HURDA, ÇELİK ÜRETİM SEKTÖRÜMÜZ İÇİN KARA DELİK MİDİR
Transkript
HURDA, ÇELİK ÜRETİM SEKTÖRÜMÜZ İÇİN KARA DELİK MİDİR
HURDA, ÇELİK ÜRETİM SEKTÖRÜMÜZ İÇİN KARA DELİK MİDİR, YOKSA ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK Mİ? Muammer BİLGİÇ /Mayıs 2014, Gerçek ve mutlak olarak tanımladığımız bir çok olgu vardır ki, sanki, o, tüm zamanlarda geçerli, değişmez ve alternatifsizdir. Hurda kullanımı da çelik sektörümüzün en azından Ark Ocaklı bölümü tarafından böyle algılanır. Çelik üretimi deyince onsuz bir üretim biçimi yoktur diye bir savunma geliştirilir, bir inanç gibi savunulur, kara delikse kara delik ne yapalım başka bir çaremiz yoktur denir, yada o kadarda büyük bir sorun olmadığı anlatılmaya çalışılır. Oysa hurda altı, üstü, sadece bir çelik üretim hammadde türüdür, hem geri dönüşüm ve karbon ayak izi açısından , hem de konjonktürel olarak bir çok avantajı olan bir kaynaktır, daha fazlası değil. Ancak Türkiye için sanki öğrenilmiş bir çaresizlik, çaresizliğin getirdiği bir mutlak inanç gibi kabul etme söz konusudur. Türkiye’de Demir çelik sektörü bu yolculuğa hurda ile başlamamıştır, 1980 lerin başına kadar Kütle Çeliği üretimimizde sadece hurda kullanan çelikhane sayısı iki adetti, Cevher kökenli çelikhane sayısı ise 3 adetti. 1980 lerle birlikte yeni bir dönem açıldı ve bir çoğumuzun tanık olduğu, devlet desteğinin ve hem tedarik, hem de satış pazarının çok cazip olduğu bir konjonktürde, Elektrik Ark ocaklı ve Sürekli Döküm makinalı çelik üretim teknolojisi de bu gelişmeye paralel olarak ülkemizde ve benzer bir çok ülkede geçerli tek paradigma oldu. Oysa dünyada çelik sektörü sadece bu rota üzerinde yoluna devam etmiyordu. Ark ocaklı ve hurda esaslı üretim sadece özel çelik üretimi için geçerliyken özellikle ABD’de Nucor’un tartışmalı ve şaşırtıcı bir şekilde kütle çeliği üretimi için, 1970 lerin başında bu rotayı genel sektörel seçimlerden farklılaşarak tercih etmesiyle yeni bir dönem başladı. Minimill olarak tanımlanan konseptin gelişimiyle Türkiye’nin çelik sektöründe büyüme yolculuğuna çıkışıyla tarihsel olarak aynı döneme denk geldi. Neydi bu konjonktürel gerçekler ? i. ii. İkinci dünya savaşı sonrası batı ülkelerinde artan çelik üretiminin neden olduğu geri dönüşüm hurdası rezervi artışı, bunun 1980 lerde ABD ve Avrupa’da gündeme gelmesi ve bu rezervin üretim teknolojisi gereği ülke içinde çok talep bulamaması Türkiye gibi ülkeler için cazip bir metalik hammadde tedarik kaynağını yaratmıştır. Türkiye’nin bu kaynaklara göreceli yakınlığı, düz yuvarlak yapı çeliğinin sorunsuz bir şekilde hurdayla üretilebilmesi diğer etmenler olmuştur. Öyle ki hurda tedariği için özel bir satınalma stratejisine bile gerek duyulmamıştı, kaynaklar, aracılar ve direkt çelik fabrikası sahiplerinin oluşturduğu bir üçgen bu kadar önemli bir sektörün hammadde tedariğini uzun yıllar çok rahat ve sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilmiştir. Tarafların birbirlerini şahsen tanıdığı bu ilişki 2008 lere kadar çok fazla sorun olmadan devam etti, bu arada devreye Kuzey ülkeleri ve Akdeniz ülkeleri de girdi. Perestroika sonrası değişen koşullar, kuzey ülkelerini kaliteli ve ucuz hurda için yeni bir kaynak haline getirdi. Ancak bu iii. iv. v. vi. vii. viii. ix. x. xi. kaynak