Çan Degerleri Sempozyumu Kitabi
Transkript
Çan Degerleri Sempozyumu Kitabi
ÇAN DEĞERLERİ SEMPOZYUMU 28-29 AĞUSTOS 2008 Çan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları No: 83 ISBN: 978-975-8100-89-7 © 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Editörler Prof. Dr. Ali AKDEMIR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Doç. Dr. Selehattin YILMAZ Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL Kapak Tasarım Gülhan APAK Yayınevi Olay Matbaası Çanakkale 0(286) 212 91 91 BİLİM KURULU Prof. Dr. Ali AKDEMİR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ Doç. Dr. Telat KOÇ Doç. Dr. İsmet UYSAL Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜLER Yrd. Doç. Dr. Mehmet KARALİ Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL DÜZENLEME KURULU Ahmet ÜMİT (Çan Kaymakamı) Ali SARIBAŞ (Çan Belediye Başkanı) Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL Yrd. Doç. Dr. Sevil YALÇIN Yrd. Doç. Dr. Beyhan ÖZTÜRK Öğr. Gör. Halide OKUMUŞ Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir. Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve evrensel kültüre katkı sağlamaktır. Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır. Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği, akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap, akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir. Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple, Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde emeği geçenleri kutluyorum. Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı) i Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları, koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile ülkemizin en stratejik illerinden birisidir. Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı, Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra, uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok sayıda değeri vardır. Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır. Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir. Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve kuruluşların titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke sathında yaklaşık 400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir. Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler geliştirmektir. 14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır. Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik; Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye, sorunlarının çözümüne aracılık edecek niteliktedir. Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum. Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum. iii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye, Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum. İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve Belediye Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine teşekkür ederim. Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi) iv Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir. Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı, Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’ sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile attığınız her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde bulacağınız ender rastlanan yerlerdendir. Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir. Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı, Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü, çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı yaşayan bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır. Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak, geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır. Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya hazırız. Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor ve emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Ülgür GÖKHAN (Çanakkale İli Belediye Başkanı) v Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) vi Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir. ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında Çanakkale için de özel önemi vardır. ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler, araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da yapmaktadır. Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır. Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla çok paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır. Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır. Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır. Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada, Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç, Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki bildiriler aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır. Sempozyumlardan sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden yararlanılarak içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme stratejisi, değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı ‘Çanakkale İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle sempozyumlardan yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip uygulanmış olacaktır. vii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum. Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan, Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum. Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın İsmet GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum. Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan, kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim. Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı Sayın Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir. İşbirliğimizin devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum. Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum. Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum. Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008 Prof. Dr. Ali AKDEMİR (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü) viii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇAN KAYMAKAMI AHMET ÜMİT’İN ÖNSÖZ’Ü Kültür ve Medeniyetlerin beşiği güzel Anadolumuzun müstesna köşelerinden Çan, 1945 yılında İlçe olmuştur. O yıllarda 1000 civarında olan Merkez nüfusu, sanayinin ve iş imkanlarının gelişmesine paralel olarak artmış, bugün 30.000’ lere ulaşmıştır. Emek ve ürünün, üretimle huzurun, çalışkanlıkla başarının, yemyeşil doğayla sanayinin dostça kaynaştığı ve ülkemiz adına katma değere dönüştüğü bir sanayi kentidir Çan. Yine Kaz Dağlarının eteğinde kurulu olan Çan, 50 tanesi seramik sektöründe olmak üzere irili ufaklı 62 fabrikasıyla, bu fabrikalarda çalışanlarının yoğunluğu, diğer yandan emeklileri, tarım ve hayvancılığı, ülke ekonomisine katkısı ve çevresi ile olumlu etkileşimi gibi hususlarda birçok Anadolu İlimizin önünde bulunmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda, sağlık, eğitim, nakliye, ticaret, tarım ve hayvancılık sektörlerinde iddialı olan Çan’ ın en önde gelen yönü madencilik ve buna bağlı olarak seramik sanayiidir. Özellikle seramik sektöründe dünyanın 5 kıtasına her yıl milyonlarca metrekare sanayi ürünü ihraç edilmektedir. Ülkemizin maden ve enerji yönünden en zengin İllerinin başında Çanakkale gelmektedir. Çanakkale İlimizinde maden çeşitliliği ve zenginliği bakamından en ön planda olan İlçesi Çan’ dır. Diğer yandan Çan, birçok İlimizde doğrudürüst fabrika bulunmazken köylerinde kurulu bulunan seramik, vitrifiye, tarım ve hayvancılığa yönelik muhtelif alanlardaki birçok fabrikalarında yaptığı üretimlerini dünyanın dörtbir köşesine ihraç edebilen ender İlçelerimizden biridir. Kısacası gerek yerüstü, gerek yer altı kaynakları ve gerekse sosyo- kültürel olarak Çan çok ciddi potansiyele sahip, Ülkemizin nadide yerleşim yerlerinden biridir. Bugüne kadar seramik sanayinin devlerinden Kale Seramik Fabrikalarının sahibi ve memleketimizin yetiştirdiği önemli Sanayicilerden Sayın İbrahim BODUR başta olmak üzere eşrafının, ileri gelenlerinin ve yöneticilerinin öncülüğünde önemli mesafeler alan Çan bütün bu gelişmelere rağmen detay değerlerinin keşfedilmesini beklemektedir. Bilgi kültürün, kültür gelişmenin, gelişme ise medeniyetin temelidir. Yani özdeğerler bilinmeden gelişme mümkün değildir. Bu anlamda Çan’ da bugüne kadar özdeğerlerimizin neler olduğu hususunda yeterince bilimsel çalışmanın yapılmadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla memleketimizin öncelikle ekonomik, sosyal kültürel ve diğer değerlerinin neler olduğunun bilimsel anlamda tespit edilmesi tabii bir ihtiyaçtır. Belirtilen ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak İlimizin ileri gelenlerinin, birçok bilim adamının katkısıyla ve Kaymakamlığımızla koordineli olarak planlanmış olan “Çan’ ın Değerleri Sempozyumu” Çan’ ın detay güzelliklerinin ortaya çıkartılmasında önemli bir işlev görecektir. Buna bağlı olarak ekonomik, sosyal, kültürel v.b. birçok alanlarda çalışma yapmak isteyen yöremiz insanının ve müteşebbislerin takip edebilecekleri yol haritası belirlenecektir. Bu durum Çan’ da ix Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ve yöresinde orta ve uzun vadede ekonomik gelişimi, istihdamı, üretimi ve refah düzeyinin yükselmesini, ülke ekonomisine daha çok katkı sağlanmasını tetikleyecektir. Bu vesile ile konuyla ilgilenen ve bu hususta emeği geçen herkese teşekkür ederim. Ahmet Ümit (Çan Kaymakamı) x Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇAN BELEDİYE BAŞKANI ALİ SARIBAŞ’IN ÖNSÖZ’Ü Çan’da ateşle toprağın buluşması… Çanakkale ili ilçelerinin sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin saptanması, bu değerlrin korunması, tanıtılması bu bunlara yenilerinin katılması yönünde neler yapılabileceği konusunda düzenlenen bu çalışmanın Çan’a önemli katkılar sağlayacağını düşünmekteyim. Bu sempozyumda sunulacak bildiriler ağırlıklı olarak tarım, turizm, tarih, işletmecilik ve seramik gibi alanlarda yoğunlaşması beklenmekte. Çan dünyanın en önde gelen seramik merkezlerinden biri olma özelliğiyle ön plana çıkmaktadır. Çan’da ateşin toprakla buluşması yöre halkına istihdam, ülkemize de büyük bir ekonomik girdi sağlamıştır. Bu özelliklerine madenlerimizi, Çan’ın linyit kömürünü, termal sularımız ile ulusal enerji ağına sağladığı elektrik üretimine ekleyebiliriz. Öte yandan, tarım, hayvancılık, köylerimizde dokunan Çan halısı olmak üzere temiz su kaynakalrı, Kazdağlarıyla ve çevresiyle önemli bir yerleşim alanıdır Çan. Çan’da akademisyenlerce ortaya konulacak olan değerler ve bilimsel veriler Çanakkale ve Çan için sorun çözen ve kültürel anlamda daha iyi projeler geliştirilmesine ön ayak olacak bu çalışmaya katkı sağlayanlara şimdiden teşekkür ederim. Böyle bir çalışmayada ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşadığını belirtirim. Ali SARIBAŞ (Çan Belediye Başkanı) xi Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) xii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇMYO MÜDÜRÜ PROF. DR. AHMET GÖNÜZ’ÜN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Üniversite olmanın yüksek bilinci içerisinde ve bilimsel veriler eşliğinde “Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları”nı organize etmektedir. Bu kapsamda 28-29 Ağustos 2008 tarihleri arasında Turizm, Arkeoloji, Seramik, Etnografya, Ekoloji, Felsefe, Sağlık, Eğitim, Sanat Tarihi, Tarih, Mitoloji, Su Ürünleri, Coğrafya, Sosyoloji, Dil ve Edebiyat, Tarım, Yer Bilimleri ve işletmecilik konularını kapsayan “Çan İlçesi Değerleri Sempozyumu” gerçekleştirilecektir. İnsanlığın yeni toplum biçimlerini oluşturduğu günümüz dünyasında yaşamın bilimsel kalitesini yakalamak ve teknolojideki gelişmelere ayak uydurabilmek için doğal değerlerimizin her birisinin önemi gittikçe artmaktadır. Ülke ekonomilerinin ayrılmaz parçaları olan yöresel ekonomilerin geliştirilmesine olanak sağlayacak olan doğal değerlerimizin bu platformda tartışılması, sunumların gerçekleştirilmesi, deneyimlerin paylaşılması, ülke kalkınmasında Üniversitelerin öneminin daha iyi anlaşılmasına olanak verecektir. Üniversite-Toplum kaynaşmasını ileri düzeyde geliştirmesini beklediğim, Çan yöresinin doğal değerlerinin daha iyi anlaşılmasını, toplumsal yaşamda ve her türlü lojistik alanda ivme sağlayacağını düşündüğüm bu sempozyumun başarılı geçmesini diliyorum. Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ (Çan MYO Müdürü) xiii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) xiv Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir. Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin ilk adımı da bu topraklarda başlamıştır. Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır. Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir yerde olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle, sağlık turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele sahiptir. Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000 öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir. Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz değerleri girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya dönüştürmek bulunmaktadır. İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da zorlaştırmaktaydı. Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında açılan sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere Türkiyenin her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya yakınlaşmasını sağlamıştır. Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları yapılmaktadır. xv Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır. Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ; Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır. Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır. Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya ulaşımı kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır. Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm getirmek için çalışmalar devam etmektedir. Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım yapmak isteyen sanayiciler artmıştır. Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize son derece olumlu etki yapmıştır. Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır. Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır. Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla komisyon kurulmuş, bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir. Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır. Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur. Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret xvi Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır. 13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun, Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir basın toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Odamızın bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon olan Anuga Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki Türk ve yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları doğmuştur. Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18 firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına başlayan İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında verimliliği arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve hizmetin içinde olmayı hedeflemektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri çeşitli konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır. Üniversitemiz için çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için önemli bir işbirliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren Çanakkale’nin il ve ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük destekçisi Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır. Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen herkese şükranlarımızı sunarız. İlhami TEZCAN (Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı) xvii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) xviii Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız. Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay olmaktadır. Çünkü: 1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla kent vizyonu; Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve tarıma dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite ve barış merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir. 2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon edinmiştir. Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir. Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması, bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir. Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD , sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı) xix Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) xx Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ - Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)……………………... i ÖNSÖZ - Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)……………………………………… iii ÖNSÖZ - Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)……………………… v ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü) ………………………….... vii ÖNSÖZ –Ahmet ÜMİT (Çan Kaymakamı)…………………………………… ix ÖNSÖZ – Ali SARIBAŞ (Çan Belediye Başkanı)………………………………. xi ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ahmet GÖNÜZ (Lapseki MYO Müdürü )…………………... xiii ÖNSÖZ - İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)……… xv ÖNSÖZ - Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Başkanı)………………………………… xix İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………… xxi Ahmet GÖNÜZ, İdil ELVER Çan Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerinin Çan Ekonomisine Katkıları……………………………………………………………………………. 1 Ahmet GÖNÜZ Berrak Damla YAĞAN Kaan HÜRKAN, Seda ATAŞ Ercan DÖVER Çan (Çanakkale - Türkiye) Ilçesi Bitkisel Değerleri………………………………….. 13 Mustafa BAL, Yasemin ERÇETİN AKYAR, Tuncay ULUSOY Biga Yarımadası Madencilik Sektöründe Çan İlçesinin Önemi…………………........ 33 Halide OKUMUŞ, Hürriyet DEMİRHAN Seramik Sektöründe Çan İlçesinin Önemi………………………………………....... 47 Serkan ABALI Çan Yöresi İçin İleri Teknoloji Seramiklerinin Önemi………………………………. 61 Hasan KILIÇGÜN, Nazlı ARDA, Ahmet GÖNÜZ Antioksidan Bitkilerin Ülke Ekonomisine Katkısı ve Çanakkale Yöresinde Yetişen Bazı Bitkilerin Tıbbi Değerleri İle Kullanım Alanları Üzerine Gözlemler…………… 73 Bilal KARAASLAN, Mehmet GÜCÜYETMEZ, Yakup KILIÇARSLAN, Kezban KANMAZ Çanakkale İli Çan İlçesi Telekomünikasyon Altyapısı Problemlerinin İncelenmesi ve Çözüm Önerileri……………………………………………………………………. Ahmet GÖNÜZ, B. D. YAĞAN, Kaan HÜRKAN, Seda ATAŞ, Ercan DÖVER Çan İlçesi (Çanakakle –Türkiye) Bitkisel Değerleri………………………………… Ahmet GÖNÜZ, İhsan TUNÇ, Kaan HÜRKAN Çan Yöresi Orman Ağaçlarının Ekonomik Potansiyeli Üzerine Bir Araştırma…... 81 85 107 xxi Çan Değerleri Sempozyumu (28–29 Ağustos 2008) İsmet UYSAL, Nehir AVCIOĞLU, Ersin KARABACAK Çan İlçesinin Köylerinde Kullanılan Tıbbi Bitkiler………………………………. 127 Necmettin GÜLER, Ahmet GÖNÜZ, Kaan HÜRKAN, Ercan DÖVER Çan (Çanakkale-Türkiye) İlçesi Doğal Yayılışlı Bazı Orchidaceae Taksonları Üzerine Gözlemler………………………………………………………………... 143 Telat KOÇ Çan İlçesi Arazi Kullanım Potansiyeli……………………………………………. 169 Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet KARALI, Ertuğrul KANMAZ, Mehmet GÜCÜYETMEZ Kalorifer Yakıtlarının Hava Kirliliği Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin İrdelenmesi………………………………………………………………………… Hasan Göksel ÖZDİLEK Türkiye Linyitleri arasında Çan Linyitlerinin Çevresel Açıdan İrdelenmesi ve Hava Kirliliğine Katkısı üzerine bir ön değerlendirme…………………………… Mehmet KARALI, Yakup Kılıçarslan, Mehmet Gücüyetmez, Ertuğrul KANMAZ Hava Kirliliğine Neden Olan Baca Atıklarının Filtrelenme Yöntemlerinin İncelenmesi………………………………………………………………………… 193 207 215 Mehmet GÜCÜYETMEZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN, Ertuğrul KANMAZ Güneş Enerjisinin Kullanımının Çan Yöresine Katkılarının İncelenmesi…………… 223 Kezban KANMAZ, Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI Çan Yöresindeki Jeotermal Potansiyelinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi………… 241 Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet GÜCÜYETMEZ Çan Yöresindeki Rüzgar Potansiyelinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi…………… 261 Ertan KÜÇÜKEFE Çan İlçesi’nin Arkeolojik Geçmişi Üzerine Gözlemler……………………………… 301 Hamdi GÜLEÇ Çan’da Sosyal Yapı ve Sözlü Halk Edebiyatı Ürünleri……………………………… 323 Ahmet GÖNÜZ, Aslı AKSOY Çanakkale İli Çan İlçesi’nde El Sanatlarının Sürdürülebilirliğinin Değerlendirilmesi Üzerine Bir Çalışma…………………………………………….. 331 Remzi Y. KINCAL, Selçuk UYGUN, Gürkan ERGEN Çan’da Eğitim Beklentilerine Yönelik Değerler……………………………………. 339 Muhammet ERAT Çanakkale Savaşları ve Bu Savaşlarda Şehit Olan Çanlılar………………………….. 353 xxii ÇAN MESLEK YÜKSEK OKULU ÖĞRENCİLERİNİN ÇAN EKONOMİSİNE KATKILARI Ahmet GÖNÜZa , İdil ELVERb a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksek Okulu b Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZET Bu çalışma, Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin bölge ekonomisine yaptığı katkıları araştırmaktadır. Çalışmada hem birincil veriler hem de ikincil veriler kullanılmıştır. Çalışmanın kapsamını, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Çan MYO öğrencileri oluşturmaktadır. Öğrencilerin tüketim harcamalarına ilişkin toplam 45 anket yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda öğrencilerin, aylık ortalama harcama miktarı 515,00 YTL olarak bulunmuştur. Yapılan analiz sonucunda öğrencilerin en fazla harcama yaptığı kalemler: Barınma, gıda, ulaşım, sigara, bilgisayar, iletişim, kırtasiye, alkol, giyim, eğlence, sağlık, kuaför, kozmetik, gazete, elektronik, kurs şeklindedir. Sonuç olarak, Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri, Çan ekonomisine aylık 130,810,00YTL; 10 ay üzerinden hesaplanarak yıllık 1.308.100,00 YTL sıcak para bırakmaktadır. Bu likiditesi en yüksek paradır. Ancak ekonomiye aktarılan bu kaynağın bir büyümeye yol açabilmesi için; kısa vadeli planlar, çözümler yerine uzun vadeli istikrarlı bir denge oluşturulmalıdır. Bu çalışma; Çan ilçesinin gelişimi, büyüme ve sonrasında kalkınması için gerekli olan proje ve planlama çalışmalarında Sivil Toplum Kuruluşları’na veri teşkil etmesi amacıyla hazırlanmıştır. Anahtar kelimeler: Çan ekonomisi, MYO öğrencileri, Tüketim, STK ABSTRACT This paper searches the contributions to region economy by MYO students.In thıs paper both primary and secondary data were used.Çanakkale 18 mart university students include the scope of the paper.45 surveys were performed related to students consumption. At the end of the work , aggregate consumption amount of students was found as 515 YTL. As a result of analysis students’ highest consumption accounts are: Accommodation, nutrition, transportation, cigarette, computer, communication, stationery, alcohol, clothing, entertainment, health, hairdressing, cosmetic, newspaper, electronics, seminars. As a consequence, Çan MYO Students contribute 130,810,00YTL hot Money to the Çan economy for a month,1.308.100,00 YTL for 10 months during a year.This Money has the highest liquidation however this resource can cause a development in economy only if short term plans replace with long term stable balance. This paper is prepared within the goal of development of Çan and data for the non governmental organizations after development process in projects and planning works. Key words: Çan’s economy, Çan vocational high school’s student, Consumption, Non-governmental organization/NGO Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) GİRİŞ Üniversite bilim, kültür ve bilgi arasında iletişimi sağlayan kurumdur. Üniversitenin ele aldığı bilgi, bilimsel bilginin yanı sıra kültürel bilgiyi de içermektedir. Üniversite sadece bilgi üreten bir kurum değil, aynı zamanda toplumun kültürel unsurlarının da korunduğu, geliştirildiği bir ortamdır (Delanty 2001: 149–153). Üniversite öğretim üyeleri, lisansüstü eğitimin temeli olan araştırmalara katılımlarıyla bilgi ve teknoloji üretmektedirler. Bölgesel sosyo-ekonomik gelişmenin gerçekleşmesinde üniversiteler, maddi altyapı yatırımları, kurumsal altyapı yatırımları, personel altyapı yatırımları, sosyal ve ekonomik altyapı yatırımları başta olmak üzere birçok unsurun oluşumunda etkin rol oynarlar. Üniversitelerin kuruldukları bölgenin kişisel geliri üstünde anlamlı bir pozitif etkisinin olduğunu, bölgenin istihdamını pozitif yönde etkilediği, bu sebeple gelişmekte olan ülkelerin geniş kırsal alanlarına üniversiteler kurarak daha fazla ekonomik fayda sağlayabileceği iddia edilmektedir (Phelps 1998: 149-158). Üniversiteler, özellikle az gelişmiş yörelerdeki geleneksel yapının gelişmeye, büyümeye engel olan yönlerinin ortadan kaldırılmasını hızlandırıcı ve çağdaş, demokratik yapıların etkinliğini artırıcı bir rol oynamaktadırlar. Dünyadaki üniversitelerin çoğunun geleneksel niteliğini, yani sadece araştırma üniversitesi özelliğini koruduğu söylenebilir. Üniversiteler çağdaş toplumların yaşama ve gelişme kaynaklarıdır. Kendine özgü özelliklere sahip, kendi alanında nasıl ilerleyeceği konusunda sürekli yenilikleri araştıran, geleceğe dönük güçlü bir pozisyon sergileyebilmek için değişimleri göze alan, yani girişimci özelliği ağır basan üniversiteler de söz konusudur. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi Bilimler ve İdari Bilimler Fakültesi’nde başlayan bu doğrultuda öncü nitelikteki çalışmalarla 2003 yılında sivil toplum ve girişimciliğin temellerini atmıştır. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nin diğer akademik eğitim ve öğretim kurumlarından farklılığı, öğrencilerine mesleki formasyonla birlikte onların iş ve yaşam kalitesini arttıracak bireysel gelişim olanakları sunmasıdır. Girişim, eğitimin temel bir parçasıdır, öğrenciler de girişimci öğrenci olmalıdır. İnsanların refah düzeyinin yükseltilmesi, girişimci ruhunun uygulama bulmasına bağlıdır. İşletme, endüstri ya da ortaklarına yönelik üniversite hizmetleri uygulamalı, yaratıcı ve yenilikçidir; yüksek teknolojili araştırmalar, ar-ge ortaklıkları ve uygulamalı danışmanlık büyük öneme sahiptir (Çetin 2007:232). Bilgi işçilerinin egemen olduğu bir toplum, sosyal performans ve sosyal sorumluluk açısından daha zorlu taleplerde bulunmaktadır. Eğitimli insanın nasıl bir kimse olduğu üzerinde bir kez daha durup düşünmek zorunda kalınacaktır (Drucker 1998:237). Eğitim ekonomiyi ateşler. Topluma biçim verir. Ama bunları “ürün”ü yani eğitimli insan yoluyla yapar (Drucker 1998: 250) Etkili bir şekilde gelişim gösteren üçüncü sektör grupları kamu hizmetlerinin yerine ulaşmasında seçenek ve sonuçlandırma hizmeti sunabilir. Ayrıca bu gruplar, yerel sivil kültürün ve topluluklar için kalkınma şekillerinin geliştirilmesine yardımcı 2 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) olurlar. Bunu yapabilmek için aktif ve girişimci olmaları gerekir. Toplumsal girişimciler, ekonomik kalkınmaya katkıda bulunurlarken aynı zamanda, sivil toplum alanında yenilikçi olabilirler. Kontrol edilmesi güç sosyal sorunlara yeni çözümler bulmak suretiyle refah sisteminin, bir tür ar-ge kanadı olarak işleyebilirler. En önemlisi erdemli bir toplumsal sermaye birikimini harekete geçirirler (Giddens 2001: 75). MATERYAL VE YÖNTEM Veri Toplama Aşamasında Kullanılan Teknikler Araştırmada ana materyalin toplanması aşamasında yüz yüze anket yöntemi kullanılması uygun görülmüştür. Gerek üniversite ve gerekse diğer araştırma kurumları tarafından yapılan anket formlarından yararlanılarak bir anket formu geliştirilmiştir. Çan Meslek Yüksek Okulu (Çan MYO) 2007 Ekim ayı verilerine göre; Çan İlçesinden gelen öğrenci sayısı 50, Çan dışından gelen öğrenci sayısı 254’tür. Toplam 304 öğrenci mevcuttur. (Çan MYO Öğrenci İşleri İstatistikleri). Anket sonucu elde edilen bulgular, ekonomik katkının belirlenebilmesi için 254 rakamıyla ilişkilendirilecektir. Örnekleme sayısını belirlerken oran yöntemi kullanılmıştır. %10’luk bir oran temsil yeteneği olarak istatistiksel anlamda oldukça güçlü bir değere işaret etmektedir (Newbold 2000). Veri toplamak amacıyla hazırlanan 36 adet sorudan oluşan anket formu 45 öğrenciye doğrudan ulaştırılmış ve anında cevaplandırılarak geri toplanmıştır.* Araştırmada kullanılan anket soruları üç temel konu dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu konular; · Öğrencilerin Çan İlçesi dahilinde aylık ortalama harcamaları · Bu harcamaların nasıl dağıldığı · Öğrencilerin bazı sosyal özellikleri ve temel sorunları Bu çalışma Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileriyle sınırlandırılmıştır. Ankete verilen cevaplar ile temel harcama kalemleri belirlenmiştir. Anket sonuçlarının değerlendirilmesinde SPSS analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu analizler sonucunda Meslek Yüksek Okulu’nun, ekonomik etkisinin en fazla olduğu tespit edilen sektörler barınma, gıda ve ulaşım olduğu görülmüştür. Verilerin Analiz ve Değerlendirilmesinde Kullanılan Yöntem Araştırma kapsamında yer alan Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri ile yapılan anket formları titizlikle incelenmiş, gerekli kontrol, tamamlama ve düzenleme * Çan Meslek Yüksek Okulu’nun 2007–2008 Eğitim ve Öğretim yılında Lojistik, Mekatronik, ETicaret, Seramik, Endüstriyel Seramik olmak üzere beş ayrı programda Çan ilçesi dışından gelen 254 öğrencisi bulunmaktadır. %10’luk oranda temsil istatistikî anlamda güçlü olması sebebiyle 45 anketin uygun olduğu görülmüştür. 3 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) işlemleri yapılarak SPSS paket programına bu bilgiler aktarılmıştır. Araştırmada ele alınan değişkenlerle, öğrenci aile gelir grupları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bununla birlikte, öğrencilerin ortalama toplam harcama kalemleri belirlenmiştir. ARAŞTIRMA BULGULARI Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara gore (Tablo 1), öğrenci aile gelirleri ile ilgili bilgiler aşağıdaki tabloda görülmektedir. Çan’da öğrenim gören öğrencilerin % 46.7 ’sinin aile geliri 801–1250 YTL arasındadır. Aile aylık geliri 2000 YTL ve üstü olan öğrenci yüzdesi ise 8.9’dur. Ortalama aile geliri 1350.00 YTL’dir. Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin yaklaşık %67’sinin burs almadığı tespit edilmiştir (Tablo 2). Öğrencilerin Çan ilçesi dışındaki sivil toplum kuruluşlarından, özel sektör kuruluşlarından burs alması; Çan ekonomisine ek bir kaynak yaratacağı gibi aynı zamanda öğrencilerin öğrenimi gördükleri sektörlerle ilgili bilgi alışverişini de arttıracaktır. Anket yapılan 45 öğrenciden yalnızca 2 tanesi Çan’da, biri Meslek Yüksek Okulu’nda ve bir diğeri de mağazada olmak üzere farklı yerlerde çalışmaktadırlar. Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre öğrencilerin harcama miktarları Tablo 3’te görülmektedir. Öğrencilerin % 42,2’si 300–450 YTL arası, % 48.9’u aylık 450-650YTL arası, %8.9’u 650–800 YTL arası harcama yapmaktadır. Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin aylık ortalama harcama miktarı 515.00 YTL’dir. Çan’daki MYO Öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre öğrencilerin harcama kalemleri Tablo 4’te görülmektedir. Buna göre sırasıyla; aylık ortalama barınma harcaması 135.00 YTL olup toplam harcamanın %26’sını oluşturmaktadır. Aylık ortalama gıda harcaması 73.00YTL olup toplam harcamanın %14’dür. Aylık ortalama şehirlerarası ulaşım harcaması 53.00YTL olup toplam harcamanın %10’udur. Aylık ortalama Şehir içi ulaşım harcaması 37.00YTL olup toplam harcamanın %7’sini oluşturmaktadır. Aylık ortalama sigara harcaması 34.00YTL olup toplam harcamanın %7’dir. Aylık ortalama bilgisayar harcaması 32.00YTL olup toplam harcamanın %6’sını oluşturmaktadır. İletişim harcaması ise 30.00 YTL olup toplam harcamanın %6’sıdır. Kırtasiye harcaması 26.00 YTL olup toplam harcamanın %5’ini oluşturmaktadır. Hemen ardından gelen harcama kalemi, alkol harcamasıdır. Aylık ortalama alkol harcaması 21.00 YTL olup toplam harcamanın %4’dür. Giyim harcaması 17.00YTL ve eğlence harcaması 15.00 YTL olup toplam harcamanın %3’ünü oluşturmaktadır. Aylık ortalama sağlık harcaması, kuaför harcaması, berber harcaması 10.00 YTL olup ayrı ayrı toplam harcamanın %2’sini oluşturmaktadır. Aylık ortalama kozmetik harcaması 8.00YTL, ortalama gazete harcaması 7.00 YTL, elektronik harcama ise 5.00YTL olup ayrı ayrı toplam harcamanın %1’idir. Kurs harcaması ise aylık ortalama 2.00 YTL olup toplam harcamanın %0’nı oluşturmaktadır. 4 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Öğrencilerin ortalama harcaması 515 YTL olarak hesaplanmıştır. Öğrencilerin ortalama barınma harcaması 135 YTL olup toplam harcamasının % 26’sını oluşturmaktadır. Öğrencilerin yapmış oldukları toplam harcama miktarı aylık 130.810.00YTL’dir. Bu değer bir tespit edilen aylık ortalama harcamanın toplam öğrenci sayısı ile çarpımıyla elde edilmiştir. 515.00 YTL X 254 = 130.810.,00 YTL. Öğrencilerin yapmış oldukları harcama kalemleri; barınma, gıda, ulaşım, sigara, bilgisayar, iletişim, kırtasiye, alkol, giyim, eğlence, sağlık, kuaför/ berber, kozmetik ürünler, yayın organları, elektronik ve kurs harcamalarına ilişkindir. Çan ilçesindeki hizmet sektörü değişip, geliştikçe hem nitel hem nicel anlamda bu harcama kompozisyonunun görünümünün daha da olumlu yönde değişeceği açıktır. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; Çan’ da öğrencilerin % 84.4’ü kiralık evde kalmaktadır. Öğrencilerin aylık ortalama barınma harcaması 135.00 YTL’dir. Öğrenciler aylık harcamalarının % 26’ sını kira harcamalarına ayırmaktadırlar. Elde edilen veriye göre, öğrenciler sadece barınma harcaması ortalama 135.00X 254= 34.290.00YTL Çan ekonomisine katkı sağlamaktadır. Çan’da mesken kiraları ortalama 250–600 YTL civarındadır, bu rakam evin büyüklüğüne ve mevkiine göre değişmektedir. Öğrenciler evde kalan kişi sayısını arttırarak barınma harcamasını düşürmeyi hedeflemektedir. Ancak bu durumun, Yerel Yönetim- Sivil Toplum- Üniversite işbirliği çerçevesinde çözümlenmesi eğitimin kalitesini ve öğrenci motivasyonunu arttıracak sosyal çevrenin yaratılmasını sağlayacaktır. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; ankete katılan öğrencilerin 5 tanesi şehir içi ulaşımda otostop yöntemini kullandığını, harcama yapmadığını belirtmiştir (Tablo 5). Ortalama 1 kişinin aylık yaptığı harcama ise 37.00YTL’dir. Tüm öğrencilerin aylık ortalama şehir içi ulaşım harcaması 37.00YTL X 254=9.398.00 YTL’dir Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; Bir öğrencinin aylık ortalama gıda harcaması 73.00 YTL’dir (Tablo 6). Ankete katılan öğrencilerin %51.2’si aylık 0–60.00 YTL arası harcama yapmaktadır. Bu harcama miktarının yaş ortalaması 21 olan genç bir insan fizyolojisi için çok yeterli olmayabileceği düşünülebilir. Tüm öğrencilerin aylık ortalama gıda harcaması 73.00YTL X 254=18.542.00 YTL’dir. Giyim harcaması yapmayan öğrenci sayısı ise 26’dır (Tablo 7). Bu öğrencilerin oranı % 57,8’dir. Bir öğrencinin yaptığı aylık ortalama giyim harcaması 17.00 YTL’dir. Toplam yapılan giyim harcaması ise 323.00 YTL’dir Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; ankete katılan öğrencilerden 10 kişinin bilgisayarı bulunmamaktadır (Tablo 8). Yani ankete katılan öğrencilerin % 22.2’sinin bilgisayarı yoktur. Öğrencilerin bilgisayarları için yaptıkları aylık ortalama harcama ise 32.00 YTL’dir. 5 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; ankete katılan öğrencilerin 27 kişi yani %60’ı sigara kullanmamaktadır (Tablo 9). Aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 612.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 34 YTL sigara alımına harcama yapmaktadır. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden elde edilen sonuçlara göre; ankete katılan öğrencilerden 26 kişi yüzde olarak 56.9 alkol kullanmamaktadır (Tablo 10). Aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 399.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 21.00 YTL alkol alımına harcama yapmaktadır. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘boş zamanı değerlendirme’ ilgili araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar Şekil 2’de gösterilmiştir. Öğrenciler boş zamanlarını en çok ev ve internet kafelerde değerlendirmektedirler. ‘Diğer’ adı altında ise kahvehane, sokak, park alanları mevcuttur. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘Çan’da yaşadıkları temel sorunlar’ ile ilgili araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar Şekil 3’de gösterilmiştir. Öğrencilerin Çan’da yaşadığı en temel sorun %82 oranında sosyal aktivite azlığıdır. Daha sonra % 60 oranında eğlence, %40 oranında ulaşım gelmektedir. ‘Çan halkının katı geleneksel tutumu’ şeklinde tanımlanan sorun ise barınmadan önce %18 bir oranda yer almaktadır. Barınma %13, haberleşme %7, ‘Çan Havası’ şeklinde tanımlanan bir başka sorun ise %2, güvenlik sorunu ise yine %2’lik bir oranda yer almıştır. Ankete katılan öğrencilerden 24 kişi yüzde olarak 53.3 gelirini eğlenceye ayırmamaktadır (Tablo 11). Eğlenmeye aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 315.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 15.00 YTL eğlenmek için harcama yapmaktadır. Ankete katılan öğrencilerden 2 kişi, yüzde olarak 4.4 kırtasiye harcaması yapmamaktadır (Tablo 12). Kırtasiyeye aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 1118.00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ise ayda ortalama 26 YTL kırtasiye harcaması yapmaktadır. Ankete katılan öğrencilerden bir kişi yüzde olarak 2,2 iletişim harcaması yapmamaktadır (Tablo 13). İletişime aylık yapılan toplam harcama tutarı ise 1320,00 YTL’dir. Ankete katılan bir öğrenci ayda ortalama 30 YTL iletişime harcama yapmaktadır. SONUÇ VE ÖNERİLER Bilgi işçisinin, sivil toplum kuruluşu liderlerinin talebi yarattığı ekonomik bir platformda, Çan ilçesinde projelerle sosyo-ekonomik zemini hazırlayacak sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç vardır. Toplumdaki girişimciler, yenilikler üreterek var olan piyasa yapısının ve eski mal-hizmet üreten mevcut işletmelerin zayıflamasına neden olan bireyler olarak düşünülür. Ancak bir başka gerçek; hızla değişen bir dünyada var olanı korumak geride kalmak, gerilemek demektir. Yeni projeler talepleri, yeni talepler yenilikleri yaratır. 6 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan ilçesinde bulunan STK’ların daha çok meslek odaları, kooperatifler şeklinde var olması; eğitim, bilim, sanat alanında sivil toplum örgütlerinin oluşmaması veya az sayıda olması ekonominin sanayi toplumuna dayalı bir üretim modeli olduğu konusunda bizlere ipuçları vermektedir. Bilgi toplumu açısından baktığımızda, Sivil Toplum Kuruluşları “Bir konuya odaklanmış, konusunda uzmanlaşmış, içinde profesyonel kadrosunu barındıran, uluslararası ilişkiler ağı olan, fikir ve proje üreten, ürettiği fikir ve projeleri yönetime iletmesini bilen örgüt” şeklinde tanımlanmaktadır (Gürel 2002: 125) Sorunlar incelendiğinde, her birinin diyalog ve uzlaşmayla yani iyi yönetişimle (good governance), güçlü sivil toplum platformlarıyla aşılacağı anlaşılmaktadır. Üniversite-sivil toplum işbirliği ile atölye çalışmaları, seramik atölyeleri ve hatta uluslararası seramik panayırı, iktisadi-teknik programlar için ekonomi çalıştayları ve birçok proje yapılmalıdır. Öğrencilerin boş vakitlerini evde geçirmeleri, sosyolojik ve psikolojik sorunlar ortaya çıkarabilmektedir. Çan’da kapsamlı bir kütüphane bulunmamaktadır. Ancak Çan’da yöre insanının kendi evinde bulunan kütüphaneler, sivil toplum kuruluşlarınca değerlendirilmelidir. Ayrıca bu konuda kamu kurum kuruluşları, meslek birlikleri, odalar, borsalar, akademik kurumlardan elde edilecek destekler için girişimlerde bulunulmalıdır. Harcamalar içinde ilk sırada yer alan ortalama barınma harcamasının yüksek oluşu, devlet yurtlarının kapasite yetersizliğinden veya bulunmamasından dolayı düşük gelirli öğrenciler bu durumdan oldukça etkilendiği görülmektedir. Öğrencilerin burs alması ve bu alınan bursların belli oranının öğrenciler tarafından Çan’da harcanması, yörenin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Öğrencilerin Çan ilçesi dışındaki sivil toplum kuruluşlarından, özel sektör kuruluşlarından burs alması; Çan ekonomisine ek bir kaynak yaratacağı gibi aynı zamanda öğrencilerin öğrenimi gördükleri sektörlerle ilgili bilgi alışverişini de arttıracaktır. Çan Meslek Yüksek Okulu öğrencileri, Çan ekonomisine aylık 130.810.00 YTL; 10 ay üzerinden hesaplanarak yıllık 1.308.100.00 YTL sıcak para bırakmaktadır. Bu likiditesi en yüksek paradır. Ancak ekonomiye aktarılan bu kaynağın bir büyümeye yol açabilmesi için; kısa vadeli planlar, çözümler yerine uzun vadeli istikrarlı bir denge oluşturulmalıdır. Etkin bir iletişim, sağduyu, yönetişim, planlama olmadığı takdirde Çan Meslek Yüksek Okulu’nun kurulmasından dolayı elde edilen ekonomik gelişme büyümeye ve kalkınmaya dönüşmeme tehlikesi sözkonusudur. Yöre halkında ve öğrencilerde düşünsel engeller veya olumsuz inançlar diye nitelendirdiğimiz “Burada hiçbir şey değişmez” zihniyetini Sivil Toplum Kuruluşları-Üniversite işbirliğiyle yok etmeye çalışılması gerekmektedir. Bir de duygusal engeller de vardır ki; bu engellemeler de değişme endişesi, var olanı kaybetme, zarar görme endişesi gibi duygulardır. Öğrencilerde ve yöre halkında yerleşmiş birtakım inançların kırılması gerekmektedir. Bu pozitif değişimle öğrenci motivasyonu, akademisyen heyecanı artacak; Projelerle yeni ekonomik iş çevrimleri 7 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yaratılacak; Yaratılması istenen talebin ihtiyacı doğurtulabilecek bilgi bazlı ekonomik yapı oluşacak; Yöre halkının Meslek Yüksek Okulu’yla işbirliği gerçekleşecek, Meslek Yüksek Okulu’nu benimseyerek, bir Çan değeri olduğunun bilincine varacaktır. KAYNAKÇA Çetin M. 2007 “Bölgesel Kalkınma ve Girişimci Üniversiteler”, Ege Akademik Bakış/Ege Academic Review. 7:217-238. Delanty, G. 2001. “The University in the Knowledge Society”, Organization, 8:149-153 Drucker P. F. 1998. Yeni Gerçekler. Ankara: İşbankası Yayınları. Yayın No:315 Giddens A. 2001. Üçüncü Yol ve Eleştirileri. Ankara: Phoenix Yayınevi. Gürel D. 2002 “Sivil Toplum Açısından Özel ve Genel Sorun Alanı Olarak Gençlik”, Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumu-X (Gençlik, Katılım ve Sivil Toplum), 2-4 Kasım 2001, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 113-132 Newbold P. 2001 İşletme ve İktisat için İstatistik. İstanbul: Literatür Yayıncılık. Phelps, R.,P. 1998 “The Effect of University Host Community Size on State Growth”, Economics of Education Review 17: 149-158 8 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Öğrencilerin Aile Aylık Ortalama Gelirleri Aile Gelirleri 500- 800YTL 801-1250YTL 1251-1500 YTL 1501-2000 YTL 2001 YTL ve üstü Toplam Kişi Sayısı 6 21 9 5 4 45 Oran (%) 13,3 46,7 20,0 11,1 8,9 100 Tablo 2. Burs Alan Öğrenci Sayısı Hayır Evet Toplam Kişi Sayısı 30 15 45 66,7 33,3 100,0 Tablo 3.Öğrencilerin Aylık Ortalama Harcama Miktarları Harcama Aralıkları 300-450 YTL 451-650 YTL 651-800 YTL Toplam Kişi Sayısı 19 22 4 45 Oran (%) 42,2 48,9 8,9 100 Tablo 4. Öğrencilerin Barınma Biçimi Barınma Biçimi Ailesi ile Birlikte Kiralık Evde Özel Yurtta Toplam 0-30YTL 31–60 YTL 61-100YTL Toplam Kişi Sayısı 4 38 3 45 Oran (%) 8,9 84,4 6,7 100,0 Tablo 5. Öğrencilerin Şehir içi Ulaşım Harcamaları Kişi Sayısı Oran (%) 14 35,0 18 45,0 8 20,0 40 100 9 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 6. Öğrencilerin Gıda Harcamaları 0-60 YTL 61-80 YTL 81-150 YTL Toplam Kişi Sayısı 22 6 15 43 Oran (%) 51,2 13,9 34,9 100 Tablo 7. Öğrencilerin Giyim Harcamaları Kişi Sayısı 7 11 1 19 0-20YTL 21–50 YTL 100-üstü Toplam Oran (%) 36,8 57,9 5,3 100 Tablo 8. Öğrencilerin Bilgisayar Harcamaları Bilgisayar Var Yok Toplam Kişi Sayısı 35 10 45 Oran (%) 77,8 22,2 100 Tablo 9. Öğrencilerin Sigara Harcamaları 30-60 YTL 61-100 YTL 101-130YTL 131-150 YTL 151 üstü Toplam Kişi Sayısı 7 8 3 2 1 18 Oran (%) 38,9 44,4 5,6 5.5 5,6 100 Tablo 10. Öğrencilerin Alkol Harcamaları 15–30 YTL 31–50 YTL 51-100YTL 100 üzeri Toplam Kişi Sayısı 6 9 3 1 19 Oran (%) 31,6 47,3 15,8 5,3 100 10 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 11. Öğrencilerin Eğlence Harcamaları Kişi Sayısı 10 9 2 21 0-25YTL 26–50 YTL 51-100YTL Toplam Oran (%) 47,6 42,9 9,5 100 Tablo 12. Öğrencilerin Kırtasiye Harcamaları 5-15YTL 16-40 YTL 41-50 YTL 51-üstü Toplam Kişi Sayısı 13 19 10 1 43 Oran (%) 30,2 44,2 23,3 2,3 100 Tablo. 13. Öğrencilerin İletişim Harcamaları 10-20YTL 21-30 YTL 31-50 YTL 51-üstü Toplam Kişi Sayısı 18 13 10 3 44 Oran (%) 40,9 29,6 22,7 6,8 100 11 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 90 82 80 70 60 60 50 40 Seri 1 40 30 18 20 13 7 10 2 2 0 Sosyal aktivite Eğlence Ulaşım Çan Halkı Barınma Haberleşme Çan havası Güvenlik Şekil 1. Çan’daki MYO öğrencileriyle yapılan anketlerden ‘boş zamanı değerlendirme’ ilgili araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar 12 ÇAN (ÇANAKKALE - TÜRKİYE) İLÇESİ BİTKİSEL DEĞERLERİ Ahmet GÖNÜZ1 Berrak Damla YAĞAN2 Kaan HÜRKAN2 Seda ATAŞ2 Ercan DÖVER2 1 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü 2 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü ÖZET Bu çalışmada Çan yöresi Kirazlı ve Ağı Dağı çevreleri dahil olmak üzere gerçekleştirilen arazi çalışmalarında, ekonomik ve tıbbi potansiyeli yüksek olan türlerden bir kısmı araştırılmıştır. Yörede ibreli ormanlar statüsüne giren ve Kaz Dağı endemiği olarak bilinen Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et Cullen (Kaz Dağı göknarı) başta olmak üzere yapraklı ormanlar statüsüne giren Quercus cerris L. var. cerris (tüylü meşe), Q. frainetto Ten. (macar meşesi), Q.petraea subsp. iberica (Stevon ex Bieb) Krasslin (sapsız meşe), Q. infectoria subsp. boisseri (Reuter) O.schwarz. (mazı meşesi), Q. robur subsp. robur L. (saplı meşe) gibi yapraklı orman üyeleri ile Castanea sativa Miller. (kestane) ağaçlarının yanı sıra, odunundan faydalanılan Carpinus betulus L. (gürgen), meyveleri yenen Corylus avellana L. (fındık), Cornus mas L. (kızılcık), yine meyveleri böbrek taşı düşürmek için kullanılan Juniperus oxycedrus L. (ardıç), ayrıca aşılanarak Antep fıstığı meyvelerinin elde edildiği Pistacia terebinthus L. (menengiç) gibi çalı taksonları gözlenmiştir. Keza, günümüzde salatalarda limon yerine kullanılan limon tuzu maddesinin elde edildiği Asphodelus aestivus Brot. (çiriş otu) taksonunun bol miktarda doğal yayılışlı olduğu izlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çan (Çanakkale), Ekonomik Bitki Potansiyeli. ABSTRACT In the present paper we investigated some plant species that have important economical and medicinal potential in Çan region and Ida Mountain surround. Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et Cullen (Ida Mountain endemic), Quercus cerris L. var. cerris, Q. frainetto Ten., Q.petraea subsp. iberica (Stevon ex Bieb) Krasslin, Q. infectoria subsp. boisseri (Reuter) O.schwarz., Q. robur subsp. robur L., Castanea sativa Miller., taxas were observed in study area. Carpinus betulus L. (uses for its wood), Corylus avellana L., Cornus mas L. and Juniperus oxycedrus L. (edible fruits), Pistacia terebinthus L. and Asphodelus aestivus Brot. (acquiring lemon salt) taxas which naturally growth in Çan region also observed. Keywords: Çan (Çanakkale), Economical Plant Potential. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) GİRİŞ İnsan yaşamının temel ihtiyacı olan gıda ile doğrudan ilişkisi, tarım sektörünü ülke ekonomileri açısında son derece önemli kılmaktadır. Beslenme alışkanlığının coğrafik koşullar ve kültürel faktörler nedeniyle önemli farklılıklar göstermesi, ülkeleri besin ihtiyaçlarını dışarıya bağımlı olmaksızın kendi kendilerine karşılamak ve sektörde verimliliği arttırmak amacıyla devletin desteği ve koruması altında kapsamlı tarım politikaları oluşturmaya yöneltmiştir. Türkiye, ekonomisinde tarım sektörünün hala önemli bir yere sahip olduğu, gelişmekte olan bir ülkedir. Gelişme sürecindeki her ülke gibi, Türkiye için de dış ticaret, gerek dışsatım gelirleri, gerekse gelişme için gerek duyulan yatırım ve ara malı gibi unsurların dış alımı itibarı ile son derece önemlidir (Zan 2005). 1 ton buğday elde edebilmek için 1000 ton suya, 1 kg ekmek için 1 - 400 litre suya, 1 porsiyon bonfile için 9800 litre suya ihtiyaç olduğunu bildiren WWF Türkiye ve TEMA Vakfı yetkilileri; 40 yılda 1,25 milyon hektar alan kaybettiğimizi, NASA yetkilileri ise; Türkiye’ nin büyük bölümünün 2040 yılında çöl olacağını ifade etmektedirler. Verimli toprağın 1 cm2’ sinin ortalama 500 yılda oluştuğu bilinmektedir ve 40 cm2lik tarım yapılabilecek toprak oluşumu için 20 bin yıl gerekmektedir (Gönüz ve Hürkan 2007). Tarım ürünlerinin dünya piyasalarında gelişen rekabet koşulları altında, Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayileri daha bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç duymaktadır. Tarım sektörünü ilgilendiren her uygulamanın tarıma dayalı sanayilerde ya da tam tersine tarıma dayalı sanayilerle ilgili her uygulamanın tarım sektöründe yol açacağı gelişmeler dikkate alınmalıdır (Türkekul ve Abay 2000). Örneğin; yem sektörü, hammaddelerini tarımsal kaynaklardan ve yem sanayi ürünleri ile kalıntılarından elde edilen bir sektördür. Yem sektörüne hammadde sağlayan sektörler; değirmencilik, nişastacılık, fermantasyon (alkol ve biracılık), şeker, bitkisel yağ, hazır gıda (konserve, marmelat, salça, meyve suyu vs.), et ve rendering (saflaştırma) tesisleri, süt, mermer ve tuz, su, soda, gübre ve kimya sanayileridir. Hammadde temini yaptığı sektörlerin dışında ürettiği ürünlerin kullanıldığı et ve süt sanayi, ekipman temininin sağladığı tarım araç ve gereçleri sanayi gibi pek çok ana ve yan sanayi kolu ile ilişki içindedir. Hayvancılık potansiyeli bakımından dünyada önemli ülkeler arasında gösterilen fakat bu pastadan yeterince pay alamayan Türkiye’ de yem endüstrisi; kurulu fabrika sayısı ve kullanılabilir yüksek kapasite oranıyla önemli bir Agro – endüstri kolu olmaktadır. Yem üretiminin temelini oluşturan yem bitkilerinin üretimi halen ülkemizde yeterince gelişmemiştir. Ülkemizde düzenli bir hayvancılık politikası ve buna bağlı olarak yem ve yem bitkileri üretimi politikası da bulunmamaktadır. Toprağın organik yapısı nedeni ile yüksek ürün verimliliği olan ülkemizde halen Hititler’ den beri tüketilmekte olan yonca, korunga, fiğ ve burçak gibi birkaç ürün geleneksel yöntemlerle üretilmeye devam edilmektedir. Yem bitkisi üretim alanları ülkemiz toplam ekilebilir alanın %3’ünü, her yıl ekilen alanın ise %6’sını kapsamaktadır. Bu 14 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) nedenle yurdumuzda hayvan beslenmesinin büyük bölümü halen doğal çayırlara, meralara, anızlara ve tahıl samanına dayanmaktadır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için üretilen karma yemlerde tahıllar (arpa, buğday, çavdar, akdarı, yulaf), yağlı korunga küspeleri (ayçiçeği, pamuk, fındık, soya küspesi), hayvansal kökenli proteinler (balık, et-kemik, kan unları, tavuk ve mezbaha kalıntıları, kemik unu), değirmen artıkları (buğday kırığı, razmol, kepek, pirinç kepeği, bonkalite), bira fabrika artıkları (malt çimi, malt tozu), sektör altı bakliyat (mercimek, bakla vs. kırıkları) ile katkı maddeleri (vitaminler, mineraller, melas, tuz, mermer tozu, kireç taşı, ilaçlar) kullanılmaktadır. Keza; kağıt, kültürel ve sanayi alanındaki yeri ile insanlığın en önemli ihtiyaç maddelerinden biri olup, kağıt sanayinin gelişmesi bir ülkenin sanayi ve kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici etmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kağıt sektörü; odun, yıllık bitkiler ve atık kağıt hammaddelerinden selüloz, odun hamuru, eski kağıt hamuru üretilmesi ve bu ara ürünlerin değişik mekanik, kimyasal işlemlerle kağıda dönüştürülmesine kadar geçen aşamaları içeren sanayi koludur. Sermaye ve enerji yoğun, orta-ağır bir sanayi dalı olan kağıt sanayinde üretimi gerçekleştirilen ürün grupları basım ve ambalaj sektörleri için girdi oluşturmaktadır. Kağıt, bitkilerin lifli hücrelerinin keçeleştirilmesi suretiyle elde edilen yazı yazılabilecek madde olup, kağıt yapımında kullanılan temel madde birçok bitkide lif halinde bulunan “selülozdur” . Selüloz bir karbohidrat olup, bitki hücrelerinin duvar dokularının ana kısmını teşkil eder. Selüloz basit elyafları, trakeidler veya odun elyafı halinde ve özellikle pamukta olmak üzere muhtelif bitkilerde tohum elyafı halinde bulunmaktadır. Kağıdın yapımında kullanılan başlıca hammaddelerden ladin, göknar, çam, kayın, kavak, okaliptus gibi orman ürünleri ile saman, kendir, keten, jüt kamışı gibi yıllık bitkiler olup, atık kağıtlar, keten, kendir eskileri ve pamuklu paçavralar da hammadde olarak kullanılmaktadır. Çan yöresinde Göknar, Çam, Kayın ve kavak hem doğal olarak yayılış göstermekte, hem de kültür olarak yetiştirilebilmektedir. Kalkınma planlarının uygulandığı dönemlerde, ülke çapında gerçekleştirilen yatırımlar sonucunda SEKA’ nın kapasitesi 1970 yılında 150 bin tona yükselmiştir. İzmit, Afyon, Dalaman, Aksu ve Çaycuma tesislerinin işletmeye alınmasıyla toplam kapasite 1980 yılında 382.5 bin tona yükselmiştir. 1981 yılında Balıkesir, 1984 yılında da Akdeniz ve Kastamonu tesislerinin işletmeye alınmaları ile kapasite 577,5 bin tona yükselmiştir. 2001 yılı itibari ile SEKA hammadde ihtiyacının %75’ini orman kaynaklarından, %7’sini yıllık bitkilerden, %12’sini atık kağıtlardan ve %6’sını ithal selulozdan karşılamıştır. Özel sektör ise hammadde ihtiyacının %75.8’ ini atık kağıtlardan, %19’unu ithal selulozdan, %5.2’sini saman vb. yıllık bitki ve tarım atıklarından karşılamıştır. Hammadde ihtiyacının ağırlıklı olarak atık kağıttan karşılanıyor olması gerek orman varlıklarının tüketilmemesi gerekse ekonomik olması nedeni ile olumlu bir gelişme göstergesidir. 15 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine bakıldığında ise durum şöyledir: Doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından 1/3’ü uçucu yağ içermektedir. Uçucu yağlar, bitkilerden veya bitkisel droglardan çeşitli yöntemlerle elde edilen, oda sıcaklığında sıvı halde olan kolaylıkla kristalleşebilen, uçucu, kuvvetli kokulu ve su buharı ile sürüklenebilen yağımsı karışımlardır (Ceylan 1997). Uçucu yağ taşıyan bitkiler, daha çok sıcak iklim bölgelerinde yetişmektedirler. Ülkemizi de içine alan Akdeniz bölgesi ise uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en zengin bölgelerden birisini oluşturmaktadır (Ceylan 1997). Dünyada uçucu yağ üretimi birçok ülkede yapılmaktadır. Bugün ticari amaçla üretimi yapılan uçucu yağ bitkilerinin sayısı 40’ı geçmektedir (Ceylan 1997). MATERYAL VE METOD Ülke ekonomisine yönelik istatistik bilgilerin bir kısmı daha önce çeşitli kurumlarda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresi bitki envanteri ile karşılaştırılmıştır. Yine farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede doğal yayılış gösteren bitkilerin fotoğrafları ile yerel insan popülasyonlarından çeşitli bilgiler alınmış ve bilimsel veriler eşliğinde değerlendirilmiştir. BULGULAR Yörede yapılmış eski çalışmalar ve tezlerden alınan bilgiler ile gerçekleştirilen arazi çalışmaları sonuçları birleştirildiğinde Çan yöresi ekili ve kırsal alanlarının çok zengin bitki çeşitliliği içerdiği gözlenmiştir. Bunların tamamının bu çalışmaya sığması mümkün olmadığı için bitkisel değerler açısından takson sayıları sınırlı tutulmuş ancak tehlike kategorisi içerisine giren bitkiler tablo halinde verilmiştir. Yem bitkileri ile ilgili bilgiler araştırıldığında; Ülkemizde yetiştirilmeye uygun yem bitki türleri ve muhtemel yetiştirilme alanlarının aşağıdaki gibi olduğu belirlenmiştir (Yıldırım 2005). · Yonca (Medicago sativa)’ nın; tüm bölgelerde sulanan alanlarda ot üretiminde, · Ak Üçgül (Trifolium repens)’ ün; Marmara, Karadeniz ve geçit bölgelerinde sulanan alanlarda otlatma amacı ile, · Fiğ (Vicia spp.) ve Bezelye (Pisum spp.)’ nin; tüm bölgelerde ve sulak alanlarda ot ve tohum olarak, · Silajlık Mısır (Zea mays); yağışın yeterli olduğu Karadeniz bölgesi dışındaki tüm bölgelerde sulama ile silaj üretiminde, · Sorgum (Sorghum); tüm bölgelerde sulanabilir alanlarda silaj olarak ve tohum olarak üretimi gerçekleştirilebilir. Yem bitkileri İhracat ve ithalatına bakıldığında ülkemizin hayli yüksek oranda döviz kaybettiği izlenmiştir (Tablo 1) (Yıldırım 2005). 16 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yıllar itibarı ile karma yem ithalatı düzenli bir seyir izlerken, ihracatımız dalgalanma göstermektedir. Özellikle AB ülkelerinden ithal edilen kedi ve köpek mamaları, nişasta bazlı mamalar, balık yemleri ve mineral maddeler, ithalatın önemli kalemlerini oluşturmaktadır. Yetiştirme dışında ihtiyaç görülen yem bitkileri Çayır ve Meralarımızdan temin edilmektedir. Çevre sorunlarının her geçen gün daha fazla hissedilebildiği günümüzde, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının önemi iyice artmıştır. Bu çevrede çayır ve meralarımız en önemli doğal kaynaklarımızdan birisidir. Bu alanlar sadece hayvan besleme için kaba yem üretmekle kalmayıp, doğal dengenin önemli bir unsurudur. Çayır ve meralar topraklarımızın yerinde tutulmasında, temiz su, hava ve gıda üretiminde çok sayıda bitkisel ve hayvansal organizmaya ait gen kaynaklarının korunmasında büyük önem taşır. Sonuç itibari ile bu şehirde yaşayan insanlarımız içinde önemlidir. Bu yüzden çayır ve meraların doğru kullanılması gereklidir. Doğru kullanım için mera toprağının ve üzerinde yaşayan bitkilerin iyi bilinmesi gerekir (Serin 2008). Yem bitkilerinin üretiminden başlayarak hem kaba yem üretiminde hem de karma yem üretiminde üretim alanlarının genişletilerek ve geliştirilerek atıl olan kapasitenin kullanımıyla birkaç kat fazla ve ucuz yem üretilmesi gerekmektedir. Ayrıca bürokrasi – üniversite- sanayi ve meslek örgütlerinin birleşerek meslek okullarının açılması sağlanmalıdır. Kağıt sanayi ile ilgili veriler Tablo 2’de sunulmuştur. Kağıt ve kağıt ürünleri ithalatında Almanya, İtalya, Fransa ve İsveç en önemli pazarlar olurken, son yıllarda İsveç ve İspanya’ ya yönelik gerçekleştirilen ithalatta önemli artış kaydedilmiştir. 2002 yılında Almanya’ nın toplam ithalattan aldığı pay ortalama %21 iken, İtalya %8.8, İspanya %7.1 pay almaktadır. Dünyanın en önemli kağıt ve kağıt ürünleri ihracat ve ithalatçısı konumundaki A.B.D.’ nin 2002 yılı ithalatından aldığı pay ise %33,3 olmuştur. Türkiye’ de kağıt sektörünün seluloz ihtiyacı artarken, selüloz üretimi azalmaktadır. Kağıt gibi önemli olan bir sektörün hammadde açısından çok büyük ölçüde dışa bağımlı olması en önemli sorunu oluşturmaktadır. Dünyada uygulanmakta olan hızlı büyüyen türlerle yeni plantasyon tesislerini elde edilmesi, orman alanlarından bozuk karakterli olan sahaların, kağıtlık odun amaçlı ağaçlandırılması ile 20-30 yıl gibi bir sürede oldukça önemli miktarda selülozluk odun sağlanabilecektir. Özellikle hızlı gelişen iğne yapraklı türler ve kağıt üretimi için uygun nitelikli yapraklı türlerin plantasyon tekniği ile endüstriyel hammadde ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilmesi üzerinde durulması gerekmektedir. Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listeleri Tablo 3’de sunulmuştur. Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı (Tablo 4) yaklaşık 10 milyon dolardır. İthal edilen başlıca yağlar, nane yağı, ıtır çiçeği yağı, portakal yağı, limon 17 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yağı ve yasemin yağıdır. İthalatın büyük kısmı, AB ülkelerinden yapılmaktadır. Ülkeler bazında bakıldığında ise İngiltere, Fransa, ABD, Hindistan, Almanya, İspanya, Endonezya, İtalya, Çin, İsviçre, Hollanda ve Brezilya en fazla ithalat yapılan ülkelerdir (Bektaşoğlu 2007). Kazdağlarında uçucu yağ içeren bitki potansiyeline bakıldığında; Adaçayı – Salvia fruticosa Anason – Pimpinella tragium subsp. lithophila Defne - Laurus nobilis Karanfil – Dianthus anatolicus Kekik – Thymus zygioides var. lycaonicus ve diğer Thymus türleri Lavanta – Lavandula stoechas Sarımsak – Soğan – Allium türleri Sedir ağacı – Juniperus türleri (Botanik literatüründe Juniperus sp. = Ardıç Olarak geçmektedir. Yasemin – Jasminum fruticans 9 çeşit uçucu yağ içeren bitki örneği görülmektedir. Ancak listede yer almayan ; Mercanköşk Origanum onites Origanum vulgare Dağçayı Sideritis trojana Sığır kuyruğu Verbascum spp. Kantaron Hypericum spp. Papatya Anthemis cretica Menengeç Pistacia terebinthus Kestane Castanea sativa Fındık Corylus avellana Meşe (Quercus spp.) türleri gibi taksonların da çay, uçucu yağ, tanen veya yenen meyve olarak değerlendirildikleri bilinmektedir. Türkiye’de son yıllarda, gülyağı dışındaki uçucu yağ tesislerinin sayısında da artış gözlenmektedir. Özellikle Antalya, Manisa, Mersin, Muğla ve Hatay illerinde kurulu tesislerde kekik, defne, kır nanesi, biberiye, kimyon, mersin, limon yaprağı, anason, melissa, sığala ağacı gibi aromatik bitkilerden uçucu yağ üretilmektedir. Yukarıda adı geçen bitki türlerinin kültüre alınması hem yurt dışına giden döviz miktarını düşürecek, hem de iç piyasaya yeterli ürün oluşturacaktır. Ayrıca bitki taksonlarının birçok parçaları gerek tıp, gerek eczacılık ve gerekse halk tababetinde yüksek oranda kullanım alanı bulmaktadır. Bir bitkinin farklı parçaları (yapraklar, kökler, kabuklar, meyve veya tohumları) genellikle farklı aktif içeriklere sahiptirler, bu nedenle bazı kısımları toksik etki yapabileceği gibi bazı kısımları da faydalı özellik gösterebilmektedir. Örneğin Papaver somniferum’ un meyve kapsüllerinden kuvvetli droglar elde edilirken, tohumları alkoloid içermez. Fitoterapide bazen bütün bitki kullanılabileceği gibi sıklıkla sadece özel olarak belirlenmiş kısımları kullanılmaktadır. Resmi dökümanlarda ve ilaç prospektüslerinde bitkilerin ve bitki parçalarının isimleri Latince olarak yer almaktadır (Van Wyk ve Wink 2004). 18 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kökler Birçok türün etli veya odunlu kökleri tıbbi olarak kullanılmaktadır. Kökler bazen fibröz (Urtica dioica; Urticae radix), dayanıklı (Glycyrrhiza glabra) ve bazen de etli (Harpagophytum procumbens) olabilmektedir. Rizomlar Bir rizom; etli veya odunlu uzamış gövdedir. Genellikle yatay olarak toprak altında gelişir. Rizomları kullanılan birçok bitki örneği vardır; (Zingiber officinale, Piper methysticum). Soğanlar Soğanlar; etli yapıda ve katmanlar halinde bulunan yaprak orijinli yapılardır. Soğanlar tıbbi kullanım açısından özellikle soğanda (Allium cepa), sarımsakta (Allium sativum) ve adasoğanında (Urginea maritima) oldukça popülerdir. Tuberler Bir tüber; şişkin, etli yapıda ve toprak altında bulunan, genellikle gövde orijinli fakat sıklıkla kısmen kök kısmen de gövde özelliği gösterebilen bir yapıdır. Colchicum autumnale ve Hypoxis hemerocallidea tüberleri en iyi bilinen örneklerdir. Kabuklar Kabuklar, ağaç gövdesini koruyan katmanlardır. Hemen altında bulunan canlı odun hücrelerinden türevlenmişlerdir. Kabuk kısımda yüksek konsantrasyonda aktif içerikler bulunur. Birçok örneği bulunmaktadır; meşe kabukları (Quercus), kinin kabukları (Cichona) gibi. Gövde odunları Kalın gövdeler veya odun tıbbi olarak kullanılmaktadır. Örnek; Santalum album, Quassia amara). Yapraklar Yapraklar salt olarak kullanılabildiği gibi, sürgünleri ve petiolleri karıştırılarak da kullanılabilir. Örnek: Ginkgo biloba. Toprak üstü kısımları: Bütün toprak üstü kısımları bitkiler çiçekli dönemdeyken hasat edilir ve kullanılır. Örnek Hypericum perforatum. Çiçekler Geleneksel tıpta çiçekler popüler olarak kullanılmaktadır. Bazen çiçeklerin belirli parçaları kullanılmaktadır; ebegümeci kaliksleri (Hibiscus sabdariffa), safran stamenleri (Crocus sativus), mısırın stigmaları (Zea mays) veya polenler. Meyveler Genellikle küçük ve kuru meyveler kullanılmaktadır. Örnekler; Foeniculum vulgare, Pimpinella anisum, Juniperus communis. Tohumlar Tohumlar, meyvelerin içinde bulunur ve bazen tek başlarına kullanılır. Sakızlar Sakızlar; yoğun polisakkarit karışımlarından oluşmuştur. Suyla çözünebilirler ve kısmen insanlarda sindirilebilirler. Sakız, bazen hasar görmüş gövde dokusundan savunma mekanizmasının bir ürünü olarak dışarı çıkar ayrıca ağaç gövdesini böceklerden ve diğer zararlılardan korur. 19 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Reçineler Reçineler, özelleşmiş hücrelerden veya kanallardan boşaltılan bir maddedir. Esansiyel yağların ve polimerleşmiş terpenlerin karışımından oluşmaktadır. Çoğunlukla suda erimezler. Balsamlar, benzoik asit, sinamik asit ve diğer esterleri yüksek oranda bulundururlar. Örnek; (Styrax benzoin). Sabit yağlar Bu yağlar uçucu olmayan bitkisel yağlardır. Meyve ve tohumlardan elde edilirler ve suda erimezler. Örnekler; (Ricinus communis, Olea europaea). Esansiyel (uçucu) yağlar Bu tür yağlar uçucu yağlardır. Genellikle gövdelerin distilasyonu ile elde edilir. Monoterpenoidler, sesquiterpenoidler, fenilpropanoidler ve kumarinlerden oluşmuşlardır. Örnek; (Cinnamomum camphora). Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden çok az bazılarının tıbbi özellikleri Tablo 4’te sunulmuştur. İlave olarak çeşitli gıda maddelerinin, antik çağlardan bu yana baharatlar ve meyveler gibi bitkisel ürünler ile şarap ve ekmek gibi maddelerin de renklendirilmesinde kullanılmıştır. Gıdalarda kullanılan ilk ticari renk basit bitki ekstraktlarıdır. Kırmızıdan maviye kadar renk aralığı oluşturan antosiyaninler genel olarak üzümlerden, mürver ağacı çiçeğinden ve kırmızı lahanadan ekstrakte edilmiştir (Altuğ 2001). Keza, günümüzde özellikle gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkelerde doğal boyalar kullanılarak boyanmış tekstil ürünlerine büyük talep vardır. Bu boyaların büyük çoğunluğu bitkilerden elde edilmekte fakat tarımı yurdumuzda yapılmamakta, giderek artan talep ise doğadan toplama yolu ile karşılanmaktadır (Gönüz ve diğ. 2006). Aynı araştırıcılar, Çanakkale ve çevresinde 53 familyaya ait, 134 taksonun boyar madde potansiyeli olduğunu rapor etmişlerdir. Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından bakıldığında, çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi yapılan türlerin 17 adedinin endemik olduğu görülmektedir (Tablo 6) (Karabacak 2002). TARTIŞMA VE SONUÇ Bu çalışmada, tehlikeli bir şekilde artan nüfus ile birlikte, bitmeyecekmiş gibi kullanılan doğal kaynakların önemi vurgulanmış, Çan yöresinde doğal değerler olarak yerini alan birçok bitkiden, birkaç tanesinin faydalı özellikleri ortaya koyulmuştur. Ayrıca günümüz şartlarında sürdürülebilir bitki yaşamından azami oranda faydalanma yolları araştırılmıştır. Günümüz biyoteknoloji ve genetik mühendisliği çalışmaları, doğanın bize cömertçe bağışladığı milyonlarca çeşit genin ancak çok küçük bir oranını yeniden düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. Şu an süregelen doğal biyolojik sistem içerisine yeni bir genin ilave edilebilmesi, hem çok pahalıya mal olmakta hem çevre sağlığı açısından riskler taşımakta ve hem de sonuçlarının getirebileceği zararlar tahmin edilememektedir. Bu nedenle birçoğu ülkemize has olan bitki türlerinin ve onlardaki zengin gen kaynaklarının kaybolmaması için sürekliliğinin sağlanması gereklidir. 20 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ülkemizde doğal olarak bulunan diğer Göknar türleri içinde en hızlı büyüme gösteren Kazdağı Göknarı ormanlarının en verimli şekilde işletilmesi ülkemiz ormancılığı açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu itibarla, doğal yayılış alanındaki mevcut yetişme ortamı koşullarına benzer koşulların hakim olduğu yörelerde, Kazdağı göknarının genetik açıdan ıslah edilmiş tohumlarından elde edilen fidan materyali kullanılarak, geniş ağaçlandırma alanlarının tesis edilmesi hem verim gücü düşük olan diğer doğal orman kaynaklarımız üzerindeki sosyal baskının azaltılması hem de kitle üretimine dayalı olarak hizmet veren orman ürünleri sanayisinin hammadde ihtiyacının karşılanması açısından oldukça yararlı olacaktır (Simsar ve Özel 2006). Yörede çeşitli faaliyetler sonucu ağaç kesimleri artmaktadır. Göknar ağacının çok yönlü faydaları, ekonomik önemi ve yetişmesi için geçmesi gereken süre düşünüldüğünde kesinlikle korunması ve dikimini arttırılması gereği ortaya çıkmaktadır. Dünya Bankası Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe katkısı ile desteklenen “Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması” projesi (28632-TU) kapsamında pilot bölgelerden biri olan Kazdağlarında Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce 1994 tarihinde survey-envanter çalışmaları başlatılmış ve önemli orman asli türlerinden Karaçam, Kızılçam ve Kazdağı Göknarı hedef tür alınmak suretiyle GEKYA’lar (Gen Koruma ve Yönetim Alanları) belirlenmiştir. GEKYA, yüksek derecede ve zengin genetik çeşitlilik gösteren, yok olma tehlikesi altında bulunan ya da ekonomik bakımdan önemli olan bitki türlerinin populasyonları içinde ve arasında evrimin sürekliliğinin sağlanması ve genetik çeşitliliğin korunması için ayrılan alanlardır. Belirlenen 38 aday GEKYA’da bitki türleri envanter çalışmaları ve izoenzim çalışmaları sonucunda 5 adet GEKYA (Altınoluk-Darıdere, Mıhlıdere, Asar-Engece, Eybekli-Ayıgediği, Edremit-Gürgendağı ve Karaköy) kesinleştirilmiştir (Özel ve diğ. 2006). GEKYA çalışmalarına konu olan ağaç türlerinin Çan yöresinde doğal yayılış gösterdiği ve yine Çan yöresinin GEKYA alanları içerisinde yer aldığı bilinen gerçekler olduğuna göre bu konuda da geç kalınmadan koruma çalışmalarının daha hassas dereceye getirilmesi gerekmektedir. Çalışmada adı geçen tüm meşe türlerinin hem organik tarımda, hem doğal boyarmadde (halı, kilim, tekstil) alanlarında, hem de dericilikte sepi maddesi olarak kullanımları yaygındır. Meşe türleri, yörenin asli temel ağaçlarıdır. Korunmaları ve dikimlerinin yaygınlaştırılması kesinlikle gereklidir. Yöreye yüksek oranda döviz girdisi sağlayabilecek bir değerdir. Keza ardıç ağaçları genelde en uzun ömürlü ağaçlardandır ve birçok tıbbi alanda kullanımı mevcuttur. Bu ağaçlarımız Çan yöresinde kendiliğinden doğal olarak gelişmektedirler. Yayılış alanlarının ekolojik özelliklerine göre dikimleri ve bakımları sağlanarak ekonomik getiri sağlanabilir. Bitkilerin çok yönlü kullanımına örnek vermek gerekirse; Bugün dünyada yaklaşık 79 000 000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 180 000 000 ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi 21 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yapılan ülkeler sırasıyla ABD, Brezilya, Arjantin, Çin, ve Hindistan’ dır. (FAO 2002; Özdinç 2008). Çünkü Soya fasülyesi baklagillerden olması dolayısıyla, köklerindeki nodoziteler yoluyla toprağı azotça zenginleştiren bir kültür bitkisidir ve soya yağı beslenmeden sanayiye kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi hem insan, hem de hayvan besini olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yeşil sebze olarak, tohumları kavrularak içerdiği yüksek orandaki protein nedeniyle soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında boya maddesi olarak, polietilen torba yapımında, tutkal gibi birçok sanayi ürünü elde etmede kullanılmaktadır (Anaç ve Ertürk 2003). Bu örnek iyi incelendiğinde, gelişmiş ülkeler ile nüfusu kalabalık ülkelerin tek bir üründen çok yönlü faydalanma yoluna gittikleri görülmektedir. Yine Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi öğretim üyelerinin gerçekleştirdiği Yerli Enerji Kaynakları Sempozyumunda bildirildiği gibi (Gönüz, 2008), Kolza dünyada soya fasulyesinden sonra üretilen en önemli yağ bitkisidir (Fried ve diğ. 2002). Dünyada verim ortalaması 152 kg/da, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde 300 kg/da civarındadır (FAO 2003). Yağ bitkisi olarak kolza kuzey yarım kürede özellikle Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde ilk sırada gelmektedir. Kolza hem tarımsal hem de endüstriyel işletmelerde çok yönlü kullanılmaktadır. Yemeklik yağ üretimi birincil üretim amacı olsa da yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi önemli bir yem kaynağını oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olması ve yağının akaryakıt olarak kullanılması sebebiyle dünyada kolza biyodizelinin üretilmesi ve tüketilmesi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Son yıllarda normal çeşitlerin yerini hibrit çeşitler almakta olup hibrit çeşitler verim açısından diğer çeşitlere göre ortalama % 20 daha fazla ürün vermektedir (Gül ve diğ. 2005). Sadece bu iki örnek, bitkisel değerlerin çok yönlü kullanımı ile gerek yapısal ve gerekse ekonomik getirilerin sağlanabileceğini göstermektedir. Bir diğer açıdan bakıldığında her iki bitki de doğal yapılarına göre biyoteknolojik çalışmalar ile daha yararlı hale getirilmişlerdir. Bu da bize doğal değerlerimizin faydalı özelliklerinin bilimsel araştırmalar ile belirli oranda da olsa arttırılabileceğini göstermektedir. Kaldı ki bilimsel geliştirmeye açık durumda olan doğal yayılışlı bitki örneklerimizin sayısı çok yüksektir. Bu da ekonomik potansiyelin yükseltilebileceğini göstermektedir. Yine Dünya ticaretinde ve parfümeri sanayinde çok önemli ekonomik bir yeri olan uçucu yağ bitkilerinin birçoğu Çan yöresinde doğal olarak gelişmekte ve geliştirilebilir özellik taşımaktadırlar. En fazla ekonomik değeri olacak konulardan birisi de bu alandır. Yurdumuzun belirli yörelerinde menengeç (Pistacia terebinthus) ağaçları Antep fıstığı aşılanarak gelir elde edilmektedir. Bu konu Çan yöresinde de geliştirilebilir. Çiriş otu, limon tuzu yapımı konusunda (Öztürk ve Pirdal 1990) hayli yüksek ekonomik potansiyel taşıyan bir değer gibi görünmektedir. Doğal gelişme için çok fazla seçici olmayan hatta tuzlu topraklarda bile yayılış gösterebilen (Yağan ve Gönüz 2008) bu bitki hayvan yemi olarak da rağbet görmektedir. 22 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Cyclamen cinsine giren bütün türler CITES’in (Convention of International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora = Nesilleri Tehlike Altındaki Doğal Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar arası Ticaretini Düzenleme Sözleşmesi) Ek II listesinde yer almaktadır. Yaklaşık 30 000 000 adet yumru 4 firma tarafından ihraç edilmekte, ancak ihraç edilen yumruların % 80 kadarı doğamızdan sökülmektedir. İhracat firmaları tarafından, Kazdağlarında yetişen Cyclamen hederifolium yumrularının doğadan sökülme oranı % 56 cıvarındadır (Müftüoğlu 2006). Yukarıda özetlenen bitkisel kullanım özellikleri ile ilgili bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, Çan yöresinin hem Çanakkale hem de Türkiye açısından yüksek bir ekonomik potansiyel değer taşıdığı, ancak bu potansiyelin gereğince değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır. Yörede kendiliğinden doğal olarak yetişen bitkilerin kısa vadeli çözümler için harcanması yerine, uzun vadeli projeler kapsamında değerlendirilmesinin, yanlış uygulamalar sonucu yok olmalarının engellenerek sürdürülebilirliklerinin sağlanmasının, bunların yanı sıra boş olan veya çeşitli sebeplerle kullanıma alınmamış alanlarda yetiştirme çalışmalarının başlatılmasının ve de yörede konu ile yeni çalışmaların gerçekleştirilmesinin yörenin kalkınmasında itici bir güç olacağı inancındayız. KAYNAKLAR Zan, A. 2005 Türkiye’ nin AB İle Olan Tarım Ürünleri Dış Ticaret Politikası Ve Seçilmiş Ürünlerde Uluslar Arası Rekabet Gücünün Karşılaştırılması. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi Gönüz, A., Hürkan, K. 2007 “Kazdağı’ nın Bitkisel Hazineleri”. Troy – Çanakkale 28: 14-17. Türkekul, B., Abay, C. 2000 Tarım Ürünlerinin Uluslar Arası Rekabetinin Ölçülmesi: Domates Salçası Örneği. 4. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi, Tekirdağ. Ceylan, A. 1997 Tıbbi Bitkiler III. Basım. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 312. Yıldırım, T. 2005 Yem Sanayi Sektör Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 15. Usta, H. 2003 Kağıt Sektörü Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 22, 26. Serin, Y. 2008 Türkiye’nin Çayır ve Mera Bitkileri. ISBN: 978-9944-0776-1-3. Bektaşoğlu, S. 2007 Uçucu Yağlar. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi. Sf: 2-7. Van Wyk, B. E., Wink, M. 2004 Medicinal Plants of the World. First Edition, Briza Publications. ISBN: 1 875093 44 3 Pg: 16-18. Altuğ, T. 2001 Gıda Katkı Maddeleri. Meta Basım, Bornova – İzmir, 281. 23 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Gönüz, A., Aksoy, A., Karabacak, E. 2006 “Çanakkale ve Çevresinde Doğal Yayılış Gösteren Bazı Potansiyel Boya Bitkileri”. Anadolu J. AARI. 16(1): 54-71. Karabacak, E. 2002 Ağı Dağı (B1,Çanakkale) ve Çevresinin Florası. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sf: 19-103. Simsar, M., Özel, H.B. 2006 Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen Silvikültürel Uygulamalar. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 131-132. Özel, N., Gül, A., Akkaş, M.E., Doğan, B. 2006 Kazdağları’nda Belirlenen Gen Koruma ve Yönetim Alanları (GEKYA) ve Yönetim Plan Modeli. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 198. Özdinç, N. 2008 Gama Radyasyonuyla Işınlanmış Soya (Glycine max L. Merril) Çeşitleri Üzerine Manyetik Alanın Etkisi. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Anaç, H., Ertürk, Y. E. 2003 Soya Fasulyesi. TEAE – Bakış. ISSN: 1303-8346. Gönüz. A., Yağan, B. D., Hürkan, K., Döver, E. 2008 “Kolza Üretimi Ve Biyokütle İle Enerji Arasındaki İlişkiler”. YENKA (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu), Çanakkale. Fried, W, R. Baetzel, A. G. Badani, M. Koch, R. Schmidt, R. Horn und W. Lühs. 2002 Vortr. Pflanzenzüchtung. 54, s. 131-143. Gül, M. K., Egesel, C. Ö., Kahrıman, F. 2005 “Çanakkale Yöresinde Yeni Kışlık Kolza Çeşitlerinde Bazı Özelliklerin Araştırılması”. MKU Ziraat Fakültesi Dergisi 10 (1-2): 1- 8. Öztürk, M., Pirdal, M. 1990 Ekonomik Botanik Uygulama Kitabı. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No: 133. İzmir. Yağan, B. D., Gönüz, A., Atas, S. 2008 A Study On Heavy Metal Accumulation By Asphodelus Aestivus L. Taxon and Plant and Soil Texture Features In Tuzla Area, Canakkale-TURKEY. Balwois 2008, Conference On Water Observation and Information System For Decision Support. Ohrid, Republic of Macedonia. P. 303. Müftüoğlu, M., Altay, H., Türkmen, C. 2006 Kazdağlarında Tanınması ve Korunması Gereken Bir Değer Cyclamen hederifolium. Kazdağları II Ulusal Sempozyumu, Bildirileri Kitabı. Sayfa: 89-91. Tablo 1. Hazır Karma Yem Dış Ticareti 24 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yıl 2000 2001 2002 2003 2004 2005 (OcakŞubat) İhracat Miktar (Kg) Değer ($) 27.165.132 5.285.248 93.830.043 14.730.837 2.034.411 1.111.199 1.697.310 1.281.297 1.906.612 1.783.376 120.884 148.002 İthalat Miktar (Kg) Değer ($) 23.694.166 26.576.503 18.280.854 23.935.249 26.904.643 31.817.345 28.280.146 38.715.723 38.817.726 53.898.854 4.251.737 6.182.626 (Yıldırım, 2005’den) Tablo 2. Yıllar İtibarı İle Kağıt Ve Kağıt Ürünleri İhracatı ve İthalatı (Usta, 2003). Yıllar 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 Miktar (Ton) 97.490,4 123.111,0 131.808,0 154.897,6 121.712,6 267.217,2 309.209,3 Değer Bin $ (İhracat) 131.209,2 160.716,4 160.224,6 157.258,3 174,128,7 241.729,3 313.294,1 Değer Bin $ (İthalat) 720.381,1 708.996,1 719.259,1 744.577,7 939.027,2 652.354,3 854.285,1 Tablo 3. Dünyada Üretilen Başlıca Uçucu Yağlar Uçucu Yağlar Adaçayı Anason Bergamot Biber Defne Fesleğen, Reyhan Gül Itır, Sardunya Kakule Karanfil Bitkilerin Latince Adı Salvia sclarea Pimpinella anisum Illicium verum Citrus bergamia Piper nigrum Pimenta racemosa Laurus nobilis Ocimum basilicum varieties Rosa damascena Rosa centifolia Pelargonium graveolens Pelargonium redula Elettaria cardamomum Syzgium aromaticum (Syn: Eugenia Yıllık Ort. Üretim (Ton/Yıl) 100 40-50 60-70 175-225 Tohum 40-45 1-2 10-12 15-25 300 10-20 2000 25 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kekik Kimyon Karaman Kişniş Küçük Hindistan cevizi Lavanta Lavanta, başak Lavandin Limon Limon Misket Nane Ökaliptus Portakal Portakal çiçeği Rezene Sandal ağacı Sarımsak Sedir ağacı Soğan Tarçın Vetiver Yasemin Yeni Bahar Ylang-Ylang Zencefil caryophyllus) Thymus vulgaris Thymus zygioides Carum carvi Cuminum cyminum Coriandrum sativum Myristica fragrans Lavandula officinalis Lavandula spica (Syn: L. latifolia) Lavandula ssp. hylorid Citrus limon Citrus aurantifolia Swingle C. latifolia Mentha piperita M. arvensis, M. spicata Eucalyptus globulus E. citridora, E. divas Citrus aurantium subsp. amara, C. sinensis Citrus aurantium Foeniculum vulgare var. vulgare, F. Vulgare var. dulce Saltalum album Allium sativum Juniperus mexicana, J. Virginia, J. procera Allium cepa Cinnamon: C. Verum Cassia: C. cassia Vetiveria zizanioidea Jasminum officinale Pimento dioica Cananga odorata spp. Zingiber officinale 20-30 10-30 Tohum 20-40 120-130 200 50 750 2000-2500 900 6000-8000 1600-1750 15000 C. 2 10-20 250-350 2-3 700-1400 5 tondan az 100 140-150 245-265 12-15 35-50 120-130 30 Kaynak: (Ceylan, 1997). Tablo 4. Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı 26 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden çok az bazılarının tıbbi özellikleri 27 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Değer Tıbbi Önemi Ekonomik Önemi Diğer Çan’da Bitkisel Yoğunlu k Juniperus oxycedrus L. (Ardıç) Diüretik, antiseptik, antiromatizmal Katran yağı; sabun, deterjan, krem, losyon ve parfüm yapımında kullanılır. Halk arasında kullanım Yoğun Cornus mas L. (Kızılcık) Kabız edici özelliği vardır. Gıdâ olarak istifâde edildiği gibi kabukları ateş düşürücü olarak kullanılır. Kızılcık kanın pıhtılaşmasını artırır. Ateş düşürücü ve ishale karşı: Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. İdrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşlarına karşı doğal destek sağlamaktadır. Özel olarak yetiştirilip meyveleri satılabilmektedir. Halk arasında kullanım Az yoğun Asphodelus aestivus Brot. (Çiriş otu) Yara ve yanıkların tedavisinde, anti-ülserojenik ajan olarak kullanılmaktadır. Limon tuzu yapımı Yaprakları hayvan yemi olarak da kullanılabilmektedir. - Yoğun Bir mazı arısı türü olan “Andricus ” ile mazı meşesinin etkileşimi sonucunda , taneni ve ekonomik değeri en yüksek düzeydeki mazı oluşur. Yoğun Polenleri bal yapımında, odunu gemi inşaatlarında kullanılmaktadır. Damar çeperlerini kuvvetlend irici etkisi var. Yoğun (Ağı dağı) En az meşe kadar sert olan odunuyla - Yoğun (Söğütala Quercus cerris L. var. cerris (Saçlı meşe) Quercus frainetto Ten. (Macar meşesi) Quercus petraea Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln. (Sapsız meşe) Quercus infectoria Oliv. subsp. boisseri (Reut.) Schwarz (Mazı meşesi) Kabuğundan elde edilen merhem egzema türü deri rahatsızlıklarına ve doğumdan sonra loğusalıktaki iç kanama ve ağrılara karşı kullanılır. İlaç yapımında genellikle meşe kabuğunun ekstresi kullanılır. İshal ve dizanteriyi keser. Bağırsak bozukluklarını giderir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını tedavi eder. Kanamaları durdurur. Basur memelerinden doğan şikâyetleri giderir. İshal kesici, damar ve doku büzücü, antimikrobiyal özellikler göstermektedir. Deri sanayinde derilerin tabaklanması ve sepicilikte ve tekstilde kumaşların boyanması işlemlerinde kullanılır. Travers, kaplama, yapı malzemesi, mobilya, doğrama, ev ve süs eşyaları, odun kömürü deri sanayi ve tekstilde kumaş boyama gibi kullanımları mevcuttur. Quercus robur L. subsp. robur Kl. et Kr. et Rol. (Saplı meşe) Castanea sativa Mill. (Kestane) Carpinus betulus L. Damar ve doku büzücü, öksürük kesici 28 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) (Adi ürgen) mobilyacılıkta kullanılmaktadır. Corylus avellana L. (Fındık) Pictacia terebinthus L. (Menengiç) Damarlarda büzülmeyi sağlayarak varis, dolaşım bozukluğu ödem ve cilt hastalıklarında işe yarar. E vitamini açısından bitkisel yağlardan sonra fındık en iyi ikinci kaynaktır. Fındık ayrıca tüm gerekli amino asitleri ve en gerekli mineralleri de içermektedir. Sakızı dahilen idrar ve solunum yolu antiseptiği, göğüs yumuşatıcı ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. n) Fındığın besleyici ve duyumsal özellikleri, onu gıda ürünleri için benzersiz ve ideal bir malzeme haline getirmektedir. Halk arasında kullanım Yoğun (Söğütala n) Meyvelerinden rezin uçucu yağı, palmitik, oleik, stearik asit gibi yağ asitleri elde edilir. Halk arasında kullanım Yoğun Söğütala n) Tablo 6. Çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi yapılan türler Endemik Takson Abies nordmanniana subsp. equi-trojani Acanthus hirsutus Aristolochia hirta Ballota nigra subsp. nigra Campanula lyrata subsp. Lyrata Crocus candidus Ferulago humilis Ferulago macrosciadia Minuartia anatolica var. Anatolica Muscari latifolium Stachys cretica subsp. Symirnaea Stachys tmolea Thymus zygioides var. Lycaonicus Velezia pseudorigida Verbascum aschersonii Verbascum luciliae Verbascum simavicum Koruma Statüsü LR (nt) (düşük risk olmakla birlikte yakin gelecekte tehdit altina girebilir) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) LR (lc) (Düşük Risk) VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) EN (Yüksek Risk) VU (orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) 29 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 1. Abies nordmanniana subsp. equi-trojani genel görünüş (Özgün) Resim 2. Çan çevresi meşe (Quercus spp.) ağaçları genel görünüşü (Özgün). 30 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 3. Quercus spp. Yakın görünüş (Özgün). Resim 4. Asphodelus aestivus (Çiriş otu) genel görünüş (Özgün). 31 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 5. Thymus zygioides (Kaya kekiği) Genel görünüş (Özgün). 32 BİGA YARIMADASI MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE ÇAN İLÇESİNİN ÖNEMİ Mustafa BALa, Yasemin ERÇETİN AKYAR, Tuncay ULUSOY aÇan Madenciler Derneği ÖZET Sanayiye hammadde sağlayan madencilik sektörü bu yönüyle ülkemizin temel taşı olan sektörlerden biridir. Bu yönden yurdumuz açısından önemli yeraltı kaynaklarına sahip olan Biga Yarımadasında, Çan ilçesi tarih boyunca metalik ve endüstriyel mineraller açısından hep önemli bir yer edinmiştir. Potansiyel olarak değerlendirildiğinde; seramik hammaddeleri (feldspat, kaolen, kil, kuvars, kalsit, mermer, kireçtaşı, kalker, wollastonit), çimento hammaddeleri (kalker, tras, kaolen vb.), enerji hammaddeleri (linyit), tabii yapı malzemeleri (desenli yapı taşı, mermer, kum, çakıl, granit) ve metalik madenler (kurşun, çinko, bakır) ilçe sınırları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Günümüzde 2 milyon ton hammadde tüketimi ile dünyanın en büyük seramik fabrikalarından biri olan Kaleseramik, 2x160 MW kurulu gücünde elektrik üreten Çan 18 Mart Termik Santrali; bu termik santrale ve çevre yerleşim birimlerine kömür sağlayan T.K.İ. Ege Linyit İşletmeleri, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğü ve ülkemizin önemli altın rezervlerine sahip olan Söğütalan Köyü ve çevresi de İlçemiz sınırları içerisinde yer almaktadır. Anahtar kelimeler: Madencilik, Çan, Biga Yarımadası, Hammadde, Jeoloji ABSTRACT The mining industry which supplies raw materials to the ceramics, glass and cement industries is one of the main industries of our country. Çan district, in Biga Peninsula which has important subterranean resources for our countryfrom this point of view, has always played an important role in terms of metallic and industrial minerals. Considered as a potential; ceramics raw materilas (feldspar, kaolin, clay, quartz, calcite, marble, limestone, wollastonite), cement raw materials (limestone, trass, kaolin and etc.), energy raw materials (lignite), natural construction materials (decorated natural stone, marble, sand, silex pebbles, granite), and metalic minerals (lead, zinc, copper) takes an important part in the district. At the present time Kaleseramik with two million tons of raw material consumption as one of the greatest ceramics factories of the world, Çan 18 Mart Thermal Power Plant with 2x160 MW electricity produciton capacity, T.K.İ. Ege Linyit İşletmeleri, Çan Linyitleri İşletme Müdürlüğü and Söğütalan region which is an important golden ore of our country are all in Çan district boundries. Key words: Mining, Çan, Biga Peninsula, Raw Material, Geology ÇAN İLÇEMİZİN JEOLOJİK YAPISI Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan Yöresi, KB Anadolu’ da Biga Yarımadasının orta kesiminde yer almaktadır. Bölge; eski metamorfik ve mağmatik masifler ile, erken Mesozoyik Karakaya karmaşığının görünür temelini kurduğu; bunların Miyosen volkanitlerinin yaygın olarak örttüğü; arada kömürlü neojen havza tortullarının yer aldığı; genç tektonik etkinliklerin izlerinin ve bununla ilişkili genç Alüvyon çökellerin söz konusu olduğu bir bölgedir. Alt Triyas’tan daha yaşlı olan metamorfik temel, yaygın olarak Çan’ ın kuzeyinde ve Yenice-Biga arasında yüzeylenen ve esas olarak, gnayslar olup bunlar göreli olarak yumuşak, kaba dilinimli, krem renkli muskovitli gnayslardır. Bu birim, Yolindi – Sarıçayır yakın çevresinde gözlenmekte olup, bunun içerisindeki ilksel kireçtaşlarının granodiyorit sokulumu sonucunda zengin rezerv arz eden mermerkalsit cevherleşmeleri içermektedir. Çan-Biga çizgisinin doğusunda ve Çan’ın güneyinde Semedeli-Derenti’ nin güney doğusunda Alt Triyas yaşlı ve Batı Anadolu’da Karakaya Formasyonu olarak tanınan karmaşık birimi ile temsil edilmektedir. Bu birim Semedeli-Derenti’nin doğusunda esas olarak kalker olistolitleri içeren metagrovak, splitik lavlar, piroklastikler ve silttaşları ile kuruludur. Düzensiz tabakalı ve genel olarak boz renkli olan bu birimin içinde de rastgele dağılmış Permiyen kireçtaşı olistolitlerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu formasyonun genel olarak GB-GD uzanımlı olduğu ve daha batıda görülmediği bilinmektedir. Bölgesel temeli oluşturan bu birimler üzerinde görülen en yaşlı kaya birimi Alt Tersiyer, Eosen yaşlı flişsel tortulardır. Bunlar, küçük bir yüzeylemesi Durali Köyü’nün kuzeyinde görülen ve mesozoyik yaşlı birimlerden türeme olistolitler içeren kum taşı ve şeyllerdir. Esas olarak kuzeyde yayılan bir havzada gözlenebilmektedir. Biga Yarımadası’nın nerede ise yarısını kaplayan volkanik kayalar Çan İlçemizde de geniş yer kaplayan birimi oluşturmaktadır. Bölgede volkanik etkinliğin Eosen den başlayıp Tersiyer sonuna kadar sürdüğü bilinmekle birlikte en yoğun etkinliklerin Eosen sonu ve alt Miyosende yer aldığı açıktır. Baskın litoloji latit andezit bileşimli koyu renkli lavlardır. Masif görünümlü bu lavlar çoğu yerde yoğun bir biçimde altere olmuştur. Alterasyonun kaolenleşme fazına kadar ulaştığı ve tektonik çizgilere bağlı geliştiği görülebilmektedir. Yaygın lavların arasında stratigrafik ilişkileri yeterince tanımayan epiklastik ve otoklastik breşler ve en açık örneği Çan-Çekiçler-Tepeköy arasında görülen kül akıntısı kökenli tüf birimleri de yer almaktadır. Batı Anadolu’yu şekillendiren Miyosen sonu düşey tektoniğin Biga Yarımadası’nda da etkili olduğu ve Neojen’de birbirinden yalıtılmış tortullaşma havzalarının etkili olduğu bilinmekte ve özellikle içerdikleri kömürden ötürü iyi tanınmaktadır. Çanakkale-Çan ve yöresindeki linyit yayılımını kesinleştirmek için MTA (1976) tarafından yapılan araştırmalarla bölgenin saptanılan jeolojisi şöyledir. Yörede, kömür havzasını oluşturan birim, Kocaçay boyunca, Çan-YeniçeriÇomaklı ve Helvacı köyleri ve yakın çevresinde etkin olan Neojen göl ortamıdır. Neojen göl ortamı ortalama 100-150 m kalınlıktaki melanj birimi ile temsil edilmektedir. Bu havza, tabanında kömür cevherleşmesi oluşmuştur. Bunun üstü, 34 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) marn-tüfit ardalanması ile örtülmüştür. Bu havzanın en üst kısmı ise çoğu andezit bloklarından oluşan aglomera ile temsil edilmektedir. Kocabaş Çayının kuzeyindeki bölgede bu birimler gözlenmesine karşın bu çayın güney kısmı ise farklı volkanikler ile yüzeylenmiştir. Bunlar, alt zonlarda riyolit, en üst zonda ise bazaltlardır. Riyolitler, çoğunlukla hidrotermal alterasyon sonucunda kaolenleşmiştir. Bazaltları, Tepeköy yakın çevresinde ve Çan - Yenice karayolu boyunca izlemek mümkündür. Bunlar sütun yapı halinde olmayıp kütlesel ve amorf haldedir. Pliyosen sonundaki bölgesel yükselme ve Kuzey Anadolu Fayının bu bölgedeki etkinliği Biga Yarımadası’nda Kalkım, Yenice, Karakoca, Etili-Çan yöresi gibi BGB-DKD uzanımlı birbirine paralel ve hafifçe güneye eğik bir takım dağarası havzaların oluşumuna neden olmuş gibidir. Bunlar Kuvaterner dolguları içermekle birlikte bu çökeller oldukça incedir. Kapalı havza görünümündeki bu yapıların çöküntü havzalarından çok, doğrultu atımlı fay bileşenleri ile şekillendirilen hafifçe eğimlenmiş bloklarla oluştuğu sanılmaktadır. Bu oluşum biçimi jeomorfolojik süreçleri de yönlendirmiş ve bu havzalarda, özellikle Karakoca havzasında yamaçların yıkanması ile taşınan (slope wash) parçalı gerecin depolanması ile oluşmuş ve geniş düzlemsel yüzeyler sergileyen çökeller birikmiştir. % 1 eğimli bu yüzeyler ilk yaklaşımda kalın çökel birikimlerinin olduğu bir tortullaşma havzasını düşündürmekle birlikte, yapılan jeofizik araştırmalar dolgunun ince olduğunu göstermektedir. Bunu izleyen aşamada bölgenin bu günkü yer biçimini şekillendiren vadi ağı oluşmuştur. Çoğu yerde faylarla denetlenen bu vadiler hızla gömülen, derin, V kesitli vadilerdir. Ancak Holosen’de alüvyonlarla dolmaya başlamıştır. Bugün sondaj verileri ile 15 metreyi geçen kalınlıkları olduğu öğrenilen alüvyon çökelleri çoğunlukla çakıl, kum, silt, gibi granüler gereçten oluşmaktadır. ÇAN İLÇEMİZDEKİ MADENCİLİK FAALİYETLERİNİN KISA BİR TARİHÇESİ İlçemizin kuruluş tarihi 1945 olmakla beraber madencilik faaliyetleri esasında 1940’ lı yıllarda Çan havzasındaki kömür oluşumunun tespit edilmesiyle başlamış, 1950’ li yılların sonunda Nüfusu bine ulaşan Çan'da kurulan Çanakkale Seramik ile birlikte ihtiyaç duyulan hammaddelerin yöreden temininin sağlanmasıyla sürdürülmüştür. O yıllarda kazma-kürek, balyoz vb. gibi ilkel yöntemlerle üretim yapılmakta ve yıllık 80.000 -100.000 ton hammadde ihtiyacı karşılanmakta idi. 1980 yılından itibaren Türkiye’ deki seramik sektörü ve Çanakkale Seramikten sonra Kalebodur’ unda hızla gelişmesi sonucu yıllık hammadde ihtiyacı 300.000 tonlara ve üretimde çalışan sayısı 1200 lere ulaşmıştır. Üretimde; dozer, lastikli kepçe, kompresör ve patlatma delme teknolojileri uygulanmaya başlanılmıştır. 1990 yılların başında, seramik ve hammadde sektörünün duayeni Sn. Dr. İbrahim BODUR’ un direktifleriyle ve Kale Grubunun 1957 yılından beri gelen birikimiyle kurulan Kalemaden; kurucusunun ilkeleri doğrultusunda bu ülkeye, insanına, çevresine, eğitimine, bilim ve sanatına, kültürüne toplumsal yaşamına katkıda bulunarak toplumsal sorumluluk bilinciyle faaliyetlerini sürdürmektedir. 35 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ÇAN İLÇEMİZDE BULUNAN MADEN REZERVLERİ VE ÖZELLİKLERİ Endüstriyel Hammaddeler Çanakkale İlinde, endüstriyel hammaddelere ilişkin ruhsatlar tamamen özel sektöre ait olup; Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler San. ve Tic. A.Ş., Troas Mineral San. A.Ş. Omya A.Ş., Akçansa A.Ş., Esan Eczacıbaşı A.Ş. ve Assos Mermer San. ve Tic Ltd. Şti. gibi işletmelerin elinde çok sayıda ruhsat bulunmaktadır. Özellikle, Kalemaden A.Ş. ildeki en büyük endüstriyel hammadde üreticisi konumundadır. Endüstriyel hammaddelerin katma değerine ilişkin kesin bir rakam olmamakla birlikte Çanakkale’ nin bu sektördeki payının % 4 - % 5 olduğu anlaşılmaktadır. ndüstriyel hammadde olarak Çanakkale İl sınırları içinde; Sileks Bölgede en önemli sileks cevheri, Etili Tepeköy’ de bulunmaktadır. Sileksin oluşumu hidrotermal kökenli olup, cevherleşme derinlere doğru artmaktadır. Sileks gri renkli, porozitesi çok düşük, amorf yapıdadır. Bu ocak halen Kalemaden A.Ş tarafından işletilmektedir. Kalsit Kimyasal yapısı CaCO3 olan ve mikronize boyutta öğütüldükten sonra boya, kağıt, plastik vb. birçok sektörde beyazlık, ekonomiklik ve kazandırdığı özellikler nedeniyle mümkün olduğu kadar fazla kullanılan bir dolgu maddesidir. Kalsit sanayi toplumlarında kendi ülkelerinden yada ithalat yoluyla elde edilip ürünlere katılmaktadır. Ton başına katkı payı çimentodan yüksektir. Yüksek tonajlarda üretilip Avrupa ve yakın ülkelere ihracı teşvik edilmelidir. Kalsit üretiminde başlıca firmalar; Kalemaden A.Ş., Mikroman A.Ş., Omya ve Esan A.Ş.dir. Mikronize boyutlarda kuru ve yaş sistemle öğütülmüş kalsitler, kağıt sektörü, boya sektörü, plastik ve kablo sektörü, inşaat sektörü (sıva, macun, derz dolgu üretimi, yapıştırıcılar), gıda sektörü, seramik sektörü ve halı tabanı ve yer muşambası sektöründe yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Tüm bu sektörlerde özellikle kâğıt ve gıda sektörlerinde kullanılması için öğütülerek satılması teşvik edilmelidir. İlçemizde, Eskiyayla Köyü ve Zeybekçayırı çevresinde kalsit oluşumları gözlenmektedir. Kalsit, bu bölgede Oligosen döneminde granodiyorit intrüzyonu sonucu kireçtaşlarının kalsite dönüşmesi ile oluşmuştur. Kalsit, orta – iri kristalli olup oldukça beyaz renklidir. Bölgedeki kalsit, damar ve mercekler halinde yataklanma göstermektedir. Mermer Mermerler kireçtaşlarının yüksek basınç ve sıcaklık altında metamorfizması sonucu oluşmaktadır. Mermerin bilimsel tanımı başkalaşım (metomorfizma) süreci geçiren ve başkalaşımın izlerini taşıyan kalker, dolomit gibi karbonat bileşimli kayaçlardır. 36 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ticari anlamda mermer, ticari standarda uygun boyutlarda blok verebilen, kesilip parlatılan veya yüzeyi işlenebilen ve taş özellikleri (malzeme özellikleri) kaplama taşı normlarına uygun olan her türden taş (tortul, magmatik ve metomorfik) mermer olarak bilinmektedir. Çanakkale içindeki mermer ruhsatlarının (Arama+Ön İşletme+İşletme) toplamı 220 civarındadır. Türkiye mermer rezervlerinin % 4.9’ u ilimiz sınırları içinde bulunmaktadır. Endüstriyel hammadde olarak en önemli yataklanma, Çal Köyünde bulunmaktadır. Mermer, koyu bej – gri renkli olup, yüzeyi iyi cilalanma göstermektedir. Kireçtaşı-Kalker Kimyasal bileşimde enaz %90 CaCO3 (Kalsiyum Karbonat) bulunan kayaçlara kalker veya kireçtaşı adı verilir. Ayrıca kireçtaşı kimyasal bileşiminde %90’a kadar CaCO3 , minerolojik bileşiminde ise % 90 kadar kalsit içeren kayaç olarakda tanımlanır. İlçemiz sınırları içinde; Çan-Çomaklı, Çan-Altıkulaç, Çan-Terzialan, bölgelerinde faal durumda olan kireçtaşı-kalker ocakları bulunmaktadır. Çanakkale’ de kireçtaşı ocaklarından sağlanan katma değerin ülke içindeki payı % 0,7’dir. Kireçtaşı sektörlere bağlı olarak, agrega, yapıtaşı, kireç hammaddesi ve çimento hammaddesi olarak kullanılmakta, ayrıca metalurji sektöründe ve termik santrallerde önemli derecede kullanım alanı bulmaktadır. Bölgede, Kalemaden A.Ş. ve Akçansa bu sektörde üretim yapan kuruluşların başında gelmektedir. Kil Kil, Kimyasal bileşimlerinde alüminyum oksit (Al2O3) bulunan, sulu alüminyum silikatlardan meydana gelmiştir. Seramik sektörünün ana malzemesidir. Çimento sanayinde de kullanılır. İlçemizdeki en önemli kil yatakları, Keçiağılı Köyünde bulunmaktadır. Bu ocaklar, eski yıllarda Kaleseramik tarafından işletilmiş olup üretilen kil, uzun yıllar üretimde kullanılmıştır. Kil, sekonder kökenli olup, Neojen ortamda damar ve mercekler halindedir. Kil gri – kahverengi renktedir. Neojen havzanın tabanında ise kömür bulunmaktadır Yakın zamanlarda, Yayaköy civarında da refrakter ve seramik kalitesinde kil yatakları MTA tarafından tespit edildiği bilinmektedir. Bölgede faaliyet gösteren firmalar; Kalemaden A.Ş. ve Akçansa A.Ş.’ dir. Kaolen Bir grup kil mineraline verilen isimdir. Oluşumları itibariyle, feldspat içeren granitik veya volkanik kayaçların feldspatların altere olarak kaolinit mineraline dönüşmesi ile oluşur. İlimiz sınırları içinde Kalemaden A.Ş., Esan A.Ş. ve Troas A.Ş’ ne ait kaolen ocakları mevcuttur. · Alkalili Kaolenler: Çan-Büyüktepe Köy, Çan-Duman, Çan-Halilağa, BigaArabaalan, Çanakkale-Kocalar yakınlarında olup toplam 131.000.000 ton muhtemel rezerve sahiptirler. 37 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) · Kaolenler: İlçemizde Çaltıkara civarlarında bulunmaktadır. Çanakkale İlinin toplam muhetemel rezervleri 890.000 tondur. Türkiye’de üretilen kaolinleri % 60’ ı çimento sektöründe, % 30’ u seramik, % 10’ u cam kâğıt ve diğer sektörlerde tüketilmektedir. Seramik sektöründe kullanılan kaolinler 2 cm boyutlarında kırılmış, öğütülmüş ve zenginleştirilmiş olarak tüketilmektedirler. Çan’ da Kalemaden A.Ş.’ye ait Çanakkale Seramik Fabrikalarının zenginleşmiş kil ve kaolen ihtiyaçlarına cevap verebilmek için Kil-Kaolen Zenginleştirme Fabrikaları bulunmaktadır. Feldspat Feldspatlar doğada çok yaygın olarak bulunmalarına rağmen, cam ve seramik sanayine uygun özellikte az sayıda oluşum uygun özelliktedir. Ticari feldspat kaynağı olarak pegmatitler, aplitler, feldspat filonları, nefelinlisiyenit, perlit, feldspatik kumlar ve altere granitler kullanılmaktadır. Çanakkale’ de Kalemaden A.Ş. dışında birkaç özel şahsa ait feldspat ocakları bulunmaktadır. İlçemizde, Zeybekçayır feldspatik kayaçların işletmeleri yapılmaktadır. Kuvars Kimyasal Formülü SiO2 olan ve yer kabuğunda oldukça sık görülen minerallerden biridir. Kuvars çeşitleri iri kristalli (süt kuvars, ametist,mavi kuvars,pembe kuvars vb.) ve kriptokristalen kuvars (kalsedon, opal, oniks, akik, çört) olmak üzere iki gruba ayrılır. Düzgün ve temiz kristalli kuvars optik ve elektronik sanayinde ve süs taşı olarak kullanılır. Ayrıca süt kuvars ve camsı kuvars, öğütme ve cevher hazırlama işlemlerini takiben; cam, seramik, boya, deterjan, metalurji sanayiinde ve aşındırıcı ve dolgu maddesi olarak kullanılır. Çan ve yakın yöresinde ekonomik kuvars bulunmamaktadır. Ancak Çan Doğaca Köyü ve yakın çevresinde gözlenen kuvarslar daha alt zonlarda metalik cevherleşmelere bağlı oluşumlar olup bu bakımdan önemlidir. Wollastonit Wollastonit ilçemizde Etili, ve Halilağa köylerinde bulunmaktadır. Bu hammadde üretiminde faaliyet gösteren tek işletme Kalemaden A.