Teknoloji 101
Transkript
Teknoloji 101
3 Şubat 2010 Teknoloji 101 - Sayı 4 http://www.teknoloji101.com Bu sayımızda neler var? Sayfa -3 Sayfa -9 Sayfa -11 Sayfa -14 Kendimiz Yapalım KöĢesi: Elektronik Devre Kartları Elektrikte Tarihi KapıĢma: Edison – Tesla SavaĢları 2010 Opel Astra Bir Fincan Su ile 20 Kg ÇamaĢır Yıkanır mı Erdem Taylan ile Söyleşi A.R.O.G, Arabalar, The Incredibles, Kayıp Balık Nemo ve Shrek gibi filmlerin animasyon ve grafiklerinin mimarı Erdem Taylan ile öğrencilik yılları, IEEE ve teknoloji dünyasını yakından ilgilendiren çalıĢmaları üzerine keyifli bir röportaj yaptık.... Tek101 : Animasyon ve grafikle ilgilenmeyi düĢünenler okulda mühendisler olsun grafik tasarımda okuyanlar olsun hangi dersleri almalılar ya da hangi dersleri almalarını tavsiye edersiniz. Yani pixar gibi büyük Ģirketler hangi nitelikleri hangi dersleri almıĢ olmalarını istiyorlar? Erdem Taylan : Aslında Ģöyle düĢünün yani zaten birkaç tane alan var pixar gibi bir Ģirkete girebileceğiniz. Artistik bir yönden gidip girebilirsiniz yada mühendislik içeren teknik bir yönden bir yönden girebilirsiniz. Artistik yönden düĢünecek olursanız zaten yeteneğinizi gösteren birĢeyler göstermeniz lazım Ģirketlere, ders almanızla alakalı değil. Siz genel olarak artistik kalitenizi yükselttiğiniz zaman örneğin resim çiziyorsunuz, karakter çiziyorsunuz, illüstrasyon yapıyorsunuz, heykel yapıyorsunuz vs. somut Ģeyler olduğu için hazırladığınız bir portfolyoyu göstermek aslında daha doğru. O yöne gidecek hangi dersi almanız gerekiyorsa mesela life drawing yani karakalem çizimi çok güzel bir ders olabilir, yararlı olur. Onlar zaten ana eğitimin bir parçası olacağı için mutlaka alacağınız Ģeyler olmalı. Aslında pixar gibi Ģirketin görmek istediği yaptığınız iĢte özgünlük olması. Yaptığınız iĢin mühendislik iĢi ya da teknik bir iĢ olduğunu önemsemeksizin bir probleme getireceğiniz özgün çözüm yolunu düĢünce tarzınızı görmek istiyorlar. Mühendislik alanından gelirseniz de ne oluyor tabiki temel bir computer science, electrical engineering yani bunların hepsi açık. Bizim prodüksyonlarda çalıĢanların çoğu mühendistir. Elektrik mühendisleri, bilgisayar mühendisleri, mimarlar, makine mühendisleri gibi farklı mesleklerden çalıĢanlar var. Birkaç tane böyle hit alan var dolayısıyla onlara bakmak gerekir. AkıĢkanlar dinamiği iyi bir ders. Su simülasyonu gibi bu tür Ģeyler mekanikten gelen teoriler. C graph diye bir oluĢum var. Onların yayınladıkları bir liste var, insanların hangi alanlara yöneldiğini görebilirsiniz bu listeden. Dolayısıyla iyi matematik bilgisi iyidir, programlama c veya c’nin herhangi bir varyantını bilmeniz iyi bir Ģey. Ama dediğim gibi programlama veya teknik altyapıdan geliyorsanız o zaman o hit alanlardan birinde bir Ģeyler yapmıĢ olmanız sizin için bir avantaj olur. Ben baĢvururken diplomam olmasının ne kadar yararı vardı deseniz çok yok aslında ama o olmasa amerikaya gidip çalıĢamazdım çünkü vize alamazdım dolayısıyla o önemli bir Ģey ve aldığınız vizenin türü değiĢiyo mühendis olunca. Okulda kendinize özgü bir stil geliĢtirmeniz yaptığınız her iĢte önemli bir Ģey. Matematik altyapısı fizik altyapısı bunların hepsi kullanabileceğiniz Ģeyler ileride. Hocalarınızla gidip çok konuĢmanız gerekiyorya hocam bize grafikle ilgili dersler verin basic graphic teori yani obje al döndür bunlara hocalarınızı ikna etmeniz gerekiyor bu tür Ģeylere. Hocanız size Signals and systems dersi veriyordur siz ne olduğunu hiç düĢünmezsiniz ama benim iĢlerimde devamlı kullandığım bir Ģey. Mühendislik okuyanların artistik dersleri alması çok yararlı olabilir örneğin fotoğraf dersi alabilirler çizim yapmayı seviyorsa gidip çizim dersi alabilirler aynı Ģekilde artistik yerden gelen öğrenci mimari dersi alabilir endüstriyel tasarım dersi alabilir iĢin biraz teknik yönünü de öğrenir araba tasarımı dersi alabilir o tür dersler varsa yararlı olabilir. Genel iĢi yapan olmak daha iyi bir Ģey yani sadece matematikte ufak bir yeri çözüyorum demek çok doğru bir Ģey demek değil. ġu anda sizin olabildiği kadar olasılıklarınızı artırmanız lazım o daha iyi bir Ģey. Siz Boğaziçi elektrik-elektronik mühendisliği mezunusunuz. Elektrik elektronikten animasyon iĢine nasıl geçiĢ yaptınız? Aslında benim ikisi birlikte olan bir Ģey. Lise yıllarında ve liseden sonra okulda ilk 2 sene pek bir Ģey öğrenemedim. Fen lisesindeyken öğrenmiĢtik bir çok Ģeyi . Dolayısıyla ben müziğe çok meraklıydım devamlı etrafta çalıyordum gruplarda. Sonra Amiga diye bir bilgisayar çıktı. Grafik o zamanlar baĢka bilgisayarda yapılmıyordu önce ona merak saldım, sonra oyun oynadım, sonra bu oyunlardaki grafikler nasıl yapılıyor dedim, sonra 3d nasıl yapılıyor dedim, sonra ufak bir 3d program kullanmaya baĢladım. Onu kullanmaya baĢlayınca iyice merak ettim ve bu Ģekilde onunla ilgili biraz programlama yapmaya baĢladım. Yaptığım iĢlerden sonra Amiga’nın Türkiye distribütörü olan firma bana geldi ve iĢ teklifinde bulundu. 3d animasyona bu iĢleri yaparken merak saldım. Hobi zamanla iĢe dönüĢtü. Okulu bitirdikten sonra Türkiye’de televizyon kanallarında çalıĢtım bir süre. Animasyon genelde güzel sanatlar öğrencilerinin, grafik tasarım, iletiĢim tasarımı öğrencilerinin tercih ettiği ya da onların ilgilenildiği alan gibi görülüyor. Bu konuyu biraz daha açabilir miyiz? Aslında hiç öyle değil. Üniversitelere gitmemin sebebi zaten bu. Bir çok değiĢik disiplindeki adamı barındırabilen bir iĢ bu. Pixara Ģimdi bakarsanız 800 kiĢi çalıĢıyor bunların içinde sistem mühendisleri var 60-70 kiĢi sadece pixarın bilgisayar altyapısını kurmak için var, network iyi çalıĢsın, linux etkili iĢlesin diye uğraĢırlar. R&D dediğimiz research and development yapan sadece yazılım yazan pixarın kendi yazılımını yazan br grup var. Pixar’daki animasyon sistemi endüstrideki en hızlı animasyon sistemi. Pixarda yerleĢik çalıĢan profesörler var mesela sadece alanlarında computer graphicste iyi adamlar bunlar. MBA adamına da iĢ var, iĢletme yapılacak prodüksyon iĢi tamamen iĢletme iĢi çok zor bir iĢ aslında, karıĢık bir iĢ. Birisinin iĢletme planlaması yapması gerekiyor. Farklı disiplinden insanları içeren bir iĢ bizimki, çok değiĢik bir alan. Peki Ģu anda üzerinde çalıĢtığınız projeler var mı? Türkiye’ye geldikten sonra ben ilk AROG’da çalıĢtım görsel efekt süpervizörü olarak. Ondan sonra Ģöyle bir gözlemim oldu, San Francisco’dayken Amerika’nın en büyük sanat üniversitesi orada ders veriyordum. Buradaki düzene alıĢkın değilim ben artık unutmuĢum onu. 10 sene yurt dıĢında çalıĢınca oradaki çalıĢma mantığına göre düĢünmeye baĢlıyorsunuz. Buradaki çalıĢma mantığı bizimki gibi prodüksiyonlar yapmaya uygun değil. Dolayısıyla onunla ilgili baya problem yaĢadım. Mesela ilk yaptığım Ģey proje bittikten sonra bir okul açmak oldu. www.camptr.com oradan bakabilir arkadaĢlar. O okul benim kafama göre adam yetiĢtirmek için kullandığım, dersleri benim verdiğim bir yer. Dolayısıyla haftanın bir kısmını ona harcıyorum Ģu anda. Cave diye baĢka bir firmam var orada da karakter geliĢtirme, bunun gibi projeler gelirse onları geliĢtirme üzerine çalıĢıyorum. ġu anda birkaç tane yazılımla animasyonu birleĢtiren proje üzerine çalıĢıyorum. ġu an aslında daha çok fikir geliĢtirme, hikaye yazma o tür iĢler üzerine çalıĢıyorum ve tabi bu arada bir tane daha AROG gibi bir proje çıkmasını bekliyorum. Bu tür projeler her sene çıkmıyor Türkiye’de malesef. Gelecekte çalıĢmayı düĢündüğünüz projeler var mı buna benzer? Birkaç tane proje var bu Ģu anda bildiğim, üzerinde çalıĢılan projeler de var. Fakat ekonomik durum onları da etkilemiĢ durumda. Cem yeni film yaptı ama hiç görsel efekt kullanmadık filminde aslında görsel efekti baya seven birisi. Türkiye’de bizim pazar çok ufak olduğu için bu tür varyasyonlardan çok etkileniyor. Istanbulla ilgili bir proje vardı , onlar Ģu anda yapılmıyor masraflı oldukları için. Türkiyede animasyon iĢinin geliĢmesi için bir çaba sarfetmemiz gerekiyor ama bunu direk animasyona yatırım yaparak mı yoksa bazı yan sektörlere yatırım yaparak mı geliĢtirmek daha uygun olur? Bence birlikte yapılması lazım. Bu iĢ geliĢecekse birilerinin araĢtırma yapıyor olması lazım, birilerinin onu yapması lazım, birilerinin resimlerini çizmesi lazım yani hepsi birlikte olmalı. Bizim iĢin zorluğuda bu bütün parçaların bir anda bir araya gelmiĢ olması lazım. Türkiyede animasyonun geliĢememesinin tek sebebi para mı? Fransızlar mesela avrupada iyi bu iĢte. Avrupadaki en iyi animasyon okullarının 3 tanesi Fransa’da. Her sene 200 kiĢi piyasaya çıkıyor. Bir Ģekilde bir iĢ olacak yani. Bunu halkın ilgisine de bağlayabilir miyiz? Halk ilgili ama… Ice Age filmine bir milyon kiĢi gitmiĢ. Ortalama bir filme göre çok fazla bir rakam ben inanamadım ilk gördüğümde bir milyon kiĢi çok fazla. ġunu unutmayın aileler için bizim filmler çok güzel filmler, mesajları güzel, artık yetiĢkinler de izliyor.Halka bağlamak doğru değil. Halk iyi bir Ģey verildiği zaman gider. Nasıl iyi mal üreten satıyorsa iyi film üretirsen satarsın, benim düĢüncem o. Son zamanlarda bir moda var kısa metrajlı animasyonlar genelde pixarın yaptığı. Hatta bunlarla ilgili ödüllü yarıĢmalar da var. Bu tarz projelerde hiç bulundunuz mu? Onun neden olduğunu size söyleyeceğim. Çok ilginç bir Ģey ama Amerikalının nasıl endüstri yarattığını göreceksiniz. Ben bir filmde çalıĢtım, bir sonraki filmde çalıĢmaya baĢlayacağım ama farzedin film hazır değil. 