süre sonra Musul'da vefatı üzerine Mardin Artuk¬ lu devleti tarihe karışmış oldu (Haziran 1409 = Safer 812)9. Mardin Karakoyunluların hakimiyetlerinde bulunduğu sürede, 1402- 1 Abu Bakr-i Tihrânî, aynı eser, I, 58; Müneccimbaşı, aynı eser, III, 155. 2 Abü Bakr-i TihrSnî, aynı eser, I, 59'a göre, bu onuu Mardin'i üçüncü defa ku- şatmasıdır. 3 Bu isim muhtelif şekillerde okunmaktadır: Çikem ve Çekim (M H. Yınanç, koyunlular, İA, I, 259), Çikim (F. Sümer, Abü Bakr-iTihrânI, aynı eser. I, Ak- 60, not 1). 4 Müneccimbaşı, (aynı eser, III, 155) Kara Yülük Osman Bey'in Mardin yakınların¬ daki Cavsak mahallinde Melik İsa ile muharebesinden babs etmekte, norsky (aynı eser göst. yer.) nakl etmektedir. Halbuki, Emir Çikem bu bilgiyi V. Mi¬ Mardin'de Cavsak mevkiine inmiş, nüfuz ve kudreti gitgide artan Kara Yülük Osman Bey'e karşı Artuklu hükümdarı ile birlikte harekete geçmiştir (Abü Bakr-i Tihranl, aynı eser, I, 61). 5 Aynı yazar, göst. aynı eser. I, 65 ' de F. Sümer'in notu; M. H. Yınanç, aynı eser, yer. 8 M. H. Yınanç, aynı eser, göst. yer; Abü Bakr-i Tihranl, aynı eser, I, 64. 7 Aynı yazar, aynı eser, I, 67. 8 Aynı yazar, aynı eser, I, 68; F. Sümer, aynı eser, I, 79-80. 9 Kâtip Ferdî, aynı eser, 68; F. Köprülü, aynı eser, göst. yer; M. H. Yınanç 13 1432, şehirde kendileri tarafından tayin olunmuş bir vali bulunmakta i- di. Bunlardan birisi 1420 yıllarında orada vali bulunan Bey'in nökerlerinden1 Tanrıvermiş idi2. Mardin'deki ğu giriş kapısında kitabesi bulunan bu zattır3. Kara Yusuf Cami-i Kebir'in do¬ XV. yüzyılın sına rastlayan bu devir Mardin'in Kara ve Akkoyunlu ilk yarı¬ mücadelelerine sahne olduğu bir safhadır. Bu mücadelelerden biri 1421 Nisan ayında Nuseybin yakınlarında Şeyh-kendi mevkiinde olmuş, Kara Yusuf Bey'¬ in ölümünden sonra yerine geçen oğlu İskender (1420-1439) Kara Yülük Osman Bey'i mağlûp etmiştir4. Mardin'de Karakoyunlu hakimiyeti 1432 senesine bu tarihte Kara Yülük Osman hafız olarak bıraktıkları kadar sürmüş ve Bey şehri Karakoyunlularm burada mu¬ Emir Nasır'dan almıştır5. Emir Nasır'ın Os¬ manlı hükümdarı II. Murad nezdindeki teşebbüsleri, Akkoyunlu istilâsı¬ nı durdurmağa ve buna bir çare bulmağa kâfi gelmemiştir6. Mardin Akkoyunluların eline geçtikten koyunlularm bu şehri tekrar ele sonra da, bu defa Kara¬ geçirmeğe teşebbüs ettikleri, hatta Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah zamanında kumandanlarından Rüs- tem Tarhan'ın Mardin havalisini yağma ettikten başka, 145l'de şehri de işgal ettiği, fakat kaleyi düşüremediği bilinmektedir7. Bu şehirdeki Akkoyunlu devresi de XVI. yüzyılın sürmüş, bu müddet zarfında Hamza başlarına kadar b. Kara Yülük Osman (1435-44), Cihangir b. Ali b. Kara Yülük Osman (1444-69) ve Kasım b. Cihangir (ölümü yak. ol. 1503) Mardin'de saltanat icra etmişlerdir. her üçünden de Mardin ve çevresinde pek çok eser ve evkaf kalmıştır. Bunlardan Kasım b. Cihangir, Kasım Bunların bunlarda ilgili Padişah lâkabı ile anılmakta olup 1501 yazı sonlarında (evâil-i şuhûr-i sene 907)8 Nah-kaynak göstermeksizin- bu hadiseyi 1408 tarihinde vaki olmuş kabul etmektedir. (Ak- koyunlular, İA, 1,258). 1 Bu kelimenin muhtelif anlamları için bk. G. Doerfer, Türkische und Mongo- lische Elemente im Neupersischen. I. Mongolische Elemente im Neupersischen, Wiesba- den 1963, 521-6. s Abü Bakr-i TihrSni, aynı eser, I, 77. 3 J. Sauvaget, Inscriptions arabes, A. Gabriel, aynı eser, I, 295'de. 4 Tafsilât için bk. Abü Bahr-i Tihrânî, aynı eser, I, 77-82 ve F. Sümer'in I, 82'deki notu. 5 M. H. Yınanç, aynı eser, I, 259. 8 Ferîdûn Bey, aynı eser, I, x 216-217'de Emir Nasır tarafından II. Murad'a gön¬ derilen mektup ve ona verilmiş olan cevap mevcuttur. 7 Abü Bakr-i Tihrânî, aynı eser. I, 180 vd. 8 Yahya b. Abdüllâtif, Lubb al-Tavârîh, Veliyüddin Ef. Ktb., F. Y. 2444, 148a. - cıvan 14 yakınlarında Şarûr mevkiinde1 Safevî Devletia'nin İsmail'e (1501-24) mağlûp olarak kaçan ve Mardin'e kurucusu Şah taarruz eden yine aynı hanedandan Uzun Hasan'ın torunu Elvend tarafından şehir yakın¬ larında öldürülmüştür8. Yerine aynı şehirde hükümdar olan Elvend de 1504 (910)'de vefat etmiştir. Mardin'in hangi tarihte Safavîlere linmemekle beraber, 1508 (914) senesi lıların hakim oldukları intikal ettiği kesin olarak bi¬ ilkbaharında bu anlaşılmaktadır. Mehmed Han Ustacalu Mardin yaylağına Filhakika, gelmiş, kardeşi Karahan'ı da Cizre havalisine yağma ve talan için göndermiştir4. Cizre emiri Şeref ile uzun ve kanlı mücadelelerde ancak Emir Şerefin ölümünden sonra b. Emir Bedr zamanında Şah havaliye İran¬ mezkûr tarihte Karahan burada bulunmuş; yerine geçen kardeşi İsmail'in tarafını tutmuş, müddet sonra Şah İsmail Cizre ümerâsını yakalatarak Cizre, Şah Ali fakat kısa bir haps ettirmiş, Cizre'ye Mehmet Han Ustacalu'nun diğer kardeşi Ulaş Bey'i naip ola¬ rak göndermişti6. Safevî hükümdarının gayr-ı siyasî hareketleri, onun Doğu Çaldıran Anadolu'da muharebesinde müteakip bu bölge ümerâsının Yavuz Sultan bu türlü yenilmesini Selim tarafına geçmesine zemin hazırlamıştır. 1 Hasan-ı Rumlu, A Chronicle of the Early Şafazuîs, neşr eden. C. N. Seddon, Baroda 1931, I, 59. * Bunun için bk. Z. V. Togan, Sur Vorigine des Safavides, Milangts Louis Mas- signon, Damas, 1957, III, 345-57; H. Braun. (1500-1722), Handbuch der Orientalistik, zun Hasan ve Şeyh Cüneyd, Geschichte Irans seit 1500, türk. tere. T. Bıyıklıoğlu, Ankara 1948, 4 vd; vory, The Consolidation of Şafazuid pozoer in Persia, Der islam, XLI, Sohrweide, Der Sieg der Die Safaviden VI/ııı, Leiden-Köln 1959, 98 vd; W. Hinz, Safaviden in Persien und seine 1965, U- R. M. Sa- 71-94; Rückwirkun gen H. auf die Schiiten Anatoliens im 16. Jahrhundert, aynı eser, 95-223. 8 Yabya b- Abdüllâtif, aynı eser, göst. yer. * Hasan-ı Rümlü, aynı eser, I, 104. Bu eserde Karahan'dan hep Kara Bey şeklinde bahs olunmaktadır. 5 Tafsilât için bk. eden. Şeref Han b. Şemseddin Veliaminof-Zernof, St. Petersbourg 1860, I, Bidlîsî, 124-6. Kitâb-ı Şeref-nâme, neşr /. Osmanlılar Bölüm tarafından fetih Fetihten önceki olaylar: Mardin ve çevresinin Osmanlı - Türkleri tarafından fethi, Yavuz Sultan Selim'in takip bir neticesi ve Şah ismail ile 23 Ağustos ettiği doğu siyasetinin (2 Recep 920)'de Çal- 1514 dıran'da yapılan ve osmanlı ordusunun galebesi ile biten muharebeden sonra, Doğu Anadolu'nun Osmanlı tmparatorluğu'na seleri ile ilgilidir1. bağlanması hadi¬ Bu olaylarda aslen Bitlis'li ve o havalide büyük nü¬ fuz sahibi bir şeyhin -Şeyh Hüsamettin'in- oğlu olup Akkoyunlu Ya- kup Bey (1478-90)'in hizmetinde bulunduktan sonra, XVI. yüzyılın baş¬ langıcında Şah İsmail'in ortaya çıkarak Safevî Devleti'ni rine, Osmanlı Imparatorluğu'na sığınan ve büyük kurması üze¬ vazifelere getirilen Heşt-Bihişl1 müellifi büyük müverrih İdrisi-i Bitlîsî8'nin çok önemli ro¬ lü olmuştur. Tebriz'in de fethi (6 Eylül 1514-16 Recep 920) ile sona seferinden Amasya'ya dönüldüğü vakit, osmanlı nasında beraberinde bulundurduğu İdris-i Bitlîsî'yi Malatya'ya ve Diyarbekir'e kadar uzanan ayaklandırıp Osmanlı Imparatorluğu'na Anadolu'ya yollamıştı. Bu zatın ki faaliyeti, daha sonraları bölgeyi Urmiye Şah bağlanmağa 1515 senesi kış eren Iran padişahı bu sefer es¬ gölünden ismail'e karşı teşvik için Doğu aylarında bu bölgede¬ Yavuz Sultan Selim'e gönderdiği bir ar¬ zından4 ve oğlu Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'nin, babası İdris-i Bitlîsî'nin 1 Bk. M. C. Ş. Tekindağ, lim'in İran seferi. 2 M. Şükrü, Yeni kaynak ve vesikaların ışığında Yavuz Sultan Se¬ Tarih Dergisi, XVII, 1968, 49-78. Das Hest Bihist des Idrîs Bitlisi, Der İslam, XIX, 1931, 131-57. 3 V. L. Menage, Bidlîsî, El*, I, 1207-8. * TKSA, E. 8333/2. Tarihsiz olan ve İdris-i Bitlîsî'nin o devirdeki Horasan ve 1- ran. ahvaline dair aldığı haberleri de ihtiva eden bu vesikanın faksimilesi türkçe meali neşr olunmuştur: N. Sevgen, Kürtler III, Belgelerle sayı 7, 1968, 57-61. Bununla beraber, çoğunluğu noktasız bebi ile, bilhassa önel isimlerin okunuşunda Türk harflerle ve kısmî bir Tarihi Dergisi, yazılmış yer yer hatalara düşülmüştür. olması se¬ - hayatının son demlerine yani H. 16 - 926'ya kadarki vukuatı yazmış oldu¬ ğu ve Selim- Şah-nâme adını verdiği esere istinad eden Zegl-i Heşt-Bi/»^'indeki1 malûmattan kolaylıkla takip olunabilmektedir. Idris-i Bitlîsî önce Urmiye havalisine giderek, mail'e karşı Osmanlıların tarafını le temas kurmuş, ülkelerinde muvaffak onları iranlılara safevîlere taraftar olanların kürtlerinin sonra, Beradost bunları kovulması (jl^-0 himayesini giderek cImâdiye Müteakiben de muhafazası hususlarında hâkimi ve iknaya Emir Seyyid Bey'¬ sağlamıştır. iltihakını teminle civardaki başarmıştır. Bitlîsî, daha Sultan Ahmed'in de kurt clmâdiye kabilelerinin uz¬ ve Cizre taraflarına hâkimleri Emir Seyfeddin2 ve oğlu Emir Sultan Hü¬ seyin ile Cizre hâkimi Şah Ali Bey'in gerçekleştirmiştir. Bu başarılarından Bitlis'e gittiği, karşı emirlerinden Yusuf iskender ve Osmanlıların safına laşmasını hudutlarının olmuştur. Ayrıca Soran in ve Baban evvelce de Şah İs¬ iltizam eden Emir Sârim'in oğulları i- bu havalideki sonra İdris-i Bitlîsî'nin beyleri Osmanlılara tahrikleri ve çabaları neticesinde de ler arasında büyük bir Yavuz Sultan Selim'e osmanlı biatlerini Hizan ve bağladığı ve onun ve safevî taraftarı kürt- mücadele vuku bulduğu ve bunun Osmanlılara bağlı kabileler lehine neticelendiği3, Cizre ile Musul arasındaki sahayı da, ayrıca yağma ve tahrip ettirdiği anlaşılmaktadır. Yine İdris-i Bitlîsî'nin gayretleri neticesinde, Eyyûbî5, Bitlis hâkimi Emir Şerefeddin8, 1 Süleymaniye Ktb., Esad Ef. içlerinde Melik Halil Hizan hâkimi Emir Davud, kısmı, 2447, 38b ve 79b vd. 2 TKSA, E.83i!3/2'de Emir Seyfeddin'den bahsedilmemektedir. Mehmed Ef. (aynı eser, 67a) cİmadiye hâkimleri Lâkin Ebü'1-Fazl olup osmanlı hükümdarına biat edenler olarak baba-oğul her iki zâtı da kaydetmektedir. Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'nin eserinin Hoca Sa'deddin Efendi (Tâctft- Tevârîh, İstanbul 1279, 11,300 vd. ), Âlî bâr, Üniversite Ktb., T.Y. 5959, 186a) taraflarından kullanıldığı Hammer (aynı eser, IV, 154 vd.)'in de Ebü'1-Fazl ( Künhü'l-Ah- anlaşılmaktadır. Mehmed Efendi'den J. v. faydalandığı bi¬ linmektedir. 3 Hadiselerin tafsilâtı için bak: TKSA, E. 8333/2. 4 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef, aynı eser, göst. yer. 5 Bu zat, Hısn-ı Keyfa ve Siirt hâkimi iken Şah İsmail'in kızkardeşi ile evlenmiş, aradaki akrabalığa rağmen, Şah Hısn-ı Keyfa'yı beş sene muhasara Melik Halil'i hile ile yakalatarak haps Ustacalu oğlu Mehmed Bey 'e ve memleketini de ettirmiş, zapt ettirmişti. Çaldıran muharebesinden sonraki karışıklık devresinde sonunda Melik Halil Ey¬ yûbî kaçmağa muvaffak ve Siirt'i safevîlerden istirdada nail olmuş (Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi, aynı eser, 67b, 84 a-b), fakat Mehmed Bey'in kardeşi Süleyman Bey'in elindeki Hısn-ı Keyfa'yı geri alamamıştı. 8 Bu zat da Tebriz'de Yavuz Sultan Selim'in huzuruna çıkarak ona biat etmiş, - Sason hâkimi Ali Bey, 17 Namran hâkimi dan cem'an yirmi beş kişi Abdal Bey ve kurt Diyarbekir dolaylarım ümerâsın¬ safevîlerden temiz¬ lemek için Osmanlı hizmetine girmeği kabul ettiler ve Muş sahrasında toplanarak faaliyete geçtiler1. yarbekir ahalisi de Ayrıca, yine şehirdeki safevîlerin Idris'in tahrikleri ile Di¬ bir kısmını kati ettiler, bir kısmını da sur dışına kovarak Yavuz Sultan Selim'e biatlerini bildirdiler, kendisinden yardım talebinde bulundular1. Bu hadiseler üzerine, Şah İsmail Çaldıran muharebesinde ölen Ustacalı oğlu Mehmed Han'ın kardeşi ve evvelce Cizre çevresinde mü¬ him roller oynamış bulunan Karahan'ı, Urfa hâkimi olan Durmuş Bey ile birlikte Diyarbekir'i muhasara ve zapta memur etti. Mardin, Hısn-ı Keyfa, Harput ve Ergani'de bulunan Şah'a mensup kuvvetlere de Ka- rahan'a iltihak etmeleri emri verilmişti. Karahan 5.000 kişilik bir kuv¬ vetle gelip Diyarbekir'i kuşattı3. Diyarbekir sıtası ile istediler. Yavuz Sultan Selim'e haber Bu maksatla halkı da İdris-i Bitlîsî va¬ göndererek kendisinden yardım gönderilen Dergâh-ı âlî müteferrikalarından ve aslen Diyarbekir'li olan Yiğit4 Ahmed, Amasya'dan hareket ederek Diyarbekir önlerine geldi ve muhasara hattını yarmağa ve şehre gir¬ meğe muvaffak oldu5. Safevî kuvvetlerinin Diyarbekir'i muhasarası bir yıl kadar sürdü. Mahsurların imdadına, ısrarlı talepleri üzerine, o es¬ nada Dulkadır seferinde bulunan pâdişâh, Idris-i Bitlîsî'nin tavsiyesi ile, Bayburt'ta bulunan Bıyıklı Mehmed Paşa'nın gönderilmesini, ye-i Sugra8 Beylerbeyisi Şâdi Paşa'nın da beş Bitlis ve çevresi kendisine verilmişti (Bk. din, aynı eser, II, 302; J. v. Aynı yar.ar, Rûmi- sancak beyi ile Bıyıklı aynı tser, 68a; Hoca Sa'ded- Hammer, aynı eser, göst. yer). 1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 67 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 301-2; J. v. Hammer, aynı eser, IV, 155. 1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 74 b; v. Hammer, aynı eser, IV, Hoca Sa'deddin, aynı eser II, 394; J. 154. 8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 75 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 305. 4 Bu lâkap J. v. Hammer (aynı eser, IV, 155)'de Yekdâ şeklindedir, Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, ayni eser, II, krş. Ebü'l- 303. Yiğit Ah¬ med Bey'in Diyarbekir'de bir mescid yaptırmış olduğu ve 1540 tarihlerinde Diyarbekir şehrinin mahallelerinden birisinin bu mescide izafeten «mahalle-i mescid-i Yiğit Ahmed» adını taşıdığı anlaşılmaktadır: B A ,TD 200, 26; ayrıca bk. N. Göyünç, Onaltıncı yüzyılın ilk yarısında Diyarbekir, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, .tayı 7, İ968, 76-80. 8 Ebü'l-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı eser, göst. yeri J. v, Hammer, aynı eser, göst. yer. Bu tâbir için bk. M. T. Gökbilgin. XV. ve XVI. asırlarda Rûm eyâleti. Dergisi, VI, 1965, 61. Vakıflar 18 -- Mehmed Paşa'ya iltihak etmesini emr etti. îdris-i Bitlîsî de Doğu Ana¬ dolu'da bulunan bir çok kurt ümerâsını Diyarbekir'in imdadına koş¬ mak üzere ayaklandırdı. Bunlar arasında Palu hâkimi Çemişkezek hâkimi vardı. Cemşit Bey ve Hepsi Kiğı sancağında birleşerek1 önce Ça- pakçur'u safevilerin elinden kurtarıp Diyarbekir önlerine geldiler. Şâdi Pa¬ şa da burada kendilerine iltihak etti. Osmanlı ordusu şehir Kara-köprü mevkiinde toplandı. rahan muhasarayı kaldırarak halkı kale kapılarını açtılar, (evâil-i "Şa'ban 921) şehre fern Bu haber Mardin Osmanlı vasıl yakınında olunca, Ka- istikâmetinde firar etti. Şehir kuvvetleri Eylül 1515 ortalarında girerek surlar ve burçlar üzerine tâ^lâm-ı za- çektiler2. Haydar Çelebi Rûz-nâmesi' nde 15l5)'de Divân-ı Hümâyûn'a Amid geldiği kaydı3, anlamını nâme'de* 26 Ramazan 921(3 haberini getirdiğini tarihinde de Bıyıklı (22 Ekim kalesinin fethi haberinin ve onunla birlikte bulunan kuvvet¬ taşısa gerektir. Kasım 1515)'de med'in gelip Amid şehrinin ve Ramazan 921 14 (Diyarbekir) Bıyıklı Mehmed Paşa lerin şehre girdikleri hi kendisine Bununla bu def a beraber, Çavuş Diyarbekir'e tâbi diğer belirtmektedir. Mehmed Paşa mahallerin fet¬ Kasım 1515) Diyarbekir Beylerbeyliğine tayin 27 Ramazan Ruz- Küçük Ah- 921 (4 olunmuştur5. Mardin'in ilk zaptı: mesi üzerine, Osmanlı Karahan'ın kuvvetleri de Mardin Karahan'ı takibe koyuldular ve onu Cavsak8 dılar. Burası, yukarıda mir Çikem ile Mardin olup Harzem belirtildiği iyâlini Mardin'e 1 Hoca Sa'deddin. aynı eser, 3 Ferîdûn Bey, Şehirden de girip II, fazla mevkiine Halep kadar kovala¬ bölgesi görülebilen hâkimi E- bu mahalde Ka- kapanmayarak, tuttu8. bu şehirde bu¬ Osmanlı kuvvet- 309. 310; Alî, aynı eser, (aynı eser, göst. yer) 187 a. Her ikisinin kaynağı da, olmalıdır. aynı eser, I, 470- * Haydar Çelebi, aynı eser (Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 471'de). 5 Haydar Çelebi, aynı eser (Ferîdûn Bey, I, 470). « Bu mevkii V. Minorsky (El, IV, 298) Mardin'in 17 km. batısında, yolu üzerinde olarak göstermektedir. Bu haşiye makalenin türkçe Bakr-i Tihrâni, aynı eser, Mardin-Derik tercümesinde yoktur, krş.: Mardin, İA, VIII, 318. ,7 Abü kalmıyarak Melik İsa'nın buluştukları yer alarak Sincar istikametini 2 Aynı yazar, aynı eser, II, Ebü'1-Fazl Mehmet Ef. üzere, Artuklu Sultan'ı yakınlarında idi7. rahan fazla kalmadı, lunan ehl ü da istikametinde çekil¬ Diyarbekir'de I, 61. 8 Ebü'l-Fazl, aynı eser, 79 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 310, 19 - leri, hararetin şiddeti ve susuzluk sebebi ile, Cavsak'ta ancak üç gün bekledikten sonra, ümerâ arasında bir meclis akd edilerek Mardin şeh¬ rinin zaptı meselesi görüşüldü. Şâdi Paşa'nın mid'in fethi ile iktifa olunarak dönülmesini, sipahilerinin ekserisi A- buna mukabil İdris-i Bit¬ lîsî de zsaded-i iakvigget-i dîn-i müsliimânî» küçük bir ihtimamla şeh¬ rin alınabileceği fikrini müdafaa etti. Ona göre, bir kısmı Mardin kalesinin surları altına Kürdistan askerinden gönderilerek sulhen teslim olmaları teklif olunmalı idi. Neticede şehir halkına onun fikrine uyu¬ larak, öteden beri Mardin halkı ile münasebeti bulunan hâkimi Melik Halil Eyyûbî 500 kişilik bir kurt kuvveti ğine kadar gönderildi. İdris-i Bitlîsî de bir kâğıt Hısn-ı Keyfa ile hisarın ete¬ üzerine, bizzat: üu* JJ6 r5Û .ol jlk^ll J^M- ^t* ^ i <»^>-" J l^ lj-1 J-dM k âyetini1 yazarak şehre yolladı2. Ağızdan da şehrin ulemâ ve ayanına, eğer sul¬ hen şehri teslim ederlerse, herkesin malının ve canının selâmette bu¬ lunacağını bildirdi. Mardin halkı İdris-i Bitlîsî'nin dı ve kendilerine vekâleten müzakereye memur ettiler. Bu zat, İdris ve şehir halkı adına rin sur kapıları itaatini açıldı, Melik Halil Idris-i Bitlîsî ile Melik Halil ile arz ve pâdişâha biat ettiklerini görüşerek söyledi. Şeh¬ muhafız olarak burada bulunan safevî kuvvet¬ leri iç kaleye tırmandılar. Bitlîsî ve teklifini iyi karşıla¬ Seyyid Ali Nusaybînî'yi Şehir böylece, tarafından Osmanlılar namına, zapt olundu. Münâdiler Idris-i bağırtılarak şer'î kanun ve hükümlerin yeniden hükümran olacağı bildirildi. SafevîIere ait ne kadar kırmızı külah varsa, toplatılarak lâğım çukuruna a- tıldı. Daha sonra, Osmanlı askerlerinin geri kalanları da şehre girdi¬ ler. Bununla beraber, kale Şah ismail kuvvetlerinin elinde bulunuyordu. Mardin'in Osmanlılar tarafından bu ilk rak belli değildir, muhtemeldir. Kasım lâkin Ramazan 921 (Ekim Haydar Çelebi Rûz- nâme si' nde3 fethi tarihi kesin ola¬ 1515) içerisinde vukuu mevcut 26 Ramazan (3 1515)' da Diyarbekir canibinden Küçük Ahmed Çavuş'un Divân'a gelerek «Amid-i mahrûsamn ve şâir Diyarbekir' in feth olunduğu haberleri* bu olay ile ilgili olsa gerektir. Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi babasından naklen, Yavuz Sultan Selim'in Diyarbekir çevresinin fethinden sonra, bu hadiselerde en fazla rol oynayan Bıyıklı Mehmed Paşa'ya, kendisine (İdris-i Bitlîsî) ve diğer 1 Kur'an II, 208; »Ey iman edenler, hep birden sulh ve selâma girin. Şeytanın a- dımları ardına düşmeyin. Çünkü o apaçık sizin düşmanınızdır.» 8 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 80 a; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 311. 3 Münşeat, II, 471. - 20 ümerâya pek çok in'amlar gönderdiğini bildirdikten sonra, babasına gönderilen hediyeleri sayar ve izahlarına bir de nâme-i hümâyûn sure¬ ti ekler. Bu, Edirne'den İdris-i Bitlîsî'ye şehr-i Şevval sene 921» (18-28 Kasım gönderilmiştir ve <evâsıt-ı tarihini taşımaktadır*. Her 1515) ne kadar bu vesika Mardin ve havalisinin nihâî olarak lışından sonra esere dere edilmişse de, onunla fethinin anlatı¬ ilgisi olmadığı, Mar¬ din'in ilk fethi ile alâkalı olduğu bellidir. Bu nâme-i hümâyûnda Mar¬ din'in ilk fethi tarihinin -tabiî kale hariç- Ramazan 921 içerisinde (Ekim Kumandanlar arasında ihtilâf ve safevîlerin şehri tekrar zaptı: Idris-i Bitlîsî'nin bildirdiğine göre2, uzun zamandan beri, sâlâr-ı asâkir-i Sultanî Bıyıklı Mehmed Paşa itimatsızlık vardı. Bu sebeple, tindeki altı sancak beyi sipeh- ile Sivas ve Amasya e- mirülümerâsı Şâdi Paşa ve bazı sancak beyleri arasında soğukluk ve Şâdi Paşa ansızın Cavsak'tan maiyye- ve 50.000 asker ile ayrılarak Amasya yolunu tuttu. Şâdi Paşa, buna sebep olarak askerlerine, hududunu 1515) olduğunu teyid eder. geçmelerine dair emir Bitlîsî bu ihtilâfı gidermeğe vermediğini çalıştı ise de, Sultan'ın Diyarbekir ileri sürüyordu. İdris-i muvaffak olamadı. Bıyıklı Mehmed Paşa'ya tâbi askerler Mardin eteğine gelerek şehre girdiler ise de, ancak bir gün kalıp ertesi günü tekrar Diyarbekir yoluna revân oldular. Çünkü, sipahilerden çoğu aldıkları ganimetleri birlikte götürmek istiyorlardı ve bir kısmı da Şâdi Paşa iie onun peşini takibe ko¬ yulmuştu. Bu sebeple Bıyıklı Mehmed Paşa da Mardin'i tahliye ederek o kışı Amid'de geçirmek kararını vermeğe askerlerinin şehri boşaltarak mecbur kalmıştı. gittikleri haberi Karahan'a Osmanlı ulaştırılınca, Sincar'dan geriye dönerek gelip şehri yeniden zapt etti, arkasından da Şah'a haber göndererek kendisine takviye gönderilmesini istedi8. Mardin'in, Şâdi Paşa ve maiyyetindekîlerin Cavsak'taki müş¬ terek ordugâhı terk etmeleri yüzünden, tekrar Şah İsmail'e mensup bir¬ likler tarafından geri alındığı haberi üzerine Yavuz Sultan Selim Rum Beylerbeyisi Şâdi Paşa ile ona tâbi Kırşehir Beyi Karaca seri Beyi Süleyman Bey ve Paşa, Kay¬ Faik Bey'i ücâzetsiz dönüp geldikleriçüm azl etti ve ulûfeci-başı Behram Ağa'yı göndererek 16 Şevval 921 (23 Kasım 1515)'de4 onları istanbul'a getirtti ve haps ettirdi. Bu son hadise 1 Ebü'I-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 85 a vd. 2 Aynı yazar, aynı eser, 80 a; ondan naklen Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 311. 3 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 80 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 313. 4 Haydar Çelebi, aynı eser, (Ferîdûn Bey, aynı eser, II, 474'de). 21 Ruznâme'ye göre 14 Zilhicce 921 (19 Ocak 1516) da vuku bulmuştu1. Karahan'ın maiyyetindeki iki bin askerle tekrar Mardin'e gir¬ diği haberi de Haydar Çelebi'ye göre2, pâdişâha Ocak 26 Zilhicce 921 (31 I5l6)'de vasıl olmuştu. Kuvvetlerin takviyesi, alınan tedbirler: Yavuz Sultan Selim, Şâdi Paşs ve maiyyetindeki sancak bsylerinin kuvvetleri memleketlerine döndüklerini haber alınca hemen manlı kuvvetlerini takviye için tedbir aldı. 25 Kasım 1515 921)'de Karaman Beylerbeyisi Husrev Paşa'ya bütün leri ile Diyarbekir'e gitmesi emri ile birlikte Diyarbekir'deki verildiği gibi, Os¬ (18 Şevval Karaman Sipahi¬ 26 Kasım 1515 (19 Şevval 921)'de de Rumeli kethüdası Mehmed Çelebi'ye «dört güz giğit yazup* Diyarbekir'e gitmesi emr edildi. Ayrıca, erbâb-ı beş yüz kişinin ve 27 Kasım'da da ulûfecilerin başında timardan da İshak Ağa'nın Diyarbekir'e gönderilmesi kararlaştırıldı8. 29 Şubat 1516 (25 Muharrem 922)'da da garip yiğitler kethüdası Diyarbekir'e gönderildi4. Bu arada hastalanarak İzmit'te yolda kalan İshak Ağa'nın yerine de garîp yi¬ ğitler Ağası Mehmed Bey tâyin olunmuştu, 18 Aralık 1515 (12 Zilka'de 921)5. Anadolu sipahilerinin ve subaşılarının da Husrev Paşa ile birlik¬ te Diyarbekir'e gönderildiklerini, bunların her birinin olduğunu, ayrıca bin tüfenk-endâz yeniçerinin, sipahi altışar bin kişi ve silâhdar bö¬ lükleri ağaları Sinan ve Bâli Ağaların beş bin kişilik bir kuvvetle 1515 senesi ilkbaharında Diyarbekir'de bulunmak üzere yola çıkarıldıklarını Idris-i Bitlîsî'den öğreniyoruz8. Diyarbekir'e gönderilen yeniçeriler, yol güzergâhında bulunan ve Çerkeş Hüseyin Bey'in muhasara ettiği Harput kalesini raber feth Kemah hâkimi olan Karaçin-oğlu Ahmed Bey ile be¬ ettiler7. Karahan'a da yardım için Şah ismail Hemedan ve Kelhurân 1 Aynı yazar, aynı eser, göst. yer.; Hoca Sa'deddin (aynı eser, II, 313) bu hadise¬ den sadece "Şâdi Paşa'yı gama ve ânâ uyan ümerâyı eleme uğradup» şeklinde babs et¬ mektedir. 2 Haydar Çelebi, aynı eser, neşr eden: S. Tansel, Tarih göst. yer; krş. Silâhşor, Vesikaları, yeni seri I, 8 Haydar Çelebi, aynı eser Feth-nâme-i Diyâr-t arab, 1958, 297. (Ferîdûn Bey, aynı eser. I, 472'de). * Aynı yazar, aynı eser. I, 474. 6 Aynı yazar, aynı eser. I, 473. 8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 80 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 313; Si¬ lâhşor, aynı eser, 296-7; J. v. Hammer, aynı eser, IV, 164. 7 Ebü'I-Fazl Mehmed Ef. aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 313-4. - 22 - hâkimi Yegân Bey'i, Çuka Sultandı hassa koralarından2 Sipi ( ^ ) derbendi ve Kerkük lar orada Bağdad hâkimi altı yüzü ile yolundan Bağdad'a göndermişti. Bun¬ Kangırıl Sultan8 ile Mardin'e giderek Kara- han'ı takviye edeceklerdi. Bu kuvvetler, Anadolu'nun doğusundaki der¬ bentleri mahalli beyler tıkayarak Azerbaycan'dan lara mani oldukları için, gelebilecek yardım¬ bu yolu tercih etmişlerdi. car sahrasından geçerken iki bin kişilik Buna rağmen, Sin- bir safevî birliği Bohtî üme¬ râsından Cizre hâkimi Bedir Bey, Kerkük hâkimi Seyyid Ahmed Bey ve İdris-i Bitlîsî'nin oğlu Ebü'l-Mevâhib Çelebi'nin iki yüz kişi kadar telefat verdikten sonra, baskınına uğrayarak kısmen kaçmağa, kısmen de Mardin'e vasıl olmağa muvaffak oldular4. Karahan bu hadiseyi ve kurt tuttuklarını öğrenince, Mardin'den beylerinin Osmanlıların hareket ederek din- Amid üçgeni arasındaki Kerh ( i.f ) Hısn-ı mevkiine6 tarafını Keyfa -Mar¬ gitmeğe verdi. Burası, safevîlerin elinde bulunan Mardin ve Hısn-ı karar Keyfa kale¬ lerine eşit uzaklıkta, Karahan'ın ordusunun ihtiyaçlarını daha kolay te¬ min edebileceği bir yerdi. Bir tehlike vukuunda bu iki ne çekilmesi kolay olacaktı. Buradaki mevzilerde bir dı. Osmanlı ve safevî askerleri karşılıklı olarak, kil eden Dicle'nin iki tarafında bulunuyorlardı. da Husrev Paşa kumandasındaki kaleden birisi¬ ay kadar kalın¬ aralarında hudut teş¬ 1516 senesi ilkbaharın¬ takviye kuvvetleri de Diyarbekir'e geldiler6. 1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., (aynı eser, göst. yer)'de (aynı eser, 81 a)'de ve Yegân Bey Hemedan, Çuka ona dayanan Sultan Hoca Sa'deddin Kelhurân hâkimi olarak gösterilmekte ise de, İdris-i Bitlîsî'nin kendi yazdığı bir arzda (TKSA, E. 8333/1) Çuka Sultan'ın nereye hâkim olduğu zikr edilmemekte, Yegân Bey için «hâkim-i H>medân ve Kelhurân» denmektedir. Bu sebeple İdris-i Bitlîsî'nin kendi el yazısına itibar edilmiştir. 2 «Korci» muhafız manasına gelmektedir, bk. sischen Grosskönigs, alm. tere. ve notlar; aynı eser, E. Kaempfer, W. Hinz, Leipzig Am Hofe 1940, 71-72; des per- G. Doerfer, I, 429-32. 8 Bu zatın ismine Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi (aynı eser, göst deddin (aynı eser, göst. yer)'de TKSA, E. 8333/1' de ( J_,^5 ) Kaygır ( J..\ ) şeklinde tarzında raslanmaktadır. N. yer ) ve Hoca Sa - tesadüf edilmekte ise de, Sevgen (aynı eser, 48) Ka- nazal Sultan okumuştur. 4 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 81 a; Hoca Sa'deddin, aynı eser, göst. yer; J. v. Hammer, aynı eser, IV, 165.5 Burası ilk çağlardan beri tanınmış bir bölgedir, bk. M. ZA, XIII, 88; XIV, 170, E. Honigmann, aynı eser, 22, not 3; J. göst. Streek, v. Das Hammer, Gebiete..-, aynı eser, yer. 8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı tser, 81 a vd; yer.; J. v. Hammer, aynı eser, göst. yer. Hoca Sa'deddin, aynı eser, göst. - Osmanlı ordugâhında 23 - müşavere ve Bıyıklı Mehmed Paşa'¬ nın plânı: Diyarbekir'deki Osmanlı ümerâsı arasında bir danışma mec¬ lisi akd edilerek Karahan'a karşı girişilecek harekâtın esasları görü¬ şüldü. Bıyıklı Mehmed Paşa ve bir kısım ümerâ «mülkün muhafazası, düşmanın def'inden evlâdır» kanaatinde idiler1. Buna mukabil, Idris-i Bitlîsî ve kurt ümerâsı Diyarbekir'de beklemeyi mahzurlu görerek şe¬ hirden çıkıp Karahan'a saldırmak fikrinde idiler; bu düşünüşlerinin ne¬ denleri de: 1- <uHj-x- J Ij^U-2 âyetine uyarak düşmana hücum ge¬ reklidir, 2- Beklemek pâdişâhın da emrine muhaliftir, zira, düşmanın yok edilmesi maksadı ile, buraya yirmi bin asker göndermiştir. şâhın emri şeriate de Pâdi¬ muvafıktır, 3- Askerin Diyarbekir'de bulunması düşmanın defi içindir, 4- Kürt ümerâsı safevîlerin zulm ve teaddisi sebebi ile Os¬ manlıların safına geçmişlerdir. Gayeleri Şah'ın kuvvetleri ile mücadele ederek bu çevreyi onların elinden kurtarmaktır. 5- Diyarbekir'de beklemek yiyecek sıkıntısına sebep olur, doIayısı ile müşkilât çekilir, şeklinde hülâsa ediliyordu. Bıyıklı Mehmed Paşa bu fikre muhalif olduğu için kabul et¬ medi, bir müddet oyalandı9. Daha ponra, Karahan'ın kuvvetlerini, hile ile, mevzilendikleri mahalden çıkartarak onlara dü ve şu plânı ortaya baskın yapmayı düşün¬ attı: iki bin kişilik bir süvari birliği Kerh mevkiinde sür'atle iler¬ leyerek düşmanı mevzilerinden çıkartmağa ve üstlerine saldırtmağa ça¬ lışacak, muharebe köprübaşına doğru halle getirecekler, kızışınca yavaş yavaş beraberlerinde aynı ma¬ Kantara mevkiinde bekleyen Bıyıklı da bu safhada ani bir baskın ile Karahan'ın İdris-i Amid ile Kerh arasındaki gerileyerek safevîleri de Bitlîsî'ye göre, bu fikir Mehmed Paşa kuvvetlerini yok edecekti. ve plân çok sakattı. Bir 1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef.," aynı eser, 81 b. 2 Kur'an II, 218; "Allah yolunda savaşanlar [Allahm rahmetini umarlar]» 3 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer. Aynı Sa'deddin Efendi ve J. v. Hammer, İdris-i Bitlîsî kaynaktan ile Bıyıklı faydalanan Hoca Mehmed Paşa arasındaki fikir' ihtilâfından bahs ederlerse de, Bitlîsî'nin serdettiği esbâb-ı mûcibeyi ler; krş.; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 315; J. v. Hammer, aynı eser, göst. zikr' etmez¬ yer. 24 <merdüm-i kâr-dîde> için gayr-ı makul idi. Bu sebeple bu plânın so¬ nunun perişanlık olacağını, Amid ile Kerh arasının altı fersahtan fazla bulunduğunu, nevruz mevsiminde atların kuvvetsiz olup -fizyolojik ba¬ kımdan- menzillerine eriştiklerinde kuvvetlerin az, düşmanın mevzilerine yakın olduğu takatsiz kalacaklarını, altıda biri kadar olduğunu, için daha iyi ve zinde gönderilen düşmanın ise bulunacağını, doğu¬ şun Osmanlıların aleyhine olacağını söyledi, fakat faydası olmadı1. Bıyıklı Mehmed Paşa'nın emri üzerine, sancakbeyi Çerkeş Hüseyin Bey, ulûfeci-başı iki bin süvari Harput Mehmed Çelebi ve Saru Kaplan'ı aberk-i hatif misâh safevî askerlerinin bulunduğu istikamete gönderdi2. Karahan'ın askerleri çadırları ve eşyalarını terk ederek giz¬ lenmişti. Bunlar, evvelâ osmanlı kuvvetlerini asıl ana birliklerin öncü¬ leri sanarak geriden gelecekleri bekledilerse de,gerçekte durumun tahmin ettiklerinden ehven olduğunu görerek, aniden osmanlı askerlerine bas¬ kın yaparak onları hezimete uğrattılar. Kantara mevkiinde bekleyen Bıyıklı Mehmed Paşa 'ya da Nizameddin adlı3 bir muhbir, safevîlerin fi¬ rar ettiklerini bildirdiği için, o Diyarbekir'e dönmüştü. Bu sebeple pa¬ nik halinde ric'at eden kuvvetler evvelce kararlaştırılan telâki yerine geldiklerinde hiç bir dost köprünün iki birlik göremediler. Aksine, yanı Karahan'ın askerleri tarafından tutulmuştu. Osmanlı birliğinin bir kısmı karşı yakaya geçmeye çalışırlarken ilkbahar azgın nehirde boğuldular. Pek az kimse dolayısı karşıya geçebildi. ile taşan Bir kısmı da safevîlere esir düştü4. Bu hadisenin 1516 senesi Nisan'ı ortalarında olduğu anlaşıl¬ maktadır. Bıyıklı Mehmed Paşa kuvvetlerinin mağlûbiyeti haberi Ya¬ vuz Sultan Selim'e Kara Murad Çavuş vasıtası ile 25 Nisan 1516 ( 22 Rebiülevvel 922 )'da ulaştırılmış, ulûfecibaşı Mehmed Çelebi'nin, Çer¬ keş Hüseyin Bey'in, bir kısım osmanlı askerinin şehit oldukları habe¬ Hersek-zâde Ahmed Paşa'yı azl ettiği gibi, onu ve Pîrî Paşa'yı Yedikule'de haps ettir¬ rine çok müteessir olup kızan pâdişâh sadrazam miştir8. Bununla beraber, sinirleri bir müddet sonra yatıştığından 1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., agnı eser, göst. yer. * J. v. Hammer (aynı eser, IV, 165) bu kuvveti üç-dört bin kişi göstermektedir. 8 Hoca Sa'deddin, aynı eser, II. 315-6; J. v. Hammer, aynı eser, gösl. yer. * Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., agnı tser, 82b-83a; Silâhşor, agnı eser, 297-8; Hoca Sadeddin, agnı eser, göat. yer. 6 Haydar Çelebi, agnı eser (Ferîdûn Bey, I. 476-7); Silâhşor, aya, eser, göst. yer. - 25 üinan Paşa'nın sadareti esnasında bunların ikisi de affettirilmişlerdir. Bıyıklı Mehmed Paşa ve Karahan arasındaki nihâî muhare¬ be: Bıyıklı Mehmed Paşa, Çerkeş Hüseyin Bey vetlerin uğradıkları yenilgiyi müteakip, kendisine takviye kuvvetleri gelinceye kadar Karahan da Osmanlıların durumlarını kumandasındaki kuv¬ istanbul'dan Malatya yolu ile Diyarbekir'de bekledi1. sağlamlaştırdıklarını Urfa ile Mardin arasındaki Berriyecik bölgesine yan Diyarbekir çevresi il ve uluslarını kendi tarafına vetini arttırmak istedi. iki rakip kumandan 1 Ebü'1-Fazl Mehmed kazanmak, Bıyıklı Mehmed Paşa da safevîleri Koçhisar Ef., aynı eser, 83a; «r (Les six voyages en kuv¬ takip edince yakınlarında ve Dede-kargın Hoca Sa'deddin, aynı eser, 2 Dede-kargın veya Dede-karkın Urfa ile Mardin'in güneyindeki Kızıltepe) arasında bulunmaktadır, görünce, giderek orada kışla¬ sahrası2 II, 316. Koçhisar (bugün 1664 senesinde buradan geçen Jean-Baptiste Taverni- Turçuie, en Perse, et aux İndes, I. 152) on bir saatlik bir yolculuğu müteakip Paris 1682 nouvelle edition, Urfa'dan Dadacardin'o geldiklerini yaz¬ makta ve bu mahal için şu malûmatı vermektedir. «[Burada] büyük bir kale görülür, fa¬ kat tamamen haraptır. Sadece, kabardığı zaman çok genişleyen nehrin üzerinde, seyyah¬ ların karşıya geçmelerine hizmet tden, uzun ve çok sağlam taş bir hallin köylülerinin kayaların içindeki oyuklardan başka köprü vardır. ikâmetgâhları yoktur. ^geçenlere tereyağı ve peynir ile satışa arz ettikleri diğer emtiayı getirirler». Ma¬ Oradan Tavernıer, Dede-kargm'dan Koçhisar 'a sekiz saatte gittiğini de belirtmektedir. Bahs edilen yer h⬠len 50-50 nüfuslu, Mardin-Viranşehir arasında Circip suyu kenarında bulunan küçük De¬ de köyü olmalıdır. Bugün kale harabesinden eser yoktur. 1664 de uzun, çok sağlam ol¬ duğa belirtilen taş köprünün de sadece bir kaç ayak izi kalmıştır. Köy civarında, suyun her iki yanında mağaralara bugün de rastlanmaktadır. XVII. yüzyılda bağlayan bu yol artık terk olunmuştur. Köyde üst kısmı koni Mardin'i Urfa'ya şeklindeki ziyaret Dede kerkin adını taşımakta ise de, hiç bir kitabeye rastlanmamıştır. Dede-kargın 1518 (924)'de Berriyecik livasına bağlı 863). Köyün o tarihte 71 vergi hanesi ve 9 mücerredi, kargın'm büyük bir köydü (BA, TD 64, 36.500 akça hasılı vardı. Dede- 1526 (932)'da hem bir köy adı, hem kendi de dahil 5 köyü ihtiva eden bir na¬ hiye adı olduğu görülmektedir (BA, TD 998, 53). Burada ayrıca bir de zaviyenin bulun¬ duğu anlaşılmaktadır (BA, TD 200, 839). Bn ismin oğuz boylarından Karkm ile yakın ilgisi olmalıdır (bak.: F. Sümer, Bo- zokla oğuz boylarına dair, DTCFD, XI, 1953, 88-102; aynı yazar, Oğuzlar (Türkmenler), Tarihlert-Boy Teşkilâtı-Destanları, Ankara 1967, 305-7). C. Niebuhr (Reisebeschreibung nach Arabien und Kopenhagen 1778, II, 416) 1766'da 1.000 çadırlı andern Dade kirkan umliegenden tfJ aşiretinin Ayıntab havalisinde bulunduğunu belirtmektedir. Bu malûmat Lândern, T3r'tn>en Tavernier'ninki ile karşılaştırılırsa, aşiretin daha XVII. yüzyıl ortalarında Berriyecik'teki mevkiini terk ederek daha batıya göç etmiş olduğu neticesine varılır. Bu yer ismine De Karhın rastlanır. şeklinde Abü Bakr-i TibrSni ( agnı eser, I, 88 )'de de 26 - nevâhisinde Koruk mevkiinde1 dan ve safahatından karşılaştılar. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim'e lı Mehmed Muharebenin hazırlıkların¬ bahs eden ve her ikisi de Paşa'ya2, diğeri bu muharebeden sonra gönderilmiş muharebede de rol oynayan Idris-i Bitlîsî3'ye ait tarihsiz olan biri Bıyık¬ bulunarak mühim bir arzlara ve İdris-i Bitlîsî'den oğlu Ebü'I-Fazl Mehmed Efendi'ye intikal etmiş olan ve bu savaş hakkın¬ da yukarıda adı geçen metinlerde bulunmayan bir kısım malûmata4 göre, Osmanlı ordusunun merkezinde 2.000 yeniçeri tüfenk-endâz, silâhdarlar ve bir miktar sipahi «livâ-gı muallâ-yı sultanî» taydılar; top kazanları bunlara siper yapılmıştı. arabaların üzerine Karaman Beylerbeyisi Husrev Paşa, Karaman ve Anadolu ümerâsı ve altı bin askerle sağ kanatta idi. Osmanlı ordusunun sol kanadında kurt beyleri ile birlikte bulunmak¬ ters vaziyette konularak ile onların akraba ve iki gurup taraftarları, Bey ve Çavuş Ahmed Bey kumandalarında halinde Karaçin-oğlu Ahmet bir miktar Anadolu askeri bulunmakta idi. İdris-i Bitlîsî, Yavuz Sultan Selim'e muharebeden bir 1 Muharebenin cereyan ettiği mahalli kaynaklarımız muhtelif şekillerde tedirler: «der nevâhi-yi sahra-yı Dede-kargın Tahran, 1314, 33), aynı eser. I, 157), «Dede-kargın de-karâğın» belirtmek¬ bs-nezdik-i şehr-i köhne Koçhisar» (EbüU Fazl Mehmed Ef-, aynı eser, 83 a), «der üleng-i Forük» (İskender Münşî, lem-ârâ-yı cAbbSsî, birçok « der Koruk ser-î Mardin» Târîh-i A- (Hasan-ı Rümlû, sahrasında» (Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 318), «uf (cÂli aynı eser, göst. yer). Bu kayıtlardan anlaşıldığı üzere, Hoca Sa ded- din ve cÂli gibi, osmanlı kaynaklarının mehazı Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'dir. Babası¬ nın notlarına dayanan Mehmed Efendi muharebenin «Dede-kargın sahrasında» değil, U»" de-kargın sahrası civarında, Koçhisar yakınlarında cereyan ettiğini belirtmektedir. Ken¬ disinden faydalananlar muharebenin kâh Dede-kargın sahrasında, kâh «eski Koçhisar» da vuku bulduğunu kaydetmişlerdir (Müneceim-başı, aynı eser, III, 460; Solak-zâde, Tarih, İstanbul 1298, 383). İran menşeli kayaaklardaki, Foruk-Koruk farkı rından neş'et etmiş olmalıdır. mevcudiyetine osmanlı tahrir Mardin Jve sahrasında j harflerinin nokta farkla¬ Korük-depe isimli küçük bir koyun defterlerinde de rastlanmaktadır (BA, TD 64, 247 müker¬ rer; TD 998, 49; TD 200, 555; TKUMA.TD 117, 168a). Ülengde farsçada «çayır, çimen» manasına gelmektedir. 2 Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 418-19. 3 TKSA, E. 8333/1. Bu belgeden N. Sevgen (Kürtler IV, Dergisi, sayı 8, 1968, 47-52) faydalanmış, tıpkı basımı Belgelerle ile kısmî ve Türk Tarihi meâlî bir türkçe tercümesini vermiştir. Lâkin bilhassa şahıs ve yer isimleri gibi özel isimlerin pek çoğu¬ nun hatalı okunduğu veya dizildiği görülmektedir: «Cezire» (yani Cizre) yerine re», «Halil» yerine «Celil», «Atâkî» yerine «Otâgi», «Ruha» yerine «Daha» * Zeyl-i Heşt-Bihişt, Süleymaniye Ktb., Esad, Ef . kısmı, 2447, 83a vd. gibi. «Hari- 27 müddet sonra gönderdiği uzun arzında1 Osmanlı ordusunun bu cenahını teşkil eden kuvvetleri sayarken evvelce Hısn-ı Keyfa hâkimi olan Sul¬ tan Halil Eyyûbî'nin, Sason hâkimi Mehmed Bey'in, Eğil hâkimi Kasım Bey'in, Bekir Bey Bohtî'nin, Mehmed Bey Zerakî'nin, Şah Ali Bey Mirdisî'nin, Nasır Bey Süleymânî2'nin, Emir Sârim'in oğlu Kasım Bey'in kendisinin solunda, Bitlis hâkimi Şeref Bey'in, Hizan hâkimi Davut Be¬ y'in, Şah Veled Bey Süleymânî'nin, tan Ahmed Hâcukî'nin Atak hâkimi Ahmed Bey'in, ve kardeşi Isfahan Bey'in, Emir Pîr Hüseyin Bey'in sağında bulunduklarını, Sul¬ Çemişgezek hâkimi kendisinin bu iki kı¬ sım arasında irtibat temin etmekte olduğunu kaydetmiş, yukarıda bahs edilen Anadolu askerleri ile bunlara kumanda eden her iki Ahmed Bey 'den, ancak muharebede büyük yararlığı görülen kurt beylerinin ve askerlerinin başarılarını ve cengâverliklerini överken, onların da bu cenahta olduklarını, kürtlerin kahramanlıklarını ve ne kadar iyi savaş¬ tıklarını bizzat gördüklerini zikr ederken belirtmiştir3. Bıyıklı Mehmed Paşa'nın arzında4 da cenahta olduğu kaydedilmektedir. sağ kanadında Karaçin-oğlu Ahmed Bey'in bu Hoca Sa'deddin Efendi5'nin onu, Osmanlı ordusunun göstermesi yanlıştır. Karahan'da, Osmanlı ordusunun merkezindeki karşı kılıçla hiç bir tesir icra dahi erkek kılığına sokarak saflarına ) hâkimi Akkoyunlu hâkimi Saru Bey, Bağdad hâkimi Veli-Han bey ordusunda Bire- ve oğullan, Harput Kangırıl Sultan, Ruha (Urfa) hâkimi Durmuş, Hemedan hâkimi Çuka Sultan, gibi ünlü emirler, kadınları yerleştirdiği askerlerini iki kıs¬ ma ayırarak birisinin başına kendisi geçmişti. Safevî cük ( Jj^-,^ı ateşli silâhlara edilemiyeceğini bildiğinden, Kelhurân hâkimi Yegân Bey şahın hassa askerleri bulunmakta idiler6. Muharebenin başlangıcında Iran Ordusu kumandanı Karahan beraberindeki bir kısım hassa askerleri ve emirler ile Osmanlı ordusu¬ nun sağ kanadındaki Karaman askerlerinin üzerine şiddetli bir hücum yaptı, çok kanlı bir döğüş bu kesimdeki kuv¬ başladı. Osmanlıların vetleri hezimete uğramak üzere iken, Bıyıklı Mehmed Paşa bir kaç yüz 1 TKSA, E. 8333/1. 2 Bu kabileler için bk: V. Minorski, Kürtler, İA, IV. 1102-3. 3 TKSA, E. 8333/1. i Ferîdûn Bey, aynı eser, göst. yer. 6 Aynı eser, II, 317. « TKSA, E. 8333/1 - yeniçeri ile bu kısmı n'a isabet eden takviye 28 etti. Bu esnada tesâdüfî olarak, Karaha¬ bir kurşun muharebenin neticesini atından düşerek öldü1. Hoca Sa'deddin bilgiye rarak göre, Nasuh bir adlı bir gazi Karahan'ın mızrağa dikti. ru Bey ve bir Akkoyunlu çok safevî ümerâsı tayin başını yani güney'e, Harput Sultan, Ruha tan ve çöle doğru hâkimi Durmuş Bey, Kelhurân hâkimi Yegân Bey Osmanlı saflarının solunda lerdi. Bidayette, Hemedân tutunamamış, mukavemet edemiyerek kaçmağa yetişerek safevî lıların lehine gân Beyler müşlerdir. bu askerlerini çok sayıda Bu hadiseler şahın perişan Dulkadir etmeğe, olmuşlardır, hassa esnasında, askerleri Melik Dede-kargın lü, bilhassa Bitlîsî'nin Yavuz Sultan Bitlis Halil muharebeyi ile burada denberi nefret bahs etmemesi, ve geçimsizlik birlikte, öldürül¬ Mehmed yararlıkları görülmüş¬ bulunan oynadığı ro¬ beylerinin sevk ve idare¬ Bıyıklı aralarında öte- Mehmet Paşa'dan hiç kazanılmasını tamamen Doğu Anadolu ve askerlerine mâl etmesi çok dikkate şayandır4. Sadrazam Sinan Paşa'nın muharebenin n'ın Osman¬ Selim'e bu havadisleri verirken bulunan kurt bu muharebenin Emir Çuka ve Ye¬ Eyyûbî'nin, sinde kendisinin büyük dirayetini anlatmağa çalışması, Beylerine hâkimi savaşfnda Osmanlı ordusunun sol cenahının belirtmesi, askerleri Ahmed Bey imdat¬ bu arada Bey Zerakî'nin ve Bekir Bey Bohtî'nin de büyük tür. İdris-i birliklerde Çemişgezek hâkimi E- cephedeki başlamışlarsa da, çevirmeğe muvaffak de, hâkimi Çuka Sul¬ kuvvetlere karşı hücuma geçmiş¬ Şeref Bey, Hizan hâkimi Davut Bey, Atak hâkimi larına hâkimi Kan- ve maiyyetlerindeki bulunan Bunun bir kısım kuv¬ kaçtılar. bu saldırıya hedef teşkil eden mir Pir Hüseyin Bey hâkimi Sa- da maktuller arasında idi. Safevî ordusunun sağ cenahında bulunan Bağdad gırıl Karahan gövdesinden ayı¬ Veli-Han Bey, neticesinde Iran ordusunun sol tarafı inhizama uğradı, vetler Berriye'ye, etti. Efendi2 ve Âlî3'nin verdikleri başına gelenleri Diyarbekir'den (20 Rebiülahır 922)'da Akşehir gelen bir safahatını menzilinde haber yoluna devamla İstanbul'a gittiğini, ve Karaha¬ ulaktan 24 Mayıs aldığını, beraberinde bulunan Divan Kâtibi 1 Aynı yazar, aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 318: J. v. mer, aynı eser, IV, 1516 habercinin Ham¬ 167. 2 Aynı eser, göst. yer. 3 Aynı eser, göst. yer. 4 TKSA, E. 8333/1. Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer; nin oğluna intikal eden notlarında verdiği bilgiler ile lara rastlanması da gariptir. arzındakiler Idris-i Bitlîsî'¬ arasında bazı fark¬ m — 'I Haydar Çelebimden öğrenmekteyiz. Diyarbekir menşeli bu resmî habe¬ re göre, Karahan'dan başka, on sekiz safevî beyinin, beş altı bin Iran askerinin kılıçtan 200 ü Karaman, geçirildiğini, buna mukabil 130 u Anadolu neferlerinden, osmanlı kuvvetlerinin 150 si kürtlerden ve bir miktarda kapu halkından olmak üzere, çok az zayiat verdiği padişaha bildirilmekte idi. Bu malûmata nazaran, muharebenin 15-20 Mayıs tarihleri arasında cereyan etmiş kanaatimizce, yanlış 1516 senesinin olduğuna hükm etmek, olmaz. Karahan'ın başı ise, Yavuz Sultan Selim'e diğer safevî gönderilmiştir. ümerâsınınkilerle birlikte Celâl-zâde2'ye göre, bunlar 26 Haziran 1516 (25 Cemaziyelevvel 922)'da Mısır seferine çıkmış bulunan Yavuz'a Akşehir'de ulaştırılmış, Sultanı'na gönderilmiştir. bunlar Yavuz tarafından da Mısır Bu tarih diğer kaynaklarda da mekte ise de3, bazıları başların padişaha ulaştırıldıkları teyit edil¬ mahalli Kon¬ ya sahrası olarak zikr ederler4. Bu münasebetle, gönderdiği arzında harp Bıyıklı Mehmed safahatını ve Paşa Yavuz Sultan Selim'e muharebenin kazanılmasından sonra aldığı tedbirleri şöyle anlatmaktadır: <.,.saâdetlü hudâvendigârm hagır duâlarile mahrûsa-i Âmid'den çıkılup ve umûmen Kürdistan beglerigle gek-dil ve gek-cihet ve gek-renk ve tedbîr kılınup defi âdâ-gı bed-rege müteveccih iken, fermân-ı şerîf üzre Karaman Beglerbeyisi Husrev Paşa, nefer geniçerile gelüp hükm-i hümâgûn vusul Anadolu ve Rûm beylerile bin bulup bd d-el-mülâkât söz mûcebince, nefs-i Âmid'de bu bendelerinin kethüdası İznik'ti Ali kulları konulup zerine kızılbâş-ı bed-maâş birikdirilüp ve kifayet kadar geniçeri ve derhal Mardin ü- define azîmet kılınup tekrar bir sancak be¬ yi dahi Âmid muhafazasına gönderilüp bâb-ı ihtimamda dikkat olunup âdâya fırsat-ı mecal konulmayup varup mukabele olundukta, tâife-i mez- bûre f^} } -djl İslama -^1 5 karşu çıkup başı karavullar ve buğu olan buluştuktan Karahân-t lâ'în leşken sonra, bu bendeleri dahi 1 Aynı estr (Ferîdûn Bey, I, 477). * Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., H. 1415, 129a. Bu eserin muhtevası için bk: I. H. Uzunçarşılı, Tosyalı Celâl-zâde Mustafa ve Salih Çelebiler, Belleten, XXII, 1958, 409-11. 3 Silâhşor, aynı eser, 302. 4 Sucûti, aynı eser, çarşılı, Osmanlı 42b - 43a; Hoca Sa'deddin, Tarihi, Ankara, 1949, II, 262, not. 1. 5 «Allah onları lanetlesin ve yok etsin». aynı eser, II, 329; I. H. Uzun- 30 saff-ı kıtali müheyya edüp sağ kolda mezbûr Husrev Paşa kullarile ba¬ zı ümerâ-i nâm-dâr ve sol kolda Kemah beyi Karaçin-oğlu ve ba'zı hükkâm-ı ekrâd-ı şecâat-şiâr alay bağlayup kapu kulları dahi çarhacı ve kafadar olup mukâbele-i sufûfu tüfenk-endâz yeniçeriler ârâste ve top arabaları sağ ve solu pîrâste edüp c alemler açılup ve her yanaldan cebe ve cevşen şulesi berk urup siper bayraklar çözülüp göbekleri kurs-u ka¬ mer bel-i mihr-i enver mânend-i tâbân ve dırahşân idi ki, ol canibinden dahi Karahân-ı la'în bir bekâr ve Hemedân canibine Sıfahân hâkimi ve Kâşân ve Sultâniyye Çuka Sultan2-ı nâ- beyleriyle ve bir canibine Bağdad hâkimi Muîk Sultan3 ve Kelhûr hâkimi ve Çukur-sa'd ve Kazvin beyleri turgurup [durdurup] âltıyüz nefer Şâh-ı gümrâhın berâz ko- medarın etrafın ikindiyedek kaplayup muharebeye mübaşeret olundukta, kuşluktan hayli cenk ve cidal ve harp ve kıtal her taraftan gürûh-ı melâhide üzre at veehle gözleri açdırılmayup dünyayı başlarına defa çekişme ve tartışmadan kılınup her koldan ve salınup ve hücum kılınup bir tenk kıldık, tâ ki, nice sonra riyâh-ı nusrat cânib-i islâmdan ve- zîde olup tâvus-ı Qalem cilve-i zafere başlayup Karahan-ı la'înin başı kesilüp ve şâirlerinin yüzleri aksine dönüp kararları mağla, üserâsı kayd-ı firara mübeddel ol- zencîr ve şâiri tucme-i şemşîr ve hedef-i tîr olup menkûhesi ki, Şâh-ı la'înin hemşiresi idi, bir kaç nefer bakıyyetu ssu- yûf-ı nâ-mahrem fedâî-yi melâhide ile nâ-bedîd olup bu feth ve zafer¬ den sonra Mardin kalesinin teshirine sacy olunup Melik Halil Eyyûbî'yle ba'zı hükkâm-ı ekrâd ve kifayet kadarı yeniçeri Hısn-ı Keyfa kalesi fethine gönderilüp Kemah beyi kulları nup yoldaşlıkta bulunan kul taifesi ve yeniçeri sipeh-sâlâr ve Çermik muhasarasına irsal kılı¬ hükkâm ve ümerâ ve sipahi ve bi'l-cümle esâmisiyle istihkaklarına göre, defter ve arz olunup lacîn-i mezbûrun ser-i bî-karrı şâir nâ-bekârlarmın ruûs-ı sakar-makarrlariyle türâb-ı bâb-ı sa'âdet-meâblarma Amid muhafazasın¬ da olan bu bendelerinin kethüdası mezbûr Iznikli Ali kullarıyla irsal olundı4.