Festival Zamanı - Beykoz Belediyesi

Transkript

Festival Zamanı - Beykoz Belediyesi
6
Yücel Çelikbilek
“Beykoz’u Prangasından Kurtardık”
Ferhat Göçer
Beykoz’da köyün ve
ormanın huzurunu
buluyorum
Kimliksizleşen,
İhtiyaç ve Fıtrat Ötesi
Kentlere Dair...
Festival Zamanı
Küçüksu, Çayırını Arıyor
kardeş şehir
1
8
SAYI06MAYIS14
beykoz.bel.tr
Beykoz Belediyesi adına sahibi
Yücel Çelikbilek
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Abdurrahman C. Fidancı
Kültür & Sanat
44
Yücel Çelikbilek
Yayın Kurulu
M. Hanefi Dilmaç
Muharrem Kaşıtoğlu
Suphi Uçak
Mehmet Abay
Adem Çalışkan
Yayın Koordinatörü
Zübeyir Arı
Editör
Ali Yıldız
Görsel Sanat Yönetmeni
Bünyamin Kanaş
Grafik Tasarım Uygulama
Hatice Güldüren
Yazı İşleri
Serpil Köse, Zeynep Küçük
Fotoğraflar
Muzaffer Topçu, Ercan Aksu, Zübeyir Süğlün
Yayın Türü
YEREL SÜRELİ
Üç ayda bir yayınlanır
Yayım - Basım - Hazırlık
YÖN TANITIM
Mahmut Şevket Paşa Mh. Ersan Sk.
No:22 K:2 Okmeydanı - Şişli
Tel. 0212 219 22 93 - 219 23 39
Faks.0212 230 21 04
www.yontanitim.com
yon@yontanitim.com
Baskı & Cilt
ŞEKİL OFSET
Gümüşsuyu Cd. Litros Yolu 2. Matbaacılar
Sitesi 2BB 6 Topkapı / İstanbul
Tel: 0212 565 77 01
“BEYKOZ KÜLTÜR SANAT” ismi başkaları
tarafından kullanılmaz. Copyright sahibinden izin
alınarak ve kaynak belirtilerek yazı ve fotoğraflar
kullanılabilir. Reklamların sorumluluğu reklam
veren firmaya ait olup, YÖN TANITIM hiçbir
şekilde sorumlu tutulamaz. Dergide yayınlanan
yazılar yazarın düşüncelerini kapsamaktadır.
“Beykoz’u
Prangasından Kurtardık”
5 yıl önce göreve geldiğimizde ilçedeki imar ve mülkiyet sorunları istenmeyen bir miras
gibi gelecek kuşaklara kalıyordu. Hamd olsun hükümetimizin desteği, ilçe sakinlerimizin
bize olan inancı ve gayretlerimizle imar sorununu çözerek Beykoz’u prangasından kurtardık ve özgürlüğüne kavuşturduk. 120 bin kişiye mülkiyet hakkı sağladık. Beykoz halkı,
imar sorununu çözmek için gösterdiğimiz samimi gayret ve çabalarımızı gördü ve yine
tercihini bizden yana kullandı, halkımız bu güzel ilçeye bize başkanlık yapma onurunu
yeniden bize verdi. Hem de ard arda. İlçenin siyasi tarihinde bu ilk kez yaşanıyor. Şimdi
Beykoz’un ufku açık, geleceği aydınlık. Beykoz’u gelecekte çok güzel günler bekliyor.
içindekiler
7
10 Ferhat Göçer
festival zamanı
“Beykoz’da köyün ve ormanın
huzurunu buluyorum”
‘Kalbe Kiralık Aşklar’ adlı albümüyle zirvedeki yerini koruyan Ferhat Göçer’in Beykoz’daki evine konuk olarak müzik yaşamı, geleceğe dair hayalleri ve Beykoz’daki yaşantısına yönelik güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Yoğun bir konser temposu içerisinde bulunan Göçer’le yaptığımız röportaj
da tempolu oldu. Beykoz’a 5 yıl önce taşınan Göçer, yakın gelecekte Beykoz’un çok daha değer kazanacağına inanıyor.
Kimliksizleşen, İhtiyaç ve
Fıtrat Ötesi Kentlere Dair...
Tarihsel süreçte kaynaklara, geçim ve sosyal imkanlara yakın, güvenlikli
birimler olarak kentlerin ve tabii kentleşmenin en yoğun olduğu dönemleri yaşıyoruz. Ancak bu bahsigeçen avantajlar kırsaldan kentlere göçü
arttırırken bunu planlamayan ülke ve kentlerde başgösteren acil konut
ihtiyacı kentlerin geçmişle bağlarını koparacak ve bugünle arasına
uçurumlar açacak ölçüde, sadece başını sokacak bir dört duvar arası
mantığını harekete geçirerek kimliksiz, estetikten, sosyal imkanlardan
uzak ve doğal afetlere karşı güvensiz bir yapılaşmaya yol açıyor.
40
Küçüksu Çayırını arıyor
52
Editor’den
Belediye Başkanlığı dahil yapılan yerel seçimlerden geçtiğimiz sancılı
süreç, bizlere, iyi niyet, samimiyet, bencil kişisel ya da grup çıkarları
ile daha genelin çıkarları arasındaki çatışmalarda tercihin nereden
yana yapılması gerektiği, ya da yapıldığı, farklıyı saygı ile kabullenme
gibi konularda sorular sordurdu. Ayrıca eğitimli olmanın beyin yıkanmışlık ölçüsünde ideolojik bakış açıları, üstünlük duygusu ve saplantılı düşmanlık yarattığına şahit olduk. Ve ne yazık ki içinde yaşarken
bunlardan yeterince ders alınamadığı gözlemimizi de paylaşmak isteriz. Umalım ki bu, hakikatin göreceli halinden kaynaklı bir yanılsama
olsun... ve gelecek nesillere tüm bu dersler ulaşmış olsun...
Aslında geçenlerde izlediğim 6.His ve Dünyanın Manyetik Alanı
İlişkisi konulu bir belgeselde, Amerikalı bir kısım bilimadamı, manyetik alan aracılığıyla insanların birbirlerine bilgi, duygu gibi verileri
aktardığını tesbit eden deneylerini anlatıyorlardı. Bir başka kısım
bilimadamları ise gelecekten bize, basit ifadelerle, bilgi ve duygular
şeklinde veriler geldiğini iddia ediyor ve bazı kritik olay öncesi kararlarımızı bu şekilde verdiğimizi, bu şekilde yönlendirildiğimizi iddia
ediyorlardı. Umalım ki öyledir ve her daim kainatta gözlemlediğimiz
tekamül bozulmadan böyle de sürmeye devam eder...
Ancak olumlu bakmasını bilen için geçerli sanıyorum. İbn-i
Haldun’un yakın zamanlarda öğrendiğim şu veciz sözü de bunu
anlatıyor: “Gayrimemnunlar medeniyyet kuramaz”. Ben bu söze; “ve
karamsarlar” ifadelerini de eklemek istiyorum. Her daim iyi niyetli,
samimi ve müsbet (olumlu) kalın...
ali@yontanitim.com
4
kültür sanat ajandası
Aşk-ı Nebi Sergisi
15 Temmuz 2014
Hz. Peygamber’in doğumunun 1443. yılında 2014
yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında
düzenlenen ‘Hicaz’dan İstanbul’a Hz. Peygamber
Sevgisi; Aşk-ı Nebi Sergisi’ bugüne kadar bir arada
sergilenmemiş; 15, 16. ve 17. Yüzyıllardan kalma
Mushaf-ı Şerifler, Siyer-i Nebi kitapları, Muhammediyeler, Delailül Hayratlar, Hilye-i Şerifler, Murakkalardan Hadisler, Hat levhalar, murassa Kuran-ı Kerim
muhafazaları, Hırka-i Saadet’in altın mahafazalarından örnekler, Osmanlı Hanedanı tarafından vakfedilen ve Fahrettin Paşa tarafından Medine’den
İstanbul’a getirilen eserler, gülabdan, buhurdan,
murassa askı kandiller, Sakal-ı Şerif mahfazaları, Hz.
Peygamber’in su içtiği tas, Hz. Peygamber’in Mukavkıs’a göndermiş olduğu mektup gibi eşsiz değerdeki eserleri 15 Temmuz’a kadar sanatseverlerle buluşturacak. Sergilerin küratörlüğünü Topkapı Sarayı
Müzesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Dursun, sanat danışmanlığını ise Prof. M. Uğur Derman ve Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Ali Rıza Özcan yapıyor.
“Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi
Bey’in Çevresi” Sergisi
10 Temmuz 2014
Beykoz’un önemli değerlerinden Osman Hamdi
Bey’in en küçük kızı Nazlı Hamdi’nin 1907-1911
yılları arasında tuttuğu misafir defteri, Prof. Dr.
Edhem Eldem küratörlüğünde hazırlanan bir sergiyle tarih ve sanat meraklılarının ilgisine sunuluyor. Çoğu, dönemin önde gelen entelektüelleri
arasında yer alan dostlarının ve aile fertlerinin,
imza ve ithaflarının yer aldığı defterin her sayfasında döneme ışık tutan başka bir ize rastlamak
mümkün. Defterde imzası bulunan isimlerin izini
sürerek, dönemin kültür ortamına ışık tutmayı
hedefleyen “Nazlı’nın Defteri, Osman Hamdi
Bey’in Çevresi”, 30 Nisan - 10 Temmuz arasında
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde ziyarete açılacak.
5
kültür sanat ajandası
Rabih Mroué
27 Temmuz 2014
Rabih Mroué, 1990’da sona eren Lübnan İç Savaşı’ndan sonraki 10 yılda öne çıkmış olan Lübnanlı
sanatçılar kuşağından bir aktör, tiyatro yönetmeni, oyun yazarı ve görsel sanatçı. SALT, Nisan’dan
itibaren, erken dönem video işlerinden Suriye’deki iç savaşı ele aldığı çok katmanlı The Pixelated Revolution’a [Pikselli Devrim] (2012) uzanan bir çeşitlilikte, Mroué’nin kişisel sergisini sunuyor.
Mroué’nin, Lübnan’ın somut siyasi ve kültürel koşulları temelinde video, enstalasyon, performans
ve akademik olmayan sunumlar aracılığıyla sorduğu sorular, -coğrafi iç içe geçmişlik nedeniyle
Türkiye’yi de etkileyen bu bölgesel çatışma ve politik kargaşa sürecinde- çok daha geniş yankı
buluyor ve işleri, konu aldığı çatışmalar gibi bütün dünyada ilgi görüyor.
Kayıp Dillerin Fısıldadıkları-II
1 Temmuz 2014
Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi, yazının evrimine ışık tutacak, piktogramdan çivi yazısına; Hititçe’den
Frigçe’ye; Urartuca’dan Likçe ve Karca’ya; Antik Yunanca’dan Latince’ye değin pek çok çözülen, çözülemeyen, bilinmeyen ve kaybolan dillerin yer alacağı çok
özel bir sergiyi daha sanatseverler ve tarih meraklıları ile
buluşturuyor. Yazının resim olarak doğuşundan bugüne
kadarki serüveninin gözler önüne serileceği, yazının ve dilin toplumlar üzerindeki etkisinin anlatıldığı ‘Kayıp Dillerin
Fısıldadıkları-II’ Sergisi 24 Nisan - 1 Temmuz 2014 tarihleri
arasında ziyaretçilere açık olacak.
6
kültür sanat ajandası
19. İstanbul Tiyatro Festivali
9 Mayıs - 5 Haziran 2014
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından
düzenlenen 19. İstanbul Tiyatro Festivali, yurtdışından 7, Türkiye’den 34 tiyatro, dans ve
performanstan oluşan 100’e yakın gösterimi,
13 farklı mekânda sanatseverlerle buluşturacak. 19. İstanbul Tiyatro Festivali programında
yer alan 32 yerli yapımın Türkiye prömiyeri yapılacak; bu projelerden üçü İstanbul Tiyatro
Festivali’nin ortak yapımcılığında sahnelenecek. Oyun, dans, performans ve etkinliklerden
oluşan zengin bir programla tiyatroseverlerle
buluşmaya hazırlanan 19. İstanbul Tiyatro Festivali, Bisahne, Cevahir Sahnesi, DOT, Haldun
Taner Sahnesi, ikincikat-karaköy, Kenter Tiyatrosu, Moda Sahnesi, Harbiye Muhsin Ertuğrul
Sahnesi, Sainte Pulcherie Fransız Lisesi, Salon,
Şişli Blackout, Üsküdar Stüdyo ve Üsküdar Tekel sahneleri gibi şehrin farklı mekânlarında
seyirciyle buluşacak. Festival kapsamında ayrıca, ünlü konukların ve uzmanların katılacağı
söyleşi, gösteri, film ve belgesel gösterimleri ile
atölye çalışmaları da gerçekleştirilecek.
‘İstanbul’un Saklı Gemileri’
17 Mayıs - 17 Temmuz 2014
Yaklaşık iki yıl süren çalışmaları sonucu Marmaray metro kazılarından çıkarılan batıkları yeniden canlandıran Necati Badem’in “İstanbul’un
Saklı Gemileri” seramik sergisi 17 Mayıs’ta kapılarını sanatseverlere açacak. Sultanahmet
Nakkaş Art Gallery’de açılacak olan sergi 17
Temmuz’a kadar görülebilecek. 2 yılda binlerce
kırık - sağlam amforalar yapan Necati Badem
antik şehirlerden, denizden, derelerden, topladığı objelerle adeta doğa ve tarihi seramikle
yoğuruyor. Sanatçı, Rembrandt, Osman Hamdi
Bey ve Van Gogh gibi ünlü ressamlara da isimlerini taşıyan eserlerle kullandığı renk ve yorumlarla selam göndermeyi unutmamış. (Not: 2005
yılında İstanbul metrosu Yenikapı kazı alanından
çıkan dünya kültür tarihi açısından son derece
önemli olan buluntularla İstanbul’un bilinen tarihi 8500 yıla çıktı.)
7
kültür sanat ajandası
21. İstanbul Caz Festivali
1-14 Temmuz 2014
İKSV’nin düzenlediği festival programından
sürpriz isimler belli olmaya başladı. 56 Platinum
albüm ödüllü eşsiz sesiyle Katie Melua, Güney
Afrikalı yaşayan efsane Hugh Masekela ve grubu, perküsyon ustası Manu Katché’nin Richard
Bona ile oluşturduğu yıldızlar topluluğu, Chick
Corea-Stanley Clarke düeti, Danilo Perez, John
Patitucci, Brian Blade, Brad Mehldau, Mark Guiliana ve Cécile McLorin Salvant festivalin bu
ağırlayacağı isimlerden bazıları.
42. İstanbul Müzik Festivali
31 Mayıs–27 Haziran 2014
İKSV tarafından düzenlenen ve “Doğanın Şarkısı” teması
üzerine kurgulanan 42. İstanbul Müzik Festivali’nde, doğanın sesinin sadece tematik eserler yoluyla değil, bu
yıl ilk kez açıkhavada gerçekleştirilecek “Pazar Klasikleri”
konserleriyle de müzikseverlere ulaştırılması hedefleniyor.
Festival; Steven Isserlis, Isabelle van Keulen, Alexander
Raskatov, Nelson Freire, Pepe Romero, Krzysztof Penderecki, Xavier de Maistre, Yuja Wang gibi isimlerle dünyanın
önde gelen orkestralarından Sinfonia Varsovia ve Venezüella Teresa Carreño Gençlik Orkestrası’nın da aralarında bulunduğu 800’e yakın yerli ve yabancı sanatçıyı
İstanbul’da ağırlayacak. Programında senfoni ve oda
orkestraları, vokal konserler, resitaller olmak üzere toplam
26 konserin yer aldığı festivale, Burgazada Meydanı’nın
yanı sıra Aya İrini Müzesi, Süreyya Operası, Surp Vortvots Vorodman Kilisesi, İş Sanat Kültür Merkezi, Zorlu Center
Performans Sanatları Merkezi ve Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall ev sahipliği yapacak.
8
kültür sanat ajandası
5.Uluslararası İstanbul Opera Festivali
3-17 Haziran 2014
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü; 5.
Uluslararası İstanbul Opera Festivali ile 3-17 Haziran 2014 tarihleri arasında İstanbullu sanatseverlere muhteşem bir opera şöleni yaşatmaya
hazırlanıyor. Beşinci yılında da yerli ve yabancı
topluluk ve sanatçıların yer aldığı muhteşem bir
programla İstanbulluların karşısında olacak festival programında; Türk kültür ve yaşayışının anlatıldığı “Attila”, “Fatih Sultan Mehmet”, “Saraydan Kız Kaçırma”, “Beklenmedik Karşılaşma”,
“Birjan ve Sara” Operaları ve Türk seyircisinin
aşina olduğu, unutulmaz “Lüküs Hayat” müzikalinin ardından dünyaca tanınan ünlü bariton
“Dmitri Hvorostovsky Gala Konseri” yer alacak.
9
ben de buradayım
Yedinci albümü “Kalbe Kiralık Aşklar”’ı sevenlerine ulaştıran
FerhatGöçer
“Beykoz’da köyün ve ormanın huzurunu buluyorum”
Röportaj: Beyza Özgü FİDANCI
ben de
kardeş
buradayım
şehir
’daki evine
‘Kalbe Kiralık Aşklar’ adlı albümüyle zirvedeki yerini koruyan Ferhat Göçer’in Beykoz
güzel bir
yönelik
konuk olarak müzik yaşamı, geleceğe dair hayalleri ve Beykoz’daki yaşantısına
ız röporsohbet gerçekleştirdik. Yoğun bir konser temposu içerisinde bulunan Göçer’le yaptığım
daha değer
taj da tempolu oldu. Beykoz’a 5 yıl önce taşınan Göçer, yakın gelecekte Beykoz’un çok
kazanacağına inanıyor.
Ferhat Göçer kimdir?
Yedi rakamının sizin için ‘uğurlu’ olduğu söyleniyor..?
Bereketli toprakların yer aldığı Şanlıurfa’nın Birecik
ilçesinde 1970 yılında doğdum. Öğretmen bir anne-babanın evladı olarak eğitime önem verilen bir ortamda büyüdüm. İlkokulun ardından Karamürsel’de
ortaokula başladım. Orta ve lise eğitimini İzmit’te tamamladım. 15-16 yaşlarındayken İstanbul’a geldim.
Kısa bir süre sonra Tıp Fakültesinde eğitime başladım.
Daha sonra da konservatuvara girerek müzikle tıbba
birlikte devam ettim. Küçükken hayalim olan doktorlukta uzun süre hizmet verdim. Üniversitede başlayan
müzik hayatım da her geçen gün yoğunluk kazandı.
Genelde klipler bir ya da ikinci şarkıya çekilir. Benim
son üç albümümde hep 7.şarkıya klip çekildi. Bu albümümün yedinci albüm olmasını da uğurlu bir işaret
olarak gördüm ama özel bir anlamı yok. Bir röportajımda da espri şeklinde belirtmiştim. Dediğim gibi aslında çok özel bir yönü ya da anlamı yok.
Ve son albümünüz olan ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ı sevdiklerinize ulaştırdınız. Sizin için bu albümün özel bir
yönü var mı?
Elbette. Bu albümde bana ait daha fazla şarkı var.
Her albümümde 1 ya da 2 şarkım yer alıyordu. Ama
yedinci albümüm olan ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ın neredeyse yarısına ait şarkının söz ve bestesi bana ait. Bu
açıdan benim için önemli.
Televizyon programlarına ara verdiniz. Tekrar bu yönde projeniz var mı?
ATV, SHOW, KRAL TV ve TRT MÜZİK kanallarında 5-6
yıl boyunca müzik programları gerçekleştirdik. Çok
keyif aldığım bir alan. Tabii kanallardan teklifler geliyor. Hem zamanlama hem de bütçe konularıyla ilgili
görüşmeler devam ediyor. Müzik programları bizim
için vazgeçilmezdir. Hakkını vererek güzel programlar
yapmak lazım. Heyecan duyduğum işlerden biridir.
2014 Yaz ayları nasıl geçecek?
Yoğun bir konser trafiğimiz devam ediyor zaten. Fes11
ben de buradayım
tivaller, açık hava konserleri, halk konserleri, üniversitelerimiz ve belediyelerimizin düzenledikleri etkinlikler
var. Kışa doğru Avrupa turnesi var. ‘Kalbe Kiralık Aşklar’ albümünden yeni video klipler için hazırlık yapıyoruz. Yaz için iki tane remix hazırlıyoruz. Mayıs ayının
sonu ya da Haziran ayında hazır olur.
geleceklerini garantiye alabilmeleridir. Bunun için
yoğun çaba gösteriyoruz. En belirgin sıkıntı telif haklarıyla ilgili. AB yasalarının uyarlanması ve aktif çalışır
hale getirilmesine çalışıyoruz. Bunun için yetkililerle sık
sık görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Sektörün sorunlarını
anlatıyoruz.
Ah şu enstrümanı çalabilsem dediğiniz oluyor mu?
Genç müzisyenlere neler tavsiye etmek istersiniz?
Yok hayır. Zaten gitar çalıyorum. Bestelerimi gitarla En önemli ve öncelikli şey ‘samimi’ ve ‘birikimli’ olmalarıdır. Belli bir eğitim sürecinden sonra üretmeye
yapıyorum. Benim işim şarkı söylemek, söz
geçebiliyor insan. Elinizde hiçbir şey yoksa
yazmak, beste yapmak. Enstrüman
hiçbir şey de veremezsiniz değil mi?
çalmak başka bir şey. Yaptığınız
Başarılı bir müzisyen olmak istiyorsaişe kafa yormalısınız. Zaten yılnız önce işin teoriğini öğrenmeniz
Yeşilini, doğasını
larca aynı orkestra ekibiyle,
gerek. Kendi iç duygu ve samideğerli müzisyen arkadaşlakoruyarak gelişmeyi tamammiyetinizi kattıktan sonra tarımızla birlikteyiz.
dından yenmez.
Sektörün sorunlarıyla da
yakından ilgilisiniz..?
Evet. MSG, Musiki Eseri
Sahipleri Grubu Meslek
Birliği’nde Başkan Yardımcılığı’nı
yürütüyorum. Amacımız üreten,
yazan, çizen insanların
haklarını koruyabilmek ve
12
ladığı takdirde Beykoz’un değeri
daha da artacaktır. Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’in de bu yönde
tartışılmaz bir emeği var. Bu konuda
mücadelesini görüyoruz, takdirle izliyoruz. Başkanımızdan bir sanatçı olarak
tek ricam; Beykoz’un doğal güzelliklerini, dokusunu koruyarak çalışmalarına devam etmesi...
Beğendiğiniz, dinlediğiniz
sanatçılar kimler?
Barış Manço, Cem Karaca bizim efsane isimlerimiz.
Hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. Birçok sanatçımız
var. Sadece ses sanatçıları
olarak değil de besteci, şairler, yazarlar, çok büyük üstad-
ben de buradayım
larımız var. Geçmişe baktığınızda; Karacaoğlan, Pir
Sultan Abdal’dan Aşık Veysel’e, Neşet Ertaş’a kadar
muhteşem bir portföyümüz var. Ayrıca, Sadettin Kaynaklar, Selahattin Pınarlar var. Büyük bir sanat, kültür
birikimimiz var yani. Bu birikimden, bunların damlalarından yararlanmak gerekir.
Aşk ve Hüzün, Beyazperde Ezgileri ve Anadolu Aryaları projelerinizle ilgili neler söylemek istersiniz?
Bunlar bizim tiyatro, sahne çalışmalarımızdı. Müziğe
ilk başladığım zamanlarda, konservatuvarda okurken tiyatro projeleri hazırlıyordum. Orada tiyatro ahlakı aldık, sahnenin tozunu orada yuttuk.
Nedir tiyatro ahlakı?
İşini ciddiye almaktır. Sahneyi ciddiye almaktır. Işık
ayarından seyircinin giriş çıkışından tutun, sahne arkasında, sahnenin hazırlık aşamasından tüm detaylara kadar ne varsa bunları bir bütün olarak algılamaktır. Nasıl tıp dünyasında ‘Hipokrat Yemini’ varsa,
bir tıp ahlakı varsa, sanat dünyasında da ayrı bir tiyatro ahlakı vardır. Astlarınıza, üstlerinize duyduğunuz
sevgidir, okumaktır, tiyatro terbiyesini öğrenmektir.
