pdf dosyası için tıklayın
Transkript
pdf dosyası için tıklayın
ANKARA ÇDEM ANKARALI GEZGNLER BÜLTEN Sayı: 6, Kı 2009 ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) MODERASYONDAN _______________________ Acar ensoy sensoya@gmail.com Sevgili Ankaralı Gezginler , günümüzde seyahat etmek eskisine oranla daha çok kolaylatı. Artan ulaım olanakları, organizasyonu rahatlatan bir gelimi turizm endüstrisi sayesinde birçok insan faklı mekanlara, farklı ülkelere seyahat edebiliyor. Peki gezginleri bu kalabalıklardan ayıran, farklılatıran özellikler var mı? Aslında gezginlik bir yaam ekli, hayata farklı bir bakı penceresi ve gezginin seyahat balangıcındaki kalkı noktası dahi çok farklı. Gidilecek bölgenin yaantısı, tarihiyle ilgili aratırmalar, seyahat boyunca ilginç ayrıntıları avlayabilmek için hazırlanan planlar tüm bunlar gezginin seyahat öncesi vazgeçilmez ödevleri belki de. Gezginin yaptıı gezi planları çok farklılıklar içerebiliyor. Gezgin sadece tüm turistlerin gittii meydanlar, anıtlar ile ilgilenmiyor. O biraz da gittii ülkenin, bölgenin yaantısını, sosyal hayatını, bölgedeki sosyal psikolojiyi, insan ilikilerini merak ediyor. Gezgin dier turistlerin arasına deil, gittii yörenin halkına, sokaklarına ve belki de biraz bilinmeze karımak istiyor. Herkesin yakalayamayacaı görüntüler, tatmayacaı tatlar igal ediyor gezginin gündemini. Bu sebeple gezgin, turistlerin gezdii mekanlar ile sınırlı kalmıyor ve halkın gittii mekanları kefetmek istiyor. Kimi zaman aklımızı çelen bu hevesler içinde kayboluyoruz, yabancı bir ülkede, yabancı bir ehirde. Ancak kaybolmu olmanın getirdii endie ile bilinmeyenin karımıza çıkaracaı sürprizlerin heyecanı birbirine karııyor. Ve kim bilir baka turistlerin gözden kaçırdıı nelere tanık oluyoruz doru yolu bulana kadar. Gezgin gittii ülkelerde görünenin ardındaki görünmeyenin peinde oluyor. Bir Orta Amerika caddesinin renklerle dolu dükkanlarının ve insanlarının ardındaki yaanmı çileler, fakirlik, siyasi kargaa, sanki coku ile acının gizemli bir dansını anlatıyor. Ya da ngiltere’nin ciddi sokakları, ciddi insanları ardındaki alaycı kara mizah, Hindistan’da Delhi’de caddelerde kendilerini rastgele yola atmı kalabalıın, arabaların, çek çeklerin, üç tekerlekli rikaların yarattıı kargaanın ardındaki gizli armoni, souk Baltık kıyılarında sohbet edilen insanların sıcaklıı. Aslında gezginlik bir okul gibi... Gezgin seyahatleri boyunca kendisinden farklı kültürleri tanıyor, bu kültürleri anlamaya çalııyor. Bu çabayı harcarken belki gezgin kendi önyargılarını varsayımlarını gözden geçirmek zorunda kalıyor. Böylece gezgin olmak engin bir hogörü, duyarlılık dünyasının kapılarını aralıyor insana, yaam daha kolay ve daha iyi kavranıyor, kiinin vizyonu geniliyor. Hogörü ve vizyon genilemesi dıında gezginin tahammül gücü de geliiyor. Gidilen yabancı bir ülkede farklı bir trafik, farklı kokular, farklı baharatlar ve tatlar, farklı dokular, davranılar, kurallar, kimi zaman farklı giyiniler ve gelenekler, gezgin bazen houna giden bazen de kendisini zorlayan bu farklılıklara tahammül etmeyi öreniyor. Tabii gezginin bir baka vazgeçilmez arayıı da gittii ülke ve bölgelerdeki insanları tanımak, eer mümkünse onlarla sohbet etmek ve onları anlamak. Ve zaman içinde gezgini saran evrensel bir insan sevgisi... Bu insan sevgisi, farklı kültürlere tolerans içinde ülkesi kadar dünyayı da seviyor gezgin ve kendisini aynı zamanda bir dünya vatandaı olarak görmeye balıyor. Sevgili Ankaralı Gezginler Ankara Çidemi’nin bu sayısı da dier sayılar gibi böyle bir hogörü ve sevgi, ilgi dünyasını yansıtıyor. Dergimiz hem dünyadan hem de ülkemizden ve çok sık ziyaret edilmeyen yörelere, yakalamak için çaba sarfedilmesi gereken kültürlere yer veriyor. Ülkemizde henüz hakkettii ilgiyi bulamamı ama daları, kanyonları, eski evleriyle hem doa sporları hem de kültür gezileri için potansiyel taıyan bir yöremiz Kemaliye, Karadeniz’den farklı müzik ezgileri, kuzeyin uçsuz bucaksız bir köesinde kendine has özellikleriyle Alaska, sıcaklıı ve farklı yaantısıyla bir Küba aratırması bu yazılardan bazıları. Sizleri Ankara Çidemi’nin bu ilginç gezilerine davet ediyor ve bir baka dönem tekrar sizinle bulumayı diliyoruz... . Kapak: MRAS “Duatepe Anıtı”, Abdi pekçi Parkı’ndaki “El”, Cinnah Caddesi giriindeki “Su Perilerinin Dansı” ve daha birçok eseri bulunan heykeltıra Metin Yurdanur’un Ankara Garı önündeki bu küçük fakat anlamlı heykeli Miras adını taıyor. Eti Aslanı’na ters binmi Nasreddin Hoca eklinde simgelenen ve Anadolu’nun çok kültürlülüünü anlatan “Miras” 1980 yılında yapılmı. 1951 Sivrihisar doumlu olan Metin Yurdanur, 1972 Gazi Eitim Enstitüsü Resm- Bölümü mezunu. 1998 yılında Kültür Bakanlıı tarafından Devlet Sanatçısı unvanını alan sanatçının 20’si Ankara’da ve 8’i yurt dıında olmak üzere 100’den fazla eseri bulunuyor. çindekiler 4,5 - ÜYELERMZ Esra EROLU; Funda_Engin ERSÖZ 6 - ANKARA’DAN MTA Tabiat tarihi Müzesi 7 - GEZ/YAZ Sarı Sıcak Pencere KÜBA 8 - TÜRKYE’DEN Kemaliye Festivalinin Ardından 9 - GEZ/DNLE Grup Karmete, Nani 10, 11 - DÜNYADAN ALASKA 12 - GEZGNCE Milli Parklarımız 13 - OBJEKTF Ahmet Yay 14 - ANKARA KÜTÜPHANES 15 - ANKARA/ANKARA... 16 - DZELERDE ANKARA Nazım Hikmet ANKARA ÇDEM ANKARALI GEZGNLER BÜLTEN Ankaralı Gezginler elektronik iletiim grubu tarafından yayınlanır, ücretsizdir, burada yayınlanan yazı, haber, fotoraf, resim vb kaynak gösterilerek ve sahiplerinden izin alınarak kullanılabilir. Editör: Timur Özkan http://groups.yahoo.com/group/ankaraligezginler ankaraligezginler@yahoogroups.com 2 ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) KISA KISA _________________________________________________________ nanılır gibi deil - 1 Gezgin Gözüyle 2009 Bavuruları devam ediyor... Ankara, Türkiye’nin yaanabilir kentlerinin en baında... CNBC-e Business dergisi tarafından 34 kriter esas alınarak hazırlanan “Türkiye’nin yaanabilir illeri aratırması”nın sonuçlarına göre; geçen seneki listenin de baında yer alan Ankara bu sene de yerini korudu. Ankara’yı Eskiehir, stanbul, Antalya, Trabzon, Edirne, Isparta, zmir Artvin takip ediyor. Listenin en sonunda Arı yer alıyor... nanılır gibi deil - 2 Koordinatörlüünü grubumuz üyelerinden Olcay Özgen’in yaptıı geleneksel “Gezgin