Esmâ-i Celîle-i İlâhiye Düzenlenmiş WEB.qxp
Transkript
Esmâ-i Celîle-i İlâhiye Düzenlenmiş WEB.qxp
RESÛLULLAH EFENDÝMÝZÝN (A.S) ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Muhammed Kendisine mübalaða ile hamd edilen kimse demektir. Allah Hz. Muhammed (s.a.v) ile ilâhi tatbikatýný meydana getirdiðinden dolayý bütün varlýklar Muhammed'e hamd ediyor. Allah'ta kendinden kendine marufiyetinin zuhuru bakýmýndan Muhammed'e hamd eder. Onun için de Rabbimiz; "Muhakkak ki Allah ve melekleri 'en Nebi'ye salâvat getirir. Ey iman edenler sizde salât edin ve teslim olun ki selâmet bulasýnýz," buyurur. "elÝnsan"ýn Muhammed'e hamdý, itibarýnýn Muhammed'den gelmesindendir. Ahmed En çok hamd eden mânâsýna gelir. Tekmil peygamberan kendisinin varlýðýnýn tasdik olmasý bakýmýndan Ahmed ismini zikrederler. Nitekim Efendimizin Ýncil'deki ismi 'Ahmed'dir. Sevgili Efendimizin kendisini zikretmesi bu hakikatin teyidiyle âlemler- 235 deki mevcûdatýn kendisinden zuhur etmiþ olan hakikatlerine þükür makamýndadýr. Zaten bütün varlýklarýn O'nu zikretmeleri kendi varlýklarýný tasdik ve tebeyyün ettirmeleri mânâsýna gelir. Mahmûd Övülmüþ hamd edilen mânâsýna gelir. Hz. Muhammed (s.a.v)'i zikreden ve O'na hamd eden kul terakki ederek velâyetin toplandýðý makamý ihraz edebilme güzelliðine kavuþabilir. Sevgili Peygamberimizden sonra zuhur eden sahibrisâlet gönüller Makam-ý Mahmûd'u ihraz ederler. Mustafa Seçilmiþ, seçkin, güzîde mânâlarýna gelir. Sevgili Efendimiz ilk taayyün noktasýnda tertib-i ilâhinin icraasý için seçilmiþ olan isimdir. 'ýstýfa' ayný zamanda saf hale gelmek ve saflaþmak demektir. Hatem 'Hatem' kelimesini son veya bitiþ olarak almamak gerekir. Hatem ayný zamanda mühür, yüzük kaþý ve en yüksek nokta mânâlarýna da gelir. Efendimiz nübüvvetin hatemi olarak nübüvveti mühürleyen ve nübüvvet sýrrýný bu sýrrýn erebileceði en yüksek se236 viyede açan gönül noktasýdýr ki kendisinden sonra gelen devirlerde sýrr-ý nübüvvet hatem seviyesinde açýk olarak kalýr ve feyz vermeye devam eder. Efendimizin 'el-Hatem' ismi bu sýrrý iþaret etse gerektir. Ed-Daî Davet eden mânâsýna gelir. Sevgili Efendimiz bütün yaratýlmýþ mahlûkatý yaratanýna davet eder. 'O' mahlûkata asliyetlerini açýp onlarý asliyetlerine davet etmiþtir. Kalb âleminin sýrlarýný Sevgili Efendimiz açmýþtýr. Burada bir ince nokta vardýr. Allah'ýmýz insan kalblerinde kendisini kendisine davet eder. Bu davet konusunu da Efendimiz açmýþ ve izah etmiþtir. Bu idrake geldiðinde kul Allah'ý davet etmiþ gibi olur. Bu husûsu iþareten Kur'an'da "ed'üni istecibleküm- Beni davet edin, size icabet edeyim," buyrulmaktadýr. El-Habib Rabbimizde zuhur eden arzuyu ilâhiyenin tatbikata konulmasý Muhammed sýrrý ile olmuþtur. Âlemler Allah ve Muhammed'in meveddeti ile yaratýlmýþlardýr. Bir hadis-i Kudsi'de; "levlâke levlâke lemmâ halaktül eflâke- Sen olmasaydýn sen olmasaydýn felekleri halketmezdim," buyrul237 muþtur. Erkek ruhu, kadýn nefsi remzederler. Zahirde kadýn ile erkek arasýndaki aþk olarak görünen, tevhide duyulan arzudur. Aþk varlýðýn vatan-ý aslisini bulmasý demek olsa gerektir. Nitekim bir hadis-i þerif'te; "Ýki kul Allah rýzasý için birbirlerini sevseler; biri þarkta diðeri garpta da olsa, Allah yevm-i kýyamette ikisinin arasýný cem eyler" buyrulur. Kullar arasý muhabbet böyle olunca, Allah'ýn kuluna olan aþkýnýn neticesinin nasýl olacaðý hayal bile edilemez. Er- Resûl "Resûl" kelimesi "resele" kökünden gelir. "resele" 'salývermek', 'saçý düz olarak burakmak' mânâsýný da taþýr. "Er-Resûl" Allah'ýn ilâhi rahmetinin, ilminin, risâletinin ve nâmütenâhi güzelliklerinin sýnýrsýz olarak açýldýðý gönül noktasý olsa gerektir. Bu açýdan bakýldýðýnda Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz Allah'ýmýzýn açýldýðý umûmî mürebbi nokta olup fiiliyat-ý ilâhiyenin kaynaðýdýr. Rahmetellil Alemin Allah'ýn 'er-Rahman' ve 'er-Rahîm' isimleri zamanýn risalet noktasýnýn fiiliyatýnda görünen gönlün ismidir. 'Er-Resûl' olarak görünen Sevgili Efen238 dimizin âlemlerdeki zuhuru 'er-Rahman' isminin, kendi müminleri ve muhibbanýný koruyup gözetmesi de 'er-Rahîm' isminin ayan olmasýdýr. Nitekim Kur'an-ý Kerîm'de Sevgili Efendimiz için; "ve ma erselnake illâ rahmetellil âlemin- Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak resûl eyledik," buyrulur. Zira Sevgili Efendimiz ve zâtî kümmelini, varlýklarýn Allah'ýn ilâhi arzusuna göre hayatlarýný devam ettirmelerine yardýmcý olarak onlara rahmet lütfederler. El-Mahiy Küfrü yok eden mânâsýna gelir. Allah'ýn imansýzlýk üzerindeki kesin hükmü bu ismin âsârý olarak zuhur eder. "El-Mahiy" ismi "Allah ve Resûllerini birbirinden tefrik etme" anlayýþýný ortadan kaldýrmak suretiyle teþkilât-ý ilâhiyede þirkin ve küfrün önünü kesen bir ism-i celîldir. Akîb Akýbetin zuhuru olan kimse. Baþlangýç Hakikat-i Muhammediye ile nasýl baþlamýþ ise, akýbet de Hakikat-i Muhammediye ile hitama erer. "Dünyada Ýslâm'dan baþka bir din kalmayacaðý" beyâný vardýr. Bu beyânýn tecellisi Sevgili Efendimizde vardýr. Akýbette her varlýk Hz. Muhammed (s.a.v)'e iman etmek mecburiyetindedir. 239 Hâþîr Haþreden mânâsýna gelir. Mahþerin sahibi Sevgili Efendimizdir. Âlemlerdeki ilâhi sýrlarý ve güzellikleri deren ve kendisinde toplayan Sevgili Efendimizdir. Zira bütün bu sýrlar ve güzellikler baþlangýçta da kendisinden neþrolmuþtur. Zaten isimlerinden bir tanesi de "en-Nâþir" dir. 240 SEVGÝLÝ EFENDÝMÝZE ÝZAFE EDÝLEN DÝÐER ÝSÝMLERDEN BAZILARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Abdullah Âbid Âdil Ahsen Alî Âlim Allâme Âmil Aziz Beþir 241 Burhan Cebbâr Cevâd Ecved Ekrem Emin Fadlullah Fâruk Fettâh Gâlip Ganî Habib Hâdi Hâfýz 242 Halîl Halîm Hâlis Hammâd Hanîf Kamer Kayyim Kerîm Mâcid Mansûr Mâsum Medenî Mehdî Mekkî 243 Merhûm Mes'ûd Metîn Muallim Muktedâ Mübârek Mükerrem Müktefî Münîr Muslih Müstakîm Mu'tî Muzaffer Müþâvir 244 Nakî Nakîb Nâsih Nebî Neciyullah Necm(i) Nesîb Nezîr Nimet Nûr Râfi Râgýb Rahîm Râzî 245 Reþîd Saîd Sâbir Sâdullah Sâdýk Saffet Sâhib Sâlih Selâm Seyfullah Seyyid Þâfi Þâkir Tâhâ 246 Tâhir Takî Tayyib Vâfi Vâsýl Yâsîn Zâhid Zâkir Hâmid Kâsým Sirâc Münîr Mübeþþir Münzir 247 Mürsel Mehdi Mühted Tabîb Nûrun Mübîn Nâsýr Kâim Þâhid Safiyy Huccet Beyân Mutî Mezkûr Vâiz. 248 Sâhib Nâtýk Musaddýk Ebtâhi Kureyþi Arabi Hâþimi Raûf Alîm Münîb Hatîb Fasîh Mutahhar Ýmâm 249 Emîr Mutavassýt Sâbýk Muktesid Evvel Âhir Zâhir Bâtýn Müþeffa' Hâd Muhallil Muharrim Âmir Nâhyin 250 Hakîm Karîb Þekûr Sabûr Rakîb Müzzemmil Müddessir Muallâ Müzekkâ Müþfik Muhsin Mütemmim Fatih Meþhûd 251 Müncî Ümmi Hâmîm Tâsîn Velî Misbâh Elebru Hicazî Kâmil Ettakva Kelîmullah Hasîb Resûlurrahme Mübellið 252 Mucib Ma'lûm Me'mûn Kavi Yetîm Nebiyyurrahme Müzekkir El Hakk Hayra halkýllah Nûre arþillah Emine vahyillah Men zeyyenehullah Men þerrefehullah Men kerremehullah 253 Men azzemehullah Men allemehullah Seyyidel murselin Ýmamel muttakin Þefiy'a müznibin Resûle rabbilâlemin El halilul â'zam El habibul ekrem Nuru zât Ruhu ilâhi Ruhu küll Muhiti Nur-u Muhammed 254 HZ. ÝMAM-I ALÝ'NÝN (K.V) ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Sevgili Efendimiz gelinceye kadar Nübüvvet aþikâr, velâyet gizli idi. Ancak Sevgili Efendimizin teþrifleri ile din ve manevîyat anlayýþýnda büyük bir inkýlâp olduðu görülmektedir. Çünkü Sevgili Efendimiz, Deryayý Nuru Muhammed'in arzusundaki ilâhi ilmin nokta-i mümessilesi olarak zuhur etmiþtir. Sevgili Efendimiz, kendisine gelinceye kadarki anlatýmlarýn çok fevkinde bir anlatým ve ilim lütfetmiþtir. Bu tatbikat Peygamberimiz tarafýndan ortaya konmuþ ve izahatý yapýlmýþtýr. Allah'ýmýzýn nâs'ý uyarma ve bilgilendirme