güncel sayfa.qxd
Transkript
güncel sayfa.qxd
agrotime ÖNSÖZ Agrotime Yayıncılık Adına İmtiyaz Sahibi Grantee on behalf of Agrotime Yayıncılık Fahire GÖNEN Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Executive Editor and Responsible Editorial Office Manager Esin HEPSAVAŞCI Sayfa Tasarım / Page Design Mustafa SARIKAYA Danışma Kurulu / Advisory Board Prof. Dr. Fikret AKINERDEM Prof. Dr. Ferit TURANLI Prof. Dr. Mustafa BOLCA Yrd. Doç. Dr. Mithat DİREK Yrd. Doç. Dr. Y. Emre KİTİŞ Doç. Dr. Hüsnü KAYIKÇIOĞLU Dr. Fadime ATEŞ Prof. Dr. Yavuz AKBAŞ Prof. Dr. Özdal GÖKDAL Yrd. Doç. Dr. Okan ATAY Dr. Engin YARALI Vet. Hek. Tahir S. YAVUZ Prof. Dr. Suat DİKEL Prof. Dr. Işık ORAY Dr. Murat ÇİÇEKLİ Çeviri / Translation Burak Caner ÇAĞLAYAN Baskı Öncesi / Baskı / Baskı Sonrası Prepress / Print / After press Hürriyet Matbaası 5501 Sk. No: 6 K: 1 Tuna Mah. Çamdibi/İZMİR Tel: +90 232 435 69 69 Fax: +90 462 31 62 Yayın Türü: İki Aylık Süreli Yayın Publication Type: Bimonthly Periodical Baskı Tarihi: Şubat 2015 Date of Print: February 2015 Yönetim Yeri / Administration Office 1847/12 Sk. No: 1/B Yenigirne - Karşıyaka / İZMİR Tel & Fax: +90 232 999 98 96 AGROTIME dergisinde yayınlanan reklam, yazı ve fotoğrafların her türlü telif hakkı Agrotime Yayıncılık’a aittir. İzin alınmaksızın kullanılamaz. AGROTIME, basın ilkelerine uymaya söz vermiştir. Any advertising, text, and photography published in AGROTIME belongs to Agrotime Yayıncılık, and can not be used without permission. AGROTIME, promises to comply with the principles of press www.agrotimeyayincilik.com.tr info@agrotimeyayincilik.com.tr Yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. 2 Ocak-Şubat 2016 D ESİN HEPSAVAŞCI esin@agrotimeyayincilik.com.tr editörden... Sizin Sesiniz, Dört Yaşında... ile kolay, tam 4 yıl oldu. Dördüncü yaşımızı, aynı zamanda 19. sayımızı çıkarmanın mutluluğunu yaşıyoruz. agrotime ailesi olarak; bilinçli üretim yapılmasına, verimliliğin ve tarımsal üretimin artmasına katkı sağlayıp, hem üreticimizin hem de ülkemizin kazanması için doğru kaynak olduk. Tarım sektörünün, sizlerin sesi olduk. Güven ve desteğiniz ile bizi bu günlere sizler taşıdınız. Tarımı zamanında, bizimle, agrotime ile izlediniz. Bu yolda bizlerle yürüyen, desteklerini bizden esirgemeyen, değerli görüşlerini okuyucularımızla paylaşan değerli akademisyenlere, sektör temsilcilerine ve siz okuyucularımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Patates yemeklik, taze veya işlenmiş ürünler ve tohumluk ticareti açısından dünyada önemli pazarı olan bir ürün. Biz de yeni sayımızda hem ülkemiz, hem de dünya için önemli olan patates konusunu kapağımıza taşıdık. Patates dünya genelinde 3,4 milyar insanın beslenmesinde, başlıca gıda kaynaklarından biri. Dünyada 370 milyon ton üretilen patates, taze veya işlenmiş olarak insan ve hayvan beslenmesinde kullanılan bir ürün ve neredeyse her ülkede yetişiyor. Türkiye’de kişi başına yıllık patates tüketimi 60 kg, civarında iken, bu rakam AB ülkelerinde 81. Özellikle Rusya, Çin, Hindistan, Amerika ve AB ülkelerinde patates temel besin maddelerinden biri. FAO, dünyada 805 milyon insanın yetersiz beslendiğini açıkladı. Bunun en yaygın sebebi ise kuraklık. Günümüzde Çin, Endonezya ve Malezya’da pirinçten başka bir şey tüketilmiyor. Gıda açığını kapatmak için, Türkiye’nin su kaynakları dikkate alındığında, patatesten dekar başına ortalama 5-6 ton verim alınabilirken, rakam en iyi buğday için 500 kiloya düşüyor. Ayrıca buğdayı tek başına tüketemezken patatesi köze, hatta suyun içine bile atsanız tüketebilirsiniz. Dolayısıyla, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara çıkması beklenirken, gıda açığını kapatacak temel ürünün patates olduğunu düşünüyorum. Kapak konumuz olan patatesle ilgili olarak Kayseri, Nevşehir ve Konya’da yaptığımız görüşmeler sonucunda sertifikalı patates tohumunun önemini, Türkiye’de tohumluk ve yemeklik dikim alanlarının ayrılması gerekliliğini, üretim planlamasına ilişkin sorunlar ve çözüm yollarını görüştük. Planlamada sanayilik ve yemeklik çeşitlerin ne kadar istendiğinin, çok iyi bilinmesi gerekiyor. Avrupa’da uydu aracılığı ile ne kadar patates, ne kadar buğday ekildiği üreticil ve firmalarla anında paylaşılıyor. Dolayısıyla herkes bir yıl öncesinde pozisyonunu belirliyor, eksiklik ya da fazlalık ortaya çıkmış oluyor. Ne üretici, ne de tüketici zarar görmüyor ve fiyat dengesi sağlanıyor. Uydulardan üretim alanlarıyla ilgili bilgiler ülkemizde de paylaşılırsa, kötü süprizler yaşanmayacak. Konuyu, yaptığımız röportajlar ve değerli akademisyenlerimizin yazılarında okuyabilirsiniz. Küçük hatırlatmalar * Tarım arazileri devrinde harç muafiyeti olduğunu unutmayın. 15 Mayıs 2014 tarihinden önce vefat edenlerin miras paylaşımında, tapu harcı alınmıyor. Bu muafiyetten yararlanmak isteyenlerin, 15 Mayıs 2016 tarihine kadar Tapu Müdürlüğüne müracaat etmeleri gerekiyor. 2016 yılında ÇKS'ye kayıtlı olan, arazi büyüklüğü en az 1, en fazla 5 dekar olan, açıkta veya örtü altındaki fındık, çay ürünleri hariç tüm meyve, sebze, süs bitkisi, itri ve tibbi aromatik bitki yetiştiricilerine 100 TL/da destek verilecek. Başvurular 31 Ekim 2016’ya kadar Tarım İl veya İlçe Müdürlükleri'ne yapılacak. Yeni bir yılda bol, bereketli günler dileğiyle... Bir vefatın ardından... Dergi baskıya hazırlanırken, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Vehbi Koç'un vefat haberini aldık. Gazetecilik hayatımda geçen 15 yıllık sürede tanıdığım en değerli, en naif insanlardan birisi olan Mustafa V. Koç ile, bir Koç Holding Kuruluşu olan TürkTraktör'ün Ankara'da toplantısında, tanışma şansım olmuştu. Tarımın detsekçisi agrotime olarak, tarımın bir başka destekçisi Koç Holding ve Koç ailesi üyesi Mustafa V. Koç beyefendiye Allah’tan rahmet, TürkTraktör'e, Koç ailesine, Koç Holding çalışanlarına ve Türkiye’ye başsağlığı diliyorum. agrotime adına Esin Hepsavaşçı agrotime İÇİNDEKİLER VEGETATIVE PRODUCTION BİTKİSEL ÜRETİM scientific approach bilimsel bakış Patates Zararlıları Sert Çekirdekli Meyve Ağaçlarının Gübrelenmesi (Kiraz, Vişne, Erik, Kayısı, Şeftali, Nektarin) Patates Piyasasında Neler Oluyor? Zeytincilikte Yeni Teknolojiler 40 56 58 88 actual güncel Seratek’ten Yeni Yatırım ve İhracat Başarısı “Tarımın Doktoru” HEKTAŞ, 60 yılı devirdi 4 Ocak-Şubat 2016 Doğal Sorunlara, Doğal Çözüm: Bioglobal HAYVANCILIK scientific approach bilimsel bakış Doğru Yemleme Nasıl Yapılmalıdır? 108 55 85 actual güncel Tarımsal Danışmanlık, Burdur’da Yayılıyor interview röportaj Doğa Tohumculuk, 500 Bin Tona Koşuyor STOCKBREEDING 34 60 Et Borsası, Hayata Geçiyor Çelmak: Tarım Makinalarında 42 Yıllık Deneyimin Adı Yeniden Agroexpo Eurasia 96 98 101 102 agrotime RÖPORTAJ bitkisel uretim Patatesin Verimi, Kalitesi ve Etkinliği, Ar Tarım İle Yükseliyor Yield, Quality And Efficiency Of Potato Growing Increases With Ar Tarım 6 Ocak ayından itibaren geçeceği Kurumsal Kaynak Planlaması-ERP (Enterprise Resource Planning) sistemiyle, üretim süreçlerini a’dan z’ye inceleme olanağı sunacak olan Ar Tarım sektördeki bu ilkin yanı sıra kendi laboratuvarında verim, kalite ve standartlar açısından yüksek, hastalık ve zararlılara dayanıklı, iç/dış pazar istemlerine uygun patates çeşitlerini geliştiriyor. G ünümüzde salt patatesi konu alan ve patates tohumculuğu konusundaki alt yatırımları tamamlayarak 13.01.1990 tarihinde patates tohum üretme yetkisi alan AR Tarım Tohumculuk Sanayi ve Ticaret A.Ş Kayseri merkezli şirkettir. Ar Tarım, sözleşmeli üreticilerle Kayseri ve Sivas yörelerinde tohumluk üretimi üzerine yoğunlaşarak çeşit geliştirme, üretici eğitimleri ve yayım faaliyetlerini, patates tarımı yapılan her yörede yürütüyor. Aynı zamanda, Türkiye’deki patates ithalatının büyük bir kısmını da gerçekleştiren Ar Tarım, deneme lokasyonları olarak patates tarımının yoğun olarak yapıldığı yerleri seçiyor. Şirket, Nevşehir’de bulunan ortalama Ocak-Şubat 2016 With the ERP (Enterprise Resource Planning) system that will take effect as of January, Ar Tarım will offer the opportunity of monitoring production processes from A to Z. In addition to this groundbreaking development in the market, Ar Tarım devolops efficient, high quality and high standart potato varieties which are resistant to diseases and pests and compatible with domestic/foreign market demands. 15 bin ton kapasiteli, Türkiye'nin en modern patates yer altı deposuna ek olarak, teknik personelin bir bölümünü, laboratuvarını ve laboratuvar çalışmalarını da, bu bölgede gerçekleştiriyor. Verim, kalite ve standartlar açısından yüksek, hastalık ve zararlılara dayanıklı, iç/dış pazar istemlerine uygun patates çeşitlerini geliştirmek, üretmek yaygınlaştırmak; sertifikalı tohum kullanımını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak, üreticilerinin gelir ve yaşam standartlarını yükseltmek, doğaya duyarlı iyi tarım uygulamaları geliştirmek ve ulusal tarım politikalarına uyumlu ve gıda güvenliğini önemseyen üretim yapmayı amaçladıklarını dile getiren Ar Tarım Genel Müdürü Ekrem Suad H Ekrem Suad Sadak aving made investments in potato seed production, AR Tarım Tohumculuk Sanayi ve Ticaret A.Ş gained authority to produce potato seeds on 13.01.1990. Today, it is a Kayseri based company which dedicates itself only in the marketing and production of seed potatoes , by concentrating on seed production in Kayseri and Sivas with own endeavors and contract producers. Ar Tarım carries out variety developments, producer trainings and publication activities in wherever potato is produced. Also being one of the biggest importers in Turkey. Ar Tarım choses regions where potato is produced intensely as test fields. In addition to the biggest underground agrotime RÖPORTAJ Sadak, agrotime’ın sorularını şöyle yanıtladı: ERP sistemine geçeceğinizi öğrendik. Bize bu sistemi tanıtır mısınız? Şirketimizin daha verimli ve kontrollü büyümesi için, tarım sektöründe çok az görülen Kurumsal Kaynak Planlaması-ERP (Enterprise Resource Planning) sistemini, Ocak ayından itibaren kuracağız. Mevcut iş ve üretim süreçlerinin her aşamasını izleyebileceğimiz bu sistemi biz görürken, müşterilerimiz de kendi ürünlerinin hangi aşamada olduğunu görebilecek. Öncelikle üretim sürecini izlerken, ilerleyen dönemde ürününün hangi şartlarda depolandığını bile görebilecek. Aynı zamanda, sevkiyatlarda da bir kargo şirketi gibi siparişlerimizi, müşterilerimizin isteklerini kontrol edebileceğiz. Müşterilerimiz de, kendi siparişlerini kontrol edebilecek. Bu kontrol yalnız sevkiyatla değil, aynı zamanda da faturalamayla da ilgili olacak. Örnek olunacak Bu ERP sistemiyle, tarım sektöründe diğer kuruluşlara da örnek teşkil etmiş olacaksınız. Çok güzel bir konuya değindiniz. ERP tüm üreticilerin şirketlerini verimli ve doğru yönetebilmesi için yapması gereken kurumsal yapılanma yönetim sistemi. Ürgüp’te her yıl müşterilerimizi davet ettiğimiz bir toplantımız vardı. Orada da bunu açıkladım. Biz şirket olarak şeffaf bir şirketiz. Ortaklarımızın yanı sıra; memleketimiz ve sektörümüze yararlı olmak istiyoruz. Bu sistemi kurduktan sonra bütün müşterilerimizi ve arkadaşımız olan bütün rakiplerimiz davet edeceğim. Vizyonumuz, Türkiye’deki patates tohumculuk sektörünün gelişmesinde yardımcı olmaktır. AR Tarım olarak 2015 yılında önemli yatırımlar yaptınız. Bu yatırımlarınızdan ve kuruluşunuzda gerçekleşecek yansımalarından bahseder misiniz? 2015 yılında yeni bir şirket yapılanmasına gittik. Sadece donanıma değil, insan kaynaklarına da çok büyük yatırımlar yaptık. Genel olarak şirket ekimize katmış olduğumuz yeni arkadaşlar ve yeni bir strateji ile yenilenmiş oldu ve son altı ay içinde önemli değişiklikler gerçekleştirdik. Siz de bilirsiniz ki, insan kaynaklarına önem göstermeden hiçbir yere ulaşılamaz. “En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır” 8 Ocak-Şubat 2016 potato warehouse of Turkey with the capacity of 15.000 tons, the company also hosts one part of technical staff, laboratory and laboratory studies in Nevşehir. Ar Tarım General Manager Ekrem Suad Sadak states that the primary concern of the company is developing, producing and popularising efficient high-quality and high-standart potato varieties which are resistant to diseases, pests and compatible with domestic/foreign market demands. A further goal is to spread and facilitate the use of certified seed, develop environment friendly good agriculture applications and carrying out production that cares for food safety and is compatible with national agricultural policies. General Manager Ekrem Suad Sadak answered the questions of agrotime as follows; We've learned that you'll move into a ERP system. Could you please introduce it? We will set up the ERP (Enterprise Resource Planning) system in January, which is a rare application in the agricultural sector, for the efficient and controlled growth of our company. By means of this system, we will monitor each stage of available production processes and our customers will see at which stage their production is. Firstly, it will be the production process and then even storing conditions will be observed. Furthermore, we can monitor orders and demands of our customers like a courier company does. Our customers can also check their orders. This process will not only include shipping but also billing. A role model You will serve as a model for other companies in the agricultural sector with this ERP system. You touched a good subject. ERP is an institutionally structured system that should be used by all producers to manage their companies effectively and correctly. We had an annual meeting in Ürgüp to which we invited our customers. I explained it there. We are a transparent company. We want to contribute not only to our partners but also to our country and market. After we set up the system, we will invite our customers and rival companies. Our vision is to help the potato seed market to grow in Turkey not only in quantity but much more in quality. You made significant invesments in 2015 as Ar Tarım. Could you please mention these investments and their possible impact on your company? We reorganized our company in 2015. We made investments not only in equipment but also in human resources. With new fellow workers and strategies, our company was modernized and we have made some significant changes in 2015. As you know, no gain is achieved without attaching importance to human resources. Considering that “The best investment is the investment made in humans”, we trained our staff in order to benefit from their skills, power and creativity, increase their efficiency, help them improve themselves with training and other activities and create a pleasant working environment supported by information exchange and respect. agrotime RÖPORTAJ By taking substructure inadequacies into consideration, we improved our production system. Having improved our production system, we made investment in equipment. With our new equipments, we made great investments in our warehouse. We modernized our underground warehouse with new investments. We increased our production capacity. Next year, our capacity and domestic production will grow twice while importation will remain same. General strategy of our company is to make great investments in Turkey in order to be of benefit to our country. This is the ultimate goal of me and my team mates. We will double our production anlayışı içerisinde çalışanlarımızın yeteneklerinden gücünden ve yaratıcılığından faydalanmak verimliliklerini arttırmak, eğitim ve diğer faaliyetlerle gelişmelerine imkân tanımak, bilgi transferinin ve paylaşımının sağladığı sevgi ve saygının var olduğu keyifli bir çalışma ortamını sağlamak için gerekli eğitimleri ekip arkadaşlarımızın almalarını sağladık. Şirketin alt yapı noksanlarını göz önüne alarak, üretim sistemimizi de geliştirdik. Üretim sistemimizi geliştirdikten sonra, esas olan donanım yatırımını gerçekleştirdik. Yeni donanımlarımızla birlikte, depomuza da çok büyük yatırımlar yaptık. Yer altı depomuzu, yeni yatırımlarımla çok modern hale getirdik. Üretim kapasitemizi de büyüttük. Gelecek yıl için de kapasitemizi ikiye, yerli üretimi ikiye katlamak üzere yatırım gerçekleştirirken, ithal ettiğimiz ürünler aynı seviyede kalacak. Şirketimizin genel stratejisi, Türkiye’ye ileride çok yatırım yapmak, böylelikle memleketimize çok daha faydalı olmaktır. Benim ve tüm ekip arkadaşlarımın gayesi budur. Üretim katlanacak Yeni yatırımlarınızın kuruluşunuza sağladığı katkılar nelerdir? Hedeflerinizden bahseder misiniz? Üretimimizi ikiye katlayacağız. Bununla birlikte, pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz. Son yıllarda kuruluşumuzda bu konulara pek önem verilmemişti. Bu artık değişiyor. İnsan kaynakları ve eğitim bizim için çok önemli Ekibimize katılan yeni takım arkadaşlarımızın kişisel ve sektörel eğitimlerine önem veriyoruz. Uluslararası kuruluş olduğumuz için, İngilizce eğitimi alıyorlar. Aynı zamanda, geleceğin yöneticileri oldukları için, yöneticilik kursu görüyorlar. Sektör bilgileri zaten mevcut. Daha da iyi olmaları için, Haziran ayından itibaren Hollanda ve Almanya’ya kurslara götüreceğiz. Genel olarak sosyal hedefimiz ise; bulunduğumuz yöredeki üniversitelerle birlikte çalışmak. Bu günün öğrencilerine, geleceğin yeni yetişecek olan mühendislerine staj olanağı tanımak. Böylece kurum olarak bölgemize de katkıda bulunmak istiyoruz. Şirketimiz yabancı ortaklı bir şirkettir. Ancak şirkette çalışanların hepsi Türk’tür. Düşüncemiz ülkemizin kazanmasıdır. Dolayısıyla yatırımlarımız Türkiye için yapılıyor. Gelecekte kapasitemizi yükselterek, Türkiye’den yurt dışına ihracat yapabiliriz. Aldığımız talepler ürettiğimizden fazladır. AR Tarım’ın tercih edilme sebebi ve farklılığı nedir? Türkiye’deki çeşitlerin kaynağı Agrico ve Europlant’ın çeşitleridir. Bu çeşitlerimizin kalitesi ve verimliliği çok tutuluyor. Fiyat politikamızda ürün ve hizmet kalitemize göre belirlenmektedir. Tohumlarımızın tamamen arkasındayız. Her hangi bir sorunda mühendis ekibimizi gönderiyor, haklı telafi durumlarında müşterimizi asla yarı yolda bırakmıyoruz. Türkiye’de özellikle bizim sektörümüzde bunu çok az şirket yapıyor. u What are the contribution of your new investments to your company? Could you mention your targets? We will double our production. Furthermore, we aim to increase our market share. This has been a neglected issue in recent years. This changes now. Human resources and training are very important for me. As we are an international company, they are having English training. As they are potential managers, they are having executive training. They already know the market. For them to be better, we will send them to trainings in Holland and Germany. Our social target is to work with universities in adjacent regions and provide today's students and future engineers with the oppurtunity of doing internships. Thus, we can contribute to students as a company. Our company has foreign partners but all of the employees are Turkish. We consider what's best for our country. That's why we make investments in our country. By increasing our capacity, we can export products. The demand of our products is more than our production. Why Ar Tarım is prefered and what is your difference? The source of varieties in Turkey are agrico and europlant varieties. These varieties are demanded due to their quality and efficiency. Our pricing policy is determined by our product and service quality. We stand behind our seeds. We send our engineers in case of issues and we never let our customers down. There are a very few companies doing this in Turkey. u Ocak-Şubat 2016 9 agrotime GÜNCEL T Patates Tohumu’nda Dışa Bağımlılık Bitiyor arımın gelişmesini çokyönlü bir süreç olarak gören ve bu süreç içinde etkin rol almayı şirket politikası olarak benimseyen Toros Tarım, 2004 yılında Sabancı grubundan SAPEKSA tesislerini satın almış ve Biyoteknolojik tarımsal üretim ve araştırmayı faaliyete geçirmiştir. Toros Tarım, tarımsal sanayi alanındaki liderliğini daha da güçlendirmiştir. Tesis, Toros Tarım’ın Doğu Akdeniz bölgesinde yürüttüğü hizmetler için bir merkez görevi görmektedir. Tesisin kalbini oluşturan Biyoteknoloji Merkezi bünyesinde, biyoteknolojik yöntemler kullanarak verimi yüksek ve hastalıklardan ari tohum üretme çalışmalarının yürütüldüğü bir doku kültürü laboratuarı ile moleküler yöntemlerin de kullanımı ile tohum elde etme ve geliştirme faaliyetlerinin gerçekleştirilebildiği bir moleküler analiz laboratuarı bulunmaktadır. Bu laboratuarda aynı zamanda tohumların “saflık” ve “çeşit/doğruluk” testleri yapılıyor. 10 Ocak-Şubat 2016 Üretim çalışmaları 12 dönüm alana kurulu seralarda gerçekleştiriliyor. Patates yetiştiriciliğinde, doku kültürü yöntemiyle hastalıksız ve yüksek verimli patates tohumu ve doku kültürü muz fidesi üretimi yapan Toros Tarım, yeni ürün gruplarına yönelik çalışmalarını da tüm hızıyla sürdürmektedir. Toros Tarım sertifikalı tohumluk patates üretiminde başlangıç materyali olarak doku kültürü yoluyla elde edilmiş hastalıklardan ari süper elit kademede mini yumru kullanmaktadır. Mini yumruları kendi biyoteknoloji laboratuarlarında ve kontrollü seralarında elde etmektedir. Ürettiği ürünlerin ideal şartlarda muhafaza amacıyla 2012 yılında Nevşehir yer altı depo yatırımı hayata geçirilmiştir. Bu sayede, sahip olduğu imkânlar yönünden Toros Tarım sektörün en önemli oyuncularından biri olmuştur. Adana lokasyonunda bulunan Teknotarım merkezi Biyoteknoloji laboratuarında aynı anda 24 kişinin çalışabildiği 12 adet laminal flow kabinli 2 adet transfer odası ve kontrollü iklim ile ışıklandırma şartlarına sahip 4 adet büyütme odası bulunmaktadır. Tek seferde büyütme odalarının kapasitesi 1.500.000 bitkidir. Aynı zamanda, Teknotarım merkezinde ELISA ve moleküler yöntemler ile virüs ve hastalık analizleri yapabilecek bir laboratuarı bulunmaktadır. Laboratuar, sera ve tarla üretim prosedürleri kapsamında rutin olarak ELISA yöntemi ile virüs analizleri yapmaktadır. 600m2 alana sahip Nucleus serada doku kültürü yöntemi ile üretimi yapılan bitkilerin hastalık ve virüsten ari giriş materyalini sağlayan anaç bitkiler modern koşullarda yetiştirilmektedir. Toplamda 9 dekar alana sahip patates mini yumru üretim seraları; ısıtma-soğutma, virüs vektörlerinden koruma, otomasyon sistemli gübreleme ve ilaçlama gibi teknolojik bakımdan tam donanımlı modern seralara sahiptir. Toros Tarım virüs ve hastalıklardan ari in vitro patates fideleri ile yılda 2 sezon sertifikalı olarak mini yumru üretimi yapmaktadır. agrotime GÜNCEL Tarla üretimi; mini yumrudan elit tohum, elit tohumdan temel tohum olmak üzere Sözleşmeli üreticiler vasıtası ile yapmaktadır. Tarla üretimi, konusunda tecrübeli yerli ve yabancı uzman nezaretindedir. Üretim, Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığının sertifikasyon standartlarına harfiyen uyulmasının yanında Toros Tarım tarafından geliştirilen kalite ve standartları da taşımaktadır. Tarlada üretilen elit ve temel tohumlar Nevşehir'de bulunan soğuk hava deposunda uyku sürecini geçirmesi için getirilir. Depoya ulaşan her tohumluk Toros Tarım yerli ve yabancı uzmanlarınca oluşturulan kabul kriterlerinden geçmek zorundadır. Modern seçme-temizleme-boylama ünitesinden geçirilerek depoya alınır ve 800'er kiloluk özel ahşaptan imal edilmiş kasalarda muhafaza edilmektedir. Toros Tarım tarafından inşa edilen soğuk hava deposu, bölgedeki diğer depolardan birçok özelliği ile ayrışmaktadır. Yaklaşık 45.000 m3 hacme sahip olan tesis, yeraltı depoculuğunun getirdiği tüm doğal avantajların yanı sıra en son teknoloji ürünü ve tamamen bilgisayar kontrollü havalandırma ve soğutma ünitelerine sahiptir. Bu özelliğinden dolayı dünyada eşi ve benzeri olmadığı düşünülmektedir. Toplam 32 odanın her biri diğerinden bağımsız havalandırma, nemlendirme ve soğutma imkânına sahiptir. Bunun yanında yer üstü teknolojisini yer altında barındırmakla ekonomik, sağlıklı ve doğal depolamaya imkân sağlamaktadır. Bir odanın kapasitesi 260 ton, toplam kapasite 6.800 tondur. Tesiste, yeraltı deposu haricinde araştırma istasyonu, analiz laboratuarı, kantar istasyonu, tır parkı, malzeme depoları, ofisler ve yemekhane gibi ek ünitelerde bulunmaktadır. Türk üreticisinin ihtiyacı olan dünya standartlarına uygun patates tohumlarını tümüyle iç üretimle sağlamayı ve ihracat potansiyeli yaratmayı hedefleyen bir tesisitir. Toros Tarım, hastalıklardan ari ve verimli patates tohumları üretip satarak çiftçilerin gelirini artırmayı ve tohumda tedarik güvenliği sağlamak için dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlamakta, Türkiye pazarında liderliği hedeflemektedir. Bu amacına ulaşmak için bilinen en etkili ve modern yöntem olan doku kültürü yöntemini tercih etmiştir. Türkiye'nin sayılı ve ilk laboratuarlarından bir tanesi olan Toros Agripark, şu anda yoğun olarak patates ve muz bitkisi üzerinde çalışıyor. Ancak Toros Tarım, patates ve muzda gösterdiği bu başarıyı diğer ürünlerde de göstererek ürün çeşidini zenginleştirmeyi hedefliyor. u 12 Ocak-Şubat 2016 agrotime GÜNCEL İnan Meijer Tohumculuk, Çeşit Geliştirme ve Ar Ge Çalışmalarına Devam Ediyor İnan Meijer Seed Carries On With Variety Development and R&D Studies Yerli elit kademe tohum üretimini 2004 yılından itibaren yapan İnan Meijer Tohumculuk ve Ticaret Limited Şirketi, Temel 2 kademe üretimlerini Frito Lay, Atakey, Özgörkey, Kerevitaş, Sanpa Gıda, Doğuş Çay, Apak Gıda , Gedaş ve Tarım Kredi Kooperatifleri /TAREKS ve Pancar kooperatiflerine de ulaştırıyor. N ejmi İnan, 2004 yılında 150 ton ile başladıkları yerli elit tohum üretimlerinin ,2015 yılı itibarı ile 15.000 ton a ulaştığını ifade etti. Yerli elit tohumlarının ülkemiz yanı sıra, komşu ülkelere de ihraç edildiğini vurguladı. Türkiye de özellikle yerli elit tohumların analiz sonuçlarının ellerine geç ulaşması nedeni ile sertifika düzenleyemediklerini ve ihracat da pazar kaybettiklerini vurguladı. Tohumculukta ıslah çalışmaları ve arge’nin önemli bir öz kaynak gerektirmesi hakkında yaşadıklarını paylaşan İnan Meijer Tohumculuk ve Ticaret Limited 14 Ocak-Şubat 2016 İnan Meijer Seed, which has been producing domestic elite seed since 2004, supplies basic EC2 grade potatoes for Frito Lay, Atakey, Özgörkey, Kerevitaş, Sanpa Gıda, Doğuş Çay, Apak Gıda, Gedaş, Agricultural Credit Cooperatives / TAREKS and Sugarbeet Cooperatives. Şirketi Ortağı ve Genel Müdürü Nejmi İnan; ıslah çalışmalarının zahmetli ve kısa sürede sonuçlandırılamayan çalışmalar olduğuna vurgu yaptı. Nejmi İnan, dolayısı ile maliyetlerin yükseldiğini, şirket olarak ıslah maliyetlerini öz kaynaklarından karşıladıklarına dikkat çekti. Sektöre kazandırdıkları ilk yerli çeşit SULTAN ECEM den sonra, sanayide kullanmaya uygun ve aynı zamanda yemeklik olarak da kullanılabilecek yeni çeşit için ,bu ay Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Müdürlüğüne başvuru yapacaklarını ifade etti. Böylece İNAN-MEİJER Tohumculuk ikinci yerli ıslah çeşidini de, N ejmi İnan has said that their domestic elite seed production, which was 150 tons in 2004, reached 15.000 tons as of 2015. İnan emphasised that their domestic elite seeds are also exported to neighboring countries and added that they lose market in foreign countries as they can't issue certificate due to late analysis results of domestic elite seeds in Turkey. Company Partner and General Manager Nejmi İnan emphasised that breeding process takes serious time and effort. İnan said that this causes costs to increase, compelling them to meet breeding costs from their own equity capital. Having provided the sector with the first domestic variety SULTAN ECEM, the company is now ready to apply to Variety Registration and Seed Certification Center this month for their latest variety that can be used in industry and as edible food. If aforementioned certification center approves this new variety, İNAN-MEİJER Seed will launch their second domestic variety to market in 2018. Apart from the significance of developing a new variety, reproducing it is also a very important issue. İnan said; " Increasing financial supports at this stage will increase seed production amount and reproducing speed". Nejmi İnan also said that adaptation studies of new varieties that will meet the needs of potato producers is in progress, adding that two varieties of MEİJER Potato comes to forefront. Here are these two varieties: agrotime GÜNCEL TTSM’ nin uygun bulmasına bağlı olarak 2018 yılında üreticileri ile buluşturacak. Yeni çeşidin bulunması kadar, bulunan bu çeşidin tohumunun çoğaltılması da çok önemli. Özellikle bu aşamada verilecek destek değerlerinin artırılması, tohum üretiminin miktarını ve çoğaltım hızını artıracaktır” dedi. Diğer taraftan da ,patates üreticilerinin ihtiyacını karşılayacak yeni çeşitlerin, adaptasyon çalışmalarının devam ettiğini ifade den Nejmi İnan ,MEİJER Potato ya ait iki çeşidin ön plana çıktığını söyledi. Bu çeşitler; LADY TERRA; Sanayilik olan çeşidimiz, Parmak patates kullanımına uygun ve yüksek verimlidir. Her türlü toprağa uyumludur ve orta erkencidir. Patates Siğili hastalığına da dayanıklıdır. ROCK ;Yemeklik ve sanayilik olarak kullanılan , yüksek verimli çeşittir. Orta erkencidir ve depolamaya uygundur. Tohum ambalajlarında isteğe göre İnan Meijer logolu, 25 kg ve 1 tonluk çuvallar kullanıldığını belirten Nejmi İnan, sertifikalı tohum kullanımının önemine de değinerek, sertifikalı tohum kullanılmasının, “olmazsa olmaz” lardan olduğuna vurgu yaptı. Topraklarımıza hastalıkların bulaşmasını önlemek, verimi artırmak ve kaliteli ürün elde etmek için sertifikalı tohum kullanılması gerektiğini dile getiren Nejmi İnan; “Üreticinin sertifikalı tohumu tercih etmesi için de desteklenmesi gerekmektedir. Sertifikalı tohum kullanım desteğinin artırılmasıyla, üretici bu tohumları tercih edecek, patates ve tohum ticareti de kayıt altına girecektir” şeklinde konuştu. Genel Müdür İnan, tohum üretme yetkisine sahip olan firmaların, sertifikalı 1 kademe tohum elde etmek için elit kademe tohum kullanmakta olduklarını, elit kademe tohumların ekildikten sonra yapılan hasattan elde edilen tohumların, sertifikalı 1 kademe olduklarına değindi. Elit tohum kaynaklarının yerli ve ithal olarak sağladıklarını ifade eden Nejmi İnan; “İthal elit tohumlar da ülkemize genelde Mart ve Nisan aylarında gelmektedir. Ancak karantina laboratuvarının yoğunluğundan, analiz sonuçları geç çıkmaktadır. Tohumlar gümrükte 30 güne uzayan süreçlerde kalmakta, kalite ve maliyetleri olumsuz etkilemekte, tohumların toprakla buluşması gecikmektedir. Karantinada, özveri ile çalışan meslektaşlarımız, bu dönemde takviye edilerek, tohumların karantinadan çıkışlarının erkene alınması sağlanmalıdır” dedi. u 16 Ocak-Şubat 2016 LADY TERRA; This is a high efficient industrial variety which is suitable for finger potato use. It is medium-eary variety and compatible with any soil type. It is also resistant to potato wart. ROCK; A high efficient variety which can be used as edible or for industry. It is medium-early and suitable for storage. Nejmi İnan said that 25 kg and 1-ton sacks with İnan Meijer logo can be used as per order. İnan also mentioned about the importance of certified seed use, emphasising that it is "indispensable" to use certified seed. Nejmi inan said that certified seeds should be used to avoid diseases, increase yields and get quality product, and continued as follows; " Producers should be supported financially for certified seed use. If supports for certifies seed use increases, producers will start using them and potato and seed trade will be recorded". General Manager İnan said that companies that have the authority to produce seed are using elite grade seeds to get certified 1 grade seed, and seeds that are obtained after the harvest following the sowing of elite grade seeds are certified 1 grade seeds. Nejmi İnan said that elite seed resources are obtained domestically or from abroad and continued as follows; " Imported seeds come to our country usually in March or April but we get analysis results late as quarantine laboratories become very busy in that time. Seeds get stuck in customs more than 30 days, which affects quality and costs negatively and delays the planting of seeds. The number of our colleagues working selflessly in quarantine should be increased in that period so that seeds can leave quarantine more quickly".u agrotime RÖPORTAJ T Tezel Tarım, İyi Örgütlenmeye Dikkat Çekiyor Tezel Tarım Points to a Good Organization ezel Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti., 1995 yılında kurulmuş, Nevşehir ilinde yerleşik ve sadece patates tohumculuğu üzerinde ihtisaslaşarak Türk tohumculuğuna önemli katkıda bulunan bir firmadır. Kendi tohum üretim planlamasını genellikle Kayseri ve Sivas bölgesinde yapan Şirket, aynı zamanda İrlanda’da tohumculuk üretim, araştırma ve geliştirme programları konusunda önemli bir yere sahip IPM Group Limited Şirketinin de Türkiye distribütörlüğünü yürütmektedir. Sadece distribütörü oldukları şirketin değil, piyasanın ihtiyacı olan diğer firmalara ait tüm çeşitlerin de üretimini gerçekleştirdiklerini belirten şirket Genel Müdürü Yekta Tezel, iyi bir planlama, iyi bir organizasyon ile sektörün bütün sorunlarının çözümlenebileceğini vurgulamaktadır. Genel Müdür Tezel, agrotime’ın sektör ve firma hakkındaki sorularını şöyle yanıtladı: Patates sektörü ile ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyim? Ülkemizde tohumculuk sektörünün şu anda arzu edilen düzeyde olmadığını düşünüyorum. Çok daha ileri noktalara gelmemiz gerekiyor. Bunları yaparken de öncelikli olarak üretim planlaması çok önemli. Bu planlamayı yapabilmek için de “Hangi ürün ne kadar üretilecek; pazarın istekleri ne, ülkenin sanayilik, yemeklik veya tohumluk patates ihtiyacı ne kadar ” gibi soruların yanıtını bilmek gerekiyor. Bu da ancak Bakanlıktan, en alt üreticiye kadar zincirin halkalarının çok düzgün hazırlanması ve zincirin çok iyi çalışması ile mümkün olabilir. Sektörde bu güne kadar elbette çok yol alındı. Eskiye nazaran çok ciddi adımlar atıldı ama, maalesef yeterli değil. Erkenci bölgelerimiz olan Adana, Hatay ve Ödemiş gibi yörelerimizin sahil erkenci bölgelerinde, turfanda patates üretimi gerçekleşiyor. Ondan sonra İç Anadolu’ya doğru geliyoruz. Afyon, artık önemli bir patates üretim merkezlerinden biri oldu. Bununla birlikte İç Anadolu’da Nevşehir, Kayseri, Sivas, Çorum gibi diğer iller de devreye girdi. Eskiden üretim alanı dört-beş il ile sınırlı iken, şimdi 60-70 ilde patates yetiştirilir hale geldi. Bu kadar geniş 20 Ocak-Şubat 2016 Yekta Tezel alanlara yayılması ne kadar doğru, bu da tartışılabilir. Çünkü patates geniş adaptasyonlu bir yayla bitkisi olarak, hemen hemen her yerde yetişebilen bir ürün olmakla birlikte, toprak yapısını ve saklanabilirliğini düşündüğünüzde, bir çok bölgede yetiştirilmesini doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Özellikle tohumlukla ilgili üretim dikkate alındığında “üretim alanlarının” daha net belirlenmesi gerekiyor. Üretim alanlarına değindiniz. Bunu biraz açar mısınız? Öncelikle üretimin denizden 950 metre yükseklikte olan alanlarda, virüs ve hastalıklardan ari temiz topraklarda yapılması, tohumluk kalitesini çok artırır. Bu alanların net olarak belirlenip, burada tohumluktan başka hiçbir ürünün yetiştirilmemesi ve bu planlamanın beş-on yıllık programlar dahilinde uygulanması gerekir. Tohumluk üretim alanları belirlendikten sonra, bu alanlarda hangi firma ya da üreticilerin nerede, ne kadar üretim yapacaklarının tespit edilmesi ve bu program çerçevesinde Türkiye’nin her yıl T ezel Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. is a Nevşehir based company which was founded in 1995. Tezel Tarım contributes to the Turkish seed industry by specializing only in potato seed production. The company is carrying out its seed production planning usually in Kayseri and Sivas. Additionally, the company is also the distributor of IPM Group Limitied, which has an important position in Ireland in terms of the production, research and development of seed. General Manager Yekta Tezel states that they produce not only the varieties of IPM but also the varieties of the other companies that market needs. General Manager Yekta Tezel emphasises that the problems of the sector can be solved through a good planning and organization. Tezel answered the questions of agrotime as follows; What are your thoughts about potato sector? I think that potato sector of our country agrotime RÖPORTAJ yaklaşık 400 bin ton olan tohumluk ihtiyacının karşılanması sağlanmalıdır. Elbette bu programa başlandıktan sonra sürdürülebilirliğinin de çok önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Üretimin tüketime yönlendirilmesinde, nasıl bir yol izlenmeli? Tohum üretiminde yapılacak planlamanın yanı sıra, bir diğer önemli konu da ne kadar patates tüketimimizin olduğudur. Yıllara göre istatistikler belli ama, ben bu istatistikleri çok gerçekçi bulmuyorum. Yeni bir uydu sistemiyle, artık bu bilgilerin daha gerçekçi bir şekilde sunulacağı söylendi. Ancak henüz uygulamada bunu görmüş değiliz. Avrupa’da uydu aracılığı ile ne kadar patates, ne kadar buğday ekildiği üretici ve firmalarla anında paylaşılıyor. Dolayısıyla herkes bir yıl öncesinden üretim planlamasını yaparak kendi pozisyonunu belirliyor. Üretim dengesi pazara göre eksiklik-fazlalık ortaya çıkmış oluyor. Bir ay önce İngiltere’ye gittiğimde çocuklarda patates yeme alışkanlığı olsun diye ilkokul ve ana sınıflarında patates pişirme dersi olduğunu gördüm. Patatesin nasıl yetiştirilip pişirildiğini ufacık çocuklara öğretiyorlar. Büyüklere de bu eğitim verilerek toplumda beslenmeye ve dolayısıyla ürün olarak patatese farkındalık yaratıyorlar. Patates onlar için hayati öneme sahip bir ürün. Marketlerde, enstitü müdürlüklerinde ve ıslahçılarla konuştuğumuzda, kendileri için önemli olanın pazar olduğunu söylüyorlar. Pazar ne istiyorsa, önce ona göre hareket etmek, patatesin tüketim alışkanlığını arttırmak zorundayız düşüncesindeler. En alttan, en üste kadar bu işi başarmanın önemli olduğunun farkındalar. Pazara genel olarak bakıldığında, tüketicinin isteklerinin göz önüne alındığını ve Islahçıların da bunu dikkate alarak ıslah programını yaptıklarını görüyoruz. Türkiye’nin de bunu başarması lazım. has not reached the desired level yet. We need to make much more progress. Production planning is certainly the primary issue here. For us to do this planning, we need to be able to know the amount of products to be produced, the demands of the market and industrial, edible and seed potato amount that our country needs. This can only be achieved if each ring of the chain from Ministry to producer is wellprepared and works perfectly. Of course we have made a good progress in sector so far. But unfortunately it is not enough. Early potato is produced in the coasts of our early regions like Adana, Hatay and Ödemiş. In central Anatolia, Afyon has become an important potato production center. In addition to that, Nevşehir, Kayseri, Sivas and Çorum have become a part of potato production. In the past, there were only four or five cities to grow potato but now potato can be produced in 60-70 cities. Its spreading over so many cities is a debatable issue. As an upland crop with high adaptation, potato can be grown pretty much everywhere but when we consider soil structure and storage, I'd like to state that it is wrong to produce it everywhere. "Production areas" should be defined more clearly when it comes to seed production. You mentioned about production areas. Can you be more specific? Potato quality increases if it is produced in free-from virus and diseases areas at an elevation of 950 m. These areas should be determined clearly and nothing but seed should be grown there. And this planning should be applied within the scope of 5-10 year programmes. After seed production areas are determined, which companies or where and how much potato producers will produce should be determined so that nearly 400.000 tons of potato need of Turkey can be met. Sure, sustainability is indispensable after this project starts. What should be done to direct production to consumption? In addition to seed planning, the amount of our potato production is another issue. Statistics by years are available but I don't find these statistics realistic. We were told that this information would be presented more realistically with a new satellite system. But it is not in operation yet. The information of how much potato and wheat are planted is shared immediately with producers. Consequently, everyone makes their own production planning a year ahead. Thus, surplus and shortage rise to the surface. When I went to England a month ago, I saw that there is a potato cooking class in primary schools and kindergardens to get children adopt potato-eating habit. They teach little children how potato is grown and cooked. The very same training is also Patates artan gıda talebini karşılamada beslenme değerleri açısından yeterli bir bitki midir? Bugün bebek mamasının içinde de patates vardır, ameliyattan çıkmış bir insanın sofrasında da. Patates buğday, mısırdan sonra gelecekteki büyük gıda açlığını kapatabilecek en temel gıdadır. Şunu da düşünelim. Dünya global ısınmanın da etkisiyle büyük bir kuraklığa doğru gidiyor. Bu gün Çin, Endonezya ,Hindistan ve Malezya’da pirinçten başka bir şey tüketilmiyor. Türkiye’de su kaynaklarını düşündüğümüzde bu gün patatesten dekarda 5-6 ton ortalama verim alabiliyorsunuz. Gıda açığını kapatmak açısından düşündüğünüzde, en iyi buğdaydan Ocak-Şubat 2016 21 agrotime RÖPORTAJ dekarda 400-500 kilo buğday alıyorsunuz. Buğdayı tek başına tüketemezken patatesi köze, suyun içine bile atsanız tüketebilirsiniz. Gelecekte dünya nüfusunun 10 milyar olacağını düşündüğümüzde, ben gıda açığını kapatacak temel ürünlerden en önemlisinin, buğdaydan çok patates olduğunu görüyorum. 