3 ay boyunca yapacağım iĢ yok. Hemen bir tane kısa film yapalım diyorlar, genelde o kısa filmler de yeni geliĢtirilen bir teknolojiyi denemek için kullanılır..Avantajlı bir teknik. Pixar, short dvd ismiyle dvd çıkarıyor ve onun filmin masrafını bu Ģekilde karĢılıyor. Bir de oscar yapıyor onunla ilgili her sene onun da lafı geçiyor. Sektör oluĢtu ve herkes de onu izliyor ondan sonra. O shortlar onun için çok güzel bir Ģey. Ben de Ģimdi okulda mesela öğrencilerle o tür shortlar yapacağım öyle planlarımız var. Amaç hem onlar bilensin hemde birĢeyler çıksın ortaya. Mater and Ghostlight’ta çalıĢmıĢtınız sanırım... Filmden sonra Türkiye’ye dönecektim. Up filminde efekt supervisorluğu önermiĢlerdi. Türkiye’ye döneceğim için reddettim. Mater and Ghostlight’i bitirmemi istediler sonrasında döndüm. Neden döndünüz? Türkiye’yi daha çok seviyorum. YurtdıĢında yaĢamak güzel daha rahatsın çünkü. Ancak unutmamak lazım her Ģeyin bir fiyatı var herĢeyin bedelini mutlaka ödüyorsunuz. O da nedir ailenizden uzaksınız, anneniz babanız burda. Annen yaĢlanıyor bir Ģey olsa atlayıp gelemezsin. Olayların sosyal tarafları var. Bir de Amerika kültürüyle Avrupa kültürü oldukça farklı. Mesela benim aradaĢlarımın çoğu yabancılardı genelde, San Francisco ne kadar kozmopolit bir yer olsa da Türk isen Türkiye’de rahatsın. Ama ben daha çok sosyal sebeplerden dolayı döndüm, ailemle yakın olmak istedim. Türkiyeye döndükten sonra camp adlı bir okul kurdunuz ve animasyon üzerine eğitimler veriyorsunuz. Bununla ilgili biraz bilgi alabilir miyiz? Türkiye’ye dönüĢte ilk AROG’da çalıĢtım. Film bittikten sonra gördüm ki sadece endüstride değil eğitimde de problemler var. Tutorial izleyelim hazır bilgiyi alalım onu böyle dinleyelim ezberleyelim özümsemeyelim tekerleğin nasıl döndüğünü bilmeyelim üzerine kurulmuĢ bir sistem var. O Ģekilde dünyadaki adamlarla rekabet edemezsiniz. Onlar yapar, siz onların yaptıklarını yaparsınız. Ben öyle bir Ģey istemediğim için, bir de AROG’daki ekipte anlayıĢ farklılıkları sezdiğim için en kolay yolun insanlara ders vermem olduğunu düĢündüm. En azından benim kafamdan çıksınlar bu adamlar piyasaya en azından bir iĢ geldiğinde beraber çalıĢırız. Böyle bir çekim grubu oluĢsun, yeni adamlar gelsin sonra o adamlar ders vermeye baĢlasın. Öyle geliĢsin istedim. Onun için büyük dershane gibi bir Ģey değil 5er kiĢilik sınıflarla çalıĢıyoruz Ģu anda. Bir hedefe yönelik Ģu anda 4 ayrı kurs var. Geliyor, 3 ay modelleme öğreniyor, 3 ay kaplama ve rendering öğreniyor, sonra 3 ay animasyon öğreniyor, 3 ay efekt öğreniyor bir yıllık bir programı bitiriyor. Ondan sonra öğrenci sayısı arttıkça daha uzun 2 yıllık bir program yapmayı düĢünüyorum. Ama Ģu anda bu Ģekilde çalıĢıyoruz. Herkesle bire bir ilgilenebildiğim tekernek nasıl döneri hata nasıl yapılırı gösteren bir eğitim olsun istiyorum, benim sevdiğim eğitim tarzı o önemli olan volume değil o yüzden. Kimleri öğrenci olarak kabul ediyorsunuz, kimler baĢvuruyor? Bana Ģöyle değiĢik yerlerden insanlar geliyor, sizin gibi üniversitede okuyan gençler de geliyor. Mimar Sinan’dan, BahçeĢehir’den öğrencilerim var. Okullardan gelenler olduğu gibi piyasada çalıĢan birkaç kiĢi geldi, tamamen karıĢık bir topluluk. Öğrenciliği çok iyi değerlendirmeniz lazım. O yüzden Ģimdi ne kadar itelerseniz kariyeriniz için o kadar iyi olur. Kursta en iyi verim aldığım adamlar öğrenciler yada mezun olup Ģu anda master yapan adamlar. Kurs sadece Ġstanbul’da Ģu an ileride haftanın belirli günleri Ankara’da olabilir mi? Kursun belirli bir büyüklüğe eriĢmesi lazım. Haziranda baĢladık, 2 tane sınıf açıldı Ģu anda 3. Sınıfımı veriyorum. Bir dahaki dönem 3 tane sınıf açacağız dolayısıyla 6 sınıf olmuĢ olacak. Sonra sayı artacak, sayı arttıkça bütün dersleri ben veriyorum baĢka adamlar almak zorunda kalacağım. Volume arttıkça böyle bir takım oluĢacağı için öyle bir Ģey yapıp Ankara’ya da gelmek isterim, Ġzmir’de de sordular bu soruyu, Ġzmir’e gitmekte istiyorum. Ama aslında en güzel metod ben bunu online yapmak istiyorum. Yeteneğin bu alandaki rolü nedir? Yetenek çok önemli. Belli bir aĢamadan sonra iki adam arasındaki farkı belirleyen Ģey yetenek. Ama unutmayın pixardaki 800 kiĢinin hepsi manyak gibi yetenekli herifler değil, iĢlerinde baĢarılı olanların sayısı da çok fazla. Yani bir iĢi alıp iyi yapan adamda var. Yani illa yetenekli olacak diye bir Ģey yok bazen iĢi yapacak adamda gerekiyor. Bu iĢin yetenek kısmı var ama elmas çıktığı gibi kalırsa pek bir iĢe yaramıyor birinin yontması gerekiyor onu iĢte o yüzden yetenekle beraber çalıĢmakta gerekiyor. Kursta sizin anlattıklarınızı bulabileceğimiz yazılı bir kaynak var mıdır? Basılı Ġngilizce kaynaklar var, birebir aynısı değil tabiki ama maya programıyla ilgili kaynaklar var güzel anlatan. Ama herkesin deneyimi ayrı bir kitapta bütün deneyimleri anlatmak zor, herkes kendi bakıĢ açısına göre anlatır o yüzden. Bir de kitap pasif bir öğrenme tarzı onu da unutmamak lazım. En güzel öğrenme tarzı açıkcası bir Ģey yapıp hata yapıp yanlıĢ yapıp düzeltip yanlıĢ yapıp düzeltip öyle öğrenmek. Kurslarda öyle bir Ģansı oluyor öğrencilerin ister istemez elini bulaĢtırıyor iĢe. Yani tek bir kaynak yeterli değil, bir sürü kitap bir sürü kaynak lazım. Çok güzel tutoriallarda var internette ama öğrenci ordan hangi bilgiyi alması gerektiğini bilmediği için yönlendiren birine ihtiyaç duyuyor ki öğretmen dediğimiz insanlarda bu iĢe yarıyor. Bize bu konuda tavsiyeleriniz var mı acaba grafik yada animasyon konusunda yapsanız iyi olur gibi? Bütün sanatsal Ģeylerle ilgilenin, müzik yapın. Çünkü yaĢamın en güzel Ģeylerinden biri sanatsal Ģeyler yapmak. Sanat insana olaylara baĢka açılardan bakabilmek gibi bir avantaj sağlıyor çünkü sanat limiti olmayan bir Ģey. Öğrenci aktivitelerine IEEE’ye ,CS’e bakıĢ açınız nedir? Ġlk olarak BahçeĢehir Üniversitesi’ne gittim 350 kiĢilik bir salon tamamen doldu. Onlar da sizin gibi çok güzel karĢıladılar beni. Daha sonra Ġzmir’e gittim 4,5 saat sürdü oradaki seminer. O yüzden önceden de tanıyorum IEEE’yi. Yani öğrencilerin böyle Ģeyler yapmaları çok güzel çünkü insan sosyal olunca insan olduğunu hissediyor. Size de ayrıca çok teĢekkür ediyorum bugün burada çok güzel ağırladınız beni. Bu en güzel Ģeylerden biri deneyiminizi anlatıyorsunuz, paylaĢıyorsunuz insanlarla. Ondan ne alacağı ona kalmıĢ bir Ģey siz görevinizi yapıyorsunuz sonuçta güzel bir Ģey yani çok baĢarılı bir topluluk IEEE. Sizinle röportaj yapmak çok keyifliydi. Bize zaman ayırdığınız için teĢekkür ederiz... Röportaj: Görkem Ġlbay Ġlker Saraç Nisa Elif Aydın Google’dan Gelen Bir Dalga: Google Wave Google, arama motoru ve Gmail olarak bildiğimiz e-mail sağlayıcısıyla hayatımızda büyük bir çığır açtı. ġu zamanlarda ise Google wave ile internetin sınırını zorlamaya devam ediyor. Aylardır herkesin dilinden düĢüremediği, Google’ın bile anlatmak için bir saatlik videoya ihtiyaç duyduğu, Google Wave, tek bir kelime ile anlatması da oldukça güç bir uygulama. “Peki nedir bu Google Wave?” diye baktığınızda karĢınıza birden çok cevap çıkıyor. Kelime anlamı olarak “dalga” anlamına gelen Wave, hepimizi yakından ilgilendiren bir platform. Günlük hayatmızda çoğumuz internet üzerinden e-posta hizmetlerini kullanmayı tercih ederiz. Ancak bu hizmetler kısıtlamalardan dolayı ihtiyaçlarımızı tam olarak karĢılayamaz. ĠĢte Google , bu kısıtlamaları bazılarını hayatımızdan kaldırmak için Google wave ile e-postayı yeniden keĢfetti. 