Kütahya Porselen`in gençlik konseptli ürünleri, gençlere
Transkript
Kütahya Porselen`in gençlik konseptli ürünleri, gençlere
ÖNE ÇIKANLAR MODA SUZAN TOPLUSOY KARİYER NURDAN TÜMBEK TEKELİOĞLU TELEVİZYON GÜLSE BİRSEL PORTRE HÜLYA KALYONCU SAĞLIK EBRU ŞALLI TAN MÜZİK İDİL BİRET SAYI: 12 “Küçük hanımlar, küçük beyler Sizin hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Mustafa Kemal ATATÜRK mitterteich-porzellan.com İÇİNDEKİLER 8 SERGİ Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi’nde sergilenen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminden Kadın Giysileri 12 SÖYLEŞİ Feyhan Bilgen’in porselen kahve fincanları üzerine el boyaması tasarımları 14 KİTAP Saffet Emre Tonguç ve Pat Yale’in kaleme aldıkları kitapları, İstanbul Hakkında Her Şey 26 18 44 TELEVİZYON Oyuncu ve metin yazarı Gülse Birsel ile hayata dair 48 GEZİ Dünya sosyetesinin göz bebeği, Côte d’Azur 52 MÜZİK Yedi yaşındayken adına yasa çıkarılan İdil Biret ile dünya sahneleri 56 STİL Kütahya Porselen’in el emeği olarak tasarladığı kaplama serisi 16 STİL Bahar tazeliğini sofralarınıza taşıyın 60 MİMAR Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin finalistlerinden olan ünlü mimar, Emre Arolat 18 YENİ SERİ İşlevsellik ve uygulama çeşitliliğiyle öne çıkan Versatile Koleksiyonu 64 ESTETİK DOKUNUŞ Kütahya Seramik ile güzelleşen mekanlar 20 DEKORATİF Doğal taş görünümlü sırlı porselen seramik serileri, Zenith 66 MODA Suzan Toplusoy, Roman’ın yeni koleksiyonu Organic by Roman’ı anlattı 22 PORTRE Hülya Kalyoncu ile 19. yüzyıl Avrupa ve Osmanlı porselenlerini konuştuk. 70 MEKAN Güral Sapanca Aliva Wellness’ın Sağlıklı Yaşam Merkezi ile yeni bir hayata başlayın 26 STİL Mavi, beyaz ve kum tonlarındaki ürünlerle masmavi bir denize yelken açın 30 KARİYER Metro Group Türkiye temsilcisi Nurdan Tümbek Tekelioğlu ile iş hayatına dair ipuçları 34 KOLEKSİYON Antika tutkunu İlhan Uçak’ın ütü koleksiyonu 38 DÜNDEN BUGÜNE İnsanlığın en eski icatlarından ayakkabının tarihçesi 72 SAĞLIK Manken, pilates kraliçesi ve televizyoncu Ebru Şallı Tan ile güzellik sırları 76 GURME Tuta’nın sahibi Ayşen Hacaloğlu Üzer’in hazırladığı meyveli pastalar 80 BAYİ Kütahya Porselen İstanbul bayisi Kaya Alışveriş Merkezi ve Kütahya Seramik Kayseri bayisi Kaşıkçı Yapı 84 BİZDEN HABERLER 42 STİL Kütahya Porselen, gençlere ve kendini genç hissedenlere eğlenceli bir dünyanın kapılarını aralıyor 90 HABER 98 BULMACA SAYI: 12 TEMMUZ 2010 Kütahya Porselen San. A.Ş. adına Ali Abacı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nazmiye Doğan Eser Çetintaş İletişim Adresi Atatürk Bulvarı, 43001, Kütahya. Tel: (0274) 225 15 16 Faks: (0274) 225 15 17 info@tapsajans.com NG Dergisi Kütahya Porselen San. A.Ş. tarafından 2 ayda bir yayınlanır ve ücretsiz dağıtılır. 6 Yayına Hazırlayanlar Yazışma Adresi: Turkuvaz Dergi Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş Grubu, Toprak Center, Ihlamur Yıldız Cad. No: 10, 34353,Beşiktaş/İstanbul. Yayın Direktörü Aslıhan Sarp İşman Tel: (0212) 326 30 16 Yayın Yönetmeni Fatma Özel Basımcı: Turkuvaz Matbaacılık Görsel Yönetmen Nazlı Sarı Yayıncılık A.Ş. Editörler Selin Akal, Çiğdem Hasanoğlu Basıldığı Yer: Akpınar Mah. Fotoğraflar Ahmet Gül, Hasan Basri Cad. No: 4, Cengiz Oğuz Gümrükçü, Sancaktepe, İSTANBUL Haydar Erçin, İsa Arslan Tel: (0216) 585 90 00 EDİTÖR Çevreyle dost bir yaşam için Son yıllarda tasarım dünyasını en çok meşgul eden konulardan biri de hiç şüphesiz ‘ekoloji ve çevre bilinci’ oldu. 2009 yılında trendsetter’ların, dünyanın yükselen trendleri arasında gösterdikleri organik ürünler, toplumun çevre konusundaki bilinçli taleplerini de ortaya koyuyordu. Artık herkes şunu kabul ediyor: Sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi ancak sağlıklı bir çevreyle mümkün ve temiz bir çevre, gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük miras. Kütahya Porselen tasarım dünyasındaki deneyimlerine dayanarak, çok Gülden GÜRAL Kütahya Porselen San. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi uzun zamandan beri bu misyonu üstlendi. Günlük üretim hacmi her geçen gün arttı, kaliteden asla taviz vermeden her bütçeye göre tasarımlar yaratıldı ancak tüm bunlar yapılırken çevreye olan saygıyı ilke edinmekten de asla vazgeçmedi. Firmamızın bu kararlı tutumu TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi’nin devamına karar verilmesiyle bir kez daha ispatlandı. İşlevsel, estetik, çevreyle dost tasarımları; sosyal sorumlulukları, sanata olan tutkularıyla öne çıkan portreler bu sayımızın içeriğini oluşturuyor. Metro Group Türkiye temsilcisi Nurdan Tümbek Tekelioğlu’nun kariyerindeki önemli kararları, televizyon ve sinemanın parlayan isimlerinden Gülse Birsel’in başarı senaryosunu, Suzan Toplusoy’un organik tasarımlarla modaya bakışını, Hülya Kalyoncu’nun Osmanlı porselenlerine olan büyük tutkusunu, İdil Biret’in müzikle örülmüş hayatını ve daha pek çok yaşam manzarasını bulacaksınız bu sayımızda. Sevgi ve saygılarımla... 7 SERGİ SADBERK HANIM MÜZESİ ürkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım T Müzesi, müze koleksiyonundan seçilen 18. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar olan dönemde hazırlanmış 81 kadın kıyafeti ve 13 çift ayakkabıyı sergiliyor. 7 Kasım 2010 tarihine kadar sürecek olan ‘Osmanlı BİR DÖNEMİN İZLERİ İmpa İmparatorluğu’nun Son Döneminden Kadın Giysileri’ adlı Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, kuruluşunun 30. ‘Osmanlı k l 30 yıldönümünü ld ‘O l İmparatorluğu’nun Son Döneminden Kadın Giysileri’ adlı sergiyle kutluyor. Seçme eserli sergide, Osmanlı kadınının ev içi kıyafetlerinin günümüz insanına tanıtılması hedefleniyor. manl giyim geleneği, Uzak Doğu giyim kuşamıyla akramanlı Yapım Çiğdem Hasanoğlu sergi Sadberk Koç’un özenli koleksiyonunda bulunan ve sergi, her b biri sanat eseri niteliğindeki Osmanlı kadın giysilerini, mera meraklıları için gün yüzüne çıkarıyor. O Orta Asya giyim kültürünün devamı niteliğindeki Osba ve İslam ile Anadolu geleneklerinden etkilenmiş, daha sonra da Batı kültürüne yüzünü dönmesiyle minör bir tarih okuması açısından önemli. İşte bu sergi de, kadın kıyafetleri üzerinden kültürel etkileşimin izlerini sürüyor. Sergide, üçetek entari, ikietek entari, bindallı entari, şalvar-cepken, ‘pirpiri’ adı verilen Balkan kaftanları ve Avrupa modasına uygun etek-bluz biçiminde veya geleneksel gelin kıyafetlerinden oluşan seçme eserlerle, 18. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar Osmanlı kadınının ev içinde giydiği kıyafetler dikkat çekiyor. Türkiye’deki en önemli Osmanlı kadın kıyafetleri koleksiyonlarından birini bünyesinde muhafaza eden ve gün geçtikçe geliştiren Sadberk Hanım Müzesi, ana hatlarıyla Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’da ve buradan imparatorluğun diğer kentlerine yayılan etkilerle geleneksel giyim kuşamdan, batılı kadının giyim tarzına dönüşüm sürecini izleyicilerle paylaşıyor. 8 Sergide Sadberk Hanım’ın koleksiyonundan seçilen, 18. yüzyıldan 20. yüzyıl başına kadar olan dönemde hazırlanan 81 kadın kıyafeti ve 13 çift ayakkabı yer alıyor. www.sadberkhanimmuzesi.org.tr Sadberk Hanım Müzesi’ndeki kadın giysileri sergisi sanat tarihçisi Dr. Lale Görünür tarafından kaleme alınan muhteşem bir kitap çalışmasıyla taçlandırılıyor. Bu sergi, Sadberk Hanım Müzesi kıyafet koleksiyonunun önemli bir bölümünü mü kapsıyor? ma biçimlerini desteklerken, batı tarzı giysiler batı mobil- Müzenin kıyafet koleksiyonu yaklaşık 1200 parça, ser- yasını gerektiriyor. Hanımla- gide ise 81 kıyafet ile 13 çift ayakkabı var. Bu sergi müzenin rın korseler ve kabarık etek- kıyafet koleksiyonunun iyi bir özeti, ancak bunun dışında leriyle Türk usulü, bağdaş da pek çok tür eser de mevcut. Şapkalar, çantalar, iç ça- kurarak oturmaları düşünülemez; bu giysilerle sandalye ve maşırları, çocuk giysileri gibi. masa hayatlarına dahil oluyor. Serginin hazırlıkları ne zamandan beri sürüyor, nasıl bir ön çalışma yaptınız? Kitap hazırlığından bahsedebilir misiniz? Sergiyle eş zamanlı olarak mı hazırlandı? Yaklaşık bir yıldır hazırlanıyoruz. Eser seçimi önemliydi. Kitap hazırlığı, daha önce yaptığım araştırma ve çalış- Sonra katalog çalışması yapıldı. Bazı ışıklandırma sistemleri maların katkısıyla oldu. Bu sergi ile eş zamanlı olarak ek bil- değişti; giysilerin sergilendiği vitrinler, kumaşların solması giler ve yorumlar dahil edildi. Uzun süren keyifli bir fotoğraf ve bozulmasını önlemek için fiberoptik kullanılarak Tepta çekimi aşaması yaşandı. tarafından yeniden aydınlatıldı. Açılışa iki ay kala ise giysiler mankenlere giydirilip yerleştirilmeye başlandı. Müzenin kuruluş yıldönümü için böyle bir serginin seçilmesinin özel bir nedeni var mı? Sergi, kadın kıyafetleri üzerinden kültürel etki- Müzenin 30. kuruluş yıldönümü. Sadberk Koç kıyafet leşimin izlerini sürüyor. Ana hatlarıyla giyim kuşam koleksiyonuna çok önem vermiş, severek toplamış ve çok kültürü üzerinden, sosyal yaşama ilişkin nasıl bir iyi bakmış. Müzenin ilk yöneticisi olan Sevgi Gönül de bunu pencere açıyor sizce? severek sürdürmüş. Günümüzde aynı özen müze icra ko- Batılılaşmanın yaşam tarzını ve zihniyeti nasıl etkilediği anlaşılabiliyor. Geleneksel giysiler geleneksel oturma kalk- mitesi başkanı Ömer Koç tarafından sürdürülüyor. 30. yılımızı Sadberk Hanım’ı anarak kutlamak istedik. 9 SERGİ SEÇMELER AKREP VE YELKOVANIN TARİHİ DANSI Osmanlı ve Avrupa saraylarını süsleyen efsanevi Breguet saatleri Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergileniyor. Bu muhteşem sergi ağustos ayının sonuna kadar devam edecek. Breguet ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki bağlar 19. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda, Türkiye için yaratılmış çok sayıda Breguet saati bulunuyor. İsviçre ve Paris’teki Breguet Müzeleri de, büyük müzayedelerden satın alınan Osmanlı tarzı parçalardan oluşmuş zengin koleksiyonlar oluşturmuşlar. Bu şaheserler, Breguet’nin sunduğu avangart saat teknolojisi ile Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin süsleme anlayışı arasındaki verimli kültürel karışımı temsil ediyor. İlk kez bir araya getirilen bu nadide parçalar antika saat meraklıları arasında büyük heyecan yarattı. Dünyadaki pek çok koleksiyonerin de akın Eylül ayına kadar sanatseverlerle buluşacak olan sergi, İstanbul’un, Yenikapı kazılarıyla daha da geriye giden 8000 yıllık tarihini, 500’ü aşkın eserle gözler önüne seriyor. ettiği sergide, padişah portreleri ve Paris’in ilk Türk büyükelçisi Seyit Ali Efendi ile Breguet arasında yazılan mektuplar da yer alıyor. İMPARATORLUKLAR BAŞKENTİ ‘EFSANE İSTANBUL’ Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Sabancı Holding sponsorluğunda, “Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a-Bir Başkentin 8000 Yılı” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, Bizantion’dan Neo Roma’ya, Constantinopolis’ten İstanbul’a, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarına başkentlik yapmış kentin tarihine ışık tutarken; ticaretle, hediyelerle ve yağma yoluyla dünyaya dağılmış hazineleri bir araya getiriyor. Yurtdışından 39, Türkiye’den 19 olmak üzere toplam 58 müzeden seçilen geniş yelpazedeki eserler, sergi aracılığıyla ilk kez bir arada sunuluyor. Sergide, imparatorluk başkenti İstanbul’un Avrupa tarihiyle özdeşleşen geçmişinin parlak ve çalkantılı evreleri yansıtılıyor ve şehrin devraldığı çeşitli din ve inanç mirasının oluşturduğu zengin gelenek tanıtılıyor. 10 SÖYLEŞİ FEYHA BİLGEN “PORSELEN BOYAMA BİR ÇEŞİT TERAPİ” 1991’den bu yana porselen kahve fincanları üzerine el boyaması tasarımlar gerçekleştiren Feyha Bilgen’le her biri el emeği göz nuru olan çalışmaları hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hazırlayan Belit Bodur, Fotoğraflar Cengiz Oğuz Gümrükçü Porselen boyamaya nasıl başladınız? gisi olarak ilk sergim Beyoğlu’ndaki Vakko Sanat Galerisi’nde Bu işe başlamamın enteresan bir hikayesi var. Seneler önce oldu. Vitali Hakko ile gerçekleştirdiğimiz kahve konseptli bu ser- bir depresyon geçirdim, bir seneye yakın evden çıkmadım ve gi çok ilgi gördü. Son olarak geçen sene Ankara Üniversitesi tedavi gördüm. Bu tedavi sırasında bir şeye sarılmak, bir şeyler- Kültür ve Sanat Evi’nde kahve fincanı sergisi gerçekleştirdim. le meşgul olmak istedim. O sırada Ankara’da Esin Alptuna’nın Kütahya Porselen’le yolunuz nasıl kesişti? kurslarını duydum ve böylece 1991’de porselen boyamaya Her şey Sema Güral’la tanışmamla başladı. 15 sene önce başladım. “Her şerrin bir hayrı vardır” derler ya benim porselene Kütahya’ya çini atölyelerinde sıraltı boyamayı öğrenmek için git- başlamam tam da öyle oldu. Bu uğraşla birlikte ruhumda bir miştim. Bize çok güzel bir akşam yemeği verdiler. Sema Hanım patlama oldu. İlk başladığım zaman sabah saat 5’de kalkıp ça- ile dostluğumuz orada başladı. Bundan sonra yalnızca Kütahya lışırdım. Üç sene boyunca her gün devamlı çalıştım; hâlâ da her Porselen’in fincanlarından oluşan bir sergi yapmak istiyorum. gün aksatmadan çalışıyorum. Bu, benim için bir anlamda terapi Sergiler, Türkiye’de nasıl porselenlerle nasıl tasarımlar yapıldığı- oldu ve çok sevdim bu işi. nın görülmesi açısından çok önemli. Şu an yalnızca kahve fincanı boyuyorsunuz. Fincan boyamaya nasıl yöneldiniz? Porselen boyama tekniği ile ilgili bilgi verir misiniz? Teknik anlamda çok çeşitli sistemler var. Bir Amerikan Porselene başladığım senelerde sigara tablaları, lamba, sistemi, bir Avrupa sistemi ve bir de modern çalışma sistemi vazo gibi değişik objeler boyuyordum ama sonra bir koleksiyon var. Bunların hepsinin kurslarını gördüm. Beyaz renkte ve ince yapmak için Türk kahve fincanı boyamaya başladım. 15 senedir porselen kullanıyorum. Porselenin kalitesi çok önemli. Kütah- de sadece kahve fincanı boyuyorum. Kahve fincanlarının özel- ya Porselen’in ürettiği fincanlar çok kaliteli ve boyamaya da liği çift olarak boyanması. Tamamına yakını benim hayal gücü- çok uygun. Bir fincan oluşurken benim çalışma sistemimde en mün eseri; eğer esinlendiğim sanatçılar olursa da her sergimde azından 10 kez fırından geçiyor. Kabartma ve rölyefleri yapıp isimlerini özellikle belirtiyorum. İlk sergim Ankara’da Vakıfbank pişiriyorsunuz, altınını sürüp pişiriyorsunuz, zemin renklerini ko- Sanat Galerisi’nde oldu. Bir karma sergiydi. Sonra Beylerbeyi yup tekrar pişiriyorsunuz. Sarayı’nda yine bir karma sergiye katıldım. O sergilerde kahve fincanı dışında boyadığım farklı objeler de vardı; ama fincan ser12 Bir fincanı elinize aldığınız aşamadan son aşamaya kadar geçen süreç hakkında bilgi verebilir misiniz? Bir fincanı elime alıyorum ve altında boyuyorum. Yedi sene önce öncelikle porselen kurşun kale- de tezhibe merak saldım. Halen Mem- mi ile fincan üzerindeki modeli nune Birkan’ın atölyesinde talebeyim. belirliyorum. Eğer örneğin çiçek 7 senede 10 eser yaptım. O da beni gibi bir desense düşündüğüm doyuran ve dolduran bir hobi oldu. Bir zeminini çok uçuk bir renkle bo- şeyler üretmek çok güzel bir his. Bana yuyorum ve fırınlıyorum. Sonra “Yaz tatilinde ne yapıyorsun?” diye so- detayları yapıp tekrar fırınlıyo- ruyorlar ama benim hiç öyle planlarım rum. Eğer rölyef noktalar koya- yok; hep bir şeyler hayal edeyim üre- caksam onları koyup bir daha teyim diye düşünüyorum. fırınlıyorum. Altın çalışmam varsa onların üstüne altın çalışıp bir kez daha fırınlıyorum. Normal Ürettiklerinizi satmayı hiç düşündünüz mü? boya her seferinde 820°C’de pişiyor. Bir fincan bitene kadar en Sergilere gelenler istiyorlar ama ben koleksiyonu bozmak az 10 kez fırına giriyor. Çok detaylı çalışma isteyen zor bir süreç, istemiyorum bunun için de hiç satış yapmadım. Vakıfbank’taki ama bir o kadar da keyifli. sergimde birkaç parçamı sattım. Bir parçadan bir tane ürettiğim Tasarımlarınızda nelerden esinleniyorsunuz? Hayal gücümden ve tabiattan esinleniyorum. Hayal gücünün sonu yok. Birdenbire aklıma bir model geliyor ve onu uyguluyorum. Zaten artık bir fincanı elime aldığımda sanki içimden bir ses ne yapacağımı söylüyor. Atölye çalışmalarınız ve kurslarınız da var... için “unique” parçalar oluyor; bu yüzden kıyamıyorum. Şu ana kadar kaç çift fincan boyadınız? Şu ana kadar 85 çift oldu; 100’e tamamlamak istiyorum. Kütahya Porselen ürünlerine yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Kütahya Porselen’in özel fincanlarının çok güzel desenleri 15 seneden bu yana ders veriyorum. Atölyem Ankara Koza var. Şu anda elimde kırk tane tek fincan var. İnşallah onları gele- Sokak’ta. Haftanın iki günü iki grupla çalışıyorum. Ders şeklin- cek sene yani 20’inci senemde İstanbul’da bir sergide paylaşa- de değil de karşılıklı fikir alışverişi şeklinde geçiyor. Grup çalış- cağım. Orada da bir stand içinde sadece Kütahya Porselen’in masında farklı bir enerji oluyor. Ben onların fikirlerinden onlar fincanlarını teşhir etmek istiyorum. benim fikirlerimden yararlanıyorlar. Hem atölyemde hem de Yurtdışında yaptığınız çalışmalar neler? evde fırınım var. Zaten her akşam mutlaka en az 1-2 saat ça- Son yedi senedir ise Cenevre’de Tatiana isminde dünya lışıyorum. Bir çift fincanı yaklaşık bir ayda ortaya çıkarıyorum. çapında bir porselen artistinin atölyesinde wokshop’lara ve Birçok fincanı da çok detaylı çalışmak gerektiğinden büyütecin grup çalışmalarına katılıyorum. 13 KİTAP İSTANBUL HAKKINDA HER ŞEY Seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç ve Pat Yale’in kaleme aldığı İstanbul Hakkında Her Şey adlı kitap, yaz sezonunun en çok satanlar listesinde yerini aldı bile. affet Emre Tonguç ve Pat Yale ‘İstanbul Hakkında Her S ler,” deyip ilk kitabım ‘Türkiye’de Görülmesi Gereken 101 Yer’i Şey’i hazırlamak için şehirde 15 bin 600 kilometre yol çıkarttım. Onun en çok satan turizm kitabı olmasının ardından kat etmişler. Kendi çektikleri fotoğraflara 60’tan fazla yolculuğum ‘Avrupa’da Görülecek 101 Yer’ ile devam etti. fotoğrafçı katkıda bulunmuş. Kitapta 32 bin fotoğraf arasından Bu kitabım da yılın en iyi turizm kitabı seçildi. 2007’de Pat ile seçtikleri 3 bin fotoğraf ile illüstrasyon, harita, gravür, minyatür İstanbul’u yazmak üzere yola çıktık. ve tarihi fotoğraf var. Tarihi ve turistik mekanlar dışında şehirde- Bu kitabı Pat Yale ile birlikte yazma sebebiniz nedir? ki restoran, kafe, bar, dükkan, otel, hostel, gece kulübü ve ha- 1990’lı yıllarda Anadolu’nun her köşesinde ve dünyanın mam gibi 2000’e yakın mekanı ziyaret edip görüşlerini satırlara farklı ülkelerinde rehberlik yaparken ülkemi yabancıların daha aktarmışlar. Aynı zamanda profesyonel tur rehberi olan Saffet iyi tanıyıp anlattıklarını gördüm. Lonely Planet’in her yıl güncel- Emre Tonguç’la bu ilginç yolculuğu konuştuk. lenen kitabını takip ediyordum. Kitabı yazan Pat Yale’in Türki- Seyahat yazıları yazmaya nasıl başladınız? ye ile ilgili bilgi zenginliği, dildeki ustalığı dikkatimi çekti, adını İnsanların ‘Sır’ kitabıyla fark ettikleri benim için bir sır değil. hafızamın bir yerlerine kaydettim. 