Mehmet Sani Özel
Transkript
Mehmet Sani Özel
Mehmet Sani Özel - şiirler - Yayın Tarihi: 5.12.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir. Mehmet Sani Özel (1956) Hayat, çocukluğumda bana sunulmuş bir armağan gibi gelirdi., Bir zamanlar ineklerle kelebeklerin konuştuğunu sanırdım. Kelebeklere yaklaşamadım, ineklerden tekme yedim de, neden sonra uyutulmaya çalışıldığım anladım.., Derken ciddi olmaya çalıştım, onuda beceremedim.., Sonradan sonraya her şeyi oluruna bırakmayı çare olarak görüp kabul ettiğimde aynaya baktım ki, şakaklarımda karalar ak olmuş... Bilmediklerimin bildiklerimden daha çok olduğuna inanıyorum ve yaşıyorum Allaha hamd ederek., Yarışmak değil, insanlar arasına karışmak emelim., Yaratana kurban! .. Yanımdan yöremden geçenlere selam olsun.., Sevgilerimle., http://gruplar.antoloji.com/sevgi-ekseni-siir-ve-dusunce-alani www.antoloji.com - kültür ve sanat (karşı sitem!) Ünsüzüm., Defne yaprağında su, barışı almaz gözüm Dağın bir yüzü hüzün, diğeri kara üzüm Dağıldım yudum yudum, bağışla iki gözüm Sorsan da tanımazlar, bu diyarda ünsüzüm., * Ölümüz olmaz bizim, gülümüz solmaz bizim Dört mevsim tek bir nefes, boşumuz dolmaz bizim Varsa buğday tanesi, olacak hepimizin Sorma yad ellere yar, tanımazlar ünsüzüm., * Yitikleri devşirir, göğe kalkar tozumuz Oyun oynamayız ki, olsun hile kozumuz Alem içre aşikar, göz önünde yozumuz Sorsan selam vermezler, ben bensizim ünsüzüm., * Bu günde aşkta gönül, kader yolu yolumuz İşlenir gergef ömür, vefa kokar konumuz Yetim ol öksüz görün, hayra vara sonumuz Koyma yad ellere yar, kaldırmazlar ünsüzüm., … 24.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat .. Farfara insan.., Vitamine aç esrik duygular Kalıtsallık kuruntularda da var Övgülerle sarmaş dolaş, onlar ya., Özelliğim iç eksenimde tebarüz eder Önce ben olurum, sonrasında yine ben Önceliklerim, koşanların çekim alanında Onlara, düğün bayram olsun., Bir el yıkaması serinliği, ardından., Yine vicdan muhasebesi ve yine., .. farfara İnsan.., Fay hattı, tamda benim yüreğimden geçiyor., Hangi deprem zayiat vermedi ki, gurbete aşka., Hayat bulacağımızı sandık kuyruklu yıldızlardan., Kusursuzluk zaman dilimlerinin dallarında., Olgunlaşma, yasak meyve gibi sallanır., Bir tutam sevgiye kanar buzullarım Ne işe yarar ki, fahrenhayt.., * Birileri şiire atar tutarlar., Şaire kan çanağını tutarlar., Şu, neden sala veriliyor! diyen adam(!) gibi., Ölümü hatırlatıyormuş, günün ergeninde Tebessümlerim çiçeklere su olsun Susma, konuş diyenler var ya İşte onlardı, zoru görünce kaçan İşte onlardı zorbayı davet edip yol açan Ülküsüzlük., Sana yazıklar olsun.., * Ne teessüflü, şu tarih., Şarkın medeniyeti Batı’ya derlemesi., Hanif’in batıllarla inancı körlemesi., Devrimler ve ihtilaller manzumesi Öyle çok mazlum var ki, ölü yada diri Koyun kuzu rolünde, sessiz sedasız Uygarlık galiba dinsiz imansız(mı?) Hayat hikaye, ayrılıklar vedasız., Efsanelerde (mi?) , Adalet., Ve hakkıhuzur.., … 16.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat .. Ve ben.., Sarp kayalara çarpıp kalan., Umuduma, nazar taşları atarım Sana olan hasretimde sürerken heyelan, Bin yıllık cefayı alırda, özlemime katarım Tükenmez bir iştahsın, ufkumdaki nalan Senin için ben, binlerce beni yakarım Gül benekli şarkılarına, gümüş., Yakut mercan, sedef kakarım Nurundan âmâ oldukça bu ben Sen mevsimsizliğini alda, içime düş Düş, makus talihimle üryan iken .. ve ben.., Bütün gücümle, dönerde yüzümü, Yine Güneş’e bakarım... 06.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat .., Bu gece., Biliyor musun., Aklımda düştün de sen., Geçtin yüreğime oturdun bu gece Kaşın gözün içimi ısıtan hoşluğun Ne kadar yalanım varsa., Yıktın yaktın bu gece., * Yükseklere baktım., Baktıkça içime aktın bu gece Asılı kaldı arşı alada yalvarışlarım Yalnızım demeye dilim varmıyor artık Dert değil başımı göğsüne yaslar kışlarım Sanki biz bin yıllık uykudan şimdi kalktık Esmer ateşinle düştün ciğerlerime de., İpliği çaputu her ne varsa., Eyvallah yaktın bu gece., * Biliyorum ki., Kaynadıkça kanın canan Cehennemden kös vuracaksın Kor yutarak ben olacağım yanan Atladıkça alev toplarını asil duracaksın Ezelden ebede son sürat gönüllerde hız alan Aşk bu be canım göz göze geldikçe boğulacaksın Berzahta gülistanmış meğer bir kez eline alan Korkma kararan bahta gün olup doğacaksın Önce birdi beklenen seninle bir oldu gelen Sevgi zemherisine baharı koyacaksın Sal köklerime sularını esaretine al ey melen Gündüzü tülledin alem şakk-ı kamere baksın Saçlarında rengarenk yıldızlar Zevahiri tutup yaktın., Yaktın bu gece.., … 15.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat ..,Bir kuğuya nasıl, günaydın denir? ..,bir kuğuya nasıl, günaydın denir? Gün yarının yarısına yükselmiş Gölün durgun sularında, dardan genişe Dalgalar uyanıyor, uzadıkça uçup kaçarak Başı dik duruşlu badi, asude eğilişe Karşılık veriyor bakışlar, hayranlığa dolarak., Kesmiyor otları orak., Şaha kalkmış kişniyor doru at Kılı kıpırdayana insan demem Seni fark etmeyen yürek çoraktır, çorak * Yüzünü ışıkla yıkamış akkordan kuğu Kusursuzluğu sahneler fantastik duyu Göz bebeklerimle öpüşür lacivert buğu Yarını yok vaktin, gelecek sen artık uyu., * Ürperen bir tülcesine rüzgara işve eden Üzerine meltem giymiş, narin ve niran beden Nefeslerinde musiki sentez eden İşte budur yaşamak! Dedirten neden... Mehmet Sani Özel 31.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat ..siz Mevlevi misiniz? Mora döndük, anın kündesinden apansız Dirilmeye yürüdü, yüzyıllardır uyuyan cansız Neydi o? Kıkırdaklı rüyalar ve alemler insansız Horlanmış hatıraların iklimine gün çavdı Saatler, saliseden kurtulmaya gün saydı * Gönüllü iştiraklerin hülasasında canlanır nazım Ben biraz garibim der, sesimim yüzüme süren avazım Dil bestesine mest olur sevda, gürleyip çoğalır azım Dur harabe yüreğim! Can gelmeden önce sana ne lazım * Bereket ders almasını bilendedir der, dil ruba Dindiğinde fırtına, dumana dönecek ulu dağ Dün gibi, gözlerim gerdanlık kalacak kuğuda Düşünceler ikna turuna dolmadan, olgunlaştı çağ * Güneşe uzansam mı şimdi, ne dersin? Bu demde Üşüme kaygılarına., Bağımlılığımı iyi bilsem de Buz kalıplarından kapılar ardındayım, anahtarı sende Pür dikkat amadeyim,..siz Mevlevi misiniz desende., *** Mehmet Sani Özel 14.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Aşk’ta haram olmaz! ” Geçtiğimiz günlerde, Hafızama bir kaçak kayıt girdi! “Aşk’ta haram olmaz! ” Ne kadar doğru veya yanlış, bilemiyorum Kendimi toparlayıp ta bir türlü O melankolik mod’a frekansa giremiyorum.., Çırpınıp ta ruhu kanatlananlara ne mutlu Gagasında şanlı cenahtan haber Posta güvercinleridir, kutlu Zindanda kanat sesleri Yer çatlağı suya umutlu Ve sol yarısında hareket Nefes alıp verebilen O, Yüreğe ne mutlu.., Zaman gardırop, İçinde hatırı sayılır hatıralar dizili Düğmeler sevda şarkılarının notları gibi Dünden bu güne her şey sarmaş dolaş, sizli bizli Afaki duygulara kuluçka zihin... Korkuların en dehşetli yerinde, bir umut gizli Kolla kendini ne olur, birkaç adım in.., Suçlanıyorsan anla ki, fidan filizli Beni aşktan muzdarip koyacaksa fendim, Musalladaki şaşkın asalet safları .. ve “helal olsun! ” diyen ses! .. benim efendim.., 13.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Bayramınız mübarek olsun.,” Eller.., Eyvallah.! Deyip de katlığında havaya., Kalem kaşların altından gözler buğulanır., Yürek kavuşmaya yol bel ararken Mevla’ya Bir acı sarar ki genizleri., Kadir kıymet şuurlanır.., * Elinin kiri olmuştur hüzün., Penceresinden güneşin doğusuna., Aydınlığa, nûra özlemle baktığında., Bayram iftarlığı, diline dokunur Hüznün yerine taam üzüm.., * Üst üste sarıldı yirmi dokuz., Geçti yine “On bir ayın sultanı! ” Eşi dostu andım, dediler biz yokuz! Sizde sizden sonrakilere koyun bu hanı Ne denir! Fatihalar ile yad etmek ve Ruhunuz şâd olsun., Son sözüm.., * Sağlara selam var minarelerden sala., “Gözün aydın Müslüman! ” Def oldu onca bela Yeni ayın şavkını gösteriyor, gözlerindeki ela “Ramazan kerim.! ” Tekrarını nasip etsin Mevla., Son teravihten sonra Kabe’yi tavaf eder özüm “Bayramınız mübarek olsun.,” … gözüm.., … 01.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Kabak Tadı! ” (makale) Bir deyim vardır; “Kabak Tadı! ” Bu sözü işit ipte, kabakla damak tanışıklığı olmayan bunu bilmez ancak hafızasında, tat ve lezzet bakımından hoş yada nahoş kefesine koymakta zorlandığı birkaç gariplik varsa o algılamayı onlarla ikame ederek, belleğine kayıt eder., Netice de bir an gelir, kabakla tanışma şerefine erince, o mümtaz lezzete gerçek kimlik ve şahsiyetini kazandırmış olur., Efendim., Şiir şudur, budur yok sihirdir ve saire, diyorlar.! Hiç duymamıştım! ki, eğer gerçekten böyleyse, hipnozcular terapilerinde ünlü, anlı şairlerin o güzide kaside ve ilahilerini, şiirlerini okuyarak rahatça adamı uyutabilirler., Şaka bir yana; İşin gerçeğini tabi ki, konunun uzmanları, akademik kariyer sahibi ihtisaslı kimseler daha gerçek ve daha bilimsel tarif ve tanımlarla ortaya koyabilirler. Fakat burada kendimce doğru bildiğim birkaç tarif ve tanımlama yapmadan geçemeyeceğim; En kısa ve kestirme tarifi ile, “etkili söz dizisi! ” Etkisi ne yönde olabilir der isek, Şiir sağanağına muhatap olan kimsenin, (Yukarıda kabak misalinde olduğu gibi!) iç ekseninde duygusallığına düşen damlalara verdiği anlam, bilgi dağarcığındaki malzeme çeşidi ve düşünce yolunun veri alışverişine açık, işler ve ulaşılır olmasına bağlıdır! .. İnsan hali buya; Bazen kişi şiiri masal sanır, masal gibi algılar, hele ki, şu meşhur “Pamuk prenses ve yedi cüceler! ” gibi bir “Hayaller alemi! ” türünden bir şey dinliyorsa veya okuyorsa (af buyurun) esnemeye başlar ve kendini konunun kahramanı addederek uykuya dalar., Olur mu? Olur., Bir diğeri, Şiir dersiniz “Şir! ” anlar., Garibim, deyiş, mani gazel derseniz anlıyor, yüzünde tebessüm beliriveriyor ama şiir deyince şir’i çağrıştırıyor hafızası., O kadar masum ve düşündüğü gibi konuşuyor ki, tamda şiire konu olacak bir tip mübarek.., Konuya tekrar dönecek olursak, “Hazreti Kuran! ” Şiirle ilgi etkiyi ifade ederken; “Açık ten üzerinde karınca yürümesi..! ” (yanılmıyorsam!) benzetmesi yapılmıştır., Yani, karıncaya göre devasa yapınızın onun ısırması ile nasıl irkilebileceğini, rahatsız olunabileceğini işaret etmiştir! Ve “Hazreti Resulullah (s.a.v.) ” buna mukabil hadisler buyurmuşlardır.., Özetle Şiir, Düşündürücü şefkat ve merhamet duygularının uyandırıp kuvvetlendiren, birleştirici, sevgiyi ve doğruluğu doku olarak alıp işleyen, mazlumdan, ezilenden yana, tarafgir bir etiği olan, savunmacı, hakkı ve adaleti, eşitliği, saygının kurumsallığını, paylaşımcılığı esas alan, ahenkli, kulağa hoş gelen erdem ölçüsünde, söz ve kelimeler dizisidir., Takdir ederseniz; Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir., Öyleyse, Şiir asla (sihir değildir!) uyutmaz! Hatta gerçeği, hakikisi ilaç gibidir.., Okuyup yazmak serbesttir., Şiirli anlarla, ömür boyu sıhhat ve afiyette kalınız., Sevgi saygı ve muhabbetlerimle., 18.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Karamsar fakat güzeldi.,” “Karamsar fakat güzeldi.,” Karanın betimlediği iğretilik, ...................tek bir gülüşle düzeldi Kaldı ki, karanın üzerine ak güller gibi durmuş Kalbi estetik uğruna çarpan, o nadide güzeldi “Saygılar..,” Sayısız tonda ses getiren temennilere Hesap mı sorulur gayrı, feda olsun yıllar Aguş unda sevgi, yolculuk fevkalade yere Göz alabildiğince diyar, papatyalar arasında, Güneş gülümser,.................taçlanır kırlar., Mehmet Sani Özel 27.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Söz sihirdir! ” “Söz sihirdir! ” Kuralcılar ve kurabiyeciler, Art niyetli ve amaçlı kullanırlar Gönül dilinin lisanı, (edebiyat) şiir.., İster Rumca yaz, ister Felemenkçe., Dili bilen mana kazanına daldırır kepçe Dürüst tüccar, salacağı malı asla kötülemez Doğru olan haksız kazanca el uzatıp haram yemez Filip’in oğlu genç İskender, Dara’yı hile ile yenmedi Yiğitlik yürek işi, mertlik tarihte yaşar., Ölmez! Milliyetin, ırkın ve mihengin ne olursa olsun., Tanrının torpili yok, hak etmeyene vermez! Çalıştığın kadar kazanacak ve., Emeğinin karşılığını alacaksın., Hıristiyan, Yahudi ve Mecusi fezada dolaşacak., Uyursan eğer sen, hala kerpiç damda kalacaksın., Midesi boş olanların, kundurası yüksek ökçe., Gözlerine mil çekilmiş, ellerinde kelepçe., Birisi yol tarif ediyor lügati Grekçe Anlıyor musun, kulağını veriver bekçe? Peygamber Arapça., Şeyh Edeb Ali Türkçe., Vaazı nasihat ettiler, insanlığa yürekçe., Yeter ki, işe yarasın, sen konuş Çekçe., Adem’in oğluyuz, hepimiz kökçe.., … 18.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat “Yiğidi öldür hakkını ye(me) ! ' Yanık yerlerini yerdik Tandır ekmeğinin Zengin olacakmışız diye., Askerliği yirmi ay yaptık Parası olana bir ayda teskere Acaba niye? ! Peynirin küflü yerine abanır Kafamız daha çok çalışacak sanır O zaman deseydik ki; “Yahu bunlar hurafe! ” (Azar kötek kalırdı kârımız) Bu gün geriye dönelim! Bize kim inanır? Devlete baba derlerdi küçüklüğümden beri Ana dolu yurdumuz yanan yine onun ciğeri Kazansak ta kaybet sekte almak baba hüneri Ölürsek kim ağlar! Vatan vilayetsiz(mi) kalır(? !) Bir avuç harnap bir çift naylon pabuca Harman sonu hasat borca karşılık uç uca Tohumu un edenler krediye giderdi doğruca Öyle yağma yok! Onu da hatırı olanlar alır Darılma Mehsani Gelenek bu muhafazakarız Hazineye para harbe er oğlu er mi lazım! Eh işte, biz (ne güne) varız.., İktidar heveslilerine oy verecek olanlarız “Yiğidi öldür hakkını ye(me) ! ' Kazan dibi miras kalır… … 10.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat …**Dürüstlük bir idealdir. Bu çağın insan tiplemesine bakar mısınız..! Armudu sapsız, üzümü çöpsüz istiyor garibim., Zahmetsiz yutmak, aklın düşüncenin derinliklerinde değil de, zevk sefa sularının serinliklerinde gezmek eğlenmek, şehvet damarlarının dumuruna vurmak, zilletten haz duymak istiyor.., Geçmişinden düstur almayan, gelenekleri bilgi ile güzelleştiremeyen, günü geleceğe yatırım ve fırsat sebebi olarak göremeyen, görmek istemeyen, gününü gün etmek savdasın da olan ve olmak isteyenlerin ruhsuz, şuursuz dünyası adeta.., Sureta insan; Anlamak istemediğine ne kadar kör bakıyor! Şekilciliği medeniyetin mikyası saymış, edep dışı faaliyetlerde ne kadar densizse o kadar uygar olduğunu var saymış, varlığını var olma amacını siret’ini, suret’inin peşinden bir hayvan leşi gibi sürükleyerek gidiyor.., Ambalaj düşkünü, kıymeti lağvete alan, takdiri dimağından gelen susamışlığa göre seçen, sevgisiz saygısız, kazanmanın köşe dönmenin kısa yollarını pek ala bilen, emeksiz ekmeğe basıp geçen ve ezen fakat bütün kutsallıkları da çok kolay ve pervasızca istismar ederek duygu sömürüsü yapan, yapabilen sorumsuz fakat sorunları hiç bitmeyen, bitmeyecek olan zavallı insan.., Kazara edindiği bilgi ve becerilerini, küfrün şirkin paçavrasını yüceltmek uğruna pervane vaziyette, dine imana, imama, papaza, hahama ve hatta anasına atasına bile modernlik aşinalığı ile ha bre sövüyor da sövüyor.., Sen dur da burada, dört kitaptan kıssalar anlat ki, hazır cevap; Onlar eski Yunan mitolojisinde de var zaten, diyor.., Çanakkale ve kutlu kurtuluş mücadelesi bir kaza, kınalı kuzular bir mülahaza, “Vatan Namustur! ” diyenler kanserli aza ve “Gazi Mustafa Kemal” bizdendir diyor.., Bunu diyenler bu Vatan’ın hazinesinden ekmek yiyor.., Neleri bilmiyor yada bilinmez biliyor; Gazi’nin “Bizim dinimiz en ekmel dindir! Tabularla ve bağnazlıkla barışık olamaz kabilinden söylevlerini ve Zağanos Paşa camii” vaazını ve “Ey Türk istikbalinin evladı.., Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ” ve “Bağımsızlık benim karakterimdir! ” vecizelerindeki anlam bütünlüğünün neyi işaret ettiğini idrakle bir türlü içine sinmiyor.., Başka ne denir! ? “Ya istiklal ya ölüm! ” diyerek canlarını feda eden ve bu uğurda yorulup yollarını Hakka vardıranların, Aziz Şehit ve Gazilerimizin ruhları şad olsun… ………………………………………………………………………………………………………….. …**Dürüstlük bir idealdir. Düşünen insanın idealindeki dürüstlüğün tarifi, iman ve ahlak ölçülerinde iktiza eder.., Ki, yoksa onun adı başka olurdu., Kişi bu dürüstlük tefekkürünü kendisi ile akdetmedikçe, (sözleşmedikçe) asla sanatkar olamaz., Ahlaksız icranın estetiği olduğu kocaman bir yalandır., Sanatçı “nü! ” bir resim şekil ediyor olsa dahi, onun edebi ve etik’i olması kaçınılmazdır. Nü’de amaç cinselliğin cazibesine dikkat çekmek (objede sırf şehvet solumak!) değil, çıplaklığın gizemindeki ahengi algılayıp, sanat algısı ve anlayışı olan dimağa yansıtmak olmalıdır. Şöyle ki, Akılsız, amaçsız, idraksiz, bilgisiz beceriler asla sanat eseri değildirler., Sanat ahlakı, katı değilse bile kat-i kurallardan kuvvet ve cesaret alarak şahlanır. O şahlanış ki, en mahrem konuyu bile bir masum ve meşru sebeple sulamasını bilen etkin ve yetkinlikte (gerçek) vakıadır.., Ölçüsü, ardındaki gözler, görüşler ve gözlemler olup hayreti şayandır., Müessir (tesirli) olduğu kesimi infiale, fitneye ve bozgunculuğa sürüklemeyen bilakis birliğe ve bütünlüğe teşvik eden, seviyeli, makul, aşık, sevdalı ve sevgiyle dolu tasarruf sahipleridir, onlar… Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat ……..Sen hala.., Kuralları eğip büküp., “İşime gelir! ” Biçime getirirsem, âlâ., Kaç can yakıp, ev yıktığın., Çok önemli değil ha? Yürüttüğüne hükmedebiliyorsan., Muteber bir beyefendisin., ……..sen hala.., Sokakta izdiham var! Kolu iki duvar arasına sıkışmış, birisi! Kılı kıpırdıyorsa vicdanın., ……..ben namerdim., Kulaklarından nefes alıyor, kimisi., Elleri cüzdanlarında., ……..insan güruhu… * Az ötede, kumpas kurmuş şefik., (Sözüm ona!) Erkekli dişili, şebeke., İpini çekmişler kurbanın., Adam, ağzını açsa hata.., Nasıl diyecek ki, yahu asla ve kat’a., Güya kadına sarkıntılık etmiş..! Onlarca kişinin önünde, alenen., Mahkeme kurulmuş hemen., Herife hem sövüyor., Hem de mütemadi dövüyorlar., Sonra, sahnede piri fani., “Anlaşın beyler! ” Şahıs sizi razı etsin, diyor., Kadın cıyaklıyor, kardeşi kem küm., Diğeri durmadan böğrüne, çakıyor Seyirciler hayretini saklıyor., Sanık, çaresiz şaşkın ve.., Son bir umutla etrafa bakıyor., Kalabalık çok ama, vallahi kimse yok., Seninkini makaraya sardılar., En nihayet, elinden., Emekli maaşını da aldılar., Çayıra kuzu gibi saldılar… * Sarıyer’de güpegündüz yedi canı aldılar., Sarayburnu yakınlarında, of anam! Denize düştü otomobil de.., İnsanlar film çekiliyor(mu?) sandılar., “Put gibi! ” Seyrederek kaldılar., Bu ne? Diyen olmamış..! Hırsıza yol gösteren., Arsıza sessiz kalan mı dersin., Üstelik, selam verip selam alan., Bu nasıl toplum..? Hayır, bunlar gerçek değil., Zaten, Dünya yalan.. … www.antoloji.com - kültür ve sanat 17.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Abide olmak düştü yada nagehan, Onulmaz acılarla ayrılık ve keder Umursamaz olmayacak kadar derbeder Gönül ister, sevgiliyi dergahında kesb eder Gözün ister, kaşın ister, varı yoğu serd eder Sağanak oldu hüzün kaygıya kasavete düden Sen ki gül olmak dilersin her dem efkarın bülbülden Sel aldı demeye varmıyor dilin işveyi gülden Sökün eder hezeyanlar hamaset ister dilden Abide olmak düştü yada nagehan Afi tap ağra isen umurun ola iki cihan Agahsın zahir gülsen ışıldar ab yadı esnan Asfiye ol derim gel Cennet yollarında yorulsun can Mehmet Sani ÖZEL Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Acının izleri var yüz hatlarında Acının izleri var yüz hatlarında Ağdalı sütunlarda parıltı Aynaları çatlatırcasına güzellik Aheste çırpınışı hissedilen yürek Yüklendikçe yüzüme bakar gülerek Yorgunluğun terleri çarşaf kıvrımlarında Kusursuzluğun rolünü oynar aşk Afife’nin masum yüzü güneşe karşı Yanmış gazeller arasında gölgelerin telaşı Bir direnişin destanı alevlere yazılır Bir mutluluğun resmi nefeslerle kazılır Mistik düşlerin gecesinde unutulmuş buseler Mağrur bakışların üstüne özlemini örseler Latife okyanuslar ötesinde bir derya gülü Lütfüne mazhar olunan gün bayram günü Ah, canım desem ki sende neler Buldum da kayıp ettim bilsen neler Daha neler var Afife’nin yüzü Ay parçası Aslı peri soyundan bir dilber Ak gerdana düşen ağlama yaşı Ak beyaz sedeften kakma hançer kabzası Acılı oyunların mihenk taşı Adem oğlu değil, hayaller oynaşı Al bu canı dizlerine koy başı Azize olgularına bezenmiş dülger Bedensiz kurgularımla ben Aklın gölgesinde bir uyur gezer., 24.10.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aç gözlerini sabaha, Aç gözlerini sabaha, Fırıldağın akına gün düşsün At üstünden yılgınlığı, Yaşam hissedilsin ten üşüsün Aç kapaklarını gözün, Sarıldığın rüya yere düşsün At gövdeyi okyanusa, Seni yutacak olan düşünsün.., * Aç gerdanı lalezarım, Göğsündeki gam gönlüme düşsün At onulmaz anaforu, Sen bana yetersin alem küssün Aç çeşmeme su yürüsün, Son damlası dimağıma düşsün At gökteki yıldızları, Sen gönülde baki kalan süssün * Aç ağızda dile kurban, Ateş ver tepede duman tütsün At mangalı közü bana, Şu yangın kirpiklerini ütsün Aç ki babı bostanını, Doldurup içemediğim sütsün At gurbet ellere de yar, Mecnun çölde develeri gütsün * Aç yürek denen mabedi, aç ki inzivama ilham düşsün At malayani sadedi, At yolunu gözlediğim üssün Aç ki saymayım adedi, Sırrına sarhoş olduğum düşsün At kemliği kır inadı, Yeter gölgen üzerime düşsün.., … Mehmet Sani Özel 29.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Adalet düşlüyorum., Adalet düşlüyorum., Pişmanlıklarım peşimde Sevinçlerim buharlaşır başımda Umutlarım bir bir yüreğimde erirken Ayağa kalkmam kırk yılı bulur en erken Elimi sallasam mı.., Henüz birkaç kişide olsa, “Seni seviyoruz! ” Diyorken.., Nerde o aradığını bulamayan elveda Nerede suçunu bastırmaya çığırtan seda Her derde deva gönül nümayişleri Nüksetmeye kalmadan vefasızlığa oldu heba * Adalet düşlüyorum., Düşenin ayağa kalkarken tekmelenmediği Bebeklerin şefkat desteği ile emeklediği İnsanların zulüm terör tasası çekmediği İcabında lokmayı, on kişinin birlikte yediği Düşlüyor, düşledikçe hislerimden üşüyorum Hayal değilim dostum! Acılarımı yırtıklarıma yamarım Yalnızlığa çıngılardan tutuşur yanarım Yaldızlı sözlerde güneş gerçeğini ararım Yoksunum, yoksulum ama gerçeğim, varım Akıntıya kürek sallarsan (pek ala) iyisin Riyakarlığın elbisesini, Şimdi kim işime yarar derse alsın giyinsin Vallahi! Sen yine kötüden iyisin., Rabbim, Köklerim uzansın, Artık arı suya insin., 01.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Adam mı? .! Adam mı? .! Ademi merkeziyetçi., Arınmış şekten şüpheden., Diline envai lezzetten tatlar konmuş., Bel kemiğinde vuslat yorgunluğu vaki., Adamı adam olacak olan tanır, illaki., Gördüğünde, kan alır göz akı., Adem üryan., Adem fakı., Tasdik eden odur Hakkı.., * Adam mı? .! Alicenap olmaktan uzak., Arzu halde hile, desise tuzak., Dipfrizde hamaset numuneleri donmuş., Dinginliğe fevri hayvanlıklar konmuş., Verdikçe alan, girdikçe dalan cüret., Ve isteğe göre şekillenen siluet., Sokul yamalı bohça ol faniye., De ki, adamı katleden caniye., Aşığım, sanatı halk eden Sâni’ye., Elde kalırsa ne ala, sendeki imaniye.., * Adam mı? .! Tarafında şakşakçı, üç beş yalaka., Doğru söyleyenlerin cürümü falaka., Körlerden sağırlara methiyeli alaka., Ademle Havva arasında habis tabaka., Paklanmazsa bulamazsın aradığın adamı., Arıyorsan adamı, adam sensin.., Adam alsın senin kaza’nı.., … 06.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Adam olacağım, söz! Adam olacağım, söz! Ama, kazanmak için değil., İcazım olmayacak, sana dair hiçbir söz Vefanın gururu kırılmadı değil., Sezgilerime darbe indire sim var Yar demişliğime bin pişmanlığımla., Bu son nazirem! .. Artık ne ilga ne ilham var., Yara ettim, kanattım senden kalan yerleri Acısını aldıkça öfkem kabarsın., Sen artık yüreğimde.., Köz oldun., Narsın… Küle döneceksin! .. Küp kırıklarını saklarsın., Üzerine bir hak yeli esene kadar., Adam olacağım, söz! Yanılgılarıma inat.., Sende kalsın huzur, senin olsun tat Ve yeşilin tonlarıyla donatılmış hayat., Yüzümü sırata dönerek, ederim necat Yüreğinde bana dair ne varsa., Allah aşkına., Sil., Sil de at… … 22.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Adem’le Havva’nın aşkı.., Sefer sayısı belirsiz Haritalarda olmayan coğrafyaya Nuh’tan kalma sefineyle afaki uçuş Müstesna manzaralar vaki görülmemiş Yarı beline kadar uykuya bulanmış bir düş Diğer yanda tersine çekim son sürat düşüş Göze gelir yüze üfürülen ulufeler Gör ki yarı hayvan yarı insani kuş Melek vari homojen dişileri var Öpülünce dudaklar bedel alınır Dokunursan parmak uçlarını eritir Sülfürik asit gibi nahoş bir lezzet Bir bakarsın be her yan gül.., Tam güleceğin gelmişken Olur bütün objeler diken Fırtınalı kanyonlardan geçerken Olağan üstü halde mülahazalar işittik Kuzgun yılana merhaba dostum demiş! Fillerin sırtında kuş tüyünden yastıklar İpekten ibrişimli oğlanlar kafaları dik Başlarında gök kuşağından başlık Kahvaltı ederken tilki ile çulluk Ezele teğet geçişli fizik ötesi yolculuk Zaman çöplüğünde sahipsiz bir nefes bulduk! Saati bin yıl geçmişte gece yarısını beş geçe ye kurduk Hızla ilerledik İskender’i Cleopatra ile raks ederken bulduk Bir adım ilerde İsa (a.s.) marangozdu Namus ve şeref timsaline ak buğdaydan Ekmeklik arı beyaz un sunduk Daha ötelerde dağda bayırda İbrahim (a.s.) in koyunları Biraz aşağıda Musa (a.s.) ve Geçmişe miras Firavun oyunları Cin tayfası cümbür cemaat saf olmuş Süleyman’a doğru eğikken boyunları Belkıs’tı da Zümrüt-i Anka’nın sırtında Yusuf (a.s.) hazine nazırı tam kırkında Züleyha anam sevda gribine tutulmuş Yakup (a.s.) vuslat membaını bulmuş Mahşere yürüyenlerle dolu etraf Cennetle Cehennem yan yana Olan biten hep ikisi arasında Tek bir kurtçuk kalmış gibi Hz. Eyüp’ün yarasında Ten kaşınır kaşırsan Tırnak aralarında çiçeklerin özsuyu Öyle zifiridir ki mekan işte budur kör kuyu Nice kabuslardan O kutlu armağan doğmuş İslam’dır., Hz. Muhammed’in güzel huyu İçecekler sıralı maşrapalara dizilmiş Kiminde süt kiminde bal var Kimine kalemle bizzat isim çizilmiş www.antoloji.com - kültür ve sanat İrtifa kaybedenlerin elleri havada Külli şeyin aslına döndüğü anda Hileler hinlikler hesaplar boş Bütün yönler bir bakış ki loş Hayat memat hayal perdesi Şiir vahyin izini sürer Bilmececesine., Başına taş kaya olur Düşer bazen şairin kendi sesi Akıllı mantık şiirde neyin nesi Bitmeyen senfoni bu sürekli çalar Ağlarken güler kazma kürekli çalar Adem’le Havva’nın aşkı.., İnsanlığın efsanesi… … 16.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Adın çiçek olsun istersen gül Adın çiçek olsun istersen gül İçinde hüzünleri besleme sakın Adn cennetinden al bir pembe gül Adını ananları tersleme sakın İnmemiş yürekler ağlamak ister Aşkının gözünün bağlamak ister Köz vurup yarayı dağlamak ister Kömüre garezle hırslanma sakın Elin adamından baba olur mu Elinden gelmeyene çaba olur mu Ağabeyim diyenler seni korur mu Gönülden gelmeden seslenme sakın Acı badem yemiş Leyla mı mutsuz Asi gönül ne umdu da oldu umutsuz Aç gözünü Haziran hava bulutsuz Gel şu Tanrı selamını kesmem de sakın Sen ki pınarlardan su dolduransın Belki de şaşkınlara yol bulduransın Balım az diyene bol dolduransın Rüzgar olsan üzerime esmem de sakın 04.06.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Affet beni yar..! Adımı merak mı edersin? Ama bedenim yok ki, benim Alışkanlıklarım var, sevmek gibi Ruhuma giydirilen surete yapışır Yağmur damlalarından sıçrayan Toz Toprak parçacıkları., Toparlan gidiyoruz! Denilecek., Denilecek., Günü bekliyorum., Şeb-i aruz’un arifesinde., Yıkanıp, temizleneceğim berrak sularda Kirli aşkların çamurundan, arınmak için., İçime sığdıramadığım hasret ve sadakat Onu sana getireceğim söz! Geçmişimden beraat edip Gerçeğine sarılmak için.., * Geniş olan, geçtiğim yollar değil., Dünyanın alamayacağı kadar umutlarım var Uğradığım her sığınak ta ıstırap ve., Cehennem çukurlarına, meyiller var Hep düşerken uyandım! Bu şansım., Ayaklarımın altında köz, başımda kar Vuslata giden yolda intizar mı ettim? ! Hepsinden bin pişmanım., Affet.! Affet beni yar..! … 15.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Afrika açken Tanrı beni görmez Şer ekseninde irili ufaklı fiyaka Esavabım içerden dışarı ısı vermez Seküler serenatlar fişeklerle renklenen caka Yokum aranızda., Afrika açken Tanrı beni görmez Sevda tepesinde peri masalları hayali vardı Ve lakırtı ta minarelerin teninin sardı Sağ olsun duyum sair cenahtan Kuvvetli sinyalleri çekti aldı Gazap şaşanın doruğunda.., Menatık hegemonyaya müsait Mikyas film mantık arama sakın Oturduğu yerde “ah şu rüzgar bir gitse! ” Oturdukça üzerine gelir hayasız akın Oturduğun yer iştah kabartıyor Otlaklar oldukça mümbitse Asırlardır böyle değimli? Azap tafralıda kaldı.., Şu insan ne kadarda zeki Çiy közünden yangın görmüş saraylarda Rabbi sine isyan kararı(mı) aldı., İşgal edilmiş topraklarda eza duru Merak ediyorum., Müslüman kardeş! Abdestini hangi duru çeşmeden aldı Afrika açken, Tanrı beni görmez Acaba kıyamete ne kaldı..! … 04.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ağardığında yeni gün, Ağardığında yeni gün Ağlayan toprak damın sırtında Ağdalı buharlar yükselir semaya Martın yüreğine cemre düşmüş Ağlama papatyam, ayakların suya ısındı Ilık meltemlerin tadına hasretken İçinde buzlar eritti nisan İlikleri donduran ayaza ne gam Yeniden nevbahara erişti insan Dirilişin ıslığı işitilir, çimen yapraklarında Çifte bel vurulmuş maşala gönül Küreden arza rahmet var topraklarda Çelik bilekli yıldırımlarda şimdi gözüm Çaksın kükreyen şimşekler bağrıma Çakıl taşları arasında karardır özüm Çarkı lime lime etse de feleğin, gitmez ağrıma Can yoldaşım., Sağır dilsiz sayrı iklim, özlem duyar avdetine Martın yüreğine cemre düştü bilesin Ağlama papatyam, isterim ki ilelebet gülesin. Mehmet Sani Özel 04.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ağlamak, Ağlamak, Çaresizliği göz yaşları ile telif edercesine Göz pınarlarının suyunu kanalına bağlamak Gönül evinin teslimiyetini teyit edercesine Sözün kar etmediğinde, özüne ışık sağlamak Aydınlanmak gibi ağlamak *** Balçıklara dalmış ruh bedenini arındırmak gibi Alil uzuvları şifaya vardırıp sıhhate kaldırmak gibi Hasta düşmüş yürekleri hakka, hakikate inandırmak gibi Kadere iman kuyusundan, Kevser’e maşrapa daldırmak gibi Karabasanların yüzüne yanak vurup, yarayı közle dağlamak Kar’ın teninde yaslanarak, serinliğin kadrini anlamak Ateşin ortasına varıp gelip, ateşlerden yanmamak Aşkı kıvamına getirip, Sevdanın doruğunda şahlanmak Sevgiliye varmak kadar kutlu ağlamak., *** Acıya gerilemeyen göksün şarja bağlanması Aşılması mümkün olmayan yolların yorgunluğu Aklın cevap bulamadığı darlığa ferah sağlanması Afişe olmuş belaya ve aleyke selam deme olgunluğu Aziz bildiklerin musibete duçar oldukta seni anması Artık “bana seni gerek., ” der gibi yıkarcasına yeri göğü Ah! ile aheste mutlu ağlamak., *** Zorun oyunu bozduğu andaki fizik kimya olayı Zor dostum dedikçe, solumaktan başka olmayan kolayı Zora gelince başını, bir dost bildik omuza dayanma olayı Zevahirin boş, manasız bakışlarla, izlemesi gibi dolunayı İsteyip te derman bulamamak, dosta doğru doğrulmayı Affına mahzar, Yaratanın mağfiretinde yoğrulmayı Arzu etmek! Merhamet deryasında Huda’nın gemisinde olmayı Firdevs cennetinde çiçek açıp solmayı İstemek gibi masum hep yanında olmayı Ağlamak dilenmektir, dillere tat verenden Ağlamak dilekçedir, bilmek o kadar kutsi Ağlamak dinlenmektir, Rahmanın bezminde Ağlamak pişmanlıktır, Cenabı Halik’ın nezdinde.., 02.06.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ağlamaya hazır halimizle, Ağlamaya hazır halimizle Haleler çizip durduk ruhsallığımızda Esintiler kırıntıların üstünü örterken Seğirtip almaya çalıştık geç kalmışlığımızda Ne bulduk diye eldekine bakmadan Bağlamaya kalktık başını dileklerin Efsunlu gözlerin büyüsünden amade Serseri sefil olduk, arasında direklerin Dilini eşek arısı... dedikleri sen misin balam Ölüp dirilmek gibi derdin var senin Çok hayal kurmaktan her söze kanman Rengini şurup edipte içtik erdemin Kırdığımız kalplerde izi var bıçağın Umudu sevgiye ilaç diye önerdik Üzerine arı konunca çiçeğin Yıkılınca düzen, aldığımızı da verdik Bal tutan tuttuğuna pişman olasın Bağdat yangın yeri, yollar dumanlı Bala varılmaz ki parmak yalasın Babilin bahçelerine kurtlar sulandı Kilimler yayılmış hasır üstüne Küçük dehlizlerden güneş buyurmuş Kimler gelip, bağdaş kura minder üstüne Kul dara varınca hazret, Hızır buyurmuş.., Mehmet Sani Özel 08.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ah düşlerim., Ah düşlerim Bir bilsen içinde bin bir yol döşenmiş Her bir hayalime o yollardan işlerim İçerim, acı dolu içlerim İçerim, sabahlara dek içerim Her bir kadeh bir gemi misali Atlarda hüzünden huzura geçerim Biçare başımla ne senden Nede atlas kadehlerden geçerim Yeter ki zayi olmasın İşine yaramıyorsa ver Ver benim olsun düşlerim İçin için işler içinden İmar eder yolları Ben yine sensizliği düşlerim Neyim var benim Bir kuru baş, bir çift yalın ayak Bir fiskelik can taşınır titrek nefeslerde Ben yüreğimdeyim hep Kalplerde yaşarım Özgürlüğümü sorma., O kafeslerde Hasret Can damarıma basıyor Erken gelse ne yazacak ki yaz İki dağın arasında yırtılırcasına gırtlağım Düşlerime seslenişim haykırışım var avaz avaz Ey güle naz Güle goncaya hepsine yaz Bu içime düşüşümün resmidir. Belki bir niyaz Erik çağlası, Olgun elma ve kırmızı kiraz Gülümsedikçe güzelsin ıraz Bana seni hatırlatır Ne olur Yıprattığın düşlerinle Bana seni yaz. Mehmet Sani Özel 04.07.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ah sensizlik., Karıncaların ayak izleri var tenimde İşte tırnaklarım. Avucuma döküldü Dokunduğun yerlerimi Kaşımadım inan ki Cennette seninle olmak hayalim de Yürür mü dersin Ha., Yürür mü dersin Bakma sitemlerime Ben o sensizliğe lanet ettim Taşımadım, taşıyamadım inan ki Göğsümde bir umman filvaki Gördükçe güneşi Ay’ı ta ki Ah sensizlik Bütün renklere hakim oldu hâki Latifene müptela bir baş Kuru gözde birkaç damla yaş Nerde yürek Nerede yüreğe yürek yoldaş Söylesene bana Sen misin fani Aşkın mı baki., Mehmet Sani Özel 04.07.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ah! Ayranına., Ah! ayranına ekmek bandığım aheste Acının kokusu burundan alınmaz ki nefeste Avunup durduğun, üç beş yeşilden mürekkep bir deste Birde bilsen, ne mesajlar yüklü, salt kıytırık bir seste Asıl hazan düştedir, sen sevdaya düşte gör Hayalin kafi neşedir. Sen gel yalazı döşte gör Kasımpatılara yer açarken acuze hecelerimde Katlanıp uzar yalnızlığım, mazisi öksüz gecelerimde Hasret, kalın dalları kesercesine hiddetli yapıda Evin damını esti rüzgar, bütün kiremitler kapımda Ne gel diyenim olur darda, ne sorulur bir kuru hatır Uğuldar, akar dev dalgalar başıma, dökülür patır patır., Uğradığımda Selva, çekirdeksiz üzüm salkımı Açlıkmı hissederim sanki. Envar’ı başımdan alır aklımı Katılarak gülen adamın, bulutlar morluk vermiş gözüne Kuyruğunda mor sümbüllü bağı var. Hayranım vatan gibi düzüne Gittin gidebildin mi vedaya., Çok can düştü o damdan Dağılmış saçların arasına kar taneleri bir yandan Birde gözleri buğulanmış Mehlika, el sallıyor camdan Yer demir gök bakır, ne canandan vazgeçilir ne candan Işıklar suya inmiş, ıpıl ıpıl yanar caddeler Gül ahu zar ederken ufukta, söner perdeler Gün uykuya çekilmiş, hamura döner haddeler Onca dostun vardı ey melül, hani şimdi nerdeler? Oysa gökyüzünde hatırı sayılır bir adın Birde yere indiğinde göğe bakmayan inadın., Vardı., Behemehal güllere güzellik veren yürek Kahrını çekemeyip sapından sıyrıldı kürek Gece gündüze dönüp, seni seviyorum diye., Varlığını mum ışığına, etti gitti hediye O şehir ki sokaklarından sel akar Güneş iki yüzlü, yüzüme soğuk bakar Kalsın güller dalında, hasret nakışlım Gönlümde bir göz var ki, ceylan bakışlım Ay terime serin dokunur bu gece Gülmek sana çok yakışırdı ece Sen benimle olmadınki bir gece Evvelde sen, ahirde sen., Sen oldun dudaklarımdaki tek hece.., 11.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ah! Dostum, Sordular., Kim bu, şanlı bahtiyar diye Sakin bir edayı mimiklerime takınarak Kim bilir! Beklide doğmamıştır., O hediye, Deyiverip geçiştirdim, yüreğimden sakınarak Yüzüme baksa! .. Anlardı., Kirpikleri ok olmuş, orta boylu mazinin Gönlümde taht kurduğunu., Görümlük hatıralar, kalbimin derinliklerinde Gözenekleri açılmış hasret beneklerinden Göze gelmeyen zerreler misali, uçuşur ufukta İner vadilere de be hey, gölgelerle oynaşır. Renk katmanlarını harmanlar ışıkta Rayiha nane yapraklarına yanaşır Ilgıt esen yel ve savrulan saçlar yastıkta.., …, * Yalnız değilim, anlayacağın.., Yakardıkça yaratanıma, yumuşar., Yar diyebileceğim duyguların çamurunda Yalnızlığım fellikken, gökte yıldızlardan tutarım Şerbetini içemediğim ak eller ey., Yüzünü tarif edebilir miyim., Yüksündükçe hüzün kusar, öfkeyle alev yutarım Yüzüme bakmayasın benim., Korkarsın! .. Yükünü sürüklemeye çalışan divaneyim Yürüdükçe düşer, kalktıkça üşür dilim Hangisine ağlayıp, ancasına gülerek., Ah! Dostum., Toprak taşıyoruz anlayacağın.., Hayat yollarında kabirlere çala kürek.., Mehmet Sani Özel 06.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ah! Nazenin, Ah! Nazenin., Azarını işitmeye ihtiyaç vardı! .. Ahları bağrında batik gemi misali sular kabardı Sağ duyu can simidi olmasa, ömrüm bir ah! demek kadardı Önüne gülden demetler koyarak mazeret inledim Öylesine hoş bir seda ki, ben seni ölümüne dinledim., Acısı sinesinde gizlenen yüreğimle her dem Akşamım üzerine gündüz gibi inen silleydim ben Aşkı tarif ederken ağza dolanan dildeydim hem Azade olmuş gönüllere ışık veren sözdeydim ben Avuçlarıma avurtların somurtkanlığını konmuş Al, bundan sende nasiplen diyemem., Ah! Diyemem., Ahu dudu, gerçeği soyunup figüran olmuş! . * Yine bir Mesude, tebessümü yanaklarda övünür Yüreğinden yaralı Selva, maziye sitem kar dövünür Yürüdükçe yüksünür, zevahirden bademleri görünür Ey be Bican, bu işveye var ya! .. Bin bir defa ölünür.., ** Öyle masum bakışlara sahip olana, bre ne mutlu Söylese ya, arzular leylei kadir gibicesine kutlu Sekiz cennet kapısından, her hangisine umutlu Sordum da, O bir nefeste varı yoğu unuttu., *** Oladur sen mazinin tülbendinde renk cümbüşü Oyna baharın renkleriyle, kanat çırpsın gönül düşü Olmadı baştan al çiz, okyanusa yelken açan gülüşü Oldur o, özlemimdeki bahar yüzlü görünüşü.., Mehmet Sani Özel 21.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Âh! Yine mi hazan, Yüreğinin götürdüğü yere., Git gidebilirsen. Yüzün pembeye çaldıkça, sıkılıyor anıların Yüze vurdukça gerçeklerden kaçarsın Yürü ki göresin, vefasızlığını sanıların Hani sen hatır gönül bilendin Hastası doktora tav olmuş gibi Hafakanlara düşüp inledin Hangi gecenin hakikatinde Handikaplardan medet dilendin Hadi canım., Diyenlerde sağ olsun Hal hal’ımdan nötr alize olurum Hak mı, helallik mi dilersin? Hak için kurban olduğumu bilesin Hislerimin rengini tavırlara yükledim Hile masivada, ben hep hak için kükredim İçlerinden, işine geleni alabilesin İstemem diye şaş behemehal İstediğin istasyonda inebilesin İşte gidiyor, işliyor tren İyelik buharlaşıp başlarda tüter İçimde tüy döken acı bir siren Ardından kafamı duvarlara çarpan fren Ne giren belli, ne çıkan Havsalam toz duman, duman kaplamış Ağardıkça gün, hatıramda hatır kırılır Yine bir durakta arbedemi var Yine düşlerde kabus inadı darbeler var Yine güle kar düştü, kara haber var Yine saniyelerde devran, devri alem var Âh! Yine mi hazan, Hicran ve hüzün var... Mehmet Sani ÖZEL 21.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ahsen, Kadife gülüşlü, keten helvası Düşerin düşlerime karışmış, Ahsen Şimdi dik durulmuyor, hava kurtların havası Bahar diyorlar, kış uykusundayım hala .., ya sen? Kılı kıpırdayanı vuruyorlarmış meğer Kim korkar? Var ya..! Bin tane canım olsa, bini birden feda olsun Senin o gözlerine bakmak için doya doya Verirdim ve buna değer.., Krizantem büyüsüne kapıldığım gündeyim Havsalam bölük pörçükken yüreğimde kıpırtılar Hıdrellez’e uğradığım gündü bu gün, dündeyim Dargınım ama (yalan haram!) sana olan hasretim İlle de, beni bu günden yarınlara sırtlar.., Nisan yağmurlarında ıslanmak ne hoş Sevgilim, nerde mayıs çiçeklerin., Neden ellerin boş? Nevruzu lüp etmiş mecaz hırsızları Yolun aydın olsun diye tek tek yıldızları Geceye bekçi koydum, vakte sarkaç eklerim Sabır dağının güney yamaçlarında ufkum Güneş(im) i doğacak diye beklerim.., Tüy döktüm, gurebaya döşek olsun Kolum, budum, ve teleklerim Zararı yok., Ruhtan bedenden yarı çıplak ta olsa Ben yine, iklimlere göğüs gererek Yolların(da) ı gözler., Seni beklerim.., … 07.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Akıl mı? Ayıpları görmek isteyenler., Çeksin var gücüyle, eteklerimi çeksin., Kayıpları kazanmak isteyenler., Gözleri kör olmuş, samimiyetin., Buyursun! Her gönül’e, sevgi eksin.., * Ne lazımdı ta ki, afiyetiniz için! “Layüs’el! ” ne varsa dokunun çirkin, çirkin İğfal eden., Belki siz olursunuz ilkin Ne zaman uyanacaksın ma’ruf.! Kalk, üzerinden ölü toprağını silkin.., * Akıl mı? Şehvet damarlarına su yürüten., İmansız iltifatlar gırla, hepsi ter ten için., Yüzün yüreği yansıtmıyor, acep ne için! ? Haya tacirleri edep deryasında.., Diyelim mi; Ne varsa yesin içsin ??? 12.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Akıntı mazaretleri., Ayakların altında sular Akıntı mazeretleri girdabına almış Rüzgar tenini okşar gönül Aşiyan da Yeşil sarmış kahve hayallere köşk kurar Oturduğumuz yer yüksek or Bir bakış ikimizi bire kor., * Kolunda ahi evren işi bilezik Yüreği ele gelmez bin bir parça ezik An içinde asrı döşedik beş kıta gezdik Fark edilmez mimiklerde sevgiyi sezdik Meğer ne kadar yol varmış kalpten kalbe Cesaret dillenir der, al senin olsun bu kitap Okudukça ruha işler sirayet eder afitab O Zümrüdü Anka nın kanatlarındaki tel O eli göğsümün kıllarını okşayan el Gerçek o kadar zor ki., Gelemezsen yine..! Rüyalarıma gel.., … 04.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Akışkan histeri’m Akışkan histeri’m Yar rüyalarımda terin kokar Her yok oluşuna, her yokuşta Dolukur belli etmem derim ki, …, Allah kerim Doyumsuz arayışların yorgunluğunda Yiğidi yurt ararken görmelisin! Yitiği harda olan yürek sahibi Nice ovalar yatak oldu da Dağlar yastık., Korkmadık hiç! Canımız uyuduğumuz …, kökün dalın da Akışkan hislerim Bütün meyiller sana Bütün nehirler amanına akar Sadabad da yönümü verip kıbleye İçsem Mükremin’in maşrapasından İçsem ufkumda gözlerin varken …, içsem ya kana kana İlahi adalet..! Çağrışımları acizliğin nihayetinde İstidadımda vatanı harap görmek yok Al beni müşerref gönlüne göre betimle Albenisi namusumdur hıyanete geçit yok Ağlama ne olur, aşığın sana Anadolu’m Şu kutlu cepheler hüznünü dinlemesin Sen hak yerini bulsun diye inlemelisin Sen vakur sen kükreyen cesur Sen dillere destan mensur Sen izzetin evladı şeref Tut göğsündeki imanı Sur’a üfler gibi ân ı Nankörün döşüne Bağrına …, vur! … 18.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aklı başında ilişkiler, Bazıları daha söze başlarken çok bilmiş bir eda ile, iddialı sözler sarf ederek geleceği yekun (bana göre kül!) ederler., Halbuki insanın aldığı terbiye, bilgi birikimi ve akıl mantık sentezi bir paylaşımda güven ve sadakat için en temel değerler olmalıdır. Temiz ve iyi görünümlü olmak, veya baliğ (tatlı) bir lisan kullanmak elbette bir düşüncenin getirdiği eylemdir ancak bilmek lazım ki, medeni unsurlardan mı yoksa özel amaç uğruna mı serd edilmektedir., Çok değil, bunları anlamak için ayak üstüde olsa birkaç söz alışverişi etmek yeterlidir.., Öncelikle kişi kendi dürüstlüğünü sorgulamalıdır. Çevre ve sosyal ilişkilerinde ki, gerçekçiliğini o toplumda genel kabul görmüş ahlaki ve kültürel değerler şablonuna oturtmayı içine sindirebilmiş asgari anlayış ve hoş görüye sahip olabilmelidir. Kişisel münasebetlere sokak edebiyatı ile diyaloga girmeye çalışmak her ne kadar espri katmanlı bir sahne oyunu gibi gözükse de, şirinliği ile bir bulut edasıyla dağılıp unutulmaya mahkum, samimiyetsiz, yalancı sevgi seronomisi olarak kalacaktır., Düşünce dile getirilmediği sürece yanlış addedilecektir. Yaklaşımlardaki beklentilere mutabık gösterilen tavırlar, bilinç altında başka emelleri şekillendirme amacını tasarlıyorsa ve böyle bir ilişki bir ömür boyuda sürse sevgisiz ve seviyesizdir.., Maddi manevi her türlü alış veriş, bir karşılığa, bir bedele mukabil olmalıdır! Çok pahalı imkan veya materyaller bile takdim edildiğinde bunun karşılığı (hiç olmazsa.,) dürüst, gerçekçi, samimi, kişilikli, onurlu bir duruş olmalıdır.., Yoksa her bulduğunu bedavaya kapatmak (aldatıcılık, iki yüzlülük v.s.) gibi bir anlayış, (servet ve şöhret sahibi de olsa) realitede, insan ruhunu besleyecek, huzur, güven ve mutluluk verecek onurlu kişilik duruşu değildir! .. Kişi kendisi olabilmelidir! Uzak ve yakın çevrenin vermiş olduğu tanım, toplumsal değerlere uygun bir fert tarifini ortaya koymalı yoksa içinde bulunduğu çevre şartlarına denk, kendisine güvenilen kimlik sahibi ve kendisinden başkalarının da kendisi kadar oksijen alma hak hukukuna sahip olduğu anlayışını bir kazanç kabul ederek, başı dik olarak taşımalıdır... * Hep duyarız; “Kültür yozlaşması! ” diye ancak bunun doğru olduğu kadar bu gibi cümle kalıpları ve bir çok ata sözü ile özdeyişin, kişilerin fedakarlık gerektiren yerde emek ve gayretlerinden ödün vermemek pahasına bu gibi değerleri istismar ettikleri de maalesef hazin bir gerçek olup bu vaziyetlerini de dürüstlük saymalarıysa kolaycılığın katma değeri sayılsa yeridir., İnsan (kınanmadığı zaman) yapıda ucuz malzeme kullanmayı başarı ve beceri saymaktadır! Sokağa tükürenlere ses edilmediği sürece bu çirkin fiili işleyen fail cürümünü kahramanlık sayma cüretini bile (maazallah) gösterebilir. Aykırılıklar müeyyidelerle karşılık bulmadıkça, iyi ve güzel olan korunup kollanmadıkça, zevk safa, huzur ve güven kendine güvenen kaba kuvvet kahramanlarının tekelinde inim inim inleyecektir. Sonra onlar, sevgi ve mutluluk unsurlarını maddi karşılıkla imkanı olanlara bedeli mukabilinde iade edeceklerdir. Kısaca, bir toplumun huyu ve suyu ufak tefek olumsuzluklara derken irili ufaklı densizliklere, “bana ne! Bana mı kaldı., Benim gücüm yetmez., Ve bunun gibi bahanelere sığınıp zahmetten kaçınmasıyla” göz yummasıyla akabinde azdan alarak kendiside kolaycılığa baş vurmasıyla başlar., Göz önünde alenen, bir arkadaşınızı veya bir tanıdığınızı taciz veya darp ederler ki, siz her hangi bir bencil sebepten dolayı müdahil olmazsınızda bir zaman sonra o mikrop size musallat olunca işin ciddiyetini ancak idrak edersiniz.., En basiti; Trafik geçişlerinde ki, hak ihlallerine bakacak olursak medeni seviyemizin çok net fotoğrafını bütün renk ve tonlarıyla görmüş oluruz., Nereye gidiyoruz? .. Seksen küsur sene önce, “Gazi Paşa” önderliğindeki yedi düvele karşı koymuş, Anadolu insanı nerde, biz nerdeyiz! .. Acaba; O gün gün ki, vaziyete muarız olsak (maazallah) yine “Sütçü İmam’lar ve Gazeteci Hasan Tahsin’ler.,” çıkar mı içimizden.., Çıkar www.antoloji.com - kültür ve sanat çıkmasında arkasından kaç kişi gelir! .. Daha dün! İşgale uğrayan komşumuz Irak halkı neden sömürgecileri alkışlarla karşıladılar dersiniz? .. Gelenler kan ve göz yaşından başka ne verdi onlara? ? ? “Adalet mülkün temelidir! ” Ama ahlaksız (disiplinsiz) bir adalet asla mülk (yurt) edinemez., * Toplum katmanlarının elemanları (tabiki) bireylerdir! Bireysel algılamalar ve yansımalar, yek diğerlerinin okuma alışkanlığına ve tercihlerine göre tezahür eder. Eğriyi (yanlışı) doğru veya doğruya yakın bir hoş görü ile karşılayan topluma o düzeyde sosyal faaliyet üretilmesi kuvvetle muhtemeldir.., Bozuk imalatlara ses etmeyen, karşı koymayan, tavır göstermeyen çevreler zamanla belli bir ivme ve hız kazanan bu kabil kalpazanlıkların, yanlışlıklarından ciddi mahiyette yaralandıklarında, durdurmaları için çok efor sarf etmeleri gerektiğini (geçte olsa) idrak ederler., Her halükarda kaybeden insandır.., Tekrar çizgiye (hizaya) gelip sil baştan başlamak, sıhhatten ve ömürden kıymetli parçaları alıp götürür. Estetiği, güzelliği ve çirkinliği (en az..) evrensel ölçülerde algılama kriterleri, (bence) bütün Dünya insanları tarafından (asgari müştereki olan) bilinmesi gereken çok önemli esaslardır. Toplum ve Davranış bilimciler beni bağışlasınlar! İfadelerim onlarınki kadar bilimsel olmayabilir., Amacım da teknik olarak tez işlemek olmayıp sadece bütünün içerisinde (belki) en önemsiz ve küçük bir birim olarak, ciddiyetsizlikten, iki yüzlülükten, gerçekçilikten ne kadar uzak, anlık günlük yapay ilişkilerle yalancı mutlulukların icra edilmesinden duyduğum, hissettiğim rahatsızlığı (döndüğünce) dile getirebilmektir.., Asalet, (bildiğim kadarı ile) bilgi ve disiplinle olur ki, o soydan kandan değil candan sevgi ve seviyeli yaklaşımlardan kuvvet alarak, ömrünü uzun ve sıhhatli kılar., Dünya (geçmiş) medeniyetlerinde refah düzeyinin en yüksek olduğu tarihler, (iddia ederim ki.,) insanlığın asaletinin yüksek seviyede olduğu zaman dilimleridir., Aklın izanın yerli yerinde ve yeterince kullanılmadığı, özgürlüklerin ihlal edildiği, varlık unsurlarının ön yargılı sarf edildiği dönemler, alemi yağ ve balla besleseler dahi asaletten ve ferasetten uzak kalır., Asalet, ataletten kurtulup “Aklı başında ilişkiler” in kurulup icra edildiği, sevgi ve saygı değerlerini dejenere etmeden yaşayıp yaşatan onurlu insanların, bir teşekkür karşılığında ki mahcubiyetlerindedir... * Asaleti olan “aklı başında ilişkiler! ” kurmaya mani en önemli etken (bence!) ekonomik beklentilerdir., Ruhtan önce damağa veya dimağa önem verildiği sürece bu böyle sürüp gider kanısındayım. Edebiyatı olmayan ve edebi değerleri korunmayan bir toplumun varacağı yer (özür dilerim.,) fiyaskodur! .. Bir merhabanın karşılığı bir bardak çay, Bir “nasılsınız? ” demenin karşılığında bilinç altından her hangi bir ihtiyacı ikame etme hesabı yapılıyorsa orada yaşanan sevgi saygı ve mutluluk esintileri, iğrenç ve mide bulandırıcı derecede sahte ve çirkindir.., Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir toplum böyle içten pazarlıklı, art niyetli yaklaşımlarla yaşamı zayii etmeye veya ettirilmeye layık değildir. Ekonomik değerleri haksız ve yersiz entrikalarla (sözüm ona.,) çalma sanatı ileri düzeyde gelişen bir çağda, yaşanılması gereken en ideal yer (af edersiniz.,) mağaralardır.., Riyakarlıktan zevk alarak gülebilen ve hırsızlık kazancına aşina olmuş midesi olan yaratıklara “İnsan! ..” diyebilmek hangi hakkın gereğidir acaba? .. Bütün dinlerin (az çok) temel amacı, insanların huzur ve saadeti (mutluluğu) dur., Ve yine hemen bütün dinlerin (bir kısım) mensuplarınca kutsal değerler hoyratça istismar edilmektedir! Bilgi ve birikimden yoksun, ehliyetsiz kimselerin elinde olan her türlü otorite, kaos ve karışıklığa meşruiyet kazandıracaktır., Bilimsel aktivitesi olan norm ve formüller kaba kuvvetin, zorbalığın veya baskının esaretinde tersyüz edile gelecektir., Ve bütün bu olanlarda kısa veya uzun vadede tabiatımızı, sadeliğimizi, www.antoloji.com - kültür ve sanat kısaca tabii güzelliklerimizi alıp götürecek yerine uyduruk, ruhsuz, sevgisiz, seviyesiz alışkanlıklar bırakacaktır., İnsanlık (inanışa göre.,) Bir Adem ve daha sonra Havva’dan sonra (altı milyar!) bu günlere geldi.., Habil’le Kabilin kavgasında kötü taraf yaptığı cürümü kazanç olarak aldı ancak iyi tarafın soyu tükenmedi., İyilik değeri “1” olan kuvvet, gerçek bir değer olarak çoğaldı. Derken, düşünce ve eylemde güzellikler üreten insanlar bu samimiyetlerini sürdürdükçe, güneş sabahları pırıl pırıl, Ay geceleri gamzeler saçarak (kıyamete kadar) doğmaya devam edecek ve bunların idrakinde olan insanlarda teneffüs ettikleri havayı esenlikle göğüslerine doldurup boşaltacaklardır., Değeri “1” veya birin altında ondalık değerlerde dahi olsa “estetik! ” asla küçümsenmemeli bilakis çoğalması için desteklenerek beslenmelidir. “Aklı başında ilişkiler” doğallıkla ivme alır ve hayat sürer., Öyle ki, Bir tebessümün ardından veya bir ah! nidasının izahından binlerce kitap yazılabilir., Yeter ki sevgi güvenli zeminlerden yeşerip gelsin ve görende onu anlaşılması gerektiği gibi alıp okuyarak çoğaltsın... (Son) Mehmet Sani Özel 19.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aklımı çarmıha germişler., Aklımı çarmıha germişler., Genetik mutasyon var koordinatlarda Atraksiyonlar geliştiriyorum difüzyon kulvarında Ruhum kör keser yongası kertesinde., Hayat işkence ama ispatı ne mümkün Bütün deliller kıyamet ertesinde.., Karınca sırtında kısa bir yolculuk Yerin altında hüküm adalet çok başka Hiçbir şey boşuna değil, hakkaniyet büsbütün Dünyayı yerinden oynatabilir., Yeri gelir sadece bir boncuk., Kamışlığın nazardan dikkatten uzaklığı Kuşların hava koridorlarındaki akışı Ve aklı emanet alanların Olan bitene bakışı.., Keçi kılına yapışıp kırk gün Bedensiz haleti ruhi yemle ben Çalı çırpı arasında yaşadım Kasem olsun ki, iltimas yok Fıtrat gereği bir nesneyi ovalamak varsa Vaki şartlar top yekun emre amade hazır Ebet ve ezel bir doğrunun iki ucu Sahipsiz mi sandın sevabı suçu? Ne çok uzak ne yakın gelecek Bakarsın boşluğunu alıverir Hedefe koşan çelimsiz Kara bir böcek.., … 29.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aksiseda yansımalar Kıskançlık iç güdülerimde, Bir tayfunu tetiklemek istiyor., Terbiye sınırlarında mora zorlanmış Sevgiliye özlemini betimlemek istiyor ... Nedir bu kırılmalar ve aksiseda yansımalar Yar demeye gurur eden dil ve yanlışları örtmeye çalışan fiil Ben kimim ve sen nerdesin., Nerde yüzüme haykırdığın anımsamalar Ağlamak yükünü boşaltacak yüreğin, sen hakikatin değişmeyeceğini bil Süreklilik, Ah! Sümbülün baktıkça aynadaki yüzüne vefasında değil mi Süzül sohbet firarım, üzerime yağsın taşlar, seni kimse bilmesin Süzül yüreğimin kanı, sükuti hayallerime sakın kabusun inmesin Süzül mağdurluğumun mimarı, senden gelen acı elem dinmesin Süzül ki, gönül sarayımın köşküne, senden başka girmesin.., ... Adressiz mi (şimdi) adresini bulan mektuplarım Hangi büyüyse! (Hep hatırımdasın) Onu kutlarım İbrelerimi çekip yönüne çeviren kutuplarım Pervane olsam da adını, yukarılarda tutarım., ... Selam sana medarı iftiharım., Selam., Göğsümde kuluçkada bütün yaramaz fenâm Muhabbetime şahit olsun ki, cümle enam Zararım olmasın kimseye vesselam., Mehmet Sani Özel 23.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Al bu can senin olsun Kar yağsa ağaçlara / Gelin başı olursun Ak düşer saçlarına / Sanki sen İstanbulsun Sevmeyeceğim daha / Sevdiğim senden başka Söz verdim ben Allah’a / Canım feda bu aşka * Denizler arasında / Kıtalara yön yolsun Fetihler sonrasında / Gözlerin aydın olsun Veda edemem artık / Ayrılıklar son bulsun Dargınlığı bıraktık / Ufkun güneşle dolsun * Toparladım gönlümü / Benim için en sonsun Umudum karardıkça / Başımda yanan nursun Umursamam ölümü / Baharın kutlu olsun Naz hatıra vardıkça / Her günün bayram olsun * Biz bir gün çavmasına / Ne çok mutlu oluruz Yaz yağmuru yağdıkça / Her yan çiçek gül dolsun İki kaş arasında / Barış huzura doysun İki cihan emrinde / Hazır amade olsun * Seviyorum sevgili / Seviyorum ben işte Sevgisiz hiç olmuyor / Adın dillerde döşte Seviyorum Vallahi / Aşığım anla işte Hiçbir şeyde gözüm yok / Sevdiğim mutlu olsun * İstemem hepsi senin / Varlığım senin olsun İçimde acı hicran / İç yerin rahat olsun Bana kalsın dikenler / Gülleri senin olsun Yeter ki gül yüzüme / Al bu can senin olsun … 05.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Alaka Kayda değer görülmeyen alaka Kabuklu yemişlerin sert çekirdeği Etrafından lezzet soyulunca rast gele atılır Yağ bala katıla katıla doyulur da soğulur Kapılar açıldıkça kaçışlar çoğalır Çok şey söylenecek zamanlar Nefesler tükenir., Ses boğulur.., … 06.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aldırma.., Aldırma.., Kem sözlerin verdiği hüzne Ağlamaklılığın yüzünü ak edecek Sahiplenirsen dertler sıra ile düzine Çiçek olmana kanıt, yaprağındaki böcek Dikilip doğrulman için gerek var mı izine … Göz yaşların ardına, saklı tebessümler Perdelenir bir bir, hatırası güzel günler Dersinki nerde beni sevenler, kimler? Anadan yardan ayrı, yetimim inler … Yüreğin ruhundan ızdırap söker Yüksünme ne olur, garibim! .. Kaderde senin kadar masum Bir dost gülümserde, bir gün yüzüne Gamı, kederi süpürüp döker., … Su verdim.., Ayaz sökmelerinden lüle taşına Filizin, fidanın rüzgarla oynayışına Sevda tarlalarında yalnız başıma Asıllar siret’i, gölgeler karşıma … Şu veda manzaralarına mahzunum Bahtiyara yol alırken yine, süre alayları Dağlarcasına sılaya hasret, upuzunum Sen anaysan., Ben senin kuzunum., … Mehmet Sani Özel 06.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Alesta yürekçiler! , Ateş görmüş sahifelerde., Hükmünü arayan firari sözler., Acı, yürek burkan, ayakları yerden kesik., Kılıç keskinliğinde, şimşek çakan gözler.., * Böğürtlen kanı bulaşmış dile., Yarım kalmış canına kaynıyor hile., Sevgi annenin yitik çocukları bunlar., Vaktinden önce sütten kesilmiş bebekler Doğal değil aşklar! Sevgiden yoksun hakeza., Sen söyle., Doğarken ağlamak bunun için(mi?) ., İlgi otu tohumunun, genetiğiyle oynanmış., Ruhumda acıya çalan kaç renk, kaç ton var? , Bakılınca görülen astar., Yüzler boyanmış., Güneş ay ve yıldızlar vefaya sızlar elinde., Şeytani öğretiler ve kaçamağın şifresi., Bir birim zamanda hızlı, iri adımlar., Kör olup görme, sağır olup duyma., İnsan sorguluyor merdivenler., Basamaklarda yığınla cenaze., Feveranın elinde ceset torbası., Alesta yürekçiler! Pusuda., Gönül kırıklarından hayat! , Edepten soyunmuş başarıya., Zirveye koşuyorlar.., * Ateş düşte döşte, bağırda., Düştüğü yeri yakar, hükümsüzler., Yalnız ayakları değil, başı da kesik., Kalbi kan pompalayanları düşünüyorum da., Bir tek onlar hasret çeker, kaygı duyar., İnsan yüzünü özler.., … 22.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Alışkınız biz.., Alışkınız biz.., Sırmakeşliklere ve vurdum duymaz., İhtilalci, vefasızlık denizlerinde defaten boğulmaya Boğuldukça dirilip yeniden doğmaya ve çoğalmaya Alışkınız.., Dost bildik yüreklerden itilip düşürülmeye, Olmadık bahanelere sarılarak, kovulmaya Aşinalıklardan üst üste, darbe görmeye İnsan olduğumuz için (mi?) .., Koşarak gideriz ölmeye.., Alışkınız biz.., Âtiyi mahbubun gözlerinde görmeye Hayal atında, Habibe’nin saçlarını örmeye Bir tatlı sözden sükun ile sarhoş olunan meye Ve sesi cenneti sürur eden saza uda kavala neye Ve takatsiz aşkları ârımızdan afişe etmemeye Ve yüksünen yüreğimizi inadına gütmemeye Ve arkasını dönenlerin üzerine gitmemeye Ve bin parçaya bölün sekte, bitmemeye., Alışkınız biz.., Ahde vefa etmeye.., … Mehmet Sani Özel 02.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Alıştım İçinde bülbül yuvası İçerisi bir yumruk büyüklüğünde Sarmaşıklar arasında, Yarı karanlık koruluk Kol gibi su fışkırtır. Sağanağa sevinen oluk Sanılarım boynumda takılı Sermayem önüme serilmiş Hepsini harcamışım, elde kalan tek bir soluk Soludukça solacak güller korkusuyla.., Bir nefesi binlerce parçalara böldük Düşe kalka soluduk., *** Sonra.., Hûma kuşunun sesine kesildi kulaklar Kale duvarlarından sura tırmanır olduk Kah sevindik, kahra düşte üzüldük Yüz bulamayınca şekerden nazdan Kalbin en ücra yerinde, bir kuytuda büzüldük Kimi gün boncuk oldu hatıramız gerdana, Yezdan Ki, seherde otuz üçerden doksan dokuza süzüldük Kilim desenlerine nakış olunup mordan beyazdan Kilitler açılanda tekrar güneşe karşı dizildik.., *** Dilimizde pelteklik peyda Sekilerin küfünden azade bahar Sonsuzluğun yolunda sayısız köprüler Tuzu biberden bi karar, gülümser nehar Odun ateşinde islenmiş cezve Cemilenin ellerinde mavi alevler Cenk edercesine şekillenir telve Köpüklü kahveler ki, dudaklarda höpürder Yaz gününde ikindi gölgesi Dumanında kahrolur tasalar.., *** Yüreğim yangın yeri, El verip te tutuşmayasın yar Söylemeye dil varmaz Sarkar bağrımdan bin parça, Koptu kopacak Sökün edecek hezeyanlar, yaka paça Savurup bendimi cehenneme atacak., Sözüne dönse vefasız! Sema başını dize koyup arz üzere yatacak *** Yağmurlarından seller getirip duraksadık Kurbağalı derelere Garipsendi tavır, yüksündü yerler Seli göğüslerdim yine ben., Sevdan belimi büktü, birde., Demeseydin ki, Ah bize ne derler. Kekemeliğimi perçinleye dur gam Kin tutacak değilim. Nasip değilmiş derler., Kaldırdım öfkemi yerden yukarı Kadı kızı olsan da fark etmez., www.antoloji.com - kültür ve sanat Kekliğin eti değil, edasına serd ettim feri Kahve rengini, kelebek kanadından koparıp Gözlerine kondurmaya çalıştım., Alıştım., Alıştım yar, gelgitlere alıştım Baktıkça güç aldım, bebeklerden ak kardan Vurdukça kanatlarıma rüzgarın Hatırı kalmış hatıra tozlarına karıştım Ve böylece., Var yokluğa alıştım... Mehmet Sani Özel 21.06.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Allaha kul olmak., Muhtereme., Yunaklardaki suyun sıcaktan buharlaştığı., Susuzluğun orta yerinde, hayallerin kapılarını., Sabr-ı cemile ve salihaya ardına kadar açtığı., İklimin kaderine vakfedilmiş başıboş sefinede., Vuslat yolcususun sen., Kul olmak marifet! ., Allah’tan başka kimsen yok.., Yok işte., Göğü yırtma çabaların boşuna., Bir katre neme muhtaç melül usun., İnişi var denir, çıkışı cefalı her yokuşun., Bazen lütuf kanadından ilham olur, bir garip kuşun., Seni Adem’e evlat edecek olan da o sarsılmaz hûşun., Kişiye dostun yüreği gerek(mez mi?) , çünkü o define., Ey kutlu tin! Ve cana can dolandırılmış müşerref sîne., Her tebessüme meyletmek, muvazzaf insanın nesine., Ve lahuti bir elin okşamasına döndüm yüzümü., Devre kani ibadetlere yol ettim esefi, hüznü., Bi lakayt dikkatim, soluklarımı tuttum., Bir ulu ortanın çağırıcı sesine.., Cibilliyet manzumesi değil, arzı hal., Marufu müdafaayı ellerin harda iken düşün! ., Ecrini peşin alacak mümin, düşmeden her düşüşün., Kuşandığın akılla tahsis ediver., “Ya Hu! ” Uktub., İklimin kaderine vakfedilmiş metruk sefinede., Vuslat yolcususun sen., Kul olmak marifet! ., Allah’tan başka kimsen yok.., Yok işte., Yeşili kurutma çabaları boşuna., Kifayetsiz olduğu sanılan lisanla, hitap., Ne zaman, nerde hakka tecavüz, zulüm varsa., Orda zevk sefa haram! Cümle azalar yorgun, bitap., Korkarım ki, enfüsi davranır beşer, yenik düşer hırsa., Yıkılan duvarların ve yuvarlanan her taşın altında., Ben varım! “Ente süphanek.,” diye ağlar inlerim., Aman dileyen her e., “fi emanillah” derim., Ve vuslat yolcususun (kuşkusuz!) sen., Allaha kul olmak., Ne büyük şeref., … 04.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Allahaısmarladık Şefim Ebu Bekir’in tıkadığı deliklere., Elini sokar da, harbiden selefim., Emzirdiğin bebeler ağa, bey olmuş., Başka emriniz., Arzular şelale Şefim * Toprak katılaşmış, kaya olmaya özenmiş., Yılanların ağzında adres, Nur’a doğru.., Varıp ta, zehir kusmak değil……………………., Muhammed’e (s.a.v.) varmak asıl nedenmiş., Yırtılan akıl çatlaklarında arbede, kan revan Kulağını gösterir bana, muhterem halefim., Buyur! ., Ne dersen haktır, baş üstüne Şefim * Sen gel de adam olanlara selam ver, tokat ye., Ayva sert, narda müşkül çok, ağzına geleni söyle., Ancak Bizans’ın elçisine eziyet edilir, sanki böyle., Kucağımda yüzüme söven çiçekler, ye Mehmet ye., Bittabi, “İslam güzel ahlaktır! ” çirkinlik hep bende., Yüzünde münzevidir hicab, yanıldığını bilsen ne., Bir daha mı! Asla, asabına çöplük olmayacak keyfim., Belli ki, yol çatına geldik, Allahaısmarladık Şefim.., … 29.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Amin derim., İki elimle tuttuğum bir tutam umut! Ve sen hala dersin ki, umudunu kes unut Ellerini duaya kaldırmışken kulluğumun yolunu kes Kudretten aldığın hevesle bile hançerini Ati(min) nin ruhunu kavra yollarını tut., Tut ki, incinen yerlerine ferahlık gelsin Bende olanda gözün mü vardı? ! Amin derim, Rabbim..! Dile, sana versin.., … 07.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aniş! Aniş! Ağdalı bir yüzle karşına çıkıp Sobelesem seni, sözüme kanar mısın? Akşamın alacakaranlığında canını sıkıp, Tövbe desem, günahına benimle yanar mısın? ... Üç vaktin birinde seninleyim! .. Değil (olamaz) düşlerden azade olmak., Yalnızlığı hissettikçe, daha çok yakın Yarı beline çıplak, avuçlarında.., Aşk naralarını ağlıyorken Parmaklarına tutunmuş Uzaklarda değil, Seninleyim.., ... Sıktıkça yumruklarını canım acır Sızıntılarına hasretli sarkılışlarım var Vurdum duymazlığına yüksünür, yüreğim sancır Hangi mevsimindir bilsem, ufkumda görünen nakışlar Akıl yolunu alil eden, zeytin yeşili tebessümlerin Ve beynimde çakılı kalan, o dolunay bakışların Umutsuzluğunu alır, gelinlik giydirir süslerim Mülayim olda gel, derde dersin belki bana Oysa kanının sıcaklığına düşmüş ferim Yeni Ay’a bakar gibi bakarım sana Döner yönümü, tebarekallah derim Duysun ve, berzahta ervah bilsin İçimde beslediğim aziz gonca Güle dönmesini istediğim Bir ah! Ki, intizarcasına Eyvahım var sana., ... Şimdi seraptayım., Sorarım, Dudak büktüğün na mühim hesap Mahşere mi kalsın? Yâdım, teessüflerine aldanarak Mazi yemi dalsın? Mali hülyadır diyebilirsin Henüz dirilmemiş ukdelerin üstüne Hüngürdeyen latifeleri., Yazar, karalar tekrar silersin., Ne dersin..? Ama bensiz asla..! Gülemezsin., Gülersen, Ancak benimle.., Gülersin.., Mehmet Sani Özel 18.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Anlarım., Anlarım., Bal gibi anlarım da bazen durumun vahametine mucip anlamamazlıktan gelirim., Farklı dünyalar kurmak ve kurgulamak, bir nevi meşgalede de olsa, gönül ayrılığı değimlidir ki, elde olmayan sebeplerden ötürü yanında iken dahi yalnızlaşırım ben., Bu olması gereken, bu murat edilen değildir tabi ki gönüldaşlar içinde bazen de bakarım da, aynı dünyada olduğumuzda ayrı lisanları konuşuruz! Yağmur damlalarındaki anlamı tasvir etmeye kalksak, senin dünyanda yağmur ayaz görür üşür, benim dünyamda sele suya dönüşür, okyanuslar oluşur., Bazı kırkikindi anlarından kalan sürelerde ise., Ben yağmur sonrası zamanlarda oluşan sütre’ye ağlamalarımda bir ılık meltem eser siler göz yaşlarımı., Kirpiklerimde konaklayan esenlik yüreğimin yanmış yerine dokunurcasına gecenin sessizliğini en güzel şarkılara devşirir., Âraf’ın en nadide haberlerini imgelere yükleyip getirir nağmelerin kulaklarıma buz kristallerinden küpeler takarak baharın müjdesini söyler bana., Gök kuşağı siluetinin altında resmin, maşrapam da her nefeste içime, içime çektiğim ismin ve ben derim ki, sensiz yağan yağmurlarda istemem; Gökten düşen her damla yakut ve saçlarım tel tel olsun sim.., Kalbim kıraç sızılara ırgat olmaktan inler., Dermansızlığım derde nümayiş etmeye yeltenir hep., Ayrılıkları vuslatın miladına ek süre kazanır! Aklıma, yokluğun gölgeleri düştüğünde, senin düşlerinde ıslandığım bedenimi en keskin virajlardan sapar, en beter uçurumlardan alaşağı bırakırım., Ağrıyan yanlarımın acısına bir çocuk edasıyla sarılır, haykırırım bir imdadın perçemine tutunabilmek için ve koşarım koşarımda yılkı atlarının toynağından toz duman olurken bile isyana vardıkça hasretim, döner Huda’ya yalvarırım, sensiz olmaktansa bedensiz olmalıyım bu cansız yağmurlarda diye.., Anlarım, anaların bebelerine süt verdiklerindeki sevdayı, aşkı., Acıların dinmesine çare olan iksirin kaynağına oturan öyle devasa öyle büyük bir kaya, bir taş ki., Senin dünyanda bir ton pamuk bir fiske ile top mermisi gibi gider belki ama benim dünyamda sevgiliden gelen her bir sitem yürek yaralayan kurşun gibi, can acıtan saçma, saçkı.., Burada sevmek külfet ve yinede aşk bambaşka.., 20.11.2005 Not: Bu esinti Sevgili Özlem Gökdem’in “ANLAYAMAZSIN…” adlı şiirine ithafen kaleme alınmıştır. Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Anne Dokunduğunda ağrı kalmaz., Acıyan yerlerime ellerini, Anne., Hiç, ama hiç kimse yerini alamaz., Dünyadaki çiçekler hepsi senin Anne., * Doğruldukça başımı göğe vuruşumda., Belalara düşüp yeniden her kurtuluşumda., Dualarını gördüm üzerime gelen kör kurşunda., Benim için huzur, sarsılmaz mağrur duruşunda., Ayaklarının altında ki, Cennet benim mi? Anne.., * Bilmezdim ne olduğunu sevginin aşkın., Ciğerimi söker hüznün, kederli bakışın., Yavrum kuzum diyerek merhametle kalkışın., Şahidim! Kol kanat gerdiğine, bıkmadan yazın kışın., Sönmesin hiç, gözlerinde parlayan o nurani ışın., Öperim., Mübarek ellerini Anne.., … 14.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Araf mı, arife mi! .. Yakındır., Sancılarım bir netice doğurur! Senide, sıradan güzellikler arasına koyarım Solar bir gülüm daha da, sonra ölüden dirilir Avare tavrım, bir başka cana canan der., Yakındır., Yalnızlık olgunlaşıp daldan düşer Dün’e buruk bakışlarım başlar., Düşlerimde fırtınalar eser., Düldülüm infiali sırtlamış Kim bilir! .. Hangi kanyondan koşar, Hangi beli aşar., Yakındır, gönlümde., Bir sultan tahttan indirilir., Tevazuu kristal avizeler gibi kırılır Kıstas minderinde kırk fırıldak Medarı iftiharım telli duvaklarla Gelin atına bindirilir., Araf mı, arife mi! .. Artık orasını Allah bilir… … Mehmet Sani Özel 21.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Arzın merkezi., Arzın merkezi., Aşk, sevgi dolu bir yürek., İki kişi var; Biri kabir kazıcısı., Diğeri gladyatör, cengaver savaşçı., Birinin elinde silah kılıç, diğerinde kürek., Birisi öldürür, diğeri ha bire gömer., ..., Gönül her ikisi arasında…, Yanar döner.., … 19.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Asena., Kurtların yaza dönüşü., Kalbinde kıştan kalan hükümlerle., Nimeti bol bir düşten kalkmış., Belikli vurdu kırdılı alem., Kar edenin elinde kalıyor., Asena zafer sarhoşu.., Kibriya meclisinde nazara gelmiş., Kısmet hazarda sahibini bulursa (değimli?) hak., Senindiyse Nevbahar Mevla başkasına mı vermiş? ., Bense çoktan sahibine dönüp etmişim ilhak., Et kemiğe giydirilmeden önce türaptım., Efsunlanınca ruh eşi olmayana taptım., Ölü kentlerin külünde açmaya çalışan zambak., Öncesi var bu günün, acımı tarihi anmak? ., Yanılgılarınla doğrul hezeyanlar dökülsün., Yalandan medet uman iftiharcı her kimse., Kürkündeki tüyler kopup yere dökülsün., Meğerki adam gibi adam olmak derdimse.., Şimdi ver elinde olanı mizanın kefesine., Yakındır okunur hükmü, dağların efesine., Sarıldığın mahfillerden sana hayat., Umudun arttıkça bana çamur at., Ümmiyim, Saadetini umuyorum., Hata bulacak halde değilim., Zira gözlerimi yumuyorum.., … 25.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Asi saatler ha! Asi saatler ha! Ah Asiye’m ki, acil postadan ah! Adil olmak ne kadar zor bilmiyor(mu) sun Kupkuru dallarda bahar çiçekleri Var diye çıkmış zirveye Çıkmışta bir türlü İnmiyorsun.., İliklerimde İftitah tekbirlerinden bade ürersin Yadıma düştükçe yar, sen var ya sen Kök hücrelerimde kanayan pul bibersin Filikaların ipleri damımın zemininde Ucu yüreğimin orta direğine bağlı Ne zaman bir fırtına çık(acak) sa Dalgalara kanar kıvraklıkların Varsa yoksa büsbütünlüğüm Kıyıya kıç vurdukça taka Bayındırımı yıkarsın.., Erkek çeliği., Hangi mikyasla ölçersin bilsem! Ta ki, erkekliğin dürüstlük olduğunu bilsen Sen vur! Vur ki, vurdukça canım yansın Yandıkça bir Allah diyeyim birde Varsa yoksa sade sen.., Bumu istediğin ey sevgili Bumdur aşk ey Ruşen? Desem ki, ey badem gözlü ruh! Var beyaz gelinlikli kefenini kuşan Geride kalsın vuslata mani olan güruh Yürüyelim dar ağacına zor mu bu şan? Asilik yatışır mı intihar destanlarına Kaç bedel sayarsın gidişlerimi Sensiz idam sehpalarına Elbet duyan olur.., Bu Hakka silkinişlerimi… … 06.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aslan süte bıyık büktü., Hangi yöne dönsem huzur verecek Aslan süte bıyık büktü diye mi küstük Gül güzelin yakasında dursa ahenk verecek Biz seninle el ele, kol kola giderken düştük Mehmet Sani Özel 24.10.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Astar ve asıl., (nesir) Mabguz dan mahbuba fesleğen armonisi. Şimdi dallarını göğe doğru yürütmeye çalışan, gareze uğramış bir çabanın kahrını yere düşürmemek için mabeyinli gecelerde hilale nasıl baktığını, hicret yollarındaki ışık devşirmelerinde hangi renk ve tonlarla aktığını ve başlardan atılan kuru dikenlerin nasıl hakka yürüyüp şaha kalktığını visal ve misal tandansları ile akort edeceğim., Bâdı sabanın, ölü kentlerin hüzünlü ikliminden bihaber yeni bir afiyete uyandığında kulaklarına getirdiği nağme, kuşkusuz harından ecmelsiz kalan ezilmiş bir baş soğanın hükmü mesabesinde müteessir edecektir celalini., Efali nümayiş etme becerin ve nevi şahsına münhasır seğirtmelerin, yalın başa ipek dokumalı erguvan alaşımlı, zebercet kakmalı, mücevherat doldurmalı taçlar için ip eğirtmelerin ve met cezir usulüne muhalif keyfi gelip gitmelerin ki bu armoninin içerisinde her biri hüküm ve cazibesine müsait kuvvet derecesinde vokal ve ritim iktiza edecektir., Bir tutam ihtiram tutkusuna banarak belleğini, bu tuluatın musikisinde evhamını bulup dinlemeye ve dinlendirmeye çalış istersen. Sonrası, kalbi literatüründe alışıla gelmiş yöntemlerinden olan çöpe atma tercihini bi tamam keyfiyetine mucip ikmal edersin., Nedret mi vardı? Akli melekelerine mesel gönderen uhuvvet serzenişlerinde ki, mananın rehavetinden şüpheye düşerek, bütün zamanlarında afaki anlamlar aramak gayesiyle, tedricen başka lügatlere bakadurursun., Baliğ bir lisanla edebe mugayir olmayacak çıplaklıkta anlatının, üzerinden elbisesini soyundurmaya çalışmak niye? ., İhrama bürünmüş lütfün enaniyet inden ikrah etmek, hangi buluğ bir yetinin âlicenap tavrı ve masum makul davranışı olma karakterini arz eder? ., Yârden sere gelen, değil diken doksan dokuz köşeli kara taş olsa, sivri uçları ile kıpırdadıkça yüreği kanatsa dahi yine kalpten düşmez ve yere atılmaz! Mısmıl müdafaa hiçbir zaman murdar sayılmadığı gibi, mümkün olan hak edilmek için verilen emeğin karşılığında elde edilirse tadına doyulmaz, anlam ve afiyet kazancı olabilir., Kolay yolların müdavimleri ve yolcularındaki dimağı alan koku asıl değil ancak bir misaldir. Kaldı ki amber tutkununun, rayihasına uğradığında, iğdeye kapılıp ram olması, kuvvetli rüzgârların tesirinde sahip olduğu kokulardan mahrum kalınca, astar ve asılı aynı kefeye koyarak bütün ecmelin ervahına veryansın etmesi, intihar tahayyülleri ve bütün esamiye efgan, kime neyin hakikatini verebilir., Kalitesi yüksek sözler etmekle arif olunuyorsa ezberciler için bütün günler güneşliktir demektir. Elde olanı tutamamak veya isteneni elde edememek marifetleri neticesinde akla ve ilme adeta şantaj yaparcasına asacağım keseceğim susacağım lafızlarıyla karine-i mecaz üretmek, arşın direklerini sarılıp yeri göğü titretmekte neyin nesidir? ., Kaybetmeye hazır mukadder murakıp, topyekun teftişlerinde olacak olana hazırlıklı ve çoktan kadere razı ve hadiseye vakıftır. Öksüzlükten bizar olanın yetimliğe talip olması, vicdanı ve merhameti olanlardan hikmet ve nimet arzuhali, acındırma, ak beyaza konma, kondurulma istidası değimlidir? ., Her son, olduğu haliyle hak eden için bir hükmün neticesi ve feverana karşılık olarak vakıadır. Neyi hak etinizde Rab vermedi? ., Ucu gündüze varacak olan, Ebrehe’nin fillerinin tahrip ettiği harabe mekanların gecelerinde zatı şahanene rastladıkça, sekaretini bozarak Tanrı selamı veren bir faniyi saray duvarlarının dahilindeki çiçekleri sulayan ve ağaçları budayan ve her günün sabahında eşiğine karanfiller bırakan bahçıvan mı sandın? ., Hangi pirin efsunu bozguna uğrattı vakur duruşlu vecizelerini de ahseni esbaptan lakayt görünümlü duvarların www.antoloji.com - kültür ve sanat örülmesine hazırlık satırlarıyla temel kazırsın., Öfken en üst mertebesine varmışken, aldığın nefesleri tut bir an içinde ve o bir anda kavmim kabilem hatta, ta ezelden sülalemin tarihini de yer yüzünden silecek silleyi vur! Vur kaldır vadiyi göğe sonra bırak tersi düzüne uygun bir vaziyet ve hal alsın., Alsın ki, belki yüreğindeki hararet bir nebze düşer ve serinliğe soğursun., Sırf sen istiyorsun diye analar yeniden bir efe, bir mert, bir civan doğursun., İstersen yellerine direnen, eğilmeyen, ölmeyen, hala yaşama emaresi gösteren ne kadar dik başlı dilaver varsa, Nuh un gemisine binemeyen taifeden olsun, tufanda boğulsun., Gözlerine mil çekmek, basireti köreltmek, kolayı zor etmek sana ağır ve acı gelebilir. Onunda kolayını bul., Görmek itemediğine veya gördükte hoşlanmadığın bütün doğal manzaraların üzerine hoşuna giden ve zevkini artıran renklerle donanık şilt çek., Rabbim isteyenin istediğini asan etsin., Yarına günahsız uyanmak isteyenler bu günün muhasebesini iyi yapıp bol bol gönül rızası tedarik etmeli değillermi? ! ., Amandan gelenlerle zamandan gelenler arasında ki fark bunlar olsa gerek., Uyanın bakalım, katlettiğiniz yüreklerin cesetlerine basarak ki, içinizdeki pembe doruğa ulaşsın., Şeytan en çok “piri fani! ” kılığına girermiş., Dilerim ki, Kılavuzun karga olmasın., Henüz gözyaşı ile sulanıp can bulan bir nebatın olduğuna kani değilim. Ne kadar cahilim! Ağlayan bir aşığın kabirde başı ne tarafa gelir, ayak ucuna ne konur, telkinden önce ne okunur, bilinmesi gerekli ise ben hala bilmiyorum.., Nasip olursa öğreneceğim.., 02.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşık olmak., Değeri biçilemeyecek., Kader kulvarlarında, ha gayret., Arı ve namusuyla riyasız yaşayanların., Ederi (pahası) dünyalara bedel olan., İnsanın insana insanca, ilgi ve alakasıdır! Bazen “bir damla göz yaşı” çok şey ifade eder., Eder ama., Eli ve gücü yetenlerin., Çaresizliği değildir, ağlamak! * Adalet., Tabii yolların bihakkın korunup kollanması., Güzellik., Elem ve kedere sabırla karşılık., Ahlak, yaratılış gerçeğine inanarak., Hakikatin, asla zorlanmaması., Estetik, hesap ve hülasadan hoşlanmak! Edep, sevgi ve saygı ile hoş kalmak., Ve Aşık olmak., İnsan olmak..! Değil midir..? ! * Ne diye..? Hem gül severiz hem gül seveni döveriz., Ne diye., Yere düşeni öldü diye gömeriz., …? Bu dizleri., Ben’i (kendini) ön plana çıkaran ve çıkarmaya çalışan, Çıkarcı, art niyetli haleti ruhiye ye bürünmüş, Üç kuruşluk nam ve dünya menfaati uğruna duygu düşünce, İnanç ve kavramları pervasızca istismar eden, insan nüsvettelerine ithaf ediyorum.., 30.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk (gözü kara) kavuşma arzusudur! Selam sana akıp giden esenlik., Yaşadığın sıkıntılı dönemler bitmiştir, umarım! Her şey için dilenen özre karşılık binlerce özür, derim Benim duvarlarımdaki deliği sen açmadın ki, Telafi etmek kaygın olsun., “Kırdım! ” diyorsan., Kırılmaya layık olduğumdandır kesin., Rabb’im.., Bana dilediğin güzellikleri kat be kat sana da versin.., Ve erdeme olan farkındalıkların artmasını da dilerim., Biliyor musun..? Ben vefayı senden bekledim! Keşke karşımda eğilecek kadar cefakar olabilseydim., Keşke, başıma bağrıma vursaydın da., Vefa ile birlikte veda sözünü etmeseydin., Keşke kolumu kırsaydın da, arkanı dönmeseydin.., Geriye dönmeyecek kadar dar taş duvarlar arasında mısın? Ayrılırken Allah’a ısmarlamışsın beni! Dönerim belki, demeye gurur mu ettin? Halbuki ben.., Seni bulduğumdan beridir., Hep Allah’a ısmarladım.., Ismarlanan her ne ise karşılığı ya peşin verilmiştir, Yada sağlam senet karşılığı vaat edilmiştir! Nerde ısmarladığın ayrıntı? Buzhanelerde olmasın..! “İyi İnsan! ” İçinde cenneti ve cehennemi barındıran., Uçsuz bucaksız bahçeler bostanlar kuran., Seyri seferlerinde ma teessüf kalpleri kıran., Pişmanlık perişanlığı ile tövbe kapısını vuran Siz gibi gönül eri, değil mi? * Masallara neden masal denilir! Uyumakta zorlanan bebeklere sevgi aşılasın diye., İyilerin hiç kem ve kötülükle karşılaşmadığı söylenir., Kötü olmadan iyi nasıl seçilir..? Pilavlık pirincin taşı ayıklanır., Yoksa dişe ve dile zarar verir., Azizem., Sen seçilmiş temiz pirinç mi arıyorsun., Peygamberler bile bela ve musibetlere duçar oldu., Uyan artık, çocuk değilsin., Bir yerlerin acıyıp kanamadan o, Masallardaki prensi hak edemezsin.., Dil sürçülisan eder., Araba yoldan çıkar veya devrilir., Sen selametle menziline varmak istiyorsan., Karşılaştığın eziyete katlanmalısın., Emek verip idealindeki mefkureye istikamet almalısın., Yollar dikenlidir ki, gülün bile dikeni vardır..! Hiçbir dostluk bir tarafın istediği boyutta yürümez., www.antoloji.com - kültür ve sanat Hatasız, kusursuz arkadaş dost, arayan aradığı gibi kalır., ** Allah aşkına! Cinselliğin olmadığı aşk olur mu? Ortada bir aşk olayı mevzuu bahisse., Tarafların en az birinde cinsiyet vardır., Cinsiyeti olan (eh) insansa.., Mahbub unun yüzüne, Hatta ayağının tozuna bile ihtilam olur., Ha bunları konuşmak ayıptır deyiniz., Kabul eder, özür dilerim., Ancak insan üstü vasıfların varlığını iddia ederseniz, (Kusura bakmayın.,) Anlamakta çok zorlanırım., Sorarım size; Romantizm neyi çağrıştırır? Ruhunu okşar cinsiyetin., Ruhta bir bedene giydirilmişse, İcabına mucip şehevi duyguları uyandırır., Şehvet neyi ilzam eder? ... Bir defa; Aşk (gözü kara) kavuşma arzusudur! Madde ve mana aşkı olduğu gibi., Mahbub aşkı da vardır., Karşıt cinsler bir birlerini gerçekten., Seviyor ve sevmeyi cidden diliyorsa., Sevgiye ulaşmak için samimi emek veriyorsa., İki insan arasında aşktan bahis ediliyorsa., Mutlaka genlerinde cinsellik uyanacaktır., Yaratılışına özgü, fizik ve kimyasal Olaylar gerçekleşir., Eğer bu bende olmuyor diyen varsa! Ya normal değildir yoksa yalan söylüyordur... Artık siz., Hangisine gerçek aşk derseniz deyiniz., Yaratılış gerçeğini masallarla değiştiremezsiniz., *** İhtiyacınız olan şey çok kıymetli olabilir! Onu kazanmakta o derece zor ve meşakkatlidir., Kolaycı olmayalım, lütfen! Veya mazeretlerimize daha masum, Manalar ifade eden bahaneler bulalım., İyi ve güzel olan çileyle hak edilir ancak. Sevgide kalasınız.., Mehmet Sani Özel 17.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk budur! .. Bana sen lazsımsın! Dediğimde., İvedilikler kölen olsun(mu) ! Dedi tahayyüller., Laciverte kan koyup can vermeye çalışan aczim., Senden önceki ne varsa, hepsini yakmış., Şimdii rüzgar estikçe yüzüne toz olur., Maziden geriye kalmış küller.., * Aslı varmı dersin? Sıfırın altında yaşam sürüyorken., Aşk kıpırtılarından tetiklenip çığ düşmüş eteklerine., İki gönül arasında gidip gelmeler, imkansız oldu., Ve yüreğimin yarsısında, cemre haberleri., Zor şartlara., Sevinç gam(mı) oldu.., * Bana sen lazımsın! Diyebilmek., Fizik ötesi kanunları, bu sevdaya geçerli değil., Ezilirken dahi gülebilmek! İsterdim seninle olmak., Bana beni hissettir yeterki, ismin önemli değil., Bir buruk tebessüme bahtiyar olmak, yardan., Aşk budur! .. Cinsiyet lazım değil.., 13.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk na tamam.! Benden önce., Sayfa bembeyaz boş satırlar gibiydi., Sayha, sığınacak bir göğüs ararken henüz Sefineler rotasız, mukadderatın güzergahında Geceler hiç yoktu ki, bütün vakitler gündüz., Mesafeler, kulaktan kulağa gider gelirdi., Tatlı bir çağrılış gibi, engelsiz dümdüz.., Vahyin kulağa dokunuşu ile başladı., Doğurganlık ilham, ikram ve hayat.,, * Benden önce ihtiras mukim mahalde bağlıyken Atinin erleri dünyaya gelmek için can atıyordu., Tek amaçlı heyecan; “Elestü birabbikum? ! ” hitabı! Gönüllerde sevap amaçlı yaşam sürmek yatıyordu Ervah Cenab-ı Halık’tan arif, Ellerinde beyan ve tarif Fakat, eşikten eşiğe atlarken hafızalar şifrelenmiş., Bir bebek bedeninde o insan “külli şey den maarif.,” Kimisi köle, sefalette., Emel ipek şallara belenmiş.., * Benden önce, fitne daha firar etmemişken., Yer edinmeler, tapu tedarikleri ve günahlardan soyunmalar Körpe renkleri kökünden sıyırıp, kırmızıya sahiplenme oyunları İhtişama ait her ne varsa, arzular o kadar yılışık ve emişken., Sodom da kızıl ağalar, taze kuzuları katlederek yemişken., Kurda koyun postu giydirenler, harama helal demişken., Sen gel yakama sarıl., Dünyanın hesabını benden sor! Hak etmediğim simyayı, benden alır beni Yaratan., Rab, vesaiklerin iksirini, senin iliklerine kor.., * Benden önce, öpücük atman., Ve serçeleri ebabil kuşlarına katman., Geceye oyun edip, birkaç yıldızla ışık satman., Masum değilse tebessüm., Aşk na tamam.! Rahleden Kurra’nın tilaveti, hicabıma., Dal uçlarına ve göğün kanatlarına., Dokundukça, edebim aynalarda., Görünmez, görünmez olur., Bilinmez esaretim ve., Kesretteki vahdetim.., … 21.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk olacaksa, Aşk olacaksa, Önce kapıyı çalsın Acımış can çuhadan, Alacaksa, hepsini tümden alsın Beni çizmek çok kolay İnce kumdan tuvale, çekirdek kabuğu ile İşte bir görümlük viranelerin resmi, diyebileceksin Alevlerin ortasında gül bahçeleri İbrahim’in kurtuluş günü gibi Azgın dalgalar Nuh’un tufanından kalma Güneş dağa hiç dokunmadı, inanma Eteklerinde ayva kiraz ve nar var Ne zaman ne yapacağım bellimi olur Nergisin sultanlığında hadimim ben Ne dediyse eder oldum Nevruzun renklerine muştum, kaimim ben Acı tebessümlerden çizilirim Ne kadar istedim bir bilsen... Sıçramaya tâkatim kalmadı birsen., Bulutların ötesine varamadım Samanyolu’nda menevişini hissettim Sen işte busun diye bakıp doyacağım Sanılarıma koyacağım, bir resmini alamadım Salındım bir ûdi makama takıldım kaldım Sakız ağacına duldalandım Sazına sözüne kurban Anadolu’m Senden gayrı diyar olmaz inandım Edebiyatında aşktan meşkten kotalar Sen ki, sevgi ile beste yapılası yüce diyar Sarıldıkça bağ olur, bostan olur onca mümbit diyar İklimine ayak uydurmuş, içindeki kıpırtılar Dilinde sevda şarkıları inlersin Dizelerinde sevgiliye sitem tıkırdar Kılı kırk yarma bre Gülgün Senin şiirini yazar yazanlar Şarkı türkü eder, okur ozanlar Sende durur, gönül hoşluğunda dinlersin... 16.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk sözcükleri., Andropoz mu yaşıyorum! ., Gül eşiğimden sessice girmiş., Dudaklarından sevda türküleri öper., Aşk sözcükleri, açık kapılara akın akın., Bakın bende sağım, yaşıyorum! ., Hiç değilse elleriniz ısınsın., Hazır çıramı yakın.., * Aşk sözcükleri., Yedeğinde bahar çiçeklerine açanda., Çalımı keskin kılıç, bir fiyakanın esiri olurum., Haber şakaklara düşen aktır, esrikliğim tanelenir koçanda., Sen Firdevs’in cömertliğine erişende, ben sana çok olurum., Eşiğin ötesinde ölüm bir hikaye, Azrail yok o anda., Hata yolculuğunda biri beni size soranda., Ateşe dönün yüzünüzü! En dipteki korum., Biliyorum., Bizi yaşam temizler.., … 13.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk süsü., Bir nedamet faraziyesinde boğuk sesimle., Gecenin sonunda bitap düşmüş nefesimle., Istıraba şifa umduğum baliğ ney hevesimle., İmkânsızı düşlüyorum, bir ozan bestesinde., Mehtabın girdabında bir höyük gölgesinde.., * Hira’nın ağzında, umuda açmış çiçek gibisin., Bir çöl yangınında, hayat veren içecek gibisin., Hayalleri tarumar eden, mümbit ölçek gibisin., Nerdeyse düşlerimden kalkıp göçecek gibisin., Nevrini alamadığım şua, meşveret bölgesinde.., ** Zaman tutulduğunda hürriyete firar edeceğim., Azatlığı avuçlarına koyup asumanı har edeceğim., Kıyamet çığlığına dek kabristanı karar edeceğim., Dil Hak ile yeksan, hileli yolları inkar edeceğim., Aldanmayan bir tek sen kaldın, aklın gölgesinde.., *** Şimdi kökü İrem’de olan erguvan, filizi bekliyorum., Sulandıkça fesleğen tüten rayiha, gizi bekliyorum., Eteklerinden kekik kokan Meşkure, izi bekliyorum., Usumu rahvana alacak o kutlu ses, tizi bekliyorum., Aşk süsü, göğsümün düğmeleri berzah bölgesinde.., **** Kadr-ini almak için döşü bağrı bine bölüyorum., Tahayyülde denize bel vermiş, sine görüyorum., Geceleri can bulan leyal, gündüz yine ölüyorum., Sızı duyumsuyorum, sevdaya selam söylüyorum., Şimdi Sur’u bekliyorum mehabetin gölgesinde.., ***** 10.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk tefsiri., Ferforje kaidesi., Ucuz mermerden lahit., Kitabede kırık dökük bir Türkçe., Kenarlarda metal döküntüleri., Geometriği bozuk profil ve., Kısa hayat hikayesi..! * Gerek var mıydı? ! Bir şairi kabristanda., Şiirden kopuk göstermeye., Kim bilir kaç kitaplık nesri vardır., Yüreğinde yere koymaya kıyamadığı., Organları eksik kalmış aşk tefsiri vardır., Dilinin ucunda yarım, “Rabbiyesiri vardır! ” Ve eminim ki, onu şu kara toprağa koyan., Şerefi, haysiyeti onuru ve vakarı vardır., Arşa uzanan süt beyaz sütunsu âr’ı vardır.., Ama istidayı yazanlar edebiyattan yoksun., Tıpkı mezarı kazanlar., Estetik mahrumu., Her şey can havliyle., Olduğu gibi.., Ceset bir buçuk metre yerin altında., Bütün güzellikler gömü., Kalp ve avuçlarda kalmış., Bir Yüzükle tek altın dişi! ., Onursuz! ., Nebbaş almış., Gönlümüze yâdı düşer., Üç Kulhu bir Elham., Fatiha, bize kalmış.., … 30.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk var.., Aşk var.., İçinde acı biber tadında Afra tafralı türbülanslarıyla Akıl almaz vaatlerin ayyuka çıktığı Amiyane tabirlerin tökezlediği zinhar Mırıldanmalarıma karşılık, lirik danslarıyla Ayakları çıplak ahu figan, çığlık atan intihar Neden üşüyorum peki? .. Meltem keşişlemeden baharlarda Acuzeliğim alacakaranlığı okurken harda Hala hayal evlerindeyim.., Bir yanım közde, diğerim karda Dinleyenlerim olsa zindeydim, Anlatacak daha çok şey varda Alamıyorum hatırı ve nazı, Aklım havsalam firarda Dil bestesi olurdu Ah! Hülyalarım.., Düğürcük tepesinde.., Öksüz kalmış rüyalarım Albenisi göz kenarlarımda hâle Adını anmaktan bizar olduğum, lale., Aşk var! .. Ak ağaçlar gibi gövdesinden balta yemiş yaralı Ağaca sulu Mahmure’nin yarasına parmak basıp saralı Sarıldık., Sarıldık ta sarıldıkça uyku perisine Gönlümüz takılı kaldı düşlerin serserisine Düşünmeyi unuttuk mirim., Şimdi diyorlar ki.., Aşk var! .. Dediklerinde., Bölündük dilim dilim Fildişi kulelerden bakıyorken Tepemde zurna çalardı tayyare cinim Şehvet izanıma şimşeklerle çakıyorken Kalçalarını kıvırıp ta naz ederdi şeremet Şavkı iliklerime dokunurken Hasbenin Mağrurluk ideallerime oturmuş, meret Nefsin güdümünde der ki, en has benim Ya O! .. Çöp kutularında çürüyen kabirsiz cenin Vallahi, senin günahın yok., Bütün suç benim.., … Mehmet.Sani Özel 03.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk ve hile., Aşk ve hile., İki kelime, ne kadar bir biri ile barışık? Ama biz her türlü kutsallığı istismara alıştık Benim hayallerimde ağzın bal kutusudur, ardışık Sen ki, her görüşte zehir sunarsın, dil yakan ışık Behemehal ime hem de, kaşık kaşık., Ne kadar sevdikse biz bir birimizi, Vurdukça vurarak can yakıp zevk almaya alıştık Birlikte yürüyüşümüz bilinmesin diye süpürüp sildik izi Dünyayı turlamaya ahdetmişken, ancak., Bir arpa boyu(mu!) yol aştık., Aşk ile çekilen., “Allahü ekber! ” Tekbirine Şeksiz, şüphesiz inandık., “Ve lillahi-l Hamd! ” deyince avam, Vallahi, şüphe ile uyandık.., Arasat’a randevusu olsun illegalliğin Zira biz, sahte gülüşleri ile Vuslat’ı Yine, Âraf sandık.., … 10.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk yürekte yara ister., Öyle kayıplar var ki, Ardına düşsen de çark etmez Örselenmiş bir yüreği öpmeye kalkma sakın Acısını senden alır, yaptığını fark etmez.., * Öylesine kadehime vurma, saki Öncesi yok muştu, tanışıklığımızın Tartılar dara, aşk yürekte yara ister Ömür, sanıların pençesinde inleyedursun Dost tebessümüne karşılık, madara ister Talih, o kör kuyuda esmayı dinleyedursun.., * Gönül isyanların kündesinde, rolünü perdeler Nakaratlara tempo, haniya şakşakçılar nerdeler? Göksüm, sitemin belini kıracak bir deli nara ister Gözü pek menkıbelerin efsununa dayanarak Yolu yokuşa sürmene hayran, azıcık ara ister Döküldükçe, sevgilinin rengine boyanarak Mehmet Sani Özel 17.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Aşk! Aşk! Erken yaşta menzile varmak mı., Kırkından sonra macera aramak mı., Yıldızlar arasında sallanan hamak mı., Yuvarlandıkça çözülen yumak mı., Aklı baştan alan şehevi arzuları., Kolalı maskelerin arkasına gizleyerek., Sevgili rolleri uygulamak mı.., Cinsellik mi., Edebiyatı pervasızca kullanarak., Belden aşağı vurgularla şiir yazmak mı., Yoksa bir kahır lügati ile., Sevgiliye mezar kazmak mı., “Hissetmeden yazmak mı.,” Olmadı, kudurup azmak mı., Elbise değiştirmek mi., Bir yerden diğerine göçmek mi., Veya, kanatlanıp uçmak mı.., İstediği olmayınca., Yiyip içip kusmak mı.., Küsmek mi.., Eş aramak mı, iş kurmak mı., İnadına yolun ortasında durmak mı., Olmayacak şeye hayal kurmak mı., Sessizlik mi, sükut mu, angutluk mu., Al buda benden, dercesine nutuk mu., Abı derya boylamında., Hesapsız mutluluk mu., Aldatmak mı, vefamı., Sefamı yoksa cefamı., Ah! Umut! .., El kadar et parçası bir yürek., İçindekileri taşımaya kalksan., Bir ömür uğraş, elinde kürek.., 30.