ülke içi talep ve ülkelerin kendi hammadde kaynaklarını koruma kararlılığıyla uzun ömürlü olamadı. Yükselen ve inen Pazar fiyatı eğrileri pozisyon alma denilen bir kavramın gelişimine neden oldu. Her iki taraf ta bir birlerinin stoklarını takip ederek, çok fazla gerginliğe yol açmadan kardeş kardeş geçinip gittiler. Hurda ile çelik yapımında en kolay ürün, yapı çeliğiydi, ne deneyimli bir iş gücü ne de çok özel bir patronaj sabrı gerektiriyordu. Çin ve uzak doğuyla başlayan ve ardından petro dolarların beslediği körfezin inanılmaz talebi zaten satış tarafında da çok özel bir yöntemi ve stratejiyi gerektirmiyordu. Satışlar ton – ton değil, on binlerce ton yada gemi gemi olmaya başladı. Aynen tedarik kısmında olduğu gibi, patron, dönemin büyüttüğü dış ticaret şirketleri ve alıcı taraftaki dağıtım şirketlerinin oluşturduğu son derece basit bir çalışma mekanizması olan ilişki zinciri her iki tarafı da çok memnun eden bir karlılıkla Mini mill rotasını çok çekici hale getirmeye devam etti. Düşünün, milyar dolarların döndüğü bir sektör, önemli bir faaliyetini hiç te özel strateji ve iş gücü gerektirmeyen bir organizasyonla yıllarca sorunsuz icra edebildi. Kaynağı belli ve sanki sonsuz olarak algılanan hurda tedariğiyle, pazarı belli ve neredeyse sonsuz olarak algılanan bir talep pazarı arasında sadece köprü görevi görmeye yetecek nitelikteki organizasyonlar, inanılmaz büyümenin icracıları oldu. Daha büyük talep, daha büyük ocak, en ufak işletmenin bile milyon tondan kapıyı açtığı bir algı, kaynağın ve pazarın hiç daralmayacağı, büyük olanın mutlak olduğu inancı hiç tartışılmayan bir gerçek haline geldi. Ancak bu arada süreç kendi sorunlarını ve çözümlerini içinde üretir ve barındırır bir şekilde biz farkında olmadan devam ediyordu. Bir takım şeylerin değiştiği tarihi vermek güç, ancak 2008 krizi artık her şeyin aynı olmadığının ilk fark edildiği kriz oldu. Biz kendi dünyamızda zafer naraları atarken, Çin’den başlayarak klasik nervürlü çubuk pazarlarımız birer birer kendine yeterli hale gelmeye başladı ve biz birer birer bu pazarları terk ettik, ancak hala sürdürülebilir yeni pazarlar bulabiliyorduk. Bu beceri gerçeği fark etmemize hep engel oldu. Ancak daralan pazarlarla birlikte asıl can acıtıcı gerçek, yani karlılık giderek öne çıkmaya başladı. Kuzey CIS ülkeleri cevher kökenli rotalarıyla ve kendi hammadde kaynaklarına sahip olmanın avantajıyla ihracat pazarlarındaki değişimlerden hiç etkilenmeden ve sadece marjlarından feragat ederek ancak kesinlikle karlı bir şekilde büyümeye ve modernize olmaya devam ettiler. Bugün en karlı çelik firmaları CIS ülkelerinde. Biz bu gerçeği hep onlar devlet desteğiyle ayakta kalıyorlar diye yorumladık, karlılık profilleriyle ilgili analizleri hep göz ardı ettik. Bu arada Hurda tedariği pazarında tekelleşme gündeme geldi ve artık karşımıza bir elin parmağı kadar sayıda ve çok güçlü oyuncular çıkmaya başladı. Hem mamul, hem de hurda pazarını etkileyen faktörler, zaten dar olan kar marjlarını daha da daralttı. Dünyanın başka bir köşesinde, NAFTA ve Kuzey Amerika’da Ark ocaklı sektör, bizim Ark ocaklı sektörümüzden tek ve çok önemli bir farkla, yavaş yavaş HBI & DRI ve türevleriyle Hurdayı ikame ederek, ciddi maliyet avantajlarıyla entegre tesislerin