2000’lerde Kapadokya’da Pozitif enerjiye ve bir şeyi çok istediğinizde onun gerçekleşe- yeni açılmış bir otele gittiğimde ortalıkta dolaşan, sarışın, kısa ceğine inanıyorum. Hürriyet Seyahat’te yazmayı çok istiyor- saçlı bir kadın gördüm, yüzü tanıdıktı. Yanına gidip “Siz Pat dum ama tanıdığım hiç kimse yoktu. Bir gün telefonum çaldı. Yale misiniz?” dedim. Gerisi geldi, ben tesadüflere inanmıyo- Bir kadın sesi “Ben Ayşe Arman. Çok sıradışı yerlere gittiği- rum, tesadüf denilen önceden planlananın vakti geldiğinde nizi duydum, sizinle röportaj yapmak istiyorum,” dedi. Orhan gerçekleşmesidir. Pamuk’un Yeni Hayat’ının girişinde “Bir kitap okudum hayatım Yolculuk nasıl geçti? değişti,” der yazar. Benim hayatım da Ayşe Arman’ı tanıyınca Yol engebelerle doluydu, bir yılda kat edeceğimizi zannetti- değişti. Her şeyin müsebbibi o. ğimiz mesafe üç yılımızı aldı. İki deniz arasında yerleşik düzene Kitabınızın çıkış hikayesini anlatır mısınız? geçmiş olan şehir çok güzel ama keşfi imkansız bir derya gibi. 1987’den beri profesyonel rehberlik yapıyorum. Turlarımda Neye cüret ettiğimizi biraz geç kavradık. yıllarca yabancıların yazdığı rehber kitapları kullandım. 2007’de Kitaba dahil edeceklerinizi nasıl seçtiniz? “Türkler de kendi ülkelerini detaylı bir şekilde kağıda dökebilir- Hiçbir şeyi dışarıda bırakmadık, önemli gördüğümüz her şeyi 14 satırlara döktük ve fotoğrafladık. O yüzden de kitap 660 sayfa adığım Rumeli Hisarı, Boğaz köylerinden Bebek ve Şu anda yaşadığım oldu. Gebze’den Ağva’ya, Hereke’den Büyük Çekmece’ye şe- Yeniköy de favorilerim arasında. hirde ayak basmadığımız yer kalmadı. Kitaptaki başlıkları nasıl özetleyebilirsiniz? Kitabı, Tarihi Yarımada, Sahil Yolu, Haliç, Taksim’den Maslak’a, Avrupa Yakası, Asya Yakası ve İstanbul Kaçamakları olmak üzere yedi bölgeye ve 101 konuya ayırdık. İstanbul'u gezerken sizi en çok şaşırtan şey ne oldu? Dünyanın pek çok kentini gördünüz. İstanbul’u nasıl bir yere oturtuyorsunuz? Her şeye rağmen gittiğim 112 ülke ve 788 şehir arasındaki gözdem İstanbul. Onun için kitabı da İstanbul’a ithaf ettik. Gezdirdiğiniz ünlüler İstanbul’da nereleri beğendiler? Şehrin içine girdikçe kaybolduk, İstanbul en özel sırlarını Yıllardır dünyaca ünlü insanlara yaşadığım şehri gezdiriyo- paylaştı bizimle. Bazen bir derviş tekkesinde, bazen bir Bizans rum. Oprah Winfrey Demet Sabancı Çetindoğan’ın oturduğu manastırında dolaştık. Kimi zaman Mimar Sinan’ın kimi zaman Zarif Mustafa Paşa Yalısı’na bayıldı, İtalyan Cumhurbaşka- Raimondo d’Aronco’nun eserlerini keşfettik. Fatih Camii’nde nı Carlo Azeglio Ciampi şehrin Roma’nın arkasından Roma mevlite, Fener Rum Patrikhanesi’nde ayine katıldık. Şehrin in- İmparatorluğu’nun başkenti olmasından etkilendi. Colin Po- sanlarıyla konuştuk, onlardan aldığımız ipuçlarıyla yeni ufuklara well Boğaz’ı çok sevdi. Candice Bergen Büyükada’yı cennet- yelken açtık. Yenikapı Batığı’nı kazan profesörle görüşüp Kılıç ten bir köşe olarak tanımladı. Google CEO’su Eric Schmidt Ali Paşa Camii’nin imamıyla sohbet ettik. Boğaz’daki yalıların Ayasofya’ya hayran kaldı. Top model ve Las Vegas TV dizisi içine girip yaşanmışlıkları dinledik. Beni en çok şaşırtan iyi ya oyuncusu Molly Sims Tophane’de nargile keyfi yaptı. Rusya da kötü, İstanbul’un her köşesinde bir sürprizin gizli olmasıydı. Grand Düşesi Maria Vladimirovna Romanova şehirdeki Bizans Bu şehir tezatlar yumağı, güzelliği de oradan geliyor. eserlerine ilgi gösterdi. Yüzüklerin Efendisi’nin yapımcısı Mic- Size göre İstanbul'un en güzel yeri neresi? hael Lynn Sevan Bıçakçı’nın yüzüklerine bayıldı. Pat’le bu kitabı yazarken uzmanlık alanlarımıza, sevdiğimiz ve Bundan sonraki projelerinizden bahsedebilir misiniz? yazmayı istediğimiz yerlere göre konuları paylaştık. Ondan bana Sırada öncelikle İstanbul kitabının İngilizcesi olan ‘Istanbul bırakmasını istediğim tek bir yer oldu: Bana göre İstanbul’un The Ultimate Guide’ var, sonra da Boğaz, Türkiye’nin gizli kal- en güzel yeri olan, sokaklarında çocukluğumun geçtiği Kandilli. mış hazineleri ve detaylı bir Türkiye kitabı geliyor. 15 STİL PORSELEN DÖRT MEVSİM BAHAR Kütahya Porselen’in Bahar serisi, sade ve zarif tasarımları ile baharı her daim sofralara taşıyor. 16 Bu sayfada yanda Elektrikli çaydanlığı ile 42 parçadan oluşan ‘Fashion’ kahvaltı seti. Altta solda Puantiyenin etkileyici uygulamalarıyla ‘Morris’ serisinden servis tabağı, 10,75 TL; çukur tabak, 8 TL; kase, 8 TL; pasta tabağı, 5,45 TL. Sağda Elektrikli çaydanlığı ile ‘Dila’ kahvaltı seti, 44 parça. Yan sayfada ‘Zigzag’ serisinden kare servis tabağı, 10,35 TL; pasta tabağı, 8 TL; kase, 8 TL; çay fincanı, 13 TL. 17 YENİ SERİ VERSATILE DOĞADAN İLHAM ALAN TASARIMLAR Kütahya Seramik, tasarımındaki eşsiz geometri, işlevsellik ve uygulama çeşitliliğiyle öne çıkan Versatile Koleksiyonu ile doğadan aldığı ilhamı, geometrik dokunuşlarla harmanlıyor. 18 Kütahya Seramik’in 2010 yılına damgasını vuran Versatile Serisi, tasarımındaki eşsiz geometri, fonksiyonellik ve uygulama çeşitliliğiyle kullanıcısına birçok kombinasyon ve alternatif uygulama imkanı sunuyor. Doğanın organik yapısından mimarinin geometrik yalınlığına uzanan geniş bir skalada kullanım olanağı sağlayan koleksiyon, gelişmiş üretim teknoloji ile 22x12,5 ve 29x12,5 cm ebatlarında Axis ve Arc olmak üzere iki farklı modelde, mat ve parlak olarak beyaz, siyah, krem ve kahve renklerde üretiliyor. Ayrıca serinin sadece parlak olarak marine ve bordo renkleri de bulunuyor. Sanatın varyasyonları olarak tanımlanan Versatile Koleksiyonu birbirinden farklı kombinasyon alternatifleri ile yaşam konforunuzu arttıran fonksiyonel, yalın, sade ve estetik mekanlara imzasını atıyor. 19 DEKORATİF KÜTAHYA SERAMİK YENİLİKÇİ ÇİZGİLER Sadelik, şıklık, rahatlık ve güven. Tüm bu kavramlar mekanlarımızda mutlu NORRA İLE FARK YARATAN MEKANLAR Modern ve estetik mekanların vazgeçilmez tercihi yaşamamızı sağlıyor. Norra serisi ile zevkinize uygun farklı dünyalar yaratın. Kütahya Seramik, 2010 ürün liklerde özgün tasarımlar yaratılmasına olanak sağlıyor. koleksiyonundaki doğal taş görünümlü sırlı porselen Serinin zengin bordür ve dekor seçenekleri, farklı kimArt Nouveau stilinde tasarlanan 66x33 cm Norra Dekor, serinin en beğenilen dekorlarından. Özellikle sujet kesimli dekorları, özgün ve yenilikçi seramikleri ile bu kavramları dekorasyonlar için profesyonellerin ilk tercihleri arasında. mekanlarınıza taşıyor. farklı döşeme kombinasyonları yaratılabiliyor. Serinin, 100x50 ve 100x25 cm gibi büyük ebatlarıyla çok Norra serisinin büyük ebatlı seramikleri, alışveriş merkezi, mağaza ve showroom gibi mekanlarda yer ve duvar seramiği olarak kullanıldığı gibi, aynı zamanda bu tarz mekanların dış cephelerinde de rahatlıkla uygulanabiliyor. 20 ZENITH’LE DOĞAL GÜZELLİK Doğal taşların güzelliğinden esinlenerek tasarlanan ve yalın çizgilerle detaylandırılmış Zenith serisi; bej, antrasit ve almond renk alternatiflerinde, 100x50 ve 50x50 cm ebatlarında. Taşın doğal rengini en güzel şekilde yansıtan seride, taş üzerindeki dokular her karoda farklılaşarak uygulandığı mekanlara ayrıcalık kazandırıyor. Serinin 100x25, 100x16,5 cm diğer ölçüleri, farklı uygulama tasarımları yaratılmasına olanak sağlıyor. Zenith, dış cephelerde, alışveriş mekanları, restoranlar, otel lobileri ve teraslar gibi yaya akışının çok yoğun olduğu alanlarda tercih ediliyor. YERDE, SAĞLAMLIK VE ŞIKLIK; CEMENT Adını bir inşaat malzemesi olan çimentodan alan Cement serisi, dayanıklı yüzey yapısıyla iç ve dış mekanlara güvenle uygulanabiliyor. Sakinlik veren yüzey dokusu ile kullanıldığı mekanlara sonsuzluk hissi kazandıran seri, 100x50 ve 50x50 cm ebatlarında. Beton görünümlü seri, sırlı porselen olarak, bone ve gri natürel renk seçeneklerinde üretiliyor. Cement, alışveriş merkezi, spor salonu, hipermarket türü büyük ticari yapılarda tercih ediliyor. 21 PORTRE HÜLYA KALYONCU OSMANLI PORSELENİNE DUYARLI DOKUNUŞ Hülya Kalyoncu gerçek bir porselen tutkunu. MSÜ’nde yaptığı doktora çalışmasına da Osmanlı porselenlerini taşımış. Tutkuyla bağlı olduğu bu alanı sosyal sorumluluk projeleriyle de destekliyor. Yazı Nur Eren, Fotoğraf İsa Arslan 22 üzyıllarca hükümdarların statü sembolü olan porselen açısından farklı kategorileri sınıflayan geniş bir katalog çalış- hala dünyanın en önemli sanayi kollarından biri. Bu ması gerçekleştirdim. Bu çalışma umarım, her emek verilen önemli sanat kolu sadece tasarımcıların değil geç- araştırma gibi Türk sanat tarihine katkı sağlayabilecek bir ça- mişteki örnekleriyle sanat tarihçilerinin de ilgi odağı. İlk olarak lışma olacaktır. Bu arada porselenlerin sergilenmesi için yapı- Çin’de keşfedilen daha sonra Avrupa’nın gönlünü fetheden lacak bir çalışma fikrini de, daha önceki dönemlerde yönetim bu eşsiz malzeme batıllılaşma sürecinde Osmanlı Sarayı’na kurulu üyesi olduğum TİKAD’a (Türkiye İş Kadınları Derneği) girmiş. Hülya Kalyoncu ‘19. Yüzyılda Avrupa ve Osmanlı Por- taşıdım. Yönetim kurulunda bu konu ile ilgili bir proje ürettik ve selenleri’ konulu araştırmalarıyla, yurtiçi ve yurtdışındaki sem- güzel bir gece düzenledik. Bu gece için özel porselenler üret- pozyumlarda yaptığı konuşmalarıyla, başta Yıldız Porselenleri tirdik ve bu eserleri, Raffi Portakal tarafından yönetilen önemli olmak üzere Osmanlı döneminde üretilmiş porselenlere ve bir müzayedede satışa çıkardık. Buradan elde edilen gelirle de günümüzde Türkiye’de üretilen porselenlere dikkat çekiyor. şu anda Topkapı Sarayı’nda hala çalışmaların devam ettiği bir Y Doktora çalışmanızda porseleni seçtiniz. Bu yönelimin bir nedeni var mı? Yüksek lisans tezimi Eminönü’ndeki Rüstem Paşa Camii organizasyonla, ışık, nem gibi teknik sorunların çözümlendiği özel vitrinlerde sergilenmeye başlanacak. Sergi için belirlenmiş bir tarih var mı? çinileri ve üzerine çalışmıştım. Biliyorsunuz çinileriyle ünlü olan En geç eylül ayında yapılması planlanıyor. Yer olarak Şer- bu cami UNESCO tarafından da ödül aldı. Aslında Rüstem bethane, yani mutfakların olduğu bölümü düşünmüştük. Fa- Paşa Camii’ne ilk gittiğimde aklımda henüz çini çalışmak yok- kat 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları sebebiyle sarayın ken, çinilerinin güzelliği beni o kadar etkilemişti ki bu fikir on- mutfak bölümünün restorasyonu bitmedi ne yazık ki. Dolayı- dan sonra oluştu. sıyla sergi, sarayın giriş bölümlerinden birinde yapılacak. Şer- Porselen konusunda uzmanlaşmayı çininin bir devamı olarak mı düşündünüz? Biraz öyle oldu. Çini ve seramik aslında porselenin alt bethane açıldığı zaman da eserler oraya taşınacak. Osmanlı porseleninde hangi dönemlerden bahsedebiliriz? devrelerini oluşturuyor. Bu konuya ilgi duyduğumu hissettim. Kısa bir dönem Eser-i İstanbul adı altında porselenler üre- Özellikle Avrupa’daki müzelerdeki porselen koleksiyonlarını tilmiş. Fakat üretim kısa bir süre devam ediyor. Bundan daha gördükçe porselenden gerçekten çok etkilendiğimi gördüm. öncesinde ise, 1845’lerde atölyelerde yapılan çok küçük çaplı Porselen bence oldukça feminen ve çok zarif bir malzeme. porselen çalışmaları var. Eser-i İstanbul’dan sonra 1892 yı- Özellikle küçük boyutlu ve ince porselenler beni çok heyecan- lında ise, Yıldız Porselen üretime başlıyor. Eser-i İstanbul’lar landırıyor. Doktora tezimi seçerken de porselene olan bu ilgim daha küçük boyutlu objeler. Özellikle Avusturya Saks etkisiyle beni yönlendirdi. yapılmış. Eser-i İstanbullar’ın renkleri hamurunun özelliğinden Porselenin hangi dönemlerine yöneldiniz? dolayı biraz daha sarımtırak. Yıldız Porselenler ise zaten daha Osmanlı porselenleri içinde bir grubu oluşturan ‘Yıldız Fransız etkili, teknik özellikleriyle de daha ileri düzey eserler. Porselenleri’ni çalışmak istedim. Çünkü araştırmalarım sırasında Topkapı Sarayı’nın porselen depolarını görme fırsatım Ama Osmanlı porseleninde hep bir Avrupa etkisi görüyoruz öyle değil mi? olmuştu. Onları gördüğüm zaman aslında depolardaki por- Kesinlikle. Aslında Osmanlı’da porselen kullanımı çok fazla. selenlerin sergilenmesi gereken önemli bir kültür hazinesi ol- Porselen XVII. yüzyılda Çin’de keşfediliyor. Porselenin keşfin- duğunu fark ettim. Bu porselenler, 1999 depreminden sonra den itibaren Osmanlıya sürekli bir porselen gelişi var. Zaten şu depolara kaldırılmışlardı. Uygun koşullarda sergilemek için ge- anda Topkapı Sarayı’nda 10358 parçalık tek koleksiyon var ki rekli bölümlerin ve yeterli bütçelerin ayrılamamasından dolayı bu dünyanın en büyük koleksiyonu. Çin’de bile bir arada ser- da uzun bir süre sergilenemeyeceklerdi. Bu konuda bir şeyler gilenen böyle bir koleksiyon yok. Çünkü Osmanlı Padişahları yapılması gerektiğini düşündüm. Çalışma konusu olarak da porseleni çok seviyorlar. Tabii o dönemde tüm dünyada böy- porselenleri seçip, ‘bu konuda yapabileceğim bir şeyler var le bir beğeni hakim. İpek, porselen, kumaş bir prestij unsuru. mı’ diye araştırmaya başladım. Daha sonra porselen Avrupa’da keşfedildikten sonra aynı şey Yani uzmanlaştığınız alanı aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşündünüz? Avrupa’daki krallar için de söz konusu oluyor. Saksonya Prensi Augustus (porselenin keşfinde önemli rolü olan bir kişi) kendi Çalışmamda, depolardaki porselenlerin ebatlarını, desen ordusundan 600 adam göndererek Çin yapımı 112 tane Çin ve renk özelliklerini inceledim. Bezeme özellikleri ve sanatçıları vazosu alıyor. Osmanlı’da sadece padişahlar değil, saray ka23 PORTRE HÜLYA KALYONCU dınları da porseleni çok büyük prestij unsuru olarak kullanmış M.Tarkhanova’nın başkanlığını yaptığı, Helenika-Center ta- ve sonunda Osmanlı’da porselen üretilmesi gerektiği sonucu- rafından düzenlenen ‘The Theme of Vinogradov Readings- na varılmış. Halbuki porselen üretiminin başladığı dönemler 2009 is “Porcelain, Faience und Majolica of 1840-1930’s. aslında Osmanlı’da çöküşün başladığı, hatta çöküşün ilerledi- Historism, Modern Style, Art Deco: Manufacturers, Collec- ği bir dönem. II. Abdülhamid döneminde yine dış kaynaklarla tors, Experts” konulu bir konferanstı bu. Ben de burada, ‘Yıl- özellikle de Fransızlar’ın etkisi ve desteğiyle ilk porselen fabri- dız Porselenleri’nin sunumunu yapmıştım. kası kurulmuş. Fakat Yıldız Porselen fabrikası kısa bir dönem, Bu yıl MSÜ’de de bir sempozyumda konuşmacı ol- 20 yıl kadar etkili bir üretimde bulunmuş. Ürünleri tamamen muştunuz. Bunların dışında yaz döneminde yeni projeler Fransız, özellikle Sevr etkili porselenler. Tabii ki Osmanlı sanat var mı? tarihi için çok önemli ama yine de Avrupa kalitesinde bir üretimden söz edemiyoruz açıkçası. 2010 Mayıs ayında Mimar Sinan Ünivesitesi’nde ‘Sanatta Kimlik ve Etkileşim’ adlı sempozyumda ‘19. yüzyılda Av- Anadolu seramik açısından çok köklü bir geçmişe rupa ve Osmanlı Porselenleri’nin Karşılıklı Etkileşimleri’ adlı sahip. Teknolojik boyutu aşılamadığı için tarihte hiçbir bir konferansım oldu. 16-21 Haziran 2010’da Varşova’da, zaman Avrupa ile boy ölçüşebilecek bir ilerleme kayde- Uluslararası Türkiye-Polonya İlişkileri Sempozyumu ve Kültür dilememiş porselende öyle değil mi? Sanat Etkinlikleri; 26-31 Temmuz 2010’da ise Kiev’de dü- Tabii. O zaman, o şartlarda Osmanlıyı düşünecek olursak, zenlenen 2. Uluslararası Türkiye-Ukrayna İlişkileri ‘Türk Sanatı devlet tamamen çökme emareleri gösteriyor, destek yok. Sempozyumu’na çini ve porselen konu başlıkları ile katılıyo- İlk dış borçlanmalar başlamış. Sonuçta teknolojiyi almak o rum. 2011’de ise Paris’teki bir sempozyuma konuşmacı ola- dönem için çok zor. Eldekiyle bir şeyler yapma çabası var. rak davet edildim. Porselen teknoloji gerektiren bir üretim olduğu için o kaliteyi yakalayamamışız. Aslında ilk seramiğin gelişimi MÖ 7. binlerde Anadolu’da başlıyor. Dolayısıyla bu topraklarda çok büyük kültürel bir birikim var. Seramik ve çini alanında hala dünyada söz sahibiyiz. Ama porselen çok sınırlı bir şekilde kalmış. O günün şartlarında düşününce de aslında bu normal. Tabii ki porseleni sadece malzemeyi dikkate alarak düşünmemek lazım. Bezeme unsurlarıyla ve form özellikleriyle Anadolu’dan ve Anadolu’yu kuşatan tüm medeniyetlerden çok etkilenmiş. Müzayedeleri takip ediyor musunuz? Mesela Os- HAKKIMIZDA... manlı porseleni müzayedelere çıktığında bunlarla ilgileniyor musunuz? ‘Bu parçanın mutlaka Türkiye’de Bugün porselenin konumunu olması gerekir,’ diye düşünerek bu alanda çalışmalar değerlendirirsek, Kütahya Porselen ekseninden yapıyor musunuz? baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Avrupa porseleni çok çıkıyor karşımıza müzayedelerde fa- Kütahya Porselen’in çalışmalarını takdirle kat Osmanlı dönemi hiç yok gibi. Birkaç yılda bir birkaç obje karşılıyorum. Fabrikalarını da gezmiştim. Çok denk gelebiliyor. Tabii ki bunların bizim kültürümüzün birer büyük kapasiteli çalışan, Avrupa’ya hitap parçası olup, müzelere alınması gerektiğini düşünüyorum. eden ve bu alanda söz sahibi olan bir marka Ama müzelerde de yeterli bütçeler ayrılamıyor maalesef. Av- diye düşünüyorum. Türkiye açısından büyük rupa Kültür Başkenti çalışmaları kapsamında bir şeyler yapılı- bir gurur. Yapılan çalışmalar da hep o yönde, yor şimdi, ama yine de yeterli değil bence. Ben de burada bir ama daha da gelişmenin sonu yok. Teknik sunum yapmıştım. ve kalite açısından daha ileri çalışmalar Yurtdışında porselen konulu sempozyumlara katılıyorsunuz. Örneğin 2009 yılında St. Petersburg’ta bir konferans vermiştiniz. Bundan bahseder misiniz? 2009 Kasım ayının ilk haftası, St.Petersburg’da düzenlenen uluslarası bir konferansa davet edildim. Elena 24 yapacaklarına eminim. Hülya Kalyoncu, 19. yüzyılda Avrupa ve Osmanlı porselenlerini konu alan doktora çalışmasını gerçekleştiriken Topkapı Sarayı’ndaki pek çok eseri yakından inceleme fırsatı bulmuş. Yurtdışındaki pek çok porselen sempozyumuna katılan Hülya Kalyoncu, konferanslarında Osmanlı porselenlerine dikkat çekiyor. 25 STİL PORSELEN Mavi, beyaz ve kum tonları denizci formlarında geri dönüyor ve sofralara tazeliği taşıyor. 26 Tek parça olarak da satın alabileceğiniz ürünlerle kendinize özel sofralar hazırlayabilirsiniz. Bu sayfada Pusula desenli ‘Scnp’, haritalı ‘Voyager’ ve bayraklı ‘Flag’ serileri deniz tutkunlarını cezbedecek. Yan sayfada Deniz temalı kahve fincanları 6’lı set halinde satılıyor. 