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ateşin dilinde su., Ateşin dilinde su canan yârdir! Hasretle buluşur hemhal olurlar Dost olana dostu ne hoş nigâr dır., Lazım olduğunda zülal olurlar * Acıya şeker kor eritir vefa El ele göz göze ceht ile cefa Gönül murat etmez tek başa safa Hüzün olduğunda gülab olurlar * Ruhlar sarmaş dolaş gülgeşt edilir Berzahta sorulur bu testi nedir Miz’de muhabbet ey üflenen ney’dir Elzem olduğunda külhan olurlar * Saf’an yolcusudur aşk ile meşkin Sırtlamış dertleri deminde keşk’in Herkes tatlı ister sorulmaz ekşin Lüzum olduğunda münhal olurlar * Mehsani tafralar toprağa düştü Agah olmak varken ayağın sürçtü Vaktaki şu zaman sana da küstü Lazım olduğunda pürsan olurlar … 11.11.2005 Lügatçe; Canan= Sevgili Hemhal= Ruh ve anlayış birliği Nigâr= Sanem. Güzel yüzlü sevgili Zülâl= Saf, berrak, hafif, tatlı, güzel, soğuk su. Yumurta akı Ceht= Mücadele, güç Cefa= Eziyet, sıkıntı Safa= Gönül şenliği Gülab= Gül suyu Gülgeşt= Gül gezintisi, gül seyri Berzah= İki alemin arası. Kabir. Dünya ile ahret arası Miz= Sofra. Temiz pak Elzem= Çok lazım Külhan= Hamam ocağı, ateş yakılan yer Saf’an= Sille vurulmuş kişi Keşk= Yoğurt keşi Münhal= Boş, memuru bulunmayan, erimiş Agah= Uyanık, basiretli Pürsan= Soran, sorucu Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ateşin yolcusuyum., Devlet kapısından., Hiç mi hiç, iltimas olmadı bize., İnşallah daha da olmaz, zî anasırdan., Yürürken çağın çamurlu sokaklarından., Pislik sıçramıştır, illa ki üzerlerimize.., * Şimdi bakmaya âr eder, utanırım., Hiç günaha bulaşmamış ak pak yüze., Ateşin yolcusuyum, fevkinde bulutların., Bütün aceleciliğim, geldiğimde göz göze(?) ., Kurtla kuzusu ahbap olsun diye., Bütün ana yurtların.., * Doğru da., Sebat etmesini bilmeyen nefis., Dürüstlük arar dostum dediklerin de., Doruklarda ihtişamın koynundan inmeyen his Şehvet herzeleri yutar, manifesto gediklerinde.., Ben beni yakmaya yeterim, Uzak dur ey can! Bulaşmasın sana da, mikrobik bet beterim., Çetelesi tutulur olmuş, mert oğlu mertlerin., Bana damı, babayiğit derler diye korkarım! Sıyrılır kemiklerden, yerlere dökülür etlerim.., * Herkes özden edepli, hiç kimseye sözüm yok., Emsali olmayan bir tat, hak edilmiş helal lokma Namerde muhtaç olma, fazlasında gözüm yok., Yaratan dan dileğim; Ya Rab., Ruhla beden arasına, ne olur fitne sokma.., * Nerde eza elem görsem, ölür de ölürüm., Nerde sadık samimi el, çoğalır bire bin olurum., Nerde sitem sitayiş var, ben beni suçlu görürüm., Nerde sevgi, sevgiye dair hayırlı iş..? Ölmesin (lütfen!) insanlık., Kol kanat gerer., Yol olurum.., … 15.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ay içtimada kalmaz, can cazım., Öfke anlıktır., Merhamete dön yüzünü., Ay içtimada kalmaz, can cazım., Ben kader yolunda, severken hüznü Aşk bahçesinde ah! ecele erken doğum., İklim müsait sular arı., Söyler misin? , Sana başka, daha ne lazım..? * Bu kaçıncı tekbir, aynı vakte., Güneş gölgeni kaç kez döndürmüş bak de., Etrafında gül fidanları henüz gonca iken., Azrail’i çağıra dur, ölüm bana hak de., Yaşamaktan caydıracaksa böğrüne., Batıp acı veren birkaç diken., Çek zılgıtı ömrüne., Elveda hayat., Gidiyorum.! Kalk., De.., * Kabir çiçeklerine aşina hal., Gözlerinde küf yeşili olmuş zülal., Sorarsa ki Mevla, ey insan ne bu hal.? Sıralar söyler misin, mazereti muhal.! Vefa etmeyince düşlerdeki Zuhal., Sevenim yoktu., Diyen olmadı., Ne olur yaşa, gitme kal..! * Ay içtimada kalmaz, can cazım., Merhamete teveccüh et, ön yüzünü., Bizde kıymet bir tek, bize HAK lazım., Bilsinler, yar mezara koydu hüznü., Bahtiyar, sevgiliye gürlemiş., Aşka mürur eder Nihal.., … 14.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ay, ışığını tüllemiş, Ay, ışığını tüllemiş, Arzı mevdud gibi, bahtiyarın üstüne Ah diyen Keremdi., Ağzından alev kusarak Ak gerdana inci dizen, sitemim var küsküne Albenisi gözlerimde şekillenir neva’nın Acınır haline aşk’ın, paçavra gibi üzerime serildikçe Perdeler., Perdeler pervasızca tokatlar hayallerimi Ârıma dikensi dokunuşları, kanatır bir yerlerimi Gerçeğin peşinden koyuvermişim, âmâde garip hallerimi Medarı iftiharımca sına, başı bağlanmış infiallerimi Ebediyete rota almış, sonsuzluğun yelkenine yükledim., Yüzük taşlarına baka kalasın Meryem Yüzüme baktıkça gördüklerini okuyabilsen bir dem Yek vücut güneşe ısınmış, kelebek gibi kıvrılır erdem Yer göğe meftun, sarmış afaki muhabbetle ki, görsen., Ya ben! .. Yed-i emine emanet emtia cinsinden, Yerimden beyhude, ışık halkalarına ok atarım Orda mısın ey figan? Oktavı tamirsiz bir gırtlak bulsam., Oluğundan fırlar vefasızlığa âhım, nisyan eder cırtlak atarım Nil gibi iyi huylu olagel nida, İstanbul sırattır sanki., İzmir’den şifa dola gel bir daha., İçinde miyim bilinmez! “Kün fe yekun” mefkurelerin., Küpün dibine özlem ki, çölde vaha Çözemedim abadı, ne der harekelerin., Çömelip deyiversen, belki anlarım bu defa.., Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ayalarımda avuçların ağlar Ne derim ben sensiz canı cananım Ayalarımda avuçların ağlar ..derdim oy Dargınlığın kündesinde kahırlı bağlar, Bana lazım değil al senin olsun ..verdim oy * Ah! Filelere ayva nar düşende Yanarım yar dumana bak üşenme Küllenmiş mazimde çıngı, bu şen ne Geçti baharım har, yaz senin olsun ..derdim oy * Eyvanlar serin ay, ocaklar tütün Elvanı sarıya çalacak sütün Varımı yoğumu denk ettim bütün Bir cılız sesim var, saz senin olsun ..verdim oy * Yukarı dereden su gelmez oldu Doldu derde derman, çileler doldu Sana sevdalandım, kaç harman oldu Çekecek gücüm yok, naz senin olsun ..derdim oy.., Mehmet Sani Özel 08.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ayrılık., Döndüğünde tekrar., Bulamayacağını bile bile el sallamak Bir fotoğraf karesine anı dondururcasına Dönüp dönüp gözden ırak olacak olana bakmak Badeyi güneşin isine koyup ta sırtı yarda Ayrılık, ah ayrılık acısına türkü yakmak., Damarlar kandan çok hasret gezdirir Elleri taşın altında olan bilir Sevmek! Sabırdan yoksunsa., Seveni canından bezdirir.., … 30.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ayşe Fatma Fadime, İki gözüm iki çeşme Ayşe Fatma Fadime İki budak arasından ürke korka bakan göz İki ayak bir başıma Akıl nefse hadime İkimizi hasbıhalde görsünler der misin söz İki elin avuç avuç susuzluğa kandırsın İki gözün baka kalıp gözlerime daldırsın İki canan bir batında Ahde vefaya saldırsın İkimizi bir sepete koysunlar der misin söz İki ağız bir yürekten avaz avaz bağırsın İki cihan saadetini şarkılarla çağırsın İki mecnun Leyla olsun bütün keder dağılsın İkimizi bir mezara koysunlar der misin söz İki baş bir yastıkta uyusun uyansın dursun İki can tek bir vücut taşarak tavana vursun İki insan birlikte turnayı gözünden vursun İkimizi bir arada duysunlar der misin söz İki doğulu Zülkarneyn bahsinde adı geçen İki dağın arasına demirden setler çeken İki deli bir kuyuya durup taş atmış derken İkimizi bir deftere yazsınlar der misin söz İkide bire arkana durup dönüp bakarsın İki yamaç ortasından çağlayarak akarsın İkinci olmam ha derken, birinciye takarsın İkimizi bir hikaye saysınlar der misin söz Mehmet Sani Özel Ağustos 2001 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Azcık yaklaş! Azcık yaklaş! Amiyane deyimler edep torbamda Şimdi içimde deniz tayfunları gırla gidiyor Kocamış çınar gövdem, gördüğün o buruk taassup İyot zerreleri terimden arta kalırken ben eriyorum Ferinin iplerine ellerimi uzatıp çekerek Olmasan da, yoksan da koşar adım Güya sana geliyorum.., Selin ucunda bir köpük aslan yelesi Duydum! Der gibisin bunca telaş neyin nesi Divit vari parmakların neşter tutmuş İnceden yüreğimi dilimliyor Sessizliğin ötesinden Çaresizliğin göbeğinden Geliyor bıçak sesi..! Sen Venüs, sen Utarit kadar dişisin Kesin, “ahseni takvim’i” Yaratanın işisin Sen feleklerin acı ile ıstırap veren diş’isin Sen henüz bir bedene giydiremediğim ruh Sarıldıkça hava cıva ele gelmez kişisin Azcık yaklaş! Çürüklerim düşlerine aç Hayallerinde düşüp kalkmak Ve hayallerim hayaline muhtaç Varsın bu aşkın hasreti Şu beni pişirsin.., … 25.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Babamız nerde korkusu.., Akşamın yüzünde nem., Alaca tadında toprak kokusu, mis., Duaların ricası, yağmur ümit sağacak gökten Tek bir olumsuzluk! Henüz yemek yememiş., Çocukların, babamız nerde korkusu.., Her göze gelen nesne tarif edilir mi sanırsın Terk edilmiş kapıdan bacadan yoksun bir damda Kendi ruhunla arkadaşça, Kaç gün üst üste Huzuru iskan edip kalırsın.., Aklı bize veren merkez var ya! Sahrada öğütülmemiş taşları kuma çevirir Çeki düzen verilesi o haşin manzaralar ya., Merak etme, Mevla işine göre çare verir Dereyi geçemeyenlerin (hali hazindi) önüne Rüzgar aniden koca bir çam devirir.., Çelme takmak istenen ayaklara Huda, çelik bilek gücü bağışlar Hileli tohumların üzerine seğirtir Haddinden fazla sağanak yağışlar Kumardan sıçrayıp sevinecekken insan Tımarın acısına tül gerer köftehor Ve göz pınarlarından boşalır Saklı tutamadığı yaşlar.., Gönül bu umuma açık., Çevrelenmemiş çitsiz otlak gibi Üzengisiz atlara binerdi çıplak bedenle Güneşli günlerin bir ucu Sibirya Karda kışta bütün Dünya dört duvar! Gafil olmaya gör sonra dersin Ey hayat şartların ne çok hor! Olanaklar yüreğe taş mıcır kor Bakarsın kolları dikenli vefanın Kucağındaki ateşi var sen sor Huy güzel ola ey çağırıcı! Kutupları mesken tutsan da hoş Yetmez mi, sevgiyle yoğrulmuş Her güne bir öğün lokma..! 16.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Baharı koklamak! Baharı koklamak! Hangi yüreğim var! Diyenin hakkı Yoksa benim gibi kenarlarda otlamak., ..., Biberon ve süt, kundaktaki ınga edenlerin hakkı Ver elini Hakkı., Dağları aşalım seninle ve Hakikatin mecrasına varıp, vurup gelelim., Buruşmuş bir sayfa versinler eline Okur gibi yaparken, gazeli dinle! Bas’ın içindeki tizler, İnzivaya çekilmiş zoraki gizler Velev ki, susuz kalmış filizler ..., Küskündür dost! .. Meşguldür, maniasına sarılmış Ha bre boncuk dizer.., Ortada bir garip sitem., Ahbaplık başı boş gemi misali Meçhule yelken açmış, Filigranda hayaller yüzer.., Baharı koklamak, Buğulanmış bakışların altında Ruhun bedenden sıçramaya kalkmasıyla İhtişam mekansızlığın sathında Öpüşüyorken Güneş Ayla ...mümkündür.., * Yaram iyileşse ne olacak ki İçerilerimde hala sızı var... 14.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bakar mısın! Bakar mısın! Güneş ve ay dünyayı aldattıklarında, Kıyamet kopacak.., Gülümsemelerini yüreğime asmıştım Yüzüme asık suratlı bakıyorlar şimdi Neden maske takmış? Hayır..! Bin bir cefayı reva görsen de nefsime Beddua etmeyeceğim., Allah’a ant olsun ki, Beni demeyene bende gitmeyeceğim ... 27.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Baktımda., Baktım da., Bir bardak suyu bin şifa niyetine içer gibisin Bir hasret dalgasında kıvranır, naçar gibisin Bir arzu mihenginden bitap ki, kaçar gibisin Bir yalnızlık yorgunu yar yürek açar gibisin Bir başına deryalara, yelken açar gibisin., Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bal köpüğü., Tarih Mozart’ın konçertosuyla ağlarken Tahtravelli eksantriğindeyim şimdi Şimalden kara bulutlar beyazın akını boğuyor Bir çift kara göz yüreğime saplanmış ya kimdi..! Rüzgar okşadıkça kavanozda bal köpüğü soğuyor Sorgulamalarım yaşlı ağaçların kovuklarına sığınmış Sevgi denilen meğer bir kibritle ateş alan yığınmış Yanacak umutlara bir imdat kimi zaman yağmur Feraye, şu çakan şimşeklere nötr alize et Kendini kurtarmak için tut beni vur..! * Tulumbacı sarnıcının hayhayında İnsanlar kaderi oynar Tuluatın koynunda Etraf kıyamet kaçışına sahne alın yazsısına sarılmış Öyle çok suya hasret olan var ki, yer çatlamış yarılmış Yarısı senin olsun bana düşen rahmet damlasının Yok, razı değilim dersen, hepsini al kalmasın Yeter ki nebat ihtiyacı olan nemi alsın Yeter ki can cesedin dümeninde kalsın Bal köpüğü kıvamında kalsın.., … 03.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bana Çok Sıkı Sarıl., Serin yerlerde an adımı Sensizliğe küskünüm ya ben şimdi, Seyrine daldığım yıldızların ta ötesi Sezgilerim güneşe yakın yerde kor aldı Sevda şarkıları değil, kulaklarımda çınlayan., Sadece “Bana çok sıkı sarıl! ..” demen aklımda kaldı *** Ateşte olmadan yanmak! .. Al senin olsun., Der gibi alevlere dalmak Aklın bulamadığı yolda mantıksız kalmak., Ah! Can, sensizliğe hayallerden ümit almak., Aksisedalara yüz vurdukça bin olmak.., Aka kara dedirtmedi., Söylesene! .. Benden sonra sana ne kaldı? *** Sen yine, serin yerlerde an adımı Sensizliğe küskün ol samda ben şimdi Sana dolan hasretin kuşatmasındayım., Göklerden, zembille iner gibi indi sineme Bir ışık! parladı göz alabildiğince yayıldı Paçasından tuttuğum ziyanın öbeğine, Sırmalı simlerle işlenmiş tüller içinde Sandım ki, semadan Süreyya indi.., Ah! Ne acı kaldı, ne bir ufak sızı Sendin o! .. Masallarda sanılan peri kızı Ağlayan bebeklerin, anne görmüşlüğünde Sevinç, Gülümsedi gözlerin, Gülnihal güzellik saçarak Gonca Güler Gülümser, Gül açmaya kaçarak, Ben., Dikenli budaklarda takılı kaldım., Ve, ellerimi Yaratan’a açarak... ..., Mehmet Sani Özel 21.09.03 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bana gel., Gözlerimi alacak renkleri., Alacakaranlığı,laciverdi kuşan da gel., Bir kulum ki, bedbaht zeminlerin kiri sıçramış., Üzerimde ıstırabın elbisesi, ziyanı soluklanırım yar., Derler, hikayelerde; Daralınca peyda olan bir piri fani varmış., Allah aşkına! Biliyorsan, tanıyorsan muhteremi alda gel., Soracağım; Aziz Huda iye, hangi yol çıkmaz? ., Hangi düşlerde gezer karabasanlar? ., Hangi boğazda kurtlar var? ., Ezelden atiye uzanan edvar! ., Okşasın başımı şefkatli bir el., Sen bütün renklerini kuşan da gel., Bin yıl yaşa ne ki, aşka bulaşanda., Deva için koş bana gel.., … 10.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Baria., Mükemmeli arıyorken., Asılı kaldığımı biliyorum., Baria ya., Aşktan haber mi? Bihaberim entrikalardan., Dağ armudunun dalı bu, bütün manzara kuşbakışı., Çobanlardan başka., Duldasını soran olmaz., Kuşların can kurtarmaya sığındığı korgan., Kim derdi ki, bedensiz bir ruhla., Ruhsuz bedenlerin seyrine doyum olmaz.., Soyunuk olduğumu hissederim., Cevabım hazır değilse uçkursuz sorulara., Kılı kırk yaran ciddiyetsizlik., Yazıklar olsun sana! ., Dermanı önceden önce, derdi kırktan sonra verdin bana., Kişi başına gayrı safi milli hasıla., Değil ki badem gözlüm., Eskittiğim huşengime taze kan üretme gücüm yok! ., Abu affet! ., Ac’ace-lerine cevap veremiyorum., Hilye, mecazın çamuruna düşmüş., Şimşek gibi çaksan ne., ….., göremiyorum.., Gönülsüzüm., Rüzgar kuvvetinden husule gelen sıçramalara., Sen., Bedir kuyularını sehlen geçmişin çoktan., Az kalmış, Beytullah’a yüz sürmek için yolun., Selam babından gir, sağ Cebelömer sol Merve., Rükn-i Yemen, Hacerülesvet karşısında şu beni., Görmüş olsan da, görmemezlikten gel., Görme., Merhameti sahibinden istedim de., Bekliyorum., Ömür tükenirken vade yetiştirmeye bostanda., Boz bulanık akan sulara, telbiye çekiyorum.., … 18.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Başka olmak mı.! Başka olmak mı.! Başkalaşmak mı inzivalardaki kederim., Bir kitap okuyorum da şimdi, kutsallığı dokunaklı Fasılalarla sarıp çıkarım, fazla diplere dalmadan Korkum; Nefessiz kalırda aklımı zayii ederim.., * Mele-i âla(’dan) ! almış konuyu ballıca “Kur’an” sayfalarında müddet şeytansız kalınca Sayha sükut’a dokunmuyor akıl mizana varınca Hani o, sesi Süleyman’a gelen mahluk, karınca.., * Ve İnsan cin olurmuş can bedenden alınınca.., Tarife göre; Cin kişinin bedensiz ahvalidir, soyut Can ise şeytan ve melek ruhani yeti giydirilmiş boyut İnsan iki kez yaratılışla (dünya ve ahrette) olacak somut İlki “Bezm-i elest(tir) ! ” ecelden sonra ana rahmine umut Üçüncüsü “Berzah! ” ki, “Yevm-ül Kıyamet(’i) ! ” gözler kunut Son saik beka alemi için “Mahkeme-i Kübra(dan) ! ” sonra kut Aziz Allah’ım, indindeki doğru neyse beni onda sabit tut.., * Secde edilmesi emir olunduğunda yaratılan insan için Rab, ruhundan üfleyip verdiğinde “ahseni takvim(i) ! ” biçim İblis, ateşten halk oldum çamurdan olana mı gireyim niçin., Deyince, azarlandı çık dendi de şeytan dönüp ruhsat aldı Kıyamete kadar içinde kalıp insanı azdırmak için.., * Hülasa, Cin şeytan ve melek diye ayrı bir yaratık., Yoktur diyor müfessir, hepsi insanda mevcut, katık Ecel Huda’nın elinde ömür ne bir eksik olur ne artık Ve ölene dek kıblemiz yine, (inşallah) “Beyt-i Atik! ”.., … mehsani 15.11.2005 Lügatçe: İnziva= Bir işe karışmamak, ortadan çekilmek Keder= Tasa, kaygı, can sıkıntısı., Fasıla= bölük, durak, mevsim Mele-i âla= Melekler alemi, felekler ve unsurlar Müddet= Belli ve muayyen vakit Sayha= Karga bağırışı Mizan= Terazi, ölçü, tartı, akıl, idrak, muhakeme Mahluk= Yaratık, yaratılan Cin= Bir tür ruhani varlık Bezm-i elest= Cenab-ı Hak ruhları yarattığında “Ben sizin Rabbiniz değimliyim? ” diye sorduğunda, Ruhların “evet Rabbimizsin1” diye cevap verdikleri an. Ecel= Ömür, son Berzah= Dünya ile ahiret arası Yevm-ül kıyamet= Kıyamet günü Kunut= Sükut, kıyam, ayakta durmak www.antoloji.com - kültür ve sanat Saik= *Sebep Beka= Daim ve sabit, devamlılık Mahkeme-i Kübra= Bütün insanların Huzuru İlahiye de muhakemesinin yapılacağı yer Kut= Yaşatacak gida, rızık Ahseni takvim= En güzel yaratılış İblis= Şeytan Hülasa= Bir bahsin özü, kısaca Müfessir= Tefsir edeni anlayabildiği manayı söyleyen yazan Beyt-i Atik! = Kabe Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bayramınız kutlu.., olsın., Değerli İnsanlar., Bayramınız kutlu ve sonraki günleriniz, Ramazan şuurunda mutlu, huzurlu olsun, dilerim.., İmtihan dünyasında hiç bir bela ve musibet sizi yıldırmasın! Öldükten sonra dirilmeye (Amentü ye iman!) inanlar! Keder, elem ve üzüntülerin karşılığında gösterilen sabır ve metanetin, İki cihan saadeti getireceğinden hiç kuşkusu olmayan aydın ve bilge kişilerdir., Bireysel duyarlılık her zaman toplum huzuruna yatırımdır., “Bana necilik! ” Hiç bir din ve görüşün şiardı değildir., Ve İslam asla atalet, yorgunluk, cahillik, açlık, sefalet, geri kalmışlık, kaos, anarşi terör, kin ve intikam duygularını besleyen., Mefkure değildir.., Kim bu ve benzeri şekilde dikte ediyorsa ki, Sakalı ve bıyığı, başı ve paçası her ne şekilde olursa olsun, Yalan söylemektedir ve müfteridir.. Aynı zamanda kalkınmışlık ve teknolojik gelişme de, Eğer kendi toplumuna refah ve huzur veren kaynaklarını ...kan ve kinle besliyorsa.., başka etnik gurup ve milletlere zulmü reva görerek, onların inanç ve görüşlerine dahi saygı duymadan, çoluk çocuk, küçük büyük, genç yaşlı, kadın erkek demeden yerlerini yurtlarını talan ediyor ve onlara (Vatanını savunanlara!) da terörist diyorsa ki, yine; “Sakalı ve bıyığı, başı ve paçası her ne şekilde olursa olsun, yalan söylemektedir ve müfteridir..” Biz, Dünyanın neresinde olursak olalım, uzak yakın başka bir yerde tek bir fert veya topluluk eziyete maruz kaldığında yüreğimizde acı ve ızdırap duymuyorsak, İslam hatta İnsan sayılmayız.., Hiçbir bahane, katliamı ve savaşı haklı çıkarıp kutsal sayamaz ta ki, gerçekten masum, savunma amaçlı olmasın.., Bu vesileyle gizli veya aşikare işlenen, insanın insanlığın bekasına, huzur ve saadetine yönelik cürümleri, savaş ve katliamları telin ediyor, lanetliyorum.., Hürriyeti tesis ederken temeline zulüm, harcına kan ve ah! Koyup katanlar.., “İlahi kanun gereği! ” Yaptıkları binanın altında kalacaklardır... Medeniyet üst başta değil, İnanç ve itikat sınırlarını zorlamakta değil, Kendisi gibi olmayanları horlamak ta değil, Sevgi saygı hoş görü ve İcabına mucip tasarrufta ve anlayışta, izanda ki, adil olmaktadır.., Adaletin hüküm sürdüğü., Barış huzur ve sükun içerisinde yaşanan, Bütün insanlığa.., Bayramlar gibi bir medeni dünya diliyorum... Sevgi ve saygılarımla., Mehmet Sani Özel 2004 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bayramların kutlu olsun.., Selametin (kurtuluşun) iklimi Sabır'dır (diye.,) biliyorum.., Zaman niye dursun ki, fırsatların önü arkası kesilince, donup kalan bir gülümseme mi semerimiz olacak..! Göz bebeklerinin, rengarenk yaprakları dönerek süzemediği bir zamanı....., İsteme benden..., İsteme kahırdan ve çileden.., İsteme ille de seni Yaratan'dan.., Senin farkındalıkların farklı, diri ve canlı olsun.., Zaman güzelliklerinden yana, seninle senden yana olsun., Bayramlar kutlu olsun.., Sevgilerimle., ... 18.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bayramlık gönlüm., Çaydanlık gönlüm., Dehlizlerden sürünerek varılan., Ufku geniş bir meydanlık gönlüm., Aka duran sular coşmaya ramak kala., İki hayat arasında ah! İsyan ve sürgün., Sürekli kaynar, sürekli ateşinde feleğin., Ta ki, şafak söker uyku bedenden uçana değin., Çayır küheylanı behemehal, şaha kalkar kişner., Karnaval yerine dönmüş bu, bayramlık gönlüm.., * Ödünç alınan vedia hisler., Sahibi bulunamayınca, göğsümde., Hepsi ayrı, keyfe keder eğlence ister., Üşümeler, üzerimde bende kalacakmış., Dilin bir cenahı acı, diğer ucu hoş leyyin., Sinesine çeker zehri, veryansın eğim., Sahra sevgiliye urban olacakmış., Yine hayal yine düş, hayranlık gönlüm.., * Virtüöz ve keman., Tutkuyu imgeler, ince elekten., Tahtravelli de üzengi ve gümüş eğer., Müziğe kulak, göz yaşına mendil has ipekten., Efsane bir aşk betimlenirken, dinlemeye değer., Konuşan resimler., Rengarenk objelere dönüşür., Her bakış bir tasarı tuvali., Gölgeler kucaklaşır., Dargın olan nesne yok, varlık barışık haşır neşir., Yelkenlere süs işlenmiş., O mağrur fenomen., Asfaltın altında sokak, tutku ve hatıralar., Yer çatlayınca gün yüzü görecek, sayha., Ne var ki, gönül gözüyle bakacak olsa., Bu toprağa neler düşmüş, geçmişten., Avuçlayan kokladığında duyacak olsa., Yarım kalmış aşklar! İnim inim inler., Gece mehtapta, umuma açık resital., Dünden kalma manialar, seyranlık gönlüm.., * Çaydanlık yüreğim., Ateşinde aşkın, ayazında feleğin., Sürekli kaynayacak, çaresiz sonsuza değin., Ruhum kündesinde burkulan, bu Zehra da neyin., Haccı mübareke arifesinde., Varın kurbanlık deyin., Bilaistisna., Garip guraba ya, meydanlık gönlüm.., … 07.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Behemehal., Sende ağa-beylere iltifat sunumları., Ümmi Mektûm gibi iman sorularıyla ben., O kadar aciz mi, filizi yeşertemeyecek fen? ! ., İllegal renkleri tut kuru dallara kondur., Bican sen seni inkar edecekleri ondur., Meydanın en ücra yerinde kent., Mehilsizler başına üşüşmüş.., * Kurret-ül a’yun ve behemehal., Makamı İbrahim’de Rahman suresini., Açıktan okuyan, İbn-i Mes’ud gibi ben., Katrede mizacım, kaderin rotasında yürür., Yürürken Rıza-yi Bâri de, kaç ruh kaç bedeni., Hakkın eksenine tutar çekerde sürür? ., Sümbülü de severim, gül baş tacım., Zerrenin göğsüne acı sürur., İllaki ihlasa aç(ım) .., * İcabet edecek, gün ışığı., Bulutlardan ma’kes bulursa eğer., Bu devirde ahde vefa, malemyekûn., Yarın kıyamet kopacak olsa bile., Sevmek çok azim değer.., … 09.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Belki sana sevgilim derim Uzatır mısın ellerini., Lahuti hallerin hükümran olduğu düşlerime Uçuklamış dudakların ateşi değsin dişlerime Düğün gecesi hesabına nûş edeyim Dirilip bir kuytunun gölgesinde Alemi derdinden bizar, cihanı cümbüş edeyim., * Ne kadar oldu görmeyeli baharı Necip vecibelerinde unutmuş nahoş kararı Neden dilim tutuldu diye sormayacak mısın Bu gece., Yine benim olmayacak mısın… * Sözlerim malul oldu, heyhat dağarcığımda Sükut mukadder, sürur infaz için dar ağacında Gül yüzüme naz, göğsümde inleyen öksüz veda Gücüm arzularına meftun ki, Yar benim yanan yer benim Gül yaprakları gibi dökülürüm gülüşlerine Göz göze gelmişken, belki sana sevgilim derim… Mehmet Sani Özel 20.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben bilirim., Ben bilirim., Çatık kaşların arkasında., Çıranı yakan, yüreğini kavuran olmak Çayını yudumlarken, dudaklarına bulaşmak Çalınca dilini şeker gibi dimağına ulaşmak Fark edilmek ne kadar hoş.., Nevrini alabilmek için yığınla emek ederken Yıllar bir paçavra gibi sürükler peşinden Yakın sebepler, yaşlılık siluetinde gurur ederken Sıralı geçişler yapar suretler, bir biri peşinden Gözlerinde okumuştum âtiyi., Bir gömüye kefen gibi örüldüğümü Sıra dışı tesadüfler, sırılsıklam ıslaklıklar Bir tebessüme muhtaçken, hakir görüldüğümü Gönlünde can çekişip, cansız kalıp öldüğümü.., Çözemem artık, çözebilecekte değilim, Usareme attığın, o kocaman kör düğümü.., *** Ben bilirim, fark edilmek neye benzer, Fay hattında sarsıntıyı yaşamışçasına Fazladan yükün altında yürek ezilir, ezer., Kayıp hatıraların adresini almışçasına Yollara düzülür merhale atarım., Yoksun diyebileceğim yorgunluklara dost olur Çaresizliğe, tuz biber niyetine umut katarım Kanım ısınır, anılarımda dolaştığın olur Canım sıkılır, Vefa dolu düşlerin uykusuna yatarım.., 18.10.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben bu gece kesin sendeyim., Gecenin rengi hislerimi griye çaldığında Beni aldın, bir yalının mendireğine oturttun Yalnızlığın bağrı yanık türküsünü sirenler aldığında Yarı beline kadar çıplak siluetinle korkuttun., * İstanbul’da serap çöl ayazı gibi acı dokunur Çözemedim üşümüş rehavetimle, şarkılar kimin için okunur Çöreklenmiş hayallerimin göbeğinde, lebiderya gibi o Nur! Gönül harman, Yarım kalanları da üryan et, havsalama vur! * Hadi gel, badem çiçeklerinden başına taç giydireyim Girizgahını ruhuma kat, gökten yıldızları yere indireyim Gözlerinden sonsuzluğun karargahına uzanır vur kaçlı eyim Bedenim İstanbul’da ama, ben bu gece kesin sendeyim.., * Süzülmüş bal tadına banmış dudaklara, ya selam Sükuti hayalimi taciz eden, gül budaklarına selam Suya hasret toprakların ağıtını işiten, kulaklara selam Seni görmek senin olmaktan ziyade murat vesselam., * Sevda bahçelerinde çiçekler her biri ayrı gam Şehvet korku ikliminde heyecan kokar ki, insicam Semiz otunu dişlerim, düşlerimde feryat ve figan Sen dil darım, duyumsamalarımda polen yüklü Nisan., * Sıfıra denk düşen değerlerle hemhal barışığım Dert etme yarenim, ben terk edilmeye elan alışığım Güneş yüzünü göstermesin, olsun her an Ay ışığım Aşığım, yürekten yüreğe düşen lale, sana aşığım! .. Mehmet Sani Özel 12.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben bu sevişmeden bezginim canım, Ah ben bu dünyadan konar göçerim Gönülden gönüle gezginim canım Az verip çok alma senden geçerim Ben bu sevişmeden bezginim canım * Kör ebe oynama yaşından geçtim Kör düğüm olmaktan çok elem çektim Fırtına biçerken rüzgarı ektim Gönülden gönüle gezginim canım * Göz göze gelipte süzmek istersen Gözleyip sevgimi sezmek istersen Durmadan gönlümü üzme istersen Ben bu sevişmeden bezginim canım * Gül açar bahçede ne hoş görümlük Gülüşler badedir gamze ömürlük Gülden sitem gördük yasla örüldük Gönülden gönüle gezginim canım * Göster mah yüzünü göze geleyim Göksüme vur canan söze geleyim Görünüp kaybolma öze geleyim Ben bu sevişmeden bezginim canım * Dillerde ağlayan ezginim canım Bağrında dolaşan sezginim canım Ben bu sevişmeden bezginim canım Gönülden gönüle gezginim canım Mehmet Sani Özel 26.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben çok yalnızım Rabbim! Hatırın izini sürmek pahasına., Her gülüşe gül vermek şart mıydı kalbim Her gülene açık kapın, bakmadan muhtevasına Hasım olunca dostlar dersinki, “ben çok yalnızım Rabbim! ” * Bak şu pencereden yaz kış kardeş gibi görünür Dön döşe bak, Her kim için can feda der de ölünür Demek değil emek kutsal, yürek yekpare bölünür Gerçek şu ki, seven için seve seve ölünür., * Emel oysa, sırça saraylarda saltanat sürer Gurbet bize çok uzak, Vatan dik durabildiğimiz yer Gülmek bazen çok acıdır, Neşeyi kedere doğru sürer Gülerken ağlarız be hey! Bu yer hayat bulduğumuz yer * Gözüne baktın mı sen hiç, hazanda güzün Ağustostan gelse de sözden üşürsün gönül Künhüne varıp ta, yarden gelen imalı sözün Kesilir muhabbet hatırdan, halden düşersin gönül * Hani, nazara nazire vahdet teklik isterdin! .. İltica edip yek vücut eyvallah, sil baştan geldim Hani, şu fani dünyada ya, sadık bir dost derdin Sağanak halinde o dem, dört baştan geldim., * Tozuna nefesini kaptırma mevsimsiz baharın Biz gül bahçelerinde, müdavimiyiz bu efkarın İşvesine isyan ile karanlığın koynundaki neharin Ah! .. Ahde vefasızlık yok mu., Kafi efkarım.., Mehmet Sani Özel 24.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben derim ki; Güzel düşün., Kahırdan demlenme enam., Belaya duçar olduğun şu günlerde., Sabır suyundan iç, yıkan ve, Allah’ı an., Gamzelerinde güller açsın., Kutlu doğumun., Vaki olduğu şu aziz günlerde.., * Güneşin ay’ın Yaratana sözü var! Ekseninde dönerler, kıyamete kadar., Sen sarayların kızı olduğun., Da zamandı., Sonra ateşe verilen bütün kuru otlar yandı., Köylü Kazım ve işçi Nazımda birer insandı., Onlar ölümden sonraki hayata, Amentüye inandı., Gençlik gitti, ihtiyar elde sermaye kaldı., Bu nimeti zillet sanıp sakın aldanma., Öfkeye vardıkça merhametten al., Ben derim ki; Güzel düşün., Güzellikte kal.., … 11.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben güle gül diyemem, Ben güle gül diyemem, Gül benim olmayınca Gül yanak al diyemem, Gül tende olmayınca * Ah güle naz can suyum, Gül beniz olmayınca Yaz güle döner suyum, Gül bahar olmayınca * Gülerken ağlayanım, Gül seher olmayınca Gül deren bağlayanım, Gül peri olmayınca * Gül farz ettim fidanı, Gül fidan olmayınca Güle taktım nidanı, Gül deniz olmayınca * Al gül aşkı has bilir, Gülizar olmayınca Gül gönül e bakar mı, Gözde yaş olmayınca * Gülden nefes bir tutam, Gül dargın olmayınca Gül gülistanda sultan, Güler gam olmayınca * Gül gonca güne bakar, Gül keder olmayınca Gülbeden ırmak akar, Gül heder olmayınca * Gül sevdaya hor bakar, Gül aşkı olmayınca Gül sevene ne mutlu, gülsüz gün olmayınca … 05.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben hala ordayım., Ateşteyim, kordayım., Faraziyelerde varlık ve ezel kokusu., İç fırtınaları ardından kaybetme korkusu., Yürek bu, kaynadıkça hasret kabarır taşmaya., Empati diliyorum., Bendeki senin niceliğine., Gönül konuğun olmuş muydu(m) hiç..? Bir defa almışsan içeri, bil ki., Evet, ben hala ordayım.., * Tanrı’nın kapısını her çalışımda., Aklımda fiili hakikat., Berceste sen., Yüz bulsam hemen dualarıma iliştireceğim., Ömrümde bir kez; Açık gök yüzü dolunay ve sen., Nefesini göğsüme yaslayıp kalbini dinleyeceğim., Bütün bulutları yere indirip de, soracağım., Şimdi hayatından memnun musun sen..? Üzgünüm! .. Ben hala zordayım.., * Ve bir başka seherde, divan., Sahili döven azgın dalgalar, ben değil., Kulağında kar kristallerinden küpeler., Saçlarında yıldızlar., Gözlerinde mil., Direkler arası loğusa gezen şüpheler., Empati diliyorum., Bendeki senin niceliğine., Gönül konuğun olmuş muydu(m) hiç..? Bir defa almışsan içeri, bil ki., Evet, ben hala ordayım.., … 05.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben sana aşığım, Bir günü yakalayıp Gölün ayaklarından çektim Çevir kazı yanmasın hesabına Bir tutamcık çimenlik yeşilini alıp Göz bebeklerine canım, erguvan ektim.., Bilmedin birsen, bilmedin nagehan Bilmedin senin için.., Ben neler çektim., * Ne zaman yüzüne dönsem., Islanmıştı kılıç vâri, kara kirpikler Oh! dediğim yerde içime oturdu gurup İlmek ilmek koynuma doldu, verdiğin iplikler Söyle ıtır, söyle reyhan, söyle rayiha nerde Bilmem hangi şerbetçidendi ey yar, Dudaklarında eriyen o damla şurup Damak sesine efsunlandım serde Akla düştüğünde canan, can darda Bir değil bin tane daha oluyorsun., Damarlarımda akan, isyankar kanda Tenimde tüylerimde canlanıp soluyorsun Ben sana aşığım, sen bana inanmasan da İçimde dürdane sin bin naz, tarifsiz bir biçimsin Söyle Allah aşkına, söylesene sen kimsin? Olsaydı bir defa., Ömrümde tek bir defa., Selam verseydi ya, bana., Sergüzeştiyim vefa.., ... Mehmet Sani Özel 30.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben senden geçeli ne çok yıl olmuş, Silik bir resim koydular önüme Benzi geçmiş, berhavanın renklerine boğulmuş Başkalaşmış suretlere bakarım, hey gidi., Dercesine Ben senden geçeli ne çok yıl olmuş., O meşhur numara! .. Dereyi geçerken sırtıma bindin Ben çocuktum, çocukça sordum., Suyun orta yerinde sen mosmor oldun İndinde, ayakların kuru yerlere basarak Ben hala ağır aksak, hamallık yaparım., Her inen yanımdan uzaklaşır, kaçarak Kimisi avuçlayıp sille tokat atarak Kimisi, öfke ile yüzüme bakarak Kimisi nümayişi kirli çaput gibi üzerime atarak Kimisi küheylana binmiş, tozu dumana katarak Kal demeye dilim varmaz, hemen hiç kimseye Kalbimi yasladım bre, kulağımı okşayan ney’e Şimdi bana sorsalar., Sil baştan başlar mısın hayata., Hayır derim haykırarak heyhata Hayır derim yitik aşkım, sirkate Hayır derim vuslat için bin bir firaka Hayır derim yaşadıkça yakın olmaz ırak’a.., Mehmet Sani Özel 20.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben seni özledim, Şimdi, dokuz köyün delisine, Durup ta, hey gidi..Mehmet diyemezdin., Ben seni bilirim be Aniş, Bunca kahırdan sonra, dönüp de., Seni çok özledim! Diyemezdin., * Haydi, nur tepelerine çıkalım Yüreğimizden ellere bulaşmış hasret, Zambak vadisinde, gözlerine baka kalır, Ellerimi yine aşka yıkarım Kaçamak bakışlarını yakalasam bile., Yüzünü közüme vurup., Ben seni özledim, diyemezdin., * Hani, vuslat kanyonunda mülteciydin., Kürek mahkumunun esareti olmasaydı Yurt olurdum., Yarısı kalmış yalnızlığına Ayaklarımda zincirden halkalar., Okyanus çukuru gibi yüreğim Bin defa boşalsa sular.., Billahi, döner vefaya dolardım., Kalbur üstü zamanlar, eşref saati! Bir esrarın gizinde seni yakaladım Pür telaş, İrem bahçelerinde.., Durup, seni çok özledim.., … Diyemezdin… … 15.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben sevgiliden bizarım., Sanılarında, pespembe dünyalar var belki Beni yorduğun kadar bal yaparsın, dilerim Sen gönül işlerinde kar sayanlardan mısın terki Tufana vardığında vefasızlıkları sal yaparsın dilerim., * İnadım inat! .. Gibi görünse de mağrurluluğum Üzerime düşeni içime alır, sindirir yağmurluğum Ayazı kışı görmek ne gam, asıl aşk’tır avunduğum Aç be biçarede olsa sadakattir yekine savunduğum., Savrulsun bre tozların, gözlerimin akına vurup kanatarak Küreden arza bir rüzgar ki ah anam! Bendimi alıyor yakarak Üzerimde sevda yükünün semeri, tabanlarım taşlara iz atarak Belleğim ateş çemberinde gülümser, tomurcuk bir güle bakarak * Tarihe sitem karım., Yazsın bütün bunları mertçe, altına mahlasımı atarak Talihe dargınım, sırıttıkça el alemin koynunda yatarak Adımı anmasın, ben sevgiliden bizarım… Mehmet Sani Özel 10.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ben yine seni gördüm ve., Bir kere sevdim., Bir dönencenin eksenine kapıldım kaldım Binlerce kere bulanıp, tekrar kere duruldum Biliyor musun? Her karesini senden aldım., Sanma ki, ben bir başkasına vuruldum., Seher siluetini üryan edince perdesinde Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım * Sevindikçe., Şecaat arz etti gönül Bir gül fidanına tevazuuyla eğildim Gördüm ki, sürme değmiş gözlerine ey can! Eğil tut ellerine, gülsuyu dolu ibrikle geldim Burkulmuş yüreğine bi karar lütuf, tebrikle geldim Tel düştü zülüflerden eyvah! Mülkinaz firar etti Seher siluetini üryan edince perdesinde Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım ** Sanma., Binlerin ekin olduğu tarlalarda Senden başka boy sürecek filiz var Ne yağmurdan bıktım, ne uslandım kardan Usaremin her karesinde sendeliğin izi var! .. Uğradıkça birer yudum, içerim her pınardan İçtikçe içerime dökülen, inceden bir sızı var Seher siluetini üryan edince perdesinde Ben yine seni gördüm ve yine sana sarıldım Mehmet Sani Özel 03.02.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bende, vefaya aç aşk.., Sana ulaşmaya çalışıyorum., Bir yokluğun yoksunluğun hiçinden., Uzanıyorum nafilelere de, amansız., Dallarım dibime dökülüveriyor, cansız., * Bir köz attın ki, içime sorma., Bütün istifalar ciğerlerimde kesik., Hangi yöne assam ya gözlerimi., Cümlelere sığmıyor sözlerin., İlle de, Sen olmayınca canım., Hep o diğer yanım eksik.., * Önümde buğulu bir resim., Keşke diyebilsem bu sen., İşte bu sensin., İstikametime engel, hayata çektiğin restin., Tamda ölmeye razıyken., Neden? ! Üzerime seğirtip estin.., * Bilemezsin, belki., Hedefini delip geçen bakışlarla., Ruhumu okşayıp, kaç yerinden kestin., Şimdi havsalam dövülüyor, faili meçhul alkışlarla., İrade dışında., Şeb-i leyale mestim.., * Mefkurelerime endaze oldun yar., Ellerim tahayyüllerin dalları arasında., Cennetül ma’va mı, orası, söyle? ! Sende ne var bilemiyorum., Bende, vefaya aç aşk.., 09.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Benden sonra seni hangi hain el tuttu? Ne oldu? Bu kadar çabuk Çöl iklimine geri dönüverdi Umut arabasını devirdi. Atların nalımı düştü Gelecek akamete uğradı Hani sen düşe kalka öğrenmiştin ata binmeyi Tekme yemiş seyis gibisin şimdi Rüzgar neye öfkelendi ki Kuvvetini artırarak üfürdü, yağmur yüklü bulutlar Bereketini başka sahralara mı öteledi Kum tepelerine döndü umutlar Issızlık sükunete hakim oldu, Sevinç naraları atsın kurtlar Varya., Yapraklarını açıp ta, Yanaklarından sular damlatan çiçekler Neden boynunu büktü., Nergis hangi yamacın ayazına küstü Bir yanık kokusu gelir ki, Acep hangi ciğer tutuştu Kanat çırpıp cıvıldayan sığırcık kuşları, Aldanıp ağlamasın., Yalancı baharın gerçek yüzüne Neden ellerin gider ki gözüne, hani Sen alışkındın hüznüne Kur yapan kumruların nağmesi, Saçak aralarında mahzun kalmasın Sözler saman değerine düşecekse, Al götür, al neyin varsa kalmasın., Yanık bedir türkülerini., Firezi yanmış yaylalara söylersin., Gözlerin parıldasın, başın göklere değsin., Avuçlarındaki sıcaklığı Bir yalanın başına ilmik atar bağlarsın., Hani o, bitmesin denilen yollar, Hani o içine binlercesi sığacak yıllar., Ne çabuk şehirleri yuttu zaman Ne çabuk saksı suyunu kuruttu İlk gün ki gibi içimde tazeliğin Merak etmiyorum nazenin Benden sonra seni hangi hain el tuttu., Nevruzun büyüsü mü bozuldu, konuşan yürekler sustu Gerçekler hayale dönüp, her şeyi birden yuttu.., Mehmet Sani Özel 15.03.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Beni bir sen ağlatırsın., Beni bir sen ağlatırsın., Bir de elleri mübarek Anam! Eyüp’ün sabrından bir kırıntı düşseydi bana Dürülür yol olurdum çilene ve sahi, sana., İçinde Süleyman’ın Belkıs’a ikram ettiği havuz Bir bahçede konaklarken düşüm, içeceğim kana kana İster misin? gökten ateş yağarken burada sular buz! İflah olmayacak dert yok, ölümden öte., Öyle mahzun bakışlar, öyle çaresizlikler Rehin tutulan esir alınmış aşklar..! Kefenlerin cebinde çerezlikler Sıratın bir ucun da ben, diğerinde sen! Kirlenmişim, ayak bağım vefasızlıklar Anadan âh! Almadık (Allah’a.,) şükür.., Bir şefkatli bakışa muhtaçken ben., Ya sen..! Ne diyeceksin sen..? ! … 15.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Benim efendim., Onlar İnsandı., Hiç şüphesiz., İman dairesinden yola çıktılar., İşlevleri insanın dik duruşunu resmetmekti., Hakkın rızası değil mi, mazlumun yanında olmak? Amaç beladan en az zararla selamette kalmak., Bilginin ışığı ile aydınlanmak ve Allaha dayanmak., Ahde vefanın en ala tezahür ettiği yürekler., Aynaların gösteremediği âri, nurani suretler., Nebiler silsilesi ve son halka, sevgili Muhammed (s.a.v.) ., Gönderilenlerin efendisi, ve benim efendim., Alemlere rahmet, gül kokulu Muhammed (s.a.v.) ., Allahın selamı sizin ve size tabi olanlara olsun., Efendim.., Not: Peygamberlere ve sevgili Peygamberime atfedilen çirkin yakıştırmaları, şiddetle telin ediyorum.., 05.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Benmi? Ben mi? Hayallerin çukurunda, Irgat yorgunluğunda tadım Firkatin dumurunu yemiş te, Haykırışlarım yerin dibine dibine., Acımı dedin., Gülümserim işte buna., Acıyı imal eden birinci el gibi bağrım Umut çiçeklerine kanat vuruşum, Sormadan, ebediyete vızıldar çağrım İstemek, sormak fiilin kaçıncı hali? İvedilik ızdırap döşeğinde inleyedursun Var yokluğun torbasında yarma şeftali Yar demedim ya sana, Yanımda dur. Hep benim ol demedim.., Yakınlarda bir gül, bedestene bitişik Ve dalında mesnevi okur bülbül *** İçine kıvrılmaya mı karar verdin? Gonca güle dönüşmeye zorlanırken Zor be Dostum. Vallahi zor., Ufkunu gözüne büyüttükçe ellerin üşür Sevda yürek ister. Kısa nefeslerle hedefe kilitlenmek., Dönüpte durduğun yere bakmak, Sevdalıya zor gelir, hem de nasıl kor Ama sağlık olsun. Sevda da sen sevdalı da sensin Sendeki özlem sendeki aşkı biliyor Sarılıp yüreğine muhabbetle Senden merhamet diliyor.., Mehmet Sani özel 29.05.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bi la gam dildaş olalım hemhalım gel., Bi la gam dildaş olalım hemhalım gel., Gel., Bayıra döşümüzü açıp poyraza karşı., Şü’bub-a inat, zirvenin aksanından havadis soralım gel., Neva da karar kılalım, geceyi gündüze karşı.., * Sonrası, mest olalım.., “Allah’ın aşkına! ” Bir dil bir yürek., Gönülde bina edilen köşk ki, kalksın arşa., Gonca, güle devşirirken., Mecalime sürur et., Ve neş’ine, feda olsun bende can varsa.., * Erikler şallarda, şallar ipek., Gözlerim şâdan bütün ihtimallerde., Bir dost ki., Nurefşan hürre, sözü pek., Zühre, zevahiri nuş eden ahvallerde.., * Ellerim senada sem’i ararken., Vakarı düştü yada., Bari afakı dinlerim., Neden tayfuna talip olayım, başımda güneş varken., İsmi azam ile tespih eder, kutlu gün vuslatı inlerim., Be Kürşad! Muhabbet ortamında ürk ne gezer., Bi’r-i zemzem mabedimde sohbete dil şad., Bir hak diyen dil, bendeki beni ezer., Şimdi tevarihi teslim aldı irşat.., … 16.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bil bakalım.., Bil bakalım kimim ben Sırtımı döndüğümü sanma yüreğime sakın Sırtlayıp taşırım desem, inanma acısını firakın Sırıtıp duran, gizleyemediğim kamburudur aşkın Sırra kadem bastı yağmurlu yüklü bulutlar, Ah, ne sel var gayrı, ne taşkın.., Sızısı içimde yanar döner bir velvelenin Gözlerine bakar oldum artık beher gelenin İzine rastlarım diye, senden kalan bir hecenin Atlarım apansız üzerine, bulduğum suskun her gecenin Geceler, koynuna düştüğüm yürekli geceler Kadavra hırsızları gibi, eli kürekli geceler Gözü budak görmez, cüretli geceler Orta oyununa biletli geceler Israrla seni heceler Yüzleşmek mi, geriye dönüp geçmişle Yüzüme suyunu vurduğum ağlayan çeşme Yüksünüp hatıralarına mazinin, gönlüme düşme Bakıp ta geriye der misin, ah keşke Şu benli denklemlerim var ya, hep senden bileşke 21.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bilmiyorum..! Bilmiyorum..! Perdelerin ötesinde hangi manzaralar var Akıl hangi gerekçeleri lezzetine yoğurmuş Penceremden baktığımda kainat curcuna Ama sen yoksun..! Kolayıma gelir kıyasıya veryansınlar yollamak Ve merhamet dilencisi gibi masum taraf olmak Aşüfteliği imdat saymış aşk’ta mağdura oynamak Beklide tek çare bu(mu?) zır deli olmak..! Sürekli soracaksın, neden niçin bu ne diye Ama hiçbir zorunluluğun olmayacak sorulara Cevap vermek için hiç kimseye Kimse kırılan bir kalp için., İstemeyecek senden diyet fidye Aşüfteliği imdat saymış güya Beklide tek çare bu Serseri olmak..! … Diye., Bilmiyorum..! Akıl ötesi yaşamda hangi farizalar var Fakir hangi aç’ı namütenahi etine doyurmuş Başımın üzerinde eser dalga boyu şayialar Göz görmeyince (derler ki) gönül soğurmuş Ellerimde pergel silgi ve cetvel var Ve dilimde ismin met cezir git gel Ama sen yine yoksun! Kolayıma gelir kıyasıya veryansınlar yollamak Kolayıma gelir hala içimde canlı tutup kollamak Ve merhamet dilencisi rolünde yarenini sollamak Aşüftelik eme yarasa Aşk’ta mağduru oynamak Beklide tek çar bu deli divane olmak… … 22.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir acı dostsun ki yar, Bakışlarına düşmekten kaçtığımı görerek Senden yorulduğumu, sana küstüğümü sanma., Sevgi sel gibi ama, taşkın neleri koparıp götürür! Gönlümden gelerek elimle vermediğim hiçbir şeyi alma., Sevgi (zor iştir) onca külfeti gerektirir., Her seviyorum diyenin içtenliğine inanma., * Diyorum; Bir acı dostsun ki, yar Gönlünde olmakla şu acuze ne çok bahtiyar Sorsalar; Sana benzeyen kaç bir çeşit dostum var! .. Billahi bir sen varsın ve birde yüreğimdeki ateş, nar.., Nar nûra döner, örselenip yeri göğü bir birine katınca Nasıl adam olurum ben, sevgiliyi yüreğimden söküp atınca * Sözüm ona; Dünyanın bütün böceklerine talip var! Tüylerim kökünden düşsün, havsalam almaz bu ne nigar? Bir kat re Nûr için, binlerce Dünyayı heder, heba ederim İsteyenin olsun meysir ve hamr, duy! Cehennemde cümbüş var Azrail’le alay edenlere, semadan serencamlı “Sırat! ” var.., * Yanaklarında çiçekler gibi gamzeleri olan şerefli insan Ne fark eder dinin ayrı, kökün gayrı, konuştuğun farklı lisan Yüzüme güler, sözünde sabit işte bu diyebileceğim ihsan Var diyenlere duyduğun saygı kadar, sahip olduğun şan İçten içe varı yok say, yoksa öküzün boynuzuna inan Cennete masal dersen berhava da kalır inam.., Mehmet Sani Özel 15.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir adam! Bir adam! Dimdik durur., Elini kaşlarına kaldırmış., Ufuktan taşan ışık yüzüne vurur Bir kurşun istikamet almış hedefe doğru Bir merdin arkasından ensesine doğru yürür Ve mermi hedefi bulur! Merdan Allah! .. der., Yönünü namerde doğru döner, yıkılmaz., Gözleri, pusuya yatmış hainliği arar., Kimsin, erkek(!) boyunu göster? ! Ucu açılmış damarlardan kan., Attırdıkça kırmızıya boyanan kar Ve kalbi gümbür gümbür atan orman., Maktulün diğer elinde sevgiliden hediye., Taptaze, mis gibi kokan bir nar., Gece mehtabın kollarında., Ve Aslan’ın gözleri açık! Tatlı bir tebessümle., Hilale bakar… … 20.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir afaki nida., (nesir) Ruh bedene varıp ta, akılla tanışık olduğunda aynadaki suretim faraza benim ben olmadığımı yansıttı ve kudretli bir bey’in tavlı atları gibi kişnemeleri ciğerlerimi acıtarak doldurdu., Dökülen ayna sırları yanmış ciğer parelerim de merhem gibi eriyip yok olurken, toynakların ayağından püsküren tozları soluyordum. Rahvan ritmiyle ezilenin, can çekişenin, cılız sesiyle Rahmana yalvaranın yine ben olduğumu anladım neden sonra.., Bir afaki nida gök kubbede adres ararken., Hakkı tavsiye edip yazan kalemin ilahi musikisi eşliğinde Huda’nın melekleri saçlarını tarıyordu. Nihayet “doğrult beni! ” dedi inleyen nağme., Kalem hidayet pusunda, ilahi nura mecaz ararken, mefkari mevcudatın fakihleri oturmuş icaz için sonsuz hazinenin ihtiva ettiği ebediyetten bir nebze vuslat medarı olabilecek, vefa iksirine terkip tedavülü için terliyorlardı., “Ve ellefe beyne kulubükum..! ” (Ve biz sizlerin kalpleriniz arasında sevgi telif ettik..!) ayeti kerimesini davudi bir edayla okuyan hadis-i şeyheyn “badehu ene maarif! ” (sonrasını ben bilmiyorum!) dediler de., Bir başka cenahtan “Nun vel Kalem..! ” surei celilesi kıraati ardından kıyamet ve zilzal ve ahirinde muvazeteyn ihya edildi.. Fakrı zarurette iken mu’ciz-ül beyan hakikati aranıyordu besbelli., Muvazene-i ‘amal için kalem’in şahitliği..! Talebe, (talep eden) “Tövbe-i Nasuh! ” İle durmuş, külli şeye kadir olan Rabbin huzuruna “Kün fe yekün! ” (ol deyince oluverir!) emri ilahinin hikmetine muhtaç ahvali ile “Ben size annelerinizden daha merhamaetliyimdir! ” kelamullahından (Allah’ın sözünden) medet (çare) umarak, kaleme ve yazdıklarına ant içerek, Yunus’un yüreğini dağlayan aşk’ı diliyordu.., Artık sevgisizliğe ve nefsin kerem ettiği beher seviyesizliğe son..! diyecek kadar cesaret ve metanetle., İradenin bütün köşeleri ellerinde avuçlarında hakimiyetine hasredilmiş hislerine sahip yetkeliği ile doğrulma duasına şayanı hakikatten mucize bekliyordu., “Her şey aşk için! ” Aşksa, kaderin bahş ettiği her türlü iklimde sabır, kanaat, korku ve ümit ile yürümesini bilenler için.. Not; Bu eser “ŞAHİT OL KALEM -FİLİZNUR” eserine mucip esinlenmedir! 26.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir aferin paketledim., Şöhret ellerinden tutmuş, ne hoşsun Fillerle yatar develerle kalkarsın Söylendim bir ikindi yolunda Üzerimden geçen bulutlara Çorak topraktaki umutlara Zeytin dağında ufuk açık seçik Sendin o sefillerin omuzlarında Kollarını kanat açar zirveye bakarsın.., * Sendin, “Rabbişrahli sadri.,” Derken Esbabın seviye tonlarında kazanç sezen Sendin o., Zarafet elbisesine bürünmüş Damdan dama şerbet evlerini gezen.., * Sekiz kollu ırmağın suyundan içenler Tezahürat sellerinde albeniye kapılmış Etrafta masum duruşuna gelecek biçenler Ve sen şan şöhrete kana kana bakarsın.., * Balık istifi bir aferin paketledim., Belki nevresim yaparsın afişin olur şölenlerde Yolun açık olsun yar meçhul ufkuna doğru Küllenirken siluetin göz bebeklerimde Belinde kambur yok, yoktu görmedim Namı diğer misli şahaneleri.! Fes hanedeki ödülleri., Görenlerle.., … 30.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir canım vardı, yedekte., Bir canım vardı, yedekte., Yer kabuğunun çatlağında ışkın., Annemle kesildiğinde irtibatım göbekte., Kazayla kuyusuna düşmüşüm aşkın.., * Abra, kadabra illüzyonlarla., Istıraplarıma kan, kırmızı giydirdi., Ekoloji sefalete nefes katarken, difüzyonlarla., Kader bana platoniğin yere düşen artığını yedirdi., * Ağa, et balıktır dediğinde., Yüzüne baktım törenin alık, alık., Yedi verenin borana başını eğdiğinde., Dikenine taktım, şuur oldu çalık.., * Enbiya sadeliğinde., Dünyada sevda çekmek, saflık., Yürek evine bir gönül girdiğinde., Yalana buladık, sevgiyi satmaya kalktık.., * Dost tebessümlerinde., Rüyeti hilal gibi ince hesaplar., Göz göze gelir, ısınır esinlenirde., İçtima ya mani, envai çeşit fesatlar.., * Öd, mütemadinin avuçlarında., Ölümsüzlüğe susamış güruhun tepesinde inler., Ömür cesaret ister, vuslat vefa vadisi uçlarında., İnsan insanlığını yaşamazda., Hikayesini dinler.., *** 03.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir ceylan., Bir ceylan gibi uzanmış boyunca Birde güzel olmuş sanki cevahir! Burnuna da o hızma yı koyunca Buseler konacak yanağına zahir Bir ati gür bulut gibi enginlere yaslanmış Bir muhabbet hançeri yüreğine saplanmış Bir kara göz görünür,halelerden aklanmış Ya gülesin var gibi, ya kime edersin kahır Bir vuslat durağına benzer ovasın sen Bir aşk marazına bin şifa duasın sen Binlerce gönüller yakacak şuasın sen Buseler konacak o dudaklarına zahir Bul beni, siyah beyaz resimlerin içinde Vur öldür beni üzerine düşecek biçimde Renk cümbüşü gibiyim tuhaf hisler içimde Ya gülesin var gibi, ya kime edersin kahır Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir dost düşünün! Bir dost düşü’nün! İpliği kök boyası ile boyanmış., Şarkiyatçı, motiflere aşina bir düş’ün., Mabet kültüründen sulanıp, soy almış., Erdemden soyunuk., Ruhsuz gülüşün., Biçimde hakeza., O vakur., Ve (sözde) noyanmış.., * Bir dost düşünün! Yırtıp attığı sahifelerde., İsminiz., Merhaba dediğinizde sorsa; Siz kimsiniz? Kirlenmiş gibi hissedin kendinizi duada., Deyiniz ki, baharı müjdeleyen çiçekler., Kardelenler olmazsa, yaşanmaz., Yaşanmaz böyle dünyada.., * Bir dost düşünde., Düştüğünüzü görmüş olsun., Tutup ellerinden yüreğinize kaldırın., O bir gülse orada yaşasın ebediyen., Gül gibi görünmekte amaç zülse., Mah yüzüne hasret kalsın vefa., Taşıyamazsanız sökün, yerinden., Yüreğinizi çekip aldırın.., … 03.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir el., Bir el., Veda için havaya kalktığında Gözler yaşa dolup belirsizliğe baktığında Genizlerden sıcaklık boğazlara aktığında Ayrılık! İster on sekiz olsun ister kırkında Ne fak eder ciğerinde soluk olanda Kıyamet koptu kopacak Mahşer provasıdır bu Herkes farkında Bir el., Veda için havaya kalktığında Tutunamaz damlacıklar tanede salkımda Ateş görmüş et kokar toza dumana baktığında Ayrılık, ah ayrılık! Gelmiş çatmış feleğin çarkında Hatır naz düşer cam kırılır çıkın elden ele dolaştığında Bıçak kesmez damar kan atmaz hayat veren arkında Ruhu mücerret olur cesedin Göz göze son kez baktığında.., Bir el., Veda için havaya kalktığında Umut ufkunu karartıp gemileri yaktığında Bir şehit ki, son kez Allah’ına baktığında Yürek acılardan kıvrılıp ayaklarından asılmışçasına Bir nida yırtınarak göklere doğru amuda kalktığında Ne bıçak yerindedir oy, ne kılıç girer artık kına Aslan yatağında değildir ama bir oyalı mendil Saklı bulursun yastığında.., Bir el., “Allahaısmarladık! ” diye havaya kalktığında Melekler öpücük taşır dönüp geriye her baktığında Bir el elveda canım diyerek sevgiliye doğru sarktığında El verip göğsüne nazarlık yanaklarına buse taktığında Melekler yüreğinizden öpsün! Size daha ne var? Kızılca kıyamet olacaksa ki, sur’un depremleri Vaz geçer arş’ın sahibi arz’a baktığında.., Bir el., Veda için havaya kalktığında Kuşlar havalanır haleler sürüyle uçar Bir ana nazar edip evladına baktığında Yer çekimini bozar kantarın topu kaçar Bir garip geceye bir kibrit çaktığında Karanlıklar ak olur dolunay nur saçar Bir el., “Hadi eyvallah! ” diye havaya kalktığında Yollar kırk büklüm ki, yol olduğuna pişman Irmaklar hiç durmadan denizlere aktığında Karalar susuz kuru kalır okyanuslar şişman www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir fukara damı yaz yağmurundan aktığında “Beterin beteri vardır! Deyi dur hoşlan Hayat sana ödeyemeyeceğin kadar borç taktığında Git kapısını çal Mevla’nın ondan al ondan borçlan Bir el., “Merhaba! ” diye havaya kalktığında Göz göze gel sözün sahibine dost-lan Bir yaratılmışlığın sıcaklığı içine aktığında Berekete devşir geleni gönüller olsun bostan Bir gözde şimşekler çakıyorsa ki, gözüne baktığında Özümse yerini bulsun, renklere doysun mintan fistan Bir ses kulağına gelende ödün şaha kalktığında Yön verip kucakla sana ne bahardan kıştan Bir nefes yanaklarına yapışıp boyuna aktığında Yalnız değilsin anla kan sıcak kan daha akışkan Bir kol omzundan aşağı döşüne sarktığında Bir meczup göksüne bir karanfil taktığında Aşıksın arkadaş! Sana ne ayazdan kardan Yolunu ve bahtını açık etsin.., Yüce Yaratan… … 13.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir garip fesleğen., Sende olmadığım anları., İçime çığ düştüğünde anlarım ben., Yürek daralınca apansız kış koridorlarında., Kalkar, başka pişmanlıklara yürürüm ben., Gelmek bilmeyen baharın hasretiyle Gönül hanlarında, kar kürürüm ben., * Yinemi yüzünü aldın, hüzne döndün yar! Avuçlarımla kavradım çevreledim nurunu Sayar mısın, gözlerinde kalan kaç tane? Uzun soluklu bakışlarım var..! * Önce şimşekler çakar, sonra., Rahmet beklerken göksüm, ellerinde., Çölde ayaz düşer, besmelesiz aralıklarıma., Bağda, bostanda her ne varsa yakar kavurur., Sırf dimağına vursun diye içe eğimli hazzın., Ve saksıda sürur eden, bir garip fesleğen., Vefasızlığa nispet., Kokmaz, kurur.., * Kapının hemen ağzındayım., Eşiğin önüne koyuşların kolay olsun diye., “Lek’çe! ” düşünürken fevri yaratılışım gereği., Arap’ça yalvarır ve Türkçe konuşurum, niye..? “Yağma Hasan’ın böreği! ” gasp edilmesin diye., Her şey tabii, hiç kullanmadım zembereği., Vereceğim, her diyetini istedikçe fidye.., * Zorluğun resmi kendi tuvallerimde., Senin gördüğün resimlerde erguvanlar var! Umut çiçeklerinin rayihası, kanayan yerlerimde., Benim için kalbi yoran, ayrılığa alınacak karar., Hatıramda ki, bayramlar merhem olacak., Şimdi teselli bulma vaktidir zinhar..! Sende olmadığım fakir anları., İçime çığ düştüğünde., Anlarım, ben.., 04.11..2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir gül, Bir gül., Bazen bir gülümseme gibi güzel.., Bazen ensende gezen sıcacık bir el.., Bazen saçlarını okşayan ıp ılık bir yel.., Bazen Sevgilinin özlemine benzer, der gibi gel., Bazen se; kutlu bir mesaj yerine.., Sevgilim seni sevmek ne güzel.., Der gibi güzel. Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir güzellik tarifi, Kaşlar kara gözler kömür Yattığı yerden amuda kalkar ömür Yanaklarında al al güneş manzaraları Nefeslerinde rahiya sanki çiçek tarlaları Salınıp yılgınlığı yerden yere vurasın gelir Sağda badeler envai çeşit solda muhalefet Bakışlar şimşek çakar duruşlar kart ve sert Hışımla topu birden yürür üstüme gelir Lüle taşından tespih zikirden yoksun Her cümlede teşbih ki fikirden yoksun Derki mabedime sen burada çoksun Attıkça yüreğimde eh zehirli oksun Zor bu Şahan’dan iman gizlemek Kuran gölgesinde kurra izlemek Küfrün marifetine el insaf demek Her şey normal gibi düğün dernek Kurulup kuytudan zül’e Bravo, çok yaşa Muhteşemsin Demek..! Bir güzellik tarifi Bahçede gül budayan bahçıvan Ve alnından kalkıp dudaklarında duran Göğsündeki imanın ışığını yansıtan ter Ey Alper., İstanbul’u sulayan şelale Var mı azığında azıcık nevale Allah (c.c.) Lillah aşkına ne olur Körelen kalbim uyansın kal’e Bana bir helal lokma ver.., … 28.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir hoş sada., Eğer renkler anlasaydı.,lisanımdan dilimden Gönlüme hoş gelir Eflatun, sorardım ondan Uğrunda hayatın., neyi aks etmeye memursun Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Renkler; iç içe sadık samimi sarmaş dolaş Ki; Yanında güzel olur, sade kapkara bir taş Nice hasseleri var, dikenine has yalın baş Nur! Nevrinden gözlerim tutmaz, neylesin kaş Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Ne beklersin böyle, gönül fakir edecek Nefsine düşleyip sinesine gelin edecek Tüy kadar hafif kıpırdanış, ne ima edecek Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Çiçeklere bak; çiğdem nergis yasemine dek Sellere kapılmışım meğer daha damı gidecek Bülbülde şen güle muti yana yana bitecek Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Hakkın hikmetidir, kerem dolu ocaklar yanar Oysa pişmişten çiyden yer içer sulara kanar Uyur gezer gönüller çok renge boyanır dalar Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Nur! Nevrinden gözlerim tutmaz, neylesin kaş Bilsem! yürek yerinden fırlayıp olacak yoldaş Hüsnühal sen, Allah verdi yoluna fedadır baş Bir hoş seda ki., ahenkli dört başı mamursun Mehmet sani özel 17.10.1999 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir içim iftariyelik., ..vira dediklerinde bahriyeli leventler Suyla haşır neşir oldu kuruyan bentler Sefine seyri alem, ses oldu heyecan sel oldu ter Oruç reis kaptanı derya, on birde bir limana döner * Sür ey mülki nazım düşlerimi bin bilinmeyene sür Dürülmüş zamanların kertesinde bereket fışkırsın gür Atiyi ayak altına hasır edeceğim, şeksiz şüphesiz pür Elbet vicdana gelirsin de, gözlerinden merhamet yürür * Kör ebeyim, şafaklarda ufkun ışığını beklerken Köz koydun bahçıvan, (güya) hislerime sevgi ekerken Hani destur! Demiştim, boyundan büyük sözler sarf ederken Görmeli(mi!) sin, izlerinden hatıran toz kaldırıp tekrar giderken * Saçların sim derdim de, kaşların “ta ha” gibi dururdu Sarı süsenlerden alıp ta yeşili, zeytuni renk vururdu Sakız ağacında asılı rüyalar, sahipsiz meyveler kurudu Peki, bu nasıl analık? Doğurduğunu emzirmeyen şuurdu * İllaki hastayım ve vallahi., Sen gideli beri yastayım Bir içim iftariyelik zemzem gibi, bakır tastayım Sahurda sofram ol gel., Gör o halde en has’tayım Kalbimde Ramazan mührü, el an kadirşinastayım * Şimdilerde., Yüreğim eyvan, lebi derya sahanlıkta uskumru Yürümeyi öğreneceğim, Gönül mürşide varmayı umdu Göreceli umutlarımı deniz aldı, dalgalarla kıyıya vurdu Hayalet oldum yolunda ta ki, siluetin karşıma durdu.., -*Mehmet Sani Özel 19.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir inat ettim ki, Bir inat ettim ki, sorma., Güneşe bakmayacağım diye., Küle koydum gümüş vari nakışlarını., Kaşlarını göz üstüne koysam., İstesem, ödünç verir misin? … * Şimdi bana yaz diyorlar., Yalnızlık keyfimin borazanıyken mi., Yada düşen, o dilli kızgın surat! Başıma balyoz gibi., Ha bre vuruyorken, he mi.? Yakınlık hep içimde., İçlerimde doğar nehirler., Dağlarla vuruşur da., Denizlere kavuşur., Her şey var mavide.., Ve mor, mevsimde., Ama sen yoksun.., Olsun(mu!) .., * Bir inat ettim ki., Islah olmaz iklimine vadinin., Bir içim su iken içmedim de çeşnini., Şimdi yüzüme ayaz üfler miladın., Bulamayacağımı bile, bile., İçime döndüm artık., Ya bulursam diye., Emsalsizin eşini.., … 21.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir ömür tek bir gül ile.., Elimde bir çiçek., Yöremde yedi renkten hey hatlı figan Dimağımda sohbet, dip bucağımda lezzet, dilimde aşiyan gibi tat De, al beni harmanla gayrı nigar, ne bu Çigan! .. Yüreğimde dalgalanır devasa gücüyle sirkat Soğuk sıcağı tokatlar, uyusun ne olur artık hakikat Bumudur aşk., Bumudur ateşe döş vurmak., Bumudur sırat? .. * Kılı kırk yarma mazeretim, dört yanın olayım Yarım kalmış sevinçlere kaynayan kanın olayım Yada düştükçe sevgiliye doğru koşan, canın olayım., Çekme gözlerini gözümden, kurbanın olayım.., * Birazdan rehavete varacak gece., Biliyorum! Zaman verdiğine bin pişman dilinde peltek hece Yelkovanların hızını yüzüme vuracak, yine bu gece Eteklerini ay ışığına tonlayarak, o nazlı ece Neyzen vâr i musikiyle, nihayeti fon’layacak Rüyanın perdesinde menevişçesine, vuslat Bu bir sonsa eminim., Asla ilkte olmayacak.., Hatıram olsun huzur, ve ebede kalsın küsurat * Orada senide gördüm! Ölü aşkların çetelecisi firari yazıcı O ne bakıştı ya Rab! .. Fizik ötesini görmüşçesine, Gülümseyen yanaklar dudaklarına düşüyordu, ölmüşçesine Ben korktum! Ardından gitmek için, Cehennemi görmüşçesine Elleri boynumda kalsın diyen silsile.., Benimle kalsın, vefadan yediğim onca sille., Yetindim, yetineceğim bir ömür tek bir gül ile.., Mehmet Sani Özel 26.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir rüya ki., Bir rüya ki., Şakaklarında ak piri fani Bir tabak balı tat diye vermiş Bizimki bir oturuşta hepsini yemiş Kocaman, bre fani dokunmasın demiş Muhtereme, yok ben alışkınım demiş Sonraki her konuşta bal istemiş Kocaman, olmaz nafile demiş Sen ömrünü tek celsede yitirdin Bir hakkın vardı onu da yuttun bitirdin Dönüp sormuş; A aşk mıydı bunun adı! Ne desem boş sen bilmedikten sonra Dilden damaktan alsaydın başka Dişten gırtlaktan alırsan başka Bir kerecik tatsaydın keşke Tanışık olurdun aşka.., … 25.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir serçe geliyor yanıma, Yaz başlarında., Yolculuk telaşlarım! Başımı göğe kaldırır, Gökten hüzün indiririm kalbime Koyar her seferimde ayrılık, Buklelerini boynuma Bir hazin hatıranın Baş sayfası gibidir, çıkışlarım., Okumaya korktuğum anılara, Yeniden göz gezdirme seansıdır seferler., Dar zamanların içinden., Genişlik aramaya gidiyorum sanki “Darısı başınıza.,” dedirtecek sevinçlere “Doğrusu gözlerim yaşardı,” denilen övünçlere Darmadağınık ruh haleti içindeyim inan ki, Dağılmaya yüz tutmuş maziyi toparlamaya., Topuğumun kırılıp geri döndüğümü de bilirim! .. Zangır zangır titrediğimde vakıa., Tarumar olan “saç baş” cabası., Saklı bir yanım var, bildiğimden de iç re., Sabahla öğle arası, kuşluk ki, kuşluk Bardaktan boşanırcasına yağmur., Başımız ıslanmasın diye, Sığındığımız boşluk., İlahi, bu ne güzellik.., Âbad suya sarılıyor., Rahmet değdi biz coştuk., Dört iskemleli bir masa alıyor., Manzaraya hakim loş cepheden., Bu nadide, eşsiz güzelliğe dalıyorum Önümde bir demli çay, birde çıtır simit., Ama ruhum sağanakta, İliklerime kadar ıslanıyorum. Uçurumdan alaşağı, çirkefliğimi salıyorum., Ah! Senden kurtulmak kolay olsaydı Cennet derdim Abant’a., Bir serçe geliyor yanıma, Kanıma dokunacak kadar yakınıma., Bir şeyler anlatmaya çalışıyor sanki! ., Bilemediğim bir lisandan, dilden., Ben sana ne verebilirim kuşum! Derdin gülden mi, bülbülden mi! .. O nasibini aldı nasırlı elden., Döndü geldi yine aldı Hem simitten hem kederimden aldı., Sağanakla üzerime gelen kuşkular Serçenin yanıma sokulmasıyla Buruştular, uçtular... ... Mehmet Sani Özel 23.07.2004 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir sıcacık el gibi., Ayazında aralığın uzattım başımı esmaya Bir sıcacık el gibi dokundukça enseme lale zar Ah bir bilsen, nasıl özlemişim tonlarca hasretim var Bir bükülü boyun düştü nasibim, gönder felek gönder daha neler var Gül fidanı gonca gibi, kurumasın ne olur Kuruldukça kara kışa aşık olup vurulmasın ne olur Kızıl ırmak baştan beri bulanık, akar gider durulmasın ne olur Tek korktuğum, nazlı yarim adam sanıp şu meczuba kırılmasın ne olur Ah., Eşiğin ötesine gurbet derler idi eskiler Eskimesin muhabbetin ara sıra peylenirim desti ver Dost bildiğim niceleri, vefasızca terki diyar muhabbeti kestiler Kestiler yar kestiler de, her andıkça bir kuru yel gibi hafızamdan estiler Bir ah içtesin ki be yürek, bin sitemi bir kazanda kaynatır Bir filiz dalında şebnem gibi parıldar, döner ışık oynatır Vicdanım bölük pörçük, beher yandan yemiş satır Gelgitlere muhatabım can, sorarım hal hatır Sen vefasız bil şu beni de, sorma bir hatır Sol mememin altında, yürek patır patır Vurur, vurdukça hep seni hatırlatır., 28.12.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir şehit yürüdü el an aziz Allah’a, Ben beni alıp ta bence, karşıma., Behey! Bre deli divane, diyeceğim Birde iğde çiçeği sarmalına bürünüp Ravza da, minettullah-ı giyeceğim., * Bilsem halden bilen, men dümdâr Şükürle vecde gelende, Zemzemli semah Hak yolunda kasem billah., Yar sensin, hükümdar Lal olup ta dillerim., Sana ne diyeceğim., Ahvali, arzı endam edeceğim., * Sürçü lisanımı serip de, haki toprağa Yönümü avasımdan gayrı kudretli Şaha Tövbeyi nasuh ile, varıp “Fenâfillâh’a” “İkram sahibisin.,” Ey Rabbim, diyeceğim., * Velev ki, erenlerin meclisine varabilirsem Hakikate bihakkın mukadderim, umudum ihsan Halden bilen var olsun., “Bir dil bilen bir insan! ” Kısmetimde çile., Hırka ise, ben onu giyeceğim., * Bir şehit yürüdü el an aziz Allah’a, şen ola Arafat Tâzim’en tekbir., Selam durmuş yek vücut meşhuda Arasat Ah! Cürm-i meşhudun hesabı, hangi vakitte, hak olan hasat? Ağlamayacağım,, Ramazan hürmetine sabırdan libas giyeceğim * Selam ya pir., Selam hak yolunun savunucusu Sultan Sularda kızılca kıyamet., Kırmızımsı, niye bu sabah Tan? Kış yüreğimde yer tutmak ister, musallada buz tutmuş bühtan “Selam ün hiye hatta matla il fecr! ” Hidayet dileyeceğim.., -*Mehmet Sani Özel 12.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir tas su., Ben çileyi alnından öperim diyen şair Amuda kalkmış bela, vuruşup ölmedinse Vuslata hasret kahır bin parçalı ve sair Varıp dost mecrasına acıyı bölmedinse * Hangi yazları güze, devşirmedin ey zahir Ermiş miydi zevkine, Zühre ile ol Tahir Sen daha ne müşküller okuyacaksın mahir Kurtla kuzu otlakta oynarken görmedinse * Bu cihanda ebedi saadetin olamaz Doldukça boşa verir seninki asla dolmaz Bütün güller solarda, ümit yeşerir solmaz Zulme boyun eğip de, haksıza dönmedinse * Kim serde yüzün görür, yüzünde sözün bulur Yön batıla varanda, sözün tarumar olur Hesap bu gün içinse, vur ki dizlerine vur Başa gelen meldanın, saçını örmedinse * Ölmek hiçbir şey değil, sevdaya varmadınsa Anadan atadan az, hayır dua almadınsa Matemlerde buz kesip, ayaza kalmadınsa Yandım, Allah! Diyene bir tas su vermedinse ... Mehmet Sani Özel 25.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir tatlı hazansın sen, Bir Bir Bir Bir tatlı hazansın sen, efkarıma düşen acı tebessüme, mest olurum ey yar tahtı han isen sen, tekrarımda Gülşen kuru selam ile, derdest olurum yar Gülemem budaklara, güle sitemim var Gülistana vardıkta, meneviş tenim var Gülüşen hatıramda, müstesna yerin var Güller arasında gül, güzidesin ey yar Gümüş baldan renk aldı, ne dersin ey sevda Cümbüş aldan ahenkli, gülnaz olur veda Güzellik layihası, baki selam seda Gözlerime göz düştü, Nebilesin ey yar Yüreğim yatak yorgan, yüksünmelerine Yüzüm karaya çalar, tiksinmelerine Yürürüm azamete, göğsü gere gere Yoruldum biçareyim, merhamet etme yar Mehmet Sani Özel 06.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir tepenin sırtında Bir tepenin sırtında Seren camın penceresinden baktım Omuzu ma tüy düştü Uzatıp başımı göklere baktım Alıcı kuşun pençesinde çırpınır serçe Aksanı kırık haykırışlar inler havada Fırtına öncesi hazırlıklar harmanda Yerleri örseleyerek geçti önümden Uzatmış yelesini rahvana safkan Bir güvercin kanat çırptı silkindi Tumdu yağmur suların da çimdi Hüzün boran ın gölgesi gibi kıp kızıl Seğirtip bağrıma lacivert indi Vardım bir taş dibine diz çöktüm İçimi boşalttım. Geçmişime ağladım Aktım sel gibi göz yaşı döktüm Göğsümün çayırından ak kılı söktüm Kabaran hayallerin başını bağladım Gözlerim var diye övüneceksin de Gönlüne düşeni görmeyeceksin Gülmek ne kadar zor gibi şimdi Hasretin yüreğimde kor gibi şimdi Sevmesini bilemedim ben Gülün dikeni yüreğimi kanattı Bir kuş kaptı bedenimi kırk kanatlı Apardı sevda çukuruna attı Umut yeniden yeşerdi, silkinip kalktı Seneler misket gibi döner yuvarlanır Baktıkça maziye kirpikler sulanır Ah yağmur Yağdıkça, sular hep yeniden bulanır., Mehmet Sani Özel 18.06.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir tutam yeşillik için, Bir tutam yeşillik için Binlerce kuru otu yaktım Dönüp baktığımda geriye Hazan düşmüş.Tebessümlerime Bir ömür böyle geçmiş Eyvah! ben ne yaptım Hep ümitlerin peşinde Yakalarım diye koşarım Kimi zaman kabardım seller gibi Zirvede ayağım takıldı Yuvarlandım enginlere Erdemin kucağına düştüm Debelendim uçmak için Kırık kanatlı kuşlar gibi Devasa hayallerin dünyası Açmazlarımı süsledi gözüme Sonra,perde kalktığında aradan Göründü gerçekler.Her şey olduğu gibi Oturmamış bir yürek taşırım Yalvarırım,birazda sen sırtına al beni O alnımı gösterir,yazgın budur der gibi Yinede olası kırıntılar ararım Olmazsa olmaz! artık kararım kesin Özgürlüğümü isterim.Bir başıma sal beni M. Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bir yüzüm ayna.., Bir yüzüm ayna.., Diğer yüzümde taş kesiği., Mağlubiyet izi Komşuya tembih ediyorum; Kazları bostana koyma! Haber kanallarında, bir cüzamlının hikâyesi, dilden dile Bir nidaya taş kesilirim; “Allah’a şikâyet ederim seni! ” Kan kokusuna hafıza bulanır, yekten bakar körüm Asabı bozuksa fertlerin, kim bilir daha kaç kez Kaç kez yaşarken ağır işitir, yıkılır ölürüm Ve cemiyetler intihara koşar, bile bile.., * Bir yüzüm ayna., Bir gözüm efganda kırmızı güle Diğeri hüzünde, matemi ciğerlerime dolunca göğün Kör gözüm! Dönüp Huda’ya bakar günde kırk öğün Göle bulut düşmüş! Şayia aheste yayılır Kim bilir! Bir yıldırım çakmasına İpsiz sapsız, kurşun sekmesine Kaç koç., Kaç aslan bayılır? ! Işık kırılmasına, yer oynamasına Korkunun en hasına, kaç can dayanır! Hayattan bigane meczup sayılır Ve kim? Tanrısını suçlar da., Söver fiile.., * Bir yüzüm ayna., Şiirin kan tükürdüğü zamanlar Şeref defterinde hıyanetin imzası Şifa umulan yerlerde cüzdan sevdası Şafii’dir o, küfrü işitince döner geriye Ne kadar ağır Rabbim., Mazlumun beldeye vedası! Minarelerin yanık sus-u, “sübbuhun kuddus.,” idab Kırkikindiden sonra kıyamet! Arife bu(mu?) Kurralara sormalı, mahyalar neden söndü? Sözün erini bulamadığı karanlık gece Kaldırın alametler, günahına ağlasın! Can dokusunda şehvet sulanır he! Allah’a şikâyet ederse masum Sen., Yalan söylüyor de., Elektronlar, nötrondan., Soyunup, gelecek dile Ve hala, cemiyetler intihara koşar Bile bile.., … 18.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bismillah,, Suların güneşle oynaştığı yerdi., Seni bir havzada çırpınırken gördüm,, Silkindikçe sıçrayan damlalar, firuzende., Sıralanıp bir bir, dört yana diziliyordu., İklim toprağımı okşamışta, şol bahar., İksiri suyla cevval olmuş abıhayatın., İlliyyuna uzan ey, göklerde boy at., Avuçlarıma aldığımda, alnında., Bismillah,, Yazıyordu.., Ve., “Ve ellefe beyne kulubekum.,” Kalplerimizi telif etmiş ya, Rab.., İç ısıtan har, sen mevcuda şükran de., İcabına münhasıran, olayım ıssız oban., Orta yerde el alem görsün, hal müsait Sen sürü ol, sen sürdüğüne çoban., Benim olan bir şey yok., Her şey sahibine ait.., … 06.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Biz hep sevdalıydık., Biz hep sevdalıydık., Anamız kucağından fırlatıp., Kaderinle yoğrul diye yere attığında., Alnımıza yazılmış olsun, Vatan için ırgatlık., Gözlerimizde şafak söker, her gün battığında.., * Biz hep sevdalıydık., Hoş görmeyenler inanmasınlar., Bizde toprağın bedeli kandır! İnanmayanlar gelsin alsınlar., Bizim yüreğimiz vatandır! Vatan hasreti çekenler ebedi kalsınlar., Bizde esas olan ahseni takvim esaslı insandır. Baksın ibret alsınlar., Bizim gönüllerimiz handır saraydır. Mazlumlar karşılıksız kalsınlar., Bizde her can aziz, kutsaldır! Hasta emeller soluyup şifa alsınlar., Bizim bir erimiz namus için bir alaydır! Ordularını salsınlar., Bizde şeref söz konusu olmuşsa, ölülerimiz hay’dır! Bizim inancımızda şehitlik en ala paydır., Oğul anasına derki; Rahat uyu anacığım, akşamları yattığında., Ana oğla derki, Oğul selam söyle Muhammed’e, (s.a.v.) meğer., Şahadet şerbetini tattığında.., … 14.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu gece düşlerime gelme, Bu gece düşlerime gelme, istemem., Bütün görüşlerim bir bet vefasızlığın elinde Esaretinde iken ey fani, hayallerine soyunup Aşkı memnuyu oynamak! istemem.., Koyun koyuna olmak., Kollarını sarıp ta şefkatin soyunmuşluğuna Kudurgan arzuları sünepe, sülük etmek mi? İdam sehpasında kara kuru, asi duygularım Anlık infazların meraklısı, tutkunu kim Gel diyeceğim, cellatlığını icra et., Yıldırımın, şimşeğin ipini çek.., * Yine bahşende niran., Yine şehir harap, hane viran., Yığınla hasret, bir kibritle tutuşur Yangın mı istiyorsun, kirm-i ebrişim İşkillenmiş yapraklar, içinde bin bir bahar Ve seni benden alan., Göksünü emzirdiğin şur Zaten telleri ateşte üşür, şu pervasızlığın Elinde fırsat varken, vur sende vur., Ayıpları ayyuka çıksın arsızlığın * Bu gece düşlerimde zinhar., Sular çalkantılı, denizlerde tayfun var Mahremimde reddi hakime muhtaç karar Mabedimde, Yaratana açılmış eller var * Yığınla acı ıstırap., Dost gülüşlerinde., Azledilmiş işgaller yaşarım, düşlerimde * Nedenleri ne sen sor, ne ben söyleyim., Sur’a üflenmiş., Pür telaş dönüşlerimde * Neden sen değilsin, heptendir böyleyim., Yarma tuz olursun., Bu gün seni görmeyim., -*28.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu gün yine sildim seni., Bu gün yine sildim seni., Gönlümdeki kerrat cetvelinden Esrik hafızamın uç noktalarındaydın Uğraştım bir meşakkat mangalının karşısında Yüreğim köze kebap olmaya aşina.., Baktım sevdalıların her biri., Şapırdar kendi balcısında., Yalelli havası esiyorken sokak aralarından Yüzümde aldatılmışlık izleri gül yerine diken Sahte kabadayıların nahoş naralarından ...şimdi ayrıyız..! Resimlerde bir arada iken.., ... Nü dedi ya, nağmelerimdeki, buselere Veda ya bile sarılamadım, içten içe doyarak O çoktan dalmıştı, kendi sularındaki küsmelere Açık denizlerin çaresizliğinde, bir başıma koyarak Bu gün yine sildim seni, ve şikara naza gidiyorum Yorulmadım dil darım, yordamına gönül koyarak Çoklukta yoklukla, yoluma devam ediyorum., Yüreğimin gözlerini, ellerimle oyarak.., ... 01.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu gün yine yerinden söküldün yürek Bu gün ben Işık huzmelerinden geçtim bilmeden Bir yol var ki, Telleri sonsuzluğa gerilmiş Üzerine on binlerce mega vat Sevgi elektriği verilmiş Çarpıldım ay can Can tatlıdır demedim Şuursuzca üzerine atıldım Canımı aldı canan, kırk büklüm büzüldüm Yüreğime çizik attı hakeza Yüreğinin hasretinden ezildim Esmanın boşluğunda nüksetti feza Ah ne olur., Ekseninde serseri bir felek olayım Yakınında olmak yanmaksa meğer Kafesteki kuşun., Kanadında tek bir telek olayım Çarpıldım ay can Can tatlıdır demedim Cananın tuzuna biber gibi atıldım Bu gün ben Bir yüreğe dokundum, okşadım Onlarca öldüm, yüzlerce dirildim Bayıldıkça ayıldım saçlarını kokladım Ruh bedenden sıçrayıp ta sıyrıldı İradem cam gibi, düştü yerlere kırıldı Onandım onurundan., Meftun oldum, muhabbetten haşlandım Eğildim oluruna buse verip hoşlandım Öptüm yüreği, öpüldün yürek Bu gün yine yerinden söküldün yürek Çarpıldım ay can Can tatlıdır demedim Şuursuzca üzerine atıldım Mehmet Sani Özel 27/05/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu handa., Tutuşmuş saçından yanarak gelen Türlü derde deva derman bu handa Yürek marazından biçare olan Ruhlar saf saf olmuş ferman bu handa * Felek çemberinde dikenli teller Gül koklayım derken kan tutmuş eller Ağlama yiğidim korkaktır derler Eken biçeni yok harman bu handa * Yurtlardan kovulan aciz umutlar Talibin başında kara bulutlar Kursağın peşinde aç gezen kurtlar Çöller tarih olmuş orman bu handa * Cehrine dayanmaz sevdanın aşkın Eşe dosta küsmüş ne kadar şaşkın Vardıkça gönülde muhabbet taşkın Üzüm yer bağ sormam, sormam bu handa * Oturmuş dervişler ilahi eder Okunmuş sularda mahvolur keder Aklıyla gelenler gider derbeder Dünya alt üst olmuş çorman bu handa * Yar kaşı indirir döşe vurursa Dostum rahatına köşe bulursa Sevgi susadıkça güller kurursa Billahi haramdır durmam bu handa * Ağlama gözlerin akına kurban Ak gerdanda dönen takına kurban Dokunma kalbime sakın ha kurban Oturup dizimi kırmam bu handa., … Mehmet Sani Özel 27.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu köy bizim değil, Sülün Dilinde ot bitesi mi dediler sana Hey gelesi hey., Hevenklerle muz taşınıyordu rüyalarda Hergele çavuşu kaşlarını yıkmış bir kerem, ne deyim! Hedik edip başakları yemedik mi seninle Yer bizim şahidimiz; Ula Nazım Allah’tan kork, Derse yüzüm yerde kalır. Utanırım şey, sen benimle.., * Uydurdular birkaç lafı bir birine takarak Derken, Kezban’ın danasına, baka kaldık bakarak Babo eşekler oynaşıyor, Hava ağır, sanırsam yağmura gebe Aha! şu gelende bizim köyden topal Firdevs, ebe, Eyde, bu toz bulutları neye alamet oluyor! .. Aney, muhtarın atları döveni sürüklemiş parlıyor Yoldan çekil Hudai, ezileceksin lem., Höt! Oda ne? Osman emmi yola barikat kurdu Ocağın yansın emi! .. dedi durdu ve ellerini dizlere vurdu Vurdu da durdu, Balcı teyze Bre gavurun doğurduğu, sana ne oldu Osman! yürek yandı kebap oldu Bunalek tutmuş hayvancağızlar, bırakta geçsin beh. Geçti toprağın tozunu yuvarlayarak yağızlar Geçene kadar bir karış açık bekledi bütün ağızlar Yığınların dibinden insanlar çıktı oraya, oğlanlar kızlar., Bir kahrumanlık etti emmim lakin, başına ağır geldi yıldızlar Bayılana kadar yolda durdu, Bibim kafasına vurmasaydı Budundan tutup çekti harmana, eh hak etti., Akıllı dursaydı., ** Dedim ki, saray yavrusu süslü Vediacığıma ben Seni bilmem ama biz., Bu filmi seyretmeden çok önce yaşadık Yanımızı ot dolu yastıklardan alıp ta, Süngerli koltuklarla doldurunca Kendimizi adam oldu sandık., Daha dün., Ayaklarımızda gislavet lastiklerle öküz koşarken Bu gün, medeniyet budalası., Altımızla jeeplerle heyamola, dağlara tırmandık Hangi petekten bal aldık? Hadi gelin Fadime’nin düğününe köye gidelim Köylü olduğumuzu desin diye köre gidelim., Bu köy bizim değil Sülün, Söyle nere gidelim En iyisi, son kaldığımız yere gidelim… 01.12.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu yürek seninmi? Bu yürek senin mi? Yorgun düşlerde yaslanacak dal arayan., Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken bir yanı üşüyen., Hayat kırıntılarını toplayıp mutluluk halelerine dönüştürürken, Sevinç şarkıları söyleyen., Yalnızlığı yar edinmişken, ellerini boş sanarak, Sanıların tüylerini renklendirip sükunet tablosuna dönüştüren., Tek başınalığın efkarıyla vuslata veryansın eden., Etrafında gezip dolaşanların uzanıp tutamadığı, Gülücüklerini gonca yaprağına düşüremediği., Uykusuz gecelerin medarı iftiharı., Vefayı arayan infial! .. Bu sen misin? Özgürlüğün türabında, yeşermeye can atan körpe filiz., Şans yumağına hayat masurasından iplikler saran., Aşiyan da ah edip ah! Yuvam diyen.., Ucu gök kuşağına bağlanmış geçmişin., Umuru kaderine terk etmeyi çare, tek bilen., Sonra sarmaşık gibi pencere kenarlarına dolanan., Koşmaktan yorulmuş, seken kaya dibi kekliği! Bu yürek senin mi? Meleyen kuzu., Baharın yolcusu sen misin yalnız., Bütün hayatlar toprak gibi bir tende, Terler, terledikçe gözenekleri tazelenir hem de., Ayrılığa varınca matem, yok oluşa ilham olur., Sevda bir rüzgarın esenliğinde son bulur.., Yükseklerse baş döndürür., Var ya! .. Geriye dönüp bakmadan gidişler.., Yok mu o gidişler, Ah! O gidişler., Çok umutları söndürür… Mehmet Sani Özel 09.02.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Bundan biraz önce., Bundan biraz önce., Bir genç kızın iki sandığı olurmuş., Birinde çeyizi, dantelli örtüler diğerinde, Ziyneti, kaş göz saçlara maşallah okunmuş., Çeyizin azlığı çokluğundan ziyade., Ziynetin sıhhatine bakılırmış.., Sırf bunun için toylarda., Boynuna gerdanlık, beline gümüş kemer., Başında kutsal Kitap ve kokulu mumlar yakılırmış., Yüzüne bakınca büsbütün kızaran., Eli el eline değmemiş, bakire kızan., Gönlünü mecnuna vermemiş, Leyla., Gör ki, haza şeksiz şüphesiz bir Süheyla., Derken basiretin salipleri ve talipler., Eşik aşındırmış, kucaklarında güllerle., Al aşağı ver yukarı söz sükuta erende., “Gelin ata binmiş ya nasip demiş! ” * Ey benim Anam Babam.., Kime verdin sandıklı sahibeyi., Kime verdin akça kızın kızlığını., Saray hollerindeki modern kölelere mi., Sakat düşüncelerle diri görünen ölülere mi., Yolunu bulamayan sarhoşa, keşe mi., Yerini yurdunu bilmez serkeşe mi., Ruhu cesetten bizar, leşe mi? * Şimdi ne sandık var ne sanduka., Emanet ehlini ararken, düşmüş anguta., Kolay kazan, bol bol harca., Olmayan namus mu! Kefil, bütün borca.., -*13.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Büyü bozuldu! Bir kaç cephede birlikte savaştık Kim bilir kaç engeli gönül gönüle aştık Yurt’a vardığımızda kara dikenleri kaldırarak Anasına avradına gidenlere yol açtık Sırf huzur bulsun diye enam Binlerce beladan kenara kaçtık Sonra ortalık sükuna erdiğinde Güldane’yle Erdi’nin düğününde Sevinçlerimiz tepeye gelmişken Yanlış teline dokundular sazın Büyü bozuldu! Olan bitene şaştık Bir yanda sen vardın Bir yanında ben enkazın Ant olsun! Diyemedim Hiç bitmesin diye Şen şatraklığın Ve Vatanı tahrip eden Şu sendeki bağ bozan hazzın..! … 21.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Büyüdüm diyorsun., Büyüdüm diyorsun Dağlara bakıyorum arasında Neden seni göremiyorum Ben ne kadar cüce kalmışım meğer Uzanıp ta küheylanın yelesine Saçlarını öremiyorum Kör kötek giden arızalı bir baht Vefa yerlere düşmüş. Başı çamurlu Üzerine eğilir gönül Sarayındaki metruk taht Sevgi denizinde sürüklenir Sancılı günlerimde Anam gibi bulutlar Başımda dikilir. Ak elleri hamurlu Aşına kaşık kaşık banayım senin Neden felek. Neden sırtın kamburlu Ecrini posta koydum yasın Acısı filizlenir kırık umutların Yan yatmış kabir taşlarından Kalbimi çalan haydutlar Birazda yorgun hayallerim ağlasın Büyüdükçe küçüldüm ben Bir vadinin darlığında yüksündüm Kanyonlarda kartal yuvası Alıcı kuşların pençesinde serçe duası Gözlerime vurdukça akarsuyun şuası Yamaçlardan yuvarlandım, döküldüm Bir çınarın kovuğunda kaldım, paslandım Bir şimşek çaktı. Sellere kapılıp ıslandım Enginlere vardık ta, hicrana yaslandım Hazan başımı okşadı. Nev baharda uyandım Yoksa sen beni adam mı oldu sandın Bir gülün dikenine takılıp kaldım Sımsıkı sarılmışım kuru dallara Yıllar var ki, Ben o gülü kendime dost sandım..., 25/05/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Canıma canansın Leyla Kaç yoldur gönlüme girer çıkarsın Alem çığandayken ağlarsın Leyla Bütün güzellikler bendendir dersin Ruhumu ruhuna bağlarsın Leyla * El aman hafızam sana dolanır Bilemedim sular nerden bulanır Yadıma düştükçe gözler sulanır Yaktın yüreğimi dağlarsın Leyla * Kaç yıldır fezada yek başınayım Yıldız olamadım tek başınayım Güneşim diyorsan çık karşındayım Ancak sen canıma canansın Leyla * Umut yitiğimiz demez mi Mevla Hangi nüktelerden sızlanır şeyda Her karşılaşmamız elim bir veda Köz olur kalbimi dağlarsın Leyla -*03.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Cehenneme koşan devler., Adem suçlu geldi diye mi? ! ., Dünyaya ya Rab., Buyruk başına akvam., Mazlumdur Acem, Arap., Moral takviyesine muhtaç mahzun gönüller harap., Zulüm ifrata varınca, Kana boğulmuş türap., .*. Katlanılır rızasına Allahın., Küffar uyanmasın., Ölüme böyle atlanılır, velev ki intihar sayılmasın., Katliam şenliğine besleniyorum, beni kimse kayırmasın! ., Rabbim, sana sesleniyorum! ., medeniyet buysa…! ? ., Yevm-il kıyamete kadar., Hiç ayılmasın., * Kana kan istemiyorum., İlahi “rabbi yesir.,” İsterim ki, dirayetim ve iradem şirke olmasın esir., Bu harpse harp mert değil, ne Uhut’a benzer ne Bedir., Ey îman! Soluduğum havadan seğirtip damarlarıma gir.., İşte yürüyorum., Başıma gazap yağdıranlar utansın., Hakkımsa çekerim., Hatıram vefaya miras kalsın., Tarih sayfalarında alnı açık yüzü pak avasım., Meşhet vatandır! Üzülme, dik dur Asım., * Yer cücelerinin elinde., Şeytan üreten evler., Açık kapılardan., Cehenneme koşan devler.., … 01.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Cenneti verirdim ağlamalarına 'Ben sıla-i rahim! Gezisinde iken, tutulduğu amansız hastalığın (kanser) pençesinde ve ardında 2 yetimi bırakarak henüz 45 li yaşlarında Rahmeti Rahmana yürüyen değerli dostum ve çok sevgili arkadaşım (İstanbul/Kartal Çavuşoğlu Merkez Camii İmamı) 'ŞERAFETTİN GÜL' Beyefendinin aziz hatırasına, Allah'tan Rahmet dileklerimle ithaf olunur..,' ... Yüzümde ter taneleri Yüküm bir acı haber ki sorma Yüreğimde acıya çalmış hatıralar Her hangi yöne baksam da çaresiz Ardında bıraktığın anılar dost! Aman dileyerek durmadan Ha bre üzerime fırlar.., * Elimde olsa., Cenneti verirdim ağlamalarına Bu cengi bilmem ben henüz tatmadım Can vermenin bedeli nedir, var mıdır? ! Ezan seslerine kattığın lezzet sana yeter Şahittir her sabah yüzünü okşayan seher Aguşunu açmış bekler son peygamber Hatırına gelirsek de, Allah aşkına., Habibullaha bizden selam ver Şahidim, her duyan “Allah rahmet etsin der..,” … 29.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Cesaretin varmı? İklimler tuz koydu toprağıma., Çorak yurt gelir, çektiğim nefeslerime Gayrı seni zelzelenle, gönlüme eker biçerim., Hangi gün boran, söyle hangi gün hasat? Biçareliğimdeki içerime hiç heveslenme., Çözülmeyen düğümler, yoğa bağlamış beherimi Avuçlarına varamadan kabullerim, daha., Alnını öper, öperde durur bütün yalvarışların., Ben miyim kaderinde, bir kuru diken şu bozkırın., Aklım ihtiyar olsun varsın, bedenim dalkıran genç., Buyur! Canım ol., Görmeyeceksin direnç.., Gitmek, sığırcık gagasında çerçöp., Yazın gelecek yavrulara yuva olsun., Cesaretin var mı? Gel sende gülün dikenini öp.., Gelmek mi dedin? Hiç gitmedim ki., Yalanım yok.., Allah şahidim olsun.., Omuzlarım Anadolu bayırları, Karlı dağlara sevdalıyım., Ağlamak mı istiyorsun? Al sana aslan yataklarıyla yamaçlar., Göz yaşların olsun akarsularıyla çavlan., Huzura dolsun umutsuz aşklar ve açlar., Davran, güzide ipek, Vahide’m davran.., Şu yıldız, bu ay., Buda bayrağıma renk veren., Damarlarımdaki (kırmızı) kan.., Göğsümü yarda bak! Orada., Çiçek açtıran., İman… … 05.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Cumhuriyet Ve Kadir CUMHURİYET VE KADİR Hiç şüphesiz; “Cumhuriyet fazilettir! ” Esarete alınmak istenirken, işgale uğrayan bir milletin, bağrından çıkardığı “Gazi Mustafa Kemal paşa” (ve değerli efradı) önderliğinde düşmanı bertaraf ile tesis ettiği “Cumhuriyet! ” Halkın kendi kendini idare ve sevk etmesi, “çoğunluğun yönetimi! ” demektir., Açık ve sarih olan “Fazilet! ” tarifi böyleyken ve merhum “ATATÜRK’ÜN” de bu doğrultuda açık ve net gayret ve çabaları ortada iken yani; “TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜR VE BAĞIMSIZDIR VE İLELEBET PAİDAR KALACAKTIR! ” v.b. gibi vecizelerine rağmen bu gün hala bir takım kesim ve kimselerin kendi anlayış ve izanlarına göre “CUMHURİYET” yorumu yapmaları esef ve üzüntü vericidir! Halbuki, Cumhuriyetin mayasında, dili dini, ırkı, mezhebi ve meşrebi her ne olursa olsun, bu (ANADOLU) topraklarda yaşayan herkesin “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! ” diyebilmenin onuru ve gururunu göksünü kabartarak söyleyebilme idrak ve anlayışında olmasıdır.., Bu, Vatanın özgürlük ve bağımsızlığını savunanlar için bir şereftir., “ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR! ” Söylemini anlayıp hazmetmek (çok önemli!) yeterlidir., Allah (c.c.) bu millete zeval vermesin.., Bu anlayış ve arzularla, “CUMHURİYET BAYRAMI’NIZI” tebrik ediyorum.., “KADİR GECESİ! ” Dinimiz İslam terminolojisinde “Bin aydan hayırlıdır! ” diye müjdeleyici boyutu ile kısaca kutsal kitabımız “KURAN-I KERİM! ” bu vakitte Dünya boyutuna indirildi ve insanlığın kurtuluşu, iki cihan saadeti bu kitap (Kuran-ı Kerim) vasıtası ile tahrif edilmemiş haliyle, hikmet ve sırrı, Yaratıcının (ALLAH c.c.) yarattıklarına (Vahyini) buyruğunu sunması olayının seneyi devriyesidir., Bu gecenin idrak edilmesi demek katiyen diğer geceleri zayii etseniz de bu bir gecelik toparlanma ile Allah! a yönelmekle kurtuluşa ereceksiniz demek değildir! Ancak bu gece, geçmiş gece ve gündüzlerimizde işlediğimiz yararsızlıklara bir daha dönememecesine tövbe, istiğfar, samimiyet, kararlılık ve doğru, dürüstlüğün icrası ile yaşam sürmekle mümkün olacaktır..! Nasıl ki, “CUMHURİYET FAZİLETTİR! ” der de, dediğimize inancımızı icra etmezsek, yani yaşantımızda bu tutum ve davranışı, inancı göstermezsek sözümüze muhalif oluruz! KADİR de o dur ki, “ALLAH BİRDİR! ” diyen, hali hayatında asla ve kat’a bilinçli olarak bu sözüne muhalefet edecek hal ve harekette bulunmamak için samimi gayret ve çaba içerisinde, sürekli şuurlu olmak zorundadır! Kısaca; “KADİR GECESİ ŞUURLANMA VAKTİDİR! ” Alemi İslam’a (ve bütün Dünya ya) hayırlı olsun.., Bu anlayış ve arzularla da; KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN.., diyor, tebrik ediyorum.., 2910.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Cürmümeşhut., Bu yazda., Fiyakana hasret bakmalarım., Af getirecek düzenlemeler zihinden kalktı., İçimden bir şeyler koptu ve sarı sıcaklık aktı., İliklerime dokunduğunda iki ucu ışık gecelerin., Ruhu ayrılığı terennüm eder cürmümeşhudun., Maskesi yırtılmış alil, baharı erteleme becerin., Kısa günde kırk kez seker şimşek çakardın., Bir zamanlar vaktin çoğu benimleydin., Ah! Sen, ne çok meşhurdun.., Eyvah ki, yine., Bu yazda fiyakana hasretim., Yakardıkça yüreğin, açıldıkça ellerin göğe., Tanrıya olan yakınlığın ömründen alır kesretin., Ne kesik başın hikayesi, ne Yusuf’un kuyu çilesi., Seni bir tek haber sevindirecek, biliyor(mu) yum., Ebrehe’nin fillerini ürküten siccinli ebabil sesi., Kıyamete ramak kala, Rabbim ne kadar haşin., Ölü zamanlarda., O can çekişen yerin nefesi., Nevrimden al, kan rengini sana veriyorum., Mühletin ipi arşa doğru uzanıyor., Heyhat! Bense gayriihtiyari., Gerdikçe geriyorum.., Elveda erguvanın gizemindeki sayha., Merhaba Fizan’daki vakur, kutlu vaha., Zekeriya için Ecmel, ha İsa ha Yahya., Vuslata yorumum., Tövbe ederim., Yönüm, tek bir Allah’a.., … 14.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çekim yasası! Işık kanunu ve çekim yasası! Çelik büken bileklere an şerh koyar Muhabbete ne muhalefet eder Hani aht ant yemin edilir Hani vahdet tek tevessüldür Hani gözlerde sıracalılık sere serpe dir Hani “Allah için.,” söz verilir., “Ölümden sonraki hayat! ” için(mi?) ., “Uğraşma benimle üstat! ” denir Eh, “Şahit ol(acak.,) ! ” Kalem., Hangi bedbahtlığın çukuruna Düşürüldü acaba “Seni bana Allah gönderdi! ” Atom gibi kelam.., Şahit ol Mevla’m! “Bedir destanı! ” ney’le nef’i Şefkat yonca kuzusu mübarek Yeşile ne kadar aşina şu alem Bir damla su akıtmıyorken Fırıldak mevsimlerin ürünü Tabiatı bozulmuş meyvelerde damak Hiçbir şeyi olmayanlar memnun Her şeyi olanlar ağlıyor! Fukara vakitler Fakrı zarurete aç ve., Yürekte yer çekimine aykırı meyil Kırılmaz ol, adına aşk desinler O çektikçe sen eğil.., Gece kuşu gündüz huşu içinde uyur Haykırışı yusufçukları taklit edercesine Yurt o kadar ılıman ki, ferah anlatımlarda Altı ay da nasıl doğup büyüdüğünü Işık kanunlarına uygun Gölge oyunlarıyla destekleyerek Aslı olmayan Kerem’siz aşk hikayesi(ni) Ağzından bal damlar., …, anlat… … 15.