MTMD 3. Çalıştay metnine ulaşmak için lütfen buraya tıklayınız.
Transkript
MTMD 3. Çalıştay metnine ulaşmak için lütfen buraya tıklayınız.
1. Oturum İsmet Mura: Sayın misafirlerimiz, sevgili üye arkadaşlarım, saygıdeğer bayanlar ve baylar… 3. Çalıştayımıza gelmekle bizi mutlu ettiniz. Yönetim kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Konulara geçmeden önce, daha önce yaptığımız iki çalıştay hakkında kısa bir özet yapmak istiyorum. Bizler bu çalıştayları yaparken özellikle vurgulamak istediğimiz ve azami dikkat göstermeye çalıştıgımız bir konu var ki tekrarlamakta fayda görüyorum. Sözleşme, keşifler ve teknik şartnameyi, hiçbir zaman bir metin halindee hazırlayalım ve o metni sizlere kabul ettirelim diye bir çabamız, düşüncemiz asla olmadı. Elbette bu konuda, konuların direk sahibi ve hazırlayıcıları, tasarımcılardır, proje yönetim firmalarıdır ve danışmanlardır. Sizlerin bu konularda, bizlerden daha yetkin ve bilgili olduğunuzun da farkındayız. Ancak, uygulamacıların derneği olan Mekanik Tesisat Müteahhitleri Derneği olarak, adil, uygulanabilir, tarafları zor durumda bırakmayacak sözleşme ve eklere katkı koymak amacıyla bu çalışmaları yapıyoruz. Amacımız, herhangi bir konuyu dikte ettirmek değil, iyileştirilmesini istediğimiz maddeleri dikkatlerinize sunmak, tartışmaya açmak ve sonunda nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın özetlemek ve bir metin haline getirmektir. Yanlış anlamalara meydan vermemek adına, bu açıklamayı yapmayı gerekli gördük. Hepinizin bildiği gibi Mekanik Tesisatlı Müteahhitleri Derneğinin Çalıştayları 19 Mayıs’ta yapılırdı. Ancak, bu yıl Mayıs ayı bildiğiniz gibi sektörümüzün çok yoğun çalışmaları olan bir aydı. Sempozyum, Klima 2010, Fuar etkinlikleri dolayısıyla Mayıs ayında biz bu çalıştayımızı yapamadık, erteledik ve bugüne geldik. Ancak mayıs geleneğimizin bundan sonra da devam edeceğini sizlere duyurmak isterim. 1. Çalıştayımızı Mayıs 2008’de yaptık. Konusu ise, sözleşme taslağı idi. Derneğimiz tarafından hazırlanan mekanik sözleşme taslağı, yine sizlerle birlikte tartışılmış, eleştirileriniz ve katkılarınızla yeniden düzenlenmiş, ilgililerin ve kullanıcıların hizmetine sunulmuştu. Ayrıca Web sitemize konmuş, halen isteyen kullanıcıların yararlanabilmesi için sitemizde duruyor. 2.Çalıştayımızı Mayıs 2009’da yapılmıştı. Bu defa keşif özetlerini tartışmıştık. Keşif özetlerinin tüm maddelerini değil, bizleri ve sizleri karşı karşıya getiren, gerek uygulama aşamasında, gerek teklif aşamasında olan maddeleri irdelemiştik. Bu çalıştay sonrasında, katkılarınızı toparlayıp bir metin haline getirdik ve tekrar gözden geçirilmesi için Türk Tesisat Mühendisleri Derneğinin tasarımcılar komisyonuna sunduk. Bu komisyonun üyeleri çoğunlukla –her zaman olduğu gibi- aramızdalar. Komisyon, titiz ve uzun bir çalışma ile metni bitirdiğini bize iletti. Bu metin, yönetim kurulu tarafından da incelendikten sonra tüm katılımcılara gönderilecek ve sözleşmede yaptığımız gibi, kullanıcılara hizmet için sitemize konacaktır. Bugün başlayacağımız 3. Çalıştay Toplantımızda ise, bildiğiniz gibi genel teknik şartnameyi tartışacağız. Bizim genel teknik şartnameyi yeni baştan yazma ve yeni bir şartname hazırlama gibi bir niyetimiz kesinlikle yoktur. Bu bizim işimiz de değildir. Yine aynı mantıkla, karışıklıklara neden olan, bizleri dolayısı ile sizleri rahatsız eden belli maddeleri irdeleyeceğiz. Bu maddeler, zaten önünüzdeki programda var. Böylece sözleşme, keşifler, şartname üçlemesinin sonuncusunu da tartışıp bu konuda noktayı koyacağımız umuyoruz. Geldiğiniz için hepinize tekrar teşekkürlerimi 1 sunuyorum ve birinci oturumu başlatması için kurucu başkanımız, çalıştay komisyonu başkanımız Sayın Ersin Gökbudak’a sözü veriyorum. Ersin Gökbudak: Sevgili meslektaşlarım, kusura bakmayın ben oturarak konuşacağım, gerek mikrofon düzeneği, gerekse daha samimi bir ortam yaratılması açısından faydalı diye düşünüyorum. Ben öncelikle bütün katılımcılara, çok değerli meslektaşlarıma, bu katılımlarından dolayı teşekkür ederim. Çok sağ olun! Önemli bir vaktinizi ayırdınız. Zamanın sizler için ne kadar kıymetli olduğunun herhalde en fazla bilincinde olan grup biziz. Bu anlamda, katılımlarınız bizi hakikaten mutlu ediyor. Çok teşekkür ederiz. Biraz önce sayın başkanım anlattı. Bizim genel anlamda, periyodik olarak düzenlenen çalıştaylarımız var. Bu çalıştaylarda, biz belki biraz kendi açımızdan bakarak konuları saptamaya çalışıyoruz. Fakat bu sorunlar gerçekte sektörün sorunları. Biz aynı sorunları birlikte yaşıyoruz. Genelde, tespit ettiğimiz bu sorunları, bir ortamda tartışabilir miyiz yaklaşımıyla, bu çalıştaylara konu olarak seçiyoruz. Bundan önceki iki toplantımızda da konularımız bu şekilde oluştu. Sayın başkanımız üzerine birkaç defa vurarak, vurgulayarak belirtti onun için ben çok tekrar vurgulamayacağım. Lütfen bizim bu yaklaşımımızı, yani tartışmak istediğimiz konuları, belli bir amaç –yani bu derneğin üyelerinin bir takım çıkarları doğrultusunda belirlenen konular- ile tespit edildi gibi algılamayın, zaten öyle bir şey de kesinlikle düşünmüyoruz. Pek çoğumuz birbirlerini tanıyan kişileriz. Ama bu konular hakikaten, genelde çok sık karşılaşılan ve iş yapımı kadar, zaman zaman vaktimizi de alan konular oluyor. Biz burada yeni baştan bir teknik şartname yaratalım anlamında bir şey düşünmedik. Aslında önce; acaba onu yapabilir miyiz diye düşündük ama çalıştay komisyonu arkadaşlarımızla beraber, bu işi nasıl yapabiliriz diye çalışmaya başlayıp, örnek teşkil edebilecek bazı teknik şartnameleri inceledik. Çok farklı yaklaşımlar, formatlar ve içeriklerin olması, böyle bir çalışmanın bizim komisyonun bu aşamada ki işi olmadığını, bizlere gösterdi. Biz o nedenle bir teknik şartname hazırlaması gibi bir noktayı hedef almadık. Ancak uygulama aşamasında, genel anlamda karşılaştığımız sorunları esas alarak, teknik şartnameyi sizlerle birlikte tartışalım istedik. Sizlerinde tasarımcı veya kontrol gurubu olarak yaşamış olduğunuz pek çok sorun şüphesiz ki vardır. Bu sorunların bir kısmı da “teknik şartname” kaynaklı olabilir ki, biz bunu zaman zaman yaşıyoruz. Bunları birlikte tartışalım istedik. Bir teknik şartnamenin kapsamı nasıl olmalı, hangi konuları hangi detayda vermeli, şartname sistematiği, formatı nasıl olmalı gibi konuları bu çalıştaya taşıyıp, sizlerle fikir alışverişi yapalım istedik. Gündeme getirerek tartışmak istediğimiz konuların bir kısmı ile ilgili olarak notlar hazırladık. Doğal olarak bu konuların tamamını tartışabilecek zamanımız yok. Ancak, kapsam ve içerik olarak hazırlamış bulunduğumuz konu başlıklarını, en azından hızlıca da olsa okumak ve bu konularda sizlerin değerlendirmesini almak istiyoruz. Çalıştayımızın konu ve amacı sizlere dağıtılan özetlerde, başlangıç bölümlerinde yer almaktadır. Bu açıklamalarda belirtilen konuları, tamamını değil ama bir kısmını sıra ile bilgilerinize sunup değerlendirmelerinizi alacağız. Yalnız konuya başlamadan önce; genel anlamda, teknik şartnameye de dayanan, karşılaştığımız sorunları, birkaç madde ile sıralamak istiyorum. Bu sorunlardan bir tanesi, teknik şartnamenin kapsamı ile ilgili ve söz konusu iş ile ilgili olarak düşündüğünüzde, gerekmediği kadar geniş. Yani işin kapsamına dahi olmayan, pek çok disiplin ile ilgili, teknik veriler vs. konularını da kapsaması… İkincisi; bunun tam tersi. İş kapsamındaki disiplinler ile ilgili olarak yeterli tanım ve bilginin bulunmaması... Üçüncü konu, ihale dokümanları arasında ki çelişkiler… Malumunuz olduğu üzere, keşif özetleri, bazen kısa, bazen uzun tanımlar ile oluşturulmakta. Hatta bazen teknik şartnamede bulunması gereken bazı konular, keşif listelerinde verilmekte, keşif özetleri bir anlamda teknik şartname ile birleştirilmektedir. Ancak, çok sık rastladığımız bir sorun, özellikle teknik şartnamelerde ki tanımlar ile keşif özetlerinde belirtilen tanımların çelişkili olmasıdır. Bu çelişki 2 zaman zaman, teknik şartname ile çizimler veya keşif özeti tanımları ile çizimler arasında da görülmektedir. Dördüncü olarak karşılaştığımız sorun, ihale dokümanlarında verilen tanımlar ile, uygulanması talep edilen standartlar arasında çelişki bulunması. Diğer önemli bir sorun kaynağı, maalesef, yatırımcının hedef ve beklentisi ile teknik şartname taleplerinin uyumsuz olması. Tasarımcı arkadaşlar, hemen hemen tüm yatırımlara mühendis gözü ile bakıyorlar. Daha iyi, daha verimli, daha uzun ömürlü olma arayışları, yatırımcının hedefi ile çelişiyor. Bu farklı hedef, teknik şartnameyi uygulamada tamamen bir kenara itiyor. Bu da, ihale aşamasında, rekabet unsurunu ortadan kaldırabiliyor ve hatta haksız rekabete neden oluyor. Sorun oluşturan diğer bir konu, teknik tanımlarda parasal ifadelerin bulunması. Bu konuda da, görüşleriniz bizler için fevkalade önemli. Teknik tanım verirken, şu şu şu da şunun fiyatına dâhildir gibi ifadeler bazen keşiflere de yansımıyor, rahatsızlık oluşturuyor. Belirsizlik içeren bazı kelimeler, tümceler kullanılarak, kapsam gerçekten belirsiz hale getiriliyor. Bu çalışmayı yapar iken doğal olarak pek çok şartname örneğini inceledik. Karşılaşılan sorunları listeledik. Teknik Şartnamelerin çok farklı formatta sunulduğunu gördük. Genel olarak baktığımızda, teknik şartnameler üç bölümden oluşmakta. Birinci bölümde; genel tanımlar, talepler, beklentiler belirtilmekte. 2. bölümde ekipmanlar, donatılar, malzemeler tanımlanmakta. 3. bölümde ise uygulamalara yönelik, tanım, talep ve beklentiler bulunmakta. Bazen 3. bölüm 2. bölümün içerisine alınmakta. Bu sıralama bazen, HVAC, Yangın, Sıhhı Tesisat vb. disiplinlerin her biri için ayrı ayarı yapılmakta, bazen ise hepsi Mekanik İşler kapsamı altında değerlendirilerek, tek başlık altında oluşturulmaktadır. Biz burada, her bir disiplin için ayrı bir bölüm oluşturmadan, yani Mekanik İşleri tek bir başlık altında toplayarak, şartname formatı oluşturmaya gayret ettik. Bu esaslarda, 1. oturumumuzda, biraz önce belirtmiş olduğumuz genel açıklamalar, talepler ve beklentiler konusunu, başlıklar olarak sizlere aktarmayı ve bu konularda sizlerin değerlendirmesini rica edeceğim. Söylediğim üzere, bu konuların detayına hiç girmeksizin, size dağıtılmış bulunan ana plan çerçevesinde sadece başlıkları okuyacağım. Bu bölümde yani açıklamalar kısmında, genel olarak uygulayıcının teknik şartnameye uyma zorunluluğu vurgulanmakta, ihale dokümanına vakıf olduğu, varsa herhangi bir belirsizliğin açıklığa kavuşturulması, aksi halde, bu nedenle uygulamacının bir talepte bulunamayacağı, teklif veren gurup olarak ihale konusu konularda uzman olarak kabul edildiği vurgulanmaktadır. Açıklamalardan sonra, ikinci başlık olarak genelde Standartlar ve Dokümanlar bulunmakta, bu kısımda uygulanacak standartlar ve ilgili dokümanlar belirtilmekte. Üçüncü alt başlıkta, son zamanlarda çok sık karşılaştığımız, temelde çevre ve enerjinin verimli olarak kullanılmasına yönelik yatırımcının hedeflerini açıklayan özel sertifikasyona yönelik talepler belirtilmekte. Dördüncü alt başlık ise bizim için fevkalade önemli bir bölüm. İşin kapsamının tanımlandığı, sınırlarının belirtildiği, hariç olan aktivitelerin tanımlandığı kısım. Özellikle, tasarımcı arkadaşlardan bu bölüm ile ilgili olarak hassasiyet bekliyoruz. Doğal olarak tüm sistem çözümlerini ve kapsamını kendileri özgür olarak belirleyebilirler. Ancak uygulanmasını tasarladıkları sistemler ile diğer disiplinlerin kesişme noktalarının belirlenmesi, bu noktalarda sorumluluk sınırlarının açıkça vurgulanması, yaşanan pek çok anlaşmazlığı önleyecektir. Farklı disiplinlerin sınırlarının çizilmesinde, evrensel uygulamalarda kabul görmüş sorumluluk paylaşımları yapılmalıdır. Belirsizlik içeren konuların, yani henüz net bir kararın verilemediği hususları kapsam içerisine almak, sorunu daha da büyütmektedir. Özellikle, inşaat, elektrik, otomasyon ve mimari disiplinler ile olan kesişim noktalarındaki sorumluluklar ile mekanik tesisat kapsamında bulunan, temiz su besleme, pis su ve drenaj çıkış, doğal gaz bağlantı noktası ve şartları, bahçe sulama vb. gibi mekanik tesisatın gerekli başlangıç ve bitiş noktaları net bir şekilde belirtilmelidir. Bu konuda, özellikle Tasarımcı arkadaşlarımdan değerlendirme bekliyorum. Beşinci alt başlık, işin tanımı ile ilgili. Bu bölüm kısmen bir önceki başlık ile iç içe geçmekte. Bu bölümde tasarımcı grup, ilgili proje için ne tasarladı ise, 3 hangi disiplinler için neler düşündü ise, genel hatları ile bir tanımlama vermesini bekliyoruz. Bu bölümdeki açıklamalar, proje ile yeni tanışmakta olan guruplar yani bizler için fevkalade faydalı olmaktadır. Çok daha sağlıklı yaklaşımlarda bulunmamızı sağlamaktadır. Kapsam çerçevesinde, yine diğer disiplinler ile kesişim noktaları ve sorumluluk sınırları belirtilebilir. Diğer bir alt başlık, genel gereksinimler olarak bulunmakta, bu bölümde kalite ile ilgili talepler, kalite kontrolları, yöntemleri, yatırımcının veya mühendisin yani kontrol grubunun mutlaka memnuniyetinin sağlanması, bu konuda talepleri söz konusu olabiliyor, malzemenin korunması, hangi noktaya kadar müteahhidin sorumluluğundadır, bunlar açıklanıyor. Teknik olarak iş güvenliği ile ilgili konular, işverenin veya yetkilisinin oluşabilecek bir takım gelişmelerden sorumsuzluğu, işveren ve yetkilisinin denetim yetkisi, talepleri bu kısımda belirtiliyor. İşveren veya yetkilisinin onayı olmadan herhangi bir değişiklik yapılamayacağı, benzer nitelikli ekipmanlarda aynı markanın kullanılması, kullanılan ekipman veya malzemenin Türkiye’de yetkilisinin, temsilcisinin, servisinin olması, gibi genel talepler bu bölümde belirtiliyor. Sonra bir koordinasyon alt başlığı var. Burada gerek tasarım gerek uygulama aşamalarında koordinasyonun nasıl sağlanacağı, nasıl işleyeceği, kontrol ve kayıt prosedürünün nasıl olacağı belirtiliyor. Diğer bir alt başlık, cihaz ve malzeme onayların nasıl yapılacağını belirleyen bölüm olarak bulunmakta. Bu kısımları oldukça hızlı bir şekilde, sadece başlıkların hatırlatılması esaslarında geçiyorum. Katılımcı arkadaşlardan üzerinde özellikle durulması gereken bir konu olması halinde, katılımlarını bekliyorum. Bizim için diğer bir zor başlık, maalesef, tamamlayıcı mühendislik hizmetleri şeklinde belirtebileceğimiz ve uygulayıcının yapması gereken mühendislik hizmetlerinin açıklandığı bölüm olmaktadır. Bu başlıktaki hizmetlerde önemli ölçüde karışıklık yaşamaktayız. Tasarım aşmaları ve buna bağlı olarak uygulamaya esas olan çizimlerde, nitelik yönünden belirsizlikler yaşanmakta. Tasarımcı, ihale dosyasına hangi nitelikte çizimleri vermelidir. Tasarım ve paralelinde oluşan çizimler nasıl adlandırılmalıdır. İhale dosyasında bulunan çizimlerin adı, “teklif çizimleri” mi olmalıdır? Hangi bilgileri kapsamalıdır. Bu konualarda ciddi zorluklar çekmekteyiz. Bu bağlamda, özellikle tasarım ile ilgili olarak oluşan çizimlerin, ilerleme aşamasına paralel olarak adlandırılmasının ve niteliği paralelinde ortak ad kullanılmasının, Tasarım Gurupları tarafından sağlanabilmesi bizi fevkalade memnun edecektir. Uygulamacılar olarak üretmek durumunda olduğumuz, uygulama detay çizimleri(shop drawing), koordinasyon çizimleri ve iş sonu bitim( as built) çizimleri, yine bu bölümde tanımlanmaktadır. Bu hizmetler ile ilgili beklentiler, yöntem, kontrol, onay ve kayıt prosedürleri bu bölümde açıklanmaktadır. Ancak, maalesef, bu çalışmalar ile ilgili olarak ortak bir lisan kullanmamız dahi mümkün olamamaktadır. 1.Bölüm olarak belirttiğimiz “açıklamalar, talepler, beklentiler” kısmında ayrıca, ekipman ve malzemelerin korunması, inşaat işleri, elektrik işleri, genleşmeye karşı alınacak önlemler, titreşim ve ses yalıtımı, sismik önlemler, geçiş detayları(sleeves), yangın önlemleri, şantiye temizliği, etiketleme gibi konularda alt başlık olarak verilmektedir. 2. Bölüm olarak adlandırdığımız “ürünler” bölümüne geçmeden önce, bu bölümle ilgili olarak, yapmış olduğumuz bu değerlendirmeler hakkında sizlerden katkı, görüş ve eleştiri bekliyoruz. Serdar Uzgur: İsmim Serdar Uzgur, makine mühendisiyim. Tesisat sektöründe tasarım+danışmanlık hizmetlerinde çalışıyorum. Gerek İsmet Bey, gerekse sizin “şartnameleri yeniden yazmayalım” diye başladığınız konuya ben değişik bir yaklaşım şekliyle katkıda bulunmak istiyorum. Aslında şartnameler yeniden yazılmalı çünkü şartname dediğimiz zaman teknik şartnameler bir takım normları, kuralları ve ilgili dokümanları çağımızın değişimine paralel olarak sürekli değişmektedir. Daha önce TSE kodlarıyla verilen şeyler EN normlarıyla, daha önce Alman veya DIN normlarıyla 4 verilenler şimdi EN normlarıyla, işte TSE’nin kendi kapsamı içerisinde bir takım Biritish standartları, bir takım Amerikan standartları, bunların tamamı teknik şartnamelerin aslında desteğini oluşturmaktadır. Böyle baktığımız zaman, teknik şartnameyi bir tesisat mühendisinin veya bir tasarımcının kendi başına oluşturup dökümante etmesini beklemek, prensip olarak bir haksızlıktır çünkü bu kadar imalatı ilgilendiren, uluslararası normları ilgilendiren veya ulusal bir takım normları ilgilendiren değişiklikleri tasarımcının kendi süzgeci içerisinde takip etmesini, işleri yaparken bunları da update etmesini beklemek anlamına gelmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle yapılmamaktadır. Bunlar genelde ulusal bazda, ülkeler kendi işlerinde bu normları imalatçılar tarafından hazırlamaktadır. Bir teknik şartnamede kazan istenildiği zaman, kazanın normları tarif edilmekte, hangi imalat teknikleriyle yapılacağı, malzeme bilgileri, hangi sıcaklıklarda çalışacağı, bununla ilgili gerekli emniyet ekipmanları belirtilmektedir. Dolayısıyla siz bir kazan şartnamesi oluşturduğunuzda, bu şartnameyi markadan bağımsız bir hale getirmeye çalışsanız bile, temel noktalarından bağımsız hale getirmeden, yani işte bir buhar kazanında gereken emniyet ventillerinin sayısı (biz eskiyiz ya ventil diyoruz) bunların sayısı 3 ten 2 ye indirildi 2 den 4 e çıkarıldı, 4 ten 5 e indi, Allah aşkına kim söyledi bize bunu şu anda? Hiç kimse söyleyemez. Ancak o normlarla ilgili özgün koşulları takip edebilen imalatçılar söyleyebilir. Dolayısıyla bu gerek TTMD’lerin, gerekse MTMD’lerin ana yaklaşımı içerisinde bu standartları, doğru ölçekte tekrar oluşturup, firmaların kullanımına sunmak bence önceliktir. Bir şey gereksinimini ortaya koymaktadır. İkinci olarak teknik şartnamenin, ortak dilde yazılması… Bugün hepimiz tasarımlarımızda yangın pompası kullanırız, hepimiz tasarımlarda çeşitli ekipmanlar kullanırız ama deniz seviyesinde seçtiğiniz bir malzemenin 900 mt yükseklikte veya 1300 mt yükseklikte, aynı hava özelliklerini taşımamasından dolayı, kapasite kayıpları ve değişiklikleri söz konusudur. Dolayısıyla bugün yangın pompası talep ederken, bakın teknik donelerinize, bir yangın pompası için yaklaşık olarak su debisi ve sistem basıncı vardır. Bir de, çok genel şartname %150’si kadar kapasiteyle, 20’si arasında %35’ten fazla da sapma olmasın denir. Siz bu malzemeyi almaya başladığınızda, tabii 3500 d/dak de olabilecek %100’ünü karşılayacak pompayı alıp getirmeyi tercih edersiniz. Ama bu şartname doğru yazıldığı zaman, yükseklik düzeltmesi, aynı zamanda kapasite tadilatı, motor devir sayısı bunların hepsi girmektedir. Yani bunun anlamı şudur: bu şartname yazıldığı zaman, siz aslında onun hangi devirde, hangi motor gücünde, hangi özelliklerde olacağını da tasarım sırasında biliyorsunuz demektir. Şimdi bunu böyle değerlendirdiğiniz zaman da, siz bir ürün seçimi yapmış olmanız gerekmekte, yoksa ortaya bir şey yazıp, işte benim pompam 110 m3/h olsun, şu kadar metre su olsun diye başladığınızda, o zaman zaten işin başında teknik şartnamesi sakat oluşmaktadır. Aynı zamanda keşif ve metraja da bu doğru girmemektedir. Dolayısıyla diğer konularla ilgili değerlendirmelere geçmeden önce bence teknik şartnamelerin oluşturulmasıyla ilgili kuralları doğru koymak lazım. Benim şahsî fikrim budur. Ersin Gökbudak: Ben şöyle anlıyorum Serdar’cığım. Teknik şartnamenin sektörel dernekler ve imalatçılar tarafından hazırlanması gerekliliğini savunuyorsun. Tabii 2. bölüm ürünler bölümüydü. Biz ürünler bölümünde ekipmanları hiç konuşmayacağız. Bu konu, yani ekipman olarak adlandırdığımız ana cihazların tanımları, tasarımcının kendi özgün tasarımı ve isteklerini kapsayacak şekilde, tasarımcı tarafından verilsin ancak anladığım kadarı ile imalatçıların bu şartname hazırlanmasında katkıları olmalı. Ülkemizde söz konusu şartnameler, tasarımcı tarafından hazırlanmakta, her tasarımcının kendine özgü bir şartnamesi oluyor. Bu doğru bir yaklaşım mıdır? Böyle mi olmalı? Yoksa bu şartnamenin, belirlenmiş bir kapsamı ve sunum formatı ile ilgili bir sistematiği mi olmalı? Örneğin Amerikan şartnamelerindeki gibi, 15.500 başlık numarası altında, belirli bir ürün mü tanımlanmalıdır? Yoksa böyle bir yönlendirme yapmadan, tasarımcı tamamen özgür mü olmalıdır? Tabi ki kapsam ve tanım içerikleri hakkında özgür olmalı ancak 5 format ve kapsamın eksiksiz verilmesi konusunda bir master planı olabilmeli. Ben senin ifadenden şunu anladım. Ürünlerle ilgili olarak, tasarımcı herhangi bir üreticinin tanımlarını esas alabilir, dolayısıyla firma seçimini bir anlamda, a veya b firması olarak tasarımcı seçip, o marka tanımını teknik şartname olarak koyabilir. Bunu şu markaya yönlendirme, bu markayı seçme anlamında da olsa normal karşılamak gerekir diye ifade ediyorsun. Serdar Uzgur: Bu genelde bütün dünyada, komisyonlar tarafından, malzemeler, ürünlerin genel özelliklerinden başka, ilgili imalat normları, test metodları devreye alma kuralları, elektrikli motor kullanıyorsa başka, dizel tahrikle çalışıyorsa başka kuralları ile birlikte MSDS (malzeme emniyetli kullanım sertifikası) ile tarif edilmektedir. Diğer tarafta tasarımcılar, tasarım yapmakta ve bir taraftan proje çizmekte, bir taraftan uygulama yapmakta olan insanların beceri kabiliyeleri içerisinde değildir çünkü o teknik şartnameyi tarif ederken, aslında tüm detaylarıyla takip etmeniz lazım. Kesişen, çelişen bilgileri izlemek, düzenlemek dâhil. Yani o şartnameyi koyduğunuz zaman, bütün özellikleri gelmeli. Çok aykırı gelmeyecekse söylemek isterim. Şu 2000 yılından bu yana, dünyada yeşil bina için LEED, BREEAM,diğer tarif edemediğim organizasyonlar ve bunun dışındaki diğer yeni gelişen konseptlerin hepsine cevap verecek bir teknik şartnamenin, ben dünya üzerinde olduğunu düşünmüyorum henüz. Çok aptalca bir örnek olarak da, bugün bir sıhhî tesisat armatüründe, enerji ve su tasarufu için mutlaka uygulamalarda fotoselli bir şeyler koydurur, işte lavabo bataryası şunlar bunlarda olsun deriz. Bunun herhangi bir standart ta olduğunu düşünüyor musunuz koyduğunuzda? Bunun teknik resminin bulunduğunu düşünüyor musunuz? İşte 2 tane elektrikli besleyici var. Markadan bağımsız söylemeyeceğim. Biri 9 Volt besliyor. Öbürü 12 Volt besliyor. İkisinin de arada trafosu veya ara birşeyleri var. Teknik resmini istediğin zaman, bu ikisinin de resmi yok. Siz de bu ürünü seçmiş veyahut da bu ürünü göstermek istiyorsunuz birine. Hadi buyurun, bunun teknik şartnamesi nedir? Tasarımlarda 0.5 lt/sn diye anlatılan su debisi ki -bugüne kadar giren normlarımıza hep böyleydi- yaklaşık işte ne eder, hayır şu anda litre/dk’ya çevirdiğiniz zaman 0.5 lt/sn’yi, 30 lt/dk eder. Bugün yeni normlarda aynı lavabo bataryasından, 3 ile 5 lt/dk arası su boşaltmaya çalışıyorsunuz. Ersin Gökbudak: Serdar’cım bunu bir sonraki ürünler bölümünde konuşalım istersen. Serdar Uzgur: Şimdi bunu şunun için söylüyorum. Teknik şartnamelerde bunlar süzülmeli ve bir grup tarafından hazırlanmalı ama bunu yazarken, ben istediğim kodları verirsem, siz başkası, Baycan abi başka, Mehmet başka kodları verirse, siz bunları her projede karşılaşsanız da, tek tek bir daha okumanız, bir daha değerlendirmeniz, bir daha yorum yapmanız gerekmektedir. Bunları engellemenin en kolay yolu standardize etmektir bugün bütün dünyanın yaptığı gibi. Ersin Gökbudak: Teşekkür ediyorum. Baycan Bey buyurun. Biz şimdi genel açıklamalar, talepler, beklentiler bölümündeki içeriği konuşuyoruz. İkinci bölümümüz ürünler. Evet, buyurun. Baycan Sunaç: Önce usul hakkında bir şey söylemek istiyorum. Bütün geçmiş toplantılarda yaşadık; başlangıçta böyle çok ayrıntılara girilir, sonra bir bakarsınız zaman bitmiş, konuşulacak önemli konulara hiç zaman kalmamış. Onun için biraz daha, başta başkan olmak üzere, hepimiz dikkat etsek iyi olur. Genel konulardan ben bugün birkaç not aldım; ama o notların ötesinde Serdar’ın konuşmasından da yola çıkarak, teknik şartnamenin ana yapısının satır başları ya da konu başları ile hazırlanmasının iyi olacağını düşünüyorum. Bence tasarımcıların ve müteahhitlerin ortaklaşa oluşturacağı 3-5 kişilik bir komisyon (üreticiler de girebilir tabii), oluşturulsa iyi olur diye düşünüyorum. Bizim (tasarımcı olarak konuşuyorum) bazı yanlış çalışmalarımız var ya da zaman zaman yanlış anlaşılıyor. İlle de böyle olacak diye kural koyamayız. Öneri olarak ortaya koyarsak, 6 bunları isteyen kullanır, isteyen kullanmaz. Böyle bir şey ortaya çıkarabilirsek bu herkesin yararına olur diye düşünüyorum. Satırbaşları ya da konu başlıkları standart biçimde hazırlanmış şartnameleri isteyenler kullanacaktır. Tekrar vurguluyorum, yani bunların yaptırım gücü olmayacaktır, bunu söylemek bile belki lüzumsuz. Hem tasarımcıların hem de müteahhitlerin işini kolaylaştırır diye düşünüyorum. Bunun ayrıntısına şimdi girmek istemiyorum ama ilke olarak herkesin tamamen sıfırdan başlayarak yepyeni bir şey yazması gerekebilir. Kimi Amerika’dan esinlenir, kimi İngiltere’den, Almanya’dan filan. Farklı farklı şeyler çıkacaktır tabii. Şimdi Ersin Bey’in konuşmalarında geçen birkaç konu vardı, o konulardaki görüşlerimi söylemek istiyorum. Bunların başında, bir standart meselesi geliyor. Şimdi ben buradaki herkese soruyorum: Uluslararası standart deyince ne anlıyorsunuz? Birçok şartnamede, yapılacak proje veya iş, uluslararası standartlara uygun olacaktır deniliyor. Önce tasarımcılara, bana uluslararası standartlarda bir tasarım yap diyorlar. Ben de bazen, eğer biraz yakınlığımız varsa, örneğin “Afganistan standartları acaba uluslararası sayılır mı?” diyorum. Tabii, “Ooo olur mu?” diyorlar. Peki diyorum ya Japonya? Japonya gelişmiş bir ülke, o olur mu? “O da olmaz”. Niye olmaz? “E, kimse bilmiyor” falan. Peki, o zaman niye söylemiyorsunuz açık açık ne istediğinizi. Aslında kastedileni ben biliyorum. Daha çok Amerikan, Alman, bazen İngiliz standartları. Bunlar kastediliyor da hani dilleri varmıyor ya da bilgisizlikten dolayı bunlar sayılmıyor tek tek. Şimdi bir defa biz kendi aramızda anlaşalım, nedir bu uluslararası standartlar? Veya uluslararası standartlar demeye bile gerek var mı? Her proje için o işin gereğine göre bir takım standartları saymak ama anlamlı bir şekilde saymak, gerekmez mi? Doğru olan bu iken tasarım için verilen şartnamelerde veya bizim sizlere verdiğimiz şartnamelerde akla gelen bütün standartların sayıldığını siz de görüyorsunuz değil mi? Yani ASHRAE’den başlayıp TSE, DIN, EN filan… Ne olur ne olmaz diye herkes oraya bir şeyler doldurmayı marifet zannediyor. Buna şiddetle karşı çıkalım diyorum. Çelişkili durumlar listesi var, doğrudur. Birçok şartnamede bir madde vardır, çelişki halinde şu önceliklidir şeklinde. Genellikle tarifler, yazılı açıklamalar çizili resimlerin önündedir. Belki tersi de kabul edilebilir, yani bir şekilde halledilebilir. Bir de, ana malzemeye birtakım şeylerin dâhil edilmesi ya da edilmemesi konusu var. Ondan biraz yakınıyor gibisiniz. Fakat orada ben biraz farklı düşünüyorum. İsterseniz bir örnek vereyim. Şu anda benim üzerinde çalıştığım bir projede, çatıdan hava emen sıcak hava apareyleri var, ısı geri kazanım düzeni var üzerlerinde. Biraz yeni bir cihaz benim için. Katalogları inceliyoruz. Tabii ki, ana özelliklerini yazıyoruz cihazın. Ama bu cihazın zorunlu elemanları var, vanaları var, bir takım çatıyla ilgili su girmesini önleyecek parçalar var, otomatik kontrolü var vb. Bunları tek tek sayamıyorum. Niye sayamıyorum? Bilgi edinmek için zamanım yok, üstelik sayarsam belki her birini tek tek tarif etmem lazım. Bundan dolayı, açık söylemek gerekirse, biraz da kolaya kaçarak, bunların hepsi, cihazın çalışması, monte edilmesi için gerekli bütün elemanlar, belki yaylı izolatör falan cihazla birlikte verilmeli diyorum. Yani ben kendi görüşümü söylüyorum. Müteahhitleri çok mu zora sokuyor böyle bir tarif? Bunun cevabını almak isterim. Bir çözüm bulmaya çalışmamız lazım. Başka bir örnek: su soğutma grubu, yaylı izolatörleri falan ne varsa hepsi dâhil diyoruz. Bunları ayrı kalemlerde tek tek yazmak, bu kalemlerin tarifini gerektirir. Ayrıca, bir şey unutmaktan da korkuyoruz. Çünkü bir şey unutmuşsak, ileride müteahhit diyecek ki bu kalem yok, ver onun parasını. Biz de kendi işverenimizi zor duruma sokmamaya çalışıyoruz. Bir de “ shop drawing” konusu var. Bundan da biraz söz edeceğim. “Shop drawing” nedir? Bu da çok tartışılan bir konu. Bu konuda bizim bir çalışmamız var. TTMD İstanbul Tasarımcılar Komisyonu olarak bu konuyu hedef aldık. Gerçi fazla ilerleyemedik, ama bir takım çalışmalarımız var. Bunu da belki sizlerden gelen fikirlerle geliştiririz. Son olarak, bir marka konusu var. Ben yıllardan beri, tasarımcının markayı ve modeli belirlemesini savunuyorum ve bu konuda da çok iddialıyım. Diyorum ki, her projenin tasarım mühendisinden daha iyi bilen yoktur; o projeyi. Oraya hangi 7 marka daha uygundur, yakışan nedir, optimum çözüm nedir, bunu en iyi bilen kişi tasarımcıdır. Daha iyisini kim bilir, yani varsa birisi söylesin, falan kişi daha iyi bilir diye. Öyle bir şey yok. Başka bir tasarımcının yaptığını ben bilmem; o da benimkini bilmez. Bu konuyu da tartışalım, çok önemli. Tabii, belli sıkıntılar getiriyor, farkındayım ama bunları aşabiliriz diye düşünüyorum. Şimdilik bu kadar, teşekkür ediyorum. Hüseyin Erdem: Teşekkür ederim Sayın Başkan. Özellikle şu proje konusunu açmak istiyorum. Bizlere gelen projeler, iş başlamadan ve tüm hesapları -ısı kaybı, ısı kazancı, ana büyüklükleridoğru kabul edecek mi? Uygulamacı, yoksa hesaplarını yeniden mi yapacak? Bütün her değişikliğin detayını ve yeniden dizaynını mı yapacak? Özellikle tasarımcılar, tasarımını yaptığı işin sonuna kadar, tasarım şartnamesini imzalarken, sözleşmesini bu işin sonuna kadar her türlü teknik sorumluluğunu alması gerektiğinin üzerine nasıl vurgu vuracağız ve bu konuyu uygulamaya geçireceğiz? Yani işin sonun kadar tasarımcının orada kalması, sorumluluğunun devam etmesini, düşünün her birimiz uygulamacı olarak projeden başka şey anlıyoruz. Bu anladığımızı, Türkiye’nin en büyük işinde bile bu günlerde yaşadık. Bu işi tek başına yapacak firma sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek durumdayken, 38-40 tane firma çağrılabilen bir yarıştayız. Tasarımcılar da belki aynı şeyden dert yanabilir. Burada değerlendirmeyi yaparken, bu uygulamacıların değerlendirmesini yaparken, kriterin sadece fiyat mı olacak? Bu firmaların, böyle bir projenin, en azından shop drawing yapılıp yapılmayacağını, böyle bir çizim tekniğini bilip bilmeyeceğini, malzemeyi nasıl değerlendireceğini, bu konudaki hakikaten düşüncelerinizi özellikle biz almak istiyoruz. Konuyu bu yöne doğru götürürsek, sonra malzemeye, malzemenin detayına, debisine, onun suyunun geçmesine, amperajına, motoruna, onlar biraz daha farklı olacaktır ve detaydır. Bir kere bizlere en büyük yük olan belki uygulamada bu tasarım konusunu bize kimin ne yapacağını, tasarımcının böyle bir işteki yeri, bu işi hangi kriterlerde firmaya davet edileceğini ve bu konularda sizin düşüncelerinizi bizim düşüncelerimizi bir açabilir miyiz, teşekkür ederim. Mehmet Oskay: Makine mühendisiyim. Tasarım hizmetiyle uğraşıyorum. Dün Moskova’dan geldim. Orada bir uluslar arası firmanın (büyük de bir firmanın) kendi ofis binası tasarımıyla uğraşıyorum. İşin içerisinde İngiliz orijinli müşavir ve danışman firmalar var. Son 2 hafta içerisinde, benim tabirimle, %60 kabul ettiğim bir grup tasarımı onaya sundu. İşte HVAC kanal, yangın borulama, sıhhî tesisat borulama, drenaj borulama ve HVAC piping çizimleri teslim ettim. İngiliz müşavir firma şu soruları sordu. “Ben bunları aldım, teşekkür ederim bakıyorum ama dedi, sen kendi iç kalite kontrolünü, hangi metoda göre yaptın diye” sordu bana. “Bizim İngiltere’de, BSLI diye bir kurum var (bu 3 aşağı 5 yukarı bizim TTMD’nin karşılığı gibi olan işte Makine Mühendisleri Odası’nın karşılığı gibi olan bir organizasyon), BSLI’ın dizayn checklist’i var” dedi. “Ben sana bunu vereyim, çünkü ben buna göre bakacağım. Sen de bu arada bak” dedi. “Eğer sen bir hata, eksik bulursan, beni uyar ki ben boşu boşuna bunları sana vereceğim comment’in içine yazmayayım” dedi. Bu dökümanı bana PDF olarak verdi, 300 küsür sayfaydı. Checklist, bir projenin içeriğinin kontrolü için çok basit başlıyor. Şunu sorgulamıyor, ‘legend’ böyle olmalıdır demiyor. ‘Legend’i koydun mu diye soruyor çünkü ‘legend’in içeriği özgün. Herkesin kendine ait bir ‘legend’i var. Ama arada şunu yapıyor. Diyor ki, bu ‘legend’de mümkünse bizim bilmem ne derneğinin yayınlamış olduğu ‘legend’i kullan ki, her defasında senin dilini öğrenmek zorunda kalmayalım. Arada bunu da diyor. İşte boru çapını gösterdin mi den başlıyor, çizgi tipleri tutarlı mı diye soruyor. Şimdi birincisi, uzatmaya gerek yok, bir şekilde Türkiye’deki tesisat mühendisleri, tasarımcılarının tamamının ortak dili konuşuyor olması gerekli. Yani bunun olmadığı bir ortamda oluşacak şartnamenin veya işin bütünsel kalitesinin veya ülkesel kalitesinin konuşulmasının çok da mümkün olmadığı kanaatindeyim. Bizim tasarımcılar olarak yapmamız gereken şey, az önce sizin sorduğunuz, biz 8 şimdi adam bana soruyor, biz dedik ki çizimin altına bilmem ne bilmem ne ‘fd’. “Bu ne?” dedi. ‘fd’ ne anlama geliyor? Bizim ana kişilerimiz, müteahhitlerimiz bir karar vermiş bununla ilgili, final design (fd). Adam dedi ki, “eğer bunun adına final design diyorsan ben bunları reject edeceğim” dedi. Çünkü bunlar final değil dedi. Biz demedik, biz design development demiştik, onlar kendi şablonunda fd dediler, fd yi mektup haline getirirken final design diye açtılar ve rezillik çıktı. Adama yalvar yakar, ya bu final design’a %60 diyebiliyor musun ikna et, yoksa senin karakaşına kara gözüne vereceğim dedi. Şimdi birincisi; bizim kendi ulusal, eğer bunu beceremiyorsak bir an önce beğendiğimiz bir uluslararası yapıyı taşımamız lazım. Şimdi bunu yapmadığımız takdirde, sizin bu az önce sormuş olduğunuz, yani eminim öyle değil ama ben hakaret kabul ediyorum. Hani ben buradaki hesapları yapacak mıyım? Böyle bir şey olmaması lazımdır. Benim şahsî görüşüm. Neyi yapmak gerekebilir? Benim çok temel bir koordinasyon hatasından dolayı, şaftın içinde sığdırabildiğim bir kanal, aslında sığmıyorsa ve bunun root’u, bu şaftan çıkıp da bu şafta gidiyorsa, on tane dirsek yiyorsa, o zaman yapmak gerekebilir ama kimin yapması gerektiği de… Yatırımcı nerde? Yatırımcı beni onun içerisine sokuyor mu? Ben onun içinde miyim yoksa ben onun dışında mı kaldım. Ben neredeyim? Kontrollük hizmetleri veriyor mu? Sorumluluğumun ölçüsü ne? Türkiye’deki en komik konu bence. Yapmış olduğum hatanın bedeli nedir? Yaptığım hatanın bedeli birkaç milyon doları bulabilir. Şimdi bu ülkenin gelişmesi gerekiyor bu konuda. Bizim böyle bir güvenceye ihtiyacımız var ki bu beyefendiler de böyle sorular sormak ihtiyacı duymasınlar. Diyecekler ki Mehmet Oskay’ın teminat poliçesi kimin, işte X sigorta firmasının. Bedeli ne kadar bunun? Bunun hasarsızlık indirimi ne? Hasarsızlık indirimiyle rekabet etmeliyim aslında proje için. Demeli ki bana sigorta firması, AA Mehmet Oskay bizim eski müşterimizsin, sen temiz bir geçmişe sahipsin, sana 1 tl. proje bedeli. İşte yepyeni bir arkadaş tamam sana da vereceğiz ama sana 10 TL diyecekler. O 9 TL benim projeci kârım. Uluslararası yapım alanında kurumlar, SMACNA, DW gibi dökümanlar var. Bunlar