2007 yılında baĢlayan ve geliĢmekte olan Google Wave projesi için Lars Rasmussen :"E-postayı bugün icat etmiĢ olsaydık, nasıl olmasını isterdik sorusundan yola çıktık" diyor. Nedir bu Google Wave’i farklı kılan? Bazı internet kaynakları Google Wave'i Gmail ve Gtalk'un birleĢimi olan yeni bir Google hizmeti olarak tanımlamıĢtır. Wave aslında , birden fazla kullanıcının eĢ zamanlı olarak iletiĢim kurmasına imkan veren ; dosya, resim ve videolarını paylaĢıp, dökümanlar üzerinde çalıĢma yapmayı sağlayan bir sistemdir. Ġsterseniz web sitenize veya blogunuza Google Wave'i kolaylıkla entegre edebilirsiniz. Google Wave Java dilinde yazılmıĢ , Google Web Toolkit kullanılarak hazırlanmıĢtır. Wave açık kaynak kodludur. Bu özelliği de Wave üzerinde değiĢiklikler yapılabilmesini hatta Wave sunucusu kurmanızı bile sağlıyor.Yeni nesil tüm tarayıcılar ile çalıĢabilmesi de Wave'in artılarından biri... Google Wave arayüzünü tanıyalım: Google Wave ekranına baktığımız zaman sol tarafında bir kenar çubuğu bulunuyor. Bu kenar çubuğunun üst tarafında ana gezinme menüsü (Navigation), altında ise Google Contacts'ta (rehber) bulunan kiĢileriniz / arkadaĢlarınız bulunuyor. Ekranın orta bölümüne baktığımız zaman, Wave'lerinizin bulunduğu bir gelen kutusu bulunuyor. Bu kısmı Gmail 'in gelen kutusuna(inbox) benzetebiliriz. Herhangi bir Wave'e tıkladığınızda hemen sağ tarafında bir pencere olarak seçtiğiniz wave'in içeriği gözüküyor. Seçtiğiniz Wave'de i diğer kiĢilerin mesajlarını görebiliyor ve onlara yanıt verebiliyorsunuz. Eğer online durumdaysalar anlık ileti olarak mesajlaĢabiliyorsunuz. Ayrıca seçtiğiniz Wave'e metin, resim, video vb. içerik ekleyebiliyor ve düzenlemeler yapabiliyorsunuz. Eğer bir arkadaĢınızı, seçtiğiniz Wave' e eklemek istiyorsanız sol menüdeki kiĢiler listesinden sürükle-bırak ile Wave'e ekleyebilirsiniz. Google wave'i kullanmak için bir çok neden var , iĢte günlük hayatımızda iĢlerimizi kolaylaĢtıracak özelliklerinden bahsedelim: HTML 5 uygulaması olarak geliĢtirilen Wave, aslında ilk bakıĢta bir e-posta uygulamasına benziyor. Fakat e-postadan farklı olarak göndericiler arasında gidip gelen mesajlar yerine, mesajlar tek bir noktada toplanıyor ve bu mesajların katılımcıları diledikleri zaman bu iletiĢime, istedikleri Ģekilde dahil oluyorlar. Devam eden bir mesajlaĢmaya yeni bir kiĢi istendiği anda dahil olabiliyor ve Wave'in "Playback" özelliği sayesinde, görüĢmenin baĢını kaçıran katılımcılar adım adım ona kadar yapılmıĢ tüm eklemeleri ve değiĢiklikleri takip edebiliyorlar. Wave'in en heyecan verici özelliklerinden biri ise, e-postanın yanı sıra anında mesajlaĢma kavramını da değiĢtiriyor olması. Hepimiz MSN veya Gtalk'ta karĢınızdaki kiĢinin o anda bir Ģeyler yazdığını ufak bir bilgi satırından görebildiğimizi biliyoruz. Wave'de ise yazılan her karakter neredeyse anında karĢı tarafın ekranında beliriyor. Üstelik yazan kiĢi daha cümlesini bitirmeden, diğeri yanıt yazmaya baĢlayabiliyor ve karĢılıklı olarak her bir karakter anında görünecek Ģekilde iletiĢim devam edebiliyor. Sürükle bırak özelliğini de tamamen destekleyen Wave, bu sayede örneğin fotoğraflarınızı devam eden bir "dalga" içerisinde paylaĢmak için tek yapmanız gereken bilgisayarınızdaki dosyaları seçtikten sonra, Dalga'nın içerisine sürükleyip bırakmak. Yalnız, bu özelliği aktif hale getirebilmek için bilgisayarınıza ufak bir eklenti indirip kurmalısınız. Wave'in diğer bir güzel özelliği ise dalga'nın herhangi bir bölümünü seçip, o kısmından yeni bir dalga oluĢturabilmek. Bu sayede farklı kullanıcılar, dalga'nın sadece kendileri ile paylaĢılan bölümünü takip ederek, bu bölüme yazı veya baĢka görseller ile katkıda bulunabiliyorlar. Google Wave iletiĢiminin yanı sıra aynı dalga üzerinde birden fazla kiĢinin çalıĢmasına da olanak veriyor. Özellikle iĢ ve eğitim alanında faydalı olması beklenen bu özellik sayesinde, oluĢturulan bir dalga'da tüm davet edilmiĢ katılımcılar, aynı anda, aynı doküman üzerinde gerekli gördükleri değiĢiklikleri yapabiliyorlar ve daha güzeli herkesin yaptığı değiĢiklikler neredeyse anında takip edilebiliyor. Google Wave 'in eklenti desteğinin olması da en iyi özelliklerinden biri. Çünkü Google Chrome bu özelliğe sahip olmadığı için eleĢtiriliyordu. Google'ın ilk geliĢtirdiği eklentiler arasında bir Ġngilizce yazı düzeltme aracı yer alıyor. Google'ın geliĢtirdiği diğer eklentiler arasında metin içerisindeki web bağlantılarını otomatik algılayıp, tıklanabilir hale getirme, Google Maps eklentisi ve Wave içerisinde Google arama penceresi de yer alıyor. Google Wave ile herkes aynı alt yapıya sahip kendi Wave sunucularını kurabileceğinden bahsetmiĢtik . ġimdi ise bu konuyla yakından ilgili olan “sunucu bağımsız iletiĢim” özelliğini anlatalım. Wave üzerindeki tüm iletiĢim bilgileri ilgili Wave sunucusunda tutuluyor. Bu yüzden iletiĢimin de aynı sunuyu kullanan kiĢiler ile sınırlı olması gerektiği düĢünülebilir. Fakat baĢka Wave sunucularını kullanan kiĢiler de dahil edilebiliyor. Böylece ortak çalıĢma konusunda farklı platformların yol açabileceği kısıtlamalar da giderilmiĢ oluyor. Burada Google wave 'in özelliklerinden kısaca bahsettik. Siz de Google wave'i keĢfetmek için hemen bir wave hesabı edinin ve bu keĢif yolculuğuna katılın. ĠĢte yolculuğunuzda size yardımcı olabilecek linkler: http://wave.google.com/help/wave/about.html http://wave-samples-gallery.appspot.com/ http://code.google.com/intl/tr-TR/apis/wave/ http://completewaveguide.com/ Tuba Kesten Kaynaklar http://wave.google.com/help/wave/about.html http://www.chip.com.tr http://en.wikipedia.org/wiki/Google_Wave Hibrit Arabalar Hayattaki en önemli Ģeylerden birisi hayatın hızına ayak uydurmaktır. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha çok iĢ daha az zamanda yapılabilmektedir. Özellikle bilgisayarlar, bize sağladıkları kolaylıklardan dolayı hayatımızın vazgeçilemez bir parçası olmuĢlardır. Bu Ģekilde gittikçe hızlanan yaĢamımıza Ģimdi de nanoteknoloji girmek üzeredir. Bunun anlamı, hayat insanoğlu için daha da hızlanacaktır. Bu hızı yakalayabilmek ve hatta bu hızı geçebilmek için, insanların baĢetmesi gereken sorunların baĢında, gitmek zorunda oldukları yerlere eskiden olduğundan daha kısa sürede ulaĢmaları gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda birçok Ģey icat edilmiĢtir. Örneğin, uçaklar kıtalar arası yolculukların süresini günlerden bir güne daha kısa bir zamana indirmiĢtir. Diğer bir örnek ise trenlerdir. Çok uzun zamandır kullanılmakta olan trenler, ağır yüklerin kısa zamanda istenilen bir noktaya ulaĢtırılmasını mümkün kılmıĢtır. Ancak insan hayatı için bu konudaki en büyük geliĢme arabaların icadıdır. Kısaca arabalar, her kesimden insana kiĢisel olarak hızlı ulaĢımı mümkün kılmıĢtır. ġu anda arabalar, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiĢtir. Ancak, çalıĢma prensiplerinden ötürü arabaların bize sağladıkları, bizden alabileceklerinden fazla değildir. Dünyada 7 milyardan fazla insan olduğunu ve bu insanların çoğunluğunun araba kullanıyor olduğunu göz önünde bulundurursak, arabaların özellikle insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin oldukça büyük ve tehlikeli olduğunu kolayca görebiliriz. Bu sorunun ciddiyetinin oldukça büyük olması nedeniyle, bu konu hakkında alternatif çözüm yolları araĢtırılmaktadır. ġu anda bu alternatiflerden en öne çıkanı Hybrid teknolojisidir. Petrolden kesinlikle daha temiz olan elektrik enerjisinin kullanıldığı bu teknoloji, yüksek oranda petrol tüketiminin neden olduğu sorunlara biraz da olsa çözüm önermektedir. Ġlk olarak, hybrid arabaların ne oldukları üzerinde duralım. Arabalar için bir dönüm noktası olacak olan hybrid teknolojisi, arabalarda benzinli motora ek olarak bir tane elektrikli motorun da kullanılması Ģeklinde açıklanabilir. Hybrid arabalar günümüz arabalarından oldukça farklı bir çalıĢma prensibine sahip olduklarından dolayı, daha farklı bir mekanizmaya sahiplerdir. Kısaca, bir benzinli arabayı özetleyelim. Benzin deposu, motor ve vites kutusundan oluĢan ve kimyasal bağ enerjisini mekanik enerjiye dönüĢtüren bir sistemdir. Hybrid arabalarda ise bu sisteme ek olarak bir elektrikli motor bulunmaktadır. Bataryalar bu durumun sisteme getirdiği eklemelerden birisidir. Hybrid arabalardaki elektrik motorunun uzun süreli ve etkili bir Ģekilde çalıĢmasını sağlamak için güçlü bataryalara ihtiyaç vardır. Diğer bir deyiĢle, benzin deposu motor için ne demekse, bataryalar da elektrik motoru için aynı anlamı ifade etmektedir. Ancak, günümüzün teknolojisiyle üretilen bataryalar, çok etkili olmamalarının yanı sıra oldukça da ağırdırlar. Ġkinci olarak, hybrid arabaların içinde büyük bir dinamo bulunmaktadır. Bu araçlar ihtiyaç duydukları bütün elektriği sadece Ģarj olurken bataryada biriken elektrikten karĢılayamazlar. Mümkün oldukça her türlü kaynağın kullanılması gerekmektedir. Dinamo ise bu kaynakları elektrik enerjisine çevirmede kullanılır. Tekerleklerin dönerken bir yandan bataryaları doldurması dinamolar sayesinde mümkün kılınmıĢtır. Ayrıca, benzinli motorun gerektiği zaman çalıĢtırılması da dinamolardan sağlanan elektrikle oluĢmaktadır. Diğer bir ek parça PSD (Power Split Device) dir. Oldukça önemli bir parça olan PSD, benzinli motoru, elektrik motoru ve dinamoyu birbirine bağlayan bir vites kutusu gibi karmaĢık bir görevi