* Yukarıdaki arzda görüldüğü üzere, muharebenin 1 Yana ISj «yan taraf» anlamınadır Persan.Leipzig 1866, (J. T. Zenker, başlangıcında Dictionnaire Turc-Arabt- 964). « Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., (aynı eser, 81a) ve İdris-i Bitlîsî (TKSA, E. 8333/1) bu zatı Hemedân hâkimi olarak göstermekte, Hoca Sa'deddin (aynı eser, II, 818) Hammer (aynı eser, göst. yer) kendisinden hiç ve J. v. bahsetmemektedir. 3 Diğer kaynaklarda Kangırıl veya Kaygır Sultan şeklindedir, bk. s. 22, not 3. 4 Ferîdûn Bey, aynı eser, I. 418-19. -- 31 Osmanlı ordusunun her iki cenahının maruz kaldığı bahis yoktur; sadece mice defa çekişme Osmanlılara müyesser olduğu ifade olunmaktadır. nin sonucunda yenik Iran kuvvetlerinin akîbeti liklerinin giriştikleri yeni harekât lûmatı, İdris-i Bitlîsî'ninkilerle ve müşkil durumdan ve tartışmadan sonra* zaferin Bu arzda muharebe¬ ile galip Osmanlı bir¬ teşebbüsler hakkında verilen ma¬ tamamlamak mümkündür. Meselâ, Şah ismail'in hemşiresi olan Karahan'ın karısının beraberindeki bir miktar askerle, Tel cAfer yolu riz'e gittiğini, lardan sağ kalan bazılarının da rasına firar ettiklerini mekteyiz1. ile Musul'a, ve oradan da Kerkük üzerinden Teb¬ Osmanlı askerlerinin takibinden Mardin kalesine sığındıklarını ondan oğluna intikal veya kurtulan¬ Sincar sah¬ eden haberlerden öğrenebil¬ Idris-i Bitlîsî Yavuz Sultan Selim'e arzında da2, kendisine, Cayan ve Dev Ali gibi bazı safevî emirlerinin vetlerle Tebriz'den Karahan'a imdada bunların Bitlis ve Hizan yağma ve tahrip etmek gibi Doğu beraberlerindeki gelmek için yola Anadolu'nun niyetinde olduklarına dair bir kuv¬ çıktıklarına ve çok şehirlerini haberler geldiğini belirtmekte, Diyarbekir bölgesinin derbendi3 olan Hısn-ı Keyfa üzerine Melik Halil Eyyûbî ile gönderilenleri saymaktadır. Şeref Bey, Hizan hâkimi Emir Davud,Sason Mehmed Bey Zerakî ve maiyyetindekilerdir. Bu kuvvetler on de Hısn-ı Keyfa surlarını zapt ederek şehre kuvvetleri ve taraftarları iç kaleye Emiri girmişler, beş fakat gün¬ safevî çekilerek mukavemete başlamışlar, burasını tahkim etmişlerdir. Ayrıca Ergani ve Birecük kaleleri lim olmuşlardır. İdris-i Bitlîsî'nin bu arzında oğlu lebi'nin Bunlar Bitlis hâkimi Emîr Mehmed Bey, clmâdiye'ye ve Sorân'a gönderilerek bu de tes¬ Ebü'l-Mevâhib havalilerin Çe- emirleri olan Emir Hüseyin ve Seyyid Ahmed Beylere zengin hediyeler takdim olunduğu, onların Osmanlıların saflarına kaydedilmektedir. katılmalarının temin edildiği Eğer bu husus, evvelce vuku bulanların bir tekrarı değilse4, bir kısım emirlerle münasebetlerin pekleştirildiği anlamına gel¬ melidir. Cizre hâkimi Şah Ali Bey'in oğlu Emir Bedrettin lerinden Seydî Ahmed Beyler ile diğer Doğu ve ve Bohtî emir¬ Güney-Doğu Ana- doludaki kale veya şehir hâkimlerinin mağlûp safevî kuvvetlerini peri¬ şan ederek Musul'a kadar uzanan sahrayı ele geçirdikleri de İdris-i 1 Ebü'1-Fazl Mehmet Efendi, aynı eser, 83a-84a. 2 TKSA, E. 8333/1. 8 Derbend deyimi için bk. C. Orhonlu, kilâtı, İstanbul 1967, 8 vd. 4 Krş. s. 16. Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teş¬ 32 Bitlîsî'nin arzında Mardin'in aşağı belirtilmekte, bu olayların kalesinin ve iç kalesinin de tafsilâtı verilmektedir. akîbeti bu meyanda an¬ latılmaktadır. Mardin'in nihâî olarak zaptı: Dede-kargın sahrasında yapı¬ lan muharebeden sonra, muzaffer osmanlı beyisi Husrev Paşa ve şâir kuvvetleri Karaman Beyler- ümerânın kumandasında Mardin'e gelerek şehri kuşatmış, halk ilk defasında olduğu gibi, şehri derhal teslim et¬ miş, lâkin, burada bulunan safevî kuvvetlerinin kumandanı kardeşi Süleyman Bey kaleye bildirmişti. Bunun üzerine, çekilerek Mardin Karahan'ın mücadeleye devam edeceğini kalesi Husrev Paşa tarafından mu¬ hasara olundu ve toplarla döğülmesine başlandı1. Bu esnada, Yavuz Sultan Selim Mısır'a müteveccihen yolda idi. Bu sebeple, Diyarbekir Beylerbeyisi Bıyıklı Mehmed Paşa ve diğer osmanlı kumandanları Mardin kalesinin muhasarasında az bir kuvvet bırakarak ordu-yı hümâyûna iltihak etmek üzere, şehirden ayrılmışlar¬ dı. Bu kuvvetler 3 Ağustos 1516 (4 Recep 922)'da Elbistan sahrasında Sinan Paşa'nın ve padişahın askerlerine katıldılar2. Bu sefer esnasında, Osmanlı hükümdarının doğu ahvali ile bizzat ve yakından alâkadar olduğu, zaman zaman beraberindeki Idris-i Bitlîsî'den bu hususta malûmat aldığı anlaşılmaktadır3. Bıyıklı Mehmed Paşa ve maiyyetindeki birliklerin Kansuh Gurî'nin ordusu Merc-i dâbık muharebesinde4 Osmanlılara mağlûp olup Halep osmanlı kuvvetleri ta¬ rafından feth olunduktan sonra, tekrar muhasarası şiddetlendirilmiştir5. Kale Mardin'e dönmüş ve kalenin top ve tüfek ile doğulmuş, ne¬ ticede zapt olunarak içerisindeki muhafızlar intikam kasdı ile kati edil¬ mişlerdir. Kale müdafii Süleyman Bey'in ve diğer Safevî ileri gelenle¬ rinin başları kesilerek Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selinre gönde¬ rilmiştir. Mardin kalesi muhasarasının ne kadar sürdüğü, bu kuşatma esnasında cereyan eden olaylar tafsilâtlı olarak belli değildir. 1 Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi, agnt eser, II, 319; J. aynı tser, 83a; v. Hammer, aynı eser, 2 Haydar Çelebi, aynı eser (Ferîdûn göst. TKSA, Kalenin E. 8333/1: Hoca Sa'deddla. yer. Bey, I, 478). Aynı yazar, aynı eser (Ferîdûn Bey, I, 481). 4 M. C Baysun, Marc Dâbik muharebesi, İA, VII, 752-4. 6 Ebü'l-Fazl Mehmet Ef., yer. aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı tser, föst- - 33 sükûtu tarihi de, kat'î olarak, malûm değildir, ldrisi Bitlîsî muhasara¬ nın bir yıla yakın1, Hoca Sa'deddin Efendi2 ve Celâl-zâde Mustafa Çelebi3, dokuz ay sürdüğünü belirtirler. Şükrî, Keşfî ve Sucûtî'nin 5e/im-naW lerinde ise, bu hususta hiç bir kayıt yoktur4. Bununla beraber Mardin muhafızı Süleyman Bey'in ve diğer safevî ileri gelenlerinin ke¬ sik başları ile birlikte, padişah Yavuz Sultan Selim'e kalenin zaptı müjdesinin Mısır'da verildiğini bütün kaynaklarımız haber vermektedir¬ ler5. Ayrıca, Topkapı Sarayı Müzesi leyman devrinde tertiplendiği Arşivi'ndeki anlaşılan Kanunî Sultan Sü¬ «Cemaât-i gurebâ-i gemin» ile ilgili bir defterde6 «merhum Sultan Selim zemanında gazdan gurebâ o- ğullarıdır ki, zikr olunur» başlığı altında berini Mısır'a götüren üç kişinin Mardin kalesi'nin kimlikleri ile fethi ha¬ beraber isimleri açık¬ lanmaktadır: "Devlet-han b. Mustafa, 12 [akça] Mezkûrun babası silâhdar imiş, merhum larından imiş, merhum Sultan Selim Sultan Mehmed kul¬ zemanında Haleb'te fevt olmuş. Kendüsi Diyarbekir'e bin âdem yazuldukta bile gazılmış. Sabıka Digar- bekir Beglerbegisi olan [Bıyıklı] Mehmed Paşanın arztgla Mardinlim¬ in fethi haberiyle gelüp bölüğe geçmiş1>. «Mustafa birâder-i Dede, 12 [akça] Mezkûr kul karındaşı olup Diyarbekir'e bile yazılup Mardin'in fethi haberiyle Mısır'a bin âdem gelüp sâbıkâ yazıldukta Diyarbekir Beyi Mehmed Paşa'nın yoldaşlığı arzıyla bölüğe geçmiştir9». 1 «. . . müddet-i muhasara-i Mardin karîb yek-sâl mütemâdi şüd», Ebü'l-Fazl Meh¬ med Ef., aynı eser, göst. yer. 2 Aynı eser, II, 319. 3 Aynı eser, 119a. 4 Bunların hususiyetleri için bk: H. Jansky, Die Chronik des İbn Tülün als Ge- schichtsçuelle über den Feldzug Sultan Selîm's gegen die Memluken, Der islam, XVIII, 1929, 31-3; aynı yazar, Beitrage zur osmanischen Geschichtsschreibung über Aegypten, Der islam, XXI, 1933, 269-72; A. S. Levend, Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey'in gazavât-nâmesi, Ankara 1956, 22 vd. 5 Müneccim-başı, aynı eser, III, 468; Keşfî, aynı eser, HOb-llla; Sucûti, agnı eser, 99b: EbüH-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, agnı eser, II, 320; J. v. Hammer, .aynı eser, IV, 167-8. « TKSA. D. 2170. Beni bu defterden haberdar ettiği için çok çalışkan doktora öğ¬ rencimiz Bn. Maçiko Yamamoto'ya 7 TKSA, D. 2170, 2b. 8 TKSA, aynı defter, 4b. teşekküre borçluyum. - "Mehmed b. Kasım, Mezkûr merhum 34 - - 14 [akçe]. Uğurlu oğlu Mirzâ'nın kethüdası oğlıdır. Di- garbekir fethinde bile bulunup anda goldaşlık eglegüp haberigle Mısır'a gelüp Digarbekir Beglerbegisi olan Mardin'in fethi Mehmed Paşanın goldaşlığı arzıgla bölüğe geçmiştir1». Bu haber, Tomanbay'ın yakalanarak Kahire'nin orta yerinde Bâb al-Zuvayla mevkiinde 13 Nisan 1517 (21 Rebiülevvel 923)'de idam edil¬ mesini takip eden günlerde Mısır'a vasıl olmuştur2. Dede-kargın muharebesinin Mayıs 15-20 1516'da Mardin ka¬ lesinin sükûtu haberinin de 1517 senesi Nisan ayı ortalarında Mısır'a u- laştırıldığı düşünülür, aradaki nırsa, kale sürmüş yolun uzunluğu da muhasarasının Celâl-zâdenin de nazar-ı dikkate alı¬ belirttiği gibi, dokuz ay olduğu kabul olunabilir. Celâl-zâde Mustafa Çelebi, ayrıca Mardin kalesinin fethini müteakip buraya bir kadı ve bir dizdar tayin olunduğunu kayd eder3. Mardin'in ilk kadısı, muhtemelen 924 (1518) tarihli tahrirde 18.000 akça timara mutasarrıf olduğu Mardin'de görülen Mevlâna Mehmed olma¬ lıdır4. Mardin kalesinin düşürülmesi ile, mesele Safevîlerin elinde kalan Hısn-ı Keyfa kalesi de Bey, Sason hâkimi Mehmed Bey, kurt ümerâsı ile birlikte, Melik Hizan hâkimi Halil Eyyûbî'nin ris-i Bitlîsî'nin aracılığı ile sulhen teslim olmuş, nihayete ermemişti. Bitlis hâkimi Şeref Davut Bey ve diğer gayretleri ile ve İd¬ içerisindeki muhafız¬ ların Azerbaycan'a gitmelerine müsaade olunmuştu5. Burası tekrar Me¬ lik Halil Eyyûbî'ye verildi. Bu çevredeki Savur kalesi de sulhen tes¬ lim oldu. Ayrıca Çermik ve Ruha (Urfa) kaleleri de lardan ikincisi Pîrî Bey'e verildi6. 1 TKSA, aynı defter, göst. yer. 2 Keşfî, aynı eser, 3 Aynı i BA, eser, İlla; Sucûtî, aynı eser, 99b, 119a. TD 64, 283. 6 Ebü'l-Fazl Mehmet Ef., aynı eser. 84b. " Aynı yazar, aynı eser, 85a. alındı ve bun¬ //. Bölüm tik idarî taksimat ve sonrası Diyarbekir vilâyeti ve Mardin: Bıyıklı Mehmed Paşa 1515 senesinde padişah Yavuz Sultan Selim tarafından Diyarbekir ve hava¬ lisinin fethine gönderilirken bu vilâyetin Beylerbeyiliği de uhdesine verilmişti1. Bu şehirde ve çevresinde osmanlı hâkimiyeti ten sonra, Anadolu'nun güney-doğusunda çirilen ülkeler birleştirilerek merkezi bulunan teessüs ettik¬ bütün yeni ele ge¬ Âmid olmak üzere, Diyarbekir vilâyetinin vücûda getirildiği anlaşılmaktadır. 1518 (924)'de Diyarbekir vilâyetinin on iki livadan müteşek¬ kil olduğu görülmektedir: Âmid2, Mardin3, Sincar4, Berriyecik5, Ruha6, Siverek7, Çermik8, Ergani9, Harpurt10(Harput), Arapkir11, Kiğı12 ve Çemişgezek13. 1526 (932)'da Berriyecik bir kaza olmuştur. sul14, cAnâ ve Hît15 ile Deyr ve Rahbe16 birer liva, Siirt18 de birer kaza olarak Diyarbekir 1 Celâl-zâde, aynı eser, 118b. 2 BA, TD 64, 1-202. 3 BA, aynı defter, 203-324. < BA, aynı defter, 325-346. 5 BA, aynı defter, 347-384. « BA, aynı defter, 385-452. 7 BA, aynı defter, 453-504. 8 BA, aynı defter, 505-530. 9 BA, aynı defter, 531-602. 10 BA, agnı defter, 603-670. 11 BA, aynı defter, 671-714. 12 BA, aynı defter, 715-754. 13 BA, aynı defter, 755-862. 14 BA, TD 998, 72-90. 15 BA, agnı defter, 229-248. W BA, agnı defter, 244-247. 17 BA, agnı defter, 250-269. » BA, aynı deftir, 270-278. Aynı tarihte Mu¬ Hısn-ı keyfa17 ve vilâyetine bağlı bulunmakta i- - 36 - diler. Bunların, yani Musul, cAnâ ve Hît, ve Siirt'in ]518'de de aynı Lâkin, elimizdeki Tapu Deyr ve Rahbe, Hısn-ı keyfa vilâyete merbut defterlerinde bu olmaları gerekmektedir. bölgelere ait kayıtlar veya kısımlar mevcut değildir. Ayrıca Cizre ve Palu gibi bir çok hükümet¬ lerin de Diyarbekir vilâyetine bağlı bulunmaları îcab eder, bu hususta elimizdeki vesikalarda kesin sonuçlara sahip varabileceğimiz bir malûmata değiliz. Yukarıdaki izahatta görülebileceği gibi, fethinden sonra, bir liva haline getirilerek Mardin, kalesinin de Diyarbekir vilâyetine bağ¬ lanmıştı. Elimizdeki defterlerden 1518 (924)1 senesinde bu livanın tah¬ riri neticelerini teferruatlı bir şekilde öğrenebildiğimiz gibi, 1526 (932)4, 1 1518 (924) senesine ait defter (BA, TD 64) bir mufassal defterdir, yani, «her kariyenin, reayası ve öşrü ve resmi ve enva'i mahsulâtı yazılan defterdir» (Paris Bibi. Nationale suppl. turcs no. 69, s. 45'den naklen H. İnalcık, Sûret-i defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara 1954, T.T.K. Yayınlarından XIV. seri, no. 1, Giriş XX, not 93'de). Baş tarafı eksik olup kimin tarafından yazıldığını gösterir, üzerinde en ufak bir emare yok¬ tur. Bununla beraber, 947 (1540) tarihli mufassal defterde (BA, bir kayıttan, bu defterin muharririnin mahalde Ali Çelebi olduğu TD 200, 593) Mardin-Diyarbakır yolu üzerindeki Şeyh Zoli karyesinden bahs köy halkının «cAli Çelebi defterinde dahi muaflıkları mukayyed» dir. 932 (1526) tarihli defter (BA, TD 998) bir icmal eski mufassal defterlere göre, vazife gördükleri olunurken, bu olduğu zikr edilmekte¬ defteri olup tahrir eminlerinin göz önünde bulundurulursa nalcık, aynı eser. Giriş XX), Ali Çelebi defterinin 1518 (924) rekmektedir. Filhakika, 1518 (924) tarihli defterde Şeyh buluoan anlaşılmaktadır. Adı geçen (Bk: H. I- tarihli defter olması ge¬ Zoli karyesinin halkının muaf olduklarına dair kayıt mevcuttur: «.karye-i Şeyh Zoli nâm, can kadîm vakf bade, hâliyâ hem ber vakfiyyet kayd şüde» (BA, TD, 64, 281). Defterin içindeki padişah haslarına ait kısmın (207-215J sonunda re-i Receb sene 924 (9 Temmuz 1518)», bunun dışında müteaddit riren fî gurre-i Ramazan sene 924 (6.9.1518)» kayıtları vardır v.s.). Bu itibarla, bu defterin 924 (1518)'de yazıldığı aşikârdır. «tahriren fî gur- yerlerinde de «tah¬ (Bk: 239, 240, 246, 317 Diyarbekir vilâyetine bağlı livaları ihtiva eden bu defterin 207-323. sahifeleri tamamen Mardin'e aittir. 2 Bu bir icmal defteridir (BA, TD 998), yani «hîn-i tahrîrde yûn ve gerek havass-ı vüzerâ ve ümerâ ve arpalıklar ve. gerek hass-ı hüm⬠gerek zeamet ve Umar ve bil¬ cümle her kariye kimin ismine kayıt ve tahrir olunmuş ise anı beyân eder» (Paris Bibi. Nat. suppl. 69, v. 44b'den naklen H. İnalcık, aynı eser, Giriş XXI, not 98). kanûn-nâmede «... bsherhal her icmal defterinin mufassalı vardır» Yine aynı (H. inalcık, aynı e- ser, göst. yer.) denilmekte olduğuna göre, 998 numaralı defterin mufassalı da olması ge¬ rekir. Defterdeki tek tarih kaydı bir haşiye vesilesi ile 932 senesine aittir: «Mukâtaa-i mezraa-i Mehmed-âbâd maa Ulupınâr tâbi-i Mardin der nezd-i Savar der uhde-i Tanrı- kulu ve Yusuf can gurre-i Receb sene 932 1526)», (TD 998, (13 Nisan 1526) ilâ tamâm-ı sene (7 Ekim 50). Baş taraf ı da eksiktir. BA'da bulunan 134 numaralı Tapu defteri de 982 (1526) tarihini taşımakta olup - 37 1540 (947)' ve 1564 (972)* tarihlerindeki durumu da ribirini takip eden tahrir sonuçlarından8, livanın anlayabilmek, bi- bünyesindeki çeşitli değişiklikleri öğrenebilmek imkânına kavuşmaktayız. İlk idarî taksimat: Coğrafî bakımdan El-Cezîre'nin bir kıs¬ mı olan Mardin idarî bakımdan tâ Bizans'tılar zamanından beri Diyar¬ bekir'e bağlı idi4. XIV. yüzyılda da, İlhanlılar Devleti'nin larında ve onu takip eden safhada da vaziyet aynı Diyarbekir bölgesinin bir parçası addedilmesinde6 son zaman¬ idi5. ilk Mardin'in çağlardan beri sürüp gelen bu idarî bağlantının da rolü olsa gerektir. Osmanlı Tarihi'nin yerli kaynakları içerisinde -Tapu defterle- Diyarbekir'e ve bazı kazalarına ait bir icmal defteridir: «Defter-i mücmel-i livâ-i Amid <an vilâyet-i Diyarbekir, tahriren fi 13 Rebiülahır 932 (27 Ocak 1526)», (s. 2). Kanaa¬ timizce 134 numaralı defter 998'in öa kısmıdır. 1 1540 senesine ait olanı da (BA, TD 200) bir mufassal defterdir. Mukaddemesin- de (s. 7): «... vilâyet-i Diyarbekir kitabeti hususunda fermân-ı cihân-mutâc şeref-sudûr bulup üslâb-i kadîm-i osmâni ve kanûn-ı hâkânî muktezâsmca» ve «Haydar Çelebi» isim¬ li bir zat tarafından 5 Muharrem 9*7 (12 Mayıs 1540) tarihinde yazıldığı kayıtlıdır. Mardin livasına ait kısmı 459-759. sahifeler arasında bulunmaktadır, Haydar Çelebi tah¬ ririnden daba sonraki tahrir defterlerinde de bahs olunmaktadır ( TKUMA, TD 96, 89a). 2 Bu yılkı tahririn sonuçlarını ihtiva eden mufassal defter TKUMA, TD 117' Air. Defterin 18b varağında «el-vâki* fî gurre-i Rebiülahır sene 972 (6 Kasım 1564)» kaydı vardır. Defter 25 Zilkade 975 (22 Mayıs 1568j'de Divân-ı Hümâyûn'a teslim olunmuştur: <i\c^2 )û*~* j » (v. 397a). 972 (1564) ve 973 (1565) tarihlerinde Diyarbekir vilâyetinde tahrir yapıldığı, Di- yarbekir'in hazîne defterdarlarından olup o tarihte bu görevde bulunmayan Ahmed Çe¬ lebi ile Akşehir Sancakbeyi Musa Bey'in bu tahrirde vazifedâr bulundukları BA'daki başka vesikalardan da anlaşılmaktadır (MÖD 5, 363 ve MAD 2775, 1205, 1358). 3 Tahriri mucip sebepler için bk: Ö. L. Barkan, Türkiye'de İmparatorluk devirle¬ rinin nüfus ve arazi tahrirleri ve Hakana mahsus istatistik defterleri, Mecmuası. II, 19, 44; Fekete, Türk vergi tahrirleri, tere. Sadrettin İktisat Fakültesi Karatay, Belleten, XI, 1947, 299 vd.; H. İnalcık, aynı eser, Giriş XVIII. * E. Honigmann, aynı eser, 4-5. 5 İmâd es-Serâvî, Câmiü'l-Hisâb, Yusuf Ağa Ktb. —Konya, 7853, 63; N. Göyünç, İmâd es-Serâvî ve eseri, Tarih Dergisi, XV, 1965, 83; Abdullah b. Muhammed ibn Kiyâ al-Mazandaranî, Die Resâla-ye Falakiyya, neşr. ve notlar: W. Hinz, Wiesbaden 1952, 159; A. Z. Validî [Togan], Moğollar devrinde Anadolu'nun iktisadi vaziyeti, Türk Hu¬ kuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I. 1931, 32. 8 Bk. M. H. Yınanç, Diyarbekir, İA, IV, 605. - 38 - ri hariç- yalnız Evliya Çelebi1 Mardin'in Irakeyn sancak haline getirilerek Diyarbekir'e Minorsky2 tarafından da nakl edilen bu seferi esnasında bir bağlandığını yazmaktadır. V. malûmatın dışında, zâde3'de, ne de başkalarında bu hususta hiçbir mukabil, Venedik balyozu Daniello Ludovisi refakatinde de istanbul'a gelen Benedetto nun teşkilâtından bahs eden Ramberti4'nin ne Celâl- işarete raslanmaz. Buna Osmanlı ve tercü¬ man Yunus Bey6'in 1533 ve 1537'de Venedik'te iki defa basılan Opera Noua la guale Dechigra1 adlı risalelerinde Mardin (Meridim) Diyarbe¬ kir livaları arasında Libri tre delle cose de 1534 senesin¬ İmparatorluğu¬ gösterilir. Her ne kadar, Turchi5 yukarıda bahs olunan her iki risalenin aynı kaynağa dayandıkları muhtemel ise de8, hakikati ifade ettiklerini Tapu-Tahrir defterlerindeki bilgilere uygunlukları orta¬ ya koymaktadır. 924 (1518) tarihli defterimizde Mardin sancağına olarak Mardin8 kazası ile Savur10 ve Nusaybin11 bağlı yerler nahiyeleri12 gösteril- 1 Agnı eser, IV, 59. » Mardin, ÎA, VIII, 319. 8 Tabakât al-Mamâlik ve Daracât al-Masâlik, Üniversite Ktb., T.Y. 5997, 12b-13a, 4 A. H. Lybyer, The Government of the Ottoman Empire in the Time of Sulei- man the Magnificent, 2. Baskı, Ann Arbor-Michigan 1959, 314. 6 Venice 1539, ing. tere. A. H. Lybyer, aynı eser, 239-261. 6 Bu zatın faaliyetleri için bk; M. T. Gökbilgin, kalar külligatında Kanunî Sultan Sülegman devri Venedik devlet arşivindeki vesi¬ belgeleri, Belgeler, Türk Tarih Bel¬ geleri Dergisi, I, 1964, 151, 168-171. 7 A. H. Lybyer, aynı eser, 262-275. 8 Aynı yazar, aynı eser, 315-816. 8 BA, TD 64, 233. 10 BA, aynı defter, 311. « BA, aynı defter, 235, 281. 12 «Nahiye» deyimi osmanlı arşivi belgelerinde «nâhiye-i Nusaybin Mardin der livâ-i Amid (BA, TD 310, 29-30, 53)» «nâhiye-i Rûm tâbi-i nâhiye-i (M. T. Gökbilgin. XV-XV1. asırlarda Edirne ve Paşa Livası, istanbul 1952, 8; aynı yazar, 15. ve 16. asırlarda Rûm eyâleti, Vakıflar Dergisi, VI, 1965. 51)», «Sivas sancağında Bozok ve Budaközü nahiyesinde (BA, Ruûs 213, 10)» misallerinde olduğu gibi cihet, taraf, bölge, hatta vi¬ lâyet karşılığı olarak kullanıldığı gibi, H. Sabanovic (Hicri 859, tarihli Sûret-i defter-i mücmel-i vilâyet-i Yeleç ve Izveçan ve Hodidide ve Seniça ve Ras ve Osküb ve Kalkande- len me'a tevabi'iha, Monumenta Turcica II, Sarajevo, 1964, İ36)'in lirttiği gibi «nahiye türk idarestndt en küçük idâri ünite olup pek haklı olarak be¬ daimî ve sınırlanmış bir bölgedir». M. Akdağ her ne kadar Osmanlı müesseseleri hakkında notlar (DTCFD, XIII, 1955, 48) adlı makalesinde «Tanzimattan sonra kazadan daha küçük idarî bölge olarak teşkil olunan nahige evvelce mevcut değildi» kanaatini izhar eder, bu kanısını başka eser- - '39 mektedir. Ayrıca, Beylerbeyi haslarından bahs edilirken, larındaki Kabur Jy\, deki nahiyelerden biri olduğunu bi-i livâ-i Mardin bûd, at mîkonendh olmazsa, bir kayda mülhakatından bu durumun çok bul etmek gerekir. belirtir «mahsûlât-ı nâhige-i Kabur, tâ- 18 üref, hâsıl 200.000, şeklinde Mardin sancağı kısa Zira, defterlerinde Mardin'e tâife-i â^râb-göçer tesadüf edilmekte bulunduğunu ise de, sonraki zirâc- Kabur'un ihtiyatla karşılamak, hiç bir süre için hakikat daha tarihleri olabileceğini ka¬ taşıyan Tapu-Tahrir bağlı yerler arasında bu isme rastlanamadığı gi¬ bi, Kabur'un XVII. yüzyılın başlangıcında, ken, Diyarbekir'e katıldığını cAynî cAli Muhtemelen, Sincar yakın¬ |Habur)'un da Mardin livası (sancağı) dahilin¬ 1518 senesindeki hil, tamamen Osmanlılara Rakka eyâletine vaziyet, Mardin'in kalesi de da¬ intikalinden sonraki rılmasını aksettirmiş olmalıdır. Bu ilk merbut i- EfendPden öğrenmekteyiz. ilk idarî teşkilâtlandı¬ düzene göre, Mardin kazasına bağlı bölgenin Mardin'in bugünkü merkez ve Kızıltepe kazaları ile Ma¬ zıdağı ve Savur kazalarının bir kısım köylerini ihtiva ettiği görülür4. Savur nahiyesinin de aynı tarihteki büyüklüğü ve işgal ettiği lerinde ( aynı yazar, Büyük Celâli Karışıklıklarının Başlaması, Erzurum 1963, 11) de belirtir ise de fikrine iştirak zordur. Çünkü, nahiyelerde kadılar tarafından tâyin edilen na¬ iplerin çıkan hadiselerde hüküm verdiklerini, naiplerin voyvodaları kontrol, subaşıların naiplerin kararlarına göre hareket ettiklerini bizzat belirttiğine göre (M. Akdağ, Celâli isyanları, ,(1551-1603), Ankara 1963, 62), hallî kadılar tarafından tâyin naipler bazı idarî işlerle uğraşan, olunan idarî memurlar, nahiyeler de fakat ma¬ küçük birer idarî bölge olmaktadır. Aşağıdaki 975 (1567-68) tarihli belge nahiyelerin kazalara bağlanması sırasında gözetilen hususlara şehâdet etmektedir: «Livâ-i Akça-kale, nâhiye-i mezbûre şimdiye-değin Hısn-ı keyfa kazasına tâbidir, deyu ol-cânibden nâib irsal olunup umûr-ı şer'iyyeleri nâible görülür imiş. Hîn-i tahrir¬ de ahvâl-i reâyâ tetebbu olundukta kazâ-i Hısn-ı keyfa nâhiye-i mezbûreye üç günlük mesafe olmağla reayanın ekser mesâlihi fevt olup ve Nusaybin kazasına saybin canibinden hass-ı hümâyûn olan karyelerle mahlut karîb olup Nu¬ olmağın Nusaybin kazasına ilhak olunması reayanın nizâm-ı hâlini mûcib olduğu muhakkak fehm olunduğu ecilden reayanın talebiyle Nusaybin kazasına tahrîr olunmuştur ki, min bald umûr-i şe'riyyelerin ve havassa müteallik olan şâir umûr-i lâzimelerin Nusaybin kadısı içün şerh verildi» (TKUMA, Nahiye terimi hakkında canibinden görülmesi T D 97, 300a). tamamlayıcı malûmat için bk. M. T. Gökbilgin, Nahiye, tA, IX. 38; H. İnalcık, Adâletnâmeler, Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, II. 76-77. 1 Üref = hudutlar( 2 BA, İijl den). TD 64, 239. 3 Kavânin-i Al-i Osman der hulâsa-i mezâmîn-i defttr-i dîvân, İstanbul, 1280, 30,32. 4 Bk. Harita. 40 saha da şimdikinden çok farklıdır. Bu kaza kuzeyde uzanmakta ve Diyarbekir'in bugünkü lunmaktadır. Hatta, Diclenin karşı vur'a tâbi olması muhtemeldir. Filhakika, 1500 akça şehâdete güvenerek hüküm vermek, kin, Tapu-Tahrir hâsılı olan Bozçalı 184 nüfuslu Baba Hâki köyü Bu tek doğru değildir. L⬠defterinde2 Savur'daki «Baba 17 vergi hanesi ve 2 vardır. Bu vakf edilmiştir. Bugün Diyarbekir'in mına göre, taşımaktadır1. şüphe yok ki, Hâki nâm-ı diğer Şamrah-depz* adlı 4.400 akça hâsılı bulunan bir. köy köyün Sa- 1518 (924)'de sadece 4 ha¬ Dicle'nin sol yakasındadır. Bugün de aynı ismi yılına ait muhtevi bu¬ sahilinde de bir küçük neden (vergi hanesi) mürekkep ve 1526 (932) Dicle'ye kadar Bismil kazasını da Bismil isimli mücerredi, para köydeki ilçesine bağlı bir köy vardır. Dicle'nin sol yakasında, Bozçalı'nın yakınındadır. zaviyeye 1960 sayı¬ Bu köy de Bunların her ikisinin de Behramki'nin kuzeyinde ve Diclenin karşı sahilinde, biribirlerine de yakın oluşları bizi yukarıdaki kanaate sürüklemiştir. Şu halde 1518 senesinde Mardin sancağı'nın yayıldığı saha bu¬ günkü Mardin ilininkinden çok daha farklıdır. Saneak, 1518'de doğuda Savur ve Nusaybin çevresinden batıda Derik yakınlarına, kuzeyde Dicle kıyılarından güneyde Sincar sahrasına kadar uzanmakta idi. aynı tarihlerdeki durumu aydınlatacak belge Elimizde, bulunmamasına rağmen, merkezini Midyat'ın teşkil ettiği Tûr 'Abdîn bölgesi, muhtemelen, 1526 da da olduğu gibi, Hısn-ı keyfa'ya bağlı idi. Filhakika, hâlen Mardin ilinin Gercüş kazasına bağlı bir bucak olan Hısn-ı keyfa sankeyf) 1526'da Diyarbekir Beylerbeyiliği'nin (şimdiki Ha- müstakil bir kazasını teşkil etmekte idi. Nahiye-i Tûr (Tûr cAbdîn), Beşiri, Behmerd, kale ve Mehrânî Hısn-ı keyfa riyorlardı3. Cizre de doğrudan kazasının nahiyelerini doğruya Diyarbekir Akça¬ meydana geti¬ Beylerbeyiliği'ne, ayrı bir idarî nizamla, bağlanmıştı. Mardin'in şimdiki Derik kaza mer¬ kezi ve çevresi Diyarbekir Beylerbeyiliği'nin Berriyecik'e tâbi 1526 (932)'de Mardin Sancağı: vur5 ve liva iken 1526 tarihinde kazaya tahvil olunarak Mardin Berriyecik bu sancağın kazalarını 1 1960 sayımında 237 5 BA, bir müstakil livası olan idi. nüfusla idi. TD 998, 36. t 3 BA, aynı defter, 250-269. 4 BA, aynı defter, 6-37. 6 BA, aynı defter, 40-51. Mardin4, Sa¬ sancağına bağlanan teşkil etmektedirler. Elimizde 1526 - 41 (932) tarihli defterde Kabur (Habur)dan hiç bahis yoktur. Mardin sancağı 1526'da batı istikametinde genişlemiş iki kazaya bağlı karyeler ve mezraalar 1518 Böylelikle olmaktadır, ilk tarihindeki ler e aynen uy¬ maktadırlar, yani bir değişiklik görülmemektedir. Bu itibarla, burada sadece bu yeni kazadan bahs etmek istiyoruz. Berriye (*_, )arapçada «sahra, step, çöh nılan bir kelime olup bugün Diyarbekir'de halk anlamlarında kulla¬ ağzında «gaglai ma¬ nasına gelmektedir. Boz ulus kanun-nâmesi1 «Berriye'de şehir ve bazan olmadığını, burada aşiretlerin göçebe bir halde yaşadıklarını, bunlar¬ dan vergi toplamakla görevli eminlerin hayli zorluk çektiklerini, ^Ber¬ riye' den yaylağa gitmelü olduklarında Türkmânm bazı Mardin kurbinde Türkmen Deresi' nden ve Rişmil nâm karyeden ve şâir Mardin ülke- sindem geçtiklerini, Mardin ülkesine uğramayanlarının da «Berriye ül¬ kesine uğrayan ulus taifesinden» olduklarını belirtmektedir. 1550 (957) tarihlerine raslayan bir arşiv belgesinde de <Ruha ve Berriye tarafla- rındah ibaresine tesadüf edilmektedir. XVI. yüzyılda Mardin ve Nusay¬ bin'in güney taraflarına da (Berriye ağzı» denildiğini, yine belgelerden öğrenmekteyiz3. Böylece «Berriye» bugünkü Suriye sınırları içerisinde uzanan düzlük olmaktadır. Başbakanlık Arşivi'ndeki Tapu Defterlerinde de Berriyecik sancağı'nın, 1526'dan sonra aynı adlı kazanın ihtiva ettiği, karye ve mezraalar gösterilmektedir. Bu bilgilere göre, bu idarî bölge bugün Urfa'nın Viranşehir ve Mardin'in Derik kazaları ve çevresini kaplayan bir alana yayılmış olmaktadır. Dede-kargın4 ve hâlen Viran¬ şehir'in kuzey-batısında 1960 sayımına göre, 414 nüfuslu Tel-gürân5 bir köy olan ( $jjl: ) Berriyecik sancağının (daha sonra kazasının) bi¬ rer nahiyesi idiler. Ayrıca Cem-nîm ( ^ ^ )adlı bir nahiyenin raya bağlı olduğu defterlerimizde sık sık bahis de bu¬ konusu edilmektedir6. Berriyecik 1618 (924)'de Diyarbekir vilâyetine tâbi bir sancak olup Sancak-beyi de Akkoyunlu Tûr Ali Bey idi. Bu zat Mardin'de hü¬ kümdarlık eden Kasım b. Cihangir zamanında Ebubekiı7 adlı Sive- 1 Ö. L. Barkan, Kanunlar, 140-141. 2 BA. Ruûs 209, 8 BA, aynı defter, 131: «Mardin ve Nusaybin önleri Berriye ağzı olup...» i Bk. s. 25. not. 2. 6 A. Tanoğlu, S. Erinç, E. Tümertekin, Türkiye Atlası. İstanbul 1961. lg'de Telgoran. « BA, TD 64, 347, 351-352, 364. 7 M. T. Gökbilgin, XVI. asır başlarında Osmanlı Devleti hizmetindeki ümerası, Türkiyat Mecmuası, IX, 1951, 41. Akkoyunlu 42 - rek'e tasarruf eden bir Bey'in oğlu olup kendisinin Berriyecik 300.000 akçalık aynı sancakta hassları timarları olduğu gibi1, oğulları Zeynel bulunmakta idi2. Berriyecik sancağı 1526'da -yukarıda belirtildiği gibi- za olarak Mardin sancağına bağlı görünmektedir, ismine (Birecik) şeklinde rast gelinmektedir3. muhtemelen dU.*,^ de (Berriyecik) ve beraber4, ı±L07 simlerinin yazılışları arasındaki yakınlıktan dolayı rânî Akkoyunlu Cihangir'in Urfa muhasarasını bu yerin is¬ (Birecik) Abü Bakr-i Tih¬ kaldırarak Mardine lişini iCihângîr Mirza ez Ruha leşker engiht ve ez râh-ı kûh tarihî ve -kanaatimizce- Bîrecîk meşhur Birecik ge¬ be-kaHa-i Birecik ve Seferi Mağara be-Türkmân deresi âmed ve vilâyet-i de Fırat kenarındaki özel i- daha önceki devir¬ lerde de bazan karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Meselâ, gâret kerd5* sözleri ile anlatırken bir ka¬ dU^, 1579 (987) tarihlerinde bile Berri¬ yecik şeklinin kullanıldığının delilleri olmakla minin livasında ve Hüseyin'in de Mardin tabiri ile hiç kalesini kasd etmiş olmamalıdır. Buradaki «kalca-i Bîrecîh XVII. yüzyılda J. B. Tavernier- nin harabesini gördüğü Dede-kargın malıdır. Zira, Urfa'dan dağ birlik, neden batıya Fırat nehri Urfa'yı muhasarası yakınlarındaki kale6 ol¬ istikametine kenarına gitmiş ve olsun? Sonra burası rakibi Sultan hangir'in köyü yolundan Mardin Hamza (T435-1444) sırasında, gelen bir Birecik'e uğramış tarafından, Ci¬ zapt ve tahkim ettirilmişti. Tihrâni'nin bahs ettiği Seferî Mağara, muhtemelen Berriyecik sahrasın¬ da bulunan Mağara olmalıdır. Burasının bir adının da Kızılca Ahmed olduğunu Tapu defterlerinden öğrenmekteyiz7. Bu mahalde bugün Kızılhamad adlı bir harabe vardır. Türkmen deresi'de Mardin tasyonunun bulunduğu yerdeki demiryolu is¬ vadiye verilen isimdir. 'dris-i Bitlîsî8 de Karahan'ın Birecik derbendinden geçerek o havalide kışlayan Diyarbekir bölgesi il ve uluslarını kendi tarafına ka¬ zanmak istediğini yazarken, Birecik derbendi tabiriyle bendini kasd etmiş ı BA, olmalıdır. TD 64, 352-365. s BA, aynı defter, 366-367. 3 BA, TD 998, 52. « BA, MD 37, 138. 5 Abü Bakr-i Tihran-i, aynı eser, I, 157-158. 6 J. B. Tavernier, aynı eser, I, 152. 7 BA, TD 64, 839. 3 Ebü'l-Fazl Mehmed Ef., aynı eser. I, 83a. Berriyecik der¬ - 43 Fırat nehri kenarında bulunan Birecik 1526 (932)'da Vilâyet-i cArab'a bağlı bir liva idi1. W. Hinz de, Uzun Hasan Bey nan Berriyecik'i Birecik kanûn-nâmelerinde2 bahs olu¬ zannetmiştir3. 1540 (947)' da Mardin Sancağı: Bu tarihte bu bölgenin, yani Mardin sancağı'nın maktadır. Bunu bünyesinde bazı değişikliklerin mezkûr senede yapılan tahrir mufassal defterden anlamak mümkündür4. yapıldığı sonuçlarını Meselâ anlaşıl¬ aksettiren Savur kazasına ait timarlar daha önceki defterlerde Mardin kazasındakileri takip ederken bu defa daha önce alınmıştır ve hemen Diyarbekir'in Paşa sancağını, yani Amid'i takip etmektedir5. Keza, Nusaybin bir nahiye olarak Mar¬ din kazası ile beraber zikr edilmekte, köyleri de Mardin'inkiler ile bir¬ likte karışık olarak kayd edilmekte iken, bu defa Nusaybin ıkazâ-i Nu¬ saybin» başlığı ve müstakil kanûn-nâmesi ile defterin bir bölümünü vü¬ cûda getirmektedir6. Berriyecik kazası için de durum aynıdır. za da defterin bir bölümünde müstakil bir yer işgal etmektedir7. Evvel¬ ki defterlerde alışageldiğimiz şekilde bu kazaların sancakların isimleri kayd olunmamıştır. cağına bağlı tek Bu ka¬ bağlı bulundukları Adı geçen tarihte, Mardin san¬ bir kaza göze çarpmaktadır, o da Mardin kazasıdır. Bu kazaya bağlı olarak görünen tek nahiye de, daha önceki defterler¬ de kendisinden hiç bahs sikalarda Turaçlu nahiye ismini, edilmeyen Duraçlu ( ^Uljj ) nahiyesidir. Ve¬ ( ^j» ve (^Uj»8şeklinde de yazıldığı görülen bu aynı adı taşıyan bir topluluktan almıştır. Duraç bir kuş ismidir9. Turaçlu topluluğunun (cemâati) Turaç veya oturduğu köy¬ lerden bugünkü haritalarda tesbit edebildiklerimiz, hâlen Türkiye-Suri1 BA, TD 998, 299-300, 406. 2 Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı yeden: Ö. L. Barkan, Uzun Hasan Beye ait kanunlar, neşr Tarih Vesikaları, 1941, I. 91-106, 5 fotokopi ile Bu kanûn-nâmeler daha sonra Ö. L. Barkan, Kanunlar' da. da birlikte. 184-197. ikinci defa yüzden fazla kanûn-nâme ile birlikte yayınlanmışlardır (bk. Fihrist). 3 W. Hinz, Das Steuerrvesen Ostanatoliens im 15. und 16. Jahrhundert, ZDMG, 100, 1950, 178. 4 BA, TD 200, 459 vd. 5 BA, aynı defter, 373-458. 6 BA, aynı defter, 761-898. 7 BA, aynı defter, 837-864. 3 TKUMA, 9 TD 97, 245b; BA, MÜD 73, 216. Türkiye' de halk ağzından Söz Derleme Dergisi, Ankara 1957, V. 380'de: «Turaç kuşu»; Redhouse, Yeni francolin (keklik)». Türkçe-lngilizce Sözlük, İstanbul, 1968, 314'de; «duraç, diirraç = - 44 ye sınırının Suriye cihetinde kalmaktadırlar: Tel-Habeş1, Yenice2, Avinik3, Diki4, Kodeh5, Gazale6 gibi. Bu köyler, defterlerde, Mardin sancağı'nda timar olarak daha önceki yıllara ait verilen yerler şeklinde görünmektedirler. TD 200'deki tertip değişikliğine bakarak, Nusaybin'in 1540 (947) tarihlerinde Mardin sancağı ile ilişiğinin kesilmiş olduğuna hükm etmek mümkün değildir. Bununla beraber, Nusaybin 1550 'ye doğru müstakil bir sancak olmuştur. Bu husustaki delillerden ran 1547 (25 Rebiülahır 954) tarihli bir vesikadaki birisi 14 Hazi¬ <ıBasra seferi için sâbıkâ ve hâligâ emr olunan terakkilerdir ve ihtidadan Umarlardır. Bağ- dad Beylerbeyisi Ayaş Paşa7 arz ve defteri mucebince Nusaybin Beyi Derviş Bey'e on beş bim kaydıdır8. Burada Nusaybin Beyi deyimi, Nu¬ saybin sancak-beyi karşılığı olarak kullanılmıştır. 29 Mart 1553 (13 Re¬ biülahır 960) tarihli bir başka belgede de ^Diyarbekir Beylerbeyisi ve Mardin kadısı mektub gönderüp Nusaybin sancağı, beyi Şemseddin bendelerine sene-i tis'a ve hamsin ve tis'a-mie Zilhicce' sinin (8-18 Aralık mumaileyh Bey evâhınnda 1552) tevcih olunup ispençe ve bennâk ve mücerred rüsumun sâbıkâ sancakbeyi olan Hasan Bey alduğın ilâm edüp.J» denilmektedir ki, bundan da 1552 senesinin son ayında Şemseddin Be¬ y'in Nusaybin sancakbeyliğine tayininden evvel Hasan Bey'in bu vazi¬ fede bulunduğu, yani Nusaybin'in 1552'den önce bir sancak olduğu anlaşılmaktadır. 1540 dan sonraki durum: Başbakanlık Arşivi'ndeki XVI. yüz yıla ait vesikalardan görebildiklerimiz içerisinde Mardin rine rastlayabildiğimiz en sonuncusu 22 Cemaziyülahır 1554) tarihini taşımaktadır ve «Mardin sancağında sancağı tabi¬ 961 (25 Mayıs Karagün nâm kar¬ yeden dört bin timara mutasarrıf bir sipahiden bahs etmektedir10. Da- ı BA, TD 200, 697. 2 BA, aynı defter, 699. 3 BA, aynı i BA, aynı defter defter, 703. 708. 5 BA, aynı defter, 711. 3 BA, aynı defter, 722. 7 Bk. M. C. Baysun, Bagdad, İA; II, 205; R. Hartman'ın B. Darkot ve M. T. Gök¬ bilgin tarafından genişletilen makalesi: Basra, İA, II, 322. 8 BA, Ruûs 208, 117. 9 BA, Ruûs 210, 119. w BA, Ruûs 211, 30. - 45 ha sonraki tarihlere ait vesikalarda «Mardin sancağı> tabiri kullanılma¬ maktadır. 1557 (964)' de Mardin Âmid livasına bağlı bir (972) tarihlerindeki tahrire ait mufassal defterde bir edilmektedir: "Kaza-i Mardin, tâbi-i livâ-yi Âmid2,,. bu mufassal- defterde Mardin kazası <nefs-i Mardin, Mardin maa Karadere, ye-i Dînâbî, nahige-i kaza olarak, zikr Bununla beraber, nahige-i sahra-gı nahiye-i Kûh-i Mardin maa aşâir-i ekrâd, nahi- Turaçlu, nahige-i Oksüz-çalı, nahiye-i Resülayn, nahiye-i Kara-keper, nahiye-i Zerkân, nahiye-i Togancık, çe-kaya; nahiye-i Dehlekb kısımlarına ayrılmış, lar bu guruplar altında toplanmıştır3. köy, mezraa ve aşîret dağlık mıntıka ile nahiye1, 1564 has, nahiye-i Gök- zeamet ve timar¬ Bu nahiyelerin, kendilerine bağlı isimlerine nazaran, yine Mardin'in kuzeyindeki güneyinde Suriye sınırına ve batıda Viranşehir ya¬ kınlarına kadar uzanan sahraya dağıldıkları anlaşılmaktadır. Derik ve Viranşehir 1554 tarihlerinde de Berriyecik (Birecik) kazasına bağlıdır¬ lar. Böylece Mardin 1560 tarihlerinde bir sancak hüviyetini kaybetmiş olmaktadır. Onun çok kısa bir süre, 1517'den hemen hemen sonrasına kadar, sancak durumunu muhafaza edebilmiş kırk sene olması, kendi¬ sinin -Tapu defterleri hâriç- XVI. yüzyıl osmanlı kaynaklarında Diyar¬ bekir Beylerbeyiliği'ne bağlı sancaklar arasında sayılmamasının başlıca sebeplerinden birisi olsa Mardin XVII. gerektir. yüzyılda da Diyarbekir'e bağlı bir kaza idi4. Her ne kadar, Fındıklılı Mehmed Ağa5 1093 (1682)'de zaîm Halil Ağa'- ya Mardin sancağı tevcih olunduğundan bahs etmekte rihte Mardin'in bir sancak olduğunu tevsik ve ise de, bu ta¬ teyit eder mahiyette i- kinci bir delile sahip bulunulmamaktadır. XVIII. yüzyılda Mardin Bağdad'a bağlanmıştı. Bunu buradan geçen hemen bütün seyyahlar da haber vermektedirler. Meselâ 1737'de Mardin'den geçen Fransız elçisi M. Otter6 bu şehirde Ahmed Paşa tarafından tayin olunmuş bir mümessil 1 «Nâhiye-i Mardin der livâ-i Amid», BA, > TKUMA, Bağdad valisi bulmuştur. 1766 TD 310, türlü yerler. TD 117, 18a. 3 TKUMA, aynı defter, 9a-14b. 4 Bu hususta toplu ve mukayeseli malûmat manlı İmparatorluğunun idarî taksimatı, için bk. Ş. Atatürk Turan XVII. yüzyılda Os¬ Üniversitesi 1961 Yıllığı, Erzurum 1962, 201-232. 6 Silâhdar Tarihi, İstanbul. 1928, I, 763. Vogage en Turauie et en Perse, avec Kouli-Khan, Paria 1748, II, 267. une relation des expeditions de Tahmas 46 da Mardin'e uğrayan C. Niebuhr1 da Mardin'deki voyvodaların evvel¬ ce, vasıtasız olarak Sultan tarafından tayin edilmekte iken, mezkûr ta¬ rihteki dır. Bu voyvodanın Bağdad Paşası malûmatın voyvoda mutabık görünmemektedir. de Mardin voyvodalarının tarafından tayinine 1764'de, gönderildiğini ait kısmı 1780'de bizim ve arşiv daha kayıtları ile sonraki merkezden tâyin olundukları, tarihler¬ lâkin bunlar¬ geçinemedikleri mülâha¬ dan bazılarının oradaki halk zası ile azl olunarak yerlerine yenilerinin nasb edildikleri, iki tâyin arasın¬ da da Mardin'deki bazı Şer'iyye Sicillerindeki aşireti mış bu li-zâde ve ileri aileye Bu şekilde Milli tamamen eline ları mensup A. yüzyıl etmiştir: Yine bu yüz yıl bazı şahısların, voyvoda vekili 1764 (1178) de Mil- tâyin olundukları görül¬ zemin hazırlanmış şehrin idaresini olmaktadır. sonlarında Mardin'e uğrayan bir diğer Avrupa¬ OHvier4'dir. müşahede vekâlet ettikleri Mardin ailesinin müteakip yüzyılda geçirmesine XVIII. da G. onlara anlaşılmaktadır2. gelenlerinin şehirde bir hayli nüfuz kazan¬ Muharrem Bey gibi3, mektedir. lı kimselerin kayıtlardan ortalarında Milli oldukları ve aşiretlerle iyi yazmakta¬ O da, tCette aynen ville avait tous les ans par la grand-seigneur; dance du pacha de Bagdad, C Niebuhr'un belirttiği husus¬ autrefois un vaivode, nomme elle est aujourd'hui qui y place un sous la depen- mutselim». Bununla beraber, Olivier, Mardin'in umumiyetle Diyarbekir'e bağlı bulunduğunu da kay¬ detmektedir. XIX. yüzyılın başlangıcında Mardin yine Bağdad bağlıdır, bu hususu 1810 da J. Mc. kingham6 tebarüz ettirmektedirler. Paşalığı'na D. Kinneir5 ve )816 da J. S. Buc- 1832 ye doğru Mardin'de bir ayaklanma olmuş, şehrin idare¬ sini kurt beyleri ele geçirmişlerdir7. Southgate şehrin idaresinin bir aile iki kardeşinin hücumla kaleyi zapt 1836 da Mardin'de elinde olduğu, bulunan H. iktidardaki Bey'in ederek Bâb-ı Âli'ye karşı geldik¬ lerini ve bu şehri ziyaret ettiği tarihlerde, tekrar Sultan'ın tâyin ettiği 1 Aynı eser, II, 395. 2 MŞS 195, 47; MŞS 241, 21-22, 64; MŞS 255, 140. 3 MŞS 195, 47. 4 Voyage dans l'Empire Othoman. l'Egypte et la Perse, 5 Journey through 6 Travels in 7 Ainsworth, Armenia, London Mesopotamia, London 1827, I, 343. Travels and Researches in Asia Minör, 1842, Paris 1804, II, 343- Asia Minör, Armenia and Kordistan, London 1818, 433. 115. Mesopotamia, Chaldea and _ bir Paşa'nın Mardin'de vaziyete 47 hâkim olduğunu norsky^nin, H. Southgate2'in bahs ettiği timali üzerinde durması, nadığı idarî rol yazmaktadır. ailenin Milli bu ailenin XVIII. yüzyılda da göz önünde bulundurulursa, Bir müddet sonra, 1840 bu şehirde oy¬ haklıdır. tarihlerinde Mardin'in Musul'a da bağlandığı bir hükümdeki zaman zaman «. ..Mardin kazası icâbât-ı asriyye ve vukû'at-ı hâliyyeden nâşi, ba'zan Diyarbekir'e ve ba'xan dahi Musul eyâletine ilhak ile idare ettirilmekde...» şeklindeki ibareden tadır3. Nitekim, Mi- ailesi olması ih¬ anlaşılmak¬ 1840 da Ainsworth4 Mardin'de Musul valisi İbrahim Pa¬ şa'nın gönderdiği -bir vekil bulmuştur. Onun verdiği bu malûmat ile vesikadaki biribirlerini teyid etmektedirler. 1845 (1261) de Mardin'den tekrar sancak duğu görülmektedir5. Mardin 1869 (1286)'da da sancak durumundadır6 ki, olarak bahs olun¬ Diyarbekir'e bağlı bir bu tâbiiyet Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu¬ şuna kadar devam etmiş, ondan sonra da bir hudut vilâyeti olmuştur. Mardin'in idaresi hakkında: XVI. yüzyılda Mardin nın idaresi ile mükellef hangi vazifelilerin bulunduğunu tesbit edebilmek ancak muhtelif vesikalarda ve sancağı¬ toplu olarak kaynaklarda verilen malûmatın bir araya getirilmesi sureti ile mümkündür. Osmanlı İmpa- torluğu'nda bir sancağın idaresi ile tavzif edilmiş kimselerin hangi un¬ vanları taşıyacakları hakkında bilinen pek çok şeyler varsa da, bura¬ da doğrudan doğruya resmî kaynaklardan vazifelilerin tesbiti ve bun¬ ların diğer haberlerle tamamlanması yoluna gidilmesinin daha faydalı olacağı düşünülmüştür. Kadı: Mardin'in ilk kadısı, muhtemelen, 1518 ait Tapu defteri'nde 18.000 akça timara mutasarrıf (924) tarihine görünen Mevlâna Mehmed'tir'. Celâl-zâde Mustafa Çelebi Kanun-nâmesinin8 «kanûn-ı ku1 Mardin, İA, göst. yer. Narrative of a Tour London 1840, II, 285-6. through Armenia, Kurdistan, Persia and Mesopotamia, 3 MŞS 253, 23. 4 Aynı eser, göst. yer. B MŞS 264, 53. 1286 tarihli Diyarbekir salnamesi. Mezkûr tarihte liva-i Mardin mutasarrıf ı Emî** 1-ümerâdan Tayyar Paşa'dır. 7 BA, TD 64, 283. 8 Süleymaniye Ktb., Âşir Ef. kısmı no. 1004, 28b; Necmi Öz, namesinin tetkik ve tahlili, 1866, no. 877, 53. Edebiyat Fakültesi Celâl-zâde Kanun¬ Tarih Bölümü mezuniyet tezi, İstanbul 48 Zât» faslında «bir kadtlık hâsılı - her hanede on nun üzre hâsıl bağlanun, demektedir. akça tahmin olunup a- Mardin kadısının 1518 ve 1526 tarihlerinde günde tam elli akça varidatı olduğunu, yine Tapu Defter¬ lerindeki kayıtlardan öğreniyoruz1. TD 64, 283 deki <hisse-i cihet-i k* zâ can vilâyet-i Mardin ber mûceb-i caded-i hâne, fî yevm 50> haşiyesi Celâl-zâde tarafından belirtilen hususa uymaktadır. 1518 tarihinde Mar¬ din kazasında .4.760 müslüman^ 3.610 hıristiyan vârızı vardır. Hâsıl varızı miktarı esas tâyininde alınıyor, 1518 senesinde, ilhak olunmuştur bu duruma ve 92 yahudi hâne-i a- göre, sadece, bir kısım evkafa ait gelirler kadının hâsılına ki, bunların da yekûnu günde elli Böylelikle Mevlânâ Mehmed'in 18.000 akça timarı di. Bu, islâm hâne-i a- demektir. 1526 (932) senesindeki akça tutmakta idi. vücûda gelmekte i- kayda göre, usulsüz olduğundan dolayı kaldırılmıştır.2. XVI. tesbit yüzyılda edebiliyoruz. Mardin 1573 dan Mustafa el-Remzi3, (981)' de Mevlânâ tafa6 Efendilerdir. hizmetinde daha bazılarının isimlerini Bunlar: 1548 (955)' de Şemseddin4, kadılarından Mevlânâ bulunup büyük anlaşılmaktadır: âdem ile donanma-yı 1558 Mehmed5 Mehmed'in yararlıkları ve (965)' de Kılıç Ali görüldüğü Paşa7 ile donanma Paşa'nın «Mardin kadısı... Mevlânâ hümâyûn seferleyüp fet h olunan seferin Mevlânâ 1595 (1003)'de Mus¬ Mehmed... bir arzın¬ seksen nefer kalede en- vâ-ı yoldaşlığı müşahede olunmuştur*>. Mardin sancağına bulunanlardan da yalnız bağlı diğer birisinin adını kazalarda tesbit (924) de Savur kadısı olan Mevlânâ Yusuf9. akça hâsılı olduğu yer; BA, da TD 998, 6. TD 998, 30. 3 BA, (A) RSK (955), Fekete 354/1, 354/2, 354/3. * BA, MAD 16160, 5. 5 BA, Ruûs 225, 360. « BA, (A) DVN 1003.7.13. 7 Bunun için bk. H. Şehsuvaroğlu, Kılıç Ali Paşa, İA, VII, 679-31. 3 BA, Ruûs 225, 360. 9 BA, ıo BA, TD 64, 311. TD 998, 40. görevinde edebilmekteyiz: zatın anlaşılmaktadır10. < BA, aynı defter, göst. 2 BA, Bu kadılık günde 1518 30 49 Kadı naibi: Bunlardan 1595 (1003) senesinde vazife başında bulunan ikisinin ismi belgelerden çıkartabilmektedir: Ahmed ve Ham¬ dullah1. Bilindiği gibi, naipler kadılara, başında bulunmadıkları zaman çük davaları halkın ayağında herhangi bir sebeple görevleri vekâlet etmekte, köyleri dolaşarak kü¬ halletmekte, köylülerin verecekleri ver¬ gilerin adalet ve kanun çerçevesi içerisinde alınmasına nezâret etmekte idiler2. Nahiyelerde de birer naip bulunduruluyordu3. Dizdar: Mardin sancağında üç kale Savur ve Nusaybin bir dizdar tâyin kaleleri. bulunmaktaydı: olunduğunu Celâl-zâde4'den öğreniyoruz. yüzyılda bu kalelerden mümkün olamamıştır. hiç Mardin, Bunlardan Mardin kalesine, fetihten sonra, birisinin Alay-beyi: Bunlardan dizdarının bir çoğunun ismini isimlerini Lâkin, XVI. tesbit etmek muhtelif kayıt¬ lardan öğrenebilmekteyiz: 1540 (947)'da kadar Hoca ğustos Ali6, yine Mustafa aynı Bey5, tarihten 26 Ekim itibaren 1551 (14 Şevval 957)'e Kavuncu Mustafa, 26 A- 1554 (27 Ramazan 961)'de Kavuncu Mustafa'nın ölümü sebebiyle tekrar Hoca Ali7, tafa'nın 14 Kasım oğlu Ali8, 1565-66 987)'da Mardin alaybeyi 1556 (11 Muharrem 964)'da Kavuncu Mus¬ (973)'da Mehmed8, kalmayıp firar eden Mehmed'in yerine Şücâ 1580 (28 Muharrem 988)'de rihlerinde Mehmed Bey12, 1 BA, (A) DVN 15 Eylül 1579 (23 Recep iken Şirvan muhafazasına memur edilen, fakat Abdullah oğlu 9 Şubat 1583 oğlu Mehmed10, Hüseyin", 1581 (16 Muharrem 15 Mart (989) 991)'de ta¬ Saru 1003.8.11 2 Bk. M. Akdağ, Osmanlı müesseseleri hakkında notlar, DTCFD, XIII, 48-49. 3 Bk. s.38, not 12'deki vesika; H. İnalcık, Adalet nâmeler, aynı eser, 77, 112. 4 Selim-nâme, 119a; BA, 6 BA, TD 200. 591. 8 BA, Ruûs 209, TD 998, 19. 125. 7 BA, Ruûs 212, 93 ve 95. 8 BA. Ruûs 215, 143. 9 BA, TD 358, 11. 10 BA, Ruûs 235, 48. 