Gözüyle” fotoraf sergilerimizin dördüncüsü için süreç baladı. Bu defa 5-11 Ocak 2010 tarihlerinde ve her sene olduu gibi Çankaya Belediyesi Çada Sanatlar Merkezi’nde yapılacak olan “Gezgin Gözüyle 2009” için bavurular devam ediyor. Eser Saka’nın ikinci fotoraf sergisi... http://assembly.coe.int/Mainf.asp? link=http://assembly.coe.int/Com mittee/ENA/EuropaPrize/prizeinde x.htm Ankara’nın bakent oluunu 86. yıldönümü nedeniyle 13 Ekim 2009 tarihinde Atılım Üniversitesi tarafından düzenlenen Ankara Sempozyumu’na katılan grubumuz üyelerinden Necati Kazancı “Ankara Akarsuları” konulu bir bildiri sunarken, Timur Özkan da “Gezgin Gözüyle Ankara” balıklı bir foto-sunum gerçekletirdi. Açılı konumasını Çankaya Belediye Bakanı Bülent Tanık’ın gerçekletirdii sempozyumun dier katılımcıları; üniversitenin öretim üyelerinden Zafer ahin ve Gül Güne ile Cumhuriyet gazetesinden Iık Kansu, Ankaralılar Meclisi’nden Ahmet Çavuolu ve Anayasa Mahkemesi Emekli Bakan Vekili Güven Dinçer oldular. Deerli Ankaralı Gezginler, burada yayımlanmasını istediiniz kiisel etkinlik haberlerinizi ve ayrıca ANKARA ÇDEM hakkında her türlü görü, eletiri ve önerilerinizi ve de Ankara’dan, Türkiye’den Dünya’dan gezi yazılarınızı ozkantimur@yahoo.com adresine bekliyoruz. Ankara’ya 2009 Avrupa Ödülü... Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin çevresel, sosyal, kültürel ve uluslararası çalımalarını dikkate alarak her yıl bir Avrupa kentine verdii “Avrupa Ödülü”nü bu yıl Ankara kazandı. 1955 yılından bu yana verilmekte olan ve imdiye kadar 60’dan fazla kente verilen ödül; 1959’da stanbul’a ve 1991’de Bursa’ya olmak üzere daha önce iki kez Türkiye’ye gelmi. Ödülün son yıllardaki dier sahipleri; 2006’da Macaristan’ın Szeged, 2007’de Almanya’nın Nuremberg ve 2008’de Polonya’nın Katowice kentleri olmu. Ankaralı Gezginler Ankara Sempozyumu’nda... Grubumuz üyelerinden Eser Saka ilkini geçen yıl Ankara’da düzenledii ve 58 kareden oluan “Düten Gerçee Yolculuk Dou Türkistan” fotoraf sergisinin ikincisini 5-23 Ekim tarihleri arasında stanbul’daki T.C.Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde düzenledi ANKARA ÇDEM'nin önceki sayılarını; grubumuzun ana sayfasındaki Files'dan E-dergi "Ankara Çidemi" klasörünü veya http://groups.yahoo.com/group/ankaral igezginler/files/%20EDergi%20%20%22Ankara%20Cigdemi %22/ adresinden ilgilendiiniz sayıyı tıklayarak okuyabilirsiniz. Eer açılmıyorsa dosya adı üzerinde sa klikle Yeni Pencerede Aç yapabilir, bilgisayarınıza indirmek için aynı ekilde sa klikle Hedefi Farklı Kaydet, yazdırmak için ise Hedefi Yazdır fonksiyonlarını kullanabilirsiniz. ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ÜYELERMZ _________________________________________________ ili’de bir Ankaralı Gezgin; Esra Erolu Grubumuzun ilk üyelerinden Esra Erolu bir süredir Santiago’da yaıyor. hayatı Esra’yı önce Peru’nun bakenti Lima’ya daha sonra da ili’nin bakenti Santiago’ya götürdü. Her sayıda iki üyemizi tanıttıımız bu bölümün bu sayıdaki konuklarından ilki Esra Erolu. Kimdir Esra Erolu, Santiago’da ne i yapıyor? Ayrıca neden gezer? Gezmekten ne anlar? 1972 yılında Trabzon’da dodum ama hep Ankara’da yaadım. 1995 yılında ODTÜ Çevre Mühendislii Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eitimimi tamamladım. Halen Santiago’da maden firmaları için boru hatları tasarımı yapan uluslararası bir kuruluta çevre müdürü olarak çalııyorum. Sekiz ayı Peru’da olmak üzere yaklaık 1,5 yıldır Güney Amerika’dayım. Gezmek çocukluumdan gelen bir tutku, saatlerce Atlas’taki haritalara bakar uzak yerleri hayal ederdim. Bir de kartpostal koleksiyonu yapardım. Amcamın Almanya’dan gönderdii kartlar en favorilerim arasındaydı. Köln Katedrali’nin gece ııklandırılmı hali bana çok büyülü gelirdi... 1994 yılında ilk kez yurtdıına çıktım. Üniversitedeki arkadalarımla Almanya’daki bir gençlik kampına katılmak üzere... Yıllarca harçlıklarımdan biriktirdiim parayı o seyahate yatırmıtım. Otobüsle 54 saat süren bir yolculuk yapmıtık. Seyahat sırasında hissettiklerimi hiçbir zaman unutamam. Bulgaristan’ın, Romanya’nın o zamanki bakımsız kasabaları bile çok güzel ve ilginç görünmütü gözüme. Almanya’ya vardıımızda Köln’de otobüs deitirmemiz gerekiyordu. Otobüsten indiimiz yerde hayatımın en etkileyici sürprizi olarak Köln Katedrali tüm görkemi ile karımda duruyordu. O anki duygularımı tarif etmek imkansız. Kartpostalım zamanın içinden gelip beni orada karılamıtı. Sanki ho geldin dünyaya yeni maceralara der gibiydi... Yeni diyarları, kültürleri görme tutkum o an daha da perçinlendi. Bir de artik yapabildiimi de görmütüm. Atlasa baktıımda kafamda canlandırdıım yerlerin gerçek kimliini anlayabiliyordum. O renkli biçimsiz ekiller sanki canlanıvermiti. Kendime bir hedef koydum. 40 yaına kadar 40 ülke görmek. u an 37’sindeyim ve 37 ülke oldu. Dünya ülkeleri listesinde gördüüm yerlere çentik atmak hala ilk seferdeki gibi keyif veriyor. Yaadıımız dünyayı kimlerle paylatıımızı anlamak, yeni corafyaları tanımak, kendi dar penceremizden görmeye alıtıımız yaamın anlamını daha farklı açılardan kavramaya çalımak... Bursa Ulu Cami’de dizleri üzerine çökmü dua eden bir müslümanın, Lima’da San Fransisco Kilisesi’nde haç çıkaran bir hıristiyanın, Katmandu’nun Budanaht Tapınaı’nda dua çemberini çeviren bir budistin yüzünde hep aynı ifade olduunu görüyorum. Ulus’ta ayakkabı boyacılıı yapan bir ufaklıın, Hindistan’da meyve satan küçük bir kızın, Sili’de trafik lambalarında pandomim yapan bir gencin kazandıı birkaç kurusun yüzlerinde oluturduu memnuniyet ifadesi de aynı. Kocaman güzel bir dünyamız var... Yaam koullarımız, geleneklerimiz, corafyalarımız farklı olsa da hepimiz ayni insanlarız. Yeni nesillerimize de bunu anlatmalıyız. Birbirimizi anladıkça daha mutlu bir dünyamız olacaktır... Ankaralı gezginlerle nasıl tanıtı? Ankaralı olmak ve böyle bir gruba üye olmak için Esra için ne ifade ediyor? Ankaralı Gezginler ile ilk defa 2005 yılında tanıtım. stanbul’da faaliyet gösteren ve Orhan Kural’ın kurduu Gezginler Kulübü’nün web sayfasında Ankaralı Gezginler’’in kurulduunu örendim. lk iim üyelik için bavuru yapmak oldu. Tecrübelerimi paylaabileceim, dier deneyimlerden faydalanabileceim, belki de beraber yeni maceralara adim atabileceim, benim