Festival Zamanı - Beykoz Belediyesi
Transkript
Festival Zamanı - Beykoz Belediyesi
6 Yücel Çelikbilek “Beykoz’u Prangasından Kurtardık” Ferhat Göçer Beykoz’da köyün ve ormanın huzurunu buluyorum Kimliksizleşen, İhtiyaç ve Fıtrat Ötesi Kentlere Dair... Festival Zamanı Küçüksu, Çayırını Arıyor kardeş şehir 1 8 SAYI06MAYIS14 beykoz.bel.tr Beykoz Belediyesi adına sahibi Yücel Çelikbilek Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Abdurrahman C. Fidancı Kültür & Sanat 44 Yücel Çelikbilek Yayın Kurulu M. Hanefi Dilmaç Muharrem Kaşıtoğlu Suphi Uçak Mehmet Abay Adem Çalışkan Yayın Koordinatörü Zübeyir Arı Editör Ali Yıldız Görsel Sanat Yönetmeni Bünyamin Kanaş Grafik Tasarım Uygulama Hatice Güldüren Yazı İşleri Serpil Köse, Zeynep Küçük Fotoğraflar Muzaffer Topçu, Ercan Aksu, Zübeyir Süğlün Yayın Türü YEREL SÜRELİ Üç ayda bir yayınlanır Yayım - Basım - Hazırlık YÖN TANITIM Mahmut Şevket Paşa Mh. Ersan Sk. No:22 K:2 Okmeydanı - Şişli Tel. 0212 219 22 93 - 219 23 39 Faks.0212 230 21 04 www.yontanitim.com yon@yontanitim.com Baskı & Cilt ŞEKİL OFSET Gümüşsuyu Cd. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 2BB 6 Topkapı / İstanbul Tel: 0212 565 77 01 “BEYKOZ KÜLTÜR SANAT” ismi başkaları tarafından kullanılmaz. Copyright sahibinden izin alınarak ve kaynak belirtilerek yazı ve fotoğraflar kullanılabilir. Reklamların sorumluluğu reklam veren firmaya ait olup, YÖN TANITIM hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Dergide yayınlanan yazılar yazarın düşüncelerini kapsamaktadır. “Beykoz’u Prangasından Kurtardık” 5 yıl önce göreve geldiğimizde ilçedeki imar ve mülkiyet sorunları istenmeyen bir miras gibi gelecek kuşaklara kalıyordu. Hamd olsun hükümetimizin desteği, ilçe sakinlerimizin bize olan inancı ve gayretlerimizle imar sorununu çözerek Beykoz’u prangasından kurtardık ve özgürlüğüne kavuşturduk. 120 bin kişiye mülkiyet hakkı sağladık. Beykoz halkı, imar sorununu çözmek için gösterdiğimiz samimi gayret ve çabalarımızı gördü ve yine tercihini bizden yana kullandı, halkımız bu güzel ilçeye bize başkanlık yapma onurunu yeniden bize verdi. Hem de ard arda. İlçenin siyasi tarihinde bu ilk kez yaşanıyor. Şimdi Beykoz’un ufku açık, geleceği aydınlık. Beykoz’u gelecekte çok güzel günler bekliyor. içindekiler 7 10 Ferhat Göçer festival zamanı “Beykoz’da köyün ve ormanın huzurunu buluyorum” ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ adlı albümüyle zirvedeki yerini koruyan Ferhat Göçer’in Beykoz’daki evine konuk olarak müzik yaşamı, geleceğe dair hayalleri ve Beykoz’daki yaşantısına yönelik güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Yoğun bir konser temposu içerisinde bulunan Göçer’le yaptığımız röportaj da tempolu oldu. Beykoz’a 5 yıl önce taşınan Göçer, yakın gelecekte Beykoz’un çok daha değer kazanacağına inanıyor. Kimliksizleşen, İhtiyaç ve Fıtrat Ötesi Kentlere Dair... Tarihsel süreçte kaynaklara, geçim ve sosyal imkanlara yakın, güvenlikli birimler olarak kentlerin ve tabii kentleşmenin en yoğun olduğu dönemleri yaşıyoruz. Ancak bu bahsigeçen avantajlar kırsaldan kentlere göçü arttırırken bunu planlamayan ülke ve kentlerde başgösteren acil konut ihtiyacı kentlerin geçmişle bağlarını koparacak ve bugünle arasına uçurumlar açacak ölçüde, sadece başını sokacak bir dört duvar arası mantığını harekete geçirerek kimliksiz, estetikten, sosyal imkanlardan uzak ve doğal afetlere karşı güvensiz bir yapılaşmaya yol açıyor. 40 Küçüksu Çayırını arıyor 52 Editor’den Belediye Başkanlığı dahil yapılan yerel seçimlerden geçtiğimiz sancılı süreç, bizlere, iyi niyet, samimiyet, bencil kişisel ya da grup çıkarları ile daha genelin çıkarları arasındaki çatışmalarda tercihin nereden yana yapılması gerektiği, ya da yapıldığı, farklıyı saygı ile kabullenme gibi konularda sorular sordurdu. Ayrıca eğitimli olmanın beyin yıkanmışlık ölçüsünde ideolojik bakış açıları, üstünlük duygusu ve saplantılı düşmanlık yarattığına şahit olduk. Ve ne yazık ki içinde yaşarken bunlardan yeterince ders alınamadığı gözlemimizi de paylaşmak isteriz. Umalım ki bu, hakikatin göreceli halinden kaynaklı bir yanılsama olsun... ve gelecek nesillere tüm bu dersler ulaşmış olsun... Aslında geçenlerde izlediğim 6.His ve Dünyanın Manyetik Alanı İlişkisi konulu bir belgeselde, Amerikalı bir kısım bilimadamı, manyetik alan aracılığıyla insanların birbirlerine bilgi, duygu gibi verileri aktardığını tesbit eden deneylerini anlatıyorlardı. Bir başka kısım bilimadamları ise gelecekten bize, basit ifadelerle, bilgi ve duygular şeklinde veriler geldiğini iddia ediyor ve bazı kritik olay öncesi kararlarımızı bu şekilde verdiğimizi, bu şekilde yönlendirildiğimizi iddia ediyorlardı. Umalım ki öyledir ve her daim kainatta gözlemlediğimiz tekamül bozulmadan böyle de sürmeye devam eder... Ancak olumlu bakmasını bilen için geçerli sanıyorum. İbn-i Haldun’un yakın zamanlarda öğrendiğim şu veciz sözü de bunu anlatıyor: “Gayrimemnunlar medeniyyet kuramaz”. Ben bu söze; “ve karamsarlar” ifadelerini de eklemek istiyorum. Her daim iyi niyetli, samimi ve müsbet (olumlu) kalın... ali@yontanitim.com 4 kültür sanat ajandası Aşk-ı Nebi Sergisi 15 Temmuz 2014 Hz. Peygamber’in doğumunun 1443. yılında 2014 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen ‘Hicaz’dan İstanbul’a Hz. Peygamber Sevgisi; Aşk-ı Nebi Sergisi’ bugüne kadar bir arada sergilenmemiş; 15, 16. ve 17. Yüzyıllardan kalma Mushaf-ı Şerifler, Siyer-i Nebi kitapları, Muhammediyeler, Delailül Hayratlar, Hilye-i Şerifler, Murakkalardan Hadisler, Hat levhalar, murassa Kuran-ı Kerim muhafazaları, Hırka-i Saadet’in altın mahafazalarından örnekler, Osmanlı Hanedanı tarafından vakfedilen ve Fahrettin Paşa tarafından Medine’den İstanbul’a getirilen eserler, gülabdan, buhurdan, murassa askı kandiller, Sakal-ı Şerif mahfazaları, Hz. Peygamber’in su içtiği tas, Hz. Peygamber’in Mukavkıs’a göndermiş olduğu mektup gibi eşsiz değerdeki eserleri 15 Temmuz’a kadar sanatseverlerle buluşturacak. Sergilerin küratörlüğünü Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Dursun, sanat danışmanlığını ise Prof. M. Uğur Derman ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan yapıyor. “Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi” Sergisi 10 Temmuz 2014 Beykoz’un önemli değerlerinden Osman Hamdi Bey’in en küçük kızı Nazlı Hamdi’nin 1907-1911 yılları arasında tuttuğu misafir defteri, Prof. Dr. Edhem Eldem küratörlüğünde hazırlanan bir sergiyle tarih ve sanat meraklılarının ilgisine sunuluyor. Çoğu, dönemin önde gelen entelektüelleri arasında yer alan dostlarının ve aile fertlerinin, imza ve ithaflarının yer aldığı defterin her sayfasında döneme ışık tutan başka bir ize rastlamak mümkün. Defterde imzası bulunan isimlerin izini sürerek, dönemin kültür ortamına ışık tutmayı hedefleyen “Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi Bey’in Çevresi”, 30 Nisan - 10 Temmuz arasında Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde ziyarete açılacak. 5 kültür sanat ajandası Rabih Mroué 27 Temmuz 2014 Rabih Mroué, 1990’da sona eren Lübnan İç Savaşı’ndan sonraki 10 yılda öne çıkmış olan Lübnanlı sanatçılar kuşağından bir aktör, tiyatro yönetmeni, oyun yazarı ve görsel sanatçı. SALT, Nisan’dan itibaren, erken dönem video işlerinden Suriye’deki iç savaşı ele aldığı çok katmanlı The Pixelated Revolution’a [Pikselli Devrim] (2012) uzanan bir çeşitlilikte, Mroué’nin kişisel sergisini sunuyor. Mroué’nin, Lübnan’ın somut siyasi ve kültürel koşulları temelinde video, enstalasyon, performans ve akademik olmayan sunumlar aracılığıyla sorduğu sorular, -coğrafi iç içe geçmişlik nedeniyle Türkiye’yi de etkileyen bu bölgesel çatışma ve politik kargaşa sürecinde- çok daha geniş yankı buluyor ve işleri, konu aldığı çatışmalar gibi bütün dünyada ilgi görüyor. Kayıp Dillerin Fısıldadıkları-II 1 Temmuz 2014 Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi, yazının evrimine ışık tutacak, piktogramdan çivi yazısına; Hititçe’den Frigçe’ye; Urartuca’dan Likçe ve Karca’ya; Antik Yunanca’dan Latince’ye değin pek çok çözülen, çözülemeyen, bilinmeyen ve kaybolan dillerin yer alacağı çok özel bir sergiyi daha sanatseverler ve tarih meraklıları ile buluşturuyor. Yazının resim olarak doğuşundan bugüne kadarki serüveninin gözler önüne serileceği, yazının ve dilin toplumlar üzerindeki etkisinin anlatıldığı ‘Kayıp Dillerin Fısıldadıkları-II’ Sergisi 24 Nisan - 1 Temmuz 2014 tarihleri arasında ziyaretçilere açık olacak. 6 kültür sanat ajandası 19. İstanbul Tiyatro Festivali 9 Mayıs - 5 Haziran 2014 İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 19. İstanbul Tiyatro Festivali, yurtdışından 7, Türkiye’den 34 tiyatro, dans ve performanstan oluşan 100’e yakın gösterimi, 13 farklı mekânda sanatseverlerle buluşturacak. 19. İstanbul Tiyatro Festivali programında yer alan 32 yerli yapımın Türkiye prömiyeri yapılacak; bu projelerden üçü İstanbul Tiyatro Festivali’nin ortak yapımcılığında sahnelenecek. Oyun, dans, performans ve etkinliklerden oluşan zengin bir programla tiyatroseverlerle buluşmaya hazırlanan 19. İstanbul Tiyatro Festivali, Bisahne, Cevahir Sahnesi, DOT, Haldun Taner Sahnesi, ikincikat-karaköy, Kenter Tiyatrosu, Moda Sahnesi, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Sainte Pulcherie Fransız Lisesi, Salon, Şişli Blackout, Üsküdar Stüdyo ve Üsküdar Tekel sahneleri gibi şehrin farklı mekânlarında seyirciyle buluşacak. Festival kapsamında ayrıca, ünlü konukların ve uzmanların katılacağı söyleşi, gösteri, film ve belgesel gösterimleri ile atölye çalışmaları da gerçekleştirilecek. ‘İstanbul’un Saklı Gemileri’ 17 Mayıs - 17 Temmuz 2014 Yaklaşık iki yıl süren çalışmaları sonucu Marmaray metro kazılarından çıkarılan batıkları yeniden canlandıran Necati Badem’in “İstanbul’un Saklı Gemileri” seramik sergisi 17 Mayıs’ta kapılarını sanatseverlere açacak. Sultanahmet Nakkaş Art Gallery’de açılacak olan sergi 17 Temmuz’a kadar görülebilecek. 2 yılda binlerce kırık - sağlam amforalar yapan Necati Badem antik şehirlerden, denizden, derelerden, topladığı objelerle adeta doğa ve tarihi seramikle yoğuruyor. Sanatçı, Rembrandt, Osman Hamdi Bey ve Van Gogh gibi ünlü ressamlara da isimlerini taşıyan eserlerle kullandığı renk ve yorumlarla selam göndermeyi unutmamış. (Not: 2005 yılında İstanbul metrosu Yenikapı kazı alanından çıkan dünya kültür tarihi açısından son derece önemli olan buluntularla İstanbul’un bilinen tarihi 8500 yıla çıktı.) 7 kültür sanat ajandası 21. İstanbul Caz Festivali 1-14 Temmuz 2014 İKSV’nin düzenlediği festival programından sürpriz isimler belli olmaya başladı. 56 Platinum albüm ödüllü eşsiz sesiyle Katie Melua, Güney Afrikalı yaşayan efsane Hugh Masekela ve grubu, perküsyon ustası Manu Katché’nin Richard Bona ile oluşturduğu yıldızlar topluluğu, Chick Corea-Stanley Clarke düeti, Danilo Perez, John Patitucci, Brian Blade, Brad Mehldau, Mark Guiliana ve Cécile McLorin Salvant festivalin bu ağırlayacağı isimlerden bazıları. 42. İstanbul Müzik Festivali 31 Mayıs–27 Haziran 2014 İKSV tarafından düzenlenen ve “Doğanın Şarkısı” teması üzerine kurgulanan 42. İstanbul Müzik Festivali’nde, doğanın sesinin sadece tematik eserler yoluyla değil, bu yıl ilk kez açıkhavada gerçekleştirilecek “Pazar Klasikleri” konserleriyle de müzikseverlere ulaştırılması hedefleniyor. Festival; Steven Isserlis, Isabelle van Keulen, Alexander Raskatov, Nelson Freire, Pepe Romero, Krzysztof Penderecki, Xavier de Maistre, Yuja Wang gibi isimlerle dünyanın önde gelen orkestralarından Sinfonia Varsovia ve Venezüella Teresa Carreño Gençlik Orkestrası’nın da aralarında bulunduğu 800’e yakın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırlayacak. Programında senfoni ve oda orkestraları, vokal konserler, resitaller olmak üzere toplam 26 konserin yer aldığı festivale, Burgazada Meydanı’nın yanı sıra Aya İrini Müzesi, Süreyya Operası, Surp Vortvots Vorodman Kilisesi, İş Sanat Kültür Merkezi, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi ve Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall ev sahipliği yapacak. 8 kültür sanat ajandası 5.Uluslararası İstanbul Opera Festivali 3-17 Haziran 2014 Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü; 5. Uluslararası İstanbul Opera Festivali ile 3-17 Haziran 2014 tarihleri arasında İstanbullu sanatseverlere muhteşem bir opera şöleni yaşatmaya hazırlanıyor. Beşinci yılında da yerli ve yabancı topluluk ve sanatçıların yer aldığı muhteşem bir programla İstanbulluların karşısında olacak festival programında; Türk kültür ve yaşayışının anlatıldığı “Attila”, “Fatih Sultan Mehmet”, “Saraydan Kız Kaçırma”, “Beklenmedik Karşılaşma”, “Birjan ve Sara” Operaları ve Türk seyircisinin aşina olduğu, unutulmaz “Lüküs Hayat” müzikalinin ardından dünyaca tanınan ünlü bariton “Dmitri Hvorostovsky Gala Konseri” yer alacak. 9 ben de buradayım Yedinci albümü “Kalbe Kiralık Aşklar”’ı sevenlerine ulaştıran FerhatGöçer “Beykoz’da köyün ve ormanın huzurunu buluyorum” Röportaj: Beyza Özgü FİDANCI ben de kardeş buradayım şehir ’daki evine ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ adlı albümüyle zirvedeki yerini koruyan Ferhat Göçer’in Beykoz güzel bir yönelik konuk olarak müzik yaşamı, geleceğe dair hayalleri ve Beykoz’daki yaşantısına ız röporsohbet gerçekleştirdik. Yoğun bir konser temposu içerisinde bulunan Göçer’le yaptığım daha değer taj da tempolu oldu. Beykoz’a 5 yıl önce taşınan Göçer, yakın gelecekte Beykoz’un çok kazanacağına inanıyor. Ferhat Göçer kimdir? Yedi rakamının sizin için ‘uğurlu’ olduğu söyleniyor..? Bereketli toprakların yer aldığı Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 1970 yılında doğdum. Öğretmen bir anne-babanın evladı olarak eğitime önem verilen bir ortamda büyüdüm. İlkokulun ardından Karamürsel’de ortaokula başladım. Orta ve lise eğitimini İzmit’te tamamladım. 15-16 yaşlarındayken İstanbul’a geldim. Kısa bir süre sonra Tıp Fakültesinde eğitime başladım. Daha sonra da konservatuvara girerek müzikle tıbba birlikte devam ettim. Küçükken hayalim olan doktorlukta uzun süre hizmet verdim. Üniversitede başlayan müzik hayatım da her geçen gün yoğunluk kazandı. Genelde klipler bir ya da ikinci şarkıya çekilir. Benim son üç albümümde hep 7.şarkıya klip çekildi. Bu albümümün yedinci albüm olmasını da uğurlu bir işaret olarak gördüm ama özel bir anlamı yok. Bir röportajımda da espri şeklinde belirtmiştim. Dediğim gibi aslında çok özel bir yönü ya da anlamı yok. Ve son albümünüz olan ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ı sevdiklerinize ulaştırdınız. Sizin için bu albümün özel bir yönü var mı? Elbette. Bu albümde bana ait daha fazla şarkı var. Her albümümde 1 ya da 2 şarkım yer alıyordu. Ama yedinci albümüm olan ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ın neredeyse yarısına ait şarkının söz ve bestesi bana ait. Bu açıdan benim için önemli. Televizyon programlarına ara verdiniz. Tekrar bu yönde projeniz var mı? ATV, SHOW, KRAL TV ve TRT MÜZİK kanallarında 5-6 yıl boyunca müzik programları gerçekleştirdik. Çok keyif aldığım bir alan. Tabii kanallardan teklifler geliyor. Hem zamanlama hem de bütçe konularıyla ilgili görüşmeler devam ediyor. Müzik programları bizim için vazgeçilmezdir. Hakkını vererek güzel programlar yapmak lazım. Heyecan duyduğum işlerden biridir. 2014 Yaz ayları nasıl geçecek? Yoğun bir konser trafiğimiz devam ediyor zaten. Fes11 ben de buradayım tivaller, açık hava konserleri, halk konserleri, üniversitelerimiz ve belediyelerimizin düzenledikleri etkinlikler var. Kışa doğru Avrupa turnesi var. ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ albümünden yeni video klipler için hazırlık yapıyoruz. Yaz için iki tane remix hazırlıyoruz. Mayıs ayının sonu ya da Haziran ayında hazır olur. geleceklerini garantiye alabilmeleridir. Bunun için yoğun çaba gösteriyoruz. En belirgin sıkıntı telif haklarıyla ilgili. AB yasalarının uyarlanması ve aktif çalışır hale getirilmesine çalışıyoruz. Bunun için yetkililerle sık sık görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Sektörün sorunlarını anlatıyoruz. Ah şu enstrümanı çalabilsem dediğiniz oluyor mu? Genç müzisyenlere neler tavsiye etmek istersiniz? Yok hayır. Zaten gitar çalıyorum. Bestelerimi gitarla En önemli ve öncelikli şey ‘samimi’ ve ‘birikimli’ olmalarıdır. Belli bir eğitim sürecinden sonra üretmeye yapıyorum. Benim işim şarkı söylemek, söz geçebiliyor insan. Elinizde hiçbir şey yoksa yazmak, beste yapmak. Enstrüman hiçbir şey de veremezsiniz değil mi? çalmak başka bir şey. Yaptığınız Başarılı bir müzisyen olmak istiyorsaişe kafa yormalısınız. Zaten yılnız önce işin teoriğini öğrenmeniz Yeşilini, doğasını larca aynı orkestra ekibiyle, gerek. Kendi iç duygu ve samideğerli müzisyen arkadaşlakoruyarak gelişmeyi tamammiyetinizi kattıktan sonra tarımızla birlikteyiz. dından yenmez. Sektörün sorunlarıyla da yakından ilgilisiniz..? Evet. MSG, Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği’nde Başkan Yardımcılığı’nı yürütüyorum. Amacımız üreten, yazan, çizen insanların haklarını koruyabilmek ve 12 ladığı takdirde Beykoz’un değeri daha da artacaktır. Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’in de bu yönde tartışılmaz bir emeği var. Bu konuda mücadelesini görüyoruz, takdirle izliyoruz. Başkanımızdan bir sanatçı olarak tek ricam; Beykoz’un doğal güzelliklerini, dokusunu koruyarak çalışmalarına devam etmesi... Beğendiğiniz, dinlediğiniz sanatçılar kimler? Barış Manço, Cem Karaca bizim efsane isimlerimiz. Hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. Birçok sanatçımız var. Sadece ses sanatçıları olarak değil de besteci, şairler, yazarlar, çok büyük üstad- ben de buradayım larımız var. Geçmişe baktığınızda; Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal’dan Aşık Veysel’e, Neşet Ertaş’a kadar muhteşem bir portföyümüz var. Ayrıca, Sadettin Kaynaklar, Selahattin Pınarlar var. Büyük bir sanat, kültür birikimimiz var yani. Bu birikimden, bunların damlalarından yararlanmak gerekir. Aşk ve Hüzün, Beyazperde Ezgileri ve Anadolu Aryaları projelerinizle ilgili neler söylemek istersiniz? Bunlar bizim tiyatro, sahne çalışmalarımızdı. Müziğe ilk başladığım zamanlarda, konservatuvarda okurken tiyatro projeleri hazırlıyordum. Orada tiyatro ahlakı aldık, sahnenin tozunu orada yuttuk. Nedir tiyatro ahlakı? İşini ciddiye almaktır. Sahneyi ciddiye almaktır. Işık ayarından seyircinin giriş çıkışından tutun, sahne arkasında, sahnenin hazırlık aşamasından tüm detaylara kadar ne varsa bunları bir bütün olarak algılamaktır. Nasıl tıp dünyasında ‘Hipokrat Yemini’ varsa, bir tıp ahlakı varsa, sanat dünyasında da ayrı bir tiyatro ahlakı vardır. Astlarınıza, üstlerinize duyduğunuz sevgidir, okumaktır, tiyatro terbiyesini öğrenmektir. Usta-çırak ilişkisinin aslında vücud bulmuş şekillerine duyulan saygıdır tiyatro ahlakı… Yaşadığınız yerle özdeşleşiyorsunuz galiba. Evinizin tüm ağaçlarını siz dikmişsiniz. Doğru. Şu anda Beykoz’un stratejik bulunduğukonumu metropolde yaşayanlar muz evimizin için önemli bir nimet sunuyor: bahçesindeki Hem doğanın içerisindesiniz hem tüm ağaçları ben diktim. de beş dakika sonra şehrin göbeğine 360 tane ağakarışabiliyorsunuz... cım var. Temiz havayı, doğayı, yeşili çok seviyorum. Mesela ailem, köklerim hala Urfa’dadır. Orada çiftlik projem var. Yatırımlarımı Beykoz ve Urfa’ya yapıyorum. İleride nasip olursa, Urfa’da toprakla içiçe olmayı planlıyorum. Atlarla, kedilerle, kuzularla, toprakla haşır neşir olmayı düşlüyorum. Kazançlarımı Beykoz ve memleketimde değerlendiriyorum. Beykoz’daki bahçemde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Beykoz’a ne zaman taşındınız? Beş yıl önce. Daha önce de Üsküdar’da boğazın kıyısında güzel bir yalı dairesindeydik zaten. Beykoz’u bir defa yeşili, temiz havası ve depreme dayanıklılığı 13 ben de buradayım açısından tercih ettim. Beş yıl önce gördüğümde çok etkilendim. Yakın zamanda Beykoz’un İstanbul’un en merkezi noktalarından biri haline geleceğini düşünüyorum. Öyle bir stratejik yönü var ki! Hem doğanın içerisindesiniz hem de beş dakika sonra şehrin göbeğine karışabiliyorsunuz. Metropolde yaşayan bir insan için büyük bir nimettir. Ben Beykoz’da köy huzurunu, orman huzurunu bulabiliyorum. Yeşilini, doğasını koruyarak gelişmeyi tamamladığı takdirde Beykoz’un değeri daha da artacaktır. Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’in de bu yönde tartışılmaz bir emeği var. Bu konuda mücadelesini görüyoruz, takdirle izliyoruz. Başkanımızdan bir sanatçı olarak tek ricam; Beykoz’un doğal güzelliklerini, dokusunu koruyarak çalışmalarına devam etmesi... Beykoz’da nasıl vakit geçiriyorsunuz ve Ferhat Göçer’in 24 saati nasıl geçer? Cumhuriyetköy taraflarında arazimiz, akrabalarımız var. Geniş bir yerimiz var. Polonezköy taraflarına gideriz. Anadolukavağı ortamı inanılmaz. Balıkçılar, kıyı kahveleri… Tadından yenmez. Beykoz’un bu yönlerini çok seviyorum. Has be has Beykozluyuz yani. Diğer sorunuza gelince, hafta içi ve haftasonu değişiyor. Hafta içi özellikle konserlerimiz için hazırlıkla geçiyor. Provalarımız, stüdyo çalışmalarımız, kayıtlarımız oluyor. Az da olsa vakit bulduğumda spor yaparak kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. Meslek Birliği Başkanlığı görevim gereği sık sık sektörle ilgili toplantılar yapıyoruz. Çocuklarımla vakit geçiriyorum. Doğduğunuz kent Urfa’ya yatırım yaptığınıza göre ileride siyaset düşünceniz de var mı? İleride olabilir, neden olmasın? Ama sanatla iştigal ettiğim süre içerisinde siyasetle ilgilenmeyeceğim. Zaten babam üç dönem Urfa-Yaylak’ta belediye başkanlığı yaptı. Siyasete uzak değilim. Yakından takip ediyorum gelişmeleri. Bence bir sanatçının siyasetüstü olması gerekir. Her meslekten, her fikir-zikirden, her siyasi partiden sizi dinleyen var. Nasıl bir doktor, hastanede mesleğini icra ederken, din, dil, ırk gözetmeden, karşısındakinin sadece ‘insan’ olduğuna bakar, sanatçının da böyle bir pozisyonunun olduğunu düşünüyorum. Şu anda müzikle uğraşarak, bu alanda üreterek mutlu oluyorum. Daha fazla eser üretmek, daha fazla dinleyicilerime ulaşmak, sevenlerimle buluşmaya çalışıyorum. Zaten insanın sevdiği işi yapması kadar güzel bir şey yok bu dünyada. Özellikle bir erkeğin dünyada huzurlu ve mutlu bir yaşamı yakalayabilmesi için en önemli şey sevdiği işi yapmasıdır. Peki son olarak Beykoz Konseriniz hakkında neler söylemek istersiniz ve Beykozlular’a mesajınız var mı? İstanbul’da verdiğim en büyük konserlerimden biri Beykoz Çayırı’ndakiydi. Müthiş bir coşkuyu karşınızda görünce konser hiç bitmesin, tüm şarkıları paylaşayım diyorsunuz. Bundan dolayı belediyemizi ve dolayısıyla Belediye Başkanımız’ı kutluyorum. Çayır etkinliklerinin Beykoz’a güzellik ve hareket kattığını düşünüyorum. Bir konserimiz daha vardı, ancak zannedersem Mısır’daki olaylardan dolayı ertelenmişti. Umarım o konserimizi de bir an önce gerçekleştirir, Beykozlular’la bir kez daha buluşmuş oluruz. Bana da böyle bir fırsat verdiğiniz için teşekkür eder, tüm Beykozlular’a selamlarımı, saygılarımı sunarım. 14 kardeş şehir Gardo,4.En Büyük Şehir Gardo diye de adlandırılan Qardho, Somali’nin kuzeydoğusundaki Bari Bölgesi’nde yer alıyor. Otonom Puntland ülkesinin bu en büyük 4.şehri, aynı adı taşıyan Qardho Bölgesi’nin de merkezi. Şehir 85-100 ve bölge ise 450 bin dolayında nüfusa sahip. Bunların 350 bini hayvancılıkla uğraşan göçebe ya da köylü. Somalice ve Arapça en yaygın dilleri oluşturuyor. 15 kardeş şehir Tarihçe Kuzey Somali’nin en eski yerleşim yerleşim yerlerinden biri olan Gardo’da kent ile Iskushban arasındaki Arie Vadisi’nde, kalın duvarlarıyla eski kent kalıntıları dikkat çekiyor. Modern zamanların başlangıcında Gardo, Aluula merkezli Majeerteen (Migiurtinia) Sultanlığı’nın bir parçasıydı. 20.Yüzyıl’ın başlarında ise İtalyan Somalisi’ne dahil oldu. 1960’ta elde edilen bağımsızlık sonrası Gardo, Gardo Bölgesi’nin ana merkezi haline geldi. Şu anda Karkaar hinterlandının da başkenti konumunda. Yatırımlar İklim Eğitime büyük önem verilen Gardo Bölgesi’nde 2013 Mayıs rakamlarıyla 39 ilkokul mevcut. Liseler ise Şeyh Osman, Muntada, Nawawi ve El-Ezher bölgelerinde yer alıyor. Yüksek eğitimde Doğu Somali ve Doğu Afrika Üniversitesi uygun imkanlar sunuyor. Mikrobiyoloji Laboratuvarı’yla Gardo Genel Hastanesi şehrin önemli bir sağlık kurumu olarak hizmet veriyor. Puntland Balıkçılık ve Deniz Kaynakları Bakanlığı’nın 2013 yılı içinde başladığı yeni balık pazarı projesi Garowe’de uygulanan ve Galkayo’da da benzeri planlanan gelişim projesinin önemli bir ayağını oluşturuyor. Gardo’yu Puntland’daki Bosaso, Garowe ve Galkayo gibi şehirlere bağlayan 700 km’lik asfalt yol şehirdeki en önemli altyapı eseri olup insan ve mal sevkiyatı bu yolla yapılıyor. Somali, kurak ve sıcak bir tropikal iklime sahip. Yılda 150-400 mm şeklinde düşen yağışlar oldukça az ve mevsimlere göre sıcaklık değişiklikleri yüksek seyrediyor. Ortalama sıcaklık 18-35°C arasında seyrederken Aralık-Ocak döneminde 11-13°C’ye kadar düşüyor. Yaz aylarında sahilde sıcaklık keskin artış gösterince şehrin nüfusu da artıyor. 16 kardeş şehir Ne zaman gidilir? Ocak-Mayıs arası gitmek için en uygun zaman olarak gösteriliyor. Ülke mutfağı / ne yenir ne içilir? Somali mutfağı et ağırlıklı olup ülke kurak olduğundan sebze tüketimi oldukça az. Etin dine uygun olanlardan her çeşidinin tüketildiği ülkede ıspanak, havuç, patates ve bezelye en çok yenen sebzeleri oluşturuyor. Pirinç de ülkenin besin kültüründe önemli bir yere sahip. Ayrıca birçok balık ve kabuklu deniz yiyecekleri de oldukça fazla tüketiliyor. 17 çevre Karbon 21. Yüzyıl’ın En Büyük Sorunu, Ağaçlar İse En Önemli Düzenleyici Türkiye'de ilk kez 3-5 Nisan tarihlerinde düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi, dünyanın çeşitli ülkelerinden akademisyenler, kamu kurum ve kuruluş yetkilileri ile özel sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Zirvenin, 'bireysel çıkarlar yerine toplumsal çıkarlar' ve 'günümüz yerine geleceği' ön plana almak anlamına gelen sürdürülebilirlik kavramının daha fazla yerleşmesine katkı sağlaması ve gelenekselleştirilmesi bekleniyor. SÜT-D/ Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği tarafından düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi’ne Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ekonomi, Çevre ve Şehircilik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile Orman ve Su İşleri Bakanlıkları, EPDK ve SPK ile çok sayıdaki sivil toplum örgütünün destek vermesi özellikle dikkat çekerken yapılan konuşmalardan derlediğimiz notları sizlerle paylaşmak istedik… 1 Hektar ağacın karbon değeri 5.000 dolar Aşırı salınımında atmosferi doldurup ısıyı hapsederek önce dünyayı ısıtan, peşinden güneş ışığının gelmesini engelleyerek soğutan sera gazı etkisine yol açan karbondioksit gazı, kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil 18 yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkıyor. Uzmanlarca 2012 üretim ve rezervlerinin sabit kaldığı varsayımıyla petrol ve doğalgazın yaklaşık 50, kömürün ise 100 yıllık ömrünün kaldığını söylüyor. Yani kaynaklarımızın, giderek hızlanan bir tempoyla artış gösteren enerji talebinin karşılanmasına yeterince cevap veremeyeceği açık. Doğal kaynakların yeryüzünde dengeli şekilde dağılmaması bugüne kadar pek çok çatışmanın sebebiyken bundan sonrası için bu kaynak savaşının daha tehlikeli hal alması kaçınılmazlaşıyor. Bu ise büyük ülkelerde ve tabii, bu kaynaklara sahip ülkelerde jeopolitik kaygıların giderek arttığına işaret ediyor. Alternatif enerji kaynakları ve alınan önlemler karbon salınımının yakın gelecekte yeterince azalacağına dair umut vermiyor. Böylece karbonun 21.Yüzyıl’ın en büyük sorunu haline geleceği söyleniyor. Karbonun en etkin düşmanı ise hektardaki karbon değeri 5.000 dolar civarında hesaplanan ormanlar olarak gösteriliyor. Buna ek olarak çevre dostu kaynakları kullanmak ve mevcut kaynaklarınsa temiz enerji teknolojileriyle çevreye daha duyarlı biçimde tüketilmesi gerekiyor. çevre Emisyon azaltımı ülkelerin ajandalarında en üst sırada Sorunun küresel boyutta olmasının yanı sıra, ülkelerin mahalli sorunlarla baş etmeleri için kendi durumlarını çok iyi değerlendirmeleri ve oluşturacakları eylem planlarını kararlılıkla hayata geçirmeleri önem kazanıyor. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de, ülkelerin kendi coğrafyalarına özgü bilimsel çalışmalara ağırlık vererek iklim değişikliğinin yaratacağı tehdit ve fırsatları belirlemeleri gerekiyor. Gelecek nesillere temiz ve yaşanılabilir bir dünya bırakmak isteyen ülkelerin emisyon azaltımını ajandalarının en üst sıralarına yerleştirdikleri gözleniyor. Karbon emisyonunu azaltan kuruluşların önceki yıllara göre büyük artış var. Maliyetlerde gözlenen artışa rağmen, çoğu kuruluş karbon emisyonunu azaltmayı öncelikli hedef haline getirmiş bulunuyor. 2005 yılından itibaren bu anlamda bir artış gözleniyor. Özellikle 2008 yılı ve sonrasında karbon emisyonunu azaltan kuruluşların sayısında oldukça büyük bir artış var. Türkiye ormanları 1990 yılında 45, 2012 yılında 61 milyon ton FAO verilerine göre dünyada her yıl 5 milyon 300 bin hektar orman çeşitli nedenlerle yok oluyor. Şu an Türki- ye’nin orman alanı 21.7 milyon hektar. 2008-2012 arası ağaçlandırma seferberliği kapsamında 2 milyon 429 bin hektar sahada ağaçlandırma çalışması yapılmış. Ülkemizde 1937 yılından bu yana büyük başarı ve güçlü bir teşkilat yapısı ile yürütülen teknik ormancılık çalışmalarından dünyaya örnek olabilecek çalışmalar ve iyi uygulamalar göze çarpıyor. Mesela normal kuruluşta 1 hektar doğal kızılçam ormanının 120 ton karbon bağladığı ve bunu fotosentez yoluyla odun hammaddesine dönüştürdüğü bilimsel çalışmalardan elde edilen en önemli sonuçlardan biri. Buradan hareketle söz konusu ormanın hektardaki karbon değerinin 5.000 dolar civarında olduğu hesaplanıyor. 1990 yılında yaklaşık 45 milyon ton karbon tutan ormanlarımız 2012 yılında 61 milyon ton karbondioksit tutarak iklim değişikliğiyle mücadelede etkin rol oynamış durumda. İSO sanayi kuruluşlarına yardıma hazır Enerji ihtiyacını karşılamada halen kömür, petrol ve gazın %80 gibi önemli payı mevcut. Fosil yakıtların gelecekte de ana yakıt kaynağı olması öngörülüyor. Sanayinin rekabet gücünü kaybetmemesi için yenilenebilir enerji yatırımları büyük önem taşıyor ve İSO, 2013-2016 için yerli ve yenilebilir enerji payının artırılması konusunda çalışmalar yapıyor. Ayrıca bu konuda her türlü desteği vermeye hazır. Ölçüm yapacak eleman, mevzuat ve finans sorunları var Gelişmekte olan bir ekonomi olarak Türkiye’de enerjiye olan talep her geçen gün artıyor. Bu yoğun talebi karşılayabilmek için oldukça fazla yatırıma ihtiyaç var. Alternatif ve sürdürülebilir enerji alanında güneş, rüzgar, su ve biyoyakıt kullanımı özellikle başta gelen yatırımları oluşturuyor. Bu alanlarda düzgün teknik ölçümler yapılabilmesi için teknik ve yetişmiş elemanlara ihtiyaç gözleniyor. Ayrıca konuyla ilgili mevzuat açığı da önemli bir başka husus olarak göze çarpıyor. Şahıslara da iş düşüyor İklim değişikliğinin toplumsal yanı böyleyken, bireysel çözümleri de ihmal etmemek gerekiyor. Çünkü hepimiz kullandığımız enerji biçimleri, yaşam tarzları, ulaşım şekli, vb ile karbon salınımına önemli miktarda katkıda bulunuyoruz. Acaba her bireyin ya da hane halkının karbon ayak izi ne kadar? Bunun hesabını yapmak, kişisel yaşam alışkanlıklarımızı sorgulamak, sürdürülebilir bir gezegenin ön koşullarından. İklim aktivisti Devin Bahçeci’nin yazdığı Kişisel Karbon Ayak İzi Rehberi bu manada önemli bir eser. Bu kitaptan elde edilecek bütün gelirin, Devin Bahçeci’nin, Yeryüzü Derneği çatısı altında gerçekleştidiği iklim değişikliği eğitimlerinin finanse edilmesinde kullanılacağını da belirtelim. 19 kültür sanat dünyası Balkanlar’ın Kalbindeki Sahne’yi Ele Alan İlk Belgesel Türkiye dışında, sahnede Türk dilini yaşatan en uzun ömürlü kültür ocağı olan 64 yıllık Makedonya Türk Tiyatrosu, ‘Balkanların Kalbindeki Sahne’ isimli filme konu oldu. Yönetmenliğini Halit Refiğ, Okan Uysaler ve Suha Arın gibi Türk sinemasının değerli isimleriyle çalışan İsmet Arasan'ın, yapımcılığını Rumeli Grup Başkanı Atilla Baykal'ın üstlendiği belgesel sinemanın galası 13 Nisan'da, CRR Konser Salonu'nda yapıldı. Çok kültürlü Balkan coğrafyasında, Makedonya’nın başkenti ve Balkanlar’ın kalbi Üsküp’te çekilen filmde, İlhami Emin, Müşerref Lozana, Selahattin Bilal, Branko Stavrev, Yücel Erten, Mustafa Yaşar, Sema Ali Erol, Güner İsmail, Risto Stefanovski, Firdaus Nebi, Filiz Ahmet, Atilla Klinçe ve Elyasa Kaso gibi isimlerle yapılmış röportajlar ve döneme ait önemli bir arşiv çalışması yer alıyor. Film, MK Türk Tiyatrosu’nu konu alan ilk belgesel film olma özelliğini de taşıyor. Yoktan var olmuş bir sahne! Balkanların en eski tiyatro binası 1906 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun valisi Mahmut Şevket Paşa tarafından Vardar Nehri kıyısına inşa edildi. Azınlıklar Tiyatrosu olarak bilinen, daha sonra Halklar Tiyatrosu adını alan, bugünkü adıyla Milli Kurum Türk Tiyatrosu ise, 1950 yılında Yugoslavya'da, tiyatro eğitimi görmüş Abduş Hüseyin adında bir Türk tarafından kuruldu. Bugüne kadar 300'e yakın oyunun sahnelendiği bu tiyatroda yetişen oyuncular sadece Makedonya’nın köy ve kasabalarında değil, aynı zamanda Avrupa’dan Afrika’ya kadar birçok uluslararası sahnede de boy gösterdiler. Abduş Hüseyin’le yazılmaya başlanan bu tarih, Şeraffettin Nebi’ler, Lütfü Seyfullah’lar, Ramadan Mahmut’lar, Hacer Yücel’lerle ve daha nice büyük ustalarla bugüne geldi. 20 kültür sanat dünyası Mozart’tan Piazzola’ya müzik şöleni Geçtiğimiz yıl İş Sanat’ta unutulmaz bir Beethoven gecesi yaşatan ve 2010 yılında BBC Müzik Dergisi Ödülü’ne de layık görüldüğü Beethoven Keman Konçertosu yorumuyla seyircileri büyüleyen Patricia Kopatchinskaja bu kez 17 Nisan’da Bavyera Radyo Oda Orkestrası eşliğinde İş Sanat sahnesine konuk oldu. Yenilikçi çizgisi ve derin ifade yeteneğiyle uluslararası arenada adından övgüyle söz edilen sanatçıya, Münih’in en değerli orkestrasının yanı sıra Flamenko’nun genç yıldızı Fuesanta La Moneta ve perküsyon sanatçısı Agustin Diaserra da eşlik etti. İspanyol besteci Mauricio Sotelo’nun keman, Flamenko dansçısı ve perküsyon için yazdığı Luz sobre lienzo (Light on Canvas) isimli yeni eserinin seslendirildiği gecede klasik müzik ve Flamenko tınıları harmanlandı. Programda P. De Sarasate, Mozart ve Astor Piazzolla’nın Buenos Aires’in Dört Mevsimi eserleri de yer aldı. Lazların Pavarottisi’nin ‘’Sesuni Duyacaksunuz’’ Lazların Pavarottisi olarak da tanınan Erdal Bayrakoğlu, 7 yıl sonra çıkardığı albümü ‘Sesumi Duyacaksun’u 8 Nisan’da Jolly Joker İstanbul sahnesinde sevenlerinin beğenisine sundu. İlk albümü Zifona’da (Fırtına) toplumun destanlarını, aşklarını, ağıtlarını ve horonlarını, Laz müziğinin otantik yapısını bozmadan, güçlü sesiyle yorumlayan Bayrakoğlu, yedi yıl aradan sonra ‘Sesumi Duyacaksun’ dedi. Albümdeki ilk klip çalışmasını da ‘Sesumi Duyacaksun’a çeken Bayrakoğlu, klipte yer alan isimlerle de sahneyi paylaşacak. Bu isimlerden bazıları;Niyazi Koyuncu, Aydoğan Topal, Selim Tarım, Resul Dindar, Efkan Şeşen, Feryal Öney, Ayla Yılmaz, Apolas Lermi, Şair İbrahim Karaca, oyuncular Bülent Emrah Parlak ve Serhat Özcan… Sahnede Rumca, Gürcüce ve Lazca’nın dışında Ahmet Kaya ve Cem Karaca şarkıları da yorumlayan Bayrakoğlu, yıllardır marş olarak dillerden düşmeyen Grup Yorum ve Efkan Şeşen’le düet yaptığı Çav Bella’yı da tüm sanatçı dostlarıyla sahneden paylaştı. 21 kültür sanat dünyası Cazın “E” Hali Müzik severlerin uğrak noktası Jazz Company, caz ve blues müziğin devlerini ağırlamaya devam ediyor. Daha önce Beykoz’da da konser veren cazın eğlenceli yüzü ve aktör Taylan Erler, Elite World İstanbul Hotel bünyesindeki Jazz Company’de nisan ayı içerisinde sahne alacak isimler arasındaydı. Erler ”Cazın Eğlenceli Hali” konseptiyle cazın eğlenceye dönük yüzünü müzik severlerle buluşturdu. Jazz Company, nisan ayında İlham Gencer ve İpek Dinç’in özel performansları, Lirik Proje, Dilek Sert Erdoğan Trio, Trioseme gibi çok özel isimlerin konserlerine de sahne oldu. Bulutların Üstünde Eğlence! İstanbul gece hayatının son dönemdeki en popüler mekanlarından Hilton’un roofundaki Cloud 34, 26 Nisan’da Finlandiyalı ünlü DJ/Prodüktör Jori Hulkonen’i ağırladı. DJ kabinine Hulkkonen’den önce Dinamo, Vesvese ve FOC Edits’ten tanıdığımız Kaan Düzarat geçti. Hulkonnen, ilk albümünü 1996 yılında Fransız plak şirketi F Communications’tan yayınladı. Zytnherius adıyla da müzik üreten DJ, Tiga ile birlikte Corey Hart’ın 1980’lerdeki hiti “Sunglasses at Night”ı yorumlayarak büyük beğeni topladı. 