vazifesi, ilk andan itibaren velâyet makam ve anlayýþý doðrultusunda zuhur etmiþtir; Efendimizden sonra bu ilâhi vazife yine velâyet noktasýndan devam etmiþtir. Bu ilâhi yol Sevgili Efendimizden sonra, ilk olarak Ýmam-ý Ali tarafýndan açýlmýþ ve yürünmüþtür. Ýmam-ý Ali, geçmiþ velâyetin bir özetini yapmýþ ve yeni velâyet noktasýnda nasýl yürünmesi gerekti255 ðini anlatmýþ ve nâs'ý bilgilendirmiþtir. Nitekim bugün ehl-i tasavvuf ve manevî tarikat kurucusu pirlerin hepsinin manevî yollarýnýn Ýmam-ý Ali'de birleþtiði malumdur. Bu yol bazý kimseler tarafýndan tatbik edilmekle birlikte, sýr kolundan da ahz-ý feyz edilip terakki edildiði bilinmektedir. Bu noktayý iþareten Hz. Mevlâna; " Ali'ye erdim muradým hâsýl oldu benim" buyurmuþtur. Hz. Mevlâna bir baþka varidatlarýnda; "O, bütün peygamberlerin sýrrýnda idi. Cenâb-ý Mustafa: Benimle açýkça beraber bulundu dedi"(Na’at-ý Ali, Hz. Mevlâna Celâleddin-i Rûmî) buyurmaktadýr. Bundan da anlaþýldýðý üzere, Hüve'nin velâyet arzusunun, velâyet olarak zuhur edeceði ve tatbikata gireceði aþikâr olmakla beraber, velâyet noktasýnýn bir isim olarak görünmesi Ýmam-ý Ali isminde zuhur bulmuþtur. Onun için bu noktaya "Þah-ý Velâyet" denilmiþtir. Böylelikle Peygamberimizden sonra dinin ve manevîyat anlayýþýnýn Efendimizin sünnet-i seniyyesi üzerine nasýl yürüneceðinin tatbikat ve örnekleri nâs'a bu noktadan tebþir edilmiþtir. Bundan da anlaþýlacaðý üzere Sevgili Efendimiz’e gelinceye kadar velâyet gizli; nübüvvet aþikâr idi;Sevgili Efendimizin nübüvvetinden sonra velâyet aþikâr nübüvvet gizli olmuþtur. Velâyetin aþikâr olarak görünmesi de "Þah-ý Velâyet" Ýmam-ý Ali ve Ehl-i Beyt isrinde devam etmiþtir. 256 Ýmam-ý Ali, "sahibü'z zaman" olmasý hasebiyle kendisine atfedilen isimler olduðu gibi bilinmeyen, rabbimiz tarafýndan tatbikata konulan ancak, nâs tarafýndan bilinmeyen daha nice isimlerinin var olduðu idrakinde olunmalýdýr. Allah'ýmýzýn Ýmam-ý Ali'ye lütfettiði isimlerin, Ýmam-ý Ali'de zuhur etmesi bu isimlerin kemalât bulmasýna vesile olmuþtur. 257 258 ÝMAM-I ALÝ'NÝN (K.V) ESMÂ-Ü'L HÜSNÂ'SI VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Sýrr-ý Zülfikar Zülfikar Sevgili Efendimizin kýlýcýnýn adýdýr. "el-Fekar" omurga demektir. "Zülfekar" 'Omurgalý' mânâsýna gelir. Bilindiði gibi, omurga canlý varlýklarýn ayakta durmasýný saðlayan ancak vücûd hareketlerininde rahatça yapýlabilmesine müsaade eden bir kemik dizisidir. Zülfikarýn bir husûsiyetide iki yönlü kesen bir kýlýç olmasýdýr ki, Zülcehaneyn'dir. Þu halde Zülfikar hem dünyevî hem uhrevî hükmü remzeder. Efendimizin Zülfikarý Ýmam-ý Ali'ye vermesi O'na dünyevî ve uhrevî hüküm gücünü vermesi demektir. Bu velâyetin Ýmam-ý Ali ile yürüyeceðinin ve teþkilât-ý diniyenin Ýmam-ý Ali'nin sýr omurgasý ile ayakta duracaðýnýn iþaretidir. Þah-ý Velâyet Zülfikarýn Ýmam-ý Ali'ye verilmesi Ýmam-ý Ali'den sonra zuhur edecek olan velâyetin þahý olduðunu ifade eder. "Þah" kelimesi Arapça'da "Þeyh" kelimesinden türemiþ olup Farsça'da "Pîr" kelimesi259 nin karþýlýðýdýr. Demekki Ýmam-ý Ali Efendimiz velâyetin Pîridir. Nitekim bu husûsu iþareten Sevgili Efendimiz meþhur Gadirhum hadislerinde; "Ben kimin velisi isem Ali'de onun velisidir," buyurmuþlardýr. Aliyyül Mürteza "Mürteza" 'kendisinden razý olunan' mânâsýna gelir. Hayber'in fethi sýrasýnda, fethi gerçekleþtirmek üzere yapýlacak olan hücumun kumandanlýðýný yapmak üzere Sevgili Efendimize pek çok kimseler teklif edilmiþti. Bunlarýn her biri defaatle yapýlan hücumlarda baþarýsýz olmuþlardý. Bunun üzerine Sevgili Efendimiz; "Þimdi öyle bir kimseyi seçeceðim ki Allah indinde mürtezadýr," buyurmuþ ve Ýmam Ali Efendimizi kumandan olarak seçmiþ ve Hayber fetholunmuþtur. Esedullahi’l Galib (Þîr-i Yezdân) Allah'ýn galip arslaný mânâsýna gelir. “Esed” kelimesi 'Arslan' mânâsýna geldiði gibi, cesaret ederek kazanmak mânâsýna da gelmektedir. Bu isim velâyetin daima galip olacaðýný, gaflete karþý galebe çalacaðýný ifade etmektedir. Allah'ýn hakayýkýný ve beyanlarýný açmakta cesaret gösterme ve muvaffak olma sýrrýný iþarettir. 260 Kerremallahü Vecheh Allah vechini mükerrem kýlsýn demektir. Bu ifade Þah-ý Velâyet olarak Ýmam-ý Ali'nin kendisine teveccüh edilmesi gereken nokta olduðunu da ifade eder. Ancak o noktaya teveccüh ile manevî terakki mümkün olabilir. Haydar-ý Kerrar 'Haydar' Farsçada 'Arslan' mânâsýna gelir. Haydar-ý Kerrar tekrar tekrar hücum ederek, tank gibi, düþman ordularýnýn içinde gedik açan mânâsýný da taþýr. Manevi açýdan da imansýzlýðýn üzerine saldýran mânâsýný ifade eder. Þebih-i Harun Sevgili Efendimiz Ýmam-ý Ali'ye bir gün; "Sen bana Harun'un Musa'ya olduðu gibisin, eðer benden sonra nebi gelecek olsaydý, o sen olurdun," buyurmuþlardýr. Babül Medinetül Ýlm Ýlim þehrinin kapýsý. Sevgili Efendimiz bir hadis-i þeriflerinde; "ene medinetül ilm ve aliyyü bâbüha- Ben ilim þehriyim Ali onun kapýsýdýr," buyurmuþlardýr. 261 Nur-u Ayn-ý Muhammed Muhammed'in gözünün nuru mânâsýna gelir. Sevgili Efendimizin; "Ben ve Ali bir nuruz" hadisi þerifini iþarettir. El-Fetâ "Fetâ" 'genç ve 'pehlivan' mânâlarýna gelir. Hz. Fatime Validemiz ile Ýmam-ý Ali Efendimizin âlem-i ilâhideki nikâhý akdedildiðinde meleklerin; "lâ fetâ illâ aliyy lâ seyfe illâ zülfikar- Ali gibi genç, Zülfikar gibi kýlýç yoktur," þeklinde tezahürat yaptýklarý bilinmektedir. Bundan da aþikârdýrki bu isimler Allah'ýmýz tarafýndan kendisine verilmiþtir. Ebu Turab "Toprak babasý" mânâsýnadýr. Toprak emniyet ve tevâzu halinin izharýdýr. Bu ismi Ýmam-ý Ali'ye Sevgili Peygamberimiz vermiþtir. Evliliklerinin ilk zamanlarýnda Hz. Fatime Validemiz ile Ýmam-ý Ali Efendimiz arasýndaki bir hususiyet icabý Ýmam-ý Ali Efendimiz Mescid-i Nebevî'ye gelir ve orada yatar. Üstü baþý toz toprak içinde kalmýþtýr. Peygamber Efendimiz onun bu halini görünce kendisini; "Kalk ya Ebu Turab," diyerek uyandýrýr ve bir yandan da üstünü baþýný silkeleyerek tozdan arýndýrýr. 262 El-Vasî Ýmam-ý Ali Efendimiz Sevgili Efendimizin hal-i hayatta iken veya Hakka yürüdükten sonra her þeyine kefil olmuþtur. Nitekim Hicret sýrasýnda Sevgili Efendimiz bütün borçlarýný ödemekte ve emanetlerini sahiplerine vermekte Ýmam-ý Ali Efendimizi görevlendirmiþtir. Vefatýndan sonra da Ýmam-ý Ali Peygamberimizin özel iþlerine kefil olmuþtur. (Hz. Ýmam-ý Ali’ye ait bu isimlerin mânâsý, bu yazýlanlar kadardýr diye düþünülmemelidir. Bu isimlerin pekçok mânâsý olmakla beraber burada ancak bir mânâsý yazýlmýþtýr.) 263 264 HZ. ÝMAM-I ALÝ’NÝN PEK ÇOK ÝSÝMLERÝNDEN BÝR KISMI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Afitab-ý Adalet Ahu'r-Resul Ali Aþk-ý Nâmütenâhi Dürr-i Deryayý Ahmed Eb'ül Hasan Eb'ül Hüseyin Ed-Da'i El-Hadi Emir'ul-Berere Emir'ul Müminin 265 En-Nebe'ul-Azim Vasiyyi Mustafa Sahib'ul-Liva Saki-i Kevser Es-Sýddik'ul-Ekber Es-Sýrat'ul Müstakim Eþ-Þahid Fatih-i Hayber Fazl-ý Yezdan Güvey-i Nebi Halük-ül Rahman Hamiyi Müstazaf Hurþid-i Þefkat Kasîm'ul-Cennet-i ve'n-Nar 266 Katil'ul-Fecere Server-i Asfiya Kur'an- ý Natýk Mazhar-ý Didar Mevle'l muttakiyn Mevle'l-Müminin Miheng-i Mizan Muhibbi Vahdet Mübir'uþ-Þirk ve'l-Müþrikin Münciz-u Va'd-i Resulillah Nefs'ur-Resul Nihan Nokta'tün Ba Nur-u Aþk 267 Piþva'yi Evliya Sabr-ý Kebir Seyf Allah Seyfullah'il-Meslul Seyyidü'l-Ebrar Sultan-ül Eþhiya Þah - ý Evliya Þah-ý Merdan Þir-i Hûda Vesile-i Necat Keþþaf'ul-Kureb Katil'un-Nakisîn ve'l-Kasýtîn ve'l-Marýkîn Zahir Kaþif'ul-kerbi an vech-i Resûlullah Gazanfer 268 El- Farikü'l Ekber Esed-ü Resûlullah 269 270 HZ.ABDÜLKADÝR GEYLÂNÝ'NÝN ESMÂ-Ý ÝLÂHÝYESÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Sevgili Allah'ýmýz, lütfedip irsal buyurduðu peygamberler