27 STİL PORSELEN Yunuslu ‘Dolphin’ ve balıklı ‘Liberty’ serileri sempatik görüntüleriyle neşeli sofralar yaratıyor. 28 Çıpa desenli ‘Sailor’ serisi, zarif çizgileriyle dikkat çekiyor. 29 KARİYER NURDAN TÜMBEK TEKELİOĞLU “YÜZÜCÜ YA DA TİYATROCU OLMAYI HAYAL EDİYORDUM…” Metro Group Türkiye temsilcisi Nurdan Tümbek Tekelioğlu, henüz lise yıllarında eğitim ve iş hayatını birlikte yürütmeye başlamış. Onun tanımıyla başarısının altında yatan en önemli sır da genç yaşlarda iş hayatına atılması. Yazı Nur Eren 30 “Liseden sonra iş hayatına başladım ve üniversiteye girdik- rinden Saint Pierre burada Hristiyanlığı yaymak için çalışmalar ten sonra hem çalışıp hem de Almanca, İngilizce, Matematik yapmış. Ancak Antakya bir Vatikan, Mısır, Mekke-Medine gibi dersleri vererek birçok aileyi ve insanı tanıma fırsatı elde ettim. tanıtılamıyor. Ben de pazarlama konusunda doktora yaptığım Böylelikle çalıştığım işyerinden aldığım düşük maaşı da takviye için tez konusu olarak Antakya’yı seçtim ve Antakya’nın Bütün- ettim, şikayet etmedim.” Nurdan Tümbek Tekelioğlu’nun hayatı leşik Pazarlama İletişimi kullanılarak bir inanç turizmi merkezi gerçek bir başarı öyküsü. Şemsiyesi altında Metro Grossmarket haline nasıl getirilebileceğini ve bu sayede yabancı yatırımın böl- Real ve Media Markt gibi ünlü markaları bir araya getiren Metro geye nasıl çekilebileceğini araştırdım. Kültür ve Turizm Bakanı Group Türkiye temsilcisi olan Tekelioğlu pratik düşünmeyi, es- Ertuğrul Günay ve Antakya’daki birçok otorite ile de tezimi pay- nek olmayı, hızlı karar verebilmeyi ve algılamanın ne demek ol- laştım. Daha sonra bu tez çalışmamı “Medeniyetlerin Buluştuğu duğunu mesleğini icra ederken öğrenmiş. Dolayısıyla da genç- Kent Antakya” ismi altında kitap haline getirdim. lere çok önemli mesajlar veren bir kariyer çizgisi var... Metro Group sinemacı gençleri de destekliyor... Metro Group Türkiye Temsilcisi olarak dünyaca ünlü Evet, Metro Group Kısa Film Yarışması’nı düzenliyoruz. markaları temsil etmek Nurdan Tümbek’in hayatını nasıl TÜRSAK’la çok iyi bir işbirliğimiz var. Birinciyi, Londra’daki New değiştirdi? York Film Akademisi’ne gönderiyoruz. İkinciye ve üçüncüye Görevim elbette ağır sorumluluklar yükledi. Aile ve özel ya- para ödülü veriyoruz. TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil ve şamıma da özen göstermemi zorunlu kıldı. Metro da bu süreçte ailesi canla başla sinemayı topluma sevdirmeye çalışıyorlar. ailemizden biri oldu tabii. Zaten Avusturya Lisesi’nden mezun TÜRSAK’ın düzenlediği Altın Portakal Film Festivali’ni 2 sene olduğum için sorumluluk üstlenmek ve layıkıyla yerine getirmek boyunca şirketlerimizden Real ana sponsor olarak destekle- yaşamımda bana öğretilen en önemli ilkelerden biri. di. Metro Group olarak TÜRSAK’ın düzenlediği Sinema-Tarih Metro Group da sizin gibi sorumluluk üstlenmeyi ilke edinmiş gözüküyor... Buluşması’na da destek veriyoruz. Bu iki projemize ek olarak Bursa İli Ericek Köyü’nde de Evet, Metro olarak birçok sosyal sorumluluk projesi yürü- Erozyon Önleme Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi yürütüyoruz. tüyoruz. Öncelikle belirtmek isterim ki, Türkiye’de kız çocuk- TEMA Vakfı ile işbirliği içinde Ericek Köyü’nde ekonomik hayatı larının eğitimi çok önemli bir konu. Çocuk yaşlarda evlenen, canlandıracak birçok çalışma yaptık. Tarım alanlarını genişletip, çocuk sahibi olan genç kızlarımız zorunlu olan ilköğretim eğiti- erozyona karşı sekiler yaptık. Hayvancılığın gelişimi için birçok mini dahi alamıyor. Metro Group olarak Türkiye’nin 10 farklı ilin- çalışma yürütüldü. Sonuç olarak köyde 400 dolar olan milli gelir de yaşayan 1.000 kızımızın eğitim masraflarını üstlendik. “Metro 700 dolara yükseldi. Köyde üretilen birçok ürünü Metro mağa- Group’un Çağdaş Kızları Projesi” kapsamında bir de kitap yaz- zalarımızda sattık. Bu çok uzun soluklu bir proje, köydeki çalış- dık. ‘İmkansız Periler’ adını verdiğimiz bu kitabı, Metro Group malarımız halen devam ediyor. Bu projemiz ile 2007 Yılı Türkiye Türkiye Temsilcilik Ofisi olarak kaleme aldık. Okuttuğumuz kız- Halkla İlişkiler Derneği Altın Pusula Büyük Ödülü’nü ve Alışveriş larımız içinden en özel hikayelere sahip olanların hayat öykülerini Merkezleri ve Perakendeciler Derneği 2009 Yılı Sosyal Sorum- derledik. Satışından elde edilen gelirle geçtiğimiz eylül ayında luluk Projesi Ödülünü de kazandık. Muş’taki 80 kızımızı okula başlattık. Bundan sonra elde edilecek gelirle ise Artvinli kızlarımızı okulla buluşturmayı hedefliyoruz. Ki- Sosyal sorumluluk projelerinde Türkiye’de özel sektörün yeterince etkin olduğunu düşünüyor musunuz? tabımızdan dört tane satın alan herkes bir kızın bir aylık eğitim Sosyal sorumluluk kavramı Türkiye’de yeni yeni önem kaza- masrafını üstlenmiş oluyor. Herkesi bu kitaptan satın alıp daha nan bir konu. Diğer ülkelerde sosyal sorumluluk bilinci çok daha fazla kız okutmamıza destek olmaya davet ediyoruz. uzun yıllara dayanıyor. Türkiye’de bu kavramı birçok şirket yeni “Medeniyetlerin Buluştuğu Kent Antakya” isminde bir öğreniyor. Bu ümit verici. Giderek daha fazla kurum ve şirket kitabınız da var. Bu kitabın hayata geçiriliş öyküsü nedir? eğitim, sağlık, çevre gibi konularda sosyal sorumluluk projeleri Milliyet ile işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz “Baba Beni Okula gerçekleştiriyor. Ancak gönül ister ki bu sayı daha da artsın ve Gönder Projesi” kapsamında Antakya’ya gitmiştik. Bu seyahat- daha da önemlisi bu projeler uzun soluklu ve sürdürülebilir nite- te Antakya’nın tarihi ve kültürel zenginliğine şahit oldum. Müs- likte olsun. Kısa süreli ve geçici hevesler olarak kalmasın. Bugün lüman, Alevi, Protestan, Ortodoks, Musevi, Ermeni, Arap, Türk, ISO’nun belirlediği Türkiye’nin en önde gelen ilk 500 şirketinin vb birçok din ve mezhepten binlerce insan burada barış içinde her biri 100 kızımızı okutsa, 50.000 kızımız okullu olur, bu hiç de yaşıyor. Antakya’daki Saint Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın adının azımsanacak bir sayı değil. verildiği ilk yer olarak tarihe geçmiş durumda. İsa’nın havarile- Yurtdışında özellikle de Almanya’da bu tür çalışmalar 31 KARİYER NURDAN TÜMBEK TEKELİOĞLU “Yönetici olmak, pratik düşünmeyi, esnek olmayı ve hızlı karar verebilmeyi öğretti bana. Algılamanın ne demek olduğunu mesleğimi icra ederken öğrendim. Sabırlı olmayı da...” ne boyutta hayata geçiriliyor? Sosyal sorumluluk bilinci Metro Group’un kurum kültüründe var olan bir özellik. Hizmet verdiği tüm ülkelerde bu projelere hayat veriyor. Örneğin, Almanya’da düzenlenen Tafelbewegung projesiyle Metro mağazalarında son kullanım tarihi geçmemiş etkiliyor. Almanların gözünde Türkiye imajı giderek daha olumlu ilerliyor. Türkiye, Almanya için dış ticaret, turizm, kültür açısından önemli bir ülke. 2009 yılında krize rağmen yatırımlarınıza devam ettiniz. Bir süre beklemeyi hiç düşünmediniz mi? ancak yaklaşmış ürünler Gıda Bankalarına gönderiliyor. Onlar Metro Group Türkiye’ye geldiği ilk günden bu yana ülkemize da ihtiyaç sahiplerine büyük bir özenle ve sıkı kontrollerle ulaştı- büyük yatırımlar yaptı. Sadece mağaza açarak değil, uluslarara- rılıyor ve bu çalışmalar yıllardır aralıksız devam ediyor. sı know-how’ını da Türkiye pazarına sundu. 2009 yılı kriz yılı ol- Eğitim hayatınızın ve kariyerinizin önemli bir bölümü masına rağmen çok ciddi açılışlar yaptık. Fulya, Merter ve Bay- Almanlarla geçti. Onların gözünden Türkiye imajını nasıl rampaşa olmak üzere üç tane Real açtık. Altı tane Media Markt, özetlersiniz? Bayrampaşa’da Saturn markamızın lansmanını yaptık. Ve son Türkiye-Almanya ilişkileri ve tarihi çok uzun yıllar geriye gider. olarak da Pendik Metro 13 Aralık’ta açıldı. Avrupa Birliği’nden Ancak son dönemde entegrasyon ilişkilerimiz açısından önemli Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’la ‘Soft Opening’, 15 bir konu. Türk toplumu Almanya’da topluma kültürel olarak da Aralık’ta da halka açılışını yaptık. Real, Media Markt, Saturn ve entegre olduğunda bir sorun kalmayacağına inanıyorum. En- Metro Grossmarket olarak mağaza sayısında 44’e ulaştık. tegrasyon süreci Almanların bize bakış açılarını büyük oranda 32 Bu yıl Metro Grossmarket’in 20. yıldönümü olduğu için yatı- rımlara hız verilecek ve Metro 4 mağaza daha açacak. Media Markt ve Saturn’un agresif yatırımları devam edecek. 2010 yılı da bizim için verimli bir yıl olmaya devam edecek. Yatırım için asla beklemeyi tercih etmiyoruz. Profesyonel bir iletişimci ve yönetici olmak, anne HAKKIMIZDA... Nurdan Tümbek’e neler kattı ya da neler götürdü? Yönetici olmak, pratik düşünmeyi, esnek olmayı ve hızlı ka- Anadolu’da doğup kendini geliştirmiş bir rar verebilmeyi öğretti bana. Algılamanın ne demek olduğunu marka olan Kütahya Porselen hakkında mesleğimi icra ederken öğrendim. Sabırlı olmayı da öğrendim. ne düşünüyorsunuz? Ancak tabii kızıma ve aileme daha çok vakit ayırmayı isterdim. Kütahya Porselen Türkiye porselen pazarının Kariyer hayatınızda hiç ‘keşkeler’ var mı, neler? en geleneksel ve oturmuş markalarından Tabii var. Aslında ben yüzücü ya da tiyatro oyuncusu olmayı biri. Metro Group’un ise sadece Türkiye’de hayal ediyordum. Keşke bu alanlara yönelebilseydim genç yaş- değil global pazarda işbirliği içinde olduğu larda. Hayat koşulları beni farklı iş alanlarına itti. Sizce anne olmak kariyer için bir engel mi? Kesinlikle değil. Eğer planlı ve düzenli bir insansanız ve çocuğunuzu büyütürken aileniz size destek oluyorsa kariyeriniz asla etkilenmez. Ben anne, baba ve eşime bana destekleri için çok teşekkür ediyorum. bir marka. Kalitesi ve yenilikçi tasarımlarıyla yeni ürünlerini takip ediyorum. 2010 Kültür Başkenti İstanbul’umuzun tarihinden esinlenerek modern bir koleksiyon hazırladığını da duydum, çok güzel bir proje. NURDAN TÜMBEK TEKELİOĞLU’NDAN GENÇLERE TAVSİYELER “Gençlere öncelikle, öğrencilik yıllarında çalışmalarını öneriyorum. Üniversitede çalışırsanız okulu bitirdikten sonra boş bir özgeçmiş yerine, dolu bir özgeçmişiniz oluyor, dolayısıyla işveren de sizi daha çok tercih ediyor. Şöyle düşünelim, iki kişi olsun. Biri Nurdan, biri Ayşe. İkisi de Avusturya Lisesi’nden ve Boğaziçi Üniversitesi’nden aynı devrelerde mezun. İşveren tabii ki öğrencilik yıllarında çalışarak deneyim elde etmiş olanı tercih eder. Ben liseden sonra iş hayatına başladım ve üniversiteden sonra iş hayatına başladığım ilk 5 yıl da dahil olmak üzere Almanca, İngilizce, Matematik dersleri vererek birçok aileyi ve insanı tanıma fırsatı elde ettim. Hem de çalıştığım işyerinde düşük aldığım maaşı takviye ettim, şikayet etmedim. Bu bana farklı insanlarla iletişim kurmayı öğretti. Lise sondan itibaren tüm üniversite öğrencilik hayatı ve iş hayatım boyunca topluma hizmet eden derneklere üye oldum. Lisede Leo Kulüp’te, üniversitede İstanbul Rotaract Klübü’nde çalıştım, sonra Ortaköy Rotary’e geçiş yaptım. Daha gencecikken öğrencilerin tanıyamayacağı birçok işkadınını, işadamını tanıdım, kartvizitlerini aldım ve yılbaşlarında, bayramlarda tebrik ederek, kendimi hatırlatarak ağımı genişlettim. Gençlere en büyük tavsiyelerimden biri networklerini bıkıp usanmadan genişletmeleridir.” Türkiye’nin 10 farklı ilinde yaşayan 1000 kızın eğitim masraflarını üstlenen Metro Group, proje kapsamında bizzat kaleme aldıkları ‘İmkansız Periler’ adlı kitabın satış gelirini de genç kızların eğitimi için harcıyor. 33 KOLEKSİYON ÜTÜ BİRİKTİRME TUTKUSU İlhan Uçak’ın 14 yıl önce Sapanca’da bir antikacıdan satın aldığı ütü ile başlayan koleksiyonunda, farklı özelliklere sahip 200’den fazla ütü bulunuyor. ü bulun uyor. Yazı Çiğdem m Hasanoğlu Hasanoğlu Ca an Fotoğraflarr Ceren Can “Koleksiyon yapacak olanların dikkat etmesi gereken en önemli şey, tekrara düşmemektir” diyor İlhan Uçak. 34 İlhan Uçak’ın koleksiyonunda kömürle, benzinle ve gazla çalışan ütülerin yanı sıra sanat eserinden farksız çok kıymetli porselen ütüler bulunuyor. po se e ü ü e de bu u uyo eçmişin imgelerini günümüze taşıma sanatı G olarak nitelendirilen koleksiyonculuk, dışarıdan bakan gözler için çoğu zaman sade- ce bir hobi olarak görülüyor; koleksiyonerlere göre ise tutkulu bir aşk… Objelerin, işlevinden bağımsız enerjisi ile temasa geçen koleksiyonerler, zaman dışı bir hayatın mümkün olduğunu kanıtlıyorlar adeta. Galatasaray Lisesi’nin ardından Hukuk Fakültesi’ni bitiren fakat turizm sektöründe çalışmayı tercih eden İlhan Uçak da topladığı ütüler ile farklı bir dünyanın kapılarını açanlardan. İşi gereği çok fazla seyahat etme imkanı bulan İlhan Uçak, yıllarca antika eşyalar toplamış. Fakat bir gün Sapanca’nın sokaklarında dolaşırken karşılaştığı bir antikacıdan satın aldığı kömürlü bir ütü, ona bambaşka bir dünyanın kapılarını açmış. Daha önce topladığı bakır ve süs eşyalardan öğrendikleri, birbirinden değerli ütülerde profesyonel bir boyuta ulaşmış. Sık sık yurtdışına giden İlhan Uçak, sahip olduğu ütülerin çoğunu Fransa, Almanya, Çekoslovakya ve Yunanistan başta olmak üzere genellikle Avrupa’dan temin etmiş. Türkiye’de sadece kömürle çalışan ütülerin bulunduğunu dile getiren koleksiyoner, farklı türden bir ütü ile karşılaştığında fiyatı ne olursa olsun satın aldığını belirtiyor. Koleksiyonunu tamamlamak için ütüler hakkında araştırmalar da yapan İlhan Uçak, koleksiyonu genişledikçe farklı ütüleri 35 KOLEKSİYON ÜTÜ “Koleksiyon yapmak tutku işidir. Şimdilerde eşimi iteledim biraz. O da emaye koleksiyonuna başladı. Onun dışında bir 10 senedir fincan biriktirmeye başladım. Onları gördükçe de mutluluk duyuyorum. Evimde küçük bir müze var.” 36 bulmakta zorlandığını dile getiriyor. Karşılaştığı en büyük zorluğun ise ağırlıkları kimi zaman 14 kiloya varan ütüleri İstanbul’a taşımak olduğunu söylüyor. Bir diğer önemli problem ise ütüleri saklama ve sergilemede yaşanan zorluk. Uçak, ütülerini şimdilik evindeki dolaplarda saklamak durumda. İlhan Uçak’ın koleksiyonunda kömürle, benzinle ve gazla çalışan ütülerin yanı sıra sanat eserinden farksız çok kıymetli porselen ütüler de bulunuyor. Fransa’dan satın aldığı ilk porselen ütünün üzerine titreyen Uçak, ütü aksesuarlarını da biriktiriyor. Koleksiyon yapmanın içine girilen konuyu özümsemekten geçtiğini söyleyen Uçak’a neden ütüleri tercih ettiğini sorduğumuzda çarpıcı bir cevap alıyoruz: “İnsanlar sürekli kullandıkları bir takım objelerin aslında hayatlarınİlhan Uçak’ın koleksiyonunda, bir ütü koleksiyonunda olması gereken ütülerin yanı sıra ütü aksesuarları da bulunuyor. Dekoratif olarak da kullanılan porselen ütüler, ince işçilikleri ile dikkat çekiyorlar. da ne kadar önemli bir yere sahip olduklarını fark etmiyor. Ütüler de bu objelerden. Bu denli zengin bir koleksiyona sahip olduğum için gerçekten çok mutluyum. Bir ütü koleksiyonunda olması gereken bütün ütülere sahibim. Her ne kadar yeni parçalar bulmakta zorlansam ve gittiğim yerlerde farklı modelde bir ütü ile karşılaşmayacağımı bilsem de sorduğum ilk soru ‘Antika ütülerinize bakabilir miyim?’ oluyor.” 37 DÜNDEN BUGÜNE AYAKKABI AYAKLARIMIZIN EFENDİSİ İnsanlığın en eski icatlarından ayakkabının tarihçesine bakınca, dünya tarihinin minör bir yansımasını görüyoruz. Yazı Çiğdem Hasanoğlu Bu sayfada Eski Mısır ve Antik Yunan dönemine ait mezarlarda yapılan kazılar, ayakkabının sandalet formunda ortaya çıktığını kanıtlıyor. Farklı kültürler ve ırklara göre değişiklik gösteren bu sandaletlerin tek bir işlevi vardı: Ayakları yırtıcı zeminlerden korumak. Yan sayfada 1850 yılına kadar ayakkabılarda sağ ve sol ayak ayrımına rastlanmıyordu. Bunun nedeni, ayakkabıların zor koşullarda el işçiliği ile üretiliyor olmasıydı. 38 İ klim ve coğrafya, tarih boyunca insan hayatını şekillendiren en önemli iki etken oldu. Vahşi hayata direnen insanoğlu, zorlayıcı doğa koşullarına uyum sağlamak, tehlike- lerden korunmak ve bedenine zarar gelmesini engellemek için sayısız çözümler buldu. Zamanla form ve işlev değiştirerek günümüze ulaşan birçok eşyanın yaratılma sürecinin başlangıcı çok basit bir dürtüye dayanıyor: Hayatta kalmak. Gündelik hayatımızın en temel figürlerinden biri olan ayakkabı da, diğer eşyalarla benzer serüvenden geçiyor. Fakat sadece insan ayağını koruma görevine sahip değil artık. Ayakkabı aynı zamanda kadınların gözlerinin içini parlatan bir tasarım harikası da! Antropologların insanoğlunun icat ettiği ilk eşyalardan biri olarak nitelendirdiği ayakkabılar, farklı kültürlere göre değişiklik gösteriyor. Eski Mısır ve Antik Yunan dönemine ait mezarlarda yapılan kazılar, ayakkabının ilk olarak sandalet formunda ortaya çıktığını kesinleştirmiş durumda. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesi ile oluşmaya başlayan sosyal farklılar ile ayakkabılar insanların ait olduğu meslek grubunu ve sınıfı temsil etmeye başladı. Prensler, askerler ve halk, ayakkabılarına bakılarak ayırt ediliyordu. Bu da ayakkabının bir giysi kodu olarak görülmeye başlandığı anlamına geliyor. İmparatorlukların askerlerine kendi sembollerini taşıyan sandaletler giydirmesi, halka mensup bireylerin ise farklı sandaletler giymesi bu durumun ilk belirleyicisi olarak gösteriliyor. Her ne kadar ilk ayakkabı türünün sandalet olduğu bilinse de, aynı zaman yelpazesinde dünyanın farklı yerlerindeki soğuk ülkelerde çizmeye benzeyen bazı ayakkabılar da kayıtlara geçiyor. 39 DÜNDEN BUGÜNE AYAKKABI Ortaçağ’da deriden ve yumuşak kumaşlardan üretilen ayakkabılar dikkat çekiyor. Bu dönemde de ayakkabıların rahat olması ve ayak sağlığı ön plana çıkmıyor. Krakow isimli yürümeyi zorlaştıran sivri burunlu pabuçlar, Elizabeth dönenimde giyilen Duckbill’ler, konfordan çok estetik amaca hizmet ediyor. 17. yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler, evde bile giyiliyordu. Sonraları, dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin üst kenarları dışa doğru kıvrıldı. 1660’tan sonra siyah, üzeri bağcıklı ya da tokalı, kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı. Kadın ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi. 17. yüzyıldan başlayarak, sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı. 19. yüzyılın başlarında kadınlar saten ya da kadifeden üretilen topuksuz ayakkabılar, erkekler ise genellikle düğmeli, bağcıklı ya da yanları esnek çizmeler giyiyorlardı. 1860’ların bağcıksız ve yanları esnek yarım çizmeleri çoğu zaman beyaz ipekten yapılıyordu. On yıl sonra yüksek topuklar yeniden moda oldu, çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı. Ayakkabılarda ve çizmelerde hala bez kullanılıyordu, ama ayakkabıların burunları bazen deriden yapılıyordu. 