22 kültür sanat dünyası Türkiye’de Kültür Sektörü Ekonomiye Yön Veriyor İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl’da kültürel ürünler ihracatının ülke ekonomisine büyük katkı sağladığı ve ekonomiye yön verdiği ortaya çıktı. Türkiye’de bu konuda yapılan ilk araştırmaya imza atan Türkiye Avrupa Eğitim ve Araştırmalar Vakfı’nın (TAVAK) elde ettiği verilere göre, 2014 yılı için kültürel ürünler ihracatının yaklaşık 54.2 milyar dolar olacağı saptandı. TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Çin’den Avustralya’ya, AB ülkelerinden ABD’ye kadar birçok ülkede yıllık ölçümü gerçekleştirilen kültür ekonomisinin Türkiye’de şimdiye kadar boyutlarının ölçülmemiş olduğu ve bu konuda yeterli çalışma yapılmadığını belirtti. Artık kültüre önem ve ağırlık veriliyor Prof. Şen, TAVAK’ın araştırmasında Türkiye’de futbol ve gastronomi ekonomisi dışında ölçülmemiş üçüncü sektör olan kültür ekonomisinin 2011 yılında 30 milyar dolar sınırına güçlükle yaklaşan turizm gelirlerinin yaklaşık %52’si oranında bir fazlalık oluşturduğunun tespit edildiğini söyledi. Şen, araştırmada Türkiye’de kültür ekonomisinde, İstanbul Contemporary başta olmak üzere önemli rol oynayan kuruluşların sayısının artmakta olduğunun saptandığını belirterek, birçok sponsor kuruluşun kültüre ağırlık vermeye başladığını sözlerine ekledi. Prof. Dr. Faruk Şen “Kültürün özellikle, dizilerle başlayan Kültür ekonomisi ürünlerinin dış ülkelere ihracatı ve başarıları diğer alanları da teşvik etmektedir” dedi. İhracat oranı yüksek TAVAK Başkanı Şen araştırmada metodolojik olarak 11 ana sektörde belirlenen 47 alt sektörde ölçümleme ya- pıldığını belirterek, milli gelir formatından yola çıkılarak harcamalara göre kültür ekonomisinin ulusal ekonomi içindeki yerinin öneminin ortaya çıktığını söyledi. Araştırmada, bul ölçümleme kapsamında Türkiye’de 2011 yılı içinde 46 milyar Dolarlık bir ekonominin oluştuğunu anlatan TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, “2011 yılı için kültür ekonomisindeki 46 milyar dolarlık tutarı o yılki ihracatımızı oluşturan 130 milyar Dolarla karşılaştırırsak kültür ekonomisinin ihracata orantısının yaklaşık olarak %38 olduğu ortaya çıkmaktadır. 2012 yılında Kültür Ekonomisinin ihracata orantısı %40 olmuştur. Daha gerçekçi olursak Türkiye’de 2011 yılındaki ihracatımızı ara girdilerini çıkarıp net ihracat olarak düşünürsek bu meblağın 52 milyar dolar civarında olduğunu görürüz. Bu da Türkiye’deki kültür ekonomisindeki dönen meblağını Türkiye’nin net ihracatına ciddi bir şekilde eriştiğini ortaya çıkarır. Türk sanatçıların ürünlerini artık yurtdışında da büyük ilgi görmektedir” dedi. 23 kültür sanat dünyası 2. Mamut Art Project Kaçtı, 3.ye Bekleriz... 15-19 Mayıs 2013’te ilkini görenlerin merakla beklediği MAMUT ART PROJECT, sınırları zorlayan eserlerle 3-6 Nisan tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta sanatseverlerle buluştu. Bu yıl ikincisi düzenlenen etkinlik, galeri sahipleri, koleksiyonerler ve küratörlerin katıldığı özel gösterim gecesi ile kapılarını açtı. Bağımsız ve gelecek vadeden sanatçıların erken keşfedilebilmesi amacıyla kurulan MAMUT ART PROJECT, sanatseverleri 55 genç sanatçı ile görsel ve besleyici bir sanat keşfine çıkardı. Türkiye’nin en kapsamlı ulaşılabilir sanat etkinliği olarak; Resim, Fotoğraf, Enstalasyon, Sokak Sanatları, Heykel, İllüstrasyon, Video Art, Land Art, Kinetic Art gibi farklı alanlardan 55 sanatçının her birinin yaklaşık 10’ar m2 sunum alanında 4 gün boyunca eserlerini sergilediği, sanatseverlere, özgün eserlere “ulaşılabilir” meblağlarla sahip olabilme imkânı sunan projede, engelli ve sosyal dezavantajlı gençlere ücretsiz olarak kültür ve sanat eğitimlerinin verildiği Düşler Akademisi’nin de bir sergi alanı vardı. Aynı zamanda iki stand ise interaktif seminerlere ayrıldı. İlkine 530, ikinciye 700 başvuru Kariyerlerinin başında olan genç sanatçıların üretimlerini desteklemek, kendilerine ait bir alanı kullanacakları sergileme deneyimini yaşatmak ve görünürlük sağlamak hedefiyle yola çıkan etkinlikte geçtiğimiz yıl 530 başvuru arasından 47 sanatçı sanat dünyasına tanıtılmıştı. 3.000 kişinin ziyaret ettiği sergide, eserlerin %60’ı satın alınarak önemli koleksiyonlarda yerini aldı. Bu yılki etkinlikte 700 başvuru arasından seçilen 55 sanatçı sanatseverlerle buluştu. 24 kültür sanat dünyası Üretken Mimari Etkinliklere Devam... Terminal Design tarafından düzenlenen “Mekân ve Olasılıklar”etkinliği 3-5 Nisan tarihlerinde Karaköy Rum İlkokulu’nda gerçekleştirildi. Etkinlikte konferansların yanı sıra ünlü tasarımcı ve mimarların ürettikleri mekânsal örneklemelere de yer verildi. İç mimar Yalın Tan ve Jeyan Ülkü’nün, camın renginin farklı bakış açılarına ve ışığın durumuna göre değişmesini sağlayan 3M Dichroic cam filminden oluşturduğu etkileyici tematik tasarım da ziyaretçilerle buluştu. İlk gün “Perakendede Mekânsal Yaklaşımlar”, ikinci gün “Müze ve Sergilemede Kurgu”, üçüncü gün ise “Mekânsal İletişimde Araçlar” temalarına odaklanılan ve alanında dünyaca ünlü isimlerin konuşmacı olacağı konferanslara ev sahipliği yapan “Mekân ve Olasılıklar”da, ayrıca Atila Kuzu ve Levent Çırpıcı, Aziz Sarıyer, Durmuş Dilekçi ve Salih Küçüktuna, Nilüfer Kozikoğlu, Yalın Tan ve Jeyan Ülkü, Yeşim Bakırküre gibi konusunda uzman tasarımcı ve mimarların kendilerine ayrılmış alanlar için ürettikleri mekânsal örneklemeler de ziyaretçiler tarafından izlendi. 25 kültür sanat dünyası “Türkiye’nin Sanayi Devrimi”ne ışık tutan sergi Fotoğraf sanatının ülkemizdeki yaşayan en önemli temsilcilerinden biri kabul edilen Ersin Alok’un, İstanbul Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleştirdiği “1966-2014 Sanayi Fotoğrafları Sergisi” 7 - 19 Nisan tarihleri arasında İSO Sanat Galerisi’nde ziyaretçilerini ağırladı. Endüstri fotoğrafçılığı alanında ve diğer alanlarda pek çok ilkin temsilcisi kabul edilen Alok, Sanayi Fotoğrafları Sergisi’nde, yaklaşık 50 yıllık süreçte Türk sanayinin geçirdiği tüm evreleri, fotoğraf sanatı aracılığı ile gözler önüne seriyor. 26 kültür sanat dünyası “Son Ustalar” resim sergisi Ressam Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu’nun, 1990’lı yılların başından beri üzerinde çalıştığı “Kaybolan Meslekler” projesi kapsamındaki yeni sergisi İstanbul Ticaret Odası’nın katkısıyla, Yeni Camii Hünkar Kasrı’nda 10-25 Nisan 2014 tarihleri arasında gerçekleşti. Resimlerindeki bütünü tamamlayan dekoratif öğeleri sabırla ve incelikle işleyen, çağdaşlıkla geleneği fırçasıyla ustaca harmanlayan Diyarbakırlıoğlu, figüratif anlatımın günümüzdeki başta gelen temsilcilerinden gösteriliyor. Gerçekliği tüm sadeliği içinde tuvallerine yansıtan sanatçı, “Kaybolan Meslekler” teması üzerinde yıllardır sürdürdüğü çalışmalarıyla çok değerli tablolar üretmiş olmanın yanında yok olmuş bir yaşam tarzını ve Anadolu kültürünü kendine özgü yorumuyla gelecek nesillere aktarıyor. 27 kültür sanat dünyası Tasarım dünyası alldesign’da buluştu BMW ana sponsorluğunda, Arçelik, Armaggan ve Işıklar Tuğla co-sponsorluğunda düzenlenen alldesign 2014 Uluslararası Tasarım Konferansları ve Yaratıcı Endüstriler Fuarı, tasarım dünyasına ışık tuttu. Konferansları 1.500 kişi izlerken, fuarı 2 günde yaklaşık 8.000 kişi ziyaret etti. 28 kültür sanat dünyası Alldesign’da dünyanın en önemli trend kahinlerinden Lidewij Edelkoort, tasarımın dahi çocuğu Karim Rashid, endüstriyel tasarımcı, sanatçı Arik Levy, ekolojik çalışmalarıyla tanınan mimar Michael Pawlyn, dünyaca ünlü endüstriyel tasarımcı Ayşe Birsel, son dönem sevilen yerli TV dizilerinin ünlü yönetmeni Zeynep Günay Tan, endüstriyel tasarımcı Gamze Güven, duayen mimar Mario Botta, dünyanın en prestijli tasarım ödülleri Red Dot’un fikir babası ve Başkanı Prof. Dr. Peter Zec, ünlü grafik tasarımcı ve art direktör Stephan Bundi, Koleksiyon ile Tasarım Vakfı’nın kurucusu, mimar Faruk Malhan, modanın tasarımının önde gelen isimlerinden Tuvana Büyükçınar Demir ve Simay Bülbül, dünyanın önemli mimarlarından Diego Gronda gibi gibi pek çok isim konferans bölümünde izleyicilerle buluştu. Alldesign’ın fuar alanında pek çok firma en yeni tasarım ürünlerini sergiledi: BMW’nin inovasyon ve tasarımı buluşturan elektrikli modeli i3, 3bFab’ın Türkiye’de yetkili distribütörü olduğu, dünyada en çok satan 3D yazıcı markası Makerbot, Derin Design’ın 2014 koleksiyonundan ilk örnekler, BMS Mobilya’nın lansmanını yaptığı Herman Miller Mirra 2 serisi, Samet Mobilya Aksesuarları’nın Defne Koz tasarımı ürünleri fuarda karşımıza çıkan yeniliklerden yalnızca birkaçı idi. 29 kültür sanat dünyası Türk Sineması Araştırmaları veritabanı Haziran ayında test yayınına başlıyor Osmanlı’dan Günümüze Türk Sineması Elimizin Altında Olacak Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesi kapsamında Osmanlı'dan başlayarak Türk sinemasına dair yazılı, görsel ve işitsel tüm materyal titiz bir araştırmayla ele alınarak künye bilgileri oluşturuluyor. Proje tamamlandığında tarihimizin ve kültürümüzün çok önemli bir parçası olan Türk Sineması’nın en kapsamlı veritabanı ve arşivi, herkes için ulaşılabilir hale gelecek. “Türk Sineması ancak kökleriyle olan bağı akademik bir yaklaşımla yeniden kurularak yarına taşınabilir” mottosuyla yola çıkan Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV) ve İstanbul Şehir Üniversitesi Sinema TV Bölümü, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle Türk Sineması çatısı altında hayat bulan tüm çalışmaları sistematik bir şekilde ele alarak geniş, kapsamlı bir tespit, temin ve tasnif çalışması yürütüyor. Akademisyenlerden Türk Sineması ile ilgili herhangi bir bilgiyi arayan herkese hitap edecek www.tsa.org.tr üzerinden film, kişi, kitap, dergi, makale, röportaj ve tez kategorilerinde onbinlerce başlığa ait künye bilgilerine ve telif hakkı söz konusu olmayan ilgili dokümanlara ulaşmak mümkün olacak. Veritabanına paralel olarak proje kapsamında temin edilen filmler, kitaplar, süreli yayınlar, afişler, lobiler, vb materyallerle BİSAV Kütüphanesi bünyesinde oluşturulması planlanan TSA Arşiv Birimi yine araştırmacıların ve akademisyenlerin kullanımına açılacak. 30 kültür sanat dünyası İlk Deniz Filmleri Festivali Bodrum’da düzenlendi Mineral Event tarafından Türkiye’de ilk defa düzenlenecek olan Deniz Filmleri Festivali, 18 – 20 Nisan 2014 tarihlerinde denizin büyülü ve heyecan dolu dünyasına gönül verenler için Oasis Cinemarin Bodrum'da perdelerini açtı. Denize, denizciliğe, doğaya ve ilişkili her sosyal sorumluluk projesine destek veren Milta Bodrum Marina ana sponsorluğunda ve Bodrum Deniz Ticaret Odası organizasyonu ile düzenlenen festivalde birbirinden ilginç 11 film ve belgesel gösterimi üretsiz olarak gerçekleşti. Festivalin en dikkat çekici filmlerinden biri olan “Kon-tiki”, Thor Heyerdahl ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara yaptıkları yolculuğu anlatıyor. Film yüksek yapım kalitesi ve güçlü hikayesi ile dikkat çekiyor. Ünlü aktör Robert Redford’un güçlü oyunculuğu ile taçlanan film, yelkenlisi ile açık denizde yol alan bir adamın hayatta kalmak için verdiği savaşı anlatıyor. 31 kültür sanat dünyası Bir Dünya Mirası Shakespeare’in Doğumunun 450.Yılı 2014 yılı tüm dünyada ünlü İngiliz Yazar, Şair William Shakespeare'in 450. doğum yılı olarak kutlanıyor. Eğitimli eğitimsiz herkesin bildiği Romeo ve Jülyet, Hamlet, Makbet, Olmak ya da Olmamak gibi eser ve sözlerin müellifi, oyunları bütün büyük dillere çevrilen ve en çok sergilenen İngiliz şair, tiyatro yazarı Shakespeare (Şekspir) 26 Nisan 1564 - 23 Nisan 1616 yılları arasında yaşadı. Günümüze ulaşan eserleri, bazı ortaklaşa yazılanlarla birlikte 38 oyun, 154 sone, 2 uzun öykü şiir, John Combe adında bir adam için 2, Elias James için 1 kitabe, ve diğer birçok şiirden oluşuyor. Antonius ve Kleopatra, Hamlet, Julius Caesar (Jül Sezar), Kral Lear, Macbeth (Makbet), Othello, Romeo ve Juliet en tanınmış trajedileri olan büyük dahinin komedi tarzındaki Bir Yaz Gecesi Rüyası, Hırçın Kız, Kış Masalı, Onikinci Gece, Perikles, Venedik Taciri ve Yanlışlıklar Komedisi de dünya edebiyat ve entellektüel gelişimine yaptığı katkılarla belleklerde silinmeyen bir yer sahibi. Tarihi oyunları olan II. Richard , III. Richard, IV. Henry, V. Henry, VI. Henry, VIII. Henry iktidar çatışmalarını kişilik çatışmaları ve çevresel faktörlerle açıklamada öyle vurucu içeriğe sahiptir ki şiirsel diline mi belagat ustalığına mı algılama ve analiz ya da kurgu yeteneğine mi hayran kalacağınıza şaşırırsınız. Büyük eserleri… Pek çok eleştirmen Shakespeare’in trajedilerinin, sanatının doruk noktasını temsil ettiğine inanır. En ünlü trajedilerinden biri olan Hamlet’in hayalî kahramanı, özellikle “Olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu” şeklinde başlayan ünlü tiradı ile, büyük olasılıkla diğer 32 kültür sanat dünyası bütün Shakespeare karakterlerinden daha fazla tanındı ve tartışıldı. Shakespeare trajedilerinin olaylar dizisi sıklıkla, düzeni altüst eden ve kahramanla sevdiklerini yıkan bu tür ölümcül hata veya kusurlar üzerinde döner. Ölümcül kusuru tereddüt olan içe dönük Hamlet’in aksine, sonraki trajediler olan Othello ve Kral Lear’ın kahramanlarının sonunu getiren ise hızlı karar hataları oldu. Othello’da, kötü adam Iago Othello’nun cinsel kıskançlığı, onu, kendisini seven karısını öldürdüğü noktaya sürükler. Kral Lear’da, yaşlı kral güçlerinden vazgeçerek trajik hatayı yapar, böylelikle Gloucester Kontu’na yapılan işkenceye ve kör edilmesine, Lear’ın en küçük kızı Cordelia’nın ise cinayetine yol açan olayları başlatır. Shakespeare trajedilerinin en kısası ve yoğunu olarak nitelenen Macbeth’te, adil kralı öldürmek ve tahtı ele geçirmek için, kontrol edilemez bir hırs Macbeth’i ve karısı Lady Machbeth’i, ancak kendi suçluluk duyguları onları da yok edinceye kadar kışkırtır. Bu oyunda, Shakespeare trajik yapıya doğaüstü bir öge ekler. Son önemli oyunları olan Antonius ve Kleopatra ve Coriolanus, Shakespeare’in en güzel şiirlerinden bazılarını içerir, şair ve eleştirmen T. S. Eliot tarafından Shakespeare’in en başarılı trajedileri sayılmaktadır. Bir Yaz Gecesi Rüyası bir büyü ve yanlışlıklar komedisidir. Atina yakınlarındaki bir koruda yollarını şaşıran dört sevgili, Periler Kralı Oberon ile kavgacı hizmetkârı Puck’ın büyüsüne kapılırlar. Kentten bir grup işçi de, gözden uzak bir yerde oyunlarını prova etmek için koruya gelir. Onlar da perilere katılırlar ve ortaya bir sürü karışıklık ve komik durum çıkar. Romeo ve Juliet ise bizim Leyla ile Mecnun gibi düşman aileler arasında kavuşulamayan bir aşkın hikayesidir. Eserlerinden akıllara kazınan bazı tiradları, dizeleri… • Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır. • Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir. • Felaket, dost sayısını sıfıra indirir. • Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur. • Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, aşk sanıyorsunuz. • Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver. • Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar. • Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir, boş yere üzülen ise kendi kendini soyar. • Dünü ya da bugünü değil anı yaşamalısınız. Çünkü; şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa eğer bugün olmaz. • Ne kadar da fakirdir sabrı olmayanlar. • Korkaklar bin kez ölür daha ölmeden, gözü pekler ise bir kez tadarlar ölümü. • En iyiyi bulmak için uğraşırken iyiyi kaybediyoruz. • Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni/Değmez bu yangın yeri avuc açmaya değmez/Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini/Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz/Değil mi ki ayaklar altında insan onuru/O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış/ Ezilmiş hor görülmüş el emegi göz nuru/ Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş/Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın/Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene/Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın/Değil mi ki kötülükler kadı olmuş Yemen’e/Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama/ Seni yalnız koymak var ya o koyuyor adama. 33 kültür sanat dünyası İstanbul'daki Müzelerin Ücretsiz Günleri İstanbul birçok müze var. Bunlardan özellikle devlet kurumlarına bağlı olanlarından birçoğu ücretsiz gezilebiliyor. Ücretli ve özel girişimlerle vakıflara bağlı olanlar ise en azından haftada 1 gün ücretsiz giriş uygulaması yapıyor. Çavuşbaşı Aydınlatma Müzesi’ni muhakkak görün Beykozumuz’daki Çağlar Boyu Aydınlatma, Isıtma ve Çeşitli Kolleksiyonlar Müzesi ilk durağımız. Anadolu ve çeşitli ülkelerden toparlanmış eserler arasında; çeşitli meşaleler ve kandiller, en eski örneklerden günümüze kadar şamdan çeşitleri, kolza yağı, gazyağı, ispirto, benzin, karpit ve çeşitli bitkisel yağlardan aydınlatma ve ısıtma araçları, buğdayın ekmek olmasını anlatan araç ve gereçler, çeşitli din ve inanışlara ait tılsım, büyü ve nazarlıklar, Anadolu tuğlaları koleksiyonu ve ilk bulunan matkaptan, günümüze kadar kullanılan matkaplar, çekül, su terazisi ve birçok eski buluşlara ait örnekler, gibi 6-10 bin yıllık eserlerin sergilendiği bu nadide müze pazartesiler hariç her gün açık. Cüzi bir ücretle giriş yapılan müzeye öğrenciler ücretsiz girebiliyor. Adresi: Çengeldere Mh. Çengeldere Cd. No:35 Çavuşbaşı/Beykoz. 