Usta-çırak ilişkisinin aslında vücud bulmuş şekillerine
duyulan saygıdır tiyatro ahlakı…
Yaşadığınız yerle özdeşleşiyorsunuz galiba. Evinizin
tüm ağaçlarını siz
dikmişsiniz.
Doğru. Şu anda
Beykoz’un stratejik
bulunduğukonumu metropolde yaşayanlar
muz evimizin
için önemli bir nimet sunuyor:
bahçesindeki
Hem doğanın içerisindesiniz hem
tüm ağaçları ben diktim.
de beş dakika sonra şehrin göbeğine
360 tane ağakarışabiliyorsunuz...
cım var. Temiz
havayı, doğayı,
yeşili çok seviyorum. Mesela ailem,
köklerim hala Urfa’dadır. Orada çiftlik projem
var. Yatırımlarımı Beykoz ve
Urfa’ya yapıyorum. İleride
nasip olursa, Urfa’da toprakla içiçe olmayı planlıyorum. Atlarla, kedilerle, kuzularla, toprakla haşır neşir
olmayı düşlüyorum. Kazançlarımı Beykoz ve memleketimde değerlendiriyorum. Beykoz’daki bahçemde
vakit geçirmeyi çok seviyorum.
Beykoz’a ne zaman taşındınız?
Beş yıl önce. Daha önce de Üsküdar’da boğazın kıyısında güzel bir yalı dairesindeydik zaten. Beykoz’u
bir defa yeşili, temiz havası ve depreme dayanıklılığı
13
ben de buradayım
açısından tercih ettim. Beş yıl önce gördüğümde çok
etkilendim. Yakın zamanda Beykoz’un İstanbul’un en
merkezi noktalarından biri haline geleceğini düşünüyorum. Öyle bir stratejik yönü var ki! Hem doğanın
içerisindesiniz hem de beş dakika sonra şehrin göbeğine karışabiliyorsunuz. Metropolde yaşayan bir insan
için büyük bir nimettir. Ben Beykoz’da köy huzurunu,
orman huzurunu bulabiliyorum. Yeşilini, doğasını koruyarak gelişmeyi tamamladığı takdirde Beykoz’un
değeri daha da artacaktır. Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek’in de bu yönde tartışılmaz bir emeği
var. Bu konuda mücadelesini görüyoruz, takdirle izliyoruz. Başkanımızdan bir sanatçı olarak tek ricam;
Beykoz’un doğal güzelliklerini, dokusunu koruyarak
çalışmalarına devam etmesi...
Beykoz’da nasıl vakit geçiriyorsunuz ve Ferhat Göçer’in 24 saati nasıl geçer?
Cumhuriyetköy taraflarında arazimiz, akrabalarımız
var. Geniş bir yerimiz var. Polonezköy taraflarına gideriz. Anadolukavağı ortamı inanılmaz. Balıkçılar, kıyı
kahveleri… Tadından yenmez. Beykoz’un bu yönlerini çok seviyorum. Has be has Beykozluyuz yani. Diğer
sorunuza gelince, hafta içi ve haftasonu değişiyor.
Hafta içi özellikle konserlerimiz için hazırlıkla geçiyor.
Provalarımız, stüdyo çalışmalarımız, kayıtlarımız oluyor. Az da olsa vakit bulduğumda spor yaparak kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. Meslek Birliği Başkanlığı görevim gereği sık sık sektörle ilgili toplantılar
yapıyoruz. Çocuklarımla vakit geçiriyorum.
Doğduğunuz kent Urfa’ya yatırım yaptığınıza göre
ileride siyaset düşünceniz de var mı?
İleride olabilir, neden olmasın? Ama sanatla iştigal
ettiğim süre içerisinde siyasetle ilgilenmeyeceğim.
Zaten babam üç dönem Urfa-Yaylak’ta belediye
başkanlığı yaptı. Siyasete uzak değilim. Yakından
takip ediyorum gelişmeleri. Bence bir sanatçının siyasetüstü olması gerekir. Her meslekten, her fikir-zikirden, her siyasi partiden sizi dinleyen var. Nasıl bir
doktor, hastanede mesleğini icra ederken, din, dil, ırk
gözetmeden, karşısındakinin sadece ‘insan’ olduğuna bakar, sanatçının da böyle bir pozisyonunun olduğunu düşünüyorum. Şu anda müzikle uğraşarak,
bu alanda üreterek mutlu oluyorum. Daha fazla eser
üretmek, daha fazla dinleyicilerime ulaşmak, sevenlerimle buluşmaya çalışıyorum. Zaten insanın sevdiği işi yapması kadar güzel bir şey yok bu dünyada.
Özellikle bir erkeğin dünyada huzurlu ve mutlu bir
yaşamı yakalayabilmesi için en önemli şey sevdiği işi
yapmasıdır.
Peki son olarak Beykoz Konseriniz hakkında neler söylemek istersiniz ve Beykozlular’a mesajınız var mı?
İstanbul’da verdiğim en büyük konserlerimden biri
Beykoz Çayırı’ndakiydi. Müthiş bir coşkuyu karşınızda
görünce konser hiç bitmesin, tüm şarkıları paylaşayım
diyorsunuz. Bundan dolayı belediyemizi ve dolayısıyla Belediye Başkanımız’ı kutluyorum. Çayır etkinliklerinin Beykoz’a güzellik ve hareket kattığını düşünüyorum. Bir konserimiz daha vardı, ancak zannedersem
Mısır’daki olaylardan dolayı ertelenmişti. Umarım o
konserimizi de bir an önce gerçekleştirir, Beykozlular’la bir kez daha buluşmuş oluruz. Bana da böyle bir
fırsat verdiğiniz için teşekkür eder, tüm Beykozlular’a
selamlarımı, saygılarımı sunarım.
14
kardeş şehir
Gardo,4.En Büyük Şehir
Gardo diye de adlandırılan Qardho, Somali’nin kuzeydoğusundaki Bari Bölgesi’nde yer alıyor. Otonom Puntland ülkesinin bu en büyük 4.şehri, aynı adı taşıyan Qardho Bölgesi’nin
de merkezi. Şehir 85-100 ve bölge ise 450 bin dolayında nüfusa sahip. Bunların 350 bini hayvancılıkla uğraşan göçebe ya
da köylü. Somalice ve Arapça en yaygın dilleri oluşturuyor.
15
kardeş şehir
Tarihçe
Kuzey Somali’nin en eski yerleşim yerleşim yerlerinden
biri olan Gardo’da kent ile Iskushban arasındaki Arie
Vadisi’nde, kalın duvarlarıyla eski kent kalıntıları dikkat
çekiyor. Modern zamanların başlangıcında Gardo,
Aluula merkezli Majeerteen (Migiurtinia) Sultanlığı’nın
bir parçasıydı. 20.Yüzyıl’ın başlarında ise İtalyan Somalisi’ne dahil oldu. 1960’ta elde edilen bağımsızlık sonrası
Gardo, Gardo Bölgesi’nin ana merkezi haline geldi. Şu
anda Karkaar hinterlandının da başkenti konumunda.
Yatırımlar
İklim
Eğitime büyük önem verilen Gardo Bölgesi’nde 2013
Mayıs rakamlarıyla 39 ilkokul mevcut. Liseler ise Şeyh
Osman, Muntada, Nawawi ve El-Ezher bölgelerinde
yer alıyor. Yüksek eğitimde Doğu Somali ve Doğu Afrika Üniversitesi uygun imkanlar sunuyor. Mikrobiyoloji Laboratuvarı’yla Gardo Genel Hastanesi şehrin önemli bir
sağlık kurumu olarak hizmet veriyor. Puntland Balıkçılık
ve Deniz Kaynakları Bakanlığı’nın 2013 yılı içinde başladığı yeni balık pazarı projesi Garowe’de uygulanan
ve Galkayo’da da benzeri planlanan gelişim projesinin
önemli bir ayağını oluşturuyor. Gardo’yu Puntland’daki Bosaso, Garowe ve Galkayo gibi şehirlere bağlayan
700 km’lik asfalt yol şehirdeki en önemli altyapı eseri
olup insan ve mal sevkiyatı bu yolla yapılıyor.
Somali, kurak ve sıcak bir tropikal iklime sahip. Yılda
150-400 mm şeklinde düşen yağışlar oldukça az ve
mevsimlere göre sıcaklık değişiklikleri yüksek seyrediyor.
Ortalama sıcaklık 18-35°C arasında seyrederken Aralık-Ocak döneminde 11-13°C’ye kadar düşüyor. Yaz
aylarında sahilde sıcaklık keskin artış gösterince şehrin
nüfusu da artıyor.
16
kardeş şehir
Ne zaman gidilir?
Ocak-Mayıs arası gitmek için en uygun zaman olarak
gösteriliyor.
Ülke mutfağı / ne yenir ne içilir?
Somali mutfağı et ağırlıklı olup ülke kurak olduğundan
sebze tüketimi oldukça az. Etin dine uygun olanlardan
her çeşidinin tüketildiği ülkede ıspanak, havuç, patates
ve bezelye en çok yenen sebzeleri oluşturuyor. Pirinç
de ülkenin besin kültüründe önemli bir yere sahip. Ayrıca birçok balık ve kabuklu deniz yiyecekleri de oldukça fazla tüketiliyor.
17
çevre
Karbon 21. Yüzyıl’ın En Büyük Sorunu,
Ağaçlar İse En Önemli Düzenleyici
Türkiye'de ilk kez 3-5 Nisan tarihlerinde düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi, dünyanın çeşitli ülkelerinden akademisyenler, kamu kurum ve kuruluş yetkilileri ile özel
sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Zirvenin,
'bireysel çıkarlar yerine toplumsal çıkarlar' ve 'günümüz
yerine geleceği' ön plana almak anlamına gelen sürdürülebilirlik kavramının daha fazla yerleşmesine katkı
sağlaması ve gelenekselleştirilmesi bekleniyor. SÜT-D/
Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği tarafından düzenlenen İstanbul Karbon Zirvesi’ne Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ekonomi, Çevre ve Şehircilik, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji ile Orman ve Su İşleri Bakanlıkları, EPDK ve SPK
ile çok sayıdaki sivil toplum örgütünün destek vermesi
özellikle dikkat çekerken yapılan konuşmalardan derlediğimiz notları sizlerle paylaşmak istedik…
1 Hektar ağacın karbon değeri 5.000 dolar
Aşırı salınımında atmosferi doldurup ısıyı hapsederek
önce dünyayı ısıtan, peşinden güneş ışığının gelmesini engelleyerek soğutan sera gazı etkisine yol açan
karbondioksit gazı, kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil
18
yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkıyor. Uzmanlarca 2012
üretim ve rezervlerinin sabit kaldığı varsayımıyla petrol
ve doğalgazın yaklaşık 50, kömürün ise 100 yıllık ömrünün kaldığını söylüyor. Yani kaynaklarımızın, giderek
hızlanan bir tempoyla artış gösteren enerji talebinin
karşılanmasına yeterince cevap veremeyeceği açık.
Doğal kaynakların yeryüzünde dengeli şekilde dağılmaması bugüne kadar pek çok çatışmanın sebebiyken bundan sonrası için bu kaynak savaşının daha
tehlikeli hal alması kaçınılmazlaşıyor. Bu ise büyük ülkelerde ve tabii, bu kaynaklara sahip ülkelerde jeopolitik kaygıların giderek arttığına işaret ediyor. Alternatif
enerji kaynakları ve alınan önlemler karbon salınımının
yakın gelecekte yeterince azalacağına dair umut vermiyor. Böylece karbonun 21.Yüzyıl’ın en büyük sorunu
haline geleceği söyleniyor. Karbonun en etkin düşmanı
ise hektardaki karbon değeri 5.000 dolar civarında hesaplanan ormanlar olarak gösteriliyor. Buna ek olarak
çevre dostu kaynakları kullanmak ve mevcut kaynaklarınsa temiz enerji teknolojileriyle çevreye daha duyarlı
biçimde tüketilmesi gerekiyor.
çevre
Emisyon azaltımı ülkelerin ajandalarında en üst sırada
Sorunun küresel boyutta olmasının yanı sıra, ülkelerin
mahalli sorunlarla baş etmeleri için kendi durumlarını çok iyi değerlendirmeleri ve oluşturacakları eylem
planlarını kararlılıkla hayata geçirmeleri önem kazanıyor. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de, ülkelerin kendi
coğrafyalarına özgü bilimsel çalışmalara ağırlık vererek
iklim değişikliğinin yaratacağı tehdit ve fırsatları belirlemeleri gerekiyor. Gelecek nesillere temiz ve yaşanılabilir
bir dünya bırakmak isteyen ülkelerin emisyon azaltımını
ajandalarının en üst sıralarına yerleştirdikleri gözleniyor.
Karbon emisyonunu azaltan kuruluşların önceki yıllara
göre büyük artış var. Maliyetlerde gözlenen artışa rağmen, çoğu kuruluş karbon emisyonunu azaltmayı öncelikli hedef haline getirmiş bulunuyor. 2005 yılından itibaren bu anlamda bir artış gözleniyor. Özellikle 2008 yılı
ve sonrasında karbon emisyonunu azaltan kuruluşların
sayısında oldukça büyük bir artış var.
Türkiye ormanları 1990 yılında 45, 2012 yılında
61 milyon ton
FAO verilerine göre dünyada her yıl 5 milyon 300 bin
hektar orman çeşitli nedenlerle yok oluyor. Şu an Türki-
ye’nin orman alanı 21.7 milyon hektar. 2008-2012 arası
ağaçlandırma seferberliği kapsamında 2 milyon 429
bin hektar sahada ağaçlandırma çalışması yapılmış.
Ülkemizde 1937 yılından bu yana büyük başarı ve güçlü bir teşkilat yapısı ile yürütülen teknik ormancılık çalışmalarından dünyaya örnek olabilecek çalışmalar ve iyi
uygulamalar göze çarpıyor. Mesela normal kuruluşta 1
hektar doğal kızılçam ormanının 120 ton karbon bağladığı ve bunu fotosentez yoluyla odun hammaddesine
dönüştürdüğü bilimsel çalışmalardan elde edilen en
önemli sonuçlardan biri. Buradan hareketle söz konusu
ormanın hektardaki karbon değerinin 5.000 dolar civarında olduğu hesaplanıyor. 1990 yılında yaklaşık 45
milyon ton karbon tutan ormanlarımız 2012 yılında 61
milyon ton karbondioksit tutarak iklim değişikliğiyle mücadelede etkin rol oynamış durumda.
İSO sanayi kuruluşlarına yardıma hazır
Enerji ihtiyacını karşılamada halen kömür, petrol ve gazın %80 gibi önemli payı mevcut. Fosil yakıtların gelecekte de ana yakıt kaynağı olması öngörülüyor. Sanayinin rekabet gücünü kaybetmemesi için yenilenebilir
enerji yatırımları büyük önem taşıyor ve İSO, 2013-2016
için yerli ve yenilebilir enerji payının artırılması konusunda çalışmalar yapıyor. Ayrıca bu konuda her türlü desteği vermeye hazır.
Ölçüm yapacak eleman, mevzuat ve finans sorunları
var
Gelişmekte olan bir ekonomi olarak Türkiye’de enerjiye
olan talep her geçen gün artıyor. Bu yoğun talebi karşılayabilmek için oldukça fazla yatırıma ihtiyaç var. Alternatif ve sürdürülebilir enerji alanında güneş, rüzgar,
su ve biyoyakıt kullanımı özellikle başta gelen yatırımları
oluşturuyor. Bu alanlarda düzgün teknik ölçümler yapılabilmesi için teknik ve yetişmiş elemanlara ihtiyaç gözleniyor. Ayrıca konuyla ilgili mevzuat açığı da önemli bir
başka husus olarak göze çarpıyor.
Şahıslara da iş düşüyor
İklim değişikliğinin toplumsal yanı böyleyken, bireysel çözümleri de ihmal etmemek gerekiyor.
Çünkü hepimiz kullandığımız enerji biçimleri, yaşam tarzları, ulaşım şekli, vb ile karbon salınımına
önemli miktarda katkıda bulunuyoruz. Acaba
her bireyin ya da hane halkının karbon ayak izi
ne kadar? Bunun hesabını yapmak, kişisel yaşam alışkanlıklarımızı sorgulamak, sürdürülebilir
bir gezegenin ön koşullarından. İklim aktivisti Devin Bahçeci’nin yazdığı Kişisel Karbon Ayak İzi
Rehberi bu manada önemli bir eser. Bu kitaptan
elde edilecek bütün gelirin, Devin Bahçeci’nin,
Yeryüzü Derneği çatısı altında gerçekleştidiği iklim değişikliği eğitimlerinin finanse edilmesinde
kullanılacağını da belirtelim.
19
kültür sanat dünyası
Balkanlar’ın Kalbindeki Sahne’yi
Ele Alan İlk Belgesel
Türkiye dışında, sahnede Türk dilini yaşatan en uzun ömürlü kültür ocağı olan 64
yıllık Makedonya Türk Tiyatrosu, ‘Balkanların Kalbindeki Sahne’ isimli filme konu
oldu. Yönetmenliğini Halit Refiğ, Okan
Uysaler ve Suha Arın gibi Türk sinemasının
değerli isimleriyle çalışan İsmet Arasan'ın,
yapımcılığını Rumeli Grup Başkanı Atilla
Baykal'ın üstlendiği belgesel sinemanın
galası 13 Nisan'da, CRR Konser Salonu'nda yapıldı. Çok kültürlü Balkan coğrafyasında, Makedonya’nın başkenti ve Balkanlar’ın kalbi Üsküp’te çekilen filmde,
İlhami Emin, Müşerref Lozana, Selahattin
Bilal, Branko Stavrev, Yücel Erten, Mustafa Yaşar, Sema Ali Erol, Güner İsmail, Risto Stefanovski, Firdaus Nebi, Filiz Ahmet,
Atilla Klinçe ve Elyasa Kaso gibi isimlerle
yapılmış röportajlar ve döneme ait önemli
bir arşiv çalışması yer alıyor. Film, MK Türk
Tiyatrosu’nu konu alan ilk belgesel film
olma özelliğini de taşıyor.
Yoktan var olmuş bir sahne!
Balkanların en eski tiyatro binası 1906 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun valisi
Mahmut Şevket Paşa tarafından Vardar
Nehri kıyısına inşa edildi. Azınlıklar Tiyatrosu
olarak bilinen, daha sonra Halklar Tiyatrosu adını alan, bugünkü adıyla Milli Kurum
Türk Tiyatrosu ise, 1950 yılında Yugoslavya'da, tiyatro eğitimi görmüş Abduş Hüseyin adında bir Türk tarafından kuruldu.
Bugüne kadar 300'e yakın oyunun sahnelendiği bu tiyatroda yetişen oyuncular
sadece Makedonya’nın köy ve kasabalarında değil, aynı zamanda Avrupa’dan
Afrika’ya kadar birçok uluslararası sahnede de boy gösterdiler. Abduş Hüseyin’le
yazılmaya başlanan bu tarih, Şeraffettin
Nebi’ler, Lütfü Seyfullah’lar, Ramadan
Mahmut’lar, Hacer Yücel’lerle ve daha
nice büyük ustalarla bugüne geldi.
20
kültür sanat dünyası
Mozart’tan Piazzola’ya müzik şöleni
Geçtiğimiz yıl İş Sanat’ta unutulmaz bir Beethoven
gecesi yaşatan ve 2010 yılında BBC Müzik Dergisi
Ödülü’ne de layık görüldüğü Beethoven Keman
Konçertosu yorumuyla seyircileri büyüleyen Patricia
Kopatchinskaja bu kez 17 Nisan’da Bavyera Radyo Oda Orkestrası eşliğinde İş Sanat sahnesine konuk oldu. Yenilikçi çizgisi ve derin ifade yeteneğiyle
uluslararası arenada adından övgüyle söz edilen
sanatçıya, Münih’in en değerli orkestrasının yanı sıra
Flamenko’nun genç yıldızı Fuesanta La Moneta ve
perküsyon sanatçısı Agustin Diaserra da eşlik etti.
İspanyol besteci Mauricio Sotelo’nun keman, Flamenko dansçısı ve perküsyon için yazdığı Luz sobre lienzo (Light on Canvas) isimli yeni eserinin seslendirildiği gecede klasik müzik ve Flamenko tınıları
harmanlandı. Programda P. De Sarasate, Mozart
ve Astor Piazzolla’nın Buenos Aires’in Dört Mevsimi
eserleri de yer aldı.
Lazların Pavarottisi’nin ‘’Sesuni Duyacaksunuz’’
Lazların Pavarottisi olarak da tanınan Erdal Bayrakoğlu,
7 yıl sonra çıkardığı albümü ‘Sesumi Duyacaksun’u 8 Nisan’da Jolly Joker İstanbul sahnesinde sevenlerinin beğenisine sundu. İlk albümü Zifona’da (Fırtına) toplumun
destanlarını, aşklarını, ağıtlarını ve horonlarını, Laz müziğinin otantik yapısını bozmadan, güçlü sesiyle yorumlayan
Bayrakoğlu, yedi yıl aradan sonra ‘Sesumi Duyacaksun’
dedi. Albümdeki ilk klip çalışmasını da ‘Sesumi Duyacaksun’a çeken Bayrakoğlu, klipte yer alan isimlerle de sahneyi paylaşacak. Bu isimlerden bazıları;Niyazi Koyuncu,
Aydoğan Topal, Selim Tarım, Resul Dindar, Efkan Şeşen,
Feryal Öney, Ayla Yılmaz, Apolas Lermi, Şair İbrahim Karaca, oyuncular Bülent Emrah Parlak ve Serhat Özcan…
Sahnede Rumca, Gürcüce ve Lazca’nın dışında Ahmet
Kaya ve Cem Karaca şarkıları da yorumlayan Bayrakoğlu, yıllardır marş olarak dillerden düşmeyen Grup Yorum
ve Efkan Şeşen’le düet yaptığı Çav Bella’yı da tüm sanatçı dostlarıyla sahneden paylaştı.
21
kültür sanat dünyası
Cazın “E” Hali
Müzik severlerin uğrak noktası Jazz Company,
caz ve blues müziğin devlerini ağırlamaya devam ediyor. Daha önce Beykoz’da da konser
veren cazın eğlenceli yüzü ve aktör Taylan Erler,
Elite World İstanbul Hotel bünyesindeki Jazz Company’de nisan ayı içerisinde sahne alacak isimler
arasındaydı. Erler ”Cazın Eğlenceli Hali” konseptiyle cazın eğlenceye dönük yüzünü müzik severlerle buluşturdu. Jazz Company, nisan ayında İlham Gencer ve İpek Dinç’in özel performansları,
Lirik Proje, Dilek Sert Erdoğan Trio, Trioseme gibi
çok özel isimlerin konserlerine de sahne oldu.
Bulutların Üstünde Eğlence!
İstanbul gece hayatının son dönemdeki en popüler mekanlarından Hilton’un roofundaki Cloud
34, 26 Nisan’da Finlandiyalı ünlü DJ/Prodüktör Jori
Hulkonen’i ağırladı. DJ kabinine Hulkkonen’den
önce Dinamo, Vesvese ve FOC Edits’ten tanıdığımız Kaan Düzarat geçti. Hulkonnen, ilk albümünü
1996 yılında Fransız plak şirketi F Communications’tan yayınladı. Zytnherius adıyla da müzik üreten DJ, Tiga ile birlikte Corey Hart’ın 1980’lerdeki
hiti “Sunglasses at Night”ı yorumlayarak büyük
beğeni topladı.
22
kültür sanat dünyası
Türkiye’de Kültür Sektörü
Ekonomiye Yön Veriyor
İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl’da kültürel ürünler ihracatının ülke ekonomisine büyük katkı sağladığı ve ekonomiye yön verdiği ortaya çıktı. Türkiye’de bu konuda
yapılan ilk araştırmaya imza atan Türkiye Avrupa Eğitim
ve Araştırmalar Vakfı’nın (TAVAK) elde ettiği verilere
göre, 2014 yılı için kültürel ürünler ihracatının yaklaşık
54.2 milyar dolar olacağı saptandı. TAVAK Başkanı Prof.
Dr. Faruk Şen, Çin’den Avustralya’ya, AB ülkelerinden
ABD’ye kadar birçok ülkede yıllık ölçümü gerçekleştirilen kültür ekonomisinin Türkiye’de şimdiye kadar boyutlarının ölçülmemiş olduğu ve bu konuda yeterli çalışma
yapılmadığını belirtti.