hissettiklerimi anlayabilen gezginlerle tanıma düüncesi çok sıcak ve güzel geldi. Ankaralı gezginlerin ilevi hakkında ne düünüyor? Olumlu/olumsuz bulduu noktalar ile gruptan beklentileri neler olabilir? Ankaralı Gezginler amatör ruhla profesyonel iler ortaya koyabilen, çizgisinden taviz vermeyen gezginlerin kendilerini gezgince ifade edebildii, paylaabildii, yardımlaabildii keyifli bir ortam. Ben gezmesini çok seven ama maalesef gördüklerini kaleme almaya üenen biriyim. Ancak, grubumuzun çıkardıı kitaplar bu konuda çok büyük bir motivasyon saladı ve büyük bir keyifle anılarımı kaleme aldım. Hala kitabımızı kitapçıların raflarında görmek büyük bir haz veriyor. Ayrıca, Ankaralı Gezginler tarafından organize edilen “Gezgin Gözüyle” adli fotoraf sergileri, gördüklerimizi estetik bir ekilde sevdiklerimizle ve Ankaralı hemerilerimizle paylama imkanı sunuyor. Satılan fotoraflardan elde edilen gelirle de LOSEV’e katkıda bulunma fırsatı elde etmi oluyoruz. Hem gezginlere gördükleri yerleri paylaabilme hazzı saladıı hem de sosyal sorumluluk bilinciyle üyelerine topluma daha faydalı olabilme fırsatı verdii için gurubumuzun çok ilevsel olduunu düünüyorum. ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ____________________________________________________________________ Engin, Funda Ersöz ve gezilerimiz.com Engin ve Funda Ersöz grubumuzun en aktif üyelerinden. Gezmekle yetinmeyen ve paylamayı önemseyen iki deerli gezgin dostumuz gezilerimiz.com adını verdikleri kapsamlı sitelerinde deneyimlerini bizlerle paylaıyorlar. Uzak Asya’da yaptıkları farklı bir geziden yeni dönen Engin ve Funda izlenimlerini ilk olarak Ankara Çidemi’ne anlattılar. Önce Engin Ersöz’ü kısaca tanıyalım. Ankara Üniversitesi Di Hekimlii Fakültesinde doçent kadrosunda öretim üyesi olarak görev yapıyorum. Bu sene meslekte 20. yılım. 42 yaındayım. Yaklaık sekiz yıl önce hızlandırdıımız yurtdıı gezilerimiz gezi sitemizden sonra tam bir tutku haline geldi. Yurt dıı geziler kadar öncesinde yapılan hazırlıı, dönünce de gezi yazısını ve fotorafları düzenlemeyi ayrı seviyorum. Bir dostum var isim veremem ama adı “T” ile balıyor “imur” ile bitiyor onun ülke sayısına ulamak gibi bir hedef koydum kendime. Meslekte 20 yılımı doldurunca artık emekli olsam da gezi iini profesyonelce yapsam diyorum ama sanırım daha 11 yıl beklemem gerekecek. Tarçın adında bir köpeimiz var ve gezilerin tek kötü tarafı ondan ayrı kalmak. Sitemi çok önemsiyor ve bu kanalla bu virüsü yaymaya çalııyorum Biraz özel bir soru olacak ama hayat arkadalıı gezginlikle birleince nasıl bir boyut kazanıyor? Olumlu/olumsuz yönleriyle ailece gezmek nasıl oluyor? Kesinlikle bu açıdan birbirimizden çok memnunuz. Birimiz planlamayı üstleniyorsa dieri ehirde iyi vakit geçirilecek yerleri buluyor. Deiik gruplarla da geziler yaptık ama “bir” numaralı gezi arkadaı birbirimiz diyoruz. gezilerimiz.com benzerleri arasında çok daha zengin ve ticari olmayan içeriiyle dikkat çekiyor, böyle bir site oluturmak ve sürekli güncellemek zahmetli bir i olsa gerek, nasıl altından kalkıyorsunuz? Bunu takdir etmeniz ve farkına varmanız çok güzel çünkü gerçekten çok vakit ve emek istiyor. Ama hayatta herkes bir eye tutunuyor ve onunla mutlu olabiliyor. Biz de baka eylerden vakit çalıp bu siteye vakit ayırıyoruz. Yava yava gelien fotoraf hobimiz de aynı ekilde. Ama gelen pozitif yorumlar ve ziyaretçi defterindeki yazılar yorgunluu unutturuyor. Funda Ersöz’ü de kısaca tanımak istersek; Salık Bakanlıı Balgat Aız ve Di Salıı merkezinde uzman di hekimi olarak çalımaktayım. Gerçekten çok youn bir tempoda çalıtıımız i hayatımda tek molalarımız yaptıımız yurt dıı gezileri diyebiliriz. 42 yaındayım ve anı koleksiyonuna devam etmeyi düünüyorum. Uzak Asya ayrı bir dünya, mutlaka anlatacak çok eyiniz var ve hepsini merakla bekleyeceiz ama bir aylık gezinizi Ankara Çidemi okurları için çok kısaca nasıl özetleyebilirsiniz? Evet neredeyse 1 ay sürdü, uzun uzun gezilerimiz.com da yazdık. Ama kısaca özetlemek gerekirse; En çok Singapur ve Hong Kong’u beendik. Malezya’yı tahminimizden çada bulurken Tayvan bizi olumlu yönleriyle aırttı. Japonya bildiimiz gibi çok medeni, Vietnam ise beklediimiz gibi sefil ama egzotikti. Çin hakkında düündüümüz ise Çin’i hiç tanımadıımız oldu; Çin “Made in China”dan ibaret deilmi... ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) Turhan Demirba turhan.demirbas@mynet.com MTA TABAT TARH MÜZES Büyük önder Atatürk’ün emriyle 1935 yılında MTA Genel Müdür’lüü kurulmu. 7 ubat 1968 de Tabiat Tarihi Müzesi açılmıtır. Dünya'da ilk Tabiat Tarihi Müzesi 16. yüzyılda tabiat bilgini Gesner Conrad tarafından Zürih’de faaliyete geçmitir. Fen Bilimleri Müzeleri içinde yer alan MTA Tabiat Tarihi Müzesi be ana bölümden oluur. Birinci bölüm tümüyle paleontolojiye ayrılmı, yaklaık 6400 fosil materyali sistematik bir ekilde sergilenmektedir. Bu bölümde ABD'den satın alınmı olan etobur bir dinazorun fosil iskelet mulâjı, Fransa Tabiat Tarihi Müzesi tarafından müzeye armaan edilen ve 15 milyon yıl önce Fransa'da yaamı fillerin atalarından birine ait mulâj kalıbının yanı sıra Kahramanmara-Gâvur Gölü bataklıında bulunan ve MÖ 1000. yılın ikinci yarısında yaamı olan Mara filinin orijinal iskelet montesi bulunmaktadır. Yine bu bölümde, Ankara civarında 193 milyon yıl önce yaamı olan 1,5 metre çapındaki dev bir mürekkep balıı fosili, Adana-Karata sahilinde bulunmu olan bir cüce balinanın çene kemii iskeleti yer alır. Bundan yaklaık 25 bin yıl önce Manisa-Salihli-Köprübaı’nda yaamı insanların fosil ayak izleri yer almaktadır. Bunlar dünyada bu güne kadar bulunan ve korunan en iyi ayak izlerindendir. Ankara - Kızılcahamam- Güvem bölgesindeki diatomit kayaç çökelleri içinde bulunan ve yaklaık 13–15 milyon yıl yalı kurbaa, balık, karınca, örneklerini içeren fosillerle birlikte, mercanlar, süngerler, yumuakçalar, yassısolungaçlılar vb. omurgasız canlı fosilleri bulunmaktadır. Yine temsili resimlerle dünyanın oluumu ve insanlık tarihinin anlatıldıı kısım da paleontoloji bölümündedir. Müzenin ikinci bölümü mineralojik - petrografik örneklere ayrılmıtır ve binlerce örnek uluslararası standartlara uygun bir ekilde sergilenmektedir. 