ve evliya ile nâs'ý uyarmaktadýr. Onun için her zamanda zuhur eden velâyet noktasýna tatbik edeceði isimler lütfetmektedir. Rabbimizin esma-i ilâhîye’si manevî gönüllerde zuhur eder. Bu isimler veliler ve peygamberlerde de görünmüþtür. Ýþte onun için Hz. Pir Abdülkâdir Geylâni Sultanýmýzýn da nâmütenâhi isimleri vardýr. "Gavs" ismi her zaman için zuhurda olan bir isimdir; ancak bu ismin duyulmasý ve kemâl bulmasý Hz. Abdülkâdir Geylâni ile tatbikat bulmuþtur. Bu isim o zâtýn evlatlarýnda da zuhur eden bir isimdir. Gavs ismi, Allah'a ait bir isimdir. Dünyada ve bütün âlemlerde fiili icra gören bir isimdir. Gavs ismi hangi gönülde zuhur ettiyse o isimden tatbikat görür. Gavs esas itibari ile Sevgili Efendimizden sonra o zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'ine manevî olarak intikal eden bir hâldir. Yani Gavs ismi zamanýn insanýnda zuhur eder. 271 Baþlangýçtan beri var olan Gavs ismi her peygamberde zuhur etmiþ ve manevî yolda olan kimseler için Allah'ýmýzýn bir lütfu olarak tatbikat görmüþtür. Hz. Musa Mýsýr'dan kavmini çýkarýrken denizin yarýlmasý hadisesi, Hz. Ýsa'nýn kendisinden yiyecek talep eden Havariyyun'a sepet içerisinden herkesin doyabileceði kadar balýk çýkarmasý hep bu ilâhi ismin hususi tecellileridir. “Gavs” ismi, Sevgili Efendimizden Ýmam-ý Ali'ye ve on iki imama intikal etmiþtir. Gavs isminin hassaten Hz. Abdülkâdir Geylâni ile anýlmasýndaki hususiyet ise þudur; bu isim Hz. Abdülkâdir Geylâni ile hatim olmuþ yani bilinmiþtir. Bu ismin bu þekilde açýlmasý ile ismin hususiyetleri öðrenilebilmiþtir. "Bâz'ul Eþheb" Allah'ýmýzýn bilinmeyen isimlerine de muttali olan mânâsýnadýr. Baz'ul Eþheb Allah'ýmýzýn o zaman için arzu ettiði, ancak tam olarak açmadýðý sýrlarýn o zamanki ilâhi gönüldeki tecelliyatý olsa gerektir. Bir nutk-u ilâhilerinde Sevgili Pirimiz Hz. Abdülkadir Geylâni þöyle buyurmaktadýr; "Tekmil evliyanýn varacaðý en son noktaya kadar gittim. Sonra Rabbim bana bir pencere açtý ve ben o pencereden nâmütenâhî seyrettim. Ben Rab272 bimin semâvatýnda sonsuz memnuniyet, sonsuz hürriyet ve sonsuz huzur içinde gulgûleler ve sevinç çýðlýklarý atarak seyreden bir Bâzü'l Eþheb'im" Bu tatbikat her velide bir þekilde cereyan etmiþtir. Ýmam-ý Ali'de nice isimler zuhur etmiþtir; ancak bunlarýn hepsi açýlmamýþtýr. Bu konuþmanýn bu anlatýmýn hususiyeti; "Benimle Rabbim arasýnda öyle bir yakýnlýk vakti var ki, buna mukarreb melekler, yahut mürsel nebiler ulaþamaz" [Sehâvî, el-Mekâsýd, s. 420 [H.no: 926]; Aclûnî, II, 226 [H.no: 2159]; Kuþeyri, risale, I, 254] hadis-i þerif'inde iþaret buyrulan Allah ile kul arasýndaki hususiyettir. Bu hadis-i þerif "Baz'ul Eþheb" hususiyetini iþaret eden bir kelâm-ý ilâhidir. Menakib-i Tâcü'l-Evliya ve Burhanü'l- Esfiya adlý kitapta Hz. Abdülkâdir Geylâni'nin esmâsý ile ilgili bazý isimler zikredilmiþtir. Allah'ýmýzýn Hz. Abdülkâdir Geylâni'de nâmütenâhi ismi zuhur bulmuþtur. Bizler burada yalnýzca bir kýsmýný vermekle iktifa etmekteyiz. 273 274 HZ.ABDÜLKADÝR GEYLÂNÝ'NÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Seyyid "Seyyid" umumi mânâda Ýmam Hüseyin Efendimizin sülbünden gelenlere verilen bir isim olmasýna raðmen Allah yolunda canýný verecek bir fedakârlýðý göstermesi bakýmýndan "Seyyid" makamý verilmiþtir. Muhyiddin Bilhassa Abbasiler devrinde eski Yunan filozoflarýnýn kitaplarýnýn tedvin hareketi ile Arapçaya çevrilerek Ýslâm'a dahil edilmesine Hz. Abdülkadir Geylâni Sultanýmýz karþý çýkmýþlar ve tahrif edilmeye çalýþýlan Ýslâmiyet'i ihya etmiþlerdir. Bu bakýmdan kendisine Muhyiddin yani dini ihya eden ismi verilmiþtir. Sultanul Arifin Arif, Allah'ý bilme ve tanýma husûsiyetini tarif 275 eden bir makamdýr. Hz.Pîrimiz arifler makamýnýn sultanýdýr. Nitekim Hz.Sultanýmýzýn; "Kademim tekmil evliyanýn boynundadýr" ilâhi beyaný bu makamý vurgulamaktadýr. Farisî Meþhur bir Hadis'te rivayet edildiði üzere; Hz. Peygamberimiz Selman-ý Farisî'ninde bulunduðu bir sohbetinde Selman-ý Farisî'nin sýrtýný sývazlayarak; "Sizin oralardan öyle bir zât gelecek ki, iman Ülker (Süreyya) yýldýzýnda da olsa onu avuçlayacak ve halka daðýtacaktýr," buyurmuþlardýr. Hz. Peygamberimizin müjdelediði bu zât, Sultan Abdülkadir Geylâni'dir. Nitekim Hz. Pîrimiz tahsil için Baðdat'a geldiðinde, Baðdat âlimleri Hz. Pîrimizi kastederek; "Kimdir bu Farisî genç" demiþlerdir. Vâris Hz. Pîrimiz bir sohbetlerinde;"Ceddim Muhammed nereye kadem bastýysa bende oraya kadem bastým ancak Nübüvvet (Peygamberlik) müstesna" buyurmuþlardýr. Bu ilâhi beyan Hz. Pîrimizin, Efendimizin ilmine ve ahlâkýna tam vâris olduðunu gösterir. 276 Saîd Said olanlar ezelden velâyete namzet olan gönüllerdir. Hz. Pîrimiz velâyete ve sultanlýða namzet olarak gönderilmiþtir. Delil Hz. Pirimizin varlýðý maneviyatýn hakikat olduðuna delil teþkil eder. Hz. Pîrimizin yolundan yürüyen kiþi nice güzellikler kazanýr. Sultanýmýz maneviyat yolunun delilidir, kýlavuzudur. Müni Sultanýmýz; "Berr-u bahr içre figan etse müridim bir kez Ederim düþmanýnýn nakdi vücûdun itlâf Ererim tiri kaza gibi vücûdý hamse Ýntikamým kýlýcýn menedemez bend-ü gýlaf" buyurmuþlardýr. Bu söz Hz. Sultanýmýzýn bu beyanýnýn Allah'a ait olduðunu göstermektedir. Günümüzde de Hz. Sultanýmýzýn imdat etmesi birçok gönüllerde tatbikatla bilinmektedir. Haddizatýnda Hz. Sultanýmýzýn imdadý, ilâhidir. Çünkü insanlar Sultanýmýzýn 277 bizlere göstermiþ olduðu ilâhi tarikat yolunda feyz almakta ve manevi güzellikler kazanmaktadýrlar. Sultan Hz. Pîrimiz "Risâlet Sahibi" olmasý bakýmýndan da maneviyatýn sultanýdýr. Yine Hz. Pîrimizin; "Benim horozlarým kýyamete kadar ötecektir," beyaný O'nun Sultanlýðýna delil teþkil eden bir beyandýr. Lâ-zil Allah'ýn O'nun ismi ile indirmiþ olduðu ilham ve beyaný daimülmüdam tatbikattadýr. 278 HZ. PÝRÝMÝZE ÝZAFE EDÝLEN DÝÐER ÝSÝMLERDEN BAZILARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Müeyyid Kerim Azim Þerif Zârif Ýmam Hemmam Sâlik Nâsik Mümin Mufid 279 Münim Muksim Tayyip Tabîb Mutayyib Cevad Münkad Kâim Sâim Âbid Zahid Sâcid Vacid Tâki 280 Naki Kâmil Zeki Sâki Cemil Celîl Ma'z Münas Sâit Reþid Sâhi Vakî Vâfi Nakib 281 Necib Hâzý’ Hâþi Sahib Sâkýb Hâris Vâsii Bari Faik Lâyýk Râsih Þâmih Veli Tâhir 282 Zahir Mûti Lebib Habib Þahid Raþid Zahid Kâid Basîr Muhsib Sâdýk Hâzik Bürhan Hüsnü 283 Hüseyni Alîm Hakim Muîn Mübeyyin Misbah Miftah Þâkir Zâkir Meâz (Maaz) Salih Nasih Fâlih Vâzýh 284 TARÝKAT-I KADÝRÝYYENÝN DÖRDÜNCÜ PÎR-Ý SÂNÝSÝ HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Her zamanýn sahibinde zuhur eden tatbikat-ý ilâhiye, Hz. Süreyya'da zuhur bulup tatbik olmuþtur ki, isimlerin özelliðini taþýyan bir gönül ehli olarak Hz. Süreyya Pîriyet makamýnýn hatmini icra eden "Hatemül Pîr" olarak görünmüþtür. Böylelikle isimlerin tecelliyatýndaki hususiyetlerin Rabbimizin hassaten velâyet makamlarýndan müþahede ettirdiði görülmektedir. Hz. Süreyya'da uzun seneler; "zalike hüve'l fevzu'l azim" ve "feiza feraðte fensab" ayet-i kerimelerinin zuhur etmesi, her zaman dilimi içerisinde Allah'ýmýzýn her velide daha ileri bir anlayýþla ifade etmiþ olduðu mânâlarý, daha ileri þekilde anlamak ve idrak etmek mânâsýný taþýmaktadýr. Bu da Allah'ýmýzýn nâs'a lütfedeceði rahmetin bir neticesi olsa gerektir. Bu hakikat onbeþ asýrdýr Kur'an-ý Kerîm'in, her dem yeni anlayýþlara ve idrake açýk olduðunu göstermektedir. Bu her zaman dilimi içerisinde Allah'ýmýzýn lütfetmiþ olduðu veli gönlündeki açýlmalarla vukû bulmaktadýr. 