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çırılçıplak hümeyra (açılım I) Gaziler ve aziz şehitlerimizin anısına.., Şükran, minnet ve fatihalarla ithaf olunur… **2005** Alelade aciz bir kul edasıyla., Yaratana duadır, bu inleyiş ancak., Adem’den beridir, “Allahuekber” sedasıyla., Dalgalandı., Dalgalanacak., Bu kutlu sancak., İbrahim’den beridir tevhidi bayrak getiren., Mahşere kadar yürür, yürüyecek bu tren., Kim o, Tanrı selamıyla hatırımıza giren., Söz bir, Allah bir, Vefa’dadır bu ten.., *** Tarihin kaç yerinden vurdu da, vurdu neşter., Ki, şakaklarımın coğrafyasında, inleyen ter., Ben bilirimde., Tekfur, dünkünden bet beter., Rabbim., İnkarcılara küfrün hüsranını göster., *** …..sen, o özdeyişsin., Efkarda çok şey istemeyen., Hani şu; “.., bir lokma! ” Felsefesinde., Olduğu gibi, “başa gelen çekilir! ” anlayışında., Zor zamanlar ve dar mekanlar eşiğinde., İşittikçe ıstırabım şahlanır, Huda’ya., “Bir hırka.., hikayesine tav oldum.,” Oluk oluk göz yaşı döke sim varken, ağlayamam Rahmet iklimlerinde yalnızlığa mutacım, açım., “Ne kadar garip olduğumu bilemezsin sen.,” Şimdi isterdim hüzün esenliğe dönüşsün Bereket solurdu dudakların hilalleşmesi Ne için? “Bir katre sevgi ki, hem de bin bir yudum.,” Bendim o, Diz çöküp yer sofrası kuran., Bendim o, Yumruğu soğana, lokmayı tuza bibere vuran., Bendim o, Suretin karşımda, sireti iç yerimde durduran., Bendim o, Söze sadakatten zamana kerte koyduran., Sen, zengin düşlere hamileyken., Ben yüreğimde hep mazlumu buldum., Kaç yıla kurduğunu bilmeyerek beklerim Ahdettim, uğruna “Sübhanallah” derim., Ve, “Bende vefa olmasaydı.,” Duldalarında, huzur olan aziz Yurt., “Bu kadar güzel gülemezdin sen.,,” *** Ölü toprakları bolluğa bezedin., Rüzgar, fırtına hangi yönden vurursa vursun., Özlemler özgürlük yolunda, ateşlerde gezdin Yılmadın asilzadem, sen hep karşı durdun., Sırf gamzelerini görmek için, cefanın., Dikenlerin ortasında bir dünya kurdun., “Gül dedim, bahçenin en mutena yerinde.,” Dolunaya dolmuş gece gibiydi sevincim., Renkler karadan mora, maviye berceste www.antoloji.com - kültür ve sanat Şeb-i yelda nın elleri, ciğerimi yerinden söküp., Aruz veznin ruhuyla, toprağı öpüünce., “Goncalar açıverdin, muharremin seherinde.,” Kerbela bağrımda ılgıt ılgıt matemiyle eserken., “Evladı Nebi! ” gül bahçesinde dikenleri keserken., Şeyda bülbülü yurduna kondurduğunda hakseverler., Mabede dönüştü, şehitlerin Hakka yürüdüğü yerler., “Güneş hiç bu kadar gülmedi, güllerin şehrinde.,” “Onlar diridirler..,” diyordu “Kuran-ı Kerim” şerhinde., Güzide menkıbeler buyurdu bürran., Gerdeği hak etmiş güveydi, hürriyet o an., Seninle yaprak döktü, intikam duyguları hırs ve kin., Sen ey, üzerime uluhiyet yelleri estiren kutlu tin., Ne olur bir daha, bir daha ruhumun derinliklerine in., Hiç çıkma kalbimden, ebediyen hafızama sin., Göğsün dağları fırlatacak kadar kuvvetli yay’dı Ah! “Bende bu aşk olmasaydı.,” Sen gideli beri gökten bir değil, binlerce yıldız kaydı., Var ya; Çanakkale, “şakk-ı kamer” gibi, kutsi olaydı., Öğretmesen sevmeyi bilemezdim ki, ben., Göksünü siper eden ey şanlı asker, ey sarı Sözen, Ve., “Seni ne kadar sevdiğimi bilemezdin sen.,” *** Hakayık pazarında yiğitlik efsane., Hakkın kabulü şayanı iyilik, tane tane., Söyle bedir, sizin belde kemdir, kaç hane? ! Bizde modern’iteye yenik düşmüş töre, anane., Ah! “Hafıza beneklerimde, sevgi damlaları.,” Damdan dama düşüşüm var, örterken üşüyen yanları “Uçmağın dudakları, öptüğünde bütün camları.,” Ölürüm senin için! Kömür gözlü mehabetim., Fakirim, “Allah biridir! ” Demek kadar servetim., Sonra ağladı dediklerin de, bir öksüz bir yetim., Sıyrılıp yere indi lime lime, kemiklerden etim., Zalimler mağrur, zulüm çok ketum., “Miskale zerre”ler dağ olur, top yekun., Kuyruklarından tutup kuyuya attıklarında, yılanları “Berzahta nöbete koydu melekler, seven canları.,” “Bende sabır olmasaydı.,” Ya bende haddin, yeşil çimenli hudutların., Ya bende kadri, Yusuf’u yiyen kurtların., Ya belleğimde filizlenen manzum umutların., Işık ararım, Yakup gibi ardında, dağılan bulutların., Beklemeyip atlasaydın, serden geçipte yardan., Vallahi kurtulamazdın ebeden, ateşten nardan., “Vuslat ne erdemdir, bilemezdin sen.,” Varidatı fark edip, acayibine gülmezdin sen., Mefkureyi reddinle, yurduma giremezdin sen., *** Ah gece! Ufuklarını nur sarmış, nurani gece., Ağzım dilim lal olmuş, tüm hücreler tek hece., Azade edilmiş hür, betimleriyle aşk bu gece., www.antoloji.com - kültür ve sanat Nihavent ve hüzzam, bir iler bir geri imece., Ve “Gecenin koynunda Leyla, çırılçıplak hümeyra.,” Gel ey, narin ellerinle teennilerime dokun selva., Serde olmak yerde olmaktan değimli daha evla., Değirmen taşlarında zahire olasım gelir., Uyan Akif! ufukta nevra, ola ki asım gelir., Hak yolunda paramparça nefesler, zafere dolasım gelir Sanki Medine’de sabah, Mescidi Nebiye Kasım gelir., Ruhu mücerret olup, ehlibeyt’e selam durasım gelir., Zemzem dolmuş, Hacer’in İsmail’i yıkadığı kovaya., Kolay mı senden geçmek, Dokunma! içeyim, doya doya., Kollarım bağrını sardı, sarılı kaldı ey nazlı bahar., Dünden bu güne gülümser, zirvelerde kristalleşmiş kar., Görüşlerim edep engellerinde, takılı kaldı., Çivi gibi tasan, Hasret ki, yüreğimde çakılı kaldı., “Çerçi naralarında name, latifedir Süheyla.,” Yıkılmadan meşhur, bana gelirsin yüreğim., Veya., Ben çıkar alemlerin ucundan haykırır, düşerim haya., * İstanbul’da Evliya, İstanbul’da Seyda., İstanbul kuş kanatlarında, mesrur şeyda., “Sevgi nümayişleri ki, İstanbul bir başka Leyla.,” İstanbul için, “Beldetün tayyibetün.,” dediya Mevla., “Bende bu sebat olmasaydı.,” Sende ayn-ı ela., Yedi yere muhabbet gizlemezdin sen., “Boğaza inciler dizemezdin sen.,” Bin yıldır damarlarımda şeker ezdin sen., Sevgiliyi hissettin, hasreti mi sezdin sen.., -*21.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çırılçıplak hümeyra (açılım II) Avuçlarımda mahzun, boynu bükük bir dilek., Beni vurmayı göze almışın ya çok kolay olacak Gamzelerimde tebessümlerin, istersen ipini çek Kan yok bıçak yok, öldürdüğünü kim bilecek Senden kalan., Kapımın önüne bıraktığın çiçek., * Acındıran nameleri pek ala inleyebilirsin İstersen içine dönüp kalbini dinleyebilirsin Kendini bilsen yetecek, beni hiç bilmeyebilirsin Ki, beni çıkardığın yere, (çıkardınsa) kıyamet girsin., Mazlumların duası, semaya nur olur direk., * İstemem bendimi süpürüp geçecek taşkını İstemem özlemi ışık söndüren karabasanı., İsterim ki, icabında kırk yarsın kılıç kıl’ı İsterdim ki, Öfken okşayadursun akıl’ı İşte bu bükülmeyecek olan, imanlı bilek., İşte bu, istenenin kerem edeceği masum dilek * Keşkeler im., Ah! Vefasız, şu iğneler olmasaydı Sende sunum cefa., Bende bu sabır olmasaydı., Oğul vermezdi., O Rahmet bulutlarından arılar Sanma sildim., Fiiller failden hızlı hakka varırlar Bilmesen balı, kovana giremezdin sen., Mevla’dan merhamet dilemezdin sen., * Avurtlarımda hicran, hilkati him dil rubası., Dil ovasında can çekişir, dargın kumru edası Ay sürte koymuş, mülahazaların yasası., Düşler be gönül., Düşüncelerin olmuş aynası., İç yerim almıyor., Sağ göz sol gözün oynaşı., İki zıt kutup! Olur mu Feth-i mübin’e koldaşı * O çöllerde vaha gibi, göründüğünde serap., O yetim yüreği gibi, tekmeyi yiyince harap O hangisi mavidir vehmi, kızıla boğulan garp O divanda derki, hangisi barış, hangisi harp Ah! Şu bendeki köşk olmasaydı., Açıp ta kapıyı, asabımı yere indiremezdin sen., Açıp ta kapıyı can evime, (can almaya) giremezdin sen., Ecel haberlerine, böyle alaylı gülemezdin sen., Art arda., Faili meçhullerle ölemezdin sen., * Bana sensizlik, sevdada fetret ne diye., Bana sensizlik hasret, ikram, hediye., Bana sensizlik aydınlıkta karanlık niye., Bir asude aşksın ki, (ille de) inlerim sen sen diye., Üşüyen yanlarımdan, ellerine eller fışkırır., Tin, lisanı haliyle maziyi yasa boğar, hıçkırır İltica yasasına aykırı, mülteci olan sır., Hatırı sayılır ne varsa, hırçınlaş vur kır., * www.antoloji.com - kültür ve sanat Güneşin doğuşuna karar kılmış, nabiye., Çırılçıplak Hümeyra, bahara soyunmuş yek vücut., Ey Latif, ne zaman âfakı saracak yeniden vedud., Gönlümden, Ayülger kaydı., İklim böyle sert olmasaydı., Adını kalbimden, asla silemezdin sen.., -*02.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çırılçıplak hümeyra., Bir hırka hikayesine tav oldum., Ne kadar garip olduğumu bilemezsin sen., Bir katre sevgi ki, hem de bin bir yudum., Bende vefa olmasaydı.., Bu kadar güzel gülemezdin sen., * Gül dedim, bahçenin en mutena yerinde., Goncalar açıverdin, muharremin seherinde., Güneş hiç bu kadar gülmedi, güllerin şehrinde., Bende bu aşk olmasaydı.., Seni ne kadar sevdiğimi bilemezdin sen., * Hafıza beneklerimde, sevgi damlaları., Uçmağın dudakları, öptüğünde bütün camları., Berzahta nöbete koydu melekler, seven canları., Bende sabır olmasaydı.., Vuslat ne erdemdir! Bilemezdin sen., * Gecenin koynunda Leyla, çırılçıplak hümeyra., Çerçi naralarında name, latifedir süheyla., Sevgi nümayişleri ki, İstanbul bir başka Leyla., Bende bu sebat olmasaydı.., Boğaza inciler dizemezdin sen., * Avuçlarımda mahzun, boynu bükük bir dilek., Mazlumların duası, semaya nur olur direk İşte bu bükülemeyecek olan, imanlı bilek., Bende bu sabır olmasaydı.., Mevla’dan merhamet dilemezdin sen., * Avurtlarımda hicran, hilkati him dil rubası., Ay sürte koymuş, mülahazaların yasası., Düşler be gönül., Düşüncelerin olmuş aynası., Şu bendeki köşk olmasaydı.., Açıp ta kapıyı can evime, giremezdin sen., * Bana sensizlik hasret, ikram hediye., Bir asude aşksın ki, inlerim sen sen diye., Güneşin doğuşuna karar kılmış, nabiye., İklim böyle sert olmasaydı.., Adını kalbimden, asla silemezdin sen., … 12.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çivi yazısı., Sfenksin yüz hatlarında kırışıklıklar Yüzyıllar asit yağmurlarına kurban gitmiş Bakınca göze gelmiyor artık fellik ışıltılar Akne çukurlarını pudralamakta maharet iş Yanık mermer sütunlar el kirinden tüysüz Tüllerle şallandırılmış Flora dans eder … bu gün ünsüz.., * Çivi yazısı lügatini sökmüşler Piramitlerin gizemi gün ışığında peyderpey Serkeş bile bilirdi; İnsana Tanrı demeyenlerin Tepesinden aşağı nasıl kurşun dökmüşler.., Döşleri kemre tutan gladyatörler Durmaksızın kelle sökmüşler Çamaşırın kirini paklayan kil Kiri pası alıp götürense Nil En muhteşem zamanlarda Nefes almak yasak..! Hoşa giden bir sese karışmak., Kelebeklerle çiçeklere koşmak, yarışmak Yarılmamış nasırsız el dil varsa kesilsin Kula düşen Tanrının rahatına çalışmak Etrafta bu kadar mazlum varken Firavunlar ödlümü sahi..? … 04.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çoban sofrası., Ayak bileğinde halka Bucak çayırında şahlanır kısrak Ardında alaca bulut gibi koşar yılkı Öğüre gelmiş olmalı, yoksa nedendir bu fırıldak Çoban kuşluk namazına durmuş önünde çıkı Şalvarında kırk yamalık, azığında tuz biber Birde kurutulmuş et (diyor) kıkırdak.., Değirmen deresinden doldurmuş suyu Merkebin sırtında, heybenin bir gözünde testi Hasır gibi olmuş avuç ayaları, tokalaşınca Nasırı keskin bıçak gibi ellerimi kesti Kalpağını atıp yere üzerine oturdu Bir soğan aldı bohçadan Gavurun döşüne vurur gibi vurdu Sonra sığır yatağa çekiliyor mu diye bakına durdu Bakışları gözüme gelince irkildim! Fezada mavi gezegenleri seyrederken Sanki nazar boncuklarından gözüme güneş vurdu! De buyur., Çoban sofrasına ““Bismillahi hayrrürrazikin! ”” Göğsünde muska mushaf Sağ cebinde “Envarrul aşkin! ” Sol yanında içinde hançeri olan kın Etrafta berzahtan buyurmuş onlarca tin İçlerinde bir tek ben(mi?) zelil bir ben miskin Allah bilir! Bunların içinde hangisi cin., Hızır kim.., İlyas kim..? Bir kıraat işittim ki, yüreğime neşter vururcasına ““Vettini vezzeytuni ve turi sinin.., Ve hazel beledil emin… Le kad halaknel insane Fi ahseni takvim…”” … 07.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çünkü biz., Sadece İnsandık.., Biz ihtişamı., Sırtımızı taş duvarlara vererek., “İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak evladır! ” İktiza ettiğinde, bal sevmezik, nankörlüğüyle., Üzerimize geldikçe, köşe bucak kaçıp göçerek., Aman namusumuza halel gelmesin diye., Hep ücradan, uzaklardan izledik.., * Hangimiz? ! Muhteşemin çarkına paçayı kaptırdı., Hangimiz o olmadık iftiralara kılıf yaptırdı., Kimi diğerimiz karambolle, cürmü sabit sayılarak., Mahpushanelere sürüklendi pür telaş, yalın ayak., Aç biçare açık kaldık, hastalarımıza ilaç alamadık., Devletin bekasına duacıydık, nefrette kalmadık., Allah şahittir ki, Asla Vatan haini olmadık.., * Biz.., Hazinenin arsalarına kondu kurmadık., Zalimde olsa düşene el kaldırıp vurmadık., Haklıda olsak, Devleti aziz bildik, karşı durmadık., Asker olduk aşkla, bedeli kaç paradır diye sormadık., Adalet düşledik, ihtişamı hayallerimize koymadık., Türlü hile ve desiselerle, beytülmalı soymadık., * Biz, sırtımızdan.., Şerefsizliğe geçmek isteyenlere yol olmadık., Biz naçar, garip gurebayı kucaklamaya doymadık., “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir! ” İlkesine inandık, sahtekar ve samimiyetsiz olmadık., Vatan, namus ve bayrak için, yandım Allah! Diyenin., Ülküsüne gönüllü kurbanlardık., Cayır cayır yandık., Ne güne (haşa) keşke dedik, nede düne pişmandık., Çünkü biz, “Bezm-i elest! ” ten beridir., Ulü-l emr’e, itaate inandık., Çünkü biz, özü sözü bir., Sadece İnsandık… -*13.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Çünkü, O dur Ahsen.., Fevkaladeliği hissedilir., Ancak ne fizik ne de kimya Ona ulaşmak için vasıta değildir Zira var oluşun kendisi ve metafizik Tanrıyı bilmeye, bizzat engel değildir.., Çok değil., “Mekandan münezzehtir! ” iması., Anlayacak olan için bes! kafi bir lisan Geçmişin ve geleceğin bütünü bir olsa Yaratan’ı (Allah c.c.) temaşa edemez insan Çünkü, O (Allah c.c.) dur Ahsen.., Benzetemeyecektir hiçbir şeye Asla ve kat’a, ne başkası nede sen., Ki, O (Allah c.c.) dur aklı ve gizli saklı ne varsa … Yaratan, gafletten âri.., Kuşku duyup aldanmakta ilk olansa Akılda dürdane (idi) iken., Melun şeytan(!) … 07.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dağdan gelen değiliz Hakkı tutan gariptir halk doğruyu pek sevmez Hakkı gözetmeyeni Cenabı Halik sevmez Hakkı tutan bilerek haram olanı yemez Hak adamı mazluma asla sırtını dönmez * Ad ne olursa olsun adilse yönetime İftira bedbahtlıktır na meşrudur denemez Su akmakta zorlanır haksızın gölet ine Hak yolu aydınlıktır yanar ışığı sönmez * Hatırı var enam’ın bizi Allah yarattı! Yanıkken yüreklere okyanus ruhu kattı Balık aldı Yunus’u kustu karaya attı “Borç yiyen kesesinden! ” vade doldu gün çattı * Ağlayarak geldik hoş gülerek gideriz biz Dar-ül-fürun babından döndürülenlerdeniz Dişlerin arasında umut sanki bir filiz Bağlardan kovulduk(sa!) dağdan gelen değiliz … 10.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Daha ne lazım.! Yaşadığınız zeminde, şöyle durup dikkatlice etrafa bir bakacak olursanız (nerdeyse) yarıya yakın yabancı sözcük ve manaları ifade eden kelimeleri, müşir, afiş ve tanıtım levhaları görürsünüz. Bir kültürün yozlaşması için bu bir merhaledir (aşama) diye düşünürüm hep. Bilerek veya bilmeyerek, kasıtlı ve art niyetsiz birileri bir zamanlar veya hala arkasından iterek bu olumsuz oluşuma hala güç veriyor olmalı! Kutsal kitabımız “Kuran-ı Kerim! ” de işaret edildiği üzere, Hz. İbrahim, hiçbir eğitim ve ders almadan yıllarca saklı kaldığı mağarada başta kendini ve etrafta olan her şeyi nasıl bir gücün, kimin yarattığını düşünmüş, neticede yine kendi başına karar vererek bunun ancak tek bir Tanrı (Allah c.c.) olabileceğine, gerçeğine varmıştır., Bunu niye anlatıyorum? Diyeceksiniz; Efendim takdir edebileceğiniz gibi her türlü nimetin oldukça bol olduğu, medeni imkanları en ince ayrıntısına kadar kullanabildiğimiz bir çağda, asırda, zamanda yaşıyorken, bırakın Tanrı’yı bulmayı (isteyen istediğini bulsun) neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayıp idrak etmemiz için daha ne lazım? ! Şehit kanlarıyla sulanmış, üzerinde yaşadığımız bu topraklar ve bizi bu günlere taşıyan ecdadımız ve onların geçmişteki ceht ve mücadeleleri, kimlerle ne için yapılmış, kısaca dost-düşman kim ve hangi alametlerle tehlike tebarüz eder, ne sıkıntılar çekilmiş ve şu an soluduğumuz (elhamdülillah) Hürriyet nasıl ne sıkıntılarla elde edilmiş? ! Ben veya sen bunu anlayıp idrak etmezsek (maazallah) bu zemin ayaklarımızın altından kayar gider de biz “O Kahraman Ecdat(ı) ! ” geri getiremeyiz bizi kurtarsınlar diye.., Ne mi yapmalıyız? Dilimize, dinimize, örf ve ananelerimize, nesep ve meşrebimize, kültürümüze, (küfrettirmemeliyiz!) sahip çıkmalıyız, tabi ki., Bunlar gelişimi önleyici, katı bağnaz bir muhafazakarlıkla değil, bu günkü çağdaş imkanların dahilinde, eşyanın dilini anlayan, ortama uyum sağlayan edebi ve ahlaki bir anlayışla, sevgi muhabbet, ilgi ve saygı ile yaşatılır., Sorarım bazılarına; Maraş’ta “Sütçü İmam! ” Kadınların başından izar’ını çekmeye çalışan Fransız askerlerine neden ateş etti? Kastamonu İnebolu’da “Azize Ana! ” Elleriyle askere gönderdiği oğlunun bir müddet sonra “Vatana İhanet! ” casus olduğu haberi gelince, atına binerek şahlanıp gittiği hapishanede, kendi elleri ile tetiği çekip öz oğlunu ne için vurduğunu? ! Bir başka Vatan sathında, bir nakşa “mübarek anamız! ” cepheye mühimmat taşırken, top mermilerinin üzerine battaniyesini örtüp elleri havada gözleri semada dua ederken kimin için (kışta karda) donup şehit olduğunu..? ! Ve daha binlerce şanlı destanı olan Anadolu insanının ibret-amiz fedakarlıklarını? ! Bu gün atalarımızın uğruna canlarını verdiği bazı hassasiyetlere saygısızlık ediliyor, yok sayılmak isteniyorsa bu düpedüz geçmişimizi inkar ve küfür değimlidir? Dünya tarihine, takribi (nerdeyse) 1000 yıl, Hakla adaletle damgasını vurmuş, “Anadolu Türk İslam Medeniyetleri! ” ecdadımızsa, şimdi biz neredeyiz ve nereye gidiyoruz! Geçmişine perde çekmiş hangi medeniyet abat olmuşsa, bizler Osmanlı(yı) ! Karalar, kötüler dururuz., Ne kadar üzgünüm! Bir ilimizin kurtuluş merasimin de, bazı kimseler içkili kutlama için ısrar ve telkinde bulunmuşlar..! İnanç ve kültürümüzde, saklı gizi yapılan yanlış ve günahların ayyuka çıkarılarak meşrulaştırılmaya, resmiyet kazandırılmaya çalışılması, serkeşliğin edep ve efendilik, çağdaşlık ayrıntısı, esası olduğu imajı verilmeye çalışılması sadece bir gaf ve hezeyan değil de nedir? ! www.antoloji.com - kültür ve sanat Dilimizde ve edebiyatımızda ve hatta halen hukuk, adli ve tapu sicil kayıtlarımızda olan Osmanlıca, Farsça kelimeleri istemiyor, yerine günümüz şartlarına ve anlayışına, gerçeğine uygun “Anadolu Türkçe’si! ” olsun diyoruz! Eyvallah olsun., Hatta bunun için; “Merhum Mustafa Kemal Atatürk” “Türk Dil Kurumu(nu) ! ” kurmuş ki, önümüze ne sürmüşte bu millet almayıp reddetmiş? ! Ancak ben aynı hassasiyeti, bazı or makam ve mevkilerde ve basın yayında yine halen aynı ısrar ve kararlılıkla kullanılmakta olan Latince, Fransızca ve İngilizce terim ve terminolojileri kullananlar içinde gösterilmesini rica etsem, çok şey mi istemiş olurum acaba? ! Özetle ve inançla söylüyorum; Her nereye ve kime nasıl ve ne şekilde dokunursa dokunsun, Biz daha iyiye ve doğruya ulaşmak için “TÜRKİYE CUMHURİYETİ! ” olarak birlik olmalıyız ve mevcut anayasa ve kanunlar neyi gerektiriyorsa, hukuk zemininde onu koruyup kollayarak işletmeliyiz., Bu bir vatandaşlık bilinci ve görevidir., Benim suçlum, senin suçlun veya benim hakkım senin hakkın değil gibi yaklaşımlar asla ve hiçbir halükarda adil ve doğru değildir! Yasa neyi gerektiriyorsa hepimiz ona boyun eğer saygı duyarız ki, yanlış olanın düzeltilmesi imkan mahalli “TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ! ” dir., İmkanı ve aşkı, gücü, kudreti olan her “Türk Vatandaşı! ” “Millet Vekili! ” olmak isteyebilir ve olabilir., Devlet işlemeli ve halk ona inanıp güven duymalıdır! Bunun için bizler düzeni bozmaya çalışanlara, anarşiye, teröre, fitneye, bölücülüğe karşı son derece uyanık, dirençli ve dirayetli olmalı bilakis devletin işlemesine yardımcı olmalıyız., Allah bu millete ve devlete (ve adil olan hiçbir millete) zeval vermesin.., Sevgi ve saygılarımla.., 16.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dalgalan sen içimdeki serseri deniz., Çok kolay söylüyoruz., Ve çok güzel oynuyoruz.., Mutluluk oyunlarını., Peş peşe kurban ederek, feleğin kıvırcık koyunlarını “Sizi seviyorum! ..” derken.., Aslında yalancılığı sırıtıyor surat Ferime düş ne olur biraz, terimde yelin olsun Bir canım var! Bir hakiki tebessüme, al senin olsun., Sevgi bir yapıdır küçük, büyük Kiminde ağaç kovuğu gibi dar, kiminde ensiz boysuz saray Sana teveccüh eden her mahluka, demelisin hayhay., Hani bir böcek ısırmasına feryatla dersin ya, “Anam vay! ..” El ele tutuşmuşta çekiyoruz top yekun halay Göründüğü gibi değil yaren, arsanın çapı Sevgi dediğin bir muntazam kapı Ama asla resim değil! .. Resimlerde renkler güzel harmanlanır Sanılara vararak bakarken tabloya., Zoru görünce çözülür tonlar, akar yağlı boya Sen beni bine böl parçala, belki lazım olur çağına koy Mutluluk oyunları bunlar.., İbrahim’in koyunları olsa keşke., Ve seviniyoruz kuzuladıkça koyunlar Hani benim canlarım neredeymiş! Siz olmasanız çekilir mi hayat dermiş Bilemezsiniz, o kadar özledim ki, Ah! Şu dünyada dostluktan değerli olan ne ki, ...,deriz ve üzerine öğün öğün yer, içeriz., Dalgalan sen içimdeki serseri deniz., Karakucağa gelmiş gibi yüksünür, yırtılır bu geniz Zevkimize uygun düşerse eşi dostu çerez niyetine yeriz.., Mehmet Sani Özel 24.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ddt Kalemşor., Defterinde bir çizgi çeker ki., Biraz basık, birazda kalınca., Köftehor., Sonra bu lağvedilmiş sözleşmeyi buruşturur Unutulacakların çöplüğüne atıverir gider., Kokusu çıkmasın tu kaka sanıların diye, Üstelik, bakteri üremesin glikozunda., Üzerine, DDT eker.., * Diyorum ki.., Yazıklar olsun.., Yüreksiz.., Aşklara.., Yalandan yar diyenlere Sevgi (size) haram olsun., Aldatanlara ithaf ederim, de., Ağız alışkanlığıyla., Lafın gelişi., Allah rahmet eylesin., Diyebilenler., O şanlı ormanda bir çam daha devrildi Yanlış(mı) telaffuz ettim(se): Devrilmiş., Ve yine diyorum, sahte dervişe.., İyi gidiyor, koleksiyon baya zengin., Her havaya uygun Gardırop’un Duvarda geyik boynuzları., Matem makamları ve, Üzüntü maskeleri.., Merak ettim desem artık., Geç., Merak edenler faili meçhulün olmuş., Soramadım, vesaireler e vakit olmadı., Bütün bunları yalnız başına, sen mi., Neden, niçin, niye yaptın…? ! … Aferin(!) … 10.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Değirmen yolunda çocukluğum, Mazı sesine tav olup uyukladığım gece Değirmen yolunda çocukluğum ilerisine döner Kaç kez (kim bilir) ruhu mücerret olur çıkar iner Bütün düşünceler labirent çıkmazında En yakın çare bile çok uzak kalır Bütün sıcaklıklar buz gibi Hayatta olmak Bilmece.., Emmi, ay niye karanlık ki bu gece Vakarım kağnının üzerinde up uzun Bakarım ardımızda süzülerek bir yılan dolanır Bir tek un çuvalları sıcak. Der ki yat be kuzum Ayet el-kürsi okunur güvenlik çemberindeyim Üzerimde boş seklem köp’ün az ileri yerindeyim Gece çoktan ötelemiş yarıyı sabahın serinindeyim Sanki gün doğarken selamet Çekem belindeyim Değirmen yolunda çocukluğum titrek Kaderin elindeyim.., Göçeli üzerimize mi yuvarlanacak ne! Çorağın altında mekir varmış (diyorlar) he? Emmi, kurban olayım öküzlere de üfle hele Korku kabardıkça meses geliyor ele Kırağı çiy dökerken cebimden çıkan Kuyruğu kopmuş ürkek kertenkele Bekçi damına var(sak) dıkta gönül ferah o an Bir tatlı düşün davetine dayanamaz artık can Ne kadar ses varsa saz cümbüş keman Yatak yorgan oldu üzerime zifiri zaman Uyandırana dek havlayan itlere Geh geh! diyen uyanık çoban Kaybedip yeni bulmuşum gibi Gözümde cennet mekan Ah! kendi obam… … 24.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Değme., Çırpı budaklarına Değme. Çırpı budaklarına Narin eller incinmeyesin, İstemem canın acısın., Ah edesin Sen beni bilemezsin Dudakların etrafındaki kıvrımlar Kırılan tebessümleri perdeler Kumdan sarayların perisi Bir yağmurluk ömrün var Önünde eğilen rüzgarın atı Koparıp mazinin boşluğuna saracak seni Bir öpücük esenliği kadarsın Hep seni hatırladıkça varsın Vadideki zambak kadar narin Dağda kardelen kadar nazenin Nev baharın ertesinde yasemin Çiğdem nergis daha ne varsa., Habercindir yaz senin Naz senin Sen Bir yumruk büyüklüğünde yürek İçinde bahtiyar yaşarsın Sen beni bilmezsin Bir dil sürçmesine bahane eder Belki de baklavacımı dersin Ne dersin İlk baharın vaadini ağustos kuruttu Hazana vardık şimdi Şimdi bana ne dersin? Mehmet Sani özel 15.09.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Deniz aşırı düşlerime çıkarken, Deniz aşırı düşlerime çıkarken Derya kaptanı duruşun vardı.., Gamzelerinde asılı duran filikalar Can kurtaran gibi boynundaki fular Seni ilk orada görmüştüm., Güllerle dans ediyordun.., Akşamın alacası nefeslerimde inlerken Sendin o, doğal ritminde musiki dinlerken Tılsımı bozulmasın diye, anın., Bütün yorgunluğumu içime attım Ne kadar varsa., Başıma biriken.., * Seni ilk orada görmüştüm., Çalılar arasında henüz bir gonca iken Gövdene dolanmış dört yapraklı yonca iken Koparılmayı bekliyordun, belki de., Ama yolların kör düğüm.., Opsiyonlar dikenlerin diplerine bağlanmış Sanki, İlahi kudret emniyetini sağlamış Kimin eli uzansa, kan görüyordu toprak Ve tecavüzcnün hüsranına, Alkış tutuyordu yaprak.., * Seni ilk orada görmüştüm., Gümüşe bezenmiş gölgeler, Gün ışığı ile cilveleşiyorken Göze hitap ediyordu endamın., Gönül esiri olmaya namzetti, edanın., Ne kadar çok yakın hissettim, bilsen., Şarkılarına, ruhumu aşılamak için O ihtişamlı vedanın., * Seni ilk orada görmüştüm., Vadinin kraliçesi, soyunmuş Her şey yalan diyordu., Hayat oyunmuş... Mehmet Sani Özel 09.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Deniz kokulu., (şiir esintisi) Deniz kokulu bir “BÜYÜKADA! ” gecesi (ki, iyi bilirim Büyükada gecelerini) ve yalnızlığın henüz uyku gelmeden düşü döşe vurduğu anlarda, farizalar bir bir renkleri giyinir, hasret çubuklarından halkalı dumanlar tüttürerek., Sonra her bir renk, toz, duman bir arya gelir yüreğin attığı adrese ve hasrete dolunan mübarekeye vasıl olur, gönlünce kafasını koyar yosunları teselli yağmurundan ıslanmış kayaların yumuşak ve serinliğine., Mehil ay’ın gece boyu olan ömrüne endekslidir sanki, sonrasında bir arbede ve ardından bir buluşma olacağı korkusu ile sevincinin heyecanını taşımaktan bigamdır yürek., Rüzgarın uğur fısıltıları, ay ışığı ile ampul şavkından altın suyuna batırılmış görüntüsü veren çınar yaprakları, yıldızların tılsımlı bakışları, tepelerin amuda kalkışları ve uyku modunda ki kara parçası ada ki, “Tükenmiyor gece ve Gönül yorulmuş..! ” dilini alamaz.., Koyu mütebaki bakışta yerini solgunluğa bıraktıkça, endişe vadisindeki geçiş sel ve yangın korkusu verir. Deniz kokularıyla öylesine haşır neşirdir ki gönül, hasrete varacak uzaklıklara gitme ihtimallerinde bile onunla birlikte güvende olacağını sanarak çöllerde olmayı dahi göze alır. Çiçeklere uzatır ellerini, mimozaya takılır, bendini saran rayiha ile ve yine deniz,n esansı ile ölmekten bahis eder. Anılara vardığında sadece yorgunluk raks eder.., Kulağa gelen bahusus yazılmış şiir dudaklarında mırıldanırken bir şekle bürünerek canlanır adeta, tam ellerini dokunacakken sözcükler birer kelebekçesine hayat bulur uçmaya başlar kimileri mehtabın diline sürtünür yere düşer yine çiçek ve yine kelebek olur. Bir sevgi sözü terkibidir içi kavuran, dudaklarından ateş atar bir an, ensizliği ve sonsuzluğu haykırıyordur geceye yek başına bakıp ta duran., Üzerine yıkılacak gibidir buhurdanlı konaklar, karanlığı üzerine yorgancasına çekerken aklar, eller ellere özlem duyar ve bakar ki, hazırda olanların hepsi sevgiliye açlar., Suskunluğun hükmü ve hakimiyeti vardır hücrelerin teennisinde.., Aşk’ı görür bir fidenin süzülen göz yaşının yakamozunda., Ağlamaklı iken gülmenin tadını hisseder dimağında., Bazen acı ne kadar da fiyakalıdır! Denize döner düşünceler dalar kokusuyla ıslanır çıkar hasret havlusu ile kurulanır. Martılara, yunuslara tebessüm eder., Anladığı dilden mukabele göremeyince sitem kar olur, sevgilinin sesini çağrıştıran bir imge arar! Unutulmuşluk sanısına nispet eder kendisini.., Göz yaşı çanağında ayaz, ve gönül telinde hüzzamı çalan saz ve yüreğinin derinliklerinde vuslata olan niyaz ve bir türlü boynuna sarılıp kalamayan haz! Zamana, kaleme ve kelama olan sorgulayıcı naz! Bütün suçu karanlığa atmak en kolayı olacak, tutulmamış vaatlerin diyeti ve eğer imkan olsaydı gözlerine bakacak olan sırra kadem ela gözlerin niyeti.., Onsuzluk tıpkı sonsuzluk gibi ve yanılgı bir dolunay kuytusunda bin beyitlik şiircesine doyumsuz… Selam ve sevgilerimle., Not: 07.09.2005 Feride Özmat’ın “Deniz kokulu” şiirinden doğaçlama esintidir. 07.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dilâra Çağrılarıma el mi uzattın! Uzletten silkinişin var sanki Hani sen ruhtun, hani bedensizdin Her halükarda haklı ve nedensizdin Şimdi hangi suratta takılı kaldın Şizofren sürat, üzerime hızla gelen Bir bakarım dağlar., Birde bakarım dağların üzerinde Dört nala küheylan çağlar Seyisini hoplatan kırat Seyrine doyum olmuyor Sefere çıkasım gelir yine aşüfte nidalara Kökü bedenimi sarmış dört mevsimli çiçek Dövüldükçe döşümde ağlayan Dilâra Kaç kez kopardım dalını yaprağını Kudretten beslenen nebat Ne dersen de gayrı Gül açıyor açıyor, Sensiz olmuyor., … 25.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Diyebilir miyim? ... Sararmış mumyaların çürüklerinden., Sanı olmuş hayat ifadelerine bürünerek., Mermer lahitlerin deliklerinden süzülüp de., Geçmişten bilgi mesajları getiriverir, satırlar., “Seni anlamak istemiyorum! ” Diyebilir miyim? , Diojen’in vecizelerinden milat alıp şöyle., Tarih öncesine, Firavunların devrine., Vakti yırtıp bir yerinden, geçmişe., Kahinlerin itibar gördüğü., Çağa., Musa’nın Rabsisiyle konuştuğu., Tur-u Sina gibi bir ulu dağa., Aklımı beynimi bedenimi., Yek vücut aksanımı alıp., Bir zaman aralığına Girebilir miyim? .., * İsa’ya, Muhammedi’in lisanıyla., “Selamünaleyküm.,” Ey şanlı Mesih., Cefasını sürdüğüm çağda, senin ümmetin., Senin himmet ve hidayetini sürdüğünü söyleyen., Hanifliği ilga eden hükümran bir sürre alem var..! Silsile-i Nebiye çirkin yakıştırmalar ve iftiralar., Reenkarnasyonlu, ve genetik kopyalı kırmalar., Cam fanusta topraksız yetiştirilen hurmalar., Lut bezminden kalma kulak yırtan zurnalar., Su diye sunulan kan, irin akan kurnalar., Hak diyene suç haneli sicil vurmalar., Mete zoru, dayatma komplo kurmalar., Turnalar var., Kanadını sallamadan uçar., Ezadan eziyetten kalan, elim zulme duçar., Durmalar var., Kopsa kıyamet kaymak şeker., Onlar ki, “Suphanallah.,” Lafzını namütenahi., Kalp atışlarıyla der, yürekten tespih çeker., Şimdi çamların başına takları vurmuşlar., “İsa Mesih,” gelecek diye beklerler., … Diyebilir miyim? ., * Sahicisi maskelerin altında., Adresini izhar eder renkler almış., İnsan denilen o muhteşem yapıdan eser., Geriye, sanki ruhsuz, bir boş karkas kalmış., Bakacak olsa gözler, yere düşmüş hal hatır., Bütün kainat yazıyor, Hakikati satır satır., Sırtını dönmüş beşere saadetli tevatür., Hayrın başı bağlı, şerse özgür., Hür., Şimdi ben bu halde, “Hasbinallah.,” “… Sen benim vekilim ol..,” … Diyebilir miyim? ... … 28.12.2005 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dobra be yüreğim., Dobra be yüreğim., Çakıl taşları arasında mı mizan kurarsın Sitem kardın haniya! Ay bastı alkışlarına Al işte, süslü şakşaklar ensene serinlik versin Bir dişilik enstantanesi estiriyorsan izanlarda Ne dersen., Aferin alırsın.., ... Vahdet istiyordun ha! Vay anam, vay bacım! .. Vallahi açım, billahi açım.., Yalancı ufukların muhabbetine değil., Beni benden kurtaracak, vefakar dosta açım., De ki, bundan bana ne? Demirden korunaklı gönüllere girip Kumadan kaleler kur, böyle istiyor zamane Değirmen ritminde atan kalbe, harami gürzü vur, Vur ki, gidişini kolaylaştıran kapılar açık kalsın İftitah tekbirlerindeyim! .., Ne aldınsa benden, hiç önemi yok Hepsi sende kalsın... ... İlenirim ve yine Rab’den dilenirim., Kızgınım, çala kalem iki yüzlülüğe bilenirim Malayani efkar obalarında tatildeyim, dinlenirim Her gün defaten canımı yaksan ne, Allah kerim derim.., Gelişi olmayacak gidişlere, nutku durmuş bakışlarım Nün gibi tombullaşır, yaşlarını gizleyen kaşlarım Sanki müebbet yemiş, prangalara mahkum aşkın Lale zar, gül bizar, vaki şu riyakar taşkın ... İftitah tekbirlerindeyim! .., Ne aldınsa benden, hiç önemi yok Hepsi sende kalsın... ... Mehmet Sani Özel 11.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Doğru olmak., Üstü açıktı, ümitsizliğin., Açıktı suiistimale iklimi zeminin., Bir çatlaktan başını uzatırken göğe., Yaşama çırpınan çıplak hoyrat çabanın., Çırası yanan filizlerin ki, kavurucu harı., Ve namerde boyun eğmeyenlerin vakarı., Gördüğünde hazanda dökülen yapraklara., Ölüme ağlayanları, göğsüne vura döve., Dokunmuştu yüreğe, ıslığı çobanın., Dokunmuştu döneklik haberleri., Mürtet Kurtuba’nın.., Doğru olmak ve dokunanlara inat., Dokundukça silkinip hakka doğrulmak., Kapının önünden koca kıtaya su taşırken., Gözlenen, yatağı hayat dolu bir ırmak., Ne zaman gönül e, düştü ha düşecek., Goncası okşanan bir dalı, büküp kırmak., Firezin beline vuracak fırsata sırtı dönük., Gazap üzümleri hatırda, Rabbe sığındık., Sıralı bir oyundu mütemadiyen yaşam., Sırası geldi, ayaz bize de dokundu., Tadı beterin beterini idrak eder., Gırtlaktan yutkunup geçen., Bir kaşık çorbanın.., Açıktı, üstü yalın başın., Kalbî vukuda müddet altmış arşın., Nemrutun ateşi göz beneklerine yağdığında., Gövdesini duldasına emanet koyup bir kara taşın., Yangını körüklediğini görebilirsin âli bir sırdaşın., Varlığından mesrur olduğun efradın, arkadaşın., Yürür üzerine yekun, ateş püskürür sana karşın., Dalları havada, kökleri toprakta kutlu ağacın., Bir tebessüme bin bir çiçek açar, köhne acın., Fetih öncesine zor zamanlara uzanır, şuurun., Hak bilir! Hangi vakit işi âsan olur bir kulun., Kuşların kanat çırpmasını müjde sayarım ki., Oyunu bozulmuştur belki, zalim zorbanın.., … 30.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Doğru! Doğru! “Beyin jimnastiği! ” diye bir kavramı duymayanımız yoktur dur sanırım! İnsan kişi olarak basma kalıp alışkanlıklarla hayatını sürdürür. İşe gider gelir, günlük mutat ödev ve alışkanlıklarına matuf işlerini ödevlerini yapar kısaca, düşünmeye daha doğrusu beyin fonksiyonlarının bir çok bölümünü kullanmaya yeltenmez, beklide cesaret bile edemez. Alışkanlık dışı bir hareket, bir eylem yapmaya kalkar ki, bunun karşılığında bilinç altında var olan düşünce şablonuna baş vurur ve oradan ruhsat alamayınca yine alışıla gelmiş tepkilerle pasifiz’e eder kendini. Diğer yandan yine çok sık duyduğumuz birkaç kavram daha vardır; “Yeni bir şeyler yapmak..! Düşünmek lazım! Bunun bir yolu olmalı! Ve sair öz deyişler ve ata sözleri şeklinde., Göreceli(lik) ! Genel hatları ile işin veya oluşumun estetiğini, kritiğini bozmamak, amaçtan sapmamak, var olan anlayışa ters düşüp mevcut huzur ve güveni bozmamak açısından çok önemli, korunmaya ve kollanmaya matuf bir gerçektir ancak kültür ve anlayışın sırf göreceliliğe dayandırılarak, gelişen çağın, medeniyetin gereklerini uygun, olumlu bir kavrama büründürülmesinden kaçınmak derecesinde muhafazakarlık etmek o toplumun gelişip aydınlanmasının, huzur bulmasının, refaha kavuşmasının, doğru olana ulaşmasının önünde ciddi ve bağnaz bir engel teşkil eder. Buna örnek olarak, Gazi Mustafa Kemal’in “Şapka (kılık kıyafet) Devrimi(ni) ! ” gösterebilirim! Göreceli olarak babadan oğla herkes fes veya sarık takıyordu. Bu alışkanlığı din ve sair kutsallıklara büründürerek yeni, mantıklı, makul ve daha iyi, sıhhi oluşumların, alışkanlıkların hayatımıza kazandırılmasına engel oluyordu. Bu bir inanç ve itikad-i bir gerekçe gibi gösteriliyordu ve saire.., Burada işaret etmek istediğim; Günün her karesinde uyanık ve aktif olduğumuz her an, hemen her işin başlangıcında ve sonunda beynimizi kullanmalıyız., Yani düşünen insan olmalıyız! Neden hep alışıla gelmiş kısa yolları kullanırız? Akıl, mantık, bilgi ve birikimlerimiz sentezinde kendimize has, özel bir doğru üretip göreceli olan doğru ile karşılaştırıp ona yeni ve makul bir güzellik katmaya çalışmayız? Zorlukları veya engelleri aşmanın yolu, zora ve yasaklara karşı güvenilirliğinizi, dürüstlüğünüzü, iyi niyetinizi ispat edip inandırmaktan geçer! Bu itibarla yenilenmek, bilgide ve kültüre zenginleşmek her halükarda meşru zemin, ortam ve yaklaşım ister. İlerlemek, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak, kalkınmış, bilgiyi iletişimin doruğunda maksimum düzeyde yararlanarak kullanmak, kendi ve dünya toplumlarına huzur ve refah sağlayacak şekilde paylaşıma sunmak, çağdaş bir anlayışla çağın insanı olmak, sevgi saygı hoş görü zemininde hayat sürmek, düşünen ve düşünmesini bilip gereğince düşünceden yararlanabilen insan ve insan topluluklarının hakkı ve gerçeğidir! Demek oluyor ki, “Doğru! ” hayati huzur hakkımızı sağlamak bakımından çok önemli bir iksir ki, bu amaca ulaşmak isterken düşünmeliyiz, (beynimizi çalıştırmalıyız!) ancak zorla değil! .. “Zor oyunu bozar! ” ki, burada gerekli olan işte, bahsedildiği gibi, gelenek, görenek, adet, anane, örf ve genel kültürümüzün estetiğini bozmadan, bilgiyi kullanarak sevgi ve saygı, hoş görü ile mevcut olan ve olabilecek bütün güçlüklere göğüs gererek, inanç ve imanla iyi ve doğru olanın hakim olup hüküm sürmesi için her daim gayret ve çabası içerisinde olmamızdır. www.antoloji.com - kültür ve sanat İyi ve doğru bir insan (kişi) olmak ağır bir sorumluluktur! Ciddiyet, adalet, atalet, cesaret ve vakur bir duruş ister. Bu Vatanın ve bütün dünyanın huzur ve saadet mekanı olmasını isteyen (düşünen) insan, deyim yerindeyse; Taşın altına elini koyma(k!) sı çok önemli bir ayrıntıdır. “Birlikten kuvvet doğar! ” Böyle bir huzur halesini oluşturmak amacı için asla, terör, anarşi, kaos ve sair insanlık dışı fikir ve ideolojilere itibar edilmemeli ve asla fırsat verip malzeme olmamalıdır! Terör ve anarşi ile, zorla kazanılan hiç bir şey (haşa) fazilet ve başarı değildir ve uzun ömrü olabilecek bir medeniyet ve mefkurenin de temeli olamaz! Birlikte olman en temel şartı, karşılıklı saygı ile güven duygusudur! Toplum ve onun fertleri birbirlerine karşı iyi niyetli olmalı ve taraflarda buna inanmalıdır. Buda adil ve dürüst yaklaşımların olduğu zemin ve iklimlerde mümkündür. Biz içinde bulunduğumuz toplumun her hangi kemsinde kunduracı esnafı veya amatör şiir ve şairler gurubu gibi bir küçük gurup isek ki, bu katiyen küçümsenecek, hafife alınacak bir vaziyet olmayıp bahsi edilen inanç ve değerler ışığında hemen düşünüp faaliyete geçerek, ülkemiz ve insanlık için elimizde avucumuzda ne varsa ortaya koyup aşk ve sevgi ile ondan yararlanmaya, hak ve huzur üretmeye el ve gönül birliği ile doğrusu için çalışmalıyız..! Birlik ve bütünlük içerisinde, neler yapabiliriz! ? Bir halkada 100 kişi varsa orada 100 tane (beyin) dünya var demektir! Nasıl ve ne şekilde yeni edebi güzellikler üretilir, ve bundan oldukça geniş halk kitleleri yararlanabilir, bunların kıstas ve kriterleri neler olmalıdır, böyle bir sevgi ekseni ne kadar uzun ömürlü ve sıhhatli olabilir(?) ki, mevcudun görüş, düşünce, yorum ve önerilerine açıktır.., Sevgi saygı ve muhabbetlerimle., 22.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Doğrudur., Yolunuza çıkanlara yumak atın., Çomak elinizdeyken çuha sizin, hala., Kaleminizden damlayan mürekkep altın., Üftade müşkil-pesend., Ne buyurmuştunuz? ., Söylemişseniz doğrudur., Sözünüz âlâ.., Ruhuna kisve giydirmeye çalışanlar., Rüknünü arayadurur, ömrübillah angarya., Düş kapısından bihaber, bedavaya alışanlar., Şu bendeki, “al gülüm ver gülüm! ” mantığı var ya., Kızım sana söylüyorum., Anlayan anlar., Bize lazım değil kaptıkaçtı furya., Pardon! Ne buyurmuştunuz? ., Demişseniz doğrudur., Sözünüz âlâ.., Sosyolojide iyi işler., Pastayı yerken hangi sınıf parya., Pazılarına bakıp gözleri ışıldayanlar., Ne ala memleket., Vatan millet Sakarya., Toprağı suladıkça uğruna dökülen kanlar., Ruhu mücerretti, o kutlu şühedanın., Ruhu müşahhas olmayanlar anlar., Sizi sorgulayacak elbet bir gün., Sizin için devrilen fidanlar., Suizanda kalınız., Tarih bizi fişler., Aynı makam ve aynı nakarat! ., Okunuyor hala.., … 12.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dokunma be Bacım! Dokunma be Bacım! Yaralarım yadsınıyor, kanıyor.., El vurdukça utanılası esintilerimde Yanmamış çıramı çakacak kırıntılar arıyor., Sen ala göz vadisinde fevri, firari ceylan Cehrinden korkmadan Huda’nın, taçlanır eyvan Ser benim dersin, namert olsun sözünden cayan., Sekilerden gözetleye durduğunla aşka revan ol, yan Serzenişlerimde nefsine dokunacak umdeleri ararsın Sen ne olduğunu bilmediğim hırsınla ha bre başımı yararsın Sağlıcakla dol emi., Kahrının çilesine muhtaç ham kararsın Billahi., Seni kazandığını sananlara hem, külliyen zararsın.., * Zaman seni haklı çıkarsın, Cenabı Hak’tan, niyazı muradım., Cemi cümle bilsin ki, haksızlığa karşı kuvvet bulur şu inadım Ben yek ile yeksan olurken, sen doğru bildiğin yolda koşar adım Gün gelip sözünü yersen, Senin bir adımına benden bin adım., * Selam sana, ey kutlu doğum haftasında kıvrılan nazım Sevinesin, ben aşkı meşki hurdaya dönmüş atıl enkazım Sen gözü dönmüş cihangir, gayrı gönül bohçana ne lazım Rast gele atış misali, ben kazaya kurban olacak kazım * Rabb’im! .. Ettiklerimle rızana muvafık, nefsinden mesul Olamadım, affına mazhar, olmaya, Salih bir kul Utanırım, edebimin yırtıklarından ey şanlı Resul., Mebruk diyor Mevlidine, Süleymaniye’den İstanbul Mehmet Sani Özel 01.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dokunma! İklim buhranında enam, kadavradır arım., Kaçanlar korktuklarından, uğruyor zarara., İki yamaç arasında, sık boğaz kararım., Ve tarih penceresinden, hükmeden manzara.., * Kaidesi tevatürün, kırk yamalı bohça., Razı isen ye iç şükret, ki verene çokça., Yollarda yalaz izdiham, yurtlardaysa bühtan., Oğul’un ihanetini, dur! Bir dinle Nuh’tan.., * Eli omuzda olanlar, can canımı aldı., Eğimi içe ezanın, damardan kan aldı., Elim çok uzaklardadır, gurbetlerde kaldı., Elleme yansın çırası, mahşere ne kaldı.., * Kaybolmaya yüz tutmuşta, hatırı şinas’ın., İstediği olmayınca, dostlar ne çok haşin., Kaldır kaşını ey mazlum! Dik durmalı başın., Altlarından akrep çıkar, oynayan her taşın.., * Dokunma! Arşa süzülsün, ah ı firarımın Doğrudan mağlup olmaksa, ederi karımın Dokunma! Özgürlüğüne, kutsaldır harimim., İlelebet yaşayacak, mukaddes tarihim... -*Mehmet Sani Özel 25.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dolunay ve şafak Kendini eskiten dosta Diyorum ki, sana gelecek olsam Hangi saray ya da harabe betim Malikânen senin nefes aldığın ev Adresler belirsizse bütün aşklar yetim Dolunay ve şafak sanki hiçbir şey Doğruldukça baş kündenin altına Basılan yerler ve her şey Kaygan yumuşak şev.., Hamza’yı şehit eden Vahşi gibiyim Ruhum bir yerde bedenim başka yerde Dün bu günden çok daha yahşi gibiyim Seyirci alkışları oldukça aramızda perde Ve bütün kavşaklarda yol çatlarında Serzenişe devasa engeller var! Emin olmak mı kolay? Olduğunda ümitsiz kalırsın Bir damla su, hasret sürahimde Ve kut buharlaşacak diye korkarım Kolaycılığın üzerine yan gelip yatışa Ve vefasızlıklara hep kör bakarım Vuslat gününe dûagû şu hârim Sensizlik kaderim olmasın Yoksa ne için bu vakar? ! .. ... 30.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dost olamayan dostlar, Vefasızlık örneğini kanaviçe gibi işleyen, mahir Dostum! Diyen.., Dost olamayan dostlar ... Yazıklar olsun size.., Savrulup gökten her yere düşmeniz ayak üstü oluyor her nasılsa! Yanık kokusundan bihaber ciğerinizle Allame i cihansınız cümlelerde., Helal olsun size.., ... Biz şu fukara kabir yolculuğunda Bir daldan diğerine tutunarak Tulumbaya varmak için, matrak Geçiyorduk tüm zorluklarla Tevazuumuzu alaya alanlar ya, Sırtımızdan sıra kadem bastılar Sıra taşlarına döndük şimdi! Gelen ağam giden paşam Sahi şu son darbeci kimdi? “İnna lillah..,” ... Sinir harbinde sitemler Genizler acıyorken Yürek kanar.., Rabb’im ne olur.., Adalete can ver.., ... Mehmet Sani Özel 26.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dostuyum., Dostuyum., Dolunayda yalın ayak dolaşarak, Doyuramadığı karnının gurultusunu dinleyenlerin Dostuyum, doruklarda olsa da., Doğunun veya batının aç biçarelerini düşünüp inleyenlerin., * Dostuyum, dolu verip boş alanların Dostuyum, mazlumun yanında kalanların Dostuyum, dini milliyeti sadece insan olanların Dostuyum, sevgi uğruna üretilen masum yalanların.., * Dostumu yum! Har vurup harman savuran ellerin, Sırçalı sarayların, pek mutena evlerin İçinde alem, şamata icra edilen menkıbelerin Doğmamış çilelere don biçilen, şarlatan yerlerin., * Duymasın kaderin kulakları naçizane âhımı Alırda bir kıymet bilene verir, o güzide sabahımı Günlere inat, koynumda beslediğim serseri eyvahımı Sonra ederde heder, onca ümitten mahrum azade şahımı.., * Doluyum, Uzun karanlık gecelerin hıçkırıklarıyla Donduruldum, enfüsi seferlerin yelpazesinde kıçı kırıklarıyla Dost sandığım sevdalar, savruldu nice parlayan yıldız kılıklarıyla Doğmadan ölmek., korkusuyla yürüyor gönlüm kanayan sıyrıklarıyla * Dostuyum! .. Ah! yüreklerde bitmez tükenmez yoksullukların Tebessümlere ram olmuş, Huda’ya şükreden kullukların Hayallerin süsü, sahip olunamayan göz kamaştırıcı pullukların Seviyorum, seveceğim, helal olsun, sende umup senden bulamadıklarım.., Mehmet Sani Özel 19.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dostuz seninle., He ya., Dostuz seninle., El ele verip ara sıra havayı germe sekte., Aynı hüznün çeşmesinden sulanıyoruz, değimli? Her şey yolundayken birbirimizi görme sekte., Sanırım gözlerin ela, kaşların kara yüzün değirmi., Lazım olursun diye., Dostuz seninle.., * Mesafelerin ne önemi var! Pıtrak tarlasında kana boyanacağım., Belki hayallerinde dört yapraklı yoncayım., Sen mevsimin en hasını yaşarken ben kışta kardayım., Çağır beni yeter ki, el et ışık hızıyla ordayım., Gül bahçesinde nadan olmayacağım., Bivefa mı? Bekleyeduran ben., Gül üstüne gül koklayan! Asla olmayacağım., Dostuz seninle., He ya.., * Yeri göğü parselleyip paylaşmaya kalkarsak., Pirinç tanesine tamah, tarlayı tumpu yakarsak., Kıyasıya düşe kalka yarışır, Kaf dağını aşarsak., Oturup aynı şarkının nağmelerine birlikte coşarsak., Ne önemi var! Yollarımız yokuşlarımız farklıysa., Ne önemi var! Yer yüzünden sadakat kalktıysa., Yedeğinde olsun bu yürek! Merak etme., Dostuz seninle.., … 26.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dön gel artık insanlığım., Rabbim., Bir gazap yelinin esamisi okunduğunda ufukta Uğuldayan anızların ağzı dili lal olmuş, tan’a ağlar Kim bilir kaç kez kaderin sillesini yemiştir, bu kıta Ve birazdan bozulacağından bihaber, İrem bağlar., Bana ne! Diyebilir miyim! .. Alem acıyı şerbet, elemi katık ettiğinde Ben “sultan kayığında! ” sefada Fakrı zarurette olanlarsa, vefada Hünkar sofrasından lokma.., Yiyebilir miyim! .. Nükteler dizeceğim, sırtımı yalılara vererek Ahkam kesmekte var! Göğsümü şatafata gererek Baliğ aklım meysire banmış, sanki kuş kanadında telek Ah! Sen yok musun, çaresizliğimi kundaklayan kahpe felek., Biz bir yangının kündesine düştük te., Zevahiri kurtarmaya çalışırız güçlükle., Güzel bahçe önlerinde şiş mangal Dön gel artık insanlığım., İntihar etti pişmanlığım., Dön gel… … Mehmet Sani Özel 19.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dönemem., İçimdeki aynalarda karanlık nehar Ardında karaya son sürat koşan fırtınalar Tayfunun pençesinde henüz gülleri gonca bir bahar Kollarımı açıp eritsem seni, biliyorum yine beni kınarlar.., Yıkıldığıma bakma abadım, ben tekrar silkinir ayağa kalkarım Rüzgar eteklerime eser vurur suya düşer nehirlerde akarım Günün yarısında güneşe gevşer buharlaşırda göğe kalkarım Süzülürken semada ayak izlerine doya doya bakarım.., İstemem selam kupürlerinde afet haberlerini., İstemem hepsi tek bütün değilse çek elini! İstemem cennette yoksan hiçbir yerini., İste sen, tutar benliğimi sana katarım.., İşte bir fezleke dizdim ki, vakarım İsterik halimle Rabbe bakarım İçimi ısıtan tek iklim, o ârım Dönemem., Haberin olsun., Bütün gemileri yakarım! .. … 13.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dönmeyeceğim.., Dönmeyeceğim.., Dört elle sarıldığın yalanları bırakmadıkça Dönmeyeceğim.., Yüreğin pişmanlığı ah yerlere bırakmadıkça Dönmeyeceğim.., Gözlerinden içtiğin şarap rengi kan akmadıkça Ağma güneşi göre pervane dönüp bakmadıkça Sen sevgili göksünde gururu tutup sakladıkça Eşiğime koyduğun nergisi döşe takmadıkça Dönmeyeceğim.., Dönmeyeceğim.., Dönmeyeceğim.., … 21.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dumanlı dağlar Sevda bahçesinde kimler uyuya kalmış Ufkunda umut bulutları dağılır gezer Uzakları yakın sayıp bin selam salmış Üzüm gözlü bademler baharda gezer Başı parça bölük dumanlı dağlar Bahtına kar düşmüş dereler çağlar Mazinin denizine dökülür de ağlar Boynu bükük yetimler seherde gezer Bakır tasta ayran muştu dudaklarımda Tomurcuklar yürüdü nar budaklarında Bir gecenin dibinde bebek kundaklarında Bir kuzunun feryadı yükselir göklerde gezer Gözlerine kurbanım sitem kar yarim Senin bir siteminden bin sille yerim Sel aldı yüreğimi daha kime ne derim Sensizlik hayallerimde başı boş gezer Zamanın kucağında yek başıma inlerim Hep aynı nakarat. Ayrılık türküsünü dinlerim Çocukluk hatıralarımda, Ah o vefalı günlerim Vefasız gönüllerde düşe kalka sarhoş gezerim Mehmet Sani Özel 11/05/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Duygularıma gamzeler düştü yine seherden Duygularıma gamzeler düştü yine seherden Dur kardeşim, dur be bacım, elimi alma ilacımdan Daha dün, fırtınalar estiriyordu ezel, esatirimden Şimdilerde sağanak, kırka kıvrılırım acımdan * Kimin yükü kimin sırtına havaleli, dayalı! Dünyanın beli kırılsın., Yokuşa sürüyor düşlerimi Düşürsem ağlama badirelerime, ey kaşı gözü boyalı Dünden bu güne bir pencere açtım da, kolayladım işlerimi * Düldülüm hamladı, pejmürde seyisliğimden, eyvah! Duygu yüklü hanlardan ha, konup göçersin seyyah Durma cehenneme döşünü ver, yanmasın enam Durgun akar sular gibi içime aktıkça, inam * İlahi., Fazlı kereminden fazlasıyla, bahusus nasip darım Farkına vardıkta o kutlu vedianın, kabarır ârım Kaldı mı bezm-i ahvalinde, meğer meçhul zinharım Sen fırsat verdikçe yine ben, nevbaharda yaşarım., Mehmet Sani Özel 29.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dün bir bakışı vardı ki, İfadelere sığmayan öfke, Dirilmiş maniaları aşarak sırıtır âman’ım Dilek kutularından bahşiş toplayan yanım, öf! de., Ya diğer yarım… Dil yarasından kanamalara sızılarını besler canım Dil yarasından a benim camım, (sözüm ona) çok bizarım., * Dün bir bakışı vardı ki, suyun çöle Dünya Nuh tufanındaki gibi, dönmüştü göle Dört yolun başında el aman, yedi başlı canavar Eh., İki kere iki dört eder, keskin zeka ve cesarete göre Bir yürek birde kılıç, de bakalım kim öle kim kala., Dehlizde koyun yatışıyla uyur afakım Derman yar başında, uçurumlara doğru akım Vuslat ya beni iç etti, veya müntehaya çok yakın Ya Rab! .. Sormaya yüzüm yok, diye sim geliyor., Nerde… “Nerde benim hakkım? ..” Mehmet Sani Özel 13.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dün, Dün, Gece Ay’ı gördüm Gökten yere inmişti., Gölgeler kaçışırken, gönlüm bir kuru dalda Atlastan koynek, nurdan tacı başında Bir gül’ü şayan mesrur ahvalde Bir eli yağda, diğeri balda Esbabı girizgah mavinin tonlarında gelinlik Esmanın tülbendinden esip gelen serinlik Eşkali baş döndürür, efkarında derinlik Esatirin mazisinden sökün eden benlik Sürtünüp geçti düşlerime Su gibi berrak bakışlara takılı kaldım Süt beyaz hayallerin koynunda Yedi veren., Güllerin dikenine takılı kaldım Samanyolu’ndan gerdanlık boynunda Ufukları sinesinde donduran nümayiş Su gibi aziz olasın sen, Hasbe Bir eli yağda, diğeri balda Mehmet Sani Özel 29.09.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Dünya bizim neyimize., Kahır gelir eşten dosttan Başa gelen peyimize Ne bağ ister nede bostan Dünya bizim neyimize., * Ey ben size eymen size., Ahı vahı vur denize Gel başını koy şu dize Dünya bizim neyimize., * Dudu dillim durma kurban Sor kelam et şurdan buradan Kel başıma atlas urban Dünya bizim neyimize., * Sen ateşte ben hardayım Ab-ı ciğerden dardayım Aşka düştüm çok zordayım Dünya bizim neyimize., * Al afife al gülesin İçime düşen güneşsin Seni seviyorum kesin Dünya bizim neyimize., * Ne sen bize ne ben size Gülen gülsün ikimize Tek olalım hem biz bize Dünya bizim neyimize., … 23.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş derinliğinde., Düş derinliğinde mizana baktım Henüz Cennet kuruldu mu dersiniz! Aplike çiçeklerin güleç yüzleri okşayıp Gülen yüzleri yaladığı bir zamanda “Babam nerededir! ” meramındayım Cevher yumurtlayan kuşlar vardı Kaybedenlerin akıllandığı an Kabaran heyecanların esamisi yok Bir ses var sık sık kulakları yırtan bir ıslık Hali hayatında hüsran üretenlerin sesleri kısık Batkımda; Burada herkes tam boy delikanlı Herkes anadan doğma kız oğlu kız., Ve sükun etmiş bir cenahta Mefkarı mevcudat’a secdeler yürür “Sabredenlere müjdeler olsun! ” vaadine ermişler Birde nakış tutturmuş ki, raks eden ilahili dervişler Bir ucu arş’a uzanır ta saadet yolunun “Sadıkul va’dil emin! ” yazıyor., (Sözünde vaadinde duran doğru!) Üzerinde sıçrayıp giden Bir embriyon’un., Sevk varmış., Mahşerde arbedenin sonu Hesaplar sahibinin sırtlamış menzile Mesuliyetler tene yapışmış vecd ile “Kıldan ince! ” köprüye doğru sürükler onu Kiminin yükü omuzun da hüzün., Kimi sohbete dalmış, halkada “Eshab-ı Güzin! ” Şeytan mı, ismi farizalardan çoktan silinmiş Demiyor; “Ey insanlar günahlardan arınmayın! ” Kıl payı kaybedenlerin mecali takati yok Ağlamayan yalvarmayan hiçbir nefis yok Ve elde olandan başka hiçbir çare yok Bunlar kim? “..,Sülletün minel evveline..! ” (Sizden evvelki sülaleler.,) Yalan yere kasem billah diyenler mi! Yüreğin yangınını söndürmeye durmuşta Ateş suyu içerler.., Sodom da taş kesilenlerde orada Ad kavmi ve Yemenli zalimler Objeler nesneler bila şüphe gerçek Bir cengi hile ile kazanan kabadayı Efendisine yular takmış mazlum ayı Gözler an be an takipte, sırat yolunda Cehennem deresi haşyetiyle dalgalanan Mihmandarın tuttuğu devasa flamayı Dediler bu sürgün; Ta “Kalu bela! ” dan beridir devam ediyor Ve Babamı gördüm, bir letafet çemberinin ortasında Kıvılcım saçan yıldızlar vardı sırt torbasında Etrafında envai müfreze Huda’ya secde ediyor Bunlar dedi; Dünyada müttakiye gıpta edenlerdi www.antoloji.com - kültür ve sanat İmdi defteri âmali sağ yanlarından verildi “Veşkuruli vela tekfurun..! ” okurlarken (Bana şükredin inkarcılardan olmayın!) “İrcii ila cenneti..! ” Dendi… (Buyurun Vaat edilen Cennetime..,) … 07.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat (1) Karamanın koyunu.., Mantık buharlaşıp uçtuğunda kaplardan Ben dumuru anadan üryan, donsuz seyrettim Alem heykel kesilmiş bakıyorken damlardan Faziletin erdemlerini saydım, serdettim., Hakkı övdüm., Dövülmeler hafızamda inlerde inler Hislerimde gün doğar, Hak iniltilerimi dinler Fotoğraf çekmedim hiç ki, gelip geçenler kimler Omuzlarımda nerde benimki diyecek olan on binler., İrkilip çekilmedim geriye Söze söz, gözüne gözümle karşı durdum Konakladığımı bilirim, esatirde Göz bebeklerindeki öbeklerde Estetik delisiyim biraz ya, Tokmağı davulun hep Ortasına vurdum.., .*. Korku hazarda hicran getirir, Sade gül., Korkunun getireceği hicrandan korktum büzülerek Nazire yapıyordu hayalin, heyecan solurken gönül Camlardaki siluetin buharlaşıyordu, üzülerek Sen değil miydin? Girdiğim kalbe, kendi resmimi koyarım diyen., Islah olmamış düşüncelerimle geldim! Yüreğim, cihana bağdaş kurmuş Ne duvar var, ne tavan., Hiç içerde olmadım ki, Beyaz gecelerde kervanlar konaklamış yöremde Çiçekler göğsümde iken dalları kırmış bezirganlar İnsan olduğuna utanacak olmuş ta kimi insanlar Kine mukabil barış çubukları, yeşermiş fidanlar ......................................... Valla Asudem! Ancak insanı insan anlar.., * Şu hayatta., Bir bir arızi engebeleri aşmak Bir gönül dostu ile müşkülleri paylaşmak Ve şöyle durup ta., “Aman ya Rabbi! ” Ne kadar kolaymış, diyerek., Olan bitene şaşmak! .. ..gibi mutluluklar da var... Var ama., Dünya başımda yıkılırken Başımı kollayan eller parmaklar olmadı Havadise etrafım sevenlerle dolmadı Dökülen yere düştü de, Yine de (şükür) Dünyanın sonu olmadı., Kalktık düştüğümüz yerden, apar topar Gözümüzün şafağı mor manzara vererek Mahşere varmak yürüyüşümüz, sürünerek www.antoloji.com - kültür ve sanat Yağmurlar köküne bereket versin Mahmurluğun ziynetin olsun Yinede can sağ olsun, diyorum Aldatanlarda, atlatanlara da Sevenler zarar etmez., Sabır sebat bilirse Mutlaka karşılığı var! Sevgi.., Sevgiyi terk etmezse ... Mehmet Sani Özel 29.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat (2) Düştüğü yerde yangın çıkaracak., Düşlerime hayat verecek sözlerin var mı? … Dünü eskitip heba etmeyecek Ayrılığın dargınlığın hiç olmadığı., Sevdiğini saatlerin saniyelerinde bile gözetleyen Her bakışta “bir aşk romanı” nı özetleyen., Bakmasa da gören, sürekli sevgiyi öngören Geçtiği yerlerde sevda ağını ören., Boş aldıkça dolu veren., Işık saçan, umut dolu gözlerin var mı? * Aşk çok pahalı bir şey., Ağrısı yüreğe düşenler bilir İçemeyince şarabı sevgilinin elinden Eğreti yollarda teselli figüranlığını oynarız O, çilenin tam orta yerindedir halbuki, Katlanmaktan kaçar, gönüllü hüsranı boylarız Ah aldanışlar..! Ve desinler uğruna yarışlar Aklı başından bir karış yukarıda başlar Aslına değil de, ikame mutluluklara inanışlar Her dönüşün sermayesi, inci tanesi göz yaşlar., * Yine düş kırıklarındayım.., Yine, fevri gülüşlerde vals ediyor hayat Güllere eğilirken kuşkumla, bıçak sırtındayım Yine umut sandığım tan ve fecri kazip gibi inat… -*Mehmet Sani Özel 06.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat (4) Duygusallığımda., Kara delikler gibi sırıtır yırtıklar Nuruna aç, ışığına muhtaç kaldığımda Akustiğinde borazan, melankolik çıkrıklar Ve ben seni her benden sandığımda Fiziki varlığı olmayan o ellerin Sarılırda boğazıma., Mest olur., Ruhumdaki kırıklar * Yazlığının hoşluğundayım Hayaller, mor pembe geçitlerinde Vaat edilen vefasızlığın boşluğundayım Aklım vuslata odaklı, mantığın en kıt yerinde Varıp gelinmeyen menzillerde, ızdırabım inler Hani bin bir şifaydın ya., Dermansız derde Nakaratlarımda kabus var, ey emin eller Düş kırıklarındaki hayat, söyle nerde? Pervanenin türbülansındaki nur! Diyarı gurbetlere ışığını vur., Vur ki, mevsimlerinde., Soluklansın sürur.., 06.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat (5) Kulun uğuru., Adabı gereği başı öne eğik., Bal tutan başka, parmağı yalayan bu! Düş kırıklarındaki hayat., Hakeza.., Gazeller arasında, mahmur üveyik.., Abadan sıyrılsa, omzu da çıkın., Kırılmış dalların hüznü, sızı., Gök kubbeyi sırtlayıp kalkmaya ıkın., Hadi, yürekleri okşayan rüzgarın kızı.., Rimel tarlanın haddi gibicesine, gözlerinde., Rüya, daralan dünyanın engine açılan kapısı., Rüştünü ispat etmişi, hatırlar özlerimde., Görmelerimi perdeler, rikkatin yapısı.., Gönül pınarın mı, o meşhur Kevser., Örmelerine, baka kaldığım yer., Yaratılmış., Ey nadide eser., Seni gören; Döner Yaratana şükreder.., Behacet’i nurani hak, bahçende., Behiye den aksarım, sancı ökçemde., Yaz gecelerine yatar uyurum, gökçende., Göremiyorum..! Hiç kusur yok sende… *** 04.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat (6) Düşlerin krallığında., Afitap lalezar, hafakan hayat Düşüncenin izi yanak allığında Çok görme! Düşlerde de olsak., Bir hayal perisi olsun., (senin gibi) Birde şaha kalkmış., Al At.., * Şah-ı merdan, mürur-u zaman içinde Saklandığın yerden çık ve aşkı kanat Senden acı duymak, var ediyor seni içimde Yüreğimdesin, gözlerimde gölgeler oynat Gücün yeterse yek var ol, gel ey şehrazat Pençelerinle yerinden sök kalbimi, al at.., * Saz semahsın, mayıs gecelerine boy at Bin bir gece masallarında soylu hatıran Nükseden, “düş kırıklarındaki hayat! ” Şu sena hasrettir., Sıra dağlar gibi., Beni, Anadolu’nun bağrına yatıran.., * Hani, eylülden ta nisana sitem kardın., Hani ocak başında gönlümü alan nardın., Hani şubatta lapa lapa başıma yağan kardın., Hani mart cemreleriyle sen o içimi ısıtan yardin., Hani mevsimsizim derdin lal din hem zülfikar din., Sen vardın., Ve senenin her gününde, sen vardın., Lavanta kokar, bütün zamanlar sen bahardın.., * Düşlerin krallığına kement attım., Tüm, bütün yolları güllerle donattım., Aceleciliğim alnını kaşır, iğreti bahtın., Gül dalında bülbül yuvasıdır (naçizane) tahtın., Güneşe bakar, top yekun canlıları bu sathın., Ay ışığındayım! Nerde vuslata hamil ahdin? Göklere merdiven dayamış son vaktin., Kıyısında Kevser in, rüyaya yattım… … 12.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş kırıklarındaki hayat., (3) Doldun yine deli gönül Azade boşları kâle alıp doldurdun Aymazlığı huy edindin vermeyince felek Kara kışın ortasında, güle bülbül kondurdun Gün açtı., Kardelenler umuda aldandı, Bahar sanıp bağrını açtı Dokun ki zülüflerine de, badem çiçekleri dinlesin Güneş yinemi kara bulutların ardına kaçtı Hakir olan namerdin hakkıdır gürle Hak etmişse zeytin gözlere ki, sürme Sürülsün.., Süründürmek istemişse her kim mahbubu Misliyle mukadder, kişi kendi sürünsün... ...diyemem... Sen yine aşiyan yolunda, nasıl olsa kör topal yürürsün Düşün ki, susuzluğuna hasretinden., Yer gibi yürek çatlamış! Çakallar ne kadar umucu.., Akan kandan nemalan ma hevesinde Musibeti fırsat bilip üzerine atlamış.., Dilleri lal olunca taht kapısının Hüzzam katipliğinde ağdalı baht., Hüznü tuza bibere dolayıp, ikiye katlamış Dün, vicdan mesabesinde topaç döndürürken sen, Kuzuların barış havasında, kurtlar vadisinde otlamış Devrik sultan telaşından, testiyi kırdığını bilmez Bir elinde okka, diğerinde dumursuz kamış Gurur eder, yanlışları doğru sayar, silmez., Düşün ki, Sen sevda harabelerinde durmuş, pür telaş Onca mağduru sıhhate, selamete çağırırsın Sana demezler mi? Ey münadi..! Suyun yolu nicedir, nedir bu susuzluğun sırdaş Bilmezlerimi, şiardan dem vuran sahte şaire Lahuti ellerle vurulur kırbaç., Saadete elem keder el sürmesin., Düşün ki, ansızın nedamet kapıları kapanmış., Gözlerinin karasında köpürür, bir umut., Attı mı şafak diye akları seçmeye çalışırken., Karanlığın kabzası ak göğsüne saplanmış., Hayal perdende sükut ile o an vakitler durmuş Baş rolünü oynadığın film başlanış., Elinde bazuka, belinde fişekler İnce narin parmakların, her tetiğe dokundukça Alimallah., Dillerin yağlı kurşun oluvermiş., (Bilmem artık!) Kaç gönül ü evirip, evini yıkmış., Sonra, üzerini örterek maziden sapasağlam çıkmış., Her seferinde Hak'a döndüğünü sanarak., Yüzü yerde, gözlerinde zifiriden bir perde Mahkeme-i Kübra da (güya) kendini aklamış Bıktıklarını nezarete tıkmış... Düşlerine nazar değmesin, dilemem., www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşün ki, düşlerimde bir bataklık gülüsün Gülüşüne aldandım, yaprağına eğildim İstedim ki, hayat damarlarına sebat yürüsün İstemeyerekte olsa, (belki!) gül tenine değdim., Güler misin, ağlar mısın? Kükrer misin! Kudreti olmayan köklerine bakmadan Küser misin! Saçlarıma dikenini takmadan., Hislerini terennümle, yollarımı bağlar mısın., Yoksa, demir maşayı közde kızdırarak ...gözlerimi, dağlar mısın? Oda olmazsa, elinde ucu zehirli mızrak Sol yanımdan vurup, ağular mısın? Bir mısır püskülü esnekliği ile yüzüne seğirtsem Merhamet ipini hoşunda eğirtsem., Gamzelerin goncaya dönerde meğersem Birkaç nefeslik, sevgi duası sağlar mısın? Yorulup ta., Bakışlarına uyku mahmurluğu düştüğünde ey yar, Başını dizlerime koy(asın emi!) up ta., Gönül tellerime vurdukça vurarak., İnci dökerek övünç keseme., ...ağlar mısın? Düşün ki, Hor görülen gönülse eğer Kabe Ba'del mevtte 'sıratilmüstakim' olmak istersin., Yükünü hafifletip de mahşere varmaya, Allah aşkına! Kimden, kimlerden alacaksın inabe? Düşün ki, düş kırıklarındaki hayat Can kurtaracak sevgi kırıntıların olsun., Sevda uğru yolcularına, selam verir nebatat Bu günün dünden hayırlı ise sevgili Nebahat Bayramın mübarek olsun... Mehmet Sani Özel 14.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düş’ünce düşlerin kenarından Düş’ünce düşlerin kenarından Düşüncenin derin hudut yarıklarına Durduğum yerde hayallerin, kantarına koydum beni ben Defne dalındaki ipsi çizgilere takıla kaldım Deli yelin esmesine karşı, dans eder yapraklar Devasa gölgeler oynaşır, dağın yamaçlarında Düttürü dünya makamını tutturmuş çalar otlaklar Doysun diye sağılır gökler, çatlamış onca kuru topraklar Duru suda dairemsi halkalar oluşur, karışır bir birine Dolası gelir gönül hasrete, Ah ile el ele gider Düzülmüş iç içe bin bir rakkase alışır bir birine Doya doya öpesi gelir, sevgiliyi derbeder Düşerken damlalar ağlayan gözlerden döşe Devrilmez sanılan çınarın gövdesinde sancılar yürür Derde derman gibi aşk, düştüğü yerde yürek dört köşe Dün yine yada geldin, kalbe giden kanda sürur Dil ruba misali yaklaştın hislerime efkarım oldu neşe Duyumsadım kulaklarıma dokunan o ahenkli sese Durup gözlerine bakmak gibi aldanışım, atladı bindi bir nefese Dudaklarına kaç defa seğirtti geldi, bilsen şu garip utanarak aheste Dağarcığımda kıçı kırık umutlar ve umudumu kemiren kurtlar Dağılmaya yüz tutmuş sanki, yağmur verecek olan bulutlar Darda kalana Hızır gibi yetiş ey umut, der gibi haykırışım var ta ki, Darılmanın sonunda barışmak varsa isterim, olsun inan ki Düşün ki, tutmadı hayallerim., Düpedüz hayata aldanışım olur, daha çok yinelenir bu sancı belki Dün gibi gelir geçmişim, sıralanır hatırama siluetin, sinede Dünyaya bakışım bu ancak, bir kavuşma olasılığı içinde Dirsek teması kurduğum anlar sevgi ile barışık biçimde Dövülesi başa benziyor pişmanlıklar, yüzümde yılışık Daha sürer mi diyorken, özümde sezgilerin olur ışık Demirden eller, bronz başa uyarsa bakırdan gözler Diyarı bakır gibi döş, yanar, kavrulur ateşi özler Dolunayın perdesinde bu gece, Düşlerini yoklar mısın benim için ey matem Dünyası olmayan bir acının izine rastlarsan o benim Dere boylarından uzanıp enginlere doğru esen ılık meltem Dehlizlerin boğazına tıkanmış kuru dikenlere basarsan işte o benim Define adasındaki sihirli korkuların esrarına sarılmış yatar Defteri koltuğunda seyyahtır hicran, deli divane benim Değirmen taşında ezilir nidam, feryada figan katar Derinliklerin en dibinde duyulmayan ses benim Derdime düşme benim, Dışarıda kar fırtına, tuttuğunu kavrar havasına götürür Duvarda bir sinek, kovuğuna girmek için kanadını öttürür Dimağımda sen varsın, dilimde sen, gözlerimde hasretin köpürür Dert etmişin derman gibi seni ben, neye tutunsam alır beni yine sana götürür Mehmet Sani Özel 12-12-2002 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşlerde zaman., (esinti 1) Gönlümü hoş eden gönül e., Yüreğin yüreğimle hasbıhalidir., Baharın müjdecisi cemre ile beraber, hasta olduğun haberi, umuda açan çiçeğimin yapraklarına çiy gibi düştü., Çiy düşmesini bir tek vuslatın vaki olacağı zamanların arifesinde, kavuşmaya vakit varsa, o heyecan huzur ve sevinçle öylece donup kalmak pahasına yeğlerim., Demek oluyor ki, Ellerinin avuçlarını yüce Yaratan’a kaldırıp! “İlahi, sana şükür..,” Bana tekrar afiyet ve zindelik verdin., Diyebileceğin süreye kadar yastayım., Ve sen hastaysan gönül bil ki, seninle aynı acı ve ıstırapları hissederek bende hastayım.., Ayaza koyacağım yüreğimi., Yükseklerden sesin, afiyet aksanını alıp ta başımdan aşağı, sevgi ile şifa serinliği sunan çağlayan suları gibi dökülene dek., Ölüme rızayı erken sayacağım, kardelenlerle nergisler birbirlerine muhabbetle bakana dek., Sen kavline destur de ve şimdiden gökle yer arasında tebarüz edecek olan bayram buluşmasına “Euzu Besmele! ” çek.., Bu ayaz, dostun dosta, dervişin posta hasretidir., Yakar ama sıcaklığında su kaynatılan hara benzemez. Yamaçlardan karı süpürüp getiren bir acı yelin yanaklara dokunduğu anda tatlı canın hissettiği buzdan kılıç kesiğinin alazı ve özlemin yüzü okşayan yalazı gibidir., içinde okyanuslar kaynarda zevahirde kaval çalan bir çoban edasında görünüverirsin., Dokunduğu yeri kanıyla canıyla donduran, ismin irtifa almış mütemadi halleri hal böyleyken, hafızada zerre kadar ümit varsa, üstüme gelen kökü arzın merkezine uzanmış ateş ve hatta cehennem olsa ne.? ! Şu bendeki aşk karşı koyar hepsini bir solukla söndürür.., Gelecek misin..? Mutluluğa hami bir kutlu zamanın ertesinde, muazzam siluetini gönlüme verecek misin..? Bin bir türlü eza, cefa ve meşakkatten atlayıp geçerek, Rabbinin bir fani kulun avuçlarına emanet bıraktığı yerde sana ait., Sadece sana ait.! Bakir ve latif saadeti, olduğu gibi o doğal haliyle görecek misin..? Bir mesel çekiyorum, kaderin kurasından; Kervan can ve kıymetli mal taşırken, amansız bir fırtınanın girdabında kayaların kovuğuna sığınır. Kurtuluşu okşayan sıcaklık, kum tepelerinin ardından kaybolup gitmiştir., Göğü kapkara bulutlar kaplamış, hava zifiri karanlıktır. Ara sıra afaki çakan şimşeklerin parıltısı, amansız hayat memat mücadelesinin saliselik görüntüsünü resmeder açık olup bakabilen gözlere., Telef olan mallar hesaptan düşmüş çoktan ve aciz kalan canlar umut, çare, kurtuluş dilenmektedir, Allah Teala’dan ki, karşılığında ne varsa daha da vermeye razı olarak., Şeytanın bile dehşetle karamsarlığa bürünüp terk edip kaçabileceği elim kıyamet manzarasıdır adeta., Hemen herkes tek bir Tanrı’ya inanmış teslim olmuş, göğüslerinde ne varsa (gizli saklı) Hakka arz etmiş, ecele rıza göstermiş öyle ki, yüz kişi bir birinden bihaber, gönüllerinde sevdiklerini, saydıklarını, en mahbubu şuurlandırırlar., Kimi gelinlik giydirir Ecmel ine., Kimi mindere oturtur, hasırdan alıp muhterem pederini rahat etsin diye., Kimi yavrusuna süt verip beşiğini sallar., Kimi, hanemin acaba ne ihtiyacı vardı diye düşünceye dalar., Ve kimisi de, ihtiyar alil validesinin dudaklarına su damlatır, ıslatır ki, gözlerine bakıp kendisine “yavrum! ” diyebilsin diye., Bir diğeri, varı yoğu olup ta dizlerinin dibinde can çekişen, merkebinin sırtını sıvazlar., Hülasa hayattan kahır ekseriyetle umut kesilmiş kanaati hakimdir., Buna rağmen son www.antoloji.com - kültür ve sanat meşgale ve zihni meşguliyetler, son nadide nefesler sevdiklere hasredilmektedir., O topluluk, iman mertebesinde, kadere razı bir şekilde, acizane umuda konaklamış olarak, üzerlerindeki endişe ve dehşetin ağırlığında dua kapısında buldukları rehavetle tatlı bir uykuya dalar.., Ta ki, neden sonra gözlerini açtıklarında, biraz önce yaşadıkları ile şimdi gördükleri arasında cennetle cehennem arasındaki gibi azim bir fark vardır ve sevinç sürur eder, necat bulan her bir kimsenin göğsüne.., Gelecek misin..? Bir karanlık akşamın sabahında, güneşli yeni bir gün gibi., Gelecek misin..? Henüz yeni yürüyen bebeklerin anasına doğru, yarı emekleyerek yarı yürüdüğü gibi., Gelecek misin..? Aslanın avını yavrularım yesin diye, pençelerinde peşinden sürüdüğü gibi., Gelecek misin..? Hasrete dolan merdin, sahile doğru canhıraşa ne kürek çektiği gibi., Gelecek misin..? Mesul mukadderin, geleceğe yeşersin diye fidan diktiği., Çiftçinin toprağa tohum ektiği gibi.., Harmanda hasılata, yekuna payidar olmak için, gelecek misin..? O gün hazır olacağım., O gün, iktiza edebilecek bütün maraz hadiselerin, yazgısındaki harflerin yerini değiştirerek, tebessümüne neden olabilecek layihalara neden olacağım., O gün kucağımda kırmızı güllerle, görünce gözlerinden gönlüne süzülen, ve seni gülümseyerek karşılayan tek ben olacağım.., Yurdum yok! (sanki) Senden başka., Vatanım, anıldığımda varlığını hissettiğim, kanatsız kuşta olsa, kanaat zengini fakir bir yürek ve onun gönlünün en hakir odacığı, benim ocağım.., Geldiğinde ben (inşallah) karşında olacağım.., 24.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşlerde zaman., (esinti 2) Dürülmüş bir zaman diliminin de, içine düştüğüm düşünce çukuru, halis toprak kokusuyla düşüme uyandırıyorken beni, ruhumun gözleri yamaçları dik bir vadinin başlangıcından üzerime yürüyen ışık selini fark eder ilk olarak., Önce tenimdeki hafif tüyler, diplerinin konikleştirerek dikelir ve hafakan bir korun anlık alevleri gibi hissiyatımı yalar, sonra uyuşturucu enjekte edilmiş şizofren hastası havsalasıyla uysallığa sarılır benliğim., Şuurlu zamanların artık bıraktığı, belleğime bulaşmış kalan “madem o.! ” Vakitlerinin teveccühüne takılıp kalmışken, uzun kısa arasındaki farkın sıfırın son raddesine inmiş olduğu vakıadır sanki., Her şey o anda, akla hayale geldiği gibi yaşanır, yaşanılabilir hadisedir. Bütün vakitler bir mikron ebadındaki sayhada tevafuk en cereyan etmektedir., Ezel ve ebet haletiruhiyesi, el ele kol kola, sarmaş dolaş vaziyette mecaz oluvermiştir. Her vakanın asli nedenleri, sebep ve bütün müsebbipleri, bütün objeler, mekân ve zamanın türevleri, tarih coğrafya, fizik kimya, geometri ve asal sayılar, metaller ametaller, trigonometri, tanjant ve diğer hak ayık normları yek vücut hazır ve nazırdır., Kutru zerre kadar bir kürenin içerisinde, atom çekirdeğini anımsatır misalle, sürekli birbirinin kovalayan ve mesafelerini koruyan hareket halindeki elektronlar, ifadeyi beyanla hatıratı hafızayı alenen ifşa etmektedir., Kuvvetli ziya, nur görme duygusunu ve cismani algılamayı aşmış, bedensiz bir aşikareliğe kurgulamıştı farkında lığı. Beyin hücrelerindeki, eskimiş püskürmüş ve üzerinden “la edri” taze belleklerin geçip harap ettiği miskal hükmündeki bir anıyı dahi, tüm ceremesini alarak bütün renkleri ile mana boyutunda nazara koyup, yeknesak afişe ediyordu., Neyin önemli, hangi şeyin önemsiz olduğunu seçme işi, mesai dışı önemsiz olmuş, belleğin hızı limitsiz artı eksi eksenlerinde, birinden diğerine yumuşak geçişleriyle seyrüsefer etmekteydi., Zahirde uyuyor görünen “bila beden”, batının bahtında alemleri avuçlarına almış, zamanı ve mekanı işkillendirip müşekkel etmiş bir ruh edasıyla, metafizik kulvarlarında, belki (indallah’ta) bir saç teli kadar kıymeti harbiye si olmayan marifet boylamını, uçsuz bucaksız bir çığır gibi algılıyordu.., Boyumu birkaç misli aşan bir kuyuda, bir çukurda idim., Üşümeyle yanma ortasında ürperti ile ışığın kapsama alanındaki renk ve tonların mahiyeti vaktin ve vakıanın hükmü hakikati oluvermişti., Dip bucaklardan, ağızlarında dinozorların yuvalandığı devasa mağaraların sarkıtlarından dikine damlayan damlacıkların eforumu sorgulayan tempolu sesi, yukarıdan, içinde bulunduğum oyuğun ağzını çevrelemiş, “muhteşem rayiha” fesleğenlerin mütecaviz nefesi, bütünlüğümü latif, tatlı bir edayla sarmalıyor ve yekpareliğim bu hoş homojen iklimle boy abdesti alıyordu., Diyordum ki, Bir çukurda bu endamda hoş hayat havası varsa, kim bilir! Düzde yazıda, ne derece tarifi kabil olmaz envai erdem ve mükemmellikler vardır., Temayüller, çıkta gör! İstersen der gibiydi ancak, bu kadarı bile şu aciz ve zelil duçara fazla gelirdi., Zira, ayan olunan her beyanı ihtimam ve ihlasla hafıza hücrelerime temaşa etmeliydim. Iskalayıp geçtiğim her hayır ve haseneyi, burada yakalayarak eteklerinden tutup, yalvarıp yakararak “Ahseni takvim! ” e çevirebilmeliydim., Çelik zırhlı dokunulmazlıkların, hayallerime dokundurdukları yangının ve yanılgıların hesabını, yumuşak bedenlerine “Levhi mahfuz! ” merhemi okuyarak şifalar sürmeliyim, geleceğime., İntikam kin hırs ve fena nispetin sıhhat ve afiyete verdiği acı, cehennem www.antoloji.com - kültür ve sanat azabına, Kevserin maşrapalarıyla zemzem sunmalıyım., Bu bir fırsatsa, nadideliğin vasatından ilhamla, bezmin bahşedilen mehilinde insanlığıma yakışmayan, bet beter fenalık ve bedbahtlık ve hıyanet, riya, azamete aykırı duruş ve gayrı edebilik varsa, hepsinden bilcümle olancasından sevgiyle sadece Aşk’a niyet edip masumiyete yunmalıyım., Bu havuz, mukadderatın aczi yatıma lütfettiği, “hikmeti ilahi! ” ise, “Şükran lillah.,” deyip de defaten, uyanana dek girip çıkıp tummalıyım., Aklanıp paklandığımda ancak, gönlüme sürür eden medarı iftiharımı bulmalıyım.., 07.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşlerimde hayallere gelinlik giydirdim Düşlerimde hayallere gelinlik giydirdim Düzinelerce inci mercan taktım gerdana Dizlerine baş koyduğum malamam Dizelerinden maksuda varmak ister varamam Destur demişse de ya ben anlayamam Düzensizliğin ipini mi çekmiş birisi Düğümlerim çözüldü, yerlere serildim Değmeseydi keyfime, dârulbekaya dek severdim Demlikte çay gibicesine sevdaya iştah kabarmış Der saadet gibi gönül, beytülmale abanmış Defterde ne yazar mirim, dost dosta mı aldanmış Deli balı yemişçesine, yürek yüzü bin sanmış Değilse nedir., Bütün dertler bir vefasız yardanmış Derman umut kapısından eli boş dönmüş zahir Diyorlar ki, derya bütün denizlerin anası Diyarlar ki, ırmaklar akar çağlar susuzlara kanası De, her güzele bin civan, cayır cayır yanası Dağlar türküsünü okur, destan gibi manas’ı Damlalar döşüme hasret, özüme işler mânası Dünü yoktu zamanın hepsini imdi bildim Düşünen hayallerin atından, itilip indim Düşündükçe acılar devaya sindi bildim Düşlerimde makilere yağmur değdirdim Düşerken bilmeden, dokunduğum dalı eğdirdim Dirsek darbelerinden kan oldu yaralarım Dönerim geçmişe, Döner Huda’nın kanatlarından pey alır arım Dönerek maziyi elvana çalar boyar envarım Dönerken vahde, esmanın kapısını aralarım Dönerde ahde, vefasızlıkları karalarım.., Mehmet Sani Özel 13.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşlerin dünyasında, Merhaba Afitap Alicenap halimden bade sana Nasılsın diye soracak olsan bana Ha bire gezerim düşler dünyasında Tan yeri ağarırken ak gerdan ovasında Gözlerim ufkun kızıllığında kalır bir boy Sıralı dağların ardında köhne sade bir koy Sırma dişlerinin arasında çöp tutar, sıkarak Sıyrılıp çıkan güne bakıver gecenin koynundan Örgülü saçlarını salmış dizlerine dek boynundan Solurken tüyleri kalkıp iner boğaz kesen yelinden Boş kaselerden, havasını yudumlamak gelir elinden Gezinmek ne kadar hoş olurdu, bihter’in rüyasında Birsen eksiksin canım, yoksa her şey yerli yerinde Yinemi kırıksın aydan, şu günün sabahında Sedirine yaslandığın o gönül mü düştü Unutmaya söz verdiğin sızın sathında Göksünü çektikçe Ah, yaş yanağa düştü Mor benekler belirivermiş kara bahtında Nevalın yüreğinde kar kanayan yare var Nebile sümbül hangi derde çare var Nergis yamaçlarda çimende lale var Çiçek güneşe yanık gözlerinde hale var Hal çareden habersiz, kıvrılıp bükülür nalan İçinde dönen nuru, başkasından mı sanan Gaflettesin be hey gönül, kaldır başını uyan Şule senin eserindir, el alemden ne uman Sündüs elbise gibidir, istediğine koy giydir En güzel sevgili sen bensin, yine elden iyidir Afyon yutmuş mülhemcesine yalpalarım zamana Ya duracak şu yürek, ya vuracak tamama Yakınımda ol yinede sensizlikten bana ne Ah, içinde barındırmaz, olmuş bizi zamane., Mehmet Sani Özel 07.03.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşünceler.., Düşünceler.., Kurallara aykırı diyerek., Sıra dışı hayallerden kaçtı., … O! Kaybolmayan, güçlü kalan., Delikanlı, kabuslardı genç., Enine boyuna, büyüyüp gelişti., Zaman zindeliğe, cömert davranmamış! Nefesler, zülüfleri tel tel ak etti., Yıllandı güzellik, öbek öbek..! Yalı kavaklarının gölgesinde, hülya., Gözü açık uykulara sarılmış, kalmış., Gergeften motifler çıkar, tonla nakış., Her görüntüde, boynu bükük anılar., Ve ardından çaresiz bir bakış.., Yapraklar, dibine kıvrılırken., Hazandı, Leyla nın Vatanı., … takır hazinede sultan., Fakir, hangisine el atsa., Kumdan köşkler, dağılıyordu., Dalgalara duramayan umut, ağlıyordu., O, aslında harca çimento katmasını bilmedi., O, kendisinden başkası için gülmedi., O, aşk dedi ama hiç hamama girmedi., Yanlış hesapların kurbanıymış..! Zeytin gözlüm, meğer.., İşin acı tarafı., … 29.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşündüğün gibi vatan., Sizi bizden bildik, Kademe-i ulada., Silah seslerine uyanmak! Kavli muhabbet varken., Sızı ince ve derinden, beşer mutat şurada., Sırlar kül rengine, aşk sabrı ararken., * Ayılsana, ey nazlı azade., Akıl nû’nün kıtmiri olmuş! ., Ateşin yokladığı yerleri tutan ellerin., Arap Beşiri, siyah yüzlü bir îcma da fail., Parmak uçlarından şifa umar, ağrıyan yerlerim., Serin yerin ısırgan otu yadın bir tutam nergis mi? ., Tasalanma., Gönül bahçesinden toplar derlerim., * Ef’al-i ihtiyariye, kişinin medarı iftiharı., Mürur-u zaman hasrete büründürür, vefadan firarı., Şimdi, gözlerine düşen baktığın yer mi, yoksa? ! ., Yüreğinin attığı sayha yar başı, dik yamaç., Meğer senin sevda dediğin., Olmasın, önce sev sonra., Vur kaç.., * Kanadı kırık kuşun uçması., Düşün! Pencere pervazlarında reyyan., Revahın dorukta seyrededur, ne hoş devrialem., Uçurumların ıssızlığı iskan adresi, sevgili Feynan., Bu gidiş hakkadır.., Hakkım olanlar boynumda asılı., Ferman Huda’dan., Verecek olsun yeter ki, Mennan., Düşündüğün gibi vatan., Uğruna feda olsun can., Uzaklardaki ulaşılamaz çareye aşığım ben., Pilavdan dönmeyen, sağlam kaşığım ben., Nihanda, kırık kalpler arasında., Gözlerini arayan göz., Şaşıyım ben.., * Yine gel, göğe yüzünü sürdüğünde Nihal., Öksüzlüğün başını okşarsın, ameli Saliha’n olur o hal., Toprağın rengine bakarak rızkın daralmasın, bire bin al., Yurt bulana kadar yaşa, yüreğimde misafir olarak kal., Say., Han kapılarını elan ardına kadar açıyorum., Tavafın hürmetine, yollarına gül saçıyorum., Buralarda mevsim vuslat, bahar kokuyor., Rahlede Kitabı mukaddes, Kuranı kerim., Kurra., Tövbe suresi celile sini okuyor., Allah yar ve yardımcı olsun, Derim.., … 15.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşünen insan! .. Gözden kayboluşuna kişilerin Kaç zamandır meşgulüm, eskimiş dostlukların Can çekişine gider gelir, acizliğimi işlerim Düşüncesini sorguluyorum hasbelkader Hafızamdaki hayr-ul beşerin.., Sabıkalı aşklar, tutuklu sevdalar Günyüzü görmemiş hasret ve vefa bilmez özlem Önce koşarak gelir sonra bir kara elmas gibi gözler Yönü kıbleye doğru gönül Mecusi tapınaklarında firar Berzahta tadat var iken, beğenilmeyene hissi surat asık Ve o kimse ki, bir sahte tebessüme vefanın belini kırar Sonra ağıtlar beyitlerde nerde sırçalı saraylar köşkler Dudaklar yağmurun uğramadığı arazi gibi çatlak Ve bilinmez mi gözyaşlarına sulanmıyor Seviştikçe yeşeren otlak.., Kaygan zeminlerde kalp tutulmaları Kuru çeşmelerde fesleğen sızlaması ayrılığa Ve veryansın edilsin yüreğin yürekten ayrı gayrlılığa Tazelendikçe ufuk, kaldığın yerde olduğun gibi misin hala? Bunda benim suçum yok, şerh koydum şaha giden dilekçelerine Şikâyetler mahkeme-i Kübra ya varana dek kıyamdayım İstemem ki, bukağı vurulsun mahşerde ökçelerine.., Öldürdüğün gibi dirilt! .. Diriltebilir misin bir deli sevdayı? ! Seni tanımak mı, çirkefte sersefil görmek vedayı Hangi ahit kapıları çarpıp, kırıp gitmeyi gerektirirse Taçlandır vuslata olan vefanı, bakaya vecizeler yansın Ve hakka dön veçhini, ateşe sarıl nar gibi Dilini sıdka sür, çok alacağın var gibi Çık ağdalı telaffuzların kınından Gözüme gel, meskûn mahalde Mukimi edepli hayâ sahibi Baktıkça yüzüne kızaran Düşünen insan! .. .., var gibi.., … 02.12.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Düşünen insan., Bana sen kimsin? Diye sorsalar., Dünya nüfusunun en sonundaki kişi., Olduğumu demezsem, yalan söylerim., Kişiliğimin alt kimliğinde., Açıkladığımda hoş karşılanmayacak., Fikir ve zikir mülahazaları muhafaza ediyorsam., Ve ihtiraslarımı kin, kan, intikam., Hisleriyle besliyor ve.., Vücut verdiğim düşünceleri., Ortaya koyduğumda can acıtıyorsa., Hakkı ilga ile tabii düzeneği., Gizliden veya açıktan., Sarsıyor.., Sınıf, dil, din ırk, mezhep ve., Milliyet farkı gözeterek., İstismarla na-meşru intizama., Kanal ize ediyor isem., Yine, dünya nüfusunun en önünde., En bedbaht ve günahkar kişi., Addederim kendimi.., Kim kendini başıboş sanmış! Hiçbir mesnede karşı sorumlu hissetmemiş., Ve bu tarz anlayış tutuluyorsa..! Neden çayırlarda otlayan yılkı sürüsü gibi., Ürkme, kaçma yada saldırma refleksleri olan., Ses ve görüntüye omurilik tepkisi veren., İnsan sürüleri yoktur? ! Zira, düşünen insan., Sorunlu ve sorumludur., Başıboş değildir.., -*19.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ebrar., Işık sofrasındayız., Semadan Davudi bir eda., Maide suresini okur ve Zekeriya., Kubbe bütün zihinleri bir kapta çalkalar., Hüzünlüdür o nebiye yoldaş nebi Yahya., Ve beş bin yılı içine resmeden kutlu an, sayha., Muhammedi’i adres gösterip müntehaya bakar., Rabbi yesir orduları, İsa’yı çevreler Kenan’a akar., Mesh edilen yaraların inlemesi duyulur, ağlar ebrâr., Sevince sürur eder zihni parça bölük hasetçi dırar., Şimdi kaç bin yıllık fitnenin belini kim kırar? Yahyah insan, hangi karanlıkta yakaza., Başa gelen ya kader olacak ya kaza., Rıza göstermeyince hak olan aza., İdare-i meşruta el koyar âzâ., Işık sofrasındayız, şükran lillahı bilenler için., Ye içer şükretmezler hala, şu insanlar., Niçin? … 26.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ecmel din, gözüme., Ecmel din, gözüme., Gelen gün batımından çok daha Gülünce yanaklarında hayat buluyordu vaha Yalvardım Allah'a ne olur bir daha, son bir daha Umutlarımın üzerine çökünce o hain kahkaha Yeniden dönüp de sığındım, cefakar penaha Cehrine koyun açtığım, feveran cemile Cezbine kapılmış gönül, şu kem ile Üzerime yıkılasın sen ey nebile Eyvallah diyorum, aşk ile Ezildiğimi bile bile.., ... 02.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Edvarı seb'a Ölümü ayartmak için hayata soyundum Ateşe dayanıklı ahşap bir hüzün yedeğimdeydi Daha dün İbrahim’in sürüsünde bir koyundum Ömür bilmeden geçti, kimliğimin ismi neydi? ., * Elimde bir demet ateş sağanağı, yürek sığınağında Yağmur kokusunun sürüklediği yön, bilmiyorum kimeydi Kadavram tarihin çöplüğünde, gözyaşı çanağı Sağanakların üzerime yığdığı zaman., Sahi., Senin medeniyetinin ismi neydi? ., * Mekânım, Araf loşluğunda., Çöl gecelerinde tutuklu yıldızlardan birindeydi İsmim hüznün günbatımından, gecenin vaftiz törenlerinde Taş sektiren bir efsanedendi, ağlaşan dillerde dolaşan Aczime kıvrandığım, iri buğday tanelerine bakakalarak İzini aradım hep, geçmiş uygarlıkların örenlerinde Görmeye çalıştığım, görünce sevinçle kol açan Taşların bağrı yanmaz, ömür bilmeden geçti, Kimsin edvar-ı seb’a da ismin neydi? ., * Zihnime geri dönemeyen düşlerde gezginim Yalnızlığıma kefil olsaydın, hüzün düşerdi yâdına Nevri tebessümlere dönmeyen çağlardan bezginim Güneş gülerse doğup ufuktan, bütün renkleriyle abadına İtiraf ederim; Doğrusu ben aşktan değil, aşka namüsait Çalınmış vakitlerin, nahoş iklimlerin ayazından bezginim Yarım kaldım sana karşı., Lahuti bir ateş çemberinde Nedamet zincirlerinin halkaları arasında., Cefada., Fırsat aradım, dudak kıvrımı gamzeli vefada Ve har vurup harman savurana sormalı? ! ., Mimsin besmelenin gözünde ya., Şu Yaratılış efsanesinde Cismin neydi? .. … 27.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ekteki dosya., Dün, bedenimi yere bırakıp., Acaba nasıl olur vuslat(a) ? daldım., Mavi mor karanlığın loşunda bir ses! Işığa boğdu gözlerimi resmini aldım., Merak ediyor olmalısınız..! Ekteki dosyada ben varım.., * Bu gün eflatunun nağmelerinde coşku., Lunapark bomboş, üzerime esrikliğin koştu., Tek kelime; Göze gelen yaratılmış pek hoştu., Hazırlıksızdım rayihana affet, ellerim boştu., Ne zihnimde latife, ne yedeğimde bir nefes., Sadece belleğimde çınlayan ürkek bir ses., Merak ediyor olmalısınız..! Ekteki dosyada ben varım.., * Sol elin baş parmağında alyansı, ilk gördüm., Kendimi koyacak bir kare yok, yerimi silik gördüm., Gün doğusuna bakan yüzde, kendini arayan kimlik gördüm., Ve ben beni tanımayan kişiyi bin yıldır bildik gördüm., Bereket yağmurlarına gebe bulutlar, ey cılız nefes., Sana seni anlatmaya çalışıyor, bir lahuti ses., Merak ediyor olmalısınız..! Ekteki dosyada ben varım.., … 27.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Elime her kalemi alışımda., Elime her kalemi alışımda Kıvrılıp kağıda düşmek isterim Kabarır içim kabına sığmaz Hasretin yangınında pişmek isterim Yüzüne bakmaya doyamadığım hayallerin Omuzuna baş koyar nefesini dinlerim Yüksünürken dökülür yerlere ifadelerim İçime ateş düşer yakar da inim inim inlerim İliklerimde kadar acısı hissedilir bir ahın Vicdanları sızlatan efkarı ervahın Olmak için neleri vermezdim nazar gahın Esmanın boşluğuna düşmüş masum eyvahım Bir hazin dirilişim var ki gül goncasında Yapraklarda yakut mercan su damlasında Gece yarılarında gel git zılgıt gün ortasında Belleğime düşmüş abı hayat erdem gibisin Mehmet Sani özel 01/06/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ellerimi yüreğime götürdüm., Ellerimi yüreğime götürdüm., Ensemde boza pişirirken sevgili Sandım ki başı okşanmak ister Seğirtip yüzümü tırmalayan sevgi Sen misin sahi? Yanına vardıkça kalbimi kıran kurguların Öksüzlüğünü mü anladın, örselenmiş duyguların Ah! Şu gönül.., Peşinden koşar oldu, gülümseyen olguların Ateş topuna döner yaklaşımlar Ölmek gibi! soğuk gelir dokunuşlar., Öylesine önemsiz, öylesine rast gele bakışlar İstenmediğine nazire, ani kalkışlar Solgun ve yorgun renkler, estetiği olmayan nakışlar., *** Ellerimi yüreğime götürdüm., yine., Elvanı hoş gözlerin sitemini yokladım El üstünde tutmaya çalıştım.., niye kine., O benden eksiltmeye çalıştıkça ışığını çokladım Avuçlarıma bahar düştü, Huda’dan Secde gibi eğilip, papatyalar kokladım Özlemim, derin kuyulara düşmüşçesine, Yorgunluğumu yükledim., boğulmuşluğun nefesine Bıktım mı sanırısın.., Ben yine hasretim.., Hasretim Canım. Cana can katan güzel sesine., *** Ellerimi yüreğime götürdüm ki, Ellerini tutmaya çalıştığım zifiri karanlıkta., Elimi dikenlere vur da., Kanat., El olmak! içime sığmıyor.., Sende bu nümayiş, bende ki sefil sanat Sen misin sahi? Sözlerine., saltanat çadırı kurulur sandığım Almaya çalıştığım, bulamadığım, can katı Tozunda iğne aramak gibi samanlığın., Ah! Yine zahmeti koluma taktı, yine loş oynattı Acıyan can, acıdıkça vefaya döner gider talkına Asık suratlara maalesef, bir buruk selam Aldığımız bir ömürlük huzur hakkına.., Aldığı her ne ise, helal olsun vesselam.., Mehmet Sani Özel 12.05.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Elveda eksantrik Dağ vadiye esnedi., Taşların gölgesine sindi dağınıklık Değil bu yol benim yolum, Aşkta hakimlik! Rüzgar yüzüme sine vurdukça, kirlenir ıslak ılık Ruhum elem eza kusar acanım, elveda eksantrik İhtimallere ısındım, olmazsa olmazların koynunda Kaç kez öldüğümü bilemem, riyakarlığın oyununda * Kim beni inandırabilir? .. Kilim desenlerinden., Ümide, korkuya yol olmadığına İpiyle kuyuya inmeye kalktığım cengaver cesur yürek Demeye dil bizar mı, kalbinde hiç boş yer olmadığına Acıdan zevk duyar cüretkar kinayeleri üzerime sürerek Sürünesin diyemiyorum, yüksündükçe yurt olur döşüm Yürü ki, sona tez varasın, ey muhteşem olası dönüşüm Yevmiyem azarını almaksa., Esiriyim bir fırıldak zanaatın Azda karar kılmak için ağarttım, bunca kıllarını kanaatin Atın! Beni de yas yalancı sevdanın cehennem çukuruna Kaşığımı kavuşturamadığım vefanın, apıştıkça uçkuruna Zaten ürkmüşümdür hep, ne varsa bu iki yüzlü toylardan Bizse de ha bire hikmet aradık, uzun kısa orta boylardan Umurum al verlerin hergelesi olmuşsa, itilerek postlardan Ömür berhavaya kurban, tebessüm bekleyerek dostlardan.., Mehmet Sani Özel 06.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Er ki, döş vurmaya alışmış., Sevgi boy atmış semaya, kabristana bakarak Geceyi gündüz, eri geç, gerçeği düş ediyor Er ki döş vurmaya alışmış, yaşayamaz korkarak Gönül saray bahçesinde, aşk ile nuş ediyor * Gel ey yürek yakan hoşluk, tebessüm et gül hele Gergin asap da ah-ı zar, kişner durur hergele Gevher nisyanı intizar, etmeden el ver ele Gel ki alem dümbelekte, Dünya cümbüş ediyor * Azra hayal evlerinde, gelin güvey bekliyor Hasret doruğa varsa ne, nazlı nazı çekmiyor Ateşe kandıkça nihan, günü güne ekliyor Ve sende sevda sel olsun, sevgim bülbüle diyor * Sen delice çağlayan su, yatağını ararsın Aklı baliğ gül kurusu, ıslah olmaz kararsın Sonunda kavuşmak yoksa, başka neye yararsın Aşk ne menam bir şey ki, teleği kuş ediyor ... Mehmet Sani Özel 18.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Er kişi niyetine., Bir cenaze var..! Yatıyor mermer musallada Semada bulutlar kırık, vefaya selamı var Güller üzgün ve son bahar yapraklarında hüzün., Koç yiğitler kol geziyor, gırtlakta düğüm gibi hıçkırık Aslan yelesinde rüzgarın duası, faydası yok lafın sözün İçinde kan pıhtısını eriten sessiz ağlamalar., Bir ah! işitilirde, kalbi sekteye vurur hicran Avlu geniş, bir yanı bedesten Cami, tarihten çıkıp gelen parça Ne saflar kalabalık ne çelenk var eşten dosttan Üst baş dağınık, zevahir orta yerde yaka paça İmam, konuşmadı sözlerine inciler dizerek Der gibi bakışlarıyla; İbret mi istiyorsun..? İşte ölüm! Vaaza ne gerek., Yüzünü kıbleye dönüp.., “Er kişi niyetine.,” Allahuekber... Afalladı, beş on kişilik cemaat Ardından merhumenin eşi dokundu Hocam, Mevta karımdır, çocuklarımın anası İmam bir daha, “er kişi niyetine.,” Allahuekber... Ve bir ikaz, bir iftitah tekbiri daha., “Er kişi niyetine.,” Allahuekber... Derken cenaze namazı kılındı İmamın aklından şüphe edenler hışımla üzerine yürüdü Bre hoca, hatun kişiydi bu size nasıl göründü? Dedi ki; ......................................................., O bir evladını henüz, Vatan sathında şehit vermiş İkisine daha o iman ve hakikatle kol germiş Şahadet haberine şükür secdesinde iken., Sevinçle emanetini sahibine vermiş... “........................, O şehit Anası.,” Şehit oğlu şehittir.., “Er kişi niyetine.,” Allah rahmet eylesin.., ... 20.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Er kişi., Er kişi., Er oğlu er kişi., Hakkın emanetini., Yırtık söküklerine sıvamak değildir işi., Eğer serde, eteğini kemden korumak için Gönlüne çekmiş bekleyen bir Nadiye varsa., Nemrutun İbrahim’e yaktığı ateş çemberinin Ortasında gülistanlık henüz hala baharsa., Ne gam eritir cesareti., Ne izdiham gözünden siler silueti., Kim, Allah aşkına..! Kim bu zamanın içerisindeki., Sadakati Ve ahde vefayı kirletti..? Kim, yek vücut sorgusuz sualsiz Hem dünyayı hem cenneti hak etti..? Çile o, nece sancılarla filizlendi., Talana borana göğüs gerdi ..ve sabrın iklimindeki Gönüllere gül gibi., Güneş gibi.., Nüksetti ... 19.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Erdişiler., Eller vardır, hamuru bir başka yoğurur Analar vardır, aslanlar gibi merdanlar doğurur Erler vardır., El içinde hayat okulundan mezun, düşe kalka er kişi olur Ve erdişiler., Ki, onların ellerinde avuçlarında dünyalar mamur olur Gönüllerin bir yanı bostan, bir yanı bedesten., Bereket Hanidir, kulpsuz bir testiden aziz su., Serinlik hareket İnsan için en güzide öncelik, güzelliği fark etmek! Bir hakkın düzenbazlığındaki renk dokuyucusuna Seslenmek lazım; Ey lahuti maharet! .. Kıyamet., Arafla zembile arasında Durma mahşere dek meşke et.., … 04.12.