1972 yılında Aya giden Amerikalı astronot tarafından getirilen ay taı da bu bölümde bulunur. En büyüü 1989 yılında Sivas- Yıldızeli-eyh Halil köyüne dümü olan iriliufaklı göktalarının yanı sıra ülkemizdeki kıymetli, yarı kıymetli talardan örnekler Türkiye'nin zengin mermer örnekleri, son derece ilginç doa olaylarından olan Pamukkale travertenleri, maara sarkıt ve dikitler, örnek bir maara içinde sergilenmektedir. Üçüncü bölümü tekil eden Madencilikte ülkemize ait örneklerin yer aldıı Türkiye Madencilik Tarihi bölümünde ise yaklaık 200 adet materyal sergilenmektedir. Yer üstü ve yer altı madencilikte kullanılmı olan eski teknoloji çeitli envanter ve cihaz örnekleri de burada bulunmaktadır. Dördüncü bölüm ise Türkiye'de yaamı ve yaamakta olan hayvan ve bitki örneklerinin sergilendii kısımdır. Burada yer alan 100'den fazla örnek, soyları tükenmekte olan veya tükenen bitki ve hayvan türlerinden seçilmi olup doal ortamlarına uygun bir ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ekilde sergilenmektedir. Nesli tükenmekte olan hayvan türlerini, içinde yaadıkları doal ortamla bir bütünlük içinde izleyicilere sunarak hayvanı, yaadıı doal ortamı müzelere taımak “diorama” sanatıdır. Ülkemizde bulunan çok zengin bitki ve hayvan topluluuna ait türler ancak, onları yerinde görebilen kiiler tarafından gözlenerek aratırılabilmektedir. Örnekleri toplamak, korumak ve tehir ederek gelecek kuakların hizmetine sunmak müzelerin balıca görevidir. Yakın tarihe kadar ülkemizde bu amaca yönelik kapsamlı bir müzenin bulunmaması diorama sanatının uygulanamamasına yol açarak büyük bir kayıp ve doldurulması gereken bir eksiklik yaratmıtır. Bu eksiklii giderebilmek amacı ile Tabiat Tarihi Müzesi 1973 yılında diorama çalımalarına balanmıtır. Müzenin bir dier sergi bölümündeyse MTA Genel Müdürlüü' nün kuruluundan bu yana yapılan arazi laboratuar çalımalarında kullanılan araç, gereç ve malzemeler sergilenmektedir. Yine bu bölüm giriinde uzay ve gezegenlerin temsili görüntülerini içeren bir bölüm mevcuttur. nsanın uzay ortamında kaç kilo aırlıkta olduunu gösteren terazide burada sergilenmektedir. GEZ/YAZ Tabiat Tarihi Müzesi haricinde MTA içersinde Jeoloji ve Enerji Parkları faaliyettedir. hsan Ketin Jeoloji Parkında, jeolojik zamanları içeren tablolar ve açık havada Türkiye haritası üzerinde maden envanteri sergilenmektedir. hsan Ketin Türkiye’nin deerli jeologları içinde önemli bir yeri vardır. Rahmetle andıımız hsan Ketin hocamız; Türkiye depremlerinin önemli bir bölümünün olutuu Kuzey Anadolu Fayını tespit etmitir. Jeolojinin bir dalı olan Tektonik’te çok önemli çalımaları mevcuttur. Türkiye’deki aktif faylar hakkında çalımaları vardır. Parka adı bundan dolayı verilmi bilim duayenidir. Enerji Parkı bünyesindeyse çeitli kurumların stantlarında enerji hammaddeleri ve çalımalar sergilenmektedir. Su, petrol, doalgaz, kömür, nükleer enerji, güne enerjisi ve rüzgar enerjilerinin nasıl elde edildikleri anlatılan sergiler mevcuttur. Yine Türkiye’nin önemli madenleri, elde edili biçimleri ve ürünleri sergilenmektedir. Bunlar; Bor tuzları, zeolit, perlit ve ta kömürü v.b gibi önemli madenlerdir. Enerji Parkının bir bölümünde kütüphane bulunur. MTA Tabiat Tarihi Müzesi uzun bir süredir, tadilat nedeniyle kapalı durumdadır. TBMM’de bir milletvekili tarafından, Enerji Bakanı’nın cevaplanması için verilen soru önergesinde öyle denmektedir: Tabiat Tarihi Müzesi’nin Evrim Teorisi’ne ilikin fosil, bulgu ve materyalleri içermesi nedeniyle yıllardır kapalı tutulduu iddiası doru mudur? Müzedeki eserler nasıl ve nerede muhafaza edilmektedir? Bu eserlerin tadilat aamasındaki tahribatından kimler sorumlu olacaktır? TÜBTAK’ta yaanan krizde olduu gibi belli bir bilimsel konuya karı ideolojik banazlık sergilenmektedir. Bu banazlık nedeniyle de ülkemizin en önemli müzelerinden biri yıllardır kapalı tutulmaktadır. KÜBA, Sarı Sıcak Bir Pencere Cüneyt GÖKSU-Serpil YILDIZ 286 Sayfa, (14x21) Beyaz Vizyon, 2008 “Türkler için Küba ne gibi bir anlam taıyor?” Küba Cumhuriyeti Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal, kitabın önsözünde sık sık bu soruyu soruyor. Yazarlar, aylar süren aratırmalarının ııı altında Eylül 2003 ve Nisan-Mayıs 2005 tarihleri arasında toplam iki ay kaldıkları Küba’da, -kendi ifadeleriyle-yalınlııyla, inadına koruduu bozulmamı ama zamanla deiiklie uramı sistemiyle, Latin Amerika ve dünya halkları için umut olmu bu ülkeyi tanımaya çalımılar. Sonra da gezip gördüklerini, yaadıklarını dier bir deyile Küba’nın Türkler için ne gibi bir anlam taıdıını anlatmılar. Jose Marti, Che ve Fidel gibi efsanevi önderlerinin yanısıra sıradan insanları ve sokak manzaralarıyla dünya gezginlerinin ilgi odaı olmaya devam eden Küba bu kitapta, grubumuz üyelerinden Cüneyt Göksu’nun ve yol-daı Serpil Yıldız’ın yazı ve fotoraflarıyla en ince ayrıntısına kadar anlatılıyor. Timur Özkan ozkantimur@yahoo.com cuneyt.goksu@gmail.com serpil.yildiz@gmail.com ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) Ahmet Bozkurt abozkurt55@yahoo.com 31. KEMALYE KÜLTÜR VE DOA SPORLARI FESTVAL’NN ARDINDAN Kemaliye (dier adı ile Ein) Fırat'ın Karasu kolu üstünde, sa kıyıda kurulmutur. Doudan Munzur Silsilesi, batıdan ise Sarıçiçek daları ile çevrili olup, deniz seviyesinden 825- 900 m. yüksekliktedir. Kemaliye, Erzincan'a 163 Km, Malatya'ya 175 Km ve Elazı'a 145 Km. uzaklıktadır. 30 Mayıs – 5 Haziran 2009 tarihlerinde 31’incisi düzenlenen Kemaliye Kültür ve Doa Sporları Festivaline, Fotoraf Sanatı Kurumu’ndan küçük bir grupla Kemaliyeli Fotoraf Sanatçısı Sn. Sıtkı Fırat’ın daveti üzerine katıldık. 