285 Hz. Süreyya'nýn evlatlarýna hitaben; "Ben sizin adýnýza da riyazat yaptým" buyurmasýndaki hususiyetten murat; riyazat yaptýðý zaman bir kiþinin Allah anlayýþýndaki terakkisinde Allah'ýmýzýn Hz. Süreyya'ya lütfetmiþ olduðu feyizden evlatlarýnýn da istifade etmesi ve ayný makamdan idrake gelmeleridir. Hz. Süreyya riyazat yaptýðý zaman, evlatlarýna o makamdan hitap etmiþtir. Onun için evladýn da riyazat yapmýþ gibi ayný fikriyat ve imanda olmasý icap eder. Tabii tevazu ve rýza içerisinde olunursa. Riyazat'ý sadece yememek, içmemek olarak deðerlendirmemek icap eder. Bu makamda piriyet makamýný zikir o kiþilerin terakkisine sebep olur. Riyazat konusunda anlatýlmak istenen bu noktadýr. Elbette riyazat yapmak makbuldür, ancak yapamayanlara da bu þekilde rahmet lütfedilmektedir. Hz. Süreyya'nýn, Hz. Pâk Muhammed Ali'ye; "Þu gönlüme gir, ondan sonra keyfine bak," buyurmasý da bu rahmetin bir tecellisidir. 286 TARÝKAT-I KADÝRÝYYENÝN DÖRDÜNCÜ PÎR-Ý SÂNÝSÝ HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Ten u can u dilem þayest ki mabudest vücûdem (Tenim, caným, gönlüm öyle bir þeydir ki, vücûdum mabutdur "Sýrrý Lâhmik", her þey mabuda aittir.) Hz. Ahmed Süreyya Emin Es Sahibur Rahman Ve't Tasarruful Kudretül Celâdetül Ezeliyyetül Ebediyyetül Daimetül Zâtîye Ve'l Gavsul Azamul Muazzam Vel Pirus Saniyyur Rabiül Muhlesül Muhtarül Fahim. Feranfermayý Heft Alemi Eþya. Cenâb-ý Ahmed Süreyya Emin Hazretlerinin intikalleri olan 1339 senesi Nisan ayý Ramazan-ý Þerif'in 9 undan bir ay evvel kendilerini ziyaret eden 287 Muhammed Ali'ye hitaben: "Þimdiki kýsa ismim þudur;" "Es Sahibur Rahman ki vel kaim bihakikatil hakayýký zâtullah" buyurmuþtur. Ahmed Süreyya Emin Hazretlerinin esmâsý da nâmütenâhi olmakla birlikte bunlardan açmýþ olduðu isimler arasýnda: Sahibur Rahman Allah'ýn "Rahman" isminin tecelliyatýnýn zuhuru olan gönül noktasýdýr. Bu makamda ikiliðe düþmemek dikkat edilmesi gereken en önemli husustur. Açýldýðý gönül noktasýndaki arzu zaten "Rahman'ýn" kendi arzusudur. Ancak bu ilâhi arzu Sahibur Rahman noktasýnda ayan olduktan sonra Rahman'ýn bütün âlemlerinde ve varlýklarýnda da zuhur eder ve tatbikat bulur. Hatemül Pîr Hz. Süreyya Beyefendi "Hatemül Pîr"olduðunu ifade ederek Pîriyet makamlarýnýn hatem noktasýný iþaret etmiþ ve bildirmiþtir. "Hatemül Pîr" makamýnýn mânâsýný Sevgili Efendimizde zuhur etmiþ olan "Hatemen Nebiyyin" makamýna istinaden anlamak kabil olabilir. Sevgili Efendimizde nübüvvetin hatem noktasýnýn açýlmasý þöyle anlaþýlsa gerektir: 288 Nübüvvetin hatem noktasýnýn Efendimizde zuhuru, Efendimizden sonra zuhur edecek olan ve Hakikat-ý Muhammediye sýrrýna sahip zâtî kümmelinin ayný kemalât üzere Hatemen Nebiyyin sýrrýna da sahip olacaklarý mânâsýnadýr. Hz. Süreyya'da zuhur eden Hatemül Pîr sýrrýda, pîriyetin hatem sýrrýnýn Hz. Süreyya'dan sonra zuhur eden zâtî kümmelinde ayný kemalât üzere devamda olacaðý mânâsýnadýr. Ancak Sevgili Efendimizden sonra Nübüvvet sýrrý bir daha o kemalâtý aþacak þekilde açýlamayacaktýr. Bunun gibi Pîriyet sýrrý da Hz. Süreyya'dan sonra ondaki kemalâtý aþacak þekilde açýlmasý mümkün görünmüyor demektir. Hz. Süreyya ayný zamanda gelmesi beklenen Hz.Ýsa'nýn sýrr-ý hususiyetine sahip olduðu ve kendisinden sonra da böyle bir tecellinin zuhur etmeyeceðini de iþaret etmiþtir. Böylelikle dünya insanlarýna Allah'ýn dininde birleþme teklifi yapmýþtýr. Kudretus Sânî Kudretus Sânî yaratýcý kudret demektir. Allah'ýn sonsuz kudretinin yanýnda onun varlýklarý nâmütenâhi güzelliklerde yarattýðýnýn da bir ifadesidir. Bu makam "Kün" emrinin tâbi olduðu gönüle verilmiþtir. Nitekim Hz. Süreyya "Kün" emrine sahip olduðunu ilâhi varidatýnda açýklamýþtýr. 289 Abd-i Þekûr Allah ilâhi rahmeti icabý Hz. Süreyya'ya nice lütuflar yapmýþtýr. Hz. Süreyya; "Þükreden bir kul olmayayým mý" ilâhi beyanýna uygun olarak Abd-i Þekûr olduðunu söylemektedir.Allah bütün varlýklara rahmetini vermiþtir. Ancak Hz. Süreyya'da çok daha ileri hususi rahmetini lütfetmiþtir. "Abd-i Þekûr" Allah'ýn bu hususi lütfuna teþekkürdür. Allah'ýn nâs'a lütuflarýna karþýlýk olan þükürlerin teraküm olarak toplandýðý noktayý da ifade eden bir isimdir "Abd-i Þekûr" ismi. Hz. Süreyya kendisinde zuhur eden eltaf-ý sübhanîsinin âlemlerdeki yayýlmasýný ve tesirlerini gördükçe kendisinden kendisine þükretmeklede "Abd-i Þekûr"dur. Celâliyyül Kadirî Makam-ý Celâdet'tir. Hz.Süreyya'ya makam ve tatbikat olarak hususiyet verilmiþtir. Allah'ýn O'ndaki tecellisi budur. Nitekim Divan-ý Süreyya'da kullandýðý "Lisan" O'ndaki ilâhi celâdeti göstermektedir. 290 Reisül Mürþidîn Hz. Süreyya; "Bürün yahut ki yut Kur'an'ý amma iþ biter sanma Ol iþ bitmez mülâkat-ý Reisül Mürþidîn ister" buyurur. Reisül Mürþidîn zamanýn Resûlü ve imamý olan noktadýr. Bütün âlemleri kendindeki zevk-i zâtî mucibince rüþd-ü ilâhiye mazhar kýlan noktadýr. Mahbub-ý Muhibbân Allah'ý sevenlerin sevgilerini ve ilgilerini yönelttiði noktayý iþaret eder. Bu isim Allah'ýmýzýn; "Eðer Allah'ý seviyorsanýz, bana itaat edin ki, Allah'ta sizi sevsin," âyetini iþaret eden bir isimdir. Sýrr-ý Hüve'l Fevzül Azîm Hz. Süreyya'da "zalike hüve'l fevzü'l azîm" beyaný zuhur etmiþ ve bu beyan Hz. Ahmed Amiþ Efendinin evlatlarýndan Nüzhet Bey tarafýndan rüyasýnda da alýnmýþ ve böylelikle teyid edilmiþtir. "hüve'l fevzü'l azîm" "Hüve' büyük feyz ve kur291 tuluþtur," Manasýna gelmektedir. Bu isim Hatmül Velâyet'in Hz.Süreyya'dan yürüyecek olan kolda zuhur edeceðinin iþaretidir. Þey-i Vahid Hz. Süreyya zât-ý ilâhiyeyi zikrederken isimlerden münezzeh olarak "Þey" kelimesini kullanmýþtýr. Onu isimlerle tahdit etmemek için "Þey" demesine raðmen "Hüve" dememiþtir. Çünkü "Hüve" yi Hatmül Velâyet açacaktýr. Rýzadade Allah’tan razý olmuþlar... Allah'ýn rýzasýný tahdit etmemek gerekir. Allah'ýn varlýklar üzerindeki tecellisini sabýr ve yine O'na iltica ederek ve teslim olarak selâmete çýkmalýdýr. Makam-ý Üns Alýþmak, alýþ kanlýk, kalbde Hz. cemâl-i ilâhiyeyi müþahede etmek, Allah’ýn insan gönlünde açýlmasý., Çok ileri bir yakýnlýk makamýdýr. 292 Üns-ü Hak, Allahû Teâlâ’dan baþkasýndan ve hatta varlýðý Allah’ýn gayrý gibi telâkki etmekten uzak durmaktýr. Gönüllerde zuhur eden beyan: Ünsiyet O’nun zâtýndan sini unutmaktýr. (M.B) gayri ne varsa hep- Bir kimse Allah ile ünsiyet ve ülfet ederse, herþey onunla ünsiyet ve ülfet eder. (A.B) 293 294 HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN BEY’ÝN DÝÐER ÝSÝMLERÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Süreyyaü'l Kadiri Fa'al ü Kerîm Rabbi Celîl Huda Hakîm Aþýk-ý Bidar Evvel-ü ahir-ü Kerîm Aþina-i Sýr Muti-i Füyuzat-ý Ezel Vakýf-ý Esrar-u Hikmet Ayine-i Mahsus 295 Vahii Kur'an Muzmer Mahbub Allahu Ehad Sýrr-ý Allahu Ehad Halet-i Ayn Rabbükümül Âlâ Nokta-i Gayn Sýrr-ý Vahdet Muti-ü Kerîm-ü Zül Celâl Enallahul Kerîm-ü Zül Celâlul Vahidül Kahhar Nur-u Zat Kebir-ü Halikul Hallak Muhit 296 Hakayýkul Cebbar Mabud-u Bil Hakk Suhte-i Nur-i Lika Hamil-i Tac-ý Velâyet Sacid-u Mescud Þahid-u Meþhud Aþina-i Sýrr-ý Zâtî Vakýf-ý Sýrr-ý Muhit Ehl-i Kemâl Vahid-ü Sübhan Þahenþehi Sultan Feyyaz-ý Ebed Vahidü'l Ehad Menba-i Esrar-ý Kemâl 297 Mecma-i etvar-ý Kemâl Fakr-ý Hüvallah Mucid-i Eþya-ü Âlem Nur-u Zât-ý Mutlak Sultan-ý Manevî Zikr-i Daim Kaim-i Bizzat Tasarruf-u Kudret Femi Muhsin Arif-i Billah Sahibu'l Nefahtu Hakim-i Fermanberi-i Mutlak Muhyi-i Mevcudat Sahib-i Seyf-i Celâl-i bî Aman 298 Sahib-i Cemâl Nur-u Asliyyet Sýrr-ý Ayniyet Fail-i Muhtar Er-u Tamm Hass-ý Ebed Mabud-u Yegâne Müdebbir Mürebbi Sahibü'l Vakt Bahr-i Bîpayan Ýnni Enallah Sübhani Rabbiyel Azîm Sübhani Rabbiyel Âlâ 299 Malik-ül Mülk Sýrr-ý Ahfa Nigehban Hami Zamin El Fakru'l Celâliyyül Kadiri Lisan-ý Saat Ýnam Emr-ü Ferman Ehl-i Tasarruf Muhtar Asluþ þey'ül Feyyaz Sultan-ý Ceylî Gavsul Azam 300 Me'men-ü Melce Ahmed-i Muhtar Aðnal