19. yüzyılın ortalarında ise ayakkabılarda ciddi bir reform meydana geldi. Kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya, ayrıca yürüyüş ve bisiklete binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar kaçınılmaz hale geldi. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan bağcıklı ve rahat yürüyüş ayakkabıları, yüzyıllardır estetik adına yürüyemeyen kadınların hayatını kurtardı. 20. yüzyıldan itibaren ayakkabı tasarımcılığı hızlı bir gelişme gösterdi. Bu durumun tekniğin olanaklarıyla ilişkili olduğu aşikar. Tarih öncesi çağlarda sadece insan ayağını korumakla görevli olan ayakkabı, 20. yüzyılda seri üretimin hızlanması ve tüketim çılgınlığının doruk noktasına ulaşması ile bir fetiş objesine dönüştü. 40 STİL PORSELEN GENÇLK AISI Kütahya Porsel Porselen’in len’in gençlik konseptli ürünleri, gençle gençlere ve kendini genç hissedenlere eğlenceli bir dünyanın kapılarını açıy açıyor. 42 Bu sayfada Tek kişilik ‘Dancing’ yemek takımı, (6’lı set) 41 TL. Yan sayfada 6 parçadan oluşan tek kişilik ‘Lady’ yemek takımı, 41 TL. 43 TELEVİZYON GÜLSE BİRSEL “HAYAT BANA TORPİL YAPTI” Gülse Birsel’i başarılı yapan şey her şeyin mümkün olduğuna inanması. Hem hayallerine sahip çıkan, hem de sınırlarını çok iyi bilen biri o. Çocukluk hayali olan oyunculuğa ulaşmasındaki en büyük etken de, ününe rağmen yolunu şaşırmayıp kişiliğini olduğu gibi koruması da kendini çok iyi tanımasıyla ilgili. Sayfalarımızda, tanımak isteyeceğiniz bir kadının portresi var... Yazı Şebnem Kırmacı 44 ülse Birsel’in başarılı olduğu su götürmez bir gerçek. G Korkak biri değilim ama gerçekçiyim. ‘Hadi şarkıcı olayım, Başarı hikayesinde mücadele ya da acı dolu günler neden olmasın?’ diye durup dururken coşmuyorum mesela! yok. Tam tersine hızlı, hatta kolay bir şekilde yakala- Biliyorum ki sesim çok sınırlı, ancak Yedi Kocalı Hürmüz gibi mış başarıyı. Kolay derken, istediklerine ulaşmak için çok ça- müzikal filmlerde idare edecek kadar şarkı söyleyebilirim. Böy- lıştığı kesin ama abartılı ya da efsaneleştirdiği bir zafer hikayesi le hayallerimi bir şarkıcıyı oynayarak veya moda çekimlerinde yok. Sınırlarını ve yeteneklerini iyi bilen biri. ‘İnsan basit bir ya- rockçı kılığına girerek tatmin etmekten başka çarem yok! Ben, ratık. Hiçbirimiz ulvi değiliz,’ ya da, ‘Mutluluk bir niyettir,’ gibi üç aşağı beş yukarı altından kalkabileceğim işlere soyunurum. pratik ve sağlıklı yaklaşımları var hayata karşı. Kısacası, hem Sınırlarımı, yetenekli olduğum alanları biliyorum. Mesela ilk kez, kendini, hem de hepimizin zaman zaman bocaladığı bu yaşamı “Sitcom yazacağım,” dediğimde herkes, “Ne, sitcom mu? Ne bir şekilde çok iyi tanıdığı ya da her ikisine karşı da zekice for- cesaret? Daha önce hiç yazdın mı?” gibi yorumlarda bulundu. müller geliştirdiği için şu an olduğu yerde duruyor. Gözü kapalı maceraya atılmıyorum ki, becerebileceğime inan- Sizinle ilgili merak ettiğim bir şey var; kendinizi bir ekole ait hissediyor musunuz? İnandığınız bir hayat görüşü, bakış açısı ya da ortak bir dil konuştuğunuz insanlar var mı? dığım bir konuda başarılı olmak için planımı iyi yapıyor, gece gündüz demeden çalışıyorum, ter döküyorum. İş hayatına erken başlamanızın da faydası oldu mu? İnşallah bir ekole ait değilimdir. Öyle bir iddiam da yok zaten Çok. Sadece olgunlaşma, iş hayatını öğrenme anlamında ama eski arkadaşlarımla ortak yönlerimiz var. Gezmeyi, eğlen- değil. Çok insan, çok hayat tanıdım mesela. Röportaj yapar- meyi seven, iyi şartlarda yaşamış, çok büyük sıkıntılar çekme- ken, hiç tanımadığınız insanlar size hayatlarını olduğu gibi anla- miş ama aynı zamanda iddialı, hayatta bir şey üretmek, başar- tıyorlar, evlerini açıyorlar. Bir yazar için bu büyük bir hazine. mak isteyen insanlarız diyebilirim. Evde bütün gün pinekleyen arkadaşım olmadı hiç, hala da yok. Jenerasyonunuz mu öyleydi? İlk kez Aktüel dergisinde çalışmaya başladınız. Galiba çok iyi bir dönemdi değil mi? Harika bir dönemdi. Kürşat Başar, Ayşe Arman, Mehmet Jenerasyonla değil ama Boğaziçili olmakla ilgili belki. Seçil- Yılmaz, Gülay Göktürk, Alev Er, Alper Görmüş gibi isimler vardı. miş, çalışkan, Boğaziçi’ne girebilmiş, sonra da yüksek lisans, Yıldızlar kadrosu. Benim kadroya girmem olay oldu; ondokuz doktora ya da çalışmak için yurtdışına gitmiş insanlarız. yaşında üniversitede okuyan bir kız! Ama her işi yaptım, her Bunların hepsi hayata bakışınızı şekillendirmiştir. Herkes hayatını kendini tanımaya çalışarak ve en mutlu ola- türlü angaryayı üstlendim. Peki, bu kadar zorsa nasıl girdiniz Aktüel’e? cağı hayat tarzını yaşayarak geçirmeye odaklanır. Ben daha Tamamen garip bir tesadüf. Bir arkadaşım, bir iş vasıtasıyla ortaokulda anladım ki, boş boş oturmak, meşguliyetsiz olmak rahmetli Ercan Arıklı ile tanışmış. Ercan Bey de, “Boğaziçi’nde beni mutsuz ediyor. Hayatımın her anında ya çalışıyor ya da okuyan, aklı çalışan ve gazeteci olmak isteyen insanlar varsa eğleniyor olmam lazım. beni görsün,” demiş. Bu kadarcık bir cümleden yola çıktım. Avrupa Yakası ile belli bir standardı yakalamış bir ya- Elimde sadece bir telefon numarası vardı. Aradım o numarayı; zar olarak az önce söylediğiniz “ya çalışmak ya eğlen- “Ben bilmem kimin arkadaşıyım, Ercan Bey’i arıyorum,” derken mek” lafına değineceğim. Okul döneminde bir şeylerin santral memuresi ismi yanlış anladı, beni şirkette çalışan biri yetersiz geldiği, sıkıldığınız oldu mu? zannedip direkt bağladı. Ertesi gün görüşmeye gittim. Ercan Şu oldu; Boğaziçi’ne girdim ve birinci yılın sonunda bana Bey, “İyi yazı yazar mısın? İngilizcen iyi midir?” gibi sorular sor- yetmediğini fark ettim. İkinci yıl iş aramaya başladım. Aktüel’de du. “Çok iyi yazarım,” gibi ukala cevaplar verdim. Beni Aktüel’e iş buldum, stajyer olarak çalışmaya başladım. Yazılarım im- yönlendirdi. Çok ciddiye almadan, benden konu önerisi iste- zamla yayınlanıp, yaptığım şeyin alkışını hemen alınca, böyle bir diler. Onsekiz tane konu götürdüm. Konularımdan biri, “Kolej iş yapmak istediğimi anladım. Oyuncu olmak istiyordum ama yarışı yuvalara taşındı” başlığını taşıyordu. “Yap getir,” dediler. konservatuara girmeyi planlarken Boğaziçi’nde buldum kendi- İki hafta gece gündüz uğraştım, 20-30 röportaj yaptım. Beğen- mi. Sonra gazetecilik geldi. Kolay yazı yazan biriydim. O açıdan diler, kapak hikayesi oldu ve beni ciddiye almaya başladılar. gazetecilik nispeten çok sıkıntılı gelmedi bana, yapabildiğimi Cesaretlenmek için harika bir başlangıç... gördükçe de mesleği sevdim. Hem de nasıl. O sayının çıktığı gün kendimi şu ankinden Sizinle ilgili bir gözlemim var; her şeyin ‘olabilirliliği- daha yıldız gibi hissediyordum! ne’ inanıyorsunuz. Çoğu insan gibi, ‘Olmaz, yapamam’ Oyuncu olmayı neden bu kadar çok istediniz? diyerek bir işe bulaşmaktan kaçınmıyorsunuz... Bilmiyorum. Belki ailem komediye çok düşkün diye. Kome45 TELEVİZYON GÜLSE BİRSEL Gülse Birsel, Avrupa Yakası’ndaki Aslı ve Yedi Kocalı Hürmüz filmindeki Safinaz karekterlerini başarıyla canlandırarak izleyicilerden büyük övgü aldı. di oyuncuları evde çok takdir görüyor, çok seviliyor diye. Genel anlamda bir ilgi isteği de olabilir. Tam bilmiyorum, şu şu sebepler diye açıklayamam. Geri dönüşü hızlı olduğu için olabilir mi? Oyunculuk bir aşk; öyle mantıklı, sebepli bir meslek seçimi gibi değil. Hayatım boyunca iyi oyuncu olmak için uğraşacağım, bir gün olursam ne güzel. Yazarlık hep çok kolay ve hızlı yapabildiğim bir şey oldu. Oyunculuk ise ihtirasla arzu ettiğim bir şey oldu hep. Uyku kaçıracak kadar heyecan vericiydi. Yazarlık uykularımı falan kaçırmıyor. Yazarlıkla bir aşk ilişkim yok, aramızda sevgi, saygı ve hoşgörü var! Yazarlık daha çok istikrarlı bir evliliğe benziyor, oyunculuk ise aşka. Avrupa Yakası’ndan çok para kazandığınız mı? Söylenmez ki bu, ayıp! Piyasa şartlarında, dizinin reytingi ve başarısı baz alındığında hiç anormal bir miktar değildi. İşin içindeyken doğruları görebiliyor muydunuz? Her yorumu okuyup dinliyordum, dakika dakika reytingleri takip ediyordum filan ama pimpirikli tipler olduğumuzdan sade- Şahaneyim!” diye düşündüğünüz anlar oldu mu? ce eleştirilere odaklanıyorduk. Övgüye o kadar alışıktık ki, on Ben yaptığım işte hep kusurları gördüm. Türkiye’de insan kişi harika deyip, bir kişi biraz sıktı dese hemen, ‘Bitirelim diziyi,’ herhangi bir mesleğe girdiğinde, birazcık pırıltısı da varsa he- diye bunalımlara giriyorduk. Ki aslında bence gittikçe çıta yük- men bu işin alimi, ustası muamelesi görüyor, buna kendisi de seldi; daha tempolu oynamaya başladık, ben daha iyi yazmaya inanıyor. Ben daha 30’lu yaşlarımdayım ve öğrenciyim; yazarlık başladım ama ne yazık ki süreler de gittikçe uzadı. konusunda da, oyunculuk konusunda da. Öğretmenlik sıkıcı, Reklam arttığı için uzadı değil mi? RTÜK’ün kuralı yüzünden. Kanal dört kuşak reklam alıyorsa, minimum 85 dakika yapacaksın diziyi. öğrencilik eğlenceli. Ünlü olmanın artıları, eksileri neler? Eksi tarafı röportaj yapmak! Çok sıkılıyorum ve kendimden Uzaması yazma özgürlüğünüzü kısıtlamadı mı? uzun uzun bahsetmekten biraz utanıyorum. ‘Ben, ben, ben,’ Kısıtlamaz mı! İlk başta derli toplu üç tane hikayemiz olu- diye ne oluyor yani? Ama sokakta insanların sempatik davran- yordu. Tadı herkesin damağında kalıyordu. Sonra doksan beş ması, söylenen güzel şeyler, ne bileyim, restoranda, alışverişte dakika olunca, bir hikayeyi bitirip, sonucundan başka bir hikaye hep torpil yapılması eğlenceli tecrübeler. başlatmaya, öteki ile örüp başka formüller bulmaya, neredeyse sekiz hikaye filan koymaya başladım. Delilik. Oyuncu için çok yorucu, yazar içinse bir felaket. Avrupa Yakası’nın güçlü tarafı hikayelerin örgüsünün kuvvetli olmasıydı galiba. Geçişler çok başarılıydı. İpek halı dokumak gibi bu iş. Ve ben bunu her hafta yıllarca yaptım. İlginç bir tecrübeydi. Avrupa Yakası ne iz bıraktı sizde? Hayallerimi gerçekleştirdiğim heyecanlı bir dönem. Yedi Kocalı Hürmüz için rol teklif edildiğinde hemen evet dediniz mi? Hemen evet dedim. Çünkü çok sevdiğim bir vodvildir. Yönetmen Ezel Akay ve kadro mükemmel. Haluk Bilginer’in olması da benim için çok önemliydi. Avrupa Yakası’ndaki Aslı’dan sonra, seyircinin karşısına birden Safinaz olarak çıkmak nasıl bir geçiş oldu? Aslında oyunun orijinali vodvil olduğu için, sitcom da televizyon vodvili olduğu için nispeten benzer bir oyunculuk tarzıyla “Vay be ben neymişim, muhabirlikten Harper’s gitti film. Hem bildiğim bir oyunculuk temposu olduğundan ko- Bazaar’ın Genel Yayın Yönetmenliği’ne, oradan en çok laydı, hem de benzer bir türde bambaşka bir karakter oynadı- sevilen dizinin senaristliğine ve oyunculuğuna geçtim. ğım için zordu. 46 Bir kez daha sitcom yazacak mısınız? Ulvi duygulara inanmayan biri aşka da inanmıyordur. Evet. 2011 başında. Yok, öyle değil. Ama aşık olmak da ruhumuzun çok yüksek Köşe yazılarınız tam olarak Gülse mi? Orada da sanki bir kurgu var. olduğunu kanıtlamaz. Dünyanın en aşağılık insanları da aşık oluyor. Birinin sana verdiği his her ne ise, o kadar olağanüstü Orada da bir yere kadar kurgu bir karakter var tabii. Yüzde ki aşık oluyorsun. O süreçte çok fedakarlık yapabilirsin ama sekseni ben olan ama tepkileri daha büyük, bazen daha sinirli, bu senin yüce ruhundan değil, aşkın yaptığı bağımlılıktan kay- daha komik durumlara düşen bir Gülse… naklanır. Düşünsene, bir insan sana öyle bir şey hissettiriyor ki, Bazı köşe yazılarınızdan çıkardığım kadarıyla, çizdi- en acayip uyuşturucunun verdiğinden daha büyük bir mutluluk ğiniz imaj kadar hayatı hafife alan biri değilsiniz sanki. hissiyle kendini kaybediyor, kendini dünyanın en harika insanı Biraz kırılgansınız hatta. Kendini bıraksa, olan bitene zannediyorsun. üzülecek biri... Doğru, takıntılı olmaya kadar gidiyor bu. Onun için ben ya Aşk hiç önceliğiniz oldu mu? Ay, işte böyle şeyleri hiç söylemesem! çalışıyor ya eğleniyor olmalıyım. Yoksa çok sağlıklı olmuyorum. Siz böyle sorular sormuyor muydunuz? Kırılganlığa gelince, mizah yapan insanlar genelde angut de- Utanıyordum soru sorarken ben. “Kahvaltıda ne yediniz?” ğillerdir! Fark eden insanlardır ve ne kadar çok fark ediyorsan o kadar çok başın beladadır. Kimisi bu belayı hafifletmek için resim yapar, biz de şaka yapıyoruz. Sizi en çok ne sarstı? diye sorsam bile karşı tarafa ayıp etmişim gibi geliyordu. Sizinle röportaj yapacağımı söylediğimde, çoğu insan ‘mesafelidir’ gibi yorumlarda bulundu. Hiç de öyle değilsiniz ama. Bu tip şeyleri paylaşmayı sevmiyorum, insanları sıkmayı is- Güven duymakla ilgili. Güvenmediğim zaman korkup me- temem. Genelde rahat, neşeli bir hayat yaşadım ama herkes safe koyuyor olabilirim. Savunma mekanizması. Hepimizde bir gibi benim de sıkıntılarım, hayal kırıklıklarım oldu. Zaten bence tane var! bizi esas yıkan hayal kırıklıkları. Beklenen acılar o kadar kahır vermiyor. Ama herhangi bir konuda beklentiniz yüksekse ve onu bulamazsanız, hayat size kazık atmış gibi geliyor ve duygusal zararı daha büyük oluyor. Ama genel anlamda hayat sizi kırmadı değil mi? Tam tersi. Beklediğimden de fazlasını elde etmiş biriyim. Hayat size iyi davrandı yani. İyi davranmadı, resmen torpil yaptı (gülüyor). Yazan insan yalnız mıdır sizce? Evet, yalnız insan yazar, yazarken de iyice yalnız kalır! Ben arkadaşlarımla olmayı severim, sosyalleşince kendimi daha normal hissederim. Ama bir süre sonra sıkılırım, yalnızlık ararım. Ablam ve ağabeyim benden çok büyükler yani ben tek çocuk gibi büyüdüm, belki bundandır. Yazarlık yapayalnız bir iş. Aslında ruh sağlığı açısından çok iyi bir şey değil. İçten bir şekilde iyi anlaştığınızı düşündüğünüz insanların sayısı çok mu? İyi dostlarım var. Zaten iyi anlaştığını düşünmediğinle arkadaş olmuyorsun ki. Arkadaşlık sebeplerimiz çok bencilce. Kimse kimseyle, ‘Ben buna hayatımı vakfedeyim,’ diye arkadaşlık etmiyor. O insan sana kendini iyi hissettiriyorsa arkadaşın oluyor. Neşesini sana bulaştırıyordur, seni dinlemeyi biliyordur, ilginç şeyler anlatıyordur, sebebi her neyse. Bütün tercihlerimizin, farkında olalım ya da olmayalım, bencilce sebepleri var aslında. 47 GEZİ CÔTE D’AZUR Sadece Avrupa’nın değil, dünya sosyetesinin de göz bebeği olan Côte d’Azur, Fransız Rivyerası olarak da tanınıyor. Ilıman iklimi, birkaç yüz kilometreye yayılmış dünyaca ünlü şehirleri ve Akdeniz’in mavisi bu ‘lacivert sahillerde’ sizi bekliyor. Yazı Saffet Emre Tonguç C ote d’Azur’daki önemli yerleşim merkezlerini, Menton, nılan bir savaşın anısına Yunan Mitolojisi’ndeki zafer tanrıçası ayrı bir ülke olan Monaco, Beausoleil, Cap Ferrat, Vil- Nike’tan almış. Liguria bölgesinin önemli bir limanı haline gelen lefranche, Nice, Antibes, Cannes, St. Paul de Vence, Mande- Nice, M.S. 7. yüzyılda Cenova Birliği’ne katılmış. 800’lerde ise lieu, St. Raphaël, Sainte Maxime, Port Grimaud ve St. Tropez Saracen (Şarkıyyin–Doğulu) adı verilen Emevi’lerin istilasına uğ- olarak özetlemek mümkün. ramış. Ortaçağ, yakındaki İtalya’nın savaş ve yıkımlarının etkisi Bu sayılan şehirlerin hepsi gezilmeyi hak ediyor olsa da, sı- altında geçmiş.1388’e kadar, Fransa’nın tehditlerine direnmiş nırlı zamanınız varsa, seçimleriniz Monaco, Nice, Cannes, St. ve sonunda Savoy Dükalığı’nın koruması altına girmiş. 1543’te Paul de Vence, St. Tropez ve Port Grimaud olmalıdır. Belirtilen Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki donanma Nice’i ku- yerlerin tamamı, tren veya karayolu ile günübirlik gidiş dönüş şatmış. Osmanlılar Catherine Ségurane adındaki çamaşırcı ol- mesafesinde olduğu için, en doğrusu, tüm bağlantıları bulabile- duğu söylenen bir kadının kahramanlıkları nedeniyle geri çekil- ceğiniz Nice’te konaklamak olabilir. St. Paul de Vence ve Port mişler. Bugün, eski Nice içerisinde, hala bir Türk top güllesinin Grimaud haricindeki tüm yerlere tren ile (Gare SNCF Nice) ula- olduğu duvar ve liman yakınlarında Catherine Ségurane anıtı şabilirsiniz. Ayrıca, otobüs ile birçok yakın yere düzenli servis var. Her ay, 25 Kasım’da St. Catherine Günü ile bu zafer kut- bulunuyor. Otobüsler, Nice’te Gare Routiere’den kalkıyor. lanıyor. Daha sonraki yıllarda Fransa, Savoy ve Sardunya ara- NICE RİVYERA’NIN BAŞKENTİ sında el değiştiren ülke, nihayet 1860 yılında yapılan anlaşma Nice’in M.Ö. 350 yıllarında Marsilya’dan gelen Yunanlılar ile Fransa’ya verilmiş. tarafından bir koloni olarak kurulduğu kabul ediliyor. Sonra- 1890’larda İngiliz Aristokratların bölgenin iklimini çok uygun dan Nice olacak “Nikaia” ismini, komşu Liguria’ya karşı kaza- bularak buraya yerleşmeleri, sanatçıların eserlerinde sık sık 48 Rivyera’yı kullanmaları, 20. yüzyılın başında elektrikli tramvayla- çorbası, deneyebilirsiniz. rın atlı tramvayların yerini alması, ulaşımın Cagnes-sur-Mer’den • Genelde Eski Nice içerisinde satılan ve nohutlu krep olan Menton’a kadar uzanması, sadece Nice’in değil, çevresindeki Socca’yı, ünlü dondurmasını ve patatesten yapılan makarna tüm yerleşimlerin de kaderini değiştirmiş. benzeri İtalya kökenli Gnocchi’yi (niyokki okunur) tatmadan Fransa’nın beşinci büyük kenti olan Nice, günümüzde yak- Nice’ten ayrılmayın. laşık 1.000.000 civarında nüfusa sahip. Şehrin merkezi fıski- • Zone Pietonne’da (Yaya Bölgesi), bir çok restoran, piz- yeleri ile ünlü Place Massena. Bu meydandan sahil boyunca zeria, brasserie ve kafe var. Muhteşem pizzası ile Pizza Qu- batıdaki havalimanına kadar uzanan kordon, bölgeyi meşhur ebec, her türlü ağız tadı için La Maison de Marie (Tel: 04 93 eden İngilizler adına Promenade des Anglais ismiyle anılıyor. 