2016 yılı için proje ve hedefleriniz nelerdir? Bu yıl (2015) için 5 bin ton sertifikalı tohum üretimi gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönem için 15 bin tonlara ulaşmayı hedefliyoruz. İrlanda’nın tohumluk sektöründe söz sahibi firmalarından biri olan IPM Potato Group’un Türkiye distribütörüyüz. Aynı zamanda Almanya ve Hollanda orjinli diğer firmaların tohumluklarının da üretimini gerçekleştiriyoruz. Yeni bir tohumluk üretim programını da gündemimize alarak başlattık. Kısa sürede bunları gerçekleştireceğiz. Özellikle Sivas bölgesinin tohumluk alanlarının genişliği ve temiz topraklarından dolayı bazı yatırımlarımızı buraya kaydırmayı uygun gördük . Kollektif çalışma Sektördeki yasal düzenlemeler, denetimler ve destekler hakkında konuşmak gerekirse, nasıl bir yol izlenmeli? Elbette her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzün de yüzü bazen gülecek, bazen ağlayacaktır. Ama ben umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini ve iyi bir planlama, iyi bir organizasyon ve optimum ürün deseni ile bütün sorunların çözümlenebileceğini düşünüyorum, Halihazırda Türkiye’de üretimi yapılan çeşitler dünyanın en popüler çeşitleri. Bu nedenle Türkiye’nin artık çeşitten çok sağlıklı yumru tohumluk üretebilme programlarına ihtiyacı var. Bunları yaparken dediğim gibi 134 tane firmanın hepsinin ıslahçı, hepsinin tohum başlangıç materyallerini yetiştirmesi gerekmiyor. Avrupa’da da böyle değil. Bunlar arasından bu işi yapabilecek kapasiteye sahip üç-beş firma seçilerek, belirli bir tohumluk programı 22 Ocak-Şubat 2016 amacı doğrultusunda bir araya getirilmeli ve kollektif çalışan bu grup bir program dahilinde desteklenmelidir. Bunları yaparken de örneğin her bir firmanın doku kültürü laboratuvarına gerek yok. Kaynakların optimum kullanılmasının sağlanması açısından bir ya da iki tanesinin bu altyapıya sahip olması yeterlidir. Diğerlerinin de içinde olduğu bir organizasyonla da tohum programı gerçekleştirilir. Hollanda, Almanya ve İngiltere’de de üretim buna benzer şekilde yapılıyor. Her birini ben yapayım düşüncesinde olan biz Türkler, maalesef biraz farklı düşünüyoruz. Çünkü biz kollektif çalışmaya alışık bir toplum değiliz. Bu da kaynakların israfı anlamına geliyor. Ayrıca sertifikasyon sisteminde istediğimiz sonuçlara daha ulaşabilmiş değiliz. Avrupa ülkelerine baktığımızda İngiltere, Almanya ve Fransa’da sertifikasyon işlemleri kuruluşları tarafından yapılıyor. Bunu sadece patates üzerine çalışan enstitü gibi düşünün. Ülkemizde de hastalık ve zararlıları dikkate alarak hangi bölgede ne kadar üretim yapılması gerektiği konusunda yol gösterecek, tohumcu firmaları yönlendirecek ve denetleyecek böyle bir otoriteye ihtiyaç vardır. Ancak böyle bir otorite ile birlikte Türkiye’nin tohumluk politikası net bir şekilde tespit edilebilir ve buna göre sertifikasyon işlemleri yapılabilir ve tohumla ilgili bütün problemler çözülebilir. Biz hem tohumcular hem de tohumculukla ilgili sivil toplum örgütleri olarak bu konuyu her seviyede dile getirerek sertifikasyonla ilgili çözüm önerileri sunduk ancak çabalarımız yeterli olmadı. Özellikle TSÜAB ve Nevşehir Ticaret Borsası işbirliği konusunda sektöre çok ciddi destekler verdi. Diğer taraftan Bakanlığımızda sertifikasyon işlemlerinde yetki devri yaparak TSÜAB ve TÜRKTOB öncülüğünde bağımsız bir kuruluşun bu işlemleri yapması fikrini kabul etme aşamasına geldi ancak, proje henüz elle tutulur bir aşamaya getirilemedi. İstenilen sonuçlara ulaşmada maalesef zaman kaybediliyor. valid for grown ups, which creates potato awareness . Potato is a vital product for them. When we talk to markets, institutes and breeders, they say the market is the most important thing for them. They go by the demands of the market wanting to increase potato consumption habit. They are aware that it is very important to achieve this. When the market is evaluated as a whole, we can say that the demands of consumers are taken into the consideration by breeders and breeding programmes are prepared according to the demands. What Turkey needs to achieve is this. Is potato a sufficient crop in terms of meeting increasing food demand? Today, you can find potato in babay formula or at the meal of a person who had an operation. Potato is the third most vital food after wheat and corn in terms of meeting the future food deficit. The world is heading to a serious drought due to global warming. Nothing but rice is consumed in China, Indonesia, India and Malaysia. When we consider the water resources of Turkey, potato yield per decare is 5-6 tons. When we consider it in terms of meeting food deficit, you get 400-500 kg wheat per decare. You can't consume wheat separately, but you can consume potato even just throwing it water. When we consider that world population will reach 10 billions in the future, I personally believe that potato is the most important crop in meeting food deficit, even more than wheat. What are your projects and targets for 2016? We produced 5.000 tons certified seed this year (2015). We aim to reach 15.000 tons in forthcoming period. We are the agrotime RÖPORTAJ distributor of IPM Potato Group which has an important place in the seed sector of Ireland. We also try to produce the seeds of other German and Dutch companies. We also put a new seed production programme on the agenda. We will put it into practice soon. Due to its wide seed areas and clean soils, we decided to transfer some of our investments to Sivas. A collective work Diğer bir konu da tohumluk olarak satılan ama tohumluk ile ilgisi olmayan topraklarımızı kirleten kayıt dışı ürünlerin üretiminin denetimi ve tohumluk üretim alanları ile birlikte münavebe sisteminin uygulanmasında karşılaşılan sorunlardır. Sektörün ana sorunları bunlardır. Yoksa üreticinin üretmekle ya da ürettiğini pazarlamakla ilgili herhangi bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Sektör çok dinamik. Bu konuda herkesin elinden geleni yaptığına, yapacağına da eminim. Tohumculuk Türkiye’de çok daha ilerilere gelecektir. Ancak iyi organize olup bu işlerde çatıyı ve temeli sağlam kurmamız gerekiyor ki hepsi alt ve üst birbiriyle uyumlu çalışsın. Sektörün geçmişe yönelik sorunlarının çoğu Bakanlık tarafından çıkarılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile çözüldü. Tohumculuk Kanununda da değişmesi gereken veya bazı eksik noktalar elbette var. Bir kaç değişiklik yapıldığında tohumculuğun önünün daha da açılacağına inanıyorum. Yeni Bakandan bu konuda olumlu birkaç adım daha bekliyoruz. Tohum olmadan hiçbir şey olmuyor. Hayat tohum ile başlıyor. Tohum varsa diğer canlılarda da hayat devam ediyor. Bu nedenle tohumculuk sektörü daha çok desteklenmeli. Biz çıtayı çok yükseklerde tutuyoruz. Tezel Tarım olarak da hedeflerimiz çok yükseklerde. Biz devletten para desteği istemiyoruz. Projelerimiz desteklensin, çalışmalarımız takdir edilsin, önümüz açılsın istiyoruz. Sektörün sorunlarının giderilip, ihracat imkanlarının önünün açılmasını bekliyoruz. Örneğin ihracat yapacağın ülkeye Devlet, “navlun benden” deyip destek verirse, ürünümüzü satmakta zorlanmayız. Böylece hem tohumluk hem de yemeklik ihracatımızı arttırarak ülke ekonomisine katkımızı arttırmış oluruz. Ülke olarak bütün bunları gerçekleştirebildiğimiz zaman, “ tohum ithal eden ülke “ durumundan “ tohum ihraç eden ülke “ konumuna geliriz. u What path should be followed in terms of legal regulations, supervisions and supports in sector? Just like every other sector, there will be good and bad things in our sector, too. But I think there is no need for desperation. A solid planning, organization and optimum production pattern will solve the problems. Varieties currently produced in Turkey are still the most popular ones of the world. For this reason, Turkey needs tuber potato production programmes rather than variety. Meanwhile, all of 134 companies don't have to produce seed starting materials. This is not how it works in Europe. 3-5 companies which are able to carry out this process should be determined and this group which will collectively should be supported within the scope of a programme. In terms of using resources effectively, it is enought for one or two of these companies to have required substructure. For instance, there is no need for each company to have a tissue culture laboratory. Seed programme is carried under a programme involving the others. This is how it is done in Holland, Germany and England. We Turkish people who want to do everything at once are a little bit different. Because we are not accustomed to work collectively, which means the waste of resources. We haven't reached a desired level in certification, too. When we look at European countries, certification processes are carried out by NAK and similiar independent autonomous certification establishments. Think them as an institute which only works on potato. We need this kind of an authority in our country which will control and lead the companies about the regions and amount of production considering diseases and pests. Only this kind of an authority can help us define a seed policy, certification process and solve all seed related problems. As seed producers and nongovernmental organizations, we proposed solutions about certification in all areas but it fell short. TSÜAB and Nevşehir Commodity Exhange were very supportive. With transference of authority, our ministry has decided that an independent establishment should carry out these processes under the leadership of TSÜAB and TÜRKTOB but project has not become concrete yet. We lose a lot of time getting desired results. Another issue is the inspection of unrecorded products which are sold as seed and pollutes our soils, seed production areas and problems encountered in the application of alternation system. These are the main problems of the sector. Apart from that, producers has no difficulty in producing or marketing. The sector is very dynamic. I am sure that everyone does their best and will do so. Seed growing will make more progress. But we should become organized, st the bar high and build it on a solid basis so that everything can work in harmony. The most of the sector's problems were solved with Seed Law with law no. 5553 enacted by Ministry. Of course there are some points which should be changed or added. I believe a few changes will smooth seed sector's way. We are expecting a few moves from our new minister. The life starts with seed. If there is seed, all other creatures keep living. For that reason, seed sector should be supported more. We set the bar very high. We fly high as Tezel Tarım. We don't want money from government. We want our projects and works to be supported so that we can do more. We expect them to solve the problems of the sector and pave the way for export opportunities. For instance, if goverment says "transportation cost is on us" when you plan to export your products, we won't have difficulty in selling our products. In this way, we can contribute to our national economy by increasing both seed and edible crop export. u Ocak-Şubat 2016 23 agrotime KAPAK KONUSU Patateste Kuraklığa ve Yüksek Sıcaklığa Toleranslı Çeşit Islahı T Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Ufuk Demirel, Prof. Dr. Mehmet Emin Çalışkan / Niğde Üniversitesi, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi, Tarımsal Genetik Mühendisliği Bölümü arım Örgütünün “Dünyada Gıda Güvensizliğinin Durumu” başlıklı 2014 yılı raporuna göre, dünya genelinde 805 milyon insanın sürekli olarak yetersiz beslendiği tahmin edilmektedir (FAO, 2014). Bunun yanında, Birleşmiş Milletler’in bir birimi olan Dünya Gıda Programı, dünyada gıda yetersizliğinin en yaygın nedenlerinden birisinin kuraklık, yani su yetersizliği olduğunu bildirmektedir. Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak tarımda kullanılabilecek su kaynakları giderek azalmakta ve hava sıcaklıları dünya genelinde artmaktadır. Ayrıca, artan insan nüfusu nedeniyle gıda gereksinimi artmakta, buna bağlı olarak gereksinimi artan tarım ürünlerinin üretilebilmesi için dünya genelinde su ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Buna karşın, dünya nüfusunun % 40’ının yaşadığı yaklaşık 80 ülkede ciddi su sıkıntısı yaşandığı belirtilmektedir. Yüksek verimli ve yumrularının yüksek besleme değerine sahip olması nedeniyle patates, yetersiz beslenmeyle mücadelede 24 Ocak-Şubat 2016 başlıca gıda olarak nitelendirilmektedir (Çalışkan ve ark., 2010; Thiele ve ark., 2010). Bu nedenle, değişik çevre koşullarında sürdürülebilir patates üretiminin yapılması, gıda güvenliği ve toplumsal sürdürülebilirlik için çok önemlidir. Patates, 19,3 milyon ha alanda, 376 milyon ton yıllık üretimin yapıldığı ve gıda amaçlı kültür bitkileri içerisinde çeltik ve buğdaydan sonra en çok üretilen üçüncü kültür bitkisidir (FAO, 2015). Dünyada ortalama yıllık patates üretimi son 20 yılda artmış ancak bu artış verim artışından değil, dikim alanlarının artmasından kaynaklanmıştır (Walker ve ark., 2011). Çoğu patates çeşidi ılıman iklim bölgelerinde ıslah edilmiş olmaları sebebiyle, uzun gün koşullarında ve ılıman iklim bölgelerinde yüksek verim oluşturmaktadır. Yeterli yağış ve sulama koşullarında patates birim alanda mısır, buğday ve çeltik gibi diğer kültür bitkilerinden daha fazla enerji üretmesine rağmen (Renault ve Wallender, 2000), kuraklığa ve yüksek sıcaklığa daha hassas bir bitkidir. Buna karşın, yıllık patates üretiminin büyük bir çoğunluğu, kuraklık ve yüksek sıcaklık gibi abiotik stres koşullarının meydana geldiği ülkelerde yapılmaktadır. Ülkemizde ve önemli miktarda patates üretiminin yapıldığı birçok ülkede patates tarımı sulamaya dayalı olarak yapılmakta, bu nedenle bu bölgelerdeki su eksikliği ve yüksek sıcaklık patates üretiminde önemli kayıplara neden olmaktadır (Levy ve Veilleux, 2007). Her bir milimetre su kısıtlaması sonucu ortalama yumru veriminde 117 kg/ha verim düşüşü meydana geldiği tahmin edilmektedir (Vos ve Groenwold 1988). Yapılan çalışmalar, önümüzdeki 30-60 yıllık süreçte Ülkemizde küresel ısınma etkilerinin belirgin bir şekilde görüleceğini işaret etmektedir. Ülkemizde küresel ısınmaya bağlı olarak patates veriminin %36,7 oranında azalacağı tahmin edilmekte, buna karşın bu koşullara uyumlu patates çeşitlerinin geliştirilmesi durumunda verim düşüşünün %17,1 düzeyinde kalacağı belirtilmektedir (Hijmans, 2003). Abiyotik stres koşullarının yarattığı tarımsal zararın önüne geçmek için birçok yöntem olsa da üzerinde fikir birliği oluşmuş en etkin yöntem, abiyotik strese toleranslı bitki çeşitlerinin kullanılmasıdır. Patates tohumculuğunda ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmak ve patates veriminin arttırılması için ülkemiz koşullarına uygun patates çeşitlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Patates ıslahı uzun yıllar boyunca özellikle yumru verimini artırmaya, üretim maliyetlerinin düşürülmesine, tarlada kimyasal uygulamasının azaltılmasına, yumruların soğuğa dayanımının artırılmasına ve hasat sonrası depolama süresinin uzatılmasına odaklanmıştır. Buna karşın, kurağa ve yüksek sıcaklığa toleranslı patates çeşitlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar çok fazla yapılmamıştır. Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Bölgesi, Ortadoğu, Afrika ve bazı Asya ülkeleri için patateste kurağa ve yüksek sıcaklığa tolerans son dönemlerde öncelikli ıslah amaçları arasına girmiştir (Levy ve ark. 2013, Monneveux ve ark. 2013). Bu amaçla en kapsamlı çalışmalar halen Uluslarararası Patates Merkezi (CIP) tarafından yürütülmektedir. Ayrıca son yıllarda Brezilya, Hindistan, İran gibi ülkelerde de kuraklığa toleranslı çeşit ıslah programlarının agrotime KAPAK KONUSU KaynaKlar başlatıldığını görüyoruz. Bunların yanında ülkemizde Niğde Üniversitesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Bölümü, patatesin kuraklığa ve yüksek sıcaklığa toleransının anlaşılmasına ve bu koşullara toleranslı patates çeşitlerinin geliştirilmesine yönelik çok sayıda araştırma yürütmektedir. Bu çalışmaların birkaç yıl içerisinde ilk meyvelerini vermesi, kuraklık ve yüksek sıcaklığa toleranslı yerli çeşitlerin üreticilerimizin hizmetine sunulması hedeflenmektedir. Patates ıslahında, abiyotik strese toleranslı patates genotiplerini belirleyebilecek tarama yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bitki ıslahçıları, binlerce birey içeren açılım popülasyonları ile genetik kaynak stoklarında abiyotik strese toleranslı bitkileri belirleyebilecek ve bitki ıslahında kullanılabilecek basit, hızlı ve güvenilir tarama yöntemleri bulmak için yoğun çaba göstermektedirler. Patates ıslahı melezlemeyle başlar ve bir çeşidin tescili ile sonuçlanması 812 yıl sürer. Normalde çok fazla sayıda ıslah hattı, gerekli testlerin yapılması için yeterli yumru miktarına ulaşıncaya kadar üretilmektedir. Bununla birlikte, güvenilir bir tarama yönteminin geliştirilmesi durumunda, ön seleksiyon yaparak ıslah hattının sayısı önemli ölçüde azaltılabilecektir. Patateste kuraklık ve yüksek sıcaklığa tolerans için tarama yöntemleri geliştirebilmek amacıyla abiyotik stres koşulları altındaki yumru verimiyle ilişkili karakterlerin belirlenmesi gerekmektedir. Patateste kuraklık ve yüksek sıcaklığa tolerans mekanizmasının anlaşılmasına yönelik çalışmalar olsa da, bu konuda bilgimiz özellikle tahıllarla karşılaştırıldığında hala yetersiz kalmaktadır. Patateste abiyotik strese tolerans mekanizmalarının aydınlatılması ve toleransla ilişkili fizyolojik karakterlerin (örneğin kanopi sıcaklığı, klorofil içeriği, fotosentez etkinliği, antioksidan savunması) belirlenmesi durumunda, bu karakterler patates ıslahında seleksiyon ölçütü olarak kullanılabilirler. Niğde Üniversitesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Bölümü’nde yürütülen çalışmalar sonucunda yüksek sıcaklık koşullarında yetişen patates genotiplerinin yumru verimi ile normal koşullarda yetişen patates genotiplerinin bazı fizyolojik karakterleri arasında güçlü ilişkiler bulunmuştur. Böylece, yüksek sıcaklık uygulaması yapmaya ihtiyaç duymadan, normal koşullarda yetişen patates genotiplerinde bu fizyolojik ölçümler yapılarak yüksek sıcaklığa tolaranslı patates genotiplerinin ön seleksiyonu gerçekleştirilebilir. Ramirez ve ark (2015) ise yumru oluşumunun başlamasından sonra alınan örneklerde uygulanacak karbon izotop ayrımı yönteminin, kurağa toleranslı patateslerin seçiminde dolaylı bir seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini ileri sürmüşlerdir. Kurak ve yüksek sıcaklık koşullarındaki yumru verimi ile ilişkili karakterlerin belirlenmesi durumunda, bu karakterlerle ilişkili DNA markörlerinin geliştirilmesine de yardımcı olacaktır. Patateste toleransın oluşmasında rol alan karakterlerin ve ilişkili moleküler markörlerin belirlenmesi, abiyotik strese toleranslı yeni patates hatlarının geliştirilmesini kolaylaştıracaktır (Aksoy ve ark. 2015). Sonuç olarak, patateste abiyotik toleransla ilişkili moleküler, fizyolojik ve metabolik seviyedeki araştırmaların artırılarak devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu tür çalışmalardan elde edilecek sonuçlar ile patatesin abiyotik stres etmenlerine toleransını sağlayan karakterler belirlenebilecektir. Böylece, ıslah programında kolay uygulanabilecek, hızlı sonuç verecek, ölçüm maliyeti ucuz ve yumru verimi ile ilişkisi yüksek güvenilir tarama yöntemleri geliştirilebilecek ve bu durum, patates ıslahının kolaylaşmasına yardımcı olacaktır. u aksoy E, Demirel U, Öztürk Zn, Çalışkan S, Çalışkan ME 2015. recent advances in potato genomics, transcriptomics, and transgenics under drought and heat stresses: a review. Turkish Journal of Botany 39: 920-940. FaO, 2014. State of Food Insecurity in the World in Brief. http://www.fao.org/3/a-i4037e.pdf Çalışkan ME, Onaran H, arıoğlu H 2010. Overview of the Turkish potato sector: Challanges, achievements and expectations. Potato research, 53:255-266. Thiele G, Theisen K, Bonierbale M, Walker T 2010. Targeting the poor and hungry with potato science. Potato J 37:75-86. FaO 2015. http://faostat.fao.org/site/339/default.aspx Walker T, Thiele G, Suarez V, Crissmann C 2011. Hindsight and foresight about potato production and consumption. International Potato Center, lima, Peru. renault D, Wallender W 2000. nutritional water productivity and diets. agr Water Manage 45:275-296. levy D., Veilleux r.E. 2007. adaptation of potato to high temperatures and salinity—a review. american Journal of Potato research. 84: 487–506. Vos J, Groenwold J 1988. Mean annual yield reductions of potatoes due to water deficits for Dutch weather conditions. acta Horticulturae, 214:61–70. Hijmans rJ 2003. The effect of climate change on global potato production. american Journal of Potato res 80:271-279. levy D., Coleman W. K., Veilleux r. E. 2013. adaptation of potato to water shortage: Irrigation management and enhancement of tolerance to drought and salinity. american Journal of Potato research, 90, 186–206. Monneveux P., ramírez D.a., Pino M.T. 2013. “Drought tolerance in potato (S. tuberosum l.) Can we learn from drought tolerance research in cereals?”. Plant Science, 205–206, 76–86. ramirez Da, rolando Jl, yactayo W, Monneveux P, Quiroz r 2015. Is discrimination of 13C in potato leaflets and tubers an appropriate trait to describe genotype responses to restrictive and well-watered conditions? J agr and Crop Sci, 201:410–418. Ocak-Şubat 2016 25 agrotime GÜNCEL F Agroexpo Eurasia “Merhaba” İçin Gün Sayıyor uar İzmir Gaziemir alanında 11-14 Şubat tarihlerinde düzenlenecek 11. Uluslararası Tarım ve Havyancılık Fuarı Agroexpo Eurasia, 54 ülkeden binlerce ziyaretçiyi İzmir’de ağırlamaya hazırlanıyor. Orta Doğu ve Balkan ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülkeden gelecek olan katılımcı ve ziyaretçilerin dört gün boyunca ikili görüşmeler gerçekleştirerek sektöre ivme kazandıracak işbirliklerine imza atmasının hedeflendiği Agroexpo Eurasia, Türkiye’nin en köklü tarım fuarlarına ev sahipliği yapan Orion Fuarcılık tarafından düzenleniyor. Orion Fuarcılık Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Irmak Tan; bir yıl boyunca yoğun bir çalışma takvimi izlediklerini, fuara katılım gösterecek ilgili kurum ve kuruluşları tek tek ziyaret ederek geniş bir reklam ve pazarlama çalışmasında bulunduklarını vurguladı. Yapılan görüşmeler sonunda 18 ülkeden yabancı alım heyetinin İzmir’e gelmesinin sağlandığını dile getiren Koordinatörü Irmak Tan ; “Hem yabancı hem de Türk ziyaretçiler, 4 gün boyunca özel olarak hazırlanan bölümlerde ikili görüşmeler gerçekleştirme fırsatını yakalayacak. Böylelikle geliştirilen iş birlikleri ile sektöre yeni kan kazandırılacak” dedi. 54 ülke Agroexpo Eurasia aralarında; Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, 26 Ocak-Şubat 2016 Cezayir, Irak, İran, Karadağ, Kırgızistan Kosova, Libya, Makedonya, Mısır, Sırbistan, Sudan, Suudi Arabistan, Tunus ve Yunanistan’ın da bulunduğu tarım ve hayvancılık sektörünün profesyonellerini bu yıl ilk kez Fuar İzmir Gaziemir alanında ağırlamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl bir ilki gerçekleştirerek Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu Başkanı’nı onur konuğu olarak İzmir’e getiren Orion Fuarcılık, bu yıl Kosova Tarım Bakan Yardımcısı Vezir Jonuzaj, Kosova Tarım Bakanlığı Tarımcılık Geliştirme Müdürü, Irmak Tan Kosova Tarım Bakanlığı Tarım Finans Müdürü, Dünya Arıcılar Birliği (APIMONDIA) Başkanı Philip McCabe, Avrupa Tarım Makineleri Birliği (CEMA) Başkanı Sayın Richard Markwell, Dünya Domates Ürün Müdürü Yaron Giras’ı da ağırlayacak. Eğitici forumlarda McCabe ve Giras’ın, Türk ve yabancı ziyaretçilere fuar süresince değerli bilgiler vereceği Agroexpo Eurasia, katılımcı ve ziyaretçilerini en iyi şekilde ağırlamak için fuar süresince konaklama ve ulaşım alanlarında çeşitli kolaylıkları da sağlayacak. Orion Fuarcılık, yabancı alım heyetlerinin konaklama masraflarını karşılarken Havalimanı, Gaziemir Semt Garajı İzban İstasyonu, Ramada Encore Hotel Balçova ve Hilton Oteli olmak üzere İzmir’in dört farklı noktasından ücretsiz servis imkanı da sağlıyor. u agrotime GÜNCEL Esta Kieserite Kükürt ve Magnezyumdaki Güç Hazırlayan: Abdullah Basar / Eforganik Teknik Müdürü Levent Baloğlu / Eforganik Satış Müdürü Tarımda Esta-Kieserit gran. Gübresi magnezyum bakımından fakir olan topraklarda uygulanmakla birlikte, magnezyum gübrelemesi yapılırken yetiştirilen bitkinin türü, çeşidi ve bitinin yetişme koşulları dikkate alınmalıdır. Magnezyum ve Kükürdün Görevleri T Potas üretiminde dünyanın 4. büyüğü ürkiye’de bitki besleme ve bitki koruma alanında önemli gelişmeler gösteren Eforganik Tarım 2006 yılından itibaren faaliyet göstermektedir. Kurulduğu yıldan itibaren dünya çapında tanınan birçok ünlü firmanın da Türkiye’de distribütörlüğünü yapmaktadır. Eforganik tarım, tohum, bitki besleme ve koruma ürünleri ithalatının yanı sıra bu ürünlerin yurt içi satış ve pazarlamasını da gerçekleştirmektedir. Eforganik Tarımın çalıştığı firmalar arasında bitki besleme alanında; COMPO, EUROCHEM, KALİ, DAYMSA, AGRO CONSULTING , POLİMET KİMYA ve SETO bulunmaktadır. Bitki koruma alanında dünya liderleri olan BASF ve DOW AGROSCIENCES ile çalışılmaktadır. Tohum alanında ise RAYAL ile çalışılmaktadır. Türk çiftçisi ile üreticileri gerek ulusal pazarda gerekse de uluslararası piyasada buluşturan Eforganik, ekolojiye zarar vermeden sağlıklı nesiller için sağlıklı ve güvenilir ürünler yetiştirilmesini sağlamak firmanın amaçları arasındadır. Bunun yanı sıra birim alanda verim ve kaliteyi arttırmak, ürün çeşitliliğinin sağlanması, tarımdaki sorunları belirleyip çözüm önerileri geliştirmek, geleneksel yöntemlerin yerine yeni ve teknolojik üretim 30 Ocak-Şubat 2016 metotlarını kullanan misyon sahibi bir kuruluştur. Özellikle bitki besleme konusunda gübreleme ve gübre uygulamaları son derece önem arz etmektedir. Firmamızın önemli bir ithalat ürünü olan ESTA-Kieserite gran. hem ürün verimi hem de ürün kalitesi açısından son derece olumlu özellikler barındırmaktadır. Bu kapsamda Esta-Kieserite gran. adlı gübrenin tanıtımı, uygulama alanları ve seçilen bazı ürünler üzerindeki etkileri açıklanmaya çalışılacaktır. 1. Esta-Kieserit ve genel özellikleri Esta-Kieserit ‘gran.’ , içeriğinde %25 suda çözünen magnezyum oksit (MgO) ve %50 suda çözünür kükürt trioksit (SOᴈ) ihtiva eden granül yapıda bir gübredir. İçeriğinde bulunan her iki element suda tam olarak çözünebilme özelliğine sahip olup, bitkiler tarafından kolaylıkla alınabilmektedir. Granül yapıdaki Esta-Kieserit, şekil, granüllerinin sertliği ve uygun tanecik büyüklüğü dağılımı nedeniyle mükemmel yayılma özelliğine sahip olmaktadır. Buna ek olarak Avrupa’da organik tarımda kullanımı açısından ve harmanlama için ideal uygunluktadır. Toprak özellikleri bakımından incelendiğinde tüm topraklarda pH değerine bağlı olmaksızın güvenle kullanılabilmektedir. Esta-kieserit içeriğindeki magnezyum (Mg) ve kükürt (S) sayesinde bitkiye yarayışlı olan bitki besin elementi alımı için oldukça önemli bir fonksiyona sahiptir. Mg ve S bitki ve toprak için önemli yapılar ihtiva eder. Magnezyum; bitki metabolizmasında pek çok rol üstlendiğinden verim ve kalite açısından elzem bir elementtir. Nişasta sentezi ve karbonhidrat yer değiştirmesinde magnezyumun bulunması tahıl verimini arttırmaktadır. Bitkilerde Mg’un en önemli fonksiyonu klorofil molekülünün merkez atomunda görev almasıdır. Mg, karbondioksit fiksasyonunda ko-enzim olarak adlandırılan fotosentezin karbolsilaz reaksiyonu ile ilişkilidir. CO₂ özümlemesi sırasında karbondioksit ve su tarafından oluşturulan şeker molekülleri güneş enerjisini faydalanılabilir hale getirmektedir. Ayrıca Mg, fosforilasyon süreci, ATP veya ADP’nin ve bunların yanı sıra enzimlerin bağlandığı hemen hemen tüm enzim aktivitelerinde önemli bir ko-faktördür. Magnezyum eksikliğinin görülebilir belirtileri özellikle damarlar arasında meydana gelen sararmadır. Toprakta kükürt genellikle birincil mineraller ve oksidasyon yoluyla toprak oluşumu ve ayrışması sırasında serbest bırakılan demir sülfür (FeS₂)’nin orijinal formu şeklindedir. Toprakta kükürdün diğer kaynakları özellikle endüstrileşmiş ülkelerde önemli besin kaynağı olmanın yanında güçlü bir çevresel yük olan SO₂’ nin atmosferik birikiminden gelmektedir. Buna bağlı olarak hava kirliliğini önleyici teknolojiler devreye sokulmaktadır. Öyle ki günümüzde kükürt kaynakları şiddetli bir şekilde azalmakta ve kükürt eksikliği tarımda geniş çapta hasıl olmaktadır. Kükürtlü gübre kullanımının azalması bu durumu kötüleştirmektedir. Kükürt; bitkide fotosentez, şeker ve nişasta, aminoasit ve protein oluşumu ile birlikte yağ yağ sentezi gibi sayısız metabolik işlemle agrotime GÜNCEL ilişkilidir. Fotosentezde kükürt, kükürt içeren ko-enzimler yoluyla şeker oluşumunu sağlayan CO₂’in özümsemesi (sindirim) için gereklidir. .İlk üründen itibaren sentezlenen şeker bitkide şeker ve kükürdün yanı sıra nişasta üretimi ile de doğrudan bağlantılıdır. Kükürt klorofilin bir bileşeni olmamasına rağmen fotosentezin ilk basamağı için oldukça önemlidir. Sonuç itibariyle; kükürt bitkilerde protein sentezinde azot ile beraber önemli bir element olup, toprağa uygulanan azotun alımını arttırır. Bunun yanı sıra bitkinin aldığı azotun kullanım etkinliğini de arttırmaktadır. Verim ve kalite artışında etkilidir. Yağ ve yağ asitlerinin oluşumunda görev almaktadır. Üstelik kükürt B ve H vitaminleri ile çeşitli koenzimlerin yapısal bir elementidir. Vitamin H (biotin) kükürt içeren 3 ko-enzimlerle alakalı bir multi-enzim kompleksi ile birlikte yağ asitleri oluşumu için gerekmektedir. Ürünlerin verim ve kalitesi üzerinde kükürdün faydalı etkilerinin olmasının yanı sıra diğer besin maddeleri eşit olarak sağlanırsa, tamamen kullanılabilmektedir. Magnezyumun aksine, kükürt eksiliğinde filizlerin(sürgün) büyümesi kök büyümesine göre daha düşüktür. Genellikle yaprak boyutu, fotosentez ve stomaların aktiviteleri kükürt eksiliğinde azalmaktadır. Kükürt eksikliği bitkinin sararmasına yol açar. Eksikliğin görsel belirtilerinden biri de düşük verim ve kalitedir. Patates Patates genellikle yüksek Potasyum ve Magnezyum istekleri ile bilinir. Her iki besin elementi, bitkideki nişasta sentezi, renk oluşumu ve işlenmiş son ürün için gereklidir. Yapılan bir tarla denemesi Esta-kieserit kullanımı sonucu oluşan patates verimini açıklamaktadır (Şekil 1). 2. Gübre kullanımı konusunda üreticilere tavsiyeler Seçilen ürün Esta-Kieserit için üreticilere verilecek tavsiyelerin daha iyi anlaşılması için öncelikle gübreleme ve gübrelemenin amacından bahsetmek faydalı olacaktır. Gübrelerin toprağa uygulama yöntemlerinin saptanmasında tarımı yapılan bitki ve toprak özellikleri yanında gübredeki besin elementlerinin özellikleri ve gerekli olan aletlere sahip olma durumu belirleyici etki yapar. Gübrelemenin Amacı, toprakta eksikliği tespit edilen bitki besin maddelerini toprağa ilave etmek suretiyle, mümkün olduğu kadar yüksek bir bitkisel üretim ve kaliteli ürün elde etmektir. Yüksek verim ve kalite için bitki besin elementinin tam olarak saptanması gereklidir. Bilinçli tarımda olmazsa olmazlar arasında dengeli gübreleme ile kaliteli ve bol ürün alma sayılabilmektedir. Sağlıklı bitki yetiştirilmesi ve dengeli gübreleme için hem bitkinin hem de bitkinin yetiştiği toprağın analiz edilmesi gerekmektedir. Toprakların analiz edilmesi toprağın verimlilik durumu hakkında da bilgi vermektedir. Yani toprak analizi ile üretimi yapılacak bitkiye verilecek gübre miktarını bilmek için öncelikle yetiştirileceği toprağın analizlerinin yapılması gereklidir. Toprak analizlerinin doğru ve güvenilir olması için üretim yapılacak tarla veya bahçeden toprak örnekleri usulüne uygun olarak alınmalıdır. Alınan toprak örnekleri toprak analiz laboratuvarında analiz ettirildikten sonra, tarlanın bulunduğu bölge ve ekilecek bitkiye göre verilmesi gereken gübre miktarları farklılık göstermektedir. Her bitkinin saf besin elementi ihtiyaçları yapılan çalışmalara göre belirlenmiştir. Bu saf değerler baz alınarak gübre miktarı belirlenip uygulanmalıdır. İstenilen verim için saf bitki besin elementi miktarlarının doğru bir şekilde uygulanması en önemli unsurdur. Yapılan analiz sonuçlarına uygun gübrelerin seçilmesi gereklidir. Topraktaki var olan besin elementleri ve toprağın yapısına göre seçilen gübre kalite ve verim açısından önemli olduğu kadar sürdürülebilir tarım açısından da önemlidir. Bu kapsamda gübre seçiminde değerlendirilecek olan ürün ESTA-Kieserite olmaktadır. Tarımda ESTA-Kieserite gran. ile gübre kurallarının uygulanmasında yetiştirilen bitki türünün magnezyum ve kükürt ihtiyacı ile ekim nöbeti, toprağın magnezyum ve kükürt içeriği ile toprak özellikleri gibi belli başlı faktörler dikkate alınmaktadır. ESTA-Kieserite gran. gübresi magnezyum bakımından fakir olan topraklarda uygulanmakla birlikte, magnezyum gübrelemesi yapılırken yetiştirilen bitkinin türü, çeşidi ve bitkinin yetişme koşulları göz önüne alınmalıdır. ESTA KİESERİT gran. Taban gübrelerine karıştırılıp ekim sırasında mibzerle uygulanabilir, Boğaz doldurma işlemi sırasında gübre bölmeli çapa makineleri ile uygulanabilir veya serpme makineleri (FIRFIR) ile toprağın üstüne saçılabilmektedir. ESTA KİESERİT gran. Gübreleme Önerileri Yeni ağaçlandırılan kumlu, geçirgen ve hafif toprakların ağaç dikimini takip eden yıl içerisinde dekara 20-30 kg olacak şekilde ESTA-Kieserite gran. ile gübrelenmesi önerilerek, genç fidanların hızlı büyümesi teşvik edilmektedir. Bu uygulama, fidanlar arzu edilen büyüklüğe gelene kadar geçen süre içinde 2-3 yıl ara ile tekrarlanmalıdır. Elma, Kiraz gibi tarımı yoğun olarak yapılan bitkilerde ise ağaç yaş başına /100 gr olacak şekilde uygulaması önerilmektedir. Diğer bazı önemli ürünlerle alakalı gübre önerileri aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. u Ocak-Şubat 2016 31 agrotime GÜNCEL Köseoğlu Ak Kükürt, Kalite ve Tanıtımla Büyüyor K Talebe ek vardiya ve mesailerle yetişemeyen Köseoğlu Ak Kükürt, yeni yatırımla kapasitesini % 150 arttıracak. ırıkkale’de yapılan yeni yatırımla, üretim kapasitesini % 150 artıracak olan Köseoğlu Ak Kükürt, bu artışın yarısını mevcut pazarına aktarırken, yarısını da yeni pazarlar ve kauçuk sanayisinin ihtiyaç duyduğu ürünlerin üretilmesinde kullanacak. Köseoğlu Ak Kükürt Firma Sahibi Ahmet Çakar, kapalı üretim sahasını 3 kat artıracak olan firmanın, sağladığı maliyet avantajları ile yıllardır birlikte çalıştığı bayii ve çiftçilere daha uygun fiyatlar ile hizmet etmeyi sürdüreceğini açıkladı. Köseoğlu Ak Kükürt olarak, özellikle 2012’den günümüze yaptıkları fuar katılımları, yazılı ve görsel basında yapılan reklam çalışmalarının sonucunu fazlasıyla aldıklarını dile getiren Ahmet Çakar; “1993’den beri toz kükürt üretimi yapan firmamızın, ürün kalitesinin yarattığı yüksek mutluluğa, yapılan bu tanıtım çalışmalarının sağladığı katkıyı da eklediğimizde, mevcut üretim tesissimizin kapasitesi 2014’den günümüze yetersiz kalmıştır. 2015’i ek vardiya ve mesailerle destekleyerek tamamlayan Köseoğlu Ak Kükürt markası, 2015 yılı içinde yatırım kararını almış ve ek tesisin yatırımına başlamıştır. Tesisimiz, 2016’nın ilk çeyreğinde üretime geçecektir” şeklinde konuştu. Ahmet Çakar, Türkiye’nin ekonomik durgunluk ve kriz söylentileri ile girdiği 2016’da, tanıtım ve reklam çalışmalarını sürdürme kararı aldıklarını vurguladı. 2016’da Gaziantep, Kayseri, Konya, Bursa, Adana, Antalya, Tekirdağ’da yapılacak olan tarım fuarlarına katılım sözleşmelerini imzaladıklarını dile getiren Ahmet Çakar; “Ayrıca, kauçuk sektörü için Türkiye'nin tek, dünyanın da sayılı uluslararası fuarlarından biri olan 2016 İstanbul kauçuk fuarına da katılacağız. 2016 içinde bu fuarlara bir kaç ili daha ekleyecek, ayrıca yazılı ve görsel basınla çalışmayı da sürdüreceğiz” dedi. Çiftçilerle beraber Çakar, yürüttükleri çalışmalara değinerek, proje ve saha çalışmalarına çiftçi 32 Ocak-Şubat 2016 toplantılarını da ekleyen Köseoğlu Ak Kükürt’ ün; kükürt-pH ilişkisi ve uygulama yöntemleri, gerekli makine ekipman tanıtımları, toprak tahlilleri ve bu tahlillerin değerlendirilmesi gibi başlıklar altında, köylerde toplantılar düzenleyerek, bilinçli ve araştırmacı çiftçi profilini oluşturmaya katkı vermeye çalıştıklarına vurgu yaptı. Çiftçiler tarafından yıllardır bilinen, fakat uygulama zorluğu nedeniyle günümüzde alternatifleri tercih edilen doğal bir toprak düzenleyicisi olan kükürt, saha çalışmaları ve üreticilerle bire bir diyaloglarda yararını ortaya koyduğunu dile getiren Ahmet Çakar; “Ancak, günümüz mühendisleri çiftçileri kimyasal ürünlere yönlendiriyor. Çiftçilerimizden aldığımız yanıtlar doğrultusunda, daha fazla çiftçiye ulaşabilmek için saha çalışmalarını arttırıp, düzenlenen tarım fuarlarına katılıyoruz. Gelen isteklere bağlı olarak, kükürt kullanımını kolaylaştırmak için makineler tasarlıyoruz. Kar amacı gütmeden, çiftçilerimize makine desteğinde bulunuyoruz. Bunun amacı daha doğru ve ekonomik olan kükürdün kullanımını yaygınlaştırmaktır. Bizim amacımız, ‘emeğimize ve toprağımıza sahip çıkalım’ ilkesini çiftçilerimize benimsetmektir” şeklinde konuştu. Çakar, çiftçiyi bilinçlendirmek amacı ile tarımsal analizler yapan laboratuvarlara yönlendirmeler yaparak, analiz sonuçlarını ziraat mühendisleriyle paylaşıp, çiftçilerin bilinçli tarımsal etkinliklerde bulunmalarına ön ayak olduklarını da sözlerine ekledi. u agrotime RÖPORTAJ Doğa Tohumculuk, 500 Bin Tona Koşuyor Doğa Seed Runs Toward 500.000 Tons G Yeni yatırımla önümüzdeki 4 yıl içerisinde 500 bin ton üretim rakamını yakalamayı hedefleyen şirket, patates üretiminin olmadığı yeni pazarları da zorluyor. ünümüzde Türkiye'nin ilk yerli tohum üreticisi, dünyanın en büyük doğal ve teknolojik yer altı depoları, endüstriyel patates sektörü ve küresel markaların 1 numaralı hammadde tedarikçisi sıfatını taşıyan Doğa Tohumculuk Gıda San. ve Tic. A.Ş., Türkiye'nin özel bölgelerinde gelişmiş teknolojiler ile üretim yapıyor. Doğa Tohumculuk, günümüzde 35 bin dekarda 150 bin tonluk üretim kapasitesiyle endüstriyel patates, tohumluk ve depolama gibi farklı konularda üretim ve hizmet veriyor. 2020’de 500 bin tona çıkmayı hedefleyen şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ziraat Mühendisi Yakup Karahan, agrotime’ın sorularını şöyle yanıtladı: Doğa Tohumculuk olarak 2016 yılı hedefleriniz nelerdir? Doğa Tohumculuk olarak 2015 yılında hattımızın kapasitesini üç kat arttırdık. Saatte 3 ton olan kapasitemizi 9 tona çıkardık. Eskiden yılda 40 bin ton patates işleme 34 Ocak-Şubat 2016 A The company which aims to reach 500.000 tons of production within 4 years also breaks into the markets that are lacking potato production. kapasitemiz varken, şimdi 120 bin tona çıkardık. Hedefimiz 2020 yılını gördüğümüzde 500 bin tona ulaşmak. Bu bizim için çıta. Bundan sonra daha hızlı büyüyeceğimizi düşünüyorum. Sadece Belçika’nın donuk ürün ihracatı 1 milyon 700 bin ton gibi. Şimdi biz 500 bin tondan 250 bin ton donuk ürün üreteceğiz, bu çok büyük rakam değil. Türkiye için büyük bir rakam, dünya için küçük bir rakam. Eğer kaliteli ürün yaparsanız dünyanın her tarafına ihraç etme şansınız var. Özellikle patatesin çok az yetiştiği ya da olmadığı ülkelerde Endonezya, Malezya, Japonya, Orta Doğu, Uzak Doğu’da çok büyük pazar var. Amacımız bu pazarlara girmek. Bu gün dünya devi McCain’in yıllık donuk ürün satışı 7 milyon ton gibi. Bunun patates karşılığı 15 milyon tondur. Bu Kanada firmasının Avrupa, Kanada ve Amerika’da fabrikaları var. Buralardan dünyanın her tarafına ihracat yapıyor. Bizim de böyle bir hedefimiz var. İnşallah 2020 yılını devirdiğimizde 500 bin tonlara çıkmayı hedefliyoruz. s the first domestic seed producer of Turkey and the biggest raw material supplier of underground storehouses, industrial potato markets and global brands, Doğa Tohumculuk Gıda San. ve Ticaret A.Ş produces potato using advanced technologies in exclusive areas of Turkey. Doğa Seed provides industrial potato, seed and storage production and services in a 35.000-decare-field with 150.000 tons of production capacity. The company aims to increase this capacity to 500.000 tons in 2020. Board Chairman Yakup Karahan answered the questions of agrotime as follows; What are your targets for 2016 as Doğa Seed? We increased the capacity of our line three times in 2015. We increased our hourly capacity from 3 tons to 9 tons. We increased our potato processing capacity from 40.000 tons to 120.000 tons. Our aim is to reach 500.000 tons until 2020. That is the bar. I think we will grow even faster from now agrotime RÖPORTAJ Patates sektörü için 2015 yılını değerlendirir misiniz? 2015 sektörümüz için inişli, çıkışlı geçti. Daha doğrusu patateslerde kalite ile ilgili bir sıkıntı var. Şu anda tonu 900 Liraya satılan da, 300 Liraya satılan da var. Dolayısıyla hiçbir dönemde farklar arasında bu kadar uçurum olmamıştı. Demek ki bundan sonra para kazanmak için mümkün olduğu kadar kaliteli patates yetiştirmek gerekiyor. Bu yıl Avrupa’da yemeklik patates fiyatı ton başına bin lira’nın üzerinde. Orada çok yüksek. Tabii ki Türkiye’de de, patates fiyatlarının paralel olarak yüksek olması gerekiyordu. Herkes depolarda çok patates olduğunu söylüyor. Ben buna katılmıyorum. Depolarda çok fazla patates yok. Türkiye için normal patates var. Fakat sıkıntı kalite sıkıntısı, kalite sorunu var. Bu nedenle bu yıl tabii ki kalitesiz patates yetiştiren çiftçiler büyük sorun yaşıyor. Muhtemelen de hiç para kazanamayacaklar. 2016 yılını nasıl görüyorsunuz? 2016’yı şimdiden tahmin etmek çok zor. Ziraatta bir çok faktör etkili. Öncelikle fiyatlar tamamen arz talep ile ilgili. Eğer, ürettiğiniz az, talep çok ise fiyatlar yükseliyor. Bunun dışında arz talep dengesi sağlandıktan sonra, çevresel faktörler var. Örneğin siz düşünüyor, Irak’a patates yapacağım diye yola çıkıyorsunuz. Irak ile ilgili bir sorun yaşıyorsunuz. Ya da şu anda görünen Habur sınır kapısı kapandı. Su an aşağı yukarı 18 tırlık yükleme yapacakken yapamıyor, iki haftadan bu yana bekliyoruz. Bu tip faktörler direkt etkiliyor. Fakat önümüzdeki yılın da 2015 gibi dengede geçeceğini düşünüyorum. Bu yıl gerçekten kaliteli patates üreten çiftçiler para kazandı. Ama tabii bir yıl, iki yıl önceki rakamları hayal etmek mümkün değil. Çünkü, patatesin tonu 2 bin, 3 bin, 4 bin Lira oldu. Bunlar 20-30 yılda olacak olaylar. Dolayısıyla Türkiye’de fiyatlar 700-800 Lira ise makul, mantıklıdır. Yani çiftçiler, normal verim almışlarsa, bu rakamlardan % 30‘un üzerinde para kazanabilirler. 700-800 Lira, Türkiye için makul bir fiyat. 700 Lira, 200-250 Euro gibi bir rakam yapar. Avrupa’da çiftçiler ile yapılan sözleşme fiyatlarında patatesin tonu 100-130 Euro’dan yapılıyor. Buna göre düşünürseniz. Bu rakamlar Türkiye için ciddi rakamlar. 2016’da bu rakamların 600-800 arasında olacağını tahmin ediyorum. Üreticilerimize vermek istediğiniz mesaj nedir? Türkiye’de, bir ürün çeşidi para ettiği zaman, tüm çiftçilerin ona yüklenmesi en büyük sıkıntımızdır. Üreticilerimize, bir mahsul para on. Belgium itself exports 1.700.000 tons of frozen products. We will produce 250.000 tons frozen products out of 500.000 tons, which is not a great amount. It is great for Turkey but not enough considering the whole world. You can export your products all over the world if you produce quality products. There are significant markets like Indonesia, Malaysia, Japan, Middle East and Far East as potato is not produced or poduced rarely in these countries. Our aim is to break into these markets. Today, annual frozen product sales amount of world's giant McClain is 7 million tons. This equals to 15 million tons of potatoes. This Canadia based company has factories in Europe, Canada and America. They export their products to whole world from these factories. We set sight on the same thing. We hopefully aim to reach 500.000 tons after 2020. Could you evaluate the potato sector of 2015? 