pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Transkript
pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden TEKSTİL İŞVEREN 381 - Ocak 2012 Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Adına İmtiyaz Sahibi HALİT NARİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AV. BAŞAR AY Yayın Danışma Kurulu SEVİL BURSA TUĞRUL BORNOVALI AV. SAMİM ERGENELİ Basın Müşaviri MİNE ŞENKUL ERGÜVEN Yayın Kurulu LERZAN ÖZTÜRK AV. ÇİĞDEM SUBAŞI AV. ÖMER EMRE KAYNAK BORA KOCAMAN CEREN ERMİŞ MERVE ŞENEREN İdari Merkezi TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Metrocity A Ofis Blok Büyükdere Cad. No: 171 K.19 34330 1. Levent-İstanbul Tel: (0212) 344 07 77 (pbx) Fax: (0212) 344 07 66-67 İnternet Adresi www.tekstilisveren.org.tr Ofset Hazırlık DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. Tel: (0216) 681 18 39 Grafik Tasarım ve Uygulama ALİ BAYRAM Basıldığı Yer DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. “Globus Dünya Basınevi” 100. Yıl Mah. 34440 Bağcılar-İstanbul Tel: (0212) 629 08 08 Basıldığı Tarih: 12 Ocak 2012 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-6566 Tekstil İşveren Dergisi, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından aylık olarak yayınlanır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. Dergide bulunan imzalı yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. YENİ YILDA TEK DERT BÜYÜME OLSUN! 2011 dünya için zor, sendikamız için de anlamlı bir yıldı. Kuruluşunun 50’nci yılını kutlayan sendikamız, dolu dolu bir yıl geçirdi. Geçen yıl, düzenlenen bir geceyle 50 yıllık geçmişi görsel bir şölene dönüştürerek andık. Geleceğe yön vermek için de birçok yeni projeye start verdik. Tüm bunları yaparken tabii ki gündemden de kopmadık. İsyan ateşinin yandığı Arap Baharı ülkelerini, kriz nedeniyle kış yaşayan Avrupa'yı çoğu zaman sayfalarımıza taşıdık. Her iki coğrafya arasında kalan Türkiye'deki gelişmeleri de yine bu sayfalara sığdırmaya çalıştık. Tüm bunları yaparken şüphesiz 'Türkiye'yi yeni dönemde neler bekliyor' sorusuna da cevap aradık. Bu yüzdendir ki 29’uncusu yapılan geleneksel seminerimizin konusu bu kez, yaşanan siyasi ve ekonomik değişim rüzgârı da dikkate alınarak "Bölgedeki Fırsatlar ve Tehditler" oldu. Bu seminerde Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin'in tehditlerden korunmak, fırsatlardan yararlanmak için yaptığı 'Nar gibi birlik olalım' çağrısı sanırız en çok da 2012 yılı için geçerli olacak. Çünkü hemen yanı başımızda iç karışıklık ihtimali yüksek Irak, çatışmaların bitmediği Suriye, öbür tarafımızda 'bölünme havası'na giren Avrupa ve 'seçim havası'na giren dünyanın diğer önde gelen ülkeleri var. Özellikle Rusya, ABD ve sözde Ermeni soykırımını ret tasarısıyla gündeme gelen Fransa’daki seçimlerin getireceği popülist politikalar ve Avrupa'daki krizin şiddeti Türk tekstil ve hazır giyimcilerin yönünü tayin edecek. 2011'de daralan AB pazarının 2012'de daha da fazla daralacağı dikkate alındığında bu hedefleri tutturmak hiç de kolay olmayacak gibi görünüyor. O yüzden kriz zamanlarında ortaya çıkan refleksiyle bilinen tekstil ve hazır giyimciler rotayı bu kez Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) kabul edilen Rusya ve alternatif pazarlara daha fazla çevirecek. Ayrıca yeni pazarlara yönelik 2011'de yapılan atılımların meyvesinin de özellikle bu yıl toplanması planlanıyor. Yeni yılda izlenecek bir diğer strateji ise tekstil sektöründe uluslararası pazarlarda ciddi oranlarda pazar payı kaybetmekte olan İtalya, Belçika, Fransa, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin kaybolan paylarını Türkiye'ye yönlendirmek olacak. 'Hızlı moda' kavramının büyük önem kazandığı günümüzde Türkiye bu pazar paylarını kapma yarışında da avantajlı bir konumda bulunuyor. Dünya tekstil ticaretine yön veren, kendi tasarımları ve kreasyonları ile takip edilen büyük aktör konumuna gelmeye başlayan Türkiye'nin 2012'de bu alanda biraz daha fark yaratması gerekiyor. O zaman hedeflenen rakamlara ulaşmak zor olmayacak. Yeter ki daha önceki kriz dönemlerinde geliştirdiğimiz statejileri uygulayalım. Bir de; tüm tehditlere karşı 'birlik' olalım yeter. Halit Narin’in “Büyümekten başka bir derdimiz olmasın” temennisini hatırlatarak, herkese ‘dertsiz-tasasız’ bir 2012 diliyoruz. 2012'deki en önemli risk de zorlaşacak olan Avrupa pazarı. Ayrıca özel sektör kredilerinin dörtte üçünün kaynağı olan Avrupa'dan 2012'de ilave bir para gelmesi de zor görünüyor. O yüzden 2012, üretimden, ihracattan ve yatırımdan vazgeçmemenin büyük önem taşıdığı bir yıl olacak. Bu gerçekten hareketle yola çıkan Türk tekstil ve hazır giyimciler yeni yıl için biraz daha temkinli hedefler belirledi. Hazır giyimde yüzde 10.7, tekstilde ise yüzde 21.9'luk ihracat artışının yaşandığı 2011'in ardından yeni yılın hedefleri ise tekstilde yüzde 6, hazır giyimde yüzde 20'lik ihracat artış hızına ulaşmak. Sayı: 381 - Ocak 2012 1 İçindekiler 14 06 KAPAK BİZDEN Türkiye 2011'in rüzgârına rağmen yeni yılda temkinli 2011 böyle geçti 08 18 Rakamlar konuşuyor: Ek vergiden sonra ihracat da istihdam da arttı Avrupa kabus gibi bir yılı geride bıraktı, 5 ülkede hükümet değişti GÜNCEL KAPAK 24 22 EKONOMİK DİYALOG 2011’den devredilen eğilimler VERGİ DÜNYASI Şirketten borç para çeken ortak yandı 28 26 YORUM PARANIN MERKEZİNDEN Avrupa, Avrupa, duy sesimizi Sayı: 381 - Ocak 2012 2 Merkez bankalarının yılı 30 32 RİSK/FIRSAT GÜNCEL Arap Baharı, Türkiye'ye kış olabilir mi? Sendikamızdan Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Projesi 36 42 Söktaş'tan Türkiye'de bir ilk Sigorta primi desteğinde son durum GÜNCEL ÇALIŞMA DÜNYASI 46 38 FUARLARA TEŞVİK ENERJİ Orta Anadolu, Premier Vision'da kumaş dokuyarak Buldan'ı tanıttı Türkiye-Azerbaycan'ın yeni projesi: Trans-Anadolu Doğalgaz Hattı 48 TASARIM DÜNYASI “Aksesuar modanın başladığı yerdir” 50 KÜLTÜR SANAT 52 MEDYADAN YANSIMALAR 62 İNGİLİZCE ÖZETLER Sayı: 381 - Ocak 2012 3 Bizden TEKSTİL İŞVEREN’DEN İLGİNİZE TEŞEKKÜRLER Fırtına gibi geçen bir yıl daha geride kaldı. Arap Baharı’ndan Euro krizine uzanan zorlu bir yılın ardından Tekstil İşveren Dergisi olarak yeni yıla biz de umutla başladık. Derginiz 12 ay boyunca tekstil ve hazır giyim sektörünün nabzını tutarken, bir yandan da dünyada yaşanan gelişmelere uzak kalmadı. Bu durumu zaman zaman dergi kapaklarına da yansıttık. Sendikamızın 50’nci yılı nedeniyle yoğun bir dönemi geride bırakan dergimiz, içeriğiyle 2011'de de büyük ilgi gördü. 2011'da yeni konular dergimizin içeriğine eklerken, yazar ailesi de Gazi Erçel ve Mete Yarar gibi isimlerle daha da genişledi. Her ay 6 bin 700 adet basılan Tekstil İşveren Dergisi, 2011’de de büyük ilgi görürken, her yıl olduğu gibi ilgi gören bir başka çalışma ise yılbaşında hazırladığımız ajanda ve takvim oldu. Bu yıl da merakla beklenen ajanda ve takvimden 10 bin adet basılarak dağıtıldı. Her yıl özenle seçilen Atatürk resimleriyle hazırlanan ajanda ve masa takvimi başta üyelerimiz olmak üzere pek çok önemli kurum ve kuruluşa yeni yılın girmesiyle birlikte iletildi. Tekstil İşveren Dergisi olarak ilginize teşekkür ediyoruz. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, her yılbaşı ilgi uyandıran yeni yıl tebrik kartında mesajını bu kez dünyadaki değişimle ortaya çıkan tehditler ve fırsatlara dikkat çekerek verdi. Narin, dileklerini şu şekilde iletti: "İçinde bulunduğumuz coğrafyanın tehditlerinden korunmak, fırsatlarından yararlanmak için ekonomisini geliştirmiş bir Türkiye’nin her zamankinden daha fazla birliğe ve sağduyuya ihtiyacı var. Bu duygularla yeni yılın hepinize refah, sağlık ve mutluluk getirmesini dilerim." 2011’DE YENİ BAŞUCU KİTAPLARINA İMZA ATTIK Sendikamız, 2011 yılında da işletmeler için rehber niteliği taşıyan başucu kitaplarına yenilerini ekledi. Kitaplardan biri, Prof. Dr. Fevzi Şahlanan'a ait. Şahlanan'ın Aralık 2004'ten bu yana dergimizde yayınlanan Yargıtay karar incelemeleri, 'İş Hukuku ile İlgili Yargıtay Kararları: Karar İncelemeleri' adıyla kitap haline getirildi. SGK Başmüfettişleri Murat Göktaş ve Cüneyt Olgaç'ın imzasını taşıyan ikinci kitap ise 'Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hükümleri Çerçevesinde İşveren Uygulama Rehberi' adıyla yayınlandı. Sendikamız 2011 yılı içinde tekstilde Avrupa Birliği'ne uyum süreci nedeniyle bir süredir yürüttüğü meslek standartları hazırlama çalışmalarının da ilk etabını ta- Sayı: 381 - Ocak 2012 4 mamlayarak kitaplaştırdı. Çalışma sonunda ‘terbiye’, ‘örme’, ‘dokuma’ ve ‘dokusuz yüzey’ alanında toplam 20 meslek standardı, 4 yeni ki- tap haline geldi. Sendikamız son olarak Anka Yayınevi ve Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) tarafından hazırlanan “100 Soruda İşletmeler İçin Verimlilik” çalışmasını da kitap haline getirerek üyelerine dağıttı. Kitap, pazarlamadan yönetime, Ar-Ge’den üretime kadar tüm süreçlerde işletmeler için kritik öneme sahip verimlilikle ilgili önemli ipuçlarını içeriyor. Kitapta verimlilikle ilgili genel tanımlamaların yanında ağırlıklı olarak verimliliği artırmaya dönük uygulamalara yer veriliyor. Verimliliği ölçme ve değerlendirmenin ayrı bir bölüm halinde incelendiği kitapta, işletme verimliliğinde çalışan memnuniyeti ve bunu etkileyen faktörler de yer alıyor. 2012 YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN! Sayı: 381 - Ocak 2012 5 Bizden 2011 BÖYLE GEÇTİ 2011, kuruluşunun 50’nci yılını geride bırakan sendikamız için anlamlı bir yıldı. Geçen yıl kuruluşunun 50’nci yılını kutlayan sendikamız, 2011’i dolu dolu geçirdi. Bir yandan 50’nci yıl etkinlikleri, diğer yandan geleceğe dönük yeni projelerin startıyla geçen 2011’de sendikamız için en yoğun aylar ise Eylül ve Ekim’di. İşte sendikamızın bir yıla sığan etkinliklerinden bazıları... 50’NCİ YILA GÖRKEMLİ KUTLAMA: Sendikamız, kuruluşunun 50'nci yılını 8 Eylül 2011’de Çırağan Sarayı’nda düzenlenen görkemli bir törenle kutladı. Halit Narin’in ev sahipliğindeki gecede Ajda Pekkan, Sezen Aksu ve Ferhat Göçer sahne alırken, sanatçı Kerem Görsev de caz dinletisiyle renk kattı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yanı sıra iş ve sanat dünyasından tanınmış simaların katıldığı gecenin en renkli sürprizi ise İstanbul Boğazı’nı benzersiz bir görsel şölene dönüştüren ‘Video Mapping’ uygulaması oldu. ‘Video Mapping’ uygulaması İstanbul Boğazı’nda ilk kez gerçekleştirildi. Tekstilin, iplikten başlayan serüveninin şiirsel bir dille anlatıldığı ‘Video Mapping’ uygulaması Çırağan Sarayı’nın denize bakan 120 metrelik ön cephesine yansıtıldı ve İstanbul Boğazı benzersiz bir görsel şölenle taçlandırıldı. Gecede ayrıca gazeteci Mithat Bereket tarafından hazırlanan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Türk tekstil sektörünün hikâyesinin anlatıldığı belgeselin de sunumu yapıldı. Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin’in yanı sıra 50 yılın tanıklarının da anılarıyla katkı sağladığı belgesel büyük ilgi gördü. 50’NCİ YILDA YENİ PROJELERE START: Sendikamız kuruluşun 50’nci yılını önemli projelerle taçlandırdı.Bu projeler Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin ve Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından 27 Temmuz 2011'de Four Seasons Otel'de düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Bugüne kadar deprem yardımlarından METEM'lerin kurulmasına ve Milli Eğitim'e 50 milyon dolarlık bilgisayar bağışına kadar birçok önemli sosyal sorumluluk projesinin altında imzası bulunan sendikamızın startını verdiği yeni projeler arasında 'Topkapı Sarayı Seferli Koğuşu Restorasyon ve Sergileme Projesi'nin yanı sıra Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Eski Hükümet Konağı Restorasyonu ve sendikamız üyelerine 'BT Donanım Destek Projesi' de var. Sayı: 381 - Ocak 2012 6 ITMA’YA ÇIKARMA: Sendikamız bu yıl İspanya'nın Barselona kentinde düzenlenen tekstilin dev buluşmasına 400 kişilik bir heyetle çıkarma yaptı. ITMF'nin Yıllık Konferansı bu yıl "Global Tekstil Sanayiinde Yeni Paradigmalar” başlığı ile 19-21 Eylül 2011 tarihleri arasında, Dünya Tekstil Zirvesi 21 Eylül'de, ITMA-Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı ise 22-29 Eylül 2011 tarihleri arasında Barselona’da gerçekleşti. Bu yıl tek çatı altında gerçekleştirilen etkinliklere Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin başkanlığında geniş katılımlı bir heyet iştirak etti. 21 Eylül'de gerçekleştirilen ITMA-ITMF Dünya Tekstil Zirvesi ise önemli konuşmacılara sahne oldu. Zirvede Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri ve Nobel Ödülü Sahibi Kofi Annan ile Kaliforniya, Berkeley Üniversitesi Ekonomi ve Siyasal Bilimler Profesörü Barry Eichengreen konuştu. 22-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı (ITMA) ise bu yıl rekor katılıma sahne oldu. Türk firmaları bu yıl fuara, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'nın yanı sıra Tekstil Makineleri Sanayicileri Derneği (TEMSAD) ve İstanbul Ticaret Odası'nın desteğiyle katıldı. 60 yıllık bir geçmişi olan, 4 yılda bir düzenlenen ve dünyanın en önemli tekstil makineleri fuarı olarak bilinen ITMA'ya bu yıl 45 ülkeden 1.300 üretici firma iştirak etti. Geçmişte en fazla 10-15 kadar firmayla katılan Türkiye, bu kez 92 firmayla fuarda yer aldı. ‘FIRSATLAR VE TEHDİTLER’İ MASAYA YATIRDIK: 2011 yılının şüphesiz en çok konuşulan olayları Arap Baharı ve Euro krizi idi. Arap dünyasında ve Avrupa’da birçok liderin değişmesine neden olan gelişmeler, sendikamızın bu yılki seminerinin de konusu oldu. 2011’de, 29’uncusu gerçekleşen geleneksel seminerimizde bu kez, yaşanan siyasi ve ekonomik değişim rüzgârı da dikkate alınarak, "Bölgedeki Fırsatlar ve Tehditler" masaya yatırıldı. 28 Ekim-1 Kasım 2011 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen seminere Time Dergisi Editörü, CNN Global Public Sunucusu ve The Washington Post Köşe Yazarı Dr. Fareed Zakaria, Harvard Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Siyasi Danışman Emma Sky, Nazarbayev Üniversitesi Başkanı ve Dünya Bankası eski Başkan Yardımcısı Shigeo Katsu, Barclays Capital Başekonomisti Dr. Christian Keller'in yanı sıra çok sayıda uzman yorumcular katıldı. Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin’in ‘Nar gibi olalım” diyerek birlik çağrısı yaptığı seminerde, Dr. Fareed Zakaria'nın konuşması büyük ilgi gördü. GÜNCEL KONULARI TARTIŞTIK: Sendikamızın Danışma Kurulu toplantılarında 2011 yılında da güncel konular tartışılmaya devam etti. Şubat ayında kamuoyunda 'Torba Yasa' olarak bilinen borçların yeniden yapılandırılmasını öngören düzenleme Şükrü Kızılot ve Ekrem Sarısu'nun da katıldığı toplantıda masaya yatırıldı. Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler ve dünyada değişen dengeler üzerine bir konferans verdi. Temmuz ayında ise SGK Başmüfettişi ve İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı Murat Göktaş, sendikamız üyeleri için Temmuz ayı içinde üç günlük bir seminer vererek, mevcut işveren teşvikleri ile Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında getirilen düzenlemeleri anlattı. ULUSLARARASI TOPLANTILARA İŞTİRAK: Sendikamız 2011 yılında Euratex ve Eurocoton gibi uluslararası örgütlerdeki çalışmalarını da sürdürdü. Bu kapsamda 78 Haziran tarihleri arasında Brüksel'de yapılan toplantılarda, sendikamızı temsilen Euratex Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Başer ve Eurocoton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Piyale de hazır bulundu. Sendikamız ayrıca Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu (ITMF) tarafından düzenlenen "Tekstil Değer Zinciri" toplantısına da Halit Narin'in başkanlığında bir heyetle katıldı. 5 Mayıs 2011 tarihindeki toplantıda, pamuk fiyatları tartışıldı. METEM GURURUMUZ OLDU: 2008-2009 eğitim öğretim yılında faaliyete geçen Çerkezköy'deki Tekstil Sektörü İşletmeler Üstü Mesleki Eğitim Merkezi (METEM) 2011 yılında mezuniyet gururu yaşadı. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesinde yer alan Türk Tekstil Vakfı işbirliğiyle hayata geçirilen METEM'lerin ilki olan Çerkezköy, 17 Haziran'da düzenlenen törenle ilk mezunlarını verdi. Sayı: 381 - Ocak 2012 7 Güncel RAKAMLAR KONUŞUYOR: EK VERGİDEN SONRA İHRACAT DA İSTİHDAM DA ARTTI Tekstil sektörü yeni yıla, ithalata getirilen ek vergi tartışmasıyla girdi. Ek vergiye bazı ithalatçı hazır giyimciler ‘ihracat düşüyor, enflasyon azıyor’ diyerek itiraz etti. Ancak Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın da aralarında bulunduğu 40’ı aşkın örgüt temsilcisi düzenlediği basın toplantısıyla iddialara rakamlarla cevap verdi. Türk tekstil ve hazır giyim sektöründe 2011'e damgasını vuran tartışma ithalata getirilen ek vergiler oldu. Yerli üreticiyi korumak ve cari açığı azaltmak için 13 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan soruşturma kararı doğrultusunda 24 Mart'ta getirilen ve 22 Temmuz'dan itibaren de uygulanmaya başlanan ek vergiler 2011'de tekstil ve hazır giyim sektörünün gündemini uzun süre meşgul etti. Ek vergilerle ilgili en yoğun tartışma ise yılın son ayında yaşandı. Bazı hazır giyim ve konfeksiyon örgütleri 22 Aralık'ta düzenledikleri basın toplantısında ithalata getirilen ek vergilerin ihracatı vurduğunu, enflasyonu da azdırdığını iddia ettiler. 'Hazır Giyim ve Konfeksiyon Platformu’ çatısı altında yapılan bu basın toplantısının ardından ise 28 Aralık'ta bu kez Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'nın da aralarında bulunduğu 40’ı aşkın dernek, birlik ve sanayi odası başkanı, "Türkiye’nin Üretimi Türkiye’nin İhracatı Platformu’ çatısı altında birleşerek basının karşısına çıktı. "İthalat lobisinin karşısında doğruları paylaşmak için buradayız" diyen platform üyeleri, iddiaların aksine, getirilen ek verginin işe yaradığını, tekstil makinelerinin yeniden çalıştığını, buna bağlı olarak da istihdamın ve ihracatın arttığını rakamlarla ortaya koydular. Platform adına ilk sözü alan Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, ek vergide yaygarayı koparanların ithalatçılar olduğunu söyledi. Ek verginin ‘pat diye’ konulmadığını, 3 yıllık bir sürecin ardından geldiğini, ESDK’da alınan kararın altında hazır giyimcilerin imzasının da olduğunu belirten Konukoğlu, “Bizim kavgamız, DİR kapsamında ihraç kaydıyla ithalat yapanlarla değil. Bizim kavgamız, ithal edip iç piyasaya satanlarla” dedi. Konukoğlu geçmişte de hazır giyimcilerle tekstilciler arasında kavga yaşandığının hatırlatılması üzerine de “Bu kavgayı biz başlatmadık. Geçmişte hep kendi aramızda tartışmıştık. Basın önünde olmadı” dedi. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası adına toplantıda bir su- Sayı: 381 - Ocak 2012 8 num yapan Euratex Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Başer, hazır giyimcilerin, “Ek vergiden sonra ihracat düştü. İç piyasada fiyatlar arttı” iddialarına yaptığı bir slayt gösterisiyle yanıt verdi. Başer, “Vergiden sonra AB’ye ihracatımızın düştüğünü iddia ediyorlar. Oysa durum tam tersi, vergi ertesinde özellikle Eylül-Ekim aylarında AB pazarında büyük bir daralma görülmesine rağmen Türkiye bu durumdan en az etkilenen ülke olarak AB pazar payını artırmıştır. Gelinen aşamada Ekonomi Bakanlığı'nın aldığı karar hem istihdamı hem yatırımları ve üretimi artırıyor. Dış ticaret fazlası yaratmaya imkân tanıyor" dedi. Bülent Başer, ek vergi kararının ardından 2011’de teşvik belgeli tekstil yatırımlarının yüzde 100 arttığını söyledi. Ek vergi getirilen kumaş ürünlerinde ithalatın aylık 200 milyon metreden 100 milyonların altına düştüğünü anlatan Başer, "Ek vergi kararıyla birlikte cari açığın 670 milyon dolar azalmasına katkı sağladık. Bu rakam, 12 ayın sonunda 2.5 milyar doları bulacak" dedi. Ek vergi kararının istihdamı da artırdığından bahseden Başer, “Eylül itibariyle son bir yılda tekstilde istihdam yüzde 9, hazır giyimde ise yüzde 6 arttı. Tekstilde şirket sayısı yüzde 9, hazır giyimde ise yüzde 7 arttı. Bu mudur ek verginin zararı?” dedi. Başer, yaptığı sunumda, iddiaların aksine ithalata getirilen ek vergiler sonrası yaşanan olumlu gelişmeleri konu başlıklarıyla şöyle anlattı: YATIRIMLAR KATLANDI: Hazır giyim sektöründe 2011 başında ek vergilerin yürürlüğe gireceği beklentisi sektörde yatırım iştahını önemli ölçüde artırdı. 