uluslararası standart sayılmıyorlar. Ait oldukları ülkelerin kanal imalatçıları, sheet metal imalatçıları bir araya gelmişler ve şunun benzeri bir doküman hazırlamışlar. Şimdi böyle bir dokümanın olduğu ortamda şartname yazmak çok kolay. Bir tek şey belirtiyorsunuz, otomatikman 300 sayfayı şartnamenizden çıkartıveriyorsunuz. Biz bunu ne zaman yapacağız? Bunun sorumlusu kim? Bence Serdar Bey’in oradaki tespiti çok doğru, imalatçılar. İmalatçılar bir araya gelecekler, kendileriyle ilgili, kendi haklarını ve rekabetlerini koruyan, bir ulusal şartname hazırlayacaklar. Bunun sonucundan bir şeye daha geleceğim. Demek ki, imal usulleri şartnamesine ayrı konuşmamız lazım, malzeme şartnamesini ayrı konuşmamız lazım, proje kapsamını yani buradaki içerik belki biraz daha… Boru imal usulü, bunun çok gündelik teknolojiyle geliştiğini sanmıyorum. Evet, iyi malzemeler çıkıyor ama borunun askı teknikleri, sismik önlemler, bunlarla ilgili her gün yeni teknoloji gelişmiyor, çok hızlı gelişmiyor diye düşünüyorum. Mehmet Oskay: Yani kanalı nasıl asacağımız aslında 3 aşağı 5 yukarı projeden projeye değişmiyor. Boruyu nasıl asacağımız. Mehmet Oskay: Onu sismik olarak altına ekledim. Yani sismiği özgün olarak altına ekledim çünkü aynı kanal, aynı support. Sadece sismikle ilgili bazı ilave önlemler alınıyor. Hatta bir de imal usullüleri deyip bahsedelim. Ersin Gökbudak: Mehmet Bey isterseniz bu kısmı, 2. bölüm olan ‘ürünler’ diye adlandırdığımız ancak ekipmanlar ile birlikte boru, kanal vb aktiviteleri kapsayan kısımda konuşalım. O bölümde ekipmanları hiç konuşmayı düşünmüyoruz. Çünkü ekipmanlar ile ilgili tanım ve istekler tamamen tasarımcı tarafından yapılmalı diye düşünüyoruz. Ancak yine bu bölümde tanımlanan boru, vana, 9 hava kanalları ve izolasyonlar ile ilgili olarak karşılaştığımız önemli sorunlar var. Bu sorunları dile getirmek ve tartışmak istiyoruz. Ama şu anda saat 14.30’a kadar olan sürede, sizlere başlıklarını aktarmış olduğum, genel açıklamalar, talepler, beklentiler bölümü ile ilgili değerlendirmelerinizi bekliyorum. Örneğin şu “proje” diye adlandırdığımız çizimler konusunda, özellikle tasarımcı arkadaşların görüşleri nedir? Bu fevkalade önemli bir konu. Çizimlerin içeriği paralelinde adlandırmasını nasıl yapacağız. Örneğin, ‘İhale Çizimleri’ diye bir isim koyalım ve bunun içeriğini belirleyelim. Bu çizimlerin içeriğini yani ihale dosyasında bulunan çizimlerin nitelik olarak içeriğini bilirsek, bir sonraki aşamada oluşturulması gereken uygulama detay çizimlerini teknik şartnamede de tanımlayarak yazabiliriz. Bu bizi bir çözüme götürebilir. Mehmet Oskay: O zaman ihalenin tipini de konuşup, ihaleyi taahhütlemek lazım. Yani projenin içeriği ihalenin tipi demektir. O da çok doğru, doğru diyorsun. O da ayrı bir konu. Serper Giray: Şimdi konu çok güzel bir konu. Aslında bizim de sizden öğreneceklerimiz, sizden soracaklarımız var. Şimdi teknik şartname deyince, herkesin kendine göre bir şartnamesi var. Benim de bir şartnamem var, yalnız diyelim ki, daha mütevazı (belki metrekare olarak çok büyük, ama şartları daha mütevazı) bir iş var. Biz de metrekaresi ne olursa olsun, çok üstün kaliteli 5 yıldızlı, 7-8 yıldızlı otel, öyle işler var. Şimdi teknik şartnamemiz hangisine, hani hazır olan şartnamemiz genelde biraz üst sınıfa hitap eden şartname. Ben kendi şartnamemden bahsediyorum. Ama daha basit olanlarda ne yapacağım, ya da sizleri sıkıntıya sokmamak için ben ne yapmam lazım bunu bir anlatırsanız, düşünürseniz “sınıflama yapın, ya da şunları şunları çıkarın” mı dersiniz bilemiyorum. Onu sizden öğrenmekte yarar var. Bir de, bizlere en büyük yardımınız şu olur, bizim şartnamelerimizde standartlar var. Başta standardı yazıyorsak; bu Amerikan standardı mı, Türk standardı mı -ki Türkiye’de Türk standardı olması lazım- artı bir şeyler olacaksa. Yani daha evvel arkadaşlar da belirttiler. Bir proje bütün dünyadaki standartların topunu birden karşılayamaz. Olamaz, öyle bir şey olmaz yani. Farklıdır o standartlar birbirinden. Dolayısıyla, yani biz yazıyoruz Amerikan standartlarıdır, Türk standartları filan. Aslında yanlış yapıyoruz, yani bir standardı olması lazım ve o standardın da neresine yani TS bilmem şu maddesi, -benim yazdığım şeyle, son günlerde 1-2 genç arkadaşım, kimisi ‘ağabey’ dedi, kimisi ‘Sarper Bey’ dedi… “Boru standardını değiştir” dedi, E değişmiş doğru. Boru standartları, yani yazdıklarımız değişmiş! Demek ki, birileri de bu standartların yenisinin ne olduğu, yani bir zahmet onları çıkartıp bizlere gönderirseniz, mail ederseniz, biz size daha iyi….. Ersin Gökbudak: Tamam, pardon Sarper bey, burada bir parantez açayım, şöyle bir şey yapalım. Biz kendi sitemizden boru, vana, pirinç vana, bu tür ürünlerle ilgili son değişen TSE standardını bir köşemizde bulunduralım. Hakikaten dediğiniz gibi, şu anda ülkemizde geçerli olan standartlarda çok hızlı bir değişim var. TSE standartları, EN TS şekline dönüşmekte. İşte, ‘10255’ idi borular, şimdi ‘10255 A1’ oldu. O kadar hızlı değişiyor ki, bu konuda biz kendi sitemizde, değil mi başkanım? Şöyle bir şey yapalım ve sektörümüzü ilgilendiren standartlar ilgili, bir EN TS köşemizi oluşturalım. Arzu eden, konu ile ilgili standart numarasını oradan alabilsin. Şimdi sizin sorduğunuz sualler, takıldığınız birkaç nokta var. Bir tanesi mesela sorumluluk, kapasite sorumluluğu vs. Aslında bir müteahhidin kapasite sorumluluğu diye bir şey olmaması lazım. Tabii bu biraz da, ihale şekline bağlı. Tasarımı yapımış ve ihaleye bu tasarım ile çıkılmış bir işten bahsediyorum. Ama hani 1600 kW yerine 160 kW yazılmışsa, 0 hatası gibi dikkatsizlik filan olmuşsa ikaz edebilir. Uzman bir uygulayıcı, çok genel bakışlar ile fark edilebilecek konuları, tabiî ki gündeme taşıyıp iyi niyetle ikaz edecektir. Bence genel anlamda kapasite sorumluluğu, yükleniciye ait olmamalıdır. Sizden beklenen, hesapların yapılması değildir. Yalnız Türkiye’de, hatta başka 10 ülkelerde de, çoğunlukla projeler uygulama esnasında genelde mimari değişikler nedeni ile değişmektedir. Bunlara ait boru hesabı, kanal hesabının yenilenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Yani bu tip küçük beklentiler dışında fazla bir hesap, tasarım işi beklenmemeli diye düşünüyorum. Bir Katılımcı: Shopdrawing hikâyesine gelince, bu çok ayran gibi bir şey, ne kadar su koyarsanız koyun hala beyaz görünüşü olan bir konu. “Bunu nasıl yapalım?”’ı biraz açmakta ve konuşmakta yarar var bence. Benim kanıma göre, ‘Shopdrawing’, sizin yeniden bir şeyi çok detaylı olarak dizaynınız değil, benim kanalım, şuradan geçerken bu 20cm ileriden geçiyorsa onu göstermeniz, askı noktalarını göstermeniz. Çünkü ben askı noktasını gösteremem. Siz bunu bir şekilde, diğer asma tavancıyla vs ile organize edip, nerelerden asacaklarını organize etmeniz, belki biraz bizim işimiz ama genelde müteahhide pas ettiğimiz bir olay. Boruların uzamasındaki kompansatör, yerleri vs. Aslında bunu da bizim yapmamız lazım ama genelde pek yapılamıyor diye düşünüyorum. Yani shopdrawing deyince bu olmalı. Hakikaten bu olmalı, bu sahiden yapılmalı. Bütün projeyi siz yapın demek ne kadar yanlışsa mevcut ihale projesini alıp aynen sadece başlığını değiştirip koymak da o kadar yanlış bence. Bir de sistem tanımı dediniz. Çok kolaylık verir dediniz. Bunun teknik şartnamede olmaması lazım benim kanıma göre. Ama bizlerin sizlere projelerin yanında verdiğimiz rapor kısmında bu sistem tanımının olması lazım. Ve bunun iyi okunması, yani verilen projelerin iyi bir işse eğer, iyi okunması, çalışılması… Ben çoğu zaman, hiç çalışılmadan verilen tekliflere de rastladım, onu da söyleyeyim. O da yanlış oluyor. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ederim. Erdinç Boz: Sayın Başkan, şimdi ben konuyu 2 yönden ele almak istiyorum. Bir tanesi proje, bir diğeri de şantiyedeki yapım, ihale şartnamesi vs. Türkiye’de şu anda proje yapımıyla ilgili Sayın meslektaşlarımın yaptığı çalışmalar neticesinde ki onlar da istediğimiz noktaya kadar gelemedi. Bir çalışma yapılmadı. Bugün bir mekanik tesisat projesi aldığınız zaman, projenin girişinde yüzlerce, 34 sf proje raporu kadar standart var ki, bu standartları ben bile bilmiyorum. Bunlar, eğer bilinen standartlarsa, bu standartlar zaten EN’dir, TSE’dir, bunları ayrıca izah etmeye gerek yok. Onları söyler geçersiniz ama olmadık bir standarttan bahsediyorsanız, o zaman teknik şartnamede bunu bir şekilde anlatmanız gerekiyor ki sizin oturup standartları araştırıp, ona göre teklif verme zamanınız zaten yok. Bizim her şeyden önce, proje yapım şartnamesini ciddi bir şekilde ele alıp bunu gerçekten sağlamamız lazım. Biraz önce bahsedildiği gibi, projecilerin de Mehmet Oskay’ın söylediği gibi, projecilerin de mutlaka ve mutlaka sigortalı ve yaptıkları dizaynların altına ellerini koymaları lazım. Yani çok abarttığımı zannetmeyin, ama buhar kazanlı genleşme tankı gördüğüm projeler var. Buhar kazanında genleşme tankını gördüğüm projeler var. Şimdi şartlarımızı burada tenkit etmek anlamında konuşmuyorum, sakın yanlış anlaşılmasın ama bugün Türkiye’de diploma alan herkes proje yapabiliyor. Dolayısıyla tabii onların görgü ve bilgileri de bir yere kadar. Bunların hazırlamış olduğu şartnamelerde size geldiği zaman bir takım inanılmaz farklılıklar görülebiliyor. Teknik şartname dediğimiz zaman, bir genel teknik şartname vardır genel olarak işin yapılış tarzını izah eden, bir de malzemenin spesifikasyonları vardır. Bunlar bir de daha ziyade şantiyede imal edilen yani mekanik yükleniciler tarafından imal edilen, kanaldı, izolasyondu, şantiyede bilfiil yapılan işlerin tarifleri vardır. Bunlar mutlaka ve mutlaka teknik şartnamelerde anlatılması gereken şeylerdir. Bunun ötesinde, klima santralında bir tasarımcı ne şekilde istiyor, hangi devirde dönmesini istiyor, bunu sismik veya işte akustik problemlerini mutlaka belirtmek mecburiyetindedir. Burada ortak bir şey yazarsınız ama onun mutlaka altında tasarımcının veya birilerinin mutlaka bir takım ilave istekleri bulunmak mecburiyetindedir. Yoksa standart klima santralını yazın, öne ilik, arkaya ilik, şu kadar devirde çalışıyor vs. Bunun altından ancak yazarak specify ederek isteyebilirsiniz ki, sizler de bunları malzemeciye verdiğiniz zaman, malzemeci size 11 doğru fiyat verebilsin. Dolayısıyla benim teknik şartnamelerle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Teknik şartname mutlaka tasarımcılar tarafından şey olarak alınmalı. Boruyu çok fazla tarif etmemize gerek yok, boru zaten belli normlarda üretilen borular. Onları kullanıyoruz, onu yazarsınız. Normu yazarsınız, kanalı neye göre imal edeceksiniz, hangi basınçta, sınıfta, hangi kalınlıkta istiyorsunuz? Bu da belli standartlarda belli zaten. Bunları yazdığınız zaman, teklif verme ve ileride problemle karşılaşmama anlamında bana göre teknik şartnamenin esasını oluşturuyor diye düşünüyorum. Şimdilik teşekkür ederim. Mustafa Bilge: Ben proje çizimlerinde kullanılan programlarla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bir de örnekle ifade edersem daha iyi anlaşılacak galiba. Üzerinde çalıştığımız bir işte, yaklaşık 40.000 metre boru, duktil boru kullanılacak ve bu boruların hepsinin fittingsleri ile yurtdışından gelmesi gerekiyor. Proje tabiî ki autocad ile çizilmiş, autocad ile çizimden faydalanarak dönüp malzeme ve fittingleri çıkartmak hakikaten çok zor. Tesadüfen o aralarda duktil kaplinleri de üreten bir firma sunumu vardı. Hazır 3 boyutlu programları var. Bazı tasarımcılarımız benzer programları kullanıyor. Bu programlar, kaplinin, fittingsin, dirseğin ve borunun dökümünü yapabiliyor Yani sizin 200 adam/saatte yapacağınız işi 3 adam/saatte yapabiliyor. Bu hem projecinin adam/saatini hem de müteahhidin adam/saatini kısaltan bir şey hem de çok doğru bir şey çünkü bu kaplinler ve fittingsler yurtdışından geliyor ve gemiyle geliyor. % 3-5 belki tolerans olabilir ama %10-15 toleransa malzemeleri getirirseniz ciddi anlamda zarar edebilirsiniz aksi durumunda iş kaybına neden olursunuz. Bu nedenle, tasarımlarda benzer programlar kullanılması durumunda hem kanalları hem boruları çakıştırıyor ve 3 boyutlu olarak her şeyi söylüyor. En önemli yanı ekipman ve malzeme dökümünü hazırlayabiliyor. Tabii elimizde böyle bir proje olursa bizim de aynı programı hazırlayarak uygulamaya yönelik malzeme listesi çıkartmamız çok kolaylaşacaktır. Önümüzdeki süreçte müteahhit ve projeci olarak yurtdışında işler yapmayı hepimiz düşünüyoruz. Bu programları kullanmasak, bu işleri almakta zorlanacağız gibi gözüküyor. Nasıl autocad’e Türkiye olarak çok hızlı girdiysek artık bu 3 boyutlu, programları müteahhitler ve tasarımcılar olarak kullanmamız lazım diye düşünüyorum. İsmail Çetin: Sayın Başkan, değerli üyeler, sevgili meslektaşlarım, öncelikle Seçkin Bey’e ve Sayın Başkanıma nazik davranışından dolayı çok teşekkür ediyorum. Proje yönetiminden de bir davetlinin burada bulunuyor olması önemliydi. Gördüğüm kadarıyla Entegreden de bir arkadaşımız var. Konunun teknik şartname olması nedeniyle, proje yönetiminin de burada bir rolü olduğunu varsaymamız gerekir. Proje yönetimleri, bildiğiniz gibi uluslararası kredi sağlayan kuruluşların kullanmak zorunda oldukları bir hizmet şeklidir. Artık Türkiye’de, proje yönetimi çok sıklıkla telaffuz edilir duruma geldi. Nedeni de şu: Yapılan tüm yatırımların çoğu, dış kredilerle ve yabancı ortaklarla bu projenin sonuçlanması ve hizmete alınmasıyla alakalıdır. Krediyi sağlayan kuruluşlar kredinin ne şekilde kullanıldığını takip etmek için proje yönetimini şart koşuyor biliyorsunuz. Böyle bir sektörde, bu konu da Türkiye’de devreye girmiş durumda. Buna göre, yönetim şirketimiz de bu kuruluşlardan bir tanesi. Ben de kendimi öncelikle tanıtmak isterdim. Proje yönetiminde elektromekanik koordinatörlüğü görevini yürütüyorum. Esas mesleğim elektrik mühendisliği. Mekanik kollarına özellikle yatkınlığım ve sevmem dolayısıyla bu görevi üstlenmiş bulunuyorum. Erdinç Boz ile biz Koray İnşaatta birlikte çalıştık 84-92 yılları. Teknik şartname konusu biraz önce arkadaşlarım dile getirdiler, özellikle uluslararası boyutlarda hazırlanmış tip projeler ne yazık ki projeciler tarafından İngilizce metin olarak ellerinde hazır bilgileri kullanmayı tercih ediyorlar çünkü doğru bir yöntem. Ve o projenin özelliklerine göre Türkçe metinle o projenin spesifik durumlarını dikkate alarak, tekrar tarayarak özel bir teknik şartname haline getiriyorlar. Bu da son derece doğru bir yöntem. Aksi halde o İngilizce metni, aynen Türkçe olarak koymuş olsalar proje 12 yönetimine takılır o teknik şartname ihale öncesi. Ve o teknik şartnameyi biliyor musunuz ki bizler de satır satır okuyup, o projenin özelliğine uygun olup olmadığını irdeliyoruz. Tersi çelişkili bir durum var ise onu projecilere geri gönderiyoruz. Çünkü o projenin özelliğini tasarımcıdan daha başka birisinin bilmesi mümkün değil. Proje tasarımcılar tarafından irdelenir ve şekillenir ve ortaya konulur. Biz sadece varsa bir çelişki onları ortaya çıkarmaya çalışırız ve birlikte bir organizasyonla o projenin en sağlıklı şekilde uygulayıcılara nasıl iletirizi planlarız. Uygulamacı, o teklif şartnameyi aldığı zaman, birçok sorunu kendince yorumlayarak geri döner. Burada ilk karşılaşacakları kısım/bölüm proje yönetimidir. Proje yönetimi olmayan projelerde de direk olarak ya üst yükleniciye veya direk olarak yatırımcı veya işverene başvurulur. Sıkıntılar orada başlıyor zaten. Bizler de sizler gibi masanın öbür tarafından geldik. Dolayısıyla o sıkıntıların hepsini biz de yaşadık. Proje yönetimi olan projeleri yürütmek o kadar kolay ki… yeter ki o sistemi algılamak, o konuda bilinç sahibi olmak ve de işbirliği yapmak. Benim bütün projelerimizde dile getirdiğim şey şu: başlangıçta proje yönetimiyle ilgili görevli arkadaşlarımız yükleniciler tarafından özellikle alt yükleniciler tarafından pek sevilmezler ve direnç gösterilir her konuda. Söylenilen her konuda direnç gösterilerek olumsuzluğa yöneltilir. Hâlbuki yanlış. Proje yönetimi işveren adına o projenin en iyi şekilde yapılmasını, uygulanmasını sağlayıcılardır. İşin bitiminde, ne yazık ki alt yüklenici ve üst yüklenicideki bütün kardeşlerimiz proje yönetimiyle son derece saygın bir biçimde hepsi mütebessim, hayatlarından memnun şekilde o projeden ayrılırlar. Bunun birçok örneği var. Bunu özellikle dile getiriyorum. Teknik şartnamelerin yapımının hemen akabinde bizler proje yönetimi olarak işverene yatırımcıya projecinin işin sonuna kadar projenin kontrolünü ve sorumluluğunu yürütmesini öneririz ve bu konuda da ısrarcı oluruz. Bu hakikaten hem işin bir taraftan teknik olarak sağlıklı yürümesini sağlar ve işin sonuna kadar tasarımda oluşabilecek her türlü çelişkiyi çözmede bir etkendir. Amaç ülkemize tasarlanmış en iyi projelerin en iyi şekilde uygulanmasını sağlamak ve hizmet etmek. Bizler mühendisler olarak ülkemizde ancak bu şekilde hizmet vermekteyiz bunun için de hepimizin gurur duyması gerekiyor. Ersin Gökbudak: 1.oturumun süresi doldu gibi. Saat 14.30, yarım saatlik molamız var ondan sonra 2. ve 3. oturumlarımız olacak bugün. Şimdi ara veriyoruz. 13 2. Oturum İrfan Çelimli: İkinci oturumu başlatıyorum. Daha önce dağıtılan proğramlarda belirtildiği üzere; ikinci oturumumuz cihazlarla, ürünler, sismik- titreşim konuları ile ilgili… Öncelikle birinci bölümle ilgili olarak Serkut Bey arkadaşımız, bir iki eklenti yapmak istiyor. Şimdi söz verelim kendisine, buyurun söz sizin. Serkut Akgün: Merhaba. Öncelikle derneğinize teşekkür etmek istiyorum. Ben burada tabi sizlere göre yaşım otuz iki olması itibarıyla, sizin gibi burada tecrübeli kişilerle bulunmaktan çok şanslı hissediyorum çünkü sonuçta sektörde belli bir tecrübem olsa da, sizin gibi tecrübeli kişilerle olmayı benim için gerçekten şans sayıyorum. Şimdi ben aslında, kısaca bir giriş yapmak istersem bende aynı zamanda makine yüksek mühendisiyim. Teknik Üniversiteden mezun olmakla birlikte mümkün olduğunca lisans hayatımda bu tesisat işlerinden biraz uzak kalmaya çalıştım. Hep otomative kaymaya çalıştım ama ne olursa olsun kader bir şekilde beni buraya yönlendirdi. Bu mekanik müteahhit işlerinin içine yine girdik. Biz yaklaşık otuz beş yıldır Türkiye’de hizmet vermekteyiz, hem şu an hani ben burada sizin tarafınızdan hani davet edildiğimiz için derneğin üyesi değiliz ama hem dizayn işi yapan bir proje firmasıyız hem de az önce beyefendinin bahsettiği gibi proje yönetimi yapabiliyoruz ve bunu dışında da hem sizin gibi müteahhit olarak müşterilerimize de hizmet veren bir firmayız. Şu an üzerinde tartıştığımız konularda yorumları olabilecek bir firmada çalışıyorum ben. O nedenle, hani konuyu tek taraflı değil de hem sizin tarafınızdan hem de dizayn yapan proje mühendisleri tarafından da irdeleme şansım oluyor. O nedenle, kendimi biraz da şanslı hissediyorum. Bizim şirketimiz, hani burada projeden bahsediliyor, özellikle petrol, petrokimya, rafineri sektörlerinde hizmet vermekte. Mekanik müteahhitlerle çok temasta olmayan, kendi içine kapanık bir proje mühendislik firması olarak yurt dışına hizmet veriyor. Ben de burada sadece mekanik tesisat değil de elektrik… Bunun yerine borulama, sadece borulama için ayrıca bir departman olan sadece yüzeli kişilik olan mühendislik ofisinden bahsediyoruz. Onun için bu teknik şartnameler olsun, diğer şartnameler olsun kendi konusunda oldukça çok detaylı bir veri tabanına, standartlara, standartların takibine oldukça önem veren bir firmayız. O yönden de ben Türkiye’de hizmet veren proje firmaları dışında, kendi çalıştığım firmaya birimsel olduğumla birlikte ayrı tutuyorum ve bu teknik şartnamelere de ne kadar önem verdiğini de biliyorum. Ben burada aslında çok kısa yorum yapacağım. Ben burada satın alma departmanında çalıştığım için daha çok teknik şartnameler benim önüme geliyor. Arkadaşlar, şunları “bir incele, sizin dediğiniz gibi çelişkiler vesaireler var mı?“ diye bir kontrol ediyor çünkü o da bizim prosedürlerimiz gereği satın alma departmanının yapması gereken bir şey. Sadece önümüze gelen dokümanları ya işte şunları bakalım atalım değil de içinde en azından keşifler olsun, ön keşifler olsun bu tip şeyleri kontrol etme sorumluluğumuz da var. Departmanın sorumluluklarından biri... O nedenle de, dokümanlara da sizin kadar detaylı dizayn yapacak kadar vakıf olmasam da içeriğini az çok biliyorum. İrfan Çelimli: Sayın konuşmacı sözlerinizi toparlayın lütfen. Serkut Akgün: Genel şartname konusunda sıkıntı olduğunu belirtmişti Ersin bey. Şimdi bu genel şartnameler konusuna ne kadar müdahale edilebilir bilmiyorum ama ben bizim şirketin bakış açısını söyleyeyim. Teknik şartnamede genel şartname ve özel şartname olarak iki tane doküman oluyor sonuçta. Birincisi bu genel adı, az önce bizimkiler spesifikasyon genellikle speks diye tanımlarlar, onun dışında da bir detay şartname olur ve bahsedildiği gibi bu genel şartname içerisi her şeyi kapsar. Oradaki şu an tanımladığınız hat ile ilgili olsun olmasın standartlar vesaire hepsi bunun içerisinde yazar ve bu dokümana pek müdahale edildiğini görmedim bizim tarafımızdan. 14 Bizim şirketin hazırladığı şartnameler her zaman iki parçadan oluşur ve bu genel spesifikasyonlar hiçbir zaman değişmez bunlar İtalya’da ki merkez tarafından her sene bazı kontrollere göre, özellikle beyefendinin bahsettiği gibi belki işte oradaki mühendislik derneklerinin yada başkalarının ilettiği bilgiler doğrultusunda, her sene çeşitli revizyonlara uğrar ama bunlara pek müdahale etmek mümkün olmaz. Hani sizin burada, oradan oraya müdahale etme ya da geniş kapsamı daraltma gibi düşünceniz bence pek bu mühendislik firmaları tarafından da, dizayn yapan arkadaşlar tarafından da yapılabilir gözükmüyor. Her ne kadar burada detaylı konuşsanız da… Ben onu belirtmek istedim. Daha çok belki özel teknik şartnameler içerisinde müdahale edilebilir. Dokümanlar arasındaki çelişkilerden bahsetti, çok net bir şekilde söyledi, sözleşmede zaten sıralama vardır. O sıralamaya göre, öncelik sırasına göre çelişkiler çok rahat çözülebilir çünkü çelişkiler olmaması gibi bir şey söz konusu değil. Ben de biliyorum. Bir kutu kadar doküman olmuyor ve çok farklı insanlar hazırlıyor, bunların içinde çelişkiler olması kaçınılmaz oluyor. Yüksek spesifikasyon konusuyla ilgili bir şeyler söylediniz. Orda ben şeyi tam olarak anlayamıyorum çünkü orda müdahale şansına hani bende satın alma departmanı olarak demem gerekirse, sonuçta burada proje departmanları, müşterileriyle konuşup bir spesifikasyon belirliyor. Orda müteahhidin müdahalesine, hiçbir proje firmasının izin vereceğini zannetmem. Zorunluluklar haricinde çünkü sonuçta ne kadarda olsa proje firması sorumluluğa sahip olduğu için burada mümkün olduğunca paraya değil kaliteye bakar çünkü verdiği hizmetin kalitesiyle sorumludur. İrfan Çelimli: Lütfen toparlayın vaktimiz kısıtlı! Serkut Akgün: Evet, ben başlıklar üzerinden kısaca geçtim eksik tanımlar birde şhop drawingler konusu vardı. Onlar için sonraki oturumda yorum yaparım. Çünkü bundan sonraki konularda pek yorum yapma şansım olmayacak. Ben teknik bir personel olarak gelmediğim için burada mümkün olduğunca faydalı olmaya çalıştım. İrfan Çelimli: Evet değerli arkadaşlar ve saygıdeğer meslektaşlarım, bugünkü ikinci oturumu yeniden başlatıyoruz. Önceki konuşmalar birinci bölüme aitti, Serkut Bey tarafından yapılan. Ben İrfan Çelimli. Bu bölümde; ürünler, vanalar, genel ayrıca sismik koruma konularıyla ilgili bir değerlendirme yapıp ikinci bölüme bu şekilde devam ediyoruz. Öncelikle; sismik korumada, satır başlarıyla hazırladığım bir çalışmalar var. Onlardan bahsetmek istiyorum. Sismik , tabi 99 depreminden sonra , önemi daha iyi anlaşıldığı için, yeni yeni teknik şartnamelerde ve keşif özetlerinde tanımlanıyor. Ancak henüz tam istendiği şekilde ve açıklıkta yer almıyor. Güncel olarak ve teknik anlamda, ülkemizde ulusal yönetmeliklerde yeni yeni yönetmelikler oluşmaktadır. Sismik Tasarımın ve yönetmeliklerin, uzman gruplar tarafından yapılması gerekli olmasına rağmen, henüz özgün tasarımcılar olmayıp, en genel haliyle, tabi statik tasarım grupları, öncelikle görev almaktadır. Biz Elektro-mekanik tesisat gruplar olarak ise yeni yeni bu konuları daha çok üretici ve ithalatçı uzman grup ve kişilerden aldığımız teknik bilgi ve desteklerle yapıyoruz. Önemli olan, her bir yapıya özgün teknik çözümlerin doğru bir şekilde oluşturulmasıdır. Benim gözlemim, sismik önlemlerin şartnamelerde, genel olarak değinilip ve de keşif özetinde çok az bir şekilde veya keşif özetine hiç yer verilmeden, ihale edilmesinde ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Yani uygulanabilirlik anlamında, öncelikle tanımların ve isteklerin net bir şekilde uzmanlar tarafından yapılması sağlanmalıdır. Onun dışında, sismik tasarımın bütün olarak ele alınması da önemli olup, mekanik, elektrik ve inşaat-statik bölümlerle sistemlerin birbirileri ile olan bağlantılarını tasarlamak gereklidir. Tabi bu konuda, sektörümüzde uzman olan üretici arkadaşlarımızla görüşmeler yaptım, bu değerlendirmeleri almak için. Öncelikle bir yönetmelik seçimi yapmak gereklidir. Özellikle yurtdışı uygulamalarda gördüğümüz, yurtdışı standartların bu konuda çok gelişmiş olduğudur. 15 Örneğin, ‘’IBC”dediğimiz Amerika’daki kullanılan yönetmelikler. Yönetmelik seçimi çok önemli… Bunun öncelikle seçilmesi, bundan sonra şartnamenin hazırlanması, şartnamenin akabinde de keşif özetinin, daha sonra da sismik kapsamın oluşturulmasıdır. İsterseniz ben slâyt olarak bunları hızlıca sunayım. Tabi gerekli koşullar anlamında yasal yükümlülükler çok önemli. Birinci öncelikle yasal yükümlülükleri yerine getirmek gerekiyor. Sismikte tabi performans seviyeleri, yani neler istendiği gibi… Tabi ileriki slaylarda göstermeye çalışacağım, hangi sistemden ne bekleniyor, ne ölçüde ayakta kalması veya işlerin devam etmesi, etrafa zarar vermemesi gibi. Sertifikalı ürün seçimleri bunlar önemli şeyler hızla gelişmekte. Uluslararası yönetmelikler dediğimiz zaman; EN, IBC bu konuda en gelişmiş olanlar diyebiliriz. Ayrıca Amerika’da, NFPA de zaten tabi yangın sistemleri ile ilgili gerekli sismik detaylar mevcuttur. Bugüne kadar zaten ASHRAE’de de konu ile ilgili önemli bir kaynak olmaktadır. Ek olarak, SMACNA ve FEMA’nın elektrik ve diğer konularla ilgili standartları var. Bunun dışında birde ulusal yönetmelikler diyeceğimiz, ’’ ben yeni öğrendim’’, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı bir çalışma var. Ancak henüz resmi olarak yayınlanmış değil. Mayıs 2008 taslağı olarak ben elde ettim. Yüksek binalar için oluşturulmakta. Kani Korkmaz: İzmir’de var. İrfan Çelimli: Pardon, bunu ben yakalayamadım. Kani Abi diyor ki, İzmir’de böyle ayrı bir yönetmelik, İzmir Büyük Şehir Belediyesinin olarak varmış. Mekanik detaylar da var, genel bir yüksek yapı yönetmelik taslağı olarak. Bunu bu hafta içinde elde ettim, daha önce bilmiyordum bu çalışmaları. Tabi bu bizim deprem bölgelerinde yapılacak binalar hakkındaki yönetmelik, daha önce 2006 da çıkmış, 2007 de revize olmuş. Bu bölümleri hızla geçebiliriz. Bu binaların sınıflandırılması ve donanım faktörü bunlar, teknik detaylar. Yani ‘’Ip’’ yapı önem faktörü nasıl seçilmesi lazım? Sismik tasarım sınıflandırılması, ben şartname hataları dedim tabi, ama bunlar için bir takım veciz, tuhaf tanımlar yazılabiliyor. ‘’Tüm tesisatlar depreme karşı korunmalıdır.’’ Her halde tartışılması gereken önemli konu, hangi yapıda hangi sistemden ne beklediğimizi anlatmamız gerekir. Yoksa genel tanım yapıp, hiçbir şey uygulamamak mümkün, çoğunlukla da olabiliyor. Keşifsiz olarak, sadece teknik şartname vermek ve bazı tanımlar yapmak, kesinlikle çözüm olmuyor diye düşünüyorum. Bunlardan kaçınılması gerekir! Her şartnamede aynı sertifikasyonun istenmesi doğru olmamalı, Hani çok abartarak söylenmesi gerekirse, nükleer santral yapıyoruz, orada yüzde yüz başarı bekliyoruz ama bir de normal konut binası yapıyoruz veya hastane yapıyoruz, bunlarda aynı kriterler gerekmemeli! Hakikaten her işte, sistemin ve işlemin devam etmesi ve seçilen her ürünün, UL,FM onayı veya benzeri uluslararası sertifikaya sahip olması sorgulanmalı diye öneriyorum. Örneğin, halatlar için gerçekten UL/FM onayı gerekir mi? Bence TSE veya benzeri yerel kalite sertifikaları da yeterli olabilir! Eğer bir uluslarası proje için yangın sistemi yapıyorsanız FM gibi bir kalite onayı gerekli olabilir ve bunu yapmaktan kaçamazsınız. Dolayısıyla bunları her ihale şartnamesinin kendi özgün koşulları dikkate alınarak belirtilmesi gerekir. ‘’Sismik Koruma Bilgi Formu’’ mutlaka hazırlanmalı, zaten arkadaşlarla konuşurken benzeri bilgi formları, normalde her sistem için olması lazım diye söz ettik. Hangi sistemden neyin istendiğini detaylı olarak belirtilmesi, bir soru formu gibi, bu konuda bizim çalışmalar için üretici firmalar bir şeyler yapmağa çalışıyorlar. Yönetmeliklerde öncelik sıralaması, keşit özeti, fiyatlandırma detayı gibi. Yani burada sorumlu kim, kim kontrol edecek? Bunlar çok önemli diye düşünüyorum. En önemlisi de, örneğin şunu bile düşünmek gerektiğimiz yapılar olabilir; ‘’ ilgili proje için bire bir simülasyon çalışması yapılması’’. Zaten başlangıçta söylediğim gibi, bir nükleer santral veya benzeri çok önemli bir yapı yapıyorsanız, bunla için tasarlanan sistemin, birebir %100 emniyetle çalıştığının denetlenmesi gerekir diye düşünüyorum. Sismikle ilgili konu başlıklarında bazı kısa açıklamalar var; örneğin burada bir arkadaşımızın tipik keşif özeti çalışması örnek olarak hazırladım. Bu konuda Serhan SEVİ 16 Bey’in çeşitli çalışmaları vardı, kendisiyle de sohbet ettim. Bu tip keşif özetleriyle, daha uygulanabilir, daha gerçekçi yaklaşımların olacağını düşünüyorum. Disiplinler arası koordinasyon her şeyde olduğu gibi sismikle ilgili bu konuda da önemli ve bu şekilde geçebiliriz. Diğer ekipmanlar ve borular ile ilgili bir çalışma yaptım, onu da bir kısaca bahsedelim. Önemli bir başlık olarak boru fiting oranları! Birincil olarak, bu uygulama son günlerde her işte tartışılıyor. Her şartnamede farklı bir biçimde yer alabiliyor. Bilemiyorum bu tartışılması gereken bir konu tabi, her yapılan işin özgün koşulları dikkate alınması lazım. Ama ben zaman zaman boru fiting oranlarının, boru metre fiyatına dâhil edilmesinin sorgulanması gerekir gibi geliyor. Şöyle ki ; çok uzun dış hatlar yapıyorsunuz, çok az fitingin gittiği bir sistem söz konusu! Örneğin dış yangın sistemleri gibi veya her hangi bir galeri borulaması keşifte de bunlar madde madde yer almış. Yani galeri borulaması için ayrı bir bölüm, onun için de yüzde otuz ve kazan dairesi için de aynı oranlar dengesizlik yaratıyor. Zaten bildiğiniz üzere, Bayındırlık Bakanlığı da bu konularda farklı yüzdeler veriyor. Benim tecrübelerim doğrultusundaki şahsi önerim, yüklenicilerin teklifleri hazırlarken bu yüzde oranlarını doldurulmasında serbest bırakılması! Dolayısıyla kendi maliyet tahminime bağlı kalması daha gerçekçidir diye düşünüyorum. Zaman zaman tabi bu, burada bulunan uzman meslektaşlarımın dışında birçok kimseyle de bizler muhatap oluyoruz. Konunun uzmanı olmayan İşverenlerle veya temsilcileriyle. Belirli yüzdeleri zorunlu olarak, şuraya yüzde otuz, şuraya yüzde yirmi beş gibi yüzdelerin verilmesi, boru birim fiyatlarının ve maliyetlerinin doğru algılanması zor gibi geliyor bana. Bu yüzdelerin her boru cinsine uygun olarak değerlendirilmesi uygun olacaktır. Boru boyaması yine diğer bir önemli konu! Yani boru boyamasında astarı ile yağlı boya uygulamalarının birlikte verilmesi de sorun yaratabiliyor. Genel olarak şunu söylemek gerekir diye düşünüyorum. Bir işin çok doğru ve iyi değerlendirilebilmesi için, mümkün olduğunca yapılan her işin madde madde olarak ayrı tarif edilmesi, her iki taraf içinde, işveren içinde uygulayıcı için de daha rahatça değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Yoksa bir takım genel tanımlar içinde kalması, bu da bunun içinde dâhil olsun dendiğinde, fiyat verirken de, uygularken de bir takım sıkıntılar olabiliyor. Boru konsollarının da boru fiyatı içine dâhil olması ile boru devresi yıkama, temizlik işlerinin de dahil olması çok önemli! Bu konuları zannediyorum şimdi birlikte değerlendireceğiz. Mustafa Bilge’ye çok teşekkür ediyorum. Zira Mustafa Bilge arkadaşımız İSKAV öncülüğünde, devreye alma işleri ile ilgili bir kitap tercüme ettiler. Dolayısıyla sektöre kazandırdıkları bu değerli kaynak için de tekrar teşekkürlerimizi iletelim. Devreye alma konusunun önemi, her gün daha da ortaya çıkıyor. Boru temizlik işlerinin yapılması ile ilgili olarak, güncel birkaç ihale şartnamesinde , kimyasal yıkama tanımlarını memnuniyetle gördüm. Bizler genelde bunları, zaman zaman yurtdışında veya yabancı yatırımcı gruplarıyla çalışırken görüyoruz. Kimyasal yıkama işlerini detaylı olarak yeni uygulamalarda da görebiliyoruz. Yabancı ve uluslararası standartlarda olduğu gibi, bizde de yavaş yavaş artık bunun bir keşif özetine dahil edildiğini ve poz poz ne istendiği açıklanan ihaleler oluşmaktadır. Zaten temizlik işi, her işte olduğu gibi verimlilik ve performans açısından önemlidir. Bunun dışında keşif özetlerinde antifriz tartışması da olur. Her zaman için bunların keşif özetlerinde değerlendirilmesi gerekir. Özellikle boru çaplarında oluşan tanım hatalarından örnek vermek istiyorum. Boru hatlarında çok sık karşılaştığım için söyleyeceğim, gömülü HDPE yangın hatları için 6’’ tanımı yazılır. 