11 BA, aynı defter, 155. ® Bu zatın 12 Mart 1581 (6 Safer 989) bildirilmektedir (bk. BA, Ruûs 237, 296). tarihli bir kayıtta kati edilmiş olduğu 50 - Seyyid Ahmed Bey oğlu Mehmed Bey1 1584 (992) tarihlerinde bir baş¬ ka Mehmed Bey2, 17 Ocak 3 Eylül 1585 (20 Muharrem 993)'de 1595 (27 Zilhicce 1003)'de Yakup Çavuş4. Alay-beyileri bir sancaktaki lı sipahilerin en yüksek âmiri beylerbeyi veya sancakbeyi veya arzı kadı ile toplamak din sancağı de arzı göz de son tevcih tımarı, tâyin edildiği1' başka beylerbeyi bazan anlaşılmaktadır. ile 20.000 44.000 akça yalnız Hoca Ali'nin kusurları Bun kaydı ile1 kendilerine ile birlikte, Mar¬ arasın¬ 14.000 akça buna mukabil Mardin'de bir çok sipahilerin zeameti görülmektedir. Bu durumu, tiraar maliktiler5. edildikleri7, verildiği8, alay-beyilerinin umumiyetle da değişen zeamete sahip oldukları, beylerbeyilikteki timarlara önünde bulundurulmak üzerine vazifelerine görevinin veya bir olup serbest ların vilâyet sipahilerinin arzuları 'i cizye Mehmed Bey» bulunduğu onun azline se¬ bep olmuştur10. Mardin ve Nusaybin bir alay-beyilik iken sancak-beyi ile, Nusaybin'e müstakil bir alay-beyi tâyin edildiği, her ikisinin tekrar birleştirilmesinin talep edildiği bununla arzı beraber ve bu işin incelen- 1 Saru Seyyid Ahmed Bey oğlu Mehmed Bey Mardin alay-beyisi iken kadı arzı ile «bilâ sebeb» alay-beyiliği alınmış, Diyarbekir Beylerbeyisi Mehmed Paşa'nın mufassal ar¬ zı üzerine, yukarıdaki tarihte tekrar alay-beyi tâyin olunmuştur 236). Mehmed Bey 19 Mart 1583 (24 Safer 99l)'de de Âmid (bk. BA, alay-beyiligine Ruûs 241, atanmıştır (bk. BA, Ruûs, 241, 316). 2 Bu Mahmed Bey de, Şam muhafazasında olan Ahmed Paşa'nın arzı üzerine 23 Mart 1584 (11 Rebiülevvel 992)'den itibaren Diyarbekir defter kethudâlığına tayin olun¬ muştur (bk. 3 BA, BA, Ruûs 262, 126). TD 617, 23. * BA, MÖD 73, ?76. 5 ö. L. Barkan, Kanunlar, 19, 287. 3 «Mardin-alay-beyisi Kavuncu Mustafa vefat eylemeğin, alay-beyiliği sabıkan a- lay-beyi olan Hoca Ali'ye emr olunmuştu. Mezkûr kavuncunun 22.000 zeamete mutasar¬ rıf oğlu diğer Ali gelüp yarar olup babasının alay-beyiliğine tâlib olmağın, alay-beyiliğine sipahiler kangısm ihtiyar edüp mahalli ana tevcih' edüp arz edesün deuu buauralda» (BA, Ruûs 212, 95)». 7 Bk. BA, Ruûs 212, 95; Ruûs 241, 314. 3 Bk. BA, Ruûs 241, 239; Ruûs 209, 125. » «Bil-fi'l cem< olunacak Mardin cizyesinin iki başı bile Mardin alay-beyisi olan Sa¬ ru bey yıd Ahmed oğlu Mehmed Beye verilmek buyuruldu (Tarih: 24 Şubat 1583/srurre-i Safer 991)», bk. BA, Ruûs 241, 1. 1° . . .şâir sipahilerin ekseri zeamet tasarruf vs [edüp] mezbûrun Umarı ednâ olup' maslahat ademîsi olmayup envâı kabahati zahir olup... (bk. BA, Ruûs 209, 125). 51 meşine Diyarbekir Beylerbeyisinin Safer 991) tarihli Kale bir Ruûs Muavini: memur edildiği kendisini Diyarbekir memur edildiği 1.500 akça Azaplar 960 senesinin 4 ve terakki ağası: 1583 (23 kaydından anlaşılmaktadır1. çavuşlarından 10.800 akça timarı olan Ahmed'in 15 Zilhicce 959 bu vazifeye 18 Mart olup Mardin'de (2 Aralık 1552)'da «istikamet ile hizmet» etmesi dolayısıile verildiği Mardin Muharrem'inde görülmektedir2. kalesinde bulunan Aralık (21 azapların ağalığına 1552) Hamza Ağa yerine Dergâh-ı Âlî solaklarından Merzifon'lu Mahmud tayin olunmuştur3. Berriye ağzı s. 41) , «Mardin ve muhafızlığı: Nusaybin rak isimlendirilmektedir. sık baskınlar yaparak sebep oldukları, bu Azebe çeşitli Yukarıda da belirtildiği gibi önleri (yani t,^ arap tahribata Mardin'de kabilesinin ve halk bu ola¬ bölgeye arasında sık şikâyetlere akçalık zeamete muta¬ sarrıf Hacı Şah-kulu Bey'in «ol serhaddin muhafazası» hizmetine tâyin edildiği görülmektedir: ^Diyarbekir Beylerbeyisi A- aşağıdaki yüzden (bk. güneyi) Berriye ağzı» vesikada 32.000 yas Paşa mektub gönder üp Mardin ve Nusaybin önleri lup ''Azebe â~râbı mahall-i mezkûrdan memlekete zarar etmekten canına zarar eyleyüp hâli olmayup nice bir iki senedür üşerâ-i âcrâbm mazarratından hıfz mezbûrda 32,000 maslahatın akçalık uhdesinden eksük zeamete gelüp muhill Berriye ağzı o- olmarnağla, ümerâ-i arab müslümanlorın malına ceremesin vermemekle ol yerleri edüp malların cem' mutasarrıf olan olmağın, ve mezbûra re§i gibi hıfz eyleyüp âcrâbın eşkiyâsın ele ge.türüp etmeğe livâ-i Hacı Şah-kulu bu ısmarlanup ge- haklarından gelin¬ mekle, ol havalide olan halk âsûde olup ve mîrîye müteveccah olan mal¬ ların bPt-temâm tahsil eyleyüp nice Amid' de vâki ilan sây ve kifayeti olduğundan gayri, gümrük ve mizân-ı harîr mukâtaasına 25.000 filori ziyâde olmasına sebeb olup ol serhadde istihdam dirliği kifayet kadar âdem saklamağa vefa olunması etmeyüp Berriye lâzım olup ağzı'nda Haydar Çelebi4 yazmayup hâli ve harabe, hâriç ez-defter kalan mezâriden kendü sâyiyle ihya etmek şartiyle zaafı terakki olup serhaddin mu¬ hafazası buyurulur ise, ol yerlerin istirahate ve malın küllî izdiyâdına ve ahsen vechle husulüne sebeb olmak mukarrerdir, deyu arz ettiği üze1 BA, Ruûs 241, 314. 2 BA, Ruûs 210. 44. 3 BA, aynı defter, 54. * 1540 (947)'daki tahrir kâtibi. - re buyuruldu1 (Tarih: 52 - 13 Zilkade 957/23 Kasım 1549)». Yine aynı tarihte «Nusaybin önleri muhafazası ve cAzebe âcrâbının mîrîye müteveccih olan malları cemHne* memur Hısn-ı keyfa sancağı'nda 53.400 akçalık zeameti dir2. Yine o havalide 34.500 akça vergi vermesi içlerine sokmayan, vergi vermeyen, bir diğer şahıs olan Şemseddin Bey¬ gerekirken eminlerini havass-ı hümâyûn reayasına zarar veren bir topluluğa Diyarbekir Beylerbeyisi ile defterdarı Hasan Bey'in arzları üzerine «6ey» tayin edilmektedir. Şemseddin Bey 15.000 akçayı nakdî olarak hazineye teslim terakki kayd edecek, mütebakisi kendisine olunacaktır. Bu Şemseddin Bey, 1552 senesi sonlarında Nusaybin sancak¬ beyi olan Şemseddin Bey olsa gerektir3. Nitekim, Hacı Şah-kulu Bey de 1555 tarihlerinde sancakbeyi idi4. Böylelikle, Berriye ağzı muhafızlarının görevi, bekir askerî ve ticarî yolunun5 önemli bir kısmını Musul-Diyar- teşkil eden Nusaybin ve Mardin arasındaki bölgedeki emniyetin korunması, bu iki şehir ara¬ sındaki arazide oturan halkın mîrîye olan vergilerinin tamam olarak alınmasını sağlamak olmaktadır. Nâzır-ı emval: 1526 (932) tarihinde Mardin'de olan bir zatın, aynı zamanda Akkoyunlu Kasım Padişah nâzın olduğu ve 15 akça yevmiyesi bulunduğu mi malûm nâzır-ı emval evkafının da bilinmekte ise de, is¬ değildir8. Kale kethüdası: 1540 (947)'da Ali adlı, Mardin'de timar sa¬ hibi bulunan bir şahıs Mardin kalesi kethüdası olarak zikr edilmektedir'. Zuemâ ve sipâhiyân: ve 1526 (932)'da Mardin sancağında 9 zaîrn 113 sipahi bulunmakta idi8. Kale muhafızları ve azaplar: birincisinin adedi ı BA, Ruûs 209, 2 BA, Ruûs 1526 (932)'da bunlardan 130. 209, 131. 3 BA, Ruûs 210, 119. 4 BA, 201. Ruûs 213, Yine 139, ikincisininki ise 108 rakamına ulaşmakta idiu. 6 Bk. H. Sahillioğlu, Dördüncü Muradın Bağdad seferi menzilnamesi feri harp jurnali), Belgeler, « BA, TD 998, 22. 7 BA, TD 200, 591. 3 BA, TD 998, 37. » BA, aynı defter, 37. Türk Tarih Belgeleri Dergisi, II, 1965, 22-24, (Bağdad se¬ 30-31. - 53 Kale mehterleri: Bunların - mikdarları ber, okale-i mezbûrede ve şehirde olan lik için belli olmamakla bera¬ düğünlerde ve cemiyetlerde* şen¬ bulundukları anlaşılmaktadır1. Cizye emini: cizyelerini Mardin sancağındaki hıristiyan toplamak vazifesinin bazan da uhdelerinde defterdarlık veya bu işe memur eminlere, alaybeyiliği gibi kimselere verildiği görülmektedir. (27 Zilkade 2 Ekim 1556 cizye emini tâyin o- 1561 (5 Şaban 968)'de Rumeli timar defterdarı Ab- durrahman Efendi'nin Mardin ve Çemizgezek mur edildiği3, 1583 tarihinde de cizyelerinin cem'ine me¬ Mardin alay-beyisi olan Saru Seyyid Ahmed oğlu Mehmed Bey'in Mardin cizyesini toplamakla duğu4 bazan vazifeler bulunan Bu cümleden olarak, 963)'da erbâb-ı timardan Mehmed'in lunduğu2, 21 Nisan ve yahudilerin tavzif olun-, bilinmektedir. Voyvoda: XVII. yüzyıla ait metinlerde ve arşiv belgelerinde Mardin'de bir voyvoda bulunduğundan bahs edilir, bu hususu Mardin- den gelip geçen bütün Avrupa'lılar da seyahat-nâmelerinde işaret eder¬ ler5. Voyvodalığın Türklerin Balkan slovenlerinden idarî müessese olup, Türk idare almış oldukları bir sisteminde muhtelif anlamlar taşıdığı, vilâyet, şehir ve nahiye voyvodalarının vazifelerinin kendi voyvodalı- ğındaki umumî âsâyiş ve emniyeti temin etmek, hasları idare etmek, va¬ ridatı toplamak olduğu, sancak-beyleri veya mahallî kadılar tarafından kontrol edildikleri belirtilmektedir6. Voyvodaların idare ettikleri bölge¬ ler havass-ı hümâyûna, sultanlara beylerbeylerine, beylerine ait arazidir. 1516 (922) tarihli Semendere vezirlere, sancak- Eflâklarına ait bir adâletnâmede7 ıher nahiyede bir muayyen mahalde ol nahiye halkı voy¬ vodalarına ev yapı-vereler, amma kafan tahrib etmiyeler ve eğer mürûr-i şuhûr ve ubûr-i duhûrla harabe dahi müsrif olur ise, ol nahiye halkı it- tifaken termîm vetacmir eyleyeler, tâkiminbacd hergelen voyvoda anda ı BA, Ruûs 230, 2 BA, Ruûs 215, 58. 120. 3 BA, MÜD 4, 208. 4 Bk. s. 50, 5 J. B not 9. Tavernier, aynı eser, I, 154; C. Niebuhr, aynı tser, II, 395, G. A. Olivier, aynı eser, 343; A. Dupre, aynı eser. I, 79 8 H. Şabanovic, L'organisation de XVI siecle, Istorijski vestnik, 3-4, 1955, devletinin Merkez ve Bahriye ve diğerleri. V administration 59-78. Ayrıca bk. turque en Serbie aux XV et I. H. Uzunçarşılı, Teşkilâtı, Ankara 1948, 321, not 3. 7 H. İnalcık, Adâletnâmeler, aynı eser, II, 1965, 95-99. Osmanlı 54 sakin ve mütemekkin alalar ve teaddî etmeyüp ve cebrle halkın nesne¬ lerin almıyalar ve her ne ahırlar ise hüsn-i rızâlanyla narh-ı rûzî üzere akçalarıyla alalar ve cürme ve siyâsete müteallik kadı izni ve icazetiyle olup hakkından fetiyle hakkından gelinüp bil-cümle kaziyye vâki oldukta gelinmelüsünün dahi. kadı marifetinsiz kadı mari¬ kimesneye reylerinden zulm ve hayf edüp dutup kapmıyalar...» denilmekte, beyleri voyvodaları ile ilgili bazı hususlar zikr edilmektedir. Mardin şehri fethinden sonra Diyarbekir olarak verildiğine göre, Beylerbeyileri Mardin şehrinde Beylerbeyilerine has XVI. yüzyılda da Diyarbekir tarafından gönderilmiş birer voyvoda tedir. Bununla beraber, birisinin ismine rastlanamamıştır. Mardin voyvodası olması gerekmek¬ görebildiğimiz belgelerde bunlardan tarihinde Mardin voyvodası bulunan kendi sancak- 1599 (1007) ayandan Ahmed Ağa1 İsmini tesbit hariç edebildiğimiz bir 1635 (1045) tarihlerinde bu vazifede bulunan hiç diğer Yakup Paşa'dır. Kendisine voyvodalık tarîki ile Nusaybin sancağı da verilmiş¬ tir2. Bu zatın ahfadına XVIII. yüzyıl sonlarında «-Yakup Paşa-zâde> l⬠kabı ile Mardin âyânı arasında rastlanmaktadır3. Ümerâ-i raşâir: Mardin sancağında tarihinde 204 1526 (932) ümerâ-i caşâir gösterilmektedir4. Bunların da kendi aşiretler üzerinde ile de sancak bir otoriteleri, bu vesile mensup oldukları içerisinde -dolayısı ile de olsa- idarî bir mevkileri bulunmaktadır. Evliya Çelebi5 Mardin'den bahs ederken <zuemâsı 36 ve er- bâb-ı timarı 465'dir. Alay-beyisi, çeri-başısı var. Kanun ile cümle 1060 aded müsellem üzre, cebelüleri askeri olur. Beyiyle sefere giderler. Uç yüz pâyesiyle mükellef kazadır. Nevâhisinden kadısına 3.000 kuruş hâsıl olur. Müftüsü, nakîbi, kethudâ-yeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir na¬ ibi, şahbenderi, subaşısı, kapan emîni, kale dizdarı ve neferâtı vardır* demektedir. Bir kısmı şehrin asayiş ve belediye hizmetlerine taalluk eden bu vazifelilerin XVI. yüzyılda da Mardin'de bulunmuş olmaları gerekir. Evliya Çelebi'nin hiç bahs etmediği bazı vazifeler de vardır. 1 MŞS 259, 82; ayrıca bk. M. Akdağ, Celâli isyanlarından büyük kaçgunluk. Ta¬ rih Araştırmaları Dergisi, II, 17. » BA, Ruûs 262. 36. Bu defter BA kayıtlarında Ruûs defterleri lunmuş olmakla beraber, Osmanlı İmparatorluğu'nun XVI. yüzyıl simatını aksettirebilen mükemmel bir cetvel mahiyetindedir. yer) tarafından neşr olunan defterin daha mütekâmilidir. 3 MŞS 241, * BA, 104-105, TD 998, 37. 6 Aynı eser, VI, 59. arasına kayd o- sonlarındaki idarî tak¬ Ş. Turan (aynı eser, gost. 55 Meselâ nokta-başılık bunlardan nun-nâmelerde ırah-dârlıktın birisidir. Bu hizmet Mardin'e ait ka- şeklinde tavsif ve izah olunmaktadır. Bu vazifenin Mardin'e gelen kervanların muhafazası hizmeti ile ilgili bir görev olması muhtemeldir. 1766'da Musul üzerinden Mardin'e gelen C. Niebuhr1, kendisini getiren kervanın 400 yolcu. 2.000 parça yük, 1.400 deve, 500 ilâ 600 at ve eşekten müteşekkil olduğunu ve 150 kadar si¬ lâhlı' muhafız tarafından noktabaşı bunların korunduklarını organizasyonu yazmaktadır. ile ilgili vazifedâr Kanaatimizce, olsa gerektir. Böylelikle bir emniyet unsuru olmaktadır. Şahna ve aseslerden, keza bevvâblardan lerinde bahs olunmaktadır2. Bunlardan ilk ikisi yet ve asayişi ile mükellef kimselerdir. Mardin kanûn-nâme- Mardin şehrinin emni¬ Bevvâblar da Mardin şehrini çevreleyen surların kapılarında bulunan vazifedâr şahıslardır. Yukarıda verilen izahattan anlaşılacağı üzere, Mardin sancak beyi olmayan sancaktır. Hiç bir vesikada, böyle bir mansıba veya bu mansıbı işgal eden bir şahsın ismine rastlanamamıştır. Mardin'in, şehir beylerbeyi hassı olduğu için, sancağın da voyvodalık tariki ile idare olunan sancak tipinde3 olduğunu, bu sebeple Mardin'de sancak-beyliği görevi bulunamadığını düşünmek mümkündür. 1 Aynı eser, II, 371. * Mardin'e ait kanûn-nâmeler ve onlarla ilgili izahat EKLER bölümünde maktadır. 3 Bu şekilde idare olunan Nusaybin aancağı vardı, bk.; BA, Ruûs 263, 36. bulun¬ ///. Bölüm tskân yerleri ve topluluklar Tapu defterlerindeki kayıtlara göre1, (924) senesinde ile Savur ve Nusay¬ 1518 Mardin sancağı'ndaki meskûn yerler Mardin şehri bin kasabaları ile 247 adet köydü. Bu köylerden 196 sı dahilinde2, 51' i Savur'da bulunuyordu3. Ayrıca Mardin 7 mezraa vardı. Mardin kazası Mardin kazası kazasına bağlı köyleri arasında gösterilenlerden 13 a- dedi Nusaybin nahiyesine bağlı olarak görünmektedirler4. Mardin ka¬ zasında bir de kale olup o da meskûn bir mahaldi. 1526 (932) tarihinde, II. Bölüm Mardin sancağına Berriyecik kazası dedinde değişiklik sayfa 40' da belirtildiği gibi, ilâve olunmuş, şehir ve kasaba a- olmamakla beraber, köy ve mezraaların sayısı art¬ mıştır: kale Mardin kazası6 nefs5 köy 1 mezraa 3 305 25 Savur kazası7 1 57 77 Berriyecik 1 141 43 5 503 145 kazası8 Mardin sancağı 1 Tapu Defterleri BA, 2 BA, 1 TD 64, TD 998, TD 200'dÜT. TD 64, 207-15, 223-35, 240-309. « Aynı defter, 311-323. * Aynı defter, 237-39, 281-282. 5 Nefs tabiri umumiyetle "şehir, kasaba,, anlamına gelmektedir. Lâkin Berriyecik'te bir çok köyler olmakla beraber, kasabaya rastlanmamaktadır. Boz ulus kanûn-nâmesinde de (O. L. Barkan, Kanunlar, 140-t) Berriye'de şehir ve pazar bulunmadığı tedir. Acaba nefs kadı bulunan yer midir? 8 BA, TD 998, 6-37, 46-51. 7 Aynı defter, 40-51. 8 BA, TD 998, 52-58. belirtilmek¬ - Tabloya bakıldığı 57 - zaman, mezkûr tarihte, Mardin kazasına bağlı 305 köy bir evvelki deftere nazaran, büyük bir artışı ifade eder mahiyette görülmektedir. Bu köylerden 69' u Nusaybin nahiyesinde i- di. Bunların da 67'si Nusaybin'deki padişah haslarına ait1, 2'si de Savur'daki erbâb-ı timârın uhdesinde bulunmaktadır2. 1518 (924)'de Nusaybin nahiyesine tâbi köy sayısının 13 adet gös¬ terildiği göz önüne getirilirse, 1526'da bu nahiyedeki köy sayısının 56, Mardin kazasındaki genel artışın ise, 96 adet olduğu anlaşılır. yanlarına <hâric ez-defter3» şerhi verilmemesine rağmen, de kayd edilmeyip sonradan tesbit olunarak icmal Bunlar 1518 senesin¬ defterine ilâve o- lunmuş köyler olsa gerektir. Berriyecik kazası ise sancağa yeni ilâve olunmuş bir idarî bölgedir. Savur kazasındaki 77 mezraanın da hepsinin ları içerisinde zımdır. Zira bulunmadığı kanaatinde bu kaza hudut¬ olduğumuzu ilâve etmek l⬠TD 998'dek\ bir tabloda, Savur kazasına bağlı gibi gö¬ rünen 257 köy olup bunların kazaya tâbi olmayıp sadece Savur sipahilerinin timarı oldukları için bu idarî 200 ünün mezkûr bölgede imiş gibi gösterildikleri, bu köylerin defterlerle üzerinden araştırılmasından tezahür de aynı tahkik imkânı mukayesesinden etmektedir. Lâkin, ve harita mezraalar için yoktur. 1540 (947) tarihinde Mardin sancağı, II. Bölüm ret olunduğu üzere, yalnız Mardin kazası ile ona bağlı s. 45'de işa¬ Duraclu nahi¬ yesinden, sancak dahilindeki meskûn yerler de 1 kale, 2 nefs, '/58 köy. ve 113 mezraadan ibaretti4. Bu 1 Aynı defter, 11. 2 Aynı 46-47. defter, köylerden 65* i, mezraalardan da 13' ü 3 «Hâriç ez-defter, ... defâtir-i atîkada mastar ve mukayyet inen hiyn-i tahrirde kimesneye verilmemekle defter-i icmal ve mufassaldan hâriç kalmış» veya «tahrirdin son¬ ra bazı kura ve mezâri'in hududlarından hâriç kimesnenin alâka ve nizâ'ı mevâzi'-i müstakile ve beyaban ve orman ve olmayan bazı kâhistândan etrâf-ı cevânibinpe haymane- gândan bazı reâyâ gdüb bir mahalle ziraatgâh edinüb orman ve eşcârmı kınb ihyi edub müstakil mezra'a eyleseler veyahut temekkün edüb başka katiye olunsalar, bu makûle kura ve mezâri'e» denir, «erbâb-ı istihkaktan tâlib ve râgıb olanlara ber-vech-i timar tevcih olunup berât eyleseler caizdir». Türk Tarih Kurumu ten naklen H. inalcık, aynı eser, Giriş XXV-XXVI. * BA, T D 200, 461-714. Kütüphanesi yazma No. 34 - 58 Duraclu nahiyesinde bulunuyordu1. Böylece, Mardin lar 193 köy ve 100 mezraa idi2. Başlıca iskân yerleri: iskân yeri sancak kazasına ait olan¬ Mardin sancağı merkezi olan müstakil olarak kendisinden dahilindeki en önemli Mardin şehridir. bahs olunacaktır. Müteakip bölümde Diğer şehir ve kasaba hüviyetini haiz yerler Nusaybin ve Savur'dur. Nusaybin: Burası bu havalinin rinden birisi olup Sâsânî-Bizans en eski ve mücadelelerinde en meşhur şehirle¬ ve hıristiyanlık tari¬ hinde kendisinden en çok bahs olunan şehirlerden birisidir3. Mardin'in fethi sıralarında Osmanlı Imparatorluğu'na ilhak olunmuştur4. 1518 (924) ve 1526 (932) tarihlerine Defterlerinde5 Nusaybin'in Mardin livasına tâbi turan müslüman muaflar, ait malûmat mahallelerinden bahs veren Tapu olunmayıp bir nahiye olduğu belirtildikten sonra, ve hıristiyan halkın hâne-i çeltük, tamga-i siyah, ihtisap, avarız ve boya-hâne sadece, burada o- mücerredleri ile hasılları kayd olu¬ nur. Burada Akkoyunlu Cihangir'den kalma bir cami, Zeynelâbidîn za¬ viyesi6 (burası hâlen bir ziyâretgâhtir), bir kervansaray ve hamam vardır7. 1540 (947) senesinde Nusaybin'de iki mahallenin ğu görülmektedir: 1567 tmahalle-i imâm Zeynelâbidîmve«mahalle-i Doğan*». (975)'de mahallelerin miktarının artışından şılmaktadır. şehrin de ilk defa olarak «P hâne, bir sancaktır. Berriye ağzı muhafızlığına tâyin olunan Hacı ve medrese yaptırarak rülmektedir10. Nusaybin kalesi 3 Bk. E. Honigmann, Nasibin, İA, IX, 99-103. 4 J. v. Hammer, aynı eser, IV, 168 vd. TD 64, 235; TD 998, 36. TD 998, 8. 7 Aynı defter, 8. 8 BA, TD 200, 766. 9 TKUMA, TD 200, 247a-249a, 251a. 10 TKUMA, ETD 552, 69a. yahudi kolonisi¬ 1549 senesinde Bey'in burada tahsis ettiği de gö¬ 1154 Rebiülahır (16 Haziran 1741=1 Ra- Aynı defter. 696-714. « BA, Şah-kulu buraya evkaf 2 Aynı defter, 461-694. 5 BA, taşımaktadır. Şehir¬ 7 mücerred» olmak üzere ne rastlanmaktadır0. Bu tarihte Nusaybin 1 geliştiği anla¬ Yeni mahalleler «/ca/e», «Şah Selmâm, «Sûrsun, dmâm-ku- lu nalbanda ve «Abdülâziz b. Abdülkerîm» adlarını bir mescid zikr olundu¬ - biülahır 1154) ' ında tahliye 59 olunarak mühimmatı Mardin kalesine nakl olunmuştur1. 23 Nisan 1766'da Nusaybin'den hir ve idaresi hakkında özet olarak şu takriben 150 ev kadar vardır, hepsi Mar [aziz] taştan yapılmış Civarı bataklıktır, iki ayaklı bir köprü, onun verir: önünde «Nusaybin'de kötü inşa olunmuşlardır. den sadece bir kaç eski, yontulmuş şey kalmamıştır. geçen C. Niebuhr bu şe¬ malûmatı bunun için pirinç ekilir. ve şehir Kalesin¬ binadan başka bir Burada un tarafında bir kule vardır. Yakup kilisesi taştan yapılmıştır. Nusaybin'i Mardin voyvodası idare eder. Eskiden bir sancak Burada yolcular voyvodanın tarafından tâyin edilen bir bey olarak Diyarbekir paşalığına bağlı idi. memuruna bâc, Diyarbekir gümrük emini¬ nin bir adamına da gümrük resmi ödemek zorundadır2». H. v. Moltke3 burada Hafız Paşa tarafından -muhtemelen 1830'larda- bir süvari kış¬ lası yaptırıldığını belirtir. 1880 senesinde Nusaybin'den geçen E. Sachau3 Nusaybin kalesinden hiç bir izin dahi nın güçlükle fark edilebildiğini kalmadığını, yazar, eski şehrin surları¬ şehrin civarında tunlardan bahs eder. O tarihlerde kullanılmakta olan gördüğü sü¬ kışlanın ise bu¬ gün ancak harabesi mevcuttur. Savur: Süryânîlerin Suarâ lere karşı korunmak kasdı adını verdikleri ile Bizanslılar bu şehir, tarafından cûda getirilen istihkâm zincirinin bir halkasını bu havalide vü¬ teşkil eder5. Osmanlılar tarafından fethi haberi Yavuz Sultan Selim'e, sır'a hareketinden sonra, 15 Aralık 1516 (20 Zilkade Sâsânî- Bu şehrin Şam'dan Mı¬ 922)'da ulaştı¬ rılmıştır8. Savur'dan da mâhiye-i Savur, tâbi-i livâ-i Mardin» şeklinde bahs olunmakla beraber, burada bir kadı bulunduğuna göre, olması gerekmektedir. 1518'deki bir kaza kadısının ismi Mevlânâ Yusuf olup 30 akça yevmi hâsılı vardı7. Burada bir boya-hâne ve bir iabbâk-hâne bulunmakta idi. Kâtip Çelebi8 Savur 'da bir cami ve. bir Lamam bulunduğunu, iccâs de1 MŞS 203, 22. 2 C. Niebuhr, aynı eser, II, 379"3833 Briefe über Zustande und Begıbenheiten in der Türkei aus den 1839, Berlin, Posen ve Bromberg 1811, 216, türkçe tere. H. Ör3, Jahren 1835 bis Türkiye'de durum ve olaylar üzerine Mektuplar (1835-1839), Ankara 1960, 192. 4 Reise in Syrien und M esopotamien, Leipzig 1883, 392-3. E. Honigmann, Die Ostgrenze des byzantinischen Reiches, 12 ve not. 3. 6 Haydar Çelebi, aynı eser, (Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 482). 7 BA, TD 64, 311. 8 BA, Cihan-nümâ, İstanbul 1145, 437. - 60 nilen eriğinin pek meşhur - olduğunu yazar. Bu erikten her sene 1200 batman (800 kilo kadar) «nefs-i nefîs-i hümâyûn içüm istanbul'a gön¬ derildiğini 25 mekteyiz1. ne C. pâdişâha Ocak (27 Safer 1571 Niebuhr2 da gönderildiğini Köyler: Mardin 1164) Mardin'in tarihli eriğinin bir çok köylerini iki kısımda larının yüksekliğinden anlaşılacağı üzere, Müslüman köyler ise, genel olarak köylerdir. Bu itibarla, hıristiyan muhafaza meşhur edebilmiş incelemek hâne-i nüfusça her se¬ -bazı istisnaları köylerini, eski olmaları sebebi ca Mardin havalisinden gelip geçen veya bu toplulukları ve o.ılara ait ibadethaneleri mümkündür. avarız miktar¬ kalabalık ile- köylerdir. ufak ve tenha ve isimlerini ile bugünkü haritalar da umumiyetle tesbit edebilmek mümkün olmaktadır. ların eserlerinde de olup öğren¬ yazmaktadır. Bunlardan hıristiyan köyler umumiyetle büyük ve olarak vesikadan devamlı Bunlardan, ayrı¬ mıntıkaya sırf hıristiyan tetkik için gelmiş Avrupacı¬ bahs olunmaktadır3. Bir kısım müslüman köylerinin harita üzerinde tesbiti ise dur. Zira bunlardan isimleri bir şahıs adı olanlar vardır ki, sa fasılalarla tahavvüle uğraşmışlardır. Bu gibi larak takip etmeden bu köylerin değişikleri devamlı o- yerlerinin bulunması imkânsızdır. Müslüman köylerinden bazılarının da isimleri arapça çük, fakat eski türkçe veya köyler oldukları türk toplumuna zor¬ bunlar kı¬ anlaşılmaktadır. mal olmuş köy terkipli olup kü¬ İsimleri tamamen isimleri de pek çoktur. Aşağıda -alfabetik sıra içerisinde- bunlardan her birine, kısa izahlarla birkaç misal sunulacaktır. cAmude4: Hâlen Suriye topraklarında olup Dara'nın karşısındadır. VI. yüzyıl başlangıcında Bizans İmparatoru Anastasius burada bir müstahkem mevki inşâsını düşünmüş, sonra karşısındaki Dara5 da karar kılınmıştır. XVI. yüzyılda halkı müslüman olup 924 (1518)'de 26 hâne, 1540'da 5.7 hâne, 30 mS- 3 mucerred, İ526'da 51 hâne, 14 mücerred, ı BA, D-BŞM, 27.11.1164. 2 Aynı eser, II, 395. 6 Bk. A. Socin, aynı eser, göst. yer (harita'da mevcut). tk-iîma ^nnlrvann' aym "er' 10: BA' 1 tvUMA, / L) JJ7, »Dar. için durum). 50a-b. TD 64> 277; bk. s. 7, not 1 ve E. Sachau, TD 998, 13; TD 200, 538-9: agnı eser, 395 ve devam. ( 1S80 deki v 6İ - cerred, 1564'de 27 hâne ve 5 meyve ve sebze yetişmekte 1540'da 17.750, 1960'da yani 22 çift, vellittir: bennâk, 56 1518'de büyük Hasan karye-i zemini ile Benâbil3: bül ismi Hasan etmeğe Mardin'in Burası 1518'de 15 h, h, 1564'de 102 h, eski nüfusu 296 1540'da h, 25 m, de 212 muk h, bal), şeyh; 3 97 m'i (Bk. 1540'da vardı. s. pamuk. Ha¬ Köyün 1540 idi. gayretlerinden ve mâl-i müte¬ bir çift¬ üzre hizmet eyliye, müslümandı. bir köy olup müstahkem hıristiyan idi. hâlen Bül¬ mevkilerinden h, 15 m; 1540'da 9.339 pâdişâhı defter-i cedide ahalisi bostan 34, not. n, 226 Mahsulleri idi. Bu köyde 1540 senesinde bir 36.500, bir 92 nefer, 85 n(efer), 50 köyüdür. Mahsulleri Hasılı: 1528'de 4.420, akça idi. sayımında 1960 vardı. Dede-kargın4: 91 28 1564'de 9.832, arpa. eyleyüp Bizans olan bucağı¬ mezbûrun perakende olanın olmağın 1564'de 1540'da akçe Madamki iltizamı arpa, buğday, saman, kovan (yani 5.810, Buğday, kethudâ'nın 1526'da m'i 35 m; 4 kuzey-doğusunda da m; 5 17.702, kazasının bir 16.100 karye-i mültezim muaf ola*. verilmiştir. 1526'da 1540'da kethüda birisidir. 35 m; 12 h, Mahsulleri: lik zemini ile muaf kayd olundu. bir çiftlik Bismil mezbûreyi mahmur zabtına dahi muavenet mercimek, 1526'da 12.000, yüzyılda Savur kazasına bağlı idi. 1526'da 5848, gelişmesi ^Mezkûr cem' eyleyüp m. 14 1526'da 4-500, senesindeki Halen Diyarbekir'in m(ücerred), 5 Buğday, arpa, 1518'de idi. 1.022 nüfuslu2 olup XVI. 1518'de 9 h(âne), sılı: Hasılı 1564'de 17.894 akça Behramki1: dır. mücerred idi. idi. 1526'da 37.092, Derik5: Hâlen 2) buğday, ilinde 71 arpa, m; 9 80 soğan, 1526'da m; bal 1564' ve pa¬ vardı. Hasılı: 1518'de 1564'de 20.000 bir kaza h, b(ennâk), de boya-hâne 1540'da 35.659, Mardin 1518'de ç(ift), 85 47 akça merkezi idi. olup 1560'da 5.660 nüfusu vardı. XVI. yüzyılda Yukarı ve Aşağı Derik, «Derük-i^ülgâ» ve ^Derük-i süflâ» 4 m; 1526'da 1 BA, olmak üzere 15 h, TD 64, 317; 2 m; iki kısımdı. 1540'da TD 998, 45; 48 3 BA, TD 64, 264; Derik'te 57 h, 7 1518'de m; 17 Aşağı h, De- TD 200, 373. 2 Nüfusa ait rakamlar «Başbakanlık Devlet nel nüfus sayımı» sonuçlarından Yukarı n, 1564'de İstatistik Enstitüsü 23 Ekim 1960 Ge¬ alınmıştır. TD 998, 49; TD 200, 555-556; TKUMA, TD 117, 163b-164b; E. Honigmann, aynı eser, 8, 35. 4 BA, TD 64, 363; TD 998, 53; TD 200, B BA, TD 64, 354; T D 998, 52; TD 200. 853-854, TKUMA, 838-839: TKUMA, TD TD 117, 316a. 117, 312b. - rik'te 1518'de 11 h, 6 m; 123 h, 20 m'i vardı. meyva ve bunların hasılları yordu. Bu iki de birer Deyr Bâsiyye1. ye (Şenyurt) nahiyesidir. h, 9 m; n, 1526'da 13,5 ç, 21 Yukarı Derik'in hasılı Aşağı Derik'in ha¬ 1564'de 19.265 akça idi. müslüman olup akçaya 11.451 köyü 1540'da baliğ olu¬ idi. Bugün Mardin'in Kızıltepe kazasının 1960'da 1.958 1540'da 38 n, kişi yani nüfusu 14 ç, 14 vardı. b, 6 Derbesi- 1518'de 19 m; 1564'de 33 16 b, ahalisi vergilerinden de anlaşılacağı üzere müslüman idi. Mahsulleri sadece 5.248, h; 1564'de arpa, pamuk, badem, akça; 10.572 müştereken verilmiş köy 1540'da 70 n, buğday, bulunmaktadır. 1564'de 1526'da 4.579; 5.000; 12 m; arasında (mevîz) 1518'de 6.000; 1526'da 3.659; sılı 1518'de - l526'da 33 h, Mahsulleri kuru üzüm 62 1540'da buğday 8.991- müslüman olmakla ve arpa olup hasılı ve 1564'de 8.891 1518'de akça beraber- süryanî dilinde idi. 12.000, Köyün 1526'da ismi -halkı bir kelime olmalıdır. Deyr = Manastır. Deyr Hilye2: Kızıltepe'nin Şenyurt nahiyesine bağlı olup Hilye veya Işıkören isimlerini de taşımaktadır, su vardı. Burası bugün ufak bir büyük ve zengindi. 185 h, köy olmakla beraber, 1518'de 106 h, 45 m; 1526'da 128 m; 1564'de 216 h, 120 m olmak 1960'da bir köy 150 nüfu¬ XVI. 136 h. 81 m; yüzyılda 1540'da üzere halkının hepsi hıris- tiyandı. Mahsulleri buğday, arpa, bostan vebaldi. Hasılı 1518'de 50.000, 1526'da 28.715, 1540'da 28.434, 1564'de 44.525 akça idi. Harâb ed-Derb3: Harap-derp veya Çatak isimleri de verilen bu köy hâlen Mardin'in merkez kazasının Kasır (Akıncı) nahiyesine bağlı olup 19c0 sayımına göre 115 nüfusu vardı. man köyü idi ve 1518'de 8 h, İm; 4 m'i vardı. Köyün mahsulleri arpa, bir müslü¬ buğday ve darıdan ibaretti. Ha¬ sılı 1518'de 3.500, 1526'da 5.618, 1540'da yün biraz daha kalabalıklaştığı XVI. yüzyılda 1526'da 5 h, 3 m; 1540'da 4 ç, 4 b, 6.245 akça idi. 1564'de kö¬ hâne adedinin 22'ye, mücerredlerinin 7'ye yükselmesinden anlaşılmaktadır. Buna rağmen hasılı 4.846 ya düş¬ müştür. Harzem4: Mardin'in güney-batısında bulunan ı BA, T D 64, 271; TD 998, 52: Tel-Harzem VI. TD 200, 566; TKUMA, T D 117, 78a. 2 BA, TD 64, 228-229; TD 998, 12; T D 200, 532-534: TKUMA, TD 117, 256a- 158a. 3 BA, T D 64, 247; TD 998, 13; TD 200, 470; TKUMA, T D 117, 49a. i E. Honigmann, aynı eser, aynı eser, I, 53; BA, TD 64, 279; 174b-175a. 9; Abü Bakr-i Tihrani, TD 998, 25, 50; aynı eser, I, 6b; A. Gabriel, T D 200, 557; TKUMA, TD 117, - 63 yüzyılda Bizans İmparatorluğunun doğu hudutlarını koruyan istihkâm¬ lar manzumesine dahil bir kale idi. Artukoğulları zamanında burası i- mar edilmişti. XVI. yüzyılda ufak bir hıristiyan köyü idi. rada 14 h, 5 m; 1526'da 25 h, 9 m; 1518'de bu¬ 1540'da 22 h, 20 m; 1564'de 55 h, 4 m. vardı. Mahsullerini buğday, arpa bağ ürünleri teşkil ediyordu. Burada değirmenler de vardı. Hasılı 1518'de 6.000, Arıcılık ve meyvecilik de 1526'da 5.797, 1540'da 6.944, yapılıyordu. 1564'de 8.55i akça idi. İbrâhimiyye'.- Mardin'in Kızıltepe kazasına Bugün İşıklar adı verilmiştir. yılda burası bir hıristiyan köyü olup 1510'de h, m; 1540'da 66 h, 35 m; bağlı bir köydür. 1960'da 218 kişi nüfusu vardı. XVI- yüz¬ 1564'da 89 h, 25 m" 1 m; 1526'da 41 h, 15 i vardı. Burada değirmen¬ ler ve bostanlar vardı. Buğday, arpa ve pamuk yetiştirilmekte idi. Ha¬ sılı 1518'de 12.000, 1526'da 13.668, ça 1540'da 16.016, 1564'de 10.344 ak¬ idi. Kabala2: Mardin'in hemen kuzey-doğusunda bulunan bir köy olup bugün de aynı ismi muhafaza etmektedir. 1960'da fusu vardı. XVI. yüzyılda büyükçe retgâh vardı: Şeyh Abdülazîz zaviyesi. 1518'de 19 h, 10 m; 1540'da 2.236 kişi nü¬ bir köy olup burada 64 h, 14 m; 1564'de bir de ziya- h, 4 m; 1526'da 17 75 h, 13m' i vardı. Mahsulleri buğday, arpa, akdarı ve şıradan ibarettir. Hasılı 1518'de 7.000, 1526'da 4.948, 1540'da 7.234, 1564'de 8.234 akça idi. Kal'at el-İmra3: Mardin'in hemen doğusundadır. VI. yüzyılda bir Bizans müstahkem mevkii idi: Lorne (bk. s. 3, not 3). şeklinde halk arasında telâffuz edilmekte ise Kadın kalesi» anlamına Kal'at el-lmra'dır. miştir. 1960 sayımında 255 nüfuslu Bugün 177 m; Kalatmera «Kız (veya) Eski kale adı veril¬ idi. 1518'de 111 hâne, 30 m; 1526'da 1540'da 246 h, de, asıl adı l56''de 360 h, 174 h, 60 m, 4 pîr ve âmâ. 132 m' i vardı. Köyün mahsulle¬ ri buğday, arpa, üzüm, meyve, bal, sebze gibi ziraî ürünlerdir. Burada sof denilen ince yünlü kumaş da dokunmakta idi. Bu sebeple bu köyde dokunan sofdan alınacak vergi Mardin Kanun-nâmelerinde de zikr e- 1 Bk. EKLER bölümündeki 924 (1518), 932 (1526) ve 947 (1540) tarihli kanun-nâmeler. .2 BA, TD 64, 231, 3 BA, TD 64, 231; TD 998, 34, 49; TD 200, 586; TKUMA, TD 998, 12; MÜD 40, 25: MŞS 264, 40. T D 200, 476-480; TD 117. 209a-b. TKUMA, TD 117, 60a-64a: 64 dilmektedir'. 19.848; kı Köyün hasılı 1564'de 25.181 bugün de 1518'de Halkı müslüman 125 h, idi. 36 m; 11.472; 1540'da hıristiyan köyü olup hal¬ hıristiyandır. Karadere2: Mardin-Nusaybin yolu dedir. 1526'da 30.000; akça idi. Bu köy bir 1540'da Mahsullerini olup 1518'de 152 h, 84 buğday, üzerindeki Dara bu köyde m; 1564'de arpa, pamuk, 10 h, 175 h, meyva mevkiin¬ 22 m; 80 m ve üzüm idi. Bu köyde bir cami, bir zaviye (Şeyh Davut zaviyesi), 1526'da bulunmakta teşkil etmekte bir değirmen ve bir boya-hâne bulunduğu, arıcılık yapıldığı anlaşılmaktadır. Hasılı 1518'de 35.000, 1526'da 1240'da 33.787, 26.599, sı Diyarbekir-Bağdad yolu üzerinde bir 1564'de 44.00J menzil olup IV. akça dad seferine ait bir menzil-nâmede şöyle tarif olunmaktadır: dan bu menzile gelince gedi saatlik göldür, vâsi Ur. idi. Bura¬ Murad'ın Ba𬠫Koçhisar- Karadere zaman ile mucazzam şehir imiş. cAzîm evler var imiş, ortasından bir su akar. tü ganında bir miktar Hazret-i Hamza'gı şenliği vardır. 2 m ruh b« runu, sını ve Mevkii Kara Ya'kûp, cemcan Hızır yedi akça hasılı, b. kişi teşkil etmektedirler. akdarıdan ibaret 4.341 tesbit edilemedi. bulunmakta olup Kara yani Ya'kûp Ferruh bu Bu idi. ler arasında b. ve tarihte mahsulü olan diğer köyün Bu son tarihte görülmektedir 1564'de de Hüseyin ve hasılı ç. aileden 2 iki Mardin'in ve buğday, 14 h, 5 10 m' olup i arpa m' i 2 bennâk, içerisinde güneyindeki kalan m'i 5.500 düzlükte, bölgede to¬ yarıdan fazla¬ senesinde 20 h, 11 Fer- hasılı Mardin'in Duraclu nahiyesine bağlı ki, melen bugün Suriye sınırları oğlu 1526 1540'da 14 n (bunlardan 6,5 aynı avarızının akça 6.000 1518'de bu köyde Ferruh ve köyün hâne-i akça hasılı olduğu görülmektedir. 5.000 akça Üs¬ bir mağara içinde habsetmiş imişler.» Kara Yakûp3: h, Bu menzilde köy¬ muhte¬ bulunmuş olma¬ lıdır. Kefertut4: Mardin'in güney-batısında Kızıltepe ' BA, TD 64, 230; TD 998, 12, 21; TD 200, kazasına TKUMA, 465, 740; bağ- TD 117, 54b-56b. 2 C. Niebuhr, aynı eser, II, 386; E. Sachau, aynı eser, 395; BA, 998, 12, 31, 33; TD 200, 528, 538; TKUMA, düncü Muradın Bağdad seferi menzil-nâmesi TD 111. 158a-159b; aynı eser, II, 23. TD 6i, 234; TD H. Sahillioglu, Dör¬ [R. Bozkurt] Osmanlı İmparatorluğunda Kollar, Ulak ve laşs Menzilleri, Ankara 1966, 24. 8 BA, TD 64, 263; 4 G. Le Strange, 97; BA, TD 64, 235; TD 998, 49; TD 200, 705; TKUMA, TD 117, 236a. The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1930, TD 998, 12; 25; TD 200, 469-70; TKUMA, 117, 161a. 2. Baskı, 65 lı ufak bir köydür. adı 1960 sayımına göre, 59 kişi nüfusu olup şimdiki Koçlu'dur. Burası çok eski 1526'da 13 m, 37 h; ve maruf 1540'da 21 h, bir köy olup 12 m; dı. Mahsulü buğday, arpa ve meyvadır. lunmakta idi. Hasılı 1564'de 9.062 Kelbîn1: Kelbîn, Kilibin, mi verilmiştir. hıristiyan Mardin'in Kızıltepe üzere en 3 lüman; kellefi m kazasının 1 1564'de 434 h, m. 191 köyü olup ismine köylerinden müslim; 192 m. Halkı islâm ve Köyün 1518'de 70.000, idi. 128 m gayr-ı müslim, 6 h, 4 m müs¬ müslüman vergi mü¬ mahsullerini 1526'da 60.822, Kıllıt2: Savur ilçesinin merkez köyüdür. 2m ve kalaba¬ 187 h, 33 m arpa, buğday, bostan ürünleri teşkil etmektedir. Arıcılık da 1564'de Dere-içi ismi verilmiştir. 1518'de 202 m hıristiyan, hıristiyan, 3 h, yaşamakta idi. akça birisi idi. 1526'da 233 h, yapılmaktadır. Hasılı 136.698 Bugün Halkalı is¬ kişi nüfusu vardı. 1540'da 304 h, sebze, meyva ile bağ ve bir hıristiyan bir yüzyılda Mardin sancağının en büyük müslüman; bu köyde 1540'da 7.767, muhtelittir. fazla gayr-ı müslim, 4 h, 13 h, 1526'da 8.764, tamamen müslüman idi. 1960 sayımında olmak varidatı Halkı 7 m; bir de değirmen bu¬ Klebin şekillerinde rastlanmaktadır. Burası XVI. lık, Burada 1518'de 15.000, akça idi. 1518'de 34 h, 1564'de 40 h ve 9 m' i var¬ köylerinden birisi olup hâlen 1960 sayımında 871 1518'de 71 h, 1540'da 84.171, kişi nüfusu vardı. 8 m; 1526'da 131 h, Burası 115 m; 1540'da 239 h, 83 m bu köyün vergi mükellefleri idiler. 1611'de bura¬ da cizye ödeyenlerin adedi olarak 130 gösterilmektedir. havaliyi dolaşan İngiliz G. P. Badger bu köyde aile bulmuştur. (Killeth) 1850'de bu 120 yakûbî 1880'de buraya gelen E. Sachau ise, Kıllıt (Sachau'un imlâsı ile Kyllith)'ta sade turânî dili konuşan süryânîlerle meskûn 180 ev, bir kilise ve lunduğunu Kıllıt man, meyva, ı BA, Mardin'deki amerikan misyonuna bağlı bir okul bu¬ belirtmektedir. köyünün XVI. bal, soğan TD 64, 232; yüzyıldaki ve bağ mahsulleri ürünleri olarak buğday, arpa, sa¬ gösterilmektedir. O TD 998, 11; TD 200, 461, 740; TKUMA, TD 117, TD 998, 41; TD 200, 380-382; MAD 4663, 50b-54b; E. Sachau, aynı eser, 427. 2 BA, TD 64, 312; ger, The Nestorians and their Ritaals, London 1852, eser, 241; E. Sachau, agnı eser, 419-420. I, 53'den naklen 126; G. P. Bad¬ A. Socin, aynı - 66 tarihlerde burada bir de değirmen vardı. Köyün hasılı 1526'da 19.819, 1518'de 12.000, 1540'da 24.214 akça idi. Kızılkend1: Hâlen Derik kazasının Meşkinân bucağına bağlı ve 1960 sayıma göre, 797 kişi nüfûsu olan bir hıristiyan köyüdür. İs¬ mi Boyaklı'ya çevrilmiştir. Burası XVI. yüzyılda Mardin sancağı'nın en büyük ve en ka¬ labalık köylerinden biri idi. 1540'da 164 h, 131 Köyün mahsullerini di. Hasılı 1518'de m; 1518'de 62 h, 4 m; 1564'de 309 h, buğday, 135 m arpa ve bostan da 114 h, 48 m; vergi mükellefi vardı. ürünleri teşkil etmekte i- 1526'da 35.154, 40.000, 1526' 1540'da 33.930, 1564'de 121.544 akça idi. Koçhisar2: Mardin'in Kızıltepe kazası merkezinin Orta Çağlarda ve bilhassa Artuk-oğulları sul, ayni Duneysir zamanında şekilde Urfa-Musul yolu üzerinde bir adını taşımakta idi. Ulu câmi'in hâlâ şehrin kuzey-batısında mimarî eserin heybetine şehâdet mühim bir iskân mahalli büyük Burada Artuk-oğulları olan Tel-Ermen ticarî şehir olup devrinden bulunmakta etmektedir. kalma olan kalıntısı, Şehrin vardı ki, eski adıdır. Diyarbekir-Mu- bu doğusunda yine E. Sachau tarafın¬ dan meşhur Tigranokerta zannedilmiştir. Bugün Tel-Ermen Kızıltepe'nin bir mahallesini teşkil etmektedir. Koçhisar'ın XVI. yüzyılda da laşılmaktadır. h, Halkı müslüman olup 12 m, 4 pîr, 1 muaf; büyük bir kasaba olduğu an¬ 1518'de 90 h, 1540'da 183 h, 52 m; 29 m; 1564'de 1526'da 106 176 h, 36 m' i bulunduğu defterlerimizden öğrenilmektedir. Mahsullerini ise buğday, ar¬ pa, bostan ürünleri ve mercimek teşkil etmektedir. dı. Hasılı 1518* de 30.003, 1526' da 10.623, İki değirmeni var¬ da 38.928, 1540' 1564' de 39.083 akça idi. Nüfusu 1960 sayımına göre, 6.379 kişidir. Koruk - depe1 ı BA, TD 64, 245; : , «Sahra-gı Mardin* de , T D 998, 12, 21; TD 200, yani Mardin'in 474, 740; gü- TKUMA, TD 117, TD 200, 481; 69a-71b. 2 Yâkût, aynı eser, IV, 478; BA, TD 64, 207-208; TD 998, 13, 34; TKUMA, TD 117, 65a-66a; G. Le Strange, aynı eser, 96; A. Gabriel, aynı eser, I, 45-52; İ. Artuk, Dunaysir'da Artuk oğullarının Ulu Camii, Belleten, X, 1946, Dunaysir, El2, 461-642; E. Sachau, agnı eser, 400-404; A. 167-169; D. Sourdel, Gabriel, aynı 1826 tarihlerinde Koçhisar 'a ait bir resim için bk. J. S. Buckingham, eser. I, Travels in 45-53. Mezo- potamia, London 1827, I, 378. 8 BA, TD 64, 247 mükerrer; TD 998, 49; TD 200, 555; TKUMA, TD 117, 169a-b. _ 67 - neyindeki sahrada bulunuyordu. Yeri kesin olarak tayin olunamamıştır. XVI. yüzyılda ufak bir müslüman 1 m; 1526* da köyü olup 1518' de 11 h. 24 h, 4 m; 1540' da 20 h, 1 m; vergi mükellefleri vardı. Mahsulü buğday, arpa, rünlerinden ibaretti. Hasılı 1518'de 3.110, 1564' de 13 h, 3 m. akdarı ve 'bostan 1526" da 3.145, 1540' ü- da 6.522, 1564' de 2.000 akça idi. Kurs - 1 âclâ, Kurs - ı ednâ ve Kurs - ı evsat1 : Bu köyle¬ rin her üçü de Zerkan suyu kenarındadır; Mardin'in Kızıltepe kazasına bağlı Ortagurs (Yüceli) köyünün yukarı, orta ve aşağı kısımlarını teş¬ kil ederler. Yüceli'nin 1960 sayımında 1201 kişi nüfusu vardı. Mardin'in küçük hidroelektrik santralı da buradadır. Kurs-ı âclâ2' nm 1518* de 19 h, 3 m; 1540'da 46 h, 26 m; 1564'de 39 h, 15 m 1526' da 22 h, 12 m; vergi mükellefi bulunuyordu. Mahsulleri zeytinyağı, arpa, meyva, pamuk, buğday ve bağ ürünlerin¬ den müteşekkildi. Hasılı 1518'de 10.000 akça iken, 1526* da 6.812 ak¬ çaya düşmüş, 1540'da 11.984 akçaya yükselmiştir. 1564'de ise yine 11.984 akçadır. Kurs-ı ednâ8'nm 1540'da 56 h, 39 m, 1518'de 35 h, 3 m, 1526'da 57 h, 27 m, 1564'de 84 h, 28 m, vergi mükellefi vardı. lı, yukarıdaki tarihlerde sıra ile 9.439, 6.800, 8.410, 9.410 akça Hası¬ idi. Mahsulleri buğday, arpa, üzüm, şıra ve bal olup bu köyde altı değir¬ men vardı. , . ;'! Kurs-ı evsat4' in 1540'da 106 h, 98 m; sılı 1518'de 10.000, akça idi. 1518'de 49 h, 2 m; 1564'de 104 h, 58 m 1526'da 10.077, Köyün mahsulleri sebze, 1526'da 79 h, 25 m; vergi mükellefi vardı. Ha¬ 1540'da 20.220 ve 1564'de 18.339 soğan, meyva, zümden ibaretti. Köyde mescit ve değirmenler turp, şalgam ve ü- vardı. Bu üç köyün de halkı müslümandı. Kusur nâm-ı diğer Göİlükend 5 s Burası, hâlen, Mardin şeh1 Tapu defterlerinde hep Kurs seklinde yazılmaktadır, halk dilinde Gurs deniliyor. 2 BA, TD 64, 248: TD 998, 33; TD 200, 489; TKUMA, » BA, TD 64, 273; 4 BA, TD 998, 50: TD 64, 214: TD 998, 13; TD 117, 83b. T D 200, 488; TKUMA, TD 117, 89b. TD 200, 534-536: TKUMA, TD 117, 88b-89b. 5 BA, TD 64, 229-230; TD 998, 11, 25; TD 200, 548-51, 750; TKUMA, TD 117, 151b-155a; Evliya Çelebi, agnı tser, IV, 60; köydeki «feth-i hakânîden berü» mevcut ki¬ lisenin XVIII. yüzyıldaki tamirleri için bk. BA, MÖD 115, 531; ŞD 120, 192. _ 68 rinin hemen güneyinde ve Gollü veya Göllü-kusur adı ile anılan, Abû Babı Tihrânî (agnı eser, I, 158)'de bahs olunan yerdir. Bir hıristiyan köyü olup kilisesi, 1960 sayımına göre, 403 kişi nüfusu vardır. 1518' de 147 h, 39 m; 1526'da 182 h, 37 m; 1540'da 279 h, 155 m; 1564'de 424 h, 177 m. vergi mükellefi vardı. Evliya Çelebi bu¬ rasını 500 haneli bir büyük köy olarak vasıflandırmaktadır. Mahsulleri arpa, buğday, bal ve bostan ürünleridir. Hasılı 1518'de 60.000, 56.106, 1540'da 66.280, 1526'da 1564'de 85.032 akça idi. Lutfullah1. Bu köy Nusaybin'e tabi idi. XVI. yüzyılda küçük bir köydü. 1518'de bu köy sakinlerinden birisi Lutfullah Kardeşi Sultan b. Nasır da aynı köyde oturmaktadır. Lutfullah'ın ismi izafe olunmuştur. diğer Lutfullah şeklinde 1567'de ismini köy sakinlerin¬ Bundan sonraki ta¬ başka şahıslara izafetle değiştirilmiş olduğu muhakkaktır. 1518'de 10 h, 5 m; 1526'da 14 h, 7 m; 1564'de 21 h, 7 m vergi mükellefi day, arpa, mezkûr geçtiği anlaşılmaktadır. köy Usâfa'ya izafe edilmiştir. Köyün isminin daha rihlerde de, bu zatm, «Usâfa nâm-ı Bu defa taşımaktadır. tarihte Lutfullah'ın ölüp yerine oğlu Usâfa'nın Bu defa Köye bu köyden bahs olunmaktadır. den birisi «Usâfa b. Lutfullah b. Nâsır'dır, 1 vardı. m; 1540'da 21 Köyün mahsulünü kuru ot ve pamuk teşkil etmekte idi. Hasılı 1526'da 18.629, 1540'da 22.529, 1564'de ç, 17 b, buğ¬ 1518'de 5.O00, 11.222 akça idi. Mahmud Şah2: Mahmud Şah b. Mahmud köyün sakinlerinden- dir ve bir çiftlik sahibidir. Lutfullah mud Şah'm da adı sonradan köyünde görüldüğü gibi, tahavvüllere Bu sebepten yeri tesbit olunamamıştır. h, 13 m; 1540'da 36 h, 13 m vergi uğramıştır, 1518'de mükellefi zannediyoruz. 17 h, 3 m; vardı. Mah¬ 1526'da 34 Mahsulleri buğ¬ day, arpa, bal ve bostan ürünleridir. Hasılı 1518'de 1.190'ı vakıf olan 6.500 akça idi. 1526'da 7.294'e, 1540'da 10.792' ye yükselmişti. Köy 1564 de biraz daha kalabahklaşmı.ş, mükellefler 52 h, 25 m'e yükselmiş, fa¬ kat hasıl 9.İJ4 akçaya düşmüştür. Mansûriyye3: Mardin şehrinin hemen kuzey - batısında olup 1960'da 2.307 nüfusu bulunmakta olan bir hıristiyan köyüdür. Yeni adı Yalım'dır. ı BA, TD 64, 239; TD 998. 8; TD 200, 798; TKUMA, TD 117, 97, 354a. 2 BA, TD 64, 253; TD 998, 50; TD 200, 494-495; TKUMA, TD 117, 67b-88b. 3 BA, TD 64, 209, 210; TD 998, 25; TD 200, 466-469; TKUMA, 83b; ayrıca Mardin kanûn-nâmesinde de bahs olunmaktadır, bk. EKLER. TD 117, 80b- - 69 - 1518'de 115 h, 28 m; 1526'da 177 h, 62 m; 179 m; 1564'de 357 h, 119 m vergi mükellefi vardı. 1540'da 227 h, Mahsulleri meyva ve sebzeden mürekkepti. Mansûriyye Mardin'in ziraat yapılmayan nâdir köylerinden birisidir. Burada kumaş dokunduğu Mardin kanûn-nâme- sinde zikr olunmaktadır. Hasılı 1518'de 25.000, 1526'da 10.102, 1540'da 22.012, 1564'de 22.012 akça idi. Meşkûk1: Kızıltepe kazasının Büyükmeşkûk (Büyük ayrık) kö¬ yü olup halkı hıristiyandır. 1960'da 176 kişi nüfusu vardı. XVI. yüzyılda Mardin sancağının idi. Burada 1518'de 98 h, 7 m; kalabalık köylerinden biri 1526'da 175 h, 42 m; 101 m; 1564'de 312 h, 92 m. vergi mükellefi vardı. day, arpa, bal ve 48.500, bostan 1526'da 37.649, ürünleri teşkil 1540'da 66.500, Meşkûk-ı carab2: Kızıltepe 1540'da 253 h, Mahsullerini buğ¬ etmekte idi. Hasılı 1518'de 1564'de 78.669 akça idi. kazasının Küçükmeşkûk ayrık) köyü olup halkı müslümandır. 1960 senesinde (Küçük- nüfusu 214 kişi idi. 1518'de 19 h; 1526'da 13 h, 1 m; 1564'de 12 h, 5 m'i vardı. Köy 1540'da mezraa olarak gösterilmektedir. Mahsulleri buğday ve arpadan ibaretti. Hasılı 1518'de 5.250, 1526'da 6.513, 1540'da 4.660, 1564'de 5.828 akça idi. Narlûca3: Karadere köyü yakınlarında büyük bir müslüman köyü idi. Sonradan isim değiştirmiş olmalı ki, yeri kat'î olarak tesbit olunamıyor. 1518'de 157 h, 26 m; h, 129 m; 1564'de 320 h, day, arpa, pamuk, 1526'da 132 h, 65 m; 1540'da 268 102 m vergi mükellefi vardı. Mahsulleri buğ¬ meyva ve üzümden müteşekkildi. Burada bir de değirmen vardı. Hasılı 1518'de 32.000, 1526'da 35.983, 1540'da 38.546, 1564'de 41.981 akça idi. Nâsıreddin veled-i Salih4': Nusaybin civarında bulunduğu tah¬ min edilen bu köyden sadece, 1526 maktadır. Vergi mükellefleri üç hâne b. Nâsıreddin adlı zat, Voyage en olarak gösterilmektedir. bu üç mükelleften birisi ı BA, T D 64, 242; TD 998, 49: Otter, senesine ait defterde bahs olun¬ Salih olmalıdır. Hasılı da TD 200, 561-563: TKUMA, TD117, 73a-75b:M. Turquie et en Perse, Paris 1748, II, 118 (Yazar 29 Mart 1737'de bu köyden geçmiştir). 8 BA, TD 64, 243; TD 998, 24, 46; 3 BA. TD 64, 211; TD 998, 13; 4 BA, TD 998, 10. TD 200, 575; TKUMA, TD 200, 544-7; TKUMA, TD 117, 178b. TD 117, 45b. 70 - 1533 akçadır. Daha sonraki tarihli defterlerde1 Tel-Salih adlı yine çok ufak bir köy zikr edilmekte ise de, bunun bizim köyümüzle kisi olan iliş¬ malûm değildir. Osman Çelebi" : olunmaktadır. 2 m; Nusaybin yakınlarında bulunduğu tahmin 1518'de kendisinden hiç bahs olunmuyor. 1540'da 22 h, 2 m vardı. akça idi. Mahsulleri arpa, Hasılı 1526'da 16 h, 1526'da 9.228, 1540'da 7.725 buğday, saman ve akdarı idi, Daha sonra¬ ki 1567 tarihli defterimizde bu köye rastlanmamaktadır. İsim değiştir¬ miş olmalıdır. Rişmil8' bir vadide : Mardin'in bulunmaktadır. Yeşilli'ye tahvil olunmuştur. 1518 kuzeyinde bulunan gayet güzel ve yeşil Bu hususiyetinden dolayı son yıllarda ismi 1960 sayımına göre, 3.232 nüfusu vardı. senesinde Diyarbekir kethüdası Bâlî Bey'in timarları rasında olup 39 hâne, 3 mücerredden mürekkeptir. Hasılı dir. 1526'da bu köyde 80 h, 21 h, 66 m vardı. m;1540'da 186 h, 85 m; Mahsulü buğday, arpa, üzüm a- 7.000 akçe¬ 1564'de 201 ve meyvadır. Burada bir de değirmen vardı. Burası Berriye'den gelip yaylağa giden aşiret¬ lerin yol güzergâhında Selâh4' : bulunmakta idi. Halkı islâmdır. Kızıltepe kazasına bağlı, 1960 sayımına göre, 822 nüfuslu bir köydür. Yeni ismi Gökçe'dir. Halkı müslümandır. 1518'de bu köyde 35 h, 67 h, 39 m; 1564'de 77 h, 45 m. bostan ürünleri idi. 23.087, 1564'de Hasılı 7 m; vardı. 1526'da 65 h, 16 m; 1540'da Mahsulü arpa, buğday, 1518'de 15.000, 1526'da bal ve 1540'da 20.324, 18.652 akça idi. Serçe-hanı5. Mardin'in Istilil kazasında ve Türkiye-Suriye hu¬ duduna çok yakın bir mahalde bulunan küçük bir köy olup rakbaşı olarak değiştirilmiştir. İsminden anlaşıldığına göre, 1 BA, TD 200, 808; TKUMA, 2 BA, TD 998, 9; 3 BA, TD 64, 182; TD 200, adı Du- Nusaybin- TD 97, 259. 800. TD 998, 12, 28, 35; 78a-80b; J. S. Buckingham, aynı eser, I, 349 vd.; TD 200, 470-473; E. Sachau, TKUMA, T D 117, aynı eser, 407-408; ö. L. Barkan, Kanunlar, 141. 4 BA, TD 64, 210; TD 998, 13. 