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Es kaza mavi oldum Yatsıya vardı Yar, Gecelerin yarısı Yalnızlıklara pusu kurdum bilesin Yaz boz tahtası gibi bahtım işrakta Yanmayan çırama bir sevenim ateş dilesin * Seherde gözlediğim, ufukta eriyen gölgeler Sinerek yüreğimi bin parçaya bölgeler Sızı verir gönlüme, Sevgiliden döngeller Sonsuz deryalar içinde, susuz kaldım bilesin * Edasına kapılıp ram olduğum hoş melek Endamıyla tokatlar, anlayadur ne demek? Erdeme varmak için hey hatlı çile gerek Es kaza mavi oldum, Kalbin mor’u dilesin., 27.06.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Eski ve yeni., (makale) Yenisi yanı sıra heyecan getirir. Heyecan taşıyıp kontrol edebileceğimiz düzeyde olduğu sürece mutluluk sürür eder. Ancak ne var ki, yeni olan bir şeyi çok çabuk eskiterek gözden düşürmek, hiç hoş değildir.., Yenilmeyen yeniler, eşya türü yeniler ve duygusal yenilikler., Hangisi olursa olsun her yeni icabı mucibince bir ilgi, bir alaka ister! Nasıl; Yeni bir bebeğimiz olduğunda öncekini eskitip ilgiden, alakadan ve en önemlisi muhtaç olduğu şefkatten mahrum edebilir miyiz? Yeni bir cüzdan aldığımızda eskisini fırlatıp çöpe mi, atarız yoksa, “dursun, belki lazım olur! ” mu demeliyiz ki, ileriyi düşünerek zamandan mekandan tasarruf edebilmek içinde sağlıklı bir karar vermemiz gerekebilir., Yeni aldığımız kanepeleri koltukları, eskisine vefa olsun diye her ikisini birden teşhir etmeye kalkarsak oturduğumuz mekan tıkış mıkış olur, herhalde., Efendim, bunlar işin latifesi. Tabiki kişi neyi nasıl edeceğine kendi karar verir ve yeninin verdiği esenliği de derinlemesine kendi yaşar, yaşayacaktır. Biz belki bu yalpa vuran cümlelerin arasına kişinin, her hangi bir şeyi yenilerken veya yeniledikten sonrada her iki tarafa samimi, dürüst ve adil davranması gerektiği lüzumunu espriyle kullanmaktır., Adil davranmakta ne oluyor diyecek olan olursa; Yenisi gelince eski masayı kapıda, yağmur yaş altında, bakımsız, işe yaramaz vaziyette bırakıp terk etmek ve yeni bir eş ve dost edinildiğinde, öncekine eski muamelesini reva görmek ciddiyetten ve samimiyetten çok uzak bir kişilik göstergesidir ancak., E, ne olacak? ! Eşyada insanda geçmişte bize vermiş ve sağlamış oldukları yarar ölçüsünde ilgi ve alakaya değer objeler olduğu gibi bu bir canlı ise ruh derinliğinin ayrı bir hatırı sayılırlığı olması (kendimizi sayıyorsak!) gerekir, derim., Eş dosttan ayrıldığında, mazi hard disk hafızası gibi silinmiyor! Hatıra geldikçe tebessüm ettiğimiz anılar, böyle kişi ve kimseleri önemli günlerde veya karşılaşıldığında yada aranması gerektiği çok özel zamanlarda mutlaka saygı ve sevgi ölçüleri değerinde muhatap alıp alakadar olmalıyız., Üzerine zamanın izi ve esareti düşen, ruh taşıyan varlıklar, bir zamanlar gözlerinin içlerine bakarak gülümsediklerimiz, insan olsun hayvan olsun bizleri pek kolay unutmazlar., Bizler ise onları unuttuk gibi görüntü verirsek bu riyakarlık olur ki, daha beter bir geleceğin gömleğini kendimize biçmiş oluruz., Sevmenin acemisi, cahili bir birey veya toplum, vermeden almaya kalkan, vefada hep karşı taraftan öncelik bekleyen insanlar, huzura ve refaha varmakta emsallerinden on yıllarca geç kalmış olurlar., Duygusal zekayı yerli yerince kullanmayı bilmek, hassasiyetleri dejenere etmeden özümseyerek önemine binaen takip ve tedarik etmek, muasır medeniyet seviyesi olsa gerektir! .. Terk edilmiş, yalnız birisini görürseniz, ilk ihtimal; Eskittiklerinin âhı tutmuş olabilir! .. İnsana yakışan sürekli yenilenmek ve eskiye de yeni bir ruhla, yeni bir değer ve anlam katmasını bilerek mutlu yaşamaktır., “Yeni yılınız kutlu olsun..,” 01.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Eşittir dört eder.., Rabbi ile kendisi arasında Sürekli sallanır gider gelir insan Hangi din deseni değersiz kılar? İnancı her ne olursa olsun “Bir dil bilen bir insan! ” Bana sorarsan.., “İnneddine indellahil İslam! ” Kurulduğu gün yıkılmadı mı Şark-ıl avsat da Mescid-i dırar “İki kişinin bildiği sır olmaz! ” Aklın ufukları sınırsız Haleti ruh iyesi ile beni ademe sunulmuş Hangi kavmin kültüründe illa hak tecelli eder “Hakimiyet kayıtsız şartsız..,” göğüslere kurulmuş Hangi millet dengi ile cehtini döndürür metheder Övündüğü kadar sanılarda bahtiyar olmuş Dün Dünyayı titreten devasa hükümdar Bu gün ihtişam özlemleri ile derbeder İki kere iki her halükarda Eşittir dört eder.., Çağdaş medeniyetten nasip dar olmak mı derdin Bilimin din’i doğru orantıları yerli yerince kullanmak Süper güç olmak için tarihe hangi gerçekleri verdin? Kuralları sevgi ekseninde geliştirenler yol almış Kura dışı yolculuklar dün olduğu yerde kalmış Tek bir taç var! Melik başına.., Adaletle hükmeden Kral Onu başına almış… … 17.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Eşkali belirsiz aşklar., Eşkali belirsiz aşklar Abdulmenaf’ın koyunları gibi., Akordiyon zikzaklarında, kıl döker., Ekvator kuşağı, ılıman iklimi benimsemiş., Sanılarında adam gibi.., Suya tırnağı değse., Yekpare dibe çöker.., * Dost elinden olsun., Bize ne verseler yeriz., Zıkkım olsa, elhamdülillah deriz Tek şartımız; Mümkünse mısmıl olsun., Velhasıl Bizans oyunlarına yabancıyız., Elhasıl, ne hancıyız, ne yolcuyuz., Olsak ancak; Yüreğim var! Diyenlerin.., Vicdanlarında bir göz kırpması kadar., Değersiz sancıyız.., * Salacakta şimdi, musallanın önünde., Atinin ruhuna fatiha okumak için., Senin iç’in benim için kararmış..! Mukadderim, Vallahi sormam., Ne, neden ve ne için… -*31.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Evim., Bunca zamandan sonra Nereye getirdin beni Aklımı basıma alıp ta Bulamadım kendimi., Ah bir bile bilsem Azgın atın üzerinden Yerlere inebilsem İnip te., Kerpiçten duvarlı Topraktan damlı Evime girebilsem Etlerin üzerine sinekler konardı Şişeli lambaların ışığında Üvezler ateşe yaslanır Itır kokusuyla ılık meltem Yüzüme vurur yalardı Odaların kenarı taştan sedirler Bakır kazan dolu ayran aşı Avlunun bir yanı ocak başı Kapıda sıralı tuz taşı Serpeneğin altında kuş yuvası Birazdan başlayacak gibi sığırcık dansı Çocuklar damın düzünde aşık oynar Pınarın başında kadınlar kızlar Güneş en tepede zevalde Yatıp kalkan hayvanların gümbürtüsü Kabını küllerken başından kaydı örtüsü Ardından kahkahalar muzipliğin türküsü Etrafı sarardı birden yanmış tezek kokusu Kol kola girmiş sıralı selviler Sekmenlerden atlayıp inilen bahçeler Irgatlara azık gider. Rengarenk bohçalar Boyumun yarısı yerde gibi bedenimi ökseler Her biri bin bir desen bostan bölgeler Karanlık maviye belenmiş şuurumu gölgeler Armut ağacı yerinden memnun Acı otu açmış özgürce Gaz ayağı fütursuzca uzanmış Evlek bölük pörçük maşala Burnumun direğini büktü sarımsak Eriklerin dibinde tutam yeşillik Elmanın dalında kurulu bir beşik Ninniler yapraklara ediyor eşlik Hıyarlar körpe Kabaklar masum fasulye sırık Yerde bir ham meyve var. Yarısı ısırık www.antoloji.com - kültür ve sanat Toprağa bir kürek çakılmış Sapı kırık Hudut boylarında Frenk üzümü Isıttıkça içimi yüzüme vurur hüznü Kırmızı beyaz salkımlarda hatıralarım Hayallerim düşlerim Sahibi, Sultanı gönlümdeki köşklerin Ben hep seni vişne ile kirazın arasında Vedalaşırken ıslanan kirpiklerin Uzaklaştıkça yaklaşan mimiklerin Sembolik gülüşlerinle hatırlarım. Mehmet Sani özel 25/05/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey Aşk! Ey Aşk! Ne fer yutan çorbasın Çelik çomak oynaya gelem hemen Kafayı sokanda gövdeyi kapan torbasın Gözüm kalanda göğsümde hünerin keman Toy bul derim toy ki, ayağı yerden kesilsin Zevkinden kundaklar kudursun koy vezir han Zemheride tiril tiril, üstüne ateş yeli estirsin., Nurdane’ye ney ile vermiş Kadir Mevla’m ilham Nihan da., Alıp şöyle vursam seni yerden yere Yıkılmış öyle pejmürde halini görsem bir kere Çentik atıp çizeceğim görülebilir her yere Havuzuna ı sıcak sular ister ulu dere İsteyene veren vere be Ahani! Bende hal kaldıysa hani.? Pes mi ettim sanıyorsun Dilindeki tat, burnundaki koku Gözlerinde alevi yüreğindeki şoku Hayallerinde gergef, rengarenk doku Bir dokun binlerce semâh oku..! Sen bunu, ne sanıyorsun..? … 29.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey ayaz! .. Hangi dergahta sebat buldum, Buldum da tekrar sana döndüm., Dövülmemiş yanım kalmamış, lafazanlıklarla Kara kuru ışık olmaya çalışırken, karanlıklarda Deli dolu esen yellere dayanamadım ve söndüm., Şimdi... Sen bunu fırsat sayarsan sevin., Dikenini temizlemediğin obada değil mi evin? Devasa gölgelerin oynaştığı deryalara manzaran Neden meyveler salkımken, yüreğimde yoğrulur hazan Saadet göz renginde mi yoksa söz erkin mi Ertesinde bıraktığın vaatler, sermayeden terkin mi Dahası., “Olmazsa olamaz! ” kabilinden telkin mi Yada vuslata muarız olan göksündeki kin mi? Kim toprağın bağrından fışkırdığını inkar eder Kim kırık gönüllerle gidişlerden muhabbet kesbeder Kül yutmuş avare, ben gibi feleklere kinaye serd eder Sen aklıselimdesin (güya) bense derbeder.., Ey ayaz! .. Nadasa vurulmuş tarlanın kesekleri arasındayım Gel beni vur! Vefasızlığa isyankarlığın narasındayım Bahane bulamacından çala kaşık yedim doymadım Billahi., Ben sevdayı terki diyar koymadım.., Kollarımda mugalatası altın bilezikçesine Koyun gibi usluyum, çobanın ıslık sesine Veda yı yaka dikmiş (sanki) , Nigar ensesine Muhtacım yar yegane dost nefesine., ... 24.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey azize bacım yar, Acırsa can benim canım acır diyen yar Söyler misin, şu bende kaç dirhemlik acın var Al işte, masallarda “ağlayan ayva ile gülen nar” Adı kara desen ne, başında parlayan tacın var *** Acınır mı haline bilemem, ey azize bacım yar Adını ayrılık koymuşlarda, Acuzeye ilacım var “Alma mazlumun âhını.,” Hele inada inadım yar Aşiyan yolunda., Taşlara kazılmış alil adım var *** Al ver hesabıyla hislerime, gidip gidip gelme yar Bir bilsen., Saadet yolunda kaç tür çeşit çelme var Yüreğim kevgire benzer, Bir delikte sen delme yar Der gibi dilim aksak, aksanımda çeşnisi loş telve var *** Has bu halim bahardır da, havayı çok germe yar Hangi yana dönsem bile, sende garip bir hal var Sonra yüzün küle döner., Bana gönül verme yar Budağından sakındıkça, göze gelen bir dal var *** Rüyet gibi gelgitlerin, güne güneşe gülen yar Yinemi rutubetten nem., Nefrete isyanım var Gönül neşe koyunda, ağlayıp döşe dökülen yar Darılmadım hoştayım, dargınlığa pişmanım var., Mehmet Sani Özel 16.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey Kamber., Eksik yanlarımı toparlayınca., Kimyası işleyen fen olacağım., Muvahhit maziyi unutup sözünden cayınca., Siması Ruşen, “Rabbi vekil eden.! ” Ben olacağım., * Yürek otu ciğer esmesi üzerine., Köz düştüğünde bedenin can taşıyan bir yerine., İstemem zarar gelmesin, (ey insan) saçının bir teline., Diyenler, ağlamak için çıkar, gazaptan sonra serine., Muhtaçken su bile dökmeye gelmeyenler, ellerine., Gel dersen gelirler mi, seninle beraber kabrine? .. * Hayattan bir şeyler istersin., Hayat senden daha çok şeyler ister., En çok istediğini kazanmaya ramak kalınca., O şerefini, onurunu ister! Kim diyebilir ki, ver! Dost olan o an sana sadece, “Allah’tan kork! ” der., Ey kamber, ne lazım, sahip olduğun haysiyet sana yeter., Olmasın vicdanın rahatsız, olmaya gör beterden beter.., Muhkem mevkilerden sadrına ok atanlar olunca., Bil ki pislik kokacak küfrün miladı dolunca., Sabırla sebatkar ol, sen haklı yolunca., Vakit dolunca güle açacak gonca., Gecenin kaderidir bu korkma! Gökten bir yıldız kayınca., Ve Hakka yürüyecek., Kâinat boylu boyunca Eksik yanlarımı toparlayınca., Kimyası işleyen fen olacağım., Muvahhit maziyi unutup sözünden cayınca., Siması Ruşen, “Sabrı telkin eden.! ” Ben olacağım., * Sahte kahramanlar., Kalibre edeceği otomatiği seçer kullanır., Kirli havayı soludukça, hıyanetin sırtı pullanır., Önce dinine söver kışkırtır, sonra başına çullanır., Haklı iken haksız olma, ne olur sabahı bekle., Öfkenin ucuna şimdilik, sabır sükunu ekle., Onlar(!) üzerine geldikçe, kahpe felekle., Temkini tedarik et, Ihlas, Nas ve Felak’le., İtibar alınmaz, yakıp yıkan topla tüfekle., Gel yine sen., Suların durulmasını bekle., Medeniyet bu merhaleye, bin bir emekle., Zar zor gelmişken, infialin fişini çekme., Eksik yanlarımı toparlayınca., Kimyası işleyen fen olacağım., Her kim, İsa’ya Musa’ya sövecek olursa.., Ben sen o, Ümmeti Muhammed (s.a.v.) .., Karşısında duran., Ben olacağım.., … 05.02.2006 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey latif., Öyle bir manzaran var ki, Kudret şarabı gibisin., Bir içim Ah ile ayan düşler, acıyı merhem sürerim Senin acı dediğin bende pervane, biçim biçim Tuttuğun yerde duracak iktidar olsa Parmak uçlarında sönerdi ferim Bal suyuna koşarım, yol bu yolsa Ben sana açım sena, başka ne derim Bir nida, bir çığlık kıyameti koparır hayallerimde Gönlü bahar, gözü nur, içi gül dolu olan sen misin Bir iklim var ki, hürriyet kokar ellerimde Efendi kula köle, merhaba der misin.., Ey latif., Fazladan bakmaya mecalim yoktur Tel değil, araya bir tül perde gerer misin Bülbülü tutma kafeste, zorda hayat yoktur Bir avuç toprağım ancak tek bir nefeste Toz duman olmak gibi kararım., Dokunup yelere serer misin... 04.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey mücrim! (mersiye) Ey mücrim, bilmez misinki, deva ancak derdi verendedir! Ab-ı hayat aranmakla değil ancak iklime ve şartlara direnmekle, gülsüz bahçelerden geçerken Mevla’dan gülü dilenmekle, istikbali kıble istikametinde gürbüz tropikalliklere bıçağını (azmini) bilemekle, bulanık sularda duru ve sadeliği dilemekle, sabırla sadede doğrulmakla bulunur., Her söz incidir elbet ama yine her söz yürek incitebilir! Hayat kurtarılacak yerde, bir cılız tebessüme sebep olunacak yordamda dalamıyorum demek deryalara ne kadar masum bir mazeret olabilir ki? ! Bilgin işine yarar yitiğin derinlerde olduğunu kesb ediyorsa, sen neden hala karada yürür gibisin peki? Sen ukbada ki Medine’den sabah ezanlarını işitirsin, Sen Mekke’den Yesrib’e uzanan hicret yollarını iyi bilirsin, Sen ki, Miraç da yer yüzüne rahmet gibi saçılır biri bin olur dirilirsin de kudretten kanatların varken neden hala toz toprak içinde sürünürsün? ! İbrahim’in gür çimenleri ateş halkaları ortasında, gülşenler gamzelerine dokunur hamdı sena ederekte, heva-i nefsin tedarik ettiği havsalana tutunmak niye ki, çehrelerinde misk-i amber kokan gönüller geçişine bakarken karıncalara ekmek kırıntıları koyarsın sadaka dağıtıyorum diye ha! … Bre mücrim! Gözlerinde Surakâ’nın Hz. Resulullaha tabi oluşu canlanır bakınca, Mekke semalarında sevinç dalga dalgadır fetih günü., Bütün hasretler içinde dallanır, güle filizlenir, kesret tortop olmuş kelime-i tevhid ile otururken “.., vel fethi ve raeyten nass..! ” okunur ki, her yan muhabbetullah ile donanmış olur.., Başlar sadece şükür secdesine eğilir o an..! Dağlar bereket kusar, ağlar balık doludur., Tükenmesin diye denizler balık olası gelir nefsin ilayıkelimetullah uğruna., Sabır örülmüş bütün seyahat ve sefer yollarının kenarları ve ne mutlu sana ki, “Fethi Mübin! ” gibi bir düş ve hayale sahipsin gayrı cürümün Allah rızası iken sana boğulmak yoktur ilel ebet.., Orada boş kelam yoktur; ” Gıylen selamen selama..,” Vesselam ün aleyküm uyanık olan ulema… Tek eksiğimiz riyasız dua… 17.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey nazlı hilal Telli turnaların kanatlarından yel alır yoncalar Teninde bereket makes bulmuş, bahar gibi goncalar Alparslan’a kollarını açmış, bekler bir kutlu diyar Bin yıllık nişanlı gibi Anadolu dedikleri diyar Akına gözlerinin, kaç defa sulandı haçlı küf far İki yüz yetmiş kiloyu aparan Seyit onbaşı gibi cengaver Sathında uğruna can vermiş, binlerce şehidim var Sana nasıl aşık olmam.., Ay yıldızlı, ey nazlı hilal Peygamber müjdesine nail olan Mehmet fatihi İlahi kudret, Şehremini seçti İstanbul’a bizatihi Bir çağı kapatıp diğerini araladı, Er yaman ki fizilâl Mehmet Sani Özel 29.05.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey Safinaz! Ey Safinaz! Sararan yaprakarın arasında yüzün Dün ışığın gözümü alırdı bu günse hüzün., Düldüle binmişin de toz toprak yüzün gözün Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? ! * Handikaplar asari antika heybende Helale boyanmaz emanetler ey bende Perde kalkar bir gün elbette ki, pey sende Boyuna pos umu takarım az başını eğ sende Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? ! * Dua kapıları önünde taburen varmış! Muhtaçları gördüm gamzelerinde iklim kar kış Kuş sürüsü gibiydi billahi top yekun umuda kalkış Ürküten kalabalık tutmuşta bir soytarıya alkış Zaman gergefine oturtmuş ahali işliyor nakış Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? ! * Bismillah hakkı üzerinde ne var? ! Bende sükun sende yalaka taburları var Tâki secdede şimdi serencamın da hayır dualar Tavlı besili beklentiler üzerinde renkli şualar Ruh tayy-i mekan ebcet ile hakka giderim Rabbi hakem tut söylemez sükut ederim Hani eylüle dönerdin hani vuslattı güzün? ! … 15.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey sevgili., Ey sevgili.., Ellerim yollarına düşmüş taşların altında., Gönlüm gözüne girmekken kaşların altında., Derdim fark edilmek değil gümüşte altın da Bir tek bana bakmadın her bir yana baktında., * Koyu laciverdin mihenginde mayi sarıca bir ton Sandım kelebek seğirtti dedim ki, eflatuna kon Ve söğüt poyraza aşina yapraklarda halay horon Bir tek bana bakmadın her bir yana baktında., … 14.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey sude! Ey Sude! Ebrar’ı tanıyacak göz var mı sende? ! Sudeka sarfı nazar ederken bir bir iclal den Methiyeler nefsini parlatanlara fırfır olur Hangi halin tek bir yürekte kalır ve sır olur? ! * Saçının telinden ecic alınca Şimşekler çakıyor mu sanırsın Şıra bal küpünden ağır aheste damlar Hakkın cennettir de saklanıyor mu sanırsın Sal göğsünü daraltan hafakanı üstüme gelsin Susadıkça saki ıstırabını maşrapayla versin Yekün ol bir çift kola seni sarmaya gelince Dağılma bin parçaya aşk elini ele verince Henüz şafak atmamışsa bu sancılar..! Sehere susamış yolcular ve hancılar.., … 15.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ey şanlı kader., Bana beni gönderebilir misin Bakılan yerlerde hayali can bulan sevda Baş vurulur kol kırılır, yen senin olsun der misin Kızılca kıyamet manzaralarında hangisi evla Bir yanda eflak emrine amade zinnur Diğerinde dibini ışıtmayan bir nur Dünyaya sırtını çevirip de, O benim yüreğimin yarısı., Ey şanlı kader., Bakiyesini bana vur., Vur ki, toprağın dibine rahmet yürüsün Vur da, hasret vuslat iklimine bürünsün .................., der misin, diyebilir misin? Dil darın olayım ey gönül manzarası Aşk sofrasında çiledir taam Bende hüzün, bende çile., Yer misin, yiyebilir misin? Yemeden içmeden kimi gün Doydum..., Elhamdülillah..., Der misin, diyebilir misin..? Devranım ateş, deli gömleği Soyun artık ben giyeceğim., Der misin, diyebilir misin? Ki, ufukta gün aydın görünsün., ... 24.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Eylül maziye boyandı., Eylül maziye boyandı bu dem Yanaklarımda yazın unutup gittiği nem Göksümde kasımpatılar, ılgıt ılgıt eserken Kış gelmiş kime ne, gün gibi aşikar aşkım Soğudukça ellese ya yüreğimi Eylül! Ağustosa sırtı dayalı, neden üşüyor? Tenimde zemheriyi var sanacağım Avuçladıkça rüyaları kahrımda dev dalgalar Yaz, gelsin derler ama, hangi hecede yarar Ayten’e bir hay düşse, Umut ne arar Gözlerimde bakışların ölmedikten sonra Sabah gelsin, gelsinde versin karar. Uyumak mı! ..Yatak mı! ..Asla.., Sadece var olduğunu bilmek, yeter 07.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Eyvallah., Dün ki, cazibem frakta zahir Usum zıvanadan çıkmış, ayı beş gördüm Uzaklarda elem, ırakta kahır Her şey gün ışığındayken mi şeşi beş gördüm Ey Lale., Eyyam baharda iken de, sen zarda idin Ellerin gurbetlerde çok darda idin Bir dosta varmışken az karda idin Ufkun seraba dolmuş, gayretkeş gördüm Eyvallah., Selam ola, uğramaya gurur ettiğin mahfilden İcazım yarana merhem olsun, anlayacağın dilden Bir nefes bin kez üfürmeye kafi, o nadide gülden Ki, o cenah karanlık ardında güneş gördüm.., ... Mehmet Sani Özel 01.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Faraziye adam(!) Dip yok., Derinlik dersen hiç yok., Deniz görmemiş zavallı şaklaban Birikintiyi derya diye över de, över., Dil yok, dilini döndürecek ekmel fiil yok Hududu aşınca, haddini bildirecek zil yok Diploma yok, ehliyet yok, yokları vardan çok Çayır ağası, süt çocuklarını döver de, döver Bahçesi yok bağı yok, elinde bir gülü yok Kovası var suyu yok, dal da sümbülü yok Ölüsü çok dirisi yok, dilinde zırvası çok Uyanık(!) , gölgesine söver de söver Nerde bir kalabalık, seninki orda Kuğu gölü balesi çalıyor fonda Gözleri yarda, ah elleri şor da Aşk arz edebiyat lügat onda Faraziye adam, horhor da Ver elini hayatını yaşa.., Ver, ver.., … 05.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Fazla naz, aşık öldürür., Sağımda sen vardın Solumda nefes kesen şikar Bakınca gözlere özde ışık arardın Kömür karasında alev, bundan ne çıkar Dağ gibi yüreği, sevgisiz tek bir fiske., Bir sitem, kör kem ile kötü söz yıkar Emek ver, yorul da sonra iste Fazla naz, aşık öldürür., Melike Belkıs, olsan ne., Süleyman senden bıkar.., ... 03.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Fecrin kalbini dinliyorum.., Önce dağa tırmandık., Devri saadeti orada buluruz sandık Kara in deliklerinde ıslanıp üşüdükçe artık Gözlerimiz yüreğimizde her umudu ışık sandık Yumuşak dokulu duygular, vurdukça tülbendimize Bir ılık meltemin rayihasından rana da yandık İnci mercan ne varsa, almadık kendimize Yolumuz kırk düğümlü ip olsun ahde inandık Yorulduk dinlendik Dünya bizim neyimize., Ikındık umuda, kaç kez nefessiz kaldık Dost selamına muhtaç gönül evimizde O muazzam vefaya vallahi hasret kaldık.., * Nerde dağın efendisi? Haberin yalanına neşeleniyorum., Okyanusun en dibini görmüş (güya) kendisi Aslı varsa..! Sen dur ey gönüllerin efendisi, Ben sana koşuyor, ben sana geliyorum.., Gök yüzünde sular durulur, yerde yıldırım sesi Mal mülk zenginliği yoktur, ancak şükrümün nişanesi, Allah’ın selamını sana veriyorum... ..ve elhamdülillah diyerek., Fecrin kalbini dinliyorum.., ... 27.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ferahfeza Feleğin ipini tutmak için Hileye başvurduğun manyetik alanlarda Harada tavlı beygirleri seçer gibi bakışın Çemberinden de geçmişin efkârını giz ederek Kaba hatların ayrıntılarında baş döndüren denklemler Karşılaştığımda perme perişanım ne tavan kalır ne direk Tercihler sunumlardan fırsat kollar, bekler Can bulup karşıma çıkan yılan, engerek.. * Yufka yüreğin nadide bir köşesinde Yalnızlığın esrarını koklayım diye serdiğim divan Aşk pereselerin elinde, işgalci sevdaların neşesinde Gülerse yüze, ciğerinden kurşun yedikçe civan Mertlik haramzadelerin kozu(mu?) olsun, varsın Hakkı tutan kim varsa mecnun., Deli desinler Nasıl olsa gün soyunur, kabuğundan çıkarsın O vakit aldattıkların sana el versinler Tercihler sunumlara fırsat yollarken Ağlamak için henüz sana erken “Son gülen iyi gülermiş.,” Gül, gevrek gevrek.. * Hani fesleğen ekmiştin, tandırın badını saksı yaparak., Hani nafile namazların vardı, sünnetlere müstahabı katarak., Hani masivadan el etek çekmiştin, iki vakit arasında posta yatarak., Hani cinsiyeti lağvetmiştin, şeytanın şerrinden korkarak., Ne oldu ki; Uzletine hicret edenler mi oldu? İtikâfın bozulmuş, bahçe bostan seyran Gözünü Huda’ya dikmiş görünür Feynan.. * Arşın gölgesinde., Hadika-yı ferahfeza Eşik önlerinde dua çiçekleri çekerken eza Bir kara taşın gölgesinden bakarım hakeza Yerkürenin kanunu, insana insanlık dışı ceza Hüsnühalse cürüm, yekten suçlu vefa Abıhayat, katre katre başa küldür Yüreğim Yaratanın ellerinde Elbette yarıp bakacak., Yalnız değilim, sandığıma bakma! Tercihler sunumlara tere eker Ateş suyu koklar durur, Şu son iki çeyrek.. ... 04.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Feramin., Tortop olunann zamanlardı., Feramin belleğe motifleşirken., Doğrulmak için neye ihtiyacç vardı? ., Ağladığı da görüldü! Kırılmış dallarda., Körpe filizlerin hayata yeşerirken.., * Ne elim bir intizardı., Türaba gazap suyu dokunduğunda., Tütsülenmiş hafızalar ayılmaya çırpınır., Can bulamaz olduğunda teneşir suyunda., Sesleneceği tutar, tinin bir ortağına., Temiz su var mı, senin kuyunda? ., Küfrettiği Tanrı’yı şahit gösterir! ., Vallahi, işin doğrusu onda.., * Hesap soracak sizden., Size emanet edilen metanetiniz., Hani sizin denizleri kabartan cesaretiniz., Hani pazılarınız ve kemiklere giydirilmiş etiniz., Temennilerden alarak hakka karşı lanetiniz., Gün ışığını karartamayan kehanetiniz., Takacak yüz bulamayan ihanetiniz., Haydi üfürün hep bir ağızdan., Üfürün de kavi iman.., Cehdinizin ateşiyle yansın, tutuşsun., Bizimki bize yeter, sizin inandığınız., Tanrı, sizi aydınlıkta tutsun.., * Necran, cesaret edemedi., Peygamberle karşılıklı lanetleşmeye., Müslüman’ın harîm-i ismetine dil uzatan., Ellerini öptüklerinizi de alın gelin restleşmeye., Kim yalancıysa., Doğru olan Tanrı! ., Müfteriyi kahrı perişan eylesin.., * Tortop olduğun zamanlardı., Feramin belleğinde motifleşirken., Doğrulmak için, bismillah demen vardı., Ağladığın da görüldü, Kırılgan hallerde., Oğlun İbrahim, canını Rabbe verirken., Bir daha ağlamanı hiç murat etmem., Hüzünlenme, fecri kaziptir belki., Ümmetini fitne yarışında., Cebelleşir görürken.., * Bizler ateşin üstünde, bir serinlikteyiz., Ayaklarımızın altında cehennem ve çıra., Allahın sabrını sınıyorlar., Bağıra çağıra., Korkum; Yaşta yanacak kurunun yanı sıra., Meğer bu kıyametse, surdan sonraki diriliş., Acep, sesini bulabilecek mi? , Haşyete muntazır irkiliş.., www.antoloji.com - kültür ve sanat … 19.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Feynan (nesir) Şıralı bir daldan tuttuğumda, ellerime bulaşan balsa ne yaparım, ne yapmalıyım? ! ., Bilmem beni ayıplar mısın! ., Ama parmaklarımı yaladığımı var sayabilirsin., Yanlış yerlerde olmaktansa, yakınında yakınlarında olmak veda nın ki, korkunun son raddesindeki cesaretim olsa gerek. Tülleniyorum griye çalan havsalamla hasret ikliminin vuslata dönük renklerine. Apıştığım her buutta ayaklarım kayarak yine bir lahuti keyfin acılı yanlarına bulandığımı hissediyorum.., Hilm ile gürlediğin anlarda olmuştur (belki) senin ey ulu gök., Göğsüme titrekliğinin izleri düştüğünde haşır gününün ayazına üşürüm elde olmayarak., Niye bu korku ki, boynumdaki ipi alarak esaretine razı olacağım şefkatli emin eli ararım, şimşekle yıldırım zamanının orta yerinde., Yılışıklığına mı kızarsın, yağmurdan önceki eğreti duruşumun? ., Yıkılacak yanlarımın kaygısıyla ben, acaba kaç kütüğün arasında sele kapılıp giderim diye düşünüyor olabilirim., Hiç aşka yolculuk yapmadım ki, avarenin hikmetten sırdan ne kadar haberi olur., Hiç fildişi tarakla taranmış saçlara sürtünmedim ki, sevdaya düşme azatlığını hak etmemiş köleyim henüz, nakısım tatlı sözden ve güllerle güneş arasında güler yüzden., Hicvedilecek boş bir suret varsa o benimdir beklide., Hisar diplerinde serserice seğirten otları an, hani haziranın ortasında pes edipte hemencecik kuruyan, o benimdir işte., Kökleri yerin dibine hemen ilk silkinişte., Haddime mi! Ruhumun arka bahçelerinde bir ikindi sessizliği bana rehavetini takdim edip sunacak., Hayaller bir at kadar mülayim değil, affet binemiyorum., Uçkunluklarımı ümide her yakın oluşumda alaca karanlık gelip aforoz ediyor., Estetik lale bahçelerinin sahibinde., Heybesine kumrular yumurtlamış fakir haneme(de varsa) bir tek zenginlik kuşların muhabbet cıvıltısı., Aldanışım çok, gözlerinden ufkuma vuran ışıltılar, sende adamsın sanılarına konduruyor öykünmelerimi., Bir abdestli halimle yalvarmak için Rabbime, yedi uyurların mağarasında dirilmeyi beklerim, bekledim yön bulmak için iclalı çağıran gül tenli yumuşak sesine., Ne haddime ram olmak ki, o misk kokan leyyin nefesine., Kana bulanmış hançerler! Hançerledikleri kesiklerden bedbahtlar ha bire kan içerler., Galiba şu yüreğim insan! Niye dersen, mazlumun zulme reva görülmesine haddinden çok alınır içerler., Sen biliyorsan söyle! ., Söyle bana şirretliğin erdemi peşinden sürüklediği bu bezm, bu kainat, bu sayha yada şu kevn için ne derler veya neresi bu yerler? ! ., Kırgın mısın insanlara? ! , Vefayı ihanete giydiren, his mağduru vehhac’e? ! ., Bir ceset, ölü kendi kişiliğini nasıl götürür gömer mezara? ! ., Yaprağın rüzgara sarılması değil bu! Köpekler hüzün uluduklarında, sakıt olmasın diye nurların hakkını kollaması olamaz mı? ! ., Salkımları göz boyayan üzümlere dokunulmayacak andır, zehirle zembereğin barışık olduğu o melun an.., Sevda gecesinden alınmayacak ruha, kim ruh der? ! ., Sevgisizliğin emzirdiği karanlığa ve onun zavallı figüranlarına, bağrında sevda besleyen her muhabbet erbabı ve ehli aşk elbette ki, yuh! Der., Der de mizansen tuluatına tüy hafifliğinde dokunmaktan vazgeçer mi sanıyorsun., Vakit etkin aktörlerin çıkarına, hudutlarında sınır çizgileri koymaya ve bastığın zeminin altını oymaya devam eder edecektir de., Mağlubiyetlerin ertesinde hayat kulvarlarından çekilmek niyetine, intiharlara mezuniyet töreni yapmak hangi akıl ve izan felsefesinin temel şartlarından bir şubedir? ! ., İzmihlal olmayı asıl hak edenler, hakkın düsturuna karşı etkin muhalefetle gün ışığının güle konmasına garez ve kin besleyenler değil midir? ! ., Dik dur ey atiyye! ., Feylule haram sana anlaşılan feynan., İkindiden akşama kadar www.antoloji.com - kültür ve sanat olan feyne de uyanık, (orta vakitte) olmanın ferasetine neler katacağını idrak edebilmeni ne çok arzu ederim, bir bilsen., Yükünü paylaşmak isteyenlerin çok olması değil ki, kıstas., Sen yükünü kimlerle paylaşmak istiyorsun da sonrasında gönül rehavete yol alabiliyor? ! ., Sıla gözünde tüttükçe gurbet omuzlarına ağırlığını koyuyor mu? ! ., Kolların hasretle muhabbetle, özlemle, aşkla çileyi kucaklayıp sarıyor., Sarıyor da, solungaçların en sonunda vuslatın eşiğine varıp vefayı soluyor mu? ! ., Yanıt vermeyince matem, göz beneklerinde tarumar oluyor mu? ! ., Saklı sözlerin tılsımıyla besle ümidi, velhasıl sıdk ile sabredenlere gün ışığı yar olacaktır.., (devam edecek.,) 06.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Feynan II (nesir) Alnındaki çizgiler, haki renklerin toprakla bütünleştiği gecede, her biri bir kutlu günün adresine uzanan ışık hattı gibi tefsir edilir bence., O seni şafak aydınlığı sanan gözlere sen sürme olduğunun farkında bile değilsin beklide., Beklide özümsediğin uzletin, varlığını hangi haleti ruhiyenin lezzetine bandığını bilmiyorsun henüz., Bir taki edasıyla çağırsana beni kendine., Bin parça olduğumun resmini göreceksin izanının ufkunda hezeyanı., Hemen şimdi, dilini vefaya sür ve önce ne hissettiğine bak ve bir daha sür, bir daha, bir daha ki hiçbir tat diğerine benzemeyecektir., Sonra yüzünü arşa çevirip, la’sa dudaklardan dökülen itirafları dimağına dolduruver., İzbe edebiyat ve lügatin kişiyi neme nem hallere düşürdüğünü bizzat müşahede ediver., İlanihaye eşrefi mahlukat olma şerefinin hassasiyetlerini ve insan olmanın onurunu, edebi ve sevgi örneklerinin kesbettiği Ecmel tonlarını şuuruna nakşet ve irtifaına vakuru endaze kılarak, halihazır cemine sadece şükret.., Yetmez mi? ! ., Derim ki, feyz hak olan güzelden alınsın yeterki., İflahı mümkün olmayan, bir türlü felah bulamayacak olan, iki yüzlülük ve onun ürettiği sahte erdemliliklerdir! ., Harcında hile ve desisenin kırıntısı olan beton, hakikati görünce çatır çatır çatlayacak olandır., Sen Yaratan’ından ne vefasızlık gördün? ! ., Denizleri mürekkep ormanları kalem edip yazsan dahi Huda’nın hiçbir kusurunu bulmazsın., Yusuf un kuyusunda kaç gece kalabilirsin ve kaç saat Yakup olabilirsin? ! .,Kaldı ki, matemin sorusuna verilecek tek cevap; “Bana Rabbim yeter..,” demek yeterli olmaz mıydı? ! ., Şem-i ilahi asıl varlıktan ve halden haberdar olmaksa, ecir başa gelen musibete sabırla karşılık vermekse fecir kurtuluş müjdesinin alındığı vuslatın vaki olduğun an olamaz mı? ! ., Sabır ey feynan, sabır ve sükut layık olduğun üniformayı bedenine giydirecek ve hak ettiğin rütbeyi omuzlarına konduracaktır senin., Farkında mısın? İçindeki yangınlara suyum serinliği olsun diye vedud’dan alıntı cümleler kuruyorum., Ve lakin demeye fırsat dahi vermeden üzerinden çalınmış yeşilliği tekrar canlandırmak amacıyla bereketli topraklarını aşkla sevgi ile yeniden şevk ile suluyorum., Zira ben sende kendimi ve kendi kendimin esrik yanlarını buluyorum., İçimdeki behemehal bene, iclaldan tekrim edilmiş, saraylar köşkler kuruyorum., Süveyda da artık bir gül bahçesi ve güllere şakıyan bülbül rahlesi olsun diliyorum., Sen güneşte kal ki serinliğin daim olsun., Hafıza beneklerinden sevgi arşa doğru direklenip tüllensin., Ben biraz yoruldum! Şimdi şafağında dolunayın parladığı gecede istihareye giriyorum.., (devam edecek.,) 07.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Feynan III (nesir) Tüm cümleler mürekkebe dönüştüğünde, bütün şüpheler ispatla izanlara sunulduğunda, vehimlerin beli doğrulduğunda, külli şey ayan beyan olduğunda, “kimin ne derdi var? ” diye sorulursa ne anlamı olur? ! “Tanımsız duyguların kurban verilmesi! ” söz konusu olabilir mi? ! ” Kurban şiarın şuurundan husule gelebilir ancak., İndinde hiçbir değeri olmayan, henüz tanımlanamayan irili ufaklı mefkureleri icap ettiği mahalleri seçemediğinde heder edince kurban mı verilmiş olur? ! ., Hayır, kurban varlığından şükredilen hususiyetin aynısını veya emsalini Allah adına niyetle, akıl ve irade sahiplerine sunmaktır., Kurban hayat yollarını akamete uğratacak dalları ve yolları kesmek, atıl etmek, nefse zulüm etmek ve desinler için gösteriş yapmak değildir. Kurulu bir düzeni bozmak, henüz ondan az çok esinleniyorken, iaşe görüyorken ondan daha iyi ve güzelini bina etmeden yürürlüktekini lağvetmek aklıselimin işi değildir, diye bilirim., Kırılacak bir eli musafaha yapıyorum diye haddinden fazla sıkarak, (meşru görüntülü bahanelerin arkasına gizlenerek!) can yakmak ne kadar doğrudur? ! ., Size dokunan üzerinizdeki sağanak, bolluk bereket ve esenlik mi yoksa fakrı zaruret, darlık sıkıntı ve hüzün mü? ! ., Birindeyken diğerini düşünmekten daha akıllı ne olabilir! İsyan, içinde bulunulan hale razı olmama, kadere veryansın etme, ileri geri sözler sarf etme, salt kendini kurtarmayı düşünme, daha rahat nefes alabilecek çıkar yollar tahayyül etme, mevcut hali iyileştirme şansına sahipken, ümitsizliğe sarılıp karamsar olmak hiç doğru olur mu? ! ., Mutluluklar çile (o uğurda emek vererek) ile kazanılır. Her gördüğün güzel bahçenin arka planında emek, gayret, ilgi yoğunluğu, sevgi ve aşk vardır., Başkalarının çalışarak kazandığı, hak ettiği, terleyerek elde ettiği güzellik umdelerine göz dikmek kesinlikle sağlıklı bir düşünce tarzı değildir. Gıpta, daha iyisini yapıp başarabilmek için (yararlılık yarışı şeklinde) tetikleyici unsur olmalıdır yoksa maazallah başkasının hakikatini lehine hak çevirerek değil., Kimilerinin saray yavrusu evlerde ikamet etmesi, lüks eşyalar kullanması, çeşitli güzelliklere ve imkanlara sahip olması, tercihlerine hemen hiçbir müşkülle karşılaşmadan ulaşması, varlık ve imkandan yoksun olanları öfkelendirmesi, kine ve gareze, tahripkar ve isyankar düşüncelere sevk etmesi, geleneksel ve hukuki silsileyi takip etmeden onlara sahip veya talip olunmaya kalkılması da olgun insanın benimseyeceği bir dünya görüşü değildir., Kör ve sağır birisi ile izdivaç yapan bir kimsenin onu ve onunla olan izdivacından husule gelen evladını ve vaki durumu yüz üstü bırakarak daha iyisini araması veya buna yeltenmesi ne bedbaht bir duruştur., Fırsatlar yeri geldiğinde tercihe şayan olmalıdır. Bu ve bunun gibi, hayatında bir defa yapabileceğin tercihini yaparken akıllı uslu ve yerinde yaparsan ne kimseyi üzmüş neden kimseye kötü örnek olmuş olursun. Kaldı ki, hiçbir hainliği ister inansın ister inanmasın, Allah (c.c.) hesabını almadan affedecek değildir, sanırım.., Medeni olmanın veya mevcut ahlak felsefelerinin (inanç ve kabullerin) hiç birinde ve hiçbir yerinde aldatmak doğru sayılmaz! İnsanın yaratılışına denk düşen edepli duruşu, evrensel kabul, ancak sahip olduğu şartları daha da iyileştirmek ve güzelleştirmek için, kırmadan incitmeden, eğmeden bükmeden, doğru ve dürüst bir şekilde hayatı idame ettirmektir. Bu niyetle yürürken, başa gelenler ve sahip olduklarımız, (günahıyla sevabıyla) bizim (halk ettiklerimiz) layık olduklarımızdır, yargısını özellikle benimsemek geleceğin daha aydınlık olmasına cesaretini ve asabi rehavetini kazandıracaktır. Sorumlu ve aynı zamanda huzurlu olmak insani bir vasıf ve mutlu olmak hemen her insanın en temel hakkı olduğu gibi aynı zamanda mutluluk sınırlarına başkaları www.antoloji.com - kültür ve sanat tarafından saygı duyulan bir gerçek olmalıdır ki, bunun olmazsa olmaz şartı ise çabanın ve kazancın meşru zeminde olmasıdır., Yaşamak, geriye dönüp bakıldığında vicdanı sızlatmıyorsa, onurlu ve şerefli çabaların semeresi teşekkürle, korkusuzca nefes alabilmektir. Ne mutlu böylesine yaşayan insanlara.., 09.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Filan için., Toz yutmaya alıştık biz Agrandizörüz alaca karanlıklarda Üzerimize değen radyasyon bulutlarına Zararı yok, rahatça yiyin için dedilerdi Sarı yapraklar gibi dökülüyor yaşlı genç Sevda şarkılarında şimdi umut ve direnç Falana halktan biriymiş diyorlar.! İnanma, yürü geç.., Aladağlar da sörf., Çoruh ta ski, çam altında çıplaklar kampı Kaz avlamak, geyik gütmek ve kumarda ütmek Sarkıntılık, sululuk, üfürük, tükürük ve limitsiz içki Köftehorluk, lale devri senaryoları hepsi serbest E biraz daha sıksan canım çıkacak kesin ya., Amacın bu değil, gavur etmek meramındasın zahir Anadan atadan ne kaldıysa ver yansın, adı irtica Kardeş kardeşe küsmesin diye minnet, rica Filan için hak bilir diyorlar.! Geç kardeşim geç.., Kamusal alanda “selamünaleyküm! ” demek., Kıyılarda şark usulü piknik yapıp fıstık yemek Başını örtmek boynu boğazı kapatan gömlek Sürünmeden borçsuz harçsız acısız ölmek Ceza yazanlarda hata kusur görmek Limitsiz inanç özgürlüğü, ibadet Asrı saadet senaryoları yasak! E falana hal bilir diyorlar.! Yalan, inanma geç.., Yazarı, çizeri, entel lejyonu Engizisyon hayranı ecnebiye özeneni Makama mevkie işine göre methiyeler dizeni Mutlu azınlık bilumum top yekun refah içinde Asli unsurlardan uzak mı uzak, samimiyetsiz sun-i Usta oyuncular ki hey, sahnede rol yapar biçimde “İmdat can kurtaran yok mu! ” diye bağıranlar var Müdahale mümkün değil, kapı kilitli anahtar kimde? İslam garip! (sahibi Allah.,) mesnet hazır suç dinde Vallahi gam yemem., Anlamayan “Elemtere” okusun Tarih tekerrür dolu uzak değil örneği daha dünde O amcamdı Zübeyr, Rus harbinden dönerken Maraş Göksun’da koleraya yenik düştüğünde Nenem tandır başında sessiz sessiz ağlamış Filan helal haram bilir diyorlar.! He he doğrudur geç.., Kuralları gedikleriyle kim yaptı Kuduran olursa avucumda olsun diye Su veren membaı çeşmeleri kim kaptı Kullandıkça kethüdanın kasası dolsun diye www.antoloji.com - kültür ve sanat Hangi dağ cevherse bil sermayedarındır Bağ bahçe bostan arsa tarla tapusu senin Eker biçersin de kar zatı şahanelerindir Ezayı önceden bilse ana karnındaki cenin Gelmez giderdi bu dünya olsun diye senin Gözün açılmışsa şayet “sakıncalı insansın! ” Sen yarın siperlere dikilecek yeşil fidansın Hakkın divanında selam durulacak nidasın Sen ya bizi kula kul ettin………., “Hikmetinden sual olmaz! ” Huda sın Falana hakke ten iyi diyorlar.! İnanma geç.., Onlar da patron., Elbet işlerini hala yola koymuşlar Şeytanla ortak, beytülmalin dibini oymuşlar Fabrika banka şirket ne kadar devasa kurum varsa Raconunu bulmuş ta (af buyurun) donuna kadar soymuşlar Badehu hazine tam takır katrilyonlarca borç harç var Laikti dindardı ateistti binlerce kurbanlık koç var Aziz Vatan sathındaki şühedanın sülalesi ödesin Ödedikçe “Allah’ım ülkeme zeval verme.,” desin Ne kadar utanmaz arlanmaz hayasız varsa Kayda alınmamış nemaları da bulsun yesin Sırıtsın dişlerinin göstererek doydum desin Yeter ki benim toprağımı karıyla zararıyla Bıraksın, terk etsin bana geri versin., Filana adilmiş diyorlar.! Geç kardeşim geç.., Ve amcam İsmail., Yemen bozgunu bilaharesin de Yüzbaşı, Şam da istasyon komutanı Lavrens’e kananlar Osmanlıyı arkadan hançerliyor Can derdine düşmüş asker ta Hicazdan beri trene yürür Katar ana vatana doğru kan revan binlerce ceset sürür Vatana ihanet edenlerin göğsünde zevk sefa sürur Her damlası helal olsun vallahi pişman değilim Sevinme nankör aç çıplak kalsam da asla., Ben senden değilim.., … 01.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Filiz (filznur) ATALAN Filiz (filznur) ATALAN Takribi 3 yıldır tanırım., O, şiir ve nesirlerinde gerçekten düşünceyi derinliğinden en olumlu haliyle alıp, insanın ve insanlığın huzuru ve saadeti kavliyle, inanç ve imanla yoğurarak serd edebilen, fakirin, düşkünün, muhtacın, hastanın, yoksunun derdini dert edebilen, duygusal yoğunluğu olan, mütevazı mümtaz kalemlerden biridir., Başta Antoloji olmak üzere çeşitli formatlarda aynı neşir zeminlerini paylaştığımız bu arkadaşımız (Bu aralarda bütün forumlardan bir bir veda ederek kalemini çekmekte olan bu kardeşimiz) maalesef şu sıralar oldukça mahzundur. Nedenini çok açık ifşa edip duygu sömürüsü yapmak amacında değilim! Ancak şu kadarını derken, (kendilerinin de affını istirham ederim!) “SİZLERİN DE SEVGİ, İLGİ VE ÖZELLİKLE ŞİFA DUALARINIZI İSTİRHAM EDİYORUM..! ” Bu arkadaşımız; (bildiğim kadarı ile) Kendisini amansız bir illetin girdabında bilmektedir! Bu ona bildirilendir ancak tabi ki, Allah’tan ümit kesilmez, kesilmemelidir! Çare, bizleri ve her şeyi yoktan var eden Rabbin bilgisi ve katındadır! O’nun (Allah c.c.) için güç ve zor olmayıp bir şeyin mümkün olması için “ol! ” demekten daha yakın ve mümkündür., Dolayısıyla; Duamız ve dualarınız! (inşallah) “SEVGİLİ FİLİZNUR! ” ve onun gibi çare arayanların aman (şifa) bulması için olsun, diyorum.., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Filler ve develer Filler ve develer Fark edilmek için(mi!) Aksırıklı gümbürtülerle, mağrur Hem ot gever, hem ormanı döverler O tarih ki, Fıtratını tertip etmekten aciz Sefahate son sürat, yol alırken yorulmuş Alnında kara leke gibi durur, onca altın veciz Adı ihsan ama gönlüne keferenin tahtı kurulmuş Namüsait hallerin de diyeceki, ben sizdenim Ve bilmeyerek kelleyi ilk verecek olanların …, sırasına kurulmuş.., * Sırıtıp durur azametine mücellanın Erbah kesesine gider, sözde şahsuvar Yararını iğfal eder, ele geçirdiği her anın Halktan biri, hakka dönecek olsa ya., Yaptıkları yakarışlarına mani Her biri bir ateşten duvar.., Duy ey Hakkı tespih eden nar! Umurunda el an, ihanetin çocukları Vicdanlarında gasp edilmiş haklar Sakata uğratılmış saadetler var Onlar daha diri iken.., Önlerinde iftira, artlarında suizanlar Ve yüzlerini görenlerin, tüyleri diken diken Hüngür hüngür ağlardı, zulme reva görülen zamanlar Derlerdi ki, “El mi yaman Bey mi yaman! ” Aman Ya Rabbi, arsızın şerrinden …, el aman… … 25.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Galibi yok bu bakışın, Şimdi nefret zamanımı.., Silik resimlerin hatırasına varıp gelerek Zifafı keder koyunda, boğdurmaya ne gerek., Sığaya çektiğin onca sitem Cananı, Canından alıp mazinin ruhuna mı verecek., * Velvelenin kapısında gönüllü âvare idik Gün bulutların ardına dalınca, yere indik Gülmek iki nefes arasındaki an kadardı Gamzelerde cehennemi söndüren feveran vardı Felek makas değiştirince, şimalden yosun tuttu solun Neden badire yarıklarından, geçer gider hep yolun.., ** Zanlardan aldıkça saksıda kök bulur filiz Saksıda bu kadar olur, kime surat asar ilgimiz Her vakit gönül hoşluğunda, her mekan bir mesire Her sabah kuş cıvıltısında uyanmak ister, Desire Saire ye düşende iştigal, ilenir eyvah! Zahiresiz kalınca seferde, ne denir seyyah? Zayi olunca fırsat, kayıp akla gelecek Galibi yok bu bakışın, zaman Hak’la gelecek.., Mehmet Sani Özel 22.02.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gazi dede, (diyalog) ...Ben veririm Dede müsaadenizle.., önce ses vermedi, sonra dönerek, -Nerelisin oğlum? -Sivas, dedim o anlamadı ve tekrar., -Bağışla duyamadım! -Estağfurullah, Sivas, dedim., -Haa güzel., -Bir çay daha içer misin dede? -Yok içmem, sağol oğlum., Oğlum diyorum kusura bakma, yaşım doksan, halim berkemal., Bende Antalya Akseki’denim. Konya da doğup büyüdüm de, Doksan senedir ancak bir defa gittim dersem doğrudur ancak doğduğum köyüme.., (Gözlerim takılı kaldı, baktım da maşallah., Göğsünde muhteşem bir madalya! Fark etti ona baktığımı., İri camlı gözlüklerin ardından, Kükremiş aslan edasına bürünerek.,) -Afyon’da üç defa harbe girdim.., -Yunana karşımı? -Evet., -Ya Çanakkale? -Yok, bizim yaşımız küçük gelir oralara., (..derken, hep beklediğim hem de alışkın olduğum haleti ruhiye ye bürünerek, yüzüme karşı vazı nasihat buyurdu.,) -Oğlum sana bir şey deyem mi? (Buyur der gibi baktım gözlerine! ..) -Genç iken çalış, genç iken., Ne işle meşgulsün? -Asansör... -Bağışla anlamadım, kulaklarım.., www.antoloji.com - kültür ve sanat -Asansör yapıyoruz, dedeciğim., -Sen kendine mi yapıyorsun? -Hayır, müşteriye.., -Eyi, maşallah. Çalış çalış.., Bak ben genç iken çalıştım, şimdi medarım yok hayattan., (..daha diyecekti ki, o sırada yandaki masadan kulak misafirimiz kalktı bize doğru yanaşıp dedeye sordu.,) -Nerelisin amuca? Dede –Ben mi? (Dedi ve bir yutkundu ki, askerin tekmil verdiği gibi okudu.,) Antalya elinin Akseki kazası Gedikdüzü köyünden adım Mustafa., Amca –Ya! .. Benim ismimde Mustafa, Konya Akhisar danım., (Dedeye sordu dudaklarını yalayarak.,) Kaç yaşındasın len? Dede –Doksan., (Dede doksan derken, öyle bir ihtişamla söylüyordu ki, doksan defa sorsan doksan diyecek gibi., Amca ise biraz bozulmuşçasına, alaya alarak devam ediyordu.,) Amca – Geceleri sayma, yahu., (Dede hazır cevap.,) Dede – Sen gündüzleri saymazsan, aha olur! Amca –Hanım yok mu, hanım? Dede –İki sene oldu mevta., Yalnızım., Amca –Olmadı işte. Peki bulamadın mı bir tane? Dede – Peh, kim netsin beni., Nereme buluvereyim! (Sonra derin bir nefes alarak..,) Sana bişey deyem mi? Amca – Buyur! Dede –On tane kızın, on tane oğlun olacağına aah! Olmasın tek., Bir tane avradın olsun., Olsun da tek, tek gözüde kör olsun, kör.., Amca –Deme len., Dert ortağımsın sende benlen. Giden yaz istedim yosmayı kendinden, Oy anacığım, breh breh.., Beş tane burma koluna, bir gümüş kemer beline Bankada hesap açcen kendine, dahada Naşçacıdan dayalı döşeli daire ister üstüne., www.antoloji.com - kültür ve sanat Bu ne, yenimi gelin oluyon dedim kahpeye., Şöyle birde salınarak, ne dese beğenin? Ee ünümüz bu bizim.., Dede –Bak ulen feleksize., Amca –Sonra döndüm dedim ki, Ben sana geliverem, ne daire isterim nede burma., Yiyip içeceğini de gözümden iste., Öfkelenerek cavlandı, bana dedi ki, Heç görülmüş mü eyle bişey! Öfkem tepeme vurdu, en son didim ki, Hadi şurdan bilmem nettiğimin.., ..., Dede -(bastonunu birkaç defa yere vurarak.,) Valla çok ey demişsin.., Amca –Buralara nasıl düştün, babacağazım? Dede –Yiyecek ekmek, içecek su işte., Kerem ne demiş bilir misin hani? “Ardahan’dan gelir bizim suyumuz.,” Amca –(devam etti, ikinci üçüncü satıları., Ve.,) Dede –(dördüncü satırı okudu.,) Nerde kalır bellimidir ölümüz... (İkindi ezanı ile sohbet son buldu.,) ... Mehmet Sani Özel 15.03.1990 Not: Gazi dede, sonraki yıllarda vefat etmiştir. Bu vesile ile kendisini bir defa daha rahmet ve minnetle anıyor ruhu şâd olsun diyorum... Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Geceler, Geceler, Ah! Kadrine varamadığım geceler., Yorgunluğum karanlığın kara dibinde, Yarısı yanık kokan, yürek burkan geceler Gönlümde yer etmiş, lisanı haliyle sürur Yok mu feryadımı bigam edecek! .. Yek diğerine değil, bu can yar diye heceler * Gelip geçtikçe içim ağrır, ey gelincikli eceler Gemilerin güvertesinden akça açık denizlere Deli yelin rüzgarına bakıp, akıp giden geceler., Damaklara dokundukça iz bırakır, genizlere Girizgahı gül gibi, saçlarına takıp giden geceler ** Geceler Ah! .. Sel sebil çeşmesinden gümüş rengine su akar Ser verip te sır vermeyen koyu mavi geceler Semanın penceresinde Beyza, Aybüke bakar Sevindikçe kızıla mora döner, o kavi geceler *** Yırtmış gök kubbeyi de lahuti bir el, Sanki der gibi bana el sallayarak, gel hadi gel Ellerinde nevruz demeti, gözlerinde Süreyya Gülümser sevgi damlaları yanaklarından Güz güllerinden merhem et, eyvah’ıma sür ey yar Gülerken ağladım ben, hasretin sağanaklarından Gülü sevmenin pahası, vuslatın daha çilesi mi var Künhüne eremediğim aşkın, görümlüğü geceler., **** Mehmet Sani Özel 17.12.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gel Gardaş., Gel Gardaş., Bir zamanlar dalına tutunduğun., Gölgesine esinlenip hayra düşlenerek uyuduğun İçi geçmiş asırlık çınarın, gel de dibini oy.., Eskidi zamanlar, toprak oldu saman Hayırda müdavim olmak istemiyorsan eğer Yıkılacak binanın eğimine bir taş koy., * İş başında umut tacirleri, simsarlar Feleğin çemberinden geçirip yıldız yapıyorlar Kırk yıllık dulları öve öve genç kız yapıyorlar Şimdi şöhret zamanı “ağzına biber koyarım! ” Sus be yarenim, aksiseda vermeyesin duyarlar! Bunlar şu bildiğin Çengelköy’ünkinden değil Kabuğu kalın kaba saba acayip hıyarlar Koşarken ezmek, doğru yolda yan çizmek Umudu aşk şarabına batırmak isteyenlere Ve çatlayan ar damarından sızan şehvet Hepsi evla / Her derde deva.., Samimiyet nostalji., Neden 2 yüzlü değilsin? * İşte böyle gardaşım Ahmet, Hem kurbanım, sen avrat olabilir misin! Sonra biraz dekolte giyinip, Peşin sıra iki şeytan birde cin Ve sürüyle ecüc mecüc hin oğlu hin.., Haddi hesabı olmaz arzı endam edenin., Pusulan şaşar diyemezsin ha bunlar da kim! İn canımın içi ne gezer armut dalında geyik Hem var mı; “Atma recep din kardeşiz! ” diyecek., Varsa o babayiğit kim? ! * Valla ağam., Ortada iki ucu magma değnek., Kimse üstüne almaz hiç merak etme Herifte bir surat Rabbi yesir’e çarpılmış Aşağıda hayat izbe, yaşam bulutların arası Yukarıda zevki sefanın meşki var ki, sorma Sen bir mintan giymişin ya o da., Hem modaya aykırı hem bedeni sıkar dar! Rahmetli hocam Şerafettin derdi; Umut var! Şimdi mihrabın duvarında asılı kaldı dualar Bırakıp gitti, gidiyor bir bir dost dedikler Kapatmaya çalıştıkça biz büyür gedikler “Durdurun dünyayı inecek var! ” Diyemiyorum gardaşım., Delidir diye tefe koyar dümbelek çalarlar Şimdi sorarım sana; Söyle Allah aşkına..! Bu riyakarlık niye..? … www.antoloji.com - kültür ve sanat 19.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Geldik mi., Geldik mi., Gökten yere bir bahane atıyla Genleşmiş muhabbetin sırtından İndik ki, küreye üç karanlık bahtıyla Göbek bağından besleniirken Kusunca karnından Ana’mız Kulağımıza nida olmuş künyemiz Kül rengine varıp dönüp gelerek beniz., Almış girdabına dalgalı bir koca deniz Ey Rabbimiz.., Desek ne çare, Kaderin yazısını okur, sükutu hayalden geniz.., Mehmet Sani Özel 18.07.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gelincik Duymayacaksın yine, Durgun suların siretinde mahpus Dibine çöreklenmiş cılız sesimi Dilruba’ma hibe ederdim halbuki Dil Asûde aheste maksudu okşayan nefesimi Dirilir misin yeniden, Mevhibe Durup ta karşıma der misin.., Der misin bu kahır, bu işve,bu ülfet niye.., *** Duygu bir vadinin çukurunda bostan gibi Düşlerimden gelip geçtiğinde Neva, Nurişah peri Dur! Diyemedi bahçıvan, korunağı bir çalı dibi Dolunay fıtratından nûş etmedi Bihter’i Durulmuyor Nagehan, durulmuyor Nurcihan., Durulmuyor., Hasretime ton veren boz bulanık figan *** Duymayacaksın biliyorum., Duy demekten bizar, infiali dinliyorum Duyulmadık bestelerin insicamında bi karar Duysun diye Hûda., İntizarı inliyorum.., Durduğun yer ses verip çığırtmana mani Dudaklarında hilalleşmiş buruk Gülendamı Duvaklı telli tavırlara giydir, göster şu serencamı Dûçar olduğum sevdaya, taç ederim o endamı Dürülsün mesafeler, dargınlığa rağbet etme yar Duyulsun gönülden gelenler, Gelincik geri gitme yar.., … Mehmet Sani Özel 14.10.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gelirim., Gelirim., Desenleri sermeye güne Ak ışıkların gölgesinde oturup Süslerini takmak için kutlu düğüne Gelirim zifaftan önce son bir defa Bakmak için yüzüne., * Gelinim., Kirli düşlerimden uzak olasın El dediğinde ne, sen iste yeter ki Söker yerinden de şu yüreğimi Hibe eder tutar veririm., * Bana bir gün sana bin., Bilerce günler feda olsun Bende gün sende olduğum gün Sular gibisin arı duru sadedim Değme arsız çilem dolsun., * Eririm., İki dudağın arasında sese Dirilir gelirim adımı çağıran nefese Sevda bu bülbülü koymuş kafese Bir tek seni dinler kulaklarım Çalan hep aynı beste., * Gelirim., Tinimin kılcallarında buhar Şir-i mader sarhoşuyum yar gül tendeyim Şehri yar ben bende değil gamzelerde sendeyim Gelirim umut henüz gözlerinde bahar Bilirim benim aradığım alaf har Yalnız sende ey cefakar Çare sensin yar.., … 22.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gelmeyen baharın hasretinde mihriban Gelmeyen baharın hasretinde mihriban Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan Gel gör ki bağrında yanar gibi su-i zan Gelgitlerin girdabına düşmüş ya Suzan Karlı dağın karına bakıp kork esaret Yürek vurgun yemiş, atıl olmuş cesaret Hiç hatırı yok mu güzel günün, hesap et Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan Bağda filiz bahçelerde mutlu yeşillik Kopardı gülleri, bağrımızdan eşildik Gelen giden vurdu eşelendik deşildik Gelgitlerin girdabına düşmüş ya Suzan Yürü gönül yürü elden ele gidelim Yükümüz yürektedir, de nere gidelim Yüzümüz güne dönük hal hatır edelim Gelemem deyip çekildi nazardan Suzan Mehmet Sani Özel 10.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Genç ay, Size geldiğimde çok geç kalmıştım İz bırakanların gittiği yöne baka kalarak Genç ay, ne kadar yüzüme gülümseyerek baksa da Çoktan maziye dalmıştım, Ruhumu cesedimden alarak., Faka bastım, bildiklerim ileriye geçit vermedi Fevziye mekteplerinden ilim almış biri Şecaat arz etti, istidadını koydu İdam sehpasına kurdu bedenimi Asıyormuş gibi sanki diri, diri.., Bir kahramanın hikayesine., Tevafuk en malzeme oldum O olay olurken şafaktı Şimdi vakit tam ikindi., * Kurra’nın tatlı (Kuran) tilavetinden Yer ile yeksan olan kabir irkildi Zamanın teessürünü lağvetmiş., Rab Mukarrebun sınıfı hep hazır olda, saf Bir şehit yürümüş (gelmiş) Aziz Allah’a Batkımda Melek ut, onu ediyor tavaf.., * Yari belime kadar mezarda, fendim., Göklerden rahmet yağıyordu., Efendim! Orda kal! Nasibin ancak budur., Dendim Ar’la haya arasındaki mesafeyi görünce Utandım! .. Tekrar yüzümü Kıbleye Çevirip döndüm kendim.., * Kimdi..? Şafakta ufku güneşe dolduran., Allahuekber de doksan bin askeri., Alıp ta indindeki has bahçeye dolduran., Sahi kimdi ki, gül dalına bülbülü konduran., Bu yol hak yoludur! Ey göğsünü sipere vuran., Gazi Mehmet, Mansur, Alpaslan ve Turan., Ay Yıldızlı Bayrağımı ellerine tutuşturan., Derki, sakın halel gelmesin., Emanetin! . Vatan., Namus ve Kuran.., … 25.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Geri gel., Usaremde folluk., Berekete devşirir bekleyiş Haniya gönlüm, nazenin nerde..? Verilen sözler vefayı gerektirdiğinde., Yoksunluk sevgiye el vermez, ne mümkün diriliş Ve civcivler veba cürümüne müstahak.., Hata neydi., Neydi hak..? Olmuyor, olmuyor bu iş.., Belki yarındır diyerek., Sürüp gider., Günü güne ekleyiş Süpürür sabrımı, bağrımdan kopan frak Ve nevrimi alır., Lahuti boyutlarıyla meneviş Geri gel., Gözlerimin feri canı canan geri gel Gel, sen yüreğimdeki pervasız geri gel Gel., Kavilleri muhal yapalım, ha de gel Gel., Kaderden bir hal kapalım beri gel Ne bil em.., Hangi gülistanda güneşe gülensin., Nebile’m sen ki, beni benden iyi bilensin., Hayalimde baş koyduğum yastık, gül tensin Hangi yana dönsem varılan yine sensin., Gel gör., Gözlerimin feri canı canan gel gör Gör, ey yüreğimdeki pervasız gel gör Gör., Deli dolu çağlayan sevgi seli gör Gör., Kalpten dudağa uzanan eli gör ..............., gel gör................ ... 30.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gitme, artık bende kal.., Gamzeler dökerdim., Şu muhabbetin meramına Uğruna ben, benim olanı verdim Sen gülümsedikçe Hakkın selamıma., * Ne az gülümsediğini bilirim oysa., Gül yaprağından tek tane, başıma koysa, Gülerdim, hoşunun hoşlandığı huy bu huysa Bilsem ki, Gül endam’ın özlediği buysa..! * Olamadık, filizin toprağı sardığı mahal Hamile bulutların şimşeğinde bir Nihal Kırk ikindiler girdabında, gel gönül al Denmiyor! Vuslat vaki olmadan.., Gitme, artık bende kal.., … 19.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Giz'lerim, Giz’lerim., Çölün ruhuna bağdaş kurdum da, Vahalara koşup giden dinginliği izlerim Gecenin koynunda irkildikçe, ayaz yakar canımı Cehennem sıcağı da olsa, içimde ormanları gizlerim Camlarda gövdeleri uçuşur, bedensiz ruhsuz gölgelerin Bir beni ararım, ta öncesi yorgun düşmüş bezgin benlikte Ölümsüz öpücükler hayal gibi, düş gibi içine sinmiş hecelerin Önümden rüzgarın atları geçer, bin bir şekle bürünmüş esenlikte Ökçesi kırık vefasızlıkları kıyıya vurmuş dalgalar Gurbette guraba, hem sılaya hasret dolu dardalar Ömürlerinde meşakkat, çile dolduran engeller Gönüllerde sevenlerden tembihli döngeller Ahd ile vefanın arasında sıkışan sevda Vuslata mendil dikmiş bekliyor veda.., *** Elimi maziye uzattım, gözlerim kapalı Hatırın filizlendikçe mukaddesatımda Alıp yanaklara kondurdum ârımdan al’ı Kabuğu kırılan öfkeler kahrolur batında Mutluyum, diyebilmek için bunca gayret Sen beni gel, sevgiliden haber alınca seyret Sen toz duman arasında yangınımı döşte gör., Sen beni birde, sohbetine susadığım dosta düşte gör Güneşin gülümsemesine benzer, bu dem gülüşüm Göksümde yıldızı parlar can çekişen bir düş’ün Yağmurda ah! günü ışığı gibi olur yürüyüşüm Yada düşen esmanın, geldiğini gör düşün! .. *** Giz’lerim., Girizgahında pusu kurmuş moru izlerim Aşk, gözü kara sevmeyi öğreten fikir Acı katı yürekleri incelten mey, iksir Sevda, Mecnuna Leyla dedirten zikir Tatlı, reçetesiz ilaç gibi kutlu bir sır.., Mehmet Sani Özel 10.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gizli celse yapıver, aniş! Gizli celse yapıver, aniş! Açık ara öndesin.., Agular, aferinler yağıyor baştan aşağı Şakşakçılar gönül borcu ödesin Ne dersin? Nebulasi bozulan mülki naz hara gider Ağustosta yürek yanar, zirveye kar’a gider Yüksek topuk baş döndürür, kıyam zora gider Köz yutmuş divanem, yetinmez kora gider.., … Mehmet Sani Özel 17.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gökte yıldızların çok bol olduğu bir gece Gökte yıldızların çok bol olduğu bir gece Göğsümde titreyen çıplak bir nefes Gönlüm yerlerde serili Islanmış hatıralar Gözler puslu Karanlığın en dip bucağında Sen bana bak bende sana Yelpazenin arasına sıkışmış renkler Rüzgarı efsunlar aheste nefesler Ne bilir sarışın ol yada esmer Sol memenin altında yer oynar Sorgusuz sualsiz bir sohbet Sofrada kaşık eksik. Kime ne Sustukça canım Sustukça mest olmak var Sözler ne ifade eder artık Sen bana bak. Bende sana Heyecanımla tanış ol gel Sevincimi kaşık kaşık kaşıkla Saman yoluna düzülelim seninle Efsanelerde izimiz olsun En parlak yıldızın belini kıralım Burkulmuş yürekleri onarıp Esmaya çadır kuralım Sen bana bak. Bende sana İstikbale göz kırpıyor felekler Sapını tutmuş mutluluğun İlmik atmış aşkın ipine Yalancı bebekler., İçten içe ezilip kıvrılır ümidim Kahrın kuyusunda matem simsiyah Sarılmış, koynunda o zifiri karanlığın Uzanmış ta yatıyor geleceğin üstüne Doğmamış. Doğmayacak mı ay Güneş bizim neyimize Gel karar kılalım öylece Sen bana bak. Bende sana Mehmet Sani Özel 31,08,2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gökten sulanan bir nergiz., Dün diktiği ağacın bu gün meyve vermesini isteyenler., Hiç ağaç dikmeyenlerden bir adım ilerde, ilerdeler (belki) ama., Nede çabuk kahraman olmak isterler., Doğru söz, vecize sadece iyi görünümlü isim yapmış kimselere mi mahsus? ! ., İftihar edilen söylem, fasulyelere sırık dikerken söylenen bir rençperden çalıntı! ., Halbuki zulüm zirvedeyken, değimliydi hamaset yapanlar o vakit sus pus.., Şimdi sahipsiz gibi görünen bir şeref ve onur payesi var gibi meydanda., Mantık yürüten filozoflar, renklerin ve tonların çağrıştırdığı manayı yorumluyor., Aslanın kaderi de böyleydi; Çakallar avına sahiplenmiş zaferi kutlarken., Saklı kahramanlar öfkesini yutardı, sabır ikliminde sırra bürünerek., * Vatan için kalem oynatanlar., Dirayet siyaseti, politika yapanlar., Dik durup havadan artı nem kapanlar., Namus ve din üzerinden karkas çatanlar., Kanun ve nizam felsefesiyle caka satanlar., Çok ucuza alıp çok pahalıya, fahiş fiyata satanlar., Kelepire, beleşe, bedavaya dört gözle pusuda yatanlar., Yalan dolan ile kazanıp, hile ile batanlar., Bunların hepsi yüreklerindekilerle insan., Yurduna (maazallah) namahremin eli uzanınca., Kısalırlar mı, bellerinden dizlerinden boylarından katlanarak., O zaman belli olur, kim ne kadar babayiğit! ? ., Kim Aslan? ! ., Çıkmışta meydanlara diyor ki., Vatan için, bin canım var, bini birden feda., Kim nankör? ! ., Gölgesiz, it oğlu it(!) ., * İstiklal uğruna., Nice şehitler vermedik mi biz? ! ., Kan ve terle yoğrulmuş şerefli cumhuriyetimiz., Kahraman gazilerin yadigarında kadirşinaslarız biz., Söyleyin; İşgalcileri ağırlayıp alkışlayan, hangi şerefsiz? ! ., Umumi harp gaibi amcam Zübeyr’in ruhu bu gün., Göksun’da gökten sulanan bir nergiz., Ve siz; Anadolu’nun asli Alperenleri., Ve Bu sathın isimsiz kahramanları., Zaferlerle dolu, şanlı tarihimiz., Şâd olsun ruhunuz., Şâd olun hepiniz., Allah’ın izni ile, her şeye rağmen., İzinizdeyiz biz.., … 19.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gönlüme düş, A Canan Gönlüme düş Hatırımdan çıkma Hatıralarım da ger, gezin Ancak elime düşme, düşme sakın Yol geçen hanı gibidir, bu gönül dediğin Kimi zaman matem, kimi günde kurulur düğün Kirpiklerin ıslanmış, kamış gibi kalbime girdi bu gün Kispeti yırtılmış pehlivanlar misali perişanım ay be gülgün Bir dağın etek gülü gibi, aç özgürce Koy ver salınsın dal budaklar gürce Belki rastlaşırız sen köşeyi dönünce Yasla başını omuzu ma, al gönlünce Bu can sana fedadır, kullan ömrünce Kusurum varsa, vur yüzüme görünce Küsme ne olur. Yüzün bana dönünce Mehmet Sana Özel 18,06,2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gönül bir seyyah misali., İtibar edilecek olan zenginlik, şükreden bir kalple zikreden bir dile sahip olmaktır diye bilirim., Şans denilen bir sayhadır ki, vuslatın farkında lığı olsa gerektir., Keza dünyalık, yarın hakkın divanına varılıp ta neyin var denilince, hayır hasenat babından, imanla (inançla) serdedilmiş birkaç edinimin olmasıdır! ., Sürünmekse, (maazallah) bütün bunlardan bihaber ve mahrum olmaktır.., Yürek, baş koyacağı yatacağı yeri iyi bilmelidir ki, feveranda afaki olarak “bu benim için hayırdır! ” demekle dilin öncülüğüne fırsat vermişse ya bunun kahrını “sözüne sahip olmak! ” için çekecek ya da bu sözü hayır yönünde iyileştirmek için bilinçlenme gayretine düşecektir. Şu demek olur ki; Kabul ve tercihlerde, rızayı veya beğenme tevessüllerini ifade ederken acele etmek, fevri davranmak kişinin bu ifadelerine sahip olmasını, vefa göstermesini gerektirecek çok önemli, hesap gerektirecek ayrıntılardır., Bilinçli olmanın gereği, akada karaya da, vakti zamanında gerçek ritüellerini en müsait lisanıhâl ile yansıtabilmektir. İnsanın dimağında sıhhat, afiyet ve huzur hissi uyandıracak sahih his, aklıselimle (sorumluluk bilinci ile) vazifeyi ifa etmiş olmanın vermiş olduğu dinginlik, yani Rabbe (veya kalbe teşekkür) şükredebilme yetenek ve kabiliyetidir., Kadere rıza göstermemenin bariz alameti, başta kıskançlık, hazımsızlık ve en önemlisi hakkı ilga yönünde emek sarfıdır. Razı, mukadder insan, olan biten için felaket yorumu yapmaktan ziyade bundan dahi hayırlı neticeler çıkarmanın yolunu arar ve olan bitenlerden ders alarak huzur ve afiyeti sekteye uğratacak vesileleri hayır yönünde cüz-i irade ile zorlar., Bu aklı başında lık, farkında lık be bilinçlilik halidir., Doygun, kanaatkar, sevecen, duyarlı ve şefkatli merhamet dolu insan, telaffuz edilen bu manevi ve ahlaki değerlerin bilinci ile efkarındaki bütün erdemleri etrafı ile maksimum derecede paylaşır., işte o yürek gerçeği gören, ezilenle ezilen sevinenle sevinen, terazisinde us’u tartan, hakkı gözeten, vicdan meşalesi nurani ışıklarla donanık, ruh yapısının sahibidir., Yoksulluk, güzel fikirlerden yoksunluk diye anlaşılmalı ve zenginlik gönülden müşfiklik diye düşünülüp kabul edilmeli değimlidir, sizce? ! ., Bir yürek ki, bir dünyadır, başlı başına ve içinde cehennemi cenneti olan bir dünya., Kapatmalı cehennemin bütün kapılarını ki, cennetin müdavimleri ekseri olsun., Anlamanın çok kolay, çok basit olduğu zaman dilimlerinde, kişisel tercihleri bastırarak kamu yararına kararlar alabilmenin ne ala, yüce bir meziyet olduğunu, üstelik asli vazife olduğunu idrak ve ifa edebilmek bizlere her daim nasip olsum diliyorum., Bu zenginlik bize yeter ve ancak “elhamdülillah! .,” diyenlerden oluruz, inşallah.., Akşam olmadan, kişinin bir dostu olmamışsa vah ona! ., Bir yerlerde bir yanlışlık vardır ve doğru yolu bulup yürümenin çok acil bir gereksinim olduğu apaçık ortadadır, demektir., Diğer yandan her gönül bir seyyah misali; Konup konakladığı mevkii ve mertebelerde, hukukuna müsait hukuku görüp, tanıyıp bir merhaba diyememişse, adalet duygusundan nasibi olmayan bir zavallı olabilir ki, kusuru kendisinde aramalıdır! ., Kul himmet arıyorsa, yüreğine bakmalı! Orada çok bariz alametlerle belli olan envai kapılar vardır ancak açıp girmeyi gerektirecek anahtar, bilgi ve ona müsait erdemlerdir.., Düşünüp tutmak! .., Bizler bitmez tükenmez bir hazinenin varisleriyiz! .., Buyurun, yolunuz açık olsun.., Selam ve kalbi muhabbetlerimle.., www.antoloji.com - kültür ve sanat 28.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gönül hoşluğunda., Çok uluslu sevdalar., Çocuksu masumiyet yüzünü takınmış., Çözdükçe firarın sırrını, esrik sevgililer., Meğer insan insana ne kadar yakınmış! ., Hayret edilir., Dümen yeni rotada., Yelkenler rüzgarla dolunca., Kaptan güler.., * Çok uslu bir sevdaya ihtiyaç(mı) var! ., O okşadıkça sabun gibi erisin, köpürsün., İçinden geçtikçe gök kuşağının, hasret kabarsın., Yağmurun toprağı öptüğü gibi, şehvetle öpülsün., Çekilince sular., Medd ü cezir’den sonra., Gül açsın, yaprakları iki yana dökülsün., Gamzelerden gülücükler, tane tane., Zorla değil, gönül hoşluğunda., Bütün dikişler sökülsün., İskele berkenar olunca., Kaptan güler.., * Şivesi ne olursa olsun., Keşide edilmiş bir aşkın mecazı., Reşidin reşide sözüdür birlikte yaşamak., Arş ve ferş irşad olmak için en güzel bahane., Mümkün mü, aklı olup mürşit arayanlara şaşmamak? ! ., Ahde vefa eden, doğru insan kadar şahane., Ne var sende başka, kevn ü mekan! ., Çok ayıplı bir velvele(yse) hayat., Sakin sayılır kabristan ve memat., Zorla değil., Gönül hoşluğunda., Bütün dikenler kökünden sökülsün., Adresini arayan rahmet göğün boşluğunda., Yağmur gibi yağsın, başımıza dökülsün., Evli evince, yolcu mesrur olunca., Ve enam hepten güler.., … 17.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gönüller öksüz kalır.., Anlamakta zorlandığım ve Çok sık aralıklarla kendime sorup ta, Bir türlü yanıtlayamadığım.., Bir sorum var! İçinde bin bir sorunları olan soru? Neden insanlar düşündüklerini söylemez., Söyleyemez.., Söylese de değiştirir.., Değişik gösterip avantaj sağlamaya çalışır., ? Bir Hadis biliyorum! “Bir kimseyi seviyorsanız onu ona söyleyiverin..,” Bunu yapan sen misin., Kimisi alttan alır, kiminin yüzü kızarır Küllenir, kilitlenir yürekler, Gönüller öksüz kalır.., (Af buyurun.,) “Öküzün altında buzağı aramak! ” Adet olmuş, anlayışımızda sanırım., Sevmek deyince, ille de bir agopluk mu var Tanrım! Gerçek örneğiyle biraz espri katacak olursak; Mümtazla Ferhat muzip bir sohbette, İki lafın belini kıralım derken., Mülayim çıkageldi yanlarına, Mümtaz, biz Mülayimle Çoktandır tanışır, sevişiriz deyince Oha! Demez mi, Ferhat .., Bir dostum (arkadaşım) var! Gözünün ucuyla hep beni takip eder., Yüz yüze geldiğimizde söylemez hep çark eder J Gülümsüyorum.., Yüzün gözün nurlaşsın, senin emi.., Biliyorsun, sana bir güzellik edemez Benim gibi derbeder... Mehmet Sani Özel 04.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gözlerim., Gözlerim., Baktıkça incelen tozlu yollarda Yoksun işte...., Aklıma düştüğün tenha koylarda Bakışlarım, Mahcup gelinler gibi Saklanmış tül perdelerin gerisine Kahrıma od olur alaf veririm Sen gittin! Bilir misin neler bıraktın ardında Azı çok etmeyi bileyim derken Hayallerde siluetini gördüm Havsalam alsın diye kamburum düştü Alaylı gülüşlerin dikenine takıldı gülüm Gün vurdukça yağmur damlası Yakut mercan gibi ışıklar saçar Yakarışlarımsa dere kenarında Selden sonra kalan süprüntü Taze sülüklerin tenimde nesi var Kafası yarık adamın haykırışı bu Senden kalanlar kaldı Devamını sel aldı götürdü su Gözlerim Geriye dönerek içine bakar Gölgeler oynaşırken karanlığın ipinde Köhnemi sandın yüreğim Görsen içinden ne ırmaklar akar., Ay doğmuş, gün batımına bakar Balıklar iki ışık arasında leyla Bir meczup toz duman eder süpürür Kurumuş yapraklar arasında hasretim Kibrit çaksan ateş alır Bütün geçmişimi yok eder yakar Yoksun işte Yoğrulmuş zihnimin hamurunda Yokuşa vuran kağnı gıcırtısı Baykuşlara dokunur kanat çırpar Yok olmuş köyün örenlerinde Yolunu bulamayan avareyim ben., Mehmet Sani özel 14.09.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gözüm yukarılarda Gözüm yukarılarda Göklere dikilip bakıyorum Kendimden iz arıyor. Hasreti yakıyorum Hafakanların yarısında durup, Tekrar içime akıyorum Şuleler perdelere boyanırken Uykulardan sıyrılıp erken Afakin seyrine bakıyorum Eylül gecelerinde mukaddes Ay Göz alabildiğince daha çok güzel Gün doğarken Ay batıyor., Bu sabah Göl kenarında ayrıklı otlar Kör budaklı ak ağaçların gölgesi Görüntüler oynaşır göz bebeklerimde Sanki yüz yıldır bir dostu beklerimde Vefa hafızayı harap etmiş Öfke yarı beline dek çamura batmış Bir umut., Hala kurtulurum diye kulaç atıyor Kulaklar kendini kaptırdığı ses selinde Bir sevda öpücüğü titrer saz telinde Cümbüşün bağrından kopup gelen gümbürtü Udun nağmelerinde can buldu bu dürtü İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim Bir sıcacık el dokundu elime Tutup ellerini her yanıma meshettim Şimdi diyesim var, Boğazıma düğümlenmiş birkaç kelime Sen ha! Burada benimle., Sevda Sessizlikle vücut bulmuş bir hayal Sefinesi olmuş düşüncelerde seyyah Çarptıkça kayalara sergüzeşt eyvah Gönül., Penceresine çavdıkça bir ışık Körün gözü yüreğidir Erinmeden beherini inceler Varlığa dönüşmeyen duyumsamalar Yarısı yanmış kağıtlarda hatıralar Korkunun ümide dönüştüğü anlar Aşk budur işte Bin koy Bir al 20.09.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gurur nedir? (kendimce) Gurur nedir? (kendimce) En basit tarifi ile (karşı taraf bilsin veya bilmesin!) bir kimsenin veya kesimin güzelliğini ve özelliğini hafife alarak kendisini üstün görmesidir. Bir olguya bakıp yararlandığı halde, ondan aldığı faydayı düşünce, söz veya tavırlarla inkarla görmezlikten gelinmesidir. Gerçek şu ki, bir güzellik meydana geldiğinde merciine itibarla takdir ve tebrik edilmesi gerekirken ve hatta teşvikte söz konusu iken hasıl olan yararı ve erdemi karalamak, tazir etmek, sınırlarına tecavüzde bulunmak ve sair olumsuz müdahalelerle yaşam hakkını ihlal etmekte gururun, kibrin, hasetliğin ve diğer cahiliyet devri hastalığı çekemezliğin, kıskançlığın kendisi veya bir yakın benzeri bedbahtsızlığıdır. Gururun meşru olduğu haklı nedenler vardır; Bir bütün olarak sevinç ve erinç duyulacak hadiselerin bir ferdi olmanın verdiği mutluluk vesileleridir. Veya bir yararlılık imal etmiş olmanın, bir zoru başarmanın, bir görevi ifa etmiş olmanın, bir süreci tamamlamış olmanın, bir projede haklı mezuniyet kazanmanın vermiş olduğu huzurun elemanı olmaktan duyulan övünç hazzıdır. Bu gibi insanın ve insanlığın yararına olan gelişmeler ve müsebbipleri asla kıskanılmaz, güzellikleri örtülmeye çalışılmaz bilakis taltif edilmesi gerekirken ki, onlara ancak gıpta edilir., Bir gencin askerlik görevini ifa etmiş olması onun için elbette gurur vesilesidir. Bir çocuğun süreli tahsilini başarılı bir şekilde tamamlamış olması tabi ki bundan gurur duymasına haklı bir nedendir. Bir kişinin hayat kurtarması övülmeye değer, takdire şayan bir örnek alınası olaydır.., Özetle, sun-i değil tabii olan yararlı her gelişme ve bunları azimle sabırla üretenler ve katkıda bulunanlar ve bunlara alkış tutanlar ne kadar gururlansalar azdır., İçerisinde bulunduğumuz sosyal çevrede vaki olan her güzelliği ve yararlılığı, genel geçerli kural ve kaideler muvahecesinde istisnasız, imkanlarımız el verdiğince maddi ve manevi olarak desteklemek ve alkışlamaktan kaçınmamalıyız., En basit destek ise gönülden sevgi beslemektir. Bunu güzelleştirmek ise bu hissiyatımızı sahibine takdim etmekle kabil olur.., Yüreğinde sevgi olup ta onu sahibine vermekten kaçınan kimse hem korkak ve hem de hamaldır. Sevgi sahibine yarar. Ait olmadığı yeri yakar yıkar harap eder., Demek oluyor ki, şu gönül bezminde dahi olsa bir nebze sevgiyi dahi olsa, sahibine vermekten, ulaştırmaktan gurur etmeyelim., Bu bir selamdır, günaydındır, merhabadır, takdirdir veya teşekkürdür., Şimdiye kadar icra edenleri fakirleştirdiği görülmemiştir.., Selam ve sevgilerimle., 21/09/2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gücümü zorlayan eğrisin yük Gücümü zorlayan eğrisin yük Güllere baktıkça özgürlüğü anarım Güzellik şiir gibi akıcı Gün geç tikçe akıp giden gençliğime yanarım Güvercinler sabahın ilk ışıklarında sokaklara inmiş Kursağına indirecek rızkı arıyor Kimisi cami avlusuna sinmiş Ne bulsa ona razı. Otururken cam kenarında Bir sabahçı kahvesinin sakinliğine yaslanmış Gelip geçen ayakların izine bakar kalırım Demini almış koyu bir çayın buharı Burnumun ilmiklerini çözercesine tütsü yor Midemin güvertesinden taze pişmiş poğaça İndikçe bağırsaklara, güneş etrafa ışık saçıyor Umuda yoldaşım, müşküllerim olsa da Olmuyor başka O avluların damındaki pencereden Sinema perdesine vuran ışık gibi düşerdi hayata Hatırın olmasa var ya., Gözlerimi kapardım memat a Masallara kandığım günler gibi sıcaksın Mahsustan canım acımış gibi yapardım şakalarına Sarıdan ala dönen yanaklarında, öpücüklerimin izleri olurdu İçimdeki korku birden, senin sevginle mutluluğa dönerken Döngelli ayrılık türkülerine ritim tutardık Radyolu günlerim benim. Geri gelme emi Acı tecrübelerimle, hazin gurbet haberlerini, Yaşamak istemiyorum yine., Hiç aşık oynayan yok şimdi, yada değnek dövüşü Ayazın altında ahır damlarından duman kalkarken ya biz, Göbeğine kurşun dökülmüş enekleri dizili dizilere tokuştururduk Daireden çıkan malı olurdu sıradaki vuranın Güneşli günlerde duvar diplerine dizilir, Kelebekler gibi ısınırdık Yegane meyvesi mevsimin, Yer elmasını yer ısırırdık Sonra, Almanya çıktı ortaya, Koşan gitti merakla Gidenler gelmeye başladı usul usul Elinde Radyo, Kafasında telekli şapkalar takılı Hoş geldin diyene, naylon gömlekler birde gavur sigara EH valla ey imiş bu gavurun memleketi, diyen yürüdü Amma ne yürüyüş., Bizim ellerin düzeni bozuldu artık Ne çoban kaldı duracak nede yevmiyeci çalışacak Ağalık çamurlu suya düştü sanki Altından atı, arabası derken saltanat eridi bitti Kimisi bu durumu kabul edemezken verem oldu gitti Haklıda adamcağız., Billahi, Harmancı durmak için aylarca beleş çalışan insan Frankfurt tan izine gelip, o ağanın mülkünü toptan satın aldı Gülerimsin, ağlar mısın! www.antoloji.com - kültür ve sanat O günlerde uğruna savaş verilen binlerce dönüm topraklar Ekilmeden, terk edilmiş duruyor Üzerinde binlerce küçük, büyük başın yayıldığı otlaklar Biçilmeden boş duruyor. Kime ne., Köyler boşaldı, virane oldu Şehir e geldikte bak neler oldu., Mehmet Sani Özel 2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül be şeker., Gül be diken de gülüm, gamzelerde hikmet var Gül avuçlara sığmaz, kahrında yer yok bize Gece yarıdır çoktan, yar goncaya gitmek var Bir kuru yelden sürur, koksa koku çok bize * Gül be şeker gülesin, safa seyit oturmuş Güzden kalma yapraklar, kalsın koca yaz bize Gümüş direkli çardak, altında dost oturmuş Gülü neşede görmek, tarifsiz bir haz bize * Gül be naz helal sana, bin sevdalı bile az Güneşe gülecekmiş, bade kalan saz bize Gönül görmeyi düşler, imkansıza name yaz Göreceli sevdalar, boyun eğmek farz bize Gül be lale gül hele, haki renkler dökülsün Gül tende kelebekler, Azra’dan, alaz bize Canı tende tutan aşk, vur temelden sökülsün Gülerken bastığın yer, mezar olsun kaz bize … 20.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül gibi görünür ama diken., Bir yortudan arta kalan paçavra iken., Birileri edepten izler buldu, makaleyi yıkadı., Yığınla günah var, gül gibi görünür ama diken., Hiç düşündünmü, temiz su kurnalarını kimler tıkadı? ! ., * Can simidi selvi boylu bir bedende gezer., Gençlik., Ah o gençlik yokmu, ihtiyarı ezer., Kamikaze düşleri hayat bulmuşluğundan bezer., Bir taklacı güvercinin kanatlarında intihara gezer., Henüz hiç gün görmemiş yüzün var senin, biliyorum., Ve ben o yüzü görmek için, her bakışta bilsen kaç kez., Kaç kez ovalıyor kanatıyor, gözlerimi siliyorum.., * Sidreyi müntehaya varan, bir şanlı ruha tabiyim., Sır dolu tarihin ortasında, anadan babadan yoksun sabiyim., Sen çiçek olduğun müddetçe ey sevgili, ben kök turabiyim., Hiç düşündünmü, kıyamette yermi kayım gökmü kayım? ! ., * Şüphen olmasın! Şehvet pınarlarını coşturan yosma., Sana geliyor görünür., Ama seni yaratanadır bu koşma., Zuhur eden, kolsuz bedensiz cinsiyetten ari bir coşma., Cürmümeşhut., Yasak aşklara serzenişler boşuboşuna., Soludukça kendimi tüketiyorum., Bir nebze aşk için., Haktan bir güzelliğ tatmak, şaibe çileli niçin? ! ., Bunca çekilenler, mukadder bir vuslat için., Biliyorum.., * Benden alamadıklarını alacağın gün, “yevm-i fasl.,” Kantarların kalibresinde tartacağı vakit, “yevmil vakt.,” Sayki, bir tebessüme kaç gülüş nisap eder? “Yevmil hisap.”, Hiç düşündünmü, hayırları ne için halk etti, Yezdan? ! ., * O gün, yeniden dirileceğimiz gün, “yevmi yub’asun.,” Yordam çevikliğinden mahrum iken, cesetler masum., Denilince; Hadi sakladığınız artniyetleri şimdi kusun! ., Kursağımdan düşer, sana atmayı düşündüğüm kurşun., Kulum, diyeceğim Mevlaya., Tonla kusurları olan., Kucağımda dost için yetiştirdiğim güllerle o an., Ve şu an, bütün salihaya cenneti diliyorum.., … 12.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül goncaydı., Gül goncaydı., Yanaklarına gözüm düştüğünde., Gün, bulutlara dudaklarını dokundurup çekerken., Seni, gelinliklerin içerisinde gelin gördüm., Tesadüfen halayına tutulduğum., Şatafatlı bir düğünde.., * Güneş, aydınlığa aç zifirlerimi ören etti., Harabe haberlerine ağıt yakıp ağlamadım., Sadece olanların üzerine birkaç tik daha nüksetti., Bazı sözlerin şeker gibi ağızda eridiğini fark ettim., Yeniden dirilip, aşiyanı bana bahşettiğini diyecekler., Dönüp bakarsam, hakkını helal etmezmiş., Rızk diye kazandığım yiyecekler.., Hatta., Sadece rahmet oku., Yas tutma., diye siler., Vefa(sız) öldüğünde.., * Geceyle değil, karanlıkla barışık oldu., Ne zamanki mertlik can çekişir kör düğümde., İsrafil’in son suru çalınanda anla ki, vakit doldu., Nasıl ki tekbir getirilir, Hicazdakiler döndüğünde., Biz bir yudum aşkı paylaşamadan, kıyamet., Sonun başlangıcı ve şu elim hıyanet., Kopmuştu bütün lifler.., En son gördüğüm de.., Bir içim su! .. Hayat., Uçurumun kenarında., Eğreti duran güğümde.., … 31.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül manzumesi., Gül., Gülerken güllerin arasına bir köz koy Acı patlıcanı kırağı çalmaz! diyerek dön arkanı Yarım hilal dikenlerim aşka yanarken ocağında, odunda Sen Boğazın serin sularına tebessümlerinle çevreleyip O nadide gülüşlerini koy ve beni de unuttuğun yerde., Ateşin ortasında, sana hasret (öylece) koy..., -*Elimde bir gümüş tepsi İçinde bir bardak ki, yan durmuş! Devrilip dökülmesine ramak var El ayalarında tutunup ta kalan Susamcıklara dudakların vardığında Üşümüş yanaklarına allık versin hissim Kokusu buram Buram, burnuma Öyle çok özlemişim ki, Aşiyan’ı Taze çay gibi hisleniyor Buharlaşıyorum Sana, Gül.., -*Gül., Ben sana vurgunum biliyorken., Denize dalan bir merdivenin başında Yağmur sonrası ıslak zeminlerin kaypaklığında Kaşın Avrupa, Emirgan selam durmuş karşında Bir gönül hatırasına dahi satır gönül koymadan İnerim der gibi derinliklere tek başıma Gül, bir türlü avuçlayıp yutamadığın Âraf’ta gözlerinden ışık bekleyen Kırkikindinin önüne yuvarladığı Sevda dilencisi, şaşkına.., -*Bir tuluat perdesi gibi durduğun yer Ansızın karşına çıkıp; Ceplerine koyduğun Ellerini kalbimin üstüne götür, hadi bana ver Diye sim geliyor ben sekinelere avane koyduğun Her şey doğaçlama üzerime eylemler ne kadar fırıldak Olursa olsun.., Şu hurda yığınlarıyla dolu yürekte Bir nebze boş yer bulacak olursan eğer Koy ver çeşmenden hüznü gamı Koy ver, bırak makesime Koy ver,olduğu gibi Seninle., Dolsun., Gönlün benimle Olsun gül.., -*Gül., Gülümsemelerin gamzelerimde goncayken Gül, sensiz geçen her bir güne onlarca diken Gül sahilde martılara simit atıp parçalatıp verirken Gül yüreğinde bir esaret özlemle peyderpey erirken www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül, bende olmayanı Kadir Mevla’m sana verirken Gül, bir gün yadına düşersem, içime doğsun! Yönelip yürek cenahıma.., Yani bana.., Gül.., Bana doğru gelirken.., -*Kaç kıvrım var, şehrin siluetinde., Öz benliğine düşmüş gül manzumesinde Kaç benek saydın kuşların teleklerinde, yoksa Yüzüme baktığında, gözlerinle göz bebeklerimde Kaç asır olduğunu bilmem, Yaratıldığımdan beridir O Ruşen sırrı sureti azimle sabırla hep beklerimde Sanki bu akşam ve şu an senin durduğun mevki Kuşların dalga dalga yürümesine bakılırsa Hayallerimde hüsnü zannım! Tam orası..! Mahşerin misali vuslat yeri(mi?) dir..! Yorulmaktan, değil bu serzenişlerim Seyisim olacağını bilsem, şahlanmış Bir küheylancasına bin yıl kişnerim Hangi objeye dönüp bakacak olsam Bir Yaratan’ımı düşünür, birde seni, Bütün zerrelerine nakış eder işlerim Bir tatsız tuzsuz haberim var! Besmelelerimden sonraki Teşekkürlerden önceki Siftahlarımda gizli! Bu kış çetin geçecek diyorlar! Meğer doğruysa işaret say, bakarsın Ya ateşime ısınanlar olur diye kendimi yakarım Oda olmazsa, gücüm yetmezse anla ki! Terki diyar edip buralardan., Taşınıyorum., Gül.., … 30.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül şerbeti., İsmi.., Bade dolusu gül şerbeti şahikasını andıran Letafet garibesi yelkenlerini limanıma indirdi İki tafra hakka ne ziyan eder ki, ram olduk gözlerine Derken bir yumruk! kulemdeki ferdaneyi yere indirdi Bismillah deyip kalkmaya irkildikçe göğe doğru ben Yek vücut olanca ağırlığını gövdem üzerine bindirdi Sedef kakmalı gümüş hançerimin kabzası elimde Eza verecekse kendim canıma kıyacağım Sırtı yere geldi korktu demesinler Vakarın teni tenime değsin de Sevgilinin bağrında hürüm Son bu zaman böylece Fedadır aşk uğruna Aklı başında., .., çağım.., … 10.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül tenin de yağmur damlası, (I) Sıla, sığınılacak (Anne sıcaklığının hissedildiği) sevildiğine emin olunan, yaşamın oksijen dolu nefeslerle hissedildiği, buram buram hürriyet kokan, özgürlüğün en ala yaşandığı, çimenleri bir başka yeşil, gülleri bir başka daha kırmızı, bülbülleri Ruşen, sevgilileri gülşen ve zamanın en küçük parçasından dahi ruhuna binlerce sevgi, huzur, esenlik düşen ana yurt değimlidir? Sen bazen bana, içinde bunca sayısız özellik ve güzellikleri sembolize eden bir vefalı yurt gibi bakarsın! Gözlerimi kapar, kollarımı ekvator kuşağı boylamınca açarım, sarılmak için., Açtığımda gözlerimi gördüğümün bir gün batımı gurubu görsel aldatmacası veya deniz ufkunda bir su buharı iklim olayı olduğunu anlarken hüznü ipek şallar gibi kat kat boynuma dolar yinede kabadayı görünmeye çalışırım! Her vefasızlık örneğini tadarken vakti (anı, başa geleni) kabullenme gönüllülüğüm benimle hemhal ve dosttur! Sanki en hazırlıklı halim ve üstün, galip gelen ihtiyati yanım budur. Kaderin lehime işleyen olayların zaman dilimlerinde bulduğu boşlukları aleyhime doldurması ve esenlik eylemlerini iltimasa taraf tezahür ettirmesi, (Elhamdülillah) beni asla isyan duygularına sevk etmediği gibi, şer’in ve şüphenin ocağına da düşürmedi düşürmez de inşallah.., Her şeyin Hak’tan iftitah alıp zuhur ettiğine dair olan inancım ve imanım, şartlar her ne kadar olumsuz olursa olsun, hiç ümitsiz olmaktansa en azından da olsa bir nebze ümitle yaşamaya çalışmanın çok yaşıyorum diyenlerden daha muazzam bir hayata ve imkanlara sahip olduğuma dair direncimin de, bana Yaratan’ın vermiş olduğu azim bir nimet olduğu idraki ve şükründeyim her daim.., Pek tabi bende beşerim! Başkaları gibi olandan çok daha fazlasını ister arzu ederim. İsterken neyin ne kadarının ne miktarda huzur ve mutluluk vereceğini hesap etmeden, daha çok, daha çok mal, meta, ilim ve saygınlık isterim..! Ancak gel gör ki, günlük hayatımızın hemen her anında alacak olanlar için sayısız ibret vakalarını duyar veya bizzat şahit oluruz.., Yokluğunda özlemle, “Olsun da tek bir tane evladım olsun! ” diyenlerin olunca bir zaman sonra ondan bizar bir vaziyette “Olmaz olaydı! ” ve bunun gibi intizari sözler sarf ettikleri.., “Rabbim, bir evim olsun da başka bir şey istemem! ” diyenlerin han hamam sahibi olup ta doyumsuz ve haris bir vaziyette acımasız, zalim tüccar haleti ruhiye sine büründüklerini duyar görürüz., Bütün bunlara mukabil, dememiz ve dilememiz gereken elbette ki, “Her şeyin hayırlısı..! ” olsun.., Istırap nedir, sence? Değimlidir; Yoksunluk., Var olanla yetinememek., Sende olmayanı başkasında görünce, vücut ve ruh hazımsızlığı ile sıhhati sakata uğratmak ve başa gelenden acı duymak.? Istırabın meşruiyeti iman perdesine kadar olan sürecidir ancak. Aklı başında, şuurlu insan acı ne kadar bariz, yara ne kadar derin olursa olsun, sebep sonuç ilişkisini o meşruiyet içerisinde denklemi kurar ve akliselimin gereklerini ve icaplarını düşünüp ikmal etmeye çalışır. Kin, intikam ve zarara zararla karşılık vermek gibi bedbaht duygulara kapılmaz ki, zira bir hamle (olası) başka bir hamleyi (zararı) başa getirir..! Elinde ne var? Allah (c.c.) halihazırda sana ne vermiş? Örneğin; Kırklı yaşlardasınız., Ele güne muhtaç olmadan sürüp giden, helalinden bir geçimliğiniz, geliriniz ve henüz kendi ayakları üzerinde durmaya namzet iki evladınız ve kırk sene sonra sevgisinden, samimiyetinden şüphe ettiğiniz bir eşiniz(mi?) , var.! Siz www.antoloji.com - kültür ve sanat bu nimet huzmesinin neresinden tutup ta, ben şurasını beğenmiyorum diyeceksiniz de, size onları layık gören Cenabı Halik, değiştirecek, sizin hoşunuza giden, size yeni bir aile, eş ve yuva bahşedecek! Hiç aklınız alıyor mu? Rab böyle bir şey yapmaz! Siz emek verip, iyileştirmek için çalışmadıkça, siz veya ben yada başka biri huzur duyacağı nimete, refaha ve saadete asla kavuşamaz ki, birde şu var; Çok iyi niyetli ve azimli, gayretli olmanıza rağmen, arzuladığınız (aklınızın aldığı) hayat ve yaşam düzeyine ulaşamıyorsanız, bunun sizin (ihtimal ki) için en hayırlı olan olduğunu düşünmeniz bile büyük olasılıkla sizin için bir erdem olabilir! Zira sabır meyvesi çok hoş, tatlı olan bir haslettir.., Şöyle yada böyle, elde olandan, mevcuttan şikayet etmek, onu daha iyi ve güzel etmek için çalışıp çabalamak varken, kurulu düzeni (geçici parıltıların sihri ve büyüsüne kapılarak!) sakata uğratmak, yıkılıp yok olmasına gönüllü göz yummak, (Tabiri caizse!) bir nevi hainlik değil de nedir? ! Bize içinde bulunduğumuz çevre, eş ve arkadaşlarımızı, dost ve ahbaplarımızı bahş eden, bir yığın nimetlere gark eden Yaratıcı (Allah c.c.) elimize ve irademize sunduğu bu güzellikleri göz göre göre zayii ve ihmal etmemize karşılık (Sizce!) daha iyisini mi takdir ve takdim edecek! ? Hayır! Bunu bekleyen ve böyle bir şey uman öncelikle kendisini ve kader ortaklarını aldatmış olur! Aynı zamanda ailesine olduğu gibi topluma ve bir milletin oturmuş veya oluşan, yükselen ahlak öğretilerine, genel kültür kriterlerine, edep ve edebiyat usulleri geleceğine de o derece olumsuz katkı sağlayacaktır. Bizler, istemediğimiz, kabul etmediğimiz, sahiplenmeyi bir türlü hazmedemediğimiz olaylar, oluşumlar ve varlıklar için nefsimizi haklı çıkarmak adına binlerce, tonlarca bahane, gerekçe ve kusur ve kabahati kolaylıkla görebilir ve bulabiliriz! Halbuki zorda olsa gönlümüze eğreti gelen ama (uzak yakın) bize ait olan geçmişimizde istersek küçücük bir kırıntı yada kırıntılar şeklinde bir dizi mutluluk ve güzellik umdeleri bulur onları saadet zinciri haline sokabiliriz. İradesini aklın hamuru ile yoğurmasını bilenler ancak böyle yapar. Yani hakkını kullanır ki, onu iyileştirmesini emeği ve teri ile hak ederek başarır ve ömrünü bu gurur ve kıvançla idame ettirir.., (devam edecek.,) … 07.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül tenin de yağmur damlası, (II) II İhanet, ifa etme kararı ve sözüne binaen, bir takım sudan sebepler veya bariz gerekçelerin gölgesine, bahanesine sığınarak, sözünden ve kararından bihaber bir vaziyette yükümlülük ve sorumluluklarını ihlal ve ihmal etmek ve bu yanlışına da sarılmaktır. Dolayısıyla bir söze ve karara varılırken durup bir zaman aralığında düşünmenin çok daha sağlıklı sonuçlara varılması bakımından yararı ve faydası vardır. “Verdim gitti., Sattım gitti.! ” Ve bunun gibi düşünmeden sarf edilen, ağızdan çıkan afaki sözlerin ardına düşüp kişinin mertlik ve cesaret adına, kendi hayatını kendine ve ilgililerine zehir etmesi, ayak üstü, alelacele veya baskı altında daha doğrusu hesapsız sözlerin ekstraları ile katlanan getirisi olacaktır. Gönül, onu suyuna bırakılacak olursa, sürekli eğlence ister. Doğrusu meşruiyet dairesinde ifrat ve tefrite kaçmadan onunda hakkını vermek gerekir. Ancak sırf gönlümüz eğlensin diye, Allah’ın yarattığı her hangi bir gönlü gönlümüze malzeme etmek, diyebilirim ki, en bet beter ahlak anlayışlarından bir numunedir. Kişinin kişiye üstünlüğü alacağı varsa hakkı kadar bir ölçü olur ki, onu da alınca, aynı havayı soluyorlarsa (hangi gerekçe ile olursa olsun!) birinin diğerinin alacağı nefesleri kirletmesi, sakata ve suikasta uğratması, çirkinliğe zemin hazırlaması bilakis alçaltıcı ve aşağılık bir davranış olur. Zira her halükarda insanı yücelten erdemli davranmak ve hukuka saygılı olmak, güzelliklere değerince sahiplenip yaşayıp yürümesi için emek ve gayret göstermektir. Yaşam bize bahşedilen (hediye) sınırları belli bir zaman diliminden ibarettir. Nihayeti (genellikle) tarafımızdan bilinmeyen hayat dediğimiz ömür sahasında çeşitli ad ve namlarla diğer cinslerimizle iş ve sair ortaklıklarımız, alışverişlerimiz, muaşeretimiz olur olacaktır. Yukarıda mevzubahis edilen kriterler ışığında, hiç ölmeyecek gibi dünyayı insanlığın saadeti için mamur etmeye ve hemen yarın ölecekmiş gibi de ahret için azık hazırlama azim ve çabası içerisinde olmalıyız. Biz ömrümüzün sermayesini kullanırken, onun içine şek, şüphe, elem eziyet, cebir, zor ve en önemlisi haksız kazanç katmamalıyız! İnsanın fıtratında olan dürüstlük mizanı, yaptığı yanlışları (bilmiyordum dese dahi) kendisinden asla gizlemez. Vicdan denilen zemin etin üzerine damlayan asit gibi renk, koku ve acı hissi verecektir. Yaşayan (her ne durumda olursa olsun!) kişi yanlışını düzeltme şansına sahiptir! İlimden ve irfandan yoksunluk, (maazallah) cahillik, kişiye dünyasını cehennem eder. Yapılan yanlışlar, verilen emek ne kadar çok olsa da doğru yere ve yöne kanalize edilmedikçe bir felaket yumağı olarak müellifinin başına döner.., Gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız ve hissettiğimiz güzelliklerden esinlenir, zihnimizdeki göreceli kalıplardan alarak onları bilgimiz, aklımız, irademiz ve hayallerimiz kudretince bir şekle büründürmeye, nesnelleştirmeye ve kendimizce namdandır maya çalışırız. Belki bunu hemen her insan yapar ancak yaptığı bu düşünce seyrini dillendirmekte yeterli veya gerekli yakıştırma, cümle kurma yeteneğine veya henüz o olgunluğa sahip değildir ki, nasıl birileri bir mevzuu anlattığında kendi zihnimizde kendi düşünce kalıplarımızla algılarımıza oturtur ondan esinlenir müteessir oluruz da, “Hah işte bende tam bunu demek istiyordum! ” gibi tamlamalarla bir şeyler anladığımızın ferahlığını izhar ederiz. Dolayısıyla, iyinin de kötünün de, zihnimizde bir şekilde tanımı ve dilimizde kendimize göre bir ifade şekli vardır fakat, önemli olanın iyi ve kötü olanın tarifi salt bizim kalıplarımıza göre değil genel geçerli ölçülere denk düşer, birebir oturur, örtüşür, www.antoloji.com - kültür ve sanat estetik ve etik değerlerde olmasıdır. Esnemek fiili genel olarak hoş karşılanmıyorsa bunu halen bir alışkanlık olarak sürdürmek, topluma ve insanlığın estetiğine saygısızlık olmaz mı! Demek oluyor ki, (yukarıdaki basit örnekte de olduğu gibi.,) bizler hayati önem taşıyan vücut fonksiyonlarının gerek ve icaplarını mutat olarak yerine getirirken bile belli edep ve ahlak kurallarına azami dikkat ve gayret göstermek zorundayız. Nedeni, saygı kurumunun işlerliğini kaybetmemesi ve seviyeli, sınırları gönüllü korunan bir özgürlük alanı ile insanın güveni, huzuru ve mutluluğudur.., Etrafımızdaki gözlemlerimizi hatıratımıza not ederken bile tarihin bizlere emanet ettiği, bu şahane edep ve ahlak kurlarını daha da geliştirerek korursak, kollarsak ve azami dikkat ve gayretle uyar, uymayanları kibarca uymaya zorlar isek neticesinde bir birlerine fevkalade muhabbet duyan mutlu bir toplumun içerisinde onlardan mesut bir fert olarak bilir tanırız kendi kendimizi., Kanunların amacı insanın ve çevresinin güvenliğini, özgürlüğünü, hakkını hukukunu ve sürekli barışı sağlamaktır ki, kaynağı örf, adet, anane ve kamu kültürüdür. Cezasının, (müeyyidesinin) azlığı veya çokluğuna bakılarak suç işlenen veya yasalara muvafakat gösterilen bir toplumda şüphesiz bilgi ve kültür yoksunluğu hakimdir.., (devam edecek.,) … 09.