Artık kültüre önem ve ağırlık veriliyor
Prof. Şen, TAVAK’ın araştırmasında Türkiye’de futbol ve
gastronomi ekonomisi dışında ölçülmemiş üçüncü sektör olan kültür ekonomisinin 2011 yılında 30 milyar dolar sınırına güçlükle yaklaşan turizm gelirlerinin yaklaşık
%52’si oranında bir fazlalık oluşturduğunun tespit edildiğini söyledi. Şen, araştırmada Türkiye’de kültür ekonomisinde, İstanbul Contemporary başta olmak üzere
önemli rol oynayan kuruluşların sayısının artmakta olduğunun saptandığını belirterek, birçok sponsor kuruluşun
kültüre ağırlık vermeye başladığını sözlerine ekledi. Prof.
Dr. Faruk Şen “Kültürün özellikle, dizilerle başlayan Kültür
ekonomisi ürünlerinin dış ülkelere ihracatı ve başarıları
diğer alanları da teşvik etmektedir” dedi.
İhracat oranı yüksek
TAVAK Başkanı Şen araştırmada metodolojik olarak 11
ana sektörde belirlenen 47 alt sektörde ölçümleme ya-
pıldığını belirterek, milli gelir formatından yola çıkılarak
harcamalara göre kültür ekonomisinin ulusal ekonomi
içindeki yerinin öneminin ortaya çıktığını söyledi. Araştırmada, bul ölçümleme kapsamında Türkiye’de 2011
yılı içinde 46 milyar Dolarlık bir ekonominin oluştuğunu
anlatan TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, “2011 yılı için
kültür ekonomisindeki 46 milyar dolarlık tutarı o yılki ihracatımızı oluşturan 130 milyar Dolarla karşılaştırırsak kültür
ekonomisinin ihracata orantısının yaklaşık olarak %38
olduğu ortaya çıkmaktadır. 2012 yılında Kültür Ekonomisinin ihracata orantısı %40 olmuştur. Daha gerçekçi
olursak Türkiye’de 2011 yılındaki ihracatımızı ara girdilerini çıkarıp net ihracat olarak düşünürsek bu meblağın
52 milyar dolar civarında olduğunu görürüz. Bu da Türkiye’deki kültür ekonomisindeki dönen meblağını Türkiye’nin net ihracatına ciddi bir şekilde eriştiğini ortaya
çıkarır. Türk sanatçıların ürünlerini artık yurtdışında da
büyük ilgi görmektedir” dedi.
23
kültür sanat dünyası
2. Mamut Art Project Kaçtı,
3.ye Bekleriz...
15-19 Mayıs 2013’te ilkini görenlerin merakla beklediği MAMUT ART PROJECT, sınırları
zorlayan eserlerle 3-6 Nisan tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta sanatseverlerle buluştu. Bu yıl ikincisi düzenlenen etkinlik, galeri sahipleri, koleksiyonerler ve küratörlerin
katıldığı özel gösterim gecesi ile kapılarını
açtı. Bağımsız ve gelecek vadeden sanatçıların erken keşfedilebilmesi amacıyla kurulan MAMUT ART PROJECT, sanatseverleri
55 genç sanatçı ile görsel ve besleyici bir
sanat keşfine çıkardı.
Türkiye’nin en kapsamlı ulaşılabilir sanat etkinliği olarak; Resim, Fotoğraf, Enstalasyon,
Sokak Sanatları, Heykel, İllüstrasyon, Video
Art, Land Art, Kinetic Art gibi farklı alanlardan 55 sanatçının her birinin yaklaşık 10’ar
m2 sunum alanında 4 gün boyunca eserlerini sergilediği, sanatseverlere, özgün eserlere “ulaşılabilir” meblağlarla sahip olabilme imkânı sunan projede, engelli ve sosyal
dezavantajlı gençlere ücretsiz olarak kültür
ve sanat eğitimlerinin verildiği Düşler Akademisi’nin de bir sergi alanı vardı. Aynı zamanda iki stand ise interaktif seminerlere
ayrıldı.
İlkine 530, ikinciye 700 başvuru
Kariyerlerinin başında olan genç sanatçıların üretimlerini desteklemek, kendilerine
ait bir alanı kullanacakları sergileme deneyimini yaşatmak ve görünürlük sağlamak
hedefiyle yola çıkan etkinlikte geçtiğimiz
yıl 530 başvuru arasından 47 sanatçı sanat
dünyasına tanıtılmıştı. 3.000 kişinin ziyaret
ettiği sergide, eserlerin %60’ı satın alınarak
önemli koleksiyonlarda yerini aldı. Bu yılki
etkinlikte 700 başvuru arasından seçilen 55
sanatçı sanatseverlerle buluştu.
24
kültür sanat dünyası
Üretken Mimari
Etkinliklere Devam...
Terminal Design tarafından düzenlenen “Mekân ve Olasılıklar”etkinliği 3-5 Nisan tarihlerinde Karaköy Rum İlkokulu’nda
gerçekleştirildi. Etkinlikte konferansların yanı sıra ünlü tasarımcı ve mimarların ürettikleri mekânsal örneklemelere de yer
verildi. İç mimar Yalın Tan ve Jeyan Ülkü’nün, camın renginin farklı bakış açılarına ve ışığın durumuna göre değişmesini
sağlayan 3M Dichroic cam filminden oluşturduğu etkileyici
tematik tasarım da ziyaretçilerle buluştu.
İlk gün “Perakendede Mekânsal Yaklaşımlar”, ikinci gün
“Müze ve Sergilemede Kurgu”, üçüncü gün ise “Mekânsal
İletişimde Araçlar” temalarına odaklanılan ve alanında dünyaca ünlü isimlerin konuşmacı olacağı konferanslara ev sahipliği yapan “Mekân ve Olasılıklar”da, ayrıca Atila Kuzu ve
Levent Çırpıcı, Aziz Sarıyer, Durmuş Dilekçi ve Salih Küçüktuna, Nilüfer Kozikoğlu, Yalın Tan ve Jeyan Ülkü, Yeşim Bakırküre gibi konusunda uzman tasarımcı ve mimarların kendilerine ayrılmış alanlar için ürettikleri mekânsal örneklemeler de
ziyaretçiler tarafından izlendi.
25
kültür sanat dünyası
“Türkiye’nin Sanayi Devrimi”ne
ışık tutan sergi
Fotoğraf sanatının ülkemizdeki yaşayan en önemli temsilcilerinden biri
kabul edilen Ersin Alok’un, İstanbul
Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleştirdiği “1966-2014 Sanayi Fotoğrafları Sergisi” 7 - 19 Nisan tarihleri
arasında İSO Sanat Galerisi’nde ziyaretçilerini ağırladı. Endüstri fotoğrafçılığı alanında ve diğer alanlarda pek
çok ilkin temsilcisi kabul edilen Alok,
Sanayi Fotoğrafları Sergisi’nde, yaklaşık 50 yıllık süreçte Türk sanayinin
geçirdiği tüm evreleri, fotoğraf sanatı
aracılığı ile gözler önüne seriyor.
26
kültür sanat dünyası
“Son Ustalar”
resim sergisi
Ressam Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu’nun, 1990’lı yılların başından
beri üzerinde çalıştığı “Kaybolan Meslekler” projesi kapsamındaki
yeni sergisi İstanbul Ticaret Odası’nın katkısıyla, Yeni Camii Hünkar
Kasrı’nda 10-25 Nisan 2014 tarihleri arasında gerçekleşti. Resimlerindeki bütünü tamamlayan dekoratif öğeleri sabırla ve incelikle
işleyen, çağdaşlıkla geleneği fırçasıyla ustaca harmanlayan Diyarbakırlıoğlu, figüratif anlatımın günümüzdeki başta gelen temsilcilerinden gösteriliyor. Gerçekliği tüm sadeliği içinde tuvallerine
yansıtan sanatçı, “Kaybolan Meslekler” teması üzerinde yıllardır
sürdürdüğü çalışmalarıyla çok değerli tablolar üretmiş olmanın
yanında yok olmuş bir yaşam tarzını ve Anadolu kültürünü kendine özgü yorumuyla gelecek nesillere aktarıyor.
27
kültür sanat dünyası
Tasarım
dünyası
alldesign’da
buluştu
BMW ana sponsorluğunda, Arçelik, Armaggan ve Işıklar Tuğla co-sponsorluğunda
düzenlenen alldesign 2014 Uluslararası
Tasarım Konferansları ve Yaratıcı Endüstriler
Fuarı, tasarım dünyasına ışık tuttu. Konferansları 1.500 kişi izlerken, fuarı 2 günde
yaklaşık 8.000 kişi ziyaret etti.
28
kültür sanat dünyası
Alldesign’da dünyanın en önemli trend kahinlerinden Lidewij Edelkoort, tasarımın dahi çocuğu Karim Rashid, endüstriyel tasarımcı, sanatçı
Arik Levy, ekolojik çalışmalarıyla tanınan mimar
Michael Pawlyn, dünyaca ünlü endüstriyel tasarımcı Ayşe Birsel, son dönem sevilen yerli TV
dizilerinin ünlü yönetmeni Zeynep Günay Tan,
endüstriyel tasarımcı Gamze Güven, duayen
mimar Mario Botta, dünyanın en prestijli tasarım ödülleri Red Dot’un fikir babası ve Başkanı
Prof. Dr. Peter Zec, ünlü grafik tasarımcı ve art
direktör Stephan Bundi, Koleksiyon ile Tasarım
Vakfı’nın kurucusu, mimar Faruk Malhan, modanın tasarımının önde gelen isimlerinden Tuvana Büyükçınar Demir ve Simay Bülbül, dünyanın
önemli mimarlarından Diego Gronda gibi gibi
pek çok isim konferans bölümünde izleyicilerle
buluştu.
Alldesign’ın fuar alanında pek çok firma en yeni tasarım
ürünlerini sergiledi: BMW’nin inovasyon ve tasarımı buluşturan elektrikli modeli i3, 3bFab’ın Türkiye’de yetkili distribütörü olduğu, dünyada en çok satan 3D yazıcı markası Makerbot, Derin Design’ın 2014 koleksiyonundan ilk örnekler, BMS
Mobilya’nın lansmanını yaptığı Herman Miller Mirra 2 serisi,
Samet Mobilya Aksesuarları’nın Defne Koz tasarımı ürünleri
fuarda karşımıza çıkan yeniliklerden yalnızca birkaçı idi.
29
kültür sanat dünyası
Türk Sineması Araştırmaları veritabanı Haziran ayında test yayınına başlıyor
Osmanlı’dan Günümüze
Türk Sineması Elimizin Altında Olacak
Türk Sineması Araştırmaları (TSA) projesi
kapsamında Osmanlı'dan başlayarak
Türk sinemasına dair yazılı, görsel ve
işitsel tüm materyal titiz bir araştırmayla
ele alınarak künye bilgileri oluşturuluyor. Proje tamamlandığında tarihimizin
ve kültürümüzün çok önemli bir parçası olan Türk Sineması’nın en kapsamlı
veritabanı ve arşivi, herkes için ulaşılabilir hale gelecek.
“Türk Sineması ancak kökleriyle olan
bağı akademik bir yaklaşımla yeniden
kurularak yarına taşınabilir” mottosuyla
yola çıkan Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)
ve İstanbul Şehir Üniversitesi Sinema TV
Bölümü, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın
desteğiyle Türk Sineması çatısı altında
hayat bulan tüm çalışmaları sistematik
bir şekilde ele alarak geniş, kapsamlı
bir tespit, temin ve tasnif çalışması yürütüyor. Akademisyenlerden Türk Sineması ile ilgili herhangi bir bilgiyi arayan
herkese hitap edecek www.tsa.org.tr
üzerinden film, kişi, kitap, dergi, makale, röportaj ve tez kategorilerinde onbinlerce başlığa ait künye bilgilerine ve
telif hakkı söz konusu olmayan ilgili dokümanlara ulaşmak mümkün olacak.
Veritabanına paralel olarak proje kapsamında temin edilen filmler, kitaplar,
süreli yayınlar, afişler, lobiler, vb materyallerle BİSAV Kütüphanesi bünyesinde
oluşturulması planlanan TSA Arşiv Birimi
yine araştırmacıların ve akademisyenlerin kullanımına açılacak.
30
kültür sanat dünyası
İlk Deniz Filmleri Festivali
Bodrum’da düzenlendi
Mineral Event tarafından Türkiye’de ilk
defa düzenlenecek olan Deniz Filmleri Festivali, 18 – 20 Nisan 2014 tarihlerinde denizin
büyülü ve heyecan dolu dünyasına gönül
verenler için Oasis Cinemarin Bodrum'da
perdelerini açtı. Denize, denizciliğe, doğaya ve ilişkili her sosyal sorumluluk projesine
destek veren Milta Bodrum Marina ana
sponsorluğunda ve Bodrum Deniz Ticaret
Odası organizasyonu ile düzenlenen festivalde birbirinden ilginç 11 film ve belgesel
gösterimi üretsiz olarak gerçekleşti.
Festivalin en dikkat çekici filmlerinden biri
olan “Kon-tiki”, Thor Heyerdahl ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı
kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara
yaptıkları yolculuğu anlatıyor. Film yüksek
yapım kalitesi ve güçlü hikayesi ile dikkat
çekiyor. Ünlü aktör Robert Redford’un güçlü oyunculuğu ile taçlanan film, yelkenlisi
ile açık denizde yol alan bir adamın hayatta kalmak için verdiği savaşı anlatıyor.
31
kültür sanat dünyası
Bir Dünya Mirası
Shakespeare’in
Doğumunun
450.Yılı
2014 yılı tüm dünyada ünlü İngiliz Yazar,
Şair William Shakespeare'in 450. doğum
yılı olarak kutlanıyor.
Eğitimli eğitimsiz herkesin bildiği Romeo ve Jülyet, Hamlet, Makbet, Olmak ya da Olmamak gibi eser ve sözlerin müellifi, oyunları bütün büyük dillere çevrilen ve
en çok sergilenen İngiliz şair, tiyatro yazarı Shakespeare (Şekspir) 26 Nisan 1564 - 23 Nisan 1616 yılları arasında yaşadı. Günümüze ulaşan eserleri, bazı ortaklaşa
yazılanlarla birlikte 38 oyun, 154 sone, 2 uzun öykü şiir,
John Combe adında bir adam için 2, Elias James için
1 kitabe, ve diğer birçok şiirden oluşuyor. Antonius ve
Kleopatra, Hamlet, Julius Caesar (Jül Sezar), Kral Lear,
Macbeth (Makbet), Othello, Romeo ve Juliet en tanınmış trajedileri olan büyük dahinin komedi tarzındaki Bir
Yaz Gecesi Rüyası, Hırçın Kız, Kış Masalı, Onikinci Gece,
Perikles, Venedik Taciri ve Yanlışlıklar Komedisi de dünya edebiyat ve entellektüel gelişimine yaptığı katkılarla
belleklerde silinmeyen bir yer sahibi. Tarihi oyunları olan
II. Richard , III. Richard, IV. Henry, V. Henry, VI. Henry,
VIII. Henry iktidar çatışmalarını kişilik çatışmaları ve çevresel faktörlerle açıklamada öyle vurucu içeriğe sahiptir ki şiirsel diline mi belagat ustalığına mı algılama ve
analiz ya da kurgu yeteneğine mi hayran kalacağınıza
şaşırırsınız.
Büyük eserleri…
Pek çok eleştirmen Shakespeare’in trajedilerinin, sanatının doruk noktasını temsil ettiğine inanır. En ünlü trajedilerinden biri olan Hamlet’in hayalî kahramanı, özellikle “Olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu”
şeklinde başlayan ünlü tiradı ile, büyük olasılıkla diğer
32
kültür sanat dünyası
bütün Shakespeare karakterlerinden daha fazla tanındı
ve tartışıldı. Shakespeare trajedilerinin olaylar dizisi sıklıkla,
düzeni altüst eden ve kahramanla sevdiklerini yıkan bu tür
ölümcül hata veya kusurlar üzerinde döner.
Ölümcül kusuru tereddüt olan içe dönük Hamlet’in aksine,
sonraki trajediler olan Othello ve Kral Lear’ın kahramanlarının sonunu getiren ise hızlı karar hataları oldu. Othello’da,
kötü adam Iago Othello’nun cinsel kıskançlığı, onu, kendisini seven karısını öldürdüğü noktaya sürükler. Kral Lear’da,
yaşlı kral güçlerinden vazgeçerek trajik hatayı yapar, böylelikle Gloucester Kontu’na yapılan işkenceye ve kör edilmesine, Lear’ın en küçük kızı Cordelia’nın ise cinayetine yol
açan olayları başlatır. Shakespeare trajedilerinin en kısası
ve yoğunu olarak nitelenen Macbeth’te, adil kralı öldürmek ve tahtı ele geçirmek için, kontrol edilemez bir hırs
Macbeth’i ve karısı Lady Machbeth’i, ancak kendi suçluluk
duyguları onları da yok edinceye kadar kışkırtır. Bu oyunda, Shakespeare trajik yapıya doğaüstü bir öge ekler. Son
önemli oyunları olan Antonius ve Kleopatra ve Coriolanus,
Shakespeare’in en güzel şiirlerinden bazılarını içerir, şair ve
eleştirmen T. S. Eliot tarafından Shakespeare’in en başarılı trajedileri sayılmaktadır. Bir Yaz Gecesi Rüyası bir büyü
ve yanlışlıklar komedisidir. Atina yakınlarındaki bir koruda
yollarını şaşıran dört sevgili, Periler Kralı Oberon ile kavgacı
hizmetkârı Puck’ın büyüsüne kapılırlar. Kentten bir
grup işçi de, gözden uzak bir yerde oyunlarını prova etmek için koruya gelir. Onlar da perilere katılırlar ve ortaya bir sürü karışıklık ve komik durum
çıkar. Romeo ve Juliet ise bizim Leyla ile Mecnun
gibi düşman aileler arasında kavuşulamayan bir
aşkın hikayesidir.
Eserlerinden akıllara kazınan bazı tiradları, dizeleri…
• Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey
bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır.
• Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.
• Felaket, dost sayısını sıfıra indirir.
• Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet
etmenin en emin yoludur.
• Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, aşk sanıyorsunuz.
• Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
• Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.
• Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey
çalmış demektir, boş yere üzülen ise
kendi kendini soyar.
• Dünü ya da bugünü değil anı yaşamalısınız. Çünkü; şimdi olacaksa bir şey
yarına kalmaz, yarına kalacaksa eğer
bugün olmaz.
• Ne kadar da fakirdir sabrı olmayanlar.
• Korkaklar bin kez ölür daha ölmeden, gözü pekler ise bir kez tadarlar
ölümü.
• En iyiyi bulmak için uğraşırken iyiyi
kaybediyoruz.
• Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm
paklar beni/Değmez bu yangın yeri
avuc açmaya değmez/Değil mi ki
çiğnenmiş inancın en seçkini/Değil mi
ki yoksullar mutluluktan habersiz/Değil
mi ki ayaklar altında insan onuru/O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış/
Ezilmiş hor görülmüş el emegi göz nuru/
Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş/Değil mi ki korkudan dili
bağlı sanatın/Değil mi ki çılgınlık sahip
çıkmış düzene/Doğruya doğru derken
eğriye çıkmış adın/Değil mi ki kötülükler kadı olmuş Yemen’e/Vazgeçtim bu
dünyadan, dünyamdan geçtim ama/
Seni yalnız koymak var ya o koyuyor
adama.
33
kültür sanat dünyası
İstanbul'daki Müzelerin Ücretsiz Günleri
İstanbul birçok müze var. Bunlardan özellikle devlet kurumlarına bağlı olanlarından birçoğu ücretsiz gezilebiliyor. Ücretli ve özel girişimlerle vakıflara
bağlı olanlar ise en azından haftada 1 gün ücretsiz
giriş uygulaması yapıyor.
Çavuşbaşı Aydınlatma Müzesi’ni muhakkak görün
Beykozumuz’daki Çağlar Boyu Aydınlatma, Isıtma
ve Çeşitli Kolleksiyonlar Müzesi ilk durağımız. Anadolu ve çeşitli ülkelerden toparlanmış eserler arasında; çeşitli meşaleler ve kandiller, en eski örneklerden günümüze kadar şamdan çeşitleri, kolza
yağı, gazyağı, ispirto, benzin, karpit ve çeşitli bitkisel yağlardan aydınlatma ve ısıtma araçları, buğdayın ekmek olmasını anlatan araç ve gereçler,
çeşitli din ve inanışlara ait tılsım, büyü ve nazarlıklar,
Anadolu tuğlaları koleksiyonu ve ilk bulunan matkaptan, günümüze kadar kullanılan matkaplar,
çekül, su terazisi ve birçok eski buluşlara ait örnekler, gibi 6-10 bin yıllık eserlerin sergilendiği bu nadide müze pazartesiler hariç her gün açık. Cüzi bir
ücretle giriş yapılan müzeye öğrenciler ücretsiz girebiliyor. Adresi: Çengeldere Mh. Çengeldere Cd.
No:35 Çavuşbaşı/Beykoz.
34
kültür sanat dünyası
Diğerleri…
Tophane tramvay durağına yürüme mesafesinde,
Boğaz’ın tam dibinde muhteşem manzarasıyla İstanbul Modern, sergiler dışında, sinema salonu, kütüphanesi ve restoranı ile sanatseverlere hizmet sunuyor.
Müzeyi Perşembe günleri ücretsiz gezebiliyorsunuz.
Eminönü’nde Yeni Cami’nin arka tarafında büyükçe tarihi bir binadaki İş Bankası Müzesi, 2005 yılında
müzeye çevrilmiş. İçerisinde bankacılıkla ilgili eserlerin yer aldığı müzede cebinizdeki paraların gerçek
olup olmadığını kontrol edebileceğiniz bir bölüm de
mevcut. İş Bankası Müzesi’ni kapalı olduğu pazartesi
günleri hariç ücretsiz gezebiliyorsunuz. Beyoğlu’ndaki
Adam Mickiewicz Müzesi ile Sultanahmet’teki Türbeler Müzesi de ücretsiz müzelerden ikisi.
İstanbul Modern
Çok özel sergi ve eserlere evsahipliği yapan Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi çarşamba günleri
ücretsiz geziliyor. TRT Tepebaşı binasının hemen karşısında ve Beykoz’un yetiştirdiği önemli değerlerden
Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosuna evsahipliği yapan Pera Müzesi de Çarşamba
günleri Genç Çarşamba adı altında öğrenciler için
ücretsiz uygulaması yapıyor.
İş Bankası Müzesi
35
portre
Ali Zengin:
Beykoz,
AK Parti
ve Yücel Başkan
Sayesinde
Makus Talihini Yendi
Türkiye’deki ilk büyükşehir belediyeleri, Turgut Özal’ın ilk Başbakanlık döneminde, 1984 yılı Ocak ayında çıkarılan 2972 Sayılı Yasa ve Mart ayında
çıkarılan 195 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname uyarınca üç büyük ilde
kuruldu. Aynı yılın Temmuz ayında çıkarılan 3030 Sayılı Yasa ile büyükşehir
ve ilçe belediyelerinin statüleri netleşti. Bu tarih itibarıyla İstanbul’un 15 ilçesi
belediye haline gelirken şube olarak
faaliyet gösteren Beykoz da bu belediyelerin arasına girdi. Beykoz’da doğup büyümüş, Beykoz ve Paşabahçe futbol takımlarında oynamış ve
Sümerbank Deri İş Sendikası’nda son
olarak Genel Sekreterlik yapmış olan
Ali Zengin, 1984 yılı Mart ayında yapılan belediye seçimlerinde ANAP’tan
aday gösterilerek Beykoz’un ilk belediye başkanı oldu. Görevini 1989’a
kadar sürdürdü.
“Ali Bey” diye soruyorum; “sizce, sizi
neden seçtiler? Yani halk seçimlerde
neye göre oy veriyor?” “Tabii ki benim
bölgede tanınmış, hatta sendikacılıkta, ülke tarihinde, işçi lehine büyük bir
ilki başarmış biri olmamın etkisi olmuş36
tur. Ancak Türkiye’de bu işler, daha
çok, liderin desteğini alıp almamakla ilgilidir. Bana verilmiş oylar, aslında
rahmetli Özal’a verilmiştir”.