21; TD 200, 541-542, 740; TKUMA, TD 117, 155a-156a. 6 BA, Ruûs 209, 29; TKUMA, 183; E. Sachau, aynı eser, 393-394. TD117, 249a; 1288 tarihli. Diyarbekir salnamesi, 71 Mardin yolu üzerinde bulunan bu mahalde eskiden bir han bulunmak¬ ta idi. Burada XIX. yüzyılda bir de harap kasır (kale) bulunduğu için köye Kasr-ı Serçehan ismi de verilmekte idi. Bu köyün 1550 tarihlerinde kurulduğunu 2 Rebiülahır 957 (20 Nisan 1550)'de sâdır olmuş bir buyruldudan öğrenmekteyiz: kadısı mektup gönderüp Serçe-ham nâm mahal tMardin hâlî ve harabe ve şen- likden ba'îd olmağın^ her gâh mahall-i mezbûrda hırsuzdan ve harami¬ den nice müslümanlara zarar olur. Emir Selim ve oğlu Âkil ve Emir Mahmud ve Emir Mehmed nâm kimesneler akrabalarından giğirmi hâne ile şenletmeğe izin talep eğlediklerinde tâgini içün hükm-i şerîf verilüp ehl-i vukuftan suâl olundukda vech-i meşrûh üzeredir, degu haber verüp mezkûr geri şenletmeğe kadirler, degu arz etmeğin, avarızdan mu'âfiy- yetle şenledeler, amma getürdükleri kimesneler garaglusu olmaya, deyu kimesnenin yazulusu ve buyuruldu.» Bu köyü şenletmeği arzu edenlerin Millili aşiretine mensup ol¬ dukları, lâkin yalnız avânz-ı divâniyyeden mucâfiyyetle bu işi sona er¬ dirmeğe güçleri yetmediğinden Serçe-hanı'nı terk ederek tekrar aşiret¬ lerine dönüp göçer burasının oldukları, macmur bir yer halbuki mevkiin haline getirilmesi ehemmiyetine binâen, gerektiğinden, bu defa Serçe-hanı'nı şenletmeğe talip olanların t on çifte mütehammil olur yer¬ lerinin cümle-i '■öşründen ve resmi çiftlerinden mucâfiyyet üzere», 972 (1564) senesinin olundukları görülmektedir1. Bu tarihte köyde Şamrah2: Burası, hâlen, ve tekâlîf-i cörfiggeden Tahrir-i Cedid Defteri'ne kayd Mazıdağı 10 ç, 11 b, 5 m vardı. ilçesinin merkezidir. 1960 daki nüfusu 1999 kişi idi. Bugün halkı müslüman ve hıristiyan muhte¬ lit ise de, XVI. yüzyılda gayr-ı müslim halkla meskûndu. 1518'de bu köyde 60 h, 9 m; 1526'da 64 h, 25 m; 4 pîr-i fânî ve maclûl, 1540'da 74 h, 58 m; 1564'de 182 h, 87 m idi. Mahsulleri buğday, arpa, akdarı, pamuk, bulunmakta meyva, üzüm, summâk, 1 Osmanlı İmparatorluğumda iskân metodları olarak sürgün ve vakıf sistemleri (ö. L. Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon ler. İktisat Fakültesi Mecmuası, XI, 1949-50, 544 vd; aynı yazar, ğunda bir iskân ve kolonizasyon Türk dervişleri, metodu olarak metoda olarak sürgün¬ Osmanlı İmparatorlu¬ vakıflar ve temlikler: Vakıflar Dergisi, II, 1942, 285 vd) dışında geçit ve letilmesi hususunda bk. C. Orhonlu, Osmanlı II. Kolonizatör derbentlerin İmparatorluğunda aşîr'tleri büsü (1691-1696), İstanbul 1963, 29 vd; aynı yazar, Derbend Teşkilâtı, 95 vd. 2 BA, TD 64, 244; şen- iskân teşeb¬ TD 998, 60; TD 200, 485; TKUMA, TD 117, 86b-88a. - 72 - ceviz, badem, soğan ve sebzeden müteşekkildi. 1526'da 18.222, Hasılı 1518'de 27.100, 1540'da 23.094, 1564'de 85.592 akça idi. Şeyh Zolî1: Diyarbekir-Mardin yolu üzerinde 4. menzil idi. Bu gün Seyhan denilen mevkidedir. Hâlen de bir ziyaretgâhtır. Evliya Çe¬ lebi, Kâtip Çelebi ve buradan geçen pek çok seyyahlar Şeyh Zolî'yi kayd ederler. C. Niebuhr 1766'da buradan geçerken gayet bakımsız olduğu¬ nu belirttiği bir han gördüğünü, kurt aşiretlerinin kışın yıp yazın civardaki yaylaklara gittiklerini burada kışla¬ anlatır. XVI. yüzyılda burada birisi yol güzergâhında, diğeri yüksek¬ te, dağlık kısımda aynı adı taşıyan iki köy zergâhında Oturanlar «âyende ve vardı. revendeye Bunlardan yol gü¬ hizmet edüp tacâm verüp mahall-i mezbûru şen ve âbâdan» ettikleri için mucaf kayd olunmuşlar¬ dır. Yukarıki köyde oturanların da aradaki isim müşabehetinden dola-, yi mucaf oldukları, fakat sonradan vaziyetin anlaşılması üzerine, 1540 da muaflıklarının kaldırıldığı görülmektedir. 1518'de burada 25 h, 5 m, 1526'da 54 h, 5 m, 1 imam; 1540 da 28 h, 11 m; 1564'de 73 n zaviyenin bulunduğu köyde, 46 h, 17 m'in de yukarıda Şeyh Zolî-i bâlâ köyünde bulunduğu görülmektedir. Mahsulü buğday ve arpa olarak zikr edilmektedir. Hasılı 1518'de 8.000; 1526' da 1.784, 1540'da 1.682, akça idi. Yukarıki köyün ise 1564'de 3-500 akça hasılı olduğu anlaşılmaktadır ve zaviyeye vakf olunmuştur. Za¬ viye bugün de mevcut olup içerisinde Musa el-Zolî, İsâ, Ömer, Davud, Mehmed Said, ismail, kabirleri bulunmaktadır. Hasan, Yusuf ve Mehmed adlı dokuz şeyhin Bunlardan Şeyh Musa el-Zoli'nin Hicrî 470 (1077-78)'de vefat ettiği rivayet edilmektedir. Burası hâlen çevre halkı¬ nın çok rağbet ettiği bir ziyaretgâhdır2. Tel Kurca3: Muhtemelen Kızıltepe kazasının Tel-Kari (Çiftli- bağ) adlı ve 1960'da 78 nüfuslu köyüdür. Burası 1518'de «karye-i Tel-Kurca nâm viran, 10 çiftlik, hâsıl: der tahmin, 2.000» ı BA şeklinde zeminhâ-i hâli, gösterilmiştir; bununla TD 64, 281; TD 998, 36; TD 200, 592-593; TKUMA, TD 117, 218a-219b; fi öo« Çrp ' T\ 'T ^ 5?: Kâ»lİP Çelebİ' aym eser' 442; C' Niebuhr- «*«' «". a\ lErJ*°taT3' e,*?™11 tmParai°rl»S*nda Kollar, Ankara İ966, 15, 24; H. Sahillioglu, aynı eser, 23. Ulak ve İaşe Menzilleri, I öLHTTnaLa'^kZar,VLÇeVre"nde adak^^ak yerleri, Ankara 1957. 193-196. 8 BA, TD 64, 252; TD 998, 28, 49; TD 200, 490-1; TKUMA, TD 117, 57b. 73 beraber 1526'da köyde 5 h, 5 miştir. burada 12 h, 1540'da 1540'da 5.546, m kayıtlıdır. 3 m, Hâsılı da 1564'de 7 h, 1564'de 8.797 akça idi. 3.972'ye yüksel¬ 3 m vardır. Bu köyün Hâsılı mahsulünü buğday ve arpa teşkil etmektedir. Türkmân deresi, nâm-ı diğer Kasr-ı rebia1: Türkmen deresi veya Türkmen boğazı Mardin istasyonunun bulunduğu yerdeki vadiler¬ den birisine verilen isimdir. Buranın yanındaki tepeye de mez-dağı» adı verildiği XiX. yüzyıldan kalma Tapu yıtlıdır. Bu havalide halen iki köy Birbirine yakın olmalarına bulunmaktadır: rağmen aralarında Çiftlik ve Avcılar. hiçbir irtibat yoktur. Türkmen-deresi veya Kasr-ı rebica köyü ile bunlardan münasebet var mıdır, malûm 4 m. 1526'da h, 51 oturmakta idi. Köyün olduğu kaydedildiğine göre, sâkinlerinin bu sebebi ile, sonradan birisi arasında değildir. 1518'de bu köyde 37 h; 32 m; 1564'de 65 h, « Timur-gir- Defterlerinde ka¬ buradan m; 1540'da 77 h, Meşki aşiretine tâbi 5 aşirete mensup oluşları başka yere göç etmiş olmaları, beple de hâlen Türkmen-deresi veya Kasr-ı rebica mı kalmış olması kuvvetle muhtemeldir. raati yapılıyordu. Hâsılının 1518'de 5.000, 1526'da 6.833, 1540'da 1564'de 12.8U0 akça olduğu Bu köyde buğday ve Mezraalar: Mardin sancağı'nda mezraaların da hayli Bu itibarla, rine kısaca olacağı işaret etmenin yerinde köylerden bazılarının rak gösterildikleri, hasıllarının da Defterlerindeki malûmattan kayd edilen bir kısım konulduğu, TD 64, 301; kabarık mahiyetle¬ «der tahmin» zeminhâ-i hâlî* ola¬ kayd edildiği Tahrir Ayrıca, mezraa olarak yerlerin de yanlarına «zeminhâ-i hâlh meşruhatı hâsıllarının TD 4789, bunların da «viran, anlaşılmaktadır. «der tahmim edilmiş olur3. Bunlar genel olarak ı BA, zi- 13.800, kanaatindeyiz. verildiği mezraaların «ahalisi dağılmış eski iskân yerlerh TKUMA, arpa anlaşılmaktadır. bir yekûn tuttuğu görülmektedir2. Mardin'deki bu se¬ köyünün sadece n⬠TD 998, 16; göz önüne getirilince, oldukları ifadesi teyid 10 çiftlik büyüklükte olan yerlerdir4. TD 200, 603, 610; TKUMA, TD 117, 103b-104a; 153a, 157b (1279 tarihli) 2 1526'da Mardin sancağı'nda 145 mezraa vardı (bk. s. 56). ? H. inalcık, aynı eser, Giriş XXIX. * Osmanlı İmparatorluğunda Çiftlik «60 veya 80 dönümden 150 dönüme kadar bü- yüklükdeki ziraî sahalar için kullanılan bir tabir olup arazinin büyüklüğü, toprağının rimliliğine göre, tayin olunurdu (H. İnalcık, Çiftlik, El2, II, 32 vd.). ve¬ 74 Bununla beraber 3 ilâ 25 çiftlik büyüklükte olanları da bulunmaktadır1. Mardin sancağı'ndaki köy tiplerine örnekler arasında bunla¬ ra ait iki misal verilmiştir. Meselâ, Meşkûk-ı carab köyü (s. 69)1518'de ufak bir köy, hatta 1526 ve 1540 iken, 1564'de tarihlerinde mezraa olarak görünmekte tekrar köy durumunu iktisab etmiş bulunmaktadır. Ke¬ za, Tel-Kurca 1518'de bir köydür, fakat «viran, zeminhâ-i hâlh oldu¬ ğu da kayd olunmuştur. Burası sonradan tisab etmiştir (s. tekrar köy hüviyetini ikti- 72). Mezraalarda ekseriyetle yakın köyler halkının ları da görülmektedir. Meselâ, Şamrah köyünün Pehlivân-kapusu, Erni, Hacer-i Şeytan ve ziraat yaptık¬ halkının faydalandığı Cuhûd-pınarı mezraaları gi¬ bi (1564'de)2. Bunlardan Cuhûd-pınarı Diyarbekir-Mardin yolu üzerinde bir menzildi. IV. Murad'ın 1638'de ve 1639'da Bağdad seferi gidişi ve dönüşünde ordu-yu hümâyûnla birlikte kat ettiği bu menzil şöyle tarif olunmaktadır: « Göksu'dan bu menzile gelince üç buçuk saatlik mesafe- dür, tarıykı câ-be-câ sarpdur. Orman içinden dahi bir mikdar yol geçer. Menzil dahi bir ırmak kenarındadur. Etrafı ormandur». Cuhûd Mardin-altı (Mardin-eteği)'na 13 saat, Diyarbekir'e larak - pınarı 12 saat uzaklıkta o- gösterilmektedir3. Mezraaların, eski dır; lâkin, birer köy olmaları bunların bazan tarafından kendi üzerlerinde köylerine ilhak bir durum ortaya çıkarılınca, olundukları, düzeltilerek hâsıllarının da tesbit olunarak deftere Böyle bir taallûk vakanın tashihine eden kündür: ait, 1540 bütün hususiyetleri sebebi ziraat tarihli bir sınırları var¬ tahrir sırasında böyle eski haline kayd edildiği bir arada ile, yapan komşu köylüler irca olunduğu, anlaşılmaktadır. hükümde izah olunmuş mezraalara görmek müm¬ «Zikr olan mezraa [Magâracık nâm-ı diğer Kuyucuklar] sâbıkâ ma'mûr karye olup sonra ahalisi perakende oldukda etrafında olan kura ahalisi zirâat etmekle toprağını dahi köylerine ilhak etmişler, sâbıkâ ma'mûr olduğu zamandaki sınurunda ne mikdar yerin almışlar ise, lıya girü, mezbûr mezraaya kayd olunup hâsılı Kadîm sınurunda her kim zirâat ederse, 1.440 ı akçadır. BA, TD 64, 2 TKUMA, 3 H. * 240, 308-308. TD Sahillioğlu, BA, 117, 88a. aynı eser, TD 200, 590. 22 ve 31. hâsılın bile hesâb ha¬ olunmuştur. bunda vereler*». Hâsılı - Mezraalar timar olarak 75 - verilmişlerdir: <be tarîk-i timâr dâde şüdel>. Yerleşik ve göçebe topluluklar: Mardin XVI. yüzyılda, Tahrir Defterlerinden köylerdeki yerleşik sancağı'nın edinilen bilgilere göre, halk ile aşîret halindeki göçebe nüfusu şehir ve topluluklardan müteşekkildi. A. Yerleşik halk: Bunlar umumiyetle şehir ve köylerde oturan, şehirde kısmen2, köylerde ise tamamen ziraatle uğraşan halktır. Bunları dinî bakımdan dört gurupta toplamak mümkündür: a. Müslümanlar: Bunların mezhep bakımından hanefîveya şâ- fiî oldukları anlaşılmaktadır. Mardin'in güney-batısındaki Kasım Padi¬ şah medresesinde XVI. yüzyılda hem hanefî, hem şâfiî müderris ve öğ¬ rencilerin bulunuşu, bu medresede ve Mardin'in diğer muhteşem san'at eserlerinden biri olan Zinciriyye medresesinde hem şâfiîler, hem hane- fîler için iki mescidin varlığı bu husustaki deliller olmalıdır. Mardin sancağı'ndaki ve tesbit edebilmek pek kolay müslüman halkın etnik değildir. Her ne kadar, Mardin şehrine uğrayan seyyahlar burada hakim dilin arapça olduğunu seler ve bugün Mardin'de menşeini tâyin genel olarak arapça kanaatimizce, islâm ülkelerinde dil bir toplumun etnik hususunda nazar-ı itibara alınabilecek yegâne ve havalisinde Akkoyunlular zamanında bildirmekte i- konuşulmakta ise de, menşeini tâyin unsur değildir. Mardin bu hanedana mensup Hamza b. Kara Yülük Osman'ın «Türkmân perakendelerin Mardin etrafına iskân hizmetine tâyim olunduğunu yunlulardan önce Mardin ve Müneccimbaşı3 havalisine da bir türk hanedanı olduğu düşünülürse, türk topluluklarının bu havaliye keyfiyeti kabul olunabilir. kayd hakim olan etmektedir. AkkoArtuk-oğulları'nın elbette onlarla da gelerek burada bir çok yerleşmiş olmaları Nitekim, XVI yüzyıla ait Tahrir Defterle¬ rinde köy ve mezraa adları tetkik edilirse, bunlardan pek çoğunun ta¬ mamen türkçe isimler oldukları, hatta bir kısmının türk kabile isimleri olduğu görülür. Meselâ, Kızıltepe ile Viranşehir arasındaki sahra böyle 1 BA TD 64, 276, 280 ve türlü yerler. Mezraaların mahiyetleri hakkında ayrıca bk. H. İnalcık, aynı eser, XXIX. * «... şehirlü tâifesinün dahi ziraatlerinden ve bağ ve bostan ve penbe meyvalarından yedide bir alup...» SAynı eser, III, 156. [pamuk] ve bk. EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin kanun-nâmesi. - 76 bir oğuz boyunun ismini taşımaktadır: Dede-kargın1. güneyinde, Şenyurt ile Nusaybin arasındaki Duraçlu ğu bölgede Döğer-oğlu adını taşıyan Keza Mardin'in aşiretinin oturdu¬ iki köy vardır ki2, oğuz boylarından Döğer'ler ile münasebeti aşikârdır3. pahileri Umarlarından bir köy Bayındır bunların da Yine, Savur si¬ adını taşımaktadır4. üzere, Akkoyunlular Türkmen ilinin Bayındır ulusuna Bilindiği nisbet edilirler5. Diğer bir köy de Kapı Kışlağı8 adını taşımaktadır. Kayıların Artuklu- larla kuvvetli ilişkileri bulunduğu malûmdur7. Acaba bu isim Kayı Kışlağı'ndan mı doğmuştur, şimdilik kati bir şey söylemek doğru de¬ ğildir. Ayrıca, yukarıda da işaret olunduğu mezraa adları tamamen türkçedir: gibi, pek çok köy ve Boz-çalu8, Çatal-depe9, Çamurlu10, Depe-viran11, Deve-kendi12, Gökçe-kaya13, Gölviran14, Göynük15, Gollü¬ ce16, İki-kuyu17, Kamışlı-viran18, Kanlu-viran19, Karacalar20, cid (nâm-ı diğer Şorşob, halen Diyarbekir'in Çınar Kızıl-mes- kazasına bağlı o- 1 Oğuz boylarına ait isimler için bk.: F. Sümer, Oğuzlar, İA, IX, 378-386, bilhas¬ sa 384; aynı yazar, Oğuzlar (Türkmenler), bk. indeks. 2 BA, TD 200, 711, 720; BA TD 998, 46. 3 Bunun için bk.: F. Sümer, Döğerlere dâir, i BA, TD 200, 425. 48 n, 40 h, 8 m.li TM, X, 1953, 144-158, bilhassa 148. bir oymak, 5 Bk. M. H. Yınanç, Akkoyunlular, İA, I, 252 vd. « BA, TD 998, 19'da (1526) 91 h, 11 m; TD 200, 629'da (1540) 249 n. 16 ç, 146 b, 78 m. Millili aşiretinin Akkeçili kısmına bağlı. 7 F. Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu' nun etnik menşei mes'eleleri, 1943, 271 vd. 8 BA, TD 64, 321; TD 998, 40; TD 200, 394. 9 BA, aynı defter, 719. ıo BA, TD 64, 317; « BA, aynı defter, 424. TD 998, 44; 12 BA, TD 64, 321; 13 BA, aynı defter, 572. 14 BA, TD 998, 44; TD 200, 405, 426, TD 200, 407, 740. TD 998, 42. 15 BA, TD 200, 1« BA, T D 64, 247, iv BA, TD 998, 15; ıs BA, TD 998, 41. 408. TD 998, 47; TD 200, 700. TD 200, 618. 19 BA, aynı defter, göst. yer. 20 BA, aynı defter, 8; TD 200, 790- Belleten, VII, - 77 lup Meydanköy adını taşımaktadır1), Söğütlü2, Yassıca-pmar3, Yılanlu4, gibi. Bu misalleri arttırmak mümkündür. Türkler lu'da yerleştikleri mahallere bu kabil isimler Rumeli'de ve Anado¬ vermişlerdir5. Bu itibarla, bir yandan bir kısım köy isimlerinin türk boylarına ait adları taşıması diğer taraftan köy ve mezraalara verilmiş olan isimlerin tamamen türkçe ve türk toplumunca hemen her yere verilenlere tıpa tıp benze¬ mesi, XVI. yüzyılda Mardin ve havalisinde çok kuvvelti bir türk top¬ luluğunun yerleşik bir halde bulunduğunu gösterir şaşmaz delillerdir. b. Hıristiyanlar: Bunlardan bahs olunmuştur. Erâmine «ermenb defterlerimizde lerâmine» kelimesinin çoğulu olmakla bera¬ ber, Mardin ve çevresinde oturan hıristiyanların hepsi ermeni bilâkis bunların büyük bir kısmı süryanîdir. diye değildir, Süryanîlerle ermenilerin de ayrı ırklara mensûb oldukları malûmdur. Mardin'e uğrayan seyyahlar şehrin nüfusundan bahsederlerken hıristiyan toplulukları da sınıflandırırlar: ermeni katolik, süryanî katolik, yakûbî, nastûrî, keldânî8. Şehirdeki bu farklı mezhep veya menşe¬ li halkların sancak içerisinde hıristiyanların oturdukları köylerde de bu¬ lunmaları tabiîdir. c. Yahudiler: Bunlar Mardin sancağında, XVI. yüzyılın ilk yarısında, sadece Mardin şehrinde müstakil bir mahalle teşkil idiler. Aynı yüzyılın ikinci yarısında Nusaybin'de de etmekte ufak bir yahudi kolonisine rastlanmaktadır7. Bunun dışında Mardin sancağı'nda yahudilere rastlanmaz. d. Şemsîler: ı BA, TD 998, 15; XVI. yüzyılda Mardin şehrinin bir mahallesi TD 200, 660. 2 BA, aynı defter, 427. 8 BA, 4 BA, aynı defter, TD 64, 320; 14; TD 200, 645. TD 998, 45; TD 200, 408. 5 M. T. Gökbilgin, Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fatihan, İstanbul 1957, 105, vd.; M. M. Koman ve S. Sırrı Üçer, Konya ili köy ve yer adlarına ait bir irdele¬ me, Konya 1945: F. Aksu, İsparta ili yer adları, İsparta 1936; A. A. Candar, Anadolu coğrafya lügati, Ankara 1941; C. H. Tarım, Kırşehir tarih ve coğrafya lügati, Kırşehir 1940; S. Aktüzel, İzmir vilâyeti toponymie'si denemesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji mezuniyet tezi, 1919-1950; H. Nihal ve A. Naci, Anadolu'da türklere ait yer isimleri. TM, II, 1928, 243-259; C. Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda leri iskân teşebbüsü, 102 vd.; « C. Niebuhr, aynı eser, II, 392; A- Dupre, aynı eser. I, 80; Mc. D. Kinneir, aynı eser, 433; J. S. Buckingham. aynı eser, I, 340; H. Southgate, aynı eser, II, 274. ' Bk. s. 58. aşiret¬ Türkiyede meskûn yerler kılavuzu, Ankara 1946-1950. - 78 Şemsiyye adını taşımakta olup burada oturan halk erâmine arasında gösterilmektedir1. Bunlar «şemsh dininin mensupları olmalıdırlar. XVII. yüzyıl başlarında Diyarbekir'e gelen, aslen Kefe'li bir ermeni ailesine mensup olan Polonya'lı Simeon Diyarbekir'i şemsîlerin merkezi olarak zikr eder ve Diyarbekir'de Mardin kapısı dışında bunların bir tapma¬ ğı olduğunu bildirir. Ona göre, Şemsiler putperesttirler, ermenice ko¬ nuşurlar. Diyarbekir Beylerbeyilerinden birisi bunların ermenice konuş¬ tuklarını ve kendilerinin ermeni olduklarını söylemeleri üzerine «öyle ise ya ermeni kilisesine veya camie devam kılıçtan geçiririm» diye tehdit etmiştir2. edin, aksi leceği üzere XVIII. yüzyılda da bir kısım seyyahlar lanmıştır. aşağıda görü¬ tarafından tekrar¬ 1766'da Mardin'den geçen C. Niebuhr3 şemsîlerin iki mahalle teşkil ettiklerinden, ayrı mezarlıkları hiren kendini Diyarbekir'deki Yakûbî kilisesine bahs Mardin'de bulunduğundan, bağlı rağmen, aslında hıristiyan olmayıp ayrı bir dinin rından takdirde hepinizi Bu küçük fıkra za¬ göstermelerine mensupları oldukla¬ eder. XVIII. yüzyıl ermeni müelliflerinden P. L. lnciciyan4 da «şem¬ sîler güneşe taparlarsa da, süryanî kilisesine gider lurlar. Bunlara ait bir rivayete göre, Sultan ve orada IV. Murad vaftiz o- Bağdad seferi dönüşünde Mardin yakınında konakladığı vakit, şemsîlerin ne Kur'anı, ne de başka bir kitabı tanımadıklarım duyunca, müslümanlık kitapsız millet tanımadığı için, şemsilerin kamilen hiç emr etmiştir. Bunun üzerine süryanî patriği padişaha yalvararak, kitaplarını onlara tanıtacağına dair teminat kurtarmıştır» der. risini kabule, Mardin Paşası rıca, Minorsky'ye göre7, ı BA, TD 64, 224: TD 998, 6; veya musevî Polonyalı gibi, H. dinlerinden bi¬ bir kasabada oturdukların¬ yapabildiklerinden bahs eder. V. mahalli bir paganizmin Di- TD 200, 523-524, Simeon'un Seyahatnamesi, 1608-1619, İstanbul 100. 3 Aynı eser, eser, ibadetlerini bu mezhep veya din 2 H. D. Andreasyan, bahs ettiği vasıtası ile zorlandıklarını nakl eder. Ay¬ bunların eskiden Mardin yakınlarında dan ve orada serbestçe 1964, hıristiyan kendi vermiş ve bu suretle onları Bu rivayetten C. Niebuhr5 da Southgate6 de şemsîlerin islâm, bir imha edilmesini II, 396, C- Niebuhr'un verdiği bu malûmatı J. S. Buckingham (aynı I, 341) 'da ondan naklen yazar. 4 Dört kıt'a coğrafyası. Kısım I, Asya coğrafyası, Venedik 1806, 352-354 (tercüme için Sayın Bay H. Andreasyan 'a müteşekkirim). 5 Aynı eser, göst. yer. 8 Aynı eser, II, 284. 7 Mardin, İA, VIII, 320. 79 yarbekir-Mardin ve çevresindeki son kalıntılarını teşkil etmektedir. B. Göçebe topluluklar: başlığı altında gösterilen kısmının «oturak*, bir çok Tapu Defterlerinde topluluklar vardır. cemâatler Bunlardan bir yani yerleşik düzene geçmiş oldukları kayd edilmiş¬ tir: Sürgüciyân1, Millili-Akkeçilü, Millili-Karakeçilü, Miski, Dinâbî, Şah Nasîbî, Zolî, Duraçlu, Behramki2, Bradi, Dehlekî aşiretleri gibi. Bunun¬ la beraber, Miski aşiretinin 1518 tarihlerinde Mardin'in mahallesi'nde kışladıkları3 bilinmesine, resi köyünün Miski aşiretine tâbi olarak gösterilmesine şîretin sonradan buradan Bâb-ı Cedîd (s. 73) bahsi geçen Türkmen-de¬ göçtüğü, nihayet rağmen, bu a- Berriyecik bölgesindeki Dede-kargın köyünün adı geçen aşiret tarafından daha sonraki yüzyıl¬ da hemen hemen tamamen boşaltılması bize «oturak» olarak len cemâatlerin de tam yerleşik olarak kaydedi¬ sayılamıyacaklannı anlatmak¬ tadır. Millilü aşiretinin bir kısmı ise «göçer» olarak kayıtlıdır, kendile¬ rine bağlı otuza yakın oymak adı sıralanmaktadır4. Defterlerde bu cemâatlerden bahs edilirken hep «cemâat-i ek- râd» deyimi kullanılmaktadır. Bununla beraber aşîret veya bağlı oymak beyleri arasında Timurtaş Bey5, Budak kendilerine Bey6 gibi tama¬ men türkçe şahıs isimleri taşıyanlarına da rastlanmaktadır. Muhtemelen, bu aşiretlerden bir kısmı zamanla kürtleşmiş türk aşiretleri, hiç olmaz¬ sa içlerinde benliğini kaybetmiş türk unsurlar da bulunan aşiretler ol¬ malıdır. Bir kısım türk aşiretlerinin zamanla kürtleştikleri, hatta arap- laştıkları karşılaşılmamış vakıalardan değildir7. Bu sebeple, Mardin ha¬ valisindeki cemâatlerin kendilerine yakıştırılan «ekrâd» rak tamamen kurt olduklarını düşünmemek gerektir. sıfatına baka¬ Kürt kelimesinin 1 Hâlen Savur'un Sürgücü nahiyesi bu aşiretin ismini taşımaktadır. 2 BA, TD 64, 216-17. 3 Behramki'nin aynı zamanda bir köy. adı olduğu yukarıda görülmüştür (bk. s^ 61). * BA, TD 998, 17-18. Bu aşiretin ismi -genel olarak- hep Milli edilirse de, arşiv belgelerinde daima lerinde şedde vardır. Bu sebeple JU «Millili» tarzında şeklinde telâffuz yazılmaktadır ve birinci lâm'ıa fi¬ okunuşunun ismin XVI. yüzyıldaki imlâsına uygun olacağı düşünülmüştür. Millilü aşiretinin XVII. yüzyıl sonlarında ve XVIII. yüzyıl başlarında yerleşik hayata geçirilmeleri için devletçe büyük gayretler gösterilmiştir (bk. BA, MÜD 115, 488, 516). 6 BA, TD 64, 295 vd; TD 200, 625. 6 BA, M AD 17955, 2 (983/1577-1578 tarihli). 7 Ziya Gökalp Külliyâtı - II, Limni ve Malta Mektupları, hazırlayan: F. A. Tansel, Ankara 1965, tanbul, 1966. s. XXVII; M. Eröz. Kürtlerin menşei ve Türkmenlerin Kürtleşmesi, is¬ 80 türkçede bir topluluk adı olmaktan ziyâde, «dağlı, şehir hayatından u- zak» anlamlarına geldiğini, Toroslarda göçebe bir halde rüklere -ihtimal, yukarıda açıklanan sebepten- «kurt» yaşayan Yü¬ denildiğini göz önünde bulundurmak lâzım gelir1. Üstelik «kurt» kelimesinin gelişi gü¬ zel kullanıldığını da unutmamak gerekir. Meselâ, yarbekir Beylerbeyiliği'ne bağlı sancakları ren bir listede Berriyecik sancak-beyi 1520 senesinde Di¬ ve onların beylerini göste¬ Akkoyunlu Tur Ali Bey dahi kurt olarak gösterilmektedir2. İskânla ilgili başlıca olaylar: XVI. yüzyılda, Osmanlı devleti tarafından bu bölgede takip olunan şenletme siyâseti ile nihayetlerine doğru bir kısım reâyâ'nın yurtlarını ederek bir kısım köylerin harap ve boş ilgili olaylarını teşkil Şenletme lak araziyi buralardan mak, geçen bir vaziyette kalması devrin bir hâle yolcuları sebepleri meydandadır; getirmek, hırsız ve yollarda emniyeti sağlamak3. dolayısı gibi4, gelip af tutmak, Bu de «hâriç ez-defter» raaları timar olarak vermekti. tarihli mühim iskânla bakımsız varidatı baskınından çıp¬ koru¬ «hâli ve harâbe> (23 Kasım belirtilmektedir: gönderüp Mardin'den vâki olan Silindir ve Büyükçe ve Çömlek-depe ve oldu¬ olarak avarızdan Meselâ 9 Zilkade 957 Paşa mektub ve arttırmak, köyünün kuruluşunda kalmış bir hükümde bu ikinci usul açıkça Beylerbeyisi Ayaş yüzyılın gayeye erişmek için de takip e- yerleşenleri hizmetlerinin karşılığı bir diğeri ile çapulcuların dilen usullerden birisi, yukarıda Serçe-hanı ğu en aynı ederler. siyasetinin verimli terk mu¬ mez- 1550) «Diyarbekir aşağa bir yerde Ali Depesi ve Çakır- pazar nâm mezraalar hâriç ez defter hâlî ve harabe mezraalar olup ma- hûf ve muhatara olmağın şenlenmesi lâzım timara mutasarrıf olan Zeynelâbidîn olup on dört tahminen altı bin bin akçalık akça ile Umarı zeamete yetiştirilmek üzere mâmur edüp âyende ve revendenin canına ve mâline zarar erişdirmeyüp ol yerleri hıfz ve hırâset etmeği uhdesine a- lup hıfz ve hırâseti emr olunup memleket ihyasına ve sebeptir deyu arz etmeğin vech-i meşrûh üzre Umarı yurulduh. Bununla beraber Çakır-pazarı mâlin izdiyâdına zeamet olmak bu- mevkiinin 1563 senesinde de 1 Aynı yazar, aynı eser, 9-10. 2 Ö. L. Barkan, H. 933-934 (M. 1527-28) malî yılma ait bir bütçe örneği, İktisat Fakültesi Mecmuası, İstanbul, XV, 1953-1954, 307. 3 Ayrıca bk. C. Orhonlu, Osmanlı 37 vd. * Bk. s. 70-71. 5 BA, Ruûs 209, 130. İmparatorluğunda aşiretleri iskân teşebbüsü, 81 şentetilmesine- dâir bir başka hükmün bulunuşu1 devletçe takip olunan hedeflere ulaşılamadığının delilidir. XVI. yüzyılın sonlarına doğru Mardin çevresinde bir çok köylerin boşalmasının tamamen, beylerbeyi voyvodalarının halktan faz¬ la «cerime» almalarından doğan bir sonuç olduğu, yani halka yapılan zulmün neticesi olduğu görülmektedir2. Bu yüzden bir kısım köyler bo¬ şalmış, hazinenin geliri azalmıştır. 1597-98 tarihlerinde eski Lahsa bey¬ lerbeyi Ahmed Paşa3 Diyarbekir ve Rakka eyâletlerini, Mardin ve çevresini' tahrire memur edilmiştir. Lâkin, dolayısı ile timar sistemini yeniden düzene sokmağı, bu arada hazineye daha fazla gelir sağlama¬ yı gözeten bu tedbir Mardin ve köylerinde karışıklıklara ve kanlı o- laylara yol açmıştır*. Nüfus dağılışı ( vergi mükelleflerine ve muaflara göre ) : XVI. yüzyılın muhtelif tarihlerinde Mardin sancağı'ndaki müslüman, hı¬ ristiyan (şemsîler de bunlarla beraber) ve yahudi topluluklarının, Tah¬ rir Defterleri'ndeki vergi mükellefi5 veya muafların6 adetlerini hesapla¬ mak, sureti ile,, şehir ve köylerde dağılışlarını ve rine oranlarını tesbit edebilmek, hatta bu bunların yekdiğerle¬ rakamlara göre, «hâne» ta¬ biri için. bir kat-sayı kullanarak, nüfus tahminlerine girişmek mümkün¬ dür. Aşağıda buna teşebbüs olunacaktır. 1518 (924) 'deki durum: Hâne Mardin kazası: ı BA, Müsl. Hıris. 4760 3610 Mücerred Yah. Müsl. Hıris. Yah. 92 408 443 20 Ruûs 218, 51. 2 M- Akdağ, aynı eser, 11. S Yukarıdaki makalede Lahsa Liha şeklinde dizilmiştir; -herhalde büyük bir dalgınlık eseri olsa gerek- Ahmed Paşa'nın Lahsa Beylerbeyiliği için bk. bep BA, DD 75 mükerrer, 15a, 69b. * M. Akdağ, agnı eser; 12-13 ve- notları. B Bk. N. Çağatay, Osmanlı İmparatorluğunda reagadan alman vergi ve resimler, &T€PDi V, 1947, 48»&11; H. İlnrlcık, Osmanlılar' da raigget rüsumu, Belleten, XXIII, 1959. 576-610. 8 Aynı yazar, agnı eser, 595-600; L. Güçer, XVI-XVII. asırlarda Osmanlı impara¬ torluğunda hububat meselesi ve hububattan alman vergiler, İstanbul 1964, 71 vd. - 82 Şehir1 : Köyler : 618 796 39132 1204 Nusaybin nahiyesi: Şehir4 : 115 Savur kazası: 520 Şehir6: 92 94 156 2803 266 212 34 21 98 13 21 114 21 114 Köyler5: 215 88 215 81 86 Köyler: 20 53 7 434 Sancak: Mardin 229 - 5286 2427 kazasına bağlı vergi mükellefi bulunmayan, 92 53 496 496 20 köylerden yalnız 19'u hiç müslüman tamamen lerdir. Tek bir köy halkı muhtelittir: hıristiyanların oturdukları yer¬ Kelbîn7. Savur'a tabi köylerden de 4 ü tamamen hıristiyanlarla meskûndur, diğerleri müslüman halkın oturduğu mahallerdir. Aynı tarihte, yani 1518'de, Mardin sancağı'ndaki üç dinî ce¬ maatin vergi mükelleflerinin şehir ve köylere dağılış oranları -kanaa¬ timizce, genel nüfus içerisindeki nisbetlerin de aynı olması gerekmek¬ tedir- yüzde cinsinden şöyledir: Müslüman Hıristiyan Yahudi Mardin kazası: Şehir : 40.- 53.7 Köyler: 74.- 26.- Şehir : 51.6 48.4 _ Köyler: 50.- 50.. _ 6.3 Nusaybin nahiyesi: » BA, TD 64, 228. * Bunlardan 2 370 haneyi aşiretlere, cemaatlere ve oymaklara men.np konar-g-öçerler teşkil etmektedir. " 3 Konar-göçerlere ait 6 mücerred de bu rakama dahildir « BA, TD 64, 237. r.k ml^16^ 8İt yek?nl»r.,deftMden tek" fl»r hesaplandı için. buol.r. mehaz ola¬ rak muayyen bir yer gosterilememektedir. 6 BA, TD 64, 311. 7 Bk. a. 71 : 83 Savur kazası: Şehir: 100.- Köyler: Sancak: 65.8 34.2 - 66.75 32.- 1.25 1526 (932)' daki durum: Hâne Mardin kazası . Mücerred Muaf Müsl. Hıris. Yah. Müsl. Hıris. Yah. 8130 2460 131 1591 808 103 989 Şehir : 753 1140 131 Köyler: 6685 1169 - 692 151 Şehir : 183 151 - 35 55 - 3 Köyler: 509 - - 20 - - 4 Savur kazası: 970 323 - 197 254 - 114 Nusaybin nahiyesi : 344 399 1192 396 103 481 501 55 55 7 Şehir : 87 14 - 6 4 - 22 Köyler: 883 309 - 191 250 - 92 1885 164 - 265 76 - 34 10.985 3.047 131 2.053 1.180 103 1.045 Berriyecik kazası: Sancak: Yukarıdaki tabloda ile 1526 seneleri arasında üzere, Mardin sancağı 1518 büyük bir gelişmeye görüldüğü mazhar olmuş, vergi mükellefleri miktarında büyük bir artış vukua gelmiştir. Bunun başlıca sebeplerini kısmen önceki tahrir esnasında bütün mükelleflerin deftere kayd olunmamış olması, kısmen de osmanlı idaresinin kısa burada sağladığı nizam ve sükûnun bu havaliye nüfus cçlbetmesi teş¬ zamanda kil edebilir. Böylece, sancak dahilindeki vergi mükelleflerinin sayısı 1526 da -yeni ilhak olunan Berriyecik hariç- aşağıdaki nisbetlerde artmıştır: (Yüzde) 72.15 18.80 42.40 270.- 114.- Mardin sancağı'ndaki 1526 senesindeki muafların, 415.- yani tekâ- lif-i örfiyye ve hâne-i avarızdan muaf olanların müfredatı ise şöyledir: 84*- Mardin'de Şeh. Köy Nusaybin'de Şeh. K% Kadı1 1 - Dizdar2 1 _ Mustahfız» 139 Azap4 108 6 Talebe11 6 - Sipâhî-zâde7 43 19 6 7 Hatip9 3 29 Ehli12 berât 55 Pîr, âtıl, âmâ13 99 _ 12 S - - - _ 12 5 12 1 _ - 1 _ - 22 4 103 - 113 Zaîm15 9 _ 501 481 13 - - 2 35 - 15 7 20 11 - - _- - 204 Muaflar - _ __ 1 Sipâhî14 Ümerâ-i aşâir16 Köy _____ 53 Sâdâd11 Toplam: Şeh. ___ İmam8 Müezzin10 Berriyecik'te Şeh. Köy 1-1 . Müderris5 Savur'da _ 3 4 _ 22 92 1 33 1.045 l BA, TD 998, 6, 40. 52. a-« BA, TD 998, 37,. 7 Aynı defter, 13, 14-19, 41-43, 57. 8 Agnı defter, 9, 8, 12-13, 41-4S; 5»; 9 Agnı defter, 6. 10 Aynı defter, 6, 13, 53. 11 Agnı defter,!, 41-4. 12 Aynı defter. 6, 11, 40-57. 13 BA, TD 998, 5-7, 12-37, 40-57*. Bunlar arasında hıristiyan olan muaflar dm vardir; Bu huşu», Osmanlı İmparatorluğu _da gözetilmediğinin tipik bir delili olduğu ve "Osmanlılar Yeni zaman lerini tesis ederken, dinî hürriyet umdesini yen H. A. Gibbons köylerde oturmakta teb'â arasında din farkı tarihinde, milliyet¬ temel taft olarak vaz etmiş ilk millettir» di¬ (Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu, tere. R. HulÛsî, İstanbul 1928. 63)'u bİT kere daha teyit ettiği- için, bilhassa belirtildi. 14 Agnı defter-, 37. 16.16 Aynı defter, göst. yer. Asîret ümerâsından bir kısmının isimlerini TD 998 kaydetmektedir: «Şak Ate Bey, ekhâ~dr* asîret-i Şak NasiBi'retti; Piri _ey, cemâat-i ekrâd* Zoli reisi; Ali Beg, Yar Mi reisleri (Agnı defter, 14-19).» Hamzmtıe Tânuriat Beg... ekrâdt MilHH-Akkecill - 85 - Yine mezkûr tarihte, yanı 1526'da "Mardin mükellefleri ile hâne-i gayr-ı avarızdın köylere dağılış nisbetleri, dolayısı ile, sancağı'nda vergi muhtelit olarak şehirlere ve nüfusun dinî topluluklara göre dağılış yüzdesi şöyledir: Müslüman Mardin I-lırisfeiyan Yahudi 4.48 kazası: : 49.*7 45.65 Köyler : 84.23 15.77 51.76 48.24 Şehir Nusaybin nahiyesi: Şehir Köyler : Savur kazası Şehir - 100.- : : Köyler : 86.47 13.53 67.30 32.70 Berriyecik kazası: 90.- ıo.- Sancak: 76.26 25.36 1.38 1540 {947*' daki durum: Mücerred Hâne Müsl. Hıris. Müs. Yah. Hıris. Yah. 59 Mardin kazası Şehir Köyler Sancak : : 966 1393 : 9660 2340 10.626 3.733 308 £03 2.956 1494 3.264 2.297 121 121 Aynı tarihte avânz-i divâniyye'den muaf olanlann miktarları defterdeki kayıtlardan çıkarıldığı zaman şu rakamlarla tadır: 59 karşılaşılmak¬ 86 Pîr1: 31 adet; imam2: 5 adet; hatip3: 1 adet; şâdât4: 4; çeşitli muaflar5: 83 adet; şeyh8: 1 adet; cebelû7: 6 adet. Toplamı: 131. Defterimizde zikr olunmamakla beraber, bunlara 1 kadı, 1 dizdar, her biri 100'ün üzerinde olan kale mustahfızlarınm ve azaplarının, ümerâ-i de, 1540 senesinde Mardin sancağı'ndaki muafların sayısı, mutlak surette, aşiretin eklenmesi gerekirdi. Böylelikle 131 rakamının birkaç katı fazlası olan bir miktara ulaşırdı. Yukarıdaki malûmata göre, aynı tarihte Mardin sancağı'nda toplulukların birbirlerine oranları şöyledir (yüzde): Müslüman Hıristiyan Yahudi Mardin şehri : 34.90 59.10 5 Köyleri : 76.70 23.30 - Sancak : 69.69 Tahminî nüfus: XVI. 29.47 yüzyılda mükellefleri ile muaflara ait rakamlardan Mardin sancağı'ndaki vergi şehirlerdeki, bütün sancak dahilindeki nüfusu, tahmini olarak; dahilinde olduğu yukarıda belirtilmişti8. 0.84 köylerdeki ve hesaplamanın imkân Bunun için «hâne» tabiri ile kaç kişinin ifade olunduğunu -takrîbî olarak- tayin etmek gerekir. Ev¬ li vergi mükellefini gösteren hâne deyimi, umumiyetle 5 kişiyi ifade eder, kabul edilir9. Bununla beraber «hâne»yi 7 kişi olarak mütâlâa e- denlerde vardır10. Burada, daha yaygın olduğu için, bu tabiri 5 kişiyi gösterir, şeklinde nazar-ı itibara alarak aşağıdaki tahminî sayılar bu¬ lunmuştur: ı BA, TD 200, 481, 490-1, 493, 527, 538, 680, 583, 596, 598-9, 644, 651. 5 Agnı defter, 491, 495, 538, 588, 712. 3 Aynı defter, 538. « Aynı defter, 542. 6 Aynı defter, 558, 593, 596, 598-9. 6 Aynı defter, 596. 7 Aynı defter, 642. 8 Bk. a. 70- 9 ö. L. Barkan, Tarihi demografi araştırmaları ve Osmanlı 11-12. 10 F. Sümer, Kayı, İA, VI, 461. Tarihi, TM, X, 1953, 87 1518'de Mardin sancağı'nın nüfusu: Müslüman Mardin kazası: Yahudi Toplam 24.208 18.493 480 43.181 480 8.100 Şehir * : 3.594 4.136 Köyler : 19.845 6.275 Nusaybin nahiyesi : 1.179 26.120 1.081 2.260 : 583 511 1.094 Köyler : 596 570 1.166 kazası : 2.688 1.128 3.816 Şehir Savur Hıristiyan Şehir Köyler : Sancak 437 437 2.251 4.379 : 26.896 : 2.128 19.621 480 46.997 1526'da Mardin sancağının nüfusu: Müslüman Mardin kazası Şehir : Köyler Nusaybin nahiyesi : 13.117 103 4.610 6.099 103 3.522 Şehir : 953 Köyler : 2.569 Savur kazası Şehir : Köyler : Berriyecik Sancak : kazası Yahudi 43.230 35.089 : Hıristiyan Toplam 56.450 10.712 6.240 41.329 810 4.332 1.763 810 2.569 7.030 5.161 1.869 463 74 537 4.698 1.795 6.493 9.724 896 10.620 58.115 15.882 103 Müslüman nüfusa kadı, dizdar, muıtahfız ve azap ilâve olunmuştur. 74.100 1540'da Mardin sancağı'nın nüfusu : Müslüman Hıristiyan Yahudi Toplam Mardin kazası : Şehir : 5.511 7.768 Köyler : 52.756 13.194 58.267 20.962 Sancak: 664 13.943 65.950 664 79.893 IV. Bölüm Mardin Şehri Diyarbekir - Musul belirtildiği gibi, yolu güzergâhında oluşu ve evvelce de ancak uzun muhasaralardan sonra teslime zorlanabilen feth edilmez, sarp bir kalesi bulunduğu için îbn Fakîh1 (ölm. 903), ts- tahrf2 (ölm. 951), Îbn Havkal3 (ölm. 977), Îbn Cubayr4 (ölm. 1217), Ya¬ kut5 (ölm. 1229), Îbn Şaddâd6 (ölm. 1285), Ebü'1-Fidâ7 Îbn Battûta8 (ölm. 1377) (ölm. 1331) ve gibi arap coğrafyacıları Mardin'den bahs e- derler. Bunlardan, Istahrî ve Îbn Havkal'ın bize verdikleri malûmat- dah Mardin şehrinin X. yüzyılda büyük bir şehir olup kalabalık ve ge¬ niş çarşıları bulunduğunu, sur dışının mamur olduğunu, Yakut'tan XIII. yüzyılın başlangıcında Mardin'de büyük kervansarayların, medreselerin mevcudiyetini, evlerin biribiri üzerine yamaçta meleri sebebi ile, merdiven şeklinde göründüklerini, her çarşıların, inşa edil¬ birinin birer sarnıcı olduğunu, Mardin'de zeytinyağı imal edildiğini öğrenmekteyiz. 1 Kitâb al-Buldân, neşr eden: M.J. de Goeje, Lugdunum Batavorum 1885, 132, 136' Kitâb Masâlik v'al-Mamâlik, neşr eden: M. J. de Goeje, Lugduni Batavorum 1927, 76, k. notu. 8 Kitâb Sürat al-1 Arz, neşr eden: J. H. Kramers. Lugduni Batavorum 1938, 214. 4 The Travels of îbn Jubayr, neşr eden: W. Wright metnine istinaden M. J. de Goeje, Leyden 1907, GMS, 241. 5 Agnı eser, V, 39. 8 Al-AHak al-Hazira fi Zikr Umara al-Şam v'al-Cazira, bu yazmanın Lübnan, Ür¬ dün, ve Filistin ile ilgili kısmı basılmıştır: Topographie historique d'Ibn Saddâd, neşr eden: S. Dallan, Damas 1963. Eserin Mardin'den bahs eden kısmı Oxf ord, Bodl. Marsh 333*de- Ûh. <G1. Cahen La Djazira mı milieu du treizieme sieole d'apres Hzz'ad-din îbn Chaddâd (Revae des Etudes Islamigues, I, 1934, 109-128) adlı makalesinde bu kısmı incelemişle değerlendirmiştir. Bu makaleden faydalanılmtştır. 7 Geographie d'Aboulfeda, ir. tere. ve notlar: S. Guyard, Paris 1883, II/2, 55. 8 Voyages d'Ibn Batoutah, II, I, 260 vd. 142-145; neşr eden: Segahat-nâmt-i Îbn C Defremery ve B. R. Sanguinetti, Paris Battûta, türk. tere: M. Şerif, İstanbul 1333, - 90 - Îbn Şaddâd ise, şehrin az yüksek bir sur ve onun kenarında¬ ki bir hendekle çevrilmiş olduğunu, iç kalenin son derece yüksekte bulunduğunu, surların altı kapısı olup bunlardan dördünün Bab al-Sur, Bâb Kıssîs, Bâb Şavât ve Bâb al-Cadîd'in açık, Bâb al-Zaytûn ile Bâb al-Hammâra'nın kapalı bulunduklarını belirtmektedir. O, şehirde 300 e yakın cami ve 6 hamam bulunduğunu da yazmaktadır ki, 300 rakamı mübalâğalı olmakla beraber, şehrin ne derece gelişmiş olduğunu ifade etmesi yönünden önemlidir. XV. yüzyılın ikinci yarısında, 1471'de Urfa'dan len Venedik'li tacir Josafa Barbaro1 da Mardin'e ge¬ şehir hakkında hayli geniş malûmat vermektedir. Onun tasvirine göre, bir tepe üzerinde bulunan Mardin (Merdin)'e bir mil kadar uzunluktaki bir merdivenli ben ulaşılmakta, bu yol bir kapıdan şehre vasıl yolu taki¬ olmakta idi. Şehir, ortasındaki, üzerinde bir kale bulunan diğer bir tepeyi çevrelemekte idi. Kaledeki evlerin duvarları tabiî bir sur vazifesi gördüğünden, bu¬ rada ayrıca bir sur yoktu2. İçerisinde 300 kadar ev vardı. rı bir merdivenli yoldan kumaş ve kadife (Assembei) tırmanılıyordu. Şehirde dokunmakta idi. nâmına dokunduğunu J. Buraya ay¬ bol miktarda ipekli Barbaro bunların Uzun Hasan belirtmekle, şehrin Akkoyunluların hakimiyetinde olduğuna işaret etmektedir. Bu zat, Mardin'deki ikameti sırasında, girbei) misafir-hânesinde kalmıştır. Cihangir Bey Burası bizim ( Zian- Tahrir Defterlerinde rastladığımız Cihangir Bey zaviyesi olsa gerektir3. Zaviyenin gayet iyi tefriş edilmiş olduğu, Barbaro'nun yerdeki halılara, beherine 100 duka gibi çok yüksek bir baha biçmesinden bellidir. O, hastalanmış ve bu¬ rada tedavi de edilmiştir. XVI. yüzyıl başlangıcında Mardin'e bir Venedikli tacir daha uğramışsa da bunun ismi malûm değildir4. O da, dört beş mil uzaktan görülen şehrin ihtişam ve güzelliğine işaret etmekte, şehrin ortasındaki 1 Travels to Tana and Persia by Barbaro and Contarini, ing. London 1873, 48, Hakluyt Society No. 49; İA, Mardin maddesinin (VIII, 322) Barbaro'nun 1431'de Mardin'e gelmiş gibi gösterilmesi tere.: W. Thomss, bibliografyasındı bir baskı hatası ol¬ malıdır. 2 Bu durumu 1766'da aynı eser, 3 BA, 4 Mardin'e uğrayan C- Niebuhr'da müşahede etmiştir (Bb> II, 392). The TD 998, 25; TD 200, 750-1; krş. A. Gabriel, aynı eser, I, 37 not 6. Travels of a Merchant in Persia, ing. tere. W. Thomas, London 1873, 146- 150, Hakluyt society no. 49. 91 bir tepe, onun da üzerinde bir kale bulunduğunu ve şehrin bu tepeyi çevrelediğini, şehirde güzel saraylar ve camiler tadır. Her iki Venedik'li tacir tarafından bulunduğunu yazmak¬ Mardin hakkında verilen izahat, insana ister istemez, 1690'da ölen Hollanda'lı doktor ve coğraf¬ yacı Olfert Dapper'i hatırlatmaktadır. Zamanının coğrafî eser ve se- yahat-nâmelerinden faydalanarak aynı türde pek çok eser vücûda getiren ve kaynaklarından bir kısmı, muhtelif sebeplerle kaybolduğu için, kendininkiler kıymet kazanan bu zatın Beschryving van Asie1 adlı kitabı¬ na koyduğu, daha sonra pek çok eserlerde, hatta türkçe kitaplarda bile2, kopyaları görülen Mardin'e ait bir gravür, Barbaro'nun ve diğer Venedik'li tacirin Mardin tasvirlerine tıpa tıp uymaktadır. mevzu-u bahs gravürün bu iki tacirden birisine Bundan da veya onlarla beraber seyahate katılan diğer bir san'atkâra ait olması ihtimali hatıra gelmek¬ tedir. Mardin şehrinin XVI. yüzyıldaki durumu ise bu bölümün ko¬ nusudur. Kale: Mardin kalesi, Mardin dağı'nın üzerinde, doğu-batı is¬ tikametinde, 800 m. kadar uzunlukta, yer yer 30 ilâ 150 m arasında değişen genişlikteki bir düzlüktedir. Bu düzlük doğuda 1.200 m, batı¬ da 1.180 m, ortada 1.165 m. yüksekliğindedir. Hemen rin azamet ve heybetinden sitayişle bütün görenle¬ bahs ettikleri ve X. yüzyılda ml- Bâz [şahin3], XIV. yüzyılda «KaFat al-Şahba» veya «Kalzat-ı Kûh*» hat¬ ta <Kafat al-Gurâb [Karga-kalesi]6» adları verilen Mardin kalesinin Os¬ manlılara ne şekilde intikal ettiği meçhûlümüzdür. Kalenin osmanlı kuvvetleri tarafından muhasarası sırasında top ve tüfek ile döğüldüğü- nü, İdris-i Bitlîsî'den naklen oğlu Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi bildirmek¬ tedir8. Buna rağmen, bu hadiselerin kalede yapmış olduğu tahribat bi¬ linmemektedir. Kalenin yakın zamanlara kadar ancak cuttu: Güneye bakan tarafta, hayli dar ve yetindeki giriş kapısı. Kapının üzerinde tek giriş imkânı mev¬ meyilli bir patikanın niha- bir kitabe ve onun da yuka- ı Amsterdam 1680, 18. 2 Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958. İstanbul 1959. I, 259. 3 Îbn Havkal, aynı eser, göat. yer. * İbn Battûta, aynı eser, göst. yer. 5 Abdülgani Efendi, aynı esir. 1. Aynı estr, 84a. II, 744; N. Sevg.n. Anadolu kaleleri, 92 - rısında iki arslan bulunuyordu1. 1932 de Mardin'i ziyaret ederek kale¬ de ve şehirdeki tarihî eserleri sanat tarihçisi olarak inceleyen A. Gab¬ riel2 bu giriş kapısının kümdarlarından mimarî tarzının Hamza Bey'e bu kapıdaki Akkoyunlu hü¬ ait bir kilidin de delâlet ettiği gibi3, Akkoyunlular devrine ait olabileceğini kabul etmektedir. Bugün kaleye, 1960 senesinde ile irtibatı kolaylaştırmak için, burada yapılan kalenin kuzey Nato tesisleri cephesinde inşa olunan ve elle işleyen bir teleferik vasıtası ile bir tünelden çıkılabilmektedir. XVI. yüzyılda Mardin kalesinin bir kaç defa tamir ettirildiği¬ ni vesikalardan öğreniyoruz. Bunlardan biri, kalenin 1549 (956)'da ya¬ zın Avlonya sancak beyi Hızır Bey vasıtası ile tamir ettirildiğine dâir 24 Cemaziyülahır 956 (24 Temmuz 1549) tarihli ve ebnâ-i sipâhiyân- dan Mehmed tarafından tanzim edilmiş bir defterdir4. Bu tamirat esna¬ sında 1065 inşaat işçisi, 190 ırgat, 50 marangoz, 24 bıçkıcı (erre-keşân), 12 taşçı, 9 demirci, 39 zenbilci (âb-râhgerân), 15 mış, bunlara (zembilgerân), 12 kanalizasyon işçisi mahzenci, 205 saka, yani cem'an 1621 işçi çalıştırıl¬ 74.965 akça ücret ödenmiş, bütün inşaat masrafları 802.780 akçaya baliğ olmuştur. Bu tamir işlemi bittikten sonra, surların muhafazası için ka¬ ledeki azapların kâfi gelmediği, bu sebeple buraya 50 azap gönderil¬ diğini evâîl-i Zilkade 957 (11-21 Kasım 1550) tarihli Diyarbekir Beyler¬ beyisi Ayaş Paşa'ya yazılan bir hükümdeki «Mardin kafesinin dahi su¬ ru tacmir olunup muhafazası azablarma ferman olunup taşra ihraç olun¬ dukta mevcut olan azab kifayet âdem ihraç edüp hıfz etmemekle şâir hFâdan kırk-elli nefer ettiresin deyu emr-i şerifim vârid olmagla sûr-ı mezbûr muhafazasına elli nefer âdem ihraç olunmağla ...5» ifâdesinden anlıyoruz. Diğer bir vesika da kalenin 1574 senesinde tamir ettirildiğini göstermektedir. Diyarbekir bir hükme göre, ve kalenin 75.000 akçaya tamir 1 Bu arslanlar, hâlen, 2 Aynı eser, beylerbeyisine defterdarına gönderilen olunabileceği tahmin e- Mardin müzesinde bulunmaktadır' I, 12-14. 8 H. Etem, Akkoyunlu Hamzanm adına Mardin kalesi logya ve Etnografya Dergisi, istanbul, III, 1936, 141-4; belgesi, İstanbul (basılış tarihi yok), 9-14. 4 BA. MAD 55, 146a-148a. 6 BA, (A), DVN 957.11.a (Fekete tasnifi 375). kilidi, Türk 1. Artuk, Artuk Tarih ilinin Arkeo- tarihi 93 - dilmiş iken, Mardin mimarlarından llya bu işin. devamlı olarak kendi¬ sine verilmesi şartt ile, kalenin tamirini 30.000 akçaya yapabileceğini arz; etmiş, bu talebi kabul olunarak tamir masraflarının Mardin haslar mukataası gelirinden ödenmesi hususu val 981 21 Şubat dahi emr olunmuştur (29 Şev¬ 1574) '.. Kalenin müteakip yüzyıllarda da müteaddid defalar tamir et¬ tirilmiş olduğu, buradan gelip geçen Avrupa'lı harap2, bazan kudretli bir durumda seyyahların onu, bazan bulmalarından Burada, batı tarafta bir çok evler bulunmakta idi. ları kaledeki şehir için tabiî bir sur Barbaro, buradaki 1766'da C. evlerin miktarını anlaşılmaktadır3. Bu evlerin meydana getiriyordu. üç yüz kadar tahmin etmektedir4. Niebuhr5 da kalede vaktiyle 200 kadar ev geçtiği tarihte duvar¬ 147L'de. J. varken, oradan bunlardan ancak. 80 inin oturulabilecek vaziyette oldu¬ ğunu kayd etmektedir. Bu bilgilere kıyasla, XVI. yüzyılda da Mardin kalesinde 300 ile 200 arasında mesken bulunduğu tahmin olunabilir. Ka¬ lenin doğu tarafında ise, bir saray ile bir cami ve lunduğu anlaşılmaktadır. Sarayın kalıntıları bazı 1932'de A. binaların bu¬ Gabriel tarafın¬ dan incelenerek o zamanki durumu fotoğrafla tesbit olunmuştur. Onun tahminine göre6, saray XV. yüzyıldan, yani Mardin'deki Akkoyunlular devrinden intikal etmiştir7. Camilerden birisi Artuk oğullarından kalmadır. yüzyıl XIX. sonlarına doğru Ali Emîrî bu camiin mîhrap ve minaresinin dört köşe temel kaidesini görmüştür. Mihrabındaki bir larından Necmeddin Ilgazi b. Kara Arslan mir olunduğuna işaret etmektedir. halk tarafından bir ziyaretgâh. ibare8, onun Artuk-oğul- (1294-1312) Kale camii tarafından ta¬ adı da verilen bu eser olarak da kullanılmıştır. Bu mahalle «makam-ı Hıdırlth adı da verilirdi. Ali Emîrî, çok uzun olan bu camiin minaresinin suret-i mahsûsada tezyin edildiğini, ihtiyarlardan naklen ı BA, MAD 20115, 83; Ilya'nm babası da mimardı. Bk. BA, DD 75, 23 a. 2 Bk. C. Niebuhr, aynı eser, II, 391; G. A. Olivier, aynı eser, II, 3421. 3 Bk. Aucher-Eloy, Relations de voyages en Orient de T830 â 1838, eden; Jaubert, Paris 1843, I, 181. * Ay m eser, 48. 5 Aynı eser, II, 392. 8 A. Gabriel, aynı eser, II, Plannches VII/37 A. Gabriel, 8 Kâtip Ferdî, aynı eser, II, aynı eser, Plannches VII/8; I, 14'deki 17. notta: «J--ÜI , L-jİI,,^ Jr^H cilUl jUaL.ll l,"^ ^ notlarla naşr 94 kaydetmektedir1. Bununla görebilmiştir. Abdülgani beraber, o, bu Efendi2, kale minarenin ancak kaidesini bir iskân yeri olmak vasfını kaybettikten sonra, yani halk tarafından terk olunduktan deki diğer bazı eserlerinki ile birlikte, bu minarenin de külerek başka inşaatlarda kullanıldığını yazmaktadır. riel, o zamanki kalıntılardan faydalanarak, bu camiin sonra, kale¬ taşlarının sö¬ 1932'de A. Gab¬ plânını yapma¬ ya muvaffak olmuştur3. Kalede bulunan ikinci bir camiin de Akkoyunlulardan miras kalmış olduğuna, çok harap bir vaziyetteki minaresinin üzerindeki Ak¬ koyunlu damgası şehâdet etmektedir. Başbakanlık Arşivi'nde bulunan lerden birisinde bulunan bir evkaf maliyeden müdevver defter¬ kaydında4 «cemâat-i câmi-i şerif der kale-i Mardin* başlığı altında 1550 (957) ve 1552 (959) senelerinde bu camide ferrâş, muarref5, mütevelli olarak bulunan zatların kaçar akça yevmiyeleri olduğu zikr olunmaktadır. Burada bahis konusu olan cami Artuk-oğullarından kalan cami midir, belli değildir. Kalenin doğu tarafında bulunan bir diğer binanın da mimarî tarzından XIV. yüzyıla ait olabileceği A. Gabriel'in serd ettiği fikirler meyanındadır*. Kalede birde hamam bulunduğunu, buna ait enkazın 1925 ilâ 1930 seneleri arasında mevcudiyetini Abdülgani Efendi belirtmektedir7. Bunlardan başka, büyük sarnıçları bu gün dahi görmek mümkündür. Mardin kalesinde 1526 (932) senesinde 139 mustahfız ve 108 azap bulunduğu yukarıda belirtilmişti8. Bunlardan bir kısmının, bazan başka kalelere vazifelendirildikleri9, bazan da gönderilerek oralarda seferlere iştirakleri emr olunduğu10, bu sebeple miktarlarının azalması 1 Kâtip Ferdî, aynı eser, göst. yer. 2 Aynı eser, 182. 