6’’ ‘ın karşılığı PN16, SDR11 için ben ф180/16.4 mm olan et kalınlığını anlıyorum. Çünkü iç çapı doğru tutturabilmek için yani 6’’ SDR11 dediğiniz zaman, da et kalınlığından gelen farklılıktan dolayı 160 dış çap yerine 180 mm’lik dış çap uygun olmaktadır. HDPE boru için 160 mm ‘lik dış çaplar 6’’ 17 karşılığı olmamaktadır. Zaten karbon çelik borular nominal çap ve standartlarla belirtilirken, bunun dışında kalan PVC, HDPE, PPR, bakır, paslanmaz gibi çok sık kullanmadığımız borularda, özellikle dış çap ve et kalınlığının kesinlikle belirtilmesi çok daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki, çelik boru malzeme seçiminde Baycan SUNAÇ abimin her zaman güzel bir isteği vardır, ‘’tavlı boru’’. Onu şartnamelerinde bahseder. Benim bildiğim ve araştırdığım kadarıyla, Çayırova firması , bütün çaplarda tavlı boruyu standart olarak ürettiğini söylüyor. Borusan biliyorsunuz tavlı boru için fiyat farkı istiyor, ve Borusan bunu sadece ф 80 mm’ lik çapa kadar yaptığını söylüyor. Bunu da bir bilgi olarak, yani bunun değerlendirilmesi ve dikkat edilmesi gerekir. Bunu bir soru olarak ele alıyorum. Ayrıca 8’’ karbon çelik boruların et kalınlığı da diğer bir şartname eksiğidir. DIN 2440 dediğimiz boru standartları, 6’’ çapa kadar olan tanımları veriyor. DIN 2458’de ise çeşitli et kalınlığı olduğu için, istenen talebinin bildirilmesi gerekir. Onun dışında vanalarla ilgili bir kısa sunumdan sonra değerlendirmelere geçelim diye düşünüyorum. Özellikle gövde malzemesi vanalarda istenmesi gereken bir özelliktir. Burada tabi yine PN 16 basınç tanımları gereken GG 25 gri dökümdür. En klasik anlamda üreticilerde bire bir konuştuğunuz zaman, GG 25 diyorlar ama gerçek üretimde kullandıkları GG18 de olabiliyor. Bu konuda bizlerin yapabileceği, üreticilerin bunu garanti etmesi ve kendi sertifikalarını verebilmesi esas olmalıdır. Bunun kontrolü, tamamen piyasa şartlarında olmalıdır. GG 40.3 sfero döküm, daha sonra GS-C 25 çelik döküm gibi diğer ağır sanayi yatırımlarında, yüksek basınç sınıflarında kullanılan tipler de vardır. Tabi en yaygın kullandığımız GG25 malzemelerdir. Normalde şartnamelerde malzeme sertifikasının istenmesi gerekli olup, yabancı yatırımcılar, zaman zaman boru için istemektedirler. Aynı işteki vanalar için benzeri talepleri olmadı. Ancak zaman zaman, öyle değerlendirmeler duyuyorum ki, özellikle bazı üreticilerimiz ürettikleri vanaların birebir sertifikalarını verebiliyorlar. Yani istenildiğinde kod, numuneler, üzerinde seri numaralarının verilebildiği durumlar olabiliyor. Vanalar için test sertifikası DIN 3230 e göre yapılıyor. Sızdırmazlık testlerinde aynı çalışma basıncı , gövde mukavemet testlerinde ise % 50 basınç arttırılıyor. Üretim yeri şartları önemli. ISO 9000 sertifikası olmalı. Vanalar, basınçlı kap standardında olduğu için, her bir vananın CE belgesi olması gerekli. Özellikle 32 mm den büyük çaplar için. Diğer bir önemli konu, iyi bir vanada; vana milinin, paslanmaz çelik olması uyarısını aldım. Daha önce, ben dikkat etmemiştim, bazı üreticilerin transmisyon çeliği kullandıkları ve bunların da sorun yarattığı belirtildi. Dolayısıyla paslanmaz çelik milin, tüm vanalarda olması gereken bir özellik diye uyarı verdi bir üreticimiz. Sızdırmazlık elemanlarında da, asbest-amyant v.b. sağlığa zararlı ürünlerin kullanımı, günümüz yasalarına göre yasak olduğu belirtildi. Son olarak vana seçim kriterlerini de kısaca söyleyip açıklamayı tamamlayım. Vana seçim kriteri, ‘’sıcaklık* basınç’’ bağlantısıyla ilgilidir. Bunun için DIN 2401 seçim tablosu veya bu tabloya eşdeğer ilgili vana seçim eğrisi kullanılır. Eğer elinizde bir PN16 ‘lık vana varsa, bu vananın maksimum hangi basınç ve sıcaklıkta kullanılabileceği bu tablodan bulanabilir. Buradaki örnekte, yani 300 derecede kaç basınca dayanabileceğini ‘’20 bar’a mı’’ 15 bar’a mı bulunabilir. Dolayısıyla standart bir vananın hangi şartlara kadar kullanabileceğini vana eğrisinden öğrenebiliriz veya tersinden giderek elimizdeki standart şart için hangi normda vana seçeceğiz? PN16 mı yoksa PN25 mi seçeceğiz gibi. Vana tipleri, contalar konusunda fazla detaya girmeden, sözü size bırakıyorum. Bu arada ürünlerle ilgili olarak, hava kanalları ve yalıtımla ilgili değerlendirmeler 3. oturumumuzda ele alınacağını biliyorsunuz. Bu devrelerle tanımlarla ilgili söz almak isteyenler? Buyrun Ersin Bey. 18 Ersin Gökbudak: Teşekkür ederim. İrfan’ın da belirttiği üzere bu bölümde teknik şartnamenin ikinci ana kısmı olan “ürünler” ele alınmakta. Ancak İrfan’ın da belirttiği üzere, “Ekipman”lar ile ilgili tanımlamalardan burada bahsetmeyeceğiz. Ancak örneğin vanalar, bu konuda karşılaştığımız önemli sorunlar var. Karşılaştığımız temel sorunlardan biri, teknik şartnamede yapılan tanımlama ile, kullanılması uygun görülen, yani “marka listesi”nde bizlere kullanmamız önerilen ürünün arasındaki çelişkiler. Örneğin, ihale dosyasındaki önerilen markalar arasında “A” markası var. Ancak “A” markasının üretiminin teknik özellikleri, teknik şartnameye uymuyor. Gövde için teknik şartnamede, GG 40 döküm malzeme olarak belirtiliyor. Ancak “A” markası üreticisi, bizim vana gövdesi GG 25, farklı bir üretim yapmıyoruz, diyor. Sonra da bizlere akıl veriyorlar, hangi basınç ve sıcaklıkta kullanacaksınız, GG 25 zaten sizin kullanımınıza uygundur vs. Aynı sorunları mil vb. kalemlerde de yaşıyoruz. Tasarımcı arkadaşların işletme şartları esaslarında tanımlar vermesini bekliyoruz. Zaten kullanımının uygunluğu konusunda “marka” belirtiyorlar. Buna bir itirazımız yok. Ancak, belirttikleri markanın üretiminin teknik özelliklerini esas alarak, teknik tanımlamaları yapsınlar. Ayrıca çalışma şartları neyi gerektiyor ise, o paralelde tanımlar ve malzemeler yazılmalı. Pek çok şartnamede, 6-8 barg basınç, 70-80 0C sıcaklık, işletme şartları için çok rahatlıkla yetebilecek. PN 16 basınç sınıfı üretimine esas olabilecek GG 25 döküm gövdeli kelebek vana tanımı yerine, gövde GG 40 olarak tanımlanmakta, üstelik o üretimi yapmayan bir marka da belirtilerek sıkıntılar doğurulmaktadır. İşveren ısrar edebiliyor, kontrollük konuyu anlayarak kabul etse dahi rahatsızlık hissediyor. Yani gereksiz ve çok basit bir konu içinden çıkılamayan bir hal alıyor. Tasarımcı arkadaşlarda, daha iyi ise onu tanımlayalım, gibi bir eğilim var. Yani yeterli olan değil, daha iyisi. Ancak işveren yeterli ve uygun fiyatlı olanı istiyor, üretici çalışma şartları için uygun ve ekonomik olanı üretiyor. Kitaplarda kalan konular ise çözülmek üzere maalesef sorun olarak bize geliyor. Diğer bir benzer örnek, boruların tanımlanmasında, malumunuz su ve gaz boruları EN 10255 A 1, normu ile tanımlanıyor. Bu normda boru et kalınlıkları eskiden üç farklı kalınlıkta verilmekte idi. Şimdi ise sadece orta ve kalın etli borular tanımlanmakta. Çok genel kullanım ve üretim orta seri olarak yapılmakta. Tabi ki kalın etli seri de kullanılacaktır. Aksi durum düşünülemez. Değilse böyle bir tanımlama niye standartlara girsin. Ancak, bu özel bir durum olmalı. Yani tasarımcı, bu boru daha kalın, daha uzun ömürlüdür, daha iyidir diye, yaklaşmamalıdır. Gerek fiyat, gerekse temin şatlarını çok daha zor olduğunun bilincinde olmalıdır. Boru konusunda bir diğer konu, malumunuz EN 10255’de, 6”çapa kadar su ve gaz boruları tanımlanmış, o çapın üzeri ise EN 10217-1’de belirtilmekte. 8” ve üzeri borular için talep edilen et kalınlıklarının belirtilmesi gerekmekte. Bu konuda sıkıntı oluşturan bir husus olabilmekte. Benim özellikle vana ve borularla ilgili söyleyeceklerim bunlar. Bir de borularda son zamanlarda çok rastladığımız, boruların şantiyeye bir kat astar boyalı olarak sevk edilmesi talepleri var. Ülkemizde uygulamalara bakınca, bu uygulamanın oldukça faydalı olduğunu düşündük ve bizlerde bu uygulamayı teşvik ettik. Gerçekten malzemelerin şantiyelerde muhafaza koşulları genelde kötü oluyor. Bazen borular çok kötü şartlarda aylarca bekliyor. Tüm bu faktörleri göz önüne aldığımızda, boruların bir kat astar boyalı olarak gelmesi gerçekten çok faydalı olabiliyor. Ancak bu durumda tanımları daha dikkatli ve amacına uygun olarak yapmak önemli olmakta. Genelde astar boyalı olarak sevkiyatın yapılması durumunda, ikinci kat astar boyanın montaj sonrası yapılması uygun olmaktadır. Boya uygulaması ile ilgili olarak, boya üretim firmalarının vermiş olduğu yaş ve kuru boya kalınlıkları önerileri esas alınmalıdır. Bazen şartnamelerde kat kat boya uygulamaları tanımları yapılmakta, hiçbir kalınlık belirtmeden üst üste boya uygulamaları bazen fayda yerine zarar verir hale gelmektedir. İrfan Çelimli: Teşekkürler Ersin Bey. Bu 8’’ boru üstünde zannediyorum DIN 2458 mi, yoksa DIN 1629 mu kullanılıyor? Tereddüt oluştu… 19 —1629 un alt açılımı —Özellikle et kalınlığının belirtilmesi gerekiyor. Evet, bu genel konuda görüşler bekliyoruz Serdar Bey buyurun. Serdar Uzgur: Vanalar konusunda çok doğru bir tespit var. Vanalar, sıcaklık ve basıncın eğrisi ile anılır. Ama vanaların üzerinde basınç olmadığı zamanda vanaların kaçırdığını biliyor muyuz? Bazı malzemeler seçilirken, özellikle depo çıkışlarında vana vakumda çalışıyorsa o vananın sızdırmazlığını asla normal vana kullanarak sağlayamazsınız. PN16 da kullansanız sağlayamazsınız PN24 de kullansanız, daha yüksek sınıflarda 40’a kadar da kullansanız sağlamanız mümkün değil. Çünkü birçok çeşit vanalar 0,3 mSS. nin altındaki basınçlarda, bu vananın çeşidine göre kısmen değişiyor olsa bile sızdırmazlığı tartışılır. Özel sızdırmazlık elemanıyla takip edilmek zorunda. Şimdiye kadar hangi müteahhit arkadaş buna dikkat etti? Hadi projeci olarak biz yazmıyoruz. Hangi müteahhit bunu yaptı? İrfan Çelimli: Sızdırmazlık için tabii ki müteahhitlerimizi hedef aldık. Serdar Bey ama biz hepimiz dikkat ederiz. Özellikle sızdırmazlığa. Serdar Uzgur: Peki! Böyle bir sızdırmazlık malzemesi olarak seçtiğiniz sınıflarla hiç alakası yok onu söylüyorum. GGG bilmem ne demeye başladığınız zaman aslında o konularla alakalı olmadığını ben biliyorum ama özel kodlar eklemeye başlıyorsunuz malzemelerin üzerine. Bu normalde suyun hangi su olduğuyla ilintili, suyun cinsiyle ilgili. Seçilen malzemenin döküm mü kullanacaksınız yoksa dövme çelik mi kullanacaksınız bunlarla ilgili. Borular konusunda da özellikle belirtmek istiyorum. Şartnamelerde bütün arkadaşlar şunu yazarız biz. Doğru istiflenecektir. Şu anda Afganistan’a kamyon dolusu malzeme götürdüm, yarısını ayırdım ve kullanamıyorum. Çünkü kamyona yükleme şekli, borular uygun olmadığı için malzemelerin kimi bel vermiş kimi kendi üzerinde dönmüş. Bunlarla şantiyede karşılaşmayan arkadaşımız var mı? Tasarımcının kontrol zorunluluğu yok bunlarda ama bunları neyle geçmeye çalışıyorsunuz? Yuvarlak laflarla geçmeye çalışıyoruz. Ama öyle kötü depolanıyor ki o malzeme, ona bir kat değil iki kat astar boya daha vurmak zorunda kalabiliyorsunuz. Bırakın siyah borudaki astar boyayı, galvaniz boruya bile astar boya vurduğumuz yerler oluyor bizim. Depolama, kalite kontrolün bir parçası olarak, müteahhit veya sahadaki diğer kontrolörlük teşkilatı tarafından da onun nasıl depolandığı, nasıl nakledildiği, nasıl indirildiği veya yatay düşey taşıma yapıldığı tarif edilmesi lazım. Sismik konuya ise, bunun çok net bir şekilde özel bir konu olduğu ısrarında başlıyorum ben. Binanın yapısı, binanın kendi içinde iç dirençlerine bağlı olarak, rezistans değerlerine bağlı olarak, birde kullandığımız ekipmanın kritik değerlerine bağlı olarak, risk değerine bağlı olarak seçilmesi gereken bir şey. Böyle bir tasarım yapmak demek, bir tasarım bürosu tarafından ciddi uzmanlık isteyen bir konudur. Ne böyle bir bedel vardır tasarımın içerisinde ne de onun nereye asılacağı ve ne şekilde monte edileceği bilgisine aktarmak mümkün değildir. Dolayısıyla siz ona taşıyıcı elemanları tarif ederken de imtina etmeye çalışıyorsunuz. Yani normalde SMACNA size bir şeylerle astırır ama deprem bölgesinde mi değil mi ona bakmak lazım, İstanbul’da yaptığınızla Antalya’da yaptığınız aynı şey olmayacaktır veya Ankara’da yaptığınız. Dolayısıyla bir takım talepleri yazarken alt alta koyarken problemlerin çözümü için optimum yaklaşımları tarif etmek lazım. Yani şu anda GG25 dahi geçerli değil bildiğim kadarıyla, GG25 terimi dökme demir içindeki oranları tarif ediyor. Şimdi onları da değiştirmeye başladılar, imalat normlarını değiştirmeye başladılar, dolayısıyla hep aynı noktaya geri gitmiş oluyoruz. Biz taleplerimizde öyle problemlerle karşılaşıyoruz ki hangi projeyle, hangi tip vananın doğru seçilmediği ve nasıl seçileceğinin bilinmediği. Yani her malzeme her yere kullanılmakta, dolayısıyla ilk nokta projenin nasıl kontrol edileceğinin tarifi, şartnamelerle nasıl örtüştürüleceği, tasarım 20 şartnamesi ve diğer tarafta da temizliği tarif etmek üzere bir takım öneriler. Nasıl depolayacağınızı bilemiyorsanız o zaman gayet doğaldır ki siz iki kat antipas diye başlıyorsunuz. Teşekkür ederim. İrfan Çelimli: Ben bir iki not ilave edeceğim Serdar Beyin söylediklerine. Sismik tabi özel tasarım olmalı buna katılıyorum. Tasarımcılara herhangi bir iş geldiği zaman, özellikle sismik konusu ayrıca ele alınmalı. Tabi deprem bölgesi olması elbette söz konusu. Bunu kimin yapacağı belirlenmeli! Bir takım sistemlerde tanım eksikliği olabiliyor, sismik için özel bir tasarım olduğunun altı çizilmelidir. Yeni uzmanlar oluşmalı ve üniversiteler ile işbirliği yapılarak çözümler oluşturulmaldır. Zira bu konuda uzmanlaşmış tasarımcı henüz yok. Dolayısıyla, yeni yeni bunun nasıl yapılacağını kendi aramızda tartışmalıyız. Boruların istiflenmesi gibi örnek verdiğin zaman Serdar’cığım, bunlar zaten şantiye ve teknik uygulama sorumluluğu. Şantiye, elbette tasarımcıların görevi ile ilgili değil. Bunlar şantiyedeki yönetim grupları veya teknik uygulamadan sorumlu kimse onların yapması gerek diye düşünüyorum. Ersin Gökbudak: Ben çok söz aldım ama bir iki cümle daha söylemem lazım. Şimdi biz burada, karşılaştığımız bazı konuları anlatmaya çalışıyoruz, tabi tasarımcı arkadaşlara özellikle burada bir eleştiri yok. Vurgulamak istiyorum, sadece teknik şartnamelerde karşılaştığımız sorunları sizlere iletme amacımız var. Yani GG25, GG40 bu çok karşılaştığımız bir olay. Artık kalkıyor deniliyor ama bugün şu anda hangi pompacının, hangi vanacının katalogunu açsanız göreceğiniz ilk teknik tanımlar bu rakamlardır ve bunlar gövde mukavemetiyle ilgili değerlerdir. Sızdırmazlık, kapak sızdırmazlığı, iç sızdırmazlıkla ilgili bizi rahatsız eden bir unsur söz konusu olmadığı için ifade etmedik. Daha çok genel de karşılaştığımız sorunları bilgilerinize aktarıyoruz, değerlendirmeniz amacı ile. Bu, gövde malzemesi özellikle basınç sınıfıyla ilgili olarak çok sık rastladığımız bir olay. Benzer bir olayda, pirinç- bronz olayı, bununla da çok sık karşılaşıyoruz. Bizim ülkemizde sıhhi tesisat devreleri için belli basınç ve sıcaklığa kadar ki, onunda bir basınç sıcaklık eğrisi mevcuttur, prinç vana kullanmaktayız. Hemen tüm üreticiler bu sistem ve normal çalışma şartları için, pirinç küresel vana üretmekteler, pek çok tipi piyasamızda mevcut. Ancak özellikle dış kaynaklı şartnameler esas alınarak, bu devrelerde bronz vana talebi ile çok karşılaşıyoruz. Sonuçta bunlar bir şekilde prinçe dönüyor, ancak gerek teklif ve gerekse uygulama aşamalarında rahatsız edici bir husus. İsteğimiz, tabiî ki teknik yeterlik esas olmak üzere genel kabul görmüş elemanların kullanılmasıdır. Bazen bu devreler için teknik gereklilik dahi olmadan, GG 40 gövde tanımı da yapılmaktadır. Serdar Uzgur: Su konusunda bir analiz yapıyor musunuz? Suyu tanıyor musunuz? Ersin Gökbudak: Suyun kalitesi konusu tabiî ki bir etken. Her projede tabiî ki bu açıkça belirtilmeyebiliyor. Açıkçası eğer İstanbul’da bir proje ise, şartlarını genelde biliyorsunuz. İstanbul’un suyu belli, girişi belli, sizin de bir şartlandırma imkânlarınız var. Ona göre şartlandırıyorsunuz ve o suyu kullanıyorsunuz. Yani bu bir teknik veri olarak, belki detaylı olarak vurgulanmıyor, ama uygulamalardan siz bunu zaten belli pratiklerinizle bir anlamda biliyorsunuz. İrfan Çelimli: Su konusunda ise Serdar’cığım, ısıtma - soğutma devresindeki suyu hepimiz bilmemiz lazım. Zaten bu suyu başka türlü nasıl kullanabiliriz? Yumuşatılarak sertliğinin alınması, belirli PH değerinde olması sağlanmalıdır. Ama açık devre sıhhi tesisat sistemleri için kastediyorsan, onunda bilincinde olmamız lazım ve normalde su analizi zaten birçok işte %90 yapılıyor biliyorum. İstanbul’da Ersin Bey’in dediği gibi bu kadar bilinmez değil. Ben, tabi senin Afganistan’daki projelerindeki durumu bilemeyiz gerçekten. Türkmenistan’da hatırlıyorum genelde sert sular ama ben genelde yaptığım her işte suyun kalitesini %90 biliyorum ve bilmemiz lazım. Kontrol etmem 21 lazım. Kimyasal yıkama, zaten bunlar şartnamelerde yer alırsa, gerekli pasivasyon, ıslak saklama, kuru saklama gibi bunları bizler uygularız. Tabi sizler değil, bizler araştırarak, sizleri yönlendirmemiz lazım. Bu kadar bilinmez gibi bir durum farklı bir yaklaşım var. İrfan Çelimli: Orada tabi artezyenle mi çalışıldı bilmiyoruz, peki teşekkürler. Mustafa Bilge buyrun. Mustafa Bilge: Sismikle ilgili birkaç bir şey söylemek istiyorum. Buradaki asıl hedef, belki toplantının amaçlarından biri de tasarımcıların hazırladığı bir şartnameyle, teknik ve genel şartnameyle, mekanik müteahhitlerin doğru teklif vermesiyle ilgili. Teklif verilirken firmalar arası farklılıklar oluşabiliyor. Bu farklılıklar nasıl giderilir diye tartışıyoruz. Ben sismikle ilgili yapılan hatalardan birkaç örnek vermek istiyorum . Bazı şartnamelerde sismik ile ilgili sadece genel şartnamede bir cümle ile tanım yapılıyor ve “ Yüklenici bu binadaki mekanik sistemler ile ilgili gerekli sismik önlemleri alacaktır ”şeklinde açıklama yapılıyor. Bazen bu tanımı biraz daha açıp “Klima tesisatı, havalandırma tesisatında hatta dilatasyon geçişlerinde gerekli kompansatörler kullanılacaktır” şeklinde yine genel şartnamede ifade ediliyor. Serdar beyin dediği gibi genel şartnamede sismik ve genleşmeye karşı müteahhitler tarafından önlem alınacaktır şeklinde bir açıklama yapılıyor. Sismik ie ilgili tanımlar keşif özetinde yer almıyor yani birim fiyat tarifi yok, hiçbir keşif özetinde yer almıyor, açıkçası teknik anlamda hiç bir açıklama yok. Ne sismik geçiyor, ne kompansatör geçiyor, ne askı ne gergi halatları geçiyor. Bu durumda eksik bir şeyler kalıyor çünkü 20 tane firma teklif veriyor. Bir bakıyorsunuz 20 firmanın teklif vermesi 3-4 gün sürüyor. Çoğu insanlar gibi genel şartnameye yüzeysel bakılıp teklif veriliyor. Sonuç olarak bazı firmalar genel şatnameyi dikkate alıp teklif verirken, diğer firmalar keşif özetinde tanımlanmadığı için fiyat vermiyorlar. Sadece bu kalem nedeniyle %2-4 fiyat farkı ortaya çıkabliyor. Birincisi müteahhitlerin bu konuyu atlamaması için ne yapmak lazım? Sismik çok özel bir proje. O zaman sismik bu kapsamın dışındadır denilebilinir mi? Ersin abi dedi ya kapsamı çizmek lazım. Mekanik tesisatın kapsamın dışındadır, daha sonra fiyatlandırılacaktır denilebilinir. Tabii kanal asılırken o işin belli olması lazım ki iş gecikmesin. Ya da kompansator çizimleri projelerde ve dilatasyon geçişlerinde göstermek lazım ama montaj detayını shopdrawing’de müteahhit yapabilir. Ya da genleşme ile ilgili nereye konulacak yeri gösterilmesi lazım. Bunların şartnamede ve çizimlerde ya tam olsun ya hiç olmasın. Genel şartnamede olup, keşif özetinde tanımlarıyla dolu dolu olsun ki hata yapılmasın. İrfan Çelimli: Ben özellikle şunun altını çizmek istiyorum; sismikte genel standartların, şartnamelere uzman olmayan kişiler tarafından yapılması yerine, örneğin hastane tasarımında genel şartnameye yönelmek yerine, başlangıçta uzman kişiye bu tasarımı yaptırarak, buna bir bedel ödendiğinde, toplam yatırımın, daha ekonomik olabileceği iddialarını söylüyor yöneticiler. Gerçekten bunu bunu dikkate almamız lazım diye düşünüyorum. Çok genel bir takım şeyleri fazladan kullanmak yerine, fazla tasarımı önlemek için , başlangıçta özgün tasarım dikkate alınmalı mı sorgulamasını yapmamız gerekir. Erdinç Bey buyrun, Baycan Bey daha sonra size söz vereceğim. Erdinç Boz: Benim sismik tasarım hakkında şöyle bir görüşüm var, özellikle seçilen malzemenin yapılan montajların, tavan yüksekliğinden duvarlardan açıklığına kadar sismik önlemler değişeceği için aslında bunun için belki bir şartnamenin verilmesi doğrudur ama orada kesinlikle mekanik yükleniciden herhangi bir fiyat alınmamasının doğru olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ederim. Baycan Sunaç: Benim de üç dört tane notum var; kısa kısa değinmeye çalışacağım. Fittings konusunda ezeli, dilerim ki ebedi olmaz tartışmayı bir yerde noktalayabiliriz. Biz uzun yıllardan beri fittingsi hiç yazmıyoruz, yani yüzde yazıp boşluk da bırakmıyoruz. Örneğin diyoruz ki, 100 metre DN 20 boru, fittingsi içinde, askıları içinde. Askıları neler olur tartışılabilir tabii. Örneğin, galeri içinde 22 %15, bina içinde %45 gibi yüzdeler verilebilir. Ama, bunu bizim yapmamız çok zor; sizin için de zor belki; ama siz yapmaya mecbursunuz. Bir anlamda genel tecrübenizle, geçmişte hatalı değerlendirmelerden edinilen tecrübelerle, bizlere göre daha doğru bir yüzde koyarsınız. Ama onun ayrı bir kalem olarak gözükmesine gerek yok. Yani “100 metre boru fittings dahil” dendiği zaman, boru parasını alırken fittings parasını da almış olacaksınız, Benim önerim bu. Ersin Gökbudak: Teklif değerlendirmelerinde iş veren boru fiyatlarını görmek istiyor. Ve mümkün olduğu kadar bunları açık görmek bigi bir talebi var. Boru fiyatının kontrolunu yapmak arzusu var. Baycan Sunaç: O tasarımcının gücüne bağlı. Yani çok iddialı konuşmam doğru değil; ama benim iş yaptığım yerde işverenin öyle bir söz söyleme hakkı yoktur. Ben yapıyorsam bu işi, en iyi ben bilirim. İşverenin öyle olmasın, böyle olsun dememesi gerekir. Diyenler vardır tabii; bizim buna karşı çıkmamız gerekir. “Benim dediğim doğru sen buna neden karışıyorsun” dememiz lazım çekinmeden. Ama herkes yapmıyor bunu, onu da biliyorum. Bir de boru anma çapı konusu var. Piyasada bir alışkanlık var: DN15 çelik borunun, PPR-C boru olarak karşılığı bazen ø15, bazen ø20 deniyor. Ben şimdi başka bir şey söyleyeceğim: bazen ikisi de değil, ø25’dir, yaklaşık olarak tabii. Yani piyasada bir alışkanlık var, plastik borularda bir çap yukarı gidiliyor, büyük çaplı borularda bu yöntem tutuyor, ama küçüklerde asla tutmuyor. Kaldı ki, basınca bağlı olarak et kalınlığı değişiyor. Aquatherm’de benim aklımda kalan SDR6, SDR11 diye iki tip boru var. Aynı tip boru, ama basınçtan dolayı et kalınlığı farklılaşıyor. Yani sonuç olarak, boruyu “boru dış çapı çarpı et kalınlığı” şeklinde vermek en doğrusudur, onun dışındakiler doğru olmayacaktır. Doğru mu Cafer? Başka bir konu: çelişkiler konusu. Yine gündeme geldi, Ersin Bey gündeme getirdi. Yani vana tanımında, örneğin GG40 yazıyor dediniz, bir de harf de verilmiş birbirini tutmuyor dediniz. Doğru dediniz, böyle şeyler olabilir. Ben onun için diyorum ki, yazmayalım GG40 falan, neden yazıyoruz ki? Bir vanayı seçmişsek, markasıyla, modeliyle, tipiyle, numarasıyla katalogda onu tanımlayan ne varsa yazalım bitsin, bir de GG40 yazmanın ne anlamı var? Sonra yanlış oluyor dediğiniz gibi. Ama yazılıysa, bir biçimde itiraz edin diyorum. İtirazlar geliyor bize zaten. Bir bakıyoruz ki, biz yanlış yapmışız gerçekten. Teklif veren arkadaşımız, tamam, yanlışı görmüş, doğrusu şudur diyor. Yani ihale süreci denen bir süreç var. Burada yüzlerce sorunun sorulması ve cevaplanması hoş bir şey değil; ama elbette sorular olacaktır. Bunu biraz normal karşılamak gerekir diyorum. Teşekkür ederim. İrfan Çelimli: Teşekkürler. Bu arada bir soruyu daha açayım sonra Hüseyin Bey’e sözü vereceğim. Özellikle keşif pozlarında, vanada biz malzeme tanımlamayalım. Şunu tartışmamız lazım. Keşif özetlerinde, her tasarımcı ve her şartname kendine özgün kodlar veriyor. Bizm ulusal olarak yaygın bir şekilde kullandığımız Bayındırlık Bakanlığı Şartnamesi var. Burada çok belirgin boru, vana tanımları detaylı olarak mevcut. Birçok tasarımcı bunları kullanıyor, detay açıklamalar vermeden pozları yazıyor ki artık Bayındırlık Bakanlığı kabul görmüş malzeme tanımı, basınç sınıfı gibi tanımlar var. Bunu da sektör olarak bir değerlendirmek lazım. Özel kalemler cihazlar v.b. malzemeler için ayrıca verilebilir. Zira Bayındırlıkta hakikaten iyi tanımlanmamış bazı özel malzemeler olabiliyor. Olup da iyi tanımlanmış var, bir de hiç olmayan onların özel pozlar olarak tanımlanması daha iyi olur, bunu da değerlendirmek lazım. Hüseyin Erdem: Şimdi arkadaşlar az konuşayım diyorum duramıyorum. Keşiflerde boru montaj yüzdesi vermeyelim evet, nasıl olacak? Siz çağırıyorsunuz 30 tane ihaleye firma. Siz çağırmazsanız işveren çağırıyor, işveren çağırmazsa onun tanıdığı geliyor öbürünün tanıdığı geliyor. Biz de buraya, bu işleri yaptığımız işlerde bilen firmalar olarak teklif vermeye geliyoruz. Biz biliyoruz ki bir otelde pis su ve temiz su borunun yüzdesi % 120. Ben bunu elli kere kontrol ettirdim. Siz biliyorsunuz ki galerilerde %10–15, biz diyoruz ki belki 10 bile olabilir. Yüksek binaya gidiyoruz, sizlerin önerdiği 23 genelde %30 fittings yüzdesi konsa küçük olacak. Bildiğimiz değerde, % 80-100- 120 gibi oranlarla koysak doğru aslında. Yani yayvan bina yaptık veya hiç değilse çarşı yaptık. Otel, ofis bu durumlarda, buradaki iş bilenler bunların fittings yüzdesi eğer siz şu adaki tasarımcılar gibi bizde şuradaki uygulamacılarsak o zaman biz verelim kolay. Hayır, efendim biz buradaysak koyalım ama bizim yanımıza siz 30 tane daha firma bulup çağırıyorsanız bu 30 tane firma bunu nerden bilecek. Benim yanımda 2 sene mühendis olarak çalışmış bir arkadaşım hemen firma kurabiliyor ve rakip oluyor arkadaşlar gerçekleri konuşalım. Şimdi şartnamelere yazıyorsunuz döküm vana ve çapı 2” döküm yazıyorsunuz, keşiflere dönüyorsunuz, Ø50 vana yazıyorsunuz. Bu durumda ne yapalım. Ne olur alınmayın sizinle alınmak için burada değiliz, diyorum 10 sene daha çalışacağım. Bunları yapıyoruz, yaptırıyoruz. Siz sadece yapmıyorsunuz; yaptırıyorsunuz da. Yani biz bunları yaşayan kişileriz onun için doğru bir yol bulalım; sonuç bence tam tersi. Bir tasarımcı, özellikle deneyimli bir tasarımcı veya proje bürosu, hangi bir binada fittings oranını yüzde olarak kullanılacağını aşağı yukarı bizim bilen bilmeyen müteahhitlerimizden daha iyi bilmesi lazım ve bunu da yazması lazım. Doğrusu da budur. Teşekkür ederim. Erdinç Boz: Ben özellikle tasarımcıların boru konusunda, fittings yüzdesini boş bırakarak yapmalarını öneriyorum çünkü uygulamada diyelim ki benim gibi deli bir adam çıktı tamamını flanşlı yap dediyse ne yapacaksınız? Hayır, flanşlı olursa diye yazmıyorsun sen yüzdeyi boş bırakıyorsun. Yüzdeyi boş bıraktığın zaman flanşlıysa flanşlının yüzdesi boş, öbürünün yüzdesi boş, o da ona göre veriyor. O zaman doğru bir rakam yakalamak mümkün. Ama senin bu gün dişli dediğin şey adam yarın çıkıp kaynakla da yapabiliyor, dolayısıyla bakın farklı oluyor. O anki kontrolün istediği şeyler bunlar. Flanşlı da yaptırabilir ama onu nasıl alacak? Değil mi onun için yazmak lazım mutlaka bence. Teşekkür ederim. İrfan Çelimli: Erdinç Bey! Siz pozların alternatifi belirtilerek dişli mi, kaynaklı mı, flanşlı mı yazılması ve bunu müteahhit yüzdesini belirtmeli diyorsunuz. Ve tabi burada, özellikle ben şunun altını çizmek istiyorum; Baycan Abi az önce sormuştu, aynı keşif özeti içerisinde, 3–4 farklı karakterde borulama işi var. Altını çiziyorum, galeri borulaması ayrı bir bölümde, normal ısıtma soğutma bina içindeki şaft borulaması gibi. Dolayısıyla burada farklı yüzdeler kendi içinde alınıyor ki Cevat Abi’nin keşiflerinde görüyoruz. Boş bırakıldığında belli bölgede galeri yüzdesi, % 15, % 10, bunun fitingsi tahmini tabi. %100 doğruyu bulmak mümkün değil ama tecrübelerimize dayanarak işin teknik süresine göre yapıyoruz. Yani bu farklılıklar yoksa her türlü boruyu tek bir grup altında topladığınızda biz bir ortalama yüzde vermek durumunda kalıyoruz. İlle de bölün demiyoruz ama, şartname içinde zaten farklı bölümler tanımlanmışsa ki birçok keşifte olabiliyor bu. Onun yüzdelerini müteahhit doldursa daha gerçekçi olur. Tabi flanşlı nasıl olduğunu söylemek lazım. Aykut Bey söz istemişti. Aykut Aslan: Sismikle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Mustafa hocanın ve diğer arkadaşın dediği gibi keşifte bazı tanımlamalar oluyor ona göre teklif veriyoruz ama her zaman riskli bir şey. Madem bir bina yapılacak ve onunda sismik projesi olması gerekiyor ve ne zaman yapılacak? Biz işi aldıktan sonra yapılırsa iş programına yetişmeyecek, biz boruları bitirmişiz sismik korumaya kimse karar verememiş, sismik proje yok ortada, Erdinç beyin dediğini ben yanlış anlamadıysam provision olarak koyalım sonra ne zaman onu realize edeceğiz? Dolayısıyla nasıl biz HVAC gibi, yangın gibi projeleri ihale sırasında şart koşuyorsak sismikte bence şart olması gerekiyor çünkü bu gerçek ve önemli bir konu artık. Teşekkürler. —Teşekkür ederiz Aykut Bey, 24 Ersin Gökbudak: Benim söylemek istediğim bir konu daha var. Son büyük bir ihalede yaşadığımız bir olay. Proje grubu ki, çok sevdiğimiz, değer verdiğimiz bir ağabeyimiz, tanımları yapmış, keşifleri koymuş. Keşiflerde hemen hemen her pozun altında tip1, tip2, tip3, tip4, tip6. Boruların altında pik, wavin, yok işte içten beton kaplama, bir sürü alternatif talepler var. Büyük bir tesis. Bakır borularda var, galvanizli borularda. Gerek pis su boruları ve gerekse diğer boru çapları boyut olarak önemli büyüklüklere haiz. Yani borular yanında armatürler de ½” ten başlayıp, 36 inçlere dek gidiyor. Düşünebiliyor musunuz? Vana, pislik tutucu, çek vana, balans vanası vb. armatürler bu ölçülerde sıralanmış. Ayrıca her birinin alternatif tipleri de tip1, tip2, tip3, tip4… diye keşiflerde yer almakta. Yani çıkması muhtemel olabilir diye tüm çap ve tipler keşiflerde mevcut. Pek çoğu uygulanmayacak kalemler, yani bu keşif ile tesisin maliyetini kesinlikle göremiyorsunuz. Bu afakî keşif ile işin maliyeti örneğin 100 lira çıktı, şantiye giderlerinizi, yönetim giderlerinizi, karınızı hesaplıyorsunuz, diyelim ki bu bedel de 20 lira çıktı. Sonra tüm keşif maliyetinizi 1.20 ile çarparak teklifinizi verme durumundasınız. Ancak keşif tamamen hayali, bir sürü toplama giren alternatifler var. Uygulamada 100 lira olan maliyetler, 70 liraya inecek ve sizde bunun %20’si olan 14 lira ile, daha önce 20 lira diye hesapladığınız gider ve karınızı karşılayacaksınız. Yani otomatik olarak 7 liralık açığınız oluşuyor. Şimdi bu tür bir yaklaşım ile hazırlanan keşiflerde hatayı kısmen kaldırmak için soru-cevaplar sırasında idareye bu soruyu soruyoruz ve özellikle alternatif olarak konulan kalemlerin toplama alınmamasını dolayısıyla maliyet ve karşılaştırmanın kısmen sağlıklı yapılmasını talep ediyoruz. Kilometrelerce, ciddi çaplarda alternatif borular söz konusu. Maalesef cevap hayır. Hepsi toplama alınarak teklifler hazırlanacak diye cevap geliyor. Eğer bu yanıt bir cahillik değilse resmen art niyettir. Soru-cevap uygulaması da çok kritik bir konu, anlamsız bir yanıt aldığınız zaman maalesef bu sizi bağlıyor. Bu nedenle soru-cevap uygulamalarında çok dikkatli olmak gerekmekte. Her zaman bu sorular anladığım kadarıyla sizlere, yani tasarımı yapan arkadaşlara gelmiyor. Dolayısıyla düşünülmeden yanıt vermek için verilen cevaplarda işi çok ama çok yanlış noktalara götürebiliyor. Siz düşünün 120 lira teklif verdiniz bir iş, aslında 84 liraya tamamlanacak. Çünkü keşiflerde pek çok alternatif yanında anlamsız boyutlarda kalemler var. 36 inç bir çek vana, üstelik iki, üç, dört farklı tipten keşiflere girmiş, her biri bir otomobil fiyatına, ama uygulamada olmayacak veya sadece bir tipi uygulanacak. Hesap kitap yapmışsınız, keşif maliyeti, yani malzeme + direkt işçilik, 100.-tl çıkmış, hesap etmişsiniz şantiye yönetim kadrosu ücretleri, mobilizasyon giderleri, işçi barınma giderleri, malzeme nakliyeleri, sözleşme giderleri, banka teminat komisyonları, merkez giderleri ve karınız 20.-tl tutmuş, bu 20.-tl’yi malzeme ve işçilik üzerine 1.20 katsayı ile dağıtmışsınız ve teklifiniz 120.-tl görünüyor. Ancak, biraz önce açıkladığım, keşfin doğru olmamasından dolayı, yaptığınız işin keşfi 84.-tl’ye iniyor. 20.-tl hesapladığınız rakam, 14.- tl olmuş.Yani 6 lira kar düşündüyseniz, geçmiş olsun herhangi bir karınız kalmadı. Özet olarak sağlıklı keşif teklif değerlendirmeleri için fevkalade önemli. Baycan Sunaç: Tabii Ersin Bey çok haklı; ama onun sebebini biliyorsunuz. Yine de ben tekrarlamış olayım: çoğu kez proje bitmeden, ihaleye çıkılıyor. Projedeki gecikmelerden dolayı işveren huzursuz hale geliyor. Örneğin “bu tesisin şu zamanda açılması gerekir, biz bir an evvel ihaleye çıkalım” diyor. “Proje bitmedi” diyoruz: “olsun yaklaşık da olsa bir şey koyalım” diyor veya” şuna karar veremedik” diyoruz, “olsun alternatifler koyalım”, diyor. Bu doğru bir yöntem değil, ben buna şiddetle karşıyım. Buna karşı çıkmamız lazım gücümüz yettiğince; ama her zaman da gücümüz yetmiyor. O hangi proje idi, ben anladığımı zannediyorum. O projede bu süreç maalesef yaşanmış tabii. Ersin Gökbudak: Çoğunluk da anladı herhalde, teşekkür ederim. 