Aðna Daimü'l Muhtar Fehamet-i Müdam Kudretüz zatu'l Celâdet Sahibü'l afv-ü Þefaat Celîl Mesmu Vehhab-ü Kerim -ü Zülcelâl Mucid Feyyaz-ý Mutlak Vehhab Kerim 301 Zülcelâl Þef'i Muin-ü Müstean Ageh Sahib Serir Þey Muhal-i Mümkün Þehinþah-ý Cihan Aynu'l Ayn Melce-i Bîvayegân Dest-i Kudret Sahib-i Celâl Vahidü'l Kahhar Dest-i Feyyaz 302 Sultan-ý Celâdet Feyz-i Mutlak Sahibuþ Þanu'l Âzim Zat-ý Azamuþþan Haletü'l Ayn Mülk-ü Daim Ef'al-i Muhtar Azamüþ Þan Þey'ul Kadiri Aynullah Dest-i Feyyaz-ý Yedullah Daru'l Aman Kelâm-ý Azim Azimu'l Azam 303 Maliki Mutlakiyyet Mürþid-i Âm Yed-i Celâdet Muhtarun Bir Rey Vef Ferman Kitabu'l Vücûd Lisan-ý Celâdet Feyyaz-ý Ezel Lisan-ý Mutlakiyyet Hakikatü'l Hakayýk Mutlakiyyet Tasarruf-u Kudret Zâtî Sahibur Rahman Nokta-i Kül El Mülki Li 304 Vücûd-u Mukaddes Celâdet-i Vahidü'l Kahhar Aþina-i Hakikat Tanrým Pervane Derviþ Sabit-i Aht Hilkat-ý Asl Ol Ýþte Menem Can-ý Mürdedil Abid Maksud Mevcud Kadim 305 Hayy-ý Ebed Vahid-ü Sübhan Daim Nazargâh Gaffar Garib-i her dü âlem Mazhar-ý Fakrü'l Fahri Hayrul Makirin Cism-i Maarruh Vücûd-u Mutlak Metbu Lâ Mekân Hakim-i Mutlak Zahîr 306 Saîl Zât-i Mutlak Ayn-i Abülkadirest Baran-ý Füyuzat Rabbi Gafur Müstean Sat Derd-i Bîdermana Derman El Lâbisut Tac El Celâdetul Azam Vel Calisut Tahtit Temkinut Telvinul Efahim Ves Sahibul Harîm El Mak'adussýdký El Kâbul Kavseyn Sübhan Kudret-i Zâtîye Zâti Hüvallah 307 Reyyah Ve Hüve Ýnhilaun An Vücûdil Mecazý Vel Kalbetu Bil Vücûdil Hakikî Ve Hüve Mevkufun Bil Ýmanil Hakkani Vel Amelis Salihi Mukarinen Biþuhudil Faili Veliyullah Akdes Vücûd Mazharu'l Zahîr Feyz-i Akdes Harîm Hurþid-i Kemâl Ahir-i Mutlak Kuranest Zatest Saniîyyet 308 Hâkimiyyet Ayn-i Ýnni Enallah Aheng-i Sübhan Dehþetnüma Celâliyul Celâli Bî nokta-i Gayn Mutlak-ý Hu Yâr Zât-ý Bîzeval Celâliyül Veli Zât-ý Numayan Sýrr-ý Kaviyi AyniSultan Allahu Vahid Hamii Heft Âlem Ene'l Mabud Süreyya-ü'l Celâli 309 Fermanber Ez Zahir El Batýn El Evvel El Ahir Kitab-ý Mecid Hakikat-ý Muhammediye Cenâb-ý Vahidül Ehadül Ferdus Samed Mevcudiyet Cenâb-ý Ahadül Ferdus Samedül Kahhar Doksan Dokuz Meanii Celîle Meriyen ba Abdiyyet Mestur Cenâb uz Zât 310 Fakr Meratib-i Ulûhîyet Sýfatîyyun Evliyaullah Sahib-i Kelâm Be Hasbel Adab Bâ Abdiyyet Feyyaz-ý Evvel Lâ gayr Mürþid-i Hakiki Zâtî Ulviyyet Hamii Tarikat-ý Celîlei Muhammediyye Sahibu'l Hakikatu'l Hakayýk 311 312 HZ.MEHMED ALÝ ÖZKARDEÞ'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Allah'ýmýzýn esma-i ilâhîye’sinde yer alan bazý isimler kiþilere ad olarak verilmekte bazýlarý ise verilmemektedir. Allah'ýmýzýn göründüðü velilerdeki isimler de Hakka aittir. Özellikle Hüve noktasýndan görünen gönüllerin isimleri hakikat isimleri olduðundan Hakka aittir. O isimler insanlara verilemez; çünkü o isim mazhariyeti icabý yalnýzca bu dünyada deðil ilâhi âlemde de tatbikat görecek azim isimlerdendir. Hüve'nin göründüðü gönül noktalarýnýn isimleri de Allah'ýn isimlerini ihtiva etmektedir. Zamanýn insaný Allah'ýn isimlerdeki tecelliyatýnýn zuhur yeridir. Bir de Allah'ýn esma-i ilâhîye’sini her zaman dilimine göre de deðerlendirmenin mümkün olduðunu ifade etmek lazýmdýr. Allah'ýn hususi isimlerinin, Allah'ýn lütfettiði vüs'atin ar tmasýndan sonra kullanýlmasý makbul olandýr. Bu tatbikat Hakka aittir. Bazý isimler hem dünyevi hem de uhrevi an313 lamlar taþýmaktadýr. Allah'ýn dünya ile ilgisi olmayan, sadece ilâhi âlemi anlatan isimlerinin kullanýlmasý da doðru deðildir, bu zaten mümkün de deðildir. H z . S ü re y y a ' d a n a h z - ý f e y z e t m i þ o l a n P â k M u hammed Ali, Allah'ýn en doðru tevhidine gelmelerini müslim ve gayr-i müslim bütün dünya insanlarýna mektuplarý ve mesajlarý ile bildirmiþ, sýrr-ý Mehdi olarak bütün dünya insanlarýna son bir iman teklifi yapmýþtýr. "Mehdi" sýrrýndan görünen gönül o ismin sýrrý icabý insanlara bu teklifi yapmakla mükelleftir. Tatbikat ve icra Allah'a aittir. Ne kadarý tatbik edilir ne kadarý edilmez onu ancak Allah takdir eder. Te c e l l i k i m d e i s e f i i l i y a t o n d a d ý r. B u p r o g r a m A l lah'ýmýza aittir. Bunun karþýsýnda dünya insanlarý gerçek bir hidayete ermiþ olsalardý hakiki kurtuluþa ermiþ olurlardý. Fakat müslim ve gayr-i müslim nâs bu hakikati gizlemiþ bulunmaktadýrlar. Kur'an'da Allah'ýn bu ilâhi mesajýnýn gizlenmesinin büyük bir suç olduðu bildirilmektedir. Hz. Mehmed Ali Bey, nâs'a yaptýðý iman teklifinde Hz. Muhammed (s.a.v)'in teklif ettiði bir imanýn kabul edilmesini ve bir olan Allah Dinine gelinmesini teklif etmiþtir. Ancak böylelikle selâmet bulunabileceðini ifade etmiþlerdir. 314 Mehdi ismi ayný zamanda Ýsm-i Azam'ýn hakikatine de iþaret eder. "Ýnsan" Allah'ýn kendisine lütfettiði ismin programýný yaþar. Bu cümleden düþündüðümüz zaman, velâyet makamýnda hangi "Ýnsan"a hangi tecelliyat lütfedildiyse onu yaþamakla vazifelidir. Bu yolda zorlama ve lüzumsuz ýsrar, tepki verir. Nitekim Mehdi'lik hidayet kökünden gelen bir isimdir. Bu teklif bütün nâs'a yapýlýr. Onlarýn kabul edip etmemeleri durumu Allah'a aittir. Mehmed Ali Bey'in bu konudaki çalýþmalarý ilâhi arzuya uygun olarak tatbik edilmiþtir. "Mehdi" hidayet teklif etmektedir; çünkü nihayete bir þey kalmamýþtýr. Nâs'a detaylar yerine iman noktasý teklif edilerek rahmete davet edilmektedir. Daha önce velâyet noktasýnda görünen veliler, Ýslâm ile ilgili her türlü açýklamayý ve Ýslâm ile ilgili her türlü ilm-i ilâhiyi lütfetmiþlerdir. Buna raðmen nâs bu bilgileri çeþitli þekillerde yorumlamýþlardýr. Bunun için Mehdi sýrrýndan görünen gönül, nâs'a doðru bir dine, yani Allah Dini'ne gelmeleri teklifini yapmýþ ancak bu þekilde hidayete gelinebileceðini açýklamýþtýr. Mehdi sýrrýnýn nâs'a teklif etmiþ olduðu, Allah'ýn kullarýndan Allah'ýn istediði gibi bir imana gel315 meleridir. Bu teklif, Ýslâm'ýn onda bir noktasý gibi görünmektedir. Nitekim Sevgili Efendimiz hadis-i þeriflerinde; "Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, sizden biriniz bildiðinin onda dokuzu ile amel edip birini terk ederse helâke gider; öyle bir zaman gelecek ki, o zaman bildiðinin yalnýz onda biriyle amel eden kurtulacaktýr. Çünkü o zaman, amel edenler çok azalacaktýr," (Huzeyfet'übnü Yemân) buyurmuþlardýr. 316 HZ.MEHMED ALÝ ÖZKARDEÞ'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Pâk Muhammed Ali Mehmed Ali Özkardeþ Hazretlerini zikrederken Muhammed Ali isminin telaffuz edilmesini bizzat Hz. Süreyya Beyefendi emir buyurmuþlardýr. Mehdinin geliþi Allah'ýmýzýn programý icabýdýr. Mehdi ismi Allah'ýn programýný iþaret eden bir isimdir. “Muhammed Ali” ismi ebced hesabýna göre 202 sayýsýný verir. “Rab” ismi de ebced hesabýna göre 202'dir. “Pâk Muhammed Ali” ismi ise kendisinin geliþini iþaret buyuran Üsküdarlý Hâþim Baba'nýn kullanmýþ olduðu "Güher" kelimesine denk gelir ki; gerek "Pâk Muhammed Ali" gerekse "Güher" isimleri ebced hesabýna göre 225 sayýsýný verir. Dikkat edilirse 225 ile 202'nin farký 23'tür ki, bu Sevgili Efendimizin risâlet süresi olan yýllarýn sayýsýdýr. Mehdilik konusu Ýslâm dünyasýnda çeþitli anlayýþlar tarafýndan bazý Ýsrailiyat efsaneleri üzerine 317 bina edilerek karmakarýþýk bir hale getirilmiþtir. Bunun neticesinde bir sürü tutarlýlýktan uzak iddialar da ortaya atýlmýþtýr. Ýddia ile Mehdilik birbiriyle kabil-i telif hususlar deðildirler. Pâk Muhammed Ali ismi kendilerinin bu sýrlardan hissemend olduðunu iþaret eder. Mehdi Resûl Allah'ýmýzýn irsal eylemiþ olduðu resûller "Allahû Ekber" ismine mazhariyetle mümessil olan noktalardýr. Mehdilik de bu mânâda sahibrisâlet bir velide zuhur edecek olan bir sýrr-ý ilâhidir. Mehdi Resûl, Allah'ýn nokta-i mümessilesi ve zât-ý ilâhisi olarak davet eder. Bu açýdan bakýldýðýnda "sýrda seyyid"dirler. Zaten 'seyyid'lik hususiyeti sadece dünyevî ve cismanî açýlardan soy ve neseb olarak deðerlendirilebilecek bir hususiyet olmasa gerektir. Sahibür Rey Vel Ferman "Rey" görüþ mânâsýna gelir. Buradaki rey otoritenin görüþüdür. Sahibrisâlet olan gönül noktasýnda zuhur eden rey ve tercihler vücûd-u ilâhinin teþekkülatýný da o hususiyetleri ihtiva edecek bir hale getirir. Ferman ise otorite sahibi olan Sultan noktasýnýn irad ettiði kanunlardýr. Bu kanunlar ilâhi vücûd teþekkülatýnda tatbikat bulurlar ve bu teþekkülata feyz verirler. 