34 kültür sanat dünyası Diğerleri… Tophane tramvay durağına yürüme mesafesinde, Boğaz’ın tam dibinde muhteşem manzarasıyla İstanbul Modern, sergiler dışında, sinema salonu, kütüphanesi ve restoranı ile sanatseverlere hizmet sunuyor. Müzeyi Perşembe günleri ücretsiz gezebiliyorsunuz. Eminönü’nde Yeni Cami’nin arka tarafında büyükçe tarihi bir binadaki İş Bankası Müzesi, 2005 yılında müzeye çevrilmiş. İçerisinde bankacılıkla ilgili eserlerin yer aldığı müzede cebinizdeki paraların gerçek olup olmadığını kontrol edebileceğiniz bir bölüm de mevcut. İş Bankası Müzesi’ni kapalı olduğu pazartesi günleri hariç ücretsiz gezebiliyorsunuz. Beyoğlu’ndaki Adam Mickiewicz Müzesi ile Sultanahmet’teki Türbeler Müzesi de ücretsiz müzelerden ikisi. İstanbul Modern Çok özel sergi ve eserlere evsahipliği yapan Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi çarşamba günleri ücretsiz geziliyor. TRT Tepebaşı binasının hemen karşısında ve Beykoz’un yetiştirdiği önemli değerlerden Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosuna evsahipliği yapan Pera Müzesi de Çarşamba günleri Genç Çarşamba adı altında öğrenciler için ücretsiz uygulaması yapıyor. İş Bankası Müzesi 35 portre Ali Zengin: Beykoz, AK Parti ve Yücel Başkan Sayesinde Makus Talihini Yendi Türkiye’deki ilk büyükşehir belediyeleri, Turgut Özal’ın ilk Başbakanlık döneminde, 1984 yılı Ocak ayında çıkarılan 2972 Sayılı Yasa ve Mart ayında çıkarılan 195 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca üç büyük ilde kuruldu. Aynı yılın Temmuz ayında çıkarılan 3030 Sayılı Yasa ile büyükşehir ve ilçe belediyelerinin statüleri netleşti. Bu tarih itibarıyla İstanbul’un 15 ilçesi belediye haline gelirken şube olarak faaliyet gösteren Beykoz da bu belediyelerin arasına girdi. Beykoz’da doğup büyümüş, Beykoz ve Paşabahçe futbol takımlarında oynamış ve Sümerbank Deri İş Sendikası’nda son olarak Genel Sekreterlik yapmış olan Ali Zengin, 1984 yılı Mart ayında yapılan belediye seçimlerinde ANAP’tan aday gösterilerek Beykoz’un ilk belediye başkanı oldu. Görevini 1989’a kadar sürdürdü. “Ali Bey” diye soruyorum; “sizce, sizi neden seçtiler? Yani halk seçimlerde neye göre oy veriyor?” “Tabii ki benim bölgede tanınmış, hatta sendikacılıkta, ülke tarihinde, işçi lehine büyük bir ilki başarmış biri olmamın etkisi olmuş36 tur. Ancak Türkiye’de bu işler, daha çok, liderin desteğini alıp almamakla ilgilidir. Bana verilmiş oylar, aslında rahmetli Özal’a verilmiştir”. Ağırbaşlılığı ve samimi sohbetiyle bizi soru sormaktan çok dinlemeye sevk eden ve bu açıklamasıyla da tevazusuna şahit olduğumuz, halihazırda Beykoz Belediyesi Başkan Danışmanı olarak görev yapan Ali Bey’i can kulağıyla dinliyoruz… “İlk olarak araba iterek başladım göreve” “Seçimi kazandıktan sonra, Nisan ayıydı, ANAP’tan İBB Başkanı seçilen Bedrettin Dalan, biz yeni başkanları belediye binasına çağırdı. Üsküdar Belediye Başkanı seçilen arkadaşımla birlikte gittik. Dönerken araba Boğaz Köprüsü’nde istop etti. Ve gecenin bir saatinde, arabayı ite ite eve döndük. Başkanlıktaki ilk anım budur. İkincisi ise mazbata sonrası, devir teslim günü yaşanmış, benzer bir anı... Şu anki Sağlık Müdürlüğü binası, o zamanlar İstanbul Belediyesi Beykoz Şube Müdürlüğü’ydü. Şube Müdürü de, eski o dönemde adet olduğu üzere bir subaydı. Albayım sağolsun beni aradı ve devir teslim için makam arabası göndereceğini söyledi. Ben de o ilk heyecanla, belli ki içime bir hava atma iştahı da dolarak “evin önüne gelsin” dedim. Bütün gece uyuyamadım tabii. Çektim lacivert takım elbisemi, arabayı bekliyorum. Bir yandan da kafamda kuruyorum; makam arabası gelecek, şöför kapıyı açacak, arabaya bineceğim. Derken baktım, gele gele 74 model bir Toros gelmiş. Yani nereden nereye... O yokluk ortamlarında makam arabası bir Toros’tu, düşünün. Şimdi, lüks merakından değil elbette ama geldiğimiz varlıklı hali görmek ve şükretmek için söylüyorum; otomatik vitesli, park destekli gıcır gıcır arabalara biniyoruz. Neyse, şoför kapıyı açmıyor, öylece duruyor. “Niye duruyorsun?” diye sordum, “Çalıştıramıyorum” dedi. “Ne yapacağız peki?” deyince, “İterek çalıştırabiliriz ” demez mi... Lacivertler üstümde, ayağımın ve lastiğin tozuyla ilk iki icraatım araba itmek oldu kısacası... portre bahsettiğim Boğaz Kanunu’na tabi olduğu için aftan yararlanamıyordu. Özal’a durumu anlattık; yeminli büroların da dahil olduğu 3194 Sayılı bir yasa çıkarttı Mayıs 1985’te. O zamanki SODEP, şimdiki CHP ve ayrıca DYP, birlikte Anayasa Mahkemesi’ne gidip iptal ettirdiler. Böylece hem yeminli bürolar kapandı hem imar affı Beykoz’da uygulanamadığından kaçak ve plansız yapılaşma arttı. Bu durum bugün AK Parti tarafından Yücel Çelikbilek Başkan aracılığıyla düzeltiliyor. Biliyorsunuz, Beykoz’da vatandaşa tapular verilmeye başlandı. CHP’li Belediye Meclis Üyeleri, benim odama geldiklerinde; bununla ilgili yaptığımız planları çok beğendiklerini ve bunda payları olmasından memnuniyet duyduklarını söylüyorlardı, fakat mecliste red oyu vermişler. Sorsak, adları da halkçı ama, aileleri mutsuz edecek, üzecek iftiralarla siyaset yapmaktan çekinmiyorlar. Bu yüzden de bu tür siyasete ve muhalefete pek çok kişi inanmıyor. Bakın, tapular verilmeye başlandı ya, şimdi de, “neden seçime 5 kala veriyorsunuz” diye değersizleştirmeye çalışıyorlar... “Türkiye’de muhalif siyaset; çamur atmak, değersizleştirmek, yok saymak, çarpıtmak üzerine kurulu. Halkın ve kişilerin hakları bu uğurda hiçe sayılıyor.” 1984-1989 yıllarında ANAP adına ben yürüttüm belediye başkanlığını. Bir sonraki dönemi SHP aldı. Aslına bakarsanız, bizim seçimi kaybetmemiz, muhalefet adına bir mucizeydi ve bu mucizeyi gerçekleştirdiler. Sebeplerden biri Özal ile Dalan arasındaki fikir ayrılıkları ise ikincisi de Türkiye’deki “çamur at” siyasetini muhalefet sanan anlayıştır. Mesela 89 seçimleri döneminde SHP’liler dediler ki; “Ali Zengin devletin ormanlarını Acarlar’a peşkeş çekti, sattı. Orda da 10 tane, 15 tane villası var”. Allah sağlıklı, hayırlı ömürler versin benim bir oğlum, bir de kızım var. Oğlum kirada oturuyor şu anda. Ben 65 yaşına geldim, çalışmak zorundayım ve çalışıyorum. Bundan da bir şikayetim yok ama böyle siyaset, muhalefet olmaz. CHP’liler ne yazık ki her daim böyle bir siyaset izlemiştir. Hatta bütün muhalefet, siyaseti, bu tür; çamur atma, çarpıtma, yok sayma, değersizleştirme üzerine kurmuştur, sırf ülkenin kurucu partisinin bu tavrı yüzünden. Birkaç örnek daha vereyim size... Birkaç sene önce Paşabahçe Tepeüstü Devlet Hastanesi’ni depreme karşı güçlendirme kararı alındı. Hastaneyi geçici olarak ana hastaneye taşıdık. Hemen bir dedikodu çıkardılar; “7 yıldızlı otel yapıyorlar” diye. Bir sene sonra güçlendirme bitti, hastaneyi yerine taşıdık. Dedikoduyu çıkaranlar bu hastaneden sağlık hizmeti alırken yüzleri kızarıyor mu acaba? “İmar konusunun çözümü ta 85’te, SHP ve DYP yüzünden engellendi” “Belediyecilik hayatınızda içinizi acıtan bir şey var mı?” diye sorsanız; rahmetli Özal zamanında, 1984’te, 2981 Sayılı İmar Affı çıktı. Beykoz, daha önce portre “Makus talihimizi kökünden değiştiren ilk Başkan” 1989-1994 döneminde SHP’ye geçti başkanlık, sonraki dönem Refah Partisi ile Yücel Başkan geldi. Peşinden DSP geldi. 2004’teki seçimlerde AK Parti ile Muharrem Ergül Bey, 2009’daki seçimlerde yine AK Parti ve bu kez Yücel Başkan... 2014 seçimlerinde kendisi yeniden aday. Seçilirse, en uzun süre belediye başkanlığı yapmış kişi olarak tarihe geçecek inşallah. Beykoz için çok önemli olan imar ve mülkiyet sorununu kökünden çözen ilk Başkan ünvanını da Yücel Başkan alacak. Ve Beykozlu Beykoz’da kalacak... Beykoz, AK Partili son 10 yıl ve özellikle de bu son 5 yılda makus talihini yendi. İstanbul’da en çok 2b alanı olan yer burasıdır. 85’te İmar Affı ile çözmek isterken muhalefet tarafından engellendiğimiz mülkiyet sorunu, başımızdaki en büyük dertti. Yücel Başkan ve ekibinden Allah razı olsun. 2960 Sayılı Boğaz Kanunu’nda ihtiyaçlara cevap vermeyen planlar yenilendi ve yine CHP’lilerin itirazlarına rağmen meclisten geçirilip Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderildi. Sadece 2b değil Beykoz’da mülkiyet sorunu kökten bitiyor. Vakıf arazileri nerdeyse bitti. Hazine arazileri yavaş yavaş devralınıyor. Devir işlemleri ve şubat ortasından itibaren tapular verilmeye başlandı. “Tarihi değerlerine sahip çıkan, onlardan yeni değerler üreten bir Beykoz” Bakın burada Sümerbank deri kundura, Tekel, Şişecam ve PO tesisleri vardı. Bunlar, Beykoz daha belediye olmadan çıkarılan 2960 sayılı Boğaz Kanunu doğrultusunda yapılan planlarla kaldırılarak, turizm alanlarına dönüştürüldü. Bülent Ulusu Hükümeti zamanında çıkarılan bu kanun, Beykoz’da istihdamı olumsuz yönde etkiledi. Bana kalsa mesela ANAP zamanında Camköy Turistik Tesisleri olarak planlara işlenip onaylansa da Paşabahçe kalmalıydı. Ama ne yazık ki Paşabahçe camını bizden kopardılar. CHP’liler bunu da AK Parti’ye mal ettiler. Oysa Paşabahçe İş Bankası’nın ve CHP İş Bankası’nın önemli hissedarlarından. Ta başında bu planlar yapılırken neden engel olmadılar? Neyse, “buralarda ne oluyor, ne olacak?” derseniz, şimdilerde Tekel’de proje bazında çalışılıyor, Sümerbank arazileri film platosu gibi kullanılıyor. Hem buralar, hem Paşabahçe ile ilgilenenler projelerini hazırlıyor ama tabii bir yandan. En uygun olana izin verilecek. Burada tarih, sanayi tarihi açısından değeri olan kısımlar elbette ki korunacak. Paşabahçe yani Beykoz camı ile ilgili Camköy projemiz var, ki siz daha önce derginizde defalarca işlediniz. Kaymakamımız da projeye büyük katkı sağladı. Şu anda Beykoz’da 850 cam işçisi var. Polonezköy ile Cumhuriyet Köyü arasında cam vadisi kuruyoruz. Polonezköy, Anadolukavağı, Riva, Kanlıca gibi turistik bölgelere, ürünlerimizin satılacağı showroomlar, müzeler açacağız. Böylece camcılık kurslarında yetişen cam işçilerine iş yaratılacak. 100 eleman alıp yarı maaşları kaymakamlık, yarısı eleman arayıp da bulamadığını söyleyen işyerlerin38 ce ödeniyor. Bunların en iyi 20’sini İtalya Murano’ya göndermek ya da oradan ustalar getirip bunları eğitmek gibi düşüncelerimiz var. Diğerleri de iş sahibi olacaklar. Burada, seri üretimi yapılmasa da, özellikle Dereseki’de bastonculuk birkaç ustamız sayesinde yürüyor ve çok kaliteli, orijinal ürünler yapılıyor. Göksu ve Küçüksu toprağıyla çömlekçilik, kiremit ve tuğlacılık yapılırdı geçmişte. Çömlekçi olarak ise bir Çömlekçi Rıfat Ustamız kaldı. Bunları da canlandırmak istiyoruz. Ayakkabı, saya ve tekstil atölyelerimiz var. Bunlar için de projelerimiz bulunuyor. Anadoluhisarı, Yoros Kalesi, Riva Kalesi, Setüstü, Toplarönü, Göksu Deresi, Küçüksu Çayırı gibi bölgelerin İBB desteğiyle açık müze olarak projeleri hazırlandı. Bazı tarihi eser restorasyon ya da yeniden inşa işleri sürüyor. Yakın dönemlerden itibaren projeler bir bir açıklanacak. portre Doğa, çevre, eğitim, kültür-sanat elele... Belediye olarak sanatsal ve mesleki kurslar düzenliyoruz. Göksu Deresi’nin Baruthane bölümünde Baruthane Parkı yapıldı. Dereyi parktan ileriye doğru, en kötü ihtimalle Dört Kardeşler hatta Nato Yolu’na kadar uzatabiliriz. Balıkçılar Göksu Deresi üzerinde bulunan 2.köprüye kadar balığın geldiğini söylüyor. Tarihi kıyafetlerle sandal sefalarına başlayabiliriz derede. Belediyemizin Klasik Türk Müziği Korosu Baruthane’de çalışabilir, konser verebilir, sandallarda Anadoluhisarı Kültür Dayanışma Derneği ile işbirliğinde kemani-udi konarak ek hizmetler üretilebilir. Karlıtepe Projemiz Çamlıca Tepesi’ne rakip, belki daha da iyi olacak. Küçüksu Çayır Projemizle tarihi Küçüksu yeniden hayat bulacak. Beykoz üniversiteler için de önemli bir merkez olacak. Keşke bir üniversitemiz olsa diyorduk; 5.üniversitemiz geliyor. Kavacık’ta Medipol Sağlık Üniversitesi kuruluyor, Türk-Alman Üniversitesi, Çubuklu’da Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu, Anadoluhisarı’nda Marmara Üniversitesi’nin Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, İstanbul Üniversitesi’nin Su Ürünleri MYO. irfan k im l i k s izle şe n ihtiyaç ve fıtrat ötesi kentlere dair T arihsel süreçte kaynaklara, geçim ve sosyal imkanlara yakın, güvenlikli birimler olarak kentlerin ve tabii kentleşmenin en yoğun olduğu dönemleri yaşıyoruz. Ancak bu bahsigeçen avantajlar kırsaldan kentlere göçü arttırırken bunu planlamayan ülke ve kentlerde başgösteren acil konut ihtiyacı kentlerin geçmişle bağlarını koparacak ve bugünle arasına uçurumlar açacak ölçüde, sadece başını sokacak bir dört duvar arası mantığını harekete geçirerek kimliksiz, estetikten, sosyal imkanlardan uzak ve doğal afetlere karşı güvensiz bir yapılaşmaya yol açıyor. Öte yandan teknolojideki yeniliklerle birlikte bu kez gerek ihtiyaçlar abartılarak gerek yeni ihtiyaçlar ihdas edilerek yaratılışımıza, doğamıza rağmen bir yapıya doğru itiliyoruz. Yani yukarıda saydığımız avantajlar büyük çoğunluk için tam tersine döndüğü gibi birer dezavantaj haline de geliyor kentleşme ile birlikte. Birtakımımız çözüm olarak ‘hadi gelin köyümüze geri dönelim’ şarkısını seslendirsek de kuralların ve standartların geriye dönülmezliği ilkesi, elini kolunu bağlıyor kalan birçoklarımızın. İşte bu handikapları aşmanın yollarını arıyor pek çok ilgili entellektüeller ve tabii devletler ile örgütler... 40 irfan Kültürel birikimimizi gündelik hayata geri döndürmeliyiz Evrenol Arhitects Kurucusu Yüksek Mimar Mehpare Evrenol; “Kentlerimizin herhangi bir caddesinden kesit aldığımızda ayrışma, farklılaşma göremiyoruz; toplumsal hafıza silinmiş durumda ve gündelik hayat denen yaşam dinamiği aidiyet duygusundan yoksun. Göçlerle, nüfus artışıyla, globalleşmeyle tüm dünya kentlerinde mimarilerde bir sadelik, kolay yapılabilirlik, gittikçe birbirine benzeşme sorunları ortaya çıktı ve bu yapılaşma faaliyeti kent dokusu kavramını tahrip etti. Ülkemizde de tip proje kavramı kentlerimizi esir almış durumda ki bu kentin yerel özelliklerinin tahribine yol açıyor, zamanla da kentler kimliklerini kaybediyor. Geleneklerin tahrip edilmesi sonucunda insanların yüzyıllardır biriktirdiği kültürel değerlerin yok olduğunu, şehirlerin bunları taşıyamadığını ve mimari tekil çabaların yetersiz olduğunu görüyorum. Geleneğin korunması, geleneğin mimariye entegre edilmesi gerekiyor. Yerine, zamanına, yöresine ve arazisine uygunluk şartı ön plana alınarak geliştirilen projeler kentlere kimlik kazandıracak ve farklılaşmayı sağlayacaktır. Kent dokusu içinde bu farklılaşmanın önemi çok büyük. Ancak bu koşullarda kültürel birikimimizi yaşatabilir ve daha yaşanabilir çevreler üretebiliriz” şeklinde konuşuyor. David Harvey Mega binalar sermayenin karlılığına hizmet ediyor Boğaziçi Üniversitesi’ne konuk olan ünlü İngiliz coğrafyacı ve antropolog David Harvey de kapitalist kentleşmenin çelişkilerini katılımcılarla paylaştı. Kapitalist şehirlerin sosyal yaşamında yaşanan çelişkileri Marksist kuram çerçevesinde ortaya koyarak kentlerde yapılaşmanın sermaye birikimin devamlılığı açısından kilit bir role sahip olduğunun altını çizen Harvey, “Endüstriyel üretimin karşılaştığı aşırı-birikim krizlerini aşmak yolunda inşaat yapmak üzerinden geçici çözümler üretilmiştir, üretilmeye devam etmektedir. Kentlerde yeni büyük binaların inşa edilerek sermayenin karlılığını devamlı kılacak yeni bir ortamın oluşturulması sağlanmaya çalışılıyor. Sermaye sürekli hareket etme, akış içerisinde olma eğilimindedir, çünkü alım gücü yoksa değer yaratılamaz. Böylece kapitalist toplumlarda kentsel mekân sermaye için yeniden ve yeniden üretilen bir meta halini almıştır. Büyük ölçekli inşaat yapmak hoşa gidiyor. İş gökdelenleri, AVM’ler ve mega projeler yapılıyor, ve bunun üzerinden borçlanılarak finansman sağlanıyor. Bu sektör üzerinden büyük paralar kazanılıyor” dedi. Mehpare Evrenol 41 irfan Yaşam alanlarının artık kullanım değil değişim değeri var “Marksist kuramın daha birinci sayfasına dönecek olursak, kapitalist düzenin en büyük çelişkilerinden biriyle karşılaşıyoruz: Bir ürünün kullanım değerinin, değişim değerine dönüşmesi. Kentlerde ev ya da yaşam alanlarının artık kullanım değeri değil değişim değeri var. Bu nedenle yatırım amaçlı alınıp atıl bekletilen mekân sayısı büyük boyutlara ulaşmış durumda. O kadar ki kapitalist kentlerde artık kullanılmayan ev sayısı, evsiz insan 42 sayısından daha fazla” diyen Harvey, sermayenin diretmesi doğrultusunda kentlerin inanılmaz bir hızla büyüdüğüne dikkat çekti. Doğru politikalar üretilerek bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Aksi takdirde büyük tehlikelerin ortaya çıkabileceği konusunda uyarıda bulunan Harvey, “70’lerin kentleri ile bugünün kentlerini karşılaştırıldığı zaman aslında önümüzde duran tehlike açıkça ortada. Aynı bileşik hızla devam edecek bir büyümeyle 50 yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı düşününce, bugün kapitalist kentleşme hızının önüne geçmemiz gerektiğini net bir şekilde görebiliriz. irfan lanması hakkında kararları veriyor. New York’ta %1’lik bir kesimin yıllık geliri 3.5 milyar dolarken, halkın %50’si yıllık 30 bin dolar kazanıyor. Ve bu çoğunluk, şehirle ilgili kararlara neredeyse hiç dahil olamıyor. Bu şekilde yaşanabilir kentler oluşturmak çok zor” şeklinde konuştu. Sosyal medya eleştirisi: Bizim yarattığımız değer başkalarına milyar dolarlar kazandırıyor İşgücünün değerinin artık hiç denecek kadar az olduğunun da altını çizen David Harvey, yeni zenginler yaratan sosyal medya sitelerini buna örnek olarak gösterdi. Sosyal medyada içerik yaratanın da, üretimi sağlayanın da halk olduğunun altını çizen Harvey, “Ve bizler bunu gönüllü olarak yani bir karşılık değeri olmadan yapıyoruz. Ortaya çıkan ürün ise yaratıcılarına milyar dolarlar kazandırıyor. Değeri yaratan biziz, sermaye başka bir yere akıyor” dedi. Mekân tasarımına ilişkin özgün ve ufuk açıcı bir yaklaşım… Selim Velioğlu, akademisyenliğinin yanı sıra mimarlık mesleğinde geçirdiği 30 yıllık deneyimden yola çıkarak, “açılış” kavramıyla ortaya koyduğu tasarım anlayışını; düşünceler, tasarımlar ve yapılar eşliğinde YEM Yayın’dan çıkan “Bir Açılış Olarak Mekân” adlı kitabı aracılığıyla okuyucuya aktarıyor. Doğal ve kültürel değerlere duyarlı, insan odaklı tasarım anlayışı konusunda bir rehber niteliği taşıyan kitap ayrıca, tasarımın aslında gündelik yaşam ile ne kadar iç içe olduğuna ilişkin mesajlarla toplumu bilinçlendirmek, beklentilerinin karşılanabilir olduğu konusunda da topluma inanç aşılamayı hedefliyor. Kitabın bir diğer özelliği de okuyucuya, mekân tasarımının gündelik yaşam ile içiçeliğine ilişkin onu bilinçlendirecek, ufkunu açacak iletiler sunması. Velioğlu, ortak bir kimliğe sahip olan tasarımlar sonucu ortaya çıkan çevreyi şöyle ifade ediyor: “Bu ortak kimliğin ya da mekân duygusunun taşıyıcısının fiziksel unsurlar ve mekânsal çevre olması ile birlikte tasarımlar, esasen düşünsel katmanda birbirlerine bağlanmaktadırlar. Tasarımlar sonucu ortaya çıkan çevre ise artık tıpkı çevrelediği insan gibi, insana, doğal ve kültürel değerlere doğru bir ‘açılış’tır. ‘Açılış’ın tasarımlarımızda hem anlamsal hem de mekânsal olarak karşılığını bulduğunu söyleyebilirim.” Bir an önce yeni stratejiler oluşturulup, önlemler alınmalı. Birkaç yıl kullanılmayan evlerin devlet malı haline gelmesi bile düşünülebilir” dedi. Zengin daha zengin, fakir daha fakir hale geliyor Kapitalist kentlerde gelir adaletsizliğinin de çarpıcı boyutlara ulaştığını ifade eden Harvey, “Artık para fiziksel boyutunu yitirdi. Hem miktar hem mekân olarak sınırsız bir hal almış durumda. Üretmeden para kazanan sermaye sahipleri aynı zamanda kentlerin yapı43 Yücel Çelikbilek: kardeş şehir röportaj Oyunu Arttırarak Yeniden Başkan Olan ve Rekor Kıran “Beykoz’u Prangasından Kurtardık” 44 kardeş röportaj şehir Seçimleri bir önceki seçimde en yakın rakibinizle aranızda 5 puan fark varken bu kez 12 farkla kazandınız, hayırlı olsun. Ayrıca Beykoz’a en uzun süre Başkanlık yapan kişi de oldunuz. Sizce seçimi oyunuzu arttırarak kazanmanızdaki en büyük etken neydi? 5 yıl önce göreve geldiğimizde imar sorunuyla başbaşa bırakılmış, kaderine terk edilmiş bir Beykoz vardı. İlçedeki imar ve mülkiyet sorunları istenmeyen bir miras gibi gelecek kuşaklara kalıyordu. Bugünlerin mimarı olmak niyetiyle 5 yıl önce ‘Ya Allah, bismillah” dedik, yola çıktık. Bu yolda, sadece elimizi değil bedenimizi, aklımızı, yüreğimiz taşın altına koyduk. Hamd olsun hükümetimizin desteği, ilçe sakinlerimizin bize olan inancı ve gayretlerimizle imar sorununu çözerek Beykoz’u prangasından kurtardık ve özgürlüğüne kavuşturduk. 