üstlenmektedir. Tanımdan da kolayca anlaĢılacağı gibi PSD, bu sistemin belkemiğidir. Ayrıca benzinli motor ile elektrikli motorun bağımsız Ģekilde ya da gerektiği zaman birlikte arabaya güç aktarmalarını sağlamaktadır. Ek olarak, benzinli motorun dinamo doğrultusuyla bataryaları doldurması da PSD sayesinde olmaktadır. Son olarak, sisteme bir de elektrikli motor eklenmiĢtir. Görmeye alıĢtığımız oyuncak arabalardakine kıyasla oldukça büyük ve güçlü olan bu elektrikli motorlar, bir tona yakın bir arabayı belli hızlarla tek baĢına hareket ettirebilmektedir. Hybrid arabaların hayatımızda birçok Ģeyi değiĢtireceği kesindir. Bu teknolojinin bize sağlayacağı yararların yanında dezavantajları da bulunmaktadır. Öncelikle avantajlarından bahsedelim. Bu teknolojinin en büyük yararlarından birisi, arabaların doğaya verdikleri zararı azaltabilecek olmasıdır. Dünyada o kadar çok araba vardır ki bu arabalardan çıkan gazlar küresel ısınma probleminde etken nedenlerden birisi olmuĢtur. Bu noktada, hybrid arabalar doğaya verilen zararı en aza indirmede büyük bir görev üstlenmiĢlerdir. Hybrid teknolojisiyle, bir arabanın benzin tüketimini %50 ye varan oranda düĢürebiliyor olması da bu konunun önemini net bir Ģekilde açıklamaktadır. Benzin tüketiminin azalması sadece doğaya değil, aracın kullanıcısına da yararlıdır. Özellikle hybrid arabalar, benzini az tüketmelerinden dolayı ekonomik açıdan oldukça kullanıĢlıdır. Bu arabaların kullanıcıları, benzin fiyatındaki değiĢimleri neredeyse hiç hissetmezler. Son olarak, hybrid arabalar sadece elektrikle çalıĢmadığı için, sürüĢ sırasında gereken elektriğin bir kısmını aracın kendisi yenileyebilmektedir. Bunu, benzinli motoru ve fren sistemini kullanarak yapmaktadır. Avantajlarının yanında hybrid arabaların bazı dezavantajları da vardır. Ġçerdikleri sistem nedeniyle satıĢ fiyatları normal arabalarınkine göre fazladır. Bu durum, görünüĢte dezavantaj gibi görünüyor olsa da, uzun vadede kullanıcı için daha avantajlı olacaktır. Nedeni ise, bu araçların benzin tüketiminin normal arabalarınkine göre oldukça düĢük olmasıdır. Diğer bir dezavantaj, içerdikleri bataryalar nedeniyle çok ağır olmalarıdır. Büyük bir arabayı bir elektrik motoruyla uzun bir süre hareket ettirmek için çok fazla elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. Bu ise daha fazla batarya ve daha çok ağırlık demektir. ġu anda bir sorun olarak görünse de ilerde teknolojinin ilerlemesiyle bu sorun da kolaylıkla çözülecektir. Son olarak, hybrid arabaların diğer bir dezavantajı, herhangi bir kaza anında içerdiği bataryalar yüzünden hem arabanın içindekiler hem de arabanın dıĢındakiler için hayati tehlikeye neden olabilecek olmasıdır. Bu durumda, aracın içindekilerin yaĢama Ģansı oldukça düĢerken, yardım edecek olanların da hayatı tehlike altına girmiĢ olmaktadır. Her ne kadar bir umut gibi görülse de, hybrid arabalar yeni sorunlar da doğurabilirler. Hybrid arabalar Ģu anda çok fazla yaygın olmasalar da büyük araba firmaları bu konu üzerinde oldukça ciddi bir Ģekilde çalıĢmaktadırlar. Her ne kadar firmaların bu araçları yapma Ģekilleri farklı olsa da amaçları aynıdır, az benzin tüketimi ve daha uzun mesafe kat etmek. Bu firmalardan birisi Honda’dır. Örneğin, Honda’nın Insight modeli bir hybrid arabadır. Bir elektrikli motor ile bir benzinli motorun birleĢmesinden oluĢan bu sistemde, elektrikli motorun bazı görevleri vardır. Bunlar, hızlanırken veya yokuĢ çıkarken, benzinli motora yardımcı olmak, marĢ motorunun görevini üstlenmek ve bataryaların doldurulmasını sağlamaktır. Ancak Honda’nın az benzinle en uzun mesafeyi kat etmek için bu arabada kullandığı strateji sadece hybrid bir motor kullanmak değildir. Honda Insight oldukça hafif olmasının yanı sıra etkili bir aerodinamik yapıya sahiptir. Aracın dıĢ kısmı alüminyumdan yapılmıĢtır. Oldukça hafif olan, 56 kg’lık 3 silindirli bir motora sahiptir. Sadece iki kiĢinin seyahat edebileceği bu araba, bütün bu kısıtlamaların sayesinde toplam olarak 838 kg ağırlığındadır. Bu sayede, Insight gibi küçük bir araba, küçük bir motorla 100km/h hıza 11 saniyede çıkabilmekte, Ģehir içinde yaklaĢık olarak 90 kilometrede 3,78 litre, Ģehir dıĢında ise yaklaĢık olarak 100 kilometrede 3,78 litre benzin tüketmektedir. Insight gibi hybrid bir araba olan Toyota Prius, Insight’dan biraz daha farklı bir sisteme sahiptir. Prius’da PSD kullanılmıĢtır. Bu parça benzinli motoru, elektrikli motoru ve dinamoyu birbirine bağlamaktadır. Bu sayede Insight’la kıyaslandığında oldukça etkili bir araba olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Prius’da aracın ağırlığı hakkında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiĢtir. Toplam ağırlığı 1.315 kg olan Prius, sahip olduğu güçlü elektrik motoru sayesinde benzinli motoru kullanmadan 24 km/h hıza ulaĢmaktadır. Prius’un benzinli motoru sadece gerektikçe devreye girmektedir. Insight’ta ise elektrikli motor gerektiğinde devreye girmektedir. Insight ile Prius arasındaki temel farkları bu Ģekilde açıklayabiliriz. Bu örneklerden de kolayca görebiliriz ki, her firma hybrid teknolojisine farklı açılardan bakmaktadırlar. Bu sayede hybrid arabalar, yeni fikirler sayesinde, gün geçtikçe geliĢmekte, daha verimli bir hal almaktadırlar. Hybrid teknolojisi Ģu anda emekleme dönemini geçirmektedir. Özellikle küresel ısınma, dünyadaki petrolün azalması ve petrolün gittikçe pahalılaĢması, insanları bu teknolojiyi geliĢtirmeye mecbur bırakmıĢtır. Bu sektördeki geliĢme devam ettiği sürece yaklaĢık 10 yıl içinde sokaklarda hybrid arabaları daha çok göreceğiz. ġu anda yüksek maliyetleri ve toplum tarafından çok iyi tanınmamaları nedeniyle pazarda büyük bir paya sahip değiller. Ancak Honda’nın Insight’ı, Toyota’nın Prius’u ve Chevrolet’in Volt’u bize bu konunun büyük araba firmaları tarafından ne derece ciddiye alındığını göstermektedir. Her ne kadar bazı dezavantajları da olsa, hybrid teknolojisi birçok soruna gerçekçi çözümler önermektedir. Kısaca hybrid arabalar daha az ve daha temiz enerjiyle, daha çok iĢ yapmak adına hayatımızda yer almak için son süratle geliyorlar. Onur Berkay Gamgam Kaynaklar http://green.wikia.com/wiki/How_Hybid_Cars_Work http://www.blogcini.net/hybrid-motor-teknolojileri-ve-hybrid-motorlu-araclar-arasindakiyaslama http://auto.howstuffworks.com/hybrid-car1.htm http://www.articlesbase.com/cars-articles/hybrid-cars-advantages-and-disadvantages- 397138.html http://www.hybridcars.com/frontpage Assasin’s Creed Efsanesi Kaldığı Yerden Devam Ediyor Assassin’s Creed ilk oyunuyla geniĢ bir hayran kitlesine ulaĢmayı baĢarmıĢtı. Ubisoft yapımcıları hayranlarını üzmedi ve serinin ikinci oyununu piyasaya sürdüler. ġuan için oyun PS3 ve Xbox konsolları için satıĢa sunuluyor fakat PC için çıkıĢ tarihi Ģubat olarak belirlenmiĢ. Sizin de tahmin edeceğiniz üzere PC için bekleyemedim, oyunun PS3 versiyonunu oynadım ve ilk izlenimlerimi sizlerle paylaĢmak istiyorum. Assassin’s Creed II’ yi ilk oyundan farklı yapan en belirgin etmen kahramanımızın nam-ı diğer Ezio Auditore da Firenze çevresiyle olan iliĢkileri biraz daha arttırılmıĢ ayrıca oyunda Leonardo da Vinci Ezio’yonun sıkı dostu. Neyse lafı fazla uzatmadan oyunun incelemesine geçelim. SUNUM: Oyunun menüsü ilk sürümündekiyle çok yakın benzerlik gösteriyor. Görsel sadelik menü seçeneklerine de sıçramıĢ durumda, çünkü multiplayer modu da bulunmayan oyunda pek seçenek yok ekranımızda. Görevinize devam edeceğiniz bölüm, ekstralar ve ayarlar menüdeki seçenekler. Animus’un zihnimize atalarımızın anılarını yüklediği geçiĢ bölümü ile uyum içinde ilerleyen sade beyaz menü basit gözükse de etkileyici ayrıca göz yormuyor. Oyun Rönesans Ġtalya’sında geçiyor ve yapımcılar oynayanlara zengin bir çevre modeli sunuyor. Birebir aynı tarihi binaları ve oyun içinde geçen yaĢamıĢ insanları görebiliyorsunuz. ÖYKÜ: Oyuna Assasin’s Creed’in bittiği yerden baĢlanıyor. Laboratuarlarından kaçan Desmond Miles ve doktor Lucy Stillman bir depoya sığınıyor ve burada Desmond tıpkı ilk bölümdeki Altair gibi yeni oyundaki kahramanımız Ezio’nun da atarlının geçmiĢine gidebileceği makineyi (Animus 2.0) buluyorlar. Kahramanımız Ezio, Ġtalya’da yaĢayan bir asilzadedir. Ezio’nun babası gerçekte suikastçidir ve bunu Ezio ailesinin katledilmesinden sonra öğrenir. Artık kendine bir yol çizmiĢtir; babasının yolundan giderek suikastlere devam edecektir. Bu yolda onun en büyük yardımcısı annesinin tanıĢtırdığı sonrada sıkı dost haline gelen Leonardo da Vinci’dir. Oyundaki asıl amacımız ailemizin ölmesine neden olan kiĢileri bulup onlardan intikam almak. Oyun sırasında isterseniz büyük görevlere ara verip, Ģehirde serbestçe gezebiliyorsunuz, küçük görevleri geçebiliyorsunuz ya da kötü Ģöhrete neden olan resimlerinizi duvardan