Ağırbaşlılığı ve samimi sohbetiyle bizi
soru sormaktan çok dinlemeye sevk
eden ve bu açıklamasıyla da tevazusuna şahit olduğumuz, halihazırda
Beykoz Belediyesi Başkan Danışmanı
olarak görev yapan Ali Bey’i can kulağıyla dinliyoruz…
“İlk olarak araba iterek başladım göreve”
“Seçimi kazandıktan sonra, Nisan
ayıydı, ANAP’tan İBB Başkanı seçilen
Bedrettin Dalan, biz yeni başkanları
belediye binasına çağırdı. Üsküdar
Belediye Başkanı seçilen arkadaşımla
birlikte gittik. Dönerken araba Boğaz
Köprüsü’nde istop etti. Ve gecenin
bir saatinde, arabayı ite ite eve döndük. Başkanlıktaki ilk anım budur. İkincisi ise mazbata sonrası, devir teslim
günü yaşanmış, benzer bir anı... Şu
anki Sağlık Müdürlüğü binası, o zamanlar İstanbul Belediyesi Beykoz
Şube Müdürlüğü’ydü. Şube Müdürü de, eski o dönemde adet olduğu
üzere bir subaydı. Albayım sağolsun
beni aradı ve devir teslim için makam
arabası göndereceğini söyledi. Ben
de o ilk heyecanla, belli ki içime bir
hava atma iştahı da dolarak “evin
önüne gelsin” dedim. Bütün gece
uyuyamadım tabii. Çektim lacivert
takım elbisemi, arabayı bekliyorum.
Bir yandan da kafamda kuruyorum;
makam arabası gelecek, şöför kapıyı
açacak, arabaya bineceğim. Derken baktım, gele gele 74 model bir
Toros gelmiş. Yani nereden nereye...
O yokluk ortamlarında makam arabası bir Toros’tu, düşünün. Şimdi, lüks
merakından değil elbette ama geldiğimiz varlıklı hali görmek ve şükretmek
için söylüyorum; otomatik vitesli, park
destekli gıcır gıcır arabalara biniyoruz.
Neyse, şoför kapıyı açmıyor, öylece
duruyor. “Niye duruyorsun?” diye sordum, “Çalıştıramıyorum” dedi. “Ne
yapacağız peki?” deyince, “İterek
çalıştırabiliriz ” demez mi... Lacivertler
üstümde, ayağımın ve lastiğin tozuyla
ilk iki icraatım araba itmek oldu kısacası...
portre
bahsettiğim Boğaz Kanunu’na tabi olduğu için aftan
yararlanamıyordu. Özal’a durumu anlattık; yeminli
büroların da dahil olduğu 3194 Sayılı bir yasa çıkarttı
Mayıs 1985’te. O zamanki SODEP, şimdiki CHP ve ayrıca DYP, birlikte Anayasa Mahkemesi’ne gidip iptal
ettirdiler. Böylece hem yeminli bürolar kapandı hem
imar affı Beykoz’da uygulanamadığından kaçak
ve plansız yapılaşma arttı. Bu durum bugün AK Parti
tarafından Yücel Çelikbilek Başkan aracılığıyla düzeltiliyor. Biliyorsunuz, Beykoz’da vatandaşa tapular
verilmeye başlandı. CHP’li Belediye Meclis Üyeleri,
benim odama geldiklerinde; bununla ilgili yaptığımız
planları çok beğendiklerini ve bunda payları olmasından memnuniyet duyduklarını söylüyorlardı, fakat
mecliste red oyu vermişler. Sorsak, adları da halkçı
ama, aileleri mutsuz edecek, üzecek iftiralarla siyaset yapmaktan çekinmiyorlar. Bu yüzden de bu tür
siyasete ve muhalefete pek çok kişi inanmıyor. Bakın, tapular verilmeye başlandı ya, şimdi de, “neden
seçime 5 kala veriyorsunuz” diye değersizleştirmeye
çalışıyorlar...
“Türkiye’de muhalif siyaset; çamur atmak, değersizleştirmek, yok saymak, çarpıtmak üzerine kurulu.
Halkın ve kişilerin hakları bu uğurda hiçe sayılıyor.”
1984-1989 yıllarında ANAP adına ben yürüttüm belediye başkanlığını. Bir sonraki dönemi SHP aldı. Aslına
bakarsanız, bizim seçimi kaybetmemiz, muhalefet
adına bir mucizeydi ve bu mucizeyi gerçekleştirdiler.
Sebeplerden biri Özal ile Dalan arasındaki fikir ayrılıkları ise ikincisi de Türkiye’deki “çamur at” siyasetini muhalefet sanan anlayıştır. Mesela 89 seçimleri
döneminde SHP’liler dediler ki; “Ali Zengin devletin
ormanlarını Acarlar’a peşkeş çekti, sattı. Orda da 10
tane, 15 tane villası var”. Allah sağlıklı, hayırlı ömürler
versin benim bir oğlum, bir de kızım var. Oğlum kirada oturuyor şu anda. Ben 65 yaşına geldim, çalışmak
zorundayım ve çalışıyorum. Bundan da bir şikayetim
yok ama böyle siyaset, muhalefet olmaz. CHP’liler
ne yazık ki her daim böyle bir siyaset izlemiştir. Hatta
bütün muhalefet, siyaseti, bu tür; çamur atma, çarpıtma, yok sayma, değersizleştirme üzerine kurmuştur, sırf ülkenin kurucu partisinin bu tavrı yüzünden.
Birkaç örnek daha vereyim size... Birkaç sene önce
Paşabahçe Tepeüstü Devlet Hastanesi’ni depreme
karşı güçlendirme kararı alındı. Hastaneyi geçici olarak ana hastaneye taşıdık. Hemen bir dedikodu çıkardılar; “7 yıldızlı otel yapıyorlar” diye. Bir sene sonra
güçlendirme bitti, hastaneyi yerine taşıdık. Dedikoduyu çıkaranlar bu hastaneden sağlık hizmeti alırken
yüzleri kızarıyor mu acaba?
“İmar konusunun çözümü ta 85’te, SHP ve DYP yüzünden engellendi”
“Belediyecilik hayatınızda içinizi acıtan bir şey
var mı?” diye sorsanız; rahmetli Özal zamanında,
1984’te, 2981 Sayılı İmar Affı çıktı. Beykoz, daha önce
portre
“Makus talihimizi kökünden değiştiren ilk Başkan”
1989-1994 döneminde SHP’ye geçti başkanlık, sonraki
dönem Refah Partisi ile Yücel Başkan geldi. Peşinden
DSP geldi. 2004’teki seçimlerde AK Parti ile Muharrem
Ergül Bey, 2009’daki seçimlerde yine AK Parti ve bu kez
Yücel Başkan... 2014 seçimlerinde kendisi yeniden aday.
Seçilirse, en uzun süre belediye başkanlığı yapmış kişi
olarak tarihe geçecek inşallah. Beykoz için çok önemli
olan imar ve mülkiyet sorununu kökünden çözen ilk Başkan ünvanını da Yücel Başkan alacak. Ve Beykozlu Beykoz’da kalacak...
Beykoz, AK Partili son 10 yıl ve özellikle de bu son 5 yılda
makus talihini yendi. İstanbul’da en çok 2b alanı olan yer
burasıdır. 85’te İmar Affı ile çözmek isterken muhalefet
tarafından engellendiğimiz mülkiyet sorunu, başımızdaki en büyük dertti. Yücel Başkan ve ekibinden Allah razı
olsun. 2960 Sayılı Boğaz Kanunu’nda ihtiyaçlara cevap
vermeyen planlar yenilendi ve yine CHP’lilerin itirazlarına
rağmen meclisten geçirilip Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderildi. Sadece 2b değil Beykoz’da mülkiyet
sorunu kökten bitiyor. Vakıf arazileri nerdeyse bitti. Hazine arazileri yavaş yavaş devralınıyor. Devir işlemleri ve
şubat ortasından itibaren tapular verilmeye başlandı.
“Tarihi değerlerine sahip çıkan, onlardan yeni değerler
üreten bir Beykoz”
Bakın burada Sümerbank deri kundura, Tekel, Şişecam
ve PO tesisleri vardı. Bunlar, Beykoz daha belediye olmadan çıkarılan 2960 sayılı Boğaz Kanunu doğrultusunda
yapılan planlarla kaldırılarak, turizm alanlarına dönüştürüldü. Bülent Ulusu Hükümeti zamanında çıkarılan bu kanun, Beykoz’da istihdamı olumsuz yönde etkiledi. Bana
kalsa mesela ANAP zamanında Camköy Turistik Tesisleri
olarak planlara işlenip onaylansa da Paşabahçe kalmalıydı. Ama ne yazık ki Paşabahçe camını bizden kopardılar. CHP’liler bunu da AK Parti’ye mal ettiler. Oysa
Paşabahçe İş Bankası’nın ve CHP İş Bankası’nın önemli
hissedarlarından. Ta başında bu planlar yapılırken neden engel olmadılar? Neyse, “buralarda ne oluyor, ne
olacak?” derseniz, şimdilerde Tekel’de proje bazında
çalışılıyor, Sümerbank arazileri film platosu gibi kullanılıyor. Hem buralar, hem Paşabahçe ile ilgilenenler projelerini hazırlıyor ama tabii bir yandan. En uygun olana izin
verilecek. Burada tarih, sanayi tarihi açısından değeri
olan kısımlar elbette ki korunacak.
Paşabahçe yani Beykoz camı ile ilgili Camköy projemiz
var, ki siz daha önce derginizde defalarca işlediniz. Kaymakamımız da projeye büyük katkı sağladı. Şu anda
Beykoz’da 850 cam işçisi var. Polonezköy ile Cumhuriyet Köyü arasında cam vadisi kuruyoruz. Polonezköy,
Anadolukavağı, Riva, Kanlıca gibi turistik bölgelere,
ürünlerimizin satılacağı showroomlar, müzeler açacağız.
Böylece camcılık kurslarında yetişen cam işçilerine iş yaratılacak. 100 eleman alıp yarı maaşları kaymakamlık,
yarısı eleman arayıp da bulamadığını söyleyen işyerlerin38
ce ödeniyor. Bunların en iyi 20’sini İtalya Murano’ya göndermek ya da oradan ustalar getirip bunları eğitmek
gibi düşüncelerimiz var. Diğerleri de iş sahibi olacaklar.
Burada, seri üretimi yapılmasa da, özellikle Dereseki’de
bastonculuk birkaç ustamız sayesinde yürüyor ve çok kaliteli, orijinal ürünler yapılıyor. Göksu ve Küçüksu toprağıyla
çömlekçilik, kiremit ve tuğlacılık yapılırdı geçmişte. Çömlekçi olarak ise bir Çömlekçi Rıfat Ustamız kaldı. Bunları da
canlandırmak istiyoruz. Ayakkabı, saya ve tekstil atölyelerimiz var. Bunlar için de projelerimiz bulunuyor.
Anadoluhisarı, Yoros Kalesi, Riva Kalesi, Setüstü, Toplarönü,
Göksu Deresi, Küçüksu Çayırı gibi bölgelerin İBB desteğiyle
açık müze olarak projeleri hazırlandı. Bazı tarihi eser restorasyon ya da yeniden inşa işleri sürüyor. Yakın dönemlerden itibaren projeler bir bir açıklanacak.
portre
Doğa, çevre, eğitim, kültür-sanat elele...
Belediye olarak sanatsal ve mesleki kurslar düzenliyoruz. Göksu Deresi’nin Baruthane bölümünde Baruthane
Parkı yapıldı. Dereyi parktan ileriye doğru, en kötü ihtimalle Dört Kardeşler hatta Nato Yolu’na kadar uzatabiliriz. Balıkçılar Göksu Deresi üzerinde bulunan 2.köprüye kadar balığın geldiğini söylüyor. Tarihi kıyafetlerle
sandal sefalarına başlayabiliriz derede. Belediyemizin
Klasik Türk Müziği Korosu Baruthane’de çalışabilir, konser verebilir, sandallarda Anadoluhisarı Kültür Dayanışma Derneği ile işbirliğinde kemani-udi konarak ek hizmetler üretilebilir.
Karlıtepe Projemiz Çamlıca Tepesi’ne rakip, belki daha
da iyi olacak. Küçüksu Çayır Projemizle tarihi Küçüksu
yeniden hayat bulacak. Beykoz üniversiteler için de
önemli bir merkez olacak. Keşke bir üniversitemiz olsa
diyorduk; 5.üniversitemiz geliyor. Kavacık’ta Medipol
Sağlık Üniversitesi kuruluyor, Türk-Alman Üniversitesi,
Çubuklu’da Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu, Anadoluhisarı’nda Marmara Üniversitesi’nin Beden Eğitimi
ve Spor Yüksekokulu, İstanbul Üniversitesi’nin Su Ürünleri
MYO.
irfan
k im l i k s izle şe n
ihtiyaç ve fıtrat ötesi kentlere dair
T
arihsel süreçte kaynaklara, geçim ve sosyal imkanlara yakın,
güvenlikli birimler olarak kentlerin ve tabii kentleşmenin en
yoğun olduğu dönemleri yaşıyoruz. Ancak bu bahsigeçen
avantajlar kırsaldan kentlere göçü arttırırken bunu planlamayan ülke ve kentlerde başgösteren acil konut ihtiyacı kentlerin geçmişle bağlarını koparacak ve bugünle arasına uçurumlar açacak ölçüde, sadece başını sokacak bir dört duvar arası mantığını harekete
geçirerek kimliksiz, estetikten, sosyal imkanlardan uzak ve doğal afetlere karşı güvensiz bir yapılaşmaya yol açıyor. Öte yandan teknolojideki yeniliklerle birlikte bu kez gerek ihtiyaçlar abartılarak gerek yeni
ihtiyaçlar ihdas edilerek yaratılışımıza, doğamıza rağmen bir yapıya
doğru itiliyoruz. Yani yukarıda saydığımız avantajlar büyük çoğunluk
için tam tersine döndüğü gibi birer dezavantaj haline de geliyor kentleşme ile birlikte. Birtakımımız çözüm olarak ‘hadi gelin köyümüze geri
dönelim’ şarkısını seslendirsek de kuralların ve standartların geriye dönülmezliği ilkesi, elini kolunu bağlıyor kalan birçoklarımızın. İşte bu handikapları aşmanın yollarını arıyor pek çok ilgili entellektüeller ve tabii
devletler ile örgütler...
40
irfan
Kültürel birikimimizi gündelik hayata geri döndürmeliyiz
Evrenol Arhitects Kurucusu Yüksek Mimar Mehpare Evrenol; “Kentlerimizin herhangi bir caddesinden kesit aldığımızda ayrışma, farklılaşma
göremiyoruz; toplumsal hafıza silinmiş durumda
ve gündelik hayat denen yaşam dinamiği aidiyet duygusundan yoksun. Göçlerle, nüfus artışıyla, globalleşmeyle tüm dünya kentlerinde mimarilerde bir sadelik, kolay yapılabilirlik, gittikçe
birbirine benzeşme sorunları ortaya çıktı ve bu
yapılaşma faaliyeti kent dokusu kavramını tahrip
etti. Ülkemizde de tip proje kavramı kentlerimizi
esir almış durumda ki bu kentin yerel özelliklerinin
tahribine yol açıyor, zamanla da kentler kimliklerini kaybediyor. Geleneklerin tahrip edilmesi
sonucunda insanların yüzyıllardır biriktirdiği kültürel değerlerin yok olduğunu, şehirlerin bunları
taşıyamadığını ve mimari tekil çabaların yetersiz olduğunu görüyorum. Geleneğin korunması,
geleneğin mimariye entegre edilmesi gerekiyor.
Yerine, zamanına, yöresine ve arazisine uygunluk
şartı ön plana alınarak geliştirilen projeler kentlere kimlik kazandıracak ve farklılaşmayı sağlayacaktır. Kent dokusu içinde bu farklılaşmanın
önemi çok büyük. Ancak bu koşullarda kültürel
birikimimizi yaşatabilir ve daha yaşanabilir çevreler üretebiliriz” şeklinde konuşuyor.
David Harvey
Mega binalar sermayenin karlılığına hizmet ediyor
Boğaziçi Üniversitesi’ne konuk olan ünlü İngiliz coğrafyacı ve antropolog David Harvey de kapitalist kentleşmenin çelişkilerini katılımcılarla paylaştı. Kapitalist
şehirlerin sosyal yaşamında yaşanan çelişkileri Marksist
kuram çerçevesinde ortaya koyarak kentlerde yapılaşmanın sermaye birikimin devamlılığı açısından kilit bir
role sahip olduğunun altını çizen Harvey, “Endüstriyel
üretimin karşılaştığı aşırı-birikim krizlerini aşmak yolunda
inşaat yapmak üzerinden geçici çözümler üretilmiştir,
üretilmeye devam etmektedir. Kentlerde yeni büyük
binaların inşa edilerek sermayenin karlılığını devamlı kılacak yeni bir ortamın oluşturulması sağlanmaya çalışılıyor. Sermaye sürekli hareket etme, akış içerisinde olma
eğilimindedir, çünkü alım gücü yoksa değer yaratılamaz. Böylece kapitalist toplumlarda kentsel mekân
sermaye için yeniden ve yeniden üretilen bir meta halini almıştır. Büyük ölçekli inşaat yapmak hoşa gidiyor.
İş gökdelenleri, AVM’ler ve mega projeler yapılıyor, ve
bunun üzerinden borçlanılarak finansman sağlanıyor.
Bu sektör üzerinden büyük paralar kazanılıyor” dedi.
Mehpare Evrenol
41
irfan
Yaşam alanlarının artık kullanım değil değişim değeri
var
“Marksist kuramın daha birinci sayfasına dönecek olursak, kapitalist düzenin en büyük çelişkilerinden biriyle
karşılaşıyoruz: Bir ürünün kullanım değerinin, değişim
değerine dönüşmesi. Kentlerde ev ya da yaşam alanlarının artık kullanım değeri değil değişim değeri var. Bu
nedenle yatırım amaçlı alınıp atıl bekletilen mekân sayısı büyük boyutlara ulaşmış durumda. O kadar ki kapitalist kentlerde artık kullanılmayan ev sayısı, evsiz insan
42
sayısından daha fazla” diyen Harvey, sermayenin diretmesi doğrultusunda kentlerin inanılmaz bir hızla büyüdüğüne dikkat çekti. Doğru politikalar üretilerek bunun
önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Aksi takdirde büyük tehlikelerin ortaya çıkabileceği konusunda uyarıda
bulunan Harvey, “70’lerin kentleri ile bugünün kentlerini
karşılaştırıldığı zaman aslında önümüzde duran tehlike
açıkça ortada. Aynı bileşik hızla devam edecek bir büyümeyle 50 yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı düşününce, bugün kapitalist kentleşme hızının
önüne geçmemiz gerektiğini net bir şekilde görebiliriz.
irfan
lanması hakkında kararları veriyor. New York’ta %1’lik bir kesimin yıllık
geliri 3.5 milyar dolarken, halkın %50’si yıllık 30 bin dolar kazanıyor. Ve
bu çoğunluk, şehirle ilgili kararlara neredeyse hiç dahil olamıyor. Bu
şekilde yaşanabilir kentler oluşturmak çok zor” şeklinde konuştu.
Sosyal medya eleştirisi: Bizim yarattığımız değer başkalarına milyar
dolarlar kazandırıyor
İşgücünün değerinin artık hiç denecek kadar az olduğunun da altını
çizen David Harvey, yeni zenginler yaratan sosyal medya sitelerini
buna örnek olarak gösterdi. Sosyal medyada içerik yaratanın da,
üretimi sağlayanın da halk olduğunun altını çizen Harvey, “Ve bizler
bunu gönüllü olarak yani bir karşılık değeri olmadan yapıyoruz. Ortaya çıkan ürün ise yaratıcılarına milyar dolarlar kazandırıyor. Değeri
yaratan biziz, sermaye başka bir yere akıyor” dedi.
Mekân tasarımına ilişkin özgün ve ufuk açıcı bir yaklaşım…
Selim Velioğlu, akademisyenliğinin yanı sıra mimarlık mesleğinde geçirdiği 30 yıllık deneyimden yola çıkarak, “açılış” kavramıyla ortaya
koyduğu tasarım anlayışını; düşünceler, tasarımlar ve yapılar eşliğinde YEM Yayın’dan çıkan “Bir Açılış Olarak Mekân” adlı kitabı aracılığıyla okuyucuya aktarıyor. Doğal ve kültürel değerlere duyarlı, insan
odaklı tasarım anlayışı konusunda bir rehber niteliği taşıyan kitap ayrıca, tasarımın aslında gündelik yaşam ile ne kadar iç içe olduğuna
ilişkin mesajlarla toplumu bilinçlendirmek, beklentilerinin karşılanabilir
olduğu konusunda da topluma inanç aşılamayı hedefliyor. Kitabın
bir diğer özelliği de okuyucuya, mekân tasarımının gündelik yaşam
ile içiçeliğine ilişkin onu bilinçlendirecek, ufkunu açacak iletiler sunması. Velioğlu, ortak bir kimliğe sahip olan tasarımlar sonucu ortaya çıkan çevreyi şöyle ifade ediyor: “Bu ortak kimliğin ya da mekân
duygusunun taşıyıcısının fiziksel unsurlar ve mekânsal çevre olması
ile birlikte tasarımlar, esasen düşünsel katmanda birbirlerine bağlanmaktadırlar. Tasarımlar sonucu ortaya çıkan çevre ise artık tıpkı
çevrelediği insan gibi, insana, doğal ve kültürel değerlere doğru bir
‘açılış’tır. ‘Açılış’ın tasarımlarımızda hem anlamsal hem de mekânsal
olarak karşılığını bulduğunu söyleyebilirim.”
Bir an önce yeni stratejiler oluşturulup, önlemler alınmalı. Birkaç yıl kullanılmayan evlerin devlet malı haline gelmesi bile düşünülebilir” dedi.
Zengin daha zengin, fakir daha fakir hale geliyor
Kapitalist kentlerde gelir adaletsizliğinin de çarpıcı
boyutlara ulaştığını ifade eden Harvey, “Artık para fiziksel boyutunu yitirdi. Hem miktar hem mekân olarak
sınırsız bir hal almış durumda. Üretmeden para kazanan sermaye sahipleri aynı zamanda kentlerin yapı43
Yücel Çelikbilek:
kardeş şehir
röportaj
Oyunu Arttırarak Yeniden Başkan Olan ve Rekor Kıran
“Beykoz’u Prangasından
Kurtardık”
44
kardeş
röportaj
şehir
Seçimleri bir önceki seçimde en
yakın rakibinizle aranızda 5 puan
fark varken bu kez 12 farkla kazandınız, hayırlı olsun. Ayrıca Beykoz’a
en uzun süre Başkanlık yapan kişi
de oldunuz. Sizce seçimi oyunuzu
arttırarak kazanmanızdaki en büyük etken neydi?
5 yıl önce göreve geldiğimizde imar
sorunuyla başbaşa bırakılmış, kaderine terk edilmiş bir Beykoz vardı.
İlçedeki imar ve mülkiyet sorunları
istenmeyen bir miras gibi gelecek
kuşaklara kalıyordu. Bugünlerin mimarı olmak niyetiyle 5 yıl önce ‘Ya
Allah, bismillah” dedik, yola çıktık.
Bu yolda, sadece elimizi değil bedenimizi, aklımızı, yüreğimiz taşın altına koyduk. Hamd olsun hükümetimizin desteği, ilçe sakinlerimizin bize
olan inancı ve gayretlerimizle imar
sorununu çözerek Beykoz’u prangasından kurtardık ve özgürlüğüne
kavuşturduk. 120 bin kişiye mülkiyet
hakkı sağladık. Beykoz halkı, imar
sorununu çözmek için gösterdiğimiz
samimi gayret ve çabalarımızı gördü ve yine tercihini bizden yana kullandı, halkımız bu güzel ilçeye bize
başkanlık yapma onurunu yeniden
bize verdi. Hem de ard arda. İlçenin
siyasi tarihinde bu ilk kez yaşanıyor.
Şimdi Beykoz’un ufku açık, geleceği aydınlık. Beykoz’u gelecekte çok
güzel günler bekliyor.