Ş. dir. Amorf Kuvars Sileks Bilyalı değirmenlerde astar taşı ve filint taşı olarak kullanılmaktadır. Kalemaden A.Ş. ülkemizde bu konuda en önemli üreticidir. Çan-Tepeköy, Kumarlar, Dedeler civarında açık işletmeler bulunmaktadır. Dolomit Çan-Eskiyayla yatağında üretilmekte olup görünür rezervi 900.000 tondur. METALİK MADENLER 38 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çanakkale ilinde en önemli metalik maden yatakları olarak Bakır-Kurşun-Çinko yatakları göze çarpmaktadır. Bu yataklar Yenice ve Lapseki ilçelerinin muhtelif mevkilerinde lokalize olmuştur. Çanakkale ili Bakır-Kurşun-Çinko yataklarının görünür ve mümkün rezervleri 6.250.000 ton civarındadır. İlçemiz ve yakın çevresinde, volkaniklerin fay ve çatlak zonlarında görülen sileksin alt zonları metalik cevherleşme bakımından zengindir. Bölgede, eski yıllarda çalışmış ocaklar şunlardır. Çan Kadılar Köyü Bakır yatakları, Kocayayla Köyü Kurşun – Çinko yatakları, Karadağ Köyü Kurşun – Çinko yatakları, Kumarlar Köyü Manganez yatakları önemlidir (tenörü %19.6 Mn, %6 Fe2O3 olup 7.000 ton muhtemel rezervli). Ayrıca, Söğütalan ve Karadağ Köylerinde sondaj çalışmaları sonucunda önemli olabilecek Altın yatakları saptanmıştır. Bu sahalar faal durumda değildir. Sadece Doğaca Köyü kurşun sahası işletilmektedir. Bununla birlikte Kumarlar Köyü Kurşun sahasının işletilmesine başlanmıştır. ENERJİ MADENLERİ Çanakkale’de üretilen ve enerji madeni kapsamında kalan en önemli doğal kaynak linyittir. İldeki linyit yataklarının büyük bir bölümü Çan ilçesinde olup, bu linyitlerin büyük kısmını Kamu Sektörü adına TKİ Çan Bölge Müdürlüğü işletmektedir. Çan ilçesinde 100 Milyon ton linyit rezervi bulunmaktadır. Türkiye’deki toplam linyit rezervinin yaklaşık %3’ünü oluşturmaktadır. Çan İlçesinde bulunan Çan Linyit İşletmelerinde, 500 kadar çalışan istihdam edilmektedir. Bunun yanında ÇanYeniçeri köyünde Kalan Madenciliğe ait yer altı linyit işletmesi, Çan-Etili bölgesinde Yiğit Madenciliğe ait linyit ocaklarında yaklaşık 150 kadar çalışan istihdam edilmektedir. DOĞAL TAŞLAR Çanakkale’de doğal malzeme ocaklarının başında muhtelif yapı taşları (desenli yapı taşı, granit, andezit vb.) Sileks, Mermer, Moloz Mermer, Kalker, Pegmatit, Kireçtaşı ve Kum Çakıl ocakları gelmektedir. Kum Çakıl ocakları Ezine ve Bayramiç ilçelerinde Menderes Çayı üzerinde, Biga ilçesinde ise bu ilçenin Çan ilçesine bağlantısı olan karayoluna paralel Kocaçay yatağı üzerinde bulunmaktadır. Çanakkale’de en yaygın tabi malzeme ocaklarından biri yapı taşlarıdır. Yapıtaşı ocakları Biga ve Çan ilçelerinde lokalize olmuş durumdadır. Çan Taşı ya da desenli taş olarak bilinen riyolitik tüf türü olan yapı taşlarının üretimi yöredeki ocaklarda basit tekniklerle üretilerek inşaat sektörüne verilmektedir. Bu taşlar, dekoratif amaçlı kaplama taşı olarak şömine ve barbekü gibi yerlerde kullanılmaktadır. Ayrıca ilçemiz Kumarlar Köyü’ nde Andezit oluşumları bilinmektedir. Andezit pembe renkte olup, kaplama ve yapı taşı olarak kullanılmaktadır. Blok verebilen, kesilip parlatılan veya yüzeyi işlenebilen kaplama taşı olarak üretilen mermerler; ilçemizde Çal mermerleridir. Bu alanda faaliyet gösteren firmalar; Kalemaden A.Ş., Biga Mermer Sanayi, Çöllüoğlu Mermer, Troas Madencilik ve Şahin Madenciliktir. 39 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ÇAN İLÇEMİZDE BULUNAN MADENCİLİK İLE İLGİLİ KURULUŞLAR Kalemaden Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler San. ve Tic. A.Ş. Kale Grubunun seramik hammaddesi ihtiyacını karşılamak için, Türkiye'de seramik sektörünün duayeni ve seramiğe adını veren Sn. Dr. İbrahim Bodur tarafından kurulmuştur. 1957 yılında Kale Grubu bünyesinde oluşan ve 1990 yılı sonlarından itibaren ayrı bir şirket olarak varlığını sürdüren KALEMADEN bugünkü yapısıyla sadece ülkesinde değil, uluslar arası maden piyasalarında da en önemli şirketlerinden biri haline gelmiştir. Standart, kaliteli ve kesintisiz üretimiyle başta seramik sektörü olmak üzere boya, kimya cam, çimento, döküm ve kâğıt sanayine kaynak ve hammadde sağlayan Kalemaden, 3.5 milyon tonu aşan kapasitesiyle başta İtalya olmak üzere 20’yi aşkın ülkeye 14 milyon dolarlık ihracatıyla ilgili sektörlere ve Ülke ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır. Kalemaden 150’ ye varan çeşitte değişik kalitede hammadde üretmektedir. Bu hammaddeler; Kil, Kaolen, Sodyum Feldspat, Potasyum Feldspat, Kalsit, Dolomit, Kuvars, Silis Kumu, Talk, Halloisid, Perlit, Manyezit, Flint Taşı ve Sileks şeklinde sıralanabilir. Bu hammaddeler çeşitli sektörlerin talebine göre istenen özellikleri içerir kalitelerde satışa sunmaktadır. Kalemaden ayrıca müşterilerin isteklerine bağlı olarak süs eşyası ve saniteri masselerini vakumlanmış ve granüle edilmiş şekilde üreterek pazara sunmaktadır. Kale Grubu bünyesinden doğarken, var olan seramik hammadde sektörüne ait birikimlerini Çimento, Kağıt, Cam, Cam elyafı, Hafif Yapı Malzemesi gibi sektörlere taşıyarak ürün ve müşteri portföyünü genişletmiştir. Kalemaden, müşteri memnuniyeti anlayışı içinde üretim süreçlerinde kaliteyi sağlama adına 1997 yılında Kalite Yönetim Sistem Belgesine, sürdürülebilir çevre anlayışı çerçevesinde de 2004 yılında Çevre Yönetim Sistem Belgesine sektöründe ilk sahip olan kuruluş olmuştur. TKİ Çan havzasındaki kömür oluşumu 1940 yılında tespit edilmiş ve 1979 yılında devletleştirilene kadar özel sektör tarafından işletilmiştir. 2500 hektarlık bir alanı kapsayan işletme faaliyet sahasında, ortalama linyit damar kalınlığının 17,62 m olduğu, örtü tabakası kalınlığının ise 30-300 m. arasında değiştiği anlaşılmaktadır. Görünür rezerv 90 milyon ton olmakla birlikte, açık işletme metoduna göre çalışıldığı için Çan İlçe merkezinin ve Çanakkale Seramik Fabrikalarının altında kalan alan düşüldükten sonra 85.138,746 ton üretilebilir kömür rezervi olduğu ortaya çıkmaktadır. Kömür rezervinin kalitesi 1,00 – 6,00 arasında değişmekle birlikte, ortalama 3023 kcal/kg, % 23,65 nem, % 24,25 kül, %4,2 kükürt oranlarına sahiptir. 40 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Önceki yıllarda 900.000 ton civarındaki yıllık kömür satışı, kükürt oranının yüksekliği, artan çevre bilinci, ithal kömür girişinin artması, fuel oil ve özelliklede doğal gaz kullanımının yaygınlaşması nedenleriyle son yıllarda 400.000 – 500.000 tonlara düşmüştür. Bu durum değerlendirilerek yapılan planlama sonucu, rezervin 3500 kcal/kg’ın üstünde bulunan kaliteli bölümlerinin ısınma ve sanayi amaçlı olarak, altında kalan bölümlerinin ise termik santral amaçlı olarak üretilmesi kararlaştırılmıştır. Bu amaçla 2000 yılında başlanan 2 X 160 MW gücündeki Çan Termik Santral 2004 yılında deneme üretimine başlamıştır. İşletmede Yıllık 1.800.000 ton termik santrale, 500.000 ton piyasaya olmak üzere 2.300.000 ton üretim yapacak şekilde planlamalar yapılmıştır. Açık işletme metodu uygulandığından kömür rezervinin üstündeki toprak örtüsünün kaldırılması olarak tanımlanabilecek dekapaj işleri ile kömür çıkarma, nakliye, eleme vb. işler işletme tarafından bizzat ve/veya müteahhitlere ihale edilmek suretiyle gerçekleştirilmektedir. 2007 yılı ilk altı ayında 800,000 ton üretim yapılmış ve 628,152 ton satış gerçekleştirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı gereğince ekonomik durumu iyi olmayan ailelere yapılan kömür yardımı kapsamında, Çanakkale, Balıkesir, Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illeri ile ilçelerine 2005 yılında 66.666 ton, 2006 yılında 66.921 ton, 2007 yılı ilk altı ayında ise 628.152 ton kömür sevkıyatı da yapılmıştır. İşletmede Genel İdare Hizmetlerinde 11, 399 sayılı KHK’ ya göre çalışan 108, Daimi İşçi 390 olmak üzere toplam 509 kişi istihdam edilmekte olup, değişik cins ve büyüklükte 92 iş makinesi ve araca sahip makine parkı bulunmaktadır. İdare binası, atölye, ambar, dershane, işçi yatakhanesi, misafirhane, lokal, kapalı spor salonu ve 96 adet lojman olmak üzere 3.714 m2 sanayi, 5800 m2 sosyal tesis alanı bulunan işletme gerek çalışanları gerekse nakliye sektörüne açtığı iş imkanı ile ilçemizin ekonomik dinamiklerinden biridir. Kaleseramik Türkiye'nin ilk seramik karo üreticisi olan Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. 1957 yılında, ilk yer karosu üreticisi olan Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş. ise 1972 yılında kuruldu. Çanakkale Seramik, duvar karosunda kalitenin adı olurken, Kalebodur ise ürüne adını verdi. Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş ve Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş. 2000 yılında "Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş" ismiyle tek çatı altında birleştiler. Çanakkale Seramik ve Kalebodur markaları ile üretimini sürdüren Kaleseramik 66 milyon metrekare/yıllık üretim kapasitesi ile tek bir alanda üretim yapan dünyanın en büyük seramik kuruluşudur. Toplam Çan’ da 1.250.000 metrekare açık alan ve 650.000 metrekare kapalı alanda kurulu 50 fabrikada üretimini sürdüren Kaleseramik, 27,5 milyon metrekare/yıl duvar karosu, 32 milyon metrekare yer karosu ve 6,5 milyon metrekare granit seramiğin yanı sıra, 15.000 ton izolatör, 40.000 ton frit üretimi kapasitesine sahiptir. Yozgat’ta 562.000 metrekare açık alan ve 24.000 metrekare kapalı alanda kurulu fabrika 2007 yılı Haziran ayında üretime başlamış olup, 3,6 milyon metrekare/yıl yer karosu üretimi kapasitesine sahiptir. 41 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 50 değişik ebatta 1900 çeşit yer karosu ve 60 değişik ebatta 2200 çeşit duvar karosu üreten Kaleseramik, her yıl yaklaşık 200 çeşit yeni ürünü tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi Anonim Şirketi’nde, kalite, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemleri uygulamalarına ek olarak, TS EN ISO 14001:2005 standardının şartlarına uygun olarak bir çevre yönetim sistemi uygulanmaktadır. Kaleseramik’in üretim ve hizmet prosesleri sonucunda oluşan tüm atıkları yürürlükteki yasal şartlara uygun olarak yönetilmektedir. Oluşan proses ve evsel atık su, Çan ve Semedeli’de bulunan iki ayrı arıtma tesisinde arıtılmaktadır. Yapılan arıtma işlemi ile atık su, bir dizi fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemlerden geçtikten sonra, ilgili yasal şartlara uygun olarak çevreye verilmektedir. Kaleseramik üst yönetimi, çevre konusundaki duyarlılığını, belirlediği ve ilgili tüm taraflara duyurduğu politika ile ortaya koymuştur. 18 Mart Çan Termik Santrali Çan İlçe merkezine 12 km mesafede kurulan ve 2004 yılında deneme üretimine başlanan Çan Termik Santrali enerji sektöründe önemli bir yere sahiptir. Bölgede bulunan ve yüksek oranda kükürt içeren yaklaşık 70.000.000 ton linyit rezervinin elektrik üretiminde değerlendirilmesi ve ülkemizin artan enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla 1996 yılında yatırım programına alınan tesisin temeli 25.06.2000 tarihinde atılmıştır. Fransız Alstom firması ile Türk Teknotes firmasının ortaklaşa gerçekleştirdiği bu tesis de 15 Kasım 2003 tarihinde I. Ünite, 9 Mart 2004 tarihinde ise II. Ünite ilk senkronizasyonunu gerçekleştirmiş, 25.10.2004 tarihinde ise I. Ünite deneme üretimine geçerek Santralde fiili olarak işletmecilik başlamıştır. 2 X 160 MW kapasiteli Termik Santralinin keşif bedeli 379.000.000 USD’dir. Yıllık yakıt tüketimi 1.800.000 ton kömür, 560.000 ton kireç taşı olarak tahmin edilmekte ve yıllık elektrik üretimi yaklaşık 2.080.000.000 kWh planlanmıştır. Kömür maden sahasına 3,5 km mesafede olan tesis, 800 dekar santral teknolojik üniteler, 800 dekar kül stok sahası olmak üzere toplam 1600 dekar alana sahiptir. Çan 18 Mart Termik Santrali, halen kullanılmakta olan pülverize kömürle çalışan termik santrallere alternatif bir teknoloji olan “Akışkan Yataklı Yakma Teknolojisi” ile dizayn edilmiştir. Bu teknolojinin; hem çevreye gaz vermediğinden dolayı zarara yol açmayacağı ve çevre dostu olduğu, hem de santral verimini artırarak daha ucuz enerji temin ettiği belirtilmektedir. 2000 yılında kurulan Tesis Müdürlüğünden sonra 2004 yılında da İşletme Müdürlüğü kurulmuştur. Termik Santralde halen 2 müdür bulunmaktadır. İşletme Müdürlüğünde 2 müdür yardımcısı, Tesis Müdürlüğünde ise 3 müdür yardımcısı, 34 sözleşmeli memur, 600 işçi sayısı olmak üzere 634 kişi çalışmaktadır. TeckCominco Kanada kökenli olmakla beraber ABD, Peru, Şili, İsveç ve Türkiye gibi bir çok ülkede madencilik sektöründe faaliyet gösteren % 100 yabancı sermayeli bir şirkettir. 7.500 çalışanıyla faaliyet gösterdiği bölgelerde, çinko ve metalürjik kömür 42 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) üretiminde lider konumda olan şirket, önemli miktarda bakır ve altın da üretmektedir. Teckcominco Limited; faliyetlerinin her aşamasındaki sorumluluk ilkesine bağlılığının gereği olarak; işlerin dürüst ve etik yaklaşımlarla yürütülmesini, çalışanların sağlık ve güvenlikleri ile içinde çalışmakta olduğu çevrenin korunmasını, ayrımcılıktan arındırılmış iş yerlerinin tesis edilmesini, herkesle eşit ve açık bir iletişim içinde olunmasını, şirketi bağlayan tüm yasa, mevzuat ve kurallar ile imzaladığı bütün anlaşmalara uymayı, sürdürülebilir gelişmenin desteklenmesini ve dünya kaynaklarının, doğanın cömertliğinden faydalanan herkesin yararına olacak şekilde sürekli geliştirilmesinde yükümlülüğü olduğunu. kabul ve taahhüt etmiş ve bu hedefleri daha ileri götürmedeki kararlılığın gereği olarak da; bütün çalışan, yönetici ve temsilcilerin bu sözleşme kurallarına uyulmasını şart koyan şirket sorumluluk sözleşmesi oluşturmuştur. Etili ve Söğütalan şantiyelerinde bölgeden ortalama 30 kişi istihdam etmiş olup şimdiye kadar yaptığı faaliyetler için 25 milyon dolar civarında risk sermayesi harcamıştır. Şirket, Çanakkale sınırlarındaki ruhsatlı sahalarında 1996 yılından bu yana farklı ölçeklerde maden araştırma çalışmaları yapmaktadır. Bu çalışmaların tamamı arama faaliyeti niteliğinde olup, henüz üretim aşamasına ulaşmış bir proje bulunmamaktadır. Arama faaliyetleri çerçevesinde, Ağıdağı, Kirazlı ve Halilağa projelerinde şimdiye kadar toplam 516 adet sondaj yapılmış olup, bu çalışmalardan ilgili devlet kurum ve kuruluşlarını düzenli olarak rapor ve bilgilendirilmiştir. Aynı zamanda, açıklık ve şeffaflık politikası gereği olarak yerel yönetimlere ve ilgilenen vatandaşlara da düzenli olarak bilgi akışı sağlamaktadır. Teck Cominco Arama ve Madencilik, bulduğu madenleri ulusal ve uluslararası çevre standartlarına göre işletip, Türkiye’de yatırım, üretim ve istihdama katkı sağlamayı hedeflemektedir. Pera Seramik Çan ilçesi, Etili Köyü'nde yerleşik Pera Seramik San. Tic. A.Ş. bordür ve dekor üretimi yapmak üzere 1993 yılında faaliyete geçmiş ve 1997 yılında duvar karosu imalatına başlayarak bugünkü şeklini almıştır. Fabrikalarda hızlı çift pişirim İtalyan teknolojisi kullanılarak yılda 1.500.000 m² duvar karosu üretilmektedir. Üçüncü pişirim bordür tesisi yılda 3.000.000 adet kapasitesi ve zengin çeşitleriyle tüm müşterilerinin zevkine hitap edebilmektedir. Son teknoloji ile üretilen ürünleri, 110 çalışanı ile üretimin her aşamasında sıkı bir kontrolden geçerek müşterilerine ulaştırmaktadır. Kaliteye verdiği önem sayesinde genç bir işletme olmasına rağmen, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı pazarlarda iyi bir yer edinmiş durumdadır. Başta Almanya, Hollanda, İtalya, Yunanistan, Rusya, Bulgaristan ve İsrail olmak üzere birçok ülkeye üretiminin % 40’ ını aşan ihracat yapmaktadır. Ayrıca ilçemiz madenciliğinde; bu büyük ölçekli bu kurum ve firmaların yanında Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Madencilik İşkoluna üye 54 adet İlçemiz kayıtlı küçük/orta ölçekli firma faaliyet göstermektedir. 43 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ÇAN İLÇESİNİN TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNDEKİ PAYI İlimiz genelinde verilen işletme ruhsatlarının, ülkemiz genelinde verilen işletme ruhsatlarındaki payı % 3’ tür. Ayrıca, Çanakkale İl arazisinin % 4’ ü işletme ruhsatlı maden arazisidir. İlçemiz, %23’ lük oran ile Çanakkale İli ruhsat dağılımlarından en yüksek payı almaktadır (Şekil 1). ÇAN MADENCİLERİNİN BEKLENTİLERİ İlçemiz madenciliğinin geliştirilmesi için yasal, idari, teknolojik ve ekonomik düzenlemeler gerekmektedir. Bu doğrultuda ilçemiz madencileri olarak; · Maden yasasının, madenciye güven verici ve teşvik edici hale getirilmesini, · Madencilik ile ilgili her türlü faaliyetin (Çevre, Orman Uygulamaları) maden yasası içinde yer alması ve standardizasyonun sağlanması, · Madencilere su, enerji, ulaşım gibi konularda alt yapı hizmetinin sağlanması, · Demiryolu, duble yollar ile alt yapının desteklenmesi, · Özel şirketlere maden arama desteği sağlanması, · Bilgi Teknolojisinin ve ekonomik rekabetin arttığı günümüzde: yetişmiş insan gücünü ve akademik bilgi birikimini sektöre aktarabilecek Maden Fakültesinin Açılması, · 06/02/2004 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren yatırımlar ve istihdamı teşviki ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 5084 sayılı kanunla fert başına GSYİH 1.500 $ altındaki illerde teşvik uygulaması başlatılmıştır. Çanakkale, bu miktarın 2.300 $ olmasından dolayı teşvik uygulamasından yararlanamamaktadır. İlimizde üretim yapan; Kaleseramik, Dardanel, Akçansa, İçdaş gibi firmaların üretimden satış rakamları çıkarıldığında bu gelir 1.000 $ seviyesinde olmaktadır. Teşvik uygulamasında kriter olarak sektörlerin alınması bu konuda öncelikli yatırım alanları olan seramik ve madencilik sektörüne teşvik uygulanması, · Çanakkale İlinde bulunan ve büyük önem arz eden metalik madenlerin araştırılarak ülke ekonomisine kazandırılması, · İlçemiz oluşum itibariyle ülkemizde önemli kalsit yataklarının bulunduğu bölgedir. Kağıt ve dolgu sektörü için hammadde hazırlama tesislerinin kurulması teşvik edilmesi, · Çanakkale için doğal kaynaklarımızı ekonomik katkısını verimli sağlayacak teşviklerin verilmesi, SONUÇ Madenler, milyonlarca yılda oluşan ve tüketildiklerinde yenilenemez kaynaklardır. Madenler bulunduğu yerde değerlendirilmek zorunda olduğundan, başta bulunduğu bölge olmak üzere sanayi geliştirir ve yöresel istihdamı zorunlu kılar. Bu nedenle hammadde kaynaklarının tükenir olduklarını unutulmadan, gelecek kuşakların da gereksinimi planlanarak, insan ile doğa arasında denge kurularak, çevreye duyarlı, 44 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) toplumsal sorumluluk bilinciyle ve kamu yararı gözetilerek üretilip ülke ekonomimize kazandırılmalıdırlar. İlçemiz yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Bu doğrultuda; İlçemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının hammaddeye dönüştürülmesi halinde ilçemizin ve bölge sanayisinin gelişeceği kesindir. KAYNAKLAR www.migem.gov.tr www.can.gov.tr www.kale.com.tr www.kalemaden.com.tr 45 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) % 23 25 % 16 20 % 16 % 14 % 13 15 % %8 10 %6 %4 5 0 ÇAN BİGA BAYRAMİÇ EZİNE YENİCE MERKEZ LAPSEKİ AYVACIK Şekil 1. Çanakkale ili ilçe bazında ruhsat dağılımları 46 SERAMİK SEKTÖRÜNDE ÇAN İLÇESİNİN YERİ Halide OKUMUŞa , Hürriyet DEMİRHANb a ÇOMÜ Çan Meslek Yüksekokulu, Seramik Bölümü b Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler A.Ş. ÖZET Bu çalışmada, ülkemizin ileri gelen sektörlerinden biri olan seramik sektöründe Çan ilçesinin yeri incelenmiştir. Kurulu kapasite miktarları, ürün kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler göz önüne alındığında Türk seramik sektörü içinde en gelişmiş alt sektörlerin seramik kaplama malzemeleri ve seramik sağlık gereçleri olduğu görülmüştür. Çan ilçesinde seramik üretiminde bulunan kuruluşların ürün çeşitliliği ve üretim kapasitelerine değinilerek çan ilçesinin seramik sektöründeki yeri değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonuçlarına göre Çan ilçesinin seramik sektörüne önemli katkı sağladığı görülmüştür. Anahtar kelimeler: Seramik, Türk seramik sektörü, Çan ABSTRACT In this study, the importance of ÇAN County, one of the most remerkable and outstanding sectors of our country in the sector of ceramics, has been gone through. When the factors such as the established capacity amounts, product quality and varieties are taken into consideration, among the most improved sub-sectors in the Turkish ceramics sector are the ceramics coverage materials and sanitary wares seen and regarded. Mentioning about the product varieties and capacities of the ceramic producing institutions in the Town of ÇAN in the place of ceramics sector has been evaluated and assessed. According to the evaluation and assessment results, the fact that the town of ÇAN has made a considerable contribution to the ceramics sector has been observed. Key words: Seramic, Turkish seramic sector, Çan GİRİŞ Seramik ürünler günümüzün ve geleceğin vazgeçilmez malzemesidir. İnsan yaşamındaki serüvenine kullanım kabı olarak başlayan seramik, bugün birçok alanda insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap veren dünya çapında bir sektör haline gelmiştir. Türk seramik sektörü dünya seramik sektörü içinde önemli bir paya sahiptir. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) TÜRK SERAMİK SEKTÖRÜ Türk seramik sektörü ülkemizin önde gelen sektörlerinden birisidir. Sanayi anlamında 1950’li yıllarda üretime başlayan Türk Seramik Sektörü, 1980’li yıllardan itibaren hızlı bir gelişme içerisine girmiştir. Dünya üzerindeki en yeni üretim teknolojileri ve en modern seramik üretim hatları ülkemize getirilerek kurulmuştur. Modern teknoloji yatırımları ve yüksek kalitedeki hammadde rezervleri ile 2,0 milyar Euro’ya ulaşan üretim kapasitesi ve 1,0 milyar Euro’ya ulaşan ihracatı, Türk seramik sektörünün dünya pazarlarındaki rekabet gücünü artırmaktadır. Seramik sanayi katma değer açısından da ülkemizin önde gelen sektörlerindendir. Tamamına yakını yerli girdilerle hazırlanan ürünler ihracatta ülkemize %90 oranında net katkı yapmaktadır. Seramik kaplama malzemeleri ve sağlık gereci pazarlarına coğrafi yakınlığı seramik firmalarının uluslararası pazarlara açılmasını sağlamaktadır. Seramik sektörü tarafından üretimde, yardımcı sanayide, tasarımda, satış ve pazarlamada ve uygulamada doğrudan ve dolaylı olarak istihdam edilen kişi sayısı 220.000’in üzerindedir. Sektör istihdama da önemli katkılarda bulunmaktadır (Saatçioğlu 2008). Seramik sektörü, üretilen ürünler ve kullanım alanlarına göre; seramik kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, seramik sofra ve süs eşyaları, refrakter harç ve tuğlalar, teknik porselen ve izolatörler olarak beş grupta toplanabilir. Kurulu kapasite miktarları, ürün kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler göz önüne alındığında, Türk seramik sanayisi içinde en gelişmiş alt sektörler; kaplama malzemeleri ve sağlık gereçleridir (Uyanık). SERAMIK KAPLAMA MALZEMELERI Kaplama malzemelerinde sektör, üretiminin %50’sini ihraç etmekte olup, üretimde, Çin, İspanya, İtalya, Brezilya, ve Hindistan’ın ardından dünya altıncılığına (Tablo 1), ihracatda ise, İtalya, Çin, İspanya ve Brezilya’nın ardından dünya beşinciliğine (Tablo 2), ulaşmıştır (Giacomini P 2007: 73). Türk seramik sektörü halen 5 kıtada 100’den fazla ülkeye ihracat yapmaktadır. En önemli ihraç pazarlarımız sırasıyla, yüksek kalite standartlarına sahip olan İngiltere ve Almanya gibi Avrupa topluluğu ülkeleri ile İsrail, Kanada, A.B.D., Yunanistan ve Fransa’dır. İnşaat sektöründeki gelişmeye paralel olarak son 20 yılda sektörde serbest rekabete dayalı üretim yapan şirket sayısı ve üretim miktarı hızla artmıştır. Halen seramik kaplama malzemeleri sektöründe faaliyette bulunan 24 üretici vardır. Tablo 3’de görüldüğü üzere sektörün önde gelen firmaları Çanakkale Seramik, Toprak, Ege ve Eczacıbaşı grupları olup dünyanın en büyük üreticileri arasında yer almaktadırlar. Kale Grubu 62 milyon m² kapasitesi ile dünyanın tek çatı altında entegre üretim yapan en büyük fabrikasıdır (OAİB 2006). Seramik kaplama malzemeleri üreticilerinin bulundukları iller; Çanakkale, İstanbul, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Uşak, İzmir, Aydın, Yozgat’dır. Tablo 4’de seramik kaplama malzemeleri 2002 – 2007 yılları arasındaki performansı, kurulu kapasitesi, üretimi, iç piyasa satışları, ihracatı ve ithalatı, Grafik 1’de Seramik 48 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) kaplama malzemeleri, Şekil 2’de seramik kaplama malzemeleri kurulu kapasite içinde Çanakkale’nin yeri görülmektedir (Saatçioğlu 2008). SERAMIK SAĞLIK GEREÇLERI Seramik Sağlık Gereçleri sektörü, Seramik kaplama malzemelerinden sonra ülke ekonomisinde önemli bir yeri olan ikinci büyük seramik alt sektörüdür. Seramik sağlık gereçleri sektörü aynı zamanda inşaat sektörüne çeşitli tesisat ürünleri sağlayan bir sanayi dalıdır. 1960 yılına kadar Türkiye, seramik sağlık gereçleri ihtiyacının tamamına yakınını ithalat yoluyla temin etmiştir. 1950’li yıllarda ülkemizdeki sanayileşme teşebbüslerinin sonucunda ilk seramik sağlık gereçleri fabrikası 1960 yılında İstanbul’da faaliyete geçmiştir. Aradan geçen süre zarfında yakalanan gelişmelerle dünyada rekabetin çok yoğun olduğu bu sanayi dalında Dünya üretiminin %10’una yakınını üreten ülkemiz Avrupa’daki en büyük üretici ve ihracatçı ülke konumuna gelmiştir. Türkiye 2007 yılında 120,4 milyon ton ağırlığında ve 203,7 milyon Dolar tutarında 8,3 milyon adet ürün ihraç etmiştir. 2007 yılı sonuçlarına göre Türkiye’nin başlıca Seramik Sağlık Gereçleri ihracat pazarları sırasıyla İngiltere, Almanya, A.B.D., Fransa ve İspanya’dır. İhracatın %70’i AB üyesi ülkelere yapılmaktadır. Bugün bu sektörde üretim yapan büyük ölçekli 9 adet üretici şirket mevcuttur. Bunlarla birlikte 1980’li yılların sonlarına doğru ülkemizin çeşitli yerlerinde faaliyete geçen 30 kadar küçük ve orta boylu şirket üretim yapmaktadır. Sağlık gereçleri üretilen iller; Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Manisa, İzmir, Çorum, Zonguldak, Ordu, Kayseri, Diyarbakır’dır. Tablo 5’de seramik sağlık gereçleri 2002 – 2007 yılları arasındaki performansı, kurulu kapasitesi, üretimi, iç piyasa satışları, ihracatı ve ithalatı, Grafik 3’de seramik sağlık gereçleri, Grafik 4’de seramik sağlık gereçleri kurulu kapasite içinde Çanakkale’nin yeri görülmektedir (Saatçioğlu 2008). ÇAN İLÇESINDE SERAMIK SEKTÖRÜ Çan ilçesinde seramik kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, izolatör, firit, seramik hammaddeleri alanında üretim yapan, kuruluşlar bulunmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında üretim kapasiteleriyle, ön sıralarda yer alan bu kuruluşlardan Kale grubu kuruluşları, Pera Seramik ve Etili Seramik Çan’ın seramik sektöründeki yerini ortaya koymaktadır. Kale Grubu Kuruluşları Kale Grubu kuruluşlarının temeli 1957 yılında İbrahim Bodur tarafından Çanakkale'nin Çan ilçesinde kurulan Çanakkale Seramik Fabrikaları ile atılmıştır. Çan ilçesinde seramik alanında faliyet gösteren Kale Grubu şirketleri; Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi. A.Ş., Kalevit Roca Saniter Seramik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kalefrit Silikat Mamülleri Sır ve Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş.’dir. 49 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kale grubu, Türkiye'nin ilk seramik fabrikası, ilk yerli fayans üretimi, ilk kez alçak ve yüksek gerilim izolatörlerinin üretimi, ilk seramik ihracatçısı, makine teçhizat ve fırın üretimini de kendisi yapan ilk şirket, ilk uluslararası standartlarda elektrik malzemesi üretimi, ilk seramik ve kalıp imalatı, ilk seramik yer karosu üreticisi, ilk seramik yapıştırıcısı üretimi, ilk yerli frit üretimi, madencilik sektöründe İSO 9001 Kalite Güvence Belgesi'ni alan ilk kuruluş olma gibi seramik alanında bir çok ilki gerçekleştirmiştir.Kale Grubu 1962 yılında, seramik ihracatı ile başlattığı ihracat hamlesini sürdürerek, bugün üretim yaptığı belli başlı sektörlerdeki ürünleriyle dünyanın 5 kıtasında 60 ülkeye ihracat yapar duruma gelmiştir. Bugün her biri kendi alanlarında lider 24 şirkete ulaşmış, beş bini aşkın çalışanı, Türk ekonomisine sağladığı milyarlarca dolar katma değer ile Türkiye'nin önemli sanayi kuruluşları arasındaki yerini almıştır. Kuruluşundan bu yana, faaliyet gösterdikleri alanlarda önde gelen çok uluslu şirketlerle işbirliği içinde olan Kale Grubu Çek, İtalyan, Alman, İspanyol ve Amerikan şirketleri ile teknik işbirliği içinde olmuştur. Bu alandaki faaliyetlerini bir adım öne taşıyan Kale Grubu, General Electric, Siemens ve Roca gibi uluslararası şirketlerle ortaklıklar kurarak bir dünya şirketi olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Türkiye'de ilk seramik yapıştırıcısı üreticisi olan Kalekim'le daha da büyüyen Kale Grubu, inşaat sektöründe pek çoğu aynı zamanda ürün adı haline gelen Çanakkale Seramik, Kalebodur, Kaleterasit, Kalekim ve RocaKale gibi markalar yaratmıştır. Kale Grubu Kuruluşları Üretimleri Kale Grubu kuruluşlarının temeli 1957 yılında Çanakkale'nin Çan ilçesinde kurulan Çanakkale Seramik Fabrikaları ile atılmıştır. Türkiye'de karo seramik sektörünün kurulmasına öncülük eden Kale Grubu, 1972 yılında kurulan Kalebodur Seramik Sanayi ile liderliğini sürdürmüş, zaman içinde yapılan yatırımlarla tek bir alanda üretim yapan dünyanın en büyük seramik üreticisi konumuna gelmiştir. Kale Grubu, seramik sağlık gereçleri yatırımları ile ürün yelpazesini genişleterek, ıslak mekanlarda komple çözümler sunmaktadır. Türkiye'de ilk karo seramik Çanakkale Seramik Fabrikaları'nda üretilmiştir. Kısa zamanda Türkiye'nin güçlü markaları arasına giren Çanakkale Seramik, bugün 2000'in üzerinde renk çeşit ve desende ürünü ile bir dünya markası olma özelliğini taşımaktadır. Seramikte kalitenin adı haline gelen Çanakkale Seramik her yıl yüzün üzerinde yeni ürün çeşidini tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Türkiye'de ilk seramik yer karo markası olan Kalebodur, Kale Grubu'nun ilklere imza atan ve ürüne adını veren markalarından biridir. Yer karosunda 1000'in üzerinde ürün çeşidiyle tüketicileri dünyadaki son trendlerle buluşturan Kalebodur yurtdışında da güçlü bir marka bilinirliğine sahiptir. Kale Seramik Fabrikalarında seramik kaplama malzemeleri üretim kapasitesi; duvar karosu 75.000 m2/gün, yer karosu 50.000 m2/gün, porselen karo 15.000 m2/gün, sırlı porselen karo 15.000 m2/gün, kilinker karo 750 m2/gün, sinterflex seramik 15.000 m2/gündür. 50 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kale Grubu 1993 yılında Kalevit'in kurulması ile seramik sağlık gereçleri alanında da dünyanın en gelişmiş teknolojisi ile üretim yapmaya başlamıştır. Semedeli köyünde kurulan Kalevit, Anadolu köylerinin sanayileşme öncüsü olmuştur. 1999 yılında, bir dünya şirketi olma yolunda önemli adımlar atan Kale Grubu, ikinci yabancı ortaklığını sağlık gereçleri alanında Dünya'nın en büyük saniter üreticilerinden biri olan ROCA ile Kalevit'te gerçekleştirmiştir. Türkiye vitrifiye ve armatür sektörünün hızla büyüyen genç markası RocaKale, müşterilerine banyoda kendilerine özel ve keyifli bir dünya yaratma imkanı sunmaktadır. Kale Seramik Fabrikaları seramik sağlık gereçleri üretim kapasitesi 4500 parça/gündür. Kale Grubu'nun seramik şirketlerine hammadde ve ara madde üretmek üzere kurulan Kalemaden ve Kalefrit, bugün kendi alanlarında Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük üreticileri arasındadır. Çoğunlukla seramik kaplama malzemelerinde kullanılan frit Kalefrit şirketi tarafından yıllık 50.000 ton kapasite ile üretilmekte olup iç ve dış piyasadaki seramik sektörünün hizmetine sunulmaktadır. Seramik sektörüne önemli katkı sağlayan kale grubu kuruluşlarından birisi de Kalemaden’dir. Kalemaden, Kale Grubu'nun seramik üretimine vasıflı hammadde sağlamak üzere 1990 yılında kurulmuştur. Kale Grubu'nun yerkarosu, duvarkarosu, granito, sırlı granit, izolatör, frit, artistik seramik, havuz seramikleri, saniteri hammaddeleri, seramik yapıştırıcısı hammaddeleri teminlerini sağlayan Kalemaden Endüstriyel Hammaddeler San. Tic. A.Ş., Kaleseramik’ten gelen 50 yıllık tecrübesi ile birlikte Kale Grubu dışında yurtiçi ve yurtdışı müşterilerine de hammadde satmaktadır. 3.500.000 ton/yıl hammadde üretim kapasitesi ve kil, kaolen, kuvars, Na-feldspat, K-Feldspat, silis kumu, kalsit, dolomit, flinttaşı, hazır masse, mermer, vollastonit gibi hammadde çeşitleri ile Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük seramik hammadde üreticilerinden birisi olan Kalemaden Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu içersinde yer almaktadır. Seramik üretiminde kullanılan, kaolen, feldspat, kalsit, dolomit, kuvars, granit, sileks hammaddeleri Çanakkale yöresinden üretilip Kalemaden Şirketi tarafından iç ve dış piyasadaki seramik sektörünün kullanımına sunulmaktadır. Etibank iştirakiyle müteşebbis-halk-devlet birliğini sağlayan Çanakkale Seramik Türkiye'de ilk kez alçak ve yüksek gerilim izolatörlerini üretmiştir. İzolatör üretimi günümüzde 8.000 ton/yıldır. Pera Seramik Pera Seramik Sanayi ve Ticaret A.Ş. İsmail Tülek, Fethi Mucur ve İsmail Nezir öncülüğünde, 1992 yılında İnegöl’de seramik bordür üretmek üzere kurulmuştur. 1997 yılında Çanakkale-Çan-Etili köyünde yapılan tesisin yatırımı tamamlanınca firma İnegöl’den Etili’de kurulan tesise taşınmıştır. Yeni kurulan tesiste, bordür üretiminin yanında duvar karosu ve dekor üretimine de başlamıştır. 2005 yılında porselen havuz aksesuarları üretimine başlayan Pera Seramik yatırımlarına sürekli olarak devam etmektedir. Yapılan yatırımlar sonucunda 20.000m² açık, 10.000m² kapalı olmak üzere toplam 30.000m² çalışma alanına sahiptir. 1992 yılında 51 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) üretimine yıllık 240.000 adet bordür üretimi ile başlayan Pera Seramik, toplam 124 çalışanı ile 2007 yılı itibari ile yıllık 1.500.000m² duvar karosu, 2.300.000 adet bordür-dekor ve 240.000 adet havuz aksesuarı üretim kapasitesine ulaşmıştır. Pera Seramik ürettiği ürünlerin %60’ını yurt içine, %40’ını ise başta Yunanistan, Belçika, Fransa, Ukrayna, Bulgaristan, İngiltere ve ABD olmak üzere birçok ülkeye ihraç etmektedir. Çanakkale ilinde ihracatta önemli bir yere sahip olan firma 1999, 2000, 2001, 2002 ve 2003 yıllarında ÇTSO tarafından ihracatta üstün başarı ödüllerini almaya hak kazanmıştır. Pera Seramik Etili köyü başta olmak üzere Çan ve civar köylerde ki 124 kişiye istihdam sağlaması açısından bölgenin ekonomik kalkınmasında önemli yer tutmaktadır. Pera Seramik San. Tic. A.Ş. bordür ve dekor üretimi yapmak üzere 1993 yılında faaliyete geçmiş ve 1997 yılında duvar karosu imalatına başlayarak bugünkü şeklini almıştır. Şirketin merkezi İstanbul'da, fabrika ise Çanakkale ili, Çan ilçesi, Etili Köyü'nde yerleşiktir. Fabrikada hızlı çift pişirim İtalyan teknolojisi kullanılarak yılda 1.500.000m² duvar karosu üretilmektedir. Üçüncü pişirim bordür tesisi yılda 3.000.000 adet kapasitesi ve zengin çeşitleriyle tüm müşterilerinin zevkine hitap edebilmektedir. Genç bir işletme olmasına rağmen, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı pazarlarda iyi bir yer edinmiş durumdadır. Başta Almanya, Hollanda, İtalya, Yunanistan, Rusya, Bulgaristan ve İsrail olmak üzere birçok ülkeye ihracat yapmaktadır. Etili Seramik Etili Seramik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş, Sedat ERGİN ve Pera Seramik’in de kurucularından olan İsmail TÜLEK’ in öncülüğünde kurulmuştur. 2007 Temmuz ayında yer karosu üretimine başlayan fabrika yapılan yatırımlar sonucunda 20.000m² açık, 7 bin m² kapalı olmak üzere toplam 27.000m² çalışma alanı olup yılda 1.500.000m² yer karosu üretebilecek kapasiteye sahiptir. Üretime yeni başlamasına rağmen hem yurtiçinde hem yurt dışında ürünlerini başta Yunanistan, Bulgaristan, Ukrayna, Türkmenistan, Belçika ve İngiltere olmak üzere birçok ülkeye ihraç etmektedir. Kadrosunu genç ve kalifiye elemanlardan oluşturan Etili Seramik, toplam 75 kişiye iş imkânı sağlamıştır. 10 yıl önce 1200 olan Etili Köyünün nüfusu Pera Seramik ve Etili Seramiğin kurulmasından sonra 2000’e kadar yükselmiştir. SONUÇ Türk seramik sektörü ülkemizin önde gelen sektörlerinden birisidir. Tamamına yakını yerli girdilerle hazırlanan ürünler ihracatta ülkemize %90 oranında net katkı sağlamaktadır. Seramik sektörü tarafından üretimde, yardımcı sanayide, tasarımda, satış ve pazarlamada ve uygulamada doğrudan ve dolaylı olarak istihdam edilen kişi sayısı 220.000’in üzerindedir. Sektör istihdama da önemli katkılarda bulunmaktadır. Kurulu kapasite miktarları, ürün kalitesi ve ürün çeşitliliği gibi faktörler göz önüne alındığında, Türk seramik sanayisi içinde en gelişmiş alt sektörlerin, kaplama malzemeleri ve sağlık gereçleri olduğu görülmektedir. Çan ilçesinde seramik kaplama malzemeleri, seramik sağlık gereçleri, izolatör, firit, seramik hammaddeleri üretimi ile seramik sektörüne katkı sağlanmaktadır. Sektörde istihdam edilen kişi 52 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) sayısı, seramik alanında üretim kapasitesi, iç ve dış pazara sunulan ürün miktarları göz önüne alındığında Çan ilçesinin seramik sektöründe önemli bir yeri olduğu görülmektedir. KAYNAKÇA Saatçioğlu, G. 2008 “Türk Seramik Sektörü” Seramik Sempozyumu 10 Nisan 2008, Power Point Sunum, UNİCERA, Tüyap, İstanbul. Giacomini P. 2007 “Dünya Seramik Karo Üretimi Ve Tüketimi”, Ceramic World Review, (Çeviren. Ertay Akcan, Kalemaden A.Ş.). Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri, Seramik Kaplama Malzemeleri değerlendirme Notu, 2006. İnternet kaynakları Sanayi Dairesi Uzmanı http://www.igeme.org.tr/tur/arge/inceleme03123.htm http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kaleseramik.asp http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalevit.asp http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalemaden.asp (25.06.2008) http://www.kale.com.tr/sirketlerimiz/kalefrit.asp (25.06.2008) http://www.kale.com.tr/kale_grubu/kale_grubu.asp 25.06.2008 http://www.kale.com.tr/kale_grubu/kilometre.asp 25.06.2008 http://www.kale.com.tr/kale_grubu/yurtdisi_ortakliklar.asp (25.06.2008) http://www.kale.com.tr/kale_grubu/markalarimiz.asp (25.06.2008) http://www.kale.com.tr/sosyal_faaliyetler/seramik.asp (25.06.2008) http://www.can.gov.tr/peraseramik.html (25.06.2008) http://www.peraseramik.com/indextur.htm 25.06.2008 http://www.can.gov.tr/etiliseramik.html (25.06.2008) 53 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Dünya Seramik Karo Üretimi No Ülke 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Çin İspanya Brezilya İtalya Hindistan Türkiye Meksika Vietnam Endonezya Tayland İran Misir Rusya Polonya Malezya Portekiz B.A.E. Almanya A.B.D Arjantina Tayvan Fas Güney Kore Japonya G. Afrika Fransa Çek Cumhuriyeti Kolombiya Cezayir Venezuella Toplam Dünya Toplamı 24 25 26 27 28 29 30 2002 Milyon m2 En Büyük Üretici Ülkeler 2003 2004 2005 Milyon Milyon Milyon m2 m2 m2 2006 Milyon m2 1.868 651 508 606 215 163 159 116 104 100 95 83 62 49 72 69 48 54 60 30 40 35 56 2.100 627 534 603 240 189 171 134 154 115 120 83 82 66 72 70 57 58 58 36 46 40 56 2.300 640 566 589 270 216 177 138 163 135 123 92 90 84 66 71 60 59 65 43 52 40 49 2.500 656 568 570 298 261 190 176 175 138 125 112 100 108 71 72 65 62 62 48 53 44 46 3.000 663 594 569 340 280 205 199 170 139 130 122 115 110 75 74 71 64 64 54 54 47 46 2006 Dünya üretimi % 39,0 8,6 7,7 7,4 4,4 3,6 2,7 2,6 2,2 1,8 1,7 1,6 1,5 1,4 1,0 1,0 0,9 0,8 0,8 0,7 0,7 0,6 0,6 % 06/05 51 20 41 29 46 30 40 31 45 32 41 32 43 33 37 32 41 37 36 33 0,5 0,5 0,5 0,4 -4,7 12,1 -3,2 3,1 26 18 19 5.445 5.770 26 25 21 5.930 6.190 26 28 24 6.316 6.580 27 28 26 6.727 6.996 29 28 28 7.418 7.695 0,4 0,4 0,4 96,4 100,0 7,4 0,0 7,7 10,3 10,0 20,0 1,1 4,6 -0,2 14,1 7,3 7,9 13,1 -2,9 0,7 4,0 8,9 15,0 1,9 5,2 2,8 9,2 3,2 3,5 12,5 1,7 6,8 0,0 2006 yılında en büyük üreticiler toplam üretimin % 96,4 gerçekleştirmişlerdir. 54 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 2. Dünya Seramik Karo İhracatı 2006'a 15 Büyük Ülke Ihracatın % 91,4'ünü Ve Dünya Tüketimin % 22,6'sını Gerçekleştirmişlerdir. Ülke Çin İtalya İspanya Brezilya Türkiye Meksika Portekiz Endonezya B.A.E. Tayland Almanya Malezya Polonya Çek Cum. Misir Toplam Dünya Toplami 2002 En Büyük İhracatçi Ülkeler 2003 2004 2005 2006 Milyon m2 Milyon m2 Milyon m2 Milyon m2 Milyon m2 125 438 357 74 72 33 22 26 25 13 22 29 6 17 12 1.272 1.410 207 418 336 103 85 29 25 31 20 22 22 29 13 18 12 1.367 1.510 260 413 341 126 94 32 29 36 21 22 23 30 17 15 12 1.469 1.621 342 390 341 114 89 46 34 31 23 25 21 18 19 19 16 1.527 1.683 450 396 336 114 93 55 36 33 32 27 24 22 21 21 16 1.676 1.835 2006 Dünya Tüketi mi % 6,1 5,3 4,5 1,5 1,3 0,7 0,5 0,4 0,4 0,4 0,3 0,3 0,3 0,3 0,2 22,6 24,7 2006 Dünya İhracatı % % 06/ 05 24,5 21,6 18,3 6,2 5,1 3,0 2,0 1,8 1,7 1,5 1,3 1,2 1,1 1,1 0,9 91,4 100,0 31,6 1,5 -1,6 0,5 5,3 19,6 6,8 7,4 39,1 8,0 13,8 22,0 10,5 10,5 0,0 9,8 9,0 55 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 3. Seramik Kaplama Malzemeleri Üreticileri ve Kapasiteleri (Milyon m²) (2005) No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 Toplam Üretici Adı Çanakkale Seramik Toprak Seramik Ege Seramik Graniser Seramik Eczacıbaşı Seramik Yurtbay Seramik Kütahya Seramik Tamsa Seramik Söğüt Seramik Hitit Seramik Seramiksan Ercan Seramik Termal Seramik Umpaş Seramik Efes Seramik Akgün Seramik Yüksel Seramik Uşak Seramik Anatolia Seramik Seranit Seramik Bozüyük Seramik Altın Çini Seramik Pera Seramik İstanbul Granist Kapasite 62,0 28,0 24,5 23,0 21,0 14,6 14,5 14,5 14,0 12,0 11,5 9,4 8,5 8,0 4,0 4,0 3,6 3,6 3,6 2,0 1,8 1,7 1,5 1,5 292,8 56 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 4: Türkiye Seramik Kaplama Malzemeleri 2002 – 2007 Yılları Arasındaki Performansı, Kurulu Kapasitesi, Üretimi, İç Piyasa Satışları, İhracatı Ve İthalatı Yıl 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Kapasite (000) m2 255.100 258.500 275.000 310.000 325.000 360.000 Seramik Kaplama Malzemeleri Sektörü Üretim İhracat İç Piyasa (000) (000) (000) Satışları m2 m2 $ 162.000 89.000 72.370 246.265 189.000 102.350 83.815 311.500 216.000 120.000 94.170 389.520 261.000 145.000 96.850 407.130 275.000 165.000 93.190 406.040 250.000 150.000 103.000 475.000 İthalat (000) (000) m2 $ 1.115 9.441 1.552 10.623 3.350 28.444 5.331 58.867 7.047 87.861 4.300 60.250 Tablo 5. Türkiye Seramik Sağlık Gereçleri 2002-2007 Yılları Arasındaki Performansı, Kurulu Kapasitesi, Üretimi, İç Piyasa Satışları, İhracatı ve İthalatı Yıl Kapasite Tons 2002 2003 2004 2005 2006 2007 194.500 204.850 253.800 300.000 326.800 330.000 Seramik Sağlık Gereçleri Sektörü Üretim İç Piyasa İhracat Tons Satışları Tons (000) $ Tons 123.980 48.100 77.260 91.650 140.530 49.150 91.524 122.315 176.870 64.400 112.470 161.737 236.600 114.400 121.649 184.312 253.750 128.300 125.416 197.196 260.000 139.500 120.446 203.730 İthalat Tons (000) $ 171 295 678 656 1.999 2.650 1.016 1.767 3.092 3.735 7.296 9.500 57 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Türkiye Seramik Kaplama Malzemeleri Şekil 2. Seramik Kaplama Malzemeleri Kurulu Kapasite İçinde Çanakkale’nin Yeri 58 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 3. Türkiye Seramik Sağlık Gereçleri Şekil 4. Seramik Sağlık Gereçleri Kurulu Kapasite İçinde Çanakkale’nin Yeri 59 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 60 ÇAN YÖRESİ İÇİN İLERİ TEKNOLOJİ SERAMİKLERİNİN ÖNEMİ Serkan ABALI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksekokulu ÖZET İleri teknoloji seramikleri, tuğla-kiremit, kaplama malzemeleri (yer ve duvar karoları), vitrifiye (sağlık gereçleri), refrakterler, porselen ve sofra eşyası gibi geleneksel seramiklerden ayrılan, uçak, uzay, tıp, otomotiv, bilgisayar teknolojileri, tekstil ve askeri sanayi gibi sektörlerin materyal ihtiyacını karşılayan malzemelerdir. Ülkemiz özellikle kaplama malzemeleri başta olmak üzere geleneksel seramikler açısından üretim ve ihracatta Avrupa’da ilk 5 ülke içersinde yer almaktadır. Ancak Türkiye, dünya seramik sektöründe en önemli ekonomik paya sahip olan ileri teknoloji seramikleri konusunda Avrupa Birliği, ABD ve Japonya gibi ülkelerle rekabet edememiştir. Bunun en önemli nedeni gerekli yatırımların zamanında yapılmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Çan bölgesi oksit, nitrür ve karbür malzemelerin işlenmesi açısından zengin hammadde kaynaklarına sahiptir. Yöre için yeni istihdam alanlarının yaratılabilmesi, yörede bulunan Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi şirketler grubunun teknolojiyi takip ederek üretim gücünü artırabilmesi için ileri teknoloji seramikleri konusundaki girişim ve yatırımlarını mutlaka yapması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: İleri Teknoloji Seramikleri; Çan Yöresi; Kaleseramik ABSTRACT Advanced ceramics, which are separated from traditional ceramics such as bricks & tiles, white wares (floor and wall tiles), sanitary wares, refractories, porcelain and china wares; are used for supplying the material need of such sectors like plane, medicine, automotive, computer technologies, textile and military industry. Turkey is among the leading five countries in terms of the manufacturing and exporting of traditional ceramics; especially the white wares. However, Turkey has failed to compete with such countries as the European Union, US countries and Japan in the field of advanced ceramics which constitute the most important economic portion among the world’s ceramics sector. The basic reason for this is the fact that the necessary investments were not made in a timely manner. The Çan region is rich in raw materials which are necessary for the processing of oxide, nitride and carbide materials. In order to create new employment fields in the region, it is necessary that the companies group of Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik Sanayi pursues the technology and necessarily performs its enterprises and investments in advanced ceramics, which shall lead to an increase in its producing power. Key words: Advanced Ceramics; Çan Region,; Kaleseramik Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) GİRİŞ Seramik endüstrisinin en önemli özelliği birçok diğer endüstrilerin temel taşlarından biri olmasıdır. Örneğin refrakterler metalurji endüstrisinin, aşındırıcılar makina-takım ve otomobil endüstrisinin, uranyum oksit nükleer güç santrallerinin önemli bileşenlerindendir. Yine çeşitli özel seramikler bilgisayar ve diğer bir çok elektronik devrelerin yapı bileşenlerdir. İleri teknoloji seramikleri geleneksel seramiklerden başlıca hammadde, üretim yöntemleri ve mikro yapı açısından bariz farklılıklar göstermektedir. Geleneksel seramikler doğal hammaddelerden üretilirken, ileri teknoloji seramiklerinin hammaddesi sentezleme yoluyla yapay olarak hazırlanmaktadır. Bunun nedeni yapay hammaddelerin empüritelerinden neredeyse % 100 oranında uzaklaştırılabilmeleridir. İleri teknoloji seramikleri başlıca alümina (Al2O3), zirkonya (ZrO2), magnezya (MgO) berilya (BeO) saf oksitlerden ve oksit olmayan seramiklerden oluşmaktadır. Günümüzde ileri teknoloji seramiklerinin % 60’dan fazlası elektromanyetik parçalarda, % 25-26’sı makina parçası olarak ve % 6-7’side biyokimyasal amaçlı olarak kullanılmaktadır. İLERİ TEKNOLOJİ SERAMİKLERİNİN KULLANIM ALANLARI Şekil 1’de bazı ileri teknoloji seramikleri görülmektedir. Örneğin bu malzemelerden kalsiyum fosfat seramikleri kazalar veya kanser sebebiyle kaybedilen kemik parçası yerine yeni bir parça olarak kullanılabilir. Oluşan boşluğa bu implant yerleştirildiğinde kalsiyum fosfat kemik hücrelerinin büyümesi için uygun bir ortam oluşturur. Bunun için inşa sırasında implant içinde kontrollü olarak mikro boşluklar bırakılır. Sonuçta kalsiyum fosfat kaplanmış mikro boşluklu polimer bir implant elde edilir. Uygulamadan 8 hafta sonra kemik implanta bağlanır, 18 ay sonunda ise kemik hücreleri seramik-polimer implant ile tamamıyla yer değiştirir. İleri teknoloji seramikleri geleneksel seramiklerde ve diğer malzemelerde (metal, polimer vs) bulunmayan mekanik dayanım, yüksek voltaj dayanımı, termal izolasyon, termal şok direnci, yüksek sıcaklık dayanımı, sertlik, aşınma direnci ve korozyon dayanımı gibi üstün özelliklere sahiptirler. Tablo 1’de bazı ileri teknoloji seramikleri ve özellikleri görülmektedir. Bu özellikler bu malzemelerin, makina, elektronik, bilgisayar, tekstil, tıp, askeri, otomotiv ve uzay sanayi gibi akla gelebilecek her türlü teknolojide kullanılmasına vesile olmuştur. Örneğin Şekil 2’de de görüldüğü gibi bu seramiklerin hafiflik ve mekanik dayanımı uçak gövdelerinin imalatı, 1650˚C’de 300 saat sıcaklığa dayanıklı zırh malzemesi olarak helikopterlerde, termal koruma amaçlı roketlerin egzost sistemlerinde, yine atmosfere giriş çıkışlarda hafiflik ve yüksek sıcaklık dayanımı nedeniyle uzay mekiklerinin dış yüzeylerinde silis elyaftan yapılmış izalatör tuğlalarında (özellikle silisyum nitrür gibi oksit olmayan seramikler mükemmel yüksek sıcaklık dayanımı, kırılma tokluğu, yüksek sertlik, tribolojikal özellikler gibi davranışları nedeniyle uzay sanayi uygulamalarının vazgeçilmez malzemeleri halini almışlardır) kullanımına imkân vermiştir. Bununla birlikte ileri teknoloji seramikleri ışık kırınımı ve geçirimlilik gibi optik özellikleri nedeniyle, 62 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) telekomünikasyon, teleskop, fotonik aletler, görüntüleme sistemleri, katot ışın tüpleri, bilgisayar-LCD monitörleri, kızılötesi uygulamalar, dijital kameralar ve video projektörler gibi ekonomik olarak büyük bir paya sahip olan optik endüstrisinde de kullanılmaktadır. Bu malzemeler bununla birlikte Şekil 3’te de görüldüğü gibi galaktik formasyonlar, süpernova ve kara delikler gibi güneş sistemlerinin incelenmesinde kullanılan NASA’nın takımyıldız gözlem araçlarında keatit ve silisyum oksit seramiklerin sıfıra yakın genleşme katsayısı ve termal özellikleri nedeni ile kullanılmaktadır. Güneş pillerinden daha etkili olan güneş panellerin de de AlN ve SiO2 seramikleri, birlikte kullanılmaktadır. Ayrıca elektronik devrelerde transistorları bir araya getiren mikroçiplerde substrate olarak, otomotiv sanayinde Mercedes-Benz, Audi ve Ferrari gibi devlerin hemen hemen tüm modellerindeki dizel motor komponentleri ile yakıt pompalama parçalarında da ileri teknoloji seramikleri kullanılmaktadır. Bu yüzyılın malzemelerinin diğer kullanım alanları ise radyasyondan koruma amaçlı Boron karbidin (B4C) kullanıldığı nükleer santraller ve yüksek güç üreten mikrodalga santralleri ve fiber optik kablolardır. Anlaşılacağı üzere birçok önemli endüstrinin temel taşını oluşturan ileri teknoloji seramikleri ülkemiz açısından henüz keşfedilmemiş bir sektördür. Bu nedenle yaratacağı istihdam ve ülke ekonomisine katkısı göz ardı edilemez. İleri malzemeler endüstrisi önemli derecede büyüme, başarı ve sürekli kazanç getiren endüstri olarak tanımlanabilir. ABD’de Ulusal Araştırma Konseyi’nin verilerine göre 1987-2000 yılları arasında, bu endüstride Birleşik Devletlerdeki 8 büyük eyalette toplam 7 milyon insanın istihdam ettiği ve bu süre sarfında 1.4 trilyon Amerikan Doları satış gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Bu devasal rakamlar bu endüstrinin büyüklüğünü açıklamaktadır. Maalesef ülkemizde seramik kelimesi sanat, yer ve duvar seramikleri gibi geleneksel seramikler olarak algılanmakta ve Dünya’da inanılmaz rakamlara koşan bu endüstriden çoğu insanımızın haberi bile olmamaktadır. Oysaki bilgisayar, elektronik, tekstil, tıp v.b endüstrilerin temelini oluşturan malzemeler, ileri teknoloji seramikleridir. Campbell’ın araştırmalarına göre ileri (yüksek) teknoloji seramik endüstrisi yılda 100 milyar $’lık satışın gerçekleştiği uluslararası bir endüstridir. DİĞER BAZI SÜPER SERAMİKLERİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ İleri teknoloji seramikleri çok yüksek kırılma tokluğu, eğme ve basma mukavemeti, sertlik ve yüksek sıcaklıklarda sürünme direnci gibi üstün özelliklere sahiptirler. Örneğin Şekil 4’de hava jetlerinde kullanılan gaz türbin motoru gibi yüksek sıcaklık değişimi ve mekanik baskıya maruz kalan kısımlarda kullanılan Al2O3 esaslı ileri seramik malzemeler görülmektedir. Yine buna benzer şekilde mikro türbin motorlarında kullanılan rotor seramiklerin 596 MPa altında gerilme sonuçlarının ne derecede sabit olabildiği Şekil 5’den görülmektedir. Harada v.d. yönlü katılaştırılmış Al2O3 esaslı ileri seramiklerin 1723 K ile 1923 K arasındaki ortam şartlarında sürünme deformasyon direncinin, 300 MPa 63 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) olduğunu belirlemişlerdir. Şekil 6’da görüldüğü gibi bu şartlar altında dahi mikro yapıda daire içine alınan bölge de dahil olmak üzere gözle görülür bir deformasyon söz konusu değildir. İRDELEME Tablo 2 ve Şekil 7’de yıllar itibariyle dünya ileri malzeme üretiminin tahmini verileri özetlenmiştir. İleri malzemeler kategorisinde ileri teknoloji seramiklerinin önemli bir yer tuttuğu açıkça görülmektedir. Aynı şekilde 2002 yılı dünya üretim rakamlarına göre ileri seramik malzeme üretimi dünya üretiminde önemli bir yer tutmaktadır. Almanya’da yapılan ve “21. Yüzyılın Başlangıcındaki Teknoloji” başlıklı çalışmada aşağıdaki kritik teknolojiler önem sırasına göre yer almaktadır; · İleri Malzemeler · Nanoteknoloji · Mikroelektronik · Fotonik · Mikrosistem Mühendisliği · Yazılım ve Simülasyon · Moleküler Elektronik · Hücre Biyoteknolojisi · Enformasyon, Üretim ve Yönetim Mühendisliği Bu endüstride üretim yöntemleri ülkemizde kaplama malzemeleri için yapılan yatırımlardan çok farklı değildir. Dolayısıyla kaplama malzemeleri sektöründe İtalyan ve İspanyol’lar ile yapılan işbirliği sonucu Çan ilçesinde bir dünya markası olmayı başarabilmiş Kale grubu aynı başarıyı ileri teknoloji seramiklerinde de gösterebilir. Günümüzde ileri malzemeler üretim ve ihracatında başta ABD olmak üzere Japonya ve Almanya başı çekmektedir. Bahsi geçen ülkeler dünyanın en büyük ekonomisine sahip 3 ülke olduğuna göre kişi başına tüketilen ileri malzemeler üretimi ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile de yakından ilgilidir. Kaplama malzemeleri ihracatında Avrupa üçüncüsü olan Türkiye bahsedilen yatırımların yapılmamış olması nedeni ile ileri seramikler konusunda aynı başarıyı gösterememiştir. Tabi ki bu sektörün yeni keşfedilmiş, bitmeyen bir altın madeni gibi işlemesi ve sektörde ki önemli ülkelerin tekelcilik anlayışı gibi handikaplar, işbirliği ve rekabet çalışmalarını ve dolayısıyla da ülkemizin işini güçleştirmektedir. İleri teknoloji seramikleri ülke olarak üretemediğimiz ve ithalat yoluna başvurduğumuz ürünler kategorisinde bulunduğundan ülke ekonomisine katkı sağlamamaktadır. Bu ürünlerin hammaddelerinin bol bulunduğu ülkemizde, ileri teknoloji seramiklerinin üretilmesi ile Türkiye’nin hem teknolojide rekabet edebilir hale gelmesi hem de ürün maliyetinin azaltılarak istihdam alanın genişletilebilmesi için ileri teknoloji seramik sektöründe gerekli yatırımların bir an önce devlet destekli veya desteksiz yapılması hayati önem taşımaktadır. Hammadde kaynaklarının bol bulunduğu ülkemizde bu yatırımların ciddiye alınmasının 64 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) girişimcilere mali getirisi de kaçınılmazdır. İleri malzemeler konusunda ABD kaynaklı bir şirket olan Rockwood Holdings Inc.’ nin net satış rakamlarını Tablo 3’de analiz ettiğimizde süper seramiklerin ne derece ön planda olduğunu görebiliriz. SONUÇLAR Çanakkale İli Çan İlçesi bahsi geçen ileri teknoloji seramiklerinin üretimi için elverişli hammadde kaynaklarına sahiptir. Günümüzde ileri teknoloji seramikleri her ne kadar geleneksel seramiklerin önünde yer alsa da geleneksel seramikler seramik sektörünün bel kemiğini oluşturmaktadır. Bu bakımdan Çan İlçesinde yer alan Kale şirketler grubu bu tecrübesinden yararlanarak ileri teknoloji seramikleri konusunda atılım yapabilecek kapasitededir. Rekabet gücünün arttırılması için öncelikle üretim tesislerinin modernizasyonuna ihtiyaç vardır. Ar-Ge faaliyetlerinin verimli bir şekilde uygulamaya konulabilmesi için ileri malzeme alanında Ar-Ge faaliyetleri yürüterek aşama kaydetmiş ülkelerle işbirliği yapılması, ayrıca ileri malzeme alanında üretim yapmaya hevesli firmalarımıza uygun teşvik ve Ar-Ge desteği sağlanması önem arz etmektedir. Bazı gelişmiş teknolojilerde finansal desteklerin devlet tarafından hukuksal düzenlemelerle oluşturulduğu ve belirli kritik teknolojilerde endüstriyel kuruluşların ortak işbirliği kapsamında faaliyet gösterdiği bir yapılanma söz konusudur. Japonya’nın bu deneyimi çok önemli sonuçlar vermiş ve bu ülkeyi ileri teknoloji seramikleri konusunda dünyada söz sahibi yapmıştır. KAYNAKÇA Geçkinli, E. 1992 İleri Teknoloji Malzemeleri, İTÜ Matbaası. Liang, Y., Dutta, S. P. 2001 “Application trend in advanced ceramic technologies”, Technovation 21: 61-65. Campbell, J. 1997 “Opportunities for ceramic industry”, British Ceramic Transactions 96: 237-246. Hirano, K. 2005 “App. of eutectic comp. to gas turbine syst. and fund. frac. prop. up to 1700˚C”, J. Eur. Cer. Soc. 25: 1191-1199. Harada, Y., Suzuki, T., Hirano, K., Waku, Y. 2004 J. Eur. Cer. Soc. 24: 2215-2222. DPT 2001 2590 - ÖİK : 602 Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yeni Malzemeler Alt Komisyonu Raporu, Ankara 2001. İnternet kaynakları www.astromet.com/advanced-ceramics.htm www.onr.navy.mil/media/tipoff_display.asp?ID=43 www.semiceramic.com/PFC_AdvancedCeramics.html www.flightglobal.com/articles/2008/02/15/2215... www.ceramics.org/.../about_ceramics/defense.aspx www.ceradyne.com/products/armor/body-armor.aspx www.ornl.gov/sci/de_materials/documents/VKPACerSCocoaBeach-005_000.pdf 65 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Bazı ileri teknoloji seramikleri ve özellikleri Özellik Termal İletkenlik Elektrik Direnci Dielektrik Sabiti Birim W/mK Ohm.cm RT-1 Mhz Termal Genleşme Katsayısı 10-6˚C AlN 170-190 >1014 8.9 4.6 3.30 Al2O3 36 >1014 9.8 8.2 3.89 BeO 260 >1014 6.7 8.5 2.85 Si3N4 42 >1014 9.9 3.0 3.29 Safir 40 >1016 9.4 8.4 3.98 SiC 120 >1014 9.0 4.5 3.21 ZrO2 2.2 >1013 9.0 10.3 6.04 Yoğunluk Genel Karakteristi k gr/cm3 Yüksek termal iletkenlik, anti toksik İyi elektriksel özellikler, korozyon direnci Yüksek termal iletkenlik, iyi elektriksel özellikler Termal şok direnci, yüksek mekanik dayanım Kimyasal olarak inert, yüksek ışık geçirimli Yüksek termal şok dirnci, yüksek termal iletkenlik Aşınma dayanımı, yüksek sertlik, korozyon direnci 66 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 2. Yıllara göre dünya ileri malzeme üretimi Yıllar İleri Seramikler Ton x 100 0 1990 1991 1992 2002 Milyon Dolar 13600 583 863 15300 13373 İleri Polimerik Kompozitler Milyon Ton Dolar x 1000 15 14.1 13.7 25.2 4000 4500 4300 Metal Matriks Kompozitler Ton Milyon x Dolar 100 0 0.5 60 0.4 54 0.6 56 1.1 Karbon Karbon Kompozitler Ton Milyon x Dolar 1000 0.3 0.2 0.2 0.4 200 175 171 Tablo 3. Rockwoods Holdings Inc.’ nin net satış rakamları Malzeme Özel Kimyasallar Katkı Malzemeleri TiO2 Pigmentleri İleri Seramikler 2006 151.1 107.4 65.9 75.0 Net Satış (Milyon $) Yıl 2005 Değişim (%) 133.2 13.4 118.3 -9.2 64.5 2.2 70.0 7.1 67 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Bazı ileri teknoloji seramikleri [3] Şekil 2. İleri teknoloji seramiklerinin çeşitli uygulama alanları (a) Transatlantiklerin gövde ve motor sistemlerinde, (b) Zırh endüstrisinde, (c) Uzay ve havacılık sanayinde, (d) Teleskoplarda 68 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 3. İleri malzemelerin (a) Gözlem araçlarında, (b) Dizel motorlarda, (c) Güneş panellerinde, (d) Nükleer santrallerde kullanıımı. Şekil 4. Türbin motorlarında kullanılan Al2O3 69 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 5. Mikro türbin motorlarında kullanılan seramik rotor için gerilme dağılımı Şekil 6. Al2O3 esaslı malzemelerin yüksek sıcaklık ve basınç şartları altındaki mikro yapısı 70 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 7. 2002 yılı dünya ileri malzemeler üretim rakamları [13] 71 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 72 ANTİOKSİDAN BİTKİLERİN ÜLKE EKONOMİSİNE KATKISI VE ÇANAKKALE YÖRESİNDE YETİŞEN BAZI BİTKİLERİN TIBBİ DEĞERLERİ İLE KULLANIM ALANLARI ÜZERİNE GÖZLEMLER Hasan KILIÇGÜNa , Nazlı ARDAb, Ahmet GÖNÜZb a İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü b Çanakkale ÖZET Bu çalışmada, Çan yöresinde doğal olarak yetişen antioksidan aktiviteye ve tedavi edici değere sahip bazı bitkilerin infüzyon, dekoksiyon ve maserasyon gibi yöntemlerle ekstrelerinin elde edilmesi ile bunların çeşitli hastalıklarda kullanılmaları, kültüre alınmaları, korunmaları ve yöre ekonomisine katkıları hakkında bilgilerin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Çanakkale yöresi zengin bitki örtüsü, tarihi ve kültürel özellikleriyle ülkemizin değerleri arasındaki yerini almıştır. Yöre endemik bitkiler açısından oldukça zengindir. Bu bitkiler ilaç endüstrisi, gen teknolojisi ve farmakoloji alanında söz sahibi olmamızı sağlayabilecek özelliklere sahiptir. Günümüzde bitkilerle tedavi “Fitoterapi” olarak bilinmekte ve kökeni geleneksel halk ilaçlarına dayanmaktadır. Dünya üzerinde bulunan 750.000 – 1.000.000 arasındaki bitki türünden yaklaşık 20.000’inin tıbbi amaçlarla kullanıldığı bildirilmekte, hatta bu sayının 100.000’e kadar çıkabileceği ileri sürülmektedir. Türkiye’de yetişmekte olan 10.000 kadar bitki türünden ise ancak 500 kadarının tedavide kullanıldığı bildirilmektedir. Çanakkale yöresi endemik bitkiler kadar endemik olmayan nadir bitkiler açısından da zengindir. Bu bitkilerden bazıları yöre halkı tarafından hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu bitkilerin içerdiği Vitamin C, Vitamin E ve karetenoitler gibi antioksidant maddelerin; insan vücudunu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı korumada yardımcı oldukları bilinmektedir. Bu bitkiler aynı zamanda polifenol grubu bileşikler, malik asit, pektin, proantosiyanidin ve doymamış yağ asitleri ile eterik yağları da bünyelerinde barındırmaktadır. Çan yöresinde doğal yetişen bitkilerin tümünün özelliklerinin verilemeyeceği bu toplantıda seçilen bazı önemli bitki türlerinin çeşitli özellikleri tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Antioksidan Özellik, Çanakkale, Tıbbi Değer ABSTRACT In this study we aimed the some plants that grow naturally in Çan region antioxidant activities, effect on diseases, the region economy. We remarked the methods that materation, decoction and infusion in this study. Çanakkale region is very rich interms of cultural and historical aspects and endemic plants. These plants have aspects which can help us to have a strength power in medicine industry, gene technology and pharmacology areas for the future. In recent years using of plants for diseases of treatment has been known as phytotherapy and its origin is based on traditional folk medicine. In World, Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) there are 750.000 – 1.000.000 plants. Among these plants approximately 20.000 plants are used to treat and prevent illnesses. These plant are rich interms of Vitamin C, Vitamin E and caretonoid. Some plants Which grow in Çanakkale region are used by people of the region to treat and prevent illnesses. İn this meeting we wil discuss the some plants which grow naturally in Çan region. Key words: Antioxidant aspects, Çanakkale, medicinal value GİRİŞ Tarih öncesi dönemden başlayarak Mezopotamya, eski Mısır, Hitit, Yunan, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bitkisel ilâçlar kullanılmıştır (Gürsoy ve Gürsoy 2004). Cumhuriyet Dönemi’nde de halk tıbbı (tıbbî folklor) araştırmaları yapılmıştır. Anadolu’da Yontma Taş Devri’nden beri insanların yaşadığı ve yaklaşık 50.000 yıldan beri bitkilerden çeşitli amaçlarla yararlandığı bilinmektedir (Özbek 2005). Günümüzde bitkilerle tedavi “Fitoterapi” olarak bilinmekte ve kökeni geleneksel halk ilaçlarına dayanmaktadır. Fitoterapi hemen hemen yan etkisi olmayan bitkisel çaylar veya bitki ekstrelerinden hazırlanan şurup, tablet, draje, kapsül şeklindeki ilaçlar aracılığıyla uygulanan bir tedavi şeklidir. Bitkilerin kök, rizom, soğan, yumru, kabuk, odun, yaprak, çiçek, meyve, tohum, zamk, reçine, katı yağ, uçucu yağ gibi parça ve sentezledikleri maddeler destek ürünü olarak yeryüzünde birçok ülkede kullanılmaktadır (Van Wyk ve Wink 2004). Çağımızda mısırın Amerika’dan Afrika’ya getirilmesi muhtemelen 100 milyon insana temel gıda maddesi sağlamış ve patates İrlanda Halkının yok olmasını önlemiştir. Kinine, şekere, çaya, pamuğa ya da patatese önem veren olmamıştır, ancak gerek bu bitkiler gerekse diğer bitkiler tarihte insan yaşamında büyük rol oynamış ve oynamaya devam etmektedirler. Kinin Avrupa, Asya ve Batı Afrika’da yaşamı tehdit eden en büyük belalardan birisi olan sıtma hastalığını ortadan kaldırmıştır. Keza doğal kininin az bulunması ve pahalı olması nedeniyle yapay kinin arayışı günümüzde geniş bir dizi sektör oluşturmuştur. Kına ağacı kabuğunun Avrupalılar tarafından yayılmasının ardından hem Latin Amerika’da hem de dünyanın başka yörelerinde diğer ateşli hastalıklar, doğum, doğum sonrası tedaviler ve kürtajlar için kullanıldığı kayıtlara geçmiştir (Hobhouse 2007). Antioksidanlar, okside olabilir bileşiklerin oksidasyonunun gelişimini ve ilerlemesini önleyen bileşiklerdir. Doğal antioksidanlar, fenolik bileşikler (fenolik asit, flavonoid), azotlu bileşikler (alkoloidler, klorofil türevleri, amino asitler ve aminler) veya karoten, askorbik asit ve E vitamini gibi vitaminlerdir. Doğal antioksidanların vücutta, antibakteriyel, antitrombotik, antikanserojen ve kalp damar hastalıkları riskini azaltıcı gibi bir çok biyolojik yararlılıkları vardır (Serteser ve Gök 2003). Flavanoidler bitkilere renk ve tat veren ve 5000 den fazla türü bulunan polifenolik bileşenlerdir. Bitkilerin yaprak, tohum, kabuk ve çiçeklerinde 74 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) bulunurlar. Kimyasal olarak altı büyük gruba ayrılırlar. Bunlar; Flavanonlar, Flavonlar, Flavonoller, İzoflavonlar, Flavanoller, Antosiyanidinler’dir. Bitkilerde genellikle glikozitler şeklinde bulunan flavonoidler hidrofilik aktivite ve kimyasal stabiliteye sahip bileşiklerdir. Besinsel fonksiyonları olmamasına rağmen diyetteki flavonoidlerin sağlık üzerine olumlu etkileri sebebiyle dikkat çekmektedirler. İnsan vücudunu serbest radikallere karşı korumak için antioksidan aktivite gösterirler. Flavonoidler insan vücudu tarafından sentezlenemezler ve bu nedenle günlük diyetle alınmaları gerekir. Epidemiyolojik çalışmalarda elde edilen delillere göre flavonoidlerin tüketimi ile bazı kanser türleri ve kardiyovasküler hastalıkların görülme riski arasında zıt bir ilişki vardır. Menopoz öncesi göğüs kanseri ile soya tüketimi, mide kanseri ile yeşil çay tüketimi, akciğer kanseri ile soğan tüketimi arasında zıt bir ilişki olduğu belirlenmiştir (Çam ve Hışıl 2003). BULGULAR Çanakkale Yöresinde Yetişen Bazı Bitkilerin Tıbbi Değerleri İle Kullanım Alanları Ülkemizin coğrafyası itibariyle çok geniş (10.000 tür) bir bitkisel florası vardır. Bu bitkilerden 3500 kadarı endemiktir. Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde endemik bitki türüne rastlamak mümkündür. Hatta bu bitkilerden bazları bulundukları yöre adı ile literatüre geçmişlerdir (Avcı 2004). Çanakkale yöresi zengin bitki örtüsü, tarihi ve kültürel özellikleriyle ülkemizin değerleri arasındaki yerini almıştır. Yöre endemik bitkiler kadar endemik olmayan nadir bitkiler açısından da zengindir. Bu bitkilerden bazıları yöre halkı tarafından hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Çan yöresinde doğal olarak yetişen antioksidan aktiviteye ve tedavi edici değere sahip bazı bitkilerin infüzyon (İnfüzyon: Yaklaşık 25 gram kurutulmuş bitki üzerine 1 litre kaynamış su ilave eldir ve kabın ağzı kapatılır. 10 dakika bekledikten sonra karışım süzülerek içilir), dekoksiyon (Dekoksiyon: Yaklaşık 25 gram kurutulmuş bitki üzerine 1 litre soğuk su ilave edilir ve kabın ağzı kapatılarak 30 dakika kaynatılır, süzülür ve içilir) ve maserasyon (Maserasyon: İnfüzyon ve dekoksiyon yoluyla hazırlanan bitki ekstrelerinin tatları acılaşıp içeriği değişebilir. Bu yüzden maserasyon ısı uygulamadan yapılır. Maserasyon bitki üzerine su konularak 1 gece bekletme ve ertesi gün karışımın süzülerek içilmesi esasına dayanır), gibi yöntemlerle ekstrelerinin elde edilmesi ile bunların çeşitli hastalıklarda kullanılmaları, kültüre alınmaları, korunmaları ve yöre ekonomisine katkıları hakkında bilgilerin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Çan yöresinde yetişen, ekonomik ve tıbbi değeri olan bitkilerden bazıları şunlardır: Achillea fraasii Schultz Bip. var. trojana (Troya pancarı), Digitalis trojana Ivan. (Troya yüksük otu), Ranunculus pedatus subsp. trojanus Waldst. et Kit. (Troya düğünçiçeği), Sideritis trojana Bornm.(Troya yayla çayı). Erysimum idaea Polatschek, Jasione idaea Stoj. (Kazdağı uyuzotu), Astragalus ideae Sirj. (Kazdağı geveni), Hieracium idae (Zahn) Sell et West (Kazdağı mercangüşü), Hypericum kazdaghensis Gemici&Leblebici (Kazdağı koyunkıranı), Verbascum scamandri Murb.(Eskimenderes 75 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) sığırkuyruğu), Allium kurtzianum [Ascherson & Sint. ex] Kollmann (Yabani soğan), Peucedanum arenarium Waldst. et Kit. subsp. Urbanii (Freyn et Sint. ex Wolff) Chamberlain (Domuz kuyruğu), Thymus pulvinatus Celak. (Kekik), Muscari botryoides (L.) Mill (Yabani sümbül), Taraxacum officinale L. (Karahindiba), Urtica pilulifera L. (Isırgan), Crataegus monogyna Jacq. (Alıç), Equisetum arvense L. (At kuyruğu), Conium maculatum L. (Baldıran), Hypericum perforatum L. ( Sarı Kantaron), Juniperus communis ssp. alpina Smith (Ardıç) Orchis lactea Poir. (sütbeyaz orkide) ve Papaver nudicaule L. (Gelincik). Bu bitkilerin bir çoğu geleneksel halk ilacı olarak çeşitli hastalıkların tedavisinde yöre halkı tarafından kullanılmaktadır. Bu bitkilerden bazılarının fitoterapide kullanım şekline örnek verecek olursak; Crataegus monogyna Jack. (Alıç) Familya : Rosaceae Etken madde: Tanen, flavon türevleri, aminler, kardiyotonik glikozitler Etki ve Kullanılışı: Çiçekli dal uçları ve meyveleri infüzyon veya dekoksiyon (%2-3) yoluyla kan dolaşımını düzenleyici, vazodilatör (damar genişletici) ve diüretik (idrar söktürücü) olarak kullanılmaktadır. Juniperus communis ssp. alpina Smith (Ardıç) Familya : Cupressaceae Etken madde: Reçine, acı madde, uçucu yağ, organik asitler Etki ve Kullanılışı: Meyveleri infüzyon veya dekoksiyon (%2-3) yoluyla antiseptik ve diüretik olarak kullanılmaktadır. Yüksek miktarda kullanıldığında böbreklerde tahrişe neden olur. Papaver nudicaule L. (Gelincik) Familya : Papaveraceae Etken madde: Roeadin Etki ve Kullanılışı: Çiçekleri infüzyon (%1) yoluyla Sinir sistemini yatıştırıcı ve hafif uyutucu olarak kullanılmaktadır. Taraxacum officinale L. (Karahindiba) Familya : Asteraceae Etken madde: Karbonhidratlar, musilaj, acı madde Etki ve Kullanılışı: Bitkinin gövdesi dekoksiyon yoluyla meme kanseri ve meme ile ilgili diğer problemlerde kullanılmaktadır. Digitalis trojana Ivan (Troya Yüksük Otu), Digitalis purpurea Familya : Scrophulariaceae Etken madde: Primer ve sekonder glikozitler ( digitoksin, gitoksin, gitalohein) Etki ve Kullanılışı: Bitkinin yaprakları infüzyon (%2-3) yoluyla kalp kasını güçlendirici olarak kullanılmaktadır. 76 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Hypericum perforatum L. ( Sarı Kantaron) Familya : Hypericaceae Etken madde: Uçucu yağ, flavon türleri, hiperisin ve tanen Etki ve Kullanılışı: Hiperisin düşük dozlarda antideprasan olarak kullanılmaktadır, ayrıca bitki zeytin yağında bekletilip bu yağ içildiğinde gastrointestinal sistem üzerinde etkilidir. Haricen yara iyi edici olarak kullanılır. Thymus pulvinatus Celak (Kekik) Familya : Labiatae Etken madde: Uçucu yağ (timol, karvakrol), acı madde, tanen Etki ve Kullanılışı: Toz ve infüzyonu (% 1.5-3) yatıştırıcı, antiseptik ve spazmolitik olarak kullanılır. Antioksidan aktivitelerinin yanı sıra birçok aktiviteye sahip olan bu bitkiler ilaç endüstrisi, gen teknolojisi, farmakoloji ve turizm alanında söz sahibi olmamızı sağlayabilecek özelliklere sahip oldukları için ekonomik değeri olan bitkilerdir. Ancak doğru bitkiyi doğru dozda kullanmak bitkisel tedavide şarttır. Bazı bitkiler yüksek dozda kullanıldıklarında toksik etki göstermektedirler. Bu yüzden bitkilerden daha iyi yararlanmak için halk arasında yanlış şekilde kullanılmalarının önüne geçilmeli ve tedavi amaçlı olarak yalnızca bilinçli uzmanlar tarafından kullanılmalıdır. Diğer önemli bir nokta da doğru bitkinin doğru şekilde toplanmasıdır. Tedavide kullanılacak kısım çiçek ise tamamen açtıktan sonra, yaprak ise tek tek, tohumlar ve meyveler ise olgunlaştıklarında, kökler ve gövdeler ise genellikle toprak üstü kısmın kuruduğu sonbaharda toplanmalıdır (Gürkan ve diğ. 2007). Çan yöresinde floranın çok zengin oluşu, dört mevsime yayılması ve yörede endemik bitkilerin bulunması yerli ve yabancı turistleri cezbetmektedir. Böylece bitkiler tedavi amaçlı kullanılmalarının yanı sıra ülke tanıtımına, ülke ekonomisine ve kırsal yörelerin ekonomisine de katkı sağlamaktadır. Ancak Türkiye’ye bu amaçla gelen turistler kontrol edilemediğinden bazıları bu gezinti sırasında kaçak bitki toplayıp ülkesine götürebilmektedir. Eğer bu işler bir rehber eşliğinde kontrollü olarak yapılırsa bu önlenmiş olur. Avrupa’da herhangi bir dağda izinsiz olarak bitki toplanması yasaklanmıştır. Halktan birisi görse dahi hemen müdahale edip resmi makamlara haber vermektedir. Bizim ülkemizde ise yörenin insanları misafirperverlik örneği olarak, bu bitkilerin yerlerini kendileri gösterip, kendi elleriyle turistlere verirler. SONUÇ VE ÖNERİLER Çanakkale yöresindeki doğal bitki örtüsünden yeteri kadar faydalanılamadığı görülmektedir. Bunu sağlamak için aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır: · Öncelikle bitkilerin yöredeki sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkaracak bitki örtüsü haritası yapılmalıdır. 77 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) · · · · · · · · · Bitkilerin deneysel biyolojik verimlilik çalışmaları yapılmalı ve bitkiler kültüre alınmalıdır. Yöre halkı bilinçlendirilerek bu bitkilerden sadece ekonomik anlamda değil, aynı zamanda estetik kullanım bakımından da yararlanma yoluna gidilmelidir. Yeşil alanlarda, ev bahçelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarının bahçelerinde estetik ve halkı bilgilendirme amaçlı kullanılmalıdır. Yararlı bitki türlerinin endüstriyel üretimi yapılmalıdır. Bitkilerde istenen özellikleri arttırmaya yönelik hibridasyon çalışmaları yapılmalı ve bitkiler kimyasal içerikleri yönünden araştırılmalıdır. Bitki turizminde turistlere rehberlik yapacak elamanların yetiştirilerek ülkemizden bitki kaçırılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Ekonomik değeri olduğu belirlenen bitkilerin yurt içi ve yurt dışı pazarda uygun fiyat bulabilmesi için kooperatiflerin kurulması gerekmektedir. Ekonomik değeri olduğu belirlenmiş bitkilerin üretimi ve pazarlanması için sözleşmeli yetiştiricilik alternatifi sunulmalıdır. Fitoterapide kullanılacak bitkilerin; botanik açıdan tayini, mikrobiyolojik ve kimyasal kontrolü yapılıp, etken madde miktarı belirlenip standardize edilerek ve hijyenik şartlarda ambalajlanmış olarak hastaya sunulması gerekir. Sonuç olarak Çan yöresinde bulunan ve ekonomik değer taşıyan bu bitkilerin diğer tarımsal ürünlerle entegre bir biçimde değerlendirilmesi biyolojik çeşitlilik açısından da önemlidir. Biyolojik çeşitlilik, ürün çeşitliliği sonucunu doğurur. Ürün çeşitliliği ise birçok riskin azaltılması bakımından önemlidir. Çünkü herhangi bir ürünün piyasa dalgalanmaları ve başka nedenlerle ekonomik öneminin artması veya azalması, diğer ürünlerle tolere edilebilir. KAYNAKLAR Gürsoy, O.V., Gürsoy, K.U. 2004 “Anadolu’da Diş ve Dişeti ile ilgili Hastalıkların Tedavisinde Halk Arasında Yaygın Olarak Kullanılan Bitkiler, Kullanım Şekilleri ve Bitkisel Özellikleri.” Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi 7 (1): 64-67. Van Wayk, B.E., Wink, M. 2004. Medicinal Plants. First edition. Briza Publications. ISBN: 1875093 443 Hobhouse, H. 2007 Seeds of Change (Değişim Tohumları - İnsanlık Tarihini Değiştiren 6 Bitki). ISBN: 978-975-293-536-5. Doğan Kitapçılık. İSTANBUL Serteser, A., Gök, V. 2003 Doğal Antioksidanların Biyoyararlılığı. 3. Gıda Mühendisliği Kongresi. Sayfa: 83-98. Çam, M., Hışıl, Y. 2003 Gıdalardaki Flavonoidler ve Önemleri. 3. Gıda Mühendisliği Kongresi. Sayfa: 67-82. 78 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Gürkan, E., Öndersev, V.D., Ulusoylu, M., Göztaş, Z., Dinçşahin, N. 2007 Bitkisel Tedavi. İstanbul: Onur Matbacılık. Avcı, M. 2004 “Türkiye Bitkilerinin İsimlendirilmesinde Coğrafi Özelliklerin Etkisi.” İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi 12: 31-45. 79 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 80 ÇANAKKALE İLİ ÇAN İLÇESİ TELEKOMÜNİKASYON ALTYAPISI PROBLEMLERİNİN İNCELENMESİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Bilal KARAASLAN , Mehmet GÜCÜYETMEZ, Yakup KILIÇARSLAN Kezban KANMAZ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksek Okulu ÖZET PSTN (Public Switched Telephone Network – Genel Anahtarlamalı Telefon Ağı ) uzun zamandan beri kullanılan bir haberleşme teknolojisidir. Bu teknoloji ilk başta ses taşıma amacıyla kullanılmış daha sonra geliştirilerek ADSL (Asymmetric Digital Subscriber - Asimetrik Sayısal Abone Hattı), SMS (Short Message Service- Kısa Mesaj Servisi) ve video (görüntülü haberleşme) teknolojileri de PSTN üzerine eklenmiştir. Bu çalışmada Çanakkale ili Çan ilçesi telekomünikasyon alt yapısı incelenerek, bilgilendirme yapılmıştır. Anahtar kelimeler: PSTN, ADSL, Telekomünikasyon, Çan ilçesi ABSTRACT PSTN (Public Switched Telephone Network) is a communication technology which has been used for a long time. As first, this technology was used for sound transmission then this technology was developed as adding ADSL(Asymmetric Digital Subscriber), SMS (Short Message Service) and video technologies to PSTN technology. In this study, telecommunication infrastructure of Canakkale city, Can District has been researched and has been informed about that infrastructure. Key words: PSTN, ADSL, Telecommunication, Can district. GİRİŞ PSTN (Public Switched Telephone Network/genel anahtarlamalı telefon ağı) devre anahtarlama ağında iletişim, bağlantı tabanlı bir şekilde kurulmaktadır. PSTN şebekeleri, kullanıcılara her çağrı için bir uçtan diğerine devre bağlantısı sağlamaktadır (Şekil 1). Arayan tarafın bağlı olduğu santralden başlayarak, aradaki santraller ve diğer uçtaki aranılan santrale kadar bir devre kurularak santraller arasındaki haberleşme temel olarak; çağrı kurma, çağrı yönlendirme ve çağrı sonlandırma adımlarından oluşmaktadır. Karşılıklı görüşmenin başlatılmasında öncelikle arayan kişi tarafından telefon ahizesinin kaldırılması ile birlikte bağlı bulunduğu santrale kadar 64 Kbps lık bir yol Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) kurulmuş olur, numaranın tuşlanması ile çağrı yönlendirme işlemi başlatılır ve görüşme sona erdikten sonra da bağlantı kesilerek bağlantı yolu ve kaynaklar serbest bırakılır. Her iletişim kurulduğunda 64 Kbps’lik (karşılıklı olarak 128 Kbps) bant genişliği sabit olarak ayrılmaktadır, daha az ya da daha fazla bant genişliği mümkün değildir. Temel olarak ses taşıma için kullanılan PSTN zamanla geliştirilerek sesin yanında veri, kısa mesaj ve görüntülü haberleşme gibi hizmetler de vermeye başlamıştır. Bir hat üzerinden bütün hizmetlerin verilebilmesi ile ek yatırımlara gerek kalmadığından maliyetler minimize edilmiştir. ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line-Asimetrik Sayısal Abone Hattı), sözcüklerinin baş harflerinden oluşan ADSL, standart telefonlar için kullanılan bakır teller üzerinden yüksek hızlı veri, ses ve görüntü iletişimini aynı anda sağlayabilen bir modem teknolojisidir. Standart bakır telefon telleri üzerinden daha fazla verinin transfer edilebilmesi için geliştirilmiştir. Sıradan telefon hatları üzerinden geniş band erişimi sağlayan bir bakır devre transmisyon teknolojisi olarak internet kullanıcıları tarafından tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. ADSL tümüyle bir Internet teknolojisi olarak geliştirildiğinden hem ev kullanıcılarına hem de işletmelere çok çeşitli avantajlar sağlamaktadır. · Yüksek Hız · Sabit Ücret · Sürekli Bağlantı · Aynı Telefon Hattı Üzerinden Konuşma · Paylaşılmayan Özel Hat · Sayısal Teknoloji · Güvenli Internet Erişimi ADSL, mevcut telefon hattını daha etkili kullanmak amacıyla sayısal verileme tekniği ile aktarılabilecek veri yeterliliğinin arttırılması yoluyla kullanıcıya geniş veri aktarım olanağı sağlamaktadır. Dolayısıyla bu teknoloji sayısal veri ve ses bilgilerini aynı anda kullanmamıza olanak sağlar (Şekil 2). Ses ve veri bilgilerinin birbirlerini etkilememeleri için splitter/ayırıcı kullanılması gereklidir. Çan İlçesi Çan ilçesi nüfusu, 2007 Adrese Dayalı Nüfus sayımına göre 29.172’dir. İlçede bulunan 18 Mart Çan Termik Santrali, Türkiye Kömür İşletmeleri, Çanakkale Seramik Fabrikaları grubu ve Çan Meslek Yüksek Okulu nüfusun artmasına önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya da devam etmektedir. Çan İlçesi Telekomünikasyon Altyapısı Türk Telekom A.Ş. teknolojik alt yapısını değiştirerek her bölgede aynı teknolojik alt yapının bulunmasını ve PSTN, xDSL, ISDN, Data hizmetlerinin her yerde verilebilmesini sağlamak için çeşitli projeler başlatmıştır. Çan ilçesinde sayısal santral kurulu olup, bu santralde abonelerin talep edeceği tüm hizmetler verilmektedir. Kırsal alan dönüşüm projesi kapsamında 2007 yılında tüm yerleşim 82 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) birimlerindeki santrallerin sayısal santrale dönüştürülmesi kapsamında, Çan ilçesindeki kırsal alan birimlerinde kurulu bulunan 16 adet santral de sayısal santrale dönüştürülmüştür. Bu santrallerin 13’ünde ADSL hizmeti verilmeye başlanmış olup, kalan 3 santralde de 2008 yılı sonuna kadar bu hizmet verilmeye başlanacaktır. Çan ilçesinde yaklaşık 4.000’e yakın ADSL ve 19.000 PSTN abonesi bulunmaktadır. SONUÇLAR · Çan ilçesinde ADSL alt yapısı olmasına karşın ADSL aboneliğinin çok yüksek olmadığı tespit edilmiştir. · Çan ilçesinde bazı PSTN ve ADSL işlemleri yapılamamaktadır ve bu işlemler Biga ilçesinde yapılmaktadır. Bu durum işlemleri geciktirmektedir. Bu işlemler Çan ilçesinde de yapılabilmelidir. · 2008 yılı sonuna kadar Çan ilçesindeki bütün santrallerde ADSL hizmeti verilmelidir. · İnternetin ekonomik, ticari, bilimsel vb. katkıları hakkında ilçe halkı bilgilendirilmelidir. · Görüntülü haberleşme ve SMS teknolojileri hakkında halk bilgilendirilerek bu teknolojilerin kullanımı artırılmalıdır. TEŞEKKÜR Bu çalışmada, teknik bilgilerinden faydalanılan Çanakkale İl Telekom Müdürlüğüne ve Çan İlçe Nüfus Müdürlüğüne teşekkür ederiz. KAYNAKÇA [1] http://www.penguen.net/belgeler/dokumanlar/ asistan/bil342-2001-2-VoIP.pdf [2] http://www.adslteknikservisi.com/adslnedir.htm [3] http://www.nevsehireml.net/erisim.html [4]http://report.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?adnks=&report=turkiye_ilce_koy_sehir.RD F&p_il1=17&p_ilce1=204&p_kod=2&desformat=html&ENVID=adnksEnv [5] Çanakkale İl Telekom Müdürlüğü 83 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Telekomünikasyon ağı Şekil 2. ADSL yapısı 84 ÇAN (ÇANAKKALE - TÜRKİYE) İLÇESİ BİTKİSEL DEĞERLERİ Ahmet GÖNÜZ1 Berrak Damla YAĞAN1 Kaan HÜRKAN2 Seda ATAŞ2 Ercan DÖVER2 1 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü 2 Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü ÖZET Bu çalışmada Çan yöresi Kirazlı ve Ağı Dağı çevreleri dahil olmak üzere gerçekleştirilen arazi çalışmalarında, ekonomik ve tıbbi potansiyeli yüksek olan türlerden bir kısmı araştırılmıştır. Yörede ibreli ormanlar statüsüne giren ve Kaz Dağı endemiği olarak bilinen Abies nordmanniana subsp. equi-trojani (Aschers, et, Sint. Ex Boiss) Coode et Cullen (Kaz Dağı göknarı) başta olmak üzere yapraklı ormanlar statüsüne giren Quercus cerris L. var. cerris (tüylü meşe), Q. frainetto Ten. (macar meşesi), Q.petraea subsp. iberica (Stevon ex Bieb) Krasslin (sapsız meşe), Q. infectoria subsp. boisseri (Reuter) O.schwarz. (mazı meşesi), Q. robur subsp. robur L. (saplı meşe) gibi yapraklı orman üyeleri ile Castanea sativa Miller. (kestane) ağaçlarının yanı sıra, odunundan faydalanılan Carpinus betulus L. (gürgen), meyveleri yenen Corylus avellana L. (fındık), Cornus mas L. (kızılcık), yine meyveleri böbrek taşı düşürmek için kullanılan Juniperus oxycedrus L. (ardıç), ayrıca aşılanarak Antep fıstığı meyvelerinin elde edildiği Pistacia terebinthus L. (menengiç) gibi çalı taksonları gözlenmiştir. Keza, günümüzde salatalarda limon yerine kullanılan limon tuzu maddesinin elde edildiği Asphodelus aestivus Brot. (çiriş otu) taksonunun bol miktarda doğal yayılışlı olduğu izlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çan (Çanakkale), Göknar, Meşe, Gürgen, Fındık, Ardıç, Menengiç, Çiriş otu. GİRİŞ İnsan yaşamının temel ihtiyacı olan gıda ile doğrudan ilişkisi, tarım sektörünü ülke ekonomileri açısında son derece önemli kılmaktadır. Beslenme alışkanlığının coğrafik koşullar ve kültürel faktörler nedeniyle önemli farklılıklar göstermesi, ülkeleri besin ihtiyaçlarını dışarıya bağımlı olmaksızın kendi kendilerine karşılamak ve sektörde verimliliği arttırmak amacıyla devletin desteği ve koruması altında kapsamlı tarım politikaları oluşturmaya yöneltmiştir. Türkiye, ekonomisinde tarım sektörünün hala önemli bir yere sahip olduğu, gelişmekte olan bir ülkedir. Gelişme sürecindeki her ülke gibi, Türkiye için de dış ticaret, gerek dışsatım gelirleri, gerekse Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gelişme için gerek duyulan yatırım ve ara malı gibi unsurların dış alımı itibarı ile son derece önemlidir (Zan 2005). 1 ton buğday elde edebilmek için 1000 ton suya, 1 kg ekmek için 1 - 400 litre suya, 1 porsiyon bonfile için 9800 litre suya ihtiyaç olduğunu bildiren WWFTürkiye ve TEMA Vakfı yetkilileri; 40 yılda 1,25 milyon hektar alan kaybettiğimizi, NASA yetkilileri ise; Türkiye’ nin büyük bölümünün 2040 yılında çöl olacağını ifade etmektedirler. Verimli toprağın 1 cm2sinin ortalama 500 yılda oluştuğu bilinmektedir ve 40 cm2’ lik tarım yapılabilecek toprak oluşumu için 20 bin yıl gerekmektedir (Gönüz ve Hürkan 2007). Tarım ürünlerinin dünya piyasalarında gelişen rekabet koşulları altında, Türkiye tarım ve tarıma dayalı sanayileri daha bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç duymaktadır. Tarım sektörünü ilgilendiren her uygulamanın tarıma dayalı sanayilerde ya da tam tersine tarıma dayalı sanayilerle ilgili her uygulamanın tarım sektöründe yol açacağı gelişmeler dikkate alınmalıdır (Türkekul ve Abay 2000). Örneğin; yem sektörü, hammaddelerini tarımsal kaynaklardan ve yem sanayi ürünleri ile kalıntılarından elde edilen bir sektördür. Yem sektörüne hammadde sağlayan sektörler; değirmencilik, nişastacılık, fermantasyon (alkol ve biracılık), şeker, bitkisel yağ, hazır gıda (konserve, marmelat, salça, meyve suyu vs.), et ve rendering (saflaştırma) tesisleri, süt, mermer ve tuz, su, soda, gübre ve kimya sanayileridir. Hammadde temini yaptığı sektörlerin dışında ürettiği ürünlerin kullanıldığı et ve süt sanayi, ekipman temininin sağladığı tarım araç ve gereçleri sanayi gibi pek çok ana ve yan sanayi kolu ile ilişki içindedir. Hayvancılık potansiyeli bakımından dünyada önemli ülkeler arasında gösterilen fakat bu pastadan yeterince pay alamayan Türkiye’ de yem endüstrisi; kurulu fabrika sayısı ve kullanılabilir yüksek kapasite oranıyla önemli bir Agro – endüstri kolu olmaktadır. Yem üretiminin temelini oluşturan yem bitkilerinin üretimi halen ülkemizde yeterince gelişmemiştir. Ülkemizde düzenli bir hayvancılık politikası ve buna bağlı olarak yem ve yem bitkileri üretimi politikası da bulunmamaktadır. Toprağın organik yapısı nedeni ile yüksek ürün verimliliği olan ülkemizde halen Hititler’ den beri tüketilmekte olan yonca, korunga, fiğ ve burçak gibi birkaç ürün geleneksel yöntemlerle üretilmeye devam edilmektedir. Yem bitkisi üretim alanları ülkemiz toplam ekilebilir alanın %3’ ünü, her yıl ekilen alanın ise %6’ sını kapsamaktadır. Bu nedenle yurdumuzda hayvan beslenmesinin büyük bölümü halen doğal çayırlara, meralara, anızlara ve tahıl samanına dayanmaktadır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için üretilen karma yemlerde tahıllar (arpa, buğday, çavdar, akdarı, yulaf), yağlı korunga küspeleri (ayçiçeği, pamuk, fındık, soya küspesi), hayvansal kökenli proteinler (balık, et-kemik, kan unları, tavuk ve mezbaha kalıntıları, kemik unu), değirmen artıkları (buğday kırığı, razmol, kepek, pirinç kepeği, bonkalite), bira fabrika artıkları (malt çimi, malt tozu), sektör altı bakliyat (mercimek, bakla vs. kırıkları) ile katkı maddeleri (vitaminler, mineraller, melas, tuz, mermer tozu, kireç taşı, ilaçlar) kullanılmaktadır. 86 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Keza; kağıt, kültürel ve sanayi alanındaki yeri ile insanlığın en önemli ihtiyaç maddelerinden biri olup, kağıt sanayinin gelişmesi bir ülkenin sanayi ve kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici etmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kağıt sektörü; odun, yıllık bitkiler ve atık kağıt hammaddelerinden selüloz, odun hamuru, eski kağıt hamuru üretilmesi ve bu ara ürünlerin değişik mekanik, kimyasal işlemlerle kağıda dönüştürülmesine kadar geçen aşamaları içeren sanayi koludur. Sermaye ve enerji yoğun, orta-ağır bir sanayi dalı olan kağıt sanayinde üretimi gerçekleştirilen ürün grupları basım ve ambalaj sektörleri için girdi oluşturmaktadır. Kağıt, bitkilerin lifli hücrelerinin keçeleştirilmesi suretiyle elde edilen yazı yazılabilecek madde olup, kağıt yapımında kullanılan temel madde birçok bitkide lif halinde bulunan “selülozdur”. Selüloz bir karbohidrat olup, bitki hücrelerinin duvar dokularının ana kısmını teşkil eder. Selüloz basit elyafları, trakeidler veya odun elyafı halinde ve özellikle pamukta olmak üzere muhtelif bitkilerde tohum elyafı halinde bulunmaktadır. Kağıdın yapımında kullanılan başlıca hammaddelerden ladin, göknar, çam, kayın, kavak, okaliptus gibi orman ürünleri ile saman, kendir, keten, jüt kamışı gibi yıllık bitkiler olup, atık kağıtlar, keten, kendir eskileri ve pamuklu paçavralar da hammadde olarak kullanılmaktadır. Çan yöresinde Göknar, Çam, Kayın ve kavak hem doğal olarak yayılış göstermekte, hem de kültür olarak yetiştirilebilmektedir. Kalkınma planlarının uygulandığı dönemlerde, ülke çapında gerçekleştirilen yatırımlar sonucunda SEKA’ nın kapasitesi 1970 yılında 150 bin tona yükselmiştir. İzmit, Afyon, Dalaman, Aksu ve Çaycuma tesislerinin işletmeye alınmasıyla toplam kapasite 1980 yılında 382,5 bin tona yükselmiştir. 1981 yılında Balıkesir, 1984 yılında da Akdeniz ve Kastamonu tesislerinin işletmeye alınmaları ile kapasite 577,5 bin tona yükselmiştir. 2001 yılı itibari ile SEKA hammadde ihtiyacının %75’ini orman kaynaklarından, %7 sini yıllık bitkilerden, %12’ sini atık kağıtlardan ve %6’sını ithal selulozdan karşılamıştır. Özel sektör ise hammadde ihtiyacının %75.8’ ini atık kağıtlardan, %19’unu ithal selulozdan, %5.2’ sini saman vb. yıllık bitki ve tarım atıklarından karşılamıştır. Hammadde ihtiyacının ağırlıklı olarak atık kağıttan karşılanıyor olması gerek orman varlıklarının tüketilmemesi gerekse ekonomik olması nedeni ile olumlu bir gelişme göstergesidir. Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine bakıldığında ise durum şöyledir: Doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından 1/3’ü uçucu yağ içermektedir. Uçucu yağlar, bitkilerden veya bitkisel droglardan çeşitli yöntemlerle elde edilen, oda sıcaklığında sıvı halde olan kolaylıkla kristalleşebilen, uçucu, kuvvetli kokulu ve su buharı ile sürüklenebilen yağımsı karışımlardır (Ceylan, 1997). Uçucu yağ taşıyan bitkiler, daha çok sıcak iklim bölgelerinde yetişmektedirler. Ülkemizi de içine alan Akdeniz bölgesi ise uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en 87 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) zengin bölgelerden birisini oluşturmaktadır (Ceylan, 1997). Dünyada uçucu yağ üretimi birçok ülkede yapılmaktadır. Bugün ticari amaçla üretimi yapılan uçucu yağ bitkilerinin sayısı 40’ ı geçmektedir (Ceylan 1997). MATERYAL VE METOD Ülke ekonomisine yönelik istatistik bilgilerin bir kısmı daha önce çeşitli kurumlarda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresi bitki envanteri ile karşılaştırılmıştır. Yine farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede doğal yayılış gösteren bitkilerin fotoğrafları ile yerel insan popülasyonlarından çeşitli bilgiler alınmış ve bilimsel veriler eşliğinde değerlendirilmiştir. BULGULAR Yörede yapılmış eski çalışmalar ve tezlerden alınan bilgiler ile gerçekleştirilen arazi çalışmaları sonuçları birleştirildiğinde Çan yöresi ekili ve kırsal alanlarının çok zengin bitki çeşitliliği içerdiği gözlenmiştir. Bunların tamamının bu çalışmaya sığması mümkün olmadığı için bitkisel değerler açısından takson sayıları sınırlı tutulmuş ancak tehlike kategorisi içerisine giren bitkiler tablo halinde verilmiştir. Yem bitkileri ile ilgili bilgiler araştırıldığında; Ülkemizde yetiştirilmeye uygun yem bitki türleri ve muhtemel yetiştirilme alanlarının aşağıdaki gibi olduğu belirlenmiştir (Yıldırım 2005). · Yonca (Medicago sativa)’ nın; tüm bölgelerde sulanan alanlarda ot üretiminde, · Ak Üçgül (Trifolium repens)’ ün; Marmara, Karadeniz ve geçit bölgelerinde sulanan alanlarda otlatma amacı ile, · Fiğ (Vicia spp.) ve Bezelye (Pisum spp.)’ nin; tüm bölgelerde ve sulak alanlarda ot ve tohum olarak, · Silajlık Mısır (Zea mays); yağışın yeterli olduğu Karadeniz bölgesi dışındaki tüm bölgelerde sulama ile silaj üretiminde, · Sorgum (Sorghum); tüm bölgelerde sulanabilir alanlarda silaj olarak ve tohum olarak üretimi gerçekleştirilebilir. Yem bitkileri İhracat ve ithalatına bakıldığında (Tablo 1) ülkemizin hayli yüksek oranda döviz kaybettiği izlenmiştir (Yıldırım 2005). Yıllar itibarı ile karma yem ithalatı düzenli bir seyir izlerken, ihracatımız dalgalanma göstermektedir. Özellikle AB ülkelerinden ithal edilen kedi ve köpek mamaları, nişasta bazlı mamalar, balık yemleri ve mineral maddeler, ithalatın önemli kalemlerini oluşturmaktadır. Yetiştirme dışında ihtiyaç görülen yem bitkileri Çayır ve Meralarımızdan temin edilmektedir. Çevre sorunlarının her geçen gün daha fazla hissedilebildiği günümüzde, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının önemi iyice artmıştır. Bu çevrede çayır ve meralarımız en önemli doğal kaynaklarımızdan birisidir. Bu alanlar sadece hayvan besleme için kaba yem üretmekle kalmayıp, doğal dengenin önemli bir unsurudur. Çayır ve meralar topraklarımızın yerinde tutulmasında, temiz su, hava 88 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ve gıda üretiminde çok sayıda bitkisel ve hayvansal organizmaya ait gen kaynaklarının korunmasında büyük önem taşır. Sonuç itibari ile bu şehirde yaşayan insanlarımız içinde önemlidir. Bu yüzden çayır ve meraların doğru kullanılması gereklidir. Doğru kullanım için mera toprağının ve üzerinde yaşayan bitkilerin iyi bilinmesi gerekir (Serin 2008). Yem bitkilerinin üretiminden başlayarak hem kaba yem üretiminde hem de karma yem üretiminde üretim alanlarının genişletilerek ve geliştirilerek atıl olan kapasitenin kullanımıyla birkaç kat fazla ve ucuz yem üretilmesi gerekmektedir. Ayrıca bürokrasi-üniversite-sanayi ve meslek örgütlerinin birleşerek meslek okullarının açılması sağlanmalıdır. Kağıt sanayi ile ilgili veriler Tablo 2’de sunulmuştur. Kağıt ve kağıt ürünleri ithalatında Almanya, İtalya, Fransa ve İsveç en önemli pazarlar olurken, son yıllarda İsveç ve İspanya’ ya yönelik gerçekleştirilen ithalatta önemli artış kaydedilmiştir. 2002 yılında Almanya’ nın toplam ithalattan aldığı pay ortalama %21 iken, İtalya %8,8, İspanya %7,1 pay almaktadır. Dünyanın en önemli kağıt ve kağıt ürünleri ihracat ve ithalatçısı konumundaki A.B.D.’ nin 2002 yılı ithalatından aldığı pay ise %33,3 olmuştur. Türkiye’ de kağıt sektörünün seluloz ihtiyacı artarken, selüloz üretimi azalmaktadır. Kağıt gibi önemli olan bir sektörün hammadde açısından çok büyük ölçüde dışa bağımlı olması en önemli sorunu oluşturmaktadır. Dünyada uygulanmakta olan hızlı büyüyen türlerle yeni plantasyon tesislerini elde edilmesi, orman alanlarından bozuk karakterli olan sahaların, kağıtlık odun amaçlı ağaçlandırılması ile 20-30 yıl gibi bir sürede oldukça önemli miktarda selülozluk odun sağlanabilecektir. Özellikle hızlı gelişen iğne yapraklı türler ve kağıt üretimi için uygun nitelikli yapraklı türlerin plantasyon tekniği ile endüstriyel hammadde ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilmesi üzerinde durulması gerekmektedir. Diğer yandan Dünya pazarlarında kullanım alanları, tüketim miktarları ve fiyatları yıldan yıla artmakta olan Uçucu (eterik) yağ içeren bitki listelerine bakıldığında ise durum Tablo 3’de gösterilmektedir. Türkiye’nin uçucu yağlar ihraacatı bilgileri Tablo 4’te gösterilmiştir. Türkiye’nin 2006 yılı uçucu yağlar ithalatı ise yaklaşık 10 milyon dolardır. İthal edilen başlıca yağlar, nane yağı, ıtır çiçeği yağı, portakal yağı, limon yağı ve yasemin yağıdır. İthalatın büyük kısmı, AB ülkelerinden yapılmaktadır. Ülkeler bazında bakıldığında ise İngiltere, Fransa, ABD, Hindistan, Almanya, İspanya, Endonezya, İtalya, Çin, İsviçre, Hollanda ve Brezilya en fazla ithalat yapılan ülkelerdir (Bektaşoğlu 2007). Kazdağlarında uçucu yağ içeren bitki potansiyeline bakıldığında; Adaçayı – Salvia fruticosa Anason – Pimpinella tragium subsp. lithophila Defne - Laurus nobilis Karanfil – Dianthus anatolicus Kekik – Thymus zygioides var. lycaonicus ve diğer Thymus türleri Lavanta – Lavandula stoechas Sarımsak – Soğan – Allium türleri 89 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Sedir ağacı – Juniperus türleri (Botanik literatüründe Juniperus sp. = Ardıç Olarak geçmektedir. Yasemin – Jasminum fruticans 9 çeşit uçucu yağ içeren bitki örneği görülmektedir. Ancak listede yer almayan ; Mercanköşk Origanum onites “ Origanum vulgare Dağçayı Sideritis trojana Sığır kuyruğu Verbascum spp. Kantaron Hypericum spp. Papatya Anthemis cretica Menengeç Pistacia terebinthus Kestane Castanea sativa Fındık Corylus avellana Meşe (Quercus spp.) türleri gibi taksonların da çay, uçucu yağ, tanen veya yenen meyve olarak değerlendirildikleri bilinmektedir. Türkiye’de son yıllarda, gülyağı dışındaki uçucu yağ tesislerinin sayısında da artış gözlenmektedir. Özellikle Antalya, Manisa, Mersin, Muğla ve Hatay illerinde kurulu tesislerde kekik, defne, kır nanesi, biberiye, kimyon, mersin, limon yaprağı, anason, melissa, sığala ağacı gibi aromatik bitkilerden uçucu yağ üretilmektedir. Yukarıda adı geçen bitki türlerinin kültüre alınması hem yurt dışına giden döviz miktarını düşürecek, hem de iç piyasaya yeterli ürün oluşturacaktır. Ayrıca bitki taksonlarının birçok parçaları gerek tıp, gerek eczacılık ve gerekse halk tababetinde yüksek oranda kullanım alanı bulmaktadır. Bir bitkinin farklı parçaları (yapraklar, kökler, kabuklar, meyve veya tohumları) genellikle farklı aktif içeriklere sahiptirler, bu nedenle bazı kısımları toksik etki yapabileceği gibi bazı kısımları da faydalı özellik gösterebilmektedir. Örneğin Papaver somniferum’ un meyve kapsüllerinden kuvvetli droglar elde edilirken, tohumları alkoloid içermez. Fitoterapide bazen bütün bitki kullanılabileceği gibi sıklıkla sadece özel olarak belirlenmiş kısımları kullanılmaktadır. Resmi dökümanlarda ve ilaç prospektüslerinde bitkilerin ve bitki parçalarının isimleri Latince olarak yer almaktadır (Van Wyk ve Wink 2004). Kökler Birçok türün etli veya odunlu kökleri tıbbi olarak kullanılmaktadır. Kökler bazen fibröz (Urtica dioica; Urticae radix), dayanıklı (Glycyrrhiza glabra) ve bazen de etli (Harpagophytum procumbens) olabilmektedir. Rizomlar Bir rizom; etli veya odunlu uzamış gövdedir. Genellikle yatay olarak toprak altında gelişir. Rizomları kullanılan birçok bitki örneği vardır; (Zingiber officinale, Piper methysticum). Soğanlar 90 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Soğanlar; etli yapıda ve katmanlar halinde bulunan yaprak orijinli yapılardır. Soğanlar tıbbi kullanım açısından özellikle soğanda (Allium cepa), sarımsakta (Allium sativum) ve adasoğanında (Urginea maritima) oldukça popülerdir. Tuberler Bir tüber; şişkin, etli yapıda ve toprak altında bulunan, genellikle gövde orijinli fakat sıklıkla kısmen kök kısmen de gövde özelliği gösterebilen bir yapıdır. Colchicum autumnale ve Hypoxis hemerocallidea tüberleri en iyi bilinen örneklerdir. Kabuklar Kabuklar, ağaç gövdesini koruyan katmanlardır. Hemen altında bulunan canlı odun hücrelerinden türevlenmişlerdir. Kabuk kısımda yüksek konsantrasyonda aktif içerikler bulunur. Birçok örneği bulunmaktadır; meşe kabukları (Quercus), kinin kabukları (Cichona) gibi. Gövde odunları Kalın gövdeler veya odun tıbbi olarak kullanılmaktadır. Örnek; Santalum album, Quassia amara). Yapraklar Yapraklar salt olarak kullanılabildiği gibi, sürgünleri ve petiolleri karıştırılarak da kullanılabilir. Örnek: Ginkgo biloba. Toprak üstü kısımları Bütün toprak üstü kısımları bitkiler çiçekli dönemdeyken hasat edilir ve kullanılır. Örnek Hypericum perforatum. Çiçekler Geleneksel tıpta çiçekler popüler olarak kullanılmaktadır. Bazen çiçeklerin belirli parçaları kullanılmaktadır; ebegümeci kaliksleri (Hibiscus sabdariffa), safran stamenleri (Crocus sativus), mısırın stigmaları (Zea mays) veya polenler. Meyveler Genellikle küçük ve kuru meyveler kullanılmaktadır. Örnekler; Foeniculum vulgare, Pimpinella anisum, Juniperus communis. Tohumlar Tohumlar, meyvelerin içinde bulunur ve bazen tek başlarına kullanılır. Sakızlar Sakızlar; yoğun polisakkarit karışımlarından oluşmuştur. Suyla çözünebilirler ve kısmen insanlarda sindirilebilirler. Sakız, bazen hasar görmüş gövde dokusundan savunma mekanizmasının bir ürünü olarak dışarı çıkar ayrıca ağaç gövdesini böceklerden ve diğer zararlılardan korur. Reçineler Reçineler, özelleşmiş hücrelerden veya kanallardan boşaltılan bir maddedir. Esansiyel yağların ve polimerleşmiş terpenlerin karışımından oluşmaktadır. Çoğunlukla suda erimezler. Balsamlar, benzoik asit, sinamik asit ve diğer esterleri yüksek oranda bulundururlar. Örnek; (Styrax benzoin). Sabit yağlar 91 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Bu yağlar uçucu olmayan bitkisel yağlardır. Meyve ve tohumlardan elde edilirler ve suda erimezler. Örnekler; (Ricinus communis, Olea europaea). Esansiyel (uçucu) Yağlar Bu tür yağlar uçucu yağlardır. Genellikle gövdelerin distilasyonu ile elde edilir. Monoterpenoidler, sesquiterpenoidler, fenilpropanoidler ve kumarinlerden oluşmuşlardır. Örnek; (Cinnamomum camphora). Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden çok az bazılarının tıbbi özellikleri Tablo 5’de sunulmuştur. İlave olarak çeşitli gıda maddelerinin, antik çağlardan bu yana baharatlar ve meyveler gibi bitkisel ürünler ile şarap ve ekmek gibi maddelerin de renklendirilmesinde kullanılmıştır. Gıdalarda kullanılan ilk ticari renk basit bitki ekstraktlarıdır. Kırmızıdan maviye kadar renk aralığı oluşturan antosiyaninler genel olarak üzümlerden, mürver ağacı çiçeğinden ve kırmızı lahanadan ekstrakte edilmiştir (Altuğ 2001). Keza, günümüzde özellikle gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkelerde doğal boyalar kullanılarak boyanmış tekstil ürünlerine büyük talep vardır. Bu boyaların büyük çoğunluğu bitkilerden elde edilmekte fakat tarımı yurdumuzda yapılmamakta, giderek artan talep ise doğadan toplama yolu ile karşılanmaktadır (Gönüz ve diğ. 2006). Aynı araştırıcılar, Çanakkale ve çevresinde 53 familyaya ait, 134 taksonun boyar madde potansiyeli olduğunu rapor etmişlerdir. Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından bakıldığında çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi yapılan türlerin 17 adedinin endemik olduğu görülmektedir (Tablo 6; Karabacak 2002). TARTIŞMA Bu çalışmada, tehlikeli bir şekilde artan nüfus ile birlikte, bitmeyecekmiş gibi kullanılan doğal kaynakların önemi vurgulanmış, Çan yöresinde doğal değerler olarak yerini alan birçok bitkiden, birkaç tanesinin faydalı özellikleri ortaya koyulmuştur. Ayrıca günümüz şartlarında sürdürülebilir bitki yaşamından azami oranda faydalanma yolları araştırılmıştır. Günümüz biyoteknoloji ve genetik mühendisliği çalışmaları, doğanın bize cömertçe bağışladığı milyonlarca çeşit genin ancak çok küçük bir oranını yeniden düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. Şu an süregelen doğal biyolojik sistem içerisine yeni bir genin ilave edilebilmesi, hem çok pahalıya mal olmakta hem çevre sağlığı açısından riskler taşımakta ve hem de sonuçlarının getirebileceği zararlar tahmin edilememektedir. Bu nedenle birçoğu ülkemize has olan bitki türlerinin ve onlardaki zengin gen kaynaklarının kaybolmaması için sürekliliğinin sağlanması gereklidir. Ülkemizde doğal olarak bulunan diğer Göknar türleri içinde en hızlı büyüme gösteren Kazdağı Göknarı ormanlarının en verimli şekilde işletilmesi ülkemiz ormancılığı açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu itibarla, doğal yayılış alanındaki mevcut yetişme ortamı koşullarına benzer koşulların hakim olduğu yörelerde, Kazdağı göknarının genetik açıdan ıslah edilmiş tohumlarından elde 92 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) edilen fidan materyali kullanılarak, geniş ağaçlandırma alanlarının tesis edilmesi hem verim gücü düşük olan diğer doğal orman kaynaklarımız üzerindeki sosyal baskının azaltılması hem de kitle üretimine dayalı olarak hizmet veren orman ürünleri sanayisinin hammadde ihtiyacının karşılanması açısından oldukça yararlı olacaktır (Simsar ve Özel 2006). Yörede çeşitli faaliyetler sonucu ağaç kesimleri artmaktadır. Göknar ağacının çok yönlü faydaları, ekonomik önemi ve yetişmesi için geçmesi gereken süre düşünüldüğünde kesinlikle korunması ve dikimini arttırılması gereği ortaya çıkmaktadır. Dünya Bankası Küresel Çevre Fonu (GEF) hibe katkısı ile desteklenen “Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması” projesi (28632-TU) kapsamında pilot bölgelerden biri olan Kazdağlarında Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce 1994 tarihinde survey-envanter çalışmaları başlatılmış ve önemli orman asli türlerinden Karaçam, Kızılçam ve Kazdağı Göknarı hedef tür alınmak suretiyle GEKYA’lar (Gen Koruma ve Yönetim Alanları) belirlenmiştir. GEKYA, yüksek derecede ve zengin genetik çeşitlilik gösteren, yok olma tehlikesi altında bulunan ya da ekonomik bakımdan önemli olan bitki türlerinin populasyonları içinde ve arasında evrimin sürekliliğinin sağlanması ve genetik çeşitliliğin korunması için ayrılan alanlardır. Belirlenen 38 aday GEKYA’da bitki türleri envanter çalışmaları ve izoenzim çalışmaları sonucunda 5 adet GEKYA (Altınoluk-Darıdere, Mıhlıdere, Asar-Engece, Eybekli-Ayıgediği, Edremit-Gürgendağı ve Karaköy) kesinleştirilmiştir (Özel ve diğ. 2006). GEKYA çalışmalarına konu olan ağaç türlerinin Çan yöresinde doğal yayılış gösterdiği ve yine Çan yöresinin GEKYA alanları içerisinde yer aldığı bilinen gerçekler olduğuna göre bu konuda da geç kalınmadan koruma çalışmalarının daha hassas dereceye getirilmesi gerekmektedir. Çalışmada adı geçen tüm meşe türlerinin hem organik tarımda, hem doğal boyarmadde (halı, kilim, tekstil) alanlarında, hem de dericilikte sepi maddesi olarak kullanımları yaygındır. Meşe türleri, yörenin asli temel ağaçlarıdır. Korunmaları ve dikimlerinin yaygınlaştırılması kesinlikle gereklidir. Yöreye yüksek oranda döviz girdisi sağlayabilecek bir değerdir. Keza ardıç ağaçları genelde en uzun ömürlü ağaçlardandır ve birçok tıbbi alanda kullanımı mevcuttur. Bu ağaçlarımız Çan yöresinde kendiliğinden doğal olarak gelişmektedirler. Yayılış alanlarının ekolojik özelliklerine göre dikimleri ve bakımları sağlanarak ekonomik getiri sağlanabilir. Bitkilerin çok yönlü kullanımına örnek vermek gerekirse; Bugün dünyada yaklaşık 79 000 000 hektarlık alanda soya tarımı yapılmakta ve yıllık 180 000 000 ton civarında üretim gerçekleşmektedir. Dünyada en fazla soya ekimi ve üretimi yapılan ülkeler sırasıyla ABD, Brezilya, Arjantin, Çin, ve Hindistan’ dır. (FAO 2002; Özdinç 2008). Çünkü Soya fasülyesi baklagillerden olması dolayısıyla, köklerindeki nodoziteler yoluyla toprağı azotça zenginleştiren bir kültür bitkisidir ve soya yağı beslenmeden sanayiye kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi hem insan, hem de hayvan besini olarak kullanılmaktadır. 93 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ayrıca yeşil sebze olarak, tohumları kavrularak içerdiği yüksek orandaki protein nedeniyle soya eti yapımında, un, süt, yoğurt ve peynir yapımında boya maddesi olarak, polietilen torba yapımında, tutkal gibi birçok sanayi ürünü elde etmede kullanılmaktadır (Anaç ve Ertürk 2003). Bu örnek iyi incelendiğinde, gelişmiş ülkeler ile nüfusu kalabalık ülkelerin tek bir üründen çok yönlü faydalanma yoluna gittikleri görülmektedir. Yine Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi öğretim üyelerinin gerçekleştirdiği Yerli Enerji Kaynakları Sempozyumunda bildirildiği gibi (Gönüz, 2008), Kolza dünyada soya fasulyesinden sonra üretilen en önemli yağ bitkisidir (Fried ve ark., 2002). Dünyada verim ortalaması 152 kg/da, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde 300 kg/da civarındadır (FAO 2003). Yağ bitkisi olarak kolza kuzey yarım kürede özellikle Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde ilk sırada gelmektedir. Kolza hem tarımsal hem de endüstriyel işletmelerde çok yönlü kullanılmaktadır. Yemeklik yağ üretimi birincil üretim amacı olsa da yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi önemli bir yem kaynağını oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olması ve yağının akaryakıt olarak kullanılması sebebiyle dünyada kolza biyodizelinin üretilmesi ve tüketilmesi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Son yıllarda normal çeşitlerin yerini hibrit çeşitler almakta olup hibrit çeşitler verim açısından diğer çeşitlere göre ortalama % 20 daha fazla ürün vermektedir (Gül ve diğ. 2005). Sadece bu iki örnek, bitkisel değerlerin çok yönlü kullanımı ile gerek yapısal ve gerekse ekonomik getirilerin sağlanabileceğini göstermektedir. Bir diğer açıdan bakıldığında her iki bitki de doğal yapılarına göre biyoteknolojik çalışmalar ile daha yararlı hale getirilmişlerdir. Bu da bize doğal değerlerimizin faydalı özelliklerinin bilimsel araştırmalar ile belirli oranda da olsa arttırılabileceğini göstermektedir. Kaldı ki bilimsel geliştirmeye açık durumda olan doğal yayılışlı bitki örneklerimizin sayısı çok yüksektir. Bu da ekonomik potansiyelin yükseltilebileceğini göstermektedir. Yine Dünya ticaretinde ve parfümeri sanayinde çok önemli ekonomik bir yeri olan uçucu yağ bitkilerinin birçoğu Çan yöresinde doğal olarak gelişmekte ve geliştirilebilir özellik taşımaktadırlar. En fazla ekonomik değeri olacak konulardan birisi de bu alandır. Yurdumuzun belirli yörelerinde menengeç (Pistacia terebinthus) ağaçları Antep fıstığı aşılanarak gelir elde edilmektedir. Bu konu Çan yöresinde de geliştirilebilir. Çiriş otu, limon tuzu yapımı konusunda (Öztürk ve Pirdal 1990) hayli yüksek ekonomik potansiyel taşıyan bir değer gibi görünmektedir. Doğal gelişme için çok fazla seçici olmayan hatta tuzlu topraklarda bile yayılış gösterebilen (Yağan ve Gönüz 2008) bu bitki hayvan yemi olarak da rağbet görmektedir. Cyclamen cinsine giren bütün türler CITES’in (Convention of International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora = Nesilleri Tehlike Altındaki Doğal Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar arası Ticaretini Düzenleme Sözleşmesi) Ek II listesinde yer almaktadır. Yaklaşık 30 000 000 adet yumru 4 firma tarafından ihraç edilmekte, ancak ihraç edilen yumruların % 80 kadarı doğamızdan sökülmektedir. İhracat firmaları tarafından, Kazdağlarında yetişen Cyclamen 94 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) hederifolium yumrularının doğadan sökülme oranı % 56 cıvarındadır (Müftüoğlu 2006). Yukarıda özetlenen bitkisel kullanım özellikleri ile ilgili bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, Çan yöresinin hem Çanakkale hem de Türkiye açısından yüksek bir ekonomik potansiyel değer taşıdığı, ancak bu potansiyelin gereğince değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır. Yörede kendiliğinden doğal olarak yetişen bitkilerin kısa vadeli çözümler için harcanması yerine, uzun vadeli projeler kapsamında değerlendirilmesinin, yanlış uygulamalar sonucu yok olmalarının engellenerek sürdürülebilirliklerinin sağlanmasının, bunların yanı sıra boş olan veya çeşitli sebeplerle kullanıma alınmamış alanlarda yetiştirme çalışmalarının başlatılmasının ve de yörede konu ile yeni çalışmaların gerçekleştirilmesinin yörenin kalkınmasında itici bir güç olacağı inancındayız. KAYNAKLAR Zan, A. 2005 Türkiye’ nin AB İle Olan Tarım Ürünleri Dış Ticaret Politikası Ve Seçilmiş Ürünlerde Uluslar Arası Rekabet Gücünün Karşılaştırılması. Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım Ekonomisi A.B.D. Gönüz, A., Hürkan, K. 2007 Kazdağı’ nın Bitkisel Hazineleri. Troy – Çanakkale Sayı 28, Sf:14-17. Türkekul, B., Abay, C., 2000. Tarım Ürünlerinin Uluslar Arası Rekabetinin Ölçülmesi: Domates Salçası Örneği. 4. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi, Tekirdağ. Ceylan, A., 1997. Tıbbi Bitkiler III. Basım. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 312. Yıldırım, T., 2005. Yem Sanayi Sektör Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 15. Usta, H., 2003. Kağıt Sektörü Profil Araştırması. İstanbul Ticaret Odası. Sf: 22, 26. Serin, Y., 2008. Türkiye’nin Çayır ve Mera Bitkileri. ISBN: 978-9944-0776-1-3. Bektaşoğlu, S., 2007. Uçucu Yağlar. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi. Sf: 2-7. Van Wyk, B. E., Wink, M., 2004. Medicinal Plants of the World. Firs Edition Briza Publications. ISBN: 1 875093 44 3 Pg: 16-18. Altuğ, T., 2001. Gıda Katkı Maddeleri. Meta Basım, Bornova – İzmir, 281. Gönüz, A., Aksoy, A., Karabacak, E., 2006. Çanakkale ve Çevresinde Doğal Yayılış Gösteren Bazı Potansiyel Boya Bitkileri. Anadolu, J. of AARI. 16(1) 54-71. Karabacak, E., 2002. Ağı Dağı (B1, Çanakkale) ve Çevresinin Florası. Yüksek Lisans Tezi. Sf: 19-103 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Simsar, M., Özel, H.B., 2006. Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen Silvikültürel Uygulamalar. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 131-132. Özel, N., Gül, A., Akkaş, M.E., Doğan, B., 2006. Kazdağları’nda Belirlenen Gen Koruma ve Yönetim Alanları (GEKYA) ve Yönetim Plan Modeli. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 198. 95 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Özdinç, N., 2008. Gama Radyasyonuyla Işınlanmış Soya (Glycine max L. Merril) Çeşitleri Üzerine Manyetik Alanın Etkisi. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Anaç, H., Ertürk, Y. E., 2003. Soya Fasulyesi. TEAE – Bakış. ISSN: 1303-8346. Gönüz. A., Yağan, B. D., Hürkan, K., Döver, E., 2008. Kolza Üretimi Ve Biyokütle İle Enerji Arasındaki İlişkiler. YENKA (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu). Çanakkale. Fried, W, R. Baetzel, A. G. Badani, M. Koch, R. Schmidt, R. Horn und W. Lühs. 2002. Vortr. Pflanzenzüchtung. 54, s. 131-143. Gül, M. K., Egesel, C. Ö., Kahrıman, F., 2005. Çanakkale Yöresinde Yeni Kışlık Kolza Çeşitlerinde Bazı Özelliklerin Araştırılması. MKU Ziraat Fakültesi Dergisi 10 (12):18. Öztürk, M., Pirdal, M., 1990. Ekonomik Botanik Uygulama Kitabı. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi kitaplar serisi no; 133. İzmir. Yağan, B. D., Gönüz, A., Atas, S., 2008. A Study On Heavy Metal Accumulation By Asphodelus Aestivus L. Taxon And Plant And Soil Texture Features In Tuzla Area, Canakkale – TURKEY. Balwois 2008, Conference On Water Observation and Information System For Decision Support. Ohrid, Republic of Macedonia. P. 303. Müftüoğlu, M., Altay, H., Türkmen, C., 2006. Kazdağlarında Tanınması ve Korunması Gereken Bir Değer Cyclamen hederifolium. Kazdağları II Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 89-91. 96 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Hazır Karma Yem Dış Ticareti İhracat Miktar (Kg) Değer ($) 27.165.132 5.285.248 93.830.043 14.730.837 2.034.411 1.111.199 1.697.310 1.281.297 1.906.612 1.783.376 120.884 148.002 Yil 2000 2001 2002 2003 2004 2005 (OcakŞubat) İthalat Miktar (Kg) Değer ($) 23.694.166 26.576.503 18.280.854 23.935.249 26.904.643 31.817.345 28.280.146 38.715.723 38.817.726 53.898.854 4.251.737 6.182.626 Yıldırım, 2005’ten Tablo 2. Kağıt sanayi ile ilgili veriler Yıllar 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 Miktar (Ton) 97.490,4 123.111,0 131.808,0 154.897,6 121.712,6 267.217,2 309.209,3 Değer Bin $ (İhracat) 131.209,2 160.716,4 160.224,6 157.258,3 174,128,7 241.729,3 313.294,1 Değer Bin $ (İthalat) 720.381,1 708.996,1 719.259,1 744.577,7 939.027,2 652.354,3 854.285,1 Yıllar İtibarı İle Kağıt Ve Kağıt Ürünleri İhracatı ve İthalatı (Usta, 2003). Tablo 3. Dünyada Üretilen Başlıca Uçucu Yağlar Uçucu Yağlar Bitkilerin Latince Adı Adaçayı Anason Salvia sclarea Pimpinella anisum Illicium verum Citrus bergamia Piper nigrum Pimenta racemosa Laurus nobilis Ocimum basilicum varieties Rosa damascena Rosa centifolia Pelargonium graveolens Pelargonium redula Elettaria cardamomum Syzgium aromaticum (Syn: Eugenia caryophyllus) Thymus vulgaris Bergamot Biber Defne Fesleğen, Reyhan Gül Itır, Sardunya Kakule Karanfil Kekik Yıllık Ort. Üretim (Ton/Yıl) 100 40-50 60-70 175-225 Tohum 40-45 1-2 10-12 15-25 300 10-20 2000 20-30 97 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kimyon Karaman Kişniş Küçük Hindistan cevizi Lavanta Lavanta, başak Lavandin Limon Limon Misket Nane Ökaliptus Portakal Portakal çiçeği Rezene Sandal ağacı Sarımsak Sedir ağacı Soğan Tarçın Vetiver Yasemin Yeni Bahar Ylang-Ylang Zencefil Thymus zygioides Carum carvi Cuminum cyminum Coriandrum sativum Myristica fragrans Lavandula officinalis Lavandula spica (Syn: L. latifolia) Lavandula ssp. hylorid Citrus limon Citrus aurantifolia Swingle C. latifolia Mentha piperita M. arvensis, M. spicata Eucalyptus globulus E. citridora, E. divas Citrus aurantium subsp. amara, C. sinensis Citrus aurantium Foeniculum vulgare var. vulgare, F. Vulgare var. dulce Saltalum album Allium sativum Juniperus mexicana, J. Virginia, J. procera Allium cepa Cinnamon: C. Verum Cassia: C. cassia Vetiveria zizanioidea Jasminum officinale Pimento dioica Cananga odorata spp. Zingiber officinale 10-30 Tohum 20-40 120-130 200 50 750 2000-2500 900 6000-8000 1600-1750 15000 C. 2 10-20 250-350 2-3 700-1400 5 tondan az 100 140-150 245-265 12-15 35-50 120-130 30 Kaynak: Ceylan (1997). 98 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 4. Türkiye’nin uçucu yağlar ihraacatı 99 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Çan yöresi doğal yayılışlı bitki örneklerinden bazılarının tıbbi özellikleri Değer Juniperus oxycedrus L. (Ardıç) Cornus mas L. (Kızılcık) Asphodelus aestivus Brot. (Çiriş otu) Quercus cerris L. var. cerris (Saçlı meşe) Quercus frainetto Ten. (Macar meşesi) Tıbbi Önemi Diüretik, antiseptik, antiromatizmal Kabız edici özelliği vardır. Gıdâ olarak istifâde edildiği gibi kabukları ateş düşürücü olarak kullanılır. Kızılcık kanın pıhtılaşmasını artırır. Ateş düşürücü ve ishale karşı: Kızılcık kabuğu ateş düşürücü ve güçlü bir ishal kesicidir. İdrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşlarına karşı doğal destek sağlamaktadır. Yara ve yanıkların tedavisinde, antiülserojenik ajan olarak kullanılmaktadır. Kabuğundan elde edilen merhem egzema türü deri rahatsızlıklarına ve doğumdan sonra loğusalıktaki iç kanama ve ağrılara karşı kullanılır. İlaç yapımında Çan’da Bitkisel Yoğunluk Ekonomik Önemi Diğer Katran yağı; sabun, deterjan, krem, losyon ve parfüm yapımında kullanılır. Halk arasında kullanım Yoğun Özel olarak yetiştirilip meyveleri satılabilmektedir. Halk arasında kullanım Az yoğun Limon tuzu yapımı Yaprakları hayvan yemi olarak da kullanılabilmektedir. - Yoğun Bir mazı arısı türü olan “Andricus” ile mazı meşesinin etkileşimi sonucunda, taneni ve ekonomik Yoğun Deri sanayinde derilerin tabaklanması ve sepicilikte ve tekstilde kumaşların boyanması işlemlerinde kullanılır. Travers, kaplama, yapı malzemesi, 100 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Quercus petraea Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln. (Sapsız meşe) Quercus infectoria Oliv. subsp. boisseri (Reut.) Schwarz (Mazı meşesi) genellikle meşe kabuğunun ekstresi kullanılır. İshal ve dizanteriyi keser. Bağırsak bozukluklarını giderir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını tedavi eder. Kanamaları durdurur. Basur memelerinden doğan şikâyetleri giderir. İshal kesici, damar ve doku büzücü, antimikrobiyal özellikler göstermektedir. mobilya, doğrama, ev ve süs eşyaları, odun kömürü deri sanayi ve tekstilde kumaş boyama gibi kullanımları mevcuttur. değeri en yüksek düzeydeki mazı oluşur. Quercus robur L. subsp. robur Kl. et Kr. et Rol. (Saplı meşe) Castanea sativa Mill. (Kestane) Damar ve doku büzücü, öksürük kesici Carpinus betulus L. (Adi ürgen) Corylus avellana L. (Fındık) Damarlarda büzülmeyi sağlayarak varis, dolaşım bozukluğu ödem ve cilt hastalıklarında işe yarar. E vitamini açısından bitkisel Polenleri bal yapımında, odunu gemi inşaatlarında kullanılmaktadır. Damar çeperlerini kuvvetlendi rici etkisi var. Yoğun (Ağı dağı) En az meşe kadar sert olan odunuyla mobilyacılıkta kullanılmaktadır. - Yoğun (Söğütalan) Fındığın besleyici ve duyumsal özellikleri, onu gıda ürünleri için benzersiz ve ideal bir malzeme haline getirmektedir. Halk arasında kullanım Yoğun (Söğütalan) 101 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Pictacia terebinthus L. (Menengiç) yağlardan sonra fındık en iyi ikinci kaynaktır. Fındık ayrıca tüm gerekli amino asitleri ve en gerekli mineralleri de içermektedir. Sakızı dahilen idrar ve solunum yolu antiseptiği, göğüs yumuşatıcı ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. Meyvelerinden rezin uçucu yağı, palmitik, oleik, stearik asit gibi yağ asitleri elde edilir. Halk arasında kullanım Yoğun Söğütalan) Tablo 6. Biyoçeşitlilik ve Endemizm açısından çalışma alanlarındaki tespitlere göre listesi yapılan türler Endemik Takson Abies nordmanniana subsp. equi-trojani Acanthus hirsutus Aristolochia hirta Ballota nigra subsp. nigra Campanula lyrata subsp. Lyrata Crocus candidus Ferulago humilis Ferulago macrosciadia Minuartia anatolica var. Anatolica Muscari latifolium Stachys cretica subsp. Symirnaea Stachys tmolea Thymus zygioides var. Lycaonicus Velezia pseudorigida Verbascum aschersonii Verbascum luciliae Verbascum simavicum Koruma Statüsü LR (nt) (düşük risk olmakla birlikte yakin gelecekte tehdit altina girebilir) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc(Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) LR (lc (Düşük risk) LR (lc) (Düşük risk) VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) EN (Yüksek risk) VU (Orta vadeli gelecekte tehdit altinda olabilir) 102 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 1. Abies nordmanniana subsp. equi-trojani genel görünüş (Özgün) Resim 2. Çan çevresi meşe (Quercus spp.) ağaçları genel görünüşü (Özgün). 103 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 3. Quercus spp. Yakın görünüş (Özgün). Resim 4. Asphodelus aestivus (Çiriş otu) genel görünüş (Özgün). 104 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 5: Thymus zygioides (Kaya kekiği) Genel görünüş (Özgün). 105 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 106 ÇAN (ÇANAKKALE – TÜRKİYE) YÖRESİ ORMAN AĞAÇLARININ EKONOMİK POTANSİYELİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Ahmet GÖNÜZa , İhsan TUNÇb , Kaan HÜRKANc , Ercan DÖVERc a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü-Çanakkale Orman İşletme Müdürü-Çanakkale c Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü b Çan ÖZET Bu çalışmada, Çan Yöresinde gerek doğal yayılışlı ve gerek orman işletme müdürlüğü tarafından plantasyonları gerçekleştirilen; Kazdağı Göknarı (Abies equi-trojani Ashers et Sinten), Kızılçam (Pinus brutia Ten.), Karaçam (Pinus nigra Arnold.), Anadolu meşesi (Quercus petraea (Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln), Macar meşesi (Quercus frainetto Ten.), Kestane (Castanea sativa Mill.), Kızılağaç (Alnus glutinosa (L.) Gaertn. subsp. glutinosa), Çınar (Platanus orientalis L.), Titrek kavak (Populus tremula L.) ve Ihlamur (Tilia argentea Desf.) gibi taksonların ilçe ekonomisine katkıları incelenmiştir. Çan Orman İşletme Müdürlüğü ve farklı kaynaklardan elde edilen veriler değerlendirilerek 1998 - 2007 yılları arasındaki ekonomik getiri tabloları ve kar oranları ortaya koyulmuştur. Çan İlçesi ve buna bağlı olarak Çanakkale değerlerine ilişkin sonuçlar veriler ışığında değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çan ilçesi, Çanakkale, Ekonomik ağaç türleri. ABSTRACT In this paper, we investigated about the Abies equi-trojani Ashers et Sinten, Pinus brutia Ten., Pinus nigra Arnold., Quercus petraea (Matt.) Liebl. subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln, Quercus frainetto Ten., Castanea sativa Mill., Alnus glutinosa (L.) Gaertn. subsp. glutinosa, Platanus orientalis L., Populus tremula L., Tilia argentea Desf.. taxas which are contribution for economy of Çan borough. These trees are both natural spreading in Çan region and plantationed by Forestry Operation Directorate. It is exhibited datas which has been gotten from Çan Forestry Operation Directorate and different literatures. That datas considered for Çan borough and Çanakkale city. Keywords: Çan borough, Çanakkale, Economical tree species. GİRİŞ Orman ekosistemi canlı ve cansız çevrenin aralarında oluşturdukları karşılıklı ve dinamik ilişkiler nedeni ile doğal olayların düzenli bir şekilde meydana gelişinin emniyet altına alınmasında ve dünya üzerindeki tüm canlıların yaşam ve gelişimlerini etkileyen önemli bir birliktir. Böylece insan yaşamı için önemli olan koruma ve çevresel fonksiyonları bünyesinde barındırır. İnsanoğlunun yüzyıllardır Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 6000’den fazla kullanım yeri olan odun hammaddesi gereksinimini karşılayan ormanlar, ormansızlaşma, orman örtüsündeki değişmeler sonucunda ortaya çıkan çevresel etkilerden dolayı diğer fonksiyonları nedeni ile dikkat çekici olmuştur (DPT 2001). Ülkemiz ormancılığında iğne yapraklı (ibreli) ormanların silvikültüründe ve bilhassa doğal ve yapay gençleştirilmesinde hayli ileri mesafeler kazanılmış ve büyük deneyimler edinilmiş olmasına karşın aynı başarı yapraklı, yapraklı – ibreli karışık ve seçme ormanlarda sağlanamamıştır. Sonuçta bu tip ve silvikültürel yönden de üstün vasıflı ormanların gençleştirilmesi problem haline dönüştürülmüştür (Günay ve Küçük 2007). 21. yüzyılda teknolojide meydana gelen hızlı gelişmeler toplum yaşamında da önemli değişikliklere yol açmış ve insanların özellikle doğal kaynaklardan elde edilen ürünlere olan talebini de önemli ölçüde arttırmıştır. Söz konusu bu doğal kaynaklar içerisinde de; yenilenebilir olması, elde edilen odun hammaddesinin kullanım alanının oldukça genişlemesi ve toplum sağlığını korumaya yönelik fonksiyonlarının bulunması gibi nedenlerden dolayı ormanlar önemli bir yer tutmaktadır. Ancak diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi orman kaynaklarından yapılan aşırı ve plansız faydalanmalar, yangınlar v.b. faktörler dünyanın ekolojik dengesinde önemli bir unsur olan ormanların önemli ölçüde tahrip olmasına ve azalmasına neden olmuştur (Simsar ve Özel 2006). Dünyamız hiçbir dönemde görülmemiş derinlikteki bir gelişme ile karşı karşıyadır. Bu ileri teknolojik devrim tüm dünyanın ekonomik, teknik, politik, sosyal, çevresel ve kültürel hayatında çok derin etkiler yaratacak ve toplumsal işlerin kalitesi, kantitesi ve organizasyonunda büyük çaplı değişimler yaratacaktır (Vardar 2007). Sürdürülebilir kalkınma kavramı 1987 yılında Brundland Komisyonu tarafından ortaya atılmış ve önemli tartışmalara neden olmuştur. Son yıllarda ormancılık sektörü içinde tartışmaya açılan bu konu henüz tam anlamıyla uygulanamamaktadır. Bunun nedeni ormanların odun üretimi yanında sağladığı çevresel ve sosyal yararların sadece teknik ve ekonomik görüş açısından değerlendiren yöntemlerle değerlendirme güçlüğüdür (Çepel 1999; DPT 2001). Bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerin odun hammaddesi olarak ürettiği değerin 2000 katı olduğu belirtilmektedir (Çepel 1999). Orman ürünleri sanayii; ormandan elde edilen odun hammaddesini bükme, yarma, kesme, soyma, biçme, yongalama, liflendirme, yapıştırma, presleme, buharlama, kurutma, emprenye gibi mekanik işlemlerle bünyesini değiştirmeden veya kimyasal yöntemlerle değiştirmek suretiyle yarım mamul veya mamul üreten, ayrıca orman ağaç ve diğer bitkilerinden elde edilen ürünleri işleyerek uygun diğer sanayi dallarına hammadde üreten ve gerektiğinde birbirinin mamullerini hammadde olarak kullanabilen entegre nitelikte sanayiidir (DPT 1995). Son yıllarda, örneğin ormanlar gibi çeşitli, doğal kaynakları özgünleştirmek ve bir ölçüde, bu kaynakların toplam değerini sayısallaştırmak için toplam ekonomik değer (VET) kavramı kullanılmıştır. Bu kavram içerisine; birinci olarak ticari ve 108 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) benimsenmiş değerler (aktif faydalar), örneğin doğrudan kullanım değeri olarak yapacak odun, yakacak odun, meşe mantarı, reçine, bal, dekoratif bitkiler, tıbbi bitkiler, mantarlar, açıklıklar, otlaklar, avlanma, dinlenme, eğlenme gibi, dolaylı kullanım değeri olarak havza yönetimi, toprak koruma, sellerin, toprak kaymalarının, çığların önlenmesi, nemliliğin, hava temizliğinin, su kalitesinin korunması, mikro klimayı etkileme, karbon depolama ve peyzaj kalitesi gibi opsiyon değeri olarak gelecekte ekolojik ve rekreaktif yararlar, enerji ve hammadde potansiyel kaynağı, biyolojik çeşitliliğin ve tıbbi bitkilerin henüz bilinmeyen potansiyel kaynağı kullanılmayan peyzaj kaynakları için potansiyel kullanım gibi, ikinci olarak ticari olmayan değerler (pasif faydalar) açısından ortak miras değeri olarak peyzaj dinlenme, eğlenme, enerji ve hammadde olanağı biyolojik çeşitlilik ve gelecek kuşaklara kalan ekolojik koşullar ile karbon depolama gibi, varlık değeri yada öz değer olarak biyolojik çeşitlilik, başka türlere ayrılan ekolojik koşullar sayılabilir (Alanay 2005). MATERYAL VE METOD Gerek dünyada gerekse ülkemizde ekonomik yönden geniş bir kullanım alanı bulunan ağaç türlerinin istatistiksel bilgilerinin bir kısmı daha önce çeşitli kurumlarda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş ve bu bilgiler Çan yöresinde bulunan ağaç formundaki bitkilerin mevcut popülasyonları ile karşılaştırılmıştır. Bu amaçla, farklı zamanlarda arazi çalışmaları düzenlenerek, yörede doğal yayılış gösteren ve ekonomik önemi bulunan bazı ağaç türlerinin fotoğrafları çekilerek bilimsel veriler eşliğinde ekonomik yararları ortaya konmuştur. BULGULAR Devlet Orman İşletmesi Çan Müdürlüğü, 07.02.1990 tarih ve 90/142 sayılı Bakanlar Kurulu kararına atfen, Orman Genel Müdürlüğünün 20.03.1990 tarih ve 11 sayılı olurlarıyla, Biga Orman İşletme Müdürlüğünden ayrılarak 12.06.1990 tarihinde resmen faaliyete başlamış olup bünyesinde Çan Orman İşletme Şefliği, Etili Orman İşletme Şefliği ve Katrandağı Orman İşletme Şefliği bulunmaktadır. Çan Orman İşletme Müdürlüğü’ nün alan envanteri tablosunun incelenmesi neticesinde toplam işletme alanının 99012.5 Ha. olduğu, bunun %56.9’ luk kısmının ormanlık alan, %43.1’ lik kısmının ise ormansız alan olduğu görülmektedir. Ormanlık alanların da %62.9’ unun verimli orman karakterinde, %37.1’ inin bozuk orman karakterinde olduğu görülmektedir. En yüksek noktası Katrandağı Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde kalan 1111 m rakımlı koca katran tepesidir. En alçak noktası ise Çan Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde kalan, Biga Orman İşletme Müdürlüğü sınır noktasıdır. Özellikle 6831 sayılı orman kanununun 31. maddesi kapsamına giren köyler, ormanlardan iş ve gelir sağlamak beklentisindedirler. İşletme müdürlüğü bu bilinç içerisinde amenajman verileri ve prensipleri doğrultusunda bu köylere iş sağlayarak onların ekonomik sorunlarını hafifletmekte, orman üzerindeki olumsuz baskıları ve usulsüz faydalanmaları en aza indirgeyerek orman-köy ilişkilerini sıcak tutmaktadır. 109 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde üretilen çeşitli miktarlardaki orman ürünleri, Çan ve köylerindeki çeşitli hızarlarda biçilerek inşaat sektöründe, ambalaj sandığı olarak sanayide, mobilya sanayinde, kağıt sektöründe, halkın yakacak ve odun kömürü ihtiyaçlarını karşılamak üzere değerlendirilmektedir. Çan yöresinde Göknar, Meşe, Kestane, Kızılağaç, Çınar, Kavak, Ihlamur, Karaçam ve Kızılçam gibi ağaç türleri ekonomik gelir sağlamak amacıyla yetiştirilmektedir (Tunç, 2007). Çan Orman İşletme Müdürlüğünün alan envanteri tablosunun incelenmesi neticesinde toplam İşletme alanının 99012,5 Ha. Olduğu, bunun %56,9’ luk kısmının ormanlık alan, %43,1’ lik kısmının ormansız alan olduğu görülmektedir. Kazdağı Göknarı (Abies equi-trojani Aschers et Sinten) Her zaman yeşil, iğne yapraklı piramidal görünümlü, birinci sınıf bir orman ağacıdır. 25-30 metreye kadar boylanabilir. Türkiye’ nin endemik türlerinden biridir. Sadece Biga yarımadasında, yoğun olarak da Kazdağları’ nda yetişir. Diğer göknar türlerine göre daha hızlı büyür. Yan sürgün uçlarındaki tomurcuk sayısı diğer türlere göre daha fazladır, bu sayı yediye kadar çıkabilir, tomurcukları reçinelidir. Nemi ve gölgeyi sever. Yetiştiği bölgede Doğu Kayını ve Karaçam’ la karışık, yer yer de saf topluluklar kurar. Parlak yeşil renkteki yassı iğne yapraklar 2-3 cm uzunluğunda, 1,5-2,5 mm enindedir, batıcı değildir. İğne yaprakları sürgün üzerinde tarak gibi yerleşmiştir. Gri renkte gövde genç yaşlarda çatlaksızdır. İleri yaşlarda yüzeyde çatlaklar oluşup 60-70 cm çapa ulaşabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde yer alırlar (monoik). Erkek çiçekler sarı, kızıl kahverenginde, sürgünlerin alt taraflarında küçük kozalakçık demetleri halinde, alt dallardan başlayarak tepeye yakın dallara kadar tüm ağaca yayılmışlardır. Tomurcuklanma Şubat ve Mart aylarında başlar, polen üretimi ve tozlaşma nisan ayındadır (Mamıkoğlu 2007). Anadolu Meşesi (Quercus petraea subsp. iberica (Steven ex M. Bieb.) Krassiln.) Kışın yaprağını döken, dar tepeli, 30 metreye kadar boylanabilen bir ağaçtır. Kurak bölgelerde 2-3metre boyunda küçük ağaççık ya da çalı biçiminde kalır. Akmeşeler grubu içinde yer alır. Türkiye’ nin önemli ağaç türlerinden biridir. Çoğunlukla saf ormanlar ya da bükler kurar. Açık gri – kahverengi gövde yaşlandıkça boyuna ince ve sığ çatlaklı duruma gelir. 6-15 cm boyunda, 3-9 cm genişliğinde, eliptik ya da ters yumurta biçimindeki yapraklar sığ ya da derin loplu olabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde yer alırlar (monoik). Erkek çiçekler açık sa – yeşil renkte, ince bir eksen üzerinde sarkık kurullar oluşturur. Dişi çiçekler sarı, turuncu renkte, 1,5-2 mm boyundadır. 1-2 cm çapında, 2-3 cm boyundaki palamut sapsızdır (Mamıkoğlu 2007). Macar Meşesi (Quercus frainetto Ten.) 110 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kışın yaprağını döken, geniş tepeli, kalın dallı bir ağaçtır ve 20-25 metre boylanabilir. Akmeşeler grubu içinde yer alır. Doğu ve Güney Avrupa’ da da doğal olarak yetişen Macar Meşesi Türkiye’ de Trakya, Marmara ve Batı Karadeniz Bölgelerinde doğal yayılım gösterir. Gri – kahverengi gövde ileri yaşlarda dar şeritler halinde çatlaklıdır. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaçta yer alır (monoik). Erkek çiçekler açık sarı yeşil renkte, ince bir eksen üzerinde sarkık kurullar oluşturur. Dişi çiçekler pembe turuncu renkte, 1,5-2 mm boyundadır. Palamut 1,5 cm çaplı, 2-2,5 cm boyunda, yarıya kadar tüylü, kısa saplı bir kadeh içindedir (Mamıkoğlu 2007). Kestane (Castanea sativa Mill.) Kışın yaprağını döken, geniş ve dağınık tepeli bir ağaçtır, 30 metreye kadar boylanabilir. Dayanıklı odunu ile değerli bir orman ağacıdır. Lezzetli meyveleri ve güzel görünümleri nedeni ile parklarda ve bahçelerde kültürü yapılmaktadır. Türkiye’ de Marmara ve Karadeniz Bölgeleri ormanlarında yaygın olarak, Ödemiş, Tire, Söke ve Antalya’ nın yüksek ve serin bazı bölgelerinde yer yer yetişme alanların bulur. Gençken gri, çatlaksız gövde, ileri yaşlarda gri – kahverengiye dönüşür ve çatlaklanır. 2 metreyi aşkın çap yapabilir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde yer alırlar (monoik). Erkek çiçekler bir eksen üzerinde birçoğu bir arada başak türü kurullar oluşturur. Dişi çiçekler açık yeşil renkte tek tek ya da birkaçı bir arada sürgüne yapışık olarak bulunur. Meyve örtüsü sık ve batıcı dikenlerle örtülüdür. Meyveleri nişastalıdır (Mamıkoğlu 2007). Kızılağaç (Alnus glutinosa L.) Kışın yaprağını döken, 20-30 metre boylanabilen bir ağaçtır. Su kenarlarını ve taban suyunun bol olduğu yerleri sever. Odunu yumuşak ve kızıl sarı ya da açık kızıl kahverengindedir. Düzgün gövde gençken koyu yeşil, çatlaksız, ileri yaşlarda koyu gri ve çatlaklıdır. Lentiseller hem gövdede hem de sürgünler üzerinde belirgin yatay çizgiler halindedir. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaçta yer alır (monoik). Dişi çiçekler 1,5-3 mm boyunda parlak kırmızı yumurta biçimli kozalakçıklar halindedir. Erkek çiçekler sonbaharda oluşurlar, bir sonraki yılın ilkbaharında olgunlaşırlar. Önceleri yeşil, mor, olgunlaşınca koyu sarı, turuncu renktedir. 5-8 cm boyunda, 6-8 mm çapında sarkık kurullar oluşturur (Mamıkoğlu 2007). Doğu Çınarı (Platanus orientalis L.) Kışın yaprağını döken, geniş ve yaygın tepeli, 30-35 metreye kadar boylanabilen ulu bir ağaçtır. 500-600 yıl, uygun ortamlarda daha uzun yaşayabilen çınarlar koyu gölgesi ve heybetli görünümleriyle Türkiye’ nin en sevilen ağaçlarındandır. Ormanlar kurmazlar, doğal olarak dere kenarlarında, nehir boylarında ve taban suyu bulunan düz arazilerde yetişirler. Kirli hava şartlarına da uyabilmesi, çınarın şehir ve yol ağacı olarak tercih edilmesini sağlar. 111 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kabuk açık gri renkli, gençken çatlaksız, ileri yaşlarda hem dikine hem yatay çatlaklıdır. Yaşlı gövdelerde levhalar halinde kavlar, dökülür. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerindedir (monoik). Erkek çiçekler 5-8 mm çapında kırmızı, küresel kurullar oluştururlar. Bu kürelerin birkaçı bir sapın üzerinde dizili olabilir. Dişi çiçek kurulları bir ya da birkaçı bir sapın ucunda tüylü, kahverengi küreler biçimindedir (Mamıkoğlu 2007). Titrek Kavak (Populus tremula L.) Kışın yaprağını döken, sık dallı, geniş konik tepeli, 30 metreye kadar boylanabilen bir ağaçtır. Saplarının ince, uzun ve dikine yassı olması nedeniyle yapraklar en hafif rüzgarda bile titreşirler. Kolay ürer, hızlı, kök sürgünü yapar, diğer kavak türlerinin aksine üretilmesi çelikle değil, tohumla yapılır. Tüm Avrupa, Kuzey Afrika, Sibirya, Kafkasya ve Ön Asya’ da doğal yayılım gösterir. Türkiye’ de Güneydoğu ve Orta Anadolu’ daki stepler dışında tüm ormanlık alanlarda, çoğu kez tek tek, bazen küçük topluluklar halinde yetişir. Deniz seviyesinden başlayarak 2000 metrenin üzerine kadar olan yüksekliklerde yaşayabilir. Yeşilimsi açık gri renkli parlak kabuk ileri yaşlara kadar çatlaksızdır. Daha sonra silindirik gövdenin alt bölümünün rengi koyulaşır ve kabuk çatlar. Erkek ve dişi çiçekler ayrı ağaçlar üzerinde yer alır (dioik). Erkek çiçekler 6-8 cm boyunda, 58 mm çapında kırmızı renkli silindir biçiminde kurullar oluşturur. Dişi çiçekler de, 6-10 cm uzunluğunda, 1 cm çapında gri kırmızı tüylü kurullar oluşturur. Çiçeklenme, yapraklanmadan önce Mart ayında olur. Çok sayıda küçük tohum içeren 2-4 mm boyundaki yeşil, yassı kapsüller biçimindeki meyveler 6-10 cm boyunda bir eksen üzerinde dizilmiştir. Nisan sonu, Mayıs başında olgunlaşır, beyaz tüylü tohumlar ortaya çıkar (Mamıkoğlu 2007). Ihlamur (Tilia argentea Desf.) Kışın yaprağını döken, sık dallı, geniş tepeli, 30-40 metre boylanabilen bir ağaçtır. Vatanı Güneydoğu Avrupa ve Güneybatı Asya olarak kabul edilmektedir. Türkiye’ de çok geniş yayılışa sahiptir. Özellikle Batı Karadeniz Bölgesi’ nde doğal büyük topluluklar oluşturur. Gençlikte yavaş büyür, sonra büyüme hızlanır. Önemli bir orman ağacı olduğu kadar, çok değerli park ve yol ağacıdır. Çiçeği kaynatılıp, çay gibi içilse de öteki türlerinde kadar makbul ve şifalı değildir. Hafif odunu çeşitli alanlarda kullanılır. Koyu gri gövde uzun süre çatlaksızdır, ileriki yaşlarda çatlaklanır. Dallar gövdeye dar açılıdır. Açık yeşil renkli genç sürgünler sık beyaz tüylüdür. Küçük, açık sarı çiçeklerin 7-10 adedi bir arada, sık kurullar oluşturur, güzel kokuludur. İnce uzun brakte 3-5 cm boyunda ve tüylüdür. 6-13 cm boyunda, 5-10 cm genişliğinde, yürek biçimindeki yaprakların ucu sivri, kenarları çift sıra dişlidir. Üst yüzü koyu yeşil, tüysüz, alt yüzü gümüşi beyaz ve sık tüylüdür. Sonbaharda sarı renk alır. Gümüşi renkteki tüylü yaprak sapı 4-6 cm uzunluğundadır. Oval meyveler 8-10 mm boyunda, sivri, önceleri yeşil, olgunlaşınca mat sarı renkte, sert ve gri tüylüdür (Mamıkoğlu 2007). 112 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Fıstık Çamı (Pinus pinea L.) Her zaman yeşil, iğne yapraklı, yuvarlak taçlı bir ağaçtır. İleri yaşlarda taç kısmı şemsiye biçimine dönüşür. 20-25m boylanabilir. Bir Akdeniz ağacıdır. Gri – Kızıl – kahverengi gövde pulsu kabuklu ve derin çatlaklıdır. Bir metreyi aşan çap yapabilir. Parlak açık yeşil, 10-15cm boyundaki iğne yapraklar sivri uçlu ve batıcı olup, ikili gruplar halinde bej renkli bir kınla diplerinden birbirine bağlanmıştır. Erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde bulunurlar. Dişi çiçekler sürgün uçlarında sarı – yeşil renkte, 4-6mm boyundaki kozalakçıklar biçimindedir. Çok kısa saplı kozalaklar üç yılda olgunlaşır. Üç ayrı yılın kozalağı aynı anda ağaç üzerinde bulunur. Olgun kozalak kızıl-kahverenginde, 8-15cm boyunda, 6-10cm çapındadır. Kanatsız tohumları sert bir kabuk içinde saklıdır. 1,5-2cm boyundadır ve yenir. Türk mutfağında çeşitli yemeklerde kullanılan “Çam fıstığı” bu ağacın tohumlarıdır. Türkiye’ de birçok farklı bölgede yayılım gösterir. En geniş yayılım alanını Bergama yakınlarındaki Kozak Yaylası’ nda bulur. Tohumlarından gelen ekonomik değeri sayesinde hem bu bölgede, hem de diğer bölgelerde yetişme alanı gün geçtikçe genişlemektedir. Çoruh Vadisi’ nin Artvin Borçka arası kesimindeki yayılım alanının doğal olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Çanakkale’ nin Çan ilçesinde de kültür olarak yetiştirilmektedir (Mamıkoğlu 2007). Karaçam (Pinus nigra L.) Her zaman yeşil, iğne yapraklı, yaygın ve kalın dallı, geniş ve dağınık taçlı bir ağaçtır. 40-50m boylanabilir. Koyu yeşil, sert iğne yapraklar 5-18cm uzunluğundadır. İkili gruplar halinde diplerinden birbirine bağlanmıştır. Sivri uçlu ve batıcıdır. Dişi ve erkek çiçekler aynı ağacın üzerinde bulunur. Erkek çiçekler taze iken yeşil, pembe, mor kozalakçık demetleri halinde yeni sürgün diplerinde bulunur, olgunlaşınca boyları 2-4cm’ ye kadar uzar, renkleri koyu sarı veya turuncuya döner. Tozlaşma nisan ayındadır (Mamıkoğlu 2007). Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Her zaman yeşil, dağınık tepeli bir ağaçtır. 20-25m boylanabilir. Parlak yeşil, narin ince yaprakları, kızıla çalan gövde ve dalları ile Akdeniz’ e en çok yakışan ağaç olarak nitelendirilmektedir. Doğu Akdeniz Ülkeleri’ nde ve İtalya’ da doğal yayılım alanları bulur. Türkiye’ de Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde deniz seviyesinden başlayarak 1200m yüksekliklere kadar geniş yayılım alanlarına sahiptir. Orta Karadeniz Bölgesi’ nde de yer yer yayılım alanları bulur. Deniz seviyesinden yükseldikçe boyu uzar, gövdesi düzgünleşir, odunu daha kaliteli hale gelir. Sıcağa ve kuraklığa dayanıklıdır, sert kışlara dayanamaz. Toprağı verimli olmayan alanlarda da yetişir. 12-18cm uzunluğundaki parlak yeşil iğne yapraklar Karaçam ve Sarıçam yapraklarından daha incedir. Dipten ikili gruplar halinde bağlanmıştır. Gövde çoğunlukla düzgün değildir. Geçken kızıl – kahverengi, ileri yaşlarda gri – kızıl – kahverengidir. Kabuğu kalın ve derin çatlaklıdır. Gövdesi 1m çapa ulaşabilir (Mamıkoğlu 2007). 113 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) TARTIŞMA Çalışmamızda; Çan yöresi değerlerinden birisi olan orman varlığımızın, ülke ekonomisine sağladığı faydalar, odun hammaddesi, yan orman ürünleri ve bu ürünlerin doğurduğu istihdam imkanları düşünülerek, ekolojik dengenin korunması, iklimsel verilerin sürdürülebilirliğinin sağlanması, erozyonun önlenmesi, yaban hayatının korunması ve hava kirliliğinin azaltılması, ekonomik getirisinin arttırılması amacıyla orman ağaçlarının genel özellikleri ile orman işletme müdürlüğünün verileri birleştirilerek ormanların ekonomik önemi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Orman; belirli bir hacmi, sınırları, yapısı ve çevresi olan, belli elemanlar içeren, çevresi ile ilişki ve etkileşim sağlayan, belirli işlevleri olan bir bütün, bir sistem halindedir. Bulunduğu ortamı ve çevresini etkileyerek doğal dengeyi sağlamakta, doğayı güzelleştirmekte ve korumakta, fırtına, sel, çığ gibi bazı zararlı olayları önlemekte ve durdurmaktadır. Ormandan değişik değerde olan çeşitli ürün ve hizmetler elde edilebilmektedir. Birim alandaki üretimin değer bakımından arttırılmasında bu ürünlerin fiyatlarının da dikkate alınması gerekmektedir. Orman ürünleri yükte ağır, paha da hafif olduğu ve genellikle ormanlar pazardan uzakta bulunduğu için piyasa değerleri yanında ormanda değerleri de önem taşımaktadır. Orman ürünleri, nüfus artışına koşut olarak arttırılamadığı için fiyatları da uzun dönemde sürekli bir yükseliş halindedir. Buna karşılık yıllık ekonomi koşullarından ve genel fiyat hareketlerinden çokça etkilenir (Kalıpsız 1998). 2007-2013 dönemini kapsayacak olan 9. Kalkınma Planında, özel ihtisas komisyon raporu içeriğinde, ülkemizin tüm beşeri ve iktisadi varlıklarını etkin bir şekilde değerlendirilmesi anlayışı ile hazırlandığı ifade edilmektedir. Planın aynı zamanda, istikrarlı bir ortamda sürdürülebilir büyümenin sağlanması, ekonomide rekabet gücünün arttırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi, sosyal içermenin güçlendirilmesi, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, kamuda iyi yönetim uygulamalarının yaygınlaştırılması ve fiziki altyapının iyileştirilmesi şeklinde özetlenebilecek temel gelişme eksenlerini ortaya çıkarması beklenmektedir (DPT 2007). Toplumların yeni gelişme ve değişmelerinin sınır tanımaz etkileri, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ormanların odun hammaddesi olarak değerlendirilmesinden çok, odun dışı orman ürün, hizmetler ve fonksiyonlar açısından da ele alınmasını, orman kaynaklarından çok amaçlı yararlanmaya ilişkin politikaların geliştirilerek uygulamaya konulmasını gerektirmekte, orman kaynaklarının sürdürülebilir ormancılık ilkeleri doğrultusunda oluşturulacak kaynak yönetim planları ile yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda, yenilenebilir yer üstü doğal kaynak olan ormanların sürdürülebilir kalkınmaya olan katkıları, özellikle 1992 Rio zirvesinden beri bütün ülkelerce artan bir şekilde kabul görmeye ve takdir edilmeye başlamıştır (DPT 2001). 114 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çanakkale ilinin ormanlık alanlarındaki değişimin uydu verileri ile belirlenmesi konusunda gerçekleştirilen bir yüksek lisans tezinde; orman envanterinde ağaçla kaplı olan ve olmayan alanların belirlenmesi ve ağaçla kaplı alanların kendi içinde daha homojen sınıflara ayrılmasında uydu görüntüleri başarılı sonuçlar vermektedir. Orman kaynakları hakkında sürekli, kısa zaman aralıkları ile güncellenebilir bilgi edinilmesi, orman kaynaklarının etkin biçimde planlanmasını sağlamaktadır. Uydu görüntüleri geniş alanlarda (Landsat için 185 X 185 km) orman alanlarının belirlenmesi ve sayısal haritalarının oluşturulmasına ucuz ve güvenilir bilgi kaynağı olarak imkân sağlamaktadırlar. Yüksek çözünürlüklü uydu verileri ile orman çalışmaları özellikle türlerin daha detaylı belirlenmesi, daha çabuk doğru ve ekonomik olarak yapılabilecektir ifadesine yer verilmiştir (Boran 2006). Her canlı türünün kendine özgü genetik yapısı ve yaşadığı çevrede yine kendine özgü ekolojik görevleri vardır. Bu türler gerek moleküler düzeyde, gerekse organizma olarak, biyoteknolojik çalışmaların hammaddesini verirler, Bu canlılar birer genetik kaynak ve biyolojik zenginliktir. Bu canlılardan etkin bir şekilde yararlanılabilmesi için onların anatomik, fizyolojik, biyokimyasal, genetik ve ekolojik özelliklerinin bilinmesi, yaşama ortamlarının korunması ve nesillerinin sürdürülmesi zorunludur (Işık 1999). Ormanda üretim doğal olarak ve kendiliğinden sürmektedir, üretim etkenleri de doğa yasalarına bağlıdır, buna karşın yine de doğa yasalarına ters düşmemek ve ekonomik davranma koşulları ile üretimi bir ölçüde arttırmak mümkündür. Gerek çeşitli yıllarda hazırlanan DPT Kalkınma Planlarında ve gerekse diğer ormancılık araştırmalarına ağırlık veren bilim adamlarının önerileri dikkate alındığında sürdürülebilir orman yönetiminin gerçekleştirilmesi ile kalkınmanın sürdürülebilirliğinin sağlanabileceği, bu sayede ekosistemin yapısının korunabileceği, dünya ve Avrupa Birliği standartlarına ve piyasa taleplerine uygun mal ve hizmet üretiminin sağlanabileceği, sektörün sunduğu iş olanakları ile bu alanlarda çalışanlar için yapılacak eğitimlerin iş gücünü arttıracağı, toplumun yaşam kalitesinin artacağı, korunan alanlarda yapılacak yatırımın bu yörelerde ekonomik canlılık ve çekicilik oluşturacağı açıkça görülmektedir. Günümüzde egemenliğini gittikçe arttıran sanayileşmeye odaklanmış kalkınma anlayışı içerisine yerli doğal kaynaklarımızın ekonomik potansiyelinin önemi ilave edilmelidir. Dünyada aç insan sayısının bugünkünün çok üzerine çıkacağı, temiz ve yeterli su bulamayanların, işsizlerin, enerji sıkıntısı çekenlerin, her yıl çöle dönüşen 6-7 milyon Ha’lık alanların gittikçe genişleyeceği, her yıl kaybedilen 10-12 milyon Ha orman alanlarının ve içlerindeki soyu tükenen milyonlarca canlı ve varlığa ait kayıpların katlanarak artacağı, küresel ısınma ve iklim değişimlerinin temel nedeni olan atmosferdeki sera gazlarının miktarının tahmin edemeyeceğimiz boyutlara ulaşacağı (Çepel 2003) düşünülürse, ormanlarımızın ve doğal biyolojik çeşitliliğimizin öneminin anlaşılması net bir şekilde sağlayacaktır. 115 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KAYNAKLAR DPT. 2001. Sekizinci Kalkınma Planı. (Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu raporu). Yayın No: 2531-ÖİK: 547. Sayfa: 39, XI. Günay, T., Küçük, M., 2007. Yetişme Ortamı Etüt – Envanteri Ve Haritacılığı Üzerine Bir Çalışma. Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü, Yenice Orman İşletmesi, Çitdere Şefliği Örneği. Simsar, M., Özel, H.B., 2006. Eybekli ve Karaköy Yörelerinde Kazdağı Göknarı (Abies equitrojani Aschers et Sinten) Ormanlarının Meşcere Kuruluşları ve Gerçekleştirilen Silvikültürel Uygulamalar. Kazdağları II. Ulusal Sempozyumu Bildirileri Kitabı. Sayfa: 131-132. Vardar, Y., 2007. Ülke Kalkınmasında Biyoloji ve Biyologların Rolüne İlişkin Düşünceler. Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayınları No: 1. Çepel, M., 1999. Orman ve Biz. Ormanın Tanıtımı, Yararları ve Tahribi ve Korunma Çareleri. TEMA Yayınları No:28 DPT, 1995,. Orman Ürünleri Sanayii. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Yayın No: DPT: 2376-ÖİK:445 Alanay, A., 2005. Akdeniz Orman Alanları Bugünkü Durum ve Gelecekte Beklenenler. Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No:271, DOA Yayın No:38. Tunç, İ., 2007. Çan Orman İşletme Müdürlüğü Brifing Dosyası. Sf: 1 – 10. Mamıkoğlu, N. G., 2007. Türkiye’ nin Ağaçları Ve Çalıları. ISBN: 978-975-6690-80-2. NTV Yayınları. Kalıpsız, A., 1998. Orman Hasılat Bilgisi. İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4060. Orman Fakültesi Yayın No: 448. Sf: 19-29. DPT, 2007. Dokuzuncu Kalkınma Planı. Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Yayın No: DPT:2712, ÖİK:665 Sf.1. Boran, G., 2006. Çanakkale İlinin Ormanlık Alanlarındaki Değişimin Uydu Verileri ile Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Sf. 86. Işık, K., 1999. Çevre Sorunları Biyolojik Çeşitlilik ve Orman Gen Kaynaklarımız. TEMA Vakfı Yayınları No:25 Sf. 81. Çepel, N., 2003. Ekolojik Sorunlar Ve Çözümleri. TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları No: 180. Sf: 170-172. 116 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan Orman İşletme Müdürlüğünün Alan Envanteri Toplam Alan Ormanlık Alan Ormansız Alan 99012,5 Ha 56419,0 Ha 42593,5 Ha Tunç, 2007 Ormanlik Alanlarin Dağilimi Verimli orman alanı Bozuk orman alanı 35496,0 Ha (%62,9) 20923,0 Ha (%37,1) Tunç, 2007 Ormansiz Alanlarin Dağilimi (42593,0 Ha) Ot Alanı Z-OT Alanı Z Alanı İs. Alanı Md. O. Alanı Su Alanı Dp. Alanı Me. Alanı 1339,0 Ha. (%3,0) 23533,0 Ha. (%55,0) 14028,0 Ha. (%32,9) 2150,5 Ha. (%5,0) 1283,0 Ha. (%3,0) 180,5 Ha. /%1,0) 18,5 Ha. (%0,0) 61,0 Ha. (%1,0) Tunç, 2007 Çan Orman İşletme Müdürlüğünün 2007 Yilinda Ürettiği Orman Ürünleri Tomruk Tel Direk Maden Direk Sanayi Odunu Kağıtlık Odun Lif Yonga Odunu Yakacak Odun 16610 m3 1266 m3 1363 m3 3256 m3 17780 m3 3557 St 23225 St Tunç, 2007 117 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ormanlık Alanın Ağaç Cinslerine Göre Dağılımı (Ha) Çz (Kızılçam) Çk (Karaçam) M (Meşe) G (Göknar) İb+İb (İbreliler) Yap+Yap (Yapraklılar) İb+Yap (İbreli Ve Yapraklılar) Toplam 9.737,0 8.964,0 21.497,5 123,0 1.214,5 189,0 14.694,0 56.419,0 Tunç, 2007 Yıllık Ortalama Eta (M3) Çz (Kızılçam) Çk (Karaçam) G (Göknar) M (Meşe) Ks (Kestane) Kz (Kızılağaç) Dy (Diğerleri, Çınar, Ihlamur) Toplam 7.281 Baltalık 26.165 31742 Ster 195 14.021 234 121 190 48.460 Tunç, 2007 Ağaç Cinslerine Göre Servet (M3) Çz (Kızılçam) Çk (Karaçam) G (Göknar) Kn (Kayın) M (Meşe) Kz (Kızılağaç) Ks (Kestane) Kv (Kavak) Dy (Diğerleri) Toplam 779.488 2.143,387 25.736 70.278 1.567,003 3.526 30.905 1.298 41.472 4.663,093 Tunç, 2007 118 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan Orman İşletme Müdürlüğünün 1998-2007 Arasi Yillara Göre Yil Sonu Dönem Karlari Yili 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Kar 130.287,87 49.737,35 152.679,00 329.072,00 417.487,22 1.835.884,66 1.433.089,33 1.353.888,87 1.394.397,96 2.249.232,05 Tunç, 2007 Son Beş Yilda Çikan Orman Yanginlari (2003-2007) Yılı 2003 2004 2005 2006 2007 Adedi 2 6 3 1 Yanan Alan 1,5 Ha. 1,7 Ha. 0,6 Ha. 0,2 Ha. Faili Bulunan 4 - Tunç, 2007 2007 Yilinda Çikan Orman Yanginlari Şefliği Çan Etili Katrandağı Toplam Adedi 1 1 Yanan Alan 0,2 Ha. 0,2 Ha. Faili Bulunan - Tunç, 2007 119 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Abies equi-trojani Aschers et Sinten (Özgün). 120 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çeşitli Quercus türlerine örnekler (Özgün). (Castanea sativa Mill.) (Özgün). 121 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Alnus glutinosa L. (Mamıkoğlu 2007’den). 122 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) (Platanus orientalis L.) (Mamıkoğlu 2007’den). Populus tremula L. (Mamıkoğlu 2007’den) 123 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tilia argentea Desf. (Mamıkoğlu 2007’den) Pinus pinea L. (Mamıkoğlu 2007’den) 124 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Pinus nigra L. (Mamıkoğlu 2007’den) Pinus brutia Ten. (Mamıkoğlu 2007’den) 125 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 126 ÇAN İLÇESİNİN KÖYLERİNDE KULLANILAN TIBBİ BİTKİLER İsmet UYSAL, Nehir AVCIOĞLU, Ersin KARABACAK Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü ÖZET Bu araştırma 2002-2003 yıllarında Çan ilçesinde (Çanakkale ili) gerçekleştirilmiş olup, halkın kültürel farklılıklarını dikkate alarak seçilen 9 köyde yaşayan insanların etnobotanik bilgileri, deneyimleri incelenmiş ve bilimsel olarak belirlenen 45 familyaya ait 102 bitki taksonunun 68 tanesinin geleneksel olarak tıbbi amaçlı kullanıldığı görülmüştür. Araştırma yapılan köyler Bostandere, Kalburcu, Karakoca, Hacılar, Büyükpaşa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar köyleridir. Alan çalışmalarında yerel marketler ve 71 kişiden bilgi kaynağı olarak yararlanılmıştır. Bitkilerin farklı organları kullanılmakla birlikte, daha çok yaprakları kullanılmaktadır. Çok yoğun olarak kullanılan bitkilerin familyaları Rosaceae, Lamiaceae, Asteraceae, Apiaceae, Brassicaceae, Poaceae iken, en çok kullanılan bitki taksonları ise Mentha piperita, Salvia officinalis, S. fruticosa, Tilia rubra, Urtica dioica, Hypericum perforatum, Rosa canina, Tripleuroermum rosellum var. rosellum, Origanum vulgare var. hirtum, Rumex tuberosus, Pinus nigra, Brassica oleracea, Melissa officinalis, Allium sativum, Malva sylvestris, Plantago lanceolata, Cydonia oblonga, and Pyrus elaeagnifolia’dır. Anahtar kelimeler: Çan, Tıbbi bitkiler ABSTRACT Our studies were conducted during 2002–2003 from Çan district (Çanakkale province). Ethnobotanical knowledge and experiences of residents living in 9 different villages are surveyed. Villages are selected on the basis of cultural differences and these are Bostandere, Kalburcu, Karakoca, Hacılar, Büyükpasa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar. Field investigations include surveys of local markets and interviews with 71 villagers. 102 plant species belonging to 45 families which are described according to scientific criterions include 68 plant species which are used for general medical purposes. Leaves are most frequently used parts of plants. Most used families are Rosaceae, Lamiaceae, Asteraceae, Apiaceae, Brassicaceae, Poaceae and the most used plants are Mentha piperita, Salvia officinalis, S. fruticosa, Tilia rubra, Urtica dioica, Hypericum perforatum, Rosa canina, Tripleuroermum rosellum var. rosellum, Origanum vulgare var. hirtum, Rumex tuberosus, Pinus nigra, Brassica oleracea, Melissa officinalis, Allium sativum, Malva sylvestris, Plantago lanceolata, Cydonia oblonga, and Pyrus elaeagnifolia. Key words: Çan, Medicinal plants GİRİŞ Bitkiler ile insanların karşılıklı ilişkileri, insanın ortaya çıkışı kadar eskiye dayanır. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Bitki-insan ilişkilerinde, bitkilerin farklı amaçlarla kullanılmaları yanında, insanların bitkileri çoğunlukla şifa amaçlı olarak kullanışlarının öne çıktığı görülmüştür. Yüzyıllardır, geleneksel tıbbi bitkiler insanların hayatlarında önemli roller oynamışlardır. Günümüzde de tıbbi bitkiler, ülkemizde hala bu önemini korumaktadırlar (Baytop 1999). Bu gün tedavi alanında kullanılan digitoksin, efedrin, kinin, reserpin, vinblastin, vinkristin gibi ilaç etken maddelerinin keşfini, halk arasında tedavi amacıyla kullanılan bitkileri ele alan araştırmalara borçluyuz (Alpınar 1999). Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu’nun tıbbi bitkileri ile ilgili yayın ve araştırmalar çok azdır. Doğrudan Anadolu ile ilgili konular, ancak Cumhuriyet döneminde güncellik kazanarak ön plana çıkmış ve bu nedenle de insan ve doğa ilişkileri konuları üzerinde araştırmalar ve yayınlar başlamıştır. Türkiye tıbbi bitkileri ve drogları üzerindeki araştırmalara, 1945 yılı yazında, zamanın İstanbul Üniversitesi Farmasötik Botanik ve Genetik Kürsüsü Başkanı Ord. Prof. Dr. A. Heilbronn (1885–1931)’un başkanlığında, Uludağ (Bursa)’a yapılan bir gezi ile başlamıştır. Bitkisel drogların öğretimi ile doğrudan ilgili “Farmakognozi” konusu, ülkemizde ilk defa 1909 yılında İstanbul Eczacı Mektebi ders programına alınmıştır. Ancak öğretime 1913 yılında başlanabilmiştir (Tütenocaklı 2002). Son yıllarda, ülkemizde tıbbi bitkiler konusunda birçok araştırma yayınlanmıştır. Bu araştırmalar bölge bazında olduğu gibi il ve ilçe bazında yöresel de olmuştur (Sezik ve diğ. 1991, 1992, 1997, 2001; Yeşilada ve diğ. 1993,1999; Tabata ve diğ. 1994; Fujita ve diğ. 1995; Öztürk 1990; Öztürk ve Özçelik 1991; Gümüş 1994; Işık ve diğ. 1995: Sayar ve diğ. 1995; Honda ve diğ. 1996; Sinan 1998; Ertuğ 2000; Şimşek ve diğ. 2005; Kültür 2007). Çan ilçesi, kuzeybatı Anadolu’nun Marmara Bölgesinde ve Biga Yarımadası’nın kuzeydoğusunda yer alır. Güneydoğusunda Yenice, güneyde Bayramiç, batıda Çanakkale, kuzeyde Lapseki ve kuzeydoğusunda Biga ilçeleri yer almaktadır (Şekil 1). Araştırma bölgesi, Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin geçiş bölgesinde yer almakla beraber, Akdeniz iklimi daha belirgindir. Bu nedenle, kış aylarında daha çok yağış almakta, yaz ayları ise sıcak ve kurak geçmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 14,8 oC’dir. En sıcak ay ortalaması 24,5oC, en soğuk ay ortalaması 6,2oC civarındadır. Yıllık yağış 623,7 mm ve ortalama yağmurlu gün sayısı 67,7 dir. Etkin rüzgar yönü kuzeydoğudan esen Poyraz’dır (Koç 2001). İklimin uygun olması nedeniyle bitki örtüsü çeşitlilik gösterir. Çan İlçesi, 887 km2 ‘lik bir yüzölçümü ve 52929 nüfusu olup, 1 beldesi ve 51 köyü vardır ve bu köyler Göçmen, Pomak, Manav köyler olmak üzere farklı kültürleri temsil etmektedirler. Halkın çoğunluğu çiftçi olup, hayvancılık ve ormancılıkla geçinmektedir (Anonim 1973). Çan ilçesi’nin Roma dönemine kadar uzanan tarihsel bir geçmişi olup, 14. yüzyılda Osmanlı İmparotorluğu topraklarına katılmıştır. İlçe sınırları içinde bazı antik kalıntılar bulunmaktadır. Çan, 1921 yılında Yunan işgaline uğramış ve ağır sayılabilecek yıkım görmüştür. 23 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtulmuş ve 1 Ağustos 1945’de çıkarılan bir yasa ile bugünkü Çan ilçesi oluşturulmuştur (Türker 128 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 1995). Bu bölgeye Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya’dan olmak üzere Balkan ülkelerinden zorunlu göçler olmuştur (Çamurcu 1999). Derin tarihsel geçmişi ve farklı kültürleri barındıran Çan ilçesinde, bu güne kadar halkın kullandığı şifalı bitkiler konusunda herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada Çan ve çevresindeki yaşayan halkın şifa amaçlı kullandığı tıbbi bitkilerin, yöresel ve bilimsel adlarının ve bunlardan yararlanma şekillerinin ortaya çıkarılması ile Çanakkale’nin bu yöresinin de tanınmasına katkıda bulunulması ve elde edilen sonuçların bilime ve ekonomiye kazandırılması amaçlanmıştır. MATERYAL VE METOD Araştırmamız 2002-2003 yılları arasında Çan ilçesinin farklı kültürlerini barındıran 9 köyünde gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). Bu köyler, Bostandere, Kalburcu, Karakoca, Hacılar, Büyükpaşa, Derenti, Terzialan, Etili and Yuvalar köyleridir. Araştırma materyali, doğrudan veya ilgili kişilerle birlikte doğadan ve semt pazarlarından elde edilen doğal bitkilerden olmuştur. Köylerde toplayıcı kişiler ve bunu kullanan kişilerle görüşülmüş ve kullanım reçeteleri elde edilmiştir. Ayrıca topladıkları bitkilerle geçimini sağlayan kişilerle de görüşülerek, onlarla beraber araziye gidip, bitkileri temin etme yoluna gidilmiştir. Alan çalışmalarında yerel marketler ve 71 kişiden bilgi kaynağı olarak yararlanılmıştır. İlgili kişilerle doğadan toplanan bitkiler, preslenerek herbaryum örnekleri haline getirilmiştir. Daha sonra “Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Davis 1965-1988; Güner ve diğ. 2001)’dan ve çeşitli teşhis kaynaklarından yararlanılarak bitkilerin teşhisleri yapılmış ve bilimsel adları saptanmıştır. Bitkilerin herbaryum örneklerine toplayıcının herbaryum numarası verilmiş ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Herbaryumunda (CBB) saklanmaktadır. Elde edilen bitkilerin, bilimsel isimleri belirlendikten sonra, alfabetik sıraya göre düzenlenmiştir. Bitkilerin verilişinde, bilimsel adı, familyası, yöresel adı, kullanılan kısımları ile birlikte kaynak kişi (informant) numarası, hazırlanışı, kullanılış amaçları, kullanılım reçetesi belirtilmiştir. Kaynak kişiler numaralandırılmış olup, bu sayılar verilmiştir. Bitkilerin isimleri ve Otörleri (http://www.ipni.org)’ a göre kontrol edilmiş ve düzenlenmiştir. SONUÇ VE TARTIŞMA Araştırmamızda 71 kaynak kişiden bilgi sağlanmıştır. 71 informanttan 40 tanesi (%56,3) 50 yaşın üstünde, 23 tanesi (%32,4) 31-49 yaş arası, 7 tanesi (%9,9) 19-30 yaş arası ve 1 tanesi de (%1,4) 19 yaşından küçüktür. İnformantların eğitim seviyesi ise, 2 tanesi (%2,8) okur yazar değil, 10 tanesi (%14,1) okur yazar ve 59 tanesi (%83,1) ise ilköğretim ve ortaöğretim mezunudur. Evlilik durumu olarak, 4 tanesi (%5.6) bekar, 66 tanesi (%93,0) evli ve 1 tanesi (%1.4) boşanmış durumdadır. İş hayatı olarak 19 tanesinin (%26,8) belli bir işi varken, 52 tanesinin (%73,2) ev hanımı veya kendi tarlasında çalışıyor olmakla birlikte belli bir işi yoktur. 62 tanesi (%87,3) uzun yıllardır kasaba veya köylerde yaşarken, 9 tanesi (%12,7) ilçe ve belde merkezinde yaşamaktadır. Bunlardan 66 tanesi (%92,9) 10 yıldan fazla süreyle 129 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ikamet ettiği yerde yaşarken, 5 taneside (%7,1) 10 yıldan daha az süredir bulunduğu yerde yaşamaktadır. İnformantların 56 tanesi (%78,9) bayan, 15 tanesi (%21,1) ise erkektir. Yukarıdaki sonuçlara gore informantların çoğunluğu 50 yaş üzerinde ve büyük bir kısmı ev hanımı veya kendi tarlasında çalışıyor durumdadır. Çok büyük çoğunluğu evil ve önemli kısmı bayandır. 10 yıldan fazla süredir yerleşik durumda olanlar büyük çoğunluğu oluşturmakta ve uzun yıllardır kasaba veya köylerde yaşamaktadır. İnformantların büyük çoğunluğu, ilköğretim ve ortaöğretim mezunudur. Çan ilçesinin 9 köyünde yapılan etnobotanik çalışmada 45 familyaya ait 102 bitki taksonu belirlenmiş olup, bunların 68 tanesi tıbbi amaçlı kullanılan bitkilerdir (Tablo 1). Bu tıbbi bitkiler 34 familyaya aittir. Ağırlıklı familyalar 10 taksonla Lamiaceae, 9 taksonla Rosaceae, 5 taksonla Asteraceae önde gelmektedir. Bunların dışında Apiaceae, Brassicaceae, Cucurbitaceae, Fabaceae, Liliaceae, Malvaceae, Oleaceae, Polygonaceae, Urticaceae, Poaceae familyaları önemli yer tutmaktadır. Bitkilerin kök, gövde, çiçek, meyve, tohum gibi farklı organları kullanılmakla birlikte, daha çok yaprakları kullanılmaktadır. Ayrıca kök dışındaki toprak üstü kısımları bir bütün olarak da kullanılmaktadır. Bitkilerin kullanıma hazırlanması, doğrudan veya küçük ön işlemleden sonra olduğu gibi, çay şeklinde demleyerek (infüzyon) veya ıhlamur gibi kaynatarak (dekoksiyon) şeklinde gerçekleşmektedir. Ancak büyük çoğunlukla dekoksiyon şeklinde hazırlandığı görülmektedir. Kullanan informant sayısı dikkate alındığında Rosa canina L., Urtica dioica L., Rumex tuberosus L., Tripleuspermum rosellum var. rosellum, Salvia fruticosa Mill. ve Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link) J.H.Ietswaart yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bitkiler böbrek ağrısı ve böbrek taşı, baş ağrısı, hemoroid, sedef hastalığı, kabızlık, sıtma, tansiyon düzenleyici, mide ağrısı, kalp hastalıkları, sinüzit, allerji, nefes darlığı, mantar hastalıkları, kolestrol düşürücü, gıdaların haşerelerden korunması, tansiyon düzenleyici, damar tıkanıklığı, ateş düşürücü, soğuk algınlığı, grip, yaralar, böcek sokmaları, öksürük, bronşit, guatra, ishal, yanıklar, romatizmal ağrılar için kullanılmaktadır. Aynı hastalıklar için farklı bitkiler kullanıldığı görülmüştür. Hemoroid için Arum maculatum L., Hypericum perforatum L, Ecballium elaterium (L.) A.Rich, Juniperus oxycedrus L. ssp. oxycedrus, Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link) J.H.Ietswaart, Phillyrea latifolia L. ve Rumex patientia L. kullanılmaktadır. Diabet için de Artemisia absinthium L., Hypericum perforatum L., Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link) J.H.Ietswaart, Hibiscus esculentus L., Paliurus spina-christi Mill., Prunus spinosa L. ve Vitex agnus-castus L. kullanılmaktadır. Urtica dioica L ve Urtica pilulifera L. kanser tedavisinde kullanılmanın yanında, hemoroid, romatizmal ağrılar, kadın hastalıkları, mide ve barsak hastalıkları ve kalp hastalıları içinde kullanılmaktadır. Bu iki bitki önemli hastalıklar için kullanılmalarının yanında, çeşitli hastalıklar için kullanılmaları nedeniyle özel bir öneme sahiptirler. Eryngium campestre böbrek ağrısı için kullanılırken, Baytop (1999) tarafından öksürük kesici, idrar arttırıcı, uyarıcı, iştah açıcı, afrodizyak amaçlarla kullanıldığı Şimşek ve diğ. (2005) tarafından lösemi için ve Tütenocaklı (2002) tarafından da öksürük kesici, sindirim kolaylığı, karın ağrısı için kullanıldığı rapor edilmiştir. Ecballium elaterium’un sinüzit hastalığının 130 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) tedavisinde kullanımı Baytop (1999) tarfındanda rapor edilmiştir. Hypericum perforatum’un mide ülseri için kullanımı Tütenocaklı (2002) tarafından da rapor edilmiştir. Yine Alcea pallida’nın bronşite karşı kullanımı Tütenocaklı (2002) tarafından da vurgulanmıştır. İnformantlar kullanıcılar, toplayıcılar ve satıcılardan oluşmaktadır. Hem kullanıcı hem toplayıcı olanların sayısı fazladır. Kaynak kişilerin neredeyse tamamına yakını yaşlı kesim diyebileceğimiz orta yaşın üzerinde kişilerdir. Burada deneyimlerinin gençlere göre daha fazla olması önemli etkendir. Bu kişiler daha çok deneme yanılma yoluna seçmişlerdir. Bu nedenle de verilen bilgilerin doğruluğu ve geçerliliği tartışmaya açıktır. Tablo 1’in değerlendirilmesinden Artemisia absinthium diabet hastalığının, Eupatorium cannabinum sıtma hastalığının, Paliurus spina-christi diabet hastalığının tedavisinde, Citrullus lanatus yara ve yanıkların iyileştirilmesinde, Arbutus unedo nefes darlığının tedavisinde ve Rumex tuberosus’ un tansiyonun düzenlenmesinde kullanımları bu araştırmada ilk defa ortaya çıkarılmıştır. Bu bulguların, yapılacak bitki yapı maddesi analizleri ve antimikrobiyal denemeler ile daha sağlıklı ve güvenli bir sonuca ulaştırılması sağlanmış olacaktır. KAYNAKÇA Alpınar, K. 1999 “Ayvacık (Balıkesir) ve Yakınındaki Adaları, Floristik ve Etnobotanik Açıdan Değerlendirilmeleri”, TBAG-1407, İstanbul. Anonim. 1973 Çanakkale İl Yıllığı. Çanakkale: Çanakkale Valiliği Baytop, T. 1999 Türkiye’de Bitkilerle Tedavi (Geçmişte ve Bugün), 2. Baskı. Istanbul :Nobel Tıp Kitabevi. Çamurcu, H. 1999 “Biga Havzasının Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası”. İstanbul: Marmara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Eğitimi ABD, Doktora Tezi. Davis, P.H. (Ed.) 1965–1985 Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Vol.. 1–9. Edinburgh: Edinburgh University Press. Davis, P.H., R.R. Mill, K. Tan (Eds.) 1988 Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Supplement), Vol. 10. Edinburgh: Edinburgh University Press. 1964 Ertug, F. 2000 “An ethnobotanical study in Central Anatolia (Turkey).” Economic Botany 54: 155182. Fujita, T., E. Sezik, M. Tabata, E. Yesilada, G. Honda, Y. Takeda, T. Tanaka & Y. Takaishi 1995 ”Traditional medicine in Middle and West Black sea regions”. Economic Botany 49: 406–422. Gümüş, İ. 1994 “Ağrı Yöresinde Yetişen Bazı Faydalı Bitkilerin Yerel Adları ve Kullanılışları” Tr. J. of Botany 18: 107-112. 131 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Güner, A., N. Özhatay, T. Ekim, K.H.C. Başer (Eds.) 2000 Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Supplement II), Vol. 11. Edinburgh: Edinburgh University Press. Honda, G., E. Yesilada, M. Tabata, E. Sezik, T. Fujita, T. Yoshio, Takaishi Y., Tanaka, T. 1996 “Traditional medicine in Turkey. VI. Folk medicine in West Anatolia: Afyon, Kütahya, Denizli, Muğla, Aydın provinces”. Journal of Ethnopharmacology 53: 75-87. Işık, S., Gönüz, A., Arslan, Ü., Öztürk, M. 1995 “Afyon İlindeki Bazı Türlerin Ethnobotanik Özellikleri” Ot Sistematik Botanik Dergisi 2: 161-166. Koç, T. 2001 Kuzeybatı Anadolu’da İklim ve Ortam, Sinoptik, İstatistik ve Uygulama Boyutlarıyla. İstanbul: Çantay Kitabevi Kültür, S. 2007 “Medicinal plants used in Kırklareli Province (Turkey)”. Journal of Ethnopharmacology 111(2): 341-364. Öztürk, A. 1990 “Erzurum Yöresinin Faydalı ve Tıbbi Yabani Bitkilerin Yerel Ad ve Kullanılışları Yönünden Kısa Tanıtımları.” Yüzücü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Bilimleri Dergisi 1(1): 1-18 Öztürk, M., Özçelik, H. 1991 Doğu Anadolunun Faydalı Bitkileri. Ankara: SISKAV Matbaası Sayar, A., Güvensen, A., Özdemir, F., Öztürk, M. 1995 “Muğla İlindeki Bazı türlerin Etnobotanik Özellikleri” Ot Sistematik Botanik Dergisi 2: 151-160. Sezik, E., Tabata, M., Yesilada, E. Honda, G., Goto, K., Ikeshiro Y. 1991 “Traditional medicine in Turkey. I. Folk medicine in Northeast Anatolia.” Journal of Ethnopharmacology 35: 191–196. Sezik, E., Zor, M., Yesilada, E. 1992 “Traditional medicine in Turkey. II. Folk medicine in Kastamonu.” International Journal of Pharmacognosy 30: 233-239. Sezik, E., Yesilada, E., Tabata, M., Honda, G., Takaishi, Y., Fujita, T., Tanaka, T., Takeda, Y. 1997 “Traditional medicine in Turkey. VIII. Folk medicine in East Anatolia: Erzurum, Erzincan, Agrı, Kars, Igdır provinces.” Economic Botany 51: 195-211. Sezik, E., Yesilada, E., Honda, G., Takaishi, Y., Takeda, Y., Tanaka, T. 2001 “Traditional medicine in Turkey. X. Folk medicine in Central Anatolia.” Journal of Ethnopharmacology 75: 95-115. Simsek, I., Aytekin, F., Yesilada, E., Yıldırımlı, S. 2005 “An Ethnobotanical Survey of The Beypazarı, Ayas, and Güdül District Towns of Ankara Province (Turkey)”. Economic Botany 58(4): 705-720. Sinan, O. 1998 “Ankara Çubuk (Esenboğa) Yöresinde Halk Arasında Kullanılan Şifalı Bitkiler” Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi Necati Bey Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi ABD Yayınlanmamış Lis. Bit. Tezi. Tabata, M., Sezik, E., Honda, G., Yesilada, E., Fukuı, H., Goto, K., Ikeshiro Y. 1994 “Traditional medicine in Turkey. III. Folk medicine in East Anatolia,Van and Bitlis provinces”. International Journal of Pharmacognosy 32: 3-12. 132 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Türker, A. 1995 Çanakkale İli Tanıtım Kitabı. Akgün Form Ofset Ltd. Şti. Çanakkale. Tütenocaklı, T. 2002 “Ayvacık (B1, Çanakkale) ve Çevresinin Etnobotaniği”. Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yesilada, E., Honda, G., Sezik, E., Tabata, M., Goto, K., Ikeshiro, Y. 1993 “Traditional medicine in Turkey. IV. Folk medicine in the Mediterranean Subdivision”. Journal of Ethnopharmacology 39: 31-38. Yesilada, E., Sezik, E., Honda, G., Takaishi, Y., Takeda, Y., Tanaka, T. 1999 “Traditional medicine in Turkey”. IX. Folk medicine in North-West Anatolia.” Journal of Ethnopharmacology 64: 195-210. 133 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Çan ilçesinin köylerinde kullanılan tıbbi bitkiler ve kullanımları Bitki türü (Familya) Eryngium campestre L. (Apiaceae) Bitkinin yöresel adı Çakır dikeni, Boğa dikeni Kullanılan kısım (İnformant no) Hazırlanışı Kullanım amacı Kullanım reçetesi Bitkinin Toprak üstü kısımları (42) Dekoksiyon Böbrek ağrısı Bitkinin dikenli kısımları kaynatılır,suyu içilir. Petroselinum crispum (Mill.) Nyman (Apiaceae) Arum maculatum L (Araceae) Maydanoz Bitkinin Toprak üstü kısımları (32,45) Dekoksiyon Böbrek ağrısı ve böbrek taşı Bitki kaynatılır,suyu içilir. Yılan cücüğü 1. Bitkinin tuberleri (14) 2. Bitkinin tuberleri (22) 1. Sargı olarak 2. Doğrudan yutarak 1. Baş ağrısı 2. Hemoroid Artemisia absinthium L. (Asteraceae) Artemisia santonicum L. (Asteraceae) Eupatorium cannabinum L. (Asteraceae) Matricaria chamomilla L. (Asteraceae) Tripleuspermu m rosellum var. rosellum (Asteraceae) Pelin otu. Yapraklar (32) Dekoksiyon Diabet 1. Tuberler ateşte pörsütülür, bir bezle başa sarılır. 2. Yumrular,fındık büyüklüğünde olmak üzere sabah akşam yutulur. Bitkinin yaprakları kaynatılarak, suyu içilir Kafur Yapraklar (28) Dekoksiyon Kabızlık Sıtma otu. Yapraklar (60) Dekoksiyon Sıtma Beyaz papatya Çiçekler (66) Dekoksiyon Soğuk algınlığı ve öksürük Papatya. 1. Toprak üstü kısımlar (11) 2. Toprak üstü kısımlar (11,15,32,35,45,50 ) 3. Çiçekler (61) 1. Hastalıklı organı bitkinin suyunda bekletme 1. Sedef hastalığı 2. Baş ağrısı, öksürük mide ağrısı ve gaz söktürme 3. Yüzdeki kara noktaları temizlemede 2. Dekoksiyon 3 Dekoksiyon Alnus glutinosa (L.) Gaertn. (Betulaceae) Sambucus ebulus L. (Caprifoliace ae) Kızıl ağaç, Kızıl kaba Yapraklar Kokar ot, Nazlı ot, Karabaş otu. 1. Yapraklar (19,45) 2. Yapraklar (19,55) Vucüdu doğrudan yapraklara sarma 1. Dekoksiyon 2. Ağrılı bölgeye uygulama Hastayı terletmede 1. Kalp hastalığı ve tansiyon düzenleyici 2. Karın ağrısı Bitkinin yaprakları kaynatılır. Günde bir çay bardağı aç karına içilir. Bitkinin yaprakları kaynatılır; suyu içilir. Kurutulmuş çiçekler suda kaynatılır, bekletildikten sonra su içilir. 1. Bir küvet kaynamış suya, bitkinin Toprak üstü kısımları atılır. Hastalıklı olan bölge yarım saat bu suda bekletilir. 2. Kurutulmuş kısımlar ıhlamur gibi kaynatılıp içilir 3. Bitkinin çiçekleri suda kaynatılır; buharı yüze tutulur. Yumuşayan noktalar sıkılır Bitkinin yaprakları arasına hasta gömülür ve terlemesi sağlanır. 1. Bitkinin yaprakları kaynatılır, suyu içilir. 2. Yaprakları sıcak suya sokulup yumuşatılır ve karına sıcak olarak 134 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Sambucus nigra L. (Caprifoliace ae) Sultan otu, Kedi otu. Gövde ve yapraklar (1) Hypericum perforatum L. (Clusiaceae) Kantoron, Sarıca otu, Sarıca yüz otu. 1. Toprak üstü kısımlar (2,34,54) Ağrılı bölgenin sıvıya sokulması veya yapraklarla sarılması 1. Dekoksiyon 2. Toprak üstü kısımlar (2,8,17) 3. Toprak üstü kısımlar (63) 2. Soğuk karışım Ağrıları dindirme 1. Mide rahatsızlıkları ve ülser 2. Sakinleştirici ve diabet 3. Hemoroid 3. Hasta bölgeye dıştan uygulama Brassica oleracea L. (Brassicacea e) Lahana Citrullus lanatus (Thunb.) Matsum.& Nakai (Cucurbitace ae) Ecballium elaterium (L.) A. Rich (Cucurbitace ae) Karpuz. Acı dülek, Karga düleği 1. Dıştan uygulama veya sargı 2. Dekoksiyon 1. Ağrı, yara, burkulan yerin tedavisi 2. Mide ağrısı Meyveler (14) Ağrılı yere veya yaraya dışardan uygulama Yaraların ve yanıkların tedavisi 1. Meyveler ve özsuyu (49) 1. Dıştan uygulama 1. Eldeki alerjiler ve sinüzit 2. Meyveler (55) 2. Karışım yutularak 2. Hemoroid 1.Yapraklar (1,38) 2.Yapraklar (61,63) konulur 1.1. Gövde ve yapraklar kaynatılır. Ağrıyan yer su ılınıncaya kadar içinde bekletilir. 1.2. Yapraklar ateşte sendirilerek ağrıyan yere sıcakken sarılır. 1.1. Ihlamur gibi çayı yapılarak içilebilir. Mideye iyi gelir. Çok koyu demlenirse tadı acı olur. Nane, kekik, ıhlamur ve papatya ile de kaynatılabilir. 1.2. hava almayacak şekilde zeytinyağı dolu bir kavanoza çiçekli kısımlar konulur. 15 gün bekletilir . Aç karınla bir kaşık içilmesi mide ülserinde etkili olmaktadır. 2. Bitkinin çiçekli kısımları ıhlamur gibi demlenir ve içilir. 3. Toprak üstü kısımlar su içerisinde kaynatılır ve hasta kısım bu sıvıda bekletilir. 1.Bitkinin yaprakları ateşte ısıtılır, burkulan, ağrıyan veya yara olan yerin üzerine yerleştirilir ve bekletilir. 2. Bitkinin yaprakları suda kaynatılır, oluşan su içilir. Meyvenin suyu yara veya yanık olan yere sürülerek bekletilir. Acıyı ve ağrıyı alır. 1. Bitkinin meyvesindeki özsu eldeki allerjilere sürülür, bir süre bekletilir. Aynı sıvı sulandırılarak sinüzit için de buruna çekilerek kullanılır. Fazla kullanımı tehlikelidir. 2. Bitkinin meyveleri ezilir, bezle sıkılıp çıkan özsu unla karıştırılarak, sabahları aç karınla hap 135 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) büyüklüğünde yenir. Bitkinin meyveleri kurutulur. Bu meyvelerden ıhlamur gibi kaynatılır ve içilir. Juniperus oxycedrus L. ssp. oxycedrus (Cupressace ae) Elaeagnus angustifolia L. (Elaeagnace ae Arbutus unedo L.(Ericaceae ) Trifolium campestre L., (Fabaceae) Ardıç Meyveler (19) Dekoksiyon Hemoroid İğde Çiçekler (33) İnfüzyon Böbrek ağrıları Bitkinin çiçekleri çay gibi demlenir, süzülerek içilir. Davulga, Davulgı Kökler (53,63) Dekoksiyon Nefes darlığı kökleri kaynatılır, süzülür ve süzüntü içilir. Kozalaklı tırfıl, Tirfil. Yapraklar (57) Yaralı yere dışardan uygulama Bebeklerde pişik ve kı-zarık için Vicia faba L. (Fabaceae) Juglans regia L. (Juglandacea e) Bakla Çiçekler (40) Dekoksiyon Ceviz Meyveler (49) Meyve ekstresi Böbrek taşı düşürmede Elde ve ayaktaki mantarlar Bitkinin yaprakları haşlanır, oluşan su ile bebeklere banyo yaptırılır. Çiçekler suda kaynatılır, süzülerek suyu içilir Ham meyvenin kabuğu ezilip suyu ele ve ayaklara sürülür. Mantar dökülür. Babise, Boz ot Yapraklar (60) Ağrılı bölgeye uygulama Bebeklerde karın ağrısı karşı Melisa, Oğul otu 1. Yapraklar ve çiçekler (19,21) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1. Kollestrol düşürücü ve tansiyon düzenleyici 2. Çarpıntı, sinir bozukluğu ve mide ağrısı Soğuk algınlığına karşı Marribium vulgare L. (Lamiaceae) Melissa officinalis L. (Lamiaceae) 2. Gövde, yapraklar ve çiçekler (2,39) Mentha piperita L., (Lamiaceae) Nane Yapraklar (1-71) Dekoksiyon Micromeria myrtifolia Boiss.& Hohen. (Lamiaceae) Origanum majorana L., (Lamiaceae) Köse mahmut Toprak organlar (57) İnfüzyon Karın ağrısı ve baş ağrısı Mercanköşk Yapraklar ve tomurcuklar (13,34,40) Dekoksiyon Mide ağrısı ve damar tıkanıklığı Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link) J.H.Ietswaar t (Lamiaceae) Güve otu, Kekik 1. Topraküstü kısımlar (2,12,68) 1. Doğrudan uygulama 2. . Topraküstü kısımlar (2,53) 2. Dekoksiyon 1. Güvelerden ve böceklerden korunma 3. . Topraküstü kısımlar (2,12,32,33) 3. Dekoksiyon üstü 2. Kurumuş yiyeceklerin bozulmasını önleme Bitkinin yaprakları dövülerek karın bölgesine sarılır 1., Yapraklar ve çiçekler kaynatılarak, süzüntü sabahları aç karına içilir 2. Yapraklar, çiçekler ve dallar ıhlamur gibi kaynatılıp içilir. Yıkanan yapraklar taze veya kuru olarak kaynatılır, limon eklenerek içilir. Çay gibi kaynatılıp içilir Mide ağrıları için bitkinin yaprakları kaynatılıp içilir. Damar tıkanıklığı için ise, tomurcukları kaynatılır ve suyu içilir. 1. Yatak, yastık ve kıymetli eşyaların arasına naftalin gibi yerleştirilir. 2. Bitki bir tencerede kaynatılır ve kaynama suyu soğumaya bırakılır. Sonrasında bir tülbente sarılmış olan kuru yiyecekler bu suya 136 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 4. . Topraküstü kısımlar (39) 5. . Topraküstü kısımlar (41) 5. Diabet hastalığı 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 3. Dekoksiyon 1. Ateş düşürme ve bademcik iltihabı 2. Kalp rahatsızlığı 3. Öksürük ve boğaz ağrıları 1. Toprak üstü kısımlar (15) 2. Yapraklar (21) 3. Toprak üstü kısımlar (5,32,38,61,62) 1. Dekoksiyon 1. Ateş düşürme ve bademcik iltihabı 2. Kalp hastalığı 3. Öksürük ve boğaz ağrısı Adaçayı Yapraklar (1-71) Dekoksiyon Mayasıl otu, Mahmut otu, Mayasıl Kekik, Keklik otu, Taş kekiği Yapraklar ve çiçekler (34,53,57) Dekoksiyon 1. Gövde ve yapraklar (1,33) 2. Gövde ve yapraklar (25,45) 3. Gövde ve yapraklar (32) 4. Yapraklar (61,63) 5. Topraküstü kısımlar (1,60) Soğan. 1. Kuru toprak altı gövde (55) 2. Kuru toprak altı gövde (44) Boş şaplağı, Boz şaplağı, Morşablo Salvia fruticosa Mill., Boş şaplağı, Boz şaplağı, Morşablo Allium cepa L. (Liliaceae) 4. İştahsızlık 6. Hemoroid Origanum vulgare L. ssp. hirtum (Link) J.H.Ietswaar t (Lamiaceae) Salvia officinalis L. (Lamiaceae) Teucrium chamaedrys ssp. lydium O. Schwarz, (Lamiaceae) Thymus longicaulis Presl ssp. chauhardii (Boiss.& Heldr. ex Reichenb.f.) J. Jalas, (Lamiaceae) 5. Dekoksiyon 3. Mide ağrılarına 6. Dekoksiyon 6. Kök . Topraküstü kısımlar (46) (Lamiaceae/ 30,47) 4. Dekoksiyon 1. Toprak üstü kısımlar (15) 2. Yapraklar (21) 3. Toprak üstü kısımlar (5,32,38,61,62) 2. Dekoksiyon 3. Dekoksiyon daldırılıp çıkartılır ve kurumaya bırakılır. 3. Bitkinin Toprak üstü kısımları kaynatılır ve suyu içilir 4. Bitki suda kaynatılır ve kaynama suyu içilir 5. Bitki suda kaynatılır ve kaynama suyu içilir 6. Bitki suda kaynatılır ve kaynama suyu içilir 1. Toprak üstü kısımlar kekikle birlikte kaynatılır,suyu içilir. 2. Yapraklar kurutularak ıhlamur ile birlikte kaynatılıp, suyu içilir. 3. Bitkinin Toprak üstü kısımları kaynatılır. Suya şeker katılarak içilir. 1. Toprak üstü kısımlar kekikle birlikte kaynatılır,suyu içilir. 2. Yapraklar kurutularak ıhlamur ile birlikte kaynatılıp, suyu içilir. 3. Bitkinin kök dışındaki kısımları kaynatılarak içilir. Soğuk algınlığı, boğaz ağrıları ve böbrek taşı Kaşıntı ve hemoroid Yaprakları kaynatılarak, ıhlamur gibi suyu içilir. 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 3. Dekoksiyon 4. Dekoksiyon 5. Dekoksiyon 1. Kabızlığa karşı 2. Mide rahatlatıcı olarak 3. Bronşit için kullanılır 4. Grib, boğaz ağrıları, öksürük ve ses kısıklığı 5. Sakinleştirici olarak 1. Isıtılmış karışım yaraya sarılarak 2. Karışım, 1. Dolama ve yaraların tedavisi 2. Çıkıklarda 1. Yapraklı gövde suda kaynatılır, 5 dakika bekletilir ve sonra içilir. 2. Yapraklı gövde suda kaynatılır, oluşan su içilir 3. Çay yapılırken içine yapraklar atılarak demlenir ve içilir. 4. Yaprakları elma, nane ve limonla birlikte kaynatılarak içilir. 5. Toprak üstü kısımlar bir tencerede kaynatılır ve sonra süzülür. Oluşan bu suyla banyo yapılır. 1. Zeytinyağından yapılmış bir kalıp sabun ufalanır. İçine kuru soğan doğranır ve biraz ısıtılarak yaraya Bitkinin yaprakları ve sarı çiçekleri kaynatılıp içilir 137 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ekleme sarılarak Allium sativum L. (Liliaceae) Sarımsak. 1. Kuru toprak altı gövde (2,37,50) 2. Yeşil veya kurumuş bitki (24,37) 1. Yaraya sarılarak 2. Doğrudan yenerek Lilium candidum L. (Liliaceae) Bahar dalı, Beyaz zambak Yapraklar (35) Yaraya doğrudan uygulama Lythrum salicaria L. (Lythraceae) Alcea pallida Bess., (Malvaceae) Hibiscus esculentus L. (Malvaceae) Dere nanesi. Yapraklar (55) Gülfatma, Gülhatmi Çiçekler (1) Vücuda doğrudan uygulama Dekoksiyon Bamya 1.Tohum ve çiçekler (10) 1. Arı sokması, böcek ısırması ve iltihaplar 2. Bağırsak ağrıları ve tansiyon düzenleyici Yaralara sarılır Göğüs giderir ağrısını Bronşite karşı 2. Meyve (64) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1. Diabete karşı 2. Tansiyon düşürmede sarılır. Bir gece bekletilir. 2. Çıkık yeri önce zeytinyağı ile ovularak çıkık yerine oturtulur ve tuzla ezilen soğan, ekleme sarılır. 1. Kuru sarımsak ezilerek ısırılan ve iltihaplı olan yere sarılır. 2. Yeşil veya kurumuş sarımsak doğrudan yenir Bitkinin yaprağı sendirilir, yaranın üzerine konur. Sabaha kadar bekletilir. Bebek anne sütünden ayrıldığında, yapraklar göğüse sarılıp bekletilir Bitkinin çiçekleri ıhlamur gibi kaynatılıp içilir 1. Tohum ve çiçekler kaynatılır,suyu içilir 2. Olgun bamyalar kaynatılır,suyu soğuk içilir 1. Bitkinin yaprakları kaynatılır.Bir gün dinlendiri len su içilir. 2. Bitkinin yaprakları kaynatılır ve suyu içilir Malva sylvestris L. (Malvaceae) Develik otu, Ebegümec i 1. Yapraklar (32,35) 2. Yapraklar (61,66) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1. Böbrek ağrısı ve taşı 2. Soğuk algınlığı ve bademcik iltihabı Ficus carica L. ssp. carica (Moraceae) Olea europaea L. ssp. europaea (Oleaceae) İncir, Yemiş Yapraklar (50) Dekoksiyon Bacak ağrıları Bitkinin yaprakları kaynatılır, suyu içilir Zeytin Meyve (58) Yanık yere dıştan uygulama Yanıkları iyileştirmede Kireç suyuna 1 çay kaşığı zeytinyağı konur, çırpılır ve yanık olan yere sürülür. Phillyrea latifolia L. (Oleaceae) Papaver rhoeas L. (Papavereac eae) Abies nordmanniana Spach ssp. equi-trojani (Aschers.& Sint. ex Boiss.) Coode & Pırnal, Pıynar Meyve (23,28) Hemoroid Gelincik, Yabani tere, Muşrat Göknar, Köknar, Andız çamı Çiçekler (19) Meyve doğrudan yutularak Ağrıyan yere dıştan uygulama Dekoksiyon Mide rahatsızlıkları için Bitkinin bubucuğu (meyvesi) sabahları aç karınla yutulur Bitkinin çiçekleri zeytinyağında 6 ay bekletilir ve ağrıyan yerlere sürülür. Bitkinin kozalak pulları kaynatılıp içilir Kozalaklar (63) Ağrılara karşı 138 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Cullen (Pinaceae) Pinus nigra J. F. Arnold ssp. nigra var. caramanica Bosc. ex Loud. (Pinaceae) Çam 1. Gövde ve dallar (15,32,57) 2. Gövde ve dallar (32,55) 3. Kozalaklar (51) 1. Karışım yenir 2. Reçinenin dıştan uygulanması 3. Dekoksiyon 1. Öksürük, mide ağrısı ve çocuklarda kıl kurdunun düşürülmesi 2. Yaralar ve çatlaklar için 3. Bronşit için 1. Yaralı yere doğrudan sararak 2. Dekoksiyon 1. Patlamayan yaralara, çıbana ve dolamaya karşı 2. Mide ağrıları için Toprak üstü kısımlar (55) Dekoksiyon Loğusa ağrıları için kullanılır. Labada 1. Tohumlar (41) 2. Tohumlar (51) 1.Dekoksiyon 2.Dekoksiyon 1.İshal 2. Hemoroid Kuzu kulağı Gövde ve yapraklar (1,2,3,9,12,63,66) Doğrudan yenir Tansiyon düzenleyici, böbrek taşı düşürücü Nar Çiçekler (53) Dekoksiyon Tansiyon düşürücü olarak Bitkinin çiçekleri kaynatılarak suyu içilir Karaçalı Yapraklar (55) Dekoksiyon Diabet ve idrar yaparken yanmayı önlemek için Bitkinin yaprakları akşamdan kaynatılır ve soğutulur. Aç karınla suyu içilir. Alıç, Yemişen tikeni Meyveler (61,62) Dekoksiyon Boğaz yumuşatıcı olarak Meyveler suda kaynatılır ve suyu içilir Ayva 1. Yapraklar (29,44,61) 2. Meyve (61) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1. Öksürük, bulantı ve boğaz ağrısı için 2. Yüksek ateşe bağlı dudak çatlağı Elma Meyve (47,63) Dekoksiyon Öksürük, ses kısıklığı ve boğaz ağrısı 1. Bitkinin yaprakları kaynatılır, suyu içilir 2. Bitkinin meyvesinden çıkartılan tohumları kaynatılır. Suyu soğuduktan sonra dudaklara sürülür. Meyve kabukları suda kaynatılıp içilir. Plantago lanceolata L. (Plantaginac ea) Sinirli ot, Damarlı ot. 1. Yapraklar (2, 49, 63) Avena sativa L. (Poaceae) Rumex patientia L. (Polygonace ae) Rumex tuberosus L. (Polgonacea e) Punica granatum L. Yulaf. (Punicaceae) Paliurus spina-christi Mill., (Rhamnacea e) Crataegus orientalis Bieb. (Rosaceae) Cydonia oblonga Mill., (Rosaceae) Malus sylvestris Mill. var. mitis (Wallr.) Mansf. (Rosaceae) 1. Bitkinin reçinesi ezilip balla veya şekerle karıştırılır. Sabahları aç karınla 3-4 çay kaşığı yenir. 2. Bitkinin reçinesi kışın oluşan yarıklara, çatlaklara yumuşatılarak sürülür. 3. 4-5 tane kozalak, yeşilken kaynatılır. Suyuna 1 kg şeker katılır ve içilir. 1. Dolamada yapraklar doğrudan sarılırken, diğerlerinde ise yapraklar ısıtılarak yaraya sarılır. 2. 3-5 adet çiçek kaynatılır, çay gibi içilir Bitki kaynatılır, süzülür. Isınmış yulaflar karın bölgesine konur. 1. 2 lt. suya ½ kg tohum katılarak, kaynatılıp içilir 2. Bitkinin tohumu kaynatılır ve suyu içilir Çiğ olarak ya da salatalara katılarak yenir 2. Çiçekler (19) 139 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 1.Bitkinin yaprakları kaynatılıp, suyu içilir 2. Bitkinin meyvesi suya konur, ekşime olduktan sonra 3-5 gün içinde içilmelidir. Beş parmak otu, kır menekşesi ve nazar otundan, 1 kg. eritilmiş tuzsuz tereyağına doğranır. Kırmızımsı bir renk alıncaya kadar kavrulur, sıcakken bir bezden süzülür. Süzülen kısım yanmış yüzeye her akşam sürülür. Meyveleri doğrudan yenilir Mespilus germanica L. (Rosaceae) Muşmula yapraklar (29) Meyve (41) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1.İshale karşı 2. Böbrek taşı düşürme Potentilla reptans L. (Rosaceae) Beş parmak otu, Beş çatal tülü otu Toprak üstü kısımlar (51,52,53) Karışım olarak hazırlanır Yanıkları iyileştiren merhem yapımında Prunus spinosa L. (Rosaceae) Pyrus elaeagnifolia Pall.(Rosace ae) Güvem Meyveleri (1) Doğrudan yenir Ağız yaraları ve diabet Cepni armutu, Ahlat, Yabani armut, Kır ahlat Deligül, Kuşburnu, Yaban gülü, Sığır büzüğü, Öküz götü 1. Meyveler (1, 41, 50) 2. Yapraklar (57) 1. Dekoksiyon 2. Dekoksiyon 1. Diabet hastalığı için 2. Guatra için 1. Meyvelerinden turşusu yapılıp, suyu her sabah içilir 2. Bitkinin yaprakları kaynatılıp suyu içilir 1. Meyveler (17, 28, 38, 61, 63) 2. Kök (17, 22, 28, 38, 48, 49, 61, 63) 1. Dekoksiyon 1. Mide ağrısı,öksürük,kaşın tı ve boğaz ağrıları 1. Bitkinin meyveleri fazlaca kaynatılarak suyu içilir. 2. kökü temizlenip kaynatılır. Bu sudan sabah akşam 1 bardak içilir. Meyvelerin kaynatılıp suyunun içilmesi de böbrek taşı düşürücü etkiye sahiptir. Meyveleri doğrudan yenilir Rosa canina L. (Rosaceae) 2. Dekoksiyon 2. Böbrek taşı düşürücü olarak Böğürtlen Meyveler (1) Doğrudan yenir Ağız yaralarını geçirme Nazar otu. Yapraklar (51,53,52) Karışım olarak kullanılır Yanıkları tedavide Verbascum sinuatum L.var. sinuatum, (Scrophular iaceae) Sığır kuyruğu, balık otu. Toprak üstü kısımlar (61,62,65) Bitki silkelenir Balık avlamada kullanılır Tilia rubra DC. ssp. Ihlamur Yapraklar ve çiçekler (1-71) Dekoksiyon Boğaz ağrıları için Rubus canescens DC. (Rosaceae) Sanguisorb a minor L. ssp. muricata (Spach) Briq., (Rosaceae) Nazar otu, beş parmak otu, ve kır menekşesi nden, 1 kg. eritilmiş tuzsuz tereyağına doğranır. Kırmızımsı bir renk alıncaya kadar kavrulur, sıcakken bir bezden süzülür. Bezde kalan kısım atılır. Süzülen kısım yanmış yüzeye her akşam sürülür. Bitkinin toprak üstü kısımları suyun üstüne dövülür. Daha sonrs bitki bu suyun içine atılır, bir süre sonra zehirlenen balıklar su yüzüne çıkmaya başlar. Bitkinin çiçek ve yaprakları kaynatılır ve su 140 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Caucasica (Rubr.) V. Engler. (Tiliaceae) Urtica dioica L. (Urticaceae) içilir Isırgan. 1. Toprak üstü kısımlar (1,31,35,50,65,67,6 8) 2. Toprak üstü kısımlar (48,50,65) 3. Toprak üstü kısımlar (63) 1. Dekoksiyon 2.Ağrılı yere sararak 3. Dekoksiyon 1. Hemoroid, diabet, kanser, idrar yolları iltihabı ve kadın hastalıkları 2. Romatizmal ağrılar 3. Mide ve bağırsak rahatsızlıkları Urtica pilulifera L., (Urticaceae) Vitex agnuscastus L. (Verbenacea e) Kara ısırgan Toprak üstü kısımlar (19,69) Dekoksiyon Ayıt, ayıd 1. Tohumlar (23, 30) 2. Yapraklar (59) 1. Tohumlar öğütülerek Kalp hastalığı, ağrı, hemoroid ve kanser 1. Diabete karşı ve tansiyon düzenleyici olarak 2. Bebekleri terletmek için Viola odorata L. (Violaceae) Kır menekşesi Yapraklar (51,53,52) Karışım olarak hazırlanır Yanıkları tedavide Vitis vinifera L. (Vitaceae) Asma. Yapraklar (14) Yapraklara ön işlem uygulama Baş ağrısı için Tribulus terrestris L. (Zygophylla ceae) Çoban çökerten, Pıtrak Yapraklar (19,38) Dekoksiyon Böbrek taşı, damar açıcı ve idrar yolu hastalığı 2. Yapraklar doğrudan kullanılır 1. Bitkinin bütünü iyice yıkanır,kaynatılıp sık sık suyu içilir 2. Bitki ezilerek ya da haşlanarak ağrıyan yere sarılır ve bekletilir 3. Bitkinin toprak üstü kısımları suda kaynatılır ve soğumaya bırakılır. Sabahları aç karınla balla karıştırılarak 1 bardak içilir. Bitki suda kaynatılır ve suyu içilir 1. Tohumlar kurutulup kahve değirmeninde çekilir. Sabahları aç karınla 1 çay kaşığı yenir. 2. Yeşil yapraklar hiçbir ön işlem yapılmadan bebeğin gövdesine sarılır. Kır menekşesi, beş parmak otu ve nazar otundan, 1 kg. eritilmiş tuzsuz tereyağına doğranır. Kırmızımsı bir renk alıncaya kadar kavrulur, sıcakken bir bezden süzülür. Süzülen kısım yanmış yüzeye her akşam sürülür Bitkinin yaprağı tuzlu suda bekletildikten sonra, başın ağrıyan bölgesine sarılır. Bitkinin yaprakları kurutulur ve kaynatılıp içilir. 141 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Çan İlçesinin coğrafik konumu ve araştırma alanı 142 ÇAN (ÇANAKKALE–TÜRKİYE) İLÇESİ DOĞAL YAYILIŞLI BAZI ORCHIDACEAE TAKSONLARI ÜZERİNE GÖZLEMLER Necmettin GÜLER1 Ahmet GÖNÜZ2 Kaan HÜRKAN3 Ercan DÖVER3 1 Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü 2 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü 3 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü ÖZET Bu çalışmada Çanakkale ili, Çan ilçesi ve kırsal çevresinde doğal yayılış göstermekte olan Orkide taksonları araştırılmıştır. Yörede gerçekleştirilen çalışmalarda ilçenin farklı yönlerinde yer alan değişik ekolojik özellikli lokalitelerinde 10 cinse ait (Anacamptis L.C.M. Richard, Cephalanthera L.C.M. Richard, Dactylorhiza Necker ex Nevski, Epipactis Zinn, Limodorum Boehmer, Neotinea Reichb. fil., Orchis L, Platanthera L.C.M. Richard, Serapias L. ve Spiranthes L.C.M. Richard) 17 türün doğal yayılışlı olduğu belirlenmiştir. Elde edilen veriler eşliğinde, tıbbi ve ekonomik önemi olan bu bitkilerin botanik özellikleri ile yöreye katkıda bulunabilecek ekonomik potansiyel değerleri tartışılmış, ayrıca yaşam çevrelerine yakın alanlarda yetiştirilme olanakları irdelenmiştir. Anahtar kelimeler: Orchidaceae, orkide, Çan (Çanakkale – Türkiye) ABSTRACT In this study, Orchids taxa that naturally distributed in Çan (Çanakkale – Turkey) region were investigated. With field surveys, 10 different genus and 17 taxa were found in different ecological properties and different sides of Çan borough. These are (Anacamptis L.C.M. Richard, Cephalanthera L.C.M. Richard, Dactylorhiza Necker ex Nevski, Epipactis Zinn, Limodorum Boehmer, Neotinea Reichb. fil., Orchis L, Platanthera L.C.M. Richard, Serapias L. and ranthes L.C.M. Richard). Medicinal and economical properties of these plants were discussed with growing properties and botanical characteristics with our observed datas. Key words: Orchidaceae, Orchids, Çan (Çanakkale – Turkey) GİRİŞ Orchidaceae, çok değişken habitatlarda yaşayan ve dünyanın hemen her tarafına yayılmış kozmopolit bir familyadır. Orkidelerin yaklaşık %70’i epifit, %25’i toprakta ve %5’i ise toprak altında, kayalar üzerinde, çürümekte olan bitkiler üzerinde, vb. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) şekilde yaşamını sürdüren bitkilerdir (Renz ve Taubenheim 1984, Arditti 1979). İçerdiği cins ve tür sayılarında farklı veriler bulunmaktadır: Garay (1960) ile Schultes ve Pease (1963) 600-800 cins ve 25.000-35.000 tür; Del Prete ve Tossi (1981)’e göre yaklaşık 500 cins ve 20.000 tür; Sezik (1967)’e göre ise yaklaşık 450 cins ve 18.000-20.000 türle çiçekli bitkilerin en geniş familyalarından biri olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Arditti (1979) bitkiler aleminin en zengin familyası olduğunu ifade etmektedir. Türkiye, orta kuşak orkideleri bakımından, çevre ülkelere göre oldukça zengindir. Orta kuşak orkidelerinin büyük bir kısmı toprakta yaşamaktadır. Ülkemiz orkideleri de bu grupta yer alır. Ülkemizde orta kuşak orkideleri üzerinde değişik çalışmalar yapılmıştır (Sezik 1967, 1984, 2002a, Baytop ve Sezik 1968, Renz ve Taubenheim 1984, Kreutz 1998, 2000, vb.). Ancak yapılan bu çalışmaların bir kısmı genel manada flora ile, diğerleri ise daha çok salep elde edilen türlerle ilgilidir. Türkiye’nin tüm orta kuşak orkideleri üzerinde yapılan, bölgesel çalışmalar, ilk kez Sezik (1967) tarafından Muğla, Kastamonu ve Kahramanmaraş bölgelerinde yapılmıştır. 1977 yılında Ertem tarafından Trakya için yeni kayıt olan Ophrys bombyliflora Link. üzerinde anatomik, 1997’de Aybeke Ophrys L. ve Güler Orchis L. cinsi üzerinde yapılmış karyolojik, morfolojik, palinolojik ve korolojik araştırmalar, Aybeke (2004) tarafından yapılan ve 40 taksonun incelendiği “Trakya Orkideleri Üzerinde Anatomik Araştırmalar” başlıklı çalışma bulunmaktadır. 1983 yılında Sezik ve Özer Kastamonu, 1991 yılında Sezik ve Baykal Kahramanmaraş, İşler (2005) Van ve Orhan (2006) Akdağmadeni (Yozgat) salebi ve orkideleri üzerinde araştırmalar yapmışlardır. Daha sonra Hahn ve Passin (1997) Muğla, Schönfelder ve Schönfelder (1998) Ordu, Güler (2005) Kazdağları ve çevresinin orkideleri ile ilgili çalışmalar bulunmaktadır. Türkiye’deki Orchidaceae familyası ile ilgili ilk bilgiler Boissier’in (1884) “Flora Orientalis” adlı eserinde verilmiş ve Türkiye’de 15 cinse ait 60 türün bulunduğu belirtmiştir. Schlechter’in (1928) “Monagraphie und Iconogrrafie der Orchideen Europas und des Mittelemeer Gabietes” adlı eserinde Türkiye’de 19 cins ve 69 tür bulunmaktadır. Türkiye orkidelerinin arazi ve herbaryum çalışmalarına ve literatür bilgilerine dayanan ilk listesi; şimdiye kadar Türkiye’de orkidelerle ilgili en kapsamlı çalışmaları yürüten, Sezik tarafından 1967 yılında yayınlanan “Türkiye’nin Salepgilleri Ticari Salepleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerinde Araştırmalar“ adlı doktora tezi ile verilmiştir. Bu çalışmaya göre Türkiye’de 18 cins, 93 tür; 1982 yılında yayınlanan bildirisinde Türkiye’de 24 cins 89 tür; 1984 yılında yayınlanan “Orkidelerimiz”’de ise Türkiye’de 24 cinse ait 90 kadar türün yayılış gösterdiğini belirtmiştir. Baytop ve Sezik (1968) tarafından yayınlanan “Türk Salep Çeşitleri Üzerine araştırmalar “ adlı makalede Türkiye’de 18 cins ve 91 türün yayılış gösterdiği belirtilmektedir. Türkiye Florası ile ilgili en kapsamlı çalışma olan “Flora of Turkey and East Aegean Islands” (Davis 19661986) adlı eserin 8. cildinde Orchidaceae kısmını hazırlayan Renz ve Taubenheim (1984), Türkiye’de 24 cins ve 97 tür, 23 alt tür ve 6 varyete (toplam 113 takson) var olduğu gösterilmektedir. Rückbrodt ve arkadaşları 1992 yılında “Bemerkungen zu 144 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) den in der Türkei vorkommenden Orchideenarten und ihrer Verbreitung” isimli çalışma ile Türkiye’de 24 cins ve 101 tür ve 10 alttürün (toplam 126 takson) dağılımı verilmiştir. Delforge 1995 yılında basılan “Orchids of Britain and Europe”adlı kitabında Türkiye’de 126 taksonun olduğunu belirtmiştir. Bir diğer araştırıcı Kreutz 1998 (c) yılında yayınlanan “Die Orchideen der Türkei” adlı kitabında Türkiye’de 24 cins, 143 tür, 6 alt tür, 4 varyete (toplam 148 takson) ve yine 2000 yılında basılan ve Orchidaceae kısmı Kreutz tarafından yazılan “Flora of Turkey and East Aegean Islands” 11. cildinde, 8. ciltteki taksonlara 8 cinse ait 37 tür, 3 alt tür ve 1 varyete (toplam 38 takson) ilave edilirken, 8 ciltte verilen 2 tür ve 1 varyetenin Türkiye’de olmadığı belirtilmektedir. Sezik tarafından 2002 (b) yılında yayınlanan “Turkish Orchids and Salep (Türkiye’nin Orkideleri ve Salep)” adlı yayında 24 cinse ait 148 türün var olduğu belirtilmektedir. Türkiye’de Orkidelerle ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde 24 cinse ait 147 tür, 32 alttür, 10 varyete olmak üzere toplam 171 taksonun varlığı görülmektedir. Orchidaceae familyası tıbbi değeri olmasından dolayı ilk çağlardan beri insanlar tarafından çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Yumrulu salepgillerden “Salep Tuber” elde edilmektedir. Tubera salebin Diosdorides zamanından beri tıp kitaplarında kayıtlı bir drog olduğu ve “Materia Medica” adlı kitabında Orchidaceae familyasındaki çeşitli bitkilerin renk yaprak ve çiçekleri hakkında bilgiler verildiği bilinmektedir (Sezik 1967, Baytop ve Sezik 1968). Günümüzde salep sıcak içecek ve dondurma yapımında kullanılmasından dolayı ekonomik değer taşımaktadır. Salep yumrulu orkidelerden elde edilmektedir. Daha çok ovoit yumrulu olan Orchis, Ophrys, Serapias, Himantoglossum, Barlia, gibi ve Dactylorhiza gibi parçalı yumrulu olan orkideler kullanılır. Piyasada bulunan ticari saleplerin yapısında glikomannanlar (%11-44, etkin madde), nisaşta (%8-19), redüktör ozlar (%2-3) ve proteik yapıdaki maddeler bulunur (Sezik 1967, 1984). Yumrulu olan bazı Orchis, Ophrys ve Dactylorhiza türleri veya bu türlerin yumruları salep olarak kullanıldığı için genel olarak bu adla anılır. Bunun dışında Anadolu’da farklı isimlerle de anılmaktadır (Sezik 1984, Baytop 1997). MATERYAL VE METOD Araştırma materyalini oluşturan Orchidaceae türlerine ait bitki örnekleri 2008 yıllında yapılan arazi çalışmaları ile Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Herbaryumu’nda (EDTU) bulunan örnekler materyalimizi oluşturmuştur. Türlerin tayininde canlı materyalin, çiçek rengi ve özellikle çiçek yapısının önemli olması nedeniyle, arazide örneklerin fotoğrafları çekilmiş, bir kısmı %70 alkol içine alınarak saklanmıştır. Çalışılan örnekler Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Kaan HÜRKAN’ ın kişisel Herbaryumunda saklanmaktadır.Ayrıca Edirne Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Herbaryum’nda (EDTU) saklanmaktadır. Türlerin teşhisi, ilgili flora ve monograflar kullanılarak yapılmıştır (Komarov et al. 1968, Tutin et al. 1980, Renz 1984, Renz and Taubenheim 1984, Sezik 1984, Delforge 1995, Kreutz, 1998, 2000, Buttler 2007). Araştırma bölgesinde tespit edilen türlerin tanıtımı aşağıdaki düzende 145 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) verilmiştir: Türlerin genel özellikleri ve yetişme ortamları yoğunlukları incelenmiştir. Ayrıca bu türlerin Türkiye ve Dünya’daki dağılışları ilgili kaynaklardan tespit edilerek verilmiştir. BULGULAR 1. Cephalanthera epipactoides Fisch. & Mey. In Ann. Sci. Nat. ser. 4, 1:30 (1854). Syn: C. cucullata Boiss. & Heldr. in Boiss., Diagn. ser. 1(13):12 (1854) p.p. excl. typ.; C. cucullata Boiss. & Heldr. subsp. epipactoides (Fisch. & Mey.) Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2, 45 (1975). Ic: Sunderm., op. cit. 202, f. 33.3.2 (1975), as C. cucullata subsp. epipactoides; Landwehr, Wilde Orchid. Europ. 2: t. 243 (1977). Genel Özellikler: Bitki, 18.5-68 cm gürbüz, sağlam. Rizom yatay, çok sayıda etli köklü. Gövde kalın, üzerine dizilmiş 2-9 yapraklı. Alttaki yapraklar kın şeklinde gövdeyi sarmış (amplexicaul), üsttekiler yassı, ovat lanseolat, 1-2.5 x 2.8-9 cm. Spika 2.2-5.5 x 7.5-27.5 cm, ± yoğun ve 9-45 çiçekli. Brakteler yapraksı, lanseolat, ovatlanseolat, alttakiler çiçeklerden uzun, yukarıya doğru küçülür, 2.5-14 x 10.5-43 mm. Çiçekler beyaz. Sepaller lanseolat, dorsal sepal 3.5-9 x 15-26 mm, lateral sepaller 49.5 x 16-26.5 mm. Petaller ovat lanseolat, sepallerden hafifçe kısa, 4.5-8 x 12-22.5 mm. Labellum 8.5-12 x 9-15 mm. Epikil 6-11 x 6-12.5 mm, ovat-lanseolat, tüysüz, bazen ender olarak kenarlarda papilloz, boyuna 5-9 kahverengimsi-sarı ibikli. Hipokil 8.5-12 x 2.5-5 mm, lateral lopları ± trunkat, 1.5-2.5 x 2.5-5 mm, fazla belirgin olmayan 5-9 tane boyuna ibik taşır. Mahmuz konikal, aşağıya doğru, 1-3 x 2.5-6 mm boyda. Kolumna yay şeklinde hafifçe öne doğru, beyaz, 6-8 mm boyda. Ovaryum tabana yakın kısımda kıvrılmış, tüysüz, 1.5-7 x 2-15 mm. Poliniya J şeklinde, tanecikli (granular). Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran. Yetişme Ortamı: Maki, karaçam, kızılçam ve meşe ormanları ve çalılıkları, kireç taşınca zengin topraklarda, R. 75-1200 m. Tip Örneği: B1 Çanakkale’den tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Trakya, Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E/A) Çanakkale, A2(A) Yalova, A2/3 Bilecik, Kütahya, A3 Bolu, A4/5 Kastamonu, B1 Balıkesir, B2 Denizli, B3 Isparta, C1/2 Aydın, C3 Antalya Dünya’daki Yayılışı: Yunanistan, Ege Adaları. Doğu Akdeniz elementi. 2. Cephalanthera rubra (L.) L.C.M. Richard Orchid. Eur. Annot. 38 (1817). Syn: Serapias rubra L., Systema ed. 12, 2:594 (1767). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 117 (1851); Danesch, Orch. Eur., Mitteleur. ed. 3:195 (1972). Genel Özellikler: Bitki genellikle ince, narin, 15-52.5 cm boyda. Rizom dik, çok sayıda filiform köklü. Gövde dik, çoğu kez zigzaglı, yapraklı, üst tarafta tüylü. Yapraklar 4-12, aralıklı dizilmiş, yayılmış, lanseolat, orta kısımda en büyük boya ulaşır, 0.5-1.8 x 3-9 cm, yukarıya veya aşağıya doğru gidildikçe küçülür. Spika 1.5146 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 4.5 x 4-19 cm, genellikle gevşek, 4-18 çiçekli, tüylü. Brakteler 1-3 x 5-23.5 mm, lanseolat, akuminat, alttakiler yapraksı, çoğu kez ovaryumdan uzun, yukarıya doğru küçülür. Çiçekler parlak pembe veya pembemsi mor. Periant parçaları labellum ile birlikte, çoğu kez bir araya toplanmış ve tüp oluşturacak şekilde birbirlerine yaklaşmış ve uçları dışa doğru bükülmüş veya lateral sepaller yana doğru yayılmış. Sepaller, oblong lanseolat, dış yüzeyi tüylü, iç yüzeyi tüysüz, dorsal sepal 4.1-6.5 x 12.5-20 mm, lateral sepaller 4.1-7.5 x 12-20 mm. Petaller oblong lanseolat, tüysüz, sepallerden hafifçe kısa, 4.5-7.5 x 10-19 mm. Labellum, sepal ve petallerin oluşturduğu tüp içinde ve epikil tüpten dışa doğru sarkar. Hipokil 6-9.5 x 3.5-6 mm, beyaz, dik, oblik-oblong, 2-3.5 mm boyda 2 yan lob bulunur, bazen kolumnayı sarar, iç kısmında 5-13 tane kahverengimsi-sarı boyuna uzanan ibik taşır, tabanında çok küçük torba şeklinde bir yapı bulunur. Epikil 4-9 x 6-12 mm, ovatlanseolat, akut-akuminat, orta ve taban kısmı beyaz, uç kısmı menekşe-pembe ile mor renkleri arasında, üst kısmında 7-15 tane boyuna uzanan sarımsı-kahverengi ibik şeklinde çıkıntılar taşır. Ovaryum 1.2-3 x 5-14 mm, subsesil, düz, tüylü. Pedisel 1.5-4.5 mm boyda, kıvrılmış, tüylü. Kolumna 6.5-9 mm boyda, ince, menekşepembe renkli, hafifçe yay şeklinde öne doğru eğilmiş. Poliniya J şeklinde, tanecikli (granular). Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Temmuz. Yetişme Ortamı: Maki, meşe çalılıkları, karışık ve konifer ormanları altı ve açık alanlar veya eğreltiler arasında, kuru yamaç, dere kenarı, başlıca kalkerli ve şist topraklar, R. 250-1350 m. Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Anadolu’nun iç kısımlarında lokal olarak bulunur; Güneydoğu’da yoktur. A1(E) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A3 Bolu, A4 Kastamonu, A5 Sinop, A6 Tokat, A7 Trabzon, A8 Rize, A9 Çoruh, B1 Çanakkale, B2 Kütahya, B3 Konya, B4 Ankara, B5 Kayseri, B6 Maraş, B7 Erzincan, C1/2 Muğla, C3 Afyon, C4 İçel, C5 Adana, C6 Hatay. Dünya’daki Yayılışı: Kuzey ve Merkezi Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Batı Rusya, Kafkasya, Kuzey İran. 3. Cephalanthera longifolia (L.) Fritsch In Öst. Bot. Zeltschr. 38:81 (1888). Syn: Serapias helleborine L. var. longifolia L., Sp. Pl. 950 (1753); C. ensifolia L.C.M. Richard, Orch. Eur. Annot. 38 (1817); C. xiphophyllum (L. fil.) Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14:135 (1851); C. longifolia (L.) Fritsch var. gibbosa Boiss., Fl. Or. 5:85 (1882)! Ic: Danesch, Orch. Eur., Mitteleur. ed. 3:197, 198 (1972); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:202, f. 33.2 (1975); Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 7 f. 2 (1978). Genel Özellikler: Bitki dik, 24.5-45 cm. Rizom kısa, çok sayıda sert köklü. Gövde boyunca yoğun dizilmiş 9-14 yapraklı. Yapraklar linear-lanseolat veya lanseolat, alternat, az çok 2 sıra oluşturacak şekilde dizilmişler, yayılmış, çoğu kez eğilmiş, orta kısımda en büyük boyutlarda, 1-2.3 x 7-11.5 cm, aşağıya ve yukarıya doğru küçülür ve daralır. Spika 2.2-4.5 x 3-14 cm, 4-24 çiçekli, çoğu zaman gevşek, 147 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) tüysüz. Brakteler 1-3 x 2-12 mm, alt kısımdakiler daha uzun veya bazen yapraksı, üst kısımdakiler çok küçük. Çiçekler saf beyaz, oldukça küçük. Sepaller lanseolat, saf beyaz, dorsal sepal 3.5-6 x 11-19.5 mm, çoğu kez petallerle birlikte kolumnanın üzerine doğru eğilmiş; lateral sepaller 3.5-10 x 12-19 mm, genellikle yana doğru yay şeklinde kıvrılmış veya ileri doğru uzamış. Petaller daha kısa 3.2-6 x 6-14 mm, ovat, saf beyaz. Hipokil 6-11 x 3.5-6 mm, boyundan daha geniş, hafifçe konkav, lateral loblar kolumnayı sıkıca sarar, iç kısmında boyuna 4-6 beyaz ibik şeklinde çıkıntılı, taban kısmında sarımsı-kahverengi veya oranj-kahverengi lekeli. Epikil 5.5-10 x 3.57.5 mm, boyundan daha geniştir, reniform, obtus, kenarları kemirilmiş gibi dişli, 68 oranj-sarı renkli boyuna uzanan ibik şeklinde çıkıntılı, papilli. Ovaryum 1-2.5 x 6.6-16 mm, tüysüz, dar silindirik, kıvrılmış. Kolumna 6-8.5 mm, beyaz. Poliniya J şeklinde, tanecikli (granular). Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran. Yetişme Ortamı: Orman kenarlarına yakın çayırlarda, kayın, meşe, köknar, karaçam ormanları, başlıca dağlık bölgelerde, nemli yerlerde, R. 440-1400 m. Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Başlıca Anadolu’nun dış kısımları; Anadolu’nun iç kısımlarında dağınık, Ege Adaları. A2(E/A)İstanbul, A3 Bolu, A4 Kastamonu, A5 Samsun, A7 Trabzon, A8 Rize, A9 Çoruh, B1/2 İzmir, B3 Eskişehir, B4 Ankara, B7 Elazığ, B8 Erzurum, B9 Bitlis, C2 Muğla, C3 Isparta, C5 İçel, C6 Hatay, C8/9 Siirt. Dünya’daki Yayılışı: Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Güneybatı, Orta ve Doğu Asya. Avrupa-Sibirya elementi. 4. Epipactis helleborine (L.) Crantz Stirp. Austr. ed. 2, 2:467 (1769) typ. cons. Syn: Serapias helleborine L. var. α latifolia L., Sp. Pl. 949 (1753); S. latifolia (L.) L., Systema ed. 12, 2:593 (1769); E. latifolia (L.) All., Fl. Pedem. 2:151 (1785) nom. illegit.; E. macrostachya Lindley in Wallich, Cat. no. 7404 (1825); E consimilis D. Don, Prodr. Fl. Nepal 28 (1825); E. pycnostachys C. Koch in Linnaea 22:289 (1849). Ic: Hegi, Ill. Fl. Mittel-Eur. 2(2):498, f. 702-705 (1939); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:206, f. 34.1 (1975). Genel Özellikler: Bitki 10-63 cm, ince, narin veya kalın gürbüz. Rizom kısa, odunsu, çok köklü. Gövde 7-15 yapraklı, alt kısımlarda tüysüz, kırmızımsı-mor, üst kısımlarda ince, kısa yumuşak tüylü, yeşil. Yapraklar 2-5 x 4.2-9 cm, spiral dizilmiş, ± yayılmış, ovat, ovat-lanseolat, çok azında lanseolat, akuminat, alt kısımdakiler daha kısa ve geniş, yukarıya doğru daralır ve en üstte braktemsi. Rasemus 2-4 x 2.523 cm, yeşil, bazen sarımsı veya kırmızımsı renkle renklendirilmiş, gevşek veya yoğun, 10-34 çiçekli, bazen tek taraflı, tomurcukta uç kısmı genellikle aşağıya sarkık. Brakteler 2.5-20 x 6.5-70 mm, lanseolat, alt kısımlarda çiçeklerden çok uzun, bazen yapraksı, üst kısımlarda ovaryuma eşit. Çiçekler açılmış çan şeklinde, yeşil, az çok kırmızımsı-menekşe veya sarımsı yeşille renklendirilmiş, az çok yana doğru uzanır veya hafifçe aşağıya doğru sarkık. Sepaller yayılmış, soluk yeşil ile kırmızımor renkler arasında, ovat-lanseolat, orta damar oldukça belirgin, dorsal sepal 3.5148 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 6.2 x 5-12 mm, dik yukarıya doğru, lateral sepaller 4-7.5 x 7-12 mm, yana doğru yayılmış. Petaller 3-6 x 6-11 mm, sarımsı-yeşil, pembe veya morumsu. Labellum 46.5 x 6-9.5 mm, hipokil 3-5 x 3-5 mm, eni boyuna eşit, çanak şeklinde, iç tarafında parlak, yeşilimsi, kırmızımsı veya kahverengimsi, nektarlı, epikil 4-6.5 x 6-9.5 mm, geniş ovattan geniş kordata kadar, sarımsı-beyaz, kırmızımsı veya morumsu, ucu obtus veya akut, genellikle alta doğru kıvrılmış, orta kısmında az çok kırışıklı, tabanda genelde 2 düz veya kırışık şişkin yapılar çok belirgin, kenarları hafifçe krenulat veya undulat. Ovaryum 1.5-3.5 x 3.5-8 mm, düz, oblanseolat-obovat, pedisellat, yeşil, tüysüz veya hafif tüylü, pedisel 1-5 mm boyda, kıvrılmış ve bükülmüş, yeşil, bazen sarımsı veya kırmızımsı renkle renklendirilmiş, kolumna beyaz, kısa, kalın, 3-5 mm boyda, viskid kesesi kalıcı, anter beyaz, kenarları kahverengimsi lekeli, genellikle ovat veya globular, üzeri kabarcıklı. Allogamous. Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Temmuz. Yetişme Ortamı: Meşelik, makilik alanlar, açık çalılıklar, kızılçam, karaçam veya karışık ormanlar, R. 230-1500 m. Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Güneydoğu Anadolu’da nadir. A1(E) Tekirdağ, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, Bursa, A3 Bolu, A4 Kastamonu, A5 Sinop, A6 Amasya, A7 Trabzon, A8 Çoruh, Artvin, A9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2 İzmir, B3 Eskişehir, B4 Ankara, B5 Kayseri, B6 Maraş, B7 Erzincan, B8 Bingöl, B9 Van, C1 Aydın, C2 Denizli, C3 Antalya, C4 İçel, C5 Niğde, C6 Hatay, C8/9 Siirt, C10 Hakkâri. Dünya’daki Yayılışı: Kuzeybatı Afrika, Avrupa’nın büyük bir kısmında, Sibirya, Kafkasya, Kıbrıs, Batı Suriye, Kuzey Irak, Kuzey ve Kuzeybatı İran, Afganistan, Pakistan, Kuzey Amerika. 5. Limodorum abortivum (L.) Swartz In Nova Acta Reg. Soc. Sci. Upsal. 6:80 (1799). Syn: Orchis abortiva L., Sp. Pl. 943 (1753); L. abortivum (L.) Swartz var. anatolicum C. Koch in Linnaea 19:12 (1847); L. abortivum (L.) Swartz var. rubrum Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:201 (1975) nom nud. Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 129 (1851); Danesch., Orch. Eur., Mitteleur. ed. 3:199 (1972) & Südeur. 248(1969); Sunderm., op. cit. 198, f. 32.1 (1975). Genel Özellikler: Bitki 17.5-76 cm, genellikle kuvvetli, gür. Rizom çok sayıda sukulent köklerle sarılmıştır. Gövde kınsı yapraklarla sarılmış (amplexicaule) kalın, dik, yeşilimsi veya bereli gibi kurşun rengi-menekşe renginde, toz renkli-menekşe renkli. Yapraklar 0.6-3 x 2.1-8 cm, ½ veya 2/3 ile kın şeklinde gövdeyi sarar, uç kısımları genellikle serbesttir. Rasemus 2-6 x 6.5-42 cm, gevşek veya az yoğun, 6-32 çiçekli. Brakteler 3-15 x 14-45 mm, alttakiler ovaryumdan uzun, gövde ile aynı renkte, lanseolat, oblong-lanseolat, akuminat veya akut, ovaryumu sıkıca sarmış. Spika 2-6 x 6.5-42 cm, genellikle uzamış, 4-45 çiçekli. Çiçekler, hafif menekşe renkli, kırmızımsı-mor, nadiren et renginde. Dorsal sepal 6-13 x 12-28 mm, obovat-lanseolat, az çok ucu obtus veya hafifçe akut, konkav ve içine kolumna 149 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yerleşmiş. Lateral sepaller 3-9 x 13-27 mm, oblong-lanseolat, obovat-lanseolat, akut, yana doğru yayılmış veya uçları geriye doğru kıvrılmış. Petaller 1-4 x 12-23.5 mm, linear-lanseolat, akuminat, iki sepalin arasından geriye doğu kıvrılmış. Labellum 6-13 x 12-21 mm. Hipokil 3-7 x 2.5-7 mm, oblong, beyazımsı-mor, kalın. Epikil 6-13 x 8-16 mm, ovat veya oblong, kenarları undulat, parlak menekşe, koyu çizgili. Mahmuz 1-3 x 11-25 mm, ince, silindirik, taban kısmında daha geniş uca doğru daralır, aşağı doğru sarkık, ucu düz, hafifçe geriye dönük veya çengel şeklinde geriye doğru kıvrılmış, ovaryum kadar uzun. Ovaryum 2.5-7 x 8-24 mm, uzamış ve genişlemiş, tüysüz, bazen çok seyrek papilli, kıvrılmamış, yeşil veya gövde ile aynı renkte. Pedisel 2.5-22 mm, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 11-23 mm boyda, hafif morumsu veya kırmızımsı-mor. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran. Yetişme Ortamı: Karaçam, kızılçam, meşe ve karışık ormanlar, korulukların kenarları, meşe çalılıkları, maki, kalkerli ve şist topraklarda, R. 85-1400 m. Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Anadolu’nun iç kısımlarında nadir. A1(A) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A3 Ankara, A4 Kastamonu, A5 Sinop, A6 Amasya, A7 Giresun, A8/9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2 Kütahya, B3 Konya, B4 Ankara, B7 Tunceli, B8 Bingöl, B9 Siirt, C1 Muğla, C2 Denizli, C3 Antalya, C4 Konya, C5 Adana, C6 Maraş, C8/9 Mardin, C10 Hakkâri. Dünya’daki Yayılışı: Orta ve Güney Avrupa, Kıbrıs, Batı Suriye, Kafkasya, Kuzey ve Batı İran. 6. Spiranthes spiralis (L.) Chevall. Fl. Gén. Env. Paris ed. 1, 2:330 (1827), typ. cons. Syn: Ophrys spiralis L. var. g, Sp. Pl. 945-946 (1753): S. autumnalis L.C.M. Richard, Orchid. Eur. Annot. 37 (1817) nom. illegit. Ic: Barla, Icon. Orchid. t. 10 f. 7-12 (1868); Ross-Craig, Draw. Brit. Pl. 28: t. 47 (1971). Genel Özellikler: Bitki 14-28 cm, ince narin. Kökler 0.8-1.8 x 2.1-6.7 cm, yaz ve sonbahar mevsimlerinde 2-3, kış ve ilkbahar aylarında 4-6 napiform (turp gibi şişkin) köklü. Yapraklar 1-1.8 x 3-5.5 cm, ovat, akut, parlak mavimsi-yeşil renkte, tabanda toprağa yapışık rozet yapmış (3-5 tane), tüysüz, oldukça belirgin orta damarlı; rozet çiçeklenmeden önce kurur, müteakip yıllarda sapın yanında çiçeklenme sırasında bulunur. Çiçekli gövde düz veya zigzaglı, salgı tüylü, brakteye benzeyen pulsu yapraklarla örtülü (3-6 tane). Spika 0.5-0.8 x 4.5-10.5 cm, silindirik, 10-25 çiçekli, çiçekler spiral dizilmiş, küçük, yaklaşık 5 mm, çok hoş kokulu, beyaz veya yeşilimsi-beyaz, dış kısımlarında salgı tüylü. Brakteler 3-5.6 x 4.5-9.5 mm, ovat-lanseolat, akuminat, ovaryumdan hafifçe uzun veya eşit. Periant parçaları beyaz, yeşil damarlı, dorsal sepal ve petaller birbirine yaklaşarak sıkı bir miğfer oluşturmuş, miğfer ve labellum tüpe benzeyen bir yapı meydana getirmiş, dorsal sepal 1.5-2.5 x 4.5-6 mm, oblong-lanseolat, obtus, ucu tüp açıklığından itibaren yukarıya doğru hafifçe bükülmüş, lateral sepaller 1.5-3 x 4.5-6.5 mm, dar oblonglanseolat, obtus, miğfer oluşumuna katılmaz, yana doğru yayılmış ve ucu geri doğru 150 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) bükülmüş, petaller 1-1.8 x 4.5-6 mm, oblong-lanseolat, obtus, dorsal sepalin kenarlarına iç kısımdan yapışmış, ucu tüp açıklığından itibaren yukarıya doğru hafifçe bükülmüş. Labellum 3-6 x 4-7.5 mm, küçük, tam, oblong, yuvarlak ve uç kısımda geri kıvrılmış, düzensiz krenat-undulat kenarlı, orta kısmı soluk yeşil, kenarları beyaz, tüpe uygun olarak kavisli, orta kısımda kalın kenara doğru gittikçe incelir, tabanda 2 küçük glandlı. Ovaryum 1.5-2.5 x 3-6 mm, ovat-silindirik, uçta bükülmüş, çok seyrek salgı tüylü. Kolumna 1.1-3.5 mm boyda, rostellum bipartit, anter kahverengimsi-siyah. Poliniya tanecikli. Çiçeklenme Zamanı: Eylül-Ekim. Yetişme Ortamı: Makilerin aralarındaki açık alanlar, zeytinlikler, kızılçam ormanı açıklıklarındaki yeşil alanlar, R. 15-450 m. Tip Örneği: İtalya, Fransa ve İngiltere’den tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımlarında dağınık. A1(E) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A4 Zonguldak, A6 Samsun, A7 Trabzon, B1 Çanakkale, B2 Balıkesir, C1 Aydın, C2 Muğla, C4 Antalya, C6 Hatay. Dünya’daki Yayılışı: Batı, Orta ve Güney Avrupa, Kuzeybatı Afrika, Batı Suriye, Kıbrıs, Gürcistan, Kafkasya, Kuzey İran. Akdeniz elementi? 7. Platanthera chlorantha (Cruster) Reichb. In Moessler, Handb. Gewächsk. ed. 2:1565 (1828). Syn: Orchis chlorantha Custer in Steinmüller, Neue Alp. 2:401 (1827). Ic: Barla, Ic. Orchid. t. 15 (1868); Schulze, Orchid. Deutschl. t. 50 (1894); Danesch, Orch. Eur., Mitteleur. ed. 3:141, 142 (1972). Genel Özellikler Bitki 32-58 cm, gürbüz. Yumrular 2, 1-2 x 3-4.5 cm, ovoit ve birden uzamış. Gövde düz, genellikle kalın, tabanda hemen hemen karşılıklı 2-3 yapraklı, yukarıya doğru daha küçük, braktemsi 1-7 yaprak taşır. Yapraklar 1.7-7 x 11-22 cm, oblongdan oblong-lanseolata kadar veya obovat, tabana doğru daralır, obtus. Spika 2-4 x 6-25 cm, silindirik, bazen uzamış, gevşek veya yoğun, 11-41 çiçekli. Brakteler 3-5.5 x 11.5-20 mm, lanseolat, alttakiler bazen ovaryumdan uzun. Çiçekler yeşilimsi-beyaz, az kokulu. Dorsal sepal 5-7 x 5.5-8 mm, triangular-kordat veya kordat ovat, obtus, petallerle birlikte kolumnanın üzerinde bir kalkan şeklinde yapı oluşturur, lateral sepaller 3.2-5.2 x 8-10.2 mm, oblik ovat-lanseolat, yana ve hafifçe geriye doğru yayılmış. Petaller 1.5-2 x 4-8 mm, taban kısmı daha geniş, linear-lanseolat, kolumnanın üzerine eğilmiş. Labellum 1.5-2.5 x 9-11.5 mm, şerit, dil şeklinde, içe doğru hafifçe kıvrılmış, koyu yeşilimsi. Mahmuz 0.5-1 x 18-25 mm, filiform, ortasından ucuna doğru hafifçe şişmiş ve daha koyu yeşil renkte, yatay veya hafifçe yukarıya doğru, ucu yukarıya doğru yay şeklinde kıvrılmış. Ovaryum 11.5 x 10-16 mm, sapsız, tüysüz ve kıvrılmış, kolumna 3-5 mm boyda, kısa ve geniş, konnektif geniş, trunkat veya hafifçe emarginat, viskid disk 2, bursikulasız, geniş, daire şeklinde, stigma konkav, yeşil kenarlı. Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Haziran. Yetişme Ortamı: Yaprak döken ve konifer ormanları, otlaklar, başlıca orman kenarlarında, dere yataklarında, R. 300-1400 m. 151 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tip Örneği: İsviçre’den tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın, ama Güney Anadolu’da daha az görülür; Ege Adaları. A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa, A3 Sakarya, A4 Bolu, A5 Sinop, A6 Amasya, A7 Giresun, A8 Erzurum, A9 Çoruh, B1 Balıkesir, B2 İzmir, B3 Eskişehir, B5 Yozgat, B6/7 Malatya, B8 Erzurum, C2 Muğla, C3 Isparta, C6 Hatay, C8 Mardin, C9 Siirt. Dünya’daki Yayılışı: Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Kafkasya, Kuzey İran. 8. Serapias vomeracea (Burm. fil.) Briq. Prodr. Fl. Corse 1:378 (1910). Syn: Orchis vomeracea Burm. fil. in Nova Acta Acad. Leop.-Carol. 4, App. 237 (1770). 1965 subsp. laxiflora (Soó) Gölz et Reinhard In Orchidee 28:114 (1977). Syn: S. oxyglottis Reichb., Fl. Germ. Exc. 130 (1830) non Willd. (1805) p.p.; S. occultata auct. non Gay (1836); S. laxiflora Chaub. in Bory & Chaub., Nouv. Fl. Pélop. 62 (1838) nom. illegit.; S. parviflora Parl. B. columnae Aschers. & Graebn., Syn. Mitteleur. Fl. 3:779 (1907) p.p.; S. columnae (Aschers. & Graebn.) Lojac., Fl. Sicul. 3:32 (1908/9) p.p.; S. parviflora Parl. subsp. laxiflora Soó in Feddes Rep. 24:33 (1928). Ic: Nelson, op. cit. t. 11 f. 1 (1968); Danesch, Orch. Eur., Südeur. 194, a (1969), as S. parviflora subsp. laxiflora. Genel Özellikler: Bitki 16-46 cm, ince, narin. Yumru 2-3, küresel-ovoid, 0.7-2 x 0.9-3.1 cm. Gövde 4-9 yapraklı, yeşil, üst kısımlarda kırmızımsı braktemsi yapraklarla örtülü. Yapraklar 0.6-2 x 4.5-17 cm, genelde tabana yakın toplanmış (26), üst kısımdakiler gövdeyi saran kınsı yaprak şeklinde (1-4), linear-lanseolat, tabanı geniş, genellikle dışa doğru bükülmüş. Brakteler 7-18 x 22.5-50 mm, lanseolat, çiçekleri geçen boyda, kırmızımsı mor. Spika 1.2-4 x 3.5-18 mm, uzamış, gevşek 210 çiçekli. Sepaller petallerle beraber sıkı bir miğfer meydana getirmiş, ovatlanseolat, uçta sivrilmiş, kırmızıdan morumsu kırmızıya kadar olan renklerde, bazen yeşilimsi. Dorsal sepal 3.5-6 x 13-22 mm, lateral sepaller 3-5 x 13-22 mm. Petaller 3-5 x 12-21 mm, yuvarlağımsı tabanlı, kenarları hafifçe krenulat-undulat, siyahımsımor tabanlı. Labellum 8-15.5 x 15-27 mm, koyu mor, kahverengimsi veya kırmızımsı-yeşil, 2 loblu, epikil 3-8.5 x 8.5-15.5 mm, geniş lanseolat-dar lanseolat arası veya oblong lanseolat, geriye doğru bükülmüş, aşağı kısımlarında çıplak, boyun kısmında biraz tüylü, hipokil 8.5-15.5 x 8.5-19 mm, reniform ile oblong kordat arası, miğferden hafifçe dışarıya taşmış, orta kısmı daha tüylü ve açık, yan lobları ise daha koyu renkli ve tüysüz, tabanında koyu renkli 2 paralel çıkıntı taşır. Ovaryun 1.8-4 x 9-21 mm, yarı resupinat, silindirik. Kolumna, 7-11 mm boyda, konnektif 2-4.5 mm. Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs. Yetişme Ortamı: Nemli veya kuru çayırlar, makilikler, yol kenarları, zeytinlik ve kızılçam ormanı açıklıkları, genelde kalkerli ve şistli topraklarda, R. 20-680 m. Tip Örneği: Yunanistan’dan tanımlanmıştır. 152 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E) Çanakkale, A1(A) Balıkesir, A2(E/A) İstanbul, A3 Bolu, A6 Samsun, B1 Çanakkale, C1 Muğla, C2 Aydın, C3/4 Antalya, C5 Adana, C6 Hatay. Dünya’daki Yayılışı: Yunanistan, Ege, Kıbrıs. Doğu Akdeniz elementi. 9. Anacamptis pyramidalis (L.) L.C.M. Richard Orchid. Eur. Annot. 33 (1817). Syn: Orchis pyramidalis L., Sp. Pl. 940 (1753); O. cylindrica C. Koch in Linnaea 19:12 (1846); O. pyramidalis L. var. asiatica C. Koch, op. cit. 13 (1846) nom. nud.; Aceras pyramidalis (L.) Reichb. fil. var. brachystachys Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14:7 (1850). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 9 (1850); Danesch, Orch. Eur., Südeur. 247 (1969). Genel Özellikler: Bitki 20-65 cm, çoğunlukla ince, narin. Yumrular 2, küresel veya oblong, 1-1.8 x 1.5-2.5 cm. Gövde boyunca 7-15 yapraklı, 0.5-2 x 6-20 cm, tabanda linear veya dar lanseolat, bazen kanallı ve kıvrılmış, rozette 4-8 yapraklı, genelde nemli yerler dışındaki bitkilerde solar, yukarıya doğru çıkıldıkça yapraklar küçülür, kın şeklinde gövdeyi sarar, üst taraftaki yapraklar braktemsi. Spika 1.4-4 x 2.5-9 cm, çok ve yoğun, 20-75 çiçekli, piramidal veya uzamış. Brakteler 1.5-3.5 x 6.5-18 mm, zarımsı, dar lanseolat, akuminat, ovaryumdan hafifçe uzun. Çiçekler karmen kırmızısı veya koyu ile soluk pembe arası, bazen beyaz. Sepaller ovat-lanseolat, akut, dorsal sepal 1.5-3 x 4.5-7.5 mm, petallere yaklaşmış, lateral sepaller 1.8-4 x 58.5 mm, yayılmış. Petaller 2-3.2 x 4.1-7 mm, oblik ovat, kolumnayı sarmış, dorsal sepal ile birlikte gevşek miğfer şeklinde bir yapı oluşturur. Labellum 5-10 x 4.5-10.5 mm, yassı, yelpaze şeklinde, genelde aşağıya doğru sarkık, tabanında meme şeklinde boyuna 2 çıkıntı dar yuvarlak mahmuz ağzından merkeze doğru uzanır, genelde ucu dışarıya dönüktür, eşit olmayan 3 loba ayrılmış, lateral loblar 1.5-3.1 x 2.5-5 mm, oblong veya oblik-oblong, orta lob daha küçük, 1.5-2.2 x 2-4.5 mm, oblong, obtus, ender olarak hafifçe emarginat. Mahmuz 0.4-1 x 7.5-20 mm, filiform, yatay veya aşağı doğru uzanır. Ovaryum 0.8-2.5 x 6-14 mm, tüysüz, resupinat, silindirik. Kolumna 1.5-3 mm, morumsu-pembe. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Haziran. Yetişme Ortamı: Makili ve friganalı kayalık yamaçlar, çayır, otlu ağaçlık açıklıkları, zeytinlikler, kalkerli ve şistli topraklarda, R. 1-1750 m. Tip Örneği: İsviçre, Belçika, İngiltere ve Fransa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın. A1(E/A) Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa, A3 Kocaeli, A4/5 Kastamonu, A6 Samsun, A7 Trabzon, A9 Çoruh, B1 İzmir, B2 Manisa, B3 Eskişehir, B6 Adana, B7 Tunceli, B8 Siirt, B9 Bitlis, C1 Muğla, C2 Denizli, C3 Isparta, C5 Adana, C6 Maraş, C8 Siirt, C9 Mardin. Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi, Kuzey ve Orta Avrupa, Rusya, Kırım, Kafkasya, Kuzeybatı ve Kuzey İran. 10. Neotinea maculata (Desf.) Stearn In Ann. Mus. Goulandris 2:79 (1975). Syn: Satyrium maculatum Desf., Fl. Atl. 2:319 (1799); Orchis intacta Link in Schrader, J. Bot. 1799(2): 322 (1800); Tinea cylindracea 153 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Biv. in Gior. Sci. Sic. 50:205 (1835) nom. illegit.; Aceras intacta (Link) Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14:2, (1850), 170 & 181 (1851); T. intacta (Link) Boiss., Fl. Or. 5:58 (1882); Neotinea intacta (Link) Reichb. fil., Pollin. Gen. Orchid. 29 (1852). Ic: Reichb. fil., op. cit. t. 148 (1851), as Aceras intacta; Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:154, f. 9.1 (1975). Genel Özellikler: Bitki 11-34.5 cm boyda. Yumru 2, ovoid-globular, 0.7-1.6 x 1.32.3 cm. Yapraklar 1.6-3 x 5.5-13 cm, tabanda 2-3, üst kısımlarda 1-4, oblonglanseolat, grimsi-yeşil renkli, yoğun kırmızımsı, kahverengimsi-mor noktalı. Spika 1-1.5 x 2.5-7.5 cm, yoğun, silindirik, 17-47 çiçekli. Brakteler küçük, 1.1-3 x 3.1-5.3 mm, zarsı, pulsu, yeşilimsi. Miğfer ortalama 2-3 mm çapında, beyazımsı ile pembe arası, morumsu benekli. Dorsal sepal 1.5-2 x 3.9-5 mm, lateral sepaller 1.5-2.2 x 3.9-5 mm, Labellum küçük, 1.5-3 x 3-4.1 mm, sepal ve petallerle eşit boyda veya hafifçe uzun, beyaz, mor noktalı, 3 loplu; lateral loplar 0.2-0.4 x 1.1-1.8 mm, linear, orta lop 0.4-2.5-1.2-2.7 mm, linear, tam veya uçta çentikli, bazen uçta küçük bir diş bulunur. Mahmuz çok kısa, küçük bir torba şeklinde, 0.3-1 x 0.4-1.1 mm. Ovaryum 0.9-2 x 5-7.5 mm, resupinat, öne doğru eğilmiş. Kolumna 0.5-1.5 mm, obtus. Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs. Yetişme Ortamı: Konifer ormanları, zeytinlik, maki ve çalılık açıklıklarında ve altlarında, R. 145-600 m. Tip Örneği: Arnavutluk’tan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Genelde Kuzeybatı Türkiye, Batı ve Güney Anadolu, Ege Adaları. A1(E) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A5 Sinop, B1 İzmir, B2 Balıkesir, C1/2 Muğla, C3 Isparta, C6 Hatay. Dünya’daki Yayılışı: İrlanda, Man Adası, Akdeniz Bölgesi (Libya ve Mısır hariç). Akdeniz elementi. 11. Orchis tridentata Scop. Fl. Carn. ed. 2, 2:190 (1772). Syn: O. variegata All., Fl. Pedem. 2:147 (1785); O. acuminata sensu Brongn. in Bory, Exped. Sci. Morée 262 (1832) non Desf. (1799); O. commutata Tod., Enum. Orch. Sic. 24 (1842) nom. illegit.; O. brevilabris Fisch. & Mey. in Ann. Sci. Nat. ser. 4, 1:30 (1854). Ic: Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:128, f. 7.4.1. (1975); Renz in Rech. fil., Fl. Iranica 126: t. 66 (1978). Genel Özellikler: Bitki 16-36 cm boyda. Yumrular 2, ovoit veya subgloboz, 1-1.8 x 1.6-2.8 cm. Gövde 16-36 yapraklı, 2-7 tanesi tabanda rozet şeklinde.Yapraklar 0.7-3 x 4-13 cm, ovat-lanseolat veya oblong-lanseolat ve üst taraftaki birkaç yaprak gövdeyi kın gibi sarar. Spika 1.5-4 x 2.5-8 cm, küremsi ve ovoit şekiller arasında, ± yoğun, 7-45 çiçekli. Brakteler 1.5-4 x 6-16 mm, yeşil veya soluk pembe, lanseolat, akuminat, ovaryumdan kısa veya ovaryuma eşit boylar arasında. Sepaller oblonglanseolat, lateral sepaller oblik, kırmızı veya bazen tabanda yeşilimsi kırmızı damarlı, dorsal sepal 2-4 x 7-12.5 mm, akut; lateral sepaller 2.5-4.5 x 7.5-15.5 mm, akuminat. Petaller 0.8-2.1 x 5-11 mm, ligulat veya dar lanseolat. Sepaller ve petallerin hepsi birbirine yaklaşarak sıkı bir miğfer oluşturur, sepallerin uçları serbest. Labellum 4-11.5 x 6-12.5 mm, beyazımsı pembe, koyu mor veya açık 154 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) kırmızımsı noktalı, papilloz, 3 loblu, lateral loblar 1-4 x 2.5-5.1 mm, kama şeklinde yukarı doğru uzanır, trunkat, dentat; orta lob 1.5-8 x 2-7.5 mm, lateral loblardan uzun, kuneat, yüzeysel çentikli veya birbirinden ayrılan iki dentikulat lobcuklu, bazen aralarında birkaç diş vardır. Mahmuz 0.7-2 x 4-11.5 mm, silindirik, ovaryumdan kısa, aşağı doğru. Ovaryum 1-1.8 x 8-15.5 kıvrılmış, tüysüz, silindirik. Kolumna kısa, 2.1-4.1 mm. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs. Yetişme Ortamı: Yeşil alanlar, maki, çalılık. R. 70-500 m. Tip Örneği: Yugoslavya ve Slovenya’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Başlıca Anadolu’nun dış kısımları. A1(E) Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, A1(A) Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, A3 Sakarya, A4 Kastamonu, A5 Amasya, A6 Ordu, Samsun, A7 Trabzon, A8 Rize, B1 İzmir, B2 Manisa, B8 Siirt, B9 Bitlis, C1 Aydın, Muğla, C2 Muğla, C3 Antalya, C4 İçel, C5 İçel, C6 Adana, Hatay, C8 Siirt, C9Siirt, C10 Hakkâri Dünya’daki Yayılışı: Batı ve Orta Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Kafkasya, Kuzey Irak, Kuzey, Kuzey-batı, Batı İran. Akdeniz elementi. 12. Orchis morio L. Sp. Pl. 940 (1753). 1966 subsp. morio Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 11 (1850); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:136, f. 7.11(1975). Genel Özellikler: Bitki 14.5-38 cm boyda. Yumrular 2, ovoit, 1.9-2.5 x 3-3.5 cm. Gövde tabanda yoğunlaşmış 9-18 yapraklı. Yapraklar 1.5-1.8 x 8-16 cm, oblongligulat, rozetli, yayılmış. Spika 2.5-4.5 x 3-6 cm, az çok elongat, yoğun veya gevşek, 9-60 çiçekli. Çiçekler kırmızı mor, nadiren pembe veya yeşilimsi-beyaz. Brakteler 1.5-2 x 9-13 mm, lanseolat veya geniş lanseolat, yeşil veya kırmızımsı renklidir. Ovaryumun boyuna eşit veya ovaryumdan biraz uzun olabilir. Genelde ovaryumu sarar. Sepaller yarı küresel, obtus, gevşek bir miğfer şeklinde, ovat-oblong, ucu yuvarlak, dış tarafında çoğu kez, göze çarpan koyu mor veya yeşilimsi damarlı. Dorsal sepaller 3.2-6 x 8.7-11 mm, lateral sepaller 3-6 x 8-12 mm. Petaller 1.6-2 x 5-6 mm, sepallerden daha dar ve daha kısa, oblong, obtus. Labellum 7-11 x 13-19 mm, ters ovat ve rektangular şekilleri arasında, az çok 3 loblu, orta lob genellikle kısa, trunkat ve emarginat arası, düzensiz dişli, lateral loblar yuvarlaklaşmış bazen hafifçe kıvrılmış, kenarları düz veya dentikulat. Mahmuz 5-7 mm, silindirik, yukarı doğru uzanır, çoğunlukla uçları çentikli ve şişkin. Ovaryum 1.5-2 x 9-12 mm, silindirik, sapsız, eğik, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 2.5-3 mm uzunluğunda. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs. Yetişme Ortamı: Yeşil alanlar, makilikler, orman açıklıkları ve kenarları, zeytinlikler. R. 20-330 m. Tip Örneği: Avrupa’dan tanımlanmıştır. Dünya’daki Yayılışı: Kuzey, Batı, Orta ve Güney-Doğu Avrupa, Kafkasya. 155 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 13. Orchis papilionacea L. Systema ed. 10: 1242 (1759). Syn: Vermeulenia papilionacea (L.) Löve & Löve in Acta Bot. Neerl. 21: 554 (1972). 1967 var. papilionacea Syn: O. papilionacea L. var. grandiflora Boiss., Voy. Bot. Espagne 2:592 (1841) nom. illegit. Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 10 (1850); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:138, f. 7.13 (1975). Genel Özellikler: Bitki 12.5-25.5 cm boyda. Yumrular 2, küremsi, yarıküremsi veya ovoit ve 0.7-1.3 x 1.3-1.7 cm. Gövde tabana yakın toplanmış 7-13 yapraklı, 0.7-1.7 x 4-10 cm, lanseolat, alttakiler yayılmış, üstteki yapraklar dik ve kın gibi gövdeyi sarar. Spika 2.7-6 x 2.7-8.5 cm, gevşek, 3-8 çiçekli. Brakteler 2-3 x 15-23 mm, lanseolat veya ovat-lanseolat, akut, kırmızımsı, ovaryumdan uzun. Çiçekler oldukça geniş. Sepaller dik, ovat-lanseolat veya ovat-oblong şekilli, akut uçlu, koyu yeşilimsi kırmızı, damarlanma oldukça belirgin. Dorsal sepal 4-5 x 10.5-14.5 mm, lateral sepaller 5-6.5 x 12-16.5 mm. Petaller 3.1-3.8 x 6.5-13 mm, linear-oblong. Sepaller ve petaller birbirlerine yaklaşarak çok gevşek bir miğfer oluşturmuş. Labellum 9.5-15.5 x 12-17 mm parçalanmamış, kuneat, tabanında obovat, kırmızı ile gül rengi arasında, koyulaşan boyuna çizgiler ve noktalar, nadiren noktasız. Mahmuz yaklaşık 1.5-3 x 11-13 mm, aşağı doğru uzanır, ucuna doğru düzenli olarak daralır, ovaryumun yarısı kadar uzunlukta. Ovaryum 2-3 x 14-23 mm, silindirik, sapsız, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna 4.5-7 mm uzunluğunda, konnektif 11.5 mm. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs Yetişme Ortamı: Kuru otlu yerler, makilikler ve zeytinlikler, çalılık alanlarda, R. 20-500 m. Tip Örneği: Tip belirtilmemiştir. Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları. A1(A) Çanakkale, A2(E/A) İstanbul, A5 Sinop, A6 Samsun, A7 Trabzon, B1 İzmir, C1 Aydın, C2 Muğla, C3 Antalya, C6 Gaziantep. Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi. 14. Orchis pinetorum Boiss. & Kotschy in Boiss. Fl. Or. 5:68 (1882)!. Syn: O. mascula (L.) L. subsp. pinetorum (Boiss. & Kotschy) G. Camus, Monogr. Orchid. Eur. 156(1908). Ic: Renz in Rech. Fil. Fl. Iranica 126:t. 36 (1978). Genel Özellikler: Bitki 23-51 cm, dik. Yumru 2, yarı küremsi, elipsoit veya ovatoblong, 2.3 x 2.1 cm. Gövde tabanda yoğunlaşmış, 5-10 yapraklı. Yapraklar 1.3-3 x 3-19 cm, oblong-lanseolat ile dar oblong şekilleri arası, üsttekiler gövdeyi kın gibi sarar, bazen mor benekli. Spika 2.7-6 x 6-21 cm, ovoit veya silindirik, 15-43 çiçekli. Brakteler 2-3.7 x 5.5-14 mm, lanseolat veya linear-lanseolat akuminat, kırmızı mor renkli ve genellikle ovaryum kadar uzun. Çiçekler parlak mor ve pembe renklerde. Sepaller ovat veya oblong-lanseolat, obtus veya akut, dorsal sepal 2-3.8 x 6-9.5 mm, ± dik, hafifçe konkav, lateral sepaller 3-4 x 6-11.5 mm, geriye doğru uzanır oblik şekilli. Petaller 2.1-4 x 6-11.5 mm, oblik ovat-lanseolat, ± obtus. Dorsal sepal ve 156 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) petaller birbirine yaklaşarak miğfer oluşturabilir. Labellum 6-12 x 7-13 mm, genişçe ovat, ovat şekilleri arasında, 3 loblu, lateral loblar ovat veya orbikular obtus, uca doğru krenulat, orta lob hemen hemen kare şeklinde, trunkat, 2 lobcuklu, krenulat. Mahmuz 10-12 mm, silindirik, yukarı doğru uzanır. Ovaryum silindirik, kıvrılmış, tüysüz, 12-13 mm boyda. Kolumna yaklaşık 4-5 mm. Çiçeklenme Zamanı: Mayıs-Haziran. Yetişme Ortamı: Konifer ormanları altında ve kenarlarında, meşe çalılıkları. R. 830-1400 m. Tip Örneği: C5 Adana’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Yaygın. A1(E) Edirne, A2(A) Bursa, A3 Ankara, A4 Kastamonu, Ankara, A5 Amasya, A6 Samsun, A7 Gümüşhane, A8 Çoruh, A9 Kars, B1 İzmir, B2 Balıkesir, B3 Eskişehir, B4 Ankara, B5 Yozgat, B6 Kayseri, B7 Tunceli, B8 Bingöl, B9 Bitlis, C2 Denizli, Muğla, C3 Antalya, C4 Konya, C5 İçel, Adana, Mersin, C6 Hatay, C9 Hakkâri. Dünya’daki Yayılışı: Lübnan, Yunanistan. Lübnan, Anti-Lübnan; Muhtemelen Yunanistan, Ege, Kıbrıs, Filistin, Latakia (Suriye’de Lazkia limanı)? Doğu Akdeniz elementi. 15. Orchis provincialis Balbis ex DC. In Lam. & DC., Syn. Pl. Fl. Gall. 169 (1806). Syn: O. leucostachys Griseb., Spic. 2:359 (1846). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 35 (1850); Sunderm., Europ. Medit. Orchid. ed. 2:150, f. 7.23 (1975). Genel Özellikler: Bitki 15-40 cm, dik, ince, narin veya gürbüz. Yumru 2, yarı küremsi, elipsoit veya ovat-oblong, 0.7-1.8 x 1.3-3.5 cm. Gövde dik, zigzaglı, tabanda toplanmış 4-15 yapraklı. Yapraklar 0.8-2 x 5.5-16 cm, lanseolat veya oblong-lanseolat, yayık-yarı dik arası, genellikle yoğun benekli (mor-menekşe). Spika 2.5-6 x 3-16 cm, ovoit veya silindirik, gevşek 3-22 çiçekli. Brakteler 1.8-6 x 9.5-26.5 mm, lanseolat veya linear-lanseolat, akut, sarımsı, ovaryumdan uzun. Çiçekler büyük, sarımsı-yeşil veya yalnızca beyaz. Sepaller ovat veya oblonglanseolat, obtus veya akut, dorsal sepal 3-5.5 x 7-12 mm,yarı dik, hafifçe konkav, lateral sepaller 3.5-6 x 8-13.5 mm, geriye doğru uzanır, dik, kenarları bazen undulat, oblik şekilli. Petaller 2.5-6.5 x 6.8-11 mm, oblik ovat-lanseolat, ± obtus. Dorsal sepal ve petaller birbirine yaklaşarak miğfer oluşturabilir. Labellum 7-19.5 x 5-15.5 mm, bazen eninden uzun, dairemsi, genişçe ovat, ovat şekilleri arasında, yuvarlağımsı, çok konveks veya uzunluğuna katlanmış halde, merkezi sarı, bazen kenarları parlak, çok ince kırmızı lekeli, 3 loblu, lateral loblar 3-8 x 3-11 mm, oblik rombik, trunkat, orta lob 3-11 x 2-6 mm, hemen hemen kare şeklinde, rektangular, kuneat-oblong, trunkat veya hafif emarginat, bazen 2 lobüllü. Mahmuz 2-5.5 x 1220 mm, silindirik, yayık-dik duruşlu, hafif yukarı bükük, ucu şişmiş, ovaryum kadar uzun. Ovaryum 1-4 x 10-27 mm, silindirik, kıvrılmış, tüysüz. Kolumna yaklaşık 36.5 mm. Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs. 157 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yetişme Ortamı: Çam ormanları, zeytinlikler ve çalılıklardaki yeşil alanlar, R. 85850 m. Tip Örneği: Güneydoğu Fransa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Kuzeybatı Anadolu’da dağınık, Ege Adaları. A1(A) Çanakkale, A2(A) Bursa, A3 Bolu, Zonguldak, A6 Ordu, Samsun, B1 Çanakkale, Balıkesir, İzmir, B2 Balıkesir, İzmir, Manisa, B3 Afyon, Eskişehir, C1 Aydın, Muğla, C2 Muğla. Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi. 16. Orchis laxiflora Lam. Fl. Fr.ed. 1, 3:504 (1779). Syn: O. platychila C. Koch in Linnaea 19:13 (1846). Ic: Reichb. fil., Ic. Fl. Germ. 13/14: t. 41 f. I (1850); Danesch, Orch. Eur., Südeur. 204 (1969). Genel Özellikler: Bitki 25-62 cm, dik bazen hafif zigzaglı. Yumru 2, 1-1.7 x 1.32.5 cm, subgloboz veya elipsoit. Gövde boyunca dizilmiş 5-9 yapraklı. Yapraklar 0.9-2 x 11-28 cm, linear veya lanseolat, yaklaşık 45º’lik bir açıyla gövdeye bağlanır. Spika 2.5-5.5 x 4-23 cm, silindirik, gevşek, 5-28 çiçekli. Brakteler 3.5-6 x 8.5-26 mm, lanseolat, boyu ovaryumdan kısa ya da uzun olabilir. Çiçekler menekşe-mor renkli. Dorsal sepal 3.5-6 x 7-10.5 mm, oval, geriye doğru uzanır, lateral sepaller 3.5-6 x 7.5-12.5 mm, oblong, obtus, ± dik, petaller 3.1-5 x 6.5-9.5 mm, oblikoblong. Labellum 10-18 x 8-17 mm, suborbikular, obovat veya triangular-obovat, tabanda kuneat, lateral loblar oblong veya oblong orbikular, çiçeklenmeden sonra bükülür, orta lob tam gelişmemiş veya yüzeysel iki loblu. Mahmuz 1.5-3 x 9-18 mm, silindirik, ucunda genişlemiş. Ovaryum 1-2 x 12-25 mm, silindirik, kıvrılmış, tüysüz, kolumna 3-5.5 mm. Çiçeklenme Zamanı: Nisan-Mayıs. Yetişme Ortamı: Nemli çayırlar ve bataklıklar. R. 250-850 m. Tip Örneği: Fransa’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(E) Tekirdağ, A1(A) Balıkesir, A2(E) İstanbul, A2(A) İstanbul, A3 Zonguldak, A4 Zonguldak, A5 Samsun, A6 Samsun, B1 İzmir, B2 İzmir, B3 Eskişehir, B6 Sivas, B8 Diyarbakır, C1 Muğla, C2 Denizli, C3 Antalya, C5 İçel, C6 Hatay, C8 Siirt Dünya’daki Yayılışı: Batı ve Orta Avrupa, Akdeniz Bölgesi. Akdeniz elementi. 17. Dactylorhiza romana (Seb.) Soó Nom. Nov. Gen. Dactylorhiza, Budapest 3 (1962). 1968 subsp. romana Syn: Orchis romana Seb., Rom. Pl. 1:12 (1813); Seb. & Mauri, Fl. Rom. Prodr. 308 (1818); O. pseudosambucina Ten., Syn. Neap. 72 (1815); Dactylorhiza sulphurea (Link) Franco subsp. pseudosambucina (Ten.) Franco in Bot. J. Linn. Soc. 76:366 (1978) comb. inval.; D. sambucina (L.) Soó subsp. pseudosambucina (Ten.) Sunderm., Europ. 158 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Medit. Orchid. ed. 3:40 (1980). Ic: Danesch, Orch. Eur., Südeur. 202, 203 (1969); Nieschalk, op. cit. 103, f. 1 (1976). Genel Özellikler: Bitki 10-36 cm, ince narin veya gürbüz. Yumru 2, 0.6-2 x 1.5-3 cm, yeni yumrular fusiform, uç kısmı hafif girinti taşır, eski yumrular derin 2 parçalı ve parçaların ucunda genelde birer kök gelişmiş. Gövde tabanında 2-3 geniş kahverengimsi kın içerir, çok sayıda linear, linear-lanseolat veya linear-oblanseolat yaprak taşır. Yapraklar 5-15, genelde tabanda toplanmış, 0.4-1.3 x 6-18 cm, üst kısımlardaki yapraklar daha küçük veya bazen birkaç tanesi braktemsi. Spika 2.5-5 x 3-11 cm, kısa silindirik, gevşek veya sık, 3-20 çiçekli. Brakteler 3-10.5 x 12-34 mm, otsu, sarı-yeşil veya mat kırmızımsı, menekşe-mor (bazen beyazımsı) renkli, çiçeklerden uzun. Çiçekler açık veya koyu menekşe-mor, donuk kırmızı ya da yeşilimsi-beyaz, sarımsı-beyaz, beyaz renklerde. Dorsal sepal 1.5-4.5 x 5.9-15 mm, oblong veya oblong-lanseolat, genelde öne doğru eğilmiş ve petallerle gevşek bir miğfer oluşturmuş veya dik, bazen yarısından geriye doğru bükülmüş, lateral sepaller 3-5.5 x 6.5-10 mm, oblong veya oblong-lanseolat, hafifçe oblik, genelde geriye kıvrılmış, ucu genelde yukarıya veya geriye doğru. Petaller 1.5-6.7 x 5.5-13 mm, oblik, ovat, ovat-lanseolat, ovat-rotundus, genelde kolumnanın üzerine uçları birbirlerinin üzerine gelecek şekilde eğilmişler. Labellum 5.5-14.5 x 5-13.5 mm, noktasız veya çizgisiz, ± ileri doğru veya hafifçe aşağı doğru yayılmış, geniş ovat veya suborbikular, uca doğru 3 loblu, lateral loblar oblong, 3-9 x 2-7 mm, tabanda yuvarlak, uçta köşeli, orta lob 1.8-6 x 1.8-6.5 mm, oblong, oblong-ovat, tabanda daha geniş uca doğru daralır, uçta genelde 2 küçük lobüllü, 1-3 x 0.5-2.5 mm, ya da obtus veya emarginat. Mahmuz 1-4 x 6.5-20 mm, silindirik, yatay veya hafifçe yukarıya doğru dönmüş. Ovaryum 0.9-3 x 9-22 mm, silindirik, genelde öne doğru bükülmüş, resupinat, tüysüz. Kolumna hafif kırmızı-mor, 2.2-5 mm, obtus veya konnektifli. Çiçeklenme Zamanı: Mart-Mayıs. Yetişme Ortamı: Kireçtaşlı yamaçlarda, maki kızılçam ormanları ve meşe çalılıkları, karışık ve konifer ormanlarında, R. 85-900 m. Tip Örneği: İtalya’dan tanımlanmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Trakya, Anadolu’nun dış kısımları, Ege Adaları. A1(A) Çanakkale, A2(E) İstanbul, A2(A) Bursa, A3 Sakarya, A4 Çankırı, A5 Kastamonu, B1 İzmir, B2 Balıkesir, B3 Eskişehir, B5 Yozgat, B7 Tunceli, B8 Diyarbakır, B9 Bitlis, C1 İzmir, C2 Denizli, C3 Isparta, C5 Adana, C6 Hatay, C10 Hakkâri. Dünya’daki Yayılışı: Akdeniz Bölgesi, Kırım. Akdeniz elementi. SONUÇ VE TARTIŞMA Çalışmamızda 10 cinse ait 17 takson çan ilçesinde yetiştiği tespit edilmiştir. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler ve türlerin yetişme yerleri Türkiyedeki ve Dünyadaki dağılımları verilmiştir. Çalışmamızın materyalini EDTU ve Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Kaan HÜRKAN’ ın kişisel Herbaryumunda bulunan materyaller ve araziden toplanan örnekler oluşturmuştur. 159 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çalışmamızda toplanan materyalin tayininde, herbaryum örneği, alkol materyali, slayt ve tarayıcıdan elde edilen resimler kullanılmıştır. Böylece elde edilen bilgiler kullanılarak orkide monografları hazırlanmıştır. Kaynaklarda, Türkiye’de hangi orkidelerin bulunduğu, verilen bilimsel isimler, takson seviyeleri (tür veya alt tür) hakkında farklı bilgiler bulunmaktadır. Çalışmamızda bu farklı bilgiler gözden geçirilmiş, Flora of Turkey 8 (Renz ve Taubenheim 1984) ve 11. (Kreutz 2000) ciltlerinde kabul edilenler esas olarak alınmıştır. Sadece bir türde (Orchis pinetorum) kaynaklar incelenerek floradan farklı isim verilmiştir. Çalışmamız sonunda bölgedeki orkidelerin yayılışı ile ilgili bilgi veren 4 kaynak incelendiğinde Sezik (1984), Renz ve Taubenheim (1984), Kreutz (1998, 2000) ve Güler (2005) Çanakkale ili sınırları içinde kalan bölgede (Gelibolu Yarımadası dahil) 14 cins, 47 türe ait 50 takson bulunmaktadır. Çan ilçesinde ise 10 cinse ait 35 taksonun bölgede varlığı belirtilmektedir. Bu sayının bu kadar çok çıkmasının nedeni özellikle Sezik (1984) tarafından lokalite verilmeden hazırlanan ve muhtemel dağılım alanlarının gösterildiği haritalardan kaynaklanmaktadır. Bölgede tespit edilen türler bu dağılım haritalarında belirtilmiştir. A.pyramidalis‘in bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından belirtilmektedir. Tarafımızdan da tespit edilmiş ve genel özellikleri ile verilmiştir. Cephalanthera L.C.M. Richard cinsi bölgede 3 türle temsil edilmektedir. Bu türler C. epipactoides, C. longifolia ve C. rubra’dır. Bu türlerin Sezik (1984) tarafından bölgede varlığı bildirilmektedir. Ayrıca C. damasonium (Miller) Druce türünün de bölgede varlığı dağılım haritalarında gösterilmektedir. Dactylorhiza Necker ex Nevski cinsi bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından da bildirilen D. romana subsp. romana türü ile temsil edilmektedir. Bir dğer tür D. saccifera (Brongniart) Soó bölgeye yakın olarak Kazdağları’nda bulunmaktadır (Güler, 2005). Epipactis Zinn cinsi ise bölgede E. helleborine türü ile temsil edilmekte ve bölgede varlığı Sezik (1984) tarafından bildirilmektedir. Diğer Epipactis türleri ise E. turcica C.A.J. Kreutz (Ezine civarı) ve E. persica (Soó) Nannfeldt (Kazdağları) bölgede olması muhtemeldir (Kreutz 1998, Güler 2005). L. abortivum, N. maculata ve S. spiralis Sezik (1984) tarafından da bölgede varlığı dağılım haritalarında gösterilmiş ve tarafımızdanda tespit edilmiştir. Ayrıca N. maculata Renz ve Taubenheim (1984) tarafından da bölgede varlığı gösterilmiştir. Orchis L. cinsi bölgede orkideler arasında en fazla türe sahip olanıdır. Bölgede 6 türle (O. laxiflora, O. morio subsp. picta, O. papilionacea var. papilionacea, O. pinetorum, O. provincialis ve O.tridentata). Bu türler de Sezik (1984) tarafından bölgede varlığı belirtilmiştir. Bunların dışında Sezik (1984) tarafından verilen dağılım haritalarında bulunan, fakat bizim tarafımızdan tespit edilemeyen türler: O. anatolica Boiss., O. coriphora L., O. italica Poiret, O. punctulata Steven ex Lindley, O. purpurea Hudson, O. sancta L., O. simia Lamarck ve O. spitzelii Sauter ex W.D.J. Koch’dur. Bu türlerden başka O. fragrans Pollini, O. morio L. subsp. morio ve O. papilionacea L. subsp. heroica (E.D.Clarke) H. Baumann Çanakkale ili sınırları dahilinde görülmekte fakat bölge ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. 160 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Platanthera L.C.M. Richard cinsi bölgede Sezik (1984) ve Güler (2005) tarafından da varlığı gösterilen P. chlorantha bulunmaktadır. Bu türün dışında Sezik (1984) tarafından P. bifolia L.C.M. Richard trürnünde bölgede bulunduğu dağılım haritalarında verilmiştir. Serapias L. cinsi bölgede S. vomeracea subsp. laxiflora ile temsil edilmektedir. Bu tür Kreutz (1998)’de S. bergonii E.G. Camus olarak yer almakta fakat 2000 de yazılan ve Orchidaceae kısmı kreutz tarafından yazılan Floranın 11. cildinde bu değişikliğe yer verilmemektedir. Aynı eserde Çanakkale’de bulunduğu değişik kaynaklarda yer alan S. vomeracea (Burm. fill.) Briq. subsp. orientalis Greuter’in Türkiye’de bulunmadığı, bu kayıtların S. feldwegiana Baumann & Künkele, S. orientalis subsp. carica ve S. levantina Baumann & Künkele olarak değerlendirilmesi gerektiği bildirilmektedir. Bölgede kaydı olmayan, fakat yakın lokalitelerden (Kazdağları –Bayramiç) kaydı bulunan Himantoglossum caprinum (Bieb.) Sprengel, Listera ovata (L.) R.Br. ve Neottia nidus-avis (L.) L.C.M. Richard bölgede olması muhtemel üç türdür (Güler, 2005). Ophrys L. cinsi Çanakkale ilinde 13 tür ile temsil edilmektedir. Bunlardan Oph. apifera Hudson, Oph. fusca Link, Oph. holoserica (Burm. fil) subsp. holoserica, Oph. lutea Cav. subsp. minor (Guss.) O. & E. Danesch, Oph. mammosa Desf., Oph. ostrifera Boiss. subsp. ostrifera, Oph. tenthredinifera Willd., Oph. umbilicata Desf. subsp. umbilicata ve Oph. vernixia Brot. subsp. vernixia Sezik (1984) tarafından verilen dağılım haritalarında bulunan ve bizim çalışmamız esnasında bölgede varlığı tespit edilemeyen türlerdir. Bunların dışında çeşitli literatürlerde Çanakkale’den kaydı verilen, fakat Çan’da bulunmayan türler Oph. bucephala Gölz & Reinhard, Oph. iricolor Desf., Oph. pseudomamamosa Renz ve Oph. sphegodes Miller’dir (Sezik 1984, Renz ve Taubenheim 1984, Kreutz 1998, 2000). Orkideler ekolojik olarak özel habitatlar isteyen bitkilerdir. Yetiştiklerini ortamların uygun mikroiklime ve habitata sahip olması gerekmektedir. Tohumla üretilmesi zor ve uzun süreç gerektirmektedir. Bu açıdan bakılığında üzerlerindeki otlatma baskısının azaltılması ve uygun habitatların kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca üreyebilecekleri habitatların korunması zorunludur. Ülkemizde salep elde edilen başlıca 3 bölge olan Muğla, Maraş ve Kastamonu ile karşılaştırıldığında tür sayısı ve populasyon olarak bölgenin zayıf olduğu görülmektedir. Bölgeye ekonomik bir katkı yapabilecek durumda olduğu söylenemez. Bölgede görülen türlerden 5 tanesi (C. epipactoides, C. longifolia, C. rubra, E. helleborine ve L. abortivum) rizomlu, 10 tanesi (A. pyramidalis, D. romana subsp. romana, N. maculata, O. laxiflora, O. morio subsp. picta, O. papilionacea var. papilionacea, O. pinetorum, O. provincialis, O. tridentata, P. chlorantha, S. vomeracea subsp. laxiflora) salep elde edilen yumrulu, 1 tür ise (Spiranthes spiralis) etli köklere sahip türler arasındadır. Çalışmamız sonucunda aşağıdaki türlerin Çanakkale ili Çan ilçesinde varlığı kesin olarak gösterilmiştir: Anacamptis pyramidalis, Cephalanthera epipactoides, C. longifolia, C. rubra, Dactylorhiza romana subsp. romana, Epipactis helleborine, Limodorum abortivum, Neotinea maculata, Orchis laxiflora, O. morio subsp. picta, O. papilionacea var. 161 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) papilionacea, O. pinetorum, O. provincialis, O. tridentata, Platanthera chlorantha, Serapias vomeracea subsp. laxiflora, Spiranthes spiralis. KAYNAKLAR Arditti, J. 1979 Aspect of the Physiology of Orchids, Advences in Botanical Research (H.W. Woolhouse, editor) 7:421-665, Academic Press, Londra. Aybeke, M. 1997 Edirne Çevresindeki Ophrys L. (Orchidaceae) Türleri Üzerinde Morfolojik, Karyolojik ve Palinolojik Araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. Aybeke, M. 2004 Trakya Bölgesinde Bazı Orkide Türleri Üzerinde Anatomik Araştırmalar (Doktora tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. Baytop, T. 1997 Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, Türk Dil Tarih Kurumu Yayınları, No: 578, Ankara. Baytop, T. & Sezik, E., 1968, Türk Salep Çeşitleri Üzerinde Araştırmalar, İst. Ecz. Fak. Mec., 4 (61):61-68. Boissier, E. 1884 Flora Orientalis sive enumeratio plantarum in oriente a Graecia et Aegyptia and Indiae. Fines Hucusuque Observatorum Aucture, Monocotyledonearum, 5: 74-80, Cenevre. Buttler, K.P. 2007 Orchideen, Mosaik Verlag GmbH, Münih. Del Prete, C. & Tossi, G., 1981, Orchidee Spontanee Dell’Argantario, A. T. L. A., Pitigliano. Delforge, P. 1995 Orchids of Britain and Europe, Harper Collins Publisher, London. Ertem, G. 1977 Trakya Florası İçin Yeni Olan Ophrys bombyliflora Link. Üzerinde Çalışmalar, Biyoloji Dergisi, 27 (1): 39-44. Güler, N. 1997 Edirne Çevresindeki Orchis L. (Orchidaceae) Türleri üzerinde Morfolojik, Sistematik, Korolojik, Karyolojik ve Palinolojik araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Edirne. Güler, N. 2005 Kazdağları’nda Yetişen Orchıdaceae Familyası Bitkileri Üzerinde Morfolojik ve Korolojik Araştırmalar, (Doktora Tezi), T. Ü. Fen Bil. Ens., Edirne. Hahn, W. & Passin, J. 1997 Orchideenfunde in Karien (Südwesttürkei), Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 14 (1): 41-61. İşler, S. 2005 Van salebinin menşei ve Van civarının orkideleri, Y.Y.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü (Doktora Tezi), Van. Komarov, V.L. et al. 1968 Flora of the USSR, Liliflorae and Microspermae, 4: 514-546, Israel Program for Scientific Translations, Jerusalem. 162 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kreutz, C.A.J. 1998 Die Orchideen der Turkei: Beschreibung, Okologie, Verbreitung, Gefahrdung, Schutz, C.A.J. Kreutz, Landgraaf, Netherlands. Kreutz, C.A.J. 2000 Orchidaceae. in Flora of Turkey and The East Aegean Islands (Edit. Güner et al.), University Pres, 11:275-305, Edinburgh. Renz, J. 1984 Orchidaceae. in Flora Iranica (Flora des Iranischen Hochlands und der Umrahmenden Gebirge)[Edit. Rechinger, K.H.], Akademischie Druck-u Verlagsanstalt Graz-Austria, 126: 94-118, Basel. Renz, J. & Taubenheim, G. 1984 Orchidaceae. in Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Edit. Davis, P.H. et all.), University Press, 8: 450-552, Edinburg. Rückbrodt, U., Rückbrodt, D., Hansen, K., Hansen, R.B. 1992 Bemerkungen zu den in der Türkei vorkommenden Orchideenarten und ihrer Verbreitung, Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 9 (1): 4-103. Orhan, Ç. 2006 Akdağmadeni (Yozgat) salebi üzerine araştırmalar, G.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü (Y.L. Tezi), Ankara. Schlechter, R. 1928 Monographie und Iconographie der orchideen europas und mittelmeergebites, 1, repert. specierum nov. regni vegetabilis” Schönfelder, M. & H. 1998 Turkische Schwarzmeerkuste: eine neue Ophrys Art sowie interessante Funde aus der Provinz Ordu, Ber. Arbeitskrs. Heim. Orchid., 14(2): 16-25. Schultes, R.E. & Pease, A.S. 1963 Ref.: in Arditti 1979, Aspect of the Physiology of Orchids, Advences in Botanical Research (H.W. Woolhouse, editor) 7:421-6659). Sezik, E. 1967 Türkiye'nin Salepgilleri, Ticari Salep Çeşitleri ve Özellikle Muğla Salebi Üzerinde Araştırmalar (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi. Sezik, E. 1982 Türkiye’de Orchidaceae familyası, IV. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı kitapçığı, s. 77-83, Eskişehir. Sezik, E. 1984 Orkidelerimiz, Türkiye’nin Orkideleri, Sandoz Kültür Yayınları, no: 6, İstanbul. Sezik, E. 2002a Türkiyenin Orkideleri ve Salep, Acta Pharmaceutica Turcica, 44: 151-157. Sezik, E. 2002b Destruction and Conservation of Turkish Orchids, Biomolecular Aspects of Biodiversity and Utilization, 391. Sezik, E. & Özer, Y.B. 1983 Kastamonu Salebi’nin menşei ve Kastamonu Civarının Orkideleri, TÜBİTAK projesi, TBAG-424, Ankara. Sezik, E. & Baykal, T. 1991 Maraş Salebinin Menşei, Doğa Tr. J. of Pharmacy, 1, 10-16. 163 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tutin, T.G., Heywood, V.H., Burges, N.A., Moore, D.M., Valentine, D.H., Walters, S.M., Webb, D.A. 1980 Flora Europaea, Alismataceae to Orchidaceae (Monocotyledones), University Press, 5: 337-342, Cambridge. 164 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ÖRNEK FOTOĞRAFLAR Özgün olarak tarafımızdan çekilen fotoğraflar aşağıdaki gibidir. Bildiri sayfa sayısı fazla olduğu için fotoğraf sayısı sınırlı tutulmuştur. Cephalanthera longifolia (Hürkan 2008) Epipactis helleborine (Hürkan 2008) 165 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Limodorum abortivum (Hürkan 2008) Serapias vumeracea (Hürkan 2008). 166 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Anacamptis pyramidalis (Hürkan 2008) Neotinea maculata (Hürkan 2008). 167 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Orchis papilionacea var. papilionacea (Hürkan 2008) Orchis pinetorum (Hürkan 2008) 168 ÇAN İLÇESİ ARAZİ KULLANIM POTANSİYELİ Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü ÖZET Biga Yarımadası kıyı ve iç kesimleriyle doğal ve sosyal özellikleri bakımından belirgin bir çeşitlilik sunmaktadır. Biga Yarımadası güneyinde Kaz Dağı ile ona bağlı olarak oluşan kaynaklar önemli bir potansiyeldir. Kaz Dağı iklimi, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği, tarımsal potansiyeli, mitolojisi yanı sıra “Bin pınarlı İda” olarak adlandırılacak derecede bol kaynaklarıyla su kaynakları bakımından da zengindir. Biga Yarımadası ve Kaz Dağı gündeme gelince; Çan İlçesi, kıyı kesiminden farklı olarak madencilik ve sanayi etkinlikleriyle dikkat çekmektedir. Hızlı bir gelişme temposu içinde olan Çan ilçesinde sürdürülebilir kaynak kullanımı için öncelikle doğal kaynakların ayrıntılı olarak tanınmasına ihtiyaç vardır. Sunulan araştırmada Çan İlçesinin iklim, toprak ve bitki kaynaklarının haritalanarak açıklanması çalışmalarının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Çan İlçesi Akdeniz’den Karadeniz iklimine geçiş şartlarının yaşandığı Marmara geçiş iklimin etkili olduğu bir alandadır. Çan İlçesinin iklim bakımından geçiş özelliği göstermesi toprak ve bitki özelliklerine de yansımıştır. İklim özelliklerinin geçiş tipi göstermesi doğal kaynakları zenginleştiren bir etki yapmaktadır. Kocaçay akarsuyu havzasının yukarı kesiminde yer alan Çan ilçesi dağlık alanlar ile çevrili çöküntüler ile oluşmuş, boğaz ile Biga kıyılarına bağlanan havza niteliğindedir. Çan ilçesinde toprak ve bitki özellikleri havza tabanından çevredeki dağlık alana doğru değişmektedir. Arazi kullanım bakımından Çan havzası tabanın kısmının potansiyeli çevredeki dağlık kesime göre daha yüksektir. Çan İlçesinin kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için doğal potansiyelin taşıma kapasitesine dikkat edilmelidir. Anahtar kelimeler: Yersistemi, arazi kullanımı, sürdürülebilirlik, Çan ilçesi. ABSTRACT Sustainable use of Çan District’s natural and social sources studied in this study. Çan District is very different from other settlements in the Biga Peninsula. Agricultural and industrial activities are very important in the Çan District. Sustainable land use is important in the Çan District for this reason. We must be careful and know earthsystem components when the using sources of Çan District. Key words: Earthsystem, Land use, Sustainability, Çan district. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) GİRİŞ Dünya ve Türkiye ölçeğinde uğraşılan temel sorunlardan en önemleri arasında doğal ve sosyal kaynakların hızla tükenişidir. Bu nedenledir ki hem gerçekleştirilen yaşam koşullarının devam ettirilmesi hem de iyileşme sağlanması için kaynaklara bütüncül bir yaklaşımla yersistemi olarak bakılmaya başlanmıştır. Yersistemi karşılıklı etkileşim halinde iç içe geçmiş; hava, su, yer, canlı ve sosyal kürelerden oluşmaktadır (Koç 2006). Yersisteminin bileşenlerinin sürdürülebilir kullanımı için bu bileşenlerin çok iyi tanınmaları ve taşıma kapasitelerinin aşılmaması gerekmektedir. İnsan ihtiyaçları gün geçtikçe artarken ortamın (yersistemi) taşıma kapasitesinin dikkate alınmaması çevre sorunlarına neden olmaktadır. Yersteminin tanınması ve sürdürülebilir yönetiminin bu derece önemli olduğu günümüzde sunulan araştırma Çan İlçesinde sürdürülebilir kaynak kullanımı için konuya nasıl bakılması gerektiği ve belirlenebildiği kadarıyla potansiyelin ne olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çanakkale İli yakın çevresini oluşturan Biga Yarımadasında kısa mesafelerde farklı yaşam ortamları şekillenmiştir. Biga Yarımadasında; Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve Edremit kıyıları turizm ile zeytin ağırlıklı tarım; Bayramiç, Yenice ile Kaklım hattı meyvecilik ağırlıklı tarım; Çan Havzası tarım ve sanayi; Biga ile Gönen arası tarım ve son zamanlarda sanayi ile Çanakkale Boğazı çevresi tarım ve turizm ağırlıklı bir ekonomik yapı göstermektedir. Çan İlçesi; , 26.78°–27.23° doğu boylamları ve 39.84°-40.16° kuzey enlemleri matematiksel konumuyla, Biga Yarımadası ortasında, yaklaşık 888 km2 alanıyla, kendine özgü özellikleriyle dikkat çeken bir alandır (Şekil 1). Sunulan araştırmada Çan İlçesi idari sınırları esas alınarak gerçekleştirilmiştir (Şekil 1). Araştırmanın hedefleri aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır: 1. Sistem ve yersistemi kavramlarını tartışarak güncel yaşam (arazi kullanımı) ile ilişkisini örnekler ile açıklamak. 2. Çan İlçesinin doğal ve sosyal potansiyeli ile ilgili başlangıç bilgilerini oluşturmak. 3. Yersistemi ve sürdürülebilir kaynak kullanımı ilişkisini Çan İlçesinden hareketle sorgulamak. 4. Ulaşılabilen sonuçlardan hareketle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için görüş ve öneriler geliştirmek. Çan İlçesiyle ilgili olarak belirlenen amaçların gerçekleştirilmesi ilçe kaynaklarının (doğal ve sosyal) neler olduğu konusunda bir öngörü oluşturulması ve bu kaynakların nasıl kullanılması gerektiği konusunda bilimsel veri oluşturacaktır. Doğal ve sosyal kaynakların kullanımında merkezi ve yerel otoriteler karar almaktadır. Sunulan araştırmanın gerçekleştirmesinin sonucunda ortaya çıkacak bilginin, kullanılması durumunda, karar vericilerin daha doğru karar vermesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir. 170 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) VERI VE YÖNTEM Çan İlçesinin arazi kullanımının sorgulanması sırasında mümkün olduğunca güncel doğal ve sosyal kaynaklara ulaşılmaya çalışıldı (Tablo 1). Çan İlçesiyle ilgili ulaşılan kaynaklardan mümkün olanlar Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tarafından kullanılabilmesi için sayısal ortama aktarıldı ve gerekli sorgulamalar gerçekleştirildi. Sunulan araştırmada Çan İlçesi kaynaklarına arazi kullanım bakımından yersistemi ve bileşenleri arasındaki etkileşimin belirlenerek bu etkileşimin sürdürülebilir olması için yapılması gerekenler nelerdir mantığıyla konu ele alınmaya çalışıldı. Bu nedenle, ulaşılabilen kaynaklardan yararlanılarak, Çan İlçesi yersistemi bileşenleri özellikleri belirlendi ve bu sistemin sürdürülebilir kullanımı için yapılması gerekenler ortaya konulmaya çalışıldı. YERSISTEMI Yersistemi (geosystem, earth system) Kump ve diğ. (2004), Christopherson (2005) ve Koç (2006a-b) tarafından tartışılmış ve karşılıklı etkileşim halinde kürelerden (havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresi) oluştuğu vurgulanmıştır. More ve Wicander (2007) tarafından da yerbilimlerinin yeryuvarını ele alırken bir sistem yaklaşımıyla incelemesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Konuya coğrafya bilimi açısından bakıldığında yersisteminin dört değil beş küreden oluşması gerekmektedir (Koçman 1991; Koç 2006a-b). Yersistemi bütününde dünya küresini ifade etmektedir. İnsan ve etkinlikleri canlı kürenin bir parçası olarak alındığında dünyayı enerji giriş çıkışı olan fakat madde giriş çıkışı olmayan, yarı açık bir sistem olarak kabul etmek yerinde olur. Bununla birlikte nüfusu altı milyarı geçen ve kontrol ettiği enerji kaynakları ve etkinlikleri ile yersisteminin diğer bütün küreleri üzerinde belirleyici etkileri olan insanı, etkinlikleri ile birlikte, ayrı bir küre olarak kabul etmek gerekir. Dünyanın karşı karşıya olduğu; küresel ısınma, afetler, çevre sorunları, savaşlar ve açlık gibi konular düşünüldüğünde insan ve etkinliklerinin sosyal küre olarak adlandırılıp, yersisteminin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekliliği görülür (Şekil 2). Bu gerekçelerden hareketle yersistemi; katıküre/taşküre (litosfer), gazküre/havaküre (atmosfer), sıvıküre/suküre (hidrosfer), canlıküre (biyosfer) ve sosyal küre (insan ve etkinlikleri) olmak üzere beş küreden; en, boy, derinlik, enerji, zaman ve mekan boyutlarından oluşan bir bütündür (Şekil 2). Yersistemi kavramı Koçtaş (1996) tarafından "Belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütün olarak tanımlanabilir” olarak tanımladığı ekosistem tanımından daha kapsamlı ve dünyada yaşananı açıklayıcıdır. Yersistemi bileşenlerini gruplama ile ilgili olarak Koçtaş’tan (1996) yararlanarak aşağıdaki açıklamalar oluşturulmuştur; 1. Canlı Öğeler: Ekosistemde bulunan üretici, tüketici ve ayrıştırıcı organizmalar. 2. Cansız Öğeler: Cansız öğeler ekosistemin biyotop bölümünü oluştururlar ve kendi aralarında fiziksel, kimyasal öğeler olmak üzere ikiye ayrılırlar. 171 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Fiziksel Öğeler: Ekosistemde gerçekleşen süreçleri etkileyen havaküre, suküre ve taşküreye ait etmenlerdir. Fiziki öğeler sıcaklık, nemlilik, ışık gibi örnekler ile ifade edebiliriz. Kimyasal Öğeler: Kimyasal öğeler organik ve inorganik olmak üzere ikiye ayrılır. İnorganik maddeler makro ve mikro besleyiciler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Makro besleyiciler: Karbon (C), hidrojen (H), fosfor (P), azot (N), potasyum(K) ve kalsiyum (Ca) gibi elementlerdir. Mikro besleyiciler: Yaşam için gerekli olan eser düzeydeki elementlerdir. 3. Sosyal Öğeler: İnsanın varlığı ve etkinliklerini kapsar. Bu kapsamda nüfus, yerleşme, ekonomik ve kültürel etkinliklerin hepsi birden düşünülmelidir. Yersistemi More ve Wicander (2007) tarafından bir makineye benzetilmiştir; bu şekilde düşünüldüğünde yersistemini enerjisini güneşin sağladığı bir makine gibi değerlendirmek mümkündür. Yersistemi bileşenleri ve bu bileşenlerin gruplandırılmasıyla tanımlanan, canlı, cansız ve sosyal gruplar arasında enerji (güneş) ve madde döngüleri (su, karbon, azot, fosfor, kükürt ve bunlar gibi) yaşanmaktadır. Yersisteminin şekillenmesinde bileşenleri, döngüler yanı sıra bitki ve hayvanlarda topluluk dinamiği, insanlarda ise ekonomik ve kültürel değişkenler belirleyici olmaktadır. Yersistemiyle ilgili olarak bu aşamaya kadar ifade edilenlerden de anlaşılacağı gibi çok bileşenli ve buna bağlı olarak çok değişkenli bir ortamdır. Bununla birlikte üst başlıkta yersistemi doğal ve sosyal ortam olarak değerlendirilebilir. Coğrafya biliminin doğal ve sosyal ortam arasındaki etkileşimin bir sentezi olduğu gerçeği düşünüldüğünde, yersistemi içinde sosyal kürenin tanımlanması gerekliliği daha açık bir şekilde görülebilir. Coğrafya bilimi yersistemi bileşenleri arasındaki ilişkiyi yani sentezi ele almaktadır. Yersistemi (dünya) alansal olarak iklime bağlı yaşamsal kuşaklarda olduğu gibi alt bölümlere de ayrılabilir, yerelde ise yersistemi mantığını en iyi yansıtacak coğrafi birim akarsu havzalarıdır. DOĞAL VE SOSYAL POTANSIYEL Biga Yarımadası geneli ve Kaz Dağı’nın yapısal özellikler Bozcu ve Çalık (2006:17) tarafından aşağıdaki şekilde özetlenmiştir: Genel olarak literatür taramasına ve daha az arazi gözlemine dayanan bu araştırma ile Biga yarımadası ve Kazdağlarının jeolojik ve morfotektonik özellikleri konusunda şu sonuçlara ulaşılmıştır. 1. Biga Yarımadasında Paleotetis ve Neotetis okyanuslarına ait olmak üzere iki farklı zamanda oluşmuş ofiyolitik kayaçlar yüzeylemektedir. Bunlardan Paleotetis okyanusuna ait olanlar, Kazdağlarının zirvesinde yeralmakta olup, kısmen düzenli bir meta ofiyolit dizisini oluşturmaktadır. Neotetis okyanusuna ait ofiyolitik kayaçlar ise Jura-Kretase yaşlı çökel kayaçlar ile karışmış olarak bir melanj karakteri sunarlar. 2. Bölgede Senozoyik zamanı yitim ve çarpışma ile ilişkili plütonizma ve volkanizmanın etkin olduğu dönemdir. Bu dönemde volkanizmanın ve 172 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) tektonizmanın kontrolünde gelişmiş karasal havzalarda kırıntılı çökeller depolanmıştır. Bu çökellerden bir bölümü kaldera gölü tipi küçük havzalarda depolanmışlardır. 3. Geç Tersiyer’den günümüze Biga Yarımadası’nda Ege gerilme sistemi ile yanal atımlı Kuzey Anadolu Fay sisteminin ortak etkileri görülmektedir. Bu etkileri yansıtan yapıların başında yaklaşık doğu-batı gidişli horst ve grabenler yer alır. Ayrıca tüm Batı Anadolu’da benzer yaş ve fasiyesteki formasyonlarla deneştirilebilir özellikler gösteren Alt –Orta Miyosen yaşlı Küçükkuyu formasyonu, Kazdağ yükseliminin hem kuzeyinde hem de güneyindeki alanlarda aynı litofasiyes özellikleri gösterir. Dolayısıyla Kazdağ yükselimi Geç Miyosen sonrasında gelişmeye başlamıştır. Çan İlçesinde kayaçlar havza tabanında çevreye doğru Kuvaterner tortullar, Miyosen karasal tortullar, Oligosen ayrılmamış volkanikler, Eosen ayrılmamış volkanikler, Eosen andezit, Üst Paleozoyik (şist, fillit, mermer vb.) olmak üzere gençten yaşlı arazilere doğru geçilmektedir (Şekil 3). Çan İlçesinin havza tabanında kömür damarlarının bulunduğu Miyosen karasal tortulları bulunur. Çan İlçesinin büyük kısmı Kocaçay’ın yukarı havzasından oluşmaktadır (Şekil 3, 4). Çan tektonik havzasının oluşumunda Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun güney kanadını oluşturan Çan-Etili fayının buradaki varlığı belirleyici olmuştur (Şekil 3). Çan Havzasının tektonik kökenli olması deprem bakımından hareketli fakat beraberinde sıcak su kaynakları bakımından zengin bir saha olmasına ortam hazırlamıştır. Çan, Bardakçılar kaplıcaları başta olmak üzere zengin sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Çan İlçesinin tektonik bir havzada bulunması dikkatle izlenmesi ve önlem alınması gereken deprem riskini gündeme getirmektedir. Biga Yarımadası genel hatlarıyla; horst karakterli kuzey kuzeydoğu güne güneybatı uzanışlı dağlar, değişik seviyelerde platolar, graben tabanı özelliğinde iç kesim ve delta özelliğinde kıyı ovalarından oluşmaktadır (Koç 2007). Kaz Dağı 1774 m yüksekliği ile Biga Yarımadasının en yüksek zirvesini oluşturmaktadır. Eybek D. (1284 m), Kocakatran D. (1111 m), Ağı D. (988 m), Dede D. (873 m), Armutcuk D. (891 m), Kavak D. (873 m) ve Kayacı D. (841 m) gibi yükseltiler Biga Yarımadasında güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan başlıca yükseltilerdir (Erol 1991). Biga Yarımadasında dağlardan ova tabanlarına faylar ile basamaklanmış ve değişik yükseltilerde bulunan platolar ile geçilir. Biga yarımadası platoları Yenice, Bayramiç, Çan çevresinden kıyılara doğru alçalır. Biga Yarımadasında BayramiçEzine, Yenice, Kaklım, Çan tektonik oluşumlu ovaları, kıyı ovalarınıda; Tuzla, Karamenderes, Kepez, Sarıçay, Umurbey, Lapseki ve Biga kıyı ovalarını oluşturur. Biga Yarımadasında yerşekillerinin oluşumunda tektonik etkinliklerin temel belirleyici olduğu gözlenmektedir (Şekil 4). Biga Yarımadasında genel hatlarıyla yerşekilleri güneydoğudan kuzeybatıya doğru alçalmaktadır (Şekil 4). 173 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Biga Yarımadası merkezinde yer alan Çan İlçesi tektonik kökenli ve Kocaçay’ın su toplama havzasını oluşturan çukurlukta yer almaktadır. Çan Havzası, Biga Yarımadası geneli gibi kuzeydoğu güneybatı uzanışlıdır. Çan Havzası; Karadağ (749 m), Ağı Dağı (989 m), Küçükkatran T. (906 m), Körpınar T. ve Ada T. (349 m), yükseltileriyle çevrilidir. Çan Havzası batıya kuzeybatıya doğu az eğimli, güneydoğuya doğru daha eğimli yamaçlar ile havza sınırına geçer; bu durumda havzanın asimetrik yapıda olduguna işaret etmektedir. Havza tabanında Kaocaçay çevresinde dar alanlı olarak akarsu çevresi düzlükleri bulunur, çevreye doğru Miyosen aşınım-birikim yüzeylerine geçilir. Çan Havzası kuzeydoğudan Kocaçay’ın oluşturduğu boğaz ile Biga Ovasına açılır. Çan Havzasında yerşekillerinin özellik kazanmasında faylar belirleyicidir. Biga Yarımadası güneyde Akdeniz kuzeyde ise Karadeniz etkilerinin belirginleştiği bu iki iklim arasında geçiş şartlarının yaşandığı bir alandır (Koç 2001, Koç 2006a). Biga Yarımadasındaki yatay değişkenliğe ek olarak Kaz Dağı örneğinde olduğu gibi kısa mesafede (yaklaşık 30 km) kıyıdan (0 m )1774 m’ye çıkılmasına bağlı olarak iklim özelliklerinde dikey değişkenlikte çok belirgindir (Koç 2006a). Yaklaşık 9000 km2’ lik (8870.32 km2) bir alana sahip Biga Yarımadasında gözlenen yatay ve dikey değişkenlik doğal potansiyelin şekillenmesinde belirleyicidir. Biga Yarımadası ortasında yer alan ve kuzeyli rüzgarlara açık Çan Havzasında da Karadeniz ikliminin etkisinde değişmiş Akdeniz iklimi etkilidir. Çan Havzası Miyosende karasal birikimin gerçekleştiği gölalanı iken daha sonra Biga üzerinden dış bağlanmıştır. Araştırma alanı drenajının şekillenmesinde fayların belirleyici olması nedeniyle kancalı drenajın tipik örnekleri görülür. Terzialan çevresinden kaynaklarını alan Elece Dere doğu batı yönünde akarken Hurma yerleşmesi yakınlarında belirgin bir kancalanmayla güneybatı kuzeydoğuya dönerek Koca Ç. Katılır. Çan Havzasının yerşekli özellikleri havza genelinde düşünüldüğünde bir anlamda sentiripedal (merkeze yönelmiş) bir akarsu ağı gösterir. Koca Çay’ın kaynağını Kaz Dağı’nın devamı kütlelerden alması debi bakımından da güçlü olmasını sağlar. Araştırma alanı akarsu vadilerinde de asimetrik yapı dikkat çekmektedir. Çan İlçesinde en geniş alan kaplayan Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları, Kahverengi Orman Toprakları ve Rendzina topraklarıdır (Çizelge 3, Şekil 5). Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları: A (B) C profilli topraklardır. A katmanı (horizonu) iyi gelişmiştir ve gözenekli bir özellik taşır. (B) katmanı (horizonu) ise zayıftır. Kahverengi veya koyu kahverengi granüler veya yuvarlak köşeli blok yapıdadır. (B) katmanında (horizonunda) kil birikimi yok veya çok azdır. Genellikle bu topraklar yaprağını döken orman örtüsü altında oluşmaktadır (Komisyon 1999). Kahverengi Orman Toprakları: Yüksek oranda kireç içerirler. Gözenekli veya granüler bir yapıya sahiptirler. A katmanı (horizonu) belirgin ve koyu renklidir. A katmanında (horizonunda) mineral madde iyice karışmıştır. B katmanı (horizonu) ise daha açık renklidir. Genellikle kahverengidir. Hatta bazen kırmızı da 174 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) olabilmektedir. Çok az miktarda kil birikmesi olabilir. B katmanının (horizonunun) aşağı kısımlarında CaCO3 birikmesi olabilir. Kalsifikasyon ve podzollaşma bu toprakların oluşumunda etkili olan faktörlerdir. Genellikle geniş yapraklı orman örtüsü altında oluşurlar. Drenajları iyidir. Bu topraklar çoğunlukla orman, mera, fundalık olarak kullanılırlar. Bir kısmında kuru tarım yapılmaktadır (Komisyon 1999). Rendzina Topraklar: Zonal topraklara göre katmanlar (horizonlar) çok zayıf olup A C profillidirler. Özelliklerini kireçli ana maddeden alırlar. A katmanı (horizonu) ince, orta bünyeli, granüler, koyu grimsi kahverengiden siyaha kadar değişen renkli, organik maddece zengindir. Organik ve mineral madde iyice karışmıştır. Doğal bitki örtüsü ot, çayır ve çalı-fundadır (Komisyon 1999).. Topraklar kullanım kabiliyetlerine göre birden sekize kadar sınıflara ayrılmaktadır (Komisyon 1989, 1998, 1999, 2001, 2003). Belirlenen her toprak sınıfının özelliğine göre en verimli kullanım etkinlikleri belirlenmiştir. Bu konuda kısaca I.-IV. sınıf topraklar daha verimli ve ekili tarım yapılması gerekenler, diğer topraklar ise dikili tarım, yerleşme ve benzeri etkinliklere ayrılması gereken alanlardır. Çan İlçesinde verimli topraklar ancak %20’lik bir alan kaplamaktadır (Çizelge 3, Şekil 6). Araştırma alanı verimli topraklarının büyük kısmında da sorunlar yaşanmaktadır (Çizelge 3). Çan İlçesi için hazırlanan erozyon haritası da incelendiğinde şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülen alanların %79’un üzerinde alan kapladığı belirlenmiştir. Ekonomisinde tarımın ağırlıklı yeri olan Çan İlçesi için topraklarında gözlenen sorunlar planlamada üzerinde durulması gereken bir konudur. Biga Yarımadasındaki yatay ve dikey iklim değişkenliği bitki örtüsüne de kısa mesafelerde görülen çeşitlilik olarak yansımıştır (Şekil 8, Güngördü 1999). Biga Yarımadası bitki örtüsü köken (jenetik) bakımından Holarktik alemin Paleoboreal Avrupa Bölümüyle Akdeniz Bölgesi arasında geçiş alanıdır (Erinç 1977). Biga Yarımadasının bitki örtüsü ekolojik-fizyonomik açıdan ise Orta kuşağın yapraklı ve karışık ormanları ile Subtropikal meşin yapraklılar (Akdeniz vejetasyonu: dağlık sahaların ormanlarıyla birlikte) arasında geçişin yaşandığı alan özelli göstermektedir (Erinç 1977). Güngördü (1999) Biga Yarımadasını kuru ormanlar: kızıl çam (Pinus brutia), kara çam (Pinus nigra) meşe çeşitleri (Quercus cerris, Quercus infectoira, Quercus ithaburensis), ahlat (Pyrus elaeagrifolia), geyikdikeni (Crataegus monogyna) katran ardıcı (Juniperus oxycedrus) ve yaba eriği (Prunus spinosa); nemli ormanlar ise: kayın (Fagus orientalis), kestane (Castane stiva), gürgen (Carpinus betilus), Kazdağı göknarı (Abies equi trojani), meşe türleri (Quercus frainetto, Quercus petraea) genel olarak sıralanabilir (Şekil 8, Güngördü 1999). Biga Yarımadası yaklaşık 8870.32 km2 alan sahiptir ve bu alanın %58’i (orman toprağı ile birlikte) orman arazisinden oluşmaktadır (Şekil 8). Biga Yarımadası geneli için belirlenen orman alanları dışındaki alanlar da genelde ormandan kazanılmış alanlardır; bu durum Güngördü (1999) tarafında yarımada genelinin ormanlık alan olarak gösterilmesiyle uyumludur (Şekil 8). Biga 175 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yarımadasında zirai etkinliklerin gerçekleştirildiği alanlar %39.5’lik oran ile ikinci etkin arazi kullanımınıdır. Çan İlçesi Güngördü (1999) tarafından tanımlanan kuru ve nemli ormanların geçiş alanında bulundurmakta ve buna bağlı olarak her iki orman alanını da barındırmaktadır (Şekil 8, 9). Çan İlçesinde de Biga Yarımadası geneline yakın (yaklaşık %58) oran alanı gözlenmektedir (Çizelge 4, Şekil 9, 11). Araştırma alanı orman alanları Komisyon (1999) kaynaklarında yaklaşık %55 olarak gösterilmektedir (Çizelge 4, Şekil 11). Çan İlçesi bitki örtüsü özelliklerini güncel durumunu yansıtma bakımından Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü (ÇOBM) kaynaklarının daha güncel verileri yansıttığı düşülmektedir. Çan İlçesinin bir diğer fiziki kulanım potansiyeli de maden kaynaklarıdır. Çanakkale İlinde on dokuz farklı maden arama konusunda ruhsat verilmiştir ve bunlardan ilk üç sırada mermer, kömür ve bakır ile çinko gelmektedir (Şekil 10). Çanakkale İlinde maden ruhsatlarının %23’ü Çan İlçesi sınırları içindedir (can.gov.tr). Çan İlçesi maden kaynaklarıyla Çanakkale’de ve Türkiye’de öne çıkan idari birimlerden biridir. Araştırmanın bu aşamasına kadar Çan İlçesi fiziki coğrafya ve toprak özellikleri özetlenmiştir. Çan ilçesi için özetlenen bu fiziki özelliklerin nasıl kullanıldığı Komisyon (1999) ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü (ÇOBM) kaynaklarından yararlanılarak açıklanmaya çalışıldı (Çizelge 4, Şekil 9, 11). Çan İlçesinde arazi kullanım bakımından ilk üç sıra %55/58 ile orman, %40 ziraat ve %2 ile yerleşme alanlarından oluşmaktadır (Çizelge 4, Şekil 9, 11). Çan İlçesi bu aşamaya kadar bahsedilen fiziki potansiyel üzerinde 51965 kişiden oluşan nüfusu, altmış beş köyü, bir beldesi (Etili) ve ilçe merkeziyle (Çan) sosyokültürel potansiyele sahiptir (Çizelge 5). Çan İlçesin arazi kullanım potansiyelini ortaya koymaya çalışan bu araştırmada sosyokültürel özelliklere değinilme ihtiyacının hissedilme nedeni konuya yersistemi (3. bölüm) olarak bakılmasından kaynaklanmaktadır. Çan İlçesiyle ilgili olarak sosyokültürel özellikler Çizelge 5 de özetlenmiştir. Bununla birlikte Çan İlçesinin fiziki potansiyelinin sürdürülebilir kullanımı için ulaşılabilen sosyokültürel özellikler yeterli değildir. YERSİSTEMİ İLE KAYNAK KULLANIMI İLİŞKİSİ Dünya ve Türkiye’nin güncel olarak karşı karşıya olduğu sorunlardan hemen akla gelenler şu şekilde sıralanabilir; çevre sorunları, savaşlar, açlık, yoksulluk, küresel ısınma, göç, enerji, sosyal adalet vb. olarak sıralanabilir. Dünya ve Türkiye’de sıralanan bu sorunların 20. yy ikinci yarından itibaren artması nedeniyle toplanan yeryüzü zirvesinde yaşam yeniden sorgulanarak yapılması gerekenlerle ilgili olarak 21. yy için planlar yapılmıştır (Brundtland 1991; Keating 1993). Keating (1993) tarafından altı çizilen kavramlar yönetişim, hakçalık ve sürdürülebilirliktir. Dünya ve Türkiye’de özellikle sürdürülebilirlik kavramı üzerinde durularak yapılması gerekenler sorgulanmakta ve yapılması gerekenler çıkarılmaktadır. Dünya’nın gündemini belirleyen temel kavramları kısaca açıklamak gerekirse şu şekilde özetlenebilir: 176 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yönetişim; “Kişiler, gruplar ve kuruluşlar, özellikle kendi toplumlarını etkileyebilecek çevre ve kalkınma kararlarını bilmeli ve bunlara katılmalıdır” (Keating 1993) mantığıyla açıklanabilir. Bu ilkenin yaşama geçebilmesi için bütün kişi (kadın, çocuk, gençlik, gönüllüler gibi), grup (işçi ve işveren sendikaları, memur sendikaları, bilim adamları, teknokratlar, çiftçiler, yerel yönetimler gibi) ve kuruluşların (merkezi ve yerel yönetim, üniversite gibi) karar alma sürecini şekillendiren bilgilere aracısız ulaşma şartlarının oluşturulması gerekir. Hakçalık, sürdürülebilirlik ve yönetişim ilkelerinin gerçekleşmesiyle mümkündür. Hakçalık, bugünkü ve gelecek toplumun bileşenlerinin doğal ve sosyal kaynaklardan eşitçe yararlanabilmesini ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz on yılın genel karakteri ise sosyal kaygılarda bir geriye gidiş olduğu şeklindedir (Brundtland 1987). Kritik yaşam sorunlarının pek çoğu eşit olmayan gelişmeye, yoksulluğa ve nüfus patlamasına ilişkindir (Brundtland 1987). Hakçalık ilkesinin uygulanabilmesi için sürdürülebilirlik ve yönetişim ilkeleri yaşama geçirildikten sonra kaynakların hem şimdiki kuşaklar hem de gelecek kuşaklar arasına eşit dağıtımının sağlanabileceği bilgiye ihtiyaç vardır. Sürdürülebilirlik: Kaynakların (doğal ve sosyal) taşıma kapasiteleri aşılmadan yani bozmadan kullanımını ifade etmektedir. Araştırma konumuzun Çan İlçesinin arazi kullanım potansiyelini belirlemek olması nedeniyle sürdürülebilirlik ilkesi biraz daha açılarak üzerinde görüş geliştirmeye çalışılmıştır. Herhangi bir alanda sürdürülebilir bir yaşamın örgütlenebilmesi için doğal yersistemi bileşenlerinin taşıma kapasitelerinin bütün ayrıntılarıyla bilinmesi ve bu kaynakların taşıma kapasitelerinin aşılmadan kullanılması gerekmektedir. Bu bilgilerden hareketle sorgulama yaparak doğru karar verilirse sürdürülebilirlik ilkesi yaşama geçirilebilir. Bu sürecin gerçekleştirilebilmesi için coğrafi felsefeden hareketle Coğrafi Bilgi Sisteminin kullanılması gerekmektedir. Yersistemi bileşenleri arasındaki etkileşim ve döngüler nedeniyle bu bileşenlerden herhangi birinde ortaya çıkan sorun yersistemi bütününü değişik ölçeklerde etkileyecektir. Sunulan araştırmada da Çan İlçesinin arazi kullanım potansiyelinin araştırılma nedeni sürdürülebilir kaynak kullanımını sağlamaktır. Yersiteminin bileşenlerinin taşıma kapasitesinin bilinmesi bilimsel olarak tanınmasıyla mümkündür. Bu nedenle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için yersistemi yaklaşımı ilişki kurulmuştur. SONUÇ VE ÖNERİLER Çan İlçesi arazi kullanım potansiyelini belirlemek için başlatılan çalışmada aşağıda sıralanan dört amacı gerçekleştirmek için yola çıkılmıştır: 1. Sistem ve yersistemi kavramlarını tartışarak güncel yaşam (arazi kullanımı) ile ilişkisini örnekler ile açıklamak. 2. Çan İlçesinin doğal ve sosyal potansiyeli ile ilgili başlangıç bilgilerini oluşturmak. 177 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 3. Yersistemi ve sürdürülebilir kaynak kullanımı ilişkisini Çan İlçesinden hareketle sorgulamak. 4. Ulaşılabilen sonuçlardan hareketle Çan İlçesi kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için görüş ve öneriler geliştirmek. Çan İlçesinin arazi kullanım potansiyelini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen ve sonuçları önceki bölümlerde ayrıntılı olarak verilen çalışmanın sonuçları şu başlıklar halinde ifade edilebilir: 1. Biga Yarımadasında Çan İlçesi özgün özellikleriyle dikkat çekmektedir. 2. Doğal kaynakları kullanım potansiyeli çeşitli ve yüksektir. 3. Doğal ve sosyal kaynaklar planlamada karar oluşturabilecek derecede ayrıntılı bilinmemektedir. 4. Doğal ve sosyal kaynakların bütüncül planlamasının yapıldığı çalışmalara ulaşılamamıştır. 5. Kaynak planlamasında yersistemi mantığının bilinmediği ve özelliklerinin dikkate alınmadığı gözlenmiştir. 6. Kaynak planlamasında ve idari yönetim düzeninin oluşturulmasında akarsu havzalarının dikkate alınmadığı belirlenmiştir. Sunulan araştırmada ulaşılan ve bir üst paragrafta özetlenen sonuçlardan hareketle Çan İlçesinde sürdürülebilir arazi kullanımı için yapılması gerekenler hakkındaki görüş ve öneriler aşağıda maddeler halinde çıkarılmıştır: 1. Kaynak kullanımının yersistemi ve bileşenleri mantığından hareketle ele alınması gerekir. 2. Doğal ve sosyal kaynakların taşıma kapasitelerinin bilinebilmesi için gerçekleştirilmiş olan bilimsel çalışmaların sonuçlarına ulaşılması ve ihtiyaç olan alanlarda ayrıntılı bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır. 3. Çan İlçesiyle ilgili ulaşılan verilerin güncel, güvenilir ve karar vermeye altlık oluşturacak nitelikte olması sağlanmalıdır. 4. Kaynak kullanımı ve yönetiminde yersistemi ve onun yerel coğrafi birimi olarak tanımlayabileceğimiz akarsu havzalarının dikkate alınması önerilir. 5. Coğrafi ortam bilgilerinin yönetileceği bir bilgi sisteminin kurulması karar vericilerin güncel ve güvenilir bilgi ulaşmasını sağlayacaktır. 6. Kaynak kullanımıyla ilgili kara oluşturulması sürecinde dünyanın kabul ettiği yönetişim, hakçalık ve sürdürülebilirlik ilkelerine dikkat edilmesi gerekmektedir. 7. Arazi kullanımı için karar oluşturma sürecinde bilimsel verilerin temel hareket noktası olması gerekir. 178 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KAYNAKLAR Akalan, İ. 1974. Toprak ve Su Muhafazası (Toprak Kullanma Kabiliyet Sınıflaması). AÜ Ziraat Fak. Yay. No:532 Ders Kitabı No:477 Ankara. Ataman, A. & Gür, S. 1996. ‘Tarım Topraklarının Tarım Dışı Kullanımı ve Alınacak Önlemler,’ Tarım-Çevre İlişkileri Sempozyumu, 13-15 Mayıs, Tebliğler Kitabı, 1996, 977-985, Mersin. Bingöl, E. Akyürek, B. ve Korkmazer, B. 1975. “Biga Yarımadası’nın Jeolojisi Karakaya Formasyonu’nun Bazı Özellikleri” Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi Tebliğleri, MTA Enstitüsü, s: 70-77 Ankara. Bozcu, M. ve Çalık, A. 2006. “Biga Yarımadası’nın Morfotektonik Özellikleri ve Kaz Dağlarının Jeolojisi” Kaz Dağları II. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, 22-24 Haziran 2006, 29-39, Çanakkale. Brundtland, G. H. 1991. Ortak Geleceğimiz. Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara. Cangir, C. & Boyraz, D. 1996. ‘Ülkemizde Yanlış ve Amaç Dışı Arazi Kullanımının Boyutları ve Arazi Kullanımı Planlamasının Gerekliliği’, Tarım-Çevre İlişkileri Sempozyumu, 13-15 Mayıs 1996, Tebliğler Kitabı, 637-648, Mersin. Christopherson, R. W. 2005. Geosystems; An Introduction to Physcal Geograhy (Fith edition). Pearson Prentice Hall, New Jearsy. Ercan, T. 1996. Biga ve Gelibolu Yarımadaları ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adalarının Jeolojik, Arkeolojik ve Tarihi Özellikleri MTA Y, Yay., Yerbilimleri Kültür Serisi, Ankara, (1996). Erinç. S. 1977. Vejetasyon Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Yay No:2276, Coğrafya Enstitüsü Yay No:92, İstanbul. Erol, O., Bircan, A., Bozbay, E., Durukal, A., Durukal, S., Gürel, N., Herece, M., Kozan, T. A., Mülazımoğlu, N., Ozaner, S., Öğdüm, F. ve Ünsal, Y. 1981. Biga Yarımadası Batı ve Güney Kesiminin Jeomorfolojisi. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Proje Raporu, Mart 1981, Ankara. Erol, O. 1991, Türkiye Jeomorfoloji Haritası 1/1000 000. Maden Tetrkik ve Arama Enstitüsü, Ankara. Güngör, M. 1999. Marmara bölgesinin bitki coğrafyası. İÜ Yay No:4176, Ed. Fak. Yay No: 3416 ISBN 975404-536-4 Keating, M. 1993. Yeryüzü zirvesinde Değişimin Gündemi 21. UNEP Türkiye Komitesi Yayını, ISBN 975– 7250 –06–6 Önder Matbaa, Ankara. Kocataş, A. 1996. Ekoloji, Çevre Biyolojisi (Üçüncü Baskı). Ege Üniv. Su Ürünleri Fak. Yay. No:51 Ders Kitabı Dizini No:20 Koç, T. 179 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2001. Kuzeybatı Anadolu’da İklim ve Ortam:Sinoptik, İstatistik ve Uygulama Boyutlarıyla. Çantay Kitabevi, ISBN:975-7206-48-2, İstanbul. Koç, T. 2004. Çanakkale Yerleşmesinin Durum Raporu 2003. Çanakkale Kent Konseyi Yayınları: 2, Çanakkale Olay Gazetesi, Mayıs 2005, Çanakkale. Koç, T. 2006a. Çanakkale’nin Ketsel Gelişimi (1462-2006) İle Fiziki Coğrafya İlişkisi. Çanakkale Kent Konseyi Yayınları, Kitap Dizisi, Yayın No:2, ISBN:9944–5681–0–4, Çanakkale. Koç, T. 2006b. Kaz Dağı; Tanımı, Algılanması ve Sosyal Yapıya Etkileri. Kaz Dağı II. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, 22-24 Haziran 2006, Çanakkale, (2006c). Koç, T. 2007. Kaz Dağı Kuzey Kesiminin (Bayramiç-Çanakkale) Jeomorfolojisi. Coğrafi Bilimler Dergisi 5, (2), 27-53 Koçman, A. 1991. İzmir’in Kentsel Gelişimini Etkileyen Doğal Çevre Faktörleri ve Bunlara İlişkin sorunlar. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu, Coğrafya Araştırmaları Dergisi, 3, 101-122. Kocataş, A. 1996. Ekoloji ve çevre biyolojisi. Ege Üniviversitesi, Su Ürünleri Fak. Yay. No: 51 Ders Kit. Diz. No: 20 İzmir. Kump, L, R., Kasting, F. J. and Crane R G 2004. The Earth System (Second edition). Pearson Education, Inc. New Jearsy. More, J. S. ve Wicander, R. 2007. Fiziksel Jeoloji; Yeryuvarının araştırılması (5. Basım, Çev: Kadir Dirik, Mehmet Şener). TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Çeviri Serisi No:1, Berkay Ofset, Ankara. Sönmezışık, S. 2001. Kaz Dağları I. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, Genç Ofset, Ankara. Sönmezışık, S. 2006. Kaz Dağları II. Ulusal Sempozyumu Bildiri Kitabı, Genç Ofset, Ankara. Yemişen, D. Kanadıkırık, N ve Bayrakçı A. 2001. Su Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Özel İhtisas Raporu, Yayın No: DPT: 2555 - ÖİK: 571, Ankara. Komisyon. 1989. Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye İle Kullanılmasına Dair Yönetmelik, 11 Mart 1989 Tarih ve 20105 Sayılı Resmi Gazete. Komisyon 1998. Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye İle Kullanılmasına Dair Yönetmelik, 26 Ağustos 1998 Tarih ve 23445 Sayılı Resmi Gazete. Komisyon 1999. Çanakkale İli Arazi Varlığı. T.C. Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara. Komisyon. 2001. Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik. 10 Ağustos 2001 Tarih ve 24489 Sayılı Resmi Gazete. Komisyon. 180 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2003. Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik. 13 Haziran 2003 Tarih ve 25137 Sayılı Resmi Gazete. -------- http://www.can.gov.tr/ekonomi.html, 25.07.2008 181 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Çan İlçesi ve yakın çevresiyle ilgili kullanılan temel veriler ve kaynakları Veri Kaynak 1/100 000 H17, H18, I17ve I18 Harita komutanlığı topografya har. Toprak haritası Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Bitki haritası Orman Bölge Müdürlüğü Nüfus verileri Türkiye İstatistik Kurumu Köy bilgileri İl Tarım Müdürlüğü Tablo 2. Çan İlçesi büyük toprak grupları (Komisyon 1999) Topraklar Alan (km2) Oran (%) Gölet 0.18 0.02 Irmak yatağı 0.64 0.07 Yerleşme 14.76 1.66 Kolüvyal Topraklar 6.24 0.70 Rendzinalar 35.75 4.03 Kahverengi Orman Toprakları 111.89 12.60 Vertisoller 21.55 2.43 Alüvyal Topraklar 17.61 1.98 Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları 679.47 76.51 888.1 100 Tablo 3. Çan İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (AKKS, Komisyon 1999) AKKS Sorun Alan (km2) Oran (%) Gölet 0.18 0.02 Koca Çay 0.64 0.07 Yerleşme 14.76 1.66 I 10.93 1.23 II Eğim ve erozyon 56.46 6.36 III Drenaj 46.81 5.27 IV Eğim, erozyon, taşlılık 52.35 5.89 VI Eğim, erozyon, taşlılık 250.33 28.19 VII Eğim, erozyon, taşlılık 453.98 51.12 VIII 1.64 0.18 888.1 100 182 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 4. Çan İlçesi bitki örtüsü ve arazi kullanım durumunun iki farklı kaynağa göre durumu. Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü Komisyon 1999 Alan Alan Arazi kullanımı Arazi kullanımı Oran (%) Oran (%) (km2) (km2) Orman dışı alan 0.02 0.00 Sanayi Alanı 6.76 0.76 Depo 0.18 0.02 Mera 27.59 3.11 Mera 0.58 0.07 Irmak Yatağı 1.70 0.19 Su yüzeyleri 1.74 0.20 Gölet 0.18 0.02 Orman toprağı 12.61 1.42 Yerleşme Alanı 14.76 1.66 Yerleşme 20.32 2.29 Sulu Tarım (yetersiz) 16.42 1.85 Ziraat 360.88 40.64 Sulu Tarım 19.97 2.25 Kuru Tarım Orman 491.77 55.37 319.77 36.01 (nadassız) Toplam: 888.1 100 Fundalık 63.81 7.19 Orman 417.14 46.97 Toplam: 888.1 100 183 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Çan İlçesi yerleşmeleri ve ekonomik yapılarıyla ilgili özet bilgiler (Çanakkale İlTtarım Müdürlüğü) Yerleşme Boy. Enl. Nüf. 2007 Hane Say. İlçeye Uz. (km) Alan (Ha) Ahlatlıburun 26.875 26.8796 27.1356 27.2088 26.914 26.9783 26.9305 27.0492 27.0647 26.9596 27.0469 26.912 27.0178 26.8137 26.8187 27.0592 27.0274 27.1377 27.013 27.0791 26.9064 27.0228 26.8933 26.8751 26.8658 26.9914 27.1699 40.014 39.9963 40.0903 40.0504 40.0333 39.932 39.9262 40.0931 40.1077 39.9911 40.0106 39.9228 39.9772 39.984 39.9969 40.0293 40.0028 40.0468 40.1351 39.9931 39.9427 40.1083 40.0441 40.1391 40.0288 40.0063 40.1053 369 73 240 145 415 92 241 193 840 272 347 148 195 142 97 29172 153 434 521 813 128 421 218 344 184 293 49 140 20 90 49 130 35 70 78 307 80 110 50 53 65 30 16 19 13 23 16 16 23 10 12 12 3 23 11 29 26 0 5 9 17 5 21 11 18 27 21 6 15 323 394 1247 3154 2960 1579 1180 1178 2061 926 551 855 528 810 534 2141 659 1450 1768 1565 792 1510 2169 6029 811 336 587 Alibeyçiftliği Altıkulaç Asmalı Bahadırlı Bardakçılar Bilallar Bostandere Bozgüç Büyükpaşa Büyüktepe Cicikler Çakılköy Çaltıkara Çamköy Çan Çekiçler Çomaklı Danapınar Derenti Dereoba Doğaca Doğancılar Dondurma Duman Durali Emeşe 48 180 190 230 45 180 60 100 55 90 30 Tarım Alanı (Ha) 189 68 410 1100 1187 162 266 416 839 276 174 235 201 183 85 116 82 343 443 403 118 584 529 382 469 249 128 Susuz T. A. (Ha) 140 34 20 1050 1084 155 266 410 839 231 172 235 96 183 85 110 82 288 426 270 118 584 514 382 460 237 95 Susuz T. O. (%) 74.1 50.0 4.9 95.5 91.3 95.7 100.0 98.6 100.0 83.7 98.9 100.0 47.8 100.0 100.0 94.8 100.0 84.0 96.2 67.0 100.0 100.0 97.2 100.0 98.1 95.2 74.2 Sulu T. A. (Ha) Sulu T. O. (%) Mera (Ha) 49 34 390 50 103 7 0 6 0 45 2 0 105 0 0 6 0 55 17 133 0 0 15 0 9 12 33 25.9 50.0 95.1 4.5 8.7 4.3 0.0 1.4 0.0 16.3 1.1 0.0 52.2 0.0 0.0 5.2 0.0 16.0 3.8 33.0 0.0 0.0 2.8 0.0 1.9 4.8 25.8 41 54 0 0 27 0 0 0 0 108 0 0 0 28 0 0 0 9 0 0 0 22 0 0 67 48 0 184 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Eskiyayla Etili Göle Hacıkasım Hacılar Halilağa Helvacı Hurma İlyasağaçiftliği Kadılar Kalburcu Karadağ Karakadılar Karakoca Karlı Kazaabat Keçiağılı Kızılelma Kocayayla Koyunyeri Kulfal Kumarlar Küçüklü Küçükpaşa Mallı Maltepe Okçular Ozancik Sameteli Söğütalan Şerbetli 27.029 26.8961 26.9335 26.8334 27.1154 26.8624 27.1728 26.9945 26.9839 26.8749 27.0868 26.9458 26.936 27.0463 26.9626 27.0313 26.8773 26.9897 26.9894 26.8889 26.9886 26.832 26.8605 26.9625 27.0148 27.1432 27.1583 27.0121 27.1225 26.9179 26.8631 39.8959 39.9854 39.9608 39.9729 40.0556 39.9326 40.0812 39.9911 40.0505 40.0666 40.0064 40.0806 40.0019 39.9872 40.053 39.9887 39.9543 39.8815 40.0899 40.0326 40.0311 40.041 40.0006 39.9833 40.0573 40.0699 40.0957 39.917 39.9993 39.9011 40.0126 214 1393 211 92 688 226 254 292 339 50 448 601 138 696 101 12 150 303 1267 116 262 228 244 161 220 545 107 126 411 780 184 65 520 75 30 160 90 130 90 137 17 0 18 18 25 6 27 16 8 7 24 3820 2100 693 1280 935 2081 1511 859 579 685 127 956 183 158 335 318 491 243 398 117 116 856 183 156 285 318 400 225 398 117 91.3 89.5 100.0 98.7 85.1 100.0 81.5 92.6 100.0 100.0 11 100 0 2 50 0 91 18 0 0 8.7 10.5 0.0 1.3 14.9 0.0 18.5 7.4 0.0 0.0 0 69 1 0 0 0 0 0 12 0 37 280 35 5 50 120 490 41 75 70 77 50 80 205 38 45 122 205 55 12 6 10 5 28 28 16 21 6 27 21 13 4 10 14 17 10 25 17 339 2128 670 178 1143 3972 191 338 250 23 486 478 141 265 250 20 486 406 73.8 78.4 100.0 87.0 100.0 84.9 50 73 0 3 0 72 26.2 21.6 0.0 13.0 0.0 15.1 300 847 3147 718 497 893 920 484 477 1023 507 428 278 570 469 549 191 76 690 246 153 160 261 315 243 570 468 470 124 76 603 207 145 152 261 295 87.4 100.0 99.8 85.6 64.9 100.0 87.4 84.1 94.8 95.0 100.0 93.7 35 0 1 79 67 0 87 39 8 8 0 20 12.6 0.0 0.2 14.4 35.1 0.0 12.6 15.9 5.2 5.0 0.0 6.3 0 0 0 6 0 0 19 0 0 0 27 0 0 0 0 0 0 0 0 185 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tepeköy Terzialan Uzunalan Üvezdere Yaya Yaykın Yeniçeri Yuvalar Zeybekçayiri Toplam: 26.928 27.0212 26.9534 26.8576 26.9625 27.1296 27.0957 27.0811 27.0098 39.9805 39.9647 39.9548 40.06 40.0253 40.0174 40.0302 40.0558 39.8819 180 2183 300 67 206 767 347 378 139 51965 52 150 17 68 300 115 130 42 15 8 17 26 14 13 5 6 23 655 2601 1020 847 842 1080 800 1009 541 218 816 262 146 549 708 375 203 252 203 623 226 146 549 708 350 195 232 93.1 76.3 86.3 100.0 100.0 100.0 93.3 96.1 92.1 15 193 36 0 0 0 25 8 20 6.9 23.7 13.7 0.0 0.0 0.0 6.7 3.9 7.9 2 0 0 0 0 0 0 10 0 186 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Biga Yarımadası ortasında yer alan Çan İlçesi ve yakın çevresinin konum özellikleri Şekil 2. Dünya bütünü ve işleyişini tanımlamak için oluşturulan Yersistemi ve bileşenleri modeli 187 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 3. Biga Yarımadası ve Çan İlçesi genel yapısal özellikleri (MTA raporları) 188 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 4. Biga Yarımadası geneli ve Çan İlçesinn yerşekli özellikleri (Erol 1991) Şekil 5. Çan İlçesi büyük toprak grupları (Komisyon 1999) 189 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 6. Çan İlçesi Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (Komisyon 1999) Şekil 7. Çan İlçesi topraklarının erozyon bakımından durumu (Komisyon 1999) 190 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 8. Biga Yarımadası geneli ve Çan İlçesi’nin bitki örtüsü özellikleri (Güngördü 1999) Şekil 9. Çan İlçesinde bitki örtüsü ve arazi kullanım durumu (Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü kaynakları) 191 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 10. Çanakkale İli maden ruhsatlarının madenlere göre dağılışı (can.gov.tr) Şekil 11. Çan İlçesinde arazi kullanım durumu (Komisyon 1999) 192 KALORİFER YAKITLARININ HAVA KİRLİLİĞİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİNİN İRDELENMESİ Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet KARALI, Ertuğrul KANMAZ Mehmet GÜCÜYETMEZ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksekokulu ÖZET Çan yöresi taş kömürü ve linyit rezervleri bakımından zengin bir bölgedir. Özellikle kışın kalorifer yakıtı olarak bu kaynaklar, yöre halkı tarafından tercih edilmektedir. Ancak bu katı yakıtların yanması sonucunda çevreye bıraktığı zararlı atıkların insan sağlığı, diğer canlılar ve bitki örtüsü üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Bu çalışmada taş kömürü ve linyitin filtreleme yapılmaksızın yakılması sonucu Çan yöresi üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekilecek ve yetkililerin daha etkin tedbirler almasına katkı sağlanacaktır. Anahtar kelimeler: Linyit, Taş kömürü, Kalorifer yakıtı, Çevre, Linyit işletmesi ABSTRACT Çan has a big capacity of coal and lignite reserves. Especially in winter, these resources are preferred as heating oil by the people here. However the harmful waste left on environment after using of these resources has a negative effect on human health, other alives and flora. In this study, it is called attention to the negative effects on Çan zone as a result of using these resources without filtering and it is helpful for the authorities to take effective measures. Key words: Lignite, Coal, Heating oil, Environment, Lignite pit GİRİŞ Fosil yakıtlar yeryüzünde doğal olarak bulunan ve güneş enerjisi ile senteze uğramış bitkisel maddelerin kalıntılarından ibaret olan organik maddelerdir. Bu yakıtlardaki depo edilmiş enerji aslında güneş enerjisidir. Dünya yakıt rezervi 717 milyar ton petrol eşdeğeridir. Bu enerji rezervinin %62’sini (444.8 milyar TEP) katı yakıtlar, %20’sini (145.2 milyar TEP) petrol, %18’ini (127.1 milyar TEP) ise doğalgaz oluşturmaktadır. Ülkemizde ise, birincil enerji kaynakları olan kömür, odun ve artıklar, petrol, doğalgaz ve hidrolik enerji ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Enerji kaynakları yakıt olarak dört grup altında toplanarak özellikleri incelenmektedir. Katı, sıvı, gaz ve atık yakıt başlıkları altında toplanan yakıtlar ise üretimi, depolanması ve spesifik kaynaklar açısından çok değişik karakteristiklere sahiptir. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KÖMÜR VE KÖMÜR OLUŞUMU Kömür yanabilen sedimanter organik bir kayadır. Kömür başlıca karbon, hidrojen ve oksijen gibi elementlerin bileşiminden oluşmuş olup, diğer kaya tabakalarının arasında damar haline uzunca bir süre (milyonlarca yıl) ısı, basınç ve mikrobiyolojik etkilerin sonucunda meydana gelmiştir (1). Kömür organik olgunluğuna göre Şekil 1’de gösterilmiştir. Kömür insanoğlunun yaşamında önemli bir yer tutar ve elektrik üretiminde, demir-çelik ve çimento imalatında, endüstriyel proseslerde buhar üretmek ve ısınma amacı ile kullanılır. Dünya'da elektrik üretiminin yaklaşık olarak % 40'ı kömürden sağlanmaktadır. Birçok ülkede elektrik üretiminin önemli bir bölümü kömürden elde edilmektedir. Bu oran ABD'de ve Almanya'da (%53), Yunanistan’da (%69), Çin de (%75), Danimarka da(%77), Avustralya’da (%83), Güney Afrika’da (%93), Polonya’da (%95)’dir. Türkiye’de ise elektrik enerjisinin (%32) 'si kömürden elde edilmektedir (2). Tüm fosil yakıtlar (kömür, petrol, doğalgaz) içinde kömür dünyada en çok ve yaygın biçimde bulunan enerji kaynağıdır. Mevcut madencilik teknolojisi ile dünyada 1 trilyon ton kömür ekonomik olarak üretilecek seviyededir.(Şekil 2)(3) Kömür; Ana elamanı karbon olan bitki kökenli madde olup, zaman içersinde basınç altında bitkilerin sıcaklıkta değişmesi sonucu oluşmuştur. Kömür; karbon, hidrojen, oksijen ve azottan oluşan ,içinde kükürt ve mineral maddeler ihtiva eden bir madendir. Üretimi kolay, verimi yüksek, ucuz ve temiz bir fosil yakıttır.(4) Kömür, nebatların bataklık alanlarda birikmesi sonucu oluşan tabakaların değişime uğraması neticesi meydana gelmiştir. Bu tabakalar üzerine çeşitli çökeltilerin birikmesi ve arz'ın hareketleri sonucu derinliklere gömülmüştür. Gömülmüş olan bu nebatlar; artan ısı ve basınca maruz kaldıklarında bünyelerinde fiziksel ve kimyasal değişikliğe uğrayarak kömüre dönüşürler. Bu proses milyonlarca yıl içinde gerçekleşerek kömürler organik olgunluklarına göre Linyit, Altbitümlü, Kömür, Bitümlü kömür ve Antrasit tiplerine ayrılırlar. Linyit ve kısmen AltBitümlü kömürler genellikle yumuşak, kırılgan ve mat görünüştedirler. Bu tip kömürlerin ana özelliği göreceli olarak yüksek nem içerirler ve karbon içerikleri düşüktür. Antrasit ve Bitümlü kömürler ise genellikle sert ve parlak görünüştedirler. Göreceli olarak nem içerikleri düşük olup, karbon oranları yüksektir. Jeolojik olarak kömürlerin yaşları 400 milyon yıl ile 15 milyon yıl arasında değişir. Genellikle yaşlı kömürler daha kalitelidir.