2015 passed with ups and downs. More precisely, there has been a quality problem in potato. There are products which are sold at 900 tl/ton and 300 tl/ton. There has never been such a gap between prices before. Consequently, it is neccesary to produce high quality potato to make money from now on. Edible potato price in Europe is more than 1000 TL per ton this year. It is also high there, too. Of course, it was expected for potato prices to increase due to Europe. Everbody says that there are so many potatoes in warehouses. I disagree with that one. There are not so many potatoes. The amount is enough just for Turkey. The main problem is the quality. For that reason, farmers who produced poor quality potato are in financial difficulty. They will probably make no money. What do you think about 2016? It is too early to make a comment on it. There are many factors in agriculture. The prices change due to supply and demand. If production is lower than demand, prices increase. Except for supply-demand balance, there are environmental factors. For example, you get to work with the thought that you will produce potato for Iraq. Then you have a difficulty in trading with Iraq. For instance, Habur border gate is closed now. About 18 trucks are waiting to load but they can't. We have been waiting for two weeks now. These kind of difficulties affect us directly. However, I think that this year will pass steadily as 2015. This year, only those who produced quality potato managed to make money. But it is not possible to expect the numbers of previous year or the one before. Because the price of potato per ton changes among 2000, 3000, 4000 TL now. These can only be achieved 20-30 years later. Consequently, 700-800 TL can be counted as reasonable. This means that farmers can generate income by 30 percent out of these numbers if they got a normal yield. 700-800 TL is reasonable considering Turkey's conditions. 700 TL equals to € Ocak-Şubat 2016 35 agrotime RÖPORTAJ ettiği zaman onu ekmemelerini söylemek isterim. Örneğin biz tarla üretimimizi 33 bin dekarda iken bu sene bu rakamı 23 bin dekar alana düşürdük. Piyasanın böyle düşeceğini öngörmüştük. Çünkü tohuma korkunç bir talep vardı. Herkes patates ekmek istiyordu. Bu nedenle ekilişimizi mümkün olduğu kadar azalttık. Nitekim, şu an hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Kendi fabrikamız için üretim yaptık. Ürünü burada kullanıyoruz. Piyasaya satsak da ürünümüze 1000 TL’ye yakın fiyat veriyorlar ancak, kendi fabrikamızda kullanıyoruz. Piyasaya henüz bir kilo satışımız yok. O kadar kaliteli ürün ürettik ki piyasaya 1000 TL’ye çok rahat satabilirken satmıyoruz. O nedenle çiftçiler spekülasyonlara kapılıp paldır küldür patates para etti bende patates ekeyim demesin, ekmesin. Geçen yıl çiftçiler patates tohumunu tonunu 3 bin TL’den alırlarken, aynı tohum bu yıl 1000TL’ye satılıyor. Bunun dışında tarla icar fiyatları geçen yıl öyle bir talep oldu ki nerde ise % 100‘ün üzerine çıktı. Bu yıl nasıl tohum fiyatları geri geldi ise, arazi icarları da geri gelmeye başladı. Bütün girdiler öyle. Onun için bir mahsul para ettiği zaman bütün çiftçiler ona yüklenmesin. İstikrarlı bir şekilde hangi işi yapıyorlarsa para kazanabilecekleri şekilde çok fazla arttırmadan, çok da düşürmeden çok önemli girdilere önem versinler. Mesela tohum çok önemli. Kaliteli tohum kullansınlar. Gübre çok önemli. Mutlaka aldıkları gübreye analiz yaptırsınlar. 2015 yılında Türkiye’de çok sahte ilaç, çokça sahte yaprak gübresi yapıldı. Buna çok dikkat etsinler. Bunlar çok önemli. Onun dışında da ektikleri ürünün bir kısmını önceden satarak ya da sözleşmeli ekerek garanti altına alsınlar. Örneğin biz Doğa Tohumculuk olarak 1995 yılında kurulurken, fabrikayı 2011 yılında kurduk. 16 yıl boyunca şirketlere sözleşmeli üretim yaptık. Hiç piyasaya ekmedim. Her yıl 36 Ocak-Şubat 2016 hesabımı kitabını yapıyordum. Bu şirketten % 15 kazanırım, %20 kazanırım. Dekara 5 ton alırsam, şu girdiler olursa, bunu da satarsam bu kadar kazanırım. Bunu yapsınlar. Mutlaka satışlarının bir kısmını garantiye alsınlar. Yoksa bu gün pazarın yok. Bin dekar patates ektiniz. 5 bin ton çıktı da satamıyorsun. İşçi parasını almamış, gübreci, ilaçcı parasını almamış. Yağmurlamanın parasını ödememişsin. Traktör taksitini ödememişsin. Ne oluyor o zaman. O ürünün tonunu 600 Liraya satma imkanınız varken, 300 Liraya satmak zorunda kalıyorsunuz. Mutlaka ekmeden önce satışlarının bir kısmını garantiye almaya çalışsınlar. Bunun da çözümü sözleşmeli üretim. Türkiye’de şirketlerin hacimleri çok yükseldi, sözleşmeli tarım arttı. Global olarak bakarsak tüm şirketlerin ürettiği patates milyon tona yaklaşmıştır. Dolayısıyla küçük çiftçiler özellikle mutlaka bir kısmını sözleşmeli üretime çevirsinler. Oradan aldıkları nakit para ile acil ödemelerini yapsın. Diğer ürünleri daha rahat satma imkanları olsun. Türkiye’de dikey entegrasyonu başaran önemli kuruluşsunuz. Başarılı çalışmalarınızın sırrı nedir? Biz dünyada hiçbir şirketi model almadık. Bunların hepsi ihtiyaçtan doğdu. Biz laboratuvar kurduk ve tohumumuzu yetiştirmeye başladık. Yurt dışından çok kötü tohumlar alıyorduk. Biz onlara ne kadar söylesek dahi, tabii ki onlar kendi çıkarlarını düşündükleri için verdikleri tohumun bir kere kullanılmasını, ertesi yıl onlara mecbur kalmanızı istiyorlardı. O da onların ticari zekası. Çok iyi konuştuğum Avrupalı tohumcu, patatesçi şirket temsilcisi var. Bana ve sana akıl veriyor. Çiftçiye çok üst kademe tohum satma diyor. Sonra arka arkaya çoğaltır, sende bir daha tohum satamazsın diyor. Aynı 200-250. Contract prices in Europe changes between € 100-130. Accordingly, these are serious numbers for Turkey. I expect that these numbers will change between 600800 in 2016. What is the message you want to give to our producers? When a product yields money, all of our farmers concentrate solely on that product, which is the biggest problem in Turkey. I ask our farmers not to plant a highly demanded product. For instance, we decreased our field production from 33.000 decares to 23.000 decares because we had predicted that the market would decline as there was a terrifying demand on seed. Everybody wanted to sow potato seed. So we minimized sow seeding process. Thus, we are not having any difficulty right now. We made production for our own factory. We use the product here. If we want to sell our product, they offer 1000 TL but we use them in our own factory. We haven't sold anything yet. We have produced such quality products that we are able to sell them at 1000 kg but we don't. For that reason, our producers had better not sow potato seed hurriedly as they hear the speculations saying that it makes money. While potato seed was purchased at 1000 TL/ton last year, the very same seed is sold at 1000 TL this year. In addition to this, land leasing prices increased more than three times due to high demand. Leasing prices started to decrease like seed prices now. This is valid for all inputs. Bottom line is that it is wrong for all farmers to concentrate on one product although it yields money. They should continue doing what they have been doing and place importance on significant inputs without increasing or reducing too much. For instance, seed is very important. They should use quality seeds. Fertilizer is also important. They should get the fertilizer checked. Great mounts of fake leaf mould and pesticide were produced in 2015. They should pay attention to it. Additionally, they should sell a part of their product beforehand or make contract production so that they guarantee it. For example, we found Doğa Tohumculuk in 1995 but established our factory in 2011. We made contract production for companies for 16 years. I was calculating my finance every year like " My gain would 15 or 20 percent if I work with this company. I can increase it if it is 5 tons per decare. Here are the inputs". They should calculate like I did in the past. They certainly had better guarantee a part of their sales. Let's agrotime RÖPORTAJ Poor seed zihniyet bizim için de geçerli olmuş. Kötü tohum… Bize de o şekilde kötü tohumlar vermişler. Böylede olunca biz bu adamlar ile baş edemeyeceğiz. Biz kendi sistemimizi kuralım. Tabii çok kolay olmadı. Çok zor oldu. Aşağı yukarı bu sistemi oturtturmak için on yıl uğraştık. Biz ilk tohumlarımızı on yıl sonra aldık. Şu anda birkaç şirket Türkiye’de bunu yapmaya çalışıyor. 50 yıl geçse yine yapamayacaklar. Çok çok zor. Çünkü; laboratuvarda çok başarılı olursunuz, arazi şartlarında kötü iseniz yine yapamazsınız. Artı ülkemizde bu konuda yetişmiş kalifiye eleman yok. Nitelikli insan, yetişmiş eleman yok. Patates tohumculuğunu çok iyi bilen, hastalıkları çok iyi bilen eleman bulamıyorsunuz. Bu nedenle yapmak çok zor. Bu gün biz kendi laboratuvarımızda zorunlu olarak bir laboratuvar daha kurduk. Bütün virüs, mantar, bakteri testleri hepsini zorunlu olarak kendimiz yapmaya başladık. Başka çare bulamadık. Bunların hepsi zaruretten ortaya çıktı. Laboratuvarı bu şekilde kurduk. Depoları çiftçi depolarına koyuyorduk. Kapısı yok, bacası yok, havalandırma sistemi yok. Depolama şartları çok kötü olduğu için depolama maliyeti çok yüksekti. Çok büyük fireler veriyorduk. Şimdi bizim modern depolara bin ton koyduğunuzda 900 ton çıkıyor. Ama geçmişte bin ton koyduğunuzda 700 ton çıkıyordu. Depo firemiz, işçilik maliyetimiz çok yüksekti. Şimdi biz depolarımızda bir günde 3 bin ton patates alabiliyoruz. Eski sistem depolarda ancak 300 tonun alabilirdin. O nedenle, büyürken de buna paralel olarak depoları modernize ettik. Bu bizim çalışma hızımızı arttırırken, maliyetlerimizi de müthiş şekilde aşağıya düşürdü. Çiftçi ile çalışıyoruz. Fiyat dalgalanmaları oluyor. Patates para ediyor, çiftçi patatesi vermiyor. Ya da kalite çok kötü geliyor. Dedik ki tarladaki üretimi de biz yapacağız. Fiilen suppose that there is no market for you today. You sowed potato seed in 1000 decares and you got 5000 tons of potato but can't sell it. Workers are not paid. Fertilizer and pesticide sellers are not paid either. You also did not pay for sprinkling and tractor. What happens? You sell that product at 300 TL/ton while you have the chance of selling it 600 TL/ton. They should ensure a part of their sales before sowing. This can only be achieved with contract production. The volumes of companies in Turkey and consequently contract agriculture has increased. In global terms, potato amount produced by all companies has reached million tons. Consequently, small businesses should turn a part of their production into contract production. They can pay for urgent needs with the money they got from contract production. By this way, they can sell other products comfortably. You are the most important establishment company in terms of vertical integration. What is the secret of your success? We did not take any company as a model in the world. All of this happened out of necessity. We set up a laboratory and start growing our own seed. We were taking very poor seeds from abroad. No matter how much we asked them, they wanted their seeds to be used once so that we would be dependent on them following year as they look after their own interest. That is their business acumen. I know a European seed producer and a sales representative of a potato company that I have very good relations with. They advice me not to sell high quality seed to farmers claiming that they will reproduce it and not buy seeds from me again. The same mentality has somewhat spread over our business. They gave us poor seeds in the same way. For this reason, we figured out that we couldn't handle with those guys. So we said "let's build our own system", which was not easy at first. It was very challenging. It took ten years to put the system in order. We were able to get the first seed as a result of ten years of work. A couple of companies try to do this now in Turkey. They can't succeed even if 50 years pass. It is very difficult. Because you might fail in field even if you are successfull in laboratory. There is no qualified labor force in our country. You can't find people who know potato seed growing and diseases well. It is very difficult to practice due to this reason. We set up another laboratory in our laboratory. We started to do all virus, fungal and bacteria tests by ourselves. There was no other way. These all happened out of neccesity. This is how we created our own laboratory. We used to place storehouses into farmer warehouses. They had no doors, ventilation system etc. Storage cost was too high as storage conditions were pretty bad. Wastage reduced our production. Now, as we keep them in our modern storehouses, we are able to get 900 tons. But it was 700 tons in the past. Our storeage wastage and labor cost were too high. Now we are able to get 3.000 tons potatoes in a day. We used to get only 300 tons in old system storehouses. For this reason, we modernized our storehouses as we grew. This not only increased our working speed but also reduced costs dramatically. We are working with the farmer. There naturally happens fluctuation in prices. Potato was yielding money but farmer was not giving it or quality was very low. So we decided to make the field production as well. We officially started doing it. We started to make our own production with nearly 70 tractors and partners. If you have A quality potato in a factory of yours, you can get 60 percent efficiency. If you have poor quality potato, efficiency drops below 50 percent. Consequently, you might produce either 60.000 tons or 40.000 tons. The difference (20.000 tons) equals to 60 million TL. This is just terrifying. This is all about quality. By making our own production, we took the law in our own hands. Additionally, we have our own varieties and we keep developing varieties. I hope that we will release awesome varieties within 1-2 years. Our varieties are %100 domestic Ocak-Şubat 2016 37 agrotime RÖPORTAJ products. We have thousands of variety candidates. We have developed nearly 69 varieties since we started developing variety in 2008. Probably 7-8 good varieties will come out and we will release them within a few years. As our production grow, we have become the biggest company of Europe. Numbers increased, so did the problems girdik. Şu anda 70’e yakın traktörümüzle, ortaklarımızla fiilen kendi üretimimizi kendimiz yapmaya başladık. Bir fabrikada A kalite patatesiniz varsa % 60 verim ile çalışırken, kötü kalitede patatesiniz varsa % 50’nin altında verim ile çalışırsınız. Dolayısıyla 100 bin tondan 60 bin ton donuk yaparsınız, 100 bin tondan 40 bin ton donuk yaparsınız. Aradaki 20 bin ton donuk patatesin parasal karşılığı yaklaşık 60 milyon TL. Korkunç bir rakam. Bu tamamen kalite ile ilgili. Dolayısıyla biz üretimimizin büyük kısmını kendimiz yaparak, kontrolü kendi elimize aldık. Onun dışında kendimize has çeşitlerimiz var ve çeşit geliştiriyoruz. İnşallah bir iki yıla kadar piyasaya müthiş çeşitler sunacağız. Kendi çeşitlerimiz % 100 yerli. Şu an binlerce çeşit adayımız var. Çeşit geliştirmeye başladığımız 2008’den beri yaklaşık 69 tane tespit ettik. Muhtemelen bunlardan 7-8 tane iyi çeşit çıkarabilecek, birkaç yıla kadar da piyasaya sunacağız. Daha sonra böyle üretim olarak çok büyüyünce, Avrupa’nın en büyük şirketi olduk. Rakam büyüdü, sorun arttı Türkiye’de bir çok şirket ile çalışıyoruz. Rakamımız çok büyüyünce fiyat konusunda bazı şirketler ile sorun yaşamaya başladık. Buradaki asıl sorun, şirketlerin bize güven vermemesiydi. Öyle olunca kendi fabrikamızı kuralım dedik. Madem bu patatesi üretiyoruz. Nihai ürüne çevirip satalım. Onun bunun oyuncağı olmayalım. Örneğin; isim vermeyeceğim bir şirketle çok iyi şartlarda çalışıyoruz. Onlar üstüne yatırım yapıyoruz. Ziraattan sorumlu kişi değişti. Biz onlara tohum üretiyorduk ve normalde çok iyi 38 Ocak-Şubat 2016 tohum verdik. Ziraattan sorumlu kişi değişince, % 2 fire olması gerekirken % 25 oranında fire kestiler. O şirket ile ilişkiler kötüye gitti, noktaladık. Ertesi gün başka şirket ile çalıştık. Onlarda ürünü satamayınca eften püften kusurlarla bizim patatesin büyük kısmını red ettiler. Orada karar verdim. Nasıl Avrupa’dan tohum alırken iyi tohum alamayacaksak, burada da şirketlerin oyuncağı olmaktansa kendi fabrikamızı kuralım. Nitekim fabrikamızı kurduk. Biz ilk yıl 2011 yılında 5 bin ton donuk patates satarken, 2015’de 30 bin tona çıktık. Çünkü hattı yeni büyüttük. Umarım 2016’da 40 bin ton üzerine çıkarız. 2017’de yeni yatırım ile birlikte 70-80 bin tonlara çıkmayı da hedefliyoruz. Burada; tohumdan nihai ürüne gönderinceye kadar patatesin her şeyini kendimiz yapıyoruz. Doğal durumlar hariç, % 100 bizim kontrolümüzde. Dünyadaki tüm şirketlerden farkımız budur. Böyle olunca daha kontrollü oluyor. Bunun artı ve eksileri var. Bize göre artıları daha çok. Ancak bizim için eksi olan durum; patates para etmediği zaman şirketlerin piyasadan çok ucuza patates alabilmesidir. Onun için de; ihtiyacımız 100 bin ton ise 70-80 bin ton kendimiz üretim yapıp, 20-30 bin tonda piyasadan alarak dengeliyoruz. Son olarak eklemek istedikleriniz? Çiftçilerimize daha bilinçli tarım yapmalarını, kaynaklarını daha değerli kullanmalarını, günlük spekülatif şeylerden kaçınmalarını, 2016 yılında da bütün çiftçilerimizin bol kazanç elde etmesini diliyorum. agrotime’a başarılar diliyorum. u We are working with many companies in Turkey. As numbers increased, we started having problems with some companies. The main problem is that companies can be unreliable, which forced us to set up our own factory. Now that we produce it, we should be able to sell it as end product. We said "Let's not become someone's plaything!". For instance, I won't give a name, we were working with a company under good conditions. We were making investments in them. But their staff member who was in charge of agricultural department changed. We were producing seeds for them and our seeds were great. When the authorized person changed, wastage they reported increased to 25%, which had to be 2% at the furthest. Things have gone bad with that company and we ended it. We started to work with another company afterwards. Since they couldn't sell their products, they rejected our potatoes due to flimsy reasons. That's when I decided to set up a factory rather than being a plaything of companies. Indeed, we did it. In our first year (2011), we sold 5000 tons frozen potatoes. In 2015, this increased to 3000 tons as we have recently increased the line. I hope we will exceed 40.000 tons in 2016. We aim to reach 70.000-80.000 tons in 2017 with new investments. Here, we are doing all the work from seed to end product. Except for natural issues, we have a steady hand on the tiller. This is our difference from any other companies in the world. This is a more controlled way. Sure it has pros and cons. But pros outweigh the cons for us. The only disadvantage is that companies can get potatoes on the cheap when potato does not yield money. To balance it, we produce 70.000-80.000 thousands if our need is 100.000. We fulfill the gap by getting it from the market. Any final comments? I recommend our farmers to make a more conscious agriculture, use their resources effectively and avoid speculations in 2016. I hope 2016 brings more income. I wish agrotime success. u agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Patates Zararlıları Hazırlayan: Prof.Dr. Fikret Akınerdem / S.Ü. Ziraat Fakültesi Endüstri Bitkileri Anabilim Dalı Başkanı / Biyoyakıtlar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Levent Ünlü / Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü 1. Gryllotalpa gryllotalpa L. Danaburnu, Orthoptera: Gryllotalpidae A vrupa, Kuzey Afrika, Batı Asya ve Kuzey Amerika’da yaygındır... Dana Burnu Türkiye’nin her tarafında bulunur. Birçok kültür bitkisinin fidesi ile, bazı bitkilerinde yumruları veya toprak altı gövdeleri ile beslenir... Patates, pancar, yerfıstığı ve havuç gibi bitkilerde ürüne verdikleri zarar önemlidir. Genellikle nemli ve yaş topraklarda galeriler açarlar. Galeri açarken yolu üstündeki bitkileri keser, tohumları kemirirler. Açılan bu galeriler kökleri açıkta bırakarak da dolaylı yoldan zararlı olur. Patateste genç fideleri keserek ve yumruları delerek zararlı olur. Geçtiği yerlerde toprak hafifçe kabarır. Taze gübre ile gübrelenmiş ve ormanlara yakın humusu bol tarlalarda önemli zararlar yapabilir. Ergin : 4.5-5.0 cm boyunda, antenleri uzun ve 120 segmentli, 2 nokta göz belirgin, thorax vücudun yarısına yakın uzunluktadır. Ön bacaklar kısa ve kazıcı tiptedir. Ön kanatlar kısa, kahve renkli ve sertleşmiş, arka kanatlar 2 uzun çatal şeklinde uzamıştır. Abdomen sonunda 1 çift uzunca cerci bulunur. Yumurta : Oval, önce sarımsı beyaz, sonra kirli beyaz renkte, 3 mm kadar büyüklükte ve basıkçadır. Erginler nisan-mayıs döneminde yumurta koymaya başlarlar. Yumurta toprak içerisine yuvalara konulur. Bir dişi 300-500 kadar 40 Ocak-Şubat 2016 yumurtayı birkaç yuvaya bırakır. Sıcak ülkelerde yumurta sonbaharda da bırakılabilir. Yuvalarını ise humusu az ağır işlenmeyen topraklara yaparlar. Erginler 6 ay kadar yaşar. Yumurta 2-3 haftada açılır. Yumurtadan çıkan nimfler dişinin dışardan açtığı delikten çıkarlar. Nimfler 5-7 gömlek değiştirerek 1-2 yılda gelişmesini tamamlarlar. Danaburnu genellikle sıcak yerlerde yılda 1 döl verir. Kışı ergin veya nimf olarak toprak içinde açtığı yuvasında geçirir. Ergin ve nimfler geceleri aktiftirler, ışığa da gelirler. Zehirli Yem Hazırlanması; Zehirli yem için; kepek, şeker, su ve insektisit kullanılır. 10 kg Kepek + 0.5 kg Şeker + 5 lt Su ve Chlorpyriphos Ethyl 200 g yada Endosulfan 150 g. 2. Myzus persicae (Sulz.) Yeşil Şeftali Yaprakbiti, Hemiptera: Aphididae Dünyanın her tarafında bulunur. Avrupa, Akdeniz ülkeleri ve Ortadoğu ülkelerinde yaygındır. Türkiye’nin her tarafında, birçok kültür bitkisinde önemli zarar yapmaktadır. Poliphag... 400 den fazla bitki türü konukçusudur. Patates, tütün, şeker pancarı ve şerbetçi otu önemli konukçuları arasındadır. Bitki özsuyu emer... Sürgün ve yapraklarda deformasyona sebep olur; emilen yapraklar dışa doğru kıvrılır... Bitki üzerinde fumajin oluşmasına sebep olur... Çok önemli bir virüs vektörüdür; özellikle yonca mozaik virüsü, fasulye mozaik virüsü, hıyar mozaik virüsü, marul mozaik virüsü, bezelye mozaik virüsü, patates mozaik virüsü, patates yaprak kıvırcık virüsü, patates A ve Y virüsünü taşır. Tipik patates üreticisi yörelerde olduğu gibi, tropik bölgelerde tohumluk için yüksek yerlerde yapılan patates üretiminde de zararlı olur; bu sebeple buralarda virüs sebebiyle tohumluğun 2-3 yılda bir değiştirilmesi gerekir. Kanatsız vivipar dişi: 1.5-2.6 mm uzunluğunda, zeytin yeşili, sarımsı yeşil veya kırmızımsı renktedir. Antenler vücut boyundadır. 1.4-2.5 mm uzunluğunda, kanatsızlara göre daha ufak yapılı ve daha koyu renklidir, baş ve thorax parlak yeşilimsi siyah, abdomen zeytin yeşili renginde ve üzerinde koyu lekeler vardır. Antenler siyah kahverengi ve vücut uzunluğuna eşittir. Alın üzerinde belirgin 2 lob vardır, bu sebepten alında “W" şekli oluşmuştur. Kanatlar vücudun 2 misli uzunluğundadır. Corniculi, silindir şeklinde ve uzunca, vücut uzunluğunun 1/3’ü veya 1/5’i kadardır. Kışı yumurta halinde geçirir. MartNisan aylarında yumurtalar açılır; yumurtalardan çıkan bu kanatsız doğurucu formlara fundatrix denir. Fundatrix’ler daha sonra fundatrigenia denilen kanatlı ve kanatsız dişileri doğururlar. Kanatlı dişiler yazlık konukçular üzerine gelerek orada doğurarak çoğalmaya başlarlar. Kışlık konukçuları şeftali, badem, erik, kayısı, kiraz gibi meyve ağaçlarıdır. Bir dişi 5-10 adet yumurta bırakır. Yumurtaların rengi başlangıçta yeşil, sonra siyah olur. Aralık ayından sonra kışlık konukçularda yumurtalarına rastlanır. Kışın şartlar uygunsa, mesela sera gibi yerlerde ve sıcak iklimli yörelerde kışı yazlık formlarıyla geçirir. Kışlık konukçuları şeftali, badem, erik, kayısı, kiraz gibi meyve ağaçlarıdır. Bir dişi 5-10 adet yumurta bırakır. Yumurtaların rengi başlangıçta yeşil, sonra siyah olur. Aralık ayından sonra kışlık konukçularda agrotime BİLİMSEL BAKIŞ yumurtalarına rastlanır. Kışın şartlar uygunsa, mesela sera gibi yerlerde ve sıcak iklimli yörelerde kışı yazlık formlarıyla geçirir. Gelişme 4-6°C’den sonra başlar, 25°C gelişmeleri için en uygundur, bir dişi bu derecede 25 gün yaşar ve 60 kadar yavru doğurur, 30°C’den sonra gelişme yavaşlar, 35°C’den sonra ölürler. Gelişmelerini yüksek nem teşvik eder. İlkbahar ve Sonbahar ayları gelişmeleri için en uygundur. Uygun şartlarda 6-7 günde bir döl verebilirler. Savaş İlk döller yabancı otlarda çoğaldığından, yabancı ot temizliği faydalıdır. Kimyasal savaşında sıcaklık ve doğal düşman varlığı dikkate alınmalıdır. Ekonomik zarar eşiği tespitinde virüs varlığı toleransı azaltmaktadır. Çok sayıda doğal düşmanı vardır. Coccinellidae, Syrphidae ve Chrysopidae familyalarından çok sayıda tür bunların avcısıdır. Aphidiidae arıcıklarından Aphidius matricariae, Diaeretiella rapae, Praon rolucre ve daha çok sayıda parazitoiti bilinmektedir. 3. Leptinotarsa decemlineata Say. Patates Böceği, (Coleoptera, Chrysomelidae) Anadolu’da tespit edilmiştir. Akdeniz Bölgesi’nde de dağlık yerlerde patates ekimi yapılan yerlerde yayılmıştır. Patates dışında patlıcan, domates ve tütünde de zararlıdır. Bu bitkiler dışında Solanaceae familyasının diğer kültür ve yabani bitkilerde de beslenir. Genç dönem larvaları, ileri dönem larvalar ve erginlere göre daha çok konukçu seçicidirler. Larva ve erginleri öncelikle yaprakları yerler. Daha sonra genç sürgün ve dalları da yiyerek bitkiye çalı şekline getirebilirler. Yumurtadan ilk çıkan larvalar toplu halde beslenirler, oradan uç sürgüne geçerler, 4. dönem larvalar sap ve sürgünlere de saldırırlar. Bazı bakteri ve virüslerin de taşıyıcısıdırlar. Akışkan çürüklük (Pseudomonas solanacearum), Patates Halka Çürüklüğü (Corynebacterium spedonicum) ve Patetes X Virüsünün taşıyıcısı olduğu bildirilmektedir. Ergin: Yaklaşık 1 cm büyüklüğünde; oval, sırt kubbemsi şekildedir. Boyun plakası açık kırmızımsı sarı renkte, üzerinde 11 adet, ortadaki “V" şeklinde siyah benek bulunur. Elytranın her biri üzerinde 5 adet siyah uzunlamasına çizgi bulunur, çizgilerin arası kırmızımsı sarıdır... Larva : Larva 3 çift bacaklı, kamburumsu, gelişmesini tamamladığında 1,1-1,2 mm boyundadır. Yumurtadan ilk çıktıklarında koyu haftasından sonra, İç Anadolu’da mayıs başında olmaktadır. Eğer bu arada havalar iyi gitmezse tekrar toprağa çekilebilirler. Yaklaşık 2 hafta beslendikten sonra çiftleşerek yumurta koymaya başlarlar. Kışlağa girmeden önce, sonbaharda çiftleşmiş olan dişiler hemen yumurta bırakabilir. Yumurtaları 12-60 yumurtalık gruplar halinde yaprakların alt yüzüne bırakırlar. Bir dişi 1 yıl kadar süren ömrü boyunca 400-500 yumurta bırakır. Larvalar çıktıkları yumurtaların kabuklarını, daha sonra bitkinin yapraklarını ve sürgünlerini yerler. 4 larva dönemi geçirerek, gelişmelerini l0-30 günde tamamlarlar. İlk larva dönemlerinde kannibalizm de vardır. Olgunlaşan larvalar toprağın 2-l8 cm derinliğine inerek pupa olurlar. Pupa gelişmesini 5-20 günde tamamlar. Kışı ergin döneminde 5-30 cm toprak içerisinde geçirir. Kışlağa geçiş ısının l3 °C’nin altına düştüğü, Marmara bölgesinde EkimKasım aylarında olur. Patates Böceği Orta ve Bazı Avrupa ülkelerinde yılda l-l.5, Güney Avrupa ülkelerinde 2 döl vermektedir. Türkiye’de Marmara Bölgesinde yılda 3-4 döl verir. Bunlardan 1. döl patateste, diğer döller patlıcan üzerinde zararlı olmaktadır. Patates böceğinin gelişme eşiği 12.8 °C, Thermal konstantı 335 gün-derecedir. Bir döl gelişmesini 24 °C’de 48 günde tamamlamaktadır. Yüksek nispi nem, 17-25 °C dolayında sıcaklıklar, güneşli hava ve ara sıra yağışlar optimal istekleridir. Erginler düşük nem ve yüksek sıcaklıklara karşı duyarlıdırlar; bu sebeple Akdeniz ülkelerinde fazla önem kazanmamışlardır. Soğuk ve yağmurlu koşullar da erginlerin topraktan çıkışını engeller. Pupa da düşük neme karşı duyarlıdır. Savaş Bulaşık olduğu yerlerde patatesin en önemli zararlısıdır. Birçok ülkenin iç ve dış karantina listesindedir. İlk defa 1823 yılında ABD’nin Colorado bölgesinde bulundu. Orijini Meksika... 1874’te Atlantik Okyanusu kıyılarına kadar yayıldı. 1876’dan itibaren Batı Avrupa ülkelerinde görülmeye başladı... Fransa’da 1922 yılında kitle halinde ortaya çıktı... 1940’lı yıllarda İspanya ve Portekiz’de, 1950’li yıllarda İtalya, Balkan ülkelerinde 1960’tan sonrada Yunanistan, Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’da yayılmıştır... Ülkemizde ilk defa 1963 yılında Edirne’de saptanmıştır. Halen Marmara, Ege, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinde yayılmıştır. Doğu kırmızı renktedirler, daha sonra renk açılarak soluk sarıya kadar dönüşür. Her segmentte vücudun 2 yanından 2’şer adet siyah benek bulunur. Pupa : Toprakta bulunur. Yaklaşık l cm uzunluğunda, turuncu renkte, topraktan gevşek bir kokon içerisindedir. Yumurta : Uzun-oval, sarı veya turuncu renkte, l,2-l,5 mm boyundadır. Yaprak üzerinde dik ve çok sayıda bir arada bir paket şeklinde bulunur. Toprakta l0 cm derinlikte sıcaklık l0oC’ye ulaştığında erginler aktif hale geçerek buldukları Solanaceae bitkileri üzerinde beslenmeğe başlarlar. Erginlerin kışlaktan çıkışı Marmara bölgesinde nisanın 2. Türkiye’de iç karantina listesinde bulunan bir zararlıdır. Erkenci patates çeşitlerinin ekilmesi... Hasatta artık bırakılmaması... Elle toplama... Yeni bulaştığı bölgelerde zararlı görülür görülmez kimyasal savaşının yapılması gerekmektedir. Bulaşık alanlarda 1 da’lık alanda 4-5 yer kontrol edilerek 20 yumurta, larva veya ergin bulunduğunda ilaçlama yapılır. Kuşlar, kümes hayvanları, köstebek, fare, kirpi ve sürüngenlerin bunların larvalarını yer, erginlerine de saldırdıkları bilinmektedir. Asya, Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika... Orta ve Güney Amerika... Türkiye’nin her yerinde bulunur. Polifag. Patates, şekerpancarı, pamuk, ayçiçeği, yonca, sebzeler. Kannibalizm de Ocak-Şubat 2016 41 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ 4. Agriotes lineatus L. Telkurdu Coleoptera: Elateridae görülebilir. Zararı veren larvalardır. Erginlerin yeşil bitki dokusu ile beslenmesi çok nadirdir. Erginler polen tozlarıyla beslenirler. Larvalar bitkilerin köklerini, kök boğazını veya yumruları yiyerek zarar verir. Zarar gören genç bitkilerin toprak üstü kısımları solar, çekilince kolayca çıkar. Larvalar bir bitkiden diğerine geçerek, sıraların açılmasına sebep olurlar. Patates ve diğer yumrulu bitkilerde, yumru kalitesini düşürürler, yumruların hastalık etmenlerinden kolayca zarar görmelerine sebep olurlar. Sarımsı kahverengi, 9-12 mm boyunda, uzunca ve yassıdırlar. Antenler ve bacaklar kırmızımsıdır. Elytra sık ince tüylerle kaplı, her biri üzerinde siyah noktacıklardan oluşan 4 adet çizgi bulunur. Boyun plakasının boyu enine eşittir. Larva ince uzun, 22 mm kadar, kırmızımsı sarı... Larva derisi kuvvetle kitinleşmiş, tel gibi sert, 2/3'üne kadar silindir şeklinde... Larva 3 çift thorax bacağına sahiptir. Pupa : Toprak içerisinde uzun oval toprak bir kokon içerisindedir. Büyüklüğü 15 mm kadardır. Yumurta : 0.5 mm uzunluğunda, oval ve gribeyaz renktedir, ince ve sert bir kabuğa sahiptir... Erginler mayıs ayında aktif hale geçerler... Güneşli günlerde çiçekler üzerinde beslenirler, geceleri de ışığa gelirler... Yumurtalarını mayıs-temmuz döneminde, nemli topraklara, 1-2 cm derinliğe, bitkilerin kökleri yakınına tek tek veya gruplar halinde bırakırlar... Bir dişi 100-300 kadar yumurta bırakır. Yumurtalardan 30-40 gün sonra larvalar çıkar. Larvalar gelişmelerini 8-10 deri değiştirerek, 3-5 yılda tamamlarlar. Larvalar birinci yıl fakültatif humus ve çürük bitki artıkları yiyicisidirler, canlı bitki dokusu ile beslenmeler, asıl 2. yılda beslenmeye başlar... Larvalar nem 42 Ocak-Şubat 2016 ve sıcaklık uygun olduğunda toprağın yüzüne daha yakın, kışın ise daha derinde bulunurlar. Gelişmesini tamamlayan larvalar son yılın temmuz-ağustos aylarında, 10-20 cm toprak derinliğinde, topraktan bir kokon içerisinde pupa olurlar. Pupa dönemi 3-4 hafta sürer. Erginler kışı toprak içerisinde, çalı veya otların altında geçirir. Yumurta, larva ve pupa yüksek neme yakından bağımlıdırlar. Açığa bırakılan yumurtalar açılmazlar. Savaş Toprakta humusun düşük oranda tutulması... Tarlayı ekim öncesine kadar otlu ve nemli bırakmamalıdır, böylece yumurta koyma azaltılabilir. Yazın toprak derin işlenerek, bilhassa ağır topraklarda kışlamaya hazırlanan erginler yok edilebilir. Gübreleme ile bitkinin hızla gelişerek zararı yenmesi sağlanabilir... Tarlaya tuzak bitkiler ekerek veya havuç, pancar, salatalık gibi bitki artıklarını bırakarak bunları toplamak mümkündür. Larvalar toprak dışına çıkmadıklarından kimyasal savaş oldukça zordur. Yoğunluğu tespit için tarlanın 5 ayrı yerinde 0,5 m2'lik alanlar kontrol edilir, m2’de 2’den fazla larva varsa, ilaçlama yapılır. İlaçlı mücadelesinde en pratik yöntem, tohumluğun ilaçlanmasıdır. Bunun için Agrotis mücadelesinde kullanılan ilaçlar kullanılır. 5. Agrotis segetum Schiff. Bozkurt, Kesicikurtlar, Lepidoptera: Noctuidae Dünyanın tropik, subtropik pek çok ülkesinde yaygındır. Türkiye’de yaygındır. Özellikle Marmara Bölgesi, batı, kuzey ve Orta Anadolu’da bulunmaktadır. Ege Bölgesinde patateslerde en yaygın Agrotis türüdür. Polyphag... Patates, tütün, pancar, ayçiçeği ve susam zarar verdiği bitkiler arasındadır. Larvalar 1. dönemde genç fidelerin alt yapraklarını yerler. Daha sonra fideleri kök boğazından keserler. Bu şekilde sıralarda boşluklar oluşur. Fidelerin köklerini de yerler. Kesik fidelerin dipleri arandığında, 2-5 cm toprak derinliğinde larvalar bulunabilir. Gelişmiş bitkilerde yumruları delerek zararlı olurlar. Ergin : Kanat açıklığı 35-42 mm... Kanat ortasında yuvarlak ve dış kısmına doğru böbrek şeklinde bir leke vardır. Arka kanatlar açık gri ve daha koyu renkli bir bandla çevrelenmiştir. Larva : Olgun larva 4-5 cm boyunda, yanlarda kahverengi bir hat bulunur. Genç larva koyu gri renkli ve üzerinde siyah noktalar bulunur. Pupa : Gevşek, toprak bir kokon içerisinde 1,6-2cm kadar... Yumurta : Oval, 0.5-0.7 mm çapında, başlangıçta sarımsı beyaz, açılmaya yakın koyu kahverengindedir. Kışı olgun larva olarak topraktan bir kokon içerisinde geçirir, ilkbaharda pupa olurlar. Kışlaktan çıkan larvalar toprak yüzünde bulunan yabancı otlarla beslenirler. Erginler Nisan ayından itibaren uçuşmaya başlarlar... Bir yılda Ege Bölgesi’nde 2-4, Marmara Bölgesi’nde 2, Orta Anadolu’da 1 döl verdiği bildirilmektedir. %60’ın üzerindeki nem, 20-25 ºC sıcaklık optimal isteklerini oluşturur. Nem %60’ın ve sıcaklık 11ºC’nin altına düştüğünde yumurtalar gelişemez. 30ºC’nin üzerindeki sıcaklıklar yumurta gelişmesini olumsuz etkiler... Kumlu, hafif ve üzerinde bitki örtüsü olan topraklar zararlı için uygundur. Zorunlu diyapozu yoktur, sıcaklık ve nem koşulları uygun olduğu taktirde, kış aylarında da gelişmesine devam eder. agrotime BİLİMSEL BAKIŞ 6. Scrobipalpa operculella (Zell.) Syn: Phthorimaea operculella (Zell.) Patates Güvesi, (Lepidoptera, Gelechiidae) Anavatanı tropik Amerika... Amerika, Avustralya, Hindistan, Akdeniz ve Ortadoğu ülkeleri, Afrika Ülkeleri... Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de karantina listelerinde bulunan önemli bir zararlıdır... Solanaceae familyası bitkileri... Patlıcan, domates, biber, tütün ve şeker pancarında zararlıdır. Patatesteki zararı önemlidir... Larvalar tarlada yaprak ve sapların içine girerek beslenir, yumrulara kadar inebilirler... Yapraklar galerilerin bulunduğu kısımlarda açık ve beyazımsı bir renk alır... Pupa olmak için ördükleri ağlarla yaprakları birbirine yapıştırırlar... Tarladaki zararı söküme yakın görülür... Asıl büyük zarar depolanmış yumrularda görülür; yumrular üzerine bırakılan yumurtalardan çıkan larvalar önce gözleri delerek yumru içerisine girer, kabuk altında tüneller açarak beslenir ve yumruyu tahrip ederler... Bir yumruda çok sayıda larva zarar yapabilir... Larvaların yumruda açtığı yaralardan fungus ve bakteri gibi hastalık etmenleri de yumruya girebilir... Mayıs-Haziran’daki % 1-2’lik bir bulaşma, sonbahara kadar % 50’ye ulaşabilir. Depoda yazın 30, kışın 50-60 gün içerisinde bütün ürünü yok edebilir. Tarlada da %45’e kadar ulaşan ürün kaybı. Ergin : Kanat açıklığı 13-16 mm, ön kanatlar dar-uzun, grimsi kahverengi, üzerinde 2-3 adet koyu lekelere sahiptir. Arka kanatlar dar, uçları belirgin olarak ince, kenarları püsküllüdür. Larva : 10-14 mm boyunda, pembemsi veya yeşilimsi beyazdır. Pupa : Kirli beyaz, kaba örülmüş ipek bir kokon içerisinde... Yumurta : Oval, yaklaşık 0.5 mm boyunda, başlangıçta beyaz renktedir. Ergin dişiler yumurtalarını yaprak veya sürgün üzerine, ya da hasat sırasında ve depoda yumrular üzerine gözlerin yakınına teker teker veya 3-4 adedi bir arada olmak üzere bırakırlar. Bir dişi 70 kadar yumurta bırakır... Erginler gündüzleri hareketsiz, geceleri aktiftirler. Yumurtalar 25oC sıcaklık ve %80 nemde 5-6 günde açılır. 44 Ocak-Şubat 2016 Çıkan larvalar yaprak veya yumru içerisine girerek beslenmeye başlarlar. Larva 4 dönem geçirerek, Ağustos-Eylül döneminde 15-20 günde gelişmesini tamamlar. Uygun olmayan şartlarda kışı patates ambarlarında yumrular içerisinde larva olarak geçirir. Özellikle sıcak ve kurak ülkelerde, hem tarlada hem de ambarlarda çok önemli zararlar meydana getirebilir. Zararlının gelişmesinde sıcaklığın etkisi fazladır 10ºC’nin altında gelişme durur. 15-35°C en uygun sıcaklıklardır. 38°C’den sonra gelişme olumsuz etkilenir. Sıcaklığın 20ºC’nin üzerinde olduğu durumlarda, nemin az veya yüksek oluşu gelişmeyi etkilemez... Bir nesli yazın 3-4 haftada tamamlanır... Lübnan’da depo koşullarında yılda 10-12, İsrail’de 8-9 ve Marmara Bölgesinde 4-6 döl vermektedir. Savaş Karantina tedbirleri çok önemlidir, temiz tohumluk, erken hasat. Hasat artıklarının imhası... Hasat esnasında yumruların gece açıkta bırakılmaması çok önemlidir. Marmara Bölgesinde çoğunlukla ekilen Sarıkız patates çeşidinde zarar daha fazla olmaktadır. Çoğunluk tarlada mücadeleye gerek yoktur. Tarlada bitkilerin %10’dan fazlası ağır zarar gördüğünde ilaçlı savaşa geçilebilir. Capidosoma koehleri ve Apanteles subandinus önemli parazitoitleridir. Temiz ürünün depolanması. Yumru kontrolünde %1 bulaşıklıkta bile ürünün ilaçlanması gerekmektedir. 10°C’nin altında depolama. 7. Diğer Patates Zararlıları Bemisia tabaci Genn. Hemiptera: Aleyrodidae Çukurova Bölgesinde Beyazsinek ilkbaharda önce patateslerde görülür. Populasyonunun artışı patatesin hasada yaklaştığı döneme rastlar. Patates için önemsiz bir zararlıdır. Empoasca spp. Yaprakpireleri, Homoptera: Cicadellidae Türkiye’de Patates ekilen her yerde görülür. Bazen önemli zararlar verebilir. u agrotime TARIM BANKACILIĞI Yapı Kredi’den, Tarıma Özel Vizyon T Ürün gamında bulunan tarıma özel 20 farklı kredi çeşidi, 7 sigorta, 2 farklı kart uygulamasıyla tarım alanındaki yatırımları destekleyen Yapı Kredi, bu doğrultuda 2016 yılında da bitkisel üretimden hayvancılığa kadar her alanda tarım sektörünü desteklemeyi sürdürecek. ürkiye’de KOBİ’ler ülke ekonomisinin itici gücü durumunda bulunuyor. Tarım sektörü de bu itici gücün önemli bir parçası. Ülkemiz tarıma elverişli coğrafi konumu, genç nüfusu, iklimsel avantajları, artan alım gücü ve genişleyen iç pazarı sayesinde pek çok ülkeye kıyasla son derece avantajlı bir konumda. Yapı Kredi KOBİ ve Tarım Bankacılığı Grup Direktörü Aslı Düzenli de, Türkiye gibi tarıma elverişli arazilerin fazlaca bulunduğu ülkelerde topraktan en yüksek verimi almak için, teknoloji ve profesyonelliğin büyük önem taşıdığına değindi. Yeni tarım teknolojileri sayesinde sektör olarak ölçek ekonomisinden daha fazla faydalanır hale gelindiğini dile getiren KOBİ ve Tarım Bankacılığı Grup Direktörü Aslı Düzenli; “Ancak tarımsal mekanizasyon ve kapasite sorunu belirli yörelerde hala sektörün önemli bir problemi olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Yapı Kredi olarak yatırım kredilerinde en önemli vizyonumuzu çiftçinin büyümesine, refahına katkıda bulunacak bir tarım bankacılığı hizmeti sunmak olarak belirledik. 