sökmekle meĢgul olabiliyorsunuz. Assassin’s Creed 2’deki en büyük değiĢiklik çevreyle olan iliĢki, gayet baĢarılı ve oynarken büyük keyif alıyorsunuz. Oyunun genel dinamiklerine derinlik kazandıran Ģey sadece yan görev çeĢitliliğinde yatmıyor. Artık sizi kovalayan askerlerle farklı yöntemler kullanarak çarpıĢabilecek veya dikkatlerini dağıtmak için yeni özellikler kullanabileceksiniz. Hemen örneklendirelim; Ģehirdeki fahiĢeleri makul bir fiyata ayarlayabilir ve yürürken düĢmanların sizi görmesini engelleyecek Ģekilde çember oluĢturmalarını sağlayabilirsiniz. Üstelik askerlere yaklaĢtığınız zaman hepsinin aklı sizden çok kadınlarda kalacak ve onlarla gidecekler. Bu kümesel saklanma sistemini yolda yürüyen normal gruplara veya rahiplere karıĢarak da gerçekleĢtirebilirsiniz ancak onların askerler üzerinde kadınlar kadar etkisi olmadığı bir gerçek. Bir diğer özellik ise; düĢmana çok yaklaĢmadan veya onlardan kaçarken yere para saçmak. Bunu yaptığınız zaman halk ve askerler aç bir Ģekilde paralara üĢüĢecek, siz de yolunuza görünmeden devam edeceksiniz. Son olarak; Ģehirde kol gezen hırsızlardan bahsedelim. Çete halinde gezen hırsızları para karĢılığı kiralayabiliyor, olası bir çatıĢmada size destek çıkmalarını sağlayabiliyorsunuz. DavranıĢlarınıza ve sızmak istediğiniz yere girmek için taktik geliĢtirdiğinizde büyük bir özgürlük kazandırıyor oyun size. Oyunda karakterimizi istediğimiz gibi düzenleyebiliyoruz. DıĢ görünüĢü vs. ayrıca Leonardo’nun gerçek tasarladığı aletleri oyunda kullanabiliyoruz. Oyunda para önemli bir yer kaplıyor. Haritada yer alan tüm dükkanlarda bu olmazsa olmaz nesneyi kullanıyoruz da o yüzden. Oyuna derinlik katan bir diğer özellik de bu dükkanlarda ortaya çıkıyor. Terziler sayesinde kıyafetinizi ve rengini değiĢtirebilirsiniz. Böylece yoğun bir Ģekilde arandığınız zamanlarda farklı bir kıyafet giyerek kafa karıĢtırma Ģansına sahipsiniz. Demirciler size hem yeni silah ve zırh satıyorlar, hem de hasar almıĢ silah ve zırhlarınızı ufak bedeller karĢılığında onarıyorlar. Asıl önemli kısım doktorlarda ortaya çıkıyor. Uzun burunlu bir maske takan sokak doktorları sayesinde enerji kutularını dolduracak kapsüller satın alabiliyor ve enerjinizi bir anda doldurmalarını sağlayabiliyorsunuz. Elbette bunların hepsi parayla yapabileceğiniz Ģeyler, o yüzden hırsızlık oldukça önem kazanıyor. Para kazanmanın bir diğer yolu ise sanat galerilerinden satın alacağınız hazine haritalarında yatıyor. Bu haritaları aldığınızda mevcut haritanızda gizlenmiĢ para kutularının yerleri beliriyor. Bunları keĢfedip kısa zamanda köĢeyi dönmek ise tamamen size bağlı. Sözün özü Ubisoft Assasin’s Creed 2 ile cidden büyük bir baĢarı yakalayacağa benziyor. Oynanabirlik, konu ve grafik bakımından Assassin’s Creed 2 gayet baĢarılı. ġuan da tek yapılması gereken oyunun PC için çıkmasını beklemek. Hepinize iyi eğlenceler. Ozan Ünsal Bilkent IEEE Teknik Proje Köşesi : "Kendimiz Yapalım!" Son iki sayımızda elektronik yazılımlara ve farklı programlama dillerine odaklanmıĢtık. Bu sayımızda ise Pozitif 20 tekniğini kullanarak bir elektronik kart baskısı gerçekleĢtireceğiz. Elektronik Devre Kartları Elektronik devre kartları, elektronik devreleri oluĢturan devre elemanlarının bir araya getirilerek belirli bir düzen içinde (kurulmak istenen devrenin Ģemasına uygun olarak) bakır levhalara sabitlenmesiyle oluĢur. Devre kartlarının hazırlanması elektronik cihazların üretimini hızlandırmakla birlikte cihazların daha az yer kaplamasını (daha küçük olmasını) sağladığı için maliyeti düĢürür. ġekil 1. Elektronik devre kartları (üzerlerine devre elemanları monte edilmiĢ Ģekilde). ġekil 2. Elektronik devre kartları (üzerlerine devre elemanları monte edilmemiĢ Ģekilde). Devre ġeması Devre Ģeması, bir elektronik devrenin elemanlarının birbirleriyle olan bağlantılarını gösteren bir tasarımdır. Kağıt üzerinde veya bilgisayar ortamında oluĢturulabilir. Bütün devre elemanları için, devre elemanının hangi bacağının (“pin”) nereye bağlanacağı bu Ģema ile planlanır. ġekil 3. Örnek bir devre Ģeması (devre elemanları açıkça belirtilmiĢ). ġekil 4. BaĢka bir devre Ģeması (devre elemanları açıkça belirtilmemiĢ). Birazdan göreceğimiz gibi, yukarıdaki devre Ģemalarından ikincisine benzeyen tasarımlar baskı devremizi hazırlamak konusunda daha kullanıĢlı olacaktır; çünkü ikinci resimde aynı zamanda bir yerleĢim düzeni de verilmektedir. Baskı Devre Çıkarma Teknikleri Devre Ģemasının bakır levha üzerine aktarılması iĢlemine baskı devre çıkarma denir. Bunun için önce Ģemanın baskı görüntüsünün (baskı devre Ģemasının) hazırlanması gerekir. Baskı devre Ģemasının devre Ģemasından farkı, ġekil 3’teki gibi çapraz atlamaların veya kart üzerinde uygulanması zor olan bağlantı ve geçiĢlerin bulunmaması, yani devrenin kart üzerine hiçbir yol birbiriyle kesiĢmeyecek Ģekilde nasıl monte edileceğini göstermesidir. Günümüzde baskı devre çıkarmada kullanılan teknikler Ģunlardır: 1. Baskı Devre Kalemi 2. Ġpek Baskı 3. Pozitif 20 Bugün Pozitif 20 tekniğini adım adım uygulayacağız. Baskı devre kartlarıyla ilgili genel bilgi edinmek için; http://en.wikipedia.org/wiki/Printed_circuit_board adresini ziyaret edebilir, devre kartı oluĢturma yöntemleri için “Patterning” baĢlığına bakabilirsiniz. Pozitif 20 Tekniğinin UygulanıĢı Malzemeler: Bakır levha (kuracağınız devreye uygun boyutta) Aydınger kağıt Temizlik malzemesi NaOH FeCl3 Ilık su Pozlandırma sistemi (etrafında cam vitrin olan bir lamba uygun olabilir) Karanlık oda Pozitif 20 Endüstriyel fırın ya da ısı tabancası Matkap Yapılacaklar: 1. Kart üzerine baskısını yapmak istediğimiz devreyi seçiyoruz. Örneğin ġekil 3’deki devreyi seçelim. 2. Devrede kullanacağımız devre elemanlarını temin ediyoruz. Devre elemanlarının boyutları bakır plaka boyutunu seçerken ve baskı devre Ģemasını hazırlarken dikkat edeceğimiz faktör olacaktır. 3. Baskı devre Ģemasını (bilgisayar ortamında veya elle) hazırlıyoruz. Bağlantı hatlarının birbirini kesmemesine ve Ģemanın ölçekli olmasına dikkat ediyoruz. ġekil 5. Bilgisayarda hazırlanmıĢ baskı devre Ģeması. ġekil 6. Bilgisayarda hazırlanmıĢ baskı devre Ģeması (elemanların nereye oturacağı gösterilmiĢ). Hazırladığımız yerleĢim planının aydınger kağıt üzerine bir çıktısını alıyoruz. ġekil 7. FlaĢör devre için bilgisayarda hazırlanmıĢ olan baskı devre Ģemasının aydınger çıktısı. 4. . Kullanacağımız bakır plakaya Pozitif 20 sıkacağımız ve bu maddenin yüzeye kolayca yapıĢabilmesini istediğimiz için iĢlemi yapmadan önce bakır plakanın temiz olduğundan (yüzeyinde herhangi bir kimyasal veya yağ bulunmadığından) emin olmamız gerekiyor. ġekil 8. Bakır plakamızı temizleyici madde (tercihen Vim) kullanarak nemli bir bezle kir, pas ve yağı gidene kadar siliyoruz. Temizleme iĢlemi tamamlandıktan sonra plakayı musluğun altına tutuyoruz. Kurulandıktan sonra parmak izi kalmamasına dikkat ediyoruz. 5. . Bakır plakaya Pozitif 20 püskürtme iĢlemini tercihen loĢ ıĢıklı bir odada yapıyoruz. Spreyi 15-20 cm mesafeden bakır plakaya püskürtüyoruz. Bu iĢlemi yaparken plakanın her yerine aynı miktarda Pozitif 20 püskürtmeye dikkat ediyoruz. ġekil 9. Püskürtme iĢlemini yapmadan önce maske ve eldiven takmak kullanacağımız kimyasal maddelerin sağlık açısından zararlı etkilerini önler. ġekil 10. Püskürtme iĢlemi belirli bir mesafeden yapılmalı ve bakır yüzeyin tamamının Pozitif 20 ile kaplandığından emin olunmalıdır. Püskürtme iĢlemini tamamladıktan sonra plakayı karanlık bir odada bekletiyor ve tozlanmaması için dikkat ediyoruz. 6. Karanlık bir ortama bırakılan bakır plaka normalde kendiliğinden 24 saatte kurur. Fakat iĢlemi hızlandırmak için bir ısı tabancası veya endüstriyel fırın kullanabiliriz. 50-70o arasındaki sıcaklıklarda kuruma iĢlemi 3-5 dakika sürer. ġekil 11. Plakayı kuruturken 70o üzerindeki sıcaklıkların ve 20 dakikadan uzun kurutma süresinin plakaya zararlı olabileceğini göz önünde bulunduruyoruz. 7. Bakır plakayı kuruttuktan sonra pozlandırma iĢlemine geçiyoruz. Bu iĢlemin karanlık bir odada gerçekleĢtirilmesi daha uygundur. ġekil 12. Pozlandırma aparatımız temel olarak etrafı cam vitrinle kaplı bir ıĢık kaynağı olmalıdır. Üzerine baskı devre Ģemasının çıktısını aldığımız ya da Ģemayı elle çizdiğimiz aydınger kağıdını bakır plakaya bantlayarak bu vitrinin üzerine yerleĢtiriyoruz. 