(5) ÇAN KÖMÜRÜNÜN TARİHÇESİ Çanakkale - Çan havzasındaki kömür oluşumu;1940 yılında tespit edilmiş ve 1979 yılında yürürlüğe giren 2172 sayılı yasa ile devletleştirilinceye kadar özel sektör tarafından işletilmiştir. Çanakkale-Çan havzasında, 1995 yılı başı itibariyle 780.100.000 ton işletilebilir kömür rezervinin; sanayinin enerji ve ısınma amaçlı ihtiyacını karşılamak amacıyla işletmeye alınmıştır. Son yıllarda oluşan çevre bilinci nedeni ve yüksek kükürt içeriği nedeniyle( % 1.00- 8.00 ) cazibesini yitiren Çan kömürü, 7. beş yıllık kalkınma planı çerçevesinde 2000 yılı Haziran ayında kurulmasına başlanan 194 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2x160MW gücündeki Çan termik santralinin devreye girmesiyle, ülkemizin artan enerji ihtiyacına katkıda bulunacaktır. Havzanın 1940 yılında tespit edilen kömür varlığı; jeolojik yarma ve galerilerle kısmen geliştirilmiş, varlığı saptanan linyit rezervinin kesin olarak belirlenebilmesi için MTA tarafından 1956-1957 yıllarında 35 adet arama sondajı yapılmış ve MTA-TKİ işbirliği ile de 1975-1976 yıllarında arama, rezerv geliştirme ve işletme amaçlı olmak üzere 73 adet sondajla çalışmalara devam edilmiştir. 1976 yılında saha ile ilgili 1/25000 ölçekli jeolojik haritalar hazırlanarak, sahanın stratigrafi ve kısmen de tektoniği aydınlatılmıştır. Sahanın 1979 yılında devletleştirilmesinden sonra da TKİ Kurumu tarafından DSİ ve EİE idaresine, havzanın kesin kömür varlığını ve işletme yöntemini kesin olarak belirlemek amacıyla, 1990 yılı sonuna kadar toplam 333 adet sondaj yaptırılmıştır. Bu sondajlarla; Çan ilçesi yerleşim alanı altında da kömür varlığının tespit edilmesinin yanında, tektonik açıdan değişkenlik gösteren Çan Havzasının yapısını daha iyi değerlendirebilmek mümkün olmuştur. Ancak havzada bulunan linyit rezervinin santral amaçlı olarak değerlendirilmesinin kesinleşmesinden sonra, rezervin bütün boyutları ile belirlenebilmesi amacıyla işletme sondajlarına, sahada 1980’li yıllardan bu yana devam eden ve dekapaj ile üretim faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen heyelanların sebeplerinin araştırılması ve şev stabilitesi (Eğim Tutarlılığı) ile ilgili değerlerin bütün boyutları ile belirlenebilmesi amacıyla jeoteknik sondajların yapılmasına karar verilmiş olup, bu kapsamda TKİ-MTA arasında düzenlenen protokol çerçevesinde sondaj çalışmalarına 2001 yılında yeniden başlanmış ve halen devam etmektedir. Aralık 2001 sonu itibariyle 41 adet sondaj (6743,45 m)gerçekleştirilmiştir. Çan havzasında genel olarak tek bir linyit damarı oluşumu gözlenmekte olup kalınlık 0-35m arasında değişmektedir. Havzada yapılan genel değerlendirme sonucunda ise ortalama linyit damarı kalınlığın 19,29m olduğu, örtü tabakasının kalınlığı ise 30-300m arasında değiştiği anlaşılmaktadır. Katman eğimleri 0°-20° arasında değişmektedir. 30° üzerindeki eğilimlere genellikle fay zonları civarında rastlanmaktadır. Eğim genel olarak Kuzey yönüne doğru olup, havzanın doğusundaki Çan-1 panosunda Güney-Güneybatı yönündedir. Katman doğrultuları ise havzada genel olarak Doğu-Batı yönündedir. Havzada birbirine paralel ve Kuzey-Güney yönünde 6 adet, KuzeydoğuGüneybatı doğrultusunda 7 adet olmak üzere toplam 13 adet fay saptanmıştır. Faylar genellikle basamak faylar şeklinde gelişmiş olup, derinliği 0-90 m. arasında değiştiği, fayların eğimlerinin ise genellikle 45° civarında olduğu anlaşılmaktadır. Kömür serisinin oluşumu üzerinde orejenik hareketlerin yanı sıra, volkanik hareketlerinde etkisi bulunmaktadır (6). ÇAN’DA KÖMÜR VE KÖMÜR ÜRETİMİ Çan İlçesi ve Durali Köyü civarı 90 818 486 ton görünür, Çan Çomaklı-Yeniçeri Köyü civarında 10 000 000 ton muhtemel linyit rezervi bulunmaktadır. Çan havzasının hemen hemen tamamı Türkiye Linyit işletmeleri (Çan linyitleri) tarafından işletilmektedir. 90 milyon ton civarında görünür rezervi olan bu sahanın 195 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) işletilebilir rezervi 70 milyon ton kadardır. Bu havzanın bir kısmı Çan ilçesi yerleşim merkezi altında kaldığı için görünür rezervde önemli bir miktar kayıp olmaktadır. 2003 yılı üretimi 540 883 ton olan Çan Linyit İşletmeleri’ne ait sahada bu güne kadar yapılan toplam dekapaj miktarı 830 milyon m3 civarındadır. Bu havzanın ortalama toprak/kömür miktarı 12m3/ton ‘dur. Çan linyitlerinin orijinal numunelerinin alt ısıl değeri 3023kcal/kg (Havza Ortalaması), kuru numunelerde yanar kükürt oranı minimum %0,53, maksimum %6,66 ve ortalama kükürt miktarı %2,62-6,66 civarında bulunmaktadır. Yine Yeniçeri Köyü civarında görünür rezervi 100 000 ton civarında olan ve kapalı işletme şeklinde özel bir firma tarafından çalıştırılan kömür ocağı bulunmaktadır. Bu ocaktaki linyitlerin alt ısıl değeri ortalama 5150 kcal/kg olup, kuru numunede kükürt oranı ise %0,45-%0,7 arasında, Çan Karlı Köyü civarında bulunan ve 5 596 600 ton muhtemel linyit rezervi olan ocak sahasından istihsal edilen linyitlerin orijinal numunede alt ısıl değeri ise 2960-3150kcal/kg arasında değerler göstermektedir (7). ÇLİ de rezerv; 2001 ve 2002 yılı başı itibariyle yapılan sondajların da değerlendirmesiyle en son rezerv hesabı Tablo 1’de, kömürün karakteristik özellikleri ise Tablo 2’de gösterilmiştir (Tablo 1, 2, 4). Bölgedeki Linyit üretimi ''AÇIK İŞLETME '' yöntemi ile yapılmaktadır. Açık işletme yöntemi, dekapaj ve kömür + kazı + yükleme + nakliye olmak üzere iki aşamada gerçekleşen bir madencilik sistemidir. Dekapaj; açık işletme projesine göre maden yatağının üzerindeki örtü tabakasının delme + patlatma yöntemi ile gevşetilmesi, kazılması, yüklenmesi, taşınması, toprak harmanına dökülmesi, serilmesi, harman sahasının düzeltilmesi, toprak harmanı kademe yollarının yapımı ve bakımı gibi muhtelif işleri kapsayan işlemlerin tümüdür. Bölgedeki dekapaj faaliyetlerinde ekskavatör + kamyon grubu kullanılmaktadır. Kömür damarının üzerindeki örtü tabakası delik makinaları (9'') ile delinerek uygun nitelikteki patlayıcı maddelerle patlatılarak gevşetilmekte ve daha sonra 20 yd3 kepçe kapasiteli ekskavatörlerle kazılarak 77 tonluk toprak kamyonlarına yüklenmekte ve bu kamyonlar vasıtasıyla taşınarak toprak harmanlarına (kömürsüz alanlara) dökülmektedir. Ocaktan kamyonlara yüklenen kömürler, yaklaşık 2,5km uzaklıktaki kriblaj tesisine taşınmakta ve bu tesislerde ayıklanıp, çuvallanmaktadır (Tablo 3 ve 4). HAVA KİRLETİCİLERİ VE KAYNAKLARI Enerjinin üretilmesi ve kullanılması şehir yaşamının bir çok yönünü etkiler. Enerji, ısınma ve aydınlanma, motorlu ulaşım ve endüstriyel prosesler için gereklidir. Fosil yakıtlar dünyadaki bütün şehirlerde bu enerji ihtiyaçlarının çoğunun karşılanmasında direkt olarak veya elektrik enerjisine dönüştürülme yoluyla kullanılmaktadır. Artan şehir nüfusu ve sanayileşme düzeyleri kaçınılmaz biçimde daha fazla enerji ihtiyacının ortaya çıkmasına bu da genelde kirletici emisyonlarının artmasına yol açmaktadır. Fosil yakıtların ısınma, güç üretimi için, motorlu taşıtlarda, endüstriyel proseslerde ve katı yakıtların yakma yoluyla her tarafında kullanılması şehirlerde 196 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) atmosfere verilen hava kirleticilerinin temel kaynaklarıdır. Şehir çevresinde görülen en yaygın hava kirleticileri kükürt dioksit (SO2), azot oksitleri (NO veya NO2, genellikle NOx olarak adlandırılmakta), karbon monoksit (CO), ozon (O3), askıda katı madde (PM) ve kurşun (Pb)’dan oluşmaktadır. Bu kirleticiler geleneksel hava kirleticiler olarak da adlandırılmaktadır. Yakma, geleneksel hava kirleticilerin temel kaynağıdır. Sabit kaynaklarda fosil yakıtların yakılması SO2, NOx ve partiküllerin oluşumuna neden olur. Isınmada katı yakıt kullanımı da (temel olarak odun ve kömür) bazı şehirlerde bu kirleticilerin önemli bir kaynağıdır. Benzinle çalışan motorlu taşıtlar NOx, CO ve Pb`nin temel kaynakları iken, dizel yakıtlı motorlu taşıtlar NOx`a ilaveten önemli miktarlarda partikül madde ve SO2 yayar. (Şekil 3)(8) Hava Kirliliğinin Canlılara Etkileri İnsan Sağlığına Etkileri Geleneksel hava kirleticilerin çoğu, solunum ve kardiyovasküler sistemleri direk etkiler. Hastalık, ölüm ve akciğer fonksiyon bozukluklarındaki artışlar, SO2 ve partikül madde düzeylerindeki artışlarla ilişkilidir. NO2 ve ozon da solunum sistemini etkiler, bunlara akut maruz kalma iltihaplı (enflamatuvar) hastalık ve geçirgenliğe duyarlılık, akciğer fonksiyon bozuklukları ve nefes borusu reaktivitesinde artışlara neden olur. Ozonun aynı zamanda göz, burun ve boğazı tahriş ettiği ve baş ağrılarına neden olduğu bilinmektedir. CO hemoglobine bağlanabildiğinden kandaki oksijenin yerini alır, bu da kardiyovasküler ve sinirsel davranış problemlerine yol açar. Kurşun kemik iliğindeki kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin sentezini engeller, karaciğer ve böbrekleri bozar ve nörolojik zararlara yol açar. Hava kirliliğinin doğrudan insan sağlığına etkileri, kirliliğe maruz kalınan süre ve yoğunluk ile ilgili nüfusun genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Çocuklar ve yaşlılar, solunum ve kardiyovasküler hastalığı olanlar, alerjik olanlar ve egzersiz yapanlar gibi nüfustaki bazı gruplar daha çok risk altındadır. (8) Bitkilere Etkileri Kükürt ve azot oksitleri, asidik birikimin temel bileşenleridir. Uzun süreli taşınımları kara ve su eko sistemlerinde olumsuz etkilere yol açan toprak ve suların asidifikasyonuna yol açmaktadır. SO2 ve ozon bitkilere zararlıdır, özellikle ozon, ürün kayıpları ve ormanlara zarar vermektedir. Bunlar kloroplastların sayısında azalma ile renk solması veya sararma, dış epidermal tabakanın tahribatı neticesinde yaprak yüzeylerinin parlaklaşması veya yüzeyde benekleşme şeklinde fiziksel etkiler veya mekanizmalarında aksaklıklar gibi fizyolojik ve biyokimyasal etkilerdir.(8) Hava Kirliliğinin Çevresel Etkileri Küresel Isınma (Sera Etkisi) Fosil yakıtların yoğun bir şekilde yakılması ile başta karbondioksit olmak üzere, atmosferde sera gazlarının giderek artması ve buna bağlı olarak dünyamızın ısınması, sera etkisi (küresel ısınma) olarak tanımlanmaktadır. Sera etkisi yapan 197 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gazlar arasında karbondioksit, metan, karbon monoksit, hidrokarbonlar ve kloroflora karbonları sayılabilir. Küresel ısınmanın en büyük etkisinin, kutuplardaki buzulların erimesine yol açması ve denizlerin yükselerek bir çok ülkenin sular altında kalması olacağı belirtilmiştir. Fosil yakıt tüketiminin aynı hızla sürmesi sonucunda, önümüzdeki 50 yıl içinde dünyamızın sıcaklığının 5 derece artacağını ve bunun da büyük felaketlere yol açacağını göstermektedir. Ayrıca, sera etkisi neniyle yeryüzü sıcaklığının artması ile, denizlerden, göllerden ve nehirlerden daha çok buharlaşma olacak, dolayısıyla daha fazla yağmur ve doğal sel felaketleri olacaktır.(10) Asit Yağmurları ve Yapılara Etkileri Özellikle kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan havaya atılan kükürt dioksit, azot oksitler ve karbon gazları, yağmur damlaları ile birleşerek sırasıyla sülfürik asit, nitrik asit ve karbonik asit oluşturur. Asit yağmurlarının zararı, ormanlarla sınırlı olmayıp, canlı varlıkların yanı sıra, demiryolları, binalar, köprüler ve tarihsel kalıntılar üzerinde de etkili olmaktadır. Fosil yakıtların yanma reaksiyonu sonucunda atmosferik sera etkisine yol açan CO2 salımı 1990 yılında 0,6milyar ton/yıl iken, özellikle son 40 yılda büyük bir artı göstererek 1998 yılında 5,5milyar ton/yıl’a ulaşmıştır. SO2 atmosferde veya metal yüzeylerinde sülfürik asit oluşturmak suretiyle metallerin korozyon hızlarının artmasına neden olmaktadır. SO2`nin yapılar üzerine etkisi, kireçtaşı ile reaksiyona girerek suda çözünebilen, dolayısıyla yapılarının zamanla yıpranmasına yol açan maddeleri meydana getirme şeklindedir. Ozonun en önemli etkisi kauçuk materyallerini çatlatma şeklindedir. (10) KÖMÜR VE GETİRDİĞİ ÇÖZÜMLER Kömür Dünya'nın en bol, en sağlam ve en güvenilir fosil yakıtıdır. Aynı zamanda rekabet edebilir bir maliyete sahiptir. Kömür gün geçtikçe daha temiz bir yakıt olmaktadır. Temiz kömür teknolojileri; enerji verimliliğini artırmakta ve kömürün neden olduğu çevre gaz emisyonlarını azaltmaktadır. Madencilik sırasında, enerji verimliliği, kaçak emisyonlardan kaçınma/azaltma ve kömür yatağındaki metanın kullanımı ve iyileştirilmesi vasıtasıyla madenciliğe ilişkin gelişmeler başarılı olabilmektedir. Kömürün hazırlanması/yararlı hale getirilmesi(zenginleştirilmesi) yoluyla mineral miktarı, nem, kükürt ve kül miktarının azaltılması termal tüketim verimliliğini artırmaktadır. Yeni ve ikame edilen tüketim kolaylıklarıyla daha yüksek verimlilik teknolojisinin yaygınlaşması ve verimli yönetim programlarının tanıtımı kömürün performansını artırmaktadır. Aynı zamanda kömürün, (biolojik kütle),(şeker kamışı) ve atık maddeler gibi yenilenebilir, yanabilen bitkiler için "ortak yakıt" olarak anahtar bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Karbondioksitin tutulması, kullanımı ve depolanmasıyla yanma sonrası ortaya çıkan olanaklar endüstri çözümleri olarak ortaya çıkmaktadır. Çelik üretimi sırasında ortaya çıkan ısı/enerji kullanımını maksimize etmek ve kok yapımı esnasında 198 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) üretilen gazların kullanımı ve iyileştirilmesi yoluyla çelik yapmada kullanılan kömürden çıkan emisyonların azaltılması ve enerji verimliliği için olanaklar mevcuttur. Kömür yanma ürünleri her ne kadar atık olarak değerlendirilse de bu yanma ürünlerinin çelik üretimine uygulanmasıyla önemli enerji ve emisyon avantajları sağlanabilmektedir. Kömür evriminin bütün aşamaları, yeni buluşlar ve teknik gelişmeler vasıtasıyla emisyon azaltımları ve verimliliği artırmak için potansiyel imkanlar sağlanmaktadır. Gelişen kömür teknolojisi ve verimliliği hem gelişmiş hemde özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli yararlar sağlamaktadır. Önemli olan kömürün kullanımı değil, kömürün nasıl kullanıldığının hedef noktası olmasıdır. Temiz Kömür Teknolojileri; kömürün üretimi, zenginleştirilmesi ve kullanımında verimliği artırarak kömür kullanımının çevresel etkilerini azaltmaya yönelik teknolojiler olarak tanımlanır. Temiz Kömür Teknolojilerinin uygulanması ile kömürün yanması sonucu ortaya çıkan emisyon azaldığı gibi, tüketilen her ton kömürden elde edilen faydalı enerji artırılmış olur. Temiz kömür teknolojileri çoğunlukla kömürün en fazla tüketildiği alan olan elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır (11). Kükürt Gazı Arıtma Tesisleri Kömürün içeriğinde bulunabilen kükürt elementi ve/veya minerali kömürün yanması sonucu kükürt dioksit (SO2) gazına dönüşür. Atmosfere salınan bu gazın çevreye olan olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla "Baca Gazı Arıtma" tesisleri kurulur. Baca gazları ile atmosfere salınmadan önce SO2 gazı ve CaCO3 eriyiğinden geçirildiğinde kalsiyum sülfat (CaSO3) bileşiğine dönüşerek katı halde jips elde edilir. Elde edilen jips inşaat sanayinde faydalı bir yapı malzemesi olarak kullanılır (Şekil 4) (11). Her insan faaliyetinde olduğu gibi kömür madenciliğimizin de çevreye etkisi bulunmaktadır. Kömürün kullanımı aşamasında çevreye olan etkilerinin kabul edilebilir sınırlar içinde kalabilmesi için "TEMİZ KÖMÜR TEKNOLOJİLERİ" uygulanmaktadır. Kömürün madenciliği aşamasında da çevreye olan etkileri önlemek üzere çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle açık işletme madencilik yöntemi ile üretilen kömür yataklarında büyük miktarda arazi tahrip edilmekte ancak tahrip olan arazi madencilik safhasında tekrar eski konumuna getirilerek çoğu kez orijinal araziden daha verimli bir biçimde ağaçlandırılmakta ve düzenlenmektedir (Tablo 4) (12). SONUÇLAR/ÖNERİLER Türkiye’de enerji tüketimi nüfus artış hızından iki üç kat hızla artmaktadır. Enerji miktarındaki artış ise sorunlarının giderek fazlalaşmasına neden olmaktadır. Oluşan çevre problemleri insan sağlığını tehdit etmekte, ekolojik dengenin bozulması gibi kısa ve uzun vadeli etkiler yaratmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, eğer gelişmekte olan ülkeler 2025 yılına kadar enerji tüketimlerini gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarırlarsa ekosistem kirlilik yükü beş defa artacaktır. Üstelik bu enerji tüketimi katı yakıtlara oranla verilirse dünya 199 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ekosistemi buna hiçbir şekilde dayanamayacağı belirtilmektedir. Günümüz faaliyetleri sonucu ortaya çıkan çevre sorunlarının en önemlisinin sera etkisi dolayısıyla iklim değişikliği beklentisi, asit yağmurları ve nükleer tehlike olacağı belirilmektedir. Diğer taraftan çevre kirliliği yaratıyor diye enerji tüketiminden vazgeçmek ise ekonomik gelişmenin sağladığı faydalardan vazgeçmektir. Önemli olan kaynakların birbirlerine göre artıları ve eksileri göz önüne alınarak optimal çözümün bulunmasıdır. Bunun için araştırma ve geliştirme çalışmalarında teknolojinin seçiminde ve yönlendirilmesinde enerji planlamalarının yapılmasında çevre önceliklerinin göz önüne alınarak önceliklerin tespitinin doğru yapılması ve uzun vadede belirlenen hedefleri gerçekleştirecek doğrultuda olmasıdır. Ayrıca son yıllarda enerjinin yarattığı çevre sorunlarının çözümüne önemli oranda katkıda bulunabilecek ve özellikle fosil yakıtların tüketimini azaltabilecek kaynaklar olarak gösterilen alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesine önem verilmelidir. 1.Kullanılacak kömürlerin kalorifik değerinin yüksek olması ve kükürt, nem, uçucu ve kül oranlarının ise düşük olması sağlanmalıdır. Isınmada kullanılan kalorifer kazanları ve sobalarda tam yanma sağlamalı ve bunların yakıcıları eğitilerek tekniğine uygun yakmasına dikkat edilmelidir. 2.Diğer taraftan binalarda ısı yalıtımı yapılarak ısı kayıplarının önlenmesi yoluna gidilmelidir. 3. Yeşil alanlara gereken önemi verip bu alanların genişletilmesine çalışılmalıdır. 4.Hava kirliliğinin Çan yöresi gibi fazla olduğu bölgelerde mümkün olan merkezi ısıtma sistemi, doğalgaz, havagazı veya elektrikle ısıtmanın planlanarak uygulamaya geçirilmesi. 5. Yeni enerji üretim teknolojilerinin başında gelen Akışkan Yataklı Kazan sistemlerinin evlerimizde kullanılan soba veya kazanlara uyarlanması gereklidir. Bu akışkan yataklı kazanlar yanma veriminin yüksekliği, kirletici emisyonların yanma sırasında kontrol edilmesi gibi özellikleri nedeni ile Çan’ımızın kalori değeri düşük, kükürt içeriği yüksek linyitlerinin değerlendirilmesinde uygulanması gerekli bir teknolojidir. 6.Enerji üretimi, taşınımı, dönüştürümü ve kullanımında mutlaka çevre faktörünü göz önüne alan bir ekonomik değerlendirme yapılmalıdır. 7.Her ilde özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu illerde, merkezi çevre laboratuarları kurulmalı ve bunların tarafsız, bağımsız, bilimsel ve verimli olmalarına imkan sağlayacak bir yöntem ile çalışmaları sağlanmalıdır. KAYNAKLAR İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri) http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/komur_nedir.htm İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri) http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/ener_kom.htm 200 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri) http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/tur_dun_kom.htm İnternet: (Çan Linyit İşletmeleri) http://www.cli.gov.tr/uretim.html Enerji Hammaddeler Alt Komisyonu Kömür Çalışma Grbu “Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Raporu, DPT 2605-ÖİK:616, Ankara 2001. İnternet: (Çan Linyit İşletmeleri) http://www.cli.gov.tr/tanitim.html Önder Ü., Baran Ş., Yorulmaz H. “Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, Çanakkale 2005, T.C. Çanakkale Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Sf:24. İnternet http://www.tedaviler.net/hava-kirliliğinin-beden-sagliğimiza-etkileri.htm Hilmioğlu B., Güler N., Özkurt N. “Dış Ortam Hava Kirliliğini Engelleyen, Azaltan Yöntemler:Hava Kalitesi Yönetimi ”, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Kimya ve Çevre Enstitüsü, Gebze/Kocaeli. Kumbur H., Özer Z., Özsoy H.D., Avcı E.D. “Türkiye’de Geleneksel ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Potansiyeli ve Çevresel Etkilerinin Karşılaştırılması”, Mersin Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Elektrik Mühendisleri Odası. İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri) http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/tem_kom_tek.htm İnternet: (Türkiye Kömür İşletmeleri) http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/kom_mad_cev.htm 201 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) RESİM ve TABLOLAR Şekil 1: Kömür Tipleri ve Kullanıldıkları Yerler (1) Şekil 2:Dünya’da Kömür Rezervi (Mton) (3) 202 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Çan Yöresi Kömür Rezervi Değerleri (4) Görünür rezerv Üretilebilir Rezerv Toplam dekapaj Ortalama Toprak- Kömür oranı Orjinal Kömür ortalama AID Orjinal Kömür ortalama nem Orjinal Kömür ortalama Kül Orjinal Kömür ortalama Kükürt Kömür yoğunluğu Ortalama Kömür kalınlığı 88 833 000 69 321 800 830 264 600 11,98 3023 % 23,65 % 24,25 % 2,62-6,66 1,4 17,62 Ton Ton M3 M3/Ton KCAL/KG Ton/ M3 M Tablo 2. Kömürün karakteristik özellikleri (4) AID (Kcal/kg) 4.000-5.000 3.000-4.000 2.000-3.000 1.000-2.000 TOPLAM ÜRETİLEBİLİR REZERV (TON) 9 136 613 27 181 078 13 704 920 19 299 189 69 321 800 % 13,18 39,21 19,77 27,84 100,00 Tablo 3. Yıllara Göre Kömür Üretimi ve Satışı (1000 ton) Yillar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Toplam Tevsii Projesine Göre Hazirlanacak Kömür 922 1 738 2 320 2 403 2 458 2 235 12 076 Sosyal Yardimlaşma Fonuna Teslim Edilen Kömür 24 29 31 67 47 198 İş Programina Göre Satiş Termik Piyasa Toplam ----115 397 577 762 1 568 3 419 238 304 449 455 612 365 2 423 238 443 875 1 063 1 441 1 933 5 993 203 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 3. Hava Kirliliği Kaynakları ve Kirletici Türleri (9) Şekil 4. Kükürt Gazı Arıtma Tesisi (11) 204 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 4. TKİ Kurumuna Bağlı İşletmelerdeki Ağaçlandırma Çalışmaları (12) BÖLGE VE İŞLETM E MÜD AĞAÇ. AL. (ha) AĞAÇ SAYISI TUTM A ORANI (%) AĞAÇ TÜRLERİ ÇAL. BAŞ TARİHÎ 320,9 696 .200 100 Akasya, Karaçam,Kızılçam,Meşe,İğde 1977 1997 yılından somaki dik ÇaL Dev. Et 155 357.080 95 Y. Akasya, Aylantus, İğde, Zeytin,Üzüm Fidesi 1992 Tamamlama Dik Ve Bak ÇaL Dev. 119,5 288.000 95 Y.Akasya ve ÇamTürleri 1993 Tamamlama Dik Ve Bak ÇaL Dev. Et GLİ (Tavşanlı) GELİ(Talaşan) YL|(Sekköy) ÇLİ(Çan) 1993 1998 Bakım Çalışmaları Devam Et Dik Ve Bak ÇaL Dev. BL 316.000 252.500 60-70 90 46 54.400 90 Sedir, Karaçam, Akasj-a, Ajiantus, Seni 1998 Bakım Çalışmaları Devam Etmektedir 30 25.271 70 Akasya v.b. tür. 1999 150 146.000 90 Yalana Alaska, Kızılcam, Fıstık Çamı 1999 Çakmalar Devam Etmektedir. Çakmalar Devam Etmektedir. TLİ (Saray) ELİSoma) Akasya.,Katalpa,Kız.Çam, Mor Çam, Kovak, Söğüt, Çeşitli Meyve Türleri Aylantus,Akçağaç,Mahlep, Akasya, Kavak, İğde 342 100 SLİ(Seyitömer) GÖLİ(Göynük) AÇIKLAMA TKİ TOPLAM 1.263,40 2.135.451 205 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 206 TÜRKİYE LİNYİTLERİ ARASINDA ÇAN LİNYİTLERİNİN ÇEVRESEL AÇIDAN İRDELENMESİ VE HAVA KİRLİLİĞİNE KATKISI ÜZERİNE BİR ÖN DEĞERLENDİRME Hasan Göksel ÖZDİLEK Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ÖZET Henüz 150 yıl önce 132 milyon ton olarak kullanılan kömür günümüzde yaklaşık olarak 5400 milyon ton olarak çıkarılmakta ve hem enerji elde etmede hem de yakıt olarak ısınma amaçlı tüketilmektedir. Ülkemizin en önemli linyit rezervlerinden birisi Çanakkale sınırları içerisinde Çan’da bulunmaktadır. Çanakkale’nin de içerisinde bulunduğu Marmara Bölgesi, Türkiye’deki coğrafi bölgeler arasında yalnızca ekonomik olarak en gelişmiş bölge olarak değil aynı zamanda nüfus olarak da neredeyse ülkede yaşayan toplam insanların üçte birine ev sahipliği yapması ve ülkenin Asya kıtasını Avrupa kıtasına bağlayan bağlantı noktası olma itibariyle en öne çıkan coğrafi bölgemizdir. Nüfus, sosyoekonomik göstergeler, kentleşme ve benzeri birçok unsur çevre kalitesi ile sıkı sıkı ilişkileri olan faktörler arasında sayılabilir. Bu çalışmada, ana olarak Çan’da kurulu 2x160 MW gücündeki termik santralde değerlendirilen ve 2003’de 115.000 ton tüketiminden 2007’de 1.568.000 tona ulaşan linyit tüketimin yanma reaksiyonuna bağlı olarak neden olduğu gaz emisyonları irdelenmektedir. Karbonlu ve kükürtlü bileşenler bakımından yanma reaksiyonuna bağlı olarak oluşan emisyonların özellikle olumsuz hava koşulları altında problemlere neden olma potansiyelinin olması sonucuna varılmıştır. GIRIŞ Kömür başlıca karbon, hidrojen, azot ve oksijen gibi elementlerden oluşmuş diğer jeolojik formasyonlar arasında milyonlarca yılda basınç, ısı ve mikrobiyal proseslerin sonucu meydana gelmiş bir tükenebilen kaynaktır. Kömür endüstri devriminden sonra stratejik bir kaynak olarak ortaya çıkan en önemli hammaddelerden birisi olarak değer kazanmıştır. Petrol ve doğalgaza göre bugünkü tüketim hızı ile insanoğluna daha uzun süre yetecek bir kömür rezervi mevcut bulunmaktadır. Taş kömürü yüksek kalorifik değeri ile öne çıkmaktaysa da ülkemizde sadece Zonguldak’ta işletilmektedir. Öte yandan daha düşük ısıl değere sahip linyit rezervlerimiz daha çok enerji elde etmede kullanılmaktadır. Ülkemizde sadece Zonguldak’ta kurulu bulunan Çatalağzı Termik Santrali ile Adana’da kurulu bulunan Sugözü Termik Santrali’nde taş kömürü hammadde olarak kullanılırken diğer santrallerde ısıl değeri düşük ancak rezerv bakımından önemli miktarlarda Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) bulunan linyit kaynakları değerlendirilmektedir. Bu çalışmada 2008 itibari ile çalışır bulunan Türkiye termik santrallerinin hammadde kullanımı sonucu açığa çıkan ve yanma kalitesi ile ilgili olan parametreler irdelenmekte; Çan 18 Mart Termik Santrali’nin Türkiye’de konuşlu bulunan santraller arasındaki payı tartışılmaktadır. MATERYAL VE METOT Türkiye’de kurulu bulunan termik santraller Tablo 1’de özetlenmektedir. Türkiye Kömür İşletmesi Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürün payını %32 olarak vermektedir. Bu da kabaca ülkemizdeki kömür kaynaklarının enerji elde etmemizdeki önemini ortaya koymaktadır. Bu termik santrallere ait hammadde kalite değerleri ise Say (2006)’dan alınarak genelinde tüm Türkiye özelinde ise Çanakkale için kömür yanması sonucu ortaya çıkan reaksiyon ürünleri üzerine değerlendirmeler Perry ve Gren (1997)’den alınan bilgiler ışığında tamamlanmıştır. BULGULAR VE TARTIŞMA Termik santrallerimizde kullanılan kömürlerin genel özellikleri Çizelge 2’de sunulmaktadır (Say, 2006). Özellikle termik santrallerde kullanılan linyitlerin düşük ısıl değere sahip olması elektrik üretim merkezlerimizde verimin düşük olmasının bir nedenidir. Normalde termik santrallerde tüketilen kömürün kükürt içeriğinin %1 seviyelerinde olması istenir ancak ülkemizde halihazırda kurulu bulunan termik santrallerde tüketilen kömürlerde ortalama kükürt değeri %2,4 olarak tespit edilmiştir. Termik santrallerde kullanılan kömürlerin kütlece üçte biri nem ve %28’i de külden ibarettir. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ, 2004)’e göre ülkemizdeki kömürlerin kül içeriği %17,39; uçucu madde içeriği %35,47 ve toplam kükürt %2,52’dir. Çizelge 3’de ise bu termik santrallerin kükürt dioksit emisyon değerleri kg saat-1 olarak ve birim kurulu güç başına saatlik SO2 emisyon değerleri kg MW-1 saat1 olarak verilmektedir. Çizelgeden de görülebileceği gibi 15 kömürle çalışan termik santral arasında Çan 18 Mart Termik Santrali birim kurulu güç başına SO2 emisyonu bakımından dokuzuncu sırada yer almaktadır. Bu bakımdan çevre kalitesi bakımından diğer santrallerle kıyaslandığında çok yüksek derecede bir probleme yol açmayacağını söylemek mümkündür. Ancak dikkat çekilmesi gereken bir nokta santralde gün geçtikçe artan linyit tüketimidir. Yük olarak değere vurulduğunda ortaya ciddi rakamlar çıkmaktadır. Şekil 1’de yıllar bazında santralde tüketilen, piyasaya sunulan linyit miktarı sunulmaktadır. Konutlarda kullanılmak üzere piyasaya arz edilen linyit miktarı son yıllarda bir parça düşmüş olsa da hemen hemen yılda 500.000 ton civarında sabittir. Oysa termik santralde tüketilen linyit miktarı yıllar bazında artarak 2007’de 1,6 milyon tona yaklaşmıştır. Qh = (146,58 × C) + (568,78 × H) + (29,4 × S) – (6,58 × Kül) – (51,53 × (O+N)) (1) 208 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan linyitleri için Baba vd. (yayımlanmamış) tarafından yapılan bir projede Gürdal’dan alınan bilgilere göre ilgili C, H, S, kül, O ve N değerleri yerine konulduğunda Qh 85,75 Btu (British thermal unit) lb-1 olarak saptanır. Bu değer yaklaşık 200 kJ kg-1 değerine eşittir. Bu ham değerler kuru kömür için hesaplanmıştır. Isıl değer açısından bu rakam düşük bir seviyededir. Rakamsal olarak havzadan çıkarılan Çan linyiti 2002-2007 arasında %142 artmıştır ve 2003-2007 yılları arasında termik santralde kullanılan linyit ise %1263 oranında artmıştır. Hatırlatmakta fayda vardır ki Çan 18 Mart Termik Santrali 2003’de faaliyete geçmiştir. Kahriman vd. (2000) bu santralin sadece elektrik üretim potansiyeli dikkate alınarak uygulanabilir olduğu sonucuna varmışlardır. Termik santralde bu yıllar arasında yılda yaklaşık 684.000 ton linyit kullanıldığından hareketle yılda termik santralden teorik olarak 15.454.000 kg kükürt dioksit kaynaklanacağı hesaplanabilir. Bu ise her evde bir kış sezonunda ortalama 5 ton kömür yakıldığını varsayarsak 137000 evin atmosfere kışın salacağı kükürt dioksit miktarına eşittir. Yıllar bazında teorik olarak (stokiyometrik hesapla) termik santralden atmosfere salınan SO2 ve NO2 miktarları Çizelge 4’de özetlenmiştir. Hem SO2 hem de NO2 bakımından artan emisyonlar dikkate değerdir. Yanma reaksiyonu sonucu şu temel kirleticiler açığa çıkar: Fosil yakıt (S, C, N, H gibi)+ O2 CO2 + SO2 + Hidrokarbonlar (CHn) + diğerleri (2) Çanakkale’nin en önemli yenilenemez kaynaklarından biri olan Çan linyiti kalitesine göre %1,13 yanar kükürt içeren 1 birim kütle Çan linyit kömürü yakıldığında tam yanma reaksiyonunun oluştuğunu varsayılarak teorik olarak yukarıda verilen reaksiyon uyarınca atmosfere yaklaşık 0,023 birim kütle kükürt dioksit salımı meydana gelmektedir. Daha iyi betimlemek için yetişkin ve sağlıklı bir ağacın saatte 2,3 kg karbondioksiti sentezleyerek 1,7 kg oksijen ürettiğini vurgulamak yararlı olabilir. Çan linyit kömürünün karakteristik özellikleri bakımından Çan Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü (ÇLİ, 2008) ortalama linyit alt ısıl değerini 2878 kCal kg-1 olarak belirlemiştir. Türkiye Kömür İşletmeleri (2004), laboratuar analizine göre linyit için alt ısıl değer 4620 kCal kg-1 ve üst ısıl değer 4910 kCal kg-1 olarak saptanmıştır. 25 °C’de 0,101 MPa basınç altında 1 kg katı yakıtın yanması için gerekli oksijen hacmi şu formülle hesaplanabilir (Perry ve Green, 1997): 24,45 [(C/12)+(H/4)+(S/32)-(O/32)] (3) Bu formüle göre ortalama %46,55 C; %4,28 H; %1,55 S ve %12 O içeren Çan linyitinin 1 kilogramının yanması için gerekli oksijen miktarı hacimce 0,0462 m3 olarak hesaplanır. 2007 yılı rakamlarına göre termik santralde tüketilen 1.568.000.000 kg linyit için ise 72.442.600 m3 oksijen ihtiyacı olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bu ise kimyasal olarak ideal koşullarda (0 °C ve 1 atm basınç altında) 209 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 103.593 ton oksijene gerek duyulduğunu göstermektedir. Yani yanma reaksiyonunun tersi olan fotosentezle üretilmesi gereken oksijen miktarı 103.592 tondur. Bu ise kabaca saatte 1,7 kg oksijen üreten bir yetişkin ağaç hesabından hareketle sadece yaz döneminde (Haziran-Ağustos) 8 saat çalışma esasına göre çalışması gereken yaklaşık 83.000 yetişkin ve sağlıklı ağacın çalışmasını gerekli kılar. Bu yaklaşık hesapta küresel iklim değişikliğinin, atmosferde artan karbondioksit seviyesinin ve gittikçe daha derine giden toprak suyunun seviyesinin etkileri göz ardı edilmiştir. Ancak bu gibi unsurların da detaylı çalışmalarda dikkate alınmasında elbette fayda vardır. Artan linyit kullanımına paralel olarak üretilen karbonlu ve kükürtlü bileşikleri elimine etmek veya en azından dengelemek için o oranda fotosentez yapan organizmaların yetiştirilmesi ve bunun mümkün olduğunca yaygınlaştırılması gerekir. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ, 2004) Çan’da 1993’den beri bakım çalışmaları devam eden 316.000 ağacın (kendi ifadeleri ile “Akasya, katalpa, kızılçam, morçam, kavak, söğüt, çeşitli meyve ağaç türleri”) var olduğunu ve bunların tutma oranının % 60–70 olduğunu belirtmiştir. Bu faktörlerde göz önüne alındığında belirtilen bu mevcut ağaç sayısının burada kurulu bulunan termik santralden kaynaklanan emisyonu elimine etmek için bu şartlar altında yeterli olduğu kanısına varılabilir. Küresel iklim değişikliğine sadece ağaç dikmekle çözüm getirilebileceği kanısına varmak zordur. Önemli olan uzun vadeli düşünmek ve karbonlu, kükürtlü, azotlu ve diğer elementli bileşiklerin salınımlarını elimine etmek veya dengelemek amacıyla sadece ağaç dikmekle değil bu ağaçların yetişmelerinin ve sağlıklıca büyümelerinin garanti altına alınmasıdır. Bu nedenle etkin bir çevresel yönetim planının uygulamaya alınmasında fayda vardır. SONUÇ Türkiye’de kurulu bulunan 15 termik santral arasında Çan 18 Mart Termik Santrali kurulu güç bakımından 12. sırada yer almasına rağmen birim güç başına kükürt dioksit emisyonu bakımından 9. sırada bulunmaktadır. Ülkemizdeki ilk ve tek akışkan yataklı yakma teknolojisine sahip bulunan santral ülke enerji ihtiyacının hatırı sayılır bir kısmını karşılamakta ve Çan havzasındaki linyitleri kullanmaktadır. Her ne kadar Çan bölgesinde bakım çalışmaları devam eden 316.000 ağaç varlığından söz edilmekte (TKİ, 2004) ise de yılda 1,5 milyon ton linyit tüketen santralin uzun dönem hava kirletici emisyon ve yük değerlerini dikkate alarak daha etkin ve verimli ağaçlandırma çalışmalarının yapılmasının gerekliliğinin altı çizilmelidir. Gerekli çalışmalar sadece ağaç dikmek değil; öncelikle mevcut ağaçları korumak ve yeni ağaçlandırma çalışmalarının amacına ulaşmasını garanti altına almakla tamamlanmalıdır. Bölgede kurulması düşünülen yeni enerji üretim tesislerinin tahsisinden yıllar hatta on yıllar önce ağaçlandırma çalışmalarına başlanmalıdır. 210 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KAYNAKLAR Çan Linyit İşletmeleri Müdürlüğü (ÇLİ) (2007). İnternette mevcut. Ziyaret edilme tarihi 15.07.2008: http://www.cli.gov.tr Kahriman, A., İpekoğlu, B., Kesimal, A., Tuncer, G., Karadoğan, A. ve Görgün, S. (2000). “Çan linyit sahasının rezerv hesabı ve termik santralde değerlendirilebilirliği” Türkiye 12. Kömür Kongresi Bildiriler Kitabı, 23-26 Mayıs 2000, Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak, 213228. Perry ve Green (1997) Perry’s Chemical Engineers’ Handbook. McGraw-Hill, New York. Say, N.P. (2006). “Lignite fired thermal power plants and SO2 pollution in Turkey”, Energy Policy, 34: 2690-2701. Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) (2004). İnternette mevcut. Ziyaret edilme tarihi 15.07.2008: http://www.tki.gov.tr/TKI_HAKKINDA/ener_kom.htm 211 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Ülkemizdeki termik santrallere ait temel göstergeler Termik Santral İl Çatalağzı Sugözü Tunçbilek Soma A Soma B Yatağan Afşin-Elbistan A Afşin-Elbistan B Yeniköy Çayırhan Kangal Orhaneli Kemerköy Seyitömer Çan 18 Mart Ortalama Zonguldak Adana Kütahya Manisa Manisa Muğla Kahramanmaraş Kahramanmaraş Muğla Ankara Sivas Bursa Muğla Kütahya Çanakkale (15 merkez) Kapasite, MW 300 1210 365 44 990 630 1355 1440 420 620 457 210 630 600 320 639 İşletmeye alınma tarihi 1948 2004 1956 1957 1981 1982 1984 2004 1986 1987 1989 1992 1993 1973 2003 Toplam 47 ünite Yakıt türü Yerli taşkömürü İthal taşkömürü Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Linyit Çizelge 2. Termik santrallerimizde kullanılan kömürlerin genel özellikleri Termik Santral Çatalağzı Sugözü Tunçbilek Soma A Soma B Yatağan Afşin-Elbistan A Afşin-Elbistan B Yeniköy Çayırhan Kangal Orhaneli Kemerköy Seyitömer Çan 18 Mart Ortalama Standart sapma Isıl değeri, kCal kg-1 3200 6150 2600 2400 2200 2100 1050 950 1750 2800 1300 2560 2600 1500 2600 2384 1239 Yüzde kükürt 0,8 0,9 2 0,7 1,5 2,7 1,4 1,4 4 4,7 2 1,9 3,2 2 4,2 2,5 1 Yüzde nem 13 20 23 25 27 36 57 57 33 27 50 34 34 34 32 33 13 Yüzde kül 48 23 42 24 40 20 15 15 29 29 22 23 24 40 22 28 10 212 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Değişkenlik Katsayısı 0,52 0,4 0,38 0,37 Çizelge 3. Ülkemizdeki termik santrallerin SO2 emisyon değerleri (Say, 2006) Termik Santral SO2 emisyon değeri, kg saat-1 Çatalağzı Sugözü Tunçbilek Soma A Soma B Yatağan Afşin-Elbistan A Afşin-Elbistan B Yeniköy Çayırhan Kangal Orhaneli Kemerköy Seyitömer Çan 18 Mart Ortalama Standart sapma Değişkenlik Katsayısı 1425 921 5492 364 11540 8280 29867 17331 17920 5919 1432 499 951 17397 1960 8087 8913 1,10 Birim kurulu güç başına SO2 emisyon değeri, kg MW-1 saat-1 4,75 0,76 15,05 8,27 11,66 13,14 22,04 12,04 42,67 9,55 3,13 2,38 1,51 28,99 6,13 12,14 11,51 0,95 Çizelge 4. Son beş yılda Çanakkale Çan 18 Mart Termik Santrali’nden kaynaklanan teorik (stokiyometrik) SO2 ve NO2 emisyonları Yıl 2003 2004 2005 2006 2007 Ortalama Toplam SO2 emisyonu, ton 2599 8972 13040 17221 35437 15454 Toplam NO2 emisyonu, ton 3779 13044 18958 25037 51520 22468 213 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Yıllar bazında Çan Havzası’ndan linyit arzının kaleme göre değişimi Isıl değer olarak Perry ve Green (1997) aşağıdaki formülü önermişlerdir: 214 HAVA KİRLİLİĞİNE NEDEN OLAN BACA ATIKLARINI GİDERME YÖNTEMLERİNİN İNCELENMESİ Mehmet KARALI, Yakup Kılıçarslan, Mehmet Gücüyetmez, Ertuğrul KANMAZ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan MYO ÖZET Taş kömürü ve linyit rezervleri bakımından zengin bir bölge olan Çan yöresi halkı özellikle kış aylarında kalorifer yakıtı olarak bu yakıtları kullanmaktadır. Özellikle Apartman bacalarından çıkan (SOX , NOX vb.) zehirli gazlar insan sağlığını ve çevreyi tehdit etmektedir. Oysa ki küçük yatırımlarla bu problem bazı bölgelerde çözülmüş denecek kadar azaltılmıştır. Bu çalışmada baca gazlarının kabul edilebilir seviyeye indirilmesinin yöntemleri irdelenecektir. Çalışmadan elde edilecek bulguların yetkili mercilerin de desteği ile hayata geçirilmesi beklenmektedir. ABSTRACT The residants who live in Çan where are rich in terms of coal and lignite reserves prefer these fuel for home heating. Especially in winters, The poisonous gases (SOX , NOX etc.) which rise up from chimney threaten the human wealth and environment. Whereas these problems are solved in the many vicinities by the small investments. In this study, eliminating of the harmful gases is researched. It is hoped that obtained datas will put into effect by authorized persons and residants. GİRİŞ Çan ilçesinin yerleşim yeri, coğrafik yapısından dolayı çukurda kalmaktadır. Çan’ın bu özelliği hava dolaşımının yetersiz olmasına neden olmaktadır. Çevredeki sanayi tesislerinden çıkan baca gazları ve özellikle kış aylarında konutların kalorifer bacalarından çıkan kirleticilerin uzaklaştırılması yeterince mümkün olamamaktadır. Uzaklaştırılamayan bu kirleticiler başta insan sağlığı olmak üzere çevreye, diğer canlılara ve bitki örtüsüne zarar vermektedir. Bunların en belirgin sonucu ise son yıllarda Çan ilçesinde artan kanser vakalarının artmasıdır. Bu kirleticilerin asgariye indirilebilmesi için gelişen teknolojik imkânlardan yararlanılması ve bu yolda etkin tedbirler alınması hem sade vatandaşların hem de yöneticilerin öncelikli görevleri arasında olmalıdır. Son yıllarda geliştirilen filtreleme yöntemleri, arıtma yöntemleri ve etkin yakma yöntemleri bu sorunları çok büyük oranda çözebilecek durumdadır. İlçenin çevre il ve ilçelere göre çok daha önceden doğalgaz imkânına kavuşmasına rağmen yöredeki kömür rezervlerinin fazla olması ve yöre halkının bu imkânlardan Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yararlanmayı sürdürmek istemesi ve doğalgaz dönüşümü için apartmanlarda yapılması gereken yatırımların maliyetleri gibi nedenler temiz çevre ve sağlıklı bir yaşam imkânını zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, filtreleme, arıtma ve etkin yakma teknikleri ve teknolojileri üzerine bir araştırma çalışması yapılmıştır. Çalışmada, ilçenin özel durumları göz önüne alınarak en uygun dönüşüm sistemleri hakkında kıyaslamalı yorumlar yapılmış ve önerilerde bulunulmuştur. TEMİZ ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ Çevrenin temiz tutulması ve dolaylı zararlarından korunmanın iki yolu görülmektedir. Bunlardan birincisi: Yanma sonucu ortaya çıkan kirleticilerin filtrelenerek arıtılması, ikincisi ise: yanmadan önceki tedbirler yada yakma teknolojilerinin kullanımına yönelik çözümlerdir. Filtreleme ve arıtma Yöntemleri Çan ilçesi için acil ihtiyaç duyulan arıtma sistemi evler ve apartmanlar için olmalıdır. Çünkü ilçenin havasını asıl kirleten apartman bacalarından çıkan yanmamış yada yarı yanmış gazlardır. Teknolojik olarak bir bacadan çıkan her türlü parçacık yada gaz arıtılabilir durumda iken bu teknolojik yatırım genellikle sanayi tipi yatırımlardır. Bacadan çıkan kül yada parçacıkların arıtılabilmesi için siklonlar, çökeltme odacıkları, filtreleme gibi yöntemler uygulanmaktadır. Bacadan çıkan zararlı gazların atmosfere atılmadan yok edilebilmesi için ise; kimyasal, biyolojik veya sulu sistem arıtmayla müdahale edilebilmektedir. Kimyasal yada biyolojik yöntemlerle yapılan arıtma teknolojisinin yatırım ve işletme masraflarının yüksek olması dolayısıyla bu tip uygulamalar sanayilerde yer bulabilmiştir. Ancak sulu sistem filtreleme küçük çaplı işyerleri yada apartmanlar için düşünülebilir. Bu amaçla tasarlanmış bir sulu sistem baca arıtma sistemi Şekil 1’de görülmektedir. Sulu sistem arıtmada, baca gazı atmosfere atılmadan önce yağmurlama yöntemiyle yıkanmakta ve çıkan gazın su ile teması sağlanmaktadır. Suyun içerisine giren zararlı gazlar su kütlesi tarafından tutulmakta ve %99 lara varan bir arıtma sağlanmaktadır [2]. Bazı dezavantajlarına rağmen küçük çaplı işletmeler başta olma üzere endüstriyel alanlarda bu teknoloji yer bulabilmiştir. Ancak; · Kurulum maliyeti · İşletme esnasında harcanan enerji · Su kaybı · Kükürt ile suyun bileşmesiyle ortaya çıkan ve hemen hemen bütün metalleri eritebilen zehirli sülfürik asitin oluşması · Bu sülfirik asitin atıldığı her yere (Kanalizasyon için denizlere, Toprak için bitki örtüsüne) zarar vermesi Gibi nedenler bu teknolojinin kullanılabilirlik düzeyini düşürmüştür. Şu aşamada görülen odur ki; Arıtma yerine kirletmemeyi esas alan teknolojiler ön plan çıkmaktadır. Bu da, Katı yakıtların küçültülerek, bol oksijenle, sürekli ve otomatik beslemeli olarak yakılması ve dolayısıyla atmosfere yanmamış 216 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gaz bırakılmaması esasına dayanmaktadır. Bu amaçla etkin yakma teknolojileri geliştirilmiş ve pek çok firma bu alanda yatırım yapmıştır[3-6 ]. Etkin Yakma Yöntemleri Yanmamış gaz ve duman oluşumu yetersiz oksijenden kaynaklanmaktadır. Özellikle ilk yanma esnasında kömürün tutuşma ısısına ulaşması ve yanma odasına yeterli oksijeni alabilecek kanalların oluşabilmesi için geçen zaman zarfında yüksek miktarda duman ortaya çıkmakta ve bu dumanla birlikte oksijen yetersizliğinden dolayı yanamayan gazlar da çevreye atılmaktadır. Bir parça kömürün yanması ele alındığında bu kömürün iri bir parça halinde yanmasıyla bir kaç parçaya bölünerek yanması arasında ciddi farklar ortaya çıkmaktadır. Çünkü kömür küçültüldüğünde birim hacme düşen yüzey alanı artacaktır. Yüzey alanının artması ise daha fazla havayla temas etmesi ve dolayısıyla daha verimli yanması anlamına gelmektedir. Bu bilgiler ışığında küçültülmüş kömürleri yüksek oksijenle yakan kazan çeşitleri imal edilmiştir. Bunların başında akışkan yataklı kazanlar gelmektedir. Akışkan yataklı kazanlar; püskürtülen hava üzerine inceltilmiş kömür tanecikleri bırakılarak hem yüksek oksijenle hem de kömürün yere düşmeden bir hava yastığı üzerinde tamamen yanmasını sağlamaktadır. Bu tip bir yakmanın büyük avantajları olmasına rağmen kazan boyutunun büyük olması ve maliyetinin yüksek olması gibi teknik nedenlerden dolayı daha ziyade sanayide kullanım alanı bulabilmektedir. Çan ilçesinin çevre kirliliği daha ziyade apartman bacalarından çıkan kirleticilerden kaynaklandığından, apartman tipi kazanlar daha önem arz etmektedir. Bu kapsamda, yine kömürün küçültülmesi ve otomatik beslemeye sahip stokerli otomatik kömür yakma sistemleri ön plana çıkmaktadır. Bir örneği Şekil 4’te görülen Otomatik kömür yakma sistemlerinin en önemli özelliği, kömüre ideal ortamı hazırlayıp yanma aşamasında ısınan kömürden açığa çıkan yanıcı gazları da yakarak enerjiye dönüştürmesidir. Bu sistem, çevreci bir sistemdir. Bacadan çıkan duman ve diğer zararlı gazlar yakılarak minimuma indirilmiştir. Havasını soluduğumuz atmosfer daha az kirlenir [3]. Stokerli Yakma Teknolojisinin Avantajları [3] · Sıvı yakıtlı kalorifer kazanına sahipseniz %30-40 daha ucuza ısınacaksınız Sıvı kalorifer yakıtının ısıl değeri ile ithal fındık kömürünün ısıl değeri arasında farklılıklar vardır. 1 ton sıvı yakıtın verdiği enerjiyi elde etmek için ortalama 1,45 ton fındık kömür tüketmek gerekmektedir. Sıvı yakıt ve fındık kömür maliyetleri göz önüne alındığında ortalama %30-40 daha ekonomik ısınmanız mümkündür. · Mevcut Kazanınızı Değiştirmeden Kömür Yakabilirsiniz Mevcut sıvı yakıtlı kalorifer kazanınız ve ısıtma sisteminiz teknik elemanlar tarafından incelendikten makine mühendislerimiz tarafından incelendikten sonra, kazanınız otomatik stokerli kömür yakma sistemine dönüştürülerek, 10-22 mm kalibreli fındık kömürü yakan, otomatik beslenen bir kömür yakma sistemine sahip 217 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) olursunuz. 10-22 mm kalibreli kömür diğer kömür cinslerine göre de çok daha ekonomiktir. · Otomatik Stokerli Kömür Yakma Sistemi Diğer Kömürlü Kazanlar Göre %10-20 daha az kömür yakar Otomatik stokerli dumansız yakma sisteminin uygulandığı kazanlar, kömürde yanma aşamasında ideal ortamı hazırlayıp kömürü eski elle yükleme yapılan sisteme oranla %10-20 daha verimli yakar. Sisteme özel tasarlanmış (Şekil 3) yakma potası ve hava kanalları, kullanılan fındık kömürünün yanması için gerekli oksijeni (havayı) kömürün bütün yüzeylerine eşit olarak dolaşmasını sağlar ve bu şekilde en verimli yanma oluşur. Otomatik stokerli kömür yakma sistemi, kömürdeki yanma oranını yüzde %50-60'tan, %90'lara çıkarır. · Gazlar Yanmadan Bacadan Çıkmaz ve Kömür Izgaradan düşmez. Hava kanalları ve yakma potası sayesinde, elle beslemeli klasik sistemde oluşan ızgara yüzeylerinden yanması tamamlanmadan küllüğe düşen kömür parçaları olmayacaktır. Siyah duman çıkmasına yol açan tam olarak yanmadan bacadan kaçan yanmamış gazlar ve kömür partikülleri oluşmayacak bacadan çıkan dumanın rengi siyahtan açık rengine dönecektir. Yanıcı gazların sıkışması sonucu patlamalar mümkün değildir. · Kömür Külü Minumuma Düşer Bu sistemde optimal (mükemmel) yanma oluştuğundan, kömürün kendi özelliğine de bağlı olarak ortalama kül oranı % 4 olarak oluşmaktadır. 1 ton kömür yakıldığı takdirde 40 kg kül oluşacaktır. Ekonomik Otomatik Kömür Yakma sistemi ile kazan ömrü uzar. Elle yüklemeli sistemde yanmamış kömürden dolayı alev duman borularında meydana gelen hasarlar bu sistemde ortadan kalkmaktadır. · Kazan Otomatik Olarak Çalışır Kömür taşıma sisteminde bulunan helezon mili redüktör kontrol eder. Yakma potasındaki hava kanallarına sağlanan havayı da bir fan yardımıyla sağlarız. Hem fan hem de redüktör kumandasını sisteme kurulan bir termostat kontrol eder. Bu sayede kazan suyu istenilen sıcaklığa ulaştığında sistem otomatik olarak durur. Isıtma suyu sıcaklığı 5-7 derece düştüğünde sistem tekrar orantılı olarak çalışır. Bu özellik gereksiz kömür tüketimini önler kazan içindeki suyun çok yavaş soğumasını sağlar. Buhar kazanlarında istenilen basınca gelindiğinde sistem devre dışı kalır. Basıncın düşmeye başlaması ile tekrar devreye girer ve düzenli, ekonomik buhar temin eder. · Kömür Yükleme Esnasında Isı Kaybı Ortadan Kalkar Sistemde bulunan kömür taşıyıcı helezon mil sayesinde sisteme kömür girişi tamamen otomatik olacağından; elle yüklemeli sistemde kömür atarken kapağın açılması sonucu ortaya çıkan ısı kaybı ortadan kalkıyor. · Kazan Tutuşturulması ve Yeniden Yakılması Gibi Problemler Ortadan Kalkar Yakma potasına taze kömür girişi aşağıdan yukarıya doğru oluşur, köz halinde bulunan yanmış kömür, aşağıdan gelen taze kömürü tutuşturur ve fan sisteminin de 218 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yardımıyla bir kez yakıldıktan sonra 4 gün yanmasa dahi istenildiğinde tekrar yardımcı tutuşturucu olmaksızın yanacaktır. Ekonomik Otomatik kömür yakma sisteminde, yükleme otomatik olduğu için elle yükleme esnasında kapağın açılması sonucu kaybolacak ısı kazanılmış olur. Elle yükleme işi olmadığı için kalorifer görevlisi artan zamanını diğer işlerde kullanma fırsatı bulur[3]. SONUÇLAR ve DEĞERLENDİRME Çevrenin korunması öncelikle vatandaşın duyarlılığından geçmesine rağmen, etkin tedbirler almak ve vatandaşı bilgilendirmek yerel idarelerin görevleri arasında olmalıdır. “Her şey insan içindir” ilkesi içerisinde sağlık ön plana çıkmaktadır. Yaşanabilir bir çevre sağlıklı bir toplum oluşturmak için yapılacak hiçbir yatırım pahalı değildir. Ancak insanların kurulu sistemlerinden yararlanmak, daha ekonomik yöntemler geliştirmek, Geri kazanımı yüksek ve verimli teknolojileri geliştirmek yada bulmak bilim insanlarının işidir. Bu amaçla, yapılan bu çalışmamızda Çan ilçesinde yaşayan insanların başta sağlığını, çevresini, bitki örtüsünü, diğer canlıları ve ekolojik dengeyi koruyabilmek için şu an hâlihazırda kullanmakta oldukları kömür kazanlarına stokerli bir sistem ekletmeleri tavsiye olunmaktadır. Bu sistem hem pratik hem verimli hem de çözüm getiren bir sistemdir. İstenildiği takdirde bir başka yakıt için dönüştürülebilmekte ve çok yüksek maliyetler gerektirmemektedir. Daha da önemlisi Apartmanına bu dönüşüm sistemini yaptıran kullanıcılar en geç bir yıl içerisinde fazlasıyla kâra geçmektedir. Daha temiz bir çevre, daha sağlıklı bir yaşam için sadece küçük bir girişim yada bir yaptırım kararı yeterli olacaktır. KAYNAKLAR [1] http://www.dazkir.com/ds100.html [2] http://www.lalaritma.com/baca.htm [3] http://www.enisa.com.tr/stoker.html [4] http://makinecim.com/ilan_3466_KAYARO-Kati-Yakit-Robotu-STOKERTURBO-S [5].www.isiproje.com/urun.asp?ana=1&kategori=Katı%20Yakıt%20Dönüşüm%2 0Sistemleri%20(Stoker) [6] http://www.stokerci.com/ RESİM ALTYAZILARI LİSTESİ Şekil 1. Sulu sistem baca gazı arıtma sistemi Şekil 2. Stokerli otomatik beslemeli etkin yakma sistemi Şekil 3. Özel tasarlanmış yakma potası Şekil 4. Yanma potası Şekil 5. Optimal yanma Şekil 6. Su sıcaklığına bağlı olarak kömür atma işleminin otomatik kontrolü 219 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Sulu sistem baca gazı arıtma sistemi [1] Şekil 2. Stokerli otomatik beslemeli etkin yakma sistemi [3] Şekil 3. Özel tasarlanmış yakma potası [3] 220 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 4. Yanma potası [3] Şekil 5. Optimal yanma [3] Şekil 6. Su sıcaklığına bağlı olarak kömür atma işleminin otomatik kontrolü [3] 221 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 222 GÜNEŞ ENERJİSİNİN KULLANIMININ ÇAN YÖRESİNE KATKILARININ İNCELENMESİ Mehmet GÜCÜYETMEZ , Mehmet KARALI , Yakup KILIÇARSLAN Ertuğrul KANMAZ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çan Meslek Yüksek Okulu, ÖZET Enerji ihtiyacı insanoğlunun varlığı ile başlayan bir süreçtir. Günümüzde enerji insan yaşamı için yiyecek, giyecek gibi temel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Hızla artan enerji ihtiyacı beraberinde yeni sorunları da getirmektedir. Bunların başında dünyanın özellikle küresel ısınma ve küresel ısınmaya dayalı çevre sorunları, daha fazla üretim ve yeni teknolojiler için enerji ihtiyacı ve enerjinin sürekliliği örnek verilebilir. Küresel ısınmaya sebep olan petrol ve türevi yakıtlardır. Küresel ısınma, bu yakıtların üretimde, ulaştırmada ve çeşitli sektörlerde kullanımı ile atmosfere zarar veren ve dünyanın ısınmasına sebep olan gazların salınımı sonucu meydana gelmektedir. Çevreye zarar vermeyen, atmosfere zararlı gaz salınımı olmayan enerjilere alternatif enerjiler, bu enerji kaynaklarına da alternatif enerji kaynakları denilmektedir. Alternatif enerji kaynaklarına güneş, rüzgâr, jeotermal, dalga enerjisi örnek olarak verilebilir. Çanakkale ili Çan ilçesi sanayileşmiş bir bölge olmasının yanı sıra Çan Termik Santralinin, kömür işletmelerinin bulunması, çukur yapıda olması, ısınma ihtiyacında yüksek oranda kömür kullanılması dolayısıyla hava kirliliğinin yoğun yaşandığı bir bölgedir. Hava kirliliği çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasında ve ilçenin daha hızlı gelişememesinde önemli bir nedendir. Bu çalışmada, güneş enerjisinin dünyada ve Türkiye’de gelişimi, güneş panellerinden elektrik üretimi ve güneş enerjisi ürünleri hakkında bilgi verilerek bu ürünlerin Çan yöresine ne türde katkıları olacağı incelenmiştir. Bu veriler ışığında şu anda ve gelecekte güneş enerjisi ürünlerinin kullanımı ile ilgili öngörüler ve yapılması gerekli çalışmalar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Güneş enerjisi, Güneş panelleri ile elektrik üretimi, Güneş enerjisi ürünleri, Güneş enerjisinin Çan yöresine katkıları. ABSTRACT In this study, the development of solar energy as an alternative energy in the world and in Turkey, electric production from solar panels and examples of alternative solar energy products have been informed and what kind of contributions will be made to Can district have been studied. From these data, foresight including usage of solar energy product currently and in the future and necessary studies have been tried to form. Key Words: Solar energy, Electrical production from Solar panels, Solar energy products, Contributions of solar energy to Çan district. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) MATERYAL VE YÖNTEM Bu çalışmanın materyalini güneş enerjisi hakkında yapılan çeşitli yüksek lisans ve doktora çalışmaları, bu ürünleri satan işletme ve e-mağazaların internet siteleri, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının güneş enerjisi ile ilgili araştırma ve verileri ve bu konuda yazılmış çeşitli kitaplar oluşturmaktadır. Materyallerden sorunlar için çözüm olacak teknikler, gelişmeler, değişimler tespit edilerek gelecek için sorunların çözümünde bir perspektif ve öngörü oluşturulmaya çalışılmıştır. ARAŞTIRMA BULGULARI Güneş Enerjisi ve Güneş Enerjisinden Elektrik Elde Edilmesi Güneş enerjisi kaynağını Güneş’teki füzyon tepkimelerinden alan temiz bir enerji kaynağıdır. Dünya üzerine düşen güneş enerjisi miktarı, kömür rezervlerinin yaklaşık 150 katıdır. Günümüzün ana enerji kaynakları olan petrol, kömür, uranyum gibi kaynaklar ve bunların üretimi önümüzdeki 10–20 yıl içerisinde önemli ölçüde azalacak ve güneş enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklarının kullanımı kaçınılmaz olacaktır (1). Dünyaya gelen güneş enerjisi 130 trilyon ton kömüre eşdeğerdir. Bu değer dünyada tüketilen toplam enerjinin 15000 katıdır. Türkiye üzerine bir yılda düşen güneş enerjisi 3,517.10E15 MJ kadardır. Bu değer yıl boyuna göre Türkiye’nin elektrik santralleri kurulu gücünün 500 katını aşmaktadır (2). Güneş enerjisinden çeşitli faydalanma yolları vardır. Bunlardan en bilineni kolektör denilen sistemlerde güneş enerjisi ile sıcak su elde etme yoludur. Güneş enerjisinden elektrik elde etmek için gerekli yapı Şekil 1’de verilmiştir (8). Güneş enerjisinden elektrik üretiminde ilk aşama güneş panellerine ışımaların düşmesidir. Bu ışımaların enerjisi ile panelde elektron hareketi şeklinde bir takım fiziksel olaylar meydana gelerek enerji açığa çıkmasına neden olacaktır. Açığa çıkan elektrik enerjisi solar akülere depo edilerek doğru ve alternatif akımla çalışan cihazlara yönlendirilmek üzere şarj düzenleyicisi ve invertör elemanlarına gönderilecektir. Sonuç olarak, hem doğru hem de alternatif akımla çalışan cihazlar için elektrik enerjisi temin edilmiş olacaktır. Güneş enerjisini elektrik enerjisine çevirme sisteminin dezavantajlarından birisi panele gelen güneş ışımasının tamamının elektrik enerjisine dönüştürülememesidir. İlk güneş panellerinde verimi %5 oranında ve çok düşüktü ve panel fiyatları da pahalı idi. Ancak gelişen panel teknolojisi ile panel verimleri artmıştır. Günümüzde güneş paneli verimle %25-30’lar civarındadır. Panel üretiminin de artması panel fiyatlarını düşürmüş bunun sonucu Watt (W) başına elektrik üretim maliyeti önemli ölçüde azalmıştır. Güneş enerjisinden elektrik üretiminin son yıllara kadar pahalı olması yaygınlaşmasını engellemiş ve elektriğin ulaştırılması zor olduğu ücra yerlerde kullanılmıştır. Bu kullanımlara örnek olarak dağ ve tepelerdeki baz istasyonları, deniz fenerleri, çiftlik evleri verilebilir. 224 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 120m²'lik iyi yalıtılmış bir konutun bir yıllık enerji ihtiyacı yaklaşık 12.500kwh'dir. Aynı büyüklükte bir evin uygun iklim şartlarında yüzeyine düşen güneş enerjisi miktarı ise 120.000 kwh civarındadır. Bu rakamlar göstermektedir ki güneş enerjisi tek başına dünya için yeterlidir. Bir evin elektrik ihtiyacını büyük oranda karşılayabilen güneş pili sistemleri giderek yaygınlık kazanmaktadır. AB ülkeleri başta olmak üzere dünyada çevreci enerji kaynaklarına ilgi giderek artmaktadır. Ülkeler temiz enerji kaynaklarını desteklemekte, enerji üretim kapasitelerinin belirli bir kısmını güneş teknolojilerinden sağlamayı taahhüt etmektedir. 2007 yılında güneşten toplamda 11.000 MW elektrik enerjisi üretilmiştir. Güneş enerjisinin geleceği teknolojik gelişmeleri de dikkate aldığımızda oldukça parlaktır. Geçmiş birkaç yüzyılda fosil yakıtların sahip olduğu krallık giderek sarsılmaktadır. Güneş enerjisinin uzayda üretilebileceğini ve böylece gece etkisinin ortadan kaldırıp devasa santrallerle 5000–10.000MW gücünde enerji sağlamanın mümkün olduğunu savunan görüşler de mevcuttur (9). Güneş Enerjisinin Dünya ve Türkiye’deki Durumu Güneşten enerji elde etme fikri ilk çağlardan itibaren bilinmesine karşın güneş panelleri ile su ısıtılması ve elektrik üretiminin 70’li yıllarda başladığı ve günümüzde üretim miktarının o zamanla kıyaslanmayacak şekilde arttığı görülmektedir. Güneş enerjisinden üretilen enerji miktarı yapılan yatırımlarla doğru orantılıdır. 1995 yılında yatırım miktarının 1 milyar dolar dahi değilken 2007 sonunda 20 milyar dolar civarında bir yatırım vardır (Şekil 2). Yatırım miktarının artmasının ana nedeni 1997 yılında imzalanan Kyoto protokolüdür. 2007 yılında eski yatırımlarla beraber alternatif enerji kaynaklarına yapılan yatırım 100 milyar doları aşarken sadece 2007 yılındaki yatırım tutarı 66 milyar dolardır. Güneş piliyle üretilen elektrik miktarı da diğer türlerde olduğu gibi geçtiğimiz yıllarda artış göstermiştir. 2006 yılına oranla % 50 artış gösteren güneş pilleriyle elektrik üretimi şebeke içinde 8000 MW, toplamda ise yaklaşık 11.000 MW civarında gerçekleşmiştir ( Şekil 3). 1975–2007 yılları arasında megawatt (MW) olarak yıllık üretim ve toplam üretim miktarları hızla artmıştır (Tablo 1). Özellikle 2000 yılı sonrası gelişme dikkat çekicidir. Geçtiğimiz son beş yılda dünyada güneş pili üretimi yıllık %30 civarında büyüme oranına sahip olmuştur. 2007 de dünya genelindeki toplam kurulu güç kapasitesi 4000 MW' a yaklaşmıştır (4). Güneş enerjisiyle sıcak su üreten sistemlerde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılda Türkiye ilk sıralardadır. Türkiye, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinin ardından üçüncü sırada gelmektedir (Şekil 4). Türkiye’de ise güneş enerjisi ile ilgili çalışmalar Elektrik İşleri Etüt İdaresi tarafından sürdürülmektedir. Ancak genel anlamda günümüze kadar güneş enerjisi ile elektrik üretimine yeterince önem verilmediği görülmektedir. Türkiye’de aylara göre toplam güneş enerjisini-güneşlenme süresini ve Türkiye'nin yıllık toplam güneş enerjisi potansiyelinin bölgelere göre dağılımı 225 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) tablolarından güneş enerjisinin Marmara Bölgesinde yeterli olduğu görülmektedir (Tablo 2–3),(5). Güneş enerjisi ile ilgili en önemli sorunlardan birisi Watt başına maliyettir. Ancak petrol ve doğalgaza dayalı elektrik birim maliyetinin sürekli artması bunun yanı sıra gelişen teknoloji ile güneş enerjisi teknolojisi ürünlerinin veriminin ve maliyetlerinin azalması sonucu birim maliyetlerde önemli iyileşmeler elde edilmiştir (Şekil 5). Yıllık üretim hızla artarken Watt(W) başına maliyette önemli oranda düşmektedir. 1975’te 100 dolar civarında olan maliyet 2006’da 3,5–4 dolar civarındadır. Daha verimli güneş panellerinin üretimi ve toplam üretim miktarının da artmasıyla birlikte maliyetlerin çok önemli oranlarda düşeceği görülmektedir. Türkiye’de üretilen güneş enerjisi miktarlarına bakıldığında,1986 yılında başlayan ve uzun yıllar yatay seyir izleyen bir üretim görülmektedir. 1986 yılında yalnızca 5 ton eşdeğer petrol (Tep) üretim yapılırken 2005 yılında 385 ton eşdeğer petrol üretime ulaşılmıştır. Üretim miktarlarında önemli oranda artış olmasına karşın bu miktar toplam enerji üretimi içerisinde ve ülkemizin güneş enerjisi kapasitesi düşünüldüğünde çok düşük kalmaktadır (Tablo 5),(7). Güneş Enerjisi Uygulamaları ve Türkiye’deki Güneş Enerjisi ile İlgili Çalışmalar Güneş Enerjisi Uygulamaları Güneş enerjisinin uygulamaları düşük (20–100°C), orta (100–300°C) ve yüksek sıcaklıklarda (>300°C) güneş enerjisi uygulamaları olarak 3 kategoride incelenmektedir. En yaygın uygulamalar; Düşük Sıcaklık Uygulamaları Sıcak suyu eldesi Konut ısıtılması-soğutulması Sera ısıtılması Tarım ürünlerinin kurutulması Yüzme havuzu ısıtılması Güneş ocakları ve fırınları Deniz suyundan tatlı su eldesi Tuz üretimi Sulama ve toprak solarizasyonu PV sistemler Orta Sıcaklık Uygulamaları Endüstriyel kullanım için buhar üretimi Büyük ısıtma-soğutma sistemleri 226 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yüksek Sıcaklık Uygulamaları Güneş fırınları (10). Güneş enerjisi teknolojileri yöntem, malzeme ve teknolojik düzey açısından çok çeşitlilik göstermekle birlikte iki ana guruba ayrılabilir. Isıl Güneş Teknolojileri: Bu sistemlerde öncelikle güneşten enerji elde edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği gibi elektrik üretiminde de kullanılabilir. Güneş Pilleri: Fotovoltaik piller de denilen bu yarı-iletken malzemeler güneş ışığını doğrudan elektriğe çevirirler (21). Bu çalışmada güneş pilleri (fotovoltaik piller) ile elektrik üretimi ele alınmaktadır. Konutlarda Güneş Enerjisi Kullanılarak Elektrik Üretimi Evlerin çatılarına güneş panelleri yerleştirilmek suretiyle o ev için gerekli elektrik enerjisi rahatlıkla sağlanabilmektedir. Bunun için evin yıllık enerji ihtiyacı ve bu ihtiyaca göre gerekli panel ve akü sayısı belirlenir. Konutlarda güneş enerjisinden elektrik üretimi gittikçe yaygınlık kazanan uygulamalardandır. Amerika ve Kanada’da şahıslara, konutların güneş enerjisine çevriminde uygulamalı eğitimler verilmektedir (Resim 1),(20). Sokak Aydınlatması Güneş paneli ya da pillerinin kullanılabileceği uygulamalardan birisi de sokak aydınlatmasıdır. Yerleşim yerlerinde ve daha geniş çaplı olarak şehirlerarası yollarda bu tip sistemler yaygınlaştırılabilir (Resim 2). Bahçe/Park Aydınlatması Güneş pilleriyle bahçe ya da park aydınlatmaları da son yıllarda yerel yönetimler tarafından gündeme alınan ve küçük çaplı da olsa uygulamaya başlanan sistemlerdir (Resim 3). Karayollarında ve Ulaşımda Kullanım Karayollarında trafik işaret lambalarında ve trafik ışıklarında güneş enerjisi sistemleri kullanılabilir (Resim 4). Su Pompalama Sistemleri Su pompalama sistemlerinde güneş enerjisinden faydalanılabilir. EİE tarafından Atatürk Orman Çiftliğinde kurulmuş sistem 2 yıl kullanılmış ve yılda yaklaşık 11000m3 su pompalanmıştır. Sistem dizel motor pompalarıyla ekonomik olarak rekabet edebilmektedir (Resim 5),(11). Şebekeye Elektrik Sağlama Güneş modüllerinin çok sayıda olduğu büyük çaplı elektrik üretim çalışmalarında güneş tarlaları denilen ve çok sayıda modülün kurulu olduğu yapılar oluşturulabilir. İstenirse buradan şebekeye elektrik aktarımı da yapılabilir (Resim 6),(11). 227 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Oyuncak Sektörü Oyuncak sektöründe de pil ya da batarya yerine güneş enerjili araba ya da çeşitli oyuncaklar ve hesap makinalarında güneş enerjisi kullanılmaktadır (Resim 7). Ev Elektroniği Cep telefonu, ipod gibi cihazların şarj edilmesinde, bilgisayarlarda ve benzer ev elektroniği ürünlerinde güneş enerjisi kullanılmaktadır (Resim 8),(10). Türkiye’de Güneş Enerjisi ile İlgili Uygulama ve Çalışmalar Güneş enerjisi uygulamaları kurumsal ve bireysel temel uygulamalar olarak genel anlamda sınıflandırılabilir. Kurumsal uygulamalarda devlet kurumları, yerel yönetimler ve üniversiteler ön plana çıkmaktadır. Kurumsal Uygulamalar ve Çalışmalar Bu uygulamalara park ve bahçe aydınlatması, güneş enerjisinin tanıtımı niteliğindeki güneş arabası yarışları, tarihi mekânların aydınlatılması gibi örnekler verilebilir. Elektrik işleri etüt idaresi önemli çalışmalar yapmaktadır. Bunlar sistemlerin kurulumu ve istatistik çalışmalarıdır. Bu amaçla yenilenebilir enerji parkı kurulmuştur (11). Enerji Bakanlığı da güneş enerjisinin önemli olduğunu fark etmiştir. Ülkede 380 milyar kilowatt saatlik bir güneş enerjisi potansiyeli olduğu belirtilerek büyük çaplı güneş tarlaları ve yasal işlemlerin netleştirilmesi konularında çalışma yapılacağını açıklamışlardır (13). Üniversiteler güneş enerjisi ile birlikte diğer alternatif enerjilerin kullanımı hakkında çeşitli konferans, seminer, çalıştaylar düzenlenmektedir. Bu etkinlikler de sonuç bildirgeleri ile konunun önemine dikkat çekilmektedir. Bu çalışmalardan birisi de 22-23 Mayıs 2008 tarihlerinde Çan ilçesinde yapılmış olan yerli enerji kaynakları sergi ve çalıştayıdır. Güneş enerjisinden faydalanılarak akademik çalışmalar da yapılmaktadır. Bunlara örnek olarak, fındığın güneş enerjisi ile kurutulması işlemi verilebilir (19). Çanakkale’de Gelibolu yarımadasındaki 57.Alay şehitliği 2007 yılında 30 bin YTL harcamayla güneş enerjisi ile aydınlatılmıştır (14). Bireysel Uygulamalar Bu uygulamalara bahçe aydınlatması, bina uygulamaları, oyuncak sektörü, cep telefonu bilgisayar, ev elektroniği gibi örnekler verilebilir. Bireysel uygulamalar çok yaygın değildir. Çan İlçesi Çan ilçesi yaklaşık 30000 civarında nüfus barındıran sanayi ve endüstrinin gelişmiş ve bunun yanı sıra termik santral ve Türkiye Kömür İşletmelerinin bulunduğu bir ilçedir. İlçede hava kirliliğinin olduğu önceden beri bilinen ve yaşanılan bir gerçektir (Tablo 6),(15). Son yıllarda doğalgaz kullanımı, hava kirliliğini belli oranda azaltmaktadır; buna karşılık doğalgazın dışa bağımlı bir enerji olması, dış kaynaklı 228 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) kesintiler ve fiyat istikrarsızlıkları doğalgazın kesin bir çözüm olmadığını göstermektedir. Bu durum güneş enerjisi ve güneş enerjisi çalışmalarının önemini göstermektedir. Sonuçlar/ Öneriler 1) Çan ilçesinde hobi amaçlı birkaç küçük çaplı uygulama dışında güneş enerjisinden elektrik üretiminin olmadığı tespit edilmiştir. Şahıslara ait bahçe ve mülklerde güneş enerjisi uygulamaları arttırılmalı ve bu amaçla halka bilgi verilmelidir. Böylece şahıslara ait dış mekânlar temiz enerjiye kavuşacak ve karbon salınımında azalma olacaktır. 2) Çanakkale ilinin yılın 10 ayında güneşli olması, bu yörede Güneş enerjisinin yaygın kullanımı için önemli bir fırsattır; orta ve uzun vadede Güneş enerjisi kullanımı için gerekli Ar-Ge çalışmalarının yapılmasının özendirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir (16). 3) Enerji politikalarının oluşturulmasında çevre faktörü göz ardı edilmemelidir. Petrol ve doğalgazda dışa bağımlılığı azaltacak her türlü önlem alınmalıdır. Bu kaynaklar başka alternatiflerin bulunmadığı durumlarda kullanılmalıdır. Dışardan temin edilen petrol ve doğalgaz dışındaki kaynaklar çeşitlendirilmelidir (17). 4) Park ve bahçelerde, yol kenarlarında, havuz ve benzeri tesislerde güneş enerjisi ile aydınlatma uygulamalarına geçilmelidir. 5) Toplumun alternatif enerji hakkında bilgi sahibi olması amacıyla halkın da katılımının olduğu geniş çaplı toplantılar düzenlenmelidir. 6) Alternatif enerji ürünlerinin bireysel olarak da yaygınlaştırılması amacıyla bu ürünler teknolojik ürün satan mağazalarda satışa sunulmalıdır. 7) Konutlarda güneş enerjisi ile su ısıtma ve elektrik üretimi uygulamaları arttırılmalı, bunun için tanıtımlar yapılmalıdır. 8) Güneş enerjisi yatırımlarının kendini amorti etmesi için belli bir zamanın geçmesi gerekmektedir ancak çevre kirliliğine engel olma yolunda bugün başlatacağımız bir çalışmanın maliyeti, ilerde çevreyi temizlemek için katlanmamız gerekecek maliyetlerden çok daha düşük olacaktır (18). KAYNAKÇA Petritsch K. 2000 Organic Solar Cell Architectures, Graz Üniversitesi, Doktora Tezi. Acaroğlu M. 2007 Alternatif Enerji Kaynakları, Nobel Yayın Dağıtım, İstanbulİnternet: (ren21.netDünya yenilenebilir enerji raporu) http://www.alternaturk.org/enerji_raporu_2007.php Prometheus Institute 2007 "23rd Annual Data Collection - Final," PVNews, 26; 8-9. İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü) http://www.eie.gov.tr/turkce/gunes/tgunes.html Maycock P. 2007 "Boomer," PVNews, 11-12. nternet: (Enerji Bakanlığı) http://www.enerji.gov.tr/istatistik_belge/(1970– 2007)B.üretim.xls 229 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Gücüyetmez M., Karalı M., Kanmaz E., Kılıçarslan Y., Karaaslan B. 2008 Güneş Enerjisi ve Güneş Enerjisi ile Tipik Bir Elektrik Üretim Uygulaması, Poster Sunu, Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, ÇanÇanakkale. İnternet: http://www.alternaturk.org/gunes.php İnternet: http://www.frmacil.com/konu-disi-basliklar/747-gunes-enerjisi-potansiyeli-veuygulamalar.html İnternet: http://www.eie.gov.tr/turkce/gunes/eiegunes.html İnternet: http://www.alternaturk.org/gunesresim.php İnternet: http://www.enerji.gov.tr/ayrinti.asp?numara=80 İnternet: http://www.alternaturk.org/haber97.php İnternet: http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/CEVRE/260499.html Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı Sonuç Bildirgesi, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, Çan-Çanakkale. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyum ve Sergisi Sonuç Bildirgesi, 24/25 Haziran 2005, Mersin. Turan G., Faysal M.G. 1993 ‘Ege Bölgesinin Hava Kirliliğinin Önlenmesinde Güneş Enerjisi Bina Isıtma Sistemlerinden Yararlanma.’, Çevre Dergisi 9: 28–32. Olgun H., Rzayev P. 2000 ‘Fındığın Üç Farklı Sistemde Güneş Enerjisi ile Kurutulması’, Turkish Journal of Engineering Enviromental Science 24: 1–14. Minshall W. 2003 ‘Women’s PV Workshop’, home power magazine 98, 60–65. Varınca K.B., Gönüllü M.T. 2006 Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli ve Bu potansiyelin Kullanım Derecesi, Yöntemi ve Yaygınlığı Üzerine Bir Araştırma’, I. Ulusal Güneş ve Hidrojen Enerjisi Kongresi, 21–23 Haziran 2006, Eskişehir, Osmangazi Üniversitesi, 270–275. 230 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Dünya Fotovoltaik Üretimi (1975–2007) (4) Yıl 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Yıllık Üretim Toplam Üretim Megawatt (MW) 2 2 7 20 23 99 47 275 78 594 277 1,442 386 1,828 547 2,375 748 3,123 1,194 4,317 1,786 6,103 2,521 8,623 3,800 12,423 Tablo 2. Türkiye'nin Aylık Ortalama Güneş Enerjisi Potansiyeli (5) Aylar Ocak Şubat Mart Nisan Mayis Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasim Aralik Toplam Ortalama Aylık Toplam Güneş Enerjisi (Kcal/Cm2-Ay) (Kwh/M2-Ay) 4,45 51,75 5,44 63,27 8,31 96,65 10,51 122,23 13,23 153,86 14,51 168,75 15,08 175,38 13,62 158,40 10,60 123,28 7,73 89,90 5,23 60,82 4,03 46,87 112,74 1311 308,0 Cal/Cm23,6 Kwh/M2Gün Gün Güneşlenme Süresi (Saat/Ay) 103,0 115,0 165,0 197,0 273,0 325,0 365,0 343,0 280,0 214,0 157,0 103,0 2640 7,2 Saat/Gün 231 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 3. Türkiye'nin Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı (5) Bölge G.Doğu Anadolu Akdeniz Doğu Anadolu İç Anadolu Ege Marmara Karadeniz Toplam Güneş Enerjisi (Kwh/M2-Yıl) 1460 1390 1365 1314 1304 1168 1120 Güneşlenme Süresi (Saat/Yıl) 2993 2956 2664 2628 2738 2409 1971 Tablo 4. Dünya Ortalama Fotovoltaik Üretimi ve Watt Başına Modül Maliyeti, 1975–2006 (6) Yıl Yıllık Üretim (MW) 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2 7 23 47 78 277 386 547 748 1,194 1,786 2,521 Watt Başına Maliyet ($) 99.61 27.79 10.68 7.47 5.33 4.21 3.79 3.73 3.65 3.55 3.70 3.84 232 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Türkiye’de yıllar içerisinde üretilen enerji türlerinin kaynaklara göre dağılımı ve güneş enerjisinin durumu (7) Hayvan Ve Jeotermal Taşkömürü Linyit YILLAR (Binton) (Binton) 1970 1975 1980 1985 1986 1990 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005* 4573 4813 3598 3605 3526 2745 2248 2441 2513 2156 1990 2392 2494 2319 2059 1946 2170 5782 9150 14469 35869 42284 44407 52758 53888 57387 65204 65019 60854 59572 51660 46168 43709 55282 Doğal Hidrolik Elektrik Isi Gaz (Binton) (Binton) ( 106 M3 ) (Gwh) (Gwh) (Bintep) Asfaltit 36 456 558 523 607 276 67 34 29 23 29 22 31 5 336 722 888 Petrol 3542 3095 2330 2110 2394 3717 3516 3500 3457 3224 2940 2749 2551 2420 2375 2276 2281 23 68 457 212 182 206 253 565 731 639 312 378 561 708 980 3033 5904 11348 12045 11873 23148 35541 40475 39816 42229 34678 30879 24010 33684 35330 46084 39561 6 44 80 86 84 83 85 81 76 90 105 89 93 94 23 56 60 232 304 364 437 471 531 582 618 648 687 730 784 811 926 Rüzgar Güneş (Gwh) (Bintep) (Binton) 6 21 33 62 48 61 58 59 5 28 143 159 179 210 236 262 287 318 350 375 385 Odun 12816 14562 15765 17368 17570 17870 18374 18374 18374 18374 17642 16938 16263 15614 14991 14393 13819 Bitki Art. Toplam (Binton) (Bintep) 9253 10495 12839 11039 11343 8030 6765 6666 6575 6396 6184 5981 5790 5609 5439 5278 5127 14516 16473 17358 21935 23538 25478 26719 27386 28209 29324 27659 26047 24576 24259 23783 24332 25185 *Geçici TEP (ton eşdeğer petrol) 233 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 6. SO2 ve Duman Ortalamalarının En Yüksek Olduğu İl ve İlçe Merkezleri (15) Ocak Ayı So2 Ortalamalarının En Yüksek Olduğu İl Ve İlçe Merkezleri (1999) Kütahya Isparta Çanakkale (Çan) Ağri Adiyaman Yozgat Çanakkale Denizli Kayseri Afyon µg/M³ 409 405 395 354 276 215 195 194 193 181 Ocak Ayi Duman Ortalamalarinin En Yüksek Olduğu İl Ve İlçe Merkezleri (1999) Ağri Zonguldak Adiyaman Afyon İçel Denizli Diyarbakir Manisa Kayseri Antalya µg/M³ 278 193 176 174 167 161 148 139 137 135 Şekil 1. Güneş Enerjisinden Elektrik Üretim Şeması (8) 234 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 2. 1995–2007 yılları arasında yenilenebilir enerji ve güneş enerjisine yapılan yatırım miktarı (4) Şekil 3. 2000–2007 arasında dünya fotovoltaik pil üretim kapasitesi (4) 235 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 4. 2007 yılı Dünya ülkeleri Güneş enerjisiyle sıcak su üretme oranları (4) Şekil 5. Watt başına Ortalama Fotovoltaik Modül Maliyeti (6) 236 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 1. Elektrik İhtiyacını Güneş Panelleri ile Karşılayan Yapılar (11) Resim 2. Güneş Paneli ile Sokak Aydınlatması (11) 237 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 3. Güneş Enerjisi ile Park/Bahçe Aydınlatması Resim 4. Güneş Enerjisinin Trafikte Kullanılması (11) 238 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 5. Güneş Enerjisi ile Su Pompalama Sistemi (11) Resim 6. Şebekeye Elektrik Sağlayan Bir Güneş Tarlası 239 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 7. Güneş Enerjisi ile Çalışan Oyuncak Araba (12) Resim 8. Güneş Enerjisiyle Şarj Olan Cep Telefonları (12) 240 ÇAN YÖRESİNDEKİ JEOTERMAL POTANSİYELİN KULLANILABİLİRLİĞİNİN İNCELENMESİ Kezban KANMAZa, Ertuğrul KANMAZb, Mehmet KARALIb aÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Entitüsü bÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksek Okulu ÖZET Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini ilgilendiren en önemli sorunlardan birisi de enerjidir. Dünyada hızlı bir artış gösteren enerji gereksiniminin büyük bir kısmı, bir süre daha fosil yakıtlar ve hidrolik enerji ile karşılanabilecektir. Petrol, kömür gibi fosil enerji kaynaklarının tükenirliği ve enerji darboğazı, tüm ülkeleri yeni enerji kaynakları bulma ve geliştirme çabası içine sokmuştur. Bu yeni enerji kaynaklarının en önemlilerinden biri de jeotermal enerjidir [1]. Jeotermal enerji yerkürenin ısısıdır. Bu ısı, yeryüzüne doğal olarak sıcaksu kaynakları ve buhar şeklinde veya sondajlarla çıkarılan sıcak su, sıcaksu-buhar karışımı ve buhar şeklinde ulaşmaktadır [1]. Bu enerji türü yenilenebilir,ucuz, düşük teknoloji seviyeli ve çevreyi kirletmeyen avantajlara sahiptir. Jeotermal enerji doğrudan ya da başka enerji türlerine dönüştürülerek,merkezi ısıtma, elektrik üretiminde, sera ısıtması, sıcak su ihtiyacının karşılanması, kaplıcalarda,kimyasal madde üretiminde ekonomik olarak kullanılır [2]. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan jeotermal enerji bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli ölçüde kullanılır duruma gelmiştir.Jeotermal enerji aynı zamanda temiz bir enerji kaynağı olup, uygun teknolojilerin kullanılması halinde kirletici etkisi sıfır olan bir enerji kaynağıdır. Türkiye zengin jeotermal kaynaklara sahip olup, potansiyel olarak dünyanın 7. ülkesi konumundadır. 1962 li yıllarda envanter çalışmaları ile başlatılan aramalar zaman içerisinde geliştirilerek önemli ölçüde enerji kaynağı oluşturan bir sonuca ulaşmıştır. Bugüne kadar, MTA Genel o Müdürlüğünce sıcaklığı 35 C nin üzerinde olan 170 adet sahanın varlığı keşfedilmiştir [3]. Öte yandan jeotermal kaynağın entegre kullanımı da göz önüne alınırsa ülke ekonomisine katkısı daha da artacaktır. Ancak bu kaynağın daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi için bu konudaki yasal boşluğun bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Giderek artan enerji ihtiyacımızın bir bölümünün öz kaynağımız olan jeotermal enerji ile karşılanması ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacaktır. Bu çalışmada Türkiye’deki ve Çan’daki jeotermal kaynaklar değerlendirilmiş. Bu kaynakların ekolojik yararı ve kullanım alanları ile olumsuzlukları değerlendirilmiştir. Çünkü sürdürülebilir bir kalkınmanın temeli çevreyi tahrip etmeden gerçekleşmekte olanıdır. Bu çalışmada maliyeti düşük ve potansiyel açıdan zengin olduğumuz jeotermal enerji üzerinde durularak, bu enerjinin kullanılabilirliği incelemiştir. Anahtar kelimeler: Jeotermal enerji, fosil yakıtlar, alternatif enerji kaynakları, yenilenebilir enerji kaynakları ABSTRACT Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Energy is the most important problem concerned economies of developed and developing countries. Most part of energy need which increases greatly can be covered fossile fuels a little time more. Running out of fossile fuels like petroleum, coal and energy lack is forced the countries of the world to find new energy sources and to develop them. The most important one of this new energy sources is geothermal energy. Geothermal energy is the heat of the earth. This heat is coming onto earth’s surface naturally as vapour, mixing of hot water-vapour, hot water from driling and hot water sources. This kind of energy has some advantages such as renewable, cheap, depending on low technological process, and not polluting the environment. As directly or converting to other kinds of energy, geothermal energy is used economically in central heating, in energy production, in greenhouse heating, in need of hot water, in thermal springs, in chemical material production. Geothermal energy which is the new and renewables energy sources has been used greatly in Turkey like whole world. Geothermal energy also is a clean energy source and in using of appropriate technologies it has a zero polluting effect. Turkey has rich geothermal sources and it is the 7th country of the world potentially. With inventory searches in 1962s, an important result was gained as an important energy source. o Up to now, 170 field which has a temperature over 35 C were discovered from MTA (mine study and searching institute) general directorate. From the other side, if the integration use of geothermal energy with other sources, its contribution to country economy will increase much more. But to use this source more productively, legal problems must be solved. To cover our need of enery which increases fast by our natural geothermal sources will contribute importantly to our country economy. In this study, Geothermal sources in Çan and in Turkey and ecological benefits and use of field and negative sides have been studied. Because, basic of a sustainable development is the one which is out of destruction to the environment. In this study, low costly and potentially rich geothermal energy and the useability of this energy have been studied. Key words: Geothermal Energy, Fossile Fuels, Alternative Energy Sources, Renewable Energy Sources GİRİŞ Dünya’da ve ülkemizde nüfus artışı, sanayileşme, yatırımların büyümesi ve yaşam standartlarının yükselmesi enerji alanındaki teknolojik ve bilimsel çalışmaları zorunlu kılmaktadır. Enerji bugün uluslar arası bir sorun haline gelmiştir. Diğer taraftan, enerji harcamaları önümüzdeki yıllarda da hem kamu ve özel kurum ve kuruluşlarda hem de aile bütçesinde önemli bir yer tutmaya devam edecektir. Fosil yakıtlı enerji kaynaklarının belli bir süre içinde bitecek olması ve yeni rezervlerin üretiminin oldukça pahalı olması, alternatif yeni kaynakların bulunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu konuda başta AB ülkeleri ile ABD ve Japonya gibi gelişmiş dünya ülkeleri araştırma-geliştirme (AR-GE) çalışmalarına oldukça yüksek miktarlarda maddi kaynak ayırmaktadırlar. Bilim adamları alternatif enerji kaynakları ile ilgili çalışmalarda, sırası ile üretilen enerjinin ekonomik olması, uzun vadede enerji açığını büyük ölçüde kapatması, ülkeyi enerji açısından dışa bağımlılıktan kurtarması ve çevreyi en az şekilde kirletmesi konularını göz önünde 242 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) bulundurmaktadır. Ülkemiz açısından yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında alternatif enerji kaynaklarının önemi ortaya çıkmaktadır [2]. Jeotermal enerji, kaynagını yerkürenin derinliklerindeki magmadan ve kayaclardaki radyoaktiflikle olusan sıcaklıktan alan bir enerji türüdür [4]. Bir başka deyişle Jeotermal Enerji, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, sıcaklıkları atmosferik sıcaklığın üzerinde (sıcaklığı sürekli 20 0C den fazla) olan ve çevresindeki normal yeraltı ve yerüstü sularına oranla daha fazla erimiş mineral, çeşitli tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su, buhar ve gazlar olarak tanımlanabilir. Ayrıca herhangi bir akışkan içermemesine rağmen bazı teknik yöntemlerle ısısından yararlanılan, yerin derinliklerindeki "Sıcak kuru kayalarda" jeotermal enerji kaynağı olarak nitelendirilmektedir. En geniş anlamda yerkabuğunda depolanan ısıl enerji, jeotermal enerjiyi oluşturmaktadır. Yerkürenin merkezi çok sıcak olduğundan yüzeye doğru ısı transferi olmakta ve dolayısıyla yüzeyden derine doğru inildikçe sıcaklık artmaktadır [5]-[8]. Jeotermal akışkanı meydana getiren sular, genellikle meteorik kökenli olduklarından yeraltındaki rezervuarlar sürekli beslenmekte ve kaynak yenilenebilmektedir. Bu sebeple pratikte beslenmenin üzerinde kullanma olmadıkça jeotermal kaynakların azalması söz konusu değildir [3]. En ucuz jeotermal enerji üretimi kendiliğinden yüzeye çıkan sıcak sulardan faydalanılarak gerçekleşir. Bu kaynaklar çoğunlukla yeterli değildir ve kullanım alanları kısıtlıdır. Bunun yanında daha yüksek kapasiteli kaynaklara ulaşmak için sondaj çalışmaları yapılır. Günümüze değin gerçekleşen sondaj çalışmaların çoğu petrol aramak amacıyla yapılmış fakat, jeotermal kaynaklara rastlandıktan sonra kuyuların işletme amacı değişmiştir. Jeotermal sular çok derinlerdedir. Bu suların yukarı çıkarılması boru hatları döşeme ve pompalama gibi sorunları ortaya çıkarır. Bu suların borularla taşınmasında ortaya çıkan sorun suların aşındırıcı etkiye sahip olmasıdır. Jeotermal kuyularda sık sık boruları ve pompalama sistemlerini değiştirmek gerekebilir [4]. Jeotermal enerji üç aşamada incelenir: -Yüksek enerjili Jeotermi (yüksek sıcaklıklı sahalar) 150 - 300 °C suları barındıran kaynaklardır. Sıcaklığın fazla olması elektrik enerjisi üretiminin kolayca gerçekleşmesini sağlamakla birlikte yüksek entalpili sahalardan elde edilen akışkan entegre olarak diğer alanlarda da kullanılabilmektedir. -Orta Enerjili Jeotermi (orta sıcaklıklı sahalar) Su sıcaklığı 80 - 150 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde yararlanmak mümkündür fakat; bu sıcaklık elektrik santrallarında su kaynaması için yeterince verimli olmadığı için, santralarda su yerine buharlaşma noktası daha düşük sıvılar kullanılır. -Düşük Enerjili Jeotermi (düşük sıcaklıklı sahalar) Ortalama su sıcaklığı 70 °C'dir. Elektrik enerjisi üretiminde kullanılamayan bu sular genellikle konutların ısıtılmasında kullanılır. Düşük ve orta sıcaklıklı sahalar, bugünkü teknolojik ve ekonomik koşullar altında başta ısıtmacılık olmak üzere (sera, bina, zirai kullanımlar), endüstride (yiyecek 243 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) kurutulması, kerestecilik, kağıt ve dokuma sanayiinde, dericilikte, soğutma tesislerinde), kimyasal madde üretiminde (borik asit, amonyum bikarbonat, ağır su, akışkandaki CO2 den kurubuz eldesinde) kullanılmaktadır [4]. JEOTERMAL ENERJININ KULLANIM ALANLARI VE TEMEL AVANTAJLARI Jeotermal kaynaklar genellikle içerdiği ısı enerjisi ve kimyasal maddeler nedeniyle değerlendirilirler. Jeotermal enerjinin akışkan sıcaklığına göre başlıca faydalanılma alanları şunlardır: · Isı enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi, · Doğrudan ısı enerjisinden endüstriyel amaçlı ısıtma ve kurutma işlemlerinde yararlanılması (şeker, tekstil, kağıt, ilaç, konservecilik vb. ürünlerde), · Merkezi sistemle ısıtma ve soğutmada kullanımı (sera, toplu konut, kampüs vb. ısıtılması veya soğutulması), · Kimyasal madde üretimi (tatlı su, mineral ve kimyasal tuz üretimi vb), · Turistik ve tedavi amaçlı kaplıca, yüzme havuzu ve turistik tesislerde kullanımı. (Tablo 1)’de değişik sıcaklıklardaki jeotermal akışkanların kullanım alanları özetlenmiştir. Jeotermal enerjinin temel avantajları ise şunlardır: · Jeotermal enerjinin öncelikle, birden çok amaca gerekirse aynı anda hizmet etmesi, çevre ve ekonomik açıdan sahip olduğu önemli avantajlarının başında gelmektedir. · Jeotermal kaynaklar, yeraltındaki rezervuarlar tarafından sürekli beslenmekte, ayrıca kullanılan jeotermal akışkanın yeraltına tekrar basılmasıyla kaynak yenilenebilmektedir. · Diğer enerji kaynaklarına göre oldukça ekonomiktir. Doğal ve kendi kaynağımız olan jeotermal enerji dışa bağımlı değildir ve politik ilişkilerden etkilenmez. Büyük yatırımlar gerektirmemesi, yapılan yatırımı kısa sürede geri ödeyebilmesi ekonomik fayda oranının yüksekliğini işaret eder. · İhtiyaç duyduğu düşük teknoloji seviyesi nedeniyle jeotermal enerjiye yapılacak yatırımı cazip kılmaktadır. · Jeotermal enerjinin kullanılması ile havaya karbonmonoksit, azot oksitler ve kükürt oksitler atılmamakta ve çevre kirletilmemektedir. · Ucuz elektrik üretiminin sağlanması, elektrik fiyatlarında istikrar sağlanması, fosil yakıtların fiyatlarındaki dalgalanmaların önlenmesi, bol ve ucuz elektrik temini sayesinde endüstrinin gelişmesi, dolayısıyla ihracatı artırıcı etkisinin olması gibi avantajlar sağlayacaktır [6]. 244 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) JEOTERMAL ENERJİNİN TARİHÇESİ · M.Ö. 10.000: Jeotermal akışkandan Akdeniz Bölgesi'nde çanak, çömlek, cam, tekstil, krem imalatında yararlanıyorlardı. · M.Ö. 1.500: Romalı'lar ve Çin'liler doğal jeotermal kaynakları banyo, ısınma ve pişirme amaçlı olarak kullanıyorlardı. · 630: Japon İmparatorluğu'nda kaplıca geleneği yaygınlaştı. · 1200: Jeotermal enerji ile mekan ve su ısıtması yapılabileceği Avrupa'lılar tarafından keşfedildi. · 1322: Fransa'da köylüler doğal sıcak su ile evlerini ısıtmaya başladı. · 1800: Fransa'da yerleşim birimlerinin jeotermal enerji ile ısıtılması yaygınlaştı. · 1800: ABD'de kaplıcacılık hızla yaygınlaşmaya başladı. · 1818: F. Larderel ilk defa jeotermal buhar kullanarak Borik Asit elde etti. · 1833: P. Savi tarafından İtalya'daki Larderello Bölgesi'nin altındaki jeotermal rezervuarın yayılımı araştırıldı. · 1841: İtalya (Larderello)'da yeni teknikler kullanılarak jeotermal kuyularının açılmasına başlandı. · 1860: ABD (California)'da "The Geysers" tesisleri açıldı. · 1890: ABD (Boise Idaho)'da ilk jeotermal bölge ısıtma sistemi uygulaması gerçekleşti. · 1900: California (Calistoga)'da otuzdan fazla kaplıca merkezi açıldı. · 1904: İtalya'da Larderello jeotermal buhardan ilk elektrik üretimi sağlandı. · 1920: California (The Geysers)'de ilk jeotermal kuyular açıldı. · 1929: Oregon (Klamath Falls)'da evler jeotermal enerji ile ısıtıldı. · 1930: İzlanda'da büyük ölçekli merkezi ısıtma projesi çalışmaları başladı. · 1930: İzlanda, ABD, Japonya ve Rusya'da jeotermal akışkanın kullanımı yaygınlaştı. · 1943: İtalya (Larderello) jeotermal sahasından elektrik üretimi 132 MWe kapasiteye erişti. · 1945: Süt pastörizasyonunda ilk kez jeotermal akışkandan yararlanıldı. · 1945: ABD'de buzlanmaya karşı yer ısıtmasında, hacim ısıtmasında ve sera ısıtmacılığında jeotermal ısı kullanıldı. · 1958: Yeni Zelanda'da "Flash Metodu" ile jeotermal elektrik üretimine başlandı. · 1960: California (The Geysers) jeotermal alanında ticari elektrik üretimi için ilk kez kuru buhar kullanıldı. · 1963: Türkiye'de ilk jeotermal sondaj kuyusu İzmir (Balçova)'de açıldı. · 1966: Japonya'da ilk jeotermal elektrik santrali kuruldu. · 1968: Türkiye'de elektrik üretimi amaçlı ilk jeotermal kuyu Denizli (Kızıldere)'de açılarak, Denizli (Kızıldere) jeotermal alanı keşfedildi. · 1969: Fransa'da büyük jeotermal ısıtma projeleri başladı. · 1970: Çin'de ilk kez elektrik üretiminde jeotermal akışkandan yararlanıldı. · 1975: ABD (California)'de "The Geysers" jeotermal alanındaki kaynaklardan 500 Mwe'lık elektrik üretimi kapasitesine ulaşıldı. 245 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) · 1978: ABD (Nevada)'de ilk jeotermal gıda kurutma tesisi kuruldu. · 1978: Meksika (New Mexico)'da kızgın kuru kayada jeotermal rezervuar oluşturulup test edilmeye başlandı. · 1979: Endonezya'da ilk jeotermal elektrik üretimi gerçekleştirildi. · 1980: Batı Amerika'da bazı jeotermal elektrik santralleri kuruldu. · 1981: Hawaii (Puna)'de kurulan jeotermal tesisler faaliyete geçti. · 1982: Türkiye'de Aydın (Germencik) jeotermal alanı keşfedildi. · 1983: Türkiye'de kuyu içi eşanjörlü ilk jeotermal ısıtma sistemi İzmir (Balçova)'de kuruldu. · 1984: Türkiye'nin ilk ve Avrupa'nın İtalya'dan sonra ikinci jeotermal enerji santrali (20.4 MWe kapasiteli) Denizli (Kızıldere)'de hizmete açıldı. · 1985: Jeotermal elektrik santrallerinde yaklaşık 2.000 MW'lık elektrik üretim kapasitesine ulaşıldı. · 1987: ABD (Nevada)'de jeotermal akışkan altın üretiminde kullanıldı. · 1987: Türkiye'nin ilk jeotermal merkezi ısıtma sistemi Balıkesir (Gönen)'de işletmeye açıldı. · 1990: ABD'de jeotermal elektrik üretimi kurulu kapasitesi 3.000 MWe'e yükseldi. · 1992: Dünya'da 21 ülkede jeotermal elektrik üretimi yaklaşık 6.000 MWe'e ulaştı. · 1996: Türkiye'de 15.000 konut ana kapasiteli İzmir (Balçova) jeotermal merkezi ısıtma sistemi devreye girdi. · 2000: Tüm Dünya'da jeotermalden yaklaşık 8000 MWe jeotermal elektrik ve 17.000 MWt civarında jeotermal doğrudan kullanım gerçekleştirildi. · 2001: Türkiye'nin jeotermal kurulu ısıtma gücü 493 MWt'e ulaştı. Türkiye böylece jeotermal elektrik dışı uygulamalarda Dünya'nın 5. büyük ülkesi durumuna geldi [7]. DÜNYADA JEOTERMAL Dünyada;1995'den 2000 yılına kadar, jeotermal elektrik üretiminde %17, jeotermal elektrik dışı uygulamalarda ise % 87 artış olmuştur. Filipinler'de toplam elektrik üretiminin %27'si, Kaliforniya Eyaleti'nde %7'si, İzlanda'da toplam ısı enerjisi ihtiyacının %86'sı jeotermalden karşılanmaktadır. Dünyada jeotermal elektrik üretiminde ilk 5 ülke sıralaması:A.B.D., Filipinler, İtalya, Meksika ve Endonezya Dünyada jeotermal ısı ve kaplıca uygulamalarındaki ilk 5 ülke sıralaması: Çin, Japonya, A.B.D., İzlanda ve TÜRKİYE 2000 yılı itibariyle, dünyadaki jeotermal elektrik üretimi 7974 MW elektrik kurulu güç olup, 65 Milyar kWh/yıl üretimdir. Jeotermalin doğrudan kullanımı ise 17174 MW termal olup, 3 Milyon konut ısıtma eşdeğeridir. Dünyada 10 bin dönüm, Türkiye'de is 500 dönüm jeotermal sera vardır. Şanlıurfa'daki yaklaşık 250 dönümlük jeotermal seradan Avrupa'ya ihracat yapılmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de Jeotermal Kullanımı Şekil 1’de verilmiştir [7]. TÜRKİYE’ DE JEOTERMAL Türkiye, Hindistan ile Avrasya Plakalarının çarpışması sonucu oluşan Dünyanın en büyük jeotermal kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya Kuşağı üzerindedir. Dünya 246 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) jeotermal kaynakları içinde Türkiye 7. en zengin potansiyele sahip ülke olup, sahip olduğu avantajlar kullanım alanlarının yoğunluğu gözönüne alındığında jeotermal kaynakların Türkiye’de kullanımının yaygınlaştırılması vazgeçilmezdir. Türkiye’de ilk jeotermal araştırmalar 1960’lı yıllarda MTA tarafından başlatılmış ve günümüze değin yaklaşık %95’i direkt kullanıma uygun olan düşük ve orta entalpili 170 kaynak tespit edilmiştir [6]. Ülkemizde de dünya standartlarına uygun olarak a) yüksek sıcaklıklı (>1500C), b) orta sıcaklıklı (150-700C) ve c) düşük sıcaklıklı (<700C) olmak üzere birçok saha bulunmaktadır. Türkiye'de bilinen 1000 dolayında sıcak su ve mineralli su kaynağı ile jeotermal kuyu mevcuttur. Türkiye'de 40°C'nin üzerinde jeotermal akışkan içeren 170 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Bunların 11 tanesi yüksek sıcaklı saha olup konvansiyonel olarak elektrik üretimine uygundur Aydın-Germencik (232 ° C), Manisa-Salihli-Göbekli (182 °C), Çanakkale-Tuzla (174 ° C), Aydın-Salavatlı (171 °C), Kütahya-Simav (162 °C), İzmir-Seferihisar (153 °C), Manisa-Salihli-Caferbey (150 °C), Aydın-Yılmazköy ( 142 °C) İzmir-Balçova (136 °C) İzmir-Dikili (130 °C)) [9]. Yüksek sıcaklıklı jeotermal akışkan içeren sahalar genelde genç tektonik etkinlikler sonucu oluşan grabenlerden dolayı Türkiye'nin batısında yer almaktadır. Düşük ve orta sıcaklıklı sahalar ise volkanizmanın ve fay oluşumları etkisi ile Orta ve Doğu Anadolu'da ve Kuzey Anadolu fay hattı boyuncada Kuzeyde yer almaktadır. Türkiye’deki jeotermal kaynak sıcaklıklarının bölgelere göre oransal dağılımı (Çizelge 1)’de verilmektedir [6]. Türkiye'de elektrik üretimine yönelik ilk uygulamalar, 1968 yılında DenizliKızıldere sahasının geliştirilmesi ile başlamış 20 MW gücünde santral kurulmuş olup 12 MW elektrik üretimi yapılmaktadır [8]. Ülkemizde jeotermal sahalar büyük bir çoğunlukla orta ve düşük sıcaklıklı sahalardır ve bilinen jeotermal sahaların %95'i jeotermal merkezi ısıtma uygulamalarına uygundur. Türkiye'de jeotermal ısıtma uygulamaları 1964 yılında Gönen Park Otelinin ısıtılması ile başlamıştır. Balıkesir-Gönen'de 1987 yılından beri 16,3 MWt kapasiteli ısıtma (konutlar, sera ve otel) yapılmakta ve 54 adet tabakhanenin sıcak proses suyu ihtiyacı karşılanmaktadır. Türkiye'nin muhtemel jeotermal ısı potansiyeli 31500 MWt olarak tahmin edilmektedir. 2005 yılı sonu itibariyle MTA tarafından yapılan jeotermal sondajlara göre muhtemel potansiyelin 2924 MWt 'ı görünür potansiyel olarak kesinleştirilmiştir. Türkiye'deki doğal sıcak su çıkışlarının 600 MWt olan potansiyeli de bu rakama dahil edildiğinde toplam görünür jeotermal potansiyel 3524 MWt ulaşmaktadır (MTA). Türkiye’ de jeotermal enerjinin mevcut durumu (Tablo 2)’ de verilmiştir. Türkiye'de jeotermal enerji ile ısıtılabilecek potansiyel yerleşim birimlerinin toplamının meydana getirdiği 945 bin konutluk kapasite, sadece şehir ısıtmasına yöneliktir. Sera ve kaplıca ısıtma, soğutma, endüstriyel kullanım, mineral eldesi, 247 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) balık üretimi v.b. için kullanılan enerji bu değerin dışındadır. Jeotermal Alanların Kullanımlarına Göre Dağılımları Şekil 2’de verilmiştir. Bazı Jeotermal kaynaklarımızın yerleşim birimlerine uzaklığı ve küçük yerleşim birimleri olmaları nedeniyle 5 Milyon konut eşdeğeri ısı potansiyelinin yaklaşık 1 Milyon konutu bugünün şartlarına göre ısıtma amaçlı olarak değerlendirilebilecektir. Ancak jeotermal sahalara yakın bölgelerde sera ısıtması, endüstriyel kullanım, kaplıca maksatlı kullanım, kimyasal madde üretimi, balık çiftlikleri v.b. kullanımları uygulamak mümkündür. Jeotermal Merkezi Isıtma/soğutmadan arta kalan potansiyelimiz ile de yukarıda adı geçen değerlendirmeleri gerçekleştirerek potansiyelimiz tam olarak değerlendirilebilecektir. 2003 yılı sonu itibarıyla jeotermal enerji ile ısıtılan yerleşim birimleri ise şöyledir. Gönen 3400 Konut, Simav 3200 Konut, Kırşehir 1800 Konut, Kızılcahamam 2500 Konut, Balçova 11500 Konut, Afyon 4500 Konut, Kozaklı 1000 Konut, Sandıklı 2000 Konut, Diyadin 400 Konut, Narlıdere 1500, Salihli 2000 konut jeotermal merkezi ısıtma sistemine ilaveten termal tesis ve 565 dönüm sera ısıtması (Şanlıurfa, Balçova vb) [9]. Türkiye'de jeotermal enerji, yukarıda söz edildiği gibi elektrik üretiminden, ısıtmacılığa, kimyasal madde üretimine (karbondioksit üretimi) ,sağlık turizmi amaçlı olarak ve deri işlemesine kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Türkiye’nin Toplam Jeotermal Elektrik Potansiyeli Dünyada jeotermal zenginliği ile yedinci sırada yer alan Türkiye, jeotermal potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacının % 5'ine kadar, ısıtmada ısı enerjisi ihtiyacının %30'una kadar karşılayabilecektir. Ancak bunların ağırlık ortalaması alındığında Türkiye enerji (elektrik + ısı enerjisi) ihtiyacının %14'ünü karşılamaya taliptir. Toplam jeotermal potansiyelimizin (2000 MWe, 31500 MWt) elektrik üretimi, şehir ısıtma, soğutma, sera ısıtma, termal tesis ısıtma, kaplıca kullanımı, kimyasal maddeler üretimi, sanayide kullanım vb uygulamalarda tam değerlendirilmesi ile sağlanacak hedef yıllık net yurtiçi katma değer 20 Milyar USD civarındadır (Grafik 1) [9]. Türkiye; jeotermal potansiyeli bakımından, Avrupa'nın 1'nci, Dünyanın 7'nci, ülkesi konumundadır. Potansiyel oluşturan alanlar Batı Anadolu'da yoğunlaşmıştır. Jeotermik potansiyelimizin yaklaşık %70’i Marmara Bölgesindedir (Şekil 3). Jeotermal Elektrik Üretim Projeksiyonu (Grafik 2) verilmiştir. ÜRETIM YÖNTEMI VE TEKNOLOJI Jeotermal enerjinin aranması, üretimi ve kullanımıyla ilgili olarak dünyada kullanılan teknolojlerin hemen tamamı Türkiye'de de kullanılmaktadır. Özellikle jeotermal enerjinin aranması ve üretimi konularında teknolojik bakımdan herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Gelişen teknolojiyle, jeotermal enerjiye ilişkin işletme problemleri büyük ölçüde çözülmüştür. Kabuklaşma ve korozyon gibi jeotermal enerjiye ilişkin en önemli işletme problemleri, bugün için büyük ölçüde sorun olmaktan çıkmıştır. 248 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Maliyetler Jeotermal enerjide üretim maliyeti, diğer enerji kaynaklarına göre (özellikle fosil yakıtlara göre), çok daha düşük değerdedir. Bununla birlikte gerek elektrik enerjisi üretiminde gerekse elektrik dışı uygulamalarda (özellikle ısıtmacılık) maliyet, nükleer enerji ile kömür, petrol gibi fosil enerji kaynaklarına oranla düşük olmaktadır. Entegre kullanımların sözkonusu olduğu durumlarda maliyet daha da düşük olmaktadır. Stok Durumu Jeotermal akışkandan elde edilen kimyasal maddeler stoklanabilir. Bunun dışında jeotemal akışkanın stoklanması söz konusu değildir Çevre Sorunları Jeotermal enerji, fosil yakıtların tüketimiyle ilgili olarak ortaya çıkan sera etkisi ve asit yağmuru gazlarının atmosfere atılmasından doğan çevre sorunlarının önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Jeotermal enerjiye dayalı modern elektrik santrallarında C02, NOx, SOx atımı çok düşük düzeylerdedir. Merkezi ısıtma sistemlerinde ise, söz konusu gazların deşarj miktarları sıfır değerine indirilmiştir [8]. Çanakkale ilindeki Jeotermal Enerji Kaynakları Çanakkale İli sınırları içerisinde çok sayıda jeotermal enerji kaynağı bulunmaktadır. (Tablo 3) İlin zengin jeotermal enerji kaynaklarından Ayvacık– Tuzla ve Ezine – Kestanbol jeotermal kaynakları ısıl enerji açısından belli bir kapasiteye sahiptir. Jeotermal enerji üretiminde kurulacak tesislerin rantabilitesi, hizmet götürdüğü yerleşim alanlarındaki nüfus yoğunluğu ile direk ilgilidir. Bu nedenle İlimizdeki jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu yerlerin nüfus yoğunluğu açısından zayıf kalması, jeotermal enerji konusunda yapılacak çalışmaları yeterince cezbetmemiştir [10]. İl sınırları içinde yer alan jeotermal kaynaklar ancak kaplıca turizimi ile hizmet vermektedirler. Bununla beraber 173 ºC rezervuar sıcaklığı bulunan Tuzla jeotermal alanında entegre kullanımlar düşünüldüğünde bu alandaki potansiyelden önemli ölçüde enerji ve ısınma amaçlı yarar sağlanabileceği ortaya çıkmaktadır. Ayvacık İlçesi Tuzla Köyünde bulunan ve daha önceden MTA’ya ait iki adet jeotermal kuyu, özel bir şirket tarafından kiralanmış olup, şirket söz konusu jeotermal enerjiden yararlanarak distile su ve rafine tuz üretimi yapmaktadır. Çanakkale İlinin yeraltı suları yeterince araştırılmamakla birlikte, ormanlık alanlarda iyi kaynak sularına rastlanır. Kirazlıdaki Balaban Suyu ve böbrek hastalarının kullanıldığı ekşi su, çam suyu ve Kızılcık Suyu gibi sertliği çok az olan içme suları vardır. Bunlardan Kızılcık Suyu ruhsatlı bir kaynak suyu olup, şişelenip satılmaktadır [11] . Bu kaynaklar şunlardır: Küçükçetmi Kayanağı 249 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ayvacık ilçesi Küçükçetmi köyünün 1,5-2 Km Kd. Da yer almaktadır. 