120 bin kişiye mülkiyet hakkı sağladık. Beykoz halkı, imar sorununu çözmek için gösterdiğimiz samimi gayret ve çabalarımızı gördü ve yine tercihini bizden yana kullandı, halkımız bu güzel ilçeye bize başkanlık yapma onurunu yeniden bize verdi. Hem de ard arda. İlçenin siyasi tarihinde bu ilk kez yaşanıyor. Şimdi Beykoz’un ufku açık, geleceği aydınlık. Beykoz’u gelecekte çok güzel günler bekliyor. Türkiye alt kimliklerin kamusal alana sokulmadığı bir geçmişten, tüm bunların özgür bırakıldığı bir döneme geçmiş olsa da bunun halka, 45 röportaj muhaliflerin algı operasyonları yüzünden anlatılamadığını düşünüyorum. Öyle ki bu algı operasyonları yüzünden yapılan hiçbir hizmet özellikle muhalif kimliklerce görülmüyor. Sizin bu algı, imaj çarpıtmalarına karşı algı yönetimi adına parti ya da belediye nezdinde projeleriniz ve çalışmalarınız oldu mu, olacak mı? Evet, özellikle Beykozlular’ın geleceğini çok yakından ilgilendiren 2B, mülkiyet konularındaki ‘Sessizliğimiz’ farklı kullanılmaya ve halkımız, yalan-dolanlarla yönlendirilmeye çalışıldı. Halbuki biz, çok önemli, Türkiye’de ilk defa Beykoz’da uygulanacak ‘Proje Alanı’ çalışmalarını başlattık. Bu çalışmalarımızın Beykoz halkının menfaatleri yönünde sekteye uğramaması gerekiyordu. Muhalefete birçok kez söyledim: “Bizi çağırın, çalışmalarla ilgili sizi doğru bilgilendirelim. Mülkiyet konusunu siyaset malzemesi yapmayın. Halkın geleceğiyle ilgili polemikler oluşturmayın” diye. Ama buna olumlu yanıt alamadık. Bölgede yalan yanlış 46 bilgilerle muhalefet yaptılar. Ne zaman ki, proje alanı çalışmamızı tamamladık, halkımıza giderek tek tek ya da bilboardlarla, broşürlerle, tv programlarıyla anlattık. Özellikle 3.300 ailemize tapu rayiç bedellerinin düşmesi ve oluşan istikrar ve güven ortamı bizleri çok rahatlattı. Halkımız da sağduyulu davranarak, oyuna sahip çıkarak, geleceğini tehlikeye atmayarak, istikrara ‘Evet’ dedi ve tekrar emaneti bizlere verdi. Sizce Beykoz nedir? Beykozlu olmak nedir? Beykoz denince akla neler geliyor? Beykoz sadece İstanbul’da değil, Türkiye’de bir benzeri olmayan bir kenttir. Tarihiyle, doğal güzellikleriyle, ormanıyla, deniziyle, insanıyla, komşuluğuyla, samimiyetiyle yaşanılacak ender ilçelerin başında gelir. Beykoz’daki komşuluk ilişkisini İstanbul’da başka yerde bulamazsınız. Bunu bir cenazede çok rahatlıkla görebilirsiniz. Pek çok projeniz oldu geçen dö- nem. Beykoz’un, İstanbul’un geçmiş sosyo-kültürel hayatındaki yeri daha çok; mesire, sayfiye, balıkçılık, ormancılık, tarım ve hayvancılıkla anılırken Meşrutiyet sonrası kurulan fabrika ve imalathanelerle buna sanayi de eklemlenmiş. Tabii ki bu gelişim bölgenin potansiyellerinin hayata yansıması şeklinde oluşmuş. Sizin de bölgeye yönelik pek çok projeniz arasında mesire işlevini sürdürdüğünüzü ve buna turistik boyutuyla birlikte geleneksel zanaatların canlandırılması, eğitim gibi ek işlevler kattığınızı gözlemliyoruz. Bölgeye yönelik projelerinizi neye göre, nasıl bir ekiple hazırlıyor ve uyguluyorsunuz? Beykoz binlerce yıllık tarihi geçmişi, yemyeşil doğası, tarihe tanıklık eden koruları, kasırları, sarayları, asırlardır Boğaziçi güneşiyle yıkanan yalıları, renkli kültürel ve sosyal dokusu ve değerleriyle çok özel bir belde. Bir peygamberi (Yuşa AS) bağrında saklıyor. Bu özellik bile Beykoz’a bağlanmak ve hizmetinde olmak için yeterli. Bu güzide ilçenin gele- röportaj ceğini tasarlarken, sorunlarını çözerken ilham kaynağımız ilçenin sahip olduğu birikimi ve değerlerleri oluyor. Beykoz’u, sahip olduğu değerlerini koruyarak imar etmeyi ve geleceğe taşımayı hedefliyoruz, aldığımız her karar ve altında imzası bulunan her projemizde bunu gözetiyoruz. Bu minvalde hazırladığımız Tarihi Küçüksu Mesiresi, Beykoz Camcılığının Tarihi Mirasını Koruma ve Geleceğe Kazandırma, Karlıtepe Mesire Alanı, Hz. Yuşa ve Çevresini Yenileme, Paşabahçe Vapuru İhya, Beykoz Kundurası ve Cam Sokağı, Elmalı Kent Ormanı gibi projeler ilçenin birikim ve değerlerinden esin bulan çalışmalardan sadece birkaçı. Yeni proje ve çalışmalarda bize ilham veren diğer husus da ilçenin turizm, kültür, eğitim ve spor kenti vizyonu. Geleceğe dair projeler üretirken geçmişten aldığımız güç kadar ilçe için belirlediğimiz bu vizyon hedeflerden de istifade ediyoruz. Ve inanıyorum ki ilçenin geçmişinden aldığımız güç, vizyon hedeflerin rehberliğinde Beykoz’da çok güzel günler doğacak. İstanbul’un kültür sanat hayatında manzaralı restoran, kafe, gece kulüpleri, belediye tesisleri, korular dışında aktif şekilde değerlendirilemediğini görüyoruz. Kültür sanat merkezleri, konser, sinema, tiyatro salonları, sanat galerileri, müzeler açısından Beykoz’un durumu nedir, yetersiz mi, ilgi mi düşük? Bu alanlara yönelik projeleriniz var mı? Belediye olarak en önemli hedeflerimizden biri de ilçedeki kültür-sanat merkezlerinin sayısını artırmak ve ilçe sakinlerinin bu merkezlerden azami yararlanmasını sağlamak. Göreve geldiğimizde ilk icraatlardan biri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’ni baştanbaşa yenilemek oldu. Beykoz’a yaraşır modern kültür merkezler kazandırdık ve yenilerinin yapımı devam ediyor. İlçemiz, İstanbul’un en büyük 5. İlçesi ve nüfusa oranla bakarsak yeni kültür sanat merkezleri, tiyatrolar, galeriler ve sanat aktivite alanlarına ihtiyaç olduğu görülüyor. Kültür merkezlerinde belediye olarak açığı kapatmaya gayret ediyoruz ve bizim düzenlediğimiz kültür-sanat etkinliklerine de ilgiyi artırmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar bu merkezlerde düzenlenen etkinliklerinde 90 bin kişiyi ağırladık. Kültür merkezimizde her hafta sonu çocuklarımız için tiyatro ve sinema gösterimleri yapıyoruz. Tabii ki bu sayıyı arttırmak, daha çok kişiye ulaşmak gerekir. Bu çalışmaların yanı sıra Beykoz’un tamamını bir kültür sanat merkezi olarak canlandırmayı planlıyoruz. İstanbul’un tek antik kalesi unvanın taşıyan “Yoros Kalesi” ilçemizde bulunuyor, Yuşa AS’nin makamı yine en güzel tepesinde şehrimizi gözetliyor. Kasırları, kışlası, yalıları Beykoz Kapalı Otopark Projesi sahilinde birer inci gibi sıralanıyor. Aslında Beykoz’un kendisi bir müze ve biz de bu kente ilgiyi artıracak projelerle uygulama arefesine geldik. Beykoz’a ilgiyi artıracak en orijinal projelerimizden birisi Karlıtepe-Sultaniye ve Beykoz Çayırı-Yuşa Tepesi arasına kurulacak olan teleferik hatları. Bu çalışmayla ilçenin öneminin anlaşılacağına inanıyorum. Elmalı Kent Ormanı Projesi sakinleri burada doğayla içiçe gün boyu ailecek çocuklarıyla, torunlarıyla vakit geçiriyorlar, doğaya ve toprağa dokunuyorlar. Doğal gıda bulmanın zorlaştığı günümüzde kendi sebze ve meyvesini yetiştirmenin ve sevdikleriyle paylaşmanın keyfini yaşıyorlar ve bu güzelliklere şahitlik etmek beni de çok mutlu ediyor. O yüzden bu bahçeleri iyi ki kurmuşuz, iyi ki doğaya hizmet eden bu çalışmaya imza atmışız diyorum. Hobi Bahçesini kurduğumuzda İstanbul’da ilk aktif bahçeler Beykoz’daydı. Şu an birkaç ilçenin daha bu bahçelere evsahipliği yaptığını biliyorum. Hobi Bahçeleri 50 m2 büyüklüğünde 100 bahçe mevcut. Mini bir hayvanat bahçesi, oyun parkları, kafeterya ve otopark da bulunuyor. Her bahar burada “Bahar Şenliği” düzenleyerek hem doğal yaşama dikkat çekiyoruz hem de çocuklarımızı toprakla buluşturuyoruz. Bahçelerimiz şu an yüzde yüz doluluk oranına sahip, ilçe içinden ve ilçe dışından, ve çok farklı meslek gruplarından ilgi hayli yoğun. Başvurulara yanıt vermekte zorlanıyoruz açıkçası. Taleplerin daha da artması halinde ilçemizin ulaşılabilir noktalarında yeni hobi bahçeleri oluşturmayı planlıyoruz. Ayrıca sizin bir de sanırım İstanbul’da tek, bir hobi bahçeleri uygulamanız var. Buna ilgi ne şekilde? Nasıl daha yaygınlaştırılabilir? İstanbul’un en yeşil ilçesi olan Beykoz’da doğal yapıyı canlı tutmak, toprakla haşır neşir olmayı seven kimselere, kendi sebze meyvesini yetiştirmek isteyenlere imkân sunmak üzere yaklaşık 4 yıl önce Hobi Bahçeleri’ni hizmete açtık. Bahçe Nikah Sarayı Projesi 47 röportaj İstanbul Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen insanların oluşturduğu karma bir köy-kasaba toplumundan şehir toplumuna geçişin san- yılı geçmiyor. Osmanlı döneminin ve tabii modern zamanların yerleşik ve estetik değer üreten kurallı saygılı şehir toplumuna ulaşılabilmesi açısından insanların yönlendirilmesi büyük önem taşıyor. Bunu yapmanın ilk yolu da Osmanlı İstanbulu’nu temel alıp onu çağa uyarlamak olsa gerek..? Zengin kültürel ve sosyal çeşitliliğe sahip, farklı renklerin huzur içinde yaşadığı ilçemizde toplumun tüm kesimlerine eşit hizmeti esas alıyoruz. Kültür sanattan , eğitime, spordan, turizme ve diğer tüm hizmetlerimize ilçe sakinlerimizin aynı şartlarda yararlanmasını gözetiyoruz. Toplumun cılarını yaşıyor. Çarpık kentleşmeden farklılıklara saygı, ilke ve değer esaslılıktan kuralları oturmuşluğa, trafik ve asayişe kadar pek çok sorunun temelinde bana kalsa bu olgu yatıyor. Ve tabii bu olgunun yanlış, eksik, afaki yorumlanması... Çoğunluğun Istanbul’a aşinalığı 50 48 tüm kesimleriyle her daim istişare ve iletişim halinde çalışıyoruz. Karşılıklı duyarlılık ve hoşgörü çerçevesinde kentimizi birlikte yönetiyoruz. Beykoz, ilçesine ve İstanbul’a duyarlı bireylerden oluşmaktadır. Biz de belediye olarak bu duyarlılığa ve bilince katkı sunmak amacıyla çeşitli sosyal ve kültürel aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Bunların sayısını yeni dönemdeki çalışmalarla arttırmayı planlıyoruz. Tabii bunların daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak bizim asli görevlerimiz arasında. Kültür merkezleri, spor salonları ve turizm alanlarının inşasına yönelik projelerimiz ve onaylarımız hazır. Çok yakında ilçemiz bu güzel işlerle çokça anılacak. Kültürel zenginliğimizi oluşturan yöre dernekleriyle de ortak aktivitelere tüm hızıyla devam edeceğiz. Festivallerimizin heyecanı ve coşkusu herkesimi ve herkesi kuşatacak. Eklemek istediğiniz başka hususlar var mı? Tekrar Beykozlu kardeşlerime gösterdikleri teveccühten dolayı teşekkür ederim. Çok isabetli bir karar vererek, hizmetlerin devamına imkan sağladılar. Onlardan aldığımız güçle, destekle onların köklü problemlerini tek tek sona erdirdiğimizi yaşayacaklar inşallah. Beş yıl sonra Beykoz’un çehresi değişmiş, gelişmiş, insanı daha mutlu daha huzurlu bir Beykoz görecekler. Sağlık Sağlığımızla İlgili Temel Bazı Sorunlara Yönelik Önemli Hususlar ve İpuçları Bağımlılıklar Doğal Afetlerden Daha Çok Can Alıyor! Alkol tüketimi en önemli ilk 10 kanser türünün nedeni Yeşilay Cemiyeti’nin yaptığı açıklamalara göre, halen dünyada 1 milyar 300 milyon kişi düzenli sigara içiyor, her yıl binlerce kişi alkol veya sebep olduğu trafik kazalarından ölüyor. Türkiye’de her yıl ortaya çıkan 50 bin yeni akciğer kanseri vakasının %80-90’ı tütün ürünlerin tüketiminden kaynaklanıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tütün, kanserden ölümlerin %22’sinden sorumlu. Yine DSÖ’nün 2005’te yaptığı araştırmaya göre bir nargile seansında çekilen duman hacmi 50 sigaraya eşit. Nargile dumanı akciğer kanseri, mesane kanseri, oral kanserlere yol açtığı bilinen toksik ajanları yüksek oranda içeriyor. Nargile içerken çok daha uzun sürelere dumana maruz kalınır ve bu da KOAH olma riskini arttırıyor. Nargile ayrıca hepatit, tüberküloz, herpes gibi çok çeşitli bulaşıcı hastalığın yayılmasına neden oluyor. DSÖ, alkol tüketimini en önemli ilk 10 kanser nedeninden biri olarak kabul ediyor. Az miktarda alkol tüketiminin dahi kansere yol açtığı ve tüketilen alkol miktarı arttıkça, kanser gelişme riskinin arttığı gözleniyor. Gelişmiş ülkelerde alınmaya başlanan tedbirlerle alkol tüketimi son 20 yıldır azalırken ülkemizde son 10 yılda 4 kat artış görülüyor. Kansere Karşı Bazı Tedbirler... • Sigara, puro, pipo, nargile vb. tütün ürünlerini içmeyin, içiyorsanız bırakın. Sigara içilen, havası kirli ortamlardan uzak durun. • Aşırı kilolu (obez) olmaktan kaçının. Vücut kitle indeksiniz (kg ağırlık/m boyunuzun karesi) 25’in üzerinde ise diyetisyen kontrolünde kilo verin. • Fiziksel olarak aktif olmaya gayret edin. Başka bir spor yapmıyorsanız en azından her gün düzenli olarak yarım saat yürüyün. • Alkol tüketiminizi kısıtlayın. Erkekler için günde 2, kadınlar için günde 1 kadehten fazla alkollü içecek tüketmeyin. • İşlenmiş et ve et ürünlerini (salam, sucuk, sosis vb) sık tüketmeyin. Yemeklerinizde yağsız et, tavuk ve balık tercih edin. Eti direkt ateşte pişirerek veya yağda kızartma şeklinde değil ızgara ya da haşlama şeklinde tüketin. Günlük kırmızı et tüketiminiz ortalama 100 gramı geçmemelidir. • Bol sebze ve meyve tüketin. Çok iyi yıkandıklarından emin olun ya da meyveleri kabuklarını soyarak tüketin. • Yiyeceklerinizi buzdolabı ya da derin dondurucuda koruyun. Salamura, turşu ve tuzlamalardan mümkün olduğunca kaçının. • Her türlü tozlu ortamda çalışmak zorundaysanız maske kullanın. • Özellikle yaz aylarında güneşin dik olarak geldiği saatlerde (11: 00-15: 00) güneş ışınlarından korunun (şap49 sağlık ka, güneş gözlüğü vb ile). UV ışınlarına karşı bol faktörlü koruyucu kremler kullanın. • Delici ya da kesici aletlerle yaralanma riski olan bir meslekte çalışıyorsanız Hepatit B riskine karşı aşılanın. • Güvenli cinsel hayat için prezervatif kullanın. Bu, her iki cinste AIDS’e karşı ve özellikle kadınlar için serviks kanserine karşı korunmada yararlıdır. Ayrıca doktorunuza danışarak serviks kanserine karşı aşı yaptırabilirsiniz. • Kronik stresten uzak durun. Gerekirse psikolojik destek alın. • Uygun yaşta bazı kanserler için (Meme, kolon, serviks ve prostat) kabul edilmiş olan tarama testlerine başlayın. Ailenizde kanser vakaları varsa bu testlere daha erken başlayabilirsiniz. Bu konuda gerekli ayrıntılı bilgiyi onkoloji ünitesi bulunan hastanelerden alabilirsiniz. Düşme ve Çarpmalar • 5 Aylıktan itibaren bebekler yattıkları yerde dönebildiklerinden yüksek ve yanları çocuğun düşebileceği şekilde açık olan masa üzerinde, sedirde veya salıncakta uyutmayın ve yalnız bırakmayın. • Balkon demirlerini çocukların sarkmayacağı yükseklikte ve aralarından geçemeyeceği genişlikte yaptırın. • Emekleyen ve yeni yürümeye başlayan çocukları balkon, duvar üstü, merdiven başı veya dam üzerinde tek başına bırakmayın. • Çocuklar takılıp düşeceğinden, odalarda halı uçlarının kıvrık olmamasına, zeminin ayağa takılacak bir şeyler içermemesine dikkat edin. • Mutfak, tuvalet, banyo gibi kaygan zeminleri ıslak tutmayın. • Merdiven başları ve kapı girişlerini iyi ışıklandırın. • Çocuğunuza küçük veya büyük olmayan, uygun ayakkabılar giydirin. • Çocuğunuzun yatağının yanlarına uygun yükseklikte, düşmesini önleyecek parmaklık yaptırın. • Kaza geçiren çocuk ağlamıyorsa, şuuru yerindeyse ve ellerini, kollarını normal hareket ettiriyorsa hiçbir müdahalede bulunmayın. Fakat 24 saat hareketlerini gözlemleyin. • Kazadan sonra 24 saat zarfında, yarım saat, 2 ya da 1 saat içinde 3’ten fazla fışkırır tarzda kusma, dalgınlık, sürekli uyku hali, solunum sıkıntısı, karın ağrısı, renk solukluğu veya havale geçirme gibi bulgular olursa mutlaka bir sağlık kuruluşuna götürün. • Yüksekten düşmelerde yukarıda sayılan belirtiler olmasa bile kırık çıkık veya bir iç kanama ihtimali olacağından en yakın sağlık kuruluşuna götürün. 50 • Kaza sonucu vücutta şişlik veya morluk oluşmuşsa üzerine buz veya soğuk suyla ıslatılmış bez koyarak daha fazla şişmesini önleyiniz. Sağlık Çocuk odalarında alınması gereken önlemler: • Çocuk karyolasının konumu çok önemlidir. Örneğin; pencere ve klima önü gibi doğrudan hava hareketi olan yere koyulmamalıdır. • Çocuk karyolası; priz, elektrik düğmesi, perde, perde ipine uzanamayacak konumda olmalıdır. • Çocuk karyolası tekerlekli ise emniyet kilitli olarak sabitlenmelidir. • Keskin kenar ve köşeleri olmamalıdır. • Korkuluk arasındaki mesafe 2.5 santimden dar, 6 santimden geniş olmamalıdır. • Çocuk odasının zemini toz tutucu halı vb. malzeme ile kaplanmamalıdır. Kolay temizlenen ve toz tutmayan malzemeler tercih edilmelidir. • Aydınlatma tavandan veya duvardan yapılmalı, lambader kullanılmamalıdır. • Odada mevcut sivri köşe ve kenarlar koruyucu ile kaplanmalı, kapılara menteşe ve her iki tarafına da parmak koruyucu uygulanmalıdır. • Sallanan koltuk gibi hareket eden eşyalar bulundurulmamalıdır. • Yüksekte olan alt değiştirme masası 1 yaşından sonra kullanılmamalıdır. • Yüksek dolaplar duvara sabitlenmelidir. • Sarkan kablolar, kablo kanalı içine alınmalı ve prizler priz koruyucu ile güvenli hale getirilmelidir. Salon veya oturma odasında alınması gereken önlemler: • Eşyalar; çocuğun yaşına göre konumlandırılmalı, örneğin oturma grubu hiçbir zaman pencere önüne konulmamalıdır. • Mekânda bulunan sivri köşe ve keskin kenarlar güvenli hale getirilmeli, pencerelere çocuk güvenlik kilidi, kapıya parmak koruyucu takılmalıdır. • Kütüphane ve raflı dolaplar, duvara sabitlenmeli, TV ve elektronik aletler de özel güvenlik ürünleri ile sabitlenmeli ve koruma altına alınmalıdır. • Büfe ve dolaplardaki çekmece ve dolap kapakları güvenlik kilitleri ile güvenli hale getirilmeli, varsa tüm cam yüzeyler güvenlik filmi ile kaplanmalıdır. • Yutulabilecek boyuttaki objeler, çocuğun ulaşamayacağı yere koyulmalıdır. • Sabit ve uzatmalı prizler, priz koruyucu ile kapatılmalıdır. • Saksı ve süs bitkilerindeki topraklar saksı toprak koruyucusu ile korunma altına alınmalıdır. • Etrafta zemini kaygan hale getirecek magazin ve dergi yaprakları kayma sebebi olacağından bulundurulmamalıdır. Mutfakta alınması gereken önlemler: • Ocak ve fırın için ocak bariyeri ve fırın için fırın kilidi kullanılmalı, mümkün olduğu kadar deterjan ve benzeri temizlik ürünleri dolapların alt gözlerine konulmamalı, konulmak zorunda ise mutlaka çocuk güvenlik kilidi kullanılmalıdır. • Çatal, bıçak ve benzeri mutfak eşyalarının bulunduğu dolap ve çekmeceler, çocuk güvenlik kilidi ile güvenli hale getirilmelidir. • Buzdolabı için buzdolabı kilidi kullanılmalı, buzdolabı kapağına mıknatıslı magnetler iliştirilmemelidir. • Mutfak tezgâhı ve benzeri keskin köşe ve kenarlar; köşe ve kenar koruyucusu ile kapatılmalıdır. • Mutfakta masa varsa, uzun masa örtüsü kullanılmamalıdır. • Su sebili varsa sıcak su bölümü iptal edilmelidir. • Bulaşık makinesi için kilit kullanılmalıdır. Bulaşık makinesine yerleştirilen çatal-bıçak gibi sivri ev aletleri sivri tarafı aşağı gelecek şekilde yerleştirilmelidir. Balkon veya bahçede alınması gereken önlemler: • Balkon kapısına çocuk güvenlik kilidi konulmalı, ayrıca balkon parmaklık aralıklarının özelliklerine göre file veya pleksi koruyucu uygulaması yapılmalıdır. Ancak balkonda masa, sandalye gibi eşyalar var ise, çocuk yalnız bırakılmamalıdır. Üzerine çıkıp aşağıya sarkabilir. • Bahçede bitkilerin çocuğa zarar vermeyecek türleri seçilmeli, böceğe karşı ilaçlama yapıldıktan 48 saat sonra çocuk bahçeye çıkarılmalıdır. • Bahçe çiti çocuğun aşamayacağı şekilde olmalı, bahçe çitinin yanında çocuğun tırmanabileceği ağaç olmamalıdır. • Bahçede yüzme havuzu varsa, kesinlikle standartlara uygun havuz güvenlik bariyeri kullanılmalıdır. 