30 Mayıs Cumartesi günü Ankara Gar’ından Dou Ekspresi ile balayan yolculuumuz Erzincan Baıta istasyonuna kadar 15 saat sürdü. Baıta istasyonunda 45 dakika sonra Kemaliye’ye ulatık, Öle yemei sonrası Karasu kıyısında düzenlenen Cirit gösterisine katıldık. Kemaliye’de yenen yemein ardından konaklayacaımız Apçaa köyüne doru yola koyulduk. Elazı, Malatya yolu boyunca gittikten sonra saa döndüümüzde bizi büyükçe bir tabela karıladı. “Apçaa köyüne ho geldiniz”, yanında bir dörtlük; Orda bir köy var, uzakta O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür. Ahmet Kutsi Tecer’in o çok bilindik ve günümüzde birçok ehirlinin duygularına tercüman olan o ünlü iirinden bir dörtlük. Konaklayacaımız köy ite o ünlü köy idi. Köy meydanında “Ahmet Kutsi Tecer Kültür Evi” tabelalı ahap ve bakımlı yapıyı görmek bizi mutlu etti. Konaklayacaımız, emekli öretmen Ahmet Berkay’ın evini ta döeli merdivenlerden tırmanarak bulduk. Ahmet Berkay ve ei Aye Hanım bizi güler yüzle karıladı. Tanıma ve yorgunluk çayının ardından odalarımıza çekildik. Sabah erkenden sokakları turladık, ahap evler çok güzel görünüyordu, fakat çou botu veya yalı insanlar oturuyordu. Sabah kahvaltısında Zetiri gibi bugüne kadar tatmadıımız birçok lezzeti tanıdık. Sonra Kırkgöz piknik alanına gittik. Burada bir kayanın altından bir dere fıkırıyordu. Bu kadar yüksek bir noktadan, bu son derece aırtıcı idi fakat aaıdaki köyleri, ba ve bahçeleri bu su besliyordu. Çaatay Yolda ekibi için yamaç paraütü gösterisi yapan paraütçü bizim için de güzel kareler oluturdu. Daha sonra base jump etkinliini izlemek üzere Karanlık Kanyon’a yöneldik. 1 Haziran Pazartesi sabahı yine 6:00 da uyanıp köyde gitmediiz köeleri kefettik. Kaya üzerine yapılmı muhteem kökü bulduk. Sonra Kemaliye’de bizi bekleyen Sıtkı hoca ile buluup, Sırakonaklar’a doru yola çıkıyoruz. Sırakonaklar köyü, vadi yamacında güzel görünümlü ahap evlerle bezenmi bir köy. Ahap evlerden oluan köyde yine birçok yerde olduu gibi kapı tokmakları, kapılar, pencereler ilginç kareler oluyor bizler için. Kapı önlerinde konutuumuz köy sakinlerinin kıları stanbul’da oturduklarını yazın buraya geldiklerini öreniyoruz, birçok Anadolu köyünde ve kasabasında olduu gibi. Kadıgölü Kemaliye’ye can veriyor. Yükseklerden bir noktadan adeta bir dere fıkırıyor, hemen yanı baındaki cami yanından Kemaliye içinden Karasu’ya doru çaıldayarak akıyor. Hemen caminin altında restore edilen bir deirmen çalııyor. Eskiden bir de jeneratör varmı dere üzerinde, Kemaliye’ye elektrik salayan. Deirmenin hemen yanında Mehur Lökhaneden dut ve cevizden yapılan Lök tatlısı ve bademle yapılan Beate tatlılarından yiyoruz. Akam yemei sonrası Apçaa köyünde evimizdeyiz.Çektiimiz fotorafları ev sahiplerimiz ile paylamaktan mutlu oluyoruz. 2 Haziran Salı günü sabah Sıtkı hocamız ile Kemaliye’de buluuyoruz. Karasu üzerindeki köprüden geçerek ilk olarak Yaka köyüne geliyoruz. Bu defa Karasu’yun karı yakasından Kemaliye’ye bakıyoruz. Virajlı yollardan Yeilyamaç köyüne ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ulatıımızda burada gözlerimize inanamıyoruz. Tepenin baında manzarası güzel bir noktada barbeküsü, tuvaletleri, masaları, bankları ile bir park var. Uzakta karlı Munzur daı görüntüleri eliinde Yayladamı, Aslanoba ve Dolunay köylerini geçerek Bapınar kasabasına kadar gidiyoruz. Bir daire çizerek baraj üzerinde mehur valilerimizden merhum Recep Yazıcıolu köprüsünden geçerek Elazı, Malatya yoluna ulaıyoruz. Festival organizasyonu tarafından temin edilen araçla rafting botlarına bineceimiz yere kadar Tayolu boyunca gidiyoruz. Kemaliye’nin 130 yıllık rüyası Tayolu, büyük emek ve para harcanarak yapılmı, Karanlık Kanyon boyunca giden kayalara oyulmu tünellerden oluuyor. Botlara bineceimiz noktaya geldiimizde araçtan inip çaraktan aaıya doru iniyoruz. Yaklaık 70-80 kii kano ve botlara binmek için bekliyor. 8 kiilik bir bot ayarlayıp en son çıkmayı planlıyoruz. Kanyon boyunca su durgun olduu için kürek çekmeden yol alamıyoruz. Kanyon boyunca yer yer derin GEZ/DNLE Belkıs Ceyla Çetinsoy cceyla@gmail.com vadilerden Karasu’ya karıan dereler var. Bu akam, bir dostunun ba evinde misafir olarak kalan Sıtkı hocamızın davetlisiyiz. Akam mangal ve ızgaralar eliinde sohbetle geçiyor. Kahvaltı sonrası bizi almaya gelen aracımızla Apçaa köyü meydanında buluup Dutluca’ya doru yöneliyoruz. Bugün Karasu’yun beri yakasında olacaız. Ergü, Kozlupınar, Yeilyurt köylerinden sonra, Hıdır Abdal Türbesi, Müzesi, Helikopter pisti ile modern bir köy olan Ocak köyüne geliyoruz. stiklal savaından birçok belgenin de bulunduu köy Müzesini ilgi ile geziyoruz. Dutluca kasabası sonrası Kekikpınarı köyüne yöneliyoruz. Burada Muhtar bizi alabalık çiftliine götürüyor ve muhteem lezzetli alabalık yiyoruz. Boylu ve Adak köylerini geçerek Sıtkı hocamızın köyü Akçalı’ya geliyoruz. Sıtkı Hocam heyecanlı, yetmi küsur sene önceki anılarına dönüyor. 5 Haziran Cuma Kemaliye’de son günümüz. Bu sabah iki gün önce belirlediimiz patikayı yürüyoruz. Patika yaklaık olarak 45 dakikada yürünebilecek uzunlukta. Fakat biz iki buçuk saat gibi bir sürede yürüyebiliyoruz. Çiçekler, böcekler, kelebekler o kadar çeitli ve rengarenk ki adeta ilerleyemiyoruz. Çantalarımızı hazırlayıp iyi dileklerle ayrılıyoruz. Trenimize 20:30 da Baıta istasyonundan bineceiz. Posta minibüsüne biniyoruz Baıta’a gitmek üzere. Güzel bir gezi yapmı olmanın hazzı ile 15 saat yolculuk bizi yormuyor. 6 Haziran Cumartesi öle sonrası Ankara’ya geldiimizde yine yollar kalabalık yine trafik sıkıık. Nerden geldik buraya demekten kendimizi alamıyoruz. GRUP KARMATE – NAN Rize Çamlıhemin’in dumanlı dalarında dolaırken, kulaklarımız gümbürdeyen derelerin cokulu sesiyle çınlıyordu. Akam olup otelimize dinlenmeye çekildiimizde, mutlaka bir tulumcu gelerek kitleleri ortaya çaırıyordu. Yüce ve sarp daların yalnız insanları, ince ve yanık sesli bir tulumun çarısıyla horon kuruyordu. Gurbetin özlemini, sevdalıların hasretini dile getiren ezgiler sıralanıyordu. Bu sayede tanıtım Grup Karmate’nin albümüyle. Karmate, deirmen anlamına gelen Lazca bir sözcük. Bu sözcüün seçilmesinin özel bir nedeni varmı. Bu yörede yerleim daınık olduundan, deirmenlik ii olanlar önceden haberleip, toplanarak imece yöntemiyle çalıırlarmı. Karılık beklemeden bir araya gelen, sadece emeini ortaya koyan ve dostça paylaan, üreten insanların simgesi imi deirmen Karadeniz yöremizde. Kalan Müzik tarafından çıkarılan ilk albümlerinin adı ise yine Lazcadan seçilmi. Nani, yani ninni! Yöresel müziin akustik enstrümanlarını kullanan sanatçılar ile vokalistler, bir araya gelerek bu albümü çıkarmı. Gruptan kimsenin bireysel olarak albümün önüne geçme kaygısı olmamı. Deirmende i yapar gibi ortaklaa ürün çıkarmılar. Tulum, kemençe, akordeon, lavta, gitar ve perküsyon gibi çalgılarla; kimisi Lazca, Hemince ve Gürcüce olan parçalar hep tanıdık zaten. evval Sam’ın söyledii “Baındaki Çember” ile “Lazuri Nani” (Lazca ninni), smail Hakkı Demirciolu’nun söyledii “Ayna Ayna Ellere” ezgileri dikkat çekici. Vokalist ve enstrümanların tüm marifetini gösterdii “Kara Duman” adlı ezgi ise; albümün ve hatta grubun lokomotif parçası olmu. Daların yeil ve sisli atmosferine çok yakıan tulum sesine ve tulum sanatçısı smail Avcı smanai’ye hayranlıımı dile getirmek istiyorum. Final parçası olan Potpori ile yöresel çalgı ve ezgiler kapanı gösterisi yapıyor sanki. Aaıda verdiim balantıdan örnek müzikleri dinleyip, albümün sipariini verebilirsiniz. http://www.kalan.com/scripts/album/dispalbum.asp?id=4335 ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) Alparslan Özyılmaz alparslanozyilmaz@yahoo.co.uk ALEUTLARIN ANAVATANI ALYESKA Alaska denilince herkesin aklına Eskimolar, souk ve kar gelir. Eskimoluk, yüzölçümü Türkiye’nin iki katından fazla olan Amerika Birleik Devletleri’nin 49. eyaleti Alaska’da yaamı 11 kabileden üçünün yaama biçimine verilen bir addır. 