318 “Sahibür Rey Vel Ferman” isminin mazharý olan gönül noktasý ilâhi arzunun ve fiiliyatýnýn tam da kendisi olan noktadýr. Hayy-ý Ebed “Sahibür Rey Vel Ferman” olan gönüllerin diriliði ebediyyen sürecektir. Zira böyle bir tatbikat geçici deðildir, ebedidir. Risâlet sahibi olan gönüllerdeki "Hayy-ý Ebed" tatbikatý ayný zamanda tevhidin de bir ifadesi olsa gerektir. Muferredûn Allah'ýmýzýn her risâlet noktasýnda yeni bir neþe ile izhar-ý zamîr eylemesi muferredûn sýrrýnýn bir ifadesidir. Zira Allah'ýmýzýn bütün âlemleri, o gönüldeki arzu ve zevk-i zâtîye uygun olarak teþekkül ederler. Pâk Muhammed Ali Hazretlerindeki bu teþekkülat âlemlerde yepyeni bir oluþumun ve biçimlenmenin zuhuru mânâsýný taþýr. Bu manevî olarak, Rabbimizin daha ileri bir anlayýþýn varlýklar üzerindeki tecellisidir. Muvahhid Bütün inançlarý tevhide getirmesi açýsýndan Hz. Mehdi'nin bütün isimlerinde Muvahhid sýrrýný 319 görmek mümkündür. Hz. Mehdi Muvahhid ismi ile Hakkýn ilâhi vücûd teþkilatýný tevhide getirmektedir. Dâî Ýnsanlarýn "kalû belâ" daki Hakka verdikleri ilk sözlerini hatýrlatarak, onlarý Hakka davet eden anlamýnda yani Dâî (ilâhi davetçi) olarak kullandýðý tatbikat ismidir. Ýnsanlarýn 'Allah' ismini kalblerine davet etmelerindeki hususiyetler de 'Dâî' isminin mânâlarýnda mündemiçtir. Fermanber Hz. Mehdi'nin ilâhi davetini mektuplar yazarak zahiri ve sýfatî olarak devam etmesi ile birlikte kendisinde zuhur eden "innehu alimun bizatissudur" sýrrý ile insan kalplerinde umumi hidayetin tecelli etmesi ve beþeriyetin Allah dinine, yani tevhide gelmesi arzusudur. Bunda Mehmed Ali Bey Hazretlerinin "Hidayet-i Ýlmiye" sahibi olduðunu gösterir. Ehl-i Damen Maneviyatta Hz. Muhammed (s.a.v)'in eteðini öpen anlamýnda "Ehl-i Damen" denmiþtir. Hz. Pâk Muhammed Ali bir mânâsýnda Sevgili Efendimizin 320 eteðini öpmek iltifatýna mazhar olmuþtur. Bu bakýmdan kendisi; "Ben Ehl-i Damen'im," buyurmuþlardýr. Þârih-i Vücûd Allah'ýn ilâhi vücûd, yani varlýk teþkilatýnýn açýklanmasýdýr. Þerhedilen yani açýklanan bu ilâhi vücûd teþkilatý halen tatbikatta olan ilâhi teþkilattýr. Ancak þu da bilinmelidir ki Allah'ýn ilâhi vücûd teþkilatýnýn açýklanmasý daha da ileri terakki etmektedir. Mehmed Ali Bey Hazretleri ilâhi vücûd teþkilatýný anlatmakta muhtelif daire çizimleri kullanmýþtýr. Ancak bu anlatýmlar sadece daire çizimleri ile kýsýtlanmamalýdýr. Hazret hayatý boyunca yazmýþ olduðu eserlerde ve yapmýþ olduðu sohbetlerde, Allah'ýn ilâhi vücûd (varlýk) teþkilatýný açýklamýþtýr. Kâim-i Bil-Hakk Hakikat-i Muhammediye ile kaim olan ilâhi gönüllerdir ki, Deryayý Nuru Muhammed'e dahil olmuþ olan zâtî velilerdir. 321 322 PÂK MUHAMMED ALÝ HAZRETLERÝNÝN DÝÐER ÝSÝMLERÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Hasîb Hayy Hane-i Dil Hamiyet Hazret Hidayet Hilm Ýzzet Kurb-i Hak Kulûb-i Ârifin 323 Muhsin Müfiz Refi’a Ayan Bakî Balið Bayin Beþamet Beþaret Cemil Ehlullah Fazýl Gani Feyzyab 324 Haknüma Halim Said Zevc-i Begâm Kur'an-ý Natýk Þeyh-ü'l Kadiri Meþreb-i Muhammedi Kur'an ez-zikr Not: Mehmed Ali Beyefendi Hazretlerinin ism-i âlileri bu kadarla kalmayýp, bir örnek teþkil etmesi bakýmýndan, yalnýzca yukarýda zikredilenler alýnmakla iktifa edilmiþtir. 325 326 HZ. HATMÜL VELÂYET'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Peygamberlik "Hatemen Nebiyyin" olan Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile hatim olmuþtur. Burada hep düþünülen þey, kiþiye göre peygamberlik ifade edilmesidir, hâlbuki peygamberlik doðrudan doðruya Allah'ýn bir arzuyu ilâhisidir. Yani kullarýný gene kendi ilâhi ilmi ile yetiþtirmesidir ki, o gönüllerden gene kendi görünmektedir. Peygamberlik, Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile kemâl noktasýna ulaþmýþtýr. Yani peygamberlik Allah'ýn arzuyu ilâhisidir. Peygamberlik Allah'ýmýzda o arzunun kemalât bulmasýnýn neticesidir. Bu arzuyu da "Muhammed" ismi ile Rabbimiz lütfetmiþtir. Hz. Muhammed (s.a.v)'i tasdik haddizatýnda Allah'ýn bu arzuyu ilâhiyesini tasdik etmektir. Hatmül Velâyet'i herkes "Hâtemül Evliya" þeklinde ifade etmektedir. Haddizatýnda veli olduðu için mi hatim olmuþtur? Yoksa Allah'ýn arzusunun kemalât bulmasýndan mý kaynaklanmaktadýr? Burada Hatmül Velâyet, Allah'ýn velâyet arzusunun kemalât bulmasýndan kaynaklanmaktadýr. O halde o isim Allah'ýn kendisine aittir. 327 Hatmül Velâyet'te velâyet arzusunun kemalât bulmasý ile velâyetin zuhurunun arzu edilen noktaya ulaþtýðýný ve bu þekilde de bütün evliya ve peygamberlerin de Allah'ýn velâyet arzusunun tahakkuk ve zuhuru düþünülmelidir ki, o zaman bu tatbikatýn daha iyi anlaþýlmasý icap etmektedir. Onun için Hatmül Velâyet, Allah'ýn velâyet arzusunun kemâl bulmasýnýn ifadesidir. Mehdi Resûlün risâlet vazifesinde en yakýn mesaiyi yapmýþ olan Hatmül Velâyet, sýrr-ý Mehdi'nin yapmýþ olduðu bu ilâhi vazifeyi ifa eylemiþtir. Allah'ýmýzýn, "el-Musavvir" ismi ile arzu buyurduðu velâyet arzusu Hatmül Velâyet ile kemâl bularak hatem bulmuþtur. Bu ayný zamanda bir son mudur? Hayýr! Bu tatbikat-ý ilâhiye Allah'ýmýzýn bu noktadaki arzusunun kemâl bularak neticelenmesi ile ilgili bir hususiyettir. Hz. Pir Abdülkadir Geylâni Sultanýmýzýn; "Aþk ile geldi kemâl-i aþk ile Hakka yürüdü" noktasý ile ifade edilen kemâl hususiyeti budur. Allah'ýmýzýn her insandaki arzusu, o insanýn kemâl bulmasý, yani Allah'ýn arzusunun onda tam olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Nitekim bir evliyada zuhur eden; "O'nda tam 328 hususiyet zuhur eder" beyan-ý ilâhisi bu noktayý yani, Allah'ýn o isimde göründüðü noktada velâyet arzusunun tamma erdiðini iþaret eden bir ifade olsa gerektir. Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) zuhur etmeden evvel "Muhammed" ism-i celîli bilinmiyordu, a m a i l k d e f a R a b b i m i z , H a t m ü l N ü b ü v v e t ' i n " M u hammed" ismi ile görünüp icra yapacaðýný ve Muhammed ismi ile bu nübüvvet hususiyetinin hatme -tamama- erdirileceðini anlatmýþtýr. Hatmül Velâyet ise, Allah'ýn velâyet arzusunun hatim olmasý anlamýna gelir ki, o nokta da kendisinden kendisine olan bir aþkýn, bir sevginin, bir muhabbetin hususiyetini açýp anlatmýþtýr. Velâyet Allah'ýn kendisinden kendisine olan aþkýnýn ifadesi olarak belirmektedir. Onun için de Hatmül Velâyet hususiyeti taþýyan ilâhi gönül noktasýnýn ismi aþka, sevgiye, sevmek ve sevilmek anlamýna yani "Vedud" mânâsýna gelmektedir. Sevgili Peygamberimiz; "men reani fekad real hak" yani; "Beni gören Hakký görmüþtür" buyurmuþ, ayrýca; "Bana tâbi olun ki Allah'ta sizi sevsin" buyurmuþlardýr. Bunlar Peygambere duyulan sevginin hakikatte Allah'a raci olduðunu ifade eden hadisler deðil midir? 