51 bekleriz Küçüksu, Çayırını Arıyor 52 bekleriz Küçük s u, A l em d a ğ y a m a çl a r ı nd a n d oğ a r ak A n a d o l u hi s a r ı y a k ı nl a r ı nd a B oğ a z ’ a d ök ül en Göks u i l e G ö z tep e’ ni n g üney y a m a çl a r ı nd a n i nen s el y at a k l a r ı n ı n bi r l eş m es i y l e m ey d a na g el en K üçük s u d ere l e r i a r a sı n d a k a l a n, A na d ol uhi s a r ı ’ na b a ğ l ı b i r s em t . A n t r pa r a ntez b el i r tel i m ; b u i k i z a k a r s uy a B a tı d i l l e r i n d e As y a T a tl ı Sul a r ı d eni y or ve K üçük s u i s m i nin B i z a n s devr i nd e Gök s u’ y a ver i l en Pota m i on (k üçü k ı r m a k ) ad ı nd a n tür ed i ğ i r i va y et ol unuy or . K a y na kl a r d a Kü ç ük s u ve çevr es i ni 4. M ur a d ’ ı n (1623- 1640) ç o k s e v d i ği ve b ur a y a “ Güm üş Sel vi ” a d ı nı ver d i ğ i be l i r t i l i y o r . Bug ün i çer i d oğ r u g i d i l d i k çe cı l ı z b i r g ör ün t ü s e y r e den d er eni n k ena r ı nd a , g eçm i ş ten g ünüm ü z e b ö l g e nin önem l i g eçi m k a y na k l a r ı nd a n b i r i ol a n t u ğ l a v e ki r em i tçi l i k i ş l er i s ür d ür ül ür k en tek tük d e o l s a y o l kena r l a r ı nd a k i b a hçel i evl er d e d e g eçm i ş i n y a ş a m kül tür ünün i z l er i tem a ş a ed i l eb i l i y or . 53 bekleriz Kasrı ve Çeşmesi’yle müsemma 17.Yüzyıl’dan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18.Yüzyıl’dan itibaren yoğun bir yapılaşma başlamış. Sultan 1.Mahmud döneminde (1730-1754) Divitdar Mehmed Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış. Bu yapı 3.Selim (1789-1807) ve 2.Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmış. Yapının yanına 3.Selim, çok sevdiği annesi Mihrişah Valide Sultan adına, 1806’da bir çeşme ve camii ekletmiş. Küçüksu Deresi boyunca uzanan su terazileri ile daha üst kotlardaki dere ve kaynaklardan getirilen çeşmenin suyu, uzun dönem Küçüksu Çayırı’na gezmeye gelenlere hayat vermiş. Tarihte kasır ve çevresi 17. Yüzyıl tarihçilerinden Eremya Çelebi Kömürcüyan (1637-1695) Küçüksu’dan hiç bahsetmezken ünlü seyyah Evliya Çelebi, “bir âb-ı hayât nehridir” diye bahsettiği Göksu’yu, üzerinde kayıklarla dolaşılan etrafı gül bahçeleri, küçük köşkler ve hazineye ait değirmenlerle çevrili, sakin bir yer olarak tasvir ediyor. 1800 tarihinde tamamladığı “Payitaht İstanbul’un Tarihçesi” isimli kitabında Sarraf Hovhannesyan (17401805) ise “sahilde, Büyük Göksu’nun yanında Küçük Göksu adı verilen güzel ve uzun bir düzlük vardır. Her iki yer de meskûn değildir. Eskiden bu iki suyun arasında bulunan padişah bahçesi, Sultan I. Mahmud döneminde bozulunca, yerine Divitdar Emin Mehmed Paşa tarafından H.1163 (M.1749-50) senesinde gösterişli bir saray yapılmıştır” diyerek ilk Küçüksu Kasrı’nın yapılışından söz ediyor. Melling, Preault, Pertusier, Allom ve Löwenhielm’in gravürlerinden tanıdığımız bu muhteşem ahşap kasır, Lale Devri sonrası yapılan en önemli saraylardan biri olarak gösteriliyor. 54 bekleriz Boğaz’ın ilk kâgir yapısı Saray ve kasır mimarlığında batılı biçimleri tercih eden Sultan Abdülmecid (1839-1861), eski ve ahşap yapıyı yıktırarak yerine bugünkü kasrı yaptırmış (1857 yılında hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı’nın mimarı Nigoğos Balyan, babası Garabet Balyan ile Dolmabahçe Sarayı’nın da mimarlarından). Bodrumuyla birlikte üç katlı, yığma tekniğiyle ve kargir olarak yapılmış kasır, Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından padişaha hediye için yaptırılan Beykoz Kasrı’nın inşaatına daha önceki bir tarihte başlanmışsa da, daha önce tamamlandığı ve kullanıma alındığı için Boğaziçi’nin ilk kâgir yapısı olarak gösteriliyor. Bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış, diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiş. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliği taşıdığından yatak odası bulunmuyor. Her odasında farklı renk mermerlerden inşa edilen şömineleri, farklı desenlerdeki parkeleri, marangozluğuyla tanınan Sultan 2.Abdülhamit tarafından çivisiz geçme tekniğiyle yapılan masa, zarif parmaklıkları, halıları, avizeleri, değerli tablolarıyla eşsiz bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış ve 1996 yılından itibaren bir müze-saray işlevi kazanmış. Kasrın hemen yanı başındaki iskele, çeşme ve özgün bahçenin geçmişte olduğu gibi halkın eğlenip dinlenebildiği bir mesire kimliğine kavuşturulması amacıyla kafeterya hizmetleri veriyor, genişletilen rıhtımda ulusal ya da uluslararası nitelikteki resepsiyonlar düzenleniyor. Tarihe yeniden kazandırılıyor Küçüksu Kasrı’nın hemen arkasındaki alanda yer alan ve 1950’li yılların ortasına kadar varlığını koruyan Bostancı Ocağı, cami, karakol ve bir kahveden oluşan yapılar topluluğunun bir parçası olan Mihrişah Valide Sultan Camii, şu an Beykoz ve İBB işbirliğinde yeniden inşa edilerek hayata kazandırılıyor. Ayrıca Darüttalim’i Musiki ziyafetlerinin icra edildiği, bakımsızlık, ilgisizlik yüzünden yok olan Fenerlikli Ahşap Köşk’ün de hayata kazandırılacağı proje yolda. 1960’lı yıllara kadar devam eden Küçüksu Çayırı gezmeleri de yapılan planlarla yeniden canlandırılmayı bekliyor. Bölgenin modern tarihine ilişkin canlandırılmayı bekleyen bir unsurun da Küçüksu Plajı olduğu söylenebilir. İSKİ’nin Küçüksu Deresi ıslah çalışmalarıyla temizlenen Küçüksu Plajı 2006 yılında hizmete alındı ancak 2009 yılında lağım dolayısıyla yeniden kapanmış durumda. 55 yeni yayınlar Ölmeden Önce Türkiye’de Görmeniz Gereken 101 Portre Caretta Yayıncılık, yine bir ilke imza attı ve sanatseverler için eşsiz bir referans kitabı olacak “Ölmeden Önce Türkiye’de Görmeniz Gereken 101 Portre”yi okuyucusuyla buluşturdu. Kitap, müzelerde sergilenen ve çeşitli koleksiyonlarda bulunan 101 sanatçının 101 portre çalışmasını bir arada sunuyor. Kitapta her bir portrenin öyküsünü anlatan bir metin de yer alıyor. Metinler, her biri kendi alanında oldukça deneyimli sanat eleştirmenleri ve sanat yazarları tarafından hazırlandı. Arada Kalanlar Hatay’ın Yayladağı sınırında Suriye savaş uçağının düşürülme anını bilgisayar oyunu gibi izledik ekranlardan. Savaşın gerçek yüzünü anlatan, insanın içini acıtan hikayeler ise semalarında savaş oyunlarının yaşandığı Yayladağı’ndan geldi. Gazeteci – Yazar Akın Bodur’un Hatay-Suriye hattındaki tanıklıklarından yola çıkarak kaleme aldığı “Arada Kalanlar” isimli kitabında, 40 Suriyeli’nin dramatik hikayesi anlatılıyor. Öteki Adam Yayınları’ndan çıkan Suriye savaşıyla ilgili ilk belgesel kitap, Reyhanlı saldırısı, Hatay’daki kamplar, El Nusra, El Kaide, ÖSO, Türkmenler, Aleviler, Sünniler, azınlıklar, istihbaratçılar, paralı savaşçılar gibi birçok kavram ve olayı daha net bir şekilde anlamamıza yardımcı oluyor. Asi’deki Antakya Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi galerisinde açılan “Asi’deki Antakya, Mozaikler Şehrinde İlk Araştırmalar” sergisinin kataloğu yayımlandı. Koç Üniversitesi Yayınları tarafından yayına hazırlanan kitapta, antik Antakya’nın tarihine, Antakya’daki ilk arkeolojik kazı çalışmalarına ve son dönem yapılan araştırmalara dair yazılar ve arşiv fotoğrafları, çağdaş fotoğraflar eşliğinde arkeoloji, tarih ve sanat meraklılarının ilgisine sunuluyor. Scott Redford tarafından derlenen kitaba alınan, bazıları aynı adlı sergide de sergilenen, 1932-39 yılları arasında Princeton Üniversitesi ekiplerince Antakya’da yürütülen ilk arkeolojik kazılara ait siyah-beyaz fotoğraflar, okuru sadece bir arkeolojik kazının geçmişine değil, bu büyülü şehrin 1930’lu yıllarına da götürüyor. Canım Sana Feda “Modern etik, birbirine eklemlenmiş iki kutsallık etrafında örgütlenir: Tekil-öznenin otantiklik referanslı öznelliğini temel alan ‘otantik etik’ ile evrensel nitelikleriyle onu kendi türündekilere bağlayan ‘insan hakları etiği’. Birey, özgür seçimleri ile kendini toplumun diğer üyelerinden ayırarak soyutluğunu korurken, diğerleri ile birlikte yarattıkları aynı dünyayı paylaşarak somutluğunu doğrular. Ancak, bu eklemlenme-örtüşme bir gerilim yaratır ve modern birey, bu gerilimin ortasında yer alır.” Dünyanın “büyüsü” bozulunca dinselliğe ne oldu? Modern milliyetçilik ve “halk” fikri içinde dinsel düşünce varlığını nasıl sürdürüyor? İnsan hakları nosyonu dinsel düşüncenin kutsallık imzasını nasıl taşıyor? “Kendi olma” idealinin kurban vermeyle ilişkisi nedir? Saime Tuğrul, günümüzün temel toplumsal sorunlarını tarihsel bir perspektifle ele alıyor: Egemenliğin yeni biçimlerinin tarih içinde izlerini sürerek, “çıplak hayatlar”ın ortaya çıkış mekanizmalarını gösteriyor. Zengin bir literatür, güçlü bir analiz... 56 yeni yayınlar Galiz Kahraman İhsan Oktay Anar’ın İletişim Yayınları Deneme/Yazın kategorisinde yayınladığı Galiz Kahraman, bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesi. O hem herkes hem de hiç kimse. Dünyadan alacağını tahsil etmeye geldi. Çünkü, Tanrı dahil herkesin ona borcu var. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte o. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi insan olmanın, “olmasa da olur” halini icra etmesinde hiçbir sakınca yok. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkı. Sıradanlığın üst insanı o. Asilliğiyle asilleşememesi umrunda bile değil. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük alemine sığan kainatı kabul etmek. Çünkü bilmekte ki, gerçek bilgelik de zaten budur. Umarız bir önceki kitabı gibi derin bir hayalkırıklığı değildir. Hayal Ayşe Kulin, Dönüş’ün ardından Remzi Kitabevi’nden çıkardığı yeni kitabı Hayal’de 1983’ten bu yana yaşamında yer alan renkli olaylara ve ilginç anekdotlara yer veriyor. Bu kitapta yazarlık hayaliyle başlayan bir yaşamın günümüze uzanan renkli görüntüleri yer alıyor. Özgün çizimlerle desteklenmiş olan Hayal aynı zamanda Kulin’in günümüze uzanan yazarlık serüveninin de bir öyküsü... Hayal, Kulin’in bir umuduyla son buluyor: “Bu dünyada var olduğum sürece hayal kurmaktan vazgeçmeyeceğim. Okurlarımla daha nice hayalde buluşmak üzere!” Neyim Var? Ne Yapayım? Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hayy Yayınları’ndan Hayatı Uzatmanın Sırları serisinin ikinci kitabı ile karşınızda. Kitap ‘geç kalmamanız için’ işaretleri doğru okumanızı ve sağlığınızın kontrolünü ele almanızı sağlayacak değerli bilgilerle dolu. Müftüoğlu önsözde şöyle anlatıyor kitabi yazma sebebini: ‘’Bu kitap benim için çok önemli, çünkü onu size sağlığınızı koruma fırsatı verecek bilgilerle doldurdum. Eğer işaretleri okuyabilir, vücudunuzla yakın temas kurabilirseniz hastalıklar daha ortaya çıkmadan onları durdurabilir ya da onları kontrol altına alabilirsiniz. Ben bu kitabı ‘keşke’ dememeniz için yazdım.” Yemezler Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları, özellikle kanser hastalarıyla ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından başlayan verilerini mercek altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla gözden geçiriyor. Doğal döngülerle ve insanın doğasıyla uyumlu olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı biliminin kâğıttan kuleleri için Yemezler! diyor. 57 yeni yayınlar Rabbim Beni Doktorlardan Koru! Hayatını mesleğine adamış bir hekim olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın 40 yıllık tıp serüveninin kısa bir özeti aslında. Hastasının kalbini dinlemeyi unutup sayfa sayfa tetkik-tahlil yazan yeni tıp anlayışına bir serzeniş; hastalığı sermayeye dönüştüren tıp ekonomisine bir eleştiri; liseleştirilen tıp fakültelerine karşı bir intizar var bu kitapta. Hasta Etmeyin Adamı! Hastalıklar artıyor. Gıda zannederek yiyip içtiklerimiz bizi daha çocuk yaşta zehirlemeye başlıyor. Tıp ise üç maymunu oynuyor, duymuyor, görmüyor, uyarmıyor. Bugün tıbbın en büyük marifeti, “kontrole git bakalım, neren hastalanmış” demek. O büyük an gelip de hastalandığımızda büyük bir sevinçle üzerimize atılıyor. Testler, tahliller, MR’lar, ilaçlar, cihazlar, ameliyatlar… ‘Vahşi tıp’ ve ‘sağlıksız gıda endüstrisi’ ortak çıkarlar doğrultusunda adeta sırt sırta vermiş ‘müşteri’ bekliyor! Allah’tan, modern tıbbın robotu olmamış, ‘şefkatli’ hekimlerimiz de var. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta bu kitabında peynir ekmek gibi tükettiğimiz gündelik zehirleri ifşa ediyor. Margarin firmasıyla kol kola kampanya düzenleyen derneklerin ipliğini pazara çıkarıyor. İlaç ve gıda şirketlerinin adamı olmuş sözde otoritelerin kulağını çekiyor! Prof. Küçükusta’ya göre esas marifet ‘koruyucu hekimlik’ olduğu zamanlardaki gibi sağlıklı yaşamamız ve hastalanmamamız. Bunun için de ambalajlı yalanları yutmamamız lazım! Şifanın Şifresi Unutturuldu bize şifa! Unuttuk iyileşmeyi. Son yüzyılda kronik hastalıklar çığ gibi büyüdü. Ortodoks tıp binlerce yıllık şifalı bitkiler ve uygulamalardan oluşan mirası elinin tersiyle bir kenara itiyor. Oysa şifanın şifresi, Batı tıbbına arkamızı dönmeden, hastalığı değil hastayı tamamlayıcı tedavi yöntemleriyle iyileştirmekte yatmaktadır. Bu kitapta anlatılan yöntemlerin sonuçları, aslında şifanın şifrelerinin hayatımızda dünden var olduğunu ve bugün farkındalık oluşturarak uygulandığında son derece iyi sonuçlar alınabileceğini göstermektedir. Uzm, Dr. Dinçer bu kitabında şifaya giden yolda insani bir kombinasyon öneriyor bizlere: Az Batı tıbbı + bol tamamlayıcı tıp + sürekli dua = Şifa Kutsal’a Dair Rudolf Otto kutsal için; “tamamen farklı” ve “hiçbir şeye benzemeyen” tanımlarını ortaya koymuş ve Tanrının tam olarak bilinmezlik özelliğinde olduğunun altını çizmiş, buradan yola çıkarak da Kant terminolojisinde yer alan “numen” kavramından “numinous”’u üretmiştir. Yani tanrının kutsal oluşunu numinous ile olan bağlantısına dayandırmıştır. Kısacası tanrının numinous olma durumu tam anlamıyla O’nun hiçbir şeye benzemeyen, tamamen başka oluşundan vuku bulmuştur. 58 yeni yayınlar Oryantalizmin Kısa Tarihi Oryantalizmin inceleme nesnesi Doğu olmakla birlikte, Batı’da Doğu toplumlarını açıklamak iddiasıyla ortaya atılan teoriler, Batı kimliğinin özelliklerini daha da belirgin kılmaya dönüktür. Bu yönüyle oryantalizmin tarihi, Batı’nın bizzat kendisinin, fikirlerinin, eylemlerinin, ilgilerinin ve tarzlarının tarihidir. Oryantalizmin tarihi, bize Batılı bilincin de tarihini sunmaktadır. Bu kitap oryantalizmin tarihini pek çok sorularla anlatıyor. Tüm bu soruların cevaplarını entellektüel tadı zirvede bir metinde bulmak istiyorsanız Yücel Bulut’un bu kitabı tam size göre. Pala Hayriye Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikâyesi... Figen Şakacı, Bitirgen’le başladığı büyüme hikâyesine Pala Hayriye’yle devam ediyor. Doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye’nin kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor. Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikâyesi... Böreğe pudra şekeri ister misin? Ertürk Yöndem, Lenin’i döver mi? Kim otlu peynir kokuyor? “Bekâret esaret”, yarım yarım hatıralar, öğrenciler, gazeteciler... Kim dans eder ki komparsitayla? Şehrin yokuşları, çıkmaz sokakları... Yalnız mısın sen oralarda? Rabb’in İçin Sabret Psikolojik Danışman ve Yazar Uğur Koşar’ın Destek Yayınları’ndan çıkan eseri tasavvuf ve tarikatlar kategorisinden yayınlanmış. Tanıtım bülteninde kitabın içeriği şöyle anlatılıyor: Sabır dostların makamıdır… Allah sıkıntı verdiyse mümine bilsin ki derecesi yükselsin diye… Ve artık sadece Allah için sabretmek düşer geriye… Kalbini çevirdiğin zaman asırlar öncesine İçini sımsıkı saracak bir ayet düşecek gönlüne: “Rabb’in için Sabret”… Sanat Emeği Ali Artun’un İletişim Yayınları’ndan çıkan bu derleme eserinin içeriği şöyle tanıtılıyor: “Sanat emeği” deyince üzerinde durulması gereken en etkili hadise, kuşkusuz kültürün özelleştirilmesiyle birlikte başlayan kültür endüstrisindeki patlama ve dönüşümlerdir. Kültür endüstrisi biteviye dallanıp budaklanmakta ve bu endüstride çalışanların sayısı her geçen gün kabarmaktadır. Medya, yayın, iletişim, PR, pazarlama/markalandırma, reklam, eğlence, spor, turizm, tasarım, eğitim, bilişim, telekomünikasyon gibi alanları dolduranların, kentsel çalışan nüfus içindeki oranı, bütün hizmet ve finans sektörü de hesaba katılınca, gelişmiş ülkelerde maddi üretim sektöründekileri çoktan katlamıştır. Kültür endüstrisinin müzeler, bienaller, festivaller, fuarlar, galeriler, müzayedeler aracılığıyla örgütlenen doğrudan sanatla ilgili ağları da giderek giriftleşmekte ve şişmektedir. Bunlar arasında sanatın küreselleştirilmesinin asal ortamları olarak ortaya çıkan bienaller, Paolo Virno ve Pascal Gielen gibi prekarite yazarları tarafından post-Fordist, gayri maddi, esnek ve güvencesiz emek rejimlerinin ideal modeli olarak tanımlanmaktadır. Hatta Gielen daha da ileri giderek, bütünüyle “sanat ortamının ekonomik sömürü için ideal bir model” olup olmadığını irdelemektedir. Gerçekten de, bienal sanatçıları, küresel korporasyonların himayesi altında örgütlenen bu son derecede otokratik ortamların bir anlamda çalışanları sayılmazlar mı? 59 Beykoz’da kültür sanat Çocuklara Kitabı Sevdiren Kütüphane Pek Yakında... Beykozlular’a “Kütüphaneler Haftası”nda “Çocuk Kütüphanesi” müjdesi geldi. Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Osman Akfırat Kütüphanesi bünyesinde, çocuklara özel kitap ve yayınlardan oluşan bir kütüphane kurulacağını söyledi. İlçe sakinlerine kitapların zengin dünyasını aralayan ve 35 bin seçkin esere ev sahipliği yapan Osman Akfırat Kütüphanesi açıldığı günden bu yana 5 bin 377 üye sayısına ulaştı. Okurlardan büyük ilgi gören kütüphaneden ayda 3 bin kişi yararlanıyor. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde hizmet veren kütüphane bünyesindeki çocuk kitaplığı bölümü daha çok çocuğa ulaşmak için ayrı bir katta “Çocuk Kütüphanesi” olarak düzenlenecek. Çocuklara kitap sevgisi ve okuma zevkini aşılamak amacıyla kurulacak kütüphane bünyesinde ilçedeki okullarla ortak etkinlikler, masal saatleri, okuma günleri ve çeşitli aktiviteler düzenlenecek, çocuk edebiyatı yazarları ağırlanacak. Beykoz Çocuk Kütüphanesi’nin 2014 yılı içinde tamamlanması planlanıyor. 