8 A. Gabriel, aynı eser, I, 16, şekil 7, J BA, MAD 16160, 6 F. Köprülü, 3 ve 5. Vakfa ait tarihî ıstılahlar meselesi. Vakıflar Dergisi, 1, 1938, 133-138. « Agnı eser. I, 15-16, şekil 8. 7 Agnı eser, 190. 8 Bk. s. 52. 9 BA, MÜD 30, 246. 10 BA, MÜD 21. 48. - 95 - yüzünden kalenin muhafazasında ve gerekli hizmetlerin ifasında müşki- lât çekildiği, bu itibarla da, zaman zaman kaledeki mustahfız ve a- zapların takviye edildikleri anlaşılmaktadır1. Bununla beraber, XVI ve XVII. yüzyılda kaledeki mustahfız ve azapların adedlerinin, müştere¬ ken 200 civarında olduğunu, sayılarının 1572 (980)'de 199, 1642 (1052) de 196 (85'i mustahfız, lll'i azap), 1645 (1055)'de 198 (85'i mustahfız, 113'ü azap) kişi olarak gösterilmesinden din'den geçen J. B. Tavernier3 de anlamaktayız2. kalede 200 1664'de Mar¬ sipahi ve 400 yeniçeri bulunduğunu yazmaktadır. Kale, muhtemelen, XVIII. yüzyıl ortalarında yavaş yavaş terk olunmağa başlamıştır. C. Niebuhr'un evvelce kalede 200 ev varken, 1766'da buradaki meskenlerin adedinin 80 kadar bile olmadığını belirtmesi bunun delilidir4. XIX. yüzyıl ortalarından sonra lunmuş, buradaki binaların taşları sökülerek de, kale tamamen terk o- başka inşaatlarda, şehir¬ kullanılmıştır. Şehrin surları: Mardin'in etrafı XVI. yüzyılda, daha önceleri de olduğu gibi, surlarla çevrili idi5. Bu durum şehrin yalnız asayişinin temininde değil, ayni zamanda iktisadî hayattaki canlılık ve hayatiyyet üzerinde de büyük bir rol oynuyordu. Bu keyfiyeti 1654 senesi Tem¬ muz ayı başlangıcında Mardin naibi olan Ahmed'in şehir surlarının ha¬ rap bir halde bulunuşunun intaç ettiği asayişsizliği ve iktisadî çökün¬ tüyü belirten aşağıdaki arzından çok açık bir şekilde öğrenmekteyiz: «Atabe-i aliyye-i sacâdet-mekîne arz-t dâi-i kemîne budur ki, Mardin kafesinin burç ve bârûsu, mukaddema muhkem ve ma'mûr iken, vilâyet halkı hırsız ve haramzadelerden emin olup ve tüccar taifesi Mardin'e getürdükleri emtia ve akmişelerinden mirîye makbuz olup şehir kapularından ubûr etmekle, ait olan rüsumat bir akça zayi olmaz i- Tfcen; on dört seneden mütecavizdir ki, bârû ve hisarın baczt yerleri mün¬ hezim olup yer ile yeksan olmağla, haram-zâde ve dükkân açup emval ve erzak serîka gice ile şehre girüp ev etmekle vilâyet ve gezend erişdürüp ve nice fesâd edüp münhedim olan halkına zarar gedüklerden çı- 1 Bk. s. 92 deki hüküm. 2 BA, M AD 4646, 3. 3 Aynı eter, I, 187. * C. Niebuhr, agnı eser, II, 392. « Cl. Cahen, agnı tser, 116; rini, göst. yer. Travels to Tana and Persia bg Barbaro and Conra- - kap. firar eyleyüp 96 ve tüccar taifesi yüklerin kapulardan geçirmegvş münhedîm olan yerlerden hafiyyeten yük idhâl edüp kaçırmağla, cânih-i mirîye gadr müterettib olmağın, devlet-i şehinşûhîde münhedim olam yer¬ ler bina ve tacmir ve muhkem ve haşin eylemek dîn ü devlete lâyık görülüp emr-i mühim olmağla âyân-ı vilâyet ve mimar ve ehl-i hibre vt mu'temedîn ile üzerine varılup cümle burç ve bârûsun devr edüp münhedim ve harabe olan gedükleri yer yer, tûlen ve arzan zira? olunup def¬ ter olundukta, mecmuu üç bin zıraç çıkup ve andan mâada, bârûnun ni¬ ce yerleri harabe müsrif olmağla, meremmata muhtâc olup iahmîn-i sa¬ hih ile tahmin olundukda, altı bin riyal gurûş ile bina ve lah vs termim olur, deyü cevap vermeğin, Mardin tacmir ve ıs¬ mukataası mâlinden bina ve tazmir olunmak içün emr-i şerif-i cihan-mutâz inayet ve ihsan buyurulmak ricasıyla der-i devlet-medâra arz olundu. Baki ferman der-i adâlet-penâhındır. Tahriren evâsıt-ı Şa'bân el-muâzzam, sene erba vt sitte ve elf [1046/1636-37]. Ezcafü'l-Hbâd Ahmed en-nâib be-Mardin1» Mardin şehri surlarının bugün izleri dahi kalmamışsa da 1870 den sonra Mardin'den geçen «.The Times of Indiar naşiri kitabına dere ettiği bir fotoğraftan şehir surlannın bir maktadır2. Bu resme göre, C. Geary'nin kısmı belli ol¬ surlar evlerin kenarlarını, takip etmekte ve şehrin doğusunda Meydanbaşı mevkiinde, bulunan Sultan Hamza türbesi surların dışında kalmakta idi. Mardin'de Savurkapı mahallesi de, yeni açılan 2. cadde üzerindeki birkaç bina edilmiş eski güneyin¬ surlar üzerine Mardin şehrine oldukları bugün de görülebilmektedir. Etrafı bir hendekle çevrili aid gravürlerden anlaşıldığına üzerinde Tarhan (Tarchan) lunmakta idi4. len surların6 ı BA, evin göre8, kalesi adı surlar, kaleye kadar uzanmakta verilen bir büyük idi ve istihkâm bu¬ îki-iki buçuk mil kadar uzunlukta olduğu tahmin muhtelif BŞMK, 2 C. Geary, bulunan edi¬ tarihlerde tamir ettirildikleri, bazan da harap bir 1062.00.0 Through Asiatic Turkeg, narrative of a journeg from Bombay to tht Bosphorus, London 1878, II, iç kapak. 3 O. Dapper, aynı eser, göst. yer.; La Boullaye Le-Gouz, Les vogagts et obterva- tions, Paris 1653, 323; J. S. Buckingham, aynı eser, I, 314. 4 C. Niebuhr, aynı eser, II, 391. 6 J. S. Buckingham, aynı eser, I, 337; Mc. D. Kinneir, aynı eser, 483. Diyarbekir Kapısı -ı < A. Gabriel Bab-ı MARDİN A_ Eminettin ŞEHRİ mahallesi Cedid Necmettin mahallesi C— Diyarbakır Kapı mah. mahallesi E— Çabuk mahallesi 1 _ 12_ Şeyh Uluca mi 2_ Melik 3 Lâtifiye Mahmut U _ İbrahim 13_Hacı camii Abdülaziz Şar mahallesi Bey b. Bicân 6 _ Şeyh Gazi cami-ı camii Ya'kûp H_ Ulucami mahallasi mahallesi Teker mahallesi I— Medrese J_ Şehidiye mahallesi K- Kölâsiye mahallesi mahallesi mescidi 16 S î11î 8 _ Şeyh L_ Savurkapı mahallesi 9 _ Şeyh Türkr mescidi 17 Şehid i ye Turquı<' I mescidi mescidi medresesi medresesi Çabuk_ Kevork mescidi 19 _ K ırk - Şehid cami ) Zarrâr 23 _ Muzafer iy ye medresesi 2U _ Z inciriyye medresesi 25 _ Bimâris tan 26 Hamam (f Bil mâristan 27_Şah Sultan Hatun hamamı} medresesi veya mescidi mescidi 28_Hacı Maruf medresesi cami ) 18_Surp 10 _ Dinar _ şimd i mescidi Bikâr mescidi mescidi Radvîyye Ağa 7 _ İbrahim 11 fa Asfer Mahmut { şimdi I _ ilan» lır«ılıatıl> cami ) 15_AUun-Boğa { G_ Yenikapı 1.19' dan cami ) U_Reyhaniyye camii 5 _ Necmeddin veya F_ «rchtfol ogıqu«« 1940. km ( şi mdi D— Lâtifiye Parı» PLÂNI ( şimdi B_ Voyagcs Oricntalc. Savur kifrsesi kilisesi 29_Hamza-i KebTr zaviyesi 30-Hamza-i Sagîr zaviyesi 31 Yenikapı hamamı 32 Cihangiı Bey .... Bınâr mesc.20_Mar- Şmuni 21_Behermıs 22 _ Hiisamiy ye kilisesi kilisesi medresesi 33_Kasım zaviyesi Padişah medresesi - 97 halde bulundukları hem yukarıda - metni aynen verilen vesikadan, hem <de Avrupa'lı seyyahların bıraktıkları eserlerdeki Mardin'e ait tas¬ virlerden anlaşılmaktadır1. A. Gabriel, 1932 senesinde Mardin'deki bir yandan Mardin'e ait veya ondan bahs eden tetkikleri esnasında, eserlerde verilen ma¬ lûmata, diğer taraftan bizzat kendi müşahedelerine dayanarak Mardin'i çevreleyen surların bir krokisini yapmağa muvaffak olmuştur. İlişikte, bu araştırmanın ana kaynağı olan Tahrir Defterleri'nden faydalanarak, Mardin'deki tarihî eserlerin bir kısmını, şehrin mahallelerini ve Mardin'in tek ana caddesini işaretlediğimiz bir krokiyi takdim ediyoruz. Şehrin mahalleleri: XVI. yüzyılda Mardin'in dokuz mahalle¬ den ibaret olduğu görülmektedir: Bâb-ı Cedîd, Zarrâka, Ü'1-Hammâra, Kölâsiyye, Şemsiyye, Zeytûn, Kâmil ve Kıssîs, Bâb- Bîmâristân, Ya- hudiyân. Bâb-ı Cedîd ^ J, (Yeni-Kapı) mahallesi2: Bu mahalleye Bâbü'c-Cedîd mahallesi de denilir. Sur kapılarından birisinin adını ta¬ şıdığı anlaşılmaktadır. Bugün Mardin'de bu ismin türkçesi kullanılmakta olup mahallenin yamaçlarına doğru Bâb-şit denilen bir mahal vardır ki, "Bâb-şit" in Bâb-ı Cedîd'in açıkça halk dilinde bozulmuş bir şekli olduğu anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda halkının ekserisini müslümanların bu mahallede, hıristiyanların ufak bir azınlık meydana teşkil ettiği getirdiği, fakat devamlı olarak artış kaydettikleri görülmektedir. Aynı mahallede banisi ve inşa tarihi belli olmayan, 1915 (1333)'de evkaf memuru Şükrü Efen¬ di tarafından yeniletilen bir hamamın bulunduğu, bu mahallenin yakın zamanlara kadar muhafaza ettiği Zarrâka «iljj mahallesi3: ismini bilinmektedir. XVI. yüzyıla ait ve hatta XVIII. yüzyıldan kalma vesikalarda ve defterlerde Zarrâka mahallesine 1 J. B. Tavernier, aynı eser, I, 169; C. Niebuhr, aynı eser, II, 391; A. Dupre, aynı eser. I, 79: G. A. Olivier, aynı eser, II, 342; Mc. D. Kinneir, aynı eser, göst. yer; J. S. Buckingham, aynı eser, göst. yer; Aucher-Eloy, aynı eser, I, 188; J. Cernik, aynı eser, II, 17; E. Sachau, agnı eser, 404. 2 BA, TD 64, 216-7; TD998, 6; TD 200, 524-7; TKUMA, TD 117, ola-33a: BA, MAD 4663, 88: Abdülgani Ef.. aynı eser, 189. 8 BA. TD 64, 218-9: TD 998, 6; TD 200, 512-5; MAD 117, 24b-27a; DM, MŞS 262, 46. ™ 4664, 88; TKUMA, TD - rastlanmakla beraber, XIX. 98 - yüzyıldan itibaren Mardin' in mahalleleri ara¬ sında bu isme tesadüf edilememektedir. Bununla beraber Mardin süryanî metropolidi sayın Hanna Dolapönü'nün verdiği sözlü bilgiye göre, Necmeddin mahallesine eskiden bu isim verilmekte olup Zarrâka isuyu çok az olan kaynak» demektir. XVI. yüzyılda Zarrâka mahallesi'nde müslüman ve hıristiyan halk birlikte oturmakta olup ikisi arasındaki oran yüzyıl boyunca de¬ vamlı olarak, hıristiyanların lehine gelişmiştir. Kıssîs u^~3 i^s-^-} i'u^=i ( Keşiş, Papaz) manallesi1: Îbn Şaddâd2 Mardin'in sur kapılarından birisine Bâb-ı Kıssîs adı veril¬ diğini yazmaktadır. Böylece, bu mahallenin adı da bir sur kapısı ile alâkalıdır. Bugün Mardin'de mine bu ismi tesadüf edilememektedir. taşıyan bir mahalle veya semt is¬ Bununla beraber, 1846 (1262) tarihli vesika sureti, bizi, bu mahallenin yerini tâyin hususunda bir aydınlatmak¬ tadır: "...Mardin kasabasında mütemekkin süryanî katolik milleti mine'lkadîm ölülerini yakûbî ermeni milleti küisalarının havlılarına müştereken defn edegelürler iken, bir vakitden berü yakûbîler lerinde vuku bulan münazaa imtidâd bulmuş ve yanîleri ölülerini kasaba-i mezbûre mahallâtından kâin kadîmden ve müstakilen kendüle.r taarruz ederek beyn- bdd-ez-in Kıssîs yedlerinde katolik sür- mahallesinde olan Meryem-ana kilisası tacbir olunur küisalarının havlısına defn eyledikleri takdirde mü- nâzaa-i mezkûre bi't-tabi c mündeff olacağı ifâde ve beyân kılın¬ mış..."3. Yukarıdaki metinde mevzu- u bahs olan Meryem-ana Mardin'in tek ana caddesi üzerinde ve Diyarbekir-kapısına lun sağ tarafında bulunmakta idi. Burası kilisesi giden yo¬ 1963-64 senelerinde park ya¬ pılmak üzere, belediye tarafından istimlâk edilmiştir. Kıssîs mahallesi¬ nin bu kilisesinin gerekir. bulunduğu mahal ve civarı olması hâlen, Şar mahallesi Kıssîs mahallesi tabirine XIX. yüzyıl ı BA, T D 64, 219-21; 117, T D 998, 6; 34a-37b. 2 Cl. Cahen, aynı eser, » DM, MŞS 264, 66a. Buraya, denilmektedir. 116. ortalarındaki vesikalar- TD 200, 515-20: MAD 4663. 87; TKUMA, T D - 99 - da da rastlanmaktadır1. Bu ismin ne zamandan beri terk edilmiş ol¬ duğu meçhuldür. XVI. yüzyılda bu mahallenin sâkinlerinin 3/4 ünü hıristiyan- lar, geri kalanını da müslümanlar teşkil etmekte idi. Bâbü'l-Hammâra «jüM ,_>l» mahallesi2: Burası da pılarından birisinin adını taşımaktadır. şehir ka¬ Bu kapının XIII. yüzyılın ikinci yarısında kapalı olduğu da bildirilmektedir3. Süryanî kaynaklarına da¬ yanarak yazılan bir makalede4 "IV. yüzyıl başlangıcında şehrin kuzey¬ batısında Kırkıs denilen mevkide Babişvat yakınında Deyralhammar ku¬ rulmuştur. Bu manastırın adı yüzünden, o kapıya Hammar kapısı de¬ nilirdi.", şeklindeki malûmat bizi aydınlatmaktadır. P. Krüger5 de Mar¬ din civarındaki bir tepe üzerinde "al-hamâru (süry. Hamura)" isimli bir manastır bulunduğunu tesbit edebilmiştir ve bunun IV. yüzyıla kadar çıkabileceğini kabul etmektedir. lesinden tesis Kırkıs tarihinin Kırgız ku¬ galattır. Bu kule Mardin kalesinin kuzeybatı ucunda makta idi: Hâlen de halk arasında yaşayan bir semt ismidir. bulun¬ "Babiş¬ vat", Îbn Şaddâd'da açık, Bâbü'l-Hammâra ise kapalı olarak tavsif edil¬ mektedir. Bunun sebebi bu iki kapının biribirine çok yakın layısı ile, ikisinin birden açık bulundurulmasına lüzum ması ile izah olunabilir. Bâbü'l-Hammâra'da Cihangir'in evkafına ait bir imaret Tahrir Defteri kaydından olduğu, der Bâb-ı Hammâra, fî sene [932]. Akkoyunlu 1526 anlaşılmaktadır: hîme hükümdarı senesine (932) ait "be-cihet-i taam ve suluk Nân-bahâ, fî yevm: 5, gendüm-bahâ, fî yevm: 2, oluşu do- görülmemiş ol¬ fî yevm: ve 5, gûşt-bahâ, nemek^ ve nohûd, fî yevm: 1. Suluk der Bab-ı Hammâra, fi sene 250 [akça]"6. Bu mahallenin ismine, Tahrir Defterleri'nin vesikalarında tesadüf edilememektedir. Evvelce dışında, orada osmanlı bulunduğu bil¬ dirilen manastırın ve imaretin de izine rastlanmamaktadır. XVI. yüzyıl¬ da burada nüfusun çoğunluğunu hıristiyan ahali teşkil etmekte olup müslümanlar çok küçük bir azınlık meydana getirmekte idiler. » BA,'ro 64, 221-2; TD 998, 6; TD 200, 498-503; TKUMA, TD 117, 37b-42a. 3 Cl. Cahen, aynı eser, göst. yer. 4 Mardin Tarihi, XIX. Ayrıl, Özhikmet, 4/76, 1953, 77. 6 Aynı eser, 41. 6 BA, TD 998, 26. Nân = ekmek, gûşt = et, gendüm = buğday, cak odun, nemek = tuz. , hıme - yaka¬ - Kölâsiyye <~-V,r 100 - mahallesi1: Bu mahalle şehrin kuzey-do- ğusunda bulunmakta idi ve şimdiki Gül mahallesine tekabül ediyordu. Burada da hıristiyanlar çoğunlukta, Şaddâd'ın mevzu-u bulunuyordu3. müslüman halk azınlıktadır. îbn bahs ettiği Melik Mansur medresesi2 Lâkin bu medreseden XVI. yüzyıla ait bu mahallede belgelerde bahs olunduğuna tesadüf olunamamıştır. Sadece Abdülgani Efendi4 yerini bil¬ memekle beraber bu medreseye Haliliye medresesi de denildiğini yaz¬ maktadır. Şemsiyye -u-oi mahallesi5: Şemsî'lerin Mardin'de şimdiki Savur-kapı mahallesi taraflarında H. Dolapönü'den müslüman nakil). oturdukları Zeytûn jy^j mahallesi6: Mardin şehrini maktaydı7. ikinci yarısında Yakut8 «Ey Taglibli Huzr, miz arapça nakl eder. ^^ cı)\ «j^U J fb L« Bu beyitte mahallede bahis olsa gerektir. konusu edilen Sayın Hanna taşıyan sütundan zeytin bir cami yağı akar ve kin bu açıklama Yakut'un de yine Bâb-ı XVI. ı BA, beytini zeytin imalât-hâneleri Dolapönü'nün mahallesinin verdiği bu bilgiye yukarısında czey- yanındaki bir halk da bu yağı şifâ için çocuklarına sütundan da eser yoktur. L⬠yazdıklarını doğrulamaktadır. Zeytûn ma¬ Cedîd mahallesi civarında olmaktadır. yüzyılda bu mahallede müslüman TD 64, 222-3; edebileceği¬ ,.^11 jl Jti jj». 1, bulunmakta olup, bu camiin sürermiş. Bugün camiden de, yanındaki ismini taşı¬ yağı sıkıldıkça şeklinde tercüme ^i)L göre, evvelce Bâb-ı Cedîd (Yeni-kapı) tûn» adını çevreleyen kapı¬ BâbüVZeytûn Mardin'de zeytin kötü ad ve fenalık sizin müttefikinizdin 117, ( Sayın ahaliye de rastlanmaktadır. lardan biri, XIII. yüzyılın hallesi söylenmektedir 1526'dan sonra bu mahallede çok az sayıda TD 998, 6; ahali çoğunlukta idi. TD 200, 507-10; M AD 4663, 88; TKUMA, TD 18b- 20b. 2 Cl. Cahen, aynı eser, 116. 3 DM, MŞS 203, 45. 4 Aynı eser, 5 BA, 187. TD 64, 224; 117, 20b-22a. TD 998, 6; TD 200, 523-4; MAD 4663, 89; TKUMA, 6 BA, TD 64, 224-5; TD 998, 6; TD 200, 520-2; MAD 4663; TKUMA, 22a-24a. 7 Cl. TD Şemsîler için s. 77-78'e bakınız. Cahen, aynı eser, göst. yer. 8 Aynı eser, göst. yer. TD 117, - Bu mahalle isminin XVIII. edebiliyoruz1. 101 - yüzyılın sonlarında da mevcudiyetini tesbit Bugün de halk arasında yaşamaktadır. Kâmil ve Bîmâristan( jt-jlf günkü Emineddin müslümanlar (1518) mahallesine teşkil ve 932 ediyordu. (1526) tarihli } JaV ) mahallesi2: verilen isimdi. Bu mahalle, Tahrir Defterlerinde XVIII. yüzyıl sonlarında da Mâristan mahallesi Mahallenin adını dığı burada mevcut çoğunluğunu sadece 924 zikr edilmekte ise de, adına rastlanmaktadır3. Şeyh Emineddin bîmâristanından al¬ açıktır. Yahudiyân hallesi'nin jlp ,H mahallesi4: kuzey doğusunda, Hâlen Mardin'de, Yeni-kapı ma- «^ayn-ı yahûd» denilen bir çeşme Ayrıca, bu çevrede de vaktiyle yahudilerin söylenildiğine XVI. du. Halkının her ne kadar, Burası bu nazaran, Yahudiyân yüzyılda, Lâkin Tahrir bu Defterlerinin oturdukları halk tarafından mahallesi mahalle, burası olmalıdır. münhasıran musevîlerle dışında, bu vardır. mahalleden meskûn¬ bahs oluuduğu görülmez. Bu mahalle isimlerinden başka, 1540 (947) senesine ait Tahrir Defterinde ve daha sonraki tarihlere ait defterlerde *mohalle-i Sevindik £xi~.» ismine lüman iki dinî tesadüf edilmektedir5. cemaat oturmakta idi. Burada da hıristiyan ve müs¬ Bu mahalle Lâtifiye camiinin güneyinde olmalıdır. Zira, buraya halk arasında «mahalle-i Sündih de denmektedir. Sündik ve Sevindik aynı şekilde yazılmaktadır. Îbn Şaddâd'da bahs olunan6 ve bugün de mevcut bulunan «.Bâb-ı Savun mahallesine, nedense, Tahrir Defterlerinde olunamamaktadır. XIX. yüzyılda ise, Mardin'de yeni mahalle isimlerine rastlanmaktadır7ki hepsi hiç tesadüf bugüne kadar muhafaza olunmuştur. Şehrin nüfusu: Mardin şehrinde XVI. yüzyılda ikâmet etmek- ı DM, MSS 241, 2 BA, TD 64, 8 DM, MŞS 241, 117 117. 226-7; T D 998, 6. vd. < BA, T D 64, 227-228; TD 998, 6; TD 200, 510-511; MAD 4663, 89; TKUMA, TD 117, 33a-34a. 6 BA, TD 200, 503-507; M AD 4663, 87; TKUMA, 241, 118 vd. 6 Cl. Cahen, aynı eser, 7 DM, MŞS 248, 43; 116. MŞS 264, 79. TD 117,, 27b-30b: DM, MŞS 102 te olan vergi mükellefleri ile hâne-i gayr-ı avârız'ın miktarlarına, Mardin sancağı'nın genel nüfûs durumu verilen rakamlara Mardin şehrinin ve «hâne» incelenirken temas için kabul edilen nüfusu 1518'de 8.200, olunmuştu. Orada «5» katsayısına göre, 1526'da 10.712, 1540'da 13.943, 1564'de 18.714 kişi civarında olmalıdır. Bu rakamlar, daha sonra Mar¬ din'in nüfûsu hakkında seyahat-nâmelerde rastlanan takrîbî nüfûs mik¬ tarlarına da uymaktadır: 1766'da C. Niebuhr1: 3.000 hâne, 2.000 müslüman, gerisi hıristiyan, 10 hâne de yahudi. Hâne başına beşer kişi kabul edilirse, 25.000 kişi kadar olur. C. Niebuhr'a Mardin'in nüfûsunun 60.000 ka¬ dar olduğu söylenmişse de, o bunu şüphe ile karşılamıştır. XVIII. yüzyılın sonunda, G. A. Olivier2: veya türk, cem'an: 1500 12.000 ermeni kadar. 3.000 kurt, yakûbî, 5 ilâ 6.000 arap bir o kadar da nastûrî, Bu tahmin bir-az az görünmekte ise de, P. L. İnciciyan'da aynı yüzyılın sonlarında vebadan mü¬ tevellit Mardin'in nüfûsunun azaldığını yazmaktadır3. 1807'de A. Dupre4: 20.000 türk, 3.200 yakûbî, 2.000 ermeni katolik, 400 keldânî,800 yahudi,800 şemsî, 40 ermeni ortodoks.cem'an 27.240. 1816'da Mc. D. Kinneir5: 11.000 (1500 ü ermeni). 1827'de J. S. Buckingham6: 20.000 kişi, 1837'de H. Southgate7. 3.000 aile, bunun 500 ü ermeni katolik, 400 ü yakûbî, 250 si süryanî katolik, mütebakisi bunun 2/3 ü müslüman. 100 ü keldanî, 10 u yahudi, müslüman. 1878'de G. Geary8: 16.000 nüfus, 1/4' ü hıristiyan. 1880'de E. Sachau9: 20.000 kişi olup müslüman, hıristiyan, yakûbî, nas¬ tûrî ve 1 Aynı eser, II a Aynı eser, II, az ermeniden mürekkep. 392. 343. 8 Aynı eser, göst. 4 Aynı eser, miktarda yer. I, 80. B Aynı eser, 433; karş. V. Minorsky, Mardin, İA, VIII, 320. 6 Aynı eser, I, 340. 7 Aynı eser, II, 274. 8 Aynı eser, II, 157. 9 Aynı eser, 405. 103 Daha sonraki tarihlerde de Mardin'in nüfusu 15 ilâ 20.000 arasında gösterilmektedir. Cumhuriyet devrinde de bu şehrin nüfusu 18 ilâ 25.000 arasında değişmektedir. Mardin'in nüfusundaki kısmî gerile¬ meler ve 15.000 ilâ 25.000 arasındaki sabit durum şehir halkının za¬ man zaman başka yerlere göç ederek hayat ve geçimlerini zanmaları ile XVI. yüzyılda yüzde orada ka¬ izah olunabilir. oranlan da şehirdeki nüfûsun dört dinî topluluğa göre, şöyledir: 1540'da 1526'da 1518'de 1564'de Müslüman 41.00 38.8 34.9 27.9 Hıristiyan 48.7 48.6 56.1 62.1 Yahudi 6.2 8.0 5.0 5.1 Şemsî 4.1 4.6 4.0 4.9 Bu tabloya bakıldığı zaman hıristiyan nüfusun şehirde zaman¬ la daha büyük bir çoğunluk teşkil ettiği, buna nn aynı artışı gösteremediği anlaşılır. Bunun mukabil müslümanla- sebepleri kısmen köyler¬ deki hıristiyan ahalinin şehre toplanması mıdır malûm değildir. Şehirdeki hâne-i avarızın mahallelere dağılışı şöyledir*: 1518 Bâb-ı cedîd 1526 1540 Müs. Hr. Müs. Hr. Müs. Hr. Müs. Hr. 152h 46h 137h 85h 223b 85h I60h 142h 22 m 11 m 41 m 2 i, 29 m 12 spz 1 53 m pf 13 ehb. x Kısaltmalar : m (mücerred). (imam), Müs. (müslüman). i Hr. (hıristiyan). spz (sipahi-zâde). b (bennak). ehb (ehl-i h (hâne). 1564 pf berat). (pîr-i fâni). 31 m 54 m 4m -İ04- 1518 Müs. Meşki aşireti* Zarrâka 1526 1540 Hr. Müs. Hr. Müs. 120h 83h 123h 42 h 16 m 4 m 20 m 22 m 1564 Hr. Müs. Hr. 30 h 3 spz 3 i 155h 43 m 85h 27 m 13 sd, 14 ehb, 137h 248h 65 m 2 m 10 seyyid, 22 kışlakçı 9pf 55h Kıssîs 154 h 4 m 29 m 45h 160 h 32 m 104 m 136 h 273 h 41 h 200 m 59 h 492 h 26 m - 16 sd, şz, 6 spz, 3 ehb, 2 i, 5 mu, 10 pf Bâbü'l-Hammâra 12h 182h 4 m 63 m 56h 11 m 292h 49h 103 m 22 m 363h 227 m 30 pf, 2 mu, malûl âmâ x Bu aşiret mensupları Bab-ı Cedîd mahallesinde oturmaktadırlar. Kısaltmalar: n (nefer), mu (muaf). sd (sâdât), şz (seyh-zâde). 25h 19 m 759 n 105 1518 Kölâsiyye 1526 Müs. Hr. 73 h 86 h 131 h 15 m 14 m 19 m pf, 3 i 64 h 8m Zeytûn 163 h 33 m 95 h İm 36 m 2m Hr. Müs. 182 h 104 b 54 m 1564 Hr. 173 h 20 m 92 m 9 spz Müs. Hr. 77 h 239 h 19 m 31 m lönkışlakçı 4 mu 2h 24 h 1540 Müs. 9 Şemsiyye - 2 h 100 h 7h 46 m 157 h 34h 82 m 192 b 48 h 6 m 9 1 m 193 h 2m 189 h 104 h 28 m 99 m 227 h 82 h 458 h 53 m 5 m 4 i 14 ehb 17 pf Kâmil ve 43 h Bîmâristan 157 h 25 m 102 h 26 m 2 ehb, 13 250 h 45 m spz 4pf. Sevindik 105 b veya Sündik Yahudiyân 38 m 92 h 131 h 20 m 103 m 152 m 121 h 59 m 198 h 6 m 20 pf Bu hâne, mücerred ve muaf adetlerine göre de, tahminî, ola¬ rak, mahallelerin nüfusu şöyle idi: - 106 1518 1526 1540 1564 Müsl. Hr. Müsl. Hr. Müsl. 932 241 856 454 1173 456 854 714 Zarrâka 616 419 845 232 818 452 800 1242 Kıssîs 279 799 467 904 721 295 321 2460 64 973 441 1563 277 2042 144 3795 380 444 799 964 540 957 404 1195 328 11 511 10 546 35 967 105 L 268 1044 520 Bâb-ı cedîd Bâbü'l-Hammâra Kölâsiyye Şemsiyye Zeytûn 848 122 1032 176 Kâmil ve Bîmâristan 215 810 631 1295 Sevindik veya Sündik Yukarıda dı, dizdar, tahminleri toplamı Şehirdeki ve ile azapların cevâmi bâb 4 dekâkîn 102. sahifede anıtlar ve evkafı: XVI. mescid, hamam, şöyle adetleri eklenerek birleştirilerek medrese, dükkân ve zaviye, ve hıristiyan zikr edilen ve nüfus yüzyılda Mardin şehrinde bedestan (Kaysa- 1526 (932) de bir hayli kabarık bir senesinde bunların miktar¬ belirtilmektedir1: mesâcid medâris zevâyâ hamam kârvansarây bâb bâb bâb bâb bâb 13 6 12 13 muallim-hâne boya-hâne ve şemci hâne 4 maQsara2 bedestan ve ser-hâne ve buz-hâne bâb bâb 572 5 ı BA, ka¬ kervansaray, imalât-hânelerin yekûn teşkil ettiği görülmekte ve ları 996 bulunmuştur. bulunan cami, riyye), 2295 463 verilen müslüman nüfus rakamlarının toplamına mustahfız yahudilerin Hr. 664 758 480 Müsl. 1135 563 Yahudiyân Hr. T D 998, 37. 2 Zeytinyağı imalathanesi bâb 5 bâb bâb 11 107 Tahrir defterlerindeki evkaf resindeki âbidelerin isim, kündür. Lâkin, mahiyet ekseriyetle bu medresen, ızâviye ve mescid» - kayıtlarından binalar tesbit etmek müm¬ tmedrese ve câmh, ızâviye ve ibarelerinin gösterdiği gibi, gören eserlerdir. Bunların icmaldeki adetleri miktarları arasında farklar bulunmaktadır. icmal hesabının, da Mardin ve çev¬ ve evkaflarını bu yapıların tek dikkate alınarak yapılmasından ile evkaf çift hizmet kayıtlarındaki Biz bu farkların ve birinci plânda -kısmen- hizmetleri nazar-ı doğduğu kanaatindeyiz. Zira, bu şe¬ kilde verilen yekûnlara varılabilmektedir. Bununla beraber, bazı cami¬ lerin mevcudiyyetleri evkaf kayıtlarından öğrenilmekte ise de, dahil edilmedikleri Mevcut Tahrir Defterlerinin karşılaştırılması edilen bilgileri, a. icmale anlaşılmaktadır. kısa notlarla, aşağıda neticesinde elde takdim ediyoruz. Camiler: 1- Câmi-i kebîr (Ulu-câmi): Mardin'deki camilerin en eskisidir. J. S. Buckingham bu camiin eski bir hıristiyan kilisesinden bozma oldu¬ ğunu ifade ederse de1, A. Gabriel'in kikleri ve kitabesi2, eserin XI. camiin mimarîsi yüzyıl sonlarında üzerindeki tet¬ mevcut olup islâm hâkimiyeti devresinden kalma olduğunu ortaya koymaktadır. Minaresi Artuklu hükümdarı Kutbeddin Ilgazi3 zamanında 1186 (582)'da inşa lunmuştur. Ali Emîrî, o- vakfiyesinde iki minareli olduğunun yazılı oldu¬ ğunu zikretmektedir. Hâlen tek minarelidir. Camiye ait kitabelerin bi¬ risinde kendisinden bahs olunan «al-amîr al-kabir Tagrı-vermişy Kara¬ koyunlu hükümdarlarından Kara Yusuf Bey'in noterlerinden olup Mar¬ din'de valilik yapan emir Tanrı-vermiş'tir4. Bu camiye Artuklu hükümdarlarından Melik Salih ( 1312-62 ) bir kısım malını vakf etmişti. Bunlar Mardin'de 38 dükkân, bir hamam, Bâb-ı cedîd civarında bir bahçe ve yine Mardin köylerindeki bir çok bağdan mürekkepti. Evkafın 1526'da 16.170 akça varidatı 15.149, 1540'da 17.915, 1565'de vardı6. 2- Melik Mahmud camii: Savur kapıda bulunmaktadır. Kitâ- 1 Aynı eser. I, 339. 2 A. Gabriel, aynı eser, I, 20-24, 291-295. Kitabeyi okuyan J. Sauvaget'dir. 8 K. Süssheim, Kutb al-Din Ilgazi II, İA, V, 966. 4 A. Gabriel, a^nı eser, I, 295; Abü Bakr-i Tihrani, aynı eser, I, 77, 79. 6 BA, TD 998, 26-27; TD 200, 746-747; TKUMA, ET O 552, 60a. - besine nazaran1, 108 1312-1362 tarihleri - arasında Melik Salih yaptırılmış olmalıdır. Halk arasında bu camiye Melik tarafından Mahmud camii denir. Arşiv kayıtlarında da bu şekilde geçmektedir. Bu husus Melik Mahmud (1367-68)'un burada medfun olması keyfi yetinden doğmuş olsa gerektir2. XVI. yüzyılda bu camiin evkafı arasında Musul Atabeyi Bed- reddin Lûlû (1233)'nun mud tarafından vakf vakfettiği bir dükkân ve 5 bağ, olunmuş 14 dükkân ve bir diğer bağ bulunmaktadır. Varidatı Melik Mah¬ Bâb-ı Savur yakınındaki 1526'da 1540'da 3.072, 2.391, 1565'de 3.736 akça idi3. 3- [Abd]al-Lâtif Camii (Lâtifiye camii): Artuk oğullarından Melik Salih ve Melik Muzaffer'in adamlarından Abdüllâtif b. Abdullah tarafından 1371'de yaptırılmıştır4. Mihrabının sağındaki kitabede5 vak¬ fiyesi yazılı ise de, kısmen bozuk olduğu tır. 1526'da 3.162, 1540'da 4.046, için tamamen okunamamış- 1565'de 5.013 akça varidatı olan ev¬ kafı, beş kıt'a bağ, 9 dükkân ve birisi harap iki köyden ibaretti6. 4- İbrahim Bey b- Bîcân camii: Bu zatın kim olduğu hakkın¬ da vesikalarda malûmat yoksa da, Abdülgani Efendi7 Tekke (şimdiki Teker) mahallesinde Kasım yaptırılmış bir camiden Padişah'ın yeğeni ibrahim Bey tarafından bahs eder. 1526'daki evkafı Mardin'deki 8 dükkân, Diyarbekir'de bir bağ ve yine Mardin civarında muhtelif bağ ve değirmenlerden müteşekkildi; varidatı 15.036 akça idi. Bu camiin vakfına ait bir değirmenin 1518'deki tahrir esnasında Kasım Padişah evkafı arasına yazıldığı, fakat bu yanlışlığın 1526'da düzeltildiği görülmekte¬ dir8. Ayrıca, 1526 senesinde Diyarbekir'deki timar sahipleri arasında Akkoyunlu Mehmed veled-i Bîcân isimli bir zattan bahs olunmaktadır0. Bir yandan İbrahim Bey camii evkafının Kasım Padişah evkafına karıştı- ' 1 A. Gabriel, aynı eser, I, 295. 2 Kâtib Ferdî, aynı eser, 58, Abdülgani Ef., aynı eser, 179. 3 BA, TD 998. 33; plânı için bk. 4 Kâtib TD 200, 751; TKUMA, ETD 552, 63b. A. Gabriel, aynı eser. I, Camiin mimarisi ve 24-5. Ferdî, aynı eser, 47; Abdülgani Ef., aynı eser, 181-182. 6 A. Gabriel, aynı eser. I, 296. 6 BA, bk. A. TD 998, 31; TD 200, 748-749; TKUMA, ETD 552, 59b. Camiin plânı için Gabriel, aynı eser, I, 25-26. 7 Aynı eser, 179; bk, Abdüsselâm Efendi, Ûmmü'l-Iber, Üniversite ktb.A .Y. 44, 265. 8 BA, TD 998, 30-31. 9 BA, TD 134, 18. 109 rılması, diğer yandan Diyarbekir'deki timar sahibinin ayniyyeti, «6. Bîcân» ve «veled-i Bîcân*, bizimki ile isim İbrahim Bey b. Bîcân'ın Ak¬ koyunlu hanedanına mensubiyetine işaret etse gerektir. b. Mescidi er: Necmeddin Gazi mescidi: Artuk 1. oğullarından Necmeddin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Hâlen icâmi-i asfer» denilmektedir. Kita¬ besi yoktur, ufak bir mesciddir. yüzyılda 2 dükkân, 2 bağ ve Tel -Ulîn XVI. hububat hissesinden1 1565'de akça 3903 kaç arşın varidatı mahallesinde bu ismi yüksekliğinde dülgani Efendi terlerinde bir kısmı bildirmektedir3. zikr edilen eser rihi hakkında her hangi kalmış Bu 1925 - 1930 seneleri taşıyan sadece bir mescid mescid XVI. olmalıdır. bir ip ucu Banisinin rub'u hububat da 3178, 1565'de 5514 3. 1 hisseleri yüzyıla akça ibrahim Ağa ait Tahrir Def¬ mescidi. «... bir köyün vakfiyyeti sahih harabe ve raiyyeti yok iken var imiş ki, bir Diyarbekir 1526'da almışdır. nısf-ı aharın 1540 kapısı5 mahallesinde bu- şöyle tarif olun¬ emlâki ekseriya padişahlar tarafından meçhûlü'lVe ol tarihlerde raiyyeti ziraat eder olsa, sahibi raiyyet alurmış. Raiyyet padişah-ı 1170, olıcak, öşr-i şer'îsi vakf olmak gerek ki, nısfı satılup alınmışdır. yerde bir kilmesnenin nı sahib-i arz ve evkafı Harâbü'd-darb idi4. olur. Rub'u olmasına sebep bu vilâyetin basın ve yapılış ta¬ mescidin 1540 tarihli Diyarbekir kanun-nâmesinde «rub'u hububat hisse» maktadır: mâlden bulunup varidatı bir bulunduğunu Ab¬ şahsiyeti bulunamayan bu arasın¬ minaresinden arasında Mardin'de 3 dükkân, 9 parça bağ ile Kavs ve köylerinin 1540'da 2695, vardı2. Şeyh Mahmud Türkî mescidi: 2. da Necmeddin mezrasının 1/4 ibaret olan evkafının 1526'da 2260, Emlâk sahipleri âlem-penâh hazretlerinindir . bu kanun dahi hasıl olan behrenin nısfı¬ hod ancak mara¬ Ol ecilden öşr-i şercinin dahi nısfı mîrî içün kaydolunııp nısf-ı ahar vakıf kayd olundu ki, beşde bir kasm olun¬ ca cümleden rubcu mahsul vakfın olur.» dalgınlıkla «maraba» yerine 2 BA, TD 998, 34: (Bk. O. L. Barkan, Kanunlar, 135. Neşirde «haraba»). TD 200, 750; TKUMA, ETD 552, 63b; ayrıca bk. VUMA, DMD 491, 2533 Aynı eser, 185. 4 BA, TD 998, 32; TD 200, 753; TKUMA, ETD 552, 57b; VUMA, DMD 491, 253. 5 Bu kapıya Muş kapısı da denilirdi (bk. A. Dupre, aynı eser, göst. yer.) 110 lunmakta idi. Yerine şimdi, Ziraî kombinalar binası yapılmıştır. him Ağa'nın şahsiyeti Mescidin İbra¬ meçhuldür. 1526'da 5739, 1540'da 5944, 1565'de 4677 akça va¬ ridatı olan evkafı şehirdeki 2 dükkân, Kurs-ı evsat köyünde bir değir¬ men, Oçdepe Şems, Harza ve Hatibe köylerinin rub'u lerinden hububat hisse¬ müteşekkildi1. 4. Şeyh Çabuk mescidi: Aynı adı taşıyan mahallededir. tabesi okunamamaktadır. 1259(1843)'da tamir edilmiştir2. bir tamir daha görmüştür3. Banisinin kimliği Ki¬ 1873'de ikinci bilinememektedir. Evkafı Mardin'deki 3 dükkân ile Kurs-i âlâ köyünde bir bağ¬ dan ibaret olup varidatı dan fazla 1526'da 214, 1540'da 588, 1565'de 960 akça¬ değildi4. 5- Şeyh Bîkâr veya Bınâr dedir. Abdülgani Ef5. fah zamanında mescidi: Gül yapıldığının rivayet edildiğini yazmakta delil gösterememektedir. cidler, Mardin'in lardır, bu Bizce, türklerin şeyhler mişlerdir6. ;K- bu mescidin VIII. yüzyılda Abbasî bu kabil Şeyh ismi ile buraya hakim oluşlarından veya dervişler burada Mescidin bulunduğu kolonizatör mahalle de "bağ-ı vakf der Bikir der bağha-i şehr", ' "Bikâr" kaydı mahallesinhalifesi Saf- ise de, hiç başlayan sonra yapılmış¬ vazifesini adı bir mes- ifa et¬ verilmekte buna delâlet idi: etmek¬ tedir. Evkafı nanın geliri iki dükkândan 1526'da 308, 6- Dinar mescidi: üzerinde ı BA, iken 1930 a i BA, TD 200, 754; Ef., aynı eser, 3 Aynı yazar, Medrese bağdan ibaret 1565'de 300 akça mahallesinde olup doğru cadde genişletilirken TD 998, 32-33; 2 Abdülgani ve iki adet 1540'dâ 226, olan bu bi¬ idi8. kapısı istimlâk cadde edildiğinden TKUMA, ETD 552, 62a. 180. aynı eser, göst. yer. T D 998, 33; TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64a; VUMA, agnı defter, 252. 5 Aynı eser, 184. « Bk. Ö. L. Barkan, Kolonizatör Türk dervişleri, Vakıflar Dergisi, II, 285 vd. ' BA, TD 998, 34. 8 BA, TD 998, 34; aynı defter, 255. TD 200, 756; TKUMA, ETD 552, 63a; ayrıca bk. VUMA, 111 sokak içerisinde kalmıştır1. Banisi Şeyh Mehmed Dinârî adlı bir zattır. İnşa tarihi meçhuldür. Evkafı, XV. yüzyılda, varidatı 1526'da 360, şehirdeki 3 dükkândan 7- Zarrâr mescidi: Necmeddin mahallesinin rin biraz daha ibaret olup 1540'da 324, 1565'de 480 akça idi2. aşağısındadır. Banisi ve mescidin güneyinde, evle¬ yapılış tarihi bilin¬ memektedir. 1526 senesinde Şeyh Mehmed Okî j_,l mescidinin evka¬ fından Şücâiyye hamamının senelik 3240 akça kira bedeli evkafına ilâve olunmuştur. İhtimal bu sebeple, daha bu mescidin sonraları mescidinden hiç bahs olunmamaktadır. Sadece Şeyh Mehmed kafı kayd olunmaktadır. Bahis konusu edilen de Okî Zarrâr Okî ev¬ artık Şeyh Mehmed 1565'de 1980 akça geliri olan bu mescidin3 ev¬ mescididir. 1540'da 560, kafına dahil olan Şücâiyye hamamı Koçhisar'da idi4. 8- Şeyh Abdülâziz mescidi: Mardin'de çarşı içerisinde bulunduğunu, fakat 1930 Sûkü'l-bakar denilen tarihlerinde yıkılmış bir du¬ rumda olduğunu Abdülgani Efendi kaydetmektedir5. Hâlen mevcut de¬ ğildir. 1526'da 408, 1540'da 480, şehirdeki 5 dükkândan müezzininin masraflarını ibaretti. 1565'de 372 akça geliri olan evkafı Evkaf varidatı mescidin imamının ve karşılayabilmekte idi6. 9- Hacı Selmân mescidi: Bu mescidin ne yapılış 1526'da evkafı 8 imamına ve müezzinine 1 Abdülgani Ef., dükkândan ibaretti, tahsis olunmuştu. 1565'de 852 akça olduğu 2 BA, ne banisinin şahsiyeti, tarihi, ne de yeri bilinmektedir. aynı eser, geliri 600 akça olup Bu varidatın 185. TD 998, 33, TD 200, 753; TKUMA, ETD 552, 66b; Aynı defter, 255. 8 BA, TD 998, 35; TD 200, 753; TKUMA, ETD 552, 64a. 4 Abdülgani Ef., aynı eser, 181. 5 Aynı eser, 185. « BA, TD 998, 33; 7 BA, TD 998 35; 1540'da 480, bilinmektedir7. TD 200, 747; TKUMA, ETD 552, 63b. TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64a. ayrıca bk. VUMA, - 1.12 - 10- Hacı Yackûb mescidi: Bu mescid daha 1526 senesinde ha¬ rap bir vaziyette idi ve evkafını teşkil eden iki bağın 500 akçalık ge¬ liri Hacı Macrûf medresesine bağlanmıştı1. Sonradan tekrar tamir edi¬ lerek ibadete açılmış olmalıdır ki, 1540'da evkafının 540 akça olan vari¬ datı imamlarının tasarrufuna terk olunmuştur2. liri 480 akçayı bulmuştu3. şadığı, 1565'de de evkafının ge¬ Hacı Yackûb'un kim olduğu, mescidinin Mardin'in hangi mahallesinde ne zaman ya¬ bulunduğu tesbit olu- namadı. 11- Hûnrevân Hatun mescidi: Bu mescidin de yeri, kimliği ve inşa tarihi 1526'daki evkafı şehirdeki 5 dükkân ve kervansaray'ın bedelleri varidatı toplamı 696 akçadan ibaretti. Bu gelir 1565'de 1925 akçaya kira 1540'da 900, yükselmiştir4. 12- Reyhaniyye mesciddi: değildir. 1540'daki banisinin tesbit olunamamıştır. evkafı dükkân, 2 parça zemin, Çarşı içerisindedir. Banisi malûm Diyarbekir'deki bir değirmen, Mardin'de 2 mescidin yanında bir müteşekkil olup varidatı 1712 akça idi2. mahzen ve bir bağdan 1565'de bu gelir 1558 akçaya düşmüştür6. Abdülgani Efendi7 1171 Hanım ismindeki adını taşıyan bir kadının (1757/1758)'de Ahmed Paşa kızı Âdile Mardin'de, çarşı içerisinde bir mescid yaptırmış olduğunu yazmaktadır. Bunun yu¬ karıda adı geçen mescidin esaslı bir şekilde yeni baştan anlamını Reyhaniyye inşa edildiği taşıması kuvvetle muhtemeldir. 13- Altun-boğa mescidi: Banisi Altun-boğa olmalıdır. Artuk-oğulları vezirlerinden 1565'de bu mescidin evkaf varidatı 384 akça idi8. Abdülgani Efendi0, Zinciriyye medresesinin doğusunda bulunan ve aynı ı BA, TD 998, 85. 2 BA, TD 200, 747. 8 TKUMA, ETD 552, 63a: ayrıca bk. VUMA, Aynı defter, 252. i BA, TD 998, 33; 5 BA, TD 200, TD 200, 748: TKUMA, ETD 552, 60b. 747. s TKUMA, ETD 552, 63a. 7 Aynı eser, 180. 8 TKUMA, ETD 552, 59b. 9 Aynı eser, 186-187. 113 adı taşıyan bir medresenin taşlarının sökülerek, şimdiki Ticâret Lisesi olan, okulun yaptırıldığından bahs etmektedir. 14. Azaplar ağası mescidi: Bu mescid muhtemelen 1540-1565 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bunu, bu mescidden sadece 1565 senesine ait Evkaf Tahrir Defteri'nde bahs edilmesinden anlıyoruz1. Bu mescid h⬠len mevcut değildir. Bununla beraber, Abdülgani Efendi 2, vaktiyle Savur- kapı civarında bu adı taşıyan bunun izine olması lâzımdır. Bu akçaya ulaşmakta c. bir mescidin evkafının geliri Kiliseler: XVI. çok olduğunu işittiğini, kayd ettiğine göre, 1565 tarihinde yılda 8.000 yüzyılda, halkının dinine mensup kiliselerin de büyük küçük bir çoğunlu¬ olmaları sebebi ile, Mardin bulunması tabiidir. kayda rastlanabilmiştir. ve çev¬ Bununla beraber, aynı yüzyıla ait defterlerde yalnız şehrin doğusunda bulunan ran hakkında iki fakat yerinin o civarda idi 3. ğunun hıristiyanlık resinde bir mescidin rastlayamadığını Deyr-i Zafe- Bunlardan birisi 1540 senesine ait olan "maksul-i kinisa-i Deyr-i Zaferan, fî sene: 2400. Hisse-i vakf-ı medrese-i Sitti Radviyye: rubc 600 [akça], 1800 [akça],, şeklindekidir 4. İkincisi de bağlarından alınacak vergi hakkındadır, da ekli bir açıklamadan, Deyr-i hisse-i mîrî: 3 rub, yine adı geçen manastırın 1565 tarihlidir. Bu ikinci kay¬ Zaferan'ın bağlarından elde mahsulün vergisinin aynı manastırda patrik olan Turna 5 olunan adlı bir rahip tarafından 1/4 ve 3/4 nisbetleri çerçevesinde, vakfa ve has eminlerine verildiği, daha sonraları bu bağların hass-ı Kalcatü'l- hümâyûn olan merca (Kalat al-lmra) köyü reayasının eline geçtiği, manastır rahibi ta¬ rafından ancak vakfa ait bağın işletildiği anlaşılmaktadır: mezbûrenin sınurunda vâki olan bağlardan lâzım "...mezraa-i gelen resm-i bâğâtı kilisa-i mezbûrede patrik olan Turna nam rahib cemc edüp merkum mez¬ kûr üzere vakfa ve has eminlerine edâ edermiş. Badehu mezraa-i mez¬ bûrenin bağları hass-ı hümâyûn olan KaVatul-mer^a karyesinin reayası eline nakl eylemek ile has eminleri kabz etmeğin hisse-i mîrî müstakil- len kayd olunmayup lâkin hisse-i vakf içün kilisa-i mezbûrenin bir kıt'a bağı olup rahib-i mezbûrun tasarrufunda andan gayri ı TKUMA, ETD 552, 64b. * Aynı eser, 8 TKUMA, aynı defter, BA. 5 bağdan ve ziraat 186. aynı yer. TD 200, 529. Krş. M. H. Dolapönü, Deyrulzafaranın muhtasar tarihi, Mardin 1955, 28. Bu ma¬ nastırın 1698 senesindeki tamiri için bk. BA, ŞD 29, 147a. - 114 - olunur yerden nesne olmaduğı, üzerine varılup görülmek ile ve ayan-ı vilâyet ve has eminleri ve ehl-i vukuf ihbârıyla malûm olmağın bir kıt'a bağına 600 akça resm takdir olunup vakf-ı mezbûreye edâ eylemek içün uhdesine kayd olundu ki, min bacd has eminlerine kabz edegeldikleri 1800 akçeyi karye-i mezbûre bağlarıyla mezraa-i mezbûre sınurunda olan bağların rüsumatından mahsub edüp bigayrı hakkın tekrar olunmamak içün nesne talep meşrûh kilindi,, 1. XVII. yüzyıl ve XVIII. yüzyıl başlarında Mardin'deki bazı ki¬ liselerin tamirlerine ait vesikalardaki "nefs-i kasaba-i Mardin'de vâki feth-i hâkânîden berü yedlerinde terk olunmuş... kilisası,, gibi dan da Mardin'de XVI. yüzyılda bazı kiliselerin bilmektedir. Bunlar şehirdeki ermenilere ait kayıtlar¬ bulunduğu öğrenile- Surp Kevork *, süryani yakûbîlere ait Kırk-şehid, Mar Şmuni ve vesika metninde isim hanesi boş bırakılmış bir üçüncü köyündeki eski bir kilise 3 ile şehrin hemen güneyindeki Gollü kilisedir 4. d. Medreseler: XVI. yüzyılda Mardin'de bulunan med¬ reselerden sekizi tesbit olunabilmektedir, buna rağmen 1526 şehirdeki medreselerin adedinin altı olarak faal olmadıkları manasına gelse, 1. Sitti senesinde gösterilmesi, bir kısmının gerektir. Radviyye (Hatûniyye) medresesi: hükümdarlarından Necmeddin Alpı (H52-1176)'nın Banisi, Artuklu hanımı ve Kutbed- din Ilgazi (U76-1184)'nin annesidir. Gül mahallesindedir, bir de mescidi vardır. Evkafı aynı adı taşıyan hamamın hububat hissesi, mezramdan 1565'de Benabil köyünün 1/4 Deyr-i Zaferan'da bir bağ ve Nakr müteşekkildi 5. Varidatı 10.451 kirası, akça 1526' da 9.080, al — Kahv ^jsH/ 1540'da 10.484, idi8. 2- Şehidiyye medresesi: Aynı adı taşıyan cami ile birlikte Mardin'deki âbidelerin en muhteşemlerinden birisidir. El-Mansûr ve N⬠sıreddin lâkaplarını da taşıyan Artuklu hükümdarı Artukarslan b. Ilgazi ı TKUMA, 2 BA, MÜD 11411, 102. Lâtifiye mahallesindedir. T D 117, 44a. 3 BA, ŞD 39, 629. Vesikada ismi yazılmayan üçüncü kilise şehrin ana caddesi öze- rindeki Behermis kilisesi olmalıdır. Mardin'de şehir içerisindeki en eski kiliselerin yuka¬ rıda isimleri yazılı biri ermeni ve üçü süryani olmak özere dört kilise olduğu H. Dolap¬ önü tarafından da kabul edilmektedir. 4 BA, MÜD 115, 531 ve ŞD 120, 6 J. Sauvaget, aynı eser, 6 BA, TD 998, 27; 192. 297-98. TD 200, 749; TKTMA, ETD 552, 59a. -- 115 - (1201-1239') tarafından yaptırılmıştır. Kızıltepe'de hâlen büyük cami de bu zat tarafından yaptırılmıştır K Ali medresenin seksen hücreli ğini yazmaktadır2. Bu camiye tahvil olduğu için "semânîn" diye medresenin de bir mescidi iskeleti kalan Emîrî Efendi bu isimlendirildi¬ vardır, sonradan olunmuştur. XVI. yüzyılda bu medresenin evkafını şehirdeki bir kervansaray, Kurs köyünde 3 değirmen, yine 32 şehirde de, Kurs-ı ednâ ve Kabbâd köylerinde birer bağ, cAyn-ı ül-mâ, Tel-Kurca, 'Amişmiş ( j^zj- ) 3 ve Zacni cedîd Ferd, Harâb ( ^j ) rub'u hububat hissesi teşkil etmekte idi. Bu evkaftan dükkân, Bâb-ı köylerinde mütevellid vari¬ datı 1526'da 16.992, 1540'da 20.498, 1564'de 29.060 akça idi4. 3. Hüsamiyye medresesi: Tahrir defterlerinde layamamakla beraber, A. Gani Ef., Mardin'de evkafına rast- Hüsameddin tarafından yaptırılmış bir medrese bulunduğunu ve bunun Timurtaş 1930 sene¬ lerinde çok harap bir vaziyette olduğunu yazmaktadır5. Ferdî'ye göre, Melik Mansur Necmeddin II (1294-1312) bu medresede gömülü idi. H⬠len eseri kalmamış olan ve Cumhuriyet İlkokuluna giderken yolun sağında olduğu söylenen bu medresenin XVI. yüzyılda mevcut bulunması lâzımdır. 4. Muzafferiyye medresesi: Zilhicce 1315 (11 Mayıs 1898) tarihli Medrese Muzafferiye medresesi vakfı] olan medrese bir mahallesinde olup 19 t'vakf-ı mezkûrdan ^[Mardin'de arsasına bir câmi-i ^ şerif,^ de mekteb-i Rüşdiye inşasına müsaade-i mahsûsa-i cenâb-ı pâdişâhî erzân buyrulduğunu nâtık Diyarbekir vilâyet-i aliyyesiyle evkaf muha¬ sebeciliği vekâletinden tahrîrât tastır içün MektÛbî kalemine ilmü haberi verilmiştir 6." şeklindeki akîbetini bize zamanlarda bir evkaf göstermektedir. kaydı bu Mardin'deki medresenin yerini ve Rüşdiye mektebi, yakın Lise, Kız Öğretmen Okulu ve nihayet Ticaret Lisesi olarak kullanılan Zinciriye medresesi altındaki iki katlı taş binadır. Banisi Artuklu hükümdarı 1299)'dır. Kâtip Ferdî bu 1 Bk. s. 66. 2 Kâtip Ferdî, aynı eser, 31, not 2. 8 Bugün * BA, Aynmişmiş Melik Muzaffer medreseyi bilhassa Kara Arslan (1260- övmektedir7. İçerisinde köyüdür. TD 998, 28; TD 200, 752; TKUMA, ETD 552, 58a. A. Gabriel, aynı eser, I, 27-28, 298-300'de J. Sauvaget'nin okuduğu kitabeler, II, XI-XIV'de resimler, plân. 6 Abdülgani Ef., aynı eser, 187- 6 VUMA, DMD 491, 234'deki sahife kenarı notu (der kenar). 7 Kâtip Ferdî, aynı eser, 38. 116 bir de mescid bulunduğu "evkaf-ı Melik Muzafferiye be-cihet-i ve mescid,, 1526'da evkafı Cedîd ve Kâsımiyye adlı iki hamam gösterilmekte iken, 1540'da bunlara ilâveten Mahmud Şah, Buveyre köylerinin rubcu hububat hisseleri de kayd 1564'de 19.305 akça olarak Başitûne ve olunmaktadır, rıca iki dükkân da eklenmiştir. Evkaf varidatı 1526'da 19.246, medrese kaydından anlaşılmaktadır. ay¬ 1540'da 13.141, idi1. 5- Sultan İsa (Zinciriyye) medresesi: Medrese mahallesinde olup hâlen öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır. Banisi Artuklu hü¬ kümdarlarından Melik Sultan isa'dır ve 1385 tarihinde inşa olunmuştur. Evkafı arasında, XVI. yüzyılda, şehirde 2 değirmen, hissesi zikr edilmektedir. 1564'de 12.641 akça söylenir. Mardin'deki Artuklu bugün -1526 senesinde hirde 7 dükkân, iki sinden müteşekkildi. 1564'de 18.905 hanedanının de Emineddin Bîmâristân'ın mahallesi evkafı Varidatı aynı 1540 tarihte tarihinde günde 5 akça geliri olan adı rubcu 15.97i, Mardin'de bu idi. Bu binanın bu¬ verilmektedir. hamam, hububat 1540'da şe¬ hisse¬ 17.035, Bâbü'l-Hammâra darüşşifâda, ça¬ bir hekimdi. 1' Kasım Padişah medresesi: şındadır. Bu yanındaki bahçe ve cAmûde köyünün akça idi 6. kurucusu bulunmakta Efendi 4 görmüştür. mahallesinde oturan Vehîb b. Hekîm adlı bir zat, lışan ve 12.780, kardeşi Eminüddin için yap¬ Yanında bir de hamam ve cami bîmâristânın harabesini Abdülgani mahalleye hububat 1540'da idi 2. 6' Bîmâristân: lunduğu Diyarbekir'deki Evkaf geliri 1526'da 14.150, Necmeddin Ilgazi (1106-1122) 3 tarafından tırıldığı dükkân, 19 Mardin'de bir bağ ve Tuffahiyye köyünün rub'u Şehrin güney-batısında Hâlen de Kasım Padişah medresesi adı ile Akkoyunlu hanedanından Mardin'de ve Diyarbekir'de çok ve dı¬ meşhurdur. saltanat süren Kasım b. Cihangir (ölm. 1503)'e izafe edilen ve defterlerimizde "zaviye ı BA, TD 998, 29; TD 200, 756; TKUMA, ETD 2 BA, TD 998, 32; TD 200, 745-746; TKUMA, ETD 552, 68a; A. Gabriel, eser, I, 28-33, 300-302 552, 57b. aynı (kitabeleri). 3 A. Sevim, Artuk oğlu Ilgazi, Belleten, XXVI, 649-91. * Aynı eser, 5 BA, TD 998, 30; TD 200, 498, 748; TKUMA, ETD 552, 59a. A.Süheyl Ünver, 186. Büyük Selçuklu imparatorluğu zamanında vakıf hastanelerin lar Dergisi, I, 1938 (s, 18 de Mardin 1940. Bimaristan için bk: D.M.Dunlop Darüşşifâsı); aynı yazar, bir kısmına dair, Vakıf¬ Selçuk tababeti, İstanbul ve B. N. Şehsuvaroğlu, Bimaristan, EV, I, 1259-62. 117 ve mescid '", "medrese ve zaviye 2" muhteşem eserin yapılış tarihi olarak belirtilen riel3, bu bina ile Sultan İsa medresesi arasındaki zerliğe istinaden ve mamasından, man Mardin'deki bu kesin olarak bilinmemektedir. büyük üzerinde yapılış tarihine ait hiç bir bu yakınlığı Akkoyunluların Mardin'i ele henüz inşası bitmemiş A. Gab¬ mimarî ben¬ kitabe bulun¬ geçirdikleri za¬ bir medrese bulup onu tamamlamış olduk¬ ları şeklinde izah etmektedir. Bu eser, Mardin'deki âbideler içerisinde, fı en fazla ve varidatı en zengin evkafı dir. arasında 1526'da yalnız Mardin'de Bu dükkânlardan 74 yani kapalı çarşının olan binadır. tanesi XVI. yüzyılda evka¬ Öyle ki, bu zaviyenin 243 dükkân zikr edilmekte¬ Kaysariyye denilen içerisinde bulunmakta idi 4. büyük Ayrıca, sımiyye hamamı, Kurs-ı ednâ köyünde 4, cAmişmiş ve lerinde birer değirmen, yine Kurs civarında 15, Karadere köy¬ Rişmil'de şehri etrafında 6 adet bağ, Mardin kazasına bağlı Şamrah, ye, Kelbîn, zasına tâbi Pır Ali depesi, Tezeklü, Yenice, Susan, rinin rubcu hububat hisseleri buluyordu5. masraflarını bu evkafa Bu karşıladıktan 18.360 akça havâss-ı hümâyûna da ilâve edilmiştir, bu Varidatı zaviye sonra, artan yevmî 51 veriliyordu. Bu evkafa yıllık gelir 199.631 1540 tarihinde dahildi. varidat medrese, nesinde Diyarbekir'de bulunan Kasım topyekûn ve mescidin akça, senevî 1540 (947) se¬ Padişah evkafına ait 13 dükkân akçaya yükselmiştir. medresenin zevâidinden 6 faydalanan şahsın ismi bilinmektedir: Mevlânâ Inâyetüddin (günde 15 akça Mevlânâ Hüseyin Şirvânî (günde 10 akça) ve Müneccim Kurumşalu (Kur- Deve-kendi, Matar, Tel-Şihâm, Rummâni, Kıranlı köyle¬ 141.082 akçayı vardır), 1, Mardin İbrahimiy- Kızılkend, Ebu Katara, Mal-depe, Harzem, Salâh, Savur ka¬ muşlu), Arânis, bütün bedestenin şehirdeki Ka- üç geliri Mevlânâ Mansur (günde üç akça). Yine aynı tarihte bu medresede 7' si hane- fî, altısı şâfiî olmak üzere 13 dânişmend ile 13 de suhte bulunduğu, bun¬ ların medresenin zaviyesinde bir kısım yolsuzluklar yaptıkları, beple kendileri ile ilgili yiyecek miktarlarının 1 BA, bu se¬ 1540 tarihlerinde düzen- TD 998, 20. Zaviyelerin görevleri ve zâviyeli camiler için bak. : S. Eyiee, Zaviyeler ve zâviyeli camiler, İktisat Fakültesi Mecmuası, XXIII, 1963, 22-25. > 2 BA, 8 Aynı eser, TD 200, 740; TKUMA, ETD 552, 55b-56b. I, 36-37. i A. Gabriel, aynı eser, 6 BA, 8 "Zevâid,, bir vakfın gelirinden bütün masraflar TD 998, I, 40-41. 