25 Kani Korkmaz: MTMD’de bu üçüncü çalışmasını yapıyor. Getirdiği konular son derece önemli. Bizleri ve müteahhit arkadaşlarımızı ilgilendiren konular. Bu genel olarak karşılaştığımız sorunları somut bazda örneklerle sıralıyoruz ama bunlar netice alıcı noktalardı. Benim bazı zihinsel karışıklıklarım oluyor şimdi hep tartışıyoruz boru, fittings, yüzdeler. Nerdeyse üç toplantıdır tartışıyoruz. Ama bunları neticelendirmek için birisi sorumluluk almalı, tasarımcılar komisyonuna bazı sorumluluklar verildi. Tasarımcılar komisyonu, işte o çalışmalara zaman ayırdığında eksik çalışmalar kalıyor. Kim yapacak bu çalışmaları? Bu soruyu gerçekten sormamız gerekiyor, doğru gitmeyen şeyler var. Kendimizi çok fazla da övmeyelim. İyi giden şeylerde var ama doğru gitmeyen şeylerin çözümü konusunda mutlak surette doğru yönlendirmeler yapmak gerekiyor. Doğru yönlendirmelerin yapılması içinde Serdar’ın başta ortaya koyduğu prensiplerin üzerine gidilip, kim sorumluluk alacaksa belli olmalı, gerekirse profesyoneller çalıştırılarak bu konular somutlaştırılmalı ve tartışma halinden çıkartılmalı. Aslında çok karmaşık gibi görülen konular çok basit halde duruyor. Bu basit halde duran konuları biz beceremiyorsak zaten bu organizasyonların zayıflığı ortada, tasarımcıların organizasyonu zayıf, müteahhitlerin organizasyonu da zayıf. Bu tarzda çalıştığımız zaman zayıflık ortaya çıkar. Bu tartışılması gereken konular olmaktan süratle çıkartılmalı. Benim somut önerim mutlak surette buradan bu basitçe çözülecek konuları çözerek kurtulmalıyız ve bunları gündemlerimizden çıkartmalıyız. Şartnameler genel şartnameler, arkadaşlarımız örnek verdiler. Yılda bir defa İtalyan firmaları şartnameleri ve değişen standartları çıkartıp yenisini yayınlıyorlar. Biz niye yapamıyoruz bunu? Bu o kadar zor bir hadise değil ki. Hazır bir altlığın üzerinde çalışıldığında yararlanılacak bir metin ortaya çıktı, bu metinden tasarımcılar yararlanıyor, müteahhitler yararlanıyor, işverenler yararlanıyor. Birisi bunu finanse eder ve birisi profesyonel olarak görevlendirilir ve neticelendirilir bu. Bu hedefe gitmeliyiz. —TTMD finanse etsin benim ona bir itirazım yok. Biz ilk yönetim kurulu toplantısına getirelim. Nitekim yönetim kurulu toplantısında bunlar tartışılmıyor değil, bunlar da tartışılıyor. Yönetim kurul toplantısında bunlar ciddi şekilde tartışılıyor ama onun bir emekleme dönemi vardı. Bir kendi organizasyonunu tamamlama dönemi vardı, onlar artık belli noktalarda aşıldı. Şu anda TTMD’nin kendisinin de yenilenmesi gerektiği noktalara geldi. İşte yaptığımız, seninde katıldığın toplantıdaki o sıkıntılar. Bunları çözmek lazım yani ama ben netice olarak şunu söylüyorum artık somutlaştırmamız gerekiyor. Kendimizi döverek veya bazı centilmenlikler yaparak işte tasarımcı böyle yapıyor ama onu işte fazla söz söylemeyelim tasarımcıya noktasında değiliz yani çözelim, bunu yapmazsak daha çok rahatsızlıklarımız ortaya çıkar. Teşekkür ederim. İrfan Çelimli: Teşekkürler Kani Abi. Tabi bu arada tasarımcılara ve kendimize haksızlık etmeyelim. Çünkü zaten çoğu projede tasarımcılar görev alamıyor. Yapılan işlerin denetlemesinde, ben zaten başından beri tasarımcıların veya proje yönetim guruplarının görev almasını savunuyorum. Proje yönetim grupları veya işi yöneten hiç bir grup olmadığında, daha bir zor durum. Ama tasarımcıların mutlaka bizlerle, tabi işverenle bunu paylaşarak görev almalarını yani tasarımcının uygulamayı takibinde bir şekil bulunmalıdır. Tasarlayanlar, mutlaka projenin sonunu görmeli diye düşünüyorum. Mustafa Bilge: Kani Bey’in önerileri için hakikaten teşekkür ederim çok somut öneriler. Buna benzer çalışmalar parça parça yapılmaya başlandı. Buna bir örnek vermek istiyorum mesela klima santralleri konusunda Türkiye’nin belli başlı santral üreticileri bir araya geldi ve Klima Santralleri kitabını hazırladı. Kitabın içinde şartname ve seçim kriterleri de var. Biraz önce söylediğiniz ya malzemecilerin bunu yapması lazım. Hakikaten bu doğru bir karardı. İkincisi galiba soğutma grupları için bir çalışma yine ISKAV tarafından yapılıyor. Bizde müteahhitler olarak kendimize 26 düşen kısmı için karar verdik ve hava kanalıdır dedik , DW144’ün Türkçesini çevirdik, şu anda düzeltme aşamasında. Bu çalışmalar bu şekilde gidiyor. Benzer çalışmayı pompa üreticileri ve satıcılar yapabilir. Soğutma grubunu konuştuk. Borular için belki daha ciddi bir komisyon kurulabilinir. Üretici, tasarımcı ve uygulayıcının da içinde bulunduğu ama bunu yarınki oturumda somutlaştırmakta fayda var. Kani beyin dediği gibi görevleri komisyona devretmek her zaman olumsuz olmuyor. İşte komisyona gitti ama sonuçta da bakın bir klima santralı çıktı arkasından. DW144 geliyor, bir şeyler çıkıyor kazancılar da kazan için bir kitap hazırlayabilir. —Teşekkürler. Nadir Hiçsönmez: Entegre Proje Yönetim Firmasından katılıyorum. Bizi bu açık oturuma davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Sismik konusu ta öteden beri gelen sıkıntılı bir konu, bunu biz genel şartnamelerde varken hiçbir alt yönetim bunları sahada uygulamadı, sismik maddesini keşfe soktuğumuzda da … Örnek vereyim kimisi 20.000 Euro, kimisi 100.000 Euro gibi bir rakam verdi içeriğini bilmiyoruz. Böyle sıkıntılar olunca, bu sefer şöyle bir yöntem izlemeye başladık biz proje tasarım yönetimi olarak. Proje firmalarının, bir uzman sismik firmasıyla çalışmasını öneriyoruz. Bu firmayı biz de seçeriz veya projenin çalıştığı bir firmada olabilir, sonuçta biz şunu istiyoruz projelerinde; düz bir keşif özeti tam olsun, teknik şartnamesi tam olsun, tip projeler olsun ve markadan bağımsız bir çalışma olsun. Bunu uyguladık yapılıyor şu anda. Bunu %90 çözüme ulaştık gibi söylüyorum yoksa % ile hiçbir zaman çözüm olamıyor yani. Şimdi burada teknik şartnameye şöyle bir madde de koyduruyoruz özellikle, bunun sismik projesinin yapılması gerekiyor. Bunu yüklenici yapacak diyoruz. Sebebi de şu: yüklenici bu sismik malzemeleri alacak, onu kimden alacak? Uzman bir firmadan alacak ve onunda bir projesi olacak. Uzman firmaya yazdırtacak dolayısıyla biz projemizi bu yöne yürütmeye çalışıyoruz. Şu an üretici firma uygulama yapıyor ama teknik şartnamede şöyle bir maddemiz var: bütün birim fiyat keşfi, teknik şartname hepsine uygun olarak teklifi aldı yükletici de ne yapacak? Şimdi bir sürü sismik halatlar var, ekipmanlar için izolatörler var. Onların projesini sismik firma yapacak, ona hazırlattıracak ki getirip onaya sunacak, şeklinde düşünüyoruz. Boru fitingsleriyle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Biz genelde bazı projeler son dönemde fiyat yazmıyorlar, fitings oranlarını ama biz yazılmasını istiyoruz çünkü gelen teklifler çok farklı geliyor. Borular aynı ama yüzdeler çok farklı, birebir mukayese etme şansımız çok olmuyor. Eğer projeci yazmıyorsa biz projeciye kendimiz bir oran veriyoruz, bu oranları yazın. Teklifler bu şekilde gelsin diyoruz yani. Mehmet Oskay: Ben sismikle ilgili birkaç bir şey söylemek istiyorum tekrar. Sismik az önce Nadir beyin bahsettiği gibi tasarımcının sorumluluğu altında çözülebilecek bir konu değildir. Türkiye’de sismik konusunu hakkıyla tasarlayabilecek bir mekanik tasarımcısı olduğunu da sanmıyorum. Türkiye’de henüz sismik konusunda yeterliliğe sahip bağımsız bir tasarımcı olduğunu da sanmıyorum. Bunun mekanik tesisat tasarımları ve şartnameleri içerisinde nasıl yer alacağı çok tartışılabilir ama mekanik müteahhidin de bu tasarım sürecinin dışında kalmasının mümkün olduğunu da sanmıyorum çünkü tasarımın aşamaları, shopdrawing ne demek, imalat resmi ne demek? Koordinasyonda gündemdeydi. Koordinasyon ve shopdrawing çalışmasının sonucunda sismik proje de şekillenebilir, çünkü kaç borunun ne şekilde bir araya gelebileceği hangi kanalın hangi tavanın nasıl tavanda bir araya geleceği ve buna uygun sismik çözümün ne olacağı ancak tip detaylar konuşulabilir ve alışılagelmiş sınırlar belli mesafelerde kullanılacak tip detaylar var ama bunun bütçeyi veya satın alma rakamını hangi %,hangi hassasiyetle sağladığını bilmek? Benim böyle bir tecrübem yok. Mekanik müteahhidin mutlak ve mutlak tasarımdan sorumlu olması 27 gerektiği kanaatindeyim. Çünkü yapmış olduğu çalışmada sismik önlemler sadece kendilerine ait bazı limitlerle değil uygulanan askı support detaylarına göre de değişiklik gösterebiliyor. Uygulanan askının tipine, supportun tipine hatta oluşan boru demetinin toplam kütlesine ağırlığına göre de detay değişebiliyor, bunu mekanik tesisat tasarımcısını sorumlu tutmak çok acımasız gibi geliyor bana. Çünkü mekanik tesisat tasarım süreçleri bu gün genele dönüyorum, Kani Bey’in bahsettiği aslında çok net ifade tasarım gruplarının grup olarak, kişi olarak, firma olarak değil. Bir çapı, bir çatı altında birleşip kullanabileceği şartnameyi, kullanacağı genel tarifleri bir an önce noktalandırması, belki dünyadaki pek çok standartta olduğu gibi onlarca defa güncellenecek, teknolojiye bağlı güncellenecek, sektörden gelecek diğer katılımcıların, imalatçıların, müteahhitlerin getireceği uyarılarla güncellenecek. Ama bizim ilk alt yapımıza çok çabuk kavuşmamız lazım çünkü ihalelerde yaşanan sıkıntılar Türkiye şu anda yatırıma çok açık durumda. İşlerin büyüklükleri büyümeye başladı. Bu büyüklüklere bağlı olarak %1 hata eskiden 1 lirayken şimdi 1000 lira olmaya başladı bu hatalar. Az önce Ersin Bey’in verdiği örnekte olduğu gibi 36 inç’lik bir çekvalf’in bedeli, bir an önce bizim şeye kavuşmamız lazım ama burada tasarımcıları sorumlu tutmak veya tasarımcıları bu işin organizatörü kılmak çok doğru gelmiyor, sonuçsuz olacakmış gibi geliyor bana çünkü aşırı iş yükü altında, hani siz eğer gelecekle ilgili kendinizi rahata ulaştıracak bir çözüm, bir belge bekliyorsanız bunun mutlaka sizin taşın altına elinizi koymanız lazım çünkü bizdeki beklentinin karşıtı olmazsa bizi üzer. Yani bu gerçek. Bunu inkâr etmenin, hiçbirimizin tasarımcı olarak böyle bir çalışmanın içine girip vakit ayıracak dememiz yalan gibi geliyor bana. Çok dürüst de olmayacak gibi geliyor. Bunun organizasyonunun dünkü yani yarın yapılacak toplantıda adreslenmesi, tarihlenmesi. Nunu insanların yani bunun bedeli de çok ağır, bedeli ödenesi bir şey değil. Ersin beyin tecrübesini yıllarca görüyorum. Deminden beri boruyla ilgili her standardı son biçimine kadar söylüyor. Bu bir birikim bu bir yaşanmışlık, meslek tecrübesi İrfan Çelimli: O yüzden işi alamıyoruz. Mehmet Oskay: Alamazsa tabi sorun çıkacak. Türkiye’deki müteahhitler artık hiç bir yerde iş bulamaz hale gelecek çünkü dünyaya standart enjekte eden bir ülke değiliz. Buradaki müteahhitler en az beş ayrı standartla iş yapmak zorunda kalıyor. Filipin ayrı şey konuşuyor, Rusya ayrı şey konuşuyor, Arabistan’a gidiyor ayrı şey konuşuyor. Çok kültürlüyüz anladığım kadar. Çorba durumundayız şu anda. Bahsetmiş olduğunuz şartnamelerden, burada uzun dönemdir boru birim fiyat tarifi yazdığını sanmıyorum. Birkaç sene öncesinden ele geçmiş bir bilginin kopyalanmasıyla girmiş, bütün bunların sonucu bu. İrfan Çelimli: Ama burada sorun zaten Mehmet Bey, tekrar tekrar söylüyorum yazılmış yani amiyane deyim yerindeyse, bilinmiş şeyleri tekrar yazmaya gerek yok. Şu anda bunu tartışıyoruz zaten. Bayındırlık Bakanlığı’nın boru işleri için yeterli tanımı var. Bunu herkesin kendine özgün yazması uygun olmuyor. Zamanında çok tutarlı bir metin olmasına rağmen, içerisindeki flanş tariflerinin de, mutlaka gözden geçmesi gerekiyor. Söz vermeden bir özet geçelim şunu tartışmalıyız. Yani bilinen şeyleri tekrar tarifleyelim mi, özellikle bunun altına vurgu yaptım. Boru, vana fiyat tarifleri Bayındırlık’ta çoğunlukla var diye düşünüyorum. Zaten zaman sınırımız var. O zaman bırakın onları, oradan olmayanları tanımlayalım. İkincisi de. Doğru olanlarını söyleyelim. Borunun da doğruluğunu tartışmayalım vananın… Şunu söyleyelim. Mehmet Bey’in söylediği, tasarımcı deprem korumasında sorumlu olmasın gerçekten. Nadir Bey’in de söylediği bir şey varmış keşif özetinin içine girmesi gerekiyor. Bunun içinde beklenen şey şudur. Deprem senaryosunun en basit sade haliyle şartnamenin içinde yer alması. Yangın senaryosu gibi. Bunları biz tartışıyoruz. Yangın senaryosu olmadan tasarım 28 yapılıyor. Bu mekanik tasarımcının sorunu değil, mimari işverenden geliyor. Bunları tartışıp en azından hangi sistemlerin konulacağını tasarımcılar belirtmeli. Nadir Bey’in dediği gibi yöneticiler en azından belli bir keşif var ise birim fiyat bazından bu uygulamacı tarafından geliştirilerek uygulama sırasında yine denetim altında olmak kaydıyla yapılabilir mi bunu tartışalım. Baycan Bey buyurun. Baycan Sunaç: Genel konuşmalara kaçıyor tabii, ister istemez. Birinci bölümün konuşmalarına da ister istemez, zaman zaman giriyoruz. Bir ara, şimdi kimin söylediğini hatırlamıyorum, “önce bir projeyi tanımlamaya çalışalım” filan gibi şeyler söylediler. Şimdi tanım var, İrfan arkadaşımın söylediği gibi, olan şeyleri tekrar tekrar konuşmayalım. TTMD İstanbul Tasarımcılar Komisyonunun yoğun bir çalışma sonucu yayımlanan “Mekanik Tesisat Proje Hazırlama Temel Kuralları kitapçığı” var. Bilmiyorum, bazı arkadaşlarımızın haberi olmayabilir. Bu mükemmel bir şey midir? Hayır değildir. Buna öneriler gelebilir, hatta biz önerileri bekliyoruz. Üç kişisi burada olan, dört kişilik bir komisyon hazırladı bu kitapçığı. Dolayısıyla, bir projenin nelerden oluşacağı biliniyor. Örneğin, ön proje nedir, bunun kendi içinde neler olması gerekir vb. konular. Kimi tasarımcı uyuyor bu kurallara kimi de uymuyor; o ayrı bir konu. Bu kurallar var; bir kere bu konuyu gündeme getirenlere bunu hatırlatmış olalım. Elinde olmayanlar lütfen temin etsin. Kitapçık TTMD’den alınabilir, bedeli 10 liradır. Onu alsınlar ve eksik buldukları yanlış gördükleri şeyler varsa, derneğe bildirsinler biz de gerekli düzeltmeleri yapar, tekrar yayımlarız. İrfan Çelimli: Peki isimlendirme var mı Baycan Bey? Yani şunlar şunlar yapıldığı zaman biz buna işte… Baycan Sunaç: Var, var, “shop drawing” kısmı yok yalnızca. Uygulama tarafı, yani projenin bilinen bir şeyi. Biz yeni bir şey icat etmiyoruz ki. İrfan Çelimli: Konsept proje deyince? Baycan Sunaç: Uygulama projesine esas olacak, temel kurguyu ortaya koyan proje “konsept proje”dir. Tabii, bunların bir daha gözden geçirilmesi gerekebilir “Schematic design”, “design development” vb. aşamalar var. Örneğin “desing development” bizdeki hangi aşamaya karşılık geliyor; ben onu tam olarak kestiremiyorum. Sanki ön projeyle uygulama projesinin arasına karşılık geliyor gibi; bana öyle geliyor. Bu Amerikalılarda, İngilizlerde başka türlü olabiliyor. Örneğin, bir %60 projeden söz edildi. Öyle bir yaklaşım da var, %60, %90, %100 falan. Belki bunları da bir daha gözden geçirip bizimkini irdelememiz gerekir. Daha çok Almanların kullandığı, hazırlık çalışmalarıyla ilgili bir aşama da var. Her projenin başında bir belirsizlik dönemi vardır, hangi standart kullanılacaktır, şartlar nedir, iş şartları nedir, vb. Bunları bir rapor ile netliğe kavuşturan bir aşama vardır. Zaman zaman biz bunu uyguluyoruz. Birincisi, buydu söylemek istediğim. İkincisi, sismik konusu gerçekten ilginç bir konu. Ne yapmamız gerekir şimdi? Benim görüşüm tabii ki tartışılabilir, tartışılmalıdır. Yangından korunma tesisatı, birinci önceliği taşımalı diye düşünüyorum. Hemen hemen her zaman işverene sormaya bile gerek görmeden, yangından korunma tesisatına sismik önlemleri alıp metraj listelerine koyuyoruz. Bunlar nedir? Örneğin, esnek bağlantılar, dört yönlü bağlantılar vb. Tabii bu fazladan bir iş, ama bu yapılmalıdır. Bedeli alınır alınmaz, o ayrı bir konu. Bunun dışında belki şöyle yapmak gerekir. Kim söyledi bilmiyorum, galiba İrfan Bey söyledi. En azından bir senaryo vermemiz gerekir. Örneğin diyebiliriz ki, sadece yangından korunma tesisatı korunsun, diğerleri varsın zarar görsün. Böyle denebilir. Veya denebilir ki bütün önemli cihazlar korunsun. Pompalar yerlerinden fırlamasın, jeneratör, trafo, belki önemli klima santralleri korunsun. Bunları korumaya alalım, geri kalan bazı şeyler varsın zarar görsün. Yani bu bir tercih 29 meselesidir. Kimin tercihinin doğru olduğu konusunda tartışılmaz, işverenle tasarımcı konuşur, müteahhide bildirir: şöyle bir sismik koruma yapılacak şeklinde. Şimdi bunun bedeli de konamayabilir tabii. Ya açık bırakılır ya da tahmini bir rakam konur, bağlayıcı olmaz; kesin proje çıktıktan sonra fiyatlandırılır. İşveren şüphe ediyorsa, sismik koruma kalemleri belirlendiği için, gider başka yerden de fiyatını sorar. Ama bunları yarın belirleyeceğiz. Şimdi çok fikir ileri sürülüyor, bazen çelişen fikirler de oluyor. Oy birliği gibi olan fikirler de var. Bunu yarın bir sonuca bağlamak gerekir değil mi? Boşa gitmesin bu konuşmalar. Seçkin Ceran: Ben bilhassa bu sismik korumayla ilgili şartnamelerde hem tasarımcıların tasarım yapmaktaki zorluğu hem firmaların önerdiklerinden birbirlerinden değişik fiyatlar çıkması, halat kalınlıklarını değişik farkı vermeleri gibi değişik konular birde ihale sırasında ki aceleden dolayı her şey belirli olmuyor, belirli olmayınca da bu rakamlar atılabiliyor Türkçesi. Benim önerim ihalede bu bölümün, sismik bölümün işin gelişimi sırasında gelişeceğinden tam belirleneceğinden, bu bölümün maliyet + kar yöntemiyle yapılacağı belirlenmesi, böyle bir ibare geçirilivermesi doğru olacağı kanaatindeyim. Teşekkür ederim. Hüseyin Erdem: Bizim ülkemizde bir tasarımcı, bir uygulamacı her şeyi bilmek zorunda gibi yorumlanır. Arkadaşlar biz Avrupa’da da iş yaptık. İş görüşmelerine gittiğimizde karşımızda yangıncı ayrı, karşımızda havalandırmacı ayrı, karşımızda doğal gazcı ayrı. Şimdi bizden neler istiyorsunuz? Neler isteniyor! Ben Seçkin abimin dediğini tamamlayacağım bunun için. Siz bizden, doğal gaz tesisatını yapın diyorsunuz? Biz doğalgazın nerden geldiğini bilmiyoruz. Siz bizden mutfak tesisatını istiyorsunuz, mutfağın ne olduğunu bilmiyoruz. Siz bizden bahçe istiyorsunuz. Biz peyzaj mimarı değiliz. Siz bizden hele hele özellikle Rusya’da gazlı söndürme sistemini, sulama tesisatını istiyorsunuz. Hangi odaya kim ne isteyecek ne yapacak, biz nerden biliriz. Benim öyle bir canım yandı ki, mesela yaptığımız bir işten, aşağı yukarı gazlı söndürme sistemi, bir milyon dolar. Biz götürü iş diye bunu yapmak zorunda kaldık parayı ödedik. Şimdi bunun sonu yok. Bu aynı zamanda sismikte bunun bir benzeri. Ortada proje yok. Sismik fiyatını bileceksin. Kusura bakmayın, alınmayın. Bizler teklif verirken her konuda uzman olacağız ve bu sistemlerin hepsini bileceğiz. Tabi aynı şey sizin içinde geçerli. Biz 1991 de yapmıştık sismiği, şimdi biz bu konuları yapan ve yaşayan ekipler olarak biliyoruz. Burası biliyor. Buradaki projecilerden zaten bizim istediğimize yakın proje geliyor. Dışarı çıkın yahu ne olur, biraz dışarı çıkın. Bizim dışımıza. Onun için bu işleri aynen katılıyorum Seçkin Bey’e. Eskiden müteahhitlik kolaydı. Eskiden maliyete, bayındırlık bakanlığı %25 kar veriyordu. Bizde keşifdışı işlerde, yeni fiyat yapıyorduk ve bu karı ekliyorduk. Şimdi siz bizim yeni fiyatlarımızı %3 mü koyalım müteahhide %5 mi koyalım. Arkadaşlar müteahhidin endirekt şantiye masrafları en az % 10-14 arası. Ersin abi doğru söyledi. Müteahhitlerin genel giderleri %5 in altında değil en az ve bazılarınızın %10. Bu müteahhitlere siz en az % 25–30 arasında bir şantiye genel gideri-şirket genel gideri vereceksiniz ki bırakın karı kardan falan vazgeçtik, zaten vermiyorsunuz, sizler işverenle birlikte bizlerden ne kadar kesmeliyiz diye uğraşıyorsunuz. İşveren tarafına geçtiğiniz zaman kusura bakmayın, hepiniz birer kartalsınız sonuçta ne siz bizsiz ne de biz sizsiz olmayız bunu unutmayın! Onun için bakın buradakilere sözüm yok. Buradakiler zaten olaya vakıf. Dışarı çıkın elinizde proje yok. Proje nerde? Hani proje? Kim diyor proje? Biz bunlara teklif veriyoruz. Teşekkür ederim. İrfan Çelimli: Hüseyin Bey teşekkürler. Bu konuştuklarımız tabi esas yarın tekrar konuşulacak. Katkı sağlamak isteyen var mı? Zamanımız tamamlandı. Eksik kalan yeni gelen arkadaşlardan? — İkinci oturumu kapatıyorum. Çok teşekkür ediyorum katkılarınız için. 30 3. Oturum Mustafa Aslancan: Efendim herkese bugünün ilerleyen saatlerinde burada heyecanla katılım için teşekkür ediyorum. Ben Mustafa Aslancan, MTMD yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda sayman üyesi. Bu arada aidatını ödemeyen varsa, ismini söylemeyeceğim de lütfen ödesin. Şimdi bizim konumuz ürünler konusu. Zaten hangi konuya girersek girelim herkes ürünler konusunda bir konuşma yapıyor. Bizim konumuz şu andaki yani 3. oturumdaki konumuz. Mustafa Aslancan: Konumuz hava kanalları ve izolasyon. Bu süre bu konu için biraz fazla gibi gözüküyor fakat aslında herhalde üzerinde en çok konuşacağımız konu diye tahmin ediyorum ama burada bu konuda çok bilgi sahibi arkadaşlarımız var. Onları öncelikle dinleyeceğiz ve ben birkaç konuyu not aldım. Galvaniz hava kanalı ağırlıkta kullandığımız hava kanallarıdır. Bunun yanında siyah sacda kullandığımız hava kanalları var. Bu arada, bundan 10-15 sene öncesine kadar standartlara çok dikkat etmiyorduk. Bu standartlarda, ilerleyen zamanlarda, flanşlı kanal çıkmaya başladı. Bu flanşlı kanaldan sonra da standartlara daha önem verir hale geldik. Bizler Avrupa standardı DW144 ve Amerikan standardı SMACNA’yı kullanıyoruz. Fakat bir kavram kargaşası olduğunu düşünüyoruz. Ben konuyu açmak için bildiklerimi söylüyorum. Zaten tüm bildiklerim de bu kadar olacak. Gerisini siz söylersiniz. Bizim bu konularda, özellikle hava kanallarında, yangın, yani siyah sacdan yaptığımız kanallardaki kalınlıklarda çeşitli farklılıklar olduğunu görüyoruz . Bazen bu kanalların galvanizli olması gerektiğini söyleyenler oluyor. Bu konularda ben sizlerden bilgi almak istiyorum. İzolasyon, konumuz ısı ve ses izolasyonu. Su izolasyonu biraz daha bizim konumuzun dışında kalıyor. Isı ve ses izolasyonunda da özellikle boru ve hava kanalı izolasyonunu ağırlıkta görüşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu borularda ise kendi içinde belli standartlarda boru izolasyon kalınlıkları ve boru izolasyonunun cinsi; cam yünü kaya yünü nerelerde kullanılır. Bunları hepimiz biliyoruz da gerekirse diye söylüyorum. Artı hava kanallarında ise yine izolasyon türü bu özellikle kauçuk izolasyonu hangi şartlarda kullanılır. Bunlar çok açık olduğu zaman yanlış kullanımlar da oluyor, bu yanlış kullanımlara bağlı olarak da hatalı işler oluyor. Tabii biz bütün bunları konuşurken hep başından beri konuşmaya çalıştığımız neydi? Teknik olarak bir fikir birliğine varabilmek, uygulama olarak bir fikir birliğine varabilmek ama sonuçta bunları konuştuğumuzda şöyle bir noktaya geldik. Fiyat olarak da çok minimum şartlarda çalıştığımız için bu fikir birliğinin aynı zamanda haksız olmayan bir rekabeti de getireceğini düşünmeye başladık. Aynı şeyin bizim bu hava kanalı ve izolasyon konusunda da geçerli diye düşünüyorum. Yani işin esası haksız rekabeti önlemek, kaliteyi yükseltmek ve fikir birliği sağlamak. Bizim dernek olarak üzerinde durduğumuz sizlerden de beklediğimiz destek bu konuda. Doğrusunu yapabilmek için sizlerden doğru bilgiler almak ve bizim yaptığımız doğruları da sizlerin bizlere söylemesi. Yarınki konularımızdan bir tanesi de bunların test ve ayarı. Bunu da ayrı bir konu olarak değerlendireceğiz diye düşünüyorum. Şimdi, ben ilk soru olarak şunu söyleyeyim: Hava kanallarında siyah sacın kalınlığı ne olmalı, artı hava kanallarında Avrupa standardı DW144’ü mü uygulamalıyız, yoksa Amerikan standardı SMACNA’yı mi uygulamalıyız? Bunu görüşünüze açıyorum. Eğer bir fikri olan varsa bekliyorum. Ersin Bey’e her zamanki gibi birinci olarak söz verelim. Ersin Gökbudak: Şimdi malumunuz bütün dünyada hava kanallarının üretimi genel anlamda ya SMACNA veya DW ile yapılıyor. EN ile ilgili normların bu konudaki etkinliği daha az. Bizim ülkemizde de bunu böyle görüyoruz. Yani SMACNA veya DW çok yaygın olarak kullanılan standartlar. SMACNA, DW’ya göre çok daha geniş değerlendirilmiş bir standart. DW biraz daha basit çözümlere gitmiş diye düşünüyorum, zaten DW belirli uygulamalar için SMACNA’yı refere 31 etmektedir. Bu standartlar bir anlamda kanal imalat ve montajı ile ilgili tüm teknik gereklilikleri vermekteler. SMACNA, daha geniş olarak konuyu ele alıp değerlendiren bir standart. Bir hava kanalını, belirli bir basınç sınıfı için, farklı kalınlıklarda sac kullanarak imal etme imkanı tanıyan bir standart. Yani, belirli bir basınç sınıfı ve belirli boyutta bir hava kanalı için sabit, belirlenmiş bir sac kalınlığı söz konusu değil. Diğer değişkenler ile, örneğin flanşlar arası mesafe veya farklı mukavemetteki bir flanş kullanılarak, farklı kalınlıklarda sac kullanımınız mümkün. Tüm bu veriler tablolar halinde SMACNA’da verilmiş, seçebilme imkânınız mevcut. Ama şöyle birtakım olaylarla karşılaşıyoruz, tasarımcı arkadaşlar, teknik şartnamede hava kanalları “SMACNA” ya uygun imal ve monte edilecektir, dedikten sonra, belirli kanal boyutları için sac kalınlıkları verebilmektedirler. Kesiflerde de yine kanal boyutu esaslarında sac kalınlıkları verilmektedir. Halbuki SMACNA, belli kanal boyutu için farklı sac kalınlıkları kullanılmasına izin vermektedir. Üstelik bu sac kalınlıkları, her bir basınç sınıfına göre de değişmektedir. DW’da ise, her bir basınç sınıfı için belirli bir kanal boyutunda kullanılacak sac kalınlığı bellidir. Basınç sınıfın belli ise, kanal boyutu esaslarında sacını alıp, stoklarına koyabilirsin. Bir anlamda DW imalat kontrolu bakımında da kolaylık sağlar. Basınç sınıfın belli ise, kanalın geniş kenarı esaslarında, yapılan imalatın sac kalınlığının DW’a uygunluğu hemen kontrol edilebilir. SMACNA kontrolu bu anlamda daha zor ve etüt gerektiren bir uygulama. Ayrıca DW’da kullanılan sac kalınlıkları daha standart kalınlıklar. Stoklama imkânı daha kolay. Keşif özetlerinde kanal geniş kenarı esaslarında uygulanacak sac kalınlığını vermek rahatlıkla mümkün. Örneğin, yanlış hatırlamıyorsam, çok genel olarak kullandığımız basınç sınıfı için uzun kenarı 400 mm dek hava kanallarında; 0,60 mm, 1000 mm boyuta, 0,80 mm, 2500 mm dek hava kanalları için 1,00 mm, daha üst boyutlar için ise 1,20 mm sac kalınlığı vermekte. Bu nedenlerle, biz MTMD olarak DW kullanımına daha sıcak bakmaktayız. Tabi ki daha detay ve alternatifli uygulama veren SMACNA’ya göre üretimi tamamen dışlamamız söz konusu olamaz. Bu değerlere göre keşif oluşturmak ve fiyatlandırma istemek uygun olur diye düşünüyorum. Bir önemli unsurda SMACNA’da sac kalınlıkları Amerikan normları esaslarında verildiği için, bizde üretimi olmayan 0,55, 0,65, 0,75 mm gibi sac kalınlıkları ile karşılaşmaktayız. Türkiye’de yerli üretim, genelde artık EN normuna uygun olarak yapılmakta, o da sanırım EN 10347 oldu. Bu standart, genel anlamda onda bir milim artarak, yani 0,1 mm toleranslarla gidiyor. Dolayısıyla SMACNA’ya tam karşılık gelmiyor. DW’nun kullanılmasında ben bu açıdan da fayda görüyorum. Bir de standartların siyah sac üzerine yapılacak çinko kaplama değerleri ile ilgili tavsiyeleri söz konusu. MTMD olarak önerimiz, üç nokta metoduna göre 200 gr/m2 çinko kaplaması şeklinde. Aslında tavsiye edilen değer DW’da 275 gr/m2 oluyor, SMACNA’de ise normal konfor şartlarında G 60’ı yani 183 gr’ı tavsiye ediyor. Ancak endüstriyel uygulamalarda, dış ortamlarda G 90 kaplama tavsiye ediliyor, 270-280gr/m2’lere çıkıyor. Türkiye’de üretilen kanalların %95’i, ticari kalite dediğimiz 100 gr-110 gr kaplama kalınlığı olan galvanizli saclardan imal edilmekte. MTMD olarak biz, hava kanallarında, üretim standartlarını da esas alarak 200gr/m2 çinko kaplanmış sac kullanmayı uygun bulduk. Gerek SMACNA ve gerekse DW hava kanalları ile ilgili olarak sadece konstruktif değerler veren standartlar değiller. Aynı zamanda hava akışını ilgilendiren, yani kanal, kanal ekleme parçaları ve kanal aksesuarları ile ilgili aerodinamik yapı ile ilgili uygulama standartlarını da vermektedirler. Şahsi görüşüm, hava kanallarının imalat ve montajı ile ilgili olarak, konsruktif yapı değerleri, yani mukavemet ile ilgili olarak SMACNA veya DW standartlarından biri uygulama olarak tercih edilip seçilebilir. Bu seçim yapıldıktan sonra artık ilgili standart verileri esas alınmalıdır. Ancak aerodinamik, yani şekillendirmeler anlamında DW veya SMACNA veya bunların karmasının da uygulanmasına müsaade edilebilmesi lazım diye düşünüyorum. Benim özellikle hava kanalları ile ilgili söyleyeceklerim bunlar. 32 Bir de hava kanalları ile ilgili test talepleri söz konusu. Son dönemlerde sıkça şartnamelerde görüyoruz. Bunun kararını tasarımcının vermesi lazım. Tabi burada da tasarımcının önemli bir başvuru kaynağı yine bu standartlar, bunlar ne tavsiye etmektedir, bizim projemizin bu açıdan özel bir durumu var mı? Burada test gerekli mi değil mi. Eğer gerekiyorsa mutlaka hangi sınıfın talep edildiğini de bildirmek lazım. Çünkü çok farklı, basınç sınıfı, kaçak sınıfı söz konusu. Sonuçta tasarımcı, yatırımın cinsine, niteliğine göre bu kararı vermeli, tabi bu kararın bir anlamda maliyet olduğu da unutulmamalı. Benim hava kanalları ile ilgili söyleyeceklerim bunlar. Mustafa Aslancan: Ersin Bey’e teşekkür ediyoruz, şimdi güncel başkanımız konuşuyor eski başkanımızdan sonra. İsmet Mura: Şimdi ben hava kanalları izolasyon konusunda konuşmayacağım. Daha çok arkadaşlarımız konuşsunlar. Oradan alalım bilgileri diye düşünüyorum. Yalnız, bir şey söylemem gerekiyor. Gerçi Mustafa Bilge bir ara söyledi ama biz MTMD olarak Ersin Bey’in de dediği gibi DW 144 mü, SMACNA mi diye uzun tartışmalardan sonra, DW 144’ün çevirisini yapmaya karar verdik, bunun için izin aldık gerekli yerlerden ve çevirisi de yapıldı. Sadece redaktesi yapılacak ve kısa zamanda da bunu Türkçe olarak basacağız, tasarımcılara, gerekli yerlere ve kendi üyelerimize de dağıtacağız. Yalnız bu DW 144 konuşulurken Serdar Bey yanılmıyorsam, flanş kalınlıklarına dikkat etmek gerekir, doğru değildir dedi. O notu bir daha alabilirsek, bir daha üzerinden geçebilirsek, yani ne doğru değildir, neye dikkat etmemiz gerekir onu bir bilelim. Yoksa dediğim gibi hava kanalları ve izolasyon konusunda, özellikle tasarımcılardan ve proje yönetim firmalarından bilgi, öneri ve katkı bekliyorum. Teşekkür ediyorum. Hüseyin Erdem: Ben 1986 yılında ilk defa Endüstriyel işi olan, Seyit Ömer Termik Santral şantiyesine gittiğimde biz flanşlı kanalı bilmiyoruz, babadan alıştığımız dövme kanal yaptığımızda Alman geldi sacını başını yoldu. Ben orada ilk defa kanal flaşını tanıdım. 91’de Sabancı’ya başladığımızda Kamil Bey beni (Allah rahmet eylesin) ilk fırçaladı. Bülent Atlan, Hüseyin Erdem izolasyonu yanlış fiyatlandırmış dedi. İlk fırçayı orada yedik. Yine iki gün sonra Kamil Abi beni çağırdı. Kamil Bey kızdığı zaman odada gider gider gelirdi. Sabahın sekiz buçuğu, ilk şirkete ben gelmişim. “Fittingsleri niye saymadın?” dedi. Düşünebiliyor musunuz Sabancı Centre binasının fittingsleri. Sayılması. Şimdi onun için tasarım veya tasarımda keşif özeti çok önemli. Yine örnek, yeni, on gün önce gittiğimiz işveren diyor ki: “Siyah sac kanal istiyoruz, sizin fiyatınız üç misli pahalı.” Olmaz diyorum ya olmaz. Böyle bir şey yok. Arkadaşlara sordum ne oldu? Dedi ki, arkadaşlar, burada kanalın sac kalınlığı 0.65 yazıyor. Size soruyorum içimizde 0.65 siyah kanalı kaynaklı yapacak birisi var mı? Şimdi bunun 2 mm’den aşağı olmasının imkânı olmadığını biz biliyoruz. Ancak bilmeyen sonuçta 0.65 siyah sacın kilosunu kalınlığı çarparak yoğunluğu, firesi ve ağırlık buluyor ve kg fiyatı ile fiyat oluşuyor. Biz o şekilde değerlendirip işi alsak, bize işveren siz bilmelisiniz TOKAR’sınız, doğru yapsaydınız zarar da etseniz yapacaksınız, ama ben şahıs firması Hüseyin Erdem olsam onun fiyat farkını alabilirim. Ancak firma olunca imkansız. Hala siz yazıyorsunuz kanal izolasyonu yoğunluğu 50 kg diye. Kanal İzolasyonunda, yok böyle bir kanal izolasyon malzemesi, böyle bir malzeme yok. Üretim yok, yani deyin ki kanal şiltesi, kanal levhası veya da oraya kanal izolasyon tarifini yaparken tam tarif edin; eğer bu şekilde yapmazsanız yazdığınız yoğunlukta malzemeyi biz koyarsak iki kat sarmak zorundayız. Biz bunu bilerek yaptık, uyguladık fiyatı doğru koyuyoruz; neden bunu söylüyorum biliyor musun kanal ve izolasyonu bizim işin içinde, yanılıyorsam arkadaşlar doğrulasın, %20–25 ve bizde olan malzeme. Ayrıca %20-25’de biz kanal sac kalınlığını doğru koyarsak, izolasyonu yoğunluğunu doğru koyarsak; işte siyahı, galvanizi, sac işlerini ve izolasyonu doğru koyduğumuz zaman zaten bizim iş alma şansımız yok. 33 Şimdi sayın başkanımız söyledi. Piyasadaki galvaniz sac çinko kalınlığı 100 gr diye. Evet, piyasada kanalların yılda yanlış hatırlamıyorsam 2.000.000 m² yakın kanal yapılıyor. Bunun 1.800.000’i, 1.700.000’i, hadi 1.500.000’i m² diyelim ve genelde 100 gr/m² çinko kalınlığı. Şimdi genellikle bizden sizler istiyorsunuz 275 gr/m². Bu durumda 275 gr istediğiniz zaman, tonuna 30–40 dolar üreticiler bizden farklı fiyat alınıyor. Şimdi biz bunu bildiğimiz için ve doğru fiyat koyduğumuz için bu durumda iş alamıyoruz. Rakiplerimiz bunu düşünmediği veya bilmediği için işi alıyor. O zaman o rakip, işi alıyor, yapabilirse fiyat farkı alıyor, alamazsa kendisi zor durumda kalsa da, zarar etse haksız rekabet onunla da kalmıyor, bu sektörde en az on firmayı birden batırıyor. Onun için siz projeci ve danışman firmalar çok önemlisiniz. Bakın, ben size bir şeyler söylerken titreyerek söylüyorum. Sizi kızdırmamak lazım. Çünkü kızdırırsak firmama zarar veriyorum ama bunlar bir gerçek. Ben 1990 yılından bugüne, bu izolasyonun yoğunluğunu yanlış yazıyorsunuz diyorum, siz hala yanlış yazıyorsunuz. Evet ne diyeyim yani. Söylenecek bu teşekkür ederim. Serper Giray: Şimdi önce SMACNA mı DW mu? Ben SMACNA’yı biliyorum ama DW da aynı şeydir herhalde, onun bir karşılığıdır pek çok memlekette yapıldığına göre. Öyle bir kitap gönderdiğimiz zaman DW’ya döneriz. SMACNA ile ilgili olarak şunu söyleyeyim. Tabii ki Ersin Bey’in söylediği çok doğru. Yapılış şekline, yani konstrüksüyon şekline ve askı mesafeleri şekline göre sac kalınlıkları değişir. 0,5 de olur, 0,7 bile olur yani. Şimdi, belki de bizim DW’ya dönmemiz sizin için de, bizim için de daha rahat olacak ama çerçeve genişliği DW’da nedir bilmiyorum. Ötekinde belli bir genişliğe, belli bir yüksekliğe kadar çerçevenin bir yüksekliği vardır. Ona dikkat etmekte de yarar vardır diye düşünüyorum. Bence bundan daha önemlisi galvaniz miktarı, metre karedeki galvaniz miktarı. Ben bir keresinde, bu eskinin Amerikan Kız Koleji, bugünün Robert Kolej dedikleri, Robert Kolej’in lise kısmında bir yenileme işi yapıyorduk. 1903-1905’te yapılmış binaların tesisatları sapasağlam duruyordu arkadaşlar. Suna Hanım’ın yaptırdığı, Suna Koç’un yaptırdığı bir bina vardır orada. O bina da yeni bina, çok çok yeni bir bina idi. O dökülüyordu, malzemeden dolayı. Galvaniz saclar gitmiş, bizim pis su boruları gitmiş, vs. Öteki hala, yüz yıllık bina taş gibi duruyor. Biz yenileme yaparken eski tesisatı değiştirmedik bile. Şuna gelmek istiyorum; galvaniz miktarı Türkiye’de gittikçe azaltıldı. Galiba 200 gr olarak öneriliyor ama şu an piyasada en yüksek ne varsa onu kullanırsak, bizimkiler de o demin bahsettiğim Kız Kulesi’ndeki binalar gibi, 20 sene, 30 sene, 100 sene gitmiş. Bizimki de bari 30 sene gider diye düşünüyorum. Ama piyasada ne yüksekse onu bilmekte yarar var. Geçenlerde oldu, benim yazdığım miktar piyasada olmadı, kabul ettik, döndük kabul ettik. Çünkü yoktu. Özel sipariş olarak da yaptırılabilirdi. Ama o derece kalite bir iş değildi. Yani çok kaliteli olduğu zaman belki özel siparişle, 100 sene dayansın istediğiniz bir bina olduğu zaman bu, 200’ü veya 275’i, neyse en yükseği, onu bile artırmakta yarar var diye düşünüyorum. Bir de şunu söyleyeyim metre kare keşiflerde nasıl yazalıma gelince; zannederim ki birkaç yıl içinde üç boyutlu çizildiği için, bütün bunlar hepsi otomatikman kilogramla çıkacak. İstiyorsanız şimdi bile kullanılan programlar vasıtasıyla kilogramları da verebiliriz. Yani verebilen istiyorsa versin. Sizin işinize yararsa, yani biz şöyle yapılmasını öneriyorduk bizler karşı bir öneriyle. Diyelim ki işte 15 cm’den 50 cm’ye kadar olan kanallar diye bir metal yazıyoruz karşısına. Ama bunun kalınlığını vermiyoruz; vermiyorduk SMACNA’ya göre yaptığımız için. Şimdi karşısına bunun şu kadar kilogramdır diye yazmamızı da istiyor musunuz? İstiyorsanız belki onu yazabiliriz. Ersin Gökbudak: Dışarıda, özellikle Amerika da, hava kanalları miktarları keşiflere biliyorsunuz kilogram bazında girmekte. Türkiye’de pek alışılmadığı için bir sorun çıkar mı bilemiyorum. Değilse kilogram tercih edilen bir şey. Yani o zaman hiçbir uygulamacı ne flanşın boyut ve kalınlığını, ne de kullandığı sacın kalınlığını inceltmeye gayret sarf etmeyecektir. Gerek flanş ve gerekse sac kilogram 34 esaslarında hakedişe girecektir. Ancak ülkemizde bu uygulamayı sokmak oldukça zor diye değerlendiriyorum. Serper Giray: O zaman herkes yine aynı kulvarda koşacak ve daha iyi bir yarışma olacak. Bizlerin yaptığı projeler bizim çocuğumuz gibidir. İyi ellerde yapılsın isteriz, haksız rekabet olsun istemeyiz. Dolayısıyla, biz sizin isteklerinizi o bakımdan yerine getirebildiğimiz müddetçe, tüm arkadaşlar yerine getirmeye çalışalım. Ama dediğim gibi, Mustafa Bey’in de söylediği gibi birkaç yıl içinde zaten her şeyiyle sizin elinize gelmiş olacak. Bütün fittingslerini bile göreceksiniz. Benim söyleyeceklerim bundan ibaret. Yalnız ben Hüseyin Bey’in söylediği, bu izolasyonu yanlış kullanıyorsunuz derken nerelerin yanlış olduğunu, bir kere daha bana veya başkasına, kime isterse anlatırsa sevineceğim. Ama vakit almıyormuş şimdi değil, başka zaman. Teşekkürler. Baycan Sunaç: Ben önce şöyle bir şey sormak istiyorum: Şimdi SMACNA veya DW 144 diyoruz. Önce bilen varsa lütfen beni bilgilendirsin. Avrupa normları olarak hiçbir şey mi yok, yoksa var da zayıf mı? En çok Ersin Bey galiba bu konuda bilgili, deneyimli. Bu konuyu daha sonra öğrenmek isterim ben. Şimdi yine de elimizde SMACNA ve DW144 var. Bu konu epey tartışıldı. İSKİD Hava Kanalı Şartnamesi de var. Taslak olarak bize de geldi; biz de bir şeyler ekledik. Bende şu anda onun biraz daha olgunlaşmış hali de var. Ama bir türlü son noktayı koyamıyoruz. Belki bundan sonra koyarız, bu tartışmalardan sonra. Ben şuna da katılıyorum: DW 144 bizim daha kolay anlayacağımız, kolay kavrayacağımız şekilde. SMACNA’da kalınlık yok, ama sehim var. Belli bir açıklıkta sehim, 1 mm’yi, 2 mm’yi geçmesin diyor, örneğin. Peki nasıl ölçeceğiz o sehimi? Ölçeriz tabii de, şantiye şartlarında sürekli sehim ölçerek, müteahhit doğru mu yapmış, eğri mi yapmış, kontrolü pratikte çok zor bir iş diye düşünüyorum. Amerikalı nasıl yapıyor bilemiyorum onu. Belki numune alma tekniğiyle falan yapıyordur. Yani, bizim Türkiye koşullarına DW 144’ün daha uygun olduğunu görüyorum. Serdar bile, alışkanlığının tersine, “biz de ona geçebiliriz” dedi. Dolayısıyla, hiç olmazsa yarın bu konuda (aksi görüşte olan yok gibi) bir karar alalım: DW 144’ü kullanalım şeklinde. Ama benim gönlüm, yine de Avrupa normlarından yana, eğer varsa. Yoksa yapacak bir şey yok. Şimdi bir de siyah sac kalınlığı meselesi var. Siyah sac kalınlığı 0,65 mm olarak tarif edilmiş falan. Tabii bizim de bildiğimiz en az 2 mm’dir, kaynak yapmak için. Yalnız bu siyah sac meselesi çok da yaygın bir olay değil, yani onu da göz ardı edelim demiyorum, ama Mustafa Aslancan sanki çok rastlanan bir şey gibi ifade etti. Mustafa Aslancan: Yoooo, çok rastlanan bir şey. Baycan Sunaç: Öyle mi? Biz siyah sacı daha çok mutfak kanallarında kullanıyoruz. Şimdi orada başka bir konu daha var. Ben 0,65 mm’yi daha önce hiç görmedim. Onu konuşmak, tartışmak, değmez bir konu aslında. 2 mm olmak zorunda diye düşünüyorum. Belki çok büyükler 2 mm’den de fazla olabilir. Tam olarak şimdi bir şey söyleyemeyeceğim, ama başka bir konu daha var: Kaynaklı imalat. Boruya kaynak yapıyoruz. Parçalar nasıl birleşecek? Flanşla birleşecek. Conta ne olacak? Şimdi orada conta sorunumuz var. Niye sorunumuz var contayla? Çünkü yangına dayanıklı veya 200–300–400 oC’a dayanıklı gibi herkes kendi bilgisine uygun bir şeyler koyuyor ortaya. Peki, conta nasıl olacak? O konuyu doğrusu ben de iyi bilmiyorum. Biz iyi tarif edemiyoruz onu; iyi tarif eden birisi varsa, onu da bugün, yarın getirirse hepimiz öğrenmiş oluruz diye düşünüyorum. Bir de fittings konusu var. Ondan hiç söz etmediniz. Borularda fittings konusunda ısrarlı bir yüzdeyi belirleyelim talebi var gibi geldi bana. Ama kanallarda fittings olayı yok mu? Orada bir talep var mı? Yüzdesi verilsin mi, hiç mi konulmasın, yüzdeyi müteahhit mi versin, onu da bir tartışmak lazım galiba. Biz pek önem vermiyoruz, açıkça söyleyeyim, biraz da kolayımıza geldiği için. Yüzdeyi falan vermiyoruz, müteahhit versin diyoruz. Son bir sorum, cevabını bu masadan alırım ümidiyle. 200 35 gram/m2, Ersin Bey’in tavsiyesi mi, yoksa bir normun verdiği değer mi? Yani 200 gram/m2 nereden çıktı? Ersin Gökbudak: Şöyle, 210 gr kaplama diye, ilgili EN TS standardında, bir değer yok. Kaplama kalınlıkları 200-225-275 şeklinde devam ediyor. 