8. Pozlandırma süresi ıĢık kaynağı olarak kullandığımız lambanın çeĢidine ve plakaya olan uzaklığına bağlıdır. Örnek olarak aĢağıdaki tabloyu inceleyebiliriz. Lambanın Gücü Plakanın Lambaya Uzaklığı Poz Süresi 500W 20 cm 3 dk. 300W 25 cm 30-60 sn. 9. Pozlandırma iĢlemini tamamladıktan sonra banyo iĢlemine geçiyoruz. Bu iĢlemin temel amacı, bakır plaka üzerinde devre yollarının olacağı yerler haricindeki bütün bakırın Pozitif 20 maddesi ile birlikte dökülmesidir. Banyo çözeltisi aĢağıdaki Ģekilde hazırlanmalıdır: 1lt su içine 7gr NaOH Banyo çözeltisinin hassas bir Ģekilde hazırlanması, bakır tabakasının çözünmesinde hata olmaması açısından çok önemlidir. PozlandırılmıĢ olan plakayı bu çözeltinin içine atıp 2-3 dakika kadar bekliyoruz. Bu süre sonunda ıĢık gören yerlerdeki bakırın eriyerek dağıldığını görmemiz gerekiyor. Eğer bakırda hiçbir bir erime gerçekleĢmiyorsa bu pozlandırma süresinin yetersiz olduğunu gösterir. Eğer devre yollarının olması gereken (ıĢık görmeyen) yerlerdeki bakır da eriyorsa bu pozlandırma süresinin çok uzun olduğunu gösterir. Her iki durumda da bakır plakayı asetonla temizleyip bütün iĢlemlere yeniden baĢlamamız gerekir. 10. Birinci banyo iĢlemi gerçekleĢtirildikten sonra bakır plakayı çözeltinin içinden çıkarıp bol suyla yıkıyoruz. Sırada, ikinci banyo iĢlemi var. Bu iĢlem, birinci banyo sırasında erimemiĢ olan bakırın yüzeye yedirilmesi iĢlemidir. Bu bölgeler devre elemanları arasındaki iletim iĢlevini görecektir. Ġkinci banyonun çözeltisi Ģu Ģekilde hazırlanmalıdır: 150gr su içine 100gr FeCl3 Bakır plakayı hazırladığımız çözeltinin içine atarak bekliyoruz. Erimenin gerçekleĢebilmesi için bakır yüzeyin üzerine her zaman temiz çözelti gelmesi gerektiğinden 1-2 dakikalık aralıklarla çözeltiyi koyduğumuz kabı hafifçe sallıyoruz. Eritme süresi çözeltinin deriĢimiyle alakalıdır, 20-30 dakika sürmesi beklenebilir. Eritme iĢlemi sona erdiğinde devre yolları haricindeki bütün bakır alanlar erimiĢ olmalıdır. 11. Bakır plakayı tiner ya da aseton ile temizleyip bakır yolları ortaya çıkarıyoruz. 12. Devre elemanlarının bacaklarının yerleĢeceği yerleri matkap ucu ile delerek malzemeleri kartın üzerine yerleĢtiriyoruz. 13. Devre elemanlarını kart üzerine lehimliyoruz. Devremiz artık çalıĢtırmaya hazır! Çise MIDOĞLU cisemidoglu@gmail.com Kaynaklar: http://www.eproje.com/modules.php?name=News&file=article&sid=87 http://elektroteknoloji.com/Elektrik_Elektronik/Temel_Eletronik/BASKi_DEVRE_CiKARMA_TE KNiKLERi_Resimli_Anlatim.html http://picasaweb.google.com/bilkent.ieee.gallery Otomobile Yeni Bir Bakış Açısı : 2010 Opel Astra Otomobil deyince ilk akla gelen markalardan Opel, yenilediği Astra’sını, Eylül ayında yapılan Frankfurt Fuarı’nda otomobil meraklılarına tanıtarak, yeni Vectra yani “Insignia”’dan sonra, adeta bir bomba daha patlattı. Tanıtılan Opel Astra’nın en çok dikkat çeken kısmı ise 1.4 benzinli motoruna 120 ve 140 beygirlik araçlar üretecek olmaları. Bunun yanında Dizel motor seçenekleri beklediğimiz gibi 1.3 ve 1.7 litre CDTI motor kullanılacak. ĠĢin özü temmuz ayında kasa yenileyeceği açıklanan Opel Astra’yı tanıyanların çoğu memnun olmuĢ olmalı ki daha 2010 Astra çıkmadan çoğu otomobil meraklısı Astra’yı Volkswagen Golf, Audi A3 ve BMW 1serisi ile karĢılaĢtırmaya baĢladılar. Kısacası büyük bir rekabetin olduğu orta sınıf C segmentindeki mücadeleye Astra’da dahil oldu. Çoğunun fikri ise Astra’nın onlardan daha iyi olabileceği yönündeydi. Bazıları ise bunun tam tersi yönde, yeni Astra’nın eskisinden farklı olmadığını iddia ediyordu. Sanırım buna yeni Astra’yı inceledikten sonra karar vermek daha uygun olacaktır. Tasarımdan baĢlayacak olursak 2010 model Astra’da bizleri çok yenilikler bekliyor. Yeni nesil Astra’da bizi yine yeni nesil Golf ve Megane’daki gibi daha keskin hatlar bekliyor. Aracın ön tarafı yeni Vectra yani Insignia’dan örnek alınarak yapılmıĢ. Bunun yanında eski Astra’dan daha sert bakan, cesur farları showroom’larda ilk dikkatimizi çeken unsurlardan biri olabilir. Bunun yanında aracın tasarımında dikkatimizi çeken baĢka bir unsur da aracımızın arkası. Belki de arka konusunda bir uzman olan Seat markasının en iyi otomobillerinden biri olan Leon’un arkası örnek alınarak yapılmıĢ gibi olan Astra, gerçekten arkadan bakanlara güzel bir manzara sunuyor. Aracın iç tasarımına geçildiği zaman, yeni Astra insanın içinde bambaĢka bir ferahlık uyandırıyor, inceliği ve yüksek teknolojisi ile kaliteyi hemen hissettiriyor. Aracın ön konsolu yapılırken yine Insignia’dan örnek alınarak yapılmıĢ. Nefes kesen hatların konsola uyumu ayrı bir güzellikte. Konsolun yanında ise CD çalar, Klima, Kalorifer, GPS gibi özelliklerin bulunduğu bölüm ise krom kaplı. Bu da kullanıcıyı büyüleyen baĢka bir etken. Bu orta konsol sürücüye doğru 30 derece eğilmiĢ durumda, bu da çoğu zaman karĢılaĢılan bir tehlikeyi yani sürücünün orta konsol ile ilgilenirken dikkatinin dağılmasını engelliyor. Sürücüyü büyüleyen baĢka bir unsura geçecek olursak kontak anahtarını çevirdiğinizde arabanın içi kıpkırmızı oluyor. Otomobilin içindeki bütün kırmızı ıĢık efektleri çalıĢıyor ve ortalığı aydınlatıyorlar. Yeni Astra’da birçok yeni teknoloji de bizleri bekliyor. Bunların baĢında da dokuz farklı açı alabilen, C segmenti otomobillerinin en geliĢmiĢ far sistemine sahip olmak geliyor. Sensörleri sayesinde yağmur, sis gibi dıĢ etkenlere karĢı en iyi far ayarını otomatik olarak sunuyor yeni Astra. Bunun yanında çevredeki otomobilleri algılayan sensörler sayesinde de farlarınız baĢkalarının gözüne vurmuyor bu da baĢka araçların sürücüleri için büyük bir güvenlik sağlıyor. Bunun yanında keskin dönüĢlerde ve virajlarda görüĢü daha iyileĢtirerek dönüĢünüze göre otomatik ayarlanıyor farlar. 2010 Astra’da bulunan baĢka bir teknoloji de koltuklara oturulduğunda anlaĢılıyor. Her vücuda uyum sağlaması amacıyla 6 farklı koltuk ayarı bulunmakta. Bunun yanında fazladan gözenekli deri koltuk seçeneği ile aracınıza daha lüks görüntüsü verebilirsiniz. BaĢka bir teknoloji olarak ise bisiklet tutkunlarına müjdemiz var. Çoğu zaman bisiklet götürmek için iplerle boğuĢmaya bir çözüm getirildi. Bu çözümün adı da Flex-Fix. Arka tamponun içinde kaybolan ve dıĢ görünüĢ olarak fark edilmeyen düzenek sayesinde 2 bisiklet bile taĢımak mümkün. Bu sistemin baĢka bir artısı da geri gelirken park sensörlerinin bisikleti dikkate alması ve ona göre ses çıkarması. Yani, hem aracınız hem bisikletiniz güvende olmuĢ oluyor. Araçta, teknoloji diyemeyeceğimiz ancak sürüĢü kolaylaĢtıran baĢka donanımlar ise daha geniĢ tekerlere sahip olup yol tutuĢunu arttırması. Bunun yanında arka süspansiyona sahip birleĢik krank sistemi ile hem az yakıt tüketimi hem de daha fazla yol tutuĢ sağlıyor. Yeni Opel Astra’nın sunduğu baĢka bir güzellik ise çevreye. 1.3 CDTI ecotec motorlu Opel Astra 95 beygirlik bir güç üreterek çevreye 110g/km’lik karbondioksit veriyor. Buda çevreye diğer araçlardan çok daha az zarar veriyor. Bunun yanında ise 95 beygir ürettiği nedeniyle aracın performansından kaybettirmiyor, aynı sürüĢ keyfini sağlıyor. Yeni Astra size sunduğu bu kadar imkanın yanında da çok ekonomik. Benzinli seçenekte 1.4litre ecotec motoru Ģehir için 100km’de ortalama 7.8 litre benzin yakarken Ģehir dıĢında 100km’de 4.7 litre benzin yakıyor ki bu rakamlar sürücünün cebini de gerçekten hafifletiyor. Dizel motor seçenekleri de aynı Ģekilde. Zaten dizel motorun az yakmasının artılarının yanına birde yeni Astra’nın teknolojisi eklenince 1.3litre ecotec motor seçeneği ile Ģehir içinde 100km’de ortalama 5.1 litre Ģehir dıĢında ise 100km’de 3.6 litre mazot yakıyor. Motorda bu kadar sürüĢü kolaylaĢtıran imkanın yanında aracın Ģanzımanı da sürücüyü rahatlatmak için tasarlanmıĢ adeta. Debriyajı nerdeyse hissettirmeyen MT-5 tipinde Ģanzıman otomobilde mevcut. Bu da vites değiĢtirirken nerdeyse hiçbir sarsılma yaĢatmıyor. Bu kadar özelliğin yanında Opel Astra piyasaya çıkar çıkmaz birde ödülün sahibi oldu. Motor, güvenlik, enerji tüketimi gibi konularda rakiplerine açık ara fark atan yeni Opel Astra, Altın Direksiyon ödülünün sahibi oldu. Bu ödül sırasında jüride Ralf Schumacher ve Walter Röhrl gibi ustalar da vardı ve Astra 8 üzerinden 7 puan alarak ödülün sahibi oldu. Bu kadar imkanın yanında son olarak Astra’nın 0km’lerinin fiyatlarından bahsedeceğim. Bilindiği gibi Astra’nın 3 ayrı seçeneği bulunmakta ve bunlar Enjoy, Sport ve Cosmo seçenekleri. Enjoy paketi 41.175 TL’den baĢlarken, Sport 47.831’den, Cosmo ise 52.685 TL’den baĢlamakta ve modeller 59.969TL’de son bulmakta. Sürücülerinin ne kadar Ģanslı olduğunu hatırlatıp tüm sürücülere iyi ve güvenli sürüĢler diliyorum. Murat Nalçakan Kaynaklar: http://www.opel.com.tr/microsites/astra_ng_TR/index.html http://otomobil.mynet.com/haberler/34-haberler/1753-yeni-opel-astranin-fiyatlariaciklandi http://www.arabam.com/haber.aspx?PID=681&HID=1&haberID=282723 19.Yüzyıl Edison- Tesla Akım Savaşları Elektrik bugün insanoğlunun hayatında kuĢkusuz çok büyük yere ve öneme sahip. Bugün artık elimiz kolumuz olan pek çok araç elektrik ile çalıĢmakta. Fakat elektiriğin tarihinde Thomas Alva Edison ve Nikola Tesla arasında yaĢanmıĢ kelimenin