20-22. demektir, bk. M. Sertoğlu, Resimli Osmanlı çıktıktan sonra arta kalan para Tarihi Ansiklopedisi, Istanbnl 1958, 349. -118 lendiği Tahrir Defterindeki kayıttan anlaşılmaktadır: Zikr olan zaviyede olan taamı dânişmendler ve suhteler tamâm kendüler alup ve altı-yedı ay yaylağa çıkup medresede olmayup 'taam Üzümdür' [deyu] harc-ı ta¬ am ne ise nakd alup kendüler yaylakta eki edüp revendeye altı-yedi ay taam zaviyede âyende ve verilmeyüp battal olurmuş. Hâliyâ defter-ı cedide şol vechle kayd olunmuştur ki, medrese-i hanefînin muîdiyle ye¬ di dânişmendi vardır ve medrese-i şâfiînin muîdiyle altı dânişmendi var¬ dır ki, cümle 13 dânişmend olur ve 13 dahi suhteleri vardır. Her gün sabahda ve akşamda her hücreye iki nöbet doksan dirhem yahni (^-\>), altmış dirhemi dânişmend içün ve otuz dirhemi suhte içün ve her öyün- de yüz seksen dirhem etmek (ekmek) -yüz yiğirmi dirhemi dânişmend içün ve altmış dirhemi suhteleri içün verilüp ve âdet üzre şurbaları (çorbaları) verilüp ve cuma gicesi pilâv ve zerde verilüp baki hademeye ve misafire ve şâir âyende ve revendeye kalan et ve etmek verile,, K Kasım Padişah medresesi ve zaviyesi evkafının geliri 1564'de de 266.795 akçaya yükselmiştir2. Aynı tarihte Kasım Padişah evkafı¬ nın zevâidinden faydalananlar arasında Mevlânâ Muhyiddin b. Bahaeddin (günde 30 akça), Mevlânâ Şeydi Ali (günde 10 akça), kadı İbrahim Çe¬ lebi (günde 5 akça), Mevlânâ Muhammed veled-i Mansur (günde 3 ak¬ ça) gibi şahıslar bulunmaktadır 3. Bu medresenin faaliyeti Birinci Dün¬ ya Savaşına kadar devam etmiş, sonra kapatılmıştır4. 8- Şah Sultan Hatun medresesi : B Akkoyunlu hanedanından İbrahim Bey'in hanımı Şah Sultan tarafından, ibrahim Bey camiinin ya¬ nında yaptırılmıştır. Teker mahallesinde idi. Bu medresenin evkafı ara¬ sında Mardin'de dokuz dükkân, Karadere ve Kurs-ı evsat köylerinde birer değirmen, yine Kurs-ı evsat ve Rişmil köylerinde birer bağ, TelErmen, Tel-Ulyan, Diki, Kodeh, Çakal-depe, Tel-cAyn ve yi köyleri¬ nin 1/4 hububat hisseleri kayd olunmaktadır. Evkafın varidatı 1526'da 15.219, 1540'da 23.292, 1565'de 22.614 akça idi. 1840'larda Mardin müf¬ tüsü bulunan Abdüsselâm Efendi, Ümmü'l-îber adlı yazma rihi'nde dedelerinin bu medresede müderris ve belirtmektedir. Bunlardan ilki El-hac Abdülkadir ı BA, 2 TKUMA, ETD 8 TKUMA, aynı defter, 57a. 4 Abdülgani Ef., 5 BA, TD Mardin Ta- mütevelli olduklarını Efendi'dir. Ona oğul TD 200, 745. 552, aynı 998, 28-29; 55b-56b. eser, 124. TD 200, 755; TKUMA, ETD 552, 62a-b; Abdüsselâm Efendi, aynı eser, Üniversite Ktb., A. Y. 44, 265; Abdülgani Efendi, aynı eser, 187. 119 ve torunları El-hac Zeynelâbidîn, El-hac Ömer, Ömer Efendi Mehmed ve Ömer Es-seyyid Ömer, Mehmed, İbrahim, Efendiler halef olmuşlardır. Bu son Abdüsselâm Efendi'nin babasıdır. 9- Hacı Macruf medresesi : Bu medresenin hâlen mevcut mima¬ rî kalıntısından bir artuklu eseri olup 1526 (932) tarihlerinde tamir edildi¬ ği anlaşılmaktadır ». Hacı Ma'ruf'un şahsiyeti hakkında malûmatımız yok¬ tur. Bu medreseden Abdülgani Efendi "Şeyhullah mahallesi' nin2 üs¬ tündedir. Gayet geniş ve muhteşem idi,,, "1345 (1926) senesinde bu dahi tahrip ve enkazı şuraya, buraya sarf edildi. Şimdi üç-dört hücresi duru¬ yor,,, şeklinde bahs etmektedir 3. Medresenin 1526 500 akçası Hacı Yackup tarihlerindeki evkaf geliri 7.780 akça olup mescidinin, 8.280 akçası Baba Abdurrahman nâmı ile meşhur, Baba Mahmud zaviyesinin buraya tahsis olunan evka¬ fından hasıl olmakta idi. Daha sonraki defterlerde bu medreseye ait kayıtlara rastla- namamaktadır. 10. Pulad Bey medresesi : Bu medresenin yerini, yine Abdül¬ gani Efendi 4 'nin "Meydan-başı'nda Puladiyye ismiyle müsemmâ bir med¬ rese olduğu mahallî ulemânın den öğrenebilmekteyiz. ihtiyarlarından anlaşılmıştır,, ifadesin¬ Pulad Bey hakkında tamamlayıcı malûmatımız yoktur. Bununla beraber, bu medresenin de 1540'dan sonra yaptırılmış olması, daha eski tarihli defterlerde bu hususta hiç bir kayda rastla- namamasından istihraç edilebilir. 1564'deki varidatı 35.640 akça ıdı . Medrese, muhtemelen XIX. yüzyıl sonlarına doğru ortadan kaybolmuştur. e. Zaviyeler: 1. Hamza-i Kebîr zaviyesi : Savur kapısı dışında Meydan-başı mevkiinde bulunmakta idi. Banisi Akkoyunlu Hamza b. Karayuluk Os¬ man (1434-H44)'dır. Bugün mevcut bina, sadece Hamza Beyin türbe¬ sinin kahntısıdır. Yanında 1890 (1307) tarihinde Mardin'de vefat eden 6. Ordu müşiri Hidâyet Paşa medfundur. 1 "Evkaf-, medrese-i Hac, Ma'raf, cedîd,, (BA, TD 998, 35). _ _ 2 Şeyhullah mahallesi yakın zamana kadar bugünkü Şar mahallesinin bir bolumun» teşkil etmekte idi. 3 Aynı eser, 188. 4 Agnı eser, 189. 5 TKUMA, ETD 552, 68b. 120 Burada vaktiyle bir zaviyenin bulunduğu, deki kayıtlardan, mescidinin de olduğu den anlaşılmaktadır '. Üzerindeki kitabe, 1932 baruthane olarak kullanılması sebebi ile, verilemediğinden A. Gabriel tarafından beraber, I. Artuk tarafından neşr Tahrir Defterlerin¬ Abdülgani Efendi'nin ifadesin¬ senesinde yanına bu yaklaşma tesbit olunamamıştır 2. olunmuştur", inşa binanın müsaadesi Bununla tarihi 842 (1438/ 1439)'dir. 1526'daki evkafı 2 tanesi Kurs köyünde, değirmen, Mardin civarında 3, Nusaybin'de 1 biri Nusaybin'de 3 bağ, Mardin'de Hacı Ha¬ lil, Tel-Neşar 4, Meşkûk-ı arab ve Halîf köylerinde rubcu hububat his¬ selerinden mürekkep olup varidatı 1526'da 12.416; 1540'da de akça 15.783 idi 19.515, 1564 5. 2- Cihangir Bey zaviyesi : Şehrin dışında ve güney batısında, Kasım Padişah medresesinin yanında bulunuyordu. hükümdarlarından Cihangir (1444-1469)'dir. Binanın tarafından plânı yapılmışsa da, hâlen Venedikli Josafa Barbaro Zaviyenin Mardin'de 1526'daki evkafı tamamen Akkoyunlu 1932'de A. Gabriel harap ve metrukdür. bu zaviyede Harzem Banisi kalmıştır 6. ve Mansûriyye köyleri ile Fahriyye ve Cavsak mevkilerinde bulunan birer bağ, Bâb-ı cedîd dışın¬ daki bir bahçe, 2 zemin, Kurs-ı ednâ, saybin'de 2 değirmen Kusur (j^) köyünün ve den müteşekkil olup 9.697 1564'de 29.988 akçaya Cihangir olduğundan camii şekkil vardı. akça varidatı vardı. köylerinde birer, Nu¬ 1/4 hububat hissesin¬ 1540'da varidat 24-026, yükselmiştir 7. Bey'in Mardin'de yukarıda bahs Bâbü'l-Hammâra'da olunmuştu. Bu şehirdeki 2 değirmen, evkafının geliri 1526'da 3600, 1130 (1718) tarihli eser, Kefertut 1 Aynı 2 Aynı eser, I, 38, 302, 8 Artuk ilinin tarihi belgesi, 4 Bu 5 BA, Bu zatın 3 dükkân ve 1540'da 6.040, bir hükümde 8 bahs bir imareti Nusaybin'de de bir bir akça olunan bağdan idi müte¬ 8. "Mardin hari- 183. II, planches XI, 3. 10, not 5. köyün adı bazan Tel-Enşer şeklinde TD 998, 23-24; yazılmaktadır, bk. BA, TD 200, 752; TKUMA, ETD 552, 67a. 8 Bk. : s. 90. ' BA, TD 998, 25; TD 200, 750; TKUMA, 8 BA, TD 998, 36; TD 200, 9 MŞS 251, 99. 758. ETD 552, 66b. TD 200, 555. - 121 cinde vâki Cihangîriyye medresesi,, yukarıda izah olunan zaviyenin bir kısmından başka bir şey olmasa gerektir 3- Hamza-i sagîr zaviyesi : Banisi hangir'in oğlu Hamza olmalıdır. Bu Akkoyunlu hükümdarı Ci¬ zaviyenin içerisinde bir de mescid olup Meydan-başı mevkiinde bulunmakta idi. Hâlen haraptır, 879 (1474/ 75) senesinde inşa olunmuştur 2. Evkafını Kurs-ı evsat ğirmen, Nusaybin'deki bir değirmenin 1/3 hissesi, köyünde 2 de¬ Mardin'de bir dük¬ kân, bir bağ teşkil ediyordu. Harrincik, Mukbile ve Mezraa isimli köy¬ lerin rub'u hububat hisseleri de bu zaviyeye tı 1526'da 9.249, vakf olunmuştu. Varida¬ 1540'da 10.155, 1564'de 12.223 akça idi 3. 4. Baba Mahmud zaviyesi: Baba A bdurrahman adı ile meş¬ hur olan bu zaviyenin Mardin'de şehir dışında bulunduğu, 1638 (1048) se¬ nesine ait bir kayıttan öğrenilmektedir : "zâviye-i Baba hâric-i Mardin,, 4. Bu zaviyenin yoksa da, Baba yeri ve banisi Abdurrahman der hakkında kesin bir Kitab-ı Diyarbakriyya'da 5 " kutbu l-budala ve Abdurrahman,, adlı bir dervişin bilgi tâcü'l-meczûbîn kerametlerinden sık sık bahs olunmaktadır. Bu zat, Akkoyunlular ile beraber, Mardin havalisin de ve Akziyâret köyünde bulunmuştur. Mardin'de Akkoyunlular pek çok âsâr kaldığı düşünülürse, Baba Abdurrahman ile viye arasında bir münasebet bulunabileceğine ihtimal verilebilir. 1526'da bu zaviyenin Diyarbekir'de 9 dükkân devrinden mezkûr za¬ evkafından bir bağ, bir değirmen ve bulunduğunu, bu dükkânların kira bedelleri¬ nin bir kısmının Mardin'deki Hacı Macruf medresesine tahsis olundu¬ ğunu, evkafın tekmil gelirinin 5.520 akça olduğunu, 1540'da 13.060, 1564'de 14.124 akçaya yükseldiğini görüyoruz 6. Zaviye XVIII. yüzyıl¬ da da faal bir halde idi 7. Diğer zaviyeler: Bunlardan başka, Mardin'in Kabala köyünde Şeyh Abdülazîz8, 1 Bu zaviye ve medrese ile ilgili bazı tevcihat için bk. VUMA, DMD 491. 237- 28; VUMA, 567 no. lu Defter. 232; 568 no. lu Defter, 50. 2 Abdülgani Ef., aynı eser, 183. 8 BA, TD 998, 25: 4 BA, 6 Abü Bakr-i TihrSni, aynı eser I, 253, M AD « BA, TD 998, 35: 7 MŞS 251, 89, 91: "Baba Abdurrahman 8 BA, TD 200, 758; TKUMA, ETD 552, 67a. 60S5, 33, 46. 280. TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 61a. VUMA, DMD 491. 246; VUMA, 567 no. la Tekkesi,,. T D 998, 34; T D 200, 757; TKUMA, ETD 552, 66a. Defter, 232'de 122 Tohum köyünde Şeyh Davud \ Harzem'de Diyarbekir yolu üzerinde 4. menzilde, şıyan bir zaviye 3, Savur'da zaviyeleri vardı. Bunlara ait Şeyh Şeyh Zolî Tâceddîn 2, Mardinmenzili, Baba Hâki 4, Nusaybin'de evkaf da Tahrir Defterlerindeki ilgili bölümlerde mevcut ise de, burada yalnız şehir civarındakileı retle yetinildi. duğu anlaşılmaktadır6. 1- tarihinde Bununla hakkında kısa bilgi sahibi beraber, Radviyye hamamı 7: Sitti 1526'da yıllık kira bedeli 7.920 2' Câmi-i 1525'da 4.731 yıllık kira 13 hamam bulun¬ bunlardan Radviyye akça, kebîr ( Ulu-câmi ) bedeli Mardin'de ancak bazıları bulunmaktayız : kebîr'e Melik Salih tarafından vakıf hamamı 8: olarak 7.920 akça, medresesi evkafmdan- 1564'de ise 8.360 Bu hamam yaptırılan 1540'da akça idi. Câmi-i hamam 6.480 akça, olup 1564'de akça idi. 3« Hamam-ı si ve mescidi cedîd ( Yeni hamam ) 9: Melik Muzaffer medrese¬ evkafındandır. Yıllık kira 1540'da 12.960 akça, bedeli 1526'da 12.600 akça, Emineddin bîmâristanı evka¬ 1564'de 12.000 akça idi. 4- Bimaristan hamamı 10: Şeyh fından olup yıllık kira bedeli 1526'da 11.520 ça, evkafla içerisindekiler ve hakkında, kısa bilgi verilmekle, diğerlerine de sade işa¬ f. Hamamlar. 1526 dır. aynı adı ta¬ Zeynelâbidin 5 1564'de 15.716 akça idi. Bu hamama akça, 1540'da 12.600 ak¬ bugün de Mâristan hamamı adı verilmektedir, haraptır. ı BA, 2 BA, TD 998, 29; TD 200, 749; TKUMA, TD 998, 35; TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64b. Şeyh Tâceddin, Mardin'deki Artuklu ETD 552, 64b. hükümdarlarından lan'ın kölesi idi. İsmi Tâceddin Mes'ud'dur. 1211 (608) medrese yaptırmıştı. Tahrir Defterlerindeki zaviye ve ziyâretgâh olduğu anlaşılıyor. 54, Bu kayıtlardan, bu medrese Nâsıreddin Artuk Ars- tarihinde Harzem için bk. : A. Gabriel, aunı 304-305. 3 BA, TD 998, 36; TD 200, 592-93; TKUMA. ETD 117, 219 b. < BA, TD 998, 36. 5 BA, TD 998, 36; TD 200, 759. 6 Bk. s. 106'daki 7 BA. TD 998, 27; TKUMA, ETD 552, 59a. köyünde bir binanın XVI. yüzyılda bir icmal. 8 BA, TD 998, 26; TD 200, 746; TKKMA, ETD 552, 60a. » BA, TD 998, 29; TD 200, 756; TKUMA, ETD 552, 57b. ıo BA, TD 998, 30; TD 200, 748; TKUMA, ETD 552, 59a. eser, = 123 5. Kasımiyye hamamı1: Akkoyunlu şah'a izafeten bu ismi taşımakta ise Mardin'deki Artuklu de, hükümdarlarından duğu belirtilmektedir. Muhtemelen, bu hükümdarı Kasım tarihine ait bir 1526 Padi- kayıtta Melik Muzaffer'in mülkü 2 ol¬ hamam Melik Muzaffer dan yaptırılmış olup Kasım Padişah tarafından tarafın¬ sonradan tamir ettiril¬ diğinden "Kasımiyye hamamı,, adı verilmiştir. Bu hamamın temiz Melik Muzaffer medresesinden verilir, suyun bedeli evkafından ödenirdi : "be-cihet-i icâre-i âb-ı afîf Kasım ki, [be] suyu Padişah hamam-ı Ka¬ sım Padişah [an] medrese-i Melik Muzaffer mîdehend3,,. "Alaca hamam diye de şöhret bulan bu hamamın yıllık akça, 1540'da 17.160 akça, 1564'de 6« Keçeci hamamı 5: Bu kira bedeli 1526'da 15.480 18.630 akça idi. hamam, yakınındaki bir bağın Şeyh Pınar mescidi evkafı arasında kayd edilmesi edilmektedir. Hakkında başka bilgiye dolayısı ile bahis konusu tesadüf olunamamıştır. g. Kervansaray lar : Defterlerimizdeki yüzyılda Mardin'de bulunan kervansaraylardan kayıtlardan dördü hakkında XVI. çok kısa malûmata sahibiz: 1. Artuk-oğulları hükümdarlarından ni Artukarslan b. Ilgazi (1201-1239)'nin Melik Nasır Şehid'in, ya¬ evkafından olan 1526'da yıllık kirası vakfa 720 akça gelir temin kervansaray. etmektedir 6. 2. İbrahim Bey b. Bîcan vakfına ait kervansaray 7. Bu kervan¬ sarayın yıllık geliri 1526'da 3.240 akça, 1540'da 2.880 akça, 1564'de 2.520 akça idi. 3. Hunrevân Hatun evkafından olan kervansaray8. Yıllık ge¬ liri 1526'da 200 akça idi. 1 BA, 2 "Hamam-ı Kasımiyye ki, mülk-i Melik Muzaffer bûd„ bk. BA, TD 998, 29. TD 998, 20, 29; TD 200, 744; TKUMA, ETD 552, 56b. 3 BA, TD 998, 23; TD 200, 744. Bu iki defterdeki ıı ters kullanılmış olup cümleden Kasımiyye kayıtlarda ^e ve ,_. edatla- hamamı'ndan verilen suyun bedelinin yine Kasım Padişah evkafından ödendiği gibi bir mâna çıkmakta ise de, TKUMA, ETD 552, ^ 57b*de "icâre-i âb-ı afife ki, be-hamam-ı Kasımiyye câri şüde bûd„ açıklaması lerdeki yanlışlığın düzeltilmesini, karineye bırakmamaktadır. 4 ""Hamam-ı Kasımiyye el-marûf be-Alaca hamam,, , BA, TD 200, 744. s BA. « BA, aynı defter, TD 998, 7 BA, aynı defter, 30; 8 BA, 35. 27. TD 200, 755; TKUMA, ETD 552, TD 998, 33. Diğer defterlerde bahs edilmiyor. 61b. değer¬ - 124 - 4. Kaysariyye *. Kasım Padişah evkafından olup 1526'da 74 dükkânı havi idi ve yıllık geliri 8.928 akça idi. Kaysariyye'deki dükkân adedi 1540'da 80 adet olarak gösterilmekte olup yıllık kiralarının geliri 13.716 akçaya yükselmişti. 1564 tarihindeki Kasım Padişah evkafından bahs eden defterimizde Kaysariyye şeklinde değil, sadece Bezzâzistan diye kayd olunmaktadır. Burada 99 dükkânın faal olup yıllık ge¬ lirinin 23.220 akçaya ulaştığı, nın mevcut 1 olduğu Bezzâzistan'da 12 de boş "hâli,, dükk⬠belirtilmektedir. M. Streek Kaysârige {İA, VI, 482-483 )'nin "kervansaray, han, bedestan (bez- tâzistan),, deyimleri ile aynı mânaya geldiğini belirtmektedir. Ayrıca bk. BA, TD 998, 20; TD 200, 741; TKUMA, ETD 552, 56a. Bölüm V. İktisadî hayat Mardin'in XVI. yüzyılda ve faaliyetler iktisadî hayatında, şehrin Diyarbe- kir-Musul ve Halep-Musul (ipek yolu) yolları üzerinde bulunuşu sebebi ile, kervanların çok buradan gelip geçen Mardin'e ait kanûn-nâmelerden, Mardin rihli arzından maktadır. önemli bir rol ve Mardin'e ait seyahat-nâmelerdeki bilgilerden Bununla beraber, şehre getirilerek satışa arz olunan aliyetler meyanında büyük bir yer çeşitli ziraî ürünlerin de iktisadî fa¬ işgal ettiği, bunlardan alınan resm-i çıkmaktadır. Bu ticarî faaliyetlerin yanı sıra, şehirdeki ve civar ki dokuma tezgâhlan, Mardin'deki darp-hâne, baş-hâne, mevcudiyetine işaret köylerde¬ kiriş-hâne, bo- ya-hâne, boza-hâne, dabbağ-hâne, şem'i-hâne ve susam-yağı nesi (micsara) gibi sınaî tesisler imalât-hâ- Mardin'de hayli gelişmiş bir endüstri¬ etmektedirler K Şehirde oturan halkın kanûn-nâmelerdeki anlaşıl¬ Mardin civarındaki köylerde yetiştirilen ve bevvâbî'nin yüksekliğinden meydana nin de oynadıkları naibi Ahmed'in 1064 (1654) ta¬ bir kısmının ziraatle uğraştıkları yine ibarelerden ve bazı vesikaların ifadesinden anlaşıl¬ maktadır. Mardin'den geçen büyük kervanlar Akdeniz limanlarına Asya- nm zengin ülkeleri Hindistan ve İran'dan çeşitli baharat, kumaş gibi emtiayı nakl ettikleri gibi, oradan da bir kısım Avrupa mallarını yük¬ lenerek tekrar aksi istikamete taşırlardı2. Bu kervanların çok kuvvetli bir silâhlı muhafız birliği refakatinde gelip gitmelerine rağmen, bilhas¬ sa Cizre dolaylarından geçerken soyuldukları olağan şeylerdendi. Böy¬ le bir soygun hadisesi 1579 (987) sonbaharında olmuş olmalı ki, Diyar¬ bekir Beylerbeyisine ve kadısına aynı sene Ekim'i içerisinde gönderi¬ len iki hükümden Musul Sancak-beyi Ali Bey'in bu husustaki şikâyetı1 C. Niebuhr, Mardin'de bir çok pamuklu ve keten imalathaneleri ile bir cam işliği bulunduğundan bahâ eder (aynı eser, II, 395). 8 C. Niebuhr, aynı eser, II, 374: G. A. Olivier, aynı eser, II. 337. 126 nin mahiyeti öğrenilebilmektedir. Halep'ten kumaş ve Musul Musul halkından darphânesi için 4.000 rirlerken "Cezire ülkesine geldüklerinde nâm taifenin bir kısım altınlık ekraddan Şah hırsazlarından elli ve altmış nefer tüccar gümüş geti¬ Nasîbî ve Bohti kimesne âlet-i harple yollarına gelüp bir nicesin mecruh ve maktul edüp cemî-i mâl ve esbâb- ların gâret ve hasâret edüp envâı zulm ve zıyk,, eylemişlerdir. Aynı şe¬ kilde daha önce de "Musul pazarbaşısı Hüseyin nâm kimesne bin filo- rilik gümüş ile Halep'ten Musul'a gelür iken mahall-i mezbûrda hırsuzlar zikr olunan gümüşü,, lar Cizre'ye gelip mallarını bit ederek şikâyetçi yağma etmişlerdir. bulmuşlar olmuşlar, fakat Adı ve hırsızların Cizre mezkûr geçen tüccar¬ isimlerini hâkimleri de tes¬ hırsızların tara¬ fını tutmuşlardır. Bu sebeple hem Diyarbekir Beylerbeyisine ve kadısına hırsızların yakalanarak cezalandırılması emredilmekte : "mezbûrun hara¬ miler her kanda ise buldurup gıybet eder ise şercle buldurması tanlara bildirüp getürdüp bir defa şerHe fasl yıl mürur etmiş dava değil ise, lâzım o- olmayup üzerinden on beş hüsemâ muvacehesinde hak yâde dikkat ve ihtimamla teftiş ve tafahhus edüp göresin, olunduğu üzere mezburların malların ve gümüşlerin gâret üzerine zi¬ fPl-vâki arz ettükleri tah- te3ş-şerti>ş-şerîf sabit ve zahir olursa, ol bâbda muktezâ-yt şerc-i kavim¬ le âmil olup şerhle müteveccih olan hakların ba'de^l-takarrüb hükm edüp bî-kusûr alıverüp ehl-i fesâd sipahi ise hakkında muktezâ-yı şerc-i kavîm ne ise, hakimi, kendisine Diyarbekir habs ve arz edüp olmayanlar icra eyleyesin,,, hem de Beylerbeyisine gönderilen Cizre hükmün bir sureti yoklandıkdan başka, bu konuda uyarılmaktadır: "imdi mezburlar ikrar etmişler iken hakları ahverilmeyüp teaddî olunmağa sebep nedir, memleket böyle mi zapt olunur? Büyürdüm ki, vardukta zikr olunan ha¬ ramileri her kande ise, bulup yanma getürdüp Diyarbekir'e gönderüp da¬ hi bu bâbda ellerinde olan emr-i şerîf mucibince teveccih olan tahtfş-şer'-i şerîf mü¬ hakların alıverüp min bacd ehl-i fesâd himâyet etmeyüp âyen' de ve revendeye ol vechle teaddî ve tecâvüz ettirmeyesin l„ denilmektedir. Ticarî mallar ve bunlardan alınan vergiler : XVI. yüzyılda kervanlarla nakl lardan Mardin'de alınan edilen ticarî çeşitli resimler Mardin mallar ve bun¬ kanûn-nâmelerinde açıkça görülmekte olup transit olarak geçen mallar ile şehirde satılan¬ lardan alınacak vergiler, aşağıdaki şekilde belirtilmiştir: ı BA, MÜD 40, 219. 127 Cins Adet Vergi 1518'de bâc-ı ubûr Esir 33 akça 1526'da 1540'da 50 akça: aynı ak esir, şehirde 25 sa akça: karası tılsa: %5 % 5 tamga 1 %2.5 aynı 1/2 alan dan,^ - satandan At, katır de¬ % 5 tamga ve, sığır alandan V.2-5 aynı 1/2 alan¬ dan, 1/2 satandan Koyun 12 resm-i bev- 1 akça vâbî resm-i bevvâbî 1 akça (satılırsa, postu dabbağ-hâneye, parçası baş-hâneye gider) 1 Tamga için bak.: W. Hinz, Das Steuermesen Ostanatoliens im 15. und 16. Jahrhundert, 190-194. 128 Cins Ölçek Vergi 1518'de 1526'da 1540'da ipek (Harîr) yük bâc-ı ubûr 300 akça aynı aynı 60 akça aynı aynı âdet-i hazînedârî resm-i kita bet 6 akça aynı aynı noktabaşı 6 akça aynı aynı 3.3 akça aynı aynı 2 akça aynı aynı 377.3 akça aynı aynı 450 akça aynı 1.32 akça aynı 0.1 akça aynı melikü'I- ümerâlık resm-i bev- vâbî Toplam : Yezdî ve Frengi akmişe, Rum ku¬ maşının çatması, beneği, zerbaft atlası yük bâc-ı ubûr aynı resm-i bev- vâbî aynı resm-i hazî- nedârî aynı (tamgaya göre) Halep, Şam, Mısır ve Rum kumaşı yük bâc-ı ubûr 100 akça aynı 0.1 akça aynı aynı resm-i hazî- nedârî (tamgaya göre) aynı - 129 - Cins Halep, Şam, Ölçek yük Vergi 1518'de 1526'da 1540'da 3.3 akça aynı aynı 1.32 akça aynı aynı 104.62 akça aynı aynı 66 akça aynı aynı 6.6 akça aynı aynı melikü'l- Mısır ve Rum ümeralık kumaşı resm-i bevvâbî Toplam: ( tamga hariç ) Rengin ve yük ham bez bâc-ı ubûr resm-i hazînedârî Baalbekî bez yük bâc-ı ubûr ~ 8 akça ( satılsa % 5 tamga ) batman Keten yük bâc-ı ubûr 6 akça aynı bâc-ı ubûr 100 akça aynı aynı resm-i bevvâbî (satılsa, her parede:) Penbe (pamuk) yük 1 akça aynı aynı __ 4 akça tamga-i siyah % 5 tamga aynı aynı aynı 66 akça aynı aynı 6.6 akça aynı aynı 66 akça ayni aynı ( alandan ) Kepenek yük (yağmurluk) bâc-ı ubûr resm-i hazînedârî Şeker yük bâc-ı ubûr 130 Cins Ölçek Şeker yük Vergi 1518'de 1526'da 1540'da aynı aynı resm-i hazînedârî 6.6 akça Bal, yağ, hurma, nardenk (narsuyu ), ve limon emsali yük tamga-i kapan 8 akça (satılsa:) tamga %5 aynı aynı aynı aynı aynı aynı aynı aynı Ak ve kara sakız yük tamga-i kapan 8 akça (satılsa:) tamga Un yük Kavun, karpuz yük %5 tamga-i kapan tamga-i kapan 1 akça 1 er aynı aynı kavun, karpuz resm-i bev- vâbî Soğan, tuz, yük 1 er aynı aynı aynı aynı kavun, karpuz tamga-i kapan nohut, mercimek 1 migrafa ( kepçe ) hakk-ı kapancı 1 migrafa aynı resm-i kita¬ bet 1 migrafa Pekmez, kuru üzüm, fındık ve saire yük şahnalık Şarap yük resm-i asesiyye l migrafa 2 batman aynı aynı 131 Cins Şarap Kömür Ölçek yük yük Vergi 1518'de 1526'da 1540'da melikü'Iümerâlık 1 migrafa şirecilik 1 dizdarlık 2 migrafa batman resm-i bevvâbî 2 kömür 1 kömür 1 kömür 1 kömür resm-i asesiyye Odun yük resm-i bev1 ağaç vâbî aynı aynı resm-i ase1 ağaç siyye aynı aynı 1 akça tamga-i kapan 1/2 akça resm-i mizan iken bu ta¬ rihte ref olunmuştur. Oltuk yük resm-i bev1 burma vâbî aynı aynı resm-i ase- Bak ir yük siyye 1 burma bâc-ı ubûr 24 akça aynı aynı aynı aynı (işlenmiş) 16 âkça ( kurs=Ievha ) aynı aynı 132- Cins Demir Ölçek Vergi 1518'de 1526'da 1540'da yük bâc-ı ubûr 8 akça aynı aynı resm-i bev- vâbî 1 akça aynı 66 akça aynı aynı Kalay, bıçak, pulad (çelik) yük bâc-ı ubûr aynı resm-i hazî- nedârî Nal yük 66 akça şahnalık 1 nal resm-i bev- 1 epçin vâbî 0.33 akça aynı aynı - - resm-i ase- siyye 2 nal mirahorluk 1 nal _ 1 epçin Cam, neft, tutya, yük bâc-ı ubûr 66 akça aynı aynı resm-i hazî- nedârî 6.6 akça aynı aynı Kızıl boya, şap, summâk, katran, Luulsa-ı r».apan satılsa tamga Itır Çivit yük bâc-ı ubûr yük bâc-ı ubûr kelle bâc-ı ubûr ö asça aynı aynı %5 aynı aynı aynı aynı 33 akça aynı 33 akça 33 akça -133- Cins Ölçek Vergi 1518'de yük bâc-ı ubûr 8 akça 1526'da 1540'da aynı aynı Mazu, gön, sahtiyan (satılsa:) tamga %5 Bulgari (yumuşak deri, telâlin) yük bâc-ı ubûr 66 akça aynı aynı resm-i hazi Hınna yük nedar! 6.6 akça aynı aynı bâc-ı ubûr 8 akça aynı aynı şahnalık 1 migrafa aynı aynı resm-i bev- Sabun yük vâbî 1 akça aynı aynı bâc-ı ubûr 8 akça aynı aynı tamga-i kapan 2 kalıp 3 kalıp 3 kalıp (deve ve (deve yü¬ at yü¬ künden) künden) 1 kalıp 2 kalıp (eşek yü¬ (at ve künden) katır yükünden) 1 kalıp (eşek yü¬ künden) resm-i bevvâbî 1 akça aynı aynı 134 Yukarıdaki din'den kervanlarla nan ticarî hemen cetvellerde görüldüğü üzere, transit olarak mallardan alman geçen veya vergiler bir XVI. şehirde kaç eden vergi Mardin havalisinde XV. yüzyılda nında Uzun Hasan lerden alınmıştır. sistemi Bu husus Diyarbekir, arz ile olu¬ hemen Anadolu'da ve Akkoyunlular zama¬ tanzim Ergani, Mar¬ Bu tarihteki ka- Doğu hükümran olan tarafından (1453-1478) de, satışa istisnası 1518 senesindeki yüksekliğini muhafaza etmiştir. nûn-nâmeye esas teşkil yüzyılda olunan Urfa, kanûn-nâme- Harput, Çermik, Arapkir, Mardin ve Berriyecik'e ait 924 ( 1518), Erzincan'a ait 922(1516) tarihli kanûn-nâmelerin Padişah...,, başlangıcındaki "... ber mûceb-i kanûn-ı Hasan ibarelerinden bellidir1. 924 (1518) tarihli Mardin kanûn-nâmesi tanzim olunurken Mar¬ din kadısına ve reayanın ihtiyarlarına danışarak mahalli örf ve âdetler tesbit ounmağa çalışılmışsa da, yine bazı daha sonraki kanûn-nâmelerde tashihi hatalar cihetine olmuştur. Bunların gidilmesinden de, bazı matrahlardaki vergi nisbetlerinde bir evvelkine nazaran, farklar meyda¬ na gelmiştir. Bu husus un ve koyun dir: mevzularında açıkça görülmekte¬ "... un gelüp satılur olsa, nesne kayd eimeyüp sehv olmuş. kadîmden yükde 2 bir osmâni alınurmuş. tarihli kanûn-nâ- 932 (1526) mede yer alan bu ifadede bahis konusu vergi tamga Amma resmidir. Şehre getirilen koyunlardan ahnan c resm-i bevvâbî' tesbit edi¬ lirken de, 1518 senesinde hataya düşülmüştür. Bu da yine, hine ait kanûn-nâmedeki bu matrah " Kapudan içerü koyun girse, her ile ilgili maddede 1526 tari¬ görülmektedir: koyuna bir pul alınurmış, resm-i bev¬ vâbî deyu ki, on iki koyuna bir osmânî akçası olur, deyu sehv eylemiş. Sekiz koyuna bir akça-i osmânî Vergilendirme olur,,. mevzuunda farklardan bir kısmı da, vergiye kanûn-nâmeler tâbi bir kısım arasında görülen ticarî malların vergi nisbetlerinin tayininde, bunların yeniden, evsaflarına göre, sınıflandırıl¬ malarından doğmaktadır. Meselâ, 1518 tarihinde genel olarak esirlerden 1 Ö. L. Barkan, Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı kanunlar, aynı eser, 91-106, 2 Uzun Hasan Bey' e ait 184-197. Mardin kanun-nâmelerinde yalnız ipek yükü tarif olunmaktadır: " her yükü 8 boğça imiş ve her boğçası 4'er batman imiş ve her batmanı 1580 dirhem imiş ve her yükü bu zikr olan batman ile 32 batman olur imiş (bk. EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin Livası Kanûn-nâmesi). Bir dirhem 3,086 gram (bk. W. Hinz, Islamische Masse und Gewichte, 5) olarak yük de 156,028 kg. hesaplandığına göre, 1 batman 4,875 kg, bir olmaktadır. boğça 19 503 ke ve bir 135 şahıs başına 33 osmanlı akçası alınırken, 1526'da bunlar ak ve kara, yani beyaz ve zenci olmak üzere iki kategoriye ayrılmışlar, beyaz esir¬ lere 50, zencilere 25 akça bâc-ı ubûr tayin olunmuştur. Vergi mevzuunun bu kadar açık ve kesin bir şekilde harar¬ lara bağlanması, hiç şüphe yok, Mardin'in ticarî ve iktisadî hayatında XVI. yüzyılda bir gelişmeye yol açmış olmalıdır. Buna bir delil olarak, resm-i bevvâbî'nin 1518'de 30.000 akça iken 1540'da 40.000 akçaya yükselmesi gösterilebilir K Bununla beraber, muhtelif vesilelerle, mahal¬ lî memurların kanun dışı hareketlerde bulundukları, yine kanûn-nâme- lerden anlaşılmaktadır. Bu hususta şarap mevzuu iyi bir misal teşkil eder: 1518'de şehre getirilen her yük şaraptan iki batman tutarında vergi alındığı kanun-nâmede belirtilmiştir 2. Bu aynî vergi dışında ka¬ lan şarap sahibi tarafından satılırdı. O tarihte şehirde meyhane yoktu. 1518 ile 1526 tarihleri arasında şehirde bir meyhane kurulduğu ve köy¬ lülerin şehre getirdikleri şarapları doğrudan doğruya buraya getirerek küplerini subaşıya mühürlettikleri, subaşının da onlardan "mühür ak¬ çası,, adı altında iki akça vergi aldığı ve bu usulün bid'at olması se¬ bebi ile alınan iki akçe verginin ref olunduğu 932 tarihli kanûn-nâme- den anlaşılmaktadır 3. Şehre şarap getirerek satmak yasaktı. Böyle du¬ rumlarda, istihsal mahallindeki bütün şarapların müsaderesi gerekiyor¬ du. Köye gidip şarap içmek yasak değildi. Lâkin yine de yolsuzluk¬ ların önlenemediği aşağıdaki hükümden anlaşılmaktadır: "Defter-i atîk- de reayanın şıraları mühürlenüp ve meyhaneci bahasın verüp alup kabz eyleyüp ve niceye ulursa ol-mikdar ziyadeye satup andan tecavüz olun¬ maya deyu kayd olunup meyhane âmili olan, reayanın şıraların mühur- ledükde, kifayet mikdarı alıkomayup ve küllî şıraların alup rub'u baha¬ sın vermeyüp envâ-ı taaddl eylemeğin reâyâ zarurî "şıralarımız muhur- lenmesün, bağdan üzüm gddükde at ve katır yükünden 34'er akça ve merkep yükünden 22 şer akça verelüm" , deyu meyhaneci ile ittifak ey¬ leyüp bir kaç yıl olmuş ki, bu üslûp üzere verirler imiş. Bu dahi zulmü sarîh olmağın, ref olunup hâliyâ reâyâ ittifakıyla böylece mukarrer ola ki, min ba'd şıraları mühürlenmeyüp bağdan üzüm geldükde at ve ka¬ tır yükünden 17 şer akça ve merkep yükünden 12 şer akça alınup bun¬ dan tecâvüz olunmıya. Amma, bir kimesne yükün âmilden gızleyup gtce ı BA, TD 64, 207; a BA, TD 64, 205. 3 BA, TD 998, 5. TD 200, 528. 136 ile evine getürse ki, sabit ve zahir ola, malına göre, cürm alma. Niyâbet-i cürm meyhanenin bir günlük kistidir. Andan ziyade alınmıya ve Tûr şarabın dahi ola geldüği üzere meyhaneci alup niceye alursa bir ol mikdar ziyâdeye sata 1„ Tarım ürünleri ve bunlardan alınan vergiler . XVI. yüzyılda Mardin ve çevresinde, bugün de olduğu gibi, tarım ile ilgili ler iktisadî hayatın esas unsurunu teşkil etmektedir. Köylerin, bir ka¬ çı müstesna, hemen hemen hepsinde halkın ziraatle meşgul faaliyet¬ olduğu, hatta şehirde oturanlardan bir kısmının da yine bağ, bahçe sahibi olup ziraatle de uğraştıkları bu şehirle ilgili kanunnâmelerdeki ifadelerden anlaşılmaktadır: "...şehirlü tâifesinün dahi ziraatUrinden ve bağ ve bos¬ tan ve penbe ve meyvalarından yedide bir alup resm-i bennâk ve resm-i çift ve resm-i mücerred alınmaya 2„. Ayrıca, 1526 ve 1540 tarihlerinde şehirli taifesinin bağlarından alınan vergilerin Beylerbeyisi'ne ve Havass-ı humâyûn'a miktarları Diyarbekir ait haslar arasında kayd edil¬ mektedir 8. XVI. yüzyılda Mardin çevresinde elde edilen tarım ürünlerinin büyük bir kısmını buğday, arpa, darı, mercimek, teşkil Bununla beraber, bilhassa Nusaybin'de pirinç, bir çok ova pamuk yetiştirildiği görülmektedir. etmektedir. köylerinde 1518'de "Mardin vadisi" denilen yapıldığından bahs olunmaktadır4. mahalde de çeltik (pirinç) ekimi Kurs vadisinde de zeytinlikler bulunduğu anlaşılmaktadır. ise gelişmiş olup hemen ekseri köyün ürünleri arasında ve emsaline rastlanmaktadır. Ayrıca Mardin'in iccâs denilen meşhur olup " nefs-i nefîs-i hümâyûn içün,,, yani bul'a gönderildiği gibi 5, daha sonraki Meyvecilik üzüm, badem eriği de padişah için yüzyıllarda da buradan İstan¬ geçen avrupalı seyyahlar Mardin'in bu meşhur eriğinden bahs etmektedirler8. Arıcılık da Mardin hasılları arasında çevresinde gelişmiştir. resm-i asel (bal'dan Mardin Kanûn-nâmelerinde tarım, ler şu şekilde TD alınan vergi) Bir çok köylerin yer almaktadır. hayvancılık ve bunlarla ilgili vergi¬ gösterilmektedir : ı BA, 2 Bk. 3 Bk. Müteakip bölümde " padişah 200, 528. EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin Livası Kanun-nâmesi. hasları ve " Diyarbekir Beylerbeyisi hasları kısımları. * " Mahsul-i çeltük der vâdi-i Mardin 5 BA, 6 C. Niebuhr, aynı eser, II, 395. T-BŞM, 27. II. 1164. (BA, TD 64, 216). 137 Hububat mahsulünden müslüman ve hıristiyandan Bağ ve bostan mahsul¬ leri meyva ile ve pa¬ muktan Baldan (resm-i asel) müslümandan 1/7 hıristiyandan 1/5 müslüman ve hıristiyandan Koyundan (âdet-i agnâm) Dokumacılık ve bununla şehirde ve Mansûriyye ve dokuma sanayiinin 1/5 1/10 2 koyuna 1 akça ilgili Kal'atü'1-lmra vergiler: Mardin'de, köylerinde çok mevcudiyetine XVI. yüzyılda tanık bizzat gelişmiş bir olunmaktadır. Kanun-nâmelerde " nefs-i Mardin'in ipek işlenen tezgâhlarından,,, vale ve bezden, Mansuriyye'de "meyzer,,, Kal'atü'l-lmra'da "sûf„ dokundu¬ ğundan bahs edilmektedir. Vale "çok ince ipek tül1,,, meyzer "başör- tülük ince kumaş*,,, sûf veya sof "ince yünlü kumaş,, manalarına gel¬ mektedir. Bunlardan alınan vergiler aşağıdaki miktarlardadır : 1518 ipek işleyen 1540 4 karaca akça aynı aynı 2 karaca akça aynı aynı 5 osmânî akça 1 akça 1 akça 5 karaca akça aynı aynı tezgâhlardan ayda Bir çift bez'den 3 Meyzer'in pastav'ından S0ftan 1526 1526 senesine ait Mardin tarihe kadar Mansûriyye köyünde Kanûn-nâmesi 1518 senesinden bu dokunan meyzerın pastavından alı¬ nan 5 osmânî akçanın usulsüz olduğunu, bu ikinci kanûn-nâme ile yü¬ rürlükten kaldırıldığını açıklamaktadır. 1 F. Steingass, A Comprehensive Persian-English Dictionary, 1453. 2 Aynı yazar, aynı eser, 1362. 3 Burada "çift bez,, bir top çift enli bez anlamına olsa gerek. 138 Dokuma sahasında bilhassa 1524-26 arasında usulsüzlük yapılmış, her kuyudan yılda 24 akça vergi sofdan alınan vergi beylerbeyi hususunda tarafından sof işlenen alınmıştır ki, bu da 1526 tarihinde kaldırılmıştır. Kal'atü'1-Imra köyünde işlenen sofun XVI. yüzyılın ikinci nsında ticari rağbetten düştüğü, bu sebeple halkın bu ya¬ kumaşı doku¬ maktan vaz geçerek onun yerine "börk,, işlemeğe başladıkları, bu hu¬ susta kanunnâmede hiç bir kayıt olmaması sebebi ile, bundan alınacak vergi hususunda ihtilâfa düşüldüğü görülmektedir. Halk "defterde mu- kayyed değildir,,, diye havass-ı hümâyûn ve bazı mukataat-ı hassa emi¬ ni olanlara vergi vermemişler, bu hem mîrî hasılatın düşmesine, hem de civar halkın bu köye gelerek yerleşmelerine, böylelikle de Kal'atü'l- Imra köyünün 200 haneden ibaretken, 1577 tarihlerinde 800 - 900 haneye yükselmesine sebep olmuş, emin Piyâle'nin şikâyeti üzerine yukarıdaki tarihte Mardin kadısının huzurunda ehl-i vukuf marifeti ile üç börk bir sofa eşit kabul edilmiş, buna göre vergi alınması emr edilmiştir 1. Diğer vergiler. Mardin Kanûn-nâmelerinden yalnız 1518'e ait olanında bu çevrede resm-i çift, resm-i ispençe, resm-i yaylak, resm-i reayadan alınacak bennâk, resm-i arûsiyye, cerâim-i mücerred, hayvanat ve emsali vergilerin miktarları belirtilmiştir. Buna göre : Resm-i çift 50 akça olup çifti olup ve bir çiftlik 2 zemîn zira¬ at etmeğe kadir olan müslümandan çift başına, Resm-i bennak 12 akça olup tekrar müzevvec olan çifti olmayan veya bir hanede müslümanlardan, Resm-i mücerred 6 akça olup atalarına hizmet eder olmayup alâ-hazihi kendü öz kârlarında olan müslüman bekârlardan, İspençe 25 akça olup kefere taifesinden alınmakta Çifti olmayup bennâk zaman da iki Mart ayı dönüme bir akça başlarında adında olan kimseler ziraat alınmakta idi 8. Bu idi. yaptıkları resimlerin hepsi ödenmekte idi. ı BA, MÜD 40, 25-26. 2 Genel olarak 60-150 dönüm arasındaki yer bir çiftlik addedilmekte olup bu mik¬ tar sulak ve münbit arazide asgari hadde, kısır arazide azâmi 3 hadde tutuluyordu. Bu resimler hakkında daha fazla bilgi için bk. H. İnalcık, Osmanlılar' da raiyyet rusûmu, Belleten, XXIII, 1959, 577 vd. 139 Resm-i arûsiyye hiç lunduğu yerde 60 akça, akça olarak evlenmemiş kız için kızın dul kadından babasının bu¬ kıyıldığı mahalde 30 alınıyordu. Resm-i sına bir nevgi ', yaylak yaylağa çıkan ve hayvanı olanlardan hane ba-' yani 200 dirhem alınan yağdan Başkasının tarlasına hiplerinden nikâhının de at, sığır ve girerek koyun adı altında bir resim alınıyor, ibaretti. ekinine zarar başına 5'er akça veren hayvan sa¬ cerâim-i hayvanat ayrıca atm ve sığırın yaptığı ziyan hay¬ van sahibine ödetiliyordu. Resm-i asyâb, yani değirmenlerden alınan yılda 60 akça üzerinden hesaplanmakta Mardin ve çevresindeki vergi ise, ayda 5, idi. smaî tesisler. Mardin ve civarına ait, XVI. yüzyıldan kalma Tapu - Defterlerinde bu bölgede bir çok işyer¬ lerinin mevcut olduğu görülmektedir. Bunlar Mardin'de ve Kara-dere köyünde birer boya-hâne, şehirde darphâne, tabak-hâne (dabbağ-hâne), başhâne, mum-hâne, buz-hâne, boza-hâne ve dokuma tezgâhları olarak dikkati çekmektedirler. Bununla beraber, buiş-yerleri içerisinde en yo¬ ğun bir iş hacmine sahip olanı boya-hâneler olarak görülmektedir. Mar¬ din'deki boya-hânenin senelik varidatının 1518'de 85.000, 1526'da 60.000, 1540'da -Karadere köyündeki boya-hâne ile baliğ olması 2 bu hususu ifade eder. birlikte- 113.000 Zira, diğer tesisler kadar yüksek varidata sahip olanı yoktur. akçaya arasında bu Meselâ Tabak-hâne'nin ay¬ nı tarihlerdeki varidatı 8.000, 6000 ve 13.500 akça olarak görünmekte¬ dir 3. Boyahanenin iş gücünün bu kadar çok oluşu mahalli dokuma sa¬ nayiinin de gelişmiş olması ile ilgili olsa gerektir. Mardin'deki Darp-hâne'nin 1526 senesindeki çaya baliğ olmakta ise de4 1518 ve 1540 rinde kendisinden hiç bahs defterle¬ olunmamaktadır 5. Meyhâne'nin de 1540 1 geliri 50.000 ak¬ tarihlerinde tahrir senesindeki hasılı 52.000 akçaya vasıl Nevgi küçük bir kepçe olup yağ, şarap ve saire ölçmekte birim maktadır. Bir nevgi 200 dirhem yağ olarak kullanıl¬ almaktadır. 2 BA, TD 64, 216; TD 998, 7; TD 200, 528. 3 BA, TD 64, 216; TD 998, 7; TD 200, 528. 4 BA, TD 998, 7. 5 Mardin darphanesinde I. Selim ve Kanunî Süleyman devirlerinde basılmış bin al¬ tın, diğer ikisi bakır üç para 1334, 201, 202 ve 298. için bk. Halil Edhem, Meskûkat-ı Osmaniyye, istanbul -140- olmaktadır6 Lâkin daha hususta önceki tarihli defterlerde ve vesikalarda bu herhangi bir kayıt görülememiştin 1540'da şehirde bir de silâhhâne bulunduğu görülmektedir. Mardin'de rastlanan bu kabil sınaî tesislere Osmanlı İmpara¬ torluğunda Anadolu'daki veya Rumeli'deki diğer büyük şehirlerde de tesadüf edilmektedir7. 8 BA, ' Bu hususta bk. : M. T. Gökbilgin, XV-XVI. asırlarda Edirne ve TD 200,528. Paşa livası, 94 vd. ; aynı yazar, XVI. asır başlarında Kayseri şehri ve livası, Zeki Velidi mağan, istanbul 1950-1955, 97 vd. ; R. Mantran ve J. Sauvaget, Togan'a ar¬ Reglements fiscaux Ot- tomans, Les province Syriennes, Paris 1951, indeks! L. Fekete ve Gy. Kaldy-Nagy, Rech- nungsbücher türkischer Finanzstellen in Bada (Ofen) 1550-1580, Budapest 1962, indeks. VI. Bölüm Haslar, Zeamet ve Timarlar * Elimizdeki Tahrir Defterlerinden 1518'de Mardin sancağı'nda bulunan edinilen bilgilere haslar padişah-ı olanlarla, Diyarbekir Beylerbeyisi'ne bağlı nazaran, âlem-penâha ait bulunanlardır. Bunların dı¬ şında has yoktur. Durum 1526'da da değişmemektedir. 1540'da ikisine ilâveten Harûniye, Deyr ve Rahbe, lerine ise, bu Habur (Kabûr) sancakbeyi- ait onlardan da bahs edilmektedir. Bununla beraber, bu üç san- cakbeyine ait olanların 20.000 akça ile 48.612 varidatları birer zeamet mertebesindedir, yani akça arasında değişmektedir. Mardin ve havalisinin fethini deki zeamet sahipleri ise, takip eden yıllarda, cem'an 12 kişi olup bunlardan bu bölge¬ Trabzon'lu Süleyman Çelebi'nin Savur'daki zeametinin hasılı 115.100 akça tutmak¬ tadır ki, onun da has olarak kayd edilmiş olması gerekir. 1526 tarihi¬ ne ait icmal defterinde zeamet sahiplerinin isimlerinden hiç bahs olunmamaktadır. J540 tarihinde de tek bir zeamet gösterilmektedir: " zeâ- met-i defterdar,,. Hasılı 194.597 has akçaya baliğ olmaktadır. Bunun da olarak gösterilmesi gerekir idi. Timar sahiplerinin isimleri de 1518 ker gösterilmektedir. Lâkin daha sonraki tarihli defterde teker te¬ defterlerde şahıs isimlerine rastlanmamaktadır. Gerek zeametler vech-i iştirak,, verilmiş ye birden aynı timarlar arasında "ber olanlar vardır; yani bazan iki, arasında, gerekse bazan uç kişi¬ köy timar veya zeamet olarak verilmiştir. Bunlar aşa¬ ğıdaki izahatta gösterilecektir. »Osmanlı İmparatorluğu^ ilk devirlerinde timar sistemi için bk: F. Köprülü, Bizans müesseselerinin Osmanlı müesseselerine tesiri hakkında bazı mülâhazalar , 1 H 11 M, l, 1931, 219-240; H. İnalcık, Fatih devri üzerinde tetkikler ve vesikalar. I, Ankara 1»04, 137-184, aynı yazar, Sûret-i defter-i sancak-i Arvanid, muhtelif yerleri. 142 Padişah hasları: Bunlar şehirdeki bir kısım padişah haslarına bağlı olanlarının 1526 ve 1540 tarihlerinde aşağıdaki Cins Tamga-i siyah vergi ve resimlerden müfredatı havi 1518'de 1526'da 60.000 80.000 (âsyâb ve dolap ile) ve köylerden, hasıllarından müteşekkil (surh bâc-ı olup 1518, idi : 1540'da 19.000 akça 40.000 akça ve ubûr ile) Resm-i bevvâbî-i 13.000 17;000 şehr (beher yük 1 (pazar-ı pnebe karaca akça) ve dakîk hân-ı geliri Resm-i bevvâbî-i ile) 18.000 diğer (an mahsûlat-ı ahâli-i kur'â-i vi¬ lâyet-i Mardin) Başhâne (şehirde) 14.000 3.000 70.500 akça (mahsûl-i pazar-ı esb ve ester ve de¬ va bb Âdet-i agnâm-ı vilâyet-i 10.000 20.150 ve ganem ile) 30.000 akça Mardin (ekrâd hariç) Âdet-i hazînedârî (kervanlardan) 20.000 15.000 61.000 (tamga-i surh ve bâc-ı ubûr ile) 143 1518'de »Cins Resm-i ihtisâb-ı şehr 7.000 7.000 (bid'at hariç) ve vilâyet Tamga-i 1526'da 12.000 arsa 12.000 18.000 akça (bid'at hariç) 15.000 (arsa-i dakîk) Tamga-i kapan 1540'da 30.000 (şahnegî ile) (hân-ı dakîk) 51.000 akça (şahnegî ve sof cenderesi geliri ile) Cizye-i kefere-i vilâyet-i Mardin 200.000 213.195 262.962 akça (marhasiyye ile) (Savur ile) 32.055 Cizye-gebrân-ı Savur Cizye-i marhasayân-ı vilâyet-i 8.250 10.500 mezkûre Âdet-i agnâm-ı 5.000 10.736 Savur Mukâtaa-i bâc-ı pazar-ı esb 4.000 (Baş-hâne ile be¬ ve raberdi) .devâbb Kiriş-hâne mahsûlü (şehirde) 1.000 (bid'at hariç) 3.200 akça (bid'at hariç) 144- Mukâtaa-i l 1540'da 1526'da 1518'de Cins dâ- 50.000 rü'd-darp Mukâtaa-i boza- 700 - hâne (şehirde) Mukâtaa-i 60.000 boya- 113.000 (Mardin'de) hâne kânları (Mardin'deki ve Karadere'deki 10.800 (Karadere'de) ile 264 360 2.500 1.500 6.000 13.500 Silâh-hâne dük¬ akça birlikte) akça kirası (şehirde) Mahsûl-i (hariç mezârî akça ez-defter) Dabbâğ-hâne (tamga-i (şehirde) dükkânları akça gön ile) kirası Mukataa-i gön tamga-i 4.800 ve sahtiyan Tamga-i ağnam 31.000 30.000 akça 11.000 10.000 akça Mahsûl-i ma'sira (şehirde) 1 Mukataa kelimesinin farklı kullanılış Edirne ve Paşa livası, 88 vd. ; şekilleri L. Fekete ve Gy. İnalcık, Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, için bk. : M. Tayyib Kaldy Giriş XXXV. Gökbilgin, Nagy, aynı eser, 756 vd.; H. 145 Cins 1518'de Mahsûl-i timarhâ-i sipahiyân ve 1526'da 1540'da 4.000 zuemâ ve hashâ-i mir-i mîrân ve kaza ve ümerâ-i aşâir Cerîme-i arûsiyye-i 3.000 müslümânân ve mu'afân maa âdet-i agnâm-ı işân ve cebelüyân ki der an vakt edâ-i hidmet-i sefer ne-konend Âdet-i çoban-beği 1-000 aşîret-i evli Cemâat-i Millili göçer¬ den » (Hacı Mahmud - 61.000 150.000 akça Bey'e tâbi) Akkeçili cemâatin- - 23.747 den (oturak) Akkeçili cemaatinden 45.000 akça (Timurtaş Beye tabî) - - 50.000 akça (Şah Veli Bey'e Sürgücü aşiretinden - 5.000 tabî) 12.000 akça (oturak) l Aşiretlerden alınan verginin "âdet-i agnâm" olduğu BA, TD 200, tasrih olunmaktadır. 528-529'da -146 Cins 1518'de 1526'da Meşki aşiretinden 4.128 Dinebi aşiretinden 4.500 Şah Nasîbî aşîretinden 1540'da 15.000 akça 10.000 akça 1.700 (oturak) Karakeçili cemâa- 1.5000 tinden Şeyh Zoli cemâa- 8,000 akça tinden Mahsûl-i meyhane 52.000 akça Mahsûl-i harâc-ı 20.000 akça bağât-ı şehirlüyân Mahsûl-i beytü'1-mâl ve mâl-i gaip mâl-i mevkuf mâl-i ' 3.000 akça ve ve mevkûd Mahsûl-i kinisa-i 2.400 akça Deyr Zagferân Mahsûl-i âşiyân-hâ-i 300 akça şahin ve balaban Diğer varidat menbaları : Hass-ı hümâyûn köylerinden 148.003 556.203 akça 147- Cins 1518'de 1526'da 1540'da Nusaybin'deki haclardan 395.768 Nusaybin'deki ha- vass-ı hümâyûn 434.595 köylerinden Nehir mahsullerinden Berriyecik 1.050 kazasın¬ daki haslardan 70.475 Toplam1 : 527.253 1.647.663 1.648.425 akça Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere Mardin sancağı'nda pa¬ dişah hasları 1518 senesindeki durumuna nazaran, 1526'da büyük bir gelişme göstermiştir. 1518 tarihinde havass-ı hümâyûn köyleri Mardin- de yedi tanedir: Koçhisar (bugünkü Kızıltepe), Mansûriyye, Salâh, NarIuca, ^Tacmi ( ^), Kurs-i evsat ve cAyn Ferd..Bunların hepsi de Mardin kazasına bağlı köylerdir. 1526 senesinde evvelce havass-ı hümâyûna ait 7 köy, bekir Beylerbeyisinin hasları arasına alınmışlardır. Bu Diyar¬ durum 1540'da tekrar değiştirilmiştir. Şehirdeki bir kısım mâyûn arasında mukataa gelirleri de gösterilmekte, bazan havass-ı hü¬ bazan da Diyarbekir Beylerbeyisinin haslarına ilhak olunmuş bulunmaktadır. 1526 tarihinde padişah hasları arasında bulunan saybin kazasına bağlı bulunmaktadır. Lâkin 67 köy Nu¬ bunlardan ekserisi aşiret¬ lerin uhdesindeki köylerdir ve "karye-i Osman Çelebi,, , "karye-i Ab1 1518 tarihindeki padişah hasları ve müfredatı için bk.: BA, TD 64, 207-214; 1526 senesine ait olanlar için bk.: BA, 77? 998, 7-11, 37, 52, 58; BA, TD 200, 461-496 599-698. - 148 dullah,,, karye-i Molla Mahmud,,, " karye-i Ahmed,, , "karye-i Rama¬ zan,, gibi isimler taşımaktadır. Bunlardan çoğunun yerleri —muhteme¬ len sonradan değişmiş oldukları için 1540 tarihinde havass-ı olarak görünmektedir. haritada bulunamamaktadır. hümâyûna dahil 1518'de padişah köylerin miktarı 65 haslarına ait olan köyler tek¬ rar havass-ı hümâyûna ilhak olunmuşlardır. Bu tarihte Mardin sancağı —tahminimize göre— Nusaybin, Berriyecik ve Savur kazalarını kaybet¬ miş olmakla beraber, havass-ı hümâyûn hasılatında gerileme yoktur. Şehirde evvelce Diyarbekir Beylerbeyisinin uhdesinde bulunan bir kısım varidat menbalarının padişah haslarına bağlanmasından dolayı hasılat miktarı hemen hemen aynı seviyede kalmıştır. Diyarbekir Beylerbeyisi hasları : Tahrir Defterlerindeki kayıtlara göre, Diyarbekir lerinden Bıyıklı Mehmed ait hasları tesbit Beylerbeyi- Paşa'ya, Husrev Paşa'ya ve Rüstem Paşa'ya edebilmek mümkündür. Bunlardan birincisi 1518'de, ikincisi 1526'da, üçüncüsü de 1540'da Diyarbekir'de beylerbeyi makta bulun¬ idiler. Bunların müfredatı mezkûr tarihlerde Cins Dabbâg-hâne-i 1518'de şöyledir : 1526'da 1540'da 8.000 Mardin (Havâss-ı hümâyûna mülhak) Resm-i nısf-ı cerâ- im-i vilâyet 20.000 5.214 10.000 (nısf-ı cerîme (nısf-ı ve arûsiyye-i hava, liva, ekrâd ve serbest'ler hariç) . + 10.000 (şehirlerdekilerin) bâd-i arûsiyye ile beraber) - Cins 1518'de Tamga-i agnâm-ı , 1526'da 1540'da 5.000 vilâyet (Havâss-ı hümâyuna mülhak) Tamga-i hamr 80.000 Tamga-i revgan-ı 10.000 susam 149 60.000 - (şehirde) Boya-hâne-i şehr 85.000 (Havâss-ı hümâyûna mülhak) Beytü'1-mâl-i şehr ve vilâyet 15.000 (havâss-ı hümâyûna mülhak) Mahsûlât-ı çeltük (Mardin 15.000 vadisinde) Mahsûlât-ı çayirhâ 5.000 2.500 (Kurd-depe'de) Maktu 2.750 Mardin şehrinden 60.000 Nusaybin (şehir) 60.875 54.468 (Havâss-ı hü¬ mâyûna ait) Nusaybin (nahiye) 71.200 (Havâss-ı hü¬ mâyûna ait) 150 1518'de Cins Maktûât-ı tevâif-i ârâb tâbi-i 1526'da 1540'da 52.000 Mardin Mahsûl-i nâhiye-i Kâbör (Habur) tâbi-i livâ-i Mardin 200.000 Hassa dahil köylerden 390.885 433.278 353.125 akça Mahsûl-i harâc-ı bağât-ı şehirlüyân, maktu 10.000 (Havâss-ı hü¬ mâyûna ait) Yava ve kaçkun-ı şehr ve vilâyet Ser-asesiyân-ı Mardin Mahsûl-i 3.000 3.000 akça 9.000 9.000 akça âşiyânhâ-i şahin ve balaban 600 (Havâss-ı hü¬ mâyûna ait) Mahsûl-i arûsiyye-i duhterân-ı sipâhiyân-ı livâ-i Mardin 250 131 1518'de Cins Savur (şehir 1526'da 1540'da ve köyler) 145.534 Berriyecik Toplam: 1.080.710 Görüldüğü gibi, sine ait haslar 1518 ve muhafaza etmektedirler. : 262.629 __ 1.025.700 akça 375.125 Mardin sancağı'ndaki Diyarbekir Beylerbeyi¬ senelerinde hemen 1526 hemen aynı 1540 senesinde görülen azalma seviyeyi Savur, Nusay¬ bin ve Berriyecik'in Mardin sancağı'ndan ayrılmalarından ve bir kısım beylerbeyi haslarının padişahınkilerine bağlanmasından doğmuş olmalıdır. 1518 tarihinde bu sancakta mîr-i mîrân haslarına dahil köy¬ lerden sekizi (Deyr Hilye, Kusur, Ibrahimiyye, Kal'at al-Imra', Kelbîn, Harrincük, Karadere, Kefertût) Mardin civarında, 9 tanesi de Nusaybin nahiyesindedir. 1526'da beylerbeyi haslarına dahil köylerin adedi hayli artmıştır ve sancağı bir baştan diğer tarafa kaplamaktadır. Bunlardan mühim bir kısmı ekli harita üzerinde ise, 11 gösterilmişlerdir. 