329 Nâs'ýn kendi vehimlerinde hayal ettikleri Allah'a deðil, Muhammed'e duyulan sevginin raci olduðu Allah'a muhabbet duyulmasý gerektiði görülmektedir. Bütün muhabbetlerin zübdesi, zübde-i beþer olan "Hz. Muhammed (s.a.v)"dir. Kur'an'da bir peygambere iman etmekle kurtuluþa erileceði iþaret buyrulmaktadýr. Bugün Hatmül Velâyet noktasý, nâs'a yaptýðý teklifte, Allah ismine mazhariyetle görünmüþ olan zamanýn risâlet noktasý olan zâta iman etmenin kiþiyi selâmete çýkaracaðýný iþaret buyur maktadýr. Ayrýca Hatmül Velâyet, tekmil velâyetten görünen ef'alî, sýfatî ve zâtî ilâhi gönül noktalarýnýn idrakte ve anlamada eksik olunan taraflarýný ikmal ile onlara rahmet ve selâmet lütfetmekte ve "lillahil vahidil kahhar"a gidilirken bu tashihat ile, onlarýn da rahmete tam olarak müncer olmalarýnda ilâhi bir vazife yüklenmiþtir. Nitekim Hz. Muhyiddin Arabî Fütuhat-ý Mekkîye'de; "Bütün peygamberan ve evliyanýn nûrunu Hatmül Velâyet miþkatinden aldýðýný," iþaret buyurmuþtur. Allah'ýmýzýn, her zaman diliminde tatbikata koyacaðý icraatýn fiiliyat isimleri o zamanki gönüller vasýtasýyla bildirilmiþtir. Ancak, Hatmül Velâyet sýr330 rýndaki hususiyet, gelmiþ geçmiþ bütün isimlerin baðlý olduðu isimleri kemalât noktasýna getirmektedir. Onun için Hatmül Velâyet sýrrýnda görünen zâta, bütün bu isimler bildirildiðinden, bu kitapta sadece bilgi bakýmýndan bu nâmütenâhi isimlerden yalnýzca bazý örnekler yazýlmýþtýr. 331 332 HZ. HATMÜL VELÂYET'ÝN ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE MÂNÂLARI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Bel Leccû Allemel Ýnsân Sevgili Efendimiz bir hadis-i þerif'lerinde eshabýna hitaben; "Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, sizden biriniz bildiðinin onda dokuzu ile amel edip birini terk ederse helâke gider; öyle bir zaman gelecek ki, o zaman bildiðinin yalnýz onda biriyle amel eden kurtulacaktýr," buyurmuþlardýr. Kiþi "Ýnsan"ýn hakikatini arif olarak kabul ve tasdik içinde ise kurtuluþ hususunda emindir. Günümüzde velâyeti kabul ve tasdik kurtuluþa vesile olur. "Bel Leccû" ifadesindeki ýsrar ve direnme "Ýnsan" hakikatinin kabul edilmesi için Hatmül Velâyet'te zuhur eden ýsrar halidir. Hatmül Velâyet’teki bu ýsrar hali tam olarak Hz. Muhammed (s.a.v)’in programýnda görünmesi arzusudur. Hatmül Velâyet’teki bu ýsrar hali nâs’ýn yolunu þaþýrmasýna mani olmaktadýr. "Bilâkis onlar Allemel 333 Ýnsaný melce edindiler." “Allemel Ýnsan,” Allah’ýn öðrettiði Ýnsan gönlüdür. Nitekim Alâk sûresi 4-5. âyetlerinde; "elleziy alleme bi'l kalemi alleme'l insane ma lem ya'lem" yani;"Ki öðretti kalem ile, öðretti insana bilmediðini" buyrulmuþ ve Kalem Nuru Deryasý olan Deryayý Nuru Muhammed ile Ýnsan’a bilmediðini öðrettiði iþaret buyrulmuþtur. Bab-ý Rûz-ý Mahþer Kiþi Hatmül Velâyete ve zamanýn insanýna tanýmadýðý halde iman etse o kapýdan geçer. Mahþer nâs'ýn imametin tatbikatýnda cem olmasý halidir. Zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'ini kabul ve zikir kiþiyi haþr noktasýna getirir. Haþrolmak da bir makamdýr ve hitab-ý ilâhiye mazhariyeti iþaret eder. Surûn Nebî Bu noktanýn Sûr-u Ýsrafil ile karýþtýrýlmamasý gerekir. Hatmül Velâyet Sevgili Hatemen Nebiyyîn Efendimizin din Sûrunu 'O'nun bildirdiði hakayýk üzre beþeriyete bildirmek üzere üfleyen velâyet noktasýdýr. 334 Mabud-u Kerîm-i Cihan/Mahbub-u Kerîm-i Cihan Zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'i olan gönül, Allah ismine mazhariyetle görünen nokta olmasý hasebiyle cihanýn kerem sahibi mabududur. Allah'a kul olmanýn ölçüsü o gönül noktasýna kul olmanýn ne kadar mühim bir hakikat olduðunun idrak olunmasýyla paraleldir. Zira o "Ýnsan" "Allah" ismine mazhariyet sahibi olduðundan O'nu 'Mabud' kabul etmek esastýr. Böyle bir hakikatin açýldýðý gönül noktasýna duyulan sevgi de Allah'a duyulan sevgi demektir. Bu hususu kavrayan kiþiler o Ýnsan'ýn cihetinden nâmütenahî lütüf ve ihsanlara mazhar olurlar. Sývad-ý Ýzam-ý Muazzam Bu beyan Hatmül Velâyet noktasýna has özel bir beyandýr. "Sývad" fýsýltý demektir ki, vahy-i ilâhiyi iþaret eder. "Ýzam" azmettir me, gönder me mânâlarýný ihtiva eder. Hatmül Velâyet'ten sadýr olan beyanlar âlemlere gönderilmiþ muazzam bir vahiydir. Hatemül Hatem Bütün makamlarýn hatem noktalarýnýn hatemidir. Bu noktalarýn hatem hakikati ile kabul ve tasdik 335 olunmasý Hatmül Velâyet'teki Hatem-ül Hatem sýrrýyla olur. Hatmül Velâyet risâlet noktalarýnda müþahede edilen hususiyetleri açmýþtýr. Bu nokta hatem noktalarýnýn Allah'ýn arzuyu ilâhisindeki hususiyetlerinin irfan olunmasý Hatmül Velâyet ile mümkün olur. Ferîdür Rahman Ferîdür Rahman, lügat mânâsýnda, Rahman'ýn bir tanesi, kendi ihtiyarýyla hareket eden, benzeri ve eþi bulunmayan, yekta, doðrudan Allah'tan ders alýp veren ve kudreti kudsiyet sahibi olan evliyaullah, yalnýz ve münferit, zamanýnda eþine rastlanmayan (hatim olmasýnýn bir hususiyetidir), akran ve emsali olmayan, kendi reyiyle hareket eden, Hz. Allah'ýn rahmetini varlýklara intikal ettiren ismi, eþi olmayan, kýyas kabul etmeyen, nizam ve adalet sahibi olan Hz.Allah'ýn ilâhi zuhur ve tatbikatýnýn görünmesi, bütün mahlûklar hakkýnda hayýr dua ve rahmetinin ilâhi ismidir. Bu isme mazhar olan gönlün, "lillahil vahidil kahhar" zuhurunun yaklaþmýþ olduðu bu zamanda Hatmül Velâyet ile bütün varlýklara rahmet lütfetmesi sýrrý icabýdýr. Bütün rahmet ve lütuf Hz. Allah'ýndýr. Arzu buyurduðu zaman istediði ismiyle lütfeder. Nâs kendilerine ariyet olarak verilen vücudu 336 kendi malý gibi deðerlendir mektedir. Rabbimiz nâs'ýn bu vücûd talebine karþýlýk olarak vücudu kendisine hamletmenin en büyük günah olduðunu vurgulamaktadýr. Nitekim bir Hadîs-i Kudsî'de; "vücûduke zenbun lâ yukasu aleyke zenbun ahar" yani; "Vücud günahý öyle bir günahtýr ki, baþka bir günahla mukayese olmaz," buyrulmaktadýr. Ahirete göçen kiþiler, Rahman'ýn yani "rahmetellil âlemin"olan Allah'ýn Rahman isminin ferdiyetine, Rahman isminin lütfu olarak kalbolurlar. "Lillahil vahidil kahhar" zuhur ettiði zaman Allah'ýmýz kullara sual açar. Ancak kiþi öldüðünde Ruh haline geldiðinden ve Allah'a kalbolduðundan Allah'ýmýzýn o kullara sual açmasý için enerjiden yani "Ruh" halinden cisim ve fikir olarak tekrar vücuda gelmesi lazýmdýr ki, o noktaya sual açsýn. O zaman Allah'ýmýz o noktayý fert haline getirerek bunu mümkün kýlar. Cemiyet içinde "fert"; birey, kiþi mânâsýna kullanýlmaktadýr. Allah'ýmýz ruh olaný tekrar fert haline getirerek, ferdiyet verdiði kiþiye açmýþ olduðu sualde, o kiþinin koordinatlarýnda yapmýþ olduðu fiilleri kendisine bildirir. Allah'ýmýz ruh olaný tekrar fert olarak zuhur ettirerek, yani ruh olarak kendisine 337 kalbolunan noktaya tekrar cismaniyet yani vücud vererek bu suali açar. Allah'ýmýz'ýn bu tatbikatý "feridürrahman" sýrrýdýr. Sualden geçip cennete dâhil olan kimseler artýk vücudun Hakka ait olduðu idrakine gelerek cennete girerler. Kur'an'ý Kerîm Yâsîn sûresi 78-79. âyetlerinde; "ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil izame ve hiye ramim kul yuhyihellezi enþeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkýn aliym" yani; "Ve unutup yaratýlýþýný mesel verir bize. "Kim ihya edecek çürümüþken kemikleri? Der. Söyle ihya eder onlarý evvelki zamanda inþa eden. Ve Hüve her yaratýþý alîmdir," buyrulmaktadýr. Allah'ýmýzýn yakýnlýk verdiði gönüllerde ise tatbikat daha farklýdýr. Allah'ýmýz bu noktalardaki ruhlarý enerji haline getirmiyor, çünkü bu noktalar ruhaniyette büyük bir terakki ederek zaten ruh olmuþtur. Allah'ýmýzýn bu gönüllerde "Mahkeme-i Kübra"sýný açýp afv ve maðfiretine nail ettiði; "tehalleku biahlâkillahi, vettassýfu bisýfatillahi" yani; "Allah'ýn sýfatý ile muttasýf ve Allah'ýn ahlâký ile mütehallýk olunuz" nebevî sözü ile mütehakkýktýr ki, bu noktaya vasýl olmuþ olan gönüller fena338 fillâh ve bekabillah esrarlarýnýn açýlmasý ile Cenâb-ý Hakkýn muhles kullarý adadýna dâhil olmuþlardýr. Bu gönüller mahþer gününde baas olmazlar, halka þefaatçi olarak görüneceklerdir. Vücud günahýndan kurtulmak ancak risalet sahibi olan ilâhi gönül noktasýnýn elini tutup yetiþmekle mümkündür. Bu yetiþme ile vücud varlýðýnýn Hakka ait olduðu idrakine gelinir ve selâmete çýkýlýr. Onun için makam-ý velâyette olanlar vücudun sahibinin Allah olduðunu bildiklerinden bu günahtan emin ve salimdirler. "Bekabillah" Allah ismine mazhariyetle görünen gönül noktasýnýn lütfuyla bakilik lütfedilmesidir. "Beka ender beka" beyan-ý ilâhiyesindeki hususiyet ise bekabillah esrarýndan hissemend olan gönüllerin âlem-i ilâhideki terakkilerini remzeder. Bu her zaman için zuhur eden zamanýn sahibi olan noktadan intiþar eden ilm-i ilâhinin getirdiði yeni terakki olsa gerektir. Allah'ýmýz "Sýrr-ý Âdem" hususiyeti taþýyan gönle ilm-i ilâhi indirdikten ve o noktayý bununla kaim ve sabit kýldýktan sonra bu noktadan bütün âlemlere feyz verir. Allah'ýmýz bizzat kendisinin feyz verdiði noktaya baki kýlmayý arzu ettiði varlýklarý mülaki kýlar. 