tam anlamıyla “Akım SavaĢları” diyebilceğimiz bir rekabet söz konusu. Edison, akım savaĢlarında doğrusal akım tarafını oluĢtururken, Tesla ise alternatif akım cephesini oluĢturmuĢtur. Bu savaĢın galibi bugünkü elektriğin barajlardan evimizdeki prize kadar taĢınmasında söz sahibi olmuĢ kiĢi aslında. Niye doğrusal akım? Bildiğiniz gibi doğru akım ve alternatif akım olmak üzere iki farklı yolla elektrik akımından yararlanılmaktadır. Elektrikle çalıĢan cihazların çoğu doğrusal akım tüketmektedir. Bunun nedeni birçok cihazın sağlıklı çalıĢabilmesi için devrenin stabil dediğimiz konumda (denge durumu) olması gerekmektedir. Doğrusal akım zamana göre sabit bir değerdir. Bu olay devrenin stabil konumda olmasını sağladığı için, evlerde kullandığımız elektrikli aletler doğrusal akımla çalıĢır. Niye Alternatif akım? Bilindiği gibi, alternatif akımın gücü transformatörlerle arttırılabilir veya azaltılabilir. Ġletim sırasında nakil hatlarında oluĢan gerilim düĢümünü indirgemek için yüksek gerilimler kullanılır. Alternatif akımda gerilimi yükselterek aynı güç daha az akım ile iletilebilmektedir. Türkiye için iletim hatlarında 154 ve 380 kV(kilovolt) kullanılır. (Burada iletim hattından kasdedilen santral ile Ģehir Ģebeke giriĢleri arasıdır.) Akımın azalması aynı zamanda iletim ve dağıtımda kullanılan kablonun kesitinin küçülmesini de sağlayacağından maliyetin de düĢmesini sağlar. Gerek maliyetin ucuza gelmesi gerekse, gücün daha verimli Ģekilde nakil edilebilmesi sebebiyle elektriğin taĢınması ve iletiminde alternatif akım kullanılır. Edison-Tesla KapıĢması Tesla New York'da AIEE (ġimdiki IEEE)'nin bir toplantısında çok gösteriĢli konferans verip, tek ve çok fazlı alternatif akım sistemlerinin gösterisini yaptı. Dünya mühendisleri, muazzam geliĢmenin kapısını açarak, telle yapılan elektrik enerjisi iletimindeki sınırlamaların giderilmiĢ olduğunu gördüler. Ancak Tesla çalıĢmalarını anlatabilceği böyle bir ortamı öyle hemen bulamamıĢtı. New York’taki bu fırsat karĢısına çıkmadan önce zorlu aĢamalardan geçmiĢti. New York’taki laboratuvarında geliĢtirdiği akkor lambasına pazar aramakla meĢgul olan Edison ile ilk karĢılaĢmasında Tesla büyük bir heyecanla çalıĢmalarından Edison’a söz etti. Edison böyle teorik çalıĢmalarla vakit harcaması yerine onunla birlikte çalıĢmasını önerdi Tesla’ya. Edison o yıllarda kurduğu Ģirket ile (General Electronics) Ģehirlere doğrusal akım kullanarak elektrik üreten santraller inĢa ediyordu. Fakat bu santrallerin ürettiği akım kısa mesafelere iletilebildiği için ve tam verimli çalıĢmadığından dolayı o yıllarda Amerika’da sık sık elektrik kesintileri yaĢanmaktaydı. Tesla, Edison’un yanında çalıĢmaya baĢladıktan kısa bir süre sonra santrallerdeki sorunları çözmeyi baĢardı. Ancak Edison’un kendisine söz verdiği ücreti talep ettiğinde Edison ĢaĢırmıĢ bir Ģekilde “tam bir Amerikalı gibi düĢünmeye baĢladığında Amerikan Ģakalarından da anlayabileceğini” söyledi ve bir ücret ödemedi. Tesla derhal istifa etti. Kısa süren birlikte çalıĢma dönemini, uzun süreli bir rekabet izledi. Edison'un icat ettiği elektrikli sandalye 1887 yılına gelindiğinde ABD’de Edison’un doğrusal akımı kullanan 121 tane elektrik santrali bulunmaktaydı ve alternatif akımı kullanımı tartıĢılmaya baĢlamıĢtı. Bu olaydan sonra Edison alternatif akımın doğrusal akıma göre çok daha öldürücü olduğu propagandasını yapmaya baĢladı. Hatta bu konudaki çalıĢmaları onun bugün halen Amerika’da bir idam aracı olarak kullanılan elektrikli sandalyeyi icat etmesini sağladı. Gene Edison propagandasının bir sonucu olarak, iddiasının doğruluğunu kanıtlayabilmek için Ģehir Ģehir dolaĢıp topladığı baĢıboĢ sahipsiz sokak hayvanlarına elektrik vererek insanlara alternatif akımın ne kadar ölümcül olabilceğini ispat etmeye çalıĢtı. Tesla ise alternatif akımın iddia edildiği kadar zararlı olmadığını ispatlayabilmek için 1893′te Chicago’da düzenlenen Dünya Fuarı’nda vücudundan geçirdiği elektrik ile çok sayıda ampul yaktı. Daha sonra kendi adını verdiği bobinleri kullanarak ĢimĢek yaratıp bunları izleyicilerin üzerine fırlattı. Tabi kimse bu olaydan harhangibir zarar görmedi. Tesla, Edison için bir keresinde Ģöyle demiĢti; “Edison, bir samanlıkta kayıp bir iğneyi bulmak durumunda olsa bir balarısı çalıĢkanlığı ile tüm samanların altına tek tek bakarak söz konusu iğneyi bulmaya çalıĢır. Ben bilimsel çalıĢmalarında buna sık sık tanık olurdum. Oysa biraz teorik çalıĢma, biraz da hesaplama yapmak suretiyle harcadığı vakit ve emeğin yüzde doksanından tasarruf edebilirdi.” Nikola Tesla- KeĢfedilmemiĢ dahi Bugün elektrikten söz açıldığından birçok insanın aklına ilk etapta Edison’un ismi geliyor. Ġcatlarıyla Edison’un bilime yaptığı katkılar kuĢkusuz büyük. Edison aynı zamanda yaptığı icatlarla en çok patante sahip bilim adamı olarak da görülmekte hala. Fakat Tesla bilim çevreleri tarafından hak ettiği ilgiyi bulabilseydi Edisonun ünvanını alabilirdi. Florasan lambayı, neon ıĢıklarını, hız ölçeri, otomobillerdeki ateĢleme sistemini, radarın temellerini, elektron mikroskobunu ve mikrodalga fırını Tesla’nın bulduğunu bilen insan sayısı ne yazıkki çok fazla değildir. Bugün Tesla’nın bu kadar çok tanınmamasının en büyük sebeplerinden biri Edison’un ona karĢı bir karalama yürütmesidir. 1. Dünya SavaĢı sırasında Alman denizaltılarını tespit edebilmek için Amerika, Edison’dan bir sistem geliĢtirmesini istedi. Tesla’nın önerisi bunun için bugünkü radar teknolojisinin de temellerini oluĢturan enerji dalgalarını kullanmak oldu. Fakat, Edison bu öneriye Ģiddetle karĢı çıktı ve bu sebeple radarların ortaya çıkıĢı yaklaĢık 25 yıl gecikmiĢ oldu. Tesla’nın aldığı az sayıdaki ödül içerisinde Edison Madalyası en önemlilerinden biridir. Edison’un Teslaya karĢı takındığı durum düĢünüldüğünde bu ödülün de aslında ne kadar ironik olduğu anlaĢılabilir. Tesla teorik alandaki çalıĢmalarını, mali imkansızlıklar ve yeterli ilginin gösterilememesi yüzünden uygulamaya geçirme fırsatını pek bulamamıĢtır. Ocak 1943’te beĢ parasız öldüğü zaman çalıĢmalarını not ettiği kağıtlara FBI tarafından el konularak bunların günıĢığına çıkarılması engellenmiĢtir. Kablosuz elektrik transferi Tesla’nın ölmeden önce uğraĢtığı önemli konulardan biriydi. Kendi adını taĢıyan Tesla bobinini (Tesla Coil) kullarak çıplak elle tuttuğu florasan lambayı yakmayı baĢarmıĢtır. Yüksek frekanslı transformatörden çıkan elektrik akımı ĢimĢek Ģeklinde lambaya doğru hücüm etmektedir. Tesla Bobini Caner Odabaş cnrodabas@gmail.com Kaynakça http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Alva_Edison http://www.mentalfloss.com/blogs/archives/category/tournament-of-genius/page/2 http://en.wikipedia.org/wiki/Electrical_chair http://www.uzmanportal.com/nikola-tesla-kimdir-hayati.html/ Ay’da Yaşamsal Sıvı: Su Gece gökyüzünden Ay’a baktığımızda üzerinde gördüğümüz gri bölgeler, Ay’ın “denizleri” dir. Gökbilimciler, eskiden bu bölgelerin gerçekten de deniz olduklarını düĢünürlerken, ilerleyen teknoloji sayesinde yapılan çalıĢmalar sonucu, Ay’da “deniz” olarak adlandırılan, meteor çarpmaları sonucunda oluĢan bu bölgelerin aslında “kuru” kraterler oldukları anlaĢılmıĢtır. Ancak yapılan son araĢtırmalar ayın aslında düĢünüldüğü kadar da “kuru” olmadığı yönünde. Ay’ın dünya çevresinde ve kendi çevresinde dönüĢ süresi eĢit olup, 29 gündür. Bu sebeple, dünyadan Ay’ın sadece bir yüzü görülür. GüneĢ’ten aldığı ıĢığı yansıtarak görülebilir olan bu yüzey ayın %59’unu kapsar, geri kalan %41’lik bölüm ise, hiçbir zaman güneĢ ıĢığı almaz ve bu yüzden soğuktur. Bu sebeple uzun süre bu bölgede araĢtırma yapılmamıĢtır. Ay üzerinde yapılan son önemli araĢtırma için NASA, Ay Kraterleri Gözlem ve Algılama Uydusu LCROSS1 ve Ay KeĢif Aracı LRO’yu2 Cape Canaveral Uzay Üssü’nden Atlas V roketi ile 18 Haziran 2009 günü 375000 km uzakta bulunan Ay’a fırlattı. LRO’nun bu deneydeki görevi Ay alt yörüngesine girdikten sonra Ay’ın yüzeyi ile ilgili veriler toplamaken, LCROSS’un görevi ise Ay üzerinde bombalama yapıp, alınan verileri Dünya’ya göndermekti. LCROSS ve LRO’nun Ay üzerinde yapacağı araĢtırmalar çok önceden belirlenmiĢti ve bu göreve uygun olarak LCROSS Ekim 2009’da Ay’ın güney kutbundaki Cabeus adı verilen kratere “bombalama” yaptı. LCROSS’un bir parçası olan Centuar, bu bölgeye 5600 mil/saat hızla3 Ay yüzeyine çarptı. Bu çarpıĢma sonucu yüzeyde 60-100 feetlik (yaklaĢık 18 metre- 30 metre ) bir oyuk oluĢtu. LCROSS bu çarpıĢmanın ardından çıkan toz bulutunun içinden geçerek örnekler aldı ve kendisi de Ay üzerine sert bir iniĢ gerçekleĢtirdi. Bu çarpıĢmalardan çıkan toz bulutundan alınan örneklerin incelenmesinin ardından Kasım 2009’da Anthony Colaprete’in yaptığı açıklamaya göre Ay’da “önemli miktarda” su bulundu. YaklaĢık 20 metre geniĢliğindeki oyuktan 100 kilogramlık buz çıkarmanın öneminden bahseden Colaprete’ye göre, “Su bulundu demek, Ay’ın Dünya gibi ıslak olduğu anlamına gelmez ancak Dünya’daki en kurak çölden daha nemli olduğunu söyleyebiliriz.”