82 15 93. www.lamaisondemarie.com), deniz ürünleri seven- Kafeler, oteller ve restoranlar ile süslü bu kordonda, lüks Neg- ler için biraz fiyatlı da olsa Boccaccio (Tel: 04 93 87 7176, resco Hotel’e kadar keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz. Şehirdeki www.boccaccio-nice.com) ilk akla gelenler. en ilginç yapılardan biri de Nice’teki zengin Ruslar için 1912’de yapılan soğan kubbeli Rus Ortodoks Kilisesi. • Piazza Garibaldi’de uygun fiyata her türlü deniz ürününü bol bol yiyebilmek için Le Café du Turin’e yürüyebilirsiniz. Ayrıca, Bir ucu Place Massena’ya açılan yaya yolu Zone Pietonne’da Eski Nice (Vieux Nice) içerisindeki Cours Saleya’da sıralanmış birçok mağaza, restoran ve kafe akşam zaman geçirmek için balık restoranları denemeye değer. Les Dents de Mer (Tel: 04 sizi bekliyor. Eski Nice (Vieux Nice) Ortaçağ’dan kalma tarihi 93 80 99 16), içindeki akvaryumları ile adeta deniz altında ye- dokusu, küçük dükkanları, otantik restoranları, kilise meydan- mek yediğiniz hissini veriyor. Türk yemeklerini sevenler, Kebab larına açılan dar sokakları, canlı müzik yapılan kulüp ve diskoları Royal’de sadece kebap değil, diğer çeşitleri de tadabilirler. ile turistlerin en çok rağbet ettikleri yerler arasında. • Villefranche: Nice’e 15 dakika mesafedeki ilçenin sahilin- Ne yapılır? de sıra sıra restoranlar var, La Mere Germaine (Tel: 04 93 01 • Nice’te, sahilden kalkan mini tren ile yakınlardaki Mount 71 39, www.meregermaine.com) öne çıkanlardan. Boron’a çıkılabilir. Nerede eğlenir? • Nice’ten sadece 1,5 saat uzakta olan, 2.000 metre yük- Eski Nice’teki Rosetti Meydanı ve Cours Saleya gece ha- sekliğindeki kayak merkezi Isola 2000, birçok kayakçıyı kendi- yatının baş aktörlerinden. Bodeguita del Havana, Oxford ve ne çeken önemli bir kış turizmi merkezi. Klomp en popüler mekanlardan. • Casino’lar Monte Carlo’da. Ama Nice’te iki adet Casino Nerede kalınır? hizmet veriyor. Le Meridien Oteli altındaki Casino Ruhl ve Palais • Le Negresco. (Tel: 04 93 16 64 00, www.hotel-negresco- Mediterranean içindeki Casino. Ayrıca, Beausoleil’de de tarihi nice.com) Belle Epoque döneminin güzeli, Rivyera’nın en şöh- bir Casino bulunuyor. retli oteli. • Şehrin içinden Promenade des Anglais boyunca, tüm • Hotel Windsor. (Tel: 04 93 88 59 35, www.hotelwindsorni- Côte d’Azur’da olduğu gibi ücretli özel plajlardan ve halk plaj- ce.com) Bir ailenin işlettiği mütevazı otelin bahçesi palmiyelerle larından denize girilebiliyor. Villefranche ve Cap Ferrat plajları süslenmiş. Şehrin en iyilerinden. www.hihotel.net, www.hotel- kumlu olmamasına rağmen daha çekici. petit-palais.com, www.hotel-lescigales.com, www.splendid- • Nice Havalimanı yakınlarındaki Botanik Bahçesi, tropik nice.com, www.aria-nice.com ve www.vendome-hotel-nice. bitkileri ve bazı tropikal iklimde yaşayan sürüngenleri ile ilgi çe- com adreslerini de tıklayabilirsiniz. Hosteller için www.vsaint. kici bir yer. com ve www.paradieshotel.com adreslerini deneyebilirsiniz. • Antibes’e doğru, balina ve fok şovları ile ünlü Marineland ST. PAUL DE VENCE VE CANNES ve su lunaparkı Aqualand düşünülebilir. Aynı bölgede, yaz ay- Nice’ten düzenli otobüs seferleri ile yaklaşık 40 dakika içe- larında büyük bir lunapark da açılıyor. Antibes aynı zamanda risinde ulaşabileceğiniz St. Paul de Vence, bölgenin az bilinen Picasso Müzesi’nin de olduğu yer. yerleri arasında. Bu tarihi şehirde, günümüzde birçok ünlü sa- Nerede yenir? natçının villası bulunuyor. Sanat galerileri de tüm kasabaya ya- • Côte d’Azur’da, Fransız etkisi yerine, daha çok Akdeniz yılmış durumda. mutfağı hakim. Böylece, Fransız Mutfağı kalitesinde, Akdeniz Adeta bir tarihi dekor içerisinde zamanda geriye yolculuk damak tadı buluyorsunuz. Zeytinyağlı, domatesli ve fesleğenli yapacağınız St. Paul de Vence gezisine, yürüyerek meydandan tatlar sizleri bekliyor. Niçoise Salatası Nice’e has lezzetlerden başlayabilirsiniz. Daha sonra, Rue Grande’ı takip ederek, şık biri ve ton balıklı, yumurtalı bir salata. Bouillabaisse bir nevi balık sanat galerileri ve butiklerin arasından geçerek, yolun ucunda49 GEZİ CÔTE D’AZUR ki terasa gidin. Birkaç basamağı çıkıp, St. Paul’ün muhteşem varoluşçuların kalesi haline gelmiş. 1950’ler itibarı ile Brigitte manzarasını içinize çekin. Dönüşünüzü kilisenin olduğu üst yol- Bardot’nun daha da ünlü kıldığı bu yer, 10.000 kişiyi bile bul- dan yapabilirsiniz. St. Paul’e en az iki saat ayırın. mayan yerleşik nüfusuna karşın yaz aylarında sadece günü- CANNES FESTİVAL ŞEHRİ birlik turistlerin değil, huzurlu bir tatil yapmak isteyenlerin de Mayıs ortalarında Cannes’da yapılan Cannes Film Festivali akınına uğruyor. St. Tropez’nin merkezini oluşturan, yatların şehrin en önemli olayı. Festivale sadece davetliler katılıyor ama bağlandığı koyun kıyısındaki yol, üç ayrı isimle anılıyor : Quai kapısında beklerseniz ünlü yıldızlara el sallayabilirsiniz! Festival- Gabriel Peri, Quai Suffren ve Jean Jaures. Bu kısa yürüyüş ler Sarayı, (Palais des Festivals et des Congrès de Cannes) rotası üzerinde, sıra sıra restoranlar, hediyelik eşya mağazaları, ünlü Cannes Film Festivali başta olmak üzere, birçok farklı or- butikler, kafe ve büfeler sıralanıyor. Bu caddelere dik olarak açı- ganizasyonun yapıldığı, merkezde sahilde yer alan büyük bina. lan dar sokaklarda dahi, bir anda karşınıza küçük meydanlar, Binanın sağına doğru yat limanı uzanıyor. Koyun batı ucundan güzel otantik restoranlar çıkabiliyor. Koyda bekleyen ve belirli hemen sonra, daha sakin plajlar başlıyor. Doğu’ya doğru gider- saatlerde (normalde yürüyerek ulaşılamayan) diğer koyları do- seniz, ünlü Croisette Bulvarı’nda buluyorsunuz kendinizi. Şeh- laşan teknelere binerek, güzel bir gezi yapabilirsiniz. Gözden rin en iyi kumarhanesi olan La Casino Croisette de burada bu- uzak plajlar, ünlülerin villaları, tur esnasında gözünüzün önü- lunuyor. Palm Beach’e kadar, sıra sıra ünlü oteller, restoranlar, ne seriliyor. St. Tropez, ismi kendisinin önüne geçmiş bir yer. herkesin akın ettiği plajlar ve kafeler var. Halka açık en iyi plajlar Düşlediğinizden daha mütevazı bir yer ile karşılaşmaya hazır Plages du Midi ve Plages de la Bocca. En gözde markaların olun. Rivyera’nın mücevheri olarak adlandırılan St. Tropez’deki olduğu Grey Street, Hilton yakınlarında yer alıyor. Cannes’da, en iyi plajlar Les Salins ve Plage Tahiti. merkezde zaman zaman antika pazarı kurulan meydanın he- St. Tropez’ye kadar gelince, Port Grimaud’yu görmemek men arkasında, Nice’tekine oranla daha kısa ama ilginç bir yaya olmaz. Giscle Nehri’nin denize döküldüğü deltada, 1960 sene- yolu da (Zone Pietonne) bulunuyor. Daha kapsamlı bir alışve- sinde, ünlü mimar François Spoerry’nin bir düşü olarak başla- riş için ise, birkaç kilometre boyunca uzanan Rue d’Antibe’a yan, Venedik’i andıran kanallar inşa edilerek adeta su üzerinde uğrayın. Şehrin tepesindeki kalede Musee de la Castre var. bir villalar kenti haline gelen Port Grimaud, bugün yatı olan ve Etnografik eserlerin bulunduğu bu müzeden manzara da çok bir villa kiralamak isteyen herkesin gözbebeği. 1990’larda ikin- güzel. Quai des Iles isimli limandan Cannes yakınlarındaki ıles ci bölümü inşa edilen bu yüzen şehrin mantığı, yatını bağlayan de Lerin isimli adalara gidebilirsiniz. En yakın olan ada Ile Ste- birinin, adımını attığı anda evine girmesi üzerine kurulu. Bir- Marguerite’e 10 Euro’ya gidebilirsiniz. birine köprülerle bağlanan bu muhteşem yeri yürüyerek gez- Nerede yenir? mek olası ise de, birkaç Euro karşılığında sizi meydandan alıp Cannes. Sahildeki parkın hemen arkasında sıra sıra de- 20 dakika kadar denizde gezdiren motorlu kayıklarla (Coches niz ürünleri restoranları var. Ayrıca, Provence ağırlıklı mutfağı d’Eeau) iç kısımlara girmek mutlaka yapmanız gerekenler ara- ile Auberge Provencale (Tel: 04 92 99 27 17, www.auberge- sında. Koyun her iki tarafında karşı karşıya bulunduklarından, provencale.com), deniz ürünleri için Chez Astoux (Tel: 04 93 Port Grimaud’dan St. Tropez’ye deniz yolu ile geçme olanağı 39 06 22, www.astoux.fr) denenebilir. Yoğun turist trafiğinin da var. yaşandığı Cannes’da, uzun beklemelere hazırlıklı olun. Nerede kalınır? Nerede yenir? • St. Tropez. Hilal biçimindeki sahilde sıralanmış restoran- • Cannes.Carlton–Intercontinental. (Tel: 04 93 06 40 06. lar oldukça turistik. Yüksek fiyatlara, ağır ve özensiz servise www.cannes.interconti.com) Festival zamanı yıldızlarla dolu. hazırlıklı olun. Ara sokaklarda her bütçe ve damak tadına uy- Yatınızla önündeki plaja demirleyebilirsiniz. gun irili ufaklı restoran ve büfe var. Sahilin arkasındaki mey- • Hotel Moliere. (Tel: 04 93 38 16 16. www.hotel-moliere. com) 19. yüzyıldan kalma bina denize çok yakın. • Hotel Les Iris. (Tel: 04 93 68 30 20. www.iris-solala.com) Kısıtlı bütçelere uygun. ST. TROPEZ VE PORT GRİMAUD danda Le Bistrot (Tel:04 94 97 11 33), keyifli bir yemek için önerilir. • Port Grimaud. Küçük adacıklar üzerinde birçok büfe ve restoran var. Her türlü seçenek için La Marina’yı deneyebilirsiniz. St. Tropez, 1920’lerden beri popüler bir tatil merkezi. Burası, Nerede kalınır? II. Dünya Savaşı’nda Dragoon adı verilen müttefik kuvvetle- St. Tropez. Lou Cagnard. (Tel: 04 94 97 04 24) Uygun fiyatlı rin de karaya çıktıkları yer. St. Tropez savaş sonrası, adeta 50 ve keyifli döşenmiş odaları olan bir otel, limana da yakın. St. Paul de Vence St. Paul de Vence St Tropez Cannes Nice Nice St Tropez 51 MÜZİK İDİL BİRET MÜZİKLE GEÇEN BİR ÖMÜR Türkiye’nin ‘harika çocuğu’ olarak anılan ve yedi yaşındayken adına yasa çıkartılarak eğitimi için Paris’e gönderilen İdil Biret, o günden bu yana dünya sahnelerinde ayakta alkışlanıyor. Yazı Selin Akal 52 lağanüstü müzik yeteneği ile dünya müzik çevrelerinin hayranlığını O kazanan İdil Biret, TBMM’nin kendi adına çıkardığı özel yasadan yararlanarak yedi yaşında ailesiyle birlikte Fransa’ya gönderildi. Paris Konservatuarı’nda Nadia Boulanger’nin öğrencisi olan ünlü piyanist, Alfred Cortot ve Wilhelm Kempff gibi ünlü hocalarla çalıştı. Okulunu, Yüksek Piyano, Eşlikçilik ve Oda Müziği dallarında birinci olarak bitirdiğinde 15 yaşında olan İdil Biret, 16 yaşından bu yana sahnelerde. 1971 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı alan sanatçının ödülleri arasında: ‘Lili Boulanger Memorial’, ‘Harriet Cohen/Dinu Lipatti Altın Madalyası’, Polonya Hükümeti Kültür Liyakat Nişanı, İtalyan Hükümeti Adelaide Ristori Nişanı ve Fransa Hükümeti ‘Chevalier de L’Ordre de Mérite’ nişanı, Türkiye’nin en prestijli müzik ödülü sayılan ‘Sevda Cenap And Müzik Vakfı Onur Ödülü Altın Madalyası’ da bulunuyor. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile nasıl tanıştınız? 1946 yılında, Mamak Konservatuar binasında düzenlenen bir konser esnasında piyanist Mithat Fenmen, beni elimden tutarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün yanına götürdü. O zaman dört buçuk yaşındaydım. İsmet İnönü ve ailesiyle tanışıp, sohbet ettikten sonra sahneye çıktım. Evde annemden duyduğum, Bach’ın ‘Do Minor Prelüd’, Beethoven’ın ‘Opus 49 no 2 Sonatı’nın ikinci kısmını ve Menüetto’yu çaldım. 1948 yılının Temmuz ayında da TBMM’de yasalaştırılan ‘Harika Çocuk Yasası’ ile eğitimime devam etmek üzere Paris’e gönderildim. İsmet İnönü ile tanıştıktan sonraki süreç nasıl ilerledi? İlk öğretmenim Mithat Fenmen’di. Sonsuz bir sabır ve alçakgönüllülüğe sahipti. Kendisiyle ders yapmak benim için çok zevkli bir süreçti. Ayrıca, Fransa’ya gitmeden önce Ankara’ya gelen bütün sanatçıların önünde piyano çaldım. Monique Haas, Lélia Gousseau, Madeleine de Valmaléte, Lazare Lévy, Hermann Scherchen, Devy Erlih aklımda kalanlar. Herman Scherchen birkaç konserde, Bach’ın bütün orkestra süitlerini ve Beethoven’ın dokuz senfonisini yönetmişti. Bu büyük ustanın konserlerinde dinlediğim Bach’ın ‘İkinci Süit’ini ezberlemiş, ona piyanoda çalmıştım. Bu sırada beni dinleyen Lazare Lévy bir rapor kaleme almış. Bu rapor, benimle ilgili yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesinin de başlangıcı oldu. Aileniz müziğe olan yeteneğinizi ne zaman keşfetmiş? İki buçuk yaşımda sesleri ezbere tanıdığım ve tek parmakla melodileri çalmaya başladığım zaman biraz hayrete düşmüşler. Ama annemin anlattığına göre bir yaşımda konuşamazken, radyoda çalan bir marşın ritmini parmakla masaya vurduklarında tanıyıp mırıldanmaya başlıyormuşum. Ailenizde müzisyen var mıydı? Özellikle anne tarafımda birçok amatör müzisyen vardı. Annem Leman Biret, çok iyi piyano çalardı. Bir gün annemi, Weber’in ‘Valse Çağrı’sını çalarken dinlemiştim. Ama benim onu dinlediğimi fark ettiğinde, çalmayı birden kesti. Anneannem ise hiç nazlanmadan piyanonun başına oturur, tereddüt etmeksizin doğaçlamalar yapardı. Hayran olunacak kadar güzel keman çalan annemin teyzesi de, Osmanlı müziği üstatlarından Leon Hancıyan Efendi’den dersler almış. Anneannemin dedesi Abdi Bey de Üstte; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Mamak Konservatuar binasında, sene 1946, henüz 4.5 yaşındayken. Ortada; İlk öğretmeni Mithat Fenmen ile... Altta; Amerika’daki eski evinin önünde. 53 MÜZİK İDİL BİRET “Müzik benim için bir dildir, bir gönül yolculuğudur. Onu düşünmeye başlar başlamaz, bir saniye içinde bütün bir sesi yaşatabiliriz içimizde... Gerçek özgürlük de işte budur.” yaşadığı dönemin en ünlü şairlerinden biriymiş. Müzik benim için bir dildir. Müziği düşünmeye başlar baş- Repertuvarınız nasıl şekillendi? lamaz, belirli bir çalgının yardımı olmaksızın kendi içimizde din- Konservatuarda hazırladığımız programlar vardı. Öğ- leriz onu. Çünkü en zengin ve en karmaşık çoksesliliği ancak retmenimiz eserin hazır olduğunu, onu yeterince kusursuz böyle bir ‘iç dinleme’ ile kavrayabiliriz. Bir saniye içinde bütün çaldığımızı söyleyinceye kadar çalışırdık. Konservatuarı bi- bir sesi yaşatabiliriz içimizde. Gerçek özgürlük de budur. tirdiğimde büyük bir açlık içindeydim, gerçek bir repertuvar Kariyer mi, müzik mi? oluşturmak için çok çalışmam gerekti. Her hafta bir konçer- Müzik bir gönül yolculuğudur. Kariyer ise beni, belirli bir toyu ve önemli iki eseri öğrenip, ezberliyordum. Bu hızlı çalış- mutlak arayışına dönük olduğu sürece ilgilendiriyor. Konser- ma temposu üç-dört yıl sürdü. ler veriyor ve kayıtlar yapıyorum, bunların hepsi benim için bir Bazı eserleri konserlerinizde çalmayı kabul etmiyorsunuz. Neden? zevk. Diğer sanat dallarıyla da ilgileniyor musunuz? Kaydını yaptığım bütün eserleri, en azından büyük bir ço- Güzel sanatların hepsine hayranım. Resim koleksiyonu ğunluğunu konserlerimde çalmaya gayret ediyorum. Yine de, yapıyorum. Müzikle mimarlık arasında da büyük bir benzerlik Chopin’in bile kimi parçaları var ki, onları bir türlü sevemiyorum. olduğunu düşünüyorum. Edebiyatın da benim için bambaşka Mesela, ‘Konser Allegrosu’… bir yeri var. Sözcüklerle ustaca oynamak çok hoşuma gidiyor. Dinleyicilerinizle aranızdaki ilişki nasıl? Ama yine de müzik benim için bambaşka bir cevher barındırı- Konserlere çıkarken hiç kaygı duymuyorum. Bazen, her tür- yor içinde. lü riski göze alarak belirli bir eseri çalma isteği duyuyorum. İşte Gelecek dönemdeki projeleriniz neler? o anda, kusursuz bir tekniğiniz olmalı. Ben de etütlere, gamlara Yeni kurduğumuz İdil Biret Arşivi/IBA etiketi ile son 18 ay ve arpejlere çalışarak, aynı pasajı parmak pozisyonlarıyla çala- içinde 27 adet CD piyasalara sunuldu. Önümüzdeki bir yıl için- rak konser sırasında karşılaşılabilecek sorunlara karşı kendimi de de 10 kadar CD çıkacak. Amerika’daki International Music hazır duruma getiriyorum. Bizden beklenen, hiçbir kaygıya ve Company için Chopin’in bütün eserlerinin yeni bir nota edis- hiçbir olumsuz düşünceye kapılmadan, olayların önünden git- yonunu hazırlıyorum. Bunun dışında birçok ülkede konserler memizdir. Konserlerimde de bunu dinleyicilerime eserlerimle ve yeni CD kayıt projeleri var. Haziran ayında başlayan Türkiye anlatmaya çalışıyorum. konserlerim Ankara, İzmir, Edirne, Bodrum, Assos, Erzurum, Müzik, hayatınızda nasıl bir anlam ifade ediyor? 54 Urfa, Diyarbakır konserleri ile devam edecek. STİL PORSELEN HASSAS DOKUNUŞLAR Kütahya Porselen’in platin kullanarak hazırladığı Bone Chine serisi, modern tasarımları ile ön plana çıkıyor. Zarafetin böylesi Fine Bone serisinden 36 parça ‘Shadow’ kahvaltı takımı, 240 TL. 56 Tablo gibi Her biri adeta bir sanat eseri gibi üretilen yemek takımları farklı formları ve desenleri ile beğeninize sunuluyor. 57 STİL PORSELEN Büyülü dokunuşlar Fine Bone serisinden 97 parça ‘MIA’ yemek takımı. 32 santimetre ebadındaki supla tabağı ile dikkat çeken MIA, işinizi çok kolaylaştıracak! 58 Estetik şıklık Dore ve platin olarak üretilen çay fincanları yaşam alanlarınıza zarafet katacak. 59 MİMAR EMRE AROLAT DURUM ODAKLI ÇÖZÜMLER İpekyol Tekstil Fabrikası ile Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin 2010 yılı finalistleri arasında yer alan Türk Mimarisi’nin önde gelen isimlerinden Emre Arolat, EAA-Emre Arolat Architects’i, Kemerlife XXII başta olmak üzere projelerini ve mimarlık anlayışını anlatıyor. Yazı Çiğdem Hasanoğlu Emre Arolat Architects imzalı Etiler Turizm Merkezi, topografyanın değişkenliği ve her noktada farklılaşan perspektif algısı ile yapıları birbiri üzerine adeta yapıştırıyor ve özdeş ‘organik yığınlar’ oluşturuyor. 60 Mimar Emre Arolat. EAA Architects ne zaman kuruldu? Aga Khan Mimarlık Ödülleri’ne aday olan İpekyol Tekstil Fabrikası, bölümler arasında konumlanan doğrusal bahçeleri ile dikkat çekiyor. Ana amacı üretime verilen aralarda çalışanların rahatlaması ve çalışma alanlarına doğal ışıkla havanın girmesi olan bu bahçeler, alanları birbirinden ayırırken şeffaf çerçeveleriyle de görsel akışkanlığı sağlıyor. 1987 yılında Arolat Mimarlık’ta ortak olarak başladığım mimarlık kariyerimin devamında, 2004 yılında Gonca Paşolar ile EAA-Emre Arolat Architects’i kurduk ve farklı bir yapı oluşturduk. EAA’da bugüne kadar süre gelen sistem, bütün gücünü ortakların ve yöneticilerin yoğun varlığından alan ve beraber çalışılan ekibin sıkı bir kontrol altında tutulmasıyla yürütülen konvansiyonel ofis düzeninin yerine; daha katılımcı ve çok sesli bir yapı olarak tasarlandı. Sanırım Arolat ve EAA’yı birbirinden kesin çizgilerle ayıran da bu farklı görüştü. Zira, her iki grubun mimari yönelimleri arasında çok derin bir fark olduğu söylenemez. Başka bir deyişle, mimari üründen daha çok, süreçtir bu iki yapıyı farklı kılan. Bu süreçte beni en çok sevindiren gelişmelerden biri, annem ve babamın da birkaç yıl sonra bu yapıya dahil olması ve yeniden EAA’nın şemsiyesi altında birlikte üretme şansını bulmamız. Öte yandan bu yapının gittikçe gelişmesi ve paylaşılabilir olduğunun ortaya çıkması bizi fazlasıyla umutlandırıyor. Bu sürecin bir önemli adımı olarak, Sezer Bahtiyar ve Kerem Piker de EAA’nın yeni ve genç ortakları arasına katıldılar yakın geçmişte. Mimari anlayışınızı besleyen unsurlar nelerdir? Zaman içerisinde bakış açınızda ne gibi değişiklikler oldu? Biz EAA’da üslupçu bir yaklaşım yerine ‘durum’ odaklı bir tasarım pratiğini sürdürmeyi ve bunu kendi iç potansiyelleri üzerinden geliştirmeyi deniyoruz. Her projenin, her özel durumun kendi sorunlarını tanımlamak, özel verilerini ayrıştırmak ve olabildiğince çok katmanlı bir tarifle özgülleşen durumun cevaplarını aramak üzerine kurulu bir pratik bu. Alışıldık mimari stilleri, bildik akımların motivasyonlarını ve tasarım alışkanlıklarını zaman zaman devreye sokuyoruz. Ama yine de bunlara kayda değer bir yatırım yapmıyor, her projenin kendi sorunlarını tariflemeye çalışıyoruz. Kuşkusuz bu bağlamda ortaya çıkan ürünleri birbirlerine yaklaştıran bazı özellikler var. Ancak biz bunların görüntülerinden çok fikriyatıyla, zihinsel nitelikleriyle ilgileniyoruz. Türkiye’de mimarlığın gidişatı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizi rahatsız eden ya da olumlu bulduğunuz durumlardan bahsedebilir misiniz? Hem Türkiye’de hem de dünyada hayli derin bir tıkanıklık olduğu iddia edilebilir. Bu dünyadan memnun olma halinin ve bireysel tatmin mekanizmalarının oluşturduğu iklim, mimari üretimi kapatıcı bir yönde koşulluyor. Ortam gittikçe kavruklaşıyor. Mimari anlamda İstanbul ne durumda? Sizce İstanbul’un neye ihtiyacı var? Tipik bir metropolün sahip olduğu tüm sorunların İstan61 MİMAR EMRE AROLAT bul için de varolduğu kolaylıkla söylenebilir. Öte yandan İstanbul için plansızlık neredeyse önüne geçilemeyen bir kader niteliğinde. Ben bunun bir tür inançsızlık ve gevşeklik neticesinde ortaya çıktığını düşünüyorum. Hem kenti yönetenlerin hem de kullananların, yani içinde yaşayanların belirgin ve somutlaşmış bir politikalarının olmaması, hatta kendilerini inandırabilecek herhangi bir ideallerinin olmaması durumu bu. Sokağa çıkıp sorsanız herkes şikayetçidir bu durumdan. Ama değişmesi yönündeki her türlü radikal adım rahatsız edecektir İstanbulluyu. Çok küçük bir azınlık dışında burada yaşayan herkes ayakta kalmanın bir yolunu bulmuştur ve bunu riske sokacak hiçbir şey istemez. Nedenini kendine de anlatamadığı bir tür tutku, hayli spesifik bir sevgidir bu. İdeallerin olmadığı yerde, günlük politikalar, kısa vadeli programlar ve birbirinden kopuk karar zincirlerinden ibarettir kent yönetimi. İpekyol Tekstil Fabrikası ile Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin 2010 yılı finalistleri arasında yer aldınız. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? İpekyol Tekstil Fabrikası, çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekana entegrasyonunda mimar ve işverenin başarılı işbirliğine iyi bir örnek teşkil ediyor. Yönetim ve üretim alanlarının aynı çatı altında buluşturulmuş olması, dünyadaki endüstri yapılarının pek çoğunda rastlanan hiyerarşik düzenleme ve kötü yaşam koşullarından uzak durması da finalist olmasının en önemli nedenleriydi. Yerel malzeme kullanımı, düşük enerji performansı, üretim alanlarına doğal ışık ve hava sağlayan iç bahçeleri, çalışanların konforu için yaratılan sosyal alanları, yapının Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nin kriterleriyle buluşan diğer mimari nitelikleriydi. Çok konuşulan projelerinizden Kemerlife XXII’i yaratma sürecinizi, konseptin nasıl oluşturulduğunu anlatır mısınız? Kemerlife XXII Projesi’nin içerisinde bulunduğu kon- Yerel üretim olanaklarının kısıtlılığının da etkisi ile yapı malzemesi ve üretim yöntemleri konularında yenilikçi denemelerden özellikle kaçınıldığı İpekyol Tekstil Fabrikası’nda betonarme düşey taşıyıcılar ile onların üzerlerinde yer alan çelik strüktürlü hafif örtü ve cephelerdeki kaset sistemi kullanıldı. tekst, daha önce Göktürk bölgesinde tasarlamış olduğumuz Kemerlife XXI ve Arketip yerleşme projelerinin tümünde devrede tutulan ızgara, tekrar, çoğaltma ve modül gibi, sistem kurmaya yönelik unsur ve kavramları, bu proje için gevşetti. Her biri kendi içinde artiküle edilerek tasarlanan farklı büyüklükteki kitleler, arazinin tanımı zor sınırlarından koşullanan bir düzensizlikle yan yana getirildi. Bu çoğulluğu hakikate yaklaştırma çabasının bir aracı olarak, her farklı yapı yüzeyi, farklı bir mimar tarafından tasarlandı. Ofis içinde düzenlenen bir ‘charette’ ile seçilen bu tasarımlar, küçük revizyonlar ve uyarlamalar sonucunda bir araya getirildi. 62 “Alışıldık mimari stilleri, bildik akımların motivasyonlarını ve tasarım alışkanlıklarını zaman zaman devreye sokuyoruz. Ama yine de bunlara kayda değer bir yatırım yapmıyor, her projenin kendi sorunlarını tariflemeye çalışıyoruz.” Her biri kendi içinde artiküle edilerek tasarlanan farklı büyüklükteki kitleler, Kemerlife XXII’de, arazinin tanımı zor sınırlarından dolayı yan yana getirilmiş. HAKKIMIZDA... Proje uygulamalarınızda kullanacağınız malzemeleri neye göre seçiyorsunuz? Örneğin Kemerlife XXII’de Kütahya Seramik’in ‘Versatile’ serisini tercih etmişsiniz. Bu tercihten memnun kaldınız mı? Yaşadığımız tasarım pratiği sürecinde, yapı malzemesi ikincil bir seçim olarak ortaya çıkıyor. Kuşkusuz, malzemenin kendisi her ne kadar belirleyici bir hedef olmasa da, düşüncenin gerçekliğe dönüştüğü yerde devreye alınan malzeme seçim işlemi, tasarımın en kritik anlarından birisi. Yine kendi tasarım pratiğimiz üzerinden, bu işlemin öncelikle bir kategorizasyon yöntemi ile şekillendiğini söylemek yanlış olmaz. Bu yöntemde, kullanılması düşünülen malzemenin birebir kendisini belirlemek, adını koymak yerine daha Yalova Raif Dinçkök Kültür Merkezi. Kemerlife XXII’den iç mekan görünümü. kategorik bir ön seçimle, sert veya yumuşak, yansıtıcı veya yutucu, pürüzsüz veya dokulu, açık veya koyu renkli olma durumu, eskiden beri kullanılan veya yeni bulunmuş bir malzeme olması gibi ayrıştırmalar yapıyoruz. Bu kategorizasyonun, tasarımın diğer tüm süreçlerinde bilişsel olduğu kadar duyusal motivasyonlar taşıdığını da söylemeliyim. Bu kritik aşama olabildiğince inceltildiğinde, yani tasarım düşüncesinin koşulladığı duruma en uygun malzemenin türü ve nitelikleri detaylı olarak belirlendiğinde bu defa ekonomik ve lojistik gerçeklikler devreye alınıyor. Bundan sonrası göreceli olarak daha kolay. Artık belirlenmiş spesifik özellikleri taşıyan eldeki en ekonomik malzemenin seçilebilmesi mümkün. Hatta bu tarif, zaman zaman o denli köşeye sıkıştırılabiliyor ki, son seçim işverene veya yapımcıya dahi bırakılabilecek kadar önemsizleşebiliyor. 63 ESTETİK DOKUNUŞ MITTERTEICH ZARİF ŞIKLIK Güllüoğlu Baklavaları’nın Şirinevler’deki konsept mağazasında her şey Mitterteich porselenleriyle servis ediliyor. Yazı Selin Akal FARUK GÜLLÜOĞLU İSTANBUL ŞİRİNEVLER, İSTANBUL G üllüoğlu Baklavaları’nın beşinci kuşak temsilcisi Faruk Güllü, yenilediği altı katlı konsept mağazası Faruk Güllüoğlu İstanbul’da, Mitterteich ürünlerini tercih ediyor. Yenilenen konseptinizden bahsedebilir misiniz? Biliyorsunuz biz aile şirketiyiz. Geçmişimiz,139 yıl öncesine dayanıyor. 17 yıldır Güllüoğlu Baklavaları Faruk Güllü adıyla aile geleneklerimize sadık kalarak farklı şehirlerde şubeler açtım. Ancak yenilenme isteğim ağır bastı ve ortaya Faruk Güllüoğlu İstanbul mağazaları çıktı. İlk olarak Şirinevler’deki bu altı katlı konsept mağazamızı açtık. 24 saat açık olan bu şubemizde baklava dışında, çikolata butiği, yemek ve kahvaltı gibi birçok seçeneği de bir araya getirdik. Şu anda 32 şubemiz var. İstanbul’daki iki şubemiz yenilendi. Diğer şubelerimiz ise 2012 yılına kadar konseptleri değiştirilerek yenilenecekler. Mitterteich’ı tercih etme nedeniniz nedir? Yenilenme sürecimizde birçok marka ile görüştük ve Mitterteich’ın ‘Agora’ serisini çok beğendik. Şunun altını çizmek istiyorum; Kütahya Porselen çok profesyonel bir marka. Ürünler istediğimiz gün elimize ulaştı ve hiçbir sorun yaşamadık. Hem hizmet anlayışı hem de kalitesi sebebiyle uzun yıllar kendileriyle çalışmayı planlıyoruz. Bu porselenleri nerelerde kullanıyorsunuz? Dediğim gibi, biz sadece baklava satmıyoruz. Burada altı katlı bir yeme-içme merkezi kurduk. Geleneklerimize bağlı ama müşterimizin isteklerini yerine getiren modern bir marka olmayı hedefliyoruz. Bu sebeple de birbirinden lezzetli yemeklerimizi estetik ürünlerle servis etmek istedik. Çay fincanından salata tabağına kadar hepsinde Mitterteich ürünleri kullanıyoruz. Ve müşterilerimizden aldığımız geri dönüşler de oldukça pozitif. 64 ESTETİK DOKUNUŞ BREZZA RANCHERO RESTORAN NİŞANTAŞI, İSTANBUL S uadiye’nin ardından Nişantaşı’ndaki ikinci şubesini açan Ranchero Restoran’ın yarı Meksikalı yarı Türk olan sahipleri Tanyeri Ailesi, Meksika ateşini Kütahya Seramik’in renkleriyle birleştirmiş. Meksika restoranı açmaya nasıl karar verdiniz? Nişantaşı’nda açılan Ranchero Restoran’ın masalarının üzerinde Kütahya Seramik’in Brezza ürünleri uygulanmış. Ben aslen Meksikalıyım. 35 yıl önce evlendim ve Türkiye’ye geldim. Eşim Türk, çocuklarım ise hem Türk hem de Meksika vatandaşı. Eşim ve çocuklarımla birlikte bir Meksika restoranı açmaya karar verdik. İlk restoranımızı Suadiye’de açtık. Haziran sonunda da ikinci restoranımız Nişantaşı’nda açıldı. Nişantaşı’ndaki şubemizin dekorasyonu ise içmimar olan kızım Nilüfer Tanyeri tarafından yapıldı. Meksika etkisinin yemeklerde olduğu kadar dekorasyonda da hissedilmesini istedik. Kütahya Seramik ürünlerini nerelerde uyguladınız? Kütahya Seramik bünyesindeki Brezza’yı masaların üzerini süslemek için kullandık. Restoranımızın Meksika’nın atmosferini yansıtmasını istiyoruz. Bu sebeple Meksika’daki restoranlarda da uygulanan süslemeleri masalarımıza yansıttık. Brezza’yı farklı boylarda ve renklerde kullandık. Böylece mekana hem renk kattık hem de eğlenceli masalar tasarladık. Kütahya Seramik kullanmaktan memnun musunuz? Çok memnunuz. Zaten restoranımız dışında evlerimizin farklı mekanlarında da Kütahya Seramik kullanıyoruz. Hepsinden de son derece memnun kaldık. Hem kaliteliler hem de dayanıklılar. 65 MODA SUZAN TOPLUSOY Kaliteli yaşamın vitrini Roman R oman 22010 010 İİlkbahar-Yaz lkbahar-Yaz sezonuna çevre bilincine sahip tüketicisini dikkate alarak hazırladığı yepyeni bir koleksiyonla girdi: Organic by Roman. Roman Hazır Giyim Tasarım Direktörü Suzan Toplusoy, ekolojik bilinçle stilin bir araya geldiği sınırlı sayıda üretilen bu çok özel koleksiyonu anlatırken lüksün yeni tanımının da altını çizdi Yazı Özlem Çankaya, Fotoğraflar Haydar Erçin 66 Son birkaç yıldır moda ve dekorasyon dünyasının yükselen trendi ‘ekoloji’. Siz de organik koleksiyonu üzerinde çalışıyorsunuz. Bu koleksiyondan bahsedebilir misiniz? Organik bir koleksiyon yapma fikri çok uzun zamandır aklımda olan bir projeydi. Günden güne daha da sık duyduğumuz ekoloji, organik, geri dönüşümlülük, GDO gibi konular aslında ‘kaliteli yaşama’ya gereken önemi vermeye başladığımızın bir göstergesi. Organic by Roman koleksiyonu sertifikalı organik pamuk ve bambu kumaşlardan ürettiğimiz bir koleksiyon. Koleksiyonu farklı kılan yalnızca kumaşları değil. Modelleri de tasarım ağırlıklı tuttuk ki, stil sahibi olan insanlar tarzlarından ödün vermeden bu ürünleri tercih edebilsinler. Organik ürünlerin daha çok basic modellerle sınırlı kalmasını, sağlıklı giyinebilme alanını kısıtlayan bir şey olarak görüyorum. Bizim bu koleksiyonla hedeflediğimiz, sağlıklı ürünleri günün her saatinde kullanılabilir hale getirmek. Organik ürünlerin maliyeti daha yüksek olduğu için geniş kitlelere yayılımı da mümkün olamıyor, öyle değil mi? Organik bir ürün elde etmek normal bir ürüne kıyasla daha zorlu ve yavaş işleyen bir süreç. Organik pamuğun elde edilmesinden, ürünün mağazaya asılmasına kadar her aşama çok emek gerektiriyor. Daha sınırlı sayıda üretilebiliyor. Buna paralel olarak maliyetler de daha yüksek. Organic by Roman koleksiyonu için konuşmam gerekirse maliyetler hiç de korkutacak boyutta değil. Biz organik tasarımlarımızı makul fiyatlarda tutuyoruz. Böylece caydırıcı değil, tam tersine organik tüketimi teşvik eden bir adım olur diye düşünüyorum. Bir röportajınızda ‘Lüksün yeni tanımı organik giyim’ diye ifade etmişsiniz. Sizce lüks tam olarak nedir? Lüks aslında güncellenmesi gereken bir kavram. Lüks denince akla gösteriş geliyor hep. Aslında lüks kelimesinin; ender rastlanan, nadide bulunur şeyler için kullanıldığını düşünürsek organik giyimle gerçekten de bütünleştiğini görüyoruz. Çünkü organik ürün tüketmek, üretim sürecinin zorluğunu ve sağladığı avantajları, yararları düşünürsek son derece ayrıcalıklı bir şey. 67 MODA SUZAN TOPLUSOY “Lüks aslında güncellenmesi gereken bir kavram. Lüks denince akla gösteriş geliyor hep. Aslında lüks kelimesinin; ender rastlanan, nadide bulunur şeyler için kullanıldığını düşünürsek organik giyimle gerçekten de bütünleştiğini görüyoruz.” 68 Organik giyim gündelik yaşantımızı olumlu anlamda nasıl etkileyecek? Organik kumaşlar kimyasal madde ve tarım ilacı kullanılmadan elde ediliyor. Bambu lif yapısı gereği, derinin daha fazla nefes almasını sağlıyor. Alerjik tepkimeye yol açmıyor ve cildi UV ışınlarından koruyor. Organik pamuk tüketerek, pamuğun sürdürülebilir bir yoldan elde edilmesini destekliyor; yani aslında çevreye katkı sağlamış oluyorsunuz. Aynı zamanda da gelişmekte olan ülkelerdeki bağımsız çiftçilerin geçim sağlamasına da katkıda bulunuyorsunuz. En çok beğendiğiniz modacılardan bahsedebilir misiniz? Gelmiş geçmiş en karakteristik tasarımcılardan biri bana göre Coco Chanel. Sonrasında Karl Lagerfeld de Chanel için çok başarılı tasarımlar yaptı. İki isim de birbirinden önemli tasarımlara imza attılar. Ayrıca Nicolas Ghesquiere ve Olivier Theyskens de beğendiğim tasarımcılar arasında önde geliyor. Giyim stilinizde tercihleriniz neler? Düz ve net bir çizgim olduğuna inanıyorum. Tek parça elbiseler her zaman için tercihim. Çoğunlukla siyah, kemik, bej, lacivert tonlarını kullansam da; kırmızı, oranj ve sarı renklerini de nadiren kullanıyorum. Genelde kendi tasarımlarımı giyerim. Roman, Gipsy, Suzan Toplusoy ve son olarak da organic by Roman. Aynı zamanda vintage parçaları tercih ediyorum. Chanel vintage, Jill Stuart vintage kıyafetler benim için vazgeçilmezdir. Dernek ve sosyal sorumluluk projelerinizden bahsedebilir misiniz? Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ve Türkiye İş Kadınları Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim. Moda Tasarımcıları Derneği’ne de üyeyim. TGSD ve Moda Tasarımcıları Derneği sektörel dernekler olduğun- HAKKIMIZDA... dan, daha aktif görev alarak hem sektöre hem de firmama katkı sağladığına inanıyorum. TİKAD ise profesyonel kadınların bir araya gele- Kütahya Porselen’in hangi serisini beğeniyorsunuz? rek oluşturdukları güç birliğinin ülkemizdeki karşılığı- Özellikle Paşa fincan serisi vazgeçilmezim. dır. Türk ekonomisinde iş kadınlarının rolünü güçlen- Tasarımını hem şık hem de çok dekoratif bu- dirmeyi hedefleyen TİKAD’da ben de misyonun bir luyorum. Evimde en çok kullandığım fincan parçası olduğum için mutluyum. takımlarından biri. Paşa fincanlarımı sevdiğim Yoğun iş hayatımın yanında dernek çalışmaları- dostlarımla da paylaşıyorum. Kütahya Porselen ma da vakit ayırmaya çalışıyorum. Zaten çalışan bir genel olarak son derece kaliteli ve geniş bir ürün kadının bence bu derneklerden en az birine üye ol- yelpazesine sahip bir marka. ması gerekir diye düşünüyorum. 69 MEKAN GÜRAL SAPANCA ALIVA WELLNESS SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN MOLA Rahatlamak, dinlenmek ve en önemlisi yeni bir hayata başlamak için keyifli bir mola verin ve Güral Sapanca Aliva Wellness’ın Sağlıklı Yaşam Merkezi ile tanışın. 70 S ağlıklı yaşam için kilo kontrolü, kilo kontrolü için ise dönemsel çabalar değil, öğrenme ve hayat tarzını değiştirmenin önemli ve esas olduğunu artık çoğumuz biliyoruz. Bu noktada kişiye özel programlardan yararlanmak en doğru çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü insan bir makine değil ve fabrika gibi işleyen standart programlar sadece dönemsel başarı sağlayarak, sonrasında hayal kırıklığı yaratıyor. Ve kilo problemi ile mücadelemiz kesintiye uğrayarak hayat boyu devam ediyor. Güral Sapanca Aliva Wellness Sağlıklı Yaşam Merkezi’nin en önemli özelliği programların tamamen kişiye özel olarak tasarlanıp uygulanması. Aynı boy ve kiloda, aynı yaşta iki kişiye uygulanan programlar dahi tamamen birbirinden farklı olabiliyor. Çünkü iki insanın hayattan aldığı keyif, ağız tatları, egzersiz istekleri farklılık gösterebiliyor. “Sağlıklı Yaşam Merkezi” özel sağlıklı beslenme ve egzersiz programında yemeklerinizi kendiniz seçerek, sevdiğiniz ve hoşlandığınız egzersizi yapabiliyorsunuz. Sağlıklı Yaşam Merkezi’nde dünyada az sayıda merkezde kullanılan bir cihazla ve üç farklı yöntem ile metabolizma hızınız ölçülüyor. Yaşınıza ve metabolizmanıza göre üç farklı mönü alternatifinden biri sizin için belirliyor. Seçilen mönü içerisinde yine sadece size özel olarak hazırlanmış altı farklı kahvaltı, öğle ve akşam yemeği alternatifi bulunuyor. Yapmayı arzuladığınız pilates, kinesis, aquagym, bellyexercises, tenis, yürüyüş, bisiklet vb. herhangi bir egzersiz seçeneği isteğinize göre, konularında profesyonel egzersiz uzmanlarının kontrolünde uygulanıyor. Tüm bu kişiye özel profesyonel uygulamalar ile Aliva Wellness bir zayıflama kampı değil sağlıklı bir yaşam için başlangıç noktası olarak karışımıza çıkıyor. 71 SAĞLIK EBRU ŞALLI TAN Ebru’nun güzellik sırları Her konuştuğu ve her yaptığıyla gündem yaratan Ebru Şallı Tan, hamilelik kilolarıyla her gün yazılıp çiziliyor. Manken, pilates kraliçesi, televizyoncu Ebru Şallı Tan güzellik sırlarını paylaştı bizimle. Yazı Sevil Taner Fotoğraflar Nurdan Sözgen 72 İkinci bir bebeğe olumsuz bakmıyordunuz ama planlı Az az ve sık sık yemeliler, aç kalmasınlar. Ayrıca her gün da değildi, nasıl bir sürpriz oldu sizin için, neler hisseti- yeşil çay içsinler ve üç porsiyon taze meyve ve sebze yesinler. niz? Bol bol su içsinler. Plansız oldu gerçekten, çünkü çok yoğun bir tempoda çalışıyordum. Hiç düşünmüyor da değildik ama en azından şu an Makyajla ilgili tüyolarınız var mı? Makyaj yaparken nelere dikkat etmek gerekir? için düşünmüyorduk. Her gün canlı yayın gerçekten çok yoru- Makyaj önemli ama temiz cilt daha önemli. Bunun için de cu bir iş. Başka işlerim de oluyor, DVD’ler, kitaplar, tanıtımlar, öncelikle iyi beslenmek lazım. En güzel ve en iyi makyaj ürünleri yazılar, birçok işi bir arada götürüyorum. Dolayısıyla biraz za- kötü bir ciltte işe yaramaz. Fazla makyaj da iyi bir şey değil. man geçsin istiyordum. Ama böyle bir sürpriz yaptı, biz de ne Çünkü kadınları olduğundan daha yaşlı gösteriyor. yapalım kalsın dedik ,”hoşgeldin” dedik. Hamilelik döneminde az kilo almanız çok konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Moda kurbanı olmadan trendy görünmenin sırları nelerdir? Bence içinden geldiği gibi giyinmeli kadınlar. Moda diye her Şu an altı aylık hamileyim ve iki kilo aldım. Her şey güzel şeyi de giymemek lazım. Bu arada hep siyah giymeye de gerek gidiyor. Ama bu konuşmalardan çok sıkıldım ve bu defa 10 yok, kadınlar renklerin sihirli gücünden yararlanıp, kıyafetlerini kilo almak istiyorum. İştahım arttı, güzel yemek yiyorum. Za- renklendirebilirler. ten sabah 9.00’de mutlaka kahvaltımı yapıyorum. Pilates yaptığım için de güzel kahvaltı yapıyorum. Daha önce 1-1.5 dilim İkinci kez anneliğe hazırlanan Ebru Şallı Tan, 6 yaşındaki oğlu Beren ile... ekmek-peynir yiyip hemen çıkıyordum evden. Şimdi 2-3 dilim ekmekle yapıyorum kahvaltımı. Zaten hamilelikte genel olarak iştah artıyor, her şeyi yiyorum. Beren’in hamileliğinde de böyleydi. Altı aylıkken iki kilo almıştım, son aylarda kilo artışım hızlanmıştı. Hamileliğim geçen seferki gibi sağlıklı ve güzel geçerse çok kilo almam diye düşünüyorum. Ayrıca kilo almaktan da korkmuyorum. Çünkü hep sporun içindeyim ve kolay kilo veriyorum. Nasıl besleneceğimi, vücudumu nasıl kullanacağımı pilates sayesinde çok iyi biliyorum. Kadınlara ve anne adaylarına hamilelik dönemi için cilt bakımı ve vücut bakımı ile ilgili neler önerirsiniz? Öncelikle ciltlerini temiz tutmalarını ve güneşten korunmalarını öneririm. Özellikle hamileler için bu daha önemli. Geçen yıl ‘Ebru’nun Güzellik Sırları’ kitabım yayınlandı. Bu kitabımda cilt bakım maskeleri, cilde ve vücuda yararlı içecek tarifleri var. Tavsiye ederim. Güneş lekelerinden nasıl korunmalı? Siz nasıl korunuyorsunuz? Güneşten korunmak şart. Ben öğlen saatlerinde güneşe çıkmıyorum. Çıkarken de mutlaka gözlük ve şapka takıyorum. Ayrıca da 30 SPF güneş korumalı nemlendiriciler kullanıyorum. Hamilelik döneminde ise güneşten daha çok korunmak gerekiyor. Çünkü cilt lekelenmeleri artıyor bu dönemde. Güneşin saçlara zarar verdiği biliniyor. Saçlarınızı güneşten korumak için sizin önerileriniz neler? Saçlarımı da koruyorum güneşten tabii ki. Şapka ya da bandana takıyorum başıma. Bunun dışında haftada bir avakado, susam ve badem yağı maskesi yapıyorum saçlarıma. Kadınlar beslenmede en çok nelere dikkat etmeli? 