2015 yılında da çiftçilerimizle dirsek teması kurarak ihtiyaçlarını yerinde tespit ettik ve bunlara uygun çözümler üreterek çiftçilerimizin büyümesine destek olduk” şeklinde konuştu. Grup Direktörü Aslı Düzenli, Yapı Kredi olarak tarım sektörünün öneminin bilinciyle üreticilere yönelik, sektörün gelişimini destekleyecek çözümler önerdiklerini vurguladı. Tarım bankacılığı alanında oluşturdukları tarım segmentine özel birimlerle hizmet verdiklerini ifade eden Grup Direktörü Düzenli; “Ürünlerimizi 46 Ocak-Şubat 2016 Aslı Düzenli müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiriyor ve çeşitlendiriyoruz. Özellikle bölgelerimizdeki tarım çalışanlarımız ve tarımsal bölgelerde yer alan 250’ye yakın şubemiz bu segmentteki bilgi ve hizmet kalitesini artırıyor. Böylece müşterilerimize tarımsal finansman konusunda danışmanlık da veriyoruz” dedi. Düzenli, ürün gamında bulunan tarıma özel 20 farklı kredi çeşidi, 7 sigorta, 2 farklı kart uygulamasıyla tarım alanındaki yatırımları desteklediklerini kaydetti. Tarım kredilerini, işletme ve yatırım kredileri olarak iki ana gruba ayırdıklarını dile getiren Düzenli; “Müşterilerimizin ihtiyacına uygun olarak 5 yıla varan vadelerde kredi ürünlerimiz bulunuyor. En çok tercih edilen ürünlerimiz arasında tarımsal üretim kredisi yer alıyor. Bu krediyle ekim, dikim, gübreleme, sulama, hasat toplama dönemindeki tüm finansal gereksinimleri hasatta ödemeli şekilde karşılıyoruz. Seracılık kredisi de vade sonunda anapara ve faiz ödemeli olarak kullanılabilen bir diğer ürünümüz. Bu ürünümüzle üreticilerin fide alımı, gübre, ilaçlama, örtü gibi tüm ihtiyaçları için finansman desteği veriyoruz. Sera yapım kredisi ile ise, yeni sera kurulumu veya mevcut seraların bakım, yenileme ve modernizasyonu gibi yatırım ihtiyaçlarını karşılayabiliyoruz. Traktör Kredisi ürünlerimizle de çiftçilerimize 0 km ve ikinci el traktör alımlarında finansman sağlıyoruz” şeklinde konuştu. agrotime TARIM BANKACILIĞI Hayvancılık da var Aslı Düzenli, büyükbaş hayvancılık sektörüne yönelik olarak hem işletme finansmanı amaçlı besicilik ve süt hayvancılığı kredisi, hem de yatırım amaçlı hayvan alım kredisi ürünlerinin bulunduğuna da değindi. Bunun dışında yine geçtiğimiz yıllarda hayvancılık kredilerine arıcılık, küçükbaş hayvancılık, tavukçuluk ve balıkçılık kredilerini de ekleyerek ürün gamını genişletmeyi sürdürdüklerini ifade eden Düzenli; “Ayrıca, sözleşmeli tarım faaliyetlerini finanse etmek üzere sözleşmeli ürün kredimiz de bulunuyor. Bu krediyle, ülkemizde önemi gittikçe artan ve çiftçilerimizin birçok ürün için tercih ettiği sözleşmeli üretime daha nitelikli bir hizmet vermeyi amaçlıyoruz. Tüm bu kredi ürünlerimizin yanı sıra, sektörde bir ilk olarak 2014 yılında uygulamaya başladığımız kampanyamız ile işletme finansmanı amaçlı tarım kredilerimizi ‘ister faizsiz, ister masrafsız’ seçenekleri ile çiftçilerimizin kullanımına sunuyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) makbuz senedi kredileri, tarım makineleri kredisi ve tarımsal yatırım kredileri gibi farklı kredi seçeneklerini de çiftçilerimizin tüm tarımsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak sunuyoruz” dedi. Düzenli ayrıca, son yıllarda tarım sektöründe lisanslı depoculuk sistemi ile tüm kesimler için ayrıca yeni bir dönemin başladığına değinerek, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı denetimindeki lisanslı depoculuk sisteminde çiftçi, tüccar ve sanayicilerin depolara teslim ettiği tarımsal ürünler karşılığında, Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde "Elektronik Ürün Senedi" (ELÜS) oluşturulduğunu hatırlattı. Bu sisteme göre depolara bırakılan tarımsal ürünlerin yetkili laboratuvarlar tarafından miktar, cins ve kalitesine göre sınıflandırıldığını dile getiren Grup Direktörü Düzenli; “Sonrasında ELÜS cinsinden değerleri belirleniyor. İşte bu yeni sistemle çiftçiler hem güvenli bir şekilde depolama hizmeti alabiliyor hem de ELÜS karşılığında bankamızdan kredi kullanabiliyor. Bu krediler sayesinde çiftçilerimiz fiyat dalgalanmalarına karşı kendilerini korurken, tüccar ve sanayiciler de istedikleri kalitedeki ürüne, uygun depo maliyetiyle ulaşabiliyor” şeklinde konuştu. Düzenli, Yapı Kredi olarak üreticilere özel Verimli Kart ve TMO Kart ürünlerini geliştirdiklerinden bahsederek, Verimli Kart uygulamasının da 2011’de çiftçilere yönelik sunulan, tarım kredisi kullanan çiftçilerin faydalandığı hizmetlerden biri olduğunu hatırlattı. Verimli Kart’ın, tarım sektöründeki üye işyerlerinde yapılan tohum, yem, gübre ve akaryakıt alımlarında kullanılabildiğini ifade eden Düzenli; “Ayrıca müşterilerimiz bu üye işyerlerindeki faizsiz alışveriş fırsatlarından da yararlanabiliyor. Örneğin şu anda anlaşmalı OPET ve SUNPET istasyonlarından 6 aya kadar faizsiz alışveriş imkânı sunuyoruz. Müşterilerimize kartlarını ATM'lerden veya şubelerimizden nakit para çekim işlemlerinde kullanma olanağı da sağlıyoruz. Verimli Kart’ın ödeme vadesini ise tamamen çiftçimizin hasat zamanına göre belirliyoruz” dedi. Düzenli, Verimli Kart’ın yanı sıra TMO Kart’ın da bulunduğunu, çiftçilere özel olarak tasarlanan TMO Kart aracılığı ile, TMO’dan yapılan ürün tahsilatlarına aracılık ettiklerini ve ürün ödemelerini 20 gün erken alma fırsatını sunduklarını da sözlerine ekledi. Aslı Düzenli, sektör gelişmesi yönünde büyük yararı olduğuna inandıkları yenilikçi tarım kredi ürünleri ve Türk tarımının modernizasyonuna sağladıkları destekle, üretimde verimliliği ve çiftçinin rekabetçi gücünü artırmak hedefiyle çalışmalarını sürdürdüklerini, bu doğrultuda 2016 yılında da bitkisel üretimden hayvancılığa kadar her alanda tarım sektörünü desteklemeye, çiftçiye her türlü bankacılık hizmetini ve ürünlerini sunmaya devam edeceklerini ifade ederek, sözlerini noktaladı. u Ocak-Şubat 2016 47 agrotime TARIM BANKACILIĞI S Rusya Krizinin Tarım Sektörüne Etkisi ve Çözüm Odaklı Öneriler Hazırlayan: İbrahim Oğuz / Kıdemli Tarım Uzmanı / Frankfurt School of Finance & Management on dönemde Türkiye ve Rusya arasında yaşanan olumsuzluklar Rusya‘nın başta tarım olmak üzere birçok alanda ticari ilişkileri tek taraflı dondurması ya da yasaklar getirmesi üzerine ekonomik bir boyut kazanmıştır. Rusya Federasyonu’na 1 Ocak 2016’dan itibaren ihracatı resmen yasaklanan ürünler domates, salatalık, portakal, mandalina, greyfurt, nektarin, elma, armut, kayısı, şeftali, erik, üzüm, çilek, soğan (kuru), lahana (kırmızı), brokoli, karanfil, tavuk ve hindi eti şeklinde sıralanmaktadır. Beklenmedik bir kriz durumunda üreticiler ne yapmalıdır? Nasıl bir aksiyon almalıdır? Devlet bu krizde makro politikalarını nasıl oluşturacaktır? Tarıma finansman sağlayan kuruluşlar nasıl önlemler almalıdır? Tüm bu soruların cevabını bulmak için önce bu krizin hangi ürünleri hangi boyutlarda nasıl etkileyeceğini tespit etmek gerekir. Gerçek anlamda krizin etkilerini görebilmek için Rusya ile ihracat durumumuza ürünler bazında kısaca değinelim. Ülkeler Bazında Yaş Sebze Meyve İhracatı Son yılların ihracat verilerine bakıldığında yaş sebze ve meyve ihracatının miktar bazında %38’i, değer bazında ise %42’sinin bir ülkeye (Rusya) yapılıyor olması, o ülke ile yaşanabilecek kriz dönemlerinde yaş sebze ve meyve fiyatlarında dalgalanmalara neden olabileceğini net olarak göstermektedir. Yine bu veriler incelendiğinde yaş sebze ve meyve ihracat yaptığımız ülkeler arasında eski Doğu Bloku ülkeleri, Suriye ve Irak öne çıkmaktadır. Irak ve Suriye’de yaşanan iç karışıklıkları da düşündüğümüzde mevcut kırılganlık riski daha da artmaktadır. Rusya’nın tarımsal ürünler için AB ülkelerine uyguladığı yasakları da dikkate aldığımızda Türk mallarının AB ülkelerine girişi çok kolay gözükmemektedir. Rusya ile Tarımsal Ticarete Konu Ürünlerin Üretim ve İhracat Miktarları Ülkemizde ihracat verileri, ürün ve ülke bazında çok net ayrıştırılmamıştır. Ayrıca ürün bazında aylık ve yıllık iç tüketim verileri de detaylarıyla mevcut değildir. Bu durum, pazar dengelerinin değişmesi durumunda ürünlerdeki fiyat oluşumuna oluşacak etkiyi net bir şekilde ölçümlememize olanak sağlamamaktadır. Yurt içi üretim miktarları ile Rusya’ya yapılan ihracat miktarları kıyaslandığında, özellikle greyfurt, domates ve mandarin ürünleri ön plana çıkmakta ve üretimin önemli bir bölümü Rusya’ya ihraç edilmektedir. Bunun dışında soğan (kuru), üzüm ve çilek, ihracatımızda önemli bir miktar teşkil etmektedir. Portakalda %1,53’lük oran aslında çok düşük gözükmektedir. Yalnız bu yıl olduğu gibi rekoltenin yüksek seyrettiği yıllarda zaten iç tüketim pazarı şişeceğinden üretici fiyatları gerileyecektir. Tarımsal Ürünlerde Üretim/ Fiyat/Tüketim/Pazar İlişkileri Bu tür krizlerde en çok etkilenen yapının üretim fiyat ilişkisi olduğu gözlenmektedir. Eğer üretim miktarı değişmeyip, ihracat ya da tüketim düşer ise fiyat farklı bir kırılım şekli gösterir. Aşırı talepte de tam tersi yaşanır. Bu verilere göre domates üretiminin arttığı dönemde fiyatların da artması dikkat çekicidir. Bunun görünürdeki en önemli nedeni, üretimin arttığı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında tüketimin de artış göstermesidir. Fakat temel sebep, ihracatın 48 Ocak-Şubat 2016 agrotime TARIM BANKACILIĞI • Özellikle Suriyeli mültecilerden temin edilen ucuz işgücünün tarım sektöründe kullanılması ve bu dönemde aile işçiliğine yönelim, krizden etkilenen üreticilerin maliyetlerini azaltarak bu grubun ekonomisine bir katkı sağlayabilir. Kamu Politikaları da tüketim ile beraber artış göstermesidir. Krizden dolayı bu yıl fiyatların aşağı yöne doğru eğrileceği öngörülmektedir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere en kırılgan ürünler; kabak, dolma biber, domates, patlıcan, hıyar, kapya biber, portakal ve greyfurt şeklinde sıralanmaktadır. Yasağın yürürlüğe girmediği dönemde ve yasağı kapsamayan ürünleri de içeren bu çalışma, ürün fiyatlarındaki düşüşün psikolojik etkiden kaynaklı olduğu kanısını uyandırmaktadır. Ocak ayı ilk iki haftasında yapılan araştırmalarda fiyatların (Narenciye grubu hariç) yukarı yönde seyrettiği gözlemlenmiştir. Söz konusu ürünlerin üretiminin sınırlı olduğu bir ayda (Aralık – Ocak) bulunulması dolayısı ile üretimin çok olacağı Mart – Mayıs aylarına kıyasla fiyatların düşük olması beklenebilir. Durum Tespiti: Yaşanan Rusya krizinin tarım sektörüne olası etkilerine yönelik yaptığımız araştırmalarda şu tür tespitler elde edilmiştir: • Krizin seyri, etkisi ve tahribatı başta kamu sektörünün ve diğer tüm paydaşların alacağı aksiyonlara bağlı olarak değişecektir. • Bu krizin en az hasarla atlatılabilmesi için pazar çeşitlendirmesine gitmesi gereken ihracatçılarımıza çok iş düşmektedir. • Özel şartlar söz konusu olmaz ise en çok etkilenecek olan ürün grubunun sebzelerde domates ve hıyar, narenciyede ise greyfurt, portakal ve mandarin olması beklenebilir. • Yeni pazarlar bulunmaz ve yaptırımlar bir yılı aşkın bir süre devam eder ise narenciye üreticileri özellikle ikinci yılda ciddi sorunlarla karşılaşabilir. • Çilek, kayısı ve üzüm gibi ürünler için fiyat bazında etkilenme söz konusu olabilir; fakat üretim bazında halen belli bir süre yeni pazar bulma şansı mevcuttur. Taze kayısı üretiminde “orta erkenciler” en çok etkilenecek üretici grubu gibi gözükmektedir. • Domates, hıyar ve diğer sera ürünlerinde yüksek verim beklentisi ve iklim şartlarının uygun seyretmesi, Mart – Mayıs aylarında üretim yığılmalarına neden olabilir. • Kabak, biber, domates, hıyar ve patlıcandaki fiyat düşüşlerinin, ikinci ekiliş döneminde kışlık sebzelere ve yeşilliğe yönelimi artıracağı tahmin edilmektedir. • Yapılan değerlendirmelerde topraksız serada domates üreten işletmelerin krizden ciddi etkileneceği görülmekle birlikte, bu işletmelerin sektörün en güçlü sabit sermaye yatırımlarından olması sebebiyle bu tip krizlere hazırlıklı olmaları beklenmelidir. • İhracatçılar risk oranlarını daha yüksek tutacağından, üreticilere yansıyan fiyatlar daha da düşük olacaktır. • İhracatla satılamayan kaliteli ürünler iç piyasaya arz edilecek ve küçük üreticilerin düşük kaliteli malları tercih edilmeyecektir. Bu krizden en çok küçük üreticinin etkileneceği söylenebilir. • İç piyasada aracılar ve son satıcıların kar marjlarından ödün vermeyecekleri varsayımı ile krizin etkisinin yoğun olarak tarımsal üreticilere aktarılacağı söylenebilir. • Beyaz et üreticilerinin, piyasadan gelecek fiyat ve talebe göre üretim süreçlerinde düzenlemelere gideceği beklenmektedir. • İhracat olanaklarının çeşitlendirilmesi ve yeni ülkelere açılım ile krizin özellikle seracılık ürünlerine olan olumsuz etkisi tersine çevrilebilir, kırılganlık azaltılarak bu ürünlerin üreticileri için kriz bir fırsata dönüştürülebilir. • Şimdilik beklenmiyor olsa da, Türkiye’nin yaptırımlara cevap olarak bazı tarımsal ürünlerin Rusya’dan ithalatına yasak getirmesi durumunda özellikle buğday, çeltik ve yağlık ayçiçeği gibi ürünlerde kısıtlı ölçüde bir fiyat artışı beklenebilir. Krizin en az hasarla atlatılabilmesi için kamu tarafından alınabilecek bir dizi önlem bulunmakta ve zaman içerisinde bu önlemlerin bir kısmının hayata geçirileceği düşünülmektedir. Bu güne kadar bakanlığın bir takım önlemler almakta olduğunu biliyoruz. Lakin tüm paydaşların bir arada olmadığı çözümlerin eksik kalabileceği düşünülmelidir. Başkanlığını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı, bünyesinde ilgili tüm üretici örgütleri, ihracatçı birlikleri, ilgili sivil toplum kuruluşları (nakliyeciler, tüketici birlikleri, komisyoncu birlikleri, vb.), İhracatı Geliştirme Merkezi, Hazine Müsteşarlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı yetkililerinin ve kamu sektörünün yanı sıra özel finans kuruluşlarının da katıldığı bir Kriz Komitesi’nin kurulması çok yararlı olacaktır. Bu komite, ortak yapılandırılmış bir gündemin konularını değerlendirerek ilgili bakanlığa raporlar ve alınması gereken aksiyonlar üzerine öneriler sunabilir. Buna ek olarak aşağıdaki konular incelenebilir: • Krizden etkilen üretici gruplarının büyüklüğünün ve etkilenme maliyetinin tespit edilmesi; • Krizden etkilenen ihracatçı ve nakliyecilere ait sorunların boyutlarının tespit edilmesi; • Yeni dış pazarların bulunmasına yönelik araştırma, ulaştırma alt yapıları, tanıtım ve yasal çalışmalar yapılması; • Yaş sebze ve meyve için hava taşımacılığının geliştirilmesi ve desteklenmesi için ilgili kurum ve kuruluşlar ile temasa geçilmesi, bu planların fizibilitelerinin hazırlanması ve gerekli teşviklerin belirlenmesi; • Krizden etkilenen ürünlerin ihracatına yönelik olarak yapılacak değişik nevi emsalde desteklerin belirlenmesi, yasal çerçevesinin oluşturulması ve uygulanmasında yaşanan aksaklıkların takibi; • İhracata yönelik desteklerin artırılarak, maliyet avantajı ile tarımsal ürünlerde görece pahalı olduğumuz piyasalara açılım sağlanması; • Üreticinin kamu ve özel finans kuruluşlarına olan borçlarının ötelenmesi için finans kuruluşlarına yönelik rahatlatıcı Ocak-Şubat 2016 49 agrotime TARIM BANKACILIĞI politikalar oluşturulması; • Sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışılarak iç tüketimin desteklenmesi; • Üreticilere girdi sağlayan ana kuruluşlar/bayiler ile irtibata geçerek ürün girdi maliyetini düşürücü rekabete açık müdahalelerin yapılması ve yasal zeminlerinin hazırlanması; Finansal Kuruluşlar İçin Öneriler Üreticilerin, pazar olanaklarının geliştirilmesi amacıyla her ürün için değişik aksiyonlar alacağı ve muhtemelen piyasanın orta vadede dengeleneceği unutulmamalıdır. Nitekim bugünlerde sera ürünlerinde olduğu gibi fiyatlar yüksek seviyelere vuracak, bazı dönemlerde ise dip noktalarına inecektir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konu, güncel fiyat durumlarına göre hareket etmemektir. Gerek seracılık ürünleri gerekse diğer turunçgil ve meyveler tek dönemde hasat edilmemektedir. Yine de aşağıda belirtilen ve önemli gördüğümüz önerilerimizi dikkate almak faydalı olacaktır. • Yeni pazar oluşumları ve iç piyasaya yönelik tüketimi teşvik edici uygulamalar yakından takip edilmelidir. • Krizden olumsuz etkilenen güvenilir müşterilerde vade uzatımı ve yapılandırma çalışmaları yapılabilir. • Yeni finansmana gereksinim duyan iyi üreticileri farklı kaynaklara yönlendirmeden ek finansman oluşturulması sağlanabilir. • Riskini yönetmekte güçlük çeken tarımsal işletmelere finansal danışmanlık sağlayarak bu zor dönemden en az zararla çıkmaları sağlanmalıdır. • Bu dönemler müşteri sadakati yaratma açısından önemlidir. Kredilerin geri çağrılması gibi aksiyonlar geleceğe yönelik 50 Ocak-Şubat 2016 olumsuz algılar yaratabilir. • Son olarak kriz yönetimi konusunda yapılacak çalışmalarda ve alınacak tedbirlerde yaşanan krizin bütün ülke genelindeki tarımsal üretimi değil, yalnızca Rusya’ya ihracata dönük çalışan illerdeki ürün ve üretici ya da firmaları etkileyebileceği unutulmamalıdır. Üreticilere Öneriler Kuşkusuz bu krizde üreticiler de kendilerine göre aksiyonlar almalıdır ve alacaktır. Bu aksiyonları alırken spekülatif bilgi ve haberlere çok itibar etmemeleri en doğrusu olacaktır. Genel öneriler: • Üreticilerin girdi maliyetlerini teker teker kontrol etmesi, girdilerin muadillerine bakması, fiyat araştırması yapmadan girdi kullanmaması, sadece ucuz olduğu için bilmedikleri girdilerden kaçınmaları grekmektedir. • Alternatif hal ve pazarları araştırmaları, aracı kullanmadan direkt satıcılar ile bağlantı kurmaya çalışmaları önerilmektedir. • Üretici örgütleri kurmaları, girdileri toplu ve daha uygun fiyatlarda satın almaları, pazarlarını üretici örgütü üzerinden oluşturmaları yararlı olacaktır. • Bitki koruma ürünleri kullanırken çok dikkatli ve bilinçli olmaları önem arz etmektedir. • Yüksek oranda borçlulukları var ise finans kuruluşlarından teknik destek istemeleri, uygun finans kaynaklarına yönelmeleri, ödeme vadelerini geniş aralığa yaymaları, bazen küçülmenin büyümenin başlangıcı olabileceğini unutmamaları önerilmektedir. Seracılık yapan üreticiler; • Verimliliklerini aksatmadan üretim girdi maliyetlerini düşürücü uygulamaları araştırmalıdır. • Mümkünse kendi fidelerini yetiştirerek maliyetlerini düşürmelidir. • Günlük iç piyasa fiyatlarını takip etmeli, buna göre hasat tarihlerini seçmelidir. • Tek yıllık ürün dikimi yapmadılar ise ikinci ürün dikimlerinde daha dikkatli çeşit seçmelidir. • Üretim maliyeti düşük ürün gruplarına yönelmelidir. • Ürün planlaması yaparken riskini dağıtmalı ve çeşitliliğe gitmelidir. Meyve ve turunçgil üreticileri; • Yaşlı ve verimden düşmüş bahçelerini sökmeli (köklemeli), yerine alternatif ürün ve çeşitler araştırarak farklı ürünlere yönelmelidir. • Albenisi bitmiş çeşitler yerine piyasada tutulan ya da yeni gelişen çeşitler ile değiştirmelidir. • Erkencilik, geçcilik, depolama, işleme ve raf ömrü uzun türlere yönelmelidir. Son Söz Bu tür siyası krizler ne ilk ne de son olacaktır. Ülkeler ekonomik enstrümanlarını siyasetlerinde kılıç gibi kullandığı sürece sık karşılaşacağımız argüman olarak kotalar veya yasaklar hep karşımıza çıkacaktır. Bizler dünya standartları üstünde, takip edilebilir ve gıda güvenilirliği standartlarına uygun, yüksek kalitede ve girdi maliyetleri düşük ürünler ürettiğimiz sürece bu tür krizler etkisiz ve önemsiz hale gelecektir. Bu kriz Rusya ve Orta Doğu pazarına sıkışmış tarımsal ihracat politikamıza indirilmiş bir darbe olarak okunduğunda ve her kesim tarafından kendine dersler çıkarıldığında, tarımsal ihracat politikalarımızın kırılganlığını azaltacaktır. u agrotime GÜNCEL O Kalite ve Ar-Ge’yi Önemsiyoruz We Care About Quality and R&D T ürkiye’nin en büyük doku kültürü laboratuvarlarından birine sahip olan Invitrofidan, sezonluk 3.000.000 bitki kapasiteli modern alıştırma ve üretim serasında in vitro koşullarda çoğalttığı bitkileri dış ortama alıştırmaktadır. Bitkilerin laboratuara girişinden, seradan satışına kadar olan tüm prosesler ERP tabanlı bir yazılım ile takip edilmekte bu sayede ürünlerin izlenebilirliği sağlanmaktadır. InvitroFidan Doku Kültürü Laboratuarı, rutin olarak meyve anaçları, iç ve dış mekân süs bitkileri, muz fidanı, çeşitli tıbbi ve aromatik bitkiler ile patates fidesi ve miniyumru üretmektedir. Özel Sektör Tarımsal Araştırıcı Kuruluş Belgesi ve Doku Kültürü İle Tohumluk Üretici Belgesine sahip olan InvitroFidan Doku Kültürü Laboratuarı ayrıca fidancı kuruluş olarak da yetkilendirilmiştir. 52 Ocak-Şubat 2016 Tesislerde 12 farklı meyve anacı üretilmektedir. Kiraz için kullanılan Maxma 14 ve CAB 6P çeşitleri ve SL-64, şeftali çeşitleri için kullanılan Garnem, GF677 ve Cadaman, armut çeşitleri için kullanılan OHF-333, Fox 11, Farold 40 ve Farold 69 ile erik ve kayısı çeşitleri için kullanılan Myrobolan 29C ve Marianna GF8-1 anaçlarının üretimi yapılmaktadır. Bunlara ek olarak, her geçen yıl Pazar payını arttıran, klonal meyve fidanları; Blueberry (Bluegold, Bluecrop, Duke, Brigitta, Toro, Darrow, Chandler, Patriot, Bluejay, O’neal), Muz (Grand Nine, Grand Nain, Azman, Şimşek, Herkül), Trabzon hurması, Fındık, Antep Fıstığı, Nar, İncir, Kızılcık, Kestane, Çilek, Enginar ile yine doku kültürü yöntemleri ile üretilen süper-elit kademede virüsten ari tohumluk patates, çeşitli süs bitkileri (iç mekan, dış mekan ve kesme çiçekler) ve tıbbi aromatik bitkiler de ürün ne of the biggest tissue culture laboratories of Turkey, InvitroFidan Tissue Culture Laboratory, acclimtizes in vitro propagated acclimatizes plants in modern acclimatization and hardening greenhouse, which has a capacity of 3 million plants seasonally. From the introduce of plants to tissue culture through sales in greenhouse, InvitroFidan tracks all stages with an ERP based software, which provides traceability. Invitrofidan Tissue Culture Laboratory, produces fruit rootstocks, inner and outer ornamental plants, young plants of banana, various medical plants, potato mini tubers routinely. InvitroFidan has The Certificate of Private Sector Agricultural Researcher and Certificate of seed production company via Tissue Culture, and aditionally authorized as nursery company. InvitroFidan Tissue Culture Laboratory makes production with 12 varieties in fruit rootstocks as Maxma 14, CAB 6P and SL-64 for cherry, Garnem, GF677 and Cadaman for peach, OHF-333, Fox 11, Farold 40 and Farold 69 for pear and Myrobolan 29C and Marianna GF8-1 rootstocks for plum and apricot varieties. In addition to these, InvitroFidan propagated of blueberry (Bluegold, Bluecrop, Duke, Brigitta, Toro, Darrrow, Chandler, Patriot, Bluejay, O’neal), banana (Grand Nine, Grand Nain, Azman, Şimşek, Herkül), persimmon, nut, pistachio, pomegranate, fig, cornelian cherry, chestnut, strawberry and artichoke, which increases market share year by year, and also has virus-free, super agrotime GÜNCEL portföyünde bulunmaktadır. Yurtiçinde hemen hemen bütün büyük fidancılarla çalışan InvitroFidan, anaç ve çeşitlerini yurtdışına da ihraç etmektedir. Özellikle Polonya, Fas ve Tunus gibi ülkelerdeki fidancılarla yoğun temas halindedir. Yeni çeşitlerin üretime alınmasının öncesinde fizibilite çalışmaları yapılır, ön çalışmalar ticari üretim modeline göre şekillendirilir ve kalitesinden emin olunan ürünlerle pazarda yer edinmeye çalışılır. Sera ve laboratuarda bitkilerin izlenebilirliği nasıl titizlikle yapılıyorsa, sevkiyatı yapılan ürünlerin, müşteri ziyaretleri gerçekleştirerek satış sonrası destek ve takibi de aynı titizlikle gerçekleştirilir. Üretimin yanında Ar-Ge çalışmalarına da büyük önem veren InvitroFidan, üretim verimliliğinin artırılması, ürün çeşitliliğinin artırılması ve yerli ıslah konularında SANTEZ, TAGEM ve TÜBİTAK projeleri yürütmektedir. InvitroFidan doku kültüründe üretimini gerçekleştirdiği mavi sertifikalı anaçların katma değerini artırmak üzere fidancıların ihtiyaç duyduğu yeni çeşitlerin mikroaşılandığı mavi sertifikalı fidan üretimi için yurt içi ve yurt dışında ıslahlaçılar ile temas halinde olup, yeni partnerler arayışı içindedir. u elite-level potato seeds, various ornamental plants (inner, outer and cut flowers) and medical aromatic plants within product portfolio, which are produced by tissue culture. In addition to working with nearly all of the biggest nursery companies of domestic market, InvitroFidan also exports rootstocks and varieties. InvitroFidan, is in close relationship with nursery InvitroFidan Doku Kültürü Laboratuarı tarafından sunulan hizmetler ve ürünler • Meyve anaçları • Mikro-aşılı fide ve fidanlar • Virüsten ari süper elit patates miniyumru ve patates fidesi • İç mekân ve dış mekân süs bitkileri fide ve fidanları • Muz, Kivi, Blueberry, Trabzon hurması, Fındık, Antep Fıstığı, Nar, İncir, Kızılcık, Kestane fidanları • Enginar ve çilek fideleri • Üretim materyallerinde hastalık testleri • Virüsten ari sertifikalı üretim materyalleri • Sektörün ihtiyaç duyduğu tüm bitkilerde hastalıksız, kaliteli ve sertifikalı in vitro fide ve fidanlar, in vitro denemeler, arge-ürge çalışmaları. 54 Ocak-Şubat 2016 companies in Poland, Morocco and Tunisia. Before the new varieties’ introduction to tissue culture, Invitrofidan conducts feasibility studies, preliminary investigations are shaped according to commercial production model, and tries to attain a place in the market with these products whose quality are ensured. Close attention to the monitoring of plants in greenhouse and laboratory is also valid for after-sale supports and follow-ups, by customer visits. InvitroFidan, who pays great attention to research and development, as well as production, executes SANTEZ, TAGEM and TÜBİTAK projects, to increase productivity and product range. In order to increase added value of blue-labeled rootstocks, InvitroFidan is also in contact with breeders in domestic and foreign markets, and looks for new partners for production of blue labeled micro grafted young plants that nursery companies need. u Services and products offered by InvitroFidan Tissue Culture Laboratory • Fruit rootstocks. • Micro-grafted young plants of new varieties • Virus free, super-elite level potato minitubers • Young plants of inner and outer ornamentals • Young plants of Banana, kiwi, blueberry, Persimmon, Nut, Pistachio, Pomegranate, fig, Cornelian cherry, Chestnut • Young plants of Artichoke and strawberry • Disease controls in production materials • Virus free, certified production materials • Production of healty, qualified and certified young plants that market needs and in vitro trials, r&d and product development services for the plants market needs. agrotime GÜNCEL Seratek’ten Yeni Yatırım ve İhracat Başarısı M Uzun yıllar Avrupalı partnerleriyle iş birliği ve edindiği tecrübe ile, modern seracılıkla ilgili her türlü malzeme ve donanımın edinilebileceği bir firma haline gelen Seratek, Antalya Organize Sanayi Bölgesinde 13.000 m2’lik alanda inşaatını tamamladığı fabrika binası ile Sera Çelik Konstrüksiyon imalatını da ekleyerek Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Çelik İhracatı 2. Ödülüne Sembol İnşaat (Rixos Grup) ardından sahip oldu. ayıs 2003’de kurulan ve süreç içerisinde, Avrupa normlarına göre sera konstrüksiyon tasarım ve hesaplamalarını kendi bünyesinde yapabilir hale gelen Seratek Sera Teknolojileri, sera konstrüksiyonu yanında iklim kontrol sistemleri ve perde sistemlerinin de tasarım ve kurulumlarını tek elden tedarik edilebileceği bir firma haline geldi. Gerek imal ettiği gerekse yerli ve yabancı partnerlerinden tedarik ettiği sera sistem ürünleri ile, ülkemiz modern seracılığının yegane Anahtar teslim Sera taahhüt (Müteahhitlik) firması haline geldiklerini dile getiren Yönetim Kurulu Başkanı Vural Özdemir; “Kuruluştan günümüze, çalıştığımız yatırımcı ve üreticilerin başarısını, her şeyin önünde gözettik. Projelerimizde her zaman uluslararası normlara uygun, en iyi hammadde kullandık. Kendimiz gibi kalite önceliği olan gerçekçi yerli ve yabancı yatırımcılara uygun projeler doğrultusunda hizmet sunmayı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu. Türkiye’nin çağdaş seracılığına, YDA inşaat, Gürmen Grup ve Mopaş Marketler gibi farklı sektörlerde faal, alanlarında başarılı firmalarına, tek kalemde 100 dekar ve üzeri büyük ölçekli sera yatırımcıların hemen tamamına Seratek’in hizmet verdiğini vurgulayan Özdemir; “Bu başarıyı elde edebilmek için yatırımlarımız sürüyor. Antalya Organize Bölgesinde 3. Kısımda yaptığımız, 13 bin metrekare arazi üzerine, 5 bin metrekare kapalı alandaki fabrikamızın mülk sahibiyiz. Uzun yıllardan beri seracılık sektörünün içerisinde olduğumuzu, Türkiye’de 2 bin dönümün üzerinde yaptığımız seraların bulunduğunu hatırlatmak isterim. Yeni yatırımda tamamının imalatına başladık. Gelen tüm ihtiyaçlara cevap verebiliyoruz” dedi. Ödüle layık Özdemir, 2014 ve 2015 yılının ihracat açısından, kendileri için iyi geçtiğini, 2014 yılı Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Çelik sektöründe de ikinci sırada yer alarak ödül aldıklarını vurguladı. Ödül alanlar arasında sektörden tek firmanın kendileri olduğunu dile getiren Özdemir, Rusya’da çok büyük projelere imza attıklarını kaydetti. Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir, sektörle ilgili değerlendirmelerde de bulunarak, son birkaç yıldır sera yatırımı açısından çok yoğun olmadığını, Türkiye’de 2000 yıllarının başında başlayan ivmenin düşüşte olduğunu vurguladı. 2011-2012 yılları itibarıyla, artık kendilerinin daha çok hizmet ettiği kurumsal yatırımcıların yatırım yapmadıklarını ifade eden Özdemir; “ Türkiye ölçeğinde büyük diyebileceğimiz 100-150-200 bin metrekare alanlar artık yapılmıyor. Daha çok 10-20-30 bin metrekare gibi bölgesel yatırımcıların yaptırdığı işler var. Bunlarda bizim çok hedef kitlemiz, pazarımız değil. Geçmişte yaptığımız gibi daha komplike, daha büyük işler hedeflerimizde bulunuyor çünkü potansiyelimiz ona uygun. 2016’nın sektör açısından son iki yıldan çok farklı olacağını düşünmüyorum” dedi. Özdemir, yatırım konusunda özellikle kurumsal yatırımcıyı çekmek gerekliliğine de değinerek, dünya ölçeğinde 30-40-50 bin metrekare gibi yatırımların bir anlam taşımadığına dikkat çekti. Büyük seraların, üreticinin yaptığı yatırımın karşılığını alabilmesine bağlı olduğunu dile getiren Özdemir, karşılığı alabilmenin de üretim miktarı, doğru yerde yatırım ve satış fiyatına bağlı olduğunu, satış fiyatını etkileyen en önemli noktanın da özellikle Rusya pazarı gibi çok önemli pazarlara ihracat yapmanın olduğunu da sözlerine ekledi. u Ocak-Şubat 2016 55 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Sert Çekirdekli Meyve Ağaçlarının Gübrelenmesi (Kiraz, Vişne, Erik, Kayısı, Şeftali, Nektarin) Hazırlayan: Dr. Murat Çiçekli, Prof. Dr. Habil Çolakoğlu / Toros Tarım San. ve Tic. A.Ş. B u yazıda yer alan gübre tavsiyeleri, ortalama verim ve bitkilerin kaldırdığı besin maddesi miktarları dikkate alınmış ve üreticilere pratik olarak fikir vermek amacıyla yazılmıştır. Üreticilerin bir bitkiyi yetiştirmeden ve gübrelemeden önce mutlaka, yetiştiricilik yapılacak toprağı ve o bitkiyi yetiştirmede kullanacakları sulama suyunun analizini yaptırmaları ve bu analizlerin sonucuna göre yapılacak gübreleme programlarına uymaları tavsiye edilir. Tüm bitkilerde olduğu gibi meyve ağaçlarında da bitki besini olarak azot, bitki bünyesinde azotlu bileşiklerin artmasına, meyve ağaçlarının erken uyanmasına, sürgünlerinin daha kaba ve gevrek yapılı olmasına, yapraklarının daha iri ve gevşek yapılı, bol sulu ve kuru madde miktarının düşük olmasına neden olmaktadır. Bunun başlıca nedeni bitki bünyesindeki azotlu bileşiklerin su tutma özelliğinin fazla olmasıdır. Dengesiz veya aşırı azotlu gübre ile gübrelenen meyve ağaçları, dengeli ve yeterli miktarda gübrelenen meyve ağaçlarına oranla soğuklardan ve dondan daha fazla zarar görmektedir. Azotlu gübrelerin tamamının bir defada uygulanması yine meyve ağaçlarının soğuklardan zarar görmesini arttırır. Azotlu gübrelerin bu olumsuz etkisi potasyumlu gübrelerle giderilebilmektedir. Bitki besini olarak potasyum, bitkinin odun dokularının daha sağlam yapılı olmasını, yapraklarda azot metabolizmasını dengeleyerek bitkide kuru madde artışını sağlaması ile meyve ağaçlarının ve sürgünlerin soğuklardan daha az zarar görmesini sağlamaktadır. Meyve ağaçlarında özellikle tomurcuk (sürgün) faaliyetinin başladığı dönemlerde beklenmedik erken 56 Ocak-Şubat 2016 donlar meydana geliyorsa bu yöredeki bahçelerin potasyumlu gübreler ile mutlaka gübrelenmesi gerekmektedir. Özellikle erik, kiraz, vişne gibi erken çiçeklenme gösteren sert çekirdekli meyvelerde hasattan sonra fosforlu ve potasyumlu gübreleme yapmak meyve ağaçlarının kışa daha dayanıklı girmesini sağlayacağı gibi verim üzerine de olumlu etki yapacaktır. Toprağın bünye özelliğine göre gübreleme yapmak gerekir. Toprak çok geçirgen yapıya sahip ise özellikle tava usulü sulamalarda veya aşırı yağış alan bölgelerde azot yıkanması meydana gelebilir. Bu gibi yörelerde azotlu gübreleri 2–3 kısım halinde vermek gerekir. Killi topraklarda ve kireçli topraklarda fosfor ve potasyum fiksasyonu olacağı için bu gübreleri ağaçların taç iz düşümüne bant halinde vermek gerekir. nedeni ile uçuşma meydana gelir. Bunun için hafif rutubetli toprak veya ince elenmiş hayvan gübresi ile kükürt karıştırılır ve bu şekilde serpilerek toprağa verilir. Kükürt uygulanır uygulanmaz toprağa en derin şekilde karıştırmak gerekir. Bant usulü uygulamada ise fidan dikimi yapılacak sıralara 2–3 m genişlikte (bitki köklerinin yayılacağı bölgeye) uygulama yapılmalıdır. Kükürt uygulamasının tekrarı su kalitesine bağlı olarak 6–10 yılda bir tekrarlanabilir. Tam verim çağında olan meyve ağaçlarına bant usulü tavsiye edilen dekara kükürt miktarı dekardaki ağaç adedine bölünerek uygulanır. Birkaç yaşındaki fidanlara ise bant usulü için tavsiye edilen miktarlar 2–3 yıla bölünerek uygulanmalıdır. pH değerinin 6.5 in altında olması durumunda toprağa kireç uygulaması yapılmaktadır. Kireçleme materyali, toprağın pH değerini yükseltmesi için tüm alana serpme veya bant usulü uygulama miktarı dikkate alınarak uygulama yapılmalıdır. Tam verim çağında ve birkaç yaşındaki fidanlara ise bant usulü uygulanmalıdır. Kireç uygulamaları verim çağındaki meyve ağaçlarında göz kabarmasından 2–3 ay önce (sonbaharda), yeni fidan dikiminde ise, fidan dikiminden 2–3 ay önce uygulanmalıdır. Toprağın pH değeri 6,5’ in üzerinde ise kireçleme yapılmaz (Çolakoğlu, 2007) Verim Gübrelemesi: Klasik (Çanak – Karık) Sulama ile Gübreleme: Tam verime yatmış ağaçlarda ilk gübreleme sürgünlerde göz kabarmasından 2 – 3 hafta Toprak Özellikleri Optimum pH değeri Kiraz, Vişne, Erik için 6.5– 7.0, Kayısı, Şeftali ve Nektarin için 6.5 – 7.5 pH değerleri arasındadır ve bu pH’ larda iyi bir gelişim gösterirler. Bu bitkiler genel olarak, orta bünyeli, organik maddece zengin, su tutma kapasitesi yüksek ve iyi drenaja sahip toprakları tercih etmektedirler. Tuzluluğa hassastırlar (Çolakoğlu ve Çiçekli, 2015; Wichmann, 1992) pH değerinin 7.5 in üzerinde olması durumunda toprağa mikronize toz kükürt (sarı renkli) uygulanmalıdır. Toz kükürdün serpme yöntem ile tüm alan verilmesinde kükürdün hafif olması agrotime BİLİMSEL BAKIŞ önce ağaçların taç izdüşümüne gövdeden uzağa yapılır ve kökleri kesmeyecek derinliğe karıştırılır. Üst gübreleme kiraz hariç 2 kez, kirazda ise 1 kez yapılmalıdır. Birinci üst gübreleme meyve tutumu tamamlanınca (sulamadan önce) ikincisi ise meyve irileşme döneminde (renk dönüm öncesi) yapılır ve arkasından sulama yapılmalıdır. Verilecek gübre miktarları dekardan (veya ağaç başına) alınacak ürün miktarına göre uygulanmalıdır. Damla Sulama ile Gübreleme: Taban Gübreleme: Gübre önerisi dekardan 2 – 3 ton meyve (verim) alma durumuna göre yapılmıştır. Alınabilecek her bir ton fazla ürün için gübre miktarını % 15 arttırarak veya alınabilecek her bir ton daha az ürün için % 15 azaltarak uygulayınız. Taban gübre olarak hafifi bünyeli topraklarda (potasyumca fakir) 30 kg/dekar 10.20.20 + 15 (SO3) + Zn veya 40 kg/dekar 15.15.15 + 20 (SO3) + Zn gübrelerinden birini tercih ediniz ve damla sulama borularının geçtiği kısma verip kökleri kesmeyecek şekilde toprağa karıştırınız (dekardaki ağaç adedine bölerek). Gelişme dönemi olarak tavsiye edilen gübre miktarını o ay içinde veya gelişme döneminde yapılacak sulama adedine bölerek bir sulamada kullanılması gereken gübre miktarını kullanınız. • Kirazda toprak analizine bağlı olarak Kalsiyum Nitrat kullanımı durumunda bu gübreyi ayrı gün veya ayrı saatte yapınız. Fosforlu ve sülfatlı gübrelerle karıştırmayınız. • Son hasattan önceki son sulamalarda gübre verilmemesi tavsiye edilir. • Sürgün ucundaki yapraklarda sararmalar görülüyorsa sonbaharda ağaç başına 50-60 gr. % 6 Fe EDDHA damla borularının geçtiği kısma taban gübre ile birlikte veya damla sulama sisteminden sulama ile verilir. Yapraktan Gübreleme: • Özellikle kirazlarda yağış sonrası çatlama görülüyorsa, 100 litre su da 1 kg Kalsiyum Nitrat (% 15.5 N + % 26 CaO) gübresi + 50 – 75 gr. Borik Asit (H3BO3) + 100 gr. Çinko Sülfat (ZnSO4.7H2O) veya Çinko – EDTA eritilerek, meyve tutumu tamamlandıktan sonra 8 – 10 gün ara ile yapraktan gübreleme yapmak yararlı olur. İçerisine kesinlikle zirai ilaç karıştırılmamalıdır. • Hasat sonrası MKP (% 52 P2O5 + % 34 K2O) gübresi kullanmak ağaçları kış soğuklarına dayanıklı yaptığı gibi meyve tutumunu da arttırır. MKP gübresi yapraktan uygulanmak istenirse, hasattan sonraki dönemde yapraktan 100 litre su da 1 kg MKP + 100 gr. Çinko Sülfat (ZnSO4.7H2O) veya Çinko – EDTA + 100 gr Borik Asit (H3BO3) eritilerek 10 – 15 gün ara ile uygulanabilir. • Sürgün ucundaki yapraklarda sararmalar görülüyorsa yapraktan 100 litre suda 150 gr. % 13 Fe EDTA ile 2-3 kez yaprak uygulaması yapılır. u KaynaKlar • Çolakoğlu H. ve Çiçekli, M., 2015. Gübreleme rehberi. Toros Tarım yayınları. 165 sayfa. • Çolakoğlu, 2007. Sert Çekirdekli Meyvelerde Dengeli Gübreleme. www.toros.com.tr • Wichmann, W., 1992. IFa World Fertilizer Use Manual. International Fertilizer Industry association. 1992 updated, Germany. Damla Gübreleme: Önemli Notlar: • Topraktaki besinlerin dengeye gelmesi ve gübre maliyetinin azalması için dikim öncesi toprak hazırlığında TABAN GÜBRE’ yi uyguladıktan sonra diğer aylarda veya gelişme dönemlerinde damla sulamaya uygun gübrelerle gübreleme yapınız. • Döneme göre önerilen gübre miktarları, o dönem içinde yapılacak sulama adedine bölünerek uygulanır. • Damla sulama gübreleri 1 dekarlık (1000 m2) alana, gelişme dönemi olarak tavsiye edilmiştir. Ocak-Şubat 2016 57 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Ç Patates Piyasasında Neler Oluyor? Hazırlayan: Dr. Mithat Direk / Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü iftçiler arasında en çok konuşulan konular fiyatlar, satış ve piyasalardaki istikrarsız durumlardır. Oysa istikrarsız piyasa yapısının ortaya çıkmasındaki durumlar, daha çok pazar yapısı, pazarlama organizasyonları, üretim planlaması, hükümet destekleri, tarımsal sanayi, ithalat/ihracat durumları gibi yanlış işleyen sistemlerdir. Dolayısıyla patates, soğan, kavun, karpuz vb ürünlerde görülen dengesiz üretim yapısı, fiyatlarda dalgalanmalara neden olmakta, bir yıl maliyetini zor kurtaran ürün ertesi yıl oldukça yüksek fiyattan satılabilmektedir. Hal böyle olunca da özellikle bazı ürünlerde istikrarsız bir piyasa düzeni devam etmektedir. Fiyatlarla üretim arasındaki gecikmeli ilişkileri esas alarak piyasa dalgalanmalarını dönemler halinde incelemeye çalışan bir analize örümcek ağı teoremi ya da İngilizce adıyla Cobwem modeli denir. Bu teori ilk kez tarım ürünleri piyasaları için geliştirilmiştir. Peki, nedir bu ÖRÜMCEK AĞI TEOREMİ. Fiyat dalgalanmalarını ve dengeye gidişi açıklayan bir analizdir (1). Dinamik analize giriş niteliğindedir, denilebilir. Üretimi için belli bir sürenin geçmesi gereken mallarda (en erken yetişen tarım ürünlerinden biri olan domates bile 3 ayda ancak yetişir), satıcıların üretim ve arz ile 58 Ocak-Şubat 2016 ilgili kararları ancak bu süre sonunda etkisini gösterir. Tam rekabet piyasasında arz, diğer şartlar sabit kaldığı takdirde, satıcıların fiyatlar karşısındaki davranışlarını belirtiyordu. Üretim kararı ile üretimin fiilen gerçekleşmesi arasında belli bir süre geçmesi gerekiyorsa, bu sürenin başındaki fiyatlara bakılarak verilen karar, arz fonksiyonunu gecikmeli bir fonksiyon haline koyar. Daha açık bir deyişle bu üretim dönemine ait arz, geçen dönem fiyatlarının bir fonksiyonudur. Dolayısıyla herhangi bir A tarımsal malının piyasasında denge fiyatı teşekkül etmişken, örneğin gelir artışı dolayısıyla talep eğrisi sağa doğru kaymış olsun. Bu durumda denge fiyatı ve alım-satım miktarı yükselecektir. Arz fonksiyonu gecikmesiz olsaydı; talepteki artışa arz da hemen cevap vermiş olacaktı. Hâlbuki arzın gecikmeli oluşu denge noktasına giderken fiyatın bu denge noktası etrafında dalgalanmasına yol açacaktır. Bu durum arz-talep dengesini istikrara kavuşturmayıp, sürekli bu noktanın çevresinde dönüp durmasına neden olacaktır. Sonuçta çiftçiler ya yüksek fiyat dolayısıyla kazanacaklar, ya da çok düşük fiyat sonucunda zarar edeceklerdir. İşte böyle piyasalardan birisi hiç kuşkusuz patates piyasasıdır. Patates üreticilerinin genelde bir yıl önceki piyasa fiyatlarından etkilenerek üretim desenlerini oluşturdukları bilinmektedir. Üretimin piyasa dengelerine gecikmeli biçimde cevap vermesi, üretimin doğası gereği kesikli üretim yapısından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte bazen sürpriz piyasa durumları ile de karşı karşıya kalınabilmektedir (2). Patates Üretimi Dünyada halen 3,4 milyar insanın beslenmesinde başlıca gıda kaynaklarından birisi olan patates hemen her ülkede yetiştirilmektedir. Çeşitli tipleri hem taze hem de işlenmiş olarak tüketilmektedir. Gelişmiş işleme tekniği daha çok cips ya da nişasta şeklinde yapılmaktadır. Ayrıca taze ürünün hazır gıda olarak da yaygın bir tüketimi vardır. Aslında patates sanayiye en yatkın bir tarımsal ürünlerden biridir. Ancak sanayilik üretim son yıllarda hızlı bir gelişme göstermiş, hem üretim modeli hem de tipoloji olarak yaygınlaşmıştır. Dünyada patates son 3 yıllık ortalama verilere göre de 24,4 milyon hektar alanda ekimi yapılmakta, 442,8 milyon ton üretim gerçekleştirilmektedir. Türkiye 152,6 bin hektar alanda ekimini gerçekleştirdiği patatesten 4,7 milyon ton üretim elde ederek, hektara 18,2 ton olan dünya ortalamasının oldukça üzerinde 30,6 ton verim elde etmektedir (FAO,2014). Bu durum patates üretimi açısından ülkeye agrotime BİLİMSEL BAKIŞ avantaj getirmekte, uygun bir ekolojik ortamın varlığına işaret etmektedir. Dünyada en fazla patates ekim alanına sahip 10 ülke; Çin, Rusya, Hindistan, Ukrayna, Bangladeş, ABD, Polonya, Belarus, Peru ve Nijerya ‘dır. Türkiye 152550 hektar ekim alanı ile dünyada 24. sırada yer almaktadır. En fazla patates üreten ülkelerin ise; Çin, Hindistan, Rusya, Ukrayna, ABD, Almanya, Polonya, Bangladeş, Belarus, Hollanda olduğu, Türkiye’nin 14. sırada yer aldığı görülür. Türkiye her ne kadar verimliliğinde az da olsa düşüş yaşamakla birlikte son 3 yılda üretimini 4,54 milyon tondan 4,82 milyon tona yükselterek, yaklaşık %6 oranında artış sağlamıştır. Patates Ticareti Patatesin dünyadaki ticari durumu incelendiğinde, en çok ticaretin Avrupa Birliği üye ülkeleri arasında olduğu görülür. Hem alıcı hem de satıcı bağlamında Avrupa üyesi ülkeler, dünya taze patates ticaretinde etkili konumda bulunmaktadırlar. İhracat yapan ülkeler incelendiğinde en fazla ihracat değerinin Hollanda, Fransa ve Almanya tarafından elde edildiği görülür. Patates alıcısı ülkeler incelendiğinde ise Rusya’nın ilk sırayı almaktadır. Her ne kadar Rusya başlıca üretici ülkelerden birisi olsa da kendi üretiminin tüketimi karşılamadığı, bunun üzerine daha çok Avrupa ülkelerinden olmak üzere patates ithal ettiği görülür. Avrupa ülkelerinin aynı zamanda ithalatçı ülke olmalarının en büyük nedeni ise patates sanayisinin gelişmiş olması ve bu sanayide işlenecek patatesin diğer ülkelerden teminidir. Bunun yanı sıra re-export olanaklarının varlığı, Avrupa ülkelerinin hem ihracatçı hem de ithalatçı ülke olmalarındaki en büyük etkendir. Zaten Avrupa Birliğinin temelinde ticaretin üye ülkeler arasında serbestçe yapılabilmesi ve bu ticaretin birtakım kural ve kaidelerin dışında değerlendirilmesi, patateste olduğu gibi birçok tarım ürünün de Avrupa’yı merkez konumuna yükseltmektedir. Türkiye henüz kendi tüketimini karşılama durumunda olduğundan ihracatta çok fazla aktif bir durumda değildir. Ancak gelişen sanayinin patatesten elde edilen ürünler bağlamında önü açıktır. Türkiye’nin dondurulmuş patates, işlenmiş patates gibi gıda sanayi ürünleri ihracatında hızla gelişen bir yapısı vardır. Sonuç Patates endüstriyel anlamda sanayisi hızla gelişen tarım ürünlerinden birisidir. Bu yapı patatesin gelecekte stratejik bir yapı olacağının açık göstergesidir. Özellikle gıda tüketim kalıplarındaki değişimler, patatesin daha da fazla tüketime konu olacağının açık göstergesidir. Şimdiden hızlı biçimde artan cips ve dondurulmuş taze patates ticareti gelecekte fastfood gıda tüketiminin yaygınlaşmasıyla daha da artacağını öngörmek zor değildir. Türkiye gelişen tarım teknolojisini uyguladığı üretim yapısı ile hem verimlilikte hem de üretimde artış sağlayan ülkelerden birisidir. Bunu sanayi ile birleştiren ülkede patatesin istikrarlı bir piyasa yapısına kavuşacağını öngörmek mümkündür. Ancak sözleşmeli üretim modeline geçilmesi, çiftçilerin gelir ve gelecek planlamaları açısından bir zorunluluktur. u KaynaKlar (1) https://en.wikipedia.org/wiki/Cobweb_model (2) Direk,M.,2014. Patates Piyasası ve Gelişim Trendi. agrotime Dergisi yıl:2,Sayı:10, sf.28. (3) http://faostat3.fao.org/home/E Ocak-Şubat 2016 59 agrotime RÖPORTAJ Doğal Sorunlara, Doğal Çözüm: Bioglobal Natural Solution For Natural Problems: Bioglobal Tarımsal üretimde hastalık ve zararlılar ile mücadele ve bitki beslemede mikrobiyal ürünlerin Türkiye’ye kazandırılması amacıyla çalışmalarına 2000 yılında limited olarak başlayan şirket, 15 yıl içersinde sektörde uzmanlaşarak anonim şirket kimliğini aldı. Ç evre dostu olan ürünleriyle, bitki ve topraktaki kalıntı sorununa kesin çözüm yaratan BIOGLOBAL A.