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül tenin de yağmur damlası, (III) III Göz, gönül ve düşünce tatlı ve hoş olan olaylara üçü birden mesai ederek bakınca insan yaşamın ve vaktin erincine olabildiğince varır. O zaman sevdiklerini daha bir koruma ve kollama duygusu sarar. Buram buram hasret kokar dimağına, ötelerde olan sevdikleri özler, sarıp sarılma isteğine dolar. İşte orada ayaklarını sabit kılıp kalabilse, yüzü hep gülecek, güleç olacaktır sanki., Güneş bir başka parıldıyordur. Ay bir başka manidar ve anlamlı ışıldıyordur., Alınıp verilen selamlarda tonlarca hasletli mana ve erdemli temenniler yüklüdür., Mutluluğun doruğa çıktığı, trendinin tavana vurduğu anlardır! O anlar ki, bir elin diğerinden sakladığı birikim ve kazançları bir kutlu vuslat uğruna dağıtıp heba etmeye taşlaşmış yürekler hamur gibi olmuşta, razı gelmiştir., Bütün bu sevinç dolu gelişmelere neden olan, vücut fonksiyonlarında sıhhat alametleri belirten, gelecekten kaygıya düşürmeyen, hemen her olacağa son derece iyimser baktırıveren, bir yumruk büyüklüğündeki kalbin pompaladığı kan ve o kandaki oksijenin organlara taşıdığı temiz havadır.., Temiz hava, insanın dört bir yanından emin olduğu, elini atsa kendisini İrem bahçelerindeki bağlardan salkım salkım üzüm koparacak gibi hissettiği, bir lahuti elin varlığını istediğine, arzu ettiğine istemesi kadar yakın ettiği an gibi, dahası isterse, ruhun cesetten sıyrılıp (uykudaki gibi) meramında olan fizik kavramı dahilinde veya fizik ötesi alemleri dolaşabileceği kudretten payidar ve kısacası kötü ve çirkine ve onlardan gelecek her türlü zararlara karşı kesintisiz galibiyet kazanmış, melekleşmiş bir can gibi hissettirir kendini., Ancak gelin görün ki, böyle olağan üstü anların adedi ve ömrü ne kadardır? ! Terlemek eylemi çoğumuz için sıkıntı verici bir durumdur fakat düşünülecek olunursa; Sağlıklı bir beden icap ettiğinde gerekli uzuvlara emir ve komut telakki ederek, rutubeti, nemi ve buharlaşmayı gerçekleştirerek sıhhatimizi selamette tutar. Mecazen bir misalle ele alacak olursak; Terleyen insan kazancını helal etmiş (Doğrusunu Allah bilir!) olur. Çirkin bir eylem için ter dökense ateşini üretmiş sayılır., Bir güzellik uğruna tebarüz eden bir ter tanesi, “Gül tenin de yağmur damlası! ” kadar güzide, güzel, ulvi ve kutsidir ancak.., Ne mutlu onlara, güzel düşünüp güzel işler işlerler ve sürekli olarak ta güzelliklere isabet ederler! Edebiyatın cilvesidir; Aslında hiçbir güzelliğin kesintisiz olmamasına rağmen bir düz çizgi gibi sunar bize., Bu çizgi “sevgi eksenidir.,” Fakat yukarıdan bu tarafa anlatıla geldiği gibi erdemli insan, sevgi eksenin de, olağan olarak başa gelen her türlü olumsuzluğu kayda değer olarak düşünceye alıp onda saplanıp kalmaz! Kulvarı, düşse dahi hemen kalkıp tekrar aynı tempoda koşma ve daha çok ihtiyacı olana yetişip daha çok erinç ve sevinç üretmektir. Düşünce dünyasına kapılarını geniş açan latif ve olgun, kamil insanlar için kin, intikam ve hırs gibi fena duyguları belleklerinde beslemezler. Hak ve adalet uğruna terleyen bu muazzez insanların bir diğer özellikleri ise her halükarda, bir hak ediş olduğunda, kendilerini daima zincirin son halkası olarak görmeleridir! Gurur ve kibir gibi alçaltıcı yanılgılardan oldukça ari, uzak vaziyete sahip ve de asla kendilerinin örnek insan (evliya) olduklarını dahi bilmezler ki, böyle düşünceler musallat olduğunda bunun şeytandan bir vesvese olduğunu sanıp tövbe ile o fikri terk ederler. Temkinli, (tedbirli) olmak akıl işidir! Bizlerin saf, biçare sandığı o kimseler ki, bazen bir toplumun yok olmasına sebep olabilecek tehlikelere karşı son derece uyanık, temkinli www.antoloji.com - kültür ve sanat tedbirlidirler. Bizlerin tesadüf gibi gördüğü, hayat kurtaran rastlantıların kahramanları aslında öylesine mübarek, mütekamil insan numuneleri değil midir? ! Yok! Diyenler olabilir ama ben var olduğuna, yani böyle iyilik sever yüreği sevgi dolu, (bay bayan) fedakar ve cefakar insanların halen var olduğuna kesinlikle inanıyorum! .. Sizlere garip, tuhaf gelebilir ancak, benim hayattaki en büyük emelim, arzum ve temennim işte böyle insanlardan olabildiğince dostum ve arkadaşım olsun.., Şems’i (Allah için.,) kendisine dost tutan “Mevlana Celaleddin-i Rumi” Hazretleri bir meleği seçmedi., Şems’te bir insandı, yani bizler gibi yer içer günah ve sevap işlerdi ama işlediği fenalığa ram olmaz ondan derhal döner arınırdı., Mevlana’nın gördüğü özellik, Şems iman ve haya sahibi, düşünce, söz ve halı harekatında sürekli sevgi ekseninde güzellik üreten ve erdeme yönelten, sevk eden bir ilham kaynağı olmasıydı., Her ikisi de muhabbet halesinde, birbirlerine denk ilham ve irtifa kuvveti veriyorlardı. Zaten tek taraflı vermek, sadece Yaratan’a (Allah c.c.) mahsustur.., Demem o ki, İnsanın bir insan dostu, arkadaşı, yareni, yoldaşı, kardeşi, eşi veya yandaşı olsun, ömür ha kısa ha uzun olsun., İnsan insana denk olsun! Denklik izan ve anlayışta düşünce birliğidir. Dost dosta itiraz etmez! Arkadaş arkadaşı anlar, alır ve hakkını, karşılığını mukabil sevgi ve saygı ile verir. Eş eşten bir şey beklemez! Verir ve her veriş bir alıştır., Nasıl bir bakış başka bir bakışa namzet olmak gibiyse sevgililer arasında (boş olmaz!) bir giden iki dolu olarak gelir! “Muhabbetin dilinde erkek dişi sorulmaz! ” (Hacı Bektaşi Veli Hzrt.) Sevmenin hoşlanmanın cinsiyeti nefis gözlüğü ile bakıldığında ortaya çıkar! Sevgi, bütün sanatların hamurunda olan esas, (olmazsa olmaz!) unsurdur! Ve “Sevmek en harikulade bir sanattır..! ” Ki, bu yazı dizimi gerçekten sevenlere ithaf ediyorum.., Saygı sevgi ve muhabbetlerimle.., … 10.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül tenini üşütmüş, Gül tenini üşütmüş, Yanılmıyorsam! Yazı geri istiyor Güzellik fenomeni si, buz kristallerinde Ay düşmüş yüreğinin içine.., Şimdi, melek olmak istiyor., * Dündü, kuzey yarım küreye bakarken Gözlerim, yıldızların kıvılcımlarını kırptı Ant olsun.., Seni hatırladım, kuzu kuzu Kırmızı titredi ve nurun bana göz kırptı * Şöyle bir misal getirip hayallerimizde Cenneti yeniden kuralım mı dersin! .. Sen bana huri be sana gılman., Nefes almadan bozulmasın diye., Öylece duralım! Duralım mı dersin? * Gece yürüyüşümü bu bedensizliğe sürünüşüm Sür manşet nefretine duçar olmuş, sefil görünüşüm Ya yeni diriliyorum, yada yıl dönümüdür çoktan ölmüşüm Halbuki, ben seni bebek tebessümlerinde görmüştüm., * Ben seni bir fırıldağın pervanesinde de görmüştüm Saçlarını sıfırdan alarak çaresizliğe tuzak kurmuştun Makberin soğukluğundan sineni çekmek isterken Sen naçiz edanla, gönlüme gürzünü vurmuştun.., * Öç alan ızdıraplardan boğulmaya ramaktı Çiçekleri dikenlerle derleyip, başına taç edip taktı Hani demiştim! Nigar, vakit uyanık olma vakti O bir hışımla, bütün gemileri yakmaya kalktı * Sen yine umutları bin parçaya bölmüştün Oysa, imdadıma yetişen masum gülüştün Azarlanmışlığımla, ellerimi Yaratana açtığımda Sonra yine., Sen avuçlarıma düştün... * Ne kadar kanamışım meğer., Ucunu bağlamadığın sargılarımla İrdelenmiş beklemeleri yaşarken Sen yoktun, yokken bile., Hep seninle kalmışım... 08.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gül ve diken., Gül ve diken., Hasbi hal ettiler bu gün Ayça Gündüz’le sırt sırta, bir iken Mehtabı temaşa ettiler, bu gün.., * Gündüzün sardığı mavi, lacivert gece Güldü, yüzündeki şalı kaldırıp attı bu gün Aguş unda rengarenk güller deste, deste Goncalar gamzede gürledi, açtı bu gün., * Gözleri gümüş vari, söz kadife kumaştı Toprak suya kandı, bereket taştı bu gün Yüreğinde bin şifa, dost pek kadirşinastı Yar kerem etti, mührünü açtı bu gün., * Hayali aslından bir başka meşkin Lale, sümbül çevresi köşkün bu gün Ah! Yolunda yorulmak sevdadır aşkın Canan, eşe dosta pek düşkün bu gün * Bin bir yılda bir olur böyle kutlu bir gün Hatıra naza değil,, Kalbe düştü bu gün Muhabbet bağından., Gül’ü muştu gün Gözün aydın gönül., Gün işte bu gün.., … 10.03.2005 'Sevildiğini bilenlere, ithaf olunur! ' Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Güle güle demem, Ruhumu kuşatan, hasretinleyim Fevri kararlarla, gitme sevgilim Geceler doldu gel, kasvetindeyim Bana böyle zulüm, etme sevgilim * Gündüzler ızdırap, gündüzler sırat Gün doğmuyor artık, akmıyor Fırat Gülün kaderine ağlıyor murat Güle güle demem, gitme sevgilim * Anlatılmaz halim, lal oldu dilim Latifeler ayaz, tutmuyor elim Gönlünde esecek, bir kısa yelim Bana böyle zulüm etme sevgilim * Yüzüm burkuluyor, gül budaklara Yüz yıldır hasretim, bal dudaklara Aşkını beledim, al kundaklara Güle güle demem, gitme sevgilim * Yürümüyor deme, anlamam artık Gel bu sevdayı terk etme sevgilim Eller düğün eder, biz ayrı kaldık Bana böyle zulüm etme sevgilim., ... Mehmet Sani Özel 07.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Güle güle., Ateşin renginde, alevi gördüm., Gözlerinde gezen, can evi gördüm., Oturup dizine, zülfünü ördüm., Bir küçük edaya, bin kere öldüm., * Tut sevdayı aşkı, sar sarı güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., * Gül deren elleri, öpesin gelir., Kokladıkça gülden, nefesin gelir., Kevser ırmağından, su sesi gelir., Cennet köşklerinden, busesi gelir.., * Tut sevdayı aşkı, sar beyaz güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., * A be can yayla da, yaylamadın mı? , Tandır ateşini, haylamadın mı? , Aşka düşüp hasret, boylamadın mı? , Keşke deyip hoyrat, oynamadın mı? , * Tut sevdayı aşkı, sar esmer güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., * Güller arasında, gül sen olasın., Gül bahçelerinde, Gülşen olasın., Gül alıp gül veren, gülden olasın., Gülden damla damla, Gülben olasın.., * Tut sevdayı aşkı, sar moru güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., * Gül tende gül çehre, mahcup bir perde., Gül derman olacak, her türlü derde., Güllü dikenleri, Gül bana ver de., Nefes almak ne hoş, gül olan yer de.., * Tut sevdayı aşkı, sar pembe güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., * Kısmetse kavuşmak, bir başka güne., Benim yolum firak, sen var düğüne., Kurban oldu ömür, bir kör düğüme., Pişman olmaz isen, son gördüğüne., * Tut sevdayı aşkı, sar mavi güle.,/ Gidiyorum canım,kal güle güle., Bu can feda olsun, kırmızı güle.,/ Gidiyorum canım, kal güle güle.., 14.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Güllere gülesin hicran., Kutlu bir diyara yolculuk mu var? Ey gönül, gözün açık olsun dilerim Neden bakışların nemli, neden yüreğinde har Hafızamda gül gibisin, dikenini acısını silerim Güle gülesin matem., Gelinliklere bürünmüş mabedine yürürken Gamzeleri durmadan tomurcuklar bürürken Güllere gülesin hicran., Eteklerin aklımı havsalamı peşi sıra alsa ne Sen hazinesin, bir kaç akçe hatıran kalsa ne Kucağımda dost bağının mizmanındın demetler Buklelere tebessümden vurulmuş kementler Yüreğinde vuslat aşkı, can çekişir ecir., Belki, Hac yolunda hakikat olur fecir.., ... 24.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Gülnar Gömü var yürekte Aşka susamış ölmüş., Nefesine aldanır Korkum Sevgiliyi yaşıyor sanmasın Şirin yerin bülbülleri, Gülnar Güllerin deresinde şakıyan Gel gör ki, gönlüm bostan Ne esirgenir ki, dosttan Al götür, al senin olsun Ardında hiç ümit kalmasın … Mehmet Sani Özel 14.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Günahını ödemeye varım, Korkaklarla ürkeklere ifritim nazlı Korkaklığını gördükçe, dost bildiklerin Vallahi! Şu kahpe nevraljilerim yinedir azdı.., Yinele üzerime efsunlarını, Başıma dökülsün mimiklerin Bana çok görüyorsan ey dost! Fesat karıştır dibine bucağına, Sökülsün, çürüsün bütün diktiklerin., * Alışkın olamadım dil yarasına Ağızdan çıkanları gönül sanarak Yılları ikmal ettim, yüzüme gülenlerin Gamzelerinde gürleyen çiçeklere kanarak Söylenmedik ne kaldıysa, ayıbı ak güllerin Günahını ödemeye varım, cehennemse yanarak., Söyle, söyle de yok olsun sohbetin emareleri Sesinde sükut bulsun, haykırış bülbüllerin * Sen ki kezzap! Sakın Hakka inandığını deme Dersen itiraz ederim mahşerde, Billahi duramam Yalanlarını sarar, sararımda yara bereli alil gövdeme İncittiğin gönülleri bulur, karşına dikerim bi tamam Dahası yok geleceğin, bir daha sana! .. .........asla inanamam... ... Mehmet Sani Özel 08.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Günaydın Edebiyatçılar., Günaydın Edebiyatçılar., Edebiyat gönüllüleri., Sevgi insanları., Hatır gönül ustaları., Dün; İstanbul Pere Palas'ta Sevgili Ahmet Özdemir'in sunumu ile 20 yıldır yapılagelen (her ay bir defa) Şiir dinletisi ve eğlencesine katıldım.., Genellikle yaşı 45 in üzeri edebiyatçı ve emekçileri, Emekli bürokratlar ve öğretmenlerimizin, üstatların iştirak ettiği sevgi, ilgi ve muhabbet dolu bir katılımdı., Şimdiye kadar katıldıklarımdan farkı; Oturuma katılan herkese bir şiir veya nesir okuma fırsatı veriliyor olmasıydı. İlk katılanlar arasında layık olmadığım bir namla, ismimin okunmasıyla mahcup oldum. Hele birde şiir okumak için çağrılmam yokmu., Hiç mikrofon alışkanlığım yoktur! Hem hazırlığım olmadığından hemde mikrofon tedirginliğimden dolayı sadece değerli katılımcıları selamlamakla yetindim., * Bütün bunlardan alarak, bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum! Gazi Musatafa Kemal Atatürk'ün bir vecizesi var; ..olursunuz ama bir sanatçı olamazsınız.., diye., Kendisi sanatçı olmayanın edebileceği bir sözmu bu? Biliyormusunuz! Çevremde, yeterli bilgi ve birikimi dahi olmadan yaptığı edebiyatla ikbal peşinde koşanlar var., Acaba diyorum; Gazi Paşa'nın vecizesindeki sanatçı tarifine uyuyormu bu şekil gayretkeşlikler..! ... Sanal ve suni oluşumlarla gerçeğe şaşı baktırmak, olduğundan farklı göstermek ne içindir? Sözleşmeli, anlaşmalı puanlamalarla (guruplaşarak!) popüler olmak ve bundan haz almak ne biçim bir duygu? Hakkın, hukukun, adaletin ve edebin, erdemin timsali ve temsilcisi olması gerekirken bu ve benzeri güzelliklere karşı cephe açan, dövüşen, vuruşan, kalp kıran, hakaret eden insanlar sizce ne yapıyor olabilirler? ... Sayın Edebiyaçı veya edebiyat sever, 'PARAYLA SAADET OLMAZ! ' Olur diyen kısa günün aldatması içerisinde yaşıyordur., Gönüllere hitap etmek ruh ister.., Ancak erdemli olursanız bunu başarırsınız, mal mülk ve varlık sahibi olarak hitap etmek siyaset işidir.., Varlık olsa olsa iyilik ve güzelliğe varmak için iyi bir vasıta olabilir! Tarih içerisinde sayısız samimiyetsizlik çöplüğü vardır., Olmadığımızdan farklı görünmeye çalışmak asla bizi yüceltmez, bilakis aşağılar.., * Aşırılık her halükarda sadeliği bozan bariz sebeplerdendir., www.antoloji.com - kültür ve sanat Yermek kötüdür ve övmekte dozunu aşınca aynı parelelde kötüdür., Gelin, Dili, dini, ırkı, milliyeti bir bütün derdi sadece 'SEVGİ! ' olan, evrenselliğe haiz çağdaş bir çağrışımla yazalım çizelim ve çağrışım yapalım.., Artık Dünya, bir baştan bir başa bir gün bile sürmüyor! ... Bunları yazan bir kimse olarak ben, iyilerin sıralamasında en sonda olduğumu var sayıyorum.., Sürçü lisan ettikse affola.., Selam sevgi saygı ve en kalbi muhabbetlerimle., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Güneşin yorgunluğundayım Ateş çukurlarında Alev topları patlar art arda Bir yamaca donatılmış şaibem Yarı çıplak utangaçlığında şaşkın Gurre-i garra hoşluğunda gözlerim Kelebekler nefes taşıyorken dil yarasına Sıçrayan kıvılcımlardan ip atlar ha bre Suda kırmızı duran şu şavkın Yalazları hayalleri yalar İçi boş mu varsayılan Avuçlardaki aşkın Okyanuslar zehrine doyar mı dersin Bayrak dikesin var gibi or hakim tepelere Bir anaforun pençesinde kıvranırken Yarı beline kadar batmış zaferin Mütebbessim sormak isterdim “Allah koyar mı! ? ” Gönül hırsızları iz peşinde Vadinin dinginliğine seda düşer Hazırcılar haberdar bahane keşmekeşinde Üşüşür galeyanın başına üçer beşer Acizim ey yar, acizim külliyatında Ne hikmettir binlerce cenin bir batında Düşkünlüğüm hüzün çiçeklerine döl verir Mahsusluğum Kıymet hanımın çatı katında Çözemedim, ah o kadar çok yumak var ki Çömelip dualar saldığım o meşhum lügatinde Zevalde, güneşin yorgunluğundayım Kim bilir, gül açarsın beklide Yağmurdan sonra hemen Bir ikindi vaktinde.., Ne gel diye sim var Ne hepten uzak ol benden Mimiklerin yaz gecelerinde can arar Bir içimlik hayat ol, bir kıyamet arifesinde Atmosfer gibi, dolan mevcudiyetimi sar Ne kadar acı bir bilsen adını görmek Köle tüccarlarının ucuz tarifesinde Umudum vahalara kör bakarken İsterim ki sen yalnızca sen ol İçeceğim..! Maşrapama dol.., … 01.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Güz gelesi gönlüme., Hey canımın cananı cehdi bırakıp., Bir sevginin seline kapılıp gelsem., Gerçekleşen rüyada yenilen rakip., Elleri ellerinde meşk ile görsem., Güz gelesi gönlüme yeri değilmi., * Kör olmuşsa gözleri hissiyatımın., Dizlerinde güç derman yoksa atinin., Cetveli rakamsız bu garip asinin., Ben kendi düşlerimde kendime şahin., Gelesi gönlüme güz yeri değilmi., * Gonca iken gülleri dalından alan., Küstürüp Mihmandarı rehbersiz kalan., Hasada gelende bağ tarımar olan., Haniyedir sarmalı sararıp solan., Güz gelesi gönlüme yeri değilmi., * Ha de bir ruh üflede sineye buyur., Mağlubüm kalkale de ummana duyur., Tembih ettim kalbime mahşere uyur., Korkmuyorum İsrafil artık sûra vur., Gelesi gönlüme güz yeri değilmi., … 29.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Habl-ül metin., Karınca yuvasına bakan devin gözü gibiyim., Yüzlerce yıl öteden soluk alır nefes verir habl-ül metin., Bir sayhada amanım, inleyedururken dalga çukurunda., Kan kaybeden mecaza ruhuma, İlahi rabbim., Senden başka kim., Kim can verebilir? ., * İddeti lağveden hikmet., Müddeti saykıl aralığına sığdırmış., Sığ bir akılla bakabilsem., Bu gece., Bu gece Uhut’tan makberi Hamza ya., Bir avuç ordu, boyunlarında berat-ı hümayun., Her bire bir Burak ki, kevkebi kuşanmış., Meşhedin tapusu, eyerin terkisinde., Vakarı cümle, hayatını vakfediyor., Şüphe yok îmanın belki sinde., Bu ne ikram! ., Şahadet şerbetini içecek olanlara., Ârafta gezinti var, mümtaz yerlere., Ve kerreten kullanılır, semada seyrüsefer izni., Sahabe hazır kıta, ilmek ilmek dokunmuş emlak., Kanat vurup konmuşlar, lafzı celalin düştüğü her yere., ““Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de., insanların bölük bölük Allah'ın dinine., girmekte olduklarını gördüğün vakit., Rabbine hamdederek O'nu tespih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.,”” * Kıyamla rüku arasında., Kırk beş dereceyim, ebkem cüssem., Korkusu inhisarımdan vicahiye döner., Secdeye düştüğünde ancak alnım., “Süphanerabbiyel âla” diyeceğim., * Bu gece) mi?) leyle-i Berat., Nehara Arafat’tan Muzdalife ye., Badehu Mina ya, icazete ineceğim., Tövbe istiğfardan şallanıp, ruhuma., Nasuh u giyineceğim., * Bir akın, cebeli nurdan., Bırakın yürüsün bedbinliğime., Kurtulsun gailem şaibeden, menfurdan., Bırakın, sehemin sebebine bakılmaksızın., Allah yarattı diye., Cehri cürümümle., Safa’dan Merve’ye koşarak ineceğim., Bu taş kalbin ilacı, emi Zemzem., Islanıp İsmail’in yıkandığı sudan., Şükrü nimet bileceğim., İbrahim’in kaidesi, kara taş., Hacerülesvedde, rüknüyemende., “Lebbeyk, lebbeyk allahumme” diyeceğim., www.antoloji.com - kültür ve sanat Teşrik tekbirlerine, avilane dolup taşarak., Çoğalasım var, taneden başak başak., * Bu darda yaşamış., Muhammet’in (s.a.v.) mesajına., Muttasıl olan vesile, müşerref nesil., Selam sana kutlu ümmet ve Haremeyn-i şerifeyn., Selam sana Mekki ve Medeni Ahsen-i makbul yeşil kuşak., Selam sana imanlı sülale, ashabı kiram, alnı açık yüzü pak., Selam sana alemi İslam, “İkra bismi rabbikellesi halak.,” Selam sana sefillik! ., Artık uyanmalısın silkinde kalk., Mağdurun mazlumun hali nicedir! ., Dön bir bak! ., * O gece berattır., Kabe’de vecd ile Kuran okunur., Günahların gazel vari döküldüğü an., Göz beneklerinde, hidayet nurunun dolaştığı zaman., Yaratıldığı gün gibi masum, mübarek muazzez insan., “Hel cezaul ihsan illel ihsan.,” Güzel ahlak o değimli? ! ., Allahın indinde din., Şüphesiz İslam.., … 13.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hadi gel maziyi seyran edelim, Hadi gel maziyi seyran edelim Ben çocuk olayın sen muteber veli Haki renklere salvo sitemlerini akıt Ben taş duvarlarda yukarı bakan sarkıt Salıver inleyişlerini kabaran göğsüme yürüsün Sahra güneşe doymaz, kıymet bilmeyen değme sürünsün Gece kaç gündüzü sardı bedenine de, bilmedin Yalvarışlara inat, kestiğin daldan inmedin.., ... Sineye çekeceğim seni, içim yara olsun., Adını şerbet koydum, olduğu kadar acı olsun Çal ey bedii, madarayım makamı ab-ı ciğer olsun Çevir ikbali tersinden şimdiye, koy ver çile dolsun Sıcağında erisin havsalam, mücerret bakışların Sen baharı yaşa, ben parmak uçlarında kışlarım ... 25.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hadi gel, tabuları yıkalım desem., Hadi gel., Tambura göz yaşı konduranım Hadi gel, tabuları yıkalım desem., Naz tutar seni gelemem dersin Sırtımda sakladığım güller Üzerine serildiğim yeşil çimler Kuru dallar ve susmuş bülbüller Pür dikkat işveni dinler.., * Hadi gel.., Aramızda aşılmadık sorunlara eğilelim Hadi gel ucu açık beklentilere değinelim Hadi gel, gel de feleğin çemberini çevirelim Senin sana olmadığını sandığın meçhul eğim .., Dokun! .. Dokun ki, yüreğimden geçen bütün yolları Söz! Sana çevireceğim.., … 27.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Haklı olan ne kazanıyor? Neler demedik ki, Gönlünü hoş tutma uğrunda İçinde aşırılıkları da vardır, serzenişlerin Saklambaç oynuyoruz edalı kıvrımlarında sevdanın En dip bucaklarda oluyor saklanışların Görsem de görmezden geliyorum Sevinip filizlensin diye aşkların Kaç kez sona düştü? Kaç kez inmelere maruz kaldı Kaç kez yan yattı irkilip silkinişlerin Ve hüsrana el verdi, umuda baş kaldırışların.., Neler demedik! .. Feleğin çemberini çizmiştik “Seni Allah gönderdi..! ”............, Düz bir satıhta hiç sönmeyen ışık Bumudur sevmek? İki adım gidemeden şiştik.., Ya şimdi..! Kaşın kara gözün ela., Ben baktım sen görmedin Dahası, “... bir tanesin! ” demedin ............., Haklı olan ne kazanıyor? Sen yaptın dedikçe dost Yürekte orman yanıyor.., ... 28.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hala seni özlerim.., Öldürmemek benim işim Giderken kumda kalan izlerinde gözlerim Usuma vurduğun kan rengi ibrişim Duvarsızım arsızım evet Hala seni özlerim.., Ateşsin korsun dudağımda Aheste yorgunluklar Dirilmeye yatmış uyur kucağında Deniz manzaralı bir cephe diliyorum Mor badanalı köşk senin Hangi bucağında? Kökünden sözlerimi sökmeye arım yetmez Haritalar çoktan çizilmiş a canan Burası bana yaramaz diyerek Tarihi karalamaya billahi Gücüm yetmez.., Iskaladım sanırsın Göz bebeklerinden imgeler Düğümlenip döşüne düştükçe Halbuki her bir yok saydığım yerde sen varsın Görüşlerimde seni yorumlayan simgeler Ve buzdağı kaleler olurum üşüdükçe Zira içimi ısıtan harsın.., Tez dönmelerin havsalamda çürük çoğu Terinin kokusuna aç güneş batarken yakın doğu Öyle uzağım ki, biliyorum tanjantına Geometriğimde çizgiler ip dolaşığı Sen bir tas çorbanın başında tek başına İki elinle tutmuşunda bir kaşığı Yerden yere vuruyorsun Hakikatli aşığı.., Yorgunum dileyen müjde saysın! Kuyruklu yıldızlara yar demekten yorgunum Erenlerin yoludur yolum çileye eziyete cefaya dolgunum Seni ışık bildim diye baktım güneş gördüm solgunum Koy varsın benim kusurumu bana kalsın Sen koynunda İrem bahçeleri olansın Ben kaçanların peşinden gitmem! Buyursun çağırdığın her kimse Ardın sıra dolansın… … 26.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hangisi aşk, hangisi sadaka? ! Hangisi hoş, şu köfte hor hallerin! Tüm aldanışlara yüzümü hilallerim İnsan bu! Kör kuyudan su çeker., Sen döngellere o biçim tutkulusun Sormak ne kadar klişe., Değimli? Demedim., “Sen artık mutlu musun! ” Ben artık demeyeceğim., … Ellerinde., Minyatür bir şişe., Nefeslerinde esans, hasretimle öpüşür Ve ellerim yetmeyince sarılmalara., Üşür., Dilin dönmüyor belki, kıyametini anlatmaya Yeni bir tavır çek, alakamı sıfırın altına düşür Ruhun bedenin gibi değil.., Her gelişin kör topal, yaralısın., Sorar mıyım! Yürüyüşlerin neden düşe kalka.., Gözlerinde çevrelenmiş, haki halka Hangisi aşk, hangisi sadaka? ! Bu son gelişin miydi, sahi., Artık demeyeceğim.., … 17.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hani., Hani., Dost deriz ya birilerine Acısını ah ile soframıza koyar Kasavetini ekmeğimize katık ederiz Hani yada düştükçe solardı da bet beniz Derdini derdest ile dert ki, yağlı kement gibi Kaldırıp takardınız hüznün posunu boynunuza Hani yollarını özlemle süslerdiniz, cennete gider gibi Yokluğuna yüksündükçe, Hasretini alırdınız koynunuza Seni seviyorum dedikçe, yanardı içiniz kılçıklı biber gibi Hani bir kuş konduğunda pencerenize Mazisi çalkalanıp takılırdı kursağınıza Hani sıcak bir yel dokununca ensenize Hani canım, cananım diyebileceğiniz biri., Hani andığınız, sevgili civan kolunuzda Hani özlediğiniz seslere aşina kulağınızla Hani bir el sıcaklığını hissettirir ya size Hani minnoşlar oynar gibi yumağınızla Hani aç olurdunuz, bakmak için bir çift göze Hani başınız barışırdı yaslandığı omuzla Hani ciğeriniz yanmaya can atardı köze Hani derdiniz, yabancı yok canım biz bize., Hani yürekler konuşurdu, ne hacet vardı söze Hani arzular şelale olurdu önünüzde Hani sitemden tebessüm alırdı gamze Hani geceler çiçek açardı hep gündüze Hani rampalar dönüverirdi çimenli düze Hani dost dosta vardığında yüz yüze Hani güller miras kalırdı son güze Hani değişmeyeceğiniz simalar vardı, göksünüzde Hani ölmüş aşklar filizlenirdi yeniden gönlünüzde Hani yaşama arzunuzu beslerdi birileri, ömrünüzde Hani adını andıkça dört dönerdi dostlar önünüzde Hani? .. Hadi canım, yüzünü Hakka dön artık Hayaller döne döne başımızı döndürmüş Hala düşlerde olan, bir sen birde ben kaldık Halden bilene can kurban, de en son kim görmüş Hoş, bir damla göz yaşına bin misli acı aldık Hala aramakta nesi, vefa çok ecel görmüş.., Mehmet Sani Özel 15.01.2204 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Havaya baktım, Havaya baktım, Kalbur üstü kalmış yıldızlara değdi gözüm Görünen yerlere zan ile varır oldu akıl Zar zor ulaşılan menzile boyun eğdi sözüm Mesafeler katlanarak zarflara konulmuş Zarif olmak gibi sun-i gayretlere mi battık! Zora gelince şirin olma pahasına.., Zerdali dalından rüzgara kement attık *** Hayata baktım, Kınından çıkmış kılıçlara değdi gözüm Hatırına boyun eğilen günler ey., Sancısı tutmuş, kırk büklüm kıvrılır sözüm Rüyaların sınırına varır gelir iğreti duruşum Sudan çıkmış çamaşırlar gibi ıslak hükmüm Ruhum iğne deliklerinden iplik geçirir Yaşları kurutma çabasında mı geçecek ömrüm.., *** Halkalara baktım, Yapmayın derken, her nefeste bir gözenek öldürür Yel ipliği bağlayan mollanın yosun tutmuş bileği Kav’ından yaktığı ateşi yorganla zor söndürür Armutlu tarladan bir kuru ekmek dileği., Eğmiş suyun başını, göbeğinde değirmen taşı döndürür Kurtulduğu gün, dirilişi sanki Huda’nın bahçesinde İllüzyona girmiş gibi köz yalar Garip tavırlar sergiler, yerli yersiz zamanlarda Yer göğe sarıldıkça azamet sur çalar Ne bildi, ne bilecek, ne anlar... Mehmet Sani Özel 14.06.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hayal tonlarında firuze, Esaretli acılarımı kesretten alamadım Yar dediğim yanılgılarda, ah yine yangın var Gel sabret, üç beş güne bir öğünlük damadım Eğip bükenin ellerinde bir şey, sandım ki var Yap bozlar, hep o hayal tonlarında firuze Yakınlarda değil mehil, yürek gibi Ya kanarsa! Diye ürke korka Yürürken, yalancı iklimlerin edasında Yada gözlerim almıyor çünkü, Görünmüyor çamın dibi.., --Anlamamış..,-Nedir hikaye? Diye soruyor, Sorguçlarında oksijensiz mi soluyor? Yoksa gözlerinde meneviş, mor gölge Bir bilsem, seni riyakarlığa kim itti Sahi, var mı gönlünde..? Kurtarılmış bölge.., ... 02.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hayat bu.., (makale) Hayat, çoktan seçmeli çözümlerin olduğu bir imkân ve imtiyazlar bütününü sunan zaman parçası olursa, ömür sorunsuz idame edilir. İçinde “acaba! ” ları olmayan yaşam, her kalkışın her silkinişin bir neşe ve sevinçle sonlanacağına alamet yeni bir başlangıç olur ki, böyle bir yaşam tarzına çoğunluk sahip değilse ortada gasp, haksızlık ve zulüm vardır demektir. Sadece kişi ve kimselerin huzur ve refahta olması, sorunsuz hayat sürmesi; Zelzelelerin, sel baskınlarının, toprak kaymasının, kış kar ve fırtınaların ve kavurucu sıcakların olduğu bir dünyada mutlu azınlığın saltanat sürdüğü anlamına gelir. Hem de ezilenlerin hakkı gasp edilenlerin, iradesi lağvedilenlerin, sömürülenlerin, zulme reva görülenlerin çektiklerine duyarsız kalınır. Ki, çaresizliğinden, ölmemek için bir dilim ekmek çalanların aşağılanıp itilip kakıldığı ancak diğer yandan modern ve çağdaş yöntemlerle envaiçeşit metotlarla, kılıfına uydurarak devleti ve milleti soyanların göz göre göre, şerefyap ve onura edilmesi, akıl ve irade sahiplerini düşündürür, üzer adeta kahreder. Fırsat eşitliğinin imtiyazlı taraflara peşkeş çekildiği, kayırmacılığın hüküm sürdüğü, rekabetin korunmadığı, haklının ve hak edenin kollanmadığı, ihtilalci cürümlerin hoş görüldüğü, suçluların Salı verildiği çevre ve ortamlar., Hakkı bilip tavsiye edenler için bir imtihan vesilesi olduğu kadar, vicdanların ezilip yara alarak kanadığı, sızladığı ve Yaratana sığınmaktan başka çaresinin olmadığı, insanın içini karartıp daraltan talihsiz zamanlardır. Şartları varlık ve dirlik sahipleri tarafından belirlenen yaşam şekli, üzerine hayallerin veya hakikatin biçtiği gömleği giyemez, dar gelir. Akıl, ruhtaki verimsizliği ve hoşnutsuzluğu sezdiğinde mantıksal cevaplar bulmaya çalışır ki, neticede mevcut duruma bakarak tatmin olsun. Bunu yapamayan, başaramayan yeti işte o an meçhulden ve sır’dan acabalarına denk düşecek manevi ışık ve nur arayışına girer. Hemen her şeyi sorgular. Düzenli veya düzensiz, sıralı veya sırasız bir sorgulamadır. Ben o veya onlar, ne neden veya niçin ve saire şeklinde sürer gider ki, bütün bu girdabın başlamasına asıl neden, çarpık gelişme, haksız tutum ve davranışlar ve adil olmayan uygulamaların bazı mahfiller tarafından korunup kollanarak yürütülüp yaşatılmasıdır. Hâkim olan akıl, bireydeki duygusal gelişmenin ve maddi imkânların yolunu keser ve yaşama hakkını sınırlar, kurallar koyar, benimsediği şartlara zorlar. Zevk ve sefa tiryakilerinin terkine maruz kalmayan imkân vesileleri, güçsüzler için erişilemeyecek olanaklardır. İtelenip ötelenen kitleler, irade ile buluştuğu her noktada ve bilinçlendiği her safhada, dirildikçe kin ve intikam doğurur. Terör ve anarşi olur. Çağın ve medeni imkânların vermiş olduğu zenginlikten, refahtan bilim ve tekniğin nimetlerinden, huzur ve saadetten mahrum ve yoksun kalır ki, biraz inancı olanlar zihnini kaderci bir tutumla muhasaraya alarak bir ümitle sürdürmeye çalışırken, başıboş gelişen beyinler önlerine ne gelirse hakaret edip saldırmaktan geri durmaz ve arlanmazlar. Benliğini ve nedenleri sorgularken, yaratılışı irdelerken, acabaların eteklerine tutuşarak cevap aradıkları zihinsel boşluklara düşer orada bocalar, saçmalar ve kendi gerçeklerine ayan beyan küfrederler. Aşk nedir? Kişiye münhasır cevap ve yorumların pervasızca dizilebileceği bir kavram değimlidir? Kalbi kavli sorumsuzluklarla atan, edebi bir yerlerden yamalı, terbiyesi yarım yamalak, nerde kelepir fırsat görmüşse sırtında asalak olmayı en harbi uyanıklık sayan izan ve www.antoloji.com - kültür ve sanat anlayış, tanrının cinsiyetine sulanan, inanç ve kabullerin, kutsalların aleyhinde pervasız sözler eden (sözüm ona) insanlar ona ancak orgazm anı derler. Bunlar veya bu anlayış olmalı! Bir saatte bir metre kareye düşen yağmuru bile sorgularlar. Depremlere isyan ile Yaratıcıya ve onun tebliğ silsilesi olan peygamberlere bile ileri geri, isyankâr, inkârcı hakaretamiz sözler ederler. Aşk, sanat, edebiyat ve siyaset bumudur yoksa insanın idrak ettiği veya edebildiği kadar kavramış olduğu güzelliklere, tatlılığa, meşru olan tada, sanatkâra yaratılışa yaratandan ötürü duyulan hayranlık ve bu düzeydeki samimiyet ve dürüstlük müdür? Kim kendi gibi olmayanı kendine benzetmeye çalışıyor ve kendinden olmayanlara hesapsız hakaret etme hakkını kendinde görüyorsa ona yazıklar olsun. Kendisine ve kendisinin veya başkalarının kutsalına saygısız, sorumluluk hissetmeyen tanrı tanımaz düşünce, tecavüzkâr aforizmaları inkâr ve küfrettiği ettiği insanlığın beyninde edepsizlikle sulandırıp yeşertmeye çalışır. Hayat bu(ysa? ..) .., İnancı ve ırkı ne olursa olsun, insanlığa hakaret edenleri telin ederim. Ve yine ırkı, milliyeti, meşrebi, dini ve mezhebi her ne olursa olsun hakkı tutanları saygı ile selamlıyorum.., 06.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hayat türküsü., Hayat türküsü., Her an her dilde durmadan., Can suyuna umut ve hasret katarak., Bütün müzikal makamların eşliğinde., Muasır medeniyetin kırık beşiğinde., Ağlamaklı eda ahu zar aksanıyla., Mütemadiyen okunuyor.., * Ay’ın dolunay olması., Güneşin gönülleri ısıtıp dolması., Kutup ayılarının altı ay inlerinde uyuması., Zelzeleyi hayvanların önceden haber alıp duyması., Hakkı ikrar etmekten kaçan, sözde babayiğitlerin susması., İmkansızlıklara boğulan fukaranın kıvranarak kan kusması., İnsanın, inancın, imanın, iktidarın sevginin ve aşkın hası., Gariplerin,Zulümle, zorla elden alınan gurbeti sılası., Yandım Allah! Diyecek olanların ki, son nefesinde., Dudaklarını ıslatıp, kelimeyi tevhidi telaffuz., Ve Cenneti, Cemalullahı temaşa ettirecek., Kenarında, “Her nefis ölümü tadacaktır! ” Kitabeli, turunç Zemzem tası., .., Kime dokunuyor..? ! * Bize göre., Dünyanın her yüzü mescit., Peygamberlere ve getirdiklerine., Nebiler silsilesinin tebliğiyle verdiklerine., Meleklere ve Kitaplara iman etmek esastır., “Resuller arasında bir fark yoktur! ” Vahyi nastır., Her can İslam fıtratı üzere dünyaya teşrif eder., Soludukça her kimse o, cüzi iradesi doğrultusunda., Yanlışı doğruyu seçer ve hayrı şerri kesp eder., Kişi ilimden fenden nasip dar, kişi derbeder., Kişi var hocadır, kişi vardır keşiş peder., Fark Allah indinde, sanki ne fark eder., En büyük mucize., İnsanoğlu insandır., Doğarken soluna kamet, sağına ezan., Ölüm haberine sala, ölenin ruhuna., Dirisine olduğu gibi, Kelamullah., Kuran-ı Kerim okunuyor.., … 07.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Heme ez ost., Bu gün bana gel, bendeki levlâk em., Bir lahuti aralıkta eflaki toparlayıp nûş edelim., Hani sorduğumda demiştin ya laedri, malem ya’lem! ., O lafzın belini kırıp, azcık konuş edelim.., Koy makalidi mehel sinmezde kalsın., Koyu bir kahve misali, göz gözde kalsın., Sen ki, Nevbahar da şuh, usumu saran nihalsin., Nicedir özlerimde sohbetin, nükte nihansın., Bu gün bana gel., Gel bendeki levlâk em., Bir sisli ufukta haraç mezat, nûş edelim., Bu gün cana gel, vefa boylarından ruhum., Yüreği kan yapsın, muhabbeti yadırgayan güruhun., Teni ilkbaharı kuşansın, içimi kavuran ruhun., Tufandan sonra ilk yazı gibi, Hazreti Nuh’un., Nuşe de olsun., Bi tamam cümle alem., Bikrindeki söz., Laedri, malem ya’lem! ., Ciğer közlensin., Azcık konuş edelim.., Küfede, idrakine varmaya çalışan beden., Üfle, toz duman olsun, vuslata mani her neden., Süfre de “heme ez ost! .,” Vicahi meydan., “Heme ost! ” Biz bizeyiz, istemez heyban Heva, nefsin ikliminde kurt olur be can., Cisimsizdir gelişin., İçime düştüğün an., Bu gün bu hana gel., Bendeki levlâk em., Yürek boşluğunda nur., Nûş edelim., … 29.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hepsi eli sopalı, Ne kadar çok yalaka var! Yar dibinde mevzilere kurulmuş Kimin yükü yemiş, incir ayva ile nar Hami’ye iltifat ki, güya asalete vurulmuş * Siga renkten renge girer, yol bilen olur Sokulur desteye ser sinsice, hal bilen olur Sende kimsin diye sorsalar, çok giran olur Merkep sırtında arif, (!) semere kurulmuş * Süpürür mean piri, zağarı da peşinde Sır tacirliğinde mahir, malaya’ni işinde Sırça saraylardadır, akıl almaz düşünde Oysa aba altından mahreme, vurulmuş * Fırsatçının elinde. namüsait hallerim Ağzında sakız olmuş yıldızlı hilallerim İnsan diye uzanır., Soğuk taşı ellerim Hepsi eli sopalı, her köşeye kurulmuş * Betere behlül diyen, o iki yüzlü sima Ak gösterdiğin yüz, sevdalıdır siyaha Yaptığını inkarla, adımların günaha Arsıza ikram, zehir zıkkım sunulmuş … 14.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Her oturuş bir beyaz sayfa Her oturuş bir beyaz sayfa Her başlangıç yeni bir umut Hep en iyi olsun isteği Her zaman saklı düşünceleri şekillendirme arzusu Hanidir, ben duygularımdaki meçhulü ararım Hangi kuytu sitemin çentiğinde takılı kalmış Hafakanların esrarına bürünmüş, bir küçük eda Halden bilen dostun hatırası yaşar abadımda Hatırıma düştükçe, kulaklarımda çınlayan seda Hercümerç olur gönül, yada düştükçe o melül veda Hey, selden arta kalan günün hediyesi hicran Hilkat garibesi bu ben, Kırk büklüm acuze vicdan Hiç kır çiçeklerine yaklaşıp, yanaklarına buse koydun mu sen Hiç Kardelene yanaşıp yapraklarını ovdun mu sen Hani, akşam sefasını utandıran ışık oldun mu sen Ha o bülbülün hasretine dayanamayan gül gibi soldun mu sen Hele can kendini saklamaz sesini ayyuka vurur Helal mesude gönül, yaraşır sana hamasi gurur Hamiyet tacı başta halhal bilekte durur Hakeza huzura varışında yükselir semaya nur Havasına kapılıp Vatan sayılır nice diyar Hevesine düşen yürek, Aşkından bizar olup haykırır yar Hadi beni bir misli kabil olmaz sürura alıp çekesin Hakkın hududuna dek, tuz buz edip mücellaya dökesin Hak bilensen, seni diyen kalp önünde eğilip çökesin Hem gönül Kabe gibi, yaslanıp gözden yaşı dökesin Mehmet Sani Özel 01.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hercümerç oldu gönül., Her oturuş bir beyaz sayfa Her başlangıç yeni bir umut Hep en iyi olsun isteği Her zaman saklı düşünceleri şekillendirme arzusu Hanidir, ben duygularımdaki meçhulü ararım Hangi kuytu sitemin çentiğinde takılı kalmış Hafakanların esrarına bürünmüş, bir küçük eda Halden bilen dostun hatırası yaşar abadımda Hatırıma düştükçe, kulaklarımda çınlayan seda Hercümerç olur gönül, yada düştükçe o melül veda Hey, selden arta kalan günün hediyesi hicran Hilkat garibesi bu ben, Kırk büklüm acuze vicdan Hiç kır çiçeklerine yaklaşıp, yanaklarına buse koydun mu sen Hiç Kardelene yanaşıp yapraklarını ovdun mu sen Hani, akşam sefasını utandıran ışık oldun mu sen Ha o bülbülün hasretine dayanamayan gül gibi soldun mu sen Hele can kendini saklamaz sesini ayyuka vurur Helal mesude gönül, yaraşır sana hamasi gurur Hamiyet tacı başta halhal bilekte durur Hakeza huzura varışında yükselir semaya nur Havasına kapılıp Vatan sayılır nice diyar Hevesine düşen yürek, Aşkından bizar olup haykırır yar Hadi beni bir misli kabil olmaz sürura alıp çekesin Hakkın hududuna dek, tuz buz edip mücellaya dökesin Hak bilensen, seni diyen kalp önünde eğilip çökesin Hem gönül Kabe gibi, yaslanıp gözden yaşı dökesin Mehmet Sani Özel 01.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Heyhat! ., Yazın kırık esenliğinde., Yazdıklarınızın üzerine dökülüyorum., Sağlam bilirdim ipliklerimi, neşv ü nema koyunda., Derinliğin sessizliğinden olsa gerek.., Heyhat! ., Sökülüyorum.., * Edebi, bir in ağzına yatırmışlarda., Bilge işinin ehli, yüreği avuçlarında aşkın., Sevgi ne kadar ciddi olsa da dolu yağınca boran., O gördüğün sevgiliydi; Şimşek çakınca değil., Bilakis, gün çavınca şaşkın.., * Sendeyse, dürüstlüğümü bana geri ver., Arkama bakmam, zevahir büsbütün senin olsun., Bir buruk temennim var ve ucunda umut asılı durur., Ne olur; Çilesi önemli değil vefalı bir yol göster! Düşe kalka.., Şu külüstür yürüsün.., Yürüsün de, yürürken mağrur âza., Yerlerde toza belensin, sürünsün.., * Hak yoluna., Hak yoluna inadım inat., Koltuğumda çaydan yoksun demlik., Rüya çayırlarında ot yolan, Firdevs., Gerçeğin yolcusu şu kepaze benlik., Adalet mi? ! Vadinin bir ucunda sen diğerinde ben., İğdiş edilen harem ağaları kolay anlatır, konuşur., Gergefte örnek çok, hangi nakış seni hatırlatır? ! ., Önce ağlamalıyım, kuytu bir lahzada uzun uzun., Kamış kalemlerin mürekkebe battığı gibi., Batıp çıkıp beyaz sayfalara düşmeliyim., Hakkın elindeki imdada yüksünmeli., Halihazırda rahmet esenliği var., Billahi, yine iyilerden iyiyim! ., Şu an, sadece., Mazlumları düşünmeli.., … 02.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Heyhatname HEYHATNAME Metal uçlarında bir neoncasına parlarken elektriğin, kıl diplerinde dikenlerim biterdi vefasızlığını her andıkça. Sonra karanlık ve ben o karanlığa her baktıkça bin bir şekle büründürürdüm sana olan hasretimi de, içselliğimde yine bir biri ardınca hesaplaşmalar, tezatlar, garip tevafuklar ve rampalara hız alan temayüllerim olurdu. Hangisi, hangi eğilimim akla mantığa uygundu sanki, yanaklarını okşamaya uzanan ellerime dahi ettiğin yangın feryatlarının külleri arasında boğulan yine ben değimliydim., Ruhum fır dönerken gönül hoşluğuna rahmet bulutlarını çağırmaya sen üzüm bağlarındaki kese kabartan hasatların hayalini kurmakla uzun ömürlü olurdun. Hiçleri kazımaya çalıştığın anlar geldi aklıma, adressiz diye vuslat haritalarını bir gri rengin havuzuna atarak matlaştırıyordun. Yüreğindeki yaralar hep bundandı. Hatırladığında gamzelerine düşmeyen benekleri nefrete boyar olmuştun., Hafakanlarına yalancı şahit arıyordun adeta ve bu afaki tavırlara tebessüm etmeyenlere sitem kurşunları ile ateş ediyordun sen., Kaç yerimden vurdun bilmem bilebilirimsin, Gönül tahtam kalbura dönmüş vaziyette tedrici atışlarından da dudaklarının hilalleşmesi uğruna çileyi baht edinmiştim ardın sıra ben., Gül’dü şulen., Gül’dü o tabi dikenler arsında ancak tenine dokununca sancılıydı gül., Şafak ayazlarından endam alacak yerde kusursuz sevgiliye olan hasretin sabırsızlığı ile zamanı ters yüz ederek kan tükürmüştün toprağa. Dolunay yerin ıslaklığını serin vuruyordu boşluğun sessizliğine ve sessizlikte iliklerine., İncinmiş hamasetin kısık ateşin sıcaklığına yarım gözle bakarken gün ışığı şifa olup kacaktı donmuş, üşümüş yürek yaralarına. Pencerelerinde mis kokulu sarmaşıklar yüzündeki gülücükleri bekliyordu, tomar tomar açmak için., Sen pencereleri kapatınca yapraklar döküldü hüzünden., Yüreğinden gelen yanık kokusu sarmıştı bacaların etrafını, ahtın vaadin kırıldığı andı o an.., Dilinde patlayan kromozomlar, metalsi tatlara bürünüyordu, hayal koridorlarından geçerken düş derinliklerinde eza ve cefa yorgunluğu ve sonrasında avuçlarında kalan birkaç yakut birkaç mercandı bütün kazancın., Koyduğunu bıraktığın yerde bulmayışına olan hayıflanmalar hangi hayra gebe bırakıyordu seni, gerçi sende bilmiyordum ama tez zamanda bir ferahlığı doğurma hevesleri kuşatıyordu özlemlerini., İçinde uhdeydi cenin ve bütün emelin kaldırıp atmaktı usundaki ağırlığı senin.., Gül bahçesine güz rüzgarının serinliği dokunduğunda miladı olacak diye bekliyordu nazenin.., Ölüden diri, diriden ölü doğar tıpkı hayırdan şer, şerden hayır doğduğu gibi., Önceliklerin ve olsun diye çırpınışlarındaki kabullerin seni ne kadar Hakkın rızasında isen o kadar adam sınıfına koyar! Bu kaderin tecellisi dedikleri değil midir.? Elinle yaparsın da (maazallah) gölgesinde dinlenirken üzerine yıkılır altında kalırsın. Aczinin yumaklanıp her seferinde önüne engel olarak gelmesi, başını doğrultup dik durabileceğin bir kubbede nefes alabilme iştiyakın, özlemin, hasretin ve geleceğin huzura kesin tarihli randevu vermemesi seni ne kadar insanlıktan bıktırıp ta istifaya zorlar ve bu ne kadar doğru bir hareket olur? Düşünüyorsan ölü ve diri olanın ne olduğunu, hangi bahaneleri kanat takarak üstümüze vardığını keskin bıçak karakteri bir kavrama ile idrak edebileceksin, şüphesiz., Kronikleşen sırlar, korkuyla sarmaladıklarımız olur genellikle de, üzerine varmaktan kaçındığımız, canımızı yakacağını sandığımız suretlere bakmaktan hep uzak durmaya çalışırız ve bu gayretimiz bizi bu sakıncamızla dargın dost eder sanki., İşte bunlar değimlidir dillendirmediklerin ve dillendirmekten kaçındıkların ki, tıpkı kendini www.antoloji.com - kültür ve sanat saklayarak sağırlara seslenmen gibi.! Sahi sen kimsin? .. Bir nizanın sancısı sürür etmiş, göğse dar gelen nefes zarlarını yırtarcasına zorlayarak zılgıt çeker ki, ufuklar titrer., Diğer nefesine dönüp bakacağın yerdeki boşlukta gördüğünse sadece sensindir! Yani acıtan sen acıyanda sen.., Düşmeden önce düşmeye ağlar gibisin yada ölmeden önce ölümüne.., Kim ölüm meleği ile dost olmuşta ona kurtuluş reçetesi yazdırabilmiş ki, ona bedel olsun diye yılanlı vadiden çıngıraklıların yuvasını bozmaya aday..! Kimin vatanında ihanetler iyiliklerin karşılığı olarak bedel..! Ve kim o yaratık ki, aldığı karşılıkları sırf elem ve acı üretsin diye midesine keseler.., Hem sen ne kadar geç doğduğunu sanıyorsan o kadar geç kalmışındır kendini idrakte. Öleceğini bile bile, eteğinde diken tohumları ile gezmek var ya fırtına ekmekle eş değerdir. Bir vakit bir gafilin bir kibrit çakmasına bakar bütün varlığın ve seni mağrur eden sermayen birkaç dakikada küle döner., Neden güllerle karşılamıyorsun siretini? Neden peşin kesmiyorsun huzura giden makbulünün biletini? Ruhu göçmen çadırlarında cezve etmek için mi bu ve bunca perişanlık yoksa..! Cezveyle hatırı uzun ömürlü kahve sunabilmek için mi? İlle de hüküm ve takdir olsun dersin der saadetten sırmakeş işlemeli post ve her daim yüzüne gülen onlarca dost..! Ve diyorsun ki, vadeli çalışmayacağım düşlerimdeki taahhütlere! Teberru kabul etmeyeceğim, ucunda takdirname yazılı değilse geçerli kaşesi ile., Her reddedişte içime, kılıfıma döneceğim, döneceğimde her ölen aşka acılı, ahı feryat dolu, ıstırap veren sancılı şiirler yazacağım., Öyle ki, kararımdan ger durmamak adına bir katran kazanının kulpuna tutunarak kalacağım! Kalbi olanlar haklılık payımı ve peyimi versin diye şartlandırıyorum abı gönlümü., Kaç ilmek var kim bilir seninle aramızda ve kaç zamanı zayi eder kim bilir çözmek ve seni olduğun gibi özümsemek.! Atılan kementler yakın tutmak varken uzaklığa sebep olmuşluğu ile ne intizar okur, bilmek için tercüman olasım gelir bağlanan dillerime., Borcum aklımın en hassas yerinde çingene çivisi ile çakılıdır aslında., Ama ben ne kadar onu hafife aldımsa o, o kadar bana eza ve cefa vermiş ve olduğundan çok ağır gelmiştir. Şimdi aklımın ucu neresidir, hangi ölçü ve teknik bunu kestirebilir ki, bunları düşünmek için çok ama çok geç kamış olduğumu bilmek bani diz kapaklarıma kadar yere gömmeye yeterli ağırlıktır. İçerimdeki suçluluk kutup ayazında güneş görmüşçesine esenliğin sanallığında çiçek ekiyor, göz yaşlarımla suluyorum., Sundurmam buz kesmiş! İçeceğim ve içesim gelen sadece senden gelecek olan bir hoş seda ki, sanki sonrasında Kevser’e varana kadar hiç susamaz sanılarındayım., (devam edecek!) Mehmet Sani Özel 25.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Heyhatname (II) 2. Bölüm Duygularım, körpe kuzu edasıyla otlanıyor elan yeşil çimen çayırlarında. Tiynetim uslanmış, başını vurduğu kuru kütüklerin verdiği acılara boyun eğmekten. Birazdan ne olacağı hiç belli olmaz! Ama yinede üzerimdeki elin kaderime takdim edeceği hayat sunumları her ne olursa olsun çekmeye hazır emre amade haldeyim. Fırtınamı kopacak, tayfun mu patlayacak, yer mi sarsılacak bilmem ben bildiğim tek gerçek ölmediysem mücadeleye, yaşamak için yaşam şartlarını hoş renklere boyamaya devam edeceğimdir.., Yaşamayı beceremediğimden değil yazılı olanla yapılanın çeşitliliği, iki yüzlülüğü beni yaşama yabancı, el yada yaban edendir. Doğru olanın bir çerçeve ile duvarlara asılıp yanlış olanın durmadan, soğukkanlılıkla, pişkinlikle ha bre icra edilmesidir beni sana yabancı kılan., Öyle ki, üzerime konan limitleri aşmamak için gayret ve çaba gösterirken sağımdan ve solumdan gelenlerin yolu tıkadığıma binaen sövgü ve el kol hareketleri ile beni geç meleridir beni sana geç koyan., Hiç düşündün mü! Şartları koyanlarla, şartların altını oyanlar, disiplini bozanlar, kuyruğuna basılınca borazan ve haksız kazanç için müddei olanlar kimler..? Onlar senin matemlerini bir roman olarak okumayı severler, seni değil., Eğlencelerinde ıskartaya çıkmış vakitleri varsa onu en iyi şekilde değerlendirmek pahasına tiyatrosunu seyretmeye de bayılırlar., Söyle; Hangi gün üç beş metaya daraldığında o meşhur sanat, edep ve değer otoriteleri gelip elinden tuttu da düştüğün çukurdan çekip selamete çıkardı seni! Verecekleri bir ufak bedel karşılığında kırk türlü sağlam teminat almadan eyvallah dedilerse bu çağ Peygamber çağı olmalı..! İhmallerim salt adalete ters düşülmesin diye alınan ihtiyatların eseridir bana inan! Şu pencere pervazlarına yapışıp kalan ah ve intizarlarım umut evimi ateşe verseler dahi şahitliği ebede varacak kadar sağlam lahuti deliller olacaktır. Kaldı ki, hipnoz tedavisi yapılacak olanlar ben veya benim gibiler değil aslında saman altından su yürüterek çalıntı mutluluklarla sefa sürenler olmalıdır. Hal böyleyken hangi ilaç beni veya seni iyileştirecek (ki, iyileşmekten kasıt onlara benzemekse) ve sevdayı ummana yayacak gönül erleri edecektir..! Ruh (elbette elestü bezmin de aldığı söze istinaden) şeytana esaretini vermediyse bunca malayanilikten arınmak isteyecektir. Kim bilir günde kaç kez hakkın gerçeğine kement atma ihtiyacı hissi vukuu bulurda nefsine zor gelir, görmezlikten gelir geçer., Şehir anılarıyla avunur. Köylülüğü bet sayar. Hatıratında olmadık renkleri alır hafakanlarını fantezilerle boyar., Ruh elbette mahşerin mizanında bütün bu çer çöp çirkinliklerini görmezlikten gelemez, gelemeyecektir! Ruh, rüya perdelerinde hakikat yansımalarını temaşa ettikçe tez elden arınmak arzusuna iştiyakla sarılmak isteyecektir ama yeter ki çok geç kalınmış olunmasın ve düşünlerinde geçmişine baktıkça kirlerini görürsen, acilen günah çıkarmak isteyeceksindir.., Hangi sevdayı kaç kuruşluk dünya nimeti uğruna sattın, kaç gönül ü kırıp zayii ettin düşünebilir misim! Sen kendini yargılayabilirimsin? Yoksa ne hacet mi dersin.! Yaşamayı becerebilmek iyi ve doğru olanı elinin tersi ile iterek üzerinde hakkı ve gözü olanlara hışımla bakıp ta, ellerinde ve eteklerinde ne varsa alıp mal mülk edinmek midir? Sen bu bedbahtlıkları yaptın mı? Senin yaptığın muhasebe varın üstüne varlığı koyabilmek için faiz ve riba hesaplarından ibaret mi yoksa! Sende şu; (sizde) Kuş kulübü, hayvanları koruma derneği veya sevgi locası ve sair yardım severler gurupları üyelerinden misin! Ki, kapının önünde uyuz bir köpeği veya kör bir kediyi, yem isteyen bir güvercini görmeyecek kadar körken.., Bu halinle yaşamayı beceremiyorum, ölmeliyim diyebiliyor musun..? Deniz diplerine akan eşyanın kini, zehri kutuplarına ulaşınca (hiç şüphen olmasın ki,) kıyamettir! Ölemeyeceksin bu halinle ve kalıbında ıstırabı tadacaksın yudum yudum., Seni güçlü kılacak olan hakkaniyete muvafakatin olacaktı ancak., Derlerdi! Daha ne çok www.antoloji.com - kültür ve sanat şey derlerdi de, hesap ödeneceği vakit hiç biri bir işe yaramadı., Yalan, bütün çirkefliği ile meydana gelince bir dizi geç kalmış pişmanlık inkar edemeyeceği şekilde ondandı., Bütün bunlar bir düş olsun kabul eder isek; An’ın içinde bizim için en değerli olan şeyin ne olduğunu daha iyi anlamamıza içinde bulunduğumuz vakit değil de başka ne olabilir? Orta çağ alışkanlıklarını cici leyip bici leyerek, medeni çağın yeni versiyonları gibi takdim ederek, insanlığın saadetine fesat sokmaya çalışanlara yuh olsun demez misin? Irk ve dil üstünlüğü hikayelerinden esinlenip gurur ve kibir üretenlere eyvahlar olsun sizlere diyemez misin? Kulaklarını tırmalayan Afrika’daki aç çocukların ağlama sesleri, feryatlarından rahatsızlığın metal müziği dinelemeye mi sevk eder seni.! Dengesiz gelir dağılımı, haksız rekabet, hırsızlık ve yolsuzluk seansları, vur kaçlar, gasplar, el koymalar, tecavüzler, zorbalıklar, güç gösterileri, savaş tamtamları bir ney sesi hoşluğunda uyutabilir mi seni.? Gözlerin neyi ve neleri görüyor bakınca! Komşunun tavuğunu çalan hırsızı rehavetin bozulmasın diye “görmedik yahu! ” diyebiliyor musun vicdanın sızlamadan da sonra o hırlı sana bulaşınca “yok mu bir Allah’ını seven? ! ” diye inleyebiliyor musun., Gözlerin her göze baktığında muhebbetullahı görebiliyor mu! Gözlerin her yüze baktığında bir gül resmedebiliyorken şimdi içinde huzur haleleri ile karşına çıkan herhangi birine rahatlıkla selam verebiliyor musun? Gözlerin adaletin terazisi muhasebesi ile her gönül e her yüreğe yöneldikçe Allah için, sığıp sıcaklık verebiliyorken şimdi o ısıyı ve sevgiyi hissedip alabiliyor musun? Anlıyorum, gün geç tikçe bütün hakkaniyet değerlerini vicdanına giydirmen zor geliyor zira dar geliyor, elbise bedene küçük geliyor.., Gerçek şu ki, Hayat boyutuna geldiğinde her şey dupduru idi. Herkül vari kullanışlara olan imrenmeler ve kısa yollara olan hevesler bu boyutu içinden çıkılmaz vaziyette karmaşık etmiştir, nerdeyse.., (devam edecek!) 26.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Heyhatname (III) 3. Bölüm Eskici tezgahlarında üşüyen çocukluk oyuncaklarını, çaput bebeklerini düşün! Onlarla oynayıp sevdikçe, sevindikçe gamzelerinde papatyalar gibi açardı gülüşün., Şimdilerde çocukluk hayalleri ile katarlar dolusu geçiyor uykulardaki düşün., Günahsızdın, her binlerce dünyaya değerdi masum ve makul o tabii gülüşün., Eskiyor değil mi! Her bir anı hayallerine ve özlemlerine dokundukça siyah-beyaz resimler gibi özgürlüklere varmak isteyen çocukluğun ve o temiz pak düşün.., Önünü göremediğin zifiri karanlık gecelerde arkana bakmaya korkarken, öyle anların vardı senin; Ölüm tek perdelik olsun isterdin! Sonra bir ari aydınlığa çıktığında yine kır çiçeklerinden kalkan kelebekler kanatlarının altında umut dolu sevinçlerle yanaklarına kondu. Rüzgar lehine esti bir boy, karanlığı hücre duvarlarından bir bilinmeyen yere doğru iteledi, sürdü., Korkaklığının silueti bir lahza karşında hayal en beliriverince utangaçlığın ak yüzünü allandırdı. Leke tutmaz nasıl olsa diyerek dalgınlığın üstüne yıktın korkuya olan esaretinin semeresini. İz bıraktım mı diye düş derinliklerinde bir son yoklama çekmeye cesaretini yokladın da, yakamozların parıltısı ay ışığında gözlerini alıverince gölgene ve şüphene itibar etmedin.., Soluğun sonsuzluğa doğru uzayan seyrini hiç bu kadar yakından ve muntazam izlememiştin. Yerde ve gökte ne varsa önünü açıp yıkarak ilerliyordu mecrasına varmak için her bir nefes. Bir ah! Binlerce megavat gücünde kuvvet birimini ifade ederek., Derken ilgisiz kaldığımız tonlarca sesleniş geldi aklımıza gayrı ihtiyari., Gem almaz düşüncelerin peşinde paçavra gibi sürüklenip giderken, bir katre mutluluk için onlarca imkanımız varken neden yararlılığımızı kullanmadık diye tefekküre daldık., Bendim o! Tüm köşe başlarına koyduğum yararlılık kapanlarıma ne fayda düştü acaba diye durmadan koşan! İlgi it’in yal istediği gibi bakıyordu tamda göz bebeklerime., Beslediğimde beni geçiyor, bakmayınca eteklerimden çekiyordu., Ben çok daha çok istedikçe sen elindekiyle kanaatkar kalıyordun. Ben küçüldükçe sen devasa oluyordun., Daha az istemeyi yoklukla doymayı bilenlerden öğrendin. Ruhun Ramazan ateşinin yangısı ile kavruldu belki biraz ve Kadir (gecesi) aklına geldi..! Hakim tepeler aradın, belki Seksen dört aya eşit düşen rahmet boyutunu görme yakalama şansım olur diye., Esmer bir buhran perdeliyordu ufuklarını da sen dizlerini toprağa vurarak oturup ellerini Rahmana açtın…, Tüm vahaların çöllerde mi ya Rab? ! Arşa olan yolculuğunda, kayboldu sandığım bir nafile duam eksik ihtiyat listesi ile tarafıma geri döndüğünde sevincim üzüntümden birazcık ağır bastı. Kayda alınmasa neden ikmali istenecekti ki! Süleyman’ın ordularından arta kalan rüzgardı bu çıkını bana bırakan., Belkıs’ın gurbet olan vatanından bir ılık esinti ile gelmişti yüreğime., Hicret yollarından Resul, Peygamber kokusunu alıp getirip gelmişti., Kime sormalıydım; Nasıl kendim olmalıyım gayrı diye., Ümitlerim şanlı cihat buutlarındaki samimi tatlılığa bürünmüşken nasıl bu güne dönebilirdim gerisin geri diye., Kime sorupta nasıl kendim olacaktım..! Çıkıdan bir tutam çıkarıyorum dışarı. Elimde mürekkebi henüz kurumamış aşk tarif namesi! Okumakta zorlanıyorum., Bir taşra kentinin bahçesine gömüyorum ve tıpkı Lokman’ın ölüm ilacını rüzgara kaptırdığı gibi ellerimle ehline emanet ediyorum o ulvi aşkı.., Zira ben nefsimle iradem arasında o ilahi irtibatı kurup o lahuti iklimi yakalayamadıkça aşk bana değil ben aşka zarar verecektim ancak., Bunca yalanların arasında hangi gerçeği sah sanıp sırtımı dayayacaktım da riyasız olarak; “Ey www.antoloji.com - kültür ve sanat Hayrülbeşer! ” (Ey Yaratılanların en hayırlısı!) “Sana selam olsun..! ” diyecektim.., Yayımı geriyorum,nefeslerimi göğüs boşluğunda hapsederek., Okumun ucunda bir damla kırmızı kan! Hedefe varmadan bir canın canına dokunmuş gibi.! Kan diyor ki, bu senindir halefin yada selefin değil. Diyorum; Söyle kanım, hangi cesur damarımdan çıktın bu yere? Diyor ki; Bir yelkovan koşusuna akrebin yürüyüşünü ekle, al mazini de yükle terkisine, vaktini Canab-ı Halikın bildiği bir ulu meleğin kapını çalacağı son zamanı bekle., Belki acır erteler diye hiç ümidin olmasın sakın, ister Hint’te ol ister Yemen’de, iltica edeceğin tek bir merkez vardır o Azrail^’in elindeki ilamda o, o okun ucundaki kana kalemini daldırıp son noktayı koyacak, bütün yaşanmış ve yaşanmamışlarınla, sırf sen rahat edesin diye… 28.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hezel Mağrip, kuşun kanadında kar getirdi., Gönlüm üşümekte iken, nüşafe gün batımına., Bir peridir kinaye, masallardan kopup gelmiş., Bahusus bahtıma, mahcup bir yar getirdi., * Her sözün siftahında., Hamdü sena eder, Rabbi Teala ya., Hadi canı şı’ra edelim canan, dedim de., Hakkı tutup yerden göğe şükranı kaldırdı., Kaşı envar-ın aşkından, çekilmiş ezher kalem., Başı nebile masumiyetinde,uzanır ta arş-ı âlaya., Ayn-el yakin vaziyetinde vuslat, hanende muallaya., Şan şöhret ün ödül peşindeyken cemaat, cümle alem., O neşteri kendi tuttu., Nefsinden cinsiyeti aldırdı.., * Ya ezel., Ya mahzun Hezel.., Yaklaştıkça lağvolur bit amam havsalam., Ya beni de al çemberine, ya gittikçe çok tez gel., Yanlışlarım doğrulara mukayyet olmaktan bitap., Yine ayrılığa isyan doğurur, aciz alil gönlüm., Sadakate muhalif her ne halim varsa., Sana layık olmalıyım., Olmadıysam., Hasretim mimiklerine, ey nazlı lal., Kır şu gönlü., Vur başı, ez gel..! … 25.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hicran Ağlayan yürek yaş dolu yasta gibisin Ah! de bu halinle mi dosta gidersin Hangi zalim vurdu seni, Yaralı Ceylan! Handikaplar içinde boğulmuş umutlar, karamsar Hafakanlara tutunmuş derki yaramı sar, sar Fevkin eşiğine düşmüş bir tatlı seda Fecri kazib değil bu mübelliğ eda Felek sen ne zalimsin dedirten veda Fezayı bilumum karartıp etme elveda Elekten geçemeyen onca hayaller Lahuti ellerinde Aziz Allah’ın Evla denecek gününü bekler Kevser in cenubinde bir kutlu bahtın Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hocam, gürzün nerde senin? Hocam, gürzün nerde senin? Şu yüreğe bir vursana., Vur da.., Bir an için “mefkarı mevcudat ı” bilmesin Vur da, bir an için akılsız olsun gülmesin., Vur ki,iz kalsın idrakimin en derinliğinde Durduğunda Zerdüşt zerrelerim., Hafızadan seni silmesin.., * Hocam, atının üzengisi var mı? Atlasam, bir dost hatırasına hasretimle Allah için..! Sıcaklığını hisseder miyim? ! Hile barikatlarından öyle yaralar almışım ki, İllegal düşlerin, düşüncesinde.., İnim inim inlerim., İşte bu kafur’un kokusu, ölümü hatırlatır! İşte artçı ifadeler, dudağımda satır satır İşte kursağımda kalan, gönlü kırık hatır İsminle dolukur gözlerim, döşümü ıslatır Son teneffüslerimde diyeceğim, yüzüm olsa! Yurtsuzum.., Hocam, Ne olur, beni düşlerine yatır.., * Hocam sizin dağların başı da, kar mı., Sizin sokaklarda çocuklar kör ebe oynar mı., Yüreğinizde sahipsiz, bir katre merhamet var mı? İcabetiniz ikram olurdu, fukara sofralarıma Mutsuzum., Hocam, Böl parçala beni satır satır … 14.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hoş geldim., Hoş geldim Hoyratlığa sitem edip boş geldim Bir kere girdim ya o kapıdan Bir kerrat cetvelinden sıfırla birlikte boş geldim Silinmişliğini gördüm hudutların Kargaların gagasındaki dutların Ağladığına bakarak umutların Ahu feryat etmesine, ne demeli kutların Ah vah eden ömürlerin arzu haliydi Apıştıkça çağırıyordu., diye beni kurtarın Buralar mı senin hayatın Burada mı sırtından attı At’ın Burada mı arşın sinesine dokundu heyhattın Burada mı asakirin cihadı vatanı tutmadı, Ve vatan kurtarma stratejin tutmadı Neyine yaradı uzun vadeli karakollar Toprak dediğin, karıştırdıkça ürünü bollar Bir zamanlar Bağdat’a çıkardı bütün yollar Babil’in bahçelerinde, imdi kim neyi kollar İzin vermeyecektin., hudutlara tecavüze hünkarım Masum yüzlere teveccüh ettikçe burkulur ârım Yaktılar çıranı da kabuğunda söndü narın Helal olmayan kazançta hüsrana döndü kârın Ritmi yerlere batsın desisenin Kerbela’da kan revan olan elbisenin Hesabını hakka döndürüyor sanki cenin Kaç mazlumun âhı ile Hak, devirdi tahtını senin Hoş geldim., Cenneti vaat ederek boş geldim Ceplerimde yağmur bulutları ile gürleyerek Maskelerin ardında, müstemlik bir dost geldim Elinde olanların ederini bilseydin keşke O zaman sana “helal olsun be.,” derdim Heveslenme, her yağmurun suyunda ıslanmaya Yada, her güneşe üryan olup ısınmaya Hercümerç olur ömür, yeltenirse Hele ki., her gafletin yükünü sırtlanmaya Özlemlerin yüzü vefaya bakmalı Özledikçe dostu, çayda çıra yakmalı Ölmeli hak için, önünde nehirler gibi akmalı Öyle bir haykırmalı ki, Arşı alem dönüp bakmalı Belkıs billur saraylarda, yakut mercan kakmalı Âsasında uyuyan Süleyman, duyup yerinden kalkmalı Ben girdirildim o kapıdan içeri Belimde ibrişim kuşak, maiyetimde binlerce çeri Kaderi belli, rüzgarın kuvvetiyle oturacağım yeri Ve elvanı hoş edasıyla etrafımda olanca peri Önüme, halı kilim edip serdiler sayısız nedenleri Hoş geldim., Hoş geldin diyemeyenlerin bakışları şemsiyesinde Seheri sepetledim, kuşluğun lezzetine muştum Seferin yorgunluğunu unutup, serap’ın girizgahında uçtum www.antoloji.com - kültür ve sanat Sel oldu sevgi, seni gördüğümde cenahımda Seğirtiyordu bakışların sohbet karargahında Sudan bahanelerden mâkes bularak Alnındaki çizgileri fark ettim Aldırma diye sim geldi içimden Ak’ında gözlerinin ışıklar vardı Acı bir tebessüm ok’u, yüreğime saplandı Acısına dayanamayarak abandım da, Elime gelen., kırmızı bir gül fidandı Güz gülleri gibi üşümüş hatların Bir tatlı rayiha üfürüyordu kanatların Seni yazmaya kalksam var ya., Uç ucuna bin bir sayfa katlarım Kaldır şu matemi yüzünden ey lale Kahtı ricalimi alsan ki kâle Kasrı virane olmuş ahvâlde Düşlerim duman gibi baş üstü hâle Hoş geldim., Kollarını açacağını düşleyerek, koşarak Boşu doldurmaya fırsatsız, koş geldim Bulduğumu bereket sanıp coşarak Buğulanmış gözlerime baktıkça coş, geldim Baktıkça hayat çizgilerine, hoşlanarak Aşkından müessir mecnunum, bir hoş geldim Kuytularda kalmış sanıların gözünü bağlayarak Kurbanlık olmaya hazır kınalı koç geldim Kenarda köşede neyim varsa alarak İstediğinde harcaman için sana borç geldim İster ağdırıp tut elimden kaldır ayağa İstersen çivili kuyulara at, müstahak kıl dayağa İster başını koy omzuma bahar uyansın İstersen ısıt içimi ciğerim yansın Yansında yâr, hasret bitsin Varidat vuslata inansın.., Mehmet Sani özel 26.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hoş görümdesin., Hoş görümdesin., Havva ayağını ilk atalıdan beri., Hoşunun renklerinde tavusun telekleri sesin., İçimdeki kıpırtı, aşk hasret özlem ileri geri., Sanırım dalıp dalıp gitmeme sebep., Başımı döndürende sensin.., * Hey hata yolculuğum., Çoktandır dümensiz bir gemide., Hayaller gerçeğe küskün, her şey kördüğüm., Siluetini siretime kazmışken hem ide., O ışık ki, gözlerinde gördüğüm., Kederi söndürende sensin.., * Fener alayları, kaybolmaya doğru akarak., Benim o çaresiz! Ümitsizliğe kalmış bakarak., Saçlarında zümrüdün lifleri, başında gümüş tarak., Bakar mı arkasına diye sarmışken bedenimi merak., Göğsümde güvercin kanatları, yüreğimde uçurum., Uyandığımda ne göreyim? Şehir baştan başa kum., Desem inanır mısın? Sen git ben seni mahşerde bulurum! ., Dev aynalardaki cüceyim ben., İnanmasan da bu, durum., Ey yangınlara sebep közüm, Ecmel Saliha iki gözüm., Hakeza, elimden tutup kaldıranda., Ve vurup öldürende sensin.., … 10.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hoşça kalsın teessüflerim., Ufkumu alabildiğince kavradığında sis Kara izleri ektim toprağa güle dönüşsün diye Usuldan alarak üzerime çöktüğünde garip bir his Kaldırımlar kırgın yollar dargın oldu vefasız diye Sömürülmemiş bir tek isteriklerim kalmışken burada Söz altın olsa neye yarar, sayılıyorken hurda Şöyle bir aksanıma teveccüh et dur da Şöhretin sancıları kıvrılır kırka şurada Elveda sana., Elveda yakamozlara boğulan hüznüm Ellerimle hatıranı gül budaklarına düzdüm En olmazlarında bile sabrımın ağzını büzdüm Sen mefkarı mevcudatı berzahtan süzdün., Neyi kime şikayet edecek haldeyim Nevrim ha bre mora döner ahvaldeyim Yine akar sulara bakar ve yine zülaldeyim Yine vefa yollarında, yine pejmürde haldeyim., Hoşça kalsın teessüflerim., Elbet bir gün dosta varınca hasretimi inlerim Koyarda başımı dizlerine dudaklarından döküleni dinlerim Elerime el değdi mi diye sorsa, oda kim derim! .. Oyunu olsun varsın hayatın, yadıma düşen yalancı umutlar Yaşamaya devam kavuşmaya yürü yar, ayrılığı hainler kutlar Biliyorum bende bir hal ve kuytular en ala mahal Kurgulandım inzivaya, ne olur deme bana bu ne hal.., Mehmet Sani Özel 11.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hoşuma gitti benim olsun., Bir yüzü edep akideleriyle donanık Diğerinde muson var bütün sular bulanık Kim bize “ciddi ol! ” derse işte o zaman yandık Keza ömrü billah ciddiyetsizlikle sulandık Cirbitli gözlerle köşke saraya bakarken Tanjant mı hoşuma gitti benim olsun demek varken Beyin bilgiye aç geçit vermez kapasite çok darken Kisra yıkılınca ölen yine biz olduk altında kaldık Komşu sabit olmayan bir suçtan sanık Emanete el uzattık bir koyduk üç beş on aldık Kazları çok cıyaklıyor diye azat ettik çayıra saldık Allah rızası derken eyvah şeytana dost kaldık Biri köşe başında durmuş malayani şeyler üretiyor Diğeri zıpçık sırf nefsine hoş geldi diye avuçlayıp yiyor Manzara yayla aşırmaya müsait bunu çok iyi biliyor Hop ne oluyor dediysek bir ton hakaret aldık Hoplama civanım korkar deprem oluyor sanırlar Allah’ın sopası yok., İki namert gelir belinden kan alırlar Acayip hareketlere huylanır sokak köpekleri bile hırlar Candan dost ararken sevgiden yoksun(mu) kaldık.., … 03.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hüküm isteyen sözler., Miracın mı var senin? ., Mihriban, iki elimle kaldıramadığım., Uluhiyet mazisine dalmış yürek ve ufku., “Hafazanallah! ” manzarasına bürü ten., Gazabın içindeki nurdan katreler., Çağlayan ışık ve cavlan sensin.., * “La edri! ” dediğim., Hüküm isteyen sözler., Ne haddime ki, yerinden fırlasın da., Yüzlerce yıl öteden, Îcma ve kıyas., Arayıp bulsun., Şu alil gözler., Şuura banmış, ak bir hafıza., Dûn-perver himayesinde., Dü-dide neylesin ki., Sadece ahbaptan., Vefa özler.., * Bir veda daha çek., Akabe sırtlarında arz, küreye inlesin., Küllü dain, merkezinden sahibin sesini dinlesin., Dönüşü, gurbetteki sılaya olsun, gidişlerin., Böylelikle, lütuf sahibinden ikram., Ve ihtiram göreceğini bilesin.., * Gün bizi gelesi hayırlara erteler., Gülüp geçtiklerimiz, yada mehel sinmezlik., Olursa ayağımıza dolaşır, vuslatı vakarı erteler., Olursa ki, Sılairahim gibi yüz güldüren kerteler., Medarı iftiharımız olacak olan, kavi iman var! Gücümüz Cüz-i İradenin ellerinde., Aşka bulanmışsa haletiruhiyen., Müjdeler olsun, belki m., Sadakatine mukabil., Seni oyalayacak., Kim bilir kaç! ., Gılman var.., * Dön gel., Dön gel,kaçana merdan demezler bu alemde., Dön gel, şefkatine muhtaç sebiler vardır hanende., Dön gel de vakfe dur, Selatintuncina ya amin de., Arifesinde ramazanın, Yasin oku Hamim de., Dön gel, kıyamla secde arasında düşün! ., Emri hak vaki olursa ancak., Haktır, hakka yürüyüşün.., … 22.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hünsa., Felek zar tutmuş, sanki.., Zor yürüyen hayat, titrek nefesli solur Parmakları arasında, Sallayınca iş bitecek., Kim bilir..! Beklide merhaba diyecek olan., Bu sefer, ölümden sonraki hayat., ... O bir zamanlar kazan dibi yalardı., Hıçkırık kırıntılarına tutunup kalmıştı., Ecri, misline mukabil ilaveler olmuş ta., Bunca badireden oksijen almasını da bilmişti., “Bir bilen! ” Murat etmiş.., (olmalı.,) Ecelle olan randevusunu, Azrail., Kim bilir! Kaç kez sildi.., ... Zaman çemberinin dışına., Varıp geliyordu, düşe kalka düşünce., Berzahta bir arbede gördü, yaklaştı., Bir alameti farika gibi! Yerlerde yuvarlanan hünsa.., Çatlamış ar damarının kanından., Şehvet iksirini şurup etti, dediler., Devasa gölgeler, dağlara kanat vuruyordu., Çırpındıkça ruhsuz bedenler, kuduruyordu., Bu zelzele saikasında ayakta durmak, var ya., Mümkün mertebe değildi., İnan ki.., İstifimi istihzaya alıp, irkildim., “Zehir adamı öldürmezmiş! ” Ta ki., Zaman ve mekan müsait., Doğru olsun yeter ki... -*21.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hürriyet fırkaları., Hürriyet fırkaları., Dalga dalga özgürlüğe avunurken Köleliği savunuyorlardı, sözde erkan Batında., Henüz doğum sancıları varken * Yakın sebeplere sarkıtılmış kementlerle Ellerinden tropikal çiçeklerden demetlerle Sevgi sözünü kuluçka makinesinde türetmişler Günü kurtarmaya çalışan ruhsuz, yüreksizler.., * Yürüsün, dünden bu güne ne değişti diyenlerde yürüsün İnsanı emellerine alet eden güruh, yüzün koyun sürünsün Kimin iki yüzü varsa, Hakka müteveccih olan görünsün Yalancısı yalazlaşıp alev alsın, ateşlere bürünsün * Düşün ki, gök seni görmeyeceğim derse, yer biter Düşlerinde Vatan erdemi olmayan civanmert, er biter Rengini Huda’ya verir her tel, beyaza döner biter Rabbim! Aşk olmayan evin bacası nasıl tüter? * Heyulada tilki görmüş, perem perem hindiler Îmânın kayığından, imansızın sandalına bindiler Onlar, hazarda kazibi sadık bir dost bildiler Yağmur doluya çevirdi, taş yağıyor şimdiler., * Canımız eza görürken nemrutun beşiğinde Güneşi Tanrı saymamıştık, İbrahim’in eşliğinde Kaç günü heder ettik, riyanın serkeşliğinde İnsan çok pislik görür, karnını deştiğinde… -*Mehmet Sani Özel 05.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Hüzün yas evlerinde, Hüzün yas evlerinde, hayat bulur Lacivert güllerin teninde, göz yaşı Üzüm havayı koklar, yaşayacak bağ bulur Toprak rengine bezer, bağrına düşen kanları * Her istediğimin hayrıma olduğunu sanırdım İstemezdim, istemeden kaç karıncanın belini kırdım İstediğim huzurdu, istemlerden mi bunca kalaba vardım İşte! Bakire bostan Cenneti, kırk yılıma karşılık aldım.., * Geçmişine hayıflandıkça elleri başımda, gözlerimde nem Sen hep yüreğimde müşerref, şefkat pınarımsın bir tanem Hiç bitmesin demeye dilim varmıyor, analı kuzulu bu özlem Sekseni çoktan devirmiş canım, misk kokulu mübarek annem * Hicabımdan göğe bakınca, ağlamadığımı mı sanırsın., Sen dile yeter ki, Rabbim firdevsi ayaklarına çağırsın Gönlünde olmak muradım, efsununla da efkarım dağılsın Allah’tan başka bir sensin, sığınacak tek fakirhanem.., * Eyvahına düştüğünü görmemekti büsbütün çabam Bir nevruz sabahında, rahmana yürüdüğünde babam Emri hak vaki olmuşsa, dediler ki nedir bu gam? Ah, Ateş düştüğü yeri yakar! Ruhun şâd olsun, babam., * Bak yine yatsıya vardı, yarısı meltem gül tenli geceler Dokuzu hayatta ama, o hala on’un ismini biden heceler Dünyadan dar etmesin seni, Huda’ya doğrulttuğun secdeler Duana muhtacım! .. Ver de ellerini yine öpeyim Annem.., Mehmet Sani Özel 30.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Isırgan histerisi Tende ısırgan histerisi., Ucu açık duygusal temaslardan., Sorguçları karbondioksit solur, metafiziğin Hayal prensinin üzerinde, atlastan fistan Arzular, esir kamplarında gezgin Yer açar, geldiğinde kendine., Yürekte o, anlı şanlı düşlerin perisi Kayıp aşklar serseri mayın, sevda sınırlarında Kayıtsız sünepelerin kucağında patlar, renk armonileri Papatyalar, özgürlük şarkıları terennüm ederken kırlarda Haramiler yine esaretine almış, bütün kolonileri., * Korku, ecelle hep barışık değimli..! Kurtulmaya çalıştıkça bataklık kurur, sanılarda Bir imdat çığlığı ki, tevhidi takrir edercesine Bir dost selamı kalmış, üşür anılarda Ağlıyorken, yüzü yere kapanmış, … Secde edercesine.., * Havaya çifte atan, hayranlık melodileri Yerde bedestenden azat etti, düşkün kedileri Ütopya, sanal dağ silsilesi siluetinde., Pazarcı naralarıyla mırıldanır, en ivedileri Siparişli tebessümler, başında paralanır Simetrik kıvrımlar., Güya natürel biçimde Sözler gayrı samimiyse, her birinde on kuyruk Senin yanacağın yer., Mihrabım., Gel, cehennem benim içimde.., … 01.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Iskaladım galiba., O bilmediğim hayallerin anahtarı Hangi kapının üzerinde unutuldu kaldı Handikaplarım üzerime yıkıldıkça anılarım Zamanın soluklarından silkinip yerlere saçıldı Iskaladım galiba,., Hedeflerim, terkedilmiş tapınaklar gibi heybetli Ben mi sırtımı döndüm, onlar mı vefasızlık etti Okunmamış kitapların yapraklarında hikayem Korkutuyor, dönüp geriye baktıkça yüzüne Isırgan otumu dokundu bir yerlerime ne Islık sesinden tüylerim dökülürcesine Itır kokusuna ram olduğumdan beridir İpsiz sapsız hülyalara muştum ben İlk hareketin ivmesine rikkat kesildim Iskaladım galiba., Işıkların arasında, gri mavi tonlar uçuşur İçinde açlık hissi olan üveyikler bunlar Üşüşür hububat kırıntılarında buluşur Hergele meydanlarında envai hengame Safkan şaha kalkıp kişneye dursun Seyisler, uyuz atın pazarlığına tutuşur Birkaç parmak arasında, Bir pusula buruşur Yollarda insanlar, akşam eve dönüş telaşında Bilir misin, kaç akşamı sabahlara bağladım Kaçamadığım gecelerin döşüne yaslanıp Başım bulutlarda, göğe yönelip ağladım Hanidir dönüşün, Hala ses seda yok., Iskaladım galiba., İki dağın arasında, avazım çıktığı kadar, İşvemi haykırdım o muazzam boşluğa Yalçın kayalar sökülüp gelir yerinden Gelmeyen bir umut, birde sen kaldın Binemedin, şu kırk yamalı soluğa Iskaladım galiba., Mehmet Sani Özel 23.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Istırap düşleri., Ben iç eksenlerimde., Istırap düşlerine yattığını., Kahredip vefasızlıklara da, bala zehir kattığını., Ve hüzün sepetine, artık suyunu çekmeyen., Buruşmuş güller attığını., Bilemiyorsam., Yazıklar olsun.., Hasta düştüğünden, harda olduğundan., Kuş uykularında hasret, özlem., Hayat memat arası zorda olduğundan., Ve her dalışta yarda olduğundan., Haberim olmuyorsa., Yazıklar olsun.., * Hissetmiyorsam seni, içime doğmuyorsan., Selam yok mudur sevgiliden diye, içine koymuyorsan., Yüreğindeki haber kapılarına merak edip beni sormuyorsan., Ruhunu okşayan sözlerimi zihninde hasıl edip yormuyorsan., Geleceği yoktur bu aşkın., Gözlerini ıslatma ağlama., Yazıklar olsun derim ancak, inlemelerini duymayan., Yaşamaksa sensiz geçen yaşadığım her ana., Hissetmiyorsam, yazıklar olsun bana.., * Şimdi bir dağın yamacında tahayyüllerim., Yüzümde alaca kar soğuğu, mukozalarımda lodos., Belimdeki çıkıda, kuru ekmek tuz biber ve minderim geven., Soruyorum kendi kendime, kaç kişi var hayatta nerde seni seven! Bir beni Yaratan, bir ben, birde içime bağdaş kurup oturmuş olan sen., Sen vardın., Gözlerimden kainatın güzelliklerini bana gösteren., Teşekkür ederim., Baharı müjdeleyen çiçeksin, kardelen., Umutsun, içimde sıcaklık ve cennet kokusu veren., Vefayı takdir edecek, sevgiliye gül deren.., … 19.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Işığa çık azizem! Kısa dediğin aralıklarda Kaç kez dünya yıkılıp ta, Yeniden kurulur biliyor musun! Arada bir başını kaldırıp ta, Merhaba der misin bana? Dünya başına yıkıldı sanıyorsun Halbuki öyle değil, değil.., Dar mekanlara hapsetmişin yüreğini Yakınlara uzakların adını koyarsın, niye? Reflekslerin buz odasında, üşümüş., Kim karar verdi de, siyah saçların ey yar Kökünden sarıya dönüşmüş! .. * Kalabalıkların arasında yalnızsın, tek başına İleriye giderken insanlar, vurup kıran insanlar Geriye dönmene izin vermez, kim seni anlar? Kilim desenlerine öfkeni işlemeyi düşündün mü hiç Dün, içinde hicranlar dolu kale misali karşında Kaldır başını, güzel bedenine atlastan gömlekler biç Köz özünde değimli, içimi yakıyor dediğin? Suçlumu arıyorsun, sen yaptın diyecek? Arama, kendinden başkasını bulamazsın! Közüne sarıl dostum merhaba de, Kötüye ram olan korkaktır! Kadere galip olamazsın.., Kader olamadıklara değil Olmuşa rıza vermektir.., * Doğacak onca erdem varken, ufuklarda Ressam, fırçan ne durur kara kuruda Diye sim var, kulaklarına değsin! .. Sıhhat duru sularda, dibini göresin. Durma ara, aşk hangi kervanın yükleri arasında Sen ararsan, aradığını gün kararmadan bulasın., Güç mü lazım sana? Başını koyacak bağıra mı muhtaçsın Hangi iklimin ikindisine açsın Gözlerim alamıyor latifeni Işığa çık azizem! Sen hep o aranan., Başlara konacak taçsın.., Mehmet Sani Özel 06.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İbrahim’in çocukları., İbrahim’in çocukları., Kevni Kevser önlerinde saf., Avuçlarında kaynar hayat yolculukları Ne istihza var, ne umuda af..! * Biz, dediler., Dünyada işimizi kolaylaştırmak için., Korkulardan emin olmaya olmuştuk bi taraf., Sırf saadetimiz uğruna ettik, hakkı huzura ihtilaf., İstisnalar kaideyi bozdu! Onca güzellik bertaraf Derken, düşman göründü göze, beher taraf., Ta ki, idrakine vardığımızda; Aman ya Rabbi,bumuydu Âraf..! * Hani Sen., Göze, göne bakmadan.., Siyah beyaz, rızkımızı verirdin ya., Yedik içtik, aklımızın önünde yürüdük., Vurduk kırdık, adaleti yerlerde sürüdük., Harpler çıkardık, sefalete düştük süründük., Bizdik onlar; Halk içinde muteber göründük.., Kimimiz Yahudi., Nasara velev ki kimide İslam., Havrada, kilisede ve camide, Hak dedik döndük Mecusi, Budist veya dinsizde olsan., Halbuki., Bir dünya bir İnsan., İbrahim’in çocuklarıyız, biz., İshak ve İsmail’den sürdük iz., Musa, İsa ve Muhammet (s.a.v.) Kevni Kevser önlerinde saf saf., Barış için geç kalmışlıklarımızla, Hepimiz, tek bir Allah’tan.., Af diliyoruz.., …af… -*20.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçime doğdun, yeknesak., İçime doğdun., Burun boşluğumda cirit atıyorsun, şu ara., Hayat emarelerinin içinde, yaşadığımı hissetmem için., İlle de damarlarımda dolaşımlısın sen, sen o acayip farfara., Şizofrene giden tren, bir ara istasyonda durduğunda., Paranoya abajurumu çekip, ortalığımı loşa boyar., Göremiyorum, ellerimi uzatıp dokunabileceklerimi., Göz bebeklerim bir cepkenin yaka düğmesinde., Gönlüm Gülfam’e firar etmiş, çoktan., Ölü gibiyim., Biliyor musun! ? , * Gök kırk yerinden yarılmış., Çatlaklardan üzerime hasretin akar., Ya dimağa gelen yanık kokusu, ciğerim mi ciğerin mi? ! , Vaktin en kör yerinde, birkaç buğday tanesine aç üveyik., Pencere denizliğinde camı gagalar, gerçeğe dön! Dercesine., Az ötede kuşlar, onlarca binlerce kanat kanat üstüne çırparak., Göçüyorlar, göçecekler belki yoksunluğunun ferah derecesine., Kafası ateşin bütün renk tonlarından alazlı mihmandar üveyik., Bilinmeyeni işaret edercesine, bir bana bir Allah’a bakar., Tahıl ambarlarına sahip olanlar utansın! Demek bana., Düşer mi.! Hayır, şimdi hakikate uyanmak var., Düşlerinin ağırlığıyla vagondan iniyorum., Tam uyanamasam da, bir yerlerde., İmdat çığlıkları olduğunu ve., Kuşların yem istediğini., Mamafih.. Biliyorum.., * İsmin okunuyor! , Dinliyor musun! ? * İçime doğdun, yeknesak., Aklım hayallerin dar geçitlerinde., Kurnazlığın kuru dikenlerine takılı kaldı., Kıl dibinden kopmuş, rüzgarın şarkısını söyler., Ben onu hiç görmedim, o beni nasıl benden aldı? ! Sınırları olmayan alemin en orta yerinde., Ceberût., Vasıtalar duyumsamalar gibi, hızlı ve çarçabuk debut., Göremiyorum, ellerimi uzatıp dokunabileceklerimi., Göz bebeklerim bir cepkenin yaka düğmesinde., Gönlüm Gülfam’e firar etmiş, çoktan., Ölü gibiyim., Biliyor musun! ? , … 16.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçime döndüm artık İçime döndüm artık İliklere kadar işleyen yağmurlar, Islatmıyor beni, şehvete bulanmış bakışlar İçinde hilesi olan maskeli ilişkiler Oyalı kanaviçe gibi işlenmiş romantik nakışlar İstediğim olsun diyen kaş çatmaları İzini sürdüğüm engebeli çelişkiler İkide bir yüzüme vurulan sahte tebessümler Üzerime yıkılan yalancı dostluklar Ağır geliyor aksanıma Söylemekten gına getirdiğim Elveda demek bile fazla İçinizde olmamak gibi hürriyetim varsa İçime döndüm artık, Yalnızlığı yaşıyorum Tutkularım mı beni terk etti Ben mi yenemedim karşı duran erki Sormaktan yoruldum yıllara, neden ki Bunca vefaya rağmen, reva gördün terki Hasrete dayanamayan dağlar, taşlar Hani o yürek yakan azim aşklar Kuş uçurtmaya yarayan kuru alkışlar Art arda gelen aldanışlar Göz göze gelmekten kaçan eğik başlar Batsın bu dünya dedirten, gözdeki yaşlar İflas eden gönüller İçinden çıkılamayan dertler İntiharla son bulan hayatlar, peşin ölümler İçleri boş, sevgi dolu sözler Aklı, havsalası almayan bakar kör gözler Bunca garabetin içinde Bende insanım diyen, acaba neyi özler İçinizde olmamak gibi hürriyetim varsa İçime döndüm artık, Yalnızlığı yaşıyorum Mehmet Sani Özel 02.01.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçime düştüğünde., İçime düştüğünde., Elimden tutan yok mu diye bağırırdın! Yolların bir çayıra vararak bittiği yerdi, yeşil çimen., Siyah atın sırtından yerlere yayılmıştı, kainat sofrası dümen., Nimetin hazzına varmak için üzerine eğildiğimde, ben., Aldığım nefeslerde buhar oluvermiştin sen., * Göz aldanması mı dersin? Duvardaki tablodan fırlamış, inmiş., Eğersiz bir küheylan ve üstünde çıplak bir beden., Ve beni sefana yoldaş edecek mucize, hangi neden? ! Sıralı ağaçlar arasında toprak yoldaki rahvana safkan., Bir yudum mutluluğu deryaya çeviren sayha ve orman., O saatten sonraki yegane derdim, yine sensiz olmam., Yüksek uçurumlu kanyonların kenarında, heyecan dorukta., Nefes alıp vererek erittim, bütün manzarayı bir solukta., İçime düştüğünde, Elimden tutan yok mu diye bağırırdın! Yolların bir çayıra vararak bittiği yerdi, yeşil çimen., Siyah atın sırtından yayılmıştı, kainat sofrası dümen., Hazzına varmak için üzerine eğildiğimde, ben., Aldığım nefeslerde buhar oluvermiştin sen., Düşlerimdeki vatanda, asude busen., Gün ışığına esir olduk şimdi, ben ve sen… … 04.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçimi doldurdun birden, İçimi doldurdun birden İsteksizliğim varken aşka İstemeyerek bindim. İsmi sevda olan ata İnanmak zor oluyor artık İnsanlar kalpten, duygudan yoksun İçimde fırtınalar kopmuş kime ne İstiyorum diye değil, istiyorsan onu de İpini tut yüreğinin boğazını sıkıver İçinde bir alaka bulursan, koy onu sen dışarı çıkıver İşte şimdi bakıver karşımda, gözlerimin içine Gönlünde neler var, şöyle bir bir biçimle İstiyorum diye değil, istediğin için de İçinden geleni gör, Yüzüme dön fısılda ¾¾¾¾Ñ¾¾¾¾® Bu gün seni düşündüm, Bu güne dün, düne bu gün de diyebilirsin Zira, bu aralar takılı kaldın içimdeki bir yerlere İster misin içimdeki şifreleri çözeyim İçimden geldiği gibi yazmak, işime gelmiyor olabilir Sebebi, sırf macera olsun diye bir alaka doğmasını istemem İşte öylesine, karanlıklara bakarım, gözlerine bakar gibi Gölgelere yaslanırım sen sanarak aptal bir sakar gibi Neden diyebilirsin, belki de diyorsun! Bilmiyorum., Sende diğerlerinden farklı olan benim bulduğum ne Eskitmekten korktuğum sevgili olmandan mıdır Oysa göz kamaştıran, güzelliklere bezenmiş vücut değilsin Tahayyülüm bu değil., Sen bir bedene sığmayacak kadar büyük ruha sahipsin Sen seni hissettikçe beni dört bir yandan kuşatan narin kalpsin Sen okumaya doyamadığım, okudukça tekrar başa geldiğim kitapsın Sen var ya, Ağrıları unutturan içtikçe baş döndüren, sarhoş eden bir hapsın Bunları biliyorum ve yaşıyorum., Peki söyler misin, sana aşık olan ne yapsın? Mehmet Sani özel 18.12.2002 / İstanbul Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçimizdeki canavar! (makale) İçimizdeki canavar! İşimiz iyi olunca etrafa gülücükler saçarız. İlmeğimiz kaçtığında ille de bir suçlu arar, kafa göz yararız., Demek oluyor ki, iyi insan olabilmemiz için öncelikle ekonomik değerlerimizin doyurucu olması gerekiyor ve bunun içinde, Müslümanlığımız, Gelenekçiliğimiz, görenekçiliğimiz, töre, adet usul ve ahlaki kurallar gayet masum mazeretlerle ikinci plana itilip ötelenebiliyor! Siz buna yeni dünya düzeni, globalleşme ve saire ki, ne derseniz deyiniz hattı zatında (af buyurun) bal gibi samimiyetsizlik ve iki yüzlülüktür.., Şimdi, Pakistan’da toplu ölümlere sebep olan elim bir deprem olmuştur! Yüzde yüz insanlar vah vah derler., Ve bu deprem mağdurları için toplanan ayni ve nakdi yardımları bir gecelik meydana koyunuz, ant olsun ki, o vah vah diyenlerden yüzde bilmem kaçı fırsatını kollar şapur şupur yerler.., Ve ertesinde söven sayanlarla durur aynı intizarı koro halinde derler., Aklıma geldi; Geçmişte yeni veya eski, para veya eşya belli noktalara ihtiyaç sahipleri alsınlar diye temiz ve düzenli bir şekilde bırakılır ve ve kendini buradan almaya haklı görenler edep ve erkan dairesinde ihtiyaçları kadar alırlarmış.., Şimdilerde masallara konu.., Hoca ders veriyor, dinleyenler pür dikkat, verilen bilgiyi ihdas ediyorlar derken edindiği bilgiyi icra etme vakti geldiğinde birinci önceliği maddiyat oluyor. Nasıl mı oluyor? Bu gün bir Devlet Hastanesine normal Vatandaş kıyafeti ile gidiniz, 5-10 dk. İçerisinde sıranızı savmış olursunuz ama önce sayın doktorun özel muayenehanesine gidip bir miktar ücret öderseniz sonra o Devlet Hastanesinin imkanları sizin emrinize amade oluyor., Ve işin en acı tarafı amme kuruluşları önündeki kuyrukları ve oradaki muameleyi görünüz, lütfen! (Ben, bu değerli meslek erbabını münferit benzetmelerden tenzih ederim!) Hemen belirteyim ki, bunları siyaset yapmak için veya şu parti bu parti iyidir kötüdür demek için söylemiyorum. Bunları içimizdeki canavarı işaret etmek için söylüyorum.., Biz birbirimize neyi ve neleri reva görüyoruz ve ondan sonra çıkıp ta nasıl nutuk atıyor edebiyat yapıyoruz, bakar mısınız! ? Hikayedir; Fatih, bir türlü düşmeyen İstanbul’un hikmetini (sırrını) araştırırken tebdili kıyafet ile şehre girer müteaddit defalar.Bir gün bir esnaftan alış veriş ederken bir ihtiyacını alır diğerini istediğinde esnaf komşusunu işaret eder! O daha siftah etmedi! der.., Kıssadan hisse bunlar destanlara konu olmuş hikayeler ki, gerçek bize ne kadar uzak veya ne kadar yakın, huzurlu bir toplum olabilmemiz için.., Efendim, içinde bulunduğumuz iklim mübarek Ramazan., Cümle insanlara Allah hayırlı kılsın., Ferden hiç kimsenin kusuru ve (maazallah) ayıbı peşinde değilim. Ama gelin görün ki, bayramdan sonra bir çoğumuz yine eski ayıp ve kusurlarımıza ve alışkanlıklarımıza döneriz. Soracak olursanız sözde ateş böceği gibi yanar söneriz., Yer yüzünde, kimin hangi din veya ırktan olduğunu sorup değerlendirmek, yargılamak asla ve kat’a bize düşmez bu bizim değil Tanrı’nın (Allah’ın) işidir. Bizim işimiz içte ve dışta muaşeret ettiğin her “insana gül ver, gül veremiyorsan gülüver! ” Anlayış ve felsefesi olmalıdır.., Bir hadisi şerifte buyrulurki; Toplum içerisinde yapmadığınız (kabul görülmeyen) www.antoloji.com - kültür ve sanat şeyleri yalnızken de yapmayınız..! ” Hani “Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol! ”der gibi., Özetle bu örnekler çoğaltılabilir fakat maksat hasıl olsun ki, “Güzel ahlak! ” İnsan olmanın olmazsa olmazıdır, diyeceğim., Bir bey veya hanımefendiye, bir topluluk içerisinde sizin yazmak ve çizmekteki asıl amacınız nedir? diye sorulsa velev ki sarf edeceği sözler aşağı yukarı bellidir. Sanattan, hamasetten, insanın erdeminden ve sair güzelliklerden amaç ve ilham aldığını tevazuu ile telaffuz ederler. Ama böyle değerli şahsiyetlerin doğaçlama bir sohbetinde bu uğraşısından asıl amacının ün almak, meşhur olmak ve para kazanmak olduğunu duyarsanız hiç şaşmayınız! Ve benim asıl eleştirmek istediğim bu gibi kimselerin bunu yaparken (inanın) her türlü edebi değeri (af edersiniz) edepsizce kullanmasıdır., Bir makalede, bir eserde düşünce ruhu olmadıktan ve onu üreteninde sahibi o kimse olmadıktan sonra onun sanatsallığı nerededir ki, henüz bendeniz bunu anlamış ve çözmüş değilim., Bir orkestra düşünün, başlarında şefleri yoktur (Bremen Mızıkacıları gibi.,) herkes kendi makamını tutturmuş çalıyor ve aynı zamanda kendini öne çıkarmaya çalışıyor! Demek ki tutturanlar oluyor da bu insanlar büyük bir gayretle ite kalka bir yerlere gelmeye çalışıyor gayret ediyorlar. Diğer yandan bir flermoni orkestrasını başlarında şefleri ile dinlediğinizi düşünün ki, ritmi ve ahengi dimağınızda hissedersiniz., Peki neden bu yazın edebiyatının bir otoritesi yoktur acaba? Bakıyorum; Kimi isminin önüne Ozan, kimisi Aşık veya Şair gibi akademik unvanları kendi başlarına gayet rahat bir şekilde koyuvermişler., Helal olsun, kıskanmıyorum ama Allah aşkına bari hangi otoritenin ruhsatı ile bu unvanları edindiklerini de (bir zahmet) yazsalar da bizde gidip ellerine su dökmeye çalışsak., Şahsen benim iyi şiir veya makale yazamıyor olmam iyi şiir ve makaleyi seçemem demek olmaz ki,”Üstat, bu nesirsinizde mana ve muhteva bakımından bir acayiplik var! ” dediğimde (nerdeyse) bir ton manasız sözün mirasçısı oluveriyorum otomatikman., Kimisi moderniteden ve kimisi divandan tümceler koyarlar dizelerine de, hiç düşünmezler mi bunu bir okuyan anlarsa benim acemiliğimi görürse ne cevap veririm diye? ! Zira bu tarz kendi kendini usta, profesyonel ilan etmekten başka bir şey olmadığı kişinin müdafaasından da çok basit anlaşılmaktadır., Hiç mübalağa değil; Sinek vız dedi geçti., Yüreğim cız etti.., Sanki aynen böyle., Bir dize yazmış ve altında 25-50 tane takdir ve tebrik yorumu var! Şahsen ben buraya bir eleştiri yapmaya bile utanıyorum., Neden bu insanlar böyle! ? Birisi özel mailime yazmış; Efendim, falan şiirimin altına koymuş olduğunuz yorumu almanızı veya şu kısmı düzelmenizi istirham ediyorum! diye., -Neden? ! -Efendim, ben bu işte gayet ciddiyim ve bir yerlere gelmek istiyorum ve o nedenle sicilimde böyle gayrı ciddi yorumlar olsun istemiyorum.., Diyor., Yorum sizin., Fazla uzattığımın farkındayım, özür dilerim., Şöyle bağlamaya çalışacağım; Her insan, her kişi başlı başına kutsal bir değerdir. Bunun böyle olabilmesinin temel şartı insanlar arasında dürüstlüğün ve ciddiyetin hüküm sürmesine bağlıdır. Bir yerlere layık olanlar tabii bir gelişmenin neticesinde bu kazanımı elde etmelidirler ki, bunu yaparken asla yapay, sun-i oluşumlara tevessül edilmemelidir. Gizli veya aşikare yapılan hile ve hile ile elde edilen başarı, sahibine katiyen gerçek huzur ve erinci getirmeyecektir. Zira vicdanlardaki su hep aynı, âri ve temiz bir kaynağın olmasını kabul eder.Hayırda yarışılır ama hayır yaparken şerden yararlanılmaz! İkliminde saygı ve sevgi olmayan bir yürek kati suretle erdemi, güzeli bulamaz.., Tavsiyem (acizane): Edebiyat zor www.antoloji.com - kültür ve sanat zanaattir. Sun-i çabalar emeği ve gayreti aşırı yük gibi alır ve gemiyi batırır ki, sahibi açık denizlere açılamaz.., Bilakis edip, şair ve yazarların toplumun dinamikleri olup edepte ve ahlakta, adalette,samimiyette, gayrette, fedakarlıkta, sabırda uygunlukta toplumun öncü ve örnek kişileri olmalıdır.., Sürçü lisan ettikse af ola., Sevgi ve saygılarımla.., Not; Cümle Edebiyatçıları, sanatçı ve sanatkarları ve diğer meslek guruplarını ki, bütün insanları tüm çirkinliklerden tenzih ederim., 12 Ekim 2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İçinde bin bir boğum, İçinde bin bir boğum, gönül ferman bekler İpi boru gibi içten delmiş geçmiş böcekler İpi boynunda sevda, hükümlü idamı bekler İçin için yanıyor, başı duman almış göcekler İşte sana özgürlük! onu sen hep isterdin İpek örtülerle sarılı altın tepsi gösterdin İşrakta yada düştün, gönlüm bahar estirdin İçin için yanıyor başı duman almış göcekler İpliğimin etrafını sardı, sardı da böcekler İmlik ata tuta işleyip kaftan örecekler İsteme bismi özden can cananı görecekler İçin için yanıyor başı duman almış göcekler Mehmet Sani Özel 2001 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İki kişiliktir., Sakin sessiz doğa içinde Sadedin bulunacağı o an gelmiş Sevgili hortumu giyinmiş pervane biçimde Açmış kolları pejmürde hale can gelmiş Vaktaki ne hoşsun ey sevda Kimse bizi görmesin Bu aşk., İki kişiliktir! * Su, eylül divanelerine şifa akıyor Sur bağrını delecek top güllelerine bakıyor Şu merdan bir koca dağın yamacına çakılmışta Vermem ele güne diye koynunda vuslatı saklıyor Ve gece zifafı terennüm eder hali hazırda Hiçbir aksi seda yokken bayırda kırda Velayet cülüs eder pür meal Bir tek haykırış vardır Derki gel beni al Vakıa bu aşk., 2 kişiliktir! * Sahil denize dudak vurur Kıskanır ardındaki tepeler kurur Yer gök saf olmuş melekler alkış vurur Sevda gönüllüleri ki, içtima ya selam durur Tara yer bükümünde elvanı hoş huzme O ay ışığından tül germiş yüzüne Ve kahrı mecal edenle konuşa Zaman mekan hep hoşa Dahası hususi ahval Aşk süt ve bal Sadet iki kişiliktir! … 09.