2010 yılı toplamında gerçekleştirilen 1.55 milyar dolarlık ya- tırımın ardından 2011 yılının sadece ilk 11 ayında 2.76 milyar dolarlık yatırım teşvik belgesi alındı. İstanbul’dan Malatya’ya, Ordu’dan Erzincan’a birçok yeni yatırım yapıldı. Yıllık yatırım tutarının 3 milyar doların üzerine çıkarak bir önceki yıla göre yüzde 100 oranında artması bekleniyor. İTHALAT DÜŞÜYOR: Belirli kategorilerdeki dokuma mensucat ile örme ve dokuma hazır giyim ürünlerinde 22 Temmuz 2011 tarihinden itibaren uygulamaya konan ek vergi ertesinde söz konusu tüm ürün gruplarında ithalat gerek miktar gerekse değer bazında önemli oranlarda geriledi. Ek vergi getirilen ürünlerin toplam ithalat istatistikleri Ağustos, Eylül ve Ekim 2011 ayları itibariyle incelendiğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre değer bazında yüzde 33.4 azalarak 833 milyon dolara geriledi. Miktar bazında ise dokuma kumaşta yüzde 50’ye yakın, örme ve dokuma hazır giyim ürünlerinde ise yüzde 35’i aşkın ithalat gerilemesi yaşandı. Ağustos-Eylül-Ekim 2011 döneminde ithalatta bir önceki yılın aynı dönemine göre 417 milyon dolardan fazla yavaşlama görüldü. Benzer trendin devam etmesi durumunda 12 aylık dönemde 1.6 milyar dolar daha az ithalat yapılacak. Ağustos-Ekim 2011 döneminde ek vergiye tabi ürün grupları ithalat istatistikleri bir önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında dokuma kumaş ithalatı; miktar bazında (metrekare) yüzde 48,6; değer bazında yüzde 41, örme hazır giyim ithalatı miktar bazında (adet), yüzde 37.2, değer bazında yüzde 32.2, dokuma konfeksiyon ithalatı ise miktar bazında (adet) yüzde 35.3; değer bazında yüzde 24.7 geriledi. Alınan önlemlerin ithalatı ve cari açığı azaltmaya yönelik olumlu etkileri önlemin yürürlüğe girdiği ilk üç aylık dönem itibariyle hissedilir biçimde görüldü. Sayı: 381 - Ocak 2012 9 Güncel İHRACAT ARTIYOR: Yanıltıcı beyanların aksine, ek vergiye tabi ürünlerin kararnamenin yürürlükte olduğu ilk üç ay olan Ağustos, Eylül ve Ekim 2011 ayları içindeki toplam ihracat tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre değer bazında yüzde 7.9’luk bir artışla 3.47 milyar dolara ulaştı. Söz konusu dönemde ek vergiye tabi ürünlerin ihracat istatistikleri ürün grubu bazında incelendiğinde; bir önceki yılın aynı dönemine göre; dokuma kumaş ihracatı miktar bazında(metrekare) yüzde 10; değer bazında yüzde 16.8, örme hazır giyim ihracatı; miktar bazında (adet) yüzde 3; değer bazında yüzde 5, dokuma hazır giyim ihracatı ise miktar bazında (adet) yüzde 12.7; değer bazında yüzde 7.6 arttı. AB'DE RAKİPLERİMİZDEN ÖNDEYİZ: AB pazarında yaşanan olumsuz gelişmelerin etkileri diğer tüm tedarikçi ülkelerde olduğu üzere Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ihracatında da hissedildi. Ancak yaşanan bu gelişmede AB'nin hazır giyim ithalatındaki düşüşün etkisi büyük. AB'nin ithalatı Eylül ve Ekim 2011 aylarında sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 15.7 oranlarında geriledi. AB pazarında Eylül-Ekim 2011 aylarında görülen gerileme sırasında AB pazarının en büyük 4 tedarikçisinden biri olarak Türkiye, ek vergiyle ilgili olarak yapılan tüm spekülasyonların aksine Çin, Bangladeş ve Hindistan’a nazaran çok daha olumlu bir performans gösterdi. Söz konusu iki aylık dönemde tedarikçi ülkelerin AB hazır giyim ithalat istatistikleri incelendiğinde; Çin ihracatında; Eylül’de yüzde 17, Ekim’de yüzde 23, Bangla- Sayı: 381 - Ocak 2012 10 deş ihracatında; Eylül’de yüzde 8, Ekim’de yüzde 26, Hindistan ihracatında; Eylül’de yüzde 18, Ekim’de yüzde 13 oranlarında gerilemeler görüldü. Göreceli olumlu performans gösteren Türkiye’nin AB’ye olan konfeksiyon ihracatı ise Eylül 2011 ayında yaşanan yüzde 22 gerilemenin ertesinde yapılan tüm yanıltıcı beyanların aksine Ekim 2011'de yüzde 5.6’lık artış gösterdi. Ek verginin yürürlüğe girdiği ilk üç aylık dönem olan Ağustos, Eylül ve Ekim 2011 ayları incelendiğinde AB'ye örme hazır giyim ihracatı yüzde 3, hazır giyim ihracatı ise yüzde 4.8 artarak 2.9 milyar dolara ulaştı, dokuma kumaş ihracatımızda ise yüzde 11’lik bir artış görüldü. TEKSTİLDE İSTİHDAM YÜZDE 9 ARTTI: En son açıklanan istihdam verileri baz alındığında Eylül 2010'da 344 bin 645 kayıtlı istihdamın yer aldığı tekstil sektöründe istihdam yıllık bazda yüzde 9 artarak Eylül 2011'de 375 bin 810 kişiye ulaştı. Eylül 2010'da 375 bin 656 kişinin istihdam edildiği konfeksiyon sektöründe ise 1 yılda yüzde 6’lık istihdam artışı yaşandı. Böylece hazır giyimdeki toplam istihdam ise 398 bin 709 kişiye ulaştı. Önümüzdeki dönemde global anlamda herhangi bir makro kriz yaşanmaması durumunda bir yıldan kısa bir sürede kayıtlı istihdamın toplamda 800 bini rahatlıkla aşması bekleniyor. YENİ İŞYERLERİ AÇILIYOR: Ek vergiler yeni girişimlerin de artmasına sebep oldu. Tekstil sektöründe Eylül 2010 ayında 14 bin 273 olan şirket sayısı Eylül 2011 dönemine gelindiğinde yüzde 9’luk artışla 15 bin 579’a, hazır giyim sektöründe ise yine aynı dönemde yüzde 7’lik artışla 27 bin 955’ten 29 bin 782’ye çıktı. lemler ertesinde; dokuma kumaşta 308 milyon dolar, örmede 169.8 milyon dolar ve dokumada ise 192.8 milyon dolarlık artışlar görüldü. Ağustos-Eylül-Ekim 2011 döneminde elde edilen 670 milyon dolarlık bu olumlu dış ticaret fazlası katkısının devam edeceği, 12 ayın sonunda sadece bu ek vergiye tabi üç ürün grubunda 2.5 milyar dolarlık bir dış ticaret fazlası elde edilebileceği görülüyor. FİYATLAR ARTMADI: Ek verginin yürürlüğe girmesi ertesinde yerli kumaş fiyatlarıyla ilgili olarak yapılan tüm spekülasyonların ve mesnetsiz beyanların aksine yerli kumaş fiyatlarında herhangi bir artış olmadı. Aksine muhtelif kumaş çeşitlerinde Ocak-Ekim 2011 döneminde yerli üreticilerin satış fiyatlarında yüzde 7 ila yüzde 37 aralığında değişen gerilemeler görüldü. Ancak söz konusu dönemde kur ve vergi kaynaklı olarak ithal kumaş fiyatlarında bir takım artışlar olması muhtemel. Özellikle 2010 yılının son çeyreği ile 2011’in ilk çeyreğinde dünya elyaf fiyatlarında görülen artışlara paralel şekilde önemli oranda artış gösteren tekstil sektörü üretici fiyatları Nisan 2011 ayından itibaren gerileme eğilimine girdi ve bu trend kumaş fiyatlarındaki gerilemede de görüldü. DIŞ TİCARET FAZLASINDA ARTIŞ VAR: Ek vergiye tabi tekstil ve hazır giyim ürünlerinde dış ticaret fazlası da önlemin yürürlüğe girmesine paralel önemli ölçüde arttı. 2010 Ağustos-Eylül-Ekim döneminde elde edilen 1 milyar 967 milyon dolarlık dış ticaret fazlası 2011 Ağustos-Eylül-Ekim döneminde yaklaşık olarak yüzde 34 artışla 2 milyar 638 milyon dolara ulaştı. Yine aynı dönem aralığında dış ticaret fazlası rakamları ürün grubu sektörleri bazında ayrı ayrı incelendiğinde ön- Sayı: 381 - Ocak 2012 11 Güncel DİR BEGLELERİNDE SORUN YOK: Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ithal edilen ürünler için herhangi bir vergi ödenmemesi nedeniyle bu bağlamda gerçekleştirilen ihracatın ek vergiden etkilenmesi söz konusu değil. Ekonomi Bakanlığı tüm sektörlere 2011 yılı Ocak-Ekim döneminde 6 bin 807 adet DİR belgesi verirken, Türkiye toplam ihracatının takribi yüzde 18’ini gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sektörü ise DİR belge kullanımında aynı dönemde 2 bin 283 adet belge ve yüzde 34 ile birinci sırada yer aldı. Bu durum, sektörün DİR belgesini kullanamadığı iddiasının geçerli olmadığının en büyük kanıtı. Bülent Başer'in sunumunun ardından tüm katılımcı kurumlar adına dağıtılan basın bildirisinde de özetle şu açıklamalara yer verildi: KARARIN ALTINDA İMZALARI VAR: Çin’e uygulanan koruma tedbirlerinin 2008 yılında sona ermesi sonrasında yüzlerce işletme kapandı, on binlerce kişi işsiz kaldı. Bunun üzerine de Türk tekstil ve hazır giyim sektörü, entegre üretim yapısını tehdit eden haksız ithalat artışı ve maruz kalınan haksız rekabet şartları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda tüm sivil toplum örgütleri ile ilgili tüm bakan ve bürokratların katılımıyla oluşturulan Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu (ESDK) toplantılarında masaya yatırıldı. Burada Türkiye’de ilk kez oluşturulan “Sektörel Strateji Belgesi” kapsamında gerekli önlemlerin alınmasına yönelik eylem planı karara bağlandı. Bu toplantılarda bugün aralarında anlam veremediğimiz bir şekilde ek vergi uygulamasına karşı çıkan muhtelif ihracatçı birlikleri de yer aldı. ESDK çalışmalarına katılanlar ithal ürünlere dönük ortak soruşturma başvurusuna da imza attı. Sonuçta Ekonomi Bakanlığı, yaklaşık 2 yıla yakın süren titiz ve yoğun bir soruşturma dönemi ertesinde kanıtlanan ciddi zarar tespiti ile mütekabiliyet esasları çerçevesinde ek vergi kararı aldı. Bu verginin olumlu etkileri ilk andan itibaren görülmeye başlandı; istihdamda, yeni yatırımlarda, ihracatta yaratılan katma değerde, verimlilikte önemli kazanımlar görüldü. Yıllardır tekstil ve hazır giyim sektörümüzde yüzlerce fabrikanın kapanmasına/atıl kalmasına ve on binlerce işçimizin iş kaybına sebep olan bu haksız ithalatın bir nebze de olsa engellenmesiyle, kapanmış olan yüzlerce fabrika ve atölye tekrar milli ekonomiye kazandırıldı. YANILTICI BEYANLAR ÜZÜCÜ: Uzakdoğu ülkelerinin çoğunda; tekstil ve hazır giyim üretiminin, çocuk işçi çalıştırma dahil, hiçbir sosyal hakka sahip olmadan yapıldığı, ihracat ve üretim Sayı: 381 - Ocak 2012 12 için çeşitli sübvansiyonların verildiği, kendi iç pazarlarını yüksek gümrük vergileri ve tarife dışı engeller ile koruduğu bugün saygın sektör temsilcileri tarafından da biliniyor. Özellikle çocuk işçi çalıştırılması ve sosyal hakların verilmesi ile ilgili çeşitli sorgulamalara tabi olan az gelişmiş ülke statüsünde sıfır veya çok düşük vergiye tabi olan Bangladeş, Vietnam, Kamboçya vb. ülkelerden çok büyük ürün ithalatı yapan kişi ve şirket temsilcilerinin Türkiye’nin milli ekonomik çıkarlarını göz ardı ederek, kamuoyunu yanıltıcı beyanlarda öncülük yapması hem manidar hem de üreten Türkiye için çok üzücü. Tekstil ve hazır giyim ürünlerinde yıllardır süregelen haksız ithalatın önlenmesi ile ilgili ESDK çalışmalarına ve ortak resmi başvuruya imza atan bazı sektör temsilcilerinin, katma değeri yüksek ihracat yerine ithalatçılara destek olması, kendilerinin de desteklediği uzun resmi ve yasal soruşturma sonucunda kanıtlanmış olan haksız ithalatı ve olumlu sonuçlarını görmezden gelmeleri üreten Türkiye için çok üzücü. YABANCILAR TÜRKİYE'DEN ÇIKMIYOR: Türkiye’de üretimi olan ve yerli üretime öncelik veren, özgün tasarıma sahip saygın Türk markalarımız ile yabancı ortaklıklar yapılmış ve yenileri bu kriz döneminde dahi yapılırken, saygın Türk markalarımız hem yurtiçinde hem yurtdışında kendi mağazalarını, Turquality desteğiyle hızla büyütürken, uluslararası perakende şirketleri ve global markaların Türkiye’nin önemli AVM’lerinde ve caddelerinde, yine bu global kriz döneminde dahi yeni mağazalar açtığı herkesçe bilinirken, global markaların ek vergi sonucu Türkiye’den çıktığı iddiasına, beyan sahipleri dışında kim inanacak merak ediyoruz! Türkiye’de yerli girdiler ile üretip, yerli istihdam sağlayan yerli markalarımızın, ek vergiden olumlu etkilendiği ve özellikle iç pazarda, ithalat yapan global rakiplerine karşı ciddi bir rekabet avantajı elde ettikleri ortadayken, bu ek vergilerin yerli markalarımızı rekabette geri bırakacağı beyanına acaba, beyan sahipleri dışında kimler inanacak merak ediyoruz! 106 MİLYAR YATIRIM YOK SAYILIYOR: Haksız ithalat karşısında sadece son 5 yıl içinde haksız ithalata dayanamayan yüzlerce fabrikanın kapandığı, on binlerce insanımızın işsiz kaldığı, milyarlarca dolarlık makine yatırımlarının yok pahasına elden çıkarıldığı ve binlerce işyerinin atıl kaldığı gerçeği ortadayken, uluslararası pazarlarda rekabet içinde olduğumuz ve Türkiye gibi önemli tekstil ve hazır giyim yatırım ve üretim kapasitesine sahip olan ABD, Çin, Hindistan, Brezilya, Pakistan, Endonezya, Meksika, vb. ülkelerin kendi tekstil ve hazır giyim sektörlerinin üretimi, istihdamı ve ihracatını gözetmek ve üçüncü ülkelerden ithalatı engellemek için yıllardır yaptıkları yüksek vergi ve teşvik uygulamaları, bu üzücü ve yanıltıcı beyanları yapan kurumlar tarafından da çok iyi bilinirken, haksız ithalatın devamını ve binlerce yerli şirketin ve on binlerce işçinin mağduriyetini sektörün doğal gelişimi olarak adlandırmak, her şeyden önce Türkiye’nin en fazla katma değer ve dış ticaret fazlası yaratan üretimini, yüksek istihdamını, devlet kurumlarımızın yatırım teşvik desteği ve büyük fedakârlıklar ile gerçekleştirilmiş olan 106 milyar dolarlık modern ve entegre yatırımları ile Avrupa’nın en büyük ve dünyanın üçüncü büyük üretim altyapısını, Türkiye’nin milli ekonomik çıkarlarını ve önceliklerini yok saymak, göz ardı etmek değil midir? Diğer yandan, ihracat kaydı ile ithal edilen ürünlerin ek vergi dahil hiçbir vergiye tabi olmadığı, tekstil ve hazır giyim EK VERGİDEN SONRA TEKSTİL YATIRIMLARI ARTTI İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, toplantıda yaptığı konuşmada tekstil ve hazır giyim ürünlerinde ithalata getirilen ek verginin ardından makine siparişlerinin ciddi oranda arttığını söyledi. İTHİB olarak kullanılmış 2. el makine onayını kendilerinin verdiğini hatırlatan Gülle, “Yılbaşından bu yana bine yakın makine getirildi” dedi. Gülle, ‘tekstilcilerle hazır giyimciler arasında yeni bir kavga mı yaşanıyor’ sorusu üzerine, “Bir savaş değil ama cevapsız kalamazdık. Bir daha basının önünde bu tür toplantıya çıkmayız” dedi. Bir soru üzerine toplantıya katılan Kahramanmaraşlı Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Öksüz ise “Son bir yılda bölgemizde 1 milyar dolarlık tekstil yatırımı yapıldı. Yatırımlar hız kazandı. İşsizimiz yok denecek kadar az. DİR belgesi kapsamında ithalat yapanla sorunumuz yok. Zaten biz de kullanıyoruz” dedi. Adana Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök ise ek vergi kararının ardından bugüne kadar atıl duran tekstil işletmelerinin üretime başladığını belirterek, “1 milyon iğlik yeni makine siparişi verildi” dedi. Denizli Sanayi Odası Başkan Yardımcısı İsmail Yılmaz ise “2005’ten beri yatırım yapamıyorduk. 3-4 aydan beri 500 dokuma makinesi sipariş ettik. İthalata ek vergi geldikten sonra sadece ben 40 sipariş verdim. Şimdi dokumacı bulmakta sıkıntı çekiyoruz” dedi. sektörünün Türkiye’de en fazla DİR belgesi kullandığı ve bazı kötü niyetli şirketlerin DİR belgelerini kendi haksız kazançları için kullandığı bilinirken, mali tabloları YMM tarafından denetlenen, yüksek istihdam sağlayan, vergisini aksatmadan ödeyen, kendi kapasite raporuna sahip olan gerçek imalatçı/ihracatçılar için DİR belge düzenleme ve kapama işlemlerinin beyan usulü ile kabul edilmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasını sağlamak yerine, ek vergiye tabi ürünlerde ihracat artarken bile, ek vergilerin ihracata zarar verdiğini, sektörün DİR belgesini rahat kullanamadığı beyanına, beyan sahipleri dışında kimler inanacak merak ediyoruz! Türkiye’nin Üretimi Türkiye’nin İhracatı Platformu” olarak, yerli üretimi destekleyen ve yeni tekstil ve hazır giyim üretimine ve yatırımlarına tekrar başlayan eski ve yeni sanayicilerimize teşekkür ediyoruz. Bu mütekabiliyet esaslı yürürlüğe giren ek vergiler sonucu, hızla artan yeni yatırımlar ve kapanmış veya verimli çalışmayan yüzlerce tekstil ve konfeksiyon tesislerinin tekrar üretime başlaması ile tekstil ve hazır giyim sektörümüz katma değeri yüksek ihracatın artışında, ithal ikâmesinde, sürekli artan sektörel dış ticaret fazlasında ve istihdamda, lider sektör olmaya devam edecek. Mütekabiliyet esaslı bu ek vergilerin de desteği ile yerli sanayimiz, 2012-2023 döneminde toplamda 200 milyar USD dış ticaret fazlası hedefini gerçekleştirecek, yüksek cari açığımızın kalıcı olarak azaltılmasında en büyük katkıyı sağlayacak. Bildirinin sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a da teşekkür eden platform üyeleri, "Türkiye için üretiyor ve Türkiye için ihraç ediyoruz" dediler. 'Türkiye'nin Üretimi Türkiye'nin İhracatı Platformu' üyeleri şu kurumlardan oluşuyor: Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, TOBB Türkiye Tekstil Sanayi Meclisi, Adana Sanayi Odası, Ankara Sanayi Odası, Denizli Sanayi Odası, Adıyaman Sanayi Odası, Burdur TSO, Isparta TSO, Antalya TSO, Niğde TSO, Mersin TSO, Adana Ticaret Borsası, Gaziantep Sanayi Odası, Kahramanmaraş TSO, Adana Ticaret Odası, Bursa TSO, Uşak TSO, Malatya TSO, Kahramanmaraş Ticaret Borsası, Türkiye Ev Tekstil Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Ankara Giyim Sanayicileri Derneği, Suni ve Sentetik İplik Üreticileri Derneği, Türkiye Triko Sanayicileri Derneği, Örme Sanayicileri Derneği, Konfeksiyon Yan Sanayicileri Derneği, Pamuklu Tekstil Sanayicileri Birliği, Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği, Adana OSB, Çerkezköy OSB, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Antalya Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, G. Doğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği, Kahramanmaraş OSB, Trakya SİAD. Sayı: 381 - Ocak 2012 13 Kapak TÜRKİYE 2011'İN RÜZGÂRINA RAĞMEN YENİ YILDA TEMKİNLİ Türkiye, 2011'de büyümeden istihdama makro göstergelerde önemli bir rüzgâr yakaladı. Ancak Avrupa'daki kriz, cari açık ve enflasyon riski nedeniyle 2012 için temkinli hedefler belirleyen Türkiye, Euro Bölgesi’ni yakından takip edecek. Avrupa ülkelerinin mali krizden çıkmanın yollarını aradığı bir dönemde Türkiye yeni yıla 2011'de yakaladığı başarılı makro verilerle umutlu giriyor. 2011, bir yandan yüksek büyüme hızının yakalandığı bir yıl olurken, Türkiye, mal sattığı Avrupa'daki krize rağmen ihracatta da Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmayı başardı. İşsizliği yüzde 8.8'lere kadar düşürerek son bir yılda yarattığı 1.8 milyonluk istihdamla da nadir ülkelerden biri haline gelen Türkiye, cari açık dışında tüm verilerde olumlu bir tablo sergiledi. Cari açık da Ekim ayı itibariyle düşmeye başlarken, Türkiye Batı'dan esen soğuk rüzgârlar nedeniyle 2012 içinse daha temkinli hedefler belirledi. Türkiye'nin önümüzdeki yıl Orta Vadeli Program'a (OVP) göre, yüzde 4 büyümesi öngörülürken, Uluslararası Para Fonu (IMF) ise 2012'de Türkiye'nin büyüme tahminini yüzde 2 olarak açıkladı. Gelecek yıl kişi başına düşen gelirin 10 bin 973 dolara ulaşması öngörülürken, GSYH'nın 1.4 trilyon lira olması bekleniyor. Türkiye'de enflasyonun ise yüzde 5.2 olacağı tahmin ediliyor. 2012'de ekonomide öncelik verilecek konular da Avrupa, cari açık ve enflasyon olacak. Bu kapsamda, önümüzdeki yıl, enflasyonla mücadeleye öncelik verilerek, fiyat istikrarı konusunda kararlılık sürdürülecek. Euro Bölgesi ekonomisi de yakından takip edilecek ve mali disiplin devam edecek. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yeni yılın önceliklerini sıralarken listenin başına Avrupa, cari açık, enflasyon ve istihdamı koyuyor. Orta Vadeli Program'da da istikrarlı bir büyüme sürecinde istihdamı artırmak, cari açığı alınacak yapısal tedbirlerle azaltarak sürdürülebilir seviyelere çekmek, yurt içi tasarruf seviyelerini artırmak ve mali disiplini güçlendirerek sürdürmek, maliye politikasının temel öncelikleri olarak belirlendi. Sayı: 381 - Ocak 2012 14 Türkiye'yi 2012'ye taşıyan makro göstergelerde son durum: BÜTÇE: ABD ve Avrupa ülkeleri bütçe açıklarını kapatmanın yolunu ararken Türkiye'de ise bütçe rakamları şimdilik yolunda gidiyor. Son açıklanan verilere göre Kasım ayında bütçe 2 milyar 146 milyon lira fazla verdi. Böylece bütçe, bu yılın, 11 aylık döneminde aylık bazda 7 defa fazla vermiş oldu. Bu performans, yılın 11 aylık döneminde 8 ay fazla verilen 1983 yılından bu yana geçen 28 yıllık süreçteki en iyi bütçe performansı oldu. Bütçede elde edilen bu başarıda bütçe gelirlerinin artırılarak kamu harcamalarının kontrol altına alınması etkili olurken, göstergeler 2011 yıl sonu bütçe hedeflerine de rahatlıkla ulaşılacağını gösteriyor. BÜYÜME: Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Ha- AYLAR İTİBARİYLE İŞSİZLİK (%) Aylar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül 2011 11.9 11.5 10.8 9.9 9.4 9.2 9.1 9.2 8.8 DÖNEMLER İTİBARİYLE BÜYÜME Dönem 2010-I 2010-II 2010-III 2010-IV 2010-Yıllık 2011-I 2011-II 2011-III Gelişme hızı (%) 12.2 10.2 5.3 9.2 9.0 11.6 8.8 8.2 sılası yılın üçüncü çeyreğinde beklentileri de aşarak yüzde 8.2 büyüdü. 9 aylık büyüme ise yüzde 9.6 olarak gerçekleşti. Türkiye yakaladığı bu performansla ilk 9 ay itibariyle dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi unvanını elde ederken, son çeyrekte ise Çin'in ardından ikinci oldu. Yılın son çeyreğinde ortaya çıkan yüzde 8.2'lik büyüme, yıl sonu için öngörülen yüzde 7.5'lik program hedefinin de revize edilmesine yol açtı. Birçok bakan yıl sonu hedefini şimdiden 8'lere yükseltti. Bu durumda yıl sonu için kişi başına yıllık gelirde de 10 bin 500 dolarlık sınır aşılmış olacak. İŞSİZLİK: Türkiye'nin yılardır en büyük sorunu olarak görülen işsizlik oranı ise bu yıl Eylül ayı itibariyle 8.8'lere kadar inerek son 10 yılın en düşük düzeyine düştü. İşsizlik Temmuz’da yüzde 9.1, Ağustos’ta da yüzde 9.2 olmuştu. Böylece Eylül ayında psikolojik sınır olarak kabul edilen yüzde 9 seviyesi de kırılmış SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ DEĞİŞİM (%) Aylar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim 2011 19.0 13.9 10.2 8.8 8.0 6.8 6.9 3.7 12.0 7.3 AYLAR İTİBARİYLE CARİ AÇIK (Milyon TL) Aylar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim 2011 6.063 6.081 9.593 7.712 7.906 7.633 5.535 4.007 6.376 4.151 oldu. Türkiye bu işsizlik oranıyla pek çok Avrupa ülkesini de geride bıraktı. Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 536 bin kişi azalarak 2.4 milyon kişiye gerilerken, istihdam artışında da 1.8 milyon kişiyle dünyanın lider ülkelerinden olduk. Orta Vadeli Program’a (OVP) göre yıllık işsizliğin 2011’de yüzde 10.5, 2012’de yüzde 10.4, 2013’te yüzde 10.2, 2014’te ise yüzde 9.9 olması bekleniyor. ENFLASYON: Ekonomide tüm göstergeler olumlu giderken, dünyadaki konjonktüre bağlı olarak enflasyon hedefi aştı ve bu yıl ÜFE'de tekrar iki haneli rakamlara ulaşıldı. Verilere göre, bu yıl kasım ayında üretici fiyatları endeksi (ÜFE) yüzde 0.65, tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) ise yüzde 1.73 artış gösterdi. Yıllık bazda ise ÜFE yüzde 13.67, TÜFE yüzde 9.48 oldu. Geçen yıl Kasım ayında ÜFE 0.31 gerilerken, TÜFE ise yüzde 0.03 olmuştu. Yıllık enflasyon, 2010 yılının Kasım ayı itibariyle ÜFE'de yüzde 8.17, tüketicide ise yüzde 7.29 olarak gerçekleşmişti. 2010 yılında ise enflasyon ÜFE'de yüzde 8.87, TÜFE'de yüzde 6.40 oldu. SANAYİ ÜRETİMİ: Büyümenin öncü göstergesi sayılan sanayi üretimi en son açıklanan verilere göre Ekim'de yüzde 7.3 arttı. Yıl sonu için büyüme beklentisini güçlendiren sanayi üretimi Ocak'ta yüzde 19, Şubat'ta yüzde 13.9, Mart'ta yüzde 10.2, Nisan'da yüzde 8.8, Mayıs'ta yüzde 8, Haziran'da 6.8, Temmuz'da yüzde 6.9, Ağustos'ta yüzde 3.7, Eylül'de ise yüzde 12 artmıştı. Türkiye, Eylü'de elde ettiği bu rakamla dünyada 3'üncü oldu. Sanayi üretimi verilerinde Türkiye'nin önünde sadece Çin ve Singapur bulunuyor. Uzmanlar yaşanan bu artışı güçlü ihracat performansının yansıması olarak değerlendiriyor. İHRACAT: Küresel krizle beraber özellikle Avrupa ekonomilerinde yaşanan daralmaya rağmen Sayı: 381 - Ocak 2012 15 Kapak KİŞİ BAŞINA GELİR (Dolar) 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 (*) 9 Ay-Tahmini yıllık ihracat, TİM kayıtlarına göre 134.6 milyar dolar oldu. İhracat 2011'de yüzde 18.2 artarken, Cumhuriyet tarihinin rekoru da kırıldı. 2011 yılı Aralık ayı ihracatı ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4.5 artarak 12.1 milyar dolar olarak gerçekleşirken son 37 ayın en yüksek Aralık ayı ihracatı da yakalanmış oldu. CARİ AÇIK: Türk ekonomisinin yumuşak karnı olarak nitelenen cari açık 2011 yılında en fazla konuşulan alanlardan biri oldu. Merkez Bankası’nın açıkladığı ödemeler dengesi bilançosuna göre, bu yılın 10 ayında cari açık geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 94 artarak, 65 milyar 57 milyon dolara ulaştı. Ancak cari açıkta artış hızı Ekim'den itibaren azalmaya başladı. Ekim'de 4.6 milyar dolar olarak beklenen cari açık 4.15 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2011'de cari işlemler açı- 3224 2914 3095 2160 3517 4548 5802 7056 7643 9221 10285 8456 10.079 10.761* ğının artmasında 'frenlenemeyen tüketim' ve dış ticaret açığındaki artış etkili oldu. Cari açığın en önemli bileşeni olan dış ticaret dengesindeki bozulma yavaşlasa da halen devam ederken, yeni yılda ara malı ithalatına bağımlılığı azaltmak suretiyle cari açık sorununa çözüm bulunması hedefleniyor. DÖVİZ REZERVİ: Merkez Bankası'nın brüt döviz rezervleri, 9 Aralık itibariyle 84 milyar 434 EKONOMİDE 2011 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI 5 Ocak: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 20112014 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi'ni açıkladı. 13 Ocak: Kumaş ve hazır giyim ithalatına soruşturma içeren karar yayınlandı. 17 Ocak: Türkiye'de 2010 Ekim döneminde işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1.8 puan düşerek, yüzde 11.2'ye geriledi. 25 Ocak: IMF, küresel ekonominin 2011 büyüme tahminini yüzde 4.2'den yüzde 4.4'e çıkardı. 27 Ocak:Davos 2011 zirvesinde, küresel krizleri, meydana gelmeden önce, küresel işbirliğiyle önlemeyi amaçlayan 'Risk Tepki Ağı''nın detayları belli oldu. Risk Tepki Ağı, önde gelen çok uluslu şirketler, akademisyenler, kamu otoriteleri ve düzenleyici kurullardan uzmanları bünyesinde toplayacak. ABD'li Exxon Mobil ve Rus Rosneft şirSayı: 381 - Ocak 2012 16 ketleri, Karadeniz'de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları için anlaşma imzaladı. 28 Ocak: TÜİK ülke nüfusunun, 2010 itibariyle 73.7 milyon kişiye ulaştığını açıkladı. Nüfus son bir yılda 1 milyon 161 bin 676 kişi arttı. 29 Ocak: Mısır'daki gösterilerin etkisiyle uluslararası piyasalarda Brent petrolün varil fiyatı 100 dolar sınırına yaklaştı. 2 Şubat: S&P, İrlanda'nın kredi notunu bir basamak düşürdü. 