2 adet kaynak vardır. Kaynaklar 40-42 oC sıcaklıkta , 2,5-4 l/s debidedir. Fluorür içeren mineralce fakir termal sular sınıfına girer .Kaynaklar kaplıcada kullanılmaktadır. Tuzla Jeotermal Alanı Ayvacık İlçesi Tuzla Köyünün hemen doğu kesiminde yer almaktadır. 11 adet kaynak saptanmıştır. Köyün kuzeyinde ise başka kaynak grubu bulunmaktadır. Doğudaki kaynakların sıcaklıkları 97 oC , debileri ise 4,5 l/s, kuzeydeki kaynakların karışım sıcaklıkları 51 0C , debileri 3 l/s olarak ölçülmüştür. Ayrıca bölgede MTA tarafından yapılan 4 adet sondaj vardır (Tablo 1). Saha, elektrik üretiminin yanı sıra, tarımsal (sera ısıtmacılığı, kurutmacılık) ve endüstriyel uygulamalara uygundur. Sular ; iyot ve florür içeren sodyumlu klorürlü sıcak sular sınıfına girer. Külcüler Kaynağı Bayramiç ilçesi Külcüler Köyünün yaklaşık 3 km kadar GB'sında 3 adet kaynak vardır. Kaynaklar 34-35 0C sıcaklığa sahip olup toplam debi 1 l/s dir. Kaynaklar flörür içeren , minarelce fakir sıcaksu sınıfına girer .Küçük bir motel vardır.Bu otel kaplıca amaçlı kullanılmaktadır. Palamutova Kaynakları Bayramiç ilçesi Yukarı Palamutlu Köyünün 2 Km batısındaki ılıca derede yer almaktadır. Kaynaklar dere suyana karışmaktadır. 3 adet ana kaynak bulunmakla beraber, çok küçük çıkışları da vardır. Kaynakların ortalama sıcaklıkları 35.3 0C, toplam debi 0.3 1/s kadardır. Kaynak suyu sodyumlu , kalsiyumlu , sülfatlı, klorürlü sıcaksular sınıfına girer . Eski hamam kalıntıları vardır. Kırkgeçit Kaynağı Biga İlçesine 20 km mesafededir. Beş adet kaynak vardır. Kaynakların sıcaklıkları 52-60 0C arasında değişmektedir. Toplam Debi 5 l/s dir. Florür içeren mineralce fakir sıcaksu sınıfına girer . Ilıca , uygun sıcaklık ve debisi ile halka hizmet vermektedir. Çan Jeotermal Alanı-Pazarköy Kaynağı Çan İlçesinin içinde yer almaktadır. Sıcak su pompa ile çekilerek kaplıca tesislerine verilmektedir. Sıcaklıkları 47 0C, kaplıcadaki debisi ise 0,3 l/s ‘dir. E.İ.E 2 adet sıcak su kuyusu açmıştır. Bu kuyulardan elde edilen sıcak suların debisi 8 l/s dir. Ayrıca MTA’nın yapmış olduğu sondajlar bulunmaktadır. Bu sondajlara ait veriler aşağıda verilmiştir (Tablo 2). Etili Kaynakları-Ilıcaalan Kaynakları-Kara Ilıca ( Tepeköy) Etili-Ilıcalan Kaynakları , Çan İlçesi Etili Beldesinin kuzeybatısında yer alır. 3 adet kaynak saptanmıştır. Sıcaklıkları 32 0C debileri 0,35 l/s dir.Kara Ilıca Etili Beldesinin güneydoğusunda bulunur. 4 adet kaynak tespit edilmiştir. Sıcaklıkları 32 250 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 0C debileri 0,35 l/s dir. Her iki sıcak suda fluorür içeren, sodyumlu, kalsiyumlui sülfatlı sıcak sular sınıfına girer . Burada da ılıca tesisleri bulunmaktadır. Ozancık ( Ozancık) Kaynağı Çan ilçesi Bardakçılar Köyünün güneybatısında yer alır. 7 adet kaynak saptanmıştır. Kaynakların sıcaklıkları 54-60 0C arasındadır. Toplam debi 2 l/s dir. Sular , fluorür içeren, sodyumlu, kalsiyumlu , sülfatlı sıcak sular sınıfına girer. Kaptajları vardır. Ilıcada bir küçük bir motel halka hizmet vermektedir. Akçakeçili Kaynağı Ezine İlçesi Akçakeçili Köyünün 1 Km kadar güneybatısındadır. Kaynak dere kenarından çıktığı için dere suyuna karışmaktadır. Sıcaklık 40 0C, debi yaklaşık 1 (s dir. Kaynak sodyumlu, klorürlü termal tuzla suyu özelliğindedir. Etrafında tuz çökelimleri vardır. Tesis yoktur. Kestanbol Kaynağı Ezine ilçesinin 18 km güney batısındadır. 2 adet kaynak vardır. Kaynakların sıcaklıkları 64 ve 73 0C dir. Toplam debi ise 5 l/s dir sular , flourür içeren sodyumlu klorürlü termal tuzla suyu özelliğindedir. Etrafında tuz çökelimleri vardır. Kestanbol’da MTA tarafından yapılan 1 adet sıcak su sondajı vardır (Tablo 3). Kaynağın kaptajı yapılmıştır. Bir tesis bulunmakta olup, halka hizmet etmektedir. Ayrıca sıcak su, sera ısıtmacılığında da kullanılmaktadır. Kocabaşlar Kaynağı Lapseki İlçesinin Kocabaşlar Köyünün 300m güneyindedir. Sıcaklığı 38 0C, debisi 0,35 l/s dir.Fluorür içeren , mineralce fakir sıcak su sınıfına girmektedir. Kaptajı vardır. Kaplıca amaçlı olarak ilkel şartlarda kullanılmaktadır. Hıdırlarlar Kaynağı Yenice ilçesi Hıdırlar Köyünün batısında yer almaktadır. 7 adet kaynak vardır. Suların sıcaklığı 84 0C debileri yaklaşık 3,2 l/s dir MTA tarafından yapılan 1 adet sondaj vardır. Kaynaklar , fluorür içeren mineralce fakir sıcak sular sınıfına girer.Kaynakların kaptajı vardır. Banyo amaçlı kullanılmaktadır. Hemen Hıdırlar Ilıcasının KD’sunda yer alan bir başka kaynak grubu vardır. Kaynağın sıcaklığı 40 0C, debisi 4 l/s dir. Uyuz Kaynağı Hıdırlar Ilıcasının yaklaşık 800 m kadar batısında yer alır. Kaynağın sıcaklığı 46.2 0C, debisi 0,25 l/s dir. Kaynağın kaptajı yoktur. Topraklar Kaynağı ( Kum Ilıcası ) Yenice İlçesi Kabalı Köyünün 3 Km KB sındadır. 8 adet kaynak vardır. 2 tanesi kaynak grubu şeklindedir. Kaynakların sıcaklığı 45-67 0C arasında değişmekte olup 251 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) , toplam debi 2,5 l/s dir. Kaynakların suları , fluorür içeren sodyumlu, sülfatlı sıcak sular sınıfına girer.Kaptajları yoktur. Ilıcanın olduğu yerde tarihi bir hamam vardır. SONUÇ VE ÖNERİLER Jeotermal enerjinin diğer enerji kaynaklarına göre avantajlı olan yönleri, yenilenebilir ve kesintisiz olması, fosil enerji kaynaklarına göre düşük maliyetli olması ve çevre kirlenmesinin yok denecek kadar az olması, aranması ve işletilmesinde ileri teknoloji gerektirmemesi ve en önemlisi yerli enerji kaynağı olmasıdır. Ülkemizde jeotermal enerjinin aranması ve kullanımı ile ilgili geniş kapsamlı bir yasa bulunmamaktadır.Yürürlükteki tek yasal düzenleme olan 1923 yılındaki 927 sayılı kanunla Özel İdarelere yetki verilmiş olup bu yasa sadece kaplıca amaçlı kullanılan suları kapsamaktadır.Günümüzde jeotermal akışkanın ısıtma, elektrik üretimi, endüstriyel kullanım alanlarında aranması ve işletilmesine yönelik kuralları belirleyen geniş kapsamlı bir yasa olmadığından mevcut kaynaklar yeteri kadar değerlendirilememekte ve bu alana fazla yatırım yapılmamaktadır. Bu nedenle jeotermal enerjinin aranması ve işletilmesini düzenleyecek çağdaş bir jeotermal yasasının bir an önce yürürlüğe girmesi gerekmektedir [12]. Ülkemizin giderek artan enerji ihtiyacının karşılanmasında, kendi öz kaynağımız olan jeotermal enerjiden daha fazla yararlanılması ekonomimize önemli katkı sağlayacaktır. Jeotermal enerjinin kullanımını yaygınlaştırmak için; 1..Jeotermal enerjinin aranması ve işletilmesi ile ilgili yasal boşluk giderilmeli ve jeotermal yasası bir an önce yürürlüğe konulmalıdır. 2. Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimine kıyasla daha ucuz, yenilenebilir, çevre açısından daha temiz ve yerli enerji kaynağı olması nedeniyle, jeotermal kaynakların araştırılması ve geliştirilmesine öncelik verilmeli, jeotermal enerjinin halka tanıtımı konusunda çalışmalar yapılmalı, bu sektörde yatırımlar özendirilmelidir. 3. Jeotermal enerji politikası oluşturulmalı ve jeotermal kullanım teşvik edilmelidir. Yapılacak yatırımlar, jeotermal enerjinin her aşamada kullanılacağı entegre tesisler şeklinde planlanmalıdır. 4. Muhtemel jeotermal potansiyelimizi görünür hale getirmek için, bugüne kadar arama çalışmalarını sürdüren MTA desteklenmeli, özellikle jeotermal potansiyelin bulunduğu bölgelerde başta MTA, yerel yönetimler, üniversiteler, DSİ, ilgili diğer kurumların ortaklaşa ve koordineli olarak çalışmaları hızla yürütmeleri gereklidir. 5. Jeotermal enerji maliyetinin, gerek elektrik üretimi ve gerekse ısıtmacılıkta alternatif kaynaklara göre oldukça düşük olması nedeniyle, jeotermal kaynaklar bulunduğu yörelerde, öncelikli enerji kaynağı olarak dikkate alınmalıdırlar. Ucuz, ekonomik ve temiz enerji sağlayan jeotermal kaynakların öncelikli olarak devreye alınması bu yörelere ve ülkemize önemli ölçüde ekonomik ve sosyal katkı sağlayacaktır. 252 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 6. Jeotermal akışkanın içinde bulunan minerallerin toprağa ve yer altı sularına zarar vermemesi ve rezervuarın yeniden beslenmesini sağlamak için reenjeksiyon uygulaması mutlaka yapılmalıdır. 7. Türkiye'de 40 0C nin üzerinde kaynak sıcaklığı bulunan 170 dolayındaki jeotermal sahadan dört adedinin, ekonomik olarak elektrik üretimine uygun olduğu belirlenmiştir. Bu sahaların(Kızıldere, Germencik, Salavatlı ve Tuzla) geliştirilmesine öncelik verilmelidir. Bu dört saha ile birlikte yukarıda sözü edilen yaklaşık 170 sahadaki kaynakların termal kullanıma yönelik olarak geliştirilmesine hız verilmelidir. 8. Türkiye'de yukarıda sözü edilen 170 dolayındaki sahanın yaklaşık tamamında ısıtmacılığa yönelik yatırım yapılabilir. Bunun yanında bu sahaların birçoğunda soğutma, kimyasal madde üretimi, sağlık ve turizm açısından entegre kullanım olanakları bulunmaktadır. Yurdumuzdaki ilk önemli merkezi ısıtma sistemlerinin ve entegre kullanım uygulamalarının yapıldığı Gönen ve Simavda ucuz ve temiz enerji sağlanmış bulunmaktadır. Bu örneklerin hızla çoğaltılması için yatırımların desteklenmesinde büyük yarar vardır. Bu sahaların gelişmesi yurdumuza hem ekonomik hem de önemli sosyal katkı sağlayacaktır. 9. Türkiye'de jeotermal enerjinin aranması ve işletmesine yönelik çalışmalarda, gerek kamu gerekse özel sektör olarak dünya çapında önemli bir düzeye gelinmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda, yurt dışında ve özellikle Türk Cumhuriyetlerinde jeotermal kaynakların araştırma ve işletilmesine yönelik projeler geliştirilebilir. Bu nedenle yurt dışı temaslarda bu potansiyelimizin de gözönünde bulundurulmasında yarar bulunmaktadır [12]-[8]. KAYNAKÇA 1) Akkuş M.F. “Jeotermal Enerji ve Türkiyenin Jeotermal Enerji Potansiyeli”, Bilim Teknik Dergisi,1-5 2) Etemoğlu A.B., İşman M.K., Can M. 2006 “Bursa ve Çevresinde Jeotermal Enerjinin Kullanılabilirliğinin İncelenmesi”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Dergisi,cilt11,sayı 1 3) Koçak A. “Türkiyede Jeotermal Enerji Aramaları ve Potansiyeli” , 217- 233 4) İnternet: http://www.alternaturk.org/termal.php 5) İnternet: http://yenilenebilirenerjikaynaklari.ws.tc/jeotermal_enerjisi.htm 6) Etemoğlu A.B., Can M., Kılıç M. 2004 “Ülkemiz Jeotermal Kaynaklarının İkinci Kanun Verim Değerine Bağlı Sınıflandırılması”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Dergisi,cilt9, sayı 1 7) İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü) http://www.eie.gov.tr/turkce/jeoloji/jeotermal/12dunyada_jeotermal.html 8) Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Endüstriyel Hammaddeler Alt Komisyonu Mayıs 1996, “Jeotermal Çalışma Grubu Raporu” ,DPT:2441-ÖİK:497 9) İnternet: (EİE Genel Müdürlüğü) http://www.eie.gov.tr/turkce/jeoloji/jeotermal/13turkiyede_jeotermal_enerji.html 253 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 10) İnternet: http://www.canakkaleili.com/ Çanakkale İlinde Jeotermal Enerji Kaynakları.mht 11) T.C. Çevre Orman Bakanlığı, T.C. Çanakkale Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Çanakkale-2005, “Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, 1-361 12) Arslan S., Darıcı M., Karahan Ç. Teskon 2001, “Türkiye’ nin Jeotermal Enerji Potansiyeli”, Jeotermal Enerji Semineri, 254 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. MTA verileri Kuyu No T-1 T-2 T-3 T-4 Tarih Derinlik Sıcaklık (0C) Debi ( l/s) 1982 1983 1993 1993 814 1020 81 128 174 168 90 90 31,5 44 44 Tablo 2. Çan ilçesinde MTA’nın yapmış olduğu sondajlar Kuyu No Çan-1 Çan-2 93-1 93-2 Tarih Derinlik (m) Sıcaklık (o C) 1991 1991 1993 1993 300 100 97 103 33 43 49 42 Debi (l/s) 0,32 0,60 10 11 Tablo 3. Kestanbol kaynağı verileri (MTA) Kuyu No K-1 Tarih 1975 Derinlik (m) 290 Sıcaklık (o C) 75 Debi (l/s) 25 Tablo 3. Hıdırlar kaynağı verileri (MTA) Kuyu No H-1 Tarih 1985 Derinlik (m) 380 Sıcaklık (o C) 58 Debi (l/s) 0,5 255 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Türkiye jeotermal potansiyelinin bölgelere bağlı dağılım [6] Türkiye’ de Jeotermal Enerjinin Mevcut Durumu [9] Türkiye'de Jeotermal Enerjinin Mevcut Durumu (2006 Yılı İtibarıyle Güncelleştirilmiştir) Değerlendirme Kapasite Jeotermal Merkezi Isitma 103.000 Konut Eşdeğeri (Şehir, Konut, Termal Tesis, (827 Mwt) Sera V.B.) Kaplica Kullanimi 215 Kaplica (402 Mwt) Toplam Doğrudan Isi Kullanimi 1229 Mwt 20 Mwe'lik Denizli-Kızıldere Santrali Işletiliyor. Aydın-Salavatlı'da 7,9 Mwe Binary Cycle Jeotermal Elektrik Üretim Santrali Kurulmuş Olup Mart 2006'da Üretime Başlamıştır. Aydın-Germencik'te 25/40/(100) Elektrik Üretimi Mwe Kapasiteli Jeotermal Elektrik Üretim Santrali Inşaatı Devam Etmektedir. Kızıldere Jeotermal Santralinin Atığı Olan 140 °C ‘Lik Jeotermal Sudan 5.5 Mwe Kapasiteli 256 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Karbondioksit Üretimi Bir Jeotermal Elektrik Santrali Inşaatı Başlamıştır. Çanakkale-Tuzla Jeotermal Alanında 7,5 Mwe Kapasiteli Bir Jeotermal Santral Kurulması Için Üretim Lisansı Alınmıştır. 10 Mwe Kapasiteli Simav Jeotermal Elektrik Üretim Santrali Ise Proje Aşamasındadır. 120.000 Ton/Yıl Jeotermal Akışkanların Sıcaklıklarına Göre Değerleri (Kullanım Alanları) [8] Jeotermal Elektrik Üretim Projeksiyonu (Teknik Yaklaşım,Tahmini Güç) [9] Saha Adı Denizli-Kızıldere Aydın-Germencik Manisa-AlaşehirKavaklıdere Manisa-SalihliGöbekli Çanakkale-Tuzla Aydın-Salavatlı Kütahya-Simav Sıcaklık (0C) 2010 Tahminleri (MWe) 200-242 200-232 213 75 100 10 2013 Tahminleri (MWe) 80 130 15 182 10 15 174 171 162 75 60 30 80 65 35 257 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) İzmir-Seferihisar Manisa-SalihliCaferbey Aydın-Sultanhisar Aydın-Yılmazköy İzmir-Balçova İzmir-Dikili Toplam 153 150 30 10 35 20 145 142 136 130 10 10 5 30 455 20 20 5 30 550 Çanakkale İli Jeotermal Su Kaynakları[11] 258 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 1. Dünyada ve Türkiye'de Jeotermal Kullanımı şekil 1 de verilmiştir.[7] Şekil 2. Jeotermal Alanların Kullanımlarına Göre Dağılımları [9] Şekil 3. Türkiyede Jeotermal Potansiyel Oluşturan Sahaların Yüzde Oranları [9] 259 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Grafik 1. Türkiye’ nin 2013 Jeotermal Elektrik Üretim Hedefi [9] 260 ÇAN YÖRESINDEKI RÜZGÂR POTANSIYELININ KULLANILABILIRLIĞININ İNCELENMESI Ertuğrul KANMAZ, Mehmet KARALI, Yakup KILIÇARSLAN, Mehmet GÜCÜYETMEZ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çan Meslek Yüksek Okulu ÖZET Çağımızda enerji dünya ülkelerinin en önemli problemi haline gelmiştir. Gezegenimiz, sanayi devriminin başlangıcından beri giderek artan ve aşırı boyutlara ulaşan, tükenme pahasına sürdürülen fosil yakıt kullanımı sonucu giderek kirlenmiştir. Diğer enerji kaynaklarının da doğal çevre üzerinde etkileri vardır fakat onların kullanımı fosil yakıtlar düzeyine ulaşmadığından teknolojilerinin farklılığından etkileri daha sınırlı olmaktadır. Teknik ve teknolojik açıdan kirli enerji yoktur ama kirli üretim teknolojisi vardır. Bu nedenle temiz üretim, temiz ürün çözüm yolu görülmelidir. Fosil yakıtlarının sınırlı olması ve çevreye verdiği zararlar dikkate alındığında tüm dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi ve ihtiyaç giderek artmaktadır. Ülkemizin geleceği açısından da hayati öneme sahip olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım alanlarının çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir kaynaklar içerisinde yer alan ve son yıllarda dünyada büyük bir gelişim ve ilerleme gösteren oldukça büyük bir potansiyele sahip olduğumuz rüzgar enerjisinin kullanımı ülkemizde çok azdır. u çalışmada Türkiye’ nin mevcut rüzgâr enerjisi potansiyeli incelenmiş ve dünyadaki rüzgâr enerjisi kullanımının gelişimine paralel olarak Ülkemizdeki durumu ortaya konulmuştur. Buna bağlı olarak Çanakkale ili Çan ilçesindeki rüzgar potansiyelinin kullanılabilirliği hakkında bilgi verilmeye çalışılmış ve rüzgar enerjisinden faydalanma yöntemleri incelenmiştir. Anahtar klimeler: Rüzgar enerjisi, Rüzgar türbini, Elektrik enerjisi, Yenilenebilir enerji, Çan ilçesinde rüzgar enerjisi kullanımı. ABSTRACT In our age, energy is the most important problem of world countries. Our planet has been polluting as a result of using fossil fuels which is used more and is carried on their usage since the beginning of industry revolution. Other energy sources also have some impacts on environment but their impacts are limited because of their lack of use and different production techniques. There aren’t dirty energy as a point of technical and technological view but there is dirty production technology. Therefore, clean production, clean product must be seen as a solution method. n whole world, the need and the interest in renewable energy sources has been increasing because of harmness to environment and lack of fossil fuels. The use of field of renewable energy sources which has a vital importance from the point of future of our country must be varied and must be developed. The use of wind energy from renewables, which has a great potential and shows a great improvement and development in all world recently is too few in our country. n this study, the potential of Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) wind energy of Turkey is researched and the its situation has been exposed as a parallel according to development of wind energy in the world. Key words: Wind energy, Wind turbine, Electrical energy, Renewable energy, Use of wind energy in Çan district GİRİŞ Karalar denizler ve havaküre farklı özgül ısılara dolayısı ile farklı sıcaklıklara sahip olurlar. Sıcaklık dağılımı, coğrafik ve çevresel koşullara bağlıdır. Yerkürede ortaya çıkan sıcaklık ve buna bağlı basınç farklılıkları, rüzgarların oluşmasına neden olurlar. Yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru hareket eden hava, “Rüzgar” olarak isimlendirilmektedir. Yeryüzünde oluşan hava kütlesi hareketleri, yerin dönmesinden kaynaklanan “Corriolis” kuvvetten ve yeryüzü ile akışkan hava kütlesi arasındaki sürtünme kuvvetinden etkilenirler. Yer yüzeyinin gerek duyduğu enerjinin tümü güneşten gelir. Güneş yer yüzeyine her saat 100 000 000 GWh’lık enerji yayar. Başka bir değişle, yer yüzeyi güneşten 1017 Watt gücünde enerji alır. Güneşten gelen enerjinin yaklaşık %1-2 si Rüzgar enerjisine dönüşür. Yani rüzgar enerjisi, güneş enerjisinin bir türevidir [1]. Enerjinin yeterli, zamanında, kaliteli, ekonomik, güvenilir ve temiz olarak sunumu günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli göstergelerden biridir. Sanayinin olduğu kadar halkın günlük yaşantısının da en önemli girdilerinden olan enerjiye talep sürekli olarak artarken enerji kaynakları da hızlı bir şekilde tükenmektedir. Sürdürülebilir bir dengenin sağlanabilmesi için enerji kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve konvansiyonel enerji kaynaklarının yanında, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıma sunulması büyük önem kazanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan rüzgâr enerjisi, dünyada çoğu ülkenin yararlandığı ve son zamanlarda ülkemizde de büyük önem kazanmaya başlayan bir enerji türüdür. 1970'li yıllardaki petrol krizi modern rüzgâr türbinlerinin gelişimine katkıda bulunmuştur. Bu türbinler (Darrieus, Savonius vb.) ucuz enerji üretiminde çok avantajlara sahiptirler. Rüzgâr türbinleri gece ve gündüz rüzgâr olduğu sürece sürekli enerji üretirler [2]. RÜZGAR ENERJİSİNİN TARİHÇESİ Rüzgar türbinleri tarihçesiyle ilgili değişik dokümanlara rastlanmakla birlikte, en eski rüzgar kuvvet makinesi olan yel değirmeninin, bundan yaklaşık 3000 yıl önce İskenderiye yakınlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Türkler tarafından ilk defa M.S. 640 yılına doğru imal edilen yel değirmeni tipleri, haçlı seferleri sırasında Avrupa’ya geçmiştir. Yel değirmenleri, 1105 tarihinde Fransa’da görülmeye başlanmış. Yazılı belgeli ilk yel değirmeni, M.S. 644 yılına ait İran-Afganistan sınırındaki Seistan’dadır. Yel değirmenleri, Çin’de M.S. 750–850 yıllarında pirinç tarlalarının sulanmasında kullanılmıştır. İlk olarak Doğuda kullanılan düşey eksenli yel değirmenleri, Batılılar tarafından geliştirilmiş ve yatay eksenli hale getirilmiştir. 262 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yatay eksenli ilk yel değirmeni örneği, 1180 yılında Normandiya Krallığı zamanına aittir. 1882 yılında New York’da elektrik santrali kurulmuş ve daha sonra da elektrik enerjisi kullanımı yaygınlaşmıştır. İlk rüzgar elektriği de, Danimarkalı Profesör Paul La Cour tarafından 1891 yılında üretilmiştir. 1918 yılı sonrasında büyük şehirler elektriğe kavuşmuş ve dizel yakıtların ucuzluğu nedeniyle rüzgar enerjisini değerlendirme çabaları, bir kenara bırakılmıştır. Rüzgar enerjisinin bu bir kenara itilmişliği, enerji sıkıntısı nedeniyle 2. Dünya Savaşı’na kadar sürmüştür [3]. RÜZGAR ÇEŞİTLERİ Tüm dinamik hava olayları atmosferin yer yüzeyine en yakın tabakası olan troposfer denilen katman içinde olur. Rüzgârların kaynağı küresel, bölgesel ve yerel olarak değişmektedir. Rüzgârdan enerji üretimi açısından denizler, karalar, dağlar ve vadiler arasındaki hava akımlarına dayalı yerel rüzgârlar oldukça önemlidir [Şekil 1]. Yüzey Rüzgârları yeryüzünden yaklaşık 100 m yükseklik içerisinde oluşur ve yer yüzünden çok etkilenirler. Yerel Rüzgârlar (dağ, vadi rüzgârları) belli bir alanda baskın rüzgârları belirlemede önemlidir ve büyük ölçekli rüzgarlara katkıda bulunurlar. Deniz meltemi, gündüz daha çabuk ısınsan kara üzerindeki havanın yukarı doğru çıkmasıyla oluşan alçak basınçtan dolayı deniz üzerindeki havanın karaya doğru hareket etmesiyle oluşur. Kara meltemi, gece ise kara denizden daha soğuk olduğu için havanın karadan denize doğru hareketiyle oluşur. Jeostrofik Rüzgar, sıcaklık farklılıklarıyla nedeniyle oluşan basınç farkından oluşur, yeryüzünün şeklinden etkilenmediği varsayılır, bu rüzgarın oluştuğu yükseklik yaklaşık olarak 1000 m olduğu için hava balonları kullanılarak ölçümü yapılır [1],[Tablo1]. Rüzgar için çeşitli kriterlere göre farklı sınıflandırmalar yapılabilir. Örneğin hızının baz alındığı Beaufort Cetveline göre kara ve deniz kriterleri ele alındığında Tablo 2 ve Tablo3’de belirtilen sınıflandırma ortaya çıkmaktadır [4]. Coriolis kuvvetleri nedeniyle oluşan hakim rüzgar yönlerinin çeşitli enlemlere göre gösterdiği değişim Tablo4’de belirtilmiştir [4]. RÜZGAR ÖLÇÜMLERİ Rüzgâr hızının ölçülmesinde kullanılan ölçü aletine anemometre denir. Ölçümlerde genellikle kap anemometresi (cup anemometer) kullanılır. Kap anemometresi düşey bir eksene ve 3 tane kaba (küçük fincan) sahiptir bu kaplar ile rüzgar yakalanır. Her dakikadaki dönme devri elektronik olarak kaydedilir. Normalde anemometre rüzgar yönünü tespit edebilmek için rüzgar fırıldağı ile donatılmıştır. Diğer anemometre türleri ultrasonik veya lazer anemometrelerdir. Mekanik anemometrelerin dezavantajı elektronik olanlara göre buzlanmaya karşı daha hassas olmalarıdır. Eğer bir rüzgar santrali kurmak istersek anemometre %10 hata ile ölçüm yaparsa bu kurulum ekonomik anlamda felaket olur. Bu durumda rüzgarı olduğundan %33 daha hızlı ölçmüş oluruz (1.13 −1= %33 ). Eğer hesaplamalarımızı farklı rüzgar kuleleri için yeniden yaparsak (10-50m) bu 1.3 bir hata faktörü oluşturur ve sonuçtaki enerji hesaplamalarında %75’lik bir hata yapılır. 700-900$ fiyat aralığında 263 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) %1 hata ile ölçüm yapan bir anemometre alınabilir ve böylece bu riski (ekonomik anlamda daha büyük zararı olacak) ortadan kaldırmış oluruz. Rüzgar türbini, üstündeki anemometreden aldığı rüzgar verilerine göre hücum açısını(rotoru rüzgar yönüne çevirir) değiştirir, durma konumuna girer (25m/s rüzgar hızı ve üstü) veya çalışmaya başlar (4m/s rüzgar hızı ve üstü) [5]. Rüzgâr ölçüm analizleri yapmak, Rüzgâr tarlası verimini hesaplamak, Rüzgâr türbinlerinin mikro yerleşimini tasarlamak, güç üretimi hesaplamalarını yapmak için bazı programlarda kullanılır. WAsP Programı “The Wind Atlas Analysis and Application Program” yani “Rüzgâr Atlası Analize Uygulama Programı” rüzgâr hız ve yön bilgilerinin, Rüzgâr gözlem istasyonu çevresindeki engellerin, arazi yüzey pürüzlülüğünün ve arazinin topografik özelliklerinin birlikte değerlendirilmesinden yola çıkarak, bölgesel rüzgâr atlas istatistiklerinin ve enerji potansiyelinin belirlenmesinde kullanılır [6]. Bu programda tahmin edilen veya hesaplanan güç üretimi değerleri, aynı bölgede veya yakın bölgelerde ölçülen rüzgâr verilerine dayanır [6]. WindPro 2 programı ise bir rüzgâr çiftliği alanının optimizasyonu, rüzgâr verilerine göre kurulabilecek rüzgâr çiftliğinin veya tesisinin kapasitesini, bu tesisin fizibilitesini bilgisayar ortamında kullanıcıya sunan bir programdır [7]. SURFER programı ise rüzgâr potansiyeli olan bölgelerin haritalarının oluşturulduğu, grid (enlem ve boylam çizgileri) çizgilerinin oluşturulduğu, yükseltilere ve yer şekillerine göre yüzey haritalarının çıkarıldığı programdır [2]. Bu programlar kullanılarak, rüzgâr çiftliklerinin kurulabileceği alanlar için, potansiyel belirleme çalışmaları yapılmaktadır. [8]. RÜZGÂR TÜRBİNLERİ Rüzgar türbinleri, atmosferdeki sıcaklık farkından oluşan rüzgarların kinetik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren mekanizmalardır [9]. Rüzgar türbinleri, boyut ve tiplerine göre çeşitlilik gösterseler de, genelde dönme eksenlerine göre yatay ve düşey eksenli olmak üzere ikiye ayrılırlar [Şekil 2],[Resim1]. Elektrik üretim uygulamalarında çoğunlukla yatay eksenli rüzgar türbinleri kullanılmaktadır [Şekil 3],[Şekil4]. Yatay eksenli rüzgar türbinlerinde, türbin ana mili konumu rüzgar esme yönüne paraleldir. Bu tarz türbinler, ticari enerji üretimi alanında kullanılırlar. Türbin rotoru, rüzgarı en iyi alabilecek şekilde döner bir tabla üzerine yerleştirilmiştir. Böylelikle, türbinin her an rüzgara bakması sağlanır. Yatay eksenli rüzgar türbinleri, tek,iki,üç yada çok kanatalı olarak tasarlanabilmektedirler [10]. Kanatlar rüzgar enerjisini hareket enerjisine dönüştürür ve bu enerji, türbin ana mili üzerinden bir dişli kutusu vasıtasıyla jeneratöre iletilir. Jeneratör, stator ve rotor arasında elektrik enerjisine dönüştürür. Şekilde görülen ana milin görevi kanatları taşımaktır. Kanat flanşı ve kanat motoru, kanadın uygun açısını ayarlar. Rüzgar ölçüm sensöründen gelen bilgiler doğrultusunda, kabin motoru kabini çevirir [10]. Yatay ve dikey rüzgar türbinlerine örnekler [Resim2,3,4,5] ve rüzgar enerjisini kullanarak şarj eden el cihazı [Resim 6]. 264 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Modern türbinler aerodinamik olarak rüzgarın sürüklenme ve kaldırma kuvvetlerinden yararlanarak çalışır. Sürüklenme kuvveti rüzgar esme yönünde türbin yüzeyine, kaldırma kuvveti ise esme yönüne diktir [11]. Piyasada mevcut türbinlerin çoğu 4 m/s’lik rüzgar hızlarından başlayarak enerji üretmeye başlar. İşte bu ilk hız değerine, rüzgar türbini enerji üretimine başlama (cut-in) hızı adı verilir. Bu hızdan daha düşük olan türbinlerden rüzgar enerjisi üretilmesi mümkün olamaz. Genel olarak bu hız, V0 notasyonu ile gösterilir. Bu ilk hız değerinden başlayarak artan rüzgar hızıyla üretilen enerji miktarı doğru orantılı olarak artar ve birçok çalışmalarda bu artışın doğrusal olduğu kabulü yapılır veya türbin tasarımı buna göre ayarlanır. Bu doğrusal artış V1 gibi bir üst rüzgar hızına kadar devam eder. İşte bu üst hız türbin stabilitesi için çok önemlidir. Bu hızdan sonra artık türbinin enerji üretmesine müsaade edilemez. Pratik uygulamalarda üst hız 25m/s’yi pek geçmez [11]. Rüzgar enerjisi üretmeye elverişli olan bir yere en azından birkaç tane rüzgar gücünü elektrik enerjisine dönüştürecek türbin kurulmasıyla rüzgar çiftlikleri oluşur. Rüzgar çiftlikleri, kurulmaları uygun yerlere yaklaşık 100-200 m aralıklarla türbin yerleştirilmesi ile ortaya çıkar [12]. Genel olarak türbin sistemlerinde kullanılan alt sistemler şunlardır; · Kanatların, göbeğin ve milin bağlandığı rotor, · Vites kutusu, fren mekanizması ve jeneratör, · Kule, denetim ve güvenlik sistemleri, · Elektrik bağlantıları, hizmet ve destek sistemleri [4]. Rotorun Süpürme Alanı 1MW’lık bir rüzgar türbininde rotor çapı 54m’dir. Rotor süpürme alanı türbinin rüzgârdan ne kadar enerji elde edeceğini belirler. Rotor çapının arttırılması ile süpürme alanının artması sağlanır [Şekil5]. Şekil 5’den rüzgar türbinlerinin rotor ölçüleri hakkında fikir edinilebilir. Tipik bir rüzgar türbini düşünelim (600 kW gücünde jeneratöre sahip ve 44m rotor çapında). Eğer rotor çapını 2 kat arttırırsak rotor alanı 4 kat artar böylelikle elde ettiğimiz enerjiyi de 4 kat arttırmış oluruz. Büyük güçlü bir jeneratör daha güçlü bir rüzgar ile kullanılabilir bundan dolayı eğer düşük rüzgar gücüne sahip bir bölgeye kurulum yapılacaksa düşük güçlü jeneratör seçilmelidir [5]. Rüzgar Türbini Rüzgarı Saptırır Bir rüzgar türbini rüzgarı, rüzgar rotor düzlemine varmadan, saptırır. Buradan şu sonuca varırız rüzgar türbini kullanarak rüzgardaki enerjinin tamamını elde etmek mümkün değildir. Bu Betz Kuralı ile açıklanır. Bu kurala göre rüzgardaki kinetik enerjinin %59’nu (16/27) rüzgar türbini ile mekanik enerjiye dönüştürebiliriz. Rüzgar türbini rüzgardaki kinetik enerjiyi alıp dönme enerjisine çevirirken rüzgarı 265 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yavaşlatır. Buradan rüzgarın türbine gelmeden önce ki hızının, türbinden çıktıktan sonraki hızından daha büyük olduğunu çıkarırız [5],[Şekil 6]. Rüzgar Engelleri Rüzgar engelleri (binalar, ağaçlar vb) rüzgar hızını önemli ölçüde düşürebilir ve sıklıkla türbülansa sebep olabilir [Şekil 7]. Eğer türbinler birbirine yakın (1km den daha yakın) ve temel rüzgar yönünde tasarlanırsa bunu da bir engel olarak görmek ve hesaplamaları buna göre yapmak gerekir [5]. Türbinlerin Yerleşim Etkisi (Park Effect) Her rüzgar türbini rüzgardaki enerjiyi alıp elektrik enerjisine çevirdikten sonra rüzgarı yavaşlatır. Bundan dolayı türbin yerleşim planında, türbinler arasında, hakim rüzgar yönünde yeterli mesafe bırakılmalıdır. Diğer taraftan, türbinlerin elektrik bağlantıları için türbinleri mümkün olduğunca yakın planlamalıyız. Türbin yerleşim planında, türbinler arasında hakim rüzgar yönünde rotor çapının 5 veya 9 katı, düşey yönde 3 veya 5 katı mesafe bırakılır [Şekil8]. Şekil 8’de 3 sıradan oluşan ve her sırada 5 türbin olan bir örnek vardır(noktalar türbini simgeliyor). Hakim rüzgar yönünde(ok ile gösterilmiş) türbin sıraları arasında rotor çapının 7 katı ve aynı sıradaki türbinler arasında rotor çapının 4 katı mesafe bırakılmıştır [5]. Tünel Etkisi (Tunnel Effect) Yüksek binaların arasında veya dar dağ geçitlerinde yürüdüğümüzde bu etkiyi hissederiz. Hava binalar veya dağlar arasında rüzgarlı taraftan sıkıştırılır ve rüzgarın hızı engeller arasında hissedilir derecede artar. Rüzgar açık alanda 6m/s hızla esiyorsa doğal tünelde (dağ aralarında) 9m/s hızla esebilir [5],[Şekil 9]. Tepe Etkisi (Hill Effect-Speed Up Effect) Türbin yerleşiminde uygulanan yaygın bir yolda, türbini tepenin üstüne yerleştirmektir [Şekil10]. Özellikle rüzgarın hakim yönünde geniş alanlar varsa bu yerleşim avantajlıdır. Tepelerde rüzgar hızı yere göre daha yüksektir. Rüzgar, rüzgar türbini rotorundan geçerken çok düzensizdir. Eğer tepe sarp (dik) ise veya engebeli ise türbülans göz önünde bulundurulmalıdır [5]. Rüzgardaki Enerji Havanın kütlesi ve hızı olması nedeniyle kinetik enerjisi vardır. Rüzgar gücünün ve enerjisinin belirli bir yörede belirlenmesi kinetik enerjisinden yararlanarak yapılmaktadır [1] Kinetik enerji EK = 1 2 mv 2 m:havanın kütlesi (kg), v:havanın hızı(m/s) ρ: yoğunluk (kg/m3) , V: hacim (m3) olmak üzere m= ρ.V dir. 266 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Rüzgara dik (A) alanından (V) hızıyla (t) süresinde geçen havanın hacmi V = v.A.t dir. Bu değer kütle eşitliğinde yerine konulursa ve t=1 alınırsa hız enerjisi eşitliği güç eşitliğine dönüşür; P = 1 r .V 3 . A.c p 2 P:güç çıktısı, ρ: hava yoğunluğu, A:süpürme alanı, cp: güç katsayısı, v: rüzgar hızı. Güç katsayısı (cp)bir türbinin rüzgardaki enerjiyi elektriğe dönüştürme verimi olarak adlandırılır [1],[Tablo5]. Rüzgardan elektrik elde edilmesinde rüzgar hızının çok büyük önemi vardır. Elde edilecek enerji ortalama rüzgar hızının küpü ile orantılıdır (eğer rüzgar hızı 2 kat artar ise elde edilen enerji 8 kat artar) [Grafik 1]. Grafik 1’den görüleceği üzere rüzgar hızı 8m/s iken elde edilen enerji 314 Watt/metrekare’dir. Rüzgar hızı 16m/s olduğunda ise 2509 Watt/metrekare’dir [5]. Rüzgar Hızının Yükseklikle Değişimi; é ln( z z0 ) ù v = vref . ê ú êë ln( zref z0 ) úû v → yerden z seviyesinde rüzgar hızı (m/s) vref → zref seviyesinde referans (ölçülen veya bilinen) rüzgar hızı (m/s) z → bulunacak rüzgar hızının ( v ) estiği yükseklik (m) z0 → rüzgar yönündeki pürüzlülük uzunluğu (m) zref → referans ( vref hızı ile esen rüzgarın) yükseklik (m) Rüzgar Türbini Alanının Seçimi Rüzgar santrali kurarken (rüzgar tarlası) göz önünde bulundurulması gereken faktörler; Arazinin engebeliği, rüzgar engelleri, park etkisi, tünel etkisi, tepe etkisi olarak düşünülebilir. Rüzgar türbinini yerleştirecek en uygun yeri bölgenin doğal şartlarına bakarak seçeriz. (Eğer bölgede ağaçlar, çalılar, fundalıklar varsa bunlara bakarak rüzgarın hakim yönünü kolayca belirleriz.) Meteoroloji verileri (30 yıllık bir periyotta çıkarılmış rüzgar gülünden) bizim için en iyi rehberdir. Fakat bu rüzgar verileri direk olarak kurulum yapmayı düşündüğümüz bölgeden elde edilmemiş olabilir buna dikkat edilmelidir. Eğer kurulum yapmayı planladığımız bölgede rüzgar türbini varsa bunlardan elde edilen veriler bölgenin rüzgar şartlarını tespit etmede en iyi rehberimiz olur. Almanya ve Danimarka gibi ülkelerde ülke geneline yayılmış çok sayıda türbin olduğundan, imalatçı firmalar kurulumdan sonrası için hesaplanan değerlerde üretim garantisi verirler [5]. Rüzgar şartlarını belirledikten sonra bölgenin hakim rüzgar yönünde geniş ve açık olup olmadığı kontrol edilir. Eğer bu geniş ve açık alanda hakim rüzgar yönünde birkaç tane engel varsa ve düşük pürüzlülük sınıfında ise bunlar kabul edilebilir. Eğer bölgede türbin yerleştirecek yuvarlak tepeler varsa bu çok iyi olur (Hill Effect). Büyük rüzgar türbinleri elektrik şebekesine bağlanmalıdır. Daha küçük projeler içinde bu gereklidir fakat bağlantı masrafları analiz edilmelidir(uzun 267 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) iletim hatları gerekebilir). Türbin alanının seçiminde toprak şartları analizi de gereklidir. Hem türbin temeli için fizibilite hem de türbinin ağır parçalarını bölgeye götürmek için yol yapımı fizibilitesi gereklidir [5]. Rüzgar hızı ölçümlerindeki hassaslık (kesinlik) rüzgar enerjisi planlamasında diğerlerine (hava tahmini vb) göre daha önemlidir [5]. Rüzgar Türbinlerinin Güç Kontrolü Rüzgar türbinleri elektrik enerjisini en ucuza mal edecek şekilde dizayn edilirler. Bundan dolayı rüzgar türbinleri yaklaşık 15m/s rüzgar hızında maksimum çıkış verebilecek şekilde tasarlanırlar. Daha yüksek hızlarda maksimum çıkış üretebilecek şekilde rüzgar türbinlerini dizayn etmek mantıklı değildir çünkü daha yüksek hızlardaki rüzgarlar pek meydana gelmez. Eğer daha kuvvetli rüzgarlar meydana gelirse rüzgar türbinlerine zarar vermesini önlemek maksadı ile aşırı rüzgarın bir kısmından mahrum olmak gerekmektedir. Büyük güçlü rüzgar türbinlerinde hız kontrolü için genelde güç elektroniği sistemleri kullanılır. Kontrol şekilleri; · Hız kontrolü yapılmaz. (Bu yöntemde türbin, generatör, ve tüm sistem yüksek hıza dayanabilecek şekilde tasarlanır.) · Yaw (yön) kontrolü. (Yaw mekanizması rotoru rüzgarın karşısına çevirmek için kullanılır. Bu yöntemle, rüzgar hızı dizayn sınırlarını aştığı zaman rotor rüzgar yönünün aksine çevrilir.) · Pitch (değiştirme) kontrolü. (Rotor hızını düzenlemek için değişen rüzgar hızları ile birlikte pervanelerin yönü değiştirilir.) · Stall (durdurma) kontrolü. (Bu kontrol yönteminde, rüzgar hızı sistemdeki güvenli çalışma limitini aştığı zaman kanatlar durdurulur. Ani rüzgar sona erdikten sonra türbin yeniden faaliyete geçirilir. ) Son yıllarda stall ile Pitch kontrol sistemlerinin karışımı olan aktif stall sistemi geliştirilmiştir. 1MW ve üstünde ki türbinlerde bu sistem tercih edilmektedir. Teorik olarak bu sistem Pitch kontrollü sistemlerle benzerlik göstermektedir. Çünkü bu sistemde de döndürülebilir kanatlar bulunur. Düşük hızlarda yüksek moment elde edebilmek için makine kanatları düşük hızlarda dönebilecek şekilde programlanmıştır [5]. TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİM KAPASİTESİ Türkiye günümüzde enerji ithal eden, enerji kaynakları teorikte yeterli olmasına rağmen, ürettiği enerji kendine yetmeyen bir ülkedir. Nüfus artışı ve kalkınmaya paralel olarak enerji tüketimimiz giderek artmış fakat enerji üretimimiz çok fazla artış gösterememiştir. Ülkemizin elektrik enerjisi üretimini 2006 ve 2005 yılları için TÜİK verilerine dayanarak karşılaştırırsak aşağıdaki sonuçlara ulaşırız; Ülkemizde elektrik enerjisi üretimi 2006 yılı II. Döneminde (Nisan-MayısHaziran), bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,01 artarak 41.660 GWh olarak gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisi üretimi 2006 yılı II. döneminde bir önceki döneme 268 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) göre %2,05 azalmıştır. Üretilen elektriğin 2005 yılı II. döneminde; 27.537,5 GWh' ı termik, 10.667,7 GWh' ı hidrolik ve 12,2 GWh’ ı da rüzgar enerjisi iken, 2006 yılı II. döneminde ise; 29.690,3 GWh' ı termik, 11.947,4 GWh' ı hidrolik ve 22,4 GWh’ ı da rüzgar enerjisi olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılı II. döneminde, 2005 yılı II. dönemine göre termik elektrik enerjisi üretiminde % 7,82, hidrolik elektrik enerjisi üretiminde ise % 12 oranında üretim artışı görülmüştür. 2006 Yılı II. Döneminde elektrik enerjisi üretiminin % 48,72’si EÜAŞ ve EÜAŞ' a bağlı ortaklıklar, % 41,59‘u üretim şirketleri, % 9,69’u oto prodüktörler tarafından gerçekleştirilmiştir. Elektrik üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre EÜAŞ ve EÜAŞ’ a bağlı ortaklıklarda % 13,86, üretim şirketlerinde % 6,19 artmış, oto prodüktörlerde ise % 0,94 oranında azalmıştır [5]. Brüt elektrik enerjisi üretimi, enerji kaynaklarına göre 2005 yılı II. döneminde % 43,73'ü doğal gaz, % 27,91'i su, % 17,11'i linyit, 2006 yılı II. döneminde ise % 44,36'sı doğal gaz, % 28,68’i su, % 17,01’i linyit ile çalışan santrallerden sağlanmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine göre elektrik üretimi, doğal gaz santrallerinde % 10,59, linyit santrallerinde % 8,40 oranında artmıştır. Elektrik tüketimi, 2006 yılı II. döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre % 9,21 artarak 30.875 GWh olarak gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisinin % 42,79'u sanayide, %25,34'ü meskenlerde, % 14,26’sı ticarethanelerde, % 4,34’ü resmi dairelerde, % 2,07’si sokak aydınlatmasında, % 1,69’u şantiyelerde % 1,66’sı tarımsal sulamada ve % 7,85’i ise diğer ve doğrudan satışlar olarak tüketilmiştir [13]. TÜİK verilerinden de görüldüğü üzere 2006 Nisan, Mayıs Haziran döneminde ülkemiz elektrik enerjisinin %44,36 sı doğalgaz çevrim santrallerinde üretilmiştir. TÜRKİYE’DE RÜZGAR ENERJİSİ POTANSİYEL BELİRLEME ÇALIŞMALARI Enerji amaçlı rüzgâr potansiyelinin belirlenmesi amacıyla Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE), Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (DMİ) ile birlikte Türkiye’deki meteoroloji istasyonlarının rüzgâr verilerini WASP programı ile değerlendirerek 2002 Yılı’nda Türkiye Rüzgâr Atlası’nı hazırlamıştır. Atlas, Türkiye’deki rüzgâr enerjisi dağılımı ile ilgili genel olarak bir fikir vermekte olup, yer seviyesinden 50 metre yükseklikteki rüzgâr potansiyelleri incelendiğinde Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz bölgelerinin yüksek potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu verilere dayanarak Türkiye’nin bugünkü teknik koşullarda rüzgâr enerjisi teknik potansiyelinin 88.000 MW, ekonomik potansiyelinin ise, 10.000 MW civarında olduğu tahmin edilmektedir [8],[Şekil 11]. Türkiye’nin rüzgâr enerjisi potansiyelinin belirlenmesine yönelik EİE tarafından yürütülmekte olan bir başka çalışma, rüzgâr gözlem istasyonu projesidir. Bu proje, Türkiye’de enerji amaçlı rüzgâr potansiyelinin belirlenmesi için noktasal rüzgâr hız ve yön ölçümlerinin yapılmasına dayanır [8]. Söz konusu projede EİE, ilk adım olarak DMİ’ ye ait 114 istasyonun 19701980 yılları arasındaki aylık rüzgâr hızı ve yönüne ait 10 yıllık verileri değerlendirmiş ve ülke genelindeki doğal rüzgâr dağılımını “Türkiye Rüzgâr Enerjisi Doğal 269 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Potansiyeli” adı altında yayınlamıştır. Çalışmanın ikinci aşaması ilk inceleme sonucunda belirlenen ve rüzgâr açısından ümit verici görülen yerlere mikroişlemci kontrollü modern gözlem istasyonları kurarak enerji üretimi amaçlı noktasal rüzgâr verilerinin toplanmasıdır. Proje kapsamında halen Türkiye’nin farklı yerlerinde kurulmuş olan 24 rüzgâr gözlem istasyonunda mikroişlemci kontrollü logger’larla (Logger: Rüzgâr ölçümlerinde kullanılan bir cihaz) sürekli olarak rüzgâr hız ve yön değerleri ölçümleri yapılmaktadır. Bu istasyonların 10 m. yüksekliğinde olanlarda potansiyel belirlemeye yönelik, 30 m. yüksekliğinde olanlarda ise fizibilite hazırlama amaçlı rüzgâr verileri toplanmaktadır [8]. Elektrik İşleri Etüt idaresi tarafından hazırlanan “Türkiye Rüzgar Atlası” na göre yerleşim alanları dışında 50 m yükseklikteki rüzgar hızları, Marmara, Batı Karadeniz, Doğu Akdeniz kıyılarında 6.0 – 7.0 m/s, iç kesimlerde ise 5.5 – 6.5 m/s civarında, Batı Akdeniz kıyılarında 5.0 –6.0 m/s iç kesimlerde 4.5 – 5.5 m/s, Kuzey –Batı Egede ise kıyılarda 7.0-8.5 m/s, iç kesimlerinde ise 6.5-7.0 m/s dir. Bu çalışmalara göre Türkiye’ nin 43 meteoroloji istasyonunun verileri WASP bilgisayar programı ile değerlendirilmiştir. 10 metre ölçüm yüksekliğinde ortalama yıllık hızı 2.7 – 3.5 olan yörelerimiz Afyon, Antalya, Isparta, Samsun, Sarıyer, Akhisar, Malatya, Anamur ve hızı 3.5 – 4 m/s olan yörelerimiz Bergama, Bodrum, Çanakkale, Çorlu, Gökçeada, İnebolu, Sinop ve son olarak hızı 4 – 6 m/s olan yöreleriz ise Antakya, Bandırma ve Mardin olup, en yüksek hız 6.2 m/s ile Bozcaada’ da saptanmıştır [14]. Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67) Tablo 6’ da verilmiştir. Yurdumuzda yıllık ortalama güneş enerjisi yoğunluğu, bir saat için 0.149 kWh/m2 olarak verilmekte (Demirci, B. & Yıldırım, E., 1986, s.255-265) [16] ve güneş enerjisinin yaklaşık %2’lik kısmının rüzgar enerjisine dönüştüğü varsayılmaktadır. Bu enerjinin de, Betz Kriteri uyarınca teorik olarak en çok % 59’luk; pervane, jeneratör ve dişli kutusundaki gibi kayıplar dikkate alındığında ise uygulamada ancak %40‘lık kısmı elektrik enerjisine çevrilebilmektedir. Rüzgar enerjisinden genel amaçlı yararlanmak için, rüzgar hızının 3 m/s’den yüksek olması gerekliliği göz önünde bulundurulursa, ülkemiz yüzölçümünün %20’lik bölümünde ve küçük çapta elektrik üretimi amaçlandığında ise %2’lik bölümünde rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi üretmek mümkündür [10], [17]. Türkiye rüzgar enerjisi yıllık teknik potansiyeli kaba bir tahminle; ETürkiye = 0,149 (kWh/m2) x 7,8 x 1011(m2) x 8760 (h/Yıl) x 0,40 x 0,02 x 0,02 = 163 milyar kWh/ Yıl (Özdamar, A. & Gürsel, K.T., 1999, s.54). olarak bulunur [18]. Türkiye’nin 1998 yılı elektrik enerjisi brüt tüketiminin 114,02 Milyar kWh olduğu düşünüldüğünde yukarıda belirtilen ülkemiz “Yıllık rüzgar enerjisi teknik potansiyeli“ ile karşılaştırıldığında, rüzgar enerjisinin kullanımının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. [4]. 270 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) RÜZGAR ENERJİSİNİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI Dünyamızda enerji ihtiyacı her yıl %4–5 oranında artmaktadır. Buna karşılık, bu ihtiyacı karşılayan fosil-yakıt rezervleri ise, çok hızlı bir şekilde azalmaktadır [4]. Küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtlarının kullanılması sonucu dünyamız giderek yaşanması zor bir hal almaktadır. Kuraklıklar, seller, hava kirliliği, fırtınalar, yangınlar, besin kirliliği, açlık, değişen iklimler vb. yaşanan bütün bu olumsuzluklar şüphesiz her insanı kötü etkilemektedir. İşte bütün bu nedenlerden dolayı, alternatif ve temiz enerji kaynakları günümüzde ve yakın gelecekte günlük yaşamımıza hakim olacaktır. Sınırsız ve sorumsuzca enerji tüketiminin yerini, bilinçli, çevreye saygılı ve ihtiyacını karşılamaya yönelik enerji kullanımı alacaktır. Böyle bir ortamda da refah düzeyini, en fazla enerjiyi tüketen yerine, enerjiyi en verimli kullanan belirleyecektir. Türkiye’de de benzeri bir anlayışın hâkim olması ile yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi daha da artacaktır [4]. RÜZGAR ENERJİSİNİN AVANTAJLARI 1. Temiz, çevreyi kirletmeyen, yakıt parası olamayan bir enerjidir. 2. Enerji hatlarının ulaşmadığı uzak noktalarda kurularak bu tip yerlerin enerji ihtiyacı karşılanabilir. Rüzgar enerjisinde ham madde ulaştırma masrafı yoktur. Doğadaki rüzgar direkt olarak kullanılabilir. 3. Rüzgar türbinleri karmaşık makineler değildir. Gayet basit bir şekilde operatöre ihtiyaç duyulmadan çalıştırılabilmektedirler. Tamamen otomatik olarak çalışabilecek şekilde dizayn edilmişlerdir. Ayrıca bu şekilde sadece periyodik bakımlarının yapılması ile 20-30 yıla yakın çalışabilirler. 4. Rüzgar türbinleri, patlama yapmazlar, radyasyon yaymazlar. Ayrıca her hangi bir radyoaktif ışınım tahribatı yapmazlar. Dolayısıyla tehlikeli değildirler. Montaj aşaması hariç bugüne kadar hiçbir rüzgar santralinde ölümlü kaza olmamıştır. Bakım sürelerinde alınabilecek tedbirler ile herhangi bir ufak kaza oluşması da engellenebilir. Yinede rüzgar türbini kazası sonucu ölüm riski %0,0006 gibi bir rakamdır (www.bwea.com). 5. Artan petrol fiyatları veya aniden ortaya çıkan başka maliyetleri olmadığından vergi artırımı olarak vatandaşa yük olmazlar. 6. Atmosfere veya yakındaki nehir ve denizlere ısıl emisyonları yoktur. Buna ilaveten başka bir atık üretimi de söz konusu değildir. 7. Rüzgar yerli bir enerji kaynağıdır. Yerel kaynaklar kullanılarak üretilebilen türbin grupları ile dünya genelinde onbinlerce insana iş olanakları sunmuştur. Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre, rüzgar enerjisinden üretilen 10 milyon kWh elektrik enerjisinin, yine aynı elektrik miktarını üreten kömür santraline göre %27, doğalgaz santraline göre %66 daha fazla iş imkanı sağlamaktadır (www.awea.org). 8. Rüzgar türbinin işletmeye alınması, inşaatın başlamasından ticari üretime geçişine kadar, üç ay gibi kısa bir sürede gerçekleşebilmektedir. 271 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 9. Rüzgar türbinleri modüler olup her hangi bir büyüklükte imal edilebilmektedir. İstenildiğinde kısa bir süre içinde sökülüp başka bir yere sorunsuz olarak parçalar halinde taşınabilir. Ayrıca tek olarak yada gruplar halinde kullanılabilirler. 10. Ömrünü tamamlamış rüzgar türbinlerinin söküm maliyetleri yoktur. Çünkü sökülen türbinlerin hurda değeri söküm maliyetlerini kolayca karşılamaktadır. Bu santrallerin ömürlerini tamamlamasından sonra türbinlerin kullanıldığı alan eski haline kolayca getirilebilmektedir. 11. Genelde kırsal alanlara kurulan bu santraller, arazi için ödenen satın alma veya kira bedelleri ile yöredeki insanlara ciddi bir ekonomik girdi sağlamaktadır. Ayrıca yapım aşamasında da, inşaat faaliyetleri yöredeki insanlara iş olanakları yaratır. 12. Genellikle Rüzgar Enerjisi santralleri, rüzgarın çokluğu sebebiyle çıplak ve yüksek tepe ve tepeciklere kurulmaktadır. Bu tepeler ancak küçük ekonomik faaliyetler, hayvancılık, veya tarımsal faaliyetler için kullanılabilen yerlerdir. Genel olarak rüzgar enerjisi santralleri için dikilen türbinlerin her biri en fazla 100 m2’lik bir alan kaplamaktadırlar. Her bir türbinin birbirlerinden uzaklıkları ise kanat çapına ve rüzgar rejimine bağlı olarak 50 ila 200 metre arasında değişmektedir. Rüzgar türbinleri arasında kalan arazinin ise başka faaliyetler için kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Nitekim yurt dışında bu alanların tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri için sıkça kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca dünya genelinde rüzgar santrallerinin offshore tabir edilen deniz üstünde kurulan tipleri oldukça yaygınlaşmaktadır. Bu durumda santral inşaatı için alan kaybı söz konusu bile olmamaktadır [4]. 13. Rüzgar santralleri, termik, hidrolik vb. santrallerle, ekonomik açıdan rekabet edebilecek düzeye gelmiştir. kWh başına maliyeti 3-6 cent civarındadır. Bununda yakın zamanda düşeceği tahmin edilmektedir. 14. Rüzgar santralleri diğer santrallere göre daha az su harcar [Tablo 7]. Tablo 7’de çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı verilmektedir. Rüzgar türbinlerinde sadece yağışların etkisiz olduğu yerlerde kanatları yıkamak için su kullanılır [4]. RÜZGAR ENERJİSİNİN DEZAVANTAJLARI ve BUNLARA AİT ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Yenilenebilir ve temiz bir enerji olmasına rağmen rüzgar enerjisi teknolojisinin çevrede olumsuz değişikliklere neden olduğu görülmektedir. Ayrıca kullanım alanında da sorunları vardır. 1. Rüzgar tarlalarının en çok tartışılan çevresel etkisi görsel ve onları çevreleyen manzara üzerindeki etkisidir. Ama rüzgar türbinlerinin görsel kirliliği kişisel bir kavramdır. Bazen de ilgi çekici olabilir. 272 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2. Gölge titreşimi ve parıltı görsel etkinin bir başka durumudur. Güneşin doğuşu ve batışı esnasında rüzgar türbinlerinin dönmekte olan kanatları gölge oynamasına, gölge titreşimine neden olabilir. Aynı şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da civara yansıyarak parıltı etkisi yaratabilir. Bu sorunlar, kanatların ve türbinin günün her şartlarındaki renk koşullarına uyan açık mat gri renk ile boyanması ile en aza indirilebilir [4]. 3. Belki de rüzgar türbinlerindeki en büyük çevresel sorunu gürültü teşkil etmektedir. Gürültü kanat uçlarından, dişli kutularından, aerodinamik fren mekanizması ve hidrolik motorlardan kaynaklanmaktadır. İngiltere’de bu sorundan dolayı 10 türbinden fazla veya 5 MW’tan büyük güçte olan rüzgar çiftlikleri milli park alanlarında kurulamamaktadır. Oluşan gürültüye rağmen türbin sahasında iki kişi çok rahatlıkla sesini yükseltmeden konuşabilir. Kanat ucu tasarımı ve diğer ses üreten mekanizmaların seçimine dikkat edilerek ses problemi oldukça azaltılabilir. Bir diğer önlem ise bu tip santrallerin yerleşim alanlarının dışında kurulmasıdır [4]. 4. Bir başka çevresel dezavantaj ise kuş ölümleri olarak karşımıza çıkar. Kuş ölümleri daha çok toplu göçler sırasında karşılaşılan bir sorundur. Fakat bu sorun yüksek gerilim hatlarının yarattığı tehlikelerden büyük değildir. Danimarka’da Ornis Consult tarafından yapılan bir araştırma ile yerleşik kuşların türbinlere kolayca alışarak yuva yaptığı görülmüştür. Bir çok göçmen kuş sürüsü de 150 metreden yukarıda uçtuğundan, türbin kanatları bunlar için bir tehlike teşkil etmez. Ama yine de rüzgar tarlalarının kurulduğu alanların göç yolları üzerinde olmaması en iyi çözümdür [4]. 5. Elektromanyetik girişim, diğer bir sorundur. Yapılan araştırmalarda, elektromanyetik girişim ile TV ve radyo yayınlarının, havacılık ve denizcilik haberleşmelerinin olumsuz etkilendiği ortaya konmaktadır. Ancak radyo ve televizyon antenlerinin türbin yakınında olmadığı sürece bir çok frekansın etkilenmediği gözlenmiştir. Türbinlerin elektromanyetik girişim etkisi kanat büyüklüğü ve malzemesi ile ilişkili olarak değişmektedir. Metal malzemelerin kullanıldığı türbinlerde gürültü ve elektromanyetik girişim oranı yüksektir. Bu sorun polyester esaslı malzeme kullanılarak en aza indirilebilir [4]. 6. Çevresel olmayan en büyük dezavantaj, rüzgârın değişken olmasıdır. Yeryüzünde rüzgârın sabit olduğu az yer vardır. Bu yüzdendir ki, insanoğlu istediği her yere rüzgâr santrali kuramaz. Son yıllarda rüzgâr enerjisinden elde edilen elektrik enerjisinin, direkt olarak şehir elektrik şebekesine verilmesi, bu enerjinin depolama sorununa bir ölçüde çözüm getirmiştir. Bir başka uygulama ise; farklı rüzgâr enerjisi potansiyeline sahip noktalara kurulan çok sayıda rüzgar türbininin aynı elektrik şebekesini beslemesi durumunda, her bir türbindeki güç değişiminin birbirini dengeleyeceği ve sabite yakın bir elektrik enerjisi gücü elde edileceğidir. Ama belki de geleceğin çözümü rüzgar ve güneş enerjisinin birlikte kullanımıdır. Bu sayede kış aylarındaki yüksek rüzgâr potansiyelinin çevirdiği türbinlerle ve 273 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) yaz aylarındaki yüksek güneş ışınları enerjisinin dolduracağı güneş pilleri birlikte çalışarak bütün bir yıl için bize enerji sağlarlar [4]. 7. Bir diğer dezavantaj ise türbinlerin maliyetleridir. Birçok türbin teknik olarak başarılı çalışma göstermesine rağmen, çok yeni teknolojiler kullandığından maliyet biraz yüksektir. Bu maliyetlerde gün geçtikçe iyileşme sağlanmaktadır. Şuanda araştırma-geliştirme maliyetlerini çok fazla satılarak kapatmış olan 500–600 kW güçteki türbinler diğer türbinlere göre daha ucuz durumdadırlar. Fakat bu geçicidir [4]. 8. Bir başka dezavantaj ise, özellikle yurdumuzda da karşılaşıldığı gibi iyi derecede rüzgâr alan bölgelerde arazilerin elde edilmesindeki zorluklar veya sit alanı olarak görülmesinden dolayı yaşanan sorunlardır [4]. 9. Ülkemiz için bir başka sorun ise bu tip santrali kurmak için gerekli malzemelerin bir çoğunun ithal edilmesi ve bu yüzden pahalı olmasıdır. Bu sorun yerli sanayinin kurulması ile büyük ölçüde ortadan kalkacaktır [4]. ÇANAKKALE VE ÇAN İÇİN RÜZGAR ENERJİ POTANSİYELİ Çanakkale İli rüzgar enerjisi bakımından oldukça iyi bir coğrafi konumdadır. İlk on metre yükseklikteki rüzgar hızı ortalama 3,9 m/s iken, bu rakam Gökçeada’da 3,5 m/s, Bozcaada da ise 6,2 m/s olarak karşımıza çıkmaktadır [21],[Tablo 8]. İlimizde ortalama rüzgar hızı 4,6 m/s, hakim rüzgar yönü ise 42 yıllık rasatlar sonucunda 13.842 rüzgar esme sayısı ve 4,3 m/s ortalama hız ile (NE) poyrazdır. Çanakkale için hazırlanmış rüzgar atlası istatistikleri kullanılarak yapılan kestirimler Çanakkale sınırları içerisinde daha yüksek rüzgar hızı ortalamalarına sahip bölgelerin bulunduğunu göstermektedir [21]. İlimizde 1500 W/m2’yi aşan rüzgâr potansiyeline sahip lokasyonlar bulunmaktadır. Bu yerler rüzgâr çiftlikleri kurulması için fizibilite çalışmalarının yapılmasına değer yerlerdir. Yapılacak fizibilite çalışmaları sonucunda rüzgar enerjisi potansiyelinin yanısıra ekonomik ve çevresel değerlendirmeler de uygun olduğu taktirde İlimizin belirli alanlarında rüzgar enerjisi için yatırım yapmak hem yatırımcıya ekonomik kazanç sağlayacak hem de ulusal enterkonnekte elektrik şebekemizi güçlendirerek elektrik enerjisi sıkıntımızın azalmasını sağlayacaktır. Bunlara ek olarak fosil yakıt kullanan santrallerin kurulmasına duyulan ihtiyaç da azalacağı için önemli bir çevre kirliliği problemi de önlenmiş olacaktır. Çanakkale’de ticari ölçekte (5 MW’ tan büyük) rüzgâr çitlikleri kurarak elektrik üretimi yapmak da mümkündür. Ancak böyle bir yatırım daha kapsamlı, teknoekonomik rüzgâr enerjisi fizibilite çalışmalarını gerektirmektedir [Şekil 12]. Çanakkale Meteoroloji İstasyonunda rüzgâr hızı verilerinin aylık değerlendirilmelerde en alçak seviyede dahi (10m) her ayın enerji üretimine uygun olduğu gözlenmektedir [Şekil 13]. Çanakkale yerleşmesi ve yakın çevresinde rüzgâr hızının yüksek olma nedeni hem konumunun özellikleri hem de yer şekli özellikleri ile ilgilidir [Şekil14]. Çanakkale Boğazı’nın kuzeydoğu güney batı doğrultulu uzanışı rüzgârın boğazda kanalize olmasına ve hızının artmasına neden olmaktadır. Bütün bunlar yanı sıra rüzgâr ölçümünün yapıldığı seviyedeki yerleşme kaynaklı 274 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) pürüzlülük etkisinin kalktığı yüksek seviyelerde rüzgâr hızı ve buna bağlı olarak enerji üretim potansiyeli daha da belirginleşmektedir [21]. 2000 yılı dâhil son 11 yıllık meteorolojik rasatlarda yıllık; orta kuvvette rüzgârlı gün sayısının 190, fırtınalı gün sayısının ise 68 olduğu belirtilmektedir [Tablo 9], [Tablo 10], [Tablo 11]. Son 22 yıllık rasatlarda; yıllık ortalama 10.103 esme sayısı ile hakim rüzgar yönünün Kuzeydoğu rüzgarları olduğu tespit edilmiş olup, son 34 yıllık rasatlar sonucu en hızlı rüzgar yönü ve hızının 35,4 m/sn. ile Güneydoğu yönünden estiği gözlemlenmiştir. Yine bu rasat süresi içinde yıllık ortalama rüzgar hızı 4,9 m/sn olarak kaydedilmiştir [21]. Çanakkale ve çevresi rüzgar yönünden ülkemizin en önemli potansiyeline sahip oluğundan elbette ki bu potansiyelin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Rüzgar haritasında görüldüğü gibi Çanakkale ilçeleri de rüzgar enerjisi potansiyeli yönünden zengindir. Çanakkale – Bandırma - Kuşadası Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası çalışmasına göre Çan ilçesi konum itibari ile 5.derece lokasyonlara girmektedir. Buna göre ulaşım her zaman mümkün fakat orman içinde Türbinlerin dikilmesi, bakım ve onarımı için yeni yol veya yolların yapılması zorunludur [Resim 7]. 5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler) için örnek verecek olursak, Balıkesir – Balya – Yenice ,Çanakkale – Çan – Biga, İzmir – Bergama sayılabilir [22]. Çan ilçesin coğrafi konumu adından da anlaşılacağı gibi ters çan şeklinde olduğu için ilçe merkezi çukurda kalmıştır. İlçe merkezinde rüzgar enerji santrali kurulması pek mümkün olmamakla beraber ilçenin etrafında RES’ler için çok uygun tepeler ve yükseltiler bulunmaktadır. Rüzgar potansiyeli oldukça iyi olan Çan yöresinde henüz ciddi anlamda rüzgar ölçümleri yapılmamıştır. Çan ilçesinde kullanılan fosil yakıtlar neticesinde özellikle kış aylarında hava kirliliği hat safhalara ulaşmakta ve ilçe halkının sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. İlçede rüzgar enerji santrallerinin kurulması elbette ki bu kirliliğin azaltılması yönünde ciddi bir adım olacaktır. Temiz ve yenilenebilir bir enerji olan rüzgar enerjisinden faydalanarak elektrik üretilebilir, tarımda sulamada kullanılabilir, seracılığın gelişmesi sağlanabilir ve yeni iş imkanları doğacağından işsizliğin önüne geçilebilir. Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları Tablo 12’de verilmektedir. Çan İlçesinin bu tablodaki konumu “tepe ve bayırlar” şeklinde yazılan kısımlara daha uygundur [Tablo 12]. Birçok şirket Çanakkale ili ve ilçelerinde rüzgar enerji santralleri kurmak için müracaat etmiş durumda. Bu şirketlerin 1kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine dayalı lisans başvurularından, kabul edilenler Tablo13’de verilmiştir [Tablo 13]. Çan yöresi için RES (Rüzgar Enerjisi Santrali) lisans müracaatında bulunan Turna Elektrik Üretim A.Ş.’nin mekanik kurulu gücü 40,5 MW’lık tır. Turna Elektrik Üretim A.Ş.’nin Çan İlçesinde kuracağı rüzgar enerji santralinin araştırmalardan sonuçlarına göre Bıçak Tepe, Çam Tepe, Aktuzluk Tepe, Ahmettarla Tepe, Çal Tepe, Balıklıada Sırtları, Dede Tepe ve Bulut Tepe mevkilerine kurulması beklenmektedir. Kurulacak olan RES için 27 adet 1500kW’lik Kanat çapı 82,5 m olan türbinler tercih edilmiştir [Tablo 14]. 275 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) SONUÇ Şimdiye kadar yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda açıkça ortaya koymuştur ki, Türkiye rüzgar potansiyeli bakımından oldukça zengindir. Hatta teorik olarak Türkiye, enerji ihtiyacının tamamına yakınını RES’ lerden (Rüzgar Enerji Santrallerinden) elde edebilecek kadar rüzgar potansiyeline sahiptir diyebiliriz. Ancak henüz bu potansiyel çeşitli nedenlerden dolayı verimli değerlendirilmemektedir. Ülkemizin daima enerji açığı ile karşı karşıya kalmasının nedeni öz kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanamayışımızdan kaynaklanıyor. Tüm dünya ülkelerinin en önemli hedefi minimum maliyete enerji üretebilmektir. Çünkü enerji üretim maliyeti ne kadar düşük olursa, sanayi üretim birim fiyatları da aynı oranda düşük olur. Buna yönelik olarak gelişmiş ülkeler enerji üretim kapasitelerini alternatif enerji kaynaklarına yönelerek arttırmaktadır. Böylece doğaya ve insana zarar vermeksizin, başka bir ülkeye bağımlı olmaksızın elektrik enerjisi üretilebilmektedir [5]. Ülkemiz için en uygun alternatif enerji kaynağı rüzgar enerjisidir. Ülkemizin rüzgar enerjisi potansiyeli 200 milyar kWh/yıl dır (2006 yılında elektrik enerjisi tüketim miktarımız 173 milyar kWh dir.) Rüzgar potansiyelimizin bu kadar büyük olmasına rağmen, ülkemizde bu potansiyelin sadece %0.086 sı kullanılmaktadır. Buna karşın hammaddesini ithal ettiğimiz doğal gaz santralleri ile 2006 yılı elektriğimizin %42.2’sini ürettik [5]. Rüzgar yönünden en şanslı bölge Marmara Bölgesi, bu bölgede de en şanlı illerden biri Çanakkale’dir. Çanakkale ili ve yakın çevresinde rüzgâr hızının yüksek olma nedeni hem konumunun özellikleri hem de yer şekli özellikleri ile ilgilidir. Çanakkale ili ve ilçelerinde rüzgar potansiyeli oldukça yüksektir. Türkiye Rüzgar Atlası ve Türkiye Rüzgar Hızı Haritası’na bakıldığında Çan yöresindeki rüzgar potansiyeli küçümsenmeyecek kadar yüksektir. Çan yöresi ve çevresine kurulacak rüzgar enerjisi santralleri ile sanıldığından daha verimli, temiz, ucuz, sağlıklı ve yenilenebilir bir enerji ile elektrik üretimi yapılabilir. Rüzgar enerjisi potansiyelini en verimli şekilde kullanabilmek, zamanın, paranın ve emeğin boşa harcanmasını önlemek için ön araştırma ve çalışmaların çok hassas yapılmasına dikkat etmek gereklidir. Elbette bu çalışmalar uzun sürelidir ancak sonucu düşünüldüğünde yapılması şarttır. Kurulacak türbinlerinin rüzgar özelliklerine uygun olması çok önemlidir. RES’ in kurulacağı alanın seçiminde yeterli rüzgar potansiyeli ve arazi şartlarından başka iletim hatlarına uzaklığı, trafo gücü, milli park, sit alanı ve kuşların göç yolu üzerinde olup olmadığı yakın çevresinde yayın alan yada veren anten olmaması gibi özelliklere dikkat edilmelidir. RES’ lerin, bölgeye olumsuz etkilerini en aza indirilecek şekilde özen gösterilerek kurulması gereklidir. Sonuç olarak; · Çan yöresinde kurulacak olan rüzgar enerji santralleri hava kirliliğini büyük oranda azaltacaktır. · Yöre halkına iş olanağı sunacaktır. · Tarla sulama işinde kolaylıklar sağlayacaktır. · Yörede seracılığın gelişmesine katkı sağlayacaktır. 276 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) · · · Kurulumları diğer enerji santrallerine göre daha hızlıdır ve kurulduğu arazinin özelliğini değiştirmediklerinden Yatırım maliyetini 2-3 sene içinde çıkardığı için karlıdır. İlçenin gelişmesine büyük katkılar sağlayacaktır. KAYNAKÇA [1] Acaroğlu M. 2007 Alternatif Enerji Kaynakları, Nobel Yayın Dağıtım, İstanbul [2] Bayrakçı,H.C., Delikanlı, K. “Türkiye’de Rüzgar Enerjisi ve Potansiyel Belirleme Çalışmaları” Mühendislik ve Makina Dergisi Cilt:48 Sayı: 569 : 78-80 [3] Özgener,Ö. 2002 “Türkiye’de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı” DEÜ Mühendislik Fakültesi. Fen ve Mühendislik Dergisi Cilt:4 Sayı: 3: 159-173 [4] Şen, Ç. 2003 “Gökçeada’nın Elektrik Enerjisi İhtiyacının Rüzgar Enerjisi İle Karşılanması” Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. Mimarlık Bölümü, Bina Bilgisi Anabilim Dalı. [5] Ağçay, M. 2007 “Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Arz Talep Dengesinin Tespiti, Üretim Projeksiyonuna Yönelik Rüzgar Elektrik Santrali Tasarımı RES’in Kurulum Maliyetlerinin ve Üretim Parametrelerinin Analizinin Matlab&Simulink İle Yazılan Programda Yapılması” Yıldız Teknik Üniv. Elektrik Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü. Bitirme Tezi. [6] Çalışkan, M. 2003 “Gelibolu-Çanakkale Rüzgar Enerjisi Potansiyelinin Analizi ve bu Kaynaktan Elektrik Enerjisi Üretimi” Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu Bildiriler Kitabı Sayfa: 239–247, Kayseri [7] http://www.wasp.dk [8] http://www.eie.gov.tr, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Web Sayfası [9] Kültür, Ö.F. 2004 “Enerji ve Çevre İlişkisi” Mimar ve Mühendis Dergisi, Sayı:33 [10] Yalkı, H. 2007 “Türkiye’deki Güneş ve Rüzgar Enerjisi Potansiyelinin İncelenmesi ve bu Enerjilerden Faydalanılması” Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü [11] Şen, Z. 2002 “ Temiz Enerji ve Kaynakları”, Su Vakfı Yayınları, İstanbul. [12] Varınca, K.B., Varank, G. “Rüzgar Kaynaklı Enerji Üretim Sistemlerinde Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi ve Çözüm Önerileri”, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü [13] TÜİK (T.C Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu-www.tuik.gov.tr) 2006 Sayı:156, [14] Uyar ,T.S. “Enerji Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı”, Cilt 39 , Sayı 403, Sayfa:27-31, Ankara. [15] Ural, G. 1994 “Rüzgar Enerjisinin Dünya’daki ve Türkiye’deki Durumu”, Türkiye 6. Enerji Kongresi Teknik Oturum Tebliğleri I, İzmir. 277 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) [16] Demirci, B., Yıldırım, E. 1986 “Elektrik Enerjisinde Özel Sektörün Yeri”, Türkiye 4. Enerji Kongresi, İzmir. [17] EİE Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü 1984 “Türkiye Rüzgar Enerjisi Doğal Potansiyeli, Yayın NO:85-1, Ankara [18] Özdamar, A., Gürsel, K.T. 1999 “Rüzgar Pervanesi Aerodinamiği ve Enerji Eldesi Üzerine Bir Araştırma”, Güneş Enerjisi Enstitüsü Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, İzmir. [19] www.bwea.com [20] www.awea.org [21] T.C.Çanakkale Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü 2005 “Çanakkale 2004 Yılı İl Çevre Durum Raporu”, Çanakkale [22] Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Atlası Çanakkale- Bandırma- Kuşadası Bölümü [23] Karadeniz, Z. 2002 “Rüzgar Enerjisi ve Elektrik Üretimi Amaçlı Kullanımı”, Bitirme Projesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. [24] Ertürk, E. 1985 “Rüzgar Enerjisinden Yararlanma ve Eskişehir İlinde Enerji Üretim Olanaklarının Araştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir. [25] Alpaslan, M., Tekinay, A.A., Sağlam, M. “Çanakkale Boğazı’na Ait Bazı Meteorolojik Parametreler ve Bunların Yöre Balıkçılığı Üzerine Etkileri” E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 20 (1-2): 185 - 192 [26] Özdamar, A. 2000 “Büyük Anma Güçlü Rüzgar Türbinlerinin Çeşitli Kriterlere Göre Karşılaştırılması”, Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, Sayı: B.30.2.PAU.0.45.00.00/600-2000-032, Denizli. [27] www.pinnaclet.com [28] Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı Sonuç Bildirgesi, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, Çan-Çanakkale. [29] Kanmaz E. 2008 “Bazı Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Poster Sunu, Yerli Enerji Kaynakları Sergi ve Çalıştayı, YENKA’08, 22–23 Mayıs 2008, Çan-Çanakkale. RESİM ALTYAZILARI LİSTESİ Şekiller Şekil 1. Dünyanın dönüşü ile oluşan Rüzgar Akımları. (Sayfa 4) Şekil 2. Yatay ve Dikey eksenli rüzgar türbinlerinin kabaca yapıları (Sayfa 6) Şekil 3. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. (Sayfa 6) Şekil 4. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. (Sayfa 6) Şekil 5. Rotor Ölçüsü Değişimi ile Elde Edilen Enerji Miktarı Değişimi (Sayfa 7) Şekil 6. Türbine Rüzgarın Girişi ve Çıkışı (Sayfa 8) Şekil 7. Bir Engel Etrafında Rüzgar Akışı (Sayfa 8) Şekil 8. Türbin Yerleşim Planı (Sayfa 8) Şekil 9. Tünel Etkisi Örneği (Sayfa 8) 278 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 10. Tepe Etkisi Örneği (Sayfa 8) Şekil 11. Türkiye Rüzgâr Atlası (Sayfa 12) Şekil 12. Çanakkale ve İlçeleri (Sayfa 19) Şekil 13. Çanakkale meteoroloji istasyonunda aylık ortalama rüzgar hızı. EÜAS: Enerji Üretiminin Alt Sınırı (ms-1, 1971-2002). (Sayfa 19) Şekil 14. Türkiye rüzgar hızı haritası. 100 m yükseklikte yıllık ortalama (Sayfa 19) Resimler Resim 1. Dikey eksenli bir rüzgar türbini (www.pinnaclet.com). (Sayfa 6) Resim 2, 3, 4, 5. Yatay ve dikey rüzgar türbinlerine örnekler (Sayfa 6) Resim 6. Rüzgar enerjisini kullanarak şarj eden el cihazı (Sayfa 6) Resim 7. 5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler) (Sayfa 20) Tablolar Tablo 1. Genel olarak rüzgarların sınıflandırılması (Özdamar, 2000 ) (Sayfa 4) Tablo2. Beaufort cetveli kara kriterleri (Karadeniz, Z., 2002, s.13) (Sayfa 4) Tablo3. Beaufort cetveli deniz kriterleri (Ertürk, E., 1985 s.10) (Sayfa 4) Tablo4. Enlemlere göre hakim rüzgar yönü (Karadeniz, Z., 2002, s.15). (Sayfa 4) Tablo 5. Rüzgar hızına göre türbin güçleri (kW) (Rüzgar türbini katalogları, Özdamar, A., 2000 (4), s.5 ). (Sayfa 9) Tablo 6. Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67). (Sayfa 13) Tablo 7. Çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı (www.awea.org) (Sayfa 16) Tablo 8. Çanakkale ilinin son 25 yıılık aylık ortalama rüzgar hızının uzun yıllar ile mukayesesi (Sayfa 19) Tablo 9. Çanakkale ili ortalama rüzgar hızı (m/sn) (Sayfa 20) Tablo 10. Çanakkale ili Fırtınalı gün sayısı (17.2 m/sn ve üzeri) Alpaslan ve diğ., / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 20(1-2): 185 – 192 (Sayfa 20) Tablo 11. Çanakkale ili Kuvvetli rüzgar gün sayısı (10.8 – 17.1 m/sn ) (Sayfa 20) Tablo 12. Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları (Sayfa 21) Tablo 13. 1Kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine dayalı lisans başvurularından, kabul edilen firmalar. (Sayfa 21) Tablo 14. Turna Elektrik Üretim A.Ş. ye ait “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisine İlişkin Bilgi Formu” (Sayfa 21) Grafikler Grafik 1. Rüzgar Hızındaki Değişime Karşın Elde edilecek Enerji Değişimi (Sayfa 9) 279 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Genel olarak rüzgarların sınıflandırılması (Özdamar, 2000 ) Tablo2. Beaufort cetveli kara kriterleri (Karadeniz, Z., 2002, s.13) 280 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo3. Beaufort cetveli deniz kriterleri (Ertürk, E., 1985 s.10) Tablo4. Enlemlere göre hakim rüzgar yönü (Karadeniz, Z., 2002, s.15). 281 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Rüzgar hızına göre türbin güçleri (kW) (Rüzgar türbini katalogları, Özdamar, A., 2000 (4), s. Tablo 6. Bölgelere göre rüzgar enerjisi potansiyeli (Ural, G., 1994, s.67) 282 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 7. Çeşitli santrallerin kWh başına kullandığı su miktarı (www.awea.org) Tablo 9. Çanakkale ili ortalama rüzgar hızı (m/sn) Tablo 10. Çanakkale ili Fırtınalı gün sayısı (17.2 m/sn ve üzeri) 283 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 11. Çanakkale ili Kuvvetli rüzgar gün sayısı (10.8 – 17.1 m/sn ) 284 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 12. Çanakkale ve ilçelerinin coğrafi yapılarına göre rüzgar hızları Bölge Adı ve Rüzgar Hız Durumu (Ölçek 1/250.000) Topoğrafik Durum Alan (km2) Yıllık Ort. Rüzgar Hızı (m/sn) Potansiyel (GWh/yıl) Min.* Potans iyel (GWh /yıl) Maks.* * Kurulabilecek Güç Toplamı (MW)*** Trafo Merkezlerine Bağlanabilir RES Kapasitesi (MW) Çanakkale Kırmızı Tepe ve Bayırlar 1331.6 10.8 31128.5 34338. 0 8710.0 75.7 275.4 26.2 7.8 7.0 Çanakkale Sarı Kıyılar Açık Araziler Tepe ve Bayırlar Kıyılar Açık Araziler 609.8 9.3 11471.3 76.7 - 6.5 - 12066. 4 EPDK’dan Üretim Lisansı Alan Firmaların Kurulu Güç Toplamı (MW) 74.7 Kalan Şebeke Bağlantı Kapasites i (MW) Arazi Durumu (km2) 1.0 1087.6 Orman 659.7 Milli P. 151.9 Sit 285 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 13. 1 Kasım 2007 tarihinde rüzgar enerjisine dayalı lisans başvurularından, kabul edilen firmalar Sıra (Arşiv No) 2218 2228 2240 2241 2242 2246 2248 2249 2250 2253 2256 2263 2271 2272 2274 2287 2292 2306 2308 2323 2337 2338 2339 2364 2367 2393 2396 Firma Tesis Adı Tesis Yeri Çanakkale Enerji A.Ş. Gazires Elektrik Üretim Sanayi ve TicaretA.Ş. Biges Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti. Yures Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti. Eres Elektrik Üretim ve Ticaret Ltd. Şti. Ventek Enerji A.Ş. İçdaş Çelik Enerji Tersane Ulaşım Sanayi A.Ş. Bahar Enerji Elektrik üretim San. Ve Tic.Ltd. Şti. Ventel Enerji Elektrik Üretim A.Ş. Turcas Rüzgar Enerji Üretim A.Ş. Turcas Rüzgar Enerji Üretim A.Ş. Nuh Enerji Elektrik Üretim A.Ş. Cankurtaran Enerji Üretim Dağıtım Ltd.Şti. Garet Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş. Ezineres Elektrik Üretim A.Ş. Ayes Enerji San. Ve Tic. A.Ş. HFS Enerji Üretim Dağıtım Danışmanlık San. Ve Tic. Ltd. Şti. Mutlupet Petrol Ür.Nak.Paz.San. Ve Tic.Ltd. Şti. Maktel Rüzgar Enerji Elektrik Üretim Dağıtım San. Tic. A.Ş. Yel Elektrik Üretim Ltd. Şti. Çetmi Rüzgar Enerjisinden Elektrik Üretim Ltd. Şti. Bozköy Rüzgar Enerjisinden Elektrik Üretim Ltd. Şti. Çarıksız Rüzgar Enerjisinden Elektrik Üretim Ltd. Şti. Das Yenilenebilir Enerjiler Tic. Ve San. Ltd. Şti Das Yenilenebilir Enerjiler Tic. Ve San.Ltd. Şti Turna Elektrik Üretim A.Ş. Çetinler Asfalt Yol Yapı İnş. Taah.Madencilik Tur. San. Ve Tic. Ltd. Şti Tepe Çanakkale Meka nik Kurul u Gücü (MW) 7,2 Gazi-9 Biges Yures Eres Gökçebayır Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 51 50 50 50 50 Karabiga Çanakkale 106 G Res Çamoba Gümüşçay Geyikli Karabiga Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 5 50 50 30 40 Çamköy Sares-2 Ezineres Yeniköy Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 13,6 120 25 15 Ozancık Çanakkale 18 Yeniköy Çanakkale 51 Ülkü Güneyli Çanakkale Çanakkale 60 32 Çavuşköy Çanakkale 10 Bozköy Çanakkale 50 Çarıksız Çanakkale 100 Bodular Çanakkale 64 Dede Çan Çanakkale Çanakkale 122 40,5 Mahmudiye Çanakkale 111 286 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2408 2413 2417 2420 2421 2422 2423 2430 2436 2468 2484 2493 2514 2521 2526 2529 2530 2536 2537 2555 2560 2576 2579 2580 2584 2587 2597 2603 2643 2644 2649 2650 2651 2653 2654 2655 2656 Sone Enerji Yatırım Üretim ve Tic. A.Ş. Başyazıcıoğlu Enerji Üretim Elektrik San. Ve Tic. Ltd. Şti Casem Enerji Ltd. Şti Akçansa Çimento San. Ve Tic. A.Ş. Or Enerji İnş. San. Ve Tic. A.Ş. Or Enerji İnş. San. Ve Tic. A.Ş. Doğanyurt Enerji Proje İnş. Sanayi veTic. Ltd. Şti Anadolu Taşıt Tic. A.Ş. Uzay Enerji Yat. Ür. Ve Tic. A.Ş. Suay En. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Güral Porselen Tur. Ve Vitrifiye San.A.Ş. Verim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş. Çekim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş. Park Teknik El. Madencilik Tur. San. Ve Tic. A.Ş. Çömlekler Elektrik Üretim A.Ş. Park Teknik El. Madencilik Tur. San. Ve Tic. A.Ş. Asmalı Elektrik Üretim A.Ş. Eni Enerji İnş. Taah. Tic. Ve San. A.Ş. Eni Enerji İnş. Taah. Tic. Ve San. A.Ş. Çekim Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş. Boylam Enerji Yat. Üretim Tic. A.Ş. Marmara Enerji Yatırımları San. Ve Tic.A.Ş. Batı Enerji Yatırımları San. Ve Tic. A.Ş. Batı Enerji Yatırımları San. Ve Tic. A.Ş. Men Enerji elektrik Üretim A.Ş. GYY Proje İnş. Tur. Tic. A.Ş. Avrupa Enerji ve Elektrik Üretimi Ltd. Şti Rasa Radyatör San. A.Ş. Konbay Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş. Yersu Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş. Poldem Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Ospolo Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Derbent Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş. Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş. Isıder Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr. A.Ş. Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Gelibolu Çanakkale 152 Biga Cevizli Akçansa Yeniköy Ilgardere Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 21 30 10 10 10 Pazarlı Özbek Saros Türker Lapseki RES Aksaz Dededağ Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 9 32,2 1500 20 9,6 150 20 Lapseki Çömlekler Çanakkale Çanakkale 82,5 51 Bayramiç Asmalı Maslaktepe Yeniköy Yeniçiftlik Saros Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 85 123 20 20 20 500 Umurbey Bozcaada Mavriya Yel Erezen Lapseki Kirazlı Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 27,5 190,8 80,4 51 24 50,4 30 Kemiklialan Dedetepe Çanakkale Çanakkale 18 75 Akçeşme Çanakkale 50 Yenioba Çanakkale 51 Üçpınar Aksaz Kocalar Bekirli Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 99 42 39 33 Kutluoba Çanakkale 50 287 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2657 2658 2659 2660 2661 2664 2666 2678 2723 2724 2729 2734 2824 2825 2828 2830 2834 2837 2849 2867 2898 2911 2913 2914 2917 2922 2930 2932 Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Kovancı Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Sonyar Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Sonyar Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Mendirek Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Eskoda Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Doğadan Enerji Üretim Paz. İth. Ve İhr.A.Ş. Dinamik Enerji Yatırımlar San Ltd. Şti Gökten Enerji Elektrik Üretim A.Ş. Delti Enerji Elektrik Üretim A.Ş. Delti Enerji Elektrik Üretim A.Ş. YtP Enerji El. Ür. Dağ. Paz.San. Ve Tic.Ltd. Şti Akenerji Elektrik Üretim A.Ş. Akenerji Elektrik Üretim A.Ş. Ankares Enerji Üretim. Ltd. Şti Vizyon Enerji Üretim. Ltd. Şti Egeres El. Ür. İl. Ve Dağ. A.Ş. Sares En. Ür. San. Ve Tic. Ltd. Şti Vento Rüzgar Enerjisi Üretim A.Ş. GRC Enerji Elektrik Üretim San. Ve Tic.A.Ş. Manres Rüzgar Enerji Üretimi San. Ve Tic.A.Ş. Eceres Elektrik üretim A.Ş. Eceres Elektrik üretim A.Ş. Eceres Elektrik üretim A.Ş. Kıres Elektrik Üretim A.Ş. Sakres Elektrik Üretim A.Ş. Hidro Enerji Elektrik Üretim San. A.Ş. Yel Enerji Elektrik Üretim San. A.Ş. Hasanoba Çanakkale 51 Çamoba Kirazlı Karadağ Çanakkale Çanakkale Çanakkale 51 42 30 Çeşmealtı Çanakkale 30 Koru Çanakkale 50 Elmalı Demirtepe Dedeler Zerdalilik 1 Zerdalilik 2 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 51 24 117 126 27 Yenice Salihler Çamlıca Yahşıeli Tokatkırı Egeres Sares İntepe Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 45 120 50 50 50 600 600 15 Değirmencik Çanakkale 2 Eskibalıklı Eceres Kozlu Paşaköy Beyçayırlı Çamyurt Çardak Harmancık Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 50 50 50 50 50 50 15 18,7 288 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 14. Turna Elektrik Üretim A.Ş. ye ait “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisine İlişkin Bilgi Formu” 289 Şekil 1. Dünyanın dönüşü ile oluşan Rüzgar Akımları. Şekil 2. Yatay ve Dikey eksenli rüzgar türbinlerinin kabaca yapıları Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 3. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. Şekil 4. Yatay eksenli rüzgar türbini yapısı. 291 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 1. Dikey eksenli bir rüzgar türbini (www.pinnaclet.com). Resim 2 292 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 3 Resim 4 Resim 7 293 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 8 Şekil 5. Rotor Ölçüsü Değişimi ile Elde Edilen Enerji Miktarı Değişimi 294 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 6. Türbine Rüzgarın Girişi ve Çıkışı Şekil 7. Bir Engel Etrafında Rüzgar Akışı Şekil 8. Türbin Yerleşim Planı 295 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 9. Tünel Etkisi Örneği Şekil 10. Tepe Etkisi Örneği 296 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Grafik 1. Rüzgar Hızındaki Değişime Karşın Elde edilecek Enerji Değişimi Şekil 11. Türkiye Rüzgâr Atlası 297 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 8. Çanakkale ilinin son 25 yıılık aylık ortalama rüzgar hızının uzun yıllar ile mukayesesi Şekil 12. Çanakkale ve İlçeleri 298 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Şekil 13. Çanakkale meteoroloji istasyonunda aylık ortalama rüzgar hızı Şekil 14. Türkiye rüzgar hızı haritası. 100 m yükseklikte yıllık ortalama 299 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 7. 5.derece lokasyonlar (Trafo merkezlerine uzak, Ormanlık tepeler) 300 ÇAN İLÇESİ’NİN ARKEOLOJİK GEÇMİŞİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER Ertan KÜÇÜKEFE Erzurum Arkeoloji Müzesi ÖZET Çanakkale ya da antik dönemdeki ismiyle Troas Bölgesi, tarihi önemine paralel olarak arkeolojik açıdan da oldukça zengin bir yöredir. İlçe bazında bakıldığında hemen hemen bütün ilçelerin önemli birçok antik kente ev sahipliği yaptığı gözlenir. Ancak Çan ilçesi, Troas Bölgesi’nin iç kısmındaki konumuyla diğerlerine oranla oldukça yoksuldur. Bunda bölgedeki yerleşimlerin daha çok sahil kesiminde yoğunlaşması etkili olsa da Çan ve civarının arkeolojik anlamda yeterince araştırılmamışlığı da önemlidir. Çünkü bölgede yapılan az sayıdaki araştırma geleceğe yönelik olarak daha çok yerleşim yeri ve arkeolojik buluntuların çıkabileceğine işaret eder. Çan yöresindeki ilk iskân izleri Orta Paleolitik döneme dek iner. Daha sonra ise, Neolitik ve İlk Tunç Çağı’na tarihli buluntu yerleri Çan için olduğu kadar Kuzey Marmara Bölgesi için de önemlidir. Diğer buluntular arasında Klasik ve Hellenistik Dönemlere tarihlendirilen birkaç yerleşim yerine ek olarak bölgedeki Tümülüs ve Tümülüs buluntuları Çan’ın arkeolojik zenginliğin önemli göstergeleridir. Özellikle Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü ve buradan çıkarılan Pers Dönemi’ne tarihli lahit bölgedeki Pers izlerini en iyi şekilde gösterirken birçok köyde rastlanan kaya mezarları ve Kızılelma köyündeki Roma Dönemi’ne tarihlendirilen anıt mezar önemli buluntular arasındadır. Sonuç olarak Çan ilçesi arkeolojik değerleriyle Troas Bölgesi’nin önemli bir kültürel geçmişe sahip yörelerinden biridir. Bu nedenle arkeolojik anlamda bilimsel çalışmaların Çan odaklı olarak daha ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu çalışma ileride yapılacak olan araştırmalara ışık tutması bakımından bir aşama olacaktır. Anahtar Kelimeler: Çanakkale, Çan, Troas bölgesi, Kaya kezarları, Tarihi cCoğrafya ABSTRACT The Çanakkale region or “Troas” of Ancient times is rather material area on the historical side and becomes the owner of a crucial archaeological potential. Just about, all districts of the Çanakkale province hosted many considerable ancient cities. As is known in Troas region, the ancient settlements were generally majored on costal sections. But the Çan district which located in midland of the region has not acquired the settlement density as much as other district of the province. On the other hand the limited investigaions in the Çan district displayed the archeological wealthy of the region. According to these limited investigations show that the settled life in this area had been started in Middle-Paleolithic period. After this process during the Neolithic and Early Bronze Ages, the area are mightly important in terms of prehistory of North Marmara Region. Except for few archeological sites dated to Classical and Hellenistic period, the tumuli and their findings are most important indicators of the archaological wealthy of Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) the region. Notably Altıkulaç and Çingenetepe tumuli are highlighted beacuse of the sarcophagus dated to Persian period. Also the rock cut tombs in most villages dated to different periods and monumental tomb in Kızılelma Köyü dated to Roman period are other striking archaeological remains of the region. In conclusion because of the its archaeological values, the Çan district is one of the important cultural areas of Troas. Because of its potential this region centred Çan should be analysed more detailed. This essay consists of a general evaulation on archeological values of Çan district and the main idea of it is show the way to future archaeological works related this district. Key words : Çanakkale, Çan, Troas region, Rock cut tombs, Historical geography GİRİŞ Antik Troas Bölgesi1; Çanakkale ili’nin Anadolu yakasındaki topraklarını, bir başka deyişle Biga Yarımadası’nı kapsar (Resim 1). Üç tarafı denizlerle çevrili olan bölge diğer yönde ise, İda Dağı ve buradan doğup kuzey doğuya doğru kıvrılan Aisepos (Gönen Çayı) ile sınırlanmıştır. Coğrafi özellikleri yönüyle önemli bir köprü ve kavşak noktası ama aynı zamanda Çanakkale Boğazı nedeniyle de doğal bir set durumundadır. Bu yüzden jeopolitik konumu Bölge tarihçesine büyük ölçüde etki etmiştir. Batı uygarlığının oluşumuna kökenlik eden Anadolu Yarımadası, tarih boyunca birçok budunun ilgisini çekerek büyük göç dalgalarına sahne olmuştur. Bu göçlerde genellikle Çanakkale Boğazı kullanıldığından Troas Bölgesi destanlara konu olacak denli şiddetli ve unutulmaz savaşlara tanık olur. Antik çağda Troia ve yakın tarihimizde Çanakkale Savaşları gibi. Özellikle Troia savaşlarının Homeros’un İliadası ile ölümsüzleşmesi Troia ve çevresinin 17. yy. dan bu yana yüzlerce gezgin ve araştırmacının ilgisini çekmesine neden olmuştur. Her ne kadar bu araştırmaların özünde ünlü Troia Kralı Priamos’un zengin Troia’sını bulmak olsa da sonuçta, Troas’ın tarihi, coğrafyası ve topografyası ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve incelenmeye de devam edilmektedir. Coğrafyacı Amasya’lı Strabon, günümüzden 2000 yıl önce Anadolu hakkında yazmış olduğu 3 kitaptan birisini (Kitap XIII) Troas Bölgesi’ne ayırmakla daha o zamanlar Bölge’nin önemini vurgulamıştır. Ancak, ne yazık ki bütün bu araştırmalar o günlerde olduğu gibi bu gün de Doğu Troas’ın bir bölümünü oluşturan Çan İlçesi sınırlarını kapsamamaktadır. Dolayısıyla bu bölgenin de ayrıntılı bir şekilde araştırılması gerekmektedir. 1 Genel olarak Çanakkale İli’nin Anadolu’daki topraklarını kapsayan Troas Bölgesi, 17. yy.dan bu yana çok sayıda gezgin ve araştırmacının ziyaret ettiği oldukça önemli bir bölgedir. Bölge’ye olan ilginin günümüzde de yoğunlaşarak devam etmesi, Troas’ın arkeolojik anlamda neredeyse bir laboratuara dönüşmesine yol açmıştır. Halen çok sayıdaki ekip tarafından gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ve kazılar bunun en iyi göstergesidir. Bu anlamda Çanakkale ve ilçelerinin diğer tüm alanlarda olduğu gibi tarihi ve arkeolojik olarak da böylesine kapsamlı fakat bir o kadar da zahmetli sempozyumlara konu edilmesi her türlü övgünün ötesindedir. Bu bağlamda sayın Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’nun şahsında, Çanakkale ve ilçelerinin her yönüyle ortaya koyulmasına büyük katkı sağlayacak sempozyumlar dizisi fiknin olarak ortaya çıkmasından gerçekleştirilmesine kadar emeği geçen tüm yetkili ve bilim adamlarına teşekkür etmeyi sadece bir katılımcı olarak değil aynı zamanda yöre insanından biri olarak borç bilirim. 302 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan İlçesi; doğudan Yenice-Biga, kuzeyden Biga-Lâpseki, batıdan Çanakkale Merkez İlçe-Bayramiç, güneyden de Bayramiç-Yenice İlçeleri ile çevrilerek Troas Bölgesi’nin Doğu iç kesimini oluşturur. 887 Km2 lik bir yüz ölçüme sahip olan ilçenin toprakları genellikle engebelidir. Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük yükseltisi Ağı Dağı (983 m.), Yangılık Tepesi (737 m.), Güneydoğuda Düz pirem (523 m.), Doğuda Asmalı Tepesi (516 m.) ve Erenler Tepesi (424 m.), Kuzeybatıdaki Karadağ ve Azap Tepesi (749 m.) en önemli yükseltileridir. Karakoca, Bahadırlı ve Helvacı Ovaları da önemli düzlükleri arasındadır. İlçenin belli başlı tek akarsuyu olan Kocabaş Çayı antik ismiyle Granikos Nehri, İda Dağı’ndan doğarak yaklaşık 90 km. uzunluğa eriştikten sonra Karabiga’da Marmara Denizi’ne dökülür. Gölcük Deresi, Dereoba Deresi, Kaz Dere, İnceçay Deresi, Yuvalar Deresi, Soğuksu (Altıkulaç) Deresi önemli kolları arasındadır. İlçe sınırları dahilinde Çanakkale’nin özellikle de sahil kesimlerinde yoğunlaşan önemli antik kentlerin ve diğer buluntuların sıkça yer aldığı ilçelerin aksine Çan ilçe sınırlarında gerek antik kaynaklarda gerekse günümüzde yapılan az sayıdaki araştırmada pek fazla arkeolojik bilgi bulgu ve buluntuya rastlanmaz. Ancak, yine de bölgedeki arkeolojik veriler aşağıdaki satırlarda da görüldüğü gibi sanıldığı kadar az değildir. Çan’daki arkeolojik anlamda ilk bilimsel araştırmalar İstanbul Üniversitesi’nden M. ÖZDOĞAN tarafından 1988 ve 1989 yıllarında “Marmara Bölgesi Yüzey Araştırmaları” kapsamında (Özdoğan 1990, 1991) prehistoryasına yönelik olarak gerçekleştirilmiş, ardından Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden N.ARSLAN tarafından 2002 ve 2003 yıllarında “Lâpseki ve Çan İlçeleri Yüzey Araştırmaları” çalışmalarıyla (Arslan 2004, 2005) önemli arkeolojik veriler gün ışığına çıkmıştır. Bu iki bilim adamının gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalardan başka zaman zaman tarafımdan yapılan arazi çalışmaları sonucu tespit edilen kaya mezarları ve kutsal alanlar bölgenin arkeolojik potansiyelinin zengin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bölgede yapılacak bilimsel araştırmaların Çan merkezli olarak yeniden ele alınması gerekmektedir. Çünkü yukarıda bahsedilen araştırmalarda elde edilen veriler bölge tarihi ve arkeolojisi için oldukça verimli aynı zamanda geleceğe yönelik olarak umut vericidir. ÇAN İLÇESİ’NİN PREHİSTORİK GEÇMİŞİNE AİT VERİLER: Çan’daki ilk iskân izlerine Karlıköy yakınlarında yer alan Karlı Dere sekilerindeki Taşlıtarla Mevkiinde elde edilen Orta Paleolitik Dönem’e tarihli buluntularla rastlanır ki bu buluntular aynı zamanda Kuzey Batı Anadolu’da bilinen 3 Orta Paleolitik yerleşmeden biridir (Özdoğan 1990: 447). Yine Karlıdere civarındaki Çalca Mevkii olarak adlandırılan yerde elde edilen buluntular ise, Epi-Paleolitik ile İlk Neolitik Dönem arasındaki (M.Ö. 8000- M.Ö. 5500) tarihlere aittir (Özdoğan 1990: 448). Özdoğan, Hurmaköy yakınlarındaki Üyücekler höyüğünü de M.Ö. 3.bin yılından 2. bin yıla geçiş olarak tarihlendirirken, Demir Çağ’a ait yerleşmelerin tespit edilemediğini ancak antik çağda yörede küçük fakat zengin yerleşimlerin olduğunu belirtmektedir (Özdoğan 1990: 449). Bu buluntular ışığında Çan Bölgesi’ndeki Orta Paleolitik, İlk Neolitik ve İlk Tunç Çağ’a ait yerleşimlerin 303 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) oldukça geniş bir zaman dilimi boşluğunu göstermesine rağmen aradaki tarihleri de kapsayacak başka yerleşim yerlerinin daha detaylı yapılacak araştırmalarla ortaya çıkabileceği ortadadır. Fakat konumuz açısından ve Çan’ın dip tarihini göstermesi bakımından bu üç örnek Çan için olduğu kadar Troas ve hatta Kuzey Marmara Bölgesi için de oldukça önemlidir. DİĞER KALINTILAR Çanın kuzey batısında bulunan Duman Köyü, gerek 1970 li yıllarda açılan bir mezar ve buluntularıyla ( Hellenistik Döneme ait bu buluntular Çanakkale müzesindedir) gerekse kutsal alan? ve kaya mezarlarıyla önemlidir. Duman Köyü ilk kez 2002 ve 2003 yıllarında N.ASLAN tarafından araştırılır ve sadece köyün güneydoğusunda çok az buluntu veren bir yerleşim yerinden bahsedilir (Arslan 2002: 121). Ancak duman köyü Altıkulaç, Kızılelma gibi önemli buluntu veren köyler arasındadır. Duman Köyü- Koca Kışla Mevki Kaya Mezarı: Köyün hemen kuzeyindeki kışla ya da koca kışla diye adlandırılan alçak bir tepe üzerindeki kaya mezarı oldukça ilginçtir ( Resim 4). Yaklaşık 2.65 m. yükseklikte 2.80m. genişlik ve 2.75 m. uzunluk ölçülerine sahip kaya bloğu üzerine 1.70 m. x 0.65 m. 0.40 m. ölçülerinde mezar teknesi oyularak mevcut kaya bloğu doğu batı doğrultusunda şekillendirilmiştir (Resim 5). Mezar teknesinin güney uzun kenarı yanında ise, 0.40 m. çapında ve 0.40-43 m. derinlikte muhtemelen adak çukuru olan iki adet kaya çanağı açılmıştır (Resim 6). Söz konusu kaya mezarını tarihleyebilmek için veriler yetersiz olmakla birlikte Çan civarında tek örnek olmasıyla oldukça önemlidir ( bu ve ileride ele alınacak diğer mezarlar üzerinde tarafımdan yapılan araştırmalar Troas Bölgesi Ölü Gömme Gelenekleriyle ilgili yayın çalışmaları kapsamında devam etmektedir). Duman Köyü- Çukur Çayır- Kutsal Alan ve Kaya Mezarı Döşemi?: Yine Duman köyünün kuzeyinde Kadılar-Üvezdere köy yolunun yaklaşık 2 km. lik mesafesinden sonra ulaşılan Çukur Çayır-Bağlar mevkiindeki kaya döşemi kutsal alan (Resim 7) ve kuyu mezarı? ile oldukça ilginçtir ( Resim 8-9). Ağaçlık alanda ve büyük bir yerli kaya kütlesinin güney cephesi yaklaşık 3m. düzleştirilerek orta kısmına 0.85x 0.50x 0.25m. ölçülerinde derin bir niş oluşturulmuştır. Kaya bloğunun ön zemin kısmı ise, seçilebildiği kadarıyla 2.90m. genişlikte muhtemelen bir platform olarak düzenlenmiştir. Kayanın zeminle birleştiği batı yönünde 0.90m. çapında ve 0.60 m. derinliğinde bir çukur olasılıkla çukur mezar? ve hemen bitişiğinde ise, 0.63x0.47x 0.40m. ölçülerinde dikdörtgen bir çukur açılmıştır (Resim 9). Kaya bloğunun kuzey doğu kenarında ise, çok az bir bölümü korunan biraz daha küçük boyutlu kaya mezarı çukuru bulunmaktadır. Mezar çukurları, nişi ve muhtemel platformuyla kaya bloğunu tarihlendirmek mevcut veriler üzerinden oldukça zordur. Ancak gerçekten niş önünde bir platform oluşturularak kutsal alan amacıyla düzenlenmiş ise, Çukurçayır mevkiindeki kaya döşemi bölgede tek örnek olmasıyla önemlidir. Görüldüğü gibi bu güne kadar hiç bir yerde yayınlanmayan Duman köyündeki çeşitli arkeolojik kalıntılar kendine özgü yapılarıyla dikkat çekmektedir. Bir an önce ayrıntılı olarak incelenmesinde büyük yarar vardır. 304 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Altıkulaç Köyü ve Çingenetepe Tümülüsü Arkeolojik buluntuların yoğunluğu bakımından bölgedeki önemli köylerden biri de Altıkulaç köyüdür. Çan ilçe merkezinin yaklaşık 10 km. kuzey doğusunda bulunan Altıkulaç, Çan- Biga yolunun bir başka deyişle Granikos vadisinin 2 km. kadar kuzey tarafındadır. Köyün önemi 1999 yılında kaçakçılar tarafından kazılan Çingenetepe tümülüsü ve bu tümülüste ele geçirilen Greko-Pers etkili boyalı lahtin ortaya çıkmasından kaynaklanır. Ancak daha önceki yıllarda M. ÖZDOĞAN tarafından Altıkulaç köyüne uğranılarak köyün üzerindeki Kozalan mevkiinde İlk Tunç Çağı’ndan Hellensitik Dönem’e dek uzanan bir yerleşme, Bağdat dere boyunda antik yol kalıntısı ile 20 tümülüs ve Kazalan mevkinde arkaik dönem kutsal alan ilk kez yayınlara girmesi bakımından önemlidir (Özdoğan 1991: 348). Köy ve çevresi 2002 yılı çalışmaları kapsamında N. ARSLAN tarafından da ziyaret edilerek önemli bilgiler verilmiştir ( Aslan 2004: 119-121). Bu bilgiler arasında değirmen deresi boyunca elde edilen bulgular ( Aslan 2004: 121) önemlidir. Çingenetepe Tümülüsü ve lahti: Çan için olduğu kadar Troas Bölgesi için de önemli olan bu tümülüsden çıkarılan lahit günümüzde Çanakkale Arkeoloji Müzesinde sergilenen en önemli lahitlerden biridir. Tümülüs, 1998 yılı kış aylarında kaçak kazıcılar tarafından iş makinasıyla kazılarak neredeyse tamamen tahrip edilmiştir (Resim 10). Olayın fark edilmesiyle birlikte yetkililere haber verilmiş bunun üzerine Çanakkale Arkeoloji Müzesi tarafından kısa bir ön çalışma yapılmış ve kaçakçıların buradan çıkardıkları lahti beraberlerinde götürdükleri düşünülmüştür. Ancak aradan geçen 1 hafta sonra köyün yaklaşık 5 km. kuzeyinde Çingenetepeden çıkarılan lahtin daha sonra uygun bir zamanda kaçırılmak amacıyla saklanmış olduğu anlaşılmıştır. Lahit daha sonra Çanakkale Arkeoloji Müzesine taşınarak koruma altına alınmış günümüzde ise, Kızöldün lahti ile birlikte segilenmektedir. Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü iki açıdan çok önemlidir. Bunlardan ilki lahtin yerleştirilmiş olduğu Tümülüs tholos planlı yapısıyla bölgedeki diğer tümülüslerden ayrılır. Çünkü Troas’da her ne kadar bu güne kadar açılmış olan tümülüs sayısı az da olsa bazılarında örneğin Biga- Kızöldün tümülüsünde olduğu gibi lahit doğrudan toprağa yerleştirilip üzeri toprak yığınıyla kapatılmıştır. Dardonos tümülüsünde görüldüğü gibi ana toprak altında oluşturulan mezar odası ölülerin koyulduğu yer olarak düzenlenerek üzeri toprak yığınıyla tümülüs haline getirilmiştir. Ancak burada ise, lahtin yerleştirildiği bölüm literatürde tholos plan olarak isimlendirilen yuvarlak planlı bir yapıdır (Resim 11). Bu yönüyle Troas bölgesinde tek örnektir. Diğer önemli bir nokta ise, Lahtin kendisidir. Çünkü lahit üzerinde boyalı kabartmalar stilistik açıdan Grek- Pers etkisindedir (Resim 12,13) ve üzerinde av sahnesi işlenmiştir (Körpe ve diğ. 2001: 181 vd.). Eserin boyalı olması da Greko-Pers etkili lahtin Çanakkale Bölgesi için ayrıcalıklı konuma taşınması anlamına gelmektedir. Bu yönleriyle Çan- Altıkulaç Çingene tepe tümülüsü ve lahti, Çan için çok önemli olduğu kadar gerek Altıkulaç Köyü’nde gerekse diğer köylerde zengin arkeolojik buluntuların gelecekte gün ışığına 305 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) çıkabileceğinin habercisidir. Kazıcıları tarafından Lahit, M.Ö. 5.yy. ın ortalarından sonraki bir tarihe verilmektedir(Körpe ve diğ. 2001: 185). Kızılelma Köyü Anıt Mezar Çan’ın güney batısında Bayramiç ve Yenice ilçelerine komşu ayrıca Strabon’un bahsettiği Troas’ın 3 önemli akarsuyundan biri olan Garanikos nehrinin kaynağının çıktığı Kotylos tepesine (Strabon XIII,18) yakın bir yerdedir. Kızılelma köyü önemli arkeolojik potansiyelin bulunduğu bir köydür. Daha önce gördüğüm ancak, ilk kez N.ARSLAN tarafından kısaca bahsedilerek fotoğrafı yayınlanan (Arslan 2002: 121, 125-Resim 5) Anıt mezar Üvecik höyük mevkiinde bulunmaktadır. Tonozlu bir üst yapıya sahip ve kısmen iyi korunmuş olan yapı, Kızılelma ve diğer köylere uzak aynı zamanda oldukça sık bir ormanın içinde yer almaktadır. Yoğun orman ve bitki örtüsüne rağmen seçilebilen arkeolojik kalıntılar bölgenin ayrıntılıca araştırılmasını gerektirmektedir. (Ayrıca şimdi nerede olduğunu bilemediğim ama bir zamanlar Çan eski Belediye Başkanlarından rahmetli M. Keçili tarafından getirtilen ve bir süre İlçe merkezindeki Onsekiz Eylül İlkokulunun bahçesinde bulunan Geç Roma Dönemi? stelleri de kendisi ifadesiyle aynı bölgeden getirilmiştir.) Kuzey – güney doğrultusunda inşa edilen Mezarın yüksekliği 2 m. dir. 3 m. uzunluğundaki mezar odası girişi 2.2 m. genişliğe sahiptir. Güney yönden dromosla girilen yapının tonoz kısmı yapının boyunca çökmüş durumdadır. Yapının ön cephesi oldukça sağlamdır (Resim 14). Buna karşın arka duvarı ise, tamamen yıkılmıştır (Resim 15). Roma Dönemi’ne (Arslan 2002: 121) tarihlendirilebilecek olan mezar Çan ilçesi dahilinde mevcut tek anıt mezar olması bakımından önemlidir. Küçükpaşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı Küçük Paşa köyünün güneyinde yüksekçe bir tepe üzerinde yer alan büyük bir kaya kütlesinin üzeri düzgün işçilikli oyularak mezar olarak kullanılmıştır (Resim 16). Kaya kütlesinin doğal konumuna göre şekillenen mezar 3.70 m. ye 1.80 m. lik düzleştirilmiş alanda, kuzey- güney yönündedir. Oldukça büyük ve yüksek olan kaya bloğu (yüksekliği 2.80 m. ile 3.60 m. arasında değişmektedir.) üzerine konumlandırılan yapısıyla bölge için tekil örnektir. Kaya üzerindeki mezar çukuru içten içe 1.90 m. uzunluk ve 0.63 m. genişlikte, 0.57 m. derinliktedir. Dıştan ise, yaklaşık 0.15 m. lik genişlik aynı zamanda olası kapağın oturduğu genişliktir. Ancak başta bu ve diğer çukur kaya mezarlarının kapaklarının ne şekilde olduğuna dair her hangi bir gösterge olmasa da daha ayrıntılı yapılacak olan araştırmalarda ortaya çıkacaktır ancak yine de, tıpkı lahitler gibi tek parça ve üçgen alınlıklı? Kapak sistemiyle örtülü oldukları tahmin edilebilir. Mezar, içten ve dıştan düzgün bir şekilde işlenmiştir (Resim 17). Ancak asıl ilginç olan kayanın batı cephesinin kuzey ucunda mezarın hemen altına yakın bölümde kaya yüzeyi fazla derin olmayan bir şekilde düzleştirilerek üzerine oldukça yüzeysel İon Tapınak cephesini andıran üçgen alınlık ve iki yanında sütun benzeri bir şekil verilmiştir (Resim 18). Fakat bu düzenlemenin mezarla çağdaş olup olmadığı ve işlevi belli değildir. Sonuç olarak 306 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) mevcut yapısıyla kral kızı kaya mezarı bölgedeki önde gelen bir beye ait olmalıdır ve tekrarlamak gerekirse çan bölgesiyle ilgili bu tür kalıntıların ayrıntılı çalışmalarına tarafımdan devam edilmektedir. Küçükpaşaköy- Uzunalan Arasındaki İkili Kaya Mezarı Küçükpaşa- Uzunalan yolunun yaklaşık 2. Km. sinde yolun hemen sağ tarafındaki çeşmelerin bulunduğu yerde, yoldan 50 m. içeride bu kez zemindeki ana kayalara oyulmuş iki adet kaya mezarı bulunmaktadır (Resim 19). Bu mezarlardan yola yakın olanı 2.03 m.x 0.70 m.x 0.56 m. ölçülerinde, ikinci mezar ise, buradan 2.60 m. geride 1.85 m.x 0.63 m.x 0.65 m. ölçülerindedir. Her iki mezarda doğu- batı yönünde konumlandırılmıştır. Mezarlardaki işçiliğin çok da iyi olduğu söylenemez ama bunda teknelerin oyulduğu kayaların kalitesiz yerli taş olmasının payı vardır. Yine bu mezarların üzerinin nasıl kapatıldığına yönelik yakın çevresinde de her hangi bir iz olmamakla beraber tek parça taş bir kapakla kapatıldığı düşünülebilir. Ayrıca, mezarları tarihleyebilmek içinde eldeki veriler yetersizdir. Kadılar Köyü- Ahırkapı Mevkii Kaya Mezarı Duman köyünün yaklaşık 5 km. kuzey doğusuna denk düşen kadılar köyü, ahırkapı mevkiinde biri küçük boyutlu olmak üzere iki adet kayaya oyulmuş mezar barındırır. Büyük olan mezar 1.85 m. uzunluğunda ve 0.80 m. derinliktedir (Resim 20, 21) . Fakat bu mezarda bölgedeki diğer örneklere göre ilginç bir durum söz konusudur. Mezarların genişlikleri diğer örneklerde üst kısımda ne ise tabanda da aynı genişliğe sahip olmasıdır. Fakat buradaki örnekte mezar teknesi üstten 0.63 m. genişlikteyken bu genişlik tabana inildiğinde 0.90 m. ye çıkmaktadır ki bu düzenlemenin ne amaçla yapıldığı anlaşılamamıştır. Çan ilçesinde bu buluntulardan başka önemli diğer merkezler yeniceye bağlı Çal Köyü’nün Kaletepe sırtlarındaki düzlükte yer alan Hellenistik Döneme tarihli (Özdoğan 1991: 348) kale ve yerleşim yeri ki aynı zamanda bulunduğu konumu itibariyle önemlidir. çan ile yenice arasındaki boğazı kontrol eden bir boğaz üzerindeki tepeye kurulmuştur. Burada muhtemelen Hellenistik öncesi de yerleşim olmuştur. Çünkü yüzeyden toplanabilen seramiklerin bir bölümü Klasik Dönem özellikleri gösterirler. Semedeli/ Sameteli köyündeki Tümbetepe höyük, üzerindeki Hellenistik çanak çömlek parçaları ve asıl önemlisi Tunç Çağa tarihlendirilen seramik parçalarıyla önemlidir. höyükten ilk kez N.ARSLAN tarafından (Arslan 2004: 121) kısaca bahsedilmiştir. Diğer buluntu yerleri gibi buranın da ayrıntılıca araştırılması gerekmektedir. Çan’daki diğer arkeolojik merkezler arasında Yaykın Köyü yakınındaki Çalkıtepede bulunan kale kalıntısı, Yaykın’dan doğuya gidildikçe ulaşılan asmalı köyü civarında muhtemel kalıntılar ve oradan kuzeye Kocabaş Çayı vadisine bakan yüzde Hellenistik seramik buluntuların yoğun olduğu bir yerleşim yeri araştırmacıları beklemektedir. 