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İki yüzlüyüz biz! İki yüzlüyüz biz! Kalbur üstü ifadelerin ardında Kamış gibi sivrilikler kanatır vicdanları Kanımızın sıcaklığı keyfiyete vardığında Kazanç sayar okşar dururuz nefsi cüzdanları İki yüzlüyüz biz., İlişkilerimizdeki hesaplar mugalata Sözde saygı duyarız kişilere ve sanata İş bitince bütün işlenenler olur salata İşimize gelmeyince karar; Muhatap çürük tahta İzahatlar, irili ufaklı menfaatten yana tarafta İncilerimize dokunan varsa, takarız bir yafta İki yüzlüyüz biz.., Karşılıklı sohbetlerde misal, laylalom, belden aşağı Kalkar daha ileri gider deriz, Benim neyim var elden aşağı Dürüstlüğü namert sayar enayiliğe koyarız Dişi sinek görsek, çırılçıplak soyarız Edep haya nevinden ne varsa, dibini oyarız Medeniyet namına mabedi, renkten renge boyarız Koyarız, senide., Dünyanın kıçını elleyen muarız Doyamadığın zevklerinle., Bir çukura koyarız., İki yüzlüyüz biz.., İtiraflarımız galat, şüpheden izli Niyetimiz suratımızın ardında gizli Senin ne işin var ki, insanoğlu insan Ah, tüh, vah keş kelerle bileşke eyvah ta., Sel gibi kükrer el gibi titrer eşe dosta İcabına mucip, bağdaş kurar oturur posta., * Mehmet Sani Özel 06.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İlanihaye sunum., İlanihaye sunum., İtiraf saatleri, tövbe kapısında., İstiğfarlar kırık dökük cam eşyalar gibi., Dokundukça acı kokar yürek kavislerinden., İtilip kakılmışlığımıza dayanarak yalvarırız., Tanrı bizi affeder mi! .. Acaba! Kuşkularımız., Kuytularda unutulmuş bir ecir, senet ararız., Ne zaman bir beraat mektubu okunacak olsa., Hemen kulak verir öncelikle kendi ismimizi ararız.., Bir ilahi nida..! “Siz sizden öncekilerin çektiğini çekmeden., Cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz..? ” Tık yok, cümbür cemaat lal olmuş kekeme., Diğer cenahtan bir başka soru; “Ey ahâli., Siz hali hayatınızda kimi çok severdiniz? ” Her göğüste bir resim afişe, ucuz pahalı., Denir ki, “Siz onların onlarda sizin., Gideceğiniz yere vize verdiniz.,” Şimdi vuslattır, gayrı sona erdi., İşte muradınıza erdiniz.., * İki büklüm bir çekirge., İfade verir, şahadet kürsüsünde., Kanadımı falan kimse keyfi ve kasten kırdı! Ve uyuz köpek ağlayarak ecelini anlatır., Filan beni Ağu ile zehirleyip öldürdü., Yetim derki, işte onlar hakkımızı gasp etti., Kimdi onlar emaneti namerde kesbetti., Kim kime masivayi nümayiş, meşk etti., Vesaik varakaları mazlumu mest etti., Konuşarak değil susarak., Susarak., Bir şeyler anlatmak zamanı şimdi., Bütün ömür tek perde, tam şimdi., Son perde göklere çıkarılan tagut., Zelil vaziyette, ayaklar altında., Bence tam da, tövbe vaktidir.., Ağlama vaktidir, vakit şimdi… … 06.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İldeniz, Bak! Sana ne diyeceğim ildeniz, Sen bir çil yavrususun., Bense kanatları ıslanmış keriz Sen muammaya atlarsın sürekli Bense ha bire pusuya yatarım Sen dikenler arasında süzülürken Ben yerleri yırtar ortalığı bir birine katarım Sonrası sefillik mi bilinmez., Semer olsam öyle ki, Senden başkası atlayıp sırtıma binmez Sırıtıp dururdum, güneşe karşı Sıkışmış asabın çatlak bir yerinden fırlayarak Zıpkın yemek gibi sevdalara tutkundum da., Hep seni kovalayarak hasretinden kurtuldum İldeniz., Yine sıradan bir gün, Bir vadinin eteğine vardık ta ikimiz Kara çalılara takılıp kahrımıza biriktik İliklerimizden ter boşalıp çözülünce dizimiz Kabus bitecek gibi oldu, kimi zaman Dar boğazlarda el uzattık, aman aman Atlamaya taşları sürükledik, koca kocaman Koymadı, kahpe felek çilemiz henüz dolmadı diye Kar suyundan coşmuş dere boyuna düştük biz Çileyi yaşarken çiy güzelliğin lahuti yerinde Sorduk, neyi kime şikayet edemedik diye Ah vah, tuh! Derken., Can havliyle kıyılara yöneldik Yönümüz rüzgarda, soluklanmaya çömelince Ta ki, ters taraflarda olduğumuzun farkına geldik Yan yana olmamız gerektiği, gerekliliğine inandık Baştan, birlikteliği çok mu kolay sandık! .. Durumun vahametini ancak anlayıp sadede geldik Az çok demedik, dere tepe eğri büğrü yollardan İn aşağı, çık yukarı, kanyonlardan koy’a geldik Kara in deliklerinin önünden geçerken Kalplerimiz kuru gürültüden yaralanmış sanırım, Kazılmadık yer koymamış, hazine avcıları! Kıçı kırık umutların madarası kurtuluş, Kaldır başını ey can., Kapısına vardığımız yer çözümsüzlük, Ve hala durum kritik.., Mehmet Sani Özel 18.07.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İltifat, İltifat, Letafet, Lütuf, 'karşılıksız övgü, tatlılık' ölçüsü iyi ayarlanırsa işe yarar bir güzelliktir. İyilikte ve kötülükte aşırılık her zaman çirkinliğe yakın anlamları çağrıştırır. Bir kimseye 'Güzel' derken bile başına eklenen 'çok' kelimesi apaçık bir aşırılıktır. Bilerek veya bilmeyerekte yapılsa, edebiyatımızdaki 'bol keseden atmalar! ' kontrolsüz harcamalar, hemen her halükarda başımızı zora sokacak eylemlerdir. Dolayısıyla; İltifata layık olmayan güzellik taşımayan insan yoktur. Güzel olmayan insan yoktur. Çirkinlik; Tavırlarda ve bu tavırları sergilerken gösterdiğimiz ölçüsüzlüklerdedir. Az veya çok kişilerin arasında bir kişiyi övmek (hangi sebeple olursa olsun!) doğru bir davranış değildir. Vurgularımızda özellikle belirtilmesi gereken ve asıl övülmesi gereken, o kişini göstermiş olduğu, sergilediği güzelliktir. Yergilerde de aynı kaide ve kurallar geçerlidir. Zira, Sergilenen meydana getirilen her güzellik onu paylaşan her kişi içinde yapabileceği, başarabileceği (insanlara mahsus.,) bir kabiliyet olarak algılanabilir özelliklere haiz olması gerekir. 'Ben her zaman en iyisini yaparım! ' anlayışı, (hangi sebeple olursa olsun) anormallik, dengesizliktir. Toplumda biriliği ve bütünlüğü sağlamanın yolu herkese eşit mesafede adaletli ve makul davranmak., güzel olanı baş üstüne alıp, çirkin olanı kendi karanlığına terk etmektir. Güzel olanın sahibi herkestir., Çirkine ise hiç bir insan layık değildir. Az veya çok diyaloglarımızda çirkinlik üretmiş olsak ta yermemiz terk etmemiz gereken o çirkinliğin tezahürüne sebep olan her hangi birimiz değil çirkinliğin kendisidir. Ancak sürekli çirkinlik üretir bir konuma sahip olanımız olursa ve tedavisi mümkün değilse kaynağı kurutulması gereken yada kötü kokular yayan bir mahfil gibi üzeri sağlam, emniyetli bir şekilde örtülür. Yani; Yaklaşımlarımız sevgi ve hoş görü ile çoğunluğun huzur ve saadetine dönük, orta halli çizgiyi takip etmelidir. Biz insanlar; Bir birimizi yermek dövmek, aldatmak için değil., Sevmek sevgi ve güvenini beslemek, üretilen güzellikleri desteklemek çoğaltmak daha fazla paylaşıma sunmak ki, Adil ve refah düzeyi yüksek mutlu, medeni toplumları oluşturmak için varız ve var olmalıyız... Olayları ve tavırları iyi ve güzel okuyan, yorumlayan ve bu amaçla üretenlerden olmamız temennisi ve saygılarımla.., Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İmparator! İmparator! Küçük ayrıntılara., Büyük önem vermeyi ihmal ettiğinde., Tahtından ayrılma kontratını imzalamış demektir! Uzun süren hükümranlıklar., Hep adaletle sulanmış, sabırla pişirilmiş., Sofranın etrafındaki herkesin, her olandan Payına düştüğü kadarı ile yiyip doyduğu., Zaruret aşı (taamı) gibidir.., * Kim ki, haddi aşar., Zulmü ve zoru reva görürse., Sözde Kralda olsa, gerçekte zorbadır! Zalimlerin vicdanları, yalancı baharı yaşarlar., Dini, dili ve ırkı her ne olursa olsun., Kişi yaptığından sorulacaktır! .. Bu bütün inanışların temel değeridir., Din, mezhep ve meşrep değiştirmekle., Makam mevki ve mesafe kat etmekle., Mizandan, (hesaptan) muafiyet sağlanamaz! Mesuliyet ve borç ifa edilmiş olamaz! Ta ki, alacaklı en adi biri dahi olsa., Zararın telafisi, hakkın iadesi., Ve gönüllerin ihyası sağlana.., * Zan, hüsün ile beslenirse helaldir! Şüphe, kaldığı kadar zihin de tahribat yapar., Hile, bir fesatlık metodudur ki, alçakların işidir., Sevgi, kişinin kendi hakkına sahip çıkması ise., Saygı, başkalarının sevdiklerine ve sınırlarına., Ve hayat, inanç ve değerler bütününü., Bir intizam ve hukuka riayetle., Aşkı, koruyup kollamak., Yaşamaktır… … 20.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnan Sensiz Olmuyor., Yeri geldi gecelere yar dedim Yere vurdum topuğumu, yeter artık gel dedim Yollar geçit vermezdi, yüzümü göklere dönüp Yok dedikçe inadına, inadına var dedim.., * Ve sen gönül hoşluğuma oturdun Yar Ne sende Hak tecelli etti., Ne bende bir beden var Yinemi ayrılık, gurbet ve çile var? * Öyle ki, bu kış yine bir bahara gebe yar Yıldızları parlak gördüm, bir hikmetli hal zahar Bitmeyecek, dinmeyecek bahtımıza yağan kar Yineledikçe coşar yürek, düşlerimde vuslat var! * Sen yoksun, hiç olmadın diye., Ben sana çok oldum, bu tezat niye? Bir sevda tufanında borana kalmışız da biz Boğulmaktan kurtulup, dost olamadık ikimiz.., * Doğmak, olmak gibi bir derdim var hazarda Doğrulara ram olmaktan kaldı, hep bu baş darda Doğrulup yüzüne bakmaya ramak kaldı da Doğmadan battı güneş, yine kaldık nazarda * Hatalarımı aldım, hafızamdan indirdim Haykırıp lahzaya, acılarımı dindirdim Adını yasak edip, gönül kapıma bildirdim Ah! Kim bilir., Anılarını kaç bedene giydirdim * Olmuyor., Matem, hüzün ve hasret., İnan sensiz olmuyor., Odalar duvarsız, evler bacasız, geceler buruşuk Şehirler yollara küskün, Ve Sensiz olmuyor.., 05.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İniltiler toz toprak., Yüzünü hiç görmedim., Gözlerinde hava karanlık Yüreğin sıcaklığı içini ısıtır şehrin Dediler ey ahali şehri yar işte bu! İçine düşülünce kara kuyunun., Tanınır sağırı körü topalı.., * Köze koymuş ciğerini yakardı Kömür gözlerinde elmas ışıltısı Köy ağlama duvarına yapışmış Yüze göze bulaşan aşk hararet ve ısı Hey nadan! Ne oldu gök mü karardı., Yer karnına ıskartamı aradı? İzler inhisarında fasit daire İniltiler toz toprak., Renklerin anası siyah Tonların umut verdiği yurt Yar diyeceğim de sana Yüzünü görmedim Ne çok kaftanın var Dediler şehri yar bu., Dinlediğimde., Dili yoktu, lal.., * Sonra., Yürü dediler., Yük biçarelik sırtımızda., Patikaların başlarında zibidiler., Zıpçık sesine oynamayanı vurup indirdiler Velhasıl ne yürüyebildik ne sürünmesini bildik Biz iğne deliğinden geç tikte işkenceyi defterden sildik Şimdi bir sahranın orta yerindeyiz, başımız dimdik., Gemiler batarsa diye filikaları denize indirdik Bayrak gönlerde, gök bir kutlu seherde İstiklal Marşı’nı okuduk hepimiz Yek vücut birdik.., … 13.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İniltin yadıma düştü, Uykusuz geceler Uykusu geldikçe gelinliğin Uzanıp karanlığın ta en diplerine Uğuldayan kulaklarına umudu hıçkırarak heceler Sonbaharın sükutu hayale döner Ruhumu okşayan bir ney birde fener Üfürdükçe nefes, O meşhum fenerde söner Feleğin tokadından mey hoş gönül, sübuta döner Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş., İnlerim yar, inlerim bende inlerim.., *** Bu huzur esaretten, derdim yok kaşlarımdan Özgürlüğe bakıyorum, akan göz yaşlarımdan Bir hüzünlü şarkıyı akşamın alacasından Alarak fısıldadım, teneşir salacasından Yataklara sığmayan hüzzamın nesini İstemem, ulaştırsan bana yeter, kadife nümayişli sesini Gülüşüm infiallerde saklı gizlidir Gülüşün insicamımda kıyamet izlidir Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş., İnlerim yar, inlerim bende inlerim.., *** Geçtikçe bahar, hafızamda deli yel esintisi Değdikçe yüreğimde ateş deryaya gam kusar Deli olmak iş değil, kolaycılığın ta kendisi Derdim var dedikçe, yıldızlar dinler yapraklar susar Gözlerimde yalazlanıp yanan orman, sendin ha! Sözlerimde uslanmadın, vicdansız resim Karanfil kokulu dumanlardan enginlere indin ha! Bulutlar yıldırımlara gebe, şimşekler gibi nefesim Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş., İnlerim yar, inlerim bende inlerim.., *** Yağmur kanatlarımın tellerinde hüsran Asi nehir yataklarına öfkeli bakar damlalar Haksızlığı şiar edenlerin ellerinde ölür bühtan Dost dostun kalbindedir, gel viranelerde kalma yar Gerçek haktır, ne beni senden alır götürür Süt gibi aktır, al beni benden hasret köpürür Kara mora, mor maviye tutkundur Duran yine kar beyaza aşiyan nutkumdur Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş., İnlerim yar, inlerim bende inlerim.., *** Sen cehennem gibi kor olsan, ben asi ateşim Sen kapılara kilit olsan, anahtarlık olur işim Sen tek bir nefes olsan, silinir kuduran nefesim Sen çağıran ses olsan, kıyamda durur gürleyen sesim www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen yine semanın derinliğinde bir hoş sedasın Sen gülümsedikçe gamzeleri inciten tatlı edasın Sen mahmur gözlü gelincik misali dolunay Sen her kalp vuruşuna bin canlar feda feray Serdeyim, iniltin yâdıma düşmüş Yerdeyim yar, Âh’ın abadıma düşmüş., İnlerim yar, inlerim bende inlerim.., Bir cılız ses işitmek uğruna Yıllardır maziyi dinlerim.., Mehmet Sani Özel 02.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnsana dair., Deniz aşırı seferlerin dönüşünde., Devlere mağlubiyetim ağlar döşümde., Kusur aradıysam namerdim, görünüşünde., Adalet istiyorum sadece, çok görme! ., İnsan eliyle olan, her bölüşümde.., * İşte., Temiz hava, mümbit arazi ve içilebilir su., Yaşamak en temel hakkımızsa., Hayat bu., Dumansız gök, güneş ay ve birkaç yıldız., At arabası, uçan daire ve her türlü hız., Sınıf farkı tezahür eder, yoksulun ölüşünde., İnsaf diyorum., İnsana dair her bölüşümde.., * Kalp ile gönül arasında ilişki kuramayanlar., Empati ne demektir? Sevip sevilenler anlar., Huzur hakimmiş yer yüzüne, eski bir zamanlar., Halkın hizmetine, kamu malı hanlar hamamlar., Gösteriş istemiyorum, hakkın Hakk’a dönüşünde., Aşk, afakını zorlar göğsümde., Adalet istiyorum., İnsan iradesi olan., Her bölüşümde.., … 03.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnsanız biz., İnsanız biz, iki ayak üstün de Dilediğimiz gibi yaşamak hakkımız Dileklerimizde figüran oynatmak na hak Düşerken başkalarını da düşürmemek! Diğerlerinden farklı insan olmak hakkımız Direnebildiğimiz kadar faka aykırı şartlara Aldırmadan zayıf güçlü sosyal farklara Heyamola, insanız biz.., Uzun kısa siyah beyaz envai çeşit eşkali İstemediğin kadar inciler hazine dairende İtikatta mezhebin el maturudi veya eş’ari Dereci âlin (mi?) ait olmadığın yere girmende İç’e eğil, içlerde tek cazibe cinsellik değil Allah bilir! Her nefiste vardır şehevi meyil Olduğun gibi ol olman istedikleri gibi değil Yapabilsen girdiğin yerde şeytanın izini sil Gelinin başındaki taç’a bakma sadece bir günlük Bir zamanlar bizde koyun sırtında yapağı yündük Şimdi ağızlarda sakız olduk çiğnendik sündük Düşeceğin çukura biz düştüğümüzden güldük İnsanız biz, yoktur bir birimizden hiç farkımız Farkımız aldığı kaynaktan su taşıyan arkımız İyi kötü güzel çirkin devamlı söylenir şarkımız İnsanlığın emrine amade dönsün şu çarkımız … 27.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnsanlar için., Sarkık yüz hatlarına baktığımda, ihtiyarımın Örselenmiş özgürlüklerin namına hürriyetim ağlar., Öykülerde uyuyan, can kurtaran imgelerden İnsanlar için., Top yekun mutluluklara.., Strateji üretiyorum…, Yürümüyor, yürümeyecek, biliyorum! Aydın(lar) lık, kahrın karanlıklarını gizledikçe Kim neye muhtaç? Tok aç’ın halini bilmedikçe., Boşuna beklenir.., Mazlumlar gülmüyor, gülmedikçe., Ta ki, güçlüler zayıfın hakkını vermedikçe.., Kayıptır bahar, efsane olmuş yaz., Öksüz nameler gibi adresi belirsiz binlerce niyaz., Fakir(çaresiz) in ümidi kısıldıkça yalnızlaşır! Yaşamaktan bizar olan, gider ölümün alnını kaşır Suç, ceza görmüyorsa senin olanı başkası aşırır., “Adalet mülkün temelidir! ” Sevinmesin bezirganlar., Kaybedecek bir şeyi olmayanlar., Kendilerini ateşe atar, atarda., Kaynayan kazanı taşırır… … 02.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnsanları seviyorum! (makale) Gerçek kişi, gerçekten sevdiği saydığı kişileri yalan çıkarmaya, küçük düşürmeye çalışmaz, çalışmamalıdır. Gerekçeleri bir ortamda bulunmamayı gerektiriyorsa, bunu usu yetisi ve ifade kabiliyeti doğrultusunda anlatıp anlayış (bir manada destek) görmediğinde, en makul yol olarak o ortamdan çekilmeye karar verir ve vermelidir de., Kaldı ki, bir doğruyu anlatmanın veya bir olumsuzluğun olmadan olabileceğini işaret edip tedbir almanın, aldırmanın yolu kesinlikle vurup kırmak ve üzmek değildir., Afaki atışmaların, ideolojik ve inanç savunmalarının, siyasi tartışmalarının nihayeti (iyi neticelendiğine pek şahit olmadım!) çoğunlukla hüsran olur. O nedenle kişisel kararım genellikle bu ve benzer iklimlerin kokusunu aldığımda, bir yarar görmeyeceğim ve bir yarar sağlayamayacağım kanaati ve öngörüsü ile o ortamdan çekilmeyi kişisel ve kamu hassasiyetlerim için en salim yol ve en bereketli kazanç sayarım., Bir iddia ve inancı çürütmeye çalışmak, biri veya birilerine suç isnat etmeye çalışmak, bir olayı veya oluşumu iyidir veya kötüdür diye yerin dibine batırmaya çalışmak, bir nevi siyaset yapmaktır ki, en beter ve belalı işlerden veya edebiyat türlerinden biri olarak telakki ediyorum, kendi namıma., Bu hassasiyetlerimi anlamayanlardan veya bana bunu çok görenlerden burada bir defa daha özür dilerim., Hiç kimse kötü değildir! Kötü ve fena olan kişi ve toplum huzurunu bozacak gelişmelere direk veya endir ek olarak destek olmaktır. Görüş ve yorumlar kişiye göre değişir ki, bazen doğru budur diye canhıraşa ne savunma yapanlarda yanılabilir! Dolayısıyla bir yaramazlığı işaret ederken şahsen ben hep yanılanlardan olmayı temenni ederim.., 'İnsanları seviyorum! ' Bu uğurda katkıda bulunmaya, sevgi paylaşımını artırmaya, sevgiyi çoğaltmaya (Allah'ın izniyle) devam edeceğim., Ama inanç ve görüşlerim doğrultusunda saygılarımla.., 19.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İnsanları seviyorum., Ant olsun ki, İnsanları sevdim ve seviyorum! Sevmediğim ve halada sevmeyi beceremediğim, insanlardan sadır olan yapmacık, sun-i, buruşuk, samimiyetsiz, seviyesiz, sevgisiz saygısız hareketlerdir. Çok iyi bildiğim bir gerçek var; Irkı, inancı, dili veya rengi her ne olursa olsun insanın bir başka insanla çok kolay empati kurabildiğidir ki, tabi isterse kişi iyi niyetli olursa bu dalga devasa bir barış ve huzur hareketine de dönüşebilir. En önemlisi, hemen her insan içindeki (özündeki) gerçeği bilir! Yani yaptığı hareketin doğru veya yanlış olduğunu ekseriyetle kestirebilir de hal böyleyken kişisel çıkar uğruna tavır koyar ya(!) .., İşte o an ben çok zordayımdır..! Genel kanaat odur ki, lafı sözü süslü edenler mükemmel (çok şey bilen adaleti gözeten.,) insan sanılır! Oysaki (deyim yerindeyse) “Kazın ayağı hiçte öyle değil(dir) ! ” Şu sıralar insanların kahır ekseriyeti, ellerindeki güzellikleri ve erdemi, gücü ve otoriteyi, içinde bulunduğu avantajı, yetki ve salahiyeti maalesef kötüye kullanmaktadır! Ve bunun en acıklı dokunan yanı ise belki kendisine itibar edilen kimselerin bu tür haksızlıklara ve çirkinliklere sessiz kalmasıdır! Durum böyle olunca haklarında hüsnü zan edilecek kimselere su-i zan etme tehlikesi baş gösterir., “Balık baştan kokar! ” düsturunda olduğu gibi, dostluklar, arkadaşlıklar, yarenlikler, eşlikler ve evliliklerle beraberlikler peş peşe bozulur! Nedeni, “GÜVEN! ” sarsılmasıdır., “.., Siz birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız..! ” Hadis mealinde olduğu gibi, biz fikirlerimiz ve icraatlarımızla bir birimize huzur ve güven vermedikçe gerçekte ne sevgili olabilir nede gerçek sevgili bulabiliriz! Ne hazindir ki, hayatımızdaki bunca gayret ve çabamız (maazallah) hüzün doldurur., Bir kusuru yüklenmek istemeyen her hangi bir kişi için sonsuz bahane olabilir! Ayni şekilde bir güzelliği, iyiliği meydana getirmek içinde sonsuz imkan ve çare vardır! Biz nefis müdafaası ile, ben merkezli mefkurelerle, kendimizi veya önceliklerimizi kayda değer görecek kabullerle yaşama arzu ve gayretinde olursak ne yazık ki yine hüsran üretiriz..! Bu kabil berbat şartlar içerisinde, bütün insanlık dışı gelişmelere göğüs gererek her şeye rağmen yinede hamaset (yararlılık) üretenlere izninizle ben esas “KAHRAMAN! ” onlardır derim.., Peki, alacağımız veya almamız gereken ders ne? Her halükarda, şartlar ne olursa olsun; DÜRÜST VE ADİL OLMAK..! ” Bunu yapanları, yapabilenleri şahsen kutlamakla birlikte, bu yaptıklarını zayi etmemeleri için Allah rızasından başka hiçbir karşılık beklememelerini de (acizane) öneririm.., Zira her iyi bir şey yapanın gönlündeki genişlikte şeytani düşünceler makes bulur ve ona vesvese, gurur verir! Gurur, kendisini başkalarından farklı, üstün öncelikli görme hissi kabulü kişinin kendini o toplumdan soyutlamasıdır. Üzerlerine bilgi, beceri ve sair medeni imkan özellikleri bahşedilen kimseler bunları içinde bulundukları çevre için kullanmaktan kaçınarak, üstelik onların zafiyetlerini maddi imkanlarla beslemeye çalışmak, yoksun kimseleri küçümsemek, aşağı görmek ve bunun gibi tavır ve düşünceler gurur mesabesini aşmış (Allah korusun) “KİBİR! ” merhalesindedirler.., Toplum veya topluluklar özü sözü bir samimi, sevecen saygılı dinamik değerleri ile ayakta durur, huzur ve güvenle hayat sürdürürler.., Siz veya biz böyle topluluk ve milletleri arzu-hayal ediyorsak böyle kişi ve kimliklere aday olmalıyız..! Biz, rastladığımız kimseye önce selam vermek telaşında olmalıyız kaldı ki, önce onlar www.antoloji.com - kültür ve sanat vermişse (en az) aynı ton ve zarafetle karşılık vermeliyiz ancak görmezlikten gelmemeliyiz., Yoksa birbirimiz sevmekte samimi olamayız! .. Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle.., 06.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İrfan sohbetleri., İrfan sohbetleri., İnsanlar arasında eşitliği mukayese eder Kim çıkarda direnir, soyda dilde üstünüm der! Yaratan’a küfreder ki, o zavallı derbeder.., * Zembil ve skala ne işe yarar! Ne sevap ölçmeye hacet gerek., Ne kafatasında zeka izi arar Kişi tefekkürle adem olur! Adalet ve hak özlemi., Ruhu en has sarar.., * Sevda (sevgi) metinlerini ilk yazan nebiler Doru yol yolcuları (resuller) hep çile ile geldiler Hakkı tavsiye edipte dönüp ücret istemek(mi) ! Hakikatte zül budur bedbahtlıktır dediler Sultanlar ki, yağcılardan başkasına., Eza cefa zulüm ve sefalet verdiler Verdilerde bizi bize düşman kılıp Aramıza diken teller gerdiler.., * Zinhar., Hakkı söylemeyip susan köledir Elinden hürriyeti alınmış milletler değil Bir vakitte Rab şeran doğrusunu söyletir Yaşamak, Dünyayı mamur edelim derken Ahretten müsterih olmak demek değil Herkesin yakasında gezer mehil Gün gelip tohum çatlayınca., Var inkar et, de diyebilirsen Bu iş (benim yaptığım) değil.., … 18.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İsmi olmayana., İSMİ OLMAYANA Bir şiirin ters yüzü., (açılım) Dikili bir ağacı olana, gıpta ile bakarım elbet. Çünkü ona kuşlar konar, dinlenir, dillenir sevda şarkıları okur ve zamanın gergefinde hayat dramatiğinin ensesine inadına neşeyi okur., Sonra yüreği yorulmuş sevda hamileri bir nebze olsun sırtlarını verirler gövdeye ve yaprakların terennümünde zindelik kazanarak kalkar günün kalan kısmına koşarlar., Ruh sarp yamaçlar üzerine kurulmuş, gizli sırlarla dolu gizemli bir şato gibi durur. Çözülemeyen düğümlerin, cevaplanmayan soruların üzerine kesif bir esrar perdesi çöker. Güç, dipsiz bir kuyuya bakar gibi kala kalır da, koordinatlarını alamadığı düşünce yolunun, daha başlangıcına masum, minnacık tebessümler serpiştirerek örtmeye kapatmaya çalışır. Geriye döner., Henüz hatırasında taze izlerin albümüne bakar ki, anlıkta olsa bütün inceliklerini bir çırpıda içselliğiyle dokuyarak. Saliselerin arasında hüzün kanyonlarından geçerken ten iklim farklılıkların farkıyla ürperir. Hep uykularını emanet ederken huzur bulduğu beyaz çarşafları asi ve acı veren anıların fotoğraflarının önüne gerer. Arınma, hissi kabiliyetini arzu ederken o bütün ayıp ve günahlardan soyunup bedenini toprağa döker.., Kusursuzluğa talip olan bellek, koynunda embriyonlarla olduğu kanısı ile kurtuluşa yutkunur kim bilir kaç kez. Bebek edasını takınmak gelir arzularına ve gönül yordamı ile tatlılığı çağrıştırır zamana. Anne, korkuların çaresizliklerin girdabında bir aman (imdat!) elidir. Acıları savuşturmak ilk onlardan o mübarek cennetliklerden öğrenilir sanki., Gözler, hicrandan güneşin doğacağı ufka doğrulurken çok şey görür. Tıpkı, ağlayan bağ yosunu ve yanındaki papatyanın yan yatmış vaziyetindeki yaratana yakarışları ve gökten damlayan kızgın bakır damlarının yaktığı yeşil yaprakların feryatları gibi., Ağızlar, aha düşmüş yağızların ve sırtlarında nar taşıyan kızların ağızları, acıklı türkü tutturan ağızlar artık bir kutlu günün umuduna inanıp gülmelidir. Ben bağrımı okyanuslar gibi açtım da içime çekip olanca kaygıyı ve kasaveti kayıpların yasıyla gizledim kendime, kır çiçekleri gülüyor, sizde gülün.., Dudağım hep aklarda, akları arar. Durmayan, dinmeyen mayhoşluktan sürekli başını çevirerek gölgesinde sineceği revakları arar., Kanmak kabil olmayınca hasbıhale, kanayan yaraların üzerine tuz dökerek sarar, sararda sarar., Bir tutam hasret uğrunuz denizlerin derinliklerinden alır astadı göz yaşlarıyla merhem karar. Sahil, sana olan açlığımı bilsen uğraşmazdın gayretimi ayaklarından astırmak için. Sanki bütün sitemler söz birliği etmişçesine üzerime yüklenir, sadece güzele olan aşkımı bastırmak için., İyi ama niçin? Gün batımına baktığımda, gözlerimde bin bir renk filigranlar biçim biçim., Gayret, eza, cefa ve bunca dökülen ter hep senin, hepsi bir nefes, bir yudum sevgi evet sevgi için.., Kızıllığı alıp kanımın rengine katarım da, gücüm yetmez, elim yetmez neden sanki hep güneşe kement atarım.! Goncasın, sırf sıhhatle güle açasın diye günleri hesap etmez, yıllara göğüs gerer taşların kayaların arasında, çile ikliminde yılmaz inadına vuslatı bekler, bekler kalkar yatarım., Nasiplenmek sadedinde bir tatlı tebessüm olsun yeter.., Vildan., Cennet çocuklarını görsen; Buluğdan önce vefat eden evlatlar, başlarında İbrahim (a.s.) , yakalarında dondurulan hayatlarının sembolik resimleri, ellerinde iremden koparılmış elvanı hoş çiçekler, ihtişamı hayrete şayan bebekler, ravzada oturmuş ebeveynlerini bekler., Billahi yanıtı bilinmeyen soru yok burada. Her şey acar, hepsi gıcır ve yeni asla bulmazsın tek bir tane hurda., Ruh-ul Kudüs elinde Kur’an, selam durmuş müjdeli haberler okuyordu burada., Yarın ve dün, yek vücut bir arada, cemisi bir okun ucunda, halihazır vaziyette yekun, tiranda., Kayda alınmadı sanılan afaki sözcükler, içi ıslanmamış susuzluklar, çokken eksilen azlıklar, anlatılmaktan kaçınılan hazlıklar ve düşe kalka kavranılan sevgi ki, sabırsızlığın www.antoloji.com - kültür ve sanat sonucu ceremesine lanetli yakıştırması yanılgısı saf olup karşına durmuş vefa ile vuslatın arasındaki ilahi iklimi sağlar., Geç kalmışlıklar su buharı, mağlubiyetler karlı kazanç, görülen ihanetler nakit sevap olarak dönmüş sanki şu talip olunan mutluluğun bilinç torbasına., Surların dışında vefa edenlerden hiç ama hiç kimse kalmamış ve gerçeğine varılmamış anlaşılmayan hiçbir şey de kalmamış o bezmede., Belli ki, bilmeyen ve anlamayanların safı ve gafı bu berzahta bir meçhul.., Çileyi devasa bir meyve gibi getirip sunduklarında bir zamanlar önüme, bir ömrün çok müstesna anlarını onu kavramak için heder ettim beklide. Kaile de kalmayım diye yolculuklarımda kesin adreste yoktu., Şüphelerin koynunda, yanılgılarla yatarken, gülüşlerindeki ürperti seni ele veriyordu. Silik bir resimde keskin ifadeler canlanıp yüzüme yapıştıkça, senin annem olmadığını anlıyordum! Sen o havsalamı alan bahar ikliminin hoşluğusun ama anne şefkatinin sarhoşluğu ile senle hem halim ben.., Susma konuş benimle medarı iftiharım., Kollarınla ihata et bütün mevcudiyetimi., Yoklunda varlığının verdiği bereketten yoksunluğumu gidereyim. Vatka ki, varlığınla bana hasret çektirme ne olur! İçim ezile büzüle, şuursuzca varsayımlı hislere kul köle olmayayım gayrı., Gülle dikeni birlikte yan yana, güzelliğin ikmal edilmiş halini, barışı, sevgiyi aşk, vefayı ve bilahare vuslatı can cana görmek arzularım rahmet bulutlarına yakarıp dururken rehavetteyim, sancısızım., Neden hala özlemlerin raflarda toz alır, neden hep oyunu kazanan taraf senisin ve neden bütün kozlar sende kalır ve neden yaralarım her seni gördükçe başka türlü renk alır.., Vehimlerim vardı; Bir zamanlar ışığın kaynağı olarak kendimi sandığım gibi., Şimdilerde revaçtaki vehim; Karınlığın en dibi burası bana terk edilmiş yurt gibi., Karanın tonlarında yokuşlar üzerime yıkılır., Acı patlıcanı kaybolmuş ümitler çalıyor adeta. Adam olduğumu unuturum sürekli siyaha gülerken., Açlığım bir sorulmuş olmanın siftahına beklide., Düşlerim yorumcusunu ayıltan iksir gibi., Şiirlerim kabahatin ters yüzündeki cennet yamaçlarına benzer., O şahmerdan bir Arap atının sırtında seyyah yüreğimin en mutena yerlerinde kimi rahvan, kimi dört nala alemi bir uçtan diğerine gider gelir gezer ve her buse için bir pare ciğer ezer., Hüzün evlerine girerim, izine tozuna bakmaya ve ruhumun gergefinde seher desenlerini arayıp bulmaya., Arzularımda canlanıp öle duran filiz, iştahında feyz emareleri sezince hemen havayı güneşli güne devşirir. Objeler bir bir cilalanıp kibir abidesinin tahtındaki padişaha sunulur., İstemeden etekler öpülür., İstemeden sular köpürür., Damakta çorak toprak tadıyla ellerine gül suyu dökülür., Yinelerin içinde kirli emeller yine yelken açacak., Yine zayıf güçlünün karşında durmayacak, yine korkanlar kaçacak., Yine düğünlerde davul zurna, yine çeşmelerde kurna, yine dallarında hurma ve yine kollarında burmalar olacak., Yine zehri zıkkımlar istiflenecek, yine ak yüzünden bihaber olanlar ziftlenecek ve yine öke galeyana gelip galibi katledecek ve yine Mevla hak edenlerin cezasını verecek., Hayat devam edecek bir zamanki kan lekelerinin yerinde sonra birileri kalibresi lahuti muhteşem güller ve çiçekler görecek., Divit mükellefin elinde hakkı yazarken, hadiselerden menfaat umacıları elinde salt sathi yazar olmuş. Metruk yürek evlerinin önlerinde ak kardan peçete.! Mezarcılar, üç beş kuruş gelir hesabına, bedenlerini terk edeli binlerce yıllık ruhlara mezar kazar olmuş.! Kesik başın kaybettiği merhamet eski bir lahitte bulunmuş., Söylentidir bu aslı var mı bilinmez.., Toprak zeminli kirli çamaşırları kabir taşlarına gerdiğin iplere astığında, aklınla arandaki mesafeyi gördüğün gibi esvaptan damlayanların acı ve hüzün veren sözler olduğunu da göreceksin elbet., Ruh temizlenmek için bütün elbiselerden soyunmalı, taşlarla koyun koyuna olmalı., Kayaların sivri yanları bütün köşelerini oymalı ve keder kaderin emri vakileri ile vuku bulan maziye eyvallah deyip saygı duymalı., Artık konuşma sırası başka kalplere gelince mühlet durmalı ve bakışlar uyumalı.., Şimdi esintileri buram buram memleket kokan bir hasretin izindeyim., Gök masmavi ve açık bütün bulutlar silindi., Büyüdüğün uzaklaştığından anlaşılmıştı ya, buyurduğunda www.antoloji.com - kültür ve sanat bu vakur hareketlenmelerin simetriğinde ki estetikten algılanıyor. Ölüme görünmeden yaşadığın kadarın binde biri kadar yaklaş benim hederime. İki yüzlülükleri,elemi kederi ve ne kadar hüsran varsa bir önceki yele verdim kutuplarda ebediyen buz kessin diye., Nabzımdaki tokmak senin hasretinin hararetinden gaydalı çalar., Ayrılıkların suyuna ilelebet kavuşma olsun diye filvaki melekler maya çalar., Bir hatıra gönderme olsun diye asılan afişleri çözeceğim., Çözeceğim bütün kör düğümler., Çözeceğim kök hücrelerdeki gizemini., Çözeceğim resimlerdeki yağlı boya zemini., Taşkınlar avuçlarına alda gel sevgili., Susamışlığım var sana., Ayağına düşecek gölgem., Ve ilk göreceğinde (inşallah) alnımdaki secde izi… 03.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İstanbul Denizi gördüğümde, Marmara’yı bir uçtan., Uçmağın dudağında, nüksettin sen İstanbul., Çağlara kapı koyan, tarihsel bir burçtan., Allahın inayeti nusretsin sen İstanbul.., * Seyrine doyum olmaz, cemali abadını., İlk yaratılışta tin, Tanrı koymuş adını., Altın harflerle yazmış, tarih itikadını., Akıl için yegane, nispetsin sen İstanbul.., * Aşkın ana vatanı, açık yürekli belde., Taşı toprağı altın, cevher dolu bu yerde., Aşiyan yollarında, lale ve gül bir elde., Bir benzeri olmayan, ismetsin sen İstanbul.., * İstanbul fetholacak! Demiş aziz peygamber., Yüzyıllarca önceden, mesh edilmiş misk amber., Uğruna kurban olmuş, Allah dostu kaç kamber., İnsanlığa hayırlı, kısmetsin sen İstanbul.., * Fatihi Sultan Mehmet, Sâni şehri İstanbul., İlim irfan fazilet, akar nehri İstanbul., Yedi tepeli ülfet, bakar bahri İstanbul., Sevmeyi öğret bana, ver elini İstanbul.., * Muhteşem Süleyman’ın ihtişamına tanık., Çanakkale geçilmez! Ruhunda aşinalık., Kurtuluş savaşında, muzdarip bağrı yanık., Türkün şehr-i âyini, şerefsin sen İstanbul.., * Anadolu bağrına ateşten kor düşende., Eyüp Sultan’dan sena, vücut bulurdu sende., Akif’in yalvarışı, belagati de sende., Hep istiklal uğruna, terledin sen İstanbul.., * Cumhuriyet öncümüz, Gazi Mustafa Kemal., Milletimin bağrında, bayrak yıldızlı hilal., Medeniyet beşiği, bütün dinlere meal., Namusunu arsıza, vermedin sen İstanbul * Bab-ı âli yokuşu, saltanatı hümayûn., Kuranda suredir o, Vakıa Kalem ve Nun., Kutsal emanetli kent, bağrında dar-ül-fûnun., Hakikatten başka hak, görmedin sen İstanbul.., * Yürekleri okşayan, İstanbul un kendisin.., Hicaz hâcegân saba, musikinin bendisin., Hürriyet yurdunda tek, gözlerimin rengisin.., Selam sana ey aziz, selam sana İstanbul., 03.04.2006 Not: Bu şiir, hiç bir yarışmaya katılmamıştır. www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İstedik cennet oldu, İçilemeyen tatlı bir şurup., İçmek için hep peşinde koştuğumuz Istırabı dindiren bir huzur ki, sevgili Durmadan peşinden coştuğumuz., * İklimler ütopya ve kahramanı keleş Aşiyan yolu gül çiçek, yürek yüreğe eş Aşk evinde saadet ve her şey beleş İstedik cennet oldu, içteki boşluğumuz., * Manasız bulduğumuzda eşyayı Belleğimize çivilendi ezcümle hatıralar Öldürüp atamadık, hasrete dolan hayhay ı Dirilip dikildi, malayani hoşluğumuz., * Umutlar suya düştü, çırpındı Kıvırdıkça dağ oldu, küçük bir kırpıntı Kılıcın ışığını göze vurdu çırpıntı Yatağında sel oldu sarhoşluğumuz., * İpimizle kabus ördüğümüz anlar Zemheriye çiçek açar, savrulan zanlar Apansız gün doğar, dudaktan bal damlar Daldan dala el verir dostluğumuz., -*24.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İşkilleniyorum., Usta! İşkilleniyorum., İkrahıyla irtifa kazanmaya çalıştığım hayat yolunda, aşka vefaya ve vuslata muhalif hal ve vaziyetler tezahür ediyor, göz bebeklerinizden ölü kentlerime., Keleş bakışlarımın nihayetinde, iclaldan böğürtlen taneleri düşüyor, şifa arayan acılı yaralarıma., İki günde bir adam olma gayretlerine kavi keskin virajlarım, uçurumların eşiğinde hüsrana kundaklanıyor, söyler misin niye? ! ., Ücrada, habibim (sevgili) dediğin Nur senayı Şems ile aldattığını düşünür oldum! ., Tespihlerinin imamesinde dikili olan ahit kitabesinde, “sen olmasaydın sen..,” yazıyordu ya hani! ., Ukba da sidre ye söz verilmiş, üçüncüsü Rab şahit tutulmuştu., Üçüncü günde bir beleş rüzgarın koltuklarını okşamasına baş eğecek kadar nayif ve ahde vefadan nasipsiz, köklerinden yoksun musun? ! ., Yorgunum, çaresizim, engellerin arbedesindeyim mi diyorsun? ! ., Yokuş yukarı nefes almakta zorlanıyor musun? ! ., Vekaleten mi vefasızlıkları duldalarda, zulada yudum yudum yudumluyor, meydana çıktığında “hararetim var, Susuzum su! .,” ancak hıyanetin fark edildiğinde “mazeretim var! ” diyorsun? ! ., Ticaret kanunu bahsinde, cari işlemler açığını bir nevi hassas denge diye tarif etmiştin, zevata., Uygulamada ithalat endekslerin ayyuka çıkmaya ramak kalmış, göstergeler bu gün yarın kılıfları yırtıp minarelerle yarışır olacak sanki., Korkuyorum., Açıkta “Söz bir Allah bir! ” diyecek kadar cesur ve atılgan şaik, surun süresinden bihaber kıyamette yüzünü ağartacak kıymetin hükmünü bozmaya kalkar! ., Korkuyorum ki, ezelde Enderun terbiyesi almış fakihe, İrem’in meyvelerini na-haz tutarda büsbütün bedenini şeytanın dallarından firavunun yalancı cennetine sarkar., Korkarım tabi, sözünü bozan muvahhit, mecaz yalpalarına esir olurda eflatunun remzine maazallah yönelir, şehvetle bakar., Dün dünyanın etrafını onlarca turladım hayalimle bir peyk misali., İhanetin istikametini afaki görünüşte keşfetmeye çalıştım acizane teessüflerimle., İzleri silinmiş bin bir türlü hainlik, şerbete zehir katıyordu, gece yarılarına varırken vakit., Kudret hırsızları pusuya yatmış, kalkadis renk atıyorlardı üzerine, sahibine doğacak her yeni hakkın., Tırnaklarından kan damlayan vampirlerin heyulası çakalların ağzının suyunu akıtıyor, melanet zincirindeki ters yönlü elektrik akımından şimşekler çakıyordu., Bir şey nazarı dikkatimi çekti! ., Yerden göğe nur direklenmiş, mazlumların göz yaşı, çalınmış aşkların âh-ı., Vefakârların ihlal edilmiş yüreği penahı., Gariplerin rablerine dönük mağdur cenahı., Hakkı gasp edilenlerin can havliyle terennüm ettiği eyvah-ı., ve şiarı zeyl edilen her ne kadar enam ki, kulu kölesi veya şahı, topyekun arşa yürümüş, ırmak gibi akıyordu.., İşkilleniyorum, usta! ., İstifa ediyorum., İstihkaklarımda bedeli ödenmeden kazanılmış olan (varsa!) nefse hoş gelen sahipteliklerim den., www.antoloji.com - kültür ve sanat bütün leziz, latif, rahat ve 02.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İşte o benim..! Kendirden ip geren.., Kendin bük! Behey erguvan ufuklara el verenim Kerpiç damın ehemmiyeti anılarda kaldı İşte o! Kimdir diye gözün alamadığı karartı İşte o benim..! İstedik ama olmadı., İklim sade dileklerine has Ihlamur çiçeklerinin kokusunda İçinde esenlik yollu cennet Ve vakara muhtaç maşrapa Kır çeşmesinden bile dolmadı Kendin bük! Mazinin bahçesinde gül derenim Sınırların şafaklara vardığı vakitlerde İşte o! Kurumuş dallara yeşillik serenim İşte o benim..! Hudutlarında memnu levhaları Melekler yasaksız girer çıkar kalbe Bu ne velvele! Yetim koymuşsun ardışık Yarına ümit veren, Rahman sıfatlı dehaları De gayrı Nihal ola gel nur yağsın Halep’e Çözüver hürriyete şahlansın göğsünden Gönüllere derman olacak mahpus ışık Kendin bük! Köprüleri atmakla şifaya yolun olur Cehennem deresinin diğer yanında İşte o! Uzat ellerini dercesine duran., İşte o benim..! … 24.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat İzini silerim mahsus, Bir asude yersin ki, her gören heveslenir., İstemem sensizliği, döndür bana seni ver., Gönlümdeki filizsin, yüreğimden beslenir., İstemem sensizliği, yansın ateşlere ver., * İzini silerim mahsus, gözüm kalmasın diye., İstesem de soramam, canım bu cefa niye., İnanmak zor mu dersin, koy gönlümü siniye., İlan-ı aşk nasıldır, nasıl okunur künye., *** İşte ben bir garip alemin fenomeniyim., Bana düşlerden seslen, gel de ey yar, geleyim., Düzelmez artık iklim, mevsimsiz viraneyim., Sana çok oldum affet, öl de ey yar, öleyim., -*15.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kabe’yi yıkmışındır sen... Bin defa doğsam ne gam Arı duru masum bir aşk için Arınmıyor mazim lekelerden, niçin? Bir defa sevip bir defa ölmek için.., Ey dost! Ne arını ne namusunu, nede iffetini İstemem, istemiyorum dokunmak için tenini Söyler misin, Allah aşkına! .. Hayallerine kurban mı seçtin sen beni? Öldün mü sen., Cesur ve dürüst olmayı öğrenmeden Hiç, kimseyi sevdin mi sen? Kime umut verip vefa etmemişsen Kalbini kırmışındır sen., Kabe’yi yıkmışındır sen... 05.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kabir çelenkleri., Kabir çelenkleri yüzüme öylece bakar İçimde feveran kıyamet fırtınası Bir ırmak yatağından kopmuş Yakarak yıkarak harabelerle Acı acı yüreğime akar! * Bir gözüm diğerine sorar; Kim ölmüş? Kalbim seslendirir; Ne fark eder., Bir sabah “Günaydın! ” Bir akşam “Merhaba! ” Diyebilmiş olan biri * Olamaz mı! Şu anda unuttuğun Geçmişte ansızın gönlünü alan biri Sen kasem ile göksüne gömdün (belki) diri diri Derken; İsabetli tesadüflerin hikmeti Veya aşka inanmayanların Yaşayarak göreceği sihri Şimdi alacağını ister O meçhul Sevgili Vefasına karşılık Köşe bucak kaçarak Ödemediğin mihr’i..! * Şu mahzun duruşun bir bedel sayılacak mı Toprağın kucağındaki fidan “Bir zamanlar sevmiştim! ” Deyişlerine mest olacak Silkinip kollarına koşmaya …, Söyle …, Tekrar ayılacak mı? … 20.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kader.., Göreceksin., Yeşil örtüye bürünecek göcekler., Çiçekten çiçeğe koşan böcekler., Bir seyredeni yoksa..! Kılını kıpırdatmaz, huma., Nasıl olsa ve varsa yoksa., Doğdukları gibi ölecekler., … Hayır! Hayra alamet değil., Eteği yüreğinde yürüyüp., Dişlerinden tebessüm etmek! Direndiğin kadar varsın., Sensin., Dünya, hep yüzüne gülecek olsaydı., Altın, gümüş ve saçların ziynet olmazdı., Siz sürekli meleklere özenmekle(mi?) ., İnsanlıktan istifa(mı?) edeceksiniz., Kaşın kara! Diyene mi, denir densiz., İçinde olduğumuz an, bize ne eder., Kimi gün gül deste, göz heveste., Güle oynaya giderken olduk derbeder Ağlarız iç çekeriz deriz ki, Ah keşke..! Kader.., Kadere göğüs geremeyince mukadder., Mağlup olan, hemen bunu der., Kabahatli olan zarf kader.., Sahi, haddimiz ve hakkımız neydi(de!) ., Ah şu başımıza gelenler.., İstemediğimiz kadar… … 20.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kahtı ricalim vardı gönül tahtımda, Kahtı ricalim vardı gönül tahtımda Karinesi hasıl olacak diye bahtımda Görmez iken, gözlerimle yüreğime baktım da Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda Meşkur ahvalinden ne çok mesrurum Şaha kalkmış kükrüyor gibi meşhumum Akli baliğ olduğumdan beridir meftunum Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda Selam sana berzahtan bade sunan nalan Vesselam mabsutum ki arşa uzanır naram Has bu halimdir gönül dosta harman Pür nevalım avdet etmiş, oturur ol tahtımda Mehmet Sani Özel Nisan 2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kalem sözünün eridir! Kalbimde kırık dökük Parça bölük sevinç döküntüleri., Bir bulut aralığındaki ılıklığa, umut tutar Kamış hat çeker, kağıda mürekkep döker Kalem sözünün eridir! Tarihe ışık tutar Söz verip unutanları zaman süpürür., (Yeminlerine yem olur!) yutar.., * Sunumların hayal.., Dikdörtgenler bükük., Üçgenler eğri, daireler oval., Buz kristallerinde ışık yansımaları., İnce keskin renklerle bir çiçek beliriverir Dersin ki; “Ah, ne kadar güzel! ” Hadi sev, al.., Her şey sıfırın altında camekanda, soğukta..! Temennimi, ricamı deyişin; “Gitme sevgilim kal! ” Dillerine dokunmaya korkarım, al beni de al! Çünkü her şey su buharı, farizalar hayal., Aşk bumu? Kardan ev.., * Gözlerin çakmak olmalı., Bakışlardan tutuşmalı kav., “Bana ateşini ver! ” İçim korla dolmalı., Senaryosunu yazıp oynayalım, üşümeden., Kutuplarda yaşam ve nasıl olmalı av..! Değdikçe parmak uçların kanar., Arta kalan cam kırıklarına., Buseler soğuk, sesin kısık ve boğuk! Çünkü her şey su buharı, hayal., Yüzün bembeyaz, yükün fırtına., Gel nasıl sevebiliyorsan sev! Yüreğin kardan ev..., … 02.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kan yok! Alaca boz rüyaların beşiğinde Düşlerimi ahesteye almış sallarım Bir avrat resmi var ecnebi beşliğinde Hep birileri iter kakar da düşerim, Kalkar yaramı kendim sararım., * Kan yok! Acılar su buharı gibi uçuyor Ağrıyan yerlerimde yorgun kelebekler Sisten sıyrılmış köşkün penceresi Yoğurt kabında mutlu menekşe Camın arkasında prenses Beyaz atlı prensi bekler., * Ah sizi gidi felekler Medyumun adres defterinde isminiz geçer Falcıda hisseli tapu çorak topraklara ha bire umut eker Kimin için ayağa kalkacağını bilmeyen zeker Ve hayaller kah yumak olur kah teker Bakar mısın dilenciler ne kadar farklı! Açmışta ellerini diyorlar ki, “Allah rızası için.,” Bana bir sevgi ver., * Camekanda balık zonası Dilim faraziye iskeletimi yalar Zor buldum kuyruğunda bir sürü insan Merak edip soracak oldum; Burada ne var? Kuşe kağıtta uygarlık helvası dağıtıyorlarmış Araya sıkışmak mı! Yahu yapmayın lütfen! Bende ne o cesaret nede yürek var., * Üflemeli saz yanıma yaklaşır! Pardon, Ekselans isminiz medeni’mi? Hayır ama sanki onu tanıyorum Sizin aradığınız galiba şu, “Tek dişi kalmış canavar! ” * Bir bilmişe vardım sokuldum Sör, Uyanıklığın yolu ne taraftadır? O caiz olan ücretini ister ama bende metelik yok “Oh mondi! ” Henüz siftah etmedim., Gülümse sonra transa gir., Aman Yarabbi.., Bilmeyerek süpürgeden mi atladım Yanlış düğmeye basıp zamanımı katladım Bir “La havle..,” çekerek dönüp yine Fakir umutlu hanemde kaldım.., … 08.07.2005 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kanaviçe., Yüreğiyle okumasını bilenler., Yüklenir dağları, gök yüzü okunur., Gönül dilinden koşmasını bilenler., Gönülden gönül e kanaviçe dokunur.., * Görmek nasip olmaz belki., Haya mabedinde rast gelmiş iken., Gönül eri gözleriyle gül seviyorken Batmışsa parmağına eğri bir diken., Tutar sevgiliye selam okunur.., * Güle, gonca iken sevdalandık, ram olduk., Ey gonca., Gül tenine dokunmasını bilenler., Bilir misin? ., Bu sevdadan çoğaldık, can olduk., Ve yolun yolcusu, kalbinden kiri pası silenler., Yanılmışız bu kaçıncı sandık ki, adam olduk., Uyandırdı gönlümüze destursuz girenler., Karı size ayaz bana dokunur.., * Şimdilerde güleriz., Ağlanacak yerde., Bir dost ziyaretine kalkar, gözlerden perde., Meğer ilaç bizi düşürenmiş dertten derde., Vuslat haberine toy kurulmuşta serde., Asaletin içtiması haber okunur.., … 05.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kansere çare imiş, Yapraklar yağmura iliklerini açmış Yandım Allah! Diyenin sesi çıkmaz artık Yerler bir baskının suyuna darılmış Biz ne yaptık? Rahmet yağıyor diye başımızı açtık.., * Aklıselimin boynuna tasma bağlamış birisi Açlara sofra kurmaya çalışır, içlerinde en irisi Hele o biberi naneye banıp mideye indirişi Kansere çare imiş, ecnebi işi.., Öyle diyor… … Mehmet Sani Özel 13.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kar düştü kalbime, Kar düştü kalbime Karpuz çatladı ben irkildim Keyfiyet mazeretin boşluğuna sığındı Kemiyetten yoksun. ürperten iklim Çaresizlik amuda kalkmış Çuval ağzında zelve bağı Kör talihin dört bir yanı sıkılmış Cesareti kusasım var Boğazıma yığıldı Ne işime yarar ki İnkıta ya uğrayan menatık İstila edilen yurt gibi gönül İpsiz sapsız zamanlarda fütursuz Fırsat verilen imkanlar kusursuz El ağacında enfüsi meyve Ah, uzanamıyor ki kırılası eller Kızıl elma yerle gök arasında Utanasın. Sonra sana ne derler Uyluklara esen ılık yellerde Uçuşur umutlar tahayyüllerde Karar kınından azad yerlerde Sürünür benlik düşe kalka engebelerde Suret gölgesinde, kılıflanır saklanır Rüyet menakibden iz bulur aklanır Ülfet boşa gider külfetle yek başa kalır Bir tali yol gibi hayatın Peşindeyim kara sevdalarla heyhattın Üveyik’in kursağına düşen taneyim Su başlarında ıtır kokan naneyim Dört yolun başında bir han Yoksa dönüp geri gelinecek Ben bir fakir haneyim. Mehmet Sani Özel 18.09.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kayzerin Kızı., Kayzerin Kızı., Koltuğunda Akdeniz makileri Tepesinde yakut yansıması ışıltılar Boynunda su buharı buz tutan takılar Belinde inci mercan kakılmış gümüş kemer Aguşunda ali ile veli gönlünde meşhudu Ömer Başında Karun hazinesi envai işlemeli altın fes Soludukça eteklerinden ziynet fışkıran nefes Kulaklara zindelik veren rahmani fısıltılar Kim bilir kaç bin yıldır şükür namazı kılar Erciyes o ovanın orta yerine oturmuş Tükenmez taam sofrası kurmuş.., * Ne güzel., Ne güzel yakışıyor., Ne güzel yakışıyor ya Rab., Zirvesi göklerde olan yüce dağın Cenahına sunulmuş muhteşem ay ile yıldız Gevher Nesibe önlerinde bir oğlan ve bir kız Türlü dertlere şifa bulmaya derken fi aman-illah., Türlü mesrur olarak derler ki, şükür elhamdülillah Anadolu yurt olalı hakka hizmet eder bu belde Aş ekmek taştan çıkar sanat altın bilezik elde Velayet ve vilayet nişanın var vakarın kutlu olsun Yedik içtik ferah bulduk, bolluğun boşaldıkça dolsun Gel gör., Hacı Bektaşi veli ahi evren sultanı oturmuş Erciyes o.., Vatanın orta yerine bereket sofrası kurmuş.., … 31.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kendimi gösteririm.., Ben kışları karın altında., Kalın bir toprak katmanını sırtına alıp., Kaybolan umutların soğukluğun rağmen., Kazanılacak mutlulukların sıcaklığını hayal ederek., Rehavetle uyuyup rahat edecek kadar., Şimdiye umursuz değilim.., * Sen deli tanıyor musun., Diye sorsalar., Kendimi gösteririm.., Bana, akıllının kim olduğunu sorsalar., Gözlerine baktığımda, içimi hüzün kaplar., Aklımı başımdan alanı gösteririm.., * Aklın derinliklerini masiva da gördüm., Can ve ruh taşıyanlara, eziyet ediyordu., Hiçbir şey diye, divanelikle nasb’edilenleri., Çok şey yapıyorlar diye, alkışlananlardan., Çok daha kayda değer, yararlı gördüm.., Çok şey yapıyor denilen zevat., Eza, cefa elem ve keder banisi mi? Az yapanın hiçbir şeyinde ki, zararsızlık! Zarafeti çağrıştıran o imanlı endam., Saray sütunları gibi anlamlı., Dimdik ayakta hala.., * Hiç bir şey vermek istemeyenler., Çok şey isteyen yüzsüzlerdir., Genellikle.., Verende ve alanda sadece el değil., Vereceği ve alacağı vakti bilen., Er dişi yüreklerdir… -*18.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kendini seyredebilen bir dost Kendini seyredebilen bir dost Benden çok kendi hatasını görebilmeli Gözümdeki çöpümü gösterecek bana dost Hayır! O gerektiğinde benim yerime korkabilmeli * Baharın güzelliği ve yapraklardaki su taneleri Her zaman parıldamaz güneş, fırtınalar olur hayatta Sel gibi üzerime geldiğinde, badireler bir biri ardınca Seni seviyorum! Diyebilecek bir ses güven verecek tatta Dimağıma düşmeli katresi, hal bilen hatırın o ketum sirkatte ** Döne döne ağladığım gönül bayırındaki kimsesizliğime Dönüp neşter vurabilmeli, kanayan yaramın kemiğine, iliğine Kıvrılmış burkulmuş vücut hatlarımda, hata kusur hendese değil Kavi mağrur bir duruşla, haykırıp hakkı çağırmalı, vesvese değil Gün sabahın, güneş günün ve güllerse bahçenin güzelliklerinden Hazana döndüğünde mevsim, kaçış şarkısı okumasın terliklerin *** Güleriz, oynarız gün bize nimetini hesapsız sunduğunca Gülücükler dağıtır, şirinlik üretiriz umduğumuz olduğunca Gözlerimiz fal taşı olur, kader yolumuza bir taş koyduğunda Görmezden geliriz belki, densizlikler harbi dibimizi oyduğunda Aşırıcı sofraya nankör olur aç kurt misali karnı doyduğunda Alıp bohçasını gider, elveda demeden tavrını koyduğunda Kalsın sağlıcakla kolaycılığın, hatır gönül arayan dost! .. 28.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Keyfe ala seyide Keyfe ala seyide Kethüda edalı mükellimine selam Kep düşünce kel göründü Küfeye varamadan döndük vesselam Âla., Az evvel methiyeler bardaktan boşanırcasına Azledildik gönülden tez elden yaşlanırcasına Azda olsa sevindik, ebedi hoşlanırcasına Âma duvara çarptı, ne kelam ya ne kelam Yerin dibi nar, ateşe girilmez oldu Yer göğe sitem etti, zülfü yar görünmez oldu Yemin billah desende geriye dönülmez oldu Yedik tekmeyi kıçtan, kaldık yaya vesselam Yekunu ederine denk düşmedi sözlerin Yedi bitirdi şaşılık, ışığını gözlerin Yetmiş yıl geçse de o mahbubu özlerim Yeller tersinden esti, malama oldu kelam Üçün birini alsak, hiç yoktan iyidir derdik Üstümüze çığ düştü, üfürdük havayı gerdik Ümüğünü sıkmadık, hoş ne dediyse he dedik Üçü beşi saymadı ki, dümdüz geçti vesselam Sağlık olsun sultanım, dünya senin bize ne Sağın solun parıldar, düşemeyiz izine Yalanlarını yatır koy başını dizine Yananı Allah görür., Hakkımızsa de kelam Vehimlerim üşüdü, ayazından mahbubun Ver elini dedikçe sulara düştü sabun Vermemeye kararlı kardeşim oldu zebun Kapıları yüzüme çarptı, geçti gitti vesselam 24.03.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kırılmalar ve yansımlar.., Kırılmalar ve yansımlar.., Kıytırık bir mecazda takılı kalan aklım Kıstası murdar eden anımsamalar Kalbime yüklendikçe yüklenir, taneler ve salkım * Toy delikanlılığım ve son hatırladığım! Bir tünelin ucunda yek vücut kördüğüm Nedir bu? Ya Rab, Serap mı gördüğüm., Bir taraf gül bahçesi, diğer yanda lağım.., * Lağvedilen iradeler ve müridin icazı Kurtarmaya çalış ki, iğfal edilen mecazı Göksüne ferahlık versin, menakıbın hazzı Çok tan vaz geçtikte baş tacı ettik azı.., * Çorba tekkeyi bekleyenlere verilirken Kaşığın sapını kırmış, ekabir ve erkan Baldırı çıplak lokmaya kan ağlıyorken Düşle düğün dernek! ., Havada ışıklı görkem * Yada düştükçe, mazideki insanlık çağlarım Külüme bakarım! “Kün fe yekun” e ağlarım Ağrıyan yanlarım ve azade olmak isteyen ârım Belki gönül görecek bir meziyet sağlarım Mehmet Sani Özel 28.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kırk yılın gerisinden Kırk yılın gerisinden bu günlere dek Kırk yamalı bohçalar gibiyim rengarenk Hafızam dibek taşlarında dövülmüş İstersen bozulurum bir ipliğini çek Kırık aynalardaki resim gibiyim Sudaki elipslere vurgunum ben İstinat duvarlarını zorladım mı ben Söylesene iradeni hiç horladım mı ben Gün yüzüne çıkmamış güzelliklerin Mihmandarı olmak için beklerim Densiz tesadüflerin kurbanı oldum Yanar dağlar gibi kızgın lav kükrerim Yakınında olmak gibi bir arzuya düştüm Sevgiliye değil ben benliğime küstüm Ne ben o yardan ne o yar benden üstün Bir yürek selamı verecek gönüldür dostum Mehmet Sani Özel 31/05/2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kırkın içinde kırıklarıyla Kırkın içinde kırıklarıyla yegane düşüm, Kulpsuz hayallerin gül perisi, içime doldun Kanat vuruşlarından bizar, bigane düştüm Kuytularda ararken seni, hep yürekte oldun Ayazın morunu bilirim, kar’ın gölgesi Sevildiğini bilmektir, asıl körün görmesi Şu beni tortop eden, der misin neyin nesi Kulak memelerime dokunur her dem nefesi İlahi., Bumudur mülayim umudun sesi Saadet yattığı yerden yüzüme bakarken Uzanıp ta dokunamamaktan, acı olan ne var Satır aralarında, menekşelere söylediğin türkünün Ulaşamadığım ihtişamın, sevdanın baş tacı var Ah! Esma göründüğü gibi değil Göze gelen binlerce ışık yılı uzaklıkta yıldızlar Her biri binlerce megavat ışık atarken göksüm sızlar Aştıkça mesafeleri bin bir meşakkatli fersah Görünür göz alıcı tonlarıyla ufukta berzah Yatsıya varınca ne mutlu, ki aşılacak olan perdah Sesinde, sedanda bir anlık feryadın içinde olur ah! Uyandığın sabahlara şiirimi oku, inleyen nağmelerle İksiri senden mayalı bir Ağu’dur ilhamım, gönlünü derle Sen yinele yinede, içindeki koru söndürme yeter ki, Ben seni yine yazarım, binlerce milyon kere Değme, ateş iz yapsın düştüğü yere., Mehmet Sani Özel 27.02.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kırmızı gül Kıpırdayan sezgilerin üstüne Bir kar tanesi gibi düştün Kopmayan bağlarla bağlanmış yürek Ne zaman sana Ne zaman başına sevda bülbülleri üşüştü Kırmızı Gül Yedi veren cinsinden engin soydan mısın sen Kökün ta gülnihal den gelir güzide boydan mısın sen Kör ebe oynar gibi gönül aşka hasret o efsunlu koydan mısın sen Eflak’a kahır eden mahzun gibi mu alla da gezersen Mahmur gözlerle Zehra misali nagehan da selva Medarın olacak yare mucip hal buysa eğer Eğri büğrü dalışların olsa da ver Ver kendini bulsun gönül Sevmek sevilmek Her şeye Değer .,, 14/03/2001 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kim Hocam? Sevgili 'SERAP HOCA! ' Kardeşimin 'ELVEDA! ' Şiirine ithaf ediyorum. Kim Hocam? Sırtından vurulmadık Görsen yağarn’ımı Alaca dağları sanırsın Yüzüne gülünüp de sırtı dönülmedik var mı? Gelmeden dünyaya sorsalar sana Billahi gelmekten vazgeçer “Kalu bela! ” da kalırsın.., Ne yardan ne serden geçerim Sen yaşa yeter ki şanlı ümidim Ben üst üste zehir içerim., İçerim niye deme sakın Binlerce yıldır art arda Üzerime gelmiyor mu Ki, bu hayasız akın! Sakın kurban olduğum sakın Bir sabah şafakta gözlerini alda “Allah aşkına! ” Güneşin doğacağı yere bakın İçindeki yangını hakir sanma Hislerin bereketi olacaktır Vallahi bu firakın.., Sarı gelinin saçları Gözlerimin takıldığı kadar Gönlümde heyula memleket açları Duadan başka ederim yok, sende ne var? Yardan da geçemem serden de Kurşuna alışkın bağrım Kaçanların eteğinde Sanki ne var? İnsanı harcamak..! Misalcinin sahtekarlığı değimlidir Yaşarken de ölürken de çamur karmak El değil el gönül yapan eldir Sevdiğini kıran er değil Er kırıldıkça onaran … eldir … 12.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kim kimden! ., Envar-ı nûş etmedim ki, devri alem nahoş bitsin., Eteklerinde toz duman, silkele rüzgara gitsin., Mükellef olmadan bir iş, mamur olup nasıl bitsin? ., İste imkan fermanındır, bensiz saraylar kur gitsin.., İçimi yer teneffüsler, her sonun bitiş zilleri., Ben hep dikeninden tuttum, koklamadın hiç gülleri., Sana hediye ederim, doğmamış güzel günleri., Hangi baş başın üstünde, düşsün yerlere vur gitsin.., Hangi vakit sen benimsin, dedim de diyebilirim? ! , Mahşerin(mi?) öncesinde, kesişti yolumuz mirim., Hem de olsaydı yüreğin, konacak yeri bilirim., Girmeye kalkarsam koyma, gönlüne kilit vur gitsin.., Korkma! Durup ta mizanda, ağır yanları anlatmam., Miskal zerrene göz koyup, yanlışı doğruya katmam., Alın yazgısı firakı, suç sayıp üstüne atmam., Senden bana hüzün peyda, benden sana say nur gitsin., Uzat boynunu bahara, dallarında çiçek açsın., Sen yaz ortasında Leyla, ve sen çileye minhac sın., Sen huzurdaki Hümeyra, sen başa konulmaz taçsın., Evvel ölürse kim kimden! ., Kalan rahmet okur gitsin.., … 05.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kim ne der., Gözlerimde mor ötesi ışıklar tüllenmiş Tutup ellerimden, Mahşerin ortasına koydular Kolum budum kırıkken alıp ta musalladan Hercümerç olmuş halimden, hesap sordular Kör iklimlerin yaşandığı karanlık dehlizler Yarsiz koydukları saliselere sebep uydurdular Kim ne der., diye yöreme bakınca, Seni gördüm... Sefilleri oynattığın madaralıklarım aklıma geldi Sarıldıkça sebeplere., İçim kan ağlıyordu Senden alıp bana verildikçe, inci mercanlar Elimde kor köz olup, Ciğerimi dağlıyor Acının ruhunda gizlenmiş sevgi İnisiyatifime sirayet ederek, Selamınla şâd, Yek vücut benliğime rehavet sağlıyor... *** Sende tattığım her tat adına bedel Karşılığını ödemeye aşinalığım var Kar gibi, buz gibi soğuk İstersen, kızgın çöl güneşi gibi, Kör düğümleri eritecek kininle bir ol Bir koyduğun yerden bin almaya gel Sıkıntına şifa olacaksa eğer, Razıyım., Sadrımı cehenneme salmaya gel *** Ölüm dediğin nedir ki, Öteki mahalleye göçer gibi giderim Ben asıl âh ı, feryadı Öldürüp te ölümden kaçanlar için ederim Öncesi, sonrası olan nefeslerin Ökçesine yüreğimi koyar da, Öksüzün, yetimin sofrasına taam Öğün olsun diye dünyamı Billahi feda ederim... Mehmet Sani Özel 10.06.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kim nerde., Salıdan sonraki çarşambalarda., Bir garip tezahür, mecazı mimlemelerde., Alevdin parlayan, sayfamı ışıtan lambalarda., Nurunu söndürdüğünde mum, her yer karanlık! Gözümde son hali pür mealin perde., Göremiyorum şimdi kim nerde? ., Usluluk bilinci aklın en ucunda., Uğradığım her fakı reddi mirası der., Bilsem ki, neşvünemanın ne var hurcunda? ., Yaranamayınca mahbuba, içim içimi yer., Gezgin bir sızı sevgilinin kuluncunda., Kulakları yere düşmüş sanemin., Say ki, güneş koç burcunda.., Neden ta’dat, her yerde? ., Hafızaya alıp kör topal giden., Seyrüseferdeki sen benli günleri., Sokaklarını yeniden arşınlamalıyım., Deniz çarşaf gibi sakinken limanda., Hiç, sevinç gösterileri yapmadan., Bir dudak kıvrımı tebessümle., Mesih imi karşılamalıyım., Ağlamalıyım yüreğine., En muhal yerde.., Geleceğim, gecelediğim hunlarda., Hor tutulan bir tutam zülüf gibi mahzunum., Bir muvahhidin katledildiğini düşün, hunharca., Ben o hiç içeri almadığınız yolcunuzum., Hangi güneşli günde sordunuz ki., Neyin var senin kuzum? ., Almak istemeyene ses mi gider., Velhasıl, karamsarım umutsuzum., Sesine ulaşmaya mani, başıma giydirdiğin miğfer., Yine nasuhtayım, yeni hatimler indiriyorum., Asi bir hasretin renklerini, faraza., Dualarla göğsüme indiriyorum., Ölmek için mi düşkünlük., Bir elim vicdandaysa., Ya diğeri nerde? ., … 01.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kişi arına vurdukça., Kimileri çıkmış., Birilerinin başına nasıl işediğini Böğründen erguvan fışkırarak şiir diye yazıyor Diğeri “bacaklarımı açmadan doğururum” diyor Araya dikenli telleri de filigran koyarak Kaybedilince kıymeti taktir edilen değerler Kim kimin edebini yitirmesini ister? Şu insanlar hayatı kolaylaştıran Ahlak kültür ve inançları., Alaya almayı meğer ne kadar çok severler., Hokkabazlık modern sanat görüşü sayılacakmış Kişi arına vurdukça gerçeğe doğrulup ayılacakmış Şehvet uğruna ki, icabında siyah beyaz kara akmış Hatta gerçeğini bulmayanlarsa protez organ takmış Sevsinler sizi emi eteğinde yoksunluğu gezdirenler Okşasın hoşluğunuzu insanlığı canından bezdirenler Yürüyün bakalım Sodom’a Gomes’e varana dek Gör hakikat yaratılış lügatinde ne demek? Nasıl ki, Fıtratın genleriyle oynarsın Suyu yatağında akmaya koymazsın Beş duyunla beşeriyetin erdemini yer Yedikçe kudurur altıncıyı arar doymazsın Ana dilin asaletin anan baban neler der Adabı muaşereti göğsüne koymazsın Sizinle Nemrutu legaliz e eden Kara sinek oynasın.., … 30.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kolay Kazanılmadın sen, Kolay Kazanılmadın sen, Kollarımda varlığını hissettiğim yeti Koca dünyanın tozundan gözlerim doldu Kopardı bağrından ansızın, var sandığım nimeti ** Vatka ki, hülyaların yeşilini ton sandım Öyle ormansı iklimlerin özgürlüğüne inandım Dolunay tebessüm edince gecenin serinliğine kandım Nasıl aldandın? .. Deme, işte İnsanım. İnsana aldandım ** İçi boş ümit torbası sırtımda dolanır seyyah Can katımda korkular, ha bre karaya boyanır siyah Silkinir rüzgarın girizgahından rüyet, kabusa döner perdah Sevdalı olmak gibi masum bir özrüm var. Eyvah ki, eyvah! ** Selam gülbeşeker, udilere ilham veren güzellik Güz günü kırağısında yanaklarında kristalleşen fellik Gümüş rengi bahara biz, gönüllü kurban olmaya geldik Gül ey, gonca ey., Senden yorulduk Binnaz, yine sana geldik 08.08.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kont Debua, ustanın ellerinde çamurken Düş’ün ve hareketin erki şekillenir Kont Debua, heykeli çıkar ortaya., Bir ân ı dondurulmuş adamın Güya, istilacılara kılıç çekerken., Kasabanın tam orta yerinde O şimdi bas baya heykel.., Kahramanlık örneğine kadirşinaslık Dört yolun göbeğinde vefa örneği var Ağdalı bir dille anlatılır, putun hikayesi Anlaşılır anlaşılmaz ama efsane olmuş Durup ta kimse, hiç kimse., Kont’un taş kesmiş bu halinden başka Ne kadar iğreti, girift halleri vardı! Düşünmüyor Birkaç kadeh şarap içtikten sonra Bir hareketin tetikleyicisi olmuş O şimdi heykel., Bir ânı dondurulmuş! … İnsan.., Akli melekeleri olan bir organizma Düşünerek sevgi üretir, üretmesi gerekir! İnanç aşkla, emeği ve sanatını güzelleştirir Kutsaldır, diğer yaratıklardan farklı olarak Ama asla İlah değildir.., … 06.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kornea., Ucu açık aşk maceralarına Basit tesadüfler hergele getirir Her gördüğüne mide suyu indiren Sırnaşık suratlı porselen dişliler İş ciddiye binince şiştiler., İllegal olunca esrar tadı veriyormuş Legali galizle ambalajlamak zor tabi Rüzgar hatırına dokunacak olursa Aşiyan yolunda içtima, intizam var! Kahya anında ipleri geriyor., Kornea akı karayı mora çalar Koyu bir matlık ufkunu sarana dek Kuvözde bebek misali dram Pembe düşlerin hayaliyle nefes alıyor Oksijen hücrelere cesaret iltimas edecek Duayı kim edecek! İmam olsun, papaz olsun Canım artık ne fark eder., Fildişi kuleler ve kusursuz fiyaka Hikayelerin içinden çekmiş çıkarmış Ne kadar centilmen, kahraman varsa İçkili sofralarda şiir üretiyor Cinsellik şimdilerde borsa Heyhat! İki istasyon arasında Kime rastladımsa iki yüzlü Kiminin gönlü serkeş meyhane Kiminin yüreği bataklık kerhane Ve benim tuvaldeki yüzüm.., Eyvah, ne çok fena! .. Mertlik Köroğlu’nun dediği gibiyse Çoktan azı bulamayan acizleriz biz Herkesin elinde zemberekten çuvaldız Havaya bakana “fırsattan istifade..,” Fırıldak hanenin önü kalabalık Kabak kafalılara delikanlı Kaltaklara diyorlar kız Körler direksiyonda Son sürat hız., Delifişek şeref-yab., O edebe dokundukça çağdaş Çalıların arasında tenim gül der güya Fahişeliğin erkeği dişi simi olur sanki İlk insandan beridir Tanrı tanımaz rüya Uyutup düşlere hakim olacak Uyanınca bu serseri, nasıl! Adam olacak., Beni ayıplayacak birine www.antoloji.com - kültür ve sanat Rastlarsam adam olurum ümit var demektir Akıl her başta hazine ya, kullanmasını bilmeyen ahmaktır Ancak İyi ile kötü arasındaki fark, Siyahla beyaz arasındaki farktır Dünyayı yıkacak olan bomba, ahlaksızlığın tetikleyeceği infilaktır … 23.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kostümcü Kurt sürüden koyun çalar., İnsicam var, dumanlı havalarda Çoban öfkesini kusar, kaçanı kovalarda Dolu dizgin bir silkiniş, uyanır kulak küpelerinde Gözler mahpus., Bir tablonun çerçevesinde., … asılı dururken duvarda.., * Duymasa da hiç gam değil., Esir tüccarlarında, vicdan ne gezer Öldüremediğini diri saymaz ki, kepazelik Dil yarı uyanık, hokkabaz nüktelerinde., Biz, canhıraş tesadüflerin gergefinde.., Kahpeliğin başını (mı!) ezdik O şimdi levazımatçı kılığında., Teneşir kokusuna aşina, peşkirci Cenaze giydirir., (güya) Kostümcü(!) ., * Gül, murdarlığı sevmez bilirim., Gülerken kefen biçen ellere.., Eyvah ki vah, sil baştancılara., Bakarken akını kızartır, basiretimin Geçerken, selam verme iştiyakım ya., Firar edip kaçmış, sanki bostancılara Gözler mahpus., Bir tablonun çerçevesinde., … asılı durur, duvarda.., … 01.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kuddusi nerde? Dağın eteklerinde bereketli topraklar Zirveye koşanlar, avuçlar erzak çeker Tepede ayazla baş edemeyen yapraklar Enginde hazan kuzusu, meler de emekler Gönül kafeste çırpınır, hürriyet çığlıklarına hasret Sığırcık ötüşlerinde hüzzam, sil baştan dirilir kasvet Alıcı kuşlar pişmanlık turlarında uçuşur Fecir ayrılık acısında, yanar tutuşur.., Zevale gelende zoraki bekleyişler., Gönül sevgiliyi dipsiz kuyuda düşler Masumiyet isyankarlığı tetikler, zihinde işler Akla karanın vuruştuğu yerde, mosmor gülüşler Kuddusi nerde? Dorukta hayali, dalgalanır bayrak gibi Doğmamış bir aşka namzet, aylak gibi Devasa gölgelerden korkan çaylak gibi Nesli tükenmeye tutmuş, Kelaynak gibi., Hadi gelin, akşamları ipekten elbiseler biçerek Halaylarda halkalaşıp, kudret şarabı içerek Yeşil çimenlerde, filizler rengarenk çiçek Yıldızlar seğirtsin, yürekten bir fasıl çek Çek., Ahde vefasızlığın beli kırılıncaya dek Çek, melekler gönül sofrasına gelene dek Çek, aşık maşuka el verene dek Çek., Allah aşkına! Ölene dek.., ... Mehmet Sani Özel 25.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kudret helvası., Duaya aç nâsihate muhtaç şu gönlüm Buna yaşamaktır dersen her nefeste bin ölüm Benim iyilerim bana dert senin ecmelliğine körüm Hazım olmamış acıları sulandırmaya antrenörüm İki vaktin darında kudret helvası sofrada Kul acze düşe kalka adam olurmuş Şükran lillah demezsem nankörüm.., ** Kültepe Kaniş ve Karum Kapadokya’dan Erciyes bir horum Eskimiş çürümüş medeniyetlere kadayıflı yorum Sokun toprağa ellerinizi çıkarıp bir Hititliye sorun Hala huzur bulamadık biz ey tarih nerdedir sorun Hakem Allah., Anlatılanlardan müsterih olun İnsan hatayı bilirse nadan olurmuş Eyvallah demezsem nankörüm.., * … 05.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kuş seğirtmeleri., Kuş seğirtmeleri., Ekmek kırıntılarına kavisler çizer Göz de açlığın senfonisi, armonisi ile İçinde, ihtiyacı arzular edebi bir dille “Söz sihirdir! ” Kazandırabiliyorken her türlü hile Özde., Sahtedir bütün renkler, erguvan bile.., * Ver yansın! Bin türlü yalan bir gerçeğin üzerine, üst üste konduysa İkazdan almaz ta ki, gerçeğe başını vurarak inansın Ellerinde ötelenmiş ihtirasların posası kar Çaresizlikten can simidi oldu o an (belki) ar Siret surete sorar! Sen ne biçim insansın? Ceplerinde düzenbazlık ve yalakalık var! Çevresi, (sözde) mütefekkir zinhar Padişahım, gururlanma., Senden büyük Allah, var.., * İyiliği, adaleti okur imam! Cuma hutbelerinde, minberde Hak’tan bir haberdir, velev ki, Düşünüp ibret alasınız,diyerek., Selamdan sonra, herkes hür, Gönlünce günah işleme hürriyetine haiz! “Elhamdülillah Müslüman’ım! ” diyerek Sahi, Beytullah’ta kim meftun! ? Gel sen de gül, garabete., İstediğin kadar bilmiş ol İstersen bilmeyerek.., … 06.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kuşlar ziya ve oruç, Tarı zülfün zifirisinde bir bilinmezlik uykusu Kuytularda hikmetin çarkları harıl gürül işlerken Şifa suyu nebatın tabiatına zerkinde ölüdür kâinatın usu Ev sahibi geçici konaklar., Göçebeler sur dibinde molada Sayhada bin bir kapılı aralık ve renkten renge giren pusu Çok değil belki birazdan gün ışığına boğulacak mor oda Hayat hakkından masum kalır nurlanınca etraf Kuşlar ziya ve oruç, muntazam bir koroda Hedefi galebe çalmaya çalışan beher kuşku Netleşir, kimi el karda hangi yürek korda O kendisini sorgulayabilecek mi? ., Akli baliğ olan susku? ! ., Kul olmaya çalışmak var, aklı emanet alanlara Hayırdan şer çıkarmak, ışıktan karanlığa varmak gibi Gözler baksa neye yarar, zahirde daldan dala konanlara Gönül çirkefi iştigal ederse ki, balı zehirle karmak gibi Karineler var yonca yaprağında gülde, çiçekte zülde Kalbi vuslat için çarpanlara müjde, armağan hayat Sübut ve vefa, şu göğe bakan mor sümbülde Onun için mi, O’nun işimi bu azim beyat! ? ., Uyanmak için uyanık olmak için en kara günde İş işten geçmeden evvel, demeden heyhat! O kendisini sorgulayabilecek mi acaba! ., Akli baliğ olan susku? ! ., İfadeler nankörlüğün başına dökülmeden önce Kör düğüm olmadan sualler, sökülmeli Hannas’ın bağrından Söndürmeden belleğin mısbahını efkârı eflatun şekva dönence Demeli değimli? Beni de nurlandır Ey Hak! Vaki hidayet çağrından Midesi bulananlar; Yeryüzünde fesat çıkaranların fitnesinden Ümera, belaya duçar olmak için kan alır mazlumun ensesinden Hulusi kalbe dönmeli değil mi? ! , Azgınlığın hayasız sesinden “Küfür tek bir millettir! ” Emirler şeytan efendisinden Düşüncede gerçek ne kadar perişan ve pejmürde olursa olsun Düşlerde ve musibet düşüşlerinde sırı hikmet, açık ayan beyan Ortam müsait olmayınca, balıklara yem olmaz denizde yosun “Allahın indinde din İslam! ” Bunu biliyor cümle enam Ve bildiğinden hesap verecek, tam tekmil insan O kendisini sorgulayabilecek mi acaba! ., Akli baliğ olan susku? ! ., … 30.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kutlu yorum., Küçük su birikintililerine derya gözüyle bakan., Küskünlüğü gizlemek için ırmak olup akan., Üzerine asırları yorgan etmiş aşk., Ayakları yorganın dışında., Ayaz vurdukça üşüyen., Ah bir anlaya bilsem., Neden mahkemelerde., Hep senin yüzün ak! ., Külü dile bulaşmış bir sevdanın., Ürkektir lisanı, topuk tozuna vedaın., Velhasıl’ı ömürden çok şeyler alır götürür., Hasretini çekmek, tahayyüllerdeki ferdanın., Visal ve misal., Esefli bir rüyadan sonra mana bulur sanki., Üşüyorum, aşkın açıkta kalmış ayakları gibi., Keşkilerin atik çağına hiç hevesim yok., Peşinden sürüklenirken., Göğsümden fırlamış., Asi firakın.., Afak., Görüş ve dönüş sınırları., Her zuhurda kimlere selam veriyor., İncir çekirdeğinden feleklerin eksenine., Nihayet sendromuna bürünerek dön bir bak! ., Alnımın orta yerinde kur’a., Kutlu yorum., Makus talihe kadere inancını kutluyorum., Bulutların arasında, göklerde gezer., Mecazını kuşatacak olan kısmetin., Kaç kez ellerini öpmeye yeltendim., Ben o bedeniyle teveccüh etmeyen., Yaratılış armağanı ismetin.., Önce vurup sonrasında sev beni., Kastın hançerlemek olsun, ama bilmeyeyim., Güleyim yüzüne, kaldırıyor diye kalbimdeki dikeni., İçi boş sandığın köhne, ben o yalan hilyeyim., Yarın huzuru mahşer varmış, desinler., Layığın cenneti girizgahına versinler., Gönülden tasdik olmuş bu beraat., İstemezsen yüzüme vur, geri at., Müruru zamanda imzalanmış istifam., Grideyim sana koştu cümle fâm., Hiç şüphem yok, günahsızsın., Mahkemede yüzün ak.., 28.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Kuzulukta bir tenor Kuzulukta bir tenor Shopen’i mırıldanır Çatal ağaçlarda örümcek ağı Müzikten mi, yelden mi ırgalanır Sol fa’nın kollarında rakkase La-si-do nakarat yollarında kristal kase Mi-re ağustosum, mi-re temmuz Solungaçlarımda enfes armoni Solist liraya ırlamaz, viraj do’larda., * Kuzulukta bir minör Mozart’ın konçertosuyla.., Koluma girdi sanılarıyla uvertür Sahne, sanki “zeytin gözlüm ü..,” Okuyor Klasizm’e yes, entellektüel kokuyor Perdelerinde modernist föy İsviçre Alplerinde village, köy Milano, Roma., Mamamiya! .. Si August, si July Koro, naturalizm! Orkestra blu., Mehmet Sani Özel 07.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Küfrün elleri kirlidir., Tarih mazeretlerini renkten renge koysa da., Küfrün elleri kirlidir, kerametine inanmam., Huda, tüm nimetlerini, sepetlerine koysa da., Küfrün elleri kirlidir, merhametine inanmam.., * İştiraklerinde enam, haksızlık temelli huzur., Istırap görürken Kenan, fesatlık doğurur muzur., Can sıkıntısında Îman, “Hayye-alel-felah! ” çok zor., Biri verir bini alır, “Allah bir! ” dese de kanmam.., * Tüm yönlere Kıble diye, Ah! İnim inim inlesem., İftitah tekbiri alıp, Arşı âlayı dinlesem., Neden Müslümanlar mazlum? ! Derde derman olabilsem., Öz sözle bir denk değilse, af olacağını sanmam.., * Medine efdallarını, Sünnet seniyye almışız., Bir Mümin kardeşim der ki, cümleten geri kalmışız., Çanakkale ruhu uzak, malayaniye dalmışız., Ceddi inkar eden sefil, nanköre asla inanmam.., * Yılmadım ey şanlı Nebi., Asrı saadet özlerim., Ali^yi ve Ebubekr’i Osman’ı görse gözlerim., Öyle hasretliğim var ki, İlle Ömer’i özlerim., Duy bizi., “Ey ulu Mennan! ” Rahmetine aç bu harman.., … 23.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Lades kemiği., Lades kemiğine dokundum., Kırdım belki bilmeden., Kıyı kentli Firuzeyi., Esriğinden alıp., Tacı buhurdanlıklardan husul., Ben ona yaklaştıkça o kaçar., Kaybolur, usul usul.., Sözde merdanlık., Sözde medeniyet., Sözde vefa ve alaka., Sözde hasse, enaniyet., Niye niçin ve neden..? Sözünde duranlar., Ödüyor diyet.., Mütercime muhtaç dostluk., Doyuramadık mı biz o misafiri..! Bir hiç uğruna mı, köşe bucak koştuk..? Kollarında bulanık dereden ıslak çamaşırlar., Ne oldu Şahika, kim onlar..? Özsuyuna çamur taşırlar., Ellerimizde imkanlar kısır., Gözlerimizdeki şefkat kusur., Gölle dağ arasında sarsılmaz bir sur., Ferhat ol, zamanın beline kazma vur., Aşk tehcire zorlanmış, maşuk divane., Hiç ağlama, yatacak yer yok., İşte sevmek budur.., … 25.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Lahzada tayfun, Çağrıları kulak ardı ettiğimi sanır., Sayılmadık gönül kırıklıklarını beleş vererek Yine sana ne desem revadır? Felek! Ne zaman sızlandım ki, seher yelinden O zoraki yüzüme gülerek., Bağışladığı gülüşleri geri alır elimden * Yarınki doğacak umuda astım çamaşırlarımı Kuruyana kadar çıplak koydum bütün sırlarımı Sıla nerde, gurbette kim var? Söndürme çıngılarımı Sözüm var! Hakikate bağrım yansın, sende ateş gırla mı? Çak ta kavından tutuşsun çayırlar, ardından ağlama.., * Gül diyorum.., Buklelerini neden içine bükersin., Hadi, gümüşü altına tercih etmeni anlarım Hangi vehimlerin kucağında göz yaşı dökersin? Başını göğe kaldır, gözlerini Süreyya’dan çekme al narım., Güz evlerine sığınıp, yazıda kışa tütmene ne denir Mevsim bahar, hazzına var erik çağlayken de yenir! .. * Göstermediğim gururu başıma taç eden yar, Bilmezsin ki, gönlümde kaç sevgiye aç giden var Lahzada tayfun, lafzında fırtına yağmur yaş ve kar Söyle Mevla aşkına, sende başka neler var? Allah’a emanet ol dersem, başka ne dersin? * Meşk yarı belinden kırılmış, ucu yerin dibine., Sevildiğini bilmezden geliyorsun gibime Semer sancısı iliklerimde işler, kim kördüğüm? Sevgiliye varmak için sabır düşü, gördüğüm Değil mi sözlerim sana gelir nasihat vâri, Sıkılırda diyemezsin belki, eh yeter sus gayrı! .. Ben Bizans surları dibinde fetih e uyurken böyle Sen işveni gazi say, kahramanlık türküleri söyle Kim ki, kalbinde hile ile cenge varmaya görsün., Kime karşı olsa da mağlubiyetini söyle.., Mehmet Sani Özel 05.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Lütfen, buyurun kalkınalım..! Yakın gelecekte dürüstlüğün açıktan aptallık sayıldığını görürseniz hiç şaşırmayınız derim. Ata sözü; “Üzüm üzüme bakarak kararır” hesabı yaparsak, ciddiyet ve samimiyet gibi kavramların icabını yerine getirmek isteyen insanın mukavemeti her halükarda gördüğü olumsuzluklar üzerine teslimiyet sürecinde can çekişmektedir. Elbette bu bir imdat çağrısı değildir ancak insanın yüreğini onduran duygu ve doğru olanı yapmış olmanın verdiği haz, lezzet maalesef usuldan usule hikaye konusu olacak kadar uzaklaşmaktadır. Doğrunun mikyası (ölçüsü) gönül rızası olduğunu var sayarsak ve doğruluk üretirken zor kullanmayacak ve iltimas, kayırmacılık ve saire gibi suni nedenlere bel bağlamayacaksak, tarafsızca akıl mantık yolu ile iyi ve kötüyü ayırtmaya kalkacaksak gün gibi aşikare görülür ki, neyin doğru neyin yanlış olduğu., Emir, talimat, buyruk ve kişisel takdirle doğrunun, güzelin tespiti yapılamaz. Zira ortada takdir olacaksa bir hak mevzu bahis olur. Toplumdaki fertlerin birbirinden görerek uyguladıklarını çok iyi gözlemlediğim iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin takdiri ve dejenere edilen bunun gibi ahlaki değerlerimizin yerli yerince kullanılarak yaşatılması hususunda bu gün kayda değer hiçbir çaba ve gayret görmemekteyim ne yazıkki.., Güçlüye boyun eğen, kuvvetliden yana olan, bana değmesinde ne olursa olsun cu bencil zihniyet planlarını her ne zaman yapmışsa zafer, sevinç naraları atsa yeridir adeta., Güpegündüz bir tarihi eserin çinilerini söker alırlarda hırsızlar (O şehrin kalabalığında bir Vatansever yok mu?) bir insan oğlu insan çıkıp ta ihbarda bulunmaz! Af buyurunuz; Mahallenin veya kalabalık bir caddenin orta yerinde taciz olayı yaşanır, insan yaralanır, katledilirde yemin olsun ki, bir kişi insanlık için bir gayret ve çaba içerisine girmez, girmekten kaçınır! Lütfen buyurun hep beraber kalkınalım..! Muasır medeniyetler seviyesine ulaşalım ne dersiniz, almaz mısınız..? Sanat lügatte nedir ve tarihe ün salmış kahramanlarımız, erenlerimiz, ediplerimiz, ariflerimiz özetle ecdadımız nasıl tarif etmişlerdir! Bakınız birde bu gün bize nasıl lanse ediliyor lütfen doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin hangisi vicdanınızla takdir ediniz.., El sanatlarını icra eden bir sanatkarın bile “ben ustayım! ” demek hafifliğinde bulunmaktan kaçındığı bir neslin bakiyesi olan bizler, üç beç kuruş fazla kazanmak uğruna edebinden, edebiyatından, inancından ve zengin kültüründen bigane insanların şaklabanlıklarına ve üste çıkmak (popüler olmak.,) için yapmış oldukları rezilliklere aldırmaksızın elerimizi yırtarcasına alkış tutarız. Eline kalemi alıp yazan ve adını veya müstearını cinsiyet şuasıyla ışıklandıran hemen her edep ve nefis tacirlerine sayısız ve hesapsız övgüler dizer lügat parçalarız., Hakkı ve haklı olmayana şehvet ve şöhret uğruna aferin, bravo, tebrikler, kutlarım gibi ucuz klişe sözler sarf ederiz., Atarız tutarız, lafla taşı oyar kayayı peynir gibi yontar, ömür yetmeyecek uzaklıktaki gezegenlerin kabuğunu soyarız., Ama içimizden biri dara düşmüşse, insanın insana insanlığa ihtiyacı varsa körüz sağırız ve oldukça duyarsızız., Akli selim, birliktelik bilinci, mantıklı ve estetik duruş ve bütün erdemli değerler kitaplarda (yazılı olduğu gibi) durur..! Müsaadenizle şöyle sonlandıracağım; Her fert başlı başına bir dünyadır. Benim Ülkemde 70 milyon dünya (hepsini ve hepinizi her türlü kötülük ve kötü yakıştırmadan tenzih ederim.) var. Siz, şu yazdıklarımı okuyan dünyalar vicdanlarınızı muhasebe ederek, aslınıza ve neslinize yakışır tarzda hüküm verip hayat sürmeye kendi kendinize söz verebilirimsiniz? ! İşte o zaman neyime benim “Avrupa Birliği! ” derim, billahi.., Lütfen, buyurun kalkınalım..! www.antoloji.com - kültür ve sanat 02.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari Madam Bovari Lafın uzunundan hoşlanmıyor Okkalı bakışları lakayt görür, nötr., Mikdat köşkün getir götür işlerine nazır Şermin çaktırmadan hanımın elbiselerini giyer Faytoncunun koynunda ucuz şarap içerde içer ve O kadar pervasız ki, müstahdemi alnından kaşıyor Koltuk altları delik bir gömlek, hizmetçi çok pratik Bir eli başında diğeriyle beş on tabak taşıyor Aşçı Feyyaz en edepsiz hikayelere mukim Bahçıvan mutfağa hiç girmez ona hep Çarşafçı İrina yemek servisi yapar Sağ duyulu birimi lazım o Hüdayi Elektro mekanik arıza tamircisi., Sıfırdan irtifa almış, adeta harikalar yaratıyor Sundurmadaki neonlar cumba ve fotoselli tulumba Bahçe kapısı kenarla kıyı video kamera kayıtları İstenmeyen kişileri panikleyen korku slaytları Harada seyisin asabını bozan rahvan müzik Gece gündüz aydınlatması, yangın alarmı Ve denizden geleceklere yön veren fener Kimberly, şahsen hayran kalmıştı Limonlukta ayran içerken o, Tavan farlarını süzerek “Wonder, Wonderful.! ” Diye mırıldanmaktan kendini alamamıştı da Madam otuz beşli yaşlarını fiziği oldukça düzgün Çevrelenmiş referansların zoruyla gelip giden görücülere Beklide en çok bizim Hüdayi üzgün..! Onun statik elektrik kuvvetinde serseri bir aşkı var Mizacı gizli hayranlığına sanatkar estetiği katarak Aşkın azmi ve asaletini yaptığı işlere yansıtıyor Hanımefendi bu edebi ilgiden haberdar mı.! Kim bilir kalpler arasındaki haberleşme Doğruysa ondada elektrik var! Ne diyelim; Hayırlısı olsun.., … 18.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari IX Madam ceket pantolon giyinmiş Üzerinde hafif pembe bir gömlek Yukarıdan aşağı iki üç düğmesi açık Yanaklarında azami çil benekli allıklar Baktığı yerin içini boşaltan iri gözleri Orta boyun fiyakası devasa gösterirken Dil ucundan yalnızlık şarkısı dökülür yere Bir yakamozun yansımasındaki masum kız o Havası turp suyu tadında hafif toprak kokuyor Ceketin kollarından dışarı fileli pembeler taşmış Siyahla beyazın eşliğinde samimi sırdaşlık Koyu soğan kabuğu rengini vurur saçları Yüksek topuklu sivri iskarpinler Asfalt yumuşağında yürüsün Nilüfercesine narin ve Göz alıcı zümrüt., İki çocuğu var her ikisi de oğlan Büyüğün yaşı dört ana okuluna gidiyor Küçük yirmi yedi aylık anasına atılıp mama diyor Oda hemen her şeyin minyatürü oyuncak dolu Köşede temsili otoban diğer yanda tren yolu Şöminenin yanında sehpa üzerine oturtulmuş Alet, armonik sesler çıkararak püflüyor! Havadaki nemi ayarlarmış buhar üflüyor Kat kapısına iri dişi dobermen uzanmış Alışık olmadık simalara diş gösterip hırlıyor Madam motor geldi haberine bebeleri öperek Yaprakların altından yokuş aşağı iskeleye kıvrılıyor Masanın üstünde talimatların işlendiği pusula İrina şöminenin diğer yanında gitarı aldı Rusça teneffüsle birkaç şarkı çaldı Farkında değildi karşıda biri vardı Ne vardı? Diye sorsa da Zeynel Bir an zevahirde takılı kaldı Kekeleme hayranca kündede kaldı Buz dolabı tamircileri gelmiş güya İçteki çağlayan “bu İrina bir rüya! ” Dil ovasında “nadide bir fidan! ” diyordu Kirli soluklarıyla dışarı eğilip ustalarla Tekrar kümese dalmış tilki gibi daldı Hanımın katında hususi mutfak Ve alttan aşağı monşarj Tuvalet (çocuklarınki ayrı) ve sauna Ve daha bir çok medeni iman vardı Tamirci acayip yapılı dolabın yapıştı kulpuna Açamadı, İrina yetişti imdada dokundu açtı “Siz nasıl tamirci dolabı açacak..? ! ” Cıyaklayarak herkesi ürküttü.! Kuyruğuna basılan kedi Servisçiler ortama iyice alıştı Akşamdan kalma doğum günü pastasını da yedi.., … www.antoloji.com - kültür ve sanat 26.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari VII Radyoda Gırnata müziği çalıyordu Aşçı ağzından takma dişleri düşercesine Aradaki keskin dönüşlü ritimlere afaki Kalçasıyla kavisler çizerek, oda olmadı., Kaşık kepçe eline ne geçerse kaptığı gibi Görüntü efektlerini sese uyarlıyordu Bir yandan mönüdeki yemekleri Diğer yandan gönlündeki Müziğe olan acayip kadirşinaslığı Mükemmel etmeye çalışıp çabalıyordu Tatlıcılıktaki ustalığı kadar Argo edebiyatına da hastalığı vardı Bir ara İrina ayakta su içiyorken Elini onun başına beline ve kalçasına dokunarak Fatih Saraçhane Unkapanı., deyiverdi., (Garip bu muzipliğe alışmış olmalı!) Sadece refleksleri ile döndü ve bir şey demedi Faytoncu Cemil uçları jöleli gibi parlayan Bıyıklarının altından göbeğini titreterek gülüyordu O aslında konuşmayanla günlerce hiçbir şey konuşmaz Ketumluğu ile bilinmesine rağmen ara sıra azda olsa Algılamalarını belli eder hareketler yapardı Ata arabaya bakar, yer ve şarap içerdi İçkisiz olduğu anlar çok dobra ve kırıcı İçmediği zamanlarsa çok nadirdi., İrina Moldavyalıydı sanırım Ev işleri ile ilgili üniversite okumuş Madamın çok özel işlerine bakıyor! Mikdat daha demin iskeleden faytonla aldıkları Erzak ve edevatı taşıyordu içeri girip çıkarak İrina donattığı tepsiyi alıp dışarı çıktı Onunda bahçıvana özel ilgisi olduğu aşikardı Bahçıvan henüz askerden gelmiş, yakışıklı bir genç Sabri’nin oğlu, babası eskilerden yerini ona bırakmış Aşçı ile ağız dalaşı yaptıklarından mutfağa küskün Zeynel köşkün bekçisi, barakası bahçe girişinde Oda bir başka alem! Açık resimli mecmualara düşkün Agop müstahdemin sorumlusu, adeta patron Haftada bir geliyor, Şişlideki şirket merkezinden Hem haftalıkları hem de talimatları veriyor.., … 24.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari VIII O gün akşam., Köşk her zamankinden daha parlak Işık ve hareket bolluğuna rağmen sakindi Agop gitmemişti, Madamın çalışma odasında Uzun uzadıya bir mütalaa olduğu kesin Faytoncu doktorla hemşireyi getirip indirdi Zeynel’inde karısı gelmişti memleketinden Müstakil barakasında çocuğunu severken İnce kaydalı inleyişler etrafa yayılıyordu Bir ara kuvvetli bir yel yalazı yokladı Açık pencereleri ve kapıları pervazına vurdu Sonra güneşin battığı yöne doğru Tozunu sürükleyip süpürdü Sabri’nin oğlu (bahçıvan) kameriyenin altında Namaz kılıyordu, İrina ona bakıp durarak Feyyaz ustanın elinde lüle taşından tespih Parmakların arasında pervane şık şak Cemil atlara torba takmış, sırtlarını sıvazlıyor Hüdayi yi Agop çağırmış, Şermin ışığın tam altında Bir eli saçlarında oturmuş şarkı sözü yazıyor Mikdat kazı kazan kuponları almış, harbe kazıyor “Doktor niye geldi? ” Diye sordu Cemile Feyyaz “Çocuklara aşı yapacakmış ya ba! ” deyiverdi Nerden nasıl buluyorsa hala tütün içerdi Kirli ellerinin arasında ince kağıdı yuvarlayarak Sigara sarıyordu diğeri henüz dudağında yapışıkken Aşçı bir boşluk bulmuşçasına, diliyle ağzını ısladı “Len madama kim yapacak ya? ” diye sordu Cemil her söze eyvallah etmezdi ama Dedi kodu yu sevmemesine rağmen Mezenin kaynağına sabırla sükut etti Aşçı hızını alamadı; “ Len Zeynel ne çabuk ışıkları söndürdü? ” Cemil baktı, “Yanıyor taa sönmemiş! ” deyiverdi Sandalyenin birine oturmuş diğeri ayaklarının altında Sırtı duvara dayalı takılacak yer arıyordu besbelli Mikdat mutfağın penceresinden parmak uçlarıyla Azami kebir aşçı başının sol yanına dokundu Adamın tiki varmış! Sıçradı yekpare anında dikildi Küfürlü bir mizansen; “Ne oluyor len! ” Diyerek Mutfağa yönelince Agop’u gördü, esas duruşa geçti Siz miydiniz, hoş geldiniz beyim dedi.., … 24.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari II Hüdayi., Fikirlerini gönlünde harmanlayıp Yaptığı işe düşlerini nakşeden bir tip İş kolik ki, eşi benzeri az bulunur cinsten Geçen gün Hanımın katına çıkan merdivenlerin Trabzonlarını cilalıyordu Cıvık mı oldu yoksa çok mu katı diye Vesveseye düşmüşken., Bir kadife sesin kulaklarını yalamasıyla uyandı Vernikli parmağını ağzına aldı gayrı ihtiyari “Kala ne yapıyorsun? ” dedi Madam Bizimki mahcup mu olsun mutlu mu Pek seçemedi ama duyulur duyulmaz Bir küfür salladı “anasını avradını..,” Hanım iyice yaklaştı ve kolundan tutup çekti O tüy koparan şivesiyle; “Kala telaş yapma.,” Gel benimle bir yol bakalım neyin var.,” Adeta sürükledi ardından., Beklide Hüdayi uçuyordu kendinden Onlar loş bir müzayede salonu görünümündeki Helenistik dönemi eserlerle dolu salona vardıklarında Kesif vernik kokusunun arasından makes bulan Madamın losyonları da mukozalarına sirayet etmişti Sil baştan bayıldı kalfa! Beklide numara yapıyordu., Sıcak temas bir başka düzmüştü düşüncelerini Billahi parmağını kesse umurunda değildi Klasik oyma bir koltuğa uzattı başını İçerde kimya laboratuarı gibi makyaj odası vardı Kaşla göz arasında oradan en lazım olanları aldı Usta bilinç altına düşmüştü kazara kafasında Ulan diyordu tamda manzarayı çakmışken Birde sara numarası mı yapsak ne? ! Oda ne! ? Madam üzerine eğiliyordu., Bre o estetik sanatkar ruhlu ustaya ne oldu Korkuyla sevinç arasında buharlaştı bizimki Kaldıramadı galiba cevherin dinamiklerini Mübalağa yok, resmen bayıldı.., … 18.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari III Madam Bovari., Beşikten başladığı eğitimi ile Haza bir muallime hanımefendi Neyin ne zaman doğru olduğu hakkında En ufak bir şüpheye mahal vermeden İcabında gerekiyorsa; Kolunu bacağını dahi Kesebilecek kadar soğuk kanlı Öte yandan birine bir söz vermişse Her neye mal olursa olsun Vakit ergenleşince Eyvallah demesini bilen., Tabiri caizse; “Sapına kadar delikanlı.,” Uçları sarı sufleli saçların yanaklara dokunuşu Hüdayi’yi “surun kabri! ” gibi silkeledi sanırım O parmaklarının ucuyla göz kapaklarını kaldırıp baktı Öyle ki, kırmızı kılcalları renk cümbüşü oluyordu Pervane gibi dönen gözlerin fırıldağında Aklını yedeğe almış upuzun bir zavallının Baş ucunda asude bir hanımefendi Ve dışarıdan yağmur serinliğiyle Odanın yarısına kadar uzanan tül perdeler Rüzgarın sürükleyip geri toparladığı heyecan Müsekkin türü bir şeyler içirmiş olmalı Yarıdan kopya kalem çekmişçesine Mor dudaklarını açtı usta! Ayıldı ama ağzından dökülen hecelerin hükmü çok zayıf İşitme frekansına çevirmek için modülasyon şart sanki Tiner kokusu ve tadı dimağını rehine almış olmalı Madam kolalı bir peçete üzerinde Ağzı altın işlemeli kristal dolusu Gül şerbeti sundu.., Yudumlar gırtlaktan aşağı düştükçe Boğazındaki düğüm bir aşağı bir yukarı hopluyordu Dudak kenarı taşmalarını da sağ olsun., Madam ipek mendille topluyordu Akdeniz’in tropikal makileri., Göğsündeki kırk büklüm kıllar kıvrılmış Ve sızan kaçak küçük soğuk damlacıklar Işığı yansıtan cam kırıkları gibicesine Hınk etti aklı başına geldi! İki yudum arasında yutulan hava Hıçkırttıkça ciğerleri sızlatıyordu Doğruldu ve başını kaldırıp “Özür dilerim Madam.,” Dikkatsizliğimle sizi telaşlandırdım., Umarım beni affedersiniz dedi., Madam veçhini tebessüme bürüyerek “Rica ederim, şimdi daha iyisin ya? ! ” “Kala korktum tabi ki.,” dedi., … 18.07.2005 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari IV Madam üç beş yıl var ki., Kayıp eşinin dönmesini bekleyen bir dul Kanında birkaç ırktan karışım var, bildiği., Babası Osmanlı sefirliğinden tekaüt Fransız Annesi anneannesi Türk olan bir Rum kız Dedesi Avusturyalı Protestan bir Alman Kocası Yunanlı, beynelmilel bir armatör Ticari faaliyetleri icabı, Hint denizi açıklarında Seferdeki yük gemisine iş kontrolüne giderken Helikopter havada radar kayıtlarından silinmiş Kasırgaya atmışlar bütün suçu, fırtına demişler O gün bu gün ortada ölü diri kimse yok O şimdi İstanbul’un mümtaz., Lüks semtlerinden birinde mukim Hayat arkadaşını vefa durağında bekliyor Ölümü tescil edilmeden asla evlenmem diyor! İç dergahında sevgilisine sadık kavi yemini var! Ama içindeki fırtınaları hemen hiç kimse bilmiyor Yirmi sekiz yaşında ağır bir temponun ardından Aile ilişkileri çerçevesinde Katedralde evlenmiş Kurguları birkaç Üniversiteyi peş peşe bitirmişken Harıl gürül çalışmayı ilada hayal edip beslermiş Şimdi konak hanımefendiliği ona en nadide iş Aristokrat kuralcı katı bir terbiye tarzına haiz Durduğu yeri iyi bilip hatırını bihakkın koruması Namus şeref ilgası söz konusu olacaksa Ya kendini yada mütecavizi çekip vurması İmkan varsa, son nefese kadar direnip durması Ve maiyetindekileri de, Kendisi kadar değerli Varlığının vazgeçilmez parçaları olarak bilmesi Terbiye ve tedrisatına ilzam ile iktiza edilmiş Zorda olsa aldığı eğitimin gereklerini şevkle Ve zevkle yerine getirmekten yılmayıp Kaidesi ve kurallarıyla yaşamaktan onur duyuyor! Evin müstahdemleri bile bu kadarını bilmez İnsanlar tabiatı gereği doydukları yeri çekiştirir Pireyi deve eder, sözü asap bozan yere yetiştirir Ama kimin ne olduğunu en doğru; bir kişinin kendisi Birde hüküm sahibi Yaratanın ta kendisi., Allah bilir.., … 18.