339 Allah'ýmýz serbestlik verdiði gönüllere bir daha mahkeme açmaz. Çünkü Allah'ýmýz verdiðini geri almaz. Bu noktada olan muhles kullar, Allah'ýmýzýn "feridürrahman" sýrr-ý husûsiyetine daha hayatta iken sahip olmakla ruh haline zaten mâliktirler. Nitekim Hz. Ahmed Süreyya Emin; "Zahirde ölür hâke konursam da inanma Zira ne ölür hem ne de hâkte kalýrým ben," buyurmuþlardýr. Buradaki ince konu þudur: Allah'ýmýz Âdem'i ve O'nun varlýðýndan da Havva'yý yarattýktan ve onlara nâmütenâhî ilim ve güzellikler lütfettikten sonra cennetinde istedikleri gibi yiyip içmelerini ama þecereye yaklaþmamalarýný istemiþti. Ancak Allah'ýmýzýn programý icabý þecereye yaklaþmakla cennetten kovulmuþlardýr. Allah'ýmýzýn bu programýndan murat, Allah'ýn "Musavvir"inde tatbikata koyacaðý sýr r-ý Âdem husûsiyeti taþýyan ve "Ýnsan" denilen varlýkta yapacaðý tatbikat-ý ilâhiyedir. Bu Ýnsan "Âdemüskün" sýrr-ý ilâhiyesine sahip olan Ýnsan'dýr ki, bu noktayý kabul ve tasdik kiþiyi selâmete çýkarýr. Bu dünyaya gelmiþ ve hakikati bulmuþ insan, 340 Âdemüskün sýrrýndan hissemend olmakla yani "Hüve"nin sýrrýný kabul ve tasdik etmekle muhles kullar adadýna dâhil olup sualden ve hesaptan kurtulur ve selâmete erer. Bu sýr "Hatmül Velâyet" noktasýndan açýlmaktadýr. Allah'ýmýz; "Ben bir halife yaratacaðým," buyurmuþtur. Allah'ýmýzýn bu arzuyu ilâhisinin ayan olmasý ile Sýrr-ý Âdem husûsiyeti taþýyan ve Allah ismine mazhariyetle görünen zamanýn sahibi olan gönlü kabul ve tasdik etmek kiþide nâmütenâhi terakkî doðurur. Bu çok mühim bir konudur. Bu konu ile ilgili olarak manevîyatta son derece ileri açýlmalar lütfedilmektedir. Bugün manevî gönüllerde nâmütenâhi ikramlarýn zuhur etmesi ve geçmiþ evliya hazeratý tarafýndan kendilerine birçok tebrikat ve tebþirat yapýlmasý bu noktayý, yani "Sýrr-ý Âdem" hususiyetini kabul ve tasdik etmelerinin Allah'ýmýz tarafýndan ne kadar efdal tutulduðunu göstermektedir. Bugün "Ýnsan" sýrrýnýn asliyyetini ikrar ve buna iman eden, bu hakikati kabul ve tasdik eden selâmete çýkar. Tam kabul "Zamanýn Ýnsaný"ný þeksiz þüphesiz kabul etmekle mümkündür. Kur'an'da Rabbimiz defaetle bu konuyu iþaret buyurmaktadýr. Âdem'i gelmiþ ve gitmiþ olarak deðerlendirmek 341 eksik bir idraktir. Âdem'in iki vechesi vardýr. Bir yönü ilâhi âleme bakan yüzü ki, bu velâyeti; diðeri ise dünyaya bakan yüzüdür ki, o da varlýk -sýfat- noktasýný iþaret eder. Nâs burada Âdem'in yaratýlýþ esasýný dikkate alarak Âdem'in cismaniyetine ait olan hususlarda takýlýp, ruhaniyeti konusunda hiçbir söz konuþmamaktadýr. Burada asýl mesele Allah'ýmýzýn o varlýktaki arzuyu ilâhisini idrak etmektir. Aslolan budur. Bunu kabul eden Allah'ýn hakikat-i ilâhiyesini kabul etmiþ olur. Bugün "Hatmül Velâyet"in yapmýþ olduðu vazifelerden birisi de budur. Allah'ýmýz bir cisim bir madde olsun diye Âdem'i yaratmamýþtýr. Allah'ýmýz; "Ben bir halife yaratacaðým, bir arzum var" buyurmuþtur. Allah'ýmýz "Musavvir"inde var olan kendi ruhî arzularýnýn tahakkunu istemiþ ve böylelikle Âdem noktasýný halkeylemiþtir. Ýþte "Evliya" Allah'ýn bu ruhî arzularýnýn zuhur ettiði gönül noktasýdýr. Cevami-ü'l Kerîm Bütün ilâhi ikramlarýn cem-ül cem makamýnýn bereketiyle lütfolunduðu noktadýr. Manevî gönüller, nebiler ve resûller, nâs'a güzellik lütfederler. Onlarýn hepsinin toplandýðý manevî hususiyet Cevami-ü'l 342 Kerîm'dir. Bütün cem noktalarý bu noktanýn tasdiki ile cem olma hususiyetlerini pekiþtirirler. Âlem-i mâ Fevkal Fevkullah "Hüve" sýrrýnýn açýldýðý Hatmül Velâyet noktasýndaki mazhariyetler son derece feyizli ve faziletlidir. "Dünyada ve ukbada ve ma fevkal fevkinde Hatmül Velâyet'in evlâdý olmaktan daha büyük bir mazhariyet yoktur," buyrulur. Zira o gönül zâtiyet-i ilâhi olarak tatbikatta olan bir gönüldür. Bu büyük bir rahmet ve feyizdir. Allah'ýmýzýn ilk zamanlardan son zamanlara kadar açmýþ olduðu bütün sübhanî lütuf ve füyuzat o noktada zuhur eder. Âlem-i Seb'ullah "Allah yedisinin âlemi" demektir. Allah yedisi "seb'an minel mesânî" sýrrýný iþarettir. Ve Allah'ýmýzýn Seb'ullah âlemini iþaret eder. O âlem Allah'ýn o mazhariyete sahip gönülleri tarafýndan idrak olunabilir. Hz. Süreyya bu âlemi "Altý, yediyi geçmez" ifadesi ile iþaret etmektedir. El Hâmî, El Câmî, El Kâmî "El-Hâmî" 'himaye eden' demektir. Hatmül 343 Velâyet'in Tarik-i Muhammediye'yi himaye ederek âlemleri o tarik üzere yürüttüðünü iþaret eder. "ElCâmî" ismi, âlemleri ve âlemler içindeki varlýklarý Hakikat-i Muhammediye'ye cem eden noktadýr. "ElKâmî" arzusuna nail eden mânâsýna gelir. Hatmül Velâyet himaye ettiði âlemleri kendi hakikatinde cem ederek arzularýna nail eder. Zira bütün varlýklar Hatmül Velâyet ile Allah'a kalbolur ve onda kendi hakikatlerine nail olurlar. 344 HATMÜL VELÂYET HAZRETLERÝNÝN PEK ÇOK ÝSÝMLERÝNDEN BÝR KISMI B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m Mebde-i Hakikat Vücubuz Zât Rabbül Rab Zatüz Zat Hakikatü'l Hakayýkul Hakikat Takdirül Azizül Alîm Hubbul Kelâm Kudretullah Bâzül Eþheb Ene Minnurillahi Hakikat Eþya-yý Mevcudat-ý Hakikiye El Hamî 345 El Câmî El Kâmil Yahya-ül Yahya Müntezile Cevadül Vidad Ýrade-i Hitam Gavsul Kýyam Esedullahu Galib Seyyidül Seyyidül Seyyid Zalike Hüve'l Fevzü'l Azîm Zalike Takdirü'l Azizü'l Alîm Ser-tâb-ý Hakikat Kulubun Nur Zâtü'l Zâtü'l Zât-ý Muhkem 346 Babuz Zal Neyyir-ül Avalim Bab-ý Þems-i Cihan Hubbul Hub El Mülki Lî Ayniyyet Müstecab Sebkat Es Sahiburrahman bil fevzil Azim elGavsul Ekber-ul Muhkem Not: Hatmül Velâyet’in esma-i ilâhîye’si Allah'ýn tecelliyat-ý ilâhiyesinin ve arzusunun dünyada ve âlemlerde hakikati ile bilinmesiyle ilgili bir tertip olduðundan nâmütenâhidir. Bununla birlikte bir fikir verilmesi açýsýndan yalnýzca yukarýda zikredilen ismi þerifler yazýlmýþtýr. Bu konuda daha geniþ izahat Hatmül Velâyet -2- kitabýnda verilecektir. 347 348 HÂTÝME Allah'ýn isimlerini herhangi bir rakamla tahdit etmek, kýsýtlamak doðru olmasa gerektir; çünkü bütün isimler Allah'a aittir. Bütün varlýklar ve isimler Allah'ý iþaret ettiðine ve Allah'ýn varlýðýndan baþka bir varlýk olmadýðýna göre, varlýklar Allah'ýn vermiþ olduðu isimlerdeki arzuya göre hareket etmek mecburiyetindedirler. Ýnsanlarýn bu nizamýn dýþýna çýkmalarý mümkün deðildir; ancak Allah'ýn tecelli ve arzusuna göre icra yapma durumundadýrlar. Bu durumda Allah'a iltica edip, O'nun arzu ettiði gibi hareket etmeyi nasip etmesini, bütün insanlara Allah'ýmýzdan niyaz ederiz. Umulur ki, sözlerimizin nihayetinde yüce Mevlâ, hayra matuf teþebbüs ve çalýþmalarýmýzda kusurlarýmýzý af ve maðfiret deryasýnda yýkayarak, bize tevfikini refik kýlar. AMÝN. Hamd ve þükür ancak Allah'a mahsustur. ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD 349