307 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kocayayla Köyü yakınlarındaki yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan Sapan tepe yoğun ağaçlık ve bitki örtüsü nedeniyle kısmen daha sağlam kalabilmiş Bizans Dönemi’ne ait bir kaledir. Fotoğrafı ilk kez N. Bilge Ceylan tarafından Çanakkale Seramik Fabrikaları adına hazırlanan 1990 yılı takviminde yer almıştır. Kale, kaçakçıların sıkça ziyaret ettiği yerlerden biridir. Kocayayla’dan batıya doğru gidildiğinde bölgenin en yüksek tepesi olan Azap Tepeye ulaşılır. Yıllar önce buraya çıktığımda herhangi bir mimari kalıntıya rastlamasam da bakırdan yapılmış Roma Dönemi sikkelerinin varlığına tanık oldum. Dolayısıyla burada en azından kale türü bir yapılanmanın varlığı ileri sürülebilir. Bölgeye yaptığım araştırma gezilerinin birçoğuna hazırlıklı olarak gitsem de bazen hiç hesapta olmayan bir anda birileriyle konuşurken varlığını öğrendiğim dolayısıyla fotoğraf makinesiyle görüntüleyemediğim yerlerde oldu. YayaköyGöksu mevkii de bunlardan birisidir. Yayaköy- Göksu mevkiinde merdivenler var duyumuyla gittiğimde çok tahrip olmuş fakat çok da önemli kaya döşeminin varlığını gördüm. Yörenin bilinen niteliksiz ve tahribata açık kayalarında ne için ve nereye indiği belli olmayan 6-7 basamaklı bir merdiven alt tarafında küçük bir düzleştirilmiş alan ve yine aşağıya doğru 2 basamakla inilen daha küçük bir platformun varlığı oldukça ilginçtir. Hemen yanı başında ise, neredeyse çepeçevre tahrip olmuş fakat yinede kayaya oygu bir mezar olduğu anlaşılan mezar çukuru bulunmakta. Tarihin her döneminde bu tür kaya döşemlerinin kutsal alan olarak kullanıldığı birçok örnekle sabittir. Dolayısıyla buradaki yapılanma da bu anlamda önemlidir. Ayrıca hemen yanı başında bir kaya mezarının olması kaya mezarı ile kutsal alanın işlev olarak birleştirilmiş olabileceğinin bir işaretidir. Bölge’de dikkat çeken bir başka yer, Halilağa Köy sapağından 7-8 km. güneydeki Künktaş Dağı’nda bulunan kalıntılardır. Künktaş, 1970 li yıllarda J. M. COOK tarafından ziyaret edilmiş ancak burada bulunan oldukça gösterişli kaya mezarlarından(Resim 22, 23, 24, 25, 26) bahsedilmemiştir. Künktaş, her ne kadar Bayramiç ilçesi sınırlarına dahil olsa da bulunduğu konum itibariyle Çan topraklarına hakim bir noktadadır. Buradaki araştırmalar tarafımdan ayrıntılı olarak devam etmektedir. Ancak yine de tepe üzerindeki 2li ve 3lü gruptan oluşan kaya mezarlarının en azından fotoğraflarının araştırmacıların ilgisine sunulmak üzere burada yer almasının gerekli olduğunun düşünüyorum. Görünen o ki Çan ve neredeyse bütün köylerinde yazılıp çizilebilecek arkeolojik eserler bulunmaktadır. Her ne kadar bu eserler diğer ünlü antik kentlerdeki gibi gösterişli olmasalar da tarihi geçmişimize ışık tutmaları bakımından önemlidir. Bölgede yapılacak olan daha detaylı çalışmalar birçok arkeolojik verinin elde edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu yüzden bir an önce konuyla ilgili bilim adamlarının yapacağı bilimsel çalışmaların Çan İlçesinin arkeolojik değerlerine ve Bölge tarihinin daha iyi anlaşılabilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu eserlerin gerek kaçakçılar tarafından gerekse diğer doğal yollarla tahrip olmasını hatta giderek yok olup gitmelerini önlemek ve kayıt altına almak için bu gereklidir. 308 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Arslan, N. 2004 “Çan ve Lapseki İlçeleri Yüzey Araştırması Ön Raporu” 21. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 119-126. Arslan, N. 2005 “2003 Yılı Lapseki (Lampsakos) ve Çan İlçeleri Yüzey Araştırması” 22. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 317-324. Duman, B.-Konakçı, E. 2006/2 “Kolossai: Höyük, Kalıntı ve Buluntuları” Arkeoloji Dergisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 79-104. Körpe, R.,Tombul, M., Sevinç, N. 2001 “1999 Yılı Çan Altıkulaç Köyü Çingene Tepe Tümülüsü Kurtarma Kazısı”11. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu, 181-192. Tombul, M. 2004 “Observations On the Çan Sarcophagus” 60. Yaşında Fahri Işık’a Armağan, T. Korkut (derl.), İstanbul,769-775. Özdoğan, M. 1990 “1988 Yılı Trakya ve Marmara Bölgesi Araştırmaları” VII. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 443-457. Özdoğan, M. 1991 “1989 Marmara Bölgesi Araştırmaları ve Toptepe Kazısı” XII.Kazı Sonuçları Toplantısı C.I, 345-375. 309 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 1. Çanakkale Haritası Resim 2. Çan civarı Buluntu yerleri, Özdoğan 1991: Resim 1. 310 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 3. Çan İlçesi ve Köyleri Resim 4. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı 311 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 5. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı, ayrıntı Resim 6. Duman- Koca Kışla Kaya Mezarı, sunu çukurları? 312 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 7. Duman- Çukur Çayır Mevkii kutsal alan? Resim 8. Duman- Çukur Çayır mevkii kutsal alan? 313 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 9. Duman- Çukur Çayır mevkii kutsal alan? Resim 10. altıkulaç Çingenetepe tümülüsü, Körpe ve diğerleri 2000: Res.3. 314 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 11. Altıkulaç Çingenetepe Tümülüsü, Sevinç ve diğerleri 2001: 387, Res.2. Resim 12. Altıkulaç Çingenetepe tümülüsü Greko- Pers Lahti 315 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 13. Altıkulaç Çingenetepe Tümülüsü Greko- Pers Lahti Resim 14. Kızılelma-Roma Mezarı, cepheden 316 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 15. Kızılelma-Roma Mezarı, arkadan görünüm Resim 16. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı 317 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 17. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı Ayrıntı Resim 18. Küçük Paşaköy Kral Kızı Kaya Mezarı Ayrıntı 318 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 19. Küçük Paşaköy- Uzunalan Arasındaki İkili Kaya Mezarı Resim 20. Kadılar Ahırkapı Kaya Mezarı 319 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 21. Kadılar Ahırkapı Kaya Mezarı Resim 22. Künktaş Kaya Mezarları 320 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 23. Künktaş Kaya Mezarları Resim 24. Künktaş Kaya Mezarları 321 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Resim 25. Künktaş Kaya Mezarları Resim 26. Künktaş Kaya Mezarları 322 ÇAN’DA SOSYAL YAPI VE SÖZLÜ HALK EDEBİYATI ÜRÜNLERİ Hamdi GÜLEÇ ÇOMÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ABSTRACT Çan district is located on the interior part of çanakkkale. It was established on a hollow valley and its height from the sea is 73 metres. The place of tthe Çan is uneven. The Ağı öountain –which is the highest place of district of district – is located on the south west of the district. Çan is a repulic district. And it became a district in 1945. Before the establishment of the industry associations in the district people were living on stockbreeding. It has rich mine sources. Çan is also a rich district with the verbal folk literature. Çan ilçesi, Çanakkale ilinin iç kısımlarında yer alır. Çukur bir vadiye kurulmuş olup denizden yüksekliği 73 metredir. Çan ilçesinin toprakları genellikle engebelidir. Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük yükseltisi Ağı Dağı vardır. En çukur yeri ise Kocabaş Çayının Biga ilçesi topraklarına geçtiği yerdir. İlçede genellikle Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi hakimdir. Kuzey rüzgarları daha etkilidir. Çan ilçesi maden bakımından çok zengindir. İlçede yıllık nüfus artış hızı binde sekiz dolaylarındadır. Çan, Osmanlı dönemi boyunca Biga sancağına bağlı bir bucak ve nahiye olarak kaldı. Çan’ın Milli Mücadele döneminde bölge için oldukça önemli bir yeri vardır. İşgal döneminde büyük acılar çeken Çanlılar, Yunanlılar çekildiğinde yıkılmış, yanmış, harabe bir şehir görüntüsü ile baş başa kalmışlardı (Güven 1965: 93). Çan tam anlamıyla bir cumhuriyet ilçesidir. Çan, 1945 yılında ilçe olmuştur. İlçeye sanayi tesisleri kurulmadan önce halkın geçim kaynağını hayvancılık oluşturuyordu. İlçe merkezinde çok eski yıllardan bu yana pazar kurulmaktadır. Pazarda hayvanların boyunlarına takılan çan en çok satılan eşyalar arasındaydı. Çevre köy ve ilçelerden pazara çan almak için gelinirdi. Çan adının ilçeye buradan geldiği sanılmaktadır. Çan, sözlü halk edebiyatı ürünleri bakımından da oldukça zengin bir yöredir. Çan’da sosyal yapı olarak bölgedeki yerleşimlerle ilgili kesin bilgiler yoktur. Çeşitli medeniyetlere ait izler antik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Tarihçi Heredot, “Gergisler” adı verilen topluluğun yerleşim yeri olarak Çan bölgesini işaret eder. Bölge Roma döneminde Sergis veya Nargis adıyla anılır. Kısaca, Gergis bölgesi olarak tanımlanan yerin Çan ile Çanakkale arasında dağlık arazide bulunduğu ve Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Çan bölgesine yerleşmiş ilk toplulukların Gergisliler olduğu kuvvetle muhtemeldir (Eren 1994: 15). Çan, Roma döneminden beri eski bir yerleşim merkezidir. Roma devrinden kalma eski bir hamam ve şehrin kuzey yönünde bir konak harabesi vardır. Çan bölgesi Osmanlıların kuruluşundan kısa bir süre sonra Osmanlı egemenliğine girer. 1953 depreminde yıkılan bir caminin Fatih Sultan Mehmet dönemi eserlerinden olduğu bilinmektedir. Çan’ın Yunanlılara karşı örnek mücadelesinde öne çıkan sima Osman Efendi’dir. Osman Efendi, Çan’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurucusudur. Kuva-i Milliye’ye asker toplamada yardımcı olmuş ve Akbaş Cephaneliğinin boşaltılıp Anadolu’ya taşıtılmasında Edremitli Hamdi Bey’in yanında yer almıştır. 15 Mayıs 1921’de Çan’a baskın yapan Yunan birliğini imha eden Osman Efendi, 24 Mayıs 1921’de Yunanlıların işgalinde kadın elbisesi giydirilerek kaçırılmıştır. Daha sonra Kurtuluş Savaşına katkılarından dolayı “İstiklâl Madalyası” ile ödüllendirilmiştir. Osman Efendi soyadı kanunu çıkınca Çaneri soyadını almıştır (Eren 1994). Çan sözlü halk edebiyatı ürünleri içinde, çocuk geleneğinde yeri olan tekerlemeler dikkat çekmektedir. Leylek leylek lekirdek Leylek leylek havada Hani bana çekirdek Yumurtası tavada Çekirdeğin içi yok Geldi bizim hayata Sarı kızın saçı yok Hayat kapısı kilitli Leyleğin başı bitli Mini mini birler Çalışkandır ikiler Tembeller üçler Misafir dörtler Kapı dışarı beşler Çan yöresinde çocukları uyutmak için anneler tarafından söylenilen ninnilere de rastlanılmaktadır: Asmaya astım salıncak Eline de verdim oyuncak Benim oğlum uyuyacak Uyuyacak da büyüyecek ninni! Ayağımda mestlerim, Bastığım yeri seslerim, Ah benim küçük yavrum Uyumanı isterim ninni! Bahçede kara kuzu Yavrumun şirin sözü 324 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ayırmasın Mevla bizi Ninni yavrum ninni! Dağlara vardım dağlar uyur Kuşlara vardım kuşlar uyur Eve geldim benim yavrum uyur Ninni de yavrum ninni Uyusun da büyüsün ninni Çan ve köylerinde halk edebiyatı ürünleri olarak manilerin özel bir yeri vardır: Asmadaki üzüme Baygın bakma gözüme Kız seni alırlarsa Tükürsünler yüzüme Altın yüzük solar mı? Suya atsam dalar mı? Sevdiğimin yüreği Benim gibi yanar mı? Altıkulaç minaresi Otuz iki basamak Olur mu sevdiceğim Senden ayrı yaşamak Çan yöresinde bazı manilerde insanın içini sızlatan ayrılık ve ölüm acısı vurgulanmaktadır: Boynumdaki yarımlık Bugün günlerden Pazar Yüzüme vurdu sarılık Katipler yazı yazar Etili’nin içinde Kör olası katipler Beni buldu ayrılık, Hep ayrılık mı yazar Çan’dır benim pazarım Kendim okur yazarım Oğlan sana varmazsam Ateş olsun mezarım Çan’da bilmece kültürü de yaygındır. Yöreden derlenen bazı bilmece örnekleri: Allah yapar yapısını, kullar açar kapısını (Kavun, karpuz) 325 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Ah namussuzun gâvuru Kulağını çekince bağırır (Radyo) Atlayarak yürür, patlayarak ölür (Pire) Ben giderim, o gider Önümde tin tin eder (Baston) Nar tanesi, nur tanesi Bu dünyanın bir tanesi (Anne) Üstünde et biçerim Altından süt içerim (İnek) Yeraltında kara çömlek (Turp) Odanın içinde Oda onun içinde (Ayna) Günlük konuşma dilinde çok kullanılan deyimlerin Çan ve çevresinde de kullanıldığını görmekteyiz: - Abayı yaymak - Abuk sabuk konuşmak - Aç mezarı olmaz - Ahret sorusu sormak - Bulup buluşturmak - Boğazına düşkün olmak - Canından bezmek - Canına ciğerine tak demek - Diline dolamak - Dizginleri eline almak - Dünyaları satın almak - Gökte ararken yerde bulmak - Göz aşinası olmak 326 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) - Hakkın rahmetine kavuşmak Haddini aşmak Hızır gibi yetişmek İçi içini yemek İpe un sermek Maşa varken elini yakmak Mırın kırın etmek Pişmiş aşa su katmak Pabucu dama atılmak Şeytana pabucu ters giydirmek Tası tarağı toplamak Uçan kuştan medet ummak vd. Toplumsal gerçeklerin dili olan türküler, yaşanmış bir olaya veya efsaneleşen aşklara aracı da olabilirler. Çan türkülerinde de bu duygular çok yoğun olarak işlenmiştir. KADRİYEM Elek elek içinde Kadriyem Elek tekne içinde Bizim köyün kızları Sırma yelek içinde Kadriyeme ben yandım Karanfilim deste deste Kadriyem Beni annemden iste Annem babam vermezse Beni Allah’tan iste Kadriyeme ben yandım Çan halkı arasında efsaneleşen bir türkü de “Karyolamın demiri”dir. Bu türkü ile ilgili yaşanmış bir olayın efsaneleşmiş şekli şöyledir: Çan’ın köylerinden Şerbetli köyünde Ayşe isminde bir kızın düğünü olacaktır. Bütün hazırlıklar tamamlanır. Geline çeyiz olarak bir demir karyola alınır. Demir karyola dilden dile dolaşır. Bütün gözler demir karyoladadır. Düğün üç gün, üç gece devam eder. Davullar, zurnalar çalınır. Aksilik buya düğüne misafirlerin geleceği gün olan ikinci günü damat ölür. Köyü yas bürür. Düğün mateme döner. Gelin Ayşe’nin iki gözü, iki çeşme olur. Demir karyola düğüne uğursuzluk getirmiştir. Sağdıçlar Ayşe’ye ağıt yakar. Gün gelir ağıt türkü olur. Bu türkü yörede yanık yanık söylenir. Bu türkü aynı zamanda kadınların zeybek ahengin de oynadığı bir oyundur. 327 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KARYOLAMIN DEMİRİ Karyolamın demiri Yandım Ayşe’m o yar benim değil mi? O yar benim olmazsa Yandım Ayşe’m öldürürüm kendimi Bahçelerde mor meni Yandım Ayşe’m verem ettin sen beni Oy nasıl verem olmayım Yandım Ayşe’m eller saracak seni Çan yöresindeki halk oyunları zeybek özelliği taşımaktadır. Ayrıca Trakya yöresi oyunlarından karşılama oyunları da oynanmaktadır. Karşılama oyunları, karşılıklı olmak, gelenin hatırını hoş tutmak için oynanır. Erkek oyunlarının Çan harmandalısı, Çan süzmesi(Çan sekmesi), Kaba güvengi, Çifte telli, Roman, Horo gibi çeşitleri vardır. Kadın oyunlarının ise Harman dalı, Karyolamın demiri, Nina, Pınarım oyunu, karşılama gibi çeşitleri vardır. Halk edebiyatı ürünleri içinde gelenek, görenek ve inançların özel bir yeri vardır. Çan ve köylerinde bayram hazırlıkları arife gününden başlar. Bayram yemekleri yapılır. Bayram sabahı çok erken kalkılır, erkekler bayram namazına giderler. Erkekler namazdan sonra eve gelirler ve bütün aile birlikte sofraya otururlar. Yemekten sonra en büyükten başlanılarak el öpülür ve bayramlaşma yapılır. Küçüklere para ve çeşitli hediyeler verilir. Bayram ziyaretine gelenlere de şeker, baklava ve çeşitli yemekler ikram edilir. Sünnet geleneği, askerlik geleneği, çiftçi bayramı, çeşitli dini gelenekler, hatim cemiyetleri ve düğün gelenekleri gibi halk arasında bugün de yaşayan ve canlılığını koruyan gelenekler vardır. Sonuç olarak Çan yöresi sözlü edebiyat ürünleri kaybolmaya yüz tutar olsa bile, yüksek ve dağlık kesimlerde bu değerlerin ayakta kaldığı ve yaşadığını da söylemek yanlış olmaz. Çanakkale’nin gülen yüzü olan Çan, taşıdığı değerleri gelecek kuşaklara ulaştıracağı kanısındayız. Araştırmacıların son ve eksik olan halk edebiyatı ürünlerini çok iyi değerlendireceği ve halk bilimi alanına önemli katkıları olacağı düşüncesindeyiz. Sanayisi, santrali ve diğer kalkınma araçları ile Çan ilçesinin ufku daha aydınlık olacaktır. KAYNAKÇA Eren, R. 1994 Çanakkale İlinin Tarih İçindeki Gelişimi ve Folklor İncelemeleri, Çanakkale Gençsan, M.İ. 1996 Çanakkale Savaşları ve Menkıbeler, Bayrak Yayıncılık, İstanbul Güven, Z. 1965 Aznavur İsyanı, Türkiye, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 328 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Güzel, A. 1996 Türk Edebiyatında Çanakkale Zaferi, ÇOMÜ Yayınları, Çanakkale İl Yıllığı (1973), Çanakkale Umar, B. Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul Yalgın, A.R. 1987 Cenupta Türkmen Oymakları, I-II, Ankara Sözlü halk edebiyatı ürünleri için özel arşivimizdeki kaynak bilgilerden yararlanılmıştır. 329 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 330 ÇANAKKALE İLİ ÇAN İLÇESİ’NDE EL SANATLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA Ahmet GÖNÜZa, Aslı AKSOYb aÇanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü bÇanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Ayvacık Meslek Yüksek Okulu ÖZET Bu çalışmada, üretimi giderek azalmakta ve terk edilmekte olan el sanatlarının güncel ihtiyaç ve beğeniler doğrultusunda yeniden canlandırılması için öneriler sunulması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, Çan ilçesine bağlı altmış altı köy ve bir belde de köy muhtarı ile sakinlerin bilgilerine başvurularak, geçmişte var olup terk edilen ve günümüzde var olan el sanatlarının envanteri çıkarılmıştır. Envanter çalışması sonucuna göre; İlçe köylerinde toplam 26 farklı el sanatı yapılmakta bunlar arasında bugün üretimine devam edilen çetik ve çorap örücülüğü 59 köyde yapılarak en yüksek oranı teşkil ederken, çarıkçılık, nazarlık yapımı ve çömlekçilik 1 köyde yapılarak en düşük değeri teşkil etmektedir. Fıçıcılık 6 köyde, hasırcılık 2 köyde, kolan dokumacılığı 6 köyde var iken bugün terk edilen el sanatları arasındadır. İlçede el sanatlarına gereken önemin verilmediği, el sanatlarından yöre halkının önemsenecek düzeyde gelir elde etmedikleri, el sanatlarının giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Anahtar kelimeler: Çan, El sanatları, Sürdürülebilirlik ABSTRACT This study intends to make suggestions for reactivation of handicrafts those productions are on the decrease and about to abandoned by considering the contemporary designs and necessities. Within this scope, the inventories of handicrafts, from past to present, were created by using the knowledge of headmen and inhabitants of sixty-six villages and one town as references in the vicinity of Çan. The results of the inventories show that there are 26 different handicrafts have been produced. Among these handicrafts, the highest inventory number belongs to socks that is made in 59 different villages. Leather sandal making, charm making and pottery are each produced in only one village. There were the work of cooper in 6 village, making rush in 2 village and in 6 village broad band before but they are among the handycrafts that were leaved today .It can also be said that the proper attention is not given to handicrafts, the inhabitants are not making enough income from handicrafts, and finally the production of handicrafts are facing the danger of disappearing in the town of Ayvacık. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) GİRİŞ El sanatları, insanoğlunun varoluşundan bu yana doğa şartları ile sosyal yapılanmaya bağlı olarak farklı alanlarda ve farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu sanatsal çeşitlilikler, ortaya çıktıkları toplumların duygularını, sanatsal beğenilerini, kültürel özelliklerini ve hatta sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak medeniyet seviyelerini yansıtan geleneksel bir araç olarak kabul görmektedir. El sanatlarının sürdürülebilirliği, var olduğu toplumun kültürel özelliklerini koruması ve yaşatması, ekonomik fayda sağlaması, doğal yapıyla uyumlu olması, iç ve dış pazarda turistik değer taşıması ve yerel halka yeni iş sahaları yaratarak kırsal kesimden kente göçün engellenmesi açısından önemlidir. Sanatsal üretimler geçmişten günümüze değişim ve gelişime uğramıştır. Büyük toplumsal değişimler sanatsal ürünlerde farklılaşmayı beraberinde getirmiştir. El sanatları üretimi yoğun emek ve zaman istemektedir. Endüstri devrimiyle sanat anlayışı ve uygulamalarında büyük değişimler yaşanmış ve sanat ürünlerinde, el üretiminden makine üretimine bir başka deyişle “endüstriyel üretime” geçilmiştir. 20. yy başlarında insanlığın hizmetine sunulan endüstri ürünlerine estetik değer katma isteğiyle “Bauhause” akımı (1919-1933) doğmuş, Bauhause uygulaması da “endüstriyel sanat” kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Böylece sanat ve zanaat ikilemine birde tasarım olgusu eklenmiştir. El sanatlarında makineleşme, endüstriyel tasarım sebebiyle birçok el sanatı giderek önemini ve işlevini yitirmektedir. Bu durumun engellenebilmesi için, el sanatı ürünlerinin geleneksel özelliklerini yitirmeden günümüz koşullarına uygun işlevsel hale getirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada; Birinci bölümde el sanatları ve sürdürülebilirlik kavramları üzerinde durulmuş, ikinci bölümde literatür taraması yapılmış, üçüncü bölümde veri yapısı ve yöntem tanımlanmış, dördüncü bölümde ise bulgulara yer verilmiştir. EL SANATLARI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK El sanatları çeşitli disiplinler tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Encyclopedia Of World Art’da el sanatları, “Bir işçinin işlem süresince elleriyle ya da araç kullanarak kontrolü altında oluşturduğu yararlı ve süsleyici özellikte ürünler” olarak belirtilmektedir ( Encyclopedia of World Art: 1970, 270). Encyclopedia Britanica’da ise el sanatları; “el becerisi, elle yapılan becerili iş, genellikle elle uygulanan ev dekorasyonu ya da giyim donatımı ile ilişkili görsel sanatlar için seçilmiş bir tamlama” olarak tanımlanmaktadır (Encyclopedia Britannica: 1970,127). El sanatları ürünleri; işlevleri, yararlılıkları, ekonomik ve kültürel yapımızdaki etkinlikleri, sanatçısı, malzemesi, üretim koşulları, özgün örneklerinin çağlarına tanıklık etme nitelikleri ile tanıtılıp değerlendirilebilmeleri için geniş kapsamlı farklı boyutlarda çalışmalar gerektiren kompleks bir yapıya sahip bulunmaktadır. Konuyu yakından tanımak, algılayabilmek ve kalıpçı bir yapıdan kurtarıp değerlendirmek, geliştirmek, soyuttan somuta yöneltebilmek için bilimsel veri ve ölçülere dayalı 332 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) köklü uğraşlara gereksinim duyulmaktadır (Erden, 1982: 84- 85). İnsanların el sanatı üretiminde, üretimin sonraki kuşaklara aktarılması için, örgütlenme ve kurumsallaşmaya gitmeleri bu alana büyük yenilikler getirmiştir. Ayrıca üretim biçimi değişikliği de sözgelimi kapalı ekonomi üretiminden (aile içi üretim) küçük işletmelere geçiş gibi el sanatlarına bütünlük kazandırmada etken olmuştur (Öztürk 1984:224). 1992 Rio Konferansı ile gündeme gelen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı, tüm sektörlerin kendi iş kollarında “sürdürülebilirlik” faaliyetlerini şekillendirmeleri gereğinin altını çizmektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın, çevresel değerler üzerinde bir olumsuz etkiye sebep olmadan, ekonomik kalkınmanın devam ettirilmesini özellikle vurguladığı göz önünde bulundurularak, sürdürülebilir el sanatları ; “sektörü besleyen doğal çevre ve insan kaynaklarını olumsuz yönde etkilemeden, el sanatları kapasitesini ve el sanatları ürünlerinin kalitesini arttırmak” olarak tanımlanabilir. El sanatlarının, kültürel yapıyı koruması bağlamında sürdürülebilirliği ulusların kültürel kimliklerini koruması açısından önemlidir. LITERATÜR TARAMASI Ayvacık ilçesinde el sanatlarının günümüzdeki durumunu tespit etmek amacı ile yaptığımız envanter çalışmasına benzer geçmişte yapılmış çalışmalara değinecek olursak; Arlı ve diğ ( 1999), Sinop ili Ayancık ilçesindeki keten el dokumacılığı ile ilgili yaptıkları çalışmada, Ayancık Belediyesi tarafından her yıl düzenlenen keten festivalinin yörenin el dokumaları üretiminde canlanmaya yol açtığını belirtmişlerdir( Arlı ve diğ. , 1999: 15 ). Dulkadir (1999)’da Mersin ilinde yaptığı çalışmada, 1996- 1998 yılları arasında “İl Özel İdaresi tarafından hazırlanan İçel Yöresi Halk El Sanatlarının Derlenmesi, Üretimin Gelişmesi ve Pazarlanması” adlı proje de, halkın elindeki tezgahların %80’ini üretime geçirdiğini, yöredeki mekikli dokumanın tanıtımının yapılarak, modacı Cemil İpekçi tarafından ayda 2000 metre kumaş siparişi verildiğini fakat modacının istediği teknik değişikliklerin yapılamaması ve üretim yetersizliği nedeniyle başarısız olunduğunu belirtmiştir. Daha sonra pazar arayışı daha bilinçli yapılarak VAKKO ile çalışılmıştır. Kirkitli dokumalar alanında ise, 2000m2 kilim siparişi alınmıştır (Dulkadir, 1999: 107-110). Kocaman (1999)’da yaptığı çalışma da, Trabzon- Çarşıbaşı El dokuma kumaşının geçmişte baş örtüsü ve iş önlüğü olarak kullanıldığını fakat doksanlı yılların sonlarında Halk Eğitim merkezi tarafından açılan kurslar sayesinde söz konusu kumaşın dış giyim ve ev tekstili olarak pazara yönelik değerlendirilebildiği sonucuna ulaşmıştır. Söz konusu çalışmada talebin artması ile üretimde artış gözlenmiş, geleneksel özelliği olan bu kumaşın yok olması önlenmiştir (Kocaman, 1999: 181182). Kahveci (1997) de Bayburt yöresi ehram dokumacılığının çağdaşlaştırılması ve yeni fonksiyonlar kazandırılması adlı çalışmada, ilk olarak; Ünlü tekstilci ve modacılara Ehram kumaşının tanıtımının yapıldığını belirtmiş, daha sonra modacıların bir kısmı dış giyim ve iç giyim aksesuarları olarak (dopiyes, yelek, pelerin, çanta, v.b.) kullanılabilirliğine değinmiş bunun yanı sıra endüstri tasarımcıları ile görüşülmüş ve ev aksesuarları olarak kullanılabileceği de 333 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) vurgulanmıştır. Bu kapsamda, aynı yıl, 20 tezgah ile ehram dokumacılığı canlandırılmış ve ehram dokuma ürünlerinin tanıtımı için bir katalog geliştirilmiştir (Kahveci 1997: 295- 296). Özdemir ve Yetim (1997) de yaptıkları çalışma da İsviçre de saat üretimi, Polonya da folklorik yapma bebek sanatı, Fransa da ve İsrail de dekoratif çiçekçilik, Çin de yapılan el işlemesi örtülerin ülke turizminde önemli bir yeri olduğunu belirtmişlerdir (Özdemir ve Yetim 1997: 193). Japonya tüm üretim alanlarında olduğu gibi el ve ev sanatlarında da kendine has bir sistem geliştirmiştir. Japon hükümeti 1910’larda başlayarak küçük ve orta teşebbüslere kredi teşkilatı kurmuş, kooperatifleri desteklemiş, teknik danışmanlık hizmetleri vermiş, düşük faizli kredi imkanları sağlamıştır (İmer 1997: 239). 2007 yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde Doğu Anadolu Kalkınma Projesi (DAKP) KOBİ bileşenleri kapsamında alınan 130.000 Euro’luk AB desteği ile yeni makineler sipariş edilmiş ve bastonculuk canlandırılmaya çalışılmıştır (www.kenthaber.com-2007). VERI YAPISI VE YÖNTEM Bu çalışmada; Çanakkale ili Çan ilçesine bağlı 66 köy’de 1 belde de 68 adet el sanatı çeşidinin yer aldığı envanter raporu hazırlanmış, köy muhtarları ve sakinleri ile yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak mevcut köylerde bugün üretimi yapılan ve terk edilen el sanatları tespit edilmiştir. BULGULAR Envanter çalışması sonucuna göre, bugün üretimine devam edilen el sanatları; ağaç oymacılığı 4 köyde, bastonculuk 3 köyde, cacala dokumacılığı 5 köyde, çetik örücülüğü 59 köyde, çorap örücülüğü 59 köyde, çömlekçilik 1 köyde, doğal boyamacılık 8 köyde, dokuma tezgahı yapımı 2 köyde, halıcılık 12 köyde, keçecilik 6 köyde, kilimcilik 8 köyde, kumaş dokumacılığı 3 köyde, nakış işleri 38 köyde, nazarlık yapımı 1 köyde, oya-iğne işleri 58 köyde, semercilik 3 köyde, sepetçilik 9 köyde, süpürgecilik 14 köyde, tahta kaşıkçılık 14 köyde, taş işlemeciliği 10 köyde, tığ işleri 56 köyde, yapılmaktadır. İlçe köylerinde toplam 26 farklı el sanatı yapılmakta bunlar arasında çetik ve çorap örücülüğü 59 köyde yapılarak en yüksek oranı teşkil ederken, çömlekçilik ve nazarlık yapımı 1’er köyde yapılarak en düşük değeri teşkil etmektedir. Geçmişte fıçıcılık 6 köyde, hasırcılık 2 köyde, kolan dokumacılığı 6 köyde, çarıkçılık 5 köyde var iken bugün terk edilen el sanatları arasındadır. Yörede yapılan el işlemelerinin yöreye özgü niteliği bulunmamaktadır. Geçmişte Çan’ın 27 köyünde kumaş dokumacılığı yapılmakta iken günümüzde sadece üç köyde geleneksel kumaş tezgahlarında aba adı verilen hammaddesi yün olan ve pantolon ve ceket yapımında kullanılan kumaşlar dokunmaktadır. Bu kumaşlar boyanmayıp koyunun kendi renginden yapılmakta genellikle siyah koyun yünleri tercih edilmektedir. Bu köyler Kalburcu, Koyunyeri ve Yaykın’dır. Geçmişte Bahadırlı köyünde pamuklu çarşaflık bez ve havlu dokunduğu da söylenmektedir. 334 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Günümüzde Türkiye’nin geleneksel kumaş dokumacılığıyla ilgili birçok yöresinde olduğu gibi Çan ilçesinde de dokumacılık ucuz maliyetli ve emek gerektirmeyen fabrikasyon kumaşlara yenik düşmüştür. Konuyla ilgili sorunların başında el tezgahlarında dokunan kumaşlara farklı, güncel kullanım alanları bulunamaması dolayısıyla da bunların günümüz iç ve dış Pazar ihtiyacına yönelik olmayışı gelmektedir. Günümüzde Çan ilçesinde halıcılığın sona ermek üzere olduğu görülmektedir. Geçmişte halıcılık Çan’ın 42 köyünde yapılmakta iken günümüzde sadece 12 köyde yapılmaktadır. Bunun nedenlerinin başında; yöre halkının makine halılarına özenip kendi imalatları olan el halılarını değersiz görmeleri ve ticaretini yapacak Pazar bulamamaları gelmektedir. Bugün, Türkiye’nin el halısı ihracatı 145.009 milyar dolara ulaşmıştır. Dünya’nın en büyük halı ithalatçısı ülkeleri ABD (%20,1), İngiltere (%13,3), Almanya (%11,1), Kanada (%6,9), Japonya (%4,6), olarak sıralanmaktadır. Bu beş ülke, dünya toplam halı ithalatından 2005 yılında %56,3, 2006 yılında ise %55,9 pay almıştır. Türkiye’de 2004 yılında 2 milyon metrekare düzeyinde el halısı ve kilimi imalatı mevcuttu. Fakat 2 milyon metrekarelik bu imalatın, yaklaşık on yıllık bir seyir içinde seviyesinin 1 milyon metrekareye kadar düştüğü görülmektedir. Bunun nedeni, Türkiye’deki maliyetin yüksekliğinden kaynaklanmakta, Türkiye’de imalat yapan halı ve kilim firmalarının, daha ucuz işçiliğin bulunduğu Çin, Hindistan, Afganistan gibi ülkelerde ürün yaptırıp Türkiye’ye getirmesi, AB ülkeleri veya ABD’de kurulan alternatif şirketlere, Çin’de dokutulan halılar havale edilerek pazarlanmasıdır. Bir diğer neden, halkın Pazar için yaptığı ürüne, çeyizlik veya kendi kullanımı için yaptığı kadar özen göstermemesi, daha kalitesiz malzeme kullanması ve özensiz işçiliktir. Yöre halıları geçmişte doğal boyalarla boyanmakta ve doğal boyamacılık 27 köyde yapılmakta iken günümüzde yörede doğal boyamacılık sadece 8 köyde genellikle çetik ve çorap örmede kullanılan sümen adı verilen eğirilmiş yün ipliklerini boyama amaçlı kullanılmaktadır. Doğal boyamacılık halen Çan’ın Doğaca, Göle, Hacıkasım, Halilağa, Bahadırlı, Kızılelma, Ozancık, Söğütalan köylerinde yapılmaktadır. Yakın zamana kadar keçecilik ile uğraşan köy sayısı 15 iken günümüzde bu sayı 6’ya kadar düşmüştür. Aynı şekilde kilimcilik yapan 46 köyden sadece 8 tanesinde dokumacılık sürdürülmektedir. Eskiden Danapınar köyünde Karabiga’dan getirilen sazlarla hasırcılık yapıldığı bilinmektedir. Geçmişte taş işlemeciliği en az 17 köyde yapılırken günümüzde bu sayı 10 köyle sınırlı kalmıştır. Bu köyler, Göle, Halilağa, Hurmaköy, İlyasağa çiftliği, Bahadırlı, Bilaller, Söğütalan, Tepeköy, Cicikler ve Karakoca köyleridir. Ayrıca Karakoca köyünde Şömine taşı işlemeciliği de yapılmaktadır. Ağaç işlemeciliği, yakın zamana kadar yaklaşık 12 köyde gerçekleştirilirken Günümüzde 4 köyde canlı kalabilmiştir. Geçmişte Doğaca köyünde doğal boya ile 335 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) boyanmış ve süslemeli tahta kaşık, tarak, kızak, saban, yaba, baston üretimi, Kalburcu köyünde ise pipo oymacılığı yapıldığı köylülerce ifade edilmektedir. Ayrıca tahta kaşıkçılık yapan 27 köyden 14 tanesinde halen günlük kullanıma yönelik üretim yapılmaktadır. Terzialan beldesinde geçmişte, tahta alınlık ve cumbası bulunan evler ve tahta oymalı cami minareleri yapabilen ustalar bulunduğu bildirilmektedir. SONUÇ VE ÖNERİLER Çan ilçesinde, halıcılık, kilimcilik, kumaş dokumacılığı, ve çetik –çorap işleri, ağaç oymacılığı, kolan dokumaları kendine has desen ve özellikleri sebebiyle geliştirilmesi ve yaşatılması gereken el sanatları çeşitleridir. Ayrıca ağaç oymacılığı, bastonculuk, doğal boyamacılık, fıçıcılık, keçecilik, sepetçilik, süpürgecilik, tahta kaşıkçılık, taş işlemeciliği dekoratif özellikleri geliştirilerek sürdürülebilirlik özelliği kazandırılabilecek potansiyeldedir. Yapılan envanter çalışması sonucunda; ilçede el sanatlarına gereken önemin verilmediği, el sanatlarından yöre halkının önemsenecek düzeyde gelir elde etmedikleri, el sanatlarının giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Bu bağlamda el sanatlarının yeniden canlandırılması, üretiminden yöre halkının gelir elde edebilmesi için özel ve kamu kurumlarının desteğine ihtiyaç olduğu aşikardır. İlçede el sanatlarının canlandırılması için aşağıdaki öneriler sunulabilir: 1. El Sanatlarında hammadde kalitesi ile ilgili özellikleri belirlemek. 2. El Sanatları üretiminde standardizasyonun sağlanması. 3. El sanatları gelişiminin sürdürülebilir kılınması için; Çan el sanatlarının uluslararası ve ulusal pazarlarda net bir imajının oluşturulması 4. Bölgesel ve Yerel olarak El Sanatları İmajı Oluşturulması; pazarlama faaliyetlerinde bir bütün halinde hareket edilmesi ve bölgesel değerlerin ön plana çıkarılması yoluyla varış noktalarının marka haline getirilmesi sağlanabilir. 5. Merkezi, yerel kamu ve özel sektör örgütlerinin yanı sıra araştırma ve istatistikî çalışmaların izlenmesi ve değerlendirilmesi işletme bazında da sürekli bir iyileştirme ve geliştirme hedeflenerek sürdürülmesi sağlanmalıdır. 6. İşbirliğinin arttırılması; kamu ve özel sektör arasında işbirliği ve eşgüdümün sağlanması. 7. Özel sektör, belediye ve Üniversite desteğiyle İlçede El Sanatlarının satışa sunulabileceği bir mağazanın açılması. Bu mağazada; Çan yöresinde dokunan düz dokuma yaygılardan yelek, çanta, heybe, cüzdan, albüm kılıfı gibi turistik amaçlı hediyelik eşyaların yanı sıra kilim, cicim ve sumak dokumalarla kaplanan kanepe, koltuk sandalye, yastık minderlerin satılması. Şirince örneğinde olduğu gibi evlerin içlerinin el sanatı ürünleri ve yöreye özgü yiyecek içecek ve hatta müziklerle desteklenip tur operatörleri ve rehberler vasıtasıyla yöreye geziler düzenlenmesinin sağlanması. 336 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 8. Yöreye ait özgün desen örnekleri olan çetik adı verilen patik ve çorapların günümüzde işlevselliğini yitirdiği görülmektedir. Bu ürünlerin üzerlerindeki motiflerin sürdürülebilmesi için el dokuması kazak, ceket ve benzeri dış giyim eşyalarında kullanılması öngörülebilir. 9. Yörede halen Roman vatandaşlar tarafından sepetçilik yapıldığı görülmektedir. Yörede sepet dışında da, bitkisel örücülük yapılarak duvar süsleri, nihaleler, yapma çiçek ve sehpa altlıkları, tepsi gibi dekoratif ürünler üretilebilir. Ayrıca bambu ve hasır mobilya üretimi yapmak üzere eğitilebilirler. 10. Yörede el tezgahlarında dokunan kumaşların, boyutlarına uygun olarak hazırlanan giysi kalıplarıyla, Çan’ta kurulacak bir konfeksiyon atölyesinde, iç ve dış pazara yönelik güncel dış giyim eşyaları üretilmesi sağlanabilir. Aynı zamanda bu giysilerden yöreye özgü bir koleksiyon oluşturulabilir. 11. Geçmişte Çan köylerinde turşu yapımında kullanılmış ve günümüzde artık terkedilmiş olan fıçıcılık sanatı, Bozcaada’da şarap yapımında kullanılmak üzere tekrar canlandırılabilir. 12. Çan’da kullanım amaçlı yapılan bastonların, yöreye ait çetik, çorap, halı ve düz dokuma yaygıların üzerindeki motiflerle süslenip, doğal boyalarla renklendirilmesiyle, yöreye özgü bir nitelik kazanıp değerlendirilmesi mümkün olabilir. KAYNAKÇA Aksoy A. 2003 “Ayvacık (Çanakkale) Yöresi Halılarında Kullanılan Bitkisel Boyarmaddeler Ve Alternatifleriyle Renk Denemeleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Sanatta Yeterlilik Tezi, İzmir. Arlı, M ve diğ. 1999 “Ayancık İlçesinde Keten El Dokumacılığı” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum Bildirileri, 2527 Kasım, 1998, Ankara, 14-19. Dulkadir, H. 1999 “Halk El Sanatlarının Derlenmesi, Araştırılması, Eğitim ve Pazarlanmasında Halk Eğitim Merkezlerinin Önemi ve Bir Uygulamanın Sonuçları” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum Bildirileri, 25-27 Kasım, 1998, Ankara, 107-111. Encyclopedia of World Art ,1970 ,C.5,7,s.270.Çev.H.Örcün Barışta , A.g.m.,s. Encyclopedia Britannica, 1970, C.5,7, s.127. Çev. H. Örcün Barışta, A.g.m., s.7. Erden, A. 1984 “Kamu Kuruluşlarındaki El Sanatları Çalışmaları Üzerine Düşünceler” II.Ulusal El Sanatları Sempozyumu, 18-20 Kasım, 1982, İzmir. Öztürk İ, Ş Sezgin (Editör). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, 83-85. İmer, Z. 1997 “El Sanatlarımızın Geleceği ve Japonya Örneği” Türkiye de el sanatları geleneği ve çağdaş sanatlar içimdeki yeri sempozyumu, Ankara, 1997, 234-240. Kahveci, M. 337 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 1997 “Bayburt Yöresi Ehram Dokumacılığının Çağdaşlaştırılması ve Yeni Fonksiyonlar Kazandırılması” Türkiye de el sanatları geleneği ve çağdaş sanatlar içimdeki yeri sempozyumu, Ankara, 1997, 294-299. Kocaman, A. 1999 “Trabzon-Çarşıbaşı El Dokuma Kumaşı; Keşan” 2000’li Yıllarda Türkiye’de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum Bildirileri, 25-27 Kasım, 1998, Ankara, 181-182. Özdemir, M., Yetim, F. 1997 “Günümüz Ekonomisinde Geleneksel El Sanatlarının Yeri ve Önemi” Türkiye de el sanatları geleneği ve çağdaş sanatlar içimdeki yeri sempozyumu, Ankara, 1997, 191-194. Öztürk, İ. 1984 “ Kaynak Değerlendirilmesi ve Kültürel Bakımdan Tekstil El Sanatları” II. Ulusal El Sanatları Sempozyumu, 18-20 Kasım, 1982, İzmir. Öztürk İ, Ş Sezgin (Editör). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, 227-240. www.kenthaber.com-2007 338 ÇAN’ DA EĞİTİM BEKLENTİLERİNE YÖNELİK DEĞERLER Remzi Y. KINCAL, Selçuk UYGUN, Gürkan ERGEN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi ÖZET Eğitim nedir? Amacı ne olmalıdır? Çocuklarımıza nasıl bir eğitim vermeliyiz? vb. sorular, Antik dönem filozoflarından beri tartışılagelmekte ve eğitime farklı işlevler yüklenmektedir. Eğitimin işlevi çoğu zaman beklentilere göre şekillenmektedir. Beklentiler, ihtiyaçlara, coğrafi bölgelere, kültürel ortamlara, zamana… vb. olgulara göre değişebilmektedir. Bu beklentilere paralel olarak işlevsel olan eğitim, bir başka coğrafi bölgede, kültürel ortamda veya zamanda anlamsız hale gelebilmektedir. Öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin ve diğer grupların eğitime ilişkin beklentileri farklılaşabilmektedir. Bu beklentilerin paylaşım noktası, eğitimin amacını oluşturmaktadır. Beklentilerin uyuşmazlığı eğitim kurumlarının işlevini anlamsızlaştırabilir. Bu nedenle eğitim kurumlarının temel bileşenleri olan öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin beklentileri önemlidir. Bu araştırmada Çanakkale Çan ilçesinde öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin eğitim beklentilerine yönelik değer algıları betimlenmeye çalışılmıştır. Böyle bir çalışma, Çan ilçesinde eğitimin daha işlevsel hale getirilmesi için yapılacak çalışmalara temel oluşturacaktır. Araştırmanın evreni Çan ilçesi, örneklemi ise bu ilçeden lise birinci sınıflardan rastgele seçilen öğrenci, öğretmen ve velilerdir. Araştırmanın verileri öğrenci, öğretmen ve veliler için geliştirilen anket soruları ile toplanmıştır. Toplanan veriler, SPSS 13.0 programında analiz edilerek yüzde, aritmetik ortalama t ve F (Anova) testlerine göre değerlendirilmiş ve önemli bulgulara ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çan’da Eğitim, Eğitim Beklentileri, Eğitim Değerleri. GİRİŞ Eğitim nedir? sorusu her devirde sorulmuş ve bu soruya farklı zaman ve mekanda bir çok cevaplar verilmiştir. Aynı şekilde eğitimin gerekliliği ve amacına yönelik sorulara, da farklı zaman ve ortamlarda cevap bulunmaya çalışılmıştır. Bu soruları yalnız eğitimciler sormamış; farklı meslek ve disiplinden insanlar (felsefeciler, toplum bilimciler, antropologlar, din adamları, siyasetçiler…) eğitimin ne olduğunu, niçin veya hangi amaç için ve nasıl olması gerektiğini sorgulamış ve cevap bulmaya çalışmıştır (Büyükdüvenci 2001). Bu soruların sıkça sorulmasının en önemli nedeni, insanın eğitilebilir bir varlık olmasıdır. Eğitimin ne olduğu, Antik dönem filozoflarından beri tartışılagelmekte ve eğitime farklı işlevler yüklenmektedir. Eğitimin işlevi ise çoğu zaman beklentilere göre şekillenmekte ve bu beklenti doğrultusunda yeni bir tanım ve yapıya kavuşabilmektedir (Oğuz, 1999). Beklentiler; ihtiyaçlara, coğrafi bölgelere, kültürel ortamlara, zamana vb. olgulara göre değişebilmektedir. Bu beklentilere göre işlevsel Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) olan bir eğitim, bir başka coğrafi bölgede, kültürel ortamda veya zamanda anlamsız hale gelebilmektedir. Bu araştırmada eğitimin tanımına ilişkin tartışmalara girmeksizin genel anlamda eğitim kurumunun beklentileri üzerinde durulacaktır. Eğitimin işlevsel olup olmadığını, ona bir anlamda beklentiler karşısında atfedilen değerler belirlemektedir. Çünkü, toplumları oluşturan bireylerin her davranışı, dolaylı ya da dolaysız olarak değerler tarafından yönlendirilmektedir (akt. Dilmaç 2002). Toplumu oluşturan bireyleri bir arada tutan tek tek bireylerin sahip oldukları ortak değerlerdir. Toplumun problemleri bireylerin problemlerinden bağımsız değildir. Bireylerin önemli problemlerini ve o kişilerin benimsedikleri değerler hakkında güvenilir bilgileri dikkate almadan, onların tutum ve davranışları kestirmek ve onları istendik olarak yönlendirmek veya eğitmek güçtür. Değerler, farklı kültür ve ortamda zamanla değişim göstermektedir. Eğitim kurumlarının da işlevi buna paralel olarak değişmektedir. Bu işlevi dikkate almayan eğitim kurumları tartışmalı hale gelmektedir. Eğitim kurumu olarak genelde okul örgütü akla gelmektedir. Okulların amaç ve yapılarının şekillenmesinde yalnız eğitim kurumunun değil; aile, ahlâk, din, hukuk, ekonomi, demografik yapı, siyaset kurumları gibi değişkenlerin etkisi söz konusudur (Ertürk 1979). Eğitim, bir anlamda toplumsallaşmadır. Eğitim yoluyla hayatın ve toplumun beklentilerine uygun davranış geliştirmeksizin topluma sağlıklı bir katılım gerçekleşmeyeceği gibi hayatta başarılı olmak da zordur. İnsanın topluma başarı ile katılması, uyum göstermesi yetişkinlere yüklenen bir görevdir. Eğitimin iki ucu vardır. Bir ucu yetişmekte olanlar, diğer ucu ise yetişkinlerdir. Eğitim bu iki ucun birbirlerine karşı sorumlulukları çerçevesinde yetişkinleri yetişmekte olanlar karşısında yükümlü kılan toplumsal bir olaydır (Doğan 2004). Tüm toplumsal kurum ve kişilerin eğitim üzerinde etkisi vardır. Ancak eğitim kurumunun temel bileşenleri olan öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerin yeri ayrıdır (Titiz, 1998). Öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin ve diğer grupların eğitime ilişkin beklentileri farklılaşabilmektedir. Bu beklentilerin paylaşım noktası, eğitimin amacını oluşturmaktadır. Beklentilerin uyuşmazlığı eğitim kurumlarının amacını işlevsizleştirebilir. 1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda Türk Millî Eğitiminin Amaç ve İlkeleri açık bir şekilde belirtilmiştir. Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini; 1. Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlâki, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıçtaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan; Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; 2. Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir 340 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; 3. İlgi, eğilim ve yeteneklerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak; Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletine çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır. Türk Millî Eğitiminin bu genel amaçları çerçevesinde belirlenen ilkelerin değişen koşullar çerçevesinde işlevselliğini daimi kılabilmek için ihtiyaç analizleri sürekli yapılmalıdır. Dünyada ve Türkiye’de insan hakları ve demokrasi, dünya insanı olma yönündeki değerler her geçen gün yükselmektedir. Küreselleşme denen olay, tüm insanlığı kuşatmıştır. Küreselleşme ile yükselen yeni değerler söz konusudur. Yerel grupların ihtiyaç ve istekleri, iletişim ağının da yaygınlaşmasıyla birlikte her geçen gün daha belirgin hale gelmektedir. Tüm bu değişimler, eğitim kurumundan beklentileri de farklılaştırmaktadır. Türk Millî Eğitiminin temel amaçları doğrultusunda okulları, daha işlevsel hale getirebilmek için eğitim kurumundan beklentilere yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Bu araştırmanın amacı da, Çan’da eğitim beklentilerine yönelik değerleri öğrenci, öğretmen ve veli görüşlerine göre belirlemektir. AMAÇ Araştırma, Çan’da öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim kurumundan beklentilerine yönelik değerleri saptamayı amaçlamıştır. Bu temel amaca uygun olarak alt problem ifadeleri şöyledir: 1. Öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim kurumundan beklentileri nelerdir? 2. Eğitim kurumundan beklentiler a) Cinsiyet, b) Okul türü ve c) Öğretmen, öğrenci ve veli rolleri özelliklerine göre değişmekte midir? YÖNTEM Bu çalışmada veriler, araştırmacılar tarafından geliştirilen “eğitim beklentileri” anketi ile toplanmıştır. Anketin geliştirilmesinde öncelikle ön tarama yapılmış; öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitim kurumlarından beklentilerine yönelik görüşleri alınmış ve bu görüşler çerçevesinde 42 maddelik bir anket oluşturulmuştur. Anket maddeleri öğretmen, öğrenci ve velilerin katılım düzeylerini belirlemeye yöneliktir. Ayrıca bu maddelere ek olarak “eğitim kurumlarından ilk beş beklentinizi sırayla 341 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) maddeler halinde yazınız?” şeklinde açık uçlu bir soru ile eğitim beklentileri tanımlanmaya çalışılmıştır. Evren ve Örneklem Araştırmanın evreni Çan ilçesinde bulunan tüm ortaöğretim kurumlarıdır. Örneklem ise İbrahim Bodur Anadolu, Çan Anadolu, Endüstri Meslek ve Çan Liselerinin birinci sınıflarında öğrenim gören öğrenciler ve bu öğrencilerin öğretmen ve velilerinden rastgele ulaşılabilenlerdir. Örnekleme yalnız lise birinci sınıfların seçilmesi anlamlıdır. Çünkü alan seçimi ve mesleki yönelimde (19.10.2005 tarihli Sınıf geçme ve sınav yönetmeliği) ortaöğretimin ilk basamağı olan lise birinci sınıf önemlidir. Araştırmaya toplam 323 kişi katılmıştır. Rastgele seçilen bu örneklem, Çan ilçesinde eğitim beklentilerini açıklamak için yeterli sayılabilir. Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi Veriler geçerliği ve güvenirliği test edilen “eğitim beklentileri” anketi ile toplanmıştır. Eğitim beklentilerine yönelik değerleri ifade eden 42 maddelik likert tipi anketin Cronbach Alpha iç tutarlılık güvenirlik katsayısı 0.78’dir. Veriler, bilgisayar yardımı ile SPSS 13.0 (Statistic Program for Social Sciences) programına aktarılmıştır. SPSS 13.0 programına kodlanarak yüklenen veriler, araştırmanın problemi ve alt problemleri doğrultusunda analiz edilmiştir. Kullanılan istatistiksel işlemler frekans, yüzde, t ve Anova (F) testleridir. BULGULAR Bulgular bölümünde örnekleme girenlerin kişisel bilgileri, eğitim beklentilerine yönelik değer düzeyleri ve bağımsız değişkenlere göre eğitim beklentilerinin farklılaşması konularına ilişkin bulgulara yer verilmiştir. 1. Katılımcılara İlişkin Kişisel Bilgiler Bu kısımda ankete cevap verenlerin (katılımcıların) bazı kişisel özelliklerine yer verilmiştir. Bu özellikler, araştırmanın bağımsız değişkenleridir. Tablo 1’de görüldüğü gibi, katılımcıların % 44.9’u kadın, % 55.1’i erkektir. Tablo 2 incelendiğinde katılımcıların % 38.1’i İbrahim Bodur Anadolu Lisesi, % 18.0’i Çan Anadolu Lisesi, % 15.2’si Endüstri Meslek Lisesi, % 28.8’i Çan Lisesi’nde öğrenci, öğretmen ve velidir. Burada açıkça görüldüğü gibi, okul türleri arasında dengeli bir dağılım bulunmamaktadır. Bunun en önemli nedeni 2007-2008 eğitim-öğretim yılının son haftasında anketlerin uygulanmış olmasıdır. Burada tesadüfi bir örneklemin sonuçları ile karşılaşılmıştır. Bu veriler, yine de anlamlı sonuçlara ulaştırabilir niteliktedir. Tablo 3’te görüldüğü gibi katılımcıların % 26.0’sı öğrenci, % 32.5’i öğretmen, % 41.5’i velidir. Bu veriler, eğitim beklentilerine ilişkin değerleri saptamak için kabul edilebilir sayıda öğrenci, öğretmen ve veliye ulaşıldığını göstermektedir. 342 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Katılımcıların cinsiyet, okul türü ve üstlendikleri rol değişkenlerine göre dağılımlarında kabul edilebilir bir denge söz konusudur. 2. Eğitimden Beklentiler Bu kısımda öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitimden beklentilere ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Katılımcıların beklenti ifadelerine katılım oranları Tablo 4’te gösterilmiştir. Tablo 4 incelendiğinde eğitime yönelik çağdaş nitelikteki beklentilerin aritmetik ortalaması yüksektir. “İtaat eden bireyler yetiştirilmelidir” maddesine katılımcıların % 29.7’si “tamamen katılıyorum”, % 31.6’sı “katılıyorum” demiştir. “Entelektüel insanlar yetiştirmelidir” maddesine ise katılımcıların % 23.5’i “tamamen katılıyorum”, % 40. 2’si “katılıyorum” demiştir. Öte yandan katılımcıların “Lâikliği benimsemiş bireyler yetiştirmelidir” maddesine katılımcıların % 60.1’i “tamamen katılıyorum”, % 29.1’i “katılıyorum” demiştir. “Öğrenmeyi öğretmelidir” maddesine katılımcıların % 65.0’i “tamamen katılıyorum”, % 29.7’si “katılıyorum”; “Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmelidir” maddesine ise % 60.7’si “tamamen katılıyorum”, % 34.1’i “katılıyorum” demiştir. Bulgular genel olarak değerlendirildiğinde bireyin ve toplumun ihtiyaçları olan hedeflerin önplana çıktığı görülmektedir. Eğitimin siyasi amacına yönelik beklentilerde ise Millî eğitimin temel amaçlarına uygun bir beklentiden söz edilebilir. Ancak beklentilerin önceliğini bu bulgularla saptamak güçtür. “Eğitim kurumlarından ilk beş beklentinizi sırayla maddeler halinde belirtiniz?” şeklindeki açık uçlu soruya cevap verenlerin oranı % 50’dir. Bu soruya daha çok sırayla öğrenciler, veliler ve öğretmenler cevap vermiştir. 84 öğrenciden 235, 134 veliden 237, 105 öğretmenden 91 beklenti ifadesi tespit edilmiştir. Bunların kendi içerisinde sıraya sokulmadan frekansları verilmiştir. Tablo 5’te öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin eğitimden beklentilerine ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Tabloda frekansı en çok olan beklenti ifadesinden en aza doğru bir sıralama yapılmıştır. Her cümle bir beklenti ifadesini temsil etmektedir. Tablo 5 incelendiğinde öğrenci, öğretmen ve velilerin beklentilerinin çok çeşitli olduğu görülmektedir. Ortak beklentiler ise, genelde bireysel ve toplumsal boyuttadır. Bireylerin geleceğe ve mesleğe yönelik yetişmesi ve topluma yararlı ve uyumlu bireyler olması istendik özelliklerdendir. Katılımcıların eğitimden beklentilerine ilişkin görüşlerinde cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık olup olmadığına ilişkin bulgular tablo 6’de belirtilmiştir. Tablo 6 incelendiğinde katılımcıların (öğrenci, öğretmen, veli) eğitimden beklentilerine ilişkin görüşlerinde, cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır [t(1.83) = p>.05] Başka bir deyişle kadın ve erkek katılımcıların eğitim beklentilerinde anlamlı bir farklılık yoktur. Tablo 7’de görüldüğü gibi katılımcıların eğitim beklentileri okullara göre değişmektedir [F(3-316) = 5.375]. Tukey testine göre Çan Anadolu Lisesi, diğer üç liseden anlamlı bir şekilde farklık göstermektedir. 343 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 8’de görüldüğü gibi katılımcıların öğrenci, öğretmen ve veli rollerine göre eğitim beklentilerinde anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. [F(2-321)=1.990]. Başka bir ifade ile öğrenci, öğretmen ve velilerin eğitim beklentilerinde benzerlikler olduğu söylenebilir. SONUÇ Araştırmanın sonuçları, maddeler halinde şöyle sıralanabilir: 1. Eğitim beklentileri çok çeşitlidir. Beklentileri etkileyen etmenler bu çeşitliliği artırmaktadır. Eğitim beklentilerini etkileyen etmenleri, bu araştırmanın sınırlılığı içinde somut olarak betimlemek güçtür. Eğitimden beklentiler, çağdaş yaklaşımlara uygun olarak daha çok birey ve toplum merkezlidir. Beklentilerin yoğunluk taşıdığı maddelere bakıldığında bireysel ve toplumsal ihtiyaçlar önplandadır. Bireyler, eğitimin kendilerini hayata hazırlamasını ve pratik bir yarar sağlamasını istemektedir. Toplumsal uyum ve toplumun çağdaş gelişmeler çerçevesinde değişimini sağlayacak şekilde bir eğitim yapılanması da eğitimden beklentiler arasındadır. 2. Öğrenci, öğretmen ve velilerin görüşlerinin alındığı katılımcıların eğitimden beklentilerinde; 3. Cinsiyet, rol (öğrenci, öğretmen, veli) değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık görülmezken, 4. Okul türüne göre anlamlı bir farklılık ortaya çıkmıştır. Anlamlılığın hangi değişkenden kaynaklandığına ilişkin yapılan tukey testinde Çan Anadolu Lisesinin, diğer üç liseden farklı bir eğitim beklentisi içinde olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar üzerinden genel bir değerlendirme yapmak güçtür. Bu tür bir araştırma eğitim beklentilerine yönelik yapılacak yeni araştırmalar için verilerin toplanması ve araştırma sahasının genişletilerek yapılmasında bir öncü niteliğindedir. Yerel anlamda okul türünde çıkan farklılığın ayrıca araştırmaya değer olduğu söylenebilir. Yapılacak yeni araştırmalarda beklenti ifadelerinin gruplanarak yapılmasının daha somut bulgulara ulaştıracağı düşünülmektedir. 344 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) KAYNAKLAR AYDIN, İ. (2003). Eğitimde ve Öğretimde Etik. Ankara: Pegem Yayıncılık. BÜYÜKDÜVENCİ, S. (2001). Eğitim Felsefesine Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi. DİLMAÇ, B. (2002). İnsanca Değerler Eğitimi. Ankara: Nobel Yayınları. DOĞAN, İ. (2004). Toplum ve Eğitim Sorunları Üzerinde Felsefi ve Sosyolojik Tahliller. Ankara: Pegem Yayıncılık. ERTÜRK, S. (1979). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara. KENNER, M. (2007). Soziale integration durch politische Bildung? Erwartungen, Konzepte und Befunde in der beruflichen Bildung. Bielefeld. KUSCHEL, A. (2007). Bildungsvorstellungen und Bildungserwartungen von eltern aus so genannten bildungsfernen Millieus für İhre Kinder. München. OĞUZ, M. (1999). 2000’li Yıllara Yaklaşırken Toplumumuzun Eğitim ve Öğretimden Beklentileri. İstanbul: Kurtiş Matbaacılık. TİTİZ, M. T. (1998). Ezbersiz Eğitim “Yol Haritası”. Ankara: Beyaz Yayınları. 345 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı Cinsiyet Kadın Erkek Toplam F 145 178 323 % 44.9 55.1 100,0 Tablo 2. Katılımcıların Okullara Göre Dağılımı Okul İ. Bodur Anadolu Lisesi Çan Anadolu Lisesi Endüstri Meslek Lisesi Çan Lisesi Toplam F 123 58 49 93 323 % 38.1 18.0 15.2 28.8 100,0 Tablo 3. Katılımcıların Rollerine Göre Dağılımı Rol Öğrenci Öğretmen Veli Toplam F 84 105 134 323 % 26.0 32.5 41.5 100,0 346 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tamamen Katılıyorum Katlıyorum Kararsızım Katılmıyorum Hiç Katılmıyorum Tablo 4. Katılımcıların Eğitimden Beklentileri N % N 220 68.1 153 96 29.7 137 3 9 28 3 9 3 1 3 2 % 47.4 42.4 8.7 .9 .6 N 171 134 14 2 2 % 52.9 41.5 4.3 .6 .6 N 198 106 13 5 1 % 61.3 32.8 4.0 1.5 .3 N % N % N 204 63.2 76 23.5 184 93 28.8 130 40.2 95 20 6.2 70 21.7 28 4 1.2 32 9.9 8 2 .6 15 4.6 6 % 57.0 29.4 8.7 2.5 1.9 N % N 175 54.2 172 110 34.1 115 27 8.4 30 8 2.5 6 3 .9 0 % 53.3 35.6 9.3 1.9 0 N % N 218 67.5 125 85 26.3 120 18 5.6 58 1 .3 18 1 .3 2 % 38.7 37.2 18.0 5.6 .6 Beklenti ifadeleri 1. Hayatta başarıyı sağlamalıdır 2. Bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerine olanak vermelidir Bireylerin toplumsallaşmasını sağlamalıdır Toplumun kültürel değerlerini yeni kuşaklara aktarmalıdır Bireyleri hayata hazırlamalıdır 3. 4. 5. 6. Entelektüel insanlar yetiştirmelidir 7. Teknolojiye uyum sağlayabilmeyi kazandırmalıdır Pratik bilgi ve becerileri bireye kazandırmalıdır 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. Evrensel ahlâki değerleri kazandırmalıdır Bireyleri geleceğe hazırlamalıdır Bireylerin ekonomik gereksinimlerine cevap vermelidir Ulusal ve evrensel değerlerle uyumlu bireyler yetiştirmelidir Güncel sorunlara cevap vermelidir Çok bilen değil, düşünen, eleştiren ve sorgulayabilen bireyler yetiştirmelidir İtaat eden bireyler yetiştirmelidir N 156 122 36 7 2 % 48.3 37.8 11.1 2.2 .6 N % N 135 41.8 211 131 40.6 73 34 10.5 29 17 5.3 4 5 1.5 6 % 65.3 22.6 9.0 1.2 1.9 N 96 102 50 44 31 X S 4.6 4 .58 4.3 5 4.4 6 4.5 3 .73 .67 .68 4.5 3 .72 3.6 8 1.08 4.4 8 4.3 8 4.4 0 4.6 0 4.0 8 4.3 1 4.2 2 4.3 8 3.5 8 1.83 .82 .73 .64 .92 .80 1.35 .85 1.30 347 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 16. Problem çözebilen bireyler yetiştirmelidir 17. Ezberci olmamalıdır 18. Tek doğruyu değil, çok yönlülüğü önplana çıkarmalıdır Teorik bilgiler kazandırmalıdır 19. 20. Özgün değerleri olan bireyler yetiştirmelidir 21. İnsan haklarına saygılı ve hoşgörülü bireyler yetiştirmelidir Demokrasiye duyarlı bireyler yetiştirmelidir 22. 23. Lâikliği benimsemiş bireyler yetiştirmelidir 24. Sorumluluk alabilen bireyler yetiştirmelidir. 25. ÖSS Sınavında başarılı kılmalıdır 26. Bireyleri meslek sahibi yapmalıdır 27. Bireylerin yaratıcılıklarını geliştirmelidir Toplumda ulus bilincini geliştirmelidir 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. Ulus bilinci yanında evrensel değerleri de kazandırmalıdır Bireylere yaşam sevinci aşılamalıdır Toplumsal değişimi sağlayabilen bireyler yetiştirmelidir Bireylerin iletişim becerilerini geliştirmelidir Evrensel değerleri bireylere kazandırmalıdır Özgüveni yüksek bireyler yetiştirmelidir Ekonomik güvence sağlamalıdır N 198 100 19 3 3 % 61.3 31.0 5.9 .9 .9 N % N 181 56.0 190 102 31.6 108 28 8.7 19 6 1.9 4 5 1.5 2 % 58.8 33.4 5.9 1.2 .6 N % N % N 116 35.9 179 55.4 232 136 42.1 110 34.1 76 55 17.0 23 7.1 10 12 3.7 8 2.5 1 4 1.2 2 .6 4 % 71.8 23.5 3.1 .3 1.2 N % N % N % N % N % N 200 61.9 194 60.1 223 69.0 152 47.1 174 54.0 173 103 31.9 94 29.1 88 27.2 126 39.0 117 36.3 116 12 3.7 25 7.7 8 2.5 30 9.3 17 5.3 29 5 1.5 4 1.2 3 .9 10 3.1 10 3.1 3 3 .9 3 .9 1 .3 5 1.5 4 1.2 2 % 53.6 35.9 9.0 .9 .6 N % N 164 50.8 152 133 41.2 135 24 7.4 31 2 .6 2 0 0 3 % 47.1 41.8 9.6 .6 .9 N % N 178 55.1 145 112 34.7 137 27 8.4 35 5 1.5 6 1 .3 0 % 44.9 42.4 10.8 1.9 0 N 175 123 22 2 1 % 54.2 38.1 6.8 .6 .3 4.5 1 4.5 5 4.4 9 .73 2.94 .72 4.0 8 .89 4.5 7 2.87 4.6 4 .68 4.5 2 .73 4.8 2 4.08 4.6 4 .61 4.2 7 .87 4.3 9 .83 4.4 1 4.4 2 4.3 3 4.4 3 4.3 0 4.4 5 .74 .66 .75 .74 .74 .68 .79 N 158 122 35 6 2 % 48.9 37.8 10.8 1.9 .6 4.3 3 N % 223 69.0 79 24.5 14 4.3 6 1.9 1 .3 4.6 0 .69 N 138 111 50 17 6 4.1 1 .98 348 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 36. 37. 38. 39. Bireylerin toplumsal statülerini değiştirmelidir Öğrenmeyi öğretmelidir Bireylerin kendilerini ifade edebilmelerine olanak tanımalıdır Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmelidir 40. İnsan sevgisi kazandırmalıdır 41. Doğa ve çevre bilinci kazandırmalıdır 42. Küresel olgu ve olaylara duyarlı bireyler yetiştirmelidir N 120 134 45 16 8 % 37.2 41.5 13.9 5.0 2.5 N % N 210 65.0 211 96 29.7 88 11 3.4 21 4 1.2 3 1 .3 0 % 65.3 27.2 6.5 .9 0 N % N % N % 196 60.7 195 60.4 199 61.6 110 34.1 109 33.7 109 33.7 12 3.7 11 3.4 10 3.1 2 .6 4 1.2 3 .9 2 .6 4 1.2 2 .6 N 185 113 18 4 3 4.0 6 4.7 4 4.5 7 .97 2.88 .66 4.6 9 2.83 4.5 1 .74 4.5 5 .66 4.4 6 .74 349 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 5. Katılımcıların Rollerine Göre Beklentileri Rol Öğrenci Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 Öğretmen 1 2 3 4 Eğitim Beklentisi Hayata hazırlamalıdır. Meslek sahibi yapmalı ve ekonomik güvence sağlamalıdır. ÖSS’yi kazandırmalı Özgüven kazandırmalı. Eğlenceli, güzel bir ders ortamı sağlanmalı ve baskı olmamalı Bireyleri geleceğe hazırlamalı Ezberci olmamalı Bireylerin kendilerini ifade edebilmelerine olanak tanımalıdır. Baskı yapmamalı Çok bilen değil, düşünen eleştiren ve sorgulayabilen bireyler yetiştirmeli. Topluma yararlı bireyler yetiştirmeli. Teknolojiye uyum sağlayabilmeyi öğretmeli. Öğrenmeyi öğretmeli. Disiplin oluşturmalı. Problem çözebilen bireyler olarak yetiştirmeli. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamalı. Topluma ve çevreye yararlı bireyler yetiştirmeli. Tek doğruyu değil, çok yönlülüğü önplana çıkarmalı. Özgür bir eğitim. Öğrencilere toplum bilinci kazandırmalı. Sorumluluk alabilen bireyler yetiştirmeli. Ekonomik değil, manevi eğitim verilmeli. Millî değerlere uygun bir eğitim verilmeli. Sevgi ve saygı kazandırmalı. Hoşgörülü insan yetiştirmeli. İnsan sevgisi kazandırmalı. Sınav için değil, öğrenmek için eğitim verilmeli. Toplumda ulus bilinci kazandırmalı. Demokrasiye duyarlı bireyler yetiştirmeli. İnsana beceri kazandırmalı. Kişilikli insanlar yetiştirmeli. Ayrımcılık olmamalı. İnsan haklarına saygı ve hoşgörü kazandırmalı. İletişim becerilerini geliştirmeli. Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmeli. Ahlâklı insanlar yetiştirmeli Kalıcı bilgiler vermeli. Yaşam sevinci aşılamalı. İtaat eden bireyler yetiştirmeli. İnsan gibi insan yetiştirmeli. Bireylere haklarını öğretmeli. Öğrencileri yarış atı durumuna getirmemeli. Yaratıcılığı geliştirmeli. Teorik bilgiler kazandırmalı. Doğruyuyanlışı ayırt edebilen bireyler yetiştirmeli. Dershanelere ihtiyaç duymayan bir eğitim. Kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmalı. Laikliği benimsemiş insanlar yetiştirmeli. Evrensel değerleri bireylere kazandırmalı. Bireyi hayata hazırlamalı. Bir meslek kazandırmalı ve ekonomik güvence sağlamalı. Çok bilen değil, düşünen sorgulayan bireyler yetiştirmeli. Demokratik bir eğitim. Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bir eğitim. Sorumluluk ve özgüven duygularını geliştirmeli. Mesleğe hazırlamalı. Sevgi dolu insanlar yetiştirmeli. Yurt ve dünya sorunlarına duyarlı insanlar yetiştirmeli. Ahlâki değerleri benimsetmeli. Çevre bilinci taşıyan bireyler yetiştirmeli. Pratik beceriler kazandırmalı. İnsan haklarına saygılı F 21 16 14 13 12 10 8 7 6 5 4 3 2 1 8 5 4 3 350 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 5 6 Veli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 ve hoşgörülü insanlar yetiştirmeli. Özgüveni olan bireyler yetiştirmeli. Millî ve manevi değerlere bağlı bir eğitim olmalı. Fırsat eşitliğini sağlamalı. Mutlu bireyler yetiştirmeli. Vatan, millet, bayrk ve insan sevgisi kazanmış bireyler yetiştirmeli. Toplum içinde uyumlu yaşamayı öğretmeli. Bireyin kendisini tanımasını sağlamalı. Özgür ve saygılı bireyler yetiştirmeli. Aykırı düşüncelere saygı duyan bireyler yetiştirmeli. Problem çözebilen bireyler yetiştirmeli. Çağdaş düşünceli bireyler yetiştirmeli. Herşeye “evet” diyen bireyler değil, düşünen bireyler yetiştirmeli. Hayata pozitif bakmayı öğretmeli. Teknolojiye uyum sağlamayı öğretmeli. Öğrenmeyi öğretmeli. Kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmalı. Yüksek öğrenime hazırlamalı. Lâik bireyler yetiştirmeli. Bireyleri hayata hazırlamalı Meslek sahibi yapmalı ve ekonomik güvence sağlamalı Sorumluluk ve özgüven duygularını geliştirmeli. Lâik sisteme uygun bireyler yetiştirmeli. Ezberci öğrenciler yetiştirmemeli. Sevgi ve saygı kazandırmalı. Disiplin oluşturmalı. Teknolojiye uyum sağlayabilen insanlar yetiştirmeli. ÖSS’ye hazırlayıcı olmalı. Problem çözebilen bireyler yetiştirmeli. Öğrenmeyi Öğretmeli. Doğa ve çevre bilinci kazandırmalı Ahlâklı insanlar yetiştirmeli. İnsan sevgisi kazandırmalı. İnsan haklarına saygılı ve hoşgörülü insan yetiştirmeli. Topluma yararlı insan yetiştirmeli. Tek doğruyu değil, çok yönlülüğü ön plana çıkarmalı. Özgüveni yüksek bireyler yetiştirmeli Fırsat eşitliği sağlamalı. Yaratıcılığı geliştirmeli. Kendisiyle barışık bireyler yetiştirmeli. Maddi duygulardan çok, manevi duyguları aşılamalı. Bireyleri kendilerini ifade edebilecekleri şekilde yetiştirmeli. Demokrasiye duyarlı bireyler yetiştirmeli. Teorik bilgiler kazandırmalı. Fırsat eşitliği sağlamalı. Kültürel değerleri yeni kuşaklara aktarmalı. Evrensel değerleri kazandırmalı. Dersler eğlendirerek yapılmalı. Sosyalleşmeyi sağlamalı. Yaşam sevinci kazandırmalı. Toplumsal değişimi sağlayan bireyler yetiştirmeli. Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı insan yetiştirmeli. İletişim becerilerini geliştirmeli. Kişiliği geliştirmeli. Öğrencileri sıkmamalı. Özgün değerleri olan bireyler yetiştirmeli. Kültürlü insan yetiştirmeli. Sosyal bireyler yetiştirmeli. Bireysel haklara saygıyı öğretmeli 2 1 24 18 16 14 9 8 7 6 5 4 3 2 1 351 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tablo 6. Cinsiyet Değişkenine Göre Eğitim Beklentileri Cinsiyet n Kadın Erkek 144 178 X 4.46 4.37 s Sd t p .44 .42 320 1.83 .068 p<.05 Tablo 7. Katılımcıların Okullara Göre Eğitimden Beklentileri Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam KT sd KO F P 2.889 56.610 59.499 3 316 319 .973 .179 5.375 .001 p<.05 Tablo 8. Katılımcıların Rollerine Göre Eğitimden Beklentileri Varyansın Kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam p<.05 KT Sd KO F P .735 58.893 59.628 2 319 321 .367 .185 1.990 .138 352 ÇANAKKALE SAVASLARI VE BU SAVASLARDA ÖLEN ÇANLILAR Muhammet ERAT Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü ÖZET I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri ile çarpıştığı en önemli cephelerden birisi de Çanakkale Cephesi’dir. I. Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri safında giren Osmanlı Devleti, Çanakkale Boğazı’na saldıran İngiltere ve Fransa’ya karşı büyük bir savunma savaşı yaparak denizden boğazın geçilmesine izin vermemiştir. 18 Mart 1915’te Çanakkale’yi denizden geçemeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan’dan itibaren Gelibolu Yarımadası’na ve Kumkale’ye asker çıkararak karadan Çanakkale’yi geçmeye çalışmıştır. Yaklaşık 8.5 ay süren kara muharebeleri sonunda yüz binlerce kayıp vermesine rağmen Türkler, Çanakkale’yi geçirtmemiş ve savaşın sonunda İngilizler ile Fransızlar mağlup bir şekilde Gelibolu Yarımadası’nı terk etmek zorunda kalmışlardır. (9 Ocak 1916) Çanakkale Cephesi’nde resmi kayıtlara göre Türk tarafının toplam zayiatı 208.022’dir. Bu zayiatın 57.084’ü (er-subay) şehittir. Geri kalanı ise sakat, hasta, kayıp ve esirlerden oluşmaktadır. Şehit olan Çanakkalelilerin sayısı ise 1.788’dir. Şehit olanlar arasında Çan merkez ve köylerinden savaşa katılan askerler de yer almaktadır. Çan ve çevresinden cepheye gidip şehit olan askerler daha çok şu bölgelerde çarpışmışlardır: Arıburnu, Conkbayırı, Sığındere, Soğanlıdere, Anafartalar. Resmi kayıtlara göre şehit olanların sayısı 83‘türr. Rütbeleri daha çok er’dir. Şehitler arasında subay bulunmamaktadır. Türk ordusu Çanakkale Cephesi’nde İtilaf Devletlerine karşı büyük bir zafer kazanırken, Çan ve çevresinden cepheye giden askerlerin de bu zaferin kazanılmasında önemli katkısı olmuştur. ABTRACT The Gallipoli Campaigns were one of the most important fronts of the First World War I. I. The Ottoman army successfully repulsed the naval and land attacks of the British and their allies in the Dardanelles and Gallipoli. According to the Ottoman official records, the number of the Ottoman casualties at Gallipoli front was 208.022, of whom 57.084 lost their lives during the campaign. The rest includes the wounded, injured, MIA and prisoners. Of the soldiers who fell during the Gallipoli campaigns 1.788 were from Çanakkale. Many of the fallen came from Çan and its villages, 83 soldiers (no officers) according to the official records. They mostly fought at Arıburnu, Conkbayırı, Sığındere, Soğanlıdere and Anafartalar. Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Birinci Dünya Savaşı’nın Başlaması ve Çanakkale Cephesi’nin Açılması Almanya’nın ve İtalya’nın 19. yüzyılın ikinci yarısında birliklerini tamamlayarak Avrupa’da büyük bir siyasi ve ekonomik güç olarak ortaya çıkması, hâkimiyet mücadelesinin kızışmasına yol açmıştır. Fransa’yı yendikten sonra Bismark’ın önderliğinde büyük ilerleme kaydeden Almanya, dünyanın değişik yerlerindeki sömürge alanları ile ilgilenmeye başladığı gibi, Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu ve stratejik önemi yüksek olan toprakları ile de yakından ilgilenmeye başlamıştır. Bu amaçla Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurmuştur. Bilindiği üzere II. Abdülhamit döneminde kara ordusunun ıslahı için Alman subaylarına önemli görevler verilmiş ve bazı ekonomik imtiyazlar Almanlara verilmiştir. II. Abdülhamit dönemindeki bu ilişkiler, sonraki yıllarda İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesiyle de artarak devam etmiştir3. Bu arada 19. yüzyıl sonlarından itibaren Avrupa’daki devletlerin birbirleri ile çeşitli antlaşmalar imzalayarak, ittifaklar kurmaya başladığı görülmektedir. Almanya’nın Avrupa’nın ortasında büyük bir siyasi ve askeri güç olarak ortaya çıkması, İngiltere ile Fransa’nın aralarındaki sorunları bir kenara bırakarak yakınlaşmasına yol açmıştır. Siyasi ve ekonomik çıkarları zarar gören Rusya’nın da bu oluşuma girmesi ile İtilaf grubu meydana gelmiştir. Almanya bu oluşuma, yanına Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile İtalya’yı da alarak karşı çıkmak istemiş, bu şekilde İttifak bloku meydana gelmiştir4. 1914 yılına gelindiğinde Avrupa’daki bu siyasi kamplaşmanın, silahlanma yarışının ve hâkimiyet mücadelesinin yakın bir tarihte savaşa neden olacağı belli idi. Nitekim 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da Avusturya-Macaristan Veliahtı ve eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi, uzun yıllardır her iki blok arasında süren sömürge yarışının ve dünya siyaseti üzerindeki hakimiyet mücadelesinin sıcak bir savaşa dönüşmesini sağlamıştır. Bunun akabinde gelişen olaylar sonucunda Ağustos ayı başlarında Avrupa kendisini büyük bir savaşın içerisinde bulacaktır. 1914 Ağustos ayı başında İttifak bloku içerisinde yer alan Almanya ve AvusturyaMacaristan, İngiltere, Fransa ve Rusya ile savaşa girişmiştir. İtalya ise İttifak bloku içinde yer almasına rağmen silahlı tarafsızlığını ilan etmiştir. Osmanlı Devleti’nin durumu ise belirsizliğini korumakla birlikte Harbiye Nazırı Enver Paşa ve diğer bazı yetkililer Almanların yanında savaşa girilmesi taraftarı idiler. Bu nedenle olsa gerek, üst yönetimin daha kesin bir kanaate varmamasına rağmen 2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti, Almanya ile bir gizli ittifak imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre; Almanya, Rusya ile savaşa girerse Türkiye de Almanya’nın yanında yer alacaktır. Eğer Türkiye savaşa girerse Alman Askeri Islah Heyeti, Türkiye’nin 3 Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, Çev. M. Şevki Yazman, İstanbul 1968, s. 14-36; Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü, 1914-1918 I. Dünya Savaşı, Çev. Kemal Turan, İstanbul 1990, s. 35-41. 4 Almanya ve İtalya’nın birliklerini tamamlamaları ve Avrupa’daki bloklaşmalar için bkz; Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1999), İstanbul, 2000, s. 291-308. 354 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) emrinde olacaktır. Bu heyet, ordunun sevk ve idaresinde etkili olacaktır. Bu arada Osmanlı Devleti tehdide uğrarsa Almanya, kendisine silahla yardım edecektir5. Antlaşmaya göre Almanya’nın Rusya ile bir savaşa girişmesi karşısında Osmanlı Devleti’nin de savaşa girmesi mümkündü. Halbuki Almanya antlaşmadan bir gün önce (1 Ağustos 1914) Rusya’ya savaş açmıştı. Bu önemli husus Türk heyetinden gizlenmiş ve 2. madde antlaşmada bu haliyle yer almıştır. Bu antlaşmaya rağmen Osmanlı Devleti, hemen Almanya’nın yanında, İttifak bloku içerisinde savaşa girmemiştir. Bu arada Osmanlı Devleti’nin daha önceki yıllarda İngiltere’ye sipariş ettiği Sultan Osman I ve Reşadiye gemileri, bitmiş olmasına rağmen 3 Ağustos 1914’te, teslim almaya giden Rauf Bey başkanlığındaki Osmanlı Heyeti’ne Churchill tarafından verilmemiştir6. Bu olay Osmanlı Heyeti’nde ve kamuoyunda büyük hayal kırıklığına yol açmıştır. Bu olumsuz durumu iyi değerlendiren Almanya olmuştur. Şöyle ki; Goeben ve Breslau adlı savaş gemileri, Akdeniz’de İngiliz gemilerinden kaçmakta ve sığınabilecekleri bir yer aramaktadır. Bu iki geminin sığınabilecekleri en iyi yer de Çanakkale Boğazı’dır. Goeben ve Breslau, İngilizleri atlatarak 10 Ağustos 1914’te Osmanlı Başkomutanlığı’nın izniyle Çanakkale Boğazı’na giriş yapmıştır7. Aslında bu tarihte Osmanlı Devleti hâlâ tarafsızdır ve gemilerin Marmara’ya geçişine izin vermemelidir. Fakat artan Alman baskısı karşısında bu iki gemiye Marmara’ya geçiş izni verilmiş ve takip eden İngiliz gemilerinin boğaza girmeleri engellenmiştir. İngiltere bu durumu protesto etmiştir. Çünkü, yapılan tarafsızlık ilkesine uymamaktadır. O yüzden Osmanlı tarafı bu iki gemiyi satın aldığını belirtmiş ve isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirmiş, asker ve subaylarına da Türk denizci kıyafeti giydirmiştir8. Bu şekilde Türk donanması her ne kadar komutanı ve askerleri Alman olsa da, iki önemli savaş gemisine sahip olmuştur. Bir süre sonra Amiral Souchon, deniz kuvvetlerinde 5 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), C. IX, Ankara 1999, s. 381; R. Uçarol, s. 466-467. 6 Alan Moorehead, Gelibolu, (Çev. Ali Cevat Akkoyunlu), İstanbul 2002, s. 20; Fahri Çoker, Bahriyemizin Yakın Tarihinden Kesitler, Ankara 1994, s. 158-159; Dretnot Ateşi ve Osmanlı Devleti, Reşadiye ve Sultan Osman Savaş Gemilerinin Öyküsü, Haz. Serhat Güvenç, İstanbul 2005, s. 3. 7 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekâtı, (Haziran 1914 – 25 Nisan 1915), C. V, I. Kitap, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Harp Tarihi Yayınları, Ankara 1993, s. 91-92; Nazmi, (Deniz Mayınları Grup Komutanı Binbaşı), Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü (1914-1922), Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı, İzmir, 2004, s. 16; Erol Mütercimler, Destanlaşan Gemiler, Hamidiye, Yavuz, Nusrat, Alemdar, İstanbul 1987, s. 106-108; Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş (Yay. Haz.), Çanakkale’de Bahriyelilerimiz (Muharriri: Emil Vedel), ÇOMÜ, Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi Yay., Çanakkale, 1997, s. 6; Matti E.Makela, Yavuz (Goeben)’un İzinde, Çev. Namık Kemal Ebiz, İstanbul 2006, s. 56-58. 8 Joseph Pomiankowiski, s. 67. 355 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) önemli bir makama getirilerek Yavuz ve Midilli ile birlikte, yanında diğer gemiler de olduğu halde, Marmara’ya geçerek tatbikat yapmaya başlamıştır. 11 Ağustos’ta İngiliz kruvazörleri Çanakkale Boğazı önlerine gelmiştir. Sonraki günlerde Boğaz’ın önündeki İngiliz gemilerinin sayısı artış göstermiştir. 9 Eylül’de Osmanlı donanmasında danışman olan Tümamiral Arthur Limpus’la birlikte İngiliz Deniz Heyeti de İstanbul’dan ayrılmıştır9. Bu arada İngiltere, Osmanlı Devleti’nin Goben ve Breslau savaş gemilerini satın almasının hukuki geçerliliğinin olmadığını ileri sürerek 27 Eylül’de Çanakkale Boğazı’nı ablukaya almıştır10. Boğaz girişindeki İngiliz gemilerinin bir Türk torpidobotunun çıkışına izin vermemesi üzerine Osmanlı yetkilileri, aynı gün Çanakkale Boğazı’nın diğer ülke gemilerine kapatıldığını ilan etmişlerdir11. Boğazların yabancı devlet gemilerine kapatılması, İtilaf tarafında yer alan Rusya’yı çok etkilemiştir. Çünkü, ekonomik yönden kötü durumda olan Rusya’nın dış ülkelere ürün satması ve gelir elde etmesi gerekiyordu. Boğazlar kapatıldığında Karadeniz’de yüzlerce gemi, içlerinde binlerce ton hububatla mahsur kalmıştı. Bu durum Rus ekonomisine büyük zarar vermiştir. Amiral Souchon, Osmanlı yetkililerinin izniyle, donanmanın başında 27 Ekim’de Karadeniz’e çıkmıştır12. Sözde talim yapmak için 11 parçadan oluşan (Yavuz ve Midilli dahil) donanmanın başında Karadeniz’e geçen Souchon, 29/30 Ekim gecesi Rus limanlarını ve limanlarda bulunan savaş gemilerini bombardıman etmiştir13. Bu bombalama hadisesi Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesini sağlayacak ve savaşın sonunda fiilen ortadan kalkmasına sebep olacaktır. Bu olay devletin geleceğini belirleyen önemli bir olay olmuştur. 1 Kasım’da Ruslar, Kafkas sınırında harekete geçtiler. Ertesi gün de Çar II. Nikola yayınladığı bildiride, Türklere karşı savaşın başlamış olduğunu, Karadeniz kıyılarında atalarının vasiyeti olan Rus emellerini gerçekleştireceğini belirtmiştir14. Bu şekilde 2 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti, Rusya ile savaşa girişmiş oldu. Ardından da İngiltere ve Fransa ile siyasî ilişkiler kesildi. 5 Kasım’da İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti15. Bunun üzerine Hükümet yetkililerinin görüşünü Ayan ve Mebuslar Meclisi’nin onaylamasıyla Osmanlı Devleti de, 11 Kasım 1914’te İtilaf Devletleri’ne savaş ilan etti16. 9 Nigel Steel-Peter Hart, Gelibolu, Yenilginin Destanı, Türkçesi: Mehmet Harmancı, Yeni Binyıl, [İstanbul], b. t. yok, s. 4; Alan Moorehead, s. 23. 10 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 51. 11 Joseph Pomiankowiski, s. 72. 12 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, 1914-1918 Genel Savaşı, C. III-I, Ankara 1991, s. 235. 13 Liman von Sanders, s. 47-48. 14 I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’u ele geçirebilmek için yapılan Rus planları hakkında geniş bilgi için bkz; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Çanakkale Vuruşmaları ve Onların Tepki ve Sonuçları, C. III, K.II, Ankara 1991, s. 44-50. 15 Steel ve Hart, s. 5; Karal, s. 398. 16 Enver Ziya Karal, s. 394-399. 356 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Bu arada Ağustos ayından beri Çanakkale Boğazı’nın çıkışında bekleyen ve boğazı ablukaya alan İtilaf Devletleri donanması, 3 Kasım 1914 tarihinde ilk defa boğazın girişindeki tabyaları bombardıman etti 17. 3 Kasım sabahı 18 savaş gemisinden meydana gelen İtilaf donanması, erken saatlerde Boğaz girişine yaklaşmış ve dört gemisi ile saat 06.55’ten itibaren18 giriş tabyalarını, yaklaşık 13,716 m. uzaklıktan bombardımana başlamıştır. İki İngiliz gemisi Seddülbahir ve Ertuğrul Tabyalarını bombalarken, iki Fransız gemisi de Kumkale ve Orhaniye Tabyaları’nı 60 mermi kullanarak bombalamıştır. 17 dakika süren bu saldırıya karşı Osmanlı topçuları da karşılık vermişlerdir19. Saldırı esnasında Seddülbahir Tabyası’nın cephaneliğine bir merminin isabet etmesi sonucunda büyük bir patlama meydana gelmiş ve bazı subaylarla beraber birçok asker de şehit olmuştur. Türk bataryalarının toplam kaybı 5 şehit, 2 yaralı toplam 7 subay; 66 şehit ve 19 yaralı olmak üzere toplam 85 er idi20. Çanakkale Cephesi’nde Türk tarafının vermiş olduğu ilk kayıplar bunlardır. Bu saldırıdan sonra Türk tarafı boğazın güvenliğini sağlamak için büyük bir hazırlığa girişmiştir. Tabyalarda bazı değişiklikler yapılmış, Edirne’den, İstanbul’dan ve eski savaş gemilerinden toplar sökülerek Boğaz’a yerleştirilmiştir. Bu bombardıman esnasında zarar gören dış tabyalar tamir edilmiş, kısa menzilli topların bir kısmı iç tabyalara yerleştirilmiş ve mayın hatları çoğaltılmıştır21. Aslında İngilizlerin Çanakkale Boğazı’na yönelik bir harekât düşüncesi, daha önceki yıllara dayanmaktadır22. Ancak, savaşın başlamasına kadar herhangi bir ciddi fiili müdahale gerçekleşmemiştir. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi ile birlikte artık 1914 yılı sonlarında ve 1915 yılı başlarında Londra ve Paris’te seri toplantılar düzenleniyor ve Çanakkale Boğazı’na yönelik bir saldırı ihtimali üzerinde hararetli tartışmalar yapılıyordu. Bilindiği üzere Deniz Bakanı W. Churchill, Çanakkale Boğazı’na yapılacak saldırının sadece deniz kuvvetleri ile yapılmasının yeterli olacağını, karaya asker 17 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 99; Aziz Kaylan (Der.,), Çanakkale İçinde Vurdular Beni, Tercüman Binbir Temel Eser, [İstanbul], b. t. yok., s. 53; Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 8. 18 Emin Ali, “Çanakkale’ye Düşman Donanmasının Hücumları 5 Mart 1331”, Yeni Mecmua, (Özel Sayı), Neşre Haz. Abdurrahman Güzel, AÇASAM Yay., Çanakkale 1996, s. 10. 19 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 99-100. Kal’a-i Sultaniye Mutasarrıflığı’ndan Dahiliye Nezareti’ne 21 Teşrin-i Evvel 1330 (3 Kasım 1914)’da gönderilen şifre, BOA, DH.EUM, 3. Şb, 2/48’den nakleden Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri – I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., No: 71, Ankara 2005, s. 9-10. 20 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 100; Şemsettin Çamoğlu, Çanakkale Boğazı ve Savaşları, İstanbul 1962, s. 87; Şemsettin Çamoğlu, 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, Çanakkale 1953, s. 17; Nazmi, Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü, s. 21. 21 Bayur, III/II, s. 60. 22 Mete Tuncoku, Çanakkale 1915, Buzdağının Altı, Ankara 2002, s. 106-107. 357 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) çıkarmanın gerekli olmadığını düşünmekte idi. Lord Fisher ise bu düşünceye karşı çıkmakta idi. Fisher buna rağmen, gerekli olan bütün teşebbüslerin yapılarak, her türlü fedakârlığın gösterilerek ne pahasına olursa olsun, İstanbul’un zapt edilmesini istiyordu23. Ocak ayı başında daha önce Rusların da teklif ettiği amaca hizmet etmek gayesiyle Churchill ve Kitchener, Türklerin Kafkas Cephesi’ne asker göndermesini engellemek için Doğu Akdeniz’de ekonomik bir “gösteri” yapılabileceğini düşünüyordu. Kitchener, bu düşüncesini Ruslara da iletmiştir. Ayrıca Churchill’e de küçük bir operasyon düşündüğünü, gayesinin korkutma ve blöf olduğunu ve “doğuya gidecek destek güçlerini durdurmada etkili olacak tek yerin Çanakkale Boğazı olduğunu” ifade etmiştir. 6 Ocak’ta Churchill, Amiral Carden’dan Çanakkale Boğazı’nı geçmek için yapılması gereken harekâtın planının ayrıntılarını istedi. Beş gün sonra 11 Ocak’ta Carden, Doğu Akdeniz Filosu’nu Akdeniz’den Marmara’ya geçirmek için ayrıntılı bir savaş planını Savaş Konseyi’ne sundu24. Planda 12 zırhlı, 3 savaş kruvazörü, 3 hafif kruvazör, 12 destroyer, 6 deniz uçağı, 12 mayın tarayıcı gemi ve daha birçok geminin kullanılması gerektiği belirtiliyordu. Planın yürürlüğe girme tarihi olarak 15 Şubat öngörülmüştü. Planın başarılı olabilmesi hava koşullarının iyi olmasına, yol, cephanenin tedarikine ve Türk tarafının savunmada göstereceği başarısızlığa bağlıydı. Amiral Carden’in planında en önemli engelin saldırı karşısında Türklerin moral gücünden bahsedilmesi, bataryaların yetersiz olduğu ve mayın hatlarından kolayca geçeceklerini düşünmelerinden kaynaklanmaktadır25. Carden’in hazırlamış olduğu boğazı geçme planı 13 Ocak’ta Savaş Konseyi’ne sunuldu ve yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi26. Diğer taraftan hem Çanakkale Boğazı’nı, hem de İstanbul’u elde tutmak için önemli miktarda askere ihtiyaç duyulacağı belirtilmiş, ancak donanmanın başarısızlığı durumunda prestij kaybetmeden daha önceki bir aşamada, sınırlı bir operasyon için gönderildiği ileri sürülerek geri çekilebileceği konusunda fikir birliğine varılmıştır27. İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Boğazı’na girişilecek harekât hakkındaki bu kararı 18 Ocak’ta Fransız hükümeti’ne bildirilmiş ve bu operasyona katılması istenmiştir28. Savaş Konseyi’nin 28 Ocak toplantısında Amiral Fisher’in muhalefetine rağmen, Çanakkale’ye yalnız denizden savaş gemileriyle saldırma kararı alınmıştır29. 23 İngiltere Bahriye Nazırı W. Churchill’in Aralık 1915’ta Avam Kamarası’nda yaptığı konuşma için bkz; Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri – II, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No: 73, Ankara 2005, s. 183-185. 24 Bayur, III/II, s. 26; Steel-Hart, s. 7. 25 Karal, s. 432. 26 Moorehead, s. 33-42; Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 118-124 (Kitabın içinde yer alan Çanakkale Raporu’ndan). 27 Steel-Hart, s. 8. 28 Bayur, III/II, s. 27. 358 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Churchill’in ısrarları sonunda Savaş Konseyi’nin Çanakkale harekâtı hakkında verdiği karardan sonra, 5 Şubat’ta Amiral Carden’a gerekli emirler verilmiş ve harekâta mümkünse iki hafta sonra başlanması istenmiştir. Çanakkale Boğazı’nın zorlanmasının İtilaf Devletleri açısından birçok sebebi bulunmaktadır. Bunların birincisi, Çanakkale Boğazı’nın kapalılığı devam ettiği süre içerisinde Rusya’nın tek başına İttifak Devletleri ile barış antlaşması imzalayacağı hakkındaki tehdididir30. Çanakkale Cephesi’nin açılmasında ikinci sebep olarak, diğer tarafsız devletler üzerinde nüfuz elde ederek onların İtilaf safına geçmelerini sağlamak ve özellikle Balkan ülkelerinden Bulgaristan ve Romanya’nın İttifak Devletleri yanında savaşa girmelerini engelleyerek, kendi saflarında yer almalarını sağlamak düşüncesi ifade edilebilir31. Üçüncü sebep Osmanlı Devleti’nin başkent İstanbul’u işgal ederek, mağlup etmek ve barış imzalamaya zorlamak olarak ileri sürülebilir32. Diğer bir sebep de Osmanlı kuvvetlerinin Mısır’a sevkini önlemektir33. Yukarıda dile getirilen sebepler elbette Çanakkale Cephesi’nin açılmasına etki yapmıştır. Ancak, bütün bu sebeplerin dışında en önemli ve dikkat çeken husus Boğazların ele geçirilmesidir. Çünkü Boğazlar tarih boyunca stratejik önemini her zaman korumuş ve bir çok devlet bu bölgeyi ele geçirmek istemiştir. Bu nedenle Cephenin açılmasında Boğazların İngiltere ve Fransa tarafından ele geçirilme düşüncesinin ön planda olduğunu söylemek mümkündür. İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’na Yaptığı Saldırılar ve 18 Mart Zaferi Çanakkale Boğazı’na saldıracak donanmanın komutanı olan Amiral Carden’e verilen yönergede bu saldırının ilk amaçları şu şekilde belirtilmişti: 1. Çanakkale dışında bulunan 4 tabyanın (Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye) tahribi. 2. Boğazın girişinde bulunan mayınların toplattırılması. 3. Çanakkale’ye kadar olan tabyaların tahrip edilmesi. 4. Kilitbahir (Namazgâh, Mecidiye ve Hamidiye) ve Çanakkale bölgesindeki (Çimenlik, Mecidiye ve Hamidiye) tabyaların susturulması. 5. Çanakkale’nin kuzeyindeki tabyaların tahrip edilmesi ve mayın hatlarının toplattırılması. 6. Müttefik donanmasının Boğaz’dan geçerek Marmara Denizi’ne girmesi34. 7. Başkent İstanbul’a karşı bir gösteride bulunulması35. Bayur, III/II, s. 38-40; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 78. Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42; Mete Tuncoku, s. 31. 31 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 65; Bayur, III/II, s. 55-57; Tuncoku, s. 31. 32 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42; Karal, s. 434; Tuncoku, s. 31. 33 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 35, 42, 65. 34 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 47-48. 29 30 359 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 19 Şubat saldırısı öncesinde Müttefik Filosu’nun sahip olduğu gemilerin, üç tümenden oluştuğu görülmektedir. 1. ve 2. Tümenler İngiliz gemilerinden, 3. Tümen ise Fransız gemilerinden meydana geliyordu. 1. Tümen’de Inflexible, Agamemnon, Queen Elizabeth; 2. Tümen’de Vengeance, Albion, Cornvallis, Irrestible, Triumph; 3. Fransız Tümeni’nde ise Suffren, Bouvet, Gaulois ve Charlemagne gemileri bulunuyordu. Inflexible Amiral Carden’in, Vengeance Amiral de Robeck’in ve Suffren de Amiral Guepratt’ın sancak gemileri idi. Müttefik Filosu’nda yukarıda belirtilen savaş gemilerinin dışında daha birçok gemi mevcuttu. İngilizlerin gemi sayısı 15’i muharebe gemisi, 4’ü hafif kruvazör, 1 depo gemisi, 6 uçak mevcutlu 1 uçak gemisi, 16 muhrip, 5 denizaltı, 7 mayın arama-tarama gemisi olmak üzere toplam 49 idi. Fransızların gemi sayısı da 5’i muharebe gemisi, 1’i uçak gemisi, 6’sı muhrip, 2’si denizaltı olmak üzere toplam 13 idi. Bu filoya sahip olan Müttefik donanması hedefini gerçekleştirmek için Şubat ayı ortalarında harekete geçmiştir. Bu amaçla Boğaz’ın dışında hazırlıklarını tamamlayan İtilaf Devletleri donanmasından iki torpido 19 Şubat 1915 günü Saat 09.51’de36 yaklaşık 11.000 metreden Corwallis, Orhaniye; Saat. 10.01’de Triumph, Ertuğrul ve Saat.10.32’de Suffren, Kumkale Tabyalarına ateş açmaya başlamıştır. Yedi buçuk saat süren bu bombalama esnasında 1.000’den fazla top mermisi37 kullanıldıysa da önemli bir başarı elde edilememiştir. Bu saldırısı sırasında Türk savunma hattının karşı koyması üzerine İtilaf donanmasından üç zırhlı gemi zarar görmüş ve bu mukavemet karşısında donanma geri çekilmek zorunda kalmıştır38. Türk tarafında 2’si subay 4 şehit verilmiş, 11 er yaralanmıştır. 2 top kullanılamaz hale gelmiştir. Bir topun ön tekerlekleri zarar görmüş, kundak ve kızağında hasar oluşmuştur. Seddülbahir ve Kumkale tabyalarında, rampa ve döşemeler zarar görmüş, özellikle Kumkale daha çok tahrip edilmiştir. Genel olarak tabyaların mazgalları, bonetleri, siper ve şivlerinin bazı kısımları önemli ölçüde zarar görmüştür. 19 Şubat saldırısının büyüklüğüne, kullanılan cephanenin ve gemilerin çokluğuna, uzun bir süre bombardımanın sürmesine rağmen Türk tarafının kaybı büyük olmamıştır. Ancak, giriş kısmındaki tabyaların yandan ateş altına alındıklarında hasar gördükleri anlaşılmış olduğundan bunun için tedbir alınması gereği ortaya çıkmıştır39. Çanakkale Boğazı’na ikinci büyük saldırı Müttefiklerin hazırlıklarını tamamlaması ve hava şartlarının elverişli olması üzerine 25 Şubat’ta gerçekleşmiştir. Bu saldırıda hedeflenen amaç, 19 Şubat saldırısında tahrip Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 11; Bayur, III/II, s. 61-62; Karatay, s. 179. William Manchester, s. 533; Moorehead, s. 46. 37 Aziz Kaylan, s. 54. 38 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 16-18. 39 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 118; Çanakkale Muharebeleri – I, s. 36-37. 35 36 360 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) edilemeyen giriş kısmındaki tabyaların tamamının tesirsiz hale getirilerek, Carden planının birinci aşamasını gerçekleştirmektir. On iki savaş gemisi40 ile sabah saatlerinden akşam saat 17.30’a kadar İtilaf donanmasının bombardımanı devam etmiştir. İlk taarruz Amiral de Robeck’in sancak gemisi olan Vengeance ve Cornwellis ile yapılmıştır. Daha sonra Agamemnon, Queen Elizabeth, Irresistible ve Gaulois devreye girerek Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını bombalamaya başlamıştır. Saat 10.13’te Queen Elzabeth, Helles burnu fenerinden 10.600 metre uzaklıktan Seddülbahir Tabyası’nı ateş altına almıştır. Bu sırada Ertuğrul ve Orhaniye bataryaları, Müttefik gemilerinin yoğun ateşi ve mesafenin uzaklığından dolayı karşılık veremediler. Ancak, Saat 10.17’de Ertuğrul bataryası Agamemnon’a karşılık vermeye başladı. Agamemnon da buna cevap verdi. Bataryanın ateşi 15 dakika sürmesine rağmen, zor durumda kalan Agamemnon oradan hemen uzaklaşmak zorunda kaldı. Çünkü, 10 dakikada yedi isabet almış, 8 personelini kaybetmiş ve geminin bazı kısımlarında hasar oluşmuştu41. 25 Şubat saldırısı Müttefik donanması için büyük kazanç sağlamıştır. Boğaz girişindeki tabyaların susturulması42 Müttefik donanmasına adeta Boğaz’ın girişini açmış oluyordu. 25 Şubat’ta gerçekleştirilen bu saldırı, hem daha çok gemi ile gerçekleştirilmiş, hem de aralıksız şekilde, daha uzun bir süre içerisinde tabyalar bombalanmıştır. Bu saldırı esnasında Ertuğrul’un yanısıra Orhaniye ve Seddülbahir tabyaları da önemli ölçüde zarar görmüştür43. Dört top etkisiz hale getirilmiş, tabyalar tahrip edilmiş ve boğazın medhal kısmı mayınlardan temizlenmiştir44. 25 Şubat’taki saldırıda Türk tarafında beş şehit ve on dört yaralı vardır. Bu saldırının hemen ertesi günü (26 Şubat) kalabalık bir şekilde gelen İtilaf donanması (on iki mayın arama gemisi, üç torpido ve dört zırhlı) yine boğazın giriş kısmında iken batarya mevzilerini aramaya başlamıştır.45. 26 Şubat’ta batarya ve tabyalara fazla zarar veremeyen İtilaf donanması, Anadolu obüs bataryalarının da cevap vermesiyle yavaş yavaş boğaz dışına çıkmıştır46. Fakat bugünkü saldırı esnasında Müttefik Filo karaya asker çıkarak Kumkale ve Seddülbahir’deki bataryaları tahrip etmeye çalışmıştır47. İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan donanmanın Çanakkale Boğazı’nı zorlaması 18 Mart saldırısından önceki günlerde aralıksız bir şekilde devam Karal, s. 435. Çanakkale Muharebeleri – I, s. 18, Emin Ali, s. 14-16. 42 İdari Faaliyetler ve Lojistik, X, s. 201; Joseph Pomiankowiski, s. 103. 43 Ahmet Altıntaş, Belgelerle Çanakkale Savaşları, ÇOMÜ, Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi Yay., Çanakkale, 1997, s. 37. 44 Steel-Hart, s. 11. 45 Nazmi, s. 41. 46 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 19. 47 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 131-132. 40 41 361 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) etmiştir. Bu zorlama zaman zaman boğaz içerisine girilerek iç kısımlardaki bataryaların bombalanması ve mayın hatlarının temizlenmeye çalışılması şeklinde olduğu gibi, bazen de bombardımandan sonra Gelibolu Yarımadası’nın güney ucuna (Seddülbahir) veya Anadolu yakasının kıyı kesimine (Kumkale) asker çıkarmak şeklinde de olabiliyordu. İtilaf donanması bir yandan Seddülbahir’e asker çıkarmaya çalışırken, diğer taraftan Kumkale’ye de asker çıkarmaya teşebbüs etmiştir. 4 Mart’ta Seddülbahir48 ve Kumkale’ye yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan çıkarmalar, Müttefikler nezdinde olumsuz bir hava doğurmuştur. Bu yüzden 25 Nisan’a kadar bir daha karaya asker çıkarma girişiminde bulunulmamıştır. Diğer taraftan bu başarısızlık Türk tarafının moral açısından daha iyi bir duruma gelmesine neden olmuş ve topçuların kendine güvenini sağlamıştır. Diğer taraftan Çanakkale Boğazı’nda ciddi bir başarı elde edilememesine rağmen önemli miktarlarda kayıpların verilmesi, İngiltere’de kaygıya neden olmuştur. Özellikle mayın arama-tarama faaliyetlerindeki başarısızlık ve bu esnada seyyar bataryalara hedef olunarak kayıpların verilmesi, özellikle Churchill nezdinde tenkit konusu olmuştur49. Bu arada d’Amade’nin Doğu Sefer Gücü’nün başına atanması üzerine50 İngilizler daha üst mertebede bir komutanı bölgeye göndermek zorunda kalmışlardır. Aslında Birdwood en üst komutan olmayı bekliyordu. Ancak Kitchener, 11 Mart’ta Savaş Bakanlığı’na Merkezi Kuvvetler Komutanı olan General Sir Ian Hamilton’u Çanakkale Boğazı’na girişilecek büyük harekât için en üst komutan olarak atadığını bildirdi51. Ertesi gün, Hamilton Kitchener’la görüştü ve yeni görevi tebliğ edildi. Hamilton ve kurmayları en kısa sürede Doğu Akdeniz’e ulaşabilmek için hemen yola çıktılar. Hamilton ve kurmay heyeti Doğu Akdeniz Filosu’nun üstlendiği Bozcaada’ya 17 Mart akşamı ulaşabildiler52. Mart ayı başlarına kadar yapılan saldırılar herhalde Carden’de Boğazı sadece donanma ile geçme ihtimalini zayıflatmış olsa gerek, 16 Mart’ta rahatsızlanmıştır. Bunun üzerine Londra, Carden’i görevden almış yerine vekili John de Robeck’i getirmiştir53. Mart ayı ortasında İtilaf Donanması bütün hazırlıklarını tamamlamış ve büyük saldırı için artık gün saymaya başlamıştı. Bu arada Müttefikler, geceleri boğaz içerisindeki mayın hatlarının temizlenmesi için büyük gayret gösteriyor, Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 147. Moorehead, s. 50. 50 General de Amade emrindeki Fransız Doğu Sefer Kuvveti, 11 Mart’ta Bizerte’den hareket etmiş ve 15 Mart’ta Mondros Limanı’na gelmişti. Bkz; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 178. 51 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 178; Karal, s. 436. 52 Steel-Hart, s. 14-15. 53 Steel-Hart, s. 16; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 178-179; Moorehead, s. 51-52; Karal, s. 436; Karatay, s. 180. 48 49 362 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gündüzleri de tabya ve bataryalara taciz ateşinde bulunuyordu. Amiral de Robeck’e, Boğaz’ın en dar yerine kadar olan bölgenin yedi kilometre yakınına kadar mayınların temizlendiği yönünde rapor verildi. O yüzden donanma KepezSoğanlı hattına kadar rahat sokulup manevra yapabilecekti. Ancak Nusret Mayın gemisinin, gemilerin manevra yapabileceği alana, Karanlık Liman açıklarına (Erenköy Koyu) bir mayın hattı döşemesi bu planları bozacaktı54. Boğaz önünde büyük bir saldırı için hazırlık yapmakta olan Carden, Deniz Bakanlığı’na “çetin ve kesin davranma zamanının geldiği konusunda” hemfikir olduğunu, Marmara’ya geçtiği anda bağlantıyı sağlamak için geride askerî faaliyetlerin başlaması gerektiğini, bu geçiş esnasında büyük kayıplar olabileceğini, bu yüzden yedek savaş gemilerinin hazır tutulmasının gerekli olduğunu belirtmiş ve mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde yedek cephane istemiştir. Bakanlık bunun üzerine 15 Mart’ta Amiral Carden’e, harekât esnasında Mondros’ta 59.000 askerin bulunabileceğini, ayrıca 18.000 kişilik 29. Tümen’in 2 Nisan’dan sonra bölgeye varabileceğini belirtmiştir. 18 Mart büyük deniz taarruzundan önce Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, Başkomutanlığın isteği doğrultusunda, Boğaz bölgesindeki bazı birlikleri iç kısımlara kaydırmış, yeni gelen birlikleri de boğazın her iki yakasına yerleştirmeye gayret etmiştir. Bu hazırlıklar esnasında Nusret Mayın Gemisi de 7/8 Mart gecesi Çimenlik Kalesi önünden ayrılmış ve Erenköy Koyu’na Saat 05.00’ten itibaren 100 metre aralıklarla 26 adet karbonik mayın dökmüştür. Mayın aralıkları 100 ile 150 metre, su yüzeyinden derinlikleri 4,5 metredir55. 17 Mart 1915’te Queen Elizabeth gemisinde, donanma tarafından Boğaz’a yalnız denizden yöneltilecek saldırı konusunda bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıya Müttefik Filo Komutanı De Robeck, Kurmay Başkanı Keyes, Limni Üs Komutanı Wemyss, Fransız Filo Komutanı Guepratte ve Akdeniz Sefer Kuvveti Komutanı Hamilton ile Fransız Doğu Sefer Kuvveti Komutanı De Amade katılmıştır. Toplantıda 18 Mart’ta yapılacak taarruzun nasıl bir plan dâhilinde yapılacağı kararlaştırılmıştır. 18 Mart Saldırısını yönetecek olan İngiliz Amiral de Robeck Müttefik donanmasının başında bulunuyordu. Donanma ikisi İngiliz ve bir de Fransız olmak üzere, 3 deniz tümeninden meydana geliyordu. Donanmanın Kurmay Başkanı Komodor Roger Keyes’dir. Amiral de Robeck’in komutası altında bulunan 1. Tümen donanmanın en güçlü gemileri olan Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson savaş gemileriyle, Inflexible muharebe kruvazöründen oluşmaktaydı. 2. Tümen’in komutanı Albay Hayes Sadler’dir. İngiliz Ocean, Irresistible, Albion, Vengeance, Swiftsur, Majestic, Canepus ve Cornwallis gemilerinden meydana gelmişti. 54 55 Steel-Hart, s. 17. Nazmi, s. 44; Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 170-173; Emrullah Nutku, s. 23-24. 363 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 3. Tümen’in komutanı Fransız Amirali Gueprate idi. Fransız Suffren, Bouvet, Gaulois ve Charlemagne gemileri ile İngiliz Triumph ve Prince George muharebe gemilerinden oluşmaktaydı. Bu kuvvetlerin yanı sıra kara kuvvetleri de hazır edilmişti. Herhangi bir durum karşısında kullanılabilecekti56. 17/18 Mart gecesi İngiliz Mayın tarama filosu Akyarlar’la Kepez Körfezi arasındaki alanı taramış ve 18 Mart sabahı vermiş olduğu raporda bölgenin mayınsız olduğunu belirtmiştir57. Aynı şekilde Fransız mayın arama-tarama filosu da Akyarlar’a kadar olan bölgenin mayından temizlenmiş olduğunu bildirmiştir. Müttefik donanmasının büyük bir hazırlık içinde olduğunu değişik kaynaklardan öğrenen Albay Cevat Bey (Paşa), Bozcaada’da savaş gemilerinin toplanmakta olduğuna dair de bazı haberler almıştı. Ayrıca 18 Mart sabahı bir keşif uçağı Bozcaada’da büyük bir hareketlilik olduğunu tesbit etmiş ve komutanlığına bildirmişti. Ancak, Müstahkem Mevki Komutanlığı herhalde bu hareketliliği farklı bir şekilde değerlendirmiştir. Belki bu sebeple Cevat Paşa, 18 Mart sabahı Gelibolu Yarımadası’nda Kirte’de bulunan askeri birliklerini ve Seddülbahir sahil mıntıkasını Mustafa Kemal Paşa ile birlikte teftişe gitmiştir58. Karargâha ancak öğleden sonra Saat 14.00’te gelebilmiştir59. Bu süre içerisinde savaşı Kurmay Binbaşı Selahaddin Adil (Paşa) yönetmiştir60. Yapılan hazırlıklardan sonra Müttefik donanması, 18 Mart sabahı Amiral De Robeck komutasında kalabalık bir şekilde Çanakkale Boğazı’na giriş yaptı. 1. İngiliz Tümeni, Saat 10.30’da61 Agamemnon önderliğinde Boğaz’dan içeri girmiştir. Saat 11.00’da gemiler, Kumkale’nin arkasından açılan obüslerin ateşi altına girmişlerdir. Gemiler hedeflenen yere doğru gittikçe, bu taciz ateşi de şiddetini arttırmıştır. Saat 11.30’da 14.000 yardadan (12,801,60 m.) İtilaf donanmasına ait 13 büyük savaş gemisi, yanlarında birçok torpido ile beraber Dardanos, Hamidiye ve Rumeli yakasındaki Mecidiye istihkâmlarını şiddetli bir şekilde bombardımana başlamıştır. Müttefikler açısından ilk yarım saatlik bombardıman başarılı idi. Ancak, gemilerin iç kısımlara ilerlemeleri devam ederken sayıları artmış olan obüslerin atışları eskisinden daha etkili bir şekilde yapılıyordu. Queen Elizabeth savaş gemisinin ateşe başlamasından kısa bir süre sonra “A Hattı” gemilerinin tamamı bombardımana başlamıştır. Tabyalardan bu atışlara karşılık verilmiyor veya bir-iki tane atış yapılıyordu. Ancak, mayın hatlarını koruyan bataryalarla, obüs bataryalarının ateşi şiddetlenerek artıyordu. Öğle üzeri Queen Elizabeth, Çimenlik Tabyası’nı bombalamaya başlamış ve attığı bir mermi Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 188-192. Steel-Hart, s. 17. 58 Mustafa Kemal Atatürk, Arıburnu..., s. 8; Selahattin Adil Paşa, “Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları, Yay.Haz., Metin Martı, C. 1, İstanbul 2001, s. 130. 