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari V O aslında olan biten her şeyin farkında Hüdayi’nin akıldan mantıktan uzak aşkı Aşçının açık çıplak yerlerine aç bakışı Dedi kodu yapan hizmetçilerin Hoplayıp zıplayan gözü kaşı Konuyu değiştirme gayreti Ve laf inşaatı telaşı., Kim kimi çekemiyor, yok kim kimin oynaşı Bir haftaya kalmaz burada olur bu arbedenin başı Dadıyı Girit’e tatile göndermiş, yeri o kadar belli ki., Günlük alışverişler, Acil ihtiyaçlar, olurlar kabuller Tadilatlar tamirle ve bin parça ödemler sarfiyat İlk zamanlar azda olsa hoşlanırdı gaileden Ama artık çalışma odasında gün yetmiyor Yarına dünden kalan işler artarak el veriyor Az kaldı, dadı eşinin kuzenleri ile geliyor Masanın üzerinde Dünya basınından seçmeler.! İngiliz Observer gazetesinde bir haber var! “Kristofer Telamis’in gizemli yok oluşu! ” diyor Haberin yazarı Madam Bovari’ye de dokunmuş., Bu kadar servete kader varisi., Şüpheyle bakıyor Basit bir helikopter kazası ve global sermayenin İlk yüzünden en birincisi yok oluyor! Metnin sonu; “Sanırım kötü kokular alıyorum! ” diye bitiyor Eh kolay değil, bu denli varlığa vasi isen, atılan güle de Dikenede göğüs gerecek olansın sen., Türkçe, Almanca, İtalyanca, Fransızca ve hem İngilizce ile Yunanca lisanlarını biliyorsan Altı dil bilen bir insan..! Oturup masa başında Dünyanın dört bir yanından Menkul ve para borsalarına giriyorsan Video konferanslarla üyesi olduğun şirketlere Ekonomik değeri olan kripto tüyo verebiliyorsan Olduğun yerden başka bir yerde olmaya Ne hakkın nede pek bir vaktin olur “Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış! ” Kayıplar ve kazançlar grafiği., Beyinde işlerliği olan Güncel bilgi olarak desteklenmedikçe Artıların çivisi çürür, iki eksi olur .., değimli! ? … 18.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Madam Bovari VI Şermin, Koltuk altlarına begonyalar koyarak Aynanın önünde dört işlem vaziyetinde Sezgilerindeki şöhret hayatını canlandırıyordu Simülatik takdim senaryoları üreterek Hafif meşrep bir sahne sanatçısı edasıyla Gardıropla divan arasındaki kulvarda İleri geri simetrik manevralarla Uçuk havai görüntü katıyordu Aynalardaki yansımasına., Türabi ellerini çırparak Hazır yeknesak haline alkışlar tutuyor Ağzının bir kenarındaki saklı duran çiklet Provaların telaşından fırsat buldukça Dişlerin arasına düşüp yassılanıyor Dili ile itilip yine eziyete maruz bırakılıyordu Bir sevda şarkısıydı dudaklarının arasından dökülen Bazen fısıltı halinde kirpiklerinden sızıp dökülürken Bazen bir orkestranın saz formatına giriyor Bazen salondan afaki iltifatlar aldığını Ve savrulan çiçekler arsında mahcup Kaldığını varsayarak., Ekşi hamur tarzında gülümsemeler takınıp Lafın geldiği yöne mucip birkaç adım yürüyor “Her şey sizinle güzel, iyi ki varsınız..! ” diyerek Etraftaki eşyaları ve makyaj malzemelerini Hayran seyirciler sayarak., Faraza, kibarca teşekkürler salıyordu., Madam Bovari’nin kür masası., Şermin’i cazibesine yenik düşürdü İmkansızın ispatına kabil derecesinde Hayal dahi edilemeyecek kadar Kimya ve fizik nimetleriyle dolu Ortam natürel, bin bir maske olmaya müsait Tıbbi tahlillerin cilde ve tene nefes aldırma türleri Envai çeşit salatalar ve saklı güzelliklerin ifşa yöntemi Doğrusu hangisi nasıl kullanılır pekte bilmezdi Kulaktan dolma güzellik metotları Ve aklını alan şöhret hevesi., Asıl işi kenar köşe tozlarını almaktı Ve kirli çamaşırların hijyenlik kazanması Hemen her gün mesainin sonlarına geldiğinde Aynaya baktıkça yalnızlığını neşelendirir Yada hüzünlenir yüz hatları kırışır Vehimleri umutlarıyla at başı gibi İçine sinmeyen bir yanı vardı bedeninde Yeterli imkanı yekun edecek olursa eğer Göğüslerine silikon koyduracaktı Suratını akşam alacası almıştı Tatlı bir hüznün kapsama alanında Hayallerine noktayı koyuverdi birden Hacet zilinin sesini duyduğu an.., www.antoloji.com - kültür ve sanat … 19.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Magma., Magma., Sesimde iktidar gecelerinin karanlığından Cirlop hegemonyası bir hece var., Cinayet sultası.., Ustura kılları keserken tenime kayar Nereye koyacağımı bilemediğim Elimde “memalik-i mülk” tapusu Bir garip bilmece var..! * Nutkundan filizlenen ıstıraplar Bütün iştahımın kapsama alnında Kırdı geçirdi birden, yeknesak’ımı kramplar Kırmızıyı maviye çalar, otoriten Sanırım! Kucaktan kucağa.., Pervasızlık.., Ya iklimin terbiyesinde., Yoksa senin kanında var! * Ey nihavendi buse eden, abaşo eriyik Neden istikametinde pervane gondol Neresinde durursan dur, düz değil Her yer ihtirasa kıvrılır.., Bütün zeminler eğik.., Vuslatın intizarında bikarar ebkem En nihayet türaba çeker rengim., Goncayı çevreleyip kuşatmış, çekem Yar bu değilse..! Ya geldi gitti., Yoksa, yüzyılların içinden., Süzülüp gelir(mi?) , dengim.., … 02.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mahcup aşklar., Mahcup aşklar., İrtifa alan duygular., Dua kanatlarının altında., Tanrı katına yükselir ser sefil İltimas görmemiş pak temiz hisler İçi dolmamış ham meyveler gibi asude Öyle acıklı ah! Çeker ki, sahibinden başka Her kim hazmetmeye kalkacak olsa Onduramaz oyalanır mabedi geveler.., * Şekil bazında hak sahibinin Şehir çok muntazam da kalbi kimin? Sevgi evrensel bir lisan, biliyorsan sor! Konuşmak cesaret ister kemliği yok fiilin Onu resmedecek olan vakur bir fahri dil Sende var mı! Toprağı suya doyur gel O yumruk misali yürekte bilsen., Yılların gelecek nesli durur.., * Kuru dallarda umut., Olumsuz iklim şartlarına direnir Öyle muhteşem bir duygu ki, Aşk! Yalnız çiçeklere gülümser güllere el verir Sahte gülüşlere aldanır hicap Bir hiç uğruna mı Ya Rab..! Gönül sevgiliye can verir.., * Aldatanlar kazandığını sanır Kalaylı kaplar sirkeye dayanamaz da., Kirletilmiş sevda çamaşırları gözden ırak Sahte söylemlerle güya yıkanır., Yine mağrur, yine başı dik., Boynu bükük mahcup aşkın Kim bilir saf sanılır seven insan! Ama ya şu kalpazanlar yok mu! Ömür boyu kalacak şaşkın.., … 29.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mahya... Kıl diplerinde yuvalanan mikrop gibi öfke Ölüme şaşı bakan gözlerimle., Ötesini berisini almadan kayda Öpen dudakları kanatacak sözlerimle Varıp lülesine sarılmış şadırvanın, ellerim Ya mahya? ... Yaldızlanıp yanıyorken bile gök yüzü Yakasında ışık busesi olan parıltı Şimdi fenalıklarımın üzerine besmele çekiyorum Ne olur içime yansısa ya, o mübarek şarıltı! Kandillerinden, bir letafet huzmesi bekliyorum Kubbenin altındayım, günahlarımla., Ya mahya? ... Ey gece., Eksilerim paçavralımın ardında bilmece Köşkümde şeytana kaptırmaktan koktuğum ece Ve dilimde, iki kelimeden mürekkep bir hece Ya Rab! Beratından müyesser kılınacak mıyız biz bu gece? ...................., Sen sur-u hiç işittin mi kahya Duyulacak en çetin ses olduğunu derler Birebir şahit olunacağı vakittir Vahye Her dilden Hakkı hakikati överler İçtima olunacak yerdir., İşarettir, mahya... ... 29.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Maki ötügenleri., Feyne iteleyedursun beni., Firar etmiş göğsümden itiraflar., Eflakin encamında pervane, zülali arar., Hangi güle hasret yürekli bir bakış var? ! ., Yağmur sevinciyle kırılır, yine yere düşer., Yorgunluğa ilaç gibi okunan şu Mushaflar., Ta ki, uzaklardan seçilir narenciye., Rüzgarın sunumu ilahi dokunuş., Soluğumda, maki ötügenleri.., Şu levhanın yazılarına bakın., Haritası çizilmiş binlerce yıl öteden., Gelen dost giden dost., Gitsin bırakın., Karain mağaralarında ağlar durur asırlar., Çetelesi tarih, hezimete uğrayan her aşkın., Bende boğulurum, beni de kapsar bu taşkın., Hüzün latif bir okşama ırlamalarda., Ve çorak topraklara umut eken., Umurda maki ötügenleri.., Ter bastı afili tene., Polenlerin gözeneklere busesi., Ruhu mabet iklimine koyan büyü., Çavlan vadiye dökülür, şüyu kubbesi., Estetiğe rikkat, teğet geçer kuğu sesi., Petekten koparıp atasın gelir benleri., Burası vuslata mahşeri bekleme yeri., Rüzgarın armonisinde ilahi dokunuş., Aklı baliğ kılan lahuti okunuş., İcra edilen makus talih., Dil ucundan dinlenen., Maki ötügenleri.., … 24.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mamur metruk olunca., Kan kana karışanda her şey unutulur Milat için çizik atar kalem, takvim tutulur Güneş ve ay illaki mukadder çizgilerinde Vakti geldiğinde işaret sancılarla doğar Üstüne lazım olan haber verir.., Arzın merkezinden tokmak vurur Mamur metruk olunca(mı!) ., “İnsan oğlu der ki; Ne oluyor? ! ” Sübbuhun kuddüs…, … 07.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mebruk Seyyide, Kartalın çınarlarına selamını söyledim Birkaç yaprak düşürdüler eteğime Ne dedim! Verdiğim, Vefa dağarcığından masum bir hediye Gözleri tepesindeydi ufkun Yel alıp ses verdiler., Dilâ, gel artık gel diye., * Kirli ellerimle tutmaya kıyamam Semiz bir numuneyi, ama yere düşecek! Sen beni erken mi doğurdun be Anam., Üzerim kumaşsızca, arım üşüyecek., Üzengisiz ve gemsiz, Atların sırtındayım., Dokuz yıl önce kırkındaydım Ama şimdi.., Bir hayaletin sırtındayım Sınırsız düşünselliklerin ikliminde Düşünceler düşlerime tabi Bilmiyorum., Aşk nefis mi, perdemi, ...ipin ucu kimde.., * Anlayacağın zinde değilim İlk intiba önemlidir! Bulutların üzerindeyim Boğazımda yağlı kendir Kaşla göz arasında, ateş gibi elindeyim Uğramaya cesaretin varsa! .. Dumanlı bir yol çatındadır evim., * Düşüncelerin cenneti tasvir ediyor, biliyorum Ve ilk baştan, O cenneti senin için diliyorum İki dağın yamacından doğan güneş gibisin., Işığından utanıyor, yine karanlığıma giriyorum Hem, biliyor musun! Ben herkese benzemem, Zira, ağlayarak gülüyorum Gülen ayva, ağlayan nar olsun Bu ne güzel bir bahçe böyle., Mebruk Seyyide, Allah yar ve yardımcınız olsun... ... Mehmet Sani Özel 23.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mefkurenin kızı., Mefkurenin kızı., Havl ile döndü mütemadiye., İtabname yapmış yarene, eşe dosta., Yıkılsın dünya, Acım sızım var benim! ., Denmemiş miydi? ., İğdişin tekmesi ağır olur., İfk bir buruk acıdır ki, elde dursa eli yakar., Taşa döş vuran erlerde göçtü darül bekaya., Ya “Belhüm adal(!) ” hep kinle baktı vefaya., Ver yansın, mazide yan gelip yatan itibarımız., Sorma nedir bu şimşekler ve gök gürültüsü., Vakit çok geçtir, elinden düştüğünde sagar., Tanrının gözleriydi, gönlünden geçenleri gördü., Ve kader denilen olgu, sana kozasını ördü.., * İtdirseği, göz çeperinde nahoş., Ne kadar acı varsa tatlının sireti sızı., Kalp ağrısına şifa, kanaatten gayrısı boş., Yutulan zekânın hazmı zordur, mefkûrenin kızı Hangi kelimeyi alsan hayallerin tüllenir., Hangi halde hicap köze düşer küllenir., Bana sorarsan ki, alışverişte bir tek., Alan razı veren razı olan güne., Kara dönmüş gün denir.., * Ağlasın meseller ve makalit, ama., Şu aziz yurdun toprağına düştüğüne şükret., Kükürtlü suların buharına, ılıcaların harına., Eylülden bir önceki ayda, yüce dağların karına., Sürtün de deva bul lakin, sakın sen ağlama., Toprağın kokusu buram buram nefesine geldiğinde., Diken batan parmağını tutup ağzına emdiğinde., İşin başından aşkınken kolay gelsin dendiğinde., Hayr-ul beşerden biri dönüp selam verdiğinde., Anla ki, vefa bülbülün kursağına düştüğünde., Güle serenat eder, manzumeler söylenir., Ben seviyorum, Yaratanı ve yaratılanı., Yar senin gönlünde kim eğlenir.., … 15.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Merhaba hüzün., Merhaba hüzün., Sırtlayıp cefayı bin bir meşakkat., Sığmayınca yüreğime gelesi umut., Sıcaklarda ayaz yedim, üzüle sim var benim., Bir yüce dağ gibiyim, döşüm bağrım kar benim., Hiçbir şeyde gözüm yok, tek derdim var yar benim., Gece karanlığında şeyda, aç kapıyı sar benim., Duydum ki., Bülbülü suskun eden dut., Dağarcığımda, ayva senin nar benim.., Kah, yüzümü yollarına koyunca., Akar ruhum., Sana boylu boyunca., Mah yüzüne hasretliğim doyunca., Anlarım ki., Soğan kokar soyunca., Sonra döner gaibin velvelesine giderim., Apışır bir yağız atın yelesine elveda derim., Ellerimi buz dağının koynundan çekip alınca., Sakın ağlama ruhum, gölgenle yapayalnız kalınca., Belki bir sayhada belki mahşerde, göz göze varınca., Demem, korkmayasın; Kırk katır mı kırk satır mı? ., Çocukluğuna armağanım olsun., Atlıkarınca., Gece karasında şeyda, kalbindeki har benim., Duydum ki., Bülbülü suskun eden dut., Dağarcığımda, ayva senin nar benim.., … 25.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Merhaba Şaşa, Merhaba Şaşa, Hani, limon dilini ısırmadan önce., Diyordun ya bana, mor general, paşa Şırınga bomboş, iplik çürük iğnesiz Dilin mi sürçtü, damak mı aldattı Şimdilerde şükür yerine Hapşırdıkça diyorsun Ha, haşa.., İskitlerin tarihinde de vardı., Vur kaç taktiği revaçta iken., Şüyuu vukuundan beter İman hırsızın torbasında Uykuda cihan harbi müsameresi Yorgan döşekten bizar, arbede ki, kan ter Ya al abıhayattan bir bade, yoksa Ver kutsal kaseyi, ver.., * Olmaz! Burası cennet değil., Buğday ağacının dallarında hıyar var Bu tahtın ipek şalları okşanmış, buruşuk Kandilin camlarında parmak izleri Birileri benden önce elma soymuş Hayallerimde böyle değildi Renkler ya açık ya çok koyu Gölgeler güneşten neden kaçıyor? Bu holün esrarı uçmuş Yuvada üç beş yavru var Olmaz..., * Bedesten tam limanın karşısında Afife pür telaş, birazdan gemi kalkacak Ay’ın olduğu nü geceler için, mücevher gerek Güvertede kaptanın gözleri ışığı öpsün gülerek Şaşa, senet ciro eder, tüccara bilerek., Belki iade edecek, yanlışlık oldu diyerek Halbuki, gemi karaya oturtulmuş, müze., Korumaya alınmış, asari antika mendirek Kıç baş, yelkenler hepsi sembol, tek düze Hacizciler hislerin kapısını çalar şimdi Yüklü bir borç, vadesi dolan senetler Vallahi sen veremem desende., Alacaklı der, borcunu ver! Ver kutsal kaseyi ver … 09.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Meşk., Meşk., Acıyı huzuru fantezilerle katan Asalet, uğruna bitaplığın ter tanelerinde kaldı Vuslat senin neyine ki, Emzikten kesilmiş bebekçesine sevgiliyi terk ettik Sırtı sıralanmış ağaç gövdesine, at sende bir kertik Düşlerin, kuş tüyü yastıklarda iken başın Hatırımı kaldı sanıyorsun, küf yeşili gözlerin Ve sadeliği bozulmuş, cımbızla koparılmış kara kaşın Ne kadar sağlam tuttuksa o azim vefayı! .. Gün yarıya varmadan selameti yitirdik.., * Sadakatin sadaka verircesine, “üstü sende kalsın! ” Adresi yanlış aşkların dokunuşu abu tende kalsın Bir “Babayiğit! ” edasıyla gururum kırıldı diyen varsa! .. Sivrilmiş hasret çubukları ile yüreğimi kanatıp canımı alsın Emanetler çalınmış, gönüllerin kapısı kırılarak Kır çiçekleri yas tutar, riyakarlığın ayak izlerine kıvrılarak Minnet doğru yere ancak, giydirilen yanlış beden Sen söyle, Bu çavlanda bu arbede neden? * Yolunu şaşıracak güvercine kuş demem Yol bilene gitsin yeter ki, göz sulanır telli senem Yağmur yaş uğramaz mı oldu, artık çöllerinize Belki ettiğinizden muarız oldunuz da ölülerinize Kırkikindileri berhava salatası olarak koydu önünüze Günü birlik sevdaları doğurdu, geceler gündüze Aldanmaya sevdalı şimdicik yürekler! Ve okyanusa yelken açmış, yol çeker kürekler., * Sıratı düşün! .. “Vuslat” derken, hudutları cehennemin alazlarından Âma Ateşe döş vererek geçerken kefaret tozlarından “Keşke” lerin kelli külfet olup sırıtırken serencamın Bir elim nida yükselip alevlenir ateş toplarından Heyhat! Biz hangi yalanların koynunda uyuyup kaldık Nihayet vefaya karşılık izmihlal aldık... Mehmet Sani Özel 21.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Misket oynayalım mı..? Çocuksu yanlarımız., İçinde kin olmayan hatıralarla., Misket oynayalım mı..? Dercesine., Eskimiş muhabbetlere yeni kapılar açmak ister., Korkuyu pervasızca sırtlayan gözü kara bakışlar., Birbiri ardınca gelen vefasızlıklara yenik düşmüş., Şimdi gönül, ölümsüz bir gerçek dostluk ister.., * Yoruldum..! Demeye arlanır, hatta., Doldukça kuytulara ağlar göstermeden., Görünmeyen, bilinmeyen bir gömüyü ararcasına., Hile ile donanmayan madenciyi tokatlamıştır., Kucakladığı masum görünüşlü her neden., Taşların yamaçların dili varmışçasına., Vazgeçme sevmekten, devam et., Aşk, masumdur! Sabır, der., ** Sorularım, beni içime düşüren lahutiliğe., Metafiziği bu kadar anlaşılmaz kıldın, niye? Cevher bin ışık yılı ötede olsa da, yüksünür., Sıyrılıp hasretle, şu cılız bedenimden ruhuma., Uçardım., İlk hareketin sonu kavuşma diye., Miracıma, yeryüzü kanunları(mı!) engel., Kanadı kırık dualarımdaki tek özne! Ben gelemiyorum, bari sen., … “ Sen gel..,” … 09.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Moru isteme benden Eflatuna razı mısın, seyyanen veririm Sen iste, iste yeter ki; Ne varsa düşlerimde Düğün çorbasıyla birlikte her şeyimi veririm Dün bir parlak ay gibi gözümü aldıktan sonra Soluklarıma binen ağırlığın takatimi kesti Ve seninle her yandan serinlik esti.., Seheri beklerken, yeniden doğdum Anlıkta olsa, hayal perdemde şinahın Sana ağır mı geliyor? Ver.., Ver benim olsun günahın.., ... Moru isteme benden Yegane hayat bulduğum iklimim Kor doldur istinatlarım alevlensin Ama “O” na sakın dokunma! .., Bırak hücrelerimde kalsın., ... Sağ duyum zevale düştü şimdilerde Sirkeleşmiş şıran var mı saki? Etraf fırtınanın alametlerine gebe Yine bir imdada yetişmeye sanki Hiç değilse, eyvahım kalsın baki.., Mehmet Sani Özel 29.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mugalata sezinlerim havanda Mugalata sezinlerim havanda İğne oyası ile işlenir gibi tülbent e Hüzünler dirsek gösterir, ha babam tavanda Dün gelmiş gibiyim sanki, köyden kente Kör kütük sarhoşların kusmuklarına basarak Kölelik ne zaman kalktıysa., Bence hikaye.., Hilkat garibesi tepki veriyor, Çarptığı duvarlara susarak., Örenler gurabaya mesken Öteki dünyanın insanları geçer Olan biteni görmezden gelerek Öyle kafası dik duruşlar mı Sana rızayı bariyi verecek? .. … Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mugamese Hayal bahçesinde uçan melekler Gökyüzü denizinde, ışıktan kabarcıklar Ilık su kaplıcalarında pürneşe, mugamese Gülümserin yüzünü okşayan sıcaklar Misk ve amber püskürten düden Kucağında çiçeklerle agahan Koklayıp nefes çekenler gülden Yeşil çimler üzerinde nagehan Günahsız aşk ederler.., * Semeri altın, gümüş işlemeli düldüller Sohbet köşelerinde bulutsu süngerler Zamanı vusul olmalı, rakkase sümbüller Konuşur gözler, o gün bu gündür derler * Musikide ahenk ve gamzelerde kinaye Gaydalı yürüyüşler ve her selama bin paye Mücevher satıcıları ve takıcılar zengin Dost dosta bakar, söz söze denk Akla gelmeyen şey haset ve cenk El ele ve diz dize sevgililer Süresiz meşk ederler.., ... 01.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Musa Kızıldeniz'e koşarken., Kalaba., Görüntü tefrikalara gebe Gelip geçenlerin yüz ifadeleri Cam kırıklarını andırır bakışlar Can acıtır sanki selamlaşmalar., Karlı obaların ayazına göğüs gerendim Yüz yıllarla çöl sıcaklarına direndim Hudut boylarına sınır taşları koyandım Tatlı tebessümlere gönüllü kurban olandım Hayat daha derin solunmak isterken efendim Kazara büsbütün cesaretimi yendim.., Namluda yiv kurşuna adres okurken Kollar sevdiğine sarılmaya ısınırdı Tüyler diken diken kan toprağa düşerken Arzularım ama doğrulmak zor ihanete İnan bilmiyorum dallarımı kim kırdı..? Kıpti ihanetini bilir misin sen., Musa Kızıldeniz’e koşarken arkasındaydı Kırmızı maviyle o kadar barışık olmamıştı belki Tuzlu suyun ağırlığına mağlup oldu Tanrılar Nefesleri kursaklarında yarım kalmış tövbelerin “Kün fe yekün! ”.., billahi karanlık diplere indi., Şimdi fitne fücur Firavunun ayak izlerinde Alınlarında “Bismillah! ” avurtlarında acı ıstırap ah! Cehennem alev alev, alev almış bakar kör gözlerinde Kıyamet mi bu.! Müslüman’a dar olur bütün cenah Bir sinsi iftira ki, düşündükçe etlerim lime lime Küfür ocağın batsın bu elem bu zulüm kime..? … 25.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mübarek Beratınızı., Değerli İnsanlar, Tarih tekerrür ederken., `kutsal davalar uğruna insanlık dışı yöntemlerin kullanıldığı.,` Masum çocukların esir alınıp katledildiği., Kaldırımda yürürken mazlumların zırhlı araçlarla ezildiği, Kalktı sandığımız.., Köleliğin, müstemlekeciliğin (sömürgeciliğin) sinsice kol gezdiği ve yine güçlünün zayıfı ezdiği, günümüz dünyasında., Yine bir rahmet halkasına mahzun ulaştık! .. * Ruhsuzluğun şuura dönmesi temennisiyle., Hakka, hukuka ve adalete olan özlemle, Mübarek Beratınızı, hulisi kalple tebrik ediyorum... Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Müennes Oratoryo Yer, gök kubbenin altında ezik., Müebbede hükümlü ezele yürürken., Geçmişte kaybolan yitiğimizi ararken., Bütün uykularda velveleli vuslat düşleri., Bir pula satar savardım, Dünyayı., Ama uyanınca ilânihaye, ebeden Sen benimle, olacak olsaydın.., * Yıldızlar sefer yollarını ışıtırken., Asma konakların süslü balkonlarından., Süte ağlayan bebek ırlamaları, düşerdi yadıma., Sevinçleri senin için, senin için topladım köşe bucak., Hüzünleri derledim, medarı iftiharım kendi adıma., Sırtımda kamburum can, canımı daraltınca., Doldum da, zor zamanda aheste bir edayla., Sordum; Ey beni işitecek olan Feraye..! Ya şimdi, şimdi ne olacak? , * Hafıza, korku kaynaklı titrek nefeslerde., Hem aşka türap olmuşken, ayaklar altında., Hangi mesude fikrime el sürecek, haniya nerde? , Masumiyet bayramlıkları kuşanmış, müphem bir yerde., Bir ölü ikliminde nefis, akılla arasında aşılmaz perde., Sorgu anında muhtacım., Sizdeki hazır cevaplara., Acıyıp ahvalime, çözümleri emanet versen de., Soluklansam diyorum, az., Sen mavera da., Hesabı, engellerin ötesinde çaresiz., Mümkünsüz., Gör sende., Soluklansam diyorum., Parmak uçlarından., Dokunacağı an, busende.., * Bizim sokaklarda, bizi bekleyen., Bizden selam almak hevesinde olanlar., Her sefer dönüşünde, göz göze güler yüz., Ve selamla, sıcacık sarılmalı kucak ekleyenler., Bizdik onlar., Biz sadece nankörlüğe küskündük., Şarkılar gönüllerde sel, göz yaşı olur akardı., Şairin mihengi, arımıza gürz vurdukça., Ezberde kalan gül kokulu temenniler., Lir, müennes oratoryo türbülansında., Unutulmayan odeon, ve yorgun teenni., Asılı kalırdı, gamzeler muallakta., Tefekkür ta, kanat giyene dek., Bir tek sen indirirdin, gökten., Sen oynatırdın taşı yerinden sen., Bir tek.., * İnce tuvallerde ilerleyen., İttifaka meyyal esbap gölgeleri., Gördükçe, fetihler yapıp hibe edesi gelir., Hoşa gidecek tüm, nezih coğrafi bölgeleri., Şimdi sanki bulutlardan sıyrılıp indi inecek., www.antoloji.com - kültür ve sanat Gülistan koruluğuna, hikayelere konu şahmeran., Nöbetleri hep bana yaz, ben tutarım kutlu naz., Geceyi bölmek, geceyi yarıdan paylaşmak., İstemem! Bana sensiz olan her şey az., Sonu ayrılığa varabilir, anlaşmak., Sanma, bu baş dönmeleri gündelik., Sende bir., Bendeki yürekte bin bir delik., Biz ki, bizim sokaklarda bizi bekleyenlerden., Ayrıldık beri bedenimiz, bir sokak ötede helelik., Ruhumuz perçeminde özlemi hasreti sürükleyerek., Gökte ne kadar yıldız varsa döndük dolaştık, yine., Gamzelerine aç olduğumuz sevgiliye, geldik.., * Melodi, bir garibin öngörüsüne bestelenmiş., O, kimsesizlik nefesini flütüne hibe üflerken., Fakirhanesinin dört bir yanına, her iklimden., Deste, kucak dolusu çiçek ve gül destelenmiş., Kasvet eksilirken, esenlik boy atar gönülde., Bizi yakınlaştıran hangi görümdü., Sence? , Araf’tı sanırım, ruhların göz tutmasından önce., Bahtına kurulmuş., Pervin’i aparıyordu dönence., Bir meczup şivesiyle selamlamıştım seni, kölemence., Bekleme salonlarında hayranlık, operet senfonisi çalarken., Ve indimde, azatlığı istemeyen tutuklunun hürriyet korkusu.., * İçinde olduğun harikuladeliğin., Faraziye hudutlarına hakim ve hürsün., Ey vatan! Açıver yurdumun su yollarını., Aç ki, dallarına murat edilen hayat yürüsün., Başkalaştıkça balmumu, narı cehennemdeyim., Bal asaletini bozmadıkça, vallahi ben sendeyim., Şehir seninle şekillenir, bahar kokusu alır içim., Sensizlik kabus, eksik kalır diye ahenkli biçim., Bir söze, yüreğimden binlerce şiir ekin biçin., Kulak kabarmaları ve göz kırpmaları hepsi., Kudretten beslenmiş, bit kutlu aşk için.., * Sevmek dediğin hesaba gelmez., Lütuf gönül şırasıdır, a be can., O yangı, o can yakan sevda çırası., Ve vuslat, ilelebet hakka müptela., Boşa akıp giden, ne olabilir ki? , Soracaksan; Hakka inancımı sor! ., Alınan verilene cevap şerhini kor., Ne çok hor görüldüm sevilmekten., Ne çok sondan son oldum, bir bilsen., Nevri dönmüş vaktin ikindisinde., Bütün olumsuzluklara inat., Kan kırmızısı., Kiraz.., … 18.01.2006 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mühür sultanın elinde., Mühür sultanın elinde, Nadiye., Tutku kara sakız gibi, göz beneklerinde Uzattıkça eğilip bükülen ve dudaklarına değip dökülen., İçmeye korktuğun şurup, sarhoş olurum diye., Kısmet, layihası asılı boynunda., Eteğinde kader tayini., Yüreğinde vuslat ve., Hafazanallah., …, ayini.., * Seyri sefası gecelerde., Kamufle edilmiş aşk kokar hecelerde., Gündüze soyunduğunda karanlığa, hazır ol! ., İştahı kabarmış kaç ihtiras olacak koununda., Riskini alamadığın okyanus seferlerinde, sen., Kaptanı derya olmaya cesaretin yoksa., Yürek taciri, yol kesen korsan., Çalışıp kazananların hakkına., Cebreden, el koyan ol(ma!) .., * Bu sen değilsin bilirim., Çektiğinde soluk almasını bilirsin gülden., Bütün derdin masivadan ve kahrolası zülden., Kadrime dokunduğunda irkildim, cancağızım ancak., Gerçeği yuttum ey can, ayna tutup nefesimi üfledim., Gözlerin buharlaştığında sorarsın; Şimdi ne olacak? ! İyilik vadisindeki kim? Sana çok daha yakın benden., Reşit olmamış kaygılarla mı besledin şu dünyanı., Uzaktan(mı?) yeğlersin, sevinci hüznü ve gamı.., * Ne olur..? El vurmadan yoğrulan hamur., Putperestlerin ateşinde aş mı olacak? .. Çıkabileceğin zirvenin dondurucu soğuğunda., Hangi vakur duruş, sana sıcak yakın olacak..! Kucağında kardelenler, arasından fışkıran nur., Alnından düşen ter tane ve verdiğin emek., Gayret., Uğrunda savaşmışsan eğer., Döner kahramanını bulur.., … 04.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Mümtehine Zaid’i mübarekeye el ovuşturan., Övün üçken beş olsun diye (mi?) ., Yedeğinde ölüm. Bu kaçıncı diriliş., Hatır ve gönül salamura., Buysa hayırlı iş., Eh, istiaze ediyorum.,..,mineşşeytanirrecim., Mizanda ahvali arz etmeye tafra mütercim., Sorarlar; Allah aşkına kem söz edende kim? ., Ecele varmadan evvel sözünü doğrultup de ki., Kuranın ifadesinde., Kalem, Nun ve Hamim.., Mukarrebun sınıfından, bir takım zevat., Müjdelere müstehak olduğundan bihaber., Medeni mefatır, Medineli olmakla övünür., Mah-rûyan zaman dahası mekan ferman-ber., Vakit eriştiğinde, meş’arûl-Haram görünür., Fâsıl fâsılalarla muttasıl, ayn-el yakin nûr., Mümtehine, hakkınsa helal olsun zinnur., Say sofrada rikkatle fesadı barıştırılınca., Saki sayhada maşrapayı karıştırınca., Beşik şeytani telkinlerden ilham alır., Ah o öfkenin çektiği resimler! ., Yüreklere yapışıp kalır., Vicahiye çevirip aciz dirayeti., Gözlerine sürme etme(me) li belki ifk’i., İflah olmaz, beli kırık mücmel rivayeti., Duana amin diyeceğim! ., Hacc-ı Kırana niyet le., Ha de, ihrama gir., Cebel-i Kuzah’a gel ki., Cevahiri toprağa nispetle harman edelim., Bedduadan medet ummak mı! ., Haşa., Ve ki., Sen hüccacı Beytullah’ta gör! ., “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk., Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete., Leke ve’lmülke lâ şerike lek..,” … 30.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Müsekkin name Elimizi kaldırdığımızda, başımızı kaşımaya İnsanları memnun etmek için kaşını kaldıranlar olur “Sakın tırnaklar ete değmesin! ” Deli gömleği giyenlerin kulağına Akıl gibi müsekkin name okunur Mütercimlerin lügati divanı ağır İşitmekle anlamak arasında, bir yelerde Vaveyla izmihlal, gönül dolusu infial.., Zor işittiğim zamanlarda ufkumda kapkara güneş Ne oldu sana, seninde mi yüreğin yara be güneş? Karamsarlığın son raddesi, izanda sürgün ifrazat Yüzümde, balın balçığa batmış halinin tadı Göğsümde inleyen tek ses., Allah’ın adı Hangisi teenniyi felaha götüren şerit? İçilmeyen melanet ve yenmeyen haltlar Aleyhe dönmüş bütün kozlar, kartlar Maziye giydirilmiş, işlenmemiş suçlar Çirkef ve başıboş icraatlar Bir söz vardı, belleğe koşan Zanlı, adam sayılmadan önce Yarasına tuz basılan neferin gerdanından düşen Gönülden nasihate açken gönül, ezadayken işve Bir tek ona muhtaç us, neydi o? ! …, anladığında suçlusun.., Ne kadar acelem var! .. Acelem var., Kaybederken bile Bile bile, heba olmasın diye ömür ... 10.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Müşerref kadın., İki elin tutacağı bir yaka., Gönlü varlıklıların o su, fiyaka., Biz(mi?) lalezarın esbabıyız Vildan., Tehir edilmiş sevinçlerin ertesinde kalmış caka., Biz, bet zamanların boranından sabiyiz., Biz bir vefalı söze kul köle türabıyız., Sensin nabız-aşna biz münadiyiz., Biz dilde letafet yadıyız.., * Güneş ülkesinde., İntiharlar mevzuu bile edilmez., Firaktır acısı ölümden sonra bile dinmez., Şimdi başı dönenler bulutlara yaslanır., Barış var yurdunda mahbubun., Kılıçlar kınlarında bunun için., Bunun için zırhlar paslanır., * Rüzgarın teennisinde sudeka., Ve hatıra gelen şiir şahın diyarı, dar-ı beka., Anlı şanlı dostların yeri yurdu, o diyar sureka., Güna gûn, gül ile sümbülün sarmaş dolaş olduğu vaka., Sayhada bin yılın haftası, kirpiklerde cihan uyanır., Kokla ve yayıl sere serpe, kime desen kavlin hak., Burası cennettir! ., Cümle alem inanır.., * Saçlarını sal, göğün en çetin girdabına., Sarıldığında hüzün dememiş miydin; Ya hal., Ya beni sana doğrult ya bu doğrulukta canımı al., Ayaklarının altına sinmişti cinayet korkusu., Ve vefa önlerinde, anne sütüne hasret., Kabl-el bulüğ de vefat eden hicran., Ceddini bekleyeduran., Onlardı Vildan., * Anımsıyorum., Elestü bezmindeki soruya., Hep bir ağızdan, “Kalu bela! ” dediğimizi., Sakınmadı berzahta, hiçbir çiçekten Vildan., Asıllarından derleyip gelmişler, bizim dünyada., Yiyip içtiğimizi bize, hediye sunmaya Vildan., İnha edilmiş kabule şayan berat ellerinde., Ve gök kuşağından ilk düşen senin adın., Annelik şerefini sen tuttun, sen aldın., Annem., Seni bekliyorlarmış., Zira sendin vefalı kadın.., * Ben erguvanların arasında., İrkildim hicabımdan ilkel dokunuşlara., Çehreni gördüğümde, yüzüm yere kapandı., Evladın olmak için duam, yeniden doğuşlara., Burada bütün göçler sadece ana vatana., Burada azap atasına, ceddine atana., www.antoloji.com - kültür ve sanat Burada rahat, sözün erine., Burası anayurt, söz verip tutana.., * O kuşların gözlerinden., Mabetlerin adresini okuyordu., O kendi yüreğine tezgah kurmuş rahime., Vatan namustur! Diyen şehidine erine., İpekten şal dokuyordu., İnanma bana! ., Arşıalada ki, defteri kebirde., İsmini altın harflerle yazılı görenler söylesin., Tahayyül et! İşte sen Hakkın katında böylesin., Bedbaht olurum., Yeter ki, sana kimse., Harimi ismetine kimse sövmesin., Söyle gagasında siccinle gezen kuşlarına., Anasına asi olan evladı, asla övmesin., Sendin o., İsmail’e zemzemi sezdiren., Sendin, Muhammedi (s.a.v.) emziren., Sendin İsa’yı kucağında gezdiren., Sendin Musa’yı suda yüzdüren., Müşerref kadın.., … 01.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nakli kabil olmayan buluğ Ağrıyan başım değil, Yada, sen öyle sanma Akıl nüvesinde sızlanır Derki; Sen nefise ye kanma., Nakli kabil olmayan buluğ Acıya çalar, kabına sığmaya zorlandıkça Afitab hürriyet gibicesine gözlerimde Mürur-u zaman kaç kez., Hem de kaç kez, gamzelerime dokundu Esamin badirelerin arasında horlandıkça ... Ulufeler iğreti duruşlara yandaş Nedenini ihlas sız! Diye okuyor Vakarın istediği; Dik duran bir baş Düşünüyorum da, kirlilerini O Hangi çalıntı kalpte yıkıyor! * Yerde, içi mugalata dolu zembil Serde hayal perdesi, susuz kuru Nil., “İnciniyor yüreğim! ” Diye ağlayan mı var? Uğraş ve yapabiliyorsan., Listenden birkaç marazı daha sil Nakli kabil olmayan buluğ Rüzgar, yelkenlerini şişirmiş Sen beni hala cılız., Bir esinti bil.., ... 17.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Namlunun ucu., Namlunun ucu., İhtirama dönük, yivlerde barut kokusu., Yol karanlık, su bulanık ve ışıklar sönük., Yedi iklime sevdalı biri, omzunda hurcu., Yüreğinde ölüm korkusu! ., * Salındıkça oruç müessesesine, Saime., Mehil verilen kaideler yıkılır gölgesine., Sabır obasında, oğullarda zuhur edince şaibe., Sarı bir alev belirir ve karanlık kırmızıya çalar., Akşama sürünün birikeceği ağıllar bölgesinde., Okunu nereye fırlatacaksın ey avcı? ., Hem seni suçlayanda kim! ? ., Suizan ı bırakıp ta bakacak olsan., Sensin yargıç, sensin savcı.., * Kaydı alınan anlar., Vakarı hakikati ilmekler., Şimdi toprak oldu diye mi? ! ., Önceleri severek giyilen gömlekler., Gönülden düşmüş, pejmürde dostlar., Bir eksiği olana bin kusur ekler., Mebruk, emin olana emanet can., Her yaratılanı, bir yaratılan., Sever ve yollarını bekler.., * Dün, Musa közü yutmuştu., Sonra Rabbi sinden, “On Emir’i” muştu., Süleyman’a Belkıs’ı müjdeleyen Hudhud da kuştu., İsa, henüz kundakta iken tabasıyla konuştu., Ya Muhammet! ., (s.a.v.) Öğrettiği güzel ahlak., Her devre muvafık., Medeni buluştu., İslam.., * Ey insan! ., Ölme, önüne gelmeden davet., Ölmek değil, ölümü görmek maharet., Öyle büyük bir nimet ki, hayat., Bilirsen, eline geleni tut., Kaderine razı ol, gel., Dön, Hakka itaat et.., … 27.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nar gülüm., Nar gülüm., Kalk, Huda’ya şikayet et! ., Velev ki, şu hakka yalın duruşumu., Yakın oldukça soğuyan tılsımlarınla., Kurtul bu mabedin kefere ziyaretçilerinden., Sen değil miydin, susturan muhabbet kuşunu? Kutlu bir düğünle gerdeğe giderken., Bahşiş vermeyim diye kaçan., Sepetçilerden? ! ., Kurt kuzuya oynar sürekli., Oldum olası nefret ederim ben., Saldıran obez tırnaklı etçillerden., Yanıldım, pusuya düştüm, bin defa yanıldım., Kimi göze kolay lokma belki keriz sanıldım., Karanlığın en koyu yerinde, kalkıp., Korku namazları kıldım., Eşe dosta hor göründüm kalplerini(mi?) kırdım., Çözen bilir halbuki, yürek kavislerinde zerre., Aşk odunu alevlendiren lahuti bir sırdım., Sıradanlık çaydanlık olmak gibimi? ! ., Umurumda değil! ., Vefa temiz su! ., Ondan içmeyenler göremez dibini.., Benim defterimde de ecelin karşılığı ölüm., Bende bir dikenli bahçede umuda açan gülüm., Bende can taşırım, güler ağlar gülüm., Ben o ateşe yanan nar gülüm., Benimde yüreğim var! ., Var gülüm.., … 15.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ne dersiniz siz? Şiir sevenlerden (mi şiz! ” Silik anıları yekpare şaha kaldırır Sultan çadırında Gülperi’yi gerdeğe koyan giz Melike Murat’ı hacamat eder, kan aldırır Meczubun elinde yarı belinden kırılmış., Reyhan körpe Nadide bir filiz Meğer çiçeklere can veren Aşk’mış, ne dersiniz siz? Sevgi sınırlarını zorlayan Sadrı dar eden sılamı yoksa yar mi Sevilmekten yorulmuş bitap düşmüş Göğsünüzde vefa örneği bir hikaye İndinizde cılız bir sevda var mı? Sütüm beyaz diyorum ak değil Siz Nida’nın kaba hatlarındasınız Nil, ellili yaşlarda ama henüz Bekareti bozulmamış., Kız oğlu kız.., Gecenin koynunda O, Sanki Sidre-i müntehadan Anaforuma göz kırpan yıldız Ağzı aksanı dayadığım hoş lüle Çeşmeler kımızı fısıldarda ancak Velev ki Maide suresinden kalmış “Berzahun barizetun! ” Aman Yarabbi! Dimağı alan kuşatan lezzet., Bu ne hız..! “Eleyse kezalik ‘Vakıa! ’” Bakır devrinden uzanıp ta medeni çağa Vallahi çadır kura sım var.., Oksijeni bol olan bir dağa Tek sizin olsun diye tüm Güzelliklerin bekareti., Biliyorum ama kullanamadım Hakkı tecelli ettiren kerratı… … 02.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ne şehit ama., Selamün aleyke., Sathın savunucusu mezar taşı Yadıma düştükçe kanım kaynar, kalbim hızlanır Ne şehit ama., Yamyamlara ebcet olmuş mübarek naaşı Gövdesi Çanakkale’den kıyamete tekbir almış uzanır Allahüekber der haykırır ta Avustralya’dan başı Silkinip çık yerinden desem., Seni kim tanır? Ne için toprak ettin bağrı o gözü o kara kaşı Sorsan zaferin üzerine güneş doğmaz utanır Ravzanın iklimi kuşatmış muazzez afakını Rahat uyu ruhu şâd olasıca ey âraf sakini Ne kadar gerçeksen, küfre dediğinde el çek Vatan namustur! Ölçünüz ölçümüz ölçek Göklerde hilal Hak! Dalgalanır gerçek Bu vatan senindir senin kalacak., İnşallah sonsuza dek… … Mehmet Sani Özel 28.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nebulası bozulmuş mefkurelerden, Nebulası bozulmuş mefkurelerden Nevrim döndü, Münevver.., Ne olacak şimdi diye haykırırken Eflak’a Eh, oda olur hayrul beşer Saliha’yı sever Evire çevire dövsün seni masiva.., Mazinin boşluğundan kopup gelen, mor ötesi ışık İklimi okşayıp ihya ettiğince, iliklerimde figan Bedensi arzularım üryan oldu, Nûra karşı, Hayat damarlarımda kudurur, sımsıcak kan gibi Durduğum yerden gözlemeye çalışırken Âlayı arşı Bir meteor bakışlarımı aldı kararttı, su-i zan gibi., Aynalardan aks edip kırarak çizgilerimi Azami kebire ulaştırmaya yeltendim Uçsuz bucaksız boşlukta hakka vurarak dizginlerimi *** O bendim.., Maazallah, Tahıl torbalarında sünelere katlanan Kayıp sahibine verilecek! Diye îlân en., Sıra bana geldikçe, mazeretsiz üzerinden atlanan Atlandıkça dil-âzûrde, Hasbinallah.., Ustura kılımı kesiyor sanırdın sadece, Sivilce niyetine yerinden olmuş onca gözenekler Ve sivrildikçe kafasına vurulan, kahra dolmuş gece Teri toprağa düşmüşte inler, hatırı sayılmayan emekler Serde gurur, nerde onur! Her nefes bin bir hece O bendim, yinede.., Sarsılmaz bir imanla, yıldızlı hilali bekler.., *** Hiçmi kuş uykusuna yatmadın Aziz., Arzuyu yatıştıracak Hülyalar göresin., “Vatan için canımız feda.,” deyipte Selin önüne cansiperane bent kuranlar biziz., Bedrin aslanları gibi, bir şanlı eda oynar ipte Tavrını takınanlarsa başka! Ya biz kimiz? Garabet türedikçe amuda kalkar ahval Ağlama boz bulanık zihnim, su gelir nerelerden Suhulet minder dışında, Ah ne acayip bir hal Sabır ağacının gölgesinde uyurum hala Hayallerimde Cennet sofrası varken Sayılmadık koyun hesabına çekilir, ha bire ipimiz Sırçalı saraylarda saltanat yaşanır, oh ne âlâ.., Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz.., Diyelim hala.., Mehmet Sani Özel 27.09.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nedendir! ? Nedendir! ? Nerde bir münadi haykırıp kalksa Korkarım hüzün var, haber sendendir Yavrusu ağlayıp, anaya baksa., Vallahi bu telaş, bu zor sendendir.. * Bildiğini sandığın neler var bilsen Bir tek tebessümde bin olursun sen Nihalsın ey can, yek olan tek sen Billahi bu ateş, bu kor sendendir., * Harda gül bahçesisin, suya tav olur Hangi aşık yalpa vurup, acemiye av olur? Elif bile seni görse, narından vav olur Vallahi bu telaş, bu zor sendendir.. * Sabah akşam gözlediğin yollarda zulüm., Bir yanında hayat, kabusun bir yanı ölüm., Sevdiğine kavuşmak pek zormuş, gülüm Billahi bu ateş, bu kor sendendir.., … 11.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nerde olmalıyım? ! (makale) Altında ateşi olan kazanın içinde su varsa, o fıkır fıkır kaynar. Sizin sakin sessiz dediğiniz tepeciklerin içinde (kim bilir!) beklide sancılı doğumlar veya kendir ipleri koparacak tehlikeli yaşam oyunları vardır. Aramızda, şu yaşamış olduğumuz çevrede, yakın veya uzaklarda kimler yok ki, olması geren duyarlılık maalesef en hafif düzeyde, şu ahir zamanlarda. Allı pullu, yaldızlı ve yakışıklı, görkemli ve içerisi neşe dolu hayat dilimlerine koşar beşerin ekseriyeti ve daha sonra mutluluk pastasından payına düşmeyeni de (af buyurun, sizleri tenzih ederim) iç etmeye, sahiplenmeye kalkar, zamane insanı.., Şimdi sormalıyım; Şu zamanlarda sizler nerelerdesiniz de ben bu azametten bihaber ve gafil durumdayım! Üzerimde ar’ımın timsali, edebimin gereği bir örtünün uzantısı, eteği, pöçüğü varsa lütfen tutun, tutuverin ve beni de içerisinde olduğunuz (zahmette olsa varım) hayrın, yararlılığın en müşkül noktasına çekiverin. Allah rızası için terlemeliyim.., Nerelerde yokum veya elden geldiğince olmamaya çalışıyorum, ya da çalışmalıyım? Yakın veya uzak gelecekte nefsi kudüme münhasır planlanmış imarethanelerde, aç bi aç düşkün muhtaç kimselere yapılan yardımların şeref ve onur payesi olarak kazanılmasına çalışılan, şahsi çıkarların gizliden gizliye hesap edildiği ve (affınıza sığınırım!) şerefsizliğin şereflendirildiği imansız, ihlâssız, samimiyetsiz oluşumlar ve ortamlarda yokum, kesinlikle olmamalıyım. Nerde olmalıyım ya? Nergisi kendi ikliminin dışında görüp ölmesin, mahvolmasın çiçekler ve yeşil diye mevsimin destursuzluğunu kendine dert edinen biçare insanlar yok mu? Sözüm ona, (güya) aklıselimin “saçma sapan” diye nitelediği, edep ve ahlak mihmandarı ki, yürekleri ile düşünür, mazlumun yüzüne dönük gözlerini, araya adn cennetini soksalar dahi örselenmiş bir kalbi mutmain etmeden gözlerini ve cenubini başka bir yöne çeviremez kimselere hadım, hizmetçi olmalıyım. O kâmil insanlar ki, hiçbir zaman mükemmellik payesi düşüncesinde ve peşinde olmayan, hayırlı bir işte iken eceli ile Azrail’i karşılarında görseler, (haşa) nerdeyse Allah’ın meleğini azarlarcasına; Şimdi vaktimidir? ! Der gibi hayıflanan, “ahseni takvim! ” numunesi veliler, evliyaullah, âbid ve zahit kimselerdir. Tek derdim, O zatı muhteremlere olabildiğince yakın ve yararlı olabilmektir. Vatan ve millet kavramları kutsal manalar ihtiva eden, uğruna can feda edilesi kelimelerdir. Bu merkezden başka düş ve düşünceleri besleyip büyütmek veya bölücülüğe prim vermek, anarşi ve terör ile yurt kurmaya çalışmak, bir düşünce ve idealin doğruluğunu keyfince ispata çalışmak ve bunun gibi menfur emellerle can yakmak, cürüm ve cinayet işlemek hainlik değil de nedir? Anadolu’yu abat eden Alperenlere bakılırsa ki, (işte onlar Allah dostlarıdır) İnanç, düşünce ve felsefelerinde ırk ve din ayrımı gözetmeksizin, bütün hayatlarını Allah rızası için, insanlığın yararına serdetmişlerdir. Bu gün benim ülkemin ismi, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” Onurluyum, guruluyum., Bizi bu günlere taşıyan ve aramızdan ayrılmış olan, isimsiz kahramanları da dâhil, başta “Gazi Mustafa Kemal” olmak üzere, bütün devlet adamlarımızı, ozanlarımızı, şairlerimizi, edip ve yazarlarımızı, hacılarımızı hocalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Ki, bu aziz vatanın her bir ferdine düşen görev; Ezmeden üzmeden, kırmadan dökmeden, yakmadan yıkmadan “muasır medeniyetler seviyesine” koşmaktır. Bu koşuda inanç ve samimiyet, dürüstlük ve adalet, hoş görü ve anlayış birliği şarttır. www.antoloji.com - kültür ve sanat Fitne, bölücülük ve kargaşa geçmişi, tarihi ve tarihi kahramanları yargılamaya kalkmakla başlar. Bizim geçmişimizde (iyi bakılırsa görülür!) inancı, mezhebi ve meşrebi farklı insanlar dahi devlet idaresi ve yönetiminde âli makam ve mevkilerde görev yapış olup hala yapmaktadırlar. Geri kalmışlığın emaresi olarak gösterilen bölge ve kesimlere, bu geri kalmışlığa sebep olarak, başta o bölgeyi temsil eden dinamikleri, siyası simaları sorumlu görerek bakmak gerektiğine inanıyorum. Siyaseten veya sözde üstünlük sağlamak, konu galibi olmak, karşı görüşü kuralsız, ahlaksız ve kanunsuz yol ve yöntemlerle çökertmek, art niyetli olmak, içten pazarlıklı yaklaşmak, yok etmek değildir! Bilakis her türlü görüş ve düşünceye karşı hoş görülü olduğuna samimiyeti ile duruş sergileyerek onları özümsemek ve mevcudu hakça bir anlayışla hak edenlerin her kesimi ile adil bir şekilde paylaşabilmek ve kesinlikle istismar etmemektir. Nedense, içinde alın teri, emek ve gayret olmayan kazanç peşinde koşmak bir nevi gözü açıklık, çeviklik, entelektüel uyanıklık gibi kabul edilir, algılanılır anlayış olmuş(!) . Meşru olmayan zeminlerde, fırsatçılık, haksız rekabet ve (af buyurun) zorbalık iş bilirlilik kabiliyeti olarak adeta bilimsel bir kabul niteliğinde izanlara tevdi edilmektedir. Adına masum anlamlandırmalar yapılarak, soygun ve sömürü faaliyetleri ile tüketim kültürü menfaat çevrelerinin lehine yönlendirilerek yozlaştırılmaktadır. “Mutlu insan! ” tarifinin anlamları ile oynanarak, evrensel genel geçerli ikmal kavramları yerine uydurma, çıkarcı art niyetli ikame seçenekleri insanların beyinlerine çeşitli medyatik imkânlarla dayatılmaktadır. Bireysel haz ve dimağı renklendirecek zevkler arayışında olmak, bireyi toplumdan alıp bir ucube haline getiren temel neden olamaz mı? Ahlaksızlığı ilke edinen sorumsuzluk anlayışı, edebe, kültüre anane ve örfe bakıp aldırmadan, sırf bir miktar haz alabilmek uğruna bir buçuk yaşındaki sebilere sulanarak, şehvetini örselemesi veya cinsiyetten rant elde etmeye çalışması hangi inanç ve felsefe ile tarif edilebilir ki? ! İnsanların veya insan topluluklarının inançları, dinleri olmayabilir ancak olmazsa olmaz bir gerekli kural (olmalıdır) vardır; İnanç, din ve kültürleri ile ortak sınırları olduğunu “kabul” başlı başına bir kuraldır. Özgürlüğün sınırı; Fikirler, duygu düşünce ve tasarım olarak hayata geçirildiğinde, çevre olgusu dikkate alınarak bir takım edep ve ahlak kurallarına binaen estetiğe büründürüldüğünde, hayra alamet iş ve fiillerle karşı fikirlerle buluşur hemhal olur. Bunun dışında tecavüzkâr, inkârcı, bencil, zorba, kaba veya nazik şehevi sunumlar her ne kadar küçük masum fanteziler olarak kabul edilip hoş görü gösterilirse o oranda bir yıkım ve yok oluşa yardımcı olunmuş olacaktır. Bu yazılanlar, benin bana seslenişi ya da bir yaratılmışın Yaratana içini dökmesi veyahut insanlığı (maazallah) felakete götürecek gelişmelerin karşısında korkarak, secdeye kapanmak üzere olduğu yerde düşüncede diz çökmesi gibidir. Hiç kimse kusura bakmasın ki, ferde veya bir kesime nazire yoktur. Hiç kimsenin inanç ve kabulünü, başka kimseleri art niyetle kullanıp istismar etmediği müddetçe eleştirmiyorum. Hiç kimsenin meşru kazancında gözüm olmadığı gibi, her kimse doğruluğundan, dürüstlüğünden, özünden ve sağlığından bir şey kaybetmişse üzgünüm ve kesinlikle sağlığına duacıyım. Naylon bir fanusun içinde bol oksijenli nefes almaya çalışan insanlara, insan olduğunu düşünenlere ben, bende dâhil inandığım Allah’tan, razı olduğu ve kabul ettiği biçimde bir kulluk diliyorum ve hala kendi kendime soruyorum; Nerde olmalıyım? .. www.antoloji.com - kültür ve sanat Allah yar ve yarımcımız olsun… 13.12.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nerdesin ey muhabbet? Çil yavrusu gibi dağıldı., Çirkefin mirasçıları perem perem Gök kara bulutlardan günlerce yere sağıldı Tufandan sonra ki ilk güne çıkınca, Hürrem Ne görsün! .. Avam perme perişan., Kimisi kanser, Kimisi verem.., Kel’in elinde değil.! Tırnaklarının arasında merhem Mezgit kılçığı ile kafasını kanatır Tutacak olsa keşke, koparıp ense belinden Birkaç şıvgın, saç teli hediye versem.., “Ve la havle..,” Tespihinin sesi bu.! Sıkı bir ritim gümbürtüsü gelir, sükun yerinden Sülaleler servetini çekmiş koymuş, şifa kuyruğunda Dualar duygu yüklü gider, merhametin membaına Ümidimiz., Cümle dertlere derman olsun Yakarışlara cevap, Tanrı buyruğunda.., Kaç kapının kitle si eline yapıştı? Kar tutmuş ayazlı sabahlarda tuttuğunda Nerdesin ey muhabbet? Hasretime hile karıştı., Sen ben serzenişleri ile biz çoktan vuslatı unuttuk Katır inadına şu gönül, Arap atı küheylanlarla yarıştı Bir kağnının köp’ünde, şimdi ağır aksak giderim Toza çamura belenmiş, yüz hatları, ne dersin! Azar, kötek gayrı yürek unutulmaya alıştı Bana haber ilet! De ki, Canın yüzü güldü! Yaşamaya ahdetti, hayatla barıştı.., … 12.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nesine tutuldum., Nesine tutuldum., Nesime’sine ağdalı tevatürlerin Açamadığım buklelerin, yaprakları arasında Sezgilerimi okumaya çalışırken Acayip tavırlara başımı vurur da, Azda olsa, hatırını saydığım gurur Ağlamayı yenilmek, yıkılmak sayar Almaya çalıştığım mesajın özleminde Sabırla sebat eder, inadına ayakta dururum. İlahi., Aşk bumu? İzinsiz suretleri kopyalamış gibi suçluyum İlklerde hep hata ettiğim., İyiyi hangi iklimde harmanlamayı bilemediğim İpsiz sapsız düşlere düştüğüm inancındayım., Yolu izi bilinmeyen esrarlı vadi Yol ver! Diyecek cesaretim olmadı de hadi., Nesinde, neresinde oldun afaki bakışların Kimi gün, gözlerinden bilinmeze, görünmeze dalışlarım Kimi gün, gönül bekinden geri kalışlarım Kiminde, zehirli ok gibi göksüme saplanırken kaşların Olsaydı keşke.., Senin için pınarlarımdan boşanırdı göz yaşlarım Gönül koyduğum yer neresi? Göz neresi, gönül neresi? Söyle yüreğimin sesi! Nesine tutkun oldum., Bir ömür ardından koştuğum aşkların Acı gerçeklerden arta kalan harabeler Hangi gün boğazıma sarılırsın, yalan haber Sanki hep geç kaldım! .. Sen beni tanıyamadın, ben seni bilemedim Bir hürmet halesi gibi estin, filiz verdin koynumda Duydum., Duyduğumu sandım ürperten sesini Aslı şu ki, ensemde hissettim titrek, ürkek nefesini Ve kaldırıp başımı baktığımda esmaya., Ne seni görebildim henüz, nede yalın başımı.., 01.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Neşvünema Bir bakışta maziyi atiye sararda ezel Mahyada yıldırımlar kubbede şimşekler gezer Bir gülüşe bin yıllık kırmızı gül gibi hezel Bir yürek aşka dolmuş, sükutu hayalde gezer ** Sür düşünü bozkırın beline ey sarı süsen Vur dişini daz kırın eline bahara küsen Sürgit işkilini kâle almamış menşur Ruşen Vurgun derinliklerde, durgun sularda kim gezer ** Enstantaneyi yakalamışsa mağrura müphem Müşküllerde izdihamım Mükerrem’dedir şüphem İmdada erişti kayra gaipten, hem dem bu dem Nevi şahsına münhasır ruh, şu bedenden bezer ** Âlicenap meşkur em, kapında bu ben mülazım Afiyet can dostundan temenni, gayrı ne lazım Andıkça çağırır adını, canhıraş avazım Nevraljiler, meridyenlerimde hezimet sezer ** Nervürüne apıştım, affına mahzar., Neşide Neşvünema çağında hayıfına intizarlı keşide Besledim büyüttüm moru, karar kıldım yeşilde Yada düştü yinelerin, girizgahımda gezer., Mehmet Sani Özel 10.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nitelikli şiir NİTELİKLİ ŞİİR Düşünüp karar verebilme yetisine sahip insanların yazmış (yada sarf etmiş) olduğu, duygusal anlamlar içeren ve özellikle düşündüren, hakkaniyet ölçülerini çağrıştıran sözcük sarmalına, bir estetik ve ahenk çerçevesinde resmedilmişse “nitelikli şiir” derim., Okuryazar ve hatta ümmi bile olsa her insan şiir veciz edebilir. Kişinin duygu derinliği, zihni yapısı, zekâ algılama şekli, özlem, arzu, tecrübe ve ihtirasları ve bilgiyi değerlendirme yolu, ifade etme yöntemleri şiire kan ve can verir. Şiiri bir kişi yazar, telif hakkı yazarındır ancak onu her kim okuyorsa şiir o an onundur! Kötü veya iyi olması varacağı koordinatların neticede okuruna vereceği (belleğinde var olan) estetik ve ahenk boyutu ile ilgilidir. Yanlış adreslere yönlendirilen çağrışımlar sonucu buruk bir bütünleşmeye götürebilir ki, okuyucu ikmal ve ikame gücüne haizse, dağarcığında düş ve düşünce zenginliği varsa, kötü şiirin iyi yerinden tutup özetlemesini gayet iyi bilir. Yani, şiir okuyucusuyla buluşunca nitelikli şiir oluverir. Bir nesrin altında binlerce olumlu yorum olması veya birkaç ödül alması, onun herkes tarafından mükemmel kabul edileceğine anlamına gelmez. Zira ben’in veya o’nun şuur iklimine alındığında gerçek veya gerçeğe yakın ifadeler hükmediyor, edebiyatına estetik esenliği veriyorsa kabule şayandır. Esasında şiir, (bir manada) Vahyi (dillendirmek) taklit etmektir. Sözlerin en doğru ve erdemlisi, Yaratan’ın Allah’ın (c.c.) sözü olup, insan için düşüncede var olan fikirlerin yaşanır olmasına olan özlem ve hasrettir ki, misali cennet hayatıdır! Beşeri ilişkilerde muaşeret kanun ve kuralları ilk insandan bu yana konulmuş ve müteaddit defalar tekrar edilmiş olmasına rağmen, düşüncenin sınırsızlığındaki pervasızlık, toplumsal (çoğunluk) huzurunu ilga edecek boyutlara varır gelir. Şiir, sevgi ekseninde bir ahenk ve usulle hakkaniyetin adresini yazar. Yaşananlar ve başa gelenler acı ve ıstırap dolu olabilir ancak bütün bunlara rağmen şair yükünü omuzlar yinede genel geçerli doğruları hedefine koyarak adaleti çağrıştırmaya devam eder., (devam edecek.,) 131.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nitelikli şiir., (II) Kökünden arı duru su alan ağaç, doğal şartlar içerisinde çiçeğini de açar meyvesini de verir. Yapay müdahaleler, yanlış aşılamalar ışık ve gölge oyunları eşyanın tabiatına aykırılığını zehir kusarak belli eder. Edebiyatı ve kültürü bin yıllarca öteden temellenmiş bir milletin tevafuk eden efendiliği aşikâr bir beklenti iken bir takım garipliklerin tebarüz etmesi elbette hoş karşılanmaz. Edip olmak salt kişisel beklentileri yüceltmek, daha çok itibar görmek, ayrıcalıklı karşılanmak ve her işinde asan olmak değildir. Bilakis edip olmak, Yunus olmak, Pir Sulatan Abdal, Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi birebir çileye talip çile adamı olmak demektir. Sözü yüceltmek onun bayrağını en yüksek tepelere çekmek değil onun anlamını kavrayarak ve zorluklara göğüs gererek verdiği manayı daha geniş çevrelere taşıyarak ve savunulanı yaşayarak, ikmal ettiği esenliği ve mutluluğu paylaşımı çoğaltmaktır. Neslinden bihaber bir şairin, Kurtuluş Savaşını, Çanakkale Destanını, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı anlatıp şiirine konu ederek işlemesi ne kadar yüzeysel ve kadar yapaydır, varın siz tahayyül ediverin. Popülist akımların tesirinde kalmış zevatın, hiçbir kaide ve kurala bağlı olmaksızın, sorumsuzca, direk insanın nefsine hitap eden tarzda yazıp çizerek bir kısım efendilere getirim sağlamaya çalışması, diğer yandan bu ülke ve millettin esas temelini teşkil eden emektar insanın yüreğinde kanayan yaradır. Her türlü hassasiyeti ve mukaddesatı malzeme olarak kullanmakta beis görmeyenler, onlarda şiir yazarlar. Hatta amatörleri bile benim diyen şair ve edibe adeta taş çıkartırcasına bir gecede şöhret olarak hâsılat rekorları bile kırarlar. Öte yandan yüreklerini yarıp bakacak olsan, bir gram Vatan sevgisi ve dirhem Allah korkusu bulamazsınız., Öte yandan Nazım Hikmet’i veya Mehmet Akif’i çeşitli istinatlardan alarak istediği renge boyarlar. Rüzgarın estiği yöne ve keramet şiddetine göre taraf tutup tavır alan, havadan sermayeli kazanç sahipleri, kökleşmiş kültür ve ananeleri dahi en kısa zamanda fitne sokarak yozlaştırmayı ve kaybedilenlerin yerine koyduklarını da menfaatlerine uygun olandan seçmeyi çok iyi bilirler., Demek oluyor ki, Kötü şiir ancak art niyetle yazılan bölücü bozguncu, hain düşünceleri besleyip himaye eden, bireyin ve toplumun hassasiyetlerini rencide eden, sevgiden ve saygıdan yoksun, tevazusu olmayan fitne unsuru bilinci ile yazılan (güya) şiirdir., Özünde sevgi olan her metin; Matematiğin kesin sonuçlarına varan ve onun kesin sonuçlarını anımsatan estetikle özgüveni besleyip insana insanlığını hatırlatıyor., Edebe terbiyeye uygun söz sarf ediyor, vicdanı ayağa kaldırıyorsa, hamaseti uyandırıyorsa, ilgi ve alaka yetilerini canlandırıyor, aşk azim ve gayret havasını koklatıyorsa, kişiye acz ile yüreğini yoklatıyorsa ki, O elbette şiir, nitelikli şiirdir. (devam edecek.,) 14.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nitelikli şiir., (III) Ait olduğu coğrafyaya sevgisiz, mitolojik hikâyelerde okuduğu kahramanların efsanelerini benimseyip yurtlarına hasret duyan, faraza onların harmanlarını savuran zavallılar vardır. Ekmek yediği fırının önünden geçerken, esnafa selam vermeye bile tenezzül etmekten gına getiren, su içtiği çeşmenin kaynağını bulandırma hevesinde, içinde bulunduğu tabayı küçümseyip hor gören maluller, yeri geldiğinde vacip olan yurttaşlık görevlerini sudan bahaneler ve kasıtlı mazeretlerin ardına saklayarak ifa ve icra etmekten kaçınırlar. Fakrı zaruret içindeki vatandaşın en zor şartlarda icbar edildiği vatani görevlerine karşılık onlar eğlence dünyasının ekseninde zevki sefayı ifrat ve tefrit noktalarının tavanlarına vurarak (sözüm ona.,) ikmal ederler. Ar ve haya müessesesinin hiçbir şubesine üye olmayan iki yüzlü sorumsuzluk mümessilleri aynı zamanda entelektüel görünümleri ile her türlü milli ve manevi değerleri istismar etmeye yatkın karaktere sahip olup başları sıkıştığında vicdanları sızlamadan ülkeyi terk eder buhar oluverirler., İnsanın kalitesi, sorumluluk bilinci ve bu anlayışla yaptığı icraatları ile üzerine düşen vazifelere aşinalığı ile milli manevi değerlerine olan muhafazakârlık duyguları ile çevresine duyduğu sevgi saygı ve hoş görüsü ile ölçülür ancak. Yoksa kime ne? Kimin hangi inanç veya ideolojiye tabi olduğu., Bir toplumun bağrında, nitelikli şiir üreten edip, şair ve yazarları az veya yoksa hiç kuşku olmasın ki, o topluluk batma yok olma, bozulma mesabesindedir! Hakkı takip edip, en azından evrensel hukukun savunucusu olmayan müellifler o toplumun ahlakını ve kültürünü sömürüyor, istismar ediyor demektir. Şairler, bu manada kültür ve inanç bayraktarları olmaktadır. Bayrağı gönlerde tutamayan imanlı ve inançlı cengaverleri olmayan alaylar başıboş kalmış dağılmaya yüz tutmuş şuursuz kalabalıklar olmuş olabilirler ancak., Her halükarda nitelikli şiir, nitelikli şahsiyetlerin bağrından kopup gelen dizelerle mürekkep olabilir. Ahlak sahibi edip kişi, atasına saygılı ve aslına ait her türlü değere vakıf, vatansever bilincinde, özünde ve sözünde doğru ve dürüst kimsedir. Gösterişten, alayişten nefret eden (hanım veya erkek) her şahsiyet, bu minval üzere, şan ve şöhret heveslerini gütmeksizin, baskı ve zora boyun eğmeden, halkın yararına olan hakikati, hakkın doğrusunu tümcelerine yükleyerek nitelikli şiir üreten şahsiyetli, nitelikli şairlerdirler. Onlara yürekten selam olsun., (devam edecek.,) 14.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nitelikli şiir., (IV) İlkbaharda çiçeklerin aniden açtığını ve yeşilliğin çok çabuk (adeta bir günde) fışkırdığını gördüğümüz gibi, son baharda da bunun tersini görmemiz olasıdır. Bütün meyvelerin budaklarından düştüğü, dalların çıplak kaldığı ve yaprakların renklerini sarıya, kahve renge çalıp yerlere sarıldığı manzaralar (hayal edilirse) vakidir. İklim kışa döndüğünde ise sevgi serzenişleri haddin hududuna varıldığını algılayarak mahzenine, kabuğuna çekilir. Kısaca doğa kendi şartlarının mesajlarını müdavimlerine genel çerçeve içerisinde mutlaka verir ve onlarda bunu iyi okurlar. Doğal olmayan nedir? Doğal iklimle irtibatı kesilerek iklimlendirilen seracılıktır! Hiçbir zaman doğal şartlarla elde edilen tat lezzet ve yarar, bu eğilimden hâsıl edilemeyecektir. Zira her şey bir yana, gün ışığından kazanılan sıhhi mineraller, bitkinin mevcudiyetine yapay edinimlerle ikame edildiğinden dolayı, tüketilen olguda aslına aykırı oluşum ihtiva edecek olup oda tüketicisi üzerinde bu aykırı yapıya müstenit tesir ve etki gösterecektir. Bahçe domatesi ile sera domatesinin tat ve yarar yönünden bir olduğunu kim iddia edebilir? Bütün bu örneklemelerden alarak işaret edilmek istenen; Hiçbir şeyin aslı ile taklidi asla bir olamaz ve bir tutulamaz! Şiirin ne demek olduğunu ve hangi haleti ruhiye ile vücuda geldiğini, hangi nizam ve intizam çerçevesinde eserleştiğini düşünüp tartacak olursak cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bazı kışların yaz havasında geçmesine binaen bütün bitkiler varlıklarını çiçeklerini ve meyvelerini cömertçe vererek gösterirler. Bu zamansızlık içerisinde ilahi bir zaman sunumu olabilir fakat yinede doğaldır. Zira şartlar genel çerçeve içerisinde tezahür etmektedir. Fakat bırakın seracılığı (ki, onun yine kendi kural ve kaideleri ile meşru sayılan bir amacı vardır!) teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve sair endüstriyel atık ve etkileri neticesinde oluşan iklim değişiklikleri, o canım doğayı aldatır, (maazallah) çevreye zehir kusar., Şiir, doğal insanın doğal şartlarda verdiği leziz muhabbet meyvesidir! İlgi alaka ve istem, yürek dili ile okunur. Lakin bu doğal insanın fıtratına fitne sokulacak olursa, yapay nümayişler tezahür edecek olup oda ilk yaratılıştan bu yana sürüp gelen hamaseti, insani algılamayı yanlış yola sevk edip erozyona uğratacaktır. Eşinin dostunun sıhhat ve afiyetinden mesuliyet, sorumluluk duyup hisseden seven insan, zamanla (nazarı dikkate alınmayan küçük küçük yapaylıkların sonunda) maddeci, materyalist, sadist, bana neci bir fert oluverecektir. Bu anlayıştaki insanlığın yazdığı şiir edebi ilga eder, sadece günlük ve anlık zevklerin peşinde, kuralsız kazanımların iştiyakı ile güzeli erdemi en bedbaht şekilde istismar eder., İnsanın ihtirası olur, olmalıdır ancak bu ihtirasın kuvveti ve şiddeti asla diğerlerini rencide ve rahatsız etmeyecek düzeyde, genel geçerli edep ve ahlak kural ve kaidesi ekseninde, aşırılıklara kaçmadan, doğal bütünlüğü kucaklayarak var olmalıdır. Yaratılışta bütün insanlar ırka ve soya bakılmaksızın (yapı olarak) mükemmeldir. Onlara nitelik kazandıran düşünce ve yaşam şekilleridir. Başkalarını sömürmeden, hak ve hukuk çerçevesinde sosyal çevre oluşturan topluluklar, hangi inanç ve dine mensup olurlarsa olsunlar (bence) Allah’ın rızasındadırlar.., Temelinde adalet felsefesi düşüncesiyle, işlerini doğru yapan, hakkı gözeten ve hukuka riayet eden güler yüzlü insanlar ve o insanlar (Azizler ve Peygamberler) ki, (bırakın şiir yazmasını) normal konuşmaları bile nitelikli şiir mesabesindedir., Onlara yürekten www.antoloji.com - kültür ve sanat selam olsun.., (devam edecek.,) 15.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nitelikli şiir., (V) Ekonomik ticari ve kültürel hayatın irtifa alması, huzur ve refah dönemlerinin yaşanması, edebiyat ve onun organlarının eğlence dinlence boyutunda kullanıldığı zamanlardır. Sosyal düzeyleri iyileşmiş kesimler üretmek yerine daha çok tüketime yönelir, aynı zanda var olan sanat eserlerinin daha köklü yerleşmesine ve (kalıtsal) son şeklini almasına, diğer bir manada uzun ömürlü olmasına sebep olurlar. Entelektüel boyutta, asarı antika olan kompozisyonlara gerçek ve gerçeğe yakın (ve hatta abartılı) değerler tespit edilir. Bu diğer yandan o eserin korunmaya alınması, aslına uygun (son şekliyle) muhafaza edilmesi demektir. Aydın çevreler, genellikle maddi imkânlara sahip olup edebi ve tarihi değerleri imkânları nispetine uhdelerine alarak ona soy sop (kimlik kişilik) kazandırır. Bir menkul hükmünde kayıt altına alınan bu kabil sanat eseri kendi borsası dairesinde nicelik ve nitelik olarak asaletli bir duruşla gittiği ve vardığı noktalarda hüsnü kabul görür. Aklın, düşüncenin, duygusallığın, insancıllığın ve erdemin bir potada yoğrularak şekillendirdiği edimler sanat değeri taşır. Vücuda geldiği veya getirildiği merci yada merkez her ne olursa olsun, (aydın olsun, kara cahil olsun.,) hiç fark etmez. Ona kimlik ve kişilik kazandıracak olan çağrıştırdığı mana, düşünsel sarmal ve hitap ettiği boyuttur. Tarihin güzelliklerini günümüze taşıyan, gözlerimizin önüne seren ve onları ulaşılmaz kılan, (bir manada) bilinçli varlıklardır. Dolayısıyla bir esere nitelik kazandıran neticede müellifini onure eden, bilinçli şuurlu ve akıllı, ileri görüşlü sermayenin temsilcileridir. Ki, sanatta şiirde servet düşmanlığı, olmaması gereken temenni edilmeyecek bir akımdır. Yoksulluğun (yosunluğun) bütünündeki şuursuzluk, varlıklılığın bütünündekine oranla daha olası vaki gerçektir. Varlık (maddiyat) bilgi ile barışıktır. Mal mülk, para, menkul ve gayrimenkul bilgisizliği (cahilliği) sevmez. Bilgi, her türlü halde ve vaziyette aklı endeksleyerek daha kısa ve kesin yollardan genel geçerli doğruya varmaya çalışır. Burada anlatılmak istenen; Yaratılışa şu iyi bu kötü mukayesesi yapmak değil, aklın bilginin, erdemini ve eğitimin önemini arz etmektir. Bilgi toplumunda anlaşmazlıkların sonunda kavgalar ve cinayetler olmaz. Zira milli ve manevi değerler istismar edilmez, aydın zaviyesi geniş, hoş görülü, seviyeli ve saygı değer insanlardan oluşur. Kurumları kuruluşları ve bütün organları ile çağdaş nitelikli insan yetiştirmek şiarları olup, inanç ve azimle çalışır bilgi ve beceri sahibi, baktığında ufkun ötesini görür insanlar zümresidir onlar., İşçide, köylüde, memurda, sanatkârda, çalışan çalışmayan her kesimde amaç budur bu olmalıdır. “Muasır medeniyetler seviyesi! ” Ve bu hedeflere koşarken şairin edibin rolü çok mühim olup, (ilerden beri söylenegeldiği gibi) toplumu hak ve hukuk ekseninde şuurlu tutabilmek, en ilerilerde koşarak mihmandarlık, bayraktarlık yaparak iyi, güzel ve doğruyu işaret edebilmektir. Şiirin zor nefes alacağı iklimler, yüksek menfaatlerin kol gezdiği, hakim ve hükmünü sürdüğü coğrafyalardır. Marjinal veya makro çıkarların kurgulandığı şeritlerde, hakikati çağıran her türlü ses, kaba kuvvete redde maruz kalır. Şairin ince irtibatlı, şeref ve onuru çağrıştıran hece ve kafiye dokunuşları, suyu yatağından saptırmaya çalışan çabalara ağır, kabul edilmez gelir. Niteliğin markalanması, kalite kontrol patent hakkı, kurallarını kendisi icat eden bir otoritenin elinde ise, kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı yok demektir. Niteliğin, niceliğin, estetiğin, ahlakın ve edebin kural ve kavramlardaki evrensel tarifi bu felsefenin yordamında bambaşka bir renk, koku, şekil ve tarife büründürülecektir. www.antoloji.com - kültür ve sanat Şiir, zor’un (zorbanın) oyununu bozan bir vakıadır, Olmalıdır., Doğuştan insanın kaderine giydirilen özgürlük ve hayat hakkını isteme meşruiyeti ve çağrışımıdır. Köleleştirmeye, kader hakimiyetine, keyfi yönetilmeye, sömürüye ve adaletsizliğe aykırı duruştur. Şiir, eşrefi mahlûkat’ın (yaratılmışların en şereflisi) yürek lisanî ile Yaratanına seslenişidir! Hareket kabiliyetinin müphem olduğu mahallerde, zaman ve mekân mefhumunun ötesine geçerek, vaktin (durumun) muhasebesini yapıp mizan çıkarmaktır., Şiir, hakkaniyet eksenindeki öykünmelerden, husule gelen hüzün ve mutluluk masumiyetindeki dilek ve temennilerin duygusallık çerçevesinde bir ihtişamla, tatlı dille resmedilmesidir., Şiir, kişisel kalibrasyonlara avantaj kazandırma, ayarlarından kin ve öfke kusma, kendi keyfiyetini empoze teme aracı ve vasıtası değildir., Şiir evrensel bir dildir! “En hassas yerinden kalbine dokundum! ” demek eylem olarak hemen her dile aynı manayı okur. Onu fitne ve fesatlık aracı olarak kullanmak, kişisel ihtiraslara alet etmek, hakaret, iftira, aşağılama ve gerçeğe aykırı iddialara malzeme etmek yakışlıksız, çirkin bir duruştur. Art niyetle kelam ve söz ustalığı yapmak, satırlardan sütunlardan gayrı meşru şekilde faydalanmaya çalışmak acizliktir ancak., Bilgi ve beceriden yoksun, hoş görüsüz, saygısız, sevgisiz mütecavizlerin meşgalesidir herhangi bir değeri ve erdemi istismar etmek., Onurlu bir edip ve şair ve ozan, gönlünden kopup gelen lahuti vecizelerden asla maddi çıkar ummaz. Ücret karşılığında yapılan her türlü edebiyat galattır. Zira nitelikli eserin değeri gönüllerdeki yeri olup alınan veya sunulan maddi değerler ancak ve ancak iltifat (maddiyatla taltif) olabilir., Peygamberliğin, Veliliğin, Azizliğin, Hakka çağırıcılığın, Gönül dostluğunun, Yürek ustalığının bir bedel mukabilinde yapılabileceğini düşünebilir misiniz? ! Şair hakkı tutar hakikati söyler! Her zaman mazlumun yanındadır ve yetimin başını okşar. Zorbayı zemmeder, mağdurun yarasını sarar. İşte (inanıyorum ki) bu değerlere aşina insan fikri kalitelidir ve nitelikli şiir üretir.., Sevgi ve saygılarımla.., 17.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Nurum ol., Ol da., Yer yüzü insan manzaraları İşime geleni alırım! Anlayışında., Hiç kışlamamış, bakliyata dalan kazları Emanetini taşır, malı sanarak başında Bir yıldız doğar, doğarda ay’dan nice sonra Güneşin gündüze sırtını döndüğü cenahta Serpintilere rastlayınca itibar edip de, Sakın karanlığa teslim olma.., Nurum ol., Ol da., Bütün kıvılcımlara sarıl, ışığa dönsün Külüne muhtacım aşkın, ve aşkının Dualarıma amin der(misin?) sen Çok şey kazandıracağız, şu makus bahta., Diyorum ki, gel sen otur., Sen otur, kalbimdeki metruk tahta Keyfine kabul veren dünyalar kur.., * Sen var ya! Sen bir ateş gibisin, ahestem Her gelip geçişin., Yanar yüreğim, yanar bestem Dalarım apansız bağ bozumunda hatıralarına da, Güller derlerim, güler yüzün için deste, deste Gün batımlarında neden? Bir yanım kararır, söner Ardından eyvah ile., Diyerek ah! Keşke.., İçime düşersinde, elime gelmezsin bir türlü Kanımın tenimde gezmesi gibi, ılık akarsın Sende, benim bildiğim seni, bilip yaşasan., Nerden doğacak güneş, diye şaşkın bakarsın Metanete büründüğünde has hayallerim gece Bir hıçkırık ve birde sitemdir, soluğum iki hece Kadife tenine dokunmaya koymazsın, sesimle Biliyorum! Sen beni solumaktan korktun…, Üzerine geldiğim çaresiz virane nefesimle Kaçarsın, ama yine sana koşarım.., Bendeki çile, dikensi kesimle., Bir sen varsın, sen yüreğim., Birde yine sen varsın, bende Hangi yönüm baştır, İlahi..! Bir bilsem ki, hangi söylemde Bin yıllık serüveni özetlercesine, ………………………..sen o, özdeyişsin, -*Mehmet Sani Özel 01.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O “MOR! ” hala sende Destursuzluğumu bağışla Bir türlü hatırını alamıyorum Çoğaldıkça yalnızlaşıyorum,..yağışla Narenciye bahçeleri turuncusu kapsamış Bakışlarım toz pembe, istesem de ey yar Mor sevdalara dalamıyorum.., Yanlışlara doğru elbise giydirme gayretin var gibi Yanılıyorsun dememe bile tahammülün yoktur Yakınları talan etmeyi sevdamı sayarsın Tarihin çöplüğünde., Aniş! İki yüzlü aşklar çoktur.., Var say..! Vakarı müfteriliğe eş değer ve Grip değil de zatürreeymişsin meğer Vaktinden önce, ölümle cilveleşme bu debdebe Son nefeste “..selamün kavlen..,” diyebilirsen eğer., Son günah bakiyelerini de gönder, bari bana ver Belki masumiyetinin başı uzanır arşa, değer., Nasihatların filvaki, mucibimde dipdiri Vasiyetin olursa, başımın üstüne, ey gönül piri Aşka gazel meşke hazel ede dur, efsun olur leyla Unutmak ne mümkün, her dem yüreğimdesin peyda Destursuzluğumu bağışla., Mernusa varlığına hürmeten suskunum Kafam gözüm yarılmış, attığın mersiyekar taşla Medd ü ezir musaraasında, yakut mercan bilsin seni umum Dikenli taşlı yollardan, dosta giderken bin bir telaşla Yalancı ölümlere dayanamaz, yıkılır kaşlarım., Seyyahlığım düşlere uzanmış bu demde Bir yol biter, yek diğerine başlarım Vermedin! O “MOR! ” hala sende ..ama.., Sevdası bende.., ... Mehmet Sani Özel 22.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O beni terk etti..! Yılan kavi kavislerle., Sana doğru, cana doğru kıvrılırım., Kırmızı kanım gibi, kolun kanadım gibi., Bakar mısın? Mor’un üzerine., Sarı bir polen düştü.., Kim ola ki, dudağıma bal sürmüş! Arılar kovanı barkı bırakmış., Hepsi başıma üşüştü.., * Bir yıldız kayması var., Kıytırık hatıraların semasında., Kısa anlı mutluluklar, göz beneklerimde., Uçuşur hislerin tene her temasında., Belini doğrultan tebessümler., Asık suratlı küskün kaldılar., Kundakçı aşkın..! Hegemonyasında.., * Şimdi.., Şiraz, Fildişi sahillerinde., Şizofrenik temayüllerin tirajını artırır., İki hasreti varken el çantasın da., Ruj ve rimel görüntüyü abartır., Sevdiğim beni böyle görse ya! Vatandan uzak vatana hasret., Diğeri yürek yakan ismet., O beni terk etti..! Her şeye rağmen., Gönül buya., … Özler.., … 16.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O insan, Hatırımda, gönlümde olan., Müstesna bir varlıktır, o insan O uykularda gül, gülizar iken., Ben düş kırıklarında, yanılgılarda., Elimi attıkça, avuçlarıma kan kusar., Gül diye uzandığım her bir diken.., * Yaratılmışın gördüğü, yegane güzellik., Yaratılanların en mükemmelidir, o insan., Aşkın ırkı olmaz ki, dili anlaşılmasın., Anlaşmak için vücut dilidir, kafi lisan., * Kahır, kin kapsından çalışır., Kahrolsun fitne için yürüyen ayaklar., Fecr-i kazib de, Horoz taklidi yapar çaylaklar., İnanma., “Tavuk su içer Allah’a bakar! ” Sular ki, duru bulanık yatağına akar., Şu gönül e ne ekerde biçemezler! Şeytana müştak olan avareler., Ters akıntıya kürek çekerler., Güzelliği ikmal edemez., Zavallı insan.., -*12.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O kadar şey bıraktımki, O kadar şey bıraktım ki Oturmamış yürek vuruşlarında Onca güzelliklerden geçtim Takıldım kaldım gül budaklarında Her şeyden geçtim. Bir senden geçemedim Ne buldum sanki Ak düşmüş saçlarında Ağrılı yerlerimin sancısı oldun Aksanıma dokunan hasretin sesi Anlatmakta zorlandığım, bu neyin nesi Belki de dersin ki üzülme Şu feleğin bir çelmesi Ahına bağdaş kurup oturdum İşte bunlarda isyanımın sesi Ne buldum sanki Akmayan göz yaşlarında Ben ümidi bulurdum. Bulurdum da., Balansı bozuk tekerlek izlerinde Issız geçişlerin yokluğa yolculuğu mani İpliğime kör düğümler atılmış Neler var bir bilsen, Müzmin gizlerimde İrkilesin gelir, bir seherin yelinde Teknik nedenlerin mahzuru olduk İstemezdim, Güneş bir Ay bir elinde Senin istediklerin olsun yine seninle Hayallerim hatırdan düşmüş matem yerinde Ben yine yolcuyum. Sensizliğimle sessiz gemimde Gelme diyorum., Gelme artık istesem de benimle Ne buldum sanki Ufku olamayan kararsız bakışlarında Mehmet Sani Özel 14.06.2002 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O ses... Ya Rab, O ne sesti.., Bucak bucak bigam aradım Kucak dolusu esenlikleri ayaz kesti Dikenleri gül yapraklarıyla sardım ... Uyluklarımdan dermanımı kesen nefesi Hangi gün, kimi zaman şakaklarımdan esti tesellisi İçinde bin bir yangın, naraları yutmuş alev Acı sızı ve inlemeler, kömürleşmiş metruk ev Sev, ateşi kucaklayabilirsen sev., Sevdikçe canlansın, canını acıtan dev Edebi üryan edene dek, şev İlmeğin girdabında, gamzelere coşup Yıldırımlarla yarışırcasına, tebessümlere koşup O bendim şaşkın., Derelerin içine sığdıramadığı taşkın., Hep kucak açtım, hiç bilmedim Bilseydim eğer nihayetini., Nazarımda beş para etmezdi aşkın., Günahlara sarıldıkça Şadümanlığım yerin dibine.., Kör düğümüm şimdi, ayıplarıma baktıkça Tutunup ta aşkı memnunun ipine Ayılmam mı gerek? Ellerim açılmadık kapı tokmaklarında Şehnaz gönlümde, dengi engerek Yürek, sürgün topraklarında Ve infiallerimde yine.., O ses... Mehmet Sani Özel 21.09.2004 Not: Nurten Altınok Hanımefendinin (Antoloji deki) esinlenerek yazılmıştır! .. Kendisine saygılar sunarım., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat 'Ah O Ses' isimli şiirinden O vakit işte., Geç kalmış aramaların., İhmal çukurlarında, boğuluyorum., Kimin zamanıydı? Şu lakayt anların., Toprağına düşüp yeşermeye çalışırken., İklimsiz sağanaklardan ıslanıp., Çamurunda yoğruluyorum.., * Sen beni., Gözlerime gün batımı düştüğünde gör., Kaç fellik oluyor ufuk? Uçurumun kenarında., Feryat, “cankurtaran yok mu? Diye inlerken., Dediğin sayhada, “Aşk ne kadar nankör! ”., Umut., Göğün derinliklerinde insicam., Ellerim koynuna gider mütemadinin., Hem sesine aşinalığımı dinlerken., O vakit işte; Husye ve Beyza., Istıraplardan, sevda doğuruyorum.., * Bin yılda bir mi lütuf..? Kaç nesil telef oldu, hürmetine ey Hur..? Fecr-i Kâzipse neşvünema, büyüme artık dur., Sadakat temelli olsun, hayallerimi yeniden kur., Nankör hücrelere idamı hükmet, neşteri vur., O vakit işte; Nevruz değimli bu, ey nur..? Şimdi fecirdir diye doğruluyorum.., … 21.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat O vakit.., Sırtı semersiz, iki çıplak atımla Garibim, heybemde sahibini arayan şefkatimle Vuslatta çoğalacağım güne bin bir katımla Yürürüm de, neyim var ki hoş.., Yinede kurtuluşum O vakit, Senin şefaatinle.., * Selam sana ey şanlı Resul., Bir gece geç zaman sakiler zemzem taşırken Ay’ın ışığına hürmeten susmuştu bülbül Yesrib’e varılınca taş kesmişti hırkam … Allah şahit! … Rayihan sarmıştı büsbütün dimağımı Her yan gül kokuyordu, gül.., * Bir tatlı telaşım vardı., Heyecanım tekbir alırken bütün hücrelerimde., Ömrüm., Ravzai mutahhara da durup ta, “Esseltü vesselamu aleyke ya Resulullah..! ” “Esseltü vesselamu aleyke ya Nebiyallah..” “Esseltü vesselamu aleyke ya Habibullah..! ” “Esseltü vesselamu aleyke ya Hıtamul enbiya Ve Seyyidül evveliyne vel mürselin..! ” ……….., Demek kadardı…! * Olmadı.., Koymadı Haremeyn’in bekçileri., O temiz mekanın temizlik anıdır diye Ağlamaklı yalvarışlarıma bakmaksızın almadılar içeri Bir Bedevi Babüsselam’ı gösterdi, buradan salavatla diye İnledim, ziyaret namazından sonra “kalbel vukuu” ile Ayrılırken şefaat dilencisi(idim) rükuu ile Mekke yollarına düştüm hüzün ve sevinci alarak Cesedim seyyarelerde ruhum Medine’de kalarak Rüyalarımı şereflendirdiniz.., Mesude önlerinde “Üzülme Mehmet, ben seni gördüm sen beni görmesen de..,” İki haberim var, birine üzül diğerine sevinesin Bu gün bir sevdiğin safımıza avdet etti bilesin Diğeri; Oğlun olacak ona Abdullah diyesin.., Allah’a ve Resulüne tabii ol ki., Huzurullaha eresin… … 17.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Oh! Diyebildinmi hiç? Fırsatlar eşitlik ilkesine aykırı., Kıpırdarken maatteessüf ün amiyane zaafları Kim bu havalarda aklından soyunur! Döner., Soluklarıma sorardım., Kaçıncıdır düştün..! Ve Sen düştükçe Neden ben? ! .., morardım., Canın mı yandı., Canın mı acıdı canım? İdare ederim istersen., Senin olsun bir diğer yanım! * Tuhaf değimli..! Yadıma düştükçe hep Ağlamak isterim de donar kalırım Bir zamanlar; Tay’a hamile kısrak gibiydin Koşardın taze tımarlı tüylerinden ışık saçarak Vadinin esenliğine hamaset bahşederdi efalin Çiğnediğin çimenler bulutlara ağlarken Müsait zamanların en hoş gölgesinde Albenini çerçi bohçasına sererek Alnından ter dökülenlerin Nefsini okşardın..! Oh! Diyebildin mi hiç? Tabiatın şartları tabiatına kör bakar Tabuları kupkuru süzer veranda Ne zaman gözle gönül arasına Yüreğini koyacaksın.., O vakit insansın işte Gözlerinden yaş akar.., … 16.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Olmadı bir tanem, Sana bir dünya, kurabilir miyim bilmem! İncir yapraklarının gölgesinde., Uzanıp ta boylu boyunca., Başımı alıp ta gideyim buralardan., Dediğim günler hatırıma geldi Ah ki; ah! Hatıralar geliyor da., sen bir türlü gelmiyorsun! Ne kadar vefasızsın., sevgilim Sevmese miydim keşke seni., Serdengeçti taifesinde bir küheylan gibi ben Selden geçtim, senden geçemedim ahu gözlü ceylan ben Selam size yad eller Sizde de sevgi bahçeleri varsa ne güzel İçinde incir ağaçları olan gül bahçem var benim İrili ufaklı çiçeklere bezenmiş İsmi güzel İstanbul İstanbul diye vatanım var benim Ne taraftan baksam sana Nafilenin zülüfleri düşüyor önüme Buğulanmış bakışlarım Saklamaya çalıştığım göz yaşlarım Düşüyor arasına..,dizisi bozulmuş virane taşların Gül hane den boğaza bakıp yutkundum Bir zamanlar ben bir kıza tutkundum Bütün ümitlerin yıkıldığı yer Sarıyer Yıkılmadım ayaktayım kurtuldum! Kartal bakışların ta içime işledi Şişli Etfal yolları yaktı ama pişmedi Çağlayanda nemrut bizi fişledi Olmadı bir tanem, kader utansın Olmazsa olmazlarım Yok artık o eski nazlarım Yoruldum artık İçimdeki azmanım..., 16/10/200 Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Olmak istemişimdir., Olmak istemişimdir., Sıra dağlar silsilesinde önemsiz bir tepe Anasının arkasına meleyen bir kuzu, bir körpe., Sonra, yağmur yüklü bulutlar gibi dudakların., Uyandırsın diye beni öpe, öpe., Olmak istemişimdir., Tali yollardan dar sokaklara dönerken., Özlemi sevginin, hücrelerimde kodlanmış İki nefesten biri senin için, benimkisi yanmış Umurumda mı, kim seni sevdiğime inanmış İki gözün üzerimde olduğu.., Odamın duvarlarında, hayallerini kurarken Sönmesin diye iki elin bir., Mum ışığını koruduğu.., Olmak istemişimdir., Orta yolun aykırı yolculuğu., Kayıp aşklar listesinin satırlarında Sağ elin şahadet parmağı gibi., Israrla ismimi sorduğu.., Orda mıdır! vehimlerine namzet., Soğudukça ellerim, avuçlara hasretken., Vefanın apansız, içerime sımsıcak dolduğu., Olmak istemişimdir.., Sırf sen gülesin diye., Orta oyununda kavuklu.., Gamzelerde, oklara hedef olmak var Tek bir an, göz göze gelmek için., Kader maziye çekiyor, bakışlarını Kurşun atar gibi atarım, hırsımı., Olmasını istemediğimden midir., Semer tutmaz oluyor sırtımı., Tersine hilal gibi gülüşlerin., Dargınlık, azardan beter., Bozar mı, bozar.., Bu tılsımı? ! -*11.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Olurmu diyeceksin, Olur mu diyeceksin, Okuduğun kitaplarda böyle yazmıyordu O varlığından emin olmadığın şeydi Oynadığını sandığın anda seni buldu Oturup düşünmeye fırsat kalmadan, O menem hasret yüreğine bağdaş kurdu.., Olmadı baştan diyebilirimi sin.., Oflazın notaları kırık dökük Nakarata vuran pejmürde dörtlük Çaldıkça seni, iliklerimde yağ gibi erirsin Çavuş kuşu nağme vursun söylerim Çağ atlamış aşklara mütebbessim Çarkı felek türküsünü söylerim Çalıya takılı kaldı yapağı gibi sesim Bağlı olduğun değerlere baka kalasın Başından ılık esen hülya değil de ne.., Başlama yine gönlüm., Bahara rastlayışların bir dolu hüzün Bal damlıyor dilinden diyecek birine Ne kadar ihtiyacın var? Olsa keşke seninle Nerdesin ey lütuf! Aslı astarsız günde Neşeyle mutlu dargın., 16.04.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Onlar nerdeydi? ., Onlar nerdeydi? ., Son gördüğümde müteharrik halkalar oluşturmuş, renk cümbüşündeki desenlerin göz alıcı cazibesine kapılmış küfrün kuyusuna çiçek atıyorlardı., Yaşa, bravo, aferin naralarına tuz biber olsun cinsinden alkışlarla tempo tutmuş üzerine de şehvet damarlarının dan sürur etmiş zevkine şerbet cilası kahkahalar atıyorlardı., Onlardı, inançlarla alay edip inanca münhasır kural ve kaidelere ortaçağ karanlığından kalma, hayasız iftiralar atıyorlardı., Onlardı, semavi dinlerin hakikatinden kuşkulu, mitolojinin endazesindeki tanrılara meyyal, hıyanet opsiyonlarıyla donanık, ilk vuran kazanır diyen tanrıçalara tapıyorlardı., Onlar, göğüslerinden fırlayan pervasız düşünceleri elzem sayıp, güya estetiğe ahenge tek yol, tek çare olmazsa olmaz hüküm yapıyorlardı., Onlar ki, insan iradesine müdahale ile çağdaşlık namına hak ihlalleri hukuk namına inkarları meşru sayarak hakkı ilga eden edebiyat ve siyaset yapıyorlardı., Onlar, her ne kadar bizde sizdeniz deseler de (Allah biliyor ki,) gerçekte menfaatlerine en uygun vakte, çıkara ve tabulara tapıyorlardı., Onlar, kuvvete ve kudrete iltizam eden ilericiler ki, karşılarında duran hak sahiplerini onların dilinde yaftalanmış hazır giysi gibi derler ki gericiler., Onlar(!) ., Orta çağ karanlığından kalma diye, Allahın dinine ve Muhammed’e dil uzatırlar., Ebrehe ve fillerine Kabe’yi yıktırmadı sahibi., (Allah c.c.) Siz semadan (Hak dan.,) gelenlere düşman mısınız? ., Devam edin öyleyse, küfre, inkara, nifaka, iftiraya, ihlale, hakkın gaspına ve (maazallah) zulme ki, tövbe kapısına yetişemezseniz yandınız demektir! ., Bakalım Mevla ne gösterecek.., Hayırlara vesile olur, inşallah.., 02.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Oraya gidemedim., Oraya gidemedim hala Yıllar gözlerini gözlerime çaktı Sezgilerin sevgiyi sır bahçesinde mayaladığı Secdeye varmış dağın doruğundaki koruya Tıpkı isteyip de sana sarılamadığım gibi., Olmadı gidemedim., Oraya.., Çok istedim belkemiğine yük olmak dağ Şahaneliğinden haber getiriyorken her gelen Düşlerin düşüncelerimi madaraya boyadı zinhar Cevap veremem korkusu sorulacak beher soruya İsteyip de tıpkı sana sarılamadığım gibi., Olmadı gidemedim., Oraya.., … 31.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Oruç Hülya Her yürek bir Dünya., Isındıkça can, kan ıp ılık., Kılık kıyafet derdest vaziyette Bir renk cümbüşünde görülen rüya Ve uykuların ötesinde ki yurttan Muhammed’in (s.a.v.) sofrasından Selam gönderiyor, Oruç Hülya.., Alyeküm selam Recep., Aleykümselam ve rahmetullah Şaban Aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatüh Ramazan.., Salli ala seyyidina Muhammed (s.a.v.) Selam sana Bayram… 16.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ölmedin sen., Umudun tükendiği yerde Unutkanlık., Yüksündü., Bir bezirgan geçişi kadardı süre., Gül bahçlerin de gönül rayihalara büründü., Hangi gündü o? Bir bardak su dudaklara değdiğinde.., Gözden ırak olan sevgili., Hatıralarda hiç yok gibi göründü..! Ah o! … Aşkı tarif eden terimler., Buruşup avuçlarıma döküldüğünde., Bütün sırrı suretin ufukta pür meal Hayat yeni baştan örüldü.., Ölmedin sen., Öyle içine dönük bakışlarınla Taze güne güneşin doğduğunu Görmedin sen.., Özlem bu hakikatin en önemli cevheri Özündeki ateşin dumanı tüttükçe terinin beheri Rabbe duacıdır! Sevgi kutsal bir duygu., İsterim diyene verecektir bütünü geri.., Mühlet kaderin saliselerinde uyur., Şükret ki, vuslatına bir iskelet gezer Fırsatın kulağına fısılda da hele bir O seni duyar, sezer.., ... 16.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ölü kent., Öncesi, kuş cıvıltıları arasında yeşillik., Öküzün altında buzağı aramayan, adaletli bir melik., Göz göze gelenlerin hesabında yokken gündelik., Milattan sonra iki bin altılara geldik., Siz hiç renklerin utandığını gördünüz mü? ., Binlerce yıl medeniyetleri koruyan surlara bakın! ., Yırtılmış duvarlar, her yanı delik deşik., Öte yandan, tarih düşmanları., Kalemleri kazma niyetine., Nerde bir kemer varsa., Ortasında gedik.., Eyvah! Dedik mi? ! ., Hayır, henüz kendimize gelmedik! ., Kendir büken ve geven tutan ellere., Kömür ocaklarına, çayıra ve çadırdakilere., Canı çıkmamış hastanın son nefesteki arzusuna., Ahiret yolcusuna ve mahallenin somuncusuna., Kuyruğun başına ortasına ve sonuncusuna., Yiğide, merdana ve ana kuzusuna., Güneşe yıldıza ve aya bakın., Rüya gibi solunan her nefes., Ne zaman uyanacak irade? ., Asıl kıyamet o zaman kopar! , Hakkını almaya yürür enam., Üstü açık uyuduğunu anlayan zevat., Bölük bölük., Akın akın.., Denir mi denir, (belki.,) ., Buyurun, işte eseriniz! ., Dünyada ördüğünüz., Duvarın resmine., Bir imza çakın.., Renkler, ah! Renkler., Maddenin yorgunluğunda pörsümüş., Bir türlü nizam intizam almaz olur denkler., Ötelendikçe ihlas, ikbalsiz ölü kent., Unutulmuş hikayeler, destanlar., Kahramanlıklar ve cenkler., Okunmayan kitaplarda., Mazi atiyle koyun koyuna., Gerdeğe gireceği cesareti bekler., Şuur iklimine doğmalı, (değimli!) güneş., Gülen yüze gülerek karşılık verecek mert bir eş., Düşler ve rüya uçurumlarına düşüşler., Kansız ameliyatlar, göz ucunda kuşe., Kağıda dökülüveren fligramda evsaf., Masallardaki o bezm-i alem ve Kaf., Her şey yerli yerinde, kavli inhiraf., Suç ceza ve hemen ardından af., Uyku düzeninde., www.antoloji.com - kültür ve sanat Tatlı hayat.., … 10.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ömrü serabım O! .., Ömrü serabım O! .., İncir çekirdeğinde devasa sevda İş ki, baht bütün renklerini açıp ta serilmiş Ve dilde terennüm, “Evla leke evla..! ” Ey yüceler yücesi Mevla! Sabi sultan çölde bir muntazırın ortasında Şablonları ters yüz olmuş düşünemez durur efkar Çelik yeniden vücut bulmuş, dirilmiş bin yıllık pasında “Oku..! ” dedikçe Cebrail cebelden arşa nur yürür Ve gönüllerde iman ıhlas pür meal sürur Buyur der, “Allahumme lebbeyk! ” Levh-i mahfuzun müşerref memurları Ve külli mevcudatı azamim-i kebir Top yekun “Kün fe yekun! ” İslam MUHAMMED’E (S.A.V.) Selam durur… … 19.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Önümü görme keyfiyetim., Hayat yolunda., Dinozor bakışlı ritüelleri., Aşk uğruna bütün engelleri., Sevgiye köprü kurar geçerdim.., Bağımsızlık bana., Geçmişle bağlarımı güçlendirmek., İstediğimde lazım..! Özgürlük, önümü görme keyfiyetim., Hürriyet, olmazsa olmaz iklimi., Ölçüsü adalet olacak çağın.., Önce ben, değil., Benden önce gelenlerin., Öncelikli hakkı huzur., Güzeli tabiî ki alkışlarız., Çöplükte biten gül dahi olsa., Kötü niyete güzel na hak! Güzelliğin ana vatanı., Aşk ile atan yürek.., Kişi menzili göğsüne koymuş., Yakına vefasızlık uzağa zahmet., Çoğu kimse hak diye batıla bulaşır! Çok az kimse hakke ten., Sevgiliye ulaşır.., 28.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Öteki ben., Transatlantik düşüşler., Mehtapla geceyi yaşarken., Ay nasıl dolunay olur! Diye düşünmüyorum., Kutuptakiler kayım, Fizandakiler üşümüşler., Öteki ben(mi?) ., Buz dağının altında., Sensiz yaşamayı düşünmüyorum.., * Düşüyorum, hem de çok sık., Kalktığımda, “Kutsal emanet(imsin) ! ” Kalbimde., Îmanımsın sen., Seni hiç yere düşürmüyorum., Öteki ben., Zincire vurulmuş şuur altında., Sensiz yaşamayı(mı?) Düşünmüyorum.., * Oryantal kıvrımlar, öz beneklerinde., Aşkın kanunu okunur, göz bebeklerinde., Melankolik platonik sahnede, oyun tek perde., Şimdi sular ısındığında, yemin billâh kasem nerde? , Efendi ile kölesi., Aç uyandılar yeni sabaha., Evrim teoriyi yutmadı., Yöneldi Allaha., Seferden dönenler serapta, kuyusuz., Sevenler sevgililer., Neden huysuz? , Olan bitene seyirci şaşkın, öteki ben., Sensiz yaşamayı mı..? Hayır., .., Düşünmüyorum.., 02.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Öyle bir bakıştı kelebek., Öyle bir bakıştı kelebek., Önce güneş gülümsedi, gölgelerime Ötelerde, ana kucağında inleyen bir bebek Zeytin yeşili rehavet, indi bütün bölgelerime Öylece kalmalı mıyım., Şeb-i yelda ya uzanarak Gözler göğün tavanında asılı, kandil gibi yanarak Bağrından fırlayan gök taşı, hatır gönül kırarak Ve yerde yeksan oluruz, vuslata döner firak.., Velayetine talibim., Bedir’de taç kıran aşkın Vecahet iliklerime yürüsün, içime dolsun taşkın Kim bir haktan perişana der ki, sen ey şaşkın! Feradis de sevgili., Gönül sevdaya kaçkın.., Kaldır artık sürteyi ardan, şanlı melda., Şah-ı merdandır şu, yürekte peyda Şaşaadan hayra gitmeyen mürur Şeb-i Arus’a yol alır, sürur.., … Mehmet Sani Özel 08.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Öyle dolmuşum ki, Apışmalarım hep densizliğe Koşturmalar boyun eğer, nedensizliğe Öyle dolmuşum ki, ay can içimden içime Hatıratını irdeledikçe, inhisarımda gizlerim Bir günde binlerce fersah yol, felekleri turlarım Matemden emareler arar durur, mimiklerini izlerim Nerde bulsam verecek şeyim olmaz, seni sana sunarım.., * Nevrimde kıpırtıların, öylesine sadetten ırağım Bırak öksüz kalsın, bırak yetim kalsın seni üzen firakım Sesime hüzün kattıkça gül benzinden, iftiharım ol ey tatlı akın Seviyorum demek kolay, dönüp sevgiliye katlananlara bir bakın * Seni bulana kadar, senin olana kadar en büyük yalancı benim Yer yüzüne peçe taksın, düzene isyan eden falanca benim Yedi kat göklerde gezgin, yürek burkan talancı benim Yer misin, yemez misin? O bedbaht harmancı benim.., * Seni benden alamazlar, alamazlar aklımı almadıktan sonra! .. Sen ey mülki naz, hevayi nefsimden ha bre kimlik sorma Somurtkanlık sancılarına hamile kaldıktan sonra Sırtlasam hafif gelirsin, yeter ki kalbimi kırma.., Mehmet Sani Özel 28.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Özledim., ‘Allah şahit olsun! ’ ki, seni çok özledim., Uzadıkça uzayan bekleyişlere., Ha bu gün ha yarın diyerek., Geldi gelecek, o ruhumu kavrayan mana hoşluğu., Boşluğuna düştükçe, hoşluğun cazibesinde hüzne boğduğu., Özlem, hasret ve yekten vücut alan kesret., Sığmıyor gecelerime elde kalan sensizlik., Ve sen sizsizliğin gecelerinde sessizliğim., Yetti gayrı! Diyorum ya.., * Yüreğim isminin ortasına düşmüş! Ha diye, sende gayrsısını ayıklar., Bir yanım dört asırlık çınar gibi., Her yanımda seni yazan kağıtlar., Binlerce kitap ve sayfalarına senden., Sevgi nümayişleri sızar., Sultan sazlığında buhurdan kayıklar., Biliyor musun! Ben kalbime faniliği nakşettim., Beklide ölümden sonrası için seni sayıklar.., * Ateşi koynuma alıp, gözlerine., Deniz yosunu yeşilini oydum., Üzerine alevi kor’u aşk ettim., Bilmeden sana olan sevdam ile., Cehennemin elbisesini kaç kez soydum., Hani bir haykırış vardı ya mahşerin tarihinde., İşte o gözü kara, işte ben oydum., Dudaklarım da ferdane olur ismin., Hanisin? Sevgimi alemde öksüz koydun., Öcünü hislerime çizik atarak alır cismin., Özledim, kusursuzum., Şimdilerde, kalbimi kafese koydum… 28.04.2005 Sevili HFİZE KILIÇ’ın “ÖZLEDİM! ” adlı şiirine ithaf en kaleme alınmıştır! Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Parlayan yıldızlara uzağım artık, Parlayan yıldızlara uzağım artık Pak suda parazitleri gösteriyor sanılarım Papatyalar gelin duvaklarında, çimenler yastık Bilemezsin, ben hangi gülün dikeninde kanarım., Kal demek dilime ağır., Kalbim sitemlere küskün, müjdeler sağır Düştüm derinliğine düşüncelerin., Keyfin bilir! .., Ya yine görmezlikten gel Yoksa avazın çıktığı kadar adımı çağır., Parlayan yıldızlara uzağım., Parıltılar, vefasızlıklara varan tuzağım Payıma ne düştü dersin? Pul biberi, kaya tuzu ve kuru ekmek Eh, Allah olmayanlara da versin., Ne kadar şükür etmiştik, seni bulduğumuzda Seneler vebalin oldu iki omuzda Sen ılık sularda sürgün sefasın Ben bir yaprak parçası, donmuşum buzda Sükunete mırıldanırken şarkılarımı Şahinler serçe kovalar da, alır canımı Sonra poyraz tutar, tutarda her iki yanımı Şaha kaldırıp putlaştırır, insicamımı Parlayan yıldızlara uzağım işte Hatıram zülüm görsün, kah dilde kah dişte Benden sana yar olur mu, kör topal bu gidişle Fişle ahu gözlüm! Eski kayıtların arasına koy işle Söyle, yaşamak yama olmak mı başka ömürlere Selam olsun, yüreği sevgi seçen gönüllere Serpilirim toprak gibi, sevgilisiz gömülere Benim derdim dirilerle, rahmet olsun ölülere Mehmet Sani Özel 12.