Ş., İspanyaTürkiye işbirliği ile üreticilerin girdi maliyetlerini azaltarak, ürün ve toprak verimliliğine maksimum katma değer olanağı sağlıyor. Bioglobal A.Ş. aynı zamanda, İspanya’da kurulu EUROBIOGLOBAL ile de, kendileri için bir model yaratan İspanya’daki yenilikleri daha hızlı bir şekilde Türkiye’ye sunma olanağına kavuşuyor. Biyolojik ürünlerde faaliyet gösteren ilk Türk şirketi olma ayrıcalığını taşıyan Bioglobal’in, faaliyet gösterdiği 15 yıl içersinde sektörde uzmanlaştıkların dile getiren Genel Müdür A. Özgür Ateş, agrotime’ın sorularını şöyle yanıtladı: Kuruluşunuzdan bahseder misiniz? 2000 yılında tarımsal üretimde hastalık ve zararlılar ile mücadele ve bitki beslemede mikrobiyal ürünlerin ülkemize kazandırılması amacıyla çalışmalarına limited olarak başlayan şirketimiz, anonim şirket haline geldi. Bu dönemlerde kalıntı gibi konular çok gündemde değildi. Fakat, gerek yurt dışındaki gözlemlerimiz, gerek insanların bu konudaki düşünceleri, artan gıda ve çevre güvenliği duyarlılığı, insan sağlığı gibi 60 Ocak-Şubat 2016 The company which was founded in 2000 as a limited company with the intension of providing agricultural disease and pest control service and bringing microbial products for plant nutrition activities to Turkey has become an expert on the field over 15 years and gained a joint-stock company identity. faktörlerden sonra, bunun uzun vadede önem kazanacağını düşünerek, Bioglobal’i kurduk. Çünkü biyolojik ürünlerde faaliyet gösteren bir şirket yoktu. Genelde kimyasal gübre veya ilaçlar vardı. Bu konuda ilk firma olalım ve yalnızca bu konuya odaklanalım istedik. Gerçekten biyolojik ürünlerin ithalatı, depolanması, pazara sunulmasına kadar bir çok farklı konudayız. Bu işleri kimyasal sektörde çalışan firmalarla, yapılan normal işlerle beraber yürütmek çok zor. Bu konuda uzmanlaşan bir firma olmak istedik. Bu faaliyetimizi de, 15 yıldır sürdürüyoruz. Biyolojik ürünlerimiz, hastalık ve zararlılarla mücadelede canlı mikrobiyal ve makrobiyal organizmalar kullanmaktadır. Bunlar faydalı bakteri, faydalı mantar, faydalı virüs olarak tanımlayabileceğimiz mikrobiyal ürünler ile avcı böcekler, parazit, parazitoid olarak tanımlayacağımız makrobiyal ürünler ticari olarak belirteceğimiz başlıca biyolojik mücadele ürünleridir. Biz bütün bu girdileri, yeni teknoloji olması sebebiyle şimdilik yurt dışından getiriyoruz. Ürün portföyümüzde çok fazla ürün yok. Çünkü ürünlerimizin tanıtılması, uzun emek gerektiren, ciddi maliyet tutan bir eylem. Üreticilerimize, bütün tabuları yıkıp, bu yenilikleri aktarmak çok zor. Bu işi sabırla, 15 yıldır W ith its environmentfriendly products, BIOGLOBAL A.Ş cures the problem of residue in plant and soil and it offers maximum added-value in terms of product and soil efficiency by reducing the input cost of farmers under Spain-Turkey cooperation. With EUROGLOBAL which is based in Spain, Bioglobal A.Ş has the chance of bringing exemplary innovations of Spain to Turkey in a shorter time. General Manager A. Özgür Ateş says that Bioglobal, as the first Turkish company to carry on a business in biological products, has become an expert on its field over 15 years. General Manager A. Özgür Ateş answered the questions of agrotime as follows; Can you mention about your foundation story? Our company which was founded in 2000 as a limited company with the intension of providing agricultural disease and pest control service and bringing microbial products for plant nutrition activities to Turkey became a joint-stock company. Issues like residue were not on the front burner back then. Considering our observations of abroad, opinions on this very issue, increasing food and environmental awareness and human health, we founded Bioglobal thinking this issue would gain importance in long term. Because there was no company dealing with the business of biological products. It was agrotime RÖPORTAJ yapıyoruz. Biyolojik Mücadele Ürünlerini hep yurt dışından mı almak zorundayız? Ülkemizde üretime geçebilmek için öncelikle pazar yeterli büyüklüğe erişmek zorundadır. Şu anda biyolojik ürünlerin pazar payı kimyasallara göre %2-3 düzeyindedir. Ancak bu rakamın 2013 yılında %25 seviyesine gelmesi mümkün görünüyor. Bizler de şirket olarak hazırlıklarımızı buna göre yapıyoruz. Bundan sonra, bu biyolojik preparatların artık ülkemizde üretilmesi gibi bir hedefimiz var. Böylece pazar çok daha büyüyecektir. Bu konuda ciddi anlamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın desteklerini görmekteyiz. Bu da bizim çalışmalarımızı daha da cesaretlen-dirmektedir. Örneğin; şu anda üretimde faydalı böcek kullanan üreticilere her dekar başına destekleyici ödemeler yapılmaktadır. Bu da üreticilerin bu konuya yönelim ve yoğunlaşmasını arttırmaktadır. Bu da bizi mutlu ediyor. Çalışmalarımızda daha fazla motivasyon sağlıyor. Bu tür eski alışkanlıkları tamamen yıkıp, sıfırdan bir sistem kurmak kolay değil. Tabuları yıkıyor ve diyorsunuz ki; “bu ilacı bırak, bu böcekleri salacak, şu dönemde bunu yapacaksın. Çünkü biyolojik mücadele tedavi ediciden, koruyucu bir yaklaşıma geçilen bir mücadele yöntemidir. Yani hastalık gelmeden, korumayı uyguluyorsunuz. Dolayısıyla biyolojik mücadeleye gönül vermek, benimsemek gerekli. Kimyasallar gibi hemen hızlı sonuç alabileceğiniz bir durum söz konusu değil. Yavaş yavaş… Bu konuda üreticilere özellikle vermek istediğiniz mesaj nedir? Biyolojik mücadele derken her şeyimizi bırakıyor, atıyoruz, her şeyi biyolojik yapıyoruz anlamı yok. Böyle algılamak da yanlış olur. Biyolojik mücadeleden ziyade, entegre ürün yönetimi dememiz gerekiyor. Biyolojik mücadele ürünleri satıyoruz; ancak bu, entegre ürün yönetimi ile pratiğe aktarılacak bir durumdur. Daha az kimyasal, çevre ve ürüne daha az zarar verebilen, limitlerin altında kalıntı bırakabilen ürünlerle bu biyolojik ürünlerin kullanılması anlamına geliyor. Yani 10-15 defa ilaç kullanmak yerine, ilaç sayısını ikiye düşürüp, yararlı mikroorganizma ve böceklerle üretim yapmayı hedefliyoruz. Bunu yaparken de sabırlı olmaları, kendilerini yetiştirmeleri, bu konuda gelen teknik personelden bu sistemi, bu yeniliği, bu teknolojiyi öğrenmeleri lazım. Ne kadar çabuk öğrenirlerse işi o kadar hızlı A. Özgür Ateş usually all about chemical fertilizers and pesticides. We wanted to be the first in the market, focusing solely on this issue. We are dealing with many fields of operation including import, storage and release of biological products. It is very difficult to carry out routine operations and compete with companies in chemical industry simultaneously. We wanted to be an export company on this field. We have been carrying this operation for 15 years. Our biological products use living microbial and macrobial organisms in controlling diseases and pests. Our main commercial biological control products are microbial products-good bacteria, fungi and virus - and macrobial products predatory insects, parasite and parasitoid-. We import all these inputs as they are a product of cutting edge technology. Our product range is limited for now because thepromotion of the products requires huge effort and serious costs. It is very difficult to break taboos and convince our farmers to use these products. We have been doing this patiently for 15 years. Do we always have to import biological control products? The market needs to reach a certain volume for us to make domestic production The market share of biological products is two-three percent compared to chemicals. But it is possible for these numbers to reach %25 in 2023. We are preparing in this direction. We aim to produce these biological preparations in our country. Thus, the market size will increase. The Ministry of Food, Agriculture and Livestock has been supporting this issue, which encourages us to work enthusiastically. For instance, producers who use good insects get paid per decare. By this means, our farmers show a tendency to focuse on the issue, which makes us happy and motivates us to work. It is not easy to break the old habits and start from scratch. You break taboos by saying "you stop using this pesticide and use these insects instead". Because biological control is a protective approach rather than a curing process. You avoid the disease before it shows up. Consequently, biological control requires effort and adoption. You can't expect something to happen immediately as in chemicals. Step by step Do you have a specific message to give to producers? Biological control does not mean doing everything biologically and leaving other factors aside. It is wrong to assume so. We should try integrated product management mostly. We sell biological control products but this will be practiced by means of integrated product management. This means using these biological products with environment-friendly products that contain less chemical and leave less residue. Instead of using pesticides for 10-15 times, we aim to cut it half and then support it with good microorganisms and insects. While doing this, they should be patient and learn the system and technology from the technical staff. The faster they learn, the faster they adopt and present it. Market can also benefit from this new technology. We aim to produce this technology in Turkey in the future. We are not taking ready-to-use information. We develop projects and focus on r&d studies working closely with universities and research institutes. For instance, we completed a "Industrial These Project" with Ocak-Şubat 2016 61 agrotime RÖPORTAJ benimseyip sunarlar. Pazar da, bu yeni teknolojiden faydalanabilir. Tabii biz bu yeni teknolojiyi yaparken ileride, uzun vadede Türkiye’de üretmek hedefimiz var. Hazır bilgileri yurt dışından alma gibi bir durumumuz yok. Konuyla ilgili projeler geliştiriyor, aynı zamanda üniversite ve araştırma kuruluşlarıyla sıkı bir iletişim içinde ar-ge çalışmaları yapıyoruz. Örneğin Süleyman Demirel Üniversitesi Bitki Koruma bölümü ile bir Santez Projesi tamamladık. Ocak ayı içinde Tubitak projesi için bütçe görüşmelerini yapacağız. Onay alırsak bazı mikrobiyal ürünlerin ülkemizde üretilmesi için çalışmaları başlatmış olacağız. Tubitak ve Kosgeb’ten destek almak suretiyle ar-ge ye önem veriyoruz. Ar-ge çok pahalı bir yatırım. Bu yüzden desteklerden faydalanmak istiyoruz. Araştırma çalışmalarımızı hem ulusal, hem de uluslararası bazda yürütmeye çalışıyoruz. Yurt dışında da koordinasyon içinde olduğumuz araştırma kuruluşları ve üniversiteler de var. Bünyemizde sadece araştırma çalışmaları yapan, ar-ge çalışanlarımız var. Pazarı geliştirmek Türkiye’de 2016 yılında üretime geçmeyi düşünüyor musunuz? Üretimin olabilmesi için öncelikle pazarın olması lazım. Pazarda satamayacağınız bir büyüklükte üretim yapmanın anlamı yok. Önce pazarı geliştirmeniz lazım. Biz şu anda tanıtım ve yayıma güç harcıyoruz. Tanıtım ve yayım yaparak, ürünlerin daha fazla kesim tarafından duyulması ve benimsenmesi için çabalıyoruz. Bu rakamlar yükseldikçe pazar büyüyecek. Pazar çok kolay değil. Damlama sulama sistemi bile ülkemize çok kolay gelmedi. Bu da tabii bir süreç. Bu sürecin geçmesi gerekiyor. Her şeyin bir, iki yılda olmasını beklemiyoruz. On beş yıldır çalışarak, bir görev üstlendik. Tabi ki bu konuda çalışan firmaların sayısı artarsa, bu iş biraz daha genişleyecektir. Bir, iki firma ile olmaz. Bu konuda çalışan firmalar olarak dernek de kurarak, faaliyetlerimizi daha güçlü yapmaya çalışıyoruz. Dernek bile kurarken zorlanıyoruz. Çünkü bu konuda çalışan firma sayısı ülkemizde çok az. Burada sektörün sıkıntıları var ama; Bakanlık’ın son üç yıl içerisinde İspanya Modeli’ni burada uygulamaya çalışarak, özellikle böcek kullanan yerleri desteklemesi iyi. İspanya’da bu şekilde gelişti. İspanya, faydalı böcek ve biyolojik ürünlerin kullanımıyla, iki-üç yıl gibi bir süreçte sektörün paydaşların tamamının birlikte çalışmasıyla, masaya oturup 62 Ocak-Şubat 2016 “kalıntısız üretimi nasıl yaparız?” sorusuna doğru cevaplar verip bunu uygulamasıyla başardı. Şu anda İspanya’da kalıntı problemi ile ilgili bir şey söylenmiyor. Bizim de aynı şekilde yapmamız lazım. Bu kapsamda, Devlet de desteklerini sağlayarak bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Yurt dışındaki firmanız Eurobioglobal hakkında bilgi verir misiniz? Yurt dışındaki bir de Eurobioglobal isimli bir firmamız var. İspanya bizim model aldığımız bir ülke. Çünkü yapılan tarım, insan yapısı, alışkanlık, iklim koşulları bize çok yakın. Bizden biraz daha öndeler. Biraz önce bahsettiğim konuda, onları geriden izliyoruz ancak, “aradaki açığı nasıl kapatırız?” sorusuna yanıt olarak orada bir şirket kuralım, oradaki yenilikleri daha hızlı bir şekilde buraya getirelim istedik. Ayrıca buradan da oraya gerekirse ihracat yaparak yalnızca ithal eden değil, ihraç eden firma olmak da istedik. Aynı zamanda İspanya kanalı ile diğer ülkelere de pazarlamayı düşünüyoruz ancak, İspanya’nın belli bir alt yapısı var. Orada kurduğumuz firmanın bir alt yapısı var. Çünkü ortaklık şeklinde kurduk. İspanya’da bizim gibi faaliyet gösteren ortaklarla yaptık. Yurt dışındaki firmamızla, teknoloji transferi ve diğer konularda faaliyet gösteriyoruz. u Süleyman Demirel University. We will discuss the budget for Tubitak project. If we gain approval, we will start working on producing some microbial products in our counrty. With the help of Tubitak and Kosgeb, we focus on research and development. Research and development is an expensive investment. Thus, we want to benefit from financial supports. We try to carry out our studies on both national and international scales. There are also foreign research institutes and universities that we work with. We have employees working solely on research and development. Developing the market Are you planning to make production in Turkey in 2016? We need a market to do that. It makes no sense to make production if you don't have a market to which you sell products. We need to develop a market first. We are working on promotion and publication first. By means of promotion and publication, we try to reach a greater mass so that our products will be adopted by producers. Market will grow as producers use our products. The market is full of challenges. Even drip irrigation system was not easily accepted by our country. This is a process that needs time. We don't expect it to happen in a year. We took on this task 15 years ago and we are still doing it. If the number of companies working on this increases, the market will grow accordingly. This can't be achieved with one or two companies. By establishing an association as companies, we try to carry out our operations steadyingly. Even establishing an assocation is a challenge itself. Because there are a few companies working on this field. There are some industry-specific problems but The Ministry has been trying to apply Spanish model here by supporting those who use insects, which is a good thing. This is how it grow in Spain. With the use of good insects and cooperation of shareholders of the market, Spain managed to apply a residue-free production within two or three years. The residue is a thing of the past in Spain. We need to do that, too. The government is trying to accomplish this by giving financial support. Could you give information about your foreign company Eurobioglobal? We have a foreign company named Eurobioglobal. We take Spian as an example. Because agriculture, people, habits and climate conditions of the country are similiar to ours. They are one step ahead of us. We are following them in terms of stated issues. To close the gap, we decided to establish a company there so that we can bring innovations to our country in a shorter time. We also wanted to be an exporter, not just an importer. Additionally, we think of marketing our products via Spain but Spain has a certain substructure. The company we established in Spain has a certain substructure. Because we established it as an associated company with other companies working on the same field. We are carrying out operations on fields of technology and other issues with that company. u agrotime BİLİMSEL BAKIŞ 2 Turunçgillerde Hasat Sonrası Depolama 014 yılı verilerine b a k tı ğ ı m ı z d a ülkemizin yıllık narenciye üretimi yaklaşık olarak 4 milyon ton olup, AKİB verilerine göre bu miktarın 1,4 milyon tonu yani yaklaşık 930 milyon dolarlık kısmı ihraç edilmekte, kalan miktar iç pazarda değerlendirilmektedir. Son yıllarda bölgemizde artan narenciye üretimi ve yeni çeşitlerin de devreye girmesi, ürünlerin depolanmasını artık zorunluluk haline getirmiştir. Diğer gıdalardan farklı olarak taze meyve ve sebzeler, hasattan sonra da metabolik etkinliklerini sürdürmektedir. Soğukta depolamada ana ilke, metabolizma faaliyetlerini durdurmamak koşuluyla, bu faaliyetlerin en düşük düzeyde gerçekleşmesini sağlamaktır. Metabolizma faaliyetleri içerisinde en önemlileri solunum ve terlemedir. Depodaki solunum hızını etkileyen en önemli faktör ise etilen, karbondioksit ve oksijen gazının oluşumudur. Kapalı depoda artan etilen gazı meyvenin hızlı olgunlaşıp yaşlanmasına neden olurken, oksijenin varlığı solunumu hızlandırır, karbondioksitin varlığı ise solunumu yavaşlatır. Bu nedenle bu gazların varlığını ve kontrolünü depolarda çok iyi ayarlamalıyız. Konunun en iyi kontrol yöntemi ise, doğru havalandırmadır. Doğru depolanmayan ürünlerin aroması, dokusu ve görünümü bozulabilir. Bu da ürünün ekonomik değerini yitirmesine neden olabilir. Turunçgil ürünlerinin depolanması çeşitlere göre farklılık gösterir. Portakal için; 4-7°C arası sıcaklık, % 85-90 oranında nem, Mandarin için; 3-5°C arası sıcaklık, % 85-90 oranında nem, Limon için; 4-7°C arası sıcaklık, % 85-90 oranında nem, Altıntop (greyfurt) için 8-12°C arası sıcaklık, %85-90 oranında nem, önerilmektedir. Ürün depolanmadan önce bahçe ya da paketleme evinde, kimyasal uygulama yapılmaktadır. Ancak kimyasal uygulamadan çok daha önemlisi, kültürel önlemlerdir. Doğru Hazırlayan: Ziraat Mühendisi Dora Çiftçikal zamanda hasat etmek, hasat sırasında ürüne zarar vermemek, hasat malzemelerinin temizliği gibi. Ürünün hasadı sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır; • Hasat sırasında yere düşmüş meyvenin, hiçbir zaman depolanacak meyve ile karışmaması, • Sabahın erken saatlerindeki çiğli, sisli, yağmurlu ortamda ve sulama sırasında hasat yapılmaması, • Toplama konusunda tecrübeli işçiler tarafından hasat işleminin yapılması, • Hasat edilen meyve, özel toplama kabına özenle konulmalı, atılmamalı, • Toplanan meyveler taşıma kaplarına itinayla boşaltılmalı, taşıma kapları temiz ve dezenfekte edilmiş olmalı, • Taşıma kapları üst üstte konduğunda, başka bir kaba değmeyecek seviyeye kadar doldurulmalı, • Taşıma araçları uzun yola gidecekse yağmur, güneş gibi faktörlerden korumak amacıyla üstü mutlaka örtülmeli, Bu şartlarda paketleme evine gelen ürünler ön yıkamadan geçirilip, depoya alınmalı. Ön yıkama sırasında kimyasal uygulamada; - İmazalil - Thiabendazole - Procloraz - Fosetyl-Al gibi etkili maddelere sahip olan çeşitli kimyasallar kullanılmaktadır. Bu etkili maddelerin dozları ve etkin madde miktarları firmalara göre değişkenlik gösterebilmektedir. Yıkanıp ilaçlanan ürünler isteğe bağlı olarak üretim hattında işlenip, mumlanıp, boylandıktan sonra da depolanabildiği gibi yıkama sonrasında doğrudan da depolara alınabilir. Ülkemizde; • Atmosfer kontrollü soğuk hava depoları • Soğutmalı soğuk hava depoları • Doğal depolar bulunmaktadır. Ülkemizde doğal depo diye tabir ettiğimiz depolar çoğunlukla Ürgüp bölgesinde bulunmaktadır. Bu depolarda özellikle limon depolanması oldukça yaygındır. Ürünün doğru depolanması ekonomik olarak bir kazanımdır ancak bu depolamamız ürünü sonsuza dek saklayabileceğimiz anlamına gelmez. Her ürünün fizyolojik bir ömrü olduğunu ve saklama süremizin bu ömürle sınırlı olduğunu unutmamalıyız. u Ocak-Şubat 2016 63 agrotime GÜNCEL G Tarımsal Mekanizasyon Kurulu 2015 Toplantısını Yaptı ıda, Tarım ve Hayvancılık (GTH) Bakanlığı organizasyonuyla her yıl düzenlenen Tarımsal Mekanizasyon Kurulu’nun 2015 yılı olağan toplantısı, Antalya’da yapıldı. GTH adına, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Bitki Besleme ve Teknoloji Geliştirme Daire Başkanlığı koordinatörlerinden Dr. Hakan Kavruk tarafından gerçekleştirilen açılış konuşmasında; Türkiye’nin tarımsal mekanizasyon düzeyi, Avrupa Birliği ile kıyaslanması, Bakanlıkça uygulanan mekanizasyon destekleri ve tarımsal mekanizasyonun öncelikleri hakkında bilgi verildi. Kuruluş temsilcilerinin yoğun bir ilgi ile katılım sağladıkları toplantıda, Sekretarya ve İzleme Komitesi raporları sunuldu. Sunumun ardından başlıca; tarımsal mekanizasyon araçları deney ilke ve metodlarının güncellenmesi, koruyucu toprak işleme ve doğrudan ekim, tarımsal bilişim teknolojileri ve hassas tarım, enerji tarımı ve biyoyakıtlar, Bakanlık yapılanması içerisinde tarımsal mekanizasyonun yeri, sektörel destekler, süt sağım tesislerinin periyodik kontrolü ve tarım T makinaları imalat sektörü sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yürütüldü ve tavsiye kararları alındı. Toplantıya, gündem ile ilgili olarak davet edilen GTH ilgili birimleri, Üniversiteler, konu ile ilgili diğer kamu ve özel sektör kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları adına toplam 54 temsilci katıldı. Toplantının Başkanlığı, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Aykas, Başkan Yardımcılığı Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Sekreteri Selami İleri ve Raportörlüğü Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü teknik elemanlarından Ziraat Yüksek Mühendisi Haluk Emiroğlu tarafından yürütüldü. Gündemde yer alan konulara ilişkin Kurul'da alınan tavsiye kararları, GTH ağ adresinde yayınlanacak. u TARMAKBİR, Agrievolution’un Dönem Başkanı Oldu ürk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR), Tarım Makinaları İmalatçıları Birlikleri Küresel İttifakı Agrievolution’un Dönem Başkanı oldu. Sektörün en üst çatı kuruluşu olan Agrievolution’un, 21 Ocak’da İstanbul’da büyük bir başarıyla gerçekleşen 5. Dünya Tarım Makinaları Zirvesinin ardından Dönem Başkanı olduklarını dile getiren Tarmakbir Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal; “Hindistan'dan devraldığımız bu bayrağı, küresel çapta daha başarılı işlere imza atarak ve bu kapsamda sektörümüzü daha iyi bir seviyeye getirilmesine katkı sağlayarak, zamanı gelince devredeceğimize dair inancımız tamdır. Bu yeni döneminde, Dönem Başkan Yardımcısı Çin Tarım Makinaları Distribütörleri Birliği (CAMDA) olurken, Dönem Sekreterliği ABD Ekipman Üreticileri Birliği (AEM) tarafından yürütülecektir. Ayrıca Forum, Ekonomik, İstatistik ve Sanayi 66 Ocak-Şubat 2016 Komiteleri'ndeki üyeliklerimizin de sürmektedir” dedi. Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zirve'nin İstanbul'da düzenlenmesi için çaba sarf eden ve başarılı bir Zirve gerçekleşmesini sağlayan Yönetim Kurulu Üyelerimize, Genel Sekreterliğimiz nezdinde tüm Birlik çalışanlarımıza, katkıları nedeniyle Makina Tanıtım Grubu, Ziraat Bankası, Türkay Tarım, Erkunt Traktör, Başak Traktör, Alpler Ziraat, Çelmak, Çayırova, Önallar, Tınaz Tarım, Tüyap Fuarcılık, Tüyap Palas, Agroworld Dergisi ve Bereket TV'ye, Zirvenin yurt içi ve yurt dışı tanıtımında çok değerli katkılar sunan sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Faruk Çelik ve Bakan Yardımcısımız Mehmet Daniş nezdinde tüm emeği geçen kurum çalışanlarına, değerli panelistlerimiz ve moderatörlerimize, ilgili kamu kurumları ile paydaş kurumlara, Üyelerimize ve katılım sağlayan tüm sektör temsilcilerine bu vesileyle teşekkürlerimizi sunarım”. u agrotime GÜNCEL T Ümit Jant’da, “Yok Yok” Römorklar için gereken jantları imal etmek üzere 27 yıl önce üretime başlayan Ümit Jant, bir çok tipe yönelik üretim yapıyor. ürkiye tarımının başkenti, Konya’da kurulu Ümit Jant, 30 yıldır ar-ge çalışmalarıyla üretici ve çiftçiye hizmet vermenin onurunu yaşıyor. Ümit Jant; yeni kuşak havalı mibzer, ağır iş makinaları, tarım makinaları, isteğe bağlı özel, tube, tubeless, bombeli, segmanlı, iş makinaları, özel hizmet, traktör tip ve her geçen gün tarım makinelerindeki yeniliklere ve üretici isteklerine uygun jant çeşitliliğiyle üretim yapıyor. Faaliyetlerine römorklar için gereken jantları imal etmek üzere 27 yıl önce başladıklarını dile getiren Ümit Jant Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sinan Ümit; “Tarım makinelerindeki çeşitlenmeye paralel olarak ürün sayısı ve çeşidini arttırdık. Türkiye jant piyasasında ilk hatırlanan imalatçılardan biriyiz. Çeşitlenen tarım makine ve donanımlarına paralel olarak, ürün sayımız da arttı. Ayrıca ithal bir belediye temizlik aracının, piyasadan temin edilmeyen jantını da üretip hizmete devam etmesini sağladık. Bu yıl içinde modern kaynak sistemi ve boya fırını hattını da devreye almayı planlıyoruz. Bu yatırımların sonucu olarak, dış piyasadan pay almayı ve iç piyasada da verilen hizmet sayısını artırmayı hedefliyoruz” dedi. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sinan Ümit, tarım makinesi ya da araç jantının eskimesi sebebiyle iş durduğu anlarda, Ümit Jant’ın görevinin başladığını, jantın kısa sürede üretildiğini vurguladı. Yıllar önce Türkiye’ye gelen ve halen hizmete devam eden bir biçerin bulunması mümkün olmayan jantını üretmenin Ümit Jant’ın işi olduğunu dile getiren Mustafa Mustafa Ümit Sinan Ümit; “8-44 inç arası jantlara kadar değişen çaplarda ve geniş tabanlı tubless 400-60-15,5 inç ölçüsündeki yeni kuşak lastiklere yönelik üretim yapıyoruz. Yeni yılla birlikte traktörlerin ince jantları da Ümit Jant’ın iş konusu oldu. Halen, kurucu ailenin ikinci kuşakları tarafından yönetilen Ümit Jant, kuruluş heyecanını kaybetmeden üretimine devam ediyor” şeklinde sözlerini noktaladı. u agrotime BİLİMSEL BAKIŞ P Patates Dikiminin Mekanizasyonu Hazırlayan: Öğr.Gör. Ergun Çitıl / S.Ü. Ziraat Fakültesi, Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği Bölümü atates insan beslenmesinde en az buğday ve pirinç kadar önemli yer tutan bir bitkidir. Yüksek karbonhidrat miktarı ile Avrupa ve Amerika’da birçok ulusun temel besin kaynağıdır. Ülkemizde de günümüzde cipslik ve sofralık tüketimi gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizde kişi başına patates tüketimi yıllık ortalama 60,7 kg’dır. Ülkemizde patates üretiminin en yoğun olduğu illerin başında Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon ve Bolu gelmektedir. Toplam patates üretiminin %39,5’i Niğde ve Nevşehir illerinden karşılanmaktadır. büyüktür. Patates bitkisi çok önemli bir dikim nöbeti bitkisidir. Gerek tahıllar ve baklagiller, gerekse diğer endüstri bitkileri ve yem bitkileri ile son derece uyumlu bir dikim nöbeti sağlanmaktadır. Patates sıralar halinde dikilir. Sıra aralıkları 50…90 cm, sıra üzeri yumru aralığı 15…40 cm arasındadır. Makineli patates tarımında sıra aralıklarının, traktör iz genişliklerine uygun olması gerektiğinden, 125 cm ve 150 cm traktör iz genişlikleri için, sıra aralıkları sırasıyla 62,5 cm ve 75 cm’dir. Patates bir çapa bitkisi olduğu için toprağın iyi işlenmesi hava su-ısı dengesinin iyi sağlanması yanında, dikim anında Dikim 1. Patates Dikim Yöntemleri İklim ve toprak koşullarına göre patates tohumları iki şekilde dikilmektedir.Düz tarlaya dikim ve Sırta dikim. Bu yöntem ise yağışı bol, fakat ortalama ısı derecelerinin oldukça düşük olduğu bölgelerde ve ağır topraklarda uygulanır. İklim ve toprak gibi doğal faktörlerden başka hasatta kullanılması öngörülen araçlar da patates dikim yöntemini etkilemektedir. 2. Patates Dikim Makinalarının Çeşitleri Patates; Hemen hemen ülkemizin her yerinde yetişen önemli bir endüstri bitkisi olduğu gibi aynı zamanda çok faydalı bir çapa bitkisidir. Çapa bitkilerinin gerek toprağın işlenmesi gerekse yabancı ot mücadelesi bakımından önemi son derece 68 Ocak-Şubat 2016 derinliğinin eşit olması farklı şekil ve büyüklükteki patates yumrularının dikimin de daima tek yumru bırakabilmesi. Sıra arası ve sıra üzeri mesafesinin düzgün olması, Patates yumrusunun üzerinin iyi bir şekilde kapatılması istenir. Ülkemizde patates, pazara dönük olmayan ve çiftçinin kendi gereksinimi için üretildiğinde, dikim işlemi el ile yapılmaktadır. Bazı yörelerde karasapan yada pullukla açılan çizilere dikim yapılır. Bu ilkel yöntemlerin dışında patates dikimi için, mekanizasyon gelişim süresi içerisinde çeşitli makinalar geliştirilmiştir. Bunların agrotime BİLİMSEL BAKIŞ bazıları gerekli işlemlerin bir bölümünü yapmalarına karşın, bazıları ise tüm dikim işlemlerini mekanize ederek el işçiliğini çok azaltmışlardır. Patates dikim makinaları; 1)Çukur açma makineleri 2)Yarı otomatik dikim makineleri 3)Otomatik dikim makineleri 2.1.Çukur Açma Makinaları a)Uç demiri b)Parçaların montajlı durumu c)Delikli disk d)Kürek 2.2. Yarı Otomatik Patates Dikim Makineleri Yarı otomatik makinaların aktif organları çizi açıcılarla, dağıtma ve kapatma organlarından oluşur. Dikilecek patates yumruları ya makinanın kendi deposuna, ya da boşaldıkça değiştirilen özel küçük kasalarla taşınır. Bu patates dikim makinalarında yumrular dağıtım organlarına elle verilir. Diğer işlemler ise tamamen makine tarafından yapılır. Çizi açıcılar önden giderek yumruların yerleştirileceği çizileri açarlar. Dağıtım organlarının görevi patates yumrularını açılan çiziye eşit aralıklarla düşürmektir.-Bu makinalarda en çok kullanılan dağıtım organ tipleri şunlardır: -Düşey borulu ve akustik sinyalli dağıtım organı, -Bölmeli düşey tamburlu dağıtım organı -Bölmeli yatay tamburlu dağıtım organı -Kepçeli zincirli dağıtım organı 2.2.1.Düşey borulu akustik sinyalli dağıtım düzeni Genellikle iki sıralı olur. Makine üzerinde oturan kişi depodan aldığı çimlenmiş yumruyu akustik sinyal sesiyle beraber belli zaman aralıklarında düşey borudan aşağıya bırakır. Yumru makinenin açtığı çizik içine düşer. Kapatıcı diskler de üzerini kapatır. 2.2.3.Bölmeli düşey tamburlu dağıtım düzeni Bu dağıtım düzeni çalışma sırasında tekerlekten hareket alarak düşey düzlemde ve makinanın ilerleme yönünde döner. Bölmelere elle konulan patates yumrularını eşit aralıklarla çiziye bırakır. Düşme yüksekliği az olduğu için yumrular sıraya eşit aralıklarla dikilir. 2.2.4.Kepçeli Zincirli Dağıtım Düzeni 2.2.2.Bölmeli yatay tamburlu dağıtım düzeni Dikim borusunun üzerinde bulunan yatay ve sabit bir disk ve bunun üzerinde dönebilen bölmeli yatay bir tamburdan oluşur. Sabit disk üzerinde boruya açılan bir delik vardır, yatay tamburun bölmeleri ise klapelidir. Üzerine eşit aralıklarla takılmış kepçeleri bulunan bir zincirden oluşur. Bu zincir 2 veya 3 makaradan geçirilmiş olup, kepçelerin özel biçimleri vardır. Her kepçeye birer adet olmak üzere elle konulan patates yumruları çizi açma demirinin kulakçıkları arasına kadar indirilerek buradan çiziye düşer. Engebeli arazide meydana gelen sarsıntıdan ötürü bazı yumruların boruya varmadan önce kepçeden düşmeleri, bu sistemin önemli bir sakıncasıdır. Yarı otomatik dikim makinalarında iki sıralı olanlarda güç gereksinimi 15-22 kW, dört sıralılarda 22-29 kW dolaylarındadır. Makinenin başarısı beslemeyi yapan işçilere bağlı olduğundan bu makinelerde ilerleme hızı fazla yükseltilmemelidir. Bir işçi tek elle besleme yaptığında geçen süre 0,7-0,8 saniye, iki elle besleme yaptığında ise 0,35- 0,40 saniyedir. Buna göre bu makinelerin normal çalışma hızları 1,5-1,8 km/h dolaylarındadır. 2.3. Otomatik Dikim Makinaları Bu makinalar patates dikiminde yapılması gereken bütün işleri yaparlar, dolayısıyla el işini minumum düzeye düşürürler. Günümüzde patates tarımı yapılan yerlerde bu tip makineler kullanılmakta olup, bunların 2-4-6-8 sıralı olanları mevcuttur. Ocak-Şubat 2016 69 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Bu tip makineler büyük alanların dikiminde kullanılır. Dikim için yumruların seçimi, makineye doldurma ve traktörün kullanılması dışında insan gücüne gerek yoktur. Dağıtım düzenlerinin işi aksatmadan görevlerini yapabilmeleri için patates yumrularının önceden boyutlarına göre sınıflandırılmış olması gerekir. Ancak bu şekilde dağıtım organlarının kepçelerine gereği gibi birer yumru girebilir. Patates deposunun tabanı dikim materyalinin dağıtım organlarına doğru akışını kolaylaştırmak için eğimli olarak yapılır.Otomatik patates dikim makinelerinde kepçeli çarklı, kepçeli zincirli ve bantlı kepçeli düzenler bulunmaktadır. dört sıralılarda 29-56 kW arasında değişmektedir. Otomatik dikim makinalarının çalışma hızları 3-5 km/h dolaylarındadır. 3. Patates Dikim Makinalarında Aranan Özellikler Dikim derinliği 5…14 cm aralığında ayarlanabilmelidir. Değişik yumru şekli ve büyüklüklerinde düzgün sıra üzeri dikim aralığında (15…40cm) dikim yapılabilmelidir. Meyilli arazide de ( %12 meyil derecesinde) düzgün sıra aralıklarında dikime olanak vermelidir. Dikim makinasının işleyici organları yumruları zedelememelidir. Dikim makinası gerektiğinde çimlendirilmiş patates yumrularını dikebilmelidir. Yumrular kabarık toprakla düzgün derinlikte kapatılabilmelidir. Dikim makinasının deposu 500…600 m çizi uzunluğunda çalışmaya yetecek büyüklükte bir hacme sahip olmalıdır. Dikim makinasının deposu çabuk ve rahat bir şekilde patatesle doldurulabilmelidir. Dikimde mineral gübre, çizinin 5-10 cm yanında ve yumrudan 2-5 cm daha derine verilebilmelidir. Otomatik patates dikim makinelerinde genel olarak; Yumruların konulduğu değişik yapısal özelliklerde Yumru deposu bulunur. Dikilecek yumrular için toprakta uygun bir çizi açmak çizi açıcının görevidir. Çizi, yumruların oturacağı genişlikte ve eşit 70 Ocak-Şubat 2016 4. Sonuç Yarı otomatik ve basit dikim makineleri ile patates dikiminde bir işçi saatte 0,56’ da’lık bir alana dikim yapabilir. Elle beslemeli iki sıralı bir patates dikim makinasında saatlik iş başarısı 2 da iken bu değer iki sıralı tam otomatik bir patates dikim makinasında 3 da. dır. Bu duruma göre insan iş gücü gereksinimi elle dikime göre tam otomatik dikimde 6 kat, elle yedirmeli makineli dikimde 2,5 kat daha azdır. Bu avantajlar üreticiyi patates dikiminde makine kullanmaya sevk etmiştir. u derinlikte devam etmeli, yumru çiziye düştüğü anda yuvarlanmadan çizide tutunup kalmalıdır. Otomatik patates dikim makinalarında iki sıralı olanlarda güç gereksinimi 18-33kW, T agrotime GÜNCEL Uçakla Beraber İhracat da Düştü ürkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES), Türkiye ve Rusya arasında uçak düşürme olayıyla başlayan krizin olası ekonomik sonuçlarına ilişkin bir rapor yayınladı. Rapora göre, uçak krizi büyük oranda gıda, turizm, inşaat, konut ve perakende sektörlerinden kaynaklı olarak, Türkiye'ye yılda 11 milyar dolardan fazla gelir kaybettirecek. Tarihi, sosyal ve kültürel ilişkilere sahip iki ülke arasında yaşanan krizin ekonomik etkilerini objektif bir şekilde ortaya koymak ve krizin iki ülke açısından da doğuracağı zararlı etkiye dikkat çekmek amacıyla hazırlanan TÜSES Rusya Raporu'nda, krizin ekonomik sonuçları sıralandı. Rusya Federasyonu, 30 Kasım 2015 tarihinde aldığı karar ile aşağıdaki ürünlerin Türkiye’den ithalatına kısıtlama getirdi: Dondurulmuş parça halindeki etler ve sakatat, karanfil, taze veya soğutulmuş domates, soğanlar ve şalotlar, karnabaharlar ve başlı brokoli, taze veya soğutulmuş kıyarlar ve kornişonlar, portakal, tanjerin ve satsuma dahil mandalin; klemantin, vilking ve taze üzüm; elma, armut, zerdali dahil kayısı, vişne dahil kiraz, nektarin dahil şeftali, erik ve çakal eriği, çilek ve tuz. Bu ürünlerde Türkiye’nin toplam ihracatı 3 milyar T 270 milyon dolar iken Rusya Federasyonu’na olan kısmı 932 milyon dolar. Dolayısıyla ambargo konan kalemlerde Türk dış ticaretinin % 28,5’luk bir kayba uğrayacağı görülüyor. İlgili kalemlerde Rusya’nın dünyadan toplam ithalatı 7,1 milyar dolar civarında. Rusya Federasyonu’nun Türkiye’den ithalatını yasakladığı beyaz et ihracatı ise Rusya Federasyonu’nun AB ambargosu öncesi aylık 50 tonlardan, 2014 sonunda yıllık 6 bin tona çıkmıştı. Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AİB) 2014 rakamlarına göre, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna krizi nedeniyle Avrupa Birliği ülkelerine uyguladığı ambargodan önce, yani 2013 yılı itibariyle AB’den yapmış olduğu yaş meyve, sebze ithalatı 2,27 milyon ton, narenciye ithalatı ise 134 bin tondu. Yine AİB’nin Rusya Federasyonu’nun AB ülkelerine uygulayacağı ambargo kararı sonrası yaptığı duyuruda Türkiye’nin 46,7 milyon ton yaş meyve sebze üretiminin sadece 3,4 milyon tonunu ihraç ettiği belirtilmektedir. Bu durum yaş meyve, sebzede ihracat potansiyeli çok daha yüksek olan Türkiye’nin ciddi anlamda ekonomik kayıba uğrayacağı anlamına gelmekte. Trademap verilerine ikili ticari ilişkiler açısından bakıldığında, Türkiye aleyhine aşağı yukarı 20 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı bulunmaktadır. Yani Türkiye’nin Rusya Federasyonu ile olan dış ticaret açığı toplam dış ticaret açığının aşağı yukarı yüzde 23’ünü oluşturmaktadır. Toplam ticaret açığı 20112014 aralığında 18-20 milyar dolar seviyesine oturmuştur. Türkiye’nin Rusya Federasyonu’na olan ihracatı, Rusya'nın toplam ithalatı içinde % 2 civarında iken, Rusya’nın Türkiye’ye ihracatı Türkiye'nin toplam ithalatının içinde % 10,5 paya sahip. u Tarım Aletlerinde, Kiralama Dönemi Başlıyor arım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), tarım aletlerini kiralayarak kullanma olanağı sunan makine parkları sektörünün yaygınlaşmasına destek verecek. Makine ekipman parklarının Avrupa Birliği ülkelerinde yaygın olduğunu, üst teknolojili çağdaş makine ekipmanları alıp, çiftçi hizmetine sunacaklara yüzde 65 hibe vereceklerini dile getiren TKDK Proje Hizmetleri Genel Koordinatörü Adnan Uzunpınar; “Makine parkı için gerekli olan alet ve donanımlar, garajın kurulum ve inşası harcamalarının yüzde 65'ini biz karşılayacağız. Kendinden yürüyen motorlu araçlar, şu an destek kapsamında bulunmuyor. Biçerdöver ve traktör desteği için Avrupa Birliği komisyonuyla görüşüp dahil edeceğiz. Yatırımcılar şu anda ekim, hasat, dikim, toprak işleme ve gübreleme makineleri ile garajlarını kurabilirler. Çiftçiler de bu garajlardan makineleri kiralama yöntemiyle faydalanabilecek. Çiftçilerimiz de gereksinim duydukları, yüksek bedelli bu makineleri satın almak zorunda kalmayacaklar” şeklinde konuştu. Uzunpınar, yatırıma girişmek isteyenlere yüksek teknolojili ürünleri almalarını önereceklerini, bu makinelerin sigorta kapsamında bulunacakları için, yatırımcının hiçbir kaybının olmayacağını kaydetti. Çiftçilerin kiralamayla masraflarını azaltacaklarını, kooperatifler ve üretici birlikleriyle makine parklarının kurulumunun sağlanması durumunda, üretimin çağdaş donanımla yapılacağını dile getiren Genel Koordinatör Uzunpınar; “Avrupa'da bu yöntemin çok güzel uygulandığını, gittiğimiz ülkelerde gördük. Avrupa'daki çiftçiler büyük makineleri satın almak yerine, ekipman garajlarından kiralama yoluyla kullanarak işlerini hallediyor. Belirli dönemlerde kullanılacak aletlerin, bakım ve garaj masraflarını üstlenmemiş oluyorlar. Bu sistemi Türkiye’de hayata geçirdiğimizde, tarımsal üretimde Avrupa standartlarını yakalamış olacağız" dedi. u Ocak-Şubat 2016 71 agrotime GÜNCEL Tarımsal Mekanizasyon Reel Teşviklerle Desteklenmeli A Tarım Makinaları Sektöründe Yapılması Gereken Politikalar kılcı ve doğru yapıldığı halde, her uzun vadeli planlamanın sektöre mutlaka olumlu yansıdığından bahsetmek mümkün değildir. Çünkü gündem devamlı ve hızlı olarak değişmektedir. Bu nedenle uzun vadeli tarım politikaları yapılırken, kısa dönemlere ayrılmış başlıkların tespiti ve uygulanması esas olmalıdır. Halihazırda yapılan uzun vadeli tarım politikaları, sadece bir ütopya olarak kaldığı gibi, uygulanmasında problem olmayan ve çiftçiye gerçekten faydası olan projeler dahi beklenmedik şekilde iptal edilmekte, tarımla uğraşan kesimin eli kolu bağlanmaktadır. Bu konuda çiftçinin en önemli savunucusu olması gereken Türkiye Ziraat Odaları Birliği, ne yazık ki efektif bir şekilde fonksiyonunun ortaya koyamamaktadır. 