yerini almaya başladılar Biz % 10 dan fazla HBI kullanımı Ark xii. ocaklarında feasible değil derken, Nucor 7 Milyon ton / Yıl DRI üretim ve kullanım kapasitesine ulaşıyordu. Bırakınız DRI üretimi konusunda bir çalışma yapmayı, pazarda hazır ve hurdaya göre çok ciddi fiyat avantajına rağmen bu alternatifi kullanmayı bile düşünmedik. Bunun yerine, kütüğü veya slabı Kuzeyden alarak kendi ergitme kapasitelerimizi kullanmamaya başladık. Strateji belgelerimizde HBI kullanımının faydaları irdelenecektir diye anlamı belli olmayan hedefler koyarken, teşvik programlarında Türkiye’de HBI& DRI’ın üretilmesi teşvik edilemez dedik. NAFTA ve ABD, klasik üretim rotasından bu yolla çıkarken, biz, kendi klasik rotamızı yani Ark ocaklı ve hurda esaslı sektörümüzü dönüştüremeyerek düşük karlılığın kara deliğine sürüklendik. Değişebilenlerin bir diğer değişim gerekçesi ürün kalitesiydi, Ark ocaklarını ve optimize edilmiş hammadde seçeneklerini klasik cevher kökenli rotanın üretebildiği ürünleri üretebilir hale dönüştürürken, biz yıllar sonra tesis edebildiğimiz yassı kapasitelerini piyasanın istediği ve ithal ettiği kalitelerin üretilebildiği hale getiremedik ve çok düşük kapasite kullanım oranlarıyla yine sadece hurda kullanarak ve sadece nervürlü çubuk üretimiyle yolculuğa devam edebileceğimize inandık. İnandık, çünkü geçmiş başarılarımız gelecekteki başarılarımızın garantisidir diye içi boş argümanları doğru diye kabul ettik ve hala dünyanın en büyük 8. Üreticisi biziz diye güven mesajları yayınladık. Sorun her zaman ve şimdi de karlılıktır, dönemsel olarak karlıysak, bunun nedenlerini irdelemek, zayıf ve güçlü yönlerimizi bilimsel ölçütlerle analiz etmek çelik şirketi yöneticilerinin temel görevidir. Paranoyak olmak halüsinasyon görmekten her zaman daha iyidir. Çelik sektörümüzün ana sorunu ne enerji fiyatları, ne de pazarların daralmasıdır, en önemli sorun hammadde ve üretilen ürün kaynaklı karlılık sorunudur. Sadece hurdayla bu dev sektörün karlılığının sağlanacağını sanmak, Çin’de 25 sene sonra bollaşacak hurdaya bel bağlamak veya cevher fiyatları düştü, hurdaya talep düşecek ve hurda fiyatları daha da düşecek demek, sadece ham hayal kurmaktır. Sadece Hurda kullanarak Ark ocaklı çelik sektörümüzü olduğu gibi korumak sonuçsuz bir çaba ve öğrenilmiş bir çaresizliktir. Başka bir alternatif olmadığı ve doğru yaptığımıza dair inancımız o kadar güçlü ki hayatın ölümcül tokadını 2008 de ve sonrasında sürekli yememize rağmen hala aynı söylemleri iddiayla savunmaya devam ediyoruz. Gerçek kara delik, öğrenilmiş çaresizliğimizin oluşturduğu girdaptır. Psikolojideki alttan ve sürekli ısıtılan kavanoz örneğindeki canlı gibi, çelik sektörümüzün içinde bulunduğu kavanoz sürekli ısınırken, yine yeni koşullara alışmayı becermiştir. Düşük karlılık kara deliği bizi içine çekerken, hala hiç bir şey olmamış gibi aynı argümanlarının ve yaptıklarının doğru olduğuna inancını kaybetmedi. Hurda - nervürlü çubuk arası fiyat farkı 200 usd / tonun altına düştüğünde yaşadığı şoku bile kısa zamanda atlatmış, bu limitin altına düşüş sürekli hale gelse de öğrenilmiş çaresizliğiyle yeni psikolojik limitlerini oluşturmaya devam etmiştir. Öğrenilmiş çaresizliğimizin ve değişmemekte direnmemizin sonuçlarını hep beraber göreceğiz.