73 SAĞLIK EBRU ŞALLI TAN Metabolizmayı hızlandıran çay Malzemeler: 1 su bardağı kaynamış sıcak su 2 yemek kaşığı elma sirkesi 1 tatlı kaşığı bal 2 adet karanfil Hazırlanışı: Tüm malzemeleri kaynar suya koyup bardağın üzerini kapatın, biraz demlensin. Her sabah 1 bardak ılık ya da soğuk içmenizi öneririm. Aç ya da tok karnına fark etmiyor. Bu özel çayı 1 ay kür şeklinde içebilirsiniz. 74 Ayın meyvesi kayısı Yazın da pilates… Ayın meyvesini sizlerle paylaşmalıyım. Bu ayın mucize meyvesi sarı- turuncu renkteki kayısı. Muhteşem bir aromaya sahip, çok yararlı ve lezzetli bir meyve. Magnezyum, sodyum ve fosfor bakımından zengin. Benim kayısı türü olarak favorim şekerparedir, çok severim, tatlı ve lezzetlidir. Kayısının reçelini, marmeladını ve kompostosunu; kek, kurabiye ve çöreklerde rahatlıkla kullanabilirsiniz. Kışın kurusunu, yazın ise tazesini tüketmeye özen gösterin. İçindeki A vitamini cildin beslenmesine yardımcı oluyor, ayrıca bağırsak tembelliğine de çok iyi geliyor. Düzenli tüketildiğinde vücutta detoks etkisi yaratıyor. Pilatese tatil yok. Bütün sezon benimle pilates yapan izleyicilerim, sizlere sesleniyorum. Eğer yazı boş geçirip pilates yapmazsanız, bütün sezon boşa çalışmış olursunuz. Bu yüzden “pilatesi bırakmayın” diyorum. Yazın, haftanın en az iki ya da üç günü pilates yapmanızı öneriyorum. Bununla beraber, yüzme de yaz için çok iyi bir alternatif olacaktır. Böylece gücünüzü ve esnekliğinizi yazın da kaybetmemiş olacaksınız. GURME TUTA YAZ TATLARI Tuta’nın sahibi Ayşen Hacaloğlu Üzer, yaz sıcağına meydan okuyan meyveli pastaları Mitterteich’ın şık takımlarıyla bir araya getirerek rengarenk lezzetler hazırladı. Yazı Esra Esen Derman Fotoğraflar Levent Bozkurt ŞEFTALİLİ MİLFÖY (6 kişilik) 6 adet milföy hamuru 3 adet şeftali Tarçın Toz şeker File badem Hazırlanışı Milföy hamurunu açın ve yuvarlak kalıp ile kesin. Hamur çok ince ya da kalın olmasın. Hamurun üstünü çatal ile delip, 4 saat dinlendirin. Hamurları tepsiye yerleştirin ve şeftali parçalarını üzerine yerleştirin. Daha sonra üstlerine toz şeker ve tarçın serpin. 175 derecede yarım saat kadar pişirin. Çıkınca üstüne hafif jöle sürün ve servis edin. 76 KAYISILI TART (6 kişilik) Hazırlanışı Çukur bir kapta un, tuz, 225 gr un yağ ve suyun üçte birini karıştırarak 100 gr yağ, bitkisel hamuru hazırlayın. Suyun diğer kıs- 1 çay kaşığı tuz mını ise yavaş yavaş ekleyerek iyice 45-50 ml soğuk su yoğurun. Hazırladığınız hamuru streç filme sarıp dolapta bir saat dinlendirin. İç malzeme için: Diğer taraftan yumurta sarısına, şeke- 500 gr yaş kayısı ri yavaşça dökerek çırpın ve kremayı (ikiye bölünmüş ve ekleyin. İyice karıştırdıktan sonra kuş çekirdeği çıkartılmış) üzümü, karanfil ve bademi de ilave 30 gr kuş üzümü edin. Dinlendirdiğiniz hamuru açıp, 20 gr kavrulmuş badem file tart kalıbına koyun. Hazırladığınız iç 2 adet yumurta sarısı malzemesini ve kayısıları hamurun 100 gr toz şeker üzerine koyun. 175 derecede 40-45 5 gr karanfil, toz halde dakika kadar pişirin. Biraz dinlendir- 100 gr krema dikten sonra dilimleyerek servis edin. MEYVELİ TERRİNE (6 kişilik) 300 gr yoğurt 2 adet yumurta 20 gr toz jelatin 90 gr toz şeker 125 gr karışık meyve (çilek, frambuaz, böğürtlen, vişne) Yarım paket pötibör bisküvisi Hazırlanışı Yumurta ve şekeri çırpın ve jelatini eritin. Erittiğiniz jelatinin 15 gramını, yumurta ve şeker karışımı ile birlikte yoğurda ekleyip iyice karıştırın. Diğer taraftan meyveleri 100 gr şeker ile pişirip içerisine 5 gr jelatin ekleyin. Bisküvilerin birbirini tutması için üzerlerine hafifçe erimiş yağ sürerek kalıbın altına yerleştirin. Yoğurtlu karışımı üstüne dökün. 10 dakika dinlendirdikten sonra, meyveli karışımı üstüne yayın. Bir süre buzdolabında beklettikten sonra servis edin. 77 GURME TUTA ÇİLEKLİ SMOKİN (6 kişilik) 10-12 adet çilek 150 gr beyaz çikolata eritilmiş 150 gr bitter çikolata eritilmiş Hazırlanışı Çilekleri iyice yıkayıp, kurulayın. Daha sonra hepsini, tepesinde kırmızılığı görünecek şekilde beyaz çikolataya batırın. Ardından da iki yanını erimiş bitter çikolataya batırıp, yağlı kağıdın üstüne yerleştirin. Buzdolabında bir süre beklettikten sonra servis edin. PARFE FISTIKLI (6 kişilik) 6 adet yumurta sarısı 55 gr toz şeker 40 gr bal 200 gr şam fıstığı 1/2 fincan filtre kahve 3 adet yumurtanın beyazı 40 gr toz şeker 500 gr çırpılmış krema Hazırlanışı Yumurta sarısını hafifçe ılıklaştırın. 55 gr toz şeker ve balı ekleyerek çırpın. Daha sonra kahveyi ve fıstıkları ilave edin. İyice karıştırdıktan sonra kremayı, iyice çırpılmış yumurta sarısına ekleyin. Kalıba döküp, derin dondurucuda dondurun ve servis edin. Tuta Adres: Vefa Bey Sok. Say Apt, B Blok No: 25/C Gayrettepe. Tel: (0212) 275 66 19 www.tuta.com.tr 78 BAYİ KAYA ALIŞVERİŞ MERKEZİ Firmanız hakkında bilgi verebilir misiniz? Yaklaşık 20 yıldır, 2000 metrekarelik showroom’umuzda hizmet veriyoruz. Bir evin ihtiyacı olabilecek her şeyi mağazamızın koleksiyonuna katmaya çalıştık. Beyaz eşyadan mobilyaya, porselen takımlarından halıya kadar her tür eşyayı bulabileceğiniz bir mağaza yarattık. Bu işin mutfağından geldiğimiz için de müşteriye en kaliteli ürünleri kaliteli bir hizmetle sunmaya çalışıyoruz. Kütahya Porselen ile ne kadar zamandır çalışıyorsunuz? Aslında Kütahya Porselen ile 1990 yılından bu yana çalışıyoruz. Firmanın corner’lara ağırlık vermesiyle birlikte çalışmalarımız hız kazandı. Mağazanızda Kütahya Porselen’in en çok hangi ürünleri satılıyor? Mağazamızda ağırlıklı olarak Kütahya Porselen’in yemek ve kahvaltı takımları satılıyor. Hemen hemen tüm modellerine büyük ilgi var. Son zamanlarda özellikle kahvaltı takımları en çok sattığımız ürünler arasında. Kütahya Porselen’in yeni modellerine ilgi nasıl? Kütahya Porselen markasının her zaman Kaya Alışveriş Merkezi’nin sahibi çok çeşitli ve kaliteli ürünleri var. Her zevke hitap Mehmet Kaya’dan, mağazasında satışa sunduğu Kütahya Porselen markalı ürünler ile ilgili görüşlerini aldık. tajları nelerdir? İstanbul Beykoz’daki Yazı Esra Esen Derman, Fotoğraflar Leyla Yaman eden yüksek kalitedeki modeller çok geniş bir müşteri profilinin oluşmasını sağlıyor. Kütahya Porselen ile çalışmanın avanMarkanın güvenilir bir imaja sahip olması bizim de gönül rahatlığıyla müşterilerimize bu ürünleri tavsiye edebilmemizi sağlıyor. Kütahya Porselen’in ürün kalitesine çok güveniyoruz. 80 BAYİ KAŞIKÇI YAPI Kütahya Seramik’in Kayseri’deki iş ortağı Kaşıkçı Yapı’nın kurucusu Tayyar Fevzi Kaşıkçı, firma ile 18 yıl önce üretici-bayi diyaloğu ile başlayan bugün ise sarsılmaz bir dostluğa dönüşen ilişkisini anlatıyor. Kütahya Seramik yöneticileri ve çalışanları sizleri aileden biri olarak görüyor. Bu ilişki nasıl başladı ve gelişti? On sekiz yıl önce Kütahya Seramik ürünlerinin bayiliğini aldı- hayatımızda önemli bir dönüm noktası oldu. Çok geniş bir coğrafyaya lojistik hizmetler sunuyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? ğımız zaman üretici-bayi diyaloğu ile başlayan ilişkimiz zamanla Şirketimizin kuruluşu ile birlikte öncelikle bölgemizdeki il ve dostluğa ve sarsılmaz bir güven ilişkisine dönüştü. Şirket yöne- ilçelerin bir kısmına pazarlama faaliyeti gerçekleştirmeye baş- ticileri de çalışanları da bizden gelen her türlü eleştirinin mar- ladık. Fakat burada önemli bir ayrıntı; mevcut altyapımızla dü- kanın daha iyiye ulaşması yönünde olduğunu bilirler ve bu du- zenli ve sağlıklı hizmet verebileceğimiz kadar noktaya ulaşmaya yarlılık içerisinde çözümlerini geliştirirler. Gerek şahsım gerekse gayret ettik, hırsa kapılarak tutamayacağımız sözler vermedik. firmamız olarak Kütahya Seramik markasını kendi markamız Altyapımızın gelişmesine paralel olarak bölgemizi ve satış nok- olarak benimsedik. Kütahya Seramik benim çocuğum gibidir, talarımızı geliştirmeye gayret ettik. Bu sabır isteyen bir süreç. markanın bugünlere gelmesine şahitlik etmiş biri olarak; nasıl ki Bugün gelinen noktada; tayin ettiğimiz her bölgenin temsilcileri çocuğunuz için en iyisini istersiniz ben de Kütahya Seramik için periyodik olarak bölgelerini ve bu bölgelerdeki satış ortaklarımızı en iyisini istiyorum. Yöneticilerimiz bu samimi düşüncelerimize düzenli olarak ziyaret ederler. Bu ziyaretler sadece satış amaçlı ve bunun gereği olarak çabalarımıza yıllardır tanıklık ettikleri için değil aynı zamanda varsa sorunları öğrenmek ve çözüm öneri- ilişkimiz ticari olmaktan ziyade dostluğa dayalıdır. leri geliştirmek amaçlı yapılır. Merkezimizde; satış ortaklarımızın İş hayatınızdaki dönüm noktaları nelerdir? ihtiyaç duyacağı ürünlerin hızlı bir şekilde kendilerine ulaştırılma- Önemli kararlar öncesi mutlaka istişare gereği duyarım, isti- sını sağlamak için stok ve takibi en iyi şekilde yapılır. Onların şarenin insana daha az hata yaptıracağına, herkesin her şeyi en rakip markalara karşı üstünlük sağlayabilmeleri için imkanlarımız iyi bilmesinin ve yapmasının mümkün olmadığına inanırım. dahilinde her türlü desteği vermeye çalışıyoruz. İş hayatımdaki dönüm noktalarına gelince, firmanın kuruluş İdealleriniz neler, yapmayı çok istediğiniz neler var? aşamasında kader birliği yaptığım arkadaşlarım konusunda çok Başlıca idealim işimi iyi yapmak, sürekli başarılı olmak ve bu- isabetli karar verdiğime inanıyorum. İkincisi kriz dönemlerinde nun gereği olan yatırımları da hızla yapmak. İdeallerimden biri de, basiretli bir tüccar gibi davranmak firmamıza güven kazandı- şu an üniversite okuyan burslu öğrencilerimizin sayısının artması rarak, çok hızlı bir büyüme sağladı. Bununla birlikte Kütahya ve ileride bir vakıf kurmak. Annem ve babam eğitimci, eğitime Seramik’in 2000 yılı sonrası başlatmış olduğu hızlı ürün dönü- çok hizmet ettiler, çok sayıda öğrenci yetiştirdiler, onların adını şümünü zamanında kavrayıp paralel yatırımlar yapmamız ticari yaşatacak bir ilköğretim okulu yaptırmak en önemli idealim. 82 BİZDEN HABERLER EGE BÖLGESİ’NİN EN BÜYÜĞÜ! Seramik ve porselen sektörünün önde gelen isimlerinden Kütahya Porselen’in İzmir Gaziemir’de bulunan seramik showroom’u ve porselen satış mağazası haziran ayında hizmete açıldı. Yenilikçi, modern ve iddialı tasarımlardan oluşan seramik koleksiyonları, dış cephe seramikleri, teknik ürünler ile Brezza cam koleksiyonlarının ve porselen ürünlerin sergilendiği İzmir Gaziemir showroom’u 2 bin 200 metrekarelik geniş bir alanda hizmet veriyor. Mağazada kişinin kendi zevkine uygun setlerini özgürce oluşturabileceği tek parça ürünler, yemek, kahvaltı, çay ve kahve takımları, renkli Naturaceram ürünler, ev dekorasyon ürünleri, küçük ev aletleri ve hediyelik ürün seçenekleri de yer alıyor. Seramik kullanımını banyo ve mutfağın yanı sıra diğer tüm yaşam alanlarına da taşıma- Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın katıldığı açılışta markanın geniş ürün yelpazesi konukların beğenisini kazandı. yı hedefleyen Kütahya Seramik, showroom konseptinde seramiği ve Brezza’yı alışılagelmemiş kullanım alanları ve farklı tasarımlar ile sunuyor. Yatak odasından oturma odasına, toplantı odasından mağazaya kadar farklı yaşam alanlarının kullanıldığı seramik ve Brezza mekanları, kullanıcılarına yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Mağazada aynı zamanda Kütahya Ambalaj ve Kütahya Yapı Kimyasalları markaları da yer alıyor. Adres: Akçay Caddesi, No: 59, Gaziemir, İzmir. ÇOCUU UNUZA, HEEDY YE ED DN N! Güral Sapanca Wellness Park‘n Salkl Yaam Merkezi Aliva Wellness tarafndan düzenlenen “Çocuklara Salkl Yaam Kamp”yla çocuklarda oluan sosyal kaynakl beslenme dengesizliklerinin ortadan kaldrlmas ve çocuklara fiziksel aktivite alkanl kazandrlmas hedefleniyor. 8-16 ya grubundaki çocuklarn ebeveynleri ile birlikte yürütülecek 9 günlük kamp, her sabah beslenme uzmanlarnn kontrolünde hazrlanm kahvaltyla balyor. Sonrasnda gün, göl kenarnda yürüyü, streching, farkl yarmalar ve aquapark aktiviteleri gibi birbirinden elenceli etkinliklerden biriyle devam ediyor. 28 Haziran-06 Temmuz, 11-19 Temmuz, 19-27 Temmuz ve 29 Temmuz-06 Austos dönemleri için hazrlanan programda, üç farkl parkurda doa yürüyülerinden, voleybol, basketbol ve mini futbola; yüzmeden tenise; fitball, masa tenisi, capoeria, aquagym, buz pateni gibi elenceli aktivitelerden, ip atlama, halat çekme, çuval yar gibi ter attrc yarmalara kadar birbirinden keyifli egzersizlerle çocuklara unutulmaz bir deneyim sunuluyor. 84 ALTIN AMBALAJ ÖDÜLLER SAHPLERN BULDU Türk Standartlar Enstitüsü’nce (TSE) 23’üncüsü düzenlenen Altn Ambalaj Yarmas’nda 26 firma ödüle layk görüldü. Dereceye giren firmalar, Dünya Ambalaj Örgütü (WPO) tarafndan düzenlenen WorldStar yarmasna katlmaya hak kazand. 31 firmann 57 ürünle katld yarmada Kütahya Ambalaj, Kütahya Porselen kahve fincan koleksiyonu için özel olarak hazrlad ambalaj tasarm ile baar ödülü kazand. Geleneksel ve modern çizgilerin harmanland kutu tasarm, baarl grafik uygulamalar ve ergonomik formuyla beeni topluyor. Kütahya Seramik, 05-09 Mayıs 2010 tarihleri arasında Tüyap Fuar Merkezi’nde gerçekleşen Türk yapı sektörünün en büyük fuarı YAPI Fuarı İstanbul 2010’da ulusal ve uluslararası pazara yönelik trend ürünlerini profesyonellerin beğenisine sundu. Modern, özgün tasarımları ile mekanlara kaliteli, fonksiyonel ve estetik çözümler sunan Kütahya Seramik, Jump, Lotus, Shine, Selen, Twist, Lava, Cement, Cube, Lava, City, Bologna, Galleria gibi birbirinden farklı desen, renk ve dokunuşlara sahip bir çok yeni ürünü ve havuz seramikleri, dış cephe kaplamaları, üç boyutlu seramik ürünlerin yer aldığı Versatile ve Brezza cam koleksiyonları ile dikkat çekti. 2.Uluslararası Katılımlı Mücevher-Takı Tasarımı ve Eğitim Sempozyumu 04-06 Haziran tarihlerinde Kütahya’da gerçekleşti İlki geçen yıl Aydın’da yapılan sempozyumun ikincisi Dumlupınar Üniversitesi Kütahya Meslek Yüksekokulu’nun ev sahipliğinde düzenlendi. Kuyumculuk anlayışında Küresel Değişim temasını işleyen sempozyumda, uygulama ve sergilerle “ulusal ve uluslararası sanatçı, tasarımcı, akademisyen, düşünür, araştırmacı, öğrenci ve geleneksel ustaları bir araya getirerek, mücevher, takı tasarım ve eğitimini, dünya, kültür, gelenek ve gelecek kavramlarıyla birlikte düşünmek ve tartışmaya açıp medeniyetler arası bilgi paylaşımını güçlendirmek” amaçlandı. Sempozyum Onur Kurulu’nda Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Bilim Kurulu’nda ise Adnan Menderes, Ankara, Dokuz Eylül, Dumlupınar, İstanbul Teknik, Afyon Kocatepe, Gazi, Muğla, Mersin üniversitelerinin yanı sıra yurt dışındaki üniversitelerin öğretim üyeleri yer aldı. 85 BİZDEN HABERLER AFYON’A BÜYÜK YATIRIM Porselen ve seramik üretiminde dünya markası haline gelen Kütahya Porselen Sanayi A.Ş. turizm sektöründe yaptığı çalışmalara, tamamlandığında 50 milyon dolarlık bütçesiyle bölgenin en büyük yatırımı olacak “Güral Afyon Termal Otel&Kongre Merkezi” ile devam ediyor. 5 yıldızlı ve 425 oda kapasiteli Güral Afyon Otel&Kongre Merkezi 1000 kişilik konferans salonu, 10 adet workshop salonunun yanı sıra SPA, Termal Kür Merkezi, aquapark ve açık yüzme havuzu ile konuk- İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, toplantının ev sahibi Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Güral’a bir plaketle teşekkür etti. larına kusursuz bir hizmet sunmayı hedefliyor. Afyonkarahisar termal zenginliğinin yeni halkası “Güral Afyon Termal Otel&Kongre Merkezi”nin temel atma töreni 16 Mayıs Pazar günü saat 15:00’de gerçekleştirildi. Nafi Güral Şirketler Grubu tarafından Afyonkarahisar’da yapılacak Güral Afyon Termal Otel ve Kongre Merkezi’nin temel atma töreninde konuşan Bakan Günay, turizmi deniz kıyılarından içeri çekerek, çeşitlendirmeye ve turizmin getirdiği bereketi Anadolu içine yaymaya çalıştıklarını söyledi. Özellikle sağlık ve kültür turizminde kullanılmayan çok yüksek bir potansiyel olduğunu, bu alanda yapılacak yatırımları çok önemsediğini belirten Günay, “Türkiye Avrupa’nın en kaliteli termal suyuna sahip ama yeterli, nitelikli yatağımız yok. Bu alanda yapılacak yatırımlar Türkiye’nin yeni bir alanda turizmini geliştirmesine ve bu bereketi Denizli, Afyonkarahisar, Uşak güzergahından Anadolu içlerine taşımasına vesile olacak. O yüzden bu bölgelerde yapılacak Güral Afyon Termal Otel ve Kongre Merkezi gibi projelerle verdiği destekten dolayı Nafi Güral’a ve bu bölgelerdeki diğer tüm yatırımcılara teşekkürlerimi sunarım” dedi. Adres: Güral Afyon Termal Otel&Kongre Merkezi İzmir Karayolu, Afyonkarahisar. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Afyonkarahisar Valisi Haluk İmga, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, AK Parti Afyonkarahisar milletvekilleri Sait Açba, Ahmet Koca, Halil Aydoğan, Güral ailesi ile birlikte butona basarak otelin temelini attılar. 86 İNŞAAT YAPI MÜTEAHHİTLERİ “GÜRAL SAPANCA WELLNESS PARK”TA BULUŞTU! 