2016 Yılında Sektöre Verilmesi Gereken Destekler Tarımsal mekanizasyonun Batı ülkelerindeki seviyeye tespit edilen en yakın zamanda ulaşmasını temin için, kısa ve seri adımlarla başlayıp belirlenen zaman içinde verilecek teşviklerle sektörün desteklenmesi gereklidir. Geçtiğimiz günlerde basında yer alan, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun (TKDK) çiftçiye kiralama yolu ile makine kullanımında destek vereceği yönündeki haberlerin, yine boşuna masraf ve zaman kaybı olacağı şimdiden bellidir. Çünkü bu uygulama 2000’li yılların başında Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği tarafından OMAK (Ortak Makine Kullanımı) adı altında Adıyaman T.K.K.’da pilot uygulamalarla yapılmış, ancak ortak çiftçiler yeterli ilgiyi göstermeyince proje başarısız olduğu için gündemden düşürülmüştür. Benzer uygulamaya Söke Ziraat Odası tarafından makinaların operatörlü olarak kiralanması şeklinde başlanmış, ancak bazı tarım uygulamalarında uygulama süresinin kısa olması nedeni ile çiftçilerin sıra 72 Ocak-Şubat 2016 Turgut Ekinci / Zimaş Ziraat Makinaları San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdürü beklemek yerine, başka imkanlara yönelmesi nedeniyle başarısız olarak sona ermiştir. Bugün için gelişmiş batı ülkelerinde var olan kullanıcısı ile birlikte makine temini, kiralanması kendi yürür mısır silaj makinası, pancar hasat makinası, balya makinası ve biçer döğer makinalarının müteahhitlik hizmeti ile ülkemizde yıllardır başarı ile sürdürülmektedir. Bu nedenle doğru makine kullanımı hakkında bilgisi yetersiz olan çiftçilerin, TKDK’nin % 65’e varan hibe desteği ile kurulacak Tarım Makine Parklarından makina kiralayıp kullanmaları uygulama olarak pek mümkün olmadığı gibi, tarımın hava şartlarına doğrudan bağlı olması nedeniyle, sezonda ihtiyaç duyulacak makina adedinin talepleri karşılamaya yetmeyeceği, bu sebeple birçok sorunların yaşanmasın kaçınılmaz olduğu ve bu projenin daha doğmadan öldüğü göz önüne alınması gereklidir. Ayrıca, Ülkenin tarımsal üretim politikası tespit edilerek, hangi yörede hangi ürünlerden ne kadar ekim yapılacağı belirlenip tayin edilerek, üretim fazlasından kaçınılarak, mahsulün ziyan olması engellenmelidir. Diğer bir konu ise, bilinçsiz ilaç ve gübre kullanılmasının engellenmesi için İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerinin başta büyük hipermarketler, gıda zincirleri, sebze ve meyve hallerine ve gıda toptancılarına yapacakları habersiz baskınlar ile numune alarak, insan sağlığına zararlı kimyasal kalıntı bulunan malları bertaraf ederek satışa arz edenlerle birlikte üretenlere de caydırıcı cezai uygulamalar yapması şarttır. Ülkemizdeki kanser hastalığının hızla artışının başlıca nedeni olan bu problemin çözülmesi ile milli ekonomiye çok faydalar sağlanabileceği gibi, sağlıklı nesiller için Devlet’in vatandaşına olan koruma ve gözetme görevini yapması beklenmektedir. Aksi takdirde her gün yeni hastaneler açılsa bile zaten sınırlı olan doktor sayısı hastalara gerektiği kadar bakılmasına imkân vermediği gibi, çoğu yurtdışında üretilen kanser ilaçlarının tüketim bedellerinin devletin meyve ve sebzelerdeki kimyasal artıkları tespiti için yapacağı kontrollerin toplam masrafların, agrotime GÜNCEL çok çok üstünde olacağı aşikârdır. Bir başka önemli konu ise küçük ve büyükbaş süt ve besi hayvancılığı teşviklerinde, batı ülkelerindeki gibi proje başına olması gereken asgari hayvan sayısı baz alınmalıdır. Ayrıca bu hayvanların beslenmesine yetecek kadar kaba yem üretebilecek arazisi olan kişi ve firmalara teşvik verilerek rantabl üretim sağlanmalıdır. ürünün iyi ekilememesi ve sonunda iyi hasat imkanlarından mahrum kalınması nedeni ile çiftçinin yıl boyu sarf ettiği emeğin karşılığını alması şansa kalmaktadır. İşte bu nedenlerle devletin uygulanması mümkün olmayan projeler yerine çiftçiye SIFIR faizli mekanizasyon kredi vererek TARIMI REEL olarak desteklemesi şarttır. Bir atasözünü örnek almak gereksirse “Alet işler, el övünür” . Mekanizasyon Sektörü İçin Yeni Yılda Hükümetten Beklentilerimiz Traktör, pulluk ve römork satışlarında % 50 faiz indirim desteği yanında diğer tüm tarım makinelerine sıfır faizli kredi desteği sağlanmalıdır. Kredilerin verilmesinde satın alınmak istenen makinenin, çiftçinin gerçek ihtiyacı olduğu tespit edilmeli ve ihtiyacına uygun makine alması koşulu ile destek verilmelidir. Sektördeki Rolümüz Ülkemizde Traktör Seçimi ve Ekipman Talebi Türkiye'de traktör enflasyonu olduğunu düşündüğünü vurgulayan Turgut Ekinci, bu enflasyona rağmen çiftçinin traktörü gerektiği gibi kullanamadığını söyledi. Ekinci, “Bugün 20 dönüm arazisi olan da, 200 dönümü olan da 60 Hp gücünde traktör alıyor. Ama Avrupa'da durum böyle değil. İtalya yı göz önüne alırsak, satılan traktörlerin % 15’i bahçe tipi, dört teker çekişli, belden kırma veya ön tekerleklerden dümenlemeli 25-90 Hp güç aralığında motorları olan alçak tip traktörler. Almanya veya Fransa ya bakarsak arazi genişliği sebebi ile traktör parkı asgari 90 HP den başlayıp yukarı doğru gitmektedir. Çiftçi yaptığı işe uygun ve yeterli güçte ve işe uygun traktör almayı ön planda tutmaktadır. Çünkü traktör seçimi yapılırken karayolu taşımacılığı değil tarım makinalarının en uygun olarak kullanılması amaçlanmaktadır. Bir başka deyişle traktör insan veya yük taşımacılığından çok arazide makine kullanımı amaçlanarak satın alınmaktadır. Bu suretle çiftçi tarımsal işlerini traktörünün çekebileceği en uygun kapasitedeki ekipmanı kullanarak işini en kısa sürede ve en iyi şekilde yapmaktadır. Ülkemizdeki traktör başına düşen ekipman sayı ve ağırlığı ile Avrupa ülkelerindekilerine kıyasla gerek ortalama traktör gücü ve gerekse traktör başına düşen ekipman sayısı ve ağırlığı olarak çok geridedir. Traktör sahibi olmuş çiftçinin sahip olduğu römork, pulluk, ekim makinası ve gübre atma makinası dışında ekipmanı yok denecek kadar sınırlıdır. Bu imkansızlık tarlanın iyi işlenememesi, Bugüne kadar, bir başka deyişle 41 yıldan beri sektöre 60 civarında yeni teknoloji makineyi sunarak önce çiftçimize sonra da yerli tarım makine üreticilerine önderlik eden EGE TARMAŞ ve ZİMAŞ A.Ş. firmaları olarak halen BCS, FERRARI, BFM, ACTIVE, AL-KO, IKRA, CLABER, AGRITEC gibi sektöründe dünya lideri firmaların Türkiye Distribütörlüğünü başarı ile yapmaktayız. BCS, FERRARI Bağ Bahçe Traktörleri, Hasat Makinaları, El Traktörleri AL-KO ve IKRA Çim Biçme Makinaları, Tırpanlar, Taflan Kesme Makinaları, Motorlu Testereler, Çapa Makinaları ve Çim Traktörleri; CLABER Sulama Makine ve Ekipmanları; BFM Sıra Üstü Otomatik Duyargalı Toprak İşleme Makinaları; AGRITEC Zeytin Meyve Hasat Makinaları gibi çok geniş ve kaliteli bir ürün portföyüne sahibiz. Çiftçimizin ihtiyacı doğrultusunda belirlediğimiz alternatifi olmayan makinaları uygun fiyata sektöre kazandırmakta ve ülkemize hizmet etmekteyiz. Ayrıca satılan makinaların yedek parçalarının temini ve satış sonrası hizmetlerini de yerine getiriyoruz. Ulu önder, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Silahların gücünün geçicidir, sabanını toprağına hakim kılan devletlerin ise her vakit daim olacaktır” şeklindeki sözlerini asla aklımızdan çıkarmayalım. u Ocak-Şubat 2016 73 agrotime GÜNCEL STOLLER Eğitimleri İle “İçindeki Gücü Ortaya Çıkar” S TOLLER eğitime verdiği önemi Aralık ayında yaptığı toplantılar ile bir kere daha gösterdi. “İçindeki gücü Ortaya Çıkar” sloganından yola çıkan, Stoller çalışanlarının ve müşterilerinin içindeki gücü ortaya çıkarmasına yardım eden eğitimler düzenledi. KKTC’de düzenlenen ilk eğitimde firmanın 60 büyük bayisine kişisel gelişim eğitimleri kapsamında; farklılaşma, yaratıcılık, hedef oluşturma, değer yaratma gibi konularda Kişisel Gelişim ve İnsan Kaynakları Uzmanı tarafından bilgiler verildi. Stoller bu eğitim ile müşterilerinin kendi iş yaşamlarına farklı bir açıdan bakmalarını sağlarken, sahip oldukları gücü daha etkin kullanmaları yönünde de onları motive etti. Firmanın müşterilerine yaptığı bu bireysel katkı oldukça beğeni ve takdir topladı. Toplantının ikinci aşamasında ise bitki fizyolojisi ve Stoller teknolojisi hakkında önemli bilgiler verildi.Kıbrıs toplantısı sonrasında Antalya, Denizli, Manisa, Aydın, İzmir, Adana ve Kayseri gibi farklı bölgelerde eğitimlerine devam eden 74 Ocak-Şubat 2016 firma 100’lerce üreticiye ulaşarak verdiği bilgiler ile büyük ilgi topladı. Stoller bitki fizyolojisine olan tutku ve hakimiyetini eğitimlerindeki yalın ifadeleri ile net biçimde dile getirdi. Stoller AR-Ge ekibinden Dr. Richard Woodward ve Dr. Robert Shortell tarafından verilen eğitimlerde bitkilerin gelişim süreçlerindeki aşamalar, yaşanan değişim ve sorunlar ve bu sorunlara çözüm oluşturma yolunda Stoller teknolojisi anlatıldı. Dr. Woodward yaptığı sunumda “1970 yılında yaprak gübreleri ve şelatlı iz elementler ile faaliyetlerimize başladık, besin elementlerine olan hâkimiyetimiz arttıkça bu elementler ile bitki içindeki hormonlar arasında bazı ilişkiler olduğunu fark ettik. Bitki gelişim dönemlerinde oluşan hormonal dalgalanmayı gösteren Stoller patentli bir modelimiz bulunmaktadır. Bu model sayesinde ürünlerimizi geliştirmekte, doğru dönemlerde yaptığımız uygulamalar ile fark yaratan sonuçlar elde etmekteyiz” dedi. Çiçeklenme ve meyve tutum dönemlerinde üreticilerin dikkat etmesi gereken uygulamalara değinen Dr. Woodward özellikle Kalsiyum, Bor ve Manganın önemini anlattı. Dr. Richard Woodward’un eğitimi sonrasında Dr. Robert Shortell, Stoller ürünlerinin pratikteki sonuçlarına değindi. Özellikle Stoller patentli ürünlerinden B-FORGE, çalışma mekanizması ve uygulama sonuçları ile üreticilerden büyük ilgi gördü. Dr. Shortell yaptığı bir araştırmadan yola çıkarak bitkilerin sahip oldukları potansiyeli sezon boyunca kaybettiklerine değindi. Dr. Shortell “ sezon boyunca kaybedilen potansiyeli koruyabilirsek yada bu potansiyeli ortaya çıkarabilirsek düşündüğümüzden daha fazla verim ve kaliteye ulaşabiliriz” dedi. Eğitiminde meyve kalite kriterlerine etki eden; fotosentez, şeker oluşumu ve şeker taşınma mekanizmalarını da anlatan Dr. Shortell, Sugar Mover ve Balancer ürünlerinin bu süreci nasıl olumlu etkileyeceğini açıkladı. Dr. Shortell “Hem Sugar Mover hem de Balancer yapraklarda üretilen şekerin meyveye yönlenmesini, tat, renk gibi kalite kriterlerin artmasını sağlıyor, kaynak depo ilişkisini güçlendiriyor. Bu ürünlerin hasat öncesi uygulanması kaliteye, hasat sonrası uygulaması ile bir sonraki sezona büyük destek sağlar” dedi. Stoller eğitimlerine katılan üreticiler ise “ Edindiğimiz değerli bilgilerden çok memnunuz, bu eğitimde sadece Stoller ürünlerinin ne olduğunu değil, uygulamalarımızın nedenlerini de öğrendik. Stoller bize bitkileri nasıl anlayacağımızı öğretiyor” dedi. u agrotime GÜNCEL U UHK’den Tarım Komisyonu Ziyareti lusal Hububat Konseyi (UHK) yönetimi TBMM Tarım ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Recep Konuk ve Komisyon Üyeleri Muhammet Uğur Kaleli ile Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu’nu makamlarında ziyaret etti. Hububat, hububata dayalı sanayi ve ticaretinin ele alındığı ziyarette UHK tarafından hazırlanan rapor, Recep Konuk’a verildi. UHK Başkanı Mustafa Yılmazkart, Tarım Komisyonu’nda tecrübeli ve bilgili insanların olmasının Türkiye açısından büyük bir kazanç olduğunu belirtti. İletişim kanallarının sürekli ve etkin bir şekilde çalışmasıyla sorunların çözümünün daha kolay olacağını dile getiren Başkan Mustafa Yılmazkart; “Tarım kesiminin standartlarının daha iyi noktalara gelmesi ve sorunlarının çözümü noktasında, UHK olarak büyük çaba gösteriyoruz. Amacımız birlik ve beraberlik içinde tarıma hizmet etmektir” dedi.Tarımsal kuruluşlarla bilgi alışverişinin sektöre katkı açısından önemsediklerini belirten Recep Konuk da; “Bu çatı altında diyalog ve öneriye her zaman açığız. Yanlış algıdan olsa gerek, tarım bu ülkenin kamburuymuş, yüküymüş gibi takdim edilen bir sektör. Öncelikle algıyla ilgili düzelteceğimiz birçok işin olduğunu biliyoruz. Bütün gelişmiş devletlerin gelişmişliklerinin altında tarımsal gelişme vardır. Bu açıdan tarıma hak ettiği değer verilmelidir. UHK’nın M raporunu değerlendireceğiz” şeklinde konuştu. Muhammet Uğur Kaleli ise, günübirlik politikaların tarım sektörüne en büyük zararı vereceğini, sürdürülebilir bir tarım ve tarımsal ticaret için ortak akılla uzun vadeli projeksiyonların hayata geçirilmesi gerektiğini, Cumhuriyet tarihinde ilk defa çıkan “Tarım Kanunu”nun, AK Parti’nin sektöre verdiği değeri gösterdiğini belirtti. Konya Ovası için suyun önemine işaret eden Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu da, suyun tasarruflu kullanılması için yapılan ve yapılacak çalışmalara dikkat çekerek, Ova’nın tamamının sulu tarıma geçmesi için gerekli çalışmaların yapıldığını, UHK’nin çalışma ve raporlarının kendileri için önemli olduğunu belirtti.UHK tarafından yayımlanan “ArpaYulaf ve Tritikale Kitabı”nın Prof. Dr. Süleyman Soylu tarafından sunumunun da yapıldığı ziyarette, UHK Meclis Başkanı Ali Sürücü, UHK Yönetim Kurulu Üyeleri Yaşar Serpi, Özkan Taşpınar, Rektör Prof. Dr. Bayram Sade, Mehmet Tabur, Murad Bertan ve Namık Köklüsoy da yer aldı. u May Tohum’a İnovasyon Ödülü AY Tohum Bursa Ticaret ve Sanayi Odasının düzenlediği “Ekonomiye Değer Katanlar” ödül törenin de İnovasyon Ödülü aldı. Türkiye’nin yerli sermayeli en büyük tohum firması MAY Tohum Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen Ekonomiye Değer Katanlar ödül töreninde ‘İnovasyon Ligi Araştırması” sonuçlarına göre “İnovasyon” kategorisinde ödüle layık görüldü. MAY Tohum adına ödülü alan Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yormazoğlu ‘’ Yerli Ar-Ge ürününe talep ülkemizi Dünya oyuncusu yapar. Türkiye’nin yerli semayeli en büyük tohum firması olarak her yıl ciromuzun %7’sini Ar-Ge çalışmalarımıza ayırıyoruz. Yerli sermayenin ve yerli Ar-Ge’nin böyle onur verici ödüllerle yüreklendirilmesi ülkemizin gelişimi için çok önemli. Sektörümüz de yeniliklerin öncüsü olmak ve ülkemiz için sağladığımız katma değer bizim için en büyük gurur kaynağıdır.’’ dedi. u Ocak-Şubat 2016 75 agrotime GÜNCEL S Öz Sahil, Fidancılıkta 25 Yılı Geride Bıraktı Mavi sertifikalı Chandler, Fernor, Fernette, Pedro, Franquette’nin yanı sıra yerli Şebin, Bilecik ve Kaman fidanlarıyla iddialı olan şirket, ihracata da çalışıyor. ektörde ceviz ve badem fidanı yetiştiriciliği ve pazarlanması dalında 25 yılı aşkın süredir kaliteli ve güvenilir hizmet vermenin mutluluğu ve gururunu yaşayan Öz Sahil Fidancılık, yılların bilgi birikimi ve deneyimiyle ceviz fidanı sektöründe büyüyerek sektöründe önemli bir yer edindi. Öz Sahil, yılların vermiş olduğu bilgi ve deneyim ile bundan sonraki yıllarda da en kaliteli hizmeti sunmakta iddialı. Sektörünün getirdiği yenilikleri izleyen Öz Sahil, ceviz fidanı yetiştiriciliği denince akla gelen ilk kuruluş oluyor. Öz Sahil Fidancılık Sahibi Osman Metin, cevizin Türkiye’de güncel olarak çiftçilerin en gözde kazanç kapısı olarak bilindiğine dikkat çekti. Cevizin gözde Osman Metin 76 Ocak-Şubat 2016 olmasının, dikimlerinin her dönemde gerçekleştirilebilmesinde ve aynı zamanda iklim şartlarına en kolay uyum sağlayan ağaç olmasında yattığını ifade eden Metin; “Ancak ceviz fidanı dikimlerinde yapılması ve uyulması gerek kurallar olduğu da kesindir. Ceviz fidanları ile yapılacak olan seçimler hem toprağın analizine, hem de iklimin çeşitliliğine göre farklılık gösteren dikimler ile gerçekleştirilmelidir. Biz de bu bilinç ile 25 yılı aşkın bilgi birikimi ve deneyimimizi Öz Sahil Fidancılık olarak babam Yabancı fidanlarımız olan Mavi sertifikalı Chandler, Fernor, Fernette, Pedro, Franquette’nin yanı sıra yerli fidanlarımız olan Şebin, Bilecik ve Kaman fidanlarımızla iddialıyız” dedi. Üniversite denetiminde Metin, firmanın en kaliteli ve piyasa şartlarına göre en ucuz fidanlarıyla, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da yetiştiricinin hizmetinizde olduğunu vurguladı. Yeniliklere yönelik olarak, Mavi sertifikalı Chandler Ceviz fidanı üretimine de başladıklarını dile getiren Osman Metin; “Türkiye’nin her yerine kargo ile ürün teslimatımız olduğu gibi, aynı zamanda yurt dışına ihracat da yapıyoruz. Fidancılık ceviz fidanı üretim tesislerinde toprak analizlerini Ziraat Mühendisleri çalışanları aracılığıyla düzenli olarak yaptırmaktayız. Bu analizler, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde yapılmakta olup, tesislerimizin ceviz fidanı yetiştiriciliğine uygunluk kontrolleri sağlanmaktadır. Aynı zamanda devlet destekli sertifikalı fidan satışlarımız bulunmaktadır. Destekleme için yapılan işlemler firmamız tarafından yapılmaktadır.” şeklinde konuştu. u Hüseyin Metin agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Kapama Ceviz Bahçesi Kurulumunda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Ü Hazırlayan: Uz. Erdal Orman / Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü lkemizin iklim ve toprak şartlarının uygun olmasının yanı sıra, yazılı veya görsel medyada çok fazla popüler olması sebebiyle ceviz yetiştiriciliği, son yıllarda birçok üretici veya özel sektör yatırımcısının ilgisini çekmektedir. Anadolu’nun has bitkisi cevize olan bu yoğun rağbet, sevindirici olmakla beraber, kârlı bir kapama ceviz bahçesi tesisinde, ismine doğru fidan, ekolojiye uygun çeşit seçimi ve yetiştiricilik esaslarının eksiksiz uygulanması şarttır. Medyada sıkça işlenen ceviz yetiştiriciliği veya pazarlaması, yatırımcıda belli bir farkındalık oluşturmakla birlikte, halen cevizle ilgili kirli ve abartılı birçok bilginin de dolaşımda olduğu bir gerçektir. Öte yandan, ‘‘geç yapraklanan, yan dalları verimli çeşit’’ olgusunun yeni yeni oturmaya başladığı günümüzde, artık devasa kapama ceviz bahçelerinin kurulması ve üreticilerin ‘‘falanca yörede hangi çeşidi önerirsiniz?’’ Diye başlayan bilgilenme soruları, ceviz yetiştiriciliği konusunda hayli mesafenin kat edildiği anlamına da gelmektedir. Ceviz bahçesi kurmaya karar veren üreticilerin, cevizin kendine münhasır özelliklerini bilmeleri elzemdir. Ekolojiden yüksek oranda etkilenen ceviz bitkisiyle ilgili, ülkemizde üniversite ve araştırma enstitüleri tarafından birçok ar-ge çalışması yapılmaktadır. Bu nedenle, bir bölgede ceviz yetiştiriciliğine karar verirken, öncelikle o bölgede yapılmış adaptasyon çalışmaları hakkında bilgi edinilmelidir. Çeşitlerin meyve kalitesi, yapraklanma ve verimlilik özellikleri iyi bilinmelidir. Karasal iklimin hâkim olduğu, sert kış şartlarının yoğun yaşandığı ekolojilerde, ve ilkbahar geç donlarının görüldüğü yerlerde geç çiçeklenen çeşitler tercih edilmelidir. Yanlış çeşit seçimi ekonomik yetiştiriciliği sağlayamadığı gibi, çok büyük zaman kayıplarına da yol açmaktadır. İklim ve toprak şartları, yetiştiriciliği birinci derecede kısıtlayan faktörlerdir. Dolayısıyla, bahçe kurulması düşünülen yörenin, son on yılına ait meteorolojik verilerinin elde edilmesi ve geniş ölçekli bir toprak analizi, çok değerli ipuçları verecektir. Çeşit seçimi Ülkemizin her bölgesinde ceviz ağaçları doğal olarak yayıldığından "ceviz ağacı her yerde yetişir" gibi bir algı oluşmuştur. Bu sebeple ceviz, birçok kültürel uygulamalardan mahrum bir şekilde üretilmekte, çeşit özellikleri göz ardı edilmekte, her çeşit veya tip, her bölgeye götürülerek büyük 78 Ocak-Şubat 2016 yanlışlıklar yapılmaktadır. Diğer yandan, uzun yıllar boyunca verimli, geç yapraklanan ceviz çeşitlerinin belirlenmemiş olması, üretimde standart olmayan verimsiz ve kalitesiz çeşitlerin de yayılmasına neden olmuştur. Dünya ceviz üretimi incelendiğinde, üretimin daha çok Asya ve Avrupa’da yer alan, bazı ülkelerde yoğunluk kazandığı görülmektedir. Ülkemiz dünya ceviz üretiminde Çin, A.B.D. ve İran’dan sonra dördüncü sırada olup (Çizelge.1), önemli üretici ülkeler arasındadır. Cevizde ıslah çalışmaları, ülkemizde ilk olarak Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nce yetmişli yıllarda başlatılmıştır. Yapılan seleksiyon çalışmaları sonucu birçok yerli tip, standart çeşit olarak tescil edilip yaygınlaştırılmıştır. Ceviz yetiştiriciliğinde, diğer önde gelen ülkeler arasındaki en önemli dezavantajımız, bu ülkelerin neredeyse tamamen melezlemeyle elde edilen çeşitlerle üretimlerini standardize etmiş olmalarıdır. Uzun yıllara dayanan melezleme çalışmalarıyla ortaya çıkarılmış, yüksek yan dal verimliliğine sahip, geç uyanan; Chandler, Pedro, Fernor, Fernette çeşitlerini uygun ekolojilerde yetiştirmek, avantajlı gözükmektedir. Yer Seçimi; Türkiye’de tarıma uygun nitelikli arazi fiyatlarının yüksek olduğu bir gerçek, bu nedenle yatırımcılar, tarım dışı sahalara da ceviz dikmeye yönelebilmektedir. Sadece ceviz için değil, tüm meyve ağaçları için ideal bahçe kurma yerleri; kısmen meyilli, toprağı fazlaca kuvvetli olmayan yamaç arazilerdir. Yine çeşidin soğuklama ihtiyacına göre yer seçilmezse bitkinin gelişmesinde, çiçeklenme ve meyve veriminde düşüşler olur. Yerin uygunluğunu tayin eden en kritik faktörlerden birisi de ilkbahar sıcaklık değişimleridir. Ceviz, meyve türleri içerisinde ilkbahar geç donlarından en fazla zarar gören meyve agrotime BİLİMSEL BAKIŞ türüdür. Bu riski düşünmeden kurulan bahçelerden, her yıl düzenli verim almak mümkün değildir. İlkbaharda uyanmaya yakın ceviz tomurcukları, -1ºC de zarar görmektedir. Turunçgillerde bile bu zararlanma -3º C de başlar. Bahçe yerinin seçiminde göz ardı edilmemesi gereken diğer bir hususta su kaynaklarının varlığıdır. Her ne kadar, ceviz yıllık ortalama 600-800 mm yağışın olduğu yerlerde sorunsuz yetişir sanılsa da bu yağışların düşme zamanının, bahçenin su ihtiyacına olumlu ya da olumsuz yönde etki edeceği unutulmamalıdır. Ayrıca cevizin içini doldurması veya iç büzüşmesinin en aza indirgenmesi, dolayısıyla iç randımanının çeşide özgü rakama ulaşması için sulama rejiminin gereken zamanda, gerekli miktarda uygulanması şarttır. Kapama ceviz bahçesi kurulması düşünülen bir yerde toprak profilinin de özenle incelenmesi gerekir. Kazık köklü bir bitki olan cevizin, büyüme ve gelişme için derin toprak istediği unutulmamalıdır. Bu yüzden, arazinin birkaç yerden açılacak iki metre derinliklerindeki çukurlarla toprak kesiti incelenmelidir. Katmanlar arasında geçirimsiz bir kaya tabakasının bulunması veya aşırı kireç varlığı ileriki yıllarda önemli sorunlara yol açabilir. Yine 1-1,5 metre seviyelerinde bulunabilecek yüksek taban suyu, o arazide ceviz yetiştiriciliğini önemli ölçüde kısıtlayacaktır. Ağır killi topraklarda veya yağışla meydana gelecek su birikintilerinin uzun süre bahçeyi terk etmediği alanlarda, işlevsel bir drenaj ve toprak ıslahı gerekir. Aksi halde bu tip topraklarda ceviz yetiştiriciliğinden kaçınılmalıdır. Özel ağaçlandırma sahalarında ise sorun, hem yeşil örtü hem de derin olmayan kayalık, sığ topraklar olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu tip sahalarda ceviz dikiminden önce etkili bir diri örtü temizliği ve derinlemesine toprak işleme (riperleme) ön şarttır. Şayet ortamda meşe bitkisi varsa, diri örtü temizliğinin ardından saha, bir–iki yıl kuru tarıma terk edilmeli, örneğin arpa ekimine yer verilmelidir. Çünkü mantari bir hastalık olan meşe kök çürüklüğü (Armillaria mellea), dikilecek fidanlara bulaşarak, kısa sürede büyük bitki kayıplarına neden olabilmektedir. Ayrıca orman açmalarında bu fungusun sel suları vb. etkenlerle bahçeye taşınmaması için bahçe ile orman sınırlarının kesiştiği yerler, hendeklerle izole edilmelidir. Toprak derinliği az olan sahalarda veya su basması muhtemel taban arazilerde, bahçe kurulacaksa bazı önlemler alınmalıdır. Çünkü cevizin kazık kökü, sürekli tabana doğru ilerleme eğilimindedir ve kılcal kökleri de su baskınlarına son derece hassastır. Bu nedenle, kökleri korumak amacıyla ve kazık köklere dikim yastığı oluşturmak üzere, sıra aralarındaki yüzey toprağını kürüyerek, oluşturulan sırtlara fidan dikimi yapılmalıdır. Toprağın analizi, ıslahı ve işlenmesi; Bahçe kurulması düşünülen alanın, toprak profilinin uygun çıkması, tek başına yeterli bir done vermeyecektir. Arazinin büyüklüğüne göre değişmekle beraber, toprak yapısını temsil edecek şekilde, en az 6 farklı yerinden zikzaklar çizerek numune alınmalıdır. Cevizin kök yapısı düşünüldüğünde, 30-60-90 cm gibi farklı derinliklerden analiz yaptırmak gerekir. Çünkü ürün vermeye başlayacağı ileriki yıllarda, köklerin ineceği derinliklerin durumu önem kazanmaktadır. Bu nedenle derinlemesine tahlil faydalı olacaktır. Cevizin optimum pH aralığı 6-7,5 civarında, işba (bünye) ise %50-55 oranındadır. Ülkemiz toprakları, genelde ceviz yetiştiriciliğinin yapıldığı alanlarda pH açısından biraz yüksekte seyretmektedir. Bu nedenle toprak analizi, hem bu oranların tespiti hem de önemli bir girdi olan gübrenin, mevcut toprakta ne oranda ve hangi elementler üzerinden verileceğinin ortaya çıkarılması açısından önemli bir aşamadır. Alkali karakterli topraklarda pH’ı aşağı çekmek için toz kükürt uygulaması gereklidir. Tahlil sonucuna göre, gerekirse tam alana taban gübresi (DAP,TSP) uygulaması ve organik madde oranını arttırmak içinde dekara 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi verilmesi faydalı olacaktır. Yine yeşil gübre olarak, toprağa azot fikse edecek baklagil yem bitkileri (fiğ, korunga vb.) ekilebilir. Ek olarak, toprak analiz raporunda belirtilen, mineral madde ve makro element gübreler, önerilen dozda ve önerilen zamanlarda üretim sezonu boyunca uygulanmalıdır. Ceviz bahçelerinde, bölgenin yağış durumuna ve bahçenin eğim durumuna göre, dikimden önce arazi hem enlemesine hem de dikine derin olarak sürülmelidir. Bunun için toprağı devirerek işleyen aletlerden ziyade yırtarak ilerleyen patlatma (riper) kullanımı daha uygundur. Zira aşırı yağışlı yörelerde, bahçenin fazla sularını kapillar boşluklardan kendiliğinden tahliye etmesi, ancak uygun sistemde sürümle sağlanır. Aksi taktirde fidan çukurlarında birikebilecek durgun sular yüzünden, yeni dikilen fidanlarda kayıplar yaşanabilmektedir. Dikimden sonraki yıllarda ise arazinin özellikle yabancı otlardan temizlenmesi amacıyla, yarı örtülü toprak işleme sistemi denen; sonbaharda bahçenin derin sürülmesi, ilkbaharda ise yabancı otların tohuma kalkmasından önce, daha yüzeysel işleyen aletlerle (diskaro) sürülmesi önerilir. Ocak-Şubat 2016 79 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Fidan seçimi, dikim; Dikim mesafesi, İşaretleme ve fidan çukurlarının açılması; Yabancı orijinli melez çeşitler, karakteristik özellikleri nedeniyle, yerli çeşitlere göre daha küçük taç yapma eğilimindedir. Bu nedenle 7X7 metre veya çitvari dikim denilen (8X4) 8m. sıra arası ve 4m. sıra üstü mesafelerle de dikim yapılabilir. Bu mesafe, yerli çeşitlerle kurulacak bir bahçede en az 8X8 m. veya 10X10 m. olmalıdır. Yine çitvari dikim yapılacaksa eğer, bahçenin 8 metre bırakılacak olan sıra aralarının güney-kuzey doğrultuda kurularak, sık dikim yapılan sıra üstlerinin, ilerleyen yıllarda birbirini gölgelemesi böylece en aza indirilir. Çok geniş alanlarda dikim yapılacaksa eğer, nivelman yöntemiyle arazi işaretlenebilir. Arazi düz bir yapıda değilse kare veya dikdörtgen alanlar oluşturulur. Sıralar oluşturulurken dik üçgenden yararlanarak ilk sıra, 90º derecelik açı yapan dikmeye göre belirlenir. Bu sıra baz alınarak, karar verilen dikim aralık mesafesine göre, sıra arası ve sıra üstü mesafeler dikim kazıklarıyla işaretlenmeye başlanır. İşaretleme bittikten sonra traktör arkası burgu, kepçe veya insan gücüyle çukurların açılmasına başlanır. Kazık köklü bir bitki olan cevizin, kök gelişimini kolaylaştırmak amacıyla, çukurların en az 70-80 cm derinlikte 50 cm genişlikte açılmasında fayda vardır. 80 Ocak-Şubat 2016 Açık köklü fidanlarla dikim yapmak, cevizde her zaman ilk akla gelen ve en sağlıklı seçimdir. Şayet yöre ılımansa, sonbahar dikimine uygun ve kış şartları ağır değilse, fidanların yaprağını döküp fidanlıklardan sökülmeye başlandığı Aralık ayı ortalarından itibaren dikim yapılabilir. Karın erken yağdığı, sert karasal iklime haiz yörelerde, dikim işlemi Nisan sonu-Mayıs başlarında, tüplü fidanlarla yapılabilir. Bu yörelerde, açık köklü fidanlar eğer soğuk hava depolarında ilkbahar mevsimine kadar tutulabilirse, açık köklü fidanlarla da dikim yapılabilir. Demetler halinde gelen fidanlar, dikimden önce iç içe geçmiş yaralı kökler kesilerek ve kılcal köklerden hafif uç alımı şeklinde kök tuvaleti yapılarak dikime hazırlanır. Kök kanserine karşı koruma amaçlı Nogall uygulaması ve mantari hastalıklara karşı önlem amaçlı fungusit çözeltisine fidanların kök kısmının daldırılarak dikim yapılması, kültürel bir işlem olarak önerilebilir. Tozlayıcı çeşitler ise önceden planlanan pikaja göre ana çeşidin en fazla % 5-10’unu geçmeyecek oranda, hâkim rüzgâr yönü gözetilerek dikilmelidir. Çukurlara, hazır işlenmiş, organik esaslı, steril hayvan gübresi, kök düzenleyici (humik asit, leonardit) ve son yıllarda sıkça kullanılan, hazır karışım dikim gübrelerinden de 150- 200 gram köklerle direkt temas etmeyecek şekilde üst toprakla beraber uygulanmalıdır. Fidanların aşı bölgesinin 4-5 cm toprak yüzeyinde kalacak şekilde dikilmesine özen gösterilir. En az 120 cm uzunluğunda 4x3 cm genişliğinde herekle birlikte dikimi yapılır. Açık köklü fidanlar, tutmayı kolaylaştırmak ve yan dallar oluşturmak için toprak yüzeyinden 1 m. yukarıdan tepesi vurulur. Tüplü fidanda ise ilk yıl tepe vurma işlemi yapılmaz. Dikimin ardından can suyu verilmelidir. Dikim sonrası fidan gövdelerinin su bazlı beyaz plastik boyayla boyanması, kışın kemirgenlerden, yazın güneş yanığı ve kabuklu bitlerden gövdeyi korumada yardımcı olacaktır. Sulama; Sulamada esas ilke, tarla başına kadar getirilmiş suyun, en az kayıpla bütün bahçeye üniform bir şekilde yayılmasıdır. Ceviz ağaçlarından iyi bir ürün alınabilmesi için düzenli bir sulama esastır. Cevizlerde sulamanın yetersiz olduğu durumlarda meyvelerin küçük kaldığı, iç meyvenin büzüştüğü, meyvelerde güneş yanıklığının görüldüğü, kırmızı örümcek zararı ve hastalıkların arttığı bilinmektedir. Yeni kurulacak ceviz bahçelerinde sulama metodu olarak mini yağmurlama ve damla sulama en ideal metotlar olarak ön plana çıkmaktadır. Tabii bunlardan birinin ya da birkaçının seçilmesi birçok faktöre bağlıdır. Örneğin Bahçenin tesviyesinin düzgün olup olmaması, toprağın kimyasal ve fiziksel özellikleri, sulama suyunun miktarı ve kalitesi, bölgenin rüzgar-sıcaklık-oransal nem-don-yağış gibi egemen iklim şartları sulama sistemlerini etkiler. Ceviz fidanları en kurak dönemde haftada en az 50-60 litre suya ihtiyaç duyar. Ölçü aletleri ve gözlemlerle de bahçenin su ihtiyacı belirlenebilir. Ayrıca bahçede kullanılacak sulama suyunun tuzluluk derecesinin yüksek olmaması gerekir. Suyun bahçeye sondaj veya taşıma yoluyla getirilmesine bağlı olarak maliyeti değişecektir. Bir de bu suyun rezerv edileceği uygun büyüklükte havuzlara ihtiyaç vardır. En ekonomik olanlar yangın tipi havuzlardır ve havuz tabanının çok iyi izole edilmesi şarttır. Gübreleme; Gübreleme, meyvecilikte en önemli girdilerden biridir ve sürekli tekrarlanması gereken temel bir uygulamadır. Diğer agrotime BİLİMSEL BAKIŞ bitkilerde olduğu gibi cevizde de her türlü şarta uyan bir reçete verilmesi imkânsızdır. Her bahçe için değişen şartlara göre gübreleme programı hazırlanmasında; Toprağın beslenme kapasitesi, bitkinin besin ihtiyacı, bitkinin ihtiyacını karşılayacak gübre miktarının tespiti gereklidir. Bu nedenle, ekonomik bir gübreleme için toprak analiz raporundaki sonuçlara göre gübrelemenin gereken miktarda ve zamanda verilmesi lazımdır. Cevizin en fazla gereksinim duyduğu makro element azot olup, bunu potasyum izlemektedir. Fosfor gereksinimi ise oldukça azdır. Mikro elementlerden ise kalsiyum en fazla ihtiyaç duyduğu besin ağacın dört ayrı yönde çıkmış, kuvvetli dalları arasından seçilmelidir. Yine modifiye lider terbiye sisteminde, ana dallar birbirine çok yakın yerlerden veya aynı noktadan çıkmamalıdır. Ayrıca dar açılı dallar, ileriki yıllarda kırılmaya yatkın olacaklarından dolayı, ana dal ile doruk dal arasında 50-70 derecelik bir açı bulundurulmalıdır. Çitvari dikim şekli denen, dikdörtgen normda kurulu bahçelerde ise budama ayrı bir önem kazanır. Yan dal verimli, melez çeşitlerle yapılan bu dikim sisteminde, geniş olan sıra araları ile yarı mesafedeki sıra üstüne gelen dallara, ayrı bir budama rejimi uygulanmalıdır. Örneğin, 8 metre sıra arasına doğru gelişen dallarının kesimi daha sert yapılarak, bu yöne uzanan sürgünlerin daha fazla gelişmesi teşvik edilmelidir. Bahçenin zirai asayiş açısından, dikenli tel veya hızlı büyüyen akasya, gladiçya türü çalılarla etrafının ihata edilmesi faydalı olacaktır. Diğer önemli bir konuda zararlı ve hastalıklarla mücadeledir. Ülkemiz ceviz yetiştiriciliğinde hastalıkların bazıları ekonomik ölçüde zararlara neden olmaktadır. Bu nedenle, gerek mantari hastalıklar ve gerekse zararlılarla mücadelede, yetiştiricilik dönemi boyunca bitki koruma uygulamalarını eksiksiz olarak yerine getirmek gerekir. Bütün ceviz türleri patojenik hastalıklara maruz kalmaktadır. Hastalıkların çoğu iklim ve coğrafik özelliklere bağlı olarak yayılmakta veya sınırlı kalmaktadır. Sonuç olarak; maddelerindendir. Bahçede, damla sulama sistemi var ise gübrelemeyi fertigasyon şeklinde uygulamak daha etkili ve ekonomik olacaktır. Dinlenme döneminde ise depo gübre dediğimiz toprak altı gübreler (NPK) değişik oranlarda, ağaç başına uygulanabilir. Terbiye Sistemi ve Budama; Kapama ceviz bahçesinde hedef, ilk üç yılda, fidanları en uygun taç sistemine getirecek ölçüde gelişmenin sağlanması olmalıdır. Özellikle sık dikim bahçelerde, taç yüksekliğinin, ileride mekanik ve kültürel işlemleri zorlaştırmayacak mesafeden verilmesi bir zorunluluktur. Cevizlerde budama, diğer meyve türlerine göre farklılık arz etmektedir. Çeşitlerin verimlilik tipi ile dikim mesafesi, budama ve terbiye sistemini belirler. Cevizde en uygun ve yaygın olarak kullanılan taç sistemi, lider bir doruk dalın etrafında, ana dallar ve çok sayıda yan dalın, katlar halinde oluşturulduğu modifiye lider taç şeklidir. Terbiye sistemi ne olursa olsun, ana dalların seçiminde dikkat edilmelidir. Ana dallar düğme gözlerden teşekkül ettirilmelidir. Örneğin, sık dikilmiş bir bahçede ilk ana dallar, 130-140 cm’lik mesafeden itibaren, Ölçek ekonomisi düşünüldüğünde, cevizde kârlı bir geri dönüşüm için en az 100 da. alanda başlangıç yapmak ülkemiz şartlarında olasıdır. Kapama bahçe tesisinde; arazi hazırlığından, çit ve beklenmeyen giderlere kadar maliyeti, ceviz için dekar başına ortalama 2500 TL civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu meblağa arazi bedeli dahil olmamakla birlikte, tarıma yapılacak yatırımlarda arazi değerinin ortalama 25003000 TL/da öngörüsünden hareketle ve de cevizin ortalama 8 yıl gibi bir süre sonunda rantabl bir verime ulaşacağı hesaba katılarak yola çıkılmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının sunduğu tüm desteklemelerden azami ölçüde faydalanılmalı ama bu desteğin çok üzerinde giderlerle karşılaşılacağı bilinmelidir. Ülkemiz ceviz yetiştiriciliği, bazı önemli sorunlar yaşamasına rağmen, başta ekolojisinin uygunluğu ve ticareti bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Ceviz üretiminde söz sahibi ve rekabetçi bir ülke olmak için kurulacak ceviz bahçelerinde; yöre şartlarına adapte olan, geç yapraklanan, kaliteli, verimli, açık renkli içe sahip, ince kabuklu, menşei belli sertifikalı çeşitlerle üretime gidilmesinden başka çıkar yol yoktur. Ceviz budanmaz, suyu kendisi bulur, aşıya gerek yoktur gibi doğru olmayan klişe cümlelere itibar etmeden, bahçe kurma aşamaları eksiksiz yerine getirildikten sonra, elde edilen ürünün hasat, kurutma ve piyasaya sunma gibi aşamaları da doğru uygulandığı takdirde üretim miktarı aratacak, ülke ekonomisi kazançlı çıkacaktır. u KaynaKlar anonim, 2016. www.fao.org Orman E., Tosun İ. ve M.E.akçay. 2011 Bazı yabancı Ceviz Çeşitlerinin yalova Ekolojisindeki Performanslarının Belirlenmesi. Türkiye VI. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi Şanlıurfa Orman E., İ. Tosun., M.E. akçay., V.Erdoğan ve y.akça, 2013. Bazı yerli ve yabancı Ceviz Çeşitlerinde Soğuklama Süresinin ve Dona Mukavemetin Belirlenmesi. aBKMaE yalova. Bilimsel araştırmalar ve İncelemeler yayın no. 285 Orman E. ve Z. Polat. 2014. Ceviz yetiştiriciliğini Sınırlayan Önemli Hastalıklar. agrotime Dergisi 7:24-29. Orman E. ve y.Boz, 2013. Türkiye’de Ceviz yetiştiriciliğinin Mevcut Durumu Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Türktob Dergisi 5:14-19 Orman E. ve S. Hepaksoy 2015. Bazı yerli ceviz Genotiplerinin Meyve ve ağaç Özellikleri VII. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi Çanakkale. Ocak-Şubat 2016 81 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ K Bağcılıkta Kış (Ürün) Budaması: Nasıl, Ne zaman? Hazırlayan: Zir. Yük. Müh. Ege Kacar, Dr. Burçak İşçi, Prof. Dr. Ahmet Altındişli / Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü ış mevsiminin son ayına girmiş bulunmaktayız. Şubat ayının gelmesi ile birlikte bağlarda budama işleri de artan bir ivme kazandı. Unutmayalım ki kış budaması, dormant (uyku) dönemde, bağcılıktaki en önemli iştir. Budama ne kadar iyi ve doğru bir şekilde yapılırsa, gözlerin patlaması ve verim, o oranda olumlu yönde etkilenmektedir. Bağcılıkta budama; genç dönemde (dikimden sonraki ilk 3 yıl) terbiye şeklinin oluşturulması, verime yattıktan sonraki dönemde ise gelişme, verim ve kalitenin düzenlenmesi amacıyla dallar ve sürgünler üzerinde yapılan kısaltma, çıkarma ve seyreltme işlemlerini kapsamaktadır (Çelik vd., 1998). Tanımdan da anlaşılacağı gibi bağcılıkta budamanın birçok amacı vardır ancak bu yazıda, bu amaçlardan en önemlisi olan verim, kalite ve terbiye şeklinin korunmasına yönelik yapılan kış budamaları anlatılacaktır. Kış (ürün) budaması sonbaharda yaprakların dökümü ile ilkbaharda gözlerin patlamak üzere olduğu dönem arasında herhangi bir zamanda yapılabilir (Yüksel vd., 2006). Ancak bazı ilkbahar geç donlarının yaşandığı bölgelerde, budamanın, gözlerin kabarmaya başlamasına kadar geciktirilmesi önerilmektedir. Bu sayede gözlerin uyanması bir hafta kadar geciktirilebilmektedir. Bu bölgelerde kış budamasının ikiye ayrılması, ilkinin kışın dalların kısaltılması şeklinde ikincisinin de gözlerin kabarmaya başladığı dönemde normal budama olarak uygulanması önerilmektedir (Winkler vd., 1984) . Kır arazilerde çubuk pişkinliğinin erken sağlanmasıyla budamalar daha erken dönemde yapılabilmekte, taban arazilerde ise budama biraz daha geciktirilebilmektedir. Budama zamanı tamamen bölge şartlarına göre üreticiler tarafından düzenlenmelidir. Geçen dönemde Manisa Sarıgöl’ün Emcelli Mahallesi’nde Kasım ayı başında yapılan erken budamaların, hava sıcaklıklarının da mevsim normalleri üzerinde seyretmesiyle gözlerin uyanmasına sebebiyet verdiği 82 Ocak-Şubat 2016 gözlemlenmiştir. Saıgöl Ziraat Odası konuyla ilgili bir uyarıda bulunmuş ve budamanın bu bölgede Ocak ayı ile Mart ayı arasında yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Kış budamasında kullanılan aleterden en önemlisi budama makasıdır. Budama makasının el tipine uygun olması, bıçağının sağlam ve kolay yıpranmayan yapıda olması önemlidir. Son yıllarda özellikle kısa budama (2-3 gözden) yapılan bağlarda kullanımı yaygınlaşan şarjlı makaslar tercih edilmeye başlanmıştır. Budama testeresi kış budamasında yaygın olarak kullanılan bir diğer alettir. Kalın dalların çıkarılmasında kullanılmaktadır. Dişlerinin yıpranmaya karşı dayanıklı olması ve düzgün bir kesim yapması gerekmektedir. Bunun dışında bağ çekmesi ve serpet gibi hangi budama tipinin tercih edileceği yetiştirilen üzüm çeşidine göre değişmektedir. Bir üzüm çeşidinin kısa budamaya uygun olması demek, o çeşidin bir yaşlı dallarının dip kısımlarındaki gözlerin verimli (salkım doğuşu iyi) olması demektir. Bazı iri taneli ve salkımlı, çekirdekli sofralık üzüm çeşitlerinde, kısa budamaya uygun bazı şaraplık çeşitlerde kısa budama uygulanmaktadır. Makine ile hasat yapılan şaraplık bağlarda kısa budama uygulanmaktadır. Kısa budanan çeşitlere örnek olarak, Alphonse Lavallee (Efes Karası, Kavacık Üzümü, Enfes Üzümü), Razakı, Horoz Karası, Trakya İlkeren, Cardinal, Kalecik Karası, Syrah, Cabernet Sauvignon, Merlot vb. gibi çeşitler verilebilir. Bir yaşlı dallarının dip kısımlarının verimliliği kısmen az olan, orta diğer aletler de kış budamasında kullanılabilmektedir. Kış budaması, bırakılan bir yaşlı dalların uzunluğuna göre kısa (2-3 göz), yarı-uzun (5-7 göz) ve uzun (8-15 göz) olmak üzere üç ayrı başlık altında incelenebilir. Bu aşamada kısımlardaki gözleri verimli olan çeşitlerde yarı-uzun budama tercih edilmektedir. Ayrıca yarı-uzun budanan çeşitlerde aşırı koltuk ve neferiye oluşumunun da önüne geçilmektedir (Pavlov, 1987) Goble sistemi kullanılan çekirdeksiz çeşitler, Yalova İncisi, agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Flame Seedless, Ata Sarısı, Michele Palieri vb. çeşitler yarı-uzun budanabilir. Yıllık dallarının dip gözleri verimsiz (salkım doğuşu olmayan) olan çeşitler uzun budanmaktadır. Türkiye’nin en önemli kurutmalık ve sofralık üzüm çeşidi olan Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidi uzun budanmaktadır (12-15 göz). Bunun nedeni, bu çeşitten elde edilen salkımların budamada bırakılacak olan bir yaşlı dallarının 7-18. arasındaki kış gözlerinden doğmasıdır.Sultani Çekirdeksiz dışında çoğu çekirdeksiz çeşit te uzun budanmaktadır. Bunlara örnek olarak, Crimson Seedless, Superior Seedless, Samancı Çekirdeksizi vb. çeşitler verilebilir. Kış budamasında asma başına bırakılacak göz sayısına ‘ürün yükü veya şarjı’ adı verilmektedir. Her çeşit ve her asma aynı ürün yükü ile budanmamakta yani farklılık göstermektedir. Ürün yükü üzerine etkili olan faktörler vardır. Bu faktörler; çeşit, anaç, terbiye şekli, yaş, gelişme durumu, değerlendirme şekli ve iklim-toprak koşullarıdır. Daha zayıf gelişme gösteren çeşitler daha az yüklenirler. Anaçlar arasında da gelişme kuvveti açısından farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin Rupestris grubuna ait 110 R, 1103 P., 140 Ru. gibi anaçlar, Riparia grubu (5 BB, SO4, 420 A) anaçlarına göre daha kuvvetli gelişirler. Bu sebeple budama da bu gelişme kuvveti göze alınmalıdır. Terbiye şekli açısından goble şeklinde yetiştirilen çekirdeksiz çeşitler yarı-uzun budanırken telli terbiye sistemi ile yetiştirilen çekirdeksizler uzun budanmaktadır. Asma genç iken (dikimden sonraki ilk 3 yıl) terbiye şeklinin tamamlanabilmesi açısından daha kısa budama yapılmaktadır. Yaş ilerledikçe normal budama şekli uygulanmakta ve bu şekilde terbiye şekli oluşturulmaktadır. İklim açısından bakıldığında, aynı çeşit için, kurak ve serin ekolojide yetiştirilen asmalar, sıcak ve yağışlı bölgelerdekine göre daha az ürünle yüklenmektedir. Bu şekilde kalite ve verim için sürdürülebilirlik korunmaktadır. Yarıuzun ve uzun budanan çeşitlerde ertesi yılın budama çubuklarını oluşturabilmek, terbiyeyi kaçırmamak amacıyla 2 göz üzerinden kısa budanmış bir yaşlı çubuklar gövdeye yakın olan yerlerde bırakılır. Bu dallara yedek veya yenileme dalı adı verilmektedir. Örneğin Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidi kış budamasında asma başına 4-8 adet arası uzun (12-18 göz) ürün dalı, 2-3 adet kısa (yedek) (2-3 göz) yenileme dalı bırakılmalıdır. Ürün yükü açısından düşünülürse Sultani Çekirdeksiz de, 14 göz/m2 uygulaması standarttır. Bu rakam; 3x2 m dikim sıklığındaki bağlarda 84 göz/asma, 3x2.5 m olan bağlarda 105 göz/asmaya denk gelmektedir (Altındişli vd., 2010). Kış budamasında dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de bırakılacak olan çubukların iyi seçilmesidir. Bu çubuklar olgunlaşmalarını tamamlamış, fındık kabuğu rengini almış, öz kısımları dar olan pişkin diye tabir edilen çubuklardır. Obur dal diye tabir edilen aşırı kalın çubuklar yerine standart 8-11 mm kalınlığındaki çubuklar tercih edilmelidir. Budama yapılırken terbiye sistemi göz önünde bulundurularak şekil kaçırılmamalı, karakol diye belirtilen yaşlı ve boş dalların oluşmaması için doğru yerdeki pişkin çubuklar tercih edilmelidir. Ayrıca bu çubuklar üzerinde kış gözleri net şekilde görülmeli, kör göz oluşumu yaygın, ölükol, külleme vb. hastalık yükü çok olan çubuklar tercih edilmemelidir. Bağ içerisinde Kav, Agrabacterium vitis (bağ kanseri) vb. hastalık ile bulaşık olan asmalar budanacak ise ayrı bir makasla budanmalı ve bu hastalıklar diğer sağlıklı olanlara taşınmamalıdır. Budama makasları dezenfekte edilmeli ve kullanılan aletler pratikte de kullanılan çamaşır suyunun 1:5 oranında su ile karıştırılmasıyla hazırlanan solüsyonda bekletilmelidir. Asma diğer meyve türlerine göre açılan yarayı kapatamayan bir bitkidir. Bu sebeple 3 cm çapından büyük yaralar açmaktan Ocak-Şubat 2016 83 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ alanında, 4 175 356 tonluk bir üzüm üretimi gerçekleştirilmiştir (TUIK, 2014). Ortalama verim olarak düşünüldüğünde yaklaşık 850 kg/da gibi bir rakam ortaya çıkmaktadır. Bu veri diğer bağcı ülkelerin verileriyle karşılaştırıldığında, örneğin ABD (yaklaşık 1400 kg/da) ile, çok düşük seviyelerde kalmaktadır. Uzun vadede bağcılık açısından elimizde olan avantajları geleceğe de aktarabilmek adına bilinçli üretim yapmak, maliyetleri düşürmek, gereksiz ve bilinçsiz kimyasal girdi kullanımı engellemek, kültürel işlemleri doğru ve düzgün bir şekilde uygulamak, fidan seçiminden terbiye sistemlerine kadar her aşamada bilinçli seçimler yapmak gerekmektedir. Bu şekilde hem Türkiye hem de bağ üreticilerimiz kazanacak ve ülkemiz dış pazarlarda daha rekabet edebilir bir pozisyona gelecektir. Tüm üreticilerimize iyi ve bereketli yıllar dileriz. u kaçınılmalıdır. Ancak budamada, genellikle uzun budanan çeşitlerde bu tür büyük yara açımları olmaktadır. Bu tür yaralar, iletim demeti hastalıkları vb hastalıklar açısından korunaksız olduğundan aşı macunu vb. çatlamayan ürünlerle kapatılmalıdır. Asma sert budanan bir bitkidir. Asmanın budama öncesi ve sonrası resimleri arasında müthiş bir fark bulunmaktadır. Bu sebeple budama işçiliği de maliyette önemli bir kalemi oluşturmaktadır. Ayrıca budamayı da her işçi yapamamakta, belli bir süre çalışma ve tecrübe gerektiren bir konudur. Manisa/Sarıgöl Ziraat Odası 2016 yılı için ödenen kış budaması yevmiyelerinin 70 TL olduğunu belirtmiştir (http://www.milliyet.com.tr/sarigol-debag-budama-yevmiyesi-70-lira-manisayerelhaber-1166438). Sultani Çekirdeksiz çeşidinde kalifiye bir işçi genellikle 1 dekarlık bir alanı 1 günde budayabilmektedir. Ancak çekirdeksiz çeşitlerde budama sadece çubukların kesiminden ibaret değildir. Budamada bırakılan uzun çubuklar daha sonra genellikle bayan işçiler tarafından yapılan bağlama işlemine tabi tutulur. Bağlama işçiliği için Manisa Bölgesinde ödenen ortalama yevmiye de 50 TL dir. Bazı bölgelerde kısa budanan çeşitlere sahip üreticiler, toplu alanlarda üretim yapan Şarap Firmaları şarjlı budama makaslarına geçmekte ve budama maliyetlerini düşürmektedirler. Türkiye’nin genel bağcılık istatistiklerine bakıldığında 467 092 hektarlık bir bağ 84 Ocak-Şubat 2016 KaynaKlar anonim, 2012, FaO (Food and agriculture Organizatıon Of The United nations) FaOSTaT | © FaO Statistics Division, http://www.faostat.fao.org altindişli, a., 2003, an overview on Turkish Sultana Production and recent Developments. International Dried Grapes Production Countries Conference, 23-24 October 2003, Izmir, Turkey. altındişli, a. 2010. Kurutmaya yönelik Sultani Çekirdeksiz üzüm yetiştiriciliği el kitabı. syf. 13. İzmir. Çelik. H., ağaoğlu. y. S.. Fidan. y.. Marasalı. B.. Söylemezoğlu. G.. 1998. Genel Bağcılık. Sun Fidan a. Ş. Mesleki Kitaplar Serisi: 1.6 s. Pavlov, a. 1987. Pruning studies in the cv Storgosia., Vitis 26 (2) E 23. TÜİK, 2014, Türkiye İstatistik Kurumu, ‘Bitkisel Üretim İstatistikleri 2014’, http://www.tuik.gov.tr yüksel, İ. Erdem, a. İlhan, İ. Ünal, a. 2006. Bağcılıkta Budama ve Terbiye Sistemleri Bağcılık araştırma Enstitüsü yayın no: 101. Manisa Winkler, a. J., Cook, a. J., Kliewer, M. W. and lider, l. a. 1974. General Viticulture. Univ. Of California Press. Berkeley. California. agrotime GÜNCEL T “Tarımın Doktoru” HEKTAŞ, 60 yılı devirdi Aralarında doktorlar, kimyagerler, eczacılar ve ziraat mühendislerinin de bulunduğu, tasarruflarını birleştiren topluluğun Adana’da kurduğu Hektaş, sektörde 60 yılı tamamladı. ürkiye’nin ilk önemli sanayi yatırımlarında biri olarak 1956 yılında kurulan Hektaş, “Tarımın Doktoru” sloganıyla tarım ve hayvancılık için ilaçlar geliştiren, üreten ve pazarlayan Hektaş, 60. yıl etkinlikleri kapsamında senelik çalışan toplantısını Antalya’da gerçekleştirdi. Hektaş, çoğunluğunu doktorlardan oluşan, aralarında kimyagerler, eczacılar ve ziraat mühendislerinin de bulunduğu, tasarruflarını birleştiren topluluk tarafından Adana’da kurulmasından sonra, günümüzde ürün portföyünde ülkemizin ekolojik yapısına ve ürün çeşitliliğine uygun 370’ den fazla zirai ilaç ve gübreler ile 25’den fazla hayvan sağlığı ilacı bulunduran bir şirket haline geldi. Sektörünün en geniş ürün yelpazesine sahip ve lider kuruluşlardan birisi olan Hektaş, 60. Yıl etkinlikleri kapsamında, her sene düzenlenen senelik çalışan toplantısını bu kez 22-23 Ocak tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirdi. Ana konsepti 60. yıl olan toplantıda bir araya gelen 120 Hektaş ailesi üyesi dünden bugüne aldığı yolu, gelecek hedeflerini ve beklentileri konuştu, geçmişten gelen güçlü birliktelik ile geleceğe nasıl yön vereceğini tartıştı. Hektaş Çalışanlar Toplantısı, renkli tartışma ve sunumlara da sahne oldu. 2015 yılını başarıyla tamamlayan Hektaşlılar yılın yorgunluğunu, çeşitli etkinliklerle atmaya çalışırken, önümüzdeki sene daha da büyük başarılara imza atmış bir ailenin parçası olarak buluşmak üzere ayrıldı. u Ocak-Şubat 2016 85 agrotime GÜNCEL Tasaco, Syngenta Grubuna Bağlı Societa Produttori Sementi Bologna (PSB)’nın Yonca Bölümünü Satın Aldı! T ohum sektörünün lider kuruluşlarından Tasaco Tarım San ve Tic. A.