1867 yılında Amerika ve Rusya’nın ortaklaa kürk ticareti yapan irketinin artık kar etmemesi üzerine sadece 7,2 milyon $’a Amerika’ya satılan ve daha sonra petrolün bulunmasıyla yıldızı parlayan Alaska görülmesi gereken balıca yerlerden sayılmalı. vermeniz insana tarifi mümkün olmayan bir pozitif enerji yüklüyor . Haritamızdan tespit ettiimiz ve burayı da görelim dediimiz Livengood da sadece 19 kiinin yaaması ve tabelasındaki No Service yazısı bizi üzse de baka bir Alaska orijinalliini daha görmü oluyoruz. Livengood’dan sonra önümüzdeki 420 millik endüstriyel otoyolda; lambalarınızı yakınız ve dikkatli olunuz tabelasıyla beraber asfaltın bitmesi ve yaan yamurla vıcık vıcık olan stabilize yolda birkaç mil gittikten sonra sadece ön camdan dıarıyı görebiliyor olmamız bizi önce biraz korkutuyor ama gezginlik virüsünü bünyeye almıız bir kere, bu yolu bitirmemiz ve sonunu görmemiz gerekiyor. Adı her ne kadar Highway olsa da yer yer çamur, stabilize ve çok küçük bir bölümü asfalt olan yol hakkındaki, Dalton Highway’e yanınıza iki adet iirilmi yedek lastik, içme suyu, tüketilmeye hazır gıda, motor yaı, yedek yakıt, kayı vb almadan çıkmayın broürünü görünce içimizdeki merak ikiye katlandı ve yola koyulduk. Artic Circle’a gelince Kuzey Kutup Bölgesi’ne erimemizin sevinciyle Ankaralı Gezginler çıkarmamızı tabelaya yapıtırıp gururla yolumuza devam ediyoruz. DeadHorse’a kadar arada sadece Coldfoot adında bir ehrin olduunu ve bunun ötesinde benzin, yemek, konaklama vb hizmetlerin olmadıını örendikten sonra mecburen Coldfoot Kasabası’nda kalmaya karar veriyoruz. Alaska tezatlar eyaleti; bir yandan petrol sayesinde Amerikanın yıllık petrol ihtiyacının % 20’ini karılarken öte yandan petrolün kaynaı olan Prudhoe Körfezi’ndeki Deadhorse’u eyaletin merkezine balayan James Dalton Highway’in 30 yıldır tamamlanamamı olması öte yandan sadece denizden ulaılabilen bakent Juneau’nın karadan balantısının salanamamı olması bu tezatların birkaç tanesi… Seyahatimize Anchorage’den araba kiralayarak önce Kuzey Buz Denizi’ne ya da dier adıyla Arctic Ocean’a gitmek üzere kuzeye doru balıyoruz. Anchorage’den Deadhors’a giden 500 millik bu yol her gezginin içini kıpır kıpır edecek güzellikler ve heyecanlarla dolu. Yollar klasik Amerika yolları gibi bakımlı ve temiz balıyor. Fairbanks’e kadar her hangi bir aksama olmadan geliyoruz ve eyaletin ikinci büyük ehri Fairbanks’in aslında büyük ve düzenli bir kasabadan farksız olduunu görüyoruz. Alaska’nın dier ehirlerinde olduu gibi insanlar sizi gördüklerinde tebessüm ile selamlayarak yollarına devam etmelerini ilk balarda yadırgasak da hemen benimseyip bu yazılı olmayan kurala biz de uyuyoruz. Sokakta yürürken hiç tanımadıınız belki de bir daha görmeyeceiniz birinin tebessüm ile sizi selamlaması aynı yanıtı sizin de Coldfood’a gelince görüyoruz ki burası nüfusu sadece 13 olan ve Transalaska Petrol Boru Hattı’nın yapım aamasında içi barınaı, depo ve bakım onarım ilerinin yapıldıı antiyeden bozma bir yerlekeden baka bir yer deil. Gece konaklamak için buraya gelen kamyon oförleri, turistler ve yol içisi olduklarını ancak görevleri baında görünce anlayabileceimiz insanlar ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) Coldfoot’ta konaklamak ve yemek için geliyorlar. Geceyi burada geçirip sabaha yola çıkmak tarifi mümkün olmayan baka bir deneyim. Bu toprak otoyolda bile her hangi bir çalıma yapılırken sanki kıtalar arası bir yolun ulaımı kontrollü olarak kesiliyormuçasına özeni ve çalıanları görünce ABD’nin kendi insana verdii deeri bir kez daha fark ediyoruz. Yol bir çamur bir stabilize derken artık aracımız dıarıdan bakıldıında tanınamaz halde çamurla kaplanmı durumda. Yollarda karılatıımız baka bir incelik ise, üzerinde fotoraf makinesi resmi ve Scenic Wiev tabelalarının olduu yerlerin düzenlenmi olması ve bizimde buralarda manzara fotorafları çekiyor olmamız bir gezginin isteyecei eylerden olsa gerek. Bu esiz manzara içerisinde yer yer gördüümüz ve anlam veremediimiz yanmı ormanları akıbetini daha sonra anlıyoruz ki her yıl Alaska’nın %1’i yanıyor ve iin ilginç tarafı; bunun normal ve gerekli bir durum olduunu yangın döngüsünün anlatıldıı broürlerden öreniyoruz. Kah toprak kah çamur derken birde bakmıız ki Deadhors’e gelivermiiz. Deadhorse tıpkı bir karınca yuvası gibi, araçlar bir o yana bir bu yana gidiyor ve hep bir eyler yapılıyor. Konaklamak için fazla otel seçenei ve haliyle bir fiyat aralıı da olmadıı için Prudhoe Bay Oteli’nde konaklamaya karar veriyoruz. 