200gr/m2, MTMD’nin tavsiyesidir. Baycan Sunaç: Tamam, onu anlamaya çalışıyordum. Bizim üreticiler 200 gram/m2’yi rahatlıkla yapıyorlar mı, yoksa büyük siparişler mi istiyorlar? Ersin Gökbudak: Şimdi, her bir kalınlık için 15.000 kg civarında sipariş verirseniz yapıyorlar. Piyasada bugün telefon edip aldığınız sac 100-110 gr. kaplamalı sactır. Baycan Sunaç: O zaman biz tasarımcılar olarak buna dikkat etmeliyiz. Biraz evvel söyledim, yapılan işin kalitesine, bütçesine, vs. ye göre 200 gram/m2 olması gereken sacın, miktarının da büyük olmasını nasıl sağlayacağız? Peki, az miktar çıkarsa nasıl fiyat veriyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Sorabilir miyim onu? 15 ton dediğiniz şey yaklaşık 1500 m2 hava kanalı yapar. Örneğin 500 m2 kanal var. Ben tasarımcı olarak, bu 200 gram/m2 olsun diye yazdım şartnameye. Ne yapacaksınız? Mustafa Aslancan: Ben bu soruya cevap vermek istiyorum. Ben geçenlerde aldım, çok değil. 3500 m2 kanalı bile 200 gr olarak aldım. İrfan Çelimli: …Fabrikasyon kanal kullanıldığı için 15 ton sorun değil. Bu bir arz talep meselesi. Bu talep edilirse zaten imalatçılar, firmalar bunu yapacaktır. Mustafa Aslancan: Özür diliyorum, bir şey söylemek istiyorum. Daha önceki toplantıda da, şimdi de fittingsler üzerinde çok durduk. Bu kadar az kar marjı olan yerde aslında bu söyledikleriniz çok önemli hale geldi. Yani fittingslerde yapılan hata zarar ettiriyor, kanalda da olabilir, orada da olabilir ama bence sizler kontrol esnasında bu konuyu biraz rahat olarak görseniz. Samimiyetimle söylüyorum, dernek adına değil, kendi adıma konuşuyorum. Ne olur bir 100.000 m2 kanalda %2 hata yapsanız, 2000 m2 fazla verseniz ne olur? Onun tersi de olabiliyor. Ben yabancı projelerde bu kadar hassasiyet görmüyorum. O firma tecrübeli firma kabul ediliyor. Kendine göre yorum yapsın ve ona göre bir fiyat versin. İşi alabiliyorsa alsın, sorumluluk da onun olsun. Ama bizde öyle değil. %35’te sıkıştırıyorlar, %15’te sıkıştırıyorlar. Bize güvenmiyorsunuz o zaman siz. Ben size bakarak konuşuyorum ama size söylemiyorum, yanlış anlamayın. Sözüm buradan dışarı, meclisi bırakın otelden de dışarı. Ama bu kadar hassas düşünüp de, bize de bu kadar dar alanlar bırakılması bizim firma olarak gelişmelerimizi engellemeye başladı. Dolayısıyla, diyoruz ki bunun dışındaki ismini bilmediğin bazı firmalar geliyor böyle yapıyor. İsmini bilmeyen firmalar olduğu yerde girmeyelim bir süre. O yüzden fittings konusu çok hassas bir konu ama bu kadar hassas konunun altında Hüseyin Erdem’in de dediği gibi para yatıyor. Ondan sonra biri geliyor, rekabet edemiyoruz falan, filan. Bence ciddi projelerde özellikle bunlar çok önemli şeyler değil. İsteyen istediğini koysun. Recep Yıldız: Hava kanalları tasarımından bahsederken, bir de duman tahliye ve yangın kanallarından bahsettik. Onunla ilgili yaşadığımız bir konuyu anlatmak istiyorum. Biz uzun zamandır sadece Yurt dışında iş yapıyoruz. Bu sebeple örneklerim de yurt dışından olacak. Bizler dünyanın her tarafında iş yaptığımız için, örneğin Rusya’da iş yaparken oradaki duman tahliye ve yangın kanalı standartları nasıl, diğer ülkelerde de nasıl olacağını az çok biliyoruz ve tekliflerimizi de bunu dikkate alarak veriyoruz. 36 Ama aynı şartnamenin içinde birden çok standart yazılınca durum değişiyor. Romanya’daki son işimizde, Avusturya Standartları “Ö Norm” yanında Alman Standartları “DIN”, EN Standartları, bir de yerel otorite altında Romanya standartları olunca işler karışıyor. Çünkü şartnamemizde “hangi standart daha üstün ise” diye de bağlayıcı bir ibare var. Mutfak duman kanalları için Romanya’daki yangın otoritelere danıştık ve istedikleri ile ilgili işveren onayını da alarak; flanşlı, birleştirmeli kaynaklı 3 mm. siyah sactan yaptık, bitirdik. Daha sonra gelen Avusturya’lı işverenin Alman danışmanı, “Hayır, yanlış olmuş” dedi. “Alman Standartlarında siyah sactan flanşlı/kaynaklı kanal imalatının yeri yoktur.” dedi. Bunu yapmamak için Romanya ve Türkiye’de konuyu yangın otoriteleri ile konuştuk, vs. ama netice alamadık. Sonuçta “hangi standart üstün ise” ibaresinin de çaresizliği ile biz o kanalları söküp tekrardan 1 ve 1.2 mm.kalınlığında flanşlı galvaniz kanal yapmak zorunda kaldık. Ama zamanla olan kirlenmelere karşı su ile iç temizlik yapılacağından da Flanşlı kanalların ek yerlerini ayrıca su sızdırmazlığına karşı içeriden lehimlemek zorunda kaldık. Isıya dayanıklı silikon benzeri izalatörler kabul edilmedi. Baycan Abi dedi: ki “Flanşlı siyah sac kanalların contası ne olacak?” Almanya’dan ısıya dayanıklı sızdırmazlığı sağlayan özel butil conta getirttik. Şerit yarı rijid bant şeklinde özel butil esaslı birleştiricilerle yapmamıza rağmen, flanşlı siyah sac kanalları söktürdüler bize. Sebebi de pürüzlü yüzeylerde yağ tutma oranının fazla olması. O yağ tutmanın daha sonra yakılma dışında temizlenmesi söz konusu değildir ve yakarak temizleme Türkiye’de bazı projelerde mesela Milliyet gazetesinde öyledir. Yukarıdaki fanı ayırıp aşağıdan itfaiye ile yakılarak temizleniyor. Bunun olmadığı, olamayacağı yerlerde, ortak şafttan giden yerlerde galvaniz kanallar yaptırdılar ve bütün o ek yerlerinde lehim yaptırdılar. Kanallara belirli oranda meyil de verince montaj sırasında su ile iç temizlikte suyun toplanması sağlanıyor. Aynı şartnamenin içinde hem 3 mm siyah sacdan duman tahliye kanalından bahsederken yapılan aynı şartname içinde bir başka bir sürü standart daha yazılmıştı. Ben Avusturya Standartlarını hiç bilmiyordum. Belki buradaki arkadaşların da birgün karşılarına çıkar diye söylüyorum, şimdiye kadar gördüklerim içinde bizim aleyhimizde olan en ağır standartlardan biri “Ö Norm” Avusturya standartlarıymış. Teşekkür ederim. Serper Giray: Mutfak kanallarına Amerikan Standardı siyah olarak söylenir. Zaten Türkiye’de Mc Donalds falan yapan, ben yapmadım, arkadaşlarım da gayet iyi bilirler onu. 3 milimden aşağıda kaynak yapamadığımız için 3 milimlik siyah sac olması şey ediyor. Mütemadi olabilir, Baycan Bey onu sormuştu. Nasıl olabilir diye. Çok yüksek değilse, yani yataydaki ek yerlerindeki kaynaklar da şey olabilir. Ek yerleri de kaynak olabilir. Yataylar da kaynak olabilir. Belli katlarda yaylı destekleyici tutucu konularak, hem genleşme de temin edilebilir diye düşünüyorum. Belirli bir işte kanalı siyah sactan yaptırdılar, buradaki conta, Almanya’dan gelen bir conta. Dediği gibi başkasını kabul etmiyorlar zaten. Bu yumuşak ama belli bir zaman içinde sertleşiyor, kemik haline geliyor. Bunun m2 ye getirdiği bedel 4$. Yani sizin kanalınız 22–30 $ arasında bir satış fiyatınız olursa ilave 4 $ böyle bir şey getiriyor. Bir de onun üzerine tekrar çamur dediğimiz veya püskürtülen yangın izolasyonu yaptırıyorlar. İrfan Çelimli: Recep Bey’in kullandığı galvaniz sac, kanal kalınlık olarak ne geçti bilmiyorum ama 1,2. Şimdi tabii, yanlışlık şurada, SMACNA, Serdar Abi’ye katılıyorum. Benim bildiğim 1.65 mm falan. Bunu yuvarlarsanız 2 mm. Bu 2 mm kaynak yapılabiliyor. Çoğu yerde 3 mm deniyor, ben zaman zaman da tartışıyorum bunu. Olabilir tabi. 3 mm fazlalıkla emniyetten zarar gelmez diyebiliriz. Ama yerel standartlarda, Romanya’da iş yapıp size Alman Standardını yanlış olarak uygulatıyorlarsa burada bir sorun var. Bu işveren kaprisi. Eğer bir standart… Biz Amerikalılarla, 37 Almanlarla çalıştık. Hepimiz olduğu gibi. Öncelik yerel standart. Daha sonra onun üstüne çıkan ekstra bir şart varsa doğru, ama olması gerekenden daha az bir standarda başka bir şey uygulamak yanlış. Onun dışında, bu kanallarla ilgili duman egzoz. Yani bunu bir tartışmakta yarar var. Garajlarda günümüzde çok uyguladığımız, orada ne kullanacağız? Mutfakta egzoz kanalları ayrı bir standart, bir de otoparklarda duman egzoz. Rusya’da sınıf, standartları var. Bu konuda esas düşünceleri alabilir miyiz? Yani burada da aynı kanallar kullanılmamalı herhalde. Daha ince olabiliyor diye ben biliyorum. 1.2 mm kalınlığında galvaniz sac kanallar, egzozda kullanıyorsunuz. Bunu da bir değerlendirelim isterseniz. Teşekkür ederim. Mustafa Bilge: Test konusunda ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Şartnamede bazen tüm kanallar test edilecektir deniliyor, sonra testler DW 144’e uygun yapılsın diye geçiyor. Bu farklı tanım, bazen çelişki yaratıyor. Size DW 144 den kısa bir bölüm okuyacağım. Mesela yüksek basınçlı kanalların, 2000 paskala kadar olan tüm kanalların test edilmesi istenirken diyor. Medium pressure yani, yani 1000 paskala kadar olan hava kanalların %10 unun test edilmesi isteniyor. Bizde alçak basınç, yüksek basınç tanımları yapılmadığı için sahada bu konuda kontrolluk ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Bütün kanalların test edilmesi isteniyor, hakikaten ciddi bir adamxsaat. Şaftları hariç tutuyorum tabii. Onu hatırlatmak istedim. Yani şunu demek istiyorum. Hem testlerin DW 144 uygun yapılmasını yazıp hem de tüm kanallar test edilsin demek ciddi bir çelişki yaratıyor. Ersin Gökbudak: Ben mutfak kanallarıyla ilgili, bir de duman uzaklaştırma kanallarıyla ilgili bir iki ilave yapmak istiyorum. Duman uzaklaştırma ile ilgili olarak pek çok zaman HVAC sistem kanallarını da kullanıyoruz. Bu konuda açıkçası standartlarda da bir sac kalınlığı görmedim. Konunun çok önemli olması nedeni ile, konuyu Abdurrahman Hoca’yla da görüştüm. O da: “Aynı HVAC havalandırması gibi kullanabiliriz, aynı normu yani hava kanalı üretim normunu duman uzaklaştırma kanallarında da kullanabiliriz, bir sakıncası yok.” dedi. Bu kendisinin ifadesi. Ama bizim yabancılarla olan bazı uygulamalarımızda ise, eğer HVAC tan faydalanılmıyor, ayrı bir sırf duman uzaklaştırmak için bir kanal dizaynı söz konusu ise, bu kanalları 1,20 mm kalınlığında galvaniz sacdan yaptığımızı biliyorum. Arkadaşlarımın bilgilerinde olsun diye söyledim. Mutfak kanalları ile ilgili olarak ise, bazı Amerikan kitaplarında, benim gördüğüm kadarıyla, 3 mm’e karşılık gelen bir kalınlık veriliyor. 3 mm tabii ki çok rahat kaynaklanabilir. Fakat bazı ölçülerde, yani büyük boyutlarda hakikaten çok önemli ağırlıklar oluşturuyor. Onun kaldırılması ciddi bir uygulama. Yani gerekliliği de tartışılır. Mutfak havalandırması ile ilgili DW’nun da bir standardı var, DW 172. Orada mesela, 1,20 mm paslanmaz sac öneriyor veya biraz önce Recep’in bahsettiği gibi galvaniz sac kullanılmasını öneriyor. Galvaniz sac da yalnız bizim bildiğimiz normal sıcak galvaniz değil. Onların zintek olarak adlandırılan bir sac, elektro galvaniz edilmiş kanalların 1.60 mm kalınlıkta kullanılmasını DW 172 kabul ediyor. Biz yine burada bir yaklaşım göstererek, uygulamalarımızdan da biraz cesaret alarak, Türkiye’de siyah sac uygulanma genelini de görerek, bu kanalların 2,00 mm siyah sacdan yapılmasını sektöre öneriyoruz. Aynı 200 gr m2 kaplamada olduğu gibi, bu bizim bir önerimiz, 2,00 mm siyah sac gerek konstrüktif olarak mukavemet anlamında ve gerekse kaynak yapılabilirliği anlamında uygun bir uygulama oluyor. İçerisi yağlı olduğu için zaten korozif bir etkisi olmuyor. Söz konusu siyah sactan mutfak kanalını dıştan boyamakta mümkün. Yani çok yüksek sıcaklıklar oluşmuyor, ancak özellikle sızdırmazlık, yağın drenajı ve yangın çıkma riski yüksek olan bir bölüm olması konularına dikkat edilmeli. Recep Yıldız: Tamamlayıcı şeyi söyleyeyim. Butil conta dedikleri türdeki bir conta. Burada da yine Sika ile görüştük, benzer bir malzeme verdi bize ama kabul etmediler onu. Almanya’da “Mertz” yangın sınıflarına göre ürünlerine sertifika veriyor. Verdiği sertifika Almanya’da Alman devletinin 38 yangın bilmem ne departmanının kabul ettiği 600 derecede 2 veya 4 saat kuralına uyan bir sertifika. Onu “üstün” gördüler ve bunu kullanacaksınız dediler. Mutfak duman kanallarını 1,2 mm. galvaniz sactan normal kanal şeklinde flanşlı yaptırdılar. Lehim yaptırmalarını gereği ise galvaniz kaplama lehim sıcaklığında yanmıyor, bozulmuyor diye ve yerel olarak bulduğumuz bir üretim yerinde de lehimleri yapıldı. Lehim sanıyorum 100 derece civarındaki bir ısıda yapılıyor, galvaniz de bildiğim kadarıyla 200 dereceye kadar dayanımlı. Yangın izolasyonunda malzemeden bahsederken bir de yangın kanalı izolasyonu var tabii. Yangın izolasyonu da özellikle yurtdışı işlerde sıkıntı çektiğimiz konulardan bir diğeri. Burada da şartnamelerde bir sıra standart yazılmış ve hangisi daha üstün ise ibaresi var. Özellikle Doğu Bloku ülkelerinde -Romanya’da da öyleydi- halen yerel otoriteler yaşlı ve eski snip standartlarını bilen insanlar halen. Şartnamelere bağlı olarak ve de belirtilmiş ise öncelik sırasına göre tabii ama pek çok standart yazılmış ise işverenin ben bunu istiyorum dediği zaman kaçamıyorsunuz. Biz de Snip’i mi uygulayacağız, DIN/EN Standartlarını mı uygulayacağız derken, işveren hangisi daha iyiyse diyor, bize de hangisi daha pahalıysa diye geri dönüyor. Şartnamelerde bu ve benzeri bir satır olarak yazılmış olanlar sözleşme öncesi de bazen bizim gözümüzden kaçıyor. Hangisi üstün ise şeklinde yazılmış olan da genellikle hangisi pahalıysaya dönüşüyor ve biz onu uygulamak zorunda kalıyoruz ve hiç te hesapta olmayan büyük paralar kaybediyoruz. Bu özellikle son projemizde bizi çok üzen konulardan biri oldu. Teşekkür ederim. Aykut Aslan: Benim düşündüklerimin bazıları Mustafa Hoca ile çakışıyor. Testle ilgili konuşmak isterim. O yayında 110 yazıyor, doğru ama bir de ilave bir cümle var herhalde. Dizaynır tarafından belirlenecektir diyor. Yanılmıyorsam öyle bir şey. Şimdi bizim test konusu uygulamada görünmeyen bir sorunumuz. Her işimiz bitiyor bizim, ondan sonra testle ilgili görüşmeler, çelişkiler, kavgalar başlıyor. Şuraya test isterim, buraya test isterim; şurası olsun, burası olmasın diye. Benim önerim, dizayn aşamasında en azından bir grup içinde kanallar gösterilip, buralar test edilecektir diye yazılsa uygulamada biz proje yönetim firmalarıyla olsun, kontrol firmalarıyla olsun herhalde kavga etmeyiz diye düşünüyorum. Bülent Bilgin: Aslında şöyle bir ikilemle karşı karşıyayız. Bir olması gerekenler var, bir de olanlar var. Böyle bir ikilemin içinde tartışmak zorunda kalıyoruz doğal olarak. Olanlar yaşamın gerçeği, piyasada rekabet koşullarının gerçeği. Bir de teknik olarak olacaklar var. Ama kritik nokta aslında tasarımcının kendisinde. Bu son derece önemli. Kritiğini değişik biçimlerde tanımlamak mümkün. SMACNA’ya göre tanımlayabiliriz, DW 144’e göre tanımlayabiliriz, başka şekillerde de tanımlayabiliriz. Ama sorun aslında tanımlamanın şu ya da bu şekilde yapılmasından çıkmıyor. Sorun, tanımlamanın yapılmamasından çıkıyor. Bir gerçeğimiz var. Birçok ihalede son derece önemli olan teknik şartname, o zaman projenin kendi istekleriyle hazırlanmamış ve bitmemiş bir dokümanla ihaleye çıkılmak zorunda kalınıyor. Eğer ihaleye çıkılan dokümanda teknik şartname, genel tanımlarla geçmişse, siyah sac kanal gibi ya da galvaniz kanal ve buna biz teknik şartnamenin başına sahip olunabilen hatırladığımız bütün standartları koymuşsak, buna işverenin kendi yerel standartları, bir de o işin yapıldığı ülkenin standartları, bazen firmanın kendi standartları, tüm bunları koyup bir tanımlama yapmadığımız zaman ihale bitiyor, iş son noktaya geldiğinde müteahhit ve işveren, bazen işverenin temsilcisi, kimi zaman tasarımcı komple devreden çıkmış oluyor, ki en büyük hatalardan bir tanesi bu zaten; tasarımcının devreden çıkmış olması. İmalatçı olabildiğince ekonomik bir çözüm üretmek, bir şeye ulaşmak zorunda. İstenense en kalitelisi isteniyor. Artık ihale bitmiştir, fiyat bir şekilde belirlenmiştir. Ne olursa olsun en kalitelisini. Herkes bir şeyi karıştırmaya başlıyor ve eğer karıştırıyorsanız, o kadar çok standart yazılmışsa mutlaka 39 herkes bir yerden bir şey buluyor. O yüzden şu teknik şartname aşamasında tasarımcıların özellikle bazı kritik konuları, ki bunlar asıl büyük maliyet tutan konular, mutlaka son derece net şekilde tanımlaması gerekiyor. Çünkü tasarım süreci artık bizim bildiğimiz süreçten yavaş yavaş çıkıyor. Yani işte test and comissioning başlı başına bir konsept halinde mutlaka teknik şartnameye konmak zorunda kalıyor. Bundan 10–20 yıl önce hiç farkında bile olmadığımız bazı tasarımlar, işte sismik tasarım. İstesek de istemesek de şeyin bir parçası. Ya bütün proje ekibi arasında bunların grupları olacak, bundan bir süre önce, hala öyle, bir tasarım grubu oluşturmaya kalktığımızda ne oluyor? Bir mimari grup oluyor, statikçiler, mekanik, elektrik. Hala tasarım grubundan oluşuyor. Bir şekilde bu tasarım grubunu değiştirmemiz gerekiyor. Artık bu tasarım grubuna mutlaka başka yeni tasarım ekipleri, yani işte sismik tasarım yapacak bir ekip. Hadi peyzaj, yavaş yavaş alt yapıyla nispeten oluştu ama bunları da genellikle tasarım aşamasında değil, genellikle ihalelerde işin bitme aşamasında ayrı kavramlar olarak koyuyoruz. Ama buna rağmen başlangıçta fiyat koymak zorunda hissediyoruz her şeyin bir fiyatı olsun diye. Tanımlamaları ya komple paket olarak ayırabiliyorsak ayırmak durumundayız. Ayırmadığımız zaman tasarımcının en kritik dokümanı teknik şartname ve şu ya da bu standartta olmasından ziyade mutlaka ne istediğini, tartışmaya yer kalmayacak biçimde ifade etmek zorunda. O yüzden genellikle işte tip teknik şartnameleri, özellikle vaktimiz de yoksa süreç de sıkışmışsa koyduğumuz zaman kendi içinde de birçok farklılıklar içerirler çelişkiden ziyade. Çünkü üç tane ayrı standardı tanımladığınız zaman, üç ayrı standardın imalat detaylarında onlarca birbirine çelişen farklılaşan şeyler bulmak kaçınılmaz bir sonuç. O yüzden tasarımcı kendi iradesini kullanmalı ve bunlardan birini seçmeli. Yani bu şu standart veya bu standart olabilir. Ben tasarımcıların mutlaka şuna ya da buna bir şekilde sınırlandırılması gerektiğine inanmıyorum. Tasarım diye bir şey kalmaz yoksa. Bütünü içinde kalitesini, yapısını, kendi tasarımını, uyumunu belirleyecek olan tasarımcıdır. Kendi standardını o yüzden seçmelidir, biçimini de seçmelidir. Ama bunu seçerken net bir seçim ve tanımını yapmak zorundadır aynı zamanda. Çünkü muğlak bırakılan her konu ister istemez daha sonra müteahhitlerin karşısına büyük bir sorun olarak çıkıyor. Bence konunun ana, can damarı tanımlamaların net yapılmasında. Yoksa her standardın kimi olumlu ya da olumsuz yönlerini bulmak mümkün. Teşekkür ederim. Meriç Şapçı: Ben bu yangın duman kanallarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Şimdi Rusya’da yapmış olduğumuz projelerde devamlı bize siyah sacdan duman egzoz kanalları yaptırıyorlar. Bunun bir yere dayanması gerektiğini hissederek ben biraz araştırma yaptım. Bu DW 144 dediğimiz, yani İngiliz Standardı. Orada tam yazılmış bu galvaniz sacdan imal edilecektir diye bir husus yok. SMACNA’de de Baycan Bey’in dediği gibi, oluşan sehimlere göre birtakım şeyler var var. Bir de International Mechanical Court var. Bu International Building Code’un bir parçası. Aynı yerden yayınlanıyor. Orada da kanalın içinden geçen dumanın sıcaklığı ile ilgili birtakım veriler var. Bu da bir otoparkta bir araç yandığında 8 megavat ısı yayıyor, işte springler olursa 4 megavat ısı yayıyor. Bunun sonucunda ortaya çıkan duman sıcaklığına dayanarak gidiyorsunuz ve International Mechanical Code’da da siyah sac diyor. Şimdi biz Türkiye’de projelerde Kazım Hoca’ya, Abdurrahman Hoca’ya sorduğumuzda hep kafamız karışıyor, galvaniz sac diyor. Ruslar siyah sac diyor, burada böyle diyor. Bu acaba NFPA dediği gibi hep Authority …. diye bir şey var. Yani oradaki yerel yönetimdeki ya da yerel standartlardaki yaklaşım nasılsa onu kabul etmek midir? Yoksa uluslararası projelerde Almanya’da da proje yaparsınız. Amerikan projesidir yalnız Almanya’da yaptığınız mesela. Yangındaki genel temayül şu: Hangisi daha “more stringent” ise onu kabul edelim derler. Yani böyle bir temayül vardır. Şimdi biz de acaba böyle bir temayüle uymak zorunda mıyız, yoksa galvaniz yapıp devam edecek miyiz? Bunu söylemek istedim. 40 Ersin Gökbudak: İzolasyonla ilgili biraz önce Hüseyin Bey’in, sevgili kardeşimin gündeme getirdiği konu zaman zaman çok önem kazanabiliyor. Biliyorsunuz ülkemizde özellikle bizim sektöre yönelik olarak yalıtım konusunda üretim yapan iki gurup var. Bu konuda yurt dışından pek ürün gelişi olmuyor. Genel anlamda çok sık kullandığımız yalıtım malzemeler için söylüyorum. Hüseyin’in söylediği 50 kg/m3 ve şu kalınlıkta örneğin kaya yünü talebi, üretici gurupların standart olarak ürettikleri ürünler ile karşılanmayabiliyor. Mesela yine, levha tipi kaya yünü alırsanız, isim vermekte de sakınca yok herhalde, İzocam, 70 kg/m3 SL1 diye bir ürün tanımlamış. Alüminyum folyo kaplı, klima levhası anlamında, kaya yünü olarak da SL1 diye adlandırarak standart olarak bu ürünü satıyor. Şimdi, aynı tanımı verip, 50 kg m3 dediğiniz anda bunu piyasadan alma imkânımız mümkün olmayabiliyor. Tabi görüşmeler ile belirli sınırlar arasında istediğiniz ürünü, üretim miktarı belirli boyutta olmak şartı ile yaptırmanız mümkün, ancak tasarımcı arkadaşların standart ürün tanımlamalarında büyük fayda var. Aslında bütün dünyada kaya yününün maliyeti de direkt kg ile ilintili, yani size kg bazlı fiyatlar veriyorlar, doğrusuda budur diye düşünüyorum. Dünya genelinde aşağı yukarı 0,7–0,9 Euro/kg gibi bir değeri var. Ancak bizde böyle değil, piyasa koşulları bazen bizi, ürünleri çok pahalı fiyatlara alma noktasına taşıyor. Yani özet olarak söylemek istediğimiz konu, seçilen yalıtım malzemesinin yerli üreticilerin standart üretim bandında olması. Hava kanalları ile ilgili olarak alüminyum folye kaplı levha tipi bir ürün seçiyor iseniz, lütfen bu ürün üreticilerin standart ürün bandında bulunsun. Örneğin bu ürünün 70kg/m3 olarak üretimi var ise, bu şartnamede 60kg/m3 veya 80kg/m3 olarak belirtilmesin. Bu olayı çok sık yaşıyoruz. İzolasyon ile ilgili bir önemli konu da, kapsamın net olarak belirlenmesi ile ilgili. Özellikle farklı farklı mahallerde farklı farklı uygulama gereksinimi söz konusu olabiliyor. Gerek boru için olsun, gerek hava kanalı için olsun çok farklı seçenekler karşımıza çıkabiliyor. Özellikle götürü işlerde bu konu çok daha büyük önem taşıyor. Şartlandırılmış bir hava kanalı, yani dağıtıcı hava kanalı farklı nitelikteki mahallerden geçebiliyor. Örneğin dış havadan veya klimatize edilmeyen yalnız ısıtılan bir mahalden, şaftan veya klimatize edilen bir mahalin asma tavan arasından geçebiliyor. Bu geçiş alanlarında farklı farklı izole uygulanması gerekebiliyor. Aynı durum dönüş havası veya taze hava içinde söz konusu. Daha da ötesi egzost havası geri kazanımlı bir santraldan geçiyor ise bir başka alternatif daha karşınıza çıkabiliyor. Mekanik odalarda tanımlar çok daha farklı olabilmekte. Bu anlamda teknik şartnameler, bu tanımları verirken ciddi boyutlarda eksik olabiliyor. Bunun en güzel çözümü tüm olasılıkları içeren bir tablo hazırlanması ve bu tablo esaslarında tip numaraları verilerek, bu tiplerin ayrıca tanımlanmasıdır diye düşünüyorum. Son olarak bir de yalıtım üzeri kaplamalar ile ilgili olarak bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Baycan Bey kusura bakmasın yine uluslararası standartlar veya uygulamalar diyerek örnekleyeceğim ama bizde yalıtımlarda uygulanan kaplama kalınlıkları, göreceli olarak çok daha ince sac olarak tanımlanmakta. Pek çok projede, boru veya kanal olsun, 0,50 – 0,60 mm galvanizli sac veya alüminyum sac olarak belirtilmekte. Bu değerler gerek büyük çaplı borular ve gerekse yüzey kaplamaları için yetersiz kalınlıklar. İrfan Çelimli: Duman kanallarından, duman uzaklaştırma olarak bahsettik. Bu kanallardaki kalınlık nasıl olmalı bunu tartışalım şimdi. Meriç Bey’in dediği o standarda göre, araba yandı patladı ciddi bir şey tabii. Ama genel uygulamalar için,ben piyasadaki uzman kanal imalatçısı arkadaşlarla görüştüğümde, duman egzoz için, galvaniz sac olarak 1,2 mm kalınlığın veya normal standart sac kanallar kabul görüyormuş. Ben bu konuda kendim çok net bir bilgi sahibi değilim. Bunu araştırarak tartışalım ve belirgin bir standardı güncel olarak referans alıp doğru önerimizi oluşturalım. İkincisi yüksek yapılarda malzeme seçiminde şunu tartışmak gerekir; Yangın güvenliği her zaman en önemli parametre olmalı diye düşünüyorum! Yani yüksek bir yapı var ise yangına az katılan malzemelerin seçimi esas alınmalı. Örneğin, Soğuk yalıtımlar için, yani yoğuşma olayının olduğu 41 durumlarda, kapalı gözenekli malzeme seçimi teknik olarak öncelikli olmasına rağmen, yüksek bir yapıda, açık gözenekli kaya yününü gerekirse tercih edip, yüzeyde buhar tutucu kaplamalarla kullanılmalıdır.Yüksek yapılarda elastomerik kauçuk gibi veya diğer yanıcı malzemeleri kullanımını minimumda tutmak doğru olacaktır diye düşünüyorum. Bunu sektörel olarak tartışmakta fayda görüyorum. Teşekkür ederim. Seçkin Ceran: Benim izolasyonla ilgili söyleyeceğim konu, bu kurulun tam karar vereceği bir konu değil ama deneysel olarak gördüğümü arz edeceğim. Bilhassa yoğuşma konusunda son yıllarda bu iklimsel değişmeler, bilhassa ağustos ayında çok yüksek yoğuşmaya neden oluyor. bize tarif edilen izolasyon kalınlıkları ağustos ayının ilk haftasında tutmuyor, benim gördüğüm bu. İzolasyon bilhassa yoğuşma gelen yerlerde soğutma borularında izolasyon kalınlıklarının yeniden değerlendirilmesini, artırılmasını ben öngörüyorum. Benim tecrübem bu. Teşekkür ederim. Ersin Gökbudak: Şurada bir abak var. Büyük bir ihtimalle tasarımcı arkadaşlar tanımlarını oluştururken böyle bir şey kullanıyorlardır diye düşünüyorum. Yani, bir tarafta servisler, taze hava kanalı, dönüş kanalı havası karışımlı, dönüş havası egzoz havası geri kazanımlı, klimatize hava, ısıtılmış hava, egzoz havası. Şimdi bu taze hava kanalı dış mahalden geçerken nasıl izole edilmeli? Klimatize edilen havadan geçerken iç mahalde görünür veya görünmez olmasına göre nasıl izole edilmeli? Sadece ısıtılan yerden geçerken iç mahalden görünür veya görünmez nasıl izole edilmeli? Mekanik odada ne olmalı? Şafta ne olmalı? Burada tabii bu seçeneklerden pek çok tip çıkıyor gibi görünüyor. Ben şunu vurgulamak istiyorum: İrdelemeye kalktığımız zaman, karşınızda oldukça çok seçenek var. Hepsinin içerisine Tip 1, Tip 2, Tip3 diye yazsak burada öyle zannediyorum ki 30-40 tane faklı tip tanımı oluşabilir. Ancak üzerinde düşündüğümüz zaman, bazı uygulamalar için aynı tanım oluşacaktır. Dolayısıyla 5-6 tip tanımına kolayca inecektir. Böyle bir tabloyu bilgilerinize sunmayı faydalı buldum. Bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Özellikle kanalların yangına karşı yalıtımı ile ilgili. Yangına karşı yalıtım ile ilgili olarak malumlarımız, markası ile özdeşleşmiş Knauf diye bir malzememiz var. Tanımlanan sıcaklık ve süreye bağlı olarak 2 farklı kalınlık ve tabakalarda kanal etrafına, arada bir boşluk kalacak şekilde uyguluyoruz. Ancak uygulaması cidden sorunlu bir malzeme, bir defa kanal etrafından önemli hacımlar gerekiyor. Bu konuda özellikle mimarlar ile sorunlar yaşıyorsunuz. Ayrıca kanal etrafında söz konusu paneli monte edeceğiniz bir çelik yapı oluşturmanız, tek veya çok katlı olarak bu plakaları çelik yapıya monte ettikten sonra özel şamot türü bir harç ile plaka köşelerini dikkatlice kapatmanız gerekmekte. Yani ciddi bir inşai çalışma yapıyorsunuz. Tabi bu uygulama endüstriyel tesisler gibi daha rahat çalışma alanları olan binalarda daha rahat uygulama alanı olabilir. Ancak, mm, cm boşluklar için kavga verdiğiniz pek çok yerde ciddi sorunlar yaratmakta. Eğer iki saatlik bir yangına dayanım talep ediliyorsa ve eğer bu da levha kaya yünüyle, ki bizim tanıdığımız genelde danışmanlık yapan arkadaşlarımız da kaya yününün belli kalınlıklarda olması durumunda bunu sağladığını söylüyorlar, elde edilebiliyor ise bu alternatifi kullanmak hem uygulama, hem de maliyetler anlamında çok daha uygun olmaktadır. Sonuç olarak bu tüm bina ile ilgili olarak yangın danışmanlığı yapan arkadaşlarımızın bize önerdikleri bir çözümü uygulayalım diyorum. Onların kanallar ile ilgili olarak yapılmasını kabul ettikleri levha kaya yünü ile yalıtım lütfen teknik şartnamelere esas olsun. Tamamen dış kaynaklı yani ithalata dayalı ürün ile bizlere inşaat işleri yaptırmayın, talebi karşılayacak kalınlık ve yoğunlukta kaya yünü ve gerekiyor ise üzerine sac kaplama yaparak bu yangın yalıtımını uygulamayı arzu ediyoruz. Bazı tanımlamalarda özel olarak bu malzeme tanımlanıyor. Marka vererek yani isim de vererek söylüyorum; Knauf firmasının yangına dayanıklı panelleri var. Bu panellerle ilgili teknik verileri içeren, montaj şekillerini gösteren kitapçıkları mevcut. İşte, iki kat 25 milim yaparsanız şu kadar saat dayanır, üç kat 25 mm yaparsanız şu kadar dayanır diye. Uygulaması ile ilgili de tanım ve 42 uygulama detayları mevcut. Biraz önce anlattığım gibi hava kanalını dıştan belli bir boşluk bırakarak çelik yapı ile bir karkas oluşturup, yangına dayanıklı paneller ile kaplıyorsunuz. Sonra boşlukları özel harç malzemesi ile sıvayarak kapatıyorsunuz. Mutlaka güvenilir sonuçlar veren bir uygulama ancak biraz önce bahsettiğim nedenlerden dolayı ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz. Alternatifi ise var ve çok daha avantajlı. Bu nedenle teknik şartnamelerde bu seçeneği tanımlamakta fayda görüyoruz. Hasan Özoğul: Yangın kanallarının yalıtımında, şimdi rakamını hatırlamıyorum ama 100…civarında yoğunlukta kaya yünü, yanılıyor olabilirim, 50 milimetre, üzeri de galvaniz sac kaplama. Abdurrahman Bey’in önerisi bu. (Soru: Hangi kanallar için bu? Cevap: Yangın duman tahliye kanalları için, yanlış söyledim, mutfak kanalları için özel, duman tahliye kanalları için de geçerli. Garaj egzostu buna dahil değil, özel duman tahliye ve mutfak kanalları.) Mustafa Bilge: Biz de benzer sorunla karşılaşıyoruz kesinlikle sertifika istiyorlar. Mesela kaya yününde 200 derece de, 2 saat yangına dayanım aranıyor. Sıcaklığa dayanıklı, yoğunluğu 110 kg/m3’lük kaya yünü için. Yalıtım firmalarından BS 476 gibi bu tip yangın laboratuarlardan alınmış sertifikaları temin edemiyoruz. Ama bir de Ersin Bey’e katılıyorum, ben bir yangın ortamında 0,6 mm’lik sacın 2 saatlik yangından sonra odaya girip gördüğüm kanala şaşırdım, itfaiyelerle birlikte girdim hatta bizim orada ekipmanlar vardı. Hava kanalının galvanizi gitmiş 0,6 milim, hiçbir delik yok, hiçbir yırtık yok, supportlar olduğu gibi duruyor. Sapasağlam duruyor. Bunları da düşünmemiz kendi standardımızı üretemiyoruz, test laboratuarımız yok. Onun sonucu oluşan bir şeydir. Bu konuda üretici firmalara baskı yapmak lazım. Recep Yıldız: Tesisatların Yangın izolasyonunda son zamanlarda daha sık karşılaştığımız bir konudan da kısaca bahsetmek istiyorum. Yangın kanalları izolasyonunda özellikle garajlardaki duman tahliye kanallarıda uygulattıkları püskürtme sistemi ile sac üzerinde katman oluşturanbizdeki Bodrum Serpme Sıvasına benzeyen beyaz renkli- malzemeler. Bizim uyguladığımız CONECO (Tec Wool - www.coneco.ro). Bu malzeme nisbeten kabul edilebilir br. fiyatlı ve uygulaması da kolay, kendileri de uygulama yapıyorlar. İzolasyon kalınlığı max. 5-8 mm kadar olduğu için kanallar etrafında da fazla boşluk vs. gerekmiyor. Tabii kanal taşıyıcı sistemler-askı support sistemleri- de bir şekilde yangına karşı izole ediliyor. Ama bunu son anda ve etrafı sadece beton olan yerlerde onaylatabildik, yani sadece yer altı garajlarında ve diğer tesisatların olmadığı bazı düşey şaftlarda. Diğer tüm duman tahliye kanallarının ve yangın zonlarındaki tesisatların izolasyonunda EN, Önorm ve DIN Standartlarında ve şu anda Romanya yerel standartlarda da kabul gören “Knauf Freboard” veya “Promat Board” türü Almanya/Austurya orijinli malzemeler var. Bunların kendi taşıyıcı profil sistemleri ile birlikte akredite olmuş firmalar tarafından uygulanıyor ve uygulama sonunda da bu firmalarca üretici firmadan sertifikalar alınıyor/düzenleniyor ve yerel otoritelere işin teslimi yapılıyor. Fireboard levhalar; yanmaz cam elyafı ile takviye edilmiş, ön ve arka yüzünde özel bir kaplama olan, alcı esaslı plakalardır. Bu kanallar çelik askı çubukları ve delikli profil traverslerden oluşan bir asma konstruksiyon ve bunun üzerine çift kat Freboard kaplanması ile yangına dayanıklı hale getiriliyor. Yani bildiğimiz kırmızı alçıpan değil bunlar. Oldukça pahalı - maliyeti uygulaması ile birlikte 80 Euro/m2 civarında- olması yanında kanal ve/veya tesisatların etrafında montaj/çalışma boşluğu yanında min. 100 mm civarında net boşluklar olması gerekiyor ki pek çok şaftta bu boşlukları oluşturmak kolay değil. Uygulamasını sadece üreticinin uygulama sertifikası olan firmaları yapıyor ve uygulama sonrası üretici firma tarafından sertifika vs. düzenleniyor. Yerel otoriteler/yangın departmanı onlardan garanti alıyor, uygulaması standartlara uygundur diye. Yani 43 Promat veya Knauf yangın departmanlarından elemanlar geliyor, üretici standartlarına uygun mu yapıldı diye kontrol ediyorlar ve müşavir firma, consultant firma uygulama üretici standartlarına uygun mudur diye soruyor ve üretici bunu pek çok kez onaylamıyor. 25 mm veya 20 mm bir kat iki kat, ara boşluklu iki kat gibi, yerimiz yok, sığmıyor, iki kanalı beraber yapıyorsunuz… Gerçekten bu çok sorunlu, parasal olarak da çok büyük boyutlarda. Ama onun ötesinde bir şaftın işine çıktığınız kanallarda birlikte izolasyon yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ama sonuçta sertifika istiyorlar. Kimden istiyorlar? Üreticiden istiyorlar. Ve üreticiden sertifikayı isteyen, imzalayan kişilerin de o işle ilgili yetkin olmasını şart koşuyorlar. Ama püskürtme sistemi denilen bir sistem yine Rusya’da, Romanya’da, Avrupa’nın bazı bölgelerinde yapılıyor. Eğer kapalı bir yerden geçmiyorsa, şaftlar içerisinden geçmiyorsa, sadece otoparklarda yer altı otoparklarında, vs. oluyorsa oralarda püskürtmeyi kabul ettiler. O da pahalı bir ürün ama diğerine göre uygulaması çok daha kolay. Yüzeyde pütürlü bizim Bodrum sıvası gibi, püskürtme sıva gibi bir görünüm alıyor. Beyaz renkte. Bir sürü kanalın üzerindeki ayıbı da örtüyor. Onu da kabul ediyorlar. Hüseyin Erdem: Moskova’da Avrupa’nın en yüksek binası olan bizim yaptığımız işte de aynen uygulama şu şekilde: Bütün yangın basınçlandırma ve yangın emiş kanallarının hepsi siyah kanal olarak yaplıyor. Bunların bir makinesi var. Böyle çimento torbası gibi. Torbalarda izolasyon malzemeleri var. Torbadan çıkan bir malzeme bu makinede karıştırılıp püskürtülüyor. Yalnız, bu kesinlikle yangın otoritesi tarafından birinin kabul ettiği, mesela; bir tane Azeri var, bütün hemen hemen Moskova’da bu işleri yapanlar bunlar. Bu adam, aynı zamanda otoritenin içinde kendisi. Bu malzemenin bedeli 54 $/m2. Bakın, bunu bizim şantiyedeki arkadaşlar konuyu iyi biliyor. 54$/m2 güya onun uygulama kalınlığını da oradaki Azeri işçi inisiyatifiyle ayarlıyor. Konuda bundan ibaret. Yalan, ben de diyorum yalan. Onun için bu konular böyle yapılıyor. Yani sertifikalı adam diye bu konularda tekel haline gelmiş, sadece o yapıyor. Moskova’da şu anda yüksek binalarda uygulanan sistem bu. Ama hemen yanımızdaki bir başka binada sadece kanallar galvaniz sacdan yapılmıştı. Ancak onlar da izolasyonda bahsettiğim püskürtmeyi yapmışlardı. Rusya uygulamaları bu şekilde. Ersin Gökbudak: Boru ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Boru tanımları ile ilgili şu karşımızda gördüğünüz teknik doneler içeren bir sayfa oluşturursak pek çok sorunu çözeriz diye düşünüyorum. Şöyle ki, bir servis adı koyup ısıtma, soğutma veya hangi servis ise belirterek ve bu serviste kullanacağımız boru, armatür ve hatta fittingsleri belirterek tüm konulara açıklık getirebiliriz. Burada o sistemin çalışacağı basınç normunu, basınç sınıfı kısmına yazıp boru cinsini seçilen boruyu yazıp, buna kendi içimizde bir notasyon vererek, örneğin S1, S2, S3, S4 diye kodlayabiliriz. Servis 1, Servis 2 soğutma, ısıtma diye adlandırılarak ve hatta çizimlerde de aynı notasyonları kullanarak bir bütünlük yaratmak mümkün olabilir. Dolayısıyla her servis için hazırlanan bu sayfalarda, boru normu, et kalınlığı, uç bağlantı şekli ve hatta malzemeleri belirtmek mümkün. Burada boru veya malzemenin ilgili normunu da belirtmek mümkün, burada TS 301/3 olarak belirtilmiş, tabii bu eski norm. Bunlar değişti ancak güncellemek tabi ki mümkün. Aşağıda da aynı devre ile ilgili vanalara tanımlanmakta, mesela ısıtma devresinde 15-50 arasındaki boru devrelerinde, dişli pirinç küresel vana kullanacaksak, basınç sınıfını da yazarak not kısmına da tam geçişli olduğunu belirterek tanımlayabilmekteyiz. 