1540 senesinde adettir ve hepsi de Mardin civarındadır l. Diğer haslar2: Mardin sancağı'nda, yukarıda da belirtildiği Musul'a tâbi bir sancak olan ve Rahbe ile Habur sancaklarının rülmektedir. Bunlardan gibi (bk.: s. 141), Harûniyye, Rakka eyâletine bağlı Deyr beylerine ait haslar bulunduğu gö¬ Harûniyye sancakbeyine ait haslar 5 köy ve bir mezraadan müteşekkil olup hasılı 48,612 akçadır. Deyr ve sancakbeyinin ibaret olup tam hasları ise, 2 köy ve bir 20.000 akça varidatı vardır. Habur mirlivasının hasları ise, köyü ile onun civarında bulunması 1 239; Diyarbekir Beylerbeyilerine BA, TD 200, 553-560. Rahbe Resülayn muhtemel 6 mezraadan mürekkep- ait haslar ve teferruatı için bk.: BA, TD 64, 216- TD 998, 12-13, 37, 40-41, 51-53; a mezraadan TD 200, 529-551. 152 tir. Hasılı 32.065 akçadır. Bunlar böylelikle, hasıllarına göre, has de¬ ğil, birer zeamet sayılmalıdırlar. Mardin sancağı'nda başka hassa rast¬ lanmaz. Zeametler: Mardin baren her 1518'de ve sancağı'nda zeamet üç tahrir zaîmlerin defterinde de miktarlarını teferruatlarını tesbit rire ait bunlara 1540 senesinde miştir: ufak bir ise, Mardin " zeâmet-i bunlara ait karşılık Mardin kazasında ait en hasılların Bu tek bir iti¬ beraber, yekûnlarını tarihindeki tah¬ 1526 9 zaîm kayd mütemmim malûmat sancağı'nda defterdar,,. 1518 senesinden rastlanmaktadır. Bununla ve edebilmemize icmal defterinde beraber, sahiplerine zeamet zat muhtemelen olunmakla verilmemiştir. kayd edil¬ Diyarbekir def¬ terdarıdır. 1518'de Mardin sancağında seler Mardin sipahilerinden Yusuf ve Hasan Bey, evlâd-ı akça, müşterek ) 2, sipahilerinden Mehmed Mehmed Kasım ve mutasarrıf olan Hasan'a Kasım ( 25.000 akça ) 3, ( 20.000 er, kim¬ akça ) ', Ali Bey Baba ( Ali'ye 25.000, Bey b. Hasan zeamete mîr-ahûr ( 20.000 müştereken ) 4, 35.000 Mardin Mardin sipahilerinden Mîr cImâd, kâtip ( 20.000 akça ) B, Mardin sipahilerinden Fethi, kâtip ( 20.000 akça ) 8, Trabzon'lu akça ) 7, Bıyıklı Mehmed Paşa'nın Savur sipahilerinden Trabzon'lu Müştereken verilmiş Yahya ı BA, BA, aynı defter, 242-243. TD 64, 241. 8 BA, ayn, defter, « BA, aynı defter, 245. 6 BA, aynı defter, 272. 6 BA, aynı defter, 7 BA, aynı defter, 311-816. 8 BA, aynı defter, 317. 9 BA, aynı defter, 518-519. 10 244. 277. BA, aynı defter, 320. Çelebi ( 32.000 akça ) 9 ve Budak zeametlerde iki bir büyük köy iki 2 Çelebi ( 115.100 adamlarından Emir ( 20.000 akça ) 8, Trabzonlu ve yine Savur sipahilerinden maktadır. Bazan Süleyman (16.250 akça)10 'tır. hususiyet şahsa birden göze "ber vech-i çarp¬ işti- 153 rak verilmektedir; meselâ 40.000 akça olup bu bölüşülmektedir. bir kaç köyle Rumelili Kasım ve Hasan Bazan da bir büyük ve birleştirilerek Meselâ, 48.000 akça Devle nın evlâtları Ali Bey ve Zeametlere taksiminde birlikte Mahmud Baba¬ verilmişlerdir. ait ikinci hususiyet bazan da Ali görüldüğü hisse köyleri ile verilebilmektedir. ( Haritada 17 ), cAyn-ı Bu iki köyden Tohum 8.000 akça hasılı olan köylerdir. bölüştürülmesi, fazla arasında eşit olarak müştereken iki şahsa Hasan Bey'e hasılı hasılı fazla olan köy; diğer hasılı olan Meşkûk köyü ( Haritada 18 ) ve Tohum cAyn-ı Devle 4.000, yen Kızılkend ( Haritada 19 ) köyünün gibi, verilmesidir. Bu hasılların bazan mütesavi- Bey ve Hasan Bey'e ait taraflardan farkın birisine husulüne zeametin az, diğerine sebep nedir, daha belli de¬ ğildir. Trabzon'lu mutasarrıf olup maktadır. Süleyman Çelebi ise, Savur şehir ve Savur'a tâbi bir Savur sipahilerinden tasarruf etmektedir ki, kazasında kaç köy zeamete uhdesinde bulun¬ Trabzon'lu Budak ise, 16.250 akçaya bunun zeamet değil, timar olarak kaydı ge¬ rekirdi. 1518 senesinde zeamet da Diyarbekir Beylerbeyisi olarak gösterilen yerlerin hepsi Husrev Paşa'nın haslarına ilhak 1526 olunmuş vaziyettedir. 1540'da Mardin'de düşen köylerin zeamete yekûnu 14'e baliğ mutasarrıf defterdarın olup akçayı bulmaktadır. Bu zeamete mülhak hasıllarının hissesine toplamı 194.597 14 de mezraa vardır. Timarlar: Mardin sancağı'ndaki vur sipahilerine ait sup olanlar, timarlar umumiyetle Mardin veya Sa¬ Umarlardır. Bunlar arasında Akkoyunlulara Karagöz, leri ümerâsı, Mehmed men¬ Üveys, cImâdettin gibi, ! arap ve kurt aşiret¬ Gözü Bey ve Ömer Bey gibi 2, Hemdem Paşa¬ nın adamı Yusuf 3 gibi, bazı Paşaların adamları bulunmaktadırlar. ı BA, 2 BA, aynı defter, 263.268. T D 64, 266, 274,276. 3 BA, aynı defter, 248. 154 Tımarların da, ekseriyetle olmamakla beraber, reken iki, üç, edilmektedir hatta dört kişiye hisseli olarak bazan verildiği müşte¬ müşahede 1. Yukarıdaki hususlar 1518 tarihine ait Tahrir Defteri'nde gö¬ rülmektedir. Daha sonraki Tahrir Defterlerinde timar sahiplerinin isim¬ leri yazılmamıştır. Bu sebeple, 1526 ve 1540 tarihlerinde ruf edenlerin kimler olduğu anlaşılamamaktadır. BA, agnı defter, 266, 276. timara tasar¬ £ X C 8K 924 Tarihli (1518) Mardin Livası kanûn-nâmesi4 Defter-i Tafsîl-i osmânî, yasahâ-yı Livâ-i Mardin kanûn-nâme-i vilâyet-i mahsûlât-ı kura maa şehr ve Mardin ber mûceb-i bâc ve tamgâ ve kanûn-ı cihâthâ der nezd-i şehr-i mezkûre, ber mûceb-i kanûn-ı Hasan Padişah nihâde şü- de, be-macrifet-i mîr-i mîrân ve be-kâdı-i Âmid ve Mardin, be-ihtiyâr-ı [r] eâyâ-yı vilâyet-i mezbûre. Tafsîl-i evvel : Kurâ'da vâki olan reâyâ ki, müslümanlar du¬ rurlar, anlarun kim çifti olup ve bir çiftlik zemîn zirâat etmeğe ola, her çift başına resm-i ve anlarun-kim çifti anlarun gibiden on öz alınmayup amma Anlarun alalar ve kefere her harâc-güzâr pençe alalar ve çifti olmayup osmânî akçaların alalar hanede tekrar resm-i bennâk hizmet eder kârlarında olalar. resm-i caba bennâk veya bir ikişer akça mücerred olalar, atalarına kendü çift deyu ellişer olmaya, kadir olmayup alâ gibiden müzevvec ola, alalar ve anlar-kim, hazihi ( «-** J* ) altışar taifesinden osmânî akçası bu zikr olan nefer başına yigirmi beş rüsum akça bennâk adında olan kimesnelerün is¬ birer mikdar zirâatleri olsa, zirâatine göre hesâb edüp her iki dönümüne bir akça-i osmânî alalar ve bu zikr olan rüsum ki, müslüman ve [e]ğer kefere tâifesidür, mi evvel-i bahar, evâil-i Mart'tadır. almayalar ve zirâatlerinden, hums üzre alalar. Amma bostanlarından firin humsda. tan otuz akça olur yedide * bunlarun ahnmalarunun 01 vakt alalar, andan eğer müslüman bağlarından ve ve [e]ğer penbelerinden eğer mevsi¬ mukaddem keferedir, ve meyva ve bir alalar. Bu üzere'' kayd olupdur, amma Ve resm-i carûsiyye, resm-i carûsiyye ise olsun, atası takrîr olundu, k⬠kız oğlandan altmış ve dul avrat¬ alalar. Kız oğlan her ne yerde nikâh ne yerde raiyyet ise, anda verilür ve dul avrat BA, TD 64, 203-205. Bu kanûn-nâme Ö. L. Barkan tarafından Tarih Vesikaları, I, 1941, 99-103'te ve Kanunlar, 158-160'da neşr olunmuştur. Bununla bazı tashih ve notlarla yeniden verilmesi uygun görülmüştür. beraber, burada 158 her ne yerde nikâh olur ise, anda alalar. Bu üzere resm-i casel, hâsıl olan baldan öşr üzere camel alalar. Ve oluna. Ve resm-i âsyâb, her âsyâbdan ayda beşer akça alalar ki, yıllığı altmış akça olur. Ve âdet-i agnâm her iki koyuna bir akça alalar. Ve resm-i yaylak, olan kimesnelerden ki, çehârpâsı ola, her yaylakçı her haneden birer nevgi yağ ala¬ lar ki, iki yüz dirhem ola. Ve cerâim-i hayvanât içün dahi ya at veya sığır ekine girüp cürmün ziyanlık eylese her sığır veya at alalar ve ekin başına beşer akça sâhibinün ziyanlığın dahi hayvanât ödedeler ve her davar başına beşer haneden maktu akça almayalar, sahibinden akça dahi uralar. Bu hususda her meğer-kim hüsn-i rızâyla ola. Ve şe- hirlü tâifesinün dahi zirâatlerinden ve bağ ve bostan ve penbe ve meyvalarından yedide bir alup resm-i bennâk ve resm-i çift ve resm-i mü¬ cerred almaya, amma keferesi her akça ispençe vereler. gallevâtını beşde bir hâzır malikâne hesâb içün edüp bâc ve yigirmi alınmalu olsa, alına beşer vilâyetün hâzırun dörtte birin malikâneden besâtînden yedide bir alına. hisse-i gerektir. Temmet tamgâ ve şâir cihât-ı Mardin, Kanün-ı Hasan Padişah [nihâde] Ve bâc ve malikâne dahi ol edüp vakf, hisse-i bu üzere alalar ve Tafsîl-i harâc-güzâr başına Ve kuradan ber Vakf sahha. mûceb-i şüde. tamgâ hususunda dahi evvel harîr gitse, her yükü sekiz boğça imiş ve her boğçası yükü dörder batman geçüp imiş ve her batmanı bin beş yüz seksân dirhem imiş ve «her yükü bu zikr olan batman ile otuz iki batman olur imiş h. Bu asıl yükün 2 altı Kaytı-Beğî eşrefi bacı var imiş ve her eşrefîsi ellişer akçadan üç yüz os¬ mânî akçası olur ve âdet-i hazînedârî dahi beşde bir eşrefî alınur imiş ki, her yükde altmış osmânî akçası olur. Ve her rûkî dahi resm-i kitabet ve bir şahrûkî derler imiş ve her şahrûkî altı Frengi akmişeden ve Rûm yükde dahi bir şah- dahi nokta-başı ki, reh-dârlık osmânî akçası hesabıdır. Ve Yezdî ve kumaşının çatması 3 ve beneği ve zerbaft atlası * geçüp gitse, ipek bacından ziyâde, birisi bir buçuk hesabı üze¬ re alınur imiş. Amma tüccar tâifesinün ı Tırnak içerisindeki kısımlar ö. L. Barkan, yükleri açılup dahi içinden bu Kanunlar, 159. paragraf 15'de yok¬ tur. Tarih Vesikaları, 1,101'de de "ora* iki batman olur imiş., yerine "otuz batman olur imiş,, . Sİ Dirhem=3,086 gr., 1 batman=4,875 kg., 1 boğça=19,503 kg., 1 yük=156,028 kg. (bk. s. 134, not 2). 3 Çatma -işlemeli ipekli kumaş. 4 Zerbaft=aimli kumaş. -159 - asi kumaş talep olunmaz imiş. Hemân zahir bulduklarun bâclarlar imiş. Ve bunlardan gayri Halep ve Şam ve Mısır ve Rûm kumaşı se, her yükünden iki Kaytı-Beğî eşrefî alınur imiş ki, yüz çası olur ve rengin bez kalay ve ve hâm bez ve şeker ve kepenek ve neft ve bulgârî J ve bıçak ve pulâd yükünden ikişer yüz karaca altmış altı akça olupdur, resm-i câm ve ve tutya : bunlarun her akça bâc alınur olur ve gerü cubûr et¬ osmânî ak¬ imiş, osmânî hesâbınca hazînedârî ki, yukarıda takrîr on akça tamgâ alınan yerden bir akça dahi resm-i hazîned⬠rî alınur imiş. Ve ıtrî yükü cubûr etse, her yükden yüz tamâm akça bâc alınur imiş ki, otuz üç etse, her kellesinde yüz mânî olur. yüz osmânî imiş ki, Ve ketân olur dört ve eğer satılsa, olur. Ve [e]ğer hınnâ ve [e]ğer mı vardır, geçüp gitse, elli her parede mürde-bâr 3 imiş cubûr ki, otuz üç os¬ tenke bâc alınur imiş ki, iki, iki Hasan-Beği alınur kısmı olan eğer sabun ve demürdür ve yüke nisbet ne-kim mürde-bâr kıs¬ her yükü ki, otuz iki batmândur, dört tenke bâc alınur imiş ki, sekiz osmânî akçası olur. Ve bakır yükü geçip gitse, her yükünden on iki tenke alınur imiş nur imiş karaca olur. Ve çivid karaca akça bâc alınur yükü osmânî osmânî akçası işlenmişinün ve kursundan 3 sekiz tenke alı¬ ki, her tenke iki osmânî hesâbıdur. Ve Baalbekî geçüp gitse, her batmanından bir şahrûkî bâc alınur imiş ki, altı osmânîdir. Ve ma- zu ve gön ve sahtiyan ve buna nisbet ne-kim vardır, geçüp gitse, her yükünden dört tenke alınur imiş ki, sekiz osmânî akçası olur. Ve ipek yükünden ve Halep canibinden gelen yükden, her yükden akça melik[ü'l-lümerâlık dahi alınur imiş. yerden bir akça dahi girü, se, her esirde yüz karaca Ve on akça on karaca tamgâ alunan anun-için alınur imiş. Ve esir 4 akça bâc alınur imiş ve geçüp git¬ satılsa, yüzde beş alınur imiş. Ve bal ve yağ ve kızıl-boya ve summâk ve nâr-denk 5 ve hurma ve şap ve katran ve zift ve kara yağı ve limon ve dahi bunlara sakız ve ak sakız ve çerâğ- nisbet ne-kim vardır, cubûr yükünden dört tenke alınur imiş ki, sekiz osmânî olur yüzde beş alınur imiş. Ve at ve yüzde beş tamgâ kuru üzümden ve katır ve alınur imiş ve gir[ü] ve eğer satılsa, deve ve sığır fmdıkdan ve buna nisbet ne-kim vardır ki, arsaya Bulgârî=yumuşak deri, telâiin. 2 "Mürde bâr,, tabiri, burada, fire veren anlamına gelmektedir. 3 Kurs tabiri ''levha,, anlamlnadır. 4 Ö. L. Barkan (Kanunlar, 159 ve Tarih Vesikalar,, I, 102) B Nâr-denk=nar "ester,,. suyu. satılsa, girü şahnelik deyu pekmezden ve 1 şirlerde ''esir,, yerine etse her tarafından yapılan ne¬ 160- satılmağa gelse, migrafa x derler, üç Mardin nevgisi imiş gi dahi yetmiş sekiz dirhem imiş, her yükden alınur imiş. Ve hınna yükünden dahi ve her nev¬ bir migrafa bir migrafa şahnelik alınur imiş. Ve ka¬ vun ve karpuz yükünden dahi ki, pazara gelüp satılsa, her beycde bir dâne kavun ve [e]ğer karpuzdur alınur imiş. iki kalıp sabun alınur mercimekden, bu zikr olanlardan her Ve kapudan ve alınur imiş. her yükden kapancı hakkı Ve resm-i kitabet içerü koyun ve nohuddan yükden bir migrafa Ve bunlardan her nesne kim kapana gelse, dahi bir migrafa alınur imiş. nur imiş. Ve sabun yükünden dahi imiş ve soğandan ve tuzdan bir migrafa girse, her koyuna dahi alı¬ bir pul alınur imiş. Resm-i bevvâbî deyu ki, on iki koyuna bir osmânî düşer. Ve boğazlanup nur satıldukta postu imiş. Ve gir[ü] resm-i dabbâg-hâne ve paçası baş-hâne içün alı¬ bevvâbî, Mardin taallûkunda olan reâyânun külliyen hâsılından her yüz Mardin müddünden 2 ki, sekiz İstanbul ki¬ lesi hesabıdır, nîm müdd-i Mardînî resm-i bevvâbî alınur imiş. Girü ol üzere alunması mukarrer kılındı. Amma viregelen kuradan alma, ahar¬ dan alınmaya. Andan sonra, bu kura tından resm-i bevvâbî ahalisinin pazara gelen alınmaz imiş. Hemân nîm müdd gaile alınur imiş ve girü resm-i casesiyye bevvâbî ve bir bur[ma] yükden birer karpuz yükünden bir dâne-i ev¬ bevvâbî alınur imiş. Ve resm-i bevvâbî ve bir kömür gallavâ- olan yüz müdde hâriçden gelen her karaca akça alınur imiş. Ve kavun ve sat dahi resm-i bu zikr kömür yükünden iki kömür ve otluk yükünden bir burma dahi casesiyye alınur imiş. Ve yük ile nal gelse, her yükden bir karaca akça resm-i bevvâbî ve iki nal case- 1 Bu deyim metinde « nâmelerde de « ı_iji* <_._,!- ve « ûji* » şeklinde yazılmıştır. » » arapçada büyük kepçe anlamına gelen migrafa kelimenin manâsım bilmemeleri, larda yazılması sonucunu tabirleri « *» J** bunun neticesinde iyi doğurmuştur. Mardin'de kullanılmaktadır. 1526 ve 1540 tarihli kanun¬ gibi iki farklı şekilde yazılmıştır. Kelime aslında Pazarlarda yoğurt »'dan gelmektedir. bugün de ve emsali Kâtiplerin bu okuyamamaları onun farklı iml⬠"magraba,, ve "magrafa,, şeylerin büyük kepçelerle ölçü¬ lerek satıldığı da görülmüştür. Migrafa ile soğan, tuz, mektedir. mercimek, nohut, kuru Bir ağırlık ölçüsü değil, bir hacim üzüm, fındık ve pekmez ölçüsü olmaktadır. Migrafa'nın ölçül¬ üçte bir büyüklükte olanına da nevgi adı verilmektedir. Her ikisi için bk. W. Hinz, aynı eser, 23 (miğrâb), 24 (niigi). Nevgi ( S? ) Doğu Anadolu şehirlerine ait bir çok kanun-nâmelerde de kul¬ lanılan bir tabirdir: bk. ö. L. Barkan, Kanunlar, 492'de "Nügi,,2 1 Müdd 2.052 kg. buğday W. Hinz, aynı eser, 47). almakta veya 2..66 litreye karşılık olmaktadır (bk. -161 siyye ve bir epçin « üg\ » ' şahnelik ve bir alınur imiş. Ma'adâsı satılsa, kü geçüp iki gitse, her yükden resm-i kiz dirhemdir. nîm batmanı her alınur imiş ki, ve ketân ve buna nisbet ne- yükden dört batmanı on iki Bu iki batman şarabın dizdârlık imiş ve üç Ve ak- karaca akça resm-i bevvâbî alınur imiş. Ve şehre yük ile şarap gelse, ki, mîr-ahûrluk nîm tenke resm-i bevvâbî alınur imiş. mişe yükü geçüp gitse, her rap alırlar imiş dahi bevvâbî bir tenke osmânî hesabıdır. Ve sabun ve hınna kim vardır, geçüp gitse, epçin yüzde beş tamgâ alınur imiş ve ipek yü¬ her yükden iki batman şa¬ nevgi ve her nevgisi yetmiş se¬ bir nevgisi batmanı şirecelik imiş ve melik[ü'l-]ümerâlık imiş ve üç nevgisi asesiyye imiş; cümlesi iki batman olur. Baki kalanın sahibi olan beyc eder imiş ve nefs-i Mardin'de ipek işleyenlerden dahi, her dezgâhdan ayda dört karaca akça alınur imiş. Ve vale topun satsalar, ayruk nesne vermezler imiş. türüp satsa, zarda Ve bir çift bezden iki penbe satılsa, çulhalar ki, bez karaca akça dokuyup pazara ge- bâc alandan yüzde beş akça alınur imiş. Ve pa¬ tamgâ alınur Kal'at al-lmra 2 nâm karyede cendere var imiş. Anda işlenen imiş. Ve her sûf- dan beş karaca akça bâc alınur imiş. Ve karye-i Mansûriyye'de doku¬ nan meyzer bastavından dahi iki nîm tenke bâc alınur imiş ki, beş os¬ mânî 1 akçası olur. Temmet sahha; Halen Mardin'de kadınların kullandıkları ve başlarını yarı bedenlerine kadar ör¬ ten büyük atkıya epçin, Yozgat taraflarında da ayağa nildiği söylenmektedir. giyilen bir cins çarığa epçen de¬ Yukarıdaki kanun-nâmede kullanılan epçin tabirinin değil, ayak ile ilgili bir deyim olması kuvvetle muhtemeldir. 2 Metinde " \J\ Uî şeklindedir. Buraya doğrusu yazıldı. baş örtusu 9 24 (1518) Tarihli Berriyecik Livası Kanûn-nâmesi Defter-i yasahâ-yı Livâ-i Berriyecik ( <î\*-*>j ) * : Tafsîl-i kanûn-nâme-i Livâ-i Berriyecik maa nahiye-i ( |~ ,T ) Cem-nim ber muceb-i kanûn-ı osmânî be-ihtiyâr-ı ahâli-yi vilâyet-i mezkû- re "be-marifet-i mîr-i mîrân ve be-kadı-i Âmid mahsulât, ber-muceb, kayd şüde ve bâc ve tamga ber-mûceb-i kanûn-ı Hasan Pâdişâh nihâde şüde. Tafsîl-i evvel : Kurada vâki olan reâyâ ki, müslümanlar durur¬ lar, anlarun-kim çifti olsa ve bir çiftlik zemîn zirâat etmeğe kadir ola, her çift başına resm-i çift deyu ellişer osmânî akçaların alalar. Ve an¬ larun-kim çifti olmaya bir hanede tekrar müzevvec ola, anlarun gibiden resm-i bennâk alalar2. Ve anlar-kim mücerred olalar, eder olmayup calâ hazihi altışar osmân akçası bu zikr olan rüsum beşer akça kendü öz kârlarında resm-i caba-benâk alalar. Ve alınmayup amma atalarına hidmet olalar, anlarun gibiden kefere taifesinden harac-güzâr nefer başına yirmi ispençe alalar. Ve çifti olmayup bennâk adında olan kimes- nelerün birer miktar zirâatları olsa, zirâatlarına göre hesab edüp her iki dönümüne bir akça-i osmânî alalar. Ve bu zikr olan rüsum ki, tak¬ rir olundu, eğer müslüman ve [e]ğer kefere tâifesidir, bunlarun alınma¬ larının mevsimi evvel bahar, evâil-i Mart'da, ol vakt alalar, andan mu¬ kaddem almayalar. Ve zirâatlarından eğer müslüman ve [e]ğer kefere¬ dir, hums üzere alalar. Amma, bağlarından ve meyvalarından ve penbe ve bostanlarından yedide bir alalar, Ve resm-i arûsiyye, akça resm-i arûsiyye ise olsun, atası kız bu üzere kayd oluptur. oğlandan altmış ve dul alalar ve kız oğlandan ne yerde ne yerde nikâh olur ise, raiyyet ise, anda anda alalar. avrattan otuz her ne yerde nikâh olur verilür. Ve dul avrat her Bu üzere camel oluna. Ve resm-i casel hâsıl olan baldan öşr üzere alalar. Ve resm-i yaylak her yaylakçı olan kimesnelerden ki, çahar- pâsı ola, her haneden birer nevgi yağ alalar ki, iki yüz dirhem ola. 1 Kanun-nâmenin orijinal metni BA, 2 Aynı tarihli Mardin kanun-nâmesi'nde resm-i bennâk TD 64, 347-348'dedir. 12 akçadır. -163- Ve cerâim-i hayvanât içün dahi, ya at veya sığır ekine girüp ziyanlık eylese, her sığır veya at başına beşer akça cürmün alalar ve ekin sahibinün ziyanlığın dahi hayvanât sahibinden ödedeler ve her da¬ var başına beşer akça dahi uralar. Bu hususta her haneden maktu akça almayalar, meğer kim hüsn-ü rızâyla ola. Tafsil [ -i sânî ] : Ve bâc ve tamga hususunda dahi, harîr geçüp gitse ki, Berriyecik bacı her yükten -ki deve yükü ola- i refî alınır imiş ki, ellişer akçadan yüz elli osmânî akçası ve at ve yükünden bir yarım eşrefî alınır imiş ki, yetmiş beş osmânî akças Ve Yezdî akmişe dahi harîr düsturu üzere imiş ve Iskenderânî ve 1 akmişeden birer eşrefî alınır imiş ki, elli osmânî akçası olur. Ve bacı deve l yükünden on altı Hasan-Beğî ki, otuz iki osman akça.' ve at2 yükünden anun yükü ola, her yükten ve iki kalıp nısfı alınırmış sabun nısfı alınır imiş. Ve sabun dört Hasan-Beğî dahi alınır ve eşek imiş ve yükünden ki, alınır imiş ki, sekiz at ve katır yükü yükünden üç osmân akçasıyla osm olsa, bir kalıp alınır imiş. Ve demir ve gön olsa, deve yükünden üç Hasan-Beğî ve at ve katır yükünden bir buçuk Hasan-Beğî hesabı üzeredir. Deve yükünden altı alınır imiş. Birisi iki osmânî osmânî ve at ve katır yükünden üç osmânî akça olur. Ve mazuda dahi deve yükünden dört Hasan-Beğî alınır imiş ki, sekiz osmân akçası olur ve at ve katır yükünden anun nısfı alınır imiş ve eşek yükünden üç osmânî akçası alınır imiş. Ve bez ve ketân yükünden ki, deve yükü ola, birer eşrefî alınır imiş ki, elli osmân akçası olur ve at ve katır yükü olsa, on altı Hasan-Beğî alınır imiş ki, otuz iki osmân akçası olur. Ve girü nokta-başı deyu her deve yükünden birer Hasan-Beğî alınır imiş ki, iki osmân akçası olur ve at ve katır yükünden anun nısfı alınur imiş. Ve şehirde olan paşmakçı dükkânlarından her dükkândan ayda ikişer paşmak 3 alınır imiş ki, beşer akçadan on akça olur. Ve çulha dükkânlarından dahi yılda iki astar alınır imiş ki, her birisi onar akça¬ dan yirmi osmânî akçası olur. Ve koyun boğazlansa, her başdan bir osmân akçası alınır imiş ve sığır boğazlansa, her başdan bir buçuk batman et alınır imiş. Ve yaş yemiş yükünde her yükten bir batman yemiş imiş ki, iki osmân akçası olur. 1 Metinde bir yanlışlık eseri "at" yazılmıştır, düzeltildi. 2 Metinde bir yanlışlık eser "deve" yazılmıştır, düzeltildi. 3 "Paşmak" veya "başmak" = ayakkabı, terlik. alınır 932 (1526) Tarihli Mardin Livası kanun - nâmesi1 Kanûn-nâme-i Livâ-i Mardin. Der beyân-ı bâc-ı cubûr ve tamgavât : Harîr yükü geçüp gitse, her yükden üçyüz osmânî akça bâc-ı cubûr deyu alınurmış akçası alınurmış ve her yükden ve altı akça resm-i kitabet deyu altı osmânî dahi nokla-başı, râhdârlıkdır deyu, alı¬ nurmış, yine ol üzere mukarrer kılındı. Ve Yezdî ve Frengi akmişeden ve beneği ve zerbaft atlası geçüp gitse, buçuk üzere alınurmış. Ve Rûm kumaşı bundan gayri Halep ve cubûr etse, her yine ol üzere mukarrer ve Rûm kumaşının çatması ipek bacından ziyâde biri bir yükünden yüz osmânî Şam ve Mısır ve akçası alınurmış, kılındı. Ve rengin ve ham bez ve şeker ve kepenek ve cam ve ka¬ lay ve neft ve bulgârî ve bıçak ve pulâd ve tutya ve bunların her yü¬ künden altmış altı osmânî akçası alınurmış. Ve cıtır yükü cubûr etse, her yükünden otuz üç osmânî akça¬ sı alınurmış. Ve çivid cubûr etse, her yükünden otuz üç osmânî akçası alınurmış. Ve ketân geçüp gitse, yüz osmânî satılsa, her parede akçası alınurmış ve eğer dört osmânî akçası alınurmış. Ve mürde-bâr 2 kısmından, eğer sabun ve hınna ve demür ve buna nisbet ne-kim vardır, mânî akçası bâc alınurmış yükünden yigirmi dörder her yükü ki, otuz iki batmandır, sekiz os¬ ve bakır yükü geçüp gitse, akça-i osmânî ve işlenmişin her kursundan on altı osmânî akçası alınurmış. ı Krş. : ö. L. Barkan, Kanunlar, 161-164. Burada, bu 932 senesine ait kanûn-nâme neşr olunmuşsa da, bazı yerleri 947 tarihli kanûn-nâme ile tamamlanmak istenmiştir. Kanûn-nâmenin orijinali için bk. : BA, 2 Metinde « j\>»ij » T D 998, 2-6. ise de yanlıştır. 165 Ve Baalbekî bez geçüp gitse, akça bâc alınurmış. Ve mazu ve ve satılsa yüzde beş osmânî akça kılındı. karaca akça Ve ipek yükünden ve melikü'l-ümerâlık sekiz ter-i sâbıkda akı ve karası altı osmânî osmânî akçası tamga alınurmış, yine ol Halep canibinden alınurmış. gelen üzere ne- alınurmış üzere mu¬ yükden Ve on akça tamgâ [yerden] bir akça dahi alınurmış. Yine ol Ve esir geçüp gitse, batmanından gön ve sahtiyan ve buna nisbet kim vardır, geçüp gitse, her yükünden karrer her on alınan mukarrer kılındı. her esirden otuz üç akça alınurmış. Def- tayin olunmamış. Hâliyâ, ak esirden elli akça ve kara esirden yigirmi beş akça alınmak mukarrer kılındı. Ve pazara penbe gelüp satılsa, mak üzere, mukarrer Der alandan yüzde beş akça alın¬ kılındı. beyân-ı hazînedârî : Harîr yükü cubûr etse, her Yezdî ve Frengi akmişeden ve Rûm zerbaft atlası ve Halep ve Şam ve yükde bulgari ve osmânî akçası ve kumaşının çatması ve beneği ve Mısır ve Rûm kumaşı cubûr ve rengin bez cubûr etse ve ham bez ve kalay ve neft ve altmış bıçak ve etse şeker ve kepenek ve câm ve pulâd ve tutyadan ki, tamgâ alınur, her on akçada bir akça hazînedârî alınurmış. Yine ol üzere mu¬ karrer kılındı. Der beyân-ı pazâr-ı Sâbıkâ yüzde nurmış. dan devâbb ! : beş akça Hâliyâ, iki yüzde beş esir ve esb ve devâbb alandan alı¬ akça alınmak vech görülüp nısf satan¬ ve nısf alandan alına. Der beyân-ı tamgâ-i kapan Ve bal ve yağ ve kızıl üzüm ve nâr-denk ve hurma ve şap ve katran kız ve çerâğ-yağı ve limon (kabbân) ve arsa: kızıl boya ve summâk ve ve zift ve kara sakız ve ak sa¬ ve bunlara nisbet ne-kim var ise, cubûr etse, yükünden sekiz osmânî akçası alınurmış. Bunda satılur olsa, yüz¬ de beş akça alınurmış. Ve şahnalık deyu, pekmezden ve kuruk 2 üzüm¬ den ve fındıkdan ve buna nisbet ne-kim vardır, arsaya satılmağa gel¬ se, migrafa derler, üç Mardin dirhem imiş, her yükünden nevgisi imiş ve nevgi dahi yetmiş sekiz bir migrafa 1 Devâbb— Yük ve binek hayvanı. 2 Kuruk=kuru (Bk. Zenker). şahnalık alınurmış. Ve hınnâ 166 yükünden dahi bir migrafa dahi pazara alınurmış. gelüp alınurmış. Ve satılsa, Ve sabun her beycde yükünden defter-i olunup deve ve at ve merkep at yüküne üç kalıp ve ğan ve tuz Ve bunlardan hakkı meyüp sehv olmuş. Amma, kadîmden kayd mikdar vazife harc-ı Resm-i sehv bî iki ra nisbet akmişe ne-kim on iki osmânî gitse, gitse, olunup âdet-i girse, her koyuna bir akça-i alınurmış. geçüp geçüp nesne kayd etakça alınur¬ kadîme üzere bir kayd olundu. Ve harîr yükü geçüp yükü bir olsa, bevvâbî: içerü koyun osmânî akçası Ve so¬ alınurmış. olsa, her yükünden kapancı yükde Ref âmil olmak eylemiş. Sekiz koyuna kayd olundu. olundu. dahi nîm akça bidcat alurlarmış. Def¬ olmamış. bevvâbî deyu ki, Hâliyâ deve ve mukarrer kılındı. Der beyân-ı resm-i Kapudan sabun kayd bir migrafa un gelüp satılur Ve resm-i mîzân deyu, ter-i sâbıkda dahi kalıp tayin yükünden kapana gelür alınurmış. Ve mış. Yine ol üzere alınmak bir ve iki karpuz kalıp yükleri kayd olmamış. mercimek her nesne ki, bir migrafa ve karpuz yükünden kavun sâbıkda iki merkep yüküne ve nohud ve kavun bir dâne koyuna bir osmânî akçası osmânî gitse, bir pul olur. Ol olur, deyu vech her yükünden resm-i Ve sabun ve hınnâ ve ketân bir osmânî her alınurmış. yükünden akça resm-i dört karaca üzere bevv⬠ve bunla¬ bevvâbî ve akça resm-i bevvâbî alınurmış. Yine ol üzere mukarrer kılındı. Ve kavun ve karpuz¬ dan alınurmış. her yükden Ve bir dâne kavun ve kömürden, siyye ve odun her yükden yükünden bir ağaç otluk yükünden bir burma karpuz resm-i Hususunda defter-i gön bevvâbî bir bevvâbî ve bir ağaç dahi casesiyye Der beyân-ı tamgâ-i bağlanmamış, amma bir kömür case- casesiyye ve alınurmış. ve sahtiyan : sâbıkda taşradan gelüp satılandan "nesne yüzde beş akça alınurmış. Yine ol üzere mukar¬ rer kılındı. Der beyân-ı resm-i bevvâbî-i diğer : Mardin taallukunda olan reayanın hâsılından her yüz Mardin müddünden ki, sekiz İstanbul kilesidir, nîm müdd-i Mardînî resm-i bev¬ vâbî alınurmış. Amma defter-i sâbıkda Ahar köylerden alınmıya. Ve kura vere-gelen kuralardan alına. ahalisinin pazara gelen gallâtından - 167 resm-i bevvâbî alınmazmış. Yine alınmaya, deyu kayd olunup ve şâir kuralardan her yükden bir karaca akça alınurmış. Amma ol kuralardan ki, yüz müdd'de nîm müdd-i Mardînî alınurmış, ol zamanlarda yedide, sekizde bir behre alınurmış. Şimdi, " hod cemimiz beşde bir behre verirüz. Sebep nedir ki, bu bid'at alına? bir karaca akça veririz,, deyu Biz dahi, şâir kuralar gibi yükde cevap ettükleri sebepten anlar dahi bu üzere kayd olunup tayin olundu. Der beyân-ı tamgâ-i siyah ve Kayseriyye : Nefs-i Mardin'in ipek işlenen dezgâhlarından ayda dörder ka¬ raca akça alınurmış. Ve valenin lermiş. Ve cullâhlar ki, iki karaca akça topun bez dokuyup satsalar, ayruk nesne vermez- pazara getürse, bir çift bezden tamga alınurmış. Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der Kal'at al-lmrâ : Anda imiş, işlenen sûfdan beş karaca beylerbeyi hazretleri tarafından deyu her kuyudan yılda yigirmi ğın, hâliyâ akça alınurmış. Ve iki yıl bunlar dörder akça dahi cullâh çukurudur1, alurlarmış, Bid'at olma¬ ref olundu. Ve karye-i Mansûriyye'de dokunan meyzer bastavından dahi beş osmânî alınurmış. Ve meyzerin bastavı kırk akçaya satılurmış. 01 takdirce, akmişeden ziyâde almış olur. Hayf olmağın, iki bastavı iki akçaya mukarrer kılındı. Der beyân-ı meyhane : Defter-i sâbıkda, şehre yük den iki batman şarap alınurmış. Her nevgisi yetmiş sekiz dirhemdir. lık, üç nevgisi Bu gelür olsa, batmanı iki batmanın melikü'l-ümerâlık ve üç şarapdan her yükün¬ on ikişer nîm nevgi ve her batmanı dizdar- nevgisi casesiyye batmanı şirecelik ki, cümle iki batman olur. Baki imiş ve bir kalanın sahibi bey edermiş, deyu kayd olunup ol tarihte meyhane olmayup meyhane vaz olundukda bu cümle alınmaz olup subaşı nevgi alurlarmış. Ol küplerin bey mühürleyüp dahi ref kendülere olundu. Ve meyhanede gerek oldukta, edüp mühür akçası deyu, her yükde larmış. Ol dahi ref olundu. olanlar melikü'l-ümerâlık üç subaşı dahi reayanın mührün açup . hilâf-ı kanun iki akça alur¬ Ve hâliyâ, meyhane ahvâli bu üzere mu¬ karrer oldu ki, reayanın şiresi mühürlendikde, akçası verilüp kabz oluna. 1 Cullâh bez dokuyan adam, cullâh çukuru tezgâhın yanında çalışan adamın içeri¬ sine girdiği çukurdur. Mardin'de hâlen aynı tezgâh ve tesisler bulunmaktadır. 168- Ve nice alınursa, bir ol-kadar dahi ziyâdeye satup andan tecâvüz ey- lemeyeler. Ve şehirlü taifesi taşradan şarap getürse, açmaya tutuldukda, tutulan şarap girift olup hâline göre, harcı alına. Ve ol girift olan şarap her kangı köyden satıldı ise, ol köyde şarap külliyen girift ola. Amma, bazı kimesneler varup köyde şarap içer olsa, mâni olmaya. Ve getürüp götürse, zikr olunan üslûp üzere, haklana. Der beyân-ı resm-i casesiyye : Şöyle mukarrer oldu ki, nefs-i Mardin'de olan dükkânlardan, her dükkândan ayda resm-i casesiyye birer akça alınurmış. Ve bundan gayrı mış. evlerde işlenen dezgâhlardan dahi Evlerde işlenen dezgâhlardan her ayda alınmak ref birer akça alurlar¬ olunup hemân pazar¬ larda olan dükkânlardan alınmak mukarrer kılındı. 9 3 2 Tarihli ( 1526 ) Nusaybin Kanûn-nâmesi Kanûn-nâme-i nahiye-i Nusaybin tâbi-i Mardin 1. Der-beyân-ı Kanundan lik olan meta tamga-i siyah kadîmîleri Nusaybinfe] tandan alınup ve cubûr ol üzere mukarrer Der bu ve nokta-başı : imiş ki, tamga-i etse, nokta-başı deyu iki akça alınurmış. beyân-ı beş pâzâr-ı akça alınmak alandan tayin olundu. esb ve devâbb : münâsip Budur ki, görülüp yıl imiş ki, Bid'at ve hilâf-ı kanun olmağın ref beyân-ı beş akça nısf tamga daha iki satandan alınmak ve nısf vaz etmişler. olundu. tamga-i siyah : tamga-i siyaha müteallik olan esbâbdan bir akça tamga alındıktan sonra, yükte2 iki nevgi sib alınurmış. Hâliyâ Ve kuralarda satılan attan ve davardan ve gal- lâttan ve gayriden ve iki-üç Der Yine kılındı. Nefs-i Nusaybin'de satılsa, yüzde iki yüzde siyâhiyyeye müteal¬ gelüp salunılur olsa, yigirmide bir akça sa¬ nevgi alurlarmış. Bu mânâ Hasan yigirmide tamgacı ve muhtePadişah kanununda yoğimiş. Kasım Padişah devrinde olup ol zamandan berü bu üslûb üzere alınurmış. Hem yigirmide bir akça verüp hem yükde dört nevgi alın¬ mak müslümanlara zulm-i sarih olup reâyâ fevk3al-hadd bu hususa bîhuzûr oldukları sebepten zikr olunan dörder nevgi ref olundu. Der beyân-ı casesiyye : Ayda her dükkândan casesiyye deyu lâf-ı kanun olmağın iki akçası ref olunup üç akça alınurmış. Hi¬ ayda her dükkândan birer akça alınup casese verile ve her yükte bir buçuk akça dahi cases alurmış. Ol-dahi bidcat olmağın ref olundu. Amma, Kasım Padişah zama¬ nından berü Nusaybin dükkânlarından her dükkândan ayda yedi buçuk akça alınurmış. Dört buçuk akçası ref olundu ve üçer akça vecih görüldü. 1 Bu kanun-nâme Ö. L. Barkan ( Kanunlar, I, 164 ) tarafından yayınlanmış isa de, burada ufak düzeltmelerle, tekrarlanması nygun şrörüldü. Metin için bk. B A, TD 998, 5-6. 2 Metinde " kübde aA,jf" şeklinde ise de, bir dalgınlık eseri olduğu anlaşılmaktadır. 9 47 (1540) Tarihli Mardin Livası kanûn-nâmesi * Kanûn-nâme-i Livâ-i Mardin. Der beyân-ı bâc-ı cubür ve tamga-i siyah : Harîr yükü geçüp gitse, her yükde üç yüz osmânî akça bâc-ı cubûr alınur ve her yükde resm-i kitabet deyu, altı osmânî akçası alı¬ nur. Ve altı akça dahi nokta-başı, reh-dârlıkdır, alınurmış. Yine olı- gelânki üzere, mukarrer kılındı. Ve Yezdî ve Frengi akmişeden ve Rûm kumaşının çatması ve beneği ve zerbaft atlası geçüp gitse, ipek bacın¬ dan ziyâde Halep ve biri bir buçuk Şam ve Mısır ve hesabı üzere alınurmış. Ve bundan Rûm kumaşı cubûr etse, her gayri yükden yüz osmânî akçası alınurmış. Yine ol üslûp üzere mukarrer kılındı. Ve rengin bez ve kalay ve neft ve bulgârî ham bez ve şeker ve kepenek ve câm ve ve bıçak ve pulâd salinden her yükde altmış altı osmânî cItır yükü cubûr etse, her ve tutya ve bunların em¬ akçası alınur. yükünden otuz üç akça alınur. Ve çivit yükünden dahi otuz üç akça alınur. Ve ketân cubûr etse, her yü¬ künden yüz osmânî akçası alınur. Ve sabun ve hmnâ ve dernür ve buna nisbet ne-kim vardır, her yük ki, otuz iki batmandır, sekiz osmânî ak¬ çası bâc alınur. Ve bakır yükü cubûr etse, yigirmi dörder akça ve kursundan on altı işlenmişinün her yükünden akça bâc alınur. Ve Baalbekî bezi cubûr etse, her yükünden sekiz osmânî ak¬ çası alınur ve satılsa, yüzde beş osmânî akçası alınur. Ve mazu ve gön ve sahtiyan ve buna nisbet ne-kim vardır, £ubûr etse, her yükünden sekiz osmânî akçası alınurmış. Bu cümle, olıgeldüği üzere ibkâ olundu. Ve ipek yükünden ve Halep canibinden gelen yükden on karaca akça melikü'l-ümerâlık alınurmış. Ve on akça tamgâ alman yerden bir akça dahi melikü'l-ümerâlık deyu alınurmış. BA, TD, 200, 459-460'da esas metin bulunmaktadır. Bu kanûn-nâme henüz neşr olunmamıştır. 171 Girü ohgeldüği üzere elli akça ve kara pazara penbe mukarrer kılındı. Ve esir cubûr esirden gelüp yigirmi satılsa, beş alandan akça yüzde üzere beş etse, ak esirden kayd akça olundu. Ve alınmak üzere kayd olundu. Der beyân-ı hazînedârî : Harîr yükü Yezdî ve Frengi zerbaft atlası cubûr ve Halep ve rengîn bez ve ham neft ve bulgârî etse, her yükde akmişeden ve Rûm ve ve Şam bez ve kepenek pulâd osmân kumaşı cubûr etse, ve câm ve kalay ve ve tutyadan ki, tamgâ hazînedârî alınurmış. akçası ve çatması ve beneği ve ve Mısır ve Rûm ve şeker bıçak ve on akçada bir akça altmış kumaşının alınur, her Girü olı-geldüğü üzere ibkâ . olundu. Der beyân-ı tamgâ-i Bal ve yağ ve kapan ve arsa : kızıl boya ve summâk ve nâr-denk ve hurma ve şap ve katran ve zift ve kara sakız ve ak sakız ve çerâğ-yağı ve limon ve bunlara nisbet ne-kim vardır, cubûr etse, her yükünden sekiz osmânî akçası alınurmış. Bunda satılsa, yüzde beş akça alınurmış ve şahnalık deyu pekmezden ve kuru üzümden ve fındıkdan ve buna nis¬ bet ne-kim vardır, arsaya nevgisidir rafa şahnalık alınurmış. Ve sabun satılmağa gelse, migrafa derler, üç Mardin ve her nevgi yetmiş sekiz dirhemdir, her yükünden bir mig¬ Ve hınnâ yükünden dahi bir migrafa alınurmış. yükünden, deve yükünden üç kalıp, at ve katır yükünden iki kalıp ve eşek yükünden bir kalıp alınur ve soğan ve tuz ve nohûd ve mercimek yükünden bir migrafa alınurmış. Ve arsaya odun gelüp sa¬ tılsa, her yükde bir osmânî akçası alınurmış. Ve yarım akça dahi resm-i mîzân alınurmış. Zikr olan resm-i mîzân bidcat olup defter-i atîkde merfû kayd olunmağın, defter-i cedîde dahi merfû kayd olundu. Der beyân-ı resm-i bevvâbî : Kapudan içerü koyun girse, her koyuna bir pul alınurmış ki, sekiz koyuna bir akça olur. Girü, ol vech üzere kayd olundu. Ve ipek yükü geçüp gitse, her yükünden resm-i bevvâbî iki osmânî akçası alı¬ nurmış. Ve sabun ve geçüp gitse, bir yükü geçüp hınnâ ve ketân osmânî akçası gitse, her yükten resm-i ve buna bevvâbî dört karaca nisbet ne-kim var ise, alınurmış. Ve akmişe akça alınurmış. Ve kavun ve karpuz yükünden bir kavun ve karpuz alınurmış. Ve odun yükünden bir ağaç resm-i bevvâbî ve bir ağaç resm-î casesiyye ve otluk yükün¬ den bir burma resm-i bevvâbî ve bir burma resm-i casesiyye alınurmış. 172 Bu cümle yine olı-geldüğü Der beyân-ı üzere mukarer kılındı. tamgâ-i siyah ve Kayseriyye : Nefs-i Mardin'in ipek işleyenlerinden her dezgâhdan ayda dör¬ der akça alınurmış ve çulhalar ki, çift bezden mukarrer iki karaca akça bez dokuyup pazara getürseler, tamgâ alınurmış. Girü bir olı-geldüği üzere kılındı. Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der karye-i Kal'atül-tmrâ : Karye-i mezbûrda işlenen Ve karye-i Mansûriyye'de dokunan sûfdan beş karaca akça alınurmış. meyzer bastavından her bir akça alınurmış. Yine olı-geldüğü üzere mukarrer kılındı. bastava 97 2 tarihli (1564) Mardin kanûn-nâmesi Kanûn-nâme-i kazâ-i Mardin x Der beyân-ı bâc-ı cubûr ve tamga-i siyah : Harîr yükü geçüp gitse, her yükte üç yüz osmânî akça bâc-ı cubûr alınur ve her yükte resm-i kitabet deyu altı osmânî akça alınur ve altı akça dahi nokta-başı alınurmış. kılındı. Ve beneği ve Yine olı-geldüği üzere mukarrer bezden ve frengi akmişeden ve Rum zerbaft atlası geçüp gitse, ipek kumaşının bacından çatması ve ziyâde biri bir- buçuk hesabı üzere alınurmış. Ve bundan gayrı Halep ve Şam ve Mısır ve Rum kumaşı cubûr etse, her ol üslûp üzere mukarrer yükünden yüz osmânî kılındı. Ve rengîn bez alınurmış. Yine ve ham bez ve şeker ve kepenek ve cam ve kalay ve neft ve bulgârî ve bıçak ve pulâd ve bunların emsalinden her yükte altmış altı osmânî alınurmış. Ve ıtır yü¬ kü ve çivit cubûr etse, her yükten otuz üç osmânî ve ketân cubûr etse, her yükten yüz osmânî alınur ve sabun ve hınna ve demür ve buna nisbetlü ne-kim varsa, her yükten ki, otuz iki batmandır, sekiz osmânî bâc-ı cubûr alınur. Bakır esbabı yükünden yigirmi dört osmânî ve ham bakırdan her kursta altı her yükünden sekiz akça bâc-ı cubur ve Baalbekî bezi cubûr etse, osmânî ve satılsa, yüzde beş gön ve sahtiyan ve buna nisbet ne-kim vardır, sekiz osmânî alınur. Bu cümle olı-geldüği osmânî ve mazu ve ubûr etse, her yükte üzere ibkâ olundu. Ve ipek yükünden ve Halep canibinden gelen yükten on karaca akça melîkü'l- ümerâlık deyu ve on akça tamga alınan yerden bir akça dahi melikü'l- ümerâlık deyü alınurmış. Gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı. Ve esir cubûr etse, ak esirden elli akça ve karadan yiğirmi-beş akça alın¬ mak üzere mukarrer kılındı. Ve pazara penbe gelüp satılsa, alandan yüzde beş akça alınmak üzere kayd olundu. Der beyân-ı hazînedârî : Harîr yükü cubûr 1 Esas metni TKUMA, etse, bir yükten altmış osmânî ve bezden TD 117, 1-3'de bulunan bu kanun-nâme muhtevası bakı¬ mından daha önceki ikisi ile ayni ise de, kâtiplerin bir defterden diğerine nakil sırasında bu metinleri nasıl tahrip ettiklerine bir örnek olmak üzere, buraya aktarılmıştır. -174 - ve frengi akmişeden ve Rum kumaşının çatması ve beneği ve zerbaftı ve Halep ve Şam ve arz-u Rûm kumaşı ubûr etse ve rengîn bez ve ham bez ve şeker ve kepenek ve cam ve kalay ve neft ve bulgârî ve bıçak ve pulâd ki, tamga alınur, her on akçada bir akça hazînedârî alınur. Gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı. Der beyân-ı tamga-i kapan ve arsa : Bal ve yağ ve kızıl boya ve summak ve şap ve katran ve zift ve kara limon ve bunlara nisbet ne-kim osmânî, satılsa yüzde beş sakız ve ak akça gelse, olı-gelen alınur. Ve şahnalık yükünden dahi satılsa, üzere birer yükünden sekiz deyu pekmezden nisbet ne-kim varsa ki, arsaya şahnalık kavun ve hurma sakız ve çerak-yağı ve varsa, cubûr etse, her ve kuru üzümden ve fındıktan ve buna satılmağa ve nardenk alına. ve birer Ve kavun ve karpuz karpuz alınur. Ve sabun yükünden deve yükünden üç kalıp ve katır yükünden iki kalıp ve eşek yükünde bir kalıp sabun alınur. Ve soğan ve nemek ve nohut ve mer¬ cimek yükünden bir migrafa J alınur. Migrafa ki, üç Mardin nevgisidir, beş yüz otuz dört dirhem 2 olur. Ve arsaya un gelüp satılsa, her yükte bir osmânî akçası alınur. Resm-i mîzân deyu nesne alınmaya. Der beyân-ı resm-i bevvâbî : Kapudan içerü koyun girse, bir koyuna yükü geçüp gitse, her yükünden sabun ve hınna ve akmişe akça ve kavun ve karpuz resm-i yükü geçüp yükünden Ve odun yükünden bir ağaç odun bir pul alına bevvâbî elli gitse bir akça-i her yükten kavun dört karaca ve bir karpuz resm-i bevvâbî ve bir ve ipek osmânî ve alınur. ağaç resm-i casesiyye ve otluk yükünden bir burma ot ve resm-i casesiyye deyu bir burma ot gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı. Der beyân-ı tamga-i siyah der Kayseriyye : Nefs-i Mardin'in ipek işleyenlerinden her tezgâhtan ayda dör¬ der karaca akça alınurmış ve çulhalarının seler, bir çift bezden iki karaca akça bez dokuyup pazara getür- tamga alınur, gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı. Metinde " J^İa " şeklinde yazılmakla beraber, migrafa olarak düzeltildi. Metinde siyakat mektedir rakamları ile 534 yazılmış ise de, 234 dirhem olması gerek- -175 Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der karye-i Kalcatü'l-lmra* : Karye-i mezbûrede işlenen suftan beş karaca akça alınurmış ve karye-i Mansûriyye'de dokunan bez bastavmdan bir akça alınurmış. Yine olı-geldüği üzere mukarrer kılındı. Metinde Kalcatü'l-merâ şeklinde yakılmıştır. BİBLİYOGRAFYA A. Arşiv a. kaynakları: Tapu defterleri ( TD) : Başbakanlık Arşivi'nde Diyarbekir ve Mardin'e ait 64, 134, 200, 310, 764 ve 998 numaralı defterler. Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü Kuyûd-ı kadîme kısmın¬ b. da 97 ve 117 numaralı Evkaf Tahrir Müdürlüğü Kuyûd-ı c. Maliye nerek {E TD) : Tapu ve Kadastro Umum (MAD) : Başbakanlık defter. Arşivi'nde bulu¬ ait 20.000 deftere ait fişler teker teker incele¬ 100 kadarı tesadüf defteri kadîme kısmında 552 numaralı Defterleri nan bu tasnife defterler. tetkik edilenlerden edilmiş ve Mardin'le bir kısmı metinde ilgili kayıtlara haşiyelerde gösteril¬ miştir. d. M ü h i m m e numaralı Defterleri (MÜD) : Başbakanlık Arşivi'nde 1-75 defterler (Topkapı ralı ve 951-952 tarihlerine kayıt e. f. bulunan 12321 Mardin numa¬ ile ilgili yoktur). Ruûs nifi Sarayı'nda ait Mühimme'de Defterleri (Ruûs) : Başbakanlık Arşivi'nde Kepeci tas¬ 207-257 numaralı defterler. Şer'iyyeSicilleri (ŞS) : Mardin'e ait şer'iyye sicilleri Diyarbekir'de Ziya Gökalp Müzesi'nde bulunmaktadır, 179- 266 numaralı defterler incelenmiştir. Bunlardan sadece 255 nu¬ maralısında 996 (1588) tarihine ait bir kaç sahife vardır (s. 21- 24 arası). Diğerleri daha sonraki yıllara, yüzyıllara aittir. Metnin haşiyelerinde istifade edilenlerin numaralan ayrıca verilmiştir; g. Ali EmîriveFekete tasniflerine ait münferit vesikalar¬ dan da faydalanılmıştır. Başbakanlık haşiyelerle B. Diğer Arşivi'ndeki numaraları belirtilmiştir. kaynaklar: Abdü'l -FİDÂ, Geographie d'Aboulfeda, fr. tere ve notlar : S. Guyard, Paris 1883, 11/2. 177- ABDÜLGANİ Efendi, Mardin Tarihi, Mardin ll-Halk Kütüphanesi, T. Y. No. 2699. ABDÜSSELÂM Efendi, Ümmü'l-İber, Üniversite ktb, A. Y. 44. A1NSW0RTH, W. F., potamia, AKDAG, Mustafa, XII, Aynı yazar, Travels and Osmanlı 1955, 27-51. Büyük Celâli Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî XIX, 1931, Das notlar, Başlaması, Ankara (1551-1603), Meso¬ DTCFD, Erzurum II, Tarihi, I, 1966, 1963. 1963. Ankara, 1959. Büyük Kaçgunluk (1603-1606), Dergisi, Ankara, (AKKAYA), M. Şükrü, Asia Minör, 1842, II. hakkında Karışıklıklarının Aynı yazar, Celâli İsyanlarında Araştırmaları London müesseseleri Aynı yazar, Celâli isyanları Aynı yazar, Researches in Chaldea and Armenia, Tarih 1-49. Hest Bihist des Idrîs Bitlisi, Der islam, 131-157. ÂLÎ, Künhü'l-AhbSr, Üniversite Kütüphanesi, T. Y. 5959 AMEDROZ, Marzuanid dynasty at ANDREASYAN, H., Polonyalı Mayyafariqin, JRAS, Simeon'un 1903, 123-154. seyahatnamesi, 1608-1619, istanbul 1964. ANSCHUTZ, Helga, Eine Reise zu den syrischen Christen am Rande des Taurus in der südöstlichen Türkei, Kyrios, VII, 1, 1967, 41-51. Aynı yazar, Zur Gegenıvartslage der syrischen Christen im im Südosten der Aynı yazar, Die syrischen Türkei (Yazarı den ARDEL, Türkei, Ostkirchliche Studien, 3, des Tur^Abdin im Südosten der baskıya verilen metin¬ faydalanıldı). Ahmed, Güneydoğu Coğrafya Dergisi, Aynı yazar, Christen tarafından gönderilen, Tur^Abdin 1967. Observations Turguie, Anadolu'da XVII, geographiques Revieıv of the sity of istanbul, 1961, VIII, coğrafî dans la partie Geographical 1962, müşahedeler, Türk 140-148. sud-est de la Institute of the Univer- 82-83. AKSU, Fehmi, İsparta ili yer adları, İsparta 1936. AKTÜZEL, Sevim, İzmir vilâyeti toponymie'si denemesi, İstanbul, Üni¬ versitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji mezuniyet tezi 1949-1950. - 178 AMMIANUS MARCELLINUS, Massc. and London ing. tere. 1950, ANHEGGER, Robert, bk.: İnalcık, John C. Rolfe, Cambridge, I. Halil. ARTUK, ibrahim, Mardin Artukoğulları Tarihi, istanbul 1934. Aynı yazar, Artuk ilinin tarihî belgesi, İstanbul (tarihsiz). Aynı yazar, Dunaysir'da Artuk oğullarının Ulu camii, Belleten, X, 1946, 167-169. AUCHER-ELOY, larla Relations de voyages en neşr eden: Jaubert, Paris Orient de 1843, 1830 â 1838, not¬ mazâmîn-i def¬ I. AYNI ALİ Efendi, Kavânîn-i Âl -i Osmân der hulâsa-i ter-i divân, İstanbul 1280. BADGER, G. P., The Nestorians and BALÂZURÎ, Kitâb Futuh their Rituals, al-Buldân, neşr eden: London 1852, I. De Goeje, Lugdunum Batavorum 1866; Türk. tere. Z. K. UGAN, İstanbul 1955. BARBARO, Josafa, tarini, No. ing. Travels to Tana and Persia by Barbaro and Con- tere: W. Thomas, London 1873, Hakluyt Society 49. BARKAN, Ömer Lûtfi, Türkiye'de İmparatorluk fus ve arazi tahrirleri ve Hakana devirlerinin büyük nü¬ mahsus istatistik defterleri, İktisat Fakültesi Mecmuası, II, 1941, 20-59, 214-247. Aynı yazar, Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı ait kanunlar, Tarih Vesikaları, Uzun Hasan Beye 1941, I, 91-106, 184-197. Aynı yazar, Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon meto¬ du olarak vakıflar ve temlikler: II. ri, Vakıflar Dergisi, Aynı yazar, XV. ve ekonominin XVI. Aynı yazar, Osmanlı todu olarak 1942, asırlarda hukukî 1943 (Kısaltma: II, Kolonizatör Türk dervişle¬ 279-386. Osmanlı ve mâlî esasları, İmparatorluğunda I. Kanunlar, ziraî istanbul Kanunlar). imparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon me¬ sürgünler, İktisat Fakültesi Mecmuası, XI, 1949- 1950, 524-561. Aynı yazar, yat Tarihî demografi araştırmaları ve Mecmuası, X, 1953, 1-26. Osmanlı Tarihi, Türki¬ - 179- BARKAN, Ö.L., 894 (148811489) yılı cizyesinin tahsilâtına ait muhasebe bilançoları, Belgeler, I, 1964, BARSOM, Mar Ignatios el-evvel, ra 1-117. Târîh-i Tur 'Abdîn, Bağdat ve Bas¬ 1963. Başbakanlık Devlet İstatistik yımı, Ankara Enstitüsü 23 Ekim 1960 Genel nüfus sa¬ 1963. BAYSUN, M. Cavid, Marc Dâbik muharebesi, İA, VII. 752-754. Aynı yazar, Evliya Çelebi, İA, IV, 400-412. Aynı yazar, Bağdad, İA, II, BELL, Gertrud, 205-211. The Churches and monastries of the Tur Abdin, M. van Berchem ve J. Strzygovvski'nin Amida, ( Heidelberg 1910) lı eseri, III. Kısım, Aynı yazar, Amourat to Amourat, BIRK, E., Dara-Anastasiopolis, potamien, BORGER, London 1911. Eine unerforschte Ruinenstadt in Meso- Der Erdball, III, 1929, 201-205. Riekele, Keilschriftsurkunden, Ergaenzungsband V, [ BOZKURT, Rıza, ] Osmanlı Menzilleri, Ankara BRAUN, Helmut, ad¬ 224-262. Handbuch der Orientalistik, Leiden-Köln 1961. İmparatorluğunda Kollar, Ulak ve İaşe 1966. Geschichte Irans seit 1500, Die Safaviden (1500-1722), Handbuch der Orientalistik, VI/III, Leiden-Köln 1959, BUCKİNGHAM, J. S., 98-124. Travels in Mesopotamia, London 1827, I. CANDAR, Avni, Anadolu coğrafya lügati, Ankara 1941. CAHEN, Cl., La Djazira au milieu du treizieme siecle d'apres Izz'ad- din îbn Chaddâd, Revue des Etudes Islamiçues, II, 1934, 109-128. CAHEN, Cl., Artukides, El2, 1, 683-688. CANARD, Maurice, Historie de la ra et de Syrie, Paris Dynastie des H'amdanides de Jazî- 1953, I. Aynı yazar, Diyar Rabi'a, El2, II, 357-358. CELÂL-ZÂDE MUSTAFA Çelebi, Selîm-nâme, Topkapı Sarayı Kütüp¬ hanesi Aynı yazar, H. 1415. fabakst al-Mamâlik va Ktb., T. Y. 5997. Daracât al-Masâlik, Üniversite 180 CELÂL-ZADE, Kanûn-nâme, Süleymâniye Ktb., Aşir Efendi kısmı No. 1004. CHAPUT, E, Türkiye'de jeolojik ve jeomorfojenik tetkik seyahatları, türk. tere: Ali Tanoğlu, İstanbul 1947. CHRISTlANSEN, L'Iran sous les sassanides, Copenhague ve Paris 1936. COLLINET, Paul, Une "ville neuve,, Byzantine en 507: La fondation de Dara Anastasiopolis en Mesopotamie, Melanges G. Schlumberger, Paris 1924, 55-60. GYPRİUS, Georgius, Descriptio orbis Romani, neşr eden: H. Gelzer, Leipzig 1890. ÇAĞATAY, Neş'et, Osmanlı ve CERNIK, J., resimler, imparatorluğunda reayadan alman DTCFD, V, 1947, vergi 483-511. Technische Studien-Expedition durch die Gebiete des Euph- rats und No. 45, Tigris, Petermann's Mitteilungen, Ergaenzungsheft Berlin 1876. Dahiliye Vekâleti, Vilâyetler İdaresi Umum Müdürlüğü, sayı 11: Mardin vilâyeti, Ankara 1960. DAPPER, Olfert, Beschryving van Asie, Diyarbekir sâl-nâmesi, 1286 ve 1288 DOERFER, Gerhard, Türkische und Amsterdam 1680. tarihli. Mongolische Elemente im Neuper¬ sischen, I. Mongolische Elemente im Neupersischen, Wiesbaden 1963. DOLAPÖNÜ, Hanna, Deyr-el-umur Tarihi, türk. tere. (süryanî dilin¬ den): C. Aydın, Mardin 1961. Aynı yazar, Zafaran Fidanlığı, Deyrulzafaranın Muhtasar din Tarihi, Mar¬ 1955. DUNLOP, D. M. ve ŞEHSUVAROĞLU, B. N., Bimaristan, El2, 1, 12591262. DUPRE, A., Voyage en Perse, fait dans les annees 1807, 1808 el 1809, en traversant La Natolie et la Mesopotamie, I, Ebu'1-FAZL MEHMED Efendi, Zeyl-i Heşt-Bihişt, Paris 1819. Süleymâniye Ktb., Esad Efendi kısmı, ^o. 2447. ENSSLIN, W., Zur Gründungsgeschichte von Dara- Anastasiopolis, Byzantinisch-neugriechische Jahrbücher, V, 1925, 342-47. - 181- ERGlN. Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara 1958. ERÖZ, Mehmed, Kürtlerin menşei ve bul Türkmenlerin kürtleşmesi, istan¬ 1966. ESTERÂBÂDÎ, Aziz b. Ardeşir, Bezm ü Rezm, neşr eden: Kilisli Rıfat, istanbul 1928. EVLİYA Çelebi, Seyahat-nâme, istanbul 1314, IV. EYlCE, Semavî, Zaviyeler ve zâviyeli camiler, İktisat Fakültesi Mecmu¬ ası, XXIII, FEKETE, Lajos, 1963, 3-80. Türk vergi tahrirleri, macarcadan tere. eden: Sadrettin Karatay, Belleten, XI, Aynı yazar, Rechnungsbücher 1550-1580, 1947, 299-328. türkiseher Finanzstellen in Buda (Ofen) Budapest 1962, bk.: Kaldy-Nagy, Gyula. FERİDUN AHMED Bey, Münşeâtu s-Salâtîn, tstanbul 1274-1275. FRAENKEL, Dara, RE, GABRİEL, Albert, Paris GEARY, C, 1940, VIII, 2150. Voyages archeologiques dans la Turquie orientale, MI. Through Asiatic Turkey, narrative of a journey from Bom¬ bay to the Bosphorus, London 1878, II. GIBBONS, Herbert Adams, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu, türk. tere. Ragıp Hulusi, İstanbul 1928. GREGORY Abu'l-FARAC, Tarih, türk. çev. Ö. Rıza Doğrul, Ankara 1950, II. GÖKBİLGİN, M. Tayyib, Çaldıran muharebesi, İA, III, 319-321. Aynı yazar, XVI. asır başlarında yunlu Ümerâsı, Aynı yazar, XV.-XVI. TM, IX, Osmanlı Devleti hizmetindeki Akko¬ 1951, 35-46. asırlarda Edirne ve Paşa Aynı yazar, XVI. asır başlarında Kayseri bul Rumeli'de Yürükler, İstanbul 1942. şehri ve livası, Togan'a armağan, istanbul 1950-1955, Aynı yazar, livası, Zeki Velîdî 93-108. Tatarlar ve Evlâd-ı Fatihan, istan¬ 1957. Aynı yazar, XVI. yüzyıl başlarında Trabzon livası ve Doğu Karadeniz bölgesi, Belleten, XXVI, 1962, 293-338. 182 GÖKBlLGİN, M. T., Kanunî Sultan Süleyman devri başlarında Rumeli eyâleti livaları, şehir ve kasabaları, Belleten, 1956, XIX, 247-285. Aynı yazar, Venedik Devlet Arşivindeki vesikalar külliyatında Kanunî Sultan Süleyman devri belgeleri, Belgeler, I, Aynı yazar, XV. ve XVI. asırlarda Rûm eyâleti, 1964, 119-220. Vakıflar Dergisi, VI, 1965, 51-61. GÖYÜNÇ, Nejat, cİmâd es-Serâvi ve eseri, Tarih Dergisi, XV, 1965, 73-86. Aynı yazar, Onaltıncı yüzyılın ilk yarısında Diyarbekir, BT TD, 7, 76-80. GÜÇER, Lûtfi, XVI-XVII. asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda hububat meselesi ve hububattan alman vergiler, istanbul 1964. HAFIZ ÂBRU, Macmû'al- Tavârih, Topkapı Sarayı Ktb: H. 1659. HALASI-KUN, T., Sixteenth century Hungary, Belleten, XXVIII, Turkish 1964, settlements in HALlL ETEM, (Eldem), Akkoyunlu Hamzanın adına Mardin lidi, Türk 1936, 141-144. Tarih ve Arkeologya ve Etnografya HAMMER, Joseph von, Des Osmanischen Reichs Staatsverzualtung, Hildesheim Aynı yazar, Devlet-i Osmaniye southern 1-72. kalesi ki¬ Dergisi, III, Staatsverfassung und 1963, 2- Baskı. Tarihi, türk. tere. M. Âtâ, istanbul 1329-1337, IV. Aynı yazar, Geschichte der Ilchane, Darmstadt 1842. HARTMANN, R, Basra, İA, II, 320-327 (Bu makale B. Darkot ve M. T. Gökbilgin tarafından ikmal edilmiştir). HASAN BEG RÜMLÜ, Ahsan al- Tavârih, Nuruosmaniye Ktb., No. 3317; ing. neşri: C. N. SEDDON," A Chronicle of the Early Şafawis, Baroda 1931, I. HONIGMANN, Ernst, Nasibin, İA, IX, 99-103. Aynı yazar, Die Ostgrenze des Byzantinischen Reiches, Corpus Bruxel- lense Historiae Byzantinae-3, Bruxelles 1935. HİNZ, W., Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, türk. tere. Tevfik Bıyıklıoğlu, Ankara 1948. 183 HİNZ, W., Das Steuerwesen Ostanatoliens im 15. und 16. ZDMG, 100, 1950, Aynı yazar, Islamische Jahrhundert, 177-201. Masse und Gezvichte, umgerechnet ins metrische System, Handbuch der Orientalistik, Ergaenzungsband 1., Leiden 1955. HOCA SAD'EDDlN Efendi, Tâcü't-Tavârîh, İstanbul 1279-1280. IBN ARABŞAH, 'Acaib al-Makdür fi Ahbâr Eserin türkçe istanbul IBN BATTÛTA, tercümesi: Timur, istanbul 1305. Nazmi-zâde Murteza, Timur-nâme, 1142. Voyages d'Ibn Batoutah, neşr eden: C. Defremery ve B. R. Sanguinetti, Paris 1854, II. Türkçesi: M. Şerif, Seyâhat- nâme-i İbn Battûta, istanbul 1333. IBN CUBAYR, The Travels of îbn Jubayr, neşr eden: W. Wright met¬ nine istinaden M. J. De Geoje, Leiden 1907, IBN FAKİH, Kitâb al-Buldân, neşr eden: M. J. De Batavorum IBN HAVKAL, GMS. Geoje, Lugdunum 1885. Kitâb Surat al- Arz, neşr eden: J. H. Kramers, Lugdu¬ ni Batavorum 1938. IBN ŞADDÂD, Al-Aclak al-Hâ(ira fi Dikr Umara al-Şâm v'al-Cazira, eserin Lübnan, Ürdün ve Filistin historique d'Ibn Saddad, neşr ile ilgili kısmı, Mardin'den bahs eden kısmı: Oxford, Bu yazmaya istinaden Cl. Topographie eden: Sami Dalıan, Damas 1963; Bodl. March 333'dedir. CAHEN'in yazdığı makaleden fay¬ dalanıldı: bk.: CAHEN, Claude, La Djazîra au milieu du treizieme siecle . . . İmâd es-Sarâvî Câmiü'l-Hisâb, Bu eserin muhtevası ve eseri, Yusuf Ağa Ktb., Konya, için bk. N. GÖYÜNÇ, Tarih Dergisi, istanbul, İmâd 7853-7854. es-Serâvî XV, 1965, 73-86. İNALCIK, Halil, Bennâk, El2, I, 1204. Aynı yazar, Çiftlik, El2, II, 33-34. Aynı yazar, Djizya, (period ottoman), El2, II, 576-580. Aynı yazar, Sureti Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara 1954. Aynı yazar, R. ANHEGGER, osmâni, Ankara Kânünnâme-i 1956. Sulfânı ber müceb-i örf-i 184 İNALCIK, H., Osmanlılarda raiyyet rüsumu, Belleten, XXIII, 1959, 576-610. Aynı yazar, Adalet-nâmeler, INCICIYAN, P. L., Venedik Belgeler, II, Dört kıta 1967, Coğrafyası, Kısım I. 1806 (Sayın H. Andreasyan İSKENDER MÜNŞÎ, Târih-i Âlem-ârâ-i 49-145. Asya Coğrafyası, tercümesi). Abbasî, Tahran 1314. IŞTAHRÎ, Kitâb Masâlik v'al-Mamâlik, neşr eden: M. J. De Goeje, Lug¬ duni Batavorum 1927. IŞILTAN, Fikret, Urfa Bölgesi JANSKY, Herbert, Die Chronik des îbn den Feldzug Sultan XVIII, 1929, Tarihi, İstanbul 1960. Tülün als Geschichtsquelle über Selim' s gegen die Memluken, 31-33. JANSKY, Herbert, Beitrâge zur osmanischen Agypten, KAEMPFER, E., Der islam, XXI, Am Hofe ve notlar: W. des Hinz, 1933, persischen Leipzig Geschichtsschreibung über 269-272. Grosskönigs, paratorluğu, istanbul Gyula, tere. Selçuklu İm¬ 1953. FEKETE, Lajos, Finanzstellen in Buda (Ofen) KÂTİP ÇELEBİ, almanca 1940. KAFESOĞLU, ibrahim, Sultan Melikşnh devrinde Büyük KALDY-NAGY, Der islam, Rechnungsbücher türkiseher 1 550-1 580, Budapest 1962. Cihan-nümâ, İstanbul 1145. KÂTİP FERDÎ, Mardin Mülûk-i Artûkiyye Tarihi, neşr ve notlar: Ali EMİRÎ, İstanbul 1331. KEŞFÎ, Selim-nâme, Süleymâniye Ktb., Esad Efendi kısmı, 2147. KINNEIR, J. Mc Donald, Koordistan, Journey through London Asia Minör, Armenia and 1818. KOMAN, M. Mesud, S. Sırrı ÜÇER, Konya ili köy ve yer adlarına gö¬ re bir deneme, Konya 1945. KONYAR, Basri, Diyarbekir Tarihi, Diyarbekir 1936. KÖPRÜLÜ, Fuad, Artuk oğulları, İA, I, 617-625. Aynı yazar, Vakfa ait tarihî ıstılahlar meselesi, Vakıflar Dergisi, I, 1938, 131-138. Aynı yazar, Osmanlı imparatorluğunun etnik menşei meseleleri, Belleten, VII, 1943, 219-314. 185 - KREMER, A. F. vom von, Ueber das Einnahmebudget des Abbasiden-Reiches Jahre 306 H. (918-919), Akademie der Denkschriften Wiss. Philos.-hist. der kaiserlichen Classe, XXXVI, Wien 1888, 283-362. KRUEGER, Paul, Das Syrisch-Monophysitische Mönchtum im (h)din, Von seinen Anfaengen bis zur Mitte des derts, Orientalia KRUEGER, Paul, Das (h)d'in, Christiana Periodica, IV, Tür Ab- 12. Jahrhun- 1938, 5-46. Syrisch-Monophysitische Mönchtum im Tür Ab- Münster 1937. Köylerimizin adları, Dahiliye Vekâleti, İstanbul 1928. LA BOULLAYE LE-GOUZ, Les voyages et observations, Paris 1653. LEVEND, Agâh Sırrı, Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey'in Gaza- vât-nâmesi, Ankara 1956. LUTFl PAŞA, Tevârih-i Âl-i Osman, neşr eden: Âli Bey, İstanbul 1341. LYBYER, Albert Howe, The Government of the Ottoman Empire in the Time of Suleiman the Magnificent, 2. Baskı, Ann chigan Arbor, Mi- 1959. MACAR, Selâhaddin, Mardin ili dahilinde köy ve kasabalarda mesken tipleri, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü lisans tezi, 1950. MAKDÎSÎ, Kitâb al-Bed va't- Târih, neşr ve fr. tere. M. Cl. Huart, Pa¬ ris 1919, VI. MANTRAN, Robert, Jean SAUVAGET, Reglements fiscaux ottomans, Les provinces Syriennes, Beyrouth 1951. Mardin adı, Özhikmet (mecmua, Mardin'de münteşir), 2/61, 1952, 33-34. Mardin Tarihi, Özhikmet, 1953, 4/76. MARTIN, J. Saint, Memoires historiques et geographiques sur l'Armenie, Paris 1818. MAZANDARÂNÎ, Abdullah b. Muhammed ibn Kiyâ, Die Risâla-ye Falakiyyâ, W. Hinz neşri, Wiesbaden 1952. MENAGE, V., L., Bidlisi, El2, I, 1207-1208. MEYNARD, Barbier de, Dictionnaire turc-français, Paris 1881-1886. MİNORSKY, Vladimir, Mardin, El, IV, 298 vd., İA, VIII, 317-22. - 186- MÎRHOND, Târih-i Ravzat al-Şafa, Tahran 1339, VI. MOLTKE, Helmuth der von, Briefe über Türkei aus den Jahren Zustaende und 1835 bis 1839, Begebenheiten in Berlin, Bromberg 1841, 4. Baskı; türk. tere. Hayrullah Örs, deki durum ve olaylar üzerine mektuplar ra Posen ve Türkiye- (1835-1839), Anka¬ 1960. MOORTGAT, A. A. Scharff, München MUKADDESİ, J: Âgypten und Vorderasien im Altertum 1950. Ahsan al- Takâsim fi ma'rifat al-Ekâlim, De Goeje, Mufassal Osmanlı Lugduni Batavorum Tarihi, istanbul neşr eden: M. 1906. 1958, II. MÜNECClM-BAŞI, Şahâifü'l-Ahbar, İstanbul 1285, III. NİEBUHR, Carlsten, Reisebeschreibung nach Arabien und andern genden Lândern, Kopenhagen umlie- 1778, II. NİHAL, H, A. NACİ, Anadolu'da türklere ait yer isimleri, TM, II, 1928, 243-259. NOURO, A, My OLIVIER, G. A., Paris Tour Lebanon, 1963. Voyage dans VEmpire 1804, Othoman, VEgypte et la Perse, II. ORHONLU, Cengiz, Osmanlı imparatorluğunda aşiretleri büsü (1691-1696), İstanbul iskân teşeb¬ 1963. Ayni yazar, Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teşkilâtı istanbul 1967. Ory, S., Hısn Kayfâ, El2, III, 524-526. OTTER, M., Voyage en peditions de Turquie et en Perse, avec une relation des Tahmas Kouli-Khan, PROCOPİUS, De Aedificiis, grekçe metin ve ing. Procopius, VII, Cambridge, Massc. ve RAMBERTI, Benedetto, Libri tre delle cose de Lybyer, The ex- Paris 1748, II. tere: H- B. Dewing, London 1954. Turchi, ing. tere A. H. Government..., 239-261'de. REDHOUSE, James W., A Turkish and English Lexicon, İstanbul 1921. RITTER, Cari, Die Erdkunde von Asien, XI, Berlin 1884. SACHAU, E., Reise in Syrien und Mesopotamien, Leipzig 1883. SAHİLLtOGLU, Halil, Dördüncü Muradın Bağdat Belgeler, II, 1967, 1-35. seferi menzilnamesi, 187 SAİD PAŞA, Diyarbekir'li, istanbul Mir'atü'l-İber, mla, Stuttgart Mosul und durch Kurdistan nach Uru¬ A. Gabriel, Voyages..., I, 289- arasında. 376 SAVORY, Umûmî, 1857. SAUVAGET, Jean, Inscriptions arabes, yazar, Tarih-i 1306, VIII. SANDRECZKl, C, Reise nach Aynı Mufassal bk.: R. M., islam, MANTRAN, The XLI, Robert, Jean Sauvaget. Consolidation of Safaıuid pozver in Persia, Der 1965, 71-94. SCHMOEKEL, Hartmut, Kulturgeschichte des alten Orient, Stuttgart 1961. Aynı yazar, Die grosse illustrierte mann SCHARFF, A., Lexicon Bibliothek, Weltgeschichte, Die Stuttgart Grosse Bertels¬ 1964, I. bk.: MOORTGAT, A., A. Scharff. SERTOĞOLU, Mithat, Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, İstanbul 1958. SEVİM, Ali, Artukluların soyu ve leten, XXVI, 1962, Artuk Beyin siyasî faaliyetleri, Bel¬ 121-145. Aynı yazar, Artuk oğlu Sökmen'in siyasî faaliyeti, Belleten, XXVI, 1962, 501-550. Aynı yazar, Artuk oğlu İlgazi, Belleten, XXVI, 1962, SİLÂHDAR FINDIKLILI MEHMED Ağa, Silâhdar 649-691. Tarihi, neşr eden: Ahmed Refik, istanbul 1928, I. SİLÂHŞOR, Feth-nâme-i Tarih Diyâr-ı Arap, neşr. eden: Selâhaddin Vesikaları, yeni SOCIN, A., Zur Geographie des seri, I, Tansel, 1958. Tûr Abdin, ZDMG, XXXV, 1881, 237- 269. SOHRWElDE, Hanna, Der Sieg der Safaviden in Persien und seine Rückmirkungen auf die Schüten Anatoliens im 16. Jahrhundert, Der SOLAKZÂDE, islam, XL1, 1965, 95-223. Tarih, istanbul 1297. SOUTHGATE, Horatio, Narrative of a Tour through Armenia, Kurdis¬ tan, Persia and Mesopotamia, London 1840, II, 188 - SPULER, B., Die Westsyrische ( Monophysitische]Jakobitische) Kirche, Handbuch der Orientalistik, VIII (Religion), Leiden/Köln 1961, 170-216. STEINGASS, F., A comprehensive Persian-English Dictionary, London. SUCÜTÎ, Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., R. 1284/1. SÜMER, F., Kayı, İA, VI, 459-462. Aynı yazar, Karakoyunlular, I, Ankara 1967. Aynı yazar, Karakoyunlular, İA, VI, 292-305. Aynı yazar, Oğuzlar ( Türkmenler), Ankara Tarihleri-Boy teşkilâtı - Destanları, 1967. Aynı yazar, Oğuzlar, İA, IX, 378-387. Aynı yazar, Bozoklu oğuz boylarına dair, DTCFD, XI, 1953, 65-103. Aynı yazar, Döğerlere dair, TM, X, 1953, 144-158. SÜSSHEIM, K.. Kutb al-Dîn İlgâzİ II, İA, V, 966-967. STRANGE, G. Le, 1930, The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 2. Baskı. STRECK, M., Das Gebiete der heutigen distan und Landschaften Armenien, Westpersien nach den Kur- babylonisch-assyrischen Keil- inschriften, ZA, XIII, 1898, 82-87. Aynı yazar, Tür Ahdîn, El, IV, 943-949. SABANOVİC, Hazım, Bosanski Pasaluk, Sarajevo 1959. Aynı yazar, Krajiste Isa-Bega 1455, Sarajevo Ishakovica zbırnı Katastarski popis iz 1964. ŞÂMİ, Nizâmüddin, Zafer-nâme, türk. tere: N. Lûgal, Ankara 1949. ŞEHSUVAROĞLU, B. R, bk.: DUNLOP, D.M. ve ŞEHSUVAROĞLU, Bimaristan. ŞEHSUVAROĞLU, Halûk, Kılıç Ali Paşa, İA, VII, 679-681. ŞEREF HAN b. ŞEMSEDDİN BİDLÎSÎ, Kitâb-ı Şeref-nâme, neşr eden: V<§liaminof-Zernof, St. Petersbourg 1860, 1. ŞÜKRÎ, Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., H. 1597-1598. TANSEL, Fevziye Abdullah, Ziya Gökalp Külliyatı-II, Limni ve Malta Mektupları, Ankara 1965. -189- TANYU Hikmet, ra Ankara ve çevresinde adak ve adak yerleri, Anka¬ 1967. TARIM, Cevad Hakkı, Kırşehir tarih ve coğrafya lügati, Kırşehir 1940. TAUER, F., Timurlar devrinde tarihçilik, türk. tere Ahmed Ateş, leten, XXIX, 1965, 51 Bel¬ vd. TAVERNIER, Jean-Baptiste, Les six voyages en Turquie, en Perse, et aux Indes, Paris 168?, I. TEKİNDAĞ, M. S. Yeni kaynak ve vesikaların Selim'in İran seferi, ışığında Yavuz TİHRÂNÎ, Abü Bakr-i, Kitab-ı Diyarbakriyya, neşr eden: N. Faruk Sümer, Ankara THOMAS, W., The Sultan Tarih Dergisi, XVII, 1968, 49-78. Travels of a Hakluyt society No. Lugal ve 1962-1964, I-1I. Merchant in Persia, London 1873, 49- TOGAN, A. Z. Validî, Moğollar devrinde Anadolu'nun iktisadî vaziyeti, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I, 1931, 1-42. Aynı yazar, Sur l'origine des Safavides, Melanges Louis Massignon, Damas 1957, III, 345-357. TOKSOY, A- E., Millî Mücadelede Mardin, İstanbul 1939. TOLUN, N. Z. TERNEK, Mardin Kurumu Bülteni, III, TURAN, Şerafeddin, XVII. taksimatı, bölgesinin jeolojisi, Türkiye Jeoloji 1952, 1-16. yüzyılda Atatürk Osmanlı İmparatorluğunun idarî Üniversitesi 1961 Yıllığı, Erzurum 1962, 201-232. Türkiyede meskûn yerler kılavuzu, UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Ankara 1946-1950. Alay, İA, I, 293-294. Aynı yazar, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye teşkilâtı, Ankara 1948. Aynı yazar, Osmanlı Tarihi, Ankara 1949, II. ÜÇER, S. Sırrı, bk.: KOMAN, Mesud, S. Sırrı Üçer. ÜNVER, A. Süheyl, Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında vakıf hastanelerin bir kısmına dair, Vakıflar Dergisi, I, 1938, Mardin Darüşşifası (s. 18). VÂKIDÎ, Futüh al-Şam ve Mısr va'l-Irak, Kahire 1302. 190 WEHR, Hans, Arâbisches zvart, Wörterbuch für die Schriftsprache der Gegen- Wiesbaden WEBER, Shirley 1958. Hovvard, East and Voyages and Adjacent Travels in Greece, the regions previous to the year 1801, Near Price- ton-New Jersey 1953. YAHYA b. Abdüllâtif, Lubbu't- Tevârih, YAKUT, Mu'cam al-Buldan, YINANÇ, Mükrimîn Halil, 1944, I. Velüyiddin Ef., No. 2444. Beyrout 1957, V. Türkiye Tarihi, Selçuklular devri. İstanbul Anadolunun fethi. Aynı yazar, Akkoyunlular, İA, 1, Aynı yazar, Cihanşah, 251-270. İA, III, 173-183. Aynı yazar, Diyarbekir, İA, IV, 605-626. YUNUS Bey, tercüman, ve 1537, ZAMBAUR, E. toire bk.: De., Opera A. Noua la quale H. Lybyer, The Manuel de genealogie et de l'Islam, Bad Pyrmont ZENKER, Theodor, Dictionnaire Dechiara, Government..., de chronologie pour l'his- 1955 (yeni baskı). haritalar: Harita Genel Müdürlüğü'nün 1/200.000 lik Mardin, Midyat, 1533 262-275. Turc-Arabe-Persan, Leipzig 1866. Faydalanılan kir, Venice Nusaybin, Diyarbe¬ 1/500.000 lik Diyarbekir paftaları. Mardin'de Sıtma Savaş Müdürlüğü'nden temin edilen, üzerinde mikyası bulunmayan, Mardin ili köylerini gösterir harita. 1305 tarihli ve H. Kiepert'in haritalarından faydalanarak Erkân-ı biye'ce yapılmış Anadolu haritası. Hâr- DİZİN Abdal Bey, Namran hâkimi Abdullah, köy, 147, Rumeli timar def¬ 58 ABDÜLGANİ EFENDİ, 94, 100, 108-113, 115, 116, 119, 120 Abdülkadir Efendi, el-bac, b. Abdullah, 118 108 ABDÜSSELÂM EFENDİ, köy, 9 51 Ahmed Bey, çavuş, 95, 96, 125 Çelebi, 26, 27, 28 hazîne Bağdad valisi, 45 Ahmed Paşa, Hersek-zâde, def¬ Ahmed Paşa, Şam muhafızı, 81 50 39, 40 35, Ankara, 36 11 2 117 Ardeşir, 4 ARRİANOS, 2 ARTUK, l[brahim], 120 8 Artukarslan b. İlgazi, 125 Akıncı, nahiye, bk. Kasır (Akıncı) .nahiye 71 11, 13. 75. 76, 90, 92-94, 121, 134, 153 29 Akziyaret, köy, cAne, 7 6, 60 Artuk Bey, Âkil, Emir Selim-oğlu, 2 116 Arapkir, 35, 134 47 116, 117, Anastasius, Arânis, köy, 24 Ahmed Paşa, Lâhsa Beylerbeyisi, Akkoyunlular, 115, 117 1, 8, 14, 15, 18, 22, 26-29, 31, Antakya, Ahmed Paşa, 60, Anastasiopolis, 112 AINSWORTH, 112 112 34, 77, 134, 140, 160 27 Diyarbekir köy, Anadolu, terdarı, 37 Ahmed Paşa, 80 93, 107, 115 Âmid, bk. Diyarbekir 54 Ahmed Bey, Karaçin-oğlu, 21, 26, 27, 30 28, 36 15, 17, 20 Amûde, Ahmed Bey, Atak hakimi, Akşehir, Çelebi, AMMÎANOS MARCELLİNUS, Ahmed Ağa, Mardin voyvodası, Akdeniz, Ali 125 17 Amişmiş (Ayn-mişmiş), köy, kale muavini, Akçakale, Bey, Sason hâkimi, Amasya, 112 49 Ahmed, Mardin naibi, Ahmed Bey, Musul sancak- beyi, Ali Altun-boğa, Artuklu veziri, 148 Ahmed, kadı naibi, Ahmed, Ali mescidi, Âdil b. Eyyub, Melik, 49 Ali Bey, evlâd-ı Mehmed Baba, 152, 153 2 Âdile Hanım, Ahmed Paşa'nın kızı, Ahmed, 52 Ali, Kavuncu Mustafa oğlu, ALI EMÎRÎ, 42, 68 49, 50 29, 30 Ali-depesi, mezraa, 118 ABÜ BAKR-İ TIHRÂNl, Adadnirari, I, Ali, İznik'li, Ali, kale kethüdası, 53 Abdülaziz b. Abdülkerim mahallesi, Abdüllâtif 26, 28 ' Ali, Hoca, Mardin a'.ay-beyi, 148 Abdurrahman Efendi, terdarı, Ali, 17 121 Alaca hamam bk, Kasımiyye hamamı 114, 122, 123 Artuk-oğulları, 8, 9, 63, 66, 75, 76, 93, 91 Assembei (Uzun Hasan), Asur, 2 Asya, 125 Atak, 27, 28 Avinik, köy, Avlonya, 92 44 90 192 Avrupa-h, 46, 53, 60, 93, 97, 125 Ayaş Paşa, beylerbeyi, 44 (Bağdat), 51, köy, Ayn-l yahûd, 115, Ağa, ulûfeci-başı, Azebe, arap kabilesi, 22, Baalbekî, Beni 113 Bâb-ı 129, 159, 165, 115, mahallesi, 101, 103, 104, Bâb al-Hammâra, 106, 8 ağzı, 79, 90, 97, 100, 106 79, 90, 99, 120 Beschryving van mahallesi, 97, 99, 104, Beşiri, nahiye, Bezzâzistan, 90, 98 108 Bâb ah-Zaytûn, 90, Baba Abdurrahman, 119, (Şamrah-depe), Baba Mahmud zaviyesi, Baban kürtleri, Birecük, 121 Bismil, köy, 40> 119, 121 Bohtî, 11, 22, 45, 46, 64, 74, 78 46 Diyarbekir kethüdası, 21 70 Balkan slovenleri, 53 120 köy, Bayburt, 17 Bayındır, köy, 44 Berriyecik 16, 31 2, 3, 6, 7, 41, 56 22, 58, 126 bk. Kızılkend Bozçalı, köy, 40, 76 Bozok, 38 79 102, 107 sipahi, .152, 153 aşîret reisi, nahiye, 79 38 Burayka, kabile 76 Buveyre, köy, 76 Bülbül, bk. Benâbil 10 37, 61, 63 Budaközü, reisi, 7 116 Büyük Ayrık, bk. Meşkûk Baz, 7 al-Bâz, bk. Budnk Bey, 116 Bayındır, ulus, Bayram Hoca, 43 15, Boyaklı, Budak, 41, 122 42, BUCKİNGHAM, J. s., 46, Basra seferi, 44 Başbakanlık Arşivi, 109 116 Bradi, aşiret, BARBARO, Josafa, 90, 93, 151. 91 Boz ulus kanûn-nâmesi, Bâlî Ağa. silâhdar bölüğü ağası, Başitûne, Bitlis, 148, 40, 61 59, BADGER, G. P., 65 Bâlî Bey, Asie, Bizans, Bizanslılar, 16 Paşalığı 122 147, 40 hamamı, Birecik, Bâb al-Zuvayla, Kahire'de, 34 134, bk. Kayseriyye Bimaristan, 100 52, 58 35, 40-43, 45, 56, 57, Bîcân, Akkoyunlu, 90, 52 51, 163 Bâb-ı Şavât, (Bâb-Şit, Bâbişvat), 90,97,99 Bağdad, 51, 83-85, 87, 162, Savur (Bab al-Sûr), Baba Hâki 41, Berriyecik, 25, 31, 116 Bâb-ı Kıssîs, Bâb-ı 170, 173 120 114 28. 41, 70 muhafızlığı, 107, 61, 16 Berkyâruk, 46 Cedîd, 28 Rebi'a, 7 Beradost, 51, 52 34 kumaş, 27. Benâbil (Bülbül), köy, Berriye, Bâb-ı âli, 79 Bekir Bey Bohtî, AYNÎ ALİ EFENDİ, 39 20 61 aşireti, 147 101 Azaplar ağası mescidi, Azerbaycan, 40 Behramki, köy, 40, 25 Ayn Ferd, 114 Behmerd, nahiye, Behram 92 (Diyarbekir) 80. Ayıntab, Behermis kilisesi, Büyükçe, mezraa, 80 91 Bedir Bey, Cizre hâkimi, Bedrettin, Emir, Bedrettin Câmi-i asfer, bk. Necmeddin Gazi mescidi 22 Câmi-i kebîr, Mardin'de, 10, 13, 107 31 Lulu, Muaul atabeyi, 108 hamamı, 122 193 Cavsak, mevki, Cayan, Cebel al-Izal, Cebel-i 12, bk. Dehleki, nahiye, 45 18, 20, 120 Safevî emîri, Derbesiye, bk. 31 Izala Depe-viran, Dere-içi, bk. Kıllıt Tûr, 1 CELÂL-ZÂDE Mustafa Çelebi 29, 33, 34, 38, Cem-nîm, 41, Palu hâkimi, Ceylânpınar, bk, Resülayn b. Kara 13, 42, 58, 90, 99, Devlet Han b. Deyr al-Umr (Kartmin), 9 120 Deyr Bâsiyye (Derbesiye, Şenyurt),köy,62 zaviyesi, 120 Deyr Hilye, köy, 62, 11, Deyr ve Rahbe, 13 25 151 Deyr Zaferân, 6, 9, 113, 114, 146 Diki, II, Cuhûd-pınarı, Cumhuriyet 5, 6 menzil, ilkokulu, Çakır-pazar, Çapakçur, 148, 151, Dara, Döğerler, 12, 18 Dulkadır, 80 Olfert, 38 91 Davud, emîr, 16, 27, 28, 31, 24 Davut, 72 61, 76, 8 98, 76 17, 28 DUPRE, A., 4, 102 Durmuş Bey, Ebu Abdullah Urfa hâkimi, 17, 27, 28 el-Huseyn b. Dustak, Ebu Katara, köy, Ebubekir Bey, Akkoyunlu, 41 EBÜ'L-FAZL MEHMED Efendi, 25, 26, 28, 32, 34, 41, 42, 79 79 26, 91 EBÜ'L-FİDÂ, 7 117 25 Dehleki, aşiret, 58 100, 114 Durakbaşı, bk. Serçe-hanı Ludovici, Dede-kargın, 141, 147, Duraçlu (Turaçlu), 43, 57, 58, 64, 76, 79 30 köy. 136, 162 Duneysir, bk. Koçhisar 22, 27, 3, 6, 7, 60, 64 Dede, 50-52, 76 Döğer-oğlu, 30 şeyh, Diyar-l Rebia, DOLAPÖNÜ, Hanna, 76 Çuka Sultan, Hemedân hâkimi, DAPPER, 134, 152, 157, Doğan mahallesi, Nusaybin'de, Çömlek-depe, mezraa, Daoiello 43-47, 72, 74, 76, 78- Diyarbekir-kapısı, Mardin'de, 98, 109 bk. Tel Kur'a Çukur-sacd, 33-41, 64, 66, 122, 125, 126, 25 Çikem, Emir, 28, 19 1, 2, 5-7, 9, 12, 15, 81, 89, 108, 109, 112, 115-117, 121, 76 18, 35, 53 kaza, 18, 17-25, 28-31, 30, 3i, 35, 134 Çitli-bağ, 45, 79, 146 110 54. 59, 61, Çerkeş Hüseyin Bey, Harput sancak-beyi, Çınar, mescidi, Diyarbekir (Âmid), bk. Harâb ed-Derb 24, 44, 118 Divan-ı Hümâyûn, 80 73 köy, Çemişkezek, köy, Dinâbî (Dinebî), 18 Çatal-depe, 22, 40 115 14-17 köy, 6, Dîn, Jran'll rahip, 4 118 mezraa, 1, 74 Dinar Çakal-depe. -köy, 151 35, 36, 141, Constantinus Çermik, 33 121 Dicle, 21, Mustafa, Deyr al-hammar, 99 Cizre, 1, 14, 16, 17. 22, 26, 36 ,40, 125, 126 Çatak, 44 31 medresesi, Circip suyu, Çamurlu, 18, 40, 41, 45. 61, 62, 65 Nusaybin sancak-beyi, Deve-kendi, 76. 117 18 Yülük Osman Karakoyunlu, Çaldıran, kaza, Dev Ali, Safevî emîri, 162 Cemşit Bey, Cihangir b. Ali Derik, Derviş Bey, 47-49 nahiye, Cihanşah, Deyr Bâsiyye 76 89 Ebü'l-Mevâhib Çelebi, 22, 31 15, 19. - 194 - Hacı Halil, köy, Edirne, 20 120 Hacı Mahmud Bey, Eğil, 27 Elbistan, 32 Hacı Selrnan mescidi, El-cezîre, 37 Elvend, Uzun Hasan'ın torunu, 14 Eminüddin, Artuklu, mahallesi, Hafız Paşa, 101, 116 59 Halep,. 12, 18, 32, 33, 125, 126, 128, 129, 159, Emir Mahmud, 71 165 Halebî, kumaş, 163, 165, 170, 171, 173, 174 Emir Mehmed, 71 Emir Selim, İli Hacı Yakup mescidi, 112, 119 Haçlılar, 8 116, 122 Emîr, Bıyıklı Mebmed Paşa adamı, 152 71 Ergani, 17, 31, 35, 134 Halîf, köy, 120 Halil Ağa, zaîm, 45 Halil Eyyûbî, Melik, 16, 19, 27, 28. 30, Ermeni, 77, 78, 98, 102 31, 34 Erni, mezraa, 74 Haliliyye Erzincan, 134 Evliya Çelebi, 5, 6, 38, 54, 68, medresesi, bk. Melik Mansur medresesi Eski-kale, bk. Kal'atü'1-İmra Eyyûbîler, 145 Hacı Maruf medresesi, 112, 119, 121 72 Halkalı, bk. al-Hamâru 9 Kelbîn ( Deyr al-hammâr ), manastır, 99 Fahriyye, mevki, 120 Hamdan b. al-Hasan, 7 Fahrüddevle Muhammed b. Cuheyr, 7 Hamdan b. Hamdun, Faik Bey, 20 Hamdullah, kadı naibi, 49 FERDÎ, kâtip, 115 ,. Hammâr kapısı, 99 Ferruh b. Kara Yakup, 64 HAMMER, Fethi, kâtip, sipahi, 152 Hamza Ağa, kale azapları Fırat, 42, 43 Hamza b. Cihangir türbesi, 121 Foruk, yer adı, 26 Freugî, kumaş, 128, 158, 164. 165, 170, 171 GABRİEL, A., 2, 92, 94, 97, 107, 117, 120 Gazale, köy, 44 102 GEORGİUS CYPRIUS, 3 Gökçe, 40 Gollü, bk. Salâh 74 bk. Gollüce, bk. Kusur bk. Kusur Gölviran, köy, 76 Göynük, köy, 76 Gül mahallesi (bk- Kölâsiyye mahallesi), 110, 114 Habur, bk. Hamza b. Kara Yülük Osman, 13, 42, 75, 92 -zaviyesi, 119 -türbesi, 96 Hamza, Hz-, 64 Harâbü'i-mâ, köy, Harput, 17, 21, Harûniye, 141, Harza, köy, 35, 115 134 151 110 Hasan, sipahi, köy, 76 Göllükusûr, ağası, 51 Harzem, 9, 18, 62, 117, 120, 122 Kusur Göllükend, 24 Harrincik (Harrincük), köy, 121, 151 Gökçe-kaya, nahiye, 45, 76 Göksu, 4, Harâb ed-Derb (Harab-derb), köy, 62, 109 GEARY, C, 96, Gercüş, J. von, 7 Kabûr Haeer-i şeytan, mezraa, 74 152, 153 Hasan, şeyh, 72 Hasan Bey, Diyarbekir defterdarı, 52 _ Hasan Bey, evlâd-l Mehmed Baba, 152, 153 Hasan Bey, Nusaybin sancak-beyi, 44 Hasan-Beği, 159, 163 Hasan kethüda, 61 Hasan Padişah, bk. Uzun Hasan Hatem-i Tâ'î, kale, 6 195- Hatîbe, köy, Işıkören, 110 Haydar Çelebi, Diyarbekir'i tahrîr eden, 37, 51 İbn Havkal, 89 İbrahim, müderris, 119 15 İbrahim Ağa, 110 Hıdırhk, 93 Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf, Kaya-kale), 6, 16, 40, 17, 22, 30, 31, 34-36, 33, 52 Bey, Hidayet Avlonya sancak-beyi, 92 Paşa, bk. HİNZ, 10 91 15 117, 151 BİTLÎSÎ. 15-23, 26, 2S, 42, 31-34, 91 İlya, mimar, 93 İmâdeddin, sipahi, 153 112 İmâdiyye, 16, 31 İmam Zeynelâbidin mahallesi, Nusaybin- II, 8 Paşa, Karaman Beylerbeyi, ve Diyarbekir 21, 22, 26, 29, 30, 32, 58 58 İnâyetüddin, mevlânâ, 117 100 İNCİCİYAN, P. L-. 78, 102 Hüsameddin, Şeyh, 15 Hüsameddin Timurtaş, Artuklu hüküm¬ İran, 4-6, 14-16, 27-29, İsa, Melik, 10-12, 18, 115 Hüsamiyye medresesi, Hüseyin, alay-beyi, 49 Hüseyin, emir, 31 İsa, şeyh, 115 Hüseyin, Tûr Ali Hüseyin b. Ferruh, Hüseyin Şirvânî, 42 88 Isfahan Bey, Hacukî, 27 Işıklar, bk. İbrahimiyye İskenderânî, kumaş, 21 oğlu, 13 163 İsmail, şeyh, 72 İSTAHRÎ, 89 64 mevlânâ, 125 74 İskender, Kara Yusuf'un Bey oğlu, 31, 116 İshak Ağa, ulûfeci-başl, Hüseyin, Musul pazar-başısı, 126 Irakeyn seferi, de, İroara-kulu Nalband mahallesi, Nusaybinde, 153 Huzr, Taglibli, darı, 123 İlhanlılar, 10, 37 7 -kervansarayı, 123 148, 108, 118 İlgazi, Kutbeddin, Artuklu hk., 107, 114 Hûnrevân Hatun mescidi, Husrev Akkoyunlu, İki-kuyu, köy, 76 10 Humaydiya, Husrev camii, İDRİS-İ 31 Hollanda'h, Bîcan ), İbrahimiyye, köy, 63, HOCA SACDEDDİN Efendi, 24, 26-28, 33 Horasan, 4, ( b. 109 Içören, bk. Teffi Hît, 35, 36 Hulâgû, 108, İbrahim Paşa, Musul valisi, 47 125 16, 12 Bey İbrahim Çelebi, kadı. 118 W., 43 Hizan, oğlu, kervansarayı, Deyr Hilye Hindistan, İbrahim Bey, Kara Yülük Osman Bey'in 119 Hilâl, mevki, Hilye, İbrahim Ağa mescidi, 109 İbrahim Hızır b. Ferruh, 64 Hızır İbn Battûta, 89 İbn Şaddâd, 89, 90, 98-101 Hesna de Kepha, bk. Hısn-ı Keyfa 8, Hilye İbn Fakîh, 89 30 Heraklius, 4 Heşt-Bihişt, Deyr İbn Cubayr, 89 Hemdem Paşa, 153 Hemedân, 21, 22, bk. lzala, (İzelâ), 2 HAYDAR ÇELEBİ, 18, 19, 21, 28 117 İstanbul, 21, 25, 28, 38, 60, 160, 166 İstilil, kaza. 70 İyâz b. Ganm, 7 İzmit, 21 -196 Kasım Bey, Emir Sârim oğlu, 27 Justiniaous, 5, 7 Kabala, Kasım Padişah, köy, 63, 121 Kabbâd, köy, 115 151 Kasımiyye hamamı, 34 Kasır, Kal'at al-Gurâb, 91 113, 137, 138, 151, 161, 167, 172, 175 Kal'at-ı Kûh, 91 bk. Kasr-1 Serçehanı, 116, 117, 123 Türkmen Deresi bk. Serçehanı Kaşiari Dağları, 2 KÂTİP ÇELEBİ, 59, 72 91 Kavs, köy, Kamışlı-viran, köy, 76 Kaya-kale, el-Kâmil, Melik, 9 Kaygır, Kâmil ve Bîmâristan mahallesi, 97, 101, Kayı, 109 bk. Hısn-ı Keyfa bk. Kangırll Sultan 76 Kayı kışlağı, 76 106 Kanazal Sultan, bk. Kangırıl Sultan Kayseriyye, 117, 124, Kangırll Sultan, Bağdad hâkimi, 22, 27, 28 Kaytı-Beği, 158, 159 Kanlı-viran, köy, 76 Kazvin, Kansuh Gurî, Keçeci 32 1S6, 172, 30 hamamı, 12:1 Kefertut, köy, 64, 120, 76 151 Kara Bey, bk. Karahan Kelbîn, köy, 65, 82, 117, 151 Karakoyunlular, 10, 11, 13 Keldânî, 77, 102 Kara-köprü, Kelhurân, 21, 22, 30 18 Kemah, 30 Kara Mehmed, 10 Kara Yusuf, Kerh, mevki, 11, 13, 107 22-24 Kara Yülük Osman, 11, 12 Kerkük, Karaca Paşa, Kırşehir beyi, 20 KEŞFÎ, 33 Karacadağ, 1, 2 Kılıç Ali Paşa, 48 Karacalar, köy, 76 Kıllıt, Karadere, köy, 45, 64, 69, 117, 118, 139, Kıranlı, köy, 117 144, köy, 65 20-25, 27-32, 42 Kızılhamad, Ferruh, 64 124, 108, 116, Kasım 75, Padişah 115 Kilibin, bk. Kelbîn Killeth, medresesi Kasım Bey, Eğil hâkimi, 76 Kiğı sancağı, 18, 35 169 medresesi, bk. 117 Kızıltepe (Koçhisar), 39, 62-67, 153 Kasım b. Cihangir, 13, 41, 52, 117, 123, Mağara), Kızılca Ahmed Kızıl-mescid (Şorşop), köy, Deyr al-umr 152, bk. Kızılkend, köy, 66, Karaman, 21, 26, 27, 29 Kasım, sipahi, Ahmed ( Kızılhamad, köy, 42 köy, 64 bk. 114 Kız öğretmen Okulu, 115 Kızılca nahiye, 45 Kara Yakup b. kilise, Kıssîs mahallesi, 97, 98, 104, 106 Karahan, 14, 17, 18, Kartmin, 31 Kırk-şehitler, Karagöz, sipahi, 153 Karagün, köy, 44 Kara Yakup, 22, Kırgız kulesi (Kırkıs), 99 151 Kara-keper, 174 Kefe'li, 78 Kantara, mevki, 23, 24 Kapı kışlağı, 118, Kâşân, 30 Kale mahallesi, Nusaybin'de, 58 105, Cihangir 116, nahiye, 62 Kasr-l Rebia, Kal'atü'l-İmra (Kal'at-mera), 2, 4, 6, 63, Kal'at al-Şahba, Kasım b. 120 Kabûr (Habûr), 39. 41, 141, Kahire, bk. Kasım Padişah medresesi, 75, 27 bk. Kıllıt KINNEIR, J. Mc. D., 46, 102 69, 70, -197- Kitâb-ı Diyarbakriyya, Klebin, Mar Yakup kilisesi, Nusaybin'de, 59 bk. Kelbîn Koçhisar (bk. 111, Koçlu, Mar Şmuni, kilise, 114 121 bk. Kodeh, Kızıltepe), 25, 26, 64, 66 44, 4 Mardin, 1-15, 17-22, 25, 29-103, 106-123, Kefertut köy, Marda, 3 Marde, 147 125, 126, 134-144, 147-153, 157, 158, 118 Konya, 29 160, Korci, - 22 Koruk, mevki, 28 Koruk-depe, köy, 26, 66 Kölâsiyye mahallesi 100, (Gül mahallesi), 97, 105, 106 KRÜGER, P., 99 Kurs-ı âlâ, köy, Kurs-ı ednâ, 115, 117, 118, 121, Kusur (Göllükend, köy, 67, 68, Göllü-kusûr, 114, çavuş, 120, 18, Kürt, 28, 29, 79, 80, 19, dağı, - haslar mukataasl, 93 1, 2, - kapısı, Diyarbekir'de, 78 - müzesi, 92 Maride, Masios Gollü), 151 19 Mardin, 45 2 dağı, 2 Matar, köy, 117 Mauricius, imparator, 3 Mazı-dağı, 1, 4, 39, 102 Mehmed, alay-beyi, 49 29 Mehmed, mevlânâ, 108 Libri tre delle cose de bk. 115 Mehmed, Turchi, 38 ( bk. Usafa ) 89 Mağara, bk. 119 Mehmed, şeyh, 72 Mehmed, Şücâ oğlu, köy, 68 49 MEHMED AĞA, Fmdıklılt, 45 b. Nasır, 68 Lübnan, 92 Mehmed, mütevelli, Lome ( bk. Kal'atü'1-İmra), 2, 7, 63 Lutfullah sipahi, Mehmed II ( Fatih ), 33 Lahsa Lutfullah, kadı, 34, 47, 48 Mehmed, mevlânâ, kadı, 48 Lâtifiyye camii, 101, Lise, 71 Mehmed, cizye emini, 53 Lahsa, 81 Liha, başı, 50 6, 91 Mâristan mahallesi, 101 Kurumsalı (Kurmuşlu), köy, 117 Kürdistan, cizyesinin iki - Mâristan hamamı, bk. Bimaristan hamamı 147 Kurs vadisi, 136 Küçük Ahmed, - Sahra-yı 120 Kurs-ı evsat (Ortagurs, Yüceli), köy, 67, 110, 164-174 kûh-ı Mardin, 45 67, 110 köy, 67, 161, altı, 74 Mehmed b. Kasım, 34, Mehmed Baba, Kızılca Ahmed Mehmed Bey, 152 152, 153 ağa, 21 Mağaracık ( Kuyucuklar ), mezraa, 74 Mehmed Bey, alay-beyi, 50 Mahmud, Mehmed Melik, 108 Mahmud Şah, köy, 68, Mehmed defter Bey, Sason hâkimi, MAKDÎSÎ, 6 Maldepe, köy, Mansur, Melik, Mehmed Çelebi, 10, 100, Mehmed Dinârî, 115 172, 175 şeyh, 111 Mehmed Gözü Bsy, sipahi, 153 117 köy, 68, 69, 167, kethüda, 21 Mehmed Çelebi, ulûfeei-başı, 24 117 Mansur, mevlânâ, kethü¬ 27, 81, 34 Mehmed Bey, Zerâkî, 27, 28, 31 Malatya, 15, 25 161, alay-beyi, Mehmed Bey, alay-beyi, 50, 53 116 Mahmud Şah b. Mahmud, 68 Mansûriyye, Bey, dası, 50 Mahmud Merzifon, 51 120, 137, 147, Mehmed Han Ustacalu, Mehmed Okî, şeyh, 111 14, 16, 17 198 - Mehmed Paşa, 35, Bıyıklı, 17-20, 23-29, 32- 148, Murad Çavuş, Kara, 24 Musa Bey, Akşehir sancak-beyi, 37 152 Mehmed Paşa, Diyarbekir Beylerbeyisi, 50 Musa el-Zolî, Mehmed Said, Mustafa, Kavuncu, alay-beyi, 49 Mehmed-âbâd, mezraa, 36 Mustafa, kadı, 48 Mehmed Mustafa Bey, şeyh, 72 veled-i Bîcan, Mehrânî, Mustafa 40 Melik Mahmud camii, Melik 108 107, 100 Musul, 8, 11, 7, 8 Muş, Muş kapısı, Merdi, 3 Mu'tazid, 3, 6, 90 12, 16, 31, 35, 36, 47, 52, 108, 125, MÜNECCİMBAŞI, Nahçıvan, 98 (Miski) aşîreti, 73, 79, 104, 146 Nakr Meşkûk (Büyük Ayrık), Nâslr, köy, 69 Meşkûk-ı Arab (Küçük Ayrık), köy, 69, 13, Nasır köy, emîr, Bey, mevki, 96, 119, Necmeddin Alpı, 8 121 Mısır, 32-34, 59, 128, 9, 29, - kumaşı, 129, 159 164, 165, 170, 171, 173 Millili (Milli), aşîret, 46, 71, 79, 145 Necmeddin İlgazi, 8, 93, 116 79, NİEBUHR, Nirbu, 146 C, 46,55, 95, Nizameddin, MİNORSKY, V., 38, 47, 78 Nusaybin, Mîr İmâd, kâtib, 152 Uğurlu oğlu, 34 köy, 122, 148 OLIVIER, Muhyiddin b. Mansur, Mukbile, köy, 118 13, 38-40, 43, 147-149, G. A., 44, 49- 46, 151, 169 102 Bahaeddin, mevlânâ, köy, 70, Osmanlı, -*lar, 6, 13, 118 147 15-29, öksüz- çalı, 45 78 31, 37-39, 47, 54, 58, 59, 71, 73, 80, 140, 141 OTTER, M., 45 121 II, 13 38 Kurs-ı evsat Osman Çelebi, Milli-zâde, 46 Murad, IV 64, 74, 136, Ortagurs, bk. Mu'îk Sultan, Bağdad hâkimi, 30 Murad, 24 1, 2, 6, Opera Noua la çuale Dechiara, Monofizist-Yakûbî kilisesi, 9 veled-i 78,90, 102 52, 55-59, 64, 68-70, 76, 82-87, 120- MOLTKE, H. v., 59 Muharrem Bey, 111 59,60,72, 2 Milli-zâdeler, 46, 47 Molla Mahmud, (Câmi-i asfer), 109 93, 79, 145 - karakeçili, 114 Necmeddin mahallesi, 109, 11, 40 - akkeçili, 92 Necmeddin Gazi mescidi Mezraa, köy, köy, 69 Nasuh, 28 121 Nato, 1, 5, 13 Süleymânî, 27 Mezopotamya, Muhammed 147 Karakoyunlu, Meydanköy, bk. Kızıl-mescid Mirza, 122 114 69, Nâsıreddin veled-i Salih, 120 1, 116, 14 al-Kahv, Narluca, Meşkinân, nahiye, 66 Midyat, 115, 75 7, 8 Meryem-ana kilisesi, Meydanbaşı, 109 Muzaffer Karaarslan, Melik, 108, 115, 123 Muzafferiyye medresesi, 74, 151 7 Meridim (Mardin), 38 Meşki 126, Diyarbekir'de, Halife, Merdo, 3, 6 Mervanlılar, 33 17 Merde, 3 Merdin (bk. Mardin), 49 Dede, kadı, 48 55, 66, 89, Merc-i dâbık muharebesi, 32 72 alay-beyi, birâder-i Mustafa Remzi, 108 Mansur (Haliliyye) medresesi, Melikşah, şeyh, Ömer, el-hac, müderris, 119 -- 199 - Ömer, es-seyyid, müderris, 119 Saru Kaplan, 24 Ömer, şeyh, 72 Sâsânî, 5-8, 58, 59 Ömer Bey, sipahi, 153 Sason, Ömer Efendi, 119 Pehlivan-kapusu, Pir Ali-depesi, mezraa, köy, Bey, 74 148, 27, 113 Seferi mağara, mevki, 42 Selçuklular, 7, 8 24 emin, Selim I, Yavuz, 138 14-17, 19-21, 24, 26, 28, 29, 31-34, Polonya'lı, 78 Selim-nâme, PROCOPİUS, 3 59, (Pulâdiyye) medresesi, 119 139 33 Selim-Şah-nâme, Ptolemaios, 2 Pulad Bey 15 Semendere eflâkları, 53 Serçe-hanı ( Kasr-ı Serçehanı ), köy, Rahbe, bk. Deyr ve Rahbe Sevindik köy, 148 RAMBERTİ, B., 88 Seydî Ahmed C, 5, 6 Ruha, 4 Seyyid Ali Siirt, 29, 38, 128, 129 158, 171, 174 173, 159, 184, 165, 170, Rummâni, köy, Râz-nâme, 18, Paşa, 117 19, 21 Polonya'lı, 78 Ağa, 18, Sitti 13 Radviyye 113, 16-19, 21-24, 102 27-29, 31-34 70, Sivas, 117, 147 ( Hatuniyye ) 20, 40 122 Nâsıreddin, 69 122 42 31 SOUTHGATE, H., 46, 47, 78, 102 Sökmen, Artuklu, 8 Suara, 59 Salih b. Şehabeddin Ahmed, Melik, 10, Yi. SÛCÛTÎ, 33 Salmanasar I, 2 Sûku'l-bakar, Sârim, emir. Sultan Ahmed, 16, 27 Sam Bey, Harput hâkimi, 27, 28 medresesi, 3S Söğütlü, köy, 77 9 107, 108, 28, 32 31, 35, 39, 114 Siverek, 35, 41, Soran, 110 Salâhaddin Eyyûbi, Salih, Melik, 20, 22, hamamı. 14, köy, 21 Sipi, derbend, 22 148 halife, Salih b. Simeon, Sincar, SACHAU, E., 59, 65, 66, Salâh, 36 mezraa, 80 115 Safevîler, Saffah, 16, 35, 19 16 Sinan Paşa, Hadım, 25, Rüstem Tarhan, Rüşdiye, Nusaybînî, Silindir, Sinan Rumeli, 77, 140 Rüstem 16 Seyvid Bey, emir, -kumaşı, 105, Seyyid Ahmed Bsy, 22. 81 bk. Urfa Rûm, 101, Bey, 31 Seyfeddin, emir, 41, 70, 117, 118 Roma, 2, mahallesi, Seydî Ali, mevlânâ, 118 Reyhaniyye mescidi, 112 RITTER, (Sündik) 103 Resülayn, 6, 45, 151 Rismil, 70, 71, 80 Rakka, 39, 81, 151 Ramazan, 56- 151-153 Savur-kapı mahallesi, 96, 100, 28 sancak-beyi, 34 Pîrî Paşa, 43, 49, 59, 61, 65, 82-85. 87, 117. 141, 143, 116 Pir Hüseyin Bey, emir, Piyâle, 107 Savur, 7, 11, 84, 35, 38-40, Palu, 38 Pîrî 17, 27, 31, 34 SAUVAGET, J., 111 16 Sultan Ahmed Hacukî, 27 200 Sultan b. Nasır, Şeyh Abdülaziz zaviyesi, Kabala'da, 63, 68 Sultan Hüseyin, emir, 121 16 Şeyh Bîkâr veya Bınâr mescidi, 110, 123 Sultaniyye, 10, 12, 30 Şeyh Çabuk mescidi, Suriye, 8, 43-45, 60, 64, 70 Surp Kevork, kilise, 114 köy, Şeyh 117 139 Süleyman Bey, Ustacalu, Süleyman Çelebi, Şeyh Zolî, zaîm, 141, Sürgüciyân, aşîret, Süryânîler, 2, 3, 6, 59, 65, 79, 152, 153 77, 78, 98, 114 Beylerbeyisi 17-21 14, 16, Şah Selmân mahallesi, Veli Bey, Şah-Kulu 11, 59, Nusaybin'de, 58 sancak¬ 165. 170, Şamrah-depe (Baba Hâki), 171, 173, 44, köy, emir, Şerefeddin, 25, 15, 16, Teffi (Teffe), köy, Teker 47 31 11 (Tekke) mahallesi, 108, 8 118 bk. Tel-Neşar Nusaybin köy, 41 santak-beyi, 44 Tel-Harzem, bk. Harzem Tel-Kur'a, köy, 72, 74, 102, Tel-Neşar, 103 Deyr Bâsiyye 106 Tel-Salih, köy, köy, Tel-Şihâm, 120 70 köy, 117 Tel-Ulin, mezraa, 14 emir, 42, 95 Tayyar Paşa, mutasarrıf, Tel-Habeş, köy, 48 Şemsiyye mahallesi, 78, 97, 100, 105, Şeref, kalesi, 98 TAVERNIER, J. B„ Tel-Gürân, 114 kadı, 52 bk. 107 Tel-Ermen, 66, 118 mevlânâ, Bey, nöker, 13, 38 Tel-Enşer, 14 Şemsîler, 77, 78, 81, Şenyurt, 36 Tel'afer, 31 40 119 Şehidiyye medresesi, Şemseddin, bk. Tanrı-vermiş köy, 147 Tel'ayn, köy, mevki, ve medresesi, 100 Tanrıkulu, Tekrit, 117 5 Şemseddin Ta'mî, Tebriz, 159 Şar mahallesi, 98, 122 Tarhan (Tarchan) 174 Şarûr, Mesud, Tanzimat, Nusaybin Şamrah (Mazı-dağı), 71. 74, Şapur II, ŞÜKRİ, 33 118 Hacı, 164, 119 49 Tanrı-vermiş, Süleymânî, 27 128, - kumaşı, 13 Tagrı-vermiş, 146 beyi, 51, 52, 58 Şam, Şirvan, Taglibli, 145 Bey, 111 72 Şeyh-kendi, Tâceddin 118 medresesi, Şah Veled Bey, Şücâiyye hamamı, Koçhisar'da, Seyhan, zaviyesi 79, 126, Şah Sultan Hatun, 122 27 Şah İsmail, 14-17, 19-21, 23, 30. 31 Şah Nasîbî, aşîret. 16, 109 Tabaka-i İlgaziyye, 8 31 Buharı, 5 Şah Ar¬ 146 Şeyhullah mahallesi, Paşa, Rûmiye-i sugrâ Bey Mirdîsî, köy, menzil, cemaati, 145 Şah Ali b. Emir Bedr, Şah 122 Eminüddin, 36, 72, 16, 32, 33 Sündik mahallesi, bk. Sevindik mahallesi Şah Ali bk. Şeyh Mahmud Türkî mescidi, Süleyman Bey, sancak-beyi, 20 102, Emineddin, tuklu Süleyman I, Kanunî, 33, Şâdi Karadere'de, 64 Şeyh Davud zaviyesi, Tohum'da, Sûrsâr mahallesi, Nusaybin'de, 58 Susan, 110 Şeyh Davud zaviyesi, 27, 28, 31, 34 Şeyh Abdülaziz mescidi, 111 Tel-Ulyan, Tezeklü, köy, köy, 109 118 117 115 118 122 -201 - THEOPHILAKTOS SİMOKATTES, 3 Yahudiyân mahallesi, 97, Tigranokerta, 66 Yahya Çelebi, sipahi, The Times of India, Ticaret Lisesi, Timur, Yakup Bey, 96 Akkoyunlu, Yakup Paşa, 10-12 145 voyvoda, sancak-beyi, 54 Tomanbay, YAKUT, 5, 89, Yakutî, nahiye, 45 köy, bk. Mansûriyye Yassıca-pınar, köy, 77 34 Yaşmut, Toroslar, Yedikule, 80 Yegân Trabzon'lu, 141 Tuffahiyye, köy, patrik, Turaçlu, Tûr nahiye, 2, 6-9, 40, 136 40 Ali Bey, Akkoyunlu, 41, 80 75, 77, Türkiye, Yenice, köy, 44, Yezdî, kumaş, Yılanlı, 11, 25, 41, 75 Yunus, 14 10 Ulupınar, mezraa, 36 Urfa (Ruha), 25, 34, 35, 41, 42, 66, 90, 134 Usâfa 15, (Lutfullah), 16 köy, 68 Usâfa b. Lutfullah, 68 Uzun Hasan (Hasan Padişah), 14, 43, 90, 134, 157, 158, 162, 169 163-165, 17 Diyarbekir'de, 17 161 Hz., 6 Yunus Bey, 38 Yusuf, 36 Yusuf. Hemdem Paşa adamı, 153 Yusuf, mevlânâ, kadı, 48, 59 Yusuf, şeyh, 72 Yusuf, İskender, emir, 16 Yusuf mîr-ahûr, 152 Yüceli, bk. Zacni, köy, Ortagurs 116 Zarrâr mescidi, 111 Üç-depe Şems, köy, 110 Zerkân, nahiye, 45, 67 Ümmü'l-lber, 118 Zeyl-i Heşt-Bihişt, Ürdün, 89 Zeynel, Tûr Ali Bey'in oğlu, 42 15 Üveys, sipahi, 153 Zeynelâbidîn, el-hâc, Üveys, Sultan, Celâyir'li, 10 Zeynelâbidîn, zaîm, 80 Vâkldî, Zeynelâbidin zaviyesi, 4 Vehib b. Hekîm, 116 119 Nusaybin'de, 58, 122 Veli-han Bey, Akkoyunlu, 27, 28 Zeytûn mahallesi, 97, Venedik, -li, 38, 90, 91 Ziangirbei (Cihangir b. Ali), 90 101, 105, 106 Zinciriyye medresesi, 75, 112, 116, 117 Vilâyet-i arab, 43 Viranşehir, 25, 41, 45, 170 mahallesi, Diyarbekir'de, 17 mescidi, Ustacalu, Urmiye Gölü, 128, 158, köy, 77 Yozgat, Ulucâmi, Kızıltepe'de, 66 Uluğ Bey, 117 Yiğit Ahmed Bey, 73, 79 Türkmen ili, 76 Ulaş Bey, Bâb-ı cedîd ma¬ 4 Türkmen deresi (Kasr-ı Rebia),köy, 41, 42, 28 122 hallesi Yezîdîler, 102 1. 43, 47, 70 Türkmen, 116, Yeşilli, bk. Rişmil bk. Duraçlu Türk, 53, 24 Bey, 22, 27, Yeni-kapl mahallesi, bk. 113 1, 10 Yeni hamam, 116 Tûr (Tûr Abdîn), Tûr Abdîn, 54 100 emir, 8 Yalım, 122 Topkapı Sarayı Müzesi Arş'vi, 33 Tuma, 106 15 zade ailesi, Timurtaş Bey, aşiret reisi, 79, Togancık, 105, Yakup Çavuş, alay-beyi, 50 113 Timur-girmez dağı, 73 Tohum, 101, 152 75 Zolî, aşîret, 79 202 Haritaya dair? Ekli "En geniş zamanında, 1526 ( 932 )'da, Mardin Sancağı Köylerinin dağı¬ lışı,, adlı haritanın ufak ve kullanılışının rahat olmasını temin gayesiyle köylere birer nu¬ mara verilmiş, bunlar harita üzerinde gösterilmiştir. Aşağıdaki numaralar bunlara teka¬ bül etmektedir. Parantez içerisinde mezkûr köylere hâlen verilmekte olan adlar yer al¬ maktadır. 37. Şoklân (Şaglam, Çalışlı) 1. Mansûriyye (Yalım) 38. 2. Salâh (Gökçe) 4. Kurs-ı evsat (Yüceli) 40. Kabala 41. Rişmil (Yeşilli) 5. Ayn Ferd 6. Deyr Hiliye (Hiliye, Karakuyu 39. Bektaş-l büzürg (Bektaş) 3. Gollü (Kusur) Işıkören) 42. Feyz (Tel Feyz ?, Eskin) 7. Kasr-ı Rebia (Türkmenderesi) 43. Telalin 8. İbrahimiyye (Işıklar) 44 Benâbil (Bülbül) 9. Kal'at al-İmra (Kalat-mara, Eski kale) 45. Ta'mi (Daimi, Sürekli) Gazale 10. Kelbîn (Halkalı) 46. 11. Harrincük (Gülharrin, Ortaköy) 47. Zeydiye (Zeydi, 12. Karadere 18. Kefertût (Koçlu) 14. Mukbile (Hatunlu) 15. Birtava Alakuş) 48. Çatal (Çatalı) (Kuyulu) 49. Halif (Helif) 50. Deyr Bâsiyye (Derbesiye, Şenyurt) 51. Tel Habeş 16. Harâb al-Mâ (Yoldere) 52. Toğancık (Tellidoğan) 17. Meşkok (Ayrık) 53. Hamdûni (Tel Hamdun ?) 18. Ayn Devle (Aynıdevil, Kovalı) 54. Amûde 19. Kızılkend (Kızıl, Boyakh) 55. Pekmezli 20. Diği (Ulaştı) 56. Tel Ermen 21. Tibyat (Eymirli) 57. Tel Harzem 22. Dükük (Kumlu) 58. Şeyh Zoli (Şeyhülya, Yayla) 23. Harâb al-Derb (Harapderp, Çatak) 59. Hadide (Demirci) 24. Hacı Halil (Hacı Halilân, Hacı Ha 60. Cürnik (Cürnük, Çukuryurt) la, Güneşli) 25. Kasr-ı cerrân (Yolbâşı) 61. Işkeftiyan (Şikeftan, 62. Yaban Haşeri 26. Ebu Katara (Katarlı) 63. Pirmir 27. Koruk (Gorogi, Kurugi, Yıldız) 64. Berman (Yeşilalan) 28. Sinnara 65. Satıh (Yayla-başı) (Başak) (Yaşar) 29. Reyhaniyye (Fesleğen) 66. Tizyan (Elma-bahçe) 30. Zarrâga (Zorova ?, Akalın) 67. Bernişt (Bağhea) 31. Tuffâbiyye (Tuffâhi, Elmalı) 68. Şurlu 32. Kodeh 69. Bafava (Kayadere) (DereyanA 33. Ebu-kale 70. Eydo (Kaya-üstü) 84. Kavs (Yaylı) 71. Kılht (Dere-içi) 35. Agçe ziyaret (Akziyâret ?) 72. Kaluk 36. Tel Kar'a (Telkari, Çitli-bağ) Şükürlü) (Heyşeri ?, Dikmen) 73. Püzreş (Kalabozreş, Hisar-kaya) 203- 109. 74. Bozçalı 75. Erbil (Koşuyolu) 112. Hücceti (Başaklı) 77. Katar (Pınarbaşı) Yenilmez) 113. Celepdâr (Cilâvdâr) 114. Ömerân (Belenli) 79. Haldah (Sarıkaya) 115. İsapınarı (İsapınar) 80. Tel Şehâm (Şahin-tepe) 116. Tel-Beşme (Tel-Bişim, Tepe-dağ) 81. Anbarcı (Anbarcıyan) 117. Balluca (Baluca?) 82. Keberlü (Keberli) 118. Oğlakçı 83. Köpeklü (Eliaçık) 84. (Kışlak) 111. Mahlebiye (Mablebi, Meşeli) 76. Ahmedi (Beşkavak) 78. Mehaşni (Muhaşni, Melkiş 110. Şifistan (Olakçı) 119. Telgörân (Telgören, Çamurlu Tilgoran, Yol- Iarbaşı) 85. Arapkendi (Arapkend, Bayındır) 86. Kurumşalu (Kurmuşlu) 120. Adesiyye (Telliades ?) 87. Sadeddinlü (Sadi ?, Kurudere) 121. Ribât (Rebet, Rabat, Hisaraltı) 88. Cevzi (Tokluca) 122. 89. Raşidi (Üçkavak) 123. Haçük (Elbeğendi) Yenice 90. Tezeklü (Aralık) 124. 91. Teffi (İçören) 125. Ernebi (Tavşanlı) 92. Akziyaret (Ziyaret ?) Çekem 126. Reyhanı 93- Merhand (Kayadere) 127. Selme (Selmi, Kuyulu) 94. Harsi (Kayatepe) 128. Bozdoğan (Bizdoğan, Doğancı) 95. Şorsop nâm-ı diğer Kızılmescit (Mey- 129. danköy) Karakuzu 130. Tel Ca'fer (Konakyeri) 96. Habezben (Kajaplnar) 131. Tel Tarîk 97. Serçehanı (Durakbaşı) Yaban 98. Arbân (Akçapınar) 132. 99. Tarin (Gümüşpınar) 133. Sumakh (Simaki, Summaki, Adaklı) 100. Avîne (Sürgücü) 134. 101. Bağistân (Bağyaka) 135. Baloti (Belloti, Üçtepe) Kartal 102. Kertuvin (Duruca) 136. Pazarcık 103. Tel Ya'kûp 137. 104. tel Şair 138. Halitviranı (Halid-viran) 105. Lâtifiyye (Harap Latife) 139. Demürlü (Demirli) 106. Hacı Hasan (Kara Hasan ?) 107. Arbete (Harbete) 108. Amişmiş Erikli ) ( Aynmişmiş, Alimişmış, Nerkisli 140- Nohut-virânı (Nohut) 141. Baba Hâki 142. Narluca (Takrîbî olarak) %a 122 123 En geniş zamanında, 1526(932 ) da, MARDİN .Padişah hasları SANCAĞI Köylerinin dağılışı #Diyarbekir beylerbeyisi hasları ^Timarlar <^ ( Bugünkü tatbik Türkiye edilmiş haritasına durum) O u 10 20Km. ;*j« .- _* : I'.' ¥- ,. "vi-.r '-> -* :-.-*-« ' :* : -.-" '.' r-.','---;-'?: <.? . --'--' - *'""", ^ - "'-.' : ^uT. ^»»•-, ; - ' •-"•.-:\.«-' " - ' •"'*:> l ''. .•.■aV.' ■,.-V^''';.- l. - ;.:.-,'J^_.. .'-> . -^: J s*'**'- ; / . Fiatı : 26 II.