11 Eylül 2001’den sonra Prudhoe Körfezi’ne sivillerin girii yasaklanmı. Körfezi gezmek için aynı zamanda gezi turu düzenleyen Caribuo Oteli’nde pasaport bilgilerinizi vererek rezervasyon yaptırmak gerekiyor Ama sa olsun Coldfoot’taki Visitor Center çalıanı Mr. Mury Shoemaker bizim için hem oteli hem de rezervasyon iini halletmiti. Hemen tura katılarak petrol sahasını gezdikten daha sonra Arctic Ocean’ın sahillerine ayak basınca uzun ve zorlu bir yolu bitirmenin hazzı ile austos ayında -2 derecelik havayı cierlerimize çekerken kendimizi beyaz balı Amerikan Kartalı kadar özgür ve huzurlu hissediyoruz. Yola çıkmadan önce depomuzu doldurmaya benzinlie gittiimizde bizi bir kulübe içinde iki adet benzin pompası ve kredi kartı makinesi, dıarıda ise iki adet, varil üzerine sabitlenmi benzin tabancası bekliyordu. Petrolün kaynaında böyle bir ilkel bir benzinlik bir baka tezat olarak dikkatimizi çekti. Alaska’ya gelip de büyüklüü çou ülkeden fazla olan milli parkları ve buzulları görmeden olmaz. Denali bu büyük milli parklardan biri, içinde kular, ayılar, geyikler ve bir sürü yabani hayvanın yaadıı çok iyi düzenlenmi güzel ve görülmesi gereken bir park. Kuzeyde buzul görmemiken buzul görmek için güneye gidiyor olmamıza ne dersiniz? Seward’a giderken Matunaska Buzulu’nu görmek ve üzerinde yürümek için yoldan yaklaık üç mil çıkarak uzunluu 24, kalınlıı 4 mil olan buzulun üzerinde yürümek buraya özgü bir baka inanılmaz bir tecrübe. Seward’a gelince görüyoruz ki burası bol miktarda karavan parkı, otel, hediyelik eya satılan küçük ve irin bir yer. Üç saatlik küçük bir cruise gezisiyle fok balıkları, deiik deniz kuları, beyaz balı amerikan kartalı, da keçileri, balina ve de dönüte Kenai Milli Parkı’ndaki ünlü Bear Buzulu’nu gördükten sonra bir gezgin daha ne isteyebilir ki diyor ve karaya geri dönüyoruz. Adını, Alaska’nın güney batısındaki adalar topluluunda yaayan Aleyut Kabilesi’nin dilindeki Alyeska (Anavatan) kelimesinden alan bu eyalette çeitli zamanlarda yaayan; 11 kabileye ait çeitli görsel tema, eya, canlandırmaları ve yaadıkları evlerin sergilendii ve günün çeitli saatlerinde yerlilerin canlı dans performanslarını sundukları Alaska Native Heritage Center ise buradaki ilk ve son duraımız Anchorage’de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Yaz aylarında gezdiimiz için “Beyaz Geceler”i doyasıya yaamı ama ünlü “Kuzey Iıkları”nı görmemitik. Anhorage’deki Gösteri Sanatları Merkezi’ne izlediimiz 40 dakikalık film bu eksiimizi de gidermi oldu. Dokuz günlük Alaska gezimizi, hem ülkeyi kuzeyden güneye kat etmi hem de buzullarından ulusal parklarına, denizdeki ve karadaki doal yaamdan geleneksel kültürlerine ait her eyi görmü olmanın hazzıyla tamamlıyoruz. ANKET Grubumuzun kurulu amaçları dorultusunda “gezi” ve “Ankara” içerikli olarak hazırlamaya çalıtıımız Ankara Çidemi altıncı sayıya ulatı. Bu aamada bültenimiz hakkındaki olumlu/olumsuz görülerinizi almak istiyoruz. Bültenimizin geleceini bu görüler dorultusunda ekillendireceiz. Lütfen aaıdaki seçeneklerden birini (varsa ilave deerlendirmelerinizle birlikte) editörün ozkantimur@yahoo.com adresine yazın veya sitemizin aaıdaki linkinde bulunan ankete katılarak görüünüzü bildirin. lginize imdiden teekkür ederiz... (a) Ankara Çidemi bu formatıyla devam etsin (b) Ankara Çidemi’nin formatı ve içerii hakkında eletiri veya önerilerim var (belirtiniz) (c) Ankara Çidemi ilgimi çekmiyor http://groups.yahoo.com/group/ankaraligezginler/polls GEZGNCE__________________________________ Timur Özkan ozkantimur@yahoo.com MLL PARKLARIMIZ 1993 yılında milli park ilan edilen Beyehir Gölü’nü (Konya) takiben 1994 yılında tam sekiz adet yeni milli park ilan edildiini görüyoruz. Aladalar (Nide, Adana, Kayseri), Alınbeik Maarası (Antalya), Dilek Yarımadası - Büyük Menderes Deltası (Aydın), Hatila Vadisi ve Karagöl - Sahara (Artvin), Honaz Daı (Denizli), Kaçkar Daları (Rize) ve Kazdaı (Balıkesir). Daha sonra 1996’da ilan edilen Saklıkent ve Marmaris (Mula) milli parkları ve de Troya Tarihi Milli Parkı (Çanakkale) ile milli parklarımızın sayısı 32’ye ulaıyor. 2000’li yıllarda Küre Daları (Kastamonu, Bartın), Sarıkamı-Allahüekber Daları (Kars, Erzurum), Arı Daı (Arı, Idır), Gala Gölü (Edirne), Sultansazlıı (Kayseri), neada Longoz Ormanları (Kırklareli), Tek Tek Daları (anlıurfa) ve Yumurtalık Lagünü (Adana) daha çok doal özellikleri ile milli park ilan ediliyorlar. Milli Park deyince akla ormanlar ve piknik alanları gelir her nedense. Oysa milli park kavramı daha doal güzellikleri olduu kadar tarihi ve kültürel öneme sahip yerleri de kapsayan çok daha geni bir anlam ifade eder. Dünyanın birçok yöresinde olduu gibi ülkemizde de belirli kriterlere göre birçok milli park alanı oluturulmutur. Bir yerin milli park olabilmesi için en bata bilimsel ve estetik bakımdan özgün doal, tarihi veya kültürel bir deere sahip olması gerekir. Böyle yerler ilgili bakanlıkların görüü de alındıktan sonra Çevre ve Orman Bakanlıı’nın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından milli park olarak ilan ediliyor. Ülkemizde bu ekilde ilan edilmi 40 adet milli park bulunuyor. Yasal açıdan bakanlıa balı Doa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüü’nün (*) sorumluluu altında bulunan milli parklarımızın toplam yüzölçümü 878 bin ha civarında. Dünya genelinde ise 5600’den fazla milli park alanı bulunuyor. Ülkemizin ilk milli parkları 1958 yılında ilan edilen Yozgat Çamlıı ile Karatepe - Aslanta (Osmaniye) milli parkları. Ertesi yıl Souksu (Ankara) ve Ku Cenneti (Balıkesir) milli park ilan edilmiler. Daha sonra Uluda (Bursa), Yedigöller (Bolu), Spil Daı (Manisa), Kızılda ve Kovada Gölü (Isparta), Güllük Daı ve Olimpos - Beydaları (Antalya) ile Munzur Vadisi’nin (Tunceli) milli park olduunu görüyoruz. Bu zamana kadar ilan edilen milli parkların bazılarının arkeolojik deerleri olsa da genellikle doal parklar olarak dikkat çekiyorlar. 1973’de ilan edilen Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı (Çanakkale) ve 1981’de ilan edilen Bakomutan Tarihi Milli Parkı (Afyon) dünya ve Türk harp tarihi açısından önemine istinaden bu unvana sahip oluyor. Bu arada çeitli tarihlerde Antalya’da Köprülü Kanyon, Kastamonu’da Ilgaz Daı, Nevehir’de Göreme, Trabzon’da Altındere Vadisi, Çorum’da Boazköy Alacahöyük ve Adıyaman’da Nemrut Daı hem doal hem de kültürel ve arkeolojik özellikleri ile milli park ilan ediliyorlar. Milli parklarımız, Türkiye’nin hemen her tarafından 35 farklı ilimize yayılmı olmakla birlikte, bu iller içinde toplam dört parka sahip Antalya ön plana çıkıyor. Yüzölçümleri itibariyle baktıımızda en büyük milli parkımızın 88 750 ha büyüklüündeki Beyehir Gölü Milli Parkı olduunu görüyoruz. Bunu Arı Daı (87 380 ha) ve Kızılda (59 400 ha) milli parkları takip ediyor. En küçük milli parkımız ise 64 ha büyüklüündeki Kucenneti. Balıkesir’in Manyas ilçesindeki Kucenneti Milli Parkı’nın bir özellii daha var. Burası Avrupa Konseyi tarafından tabiatın en iyi korunduu yerlere verilen "A Sınıfı Avrupa Diploması” ile ödüllendirilmi. Ayıca Göreme, Boazköy, Nemrut