. Ay’da su bulunması aslında bir ilk değil, bundan önce de Chandrayaan-1 adlı uzay aracının yaptığı incelemelerde, bu büyüklükte olmasa bile çok ince bir katman su bulunmuĢtu. 2008 yılında ise Ay’da suyun varlığı toplanan taĢ parçalarının içinde rastlanan su moleküllerinden ibaretti. Bulunan suyun kaynağı ise araĢtırma konusu. TaĢların içinde bulunan su moleküllerinin, Ay’ın yeni soğuyan bir kütle olduğu zamanlarda Ay’a çarpan meteroidlerin sebep olduğu volkanik patlamalar sonucunda oluĢtuğu düĢünülüyor. En son bulunan su örneğinin ise, kuyruklu yıldızlardan gelebileceği gibi Ay kaynaklı da olabilir. Ay’da buzun bulunmasının sağlayacağı faydalar ise çok geniĢ. Ay’daki su ile gelecekte burada bulunacak astronotlara su kaynağı sağlayabileceği gibi suyu yapı taĢları olan hidrojen ve oksijene ayırıp, hidrojeni enerji kaynağı olarak oksijeni ise astronotlara soluyacak hava olarak kullanmak mümkün. Alınan örneklerin araĢtırılmasının tamamen bitmediğini, alınan örneklerin içinde organik maddelerin de var olabileceğini söyleyen Colaprete, bu örneklerin Ay’ın geçmiĢi hakkında bizlere daha fazla bilgi vereceği düĢüncesinde. ġuan ABD tarafından Ay’a insanların çıkması yasak ancak 2004 yılında alınan bir karara göre 2020 yılından sonra Ay’a tekrar insanlar gidebilecekler. Ay’da yaĢanılabilecek bir üs kurmayı amaçlayan NASA yapılan bu araĢtırmalarla gelecekte Ay üzerinde Dünya’dan fazla malzeme götürülmeden bir üs inĢa edilebilecek. 1 2 the Lunar Crater Observation and Sensing Satellite the Lunar Reconnaissance Orbiter 3 mil yaklaĢık 1.6 k.metre N. Elif Kurt Kaynaklar http://www.wired.com/wiredscience/2008/07/water-found-on/ http://uzaydabiryer.net/aya-geri-donus-yolculugu-basliyor/ http://www.nytimes.com/2009/11/14/science/14moon.html http://www.space.com/scienceastronomy/091113-lcross-moon-crash-waterdiscovery.html Jahorina Winter Exchange’10 Yer: East Sarejova (Doğu Saraybosna) Organizasyon: LC East Sarejova Web sitesi: http://eestec.etf.unssa.rs.ba/index.php EESTEC Elektrik-Elektronik ve Bilgisayar öğrencilerinin oluĢturduğu Avrupa'daki üniversiteleri, teknik okulları buluĢturan bir yapıdır. Ankara'da ODTÜ IEEE Öğrenci Kolu'nun altında yerel komitesi bulunan (LC:Local Commitee) EESTEC'in amacı Avrupa'daki öğrencilerin teknik bilgilerini arttırmak, uluslararası bir ağ oluĢturmak ve öğrencilere diğer ülkelerdeki eğitim sistemlerini ve iĢ alanlarını tanıtmak. EESTEC LC Ankara'nın aracılığıyla, 11-18 Ocak 2010 tarihleri arasında LC East Sarejova tarafından düzenlenen Jahorina Winter Exchange'e katıldım. Bu sene altıncısı düzenlenen exchange 4 günlük kayak programı, 3 günlük Ģehir turu ve gezilerden oluĢuyordu. JWE’den kısa-kısa: ULAġIM: East Sarejova’ya en kolay ulaĢım yolu Ġstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Sarejova Havalimanı’na gitmek. Para birimi KM (Convertable Mark) olan Doğu Saraybosna'da gidilen yerlerde genelde kağıt banknot olarak Euro verip karĢılığında KM alabiliyorsunuz. Etkinlik sırasında akĢam partilerde içilen içkiler haricindeki her türlü masraf LC tarafından karĢılanıyor. 1984'te KıĢ Olimpiyatları'nın düzenlendiği Jahorina Dağı’nda daha öncesinde herhangi bir kayak/snowboard deneyiminiz yoksa snowboard ya da kayak hocalarından ders alabiliyorsunuz. Skipass ücretleri katılımcılara ait olmakla birlikte kayak ve snowboard kiraları LC tarafından karĢılanıyor. Gezilen yerler arasında Bogatici Güç Santral’i (Bosna Hersek’in en eski hidroelektrik santrali) ve Orlovaca Mağarası da yer alıyor. Etkinlikte Banja Luka, BudapeĢte, Maribor, Nis, Podgorica,Skopje ve Tuzla’dan katılımcılar vardı. Macaristan ve Slovenya gibi birkaç ülke dıĢında genellikle tüm katılımcılar Eski Yugoslavya’nın parçalarından geldikleri için Sırpça anlaĢabiliyorlar. Her ne kadar ülke parçalandıktan sonra her biri kendi dilini sahiplenmiĢ olsa da yıllarca birarada yaĢamanın getirdiği kültür ve ortak kelime hazinesi sayesinde herkes kendi dilini konuĢtuğunda dahi anlaĢabiliyorlar. Saraybosna’ya gezi sırasında Avusturya Macaristan Ġmparatorluğu’nun, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun ve Eski Yugoslavya’nın mimarilerinin örneklerini iç içe görebiliyorsunuz. Aynı izleri Sırpça kelimelerde de yakalamak mümkün. Etkinlik süresince yediğimiz yemeklerden içtiğimiz içkilere kadar her yerde Osmanlı mutfağı ve Türk adetlerinin izlerini görmek mümkündü. Yerli içkileri olan “rakija” Türk rakısından farklı olarak genelde hala evlerde üretiliyor ve yapımında armut, erik, üzüm gibi değiĢik meyveler kullanılabiliyor. Ġlk EESTEC etkinliğim olan JWE’de EESTEC ruhunu daha iyi anlama ve yaĢama fırsatı buldum. Gündüz etkinlikler akĢamları da partilerle geçen yorucu ama eğlenceli bir haftanın ardından dilleri farklı ama kültürleri hemen hemen aynı insanlarla tanıĢtım. Etkinlik Programı: 11 Ocak VarıĢ 12 Ocak 13 Ocak 07:30- 07:30- 09:30 09:30 Kahvaltı Kahvaltı 14 Ocak 07:3009:30 Kahval tı 15 OCak 16 Ocak 17 Ocak 07:30- 07:30- 07:30- - 09:30 09:30 09:30 09:30 Kahvaltı Kahvaltı Kahvaltı Kahval tı 10:00- 13:00 16:00 16:00 Sarajev Bogatici 10:00 10:00- 10:00- 16:00 16:00 Jahorina(kay Jahorina(kay o Güç Santrali Jahorina(kay Jahorina(kay ak ve diğer ak ve diğer Turu, Gezisi aktiviteler) aktiviteler) Bowlin ak ve diğer ak ve diğer aktiviteler) aktiviteler) 19:00 19:00 13:00 Lunch 14:00 Öğle 14:00 Yemeğ Orlovaca i Mağarası Gezisi HoĢgeldin 19:00 19:00- 19:00 Ocak 07:30 10:00- g 18 19:00 AyrılıĢ iz Partisi AkĢam 21:00 Yörese AkĢam AkĢam AkĢam Yemeği Ortodoks l Gece Yemeği Yemeği Yemeği ve Yeni Yılı Veda Partisi 21:00 21:00 Doğu Doğu Saraybosna' Saraybosna' da Parti da Parti Bir Fincan Su ile Yirmi Kilo Çamaşır Yıkanır mı? Ġnsanlar yaĢam koĢullarını iyileĢtirmek adına sadece kendilerini düĢünerek bencilce davranıĢlar sergiliyorlar. Örneğin aĢırı tüketim ve aĢırı lükse meraklarından dolayı, kendilerinin de parçası oldukları doğaya kalıcı zararlar veriyorlar. Çevreye verilen zararların yanında aĢırı miktarda kullanılan suyun da doğal dengenin bozulmasına neden olduğunu biliyoruz. Ancak yaĢamımızda suya olan bağlılığımız tamamen su sarfiyatını bitirmemize izin vermiyor . Bu yüzden de kullandığımız aletlerin çalıĢması için gereken su miktarını azaltarak, su kullanımında tasarrufa gidilmeye çalıĢılıyor. Örneğin Ġngiliz mucitler tarafından geliĢtirilen bir çamaĢır makinesi, bir fincan su ve bir o kadar da deterjanla çamaĢırları tamamen yıkıyor ve neredeyse kuru bırakıyor. AraĢtırmacıların söylediğine göre bu makine normal yöntemlerle çamaĢır yıkayan bir makinenin kullandığı su ve enerjinin %2 sini kullandığından dolayı, her yıl milyarlarca litre su kullanımını engelleyebilir. Leeds Üniversitesi’ndeki akademisyenler tarafından oluĢturulmuĢ bu makine, her birinin boyutu yaklaĢık yarım santimetre olan binlerce plastik çiple çalıĢıyor. Bu çipler çamaĢırlardaki kiri emmek ve ortadan kaldırmak için kullanılıyor. Her yüklemede yirmi kilo civarında çip kullanılıyor. Normal bir çamaĢır makinesi görünümünde olan bu makine teknolojisine verilen isim ise XEROS olarak düĢünülmüĢ. Makineye kirli çamaĢırlar ve yıkanmaları için gereken bir fincan su ile aynı miktarda deterjan koyulduktan sonra makinenin arkasında bulunan haznedeki çipler bırakılıyor. Kirlerin çipler tarafından emilmesini kolaylaĢtırmak için , yıkama döngüsü sırasında su ısıtılıyor. Su, çamaĢırlardaki kirleri çözüyor. Çipler ve çamaĢırlar aynı anda tamburlu yıkama sistem ile iĢleme sokuluyor ve çipler kiri tutuyor. Makinenin dönmesi durduğunda çipler %99.95 oranında çamaĢırlardan ayrılıyorlar. Makinenin alt kısmında açılan haznede bu çipler depolanıyorlar. Makineyi geliĢtiren akademisyenler çiplerin her yıkamada çamaĢırlarda ayrılması gerektiğini ancak aynı çiplerin, yüz yıkamaya kadar yani altı ay sürecince kullanılabileceğini belirtiyorlar. XEROS yıkama sistemi henüz kullanılmaya hazır değil ancak makinenin prototipi yapıldıktan sonra ticari çamaĢırhanelerde denenebilecek. Sistem bir defa baĢarıyla kanıtlandığında ve en uygun hale getirildiğinde satıĢa hazır olacaktır. Bu makinenin önemli miktarda su tasarrufunu sağlaması için büyük kitleler tarafından kullanılması gerekebilir. Ayrıca, ticari çamaĢır endüstrilerinin de bu makineyi kullanması gereksiz su kullanımına engel olabilir. Böylece hem su kullanımı hem de enerji kullanımında tasarrufa gidilmiĢ olur. Zülal Aydın Kaynaklar http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-1025043/Spin-dry-The-washing-machineneeds-just-cup-water.html http://www.xerosltd.com/ Afişler