Ş. bilindiği gibi sebze, çiçek, buğday ve yem bitkileri tohumlarında pazarın önemli oyuncularındandır. Gıda sanayiinde de sözleşmeli cipslik mısır ve makarnalık buğday üretim modeli ile pazarın lider firmalarına tedarik sağlamaktadır. Tasaco 20 yıllık bilgi birikimi, Tarsus/Mersin, Söke/Aydın ve Ilgın/Konya’ da bulunan 50.000 tonluk buğday eleme & depolama kapasiteli tesisleri ile tohum sektörüne hizmet ederken, yine Kumluca/Antalya’ da bulunan sebze ıslah ve AR-GE tesisleri ile Türk tarımının gelişimine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Tasaco Tarım Sanayi ve Tic. A.Ş. Syngenta, grubuna bağlı Società Produttori Sementi Bologna (PSB)’nın yonca bölümünü Eylül 2015’ te satın almıştır. Tasaco yonca ve yem bitkileri ıslah, üretim ve uluslararası pazarlama faaliyetlerini İtalya’ daki firması Prosementi Srl vasıtasıyla gerçekleştirecektir. Tasaco Tarım Sanayi ve Tic. A.Ş. yan kuruluşu olan Prosementi Srl, Bologna bölgesinde kurmuş olduğu 1 ton/saat kapasiteli yeni tohum hazırlama tesisiyle, İtalya’ da ve birçok ülkede pazar lideri olan çeşitlerini İtalyan çiftçisinin yanında 35 ülkedeki diğer çiftçilerinde hizmetine sunmaktan gurur duyar. Satın alınan yonca işinin en önemli çeşidi olan Prosementi yonca çeşidi ülkemizde ithal yoncalar arasında ve birçok ülkede pazar lideridir. Uzun yıllardan beri İtalya’ da Tohumluk Tescil Komitesi’ nin standart çeşididir. İç ve dış pazarlardaki gücümüzü bu tür yatırımlarla arttırarak, tarım sektöründe daha bilinçli, çağın gereklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, en iyi çeşitleri ve ürünleri kullanıma sunmak olan misyonumuzu gerçekleştirebilmeyi hedeflemekteyiz. u 86 Ocak-Şubat 2016 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Ü Zeytincilikte Yeni Teknolojiler Hazırlayan: Dr. Yasin Özdemir, Engin Güven, Dr. Nesrin Aktepe Tangu / Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü lkemiz zeytinin gen merkezlerinden olması nedeniyle önemli bir genetik zenginliğe sahiptir. Bu genetik zenginliğin değerlendirilmesi ve ekonomiye katkısının artırılması için çalışmalar yapılması son derece önem arz etmektedir. Zeytinde verim ve kalitenin artırılması için geleneksel yetiştiricilikte yapılan bazı uygulamaların yerine bilimsel çalışmalarla etkinliği ortaya konmuş gelişmelerin uygulamada yerini alması son derece önemlidir. Dünya genelinde tüm gıdalarda olduğu gibi sofralık zeytin, zeytinyağı ve zeytin ezmesi için de doğal yöntemler ile üretilmiş olanlara tüketiciler daha fazla ilgi göstermektedir. Bu nedenle hem doğallıktan hem de kaliteden ödün vermeyen yeni üretim teknolojilerinin uygulanması tüketicileri cezp edeceği ve üreticilerin karını arttıracağı düşünülmektedir. Bu çalışmada ülkemizde zeytin yetiştiriciliği ve zeytin ürünlerinin üretilmesinde uygulanabilecek ve gerek yetiştirici, gerek üretici ve gerekse bu konuda eğitim gören ve araştırma yapan öğrenciler ve araştırmacılara faydalı olabilecek, yetiştiricilikte ve sofralık zeytin, zeytinyağı ve zeytin ezmesi üretiminde uygulanabilecek yeni teknolojilerin özet halinde sunulması amaçlanmıştır. Sofralık 88 Ocak-Şubat 2016 zeytin üretiminde kullanılabilecek yeni teknolojilerden kısmi kurutma yöntemleri hakkında bilgiler sunulmuştur. Zeytinyağı üretiminde uygulanabilecek yeni teknolojilerden ise zeytinyağı prosesi öncesinde uygulanan bazı gaz veya elektrik alan uygulamaları ile verimi ve fonksiyonel ve kalite özelliği arttırılmış zeytinyağı üretimi hakkında bilgiler verilmiştir. Zeytin ezmesi üretimine ise şekil verilebilen ve dilimlenebilen ürünlerin üretimi bu alanda gelecek vadeden yeni teknolojiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Zeytin Yetiştiriciliğinde Yeni Teknolojiler Ülkemiz zeytinin gen merkezlerinden olması nedeniyle önemli bir genetik zenginliğe sahiptir. Bu genetik zenginliğin değerlendirilmesi bilinciyle çalışıp bunu ekonomiye katkısının artırılması için çalışmalar yapılması son derece önem arz etmektedir. Bu amaçla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Araştırma Kurumlarında ıslah çalışmaları devam etmektedir. Zeytin adaptasyon yeteneği en yüksek, toprak açısından en kanaatkar türlerden olup diğer türlerin yetişemeyeceği alanlarda rahatlıkla yetişebilmektedir. Ekolojisine uygun alanlarda toprak açısından diğer türler için elverişsiz olan tarım alanlarının değerlendirilmesi için son derece uygun bir türdür. Ancak bu özelliklerinin yanında fidan üretiminden tüketicinin sofrasına ulaşıncaya kadar olan süreçte sorunları da yok değildir. Yetiştiricilikte bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar da ilgili kuruluşlarca sürdürülmektedir. Zeytinde verim ve kalitenin artırılması için geleneksel yetiştiricilikte yapılan bazı uygulamaların yerine bilimsel çalışmalarla etkinliği ortaya konmuş gelişmelerin uygulamada yerini alması son derece önemlidir. Ülkemizde zeytinin en önemli sorunlarından bir tanesi ağaç başına verimin düşük olmasıdır. Bu açıdan mevcut çeşitlerin üstün özellikli klonları ile yetiştiriciliklerinin yapılması bu soruna kısmen çözüm olacağı düşüncesi ile klon seleksiyon çalışmaları yapılmış ve bazı çeşitlerde devam etmektedir. Marmara bölgesi zeytin varlığının %80’ini oluşturan Gemlik zeytininde bu amaçla Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsünde yapılan seleksiyon çalışması sonucu seçilen Gemlik 21 ve Gemlik 27 klonları tescil edilerek milli çeşit listesine girmiştir. Populasyondan seçilen 23 klon içerisinde periyodizite katsayısı daha düşük olan bu klonların sertifikalı üretiminin gerçekleştirilerek üreticiye ulaştırılması agrotime BİLİMSEL BAKIŞ amacıyla baz materyal üretim çalışmaları devam etmektedir. Hem kaynakların etkin kullanımı hem de verim ve kaliteye etkisinin artırılması açısından, sulamanın damla sulama ile yapılması ve bitkinin ihtiyacı olan besin maddelerinin de sulamayla birlikte verilmesi önemli konulardandır. Yine tarım alanlarının giderek azaldığı düşünüldüğünde birim alandan daha fazla verim elde etmek, bu alanların daha etkin kullanımı için sık dikim yöntemlerinin tercih edilmesi yetiştiricilikte bu amaçla daha bodur gelişen çeşitlere öncelik verilmesi ve bu yönde ıslah çalışmalarının artırılması da üretici ve ülke ekonomisi açısından gerekli konulardandır. Zeytin üreticisi açısından en fazla maliyeti oluşturan hasatta mekanizasyonun uygulamaya girmesi maliyeti de azaltacaktır. Ayrıca ülkemiz Zeytin varlığının büyük bölümü yüksek boylu ağaçlardan oluşmaktadır. Bu nedenle budamaya önem verilmesi, ağaç tacının kontrol altında tutulması ve alçaktan taçlandırılmış terbiye şekli verilmesi daha küçük taçlı ağaçlar oluşturacağından hasatta ve diğer kültürel uygulamalarda maliyeti azaltacaktır. Zeytin yetiştiriciliğinde yapılan yanlış uygulamalardan bir tanesi de toprak işleme konusunda olmaktadır. Zeytin bahçelerinde pulluk gibi toprağı derin işleyen ekipmanlar yerine, hem ağacın verimliliği hem de toprağın verimliliği ve sürdürülebilirliği açısından yapılan bilimsel çalışmalarla geçerliliği doğrulanan, toprak işlemesiz sistemin özendirilip teşvik edilmesi zeytin bahçeleri ve üreticiler için daha yararlı sonuçlar getirecektir. Özellikle nemli bölgelerde zeytin bahçelerinde hastalık ve zararlılar daha fazla görülmektedir. Hastalık ve zararlılarla mücadelede aşırı pestisit kullanımının önüne geçmek ve sonuçta insan sağlığı açısından daha az riskli ürünler elde etmek için entegre mücadele yöntemleri ve erken uyarı sistemlerinin etkin kullanımının teşvik edilmesi üretici ve çevre açısından olumlu gelişmeler sağlayacaktır. Sofralık Zeytin Üretiminde Yeni Teknolojiler Ülkemizde uygulanmakta olan siyah zeytin üretim tekniklerine bakıldığında bunlar çoğunlukla geniş çaplı havuzlarda, yüksek tuz konsantrasyonlu salamuralarda (>%10), 6-8 ay gibi uzun bir sürede gerçekleştirilmektedir (Aktan ve Kalkan 1999). Bu şekilde gerçekleştirilen bir üretimde sıcaklık, rutubet, su aktivitesi gibi faktörlerin etkisiyle küfler gelişerek ürünün besin değerini düşürmekte ve teknolojik kalitesinde önemli zararlara neden olmaktadır (Gümüş ve Arıcı 2005). Yukarıdaki literatürler analiz edildiğinde ülkemizde siyah sofralık zeytinlerin tuz içeriklerinin yüksek olduğu ve bu nedenle sağlık sorunlarına neden olabileceği ve NaOH ile acılıkları giderilmiş zeytinlerin damak tadımıza uymadığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden literatürde belirtilen ve mevcutta kullanılan zeytin üretim yöntemleri dışına çıkabilecek, tuz sorununu çözmeye odaklı, tüketicilerin damak tadına uygun ve yeni sofralık zeytin üretim yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç olduğu görülmektedir. Ülkemizde siyah sofralık zeytinlerin tuz içeriklerinin yüksek olması tüketicilerin en önemli şikayetlerinden biridir. Bu şikayetin ortadan kaldırılması için tuza dayalı olmayan acılık giderme yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Tüketici, üretici ve çevre bakış açısıyla ülkemizde sofralık zeytin ile ortaya üç problem ortaya çıkmaktadır. Bu problemler aşağıda özetlenmiştir; 1. Tüketici bakış açısıyla: Günümüzde tüketiciler kaliteli ve düşük tuz içeriğine sahip sofralık zeytine ulaşmada sorun yaşamaktadır. 2. Üretici bakış açısıyla: Üreticiler salamurada siyah zeytin üretiminde olduğu gibi 6-8 aylık uzun bir süreye ihtiyaç duymadan üretim yapmak ve tuz içeriğinin yüksek olması nedeniyle kısıtlı olan Pazar alanını geliştirmek ve ihracat yapmak konusunda sorunlar yaşamaktadır. 3. Çevre bakış açısıyla: Ülkemizde kullanılan üretim yöntemleri salamura ve NaOH kullanımına dayandığı için yüksek miktarda su tüketilmektedir ve çevreye tuz ve NaOH içeren yüksek miktarda atık su salınması sorunu vardır. Atık suların yüksek oranda tuz içermesi veya NaOH içermesi bu suların arıtımını oldukça zorlaştırmaktadır. Kısmi kurutma ile zeytinlerin acılıklarının giderilmesi işleminde temel prensip; zeytinlerin su içeriğinin acılık gidermeye yetecek kadar azaltılmasıdır (Kailis ve Harris 2007). Benzer şekilde İtalya’da 'Ferrandina' adı verilen gelenekselleşmiş bir yöntem ile uzun yıllardır sofralık siyah zeytin üretildiği bildirilmiştir (Marsilio ve ark. 2000, Gambella ve ark. 2000). Bu yöntem kısa süreli sıcak suda bekletme, kuru tuzlama ve sıcak havada kurutma olmak üzere 3 temel işlemden oluşmaktadır. Bu yöntemde aşırı olgun olarak (7. olgunluk indeksinde) hasat edilen siyah zeytinler kaynayan veya 90°C’deki su içerisinde 5-10 dakika tutulduktan sonra %10’luk kuru tuz içerisinde 3 gün bekletilmektedir. Daha sonra zeytinler 50°C’deki kurutucuda yaklaşık 17 saat süre ile kurutulmaktadır (Cardoso ve ark. 2009). 'Ferrandina' yöntemiyle işlenen zeytinlerin kurutulmasında kıvırcık yüzeyli zeytin üretilebilmesi için kurutmanın düşük sıcaklık ve uzun sürede yapılması gerektiği bildirilmiştir (Marsilio ve ark. 2000). 'Ferrandina' yönteminin üzerine yapılan çalışmalar ile 'Sybaris' yöntemi geliştirilmiştir. 'Sybaris' yönteminde 'Ferrandina' yönteminde bulunan 50°C’deki suda bekletme işlemi çıkarılmış ve yerine zeytinlerin üç yerinden kesilerek 3-4 hafta 20°C’de su içerisinde bekletme işlemi konulmuştur (Cardoso ve ark. 2009). Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nde 'Kurutma ile Sofralık Zeytin Üretimi ve Ürün Özelliklerinin Belirlenmesi' isimli proje yürütülmektedir. Bu projede Marmara bölgesinin en önemli sofralık çeşidi olan Gemlik zeytininin materyal olarak kullanıldığı ve kurutma süresince periyodik olarak hidroksitirosol, oleuropein ve tirosol analizlerinin yapıldığı bildirilmiştir (Anonim 2015). Bu proje kapsamında mikrodalga fırında kısmi kurutma ile acılığı giderilmiş zeytinlere ait fotoğraflar Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1: Mikrodalga fırında kısmi kurutma ile acılığı giderilmiş zeytinler (Ozdemir ve ark. 2015). Ocak-Şubat 2016 89 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Gambella ve ark (2000) tarafından iğneyle delme ve %10’luk salamuraya 10 dakika daldırma ön işlemi uygulanan yeşil zeytinlerin 50°C’deki kurutma fırınında %20 nem içeriğine kadar kurutulduğu bildirilmiştir. Kurutulan zeytinlerin su aktivitesinin 0.849 olduğu ve polietilen (95 µm kalınlıkta) torbalarda oda sıcaklığında 1 yıl boyunca görsel olarak bir bozulmaya rastlanmadan depolanabildiği belirtilmiştir. Kurutma ile acılıkları giderilmiş ve vakum veya %100 azot altında ambalajlanmış zeytinlerin üretiminde ve ambalajında tuz kullanılmamış olmasına rağmen mikrobiyolojik açıdan arzu edilen ürün güvenliğinin sağlandığı bildirilmiştir (Mantzouridou ve ark. 2011). Olgunlaşmanın oleuropein içeriğini önemli ölçüde etkilediği ve olgunlaşma süreci boyunca zeytin bünyesinde bulunan oleuropeinin azalış gösterdiği bildirilmiştir (Özdemir 2011). Olgunlaşma sırasında zeytinin oleuropein içeriğindeki azalışın zeytindeki hidrolik enzimlerdeki aktivitenin artışı ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Literatürde olgunlaşma ile oleuropein içeriğinde bir düşüşten bahsedilmesi; olgunlaştırma yönteminin yeni bir zeytin acılık giderme yöntemi geliştirme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Zeytinyağı Üretiminde Yeni Teknolojiler Zeytinlerin depolandığı ortama 30 ppm düzeyinde etilen eklenmesi durumunda elde edilen yağların acılıklarının azaldığı ve 3,4DHPEA-EA (Oleuropein-aglikonun büyük formu) içeriğinde azalmaların tespit edildiği bildirilmiştir (Yousfi et al 2009). Zeytin depolama ortamına etilen ilave edilmesinin elde edilecek yağın karakteristiklerine etkisi konusunda bir kaç adet çalışma rapor edilmiştir (Maxie et al 1960, Yousfi et al 2009). Zeytinyağının elde edilmesi sürecinde, etilenin zeytine acılık veren bileşenler üzerine etkili olan enzimlerinin çalışmasını düzenleyerek zeytinyağının acılığının azaltılabileceği bildirilmiştir (Yousfi et al 2009). Zeytinlerin 40 °C sıcaklıkta depolanmasının elde edilen yağların acılık düzeyinde önemli bir azalma sağladığı belirtilmiştir. Zeytinlerin depolama sürecinde depo atmosferinde CO2 içeriğinde yükselme ve O2 içeriğinde düşüşün meydana gelmesi zeytinyağının acılığında azalma meydana getirdiği bildirilmiştir (Yousfi et al 2009). Darbeli elektrik alan uygulamasının zeytinyağı sıkımı öncesinde zeytinlere uygulanması sayesinde yağ verimi ve yağın beslenme fizyolojisini ilgilendiren bileşenlerde meydana gelen kayıpların azaldığı bildirilmiştir. Kısa darbeler şeklinde güçlü bir elektrik alanın zeytin hamuruna uygulanması sayesinde zeytinlerin hücre duvarlarındaki gözeneklerin 90 Ocak-Şubat 2016 büyüdüğü bu sayede yağ veriminin attırılabildiği bildirilmiştir. Ayrıca bu gözeneklerin genişletilmesi sayesinde yağ daha kolay dışarı çıkması mümkün olduğu için yağ kalitesinde de artış olduğu belirtilmiştir. Zeytin Ezmesi Ürünleri Üretiminde Yeni Teknolojiler Zeytinler; zeytinyağı, sofralık zeytin ve zeytin ezmesi üretiminde kullanılmaktadır. Zeytin ürünlerinin bu şekilde sınırlı sayıda olması ve tüketicilerin yeni ürün isteklerine cevap verememesi zeytin tüketiminin üretimden daha az olmasına neden olmaktadır. Bu durum zeytin üreticisine ekonomik zorluklar yaşatmaktadır. Bu nedenle yeni zeytin ürünlerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bunlardan bir tanesi zeytinlerden elde edilecek ezmenin uygun katkı maddeleri ve yöntemler ile dilimlenebilir özellikte yeni bir zeytin ürününün üretilmesidir. Bu amaçla küçük taneli zeytinlerden elde edilen ezmelerden beyaz peynir ve baton salam yapısında olmak üzere iki farklı formda ve dilimlenebilir doku yapısına sahip olacak şekilde yeni bir ürün geliştirildiği bildirilmiştir. Bu ürünlerin üretiminde mevcut üretim yöntemlerinin zeytin ezmesinin işlenmesi için uyarlanmış şekilleri kullanılarak yeşil ve siyah olmak üzere iki farklı ezme çeşidinden iki farklı yapıda organik zeytin ürünün üretildiği belirtilmiştir. Düşük maliyetli olan düşük kalibreli zeytinlerden, katma değeri yüksek yeni bir ürünün elde edilmesi üreticinin kazancını arttırabileceği bildirilmiştir (Ozdemir ve ark. 2015a). u KaynaKlar aktan, n. ve Kalkan, H., 1999. Sofralık Zeytin Teknolojisi. Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova-İzmir, 122 s. anonim, 2015. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü. “Hayvan Sağlığı araştırmaları Program Değerlendirme Toplantısı–Tutanak”. http://www.tarim.gov.tr/TaGEM/ Belgeler/pdgt/hsgyad/2014_GIDa.pdf (12.03.2015). Cardoso, SM., Mafra, I., reis, a., Barros, aS., nunes, C., Georget, DMr., Smith, aC., Saraiva, J., Waldron, KW., Coimbra, Ma., 2009. “Traditional and Industrial Oven-dry Processing of Olive Fruits: Influence on Textural Properties, Cell Wall Polysaccharide Composition, and Enzymatic activity”. European Food research and Technology, 229(3), 415-425. Gambella, F., Piga, a., agabbio, M., Vacca, V., Dhallewin, G., 2000. “Effect of Different Pretreatments on Drying of Green Table Olives (ascolana tenera var.)”. Grasas y aceites, 51(3), 173-176. Gümüş, T., arıcı, M., 2005. “Zeytinde Mikotoksin Problemi”, Hasad Gıda, 242, 20-23. Kailis, S., Harris, D., 2007. Producing Table Olives. australia, landlinks Press. Mantzouridou, F., Tsimidou, MZ., 2011.“Microbiological Quality and Biophenol Content of Hot air-Dried Thassos cv. Table Olives upon Storage”. European Journal of lipid Science and Technology, 113(6), 786-795. Marsilio, V., lanza B., Campestre, C., angelis, M., 2000. “Oven-dried Table Olives: Textural Properties as related to Pectic Composition”. Journal of the Science Food and agriculture, 80(8), 1271-1276. Maxie, EC., Catlin, PB., Hartmann, HT.,1960. “respiration and ripening of olive fruits”, american Soc. For Hortic. Sci., 75, 275–91. Ozdemir, y., aktepe Tangu, n., Güven. E, Öztürk, a., Özkan, M., Fındık, M., aydoğan, Ş., 2015. “Mikrodalga Fırında Kısmi Kurutma ile Siyah Sofralık Zeytin Üretimi”. III. Gıda ar-Ge Proje Pazarı, İzmir, Türkiye, 21-22 nisan 2015. Ozdemir, y., Güven, E., Öztürk, a., Özkan, M., 2015a. Sucuk ve Peynir Şeklinde Organik Zeytin Ürünlerinin Geliştirilmesi. III. Gıda ar-Ge Proje Pazarı, İzmir, Türkiye, 21-22 nisan 2015a. yousfi, K., Cayuela, J.a., Garcia, JM., 2009. “Effect of temperature, modified atmosphere and ethylene during olive storage on quality and bitterness level of the oil”, J. american Oil Chem. Soc., 86, 291-6. agrotime GÜNCEL S Syngenta, Mısırda GAP’ı Mutlu Etti Syngenta Türkiye, Şanlıurfa ve Mardin’de yapılan mısıra özel etkinliklerinde, şu ana kadar 4 tane tarla günü ile yaklaşık 500 üreticiye ulaştı. yngenta Türkiye, GAP Bölgesi’nde her yıl olduğu gibi bu yıl Ekim-Aralık boyunca birçok mısır tarla günü ile üreticilere ulaşarak, eğitim niteliğinde paylaşımlar içeren mısır üretimine ve bölgeye uygun verimli çeşitlere yönelik tanıtımlar gerçekleştirdi. Ekim ayı ortasından itibaren Şanlıurfa’da başlayan etkinlikler, Kasım ayı içerisinde devam eden toplam 6 tarla günü ile binden fazla üreticiye ulaştı. Syngenta Türkiye, Aralık ayı itibarı ile de Mardin’de devam eden etkinliklerinde şu ana kadar 4 tane tarla günü ile yaklaşık 500 üreticiye ulaştı. Syngenta Ticari Pazarlama Müdürü Murat Dobooğlu üreticilerle birlikte gerçekleşen bu organizasyonlar hakkında, mısır bitkisinin ekiliş alanı olarak değerlendirildiğinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 200 bin hektar alanla, Türkiye’nin ikinci büyük ekiliş alanına sahip olduğunu vurguladı. Bölgede Diyarbakır ve Batman’ın yaklaşık 40 bin hektar ekiliş alanı ile birinci ürün, Mardin ve Şanlıurfa’nın ise yaklaşık 160 bin hektar ekiliş alanı ile ikinci ürün ekilişlerinde ilk sıralarda yer aldığını dile getiren Ticari Pazarlama Müdürü Murat Dobooğlu; “Bölgede devreye girecek yeni sulama kanalları ile ekiliş alanı gelecek yıllarda daha da artış gösterecektir. Syngenta Türkiye olarak biz de bölgedeki üreticilerimize daha iyi hizmet verebilmek amacıyla 2015 yılı içerisinde yeni çeşitlerimizin performanslarını sergilediğimiz birçok tarla günü düzenlemiş bulunuyoruz” şeklinde konuştu. Etkinlikte, bölgeye özel Syngenta mısır hibrit çeşitleri lider üreticiler eşliğinde tanıtılırken Şanlıurfa Ceylanpınar, Suruç ve Akçakale ilçelerinde NK Famoso ve SY Miami çeşitleri, Mardin Kızıltepe ve Derik ilçelerinde ise SY Sincero çeşidi üreticiler tarafından ilgiyle takip edildi. Syngenta tarafından ıslah edilen bir mısır çeşidi olan NK Famoso, güçlü çıkış kabiliyetine sahip, orta boylu, güçlü sap yapısı ve yüksek yatma toleransına sahiptir ve birçok zorlu koşulda güven sağlıyor. NK Famoso, yarı dik yapraklı bitkisi sayesinde yüksek derecede sıcaklık toleransına, derin ve portakal renkli danelere, hızlı rutubet kaybetme özelliğine sahip. Hafif, orta bünyeli ve derin profilli topraklarda performansı çok yüksek olan NK Famoso, aynı zamanda çok güçlü adaptasyon yeteneğini bulunduruyor. Verim ve erkenci SY Sincero çeşidi de, yüksek verim potansiyeli ve erkenci oluşu ile, üreticilerden tam not aldı. Yatmaya, hastalıklara ve sıcaklık stresine yüksek derecede dayanımlı ve yüksek adaptasyon özelliğine sahip olan bu çeşit, Mardin’deki lider üreticilerden de olumlu geri dönüşler alıyor. Bölge özelinde SY Miami mısır çeşidinin de üstün özelliklerine değinen Syngenta Mısır Kampanya Müdürü Ahmet Yazıcıoğlu; “Zor koşullarda dahi mükemmel performans gösteren ve ekim dönemleri dikkate alındığında tüm Türkiye için uygun bir çeşittir. Çıkış kabiliyeti çok güçlüdür; güçlü kök ve gövde yapısı sayesinde yatmaya karşı dayanıklıdır. Sıcaklık ve rutubet stresine mukavimdir. Hafif-orta bünyeli ve derin profilli topraklarda maksimum performansa ulaşır. Ana ürün, geç ana ürün ve ikinci ürün mısır tarımı için uygundur, ek olarak fungal hastalıklara karşı yüksek derecede dayanım gösterir” şeklinde konuştu. Syngenta Türkiye Ticari Pazarlama ve Doğu Bölge satış ekibinin liderliğindeki GAP etkinlikleri halen sürüyor. u Ocak-Şubat 2016 91 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ I Ejderin Sönmeyen Ateşi: Pitaya Hazırlayan: Lokman Altınkaya, Recep Balkıç, Prof. Dr. Hamide Gübbük / Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü lıman iklim meyve türleri ülkemizde hemen hemen her bölgede yetiştirilebilmektedir. Buna karşın ülkemiz, subtropik meyve türlerinin yetiştiriciliği açısından sınırlı ve tropik meyve türlerinin yetiştiriciliği açısından ise bölgesel olarak daha sınırlı bir olanağa sahiptir. Enlem derecesi olarak, tropik meyve türlerinin yetiştiriciliği açısından ekvatorun oldukça dışında kalmamıza rağmen, Akdeniz Bölgesi’nde bazı illerimizin mikroklima avantajından dolayı uzun yıllardan bu yana ekonomik olarak muz yetiştiriciliği yapılabilmektedir. Muz yanında, avokado ve örtüaltında papaya yetiştiriciliği ile ilgili olarak da Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü tarafından yürütülen çalışmalarda olumlu sonuçlar alınmıştır. Bu türler dışında, passiflora, guava, mango, longan, litchi, pitaya gibi tropik meyve türleri ile Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü (AİGTHM), Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM) ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi (AKDZF) işbirliği ile yürütülen çalışmalarda, bazı türlerin adaptasyonu konusunda ümitvar sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Bu türlerden birisi de pitaya olup, bu derlemede pitayanın bitkisel özellikleri, meyvesinin besin değeri ve kullanım alanları ile türün ekolojik istekleri ve yetiştiricilikte uygulanan kültürel işlemler konularına değinilmiştir. Tropik iklim meyveleri arasında yer alan pitaya (Hylocereus spp.)’nin anavatanı, tropikal Amerika, güney Meksika, Kosta Rika, El Salvador, Venezuela, Kolombiya, Ekvador, Panama, Brezilya ve Uruguay’dır. Pitaya yaygın olarak ‘Ejder meyvesi’ (Uzakdoğu’daki bir efsaneye göre ejderhaların dünyadaki kalıntısı olarak görülmekte olup, meyvesi ve çiçeğinin ejderhanın ateşine benzemesinden dolayı buradan esinlenilmiştir) olarak adlandırılmakla birlikte; Çilek armudu, Pitahaya, Tuna, Nopal, Pitajaya gibi adlar ile de anılmaktadır. Cactaceae familyasında yer alan pitayanın yetiştiriciliği yaygın olarak, olarak tropikal ve subtropikal Amerika, Florida’nın güneyi, Karayipler, Havai, Avusturalya, Tayvan, Vietnam, Malezya ve İsrail’de yapılmaktadır. A-Bitkisel Özellikleri Pitaya çok hızlı büyüyen, uzun ömürlü, kaktüs benzeri bir tür olup, sürgünleri üç, dört ve beş kenarlı olabilmektedir. Sürgünler yeşil ve etli olup, ticari yetiştiricilikte tek gövdeli olarak 92 Ocak-Şubat 2016 yapılmalıdır. Ticari anlamda yetiştiriciliği yapılan türler Hylocereus undatus ve Hylocereus polyrhizus’dur. Dikimde farklı türlere ait çeşitlerle bahçe tesisi, meyve tutumu ve iriliğini arttırmaktadır. Çiçekler, gece hiç arı aktivitesi olmadığı zaman açılırlar. Bundan dolayı pitaya çiçekleri için güve ve yarasalar iyi polen taşıyıcılarıdır (Paull ve Duarte, 2012). Bütün türler birbiriyle tozlanabilmektedir. Pitaya çeşit dinamiği açısından oldukça avantajlı bir tür olmasına rağmen, American Beauty, Bloody Mary, Cosmic Charlie, Physical Graffiti, Vietnam Jaina ve Yellow Dragon en önemli ticari çeşitler arasında yer almaktadır. Şekil 1. Pitaya çiçeklerinden genel görünümler büyütülmekte ve gövde 1 m’nin üzerine çıktığı zaman tepesi vurularak dallanması sağlanmaktadır. Genellikle eklemli ve çok dallı gövdelere sahiplerdir. Her gövde segmenti 3 adet kanatlara sahiptir. Pitayanın gövde bölümleri, büyüdüğü ya da tırmandığı yüzey üzerinde kökler oluşturur. Pitaya çiçekleri erseliktir; fakat bazı pitaya çeşitleri kendine uyuşmazlık gösterirler. Çiçekleri fazlasıyla gösterişli, beyaz veya pembe renklerde, oldukça iri (36 cm uzunluğunda ve 23 cm genişliğe kadar çıkabilir), güzel kokulu olup çan şeklindedir. Stamenler ve stigmalar krem renge sahiptir (Şekil 1). Pitayanın meyveleri parlak renkli ve eşsiz bir görünüme sahiptir (Şekil 2). Meyvelerin ağırlığı 150 ile 600 g arasında değişmektedir. Meyve kabuk rengi kırmızı ya da sarı, meyve eti rengi ise tür ve çeşitlere bağlı olarak beyaz, kırmızı ya da eflatun renklerde olabilmektedir. Tohumları çok küçük, fazla sayıda, siyah ve meyve etinin içinde gömülü olarak bulunmaktadır. Pitaya çeşitlerinin birçoğunda kendine uyuşmazlık olduğu bilinmektedir. Ticari amaçla kurulan bahçelerde meyve üretimini arttırmak için, 2 ya da 3 farklı türde dikim Şekil 2. Pitaya meyvesinden genel bir görünüm B-Kullanım Alanları ve Besin Değeri Pitaya meyvesi sofralık olarak tüketilebildiği gibi dondurma, yoğurt, jöle, koruyucu, marmelat, meyve suyu, şeker ve pasta yapımında kullanılabilir. Pitaya C vitamini (askorbik asit), demir ve bazı flavonoidler açısından oldukça zengindir. Bununla birlikte düşük yağ oranı, yüksek su içeriği ve iyi bir lif kaynağı olması açısından diyet meyvesi olarak da tüketilebilmektedir. Besin değeri Tablo 1’de verilmiştir. agrotime BİLİMSEL BAKIŞ litre su verilmesi önerilmektedir (Lichtenzveig vd., 2000). Sulamanın az miktarda ve sık aralıklarla yapılmasının daha etkili olduğu bildirilmiştir. Çiçeklenme döneminde aşırı sulamadan kaçınılmalıdır. Bununla birlikte meyve tutumundan sonra sulamaya dikkat edilmelidir. G-Hastalıklar ve Zararlılar C-İklim İsteği Pitaya, çoğunlukla don tehlikesinin olmadığı tropik ve subtropik iklimlerde iyi gelişme göstermektedir. Yetiştiricilikte, sıcaklık 38°C’yi geçmemesi ve 0°C’nin altına düşmemesi gerekir. Sıcaklığın kısa süreli 2°C’ye kadar düşmesine dayanabilmektedir. Bitki gelişimi için en uygun sıcaklık değerleri ise 20-30°C‘dir. Yıllık yağış isteği 500-2000 mm arasında değişmektedir. Yüksek rakımlı veya düşük nemli bazı bölgelerde güneş yanığından dolayı ciddi gövde hasarlarının meydana geldiği belirtilmektedir. Dikimden sonraki ilk 3 veya 4 ay süresince yaklaşık % 30 gölgeleme önerilmektedir. Fakat aşırı gölge, düşük verim ve kalitesiz meyve meydana getirebilir. Tür ve çeşide göre değişmekle beraber tuza karşı orta ve yüksek toleranslı olarak dayanım gösterirler. D-Çoğaltımı ve Üretimi Pitaya tohumla çoğaltılabilir, fakat genetik açılma yanında tohumdan çoğaltılan üretim materyalleri ile bahçe tesisi meyveye yatmayı geciktirir (7 yıla kadar çıkabilir). Bu nedenle, ticari bahçe tesisinde vejetatif çoğaltma metotları tercih edilmektedir. Vejetatif çoğaltma metotları içerisinde en yaygın olanı çelikle çoğaltmadır. Bu amaçla genellikle 12-38 cm olan bütün gövde parçaları kullanılmaktadır. Çelikler alındıktan sonra 7-8 gün boyunca kuru ve gölgeli bir yerde bekletilir ve sonrasında tüplere dikimi yapılır. Pitaya kumlu-tınlı, iyi drenajlı, 5.5-6.5 arasında değişen pH’ya sahip topraklarda yetiştirilebilir (Paull ve Duarte, 2012). Yetiştiricilikte, toprak nemini korumak ve yabancı ot problemlerini azaltmak için malçlama yapılmaktadır. Malç materyali olarak, siyah plastik, talaş vb. kullanılmaktadır. Pitaya yetiştiriciliğinde terbiye sistemine ihtiyaç duymaktadır. 1,5-2 m yüksekliğinde direkler kullanılarak bitkiler bu direkler üzerine çekilen demir, tahta vb. materyaller üzerinden taçlandırılmaktadır. Bu sistem, bitkilerin ağırlıklarının desteklenmesine ve meyvelerin daha kolay hasat edilebilmesine olanak sağlamaktadır (Şekil 3). Tropiklerde 3 veya 4 yıllık bitkilerin verimi 100 kg’a kadar ulaşabilmektedir. Bir pitaya bitkisinin ekonomik ömrü yaklaşık 20 yıl olarak bilinmektedir. Pitayada, yaprak biti, unlu bit ve salyangoz zararı ile karşılaşılabilmektedir. Gövde çürüklüğüne sebep olan Xanthomonas compestris ve antraknoz hastalıklar arasında gösterilmektedir. H-Hasat Dikenli pitayaların hasadı, dikensizlere göre daha zordur. Dikenli pitayanın hasadı sırasında deri eldivenler ve uzun kollu gömleklerin giyilmesi önerilir. H. undatus için olgunlaşma dönemi genellikle haziran ayından kasım ayına doğru devam eder. Tam çiçeklenmeden 40-50 gün sonra derime gelmektedir. Klimakterik olmadığından dolayı meyve bitki üzerinde tam olgunluğa ulaşabilmektedir. Meyveye zarar vermeden, iyi renklenmiş ve olgunlaşan meyve hasat edilmelidir. Sonuç Şekil 3. 2 Yaşına gelmiş pitaya bitkisinden genel görünüm E-Budama Maksimum verim elde etmek için iki aşamada budama yapılmalıdır. Birinci aşamada, ana gövde hereğin en üst noktasına gelene kadar ana gövdeden çıkacak tüm yan dallar alınmalıdır. İkinci aşamada ise bitki hereğin tepesine ulaştıktan sonra dallanmayı teşvik için tepesi kesilmektedir. Pitayalar hızlı ve kuvvetli gelişim gösterirler. Bu yüzden budama yapılmazsa gövdeye ışık tesiri azalacak, hasat zorlaşacak, hastalık ve zararlılara uygun ortam hazırlanmış olacaktır. Yoğun, havasız bölgelerdeki dalların budanması bitki sağlığı için önerilmektedir. Pitaya yılda 3 defa budanabilmektedir. F-Sulama Pitaya; kaktüs ailesinin bir üyesi olmasına rağmen, tipik bir kaktüsten daha yüksek suya ihtiyaç duymaktadır. Soğuk dönemde bitki başına haftada 2 litre, sıcak dönemde ise 5 Tropik meyve türlerinin bazılarının toplam üretim potansiyelinin yetersiz olması ve taşımaya elverişli olmaması bu meyve türlerinin, ithalatını sınırlamaktadır. Bu nedenle, bu türlerden ülkemizde yetiştirilme şansı olanların uygun ekolojilerde yetiştirilmesi, ülkemizin tür zenginliğine katkı sağlayacaktır. KaynaKlar Bellec, F.l., Vaillant, F. and Imbert, E. 2006. Pitahaya (Hylocereus spp.): a new fruit crop, a market with a future. Fruits, 61: 237-250. Gunasena, H. P. M., Pushpakumara, D. K. n. G. and Kariyawasam, M. 2007. Dragon fruit (Hylocerus undatus Haw. Britton and rose) underutilized fruit trees in Sri lanka. World agroforestry Centre, South asia Office; new Delhi, India, 2007. 4: 110-142. Crane, J. H. and Balerdi, C. F. 2005. Pitaya growing in the Florida home landscape. Institute of Food and agricultural Sciences. 1068: 1-9. https://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/HS/HS30300.pdf lichtenzveig, J., abbo, S., nerd, a., Tel-Zur, n., and Mizrahi. y. 2000. Cytology and mating systems in the climbing cacti Hylocereus and Selenicereus. american Journal of Botany. 87(7): 1058-1065. Paull, r. E., and Duarte, O. 2012. Tropical fruits, crop production. Science in Horticulture: Volume 2. 384 p. Ocak-Şubat 2016 93 agrotime GÜNCEL Gübrede KDV’nin % 1’e İndirilmesi Çiftçilerimizin Yükünü Azaltıp, Tarımda Verimliliği Artıracaktır H ükümetin yerinde bir kararla; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından tescilli Gübrelerde KDV oranının % 18 den , % 1 e düşürülmesi; doğruya atlan çok önemli bir adımdır. Zira gübre bitkisel üretimin en önemli girdilerinden biridir. Bu olumlu adım, gübre sektöründe faaliyet gösteren firmaların ve çiftçilerimizin yükünü azalttığı gibi, hiç şüphesiz tarımda verimliliği de artıracaktır. Hükümetçe doğruya atılan bu önemli adımın çıkardığı toz dahi dağılmadan ve hangi gübre ham maddelerinin KDV sinin % 1 olduğu dahi netleşmeden. Maalesef, ilgili-ilgisiz birçok kişinin yorumlar yaparak, KDV indiriminin çiftçiye yansımayacağı belirtilip, bu indirimin doğrudan çiftçiye ödenmesi gerektiği savunularak, hükümetçe alınan bu olumlu kararın sulandırılmaya çalışıldığı gözlenmektedir. İlgili Resmi Gazetede belirtilip, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından tescili olan gübre temin edici firmalar; artan döviz kurlarına, asgari ücrete, nakliye v.s. gibi maliyetlerinin yükselmesine rağmen çiftçilerin beklentisi olan bu olumlu gelişmeyi hemen satış fiyatlarına yansıtmışlardır. Bitkisel üretimde en fazla kullanılan gübreler için örnek vermek gerekirse; Türkiye’de hammadde kaynakları olmadığından dolayı, yukarıda belirtilen gübreler ,% 95 üzerinde yurt dışından döviz ödeyerek temin edilmektedir. Eğer KDV indirimi olmasaydı, artan döviz kurlarına bağlı olarak ARALIK 2015 fiyatlarına kur artışları da ilave edilerek satış yapılacaktı. 1976 yılından beri Gübre Fabrikalarından, ithalat limanlarına, çiftçilere dağıtımdaki bürokratik işlemlerden, denetim elemanlığına ve devletten emekli olduktan sonra da yine gübre sektörünün içerisindeyim. Gübredeki desteklemelerin, doğrudan çiftçiye veya temin edici firmalara ödenmesi ile ilgili 1990 lı ve 2000 li yıllarda birçok uygulamalar yapıldı. Bu uygulamalar muhtelif nedenlerden dolayı hep başarısızlıkla sonuçlandı.Birkaç 94 Ocak-Şubat 2016 örnek vermek gerekirse; -Nakliye ödemesi uygulaması: Gübrenin tüketim bölgelerine göre, Fabrika ve İthalat limanlarına olan mesafesi dikkate alınarak nakliye ödemesi yapıldı. Gübre yakın mesafelere bırakılıp, uzak mesafelere fatura kesilerek haksız kazançlar tespit edildi. Soruşturmalar, mahkemeler… v.s. *Gübre Cins ve Fiyatlarına Göre Satış Firmalarına Destekleme Ödemesi: Faturalar, desteklemesi en yüksek olan gübreye göre kesilip, haksız kazançlar elde edildi. Köy mezarlıklarındaki mezar taşlarına bakılıp faturalar kesildiğini gördüm. Soruşturmalar, mahkemeler… v.s. -Desteklemelerin Doğrudan çiftçiye ödenmesi; Bu uygulama en gerçekçi çözüm olarak yapılmasına rağmen, en fazla su istimallerin ve haksız ödemelerin yapıldığı dönem oldu. Kendim uygulamadaki bürokrasinin içerisinde idim. Çiftçilikle ilgisi olmayan kişilerin, gerekli evrakları temin ederek, yüksek miktarlarda haksız kazanç temin ettikleri ortaya çıktı. Soruşturmalar, mahkemeler… v.s. Milyonlarca çiftçinin destekleme ödemelerinden faydalanmaları için temin ettikleri milyonlarca evrakı arşivlemek, ilgili kuruluşlar ve bu paraların ödendiği bankalar için tam bir çıkmaz halini almıştı. İlgili kamu kuruluşlarının odaları bu dosyaları arşivlemeye kâfi gelmiyordu. Bununla ilgili soruşturmalar, mahkemeler… v.s. Bu soruşturma ve mahkemelerden birçoğu, aradan yıllar geçmesine rağmen hala devam ediyor. Yukarıda verilen birkaç örnekten anlaşılacağı üzere, doğrunun bulunması için nakit olarak yapılan muhtelif uygulamalar hep başarısızlıkla Sebahattin Emül Gübre Üreticileri İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Genel Sekreteri sonuçlandı ve haksız kazançlarla devlet zarara uğratıldı. Bazı kişi ve çiftçi temsilcilerinin, geçmişte uygulanıp başarısızlık, su istimal, çiftçilerin birçok kurum ve kuruluştan belli bir ücret karşılığı aldığı evrak, ilgili devlet kurumlarındaki sıra beklemeler, görevlilerle polemikler, devlet dairelerindeki odaların kâfi gelmediği arşivler ve yapılan su istimallerin tetkiki için Ankara’dan gönderilen müfettişler, mahkeme dosyaları.. v.s. ye rağmen aynı yanlışların tekrarlanarak, doğrunun aranma önerilerini hayra yormak mümkün değil.Benzer nakdi uygulama, geçmişte belge karşılığı ücretlilere vergi iadesi adı altında da yapıldı. Çalışanlar ay sonlarında fatura arayışına girmişlerdi. Hayatında eğlence yerlerine gitmemiş olan hacı teyzeler dahi eğlence yerlerinden yüzlerce liralık faturalar temin ederek vergi iadesi aldılar. İki kişilik bir ailenin üç yüz kilo un faturası veya iki yüz kilo kuru fasulye faturası temin ederek vergi iadesi aldıkları tespit edildi. Milyonlarca evrak, faturafiş birikintileri de çabası. Soruşturmalar, mahkemeler derken su istimale müsait olan bu nakdi uygulamalardan da vazgeçildi. Yukarıda verilen örneklerden anlaşılacağı gibi; evrak ve belgeye dayalı nakdi ödemeler yapıldığında, bu evraklar bir şekilde temin edilip para ödemelerinden yararlanılıyor. Sonradan su istimaller zuhur ettiği tespit edilip,soruşturma başlatılıyor ve akabinde mahkeme dosyaları v.s…. Diğer temel ihtiyaç maddeleri olan; muhtelif gıda, ekmek, ilaç v.s de nasıl KDV nin tüketicilere ödenmesi değil de, fatura kesiminde genel uygulanıyorsa, gübrede de KDV nin fatura kesiminde % 18 den, % 1 e düşürülmesi, sektör ve çiftçilerimiz açısından memnuniyet vericidir. Bu geçiş sürecinde; doğrunun bulunmasında yardımcı olan bürokratlara, % 18 KDV ödeyerek stoklarında gübre ve gübre üretiminde kullanılmak üzere hammadde, ambalaj ve sarf malzemesi bulunup , % 1 KDV li satış yaparak zor durumda kalan temin edici firmalara ve hemen fiyatlarda indirim beklentisine giren çiftçilerimize önemli fedakârlıklar düşüyor. Bitkisel üretimde faaliyet gösteren tüm paydaşların beklentisi olan KDV indiriminde, başta hükümet temsilcileri olmak üzere, emeği geçen yetkililere ve bürokratlara teşekkür ediyor, uygulamadaki sıkıntıların kısa bir süre içerisinde düzeleceğine inanıyorum. u agrotime GÜNCEL S Gübretaş’a İki Ödül Daha Ambalaj Ay Yıldızları 2015 Yarışması’nda sıvı-toz grubu ambalajlarıyla iki bronz ödül kazanan GÜBRETAŞ, ödüllerini Genel Müdür Yardımcısı Tahir Okutan ile Pazarlama İletişimi Yönetimi Müdürü Yusuf Karatekin ile aldı. Gübretaş, bu yıl bütün ambalaj tasarımlarını yenilemişti. ektörünün köklü firmalarından GÜBRETAŞ, Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) tarafından organize edilen Ambalaj Ay Yıldızları 2015 Yarışması’nda yenilenen sıvı-toz grubu ambalajlarıyla iki bronz ödül kazandı. Gübretaş’ın ödüllerini Genel Müdür Yardımcısı Tahir Okutan ile Pazarlama İletişimi Yönetimi Müdürü Yusuf Karatekin aldı. Üç kategoride yarışmaya katılan Gübretaş, Ambalaj Malzemeleri Kategorisi’nde “Potasyum Nitrat Toz Bitki Besin Maddesi Ambalajı”, Endüstriyel ve Taşıma Ambalajları Kategorisi’nde ise “Micro Sıvı Bitki Besin Maddesi Ambalajı” ile ödüle layık görüldü. Gübretaş, 2015 yılında bütün ürün ambalajlarını yenilerken, tüketicilerin sürekli genişleyen ürün gamı ve artan ürün çeşidini kolaylıkla gruplayabilmesi ve ayrıştırabilmesi fikrinden hareketle tasarım değişikliği gerçekleştirdi. Sıvı ürünler için özgün, ergonomik ve güçlü ifadesi olan tasarım yaptırılarak, çift kulp ile tüketiciye kullanım kolaylığı sağlayan Gübretaş, satış noktalarında ürünlerin öncelikli olarak fark edilmesinin yanı sıra içerik ve özelliklerinin açıkça algılanmasını hedeflenen yeni ambalaj tasarımlarında yalın, ürün ve marka isminin net bir şekilde birbirinden ayrıldığı, ürün gruplarının tüketicinin kullanımına göre ayrıştırıldığı tasarımları ortaya çıkarttı. Bu yıl 6.’sı düzenlenen yarışmada, 169 ambalaj dereceye girmek için yarıştı. 