50’liğin üzerindeki vanalar için kelebek vana, flanşlı, gövde malzemesini yazarak; not kısmında da 125 ve üstünün dişli kutulu olduğu notunu düşerek tanımlayabiliriz, bunun yanında gerekli diğer armatürler, pislik tutucu, çek vanalar, farklı farklı tanımlanabilir. Hatta kullanım yerini esas alarak farklı tiplerin farklı noktalarda kullanımı, örneğin çek vanalar için pompa çıkışları ve hat üzerindekiler farklı farklı tanımlanabilmekte. Yine aynı şekilde vana veya armatürlerin bağlantılarında kullanılacak civata kalite ve tanımları 6.8 veya 8.8 şeklinde şu bölümlerde verilmektedir. Doneleri verilen servis ile ilgili boru ve armatür dışında 44 diğer önemli bir kalem olan bağlantı şekilleri ve bunlarla ilgili tanımlarda bir alt bölümde, örneğin DN 15 ve DN 50 arası dirsek, tee, redüksiyon eğer temper döküm olarak uygulanacak ise, bu tanım ve ilgili standartlar, farklı uygulamalar planlanıyor ise düşünülen malzeme tanım ve standartları verilmektedir. Dolayısıyla projemiz ile ilgili, ısıtma servisindeki boru ve boru hatları ile ilgili tüm malzeme tanım ve montaj uygulama şekillerini aynı data sayfası üzerinde göstermemiz büyük kolaylık sağlamaktadır. Tabii burada örnek olarak, ısıtma sistemi için tanımlanan bir data sayfası verilmiş. Her bir servis için, örneğin kullanma soğuk suyu, kullanma sıcak suyu, kule suyu vb. şekilde kapsamda bulunan tüm servisler için bilgi(data) sayfaları oluşturmak ile pek çok konu anlaşılır hale getirilebilmektedir. Türkiye’de üretim tabii biliyorsunuz ağır seri standart olarak üretilmiyor. Ancak talep üzerine üretim yapılıyor. Ama zaten yeni normda hafif seri kalktı. DIN 2039 kalktı. 40 ile 41 devam etmekte ve bu boyutlarda üretim ilkinde standart üretim olarak, ikincisinde talebe bağlı olarak üretiliyor. Recep Yıldız: İzolasyon üzeri sac kaplama derken hep aklıma geldi, her seferinde unuttum. Tesisat merkezlerinde son uygulamamızda, biz gofrajlı alüminyum sac kaplama yaptık. Onlar düz alüminyum istediler. Bir-iki örnek yaptık. Gofrajlıyı kabul ettiler. Ama biz sıradan bir girdik, hepsini yapıyoruz. Dediler ki “Hayır 2 mt. üzerindekileri/yukarıdakileri sökün.” İki metrenin üzerine sac kaplama yaptırmadılar, yapılanları da söktürdüler. Gerekçesi de izolasyonda zamanla olası bozulmalar sebebiyle, oralarda izolasyonda bir yoğuşma ve herhangi bir yırtılma olursa görünsün diyeymiş. Bu işte yatırımcı danışmanı Alman idi. Onların da genelde dedikleri Almanya’da 2 metrenin üzerine yapmıyorlar. Sac kaplama yapılırken diyelim ki yaz değilse yoğuşmaları göremiyorlar, kaçaklarını göremiyorlar. Özellikle yukarıda da olursa sacla kaplarsanız o sorun bir daha gözükmeyecek diye de özellikle söktürürler. Teşekkür ederim. Mustafa Aslancan: Herkese teşekkür ediyorum. Toparlıyorum konuyu. Bu sözün üzerine Erdinç Abi’ye söylemek istediği son bir şey var mı diyorum. Erdinç Abi’ye bir iade var da o konuda.. Erdinç Boz: Aslında izolasyonu tartışıyoruz da en önemli konulardan bir tanesi, özellikle soğutma ve ısıtma borularındaki izolasyon kalınlıkları. Buna bir türlü karar veremedik. Her şartnamede herkesin izolasyon kalınlıkları farklı. Dolayısıyla buna aslında MTMD’nin bir öneriyle, bir güzel çalışmayla gelmesini bekliyorum. Teşekkür ederim. Mustafa Aslancan: Ben çok kısa bir şey söyleyeceğim. İyice kısa olacak. Bir daha söz vereceğim Erdinç Abi’ye ama. Neden izolasyon diyoruz? Yalıtım diye güzel bir sözcüğümüz varken? Erdinç Boz: Konuyu toparlıyorum. Bunun değerlendirmesi yarınki oturumda yapılacak bu konuların değerlendirmesi. Bizim amacımız neydi burada? Ortak bir teknik dil yaratmak. Karmaşayı ortadan kaldırmak. Bunun tabii haksız rekabeti önlemesi ama her şeyden önce kaliteli işler yapabilmemiz için bir ortam, zemin oluşturmaktı. Umuyorum yarın konuşacağımız toparlama konusunda bu konunun üzerinde dururuz. Çok basit görünen iki tane kanal ve izolasyon konusunun aslında ne kadar konuşulması gerektiğini gördük burada. Bu vesileyle herkese teşekkür ediyorum ve oturumu kapatması için başkanıma söz veriyorum. İsmet Mura: Şimdi ben her zamanki gibi bir-iki şeyi açıklayayım. Evet 3 oturumu da bitirmiş olduk. Yani katılımlarınız ve bilgileriniz için, katkılarınız için hepinize teşekkür ederim. Şunu gördük ki, biz sadece dert bizim zannediyorduk. Ama konuşmalar ortaya çıkınca, tasarımcılarda da aynı derdin olduğu, danışman firmalarımızda da aynı derdin olduğunu gördük. Buna da biraz sevindik de aslında. Çünkü dert hepimizinse çözümü de hep birlikte bulabiliriz diye düşünüyoruz. Yani çözümü 45 nasıl bulacağız. Yarın saat 9’da bir Test ve Devreye Alma diye bir oturumumuz var. Ondan sonra son oturumumuzda bunların hepsini toplayıp nasıl bir çözüme kavuşabiliriz, nasıl çalışabiliriz, bizim üzerimize düşen nedir, tasarımcılara düşen nedir? Tabii proje yönetim firmaları da artık bu gruplara katılıp ellerini taşın altına koymaları gerekir. Yoksa karşıya geçip istemek kolay. Ama birlikte bir şeyler üretmemiz lazım diye düşünüyorum. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum. 46 4. Oturum Mustafa Bilge: Evet, arkadaşlar 4. oturumu açıyorum. Bu oturum daha çok uygulamaya dönük işleri konuşacağız, yani teknik şartnamelerde eksik tanımlar nedeniyle uygulamada ortaya çıkan sorunları tartışacağız yani uygulamaya dönük işleri doğru bir şekilde nasıl tanımlarız, sorunlar nelerdir onları masaya yatırmaya çalışacağız. Dört tane ana başlığımız var; kalite kontrol, temizleme ve basınç testleri, test ayar ve dengeleme, son olarak da işletmeye alma ve işletme. Ben şöyle bir yöntem deneyeceğim, hepsini genel konuştuğumuz zaman bazı konuları atlıyoruz. Dört konumuz var, yaklaşık 15-20 dk diye düşündüm her birini. Her bir konuyu konuşalım, zaman kalırsa genelini bir daha konuşuruz diye düşünüyorum. Bütünlüğü bozmamak için temizleme-basınç testleriyle başlayıp, işletmeye alma, sonra test ayar, en son da kalite kontrolü konuşalım diye düşünüyorum. Temizleme ve basınç testleri kısmında. Sorun yine aynı tabi, şartnamede bunların nasıl tanımlanması lazım? Temizleme olayı deyince boruların temizlenmesi, belki kanalların temizliği buna girebilir. Temizlemeden daha sonra yapılan yıkama flushing dediğimiz olay, klorlama temiz su tesisatında girebilir. Sistemin havasının alınması girebilir. Basınç testlerindeki tanımlar da çok önemli. Örneğin on km’lik bir yangın borusu hattını test edeceksiniz, kontrol diyor ki basınçlandırılmış suyu 48 saat burada tutmak zorundasınız. 24 saat tutsanız bile hep başımıza gelen bir şey, arkadaşların da başına gelmiştir. Öğlen saatinde suyu veriyorsunuz, sabah geliyorsunuz bakıyorsunuz sıcaklık düşmüş bunun sonucunda da basınç düşmüş gibi bir izlenim ortaya çıkıyor, hâlbuki olay suyun büzülmesinden dolayı ortaya çıkan bir şey. Bu 24 saat nerde tanımlı neden 24 saat deniliyor ? NFPA ’yi taradımNFPA ’de 2 saat test edilir diyor. Ama manometrede 0 düşme olacak diyor. Bunda hem basınç testleri nasıl yapılacak, hem de 24 saat 48 saat bazen sahada kontrol mühendisi arkadaşlar istiyor. Onun mantığını konuşalım diye bir giriş yaptım. Evet, buyurunuz… Serdar Uzgur: Boruların hidrostatik testi için 24 saat meselesi, başlangıç ve bitiş saatleri aynı olmak kaydıyla, o basınç-sıcaklıktan dolayı büzüşmeyi kaldırmak için 24 saat uygulatılıyor. Sıcaklık dağılımının ayrı bir hesabı var, bir formülasyonu var. Yer altındaysa borunuz zaten etkilenmiyor. Ama esas 24 saat zorunlu tutmalarının sebebi aynı saatler içerisinde başlatıp aynı saatlerde, öğlen başlamışsanız öğlen devreye alıyorsunuz. Onun da belli bir kaybına bir hesap, matematiksel basit bir hesapla isim veriliyor. Dolayısıyla bundan dolayı da 24 saat deniyor. Eğer sıcaklıktan etkilenmeyecek düzeydeyse, yeraltında veya herhangi güneş görmeyen bir alandaysa 2 saatlik testler de rahatlıkla hiç problemsiz teslim edilebiliyor. Bazen karşımıza geliyor sahada 24 saat hakikatten çok zor. Tekrar test yapıyorsunuz. Bir sürü insanı sahayı gezdiriyorsunuz kaçak var mı diye. Hatırlatmak istedim ama sadece buna takılmayalım. Temizleme ve basınç testleri konusunda genel tekrar bir değerlendirme yapabiliriz. Hepsi. Bir ön temizleme, boru içerisinde havalarını alma, artı temiz su tesisatı, belki klorla yıkanması gibi genel konuları tartışıyoruz. Bizim amacımız bunları hep böyle genel konuşmak değil. Şartnamede bir tanım yani bu keşif özetinde yazıyoruz. Kısaca bir cümleyle de yazabiliriz, yada biraz daha açarak standartlara gönderme de yapabiliriz. Nasıl yapabiliriz bunu tartışmaya çalışıyoruz. Buyurun Metin Bey… Metin Erdem: Öncelikle beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Çok yararlı görüşmeler oluyor. Elektromekanik grup koordinatörüyüm. Yaklaşık sekiz sene tamamlandı. Şimdi, teknik şartnameyi bizim işimizin anayasası gibi görüyorum. Yaptığımız projelendirme olsun, imalat olsun her şeyin bu teknik şartnameye uygun olması bekleniyor. Devreye alma, test ayar işlemleri için konuştuğum zaman, test ayar ve balanslama işlemleri için benim edindiğim tecrübe şu. Yaklaşık şöyle bir şey 47 yaptım, belki yüzelli farklı projede çalıştım ama gördüğüm kadarıyla bize gelen teknik şartnamelerde bu konu çok genel olarak detaylı şey olmuyor yani… Test ayar dengeleme işlemi yapılacaktır deniyor müteahhit için. Burada tabi şartnamenin başına bir takım standartlar veriliyor. Bunlar yerel ve yabancı olabiliyor, bunlarda kendi aralarında bir çelişki de olabiliyor. Çünkü SMACNE’ye göre farklı yapabilirsin, NEF’e göre farklı bir uygulama yapılabilir. Burada benim önerim en azından projeci arkadaşların, proje gruplarının, çok belki detaya girmeye gerek yok. Şimdi mesela NEF’in bir usul standartları … Mustafa Bilge: Metin Bey ikinci kısımda size bir daha söz verelim isterseniz. Temizleme ve basınç testlerini kısaca bir toparlayalım. Metin Erdem: Temizleme ve basınç testleriyle ilgili yine şartnamelerde çok detaylı bir şey göremiyorum ben. Bazı şartnamelerde iki saat şu basınçta test edilecektir gibi ifadeler kullanılıyor. Burada bence detaylı bir şekilde verilmesi, gerekirse tablo halinde verilmesi, verilemiyorsa standardın ilgili bölümünü çok açık bir şekilde yazmak gerekiyor diye düşünüyorum. Ersin Gökbudak: Günaydın. Boru devrelerinin temizlenmesi ile ilgili olarak, bazı tasarımcı arkadaşlarımızın tanımlarında, temizleme işlemi iki defa, üç defa yapılacak veya benzeri ifadeler geçmekte. Genel olarak bu işlemler, bu konuda uzman gurupların tanımlamaları, uygulama yöntemleri ve hatta supervizörlük hizmetleri altında yapılmakta. Temizleme kimyasallarında da çok hızlı gelişmeler söz konusudur. Dolayısıyla teknik şartnamede yapım yöntemlerinden ziyade, amaçlanan temizlik sonuç kriterleri verilmesinin daha doğru olacağını düşünmekteyim. Ülkemizde de bu işlerin nasıl yapılması gerektiğini, kendi kimyasalları ile tanımlayan çok sayıda kuruluş bulunmaktadır. Bu guruplarında uygulama kimyasalları ve dolayısıyla önerdikleri yöntem gelişmeler paralelinde değişmekte. Ben son zamanlarda uygulamış olduğumuz temizleme yöntemini genel hatları ile gözlemlerim esaslarında bilgilerinize sunmak istiyorum. Temizleme yapılacak boru devresi ile ilgili projeleri bu guruplara iletiyoruz. Hatta bu hatlar üzerinden kendilerine genel bir güzergâh bilgisi de aktarıyoruz. Tüm devredeki su hacmini öncelikli olarak hesaplıyoruz. Gerek borulama hattı ile ilgili özellikler ve gerekse bölümsel su hacimleri esas olarak, filtreleme kapasitesi baz alınarak sistemi bölümlere ayırıyorlar. Sistem kısım 1,kısım 2 vb şekilde her bir bölüm ayrıca temizliğe tabi tutuluyor. Bu bölüntülemelerde kapasitelerine uygun filtre düzenekleri yerleştiriliyor, bazı elemanlar devre dışı kalacak şekilde by-pas hatları oluşturuluyor. Bazı hatlar üzerine geçici filtreler monte ediliyor. Ve her bir kısım boru hatlarında hızlar belirli değerlere ulaşmak şartı ile pompa devreleri oluşturuluyor. Temizliği yapılacak kısım ile ilgili su hacmi esas olmak üzere gerekli miktarda kimyasal devreye dozlanıyor. Tabii kimyasal temizleme işleminden önce, söz konusu hatta belirli hızlarda sadece su dolaştırılarak ön temizlikleri yapılmış olmalı. Kimyasal dozlanmış su hat içerisinde dolaştırılmaya başlıyor. Bir taraftan da belirli aralarla numune alarak su içerisindeki demir iyonları ölçülüyor. İlk ölçümlerde demir miktarı gerçekten hızlı bir artış kaydediyor. Ara ölçümlerde demir miktarının artışı gözlemleniyor. Belli bir yıkama süresi sonunda yapılan ölçümlerde artık demir miktarının artmadığını artık sabit kaldığını görüyorsunuz. Yani siz ne kadar temizlik işlemine devam etseniz dahi demir miktarında artış olmuyor. Artık boru devreniz temizlenmiş hale gelmiş oluyor. Temizlik işlemi tamamlanmış ve devredeki su artık deşarj edilebilir hale gelmiş oluyor. Devre son bir durulama suyu ile durulanarak, kullanım suyu ile doldurulup artık koruyucu kimyasal dozajlanarak kullanıma hazır hale getiriliyor. Tabi bu işlemlerin hemen hepsi bizim tarafımızdan yapılmakta. Temizleme işlemini süpervize eden gurup sadece şu kapasitedeki filtreyi şuraya koy, şuradan su dolumu yapalım, şu kadar kimyasal dozlayın vb. gibi talimatları veren bir de ölçümleri yapan bir gurup olarak işleme eşlik etmekte. Uygulama metodu 48 olarak gerek ısıtma ve gerekse soğutma devrelerinde aynı yöntem uygulanmakta, tabi kimyasal cinsleri ve birim hacım başına kullanılan kimyasallar farklı olmakta. Sadece bir örnekleme anlamında arkadaşlarımın bilgisine sunmak istedim. Erdinç Boz: Sayın başkan… Flushing dediğimiz zaman iş projelendirme aşamasından başlıyor. Flushing yani yıkama, sistemin iç yıkaması, özellikle proje safhasında nerelerin ne şekilde suyun dolaştırılacağı, oradaki yıkama vanalarının ne şekilde yapılacağı, cihazların nasıl bypass edileceği, bu fancoil cihazında olsun işte bir takım kazanlar yahut soğutma grupları gibi hatlar devre devre, kat kat bunların yıkanıp suyun dolaştırılması ve oradan içindeki partiküllerin atılması için ilk başta bir projelendirme aşaması yapılması gerekir. Kolektör içi temizlikler, yani kolektörlerin başına bombeyi kaynattığınız zaman kolektörleri temizleyemezsiniz onun için mutlaka flanşlı bir bağlantı yapmanız lazım en azından tek tarafına. Dolayısıyla da bu İngiliz standartlarındaki yıkama sistemini anlatmaya çalışıyorum size. Artı bir statik flushing dedikleri bir olay var, bir de dinamik flushing dedikleri bir olay var. Testlerle beraber statik olarak sistemi doldurup boşalttığınız zaman kısmen içindeki partiküllerin bir kısmını alıyorsunuz. Bir de dinamik flushing dedikleri bir olay var. Burada da bir pompa ve bir depo bağlayarak buradaki sistemin kendi içinde boruların çaplarına göre belli hızlarda, bunların hızları da standartlarda tespit edilmiş. Bu hızlarda sistem içinde suyun alınıp belli bir yerden kısmen dışarı atılıp, kısmen bir tanka atılmasını şey yapıyor. Ve bunu bölüm bölüm yani bütün sistemi tek seferde değil, bölüm bölüm yıkayarak sistemin içindeki bütün birikintilerin atılması temin ediliyor. Bundan sonra gerekiyorsa kimyasal bir şeye geçiliyor. Bütün kaynak atıklarıydı şuydu buydu gibi her şeyin temizlenmesi temin ediliyor. Dolayısıyla sonuç olarak iki aşamalı bir iş. Bir tanesi projede başlayan bir konu, projede bütün bu, şema üzerinde noktaların tespit edilmesi, ikincisi de devrelerin kurulacak bir sistemle yıkanmasıdır. Türkiye’de bunu bu şekilde yapan firma şu anda yok. Teşekkürler. İrfan Çelimli: Erdinç Bey’in dediklerine katılıyorum, statik, dinamik flushing olarak daha önceki uygulamalarda, İngiliz bir grupla yaptığımız bir çalışmada, CIBSE standardını kullandık. Bence Mustafa Bey’le İSKAV’a bu konuda bir görev yükleyebiliriz. Yani NEBB tercüme çalışmasından sonra, bir tercüme de CIBSE için yapabilirler. Gerçekten tesisat yıkama uygulamalarında, boru hızları, hangi hızlarda m/s’de suyun akması gerektiği gibi. Boru, evet boru yıkaması. Biz bu tercümeyi dernek (MTMD) olarak da yapabiliriz. Onun dışında buharlı sistemlerde de yapılması gereken, buhar sistemi normal su ile yıkamadan (flushingler yapıldıktan) sonra, son kullanımdan önce düşük basınçlı buharla da ön bir flushing yapıldıktan sonra sistem devreye alınıyor. Küçük bir not; kimyasal firmalar, Ersin Bey’in bahsettiği ben bir şartnamede görmüştüm, Henkel falan gibi gruplar bu konuda çalışmalar yapıyor. Diversey gibi kimyasal satan firmalar var. Şöyle bir kötü tecrübeyi de paylaşayım; bir uygulamada cihazların üzerinde, özellikle yoğuşmalı kazanlar çok hassas, yanlış bir uygulama yapılarak yeni yoğuşmalı kazanları deldiklerini de gördüm. Bu konuda özellikle ‘’method statement’’ ın, iş yapım planının başlangıçta yazılması, tasarım aşamasında başlıyor. Yani test-devreye almada nasıl bir method-statement varsa, diğerinde de tablolar nasıl doldurulacak, ne kadar su ve hangi kimyasal ile yıkanacak gibi bir plan yapılmalı. Bence bu konu gerçekten en önemli iştir test/devreye alma öncesi, ve kayıtlara geçmesini istedim. Hüseyin Erdem: Arkadaşlar günaydın. Tesisatın yıkanması, ısıtma-soğutma, kullanma suyu ve diğer boru tesistları cihazların devreye alınması ve sistemlerin komple devreye almadan öncesi yıkaması, boru şebekesi türüne göre gerekli kimyasallar katılarak yıkanacaktır. Her bir yıkama öncesinde tesisatın filtre, pislik tutucuları sökülecek, temizlenecek, devre üzerindeki otomatik kontrol elemanları bypass edilerek, korunacak ve muhafazası sağlanacaktır. Tesisatın denenmesini kabul 49 eden standartlar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Yapı işleri, Mekanik tesisat genel şartnamesi v.s. hepsi yazılmış ve önüne de bizim yapmamız istenmiş. Şimdi bakın yazdığınız aynen böyle; tarif edilen genel olarak bu. Erdinç Bey’in dediği gibi, Erdinç Bey bunları birebir böyle bir kitapçık halinde dökmüş detaylı olarak bunları bizden istiyor. Şimdi böyle bir isteği arkadaşlar ben yapmayalım demiyorum. Kesinlikle diyorum ki bunları yapalım. Tesisatın tasarlanması, uygulaması ne kadar önemliyse ve tesisatında vana seçimi ne kadar önemliyse, hakikaten tesisatın özellikle flushing’i her şeyden daha önemli. Fakat bunun bedelini siz değerlendirirken, birisi 5000 TL verip birisi 75000 TL veriyorsa, bu 75000 TL daha doğru olduğunu birisinin savunması lazım. Örnek, bir binada böyle bir sistem 15 kişiyle en az 15 günden önce yapılmıyor. Bugün adam saatinizi her şey dahil 10 TL/saat den ki, yardımcı elemanla yapamayacak ve başında sorumlu olacak. Yasal olarak işçinin her şeyini göstererek devlete öderseniz, bu elemanı ortalama 10 TL/saat den aşağı mal etme şansınız yok. Bunu çarpın üst üste koyun rakamları görün, ayrıca aylarca da binayı işletin bedeli yok niye? Bir tarafta 10000 TL, bir tarafta 100.000 TL, bir tarafta 30.000 TL. Doğrusu neyse onu yapalım ve bizleri bu doğrularda savunun. Teşekkür ederim. Mustafa Bilge: Evet bu bölümü kapatıyoruz. Belki zamanımız olursa tekrar konuşacağız, çünkü diğer konulara zaman kalmayacak. İkinci bölüm test-ayar ve balanslama. Ülkemizdeki uygulamalar kimin tarafından yapılmalı, sorumluluk kime ait olmalı. Bu işleri yapabimek için NEBB gibi organizasyonlara üye olma şartı aranmalı mı? Ülkemizdeki uygulamaları aşağı yukarı biliyoruz. Yani şartnamelerde kısa tanımlar ya da biraz daha geniş genel bir tanımla. Bu iş genellikle mekanik müteahhidin sorumluluğunda yapılması iteniyor. Ama bu konuda özellikle İSKAV çatısı altında bu çok tartışıldı. İSKAV bu soruna on senedir değiniyor. Hem ilaç fabrikaları, hem endüstriyel tesisler, hem de bu ticari binalarda bazı sorunlar, müteahhit ile mal sahibi arasında ki sorunlar İSKAV’a yansıyor. İSKAV da hakemlik yapıyor. Hakemlik yapabilmesi için de orada ölçümler yapması gerekiyor. Çünkü sahaya gittiği zaman yapılmış herhangi bir ölçüm, bir method/statement devreye almayla ilgili ya da as built projeleri bile bulamıyor İSKAV yetkilileri. Bu nedenle yurt dışı referans alınabilecek test ayar ve dengeleme konusunda çalışmalar yapan ülke ve kuruluşların incelenmesi kararı alındı. Araştırmalar sonucunda bu işi yapan ASHRAE’nin çalışmaları var. Test/ayar balancing müteahhitler (TAB Contractor) derneği diye bir kuruluş var. Bir de NEBB dediğimiz National Environmental Balancing Büro diye tanımlanıyor. Bu kuruluşun içinden hem yayın hem de sertifikalandırma anlamında NEBB’i yeterli gördük. Bunun sonucunda görüşmeler oldu. Telefonla veya mektupla görüşmeler sonucunda NEBB’in bu kitabını çevirme hakkını aldık ve çevirdik. Çeviriye katkıda bulunan Zeki Bey’e, Hasan hocaya buradan yine teşekkür ediyorum. Kitap önümüzde. Bu kitabı uzun uzun anlatmayacağım, daha evvel İSKAV’ın bir sunumunda zaten tartışıldı, anlatıldı, uzun bir sunum yapıldı. Ben sadece bilgi vermek istedim. Tabi orada sorumluluklar çok önemli. NEBB’in önemli bölümünde müteahhidin sorumluluğu, tasarımcının sorumluluğu yine test/ayar/balanslama işini yapan kuruluşun sorumlulukları net bir şekilde tanımlanmış. Müteahhidin yapacağı işleri tanımlaması açısından çok önemli görevi yerine getiriyor. En önemlisi de check list. Test/devreye almadan önce beyefendinin dediği gibi check list olayı projede olduğu gibi mutlaka bir klima santrali, bir soğutma grubu için check listler oluşturulması lazım. Bu check listleri, bazen yatırımcı da hazırlayabiliyor, örneğin bir otel yapıyorsunuz. Hilton gibi. Hilton’un kendi check listi var. Eğer böyle bir genel bir şey yoksa tasarımcının hazırlaması lazım diye düşünüyorum check listi. Dolayısıyla üç tane disiplin var NEBB’i incelediğinizde. Bir, tasarımcı bu işe çok özel bir çalışma ve emek sarfediyor, adam saat harcıyor. İkincisi, müteahhidin TAD müteahhitine karşı, yani test ayar dengeleme yüklenicisine alt yapı oluşturmak ona destek olma anlamında müteahhitin sorumlulukları var. Son olarakda tabi TAD işini yapan müteahhidin de sorumlulukları var. Bu yapı böyle. Ama Türkiye’de nasıl olması lazım ideal yapıya eninde 50 sonunda biz de geçeceğiz, on yıl, yirmi yıl sonra geçeceğiz ama bugün bu koşullar hazır mı Türkiye için bunu tartışmak lazım. Bir de bazen mekanik müteahhidin dışında da gelişebilir TAD işleri. Çünkü TAD’dan sonra ki aşama commisioning aşaması. Commisioning aşamasına kabul diyelim tam Türkçe karşılığı olmuyor ama. Daha çok mal sahibi tarafından yaptırılan, proje yönetim denetim firmalarına yaptırılan bir olay commisioning çalışmaları. TAD, commisioning çalışmalarına bir altyapı oluşturuyor. Bu yüzden, bazen mal sahibi doğrudan TAD ve Commisioning işini kendisi yaptırtabiliyor. Evet, bu kısa özetten sonra ne yapabiliriz, ülkemizde nasıl yerine oturur bu iş? Şu andaki uygulamayı uzun uzun anlatmayacağım, herkes biliyor. Gelecek için neler yapabiliriz? Bir de yurtdışı uygulamaları var Mürşit Bey’in işinde olduğu gibi TAD çalışmalarının yapılması isteniyor. Artık Türk müteahhitleri yurtdışında iş yaptığı zaman şartnamelerinde NEBB gibi sertifikalı yüklenici tarafından test ayar dengeleme işleri yapılacaktır deniliyor. Bu da İSKAV’ın doğru bir yolda gittiğini gösteriyor bana göre, ilerideki sorunları aşmak anlamında. Bu kısa girişten sonra görüş ve önerilerinizi alacağım. Pardon, bir de bir uygulamamız var, Cihan Bey bana bakıyor. İSKAV’ın yaptığı somut bir uygulama, isterseniz onu da anlatıp sonra sorulara geçelim. Mustafa( Arslancan) Bey de bilgi verebilir. Bu çalışmayı İSKAV bir somut projede hayata geçirelim gerçekleştirelim dedi. Mustafa Bey’in yüklenicisi olduğu bir projede TAD işleri için İSKAV’a başvurdu şu an bu iş ile ilgili İSKAV da partnerlerle çalışıyor. Cihan Bey gibi ya da Yıldız Üniversitesi veya Teknik Üniversitedeki gruplarla. Ha bu gruplar yeterli mi yetersiz mi o da ayrı bir konu ama şu anda iyi gidiyor gibi görünüyor. İki tane de profesyonel makine mühendisi alındı. Yani Cihan Bey, İSKAV adına Mustafa Bey’in yaptığı bir işi, TAD’ı NEBB standartlarına uygun olarak yapıyor. İsterseniz Mustafa Bey’e ve Cihan Bey’e bu konu hakkında, ama kısa ikişer dakika, söz verelim. Mustafa Aslancan: Şimdi NEBB konusunda bir şey söylemek istiyorum. Aynı zamanda vakıf yönetim kurulu üyesiyim. NEBB konusundaki çalışmalarımızı Mustafa Bey anlattı. Çünkü kendisi yakından ilgilenmişti. Biz bu konuyu işlerken, Vakıfta, çalışırken, NEBB ile dediğimiz gibi görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler neticesinde iki tane elemanımızı Amerika’ya bu konuda eğitim almak üzere göndermek üzere hazırlık yapıyoruz şu anda. Programa göre Ocak ayı içinde muhtemelen gidecekler. YTÜ, İTÜ, Yeditepe Üniversitesi gibi üniversitelerin döner sermayelerinden de bu konuda yardım alıyoruz. Bu konuya başlarken bizim, örnek teşkil etmesi açısından şu anda yeni bitirebildiğimiz, bitirmek üzere olduğumuz Tefken binası var. Tefken binasına bu konuya gönüllü olarak TAD yapılmasını arzu ettik. Başladık, gayet de güzel gidiyor. Bizim amacımız, bağımsız bir kuruluş olan ISKAV Vakfı tarafından bunun tarafsız olarak, NEBB’in temsilcisi olan bir Vakıf olarak yapılması. Bunun da ileriki dönemlerde eğer uygun görülürse, proje yönetim firmaları ve projeciler tarafından şartnamelere konulması. Bununla ilgili teknik çalışmalar yapılıyor, fiyatlandırma konusunda artı nasıl yapılacağı konusunda yapılıyor, bunu bilahare sizlere ileteceğim. Benim söyleyeceklerim bunlardır. Cihan Akbulut: Hazır Mustafa Bey topu atmışken, bari iki konuda reklam yapalım birini yapmış olduk. Şimdi efendim aslında biz bir mekanik taahhüt firmasıyız. Optima Mühendislik olarak fakat beş yıldır binaların teknik işletmesini de yapıyoruz. Bunların içinde yaklaşık ikiyüzellibin, üçyüzbin metrekareler mertebesinde binalar var. Şimdi bu sürecin içinde gördüğümüz şu oldu; işletmeye başladıktan sonra tabi taahhüt sonrası biz işin ikinci safhasını görmeye başladık ki hepimiz işimizi bitirdiğimiz zaman bir an evvel kaçmaya bakıyoruz taahhüt tarafında ve çoğu kez balanslama işlerinin ancak olabildiği kadarının yapılıp gidildiği veya belli bir süre geçtikten sonra o binada yapılan tadilatlar neticesinde de öngörülen projeden çok farklı görüntülerin ortaya çıkmasından dolayı binada ciddi konfor veya enerji verimi sorunlarının ortaya çıktığını gördük. Biz yavaş yavaş hani balanslama değil de retrobalancing gibi işte arkadan tekrar bu olayların ele alınıp 51 düzenlenmesi şeklinde işe başladık. Böyle bir süreç için de bizim Ekoser teknik işletme ve bakım yapan firmamız bu konuya girmiş oldu. Biz burada böyle ilerlemeye başladık, bir de artık İSKAV’ın da böyle bir sürece girmesinden sonra bir yerde olay birleşmiş oldu. Buradan şeye geçeyim yani, Mustafa Bey’in yaptığı binada ne yapıyoruz? Orada ilk önce zaten İSKAV’da bu test balancing, biraz hani test and commissioning gibi daha somut daha pratik, daha uygulanabilir bir şekilde sadece su ve hava hatlarının dengelenmesi anlamında daha dar fakat daha fonksiyonel bir anlamda bir şekil kazandırdık ve orada ilerliyoruz. Şu anda aşağı yukarı yirmi bin metrekare bir binadır kabaca. Ayrıca aşağı yukarı yirmi bin metrekare büyüklüğünde bir yeşil bina türünde yani çevresel özellikleri olan bir binada şart olan işin bitimindeki hatların dengelenmiş olması şartını da biz İSKAV adına Ekoser olarak yapıyoruz. Yaptığımız, bütün su ve hava hatlarının projede öngörülen değerlerde olmasını teminen hem de oradaki klima santralinin ve egzost fanlarının ayrıca birbirlerinin öngörülen değerlerde olmasını teminen kontrolü ve damperler vasıtasıyla ve balans vanaları vasıtasıyla dengelenmesinin temin edilmesi. Metin Erdem: Şöyle bir ihtiyacı hissettim bugüne kadarki tecrübelerimle. İşin sonu yaklaştığı zaman, işin teslimi olsun bu aşamada genelde yatırımcı da olabiliyor, işletme tarafı da olabiliyor, mütteahhite karşı bir güvensizlik ortamı oluştuğundan, bu test ayar ve dengeleme işleminin mutlaka bağımsız bir kurum tarafından öncelikle yapılması, yapılamıyorsa en azından gözetim yapılması isteniyor. Bu konuda biz bayağı bir servis verdik. Ama işletmeci veya da yatırımcılar bu işi bizzat yapmamızı istiyorlar ki, böyle bir kuruluş, Türkiye’de şu anda birkaç tane var. Çok da yeterli değil. O yüzden Mustafa Bey’in İSKAV ile böyle bir görev üstlenmesi bence çok olumlu bir şey. Bunu NEBB gibi uluslar arası bir otorite, bir kurumdan yetkilendirilerek yapması çok daha iyi tabi. Çünkü NEBB bu konuda bayağı bir otorite ve bilgi sahibi. Bu konudaki çalışmalar bence olumlu. Piyasada buna yönelik bir talep de çok hızlı bir şekilde gelişiyor, diye düşünüyorum. Mürşit Çelikkol: Günaydın. Biraz önce Mustafa’nın söylediği gibi, Libya’da devam etmekte olan bir projemizde, Test&Devreye Alma ve Balanslama işleri için tamamen tarafsız, Ürdün esaslı bir firma ile ilk defa çalışmaya başladık. Bir gözlemimi aktarmak istiyorum; konunun önemine istinaden. İşveren tarafında İngiliz bir firma var, işverenin kendi teknik elemanları var ve bu kişilerle bizim, işin süresi boyunca yaşadığımız doğal, normal sıkıntıların yanında tüm o kurumlar, kişiler anlaştığımız NEBB sertifikalı firmanın hiçbir dediğine itiraz etmiyor, her dediklerini tamamen doğru kabul ediyorlar. Söylediklerini, önerilerini biz de teknik olarak yorumladığımızda; doğru ve tarafsız olarak, tamamen teknik parametreler çerçevesinde değerlendirme yaptıklarını görüyoruz . Yani işin maddi çıkar/ taraf tutma vs gibi hususları kesinlikle yok. Bu kişiler sonuçta hakediş yapıyorlar ve hakedişlerini firmamız ödüyor. Ama bu durum kesinlikle bu sürecin içerisinde hiçbir şekilde bir parametre oluşturmuyor. Gerekiyorsa bizim aleyhimize olacak yorumları da rahatca ama tamamen teknik verilere bağlı olarak yapıyorlar. Bu çok önemli, hepimizin zaman zaman çektiği sıkıntılar bunlar. Umarım İSKAV’ın oluşturduğu kurumlar, yapılarla birlikte Test Devreye Alma Ve Balanslama aktivitesi doğru bir sürece girecek ama sürecin içerisinde hepimizin, burada olan tüm kurumların, kuruluşların, bu güveni sağlamaya ve bu güveni sürecin içerisine sokmaya çok ciddi bir şekilde gayret göstermeleri gerekir, gösterecektir zaten derdimizi çözmesi anlamında. Hakikaten, Alt Yüklenici olarak bizim doğru söylediğimiz şeylere bile laf atan, itiraz eden İşveren Teknik Kadrosunun ve Danışmanların; sözkonusu Ürdünlü Firma elemanlarının sözlerine en ufak bir şekilde itiraz etmemeleri, İngilizler de dahil olmak üzere, çok enteresan geldi onu paylaşmak istedim. 52 Ersin Gökbudak: Bu vakfın yani ISKAV’ın, bu girişimi tabii çok çok güzel, mutlaka yararı da olacaktır. Ancak bu aşamada tasarımcı arkadaşlardan, bu bölüm ile ilgili şartnameyi yazarken, bu işi yapacak gurubun NEBB veya AABC veya benzer bağımsız başka bir gruba üye olması gerekliliğini istemek çok gerçekçi olmayacaktır. Şu anda böyle bir talep, tüm tarafları gerçekten sıkıntıya düşürür diye düşünüyorum. Yani bu aşamada müteahhitlerden, alt yüklenicilerden böyle bir uygulama talep edemeyiz. Ancak dediğim gibi belki şartnamelerde biraz daha tanım verici, belki yapım metotlarının NEBB veya benzer bağımsız gurupların paralelinde hazırlanması gerektiğini ve bu yöntemlerin, kontrol grubunca onaylanması sonrası uygulanabileceğini vb. ifadeler ile konunun önemini vurgulamak doğru olur diyorum. Yani NEBB veya AABC onun üyesi olan şu anda Türkiye’de bir tek İSKAV var. O da henüz emekleme döneminde, o anlamda bu vurguyu da yapmak ve üzerinde düşünmekte fayda görüyorum. Serdar Uzgur: Şimdi, başlangıçta söylediğim gibi prensip itibariyle commissioning projenin başında yapılması gereken bir işlemdir. Ama commissioning işlemi test ve balancing’in önkoşuludur. Yani anlamı şu; bir sistemi müteahhit yapar, tasarımcı tasarlar, biri devreye alır ve dört parti olarak bunun müteahhitin yaptığının tasarımcının yapıtığıyla uygun olduğunu teyit eder. Bu konuda dünyada iki tane organizasyon var, yapılış şekli var. Bir tanesi proje yönetim firmaları tarafından commissioning planları hazırlanır. Dolayısıyla commisioning planlarda da, test ve balancing için nerelerde drain yapacağınız, nerelerde hava alacağınız, bunlar hep projeler üzerine işaretlenir ve daha projenin başında tasarım aşamasında şeylere yerleştirilir. O süre zarfında da, siz nasıl yapacaksınız, mekanik yolla mı temizleyeceksiniz boruları veya kanalları başka bir metotla mı yapacaksınız, bunlar işin daha en başlangıç safhasında, tasarımcıyla paralel olarak ayrı bir yönetim tarafından yapılır. Amerikalılarda başka bir format daha vardır, profesyonel mühendis denen bir uygulama yapılır. PE stasüsünde bir insan atanır. Bu insan projenin başında, bunların sorumluluğunu üstlenir ama tasarımcının commisioning plan yaptığını ben şimdiye kadar hiç duymadım. Böyle bir talebi tasarımcıdan beklemek de sadece ve sadece tasarımcının statüsünün değişikliğine sebep olur Mustafa Bilge: Hayır öyle bir şeyi kimse söylemez. Serdar Uzgur: Ama şartnamede bunu yazın dediğiniz zaman, commisioning plan bambaşka bir boyuttur. Mustafa Bilge: Bakın şurada NEBB’in yorumunu görüyorsunuz. Bu tasarımcının sorumluluğunda görüyorsunuz. Alttaki madde “dengelemek için gereken sistem bileşenlerini örneğin ana kanal branşman ve son ayar damperlerini, debi ölçüm istasyonlarını basınç ve sıcaklık test dağılımını, diğer dengeleme aygıtlarını mekanik proje üzerinde açıkça belirler” diyor. Projeci bunu projede gösterecek ama şimdi benim söylediğimle arada örtüşmeyen noktayı söyleyelim: TAD müteahhidi ana müteahhitle görüşerek TAD planı yapıyor, iş planını yapıyor. O işi işin başında yapıyor. Bu işi TAD yüklenicisinin kontrolüne gidiyor, müteahhit ona yardımcı oluyor, ikisi birlikte yapıyor çünkü mekanik müteahhit aynı zamanda genelin programına da hakim. Birlikte yapılıyor, TAD yüklenicisinin kontrolünde ve müteahhitin desteğiyle yapılan bir iş programıdır, çok önemli bir program, yani bunu müteahhit veya tasarımcı yapamaz. Tasarımcı sadece bu yöntemlere göre yapılacaktır diye yazabilir. Ama tasarımcının ciddi anlamda sorumlulukları da var kitapta göreceksiniz ben onun çok detayına girmeyeceğim. 53 Serdar Uzgur: şimdi iki tanesini yazıyor olması orada bir şey ifade etmiyor. Ama en başında söylediğim çok net bir şey var. Normalde bu organizasyonu kurarken işveren, veyahut da uluslararası bir finans kaynaklı bu iş yapıldığı zaman, istenen proje yönetim firması artı projenin sorumluluğunu taşıyan organizasyon yapısıdır. Bu iki şey olmazsa olmaz kuraldır. Tasarımcı bunun mekanik müteahidi veya elektrik mütehaidi bunun tasarımcılarıyla birlikte birer ortaklarıdır, kollarıdır, aynı konuyu uluslararası müteahidlik şartnamelerine de bakarsanız bunları içinde görürsünüz. Ama esas itibariyle şunu söylemeye çalışıyorum, bu mekanikçinin teknik şartnamede yazmasıyla olan bir şey değildir. Organizasyon şemasını mekanikçinin teknik şartnamesine göre kurmuyor ki işveren Mustafa Bilge: Hocam ben anlatamıyorum galiba Serdar Uzgur: Ben anlayamıyorum, siz anlatıyorsunuz da. Aynı dili konuşamıyoruz muhtemelen. Mustafa Bilge: TAD çalışmaları hangi standarda göre yapılacak, sorumluluklar nasıl olacaktır? Nasıl yapılacak hangi check listler kullanılacaktır? diye NEBB’i referans gösterebilirsiniz. İş programı hazırlanması saha kontrolü TAD yüklenicisi ile mekanik müteahhitin birlikte yapacağı bir çalışma. Ersin Gökbudak: Serdar Bey şunu mu demek istiyorsunuz: Teknik şartnamede, test, balanslama, devreye alma gibi çalışmalarla ilgili hiçbir bilgi, başlık olmamalı. Bu teknik şartnamenin konusu değil, bunu mu ifade etmek istiyorsunuz? Serdar Uzgur: Normalde bu organizasyon yapısının kuruluşuyla ilgili, kiminle ne şekilde yapılacağı işveren ve proje yönetim firması tarafından tarif edilir. Bunla ilgili olan detaylar konusunda tasarımcının nereye drenaj bırakılması - çünkü tasarımcı projenin borulama ve kanal işlerini bilir ve hangi nokta low pointtir hangi nokta high pointtir onları tasarımcı gayet net bilir. Ama bunların yerlerine birer vana koymak veya istenilen birinci ekipmanı koymak, bunun sorumluluğunu tasarımcının sorumluluğu haline getirmez. Tasarlarken siz hangi metotla kanal tasarımını yapıyorsanız, bunun içerisinde ille de sabit sürtünmeyi kullanmak zorunda değilsiniz, bazı damperlerin hiç ihtiyacı da olmayabilir Mustafa Bilge: Güveniyorsanız koymazsınız. Serdar Uzgur: Bu tasarımın bir parçasıdır ama şimdi bir debi kontrol cihazı, debiyi okuyacaksanız, su debisini okuyacaksanız, commissioning için vana koyacaksanız, ayar damperi koyacaksanız bunu proje… Yada test pointlerini bile projedir. Ben burada güvenemiyorum ölçüm istiyorum dediğiniz zaman oraya test pointleri işaretleyeceksiniz. Peki ben başka bir örnekten bahsedeyim. Ersin Gökbudak: Bir şey sorayım da ondan sonra Serdar Bey… ben bakın şunu soruyorum. Bu işin detayı ile ilgili gelişmeleri bir tarafa bırakıyorum. Sorum gayet basit. Bu bahsedilen işler NEBB üyesi veya üye olmayan birisi yapacaktır. Ben ihaleye giriyorum. Hazırlayacağım teklif, ihale dokümanlarında belirtilen esaslarda olacak, dolayısıyla bu işte de üzerinde tartıştığımız bir iş var. Birileri bu işi mutlaka yapmalı ve bunun da bir yapım yöntemi, bir takım tanım ve koşulları var. Yaptığım işin devamı niteliğinde olan bir parçası ile ilgili bir takım bilgilerin verilmesi gerekir. Bu bilgiler nerede verilecektir? Bu işler benim dışımda yapılacak ise, benimle önemli bir kesişimi var. Kim yapacak? Benden ne beklenecek? Eğer NEBB veya AABC gibi bir kuruluşa üye bir kuruluş tarafından yapılaması talep ediliyorsa bile, bu gurup benim sorumluluğumda mı çalışarak bu işleri yapacak? Tüm bu soruların yanıtlarının verileceği yer teknik şartnamedir diye düşünüyorum. 