10 Şubat: TMSF, Cine 5'i El Cezire'ye 40 milyon 500 bin dolara sattı. 11 Şubat: İstanbul Boğazı'na üçüncü köprü yapılmasını da içeren Kuzey Marmara Otoyolu Projesi'ne YPK onayı çıktı. 12 Şubat: BDDK, Fortis Bank'ın Türk Ekonomi Bankası'na devrine onay verdi. 14 Şubat: Çin, Japonya'yı geçerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi oldu. Yeni Türk Ticaret Kanunu Resmi Gazete'de yayımlandı. Kanun 1 Temmuz 2012'den itibaren yürürlüğe girecek. 20 Şubat: G-20 maliye bakanları, dengesizlikleri tespit ederek yeni bir krizden kaçınmayı amaçlayan göstergeler üzerinde anlaştı. 21 Şubat: Diageo, Mey İçki'yi satın aldı. 22 Şubat: Libya, deniz petrol terminallerinden petrol sevkıyatını durdurdu. Libya'dan Türkiye'ye işçi taşıması devam etti. Gemilerle 1516 kişi daha Marmaris'e getirildi. 25 Şubat milyon dolar oldu. Toplam rezervler de 93 milyar 981 milyon dolara düştü. Toplam rezervin 9.5 milyar dolarını altın rezervi oluşturdu. BORÇ STOKU: Merkezi yönetim brüt borç stoku, Ekim sonu itibariyle 511.1 milyar lira oldu. Merkezi yönetim brüt borç stoku eylül ayında 514.5 milyar lira, ağustos ayında 509.3 milyar lira, ocak ayında da 478.3 milyar lira düzeyindeydi. Ekim sonu itibariyle 511.1 milyar liraya ulaşan merkezi yönetim brüt borç stokunun 363.6 milyar lirasını Türk Lirası cinsi, 147.5 milyar lira tutarındaki kısmını da döviz cinsi borçlar oluşturdu. Öte yandan, Türkiye'nin yılın başından itibaren ödediği dış borç tutarı, 12 milyar 247.33 milyon doları buldu. DÖVİZ FİYATLARI: Bu yıl TL'nin dolar ve Euro karşısında değer kaybettiği bir yıl olurken, döviz fiyatları tarihi rekorlar kırdı. Serbest piyasada dolar, Aralık sonunda 1.93 liraya kadar çıktı. Merkez Bankası'nın piyasaların son işlem gününde yaptığı müdahale ile dolar yeniden 1.90'ın altına çekildi. Ancak buna rağmen doların Türk Lirası karşısındaki yıllık değer artışı yüzde 21.99 oldu. 2011'in getiri şampiyonu ise yüzde 36 ile altın olurken yıllık bazda yatırımcısını tek üzen piyasa ise borsa oldu. Yıla 66.004 puanla başlayan borsa endeksi yılı yüzde 23.28 kayıpla 51.266 puandan kapattı. 25 Şubat: Elektrikli otomobile teşvik öngören elektrikli otomobillerde alınacak ÖTV’ye ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı yürürlüğe girdi. 2 Mart: Fitch, Libya'nın ''BBB'' olan uzun vadeli kredi notunu üç kademe birden indirdi. 7 Mart:Moody's, Yunanistan'ın 'Ba1' olan kredi notunu üç kademe düşürerek 'B1' seviyesine çekti. Uluslararası piyasada altının onsu gün içinde 1.445 dolarla yeni bir rekor kırdı. 12 Mart: Euro Bölgesi liderleri, koordinasyon için 'prensipte anlaştı'. 14 Mart:Japonya'daki deprem nedeniyle Tokyo Menkul Kıymetler Borsası bir günde devasa hisse satışları sonrası 287 milyar dolar eridi. 15 Mart:Japonya Merkez Bankası (BoJ), deprem ve tsunaminin ardından finansal piyasaları istikrara kavuşturmak için bankacılık sistemine 26 milyar Euro likidite sağladı. Japonya'nın bir nük- BAŞLICA EKONOMİK GÖSTERGELER Büyüme hızı (Yüzde) GSYH (Milyon TL) Enflasyon (ÜFE) Enflasyon (TÜFE) İthalat (Milyar $) İhracat (Milyar $) Dış ticaret dengesi (Milyar $) Cari işlemler dengesi (Milyar $) Merkezi bütçe gelirleri (Milyon TL) Merkezi bütçe giderleri (Milyon TL) Merkezi bütçe dengesi (Milyon TL) 2010 9.0 1.103.750 8.87 6.40 185.5 113.9 -71.7 -47.7 254.277 294.359 -40.081 2011 9.6 (9 aylık) 957.326 (9 aylık) 13.67 (*) 9.48 (*) 201.6 (10 aylık) 124.6 (12 aylık) -90.2 (10 aylık) -65.1 (10 aylık) 272.767 (11 aylık) 272.328 (11 aylık) 439.0 (11 aylık) (*) Kasım 2011 itibariyle son bir yıllık enflasyon. Not: 2010 yılı rakamları yılın tamamına ait verilerdir. 1 Nisan leer santraldeki patlamaların ardından yüksek radyasyon seviyesi konusundaki uyarısını takiben Avrupa borsaları, son 14 haftanın en düşük seviyesine kadar geriledi. Tokyo Borsası iki günde yüzde 17 değer kaybetti. 17 Mart: Rusya ile Türkiye arasında vizelerin kaldırılması konusunda anlaşmaya varıldı. 24 Mart: Tekstil ve hazır giyimde ithalata getirilen ek vergilerle ilgili karar Resmi Gazete'de yayınlandı. Uygulamanın 120 gün sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. 25 Mart: S&P, Portekiz'in uzun vadeli kredi notunu iki kademe birden düşürerek 'BBB'ye çekti. AB liderler zirvesinde, Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun 400 milyar Euro’luk büyüklüğünün tamamının haziran ayı itibariyle borçlanmaya kullanılması konusunda anlaştı. 1 Nisan: Cumhuriyet tarihinin en yüksek mart ayı ihracatı gerçekleştirildi. TİM verilerine göre, martta ihracat, 2010 yılının aynı ayına göre yüzde 22.81 artışla 11 milyar 723 milyon dolar oldu. 8 Nisan: İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin (İDO) yüzde 100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi ihalesinin açık artırmasında en yüksek teklifi 861 milyon dolar ile Tepe-Akfen-Souter-Sera Ortak Girişim Grubu verdi. 9 Nisan: IMF Başkanı Dominique StraussKahn, Portekiz'in IMF'den finansal yardım talebinde bulunduğunu bildirdi. Sayı: 381 - Ocak 2012 17 Kapak AVRUPA KABUS GİBİ BİR YILI GERİDE BIRAKTI, 5 ÜLKEDE HÜKÜMET DEĞİŞTİ Küresel ekonomiyi 2011'de en fazla meşgul eden konu Euro Bölgesi'nin borç kriziydi. Büyüyen devlet borçlarından kaynaklanan kriz yüzünden 5 ülkede iktidar değişti. Yunanistan ile İrlanda'nın 2010'da Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kurtarma paketlerine başvurmasından sonra bu yıl da Portekiz, AB ve IMF'den yardım istemek zorunda kaldı. Euro Bölgesi'nin üçüncü büyük ekonomisi İtalya ve dördüncü büyük ekonomisi İspanya'nın krizin yeni kurbanları olacağı yönündeki kuşkular arttı. 2011'de Euro Bölgesi'nde derinleşen borç krizinin aşılması için Avrupalı hükümetler çeşitli önlem arayışlarına girdi. Öyle ki bu arayışlar Aralık 2011 başında Brüksel'de düzenlenen zirvede, 27 üyeli AB'de İngiltere'nin dışında kalacağı yeni bir Avrupa'nın temellerinin atılmasının yolunu açtı. Almanya ve Fransa'nın damgasını vurduğu zirvede İngiltere dışında 26 AB üyesi ülke yeni hükümetlerarası anlaşmaya imza koymaya karar verdi. Anlaşmaya göre artık bütçe açıkları GSYH'nin yüzde 3'ünü geçen ülkeler otomatik olarak cezalandırılacak. Aynı anlaşma doğrultusunda Avrupa ülkeleri, IMF'ye 150 milyar Euro kaynak sağlanmasını kabul etti. İngiltere ise IMF kaynaklarına katkıda bulunmayacağını açıkladı. ECB de krizin güç duruma soktuğu ülkelerin tahvillerini ikinci piyasalardan satın alarak finansman desteği verdi ve bu ülkelerin borçlanma maliyetlerini düşürmeye çalıştı. Geçen yıl AB Komisyonu, borç kriziyle mücadele için ortak tahvil (Eurobond) çıkarılmasını önererek, üye ülkelerin bütçelerine müdahale hakkı istedi. Ancak Alman siyasetçiler başta olmak üzere bazı Avrupalı siyasetçiler ise borçlu ülkelerin yükünü üstlenmemek adına ortak tahvil fikrine karşı çıktı. Piyasalara dolar likiditesi sağlamak amacıyla dünyanın önde gelen merkez bankaları ilki 15 Eylül ve ikincisi 30 Kasım olmak üzere iki kez ortak müdahalede bulundu. Liderler koltuğu bıraktı Ağır borç yükü altındaki Portekiz uzun süre direnmesine rağmen 6 Nisan 2011'de, Yunanistan ve İrlanda'dan sonra AB, ECB ve IMF'den yardım isteyen üçüncü Euro Bölgesi ülkesi oldu. Portekiz için hazırlanan kurtarma paketinin büyüklüğü 78 milyar Euro'yu buldu. 2011 yılında Euro kullanan ülkelerdeki kriz, beş ülkede iktidarların değişmesine yol açtı. Krizin başladığı 2009 yılının sonundan bu yana İrlanda ve Portekiz'de borçlanma maliyetlerinin kontrolden çıkmasının ardından uluslararası mali yardım talebi sonrası hükümetler düştü. Bu iki ülkeden sonra Yunanistan'da Yorgo Papandreu hükü- EKONOMİDE 2011 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI 14 Nisan: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı’na bankada başkan yardımcısı olarak görev yapan Erdem Başçı atandı. 16 Nisan: Rusya ile Türkiye arasında vizesiz dönem başladı. 19 Nisan: Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası başkanlığı görevini Erdem Başçı'ya devretti. 27 Nisan: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un batısından Marmara Denizi'ni Karadeniz'e bağlayacak bir kanal yapılmasını öngören Kanal İstanbul projesini açıkladı. 2 Mayıs: Terör örgütü El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesi uluslararası piyasalarda da olumlu tepkilere yol açtı. ABD Doları toparlandı, borsalar değer kazandı, gümüşün ons fiyatı yüzde 13 kadar değer kaybetti. 3 Mayıs: Doğan Grubu, Milliyet ve Vatan gazetelerini Demirören Grubu'na sattı. Sayı: 381 - Ocak 2012 18 19 Nisan 10 Mayıs: Başkent Doğalgaz ihalesi, Mehmet Emin Karamehmet ile ortağı Mehmet Kazancı'nın 1.2 milyar dolarlık bedeli yatırmaması nedeniyle iptal edildi. 15 Mayıs: IMF Başkanı Dominique StraussKhan, New York'ta otel odasında hizmetçiye cinsel saldırıda bulunmaktan gözaltına alındı. Polis IMF Başkanı'nı Paris uçağında yakaladı. 16 Mayıs: IMF Başkanı Dominique StraussKahn'ın, gözaltına alınması, Euro'nun Asya pazarlarında düşmesine neden oldu. 19 Mayıs: IMF Başkanı Strauss-Kahn, otelde kat görevlisine cinsel saldırıda bulunmak suçuyla yargılandığı için görevinden istifa etti. 2 Haziran: Elektrikte dağıtım ihalelerini kazanan firmalara 29 Ağustos'a kadar süre verildi. Dünyadaki dolar milyoneri sayısı yüzde 12.2 artarak 12.5 milyona ulaştı. 5 Haziran:TPAO, Irak Petrol Bakanlığı ile Basra'daki Siba ve Diyale'deki Mansuriye doğalgaz yataklarının geliştirilmesi ve üretimi konusunda iki ayrı anlaşma imzaladı. 8 Haziran: Bakanlıkların yeniden yapılandırılması çerçevesinde 'Gümrük ve Ticaret', 'Ekonomi', 'Kalkınma', 'Gıda, Tarım ve Hayvancılık', 'Bilim, Sanayi ve Teknoloji' bakanlıkları kuruldu. Hazar Bölgesi ve Kafkaslar'daki doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak olan Nabucco Projesi için hazırlanan Proje Destek An- metinin başını yiyen ise Yunanistan için hazırlanan ikinci yardım paketini referanduma götürme kararı oldu. Papandreu hükümetinin çekilmesinden sonra Lucas Papademos başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu. İtalya'da ise Başbakan Silvio Berlusconi uzun süre dirense de Senato ve Temsilciler Meclisi'nin, AB'nin istediği ekonomik reformları onaylamasından sonra 12 Kasım’da istifa etti. İtalya'da Mario Monti başkanlığında teknokrat hükümeti göreve başladı. İspanya'da da yapılan seçimlerde aday olmayan Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun Sosyalist İşçi Partisi, hezimete uğrayarak iktidarı kaybetti. İspanya'da 20 Kasım'daki erken genel seçimleri kazanan Halk Partisi'nin (PP) lideri Mariano Rajoy, Başbakan oldu. Kredi notları peş peşe düştü 2011'de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Standard & Poor's, Moody's ve Fitch, Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin etkilerini gerekçe göstererek birçok ülkenin kredi notunu düşürdü. Bu kuruluşlar ayrıca borç krizden belirgin şekilde etkilenen bankalarla ilgili de benzer tutum izledi. Bu kuruluşlar kimi zaman aldıkları kararlarla piyasaları etkiledikleri gerekçesiyle yoğun eleştirilere maruz kalırken, kuruluşlara yönelik yasal yaptırımlar alınma- laşmaları (PSA) resmi imza töreni gerçekleştirildi. 14 Haziran: S&P, Yunanistan'ın uzun vadeli kredi notunu 'B'den 'CCC'ye indirdi. Yunanistan dünyanın en kötü kredi notuna sahip ülke oldu. 21 Haziran: AB Komisyonu, Yunanistan'ı AB fonlarıyla kurtarmak için harekete geçti. 28 Haziran: IMF İcra Direktörleri Kurulu, Fransa Maliye Bakanı Lagarde'ı, IMF'nin yeni başkanı olarak seçti. Lagarde, böylece IMF'nin ilk kadın başkanı olarak tarihe geçti. 30 Haziran: TÜİK, bu yılın ilk çeyreğinde, Türkiye'nin yüzde 11 büyüdüğünü açıkladı. Böylece Türkiye, dünyada bu yılın ilk çeyreğinde ekonomisi en hızlı büyüyen ülke oldu. 1 Temmuz: Yerli besiciyi korumak amacıy- sı gündeme geldi. Kuruluşlar, Fransa'da olduğu gibi hatalı kararlarla tepki çekti. Ancak şüphesiz en çok tartışılan karar dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin notunun indirilmesi oldu. Standard & Poor's (S&P) ABD Kongresi'nde federal borçlanma tavanının artırılmasında çıkan uzlaşmazlık nedeniyle bu ülkenin tarihinde ilk kez 'AAA' olan uzun vadeli kredi notunu 'AA+'ya düşürdü. ABD Başkanı Barack Obama, S&P'nin kredi notunu düşürmesine karşın, "ABD'nin kredi notunun her zaman ama her zaman 'AAA' olacağını" söyledi. ABD'de Sermaye Piyasası Düzenleme Kurulu (SEC), ABD'nin kredi notunu düşüren S&P ile ilgili soruşturma başlattı. Avrupa ve ABD'de bu gelişmeler yaşanırken geçen yıl Japonya'yı geçerek 2011'de Euro Bölgesi’nde büyüyen devlet dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, borçlarından kaynaklanan krizler, 5 ülkede yüzde 10.3 büyüdüğü 2010 yılındaki gibi olmaiktidarın değişmesine yol açtı. Eski İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi (yukarıda solda), sa da ekonomik büyüme performansını süreski Portekiz Başbakanı Jose Socrates (ordürdü. 2011’de ayrıca Brezilya, Rusya, Hindistada solda), eski Yunanistan Başbakanı Yortan ve Çin'den oluşan BRIC ülkeleri, Güney Afgo Papandreu (aşağıda solda), eski İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero (yurika'nın katılımıyla BRICS ülkeleri haline gelkarıda sağda) ve eski İrlanda Başbakanı Bradi. Çin, Brezilya, Rusya ve Hindistan'ın yanı sıra in Cowen (aşağıda sağda). diğer gelişmekte olan ülkelerin güçlü ekonomik büyümeleri bu yıl borç kriziyle boğuşan Euro Bölgesi ülkeleri ve Uluslararası Para Fonu (IMF) için umut ışığı oldu. Avrupa kaynak bulmak için bu ülkelerin kapılarını çaldı. IMF Başkanı Christine Lagarde'ın ziyaretleri sırasında da bu ülkelerin IMF'ye destek vermesi görüşleri dillendirildi. Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi Japonya ise bu yıl 11 Mart'taki deprem ve tsunami felaketiyle sarsıldı. Japonya'daki felaketin maliyeti 185 milyar doları geçti. 19 Mayıs 28 Haziran la Mayıs ayında yüzde 60'a çıkarılan et ithalatındaki gümrük vergisi, yüzde 75'e yükseltildi. 6 Temmuz: Moody's, Portekiz'in kredi notunu 4 basamak birden düşürdü. 61. Hükümet kuruldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni açıkladığı 61. hükümetin kabinesinde, ekonomi yönetimi değişmedi. 13 Temmuz: Fitch, Yunanistan'ın kredi notunu 3 basamak birden düşürdü. Moody's, ABD'nin 'AAA' olan kredi notunu olası bir indirim için 'negatif' izlemeye aldı. 22 Temmuz: 24 Mart'ta yayınlanan karar doğrultusunda tekstil ve hazır giyim ithalatına getirilen ek vergiler, resmen devreye girdi. 25 Temmuz: Moody's, Yunanistan'ın kredi notunu üç basamak düşürdü. Euro 2.4840 lirayı görerek tüm zamanların Türk Lirası rekorunu yeniledi. Altının onsu 1.623 dolara çıktı. 24 ayar külçe altın ise 90 lira oldu. 28 Temmuz: S&P, Yunanistan için hazırlanan ikinci kurtarma paketinde borçlarını yeniden yapılandırmasının ülke için 'tercihli iflas' olacağını belirterek, Yunanistan'ın çöp seviyesindeki 'CCC' olan kredi notunu iki kademe birden düşürdü. 29 Temmuz: Kasaplık hayvan ithalatında gümrük vergisi, yüzde 30'dan yüzde 15'e indirildi. 31 Temmuz: ABD'de borçlanma limitinin Sayı: 381 - Ocak 2012 19 Kapak KRİZ ANLARINDA ORTAYA ÇIKAN REFLEKS TEKSTİLDE YENİ FIRSATLAR DOĞURACAK Türkiye 2011'de yüksek büyüme elde eden nadir ülkelerden biri olurken, tekstil ve hazır giyim sektörü de yeniden gözde oldu. Krizde yönünü yukarı çeviren sektör, 2011'deki kadar olmasa da biraz daha temkinli adımlar atarak krizi yine fırsata çevirmeyi hedefliyor. Tekstil ve hazır giyimcilerin kriz anlarında ortaya çıkan refleksi, 2011 yılının ihracat rakamlarına da yansıdı. Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 18.17 artarak tarihi rekorun kırıldığı 2011 yılında, hazır giyimde yüzde 10.7, tekstilde yüzde 21.9, deride yüzde 8.5, halıda ise yüzde 26.8 artış yaşandı. Böylece tekstilde 7.9, hazır giyimde 16.2, deride 1.4, halıda ise 1.6 milyar dolarlık yıllık ihracat rakamına ulaşıldı.İhracatta yaşanan bu artış üretim ve istihdamda da kendini gösterdi. En son açıklanan istihdam verileri baz alındığında Eylül 2010'da 344 bin 645 kayıtlı istihdamın yer aldığı tekstil sektöründe istihdam yıllık bazda yüzde 9 artarak Eylül 2011'de 375 bin 810 kişiye ulaştı. Eylül 2010'da 375 bin 656 kişinin istihdam edildiği konfeksiyon sektöründe ise 1 yılda yüzde 6’lık istihdam artışı yaşandı. Böylece hazır giyimdeki toplam istihdam ise 398 bin 709 kişiye ulaştı. Verilere göre önümüzdeki dönemde tekstil ve hazır giyimde kayıtlı istihdamın toplamda 800 bini aşması bekleniyor. 2011 tekstil ve hazır giyimde kayıtlı şirket sayısında da artışın yaşandığı bir yıl oldu. Tekstil sektöründe şirket sayısı yüzde 9, hazır giyimde ise yüzde 7’lik artış gösterdi. 2011'de tekstil ve hazır giyimde yaşanan bu olumlu gelişmenin ardından sektör temsilcileri yeni yılın hedeflerini AB'deki kriz nedeniyle biraz temkinli tuttu. 2011'de 16 milyar doları aşan ihracatın yapıldığı hazır giyimde yeni yılın hedefi 17 milyar dolar. Hazır giyimciler AB pazarındaki daralma nedeniyle 2012 için yüzde 6 ihracat artışı hedefi koyarken, tekstilde ise artış hedefi yüzde 20'leri buluyor. 8 milyar dolara yakın ihracatın yapıldığı tekstilde 2012 sonu içinse 10 milyar dolarlık hedef konuldu. Böylece iki sektörün toplam yıl sonu hedefi 27 milyar dolar olarak belirlendi. Tekstil ve hazır giyimciler, Avrupa'daki krize rağmen ihracatta belirlenen bu hedef için ise oldukça umutlu. Yeni pazarlara yönelik 2011'de yapılan atılımların meyvesinin bu yıl toplanacağını belirten tekstil ve hazır giyimciler, özellikle de Rusya'nın DTÖ'ye girmesiyle bu pazara yönelik ihracatın ikiye katlanmasını bekliyor. Kriz zamanlarında ortaya çıkan refleks sayesinde ihracatın 2012'de artacağını belirten sektör temsilcileri, en büyük belirsizliğin ise Avrupa'daki kriz olduğunu vurgulayarak, Türk tekstilcilerini dikkatli olması için uyarıyor. Tekstilde 2012 için hedeflenen 10 milyar dolarlık ihracat rakamını yakalamak istediklerini anlatan Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay, Avrupa'daki krize dikkat çekerek, şu uyarılarda bulunuyor: "Şirketlerimizin finansal açıdan güçlü olması gerek. Bu dönemde parada önemli bir daralma var. Şirketlerimiz çok iyi hesap etmeli. Finansal gücünü artırmalı. Pazar ve ürün geliştirme çalışmalarına ağırlık vermeli. Geçmişte 10 kere yurt dışına çıkıyorsak, bu sene 20 kere çıkmalıyız. Pazarları genişletmeliyiz. 2012 yılında da tekstil ihracatının 10 milyar dolar olacağını ümit ediyorum. Bunu başaracak gücümüz var." Denizli Sanayi Odası (DSO) Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Keçeci de İbrahim Burkay gibi Avrupa pazarı konusunda uyarıyor. Burkay, Euro'nun, dolar karşısında değer kaybetmesi ne- EKONOMİDE 2011 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI yükseltilmesi için sürenin dolmasına sadece 2 gün kala, krize çözüm bulma uğraşında Beyaz Saray ile Kongre liderleri arasında haftalardır süren çıkmazın ardından nihayet anlaşma sağlandı. 3 Ağustos: ABD'nin kredi notunu önce Çinliler düşürdü. Çinli derecelendirme kuruluşu Dagong, ABD'nin notunu A+'dan A'ya düşürdü. 4 Ağustos: Merkez Bankası, 27 ay sonra döviz satışına başlama kararı aldı. 6 Ağustos: Standard&Poor's, ABD'nin kredi notunu tarihinde ilk kez düşürdü. S&P bildirisinde, ABD'nin en üst seviye olan 'AAA' kredi notunun 'AA+'ya düşürüldüğü duyuruldu. 8 Ağustos: İstanbul serbest piyasada Euro 2.50 lirayı, altının ons fiyatı ise 1.700 doları aştı. 15 Ağustos: ABD'de Sermaye Piyasası Düzenleme Kurulu, ABD'nin kredi notunu düşüren S&P ile ilgili soruşturma başlattı. Sayı: 381 - Ocak 2012 20 3 Ağustos 23 Ağustos: Altının ons fiyatı 1.912.53 dolar seviyesine çıkarak rekor kırdı. 25 Ağustos: Teknoloji dünyasının en önemli isimlerinden Apple'ın patronu, Slikon Vadisi'nin efsanevi ismi Steve Jobs, Apple'ın Üst Yöneticiliği (CEO) görevinden istifa etti. 20 Eylül: Standard and Poor's, İtalya'nın 'A+' olan kredi notunu bir basamak düşürdü. S&P Türkiye'nin 'BB+' olan yerel para cinsinden kredi notunu ise 'BBB-'ye yükseltti. 23 Eylül: Petrol sondajının yapılabilmesi için gerekli sismik araştırmaları yapabilecek özellikteki Koca Piri Reis Gemisi, Doğu Akdeniz'de petrol, doğalgaz araştırması yapmak üzere Urla Limanından yola çıktı. 5 Ekim: Apple firmasının efsanevi kurucusu Steve Jobs, hayatını kaybetti. Jobs'ın pankreas kanseri tümörünün yol açtığı solunum durmasından öldüğü açıklandı. 10 Ekim: Nobel Ekonomi Ödülü'nü ABD'li ekonomistler Thomas Sargent ve Christopher Sims paylaştı. 13 Ekim: Orta Vadeli Program açıklandı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Türkiye'nin bu yılın sonunda yüzde 7.5, 2012 yılında yüzde 4, 2013 ve 2014 yıllarından itibaren de yüzde 5'lik büyümesini bekliyoruz” dedi. 23 Ekim: AB zirvesinin ardından toplanan Euro Bölgesi liderleri, Avrupa'daki borç kriziyle deniyle Avrupa pazarının cazip pazar olmaktan çıktığını, ihracatçıların yeni alternatifler üzerinde durması gerektiğini söylüyor. Başta Yunanistan olmak üzere İspanya, Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde yaşanan kriz nedeniyle AB ekonomisinde önemli dalgalanmaların olduğunu belirten Keçeci, "Avrupa'nın birçok ülkesinde şimdiden değerlendirilmesi gereken meseleler var. Bu ülkelere satmak durumunda olduğumuz ürünlerimizin parasının garanti altına alınması gerek, satacağımız ürünlerin geçmiş yıllardan daha az olacağı hatırdan uzak tutulmamalı. Bu pazarda büyüme söz konusu olmayacağından artık Türkiye'nin, Avrupa pazarında önemli küçülmelerinden söz edebiliriz" diyor. Türkiye'nin 2011'de başarılı bir dönem geçirdiğini belirten Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu da Avrupa pazarından kaygılı olduğunu belirtiyor. Konukoğlu, "Ancak biz bu süreci atlatırız. Çünkü Türkiye üretimi ve ihracatı öğrendi. Çantayı eline alan, uçağa atlayıp pazar arıyor. İhracatçılarımız ayak basmadık ülke bırakmıyorlar" diyor. Sanko olarak yatırımları sürdüreceklerini, ancak mümkün olduğunca fazla borçlanmamaya özen göstereceklerini belirten Abdulkadir Konukoğlu "Bu yalnız bizim için geçerli değil, her- kapsamlı mücadele için 5 maddelik bir strateji üzerinde uzlaştı. 25 Ekim: TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA İnsansız Hava Aracı Sistemi, 2 saat 10 dakikalık başarılı bir test uçuşu gerçekleştirdi. Türkiye ile Azerbaycan arasında, Şahdeniz 2 projesi kapsamında Azerbaycan'dan gaz alımını ve iletimini öngören anlaşma imzalandı. 27 Ekim:Euro Bölgesi liderleri, gece boyunca pazarlık yaptıkları zirvenin sonununda özel bankaları, ellerindeki Yunan tahvillerinin değerini yüzde 50 kırpmaya ikna etti. 1 Kasım: KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanlığı ile TPAO arasında 'Petrol Sahası Hizmetleri ve Üretim Paylaşımı Sözleşmesi' imzalandı. 4 Kasım: Yunanistan, AB mali yardımını referanduma götürme planından vazgeçti. 