Türkiye alt kimliklerin kamusal alana sokulmadığı bir geçmişten, tüm
bunların özgür bırakıldığı bir döneme geçmiş olsa da bunun halka,
45
röportaj
muhaliflerin algı operasyonları yüzünden anlatılamadığını düşünüyorum. Öyle ki bu algı operasyonları yüzünden yapılan hiçbir hizmet
özellikle muhalif kimliklerce görülmüyor. Sizin bu algı, imaj çarpıtmalarına karşı algı yönetimi adına parti
ya da belediye nezdinde projeleriniz ve çalışmalarınız oldu mu, olacak mı?
Evet, özellikle Beykozlular’ın geleceğini çok yakından ilgilendiren 2B,
mülkiyet konularındaki ‘Sessizliğimiz’ farklı kullanılmaya ve halkımız,
yalan-dolanlarla
yönlendirilmeye
çalışıldı. Halbuki biz, çok önemli,
Türkiye’de ilk defa Beykoz’da uygulanacak ‘Proje Alanı’ çalışmalarını
başlattık. Bu çalışmalarımızın Beykoz
halkının menfaatleri yönünde sekteye uğramaması gerekiyordu. Muhalefete birçok kez söyledim: “Bizi
çağırın, çalışmalarla ilgili sizi doğru
bilgilendirelim. Mülkiyet konusunu
siyaset malzemesi yapmayın. Halkın
geleceğiyle ilgili polemikler oluşturmayın” diye. Ama buna olumlu yanıt alamadık. Bölgede yalan yanlış
46
bilgilerle muhalefet yaptılar. Ne
zaman ki, proje alanı çalışmamızı
tamamladık, halkımıza giderek tek
tek ya da bilboardlarla, broşürlerle,
tv programlarıyla anlattık. Özellikle
3.300 ailemize tapu rayiç bedellerinin düşmesi ve oluşan istikrar ve
güven ortamı bizleri çok rahatlattı.
Halkımız da sağduyulu davranarak,
oyuna sahip çıkarak, geleceğini
tehlikeye atmayarak, istikrara ‘Evet’
dedi ve tekrar emaneti bizlere verdi.
Sizce Beykoz nedir? Beykozlu olmak nedir? Beykoz denince akla
neler geliyor?
Beykoz sadece İstanbul’da değil,
Türkiye’de bir benzeri olmayan bir
kenttir. Tarihiyle, doğal güzellikleriyle, ormanıyla, deniziyle, insanıyla,
komşuluğuyla, samimiyetiyle yaşanılacak ender ilçelerin başında
gelir. Beykoz’daki komşuluk ilişkisini
İstanbul’da başka yerde bulamazsınız. Bunu bir cenazede çok rahatlıkla görebilirsiniz.
Pek çok projeniz oldu geçen dö-
nem. Beykoz’un, İstanbul’un geçmiş sosyo-kültürel hayatındaki yeri
daha çok; mesire, sayfiye, balıkçılık, ormancılık, tarım ve hayvancılıkla anılırken Meşrutiyet sonrası
kurulan fabrika ve imalathanelerle
buna sanayi de eklemlenmiş. Tabii
ki bu gelişim bölgenin potansiyellerinin hayata yansıması şeklinde
oluşmuş. Sizin de bölgeye yönelik
pek çok projeniz arasında mesire
işlevini sürdürdüğünüzü ve buna turistik boyutuyla birlikte geleneksel
zanaatların canlandırılması, eğitim
gibi ek işlevler kattığınızı gözlemliyoruz. Bölgeye yönelik projelerinizi
neye göre, nasıl bir ekiple hazırlıyor
ve uyguluyorsunuz?
Beykoz binlerce yıllık tarihi geçmişi,
yemyeşil doğası, tarihe tanıklık eden
koruları, kasırları, sarayları, asırlardır
Boğaziçi güneşiyle yıkanan yalıları, renkli kültürel ve sosyal dokusu
ve değerleriyle çok özel bir belde.
Bir peygamberi (Yuşa AS) bağrında saklıyor. Bu özellik bile Beykoz’a
bağlanmak ve hizmetinde olmak
için yeterli. Bu güzide ilçenin gele-
röportaj
ceğini tasarlarken, sorunlarını çözerken ilham kaynağımız ilçenin
sahip olduğu birikimi ve değerlerleri oluyor. Beykoz’u, sahip olduğu
değerlerini koruyarak imar etmeyi
ve geleceğe taşımayı hedefliyoruz,
aldığımız her karar ve altında imzası
bulunan her projemizde bunu gözetiyoruz.
Bu minvalde hazırladığımız Tarihi Küçüksu Mesiresi, Beykoz Camcılığının
Tarihi Mirasını Koruma ve Geleceğe
Kazandırma, Karlıtepe Mesire Alanı,
Hz. Yuşa ve Çevresini Yenileme, Paşabahçe Vapuru İhya, Beykoz Kundurası ve Cam Sokağı, Elmalı Kent
Ormanı gibi projeler ilçenin birikim
ve değerlerinden esin bulan çalışmalardan sadece birkaçı. Yeni proje ve çalışmalarda bize ilham veren
diğer husus da ilçenin turizm, kültür,
eğitim ve spor kenti vizyonu. Geleceğe dair projeler üretirken geçmişten aldığımız güç kadar ilçe için
belirlediğimiz bu vizyon hedeflerden
de istifade ediyoruz. Ve inanıyorum
ki ilçenin geçmişinden aldığımız
güç, vizyon hedeflerin rehberliğinde
Beykoz’da çok güzel günler doğacak.
İstanbul’un kültür sanat hayatında manzaralı restoran, kafe, gece
kulüpleri, belediye tesisleri, korular
dışında aktif şekilde değerlendirilemediğini görüyoruz. Kültür sanat
merkezleri, konser, sinema, tiyatro
salonları, sanat galerileri, müzeler
açısından Beykoz’un durumu nedir,
yetersiz mi, ilgi mi düşük? Bu alanlara yönelik projeleriniz var mı?
Belediye olarak en önemli hedeflerimizden biri de ilçedeki kültür-sanat
merkezlerinin sayısını artırmak ve ilçe
sakinlerinin bu merkezlerden azami
yararlanmasını sağlamak. Göreve
geldiğimizde ilk icraatlardan biri
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür
Merkezi’ni baştanbaşa yenilemek
oldu. Beykoz’a yaraşır modern kültür merkezler kazandırdık ve yenilerinin yapımı devam ediyor.
İlçemiz, İstanbul’un en büyük 5. İlçesi ve nüfusa oranla bakarsak yeni
kültür sanat merkezleri, tiyatrolar,
galeriler ve sanat aktivite alanlarına ihtiyaç olduğu görülüyor. Kültür
merkezlerinde belediye olarak açığı kapatmaya gayret ediyoruz ve
bizim düzenlediğimiz kültür-sanat
etkinliklerine de ilgiyi artırmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar bu merkezlerde düzenlenen etkinliklerinde 90
bin kişiyi ağırladık. Kültür merkezimizde her hafta sonu çocuklarımız için
tiyatro ve sinema gösterimleri yapıyoruz. Tabii ki bu sayıyı arttırmak,
daha çok kişiye ulaşmak gerekir.
Bu çalışmaların yanı sıra Beykoz’un
tamamını bir kültür sanat merkezi
olarak canlandırmayı planlıyoruz.
İstanbul’un tek antik kalesi unvanın
taşıyan “Yoros Kalesi” ilçemizde bulunuyor, Yuşa AS’nin makamı yine
en güzel tepesinde şehrimizi gözetliyor. Kasırları, kışlası, yalıları Beykoz
Kapalı Otopark Projesi
sahilinde birer inci gibi sıralanıyor.
Aslında Beykoz’un kendisi bir müze
ve biz de bu kente ilgiyi artıracak
projelerle uygulama arefesine geldik. Beykoz’a ilgiyi artıracak en
orijinal projelerimizden birisi Karlıtepe-Sultaniye ve Beykoz Çayırı-Yuşa
Tepesi arasına kurulacak olan teleferik hatları. Bu çalışmayla ilçenin
öneminin anlaşılacağına inanıyorum.
Elmalı Kent Ormanı Projesi
sakinleri burada doğayla içiçe gün
boyu ailecek çocuklarıyla, torunlarıyla vakit geçiriyorlar, doğaya ve
toprağa dokunuyorlar. Doğal gıda
bulmanın zorlaştığı günümüzde kendi sebze ve meyvesini yetiştirmenin
ve sevdikleriyle paylaşmanın keyfini
yaşıyorlar ve bu güzelliklere şahitlik
etmek beni de çok mutlu ediyor. O
yüzden bu bahçeleri iyi ki kurmuşuz,
iyi ki doğaya hizmet eden bu çalışmaya imza atmışız diyorum.
Hobi Bahçesini kurduğumuzda İstanbul’da ilk aktif bahçeler Beykoz’daydı. Şu an birkaç ilçenin
daha bu bahçelere evsahipliği
yaptığını biliyorum. Hobi Bahçeleri 50 m2 büyüklüğünde 100 bahçe
mevcut. Mini bir hayvanat bahçesi, oyun parkları, kafeterya ve otopark da bulunuyor. Her bahar burada “Bahar Şenliği” düzenleyerek
hem doğal yaşama dikkat çekiyoruz hem de çocuklarımızı toprakla
buluşturuyoruz. Bahçelerimiz şu an
yüzde yüz doluluk oranına sahip,
ilçe içinden ve ilçe dışından, ve çok
farklı meslek gruplarından ilgi hayli
yoğun. Başvurulara yanıt vermekte zorlanıyoruz açıkçası. Taleplerin
daha da artması halinde ilçemizin
ulaşılabilir noktalarında yeni hobi
bahçeleri oluşturmayı planlıyoruz.
Ayrıca sizin bir de sanırım İstanbul’da tek, bir hobi bahçeleri uygulamanız var. Buna ilgi ne şekilde?
Nasıl daha yaygınlaştırılabilir?
İstanbul’un en yeşil ilçesi olan Beykoz’da doğal yapıyı canlı tutmak,
toprakla haşır neşir olmayı seven
kimselere, kendi sebze meyvesini
yetiştirmek isteyenlere imkân sunmak üzere yaklaşık 4 yıl önce Hobi
Bahçeleri’ni hizmete açtık. Bahçe
Nikah Sarayı Projesi
47
röportaj
İstanbul Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen insanların oluşturduğu
karma bir köy-kasaba toplumundan şehir toplumuna geçişin san-
yılı geçmiyor. Osmanlı döneminin
ve tabii modern zamanların yerleşik
ve estetik değer üreten kurallı saygılı şehir toplumuna ulaşılabilmesi
açısından insanların yönlendirilmesi
büyük önem taşıyor. Bunu yapmanın ilk yolu da Osmanlı İstanbulu’nu
temel alıp onu çağa uyarlamak
olsa gerek..?
Zengin kültürel ve sosyal çeşitliliğe
sahip, farklı renklerin huzur içinde
yaşadığı ilçemizde toplumun tüm
kesimlerine eşit hizmeti esas alıyoruz.
Kültür sanattan , eğitime, spordan,
turizme ve diğer tüm hizmetlerimize
ilçe sakinlerimizin aynı şartlarda yararlanmasını gözetiyoruz. Toplumun
cılarını yaşıyor. Çarpık kentleşmeden farklılıklara saygı, ilke ve değer
esaslılıktan kuralları oturmuşluğa,
trafik ve asayişe kadar pek çok
sorunun temelinde bana kalsa bu
olgu yatıyor. Ve tabii bu olgunun
yanlış, eksik, afaki yorumlanması...
Çoğunluğun Istanbul’a aşinalığı 50
48
tüm kesimleriyle her daim istişare
ve iletişim halinde çalışıyoruz. Karşılıklı duyarlılık ve hoşgörü çerçevesinde kentimizi birlikte yönetiyoruz.
Beykoz, ilçesine ve İstanbul’a duyarlı bireylerden oluşmaktadır. Biz
de belediye olarak bu duyarlılığa
ve bilince katkı sunmak amacıyla
çeşitli sosyal ve kültürel aktiviteler
gerçekleştiriyoruz. Bunların sayısını
yeni dönemdeki çalışmalarla arttırmayı planlıyoruz. Tabii bunların
daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak bizim asli görevlerimiz arasında. Kültür merkezleri, spor salonları
ve turizm alanlarının inşasına yönelik projelerimiz ve onaylarımız hazır.
Çok yakında ilçemiz bu güzel işlerle
çokça anılacak. Kültürel zenginliğimizi oluşturan yöre dernekleriyle de
ortak aktivitelere tüm hızıyla devam
edeceğiz. Festivallerimizin heyecanı ve coşkusu herkesimi ve herkesi
kuşatacak.
Eklemek istediğiniz başka hususlar
var mı?
Tekrar Beykozlu kardeşlerime gösterdikleri teveccühten dolayı teşekkür ederim. Çok isabetli bir karar
vererek, hizmetlerin devamına imkan sağladılar. Onlardan aldığımız
güçle, destekle onların köklü problemlerini tek tek sona erdirdiğimizi
yaşayacaklar inşallah. Beş yıl sonra
Beykoz’un çehresi değişmiş, gelişmiş, insanı daha mutlu daha huzurlu
bir Beykoz görecekler.
Sağlık
Sağlığımızla İlgili
Temel Bazı Sorunlara Yönelik
Önemli Hususlar ve İpuçları
Bağımlılıklar Doğal Afetlerden
Daha Çok Can Alıyor!
Alkol tüketimi en önemli
ilk 10 kanser türünün nedeni
Yeşilay Cemiyeti’nin yaptığı açıklamalara göre, halen
dünyada 1 milyar 300 milyon kişi düzenli sigara içiyor,
her yıl binlerce kişi alkol veya sebep olduğu trafik kazalarından ölüyor. Türkiye’de her yıl ortaya çıkan 50 bin
yeni akciğer kanseri vakasının %80-90’ı tütün ürünlerin
tüketiminden kaynaklanıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tütün, kanserden ölümlerin %22’sinden sorumlu. Yine DSÖ’nün 2005’te yaptığı araştırmaya göre
bir nargile seansında çekilen duman hacmi 50 sigaraya eşit. Nargile dumanı akciğer kanseri, mesane kanseri, oral kanserlere yol açtığı bilinen toksik ajanları yüksek
oranda içeriyor. Nargile içerken çok daha uzun sürelere dumana maruz kalınır ve bu da KOAH olma riskini
arttırıyor. Nargile ayrıca hepatit, tüberküloz, herpes gibi
çok çeşitli bulaşıcı hastalığın yayılmasına neden oluyor.
DSÖ, alkol tüketimini en önemli ilk 10 kanser nedeninden biri olarak kabul ediyor. Az miktarda alkol tüketiminin dahi kansere yol açtığı ve tüketilen alkol miktarı arttıkça, kanser gelişme riskinin arttığı gözleniyor. Gelişmiş
ülkelerde alınmaya başlanan tedbirlerle alkol tüketimi
son 20 yıldır azalırken ülkemizde son 10 yılda 4 kat artış
görülüyor.
Kansere Karşı Bazı Tedbirler...
• Sigara, puro, pipo, nargile vb. tütün ürünlerini içmeyin, içiyorsanız bırakın. Sigara içilen, havası kirli ortamlardan uzak durun.
• Aşırı kilolu (obez) olmaktan kaçının. Vücut kitle indeksiniz (kg ağırlık/m boyunuzun karesi) 25’in üzerinde ise
diyetisyen kontrolünde kilo verin.
• Fiziksel olarak aktif olmaya gayret edin. Başka bir spor
yapmıyorsanız en azından her gün düzenli olarak yarım
saat yürüyün.
• Alkol tüketiminizi kısıtlayın. Erkekler için günde 2, kadınlar için günde 1 kadehten fazla alkollü içecek tüketmeyin.
• İşlenmiş et ve et ürünlerini (salam, sucuk, sosis vb) sık
tüketmeyin. Yemeklerinizde yağsız et, tavuk ve balık
tercih edin. Eti direkt ateşte pişirerek veya yağda kızartma şeklinde değil ızgara ya da haşlama şeklinde
tüketin. Günlük kırmızı et tüketiminiz ortalama 100 gramı
geçmemelidir.
• Bol sebze ve meyve tüketin. Çok iyi yıkandıklarından
emin olun ya da meyveleri kabuklarını soyarak tüketin.
• Yiyeceklerinizi buzdolabı ya da derin dondurucuda
koruyun. Salamura, turşu ve tuzlamalardan mümkün
olduğunca kaçının.
• Her türlü tozlu ortamda çalışmak zorundaysanız maske kullanın.
• Özellikle yaz aylarında güneşin dik olarak geldiği saatlerde (11: 00-15: 00) güneş ışınlarından korunun (şap49
sağlık
ka, güneş gözlüğü vb ile). UV ışınlarına karşı bol faktörlü
koruyucu kremler kullanın.
• Delici ya da kesici aletlerle yaralanma riski olan bir
meslekte çalışıyorsanız Hepatit B riskine karşı aşılanın.
• Güvenli cinsel hayat için prezervatif kullanın. Bu, her
iki cinste AIDS’e karşı ve özellikle kadınlar için serviks
kanserine karşı korunmada yararlıdır. Ayrıca doktorunuza danışarak serviks kanserine karşı aşı yaptırabilirsiniz.
• Kronik stresten uzak durun. Gerekirse psikolojik destek
alın.
• Uygun yaşta bazı kanserler için (Meme, kolon, serviks
ve prostat) kabul edilmiş olan tarama testlerine başlayın. Ailenizde kanser vakaları varsa bu testlere daha
erken başlayabilirsiniz. Bu konuda gerekli ayrıntılı bilgiyi
onkoloji ünitesi bulunan hastanelerden alabilirsiniz.
Düşme ve Çarpmalar
• 5 Aylıktan itibaren bebekler yattıkları yerde dönebildiklerinden yüksek ve yanları çocuğun düşebileceği
şekilde açık olan masa üzerinde, sedirde veya salıncakta uyutmayın ve yalnız bırakmayın.
• Balkon demirlerini çocukların sarkmayacağı yükseklikte ve aralarından geçemeyeceği genişlikte yaptırın.
• Emekleyen ve yeni yürümeye başlayan çocukları balkon, duvar üstü, merdiven başı veya dam üzerinde tek
başına bırakmayın.
• Çocuklar takılıp düşeceğinden, odalarda halı uçlarının kıvrık olmamasına, zeminin ayağa takılacak bir şeyler içermemesine dikkat edin.
• Mutfak, tuvalet, banyo gibi kaygan zeminleri ıslak tutmayın.
• Merdiven başları ve kapı girişlerini iyi ışıklandırın.
• Çocuğunuza küçük veya büyük olmayan, uygun
ayakkabılar giydirin.
• Çocuğunuzun yatağının yanlarına uygun yükseklikte,
düşmesini önleyecek parmaklık yaptırın.
• Kaza geçiren çocuk ağlamıyorsa, şuuru yerindeyse
ve ellerini, kollarını normal hareket ettiriyorsa hiçbir müdahalede bulunmayın. Fakat 24 saat hareketlerini gözlemleyin.
• Kazadan sonra 24 saat zarfında, yarım saat, 2 ya da
1 saat içinde 3’ten fazla fışkırır tarzda kusma, dalgınlık,
sürekli uyku hali, solunum sıkıntısı, karın ağrısı, renk solukluğu veya havale geçirme gibi bulgular olursa mutlaka
bir sağlık kuruluşuna götürün.
• Yüksekten düşmelerde yukarıda sayılan belirtiler olmasa bile kırık çıkık veya bir iç kanama ihtimali olacağından en yakın sağlık kuruluşuna götürün.
50
• Kaza sonucu vücutta şişlik veya morluk oluşmuşsa
üzerine buz veya soğuk suyla ıslatılmış bez koyarak
daha fazla şişmesini önleyiniz.
Sağlık
Çocuk odalarında alınması gereken önlemler:
• Çocuk karyolasının konumu çok önemlidir. Örneğin;
pencere ve klima önü gibi doğrudan hava hareketi olan
yere koyulmamalıdır.
• Çocuk karyolası; priz, elektrik düğmesi, perde, perde ipine uzanamayacak konumda olmalıdır.
• Çocuk karyolası tekerlekli ise emniyet kilitli olarak sabitlenmelidir.
• Keskin kenar ve köşeleri olmamalıdır.
• Korkuluk arasındaki mesafe 2.5 santimden dar, 6 santimden geniş olmamalıdır.
• Çocuk odasının zemini toz tutucu halı vb. malzeme ile
kaplanmamalıdır. Kolay temizlenen ve toz tutmayan malzemeler tercih edilmelidir.
• Aydınlatma tavandan veya duvardan yapılmalı, lambader kullanılmamalıdır.
• Odada mevcut sivri köşe ve kenarlar koruyucu ile kaplanmalı, kapılara menteşe ve her iki tarafına da parmak
koruyucu uygulanmalıdır.
• Sallanan koltuk gibi hareket eden eşyalar bulundurulmamalıdır.
• Yüksekte olan alt değiştirme masası 1 yaşından sonra
kullanılmamalıdır.
• Yüksek dolaplar duvara sabitlenmelidir.
• Sarkan kablolar, kablo kanalı içine alınmalı ve prizler priz
koruyucu ile güvenli hale getirilmelidir.
Salon veya oturma odasında alınması gereken
önlemler:
• Eşyalar; çocuğun yaşına göre konumlandırılmalı, örneğin oturma grubu hiçbir zaman pencere önüne konulmamalıdır.
• Mekânda bulunan sivri köşe ve keskin kenarlar güvenli
hale getirilmeli, pencerelere çocuk güvenlik kilidi, kapıya
parmak koruyucu takılmalıdır.
• Kütüphane ve raflı dolaplar, duvara sabitlenmeli, TV ve
elektronik aletler de özel güvenlik ürünleri ile sabitlenmeli
ve koruma altına alınmalıdır.
• Büfe ve dolaplardaki çekmece ve dolap kapakları güvenlik kilitleri ile güvenli hale getirilmeli, varsa tüm cam yüzeyler güvenlik filmi ile kaplanmalıdır.
• Yutulabilecek boyuttaki objeler, çocuğun ulaşamayacağı yere koyulmalıdır.
• Sabit ve uzatmalı prizler, priz koruyucu ile kapatılmalıdır.
• Saksı ve süs bitkilerindeki topraklar saksı toprak koruyucusu ile korunma altına alınmalıdır.
• Etrafta zemini kaygan hale getirecek magazin ve dergi
yaprakları kayma sebebi olacağından bulundurulmamalıdır.
Mutfakta alınması gereken önlemler:
• Ocak ve fırın için ocak bariyeri ve fırın için fırın kilidi kullanılmalı, mümkün olduğu kadar deterjan ve
benzeri temizlik ürünleri dolapların alt gözlerine konulmamalı, konulmak zorunda ise mutlaka çocuk
güvenlik kilidi kullanılmalıdır.
• Çatal, bıçak ve benzeri mutfak eşyalarının bulunduğu dolap ve çekmeceler, çocuk güvenlik kilidi ile
güvenli hale getirilmelidir.
• Buzdolabı için buzdolabı kilidi kullanılmalı, buzdolabı kapağına mıknatıslı magnetler iliştirilmemelidir.
• Mutfak tezgâhı ve benzeri keskin köşe ve kenarlar;
köşe ve kenar koruyucusu ile kapatılmalıdır.
• Mutfakta masa varsa, uzun masa örtüsü kullanılmamalıdır.
• Su sebili varsa sıcak su bölümü iptal edilmelidir.
• Bulaşık makinesi için kilit kullanılmalıdır. Bulaşık makinesine yerleştirilen çatal-bıçak gibi sivri ev aletleri
sivri tarafı aşağı gelecek şekilde yerleştirilmelidir.
Balkon veya bahçede alınması gereken
önlemler:
• Balkon kapısına çocuk güvenlik kilidi konulmalı, ayrıca balkon parmaklık aralıklarının özelliklerine göre
file veya pleksi koruyucu uygulaması yapılmalıdır. Ancak balkonda masa, sandalye gibi eşyalar var ise,
çocuk yalnız bırakılmamalıdır. Üzerine çıkıp aşağıya
sarkabilir.
• Bahçede bitkilerin çocuğa zarar vermeyecek türleri seçilmeli, böceğe karşı ilaçlama yapıldıktan 48
saat sonra çocuk bahçeye çıkarılmalıdır.
• Bahçe çiti çocuğun aşamayacağı şekilde olmalı, bahçe çitinin yanında çocuğun tırmanabileceği
ağaç olmamalıdır.