ve Troya milli parkları aynı zamanda UNESCO’nun Dünya Mirası listelerine doal veya kültürel varlık kategorilerinden girmeyi baarmılar. Buna karılık UNESCO listesinde bulunan Pamukkale’nin henüz bizde milli park ilan edilmemi olması oldukça aırtıcı. Ülkemizde bunlardan baka, milli park statüsünde olmasalar da Çevre ve Orman Bakanlıı tarafından tespit ve takip edilen bazı tabiat parklarımız (26 adet) ve tabiatı koruma alanlarımız (31 adet) da mevcuttur. Bunlar arasında Antalya’daki Kurunlu elalesi, Trabzon’daki Uzungöl, Artvin Borçka’daki Karagöl ilk akla gelenler. Ayrıca çeitli doa olayları sonucu olumu 104 adet tabiat anıtı da Orman Bakanlıının koruması altında bulunmaktadır. Görüldüü gibi farklı statülerde 200’den fazla doal ve tarihi öneme sahip varlıın yer aldıı bir ülkede yaıyoruz. Bu kıymetli hazineye sahip çıkabilmek için önce buraları iyi tanımamız ve daha sonra da tanıtmamız gerekiyor. Bu konuda bata gezginlerimiz olmak üzere hepimize görev düüyor. Moda ifade ile bitirelim; bu güzellikler bize atalarımızdan miras kalmadı, gelecek nesiller için emanet edildi... (*) http://www.milliparklar.gov.tr ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) OBJEKTF__________________________________________________ Ahmet Yay ahmetyay@gmail.com Masai Mara (Kenya) 2008 Raja Ampat (Papua/ Endonezya) 2008 ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ANKARA KÜTÜPHANES_______________________ Timur Özkan ozkantimur@yahoo.com Ankara’nın lk Gezi Rehberi ANKARA GUIDE TOURISTIQUE 1878 yılında sviçre’de doan Ernest Mamboury hayatının büyük bir bölümünü stanbul’da geçiren bir bilim adamı ve aratırmacı. 1906 yılına kadar memleketi Lozan’da resim öretmenlii yapan Mambury 1909’da izinli olarak geldii stanbul’dan bir daha ayrılmaz. Ressam ve toporaf olarak pek çok arkeolojik çalımaya katılan ve 1921’den itibaren bir süre de bata Galatasaray Lisesi olmak üzere çeitli okullarda Fransızca ve Resim öretmenlii yapar. 1953 yılında hayatını kaybettiinde geride bıraktıı pek çok kitabı arasında stanbul ve Ankara’nın gezi rehberleri de vardı. Mezarı stanbul Feriköy’deki Protestan mezarlıındadır. “Constantinople Guide Touristique” adıyla ilk kez 1925 yılında yayımlanan stanbul rehberi daha sonraki baskılarında hem Türkçe hem Fransızca olarak yayımlanmı ancak 1933 ve 34’de olmak üzere iki kez Fransızca olarak basılan ve Ankara’nın “ilk gezi rehberi” olan “Ankara Guide Touristique” her nedense bugüne kadar Türkçeye çevrilmemi... Kitabımızın iç kapaında yer alan “Haydar Paa - Ankara; Boaz Köy, Sivri Hisar ve Çevresi, Çankırı ve Yozgat’ın isimleri, kitabın içeriinin Ankara ile sınırlı olmadıını gösteriyor. Ankara Guide Touristique, bu kitabın çileri Bakanlıı tarafından yayımlandıına dair bir not ve Cumhurbakanı Gazi Mustafa Kemal Paa ile çileri Bakanı ükrü Kaya beyin birlikte bir fotorafıyla balıyor. 314 sayfalık kitap yedi bölümden oluuyor. Birinci bölümde devlet binaları, dönemim bakanları vb Ankara’nın resmi yüzüyle birlikte Türk alfabesi vb teknik bilgiler yer alıyor. kinci bölüm Ankara’nın tarihine ve demografik yapısına ayrılmı. Bu bölümün sonunda Galatlardan balayan Roma ve Bizans dönemiyle devam ederek Cumhuriyet dönemine kadar uzanan kapsamlı bir kronolojiye yer verilmi. Ankara Guide Touristique’in üçüncü bölümünde Haydarpaa Ankara arasını anlatılıyor. Tuzla, Gebze, Dil skelesi’yle balayan, Bilecik, Eskiehir Polatlı ile devam eden rotanın önemli kilometreleri ayrıntılı olarak ele anlıyor. Dördüncü bölümde semtler bazında Ankara’nın turistik yerleri listelendikten ve daha sonra kısaca tanıtıldıktan baka modern rehberlerde olduu gibi iki - üç saatlik veya günlük rotalar da hazırlanmı... Mamboury, rehberinin en geni bölümünü oluturan beinci bölümde; Ankara’nın tarihi ve turistik yerlerini çeitli çizim ve fotoraflarla destekleyerek ayrıntılı bir biçimde tanıtıyor. Altıncı bölüm Ankara’nın yakın bazı semtlerine (Dikmen, Etlik, Keçiören...), ilçelerine (Kalecik, Haymana...) ve yakın çevresine (Sivrihisar, Bala, Çorum...) ayrılmı. Yedinci ve son bölümde ise yazı ve çizimfoto indeksi yer alıyor. Bugün ancak bazı sahaflarda ve çok nadir olarak bulunabilen Ankara Guide Touristique Ankara için bir “ilk” olmanın ötesinde Cumhuriyet Ankara’sı hakkında çok önemli bir belgesel niteliinde bir kitap. En kısa zamanda Türkçeye çevrilmesi ve yeniden yayımlanması hiç kukusuz Ankara için önemli bir kazanç olacaktır. ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) ANKARA/ANKARA____________________________________________________________ ANKARA Metin ALTIOK (1941-1993) El Yazlarıyla Yazarların Ankara’sından Hazırlayan Murat Özsoy (Kül Sanat Yayınları, 2008) ANKARA ÇDEM (Sayı:6, Kı 2009) DZELERDE ANKARA __________________________________________________________ MEMLEKETMDEN NSAN MANZARALARI (*) Haydarpaa’dan 15:45’de kalkan katar girdi sessizce Ankara Garı’na. Saat sekizi çeyrek geçiyordu (be dakika rötar). Ankara Garı’na bahar: stasyon polisinde artan gizli bir tela, üçüncü mevki bekleme salonunda köylü yapı içileriyle ve büfesinde göbekli bir marula benzeyen stanbul hasretiyle gelir. Ankara Garı temizdir, rahattır ve bilhassa yenidir. Fakat mermerlerinin aydınlıına ramen anlatılması öyle zor (yahut öyle kolay) bir ey vardır ki rüzgarında barıılmaz, kouulmaz, yüksek sesle gülüülme Ankara Garı’nda. O kadar ki kalkacak trenlerini ses büyütenlerle haykırdıı zaman bo bulunursa insan aırır, baka bir dünyadan sesleniyormu gibi. Mahkumlar indi trenden bavulları ve jandarmalarıyla. Kelepçeleri vurulmutu yine. Yürüdüler ilgi uyandırmadan. (yahut uyanan ilgiler belirtilmedi). Yalnız, bir kadın bir kadına: “- Bunlar Alman casusu,” dedi.(sarıındı Süleyman). Mahkumlar yola koyuldular jandarma merkezine doru (aktarma trenlerini ortada bekleyecekler). Bir köylü hamal taıyordu bavullarını. Issızdı caddeler: belki erken belki geç belki ölü bir saat, belki duvarların arkasına çekilmi bir hayat. Yıın yıın kat kat mermer bet on ve asfalt Ve heykel ve heykel ve heykel nsan yok fakat. Ve sonra bozkır: en beklenmedik yerde ve her eye ramen ehrin içine kadar giren, ve sonra derhal topraın sonsuzluu... (*) Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Memleketimden nsan Manzaraları Kitap 2, Bölüm VIII (1966)