9 Kasım: İtalya'da Başbakan Silvio Berlusconi 2011 YILI İHRACATI (Dolar) Sektör Tekstil ve hammaddeleri Hazır giyim ve konfeksiyon Halı Deri ve deri mamulleri Türkiye'nin toplam ihracatı 2010 6.522.737 14.622.591 1.285.039 1.327.832 113.883.219 2011 7.953.651 16.186.506 1.629.537 1.440.441 134.571.338 Artış (%) 21.94 10.70 26.81 8.48 18.17 kes 2012'de daha dikkatli olmalı, boyundan büyük işlerle girmemeli" uyarısında bulunuyor. Laleli İşadamları Derneği (LASİAD) Başkanı Gıyasettin Eyyüpkoca ise Rusya'nın 18 yıllık bekleyişin ardından Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) kabul edilmesi nedeniyle yeni yıldan oldukça umutlu. Rusya ile Türkiye arasındaki ticaretin 2012'de rahata kavuşacağını söyleyen Eyüpkoca, "Biz Rusya ile hep sıcak temaslar halindeydik ve yatırımlarımızı çok önceden yaptık. Şimdi bu yaptığımız yatırımların meyvesini yiyeceğiz" diyor. Rusya ile ticarette yeni bir dönemin başladığını ifade eden Eyyüpkoca, bu ülkeye ihracatın ikiye katlanacağını belirterek, bundan sonra Türkiye ile Rusya arasında yapılan ticaretin çok daha kolaylaşacağını belirtiyor. 23 Eylül istifa ettikten sonra ağır borç yükü altındaki ülkeyi kimin yöneteceğine ilişkin belirsizlikler Avrupa'da borsaları olumsuz etkiledi. 17 Kasım: İzmir Adnan Menderes Havalimanının nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek kira bedelini, 610 milyon Euro+KDV ile TAV Havalimanları Holding verdi. 23 Kasım: Fitch, Türkiye'nin kredi not görünümünü 'pozitif'ten 'durağan'a çevirdi. 24 Kasım: AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Avrupa Birliği'nin yayılan borç krizine uygun cevap verememesi halinde dağılabileceği uyarısında bulundu. 30 Kasım: Standard&Poor's, ABD ve Avrupa'da faaliyet gösteren 15 büyük bankanın kredi notunu düşürdü. 9 Aralık: AB zirvesinde, Euro Bölgesi’ni borç krizlerine karşı koruması öngörülen ve 'mali anlaşma' adı verilen daha sıkı bütçe ve borç kuraları getirecek öneriler üzerinde prensipte uzlaşıldı. İngiltere anlaşmanın dışında kaldı. 19 Aralık: TÜİK, Türkiye'de, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkının, 2010'da 8 kata gerilediğini duyurdu. 26 Aralık: Şahdeniz 2 gazını Avrupa’ya taşıyacak anlaşma Azerbaycan’la imzalandı. Sayı: 381 - Ocak 2012 21 Vergi Dünyası ŞİRKETTEN BORÇ PARA ÇEKEN ORTAK YANDI Hem de iki kez yandı!.. Hem vergi yasaları yönünden yandı. Hem de Yeni Türk Ticaret Kanunu yönünden yandı. Vergi yasaları yönünden vergi üstüne vergi, ceza üstüne ceza var. Bu yetmiyormuş gibi, şimdi de Yeni Türk Ticaret Kanunu ile yeni yasaklar geldi. Bu yasağa uymayanlara da hem “adli para cezası” hem de “hapis cezası” var. Yeni Türk Ticaret Kanunu (uzatma olmadığı takdirde), 1 Temmuz 2012'den itibaren yürürlüğe girecek. Kanun'un getirdiği en önemli yeniliklerden biri de; “şirket ortakları ve yakınlarının, şirkete borçlanmalarının yasaklanmış olması” ile ilgili. Yeni TTK’daki yasak Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 358. Maddesi’ne göre; -Anonim ve limited şirketlerde, pay sahibi ve ortaklar, şirkete borçlanamayacaklar. Daha açık bir anlatımla, “şirketten borç para” çekemeyecekler. -Daha önce çektikleri borç paraları da 1 Temmuz 2015'e kadar yani yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren “üç yıl içinde” nakdi ödeme şeklinde “iade” edecekler. -Şirket yönetim kurulu üyesi ve onun alt ve üst soyu, eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile kendisinin ve söz konusu yakınlarının ortağı olduğu şahıs şirketleri ve en az yüzde 20'sine katıldıkları sermaye şirketleri, şirkete nakit ve ayın olarak borçlanamayacaklar (YTTK Md. 395). -Bu yasaklamaya uymayanlara yani şirketten borç para çekenlere, 300 günden az olmamak üzere “adli Sayı: 381 - Ocak 2012 22 Prof. Dr. Şükrü KIZILOT Kurumlar Vergisi Kanunu’nda bu durum “transfer fiyatlandırması yolu ile örtülü kazanç dağıtımı” olarak kabul ediliyor (KVK Md.13/6). Yaptırımı ise; 1. Çekilen paraya faiz yürütülmesi sonucu alınan kurumlar vergisi (%20), 2. Olayın kâr dağıtımı olarak kabulü ve kâr dağıtımı stopajı (%15), 3. Ortaklarca kâr payının beyanı ve gelir vergisi ödenmesi. 4. Borç paranın faizi üzerinden yüzde 18 KDV alınması (Gider Vergileri K. Md. 28/3). Ayrıca vergilerin bir katı “vergi ziyaı cezası” uygulanıyor. Görüldüğü gibi, Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilenin çok daha ağırı olan ve tutarı on milyonlarca lirayı bulabilen parasal yaptırım, yasalarımızda zaten var. para cezası” uygulanacak (YTTK Md. 562). 300 günlük ceza da, günlük 20-100 TL hesabıyla 6-30 bin TL arasında olacak. 300 yerine 1.000 gün ceza verilmesi halinde 20-100 bin TL arasında “adli para cezası” uygulanacak. Yasağın daha ağırı zaten var Şirket ortakları ve yakınlarının, şirketten para çekmeleri yani şirkete borçlanmaları halinde, Yeni TTK ile getirilenden daha ağır parasal yaptırım, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda zaten vardı. Yeni TTK ve hapis cezası Şirket ortakları özellikle son yıllarda, şirketten borç para çekme olayına karşı çok dikkatli hareket ediyorlar. Nedenine gelince, tespiti halinde çok sayıda vergi ve cezalar uygulanıyor. Borç para çekilmesi durumunda muhasebeci ya da mali müşavir, o paraya “hem faiz hem de KDV” uyguluyor. Yeni TTK ile şirkete borçlanan ortaklar ve yakınlarına, 6-30 bin liradan az olmayacak şekilde ceza kesilmesi olayında, bir “borçlanma tabanı” getirilmemesi yanlış olmuş. Buna göre, şirkete örneğin 500 lira veya 5 bin lira borçlanan ortağa 30 bin lira “adli para cezası” kesileceği, bu parayı ödemeyenin de hapse gireceği anlamı çıkıyor. Bu ise ticari hayatın olağan akışına aykırı. Böyle bir yasa olur mu? Şirketten 5 TL de borç alsanız 5 milyon TL de borç alsanız, 300 günden başlayan “adli para cezası” var. Bitmedi... “300 günden başlayan” deyiminden ne anlıyorsunuz? 500 gün de 1.000 gün de 5.000 gün de olabilir. Başı belli değil (borçlanılan tutar yönünden) sonu belli değil (cezaya esas gün yönünden) ceza olur mu? Şirkete borçlanma ile ilgili düzenlemenin, vergi yasaları ve Türkiye gerçekleri ile uyumlu olarak yeniden düzenlenmesinde yarar var. Sayı: 381 - Ocak 2012 23 Ekonomik Diyalog 2011’DEN DEVREDİLEN EĞİLİMLER 2011 yılı küresel krizden çıkışın ikinci yılıydı. 2011’de krizden çıkışın büyük ölçüde tamamlanması, ekonomilerin yeniden dengelenmede önemli mesafe kat etmeleri ve büyüme eğiliminin yerleşmesi bekleniyordu. 2011 yılının bu beklentiler doğrultusunda tamamlandığı söylenemez. Yılın iki yarısı farklı eğilimlerle geçilmiş ve yılsonunda ortaya çıkan tablo beklentilerden farklı olmuştur. Yeni yıla devredilen eğilimlerin irdelenmesindeki amaç sona eren yılın bütüncül bir değerlendirmesi değildir. Yapılmak istenen yılın bitimine egemen olan eğilimlerin belirlenmesidir. Türkiye ekonomisinde 2011 yılı değişken eğilimlerin boy gösterdiği bir yıl olmuştur. Bunların ortalamasının yeni yıla devreden miras hakkında gerçekçi bilgiler vermeyeceği açıktır. 2012 yılına devredilen mirasa dönük anlamlı değerlendirme yılın bitimindeki eğilimlerin irdelenmesi olacaktır. * * * Günümüzde küresel koşullar ulusal ekonomilerin üzerinde belirleyici olabilmektedir. Bu nedenle ulusal ekonomilerde yeni yıla devredilecek miras tartışılırken dünya ekonomisindeki eğilimlerin de dikkate alınması doğru olur. 2011 sonunda belirsizlik ve risk algısının artmış, dünya ekonomisinin daha istikrarsız bir zemine kaymış olması yeni yıla devredilecek önemli bir küresel eğilimdir. 2011 yılında istikrarsızlaşmayı tetikleyen siyasi ve iktisadi gelişmeler olmuştur. Ortadoğu-Kuzey Afrika bölgesinde başgösteren gelişmeler, küresel risk algısını besleyen siyasi olayların başında gelmektedir. Bunun yanı sıra ABD ve AB’de siyasi otoritenin ekonomik sorunların çözümünde gösterdiği zafiyet de algı değişmesi, beklenti bozulması ve artan istikrarsızlık da önemli rol oynamıştır. Sayı: 381 - Ocak 2012 24 2011 yılının ikinci yarısında beklenti ve risk algısını bozan ekonomik gelişmeler de olmuştur. Bunların en önemlisi dünya ekonomisinde baş gösteren yavaşlama eğilimidir. 2011 yılının ikinci yarısında dünya ekonomisi yavaşlama eğilimine girmiş, yılın sonunda yavaşlama daha da belirgin hale gelmiştir. Büyüme performansındaki yavaşlama ve yeni bir resesyon tehdidinin gündeme gelmiş olması dünya ekonomisinde 2012 yılına devreden olumsuz eğilimlerin başında gelmektedir. Sözkonusu yavaşlama eğiliminin iki özelliği dikkati çekmektedir. Bunlardan birisi yavaşlama eğiliminin dünya ölçeğinde yaygın olmasıdır. 2011 yılının sonunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin neredeyse bütünü yavaşlama eğilimi içine girmiştir. İkinci özellik ise yavaşlama dozunun gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklılaşmasıdır. Yavaşlama eğilimi her iki grup ülkede de gözlenmektedir. Ancak, gelişmiş ülkelere kıyasla gelişmekte olan ülkelerde yavaşlama dozunun daha düşük olduğu dikkati çekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda büyüme, birkaç puanlık ivme kaybına rağmen, hâlâ görece yüksek düzeylerde seyretmektedir. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan birkaç puanlık ivme kaybı bu ülke- leri hemen resesyon sınırına getirmektedir. Büyüyen kamu dengesizlikleri yeni yıla devredecek ikinci önemli eğilimdir. Bütçe açıkları, yüksek borç dinamiği ve büyük hacimlere ulaşan borç stokları dünya ekonomisinin önemli sorunları haline gelmiştir. Kamu açıkları ve borçlanma boyutları, gelişmekte olan ülkelere kıyasla, merkezde yer alan gelişmiş ülkelerde daha yüksek düzeylerdedir. Özellikle Euro Bölgesi ülkelerindeki borçlanma büyüklükleri hem finansman sorunu yaratması hem de çözümsüzlük görüntüsü üretmesi nedeniyle beklenti bozulmasında önemli rol oynamaktadır. Yavaşlama eğilimi ile kamu dengesizliği sorunlarının ürettiği olumsuz eğilimlere karşılık enflasyon dinamiği farklı bir tablo çizmektedir. Gelişmiş ülkelerde 2012 yılına devredilen enflasyon eğilimi görece zayıftır. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğu ise 2012 yılına yükselen enflasyon tehdidi ile girmektedir. Ülkeler arasında enflasyon eğiliminin farklılaşması, 2012 yılında uygulanacak iktisat politikalarının da ülkeler arasında farklılaşacağına işaret etmektedir. Enflasyon baskısı daha zayıf olan gelişmiş ülkelerde 2012 yılında para ve maliye politikalarındaki göreli gevşekliğin sürdürüleceği anlaşılmaktadır. Resesyon sınırında olan bu ülkelerde politikaların gevşek olması 2012 yılında büyüme performansının daha da bozulmasını engelleyecektir. Buna karşılık, fiilen enflasyon baskısı altında olan gelişmekte olan ülkelerde politikaların sıkılaştırılması gerekecektir. Bunun dünya ekonomisinin motorunu daha da yavaşlatmak gibi bir olumsuzluk taşıdığı söylenebilir. * * * Görüldüğü gibi, dünya ekonomisinde 2012 yılına devredilen miras pek olumlu de- Prof. Dr. Taner BERKSOY ğildir. Büyümenin yavaşlaması, kamu dengesi sorunları, algı ve beklentilerde bozulma, küresel ölçekte siyasi ve ekonomik istikrarsızlık gibi olumsuz eğilimler, 2011’in yeni yıla devrettiği küresel mirasın ana ögeleridir. Türkiye ekonomisinin bu tabloya pek fazla uymadığı söylenebilir. Türkiye ekonomisinde 2012 yılına devredilen eğilimleri iki kategoride değerlendirmek doğru olur. Bunlardan birisi küresel gelişmelerin yansıması olarak Türkiye ekonomisinde ortaya çıkan eğilimlerdir. Bu yansımaların olumlu sonuçlar üretmediği açıktır. Bir de Türkiye ekonomisinin kendi iç dinamiklerinin belirlediği eğilimler sözkonusudur. Bunların genelde olumlu olduğu söylenebilir. Türkiye kendi bölgesine yakın olan Ortadoğu-Kuzey Afrika ekseninde gelişen siyasi olaylardan kuşkusuz etkilenmektedir. Bu gelişmelerin içeriye yansımaları genelde risk algısı ve beklentilerin bozulması şeklinde olmaktadır. Beklentilerin bozulması risk algısını büyüterek içeride ve dışarıda bir kasılmaya neden olmaktadır. İçerde ortaya çıkan riskten kaçma eğilimi, harcamaların kısılması yoluyla ekonomide yavaşlatıcı etki yaratmaktadır. Dışarıda ortaya çıkan risk algısı ise dış kaynak girişini caydırıcı rol oynamaktadır. Ekonomiye beklentiler kanalıyla yansıyan olumsuzlukların bir başka kaynağı da Avrupa Birliği’ndeki siyasi ve ekonomik gelişmelerdir. AB’deki gelişmeler beklentileri etkilemenin yanı sıra bazı reel etkiler de yaratmaktadır. AB’nin yavaşlaması Türkiye’nin ana ihracat pazarlarını da yavaşlatarak ihracat imkânlarını sınırlamaktadır. Öte yandan, Avrupa’da finansal piyasalarının ağır borç ve risk baskısı altında olması sermaye akışını kısıtlayarak Türkiye’ye sermaye girişini sınırlamaktadır. Türkiye ekonomisinde 2012 yılına devredilen eğilimlerin dışarıdan yansıyan parçası genel olarak olumsuzdur. Ekonominin kendi içinde oluşan dinamiklerin ürünü olan eğilimler ise genelde olumludur. 2011 yılına görece yüksek büyüme ile başlayan ekonomide birinci çeyreğin ardından sınırlı bir yavaşlama ortaya çıkmıştır. Küresel gelişmeye paralel olan bu eğilim doz olarak oldukça farklıdır. Yılın dokuz aylık büyüme hızının yüzde 9.6 olması bu farkı açıklıkla ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, küresel eğilimin tersine, Türkiye ekonomisinde yeni yıla görece yüksek bir büyüme eğilimi devredildiği söylenebilir. Büyüme hızının yüksek olması 2011 yılında istihdam üzerinde olumlu etki yaratmıştır. Eylül ayında işsizlik oranı yüzde 8.8 ile son on yılın en düşük düzeyine gerilemiştir. Bu 2012 yılına işsizlik stoku açısından da olumlu bir eğilim devredileceğine işaret etmektedir. Büyüme ve istihdamda yeni yıla devredilen eğilimler olumludur. Ancak, yavaşlama eğiliminin yeni yılda da devam etmesi beklenmektedir. Kurumsal kaynaklar 2012 yılında büyüme hızının yüzde 2.0 civarına kadar gerileyeceğini tahmin etmektedir. Bizim tahminimiz ise yeni yıla devreden olumlu büyüme ivmesini de dikkate alarak, 2012 yılında büyümenin yüzde 4-5 aralığında gerçekleşeceği yönündedir. Ekonomide 2012 yılına devreden bir başka olumlu eğilim kamu maliyesindeki disiplin tablosudur. Türkiye’de küresel kriz sürecinde bozulan kamu dengesinin son iki yılda yeniden düzeltilmeye başlandığı bilinmektedir. 2011’in bu bağlamda en iyi yıl olduğu söylenebilir. Kasım ayında bütçenin fazla vermiş olması bu yargıyı doğrulamaktadır. 2011 yılının GSMH’nın yüzde 1.4 kadar bir bütçe açığı ile kapatılacağı tahmin edilmektedir. Ekonomide 2012 yılına devredilen en önemli olumlu eğilim budur. Mali disiplin yıl içinde Türkiye ekonomisinde ortaya çıkması muh- temel bozulmanın kontrol altında tutulmasına imkân verecektir. Öte yandan, ekonomideki yavaşlamaya karşı kamu maliyesinde göreli bir gevşemeye gidilmesi ve 2012 yılı sonunda kamu açığında sınırlı bir yükselme olması da olasıdır. Enflasyonda 2012 yılına devredilen eğilim kısa dönemde olumsuz olacaktır. 2011 yılının sonuna doğru enflasyonda bir hızlanma olması 2012 yılına yüzde 10 mertebesinde, görece yüksek oranlı, bir enflasyon eğilimi devredildiği anlamına gelmektedir. Enflasyondaki hızlanmanın daha çok arizi etkenlerden kaynaklandığı ve 2012’nin ikinci yarısında bu hızın önemli ölçüde yavaşlayacağı öngörülmektedir. 2012 yılına devredilecek olumsuz bir eğilim dış açığın ulaştığı boyuttur. 2011 yılında cari açığın 78-80 milyar dolar düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu ciddi bir olumsuzluktur. Ancak, bir yandan iç talebin yavaşlayacak ve büyüme hızının düşecek olmasının bir yandan da döviz kurundaki yükselme eğiliminin 2012 yılında cari açığı kontrol altında tutacağı düşünülmektedir. Tahminimiz 2012 yılında cari açığın 68-70 milyar dolar düzeyine gerileyeceğidir. 2012 yılında cari açığın boyutundan çok dış finansman imkânlarındaki olası daralmanın esas riski oluşturacağını düşünüyoruz. Görüldüğü gibi, ekonomide 2011 yılından devredilen eğilimlerin bütünüyle olumsuz olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak 2012 yılının kolay bir yıl olacağını söylemek de yanlış olur. Sayı: 381 - Ocak 2012 25 Paranın Merkezinden AVRUPA, AVRUPA, DUY SESİMİZİ Gelişmekte olan piyasalara sahip ülkeler son 30 yılda birçok finansal kriz yaşadılar. Önemli kayıpları olmasına karşın azımsanmayacak deneyimler elde ettiler. Bu deneyimlerini krizlerin tekrarlanmaması için sürekli akıllarında tutuyorlar. Hiç olmazsa kendilerinin hatalarından kaynaklanacak krizlerin oluşmamasına çalışıyorlar. Aynı zamanda da bu deneyimlerini sırat köprüsünden geçmekte olan zengin ülkelere hatırlatmak gereksinimini de duyuyorlar. Geçenlerde Paris’te yapılan ve benim de katıldığım bir toplantıda Brezilya Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Luiz Awazu Pereira da Silva, krizden çıkış reçetesini çok basit bir biçimde ortaya koydu. Bizim de geçirdiğimiz tecrübelere tıpa tıp uyan değerlendirmesinde, krize giren ve kredibilitesini kaybeden bir ülkenin yapması gereken üç noktayı şöyle özetledi: 1- Ne yapacaksan çabuk yap. Bir uygulama planı oluştur. Bunu hemen yürürlüğe koy. Gecikmeler krizi daha da derinleştirir. Sayı: 381 - Ocak 2012 26 2- Tek bir ses ve basit mesajlarla kamuoyu ile iletişim kur. Her kafadan ayrı bir ses çıkmasın. Tek bir sözcün olsun. 3- Piyasaların bekleyişlerinin üzerinde önlemler al. Kaynak ve politika uygulamaları konusunda onları ikna et. Türkiye de yaşadığı finans krizlerinde hep böyle yaptı. IMF’yi süratle devreye sokup kaynak ve politika konusunda piyasaları tatmin etti. Tek bir ağızdan konuşuldu ve hızlı hareket edildi. Çok fazla bölünmüşlük, çok az birliktelik Oysa Avrupa’ya bakın: Bu üç olmazsa olmaz koşulunun hiç birini yerine getirmedi. İki yılı aşkın sürede yapılan onlarca ve hatta yüzlerce toplantı kimseyi tatmin etmedi. Her kafadan ayrı sesler çıktı. Avrupa bürokrasisinin inanılmaz yavaşlığı ve liderlerin sadece kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünmeleri tek bir ses olmalarını önledi. Piyasaları ise hafife alır bir davranış içine girdiler. Belki de 2008 yılındaki krizin nedeni olarak gördükleri piyasa oyuncularını cezalandırmak, etkilerini azaltmak ve kendilerini onlardan üstün tutmak istediler. Dolayısıyla gelişen pazarlara sahip ülkelerin kriz deneyimlerini bir kenara bıraktılar. Hatta deneyimlerini anlatmak isteyenlere tahammül bile edemediler. Bunun başlıca nedeni Almanya’nın görüş ve tutumlarından kaynaklandı. Teknik konularda haklı ya da haksız olabilirlerdi. Para politikası ya da Avrupa Merkez Bankası’nın işlevlerine ilişkin diğer ülkelerle görüş ayrılıkları ortaya çıkabilirdi. Kanımca bunlardan da önemli etken Almanya’nın Avrupa’da tek söz sahibi ülke olma arzusuydu. Almanya, Avrupa Birliği’nde tek söz sahibi ülke olma düşünce ve isteğinden hiç vazgeçmedi. Son kriz de ona bu olanağı yarattı. Euro Bölgesi’nin ekonomik açıdan en güçlü ülkesi konumu ile gerek diğerlerini disiplin altına sokma gerekse Avrupa’yı yönetme açısından fır- Gazi ERÇEL Merkez Bankası Eski Başkanı satları değerlendirmek istedi. Bu amaca yönelik olarak istekleri yapıldıkça çözüme yaklaşır bir tutum içine girdi. Son liderler toplantısı ve krizden çıkış stratejisi 9 Aralık’ta yapılan liderler toplantısında Almanya, Avrupa’nın maliye politikasında tek ve son söz sahibi ülke olduğunu İngiltere hariç hepsine kabul ettirdi. Almanya’nın direktifleri ve yönetimdeki etkinliği ile çalışan Avrupa Merkez Bankası yoluyla para politikasına egemen olunca işi çözme yolunda adımlarını sıklaştırdı. Bir trilyon Euro tutarındaki bir kaynağı ülkelerin borçlarının çözümüne ayırdı. IMF’ye 200 milyar Euro ek kaynak verme kararını aldırdı ve onu da 'Avrupa’nın Para Fonu' haline getirdi. Avrupa Merkez Bankası’na, Avrupalı bankaların likidite gereksinimlerini karşılamak için üç yıla kadar uzanan vadelerle ve düşük faizle para verme olanağı tanıdı. Orta ve uzun vadeye yönelik şekilde AB’ye üye ülkelerin bütçe açıklarını kontrol mekanizmalarını kabul ettirdi. Nereden bakarsanız bakın, bu stratejinin iyi çizilmiş olduğu kesin. Krize çözüm bulacak nitelikler taşıyor. Ağır kamu borçlarını yüklenmiş bankacılık sistemi işler hale getirildikten sonra Avrupa’nın krizden yavaş da olsa çıkacağını düşünüyorum. Ne var ki gelinen bu aşamada dahi gelişen piyasalara sahip ülkelerin yukarıda kısaca özetlenen deneyimlerini dikkate aldıkları söylenemez. Önce hâlâ tek bir ses olamıyorlar. Bakın İngiltere’ye... Kendini olayın dışına çıkardı. IMF’ye para katkısı yapmadı. İngiltere’nin de sorunları ağır ama o çözümü kendi kurallarına göre götürüyor. Tek ses, hızlı önlemler ve piyasalarla dostluk İngiltere’yi diğer Avrupalılar’dan ayırıyor. Avrupalılar’ın süratli hareket etme yeteneklerinin zayıflığı da çizilen yolun hızla geçilmesine engel oluyor. Avrupa bürokrasisi, hukuk sistemleri, küçük ülkelerin çıkarları ve de en önemlisi yaşam standartları düşecek bazı ülkelerin yönetimleri işi ağırdan alıyorlar. Piyasalar ise krizin çözümü için oluşturulan kaynakları yeterli görmedi. Onlar daha çok para ve Avrupa’nın ortak bono çıkarıp borçları fiilen Almanya’nın üstlenmesini istiyorlar. Bu nedenle de morallerini bir türlü düzeltemiyorlar. Bizlerin alacağı dersler Burada bir başka noktanın altını çizmek istiyorum. Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi oluşturulduktan sonra iki değişik nite- likte grup ortaya çıktı. Birincisi, Kuzey Avrupa’da bulunan ülkeler. Bunlar büyüme stratejilerini, yapısal reformlar ve ücret artışlarının kontrolü üzerinden, verimliliğin ve rekabet düzeyinin artırılmasına odaklandılar. İkinci grup ülkeler ise Güney Avrupa’da bulunup büyümelerini iç tüketim ve konut sektörünü destekleme üzerine kurdular. Birinci grup göreli olarak krizden fazla yara almadan çıktı. İkinci grup ise stratejileri gereği yıllarca biriktirdikleri sorunlarının ve dengesizliklerinin faturasını şimdi ödemek durumunda kaldılar. Dolayısıyla bizim gibi ülkelerin de onlardan alacakları dersler var. Bunların başında verimliliği, rekabet düzeyini ve iç tasarruflarını artırmadan sadece iç tüketime ve konut sektörüne dayanarak büyümeye çalışmak, sorunların birikmesine neden oluyor. Hele değirmenin suyu dışarıdan geliyorsa, bu su kesildiği an büyümede de tıkanıklıklar ortaya çıkıyor. Faturayı da birileri ödüyor. İkinci ders, aynı parayı kullanan bir parasal birlikte, kamu sektörü borcunun düşüklüğü pek bir anlam ifade etmiyor. Kriz çıkınca bankacılık kanalı ile bazı özel sektör borçları kamu borcu haline dönüşüyor. Bu borçların geri ödemesini devlet istese de istemese de yüklenmek zorunda kalıyor. Kıssadan hisse: Verimliliği ve rekabetçilik düzeyini bir kenara atma! Kamu borcum az diye öğünme! Bunlar da bizim Avrupa’dan öğreneceğimiz dersler... Sayı: 381 - Ocak 2012 27 Yorum MERKEZ BANKALARININ YILI ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner’in, FED'in gerçekleştirdiği parasal genişlemeyi savunduğu 2011'in 1. çeyreğinde, Euro Bölgesi liderleri Avrupa'da nasıl kemer sıkılacağını dünya piyasalarına açıklıyordu. Aylar geçti, borç batağındaki Euro Bölgesi ülkelerinin kemer sıkmayla kurtulamayacağı ve parasal genişlemeye ihtiyaç duyulduğu görüldü. Pragmatik Amerikalılar'ın ve teorik düşünmeden ileri gidemeyen Kıta Avrupası'nın çekişmesi, dünyada emtia fiyatlarının artmasına, gelişen ülkelerin enflasyona maruz kalmasına, risk primlerinin artmasına (CDS), borsaların da sert düşüşlerine neden oldu. ABD Hazine Bakanı, Avrupa ve Amerika’nın ekonomik krize yaklaşımlarının farklı olduğunu gördüğünü ancak öncelikli konunun ekonomik büyüme olması gerektiğini sürekli savundu. Geithner, önceliği büyümeye vererek göndermelerde bulundu: “Avrupa, gelecekte daha iyi büyüme rakamlarının yakalanmasını mümkün kılacak reform ve politikaları hayata geçirme yolunda bir tercih kullanabilir." Ancak ne Geithner ne de kemer sıkma politikalarının ekonomik düzlüğe çıkılmasını geciktirmesinden kaygı duyduğunu açıklayan ABD Başkanı Barack Obama, Avrupalı liderleri ikna edebildi. ABD’nin, AB ile çeliştiği parasal genişleme konusu kendi ülkesinde de politik kutuplaşmaya neden oluyor. Uzmanlar ABD’de güçlü politik iradenin olmaması sonucunda alınan ekonomik önlemlerin makro ölçekte yarar sağlamadığını vurguluyor. Öncelikle yaşanan bu güven problemi nedeniyle büyümenin canlanmasının mümkün olmayacağı düşünülüyor. Buna karşın bu ülkenin AB’den önce büyümeye başlayacağı belirtiliyor. Bu yılın üçüncü çeyreğinde büyüme ibaresi olmadan parasal genişlemeye gidilmesi sakıncalı olabilir görüşü güven problemiyle birleşince, ortadaki paranın ABD bonolarına tekrar kayacağı sonucu da vur- Sayı: 381 - Ocak 2012 28 gulanıyor. Ne büyümeleri ülkelerine giren yabancı kaynaklara bağımlı gelişmekte olan piyasaların ne de artan üretimle büyümesine hız vermek isteyen ABD’nin arzuladığı bir durum bu. Basılan dolar miktarının artmasıyla ucuzlayan doların ise pozitif etkilerini ABD yavaş yavaş hissediyor. Harvard Üniversitesi profesörlerinden Martin Feldstein’in, düşük doların daha fazla ihracat ve ithal tüketim yerine yurtiçi tüketimini artıracağına ilişkin düşüncesi, ekonomiye yansıyor. Düşük dolar, Deere&Co ve Caterpillar Inc. gibi Amerikan üreticilerinin mallarının yabancı piyasalardaki rekabetini desteklerken, aynı zamanda ABD üretimi malların talebini de yükseltiyor. Ancak ekonomik görünüme ayrıntılarıyla baktığımızda resmin daha bulanık ol- duğunu görüyoruz. Bu yıl yüzde 6.3 değer kaybeden dolar, Bloomberg Korelasyon Ağırlıklı Döviz Endeksi'nde yer alan paralar arasında en kötü performansı gösteren para birimi oldu. Dolar, 1985'teki rekorunun da yüzde 49 altında seyrediyor. Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre ABD'nin ihracatları bu yılın ilk 6 ayında yüzde 16 büyüme kaydetti. ABD'nin büyümesi 2010'un başlarından bu yana yavaşladı. GSYH büyümesi 2010'da yüzde 3.9 olarak gerçekleşmişti; ancak bu rakam bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 1.3'te kaldı. ABD ekonomisi ilk çeyrekte ise yüzde 0.4 büyümüştü. ABD'de enflasyon kaygısı yükseldi. Akaryakıt fiyatları bir yıl öncesine göre yüzde 33 daha yüksek seyrederken, gıda ve enerji hariç tüketici enflasyonu da ikiye katlanarak yüzde 1.8'e çık- Levent OĞUZ Ekonomist mış durumda bulunuyor. Enflasyon beklentileri de yukarı yönlü bir seyir izliyor. ABD’de tüm ülkeler gibi üretip ihracatla ekonomisinde çıkış yolu araya dursun, eski FED Başkanı Greenspan'ın açıklamalarından bunun ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Greenspan, Avrupa'daki daralmanın kârlılığa ve Amerikan şirketlerinin hisse değerlerine zarar vereceğini düşünüyor. Avrupa, ABD ihracat hedeflerinin yüzde 20'sini oluşturuyor. Yurtdışı şirket kârlarının yüzde 20'si de bu bölgeden geliyor. Avrupa'nın büyüme yerine, krizi, kemer sıkma politikasıyla aşma düşüncesi, dünyada en fazla ticaretin yapıldığı iki ekonominin çıkmazı haline geldi. ABD ve Avrupa ekonomilerindeki büyüme problemlerine dikkat çeken Nobel ödüllü ekonomist Michael Spence’e göre "küresel ekonominin resesyona düşme ihtimali yüzde 50." Spence, Avrupa ve Amerika'nın birlikte düşüşe geçmesinin, Çin'deki büyümeyi de etkileyeceğini ve ondan sonra da diğer gelişmekte olan ekonomilere hızla sıçrayacağını belirtti. Spence, bu senaryonun yüzde 50 ihtimalle gerçek olabileceğinin altını çizdi. Çin'in teşvik paketleriyle yumuşatmayı başardığı 2008'deki finansal krizin aksine, bu sefer yaşanmakta olan kriz, ülkenin iç piyasalarını vurabilir. Çin'deki enflasyon oranları yüzde 6.5'lerle 3 yılın zirvesinde seyrediyor ve bu ülkenin birincil önceliği ekonominin soğutulmasına veriliyor. Bu sebeple Çin daha fazla kredi genişlemesine gitmekten uzak durmaya çalışıyor. Bu konumuyla büyüme şampiyonunun, gelişmiş ülkelerden gelen taleplerdeki kaybı telafi edecek durumda olmadığı görülüyor. İşte bu süreç, borç batağındaki ekonomilerine yön vermekte zorlanan Euro Bölgesi ülkelerinin açmazını da büyütüyor. Euro Bölgesi'ndeki borç krizi Euro Birliği'ni dağılmanın eşiğine sürüklerken, tek başına birliğin dirliğini sağlamaya çalışan Almanya'nın önünde yalnızca iki seçenek var. Yunanistan'ın Euro üyeliğini gözden çıkarmak ya da ortak tahvil çıkarılmasına onay vermek. ABD’de yaşanan parasal genişleme ve borç tavanını yükseltme konusundaki siyasi çekişmenin yarattığı güvensizlik ortamının bir benzeri kurtarıcı Almanya’nın da sorunu. Almanya'daki siyasilerin Euro Bölgesi'ni kurtarıp kurtarmamak konusunda bir karara varmaması piyasa duyarlılığında bozulmalara neden oluyor. Ekonomistler "maksat kurtarmaksa; o zaman bölgenin önünde ortak tahvil çıkarmaktan başka seçenek yok" görüşündeler. Bu güvensizlik ortamında yaşananlar oldukça dikkat çekici. Finlandiya'nın, Yunanistan'ın ikinci kurtarma paketine dahil edilmesi karşılığında teminat talep etmesiyle 2 ve 10 yıllık Yunan tahvillerinin getirisi ile Almanya'daki aynı vadeli tahvillerin getirisi arasındaki fark, Euro'nun kurulduğu 1999'dan bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Avrupa'daki bankaların borç krizini idare edecek ölçüde sermayelerinin bulunmayabileceği düşüncesiyle Yunanistan'ın sigorta primleri rekor seviyeye tırmandı. Yüksek oranda bütçe açığı bulunan ülkelere, düşük faizle piyasalara girme hakkı ve daha ucuzdan borçlanma imkânı tanıyacak olan ortak tahviller, Alman- ya Başbakanı Angela Merkel tarafından reddedildiği takdirde, Almanya’ya maliyeti 47 milyar Euro olacaktı. Bu son gelişme, merkez bankalarının attığı yanlış adımların, siyasi liderlerin kaygılarıyla yanyana geldiğinde sorunların çözümsüz hale geldiğine en güzel örneği teşkil ediyor. TCMB, yasayla çerçevesi belirlenmiş olsa da yıllarca "enflasyon hedeflemesi" dışında, para politikasını daha etkin kullanarak başka makroekonomik büyüklükleri gözetmediği için eleştirilirdi. Son bir yıldır, Merkez Bankası'nın, enflasyon hedefiyle birlikte, kamuoyu ile paylaşılan bir kur, büyüme ve cari işlemler dengesi ve kur hedeflerinin de olduğu görülüyor. Kamuoyuyla paylaştığı para politiklarında aldığı kararların bu ekonomik değişkenlere nasıl etki ettiğini anlatıyor. Çoklu hedeflerin para politikalarıyla ulaşılma ihtimalini düşük gören ekonomistler, bu noktada önemli bir risk tespit ediyor. Yeniden yapılandırılan ekonomiyle ilgili bakanların ahenkle çalışması mutlaka bu riski hafifletecektir. Ancak yaşanacak uyumsuzluk yüzünden kırılacak güven ortamında, 'bizde yok dünyada var' denilen ekonomik kriz, Türkiye’de hızla ağırlığını gösterecektir. Sayı: 381 - Ocak 2012 29 Risk/Fırsat ARAP BAHARI, TÜRKİYE'YE KIŞ OLABİLİR Mİ? Kuzey Afrika'da başlayan ve Ortadoğu'da gelişen Arap Baharı'nın, bu ülkeler için bir bahar olacağı açıkçası tartışmalı bir konudur. Bu değişimin ne kadar sürede başarılı olacağı ise hâlâ belirsizdir. Bu ülkelerde yaşayan insanları güneşli günlerden önce çok uzun bir kış beklemektedir. Siyasi ve sosyoloji konularında çalışan birçok araştırmacı, baharın gelişinin kıştan geçtiği konusunda görüşbirliğine varmış durumdadırlar. Irak'ta 2003 yılında başlayan değişimin, uluslararası desteğe rağmen hâlâ istikrar göstermediği bir gerçektir. Yakın gelecekte de bu değişimin başarıya ulaşmayacağını söylemek de bir kehanet olmayacaktır. Siyasi yapılanmalarını etnik ve mezhepsel güç odağına dayayan hiçbir sistemin de başarı şansı bulunmamaktadır. Bu süreçler nasıl gelişirse gelişsin aslolan Türkiye'nin bu durumdan nasıl çıkacağıdır. Yaşanan süreçlerin dışında kalmaya çalışsak da hem tarihi hem de bölgesel yakınlıklar sebebiyle bu mümkün olmamaktadır. Süreçlerin birebir içerisinde olmak, siyasi ve ekonomik kazanımlar getirebileceği gibi, ağır bedeller de ödetebilecektir. Sayı: 381 - Ocak 2012 30 Irak Savaşı sonrasında yaşanan olaylar, bürokrasi ve işadamları için büyük bir tecrübe kaynağı olmuştur. Savaşa hazırlıksız yakalanan bürokrasi, ülkenin yaklaşık beş senesini boşa geçirmesine yol açmış ve pazar diğer ülkeler tarafından paylaşılmıştır. ABD menşeli şirketlerin savaştan kazançlı çıkmasını anlamak mümkün olsa da Güney Kore, Norveç ve Çin gibi ülkelerin diğer büyük ortak olmaları gözardı edilmemelidir. Dikta rejimlerinden sonra ülkenin yalnızca siyasi sistemi değişmemekte, aynı zamanda sermaye de el değiştirmektedir. Dikta rejimlerinde büyük sermaye grupları tekel olduğundan diğer gruplar asla büyüyememektedir. Diktatör gidince sermaye de ülkeyi terk etmektedir. Geriye kalan küçük gruplar ise uluslararası ticareti bilmemektedir. Irak Savaşı sonrası bu durum aynen yaşanmıştır. Güney Koreli ve Çinli işadamları, muhtemel işadamlarını tespit ederek eğitmişlerdir. Irak'ta kendi ülkelerine ait ticaret ofisleri açarak, ticareti ayaklarına getirmişlerdir. Türkiye böyle bir oluşumu yıllar sonra başarabilmiştir. Arap Baharı adıyla anılan bu süreç, Irak'taki süreçle birebir aynı olacaktır. İşa- damlarımız bu süreci kazanca çevirmek istiyorlarsa, Irak tecrübelerini kullanmalarını tavsiye ediyorum. Süreçleri kazanca çevirmek için doğacak riskleri de hesaplamak gerekmektedir. Suriye'de yaşanan süreç işadamlarımız için birçok riski de içinde barındırmaktadır. Suriye yönetimi, yaşanan insan hakları ihlâllerini bir katliam değil, dışarıdan yapılan bir müdahale olarak algılamaktadır. Bu meseleyi tek başına atlatamayacağını bildiği için de, olayları mezhep boyutuna indirgemeye çalışmaktadır. İran destekli Şiiler'i ve ABD karşıtı Çin ve Rusya'yı yanına almaya çabalamaktadır. Kısmen de olsa bunu başarmış durumdadır. Şii Hilali diye nitelenen kuşak, Türkiye'yi suçlayıcı açıklamalarda bulunmaya başlamışlardır. Şii Hilali, İran, Irak, Suriye ve Lübnan'ı kapsamaktadır. Bu ülkeler Türkiye'nin Güney komşuları olup, Ortadoğu'ya açılan ulaşım yolları bu ülkelerden geçmektedir. Suriye'ye veya İran'a yapılacak bir müdahale esnasında, bu ulaşım yolları kaybedileceği gibi, muhtemel bir Şii boykotu ile de karşılaşılabilecektir. Boykotun bu ülkeler ile sınırlı kalmayacağı, Rusya'nın açıklamaları ile anlaşılmaktadır. Mete YARAR En basit anlamıyla ulaşım yollarının kaybı bile Ortadoğu'ya yapılan ticarette ulaşım maliyetini araç başına 2 bin 500 dolar artıracaktır. Bölgeye ticaret yapanlar, bu maliyeti göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Bazı Türk Cumhuriyetleri'ne yapılan ticaretin de İran üzerinden geçtiği hatırlanırsa bu ülkeler için de maliyet hesaplamasını aynen uygulayabiliriz. Durum çok karamsar gözükse de Suriye'nin boşaltacağı ticaret alanı, Türkiye tarafından doldurulabilecektir. Diğer petrol zengini ülkelerle ilişkiler artacağından, ticaret hacmi genişleyecektir. Bu cografyada dikkat edilmesi gereken ülke, Irak'tır. Irak ile yaşanacak bir ticari sıkıntı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni felç edecektir. Güney komşularımıza ait kapılardan yılda 1 milyonun üzerinde ticari araç geçiş yapmaktadır. Bu araçların, bu bölgede kullanılamaması, diğer ülkelere kaymasına yol açacak ve ulaşım sektörü ciddi bir yara alacaktır. Risk senaryoları, en kötüden iyiye doğru olmalıdır. Dikkate alınması gereken de en kötü senaryodur. Önümüzdeki birkaç sene içerisinde yukarıda bahsettiğimiz konularla ilgili olarak her şirket kendi senaryosunu hazırlamalı ve doğacak fırsatlara göre hazırlık yapmalıdır. Körfez ve Ortadoğu ülkeleri, yeniden yapılanma içinde bulunan Kuzey Afrika ülkeleri, yakın dönemin pazarları olacaktır. Daha önceki yazımda kısmen değin- meye çalıştığım devletin koç başı görevini, bu ülkelerde yapması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, emperyalist olmadan emperyal ülke olmayı öğrenmek zorundadır. Yeni pazar olacak ülkelerde, güvenlik, hukuki ve siyasi konularda işadamlarına destek vermelidir. Güvenlik, hukuk ve siyasi destek ancak devlet tarafından sağlanabilir. Bu konular aşılmadan da sermayenin bu ülkelere girmesi hatalı bir karar olacaktır. Libya'da yaşananlar, bu desteğin önemini ortaya koymuştur. Türkiye, tarihinin en büyük kurtarma operasyonunu yapmak zorunda kalmış ve şirketlerin mali kayıpları milyar dolar düzeyine ulaşmıştır. Türkiye, emperyal ülke olmak ile ilgili bir yol haritası üzerinde ilerlemektedir. Emperyal ülke olmanın en önemli ayağı, emperyal şirketlere sahip olmaktan geçmektedir. Türk şirketlerinin, dış politikanın bir parçası değil ana unsuru olduğu unutulmamalıdır. Türkiye sınırları değişmeden ancak şirketleri sayesinde büyüyebileceğini toplum olarak da algılamak zorundadır. Şirketlerimize verilecek destekler için toplumsal uzlaşı şarttır. Türkiye'de yaşayan herbir birey, zihniyet değiştirmeden asla bir üst lige çıkamayacağını bilmek zorundadır. Sayı: 381 - Ocak 2012 31 Güncel SENDİKAMIZDAN MESLEKİ YETERLİLİK SINAV VE BELGELENDİRME MERKEZİ PROJESİ Sendikamız, "Tekstil Sektörü, Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Kurulum Projesi" adını taşıyan bir çalışma başlattı. Proje kapsamında 'mesleki yeterlilik'ler hazırlanarak, 'Tekstil Sertifikasyon Merkezi' kurulacak. Tekstilde Avrupa Birliği'ne uyum süreci nedeniyle bir süredir yürüttüğü meslek standartları hazırlama çalışmalarının ilk etabını tamamlayan sendikamız yeni bir projeye daha adım atıyor. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ile yapılan protokol kapsamında, sektöre dönük 25 ayrı meslek standardı hazırlayan sendikamız şimdi de 'mesleki yeterlilik'leri hazırlayarak 'Tekstil Sertifikasyon Merkezi' kuracak. "Tekstil Sektörü, Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Kurulum Projesi" adını taşıyan çalışma; tekstil sektöründe ulusal ve meslek standartlarına ve ulusal yeterliliklere uygun olacak şekilde, sektörün ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verebilecek niteliklere sahip iş gücünü belgelendirebilecek, uluslararası standartlarda bir sistemin oluşturulması, ayrıca bu bağlamda bir sınav ve belgelendirme merkezinin kurulmasını amaçlıyor. Projenin detayları şöyle: yim ve deri sektörlerinin de yer aldığı öncelikli 11 sektör belirlenmiş ve söz konusu sektörlerde faaliyet gösteren toplam 26 hibe faydalanıcısı kurum, UYEP Hibe Projesi'ne dahil edilmiştir. Tekstil sektörünün en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olarak Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası (TTSİS), işçi-işveren arasında verimli bir çalışma ilişkisi yaratmak, nitelikli ve verimli bir işgücü ile güvenli ve kaliteli bir çalışma ortamı oluşturmak misyonuyla Voc-Test Hibe Programı’na “Tekstil Sektörü, Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Kurulum Projesi” başlığıyla başvuruda bulunmuş ve 22 Mart 2011 tarihinde hibe almaya hak kazanmıştır. UYEP PROJESİ: “Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi’nin” (UYEP) genel amacı, iş piyasası ihtiyaçlarına uygun örgün ve yaygın mesleki eğitim ve öğretim verilmesini sağlamak, hayat boyu öğrenmeyi desteklemek, eğitim ve istihdam arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve Avrupa Yeterlilik Çerçevesi ile uyumu kolaylaştırmaktır. Söz konusu proje, Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun (MYK), kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesini ve ulusal yeterlilik sistemini destekleyen, meslek standardı hazırlayan, yeterlilik geliştiren ve sınav ve belgelendirme işlevi gören sürdürülebilir merkezlerin oluşturulmasını sağlamak amacıyla 5 Ekim 2010 tarihinde başlamış olup 3 MaMesleki Sertifikasyon Süreci yıs 2013 tarihinde sona erecektir. UYEP Projesi ile ulaşılması kararlaştırılan en önemli hedeflerin başında 'sınav ve belgelendirme işlevi gören sürdürülebilir merkezlerin oluşturulması' gelmektedir. Bu kapsamda 'VOC-Test Merkezleri' başlıklı bir hibe programı planlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Ulusal Yeterlilik Sistemi için aralarında tekstil/hazır gi- Sayı: 381 - Ocak 2012 32 MESLEK STANDARTLARI: Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK), 5544 Sayılı Kanun’la kurulmuş, Avrupa Birliği ile uyumlu ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmekle görevlendirilmiştir. MYK, ulusal yeterlilik sisteminin ilk aşaması olan meslek standartlarını, her sektörde gerekli bilgi deneyim ve alt yapı gibi kriterleri göz önüne alarak yaptığı değerlendirme ertesinde yine sektör kurum ve kuruluşlarına hazırlatmaktadır. Örme Meslek Dalı (14 Eylül 2010 tarih ve 27699 Sayılı Resmi Gazete); 1. Atkılı Örme Operatörü (Seviye 2) 2. Çözgülü Örme Operatörü (Seviye 3) 3. Örme Operatörü (Seviye 4) Ulusal Meslek Standardı (UMS), bir mesleğin başarı ile icra edilebilmesi için Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından kabul edilen gerekli bilgi, beceri, tavır ve tutumların neler olduğunu gösteren asgari normdur. Dokuma Meslek Dalı (07.06.2011 tarih ve 27881 Sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete); 1. Çözgü Operatörü (Seviye 3) 2. Tahar Operatörü (Seviye 3) 3. Dokuma Operatörü (Seviye 3) 4. Dokuma Operatörü (Seviye 4) 5. Dokuma Sorumlusu (Seviye 5) Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, Ocak 2009 ayında MYK ile gerçekleştirilen protokol kapsamında tekstil meslek dalında yer alan 31 meslek dalıyla ilgili olarak meslek standardını hazırlamak üzere MYK tarafından yetkilendirilmiştir. Aralık 2011 itibariye yayımlanmış olan 206 meslek standardının 25’i Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından hazırlanmıştır. Resmi Gazete’de yayımlanmış ulusal meslek standartları İplik Meslek Dalı (11 Aralık 2009 tarih ve 27429 Sayılı Resmi Gazete); 1. Ön İplik Operatörü (Seviye 3) 2. Ön İplik Operatörü (Seviye 4) 3. İplik Bitim İşleri Operatörü (Seviye 2) 4. İplik Eğirme Operatörü (Seviye 2) 5. İplik Operatörü (Seviye 4) Terbiye Meslek Dalı (5 Temmuz 2010 tarih ve 27632 Sayılı Resmi Gazete); 1. Ön Terbiye Operatörü (Seviye 3) 2. Ön Terbiye Operatörü (Seviye 4) 3. Boyama Operatörü (Seviye 3) 4. Boyama Operatörü (Seviye 4) 5. Şablon Operatörü (Seviye 3) 6. Varyant/Baskı Boya Mutfağı Elemanı (Seviye 3) 7. Baskı Operatörü (Seviye 4) 8. Baskı Operatörü (Seviye 5) 9. Bitim İşlemleri Operatörü (Seviye 3) 10.Bitim İşlemleri Operatörü (Seviye 4) Dokusuz Yüzey (Non-woven) Meslek Dalı (14 Eylül 2010 tarih ve 27699 Sayılı Resmi Gazete); 1. Dokusuz Yüzey Operatörü (Seviye 4) 2. Dokusuz Yüzey Operatörü (Seviye 5) Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi ve mesleki yeterlilikler Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi (UMYS), ulusal ve uluslararası meslek standartlarını temel alarak teknik ve mesleki eğitim standartlarının ve yeterliliklerin geliştirilmesi, uygulanması ve bunlara ilişkin akreditasyon, yetkilendirme, denetim, ölçme, değerlendirme ve belgelendirmeye ilişkin kuralları ve faaliyetleri düzenleyen sistemdir. UMYS’yi kurmak ve işletmek görevi 5544 Sayılı Kanun'la MYK’ya verilmiştir. Eğitim ile istihdam arasında doğru ilişkiyi kuran, uluslararası kıyaslanabilirlik altyapısı oluşturan, nitelikli işgücüne erişimi kolaylaştıran, mesleki yeterliliklerin değerlendirilmesinde geçerlilik, güvenilirlik ve şeffaflığı sağlayan, ilerleme yollarını daha açık hale getiren ve kariyer hareketliliğini destekleyen, önceki öğrenmeyi tanıyan, istihdamı, verimliliği ve ulusal rekabet gücünü artıran bağımsız, şeffaf ve kalite güvencesi sağlanmış bir sistemdir. Kısacası ulusal yeterlilik; yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarınca yapılan değerlendirmelerle tespit edilen ve MYK tarafından onaylanarak ulusal yeterlilik çerçevesine yerleştirilen, bireyin sahip olması gereken bilgi, beceri ve yetkinliktir. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, Ocak 2010 ayında MYK ile gerçekleştirilen protokol kapsamında öncelikle iplik meslek dalında yer alan 5 meslekte, ardından da Resmi Gazete’de yayımlanan tekstil alanındaki diğer mesleklerin yeterliliklerini hazırlamak üzere MYK tarafından yetkilendirilmiştir. Aralık 2011 itibariyle yayımlanmış 49 mesleki yeterliliğin 5 adedi sendikamız tarafından hazırlanmıştır. Sendikamızca hazırlanan, yayımlanmış ulusal yeterlilikler İplik Meslek Dalı Ön iplik operatörü (Seviye 3) Ön iplik operatörü (Seviye 4) İplik operatörü (sSeviye 4) İplik eğirme operatörü (Seviye 2) İplik bitim işleri operatörü (Seviye 2) Sayı: 381 - Ocak 2012 33 Güncel - Nitelikli işgücüne erişimi kolaylaştıran, - Mesleki yeterliliklerin değerlendirilmesinde geçerlilik, güvenilirlik ve şeffaflığı sağlayan, - Kariyer hareketliliğini destekleyen, - Önceki öğrenmeyi tanıyan, - İstihdamı, verimliliği ve ulusal rekabet gücünü artıran, - Bağımsız, şeffaf ve kalite güvencesi sağlanmış bir sistem oluşturulacaktır. Proje kapsamında yeterlilikleri hazırlanacak meslekler Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Kurulumu Projesi Tekstil sektöründe yer alan meslek standartları ve yeterliliklerin hazırlanması sürecinde aktif olarak rol alan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın Voc Test Hibe programı kapsamında hazırlamış olduğu ve toplam 24 ay sürecek olan proje, 22 Mart 2011 tarihinde Merkezi Finans ve İhale Birimi tarafından onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. Proje kapsamında İstanbul merkezli bir sınav ve belgelendirme merkezi kurulacak, söz konusu merkeze paralel olarak Adana, Kayseri ve Çerkezköy’de oluşturulacak birimlerde de pratik ve teorik sınavlar gerçekleştirilecektir. Proje kapsamında terbiye meslek dalında 10 mesleğin yeterlilikleri hazırlanacaktır. İplik meslek dalındaki tüm meslekler + terbiye meslek dalında ilk 6 meslek için deneme sınavları ve belgelendirme süreçleri tamamlanacaktır. Amaç, tekstil sektöründe ulusal ve meslek standartlarına ve ulusal yeterliliklere uygun olacak şekilde, sektörün ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verebilecek niteliklere sahip iş gücünü belgelendirebilecek, uluslararası standartlarda bir sistemin oluşturulması, ayrıca bu bağlamda bir sınav ve belgelendirme merkezinin kurulmasıdır. Tekstil sektöründe çalışanların ulusal yeterliliklere uygun mesleki yeterlilik sertifikalarını edinmelerini sağlayacak söz konusu sınav ve belgelendirme merkezinde ilk planda, tekstil sektöründe yer alan 11 ayrı meslek dalında sertifikasyon sınavının yapılması öngörülmektedir. Bu kapsamda, en az 440 kişi deneme sınavına girecek ve sınavda başarılı olanlara sertifikaları verilecektir. TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu) akreditasyonu tamamlandıktan sonra bu belgeler, MYK (Mesleki Yeterlilik Kurumu) tarafından da resmen onaylanacak ve belge sahibi 6111 Sayılı Torba Kanun çerçevesinde öngörülen teşviklerden faydalanacaktır. Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezleri’nin kurulumu ve hayata geçirilmesi ile - Eğitim ile istihdam arasında doğru ilişkiyi kuran, Sayı: 381 - Ocak 2012 34 Terbiye meslek dalında yer alan aşağıdaki mesleklerde yeterlilikler hazırlanacaktır. Ön Terbiye Operatörü Seviye 3 Ön Terbiye Operatörü Seviye 4 Boyama Operatörü Seviye 3 Boyama Operatörü Seviye 4 Şablon Operatörü Seviye 3 Varyant/Baskı Boya Mutfağı Elemanı Seviye 3 Baskı Operatörü Seviye 4 Baskı Operatörü Seviye 5 Bitim İşlemleri Operatörü Seviye 3 Bitim İşlemleri Operatörü Seviye 4 Proje kapsamında sınav ve belgelendirme yapılacak meslekler Proje kapsamında; iplik meslek grubunda 5, terbiye meslek grubunda 6 meslek olmak üzere toplamda 11 meslek, mesleki yeterlilikleri belgelendirilecektir. Söz konusu meslekler aşağıda sıralanmıştır: İplik Meslek Dalında; Ön İplik Operatörü (Seviye 3) Ön İplik Operatörü (Seviye 4) İplik Bitim İşleri Operatörü (Seviye 2) İplik Eğirme Operatörü (Seviye 2) İplik Operatörü (Seviye 4) Terbiye Meslek Dalında; Ön Terbiye Operatörü (Seviye 3) Ön Terbiye Operatörü (Seviye 4) Boyama Operatörü (Seviye 3) Boyama Operatörü (Seviye 4) Bitim İşlemleri Operatörü (Seviye 3) Bitim İşlemleri Operatörü (Seviye 4) Proje kapsamında tamamlanacak önemli çalışmalar - Terbiye meslek dalında yer alan 10 meslekle ilgili yeterliliklerin tamamlanması, - İplik meslek dalında yer alan 5 mesleğin sınav ve belgelendirme sürecinin tamamlanması, - Terbiye meslek dalında yer alan 6 meslekle ilgili sınav ve belgelendirme sürecinin tamamlanması, - TÜRKAK akreditasyon sürecinin tamamlanması, - Sınav ve Belgelendirme Merkezi fiziki ve teknik altyapısının kurulması • Psikoteknik: Teorik sınavın paralelinde kişilerin temel becerilerinin ölçülmesine yönelik olarak psikoteknik testleri yapılacaktır. Baraj testlerinin sektörel norm değerlerinin tespitine yönelik olarak her meslekte en az 50 denek üzerinde gerekli testler yapılacaktır. • Pratik Sınav: Teorik ve Baraj testlerinde başarılı olmuş adaylar katılabilecektir. Pratik sınavlar, Adana, Kayseri, Çerkezköy METEM’lerde gerçekleştirilecektir. Pratik sınav değerlendirme kriterlerinin tespitine yönelik olarak Adana, Kayseri, Çerkezköy METEM’lerde muhtelif çalışmalar yapılmaktadır. Soru Bankaları: Teorik sınavlarda kullanılmak üzere soru bankaları oluşturulacaktır. Bu kapsamda Adana, Çerkezköy ve Kayseri’de ‘Ölçme Değerlendirme Teknikleri Soru Bilgi Bankası Hazırlama Teknikleri’ eğitimi gerçekleştirilmiştir. Sınav ve belgelendirme sistemi Kişinin bilgi, beceri ve yetkinliklerini tanımlamanın en doğru yollarından biri kendi uzmanlık alanları ile ilgili olarak yetkin kuruluşlar aracılığıyla alacakları sertifikalardır. Bu sertifika aracılığıyla kişiler, mesleki bilgi ve beceri düzeylerini, istihdam edilme aşamasında işverene karşı kolaylıkla belgelendirebileceklerdir. Takip eden dönemde özellikle uluslararası alanda geçerliliği kabul edilmiş bir sertifika edinilmesi durumunda, farklı ülkelerde mesleki yeterliliklerini rahatlıkla ispatlama imkânı doğacaktır. En az ilköğretim mezunu olan adaylar, Voc-Test Hibe Programı kapsamında sendikamız öncülüğünde kurulacak olan “Sınav ve Belgelendirme Merkezinde” teorik ve pratik sınavlara girebilecek, sınavlarda belirli bir başarı puanının üzerine çıkan adaylara sertifika verilecektir. Sınavlar, 3 aşamalı olarak gerçekleştirilecek, sertifika almak üzere sınav ve belgelendirme merkezine başvuran adaylar teorik, pratik, psikoteknik testlere tabii olacaklardır. • Teorik sınav: Bilgisayar üzerinden, çoktan seçmeli olarak kurgulanacaktır. Teorik sınavla ilgili olarak bir sınav yazılımı hazırlanmaktadır. Proje kapsamında teorik sınavlarda kullanılmak üzere her meslek dalında en az 300 sorudan oluşan soru bankaları hazırlanacaktır. Proje kapsamında METEM’ler Projenin arka plandaki en önemli amaçlarından biri, her üç ilde yer alan METEM’lerin sınav ve belgelendirme sistemi içinde en etkin ve verimli şekilde yer almasıdır. Bu bağlamda, pratik ve teorik sınavların gerçekleştirileceği METEM’lerin (Adana, Kayseri, Çerkezköy), tekstil sektöründe kendi illerinin yanı sıra yakın coğrafyadan gelecek talepleri de karşılayabilecek şekilde konumlandırılması planlanmaktadır. Okullarımızda kurulu makine parkı ve sahip olunan deneyim, belgelendirme açısından önemli bir avantaj olarak görülmektedir. Beklenen proje çıktıları Uluslararası akreditasyonu tamamlanmış bir sınav ve belgelendirme sistemi ve merkezi kurulmuş olacaktır. Kurulan merkez çerçevesinde İstanbul, Tekirdağ, Kayseri ve Adana illerindeki tekstil sektörü çalışanlarının yanı sıra yakın coğrafyadaki kişiler de bu merkezlerde belgelendirileceklerdir. 11 Meslek Dalı ile ilgili belgelendirme süreci tamamlanmış olacaktır. En az 440 kişinin deneme sınavları tamamlanmış, başarılı olanlara sertifikaları verilmiş olacaktır. TÜRKAK akreditasyonu tamamlandıktan sonra bu belgeler, MYK tarafından da resmen onaylanacak ve belge sahibi 6111 Sayılı Torba Kanun çerçevesinde öngörülen teşviklerden faydalanacaktır. Proje hakkında ayrıntılı bilgi için: www.tekstilsertifikasyon.com Sayı: 381 - Ocak 2012 35 Güncel SÖKTAŞ'TAN TÜRKİYE'DE BİR İLK Sektörde 40’ıncı yılını kutlayan Söktaş, ürettiği Türkiye’nin ilk uzun elyaflı pamuğundan ipek görünümlü kumaş yaptı. ‘Meander 71’ adı verilen kumaş, sektörde inovasyona yönelik çalışma yapan üreticilerin başarısını bir kez daha ortaya koydu. Avrupa'nın en büyük gömleklik kumaş üreticisi Söktaş, kuruluşunun 40'ıncı yılında inovasyon alanında önemli bir başarıya imza attı. Pamuk Araştırma Enstitüsü ile yaptığı ortak çalışma sonunda Türkiye'nin ilk uzun elyaflı pamuğunu üreten Söktaş, 40'ıncı yıl anısına bu pamuktan ipek görünümlü kumaş yaptı. Söktaş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Muharrem Kayhan ve Hilmi Kayhan'ın Söktaş Pera Desing Center'de 19 Aralık 2011'de düzenlediği toplantıda verilen bilgiye göre geliştirilen pamuğa ve kumaşa Menderes Ovası'nın antik adı ve Söktaş'ın kuruluş tarihi olan 1971 yılından esinlenerek 'Meander 71' adı verildi. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası 2. Başkanı da olan Muharrem Kayhan toplantıda yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yıllardır uzun elyaflı pamuğu ithal ettiğini belirterek, yaptıkları üretimi anlatırken "Pamuğu adeta evlat edindik. Tarladan başlayıp nihai kumaşa giden bir üretim yaptık. Yeni ürünün en önemli özelliği ince elyaflı ve ipeksi olması" dedi. Kayhan, 1978'lerde de uzun elyaf pamuk denemesi yaptıklarını ancak o dönemde başarısız olduklarını da hatırlatarak, ürettikleri yeni ürünün Mısır Giza pamuk türüne güçlü bir rakip olacağını söyledi. Söktaş Grubu'nun faaliyetleri hakkında da bilgi veren Muharrem Kayhan halen Söke ve Hindistan'da üretim yaptıklarını belirterek, sadece Türkiye'den yaptıkları ihracatın 55 milyon dolar olduğunu söyledi. 850 kişinin çalıştığı Hindistan'daki fabrikanın ise cirosunun 35 milyon dolara ulaştığını söyleyen Kayhan bu ülkede beklentilerinin üzerinde bir başarı yakaladıklarını belirtti. Kayhan, "Hindistan’da Türk üretici ‘Avrupalı’ olarak algılanıyor. İşin gerçeği de bu, biz Hindistan’a göre Avrupalıyız. O nedenle de kumaşlarımız büyük ilgi görüyor" dedi. 2007’de Hindistan’da yatırım yapmaya başladıklarında ihracat ağırlıklı bir faaliyet yürütmeyi planladıklarını kaydeden Kayhan, “İç pazarda bu kadar talep göreceğimizi düşünmemiştik. Şu anda Hindistan’daki üretimimizin yüzde 30’unu ihraç ediyoruz. Yüzde 70’ini iç pazara veriyoruz. Hindistan’da markalaşmaya başladık" diye konuştu. Hindistan’ın çok büyük bir pazar olduğunu söyleyen Muharrem Kayhan, 2 yıllık deneyimini şöyle özetledi: "Hindistan’da 1.2 milyar insan yaşıyor. Bunun 150 milyonu bizim kumaşlarımızı istiyor. Bu, çok müthiş bir pazar, demek. Hindistan’da, Türkiye’de 30-40 yıl önce olduğu gibi kumaş hâlâ perakende olarak satılıyor. İnsanlar kumaşçıya gidip gömleklik, elbiselik kumaş alıyor. Düğünlerde hediye olarak hâlâ kumaş veriliyor. Dolayısıyla son tüketici bizi tanımaya başladı. Hindistan’da Söktaş’ı bilenlerin sayısı, Türkiye’den fazladır. Bayilerimiz aracılığıyla reklam yapmaya da başladık." Sayı: 381 - Ocak 2012 36 Tasarım ve inovasyonla yakalanan farkla, tekstil sektörünün daha da büyüyeceğini söyleyen Muharrem Kayhan, "Söktaş Tekstil bünyesinde Ar-Ge merkezi kurmak üzere başvuruda bulunmak için hazırlıklarımız devam ediyor. Zaten şirkette Ar-Ge faaliyetlerimizi sürdürüyorduk. Şimdi Söke’deki fabrikamızda tüm bu çalışmalarımızı bir merkezde toplayacağız" diye konuştu. İthalata vergi tartışmalarına da değinen Muharrem Kayhan, kumaş ithalatında bugüne kadar çok büyük haksızlık yaşandığını belirterek, "Tekstil sektörünü bir zincir olarak görmek lazım. 5 yıldır iplik ithalatında koruma vardı. Kumaş ve hazır giyimde koruma yoktu. Bütün bunlar her yıl Türkiye’ye 10 Söktaş ya da 20 Söktaş kadar kumaşa maloluyordu" dedi. Kumaş ithalatına koruma getirilmesi için iki yıl uğraştıklarını kaydeden Kayhan, koruma geldi, diye kumaş fiyatlarında artış olduğu yönündeki şikâyetlere katılmadığını söyledi. Muharrem Kayhan, Söktaş'ın sadece tekstil değil, Efeler Çiftliği'nde ürettiği süt ürünleri markası Moova ile de raflarda yerini aldığını belirtirken, müşterileriyle rekabet etmeme kararı aldıkları için bu yüzden gömlek üretmeyeceklerini belirtti. YÜNSA, YÜZDE 20 BÜYÜME HEDEFLİYOR Sendikamız üye işyerlerinden Yünsa, yeni yılda büyüme hedefini yüzde 20 olarak açıkladı. Yünsa Genel Müdürü Cem Çelikoğlu, bir sumo güreşçisi gibi iri ve çevik olduklarını ifade ederek, yeni hedeflerinin Çin, Japonya ve Kore gibi pazarlarda büyümek olduğunu söyledi. Türkiye'nin tekstildeki öncü firmalarından Yünsa, 2012 için büyüme tahminini yüzde 20'ye çıkardı. Yeni pazarlara açılmayı hedefleyen şirket, bu yıl, Çin, Japonya ve Kore gibi pazarlarda büyümeyi planlıyor. 2008 yılında yaşanan krizden sonra yünlü tekstil sektöründe çok şeyin değiştiğini belirten Yünsa Genel Müdürü Cem Çelikoğlu, "Çin ve Hindistan gibi ülkeler dünyadaki değişen bu trende cevap veremedi. Bu da bize ve bizim gibi firmalara talebi çok artırdı" dedi. Çelikoğlu, "Son 20-25 yıldır yünlü tekstilde bayrağı İtalya taşıyordu. Ancak son 5-10 yıldır birçok şey değişti. Dünyada 'Fast fashion' trendi başladı. Zara'nın öncülüğündeki bu akım, sürekli yeni koleksiyon ve üretimi de beraberinde getirdi. Sektördeki kırılma noktası da bu oldu. Çünkü Çin, bunu tedarik edecek üretim ve yeni koleksiyon yaratma hızına sahip değil. Ayrıca yuanın aşırı değerlenmesi, artan sanayi yatırımlarıyla birlikte ülkede elektrik ve su sıkıntısının yaşanması, üretimin aksamasına neden oldu. Bu da Avrupalı üreticinin gözünde Çin'in cazibesini yitirmesine neden oldu. Böylece Avrupa, kendisine yeni bir adres aramaya başladı" dedi. Bu noktada da Türkiye'de değişim ve dönüşümü gerçekleştirmiş firmaların öne çıkmaya başladığına işaret eden Cem Çelikoğlu, şöy- le devam etti: "Yeni tasarım yapan, Ar-Ge'ye önem veren ve yeni koleksiyon yaratan firmalar Avrupa'nın yeni adresi olabilir. Biz, son 10-15 yıldır sürekli büyüyoruz. Şu anda kapasite olarak yıllık 12.5 milyon metreye geldik. Bu, Avrupa'daki en büyük kapasite. Dünyada ise ilk beş içinde yer alıyoruz. Doluluk olarak, 3-4 ay sonrasını planlıyoruz. Bu noktada, 2012'yi çok iyi görüyoruz, yüzde 20 büyüme görüyoruz. Japonya, Brezilya, Kore ve Çin'de yaklaşık yüzde 100 büyümeyi planlıyoruz." Avrupa'daki krizin kendilerini etkilemediğini, çünkü 2012 iş bağlantılarının neredeyse yarısına yakınını tamamladıklarını anlatan Cem Çelikoğlu, Avrupa'yı ikiye ayırdıklarına dikkat çekerek, "Almanya ve kuzeyinde en ufak bir sorun görmüyoruz. Akdeniz ülkelerinde ise İspanya, İtalya ve Yunanistan'da sorun var. Bizim Yunanistan'la zaten işimiz yok. İtalya ve İspanya'da ise üst segmentte çalıştığımız için sorunu kolay aşıyoruz. Çünkü Armani, Max Mara, Hugo Boss gibi firmalarla çalışıyoruz. Bu şirketler de bütün dünyaya satış yapıyor. Bunların sadece İtalya ile derdi yok. Sonuçta müşterileriniz global şirketlerse onların etkilenmesi de çok az oluyor" dedi. Çelikoğlu, Avrupa'daki kriz söylentilerinin bir avantaj da yarattığını söyledi. Kriz söylentilerinin Avrupa'daki üreticiyi yeni alternatiflere ittiğine işaret eden Cem Çelikoğlu, Avrupalı üreticilerin artık İtalya yerine, onun gibi üretim yapan Yünsa'ya yöneldiklerini, aşırı bir talep almaya başladıklarını söyledi. Japonların daha önce İtalya'dan alım yaptıklarını belirten Çelikoğlu, "Japonlar üst segmentin tamamını İtalya'dan alıyorlardı. Ama artık Japonlar, İtalya benzeri kaliteyi, yüzde 10-15 daha az fiyatla Yünsa'dan bulabildiklerini görüyorlar" şeklinde konuştu. Cem Çelikoğlu, önümüzdeki yıl yaklaşık 8-10 milyon dolar yatırım yapacaklarını da söyledi. İlk etapta üretim hedeflerinin 16 milyon olduğunu söyleyen Çelikoğlu, orta vadede 25 milyon metreye çıkacaklarını anlattı. Tekstilde yeni koleksiyon yaratan firmalara talebin artmaya başladığına dikkat çeken Çelikoğlu, "Biz de sumo güreşçisi gibi diyoruz ki, hem çok iriyiz hem de çok çeviğiz. Öyle olunca tüm bu taleplere cevap vermeye başladık. Biz, İngiltere'de ithal edilen yünlü tekstilde yüzde 25 pazar payına sahibiz. Almanya'da ithal ürünlerde neredeyse pazar lideriyiz" dedi. Sayı: 381 - Ocak 2012 37 Enerji TÜRKİYE-AZERBAYCAN'IN YENİ PROJESİ: TRANS-ANADOLU DOĞALGAZ HATTI İki ülke arasındaki iş birliği bu kez doğalgaz boru hattı ile pekişiyor. Azerbaycan’dan çıkarak İzmir’e gelecek olan doğalgaz boru hattıyla 17 milyar metreküpe yakın gazın taşınması planlanıyor. Kamuoyuna ilk kez Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR Başkanı Rövnag Abbullayev’in duyurduğu Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP), yılın son aylarında atılan 2 ayrı imzayla hayata geçiyor. İmzalardan ilki Türk-Azeri ortaklığıyla İzmir’de, 25 Ekim'de Star Rafinerisi'nin temel atma töreninde, diğeri ise 26 Aralık'ta Ankara'da atıldı. Maliyeti yaklaşık 6 milyar dolar olarak belirlenen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı ile İzmir Limanı’na 16-17 milyar metreküp Azeri doğalgazı taşınması planlanıyor. 25 Ekim'deki imza töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, Dağlık Karabağ işgalinin sona ermesi için Azerbaycan ile omuz omuza savaşmaya devam edecektir" dedi. Erdoğan’ın bu sözlerle Azerbaycan’ın dışlandığı hissini silmeyi amaçladığı ifade edildi. 2017 yılında tamamlanması beklenen proje, 'Güney Koridoru' kapsamında Avrupa pazarlarına doğalgaz taşıyarak, enerji arzında çeşitlilik sağlayıp, kıtanın, Rus gazına bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. İki ülke ayrıca kısa ve uzun vadeli doğalgaz fiyatları, geçiş ücretleri ve doğalgazın Avrupa pazarlarına hangi yollardan ulaştırılacağı konularında da anlaşma sağladı. Enerji uzmanlarına göre, Trans Anadolu Boru Hattı Anlaşması, Türkiye ile Avrupa’yı birbirine bağlaması planlanan diğer Sayı: 381 - Ocak 2012 38 boru hattı projesi süreçlerine de bir hareket getirebilir. Söz konusu projeler arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya (ITGI) Boru Hattı, Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) ve yanı sıra Türkmenistan’daki büyük çaplı doğalgaz rezervlerini kaynak yapması beklenen Nabucco projesi de yer alıyor. Bir yetkili "SOCAR liderliğinde başlayacak olan bu projeye, daha sonra bir Türk ortak gelme olasılığı var. Azerbaycan ve Türkiye dışındaki ortakların da daha sonra katılması söz konusu" dedi. Abbullayev açıklamıştı: Çalışmalar başladı Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR Başkanı Rövnag Abbullayev, projeye ilişkin ilk bil- giyi 3. Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada verdi ve Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol ve Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hatlarının çalışması ile kardeş ülkelerin bölgedeki öneminin daha da arttığına işaret etti. Azerbaycan'ın ekonomik ve finansal açıdan güçlenmiş bir devlet olduğunu ifade eden Abbullayev, SOCAR'ın da ülke ekonomisinin gelişmesinde çok önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti. İki ülke arasındaki enerji ittifakının 'Güney Gaz Koridoru' projesinin gerçekleşmesine yol açtığını ifade eden Abbullayev, şunları söyledi: "Bu iddialı fakat stratejik açıdan karşılaştırmasız bir proje olarak Avrupa'nın enerji güvenliği bakımından çok önem taşıyor. Bildirmek isterim ki biz, Türk kardeşlerimizle anlaşarak yeni Transit Gaz Boru Hattı Projesi'nin gerçekleştirilmesine artık başladık. Böylece temeline ilk taşı koyduk. Azerbaycan ve Türkiye, Anadolu'nun Doğu sınırından başlayıp Batı sınırına kadar uzanan ve burada ilk defa adını açıklayacağım ‘Trans Anadolu Gaz Boru Hattı Projesi'nin çalışmalarına başladı. Böylece Azerbaycan'ın zengin gaz potansiyeli uzun vadede Türkiye ve Avrupa pazarlarında çıkarılacaktır ve bu iki kardeş devletin büyük bir başarısıdır." Türkiye ile Azerbaycan'ın ortak olarak üzerinde anlaştıkları bütün projeleri başarılı bir şekilde hayata geçirdiklerini anımsatan Abbullayev, "Eminim ki Trans Anadolu Boru Hattı projesi de bunun en başarılı örneği olacaktır" dedi. Yeni bir eşik SOCAR Uluslararası Yatırımlar Sorumlusu ve Petkim Yönetim Kurulu Başkanı Vagif Aliyev ise Türkiye ve Azerbaycan arasında 25 Ekim'de İzmir'de imzaları atılan anlaşmalar paketinin iki ülke işbirliğinde yeni bir eşik olacağını belirterek, "Bu boru hattıyla Şahdeniz 2 kaynağının ve diğer Azeri kaynaklarının hem Türkiye ihtiyaçları hem Avrupa'ya geçişi için imkânlar yaratmak istiyoruz. Bu projede Azeri tarafını SO- CAR, Türkiye tarafını da muhtemelen BOTAŞ temsil edecek. Ama diğer Türk şirketlerinin de bu projenin içinde olabilmesi mümkün. Bizim liderliğimizde bu boru hattının çalışmalarına başlayacağız. Sonradan uluslararası şirketlerin bu boru hattına dâhil olmasına bakacağız. İlk etapta Türkiye-Azerbaycan ortaklığı olacak" dedi. 2012'nin haziran ya da temmuz ayında şirketin kurulması, fizibilitenin tamamlanması gibi öncül çalışmaları tamamlamak niyetinde olduklarını belirten Aliyev, "Fazla zaman kaybetmek istemiyoruz. Çünkü Şahdeniz 2 kaynağından ilk gazın 2017'de üretilmesi planlanıyor. Trans Anadolu'nun da 2017'de çalışır olması lazım" diye konuştu. Masadaki üç proje Trans Anadolu Boru Hattı (TANAP) Projesi'nin 6-7 milyar dolara mal olacağının tahmin edildiğini, projenin Avrupa enerji güvenliği açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Aliyev, Azeri kaynaklarının Avrupa'ya transferi konusunda daha önce planlanan Nabucco projesi konusunda bazı çözülemeyen noktalar bulunduğunu belirtti. "Bir gaz üreticisi ülke olarak kendi geleceğimizi yalnız bu projeyle bağlayamazdık, daha geniş ve çeşitli seçeneklere bakmak zorundaydık" diyen Aliyev, "TANAP Projesi'ni, Nabucco'ya karşı konulmuş bir proje gibi düşünmüyoruz. Bugün artık masa üzerinde üç proje var. Bu projelerin fizibilite çalışmaları yapılacak. Hangi projenin bizim için avantajlı olduğunu görüp karar vereceğiz" dedi. Aliyev, "Size göre hangisi daha avantajlı" sorusu üzerine, "Trans Anadolu'yu biz doğurduk. Bu bizim için daha yapılabilir görülüyor. Türkiye tarafıyla bu konuda uzun süredir görüşüyorduk ve uzlaştık. Hem üretici taraf hem tüketici taraf mutlaka kaynaklarını çeşitlendirmenin yollarını arıyor. Türkiye bu konuda çok büyük problemi olan bir ülke de- Sayı: 381 - Ocak 2012 39 Enerji ğil. Birkaç kaynaktan gaz alıyor. Ama ekonominin gelişmesiyle 5-10 yılda daha fazla gaz tüketeceği için güvenli kaynaklardan gaz temini çok önemlidir. Biz de bu konuda öz katkımızı yapmak istiyoruz'' diye konuştu. Azeri-Türk iş birliği neden önemli? ŞAHDENİZ GAZI BATI'YA AKACAK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR ile gerçekleştirilecek "Trans Anadolu Gaz Boru Hattı" projesine ilişkin yaptığı açıklamada, projenin Azerbaycan ile birlikte dizayn edildiğini söyledi. Bunun aynı zamanda Nabucco’nun, Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğalgaz Boru Hattı Projesi (ITGI) ve Trans Adriyatik Projesi’nin (TAP) yapılabilirliklerini ve yatırım maliyetlerini kolaylaştıracak bir proje olacağını ifade eden Yıldız, şunları söyledi: "Yapılması tereddütlü görülen, kaynak problemi olan bu projelerde karar verme mekanizması belki de kolaylaştırılacak. Ana tema şudur; öncelikle bu Şahdeniz gazı her halükarda Batı'ya aktarılacaktır, bunun anlamı budur. Eğer şu veya bu gerekçe ile bu dediğimiz projeler Gürcistan sınırında verdikleri tarife tekliflerinden dolayı bunu alamayacaklarsa, Bulgaristan, Yunanistan sınırlarında bunu alma ihtimalleri olacaktır. Bu açıdan böyle bir çözüm bulduk. Bu, AB üyesi ülkelerin aslında doğalgazdaki arz güvenliği ile ilgili problemlerin çözümünün bir parçası olacak. Bunu hızlandırmak adına yapılan bir iştir ve ileri bir adımdır. Türkiye üzerine düşeni yapması gerekenden daha ileri bir adımla yapmıştır." Çözülemeyen her problemin yeni alternatif anlayışını doğurduğunu dile getiren Yıldız, şu görüşleri paylaştı: "Biz özellikle ortağı olduğumuz Nabucco’nun, ön anlaşmalarını imzaladığımız ITGI ve TAP’ın bir şekliyle gerçekleşmesini istiyoruz. Ama bunun seçimini yapacak olan kaynak ülkelerdir. Türkiye, üzerinden bu gazın taşınmasını öngören çalışmayı yapmıştır ve bununla alakalı bu misyonunu başarıyla tamamlamıştır. Ama bu projelere kaynak bulma probleminin çözüm noktası tek başına Türkiye üzerinde aranmamalıdır. O yüzden bu alternatif proje, diğer projelerin işini kolaylaştıracak tarzda geliştirilmeye çalışılacaktır." İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından düzenlenen 2. Ulusal İktisat Kong-resi’ne ortak bir bildiri sunan Doç. Dr. Meliha Ener ve Orhan Ahmedov, Azerbaycan ve Türkiye’nin enerji ekonomisindeki iş birliğinin dünya ve bölge enerji stratejilerinin belirlenmesinde etkin rol oynadığını belirterek, şu tespitleri yaptı: "Dünya enerji kaynaklarının kullanımının geleceğe yönelik öngörüleri, petrol ve doğalgaz kaynaklarının tüketim hızının orta vadede yaklaşık 20-25 yıl boyunca devam edeceği şeklindedir. Bu durumda petrol ve doğalgazın talebi giderek artacaktır. Bu kaynaklara sahip ülkeler dışında, onların taşınması için ekonomik bakımdan en uygun ülkelerin de bu bağlamda önemi artmaktadır. Türkiye-Azerbaycan iş birliği, bu ülkelerden birinin bahsi geçen enerji kaynaklarının üreticisi olması, diğerinin ise Avrupa ve Asya’nın hem coğrafi hem de jeopolitik bakımından önemli ülkesi konumunda olması nedeniyle önem taşımaktadır." İlk gerçek pozitif gelişme Doğal olarak böylesine elverişli bir gelişme ortamına sahip bulunan iki ülke ilişkileri ortak yatırımlarla büyük ölçekli bir hale gelmeye başladı. Uzmanlar Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan anlaşmanın, Türkiye’nin Ermenistan açılımı nedeniyle bozulan Türk-Azeri ilişkilerini düzeltmekle kalmadığını ve iki ülkenin Nabucco projesinin yavaş ilerlemesinden duyduğu hüsranın da bu imzada kısmen payı olduğunu belirtiyor. Bakü’deki Petrol Araştırmaları Merkezi’nin Sayı: 381 - Ocak 2012 40 Müdürü İlham Şaban’a göre, Trans Anadolu Boru Hattı siyasi bir konu değil; Azerbaycan, elindeki doğalgazı satmak istediği için ticaret ağır basıyor. İlham Şaban, "Nabucco, beklenenden çok daha maliyetli hale geldi" derken, Küresel Güvenlik Analizi Enstitüsü yöneticisi Gal Luft ise "Nabucco'nun fiilen ölü bir proje haline geldiğini ve İzmir anlaşmasının, Azeri gazının Avrupa'ya taşınması yönündeki ilk gerçek pozitif gelişme olduğunu" söyledi. Luft, "Türkiye’nin, Azeri doğalgazının Avrupa’ya taşınması için tek uygun geçiş ülkesi olarak önemini koruduğunu” ve mali kaygılar nedeniyle, Güney Koridoru için Nabucco’nun dışında en az üç rakip teklifin daha gündeme gelebileceğini" belirtti. Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılmasına yönelik tüm projeler hâlâ yürürlükte olsa da, Türkiye ve Azerbaycan’daki enerji uzmanları ve yetkililer, Trans Anadolu projesinin, Balkanlar aracılığıyla Batı’ya açılarak, Avrupa’nın enerji konusunda Rusya’ya daha az bağımlı olmasını sağlayacağını düşündüklerini kaydetti. Fransa’daki Bordeaux Siyaset Bilimi Enstitüsü’nde Hazar Bölgesi enerji uzmanı olarak görev yapan Samuel Lussac’a göre Türkiye ve Azerbaycan’ın fiyat ve arz konusundaki anlaşmazlıkların ve siyasi meselelerin üstesinden gelerek, Güney Koridoru projesini nihayet hayata geçirilebilir bir noktaya getirdiklerini ifade etti. Lussac, "Bu anlaşmalar, Nabucco projesinin tahmin edildiği şekilde başarısız olması neticesinde açık kalan boşluğu doldurdu” biçiminde konuştu. Nabucco, Azeri gazı konusunda rekabet dışı kalmış olsa da, Lussac’a göre, yine de -dünyanın en büyük beşinci rezervine sahipTürkmenistan’ın sağlayacağı doğalgaz kaynağına ve Trans Hazar Boru Hattı’nın hayata geçirilmesine dayalı olarak hedefine ulaşabilir. TÜRKİYE'NİN PAYI YÜZDE 20 OLACAK 26 Aralık 2011’de, Ankara'da imzalanan anlaşmaya göre Şahdeniz gazını Bulgaristan sınırına kadar taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Hattı'nın yıllık kapasitesi 1516 milyar metreküp olacak. Hattı yapacak konsorsiyum içerisinde SOCAR yüzde 80, BOTAŞ ve TPAO ise yüzde 20 ile ilk ortaklar olarak yer alacak. Süreç içerisinde diğer uluslararası petrol ve doğalgaz şirketleri de konsorsiyuma dâhil olabilecekler. 5 senede tamamlanması hedeflenen hat tamamlanınca Türkiye’nin Nabucco ve ITGI gibi uluslararası projelerde eli daha da güçlenecek. Şahdeniz sahası, 1.2 trilyon metreküp gaz hacmine sahip. Şahdeniz Faz 2’de ilk gaz üretimine 2017’de başlanacak. Abşeron sahasında Total GDF Suez ile yapılan arama ve sondaj faaliyetlerinde 350 bmc’lik bir gaz rezervine ulaşıldı. Nahçıvan’da ise Alman RWE şirketi ile 300 bcm’lik bir rezerve ulaştık. Babek’te ise 400 bcm’lik bir rezerv olduğu tahmin ediliyor. Zafer ve Meşel’de de büyük bir potansiyel olduğu tahmin ediliyor. Tüm bunların ışığında 2018’te üretim kapasitesi 30 bcm’e ve 2025 yılında ise 50 bcm’e çıkacak. Halihazırda Türkiye, Rusya, İran ve Gürcistan, Azeri gazının alıcıları arasında. Daha düşük maliyetli bir proje Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’daki Charles Üniversitesi’nde görevli enerji uzmanı Jan Sir, Trans Anadolu Boru Hattı’nın, Nabucco’ya göre daha küçük çaplı olduğu ve mevcut bir boru hattı altyapısına dayandığı için ciddi ölçüde daha düşük bir maliyetle inşa edileceğine dikkat çekti. Jan Sir, "Dolayısıyla Nabucco projesinde herhangi bir sorunla karşılaşılır ve ilave gecikmeler yaşanırsa – ki Avrupalılar’ın, Nabucco konusunda sadece Azeri kaynaklarına bağlı olmayı değil, Türkmen gazından da faydalanmayı istedikleri düşünülürse, bu pek de imkânsız değil – Trans Anadolu, daha iddiasız, ancak buna bağlı olarak da daha uygulanabilir olma özelliğiyle öne çıkan bir alternatif olabilir" dedi. Ancak Ankara’da yaşayan enerji uzmanı Haluk Direşkeneli, projeye o kadar iyimser bakmıyor. "Trans Anadolu Boru Hattı, çok iyi bir proje, ama bunun için yapılması gereken bir sürü şey var. Karışlıklı anlaşmalar için bir sürü zaman, fizibilite için bir sürü para gerekiyor. Ayrıca böylesine mega boyutta bir projenin finansmanı için de müzakereler yapılmalı" diyen Direşkeneli, Türkiye ile Azerbaycan’ın ne konuda işbirliği yaparsa yapsın alkışlayacaklarını belirtti. Sayı: 381 - Ocak 2012 41 Çalışma Dünyası YATIRIMLARDA DEVLET YARDIMLARI HAKKINDAKİ BAKANLAR KURULU KARARI ÇERÇEVESİNDE SAĞLANAN SİGORTA PRİMİ DESTEĞİNDE SON DURUM GİRİŞ Bakanlar Kurulu tarafından; Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda öngörülen hedefler ile uluslararası anlaşmalara uygun olarak, tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmek, üretimi ve istihdamı artırmak, yatırım eğiliminin devamlılığını ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, uluslararası rekabet gücünü artıracak teknoloji ve araştırma-geliştirme içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımları özendirmek, doğrudan yabancı yatırımları artırmak, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek, çevre korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek amacıyla 14/07/2009 tarih ve 2009/15199 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar alınmıştır. Söz konusu kararda, gümrük vergisi muafiyeti, katma değer vergisi istisnası, vergi indirimi gibi desteklerin yanında sigorta primi işveren Sayı: 381 - Ocak 2012 42 hissesi desteği de düzenlenmiştir. 5921 Sayılı Kanun’la 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na eklenen Ek 2’inci Madde ile de teşvik kapsamındaki yatırımlar ile ilgili sigorta primi işveren hissesi desteği düzenlenmiştir. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı tarafından Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın uygulanması amacıyla 2009/1, 2010/2 ve 2011/1 Sayılı Tebliğler çıkarılmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu (bundan sonra Kurum olarak anılacaktır) tarafından da, uygulamanın açıklanması ve karşılaşılan sorunların giderilmesi için 29/06/2011 tarih ve 2011/54 Sayılı Genelge çıkarılmıştır. Yazımızda, yukarıda belirtilen düzenlemeler çerçevesinde, sigorta primi işveren hissesi desteğinin kapsam ve şartlarına ilişkin açıklamalar yapılacaktır. 1. SİGORTA PRİMİ İŞVEREN HİSSESİ DESTEĞİNDEN YARARLANILACAK OLAN İŞYERLERİ VE İŞVERENLER: Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2009/1 Sayılı Tebliğ gereğince sigorta primi işveren hissesi desteğinden, sadece Hazine Müsteşarlığı’nca düzenlenen teşvik belgesinin tamamlama vizesinin yapıldığı (yatırımın yapıldığı) işyerlerinden dolayı yararlanılabilecektir. Hazine Müsteşarlığı’nca düzenlenmiş teşvik belgesi sahibi olan işverenler, birden fazla işyerinin bulunması halinde, tamamlama vizesi yapılmış teşvik belgesi hangi işyeri için düzenlenmiş ise sigorta primi işveren hissesi desteğinden de bu işyerinden dolayı yararlanılabilecek, diğer işyerleri destek kapsamında değerlendirilmeyecektir. Destekten sadece özel sektör işve- Faruk YÜKSEL Sosyal Güvenlik Kurumu Başmüfettişi renleri değil kamu sektörü işverenleri de yararlanabilecektir. Sigorta primi işveren hissesi desteğinden; gerçek kişiler, adi ortaklıklar, sermaye şirketleri, kooperatifler, iş ortaklıkları, kamu kurum ve kuruluşları (genel ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri, belediyeler ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların sermaye bileşimindeki hisse oranları %50’yi geçen kurum ve kuruluşlar) ve kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşları, dernekler ve vakıflar ile yurt dışındaki yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubeleri istifade edebilecektir. İşverenlerin sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilmesi için; a) Yasal ödeme süresi geçmiş sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının toplamının 4857 Sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen aylık asgari ücretin brüt tutarından fazla olmaması; yapılandırılmış veya tecil ve taksitlendirilmiş olması, b) 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22/A Maddesi uyarınca, Maliye Bakanlığı tahsilat dairelerine müracaat tarihinden önceki 15 gün içinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması; yapılandırılmış veya tecil ve taksitlendirilmiş olması, c) Aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Kurum’a vermesi, d) Sigorta primlerinin yasal süresi içinde ödemesi, e) 5084 Sayılı Kanun’un 4’üncü Maddesi’nde öngörülen sigorta prim desteğinden yararlanmıyor olması, f) Hazinece karşılanmayan sigorta primi tutarlarını süresinde ödemesi, gerekmektedir. 2. SİGORTA PRİMİ İŞVEREN HİSSESİ DESTEĞİNDEN YARARLANILACAK OLAN SİGORTALILAR: Teşvik kapsamındaki işyerlerinde: a) Tümüyle yeni yatırımlarda, teşvik belgesi kapsamında gerçekleşen yatırımla çalıştırılan tüm sigortalılar için, b) Diğer yatırım cinslerinde (tevsi, modernizasyon, ürün çeşitlendirmesi, entegrasyon yatırımlarında) ise yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemde (mevsimsellik özellik taşıyan yatırımlarda bir önceki yıla ait mevsimsel istihdam ortalamaları dikkate alınır) Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne verilen aylık prim ve hizmet belgesinde bildirilen ortalama işçi sayısına ilave olarak çalıştırılan sigortalılar için, ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilecektir. Ancak, işyerleri için düzenlenmiş olan teşvik belgesinde kayıtlı bulunan işçi sayısını aşan sayıda sigortalı çalıştırılması halinde, kayıtlı sayıyı aşan sigortalılar için destekten yararlanılamayacaktır. Hazine Müsteşarlığı, - Tümüyle yeni yatırımlarda sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararla- nılabilecek azami sigortalı sayısını, - Diğer yatırım cinslerinde yukarıda belirtilen ortalama işçi sayısını ve sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilecek azami sigortalı sayısını, kuruma bildirecektir. Hazine Müsteşarlığı’nın bildirdiği bu sayılar ile işveren tarafından verilen aylık prim ve hizmet belgesinde kayıtlı sigortalı sayısı karşılaştırılacak ve destek kapsamındaki sigortalı sayısı belirlenecektir. Bu işlemi örneklerle açıklayalım. Örnek-1: Teşvik kapsamında olan tümüyle yeni bir yatırım tamamlanarak 25 kişi çalıştırılmaya başlanmıştır. Hazine Müsteşarlığı, bu yatırımda sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilecek azami sigortalı sayısının 30 olduğunu bildirmiştir. Söz konusu işyeri tümüyle yeni bir yatırım olduğundan ve işyerinde çalışan sigortalı sayısı destekten yararlanılabilecek Sayı: 381 - Ocak 2012 43 Çalışma Dünyası azami sigortalı sayısının altında kaldığından 25 sigortalının tamamı destek kapsamında kabul edilecektir. Örnek-2: Örnek-1’de belirtilen işyerinde 35 kişi çalıştırıldığını varsayalım. Bu durumda 30 sigortalı için destekten yararlanılabilecek, destekten yararlanılabilecek azami sigortalı sayısını aşan 5 sigortalı için destekten yararlanma imkânı olmayacaktır. Örnek-3: Var olan bir işyerinin tevsi (genişletilmesi) ve modernizasyonu amacıyla bir yatırım yapılmıştır. Yatırımdan sonra, işyerinde çalıştırılan kişi sayısı 33’tür. Hazine Müsteşarlığı, yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemdeki ortalama çalışan sayısının 22 ve sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilecek azami sigortalı sayısının 15 olduğunu bildirmiştir. Bu işyerinde 22 olan ortalama çalışan sayısına ilave olarak çalıştırılmaya başlanılan 11 sigortalının tamamı için destekten yararlanılabilecektir. Örnek-4: Örnek-3’te belirtilen işyerinde 40 kişi çalıştırıldığını varsayalım. Bu durumda 22 olan ortalama çalışan sayısına ilave olarak çalıştırılmaya başlanılan sigortalı sayısı 18’dir. Bu sigortalılardan 15’i için destekten yararlanılabilecek, destekten yararlanılabilecek azami sigortalı sayısını aşan 3 sigortalı için destekten yararlanılamayacaktır. Örnek-5: İşyerinin modernizasyonunu kapsayan bir yatırım sonrasında çalıştırılan kişi sayısı 13’tür. Hazine Müsteşarlığı, yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemdeki ortalama çalışan sayısının 18 olduğunu ve sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılabilecek azami sigortalı sayısının 12 olduğunu bildirmiştir. İşveren, yatırımı nedeniyle sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanamayacaktır. Çünkü çalıştırdığı sigortalı sayısı, altı aylık ortalama çalışan sayısının altına düşmüş ve ilave bir istihdam sağlanamamıştır. Sayı: 381 - Ocak 2012 44 edilecek bazı hususları açıklamakta fayda bulunmaktadır: a) Ay içinde istirahat, ücretsiz izin gibi nedenlerle çalışmayan ve ücret almayan çalışanlar, ortalama çalışan sayısının hesabında dikkate alınmayacaktır. b) Sigortalının ay içinde aynı işyerinde işten ayrılıp tekrar işe girdiği durumlarda, bu nitelikteki sigortalılar da bir sigortalı olarak dikkate alınacaktır. Örnek-6: Örnek-5’teki işyerinde, destek süresi içerisindeki bir ayda çalıştırılan sigortalı sayısı 20 olmuştur. Bu durumda ortalama çalışan sayısına ilave olarak çalıştırılmaya başlanılan 2 sigortalı için destekten yararlanılabilecektir. Burada yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemdeki ortalama işçi sayısının hesaplanmasında dikkat Bölgeler I II III IV 31.12.2011 tarihine kadar başlanılan yatırımlar 2 yıl 3 yıl 5 yıl 7 yıl 3. DESTEKTEN YARARLANMA SÜRESİ: Sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanabilmek için, ilgili yatırım ile ilgili olarak tamamlama vizesi yapılarak işletmeye geçen teşvik belgesine konu firma bilgilerinin Hazine Müsteşarlığınca Kurum’un ilgili birimine bildirilmesi gerekmektedir. Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılan bildirimi takip eden aydan başlanılarak destekten yararlanılacaktır. Sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanma süreleri yatırımın yapıldığı bölgeye ve yatırımın başladığı tarihe göre değişmektedir. Yapılan yatırımların desteklenmesi açısından iller dört bölgeye ayrılmıştır: I. Bölge: İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İzmir, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova, Ankara, II. Bölge: Balıkesir, Çanakkale (Bozcaada, Gökçeada hariç), Aydın, Denizli, Muğla, Antalya, Isparta, Burdur, Adana, Mersin, III. Bölge: Konya, Karaman, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Manisa, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Kay- 01.01.2012 tarihinden sonra başlanılan yatırımlar 3 yıl 5 yıl seri, Sivas, Yozgat, Zonguldak, Karabük, Bartın, Samsun, Tokat, Çorum, Amasya, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, IV. Bölge: Kastamonu, Çankırı, Sinop, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ağrı, Kars, Ardahan, Iğdır, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Bozcaada ve Gökçeada. Yatırımın yapıldığı bölgeye ve yatırıma başlama tarihine göre sigorta primi işveren desteğinden yararlanma süreleri tabloda belirtilmiştir (solda, altta). 4. SİGORTA PRİMİ İŞVEREN HİSSESİ DESTEĞİNİN HESAPLANMASI: Destek kapsamına giren sigortalıların prime tabi tutulacak kazançlarının, 5510 Sayılı Kanun’un 82’nci Maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırına kadar olan kısmına isabet eden, sigorta priminin işveren hissesi Hazinece karşılanacaktır. Öte yandan, 5510 Sayılı Kanun’un 81’inci Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın (ı) Bendi’nde yer alan, “Bu fıkra ve diğer ilgili mevzuatla sağlanan sigorta prim desteklerinin aynı dönem için birlikte uygulanması halinde, bu destek öncelikle uygulanır” hükmüne istinaden, sigortalılar için öncelikle 5510 Sayılı Kanun’un 81’inci Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın (ı) Bendi’nde öngörülen beş puanlık prim indirimi yapılacak, ardından sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanılacaktır. Örnek: 2011/Kasım ayında destek kapsamında olan ve tam ay çalışan (A) sigortalısının çalıştığı işyerinin kısa vadeli sigorta kolları prim oranı %1’dir. Sigortalı (A)’nın sigorta primine esas aylık kazancı ise 1.200.-TL’dir. Bu durumda: Sigorta primi sigortalı hissesi: 1.200x%14=168.-TL ve, Sigorta primi işveren hissesi: 1.200x%19,5=234.-TL’dir 5510 Sayılı Kanun’un 81’inci Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın (ı) Bendi gere- ğince, 234.-TL tutarındaki işveren hissesinin %5’e isabet eden kısmı yani 1.200x%5=60.-TL’si Hazine tarafından karşılanacaktır. Sigorta primi işveren hissesi desteği olarak Hazine tarafından karşılanacak tutar ise 2011/Kasım ayı için 837.-TL olan sigorta primine esas kazancın alt sınırı üzerinden hesaplanacak olan işveren hissesi ise 837x14,5=121,37.-TL’dir (Yukarıda açıklandığı üzere %5’lik kısım zaten düşüldüğünden işveren hissesi oranı sigorta primi işveren hissesinin %5 eksiği yani %19,5-%5=%14,5 olarak uygulanmıştır). Görüldüğü üzere 234.-TL’lik sigorta primi işveren hissesinin 60+121,37= 181,37.-TL’lik kısmı Hazine tarafından karşılanacaktır. Ancak Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2011/1 Sayılı Tebliğ ile 01/01/2011 tarihinden sonra yapılan yatırımlar için geçerli olmak üzere sigorta primi işveren hissesi desteğine bir üst sınır getirilmiştir. Buna işverene sağlanan sigorta primi işveren hissesi desteği toplamı; a) Bölgesel uygulama kapsamında desteklenen yatırımlarda, sabit yatırım tutarının I’inci bölgede %6’sını, II’nci bölgede %8’ini, III’üncü bölgede %10’unu ve IV’üncü bölgede %14’ünü; işletmenin KOBİ olması halinde, I’inci bölgede %11’ini, II’nci bölgede %13’ünü, III’üncü bölgede %15’ini ve IV’üncü bölgede %19’unu, b) Büyük ölçekli yatırımlarda, sabit yatırım tutarının I’inci bölgede %2’sini, II’nci bölgede %3’ünü, III’üncü bölgede %5’ini ve IV’üncü bölgede %7’sini, geçemeyecektir. SONUÇ Görüldüğü üzere 14/07/2009 tarihli ve 2009/15199 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ve buna paralel yapılan düzenlemeler, yapılan yatırımlar ile sağlanan istihdamdan kaynaklanan işçilik maliyetinin azaltılması sağlamıştır. Böylece yapılan yatırımların ve istihdamın artması amaçlanmaktadır. Uygulamanın bu yararlarının yanında dolaylı olarak kayıtdışı istihdamı azaltıcı bir etkisinin olması da beklenmelidir. İşverenlerin destek kapsamında olmayan çalışanlarına ilişkin sigorta bildirimlerini de usulüne uygun olarak yapması gerekmektedir. Aksi halde destek kapsamından çıkarılacaklardır. Bu risk işverenleri kayıtdışı istihdamdan uzaklaştırma yönünde bir etki sağlayacaktır. Ayrıca sigorta primi işveren hissesi desteği uygulanırken görece az gelişmiş bölgelerde yapılan yatırımlar için daha uzun destek süresi ve daha yüksek azami destek tutarı belirlenmiştir. Bu nedenle uygulamanın, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azalması yönünde bir etkisi de olacaktır. Sayı: 381 - Ocak 2012 45 Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi ORTA ANADOLU, PREMIER VISION'DA KUMAŞ DOKUYARAK BULDAN'I TANITTI Anadolu yetkilileri, "Biz de renkli denimlerimizi ilk kez bu fuarda Colar-D konseptiyle tanıttık. 10'a yakın farklı renklerdeki ürünlerimizi barındıran bu konsept çok beğenildi" diye konuştular. Sendikamız tarafından yürütülen 'Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi' kapsamında uluslararası fuarlara katılan işletmelerimiz, unutmaya yüz tutmuş geleneksel tekstil ürünlerinin dünyaya tanıtımına da önayak oluyor. 30 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında Paris'te düzenlenen Premiere Vision Fuarı'na katılan Orta Anadolu Ticaret ve Sanayi İşletmesi T.A.Ş. de bu yönde örnek bir girişime önayak oldu. Bu yıl 'ORTA' ve 'OrtaBlu' adıyla iki ayrı standda tanıtım yapan Orta Anadolu, OrtaBlu standında ilk kez 100 yıllık dokuma tezgâhıyla kumaş dokuyarak Buldan bezini da tanıttı. Bilindiği gibi Denizli'ye bağlı olan Buldan'da el dokumacılığı 13. yüzyıla dayanıyor. Osmanlı Sarayı'nın dokuma ihtiyacının bir bölümü buradan karşılanırken, Barbaros'un şalı, Genç Osman'ın gömleği gibi örnekleri bugün Topkapı Sarayı'nda görmek mümkün. 19. yüzyılın sonlarında 1.500 dokuma tezgâhıyla zamanın en fazla kumaş üretimini yapan Buldan'da, modern dokuma tezgâhlarının artışıyla birlikte bugün artık sadece yerel üretim yapılıyor. Orta Anadolu yetkilileri, unutulmuş bir geleneği yeniden canlandırmak istediklerini anlatarak, "Buldan'daki tezgâhların sayısını artırarak onlara istihdam sağlayarak, bu geleneksel dokumacılığın sürdürülebilirliğini sağlamak amacındayız" dediler. Katıldıkları fuarla ilgili de bilgi veren yetkililer, "Her iki standda da yeni koleksiyonlarımızı sergiledik. Mevcut ve potansiyel müşterilere ürün ve konsept tanıtımları yaptık. Fuarda sürdürülebilirlik çok ön plana çıkmıştı. Biz de ORTA standımızda, bu konsept altında organik ve recyled ürünlerimizi tanıttık. Ayrıca Alchmey finishli ürünlerimiz de OrtaBlu kapsamında yer alan ürünlerdi" dediler. Bu yıl tüm standlara renkli denimlerin damgasını vurduğunu da anlatan Orta Sayı: 381 - Ocak 2012 46 'Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi' kapsamında 2 ayrı fuarı ziyaret eden Saray Halı yetkilileri de izlenimlerini bizimle paylaştı. Katıldıkları ilk fuarın 26-31 Ekim 2011 tarihleri arasında ABD'de düzenlenen The San Francisco Fall Antiques Show Fair olduğunu belirten yetkililer, "Fuar, gelişen teknolojileri tanımamıza, büyük katkı sağladı. Bu fuarda birçok konuda firmamıza ve bizlere yarar sağlayacak girişimlerde bulunduk" dediler. Katıldıkları bir diğer fuarın ise 14-20 Kasım tarihleri arasında Londra'da gerçekleştirilen Winter Olympia International Art&Antiques Fair olduğunu belirten Saray Halı yetkilileri, "Antika ve sanatı buluşturan bu fuarda 18. ve 19. yüzyıla ait halılar, objeler, heykeller ve önemli sanatçıların tabloları sergilenmişti. Bu sanatçılar arasında Salvador Dali, Pablo Picasso, Antoni Clave de vardı. Sergilenen halılardan Uşak halısı, Türmen halısı ve İran halıları 19. yüzyıla, Horasan halısı 18. yüzyıla, İspanyol halıları ise 20. yüzyıl başlarına aitti. Fuarda gördüklerimizin ortaya koyacağımız çalışmalara olumlu yansıyacağını düşünüyoruz" diye konuştular. FUAR TAKVİMİ (ŞUBAT-MART-NİSAN 2012) TARİH FUAR ŞUBAT 04.02.2012-06.02.2012 Düsseldorf (Almanya) CPD Signatures 2012-Bayan Hazır Giyim ve Aksesuar Fuarı 07.02.2012-09.02.2012 Milano (İtalya) Milano Unica-Tekstil Fuarı 14.02.2012-16.02.2012 Paris (Fransa) PREMIERE VISION 14.02.2012- 16.02.2012 Paris (Fransa) EXPOFIL-İplik ve Elyaf Fuarı 29.02.2012-02.03.2012 Şanghay (Çin) Intertextile-Uluslararası Ev Tekstili ve Aksesuarları Fuarı MART 01.03.2012-03.03.2012 İstanbul (Türkiye) Texbridge Fuarı 06.03.2012-08.03.2012 Şanghay (Çin) SpinExpo-İplik ve Elyaf Fuarı 08.03.2012-11.03.2012 İstanbul (Türkiye) MODAKS’2012-Tekstil, Moda Aksesuarları ve Üretim Teknolojileri Fuarı 10.03.2012-12.03.2012 Karaçi (Pakistan) Tekstil Asya-Tekstil ve Konfeksiyon Sanayi ve Aksesuarları Fuarı ve Konferansı 12.03.2012-14.03.2012 Moskova (Rusya) Techtextil Rusya 14.03.2012-16.03.2012 Hong Kong (Çin) Uluslararası Tekstil Fuarı 15.03.2012-18.03.2012 Almatı (Kazakistan) Orta Asya Ev Tekstili Fuarı 18.03.2012-21.03.2012 Guangzhou (Çin) Uluslararası Ev Tekstili Fuarı 27.03.2012-29.03.2012 Şanghay (Çin) DOMOTEX-Zemin Kaplama Sanayi Fuarı 29.03.2012-31.03.2012 Pekin (Çin) Uluslararası İplik ve Elyaf Fuarı NİSAN 01.04.2012-03.04.2012 Almatı (Kazakistan) HOMEDECO-Uluslararası Ev Tekstili ve İç Mekan Tasarımı Fuarı 02.04.2012-05.04.2012 Moskova (Rusya) Decotex-Uluslararası Ev Tekstili ve Duvar Kaplamaları Fuarı 11.04.2012-14.04.2012 Ho Chi Minh City (Vietnam) Vientnam Saigon Kumaş ve Konfeksiyon Aksesuarları Fuarı 19.04.2012-22.04.2012 Cakarta (Endonezya) INATEX-Uluslararası Tekstil, İplik, Kumaş, Giyim, Ev Teks. ve Tekstil Aksesuarları Fuarı 21.04.2012-24.04.2012 İstanbul (Türkiye) 9. Uluslararası İstanbul İplik Fuarı 21.04.2012-24.04.2012 İstanbul (Türkiye) İstanbul Teknik Tekstiller Fuarı 21.04.2012- 24.04.2012 İstanbul (Türkiye) Tekstil, Dokuma, İplik, Terbiye, Örgü Çorap Makineleri ve Kimyasalları Fuarı 24.04.2012-26.04.2012 Atlanta (ABD) Uluslararası Teknik Tekstil Fuarı 26.04.2012-29.04.2012 Bağdat (Irak) Bağdat Uluslararası Hazır Giyim ve Deri Fuarı Sayı: 381 - Ocak 2012 47 Tasarım Dünyası “AKSESUAR MODANIN BAŞLADIĞI YERDİR” Geçmişten ve doğadan ilham alıyor Tasarımlarında özellikle geçmişten ve doğadan ilham alıyor. Çoğu tasarımında nostaljik bir hava var, bu nostaljiyi doğanın romantikliği ile besliyor. Tasarımlarını, “1800’lü yıllarda yağmur sonrası çıkan gökkuşağına aşk ile bakan, çocuk ruhlu asil bir kadın” olarak betimliyor. Romantik bir yapısı olması sebebi ile ruh hali tasarımlarına çok yansıyor. Ama içerlerde bir yerlerde bu romantik kızdan çok daha farklı bir çocuk olduğuna inanıyor, post modern tasarımlarını buna bağlıyor. Kıyafetlerin vazgeçilmez tamamlayıcısı aksesuar, son yıllarda kendi içindeki gelişimini sürdürüyor. Aksesuar tasarımcısı Burcu Başman Anitaş’ta bu gelişimin yarattığı isimlerden biri oldu. Aksesuar tasarımcısı Burcu Başman Anitaş, özgün işler çıkartmasıyla fark yaratan genç ve başarılı bir isim. Ailesinin isteğiyle İşletme okuduktan sonra İngiltere’ye giderek bu konuda eğitim gördü. Aksesuar onun için vazgeçilmez. Güzelliğin ayrıntılarda saklı olduğunu hatırlatıyor ve devam ediyor; “Gösterişsiz çok sade bir elbise düşünün ve bunu aksesuarlarla hareketlendirin. İşte asalet budur! 