• Bahçede yüzme havuzu varsa, kesinlikle standartlara uygun havuz güvenlik bariyeri kullanılmalıdır.
51
bekleriz
Küçüksu, Çayırını Arıyor
52
bekleriz
Küçük s u, A l em d a ğ y a m a çl a r ı nd a n d oğ a r ak A n a d o l u hi s a r ı y a k ı nl a r ı nd a B oğ a z ’ a d ök ül en Göks u i l e G ö z tep e’ ni n g üney y a m a çl a r ı nd a n i nen s el y at a k l a r ı n ı n
bi r l eş m es i y l e m ey d a na g el en K üçük s u d ere l e r i a r a sı n d a k a l a n, A na d ol uhi s a r ı ’ na b a ğ l ı b i r s em t . A n t r pa r a ntez b el i r tel i m ; b u i k i z a k a r s uy a B a tı d i l l e r i n d e
As y a T a tl ı Sul a r ı d eni y or ve K üçük s u i s m i nin B i z a n s
devr i nd e Gök s u’ y a ver i l en Pota m i on (k üçü k ı r m a k )
ad ı nd a n tür ed i ğ i r i va y et ol unuy or . K a y na kl a r d a Kü ç ük s u ve çevr es i ni 4. M ur a d ’ ı n (1623- 1640) ç o k s e v d i ği ve b ur a y a “ Güm üş Sel vi ” a d ı nı ver d i ğ i be l i r t i l i y o r .
Bug ün i çer i d oğ r u g i d i l d i k çe cı l ı z b i r g ör ün t ü s e y r e den d er eni n k ena r ı nd a , g eçm i ş ten g ünüm ü z e b ö l g e nin önem l i g eçi m k a y na k l a r ı nd a n b i r i ol a n t u ğ l a v e
ki r em i tçi l i k i ş l er i s ür d ür ül ür k en tek tük d e o l s a y o l
kena r l a r ı nd a k i b a hçel i evl er d e d e g eçm i ş i n y a ş a m
kül tür ünün i z l er i tem a ş a ed i l eb i l i y or .
53
bekleriz
Kasrı ve Çeşmesi’yle müsemma
17.Yüzyıl’dan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18.Yüzyıl’dan itibaren yoğun bir yapılaşma başlamış. Sultan
1.Mahmud döneminde (1730-1754) Divitdar Mehmed Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış. Bu yapı 3.Selim
(1789-1807) ve 2.Mahmud (1808-1839) dönemlerinde
de onarılarak kullanılmış. Yapının yanına 3.Selim,
çok sevdiği annesi Mihrişah Valide Sultan adına,
1806’da bir çeşme ve camii ekletmiş. Küçüksu Deresi
boyunca uzanan su terazileri ile daha üst kotlardaki
dere ve kaynaklardan getirilen çeşmenin suyu, uzun
dönem Küçüksu Çayırı’na gezmeye gelenlere hayat
vermiş.
Tarihte kasır ve çevresi
17. Yüzyıl tarihçilerinden Eremya Çelebi Kömürcüyan
(1637-1695) Küçüksu’dan hiç bahsetmezken ünlü
seyyah Evliya Çelebi, “bir âb-ı hayât nehridir” diye
bahsettiği Göksu’yu, üzerinde kayıklarla dolaşılan
etrafı gül bahçeleri, küçük köşkler ve hazineye ait
değirmenlerle çevrili, sakin bir yer olarak tasvir ediyor.
1800 tarihinde tamamladığı “Payitaht İstanbul’un Tarihçesi” isimli kitabında Sarraf Hovhannesyan (17401805) ise “sahilde, Büyük Göksu’nun yanında Küçük
Göksu adı verilen güzel ve uzun bir düzlük vardır. Her
iki yer de meskûn değildir. Eskiden bu iki suyun arasında bulunan padişah bahçesi, Sultan I. Mahmud döneminde bozulunca, yerine Divitdar Emin Mehmed
Paşa tarafından H.1163 (M.1749-50) senesinde gösterişli bir saray yapılmıştır” diyerek ilk Küçüksu Kasrı’nın
yapılışından söz ediyor. Melling, Preault, Pertusier,
Allom ve Löwenhielm’in gravürlerinden tanıdığımız
bu muhteşem ahşap kasır, Lale Devri sonrası yapılan
en önemli saraylardan biri olarak gösteriliyor.
54
bekleriz
Boğaz’ın ilk kâgir yapısı
Saray ve kasır mimarlığında batılı biçimleri tercih
eden Sultan Abdülmecid (1839-1861), eski ve ahşap
yapıyı yıktırarak yerine bugünkü kasrı yaptırmış (1857
yılında hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı’nın mimarı
Nigoğos Balyan, babası Garabet Balyan ile Dolmabahçe Sarayı’nın da mimarlarından). Bodrumuyla
birlikte üç katlı, yığma tekniğiyle ve kargir olarak
yapılmış kasır, Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından
padişaha hediye için yaptırılan Beykoz Kasrı’nın inşaatına daha önceki bir tarihte başlanmışsa da, daha
önce tamamlandığı ve kullanıma alındığı için Boğaziçi’nin ilk kâgir yapısı olarak gösteriliyor. Bodrum katı
kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış, diğer katlarsa
bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiş. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini
yansıtan yapı, dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliği taşıdığından yatak odası
bulunmuyor. Her odasında farklı renk mermerlerden
inşa edilen şömineleri, farklı desenlerdeki parkeleri,
marangozluğuyla tanınan Sultan 2.Abdülhamit tarafından çivisiz geçme tekniğiyle yapılan masa, zarif
parmaklıkları, halıları, avizeleri, değerli tablolarıyla eşsiz bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak
kullanılmış ve 1996 yılından itibaren bir müze-saray
işlevi kazanmış.
Kasrın hemen yanı başındaki iskele, çeşme ve özgün
bahçenin geçmişte olduğu gibi halkın eğlenip dinlenebildiği bir mesire kimliğine kavuşturulması amacıyla kafeterya hizmetleri veriyor, genişletilen rıhtımda ulusal ya da uluslararası nitelikteki resepsiyonlar
düzenleniyor.
Tarihe yeniden kazandırılıyor
Küçüksu Kasrı’nın hemen arkasındaki alanda yer
alan ve 1950’li yılların ortasına kadar varlığını koruyan Bostancı Ocağı, cami, karakol ve bir kahveden
oluşan yapılar topluluğunun bir parçası olan Mihrişah
Valide Sultan Camii, şu an Beykoz ve İBB işbirliğinde
yeniden inşa edilerek hayata kazandırılıyor. Ayrıca
Darüttalim’i Musiki ziyafetlerinin icra edildiği, bakımsızlık, ilgisizlik yüzünden yok olan Fenerlikli Ahşap
Köşk’ün de hayata kazandırılacağı proje yolda.
1960’lı yıllara kadar devam eden Küçüksu Çayırı gezmeleri de yapılan planlarla yeniden canlandırılmayı
bekliyor. Bölgenin modern tarihine ilişkin canlandırılmayı bekleyen bir unsurun da Küçüksu Plajı olduğu
söylenebilir. İSKİ’nin Küçüksu Deresi ıslah çalışmalarıyla temizlenen Küçüksu Plajı 2006 yılında hizmete
alındı ancak 2009 yılında lağım dolayısıyla yeniden
kapanmış durumda.
55
yeni yayınlar
Ölmeden Önce Türkiye’de Görmeniz Gereken 101 Portre
Caretta Yayıncılık, yine bir ilke imza attı ve sanatseverler için eşsiz bir
referans kitabı olacak “Ölmeden Önce Türkiye’de Görmeniz Gereken
101 Portre”yi okuyucusuyla buluşturdu. Kitap, müzelerde sergilenen ve
çeşitli koleksiyonlarda bulunan 101 sanatçının 101 portre çalışmasını
bir arada sunuyor. Kitapta her bir portrenin öyküsünü anlatan bir metin
de yer alıyor. Metinler, her biri kendi alanında oldukça deneyimli sanat
eleştirmenleri ve sanat yazarları tarafından hazırlandı.
Arada Kalanlar
Hatay’ın Yayladağı sınırında Suriye savaş uçağının düşürülme anını bilgisayar oyunu gibi izledik ekranlardan. Savaşın gerçek yüzünü
anlatan, insanın içini acıtan hikayeler ise semalarında savaş oyunlarının
yaşandığı Yayladağı’ndan geldi. Gazeteci – Yazar Akın Bodur’un Hatay-Suriye hattındaki tanıklıklarından yola çıkarak kaleme aldığı “Arada
Kalanlar” isimli kitabında, 40 Suriyeli’nin dramatik hikayesi anlatılıyor.
Öteki Adam Yayınları’ndan çıkan Suriye savaşıyla ilgili ilk belgesel
kitap, Reyhanlı saldırısı, Hatay’daki kamplar, El Nusra, El Kaide, ÖSO,
Türkmenler, Aleviler, Sünniler, azınlıklar, istihbaratçılar, paralı savaşçılar
gibi birçok kavram ve olayı daha net bir şekilde anlamamıza yardımcı
oluyor.
Asi’deki Antakya
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi galerisinde
açılan “Asi’deki Antakya, Mozaikler Şehrinde İlk Araştırmalar” sergisinin kataloğu yayımlandı. Koç Üniversitesi Yayınları tarafından yayına
hazırlanan kitapta, antik Antakya’nın tarihine, Antakya’daki ilk arkeolojik
kazı çalışmalarına ve son dönem yapılan araştırmalara dair yazılar ve
arşiv fotoğrafları, çağdaş fotoğraflar eşliğinde arkeoloji, tarih ve sanat
meraklılarının ilgisine sunuluyor. Scott Redford tarafından derlenen kitaba
alınan, bazıları aynı adlı sergide de sergilenen, 1932-39 yılları arasında Princeton Üniversitesi ekiplerince Antakya’da yürütülen ilk arkeolojik
kazılara ait siyah-beyaz fotoğraflar, okuru sadece bir arkeolojik kazının
geçmişine değil, bu büyülü şehrin 1930’lu yıllarına da götürüyor.
Canım Sana Feda
“Modern etik, birbirine eklemlenmiş iki kutsallık etrafında örgütlenir: Tekil-öznenin
otantiklik referanslı öznelliğini temel alan ‘otantik etik’ ile evrensel nitelikleriyle
onu kendi türündekilere bağlayan ‘insan hakları etiği’. Birey, özgür seçimleri ile
kendini toplumun diğer üyelerinden ayırarak soyutluğunu korurken, diğerleri ile
birlikte yarattıkları aynı dünyayı paylaşarak somutluğunu doğrular. Ancak, bu eklemlenme-örtüşme bir gerilim yaratır ve modern birey, bu gerilimin ortasında yer
alır.” Dünyanın “büyüsü” bozulunca dinselliğe ne oldu? Modern milliyetçilik ve
“halk” fikri içinde dinsel düşünce varlığını nasıl sürdürüyor? İnsan hakları nosyonu
dinsel düşüncenin kutsallık imzasını nasıl taşıyor? “Kendi olma” idealinin kurban
vermeyle ilişkisi nedir? Saime Tuğrul, günümüzün temel toplumsal sorunlarını
tarihsel bir perspektifle ele alıyor: Egemenliğin yeni biçimlerinin tarih içinde izlerini
sürerek, “çıplak hayatlar”ın ortaya çıkış mekanizmalarını gösteriyor. Zengin bir
literatür, güçlü bir analiz...
56
yeni yayınlar
Galiz Kahraman
İhsan Oktay Anar’ın İletişim Yayınları Deneme/Yazın kategorisinde yayınladığı Galiz Kahraman, bütün
zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesi. O hem herkes hem de hiç kimse. Dünyadan alacağını
tahsil etmeye geldi. Çünkü, Tanrı dahil herkesin ona borcu var. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte
o. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi
insan olmanın, “olmasa da olur” halini icra etmesinde hiçbir sakınca yok. Romantik bir insafsızlığın bakir
tacizcisi olmak sonuna kadar hakkı. Sıradanlığın üst insanı o. Asilliğiyle asilleşememesi umrunda bile değil. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük alemine sığan kainatı
kabul etmek. Çünkü bilmekte ki, gerçek bilgelik de zaten budur. Umarız bir önceki kitabı gibi derin bir
hayalkırıklığı değildir.
Hayal
Ayşe Kulin, Dönüş’ün ardından Remzi Kitabevi’nden çıkardığı yeni kitabı Hayal’de 1983’ten bu yana
yaşamında yer alan renkli olaylara ve ilginç anekdotlara yer veriyor. Bu kitapta yazarlık hayaliyle başlayan
bir yaşamın günümüze uzanan renkli görüntüleri yer alıyor. Özgün çizimlerle desteklenmiş olan Hayal
aynı zamanda Kulin’in günümüze uzanan yazarlık serüveninin de bir öyküsü... Hayal, Kulin’in bir umuduyla son buluyor: “Bu dünyada var olduğum sürece hayal kurmaktan vazgeçmeyeceğim. Okurlarımla daha
nice hayalde buluşmak üzere!”
Neyim Var? Ne Yapayım?
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hayy Yayınları’ndan Hayatı Uzatmanın Sırları serisinin ikinci kitabı ile karşınızda. Kitap ‘geç kalmamanız için’ işaretleri doğru okumanızı ve sağlığınızın kontrolünü ele almanızı sağlayacak değerli bilgilerle dolu. Müftüoğlu önsözde şöyle anlatıyor kitabi yazma sebebini: ‘’Bu kitap benim
için çok önemli, çünkü onu size sağlığınızı koruma fırsatı verecek bilgilerle doldurdum. Eğer işaretleri
okuyabilir, vücudunuzla yakın temas kurabilirseniz hastalıklar daha ortaya çıkmadan onları durdurabilir ya
da onları kontrol altına alabilirsiniz. Ben bu kitabı ‘keşke’ dememeniz için yazdım.”
Yemezler
Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları, özellikle kanser hastalarıyla
ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından
başlayan verilerini mercek altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların
mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla gözden geçiriyor. Doğal döngülerle ve insanın doğasıyla uyumlu
olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına
girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı biliminin kâğıttan kuleleri için Yemezler! diyor.
57
yeni yayınlar
Rabbim Beni Doktorlardan Koru!
Hayatını mesleğine adamış bir hekim olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın 40 yıllık tıp serüveninin kısa bir özeti aslında. Hastasının kalbini
dinlemeyi unutup sayfa sayfa tetkik-tahlil yazan yeni tıp anlayışına bir
serzeniş; hastalığı sermayeye dönüştüren tıp ekonomisine bir eleştiri;
liseleştirilen tıp fakültelerine karşı bir intizar var bu kitapta.
Hasta Etmeyin Adamı!
Hastalıklar artıyor. Gıda zannederek yiyip içtiklerimiz bizi daha çocuk yaşta zehirlemeye başlıyor. Tıp ise üç maymunu oynuyor, duymuyor, görmüyor, uyarmıyor.
Bugün tıbbın en büyük marifeti, “kontrole git bakalım, neren hastalanmış” demek. O büyük an gelip de hastalandığımızda büyük bir sevinçle üzerimize atılıyor.
Testler, tahliller, MR’lar, ilaçlar, cihazlar, ameliyatlar… ‘Vahşi tıp’ ve ‘sağlıksız gıda
endüstrisi’ ortak çıkarlar doğrultusunda adeta sırt sırta vermiş ‘müşteri’ bekliyor!
Allah’tan, modern tıbbın robotu olmamış, ‘şefkatli’ hekimlerimiz de var. Prof. Dr.
Ahmet Rasim Küçükusta bu kitabında peynir ekmek gibi tükettiğimiz gündelik zehirleri ifşa ediyor. Margarin firmasıyla kol kola kampanya düzenleyen derneklerin
ipliğini pazara çıkarıyor. İlaç ve gıda şirketlerinin adamı olmuş sözde otoritelerin
kulağını çekiyor! Prof. Küçükusta’ya göre esas marifet ‘koruyucu hekimlik’ olduğu
zamanlardaki gibi sağlıklı yaşamamız ve hastalanmamamız. Bunun için de
ambalajlı yalanları yutmamamız lazım!
Şifanın Şifresi
Unutturuldu bize şifa! Unuttuk iyileşmeyi. Son yüzyılda kronik hastalıklar
çığ gibi büyüdü. Ortodoks tıp binlerce yıllık şifalı bitkiler ve uygulamalardan oluşan mirası elinin tersiyle bir kenara itiyor. Oysa şifanın şifresi,
Batı tıbbına arkamızı dönmeden, hastalığı değil hastayı tamamlayıcı
tedavi yöntemleriyle iyileştirmekte yatmaktadır. Bu kitapta anlatılan
yöntemlerin sonuçları, aslında şifanın şifrelerinin hayatımızda dünden
var olduğunu ve bugün farkındalık oluşturarak uygulandığında son
derece iyi sonuçlar alınabileceğini göstermektedir. Uzm, Dr. Dinçer bu
kitabında şifaya giden yolda insani bir kombinasyon öneriyor bizlere: Az
Batı tıbbı + bol tamamlayıcı tıp + sürekli dua = Şifa
Kutsal’a Dair
Rudolf Otto kutsal için; “tamamen farklı” ve “hiçbir şeye benzemeyen”
tanımlarını ortaya koymuş ve Tanrının tam olarak bilinmezlik özelliğinde
olduğunun altını çizmiş, buradan yola çıkarak da Kant terminolojisinde
yer alan “numen” kavramından “numinous”’u üretmiştir. Yani tanrının
kutsal oluşunu numinous ile olan bağlantısına dayandırmıştır. Kısacası
tanrının numinous olma durumu tam anlamıyla O’nun hiçbir şeye benzemeyen, tamamen başka oluşundan vuku bulmuştur.
58
yeni yayınlar
Oryantalizmin Kısa Tarihi
Oryantalizmin inceleme nesnesi Doğu olmakla birlikte, Batı’da Doğu toplumlarını açıklamak iddiasıyla
ortaya atılan teoriler, Batı kimliğinin özelliklerini daha da belirgin kılmaya dönüktür. Bu yönüyle oryantalizmin tarihi, Batı’nın bizzat kendisinin, fikirlerinin, eylemlerinin, ilgilerinin ve tarzlarının tarihidir. Oryantalizmin tarihi, bize Batılı bilincin de tarihini sunmaktadır. Bu kitap oryantalizmin tarihini pek çok sorularla
anlatıyor. Tüm bu soruların cevaplarını entellektüel tadı zirvede bir metinde bulmak istiyorsanız Yücel
Bulut’un bu kitabı tam size göre.
Pala Hayriye
Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikâyesi... Figen Şakacı, Bitirgen’le başladığı
büyüme hikâyesine Pala Hayriye’yle devam ediyor. Doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye’nin
kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor. Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının
hikâyesi... Böreğe pudra şekeri ister misin? Ertürk Yöndem, Lenin’i döver mi? Kim otlu peynir kokuyor?
“Bekâret esaret”, yarım yarım hatıralar, öğrenciler, gazeteciler... Kim dans eder ki komparsitayla? Şehrin
yokuşları, çıkmaz sokakları... Yalnız mısın sen oralarda?
Rabb’in İçin Sabret
Psikolojik Danışman ve Yazar Uğur Koşar’ın Destek Yayınları’ndan çıkan eseri tasavvuf ve tarikatlar
kategorisinden yayınlanmış. Tanıtım bülteninde kitabın içeriği şöyle anlatılıyor: Sabır dostların makamıdır… Allah sıkıntı verdiyse mümine bilsin ki derecesi yükselsin diye… Ve artık sadece Allah için sabretmek
düşer geriye… Kalbini çevirdiğin zaman asırlar öncesine İçini sımsıkı saracak bir ayet düşecek gönlüne:
“Rabb’in için Sabret”…
Sanat Emeği
Ali Artun’un İletişim Yayınları’ndan çıkan bu derleme eserinin içeriği şöyle tanıtılıyor: “Sanat emeği” deyince üzerinde
durulması gereken en etkili hadise, kuşkusuz kültürün özelleştirilmesiyle birlikte başlayan kültür endüstrisindeki patlama
ve dönüşümlerdir. Kültür endüstrisi biteviye dallanıp budaklanmakta ve bu endüstride çalışanların sayısı her geçen gün
kabarmaktadır. Medya, yayın, iletişim, PR, pazarlama/markalandırma, reklam, eğlence, spor, turizm, tasarım, eğitim,
bilişim, telekomünikasyon gibi alanları dolduranların, kentsel çalışan nüfus içindeki oranı, bütün hizmet ve finans sektörü
de hesaba katılınca, gelişmiş ülkelerde maddi üretim sektöründekileri çoktan katlamıştır. Kültür endüstrisinin müzeler,
bienaller, festivaller, fuarlar, galeriler, müzayedeler aracılığıyla örgütlenen doğrudan sanatla ilgili ağları da giderek giriftleşmekte ve şişmektedir. Bunlar arasında sanatın küreselleştirilmesinin asal ortamları olarak ortaya çıkan bienaller, Paolo
Virno ve Pascal Gielen gibi prekarite yazarları tarafından post-Fordist, gayri maddi, esnek ve güvencesiz emek rejimlerinin ideal modeli olarak tanımlanmaktadır. Hatta Gielen daha da ileri giderek, bütünüyle “sanat ortamının ekonomik
sömürü için ideal bir model” olup olmadığını irdelemektedir. Gerçekten de, bienal sanatçıları, küresel korporasyonların
himayesi altında örgütlenen bu son derecede otokratik ortamların bir anlamda çalışanları sayılmazlar mı?
59
Beykoz’da kültür sanat
Çocuklara Kitabı Sevdiren Kütüphane
Pek Yakında...
Beykozlular’a “Kütüphaneler Haftası”nda “Çocuk
Kütüphanesi” müjdesi geldi. Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Osman Akfırat Kütüphanesi
bünyesinde, çocuklara özel kitap ve yayınlardan
oluşan bir kütüphane kurulacağını söyledi.
İlçe sakinlerine kitapların zengin dünyasını aralayan ve 35 bin seçkin esere ev sahipliği yapan Osman Akfırat Kütüphanesi açıldığı günden bu yana
5 bin 377 üye sayısına ulaştı. Okurlardan büyük ilgi
gören kütüphaneden ayda 3 bin kişi yararlanıyor.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde hizmet veren kütüphane bünyesindeki çocuk kitaplığı bölümü daha çok çocuğa ulaşmak için ayrı bir
katta “Çocuk Kütüphanesi” olarak düzenlenecek.
Çocuklara kitap sevgisi ve okuma zevkini aşılamak amacıyla kurulacak kütüphane bünyesinde
ilçedeki okullarla ortak etkinlikler, masal saatleri,
okuma günleri ve çeşitli aktiviteler düzenlenecek,
çocuk edebiyatı yazarları ağırlanacak. Beykoz
Çocuk Kütüphanesi’nin 2014 yılı içinde tamamlanması planlanıyor.
60
Beykoz’da kültür sanat
Funda Arar
Dünya Kadınlar Günü’nde
Beykoz’u Coşturdu
Beykoz Belediyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Funda Arar konseri düzenledi. Sevilen şarkılarından
oluşan repertuarıyla ilçe sakinleriyle buluşan sanatçı,
1,5 saat süren konseri boyunca güçlü bir performans
sergiledi. Yağmura rağmen Belediye Meydanı’nı dolduran Beykozlu kadınlar konser boyunca coşkuyla eğlendi, Yak Gel, Sen ve Ben, Hafıza, Yok Yok, Benim İçin
Üzülme, İkimiz, Neyse gibi sevilen şarkılarını seslendiren
sanatçıya eşlik ettiler. Beykoz Belediyesi konseri izlemeye gelen hanımlara sümbül, lale ve çeşitli hediyeler dağıttı.
günden itibaren, ev hanımlarına, kadınlara yönelik birçok proje gerçekleştirdik. En başta, Bilgili Hanım projemizle, 2.500 evhanımı ücretsiz kurslarımızdan yararlandı.
Sık sık onlarla kahvaltılı toplantılarda, çeşitli organizasyonlarda biraraya geldik. Amacımız, kadınların da, her
alanda kendilerini iyi yetiştirmeleri ve gelecek nesillerimize örnek olmalarını sağlamaktır” dedi.