54 Serdar Uzgur: Benim bildiğim kadarıyla teknik şartnamede ve organizasyon şeması içindeki görev tarifindedir bu. Yani bu görevin kime verildiğini tartışıyoruz şu anda biz. Yani siz diyorsunuz ki tasarımcı bunu yapmalıdır diyorsunuz, yazmalıdır. Bunu yazabilecek tasarımcının oturup commisioning planını yapması lazım yoksa sadece yazmakla bitmiyor ki bu iş. Teşekkür ederim. Mustafa Bilge: Karşılıklı diyaloğa dönüşüyor ama eğer biz NEBB’i doğru okursak; sorumlulukları tasarımcının ve yüklenicinin sorumluluğu net olarak yazılmış. Müteahhitin ciddi sorumluluğu var, TAD işini yapan yüklenicinin de sorumluluğu var. Commissioning’i yapan illa proje yönetim firması değil. NEBB Commissioning Team diye ayrı takım istiyor, hiç proje yönetimiyle alakası yok. Commissioning Team tasarım doğruluğundan sadece mekanik değil ince işler, elektrik, kablo işlerini kapsayan ciddi bir takım ama biz commissioning işini Türkiyede şu anda kaldıramayız. Daha TAD’ı oturtamadık, commissioning için bir alt yapı oluştururuz sadece o. Commissioning team tabi mal sahibinin adamı, müteahhitle hiç alakası yok. Hüseyin Erdem: Çünkü sadece danışmanlık yapmak, sadece tasarımcılık yapmak, sadece müteahhitlik yapmak herkes kendi tarafını, yapmalı ve doğrusuda bu ve bunlar açık açık yazılmalı ve her disiplin ne iş yapacağını bilmelidir. Mehmet Oskay: Yapmakta olduğumuz somut uygulamayı anlatacağım ben şimdi. Bu bahsetmiş olduğum Moskovadaki işimizdeki yatırımcı bizim mekanik projelerimizi kontrol ederken şöyle bir ifade kullandı. Bunların commissioning yapılabilirliği konusunda sen kimden icazet aldın dedi. Yok kimseden icazet almadık. Şimdi o zaman dedi bak, bizim böyle bir işin sonunda kullandığımız devreye handover esnasında bizim adımıza bunu üstlenen bir firma var, seninle onu tanıştıracağım. O adamlara sen projeyi vereceksin, onlar senin projende olmazsa olmazları işaretleyecekler dedi. Bunun içinde damperler, ölçüm noktalarını gözden geçirdiler, flushing noktalarını gözden geçiriyorlar şu anda. Burada tabi aklanan ve söz alınması gereken asıl organizasyon proje yönetim firmaları çünkü proje yönetim firmasının görevini nerde başlayıp nerde bittiğine iyi bakmak lazım. Proje yönetiminin başlangıcı işverenle boş bir tarla. İşveren diyor ki ben bu boş tarlada bir bina hayal ediyorum diye başlıyor. Proje yönetim firması oradan sazı eline alıyor diyor ki ben şöyle bir tasarım organizasyonuna gideceğim, böyle bir satın alma organizasyonunu ve ihale sürecini tamamlayacağım, devir edeceğim sana da bu işi çalışır vaziyette teslim edeceğim. Burada Türkiye’de henüz bu anlamda tarafların hiçbirini üzmeden ve toplam mutluluğu başarabilen bir proje yönetim firması henüz ben görmedim. Çünkü ister istemez proje yönetim firması işin birinci gününde anlaşma yapmış olduğu yatırımcının tarafı oluyor. Oysa bu yanlıştır. Yeri geldiğinde müteahhitin de tarafı olacak, tasarımcının da yeri geldiğinde tarafı olacak. Şimdi test and commisioning detayları bir sürü doküman var. Deminden beri bakıyorum ekranda. Kaç ayrı test and commisioning şartnamesi okumuşum diye. 12 tane saydım ben şu anda. Bunların hepsi yoruma açık, ayrı teknik komitelerin çözeceği konular ama proje yönetim firmalarının sorumluluğu almadığı, çatısını oluşturmadığı bir süreçte bu odadaki tasarımcılar ve müteahhitler, yahu ben dünyanın hiçbir yerinde tasarımcının test and commisioning yazdığını görmedim çünkü bunların hepsi hazır standart matbu evraklar. O ülkenin kurallarına, o ülkenin derneklerine. Tabi ki İngiliz başka şey diyecek, Amerikalı NEBB diyecek çünkü kendi mühendisliklerini dünyaya pazarlamaya çalışıyorlar. Yani o alt yapıyı önce ülkelerine kuruyorlar, standardı oluşturuyorlar insanları eğitiyorlar sonrada onulmaz paralarla dünyaya gönderip iş yaptırtıyorlar. Şimdi biz bu yönde bir çalışma yapacaksak bu masada çok eksik adam var şu anda. İSKAV’ın mevcudiyeti burada çok güzel, Optima’nın buradaki mevcudiyeti çok güzel ama bunlar daha çok emekleme aşamasında. Asıl önemlisi burada proje yönetim firmalarına çok önemli görevler düşüyor. Onların tarifleri doğru 55 yapması lazım. Yatırımcıyı doğru bilgilendirmesi lazım. Bak sen bu işe para harcayacaksın, ister bunu müteahhitin kesesinden harcattır ister kendi kesenden ister tasarımcının kesesinden. Bu parayı nasıl harcatmasını öğretmesi gerekiyor. Bu olmadığı takdirde Serdar abinin bahsetmiş olduğu sorunların detayı hani çok önemli değilmiş gibi geliyor bana. Buradaki standartlar için çok önemli bir çalışma çok teşekkür ederim. Ben bir tasarımcı tarafından geri dönecek olursam hangi dokümanı kullanacağımı çok merak ediyorum, dünyanın hiçbir yerinde tasarımcı kendi dokümanını yazmıyor. En küçük departmanı dahi oturup test and commisioning manuali yazmıyor. O ülkenin ayrı bir organizasyonu oluyor ve bu işe kafayı patlatıyor ve insanlık bu komitelerde konuşuluyor, eleştiriliyor, yorumlanıyor. Teşekkür ederim. Kolay gelsin.. Mustafa Bilge: Mehmet Bey gayet net anlaşıldı. Bu oturumla ilgili kimseye söz vermiyorum. Evet işletmeye alma ve işletme konusuna beş dakika ayıralım, konuşmuş olalım üzerinde. Bu da şartnamelerle tanımlanan bir şey, işletmeye alınma nasıl yapılması lazım, işletmenin kapsamı ve içeriği nasıl olması lazım, işletmeyle ilgili eğitim verilecek mi gibi konular artık çok ön plana çıkıyor. Bu çalışma TAD’ dan sonra yapılan ikinci aşama. İşletmeye alma ve işletme kitapçığı nasıl olması lazım. Bunu şartnamede böylemi yazalım, açalım mı, kaynak referans gösterelim mi, bu konuda biraz tartışalım isterseniz. Metin bey buyurun. Metin Erdem: Her ne kadar son yıllarda proje yönetim işlerine soyunsak da bizim görüşümüz gerek TAD olsun gerek commissioning işletmeye alma olsun bu tesisatın en önemli aşaması olarak görülür, nasıl birim fiyat tarifleri yapılıyorsa bu işleminde mutlaka bir taraftan yazılması lazım. Bizim görüşümüz bunu tasarımın bir parçası olarak ihale dokümanına ya da şartnameye yazılması. Çok detaylı yazılmasına gerek yok. Bir önceki konuşmamda olduğu gibi, yani şu standartlarına şu prosedürlerine göre yazılması ya da sizin katkıda bulunduğunuz şu tercümeye göre yapılması yada TTMD nin şantiye kitabında verilen prosedürlere göre yapılması bile bence büyük katkı. Bu işlem bence bir maliyeti olan bir işlem hatta. Bir yanda, bu mekanik tesisata, %2 ile %5’i arasında bir maliyet getiriyor. Bunun mutlaka piyasada gerek yatırımcı gerek müteahhit tarafından önemli bir aşama olduğu ve maliyeti olduğu ihale aşamasında bunun bir maliyetinin değerlendirilmesi ve bunun içinde mutlaka tasarımı yapan ki burada proje müellifleri oluyor genelde bunu mutlaka dokümanlarına yani teknik şartnameye mutlaka bunu yazması. Yani bir satır bile olsa yazması ve bunun ihaledeki değerlendirmede esas alınması çok önemlidir. Ve aynı şekilde commisioning benzer şekilde düşündük bunun yapılması hangi dokümanlar verilmesi gerek çünkü bunlar hep maliyet getiren işler, bizim getirmiş olduğumuz projelerde bunlar hep açıkta kalıyor, müteahhitler bunu kendilerine ek bir maliyet gibi düşünerek yapmak istemiyorlar. Zaman kaybı olarak düşünüyorlar, maliyet olarak düşünüyorlar ama bunu siz şartnamenize ihale dokümanlarınıza yazmazsanız, proje müellifi bunu yazmazsa, bu ortada kalıyor ve işverenle yatırımcı arasında işverenle işletmeci arasında büyük sıkıntılar oluyor. Önerimiz bunun mutlaka dokümanlara ihale dokümanlarına ki bunu hazırlayan proje müellifidir. Bunu proje yönetim firmaları mutlaka takip etmelidir, biz firmamız olarak bunları takip ediyoruz bunu yazmak ve dokümana eklemektir. Serdar Uzgur: Ama proje eğitimi yapılan bütün projelerde bunlar proje yönetim firmasının sorumluluğundadır, tasarımcının sorumluluğunda olamaz çünkü organizasyon şemasında, ha mesela Erdinç bey danışmanlık yapıyor, mal sahibi organizasyon şemasında Erdinç beye commissioning ve profosyonel muhendislik dahi bu rolü verebilir ama işveren verir ve o organizasyon içinde de projenin en başında o zatı muhterem seçilmiştir. Tasarımcıyı sonradan 56 seçmişsin, sen diyorsun ki yahu commissioning falan yaz proje yönetimini buna göre kontrol etsin seni. Böyle komik şey olur mu yahu? Mustafa Bilge: Serdar bey şimdi burada tasarımcı ve proje yönetim firması arasında bir sorun var ama şimdi işin bedeli Metin Bey’in söylediği gibi %3’ü, %4’ü, proje maliyetinin 2 katı bu TAD dediğimiz çalışmanın bütçesi. Bizden böyle bir limit isteniyor ama tanım yok. Düşünebiliyor musunuz biz kar marjları %5-6’lara düşmüş bir yerde ve durumda %3-4’lük bir ek maliyet geliyor ve biz bunun ne olduğunu bilmiyoruz. Belki farklı bir kontrol Hüseyin beye bunu yaptırtıyor. Yapılıyor yani bedelsiz yapılıyor derdimiz bu. Yani bu tanımı doğru yapalım, proje yönetim firması bana göre tanımı ilk yapacak düğmeye basacak olan tasarımcıdır. Proje yönetimi bunun müteahhit tarafından yapılıp yapılmadığının kontrolünü yapar. İsterseniz bunu ayrı bir çalışma yapalım yani bu kitapçığı biraz daha okuyalım değerlendirelim ayrı bir çalışma yapalım, ben tekrar Erdinç abi size söz vereceğim ama konuyu biraz işletme yönüne kaydıralım. Buyurun. Erdinç Boz: Ben çok kısa olarak izin verirsen fikrimi söylemek istiyorum. Aslında tesisat tasarımcısı şartnamesinde sadece bir cümleyle de geçebilir bunu. Bu sözleşmenin daha önce gördüğümüz İngiliz, Amerikan sözleşmelerinde hep şöyledir. Test ve commissioning işleri üçüncü şahıslara, üçüncü kişilere yatırtılacaktır ve bunun prosedürü bilahare hazırlanacaktır. Bunun bedeli bile aslında mekanik tesisatçının kapsamında değildir. O sonradan üçüncü şahıslarla yapılacak olan anlaşma şeyindedir. Dolayısıyla da bunu oturup tasarımcının böyle bir şeyi yazması söz konusu bile değildir yalnız böyle bir işin yapılacağını bir cümleyle belirtebilir. Benim söyleyeceklerim bu kadar teşekkür ederim. Buyurun İsmet Bey. İsmet Mura: Şimdi biz bütün toplantıların başında demiştik ki, bu aramızda olan sorunları gidermek için nasıl yapacağız kim yapacak. Bunların cevaplarını aramaya çalışmıştık. Şimdi bu konuda Erdinç Beyin bir cümleyle özetlediği bizimde katıldığımız bir şey var. İlla biz test, balans, ayar yapalım, bizim bünyemizde olsun, müteahhitlerin bünyesinde olsun gibi derdimiz yok. Sadece belirlensin, önceden belirlensin. Kimin yapacağı, sorumlunun kim olacağı, mekanik müteahhitlerin sorumluluğu nerde başlıyor nerde bitiyor, çok açık bir şekilde görmek istediğimiz için, bunu arkadaşlarım gündeme getirdi onu tartışıyoruz. Erdinç Beyin dediği gibi tek cümleyle yazılırsa ve bu da üçüncü şahıslar tarafından yapılırsa buna karşı çıkan kimse olmaz diye düşünüyorum. Mustafa Bey karşı çıkıyormuş. Sebebi eğer mekanik müteahhit o test ayar dengeleme işine katkı koymazsa hiçbir şey yapamaz, yani mekanik müteahhitin ciddi sorumlulukları var. 200 metre içerisinde adam kaybolur yani evet ayrı bir firma yapabilir ama mekanik müteahhidin sorumluluğunu tanımlayıp oraya bir bedel yazması lazım. NEBB’de yazıyor. Sevgili Mustafa bende senin bu fikrine karşı çıkıyorum. Şimdi sorumluluktan bahsediyoruz, tabi ki mekanik müteahhit işin içinde olmadan bu işin çözülmesi mümkün değil onu biliyoruz ama bunu üçüncü firmamı yapacak, mekanik müteahhit mi yapacak, proje yönetim firması mı yapacak, bunun baştan belirlenmesi gerekir diye düşünüyorum. İrfan Çelimli: Özellikle bu tartışma amacına ulaşıyor ama, buradaki problem proje yönetim ile tasarımcı arasındaki koordinasyon ve tasarımcıdan gelen keşif özeti, eğer proje yönetim grubu tarafından aynen yayınlıyorsa sorun burada! Yoksa proje yönetim grubu, keşif özetinde ne istendiğini, başkanımızın da söylediği gibi açıkça belirtmeli ve ihale şartnamesini de tamamlayıcı bir şekilde yer almalıdır. Ayrıca işletme konusunda bazı keşif özetlerinde ve şartnamelerinde görüyoruz. 3 ay yaz, 3 ay kış işletmesi yapılması gibi. Bu gibi işlem ve istekler bence çok yerinde! 57 Bu gibi geçici çalıştırma bedellerinin konulması, yani bu yöndeki uygulamalara devam edilmeli diye düşünüyorum. İşletme kitapçığı bana göre çok önemli bir çalışma. Müteahhidin bu tip işletmelere teslim edeceği önemli bir dosya ama, pek önemsenmiyor galiba. Hüseyin Erdem: Dün dedim ki, biz yaptığımız işlerdeki bütün projelerde bir tane daha ısı kaybı, ısı kazancı yapmadığımız, bütün projeyi yeniden yapmadığımız proje yok. Biz bütün projelerde başından sonuna kadar test ve balans için devreye almak için sizin bu dediklerinizin hepsini bizim deneyimli proje koordinatörümüz Sayın Kirkor Boyacıoğlu ve ekibi yapıyor. Arkadaşlar hakikaten aptal mıyız neyiz biz anlamıyorum. Yeni yaptığımız bir işimizde, şantiyede şu anda 7 tane proje mühendisi var. 4 tanede dizayncı var ve bize hala projeci, mühendis getirmemiz isteniyor. Biz bunun bedelini almıyoruz arkadaşlar al-mı-yo-ruz. Türkçe söylüyorum. Kesinlikle bu proje yapılmış, bu projeye birbuçuk sene harcanmış, herşeyi yapılmış, düşünülmüş ancak sistem çalışmıyorsa ne yapacağız biz. Soruyorum size söyler misiniz? Bizim idarelerle imzaladığımız şartnamelerimizde şu var. Siz her şeyde deneyimli ve bilgi sahibisiniz bu sistemin en iyi şekilde çalışmasını performansının, onunu, bununu, şununu garanti edeceksiniz. Biz bu değiliz arkadaşlar biz müteahhidiz biz taşeronuz. Şimdi bakın biz bu test ve commissioning işi için kesinlikle ve kesinlikle, bütün işin başından her projedeki cihazı sizde alsanız, işverende alsa, bizde alsak her cihaz için manuallerini hazırlıyoruz. Çalışma sistemlerini yazıyoruz. Benim odamda her bina için ayrı ayrı bu manualler vardır. Bunlar eğer birkaç dosya ise veya işverene verdiğimiz beş dosya ise artık beşine yer bulamıyoruz, artık koyacak. 10 senede saklıyoruz hepsinin manuallerini işverene veriyoruz. Bırakın bunlar Rusça isteniyor, bırakın İngilizce isteniyor şimdi birde o çıktı başımıza. Biz bütün projenin yanında bu bizim sorumluluğumuz bunu da kabul ediyoruz. Biz bu projeleri yapıyoruz çiziyoruz, işte 5 kopya, 3 cd neyse veriyoruz, bunların hiçbirinin bedelini almıyoruz doğru mu olur? Hakikaten aptal değiliz, para kaybediyoruz. Dünyada böyle bir şey yok. Bazı arkadaşlarım bana söylüyor aptal mısın diyor, biz alıp uyguluyoruz. Biz kabul edemiyoruz yani şimdi bir dakika ne olur. Tokar’ın bir adı var. Ben artık yaptığımız işte hava gelmiyor, ses varsa ne derim anlıyor musunuz? Ben şartname getirdim size okuyacağım. Şartnamelerinizi aynen okuyayım size. Onun için yani konuşmak isteyim mi, istemeyim mi, bu bir gerçek arkadaşlar. Bu bizim bir büyük yaramız. Bakın arkadaşlar yapılacak şu, sizler bu konuda ne yapıp yapın, bir kelime de olsa, 2 kelime de olsa yazacaksınız. Bunu müteahhit mi yapacak, tarafsız bir kuruluş mu yapacak yazacaksınız. Tarafsız için sağ olsun, İSKAV, bir yol aldı bir şeylere başlamış. Başlamış idi bir ara, ben İSKAV yönetimindeyken, ciddi yol aldı. Sizler bunları dikkate alarak yazacaksınız. Proje veya test ve işletme için kitapçıklar hazırlanacağı yazılacak. Bunların bedelleri konacak bu büyük bir yük bedeli ödenecek. Teşekkür ederim. Hasan Özoğul: Biz yıllardan beri, Ersin beyle çalıştığımız belki 20-25 yıldan beri biz de o ekolden geldiğimiz için devam ediyoruz. Bütün bu konuşulanlar madde madde keşif listelerinde ve şartnamelerde yer alır, hatalar eksikler olabilir, detaylar olmayabilir. Bunlara firmalardan gelen tekliflerde karşılarına ya çizgi çekiliyor ya 3-5 bin lira bedeller yazılıyor. Ben, özellikle bu fiyatları düşük yazanlara bu işi vermeyin diyorum, eğer varsam işin içinde, ama maalesef sonuçta bu iş böyle oluyor, bu hizmetler yapılmıyor, zaten para da yazılmadığı için alan satan memnun. Mustafa Bilge: Çok teşekkürler. Çok kısaca şu konuya göz atalım isterseniz. Kalite kontrol. Uygulamayla ilgili olarak Ekipman, kapasite, işçilik, güvenlik ve malzeme nitelik kontrolü ile ilgili standartlara uyum gibi. Müteahhidin satın alacağı ekipmanla ilgili standarda uygunluğu keşife ve teknik şartnameye uygunluğunu kim denetleyecek? Sahaya gelen malzemenin kontrolü tamamlayıcı eleman var ise bu elemanın malzeme standart kontrol prosedürü nasıl olması lazım. 58 Onaylanmış yapım metoduna göre montaj kontrolünu kim ve nasıl yapması lazım? Bu da şartnamelerde kalite kontrolü adı altında belki bir tanım olarak yer almasında fayda var. Son beş dakikamız, söz almak isteyen yoksa son sözü Ersin beye vermek istiyorum. Erdinç Boz: Tabi bu kalitenin şantiyede tesisat kalitesinin artırılması, hem işveren, işveren danışmanı veyahut kontrolörüyle beraber yapılması gereken yani bir malzemenin seçiminde mutlaka işverenin bir danışmanı. Bu şeyin kitaplarında çok net anlattığı gibi bir kontrole yada bir danışmana ihtiyacı var. Bunun ötesinde bence en önemli konulardan bir tanesi gerek SMACNA’da gerek diğer bir çok kitapta yazdığı gibi, kanalın 2 dirseğin arasına nasıl bağlanacağı, nasıl branş alınacağı gibi kaç tane dirsekle alınacağı, orda herhangi bir fleksible kanalda dirsek yapılacak mı yapılmayacak mı gibi kontroller aslında kaybettiğimiz direnç kayıpları ve bunların karşısında ödediğimiz elektrik paralarını ciddi oranda artırmakta. Aslında sistemin kontrolü ve de commissioning dediğimiz olay işin başında başlayan olay bunlardır. Yani en ince detayına kadar nereye, kanal hesabına göre damper koyacak mısınız? Bugün projelere bakıyorsunuz her 2 branşmanda da damper var, bir tanesi çok kısa bir tanesi çok uzun. Şimdi, her ikisinde de damper koymak gerekiyor mu gerekmiyor mu? Her koyduğunuz damper bir basınç kaybıdır. Her koyduğunuz şey ilave bir elektrik enerjisi sarfına neden oluyor. Dolayısıyla bunların aslında ciddi olarak incelenmesi yani. Commissioning dediğimiz olayın işin başından itibaren başlayarak sistemin commission edilebilecek şekilde doğru bir montajının yapılması anlamına geliyor. Ben commissioning’e girdim kusura bakma ama kalite dediğimiz zaman sistem kalitesi dediğimiz zaman bunlar karşımıza çıkıyor. Bunların bir şekilde İSKAV tarafından diğeri tarafından bütün bu detayların toparlanıp en azından bunlar çeşitli kitaplarda şeylerde hepsinde yazıyor ama böyle bir hülasa şeklinde mesela Ersin beyin bu güne kadar Demta’nın olsun Tokar’ın olsun diğer büyük bütün firmaların hazırlamış oldukları izalasyon detayından, boru geçiş detayından, şundan bundan yapılmış çok güzel detaylar var, bunların aslında artık ortak bir detay şeklinde bütün tasarımcılara verilmesi ve oralarda tasarımcıların da bu detayları kullanarak nereye ne kadar mesafede kanala, dirseğe kanal bağlanır, branşman alınır gibi konuların artık huzura kavuşması lazım yani çok önemli şeyler var. Mesela ölçüm noktaları. Ölçüm noktası koyuyoruz. Dampere yahut yangın damperine yahut öbür dampere müdahale kapakları koyuyoruz altından da kanal çiziyoruz. Peki, buna kimse ulaşamıyor. Şimdi bunlar mesela projelerde gördüğümüz en büyük problemler. Mimarlar oraya kapak koymuyorlar. Hadi kapak koymadın ama bir tane işaret koymak lazım burada damper vardır diye. Bir yaptığımız otelde adamlar kırmızı, lacivert, mavi küçük stickerlarla bütün asma tavanın üzerini işaretlettiler, bunu da ayrıca paftalarda bizden istediler. Dolayısıyla projenin kalitesi ve müdahale edilebilirliği, ona her şeyiyle ulaşılabilmenin yöntemleri var. Destek alınarak bir takım çalışmalar yapılabilir. Bu da projemizin kalitesini ciddi oranda, uygulamamızın kalitesini ciddi oranda arttırır diye düşünüyorum, teşekkür ederim. Ersin Gökbudak: Ben çok kısa olarak bir iki konuya değineceğim. Bir tanesi genel bir konu. Ondan önce de şu TAD işiyle ilgili bir cümle söyleyeceğim. Biz herhangi bir şekilde tasarımcıdan TAD’ın yapılmasıyla ilgili tanım, plan, uygulama. Bunları beklemiyoruz. Burada yanlış bir değerlendirme var anladığım kadarıyla. Bize teklif hazırlama aşamasında verilen ve “ihale dokümanları” diye adlandırılan bir dokümanlar var. Bu dokümanlar bir anlamda söz konusu işte bizim tüm sorumluluk ve yetkilerimiz belirliyor. Daha da ötesi sorumluluklarımızın nasıl yerine getirileceğinin de tanımlarını yapıyor. Dolayısıyla yapmış olduğumuz iş ile ilgili olarak, yapılması kaçınılmaz olan TAD veya TAB olarak adlandırdığımız işlerin kapsam, tanım vb. bilgilerinin bu dokümanlarda belirlenmesi gerekmektedir. Özetle vurgulamak istediğim konu bu. Belirsiz tanımlamalar ile işi ortada bırakmamak gerekir. İkinci konu gerçekten can sıkıcı. Hasan beyin bahsettiği konu. 59 Hakikaten sektörümüzde bir rahatsızlık var, yani işverenden başlayan sektörümüzdeki tüm disiplinleri rahatsız eden bir konu. Sektörümüzde gerçekten rahatsız edici bir rekabet ortamı oluşmuş durumda. Sanırım bu sadece uygulamacıları, yani yüklenicileri değil, tasarımcı, proje yönetim gurupları, imalatçı ve temsilciler için de söz konusu. Artık rekabet’in de ötesinde bir mücadele ortamı yaratıldı. Şunu biliyoruz, ülkemiz sermaye sıkıntısı çeken bir ülke. Yani para çok kıymetli. Ancak, yine de mekanik tesisat gibi, ciddi sorumluluklar içeren, hataların çok önemli bedelleri bulunan bir sektörde fiyatların bu noktalara gelmesinin kabul edilebilir yanı bulunmadığını düşünüyoruz. Bu konuda farklı düşüncesi olan arkadaşlarımız var mı bilemiyorum. Varsa lütfen görüşlerini ifade etsinler. Biz, yani yüklenicilerin önemli bir bölümünün tespiti bu yönde. Bu bizim hatamızdan da kaynaklanabilir, ne ise onu da öğrenelim istiyoruz. Bu konuda sizlerin değerlendirmeleri de çok önemli.Malumunuz işlerin yapımında dört temel gurup katılımcı olmakta. İşveren yani yatırımcı, proje yönetim gurubu, tasarımcı ve müteahhit. Bu guruplar bazen fizibilite çalışmasında itibaren sıra ile devreye girmekte. Bizlerin projeye katılımı doğal olarak en son aşamada gerçekleşiyor. Tabi bu guruplar dışında Danışman, İmalatçı veya Satıcı gibi guruplarda devreye girmekte. Ancak, bizim temelde tespit ettiğimiz bir husus, Proje Yönetim, Tasarımcı veya Danışman gurupların genel anlamda İşveren paralelinde konulara yaklaştığı şeklinde. Halbuki bu guruplar, bazı konularda tarafsız yaklaşım göstererek doğruyu belirleme yönünde hareket etmeliler diye düşünüyoruz. Tabi tekrar tekrar söylüyorum, bu bizlerin tespiti, genel bir tespit. İşveren ile müteahhitin iş ile ilgili olarak ters düşebileceği pek çok konu olabilmektedir. Bu konularda, tarafsız, objektif ve uluslararası uygulamalarda kabul görmüş yaklaşımlar beklemekteyiz. Doğal olarak, karşılaşa geldiğiniz genel yanlışlarımız var ise bunlarında burada gündeme getirilmesini rica ediyorum. Bunları da objektif olarak tartışabiliriz. Bizim gözlemlerimiz, özellikle proje yönetim firmalarının, kabul görmüş uygulamalar dışında, sadece ve sadece İşveren menfaatleri doğrultusunda hareket ettikleri doğrultusunda. Sanki biz yüzde yüz haklı olsak dahi proje yönetim gurubu bunu savunmaz, diye bir görüşümüz var. Tabi bu değerlendirmeyi tüm proje yönetim gurupları için yapmak haksızlık olur. Ama, şu anda biz proje yönetim gruplarında yeterince destek alamıyoruz diye hissediyoruz. Burada, bu desteği de proje yönetim firmalarından açıkçası talep ediyoruz. Talep ediyoruz derken “bizim yanımızda olun” gibi bir talebimiz kesinlikle yok. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim yanımızda olmayın, ama ortada olması, objektif karar vermesi gereken bir grup diye düşünüyoruz. Bazı uygulamalarda, üzülerek söylüyorum ki, kraldan fazla kralcı olunmakta. Bu yaklaşımlar bizi üzmektedir. Sorumluluğumuzu tabiî ki bize yükleyin, ancak hakkımızı da verin. Tasarımcı arkadaşlarımızda da şöyle bir eksiklik görüyorum. Bu arkadaşlar, kendi tasarımlarıyla ilgili özgün tasarımlarından doğan haklarıyla ilgili duruşlarını daha inanç ve tavizsiz sergilemeliler diye düşünüyorum. Yani o tasarım her şeyiyle kendilerine aittir, kendilerinin proje ile ilgili pek çok konuda hakları vardır. Tasarıcı tarafından oluşturulmuş olan özgün dizayn, teknik tanım ve beklentiler çok kolay bir şekilde değiştirilememeli. Tüm katılımcılar, yani işveren, işveren vekilleri, danışmanlar ve biz uygulamacılar, neden ve gerekçelerini bilmeden, hiçbir onay almadan basitçe alınan kararlar ile tasarımcının ürettiklerini yok sayamayız. Bu değişiklikler bu denli kolay olmamalı. Bunu zorlayıcı hükümler ve yaklaşımlar şartnamelere girmeli. Tabi ki burada en önemli konulardan birisi tasarımcının da yaklaşımlarında bu izlenimi uyandırması gerekir diye düşünüyorum. İsmail Çetin: Teşekkür ederim Seçkin bey. Sayın başkan, bu günkü oturumun öncelikler içerisinde proje yönetimden çok sıkça söz edildi. Ben de bu konuda kendimi söz alma ihtiyacını hissettim ama sayın başkan oturumu yönettiği için herhalde ya görmedi benim işaretimi dolayısıyla söz alamadım. Biraz evvel bahse konu olan proje yönetim firmalarının tamamıyla işverenin yanında ve onun muhafızlığını yapar konumda bir görev üstlendiği konusunda bir fikir oluşmuş. Bu son derece 60 dışarıdan bakıldığı zaman doğrudur, çünkü proje yönetim firmalarının ücretleri işveren tarafından ödenir. Fiilen öyledir, ama tasarımcının ücreti de. Tabi ki, yalnız orda küçük bir nüans var onu gözden kaçırıyorsunuz. Proje yönetim uygulamaları Türkiye’de daha yeni. Aranızda proje yönetim firmalarıyla çalışan var, çalışmayan var. Yurtdışında kesinlikle proje yönetimleri var. İşveren dediğiniz yatırımcılar, öz kaynaklarını minimum seviyede kullanan kurumlardır. Öz kaynağı minimum kullanıp da tüm kaynağı dışarıdan kredi yoluyla temin edenler, proje yönetimi olmadan o projede böyle bir işlemi yapma şansları yok. Kreditörler öncelikle proje yönetimini tanır. İşveren ondan sonra gelir. Biz bunu defalarca yaşadık ve şimdi içinde bulunduğumuz projelerin çoğu da öyle. Kreditörlerin aylık denetimini yapan, kendi öz bünyesinde bulundurduğu bağımsız kuruluşlarda var. Proje yönetimleri kreditörlerin yöneticilerine karşı sorumludur daha sonra işverene sorumludur. Zannetmeyin ki; işverenin kesin ve kuşkusuz yanındadır diye bir şey yok, teraziyi biz tutuyoruz. Terazinin bir tarafı ağır basmaz. Bunun birçok örneğini söyleyebilirim ama şu anda gereği yok. Böyle bir kanı varsa lütfen bu kanıdan kendinizi bertaraf edin. Öyle bir şey yok. İnşallah birde proje yönetimi olarak çalıştığınızda bu sözler aklınıza gelir. Proje yönetimleri bir işin en sağlıklı en doğru ve projesiyle birlikte bir bütün olarak ülkeye en iyi hizmet veren bir işletmeyi ortaya koyarlar. Burada herkesin payı vardır. Teşekkür ediyorum, sağolun. Bülent Bilgin: İki konuya değinmek istiyorum. Fizibilitasyon, commissioning test devreye almayla birlikte. Şimdi bir gerçek var. İhale dosyasının içinde, ihale paketinin içinde bunun tam tanımının yapılması lazım. İlk önce olması gereken şey, commissioning test. Commissioning planı becerebildiğimiz oranda ihale paketinin parçası haline getirmemiz lazım. Hatta bunun bir aşama ötesi, bir kalite planını da buraya sokabilirsek çok iyi olacak ama kalite planı belki şu an için belki uzak görünüyor. En azından Türkiye’deki ihalelerde pek kolay değil. Commissioningi genelde işin bitimine doğru gündeme gelen ve bunun planlanması başlayan bir süreç olarak gördüğümüz boyutta, bu hep bir problem olarak çıkıyor ve son dönemlere gittikçe daha çok can yakmaya başlıyor. Bunu aslında bir önceki işlemi, bir önceki çalıştayda konuşurken, dışardan üçüncü bir taraf commissioning yapan ya da test devreye alma yapan aşağı yukarı hiç yoktu. O zaman çalışmalar vardı. Bugün yavaş yavaş bunlar oluşmaya başladı. Bu önemli bir gelişme. Ama proje sürecindeki değişime gelince bir önceki konuşmamda da bahsetmiştim, kavramamız lazım. Danışman mesela yangınla ilgili bir dönem daha çok problem yaşıyorduk. Ne zaman ki yangın danışmanları proje gruplarının içine girmeye başladı, bugün artık projeler hem yangın açısından daha doğru bir noktaya geldi artık yangın problem olmaktan çıkmaya başladı gitgide. Eğer dikkat ederseniz şu çalıştayda yangınla ilgili konular hakkında çokta bir problemden bahsetmiyoruz. Otomasyon belli boyutlarda az çok oturdu artık yerine ama bu commissioning dediğimiz ve işin başından başlaması gereken süreç oturmadı. Özellikle burada proje yönetim gruplarına daha çok iş düşüyor. Bir test ve commissioning noktasında bir danışman kuruluşun, danışman kişinin daha projelendirme aşamasında sürecin içinde olması ve commissioning planı o aşamada başlaması önemli çünkü hala şöyle süreçler yaşanıyor. Bir yerde işin sonuna doğru işte yabancı bir grup commissioning planı istiyor, proje müdürü burada işte hangi santralı devreye alacağı tarihini anlayabiliyor. Bunlar bizim somut olarak şantiyelerde yaşadığımız gerçekler hala. Bir tanesi buydu. İkincisi ise proje yönetim gruplarının durumu açısından aslında Türkiye’de şu anda ortada bir süreç var bir gerçek var. Proje yönetim gruplarının büyük bir çoğunluğu şu anda kendini işveren temsilcisi olarak görüyor, bu ne yazık ki ülkemiz açısından bir gerçek, zaman içerisinde belki değişecek. Ama şu anda şu bir; ücretini işveren veriyor. İki; hala talimat verebilir konumda işverenler yani genelde her ne kadar bankaların kreditör olarak proje yönetim gruplarını devreye alma süreci olsa da doğrudan işverenden talimat alan kuruluşlar şu anda ve ücretini de işverenden aldığı düşünülürse genelde uluslararası düzende oluşan proje yönetim kuruluşları gibi daha otorite olabilen daha işveren üzerinde etki kullanabilen 61 proje yönetim kuruluşu henüz yeterince yok. Ben de kendimce bir proje yönetim kuruluşu içinde çalışırım ama bence bu ülkemizin bir gerçeği. Ama şunu unutmamak gerek yani şunu diyorum. Bir yaşananlar var, bir olması gerekenler var. Olması gerekenleri tanımladığımız oranda aşama aşama oraya doğru gideceğiz. Mustafa Bilge: Somut önerileriniz için çok teşekkürler Bülent Bey. Derleyici ve toplayıcı oldu. Başkanım uyarıyor. Çok teşekkürler. 62 5. Oturum Kani Korkmaz: Arkadaşlar bu oturumumuza başlıyoruz. Başlamadan önce başkanımız kısa bir açıklama yapacak sonra devam edeceğiz. İsmet Mura: Evet arkadaşlar, acele ediyoruz, çünkü 12 gibi bitirmemiz gerekiyor. Misafirlerimizin bir kısmı yola gidecekler, çaylarımızı içerken devam edelim dedik... Şimdi her zaman olduğu gibi bütün çalıştaylarda olduğu gibi sözleşmede, keşif özetlerinde olduğu gibi belli maddeleri görüştük. Ben baktım 27 maddeyi tartışmışız. Bu tartışmaların çoğunluğunda hemfikir olduk, çoğunlukla, hepsinde değil. Ancak bu oturumda şunu yapmalıyız diye düşünüyorum. Eksiklerimiz belli, herkes bunları kabul ediyor. Kani Beyin deyimiyle, ne kendimizi nede başkasını dövmeyelim. Bunu nasıl çözeceğiz? Nasıl bu konuşmaları metin haline getireceğiz? Nasıl yararlanacağız? Bu işi nasıl ve kim yapacak? Sorularının cevaplarını bulmalıyız bu oturumda, bir neticeye varmalıyız diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. Kani Korkmaz: Bu oturumumuzun başlığı teknik şartname formatı ve genel değerlendirme. Aslında arkadaşlar bir önceki oturumda kendi bakış açılarıyla genel bir değerlendirme yaptılar. Ben şunu gördüm ki, buradaki arkadaşlar gerçekten her şeyi çok iyi biliyorlar, çok iyi bilmeyen arkadaş yok. Ama sonra bir şey tartışıyoruz diyoruz ki; şartnamelerde çelişkiler var, uyumsuzluklar var, yetersizlikler var. Yatırımcı talepleri karşılanmıyor, müteahhitlerin talepleri karşılanmıyor. Projeden, tasarımdan eksik şartnameler geliyor. Metin Bey’in çok doğru olarak tespit ettiği şartname anayasası, evet, bir anayasamız var. Herkes tarafından belirlenmiş bu anayasalar var, tasarımcılar anayasalarını koyuyorlar ortaya, farklı farklı koyuyorlar ama genel değerlendirmenin içerisinde koyuyorlar. Oradaki eksiklikleri nasıl giderebiliriz. Bu bölümde bütün arkadaşların somut önerilerle teknik şartnamelerin genel olarak ortak dilde yazılmasıyla ilgili tereddüdümüz varsa bunu giderelim. Ortak dilde genel bir şartname yazalım, ondan sonra tasarımcı tarafında proje bazında özel şartnameler yazılsın. Ama bu genel şartnamemizin eksiklikleri bizim çelişkiler içerisinde kalmamıza neden oluyor. Çok basit şeyler var, çok basit şeyler üzerinde bile kendi öğretilerimizin belirlediği tasarım uygulama kültürlerimizin yansıtılmasını ortaya çıkartıyoruz ama artık ortak dil kullanmalıyız bazı şeyleri geride bırakıyoruz, üzerini örtüyoruz, üzerini örttüğümüz şeyler bize ayak bağı olmaya başlıyor. Yeni sertifikalar çıkıyor, yeni puanlamalar çıkıyor. Daha 2 gün önce, BEP yönetmeliğinin kriterleri yayınlandı. Tasarımcıya verdiği görev 260 sayfa. Tasarımcı bu yapıları ile bunları nasıl takip edecek? Bir diğer konuda STK’lar çok dağınık çalışıyor. İSKİD, İSKAV, DOSİDER, BACADER. Herkes bir şey çalışıyor ama herkes maalesef aynı şeyleri çalışıyor. Biz TTMD’nin bir önceki çalıştayında, hangi çalışmayı kimin yapacağının belirlenmesini kararlaştırmıştık. Burada yaratacağımız ortak değerlere, ortak metne taşımalıyız ve artık tartışmamalıyız. Onun içindeki değişiklikleri tartışmalıyız ve bu kapsamla sorumlulukların kime ait olduğunu belirlemeliyiz. Bülent Bey’in çok iyi ortaya koyduğu gibi. Tasarımcı ne yapacak, kim bu insanlar? Sürekli yeni bir ödev veriyoruz, ödevi alacak kim? Tasarımcı ödevi alsın demek yetmiyor. Tasarımcı hangi ödevi almalı? Bu havada duran bir konu. Tasarımcının sınırları, uygulamacının sınırları, proje yönetim firmalarının sınırlarını, gerçekten çok kaba bir şekilde net olarak ortaya koymalıyız. Şartnamelerin hazırlanması konusunda bir öneri üretici ve tedarikçi firmaların bu şartnameleri ham olarak hazırlaması, hazırladığı ham şartnamelerin tasarımcılar ve diğer disiplinler tarafından değerlendirilip ortak şartname oluşturulması konusunda bir çalışma yapılması gerekiyor. Bu çalışmanın kimler tarafından yapılacağı konusundaki somut önerilerinizi de bekliyorum. Ve bu oturumu bu şekilde devam ettirelim diyorum. 