59 Selahattin Adil Paşa, s. 134-135. 60 Karal, s. 440. 61 Bayur, III/II, s. 69; Selahattin Adil Paşa, s. 131; Moorehead, s. 53; Karatay, s. 181. 56 57 364 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) patlamaya neden olmuştu. Bu arada Triumph savaş gemisi de Dardanos Tabyası’nı hedef almıştı. Öğleye kadar Müttefik donanması şiddetli bir şekilde tabyaları ve bataryaları bombalamış, ancak Türk topçusundan ciddi bir karşılık görmemişti. Bu durum karşısında Amiral de Robeck, Saat 12.06’da verilen zararı yeterli görerek 3. Tümen’in “A Hattı”nın arasından geçerek daha yakın bir yerden atış yapmasını emretmiştir62. Ancak bu sırada kapalı mevzilerde bulunan toplar ve obüs bataryaları atışlarını arttırmışlardır. Bu atışlardan gemiler fazla zarar görmemesine rağmen, bir süre sonra Agamemnon ile Inflexible63 isabet almaya başlamıştır. Erenköy’ün güneyinde bulunan bir bataryanın atışlarından isabet alan Agamemnon’un komutanı, Türk topçularına mesafe kaybettirmek için 360 derecelik dönüş yaptırarak eski yerini almak zorunda kalmıştır. Amiral Guepratte, Amiral de Robeck’den işareti alınca, “A Hattı” gemilerine yer açmak için Suffren ve Bouvet gemileriyle Anadolu kıyısından ve Gaulois ile Charlemagne gemileri de Boğaz’ın batı kıyısından ilerlemeye başlamıştır. Ancak, gemiler daha ateşe başlayamadan Çanakkale-Kilitbahir ve diğer topçuların ateşi altında kalmışlardır. Buna rağmen Guepratte, gemilerinin 10.000 yarda (9,144.00 metre) mesafeye kadar yaklaşmalarını istemiştir. Müttefik donanmasının bu ağır ateşi karşısında bazı bataryalar susturulmuşsa da, tabyalardaki toplar bütünüyle susmamıştır. Ancak, donanmanın ateşi gittikçe şiddetini arttırmaktadır. Saat 13.20’de Anadolu Hamidiye Tabyası Dardanos’a yaklaşmak isteyen Bouvet gemisini hedef alarak ateşe başlamıştır. Saat 13.30’da İngiliz filosu ağır bir şekilde ama sürekli ve düzenli bir ateşle ilerlemekte, savaş alanına giren Fransız gemileri de bu şiddetli ateşe ortak olmakta idi. Böylelikle Rumeli Mecidiye, Hamidiye ve Namazgâh Tabyaları şiddetli bir ateş altında bırakılmıştı. Bu arada Queen Elizabeth 380 mm çapındaki toplarıyla Anadolu Hamidiye Tabyası’nı şiddetli bir şekilde ablukaya almıştı. Dardanos, Mesudiye bataryalarıyla, Soğanlı Bölgesi, sürekli olarak donanmanın şiddetli ateşine maruz kalıyordu. Rumeli Mecidiye Tabyası’nda yoğun bombardıman esnasında isabet alan mermiler yüzünden iki top takım erlerinin hepsi şehit veya yaralandığından, toplar savaş dışı kalmıştı. Bu bataryada 10 şehit ve 24 yaralı bulunmakta idi. Saat 14.00’e doğru Türk topçularının ateşinin azalmaya başladığı gözlenmektedir. Bu sırada Rumeli Mecidiye Tabyası’nda sadece 1-2 top karşılık verebilmektedir. Anadolu Hamidiye Tabyası’nda 355/35’lik iki topla 240/25’lik toplardan sadece birkaçı ateş açabiliyordu. Rumeli Hamidiye Tabyası’nda ise her iki top da zarar gördüğü için savaşa katılamıyordu64. Steel-Hart, s. 17 Bayur, III/II, s. 70; Karal, s. 441. 64 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 194-207. 62 63 365 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Saat 14.00’te Anadolu Hamidiye Tabyası tarafından ateş altına alınan Bouvet gemisinin isabet aldığı görülmüş, hafif bir duman yükselmiş65 ve gemi yan yatmaya başlamıştır. Üç dakika sonra da batmıştır. Bouvet’nin isabet aldığını gören filodaki diğer gemilerdeki mürettebat, hemen sandallarla yardıma gitmiş, fakat patlamasından korkulduğu için fazla yanaşılamamış, sadece bazı mürettebat kurtarılabilmiştir66. Bouvet’de mahsur kalan Albay Rageot ve mürettebattan 639 denizci boğulmuştur67. Bouvet’nin batması ile savaşın gidişatı değişmeye başlamış, Müttefik donanması Saat 14.10’da ateşini azaltmıştır. Saat 15.15’te Namazgâh kışlasına düşen bir mermi, kışlanın çatısını uçurduğu gibi büyük bir yangın çıkarmış ve 15 dakikada kışla büyük ölçüde yanmıştır. Saat 15.20’de Anadolu Hamidiye Tabyası, ateşini Irresistible’e yöneltmiştir. Saat 16.14’te İngiliz gemisi bir mayına çarpmıştır68. Bu arada saat 16.11’de büyük bir yara almasına rağmen “A Hattı”ndaki yerine korumaya çalışan Inflexible, sancak tarafından bir mayına çarparak ağır hasar almıştır. Tehlikeli bir şekilde yana yatan gemi, mayına çarptığını, savaş alanından çıkmak istediğini bildirmiştir. Inflexible, yanına yardım için gelen Phaeton kruvazörünün eşliğinde güç bir şekilde Boğaz dışına çıkmıştır69. Saat 16.30’de Irresistible, iskele yönüne yatmış ve duman içinde kalmıştır. Gemi obüs bölgesine yakın olduğu için şiddetli top ateşine tutulmuştur. Ateş edemediği gibi, hareket de edemiyordu. Akıntıyla önce Karanlık Liman, sonra da Dardanos bataryası doğrultusunda yol almaya başladı. Saat 17.30’da gemiye Rumeli Mecidiyesi’nden de isabetli atışlar yapıldı. Bu arada Irresistible gemisinin yanına gelmeye çalışan Ocean70, sancak yönüne doğru eğilmiştir. Torpidolar Irresistible’a yardıma gitmek istiyor, ancak obüsler buna izin vermiyordu. Bu yüzden torpidolar Ocean gemisinin yanına gitmiştir. Zor şartlar altında batmakta olan her iki geminin mürettebatını tahliye etmeye çalışmışlardır71. Muharebelerin en çetin anında Rumeli Mecidiye Tabyası’na isabet eden bir merminin verdiği hasardan dolayı askerlerin bir kısmı şehit olmuş ve topların mekanizması bozulmuş, çalışamaz hale gelmiştir. Müttefik gemilerinin Boğaz’ın iç kısımlarına doğru gelmekte olduğunu gören Edremitli Mehmet oğlu Seyyid Onbaşı, yaklaşık 150 kilogram olan top mermisini sırtına alıp topun ağzına sürmüştür. Topun hedefinde İngiliz Ocean gemisi vardır. Seyyid Onbaşı’nın atışı Ocean’a isabet etmiş ve gemi bulunduğu yerden ayrılarak, geriye dönmek Selahattin Adil Paşa, s. 134; Steel-Hart, s. 17. Çanakkale Muharebeleri – I, s. 44-45, 67-68; Nazmi, s. 47; Karal, s. 442; Bayur, III/II, s. 70; Karatay, s. 181-182; Ş. Çamoğlu, Çanakkale Boğazı.. s. 96. 67 Moorehead, s. 55. 68 Steel-Hart, s. 19;Bayur, II/II, s. 70. 69 Moorehead, s. 56. 70 Karal, s. 442. 71 Moorehead, s. 56-59. 65 66 366 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) istemiştir. Ancak manevra yaparken mayın hattına çarpmış, bir süre sonra da batmıştır72. 18 Mart saldırısı esnasında yoğun bir şekilde ateşe maruz kalan Dardanos bataryası, bu bombardımana karşılık vermeye çalışırken Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan’ı, Teğmen Mevsuf’u, yedek subay adayı Halim’i ve iki eri şehit vermiştir. Ancak Batarya Komutanlığı’na atanan Yüzbaşı Muhittin, kısa zamanda bataryayı hazırlamış ve ateşe başlayarak Irresistible üzerine bomba yağdırmaya başlamıştır73. Müttefik donanmasının beş muharebe gemisi Saat 17.00’de Bozcaada’ya doğru çekilirken, hasara uğrayan iki gemisi Saat 18.00’de Boğaz’da kendi kaderlerine bırakılmış, diğer gemiler çekilmeye başlamıştır. Böylelikle Müttefik donanması geride birçok kayıp bırakarak, Boğaz’ın sadece donanma ile geçilemeyeceğini anlamış bir şekilde geri çekilmek zorunda kalmıştır74. 18 Mart’ta Müttefikler yenilmiş, Türk topçusu donanmayı Boğaz’dan geçirtmemiştir. 18 Mart’ta Müttefik Filosu’nun kaybı büyük olmasına rağmen Türk tarafının kaybı daha azdı. Kullanılan 176 toptan sadece sekizi tahrip edilmişti75. İnsan kaybı olarak 4 subay şehit, bir subay yaralı, 22 er şehit 52 er yaralı; Almanların da bir subay yaralı 3 er ölü ve 14 er yaralı olmak üzere toplam kayıp 97’dir76. 18 Mart saldırısında Türk tarafı 1968 mermi atmış olmasına rağmen, Müttefikler sadece Dardanos tabyasına 4.000 mermi atmışlardır77. Müttefik donanmanın üç önemli gemisi (Bouvet, Ocean, Irresistible) batmış, dört gemisi (Inflexible, Goulois, Suffren ve Agamemnon)78 savaş dışı kalmıştır. İnsan kaybı ise 800’ü bulmuştur79. 18 Mart 1915 günü dünyanın en modern savaş gemileri, bol cephaneli ağır ve uzun menzilli toplarıyla Türk tabya ve bataryalarına karşı gerçekleştirdikleri bombardımanları sonucunda Boğaz’ı cehennemî bir hale getirmişlerdir. Ancak, gün sonunda bu modern ve büyük armada gücünün 1/3’ünü kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu büyük gücün karşısında bulunan Türk topçuları ise sınırlı cephane ve menzillere sahip olmasına rağmen dayanabilmiştir. Savaş bitiminde Türklerin cephanesinin sadece 1/3’ünün kullanıldığı anlaşılmıştır80. Çanakkale Müstahkem 72 Baha Vefa Karatay, s. 162-164.; İlhan Akşit, Çanakkale Savaşları Harp Sahaları ve Abideler, İstanbul 1973, s. 80; Ekrem Boz, Adım Adım Çanakkale Savaş Alanları, İstanbul 1994, s. 29. 73 Şükrü Erkal, s. 65. 74 18 Mart 1915’teki çarpışmalar hakkında geniş bilgi için bkz; Emin Ali, s. 24-52. 75 Karal, s. 433. 76 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 209-211. Ş. Çamoğlu, 3 subayın şehit, 2 subayın yaralı, 22 erin şehit ve 50 erin de yaralı olduğunu kaydetmektedir. Bkz; 18 Mart 1915.. s. 34. 77 Ş. Çamoğlu, Çanakkale Boğazı.., s. 99-100. 78 Ahmet Altıntaş-Zeynep Altıntaş, s. 41. 79 Bayur, III/II, s. 71. 80 Joseph Pomiankowiski, s. 110. 367 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Mevki Komutanı Cevat Paşa, bütün birliklerin büyük gayret ve mücadelesi ile bazı tabya ve bataryaların hasara uğramalarına rağmen, bunları kısa zamanda tamir etmiş ve tekrar savaşa hazır hale getirmiştir. Bu arada Cevat Paşa, topçuların gösterdiği kahramanlığı yakından görmüş ve bu gayretleri takdir etmiştir. Hatta Başkomutanlığa yazdığı bir telgrafla, Hasan ve Mevsuf Beylerin gösterdiği kahramanlık dolayısıyla onların anısına Dardanos Bataryası’nın isminin “HasanMevsuf Bataryası” olarak değiştirilmesini teklif etmiştir81. Savaşı yakından izleyen İngiliz gazeteci Ellis Ashmead-Bartlett, 18 Mart Zaferi üzerine Türklerin kazandığı moral güç hakkında şu hususları dile getirmektedir: “Türklerin Avrupa’daki günlerinin sayılı olduğu herkesçe bilinmekteydi. Ne var ki, bu işin pek güçlükle vukuua geleceğini ve Türklerin insanüstü bir kahramanlık ve fedakârlık göstereceklerini de kimse inkâr edemezdi. Çanakkale’de iki İngiliz ve bir Fransız zırhlısının batırıldığını ve birçoklarının da mermi vuruşlarıyla yaralandıklarını 19 Mart sabahı okuduğumuz zaman herkes yıldırımla vurulmuşa döndü”82. 18 Mart 1915’te İtilaf Devletleri’ne karşı Osmanlı Devleti’nin kazandığı zafer, yurt dışında da etki yapmıştır. Özellikle İttifak bloku içerisinde yer alan Avusturya, bu başarıya çok sevinmiştir83. Bu arada 18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli bir rolü bulunan Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa’ya, Almanya Devleti tarafından ikinci rütbeden “Croix de Fer” nişanı verilmiştir84. Bu arada Osmanlı Devleti’nin Rusya, İngiltere ve Fransa’ya karşı savaşa girdiğinden beri ordu ve donanmanın kazanmış olduğu çeşitli başarılardan ve özellikle 18 Mart’ta elde edilen “Çanakkale Muzafferiyet-i Azîmesi” üzerine HalifePadişah Mehmed Reşad’a Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ üyelerinin imzalarıyla “Gazi” ünvanı verilmiştir85. 18 Mart Zaferi’nin kazanılması, en çok uzun bir zamandır yenilgi yüzü görmeyen İngilizlerin moralini bozmuş, onların “yenilmez armada” ününe gölge düşürmüştür. Sömürgeler üzerindeki itibarını sarsacak bir sonuç doğurmuştur. Sömürgelerde yaşayan -Müslüman olsun olmasın- halklar, bu zaferi kendi kurtuluşları için “değerli bir örnek” olarak görmüşlerdir. Türkler açısından ise durum çok daha farklıdır. Bazı maddi kayıplara rağmen, elde edilen moral güç ve kazanç çok daha fazladır. Çünkü, Çanakkale’nin geçilip geçilemeyeceği konusunda bir çok kişi tereddüt içerisindeydi. Boğaz’ın çok iyi bir şekilde tahkim edilmesine rağmen yine de Müttefik donanmasının elindeki yüksek silah gücü karşısında durulup durulamayacağı tartışmalı idi. Bu nedenle İstanbul’da Çanakkale’nin 81 Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/I, s. 209-212; Selahattin Adil Paşa, s. 137-138; Şükrü Erkal, s. 66. 82 Karal, s. 443. 83 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 50, 60-62. 84 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 63-64. 85 Çanakkale Muharebeleri – I, s. 78-79; Hatemi, s. 318. 368 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) geçilmesi ihtimaline göre hazırlıklar yapılıyor, hükümetin ve Padişah’ın Eskişehir’e taşınması için girişimlerde bulunuluyordu86. 18 Mart’ta elde edilen zafer, Türkler için “kurtuluş anlamını taşıyordu”. 18 Mart akşamı Müttefik donanmasının Boğaz’ı geçemediği haberi İstanbul’a ve diğer şehirlere ulaştığında, evler bayraklarla süslenmiş, aydınlatılmış ve şenlik yapılmıştır87. Bu arada 18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında önemli katkıları olan Çanakkale (Bahr-i Sefid) Boğazı Mevki-i Müstahkem Komutanı Cevad Paşa, kara muharebelerinin neredeyse bittiği ve tahliyenin konuşulmaya başlandığı bir sırada 9 Ekim 1915’te 14. Kolordu Komutanlığı’na atanmıştır88. Birleşik Filo’nun 18 Mart 1915 mağlubiyetinden sonra Amiral de Robeck donanma ile Çanakkale’yi geçme fikrinden vazgeçmemiştir. 18 Mart akşamı Churchill’e gönderdiği ilk raporda, saldırıda hasar gören ve batan gemilerin dışında, donanmanın geri kalan kısmının yeniden harekâta hazır olduğunu, ancak saldırı planını yeniden gözden geçirmenin ve mayınların hakkından gelmenin yolunu bulmak gerektiğini belirtmiştir. Amiral, mayın tarama işinde görülen başarısızlık üzerine bu gemilerin personelini değiştirmiş, -çünkü çoğunluğu balıkçı idi- ve yerlerine batan veya yara alan gemilerin tayfalarından mürettebat oluşturmuştur. O’na göre, tekrar harekâta başlanılınca savaş gemileri kısa zamanda tabyalara karşı mayın arama-tarama işine girişebilecek ölçüde bir üstünlük sağlayabilecekler, tabyaların çoğunu susturabilecekler, mayınları buna göre hazırlık yapan torpido muhripleri tarayacak ve bu iş başarılı olunca Marmara’ya geçilecektir. Görüldüğü üzere Amiral’in planındaki tek değişiklik, mayın arama işinin torpido muhriplerine havale edilmesidir. 19 Mart’ta Deniz Bakanı Churchill, de Robeck’e gönderdiği bir telgrafta, savaş dışı kalan gemilerin yerlerine dört zırhlının yola çıkarıldığını, tabyaların tamir edilmesine meydan vermeden harekâta devam edilmesini ve Queen Elizabeth’in Gelibolu Yarımadası üzerinden bombardıman yapması için bol cephane verildiğini kaydetmiştir. Bu arada Fransızlar da batan Bouvet zırhlısının yerine VI. Henri gemisini harekât alanına göndereceklerini bildirmişlerdir89. Diğer taraftan Ruslar, uzun bir zamandan beri ısrarla bir gemilerinin de Boğaz harekâtına katılmasını istemişler, sonunda İngiltere bunu kabul etmiş ve 25 Mart’ta Askold kruvazörü Müttefik donanması içerisinde yer almıştır90. Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere, de Robeck gibi Churchill de donanmanın tek başına Boğaz’ı geçemeyeceği gerçeğini görmek istememektedir. O yüzden harekâta devam edilmesi için aralarında yazışmalar devam etmiştir. Ancak Bayur, III/II, s. 72-74. Karal, s. 443-444. 88 Çanakkale Muharebeleri – II, s. 141. 89 Bayur, III/II, s. 82-83. 90 Askold’un Çanakkale Savaşları’ndaki faaliyetleri için bkz; Tuncoku, s. 33-37. 86 87 369 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) bir süre sonra Churchill de bu işin olamayacağını görmüş ve başarısızlığını kabul etmiştir91. Çanakkale Cephesi’nde Kara Savaşları Sadece donanma ile Boğaz’ın geçilemeyeceğini anlayan İtilaf Devletleri, Çanakkale’yi geçme fikrinden ise vazgeçmemiştir. Müttefikler, bu sefer donanmanın desteğiyle Gelibolu Yarımadası’na asker çıkararak bu hedefini gerçekleştirmek istemiştir. Bu amaçla hemen hazırlıklara başlayan İngiltere ve Fransa, bölgeye sevk edeceği birlikleri oluşturmaya ve eğitmeye başlamıştır. Çanakkale Boğazı’na karadan yapılacak bir harekat için hemen hazırlıklara girişilerek 70 bin kişilik bir kuvvet toplanmaya başlanmıştı. Bu kuvvete Akdeniz Harekat Kuvveti adı verildi. Akdeniz Harekat Kuvveti’nin başına General Sir Ian Hamilon getirildi. Ian Hamilton Boğaz harekatından dört gün sonra Müttefik Deniz Kuvvetlerinin Komutan Amiral De Robeck ile bir durum değerlendirmesi yaparak donanma ve kara kuvvetlerinin ortak harekatı ile başarıya ulaşılabileceği konusunda fikir birliğine vardı. Çıkarma için hazırlanacak kuvvetler Mısır’ın İskenderiye şehrinde toplanacak ve gemilerle bölgeye getirilecekti. Hedefe ulaşmak için iki aşamalı bir plan düşünüldü. Birinci aşamada Kara kuvvetleri donanmanın desteğiyle Gelibolu yarımadasını işgal edecek, ikinci aşamada da Marmara’ya girilerek İstanbul işgal edilecekti. Hamilton, strateji olarak Osmanlı kuvvetlerinin asıl çıkarma yapılacak bölgeden uzakta tutulması için “gösteri çıkarmaları” yaparak, Osmanlı kuvvetlerini oyalamayı amaçladı. Hamilton bütün çıkarmalar için 150 bin askere ihtiyaç olduğunu belirtmişse de ancak 75 bin kişilik bir kuvvet harekat için hazırlanabildi. Osmanlı Başkomutan Vekili Enver Paşa 24 Mart 1915 tarihinde, Çanakkale Boğazı’nı savunmak amacıyla kurulmuş olan 5. Ordu Komutanlığı’na Mareşal Liman von Sanders’i atadı. Liman von Sanders hiç vakit kaybetmedi ve atanmasının ertesi günü Gelibolu Yarımadası’na hareket etti. Liman von Sanders 5. Ordu Komutanı olarak göreve başladığında bölgedeki Osmanlı Ordusunun kumanda heyetinde 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, Kurmay Başkanı Fahrettin Bey, 9.Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, Kurmay Başkanı Binbaşı Hulusi Bey, 19.Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) Bey, Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Bey bulunuyordu. Liman von Sanders İtilaf devletlerinin şu bölgelere asker çıkaracağını öngörerek 5. Ordu’yu şu şekilde konuşlandırdı: Birinci derecede önemli yer olarak eski Truva şehrinin doğusunda ve batısında konuşlanmak üzere 3. ve 11. Tümenler görev yapacaktı. 3. Tümenin komutanı Albay Nikolai, 11.Tümen’in komutanı Rafet Bey’di. İkinci derecede önemli olan yer Bolayır’dı. Bolayır’da 5. ve 7. Tümenler konuşlandırıldı. 5. Tümen’in komutanı Albay Sodenstern, 7. Tümen’in komutanı 91 Bayur, III/II, s. 92. 370 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Yarbay Remzi Bey’di. Seddülbahir’in savunulması için ise sadece 9. Tümen ayrıldı. Komutanı Albay Halil Sami Bey’di. Liman von Sanders özellikle Saroz Körfezi üzerinde durmuştur. Sanders’e göre, bu bölge İtilaf devletlerinin eline geçerse Gelibolu yarımadasındaki Osmanlı kuvvetlerinin destek görmesi mümkün olamaz ve kısa sürede Gelibolu İtilaf devletlerinin eline geçebilirdi. Diğer taraftan General Hamilton yönetiminde toplanan Müttefik sefer kuvvetleri İskenderiye’de kalanlar hariç şu kadardı: -Generall Paris Komutasındaki Tümen: Her biri dörder taburlu üç deniz piyade tugayı, bir bisiklet bölüğü, 120’lik iki top, toplam 10 bin askerden oluşmaktadır. -General Hunter Weston Komutasındaki 29.Tümen: Her biri dörder taburlu 86, 87 ve 88’nci tugaylar, bir bisiklet bölüğü, bir süvari bölüğü, 84 sahra topu, 115’lik 6 obüs, 120’lik 8 obüs, toplam 18 bin askerden meydana gelmişti. -General Birdwood Komutansında İki Tümenli Anzac Kolordusu: Avustralya Tümeni üç tugaydan oluşmaktaydı. Her tugayda dört tabur, bir bindirilmiş piyade alayı, dörder toplu dört sahra bataryasından oluşan üç grup, 24 ağır makineli tüfek; Yeni Zelanda Tümeni dörder taburlu iki tugay, dörder obüsten oluşan üç sahra grubu, toplam 35 bin askerden oluşmuştu. -General Amade Komutasındaki Fransız Kolordusu: General Masnou komutasında iki tugaylı bir tümen. Bu tugaylardan birisi General Vanderberg’in komuta ettiği 175’nci Piyade Alayı ve 1’nci Afrika Alayı’ndan oluşan Anavatan Tugayı, diğeri 4’ncü ve 6’ncı Sömürge Alaylarından oluşan, Albay Rueff komutasındaki Sömürge Tugayı idi. 108 taşıma gemisini 12’si deniz tugayına, 20’si 29.Tümene, 41’i Anzac’lara, 25’i Fransızlara, 6’sı yiyeceğe ayrılmıştı. 4 tane de hastane gemisi bulunuyordu. Tüm bu gemiler Mondros’ta toplanmıştı. Yer bulamayanlar ise demir yeri dışında veya Bozcaada’da idiler. Kara Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton, Birleşik Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral De Robeck idi. Her ikisi de kendi görevlerinde bağımsızdılar. Eşit seviyede bulunarak kara kuvvetleri ile deniz kuvvetleri arasındaki işbirliğini yürüteceklerdi. Türk tarafında ise Jandarma Taburu ve Bursa Jandarma Taburu 3. Kolordu Komutanlığı’na bağlı idi. 5. Tümen ve Bağımsız Süvari Tugayı doğrudan 5. Ordu Komutanlığı’na bağlı bulunmaktaydı. 15. Kolordu Komutanlığı’na ise 3.Tümen ve 11.Tümen Komutanlıkları bağlıydı. 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın karargahı Gelibolu’daydı ve Gelibolu’yu savunmakla yükümlüydü. Emrinde bulunan 7. Tümen’in Komutanı Albay Remzi Bey, 9. Tümen’in Komutanı Albay Halil Sami Bey ve ihtiyat olan 19. Tümen’in Komutanı Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk)’di. 15. Kolordu Komutanlığı’nı ise Alman General Weber üstlenmişti. Karargahı Kalvert Çiftliği’nde bulunuyordu ve Anadolu yakasını savunmakla yükümlü idi. Emrinde 3. Tümen ile 11.Tümen bulunmakta idi. 371 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 5. Tümen Saros bölgesinde, 7. Tümen Bolayır bölgesinde, 9. Tümen Seddülbahir bölgesinde konuşlanmıştı. Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki ordu ihtiyatı olan 19.Tümen ise karargâhını Bigalı köyüne kurmuş ve savaşın durumuna göre kullanılacaktı. Bursa Jandarma ve Gelibolu Jandarma Taburları ile kıyı gözetlemesinde görev yapacaklardı. 15. Kolordu Komutanlığı’na bağlı 3. Tümen Kumkale bölgesinde, 11. Tümen de Beşige bölgesinde konuşlanmıştı. Müttefik orduların toplamı yaklaşık 80 bin kişiden oluşurken, Osmanlı kuvvetleri 60 bin kadardı. Müttefiklerin donanma hariç 140 topları, Osmanlı kuvvetlerinin ise 72 topu vardı. Tarafların savaş gücünü asıl etkileyen asker sayısı değildi. Müttefik Ordusunun silah araç-gereç ve ağır makineli tüfek bakımından ezici bir üstünlüğü bulunuyordu. Ayrıca balonlar ve uçaklar da müttefik donanmasının ateşinin hedeflere yönelmesinde önemli bir güç oluşturuyordu. Saroz Körfezi Çıkarması Biri zırhlı olmak üzere altı İngiliz savaş gemisi ve yedi İngiliz nakliye gemisi 25 Nisan 1915 sabahı Saros Körfezi açıklarına geldiler. Akşama kadar Saros Körfezi kıyılarını bombaladılar ve bölgede mayın taraması yaptılar. Akşam saatlerinde 1.200 kişilik bir kuvveti Saroz kıyılarına getirdiler. Bu askerlerden bir bölümü gece olunca sahile çıktı ve sahilde ateş yaktılar. Sahilde bulunan Osmanlı gözetleme postaları sahile çıkan birliklere herhangi bir karşılık vermedi. Sahilde yaklaşık üç saat kalan İngiliz askerleri saat 21.30 civarında gemilerine geri döndüler. 26 Nisan sabahı Saroz Körfezi civarında herhangi bir İngiliz savaş gemisi bulunmuyordu. Anadolu Yakasına Yapılan Çıkarmalar Liman von Sanders Anadolu yakasına yapılacak olan bir müttefik saldırısı için 15. Kolordu Komutanlığı’na bu bölgenin savunması görevini verdi. Savunma bölgesi Kumkale’den Geyikli güneyine kadar uzanan oldukça geniş bir alandı. 15.Kolordu Komutanlığı’nın sorumluluk sınırları; Kalvert Çiftliği’nin kuzeyinden başlayarak güneyde Küçük Beşige burnunun güneyi çizgisine kadar olan bölgeydi. Kolordu’nun bütün kuvvetleri Erenköy’ün güneyinde İntepeGeyikli hattında idi. 3. Tümen Komutanlığının sorumluluk sahası; Menderes Çayı çevresindeki İntepe, Halileli, Sarıçalı, Tevfikiye, Çıplak köyleriydi. 11. Tümen Komutanlığı’nın sorumluluk sahası; 3. Tümen’in güneyinde, Beşige, Pınarbaşı, Üvecik, Mecidiye ve Geyikli bölgesiydi. Fransız filosu 25 Nisan saat 04.30’da Kumkale önlerine geldi. Saat 05.15’de Jaurequibery ve IV. Henry adlı muharebe gemileri Kumkale-Orhaniye arasında ateşe başladı. Jeanne d’Arc ve Ascold kruvazörleri de Orhaniye sırtları ve Yenişehir’e toplarını yönelttiler. İngilizlerin Prince George adlı muharebe gemisi boğaz girişindeki bataryalara ateşe açtı. Fransızlar’ın aynı anda Beşige’ye düzenledikleri gösteri harekâtı öğleye doğru basan sis sebebiyle sona erdi. 372 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Saat 07.00’de Fransız çıkarma filikaları Kumkale’ye yöneldilerse de akıntının şiddeti nedeniyle ancak saat 10.00 civarında karaya çıkabildiler. Bu sırada İntepe bataryalarından devam eden ateş bir Fransız filikasının batmasına ve paniğe neden oldu. Saat 10.15’te karaya çıkan Fransızların 10. ve 11.Senegal Bölüğü Kumkale’de bulunan 6. Bölük Komutanlığı’nın bir takımı ile savaşa girişti. Bir saat kadar dayanabilen takım, geriden yetişen yarım takıma rağmen Kumkale köyüne çekildi. Burada sokak savaşlarına devam etti. Saat 11.30 civarında 6. Bölük Komutanlığı ve bağlı iki takım Kumkale Mezarlığı’na çekildi. Kumkale Mezarlığı’na çekilmiş olan 6. Bölük Komutanı Şevki Bey, epeyce zayiat verdi. Şevki Bey, akşam karanlıktan yararlanarak yaklaşan Fransız müfrezesine karşı süngü hücumuna kalktı. Bu hücum sırasında yüzünden kurşun yarası aldığı halde hücuma devam etti. Fransız müfrezesini köyün içine kadar çekilmeye mecbur etti. Sol tarafta Yüzbaşı Burhanettin Bey de süngü hücumu yaparken Kumluk’ta Fransızların karanlık basınca çektiği tel örgüsünde şehit düştü. 25 Nisan günü Kumkale’de cephe oluşurken ve yaşanan sıkıntılar ve hiç durmayan donanma ateşi nedeniyle gayet nazik bir durum yaşanırken, aynı gün saat 12.00’den itibaren 5. Ordu Komutanlığı 15. Kolordu’dan ısrarla yardım istemeye başlamıştı. Kumkale çıkarmasının olduğu bölgeyi savunmakla görevli 3. Tümenden bir Piyade Alayı Gelibolu’da Esat Paşa emrine istenilmekteydi. 15. Kolordu akşam 17.00 sıralarında çıkarmanın henüz açıklık kazanmadığı gerekçesiyle ancak 64. Alayı (iki taburlu) verebileceğini bildirmiştir. Karaya çıkan 1. Fransız Tümen Komutanı General d’Amade Osmanlı taarruzunu durdurmak için kendi birliklerini de feda etme pahasına köy üzerine şiddetli donanma ateşi emri verdi. Bu nedenle taarruzdan vazgeçildi ve birlikler Mezarlık-Kumkale Köyü-Orhaniye sırtları hattına çekildiler. Kumkale Köyü saat 16.00’da tamamen boşaltıldı. Kumkale taarruzlarında önemli zayiat verildi. Özellikle subay kaybı çok oldu. Birçok bölükte subay kalmadı. Ayrıca Tümen Sıhhiye Bölüğü’nün bölgeye çok geç gelmesi nedeniyle zamanında tedavi olanağı bulunamayan yaralılardan pek çoğu şehit oldu. General Hamilton’ın emri ile Fransız birliklerine Kumkale’den 26/27 Nisan gecesi sessizce çekilmeleri emredildi. Akşam Saat 22.00’den itibaren Fransız birlikleri Kumkale’den çekildiler. 27 Nisan sabahı Kumkale’de hiçbir Fransız askeri kalmadı. Kumkale’deki bu durumdan üst komuta kademesi ancak öğleden sonra haberdar oldu. 27 Nisan sabahı Kumkale köyünde bir eve sığınmış olan 31. Alay 1. Taburdan İbrahim onbaşı ve beraberindekiler Kumkale’nin boşaltıldığı haberini bildirdiler. İki gün geceli gündüzlü devam eden Kumkale muharebelerinde Osmanlı kuvvetleri 17 subay, 450 er toplam 467 şehit verdi. Ayrıca 23 subay, 740 er yaralı, 373 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 5 subay ve 500 er kayıp oldu. Toplam zayiat 45 subay, 1690 er olmak üzere toplam 1735 kişidir92. Beşige Limanı Çıkarması 25 Nisan 1915 sabahı Beşige Limanı açıklarına gelen Fransız gemileri sahili bombaladı. Amaç Osmanlı kuvvetlerini oylamaktı. İki saat kadar devam eden bombardımandan sonra çıkarma yapacak araçlar kıyıya doğru ilerlemeye başladı. Ancak kıyıya çıkmadan geri döndüler. Beşige Limanına hiçbir Fransız askeri çıkmadı. Bu arada bölgede gittikçe yoğunlaşan sis sebebiyle Fransız savaş gemileri saat 11.00 civarında bombardımanı durdurdular ve Bozcaada’ya geri dönüler. Bu bölgede bulunan Albay Rafet komutasındaki 11. Tümen serbest hareket etme imkânına kavuştu. Gelibolu Yarımadası’na Yapılan Çıkarmalar Seddülbahir Bölgesindeki Çarpışmalar ve Kirte, Kerevizdere, Zığındere Muharebeleri Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı Ian Hamilton, stratejik açıdan önemli bir yere sahip olan Alçıtepe’yi ele geçirmek için asıl çıkarma bölgesi olarak Seddülbahir’i seçmişti. Hamilton Alçıtepe’yi ele geçirdikten sonra Kilitbahir Platosuna yönelerek Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı topçularını arkadan vurmayı planlamıştı. Planını gerçekleştirmek için bir İngiliz tümeni, bir Fransız tümeni, bir İngiliz kraliyet deniz tümeni ve 29. Hint Tugayı’nı bunun için hazırlamıştı. Hamilton Alçıtepe’yi ele geçirdikten sonra bölgede donanma için bir gözetleme şebekesi oluşturulacak ve donanma boğazdaki Osmanlı topçuları ile kolaylıkla mücadele edebilecekti. Bundan sonra da kara kuvvetleri Kilitbahir Palotusunu ele geçirerek Çanakkale’de kesin sonuca gidilecekti. Seddülbahir bölgesine ilk önce çıkartma yapacak olan 29. İngiliz Tümeni beş ayrı noktada karaya çıkarma yapacaktı. Bu çıkartma yerleri harflerle belirlenmişti. 29. İngiliz Tümeni’nin çıkarma yapacağı yerler şöyle tanımlanmıştı: 1. Eskihisarlık Çıkarması (S) 2. Ertuğrul Koyu Çıkarması (V) 3. Tekke Koyu Çıkarması (W) 4. İkiz Koyu Çıkarması (X) 5. Zığındere Çıkarması (Y) Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2. Kitap, Ankara 1978, s. 39-90. 92 374 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Seddülbahir bölgesine yapılan çıkarmalar Çanakkale Cephesi’nin ağırlık merkezini oluşturdu. İngilizler planlarında ilk hedef olarak Alçıtepe’yi seçmelerine rağmen beklemedikleri sert direnişle karşılaşınca planlarını değiştirmek zorunda kaldılar. İkinci kademede karaya çıkaracakları bir Tugayı da Tekke koyuna yönlendirdiler. Tümen ihtiyatlarının 26. Alaya Seddülbahir bölgesinde yardıma zamanında yetişmemesi nedeniyle büyük kayıplar verildi. 26. Alay’ın 3. Taburu üstün kuvvetler karşısında kahramanca savunmasını sürdürdü. Saat 15.30’da 25. Alay’ın 3. Taburu Kirte’nin batısında İngilizlere karşı taarruza başladı. Bu taarruz başarılı oldu. Ancak ertesi günü düşman donanmasının saldırıları karşısında Tabur geri çekilmek zorunda kaldı. 26. Alay’ın 3. Taburu emrine iki Piyade Bölüğü ile bir Makineli Tüfek Takımı geldikten sonra bu Tabur da gece baskınları düzenlemeye başladı. Seddülbahir’deki bu savunmada bir günde 1.900 kişi zayiat verildi. Birinci Kirte Savaşı Üç günlük kıyı savaşlarında Osmanlı kuvvetlerinin başarılı savunmaları karşısında ne yapacaklarını şaşıran İngiliz birliklerine takviye olarak Fransız Tümeninin de gelmesi ile rahat bir nefes aldılar. 25 Nisan’da başlayan ve 28 Nisan’a kadar geçen üç günlük süre içerisinde Seddülbahir bölgesine çıkan İngiliz birliklerinde üç Tugay, Dokuz tabur Komutanı yaralandı. 29.İngiliz Tümeninin üç Tugay komutanı yerlerine geçen iki albay ve tugayların kurmay subayları da vuruldukları için İngiliz birliklerinin sevk ve idareleri aksadı. İngiliz Taburları yarı mevcutlarını da kaybettiler. 29.Tümen Komutanı General Hunter Weston Alçıtepe’nin şimdilik ele geçirilmesinin mümkün olmadığını değerlendirerek yeni bir plan yapmak zorunda kaldı İngiliz ve Fransız birlikleri toplam 19 taburla bu ileri harekâtı gerçekleştirmeyi planlamışlardı. Osmanlı kuvvetleri zayıftı. 25. ve 26. Alaylar mevcutlarının yarısını kaybetmişlerdi. 28 Nisan 1915 sabahı saat 08.00’da İngiliz-Fransız donanması yoğun topçu ateşiyle saldırıya başladı. Osmanlı kuvvetlerinin bulunduğu yan kanatlardan 375 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) sokulan gemilerden atılan toplar çok etkili oldu. Saat 09.00’da her iki tarafın asıl kuvvetleri muharebeye tutuştu. 87. İngiliz Tugayı batı taraftan Yassıtepe’ye doğru ilerledi ancak 20. Alay bunları durdurdu ve öğleye kadar devam eden İngiliz saldırılarında İngilizlere ağır zayiat verdirdi. 88. İngiliz Piyade Tugayı merkezden Kirte şosesinden saldırıya geçti. Başlangıçta Osmanlı kuvvetleri arasında bazı karışıklıklar olmuşsa da saat 10.00’da Kirte yolu kontrol altına alındı. Öğleden sonraki çarpışmalarda Fransız birlikleri ve Fransız birlikleri içerisinde yer alan Senegal askerleri paniğe kapıldılar. 20. Alay üstün düşman kuvvetleri ile mücadelesini sürdürdü. 3. Tabur Komutanı Mahmut Sabri Bey askerlerine süngü hücumu yaptırarak kendisinden 4-5 kat üstün İngiliz birliklerini önüne katarak uzaklaştırmayı başardı. Cepheye yetişen iki taburdan oluşan 19. Alay önce Fransızlara sonra da İngilizlere karşı taarruza geçti ve muharebeyi akşama kadar sürdürdü. I.Kirte Savaşı ile Alçıtepe’yi batıdan yapılacak bir kuşatma ile Yassıtepe üzerinden ele geçirmeyi hedefleyen İngiliz-Fransız taarruzu boşa çıkarıldı. Düşman birliklerinde büyük bir moral çöküntüsü oldu. Bu yüksek komuta kademesinde de kendini gösterdi. Komuta kademesi diye karamsarlıklarını ifade ederken, 9.Tümenin İngiliz ve Fransızlara karşı taarruz yapacak bir durumu yoktu. O nedenle düşman Seddülbahir’den atılamadı. I.Kirte Savaşında 9.Tümen’in verdiği zayiat çok ağır oldu. En fazla kaybı da 26.Alay verdi. Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı 2.378’di. Müttefiklerin toplam kaybı 3.000’i geçmişti. Bu kayıpların 1.000’i Fransızlara aitti. İkinci Kirte Savaşı 6 Mayıs’ta başlayacak olan II. Kirte Savaşı üç gün devam etti. İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener, daha fazla beklemenin hata olacağını belirtmesi üzerine İngiliz Orduları Başkomutanı General Ian Hamilton 6 Mayıs’tan başlamak üzere yeni bir taarruz planı hazırladı. Bu arada yeni kuvvetler isteyen Hamilton’a Mısır’da bulunan 42.İngiliz Tümeninin 125.Tugayı gönderildi. Bir Fransız Tugayı da yola çıkarıldı. Ayrıca Arıburnu’nda bulunan Anzak Kolordusunun iki tugayının da Seddülbahir’e kaydırılması emri verildi. Hamilton, taarruzun 6 Mayıs tarihinde donanma ve müşterek topçu ateşi ile başlamasını, daha sonra tüm birliklerin saat 11.00’de Kirte’nin güneyinden Osmanlı mevzilerinin ele geçirilmesini planlamıştı. İkinci Kirte Savaşı öncesinde İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25.000 asker, 300’den fazla ağır makineli tüfek, 105 kara topçusu, 400’den fazla deniz topçusundan oluşuyordu. Buna karşılık Osmanlı kuvvetleri 10.000 asker, 24 ağır makineli tüfek ve 40 toptan meydana geliyordu. 6 Mayıs günü saat 11.00’de başlayan top atışlarından sonra 17 taburdan oluşan Fransız Tümeni saat 12.00’de Osmanlı 7.Tümenine saldırdı. Ancak kendisinden birkaç kat üstün olan Fransız Tümenine karşı savunma örneği verdi ve Fransız Tümeni ilerleyemedi. Göğüs göğüse süngü hücumuna dönüşen savaşta 376 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Mehmetçik büyük başarı elde etti. Savaşın ilk günü İngiliz ve Fransız taarruzları başarısızlıkla sonuçlandı. 7 Mayıs 1915 günü General Ian Hamilton aynı hedefleri gerçekleştirmek için tekrar taarruza geçti. Bu arada Fransız kuvvetlerine Marsilya’dan gelen birlikler de dahil oldu. Saat 10.00’da başlayan donanma ve kara topçusunun ateşi sonrasında İngilizler 9. Tümen mevzilerine doğru taarruza geçtiler. Bir ara 9. Tümenin asıl mevzilerine yaklaştılarsa da şiddetli ateş karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar. Öğleden sonra şiddetli bir şekilde devam eden İngiliz hücumu yeni kuvvetlerle sürekli takviye edilse de 9. Tümenin savunmasını aşamadı. Türk ordusunun bu mücadelesi karşısında Müttefik Orduları Başkomutanı Ian Hamilton planını 7 Mayıs’ta da gerçekleştirmedi. 8 Mayıs sabahı saat 10.15’te donanma ve kara topçularının atışlarıyla başlayan İngiliz-Fransız taarruzu sırasında İngilizler 9.Tümenin mevzilerine 300400 metre kadar yaklaştılar, ağır kayıp verdiklerinden taarruzlarını durdurmak zorunda kaldılar. 7.Tümen karşısında taarruza geçen Fransız ve İngiliz birlikleri hiçbir başarı elde edemediler. 83 rakımlı tepe Fransız ve Osmanlılar arasında birkaç kez el değiştirdi. Akşamüzeri saat 17.30’da başlayan taarruz İngiliz ve Fransızlar için daha da büyük kayıp vermeleriyle sonuçlandı. İngiliz ve Fransız birlikleri geri çekilmek zorunda kaldılar ve mevzilerine döndüler. Bundan sonra Seddülbahir bölgesindeki savaşlar mevzi savaşlarına döndü. İkinci Kirte Savaşı sonrasında Alçıtepe’nin alınamayacağını anlayan İngiliz ve Fransızlar yeni takviye birlikler istemek zorunda kaldılar. II.Kirte Savaşı’ndaki başarı Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa ve 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’i Arıburnu Cephesinde büyük bir hataya sürükledi. 19 Mayıs’ta Arıburnu’nda düşmanı denize dökmek için yapılan dörtbuçuk saatlik bir hücumda 10.000 asker zayiat verildi. İkinci Kirte Savaşı’nda Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı yaklaşık 2.000 kişi, İngiliz ve Fransızların zayiatı ise 6.500 kadardı93. Üçüncü Kirte Savaşı 4 Haziran 1915 sabahı saat 08.00’de İtilaf donanmasının ve kara topçularının hazırlık ateşiyle başlayan saldırı giderek şiddetlendi. 8. İngiliz Kolordusu 31.000 mevcutlu, 2 tümenden oluşan Fransızlar ise 22.000 kişiden meydan geliyordu. Bu kuvvetlerin karşısında savunma durumunda olan Osmanlı kuvvetlerinin sayısı ise yaklaşık 25.000 askerdi. İtilaf devletlerinin topçu ateşini takiben saat 12.10’da Güney Grubu Cephesi’ne genel bir taarruza geçtiler. Osmanlı savunma mevzilerinin yoğun topçu atışı sonunda susturulduğunu zannettiler. Ancak 12. Tümene taarruz eden Fransız Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2. Kitap, s. 213-424. 93 377 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) birlikleri, Osmanlı mevzilerinden açılan makineli tüfek ve piyade tüfeği atışlarıyla ağır kayıplara uğradılar. Çok kısa sürede geri çekilmek zorunda kaldılar. Sol tarafta taarruza kalkan 7. ve 8.Fransız Sömürge Alayları da geri atıldılar. Böylece 12.Tümene karşı Fransız Kolordusunun tüm taarruzları durduruldu. Fransızlar ağır kayıplar verdiler. 88.İngiliz Tugayı’nın solundan taarruz eden takviyeli Hint Tugayı, Zığındere’nin iki yanında ilerlemesini sürdürdü. Ortadan ilerleyen Lancashire Taburu ise Osmanlı kuvvetlerinin direnişi ile karşılaştı ve geri çekildi. Batıdan Zığındere sırtının deniz tarafından ilerleyen Gourkhas Taburu, 74 rakımlı tepeyi ele geçirdi. Ancak kısa bir süre sonra geri çekilmek zorunda kaldı. Üçüncü Kirte Savaşı’nın ilk gününde İngilizler 4500, Fransızlar ise 2000 kişilik bir kayba uğradılar. Kazançları ise 1,5 kilometrelik bir cephede 200-450 metre derinlikte bir araziye ele geçirmek oldu. 5 Haziran günü İngiliz ve Fransız birlikleri bulundukları siperleri tahkim etmek ve savaş alanını temizlemekle geçirdiler. Zira savaş alanı birliklerin ilerlemesine engel olacak kadar çok şehit, ölü ve yaralılarla dolmuştu. Osmanlı birlikleri ise 6 Haziran’da yapacakları taarruzun hazırlıkları ile meşgul oldular. Üçüncü Kirte Savaşı diye bilinen 4-6 Haziran tarihlerinde gerçekleşen üç günlük savaş sonucunda Osmanlı kuvvetlerinin zayiat toplamı 65 subay ve 4.952 erden ibaretti. İngilizlerin kayıpları sadece birinci günde 8.Kolordunun 4.500 kişiydi. Daha sonraki kayıplarla bu rakam 9000’e ulaştı. Fransızlar ise ilk günkü kayıpları 2031’di. Onların daha sonraki kayıplarla bu sayı 4000’e yaklaştı. Birinci Kerevizdere (83 Rakımlı Tepe) Savaşı Üçüncü Kirte Savaşı sırasında tüm çabalara karşın direnen ve Zığınderesırtı’ndaki İngiliz hatlarına bir kama gibi girmiş olan iki küçük Türk siperi atılamamıştı. 8. İngiliz Kolordu Komutanı General Hunter Weston ile Fransız Kolordu Komutanı General Gouraud Alçıtepe’ye yapılacak genel bir saldırı öncesinde Osmanlı kuvvetlerinin elinde bulunan hakim tepeleri ve siperleri ele geçirmek için sınırlı bir taarruz yapılmasına karar verdiler. Fransızlar 21 Haziran 1915 günü 04.30’da ağır topçu ateşiyle taarruza geçtiler. Topçu ateşi karşısında 2.Tümen Komutanı Yarbay Hasan Askeri Bey Tümen mevzilerini geri kaydırmak zorunda kaldı. 6. ve 176. Fransız Alayları ilk hamlede 83 Rakımlı Tepe’yi ele geçirdiler. Osmanlı 6.Alayı’nın sol kanadındaki siperler yok oldu. 1.Alay’ın sağ kanadındaki siperler de aynı akıbete uğradı. Bunun üzerine buradaki askerler gerideki istinat siperleri ve irtibat yollarının içine girerek savunmayı buradan yapmaya çalıştılar. Fransızlar ilk gün hedeflerine ulaştılar. Osmanlı birlikleri 21/22 Haziran gecesi süngü hücumu yaptı ve sağ kanattaki mevzilerini geri aldı. Ancak Fransızların karşı süngü hücumu sonucunda buraları tekrar boşaltmak zorunda kaldı. Fransızlar 22 Haziran günü 6. Osmanlı Alayı’nın bulunduğu cepheye saldırdılar. Ancak bunda başarılı olmadılar. Fransızlar planladıkları 600 metrelik 378 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) taarruz cephesinde sadece birinci savunma hattı ile 83 Rakımlı Tepe’yi ele geçirebildiler. Dolayısıyla hedeflerine ulaşamadılar. Bu savaşta İngiliz ve Fransızların toplam zayiatı 7000 civarındaydı. Osmanlı kuvvetleri ise 79 subay ve 5.800 er zayiat verdiler. Zığındere Savaşları Fransızların 83 Rakımlı Tepe’ye düzenledikleri taarruzu başarılı bulan İngiliz Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton, bölgede yeni bir taarruz yapılmasını istiyordu. İngiliz General Hunter Weston, taarruzun sadece Zığındere sırtı üzerinden değil, derenin doğusundaki Keçideresi’nin Zığındere’le birleştiği nokta boyunca ilerlemeyi sağlayacak şekilde Çamağacı sırtı üzerinden 650 metre uzunluktaki siperlere kadar yapılmasını önermiş ve Ian Hamilton da bu öneriyi onaylamıştı. İngiliz topçusu 25 Haziran’dan itibaren Zığındere sırtlarındaki Osmanlı mevzilerine tanzim ateşine başladı. Bu atışlar 26 ve 27 Haziran tarihlerinde de devam etti. 28 Haziran gece 00.20’de başlayan İngiliz bombardımanı sabaha kadar sürdü. Saat 09.00’da hem kara hem de donanma topları ateşin şiddetini arttırdılar. Saat 10.45’te 11.Osmanlı Tümenini orta kesimine saat 11.00’da da bütün 11.Tümenin cephesine saldırıya geçtiler. Zığındere batısındaki içi yaralı ve şehit dolu tüm mevziler İngilizlerce ele geçirildi. Solda taarruz eden ve Osmanlı mevzilerini kuşatmaya çalışan Hint Tugayı durduruldu. İngilizlerin 11.Tugayın sağ tarafına yaptıkları saldırılar kaşısında Güney Grubu Komutanı Weber Paşa cepheyi Alçıtepe’ye kadar geri almaya düşündü ancak daha sonra bu düşüncesinden vazgeçti. İngilizler 28 Haziran’da önemli bir başarı elde ettiler. Osmanlı kuvvetlerinin zayiatı 2013 kişiydi. İngilizlerin ise 1750 kişiydi. 29 Haziran günü Güney Grup Komutanı yarımadaya yeni gelen 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa’nın kuvvetlerinden yararlanmak için 5. Ordu Komutanlığı’na öneride bulundu. Bu öneri Liman von Sanders tarafından kabul edildi. Güney Grup Komutanı Weber Paşa Faik Paşa’nın Güney Grubunun sağ ve orta bölgesinde savunma düzeninde bulunan 11. ve 7. Tümenlerin doğrudan doğruya komutasına verildiğini bildirdi. 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa’nın emrindeki birlikler 29/30 Haziran günü saat 22.00’de taarruza başladılar. İngilizler çok sayıda makineli tüfek ve topçularının desteği ile taarruzu durdurdular. 1. Tümen Komutanı Yarbay Cafer Tayyar Bey taarruz kanadı komutanı olarak görevlendirildi. Yarbay Cafer Tayyar Bey yeni bir hücum girişiminde bulunduysa da fazla bir ilerleme kaydedilemedi. 30 Haziran günü Fransız kuvvetleri komutanı General Gouraud yaralandı. 12.Tümen bölgesinde de karşılıklı hücumlar yapılmış; özellikle 30 Haziran 1915’te cepheyi ziyarete gelen Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın da izlediği taarruzda Osmanlı kuvvetleri İngilizleri geri püskürtmüştü. 379 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 2 Temmuz günü yapılan taarruzda sadece 70.Alayın 3.Taburu 10 subay ve 443 er zayiat verdi. 2.Kolordu Komutanı Faik Paşa ileri hatlardaki durumu bizzat takip ettiği için taarruzun daha fazla ileri götürülemeyeceğine karar verdi. Bulunulan hatta savunmaya geçilmesini ve tahkimata hız verilmesini emretti. Bunun üzerine 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders 2.Kolordu Komutanı Faik Paşa’yı görevinden aldı. 5.Ordu Komutanlığınca Güney Grup Komutanlığı’nda bazı düzenlemeler yapıldı. Takviye birlikler getirildi. Yorgun olan birlikler ihtiyata alındı. 5 Temmuz 1915 sabahı saat 03.45’te 3. ve 5.Tümenler, İngilizleri Zığındere Sırtalından atmak için taarruza başladılar. İki Tümenin toplam 13.695 mevcudu vardı. Önde bulunan erler el bombalarıyla donatılmıştı. Topçuların ateşleri isabetli idi. Başlangıçta düşman mevzileri ele geçirildi. Ancak çok zayiat verildi. Saat 06.50’de yıpranan ve yorulan birlikler geri çekildi. Taarruzlar bütün gün sürdü ancak başarı elde edilemedi. 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders’in emri ile durduruldu. 5 Temmuz’daki taarruzda 3.Tümen 1401 şehit, 1.555 yaralı ve 226 kayıp, toplam 3.182 zayiat verdi. 5.Tümen ise; 758 şehit, 726 yaralı ve 359 kayıp olmak üzere toplam 1.843 zayiattı. Toplam olarak 1.Kolordu bir günde 5.025 zayiat vermiş oldu. 28 Haziran 5 Temmuz 1915 tarihleri arasında Zığındere Savaşlarında Güney Grubu 16.000 zayiat verdi. Zığındere Savaşları Seddülbahir bölgesinde 25 Nisan’dan itibaren yapılan savaşların en kanlısı oldu. İkinci Kerevizdere Savaşı 9 Temmuz günü Esat Paşa’nın kardeşi Vehip Paşa Güney Grubu Komutanlığının karargahı olan Salimbey Çiftliği’ne gelerek saat 17.30’da görevi Weber Paşa’dan devraldı. Vehip Paşa cephede yeni düzenlemelere girişti. 10 Temmuz’da 14.Kolordu Komutanı Trommer Paşa, 13 Temmuz’da da 5.Kolordu Komutanı Fevzi (Çakmak) Paşa bölgeye geldi. İngiliz ve Fransız birlikleri 12 Temmuz 1915 günü saat 04.30’da Güney Grubu Cephesinin sol kanadından 4. ve 7.Tümenlere karadan, denizden ve havadan saldırdılar. Bu saldırı 07.30’a kadar devam etti. Bombardıman nedeniyle Osmanlı birlikleri arasında tüm haberleşme hatları kesildi. Birinci hat siperleri, ihtiyat siperleri ve irtibat hendekleri kullanılamaz duruma geldi. 29.İngiliz Tümeni 11.Osmanlı Tümenine bir gösteri taarruzu yaptı. Bu taarruz geri püskürtüldü. Siperlere giren iki manga İngiliz askeri süngülenerek yok edildi. 52.İngiliz Tümeni 4. ve 7. Tümenlere taarruz etti. Bu sırada muhribi 305 mm.lik toplarıyla Alçıtepe’yi bombaladı. İlk başta ilerleme kaydeden İngiliz ve Fransız birlikleri mevcutlarının %60’nı ve özellikle de çoğunluğu subaylardan oluşan zayiat verdiler. 12 Temmuz taarruzunda İngiliz-Fransız birlikleri 170-360 metre ilerleyebildiler. 13 Temmuz günü Vehip Paşa ne pahasına olursa olsun gerekirse “şiddet kullanarak” ikinci hattın kesinlikle savunulmasını emretti. Gün boyu şiddetli 380 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) savaş devam etti. İngiliz ve Fransızlar her ne kadar Kemal Bey Tepesi’nin (83 Rakımlı Tepe) bulunduğu sırtlarda Kerevizdere’ye egemen bir hat tuttularsa da, Türk askerinin direnişini kıramadılar ve hedeflerine ulaşamadılar. İki gün devam eden Kerevizdere Savaşlarında 4., 6. ve 7.Tümenlerin bulunduğu sorumluluk sahasında 113’ü subay olmak üzere 9.462 zayiat verildi. Buna karşılık İngilizlerin zayiatı 3.100, Fransızlar ise 800’dü. Kerevizdere Savaşları Güney Grubu askerlerinin moralini yükseltti. İngiliz ve Fransızlar iyice hazırlanmadan taarruz etmenin bilincine vardılar. Bundan sonra Seddülbahir bölgesindeki İngiliz ve Fransız birlikleri ciddi taarruzlarda bulunmadılar. Bazen küçük çaplı gece baskınları, bomba atışları ve lağım patlatmaları oldu. 6-13 Ağustos 1915 tarihleri arasında Seddülbahir bölgesinde Osmanlı kuvvetleri 41 subay 2.717 er şehit, 64 subay 4.116 er yaralı, 572 er kayıp olmak üzere toplam 7.510 kişidir. İngiliz ve Fransız birlikleri de yaklaşık bu kadar zayiat verdiler. Kasım 1915’te 52.İngiliz Tümeninin elinde bulunan bağlık bir sahayı genişletmek için yaptıkları taarruz dışında önemli bir olay olmadı. Arıburnu Bölgesindeki Savaşlar 25 Nisan 1915’te üç savaş gemisi ve yedi muhriple saat 03.00’da Arıburnu bölgesine hareket eden Avustralya 3.Piyade Tugayı, saat 03.30’da kıyıya yaklaştı. Açıkta bekleyen Majestic, Triumph, Prince of Wales, London ve Queen savaş gemileri kıyıda gözetleme yapan Bigalı İdris ve Gelibolulu Cemil tarafından görüldü ve 8. Bölük Komutanı Üsteğmen Faik Efendi tarafından tabur komutanına rapor edildi. Saat 04.25’te kıyıya 50 metre kala ilk ateşle karşılaşan Avustralya 3.Piyade Tugayı askerleri filikalardan atlayarak dizboyu su içerisinde karaya çıkmaya başladılar. Şiddetli bir ateşle karşılaşmadıkları için yamaçlara tırmanmaya başladılar. Avustralya 3.Piyade Tugayı ilk zayiatını Arıburnu’nun biraz kuzeyinde bulunan Balıkçı Damları’nda verdi. 3.Piyade Tugayı’nın çıkarmasına ilk karşılık verenler Küçük ve Büyük Arıburnu kıyılarını gözetleyen iki mangadan oluşan birlikten gelmişti. Haintepe’de bulunan 2.Takım bu sırada savaşa başlamıştı. Çarpışmalar sırasında Takım Komutanı olan Gelibolulu Süleyman Çavuş yaralandı. Bu sırada Üsteğmen Faik Efendi’ye de bir kurşun isabet etti ve Bölüğünü komuta edemeyecek hale geldi. Bölük Lapsekili Muharrem Çavuş’un komutasına girdi. Ancak Muharrem Çavuş da üç yerinden yaralanınca askerler siperlerinden çıkarak Balıkçı Damları mevkiindeki 1.Takıma katılmak üzere harekete geçtiler. Saat 05.00’te ikinci ve üçüncü kademe birlikler de karaya ayakbastılar. 8.Bölük 3.Takım erleri Anzaklara karşı şiddetli ateşleriyle karşılık verdiler. Bu sırada açıkta bekleyen İngiliz savaş gemileri Palamutluk Sırtı-Topçular SırtıConkbayırı hattını yoğun şekilde top ateşine tuttular. 3.Takım şiddetli saldırılar karşısında ağır kayıplar verdi. Anzaklar Cesarettepe’yi işgal ettiler. Takım elinde kalan az bir kuvvetle Conkbayırı’nın güney sırtlarına geçerek mücadeleyi sürdürdü. İngilizler öğleye doğru destek için sadece bir top çıkarabildiler. 2.Piyade Tugayı ise ancak saat 17.00’de karaya çıkabildi. İngilizler 25 Nisan günü akşama kadar karaya 381 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 15 bin asker ve 5 top çıkardılar. Çıkartmanın ilk günü olan 25 Nisan’da 2 binden fazla kayıp verdiler. Bölgede bir gece evvel tatbikat yapan 27.Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik Bey, bombardıman seslerini duyar duymaz 27.Alayı alarma geçirdi. Ayrıca durumu hemen 9.Tümen Komutalığı’na bildirdi. 27.Alay aldığı emir üzerine harekete geçerek Anzakların ilerlemesini durdurmak için Kemalyeri-Merkeztepe doğrultusunda taarruz etmeye karar verdi. Kumtepe ve Arıburnu kıyılarında 27.Alay’ın bir taburuna gözetleme görevi verilmişti. Tabur Komutanı bu bölgeye bir bölük bırakmış ve taburun diğer efradını daha geride topluca tutmaktaydı. Çıkarma başladıktan sonra Eceabat’ta bulunan 27.Alay’ın ihtiyatta tutulan iki Taburu ve iki bataryası da Arıburnu yönünde harekete geçirildi. 27. Alay kısa bir hazırlıktan sonra saat 08.00’da taarruza geçti. 27.Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik Bey, alarmda bekleyen 1.ve 3.Taburları hemen harekete geçirdi. 17 atlıdan üç keşif kolu düzenleyerek bunları Arıburnu, Kabatepe ve Palamutluk istikametine gönderdi. Çamburnu’ndaki dağ bataryasının da Kocadere Köyü’nün batı sırtarına hareketini emretti. Ayrıca dağ bataryasının korunması için de bir piyade bölüğünü bataryanın geçeceği yollara bıraktı. 27.Alay iki kol halinde savaşın cereyan ettiği bölgeye yürüyüşünü sürdürürken ilk kez Kakma Dağı’nın batısındaki boyunda İngiliz savaş gemilerinin topçu ateşiyle karşılaştı. Kanlısırt ve onun kuzeyindeki tepelerde düşman askerleri görülüyordu. Topçular Sırtı henüz Anzacların eline geçmemişti. 27.Alay Kılıçbayırı-Merkeztepe-Kırmızısırt hattını taarruz için ilk hedef olarak seçti. Alayın ağır makineli tüfek bölüğü de Haydartepe’de mevzilendi. 27.Alay’ın taarruzu başarıyla sürdü. 27.Alay’ın 3.Taburu saat 11.30’da FundalıksırtıMersinsırtı-Edirnesırtı’nı aşarak Kırmızısırt’a yaklaştı. 1.Tabur da Kanlısırt’ta Anzaklarla karşı karşıya geldi. 27.Alay Karayürek deresindeki Anzak öncülerini tamamen temizledi. 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey bu olaydan hemen sonra 57. Alayın harekete geçmesi ve 27.Alayın da taarruzları sonucunda düşmanı geri püskürttü. Mustafa Kemal’e göre bu taarruz sıradan bir taarruz değildi. 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal kumandanlara şu tarihi emri verdi: “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.” Mustafa Kemal’e göre taarruz, düşmana boyun eğdirmiş, savaşan askerleriin hem manevi gücünü arttırmış, hem de savaşma istek ve arzusunu kamçılamıştır. 57.Alay kendisinden üç kat fazla düşmanla boğaz boğaza savaştı. Anzaklar Düztepe’den çekilmek zorunda kaldı. 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa ile görüşerek 27.Alayın da Tümen emrine girmesini ve bundan sonra Anzakların denize dökülmesi için taarruz önerisinde bulundu. Bu öneri Esat Paşa tarafından kabul edildi. 19.Tümen 27.Alay da dahil olmak üzere 27, 57, 72 ve 382 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 77.Alaylarla taarruz planı yaptı. Ancak 72.Alay bölgeye geç sayılabilecek bir saatte 16.30’da gelebildiği için taarruz ertesi güne bırakıldı. 19.Tümen Komutanlığı’na gönderilen ilk takviye 64.Alay ile 11.Tümen 33.Alay birlikleriydi. Ancak bu birlikler yapılacak taarruza tüm kadroları ile katılamadılar. Çünkü parça parça ve geniş zaman aralıkları ile 19.Tümen Komutanlığı emrine girebildiler. 27 Nisan’da Arıburnu bölgesindeki savaşalar çok şiddetli geçti. 15 Osmanlı Taburuna karşın 21 Anzak Taburu bölgede bulunuyordu. 9 Topçu bataryasına (yani 36 top) karşın düşmanın denizde ve karada 255 topu vardı. 27 Nisan taarruzlarında 33.Alay Komutanı Yarbay Ahmet Şevki Bey, 33.Alay 1.Tabur Komutanı Binbaşı Faik Bey şehit oldu. 3.Tabur Komutanı Binbaşı Besim Bey yaralandı. 27 Nisan taarruzları sonucunda elde edilen sonuç şudur: Mevziler; Cesarettepe doğusu-Bombasırtı-Kırmızısırt-Kanlısırtolarak kesinleşti. Bütün savaş boyunca bu hat değişmedi. Taraflar mevzi savaşlarına başladılar. Siper kazarak tahkimata başladılar. 19 Mayıs 1915 Taarruzu Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa 11 Mayıs 1915 tarihinde Gelibolu Yarımadası’na geldi ve 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’le görüşerek Arıburnu bölgesinde İngilizlerin denize dökülmesi konusunda yeni bir plan hazırladı. Enver Paşa 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa’yı da ziyaret etti ve taarruz konusunda ısrarlı olduğunu gösterdi. Enver Paşa’nın ziyaretinden sonra Arıburnu Cephesindeki birliklerde yeni düzenlemeye gidildi. 25 Nisan 1915 tarihinde çıkarmanın başlamasından 17 Mayıs tarihine kadar geçen 23 günlük sürede Arıburnu’ndaki tüm birlikler 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in komutası altında idi. Yeni düzenleme ile komutanlık Esat Paşa’ya devredildi. Esat Paşa karargahını Maltepe’den Kemalyeri’ne taşıdı. Mustafa Kemal ise 19.Tümeni idare ettiği savaş yerini Conkbayırı civarındaki yeni yerine kaydırdı. Kuzey Grubu Komutanlığı’na atanan Esat Paşa’nın sorumluluk sahası kuzeydeki Despot Limanından, güneydeki Kumtepe’ye kadar olan saha idi. Yeni düzenlemeye göre; 19.Tümen kuzey kanatta, 5.Tümen merkezde, 16.Tümen de güney kanatta konuşlandı. Güney Grubu Komutanlığı’na (Seddülbahir bölgesi) ise 15.Kolordu Komutanı Weber Paşa getirildi. Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa 18 Mayıs 1915 günü saat 20.00’da Arıburnu için taarruz emrini yayımlar. Emre göre taarruz baskın şeklinde planlanmıştı. Dört Tümenden oluşan Osmanlı kuvvetleri üç buçuk kilometrelik dar bir şerit üzerinde taarruzu gerçekleştireceklerdi. 19 Mayıs 1915 günü saat 03.00’da başlayan taarruz tüm cephe boyunca kanlı bir savaşa sahne oldu. 383 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 64. ve 57. Alaylar saat 03.30’da taarruza başladılar. Anzak mevzilerine girdiler. Ancak sol kanatta aynı gelişmeler gerçekleşmediğinden başarı elde edilemedi. Kuzey kesimin merkezinde bulunan 5.Tümen’in ilk hattında bulunan 13. ve 14.Alaylar aynı saatte taarruza başladılar. Ancak Anzakların makineli tüfek ve piyade ateşi ile karşılaştılar. Ağır kayıplar verdiler. 14.Alay’ın subayları kılıçlarla Anzak siperlerine girdiler fakat makineli tüfek ateşi karşısında başarı sağlanamadı. İhtiyat birlikleri de cepheye sürüldü ise de başarı elde edilemedi. Arıburnu Cephesinin merkezinin güneyinde bulunan 2.Tümen 4. ve 5.Alayları ilk hatta olmak üzere saldırıya geçtiler. Baskın şekilde yapılan saldırıda birlikler fazla ses çıkarınca Anzaklar karşı saldırıya geçmiş ve Osmanlı birlikleri birbirine girerek büyük bir karmaşa yaşanmıştı. 19 Mayıs gündüz taarruzlarında da tüm ihtiyatları da cepheye sürüldü. Ancak Anzak birliklerinin makineli tüfek ateşi karşısında tüm birlikler büyük kayıp verdiler. Bunun üzerine 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders’in onayı ve Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa’nın emri ile bütün Arıburnu Cephesinde taarruzlar saat 10.00’da durduruldu. 19 Mayıs taarruzlarında siperlerinden çıkan Osmanlı askerleri Anzak siperlerine ulaşıncaya kadar 200-300 metrelik mesafeyi koşmak zorunda idiler. Makineli tüfekler bu mesafedeki askerlerin üzerine kurşun yağdırdılar ve pek çoğu şehit oldu. Buna rağmen sürekli taarruza devam edildi. Anzaklar bunun üzerine siperden bir Osmanlı subayı çıkınca ateşi kesip bütün bölük veya takımın siperden çıkmasını bekleyip sonra ateşe başlıyorlardı. Bu da kayıpları arttırdı. Osmanlı askerleri ancak küçük gruplar halinde Anzak siperlerine erişebildiler onlar da şehit edildi. Osmanlı kuvvetlerinin 19 Mayıs’ta taarruz ettiği cephede 13.000 düşman askeri vardı. Buna karşılık Osmanlı askeri 42.000’di. Ancak sevk ve idaredeki hatalar nedeniyle başarı elde edilemedi. 19 Mayıs taarruzu Çanakkale Savaşlarında ağır bir yenilgi ile sona erdi. Fiilen dört buçuk saat süren taarruzlarda Osmanlı Ordusunun zayiatı yaklaşık 10.000 kişi idi94. İlk Ateşkes 21 Mayıs günü İngiliz hatlarından Kızılhaç bayrağı kaldırılarak yaralı ve ölüleri toplamak için ateşkes önerildi. Ateşkes önerisini görüşmek üzere Osmanlı tarafından Harekat Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Ohrili Kemal Bey gönderildi. Kemal Bey, yaptığı görüşmelerde bir günlük ateşkesi yapılması için 22 Mayıs sabahı Kabatepe kumsalında iki tarafın siperleri arasında kalan bölgede buluşulmasına teklifini içeren protokolü getirdi. Osmanlı 5.Ordu Komutanı Liman Geniş bilgi için bkz; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt, 2. Kitap, s. 91-212. 94 384 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) von Sanders adına Kuzey Grubu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Bey, İngiliz Orduları Başkomutanı Ian Hamilton adına 1.Avustralya Tümen Komutanı General Walker ateşkes protokolünü imzaladılar. 24 Mayıs 1915 günü sabah hava kapalı ve hafif hafif yağmur çiselerken şehitlerin toplanmasına geçildi. 24 Mayıs günü saat dörtte Osmanlı sıhhiye erleri işlerini bitirerek siperlerine çekildiler. Anzaclar da aynı şekilde tekrar siperlerine döndüler. 45 dakika sonra savaş yeniden başladı. Bu taarruzlarda pek çok mensubunu şehit ve yaralı olarak veren 57.Alay 25 Mayıs günü cephedeki yerini 27.Alay’a bıraktı. 57.Alay’dan kalanlar ise 19.Tümen’in ihtiyatında bulunmak üzere Topbayırı ile İncebayır arasındaki dereye yerleştirildiler. Kanlısırt Savaşları Kuzey Grubu’nun Arıburnu Cephesindeki savunma durumuna göre; 6 Ağustos 1915 günü Albay Mustafa Kemal komutasındaki 19.Tümene bağlı dört alay Sazlıdere-Azmakdere arasındaki cephenin sağında, Albay Rüştü Bey komutasındaki 16.Tümenin dört alayı da solunda mevzilenmişti. 19.Tümenin komuta yeri Düztepe’nin 500 metre güneyinde Topsırtta, 16.Tümenin komuta yeri Adanabayırı’ndaydı. Esat Paşa komutasındaki Kuzey Grup Komutanlığı’nın komuta yeri ise Kemalyeri’nde bulunmaktaydı. 5.Tümen ise ihtiyat olarak Kurucadere köyü yakınlarındaydı. Anzaklar ise General Birdwood komutasında Yükseksırt-Merkeztepe ile Haintepe ve güneyinde bulunuyordu. İngiliz savaş gemileri ve kara topçuları 6 Ağustos 1915 günü saat 15.00’te Kanlısırt’a doğru şiddetli top atışına başladılar. Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa ciddi bir harekatın başlamak üzere olduğuna karar vererek 16.Tümen Komutanlığı’nı İhtiyatta olan 5.Tümenin 13.Alay’ı ile takviye etti. 1.Avustralya Tugayı saat 17.30’da 47.Alay’a karşı taarruza geçti. Osmanlı topçusu etkin ataşe başlamışsa da peşpeşe gelen saldırılar karşısında Kanlısırt tepeleri Avustralyalıların eline geçti. Anzak ölüleri ve Türk şehitleri siperleri doldurdular. Askerler boğaz boğaza boğuşup süngüleştiler. Boğaz boğaza süren Kantlısırt Savaşında dört gece üç gün devam etti. Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa 15.Alay’ın Kanlısırt’a ulaşmasını, 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser’e de 25. ve 64.Alayları alarak ve getirebileceği kadar topçu ile hemen Kanlısırt’a hareket etmesini emretti. 16.Tümen Komutanı Albay Rüştü Bey’in saat 23.00’te başlayan ve bizzat yönettiği taarruz sabaha kadar devam etti ancak bir sonuç alınamadı. Bu geceki savaşta İngilizlerin çok sayıda el bombası kullanması bu sonucu ortaya çıkardı. 47.Alay Komutanı Binbaşı Tevfik Bey ve 15.Alay Komutanı Yarbay İbrahim Şükrü Bey bu geceki taarruzda şehit düşenler arasındaydı. 8 Ağustos’ta İngilizlerin Conkbayırı’na yaptıkları harekat gelişme gösterdi. Bunun üzerine 16.Tümen Komutanına bulunduğu yeri tahkim etmesi emredildi. 385 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tümen Komutanı 77.Alay ve diğer birliklerle Kanlısırt’ın orta kesimine taarruz yaptı ancak önemli bir başarı elde edilemedi. 16.Tümen 9 Ağustos’ta 05.00’da 12.Alay’la Kanlısırta hem cepheden hem de kanatlardan taarruz yaptı, ikinci hat siperler ele geçirildi. 6-10 Ağustos 1915 tarihleri arasında yapılan Kanlısırt Savaşlarında Osmanlı kuvvetleri 1.520 şehit, 4.750 yaralı, 760 kayıp ve 134 esir verdi. Avustralyalıların kayıpları ise 2.000’e yakındı. Conkbayırı Savaşları İngilizler 6 Ağustos 1915 günü saat 22.00’de ileri harekata başladılar. Sağ kol öncüleri Sazlıdere’yi geçerek, Hailt ve Rıza Tepesi ile Keskintepe-Pilavtepe ve Yaylatepe’deki Osmanlı ileri karakollarına taarruza geçtiler. Sol kol yancı İngiliz kuvvetleri de Çatlakdere’yi geçip Damakçılık Bayırı’na saldırdılar. İngilizler gece yarısından sonra Pilavtepe ve Keskintepe’yi ele geçirdiler, Halit ve Rıza Tepesi’ni de kuşattılar. Ağıldere yönünden gelen silah sesleri nedeniyle 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal tüm birliklerin uyanık ve tetikte olmalarını emretti. 7 Ağustos 1915 günü İngiliz kuvvetleri Sazlıdere ile Ağıldere arasından Conkbayırı’na ilerlemeye başladılar. Bunun üzerine Albay Kannengiesser 9.Tümen Komutanlığı’na bağlı Yarbay Nail Bey komutasındaki 25.Alay ile Yarbay Servet Bey komutasındaki 64.Alayı Conkbayırı’na yönlendirdi. Ağıldere müfrezesi ile 5.Topçu Alayı’nın 8.Bataryası 9.Tümen’in emrine verildi. İngilizler gece yarısına kadar Sazlıdere ile Ağıldere arasındaki Osmanlı birliklerini geri attılar ve 15 askeri de esir aldılar. Şahinsırt’a doğru ilerlemeye başladılar. İngiliz topçusu aynı gün saat 04.00’ten itibaren 19.Tümen’in sağ tarafını bombalamaya başladı. İngilizler saat 04.30’da Yükseksırt’taki siperlerinden çıktılar ve Korkuderesi’nden Binbaşı Mustafa Bey komutasındaki 18.Alay siperleri ile Boyun noktasındaki 34 ve 35 numaralı siperlere hücum ettiler. Bazı siperlere girdiler ancak bu taarruzlarında büyük zayiat vererek durduruldular. 18.Alay Komutanı Binbaşı Mustafa Bey şehit oldu. 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal İngiliz kuvvetlerinin bir kısmının Şahinsırtı ele geçirdiğini ve diğer bir kısmının da Conkbayırı’na ilerlediğini haber alır almaz, elindeki 14.Alayın 1.Taburunu Kocaçimen Tepe’ye, 72.Alayın iki bölüğünü de Conkbayırı’na gönderdi. Böylece 19.Tümenin elinde hiç ihtiyat birliği kalmadı. Mustafa Kemal, ne pahasına olursa olsun Conkbayırı’nın tutulmasını emretti. Mustafa Kemal’in bu emri uygulandı ve bu iki bölük ConkbayırıKurtgeçidi hattını İngilizlerden önce tuttu. 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser, saat 08.00’de yaralandı ve komutayı Kurmay Başkanı Binbaşı Hulusi Bey’e bıraktı. 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser’in yaralandığı haberini öğrenince Kocaçimen Tepesi’ndeki kuvvetlerin komutasının 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil’e verilmesini ve Anafarta Bölgesi Komutanı Binbaşı Wilmer’in de bu komutanlığın emrine girmesini emretti. 386 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 6/7 Ağustos gecesi Ağıldere’de baskına uğrayan 14.Alay’ın 2.Taburu oldukça fazla zayiat vererek Asmalıdere’nin batı sırtlarına çekildi ve Anafartalar Müfrezesi’nden gelen 32.Alay’ın 1.Taburu ile takviye edilerek İngilizleri durdurdu. Abdurrahman Bayırı’na ihtiyat olarak gönderilen 64.Alay sol kanada alınarak, 25.Alay’ı takviye etti ve İngilizleri Şahinsırt’tan atması emredildi. Yarbay Nail Bey Komutasındaki 25.Alay ve Yarbay Servet Bey komutasındaki 64.Alay İngilizlerin Kocaçimen-Conkbayırı hattını ele geçirmelerini önleyen birlikler oldular. 7 Ağustos gecesi 5.ordu Komutanlığı’nın emri ile Kuzey Grubu’nda yeni düzenlemeler yapıldı. 9.Tümen ve Anafartalar Müfrezesi, Saros Grubu Komutanlığı’na bağlandı. Grup Komutanı Albay Fevzi Bey gece yarısından hemen sonra Anafartalar’a geldi. Grup Komutanı Albay Fevzi Bey, 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey’e Kocaçimen Bölgesi Komutanı olarak kendisine bağlandığını, 8 Ağustos’ta 7. ve 12.Tümenlerle birlikte Anafartalar’dan İngilizlere taarruz edileceğini, Yarbay Cemil Bey’in emrine 33. Alay ile 11.Topçu Alayı 5.Bataryası’nın verildiğini bildirdi. Söz konusu bataryanın da Sarıyar veya Dağçeşme mevkiine yerleştirilmesini istedi. Bundan sonra “Anafartalar Grubu” diye anılan komutanlık Kuzey Grup Komutanlığı’ndan alınarak doğrudan 5.Ordu Komutanlığı’na bağlandı. 8 Ağustos 1915 günü saat 21.45’te 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Anafartalar Grup komutanlığı’na atandı. Conkbayırı’ndaki savaşlar bütün şiddetiyle 8 Ağustos günü öğleden sonra da devam etti. 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey, çoğu 9.Tümene ait olan karma kuvvetlerle İngilizlerin bütün taarruzlarını durdurdu. Güney Grubundan gönderilen Albay Ali Rıza Bey komutasındaki 8.Tümen 23.Alay, 24.Alay ve bir sahra bataryasıyla birlikte Kuzey Grubu emrine verildi. Albay Ali Rıza Bey Conkbayırı’ndaki birliklerin yönetimini almak, İngilizleri geri atmak üzere 24.Alay ile birlikte Conkbayırı’na yöneldi. Ali Rıza Bey 8/9 Ağustos gecesi İngilizlere taarruz yaptı ancak İngilizleri geri atamadı. İki kez daha taarruzu denedi ancak yine başarı elde edilemedi. 9 Ağustos 1915 sabahı saat 04.30’da İngiliz savaş gemileri ve Arıburnu Cephesi’nin kuzeyindeki tüm kara topçuları ile Kurtgeçidi-Conkbayırı hattını ve gerisini bombalamaya başladılar ve daha sonra da asıl hedef Besimtepe olmak üzere taarruza geçtiler. İlk saldırıda bir kısım İngiliz birlikleri Conkbayırı’nın kuzeyindeki tepe çizgisinde bulunan Osmanlı kuvvetlerine ait siperlere kadar yaklaştılar ancak geri püskürtüldüler. 19.Tümen’in sağ tarafına yapılan İngiliz taarruzları da durduruldu. Saat 05.30’da İngiliz topçuları 24.Alay siperlerine yoğun top ateşine başladılar. Birçok subay ve er şehit oldu. Bu saldırı nedeniyle Kuzey Grup Komutanlığı 23.Alay’ın 2.Taburu ile 3.Taburu’nu 8.Tümen’in emrine gönderdi. Saat 10.00’da İngiliz birliklerini Conkbayırı sırtları’ndan uzaklaştırmak için 8.Tümen bir taarruz başlattı ise de bunda başarı sağlayamadı. Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Kocaçimen-Conkbayırı hattının İngilizlerin eline geçmesini önlemek için 9 Ağustos günü akşamüzeri Çamlıtekke’den Conkbayırı’nda bulunan 8.Tümen Komutanlığı’nın karargahına 387 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gitti ve durum tespiti yaparak 10 Ağustos günü saat 04.30’da baskın tarzında bir taarruzun yapılmasına karar verdi. Bu taarruz Gelibolu yarımadasında yapılan süngü savaşlarının en şiddetlisi oldu. General Baldwin ve Kurmay Başkanı bu hücumda öldürülenler arasında idi. Ağıl kesimi ele geçirildi. Şahinsırtı’nın tamamı ele geçirilemediyse de doğu kesimi alındı. 9.Tümen birlikleri de İngilizleri bulundukları siperlerden sökerek Çakmakpınar Sırtlarını ele geçirdiler. İngiliz donanması ve kara topçularının yoğun ve etkili atışlarına karşın Albay Mustafa Kemal’in yönettiği bu taarruzda Besimtepe-Conkbayırı-261 Rakımlı Tepe hattının 500-800 metre batısındaki sırtlar ele geçirildi. 10 Ağustos’taki savaşta 47. Alay Komutanı Binbaşı Tevfik Bey ve 15.Alay Komutanı Yarbay İbrahim Şükrü Bey şehit oldular. Bilindiği üzere 10 Ağustos taarruzunda Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal de ölümden döndü. 6-10 Ağustos 1915 tarihleri arasında Conkbayırı Savaşlarında Osmanlı kuvvetleri 9.200, İngilizler 12.000 zayiat verdiler. Şehit olanlar ve İngiliz ölüleri sürekli savaş nedeniyle gömülememişti. Ancak, 10 Ağustos akşamı savaşın duraklaması üzerine şehitler ve İngiliz ölüleri gömülebildiler. Anafartalar Bölgesindeki Savaşlar Anafartalar (Suvla) Çıkarması Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı Ian Hamilton, Kirte Savaşları sonucunda mevcut kuvvetlerle Çanakkale Cephesi’nde hedeflenen sonuca ulaşılamayacağını anladı. Hamilton, planlanan hedefin gerçekleştirilebilmesi için hükümetten yeni kuvvetler gönderilmesini talep etti. İngiliz hükümeti talebi her yönüyle ele aldı. Özellikle Winston Churchill’in ısrarlı tutumu ve Lord Kitchener’in desteklemesi ile General Ian Hamilton’a beş yeni tümen takviye birlik gönderilmesi kararlaştırıldı. Lord Kitchener hemen takviye hazırlıklarına başladı. Hamilton da girişilecek yeni taarruzun planlarını büyük bir gizlilikle hazırlamaya koyuldu. İngiltere’den gelen Tümgeneral Frederich Stopford komutasındaki 9.Kolordu’nun askerlerini taşıyan gemiler İngiliz donanmasının koruması altında 6 Ağustos 1915 akşamüzeri harekete geçtiler. İlk karaya çıkacak olan 11.Tümen’in 32. ve 33.Tugaylarının çıkarma araçlarını taşıyan yedi muhrip kıyıya sessizce yaklaştı ve 400 metre açıkta demirledi. Askerleri taşıyan tüm küçük araçlar boru sesi ile kıyıya doğru yol alamaya başladılar. Dubalar kıyıya yanaştılar ve rampalarını kumlar üzerine attılar. Saat 22.00’ye kadar dört tabur herhangi bir direnme ile karşılaşmadan güney çıkarma kıyısına ayakbastı. Kuzey bölgesindeki çıkarma kıyısına çıkanlar burada mevzilenen Osmanlı gözetleme müfrezelerinin ateşi ile karşılaştılar. Ancak bu müfrezeler çok zayıf oldukları için geri çekildiler. İngiliz birlikleri de başka bir güçlükle karşılaşmadan kıyıya çıktılar. Kıyıya çıkan İngiliz birlikleri hiç ilerlemeyi düşünmediler ve hemen kendilerini güvenlik altına almak için siper kazmaya başladılar. 388 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Anafartalar (Suvla) çıkarması baskın şeklinde gerçekleşti ancak karaya çıkan İngiliz birliklerinin hareketsiz kalması ve Anafartalar Grup Komutanlığı’na bağlı çok az sayıdaki birliğin direnmesi İngilizlerin bu baskından yararlanmasını önledi. Osmanlı kuvvetlerinin ikinci savunma hattına çekilmesinden sonra İngiliz General Felix Hill, üç taburunu Tuz Gölü’nün kuzeyindeki Pınartepe’ye taarruzunu emretti. Ancak taarruzdan vazgeçildi. 11.Tümen’in katılımı, donanma ve kara topçu birliklerinin desteği ile akşamüzeri yapılması kararlaştırıldı. Taarruz başladığında akşam olmak üzereydi. İngilizler sadece küçük bir tepenin alınması için çaba sarf ettiler. 9.İngiliz Kolordu Komutanlığı’na bağlı 27.000 kişilik kuvvet karşısında Osmanlı birlikleri sadece 3.000 kişiydi. İngilizler sadece Mestantepe’nin kuzeyindeki Karakol Dağı’nın bir bölümünü ele geçirdiler. Kıyıdan ise sadece 800 metre ilerleyebildiler. Albay Mustafa Kemal’in Anafartalar Grup Komutanlığı’na Atanması 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal, 8 Ağustos günü cephedeki durumun tehlikeli bir durumu geldiğini gördü. Kolordu Komutanı Esat Paşa da durumu yakından izliyordu. Bu bölgeye dirayetli bir komutanın atanması zorunluluk haline geldi. Kuzey Grubu Kurmay başkanı Yarbay Fahrettin Bey bu durumu Esat Paşa’ya bildirdi ve Albay Mustafa Kemal Bey’in Kolordu Komutanı olarak Anafartalar Bölgesine atanmasını önerdi. Esat Paşa bu teklifi uygun buldu ve Kuzey Grubu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Bey’e 5.Ordu komutanlığı ile konuşmasını emretti. 5.Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Kazım Bey’le görüşen Fahrettin Bey Albay Mustafa Kemal Bey bu göreve atanması için Kuzey Grup Komutanlığının ısrarcı olduğunu belirtti. Albay Mustafa Kemal Bey’e 21.45’te Anafartalar Grup Komutanlığı’na atama emri geldi ve derhal oraya gitmesi istendi. Mustafa Kemal 23.30’da 19.Tümen Komutanlığı’ndan ayrılarak Anafartalar Grup Komutanlığı’na geldi. Birinci Anafartalar Savaşı 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders Albay Mustafa Kemal’i Anafartalar Grup Komutanlığı’na ataması ile birlikte, eski grup komutanı Albay Ahmet Fevzi’nin ertelediği taarruzun 9 Ağustos 1915 sabahı yapılmasını emretti. 9 Ağustos günü taarruza katılacak Osmanlı kuvvetleri; Albay Halil Bey komutasında 5.982 mevcutlu 7.Tümen, Yarbay Selahattin Adil Bey komutasında 10.471 mevcutlu 12.Tümen, Binbaşı Tahsin Bey komutasında 1000 mevcutlu Bursa Jandarma Taburu, Yüzbaşı M.Şevki Efendi komutasında 500 mevcutlu 31.Alay’ın 2.Taburu ile Binbaşı Kazım Bey komutasında 150 mevcutlu 32.Alay’ın 1.Taburu bulunuyordu. Bu kuvvetlerin toplam mevcudu 18.987 kişi idi. Bölgede bulunan 18.987 Osmanlı kuvvetine karşı, İngilizlerin 32.Tugayı, 31.ve 33.Tugaylarından beş tabur, 53.Territorial Tümeni, 53.Tümene bağlı 160.Tugayın iki taburu, 11.İngiliz Northern Tümenine bağlı birlikler ile 34.Tugaydan beş taburu vardı ve bunları toplam asker sayısı 32.000’di. 389 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal’in karargahı Çamlıtekke’deydi. 9 Ağustos sabahı saat 04.00’te taarruz başladı. Yarbay Mehmet Ali Bey komutasındaki 34.Alay ileri harekata başlayarak İbrikçe’deki İngiliz taburunu süngü hücumu ile geri attı ve Yusufçuk Tepesi ile 500 metre kuzeyindeki Menteştepe’yi ele geçirdi. Yarbay Abbas Bey komutasındaki 35.Alay gecikmesi üzerine sağ kanadı açık kalan 34.Alay’ın bu kanadına Mestantepe’den yapılan İngiliz taarruzu karşı taarruzla durduruldu. 35.Alaya da ilerleyince İngilizler ağır kayıplar vererek düzensiz biçimde geri çekildi. Albay Halil Bey komutasındaki 7.Tümen saat 04.30’da taarruza başladı. Yarbay Halil Bey komutasındaki 20.Alay Kayacık Deresi’ni geçerek Damakçılık Bayırı’na tırmanmaya başladı. Ancak İngiliz siperlerinden açılan etkili yan ateş nedeniyle 100-200 metre kadar sokulduğu İngiliz siperleri önünde durmak zorunda kaldı. İngiliz siperlerine çok yaklaşan 1.Tabur ağır zayiat verdi. Taarruzun durakladığını gören 7. Tümen Komutanı Albay Halil Bey İngiliz makineli tüfeklerini susturmak için sahra bataryasını açık mevziiye çıkardı. Ancak batarya komutanı ve pek çok erin vurulması üzerine batarya tekrar kapalı mevziiye alındı. 4.Tümen topçusu da İngiliz makineli tüfeklerini susturmak için atışa başladı ama yine susturulamadı. 12.Tümen’e bağlı 34.Alay Anzakların Yusufçuk ve İsmailoğlu Tepelerine yaptıkları taarruzlarda ağır zayiat verdi. Bu alayı takviye edecek ihtiyat kuvveti de bulunmuyordu. O nedenle taarruz yapamayan 34.Alay, elindeki İsmailoğlu Tepesi’ni savunmak zorunda kaldı. 9 Ağustos’ta yapılan taarruzda Osmanlı kuvvetleri İngiliz-Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerinden daha önce taarruza başladığı için onların taarruz avantajını yok etmiştir. Bugün Osmanlı kuvvetleri 12.Tümen 1.085, 7.Tümen 978 ve Bursa Jandarma Taburu 51 olmak üzere toplam 2.114 zayiat verdi. Buna karşılık İngilizlerin zayiatı 27 subay ve 718 erdi. İngilizlerden üç subay ve 53 er esir alındı. İngilizler 10 Ağustos sabahı saat 05.00’te 11. ve 53.Tümenleri ile taarruza başladılar. Taarruz Yarbay Selahattin Adil Bey komutasındaki 12.Tümen’in bulunduğu cepheye yöneldi. Birkaç saat devam eden taarruz 7.Tümen tarafından durduruldu. Saat 11.00 ve saat 14.00’te tekrarlanan taarruzlarda da İngilizler başarılı olamadı. Bunun üzerine İngilizler bütün kuvvetleriyle, kara ve donanmanın topçu desteğini de alarak dördüncü kez taarruz başlattılar. 34.Alay çok sayıda zayiat verdi ve geri çekilmeye başladı. Bu sırada iki ihtiyat bölüğü süngü hücumuna giriştiler ve İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar. İngilizlerin 10 Ağustos’ta öğleden sonra Kireçtepe’de bulunan Yüzbaşı Kadri Efendi komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburuna yaptıkları iki taarruz da geri püskürtüldü. Albay Halil Bey komutasındaki 7.Tümene yapılan İngiliz taarruzu da geri atıldı. 10 Ağustos’ta İngilizler yaptıkları taarruzlarda hedeflerine ulaşamadılar. 7.Tümen 687, 12.Tümen 413 olmak üzere 1.100 zayiat verdi. İngilizler de bugün çok sayıda zayiat verdiler. 390 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 11 Ağustos günü sabahı erkenden 163.İngiliz Tugayı, 35 ve 36.Alayların 3. ve 1.Taburlarının bulunduğu cepheye taarruza başladılar. Taburlar karşı taarruz başlattılar ve İngiliz birliklerini 500 metre kadar geriye atarak ulaştıkları hattı tahkim edip savunmaya geçtiler. Takviye edilen İngiliz birlikleri saat 18.25’te Yarbay Münip Bey komutasındaki 36.Alay’ın bulunduğu cepheye taarruz yaptılar. Çekilmek zorunda kalan 1.Taburu takip etmeye başladılar. İki bölükten oluşan Alay ihtiyat birlikleri takibe geçen İngilizlere süngü hücumuna geçtiler ve başta tabur komutanı olmak üzere tamamını süngüden geçirdiler. Bunun üzerine diğer İngiliz birlikleri taarruzdan vazgeçerek taarruza başladıkları hatta geri döndüler. 12 Ağustos’taki savaşlarda İngilizler, ünlü Isle of Wight Taburu’ndan 8 subay 300 er, Norfolk Taburu’ndan 22 subay ve 350 er kaybettiler. Toplam zayiatları 680 kişiydi. Ayrıca İngilizlerden 37 esir ve 250 tüfek ele geçirildi. 12.Osmanlı Tümeninin kayıpları ise 70 şehit ve 212 yaralıdan ibaretti. Kireçtepe Savaşları 7 Ağustos’ta Kireçtepe’ye konuşlanan Gelibolu Jandarma Taburuna iki bölüğü tepeyi savunmaya başladı. 9 Ağustos sabahı İngilizler gemi topçusunun desteği ile beş taburluk bir kuvvetle Kireçtepe’ye taarruz başlattılar. Burada bulunan Gelibolu Jandarma Taburu’nun iki bölüğü yardım istedi. Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Efendi 35.Alay’ın 1.Taburundan ikibölük ve 36.Alay’ın 3.Taburundan bir bölük takviye birlik gönderdi. Kireçtepe’nin batısındaki Sivri Tepe, öğle üzeri İngilizlerin eline geçti. Bunun üzerine buradaki birlikler Aslantepe-Projektörtepe hattına, sağ kanadı da Kanlıetep-Küçüktepe hattına çekildiler. Bu arada Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal 5.Tümen Karargahının Turşunköyü’ne sevk edilmesini emretti ve komutanlığına da Yarbay Wilmer’i atadı. 19.Alay, 127.Alay, 11.Topçu Aalayı ve Gelibolu Jandarma Taburu da 5.Tümen’e bağlandı. İngilizler Kireçtepe’yi almak ve kuzeyden ilerleyerek Yukarı Kapanca-241 Rakımlı Tepe- Kavakatepe hattını ele geçirmek için deniz ve kara topçusunun desteği ile 15 Ağustos günü saat 14.15’te Kireçtepe’deki Osmanlı mevzilerine ateşe başladılar. İngilizler Gelibolu Jandarma Taburu’nun sağ kanadından dört taburla taarruza geçtiler. Ayrıca bir kısım İngiliz kuvveti topçu ateşi desteğiyle Kireçtepe’nin kuzey eteklerinden bir kısmı da güneybatısından harekete geçti. Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Efendi’nin elindeki 127.Alayın iki bölüğü ve Gelibolu Jandarma Taburu geri çekilmek zorunda kaldı. İngilizler İngilizler Aslantepe ve Projektörtepe’yi ele geçirdiler. Çekilen kuvvetler Kanlıteepe ve Havantepe’de tutundular. 19.Alay’ın 1.Taburu ile 39.alay’ın 1.Taburu Kanlıtepe’yi takviye için harekete geçti. Akşam olduğu için İngilizler Aslantepe-Kanlıtepe arasında durmak zorunda kaldılar. Bu arada kahraman Gelibolu Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Efendi saat 19.00’da başından ağır yaralandı. Bilincini kaybedinceye kadar birliğinin başından ayrılmadı. Kireçtepe 391 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) savaşlarında Gelibolu Jandarma Taburu 103 şehit, 189 yaralı ve 56 kayıp olmak üzere 348 zayiat verdi. 17 Ağustos’ta 19.Alay’ın 1. ve 2. Taburları Kireçtepe’nin 500 metre ilerisinde daha evvel Jandarma tarafından bırakılmış siperleri ele geçirdi. Bölgede çok sayıda şehit ve yaralı vardı. Bunun üzerine 7.Tümen Komutanı Albay Halil Bey durumu Mustafa Kemal’e bildirdi. Mustafa Kemal bölgeye iki sıhhiye bölüğü gönderdi. İngilizler öğleden sonra saat 14.00’te 34.Alay’ın sol kanadına taarruz yaptılar ancak geri atıldılar. Kireçtepe Savaşlarında Osmanlı birlikleri 3 subay, 315 er şehit, 8 subay 1.238 er yaralı, 2 subay 85 er kayıp olmak üzere toplam 1.651 zayiat verdi. Buna karşılık İngilizlerin zayiatı 2.000 kadardı. Ayrıca Osmanlı birlikleri 335 tüfek, 276 kasatura, 40 bomba ile pek çok lojistik malzeme ele geçirdi. İkinci Anafartalar Savaşı 17-20 Ağustos tarihleri arasında birkaç küçük çatışma dışında önemli bir olayla karşılaşılmadı. İngilizler yaşadıkları başarısızlar karşısında komuta kademesinde değişliklere gittiler. 9.Kolordu Komutanı General Stopford görevinden alındı ve yerine 29.Tümen Komutanı General de Lisle atandı. Lisle’ye 9.İngiliz Kolordu’nu hemen toparlayarak İsmailoğlutepesi-Küçük Anafarta hattına taarruz yapmak görevi verildi. İngilizler 21 Ağustos 1915 günü saat 14.30’da donanma ve kara toplarıyla Kanlıköprü Deresi’den güneye doğru uzanan 12. ve 7.Tümen mevzilerini bombalamaya başladılar. Top ateşi Yusufçuk Tepesi ve İsmailoğlu Tepesi’ne yoğunlaştı. Bu atışlara 12.Tümen’nin topçuları cevap verdi ve Sülecik ile Mestan Tepe’yi bombalamaya başladı. Saat 15.30 sıralarında İngilizler önce 34.Alay, sonra 35.Alay, kısa süre sonra da 7.Tümen mevzilerine saldırıya geçtiler. Taarruzun yönü 12.Tümen cephesinde Yusufçuk ve İsmailoğlu Tepesi, 7.Tümen cephesinde ise 20.Alay’ın bulunduğu sağ taraftı. İngilizler Yusufçuk Tepesi’nin güneyindeki Yarbay Mehmet Ali Bey komutasındaki 34.Alay’ın sağ kısmındaki ilk hat Osmanlı mevzilerini ele geçirdiler ve ikinci hatta ilerlediler. Bu sırada yan ateşe maruz kaldılar ve birinci hattı bile bırakmak zorunda kaldılar. Lalababa’dan İsmailoğlu Tepesi’ne doğru ilerleyen İngiliz birlikleri ise Osmanlı topçuları tarafından ateş altına alındı. İngiliz taarruzlarının başlaması üzerine Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal saat 14.50’de 25.Alay, 26.Alay’ı Küçük Anafarta üzerinden 12.Tümen’e takviye olarak gönderdi. 11.Süvari Alayı’nın da saat 15.30 civarında 12. ve 7.Tümenler arasına gitmesini emretti. Ayrıca Albay Nazif Bey komutasındaki 6.Tümen’i de Küçük Anafarta’ya sevk etti. İngilizler özellikle Yusufçuk Tepesi’ne pek çok isabetli top ateşi yaptılar. Bir saat süren İngiliz topçu ateşi sonrasında İngilizler 12.Tümen’in sol tarafından Mestantepe’nin batısına taarruz ettiler. Osmanlı topçuları bu taarruzu durdurdu. İngilizler saat 18.00’de çok şiddetli bir taarruz daha gerçekleştirdiler. Bu taarruz 392 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) sonucunda 34.Alay’ın sağ tarafındaki mevzilerin bir kısmı İngilizlerin eline geçti. 34.Alay’ın ihtiyat bölüğü ile 64.Alay’ın bir bölüğü karşı hücuma geçerek saat 21.00’de kaybedilen mevzileri geri aldılar. İkinci Anafartalar Savaşı’nda 7. Tümen 329 şehit 1.077 yaralı ve kayıp, 12.Tümen ise 350 şehit, 561 yaralı ve 281 kayıp verdi. Toplam zayiat 2.598’dir. İngilizler ise toplam 8.500 zayiat verdi. Bombatepe (Kayacıkağılı) Savaşı Osmanlı kuvvetleri İkinci Anafartalar Savaşı sonrasındaki durgunluktan yararlanarak 7.Tümen’in sorumluluğunda bulunan Bombatepe’yi tahkim ettiler. General Cox, Anzac Kolordusu ile 9.Kolordu’nun bağlantısını temin etmek için önemli gördüğü Bombatepe’yi ele geçirmeye karar verdi. Bu amaçla 27 Ağustos 1915 günü saat 16.00’da İngilizler donanma ve kara topçuları ile Kayacıkağılı bölgesindeki 7.Tümen mevzilerini bir saat ateş altına aldılar. Siperdeki askerlerin çoğu şehit oldu veya yaralandı. Saat 17.00’de üç hat halinde 7.Tümen cephesine Kayacıkağılı’nın kuzey ve güneyinden taarruza başlayan İngilizler geri püskürtüldü. Kayacıkağılı istikametine taarruz eden İngiliz birlikleri, Bombatepe’nin güneybatısında bulunan Binbaşı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 21.Alay’ın 3.Taburu ile 2.Taburu arasındaki bir bölüklük siperleri ele geçirdiler. 46 Osmanlı askeri esir düştü, üç makineli tüfek de İngilizlerin eline geçti. Bunun üzerine Yarbay Sabri Bey komutasındaki 33.Alay’ın 1. ve 2. Taburları Bombatepe’ye yöneldi. İngilizlerin ileri hareketi durduruldu ancak 33.Alay’ın taburları İngilizlerin yoğun top ateşi sebebiyle taarruz edemediler. Sürekli olarak Bombatepe’deki siperler el değiştirdi. Saat 17.30’da Yarbay Nurettin komutasındaki iki taburlu 17.Alay 7.Tümen bölgesine gönderildi. Ayrıca 9.Tümenin ihtiyat taburu da Azmakdere’ye sevk edildi ancak İngilizler ele geçirdiği mevzilerden geri atılamadı. Bombatepe Savaşı Anafartalar bölgesindeki son harekat oldu. Bundan sonra Anafartalar ve Arıburnu bölgesindeki savaşlar siper çarpışmalarına dönüştü ve İngilizlerin tahliyesine kadar çok önemli bir savaş yaşanmadı. Bombatepe Savaşı’nda Osmanlı birliklerini zayiatı 679, İngilizlerin zayiatı 1.100 kişidir. Çanakkale Cephesi’ndeki Muharebelerin Sona Ermesi, Gelibolu Yarımadasının Tahliyesi ve Zaferin Sonuçları Ağustos ayındaki yenilgiler İtilaf Devletlerinin kamuoyunda tepkilerle karşılandı ve bu sonun başlangıcı oldu. Bu yenilgilerin altında İtilaf Devletlerinin birliklerini kolektif bir komuta zincirine sokmakta yaşanan zorluklara bağlayan batılı stratejistler, hayatlarında ilk kez böyle uzak bir yere gelen ve ilk kez savaşan askerlerin tam bir savaş malzemesi olarak kullanıldığı yorumunu yapmaya başladılar. Ian Hamilton bu yenilgide suçun %50’sinin kendisinde olduğunu söyledi. Eylül ayındaki çarpışmalar yaz mevsimine nazaran daha az şiddette olsa da Gelibolu’da karşılıklı atışlar ve süngü savaşları devam etti. Gerek Seddülbahir’de 393 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) gerek Anafartalar’da ve gerekse Arıburnu’nda Osmanlı topçularının atışları ve piyadesinin ileri harekâtları ile İtilaf devletlerini birlikleri kayıp vermeyi sürdürdüler. Ama artık başarı kazanmanın mümkün olmadığı sadece komutanlar tarafından değil, siyasetçiler ve bu ülkelerin kamuoyları tarafından da kabul edildi. Bu aşamada Gelibolu Yarımadası’nın boşaltılıp boşaltılmaması tartışılmaya başlandı. Yaklaşık bir buçuk ay süren bu tartışma süreci sonunda boşaltma kararına varıldı. Bu nedenle Ekim ayı Çanakkale Savaşları için bir dönüm noktasını oluşturdu. Zira Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ordularının Sırbistan’a saldırması üzerine, 7 Ekim’de General Ian Hamilton ve General d’Amade’ın taburlarının bir kısmı Selanik’e gönderildi. Bunun üzerine İngiltere’de kurulan Çanakkale Komitesi Gelibolu Yarımadası’nın boşaltılması durumunda kaybın ne kadar olacağını General Ian Hamilton’dan sordu. Bir taraftan da Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmayı düşünen İtilaf devletleri, diğer taraftan da Akdeniz Seferi Kuvvetleri Başkomutanı General Ian Hamilton’ı görevinden uzaklaştırdılar. Yerine 15 Ekim 1915’te General Monroe atandı. General Monroe kısa süre içerisinde Gelibolu yarımadasına gelerek 30 Ekim 1915’te cepheyi dolaştı ve muhtemel bir boşaltmanın hesaplarını yapmaya başladı. 9 Kasım 1915’te İngiliz Savunma Bakanı General Kitchener’in Gelibolu’ya gelerek durumu yerinde inceledi. Yaklaşan Kış mevsimi nedeiyle Gelibolu yarımadasında savaş şartlarının daha da zorlaşacağına karar verdi. General Monroe 22 Kasım 1915’te Gelibolu’nun boşaltılmasına yönelik bir rapor hazırladı. Kasım ayının 25’inde Gelibolu’da başlayan şiddetli fırtına ve gök gürültülü sağanak yağış tüm siperlerin su ile dolmasına ve pek çok askerin boğularak ölümüne neden oldu. 26/27 Kasım’da rüzgarın poyraza dönmesi ile başlayan kar yağışı ve şiddetli soğuk bu kez askerlerin soğuktan donmalarına sebep oldu ve bu üç gün içerisinde İtilaf devletleri doğa şartlarından Gelibolu yarımadasındaki orduların % 10’luk kısmını kaybettiler. 7 Aralık 1915’te İngiltere Hükümeti Gelibolu yarımadasının bir kısmının boşaltılması konusunda kesin karara vardı. 9 Aralık’tan itibaren Gelibolu yarımadasının kuzey bölgesinden gizlice çekilme hazırlıklarına başlandı. 19/20 Aralık gecesinde bölgede çok yoğun bir sis vardı. İtilaf devletlerinin askerleri bundan yararlanmasını bildiler ve Gelibolu Yarımadası’nın kuzey bölgesini tahliye ettiler. 27 Aralık’ta İngiltere Hükümeti Seddülbahir Cephesi’nden de çekilme kararını onayladı. İtilaf devletleri 9 Ocak 1916 tarihinde buradan da çekilerek Gelibolu yarımadasını boşalttılar. 18 Ocak 1916 tarihinde Osmanlı Tümen ve Kolorduları diğer cephelere sevk edildiler95. Çanakkale’yi sadece donanma gücüyle geçeceğine inanan Churchill, “sınırlı bir direnme hareketiyle (Çanakkale Boğazı Harekâtı) direnmekten Mithat Atabay-Muhammet Erat, Çanakkale Şehitleri, İstanbul 2008, (Kara harekâtı hakkında bu eserden faydalanılmıştır) 95 394 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) vazgeçmeyeceğiz” düşüncesiyle, Boğaz’daki Türk savunma sistemini ve topçularının göstereceği gayret ve fedakârlığı gözden kaçırmıştır. Aslında bütün İngiliz yetkililer, O’nun gibi düşünmemekte idi. Ancak, Çanakkale Boğazı’ndan geçildiği zaman elde edilecek kazançlar, zamanla diğer yetkilileri de bu fikre sıcak yaklaşmalarına sebep oldu. İngilizler ve Fransızlar, Boğaz’dan geçeceklerine o kadar emindirler ki, sonraki süreç için bütün planları yapmışlar hatta “Çanakkale Boğazı Geçildikten Sonra İzlenecek Siyaset” başlıklı raporlar bile hazırlamışlardır. Çanakkale Boğazı’ndan geçilememesi sonucunda Rusya’da iç siyaset ve ekonomik durum gittikçe karmaşık bir hale gelmiş ve Çarlık rejiminin yıkılıp Bolşeviklerin iktidara geçmelerine yol açmıştır. ‘İtilaf Devletleri’nin 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nın geçememesi ve sonrasında kara muharebelerinde mağlup olarak Gelibolu Yarımadası’nı tahliye etmesi I. Dünya Savaşı’nın iki yıl daha uzamasına sebep olmuştur’ denilebilir. Lloyd George’un bir konuşmasında, “Bu muharebe Karadeniz’e geçiş, bizim için, hayati bir sorundur. Halbuki bizi bu harekete bırakmadılar ve bu yüzden savaş en azından iki yıl daha uzadı” ifadelerini kullanması bu görüşü teyid etmektedir. Asırlardır yenilgi yüzü görmeyen İngiliz ve Fransız donanması, uzun bir zamandır zafer kazanamamış olan Türk askeri karşısında mağlup olmuştur. Balkan bozgununu yaşamış olan bir ordunun, kısa bir süre sonra böyle bir mücadeleyi sergilemesi beklenmemekteydi. 18 Mart Zaferi ve kara muharebeleri sonucunda elde edilen başarılar, Türk ordusunun kendisine güven duymasını sağlamış, bütün ülkede sevinç gösterileriyle karşılanmıştır. Çanakkale Cephesi’nde Şehit Olan Çanlılar Çanakkale Cephesi’nde çarpışan Osmanlı askerleri arasında Çan’ın köylerinden giden askerler de yer almaktaydı. Bu askerlerin bir kısmı şehit oldu, bir kısmı da yaralandı, sakat kaldı veya diğer cephelere gönderildi. I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesi’nde çarpıştıktan sonra diğer cephelere gidip geriye gazi olarak dönenler de vardır96. Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere Türk Ordusunun toplam kaybı 208.022’dir. Boş hanelere kaydedilmemiş kayıpların toplamı 42.000 kadardır. Bunlar da ilave edilince genel zayiat 250.000 olmaktadır97. Şehit olan subay sayısı 589; asker sayısı 56.495’tir. Bu 56.495 şehit içerisinde şehit olan 1.788 Çanakkaleli şehit de yer almaktadır. Çanakkale Cephesi’nde şehit olan Çanlıların Çarpıştığı bölgeler şunlardır: İsmailoğlu Tepesi’nde, Conkbayırı’nda, Arıburnu Muharebesi’nde, Anafartalar Muharebesi’nde, Kirte Muharebesi’nde, Seddülbahir Muharebesi’nde, Bomba 96 Bu konuda Çanakkale Gazileri ile ilgili yapılmış yararlı ve orijinal bir çalışma için bkz; Cahit Önder, Doğumunun 100. yılında Atatürk'ün Silah Arkadaşları- Yaşayan Çanakkaleli Muharipler, Çanakkale 1981. 97 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi, V. Cilt 3. Kitap, Ankara 1980; Selahattin Çetiner, Çanakkale savaşı Üzerine Bir İnceleme, s. 218. 395 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Tepesi’nde, Arıburnu Kanlı Tepe’de, Tekke Koyu’nda. Bazı askerler de tedavi edilmek üzere gittikleri hastanelerde şehit olmuşlardır. Mesela; Haydarpaşa hastanesi, Gülhane hastanesi, Beyoğlu Hilal-i Ahmer hastanesi, Tekirdağ Mecruhin hastanesi. Tablo 1. Şehitlerin köylere dağılımı şu şekildedir: KÖY Şehit Sayısı Altıkulaç 2 Bahadırlı 2 Bostandere 8 Çakılköy 1 Çomaklı 2 Doğaca 2 Doğancılar 1 Dondurma 3 Duman 1 Emeşe 1 Hacı Kasım 1 Helvacı 1 İlyasağa Çiftliği 2 Kadılar 1 Kalburcu 4 Karlı 1 Kazabat 1 Kızılelma 1 Kocayayla 7 Koyunyeri 1 396 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) Kumarlar 5 Küçükpaşa 2 Mallı 2 Maltepe 1 Okçular 7 Söğütalanı 2 Şerbetli 2 Terzialan 6 Uzunalan 1 Yaya 1 Yuvalar 1 Köyleri Belli Olmayan 10 TOPLAM 83 Aşağıdaki tabloda Çan’ın köylerinden Çanakkale Cephesi’nde şehit olanların isimleri, şehit oldukları yer, bağlı bulundukları birlikler ve şehit oldukları tarih (Rumi olarak) verilmiştir. 397 Tablo 2. Çanakkale Cephesi’nde Türk tarafının kayıpları: Belgenin Yeri Subay Er/Erat Fihrist Şehi t Yara lı Esir /Ka yıp Topl am (a) H-24 10-2 562 949 27 1538 3474 H-24 10-2 4 8 - 3474 H-25 11-6 15 42 - 4 3474 H-25 11-10 3 11 - 14 5 3474 H-26 12-17 2 7 - 9 6 3474 H-55 14-32 T a r i h Kıs. 1 3474 2 3 G e n e l T o p l a m H.C. Şehit Yaralı Hastane Esir/K ayıp Hav a Değ işim i 10.710 7084 Hast. gönder ilen Topl am (b) 18746 - 1762 85 3.349 5.442 3.338 14.79 1 3.184 2063 89 Hast. şehit olan 53.535 86.209 12 606 2.630 3 - - - 57 1.150 3.468 419 - - - 583 2.737 18 - - - 502 1.532 - - 1022 11.735 3 - - 3 119 271 - - 529 2.265 589 1017 27 1633 56.495 96.847 11.151 7084 20297 14.000 Topl am Topl am (a+b ) 1778 23 3.361 5.499 3.352 14.80 0 3.187 2080 22 Tablo 3. Çanakkale Cephesi’nde Çan Merkez ve Köylerinden Şehit Olanlar98 SIRA NO LAKAP ADI BABA ADI D. YILI Abdullah Hüseyin 1297 Adem Hacı İsmail 1297 Adem Hüseyin Ahmet Halil 1295 Ahmet Hüseyin 1308 Ahmet Kasım 1301 Ali Yusuf 1297 Ali Ahmet 1307 Ali Bekir 1294 Ali Hüseyin 1293 11 Ali Osman Ahmet 12 Ali Osman Molla İbrahim 1 2 3 4 5 Hamza Oğulları ndan 8 9 10 Çanakkale Çanakkale İLÇ E BUCAK KÖY ÖLÜM TARİHİ Çan Merkez Bostandere 29.02.1331 Çan Merkez Bostandere 29.02.1331 Çan Merkez Kızılelma 29.02.1331 Çan Etili Hacı Kasım 20.02.1331 Çan Etili Duman 18.09.1331 Çan Merkez Maltepe 30.07.1331 Çanakkale 1308 6 7 İL Çanakkale Çanakkale Çanakkale 98 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 1298 Çanakkale Çan 26.05.1331 Çan Merkez Terzialan 26.05.1331 Çan Merkez Küçükpaşa 29.02.1331 Çan Merkez Kocayayla 29.02.1331 Çan Merkez Küçükpaşa 26.05.1331 Çan Merkez Çomaklı 29.02.1331 Milli Savunma Bakanlığı, Şehitlerimiz, C. II, Ankara 1998, s. 232-235. K F A T B SINIF RÜT BE ÖLÜM YERİ AS.ŞB 3 - 26 3 11 Piyade Er Soğanlıdere Biga 3 - 26 3 11 Piyade Er Soğanlıdere Biga 3 - 26 3 12 Piyade Er Soğanlıdere Edrem it 26 4 14 Sahra Topçusu Çavu ş Tekke Koyu Hücumunda Biga Piyade Er İsmailoğlu Tepesi İsmailoğlu Tepesinde Yolda Conk Bayırında Conk Bayırında Biga 3 3 9 25 1 3 9 25 3 11 Piyade Er 3 9 25 3 4 Piyade Er 3 9 25 3 4 Piyade Er 3 64 3 9 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi Biga 3 64 3 9 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi Biga 64 3 9 Piyade Er Conk Tepe’de Biga 26 3 11 Piyade Er Soğanlıdere Biga 3 3 9 Biga Biga Biga Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 Aziz Ahmet 1304 Bekir Mehmet 1309 Beytulla h Recep 1306 Cemal Kara Mustafa 1301 Cemali Mustafa 1307 Emin Hüseyin 1302 Halil Çoban Hasan 1298 Halil Süleyman 1306 Halil Abdullah 1299 Halil Halil 1304 Halil Mustafa 1298 Halil İbrahim İsmail 1305 Hasan Halil Hasan Hasan 1296 Hasan Mehmet 1303 Hasan Osman 1296 Hasan Selim 1293 25 26 27 28 29 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çan Merkez Kocayayla 29.02.1331 Çan Merkez Terzialan 08.09.1331 Çan Merkez Doğaca 26.05.1331 Çan Etili Kumarlar 20.04.1331 Çan Etili Kumarlar 20.04.1331 Çan Merkez Kalburcu 26.05.1331 Çan Merkez Yaya 28.05.1331 Çan Etili Bahadırlı 26.05.1331 Çan Merkez Çomaklı 26.09.1331 Çan Merkez Doğaca 07.04.1331 Çan Merkez Kocayayla 28.08.1331 Çan Etili Şerbetli 25.06.1331 Çan Etili Doğancılar 16.03.1331 Çan Etili Kadılar 18.02.1331 Çan Merkez Yuvalar 19.09.1331 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çan Çan 23.02.1331 Merkez Uzunalan 400 29.02.1331 3 26 3 3 19 27 1 3 9 25 3 3 19 27 4 27 2 11 2 4 Piyade Er Soğanlıdere Biga Piyade Er Arıburnu Muharebesi Biga Piyade Er Conk Bayırında Biga Piyade Er Arıburnu Muharebesi Er Arıburnu Muharebesi Piyade Er Conk Bayırında Lapsek i Çanak kale Biga Piyade Er Kemikburu n Mıntıkası Biga 3 9 25 3 3 9 25 1 3 9 25 3 3 Piyade Er Conk Bayırında Biga 3 9 25 2 7 Piyade Er Biga 3 9 25 3 3 Piyade Er Anafartalar Muharebesi Haydarpaşa Hastanesi 3 25 2 8 Piyade Er 3 27 2 4 Piyade Er 3 25 1 2 Nizamiy e 27 2 4 Er (5. Mang a) Er Anafartalar Muharebesi Arıburnu Muharebesi Biga Biga Lapsek i Kirte Harbinde Arıburnu Muharebesi Çanak kale Biga 3 9 25 3 12 Piyade Er İsmailoğlu Tepesi 3 9 25 2 12 Piyade Er Gülhane Hastanesi Biga 26 3 11 Piyade Er Soğanlıdere Biga 3 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 30 31 32 33 34 35 36 37 Hüseyin İbrahim 1308 Hüseyin Zekeriya 1304 Hüseyin Şuayip 1307 Hüseyin Mustafa 1302 Hüseyin Osman 1294 İbrahim İsmail 1299 İbrahim Mehmet İbrahim Veli İbrahim Yusuf İlyas Hüseyin 1302 İlyas Ali 1301 İsmail Ömer 1301 İsmail İbrahim 1303 İsmail Süleyman 1294 İsmail Süleyman İsmail Süleyman İsmail Hasan 1302 Kadri Mustafa 1305 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 1301 Hacı Oğulları Çanakkale Merkez Altıkulaç 16.02.1331 Çan Merkez Çakılköy 02.03.1331 Çan Merkez Bostandere 26.02.1331 Çan Merkez Kocayayla 16.02.1331 Çan Merkez Kalburcu 28.07.1331 Çan Etili Şerbetli 06.1331 Çan Merkez Kazabat 15.06.1331 Çan Merkez Okçular 14.02.1331 Çan Merkez Okçular 04.08.1331 Çan Merkez Terzialan 26.05.1331 Çan Merkez Kocayayla 16.02.1331 Çan Merkez Emeşe 22.03.1331 3 25 2 6 Nizamiy e Er Seddülbahir Muharebesi Biga 3 9 25 1 4 Nizamiy e Er Sığındere’de Biga 3 9 25 3 3 Piyade Er Haydarpaşa Hastanesi Çan 25 2 6 Nizamiy e Er Seddülbahir Muharebesi Biga 64 1 1 Piyade Er Gülhane Hastanesi Biga 27 2 Nakliye Er Arıburnu Muharebesi 57 3 Er Bombatepes i 27 1 Er Arıburnu Muharebesi Er İntepe Muharebesi nde Conk Bayırında Çanak kale Lapsek i Çanak kale Çanak kale 3 3 3 9 19 Çanakkale 1305 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Hatip Oğulları ndan Çan Çan 16.02.1331 Çan Merkez Kalburcu 25.02.1331 Çan Merkez Dondurma 23.03.1331 Çanakkale Çan 1291 Çanakkale Çanakkale 3 19 25 3 4 Piyade Er 3 25 2 7 Nizamiy e Onba şı Seddülbahir Muharebesi 3 25 2 5 Piyade Er Sığındere’de Biga 3 3 1 1 Çavu ş Er Seddülbahir Muharebesi Arıburnu Muharebesi Biga 64 Sahra Topçusu Nizamiy e 25 3 4 Piyade Er Sığındere’de Biga 3 3 19 3 Merkez Bostandere 27.05.1331 Çan Merkez Mallı 22.03.1331 401 Biga 3 9 64 2 5 Piyade Er Conkbayırın da Biga 3 9 25 1 1 Piyade Er Kemikburu n Mıntıkası Biga 25 2 8 Piyade Er Sığındere’de Biga 26.05.1331 Çan Biga 3 Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 48 49 50 51 Çanakkale Kasım Mehmet 1304 Mehmet Hasan 1297 Mehmet Salih 1302 Mehmet Mustafa 1295 Mehmet İsmail 1301 Mehmet İbrahim 1294 Mehmet Hüseyin 1300 Mehmet Ali 1303 Mehmet Ahmet 1294 Mehmet Hüseyin 1307 Mehmet Ali Ahmet 1306 Mustafa Hasan Mustafa Recep 1306 Mustafa Hüseyin 1306 Mustafa Emin 1303 Mustafa Arif 1304 Mustafa Hasan 52 53 54 55 56 61 62 Kara Ahmet Oğulları Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 10.03.1331 Çan Etili Söğütalanı 09.03.1331 Çan 15.02.1331 Çan Etili Koyunyeri 14.02.1331 Çan Merkez Terzialan 21.02.1331 Çan Merkez Kalburcu 15.02.1331 Çan Merkez Altıkulaç 22.03.1331 Çan Merkez Helvacı 15.02.1331 Çan Merkez Bostandere 14.02.1331 Çanakkale 3 9 3 9 3 3 19 3 Çanakkale Çanakkale 1299 Çanakkale Er Nizamiy e Nizamiy e Er Merkez Dondurma 22.02.1331 Çan Merkez Okçular 12.02.1331 Çan Merkez Bostandere 14.02.1331 Çan Merkez Terzialan 14.02.1331 Çan Etili Kumarlar 18.02.1331 Çan Etili Kumarlar 19.03.1331 Çan Merkez Kocayayla 11.07.1331 402 Biga Biga 25 1 2 25 2 6 64 1 2 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi 26 4 14 Nizamiy e Er Tekke Koyu Süngü Hücumunda Arıburnu Muharebesi Er Biga Biga 1 1 Nizamiy e Er 3 9 9 2 4 Topçu Er 25 2 6 Nizamiy e Er 64 1 1 Er 13 1 Nizamiy e Piyade 64 1 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi 27 3 Er Arıburnu Muharebesi Çanak kale 26 3 11 Nizamiy e Er Soğanlıdere’ de Biga 3 3 19 Er 18.02.1331 Çan Sığındere Tahkimatın da Kirte’nin Şimalinde Seddülbahir Muharebesi 64 3 19 3 1 Biga 150 Rakımlı Tepede Seddülbahir Muharebesi Biga Arıburnu Muharebesi Arıburnu Kanlıtepede Biga Biga Süley ma niye Biga 3 19 64 1 2 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi Biga 3 9 27 2 2 Nizamiy e Er Arıburnu Muharebesi 26 4 2 Er 25 2 3 9. Fırka Sıhhiye Bölüğü Beyoğlu Hilal-İ Lapsek i Çanak kale Çanakkale Topçu Oğulları Nizamiy e 19 Çanakkale Çanakkale 3 3 2 Çan 1306 63 64 Çanakkale Terzialan Çanakkale 59 60 Çanakkale Merkez Çanakkale 57 58 Çanakkale Çan 3 9 Piyade Er Biga Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) ndan 65 Mustafa Mehmet Ali 1307 Mülayim Destan 1305 Nazif Ahmet 1304 Nuri Ali 1303 Osman Bekir 1294 Ramazan Ahmet 1307 Ramazan Halil Ramiz Ali Recep Mehmet Recep Mehmet 1306 Recep Hasan 1298 Recep Hasan 1296 77 Süleyma n İsmail 1307 78 Süleyma n Süleyman 1305 Şaban Hamza 1293 Şakir Mehmet Ali 1307 Tahir İdris 1307 66 67 68 69 70 71 72 73 76 79 80 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale 1302 Çanakkale Çanakkale 74 75 Çanakkale Çan Merkez Mallı 15.02.1331 Çan Etili Bahadırlı 21.08.1331 Çan Merkez Kocayayla 18.02.1331 Çan 29.02.1331 Çan Merkez Karlı 29.02.1331 Çan Merkez Okçular 23.03.1331 Çan Merkez Dondurma 26.05.1331 Çan 25.03.1331 Çan 24.05.1331 Çan 17.07.1331 Çanakkale 81 Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çanakkale Çan Merkez Bostandere 29.02.1331 Çan Merkez Okçular 11.09.1331 Çan Etili Kumarlar 08.04.1331 Çan Merkez İlyasağa Çiftliği 07.09.1331 Çan Etili Söğütalanı 12.02.1331 Çan Merkez Bostandere 28.07.1331 Çan Merkez Okçular 09.05.1331 Çanakkale 3 25 2 6 Nizamiy e Er 3 25 2 8 Piyade Er Anafartalar Muharebesi Biga 3 25 2 5 Nizamiy e Er Seddülbahir Muharebesi Biga 3 26 3 12 Er 26 3 11 Soğanlıdere’ de Soğanlıdere’ de Biga 3 Nizamiy e Piyade 3 25 1 2 Piyade Er Sığındere’de Biga 25 3 4 Piyade Er Conk Bayırında Biga 26 4 13 Piyade Er Sığındere’de Biga Piyade Er Bombatepes i Biga Tekirdağ Mecruhin Hastanesi Soğanlıdere’ de Arıburnu Muharebesi Biga 3 9 3 Er 3 19 57 3 3 19 57 3 4 Piyade Er 26 3 11 Piyade Er 3 Biga Biga Biga 3 19 27 3 9 Piyade Er 3 19 27 2 1 Piyade Er Arıburnu Muharebesi 3 9 25 3 11 Piyade Er Anafartalar Muharebesi 26 3 11 Er 1 1 Soğanlıdere’ de İsmiloğlu Tepesi Biga 25 Nizamiy e Piyade 27 2 3 Piyade Er Şimal Gurubu Mecruhin 1. Seyyar Lapsek i 3 3 3 403 Ahmer Hastanesi Seddülbahir Muharebesi 9 Er Lapsek i Lapsek i Biga Biga Çan Değerleri Sempozyumu (28-29 Ağustos 2008) 82 83 Tevfik Süleyman 1303 Veli Ramazan 1291 Çanakkale Çanakkale Çan Merkez İlyasağa Çiftliği 05.03.1915 Çan Merkez Okçular 28.03.1331 Kısaltmalar K: Kolordu F: Fırka (Tümen) A: Alay T: Tabur B: Bölük As. Şb: Ask 404 3 9 25 3 3 Piyade Er 27 1 1 İkmal Er Hastanesi Haydarpaşa Hastanesi Biga Arıburnu Muharebesi Biga