Sahneye çıkarak tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek “Toplumun yapısını güçlendiren, şekillendiren,
aile birliğimizin en önemli unsuru olan kadınlarımız birer
anne, birer eş, birer kardeştir. Onlar her zaman özverinin, sevginin, merhametin, şefkatin kaynağı olmuştur.
İnancımız da, kadınların birer emanet olduğunu emretmektedir. Yerel yöneticiler olarak, göreve geldiğimiz
61
Beykoz’da kültür sanat
Beykoz’da
İkinci Arıcılık Merkezi
İstanbul’un en çok bal üreten ilçesi olan Beykoz’da,
kestane balıyla meşhur Akbaba Köyü’nden sonra Bozhane Köyü’nde de ikinci bir arıcılık merkezi doğuyor.
Beykoz Belediye Başkanlığı ve Beykoz İlçe Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından başlatılan “Arıcılığı Geliştirme ve Destekleme Projesi” kapsamında arıcılara verilen destek devam ediyor. Akbaba Köyü’nün
ardından Bozhane, Göllü, Paşamandıra, Öğümce ve
Kılıçlı sakinlerinin talepleri üzerine, Bozhane Mahallesinde Arı Yetiştiriciliği Kursu düzenlendi.
Beykoz Belediye Başkanlığı, Beykoz İlçe Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüğü, Beykoz Halk Eğitim Merkezi
Müdürlüğü ve mahalle muhtarları işbirliğinde arıcılara
62
80 saatlik Arı Yetiştiriciliği kursu verildi. Kursiyerlere arıcılık ekipmanları, arı ırkları, besleme ilkeleri, arı hastalıkları
ve hastalıklardan korunma konuları hakkında aydınlatıcı bilgiler aktarıldı. Kursa katılan 56 kursiyerden, sınavlarda başarılı olan 50 kursiyer Arı Yetiştiricisi Sertifikası’nı
alamaya hak kazandı.
Bin kovan dağıtılacak
Arıcılığa verilen destekle bal üretimini teşvik etmeyi,
işgücü potansiyelini artırmayı ve ilçe ekonomisine katkıda bulunmayı amaçladıklarını belirten Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ilçede arıcılığı teşvik için bu
yıl ücretsiz olarak bin kovan dağıtacaklarını söyledi.
Beykoz’da kültür sanat
Engelsiz Bir Hayat,
Engelsiz Bir Beykoz
Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek engelli ilçe
sakinleriyle Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD)
Beykoz Şubesi’nde biraraya geldi. Engelli ilçe sakinlerinin günlük hayatta yaşadığı sıkıntıları dinleyen Başkan
Çelikbilek “Engelsiz bir Beykoz” için çalıştıklarını söyledi.
Özellikle bazı halk otobüsü şoförlerinin nezaketsizliğinden yakınan vatandaşlara Başkan Çelikbilek şikayet
etme haklarını hatırlatarak; "Böylesi bir durumla karşı
karşıya kaldığınızda hiç çekinmeden belediyemize müracaatta bulunabilirsiniz’’ dedi.
Engellilerin lehine pozitif ayrımcılığa devam
Geride bırakılan dönemde yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantıda Beykozlu engelli vatandaşların
hayatlarını kolaylaştırmak için yapılan hizmetler konuşuldu. Başkan Çelikbilek engelli vatandaşların kamu
hizmetlerinden kolaylıkla yararlanabilmesi için kamu
binalarına rampalı yollar ve asansörler kurulduğunu,
mevcut yolların engelli vatandaşların kullanımına uygun hale getirildiğini belirtti. Başkan Çelikbilek ayrıca
“Derneğinizin kurmuş olduğu tekstil atölyelerinin açılışlarına destek olduk bundan sonra da olmaya devam
edeceğiz. İhtiyaç sahibi 50 engelli vatandaşımıza akülü araç ve tekerlekli sandalye yardımında bulunduk.
Okul parklarını yeni baştan düzenledik. Beykoz Kariyer
Merkezi bünyesinde engellilerle işverenleri buluşturduk.
Birçok engelli vatandaşımıza meslek edindirme kurslarımızda ücretsiz eğitim verdik. Ulaşım alanında ilçeye,
engelli vatandaşların rahat inip binebileceği yeni otobüsler kazandırdık’’ dedi. Toplantının sonunda Başkan
Yücel Çelikbilek, yeni dönemde engelli vatandaşlara
tanınan pozitif ayrımcılığın devam edeceğini bildirdi.
Dernek üyeleriyse çalışmalarından dolayı Başkan Çelikbilek’e teşekkür ederek, başarı dileklerinde bulundular.
63
Beykoz’da kültür sanat
Türk-Alman Üniversitesi
Cumhurbaşkanları Tarafından Açıldı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Türk-Alman
Üniversitesi’nin resmi açılış törenine katıldılar.
Üniversitenin Beykoz - Şahinkaya’daki
kampüsünde düzenlenen resmi açılış
törenine, Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Almanya
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve
hayat arkadaşı Daniela Schadt, Milli
Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Gençlik
ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın
yanı sıra İstanbul Valisi Hüseyin Avni
Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye
64
Başkanı Kadir Topbaş, Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Beykoz
Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek,
Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Halil Akkanat, öğretim üyeleri ve
öğrenciler katıldı. Başkan Çelikbilek
protokol üyelerini kapıda bizzat karşıladı. Özellikle kabine üyeleriyle kısa
bir sohbet gerçekleştiren Çelikbilek,
Beykoz’da gerçekleştirilmesi planlanan projelerle ilgili istişarede bulundu.
Beykoz’da kültür sanat
“Türkiye’de Türk-Alman Üniversitesi’nin eksikliğini
hissettim”
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
TAÜ’nün kurulmasını gönülden istediklerini belirterek, “Ben şahsen Alman sisteminde eğitim almadım, Alman ekolünden değilim. Türkiye’de Almanca eğitim veren liseler de gayet eski tarihe
dayanıyor. O zamandan bu yana Türk gençlerine
eğitim veriyorlar. Ayrıca Türkiye’nin Almanca eğitim veren Anadolu liseleri var. Almanya’da 3 milyona yakın Türk’ün olduğu düşünüldüğünde her
sene milyonlarca Alman turistin Türkiye’ye geldiği
düşünüldüğünde, özellikle de Türk Alman ilişkilerinin
insani tarafına baktığınızda Türkiye’de bir TAÜ’nün
olmayışı gerçekten bir noksanlıktı. Bunun giderildiğini görmekten memnuniyet duydum” dedi.
“Herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum”
TAÜ’nün teknoloji ağırlıklı bir eğitim kurumu olmasını arzu
ettiğini söyleyen Gül, “Tabii diğer dalların olması da şart
ama bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye
katkısı olacağını düşünüyorum. Alman teknolojisi disiplininden faydalanmayı ümit ediyoruz. Almanya’da bu kadar
Türk olduğuna göre, onların Türkiye ile olan ilişkilerinde bu
üniversitenin önemli bir rolü olacağına inanıyorum. Türkiye’deki büyük Alman sermayesinin Türk-Alman ekolünden
eğitim alarak gelen insanları istihdam ediyor olması önemli
olacaktır” şeklinde konuştu.
Gauck: “Türk-Alman Üniversitesi başarılı partnerliğin bir sonucu”
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ise, yaptığı konuşmada TAÜ’nün uluslararası nitelik kazanma yolunda bir adım teşkil
ettiğini belirterek, "Diğer ikili üniversiteler gibi ikili işbirliğinin bir aracı ve böylece iki ülke arasındaki başarılı partnerliğin de bir sonucu. Bu üniversite, partner üniversitelerle ve bilim alanındaki üstün
nitelikteki çalışmalarla bilim alanında öncü olmaya aday bir üniversite" diyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu üniversite çok özel
bir konuma sahip, zira Türkiye ve Almanya arasında bilim, fikir alışverişi ve diyalog için önemli bir forum. Asya ile Avrupa arasındaki kesişme noktasında konumlanıyor ve hem Almanya'dan hem
Türkiye'den gelen genç insanların bir araya gelmesi için yaratılmış adeta. Hem Türkiye'den hem Almanya'dan hem başka ülkelerden daha fazla genç insanın burada okumasını arzu ediyoruz.
Aynı zamanda bu üniversitenin daha çok sayıda Türk gencinin
Almanca öğrenmesine olanak sağlamasını ve Almanya'da uzun
süre kalabilmesinin önünü açmasını arzu ediyorum. Üniversitenin
çokdilliliğinin, Türkçe, Almanca ve İngilizce’nin, üniversitenin en
önemli artılarından biri olacağına inanıyorum."
65
Beykoz’da kültür sanat
Beykoz’da Sağlık Çalışmaları Durmuyor:
TRSM Yakında...
Sağlık Bakanlığı tarafından ağır ruhsal problem yaşayan hastaların toplum temelli ruh
sağlığı modeli çerçevesinde tedavi edilmesi
ve desteklenmesi için kurulan TRSM/Toplum
Ruh Sağlığı Merkezleri’nden biri de Beykoz’da
hizmete açılıyor. Ağır ruhsal bozukluğu olan
hastalara, toplum temelli ruh sağlığı modeli
çerçevesinde tedavi ve psiko-sosyal destek
hizmeti sağlayacak olan Beykoz TRSM ilçe sakinlerine ücretsiz hizmet verecek.
Şizofren ve bipolar (duygu durumu) bozukluğu gibi ağır ruhsal problemler yaşayan hastaların toplumdan dışlanmadan tedavi edilmesini amaçlayan merkezde öncelikli olarak
ilçedeki hastaların tespiti yapılacak. Böylece
tedaviden çekinen, hastaneye gidemeyen
veya da tedavisini aksatmaya meyilli hastalar
kontrol altına alınacak. Merkezde her hasta
için bir dosya oluşturulacak ve gerektiğinde
bu hastaların takipleri evlerinde yapılacak.
Tokatköy’de kuruluyor
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne bağlı olarak kurulan Beykoz TRSM ilçe sakinlerine Tokatköy’de hizmet verecek. Merkezde
tedavi ve psiko-sosyal destek hizmeti
vermek üzere psikiyatrist ve psikologlar
görev alacak. Bireysel danışmanlık ve
grup terapilerinin verileceği merkezde
psikososyal beceri eğitimleri de yer aldığı alacak. Merkezde, ağır ruh hastalıkları
konusunda ailelerin ve toplumun bilinçlenmesi amacıyla ailelere hasta yakınlarına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmeti de verilecek.
66
Beykoz’da kültür sanat
Kimler TRSM hizmetlerinden yararlanabilir?
• Sürekli ruhsal hastalığı olan ve tedavi alan hastalar (şizofreni, psikotik bozukluk tanısı alanlar),
• Hastanede tedavisi tamamlanan ve TRSM’den hizmet
alması uygun olan hastalar,
• Kendiliğinden veya aileleri tarafından getirilen hastalar,
• Geçmişteki hastane kayıtlarına bağlı olarak yapılan ev
ziyaretlerinde tespiti yapılan hastalar,
• Hekimlerin poliklinikleri esnasında tespit ettikleri uygun
hastalar.
112 Acil’in 4.sü açıldı, biri taşındı
Şubat ortasında Acarkent’e 4.sü açılan 112 Acil
Yardım İstasyonu’nun Kanlıca’da hizmet veren
birimi, Ortaçeşme’ye taşındı. İlçede Soğuksu, Kavacık, Ortaçeşme ve Acarkent’te olmak üzere 4
noktada 112 Acil Yardım İstasyonu bulunuyor.
Son 5 yılda ÜCRETSİZ, ÖNLEYİCİ sağlık hizmetleri
Son 5 yılda; Örnekköy Aile Sağlığı Merkezi, Soğuksu Aile Sağlığı Merkezi, Kavacık-Zekiye Sabri Özel
Aile Sağlığı Merkezi, İncirköy Prof. Dr. Nafiz Uzluk
Aile Sağlığı Merkezi, Beykoz Sağlık Grup Başkanlığı Binası, Çubuklu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile
Beykoz RTSM’yi hizmete açan Başkan Çelikbilek’in
yaptığı açıklamaya göre koruyucu hekimlik hizmetlerini yaygınlaştırmak, erişilebilir sağlık hizmetleri sağlamak üzere “Gezici Sağlık Otobüsü’’ ile her
mahalle ve köye gidilerek Beykoz’da 21.550 kişiye
ücretsiz sağlık hizmeti sunuldu. Hizmete açılan sağlık merkezlerinde ise; 5.771 kişiye ücretsiz psikolojik
danışmanlık ve terapi, 2.292 kişiye ücretsiz ağız ve
diş sağlığı, 7.464 kişiye ücretsiz ambulans hizmeti
verildi. Ayrıca okullarda 22.713 öğrenciye obezite
taraması yapıldı, 112 Acil İstasyon sayısı 4’e çıktı,
sağlık seminerleri ve ilk yardım eğitimleri düzenlendi, organ bağışına destek verildi ve kapalı mekânlarda sigara denetimleri yapıldı.
67
Beykoz’da kültür sanat
CÇocuklara Trafigi Sevdiren
Park Kuruluyor
Beykoz’da çocuk ve ilköğretim öğrencilerine trafik bilgisi vermek ve kurallara uyma alışkanlığı kazandırmak amacıyla trafik eğitim parkı kuruluyor.
Trafik kurallarının küçük yaşlardan itibaren öğretilmesi ve
toplumdaki bilincin artması için harekete geçen Beykoz
Belediyesi trafik eğitim parkı için çalışmalara başladı.
Göztepe Mahallesi’nde yaklaşık 10 dönümlük bir arazide kurulacak olan trafik eğitim parkında okul öncesi çocuklarına, ilk ve ortaöğretim öğrencilerine trafik bilgisi ve
akülü araçlarla uygulamalı eğitimler verilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın trafik yönetmeliğine uygun olarak hazırlanacak parkta çocuklar trafik bilgi ve kurallarını kendilerine uygun tasarlanan renkli ve eğlenceli bir
ortamda öğrenecek. Uzmanlar tarafından çocuklara
genel trafik kuralları, yayaların, sürücülerin ve bisiklet kullananların sorumlulukları, trafik işaret, cihaz ve levhaları
öğretilecek ve trafik düzeni anlatılacak.
Bütün trafik kurallarını kapsayacak şekilde planlanan
trafik eğitim parkında dönel ve sinyalize kavşaklar, trafik
tabelaları, yol çizgileri, kaldırımlar, geçitler, keskin ve normal virajlar, park cepleri ve bir eğitim anfisi yer alacak.
Böylece öğrencilerin okul dışında her an karşı karşıya kaldıkları trafik ortamına uygun davranışlar kazanması, toplumda erken yaşlarda trafik kültürünün oluşmasına ve
trafik kazalarının en aza indirilmesine katkı sağlanacak.
68
Başkan Çelikbilek: “Trafik bilgilerini kalıcı olarak öğrenecekler”
İlçede A’dan Z’ye eğitimin her alanına katkı sunduklarını ifade eden Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, trafik kazalarının en aza indirilmesi için eğitimin çok
önemli olduğunu ifade etti ve eğitmenler tarafından
küçük yaşlardan itibaren verilecek bilgilerin kalıcı olacağının altını çizdi.
Beykoz’da kültür sanat
Sihirli Parmaklarıyla
Büyülediler...
Beykoz Belediyesi bünyesinde, Şef Bengü Efsen
öncülüğünde 2012 Ekim ayından bu yana keman
ve kemençe eğitimine devam eden 40 öğrenciden oluşan ‘Sihirli Parmaklar Müzik Grubu”, Ahmet
Mithat Efendi Kültür Merkezi’nde verdikleri konserle müzikseverlerin kulaklarının pasını sildi.
Sahneye ilk solo gösterimi için; minik kemancılar
davet edildi. İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar
ve Spor Lisesi piyano öğretmeni İbrahim Acer’in
eşlik ettiği konserde sahne alan keman öğrencileri, Mini Mini Bir Kuş adlı çocuk şarkısını, Beethoven’ın Neşeye Şarkı parçasını, ardından Caddelerde Rüzgâr, Hatırla Sevgili, Yine Bir Gülnihal ve
Artık Sevmeyeceğim şarkılarını çaldılar. Ardından
kemençe öğretmeni Semih Aytaç öğrencileriyle
sahne aldı. Yöresel ezgilerle tempo tutan izleyiciler, Maçka Yolları Taşlı, Oy Çalamadım Gitti Sürmene Havasını ve Püsküllüdür Püsküllü Ana Gürgenin
Dalı adlı Karadeniz ezgileriyle buluştular. Neyzen
Ahmet Afşar’ın da katılımıyla Aşkın Aldı Benden
Beni adlı ilahi söylendi. Ardından öğrenciler Can
Can Polka adlı meşhur Çekoslovakya halk ezgisini
alkışlar eşliğinde icra ettiler. Daha sonra seyircilerin
de eşlik ettiği 10.Yıl Marşı’yla konserin birinci kısmı
sona erdi. Tuna Nehri, Atam ve İzmir’in Dağlarında
Çiçekler Açar marşlarıyla başlayan konserin ikinci
bölümü, Orda Bir Köy Var Uzakta, Bak Bir Varmış
Bir Yokmuş Boğaziçi’nde, Işıl Işıl Gözlerinle, Cici Kız,
Yemeni Bağlamış ve Otomobil Uçar Gider adlı hareketli parçalarla devam etti. Konserin sonunda
ise yetenekli öğrencileri yetiştiren fedakâr annelere, Güneşin Alası Çok şarkısı hediye edildi. Ardından öğrencilerin çaldığı Küçük Kemancılar Marşı
ile program sona erdi.
Başkan Çelikbilek: “Sanatla uğraşan insanların geleceğiyle ilgili endişesi olmasın”
Konserde öğrencileri ve ailelerini tebrik eden Beykoz Belediye Başkan Yücel Çelikbilek, velilere hitaben yaptığı konuşmasında: “Öncelikle evlatlarınızı bize emanet ettiğiniz için siz
kıymetli velileri böyle güzel bir etkinliğe imza atan hocalarımızı tebrik ediyorum. Her türlü kültür-sanat kursunun çocukların üzerinde olumlu bir tesiri var. Biz Beykoz Belediyesi olarak
23 farklı alanda ilçe sakinlerimize imkân sunuyoruz. Sanatla
uğraşan insanların geleceğiyle ilgili endişesi olmasın. Evlatlarınızı ve kendinizi ne kadar geliştirirseniz toplum o kadar
güzelleşir” dedi. Şef Bengü Efsen, Beykoz Belediye Başkanı
Yücel Çelikbilek, öğrencileri ve velilere teşekkür konuşması
yaparak, tek amaçlarının çocukların sosyal hayatlarına, kişilik oluşumlarına katkı sunmak olduğu, sanatla uğraşmanın
da bu noktadaki katkısına değindi.
69
Beykoz’da kültür sanat
Tarihi
Canlandırma
Çalışmaları
Anadoluhisarı’yla
Sürüyor
Ecdat yadigârı tarihi eser ve yapıları yenileyen ve
ilçedeki vakıf eserlerine sahip çıkan Beykoz Belediyesi, İstanbul’un ilk yerleşimlerinden olan Anadoluhisarı kale içi ve çevresindeki sokakları mahallenin tarihi kimliğine uygun olarak yeniledi. 1,5
milyona mal olan çalışmalar kapsamında 13 sokağın taş kaplama ve düzenlemesi tamamlandı,
merdivenler andezit taş ve şık korkuluklarla kaplanırken çeşmelerin bakım ve onarımları da yapıldı.
Çevre, sokak/park düzenlemeleri, yeni parklar…
Beykoz’da son 5 yılda 300 merdivenin kaplama
ve yenilemesini yapıldı. 1.000 merdiven için de
projelere başlandı. Son çalışmalardan biri olarak
Baruthane Parkı yenileme projesinde Göksu Deresi’nin üzerinde yapılan bir köprü İrfan Çakır Parkı
ile Baruthane Parkı’nı birleştirdi. Kavacık’ta Orhan
Veli Kanık Parkı tamamlanarak hizmete açıldı.
Tüm bunlarla birlikte Nisan 2014’e kadar 119 adet
park ve yeşil alan düzenlemesini tamamlayan
Beykoz Belediyesi, Soğuksu Spor Kulübü Parkı’nın
yapımını da tamamlandı. Kanlıca Furkan Doğan
Parkı ile Yenimahalle’deki park yapım çalışmaları hızla devam ediyor. Küçüksu Çayırı Projesi’nin
maketi ve planları hazırlandı. Proje kuruldan geçti, yakında ihaleye çıkarılması bekleniyor. Yıkılan
Küçüksu Mihrişah Valide Sultan Camii yeniden
yapıldı, en kısa sürede ibadete açılmayı bekliyor.
Kanlıca-Çubuklu arasına 1,5 km’lik yeni bir yürüyüş bandı inşa etme projesi de var.
70
Beykoz’da kültür sanat
Soğuksu Spor Kulübü Parkı…
Soğuksu Spor Kulübü altında yer alan boş alanın Park ve
Bahçeler Müdürlüğü tarafından düzenlemesiyle 2.000
m² alanda bakımlı ve güzel bir park kuruldu. Park’ın 1.035
m² si yeşil alan olarak hazırlandı. Her yeni yapılan parkta
olduğu gibi Soğuksu’daki parka da çocukların güvenliği için AB standartlarında doğayla uyumlu ve sağlıklı
oyun grupları monte edildi. Boğaz manzarasına hâkim
noktada yapılan parkta çocuk oyun alanlarının yanı sıra
büyüklerin keyifle vakit geçirebilmesi için manzara seyir
alanı, piknik ve oturma alanları da düşünüldü. Her parkın olmazsa olmazı spor aletleri yine alanda yerini aldı.
Park yapımlarının yanı sıra ağaç ve yeşil alan miktarını
artırmaya yönelik çalışmalara büyük önem veren Beykoz Belediyesi alanda içinde kiraz, erik ve ceviz ağaçları olan bir de meyve bahçesi kurdu. Daha yeşil bir ilçe
için dikilen fidanlar yetişkin birer ağaç olduğunda parkın
minik sakinleri ağaç sevgisiyle tanışacak, leziz meyvelerden toplayacak.
Orhan Veli Kanık’a 100. yıl armağanı
Öncülük ettiği Garip Akımı’yla Türk Şiiri’nde çığır açan
Orhan Veli Kanık’ın doğduğu ilçe Beykoz’da adını taşıyan park, Şair’in 100. doğum yıl dönümü dolayısıyla
yenilenerek enfes bir çehreye büründü. Kavacık’taki 20
dönümlük parkta, mevcut havuz ve fıskiye sistemi yenilendi, havuz etrafına kamelyalar kuruldu. Işıklandırma
sistemi ise geceleri ilçe sakinlerine renk cümbüşü sunuyor. Çocuklar için oyun ünitelerinin yer aldığı, yeşil alan
düzenlemesinin tamamlandığı parkta, basketbol sahası,
spor alanları ve yürüyüş yolları da yer alıyor.
Baruthane Parkı ‘’alem-i ab eyleme’’ye çağırıyor…
Tarihi Göksu Deresi’nin kıyısındaki parkta; kamelyalar, iskeleler, yürüyüş ve dinlenme alanları, spor imkanları ve
çocuklar için birbirinden eğlenceli oyun grupları yer alıyor. Park yapım çalışması kapsamında İrfan Çakır Parkı ve Baruthane Parkı, dere üzerinde kurulan ahşap bir
köprüyle birleştirildi, alana güzel bir görüntünün yanı sıra
ulaşım kolaylığı getirildi. Tarihte olduğu gibi günümüzde
de sularına sandalların gezindiği Göksu Deresi’nde balıkçı tekneleri için çekek yerleri de yenilenecek. Park yapım ve çevre düzenleme çalışmaları kapsamında dere
kenarı park boyunca taş duvarla örülürken ahşap iskeleler kuruldu, yürüyüş yolu oluşturuldu. Park içinde kurulan
kafeteryada son hazırlıklar sürerken, anfileri yenilenen
alanda ilçe sakinlerinin spor yapabilmesi için basketbol
sahası kuruldu, spor aletleri park kıyısında yerini aldı.
71
Beykoz’da kültür sanat
Beykozlular Yağmura Aldırmadı
Beykoz Belediyesi tarafından sporun önemine dikkat çekmek ve sporu yaygınlaştırmak amacıyla 2010 yıldan bu
yana düzenlenen Halk Koşusu 5. kez ilçe sakinlerinin heyecanlı rekabetine sahne oldu.