60 Beykoz’da kültür sanat Funda Arar Dünya Kadınlar Günü’nde Beykoz’u Coşturdu Beykoz Belediyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Funda Arar konseri düzenledi. Sevilen şarkılarından oluşan repertuarıyla ilçe sakinleriyle buluşan sanatçı, 1,5 saat süren konseri boyunca güçlü bir performans sergiledi. Yağmura rağmen Belediye Meydanı’nı dolduran Beykozlu kadınlar konser boyunca coşkuyla eğlendi, Yak Gel, Sen ve Ben, Hafıza, Yok Yok, Benim İçin Üzülme, İkimiz, Neyse gibi sevilen şarkılarını seslendiren sanatçıya eşlik ettiler. Beykoz Belediyesi konseri izlemeye gelen hanımlara sümbül, lale ve çeşitli hediyeler dağıttı. günden itibaren, ev hanımlarına, kadınlara yönelik birçok proje gerçekleştirdik. En başta, Bilgili Hanım projemizle, 2.500 evhanımı ücretsiz kurslarımızdan yararlandı. Sık sık onlarla kahvaltılı toplantılarda, çeşitli organizasyonlarda biraraya geldik. Amacımız, kadınların da, her alanda kendilerini iyi yetiştirmeleri ve gelecek nesillerimize örnek olmalarını sağlamaktır” dedi. Sahneye çıkarak tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek “Toplumun yapısını güçlendiren, şekillendiren, aile birliğimizin en önemli unsuru olan kadınlarımız birer anne, birer eş, birer kardeştir. Onlar her zaman özverinin, sevginin, merhametin, şefkatin kaynağı olmuştur. İnancımız da, kadınların birer emanet olduğunu emretmektedir. Yerel yöneticiler olarak, göreve geldiğimiz 61 Beykoz’da kültür sanat Beykoz’da İkinci Arıcılık Merkezi İstanbul’un en çok bal üreten ilçesi olan Beykoz’da, kestane balıyla meşhur Akbaba Köyü’nden sonra Bozhane Köyü’nde de ikinci bir arıcılık merkezi doğuyor. Beykoz Belediye Başkanlığı ve Beykoz İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından başlatılan “Arıcılığı Geliştirme ve Destekleme Projesi” kapsamında arıcılara verilen destek devam ediyor. Akbaba Köyü’nün ardından Bozhane, Göllü, Paşamandıra, Öğümce ve Kılıçlı sakinlerinin talepleri üzerine, Bozhane Mahallesinde Arı Yetiştiriciliği Kursu düzenlendi. Beykoz Belediye Başkanlığı, Beykoz İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Beykoz Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve mahalle muhtarları işbirliğinde arıcılara 62 80 saatlik Arı Yetiştiriciliği kursu verildi. Kursiyerlere arıcılık ekipmanları, arı ırkları, besleme ilkeleri, arı hastalıkları ve hastalıklardan korunma konuları hakkında aydınlatıcı bilgiler aktarıldı. Kursa katılan 56 kursiyerden, sınavlarda başarılı olan 50 kursiyer Arı Yetiştiricisi Sertifikası’nı alamaya hak kazandı. Bin kovan dağıtılacak Arıcılığa verilen destekle bal üretimini teşvik etmeyi, işgücü potansiyelini artırmayı ve ilçe ekonomisine katkıda bulunmayı amaçladıklarını belirten Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ilçede arıcılığı teşvik için bu yıl ücretsiz olarak bin kovan dağıtacaklarını söyledi. Beykoz’da kültür sanat Engelsiz Bir Hayat, Engelsiz Bir Beykoz Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek engelli ilçe sakinleriyle Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD) Beykoz Şubesi’nde biraraya geldi. Engelli ilçe sakinlerinin günlük hayatta yaşadığı sıkıntıları dinleyen Başkan Çelikbilek “Engelsiz bir Beykoz” için çalıştıklarını söyledi. Özellikle bazı halk otobüsü şoförlerinin nezaketsizliğinden yakınan vatandaşlara Başkan Çelikbilek şikayet etme haklarını hatırlatarak; "Böylesi bir durumla karşı karşıya kaldığınızda hiç çekinmeden belediyemize müracaatta bulunabilirsiniz’’ dedi. Engellilerin lehine pozitif ayrımcılığa devam Geride bırakılan dönemde yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantıda Beykozlu engelli vatandaşların hayatlarını kolaylaştırmak için yapılan hizmetler konuşuldu. Başkan Çelikbilek engelli vatandaşların kamu hizmetlerinden kolaylıkla yararlanabilmesi için kamu binalarına rampalı yollar ve asansörler kurulduğunu, mevcut yolların engelli vatandaşların kullanımına uygun hale getirildiğini belirtti. Başkan Çelikbilek ayrıca “Derneğinizin kurmuş olduğu tekstil atölyelerinin açılışlarına destek olduk bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. İhtiyaç sahibi 50 engelli vatandaşımıza akülü araç ve tekerlekli sandalye yardımında bulunduk. Okul parklarını yeni baştan düzenledik. Beykoz Kariyer Merkezi bünyesinde engellilerle işverenleri buluşturduk. Birçok engelli vatandaşımıza meslek edindirme kurslarımızda ücretsiz eğitim verdik. Ulaşım alanında ilçeye, engelli vatandaşların rahat inip binebileceği yeni otobüsler kazandırdık’’ dedi. Toplantının sonunda Başkan Yücel Çelikbilek, yeni dönemde engelli vatandaşlara tanınan pozitif ayrımcılığın devam edeceğini bildirdi. Dernek üyeleriyse çalışmalarından dolayı Başkan Çelikbilek’e teşekkür ederek, başarı dileklerinde bulundular. 63 Beykoz’da kültür sanat Türk-Alman Üniversitesi Cumhurbaşkanları Tarafından Açıldı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Türk-Alman Üniversitesi’nin resmi açılış törenine katıldılar. Üniversitenin Beykoz - Şahinkaya’daki kampüsünde düzenlenen resmi açılış törenine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve hayat arkadaşı Daniela Schadt, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın yanı sıra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye 64 Başkanı Kadir Topbaş, Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Akkanat, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Başkan Çelikbilek protokol üyelerini kapıda bizzat karşıladı. Özellikle kabine üyeleriyle kısa bir sohbet gerçekleştiren Çelikbilek, Beykoz’da gerçekleştirilmesi planlanan projelerle ilgili istişarede bulundu. Beykoz’da kültür sanat “Türkiye’de Türk-Alman Üniversitesi’nin eksikliğini hissettim” Törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TAÜ’nün kurulmasını gönülden istediklerini belirterek, “Ben şahsen Alman sisteminde eğitim almadım, Alman ekolünden değilim. Türkiye’de Almanca eğitim veren liseler de gayet eski tarihe dayanıyor. O zamandan bu yana Türk gençlerine eğitim veriyorlar. Ayrıca Türkiye’nin Almanca eğitim veren Anadolu liseleri var. Almanya’da 3 milyona yakın Türk’ün olduğu düşünüldüğünde her sene milyonlarca Alman turistin Türkiye’ye geldiği düşünüldüğünde, özellikle de Türk Alman ilişkilerinin insani tarafına baktığınızda Türkiye’de bir TAÜ’nün olmayışı gerçekten bir noksanlıktı. Bunun giderildiğini görmekten memnuniyet duydum” dedi. “Herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum” TAÜ’nün teknoloji ağırlıklı bir eğitim kurumu olmasını arzu ettiğini söyleyen Gül, “Tabii diğer dalların olması da şart ama bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye katkısı olacağını düşünüyorum. Alman teknolojisi disiplininden faydalanmayı ümit ediyoruz. Almanya’da bu kadar Türk olduğuna göre, onların Türkiye ile olan ilişkilerinde bu üniversitenin önemli bir rolü olacağına inanıyorum. Türkiye’deki büyük Alman sermayesinin Türk-Alman ekolünden eğitim alarak gelen insanları istihdam ediyor olması önemli olacaktır” şeklinde konuştu. Gauck: “Türk-Alman Üniversitesi başarılı partnerliğin bir sonucu” Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ise, yaptığı konuşmada TAÜ’nün uluslararası nitelik kazanma yolunda bir adım teşkil ettiğini belirterek, "Diğer ikili üniversiteler gibi ikili işbirliğinin bir aracı ve böylece iki ülke arasındaki başarılı partnerliğin de bir sonucu. Bu üniversite, partner üniversitelerle ve bilim alanındaki üstün nitelikteki çalışmalarla bilim alanında öncü olmaya aday bir üniversite" diyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu üniversite çok özel bir konuma sahip, zira Türkiye ve Almanya arasında bilim, fikir alışverişi ve diyalog için önemli bir forum. Asya ile Avrupa arasındaki kesişme noktasında konumlanıyor ve hem Almanya'dan hem Türkiye'den gelen genç insanların bir araya gelmesi için yaratılmış adeta. Hem Türkiye'den hem Almanya'dan hem başka ülkelerden daha fazla genç insanın burada okumasını arzu ediyoruz. Aynı zamanda bu üniversitenin daha çok sayıda Türk gencinin Almanca öğrenmesine olanak sağlamasını ve Almanya'da uzun süre kalabilmesinin önünü açmasını arzu ediyorum. Üniversitenin çokdilliliğinin, Türkçe, Almanca ve İngilizce’nin, üniversitenin en önemli artılarından biri olacağına inanıyorum." 65 Beykoz’da kültür sanat Beykoz’da Sağlık Çalışmaları Durmuyor: TRSM Yakında... Sağlık Bakanlığı tarafından ağır ruhsal problem yaşayan hastaların toplum temelli ruh sağlığı modeli çerçevesinde tedavi edilmesi ve desteklenmesi için kurulan TRSM/Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nden biri de Beykoz’da hizmete açılıyor. Ağır ruhsal bozukluğu olan hastalara, toplum temelli ruh sağlığı modeli çerçevesinde tedavi ve psiko-sosyal destek hizmeti sağlayacak olan Beykoz TRSM ilçe sakinlerine ücretsiz hizmet verecek. Şizofren ve bipolar (duygu durumu) bozukluğu gibi ağır ruhsal problemler yaşayan hastaların toplumdan dışlanmadan tedavi edilmesini amaçlayan merkezde öncelikli olarak ilçedeki hastaların tespiti yapılacak. Böylece tedaviden çekinen, hastaneye gidemeyen veya da tedavisini aksatmaya meyilli hastalar kontrol altına alınacak. Merkezde her hasta için bir dosya oluşturulacak ve gerektiğinde bu hastaların takipleri evlerinde yapılacak. Tokatköy’de kuruluyor Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne bağlı olarak kurulan Beykoz TRSM ilçe sakinlerine Tokatköy’de hizmet verecek. Merkezde tedavi ve psiko-sosyal destek hizmeti vermek üzere psikiyatrist ve psikologlar görev alacak. Bireysel danışmanlık ve grup terapilerinin verileceği merkezde psikososyal beceri eğitimleri de yer aldığı alacak. Merkezde, ağır ruh hastalıkları konusunda ailelerin ve toplumun bilinçlenmesi amacıyla ailelere hasta yakınlarına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmeti de verilecek. 66 Beykoz’da kültür sanat Kimler TRSM hizmetlerinden yararlanabilir? • Sürekli ruhsal hastalığı olan ve tedavi alan hastalar (şizofreni, psikotik bozukluk tanısı alanlar), • Hastanede tedavisi tamamlanan ve TRSM’den hizmet alması uygun olan hastalar, • Kendiliğinden veya aileleri tarafından getirilen hastalar, • Geçmişteki hastane kayıtlarına bağlı olarak yapılan ev ziyaretlerinde tespiti yapılan hastalar, • Hekimlerin poliklinikleri esnasında tespit ettikleri uygun hastalar. 112 Acil’in 4.sü açıldı, biri taşındı Şubat ortasında Acarkent’e 4.sü açılan 112 Acil Yardım İstasyonu’nun Kanlıca’da hizmet veren birimi, Ortaçeşme’ye taşındı. İlçede Soğuksu, Kavacık, Ortaçeşme ve Acarkent’te olmak üzere 4 noktada 112 Acil Yardım İstasyonu bulunuyor. Son 5 yılda ÜCRETSİZ, ÖNLEYİCİ sağlık hizmetleri Son 5 yılda; Örnekköy Aile Sağlığı Merkezi, Soğuksu Aile Sağlığı Merkezi, Kavacık-Zekiye Sabri Özel Aile Sağlığı Merkezi, İncirköy Prof. Dr. Nafiz Uzluk Aile Sağlığı Merkezi, Beykoz Sağlık Grup Başkanlığı Binası, Çubuklu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile Beykoz RTSM’yi hizmete açan Başkan Çelikbilek’in yaptığı açıklamaya göre koruyucu hekimlik hizmetlerini yaygınlaştırmak, erişilebilir sağlık hizmetleri sağlamak üzere “Gezici Sağlık Otobüsü’’ ile her mahalle ve köye gidilerek Beykoz’da 21.550 kişiye ücretsiz sağlık hizmeti sunuldu. Hizmete açılan sağlık merkezlerinde ise; 5.771 kişiye ücretsiz psikolojik danışmanlık ve terapi, 2.292 kişiye ücretsiz ağız ve diş sağlığı, 7.464 kişiye ücretsiz ambulans hizmeti verildi. Ayrıca okullarda 22.713 öğrenciye obezite taraması yapıldı, 112 Acil İstasyon sayısı 4’e çıktı, sağlık seminerleri ve ilk yardım eğitimleri düzenlendi, organ bağışına destek verildi ve kapalı mekânlarda sigara denetimleri yapıldı. 67 Beykoz’da kültür sanat CÇocuklara Trafigi Sevdiren Park Kuruluyor Beykoz’da çocuk ve ilköğretim öğrencilerine trafik bilgisi vermek ve kurallara uyma alışkanlığı kazandırmak amacıyla trafik eğitim parkı kuruluyor. Trafik kurallarının küçük yaşlardan itibaren öğretilmesi ve toplumdaki bilincin artması için harekete geçen Beykoz Belediyesi trafik eğitim parkı için çalışmalara başladı. Göztepe Mahallesi’nde yaklaşık 10 dönümlük bir arazide kurulacak olan trafik eğitim parkında okul öncesi çocuklarına, ilk ve ortaöğretim öğrencilerine trafik bilgisi ve akülü araçlarla uygulamalı eğitimler verilecek. Milli Eğitim Bakanlığı’nın trafik yönetmeliğine uygun olarak hazırlanacak parkta çocuklar trafik bilgi ve kurallarını kendilerine uygun tasarlanan renkli ve eğlenceli bir ortamda öğrenecek. Uzmanlar tarafından çocuklara genel trafik kuralları, yayaların, sürücülerin ve bisiklet kullananların sorumlulukları, trafik işaret, cihaz ve levhaları öğretilecek ve trafik düzeni anlatılacak. Bütün trafik kurallarını kapsayacak şekilde planlanan trafik eğitim parkında dönel ve sinyalize kavşaklar, trafik tabelaları, yol çizgileri, kaldırımlar, geçitler, keskin ve normal virajlar, park cepleri ve bir eğitim anfisi yer alacak. Böylece öğrencilerin okul dışında her an karşı karşıya kaldıkları trafik ortamına uygun davranışlar kazanması, toplumda erken yaşlarda trafik kültürünün oluşmasına ve trafik kazalarının en aza indirilmesine katkı sağlanacak. 68 Başkan Çelikbilek: “Trafik bilgilerini kalıcı olarak öğrenecekler” İlçede A’dan Z’ye eğitimin her alanına katkı sunduklarını ifade eden Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, trafik kazalarının en aza indirilmesi için eğitimin çok önemli olduğunu ifade etti ve eğitmenler tarafından küçük yaşlardan itibaren verilecek bilgilerin kalıcı olacağının altını çizdi. Beykoz’da kültür sanat Sihirli Parmaklarıyla Büyülediler... Beykoz Belediyesi bünyesinde, Şef Bengü Efsen öncülüğünde 2012 Ekim ayından bu yana keman ve kemençe eğitimine devam eden 40 öğrenciden oluşan ‘Sihirli Parmaklar Müzik Grubu”, Ahmet Mithat Efendi Kültür Merkezi’nde verdikleri konserle müzikseverlerin kulaklarının pasını sildi. Sahneye ilk solo gösterimi için; minik kemancılar davet edildi. İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi piyano öğretmeni İbrahim Acer’in eşlik ettiği konserde sahne alan keman öğrencileri, Mini Mini Bir Kuş adlı çocuk şarkısını, Beethoven’ın Neşeye Şarkı parçasını, ardından Caddelerde Rüzgâr, Hatırla Sevgili, Yine Bir Gülnihal ve Artık Sevmeyeceğim şarkılarını çaldılar. Ardından kemençe öğretmeni Semih Aytaç öğrencileriyle sahne aldı. Yöresel ezgilerle tempo tutan izleyiciler, Maçka Yolları Taşlı, Oy Çalamadım Gitti Sürmene Havasını ve Püsküllüdür Püsküllü Ana Gürgenin Dalı adlı Karadeniz ezgileriyle buluştular. Neyzen Ahmet Afşar’ın da katılımıyla Aşkın Aldı Benden Beni adlı ilahi söylendi. Ardından öğrenciler Can Can Polka adlı meşhur Çekoslovakya halk ezgisini alkışlar eşliğinde icra ettiler. Daha sonra seyircilerin de eşlik ettiği 10.Yıl Marşı’yla konserin birinci kısmı sona erdi. Tuna Nehri, Atam ve İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar marşlarıyla başlayan konserin ikinci bölümü, Orda Bir Köy Var Uzakta, Bak Bir Varmış Bir Yokmuş Boğaziçi’nde, Işıl Işıl Gözlerinle, Cici Kız, Yemeni Bağlamış ve Otomobil Uçar Gider adlı hareketli parçalarla devam etti. Konserin sonunda ise yetenekli öğrencileri yetiştiren fedakâr annelere, Güneşin Alası Çok şarkısı hediye edildi. Ardından öğrencilerin çaldığı Küçük Kemancılar Marşı ile program sona erdi. Başkan Çelikbilek: “Sanatla uğraşan insanların geleceğiyle ilgili endişesi olmasın” Konserde öğrencileri ve ailelerini tebrik eden Beykoz Belediye Başkan Yücel Çelikbilek, velilere hitaben yaptığı konuşmasında: “Öncelikle evlatlarınızı bize emanet ettiğiniz için siz kıymetli velileri böyle güzel bir etkinliğe imza atan hocalarımızı tebrik ediyorum. Her türlü kültür-sanat kursunun çocukların üzerinde olumlu bir tesiri var. Biz Beykoz Belediyesi olarak 23 farklı alanda ilçe sakinlerimize imkân sunuyoruz. Sanatla uğraşan insanların geleceğiyle ilgili endişesi olmasın. Evlatlarınızı ve kendinizi ne kadar geliştirirseniz toplum o kadar güzelleşir” dedi. Şef Bengü Efsen, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, öğrencileri ve velilere teşekkür konuşması yaparak, tek amaçlarının çocukların sosyal hayatlarına, kişilik oluşumlarına katkı sunmak olduğu, sanatla uğraşmanın da bu noktadaki katkısına değindi. 69 Beykoz’da kültür sanat Tarihi Canlandırma Çalışmaları Anadoluhisarı’yla Sürüyor Ecdat yadigârı tarihi eser ve yapıları yenileyen ve ilçedeki vakıf eserlerine sahip çıkan Beykoz Belediyesi, İstanbul’un ilk yerleşimlerinden olan Anadoluhisarı kale içi ve çevresindeki sokakları mahallenin tarihi kimliğine uygun olarak yeniledi. 1,5 milyona mal olan çalışmalar kapsamında 13 sokağın taş kaplama ve düzenlemesi tamamlandı, merdivenler andezit taş ve şık korkuluklarla kaplanırken çeşmelerin bakım ve onarımları da yapıldı. Çevre, sokak/park düzenlemeleri, yeni parklar… Beykoz’da son 5 yılda 300 merdivenin kaplama ve yenilemesini yapıldı. 1.000 merdiven için de projelere başlandı. Son çalışmalardan biri olarak Baruthane Parkı yenileme projesinde Göksu Deresi’nin üzerinde yapılan bir köprü İrfan Çakır Parkı ile Baruthane Parkı’nı birleştirdi. Kavacık’ta Orhan Veli Kanık Parkı tamamlanarak hizmete açıldı. Tüm bunlarla birlikte Nisan 2014’e kadar 119 adet park ve yeşil alan düzenlemesini tamamlayan Beykoz Belediyesi, Soğuksu Spor Kulübü Parkı’nın yapımını da tamamlandı. Kanlıca Furkan Doğan Parkı ile Yenimahalle’deki park yapım çalışmaları hızla devam ediyor. Küçüksu Çayırı Projesi’nin maketi ve planları hazırlandı. Proje kuruldan geçti, yakında ihaleye çıkarılması bekleniyor. Yıkılan Küçüksu Mihrişah Valide Sultan Camii yeniden yapıldı, en kısa sürede ibadete açılmayı bekliyor. Kanlıca-Çubuklu arasına 1,5 km’lik yeni bir yürüyüş bandı inşa etme projesi de var. 70 Beykoz’da kültür sanat Soğuksu Spor Kulübü Parkı… Soğuksu Spor Kulübü altında yer alan boş alanın Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından düzenlemesiyle 2.000 m² alanda bakımlı ve güzel bir park kuruldu. Park’ın 1.035 m² si yeşil alan olarak hazırlandı. Her yeni yapılan parkta olduğu gibi Soğuksu’daki parka da çocukların güvenliği için AB standartlarında doğayla uyumlu ve sağlıklı oyun grupları monte edildi. Boğaz manzarasına hâkim noktada yapılan parkta çocuk oyun alanlarının yanı sıra büyüklerin keyifle vakit geçirebilmesi için manzara seyir alanı, piknik ve oturma alanları da düşünüldü. Her parkın olmazsa olmazı spor aletleri yine alanda yerini aldı. Park yapımlarının yanı sıra ağaç ve yeşil alan miktarını artırmaya yönelik çalışmalara büyük önem veren Beykoz Belediyesi alanda içinde kiraz, erik ve ceviz ağaçları olan bir de meyve bahçesi kurdu. Daha yeşil bir ilçe için dikilen fidanlar yetişkin birer ağaç olduğunda parkın minik sakinleri ağaç sevgisiyle tanışacak, leziz meyvelerden toplayacak. Orhan Veli Kanık’a 100. yıl armağanı Öncülük ettiği Garip Akımı’yla Türk Şiiri’nde çığır açan Orhan Veli Kanık’ın doğduğu ilçe Beykoz’da adını taşıyan park, Şair’in 100. doğum yıl dönümü dolayısıyla yenilenerek enfes bir çehreye büründü. Kavacık’taki 20 dönümlük parkta, mevcut havuz ve fıskiye sistemi yenilendi, havuz etrafına kamelyalar kuruldu. Işıklandırma sistemi ise geceleri ilçe sakinlerine renk cümbüşü sunuyor. Çocuklar için oyun ünitelerinin yer aldığı, yeşil alan düzenlemesinin tamamlandığı parkta, basketbol sahası, spor alanları ve yürüyüş yolları da yer alıyor. Baruthane Parkı ‘’alem-i ab eyleme’’ye çağırıyor… Tarihi Göksu Deresi’nin kıyısındaki parkta; kamelyalar, iskeleler, yürüyüş ve dinlenme alanları, spor imkanları ve çocuklar için birbirinden eğlenceli oyun grupları yer alıyor. Park yapım çalışması kapsamında İrfan Çakır Parkı ve Baruthane Parkı, dere üzerinde kurulan ahşap bir köprüyle birleştirildi, alana güzel bir görüntünün yanı sıra ulaşım kolaylığı getirildi. Tarihte olduğu gibi günümüzde de sularına sandalların gezindiği Göksu Deresi’nde balıkçı tekneleri için çekek yerleri de yenilenecek. Park yapım ve çevre düzenleme çalışmaları kapsamında dere kenarı park boyunca taş duvarla örülürken ahşap iskeleler kuruldu, yürüyüş yolu oluşturuldu. Park içinde kurulan kafeteryada son hazırlıklar sürerken, anfileri yenilenen alanda ilçe sakinlerinin spor yapabilmesi için basketbol sahası kuruldu, spor aletleri park kıyısında yerini aldı. 71 Beykoz’da kültür sanat Beykozlular Yağmura Aldırmadı Beykoz Belediyesi tarafından sporun önemine dikkat çekmek ve sporu yaygınlaştırmak amacıyla 2010 yıldan bu yana düzenlenen Halk Koşusu 5. kez ilçe sakinlerinin heyecanlı rekabetine sahne oldu. Beykoz Belediye Başkanlığı 5. Geleneksel Halk Koşusu her yıl olduğu gibi bu yıl da yüzlerce ilçe sakinini spor ortak paydasında bir araya getirdi. Yağan yağmura aldırmayan Beykozlular spor yapmanın keyfini doyasıya yaşadılar. Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, AK Parti Beykoz İlçe Başkanı Adem Sefer, Belediye Başkan Yardımcıları M. Hanefi Dilmaç, Muharrem Kaşıtoğlu ve Salim Öztürk ile İlçe Gençlik Spor Müdürü Serkan Öcalmaz, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kazım Bozbey, belediye birim müdürleri, meclis üyeleri, muhtarlar ve öğretmenlerin de yarışmacılara destek verdiği koşu yaş gruplarına göre 5 kategoride yapıldı. AK Parti İlçe Kadın Kolları ise üzerinde “Sağlıklı bir toplum, mutlu bir gelecek” yazan tişörtlerle etkinliğe katıldılar ve sigara bağımlılığına dikkat çektiler. 694 kişi katıldı Başlangıcı Beykoz Belediyesi Meydanı önünden verilen ve Elmalı Kavşağı’ndan aynı güzergâhın dönülmesiyle sona eren Halk Koşusu’nda yarışmacılar birinci olabilmek için 5 bin metrelik parkurda kıyasıya mücadele ettiler. Koşuya toplamda 694 kişi katıldı. Sadece Beykoz’da ikamet edenlerin katılabildiği yarışlarda toplam 16 bin TL para ödülü dağıtıldı. Yaş gruplarına göre kadın/erkek kategorilerde birincilere 750 TL, ikincilere 500 TL, üçüncülere ise 300 TL ödül dağıtıldı. Koşuya 72 katılanlara tişört, şapka, yağmurluk gibi hediyeler verildi. Ayrıca yarış sonrası ikram da yapıldı. Katılımcılar arasında en yaşlı olan Melek Özdemir ve Erol Yalın adlı iki vatandaşımıza da koşuya katıldıkları için başarı madalyası ve 500 TL‘lik özel ödül verildi. Bu yıl ilk kez muhtarlar kategorisinde de sıralamaya alındı. 3. olan Anadolukavağı Muhtarı Serdar Lülelurgaz, 2. olan Paşabahçe Mahalle Muhtarı Kamil Sarıkaya ve 1. olan Rüzgarlıbahçe Mahalle Muhtarı Sedat Altun madalyalarını Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in ellerinden aldılar. 19 Mayıs Koşusu’na davet eden Başkan Çelikbilek: “Önemli olan sporcu ruhuna sahip olmaktır” Tören sonrası yaptığı konuşmada spor bilincini aşılamaya çalıştıklarını vurgulayan Başkan Çelikbilek şöyle konuştu: “Sabahki yağmurlu havaya rağmen katılım gösterdiğiniz için teşekkür ediyor, koşuya katılan 694 kişiyi ise tebrik ediyorum. Dağıttığımız ödül ve armağanlar, çam sakızı çoban armağanı olan hediyelerdir. Önemli olan sporcu ruhuna sahip olmaktır. Biz de bunu sağlamayı amaçlıyoruz. Seneye daha da renkli bir organizasyona sahip olabilmek için çalışacağız. Mesafeyi 10 bin metreye çıkartabilir veya ödül miktarını arttırabiliriz. Ben tekrar hepinize teşekkür ediyorum. 19 Mayıs’ta Başkanlık Koşusu olacak. Sizleri orada da görmeyi arzuluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.” Beykoz’da kültür sanat Kategorilere göre dereceye giren yarışmacılar şöyle: 14-17 Bayan 14-17 Erkek 1.Yaren Saraç 1.Şahin Akbacak 2.Elif Koca 2.Yılmaz Yıldız 3.Burcu Dikmen 3.Enes Kadir Akçay 18-25 Bayan 18-25 Erkek 1.Miray Gür 1.Yıldırım Alkan 2.Rabia Taşova 2.Halil Yalçın 3.Bahar Demiray 3.Hasan Güler 26-34 Bayan 26-34 Erkek 1.Sema Onay 1.Aytekin Sanin 2.Çiğdem Kıhrı 2.Orhan Şimşek 3.Mehmet Köse 35-44 Bayan 35-44 Erkek 1. Mine Kılıçaslan 1. Şenol Erdoğan 2. Gülşah Zararsız 2. Ufuk Öztürk 3.Sevgi Can Arslanbaş 3.Kemal Balcı 45+ Bayan 45+ Erkek 1. Kerime Özkan 1.Zafer Tayyar Özdeniz 2. Emine Semra Hergülman 2.Salim Keleş 3.Semiha Poyraz 3.Hikmet Gürer 73 Beykoz’da kültür sanat Beykoz, Spor Merkezi Olma Konusunda da İddialı Spor kenti olma yolunda ilerleyen Beykoz’da spor yatırımları hızla sürüyor. “Beykozlu gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, bedensel ve zihinsel gelişimlerine katkı sunmak adına sporu fazlasıyla önemsiyoruz’’ diyen Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, son 5 yılda yapılan ilgili icraatları şöyle aktardı: “5 yılda Beykoz’daki 19 amatör spor kulübüne 400.000 TL değerinde malzeme ve nakdi destek sağladık. Kulüplerin sahalarının bakım-onarım-yenileme işlemlerini üstlendik. Yaz ve kış spor okullarında 18 branşta 8.500 öğrenciye eğitim verdik. Beykoz’da şampiyonlar yetiştiriyoruz. Şahin Köktürk Spor Kompleksi çalışmaları da spora verdiğimiz desteklerden sadece biri. Yeni dönemde Beykoz’u dev bir yatırım daha bekliyor. Hayata geçmesi için büyük gayret gösterdiğimiz Beykoz Spor Kompleksi’nin temeli Şahinkaya’da sessiz sedasız atıldı. 60-70 milyon değerinde olan bu projeyi ilçemize kazandırdık. Beykoz Arena adını verdiğimiz projemizle birlikte Beykoz, ulusal ve uluslararası birçok müsabakaya ev sahipliği yapacak. Beykoz Arena’da 10.000 kişilik stadyum, 1.500 kişilik ka- 74 palı spor salonu ve 1.500 kişilik tam olimpik yüzme havuzu yer alacak. Bu projemizle birlikte Beykoz yeni dönemde sportif, ticari ve sosyal anlamda daha üst bir noktaya yükselecek’’ dedi.. R. Şahin Köktürk Spor Salonu ve kapalı yüzme havuzu hizmete açılıyor Federasyonun standartlarına uygun hale getirilmek üzere tadilatına başlanan R. Şahin Köktürk Spor Salonu yarı olimpik kapalı yüzme havuzu, yenilenen spor salonu, sporcu odaları, kafeterya ve otoparkıyla ilçe sakinlerine kazandırıldı. Kompleksin tadilat ve bakım çalışmaları kapsamında kapalı hale getirilen yüzme havuzu 25 m uzunluğunda, 2,5 m derinliğinde ve 6 kulvardan oluşuyor. Havuzda engelli ilçe sakinlerinin yararlanabileceği 1,5 m derinliğinde bir alıştırma havuzu ve 0,5 m derinliğinde çocuk havuzu bulunuyor. Nisan ayında açılması planlanan yüzme havuzundan bay ve bayanlar ayrı günlerde yararlanabilecek. Tesis modern ısıtma sistemiyle de konforlu bir hizmet standardı getirdi. Beykoz’da kültür sanat Beykoz Belediyesi Spor Kulübü’nün müsabakalarına ev sahipliği yapan kompleksin kapalı spor salonu basketbol, voleybol ve hentbol maçlarına uygun standartlara getirildi. Ayrıca salonun zemini, tribünleri ve ısıtma sistemi yenilendi ve tavanı onarıldı. Kompleksin yenileme çalışmaları kapsamına 100 araçlık otoparkın yapımı ve çevre düzenleme çalışmaları devam ediyor. Soğuksu Spor Kulübü Muzaffer Hamza Tesisleri ile Ahmet Aksu Halı Sahası açıldı, sıra Yenimahalle’de Beykoz Belediyesi tarafından amatör spora verilen destek kapsamında Soğuksu Spor Kulübü, 950 bin TL’lik bir yatıtrımla yeni bir halı saha ve tesise kavuştu. Soğuksu Spor Kulübü Muzaffer Hamza Tesisleri ile Ahmet Aksu Halı Sahası futbola yetenekli gençleri bekliyor. Kulübün idari binası olan Muzaffer Hamza Tesisleri gençlerin spor başarısı için her detay düşünülerek yenilendi. Binada soyunma odaları, hakem odaları, yönetim odaları ve derslik yapıldı. Bakımsız ve atıl vaziyette duran 2 saha ise baştan başa yenilenerek tek bir saha haline getirildi ve Ahmet Aksu Halı Sahası adını aldı. Sahanın büyümesiyle gençlerin spor olanakları da daha rahat spor yapabilmelerine olanak sağlanmış oldu. Sahanın çevre düzenlemesi, yolların asfaltlanması yine Beykoz Belediyesi tarafından tamamlandı. Spor yatırımlarına hızla devam eden Beykoz Belediyesi, Yenimahalle’de benzer bir tesisin inşa ediyor. Tesisin bu yıl içerisinde hizmete açılması planlanıyor. Hanımlar da yararlanacak Bu çalışmaların yanı sıra kulüp binasında hanımlara yönelik bir de fitness salonu hazırlandı. Salonun açılmasıyla hanımların spor ve sağlıklı yaşama teşvik edilmesi amaçlandı. Sürekli yaşayan bir yer olması planlanan tesiste bir kafeterya da bulunuyor. 75 Beykoz’da kültür sanat Tapular Verildi, İmar Planları Yıl Sonuna Kadar Hazır Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, 2/B arazilerinde yaşayan hak sahibi 120 bin vatandaşın tapularını almaya başladığını hatırlatarak Beykoz’un tamamını kapsayan yeni imar planlarının ise bu yılın sonuna kadar hazır hale geleceğini duyurdu. 2B’nin ilk tapularını Bakan Güllüce verdi İlçe tarihinde dönüm noktası olan mülkiyet sorununun çözüme kavuşması dolayısıyla 20 Mart’ta düzenlenen “Tapu Dağıtım ve Toplu Açılış Töreni”nde temsili olarak 115 kişiye 141 tapu dağıtıldı. Tapu coşkusu yaşayan binlerce Beykozlu Rafet El Roman ve Yusuf Güney’in konseriyle eğlendi. Beykoz’da hükümet ve ilgili bakanlıkların verdiği destek, azim ve kararlılık yürütülen 2/B ve tapu çalışmaları neticesinde 25 bin hak sahibi, aileleriyle birlikte ise 120 bin kişi tapusuna kavuştu Tapular sahte dediler, devletin tapusu sahte olmaz Tapu ve mülkiyet sorununun yıllardır istismar edildiğini söyleyen ve 2/B sürecini aktaran Başkan Yücel Çelikbilek: “Beykoz 15 Kasım 1985’te bir talihsizlik yaşadı; ilçe, tüm köyleriyle birlikte doğal sit alanı ilan edildi, imar ve mülkiyet sorunlarına mahkum oldu. 1987’de İkinci bir darbeyi yaşadı; tapu tahsis belgeleri bazı anlayışın 76 mensupları tarafından yine AYM’ye götürülerek iptal edildi. Hükümetin çıkardığı 2/B yasasını 2004 ve 2007 olmak üzere iki defa AYM’ye götürdüler. 2009’da göreve geldiğimiz ilk günden itibaren ‘Beykozlu Beykoz’da kalacak’ diye söz verdik ve bu sözü yerine getirdik. Hükümetimizin çıkardığı yasayla halkımızın önü açıldı, mülkiyet sorunu çözüme kavuştu” dedi. Dağıtılan tapuların bazı çevrelerce art niyetli olarak sahte diye nitelendirildiğini ifade eden Başkan Çelikbilek: “Devletin verdiği tapu sahte olmaz, huzurunuzu bozmaya çalışanlara itibar etmeyin” diyerek söylentilere son noktayı koydu. Beykoz Belediyesi 2/B Satış Ofisi’nde verilmeye başlanan tapuların Milli Emlak’ın belirlediği rayiç bedelden %50 daha uygun fiyatlı olduğunu hatırlatan Çelikbilek, ayrıca tapu satışlarından elde edilecek gelirin Beykoz Belediyesi’nde kalacağını söyledi ve “Bu sayede hem Beykoz hem de Beykozlu kazanacak” dedi. Beykoz’da kültür sanat AB standartlarında çevre çalışmaları dolaysısıyla Beykoz’a Çevre Beratı Çevre ve temizlik alanındaki çalışmaları aktaran Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek geleceğe daha temiz ve güzel bir Beykoz bırakmak için ilçede AB standartlarında geri dönüşüm hizmetlerine öncülük ettiklerini söyledi. Başkan Çelikbilek: “5 yılda ilçe geneline modern ve çevreci 505 adet yeraltı çöp konteyneri kurduk, 45.500 adet kapalı çöp bidonu dağıttık. AB standartlarında geri dönüşüm merkezleri oluşturduk. Buralarda 8 farklı atığı topluyor, bir kısmını yerinde dönüştürüyor bir kısmını ise lisanslı geri dönüşüm merkezlerine gönderiyoruz. ‘Yeşil Okul Projesi’yle okullarda öğrencilerimize atık yönetimi ve önemini anlattık, geri dönüşüm bilincini aşıladık. Arazi büyüklüğü bakımından İstanbul’un 5. ilçesi olan Beykoz’a yaraşır 7/24 kesintisiz temizlik hizmeti sunuyoruz. Beykoz’un ve gelecek nesillerin hak ettiği temiz ve güzel bir çevre için çalışmalarımıza aynı heyecanla devam ediyoruz” dedi. Bakan Güllüce: “Muhalefetin tek projesi engellemek” Törene katılan Bakan İdris Güllüce muhalefetin hizmetleri engelleme girişimlerine değinerek: “Siyaset daha erdemli yapılmalı, tapu sahte demek, devletin parası sahte demek kadar anlamsız. Bizde Osmanlı’dan kalan 14 ülkenin tapuları bulunuyor. Bu nasıl muhalefetse Sırbistan’ın, Karadağ’ın, Bulgaristan’ın itibar ettiği belgeye itibar etmiyor? 2/B yasasını 2004’te, 2007 iptal ettireceksin sonra da spekülasyon yapacaksın” dedi. Sözlerinin devamında “Bakanlık olarak çevre hedefimiz 2023’te sıfır atığa ulaşmak. Görüyorum ki Beykoz bunu şimdiden başarmış” şeklinde konuşarak Çelikbilek’e çevreye katkıları için “Çevre Beratı” verdi. 77 Beykoz’da kültür sanat Cam Sanat Merkezi Polonezköy’de Açıldı Beykoz’un Camı Turizmle Canlanıyor Beykoz’un yüzlerce yıllık camcılık geleneğini yeniden canlandırmak üzere başlatılan “Beykoz Camcılığının Tarihi Mirasını Koruma Ve Turizme Kazandırma Projesi” kapsamında Polonezköy’de kurulan “Cam Sanat Merkezi” İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun katılımıyla açıldı. Turizme katkı sunacak Cam Sanat Merkezi’nin açılışına Vali Mutlu ve eşi Gül Mutlu’nun yanısıra Polonya İstanbul Baş Konsolosu Miroslaw Stawski, Maldivler Fahri Konsolosu Nihat Boytüzün, Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, ilçe protokolü, muhtarlar, kursiyerler ve ilçe sakinleri katıldı. Zanaatkar yetiştirilecek, turistlere Beykoz cam sanatı tanıtılacak Beykoz Kaymakamlığı, Beykoz Belediyesi ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) birlikte yürüttüğü “Beykoz Camcılığının Tarihi Mirasını Koruma ve Turizme Kazandırma Projesi” kapsamında ilçenin tarihi ve turistik yerleşimlerinden Polonezköy’de bir “Cam Sanat Merkezi” kuruldu. İlçenin yüzlerce yıllık camcılık geleneğini yeniden canlandırmak, turizm ve ekonomiye kazandırmayı amaçlayan projenin ilk ayağında 100 kursiyer eğitime alındı. İSTKA’dan alınan 360 bin TL’lik hibe kapsamında kurulan “Cam Sanat Merkezi”nde cam sanatını yaşatacak yeni ustalar yetiştirilecek, turistlere geleneksel el işi cam ürünlerin tanıtımı ve satışı yapılacak. Vali Mutlu: “Beykozlular’ı miraslarına sahip çıktıkları için kutluyorum” Açılışta kültürel değerlerin korunması gerektiğine dikkat 78 çeken İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu şunları söyledi: “Beykoz’un kültür ve tarih mirasına sahip çıkan böylesi önemli bir projeyi gerçekleştiren sayın kaymakam ve belediye başkanını yürekten kutluyorum. Bu miras hepimizin ortak mirasıdır. Bu mirası iyi korumamız ve geleceğe taşımamız lazım. Övündüğümüz değerlerden bir tanesi de İstanbul kültürüdür. Bu kültürü geliştirerek gelecek nesillere taşımamız gerekir ki Beykoz bu kültürün önemli merkezlerinden biridir. Beykoz’un kültür ve sanat mirasını camcılığı insanların geçim kaynağı haline getirirken şehrin turizmine katkı sunarak zenginleştirmek de gerekiyor. Bu merkezin cam işçiliğinin önemli merkezlerinden bir olmasını diliyorum.” Kaymakam Erdoğan: “Cam Vadisi kurulacak” Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan da projeyle Paşabahçe Cam Fabrikası’nın kapanmasıyla ilçede yok olmaya doğru giden camcılığın yeniden canlanmasını amaçladıklarını söyledi. Projeyle ilgili bilgi veren Erdoğan: “Beykoz camcılığı yüzlerce yıllık bir geçmişe Beykoz’da kültür sanat sahip. Bu projeyle camcılığı turizmle yeniden canlandırmak istedik ve ilk etapta 100 kursiyere eğitim verdik. Yetenekli olan 13 kişiyi yakında İtalya’nın Murano Adası’na gönderiyoruz. Orada cam ustalarından bir hafta eğitim alacaklar. Polonezköy’ün ardından ilçenin diğer turistik mahallelerinden Anadolukavağı ve Riva’da da shoowromlar açacağız. Polonezköy ve Cumhuriyetköy arasındaki bölge de ‘Cam Vadisi’ne dönüşecek. Kültürel el sanatlarının turizm ve ekonomiye katılımını önemsiyoruz. Almanya’daki Glasdorf’un bir benzerini Beykoz’da kuracağız. Böylece hem geleneksel cam sanatı yaşatılacak hem de turizme kazandırılacak” dedi. Başkan Çelikbilek: “2014 camın diriliş yılı olacak” Beykoz Camı’nın dünyada tanındığını söyleyen Başkan Yücel Çelikbilek ise “Kaymakamlığımızın ciddi gayretleri, İSTKA’nın desteği ve bizim de katkımızla ortak bir adım attık. Bu adımla Beykoz Camın başkenti olma yolunda ciddi kazanımlar elde edecek. Polonezköy bizim dışa açılan kapımızdır. Bu merkezi açmakla camı turizme kazandırıyor, turistlerin Beykoz camını görme- leri ve algılamalarını sağlıyoruz. Yerel yönetimin öncülüğünde, cam sanatçıları ve iş adamlarının katkılarıyla ilçede camı tekrar diriltmek ve farklı noktalara getirmek gerekiyor. Bu toprağın genlerinde cam var. Belediye olarak ciddi kararlar aldık. İlçenin girişlerini dev cam figürlerle süsleyeceğiz. Meclisimizde aldığımız bir kararla Beykoz’daki sosyal tesislerde cam ürünlerin kullanımını öneriyoruz. Cama Beykoz’u tekrar farklı bir kazanıma getirmek gerekiyor. 2014 ve takip eden yıllar camın diriliş yılı olacak” şeklinde konuştu. Polonezköy Muhtarı Frederik Nowicki, köye ve turizme yapılan yatırım için ilçe kaymakamı Süleyman Erdoğan ve Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’e teşekkür, Erdoğan ve Çelikbilek ise Vali Mutlu’ya günün anısına el yapımı cam ürünler hediye ettiler. Konuşmaların ardından Vali Hüseyin Avni Mutlu, Kaymakam Süleyman Erdoğan ve Başkan Yücel Çelikbilek merkezin açılış kurdelesini kestiler. Ardından merkezi gezen Vali Mutlu kursiyerlerle sohbet etti, yetkililerden çalışmalar hakkında bilgi aldı ve kursiyerlerle birlikte cam boncuk yaptı. 79 Beykoz’da kültür sanat EnManzaralı Teleferikler Beykoz’da Kurulacak Beykoz’da Sultaniye-Karlıtepe ve Beykoz Çayırı-Hz. Yuşa Tepesi arasında kurulacak teleferik hatları turizmde devasa projelerin uygulama arifesinde olduğu Beykoz’a ilgiyi ve turist sayısını arttıracak. İBB’nin verdiği destekle Anadolu Yakası’nın ilk teleferik hatları Beykoz’da hayata geçiyor. Ulaşım ve turizm yatırımı olarak planlanan çalışmayla ilçenin mesire ve ziyaret alanlarına ilgi artarken Beykoz diğer ilçelerdeki turizm ve sosyal canlılığı yakalayacak. Beykoz Çayırı-Hz. Yuşa Tepesi arasında kurulacak hattın bir istasyonu Tarihi Beykoz Çayırı girişinde kurulması planlanan Yalıköy kapalı pazar yeri ve yer altı otoparkının hemen yanında yer alacak. Bu noktaya gelen yerli ve yabancı turistler İstanbul’un en çok ziyaretçi alan mekânlarından olan Hz. Yuşa Tepesi’ne eşsiz Boğaz Manzarası’nı seyrederek ulaşacak. Projenin hayata geçmesiyle 80 Tarihi Beykoz Çayırı ve Yuşa Tepesi’ne ilgi artacak hem de vatandaşların sahilden tepelere ulaşımı kolaylaşacak. Beykoz Çayırı ve Hz. Yuşa Tepesi arasındaki teleferik hattının toplam güzergâh uzunluğu 2,5 km, yüksekliği de 190 m’ye kadar çıkacak. Sultaniye-Karlıtepe hattı metro ile entegre olacak İlçedeki önemli turizm yatırımları arasında yer alan Karlıtepe C Tipi Mesire Alanı Projesi kapsamında sahilden bölgeye ulaşımı sağlayacak bir teleferik hattı işleyecek. Bu hattın açılmasıyla ziyaretçiler Boğaziçi’nin ve şehrin en güzel manzara- sına sahip, piknik ve spor alanlarıyla donatılacak olan Karlıtepe Mesire Alanı’na 2 km’lik bir gezintiyle ulaşabilecek. İlçeye kazandırılacak teleferik hatlarının metro yatırımıyla entegre edilmesi planlanıyor. Konuyla ilgili açıklamasında Beykoz’un artık problemler değil yatırım ve projeler kenti olduğunu vurgulayan Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek mülkiyet ve imar sorunlarını çözen ilçeyi artık çok güzel günlerin beklediğini söyledi. Başkan Çelikbilek dev yatırımlarla turizm kenti olarak hazırladıkları ilçede kurulacak teleferik hatlarıyla yalnızca turizmin değil, ekonomi ve ulaşımın da canlanacağını ve ilçeye olan ilginin daha da artacağını söyledi. b 82 Buyurun Beykoz Gezisine Hem de Evinizde... www.beykoz.bel.tr/files/360 4