9 ayrı kategoride 16 altın, 20 gümüş, 18 bronz ödül verilirken, Altın Ödül alanlar arasından seçilen 3 ambalaja ise Altın Ambalaj Ödülü verildi. Bu yıl ilk kez yurtdışından katılımın olduğu yarışmada İsviçre’den bir ambalaj da ödül almaya hak kazandı. u Ocak-Şubat 2016 95 agrotime GÜNCEL Tarımsal Danışmanlık, Burdur’da Yayılıyor hayvancılık Vereceği konferanstan bir gün önce Burdur’a gelerek işletme ziyaretlerinde bulunan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besleme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, yetiştiricilere önerilerde bulundu. 96 B urdur İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği (DSYB) Bu yıl başlamış olduğu ve şimdilik 140 yetiştiricisine ulaşan “Tarımsal Danışmanlık Hizmeti” kapsamında bir konferans düzenledi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta konuşma yapan, hayvan besleme alanında önde gelen isimlerden olan Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besleme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, konferanstan bir gün önce Burdur’a gelerek işletme ziyaretlerinde bulundu. Ziyaret ettiği işletmelerde işletme sahiplerinin hayvanlarını besleme şekillerini ve hayvan beslemede kullandıkları yem ve yem bitkisi ve silajları inceleyerek yetiştiricilere tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen’in konferansından önce konuşma yapan Burdur DSYB Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Özcan; “Burdurlu üretici örgütlüdür, örgütçüdür. Bunun örneğini burada gösterdiniz. Bizim üreticilerimiz bir çağrıyla Allah razı olsun, davetimize icabet etti. Birliklerin görevlerinden biri de üyelerinin daha fazla para kazanmasını sağlamak, bilgiye, belgeye dayalı üretim yaptırmak ve işletmelerde nasıl daha fazla para Ocak-Şubat 2016 kazanılacağı ile ilgili üreticilerimize yönelik projeler yapmaktır. Bugün burada uygulamış olduğumuz, Bakanlıkça desteklenen danışmanlık projemizi, 140 işletmede başarıyla sürdürdük” dedi. Başkan Kamil Özcan, verdikleri danışmanlık hizmetinin, yalnızca “ben geldim, imzala kağıdı” şeklinde değil gerçekten hizmet alarak, işletmelerde karşılaşılan sorunları danışmana sorarak kendini geliştirmek olduğunu vurguladı. Konferansa katılan kadınlara özellikle teşekkür ettiklerini dile getiren Başkan Özcan; “Bundan sonra her toplantımıza eşlerinizle mutlaka katılmanızı istiyoruz. Biz hayvancılığı Burdur’da hanımlarımızla beraber yapıyoruz. Onun için bu bilgileri onlarında duyması, uygulaması gerekiyor” şeklinde konuştu. Başkan Özcan’ın yaptığı açılış konuşmasından sonra, ziyaret ettiği işletmelerde Burdur Hayvancılığının genel yapısı hakkında fikir sahibi olan Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, ziyaretlerinde çektiği fotoğraflarla yetiştiricilere önerilerde bulundu. Türkmen, yaptığı sunumun ardından salondaki yetiştiricilerden gelen soruları da yanıtladı. Başarılı geçen konferansın ardından yeniden söz alan Başkan Kamil Özcan, bu tür çalışmaları değişik ilçelerde yapmayı sürdüreceklerini, üreticilerin yaptıkları çalışmalara mutlaka katılmalarının gerektiğini kaydetti. Konferansta, Kemer ve Karamanlı Kaymakamları; Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Yardımcısı Oktay Darcan, STK başkanları ve çok sayıda yetiştirici de yer aldı. u agrotime GÜNCEL D Et Borsası, Hayata Geçiyor Başbakan Davutoğlu’nun seçim öncesi yaptığı “Et borsası” vaadi, Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, "Bölge Kırmızı Et Raporu" aracılığıyla hayata geçiyor. oğu Anadolu Bölgesi'nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığını dikkate alan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçim öncesi yaptığı “Et borsası” vaadini gerçekleştirmek üzere çalışmalarını hızlandıran Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, bölgenin "Kırmızı Et Raporu"nu hazırlayarak, Erzurum'da "Et Borsası" kurulması yönünde söz konusu çalışmasını paylaştı. Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü'ne ait Toprak ve Su Kaynakları Yerleşkesi'nde düzenlen toplantının açılış konuşmasını yapan DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Adnan Demir, Türkiye'de büyükbaş hayvan varlığının % 21, küçükbaş hayvan varlığının da % 29'una sahip olan Doğu Anadolu Bölgesi'nde, kırmızı et sektörünün bölgede katma değerini artırmak ve hayvancılığın daha karlı sektör olması için böylesi bir mekanizma oluşturmaya çalıştıklarını kaydetti. Davutoğlu’nun et borsası kurulması konusunda müjdesinin bulunduğunu dile getiren Başkan Adnan Demir; 98 Ocak-Şubat 2016 “Çalışmalarımızı yaptık. Bölge insanının en büyük geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayalı. Önce bir pazar yeri oluşturarak, canlı hayvan sevkiyatını asgariye indirmemiz gerekiyor. Kesim eğer bölgede yapılamıyorsa et borsası kurmanın da hiçbir manası yok. Böylelikle yeni bir sektörü tetiklemek istiyoruz” şeklinde konuştu. Ankara Ticaret Borsası Genel Sekreteri Eyüp Şenol Ömeroğlu da, bölgenin hayvan varlığı potansiyelinin farkında olduğunu belirterek, başkentteki et borsasının yapısı hakkında katılımcılara bilgi verdi. Et Borsası'nın kurulması konusunda her zaman yardımcı olacaklarını dile getiren Genel Sekreter Eyüp Şenel Ömeroğlu, Erzurum’un bu işi başaracağına inandığını kaydetti. Yüz yıllardır Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu da, Erzurum'un en önemli geçim kaynaklarından birinin yüz yıllardır hayvancılık olduğunu ancak, bununla ilgili üretim merkezlerinin olmadığından yakındı. Hayvanı kendi ili sınırları içinde değerlendiremedikleri gibi, yetiştirilmiş hayvanın değerini de kendilerinin belirleyemediklerini dile getiren Zehra Taşkesenlioğlu; “İnsanın içini acıtan çok farklı durumlarla karşılaşıyoruz. Sığırı biz yetiştiriyoruz, ama etin kilosunu en pahalı yiyen şehirlerden biri haline gelebiliyoruz. Bunu anlamak izah edilebilir değil. Burada demek ki ciddi bir yanlışlık var. Fiyatlandırmasına nasıl müdahalede bulunacağız derken, DAP İdaresi bu noktada devreye girdi ve gelişmiş bölgelerde ve kentlerde bir borsa olduğundan bahsetti. Sağ olsunlar DAP İdaresi projeyi hazırladı. Sayın Başbakanımıza Sayın Recep Akdağ ile sunduğumuzda projeyi kabul etti ve bu projenin hamiliğini bize verdiler. Finansmanı, vizyon sahibi ve bölgesel kalkınmanın ne denli önemli olduğunun çok iyi farkında olan Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz sağlayacak” şeklinde konuştu. Toplantıya ilgili kamu kurum ve kuruluşların müdürleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı. Konuşmaların ardından, toplantıya katılanlar et borsasıyla ilgili karşılıklı görüşlerini aktardılar. u agrotime GÜNCEL H Burdur DSYB’nin 4 Milyarlık Dev Projesi, Gün Sayıyor ayvancılık sektöründe gereksiz tedavileri ortadan kaldıracağı için katkısız, kalıntısız ve ilaçsız gıdaya ulaşımı, dolayısıyla halk sağlığının da korunmasını, üretim yetersizliğinden kaynaklı ithalatı ortadan kaldırmayı sağlayarak, psikolojik moral motivasyon etkisi sağlaması amaçlanan Koruyucu Hekimlik, yıllık yaklaşık 4 milyar TL’lik tasarruf sağlayacak. Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan, Koruyucu Hekimlik hizmeti alamayan ülkemizdeki küçük ve orta boylu işletmelerin kayıplarının yıllık olarak buzağıda fazladan 500 bin baş, süt kaybının 2 milyon ton ve gereksiz tedavi masrafları ile verim kayıplarının 500 milyon dolara ulaştığına dikkat çekti. Dolayısıyla söz konusu hizmeti alınamamasından doğan kaybın, hayvancılığa verilen yıllık 3 milyar TL’lik desteklemeden daha fazla olduğunu dile getiren Başkan Kamil Özcan; “Ülkemizde hayvancılıkta önemsenmeyen, dikkate alınmayan ve küçük müdahalelerle giderilebilecek bazı sorunların varlığı bilinmektedir. Bu sorunların ve çözüm önerilerinin tartışılması gerektiği dönemdeyiz. Büyük işletmeler bu sorunlarına istihdam ettiği yetkin personeller ve yatırımlar ile çözümler üretmekte, işletme karlılıkları da buna paralel olarak artmaktadır. Ancak orta ve küçük boylu işletmeler bu istihdamları ve yatırımları yapamamakta dolayısıyla işletme karlılıklarında çok düşmektedir” dedi. Başkan Özcan, bunun yanında ülke üretiminin % 95’ini küçük ve orta boylu işletmelerin sağladığını, dolayısıyla üretimin lokomotifi olan küçük ve orta boylu işletmelere sağlanacak çözüm önerilerinin ülke üretimine en fazla olumlu katkı yapacağını kaydetti. Başlangıçta Burdur DSYB, Burdur Veteriner Hekimler Odası; Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve proje hazırlama uygulama ve yazılım çalışmalarında, veterinerlik alanında deneyimli kuruluş HASVET şirketiyle proje yapmaya karar verildiğini dile getiren Özcan; “Türkiye’nin her tarafında olabilecek projeyi, Burdur’da pilot olarak uygulamak istiyoruz. Proje, bazı finans sorunlarının çözümü için TUBİTAK’a sunularak destek aranılacak. Uygulayıcı, finansör ve denetçi ortak kuruluşlar, protokol ve sözleşmelerini yapacak. 2016 Nisan ayı gibi uygulamaya geçilecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına proje iletilecek ve destek talep edilecek” şeklinde konuştu. Müthiş kayıplara karşı Özcan, projenin kapsamına da değinerek, koruyucu hekimlik yapılmadığından dolayı verim, döl ve canlı hayvanda müthiş kayıpların bulunduğunu, örneğin Türkiye’de yalnızca buzağı ishalinden % 14 civarında kaybın bulunduğunu vurguladı. Ölçeğin, yalnızca Burdur’da yaklaşık 8 bin buzağının kaybı anlamına geldiğini ifade eden Başkan Özcan; “Bunun yarısının dişi olduğunu düşünürsek 4 bin damızlık demek. Türkiye ölçeğine gelince 5 milyon buzağıdan 500 bin, dolayısıyla 250 bin damızlık materyali kaybediyoruz. Damızlık ithalatına baktığımızda 20 bin damızlık ithali yapıyoruz. 20 bin nerede 250 bin nerede? Bundan kurtulunca ithal etmeyeceğimiz anlamı değil; hem et, hem süt sorunumuzu çözeceğiz anlamı çıkar” dedi. Özcan projeyle örneğin; Buzağı Septisemisi aşısı ile buzağı ishalinin önleyebildiğini, ayrıca süt kaybına neden olan Mastitis’in de aşısının bulunduğunu kaydetti. Aslında 30 litre kapasitesi olan ineğin, gizli Mastitis’ten dolayı 20 litre süt verebildiğini dile getiren Başkan Özcan; “Tüm bunları topladığınızda büyük bir tutar ortaya çıkıyor. Projemiz, Bakanlık için çok maliyetli değil ve getirisi çok büyük olacak. Bu projeleri serbest veterinerlerimiz ile yapacağız. Bakanlığa yapacağımız sunumla, anlatmak istiyoruz. Projenin mali ve sağlıkla ilgili yarar ve getirileri dikkate alındığında, yetiştiriciye yansıyan uygulama mali yükünün, yetiştiricilerin bilinçlenmesinin sağlandığını ön gördüğümüz, yaklaşık 5 yıl kadar karşılanması gerekmektedir. Hizmeti alan işletme ve hayvanlara, belli takip ve garanti işlemleri yerine getirmek kaydıyla, ek koruyucu hekimlik desteği verilmesi de söz konusu. Bu maliyetin Devlet’e ülke geneli için 50 milyon TL’yi, örneğin Burdur gibi 200 bin hayvanlı bir il için 750 bin TL’yi geçmeyecektir. Devlete 50 milyon maliyetle, yetiştirici ve ülkemiz, 4 milyar kazanç elde edecek” şeklinde konuştu. Başkan Özcan, geride bıraktığımız yıl hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’nin seçim ile geçirdiği yılda, toplum ve hayvancılık sektörünün, beklentiler içinde bir yılı geride bıraktığını kaydetti. Türkiye’nin seçim atmosferi içinde geçirdiği yılda, süt ve etten para kazandıkları için mutlu olduklarını ifade eden Özcan; “Sadece 2016 için beklentilerimiz oluştu. 2016’dan, yeni kurulan Hükümet ve yeni Bakan’dan, hayvancılık sektörü için istikrar istiyoruz. 2016 yılında sütten para kazanmak istiyoruz. Çünkü sütün üretilmesi lazım. Sütten para kazanılmaz ise süt üreticisi sütü üretmiyor” dedi. Özcan, Burdur DSYB’nin 2015 yılında bütün işlerini yaptıklarını, 2016 için de yeni projelerinin bulunduğunu açıkladı. Örneğin geçtiğimiz yıl hayata geçirdikleri Danışmanlık Projesi kapsamında yaklaşık 140 işletmede danışmanlık hizmeti verdiklerini ifade eden Özcan; “Geçtiğimiz günlerde de onları toplantıya çağırdık. Biliyorsunuz danışmanlık hizmeti bakanlık ile desteklenen bir proje. O proje kapsamında besleme uzmanı Prof. Dr. İsmet Türkmen hocamızı getirdik. Hocamız sunumunu gerçekleştirdi ve değerli görüşlerini üreticimiz ile paylaştı. Küçük projelerimizden olan Küpeleme’ye değinmiyoruz bile. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden aldığımız bu yetkiye ek olarak, hayvanlara pasaport çıkarılması yetkisini de istedik. Pasapotu da artık biz çıkarmak istiyoruz. Böyle bir hizmetin alt yapısını personelimiz ile sağladık” şeklinde sözlerini noktaladı. u Ocak-Şubat 2016 99 agrotime GÜNCEL Eskiyörük: Tarım ve Hayvancılıkla İlgili Tüm Örgütler, Tek Çatıda Toplanmalı Tarım ve hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev tanımlarının yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı altında toplanarak örgüt karmaşasının giderilmesi çağrısında bulunan Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük düzenin, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini yapamayacağı şekilde düzenlenmesi gerektiğini kaydetti. G ıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in daveti üzerine Ankara’da Çelik ile bir araya gelen Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, tarım ve hayvancılık sektöründe sorunlar ve çözümleri konusunun değerlendirildiği 3 saatlik toplantıda, Bakan Çelik’e bu alandaki önerilerini aktardı. Başkanı Mahmut Eskiyörük, 35 yıllık üretici olması ve 25 yıldan bu yana kooperatifçilik alanındaki yöneticiliğinden kaynaklanan deneyimlerine dayanarak hazırladığı dosyada sektörün yapısal sorunlarını başlıklar halinde mercek altına aldı. Tarım ve hayvancılık sektöründe bir görev karmaşası olduğuna değinen Başkan Eskiyörük, “Tarım ve hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev tanımları yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı altında toplanarak örgüt karmaşası giderilmelidir. Sistem, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini yapamayacağı şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca tarımsal üretim ve pazarlama ile ilgili tüm örgütler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Diğer yandan köy tabanlı kooperatifler birleştirilerek, ilçe tabanlı merkezi kooperatife dönüştürülmelidir. Olmayan ilçelerde yeni kooperatif kurulmalıdır” şeklinde konuştu. Eskiyörük, sorunların çözümde anahtar kelimenin “Kooperatifleşme” olduğuna vurgu yaparak kooperatifçiliğin, Devlet’in öncelikli politikası haline getirilip; ürününü kooperatif kanalıyla pazarlayan üreticilere daha yüksek destekleme primi verilerek kooperatifçiliğin gelişmesinin teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti. İleriki aşamada örgütsüz üreticiye desteklemenin kaldırılması gerektiğini dile getiren Eskiyörük; “Bakanlığımızca belirlenen tarihten itibaren ürününü sadece örgütüyle pazarlayan üreticilere destekleme primi verileceği şimdiden açıklanarak örgütlü yapı oluşturulmalıdır. Böylelikle kayıt dışılık önlenecek, üretim planlanarak fiyat istikrarı 100 Ocak-Şubat 2016 Mahmut Eskiyörük Faruk Çelik ve gıda güvenliği sağlanacak, üretim maliyetleri düşecek, gelir adaleti sağlanarak köyden kente göç önlenecektir. Ayrıca üreticinin desteklenmesi ve denetlenmesi kooperatifler kanalıyla yapılmalıdır. Devlet, kooperatifleri desteklemeli ve denetlemelidir. Böylelikle kaynaklardan daha fazla üreticinin yararlanması sağlanmalıdır” dedi. Gıda güvenliği Başkan Eskiyörük kooperatiflerin, gıda güvenliğine uygun süt toplamaya yönelik altyapı oluşturmasının desteklenmesi gerektiğinin altını da çizdi. Sütü kontrollü toplayan kooperatiflerin; laboratuvar, teknik personel ve kalite kontrole yönelik giderlerini karşılamak üzere teknik destek primi uygulanmasının önemini vurgulayan Eskiyörük; “Ayrıca soğuk sütün tanımı yeniden yapılmalı. Sadece çiftlik sütleri ile onaylı nokta alım merkezlerinde toplanan sütlerin, soğuk süt priminden yararlandırılması şart. Araçla kapı önlerinden kontrolsüz toplanan sütlerin, sıcak süt işlemi görmesi gerekiyor. Ve bunlar, uygunluğa geçiş için tanınacak bir süreden sonra destekleme kapsamından çıkarılmalıdır” şeklinde konuştu. Eskiyörük, üretimin plansız arttırılması nedeniyle süt sektörünün krizin eşiğine geldiğini de savunarak, arz fazlası üretim olduğu dönemlerde pazarlanamayan veya USK’nın belirlediği taban fiyattan alıcı bulamayan sütlerin, Et ve Süt Kurumu veya örgütlerin kuracağı süt tozu tesislerince tozlaştırılıp stoklanarak veya aradaki fark Devlet tarafından karşılanmak üzere ihraç edilerek piyasa düzeninin sağlanması gerektiğini vurguladı. Süt hayvancılığının ihtiyaç ve ihracata göre planlanarak kotalandırılması hususundan bahseden Eskiyörük; “Türkiye’nin coğrafi konumu gereği süt hayvancılığı Batı, et hayvancılığı Doğu Anadolu bölgesinde teşvik edilmelidir. Yem bitkisi üretecek arazisi ve tarımla ilgisi olmayan şirketlerin süt hayvancılığı tesisleri kurması teşvik edilmemelidir. Kaynaklar, mevcudun iyileşmesi, gelişmesi ve küçük aile işletmelerinin kooperatif çatısı altında devamlılıklarının sağlanması için kullanılmalıdır” dedi. Başkan Eskiyörük desteklere de değinerek, Ziraat Bankası’ndan üreticilere uygulanan sübvansiyonlu kredilerin, kooperatiflere de verilmesi gerektiğinden bahsetti. Kooperatiflerin bu kaynakla güçlendirilerek, üyelerinin finansman sorununu giderme ve üretim maliyetlerini düşürme hizmeti vermesi gerektiğini ifade eden Eskiyörük; “Desteklemeler; üreticiye yardım anlayışıyla para vermek değil, para kazandırmaya yönelik; üretimin planlanması, kalitenin sağlanması, kooperatifçiliğin geliştirilmesi gibi yapısal sorunların giderilmesinde bir unsur olarak kullanılmalıdır” şeklinde konuştu. Eskiyörük, organize sanayilerde uygulanan teşviklerin bölgesel değil, sektörel bazda yapılmasının da büyük önem taşıdığını vurgulayarak tarımsal sanayilerin, üretim alanında oluşmasının teşvik edilmesi gerekliliğinden bahsetti. 42 ilde uygulanan İPARD Proje Destek Programından, diğer illerin de yararlanması isteğinde bulunan Eskiyörük; “Türkiye’de uygulanan kentsel dönüşüm programı benzeri bir uygulama yapılarak, kooperatifler kanalıyla küçük aile işletmelerini yerleşim alanı dışında TOKİ örneği bir araya getirecek ortak çiftlikler kurulmalıdır. Böylelikle küçük aile işletmeleri ruhsatlı ve uygun hale getirilerek üretimin ve üreticinin devamlılığı sağlanmalıdır” dedi. u agrotime RÖPORTAJ T Çelmak: Tarım Makinalarında 42 Yıllık Deneyimin Adı Üretim sisteminin, TS-EN-ISO 9001 şartlarına uygun kalite yönetim sistemini geliştirerek uygulayan Çelmak, en mükemmel hizmeti vermeyi hedefliyor. arım makinaları sektöründe yurt içi ve dışı pazarlarda 42 yıllık deneyim ve eğitimli personelle kaliteyi en üst seviyeye taşıyarak, en mükemmel hizmeti vermeyi hedefleyen Çelmak, ilk olarak TSE tarafından belirlenen hizmet standardı kriterlerine uygun üretim yaptığını kanıtlayarak, TSE belgesini aldı. Çelmak, kalite yönetim sisteminin uluslararası kalite sistemine uygunluğunu kanıtlamak için üretim sisteminin, TS-EN-ISO 9001 şartlarına uygun kalite yönetim sistemini geliştirerek uyguluyor. Şefik Çelik tarafından 1973’de Çelmak Tarım Makinaları ismi ile kurulan firma, 1990’dan günümüze faaliyetlerine Çelmak Tarım Mak. Tic. ve San. Ltd. Şti. ünvanı ile devam ediyor. Yönetim Kurulu Başkanı İsa Tamer Çelik, agrotime’ın sektör ve Çelmak hakkındaki sorularını şöyle yanıtladı: 2016 yılı ilgili projeler, hedefler ne olacak? 2015 yılı ile ilgili planladığımız her şeyi gerçekleştirdik. 2015 yılında bize destek veren başta bayilerimiz, sonra çiftçilerimize çok teşekkür ediyoruz. Onların desteği olmazsa biz var olamayız. 2016’da da yeni ürünlerimiz olacak. 4 sıralı silaj makinesini çiftçimizin hizmetine sunacağız. Bunlarla ilgili tanıtım çalışmaları yapmak istiyoruz. Bunun dışında çekili makine dediğimiz yeni çimen biçme makinesi gündemimizde. Onu da 2016 yılında yeni ürün olarak piyasaya süreceğiz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeni tarım politikaları gerçekleştirirse, 2016 yılında çok düşüş de, çok yükseliş de beklemiyorum. 2016, yine 2015 gibi geçecek gözüküyor. Yalnız 2016 yılından sonra 2020 yılına kadar ben tarımın çok ivme kazanacağını düşünüyorum. Çünkü; bu IPARD projelerini çiftçimiz eğer verimli kullanabilirse, Türk tarımı baya ilerler. 4 sıralı silaj makinesinin çiftçiye sağlayacağı faydalar neler? Bu makine hızlı bir çalışma sağlayacağından, zamanı iyi değerlendirmiş olacağız. Biliyorsunuz zaman önemli. Türkiye’de hava şartları sürekli değiştiği için çiftçinin zamanı iyi değerlendirmesi lazım. Kısacası bu makine çiftçinin mısırını daha kısa sürede hasat edip, depoya kaldırmasına yardımcı olacak. İhracat rakamlarımızı yükseltmek amacıyla yurt da göndereceğiz. O yüzden Almanya Hannover’de yapılan Agritechnica fuarında da yurt dışında bulunan çiftçilerimizin de beğenisine sunduk. Örnek alınmalı Almanya Hannover Agritechnica Fuarı sizler için verimli oldu mu? Çok memnun kaldık. Geri dönüşler de çok güzel oldu. Türkiye’deki fuarların da, bu fuarları örnek alması lazım. Yeni yaptığınız fabrika üretim kapasitesi anlamında ne kadar bir artış sağladı? Döviz kurlarına baktığımız zaman, 2014’ün Haziran’ında fabrika bittiğinde Euro kuru 2,2 TL idi. Aralık 2015’e bakıldığında 3,2. Böyle bir kazanç yok. Yatırımı niçin yapacağım; üretimi hızlandırmak için. Üretim hızlandı. % 20 katkı sağladı. Ama diğer taraftan Euro-TL paritesi para kazandırmadı. Rant ekonomisi ile Türkiye olarak bir yere varamayız. 3 milyon dolara mal ettiğimiz fabrika binamız, makine yatırımı ile 5 milyon dolara mal oldu. Üreticiyi bu kur farkından dolayı korumak lazım. Devlet, yapacağı teşvik politikaları, iyileştirmeler, vergi reformları ile biz üreticiyi koruyabilir. TL’nin bu kadar değer kaybetmesi biz üreticiler için muazzam bir kayıp. Bunun yansımaları zaman içinde daha da kendini belli ediyor. TL ile yaptığınız işten para kazanamıyorsunuz. 100 TL’ye yaptığınız işi 120 TL’ye çıkarmanız gerekiyor. % 20 artış yapmanız gerekiyor. Devletin planlı üretim için üreticiyi koruması, Türkiye’nin olmazsa olmazı. Tarım ile ilgili çiftçiye parasal destek vererek bu işin altından kalkamayız. Çiftçimize ürettirerek para kazandırmalıyız. Bir de çok ilginç olan, çiftçilerin yaş ortalamasının giderek yükselmesidir. Çiftçi çocukları mesaili iş istemeye başladı. Köyde genç nüfus kalmıyor. Şehirdeki hayatın bir bölümünü, köyde de yaşamak istiyor. Ama köyde yaşamı zorlaştırıyoruz. Çoğu köyde, gençlerin sosyal yaşamla ilgili olanağı yok. Ne yapsın, şehre göç ediyor. Burada maaşlı işte çalışmak için çaba sarf ediyor. Peki genç nüfus göç ederse, tarlaları kim ekecek? Tarım böyle bir tehlike ile karşı karşıya. Tarımda katma değeri yüksek ürünler üretip, çiftçimizin para kazanmasını sağlayıp, genç nüfusun göç etmesini önlemeliyiz. u Ocak-Şubat 2016 101 agrotime GÜNCEL O Yeniden Agroexpo Eurasia rion Fuarcılık tarafından düzenlenen ve Türkiye’nin en köklü ihtisas fuarlarından biri olan AGROEXPO EURASIA, 11-14 Şubat tarihleri arasında, yeni fuar alanı Fuar İzmirGaziemir’de düzenlenecek. Dev buluşma öncesi yapılan tüm çalışmalar ve etkinlik rehberinin tanıtım toplantısında Orion Fuarcılık adına konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan, Türkiye ekonomisinin her yıl gelişen gücü olan tarım sektörünün, en kapsamlı ve uluslararası tarım ihtisas fuarı Agroexpo Eurasia ile her yönüyle temsil edildiğini kaydetti. Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan, bu yıl fuarda uluslararası çalışmaların hız kazanacağını, Avrupa ve Balkan ülkelerinden Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’dan Türki Cumhuriyetlere kadar çok geniş bir coğrafyada Türk üreticilerin, iş adamlarının ticari işbirliklerine imza atmasını beklediklerini vurguladı. Yönetim Kurulu Başkanı Tan, düzenlenecek olan etkinlikleri de değinerek panel, gösteri ve yarışmaların dünya standartlarında hazırlandığını, gösteri ve etkinlikler için Fuarın A4 holünde 5 bin metre karelik alan oluşturduklarını sözlerine ekledi. İzmir’in tarımın başkenti olduğunu, bu unvanın altını dolduran iddialı tarım fuarının düzenlenmesinin üreticinin yeni teknolojiler ile buluşması açısından bir fırsat olduğunu ifade eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal; “Yurt dışında düzenlenen fuarlara imrenerek bakardık. Artık biz de Türkiye olarak 102 Ocak-Şubat 2016 ulusal ve uluslararası söz sahibi ürün ve hizmetler yer alıyor. Fuarı 230 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yeni ve yenilikçi Ahmet Güldal fuarcılık alanında iyi bir noktadayız. Ancak katılımcıları cezbedecek etkinlikler yaratmak organizasyon şirketlerinin öncelikli görevi olmalı” şeklinde konuştu. En büyük ve en verimli ticari platform olarak dikkat çeken Agroexpo Eurasia’da 49 yabancı ülkeden 134 katılımcı yer alacak. 14 Şubat Perşembe gününe kadar açık kalacak olan fuarda Sera ve Teknolojileri, Tarım Teknolojileri ve Ekipmanları, Sulama Sistemleri, Tohumculuk, Fidecilik, Bitki Besleme ve Koruma, Biyolojik Mücadele, Tarımsal Makine ve Ekipmanları ile ilgili Girişin ücretsiz olduğu Fuarda; en son model traktörler, yenilikçi tarım makinaları gibi bir çok donanımın yanı sıra eğlenceli yarışmalar, ırk tanıtımları ve eğitici paneller düzenlenecek. Türkiye Arıcılar Birliği desteği ile fuarın A-3 salonunda da Arıcılık İl Birlikleri ve sektöre hizmet veren firmalara ayrılmış özel bir sokakta, Dünya Arıcılık Birliği Başkanı Philip McCabe bilgilerini paylaşacak ve ayrıca etkinlik salonunda arıcılık sektörü çalışanlarının dikkatini çekecek paneller, eğitici gösteriler yarışmalar ve şovlar düzenlenecek. Fuarın bir diğer konuğu da Hazera Tohumculuk ve Tarım Türk Dergisi işbirliği ile Türkiye’ye gelen dünyaca ünlü Profesör Yaron Giras, tohum sektöründeki son gelişmeleri paylaşacak. Bologna Üniversitesi tarafından geliştirilen Parlar Fidancılık tarafından Türkiye’de yayımı yapılan erken hasat edilen ve ihracat kalitesindeki 5 kiraz çeşidi, öğretim üyesi Marco Bertolazzi ve Halil İbrahim Saygı’nın sunumlarıyla yer alacak. Budama teknikleri konusunda da uzman ve Elma Tarım firması sahibi Abdullah Kankaya tarafından verilecek canlı anlatımlar, değerli ziyaretçilerin dikkatine sunulacak. Fuara, şehrin dört farklı noktasından kalkacak ücretsiz servis araçları, fuar ziyaretçilerine ulaşım kolaylığı sağlayacak. u agrotime GÜNCEL U Şap, Şanlıurfa’yı Sarstı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından karantinaya alınan pazarda, satıcılar alınan yasağa aldırmadan, evinde ve pazar etrafında satış yapmaya devam etti. rfa'da bir hayvanda görülen şap hastalığı hayvan pazarının kapatılmasına sebep oldu. Pazarda canlı hayvan alım ve satımı yasaklanırken; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından karantinaya alınan pazarda, satıcılar alınan yasağa aldırmadan, evinde ve pazar etrafında satış yapmaya devam etti. Şanlıurfa Veteriner Odası Başkan Yardımcısı Özgür Yahlizad, Pazar yakınlarında bir köyde şap hastalığı tespit ettiklerini, viral olan bu hastalığın tedavisinin zor olduğunu vurguladı. Ekonomi açısından külfetli olan bu hastalığın, Eylül’den beri Türkiye'de etkin olan bir virüs olduğunu dile getiren Başkan Yardımcısı Özgür Yahlizad; “Devlet iki ay içinde buna yeni bir aşı yaptı. İl ve ilçe müdürlüklerinde bu iş için yoğun bir çalışma sürüyor. Aşılamalar bitmediği ve hastalık sürekli bir yerlere yayıldığı için, bir yerde kontrol altına almak gerekir. Bu 104 Ocak-Şubat 2016 hastalığın bulunduğu yer ve 10 kilometre çevresinin karantinaya alınması gerekiyor. Pazar da bu 10 kilometre alanın içine girdiği ve gelen bütün hayvanlarla ilçelere yayılacağı için, mecburen oranın kapatılması gerekiyor” diye konuştu. Başkan Yardımcısı Yahlizad, hastalığın ölümcül olmadığını ancak bulaşıcı olduğu için, başka hayvanlara yansımasını önlemek amacıyla tüccar ve hayvan sahiplerinin, alım satımda menşeye ve küpelere dikkat etmeleri gerektiğini, vurguladı. Bilinçli hayvan sahiplerinin varlığının, hastalığın kontrol altına alabilmesinde daha erken sonuçlar vereceğini ifade eden Yahlizad; “Ama bilinçsizce hayvan sevkiyatları olursa bunu kontrol altına alamayız. Türkiye ekonomisini sarsabilecek bir hastalıktır. Bunun önüne geçilmezse hayvancılığı bitirebilir. Şu an Pazar kapalı, uzmanlar araştırmalarını yapıyor" dedi. Şanlıurfa Büyükbaş Hayvan Pazarı Derneği Başkanı Ramazan Gül ise, ilgili kararın önceki gün kendisine bildirildiğini, pazarın Şubat ayının başına kadar kapalı kalacağını açıkladı. Veterinerlerin bir hayvanın kan örneklerini Ankara'ya gönderdiğini, örnekte şap belirlendiğini dile getiren Başkan Ramazan Gül; “Hayvan pazarında satamazlar. Ama köşe başında birbirlerine satarlarsa bu da devletin suçu değil. Hastalık Urfa'da çok da yaygın değil. Daha önceleri buna benzer bir olay yaşanmadı. Bundan 20-25 yıl önce bir veba hastalığı görüldü. O zaman kapatılmıştı. Cuma günleri ve Pazar günleri gelen hayvan sayısı artıyor. Öbür günler biraz yoğunluk azalıyor. Günlük ortalama 200 sığır geliyor. Bin taneye yakın da koyun geliyor" dedi. Hastalığın yayılması halinde hayvancılar ve kasapların gündeminde olan bu sorun, tüketicinin de gündemine ete zamla gelebilir. u agrotime GÜNCEL 2 Ben Kooperatifçiyim, Çünkü İnsanım Hazırlayan: Mahmut Eskiyörük / Tire Süt Kooperatifi Başkanı 1 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü. Aynı zamanda gecenin en uzun, gündüzün yani aydınlığın en kısa olduğu bir gün. Aydınlığa en çok ihtiyacımız olduğu bu dönemde Kooperatifçilik, bu açıdan büyük anlam ifade ediyor. Çünkü Kooperatifçilik; • Aydınlık demek • Birlik demek, • Beraberlik demek, • Dayanışma demek • Birbirini korumak, yaşatmak demek • Sevgi demek, • Barış demek • Hakça paylaşım demek, • Adalet demek • Açlığı önlemek demek • Vahşi kapitalizme karşı duruş demek • Çalışmak demek, • Üretmek demek • Kalkınma demek Kısacası İnsanca yaşam demektir. Kooperatifçiliğin karşıtı olan tekelleşme ise; • Karanlık demek, • Sömürü demek, • Yoksulluk demek, • Açlık demek, • Kavga demek, • Savaş demektir. Kapitalizmin her geçen gün vahşileştiği bugünkü süreçte, maalesef dünyada kavgalar gittikçe artıyor ve her 6 saniyede bir çocuk, açlıktan ölüyor. Hâlbuki bu dünya herkesi doyuracak, herkesi mutlu yaşatacak kadar büyük. Bugün emperyalizmin yarattığı vahşet, tüm insanlığı korkutuyor. Ne yazık ki; ülkemiz de bugün bu ateş çemberinin içine sürükleniyor. Bugün insan ve hayvan nüfusunun 2 katını fazlasıyla doyurabilecek zenginliğe sahip olmamıza rağmen; bizde de yoksulluk var, kavga var ve cinayetler işleniyor. Eğer emperyalizmin tuzağından kurtulmak ve bağımsız bir Türkiye istiyorsak, güçlü olmalıyız. Güçlü olmamız için de Atatürk’ün dediği gibi çok çalışmamız, çok üretmemiz 106 Ocak-Şubat 2016 gerekiyor. En önemlisi yol haritamızı doğru belirlememiz gerekiyor. İşte izlenecek bu yol kesinlikle tekelleşme değil, kooperatifleşme olmalıdır. Tarımda küçük aile işletmelerini yok edecek şirketleşme anlayışından vazgeçip, köylümüzü kooperatifleştirerek yerinde üretmelerini ve yaşamalarını sağlamalıyız. Ancak kooperatifleşme ile; • Kayıtdışlılığı önleyebiliriz, • Üretimi planlayabilir, fiyat istikrarını sağlayabiliriz, • Üretim maliyetlerini düşürüp üreticinin kazancını artırabiliriz, • Gıda güvenliğini sağlayabiliriz, • İthalat yapan değil, ihracat yapan güçlü bir Türkiye yaratabiliriz, • Köyden kente göçü durdurur, ülkemizde barışı sağlayabiliriz. Barış, akil insan dedikleri sanatçılarla, artistlerle sağlanamaz. Bu uygulama, enfeksiyona yakalanmış hastaya, aspirin vermektir. Bunun tedavisi kooperatifçiliktir. Bu da ancak devletin politikaları ile mümkündür. Biz Tirede bir Kırsal Kalkınma Modeli yarattık. Bu model, Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü tarafından Dünyaya örnek gösterildi. Daha 1 ay önce yine FAO’dan ve Tarım Bakanlığımızdan bu anlamda başarı ödülü aldım. Dünyanın her köşesinden Kooperatifimize ziyaretler yapılıyor. Beni Afrikalılar bile anladı ama Ankara’ya maalesef kendimi anlatamadım. Bir yurtsever olarak bunu anlatmak zorundayım. Çünkü yabancı sermaye tarımsal işletmelerimizi ele geçirmek istiyor. Tarımı şirketler yapmalı anlayışı da, işte bu oyuna çanak tutmaktır. Türkiye ancak kooperatifleşerek tarımını ve topraklarını koruyabilir. Kişilerin insiyatifine bağlı değil, kendi yapımıza uygun ulusal bir tarım politikası oluşturmalıyız. Nasıl 0 faizli kredi ile tarımla ilgisi olmayan şirketlere çiftlik kurdurulması yanlışsa, yeni alınan karar ile küçük aile işletmelerine dekar başına 100 tl para yardımı yapmak da yanlıştır. Benim çiftçim sadaka istemiyor. Benim çiftçim para kazanmak istiyor. Çiftçiye para veren değil, para kazandıran bir yapı oluşturmalıyız. İşte bu da, ancak Kooperatifleşme ile mümkündür. Korkmayalım kooperatifleşmekten. Kooperatifçilik öcü değildir. Kooperatifçilik komünistlik değildir. En kapitalist ülkelerde bile ortalama % 80 iken, ülkemizde kooperatifçiliğin % 13’lerde olması yaşanan sorunların, sancıların ve geri kalmışlığın nedenidir. Umarım yeni bakanımız, ülkemizdeki örgüt kirliliğini ve karmaşışını düzenleyerek, kooperatifçiliği öncelikli bir devlet politikası haline getirir ve her ilçede bir Tire süt kooperatifi modeli yaratılır. Yeter ki inanalım, İstenirse mümkündür. Biz kooperatifçiliğe inandık ve başardık. Ben Kooperatifçiyim, Çünkü İnsanım. u agrotime BİLİMSEL BAKIŞ H 2015’den 2016’ya Hayvancılığımızın Durumu Vet. Hek. Tahir S. Yavuz EGE VET Genel Müdürü ayvancılık sektörümüz 2015'ten 2016'ya bazı problemlerle girdi. Başlıca problemleri sayarsak; Şap Hastalığı, basının Afrika Hastalığı adını verdiği LSD (Sığır Çiçek Hastalığı, Sığırların Nodüler Ekzantemi) ülke çapında yayıldı. Diğer iki konu ise; çiğ süt fazlalığı, kırmızı et kıtlığı. 2015'ten devreden iki bulaşıcı hastalık bize hayvan hareketlerinin önemini bir kez daha hatırlattı. Büyüklerde hayvan kayıpları fazla olmamakla birlikte, özellikle şap hastalığından dolayı buzağı kayıplarımız oldu. Ülkemizin daha önce tanışmadığı A- NEP 84 tipi NEPAL ŞAPI zaten kaybettiğimiz buzağıların kaybını arttırdı. Bu arada büyük sığırlardan kayıplar olduğu gibi, ekonomik kayıplara da neden oldu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Çelik; Karacabey'deki bir ödül töreninde yaptığı konuşmada çiğ süt arzında fazlalık olduğunu söyledi. Çiğ süt fiyatları, bilindiği gibi, artmadı. Arz-Talep dengesi arz yönünde bozulmuştur. Çiğ süt fiyatları Ulusal Süt Konseyinde (USK) belirleniyor. USK içinde piyasanın tüm oyuncuları temsil ediliyor. Aslına bakarsak; çiğ süt fiyatlarını "piyasa" belirliyor. Ne yazık ki; çiğ süt fiyatları dalgalı bir seyir izlemektedir. Süt üreten çiftlikler kötü günlerde ayakta kalabilmenin, varlıklarını sürdürebilmenin derdine düşmüşlerdir. Ancak; yem ve süt fiyatları üreticinin doğrudan doğruya elinde olmayan iki önemli konudur. Bu kötü manzara zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Süt fiyatlarının tatmin edici seviyede olması, tabii, en çok istenen durumdur. Ama; böyle olmadığını, yem /süt paritesinin bazı dönemler bozulduğunu biliyoruz. Ayakta kalabilmek, özellikle böylesi kriz dönemlerinde varlık sürdürebilmek için süt/yem dışındaki konulara da önem vermek şarttır. Süt sığırcılığında kaybetmeyen kazanır. Yani süt, döl ve buzağı kayıplarının kesinlikle önlenmesi, bunun başarılması için de ayrıntılara dikkat edilmesi gerekir. Diğer konu ise; kırmızı et kıtlığıdır. Geçen yıl canlı hayvan ve bir miktar et ithal edildi. Bu yıl ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Geçen yıl ithal edilen besilik danalar sayesinde bir süre durumu yönetebiliriz. Kalıcı çözüm için bir şeyler yapmak gerekecektir. Şu anda DAP, KOP, DOKAP, GAP bölgelerinde uygulanan etçi ırklarla melezlemeye prim verilmesi yöntemi çok benimsenmiş gibi görünmüyor. Kesinlikle et tedarik zincirinde besiye uygun dana yetiştiren "cow and calf = inek, buzağı" metodu desteklenmelidir. Zincirin eksik halkası budur. Fakat devletin yol göstericiliği ile destekleri olmadan bu yönde atılım olmaz. Süt hayvancılığının "süt" geliri vardır. Ayrıca; devlet sütün her kilogramı için destek vermektedir. İnek-buzağı işletmesi yapmayı düşünen biri için her ikisi de eksiktir. Bu yöntemde sütü buzağı içer. Et olur. Süt satmadığı için bu işletmeye devletin "süt primi" yardımı da yoktur. Bu durum girişimcilere cesaret vermemektedir. Girişimcileri yüreklendirecek bir destek sistemi olsa karkas ağırlık ortalamamız yükselecek, et tedarik zincirimiz tamamlanacak, yediği yemi ete çeviren danalarımız olacaktır. 2016'da bu sorunlar çözülecek midir? Hepsinin çözümü bir yıl içinde mümkün değildir. Ancak; her şey başlamakla olur. Aynı işler, aynı şekilde yapılırsa, hep aynı sonuçlar alınır. Doğru kararlar alınıp, adımlar atılırsa ileride işlerin düzelmesi için umut vardır. u Ocak-Şubat 2016 107 agrotime BİLİMSEL BAKIŞ Doğru Yemleme Nasıl Yapılmalıdır? Hazırlayan: Doç Dr. Ömer Tömek H ayvanların beslenmelerinde iki ayrı aşama bulunmaktadır. Bunların birincisi besin maddesi gereksinimlerine göre yem programının hazırlanmasıdır. Diğeri ise söz konusu programa göre doğru yemlemenin yapılmasıdır. Her iki aşama da önemli olmakla birlikte en çok hata yapılan aşama yemlemedeki uygulamadır. Bir işletmede “yem” deyince aslında üç tane yemden bahsedebiliriz: 1) Hesaplanan 2) Yem römorklarına konan ve 3) Hayvanın yediği. Bunlar eğer birbirinden farklı ise, yapılanlar tümü ile yanlış oluyor demektir. Üreticilerin en çok dikkat etmesi gereken konu budur. Çünkü yapılan hatalar sonucunda istenen verim alınamadığı gibi, tam olarak kontrol edilemeyen yemlemenin olumsuz etkileri de ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi, işkembeli hayvanlarda bakteriyel hazım vardır. Verilen yemler işkembede bulunan milyarlarca bakteri tarafından hayvanın yararlanabileceği duruma getirilir, sonra kana karışıp et ve süt gibi ürünlere dönüşür. Hayvanın kullandığı 108 Ocak-Şubat 2016 enerjinin % 85’i işkembedeki bakterilerin ürettiği uçucu yağ asitlerinden sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra işkembedeki bakteriler hayvana yemlerle verdiğimiz basit yapıdaki proteinleri hayvanın yararlanacağı çok kaliteli proteinlere çevirmektedir. Yani işkembedeki bakterilerin çok iyi çalışması gerekir. Aslında bizim hayvandan çok, bakterilerin doğru beslenmesini ve doğru çalışmalarını sağlamamız gerekmektedir. İşkembedeki bakterilerin iyi çalışmasını sağlamak için en önemli konu, yem römorkunun yem programına göre doğru yüklenmesi ve çok homojen biçimde karıştırılarak yemliğe dökülmesidir. Homojen yem karışımının, verimde % 25 artış sağladığı bilinmektedir Yemin kompozisyonundaki değişiklikler, çalışma ortamını bozmaktadır. Adeta hayvanın her lokmasının diğerleri ile aynı kompozisyonda olmasını sağlamak gerekmektedir. Bunun için ise; 1. Doğru oranlarda doğru yemlerin yüklendiğini sürekli kontrol edilir olmalıdır. Her yüklemeyi kontrol edebilmek için ise, yem römorkunun hafızalı kantarı olması gereklidir. Hafızalı kantardan her yükleme kontrol edilerek, yemcinin römorku yüklerken yaptığı hatalar (sapmalar) görülebilmeli ve doğru yükleme yapıp, yapmadığı sürekli izlenmelidir. Eğer böyle bir olanak yok ise, kontrol edilemeyen yüklemeler kesinlikle yanlışlıklar içerecektir. Doğru olmayan yükleme sonucu hayvanlara her partide farklı kompozisyonlarda yem verilmiş olacaktır. Bunun sonucunda işkembedeki bakteriler iyi çalışamayacaklar, verim kaybı yanı sıra yemden yararlanma da olumsuz etkilenecektir. 2. İşletmedeki yem römorku çok kaliteli ve homojen bir karışım yapıyor olmalıdır. Eğer yemler homojen karışmaz ise hayvanlara gün içinde farklı kompozisyonda yem veriliyor demektir. Bunun sonucunda benzer olumsuzlukların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. 3. Bütün bunların dışında yemliğe dökülmüş olan yemlerin, yemlikte bulundukları sırada da homojenliğinin korunması önemlidir. Bilindiği gibi, hayvanlar yemlikteki yemi yedikleri sırada yemi dağıtır ve ileri uzaklaştırırlar. Bunun sonucunda yemin homojenliği bozulmakta ve yeme uzanmaları da zorlaşmaktadır. Yeme ulaşımı kolaylaştırmak için yemliklerin hayvanlardan tarafa sürekli süpürülmesi gerekmektedir. Bu işlemin sık yapılması çok önemlidir. Çünkü yemlik süpürülerek hem yeme ulaşım sağlanmakta ve hem de kısmen de olsa yem yeniden karışmaktadır. Ancak süpürme ile tam olarak karıştırma sağlanması olanaksızdır. Yemlik süpürme genellikle işletmelerde önemli ölçüde aksayan bir iş olarak ortaya çıkmaktadır. Hele yemi yeniden karıştıracak şekilde süpürmek olası değildir. Özellikle büyük işletmelerde bu işlem hem zor olmakta hem de tam olarak uygulanamamaktadır. TETA’nın tavsiye ettiği, yemlikte % 99 homojenlik garantisi veren tek yem römorku SEKO'dur. u