Beykoz Belediye Başkanlığı 5. Geleneksel Halk Koşusu her
yıl olduğu gibi bu yıl da yüzlerce ilçe sakinini spor ortak
paydasında bir araya getirdi. Yağan yağmura aldırmayan Beykozlular spor yapmanın keyfini doyasıya yaşadılar. Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, AK Parti Beykoz
İlçe Başkanı Adem Sefer, Belediye Başkan Yardımcıları
M. Hanefi Dilmaç, Muharrem Kaşıtoğlu ve Salim Öztürk
ile İlçe Gençlik Spor Müdürü Serkan Öcalmaz, İlçe Milli
Eğitim Müdürü Kazım Bozbey, belediye birim müdürleri,
meclis üyeleri, muhtarlar ve öğretmenlerin de yarışmacılara destek verdiği koşu yaş gruplarına göre 5 kategoride yapıldı. AK Parti İlçe Kadın Kolları ise üzerinde “Sağlıklı
bir toplum, mutlu bir gelecek” yazan tişörtlerle etkinliğe
katıldılar ve sigara bağımlılığına dikkat çektiler.
694 kişi katıldı
Başlangıcı Beykoz Belediyesi Meydanı önünden verilen
ve Elmalı Kavşağı’ndan aynı güzergâhın dönülmesiyle
sona eren Halk Koşusu’nda yarışmacılar birinci olabilmek için 5 bin metrelik parkurda kıyasıya mücadele ettiler. Koşuya toplamda 694 kişi katıldı.
Sadece Beykoz’da ikamet edenlerin katılabildiği yarışlarda toplam 16 bin TL para ödülü dağıtıldı. Yaş gruplarına göre kadın/erkek kategorilerde birincilere 750 TL, ikincilere 500 TL, üçüncülere ise 300 TL ödül dağıtıldı. Koşuya
72
katılanlara tişört, şapka, yağmurluk gibi hediyeler verildi.
Ayrıca yarış sonrası ikram da yapıldı. Katılımcılar arasında en yaşlı olan Melek Özdemir ve Erol Yalın adlı iki vatandaşımıza da koşuya katıldıkları için başarı madalyası
ve 500 TL‘lik özel ödül verildi. Bu yıl ilk kez muhtarlar kategorisinde de sıralamaya alındı. 3. olan Anadolukavağı
Muhtarı Serdar Lülelurgaz, 2. olan Paşabahçe Mahalle
Muhtarı Kamil Sarıkaya ve 1. olan Rüzgarlıbahçe Mahalle Muhtarı Sedat Altun madalyalarını Belediye Başkanı
Yücel Çelikbilek’in ellerinden aldılar.
19 Mayıs Koşusu’na davet eden Başkan Çelikbilek:
“Önemli olan sporcu ruhuna sahip olmaktır”
Tören sonrası yaptığı konuşmada spor bilincini aşılamaya
çalıştıklarını vurgulayan Başkan Çelikbilek şöyle konuştu:
“Sabahki yağmurlu havaya rağmen katılım gösterdiğiniz için teşekkür ediyor, koşuya katılan 694 kişiyi ise tebrik
ediyorum. Dağıttığımız ödül ve armağanlar, çam sakızı
çoban armağanı olan hediyelerdir. Önemli olan sporcu
ruhuna sahip olmaktır. Biz de bunu sağlamayı amaçlıyoruz. Seneye daha da renkli bir organizasyona sahip olabilmek için çalışacağız. Mesafeyi 10 bin metreye çıkartabilir veya ödül miktarını arttırabiliriz. Ben tekrar hepinize
teşekkür ediyorum. 19 Mayıs’ta Başkanlık Koşusu olacak.
Sizleri orada da görmeyi arzuluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
Beykoz’da kültür sanat
Kategorilere göre dereceye giren yarışmacılar şöyle:
14-17 Bayan
14-17 Erkek
1.Yaren Saraç
1.Şahin Akbacak
2.Elif Koca
2.Yılmaz Yıldız
3.Burcu Dikmen
3.Enes Kadir Akçay
18-25 Bayan
18-25 Erkek
1.Miray Gür
1.Yıldırım Alkan
2.Rabia Taşova
2.Halil Yalçın
3.Bahar Demiray
3.Hasan Güler
26-34 Bayan
26-34 Erkek
1.Sema Onay
1.Aytekin Sanin
2.Çiğdem Kıhrı
2.Orhan Şimşek
3.Mehmet Köse
35-44 Bayan
35-44 Erkek
1. Mine Kılıçaslan
1. Şenol Erdoğan
2. Gülşah Zararsız
2. Ufuk Öztürk
3.Sevgi Can Arslanbaş
3.Kemal Balcı
45+ Bayan
45+ Erkek
1. Kerime Özkan
1.Zafer Tayyar Özdeniz
2. Emine Semra Hergülman
2.Salim Keleş
3.Semiha Poyraz
3.Hikmet Gürer
73
Beykoz’da kültür sanat
Beykoz,
Spor Merkezi
Olma Konusunda da
İddialı
Spor kenti olma yolunda ilerleyen Beykoz’da spor yatırımları hızla sürüyor. “Beykozlu gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, bedensel ve zihinsel gelişimlerine katkı sunmak adına sporu fazlasıyla önemsiyoruz’’
diyen Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, son 5
yılda yapılan ilgili icraatları şöyle aktardı: “5 yılda Beykoz’daki 19 amatör spor kulübüne 400.000 TL değerinde malzeme ve nakdi destek sağladık. Kulüplerin sahalarının bakım-onarım-yenileme işlemlerini üstlendik. Yaz
ve kış spor okullarında 18 branşta 8.500 öğrenciye eğitim verdik. Beykoz’da şampiyonlar yetiştiriyoruz. Şahin
Köktürk Spor Kompleksi çalışmaları da spora verdiğimiz
desteklerden sadece biri. Yeni dönemde Beykoz’u dev
bir yatırım daha bekliyor. Hayata geçmesi için büyük
gayret gösterdiğimiz Beykoz Spor Kompleksi’nin temeli
Şahinkaya’da sessiz sedasız atıldı. 60-70 milyon değerinde olan bu projeyi ilçemize kazandırdık. Beykoz Arena adını verdiğimiz projemizle birlikte Beykoz, ulusal ve
uluslararası birçok müsabakaya ev sahipliği yapacak.
Beykoz Arena’da 10.000 kişilik stadyum, 1.500 kişilik ka-
74
palı spor salonu ve 1.500 kişilik tam olimpik yüzme havuzu yer alacak. Bu projemizle birlikte Beykoz yeni dönemde sportif, ticari ve sosyal anlamda daha üst bir
noktaya yükselecek’’ dedi..
R. Şahin Köktürk Spor Salonu ve kapalı yüzme havuzu
hizmete açılıyor
Federasyonun standartlarına uygun hale getirilmek
üzere tadilatına başlanan R. Şahin Köktürk Spor Salonu yarı olimpik kapalı yüzme havuzu, yenilenen spor
salonu, sporcu odaları, kafeterya ve otoparkıyla ilçe
sakinlerine kazandırıldı. Kompleksin tadilat ve bakım
çalışmaları kapsamında kapalı hale getirilen yüzme
havuzu 25 m uzunluğunda, 2,5 m derinliğinde ve 6 kulvardan oluşuyor. Havuzda engelli ilçe sakinlerinin yararlanabileceği 1,5 m derinliğinde bir alıştırma havuzu
ve 0,5 m derinliğinde çocuk havuzu bulunuyor. Nisan
ayında açılması planlanan yüzme havuzundan bay ve
bayanlar ayrı günlerde yararlanabilecek. Tesis modern
ısıtma sistemiyle de konforlu bir hizmet standardı getirdi.
Beykoz’da kültür sanat
Beykoz Belediyesi Spor Kulübü’nün müsabakalarına ev
sahipliği yapan kompleksin kapalı spor salonu basketbol, voleybol ve hentbol maçlarına uygun standartlara
getirildi. Ayrıca salonun zemini, tribünleri ve ısıtma sistemi yenilendi ve tavanı onarıldı.
Kompleksin yenileme çalışmaları kapsamına 100 araçlık otoparkın yapımı ve çevre düzenleme çalışmaları
devam ediyor.
Soğuksu Spor Kulübü Muzaffer Hamza Tesisleri ile Ahmet Aksu Halı Sahası açıldı, sıra Yenimahalle’de
Beykoz Belediyesi tarafından amatör spora verilen destek kapsamında Soğuksu Spor Kulübü, 950 bin TL’lik bir
yatıtrımla yeni bir halı saha ve tesise kavuştu. Soğuksu
Spor Kulübü Muzaffer Hamza Tesisleri ile Ahmet Aksu
Halı Sahası futbola yetenekli gençleri bekliyor. Kulübün
idari binası olan Muzaffer Hamza Tesisleri gençlerin spor
başarısı için her detay düşünülerek yenilendi. Binada
soyunma odaları, hakem odaları, yönetim odaları ve
derslik yapıldı. Bakımsız ve atıl vaziyette duran 2 saha
ise baştan başa yenilenerek tek bir saha haline getirildi ve Ahmet Aksu Halı Sahası adını aldı. Sahanın büyümesiyle gençlerin spor olanakları da daha rahat spor
yapabilmelerine olanak sağlanmış oldu. Sahanın çevre
düzenlemesi, yolların asfaltlanması yine Beykoz Belediyesi tarafından tamamlandı. Spor yatırımlarına hızla
devam eden Beykoz Belediyesi, Yenimahalle’de benzer bir tesisin inşa ediyor. Tesisin bu yıl içerisinde hizmete
açılması planlanıyor.
Hanımlar da yararlanacak
Bu çalışmaların yanı sıra kulüp binasında hanımlara
yönelik bir de fitness salonu
hazırlandı. Salonun açılmasıyla hanımların spor ve sağlıklı yaşama teşvik edilmesi
amaçlandı. Sürekli yaşayan
bir yer olması planlanan tesiste bir kafeterya da bulunuyor.
75
Beykoz’da kültür sanat
Tapular Verildi,
İmar Planları
Yıl Sonuna Kadar Hazır
Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, 2/B arazilerinde yaşayan hak sahibi 120 bin vatandaşın tapularını
almaya başladığını hatırlatarak Beykoz’un tamamını
kapsayan yeni imar planlarının ise bu yılın sonuna kadar hazır hale geleceğini duyurdu.
2B’nin ilk tapularını Bakan Güllüce verdi
İlçe tarihinde dönüm noktası olan mülkiyet sorununun
çözüme kavuşması dolayısıyla 20 Mart’ta düzenlenen
“Tapu Dağıtım ve Toplu Açılış Töreni”nde temsili olarak
115 kişiye 141 tapu dağıtıldı. Tapu coşkusu yaşayan
binlerce Beykozlu Rafet El Roman ve Yusuf Güney’in
konseriyle eğlendi. Beykoz’da hükümet ve ilgili bakanlıkların verdiği destek, azim ve kararlılık yürütülen 2/B ve
tapu çalışmaları neticesinde 25 bin hak sahibi, aileleriyle birlikte ise 120 bin kişi tapusuna kavuştu
Tapular sahte dediler, devletin tapusu sahte olmaz
Tapu ve mülkiyet sorununun yıllardır istismar edildiğini
söyleyen ve 2/B sürecini aktaran Başkan Yücel Çelikbilek: “Beykoz 15 Kasım 1985’te bir talihsizlik yaşadı; ilçe,
tüm köyleriyle birlikte doğal sit alanı ilan edildi, imar
ve mülkiyet sorunlarına mahkum oldu. 1987’de İkinci
bir darbeyi yaşadı; tapu tahsis belgeleri bazı anlayışın
76
mensupları tarafından yine AYM’ye götürülerek iptal
edildi. Hükümetin çıkardığı 2/B yasasını 2004 ve 2007
olmak üzere iki defa AYM’ye götürdüler. 2009’da göreve geldiğimiz ilk günden itibaren ‘Beykozlu Beykoz’da
kalacak’ diye söz verdik ve bu sözü yerine getirdik. Hükümetimizin çıkardığı yasayla halkımızın önü açıldı, mülkiyet sorunu çözüme kavuştu” dedi. Dağıtılan tapuların
bazı çevrelerce art niyetli olarak sahte diye nitelendirildiğini ifade eden Başkan Çelikbilek: “Devletin verdiği
tapu sahte olmaz, huzurunuzu bozmaya çalışanlara
itibar etmeyin” diyerek söylentilere son noktayı koydu.
Beykoz Belediyesi 2/B Satış Ofisi’nde verilmeye başlanan tapuların Milli Emlak’ın belirlediği rayiç bedelden
%50 daha uygun fiyatlı olduğunu hatırlatan Çelikbilek,
ayrıca tapu satışlarından elde edilecek gelirin Beykoz
Belediyesi’nde kalacağını söyledi ve “Bu sayede hem
Beykoz hem de Beykozlu kazanacak” dedi.
Beykoz’da kültür sanat
AB standartlarında çevre çalışmaları dolaysısıyla Beykoz’a Çevre Beratı
Çevre ve temizlik alanındaki çalışmaları aktaran
Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek geleceğe daha temiz ve güzel bir Beykoz bırakmak
için ilçede AB standartlarında geri dönüşüm hizmetlerine öncülük ettiklerini söyledi. Başkan Çelikbilek: “5 yılda ilçe geneline modern ve çevreci
505 adet yeraltı çöp konteyneri kurduk, 45.500
adet kapalı çöp bidonu dağıttık. AB standartlarında geri dönüşüm merkezleri oluşturduk. Buralarda 8 farklı atığı topluyor, bir kısmını yerinde
dönüştürüyor bir kısmını ise lisanslı geri dönüşüm
merkezlerine gönderiyoruz. ‘Yeşil Okul Projesi’yle
okullarda öğrencilerimize atık yönetimi ve önemini anlattık, geri dönüşüm bilincini aşıladık. Arazi
büyüklüğü bakımından İstanbul’un 5. ilçesi olan
Beykoz’a yaraşır 7/24 kesintisiz temizlik hizmeti sunuyoruz. Beykoz’un ve gelecek nesillerin hak ettiği temiz ve güzel bir çevre için çalışmalarımıza
aynı heyecanla devam ediyoruz” dedi.
Bakan Güllüce: “Muhalefetin tek projesi
engellemek”
Törene katılan Bakan İdris Güllüce muhalefetin hizmetleri engelleme girişimlerine değinerek:
“Siyaset daha erdemli yapılmalı, tapu sahte
demek, devletin parası sahte demek kadar anlamsız. Bizde Osmanlı’dan kalan 14 ülkenin tapuları bulunuyor. Bu nasıl muhalefetse Sırbistan’ın,
Karadağ’ın, Bulgaristan’ın itibar ettiği belgeye
itibar etmiyor? 2/B yasasını 2004’te, 2007 iptal
ettireceksin sonra
da
spekülasyon
yapacaksın” dedi.
Sözlerinin
devamında “Bakanlık
olarak çevre hedefimiz 2023’te sıfır atığa ulaşmak.
Görüyorum
ki
Beykoz bunu şimdiden başarmış”
şeklinde konuşarak
Çelikbilek’e
çevreye katkıları
için “Çevre Beratı”
verdi.
77
Beykoz’da kültür sanat
Cam Sanat Merkezi Polonezköy’de Açıldı
Beykoz’un Camı Turizmle Canlanıyor
Beykoz’un yüzlerce yıllık camcılık geleneğini yeniden canlandırmak üzere başlatılan “Beykoz Camcılığının Tarihi Mirasını Koruma Ve Turizme Kazandırma Projesi” kapsamında Polonezköy’de kurulan “Cam Sanat Merkezi” İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun katılımıyla
açıldı. Turizme katkı sunacak Cam Sanat Merkezi’nin açılışına Vali Mutlu ve eşi Gül Mutlu’nun yanısıra Polonya İstanbul Baş Konsolosu Miroslaw Stawski, Maldivler Fahri Konsolosu
Nihat Boytüzün, Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan, Beykoz Belediye Başkanı Yücel
Çelikbilek, ilçe protokolü, muhtarlar, kursiyerler ve ilçe sakinleri katıldı.
Zanaatkar yetiştirilecek, turistlere Beykoz cam sanatı
tanıtılacak
Beykoz Kaymakamlığı, Beykoz Belediyesi ve İstanbul
Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) birlikte yürüttüğü “Beykoz
Camcılığının Tarihi Mirasını Koruma ve Turizme Kazandırma Projesi” kapsamında ilçenin tarihi ve turistik yerleşimlerinden Polonezköy’de bir “Cam Sanat Merkezi”
kuruldu. İlçenin yüzlerce yıllık camcılık geleneğini yeniden canlandırmak, turizm ve ekonomiye kazandırmayı
amaçlayan projenin ilk ayağında 100 kursiyer eğitime
alındı.
İSTKA’dan alınan 360 bin TL’lik hibe kapsamında kurulan “Cam Sanat Merkezi”nde cam sanatını yaşatacak
yeni ustalar yetiştirilecek, turistlere geleneksel el işi cam
ürünlerin tanıtımı ve satışı yapılacak.
Vali Mutlu: “Beykozlular’ı miraslarına sahip çıktıkları
için kutluyorum”
Açılışta kültürel değerlerin korunması gerektiğine dikkat
78
çeken İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu şunları söyledi:
“Beykoz’un kültür ve tarih mirasına sahip çıkan böylesi
önemli bir projeyi gerçekleştiren sayın kaymakam ve
belediye başkanını yürekten kutluyorum. Bu miras hepimizin ortak mirasıdır. Bu mirası iyi korumamız ve geleceğe taşımamız lazım. Övündüğümüz değerlerden bir
tanesi de İstanbul kültürüdür. Bu kültürü geliştirerek gelecek nesillere taşımamız gerekir ki Beykoz bu kültürün
önemli merkezlerinden biridir. Beykoz’un kültür ve sanat
mirasını camcılığı insanların geçim kaynağı haline getirirken şehrin turizmine katkı sunarak zenginleştirmek de
gerekiyor. Bu merkezin cam işçiliğinin önemli merkezlerinden bir olmasını diliyorum.”
Kaymakam Erdoğan: “Cam Vadisi kurulacak”
Beykoz Kaymakamı Süleyman Erdoğan da projeyle
Paşabahçe Cam Fabrikası’nın kapanmasıyla ilçede
yok olmaya doğru giden camcılığın yeniden canlanmasını amaçladıklarını söyledi. Projeyle ilgili bilgi veren
Erdoğan: “Beykoz camcılığı yüzlerce yıllık bir geçmişe
Beykoz’da kültür sanat
sahip. Bu projeyle camcılığı turizmle yeniden canlandırmak istedik ve ilk etapta 100 kursiyere eğitim verdik.
Yetenekli olan 13 kişiyi yakında İtalya’nın Murano Adası’na gönderiyoruz. Orada cam ustalarından bir hafta
eğitim alacaklar. Polonezköy’ün ardından ilçenin diğer
turistik mahallelerinden Anadolukavağı ve Riva’da da
shoowromlar açacağız. Polonezköy ve Cumhuriyetköy
arasındaki bölge de ‘Cam Vadisi’ne dönüşecek. Kültürel el sanatlarının turizm ve ekonomiye katılımını önemsiyoruz. Almanya’daki Glasdorf’un bir benzerini Beykoz’da kuracağız. Böylece hem geleneksel cam sanatı
yaşatılacak hem de turizme kazandırılacak” dedi.
Başkan Çelikbilek: “2014 camın diriliş yılı olacak”
Beykoz Camı’nın dünyada tanındığını söyleyen Başkan
Yücel Çelikbilek ise “Kaymakamlığımızın ciddi gayretleri, İSTKA’nın desteği ve bizim de katkımızla ortak bir
adım attık. Bu adımla Beykoz Camın başkenti olma
yolunda ciddi kazanımlar elde edecek. Polonezköy bizim dışa açılan kapımızdır. Bu merkezi açmakla camı
turizme kazandırıyor, turistlerin Beykoz camını görme-
leri ve algılamalarını sağlıyoruz. Yerel yönetimin öncülüğünde, cam sanatçıları ve iş adamlarının katkılarıyla
ilçede camı tekrar diriltmek ve farklı noktalara getirmek
gerekiyor. Bu toprağın genlerinde cam var. Belediye
olarak ciddi kararlar aldık. İlçenin girişlerini dev cam figürlerle süsleyeceğiz. Meclisimizde aldığımız bir kararla
Beykoz’daki sosyal tesislerde cam ürünlerin kullanımını
öneriyoruz. Cama Beykoz’u tekrar farklı bir kazanıma
getirmek gerekiyor. 2014 ve takip eden yıllar camın diriliş yılı olacak” şeklinde konuştu.
Polonezköy Muhtarı Frederik Nowicki, köye ve turizme
yapılan yatırım için ilçe kaymakamı Süleyman Erdoğan
ve Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’e teşekkür,
Erdoğan ve Çelikbilek ise Vali Mutlu’ya günün anısına
el yapımı cam ürünler hediye ettiler. Konuşmaların ardından Vali Hüseyin Avni Mutlu, Kaymakam Süleyman
Erdoğan ve Başkan Yücel Çelikbilek merkezin açılış kurdelesini kestiler. Ardından merkezi gezen Vali Mutlu kursiyerlerle sohbet etti, yetkililerden çalışmalar hakkında
bilgi aldı ve kursiyerlerle birlikte cam boncuk yaptı.
79
Beykoz’da kültür sanat
EnManzaralı
Teleferikler
Beykoz’da
Kurulacak
Beykoz’da Sultaniye-Karlıtepe ve Beykoz Çayırı-Hz. Yuşa Tepesi arasında kurulacak teleferik hatları turizmde
devasa projelerin uygulama arifesinde olduğu Beykoz’a ilgiyi ve turist sayısını arttıracak.
İBB’nin verdiği destekle Anadolu
Yakası’nın ilk teleferik hatları Beykoz’da hayata geçiyor. Ulaşım ve
turizm yatırımı olarak planlanan
çalışmayla ilçenin mesire ve ziyaret
alanlarına ilgi artarken Beykoz diğer
ilçelerdeki turizm ve sosyal canlılığı
yakalayacak.
Beykoz Çayırı-Hz. Yuşa Tepesi arasında kurulacak hattın bir istasyonu Tarihi Beykoz Çayırı girişinde kurulması
planlanan Yalıköy kapalı pazar yeri
ve yer altı otoparkının hemen yanında yer alacak. Bu noktaya gelen
yerli ve yabancı turistler İstanbul’un
en çok ziyaretçi alan mekânlarından olan Hz. Yuşa Tepesi’ne eşsiz
Boğaz Manzarası’nı seyrederek ulaşacak. Projenin hayata geçmesiyle
80
Tarihi Beykoz Çayırı ve Yuşa Tepesi’ne ilgi artacak hem de vatandaşların sahilden tepelere ulaşımı
kolaylaşacak. Beykoz Çayırı ve Hz.
Yuşa Tepesi arasındaki teleferik hattının toplam güzergâh uzunluğu 2,5
km, yüksekliği de 190 m’ye kadar
çıkacak.
Sultaniye-Karlıtepe hattı metro ile
entegre olacak
İlçedeki önemli turizm yatırımları
arasında yer alan Karlıtepe C Tipi
Mesire Alanı Projesi kapsamında
sahilden bölgeye ulaşımı sağlayacak bir teleferik hattı işleyecek. Bu
hattın açılmasıyla ziyaretçiler Boğaziçi’nin ve şehrin en güzel manzara-
sına sahip, piknik ve spor alanlarıyla
donatılacak olan Karlıtepe Mesire
Alanı’na 2 km’lik bir gezintiyle ulaşabilecek. İlçeye kazandırılacak
teleferik hatlarının metro yatırımıyla
entegre edilmesi planlanıyor.
Konuyla ilgili açıklamasında Beykoz’un artık problemler değil yatırım
ve projeler kenti olduğunu vurgulayan Beykoz Belediye Başkanı Yücel
Çelikbilek mülkiyet ve imar sorunlarını çözen ilçeyi artık çok güzel
günlerin beklediğini söyledi. Başkan
Çelikbilek dev yatırımlarla turizm
kenti olarak hazırladıkları ilçede kurulacak teleferik hatlarıyla yalnızca
turizmin değil, ekonomi ve ulaşımın
da canlanacağını ve ilçeye olan
ilginin daha da artacağını söyledi.
b
82
Buyurun Beykoz Gezisine
Hem de Evinizde...
www.beykoz.bel.tr/files/360
4