1934 Şapka Devrimi’nden sonra Vitali Hakko’nun kurduğu Şen Şapka, bugün Vakko ismi ile bir dünya markası. Dolayısı ile bence aksesuar modanın başladığı yerdir. Ve Şen Şapka bunun en güzel örneklerinden biridir.” Fulya Başman’la birlikte kurduğu BB Gelin Danışmanlığı firmasında da gelin, damat ve düğüne hazırlanan tüm akrabalar için aksesuarlar hazırlıyor. Bunlar arasında birbirinden değişik duvak aksesuarları, şapka, yelpaze, gelin çiçeği, nedime çiçeği var. İstanbul Valikonağı’nın tam ortasında içerisinde makyaj standından, terzisine, kafesinden farklı moda alternatiflerine kadar birçok seçeneği ve hizmeti içerisinde bulunduran Foo Fashion Forever isimli mağazasında Burcu Anitaş markalı koleksiyonunu satışa sunuyor. Ayrıca yakında açılacak internet sitesinden de Foo’da bulunan tüm ürünleri online olarak sipariş edebileceksiniz. Ankara, Bursa, Sakarya, İzmir gibi pek çok şehirde de markası farklı noktalarda satışta. Yurtdışında ise başta Almanya ve İsviçre olmak üzere Avrupa ülkelerinde tasarımları satılıyor. Sayı: 381 - Ocak 2012 48 Özellikle şapka tasarımlarında kurutulmuş muz liflerinden yapılan “sinamay” ve “keçe”, ana malzemeleri. “Günümüzde kanserojen maddeler içeren hammadde ve mamuller biz fark etsek de fark etmesek de hayatımızın içerisine giriyor. Bu sebeple tamamen doğal bir malzeme olan sinamayı kullanmayı özellikle daha çok tercih ediyorum. Örneğin bu sezon ilk kez anne & kız koleksiyonu çıkartıyorum. Bir annenin çocuğuna gönül rahatlığı ile bir şeyler yedirebilmesi, giydirebilmesi kadar, kızının ipek saçlarına aynı rahatlıkla bir aksesuar takabilmesi de çok önemli. Bu sebeple % 90 natürel malzemeler tercih ediyorum” diyor. Tabanları hazırladıktan sonra tüyler, taşlar, inciler, roll sinamaylar, tüy çiçek, ipek çiçek, tüy Aylin SARAÇOĞLU kelebek, kafes duvaklar ve işçiliğini yine kendi yaptığı danteller ile detaylandırıyor. Kurumuş dalları toplayıp onları çevre ve insan sağlığı problemlerine neden olarak gösterilen uçucu organik maddelerinin hiçbirisinin kullanılmadığı doğal boyalar ile boyayarak aksesuar yaptığı da oluyor. Materyalde kısıtlama sevmiyor. Örneğin önümüzdeki yaz koleksiyonu için su kabağından aksesuarlar yapacak. zasında ve diğer satış noktalarında bulunabiliyor. Kış aylarında gelinler için vintage look saç aksesuarlarını daha çok tercih ediyor. Ama yaz gelinleri için durum farklı. Bu yaz gelin duvakları için çiçekli ve kelebekli tasarımlar hazırlıyor. “Bir işi herkes gerektiği, öğretildiği gibi yapıyorsa o işte bir eksiklik vardır, benim aksesuarlarım öğretilmiş olmamalı, ilhamsal olmalı, farkı ancak böyle yaratabilirim” diyerek tasarım anlayışını özetliyor. “Anne & Kız” koleksiyonu ise hem annelerin hem de küçük hanımların rahatlıkla kullanabileceği şekilde tasarlandı. Birebir olan modelin küçük ve büyük boyları set olarak satışa sunuluyor. Natürel malzemeler kullanılmış olması yine annelerin tercihinde etkili oluyor. Kimi zaman daha sade kimi zaman daha abartılı modeller tasarladığı oluyor. Çoğunlukla, romantik, diyebileceğimiz modeller tasarlıyor. Çok abartılı, diyeceğiniz türden tasarımlarda bile bir romantizm havası esiyor. Kimi zaman pop art kimi zaman retro kimi zamansa avangart modeller de koleksiyonunda yer alıyor. Bunun yanı sıra sinamay kumaşından takım şapka ve çantalar da mevcut. Bu modelleri takım olarak günlük bir kıyafetle kullanabileceğiniz gibi bir davette de ilgi odağı olabilirsiniz. Koleksiyon dışında da talebe göre özel tasarımlar da yapıyor. Kişilerin giyecekleri kıyafete ve nerede kullanacaklarına göre birlikte şekillendiriyorlar. Talep sırasına göre alıcılarını şöyle sıralıyor; düğün davetlileri, yılsonu balosu olan küçük hanımlar, doğum günü sahibeleri, günlük kullanım amacı ile tercih eden hanımlar, özel günlerinde (yıldönümü, sevgililer günü, yılbaşı, özel partiler vb.) kullanacak hanımlar ve küçük kızları olan anneler. Kış koleksiyonu Kış koleksiyonunda ağırlıklı olarak farklı modellerde ve farklı kullanım alanlarına sahip keçe şapkalar tasarladı. Bordo, petrol yeşili, camel, latte, turuncu ve vazgeçilmez ikili siyah-beyaz ana renkler arasında. Şapkaları tamamlayan figürler ve materyaller ise tüyler, taşlar, yıldızlar, ekose kumaşlar, danteller, kelebekler, zincirler, fiyonk ve incilerden oluşuyor. Retro ve Avangart modelleri bu kış koleksiyonunda ağırlıklı olarak görülüyor. Gelin koleksiyonu ise yine farklı olmak isteyen gelinler için ideal. Gelinler genellikle nikah sırasında uzun duvaklarını kullanırken nikah sonrasında ise kuşkafesi duvaklarını takıyorlar. Tüylü, çiçekli ve incili modeller kendi mağa- Kuş kafesi duvaklar çok moda Peki aksesuar modasında neler yükselişte? Bu konuda şu bilgileri veriyor; “90’lı yıllarda aksesuar güneş gözlüğü ve stres bileziğinden öteye geçememişti. Gümüş aksesuarlar ve yün bereleri vazgeçilmezdi. 2000’li yıllarda ise aksesuar yavaş ama emin adımlarla yükselişe geçti. Günümüze geri dönersek, Flapper’larla birlikte Fedora şapkaların son yıllardaki yükselişi ile gözümüze şapka takmak hoş görünmeye başladı. Bu sene yine Fedoralar moda fakat Tilt ve Derby şapkaları ile geniş floppy şapkalar da revaçta. İngiltere’de yavaş yavaş düşüşe geçen hostes şapka modelleri ise Türkiye’de de son senesini yaşayacak gibi görünüyor. Yuvarlak ve gözyaşı damlası fascinatorlar ise yine gündelik yaşamın ve özel gecelerin vazgeçilmezi olacak. Gelinlerin olmazsa olmazı olan uzun duvaklarının yerini ise kuş kafesi duvaklar almaya başladı bile. Mazhar Alanson’un “şapkasız çıkmam abi” sözü “kafama bir şey takmadan çıkmam abi” olacak. Bunun yanı sıra zımbalı deri bileklikler, çiçekli ve leopar desenli şallar, yıldız, nota desenli ve zincirli her aksesuar diyebiliriz.” Evlilik fuarlarına mutlaka katılıyor. Evlilik fuarının hedef kitlesi içerisinde yer alan gelin adayları ile buluşmak için ideal bir fuar olduğunu birçok gelin adayı ile görüşerek taleplerini öğrenip, yeni modelleri için tepkilerini ölçebildiklerini söylüyor. Moda tasarımcılarıyla ortak projeler Başka tasarımcı arkadaşlarıyla da ortak projeler yapıyor. El boyaması çanta ve ayakkabı tasarlayan Sanemiko by Sanem Sevgen ile İstanbul temalı ortak bir koleksiyon çıkmak üzere. Moda tasarımcısı Songül Cabacı ile de ortak bir proje üstünde çalışıyor. Sanat dünyasından pek çok isimle çalışıyor. Yakın planda seçkin aktris ve ses sanatçılarının sahne kostümlerini tamamlayarak aksesuarda akla gelen ilk isim olmayı planlıyor. Uzun vadeli hedefi; şapkacılığın ve fascinator’ın ana memleketi olan Avusturalya ve İngiltere’de butikler ile anlaşarak, Burcu Anitaş markası ile Türkiye’den bir şapka tasarımcısının ürünlerini satışa sunmak. Bunun İtalya’da en iyi pizzacıların arasında adı anılan bir Türk pizza ustası olmak gibi bir şey olduğunu söylüyor. Sayı: 381 - Ocak 2012 49 Kültür-Sanat SERGİLERİ GEZERKEN... BİR KEZ DAHA “İPLİKTEN İLMEĞE...” Nako ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü işbirliğiyle hazırlanan “İplikten İlmeğe Tasarım Yolculuğu 3” başlıklı sergi, geçen ay gerçekleştirildi. Sergi, 1214 Aralık tarihleri arasında ziyaretçilerin ilgisine sunuldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü ile üyelerimizden Ormo’nun markalarından Nako İplik Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin birlikte oluşturdukları üçüncü projeydi. Proje, Tekstil ve Moda Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Kemal Can’ın sergi kataloğu yazısında verdiği bilgilere göre, 2010-2011 Bahar yarıyılında Öğr. Gör. Ayşegül Edin Pekmezci yönetiminde ve Arş. Gör. Tuna Karakaya yardımcılığında verilmekte olan “Örme Kumaş Tasarımı” dersi kapsamında hayat buldu. “İplikten İlmeğe Tasarım Yolculuğu 3” sergisinin çalışma grubunda, ikisi Uluslararası Değişim Programı ile gelen Erasmus öğrencisi olmak üzere 8 Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü öğrencisi yer aldı. Prof. Kemal Can, sergi için hazırlanan katalogda projenin ve Nako’yla işbirliğinin önemini şu sözlerle ifade etti: “Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü tekstilin; genelde insanlık, özelde üzerinde yaşadığımız bu topraklar için ne ifade ettiğinin, ne kadar önemli olduğunun farkında olan, konuya ilişkin problemlere çözüm getirebilecek, özgün önermelerde, yaratmalarda bulunabilecek tasarımcılar yetiştirmeyi hedefleyen, dinamik bir yükseköğretim kurumudur. Bu anlamda, ilgili endüstriyel kuruluşlarla ilişkiler içinde olmamız, projeler gerçekleştirmemiz, yarınlara yön verecek olan öğrencilerimizin ilgili konularda tam donanımlı olarak hazırlanmaları, mezun olduktan sonra kendilerini nelerin beklediğini şimdiden görmeleri, sektörü yakından tanımaları açılarından çok önemlidir. Nako İplik Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin üretim kalitesi ve hacmi ile gerek ulusal gerekse uluslararası boyutta kendini ispatlamış çok güçlü bir kurum olduğu konu ile ilgisi olmayan kişilerce dahi bilinen bir durumdur. Bu kuruluşun dik, alçakgönüllü, saygıdeğer duruşu ile sayısız sanatsal-kültürel projeye imza attığı, eğitime, tasarıma destek verdiği, hatta bir Sanat Galerisi olduğu acaba kaç kişi tarafından bilinmektedir? Aslında Nako (ve beraberinde Ormo) marka ürün alan tüketiciler dolaylı olarak bu toplumsal konularla ilgili çalışmalara destek olmaktadırlar. Kanımca burada asıl belirtilmesi gereken, önemli olan da budur. Sahi günümüzde acaba kaç tekstil kuruluşunun kendi Sanat Galerisi vardır? Yarınlarda yine birlikte, yeni projeleri hayata geçirmek dileği ile bölümümüze destek veren başta Nako İplik Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’nin değerli yöneticileri olmak üzere, bizimle birlikte bu yolculuğa çıkan herkese, tüm emeği geçenlere çok teşekkür ederim.” Sayı: 381 - Ocak 2012 50 KİTAP KURTLARI İÇİN... ROMAN GİBİ BİR YAŞAM Günümüzün en önemli yazarlarından biri olan Paul Auster’ın “Kış Günlüğü” adını verdiği anıları, tüm dünyada en önce ülkemizde okurlara sunuluyor. Yine Auster’ın “Sunset Park” adlı kitabının çevirisiyle 2011 yılı Dünya Kitap Yılın Çeviri Kitabı ödülünü kazanan Seçkin Selvi’nin dilimize kazandırdığı “Kış Günlüğü”, Can Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı... Malum, her yazar kitaplarına kendini de saklar. Ama gün gelir satır aralarında anlatmaktan vazgeçer kendisini. Artık yaş kemale ermiştir. Yaşadıkları, yaşamadıkları, düşleri, gerçekleri... Hesaplaşma zamanı... Yaşayan en ünlü Amerikalı yazarlardan biri olan, her romanıyla okurlarını farklı yaşamların tanığı kılarak modern çağın nabzını tutan Paul Auster’ın kendi hikâyesine dönerek yazdığı “Kış Günlüğü”, sıradan bir yaşam öyküsü değil, usta bir kalemden çıkmış roman gibi bir yaşam. Yazar, bu kitabı neden yazdığını şu cümlelerle özetliyor: “Ne de olsa zaman azalıyor. Belki de şimdilik hikâyelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur.” “ISSIZ CENNET”TE BİR ÇOCUK İspanya’nın en önemli ödüllerinden Cervantes’i 2010 yılında kazanan Ana Maria Matute yapıtı “Issız Cennet”, günlük koşuşturmacadan kaçıp edebiyata sığınmak isteyen okurlar için eşsiz bir kitap. 1930’lar İspanyası’nda “tuhaf” küçük kız Adriana ile Rus göçmen çocuğu Garila’nın hem rüya gibi belirsiz hem de günlük gerçekler gibi katı hikâyesini anlatıyor “Issız Cennet.” Katalan yazar Ana Maria Matute, Türkçe’deki ilk kitabı “Issız Cennet”te yetmiş yıllık yazarlık deneyimiyle, çocukluğun büyülü dünyasını yeniden kuruyor. Romanın hikâyesi şöyle: Adri, yanlış bir zamanda, annesiyle babasının artık birbirlerini sevmediği sırada doğmuş. İkiz ağabeylerine de, ablasına da hiç benzemiyor, “Devler” dediği yetişkinlerin dünyasına akıl erdiremiyor, kocaman evde küçücük sığınaklar bulup oralardan gözlüyor bu haşin dünyayı. Ve onun da kendisine ait bir dünyası var, hayallerden ve masallardan örülme bir rüya... YABANCI GÖZÜYLE “TÜRKİYE” Kuşkusuz yakın tarihimizde geçen pek çok olayı yorumlayan yetkin kitaplar var raflarda, fakat bunların bir yabancının gözüyle yazılmış olanına çok da sık rastlanmıyor. Ünlü tarihçi Norman Stone’un “Türkiye – Kısa Bir Tarih” adlı yapıtı bu yüzden oldukça önemli. Stone, Remzi Kitabevi tarafından basılan eserinde okuru, XI. Yüzyılda Selçuklular’ın Anadolu’ya gelişinden XXI.yüzyılda AB üyeliğine aday olan modern Cumhuriyet’e kadar Türkiye tarihinin büyüleyici ve karmaşık hikâyesi içinde ustaca gezdiriyor. Cambridge, Oxford ve Bilkent üniversitelerinde dersler vermiş olan Norman Stone, bu kitabıyla tarihimizin derinliklerini ustalıkla gün yüzüne çıkarıyor. Norman Stone, “Türkiye”de imparatorluğun göz kamaştırıcı yükselişinin ve çöküş döneminin nedenlerini incelemekle kalmıyor, bu imparatorluğun günümüzde yeni dünya düzeni ekseninde Şark Meselesi’nin tam merkezine oturduğunu da sapıyor. Sayı: 381 - Ocak 2012 51 Medyadan Yansımalar HÜRRİYET 29 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 52 Sayı: 381 - Ocak 2012 53 Medyadan Yansımalar SABAH 29 Aralık EKONOMİ 31 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 54 DÜNYA 29 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 55 Medyadan Yansımalar HABERTÜRK BUGÜN 29 Aralık 29 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 56 TAKVİM 29 Aralık HABERTÜRK 30 Aralık CUMHURİYET 29 Aralık Ekvergiateşi yükseliyor TÜRKİYE 29 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 57 Medyadan Yansımalar ZAMAN STAR 29 Aralık 29 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 58 VATAN 31 Aralık POSTA/ANADOLU 11 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 59 Medyadan Yansımalar BÖLGE 23 Aralık KAYSERİ GÜNEŞ Sayı: 381 - Ocak 2012 28 Aralık 60 DÜNYA 21 Aralık MİLLİYET 02 Ocak REFLEKS 26 Aralık Sayı: 381 - Ocak 2012 61 Summaries in English THUS PASSED 2011 The year 2011 had a special meaning for our Association as its 50th year. While celebrating the 50th anniversary of its foundation, the Association had a full calendar of events over the year. With anniversary celebrations on the one hand and new projects launched for the future on the other, 2011 was busiest in the months of September and October. The Association commemorated the 50th anniversary of its foundation at a spectacular ceremony that was held at Çırağan Palace on September 8. The President of the Association Halit Narin hosted the evening, which featured the performances of Ajda Pekkan, Sezen Aksu and Ferhat Göçer, with the musician Kerem Görsev adding flavour to the event with his jazz recital. Also present at the ceremony was Minister of Customs and Trade Hayati Yazıcı and other well-known personalities in the business community and the world of art. The most colourful surprise of the evening was the “Video Mapping” show that turned the Istanbul Bosphorus into an extraordinary festival of visual delight. This was the first implementation of “Video Mapping” on the Bosphorus. Other new projects as well were launched to commemorate the Association’s 50th year. Among the new projects that Halit Narin and the members of the board announced at a press conference on July 27 were the “Restoration and Exhibition Project for Top- kapı Palace Seferli Koğuşu (Expeditionary Force Dormitories)” as well as the “Mardin Artuklu University Faculty of Architecture Restoration Project for the Old Governor’s Mansion” and the “IT Hardware Support Project” for the members of our Association. Another activity of the Association that attracted attention in 2011 was the seminar on “Opportunities and Threats in the Region,” a platform where the Arab Spring and the Euro crisis were discussed. The seminar took place on October 28November 1, 2011 in Antalya and was widely attended by specialists and commentators, including the Editor of Time Magazine, CNN Global Public Square Presenter and The Was- hington Post Columnist, Dr. Fareed Zakaria, Harvard University Institute of Politics Resident Fellow and Political Advisor Emma Sky, Nazarbayev University President and Former World Bank Vice President Shigeo Katsu, and Barclays Capital Senior Economist Dr. Christian Keller. This year, the Association participated with an impressive delegation of 400 in the giant textiles event held in Barcelona, Spain. We took part both in the ITMF Annual Conference and in the ITMF/ITMA World Textiles Summit, held on September 19-21. We also participated in the ITMA-International Textile Machinery Exhibition on September 22-29. VOCATIONAL QUALIFICATIONS EXAMINATION AND CERTIFICATION CENTRE ESTABLISHMENT PROJECT LAUNCHED BY THE ASSOCIATION The Association has completed the first stage of its efforts to set up occupational standards, a project it has been working on as part of the European Union harmonisation process in the Sayı: 381 - Ocak 2012 62 field of textiles. Within the scope of the protocol signed with the Vocational Qualification Authority (MYK), the Association has set up 25 separate occupational standards in the sector and is now defining the “vocational qualifications” to be assessed at the “Textiles Certification Centre” that the Association will soon be establishing. This project, entitled "Project to Establish a Vocational Qualification Examination and Certification Centre for the Textile Sector,” concerns the certification of the work force to answer the needs and expectations of the sector, creating a system at international standards, and establishing a test and certification centre for this purpose. The "Project to Strengthen Turkey’s Vocational Qualification Authority and National Qualifications System" (UYEP) aims to ensure vocational training and education according to the needs of the business market, to support life-long learning, to strengthen the link between education and employment, and to facilitate harmonisation with the European Competency Framework. The project will be completed on May 3, 2013. Within the framework of the project, our Association will be setting up an examination and certification centre in Istanbul, with units in Adana, Kayseri and Çerkezköy for practical and theoretical tests. A “FIRST” IN TURKEY FROM SÖKTAŞ Söktaş, Europe’s largest shirt fabric manufacturer, made an important innovative breakthrough in the 40th year of its establishment. The company’s collaboration with the Cotton Research Institute led Söktaş, Turkey’s first long-fibre cotton manufacturer, to create, as a commemoration of its 40th year of operation, a cotton fabric that looks like silk. Vice-Chairmen of the Söktaş Board, Muharrem Kayhan and Hilmi Kayhan organized a meeting at the Söktaş Pera Design Center on December 19, where it was announced that the cotton and fabric that had been developed had been named “Meander 71,” inspired by the ancient name of Menderes Ovası (Meander Plains) and the year 1971, which was the year of the company’s foundation. In the statement he made at the meeting, Muharrem Kayhan explained that Turkey had been importing long-fibre cotton for many years. He then described production at Söktaş: "Cotton virtually became our adopted child. Our production now begins on the cotton fields and is completed with the end-fabric. The most important quality of the new product is that it is made from fine silken fibres." Kayhan went on to remind listeners that the company had experimented with producing long-fibre cotton in 1978 but that they had had no success at that time. He said that the new product would be a strong rival to Giza Egyptian cotton. Also speaking about the activities of the Söktaş Group, Muharrem Kayhan revealed that the Group manufactures in India as well as in Söke, but that exports just from Turkey were at a level of 55 million dollars. Disclosing that the factory in India employed 850 and that its turnover had reached 35 million dollars, Kayhan stated that the success they had achieved in India was beyond all expectations for that country. Kayhan said, "The Turkish manufacturer is perceived as ‘European’ in India. And that’s the truth—we are European when compared to India. This is why our fabrics have attracted so much attention.” YÜNSA’S GOAL IS TWENTY PERCENT GROWTH One of Turkey’s leading textile companies, Yünsa, has brought its growth estimates for 2012 up to 20 percent. Aiming to open out into new markets, Yünsa plans to grow in markets like China, Japan and Korea this year. Declaring that many things had changed in the woollen textiles sector after the crisis of 2008, Yünsa General Manager Cem Çelikoğlu continued to say, "Countries like China and India could not respond to the changing trends in the world. This increased the demand for us and for companies like us.” Çelikoğlu said, "For the past 20-25 years, the flag was being carried by Italy in woollen textiles. Many things have changed however in the last 5-10 years. The world has experienced the start of the “Fast Fashion” trend. This movement, led by Zara, brought with it constant new collections and production. In fact, this became the breaking point of the sector because China is not capable of the speed needed to supply new products and new collections. In addition, the extreme rise in the value of the Yuan, the shortage of electricity and water in the country against the backdrop of increased in- dustrial investments were factors that hindered production. This made China fall from favour in the eyes of the European manufacturer. Thus Europe started looking for a new address for itself.” Explaining at this point that companies in Turkey that had gone through change and transformation had begun to come out to the forefront, Çelikoğlu continued, "Companies that produce new designs, pay attention to R&D and create new collections could be the new address for Europe. We have been constantly growing for the past 10-15 years. Right now, our capacity has climbed to an annual 12.5 million metres. This is the largest capacity in Europe. We are one of the first five in the world. In terms of capacity use, we are planning for 3-4 months ahead. At this point, 2012 looks very good to us and we foresee a growth of 20 percent. We plan to grow by approximately 100 percent in Japan, Brazil, Korea and China.” Sayı: 381 - Ocak 2012 63 Tebessüm Sayı: 381 - Ocak 2012 64 Gülşen KARAGÖZ