1967 yılında kurulan ve öncelikli hedefi; inşaat müteahhitliğini meslek edinmiş üyelerinin mesleki, teknik ve kamusal alanlarda karşılaştığı sorunları çözerek, kaliteli eleman yetiştirmek, bu doğrultuda kurslar açmak, gereksinim sahiplerinin bilinçli alıcı olmalarını sağlamak olan İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER), bu yılki yönetim kurulu toplantısını 60 katılımcı firmanın yöneticileri ile Güral Sapanca Wellness Park’ta gerçekleştirdi. İnşaatçılığı meslek edinmiş sektörün önde gelen temsilcileri ile sektöre yapı ürünleri üreten on iki seçkin üreticinin, ürünlerini tanıttığı toplantı, son kullanıcılarla üreticileri bir araya getirdi. Seramik sektörünün lider firmalarından Kütahya Seramik sponsorluğunda gerçekleştirilen toplantıya Türkiye’nin en tanınmış müteahhit firmaları katıldı. İNDER’in Sapanca’da düzenlediği ‘Sektörle Buluşma Toplantısı’nda üretici firmalar, yaklaşık 10 milyar dolarlık bir iş hacmine sahip olan inşaat devleriyle ikili görüşmeler yapma fırsatı yakaladı. GÜRAL HARLEK’TE İDDİALI BİR YAZ TÜRKİYE İŞ ADAMLARI VE SANAYİCİLER KONFEDERASYONU (TUSCON) TARAFINDAN BU YIL İKİNCİSİ DÜZENLENEN “TÜRKİYE-DÜNYA TİCARET KÖPRÜSÜ’’ PROGRAMI 15-17 HAZİRAN TARİHLERİNDE İSTANBUL DÜNYA TİCARET MERKEZİ’NDE GERÇEKLEŞTİ. Kütahya ili Ilıca bölgesinde benzersiz termal suların eşsiz orman havasıyla birleştiği Güral Harlek, yaz dönemine iddialı giriyor. Turizm Bakanlığı İşletme Belgesi ve Sağlık Turizmi Teşvik Ödülü’ne sahip olan Güral Harlek Thermal Resort Otel, yemyeşil bir orman arazisi içinde, çam ormanlarının tam ortasında, etkileyici doğası ve tertemiz havasıyla öne çıkıyor. Havuzu, su kaydırakları, doğal yürüyüş parkurları, özel ikramları ve sınırsız keyif alanlarıyla hizmet veren Güral Harlek’te, konukların sıra dışı bir yaz geçirmeleri için her türlü ayrıntı düşünülmüş. İstanbul–Antalya karayolu üzerinde Kütahya’ya 23 km mesafede bulunan Ilıca bölgesinde yer alan Resort Otel’de yapabileceğiniz en keyifli açık hava aktivitesi hiç kuşkusuz ki doğal yürüyüş parkurlarında, Ilıca’nın tertemiz havası eşliğinde yürümek. Açık havada yapılabilecekler sadece yürüyüş ile sınırlı değil. Açık yüzme havuzu ve hemen yanı başında su kaydıraklarıyla eğlencenin merkezi olan aquapark, yetişkinlerle birlikte çocukların da gözdesi. Güral Harlek’te ruhunuza ve bedeninize verebileceğiniz o kadar çok hediye var ki; Osmanlı tarzı hamamlar, keyifli saunalar ve buhar banyoları, Thai ve Bali masajları, dünyada az rastlanan bromürlü termal suları ile cilt bakımı ve selülit tedavisi, SPA merkezinde on iki farklı masaj tekniği, çikolata terapi, kahve terapi masajı, volkanik taş masajı bunlar- ZİRVE TÜRKİYE-DÜNYA TİCARET KÖPRÜSÜ Programa 2 bin 200 Türk vve 2 bin 300 yabancı olmak ü üzere 136 ülkeden toplam 4 bin 500 işadamı katıldı. 1 1600 tercümanın 42 ayrı d dilde tercüme yaptığı zirvede, iş işadamlarının yanı sıra, 23’ü b bakan seviyesinde olmak ü üzere 40 ülke resmi düzeyde te temsil edildi. D Dünyanın en büyük iş p platformlarından biri olan zzirveye, stant alanı ile katılan K Kütahya Seramik, seçkin ü ürün koleksiyonları ve yyenilikleri ile ziyaretçilerden ta tam not aldı. Y Yıllık 19 milyon metrekare ü üretim kapasitesi, Türkiye’nin d dört bir tarafına yayılmış geniş b bayi ağı ve dünyanın pek ç çok ülkesine gerçekleştirdiği ih ihracatı ile sektörün başrol o oyuncularından biri olan K Kütahya Seramik zirve k kapsamında Afrika, Ortadoğu vve Balkan ülkeleri ile önemli iş g görüşmeleri gerçekleştirdi. dan sadece birkaçı… 87 BİZDEN HABERLER Uzakdoğu’dan gelen porselenlerin içinde yer alan kurşun, kadmiyum gibi metallerin insan sağlığı açısından çok zararlı olduğunu belirten Steward Derneği Başkanı Uysal, Kütahya Porselen’i bu alanda gösterdiği çalışmalarından dolayı takdir ederek, sektörün bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. OTELLERİN OLMAZSA OLMAZLARI “STEWARD”LAR ÖRGÜTLENDİ! Ülkemizdeki stewardlar (bulaşıkçılar) mesleki ör- KÜTAHYA SERAMİK USTA EĞİTİM SEMİNERİ BAKÜ’DE GERÇEKLEŞTİ SEKTÖRÜN LİDER FİRMALARINDAN KÜTAHYA SERAMİK’İN, 15 MAYIS 2010 TARİHİNDE AZERBAYCAN’IN BAŞKENTİ BAKÜ’DE DÜZENLEDİĞİ USTA EĞİTİM TOPLANTISINA 150 USTA KATILDI Kütahya Seramik Azerbaycan bayisi Panora İnşaat’ın organizasyonunda gerçekleşen eğitim semineri Bakü’nün en seçkin otellerinden biri olan Ramada Bakü’de yapıldı. Seminerde, uygulama ustalarının mesleki bilgi ve becerilerini arttırmak, Kütahya Seramik ve Kütahya Yapı Kimyasalları ürün portföyünü tanıtmak amaçlandı. Katılımcılara; duvar ve yer karoları döşeme teknikleri, yapı kimyasalları ürün ve uygulamaları, uygulama sonrası teknik ve pratik bilgiler, Brezza cam koleksiyonları ve döşeme şekilleri hakkında mesleki bilgiler verildi. gütlük için ilk adımı atarak TÜYİP-DER’i (Tüm Yiyecek İçecek Bölümleri Temizlik ve Malzeme Teminatçıları Derneği) kurdular. İstanbul’daki beş yıldızlı otellerin neredeyse bütün şefleri derneğin üyeleri arasında. Kütahya Porselen’in fabrikalarına ziyarette bulunan Steward Derneği Başkanı Hamza Uysal amaçlarının Avrupa’daki meslektaşları gibi kendini her daim eğiten, değişen koşullara uyum sağlayan, dayanışma ETM SEMNERLER DEVAM EDYOR Kütahya Seramik ve Kütahya Yapı Kimyasalları tarafından düzenlenen usta eğitim seminerleri mayıs ayında Eskişehir, Adana, duygusu gelişmiş yeni ve öncü stewardlar yetiştir- Ankara ve Diyarbakır bölgelerine bağlı illerde gerçekleştirildi. mek olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam Afyon, Tavşanlı, Eskişehir, Kütahya, Afşin ve Elbistan, Gaziantep, etti: ‘’Dernek üyelerinin meslek, bilgilerini geliştirmek Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Mardin ve ve üyeler arası dostluğu arttırmak amacıyla 2009 yılı Nusaybin, Batman, Siirt, Konya Kulu’da yapılan toplantılara toplam nisan ayında Steward’ı kurduk, dernek aracılığı ile 2.500 uygulama ustası katıldı. Yaklaşık dört aylık bir süreçte turizm sektörüne eğitimli, sertifikalı elemanlar yetişti- seramik kaplama ustası, mantolama ustası ve bayi çalışanları riyoruz. Otellerin bel kemiği olan stewardlar malzeme tedarikinden temizliğe kadar her alanda otellerin olmazsa olmazlarından biri.” Aralarında The Marma- olmak üzere 9.150 sektör profesyoneline eğitim veren Kütahya Seramik ve Kütahya Yapı Kimyasalları eğitime verdiği önemi bir kez daha göstermiş oldu. Seminerlerde KYK ürün gamında yer alan ürünler, çözüm ürünleri, seramik kaplama ve mantolama ra, Ceylan Intercontinental, Hilton, Mövenpick, Rö- uygulamalarında dikkat edilecek püf noktalar, Kütahya Seramik nesans gibi otellerin stewardlarının katıldığı Kütahya ürün gamında yer alan yer, duvar seramikleri, sırlı porselen karolar, Porselen fabrika gezisinde, ürünlerin üretim aşaması Brezza ve antiasit seramik ürünler ve uygulamalarda dikkat hakkında detaylı bilgiler verildi ve 2010 ürün koleksi- edilecek hususlar hakkında bilgi verildi. yonları tanıtımları yapıldı. 88 YAPI FUARI’NA KÜTAHYA YAPI KİMYASALLARI DAMGASINI VURDU KÜTAHYA YAPI KİMYASALLARI SEKTÖRDEKİ EN ÖNEMLİ PLATFORMLARDAN BİRİ OLAN İSTANBUL YAPI FUARI’NDA İKİ AYRI ALANDA ZİYARETÇİLERİ VE MÜŞTERİLERİ İLE BULUŞTU. FUARIN EN ÇOK ZİYARETÇİ VE İLGİ ÇEKEN FİRMASI OLAN KÜTAHYA YAPI KİMYASALLARI, 5. HOLDEKİ STANDINDA ÖZELLİKLE İZOLASYON VE DİĞER TEKNİK ÜRÜNLERİNİ ÖN PLANA ÇIKARARAK, YAŞANAN YAPISAL PROBLEMLERE ODAKLI ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ SUNDU. FUAR ANA GİRİŞİNDE AÇIK ALANDAKİ KYK UY- SAKLI DÜNYA’DA SAKLI TATLAR TEKNOLOJİK DONANIMLARA SAHİP KYK EĞİTİM Kütahya - Eskişehir yolunun sekizinci kilometresinde Kütahya Porselen Mağazası’nın bahçe katında yer alan Saklı Dünya, yöresel Kütahya yemeklerinin dışında dünya mutfağından da leziz tatlar sunan nezih bir restoran. Saklı Dünya’da Kütahya Porselen’in restorana özel olarak ürettiği porselenlerde birbirinden şık ve lezzetli sunumlar yapılıyor. Yeşillikler içindeki bahçesi ve sıcak ortamında alakart olarak 150 kişiyi ağırlayabilen restoran, profesyonel kadrosuyla, 750-1000 kişilik grupların ağırlandığı renkli organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor. Adres: Saklı Dünya, Atatürk Bulvarı, Eskişehir Yolu OTOBÜSÜ DE ZİYARETÇİLERE AÇIKTI. KATILIMCI- 8. km, Kütahya. Tel: (0274) 225 11 11 GULAMA ALANINDA İSE FUAR BOYUNCA HER GÜN SAAT 11:30-18:30 SAATLERİ ARASINDA YAPILAN CANLI UYGULAMALAR İLE UYGULAMACI USTALARA VE SEKTÖR PROFESYONELLERİNE DOĞRU ÇÖZÜMLERE, HANGİ ÜRÜNÜ, NASIL KULLANARAK ULAŞABİLECEKLERİ AKTARILDI. YİNE BU ALANDA BULUNAN, ÖZEL OLARAK DİZAYN EDİLMİŞ, EĞİTİM SALONU, UYDU BAĞLANTISI VE HIZLI İNTERNET ULAŞIMINA KADAR TÜM LAR EĞİTİM OTOBÜSÜNÜ GEZEREK EĞİTİM ROTASI VE İÇERİĞİ HAKKINDA BİLGİ ALDILAR. 89 HABER KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ BELGESİ Her zevke uygun kaliteli tasarımlar yaratan Kütahya Porselen, çevreye olan duyarlılığını bir kez daha belgeledi. Kütahya Porselen ekibi TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi’nin devam etmesini pasta keserek kutladı. 90 K üresel ısınmanın etkileri her geçen gün hızlanıyor. Bu sebeple, doğa dostu ürün- ler kullanmanın önemi de arttı. Her ne kadar bilim adamları Antartika’daki son buzulun ne zaman eriyeceğini tahmin edemesede, geçmiş dönem verilerine bakarak durumun her geçen gün daha da ciddileştiği görülüyor. Amerika Jeolojik Araştırmalar Merkezi, Ulusal Bilim Vakfı ve Antartika Araştırmaları Merkezi’nin birlikte yürüttüğü bir araştırma, beyaz kıtanın son elli yılda üç derece ısındığını gösteriyor. Bu rakam, dünya ortalamasının 10 katı. Bilim adamlarına göre, 50 yıl içinde kıtadaki buzulların yüzde 80’i küçülmüş, buzul tabakaları kırılmış ve karlar hiç olmadığı kadar hızla erimiş. Neyse ki yerkürenin bu durumuna tepkisiz kalmayan üreticiler her geçen gün artıyor. Geri dönüştürülebilir ürünler tasarlayarak, daha az enerji kullanarak temiz bir dünya hedefliyorlar. Üretim hacmi her geçen gün artan Kütahya Porselen de, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için kolları sıvamış. 2005 yılında TS-EN-ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi çalışmalarına başlayarak, doğa dostu ürünlerin üretimine hız verilmiş. Üretici bu misyonu hayata geçirmek için ise, ürünlerinin çevreye zarar vermeyecek şekilde tasarlanması ve üretilmesiyle işe başlamış. Tüm kaynaklarını en verimli biçimde kullanarak, hurda ve atıkların yeniden değerlendirme yollarını araştırmış. Piyasaya sürülen ambalajlar, her yıl belli oranlarda belgelendirilerek toplanmış ve bu atıkların geri dönüşümü sağlanmış. Bu titiz çalışma bir yıl sonra meyvesini vermiş. Marka, 2006 yılında ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, BVQI firması tarafından belgelendirilmiş. Tüm sağlık koşullarını gözeterek son teknolojilerle üretim yapan Kütahya Porselen, Kalite Yönetim Standardı çerçevesinde yeni bir tetkikten geçmiş ve TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi’nin devam etmesine karar verilmiş. SAP ve LOTUS bilgisayar programları sayesinde, hedeflerini günlük olarak izleyebilen ve gerektiğinde yeni faaliyetler başlatılabilen marka, her zevke uygun tasarımlar üretirken doğayı koruması ve kalitesinden de asla taviz vermemeyi ilke olarak kabul etmiş. Kütahya Porselen’in kalite hedefleri, süreç performans göstergelerine indirgenmiş, her aşama etkin bir şekilde analiz edilmiş ve değerlendirilmiş. Bu sistemin pazar payını ve karlılığı artırdığı da tespit edilmiş. 91 HABER PORSELEN MÜZESİ Tek çatı altında dev buluşma Kütahya Porselen’in Kütahya’daki iki katlı showroom’u tek bir çatı altında binlerce tasarıma, yüzlerce uygulamaya ve bir Porselen Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. 92 orselen ürünlerin ve seramik uy- P gulamalı banyo-mutfak örnekle- rinin bir porselen müzesi ile buluştuğu Kütahya Porselen showroom’u geniş metrekaresiyle fark yaratıyor. Üst katta 1450 metrekarelik alanda kurulu seramik showroom’u uygulamalı mutfak ve banyo seçenekleri ile ziyaretçilerine seramik seçiminde kolaylık sunarken; 1900 metrekare alana yayılan alt kat, Kütahya Porselen’in zarif işçilikleriyle öne çıkan ürün grubu için kullanılıyor. Yemek takımları, günlük kullanım için tek parça ürün ve setler, renkli sofra grubu olan Naturaceram ürünler, sanat evi tasarımları ve Arte Bianco markalı ürünler bunlardan sadece birkaçı… Bu katta ayrıca zengin koleksiyonu ile dikkat çeken Porselen Müzesi de yer alıyor. Müze, 14. yüzyıldan günümüze uzanan Türk el sanatlarının en özel porselenleriyle sanatseverleri geçmişten geleceğe bir yolculuğa davet ediyor. Yaklaşık 40 yıldır özenle üretilen porselenlerin yıllar içindeki form ve tarz değişikliğinin rahatlıkla izlenebileceği müzede 1000’e yakın porselen ürün göz alıcı bir şekilde sergileniyor. Müzede karşınıza çıkacak sürprizlerden biri, Kütahya’nın tüm dünyaya mal olmuş ressamları Hüseyin Yüce, Ahmet Yakupoğlu ve Ahmet Duygu’nun yağlı boya tabloları. Bir diğer güzel sürpriz ise dünyanın en saygın müzelerinde sergilenen çini örneklerinin porselen uyarlamaları. Porselenin zarif ve duru beyazlığında hayat bulan bu replikalar hiç kuşkusuz ki yıllar içinde değer kazanarak tarihi eser niteliği kazanacaklar. 93 HABER CKLT GIDA En lezzetli mağaza! Türkiye’nin en büyük ve en lezzetli çikolata mağazası yeni tasarımı ve yepyeni ürünleri ile www.cikolatasepeti.com adresinde yayına girdi. İletişim İçin; Gökhan KONAŞ CKLT www. cikolatasepeti.com Tel: 0 264 592 19 00 Fax: 0 264 592 69 04 CKLT FABRİKA Hasan Paşa Mahallesi Segman Caddesi No:10 Kırkpınar, Sapanca, SAKARYA N ikah, doğum günü, yılbaşı, sevgililer günü, anneler-babalar üreticilerinde görev yapmış uzmanların İsviçre’de oluşturduğu günü gibi tüm özel günlerinizde, sevdiklerinizi ve kendinizi Mild-Switzerland ile imzalamış olduğu özel bir lisansa sahip. şımartmak istediğiniz her an, kaliteli ve sağlıklı çikolatayı en hız- Sapanca‘da 3.500 metrekarelik alana kurulu üretim tesislerinde lı ve en güvenilir biçimde evlerinize getiren cikolatasepeti.com üretilen tüm ürünler, gıda şartlarına uygun olarak gerçek kakao yeni yüzü ve içeriği ile yayına girdi. Her özel güne ve ağız tadına yağı, kakao kütlesi ve kaliteli şeker kullanılarak üretiliyor. hitap eden iki yüzü aşkın enfes çikolata çeşidi büyük bir özen ve süratle kapınıza teslim ediliyor. Ortaya çıkan bu enfes ürünler cikolatasepeti.com sitesinde hizmetinize sunulmaya başlandı. Site Türkiye’de çikolata ve çi- Özel ve yeni bir çikolata markası yaratarak butik konsept kolatalı ürünler ile ilgili olan her ürünün satın alma anlayışını bir segmentinde de yer alan CKLT Çikolata Fabrikası, çikolata adım ileriye götürmek, bunu da en ekonomik ve en kolay aynı za- alımında farklılıkları yakalayarak çikolata sever kitlesini büyüt- manda da en geniş ürün yelpazesi ile yapmak amacıyla kuruldu. meyi ve pazara farklı bir soluk getirmeyi hedefliyor. Günlük 6 cikolatasepeti.com; profesyonel satış noktaları, profesyonel ton üretim yapabilme kapasitesine sahip olan CKLT Çikolata mutfaklar, şirketlerin özel günleri, toplu bayram ve yılbaşı si- Fabrikası, en iyi çikolata formüllerini uygulayarak, Türk damak parişleri için, çikolata ve çikolatalı ürünler satan mağazalar ve tadına uygun ürünler üretiyor. Çikolata sektörüne hızlı bir giriş standlar için kullanılabileceği gibi, bireysel tercihler, ev ve ziyaret yapan CKLT Çikolata Fabrikası, dünyanın en büyük çikolata hediyesi olarak da hizmet veriyor. 94 HABER DIŞ CEPHE SİSTEMLERİ Dış cephelerde yenilikler Her zevke ve mekana uygun seramikler üreten Kütahya Seramik yüksek dayanım gücüne sahip, büyük ebatlı ve sırlı porselen özellikli karoları ile dış cephe karo sistemlerine farklı bir anlayış getiriyor. ütahya Seramik ürettiği yeni koleksi- K yonu ile büyük iş merkezleri, alışveriş merkezleri, üniversiteler, okullar, sağlık merkezleri ve oteller gibi büyük tesislerin iç mekan ve dış cephe kaplamalarında fark yaratarak iddiasını ortaya koyuyor. Dayanım gücü sayesinde dış cephe kaplamalarında güvenle tercih edilen Kütahya Seramik’in yeni karoları lappato, satinato gibi yüzey alternatifleri, çeşitli renk ve desen seçenekleri ile büyük ebatlı sırlı porselen karoların kullanım alanlarına değer katıyor. Profesyonellerin ve kullanıcıların beğenisine sunulan Kütahya Seramik sırlı porselen karoları dış cephe uygulamalarında yaygın olarak kullanılan yapıştırma sistem, konstrüksiyona yapıştırma sistem, klipsli sistem ve gizli klipsli sistem uygulamalarına uygun olarak üretiyor. 96 BULMACA Kütahya Seramik’ten yaratıcı bir koleksiyon 17 Demirin simgesi Güral Porselen’in bir yemek takımı formu Persler’de vali Radyumun simgesi Durum, derece Hazırlayan Ali Bakın 28 Bir tür deve Bir kadın şarkıcı Kütahya Porselen’in bir yemek takımı formu G. Afrika’nın plakası “Güral Sapanca …” (Grubumuza ait bir otel) Bulmacam›z› doğru yanıtlayan okurlarımız, Kütahya Porselen’den sürpriz armağanlar kazanacaktır. 8 Adres: Taps Ajans, Atatürk Bulvarı 43001, Kütahya Tel: (0274) 225 15 16 Çözüm anahtarıyla birlikte Eser Çetintaş adına göndermeniz rica olunur. İspanyol sevinç nidası 11 24 Antalya’da bir plaj Bağ kütüğü Vilayet Dolma kalem Bölüm ya da paragraf başında yer alan harf Birleşik Krallık’ı simgeler Çanakkale’nin bir ilçesi Bir tür et yemeği Hile Evcil bir geyik türü 18 İki tarla arasındaki sınır Kadınların giydiği kolsuz üstlük Macun Yapma, etme 7 Bitki özleriyle yapılan bir masaj Ulaştırma Kıvrımlı bir tür kumaş Atardamar bozukluğu 16 Tokat’ın bir ilçesi İyi, güzel Su taşkını Pilotlar için yayınlanan bülten Kısa ve kalınca 23 Bir seslenme sözü Kütahya Porselen’in bir emek formu İki çift öküzle çekilen ağır saban Afrika’da bir başkent İki anlamına gelen bir ön ek Osmanlı’da Macar sancak beyi Tahıl tozu Şimdi, henüz 14 5 Vücudun kalça ile diz arası 20 El değmemiş Baryumun simgesi Müstahsil Gündüz gösterimi Telefonda konuşulan parça Erkek eşin karısına yanaşmaması için yemini 27 Bir bağlaç Sakağı Geniş ağızlı balık ağı “… Seramik” (Sektörünün lider firması) Hücrenin temel yapı taşı Bir işkence aracı 9 Bir tür baharat 21 Bir mide hastalığı Gelecek Argoda kapris Kurşun borularının ağızlarını açmakta kullanılır İlave Kütahya Porselen’in katıldığı züccaciye fuarı Haytırma 4 Baskı 3 Bir tür kara yumuşakçası Bir tür kumaş 22 6 Bal özü Düşünce 19 Motorsuz bir tür uçak Peru’nun plakası Briçte sanzatunun simgesi Asya’da bir ülke 25 Saç ve elleri boyamakta kullanılır Seryumun simgesi Dogma Tavır Yüzyıl Bir tür cetvel 2 Valide Peygamber 13 Rusça’da evet 12 Ağabey Akaju Hekimlikte kullanılan bir otsu bitki İlgi eki Rezil Lahza Fasıla 10 Sümerler’de sağlık ve bereket tanrısı Bir binek hayvanı 1 Güral Porselen’in bir yemek takımı formu ANAHTAR CÜMLE 1 2 3 4 5 6 7 8 9 17 18 19 20 21 22 23 24 25 10 26 27 11 28 12 29 13 14 İlham verici 15 Asarak adam öldürme Karakter Şarapla yapılan bir tür SPA masajı 98 Hatıra 29 26 Parlaklık 15 16 Arka karşıtı Temel Kendi kendine anlamı veren ön ek Kabza Telefonda hitap sözü Bir renk Formda olmak herkesin hayali, Aliva’ya gelenlerin gerçeğidir. Kişiye özel programlar ve ölçümler sayesinde, Aliva’ya gelenler önce forma girer. Sonra bu formu, uzun yıllar korumayı öğrenir. Kırkpınar Sapanca Sakarya 0 264 592 30 30 | guralsapanca.com