63 Metin Bey’in sözü var. Metin Erdem: Teknik şartname tabi genel teknik şartnameden değil de mekanik tesisat teknik şartnamesi ihale dokümanlarının bir parçası. İhale dokümanları da günümüzde Türkiye piyasasında projeciler tarafından hazırlanıyor genellikle. Dolayısıyla teknik şartnamenin, mekanik işleri teknik şartnamesi proje müellifleri tarafından eksiksiz bir şekilde bütün işleri tarif edecek şekilde anlatılması lazım. Detaylı olmayabilir yani teknik şartnamede NEBB ya da SMACNA’nın devreye alma ya da TAD işlemlerinin detaylarının anlatılmasına gerek yok ama bu işlemlerin olduğu ve bunun bir birim fiyatının olduğu mutlaka belli olması lazımdır. Mutlaka bunun teknik şartnamede proje müellifleri tarafından ele alınması lazım. Bu doküman proje müellifleri tarafından hazırlandıktan sonra bunun bir taraftan kontrol edilmesi lazım. Bu da genellikle proje yönetim firmalarının grupları tarafından yapılıyor yani bizde proje yönetim işi yaptığımızda, proje müellifi tarafından gelen ihale dokümanlarının içindeki mekanik işler teknik şartnamesi gözden geçiriyoruz ve burada en çok dikkat ettiğimiz nokta bu doküman bir kere tüm işlemleri kapsıyor mu? Ve bu çalıştayda da konuştuğumuz devreye alma işlemlerini ve tap işlemlerini kapsıyor mu? Buna çok dikkat ediyoruz. Çünkü bu önemli bir mekanik tesisat uygulaması işlemi tabi. Bir diğer noktada teknik şartnamenin yine proje müellifi tarafından hazırlanan teknik şartnamenin tarafsız olması çok önemli. Nasıl biz anayasa diyorsak, anayasanın da tarafsız bir şekilde yazılması lazımdır. Burada gerek kamu işi olsun gerek bina sisteminin bir şartnamesi yazılmışsa bununda tarafsız bir şekilde yani herhangi bir tedarikçiyi de işaret etmemesi çok önemli. Bu noktalara dikkat etmek gerekiyor aksi takdirde yapılacak olan ihalenin etik ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi de mümkün olmamaktadır. Biz bu konuda bayağı bir dikkat ediyoruz. Yani şartnamenin tarafsız olması ve bütün işlemleri de tarif etmesi detaylı olmasına gerek yok ama en azından tarif edilmiş olması lazım. Böyle bir işlem var bu konuda tabi proje müellifinin tecrübesi çok önemli, tecrübesi yoksa en azından böyle bir işlem olduğunu tarif etmesi önemli... —Teşekkür ederim. Baycan Sunaç: Dün sözünü ettiğim bir konu vardı. Sanki gerekli yankıyı uyandırmadı gibi geliyor. Biz bunu bilmiyorduk. Ne kadar güzel bir şeymiş! Ya herkes bildiği için demedi ya da kimse önemsemedi oda şu. Mekanik tesisat uygulama projesi hazırlama kuralları… TTMD yayınladı. 30–40 sayfalık küçük bir kitapçıktır. Şimdi bundan neden söz ediyorum. Kitabı biz hazırladık. 3 kişi burada, 1 kişi hariç. Ondan dolayı biraz seviyoruz yani onu. Ama daha önemlisi, acaba teknik şartname hazırlama kuralları diye bir şey mi hazırlasak? Yani teknik şartnamenin kendisi değil, kim dedi bilmiyorum, teknik şartname nasıl hazırlanır diye bir şartname var dedik. Serdar dedi. Onu alıp tercüme ederek kısmen Türkçeye adapte ederek vs. bir şeyler yapabiliriz. Şimdi standart bir teknik şartname hazırlama çabaları. Uygun bir çözüm olacağını düşünmüyorum ben Türkiye için. Hayır bilmiyorum ben canım. İş Bankası bize söyler bunları. Serdar biraz sonra söz alacaksın. Şundan dolayı, o zaman ona da değinelim. Benim kişisel görüşüm var. O şartnamelerde örneğin su soğutma grupları içinde inanılmaz detaylı bilgi vardır. İçindeki evaparatörün boru çapı, milim sayısı bilmem nesi. Şimdi bu anlamlı bir şey midir? Bunları yazmak marifet midir? Bir yerden alıp onları yazarım ben de. Ama ne anlamı var? Kim kontrol edecek? İşte Carrier, Mcquay vs. Biraz farklı uygulamaları olabilir. Onlardan bizim beklediğimiz performanstır yani bu. Böyleyse ben anlamlı bulmuyorum. Tartışabilirim, oraya girmeyelim isterseniz. O açıdan dedim yani aynen onları kullanamayız. Şimdi yine galiba arkadaşlardan biri söyledi. Yani teknik şartnamede bir defa her konuya değinilmelidir. Ama az ama çok. Az olanlar atıf yapılarak değerlendirilebilir. Ama hiçbir konu açık kalmamalı. Şimdi ben somut öneri olarak şunu söylemeye çalışıyorum. Örneğin bir 64 komisyon kuralım. Bu pek profesyonel olmaya değecek bir komisyon değil, nispeten daha kolay gibi geliyor bana. Zaman açısından yani tasarımcılardan ve müteahhitlerden oluşan. Bu komisyon teknik şartname nasıl hazırlanır neler içermelidir? Neler içermemelidir? Bunun kurallarını tespit etsin... Somut önerim bu. —Teşekkürler. Serdar Uzgur: Şimdi tabi cevap hakkı olmasın diye belli noktaları dile getirmek ve işaretleme yapmak istemiyorum. Prensip itibarıyla teknik şartnamenin nasıl hazırlanacağı bütün dünya tarafından her ülkenin koşullarında tarif edilmiştir ne kadar detaya gitmesi gerektiği malzemenin cinsinden ilgili standartlarına kadar. Dolayısıyla takdir edersiniz ki bunların hepsini bilmek mümkün değildir. Onun için bir bilim kurulu demeyim ama üreticilerin ve uluslararası malzeme satıcılarının içinde bulunduğu bir organizasyon tarafından, ürünlerin çıkartılırken o şartnamelerle uyumluluğu zorunluluğu vardır. Bunları çıkartırken de, aslında bütün firmalar üretirken buna sadık kalırlar ve bununla ilgili ürünlerde bazen yazarlar bazen yazmazlar ama ille de gözükmesi gereken kurallar yazılır. Bunları amatör bir komisyon yerine; TTMD’nin bünyesi içinde bir denetleme kurulu vasıtasıyla, profesyonel insanlara bütün şartnameleri inceletebiliriz. Ben de örnek olarak o bahsettiğim şartnamelerin değişik versiyonu olarak Amerika’daki bütün organizasyonlar artık aynı şartnameyi kullanmaya başladılar tüm işler için. Dolayısıyla, tabi doğal olarak kendi ürünleri ve kendi standartlarını öne çıkartan bir formattadır bu. Ülkemizin ne standardı var, ben tamamını bilmediğim için ilgi duyanlara da o örnekle ilgili şeyi gösterebilirim. Üçüncüsü proje yönetim firmaları ben ona bakıyorum, ben onu denetliyorum. Çok iyi, sadık ayrıca herkesten bağımsız olsun falan gibi laflar bunlar çok entelektüel ve genel laflardır. Sonuçta dünkü oturumlarda da özellikle belirttik, tasarım bürosu malzemeyi seçerek, başlamak zorundadır dedik. Yani ben mesela bir hava kanalı tahayyül ediyorum. 400.000 metreküp saat hava üflesin ama 1 metrekarelik yere sığsın, böyle bir şey yok. Onun ölçüleri, çizgileri, bırakılacak hacimler işte bunlar hepsi tasarlanır. Bunun içerisinde 3 tane firmanın hangisi daha büyüktür üretimi açısından, onu ben bilemem ama sonuçta herkesin bütün tasarımcıların o yerleşime yönelik yaptıkları tasarımda bir ekipman kullandıklarını öngörüyorum zaten, yani bilmem kimin bir ürününü alırsın veya onun muadili olabilecek bir şeylerin kullanılacağını tarif edersin ama o ürünü kullanırsan yerleştirme sorumluluğu benim yaptığımla sınırlıdır. Bu ürünü kullanmazsan, ne bileyim ben senin ne bir şekil alet aldığını. Dolayısıyla bu şekilde baktığınız zaman, bu konuda da malzemelerin çok bağımsız olamayacağı şartnamelerde çok aşikârdır. Teknik şartnameden bahsediyorum. Genel şartnameden bahsetmiyorum. Ötesinde ciddi bir nokta daha var ki ben çok duymuşumdur yahu işte projecinin yaptığı tasarımı aldık kenara koyduk kardeşim her şeyi biz yaptık. Bunu demeyen müteahhit var mı bilmiyorum. Valla baştan sona yanlıştı. Serdar Uzgur: Yok, yok bunu yanlış anlamayın yani. Özellikle bazı projelerin teknik proje niteliği taşımadığı gayet açıktır ve Baycan abinin bahsettiği kılavuzu biz zorlunun başlangıç aşamasında projeciye verdik dedik ki biz projeyi bu nitelikte istiyoruz. Buna göre değerlendireceğiz dedik yönetim firması olarak. Bize gelen ürünler, o projede tarif edilenlerle örtüşmüyordu bilmiyorum. Şimdi çağıracağız arkadaşımızı onun ki örtüşüyor mu bilmiyorum. Ama neticesinde şimdi bakın bu karışık dediğiniz zaman, anayasaya aykırı bir şey demek bu. Şimdi dolayısıyla bu kuralları yazdığınız zamanda bunun uygulanabileceği tartışılırken, daha bunun üzerine daha başka detaylı konularda ve özellikle de uluslararası standartlar yazmayın kardeşim. Ne istiyorsanız o standartları yazın diye başladığımızda, işte ne mi olsun? Şu olsun, bu olsun diye başlayan konuşmalar sadece muğlâklığa götürür. Dolayısıyla benim somut önerim, bu kadar çok şeyi özellikle tasarımcıdan beklemek yerine 65 öncelikle şartnamelerin kurallarını koyalım ve bunu da profesyonel bir denetleme kurulu TTMD içerisinde masanın üzerine bunu yerleştirelim. Profesyonel insanlar bunu bize 6 ay 8 ay içerisinde bize akademik personel hazırlayabilir. Bütün buradaki tasarımcılarda bunun içinde gönüllü komisyon üyesi olabilir ve bunların denetlenmesi belli tarafta yer alabilir. Üreticilerin anlaştığı konularda zaten tartışacak bir şey olduğunu düşünmüyorum ben, ama üreticilerin anlaşamadığı konularda karar verme yetkisi bu denetleme kurulunda olur. Bu denetleme kuruluda bunu hayata geçirir dolayısıyla şartnameler toparlanır. Ama bahsettiğim teknik şartnamelerdir diğer tapu olsun, organizasyon şeması olsun ve commissioning planlar olsun bunlar idari şartnamelerde yer alan bilgilerdir. O idari şartnamelerde de bunu nasıl şeye dikte ettirilebilir oda ayrı bir tartışma konusu. Kani Korkmaz: Serdar Bey o metotlar bölümünde çok güzel tarifler var bu dokümanlarda sizin bahsettiğiniz, önerdiğiniz komisyonlarda iletebilirsiniz ama burada somut olarak önerilerinizi alalım. Nasıl yapılacağı değil kimin yapacağı konusu o size söylenmeli ki Serdar Bey sizin böyle göreviniz var elinizdeki dokümanları vereceksiniz şu bölümleri de çalışacaksınız denmeli o zaman da metotlarınızı önereceksiniz. Burada diğer arkadaşlardan da rica ediyorum yani hedefe gidecek adımları kim iyi atabilir ve nasıl yapmalı konusuna doğru yönelelim. Eğer profesyonel çalışıcılar öneriyorsanız hatta isim bile önerilmeli. Buradan sonuç çıkmalı yani ben bunun içerisinde yer alacağım demeliyiz ve bunun içerisine şu kaynağı katacağım demeliyiz yoksa hep duvara yazarız yani ve burada bu unutulur gider. Birileri takip ediyor olsa bile MTMD bunu çok iyi bir şekilde takip ediyor olsa bile çok uzun süreleri aldı. Serdar Uzgur: Peki, ama benim söylediğimde profesyonel olan bir eleman seçilmesinin neresinde katılmayacak adam? Parasıyla yaptıracak. Akademik personelden kim buna gönüllü olacak? Kani Korkmaz: Serdar Bey bakın bazen ücretini verseniz dahi doğru insanı seçmiş olmak çok önemli. Biz kitaplarımızda profesyonellere yaptırdığımız çalışmalarda bile çok değişik eksikliklerle karşılaşıyoruz. Buradan bu konuda da somut öneriler çıkmalı. Serdar Uzgur: Yani benim somut önerim, üniversiteden katılımcı bir Tomar hocamız var, bizim onlarında zamanı müsait olanlardan. Önemli olan onun baş ve son sürecini koyarsınız, şu kadar zaman da ben şu kadar dokümanı aşağı yukarı 1000 küsur malzemeden bahsediyoruz, çeşitli alt versiyonlarıyla birlikte. Biz bu şartnameleri şu nitelikte talep ediyoruz. O organizasyon şeması içerisinde stajyer mi koyar, akademik kadro mu koyar yoksa master öğrencisi mi koyar. Onu ben bilemem ama bir bütçe ve bir standartla bunu rahatlıkla 6 ay içerisinde biz bunu hazırlatırız. Teşekkür ediyorum. Hüseyin Erdem: Arkadaşlar nalına, mıhına konuşunca herkes birbirine kızıyor. İşte bakın bizim hiçbir zaman projeciyle tasarımcıyla sorunumuz yok. Sorunumuz şu: Biz işverensiz, tasarımsız, proje yönetimsiz, uygulamasız, malzemesiz sistemlerin balans ayarı yapmadan, test ve ayarları bitirmeden bu binaları tesisleri kuramayacağız. Biz iyi biliyoruz ki, bir zamanlar bir bölgede hepinizin projelerini ben yırtıyorum, çöpe atıyorum bunları, yeniden yapıyorum diyen projeci arkadaşlarımızda vardı. Dedikodu falan yapmıyorum. Bizim dediğimiz şu. Biz sizi, siz bizi et ve tırnaktan ayıramayız. Bu dernekler olmadığı sürece de bir araya bile gelemiyorduk, sonuçta bu derneklerin faydası da buydu. Ben bir şey söylüyorum. İlk çalışmaya başladığımda ve sivil toplum örgütlerinde buluştuğumuzda ilk itiraz eden bendim. Yahu her şeyi yapıyoruz, sorunlar çıkıyor, konuşuyoruz dönüp geliyoruz. Ben ne olur şu kanal izolasyon konusunu 1990 yılından beri anlatıyorum. Çünkü hayatta en büyük yediğim patrondan fırçadır. Hiçbiriniz bunu düzeltmiyorsunuz. Bizim günahımız ne. 66 Bir dakika bunlar somut devamlı problemli yazdığınıza yani bakın. O zaman benim önerin kardeşim. Ben üstleniyorum, işi yapıyorum haklıyım ancak, bugünkü, dünkü konuştuğumuz konuların hepsini devamlı yazıyoruz. İşverence şirketime ve bana ne görev verilecekse üstleniyorum sorunları omuzlayıp çözüyoruz ancak sonuç yok. Çünkü bunlar bana acı veriyor. Bunlar beni parasal olarak yıpratıyor, meslek olarak yıpratıyor eğer hakikaten bunlar yapılmayacaksa da ne olur affınıza sığınarak ben bu mesleği bırakacağım. Yaptığım işin değeri yok ve yapıp parasını alamayacaksam anlamı yok. Arkadaşlar bakın bir şey söyleyeyim size. Bakır borunun et alınlığını soruyorsunuz, yazıyorsunuz. Biraz önce Baycan abi doğru söyledi. Fancoilin bakır borusunu Carrier’e ben soracağım. Firma cevap vermeyecek. Neden sorarsınız? Size ne abi, bize ne. Bakır borunun et kalınlığından bize ne. Dünyanın hiçbir yerinde bunu sormuyorlar zaten. Biz artık uluslar arası bir firmayla çalışıyorsak onun imalatına tekniğine güveneceğiz. İsmet Mura: Bir dakika ben şunu anladım. Biz diyorsun, Tokar olarak her türlü katkıya hazırız. Tokar olarak her öneriye hazırsanız, elinizdeki dokümanları burada oluşturacağımız şeklin içerisindeki birliğe vereceksin. Kadro olarak da bu birliğin sizden talebini karşılayacaksın en son öneri. Çok teşekkür ederim. Hüseyin Erdem: Peki, bugün adam saati tartışıyor muyuz niye? Başkan gerekli yerlere ve kitaplara doğrudan sağ olsun tertemiz olarak koydurdu, MTMD’de biz oturduk bu konuda ortak bir dilde mutabık kaldık. Çünkü yani bir iki fazlasıyla, bir iki noksan adam saati çıktı ortaya. Bu adam saati artık herkes kullanabiliyor. Demek ki bir şey ortaya çıkıyor. Bunları da yapalım biz üstlenelim. Ama ne olur sizlerde artık yazın gerekli şartnameler koyun olmaz mı? Teşekkür ederim. Meriç Sapçı: Benim bu konuda basit bir önerim var. Yurt dışında proje yaparken yabancı mimarlarla da proje yapmaya başladığımız zaman, bu teknik şartnameler konusu gündeme geldiğinde takip edilecek bazı kaynaklar var. Herkesin önerileri oluyor ve kaynaklardan biri csi formatında şartname hazırlanması. Mastercopyleri var bunun. Bütün projelerde bu mastercopy alınıyor. Projeci kendi projesine göre mastercopyi bir daha edit ediyor, üzerinden geçiyor ve kendi projesine özgün standart bir formatta şartname haline getiriyor. Biz de bir öneri olarak bunu alır tercüme eder, kendi ülkemizin şartlarına göre adapte edebiliriz. Ancak bunu üniversitelerle yapmanın doğru olacağına ben inanmıyorum çünkü gerçekten uygulamacı olan insanların, bu işi bilen insanların bu konuyla ilgilenmesi lazım. Yani uygulamayı yapan insanların bunu tercüme etmesi lazım, adapte etmesi lazım. Yani master öğrencisiyle, akademisyenle bunların olacağına inanmıyorum. Diğer yandan, mesela Amerikan işleri yaptığımızda, direkt internetten indirebileceğimiz standart bir şartname var. Siz bunun direkt programını indiriyorsunuz, programın üzerinde edit ediyorsunuz kendi standart şartnamenizi oluşturuyorsunuz o projeye özgü. Bunlar aslında basit hale getirilmiş durumda. Biz biraz zorlaştırıyoruz gibi geliyor bana. Hasan Özoğul: Ben de Meriç Bey’in önerdiği şekilde bu csi formatındaki Amerikan şartname formatını ülkemiz şartlarına uyarlayacak bir komisyon kurup ortak bir şartname hazırlamayı öneriyorum. Teşekkürler. Ersin Gökbudak: Genel bir kanı var. Bir teknik şartnamenin hazırlanması gerçekten çok faydalı yani ülkemize ait başvurulacak bir kaynağın olmasında büyük fayda var. Bizim Bayındırlık Bakanlığımız tarafından yayınlanan bir Makine Genel Teknik Şartnamesi mevcut. Çok eskiden oluşturulmuş ve zaman zaman güncellenmiş. Zamanında çokta yararlı olmuş. Ancak artık güncellemeler ile değişecek değil, yeni baştan oluşturulacak bir Teknik Şartnameye ihtiyacımız olduğu ortaya 67 çıkmakta. Tabi burada bu işin nasıl ve kimler tarafından oluşturulması doğru olurun yanıtlanması gerekiyor. Bir akademisyen gurup organizasyonunda mı yapılır, yoksa bu konuda deneyimli karma bir komisyon mu oluşturulur, bunların yanıtını bulmamız gerek. Ancak bizim bir tepe derneğimiz var, TTMD, belki bu derneğimiz bu görevi üstlenebilir, yakında malumunuz seçim var, bu konuda somut bir çözüm yolu gösteren arkadaşımıza başkanlık için oy verebiliriz. Tabii bir de bu konunun finansal bacağı var, ancak sektörel dernekler bu sorunu aşarlar diye düşünüyorum. MTMD olarak böyle bir konuyu görüşmedik ama sanırım bizim de bu konuda katkımız olur. Başkanım ne dersiniz sanırım katkı sağlarız, değil mi? Dernek olarak ihtiyaç duyulursa eleman olarak da katkı sağlarız, hatta bizzat da katılmaya çalışırız! Diğer konu ise, tekrar tekrar söylüyorum ama şu çizimlerin adlandırılması konusu. Kendi içimizde ortak bir dil yakalamamız gerekir diye düşünüyorum. İhale dokümanlarına hangi çizimleri koymalıyız, bunun içeriği ve ismi nedir? Bu konuda Kani Bey’den önemli bilgiler aldım. Açıkçası böyle bir çalışmanın olduğunu ben atlamışım. Sanırım bu önemli bir çalışma, belki burada gündeme getirmek istediğimiz konuya önemli ölçüde katkı sağlayacak. Biz MTMD olarak bununla ilgili bir değerlendirme yapıp ilgili komisyona ileteceğiz diye düşünüyorum. Burada bahsetmediğimiz konular içerisinde geçen basit bir konu daha var. Somut çözüm anlamında, yine tasarım grubuna yüklenecek bu konu, ama sadece bir başlık olarak geçti. Basit ancak önemli bir konu! Tesisatlarımızda uygulayacağımız “etiketleme ve işaretleme” konusunda bir çalışma yapmak ve ortak bir kullanım normu, pratiği oluşturmak. Dış kaynaklı bir standart veya var ise EN normları mı uygundur. Yoksa kendimize özgü bir “etiketleme-işaretleme” pratiğimi yaratırız, bilemiyorum ama gündeme bu konuyu taşıyıp, sonuçlandırabilirsek çok faydalı olur, diye düşünüyorum. Bu çalışmayı da yine in iyi tasarımcı arkadaşlar yapabilirler kanısındayım. Teşekkür ediyorum. Kani Korkmaz: Sağ olun Ersin Bey. Tabi öncelikle bu başlıkların tespit edilmesi gerekiyor. Bu başlıklara göre çalışma grupları oluşturulduğu zaman, bence çok kısa sürede netice alınabilir çünkü elde dokümanlar var. Bu dokümanların birleştirilip sağlıklı hale getirilmesi yeterli. Her kesimin kabul etmesi gerekmiyor. Teknik yaklaşım kültürümüz ortaya çıkması önemli. Çünkü bir karmaşa var, her yerden bir şey almışız bunun hepsinin toplamı yeni bir kültür oluşturmuyor, bu karmaşayı şartnamelerin çoğunda görebiliyoruz. Hepimizin yaptığı hatalar, bende de aynı şey var. Bunlar hep bizim yaşadığımız şeyler ve ben umutluyum bu geldiğimiz ortam itibarıyla umutlu olmaktan başka çaremiz yok, yoksa zemin kayıp gidecek bu zemini bir başkaları doldurur. Ben proje yönetim firmalarından şöyle bir şey talep ediyorum. Proje yönetim firmalarının birliği kısa süreli bir geçmişleri var. Bu geçmişlerini doldururken dışarıdan farklı ülkelerin dokümanını getirdiler ve sektörün önüne koydular bu ortak şartnamelerin oluşmasında onlarında çalışmaları gerekiyor. Onların da bir araya gelerek bir derneklerinin olması lazım, bir araya gelip o konularda yön gösterici veya ellerini taşın altına sokucu tavırlar içinde olmasının da önemli olduğunu düşünüyorum. Erdinç Boz: Çok teşekkür ederim başkanım. Ben çok kısa bir şey söyleyeceğim. Şimdi buradaki MTMD üyeleri ve TTMD üyeleri hepimiz bir şekilde burada derneklere bağlıyız. Aslında MTMD şöyle bir karar almalı burada. Görev vermeli TTMD’ye, bu şartnamelerin hazırlanmasıyla ilgili. Burada gönüllü gönülsüz profesyonel çalışabilecek bir sürü insanlar çıkabilir. Hepimizin desteğiyle de bu şartname yazılabilir. Ersin Bey’in söylediği, 1977 senesinde en son çıkan sayısında bayındırlık bakanlığının mekanik tesisat genel teknik şartnamesi var. O şartname benzeri çok güzel bir şartname hazırlanabilir ben o kanaatdeyim. Bugünkü bilgi birikimiyle bunlar yapılabilir. Dolayısıyla bu konuda bence bugünkü çalıştaya göre bir tarihse böyle bir isteğin TTMD’den bile istenmesidir. 68 Onlar da bunu gönüllü olarak yapacaklardır yahut bedeli karşılığında yapacaklardır diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. Mehmet Oskay: Herkese çok teşekkür ederim. Öncelikle MTMD ye, sona geldi ama daveti için çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Eleştirileriniz için çok teşekkür ederim. Baycan Beyin bahsetmiş olduğu dokümandan haberim yoktu, o yüzden çok tepki gösteremedim. Bu benim kabahatimdir. ASHRAE, SIMIT değil SIMITH biraz daha devlet taraflı ama hepsi parayla çalışan, bütün ürettiği bilgiyi parayla üyelerine satan, üyelerinden aidat alan ürettiği bilgiyi tekrar parayla satan kurumlardır, bunda hiç utanılacak çekinilecek bir taraf yoktur. Herkes burada ticaretle uğraşıyor, bilginin bir bedeli vardır. O yüzden TTMD, herkesin bahsettiği gibi profesyonel bir ekip kurarak bedeli karşılığında bu bedeli harcayarak. Bu bedeli toplamakta sorun varsa onun başka türlü bir çaresini bulmak lazım. Üretmesi zorunludur. Dünyada da, bu iş böyle yapılır. Hiçbir zaman akademik kurumlar, işte benim babam bu akademisyenlerden biri, oturup da ben babama kanal tasarım şartnamesi yazdırmam. Yazılırsa yapılamaz zaten. O başka bir şey olur. Yani o başka bir şey, bu başka bir şey. Sonu çok hüsran olur hepimiz için. O yüzden ben bu organizasyona başlamadan önce bir şey söyleyeyim sonra organizasyonun neresinde olabileceğini söyleyeceğim. İlk başlangıç sanki elindeki dokümanı bir havuzda toplamasıyla başlayacak gibi geliyor bana. Eğer böyle, ağ üzerinden TTMD’e tabi bunu organize etmesi lazım, çünkü orada bir moderatöre ihtiyaç var. Abuk sabuk şeyleri eleyen birine ihtiyaç var. Bir eleme komitesi oluştuktan sonra herkes bilgisini aktarması lazım. Ersin Beyin demin göstermiş olduğu borularla ilgili şartname örneği, bence güzel ciddi, iyi bir çalışma, bilgi içeren bir çalışma, kafa yorularak yapılmış bir çalışma. Onu oraya aktarması lazım. O adreslere ulaşabilen insanlar, bütün bilgileri attıktan sonra o komitenin bunları bir eleyip o elenen dokümanları yayınlayıp onların nasıl? Şeye katılmıyorum, az önce etiketlemeyle ilgili vermiş olduğunuz bilgide. Hani kendimize özgün bir şey oluşturmak. O çok yıllara gidecek bir iştir bunun altından kalkamayız. Çünkü onun bahsettiğimiz uluslararası standartlar 40 yıl, 50 yıl, 100 yıllık tecrübelerin sonuçları. —Alalım fena değil, hemen orada tercihimizi koyalım şu anda. Yani üretmek bana çok mümkün gelmiyor. Yani o çok ayrı bir iş. Yaşanmışlıkla alakalı bir şey —Tamam, eğer oysa standart onun adı konsun değilse. İşte DIN var TS var EN var ASNE var. Bir sürü uluslararası organizasyon var bu etiketlemeyle ilgili bilgi barındıran. Seçelim ve uygulayalım ama bir şeye daha katılıyorum bunlar ucube şeyler olmasın, yani karışık paçal şeyler olmasın. Birini seçelim çünkü bu uluslararası inandırıcılığımızı arttırıyor. Dün bir örnek verdim. Biz projemize bir vana resmi çizmişiz, küresel vana. Kontrolümüz bize sordu bu şeyi nerden aldın dedi? Yani adama deseydim ki herhangi bir uluslararası standardın adını söyleyebilseydim adam kabul edecekti. Ama dedim ki bizim ressam İsmail çizdi dedim, kabul etmedi. Onu bulalım bir tane bir şey bulalım o gitsin. Doküman paylaşmak çok kolay e-mail atarız ama ben bu dokümanların sort edilmesi dokümanların içerisinden insanlara bilgi transferinin sağlanması konusunda fiili görev alabilirim. Her ne kadar TTMD organizasyon içerisinde ve oda organizasyonu içerisinde çok pasif olmakla beraber bu davetlerin bir karşılığı olarak görüyorum bunu. Ben de görev alabilirim Kani Korkmaz: Teşekkür ederim. Aslında bana kalsa ben oradaki bu görevin içine Serdar Bey, Mehmet Bey, Bülent Bey bu üçünü bana kalsa bu görevi veririm. Mustafa Beyin sözü var. 69 Mustafa Bilge: Dünkü oturumda Serdar ve Mehmet Beyin önerisi vardı o daha cazip gelmişti Mekanik şartnamedeki tanımlar ağırlıklı olarak cihazları tanımlıyor. Bu cihazlar ile ilgili şartnameleri ve seçim kriterlerini üretici yada temsilcisi olan firmalarla konuşup hazırlamak daha mantıklı geliyor. Aklıma soğutma grubu, kule, fan, pompa, vana, klima santrali geliyor. Bu konuşmayı da biz yaklaşık 5-6 senedir, TTMD vs. İSKAV da yapıyoruz. Bir türlü hayata geçmiyor. Ama bugün sanırım biraz daha somutlaşıyor. Yaptığımız klima santralı çalışması çok güzel bir örnektir. Zaten o kitap yazılırken uluslararası standartlar ciddi anlamda değerlendiriliyor. Yani biz kendimizde ait bir şey hazırlayabiliriz. Yurtdışından bir şartname bulunup incelenebilir ama bir soğutma kulesi, bir fancoil bir pompanın şartnamesi, hem bir kitapçık hem bir şartname olarak birlikte hazırlanabilir. Bunun imalatçılar tarafından yapılması lazım diye düşünüyorum ama başlarında mutlaka bir tasarımcı olması lazım bunları koordine eden çünkü çalışmalar sırasında çelişkiler olabiliyor. Klima santralleri kitabında çok zorlandık bu anlamda. Benim önerim TTMD, İSKİD, İSKAV, MTMD bu konuları paylaşarak çalışmalar başlayabilir. Kani Korkmaz: Arkadaşlar ben çok teşekkür ediyorum. Baycan Beyle biz ayrılmak mecburiyetindeyiz Biz yola gidiyoruz hepinize teşekkür ediyorum. Bence hedefler belirlenmiş oldu buradan somut noktalara gideceğimizi umuyorum. Çok teşekkür ediyorum. —Arkadaşlar biz devam edeceğiz. Ayrılmak isteyenler de ayrılabilir. Mustafa Bilge: Evet dediğim gibi ekipmanlar üretici ve temsilcisi olan firmalardan oluşan komisyon kurulup başlarına da bir tasarımcı olmasında fayda var. Bu çalışmaya hemen başlayabilirler. MTMD ye düşen imalat ve montaj ile ilgili olduğu için sanki boru ve kanal şartnamesinin MTMD tarafından hazırlanmasında fayda var. Kanal standartları hazırlanırken, DW144 ü unutmamak lazım. Bir de biz bir evvelki çalıştayda aldığımız kararları takip edemiyoruz. O çalıştayda kanal fittingslerine ayrı bir poz açılması kararı verilmişti. Hatta tasarımcılar, tahmini toplam kanalın % 10–15 i bu tanıma girebilir. Tek tek dirsek veya rediksiyon hesaplamasın şeklinde öneri getirdiler. Toplam kanal 10.000 metrekareyse bunun 2.000 metrekaresi fittings diye yazılabilinir. İsmet Mura: Sayın Bilge teşekkür ediyorum yalnız bir konu var tekrar açıklama yapayım. Biz geçen çalıştayda yaptığımız keşif özetlerini tartıştığımızda bunları derledik topladık. İlk açılış konuşmamda söylediğim gibi TTMD’nin tasarımcılar komisyonuna sunduk, onlarda çalışmalarını bitirdi henüz biz kendi aramızda görüşemediğimiz içinde bu aldığımız karaları yapmış olabilirler. Onu göreceğiz evet devam ediyoruz. Mürşit Çelikkol: Mustafa arkadaşımız bahsederken birdenbire aklıma geldi. Daha önce de düşündüğüm bir şeydi bu. Teknik şartnameyi hazırlama çalışmasına girerken sanki bana şöyle bir yol izlemek doğru olacak gibi geliyor. Önce sürecin bir genel kurgusunu yapmak. Mesela Mustafa dedi ki ‘’zaten Teknik Şartnamenin % 80’ini ekipmanlar içerir’’. Dolayısıyla bu kısmı Üretici Firmalarla görüşerek onların da içinde olduğu bir şekilde yapıyor olmak doğru olacaktır. Ama biz mesela şuradaki kalemlere baktığımız zaman, bunların içinde çok detaylı, önemli muhakkak olması gereken ama birbirleriyle ilişkili olmayan bir yığın konu var. Dolayısıyla bunları bir şekilde gruplandırarak ve ondan sonra da gruplanan bu konuları değişik komisyonlara dağıtarak yapıyor olmak doğru olacaktır. Tabi muhakkak bir genel organizasyon ve koordinasyonu yapan yapı (belki 70 bu işin içinde olacak her dernekten birer tane üyenin olduğu bir üst komisyon ) ama ondan sonra gruplandırılmış kalemlerin belli alt komisyonlara dağıtılması şeklinde bir kurgunun yapılması doğru olacaktır diye düşünüyorum. İsmet Mura: Yani şöyle mi özetleyebiliriz? Bu işin içinde olan bütün Derneklerden temsilciler alarak bir komisyon oluşur. Üst komisyon oluşturulur. Mürşit Çelikkol: Ve bu üst komisyonun daha sonra genel kurguyu kurarak, konuları belli başlıklar altında toplaması ve alt komisyonlar oluşturularak bu konuların dağıtılması. Aksi takdirde konular çok karışıyor birbirinin içine giriyor gibi geliyor. Erdinç Boz: Yani bir iskelet çalışması yapılıp ondan sonra bunun dağıtılması lazım. Bunun hem mesela MTMD kendi içinde böyle bir şey yapabilir. TTMD ile bir takım bağlantılar kurarak böyle bir şey yapılabilir ama sektörde gerçekten bu işlerde çalışmış, çok önemli firmalarda var. Onlardan da yardım alınarak ama bir kişinin başkanlığında veya bir iki kişinin başkanlığında ön bir draftın hazırlanması lazım. Ondan sonra görev verilmesi lazım diye düşünüyorum. Hüseyin Erdem: Bir saniye ama dinleyin lütfen. Genleşme ve depreme karşı önlem. Bakın arkadaşlar müteahhit, projede gösterilmiş olsun veya olmasın. Biz her haltı biliyoruz ya. Bilmemiz gerekiyor niyeyse. Boru ve kanal şebekesinin gerekli noktalarına genleşme kompansatörleri, genleşme parçaları, depremde sistemi koruyucu cihazları monte etmek yoluyla depreme karşı bütün önlemler alacaktır. Bunların yerleri ve tipleri iş sahibinin yetkili elemanlarıyla birlikte tespit edilecektir. Tüm ısıtma tesisatı, ekipmanlar, havalandırma tesisatı, diğer boru devreleri, prefabrik kayan mesnetler, bağlantı cihazları, işverenle birlikte tartışılacak ve gerekli yerlere önlem alınacaktır. Şu da çok önemli. Bina dilatasyon geçişleri. Nedir abi? Projeyi inceleyeceğiz bunların hepsini düşüneceğiz ve teklifleri siz bizden 3 günde istiyorsunuz. Hangi noktadan dilatasyon geçecek, hangi noktada dilatasyon belli mi? Bilmiyoruz. Tüm bu devrelerin fleksi borularını biz bileceğiz ve koyacağız. Yahu arkadaşlar, onun içinde bu çalıştayın sonucunda ben arkadaşlara söyledim. Hakikaten burada konuştuğumuz burada kalmasın. Ne yapacaksak yapalım, hepimiz bakın buradaki ekip bu konuları biliyor ancak bu kafayla burada konuştuğu her şey ki, ben bu işi 1990’dan beri hep konuşuyorum burada kalıyor. Ben proje esasları kitabını, projecilerle uğraşarak ve zorla -derdim var orada da- ben iki senede bastırabildim. Çünkü projeci grupların biri diyor yayınla, biri diyor olmaz. Yayınlarsın yayınlamazsın, odur budur derken yayınladık. Ve biz bunu hala tasarımcılarımıza anlatamıyoruz. Çoğuna. Ben arkadaşlara dedim ki, TTMD yönetimde olduğum zaman, ücretsiz gönderelim. Bu kitabın bedeli 10 TL. Alsan ne olur almasan ne olur? Her proje bürosuna bunu gönderelim. Hala aramızda bundan haberi olmayan proje bürosu yöneticisi arkadaşlarımız var. Çok da değerli arkadaşlarımız. Onun için burada aldığımız kararı lütfen buradan çıkınca arabaya binince unutmayalım ve hayata geçirelim. Sayın Başkanım çok iyi bilir, en çok aksatanlardan biri benim ama sonunda adamxsaat çalışmasını kafamıza vurdu. Gözümüze vurdu, onu yaptı bunu yaptı ve sonuca ulaştık geçte olsa yaptık. Demek ki katılıyorum, bu dernekler bizim MTMD nin web sayfasında var. Var efendim. Yoksa gönderelim. Şimdi demek ki derneklerden birisi ki mümkünse TTMD olsun ve diğer derneklerinde desteğini alarak şu önerilerimizi milat kabul edip ve tarihi koyalım, diyelim ki bir sene sonra artık iş olmazsa, bitmeli, o zaman Hüseyin Erdem şu 15 tane madde var, ben bu 15 maddeyi, çünkü her toplantıda söylüyorum ve hep konuşuyorum bu 15 maddeyi düzeltelim şirkette ekipler çalıştırayım ve burada konuştuğumuz konular, hiç olmazsa bunlar düzelsin ve doğrusu yayınlanarak düzeltilsin. Bizde bu düzgün halini web sayfalarına koyalım. TTMD’de koysun ve sonuca gidelim. Teşekkürler. 71 İsmet Mura: Peki, çok teşekkür ediyorum zaten yönetim kurulu toplantılarında da Sayın Erdem hep bu konulardan hep bahseder. Yani çalıştay konusunun yapılmasının nedeni de bu. Bir sürü eksiğimiz var ama soru nasıl düzeltilecek? Serkut Akgün: Ben pek çalıştayda teknik konuda uzman olmadığım için çok da faydalı olamadım ama en azından kapanışta bir konuşma yapmak istedim. Burada konuşulan konularda az çok vakıfım ama bazı şeylerde garibime gidiyor. Çünkü dün konuşulan piping spesifikasyonları falan gibi konular bizim şirkette standart uygulanan konular. Yani teknik şartnamede nasıl olmadığı konusunda da biraz şaşırdım doğrusu. Bununla ilgili şirket açısından söz verecek konumda değilim ama şirketimizin geçmiş tecrübelerinden sahip olduğu mühendislik tecrübesinden faydalanmak için en azından burada çalıştığım konuları genel müdürüm ve mühendislik müdürüme aktaracağım. Umarım ilerde firmamızla ve sizin derneğinizle olan kontağı kaybetmezsek mümkün olduğunca eldeki verilerle bu çalışmalara yardımcı olmak isterim. —Teşekkür ediyorum Serkut Bey. Başka söz almak isteyen var mı? Hasan Özoğul: Toparlamayla ilgili ifadeler olmayacak ama bir iki tane arada konuşulan konularla ilgili. Birincisi dün kanallarda yangın yalıtımı için kaya yününün yoğunluğunu söyleyemedim. 140 kg/m3 olacak. Bu mutfak kanallarında ve farklı bölgelerden geçen pozitif basınçlandırma kanallarında uygulanan detay, 50 milimetre kaya yünü üzerinde galvaniz sac kaplama, yangın danışmanlarının önerisi. İkincisi, Ersin Beyle arada konuştuğumuz borulardaki yalıtım kalınlığı, enerji performans yönetmeliğinde Ersin Bey getirdi burada bir tablo var. Gerçekten çok kalın yalıtımlar, ben bunun değiştiğini biliyorum, bununla ilgili maili burada katılanların adreslerine atacağım. Büyük ihtimalle yanılmadığımı zannediyorum, “yüzey sıcaklığı ve ortam sıcaklığına bağlı 5 derecelik sıcaklık farkı tutturacak şekilde yalıtım kalınlığını hesaplama” diye bir ibare var. Bu değişikliği göndereceğim. Üçüncüsü de, 2009 yangın yönetmeliğinde, yüksek yapılarda yani yüksekliği 30,5 m’ nin üzerindeki bütün binalarda, cephe malzemelerinde yanıcı ve kolay alevlenici malzeme kullanımı yasaklanmış. Bu demektir ki polistren köpükler, yeni sınıflandırma yönteminde E ve F sınıflarına giriyor yani kolay yanıcı malzeme sınıfına giriyor. Polistren köpüklerle cephe mantolaması yeni 2009 yangın yönetmeliğinde yasaklanmış, hâlbuki 50,5 metrenin altında yüzlerce konut şu anda yapılıyor ve bunlarda bu yalıtım devam ediyor. Hepimiz bir ucundayız bu konunun diye özellikle dikkat çekmek istedim. İsmet Mura: Teşekkür ediyorum. Şimdi arkadaşlar şöyle yapalım. Bu şeyi kısaca not aldım. Gerçi konuşulanları herkes duydu ama toparlama açısından Metin Erdem Bey diyor ki, teknik şartnameyi tasarımcılar hazırlamalı ve bunun kontrolünü proje yönetim firmaları yapmalı ve tarafsız olmalı. Baycan Beyin önerisi ise bir komisyon kuralım tasarımcılar ve müteahhitlerden oluşan bir komisyon kurulup bu çalışmayı yapabilir. Kastettiği çalışmada teknik şartname nasıl hazırlanmalı diye bir çalışma yapalım oradan başlayalım diyor. Serdar Bey üretici firmalarında bu işin içinde olmaları gerekir, bu çalışmayı profesyonel yapmak gerekir diyor. Hüseyin Erdem’in taahhütünü bir daha yeniliyorum ben. Tokar olarak her türlü katkıya, maddi ve manevi bunu ben ekliyorum, hazırım diyor. Meriç Beyin çok enteresan bir önerisi CSI formatı var zaten hiç uğraşmayalım tercüme edelim diyor. Türkiye şartlarına uyduralım ki Hasan Beyin önerisi de o doğrultudaydı. —Tabii ki bunun içerisindeki ekipmanlarla ilgili kısım Mustafa Beyin belirttiği gibi ilgili firmalardan destek alarak. 72 — Ersin Bey bu TTMD bünyesinde yapılmalıdır. Yalnız MTMD olarak biz her türlü desteği sağlayacağız dedik, bunu vurgulamamız gerekir. Zaten bizim isteğimiz bu, bunu yapılmasını isteyen bir dernek olarak her türlü maddi manevi ve bilgisel olarak bütün üyelerimizle birlikte bu katkıyı sağlayacağız TTMD ile birlikte. Erdinç Boz çok daha radikal bir şeyi söyledi. MTMD bir karar alsın TTMD’ye bir görev versin, TTMD zaten bu işi yapmak zorunda dedi. İnşallah öyledir. Şimdi efendim hepsini okumuyorum. Mürşit Beyin değişik bir önerisi; tüm derneklerden birer kişi toplayalım, bunlar bir komisyon kursunlar, o komisyonun denetiminde de bu çalışmaları yapalım diye. Şimdi çok güzel, çok başarılabilir öneriler çıktı. Yapacağımız nedir? Ben şöyle algılıyorum. Adı geçen derneklerle, İSKAV olsun TTMD olsun. Belki üretici dernekleriyle, İSKİD’le de bir görüşüp böyle bir komisyonun oluşmasını nasıl bakarlar, birlikte tartışıp bunun koordinatörlüğünü bunu takibini de Mekanik Tesisat Müteahhitleri Derneği olarak yapmak şekliyle, nasıl yapacağımızı arkadaşlarla konuşacağız. Böyle bir oluşuma gerekirse profesyonel katkıda alarak, bu şartnameyi hazırlama görevi önümüzde duruyor diye düşünüyorum. Nasıl yapacağımızı diğer arkadaşlarla birlikte ve Yönetim Kuruluyla konuşacağız ama şu bir gerçek ki biz bu konuda bir çalıştay yaptıysak diğer çalıştaylarımızda olduğu gibi mutlaka sonuca giden bir metin elde etmeliyiz. Bunu yapacağız ayrıca buradaki konuşmaları da bir metin halinde çözüp derleyip toparlayıp tüm katılımcılara da bilgi olarak da göndereceğiz. Ama tüm bunlar belli bir zaman alacaktır. O zamanı biz tanıyın hemen 2 ay sonra niye bunlar gelmedi deyip sorgulamayın lütfen mutlaka gelecektir. —Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum her zaman birlikte olmaktan zevk aldığımızı söylemek istiyorum Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 73