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Peyman-şiken Yüze gelende ırmaklar gibisin.., Yüz yıllara hasretten kıvrılmış “Sin! ” Yüzüme gül, gül diye yokluğuna yalvarışlarım Yalnız dün değil, “kalu bela! ” dan beridir birsin.., Ya şimdi! Peyman-şiken mısın? Yeridir, kayıp sevdalara ağıt yakmanın Yeridir hançerin kabzasına sedef kakmanın Yeridir, yemin bozanlara laf söz atmanın Yeridir, yerden göğe bakmanın.., Yemem, nar-ı beyza gibi nazları dost Yedi iklim kuşağında da post aynı post Yedi veren güller de, kökünden ot oğlu ot Yerde gökte ne varsa, illaki “heme ez Ost! ” Ye, gönül karından, ikbal peşinde koşarak Ye, gönül varlığından hayallere coşarak Ye, el alemin balından aç kalsın firak Yede dimağında hayat bulsun., O meş’um merak.., ... Mehmet Sani Özel 26.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Rabbim., Kainat mahruyan bir tonda Göğü bulutlarla kaplamış Rabbim Lebbeyk diye çığırtır zerre, sathi alüvyonda Altı günden sonra., “..summesteva alelarş.,” Işığa lezzet katıp, üzerimize saçmış., …………… aman ya Rabbim., Bi ismi Allah (cc.) “La havle vela kuvvete illa billah.,” Bir ipe tutundum ki, “ha şimdi kopacak! ” diye Kirpi sırtında giderim, neresi kenar hanidir orta? Biri yetim, diğeri mağdur biçare kadın, ana., Yedi iklimden altı emanet verdin ya bana., Velev ki, şu naki aciziyyet’imle., Vaki suret ve bu siret-i himle Nasıl? ! “Affet Rabbim..,” … Diyeceğim sana.., Sen, her şeyi bilen, işiten(sin) ., “Hikmetinden sual olunmaz(ya) .,” Mümini (Dünyadan) fakir, biçare eyledin(ya) Ellerim küfrün ellerinde, gözlerim kızıl kan.., Namı hesabıma, günah biriktirmekten., Başka bir işe yamıyor sanki., Bu can.., Sorsa; Habib-ül bekkain, vedudu Huda, “Beni adem, tagutlara boyun eğmedin ya! ” Mahşerde ümmetler ve bütün Enbiya., Saf olmuş, Kibriya ve efsunlu efkar Eğer ki, sarfı nazar ettiklerinde evliya., Korkarım.., Ne çare! ? Hak sensin, Hakikati bilen yek sensin.., … Rabbim… … 03.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Rahmi, Rahmi’yi bebeklikten çocukluğa ilk adımımda tanıdım. Beni kapının önüne koyduklarında, karşıma gözlerinin bebeklerine kadar gülümseyen, karayağız cılız, hafif eğri duruşlu, kafası gövdesi üzerinde top gibi ve hemen boynuma boğazıma atlayıp sarılacak gibi duran birini gördüm. Adı Rahmi dediler. Biraz utangaç birazda isimle görüntüyü hafızama resmetmeye çalışırcasına ağır bir duruşla bakakalmışken, birden soluk periyodumu değiştirerek normalden daha uzun iç çektiğimi hatırlıyorum. Bol oksijenli havayı ciğerlerime doldurduktan sonra, ardımdan gelen telkinlerin güdümüne kapılmış olarak ona sarıldım! Onun o (bana oranla) küçücük gövdesinde kimi yerler yanıyor gibi sımsıcakken, kimim yerlerinin buz gibi soğuk olduğunu ve birde içindeki (kalp atışı) gümbürtüyü hissettim. Rahmi’nin sevinmesine sevinen ir rolü oynadığımı sanıyordum ilk zamanlar ki, daha sonra ben her sevindikçe onun benden daha çok sevindiğini görmek beni ona bağlayan sevgi büyüsü oldu adeta. Onu seviyordum! Sokağa benden çok önce çıkmış ve fark edilir derecede yaşımızdan ileri düzeyde edepli edepsiz duyumlara ve deneyimlere sahip olmuştu. İfadelerine inanmadığımı ima ettiğimde, delilleri ile ispat etme azim ve gayretine şaşardım. Doğru veya yanlış tüm cinsel bilgi ilklerini ondan duydum, öğrendim galiba. Bazen çok sıra dışı eylemler üretir, çok farklı ve şok edici tepkiler verirdi, olaylara karşı ama yinede çok iyi bildiğim, cefakar ve vefakar bir yüreği olduğu idi. Cidden inanıyordum; Elinde sermayesinin son kuruşu olsa dahi seninle paylaşacak bir fedakarlığa haizdi. Bir kimseyi çok sevmeye görün, mutlaka hayat sizi dar geçitlere koyarak sınar ve çeşitli sınavlara çeker! Aramızın açık olduğu dargın günlerimizde bile bana bakışlarında onun sevgisini, muhabbetini görebiliyordum sanki, dosta sadakatte sanırım o benden daha ileri düzeyde sadık ve samimiydi. Arkamdan hiç incitici, kırıcı bir hareket ve tavrını (dolduruşlara rağmen) görmedim. İlerleyen yıllarda arkadaşlığımızda ilerlemişti, Kırda hayvan otlatırken bir rampanın oyuğunda, deve dikeni görmüştük. Top çeklinde ancak kirpi dikenleri gibi dikenlerle çevresi kaplı bir diken meyvesi idi. Çoğu zaman dikenlerini soyarak ortadaki çekirdeği yerdik ama bazen de oyun malzemesi ederdik. Nasıl olduysa bir kalabalık içerisinde (belki! 9 dolduruşa da gelerek bir birlerimize deve dikeni atmaya kalkıştık. O da olmadı sıralı atışlara başladık; Önce o attı bana vur(madı) amadı! Sonra ben attığımda tam isabet alnından vurmuştum! Her yanı kan olmuşken ortalık velveleye doldu ve nasıl oldu, kim haber verdi hatırlamıyorum bizden 5-10 yaş büyük abisi at üzerinde geldi ve beni bir güzelce hırpaladı.., Aslında ben o sopayı yemekten değil arkadaşımın alnı kanatmak ve ona acı vermekten vicdanım kanayarak acı duymuş çok üzülmüştüm. Zira O el atışlarında benden çok becerikli ve isabet ettirici bir yapıya sahipken (biliyorum ki,) bilerek hedef şaşırmıştı ki, ben onun gösterdiği vefa ve bağlılığı, koruyucu kollayıcı dost ve arkadaşlığı maalesef gösterememiştim. Çok üzgündüm fakat o çocuk dünyamda duygularımı açıp rahatça ifade edebileceğim Rahmi den daha iyi beni anlayacak henüz bir başka sırdaşım yoktu. Anne ve babasından (beklememe rağmen) hiçbir tazir ve olumsuzluk görmedim. Hatta yolumuz kesiştiğinde, “O bir hafta On günlük ayrılık vaktimizde! ” bakışlarıyla adeta “sizi gidi yaramazlar sizi! ” der gibiydiler. Onları önceden fark ettiğimde ya saklanıyor veya masum bir bahane ile yolumu değiştiriyordum. Bir gerçek var ki, göğsümün sıkıştığı ve onu çok özlüyor olmakta iken, ondan mahrum olmaktan çok ama çok üzüntüde olduğumdu. Kendimle baş başa böyle bir sıkıntı anında sessizliğin dikenleri ile zihnimi kanatıyorken, bir elin sıcaklığı yarı çıplak omzumda beliriverdi. Annesiydi rahmi’nin., www.antoloji.com - kültür ve sanat -Bizim deli oğlan seni çağırıyor! Dedi. Bütün mahcubiyetimi pıhtılaşmış bir kan gibi yutarak peşinden gittim. Beni bir odansın kapısını açıp sessizce içeri ittiğinde Rahmi karşımda, yer yatağında başı sarılmış vaziyette yatıyor halde buldum. O yatağından oturmaya doğrulurken ben hiçbir şey söylemeden boynuna atılıp sarıldım sıkıca. Her ikimizde her ne kadar belli etmemeye çalışsak ta çaktırmadan ağlıyorduk! Neler konuştuğumuzu pek hatırlamıyorum ancak o gün ve o an üzerimden bir dünya ağırlığın kalktığını ve daha kıymetli, değerli bir rahmi ile yeniden tanıştığımı hatırlıyorum. İki dost, arkadaş arasında gurur, kibir hesabı olamayacağını da (başka çok erdemler gibi) ilk yine ondan öğrenmiştim. 4-5 yaşlarında tanıştığım çocukluk arkadaşım ile 9-10 yaşlarına geldiğimizde sevgimizin son baharında olduğumuzu hiç bilmiyordum! Günler geçtikce daha vefalı ve paylaşımcı oluyordu. Sevdiğimi bildiği veya sevdiği yemek yada meyve gibi yiyecek veya oyuncak eşya cinsinden her ne olursa mutlaka benimle paylaşmanın bir yolunu bulur ve başarırdı. Öyle ki, Onun bu pervasız cömertliğini ailesinden alması muhtemel azarları düşünerek engellemek istediğimde buna izin vermez, rahatsız olur, dediğini yapabilecek bir yapıda olduğunu kanıt ediyormuşçasına katılaşırdı. Sanırım 1963-64 yılları idi. Bir ara annemle 2-3 ay süreli Adana ve İskenderun’a seyahat etmiştim. Bir gece evimize döndüğümüzü ve sabah uyandığımda kendine has hediyelerle Rahmi’nin baş ucumda beklediğini görmüştüm. Bacağımda konfeksiyon işi kitleli bir pantolon vardı ve Rahmi ona bakarak bana “şehirli olmuşsun! ” demişti., O bahar onun babasının dolabından aşırıp getirdiği “üçüncü! ” sigaralarından kuytuda köşede içerek tiryakiliğe de ilk adımım atmıştım. Çok pervasızdı, bir keresinde; “Sen annenden korkarsın! ” dediklerinde altına büyük çişini yapıp evlerinin damındaki pencereden içeri fırlatmıştı. “Gece korkarsın! ” dediklerinde zifiri karanlıkta mezarlığa kadar gidip gelmişti. “.., atlayamazsın! ” dediklerinde 4-5 metre yükseklikten aşağı kendini koy vermişti. “.., giremezsin! ” dediklerinde kışın ayazında buzu kırıp suya girmişti. Sanki onun hayatı “yapamazsın, edemezsin! ” diyenlere yaparım, ederim diye yaşayarak göstermek için ona emanet verilmişti.., Bazen tüm günü tek perdelik oyunla geçirdiğimizi hatta yatsılara kadar vardığımızı ve bütün bu coşkulu sadık çocukluk arkadaşımın giderek sıklaşan baş ağrılarından çok rahatsız olduğunu, büsbütün neşesini nasılda acı ve ıstırapların koynuna vermemek için çaba sarf ettiğini de maalesef hatırlarım., Birlikteliğimiz, neşe ve coşkumuz tam zirvedeyken, sevgili arkadaşımı artık giderek daha az görmeye alışmak bana güç geliyordu. Derken “Rahmi hastaymış! ” haberi bir karabasan gibi etrafı kapkara kapladı. Sanıyorum çok hızlı bir seyri vardı rahatsızlığının ki, İnanmak çok zor olsa da onu ilk ziyarete gittiğimde canlı cıvıl cıvıl, aslan gibi Rahmi avane, biçare, neşesiz, ıstırap içinde bir yaralı kuzu gibi yatıyordu yerde. Şok olmuştum! İlerleyen zaman içerisinde ve her başka ziyaretimde bir öncekinden daha çaresiz ve bitkin silueti çaresiz hüzün verirken gözlerimizin önün de bir gül gibi soluyordu günden güne zavallıcık. Artık gözleri görmüyor, kulakları ağır işitiyor ve en kötüsü beni bile tanımıyordu! İnsanın elinden bir şey gelmeyince sevdi birinin çaresizliği ve erimesi ne kadar acı ve elem veriyordu ve olanlara şahitlik etmek ne kadar kötü idi., Bir aslanı yatağında hakim görmek erinçti. Keşke hiç görmese miydim! Hatıralarıma mağlubiyetini sokmak kolay kabul edebileceğim bir son değildi. Artık bir daha ziyaretine gitmedim. İstemeyerek te olsa bitkisel hayata girdiğini, ailesinden aldığı destekle fiziki varlığının sürdüğünü duyuyordum. Anladım ki, ben onu o hayatını henüz kaybetmeden kaybetmiştim! İçimde sitem vardı! Beraber gezdiğimiz oynadığımız yerleri yalnız www.antoloji.com - kültür ve sanat geziyor sonra o yanımdaymış gibi oyun kuruyor ve onun yerinede sırası geldikçe sanki yanımdaymış gibi ben oynuyordum. Neden sonra “Rahmi Ölmüş! ” dediklerinde bana sanki bu olay bir yüz yıl önceden olmuş gibi geldi. Bu gün vasati 40 yıl önce yaşanmış vefalı, sadık bir arkadaşlığın kırıntılarına yüreğimin derinliklerinde rastladım ve hafızamdaki bakiyesi ile yeniden yaşadım. Ruhun şad olsun Rahmi.., Eminim şimdi, Cennettesindir. Çünkü sen bize veda bile edemeden giderken henüz masum bir çocuktun! Yine eminim ki, Ahrete göçtüğümde Allah (c.c.) nasip ederse, senin bulunduğun ortama gelecek olursam, sen yine bana hoş sürprizler yaparak karşıma çıkacaksın… 23.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ramazan., Rüştünü ispat eden çıkar meydana Veren el alan elden üst olan elmiş Sofrayı donatmışlar gelin kaynana Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş * Sahura hazırlanır alemi İslam Bir sabırda karşılık binlerce ihsan Sıhhatin diyetini verecek insan Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş * Oruç tutanların tacıdır iftar İbadet ikliminin harcı bu izhar Alınan verilende Allah ismi var Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş * Gündüzleri selamet geceler namaz Hangi mümin istemez Teravih kılmaz Huda katından geri dönmeyen niyaz Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş * Ruhları arındırır Kuran’ın sesi Kurtuluşa vesile Rahmet müjdesi Bin aydan hayırlıdır Kadir gecesi Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş * Rabbini soluyacak ruh ile beden Mahşer günü mutludur Reyyan hak eden Bayramı getirecek bu kutlu neden Şükür kavuşturana Ramazan gelmiş … 03.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ruh (manevi şahsiyet) Ruh şapka takar mı..! Ruh’un (fizikten yoksunlukta) kendi lisanı var mıdır..! Ruh’ların siyahlığı beyazlığı var mıdır..! Ruh’un makamı ve rütbesi var mıdır..! Ruh haşlanmış yumurtanın ve tavuk ciğerinin kokusunu, tadını lezzetini alır mı..! Ruh’un bıldırcın etine ve balık yumurtasına tutkusu olabilir mi..! Ruh yağlı güreşlerde çamur pehlivanlığına soyunabilir mi..! Ruh yavrusunu emzirebilir mi..! Ruh, kılıç kalkan veya Rus ruleti! Oynayabilir mi..! Ruh İngiliz ‘The Observer’ Gazetesi’ne makale, yorum yazabilir mi..! Ruh hazımsız olduğu bir kimseye veya kesime tek veya toplu mezar kazabilir mi..! …………………………, “Düşünüyorum öyleyse varım! ” ve ben bir insanım diyebilmenin (acizane bence) şartı; Ruh sağlam bir vücutta bulunursa., Ruh, inanç, itikat, ilim, hakikat gibi unsurlarla şuurlanırsa., Ruh akılla barışık, bilgi ile tanışık, sevgi ile karışık sıhhat gibi bir ışığa sahip olursa güzel düşünür, doğru algılar, idrak eder güzel sözler söyler, güzellik yararlılık üretir, yapar… Selam ve sevgilerimle., Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ruhum çıplak! Ruhum çıplak! Ruz u mahşere varacak yüzüm yok Ney sesinde inleyen şehevi bir gizem İliklerimi sökmüş.., Benden gayrsısına ne bir sitem, Ne üzengisiz sözüm yok.., * İpliklerin insicamıma dikiş atıyor İçeri girme ne olur Derelerinde ayıplar sel., Gönlümde hayasız bir dev yatıyor Deruni bir piri fani edasıyla Gülüp, geçen muazzeze Haince kement atıyor.., * Ruhum çıplak azizem! İçeri girme ne olur., Nefsimi karıncanın tenine giydirdim Nasuhiliği icazıma tembihledi Tutup madaralığımı yerin dibine indirdim Kustu yer yüzeye, tekrar Sultanlığım yürümedi.., ... 27.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ruşen gözler., Ziyasında bilinmezlik durak., Işıktan atlar kuşanmış zi-n nur Burak., Etiğim ellerine düşmüş., İster misin? ., İstemezsen koy, zifirin içine bırak.., * Yürük semaisi, dağların eteklerinde., Kırk yıldan aşkın suskun dar geçitlerde., Kurt boğazı kantarında mecazı beklerimde., Kımızdan sarhoş ruşen gözler enücra yerde., Hürmetin eteğine yüz sürmekti niyet., Emanet bırakmış, kapının eşiğine., Yumruk kadar et parçası., He cansız yürek., Bu(mu?) diyet.., * Arifesinde çarçur edilen gece., Bayramı dinleyeceğim, hangi hece? ., İzzeti nefsine dokunur ha, hangi hece? ., Bilsem inleyeceğim, nevrimi alan ecuc e., Ve cari yanlarımın anaforundaki şikak., Kahrı müebbetle esfele safiline., Gayyada harlanacak nifak., Me’va İrem olur afiliğine., Ancak dua sürüyorum., Kanatan, dikensi diline.., * Sahte sevdalar, yatsıya kadar., Yatsıya kadar göğsüne muhabbet sürer., Yarısından sonra gecenin, kırık bir kirpik sokar., Kalbinde vuslat ilkimi, nefesinde fesleğen kokar., Adresi bellimi cemi saran şu hoş rayihanın? ., Can bulacak gibi soluk alır esrarlı nihanın., Cismin kudreti ruhla mana bulur ey can., Cesaret risk almaktır, Aşka inan., Şimdi ben., Aldatanlara karşı., Vefa ile fark atmaya gidiyorum., Şahit tutarak., Göğü ve arş’ı! ., Ve seni keskin mesellerinle.., Allaha., Emanet ediyorum.., … 26.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Saadetler diliyorum., Yalnızlığın ser verip sır vermediği anlar Anlamak için çok zaman harcadım inan Yakamozlar düşürerek gönül suyuma Güller içinde vadiye diktim gözlerimi Gördüm ki, yeşeren yine benim.., Yer., Bu yer o yer mi sahi? Yanlışları doğru saymak Senli günler bal kaymak Bana zor geliyor artık, çok., Yine göreceğim günleri saymak.., Düşlere kahrın var, biliyorum Sade bu gün değil, ben sana bir ömür., Saadetler diliyorum.., 26.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sabah erimeleri., Sabah erimeleri., Sükuti hayalin dirilişiyle başlar Ondan sonra gün hardır harmandır Isı maksimumda yürek cidarlarını okşar O renkli dünyaları kurgulayan korgandır Toz pembe bakışlarla siyaha koşar Acıya şeker katan berceste Her şey bittikten sonra Avuçlarında kandır.., * Uykular., Uykular değil mi., Uyanıklığın ferini havaya katan Ucu mahrem bir işte yüzü değirmi Aslan mı kedimi şu benim yüreğimde yatan Efor ütopyanın sınırlarında kasırgalar estirir Aşk bu canım ey acemi seyyah ey suizan atan Kör bıçakla havsalayı dilim dilim kestirir Sabah erimeleri, kırk ikindilerde Sele kaptırmıştır gövdeyi Sim bir cavlana doğru Akarda akar.., … 22.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sahi, biz kimdik.! ! ......, biz kimdik.! ! Seherde ayakta, dik., Dolunayda yine dimdik., Sonra, Karambole tutuşarak Allı morlu bir karanlığa girdik., Sözlerin sihri ve gözlerin ışığı ile Kim bilir ki, ne kadar derinliğe indik., Kemik kıran düşüşlerini yaşadığımızda, bile Gece gülüşlerini ve sevda düşlerini Yüzümüzü yalayan, dost bildik Yırtıldıkça önümüzdeki zifir Nura koşarcasına girdik Sen ben değildik..! İkimiz birdik.., Uyandıramadı bizi.., Ne heybetli bir haykırış, Ne gül dikeninden çimdik Sahi, biz kimdik.! ! ... 27.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sahibine küskün vaatler., Kucakta sahibine küskün vaatler., Bir zamanlar tıkır tıkır çalışırdı saatler., Çamoluklardan nisan suyu akadursun., Kasvet sükunun tahammülüne vursun., Bırak vursun.., * Haberlerde şayia; O şimdi vezir., Yıkılan umutların arsasında bayındırlık., Hayallerde tuttuk sevgiliyi şal’landırdık., Aklımızdan her geçişine kıyamda durduk., Bağ evinde bahusus yer sofrası kurduk., Ne görelim? Başımızın üzerinde., Temeli yerden kesik bu binada., Belkıs saltanat kursun(mu?) ., E bırak kursun.., * Sülale nazariyesinden müddei., Sılairahim ziyaretçileri eşiğe yüz sürende., Kapıyı havada görürler, giriş ne mümkün! ., Gülendam vahada çölü sulamakla meşgul., Garip hareketler ve malul çırpınışlar., Göğün kanatlarına meramı yazarlar., Ok yayda, gerilmiş vaziyette! ., İkram sahibi olan o ya., Sitemkarı vuracak., Vursun.., … 11.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Saklambaçlar ve sobeler., Can almak mı., Yoksa cin olmak mı niyetin? Kaşlarını, kaleme benzetirken., Gecenin sessizliğinden ıstırap kokar Çakal ulumaları da var karanlığın karnında Çaresizliğin istikameti kapına varıp vurduğunda Bir baş uzanır, arkasından ışığın itip getirdiği İki büklüm bir bedende kocaman kafa Kendisine., Gelmekle ne iyi ettin! Diyecek biri, acaba hangi tarafta? ! * Kırk yıl önceydi, sılada akşamlar., Gurbet haberlerine bağrını açardı Bağ bozumunda taze izdivaçlar Harman sonu sırtı torbalı açlar Bitkilerden yapılan müsekkin ilaçlar Hepsi beraber, top yekun harabeler., Hepten ama harpten değil! .. İzsiz saklambaçlar ve sobeler., Baykuşlara el vermemiş viraneler de., Tandır ekmeği ve kabarık gömbeler Hafıza tellerinde gölgeler sendeler., Gözlerimi sildikçe değişir, ha bre perdeler Sahi şimdi onlar; “Sevdiklerim neredeler? ..” Can almak mı., Yoksa cin olmak mı niyetin? Fakat Özlemiştim, hatıra defterimi., Yadıma düşmekle, ne iyi ettin.., … 16.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sana hiç, mart güldü mü..? Sen hiç, pencere kenarında, şakır şakır yağan yağmuru, bir rüya mahmurluğuyla izledin mi? Sen hiç, yüreğini yakan sızıyı, o acıyı sana verenden, gözlerine bakarak, beşi bir sayarak, yine yanan yerine, kalbinin derinliklerine gizledin mi? Sen hiç, (hem de üst üste) tatlı gibi rol yaparak, acıyı paylaşmadan hiç kimse ile, tek başına afiyetle yedin mi? Sen hiç, Dünyayı başına yıkan birine (için burkularak ta olsa) “eh canın sağ olsun! ” dedin mi? Sen hiç, seni seven birine, hayatı söz konusu olduğunda, yeter ki yaşasın diye, yüreğini (ödünç yada,) bilabedel, karşılıksız, gözlerinden yaşlar süzülerek verdin mi? Sen hiç, bir yürek yangınının üstüne, (henüz dumanları tüterken) şefkatinle söndürmeye geldin mi? Sen hiç, elleri cüzamlı, sözleri aşk ilhamlı, cesur delikanlı, sevmeyi bilen sadık imanlı, yaşlı başlı yarısı ak kardan kaşlı, saçlı sakallı veya kel, paraya pula andavallı, düşler aleminde anlı şanlı, gerçekte zavallı birine gönül verdin mi? Sen hiç, sevda gribine tutulup, hapşırık ve öksürüklerin ızdırabına sabırla sebat ederek, üçlerin kırkların mertebesine erdin mi? Sen hiç, leyleği havada gördün mü? Sen hiç, seni seveni bildin mi? Sana hiç, mart güldü mü..? -*Mehmet Sani Özel 25.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sana ne diyeceğim? ., Makbul olduğunda, kalbime düştün., Reddetme lüksüm yoktu aforizmalarda., Burnuma gelen yanık kokusu! ., Ciğerimdenmiş meğer., Bir bildik düştün ki, sen., Parmak basmaya kalktım., Tavusun teleklerine., Yangını ben çıkardım., Zevahiri ben yaktım.., Yenik düştüm., Surlarını savunurken kalenin., Kahraman olmayan askerlerine., Kutlama merasimlerinde yokum., Sultanın sarayında şenlik ola., Bütün azalarım bir araya geldiğinde., Ben zaten, kendi kendime çoğum., İki gözüm var! Sahibinden ödünç alınmış., Bağışlanacaktı belki yüreğin başı üstüne., Gel gör ki, bütün denemelerde zemin kaygan., Anlayacağın ahbabım., İçtima zorda., Hayat okulunda sınıfta kaldım.., Rastlarsam bir makasta., Sana ne diyeceğim? ., … 06.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sana selamım var! .. Sana selamım var! .. Itır kokulu armoninin, amberli yayla serüveni Ilık dere yellerine sürtünerek geçtim de geldim Sekiz yüz yılın yorgunluğunu göğsüme koydum Sefalet diz boyunda iken, apansız çıkıverdin karşıma Durup ta hüsnü zannın siluetine bakan gözleri oydum., Sille tokat gir bana ve bakiyesiz badirelerime Başka madaralık yok tövbemde, tasalarımı tenime kanamaya koydum * Sen mahir misin sahi.,Yorgunluğun kördüğümünde bağlıyım Bilebildin! Yorgunluğumu ve yolların türabı olduğumu Sağanaklarda nasipsiz olduğumu da.., Sırnaşık döngellerin iklimindeki gök gürültüsünü sildiğimi Sıla bilerek yüreğinin sıcaklığına üşüdükçe sindiğimi Silik mazinin toz bulutlarına bir kara nokta gibi girebildiğimi de bildin., Bakışlarımı yitirdim görmeye çalışırken, sahi sen kimdin? Kimdin, mektubatı Rabbaniye yi ihdas ederken dergahı izzetinde Kirlendikçe arınmayı özlemlere yükledim, ben karşı cenahta * Ak sütlere atılmış su başı reyhanı, rayihanla şu beni kavra Kavra, kale duvarlarının horasanında kalan elzemlerimi Kavra da taze gelin edasıyla, ümüğümün ipliğini feraha çöz Sende basiret pür meal cennet iken, bende kör talihi okuyan bakarkör göz Çöz beni diyeceğim! Nedir bu çağırış ah bir anlayabilsem., Sezgilerimde ter boncukları varken Sadabad’ı seçemiyorum Sen hala bir hayal perdesinde dalgalana dururken...., Sen ki, sanılarımın belinde deve hörgücü gibi kamburken Sen kulaklarımda uğuldayan musikide bir udi tamburken Sen ki, ruhumu kanatan kokladığım güldeki ey asi diken Sedana muştum ah, doğrulup ta suyun diğer yanına geçemiyorum., * Gelgitlere kurban olsun diye koy git beni Kollarındaki hasrete merhem olsun yakarışım, bir çukura it beni Çulsuz bedenimle sırtımı yere koydum tarla kuşlarını seyre dalarak Farkındalıklarım ebabillerin kanatlarında kavis çizerek Fasıl aşka vardığında muamma, mağrurluğum rüyada gerdana inci dizer İhanet filizin kabuğunda kurtçuk, sanki Zekeriya’nın gövdesinde hızar Kabahatli sermayeyle kusur benim kârım ki, yine yetim kaldı intizar.., Yer ma teessüf dedikçe sıracalı nefeslerime, ney kırbacını vurur müjdeli sesime Öksüz hüzünler yaşanırken kader inlemeleriyle hakeza tuzakta Bir sen kalıyordun, umutlarıma ulaşılmayacak kadar uzakta Nedir ey vefa., Sevgiliyi yada aldıkça bu men em yassın Sedirine bağdaş kurarken ufkumda ışık saçan hilalsin.., Mehmet Sani Özel 11.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sandal barınağı (mesel) Sadece ışıkların göze geldiği, sisli puslu gecelerde ümit ilahi güçlerle tahayyül edilir. Hani o fırtınaların ulu ağaçları kökünden tutup sürüklediği dehşetli anlar yok mu, o ölümün veya ölümle kol kola çaresizliğin çok yakınlarda olduğu hissedil ipte, aman dileyecek bir kimse veya dalından tutulacak bir kök, bir ağaç, bir ot parçası olmadığı anlaşılınca son çare kişi yüreğinde yaşadığı ümidi Tanrısallaştırır. Ta ki, ecel terleri şakaklarından aşağı akmaya başlayıp ta, yaşanılan endişenin ehemmiyeti, önemi ve alternatifsizliğinin düşüncedeki soğukluğu kalp atışlarına sekte vurduğu iyice anlaşılınca, kâinatta gerçek Yaratıcının var olduğu kabul edilir. Ve son çare olarak o Yaratıcıya, inanç ve sadakatle söz verilir, imdat kemendi atılır. Sandal barınağında sabaha uyanır. Gözlerinin etrafında akşamın ıstırabından kalma kan çürüğü haleler vardır. Kıyıdaki kayık, “nasılda korktun ama! ” dercesine edalı bir şekilde sallanmaktadır. Tehlikenin geçmişliğinin tadında derin nefesler alarak, yaşananların üzerinden şöyle bir geçer; Sanki birkaç saat önce daralan hayat yolundaki binek şu ahşap kayık değildir. Beklide o başkadır, bir canavardır. Zira baktıkça, üzerinde hiçbir endişe ve korku izi görmediği sandal, “unuttum, ben bir şey görmedim, bilmiyorum! ” der gibidir. Dahası bütün bu olanlar, küçük bir uyku aralığında görülmüş kabus, kötü bir düş gibidir. Yarım ağızlı, kayalardan oyma bir mağara kovuğunun ufkundan deniz o kadar uslu mülayim görünmektedir ki, çaresizliğin doruğunda gerçek Tanrıya verdiği (eğer kurtulursam dediği.,) sözler, bu tatlı görünüşün tahtasında hızla silinmektedir. Hafıza kayıtlarında yaşadığı dehşet ve korku ile ilgili şahitlik edecek hemen hiçbir müspet delil iz ve işaret yok gibidir. Zaman süratle ahdini sakata almaya koyulmuştur, derken bir boş vermişliğin esiri olmaya gönlü çoktan razı gelmiştir ve vefasızlığın tarafındaki açık yakın, ziynet süs ve görünür güzellikler gönül e (nefse) pek daha hoş gelmektedir ki, daha önceden de olduğu gibi afakî fırsatların içine hesapsız dalıp gider. Devam ederken hayat, kişi irili ufaklı korku ve ümit arası olaylar, hadiseler, tereddütler, tehlikeler görür ve yaşar. Bunların hepside öncekilerin tıpkısının aynısı gibidir. “Ahde vefasızlık! ” Bir kolaycılık, bir alışkanlık, huy haline gelmiştir. Ne zaman aklı ve vicdanı onu sorguya çekip öz eleştiri yapmaya zorlasa, hep “belki.,” leri vardır. Beklide yüreğini vurup kurtuluşa erdiğini sandığı Tanrı, ona onun hissedip kabul ettiği gerçek değildir.., gibi kendince masum mazeretlerin ipine sarılarak, kendini asıl olan gerçekten hıyanet tarafına doğru çekmektedir. İrade torbasında vehim, vesvese, hak, hakikat, aklıselim ve realite gibi kararların hepsi mevcuttur ancak kişi hemen her seferinde adeta tombala çekmektedir. Kişi, kendisine atfedilen geniş zamanlı tövbe ve af fırsat anları sermayesini keyfince, (nefsine uygun) kullanmakta bir beis görmez. Ta ki, musibetlerden nasihat çıkarma yetisini kaybetmek arzusu ile dolar. Maddi manevi kişisel çıkarları doğrultusunda, hemen her şeyin iyi tarafından tutup almayı, sömürmeyi, istismarı, kullanmayı, güzel tarafını sevip okşamayı menfaat ve fayda gördükçe hüsnühalde olmayı, saygı duymayı mizaç, huy ve ilke edinir. Bazı kereler dört elle tuttuğunu tadı ve zevki kalmadığında bir çırpıda atar. Kimi zamanlar arkasından koştuklarını (şimdi kendinden bir şeyler alır endişesiyle) görünce cüssesinin bir gölgenin gizemine atar. İlerleyen safhalarda, doğrularla ve dürüstlükle pek iştigali olmayıp iyi geçinemediğinden dolayı, kendi özel hukukunu, keyfi kabullerini genel kurallar şablonu vaziyetine dönüştürüp, açıkça bir aymazlıkla bunları genel geçerli doğrular olarak kabul eder savunur hale gelir. Yerine icabına ve gereğine göre dindardır, milliyetçidir, muhafazakârdır, liberaldir, moderndir veya çağdaştır. www.antoloji.com - kültür ve sanat Yılların birbirini sürükleyip gittiği, zaman katarının bir yerinde ki, sorumlu olduğu o en efdal vakitlerin herhangi bir yerinde, gönül kapısına bir fâni bakar ve körebe oyuncusu kalbinin kapısını açar. Birlikte bahçe ve bostan gezer, çıplak ata biner ve yeşil çimenler üzerine çayırlara inerler. Feynan eteklerini rüzgârın yönüne verir ki, entarisi açılsın da cinsiyetin çekiciliği iyice tebarüz etsin diye. Feramin, dirsek temasından teessürle, sanatı ve estetiği olabildiğince algılar. Her ikisi birden tozpembe dünyanın mavi hülya denizinde kulaç atar yüzerler. Çıktıktan sonra önce güneşin batışını sonra sandal barınağının üstündeki düş tepesinden mehtabı ve henüz hüviyeti olmayan yasak aşk yaşantısının oynaştığı yakamozu izler, süzerler. Feynan için o dündü. Feramin, bu gün herhangi bir sebepten dolayı terk edilmişliğe sürgündü. Hatıra defterinde ismi örtülü bir anı olmaktan öte kayd-i bir önemi yoktu zira gün bu gündü. Tatlı bir esinti olmaktan öteye ne önemi olabilirdi ki; Onlar o zaman henüz iklim müsait değilken gelmeyen baharı doğaçlama bir kavanozda kurup yaşamaya çalışmışlardı. Dışardan ayaz vuran bir camekânda seracılık yaparak, edebe ve töreye aykırı yasak meyve yetiştirme provası yapmaya çalışmışlardı. Çılgınlıkların zıtlıklara dokunup geldiklerinde, yer çekimine aykırı nasıl ahenkli ve estetik hareketler ettiklerine, edebildiklerine (güya) bakmışlardı. Birisi düşünüyor, ama kim! Kabul gören değer ve yorumların kabul edilmesi (bazıları için) ne kadar güç ve kabili mümkün olmayan neticeleri, sonuçları beş duyunun üzerine beş daha katarak farklı duygu ve hisler üreterek onların armonisinden kesitler yaşayıp dinlemek., Sanki fizik ötesi mekânlarda daha farklı, hoş yaşantı ve tatlar olduğunu varsayarak sevgide, saygıda, aşkta ve muhabbette aşırıya kaçmak, sınırları zorlamak velhasıl edep ve ahlakta erozyon, tedbir ve kuralda aymazlık insanlığa o sorunsuz, hiç kimsenin kimseden şikayetçi olmadığı, sonsuz huzur ve refahı getirecek mi? ., ... Mehmet Sani Özel 28.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sarı güllere.., Sarı güllere.., Toz pembe gülüşlerim var., Şu aralar eskiciyim., Antika gümüşlerim var., Gerçeği yakalamak hayal., Şimdi revaçta olansa, düş..! Düşte gör, kaç duyguyu incitir düşüş., Semazen de tef çalar cümbüş Semaverde dem ki, mis kokar Aşk ile, rakkase nuş Sen bir nefes çek., Çek hele, bitmeden.., Bitmesinden korkulan düş.., Sarı güllere selamım var, kırmızı har Sakındığım budaklar.., Batmışta ruhumu kanatır, ey yar Kelebek vadisinde konakladım Testi dolu su yolu., Herkeste neşe., Bende hala., Senin susuzluğun var. ... 15.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sayhada vefa., (Münacat) Sergerden ramazan huşusu., İftar vakti, sadrımın semaisinde., Hilkatten kopup gelen bir nadide hilye., Ve yanında at başı giden içi zehir dolu lübb., İrfan yolunu işar eden nur gibi bir bilye bıraktı.., * İşte münib, işte sayhada vefa., Sekiz bin yıl öncede böyleydi eşkali., Zaloğlu Rüstem’i tekrar kaldırıp sorsalar., Söyleyecek elbette, hakkı hakikati müteveffa., Hangisi., Hangisi nefsine daha hoş leyyin gelir? ., Ben lu’b ile iştigal ettikçe hicran kusar devir., Deva fışkırır, zerreyi miskal kadar misketten., Mazinin çirkefliği ve atinin sübutu., Berhava eder afakını abıhayatın., Olmasaydı keşke, malayani debdebe., İmanı nahoş eder.., * İbrahim’in mükerrer rüyası., Istırap gecelerinde özlenen felah hülyası., İsmail’in necat bulacağı, vahye konu o an., “Ve mübeşşirissabirin! ” “Kovulunca hannas! ” Kudretten kutlu ikram vesilesi., Kurbanlık koç gelir.., * Öyle ki., Nefretten bir katre düşse okyanusa, denize., İcabı bahriyecilik olan zanaatkar, kaydi kazara., Düştükte yutsa o mayii meyli meşakkati., Münafıklığın acısı, tadı vurur dimağa., Nefretin kokusu gelir geniz e., Ne güneş ışık vermek ister., Nede ay nurunu vurur., Muhannes benize.., * Sen, her türlü bedbahtlıktan münezzeh mümin., Takva ile şekva arasında sanırken bendi bedbin., Sayhada vefa fırsatı, lahzada imtihana tabisin., Diyelim ki, bir yatsı namazından sonra Mekke’de., Tutunmuş Kabe’nin kapısına, karşında İsa Mesih., Kelimeyi tevhidi aşk ile ilzam, şahadet getirerek., Takdim etse kendini, cümle cemaate, beherinize., “Yarım kalan yaşamımı ikmal etmeye geldim., Ahir ümmettenim, Mehdiye tabi olarak., Ve dese ki, size hakkı tavsiye edenler., Sizden aşikare veya gizli., Her ne zahmet isterler! ., Vicdanınızı kanatacak keyfi kıstaslar., Hayâsız sitre ve buluğa ermemiş sütre., Zorba ilham ve iradi işkence varsa., İhtiramsız davete uymayın! ., İcab edenler harap olacak.,” www.antoloji.com - kültür ve sanat Elinizi aklınıza uzatırsınız, götürebilirseniz., Gönlünüze bakarsınız, yüreğinizi yerinde bulabilirseniz., Sayhada vefa gerektiren şahika bir an olmalı.., * Nasıl doğrulacaksınız ki, Hakka? ! ., Doymamış enfüsi dürtülerinizden sıyrılarak., Yoksa bilimsel bir yorumla mehel sinmezlik., “Nedir bu saçmalık! .,” (mı) diyeceksiniz., Ki, irade merkezindeki o meşhum hilye., Yecüc mecüc haberleri, Asur harabeleri., Şeytan hikayeleri., Mitolojik felsefe., Hele dursun bunlar da hepsi bir tarafa., Diyebilecek miyiz; Bize haber vermişti? ! ., Kuranı Azîm-üş şan ve Hatem-ül Enbiya., Sevgililer sevgilisi, Habibullah, Nebi-yi efham., Âlemlere rahmet, Şefi’i ruz-i ceza., Muhammed Mustafa (s.a.v.) .., * Asri zamanlarda ilahi layıhalar., Ardan mahrum hicap, izzetsiz şurup., İçi boş kutsallık vecizeleri, küfür zinhar., Vird mi? ., Eğer bilseler kalbinde riyasız iman., Top yekun gelirler üzerine, sönsün diye niran., Kemiyeti mahsuseden o meşhun, elit gurup., Ya İlahi., İçi zehir dolu lübb’ün., İrfan yolunda namütenahi meşakkat var., İclal, sessiz sindirilmiş küskün ağlar., Nerde o tahayyül ettiğimiz edvar? ! ., Mukarrebundan arta kalan efkar.., * Sözüm var ta ezelden, elimi eteğimi çekeceğim zülden., Bir tatlı tebessüm alabilmek için Ahseni takvimdeki gülden., Korkuyorum, azat olmuş kölelerden ve zilliyetli ketum hürden., Boynuma sarılan fırsatlar, hemen hepsi ikiyüzlü türden., Çok değil belki nutkumda yakaladığım sevinesi anlar., Sayhada vefa diyeyim elbet nasibi olan anlar., Bir düş bu! ., Düzünde sere serpe canlar., Annemin çocukluğunu yaşıyorum., Gelecek, gelmiş geçmiş gibi., Yarabb! ., Sönmesin ne olur? ., Yolumuzu aydınlatan menar.., ... 23.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seçmek o kadar zor ki, Kamışlı kalemler vardı Kaybolmasın diye hatıralar Yağlı isten yapılmış mürekkebe Batıp çıkarak emeğin göz nurunun Semeresini verirdi okuma sevdalılarına Şimdi yine var., Ama hangisi! Seçmek o kadar zor ki Sevdayı aşkı.., Bir atımlık barutla Safari tertip eden tabiat düşkünleri Paylaşıyorum derken arttıran müşkülleri Çöplükte yetiştirmeye çalışan mı dersin gülleri Aslan kafesine koymuşta bülbülleri Doğa hayranıyım der bu fani Akut kronik şizofren hani Seçmek o kadar zor ki Sevdayı aşkı.., İsmi Nida olsa gerek., Siftah şuh, bir parça dişilik çağrıştırıyor Yelpazesinde renkler benimle oynayın diye bağırıyor Barbeküsünde cızbız et kokusu nefsin havsalasını alıyor Varanın dulukları şiş üfürdükçe hayranın kadrinde Balkon sefası tok gelenleri aç be aç geri salıyor Orta oyununun avanağı kim hiç belli değil Batık gemilerin enkazında samimiyetler Ve kumsalda işe yaramayan paletler Sahilde can ve canını kurtaracak dalgıç yok Çöpler dolmuş taşmış etrafta işe yarmaz siluetler Muhabbet şarkısı söyler hep bir ağızdan Kılları kıpırdamayan cansız cesetler Seçmek o kadar zor ki Sevdayı aşkı.., … 27.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sefiller ve tay Serkeş fraksiyonist bademler Ha bre bir birine gülen iki yüzlü ademler Kral yurdu gibi (güya) yüreğini döşemiş Kuytuda yosmalık aşikare aşka soyunmuş Akıllıyım diyen sorsa ya ne nedenmiş Aklı ilerinin biri çıkar nasıl olsa Der ki, Ne Tanrı’sı be yahu! Hayat denen bunca şey Kozmik vak’a, velhasıl Tesadüfi oyunmuş.., Siz hiç “oha! ” dediniz mi birine! Girmiş iki şeytan iki yılanın sarıldığı gibi bir birine İncik boncuk takmış arabacı süslemiş dingiline (Sözüm ona!) Hoca, muska var mı diye soruyor cin’e Cırtlak sesler efsunlaşıp geliyor umut iklimine Banknotlar konuyor ondan sonra bilahare Yüzüne tükürenin avucuna eline Ve birileri de çıkıp sövüyor (Haşa) Kitaba dine.., Af buyurun! Pezevenklik meşru meslek modern’ite de Ant olsun! suç sayılır, hoşt diyecek olsan bir it’e Şehvet uğruna o kadar anlam yüklemişler ki pireye bite Cinsi müsabakalara aşina olmuş dalgalar kitle Edebi görsem diyeceğim ne olur gitme Kızaran yüzüme bak ta bana acı! Ne olur imanımı öksüz bırakıp Kıyametten önce gitme.., Katedralin bahçesinde dinler arası diyalog Yeni Dünya görüşünü empoze ediyor psikolog Üç dinin içerisinde nerdeyse doksan üç tane blok Biri diğerine diyor ki, sen şu mezhepten kork Medeniyetler çatışmasını önlemek adına Mozart’ın konçertosunu çaladururken org Barış diye savaş temelleri atıyor monolog Yok işte, olması gereken var yok! Olga’da Helen’de, Jozef’te Adem’de samimiyet yok Şimdi biz., Göz dolduran mükemmel manzaralara tutkunuz “Evliya Çelebi Mevlana Yunus Emre Şeyh Galip Azizim! Galiçya, Tuna, Yemen ve Çanakkale Gazi Antep, Kahraman Maraş ve Afyon Seferberlik ve nihayetinde İzmir..,” Cihat ruhundan yoksunuz Kazlar uçarken develer geviş alır İpek yolunda seriyyeler yorulur gem alır www.antoloji.com - kültür ve sanat Sultan Hanlarında kervanların hikayesi kalır Ve vadesi dolanda Hak batılın canını alır Ören yurtlarda sefiller ve tay Sağ olana çok ibret kalır … 09.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sekiz köşe kristaller., Haklısınız., Uzaklardaki dost olmakla., Sıkboğaz edilen zamanlar intizar eder., Selam çiçekleriyle bezenmiş alakaya lakayt olmakla., Orda mısın? , Kentlerin ruhuna aşina olamadım bir türlü., Yaşadığım bilinmeyen, madalyonun o bir yüzü., Asıl benin ruhu, aşkın perçeminde inler., Binlerce neden var, sevmek için., Bir defa ateş almaya gör., Yanarsın için için.., * Şimdi bana sor., Deki; Senin yüreğin ne biçim? Sekiz köşe kristaller gibi ışığı kırıp yansıtır mı? , Ben özür diliyorum., Sen yine sor, neden niye niçin? ! En azından böyle bir ilgiyi bile, sana sunamadığım için., Ama bunu söylememiş olmamın masum bir nedeni yoktur., Bilmen gerekirdi diye düşünüyorum, Zira bu yürek senin için., Senin için çarpar.,Aynı zamanlarda ayrı mekanlarda olsa da., Pek çok şeyin özüne inemeyebiliyorum, bu benim gafletim., Kabahatim olabilir! Haklısınız, uzaklardaki dost olmakla., Hoş görmenizi talep ediyorum, lütfen.! Bana biçilen ömrü yaşamaya çalışırken., Paçalarını kıvırmaya çalıştığım, dost! Vaktin çoğu aşka, muhabbete., Kafa yormakla geçiyor., … 30.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sel gibi.., Kıtamın bir diğer tarafı.., Öksüz kıraç kırsallara yaslanmış ta, Güzün gidenlerin geleceğini gözlüyor İç yerinde bir vaha koridoru açılmış İster güneşe, isterse çöle baksın O hala sıladaki dam’ı Ve saçaklarında ki, Güvercinleri çok Ama çok özlüyor * Derin sessizlik sen gibi Özlem dağları söküp atan taşkın Hasretin bir sıcacık el gibi ensemde Ya hemen her şeyi süpürüp götüren ne? Sanki sel gibi.., * Gurbettir diğer yanım Ötelenmiş kucaklaşmalara şaşmıyorum Dudaklarımda isminin harfleri arsız Yüreğimde pişmanlık düğümleri Ah şu dilim! Adını dese ya Hem ne çok pervasız Hem de kararsız.., * Gölün kenarında dikenler Her biri bir gül gibi yüzündeki benler Etrafı sıralamış öbek öbek göçmen kuşları Türbülansları geçerek gelmişler besbelli O kadar anlamlı ki, uçuşları Her göz kırpmasına karşı selam verir de Onlarca enstrümanla koro halinde Ahenk manzumesi uçuşları.., * Bir buhurdanlı nehir in buutlarındayım Birde bakarsın Yusuf’un kurtlarındayım Sen Züleyha’sın, ben vuslat hay ındayım Gözleri şifa dolan Yakup’un Merhameti nerde? * Mavi kanatlı göklere uzanan Sarı kavak Yapraklarını mora bırakır Son baharda bahçıvandır reşide Yer değil mi araya mesafe koyan? Her bana kalışında vefanın Gözlerini oyan..! Yer değimli kirazı kırmızıya boyayan? Üzümler salkım salkımken bağ bozan Yer değil mi Necef veya Fizan Yer zamana müsaitse Hüzün verse ne Hoş hazan.., * www.antoloji.com - kültür ve sanat Ve yine sen Bütün kutsallığınla Nazan Hangi düş hayra alamet bir bilsen Aşk’ın önün de diz çökmüş izan Gerçeğin boyutları çok farklı Yaşananlar mizansen.., * Gece kollarına sarmış saçlarını Gevherini almak isteyen hırsızlar Sormaz mısın, üzerime gelirler Olur olmaz saatlerde hep Çarşaf çarşaf arsızlar Teni terliyor mabedimin Ufkumu saran miskten belli İnleyişleri şehre yürür de yürür Sokaklara saçılmış tanelerimin Sıfırın kah önünde kah sonunda beş Bakılınca hep yiğit cesur olur keleş Vakit beş, tesellümün şartı beş Kim bilir? ! Başka sokaklarda ne diye gezinir hasret Kim bilir? ! Kaç ovayı berekete boğar, sendeki kesret Işığına eş olan gölgeler., Ömür bahçesinde evlek evlek Gülden çiçekten bahar kokan bölgeler Bilirler (bilenler!) aşk’ın köle olmadığını Korkma! sana dönecek her bir bin sitem kar İnsafsız veryansın döngeller.., Doğumun kutlu olsun ey şanlı dil-şikar Göç etmez güvercinler Onları vefa engeller… … 23.04.2005 Bu şiir, Sevgili Reşide'nin (Sarıkavak) (den ilhamla) ithafen bir esintidir! Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat 'Sadece Göç Eder Güvercinler' adlı eserine Selam ve dua ile.., Yinelenen ağıtlarda, izmihlal Selam ve dua ile.., Dolunay oldu bu gece hilal Bu gece.., Yorgun düşlerin üzerine yağan kar Bu gece melekler seni muştu, İliklerimde infial var.., * İndir.., Azami kebirin aşkına indir yar, İpsiz, dipsiz kuyulardayım ya., Sen daha derinlere, dibe indir yar Karanlık mora çalar ha bre., İşkillendiğim cephelerde nigar İla nihaiye hoşnutluğum.., Sen benden seni çaldın ya., Bende bir kopyan daha var..! * Çok mu duygulandın ey ufuk Çorap söküklerinde, parmak gibiyim., Çoğaldıkça bir’e döner şafaklar Düğümlenen boğazda, bir akıntı bir eyim Firardaki gücüme bakar nazirelerim., Şimdi ben sana ne deyim? Hiç silmedim.., Hafızamdaki haritada sınırların besbelli İzlerin aşiyan yolunda., Silmedim., Istırabın koynumda kalacak., … temelli… … 15.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Selam., Sevgili İnsan., Selam vermek gönülden geliyorsa, o bir sevgi ve saygının gereğidir sanırım! Rahatsızlık duygusu, bir beklentinin pek belirgin olmayan resmi olup şüphe ile yaklaşılan zamanlarda çok daha yoğundur. İstenmeyen gönül e sevgi ve aşkla girilse dahi, girenin istirahatı mümkün olmaz ki, gönül dediğin yansıttığı sıcaklığı bulmadığı mekanda durmaz gider., Selam veren, selam verdiği kimsenin (bir ölçüde) mutluluğu veya müşküllerine ortak olmayacaksa neden selam verir ki? ! Dolayısıyla Salimin (selam veren) selam kavlinden önce kendini yoklaması ve hazırlaması, bilinçlenmesi gerekir, zira omuzlaması gereken yük veya ortak olması gereken bir mutluluk umdesi çıkabilir sanılarına., Selamdan önce hep alacak hesap ederek, sadece selam lafzı ile verimkar olup vefalı yaklaşım aktörlüğü yapmak (sizleri tenzih ederim) hiçbir selametçiye, iyi niyet temenni ve duacısına yakışmaz.., Sanıların yüreği her halükarda doğru adrese götürdüğü iddia edilemez. Demek oluyor ki, aldığımız menfi ve müspet sinyalleri alelacele ambalajlayıp yenilir içilir cinsinden son şeklini almış bir afiyet veya ıstırap numunesi gibi kabul etmekte çok süratli davranmak, bize gelen mesajın çok iyi niyetli olması halinde bile bize çok ağır (maazallah) ıstırap yaşatması veya şakacı bir sitemin ciddiye alınarak olduğundan farklı yerlere konularak beklentilere girilmesine, nihayetinde pişmanlıklara, yıkımlara ve mutsuzluklara sebep olabilir..! Dokunmadan hissetmek, her halükarda asgari bir zamana muhtaçtır! Göz göze gelerek bakıp söyleşmekle, gönülden atıflarla ufuklara kement atmanın arasında dağlar kadar fark vardır. Cümlelerdeki imgelere hayat veren esasında vücut dilindeki mimikler olup, fiziki realitesi olmayan göndermeler ve almalarda bu güzellikleri taraflar kendileri, kendi keyfiyetleri mucibince ikmal ve ikame ede dururlar., Hayaller hakikate vardığında kullandıkları akıl mantık şablonları, ortaya düşen renklere tıpatıp uymayınca, adeta ipin ucu kaçmış, yani kontrol ve ilişkinin sıhhati bozulmuş olur., Özetle; Gerçekle sanalın gereklerini ve gerçek şartlarını iyi hesap ederek, boşa çıkacak beklentileri beslemeden, ortalama gelişecek eylemlere hazırlıklı ve makul, mutedil bir duruş sergilemek, sağlam ve sağlıklı bir kişiliğin ve karakterin göstergesi olacaktır.., Beklemek! Sürekli iyi ve güzel olanı hep karşıdan beklemek, çok geçerli mantık kuralları ile masumiyete büründürülse dahi bir psikolojik arıza ve aksaklık olmalıdır, diye düşünüyorum..! Bir defa bilinmelidir ki, bizim kendi vucut bütünlüğümüzde bize muhalefet edecek olan çok etkin ve keskin hisler, duygusallıklar ve o hassasiyetlerin boş yere tetikleyeceği zafiyetlerimiz vardır! Yerli yersiz bunları kullanma alışkanlığı ederek ve bunlara meşruiyet kazandırarak, genel geçerli doğrular kabul ederek sonsuz güvenle sarılırsak, sosyal hayatımızda hüsranlarla dolu bir hayat yaşamış oluruz., Bir olayı veya bir kimseyi yargılamadan önce mutlaka, ama mutlaka o bahsin atfedileceği merkezi kendinden kendi haleti ruhiye sinden bir dinlemek, yada savunmasını almak, entelektüel, çağdaş bir insan olmanın en belirgin ve bariz işareti olsa gerektir.., Kolaycılar, sürekli olayların olumsuzluklarını birilerine isnat eder dururlar., Böyle yapıda olanlar bu alışkanlıkları terk etmedikçe veya bir manada bilinçlenmedikçe, Yaratıcının tarif ettiği “İNSAN! ” olmakta geç kalanlardan olmaya devam ederler., Dolayısıyla, selam veren dürüst ve samimi değilse bunu ilk olarak kendine itiraf ederek www.antoloji.com - kültür ve sanat ya samimiyete bürünsün, yada riyakar olmasın yani o selamı hiç vermesin., Varlığımızın gerçekliğine ve yaptığımızın güzelliğine inanıyor ve savunuyor isek, o halde sevgide, aşkta ve selamda lütfen gerçekçi olalım.., Gerçeğin genel geçerli şartları, bütün muafiyetleri ile beraber genel kültürümüz ve inanç değerlerimiz de, capcanlı ve dipdiri bir hakikat olarak, sağlık afiyet ve esenlik verecekleri sahiplerini bekleyerek durmaktadırlar., Sağına, soluna, geçmişe ve geleceğe bakacak olanlar, veya bakmasını bilebilenler, bu realiteyi pek ala görerek dimağında hissetmeye ve icrasına muktedir kimselerdir., Ne mutlu insan olabilene.., Bir temennide bulunurken yüreğinden gelerek seslenir, misal; “Mutlu yıllar, insanlık..,” Der ve bu selamdan, dilekten huzur duyar… Sevgi ve muhabbetlerimle., 31.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen bana hiç inanmadın, Sen bana hiç inanmadın., * Iskalayıp geçtin sevda manzumelerine bakarak Bahtı kara kabusların deryasına daldın İsterik olduğunu sandın, atraksiyonun Ufukları güneşsiz, mat meçhulde kaldın Yaslanıp giderken gövdesine bir asi piyonun İcazım ver yansının koynunda, inledi korkarak., ** Kahve renk gözlerine meftunum, muteberim., Vecizelere sığdırmaya çalıştığım., İhsası aşkım İla nihaiye, baktıkça renkten renge dönecek nevrim Ve sana olan hasretin hacminden seller ve bu taşkın Velev ki, lahzada ha bire raks eden asude Gülnihal’sin., Sormaya dil varmaz! Neyi yapmadığına ne kadar pişmansın., Sarılmak isteyip de, kollarımı dolandıramadığım fidansın Ah..! Ulaşılmaz umudum, sen neden bu kadar şişmansın.., *** Sürgünde Vatan hasreti gibi, çektirir teşebbüsün Sürtünüp gelen meltemlerle, nüksetti pür meal süsün Yine enginlerde, kraliçesi olmuşundur bir garip düş’ün Uyan artık Mualla, uyanda bir an vuslatı düşün Ucu mahşere varan hesapların hülasasında Umuda çıkar yol arayalım, ayrılıkların yasında Allar mora döndü, tonlar bikarar kaldı en hasında Acılar tatlıya çalar ki, tek gönül gama dolmasında Seneyi devriyesinde enam, ruhsatsız vedanın kaçışı Sinemde göz benek yaralar., Arşa uzanır ta sancısı Aha geldim de ha giderim, Sen halamı yürek avcısı Kim kalıcı kim gidici., Kim bu Yurdun Hancısı? .. Mehmet Sani Özel 29.02.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen ben ve mazideki hoşluğum Sen ben ve mazideki hoşluğum Toprağına dönüp hatırına durduk ta., Çavdar firezine yaban olmuşuz besbelli Başı tavlı koyun sürüleri vardı zamanın Kır tepelerinde kuzusuna koşardı hani., Hani at arabaları ve kanılar..! ? * Kadrinin alamadığım tavırlar Kıskançlık vefasızlığın ceremesinde Sessizliğin kulağında poyraz acıklı name Kim hangi gurbette kim., Bir bilebilsem., Okşadığım yüzlerde ölgün anıların süksesi Suretini koparıp almışlar(mı!) yüzünden Serçe sevişmelerinden başka.., Neyin var sılam, neyin var! ? Sesini alamadım.., * Ellerim harabelerin koynunda., O bensizliği firara koymuş çoktan On para etmez artık cilveler ha! Ebesi uyuya kalmış oyunlarda Omuzlar yoksunluğu solur şimdi Duvarların dibine çökmüş evler Gölgelerin karanlığında saklı O muhteşem devler.., Taşları karambol kabristanın İsterdim kıblesinde akşamlamak Güneş vurdu hesabımı emmi! Utandım, sen yerdeyken., Ben yörende yukarıda Kalamadım.., * Ağlamaklıyım.., Şiir dökümlü siluetinin manzarasına Hıçkırıklarım çalkalanır gırtlakta Görsen., Ocakta tilki kevene oturmuş Ne sevgili var ne kanka etrafta Regaibe yalvarsam(mı!) bu gün.! Ay dolunayken gecenin gerdanında Dua kapılarının açık olduğu cenahta umut Birde sorasım var ki, (aynı susuzluk gibi.,) Allah aşkına! Bu sağırlık bu körük niye! ? * Alıcı kuşların Hel’lerin hani., Aşağı çevlik te bir göl, Hamam pınarında bir gül., Ve Kuşkaya’sında beş bin yıllık figan ağarırken., Dostların mı var demiştin tarihte gömülü! Gel gör! Yürek dediğin ne kadar cani! Elektrik tellerinde hüzün cesetleri., Iskalayıp geçen güzelliklerin izleri silik Baltalardan kurtulan selviler boylu, selviler dimdik., Bizden öncekiler gibi beklide bizde dolduk www.antoloji.com - kültür ve sanat Sılanın eteklerine ağladıkta dindik.., … 13.08.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen beni çoktan unuttun, İçimde filfil (acı) Var iki yüz seneyi bir bil Hangi vakitti o? Karşımda hür rüyetinle Bir bakış binlerce edaya değer gül Şimdi rutin ayrılıklardayız Bahar başlı dağlarda kar Ve öksüz kalmış nazar Sen kanserden ben aşk’tan Tükeniriz azar azar.., Cisimsiz ellerinle Kaç kez yüreğimi tuttun Ben ki, sana ısındıkça sen üzerimde Acayipliğimi serinleten buluttun Farizalarım der ki, Allah bilir! Sen beni çoktan unuttun! Yada aldattın..! Yukarısı Mahkeme-i Kübra Kül olsun öyleyse bütün hatıralar Yaratan şahidimdir! Her kim beni unutmuşsa Ondan hiç ama hiç alacağım yoktur Sağın duası niyet Sarılmaz ruhuma sen gibi Ve soğutmaz yüreğimi Özür Kıymet ve hiçbir diyet Dağarcığımda sadece benim Benim günahlarım ve eyvahlarım var Kopup gelen devasa kayaların altında kalmış Çaresiz can çekişen semahlarım var Ey yar., Selamette olasın hep, dilerim Aldatmakta ustasındır (belki) ama İnşallah seni kimse aldatamasın derim Senden kalan bir boşluk var içimde Evvel Allah orasıdır yegane Sığınacak yerim… … 28.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen beni görmedin.., İçilemeyen sularda şaşa zakkum gibi Avare vuruşları ile tosladım her bir limana * Ayazda, karda kışta dışarıda zıpkın gibi Ana kucağı niyetine., Soğuklara sarıldım Elimde bir celep, askerlik yaptığıma dair., Beheri hatıramda can alır, nankörlüğe irkilir., Yelesi döşüne sarkmış kaç aslan parçası., Vatan için, namus için vuruldu? ! * Hep dualar yar oldu., Yersiz yurtsuz kaynarlarıma Sesi çıkmayan sabilerin duldası Allah’a ısmarlanmış., Serap., Yasladım ruhumun gövdesini., İç yerinde milat kaç? Dinle sesimi! Mefkureleri mıhladım, Nuh kuyusu kayalarına Kaç yazıyor sene, âyâlarına bir baksana? ! Metruk ufukların duvarlarında., Tarih., Mazi, bulutsuz gün gibi açık ve sarih Oysa sen, güya harbi seferlerinde., Üzerimden atladın, geçtin kaç kere., Sırtıma bastın., Tiksindin surat astın., Kırılmış kaburgalarımla, nefes alıyorum, Elhamdülillah., Göğsümü gere, gere.., Sen beni görmedin.., Göremezdin de.., -*25.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen beni hiç sormadın! Sen beni hiç sormadın! Kutupların yalazı soluk vurduğunda yüzüme., Gonca idin, seherde güler yüzlü bir okyanus koyunda., İrem bahçelerinde gül açıyorken, ayaza çöle kafa yormadın Ben hep gözden ırak piyon oldum, bu oyunda.., Bulutlar letafetle mağrurunu okşarken., Mehtabın bolluğunda yıldızları sağıyordun., Gündüz güneşle olan randevuna her vardığında Seni izledim, hakikatinle hemhalken., Elindekilere ilanı aşk edip.., Mutluluktan ağlıyordun., * Sen beni hiç sormadın! Cennetten kovulduğumdan beri, gezginim., Allah bilir! Demedim demeyeceğim, aşktan bezginim İz bıraktım tüm evrene, namı diğer Adem oğluyum., Nasıl Hak diye haykırmışsam, halen hakka doğruyum., Kim burada değildi derse ki, yalan söyler., O bir mübarek nur ki, alan mutlaka olanı söyler.., Ey dünyayı gördüğünü sanan melül göz Gözüne lanet etme sakın.., Görmeleri perdeleyen birkaç batıl söz., Hak ile zail olur..! Aradığın sana., Çok, ama çok yakın.., * Sen beni hiç sormadın! Hislerim hiçlerin avunduruk’unda, duadayken Hasretin özlemlerimi kanatırdı, billahi diken diken., Yönünü Mescidiaksa’ya dönmüşte, şimdi diyorsun ki, sen.., Ey Kabe., Neden bu kadar tekbirle seni göremiyorum ben? ! Bilir misin! Sodom şehri gibi taş kesildi içim.., Allah aşkına söyle! Yürek ne biçim? ! … Yusuf’tan, Züleyha’ya., Sevilenden sevene, döşünü dövene., Bir kutlu haber gelsin ki, varsın ravh’aya.., Selam olsun, her şeyi apaçık söyleyene.., … Güneşe ve Ay’a… … 08.03.2005 Not: Bir kardeşin özgün yazısından esinlenme ve naziredir! Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen gönüllerdesin, Arandığın yer, nice dağdır ne bir bayır Sen gönüllerdesin, andıkça avunduğum sürur Göremeyince hafıza kayıtlarımda hatırının izini Döner nevrim, sıklaşır soluklarım, dilim damağım kurur * Döngel ey, bahtı hasrete bulanmış mağrur sevgili Dön de gel, nedir bu başımdaki safi naz sevda Sırtımda sıcaklığın., Başımı okşayan el gibi Serde ferman, derde derman ol. Gel peyda Mehmet Sani Özel 05.12.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen hala O musun..? Henüz benim olmayan., Öksüz, yetim düşlerin arifesinde Can çekişmelerinin yeli esti, aksanıma Bir çatal yürek silueti sezmiştim Deniz gibi kabaran sesinde., Sen hala O musun..? Sevdi, meşhum gönül., Daldan dala zıplayan fırıldak nameleri En sonunda dili bir karış dışarıda., Elleri kapı tokmağında biçare Hazır, önüne sermedi mi..? Büsbütün, fakirhaneleri.., Bir tütün ki, bacadan zincir halkalanır Bir ah! ile kararır bütün cenah., Göz göze gelmek, ne mümkün., … Mefkurem çalkalanır.., … 16.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen küskün ben dargın., Dün olduğu gibi., Hislerim ağdalı dokunuşlardan üşürken Durup ta yüzüme kayıplarımı okursun hazan Ay yıldıza döndüğünde, okunuşların ötüken Arta kalan günlerde muamma olursun nazan Almıyor sitemlerini sırtına, ağlayan hece Almıyor., Zihnimdeki zindanları koynuna gece Kılcallarımda kan gibi, med ü cezir imece Kalbimde sürurum, aşk denen bilmece * Sur civanı ol, ayrılığa ver yansın ede dur Bir anne! Rahmindeki cenini ederse ur Beni suçla, kanlı ellerinin başıma vur Kaldır müşküllerini bağra, döşe vur., * Alnımda kader çizgilerinden demet Cüretkar, yürek denilen yumruk kadar bir et Aynaya baktıkça masum yüzüne susarım Ya arsızlıklarım! Andıkça azap kusarım., Neden..? Yürüdükçe uzaklaştım senden beher adım Havalelerde daha çok yaklaştığımı sandım * Duygular hasreti kah gül sandı, kah diken Tufandan sonra, sen küskün ben dargın iken Sen muhabbeti boğazlamaya bıçak bilerken Ben çoktan, yönümü.., Secde ruhunda kıbleye durmuştum, erken., Yeni değil, ayalarım mart suyuna değdiğinden beridir Bu gönül seni bilir, senden gelen her habere delidir Ne yüzünü gördüm, budur diye tanırım ... Şu gün bile geleceğini bilsem.., Kırk yıl daha kıpırdamadan, ...yerimde kalırım... Mehmet Sani Özel 13.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen mi geldin? Sen mi geldin? Selamet minderin olsun, Buyur mahyanın yanında otura dur Buyruklar at gibi emrine amadedir, hayallerini kur Devlerin boynunda itimat zincirleri, ithamın olsun onur Anlamsızlık renkten renge., Umudun varsa yeni bir cenk kur Sarmaşıklarda asılı kalmış kahkahalar Sabır gibi, susuzluğa lütufkar afaki vaha lar Ya sen hiç olmadın, yoksa ben göremedim, körüm! Ne fark eder, bu gün değilse yarın, tebessüm edecek ölüm., Yaşıyor musun sahi? Yanaklarında allık, havsalanda morluklar Her şeye rağmen, istemeden şafak atan horluklar Düşlerin inadına dal budak verirken koruluklar Ellerin un olmuş, şefkat tevazudan mı korkar! .. Gönül göğe dargın olacağına sürünsün Pembe gülüm, varsın sana olan nazarım yanılgı görünsün Mağrur bakışlarına, çiçeklerden bukleler örülsün Geri dönen sevgiliye hazinemin anahtarı verilsin., Sen misin sahi! .. Afişe ettiğim suretimde tortusu kalan Ne kapım var ne pencerem, siretim tarma talan Zorlanma yüreğim, hazandır içine dolan Bırakılan yerdeyim, dirilirim bulunduğun an.., Mehmet Sani Özel 02.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sen zaten yokluğunla bana çoksun, Bana öyle bakma, kele Bilmeni istediğim hiçbir şey kalmadı Bildiğini sandıklarım, sana yeter hele Aksanıma vurdukça vur! çilem dolmadı., * Bir gelip, bir den giden yürek vuruşların Yordu bu beni, ne men em şu perdah! Teri tenimde eza olur sert yokuşların Ezcümle infiale doldu, son ümit berzah Her yolun çıkışında gözde manzara veda Dün gece haberini aldım, rüya kuşlarından Anlaşılan çekilmiyor, zora küsmüş bu sevda Korkular kabusa köle, hep kanatsız uçuşlarımdan Uğradığım hayal evlerinde yoksun! .. Sen zaten yokluğunla bana çoksun.., * Bana öyle bakma., Başımı öne eğeceğim, hakeza Gönlümü senada, geçmişi vefasızlıklara verdim Göremeyeceğini gördükçe aldırmayacağın kadar Sende bahar renklerinden deste, bende kucak dolusu keder Sitemlerinde ayrılık zinhar, takılı kaldım lalezar Sinemde gül açtı, göğüslediğim her bir azar! Sorun mefkurenin malullüğünde mi yoksa Madara olan temayülleri torbaladım Sen mikyas tut, ukdeleri geri ver çoksa Ben yine esmanın buklelerinde kaldım.., Mehmet Sani Özel 03.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sende bir hal var! İyiyim diyordu., Ama., Koltuklarından tutup ayağa., Her kaldırışta boz bulanıktı esma Düştükten sonra, O muntazam Maya Vadilerdeki kuru dallara vurgun rüzgar Uçlardan yaprağı gazele koyan budaklar Seslerde cılız buhar ve gözleri çevreleyen far Her şey çağırıp bağırıyordu, “sende bir hal var! ” Sökmeyince bir hayli üzerine akkor şafaklar Artık oturup üstüne namaz kıldığın post Düşman bildikler sevgililer ve dost Biliyordu., Aslında iyi olmadığını., Yol bel, dere tepe nehir ve dağ.., -*Hilali uğurladığın, haberini aldım Şevval’e vardığında gözlerin yaşlıydı Hani, Annem demişti ağlamaklı sesiyle., “Vallahi, oğlum ben seni çok seviyorum! ” İşte o zaman bütün güller boynunu büktü., İşte o vakit yeşillikler kül rengine boğuldu., İşte ondandır günleri tespih gibi çeviriyorum İşte bunun için divane oldum, kıyamet koptu! Ne gelirse önüme Şimdi, kırıp deviriyorum! (İsyan ettim sensizliğe., Üzgünüm!) … 16.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seni Allah kurtarsın! Seni Allah kurtarsın! Geceler gündüze kadar gizler sırrını Ufuk ışığını alıncaya kadar varsın Sen mekanı olmayan acuze kararsın., Karanlıklarda alaca ışık oyunları Kandır, ot vereceğim diye koyunları Ebcet hesabına vurursun El ense edemediğin boyunları.., “Evla leke evla..,” Elbet hesap soracak Mevla.. … Mehmet Sani Özel 09.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seni bilirim ben., Seni bilirim ben., Şimdi bir orkinosun teleklerindesindir “Eşiğin ötesi gurbet! ” misali gözden ırak olunca Zümrütsüz Anka’nın terkisinde seyri sefer de Kefal hayalinde beklide mersin desindir., “Ellerin kurusun! ” diyemem ki., Ağladığını görsem (görmek istemem) canım acır Evcimen görüntülerine tebessümlerim takılı Tabi gülersin, yüreğimin ortasında ahtın Kölesi olmaya yeminliyim zinhar Ahdini bozan vaktin.., Seni bilirim., Sinek kanadına zarafet yüklersin Üzüm karası gözlerin suya batmışçasına İnler, “Verin benim martinimi! ” derde Aslan gibi kükrersin., Küle koyduğunu da bilirim yüreğimi Köz yuttuğunu sansınlar diye toz attığını da Hoş, elinin atsan vereceğim ciğerimi de Ki, beni tüketince tükeneceksin., Sen bunu bilmiyorsun.., … 21.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seni İzledim., Seni izledim, Hafızamda bıraktığın izlerde Orta boy, duble karizmanla Ellerinde tomarları dolaştırıyordun Koşuşturmalara uymaya çalışırken adımların Kolların bacakların yükünü almışçasına yorgun Kolay olmasa gerek diyordum.., Koyu bir muhabbettin esamesine darılmak Kim bilir., Kim bilir ne kadar zordur! .. Tahayyülü zorlaştıracak kadar soğuk Buzulların ocağını yakan kordur Kutup iklimlerinde yaşamak., Zarafet abidesi gibi bünyeyi saran, Örgülü mantoya bürünmüş matem Az ışıklı karanlığı yanaklarına dokumuş Ah! Bilsem kim? Kim sana karamsarlığı kader diye okumuş Kim sana, ellerini riyakarlıkla dokunmuş Kim derdiki ben sevdim., O bir varmış bir yokmuş.., Söylermisin? Hangi güneşli günde çıktın karşıma Gül sandım, gülü sardım koklamaya yeltendim Gülümsedikçe güneş, yağmur yağdı ıslandım Her damlaya ısındım. Hiç bitmeyecek sandım Küstürdüm erguvan yaprakları, Dikenler battı kaşlarıma., Dinle feleğin gümbürtüsünü! .. Hatıran taş gibi yağar, Yağıyor göklerden başıma Yokmu! .. O. Gözlerinde yok oluşum, kıvrılmam Kızgınlığı yüreğime hapsettim, Kırk büksen de kırılmam Ha bre vur, canım acısın., Kılıcın keskin tarafıyla vur.., Kaydı yok hafızamda, kemliğin Sevdiğime küskün olmam, olamam Ve sana hiç darılmam.., 23.10.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seni seven biri! Kimi görmelerimde., Gözlerini dikmiş, arşı süzerdin Kirli düşlerimle vuruşurken, gölgelerimde Sen bir yıldız gibi kayar., Beni üzerdin.., Seni seven biri! Sen birle değil binlerleydin Aksi sedalara, hüzünlerim kanardı Yüzünden bir gamze düşerdi de., Dokunduğumda eflatun patlar., Mor ışıklara bakarak., Tenim., Yanardı.., Avuçlarımda., Gecenin zülüfleri gibi saçların., Ben bütün çiçekleri başına koymak için., ... taçlarım., Seni seven biri! Heyha nidalarının peşinde., Yeşile varan bütün renkleri okşar., Yatsı serinliğinde, yaz geceleri gibisin Gül teninden rayiha sızar gizlerime Sen o sun! .. Sırrına vakıf olamadığım., Esmanın cildisin.. ... 07.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Serap olmayacağım! Sevda iklimlerinin ayazında Üşüdükçe kasem eder yüksünen yürek Serap olmayacağım! Sevgi ekseninde O kadar çok badire var ki Sahibine yük kazma kürek Serap olmayacağım! Aşkına mezar kazar iskeletim Yaşarken gönüllerden ıslandıkça Bin gözle baksan da yine ben tekim Serap olmayacağım! Kaçıncı git gellerindesin Can katığı ömrü eyvahım Gülerek tuttum düşmesin diye Gülü tuttum tek üşümesin diye Sade sen unuttun diye! Serap olmayacağım! Tebessümlerine takılı kaldı Gittiğin yöne baka kalan yanım Her gelen bir filiz aldı bahçemden Gel gör ki, çıkmaz çıkmıyor canım Vuslata kan taşıyor kalbim Serap olmayacağım! … 27.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Serap olmayacağım! (II) Ey çağırıcı! Şehr ile makus talihim tarda çıkarken Hem vallahi sende bu görmezlik huyu varken Bir günün seherinde Huda’ya doğrulurum da erken Çatlamış topraklar gibi rahmet beklerken Dün nasılsa bu günde öyle., Serap olmayacağım! Serp.., Halil İbrahim gölündeki balıklara beni Serp ahu dudusuna hasret çalıklara beni Serp kısmeti körlenmiş kalıklara beni Serp ve üzerine mazeretler düşsün Sakın ha sakın ayıklama beni Serap olmayacağım! Ey latif., Haberine muştum Turfanda meyveler gibiyim Eğrilik olsun diye sohbet neyime Gel gör! Ben o parmakladığın küpün dibiyim Küllenen kadrim elbet hakka canlanır Kür ovallarında Azrail can alır Sezar’ın hakkı Sezar’a kalır Serap olmayacağım! Eyvallah zeytin gözlü badirem Zevalden önce ben yine insafa dönmeliyim Çıranın narına yanar “Levlake levlak! ” okur dem Bağışla tekrar seni göğsüme gömmeliyim Rabbi sine yönelende olur mu hiç kem Serap olmayacağım! Sen gel yeter ki.., Yüreğim yollarında verep olmayacağım Sevgilisiz sevda çekmek öyle çok beter ki Çeşmeler şeker aksa da dolmayacağım Cennet cennet dedikleri sensiz ne ki Sen yoksan orada olmayacağım Korkma! Cehrini cefanı ver ki, Serap olmayacağım! … 27.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sesimi duy., Huy, Yusuf-i kuyularda., Dil kuraklığa esir iklimin kaderinde., Dinim İslam! Desem ne fayda? O beni bet sayar., Hayali inlemeler ve kaçamaktan göğü dinlemeler., Ve zafer bayrakları dalgalanır eşbahın burçlarında., Soracağım hani, gölgesi var aslı astarı yok., Ey dost, nedir bu inlemeler? ., * Annem gibi dua et., Allah’ım beni gör, sesimi duy., Kulak ardı edildiğim gün öldüğüm gündür., Önümdeki rızka razı, yaptığım her yanlıştan nadimim., Korkum, beni sevenleri bana düşman gösterecek huy! ., Başka söze gerek varsa çek kınından kılıç çeker gibi., Attığın zehri yutarız elbet bal kaymak şeker gibi., Bunca misal huzur için(mi?) , yangını köz söker gibi., Kanmadım sitem et., Kediye süt döker gibi., * Sihirdir sözle vurmak., Ve bir kahraman gibi vurup ta., Devirdiğin ağacın altında durmak! ., Sahi neydi o ellerine bulaşan ılıcak? ., Öfkeni yalazlayan., Kan gibi sımsıcak., Şimdi var mı, var mı sende ey sevgili? ., Yaralı bir bedeni, onduracak kucak., Kulpsuz bir aşkın badiresindeyim., Taşın suyunu çıkarmışın, bana ne., Ben gönlüne ikamet ettim çoktan., Kovsan da hoş, sövsen de hoş., Odur mekan odur bucak.., * Bilmedim mi? ., Hakka düşkünlüğümde, yakarışlarımda., Zulme karşı koyuşum, dikilip kalkışlarımda., Yoksula yetime yorgan olduğum kar kışlarımda., Mazlumun sevincine afaki alkışlarımda., İzini ara imanımın, şahidim ol gel., Var mı, ellerimim tutacak el? ., * Bekim im Dilruba ya karşı., Bendeki sehildir belkim, aldırma dost., Yüksün Nasuh’un diliyle, âlâda tut arşı., Kafi., Helal lokma ve seccadelik post., Evir çevir., Bir yüzüm var! Oda., Süphan olan Allaha karşı., * Düşerse yüreğim yere., Tut kaldır., Yaratanın aşkına., Fışkırmıyorsa gün ışıyıp sehere., Çıkmaya yüzüm yok demektir karşına., Dilerim bahçende hurma filizleri yürüsün., Ve şol cennetin kokusu., www.antoloji.com - kültür ve sanat Bezmi alemi bürüsün.., … 11.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sesin güzeldi, bu gün., Sesin güzeldi, bu gün Sedef inci ile işlenmiş aynı zeminde Sedana tüy düşmüş, yüzümü yaladı geçti bu gün Sensizliğin derdiyle, beklediğim hemzeminde * Yanımda olmasan da (ne ki) yar, Hasretinle koyun koyuna, bu diyar Nar çiçeklerinin yapraklarında ayaz, kar Sorar mısın..! Yaşıyorum.., Seninle birlikteyim, kendimde., * Bir coşkun su kuvveti var, bendimde Tokmağına tutunduğum kapıların, anahtarı kimde Sedir ağacının gölgesinden, ufuklara dikildim de., Cemreyi düşlüyordum., Her yönü buz bir iklimde., * Nergisi okşarken, ya ellerin., Lavanta tarlasında tüllenir, erguvan seherin Menekşeye mor dersin ya, eyvallah derim Ya senin gönlün..? Kimde.., * Çıt kırıldım, başı dik sümbülde mi., Suyunu buselerden alan kırmızı gül demi., Havasında nane ruhu, sancılı dün demi., Şefkat tepelerinde yutkunadur., Merhametin gelir gider olsa da İçine düştükçe özlemin, Döner, seni özlerim., Sesin güzeldi bu gün… … Mehmet Sani Özel 21.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sessiz ve eşsiz kuğu! .. Küçücük gülüşlerin Masum ılık rüzgarlara motor olur Kül kedisi masallarına yatmış Kaf dağının efsane perisi Tanrı sana özenmiş! .. Tatlılık katmış., * Değmez mi asudeliğin Kör bakışlara dahi olsa Esenlik verecek nadideliğin Ah! Nadir güzelliklerin dili olsa.., Arkasında estetiğin tizleri Yıldızlar gibi saçılmış tonlu gizleri Sessiz ve eşsiz kuğu! Başı dik duruşunla görmezsin, Ve bilmezsin ki, bizleri.., * Islak kayalar üzerinde, atlastan gelinliği Ay tenine giydirmiş Kıyılar okyanusa yalvarır.., Kim sahile düşlerini indirmiş? Sorgulara susuz cevaplar, hoş seda Yeniden sevinçlere süzülesin, sen veda Karanlığın yok, ışığını diri tuttukça Süzüldükçe gök kubbede gün nehar Beyaz mektupların tılsımını yuttukça Tek mevsim var, onun adı bahar., ... Not: Arzu (Altınçiçek) Kardeşime cevaptır! .. Mehmet Sani Özel 29.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevenler ve sevgililer., Bizim kapımızda., Tokmak (yok!) olmamalı., İç mekanlarda insan sevgisini işleyen., Muhabbet temayülleri tebarüz ederken., Sesimiz ve nefesimiz hoşa giden kulakların., Şiarımız sevda yollarındaki dikenleri temizlemek., Bende varım! Diyen babayiğit kefilsiz girmeli., Soframıza buyursunlar, sıhhat ve afiyetle., Dost dosttan vefa (görür) görmeli..! Erdemi (güzelliği) idrak etmeye çalışıyoruz., Gönlünde aşktan bir umde bulan bizden., Sevenler ve sevgililer bizden olmalı.., Yaratılış harikası, bir kara gözün., Yüreği yerinden hoplatan bir tatlı sözün., Ederi pahası ve maddi hesabı., Gizli veya aşikara asla., Asla., Olmamalı.., Gönüllerimizde ne varsa., Hak için ve Hakkın malı.., … 04.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevenler, isyankar ise.., Bu sabah erken kalk Bak, güneşin doğuşunda, Aynaya değil, ufuklara bak., Görselliğine aç, doğadaki albümü Seven kalbini, bir gül dalına tak Bak nasıl neşeye boğuyor Hüzne boyun eğen., Şişman günü.., * Sevgiliye tapan., Mabetsiz, yurtsuz kalır., Sokağa atılacak kalbi olanlar Kediden, köpekten hiç değil., Vefasızlıktan.., Korksunlar.., Tenezzül, intihar edeni sormaz Arı, bal veren çiçeğe konar Dikenine katlanamayan., Boşuna, gül severim der Sevgi, peşin ihanet gibi Sevgilinin düşeceği yer Sevenler, isyankar ise.., Kader bunu yazar, böyle der… * Pusuda mıydın sen ey tin? Zevkine bileği olmayınca zeytin Zirveden kıran boran, havadisi aldın Kurtulmak ne kadar kolay Tapduk tan., Şehirde bahar şenliklerine sığındı., Hemencecik şimdilerin., * Hem de nevruz, kutlu gün., Tenin ateşe sürtündüğü gün, bu gün Yalanların kendini, yaktığı gün bu gün Ruhun aşka susardı ya, daha dün Şimdi kan mı kusar? * Zehirli zembereklerin Telleriyle, oynama ne olur! Beni adamdan saymasan da., Sessiz çoğunluklarım var.., Bayrağa sövenleri(!) … … Vallahi … Köpek(!) gibi vurur… -*23.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevgi gününüz kutlu olsun... Siz, hiç biriniz., Diğeriniz değilsiniz., Ve olamazsınızda., Sıkı sıkıya sarıldıklarım., Sırılsıklam aşkım., Sıkılmak nedir(?) , Bıkmayıp, usanmadıklarım., Birbirinden ahnekli, asude sevdiklerim., Sözlerimle göz önüne serdim yine sizi bu gün.., Yüreğimde bir ışık ki, sonsuz nur gibisiniz., Üzerinize yağsın, hissettiğim sevgi., Sevmek ve sevilmek şiarınız olsun.., Nefesleriniz hep Sevgiliye., Sevgi gününüz kutlu olsun... Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevgi koşucuları., (deneme) Bizler regabeli bir yolun afitabına yürüyen umut yolcuları değimliyiz? Yürürken önümüzde çuvallayan can tarf-larının içini özetleriz kendimizce. Kelepir sayılacak bir tebessüm kırıntısına bin bir cefayı göze alabilecek kadar fevri ve cesur görünen, anlık kahramanlıklara aşina sevgi koşucuları., Hedefe bakarken etrafı gözetmekten gına ederek ve ba’del mevti (ölümden sonrası) düşünmeden adımlarız sevgiliye doğru olan adımlarımızı. Sakiler şurup dağıtırken bir hümayunun koridorunda ahaliye, ah vah iniltileri ekleyerek sıramızı öne alma sefilliğini oynarız, arımızın üzerine kül atarak küçücük bir neferin sarfı nazarına gelebilmek uğruna doğallığın kanına girer, kısmet talih çemberinin çerçevesine lehimize gelecek çentikler atarız. Kimi zaman değil çoğu zaman hayatı bir talih oyunu gibi görmeye çalışırken, kendi akışındaki süreci şu veya bu şekilde aleyhimize çevirme fırsatlarını arar, kollar araştırır ve kaderin hükmünü iğdiş ederiz. Oturduğunda mühlet, kıyamet kopar hazımsızlığın yüreğinde. Yükünü sırtından atan mükellef, hala eski ve köhne hatta ilkel oyunlarını sahneleme gayretine düşer. Dün düzensizliği ektiği tarladan, bu gün imtiyazlı bir hâsılat alamamanın sorumluluğunu sırtı kalın bir sebebe isnat ile veryansın eder. Gönül sohbetlerinde insanlıktan ve erdemden dem vuran na’ab, (hızlı yürüyen kişi) göçebe duyguların getirisini beğenmeyince, kadere ve hakka isyankârlıkta bir başka birinciliğe koşar adeta. Ruhen kolları olmayan bir bedenle sevgiliye dört elle sarılamamanın elemine ortak, paylaşımcı arar. Güngörmez loşluklarda yetiştirdiği turfanda gülleri örnek verir, gösterir. Gözün ve müşahhas aklın kılıcına gelmeyen galibiyetler, suikastla elinden alınmış zafer coşkuları gibidir. Ve kınına girmeyen hançer, yivinden damlayacak kana özlemle ışıldar., İntikam tugayları, orduları vardır yeryüzünde ama savaşları birbirlerine yani kendi kendilerinden suiistimalle hak sevinç ve mutluluk elde etmek içindir. Bu bir hayat oyunudur ancak acımasız, kuralsız, kaidesiz ve ahlaksızca. Kaidesini yanlış temeller üzerine oturtmuş bir güruha siz nasıl “yanlış yapıyorsunuz! ” diyebilirsiniz? Üstelik bu anlayış sizin inanç, edep ve ahlak öğretilerinizde olan bütün değerleri hoyratça kullanır., Dost, arkadaş, eş ve iş ortağı olmak için aranan veya olması gereken temel şartlar, inanç ve kültür bazında nelerse onlar olmalıdır ki, gelin görün; Yıkılan bir beraberliğin, bozulan bir ittifakın ardından okunan hikâyede ne kadar garip beklentiler ve tevessüller var. Buna rağmen, bütün olanlara rağmen ödül almak için, en önde olmak için, gözde olmak için öldürerek, katlederek, kıyarak, ezerek, kanatarak, üzerek, ağlatarak kazanmak için yaşıyoruz hala., İçi boşaltılmış ruhsuz içtimai kavramlarla hamaset nutukları atarak, saygı ritüelleriyle göz doldurmaya çalışan samimiyetsiz sevgi koşucularıyız biz. Bizden olmayanlar, aklı başında kimseler ki, inşallah ak ile kara arsındaki farkı bilen ancak yanlış ve yordamsız gidişata, “artık yeter, dur! ” diyecek olan kimseler olup gereğini yapacak olanlar.., Aklıselime naifte olsa samimi saygı ve selamım var., 01.12.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevgili İnsanlar, Sevgili İnsanlar, Ben, size her gün 'günaydın! ' demekten (billahi) bıkmam., Öyle bir takım odakların, sevgi ve huzur vereceğiz diye para istemeleri gibi veya benzer hiç bir şeyde istemem., Zira, parayla verilemeyen tek şey saadet(mutluluktu) tir., Ben derim ki, inanmayın., O malla mülkle ve makam mevki ile gelen yada var sayılan mutluluklar kumdan kaleler gibidirler., Bir ufak sallantıda dümdüz olurlar.., Şimdilerde bir takım mahfiller insanların duygu ve düşüncelerini istismar ederek üzerinden gelir, kazanç sağlamayı çok iyi biliyor ve hatta beceriyorlar da., Önce kafayı karıştırıyor sonra çare budur diye size alternatifleri takdim ediyorlar., Halbuki, düştüğünüz veya düşürüldüğünüz, fikri buhranların çaresi (evvel Allah) yine sizsiniz.., İçinizin (yüreğinizin) bir derya olduğunu biliyor musunuz? Adına (burada tek tek saymak istemiyorum) her ne derseniz deyin, envai çeşit edebiyat ve lügatle süslenip önünüze konan esenlik terapileri siz tetiklemeyi bildikten sonra sizin için meccanen bir fırsat olacaktır! Bunun bir yolu da, bulunduğunuz ortamlarda buna inanarak şahsi itibar ve itimat ekseninizde sevgiyi işlemek için gayret ve azim içerisinde olmanızdır., Bunu kendine güveni olan, inanan her insan pek ala yapabilir. Yani hem kendini hem de etrafındakileri esenleyebilir. Neden denemiyorsunuz? Sessiz ve sakin kalan elemanlar, hiç bir enstrüman kullanmayanlar, sesini ahenge katmayanlar, ne kadar korodan sayılırlar! Ama sakın kimseden (seviyeli sevgi ve saygıdan başka.,) bir karşılık istemeyin ve isteyenlere de fırsat vermeyiniz.., Siz Allah'ın yarattığı en muhteşem esersiniz... Hakkınız olan huzur ve saadet için lütfen çaba sarf ediniz ki, erinçle nesiniz.., Bir yanlışı bulup düzelten veya yoldan bir taş kaldırana ne mutlu.., Ben bana, biz bize çareyiz., Siz nerde ve hangi taraftasınız! ? Pozitif olmak çaba ister, mutlu olmak mutluluğu çoğaltmak isteyen paylaşımı haz ve hazmetmeli ki, iklim her bir kıtada bahar ve yaz olsun.., Var mısınız! ? Yolumuz açık olsun.., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevgili., Sevgiden yoksun., Adını aşk koyup renkli duygulara büründük Olduğumuzdan farklı sözde cefakar göründük Acıya varınca döndük, param parça bölündük Sevgili., Sevgiden yoksun sevgi dolu göründük * Omuz omuzdaydık kıyamda, secdede saf olduk Sefahat ta gürledik, yağdık ve muhabbet dolduk Kaşıkla giderken kepçeyle dönüyordu bolluk Nedense, hep veriyorken şimdi alan el olduk..! * Dinde örfte olmayanı var saydıkça uydurduk El oğlu çalıştı, icatları sonradan duyduk “Evde hela haram! ” nâmı “gavur icadı koyduk! ” Pembe masallar dinledik, ye iç dediler doyduk * “Vatan namustur! ” Vur dediler., Öl dediler öldük Önümüze düşenleri servet içinde gördük Kutsal saygı zoruydu, görmemizi alan körlük Ettikçe ödül alıyordu, şarlatan nankörlük * “Zor oyunu bozar! ” Zoraki haksızlığa daldık Aslımızı ikrardan arlandık, öylece kaldık Eş dost ızdırap tayken, hala huzurdan pay aldık Bana ne..! “Gemisini kurtaran kaptandır! ” Sandık., * Her çiçeği gül, her güleni yar, yarendir sandık Her edibi ehli sohbet, yol bilen adam sandık Her güzele abandık ki, sevdalara boyandık Asıldan mahrum., Hayallerin hüsranıyla yandık * “Birimiz hepimiz için! ” Mefkuresinde birdik Eğlence olsun diye, hilebaz sirkine girdik Büyülendik, özden haya perdesini indirdik Şeşi beş, düşmanı dost görmeyi çağdaşlık bildik * Şuursuz binlerce şehvetli serzeniş yerine Yetmez mi..! Tek bir tanecik olsun, imanlı bakış Hani sevgi oksijen sağlardı ciğerlerine.., Ya Rab! Nerde, Kalkınca yek vücut kaldıran kalkış? ... 03.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevilen izlenildiğini fark eder canım, Sevgi gizlenildiğinde canım, “Keskin sirke (gibi) kabına zarar verir” Sevilen izlenildiğini fark eder canım Seven korkaklığın esaretinde erirde erir., Sen misin bunu diyen? “Kırk dereden su.,” Getiren bahaneler Sil baştan hafıza derlemeleri Yapay bahar ve araya giren ananeler Tanrı bilir! .. O görmezlikten gelinen görmeleri.., *** Yüreğinde yaşamayı bilmeyen Yürütmede aşka talip olmasın., Dost için, gözünden hiç yaş silmeyen Ne olur! .. Yalan yere kimseye dost olmasın... ** Otur ey figan, bağrım sana yurt olsun Ey dur deyip maziye, gam yiyelim seninle Garezi olan sevinsin, müjdelere dolsun Var mısın sen sevgili! Kalbini koyarak., Uçmaya.., Hesapsızca, benimle! .. * Mehmet Sani Özel 31.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevmek dediğiniz de ne? Henüz hakikatleri hayale büründürdüğüm çağlardı Aklım bir karış havada, anlık aşklara aldanıyorken Çok çalıştım karın tokluğuna, baktıkça çalıştıranın yokluğuna Çamaşırı çövenle yıkıyorlardı, sabunlar kilometreden kokardı Sevmek dediğiniz de ne? Hani şu karşı cinse duyulan garip duygu., Birkaç işvenin uğruna heba edilen onca zaman., Sonra kulaklarında zurna, gelin havası ve kutlu olsun keman Dön yine aşk hikayelerini okumaya devam Anlayana kadar ömür destsiyi kırdı Hikayelerde teselli buluyordu avam Sevmek iktidar istiyordu gerisi lakırdı., * Bir bardak çaya kocaman çikolata gibi bakardım İçine sinek düşünce üzerine ağırlık atardım Panzehiri olsun diye.., Yarısı yanık ekmekler için harcanan ferim Çalışıp kaybettikçe derdik; “Allah kerim..,” Yıldızları görünce, çoktan uyumuş olurduk Uykuyla uyanıklığın arasında çok hayaller kurduk Dumanında keramet var sanıp gazel sardık Damları yeniledik, ağıllar örmeye kerpiç kardık Gurbetten bereket haberleri geldikçe Kaçan gitti, göçen gitti., Biz biraz daha nal mıh toplamaya kaldık Nemi kazandık? Üçün birini aldık... * Komşunun çocuğu akranımdı., Ben yalnızlığı kahramanlık sayarken Çürük kayalardan para yapıp cebime koyarken Ayakkabılarımla kumsalda arabacılık oynarken O kaderin sepetinde okul yollarında., Üniversiteli yıllarını anlatırlardı Çoğu kere yavuklusu kollarında Allah (haşa) yok dermişti., Şimdi anı şanlı bir doktor Yarım saatte asgari ücret alıyor Ne fiş var nede fatura., “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır! ..,” Ya kendisi kaldırsın ya da, Kimin yüzünde maske var sa O (haşa) inkar edilen Allah kaldırsın... * Var mısın! Gülümseyelim hep birlikte Aynı muzipliklere kahkaha atalım Çanakkale ruhunu yaşayalım, irkilip te, “Büyük taarruz” zaferine mana katalım Kimlere teşekkür borçluyuz acaba Mezarsız kefensiz yatanlara sormalı Maraşta, Antepte, Afyonda, Polatlıda www.antoloji.com - kültür ve sanat Yedi düvele kafa tutmanın bedeli, Bumu olmalı... * Mutluluklarımız vardı., Ama kimilerine göre kısıklı ve dardı İki kişilik ihanetler geceleri kirletirken Hangi yürek, nizamiye nöbetlerinde inhisardı Benekli kanatları olan göçebe kuşlar Yine hangi kolaylıklara sürüyle uçuşlar? Sırlarınız kale duvarlarında delik gibicesine Zehir atmışlar güğüme, dibi delinesi ce., Göz boyayan halkalar ve reklam ağaçları Harcatıp ta canıyla ödetecekler borçları Şimdi boncuklara bakarak, ahenk mi aramalıyım kirlerimde Ne kadarı bana ait diye düşünmeden mevcudun, fikirlerimde Allah vergisi değil bu, kulun yanılgısı olmalı! .. Uzunu kısası yoktur sözün., Ey muteber, açık olmazsa gözün Bir sinsi düşman var ki, Ne ateş kalır ne közün... Mehmet Sani Özel 03.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevmek dokunmakmış meğer Sevmek dokunmakmış meğer, Biz bakmakla yetindik, yıllara belimizi vererek Sevgiden sandığımız binlerce değer Bir kıvılcımla kül oldu, renkli dumanlar vererek *** Sevmek, ağlamak gibi acı verirdi genzimize Sevda yelkenlerini açıp, açıldığımızda uzak denizlere Sel suyundan kabarmış okyanus, rastlamadık sevgiliden izlere Yunuslar, Bolşev balesi’ni teselli çekti bizlere.., *** Yudumlarken açlığa susuzluğu, hasret bulutlarından Yutkunup hapşırdı yüzümüze kader, feleğin hudutlarından Kafamıza kar taneleri, yağdı, Huda’nın umutlarından Kurtulduğumuzu sandık yine, Yusuf’un kurtlarından *** Sokulduk bir koyda mevsimlere yaslanıp Yar dedik uçan kuşlara, yağmurlardan ıslanıp Yakamozlarda çoğaldık, med ceziri kıskanıp Yine yollarda, sürgün dönüşüne uslandık *** Sevmek dokunmak kadar kolaydı meğer Ey sevgili! Yokmuydu kalbinde küçücük bir yer Yoruldum demeye utanırım ben. Sırtımda sevda gibi bir eğer Hiç olmazsa bir sitem, yada varsa kahrını ver.., 16.11.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevmesemiydim, keşke seni.., Sana bir dünya, kurabilir miyim bilmem! İncir yapraklarının gölgesinde., Uzanıp ta boylu boyunca., Başımı alıp ta gideyim buralardan., Dediğim günler hatırıma geldi Ah ki; ah! Hatıralar geliyor da., sen bir türlü gelmiyorsun! Ne kadar vefasızsın., sevgilim Sevmese miydim keşke seni., Serdengeçti taifesinde bir küheylan gibi ben Selden geçtim, senden geçemedim ahu gözlü ceylan ben Selam size yad eller Sizde de sevgi bahçeleri varsa ne güzel İçinde incir ağaçları olan gül bahçem var benim İrili ufaklı çiçeklere bezenmiş İsmi güzel İstanbul İstanbul diye vatanım var benim Ne taraftan baksam sana Nafilenin zülüfleri düşüyor önüme Buğulanmış bakışlarım Saklamaya çalıştığım göz yaşlarım Düşüyor arasına.., dizisi bozulmuş virane taşların Gül hane den boğaza bakıp yutkundum Bir zamanlar ben bir kıza tutkundum Bütün ümitlerin yıkıldığı yer Sarıyer Yıkılmadım ayaktayım kurtuldum! Kartal bakışların ta içime işledi Şişli Etfal yolları yaktı ama pişmedi Çağlayanda nemrut bizi fişledi Olmadı bir tanem, kader utansın Olmazsa olmazlarım Yok artık o eski nazlarım Yoruldum artık İçimdeki azmanım..., 16/10/2000 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevmeyi bilmeyenler, Eyyamı buhurdayız, Gül ki dişler görünsün Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün Verilmiş hiç sözüm yok, Yaşanacak ömürsün Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün * Güle eğildim baydım, Kırk dokuz yılı saydım Kılıç kınında kaldı, Seferden niçin caydın Eylül havayı sardı, Şimdiden gözün aydın Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün * Sel aldı kıyıları, Kırıldı çalı çırpı Duydum küsmüşün bağa, İçimdeki kıpırtı Namusunda gözüm yok, Sırtın anamın sırtı Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün * Ağdalı sözden acım, Kimi kıskandın bacım Ağlamak zor ar namus, Sensin benim ilacım Dünya benim neyime, Hemsin başımda tacım Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün * Efsun tutmuşlar başa, Vurgunum göze kaşa Dediler ki yar hasta, İnlerim dağa taşa Üzerine afiyet, Ben ölürüm sen yaşa Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün * İstersen can veririm, İmanın şartı altı Sen yoksan benim yerim, Yedi kat yerin altı Ciğerim göz göz yara, Hasretim sekiz katlı Elin aya uzanmış, Gürül gürül gürülsün * Dilim pare paredir, dilden düşmez bir gülsün Diliyorum Allah’tan, Yüzün güneşe gülsün Gül ağacı şen şakrak, Goncada bülbülümsün Sevmeyi bilmeyenler, Sürüm sürüm sürünsün … 21.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sevmeyi bilmiyoruz SEVMEYİ BİLMİYORUZ Önce sevmek istediğimiz kimselere gözümüze gönlümüze hoş gelecek renk ve tonda elbiseler giydiriyor sonra onların doğallığını görüp tattıkça yüzümüzü buruşturuyor gönlümüzden indiriyoruz! Hayatı böylesine çekilmez kılan, böylesine seçiciliğimiz değimlidir? Bir zamanlar gittiğimiz yollar, geçtiğimiz köprüler, oturduğumuz sofralar, dimağımıza vurduğumuz çeşniler neden şimdilerde çok basit, kaba, banal gelir, içtenliğimize? Yaratanın öyle bir sözümü vardır; “Siz güç ve kudret bakımından yükseldikçe arzu ve isteklerinizi de yükseltip yüceltin! ” diye., Biliyor musunuz; Şu alemin içerisinde o kadar çok dürüst, makul, vasat insanlar var ki, maalesef güç ve kudret bakımından zayıf olduklarından dolayı medeni haklarını kullanma keyfiyetlerine mukabil gayrı medeni muamele görmektedirler. Basit bir misalle açmak gerekirse: XA Kendini öyle kurmuştur ki, seveceği, arkadaş dost ahbap, yaren olacağı kimsenin neredeyse kaşı gözü saç rengi bile bilinç altında kendi arzu ve istekleri doğrultusunda, beklentilerine mucip, keyfiyetine haiz esneklik ve estetikte kayıt altına alınmıştır. Önüne çıkan her avantajı bu karakter ve kriterlerle süzüp filtreleyerek en güzele yani erdem’e varmaya çalışmaktadır. XB Kendisini zamanın akışına bırakmış, olanı olduğu gibi kabul eden mukadder, bulduğu ile yetinirken daha iyi ve güzele ulaşmak için azami gayret gösteren, hemen her rastladığı maddi manevi fırsatlara eşit mesafeden bakarak güzellikle maksimum yarar sağlamaya çalışan, çıkar gözetmeksizin hemen herkesle dost, arkadaş ve yoldaş olabilen, mutlaka müşterek noktalar bulabilen, yermeyen yargılamayan, paylaşımcı, doğal sade ve tabii bir kişidir. XA ile XB’nin yolları kaderin cilvesine mucip bir yerlerde kesişir. XA doğal ve sade davranışlarından dolayı XB’ye sevgi, hayranlık gibi ilgi duyar, ilk etapta. Sonra önceden bilinç altına koyduğu düşünce kalıpları devreye girer. Her karşı harekette ki, uzun veya kısa vadede XA’nın sevgi yolu şartları masum, medeni ve makul bir beşeri ilişkinin yürümesine mani olacaktır.., Örneklemeler çoğaltılabilir ancak özetle anlatılmak istenen, “Sevgi açmazları çözmeye elverişli bir hayat iklimidir! ” Bu iklimde keyfiyete haiz gök gürlemeleri, tek yanlı şimşekler ve bolluk bereket getirecek kurgu veya kuruntular, zorlamalar hayat bulamaz, doğallığı bozar. Sevgi birinin diğerini sürekli sırtlaması değildir. Sevgi hoş görü ve hüsnüniyettir. Zorbalık veya zora boyun eğmek değil., Sevgi sevgiliyi bütün mevcudiyetiyle kollayıp kucaklamaktır. Kolunu budunu kesip budamak değil., Sevgi yek vücut birlikte susamaktır. Hayat iksirinin hile, desise ve ayak oyunları ile bencilce tek başına içmek değildir., En önemlisi; Sevgi (asla!) sevileni şu veya bu nedenlerle (sevgili, dost veya arkadaşı!) şekillendirmek değildir., Sevgi bir manada katlanmak kabul etmektir! Seviyoruz deriz ve severken; Çok sık itiraz ederiz. Renkleri ve zevkleri kendi istikametimiz doğrultusunda dayatır sevdiğimize pek tercih hakkı vermeyiz., Benim doğrum yegane doğru deriz., Hep öncelikli fedakarlık ve hep öncelik hep önem bekleriz., Yanlışımızın görülüp işaret edilmesinden en masum ve şirin hali ile olsa dahi www.antoloji.com - kültür ve sanat hoşlanmayız., Sözde eşitiz deriz ama özdeki iki yüzlülüğümüzü bir gurur vesilesine endeksleyerek kabul etmeyiz., Bu liste uzar gider ki, karşınıza en mükemmel insan çıksa dahi biz onu yinede keyfiyetimize göre şekillendirmeye kalkar da başaramayınca çok kolay bir sebeple çürüğe çıkarırız., Biz, yanımızda (Allah’tan başka.,) kimse olmadığında, (af buyurun!) burnumuzu karıştırıyor, çeşitli agresif hareketler yapıyorsak ki, çoğunluğun yani toplumun içerisinde de ne kadar gizlesek de yine o aynı kişiyiz! Dürüstlüğümüzü ve güzelliğimizi öncelikle kendimize ispat edemiyorsak, başkalarına gösterdiğimiz veya göstermeye çalıştığımız genellikle ikinci yüzümüz olacaktır., Kaldı ki, gerçek kişinin yüreği bir kalender dergahı gibi olmalıdır. Kapıdan giren ve girebilenleri şu veya bu nedenlerle, mazeretler üreterek ayırıma tasnife tabi tutmak sevecek, seviyorum diyebilecek bir yüreğin harcı değildir. Gelene gidene hesap sorulmaz. Allah yarattı denir, yer açılır ve kendine olduğu kadar karşısındakine de saygı duyulur., Sevmekteki amaç yararlanmak, sömürmek, istismar etmekse o resmen bedbahtlıktır. Sevgi sadece saygı ortamına muhtaçtır. Her türlü seviyesizlik, adaletsizlik, aşırılık, pasiflik, tarafların ileri veya geri durması muhabbetin sıhhatini ve bu ortamı er veya geç bozar. Son olarak: Bütün öğretiler, din, kültür, felsefe ve diğer sosyal içerikli kavramlar sevgi temelli olup insanın, insanlığın saadetini esas alır. İnsanlık sevgide samimi olamadıkça (maazallah) devamlı sınıfta kalır. İnancın safi tarifi, Sevgi (sevmek!) olup dil, din, ırk, meşrep, menşei ve sair özellikler sevmeye ve sevilmeye mani değildir. Sevenleriniz çok ve samimi olsun., Ne mutlu sevmeyi bilenlere.., 30.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Seyirci alkışları., Devrilmeyeceğini bilebilsem., Yüzüne haykırırdım, nişansız atışlarını., Ve bir bir anlatırdım, vefasızlığını., Gözün yükseklerde beklediğin o., Seyirci alkışlarının.., * Dönüp baktığında, haline avuçların., Hangi şarkı, kulaklarında hüzünlü nağme? ., Boynu bükülmüş yere, bütün sivri uçların., Ne kadar hedef varsa silinir, âcizane., Farkındasın! Artık aman vermiyor., Silkinip sevgiliye kalkışların.., * Ölmeyeceğini bilsem., Ruhuna sürtünürdüm, kürtüncülüğün., Çok ağır bedel ister, söz anlaşılmaya., Sormak öyle zor ki, bu kaçıncı düğün? ., Bilmem haberin var mı, hala bendesin., Yüreğimde geçti bütün kışların.., * Ateşten damlalar gibi., Cehennem yalazı, tenimde her bir kuşkun., Acıyor canım, yanan yerlerime muştun., Anlayacağını sanmıyorum., Neden? ! ., Neden ketumum, dışım alev alev., Neden içim suskun? ! ., Ne için bu hışım? ! ., * Bana nasıl hükmedecek? ! ., Eteklerime döktüğün, çöl yasası., Ayaklarım oldum olası serin sularda., Toprağa emzirdim, büsbütün kiri pası., Deniz şavkını vurmuş, parıldar surlarda., Şuurum mahpushanesinde sur içi kentlerin., Hürriyet aşkına dökülürken duvar diplerine etlerim., Gerçeğine özlem dolu bu kalp., Uğruna can çeker yüreğim., Sevgi dolu bakışların.., ... 27.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sır tutan aynalar., -IMürekkep fulü, mürekkep balçık kimi zamanlar., Şimdi yinemi “lem yekun! ” (olmadı!) dediğim anlar., Düşmesin hatırama, hüzün kapsamalı hezeyanlar., Hak selamıyla yad eder(se) şu beni yürekten anlayanlar.., * Sır tutan aynalar, söylemez sirtaki meraklıları nasıl., Bir bade meye hoş olup ta, olan biteni yakıp yıkmaya oynarlar., Sır tutan aynalar nasıl sirkati ebcedinde ederse hasıl., Ve aleyküm selam.! Demeyi beceremeyenler., Cehdi, cefayı ve nankör vefayı boylarlar.., * “Cami avlusunda, aşk sözcükleri! ” İlelebet i çağrıştırır., İstifa etmek haram hayattan! Negatif kafa karıştırır., Her zorun birkaç kolayı yok mu? Akıl başa düşer araştırır., Sayısız hikmet ve nimet kapısı var, indinde Zülcelal’ın.., * Gece ne kadar zifiri olsa da, horozlar sabaha sehere öter., Gittiğin her yerde insan izine rastlarsın, en az bir ocak tüter., Söz olup döküldüğün yerlerden ki, ancak söz ağacı biter., Dökme sen canı cananı, döküldüğün yere gömer koyarlar.., * Tutsak sayılan, zamanın bahrinde verilen sözdür! Değil mi? Şimdi baktın elin bahçesi güzide düzde, seninki biraz eğimli., Yaşam bize bizden öncekilerden miras, kolaylaştıran deyimli., Varını kollamazsan eğer, ne var ne yok elden alır soyarlar.., * Bölük pörçük olsun kelimeler, ağla derdini anlat Huda’ya., Mevla elbet nazar edecektir, intizara ve inleyen nidaya., Anlatabilirsen kendini, kucağında gelişir o amaç ve gaye., İş bu saadet yoludur, seyrüseferin ömür boyu ilanihaye.., * Konuşmayı yeni öğrenen bebekler, anne der kuzu gibi., İnsana insan yaren dosttur ancak yemeğin tuzu gibi., Gönül sevgiye dolarsa erir kemlik camların buzu gibi., Dik dur haşyetin görünsün, haşmetli kralın kızı gibi.., * İçinde bir yerleri yakma, varsa kiri pası yumağa koyul., Tazeyken henüz kısmete gelen, kanaat et gözünü doyur., Sağ kalanlara iltizam ve iltifat eder insafsızdır bu yol., Konuşamazsan kalben hükmet, Allah’a mütevekkil ol.., * 08.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sır tutan aynalar., -IISorun bize.! Sır tutan aynalar., Sorduklarınızın muhatabı olalım gönüllüce., Güneşin menekşelere dokunuşuna, yabani mantar., Ne hissederdi? Ancak.., Gül tene güzellik erişti diye cümbüş ederdi., * “Yerde ve gökte ne varsa, Allah’ı tespih ederler.,” Kuru saman çöpü, yeşil otun devranını kıskanmaz., Hüzün değdiği yerde kalmamalı bilakis., Hüzün değen yerler umutla okşanmalı., Nasibini alamayan arsız bir ruh! Yapabiliyorsa., Burun kemiğiyle cehennemi koklamalı., Arsızların yersiz olacağı yegane güne., Allah korkusundan akan göz yaş stoklamalı., Ya ben ne hissederim1 Değil., Ya ben ne kadar hissedarım, yağan rahmetten., Cihanı nakşederken Rab., Ne kadar erkenciyiz., Resmedilmemiş anlara soluk çeken yelkenciyiz., Hiç düşündük mü..? Bizler derdin de, dermanında kendisiyiz.., * İsyanla ışık birbirine zıt kavramlar., İliğine bir nebze sıcaklık düşen bunu anlar., Düştüğü yerden ne bitirdi onca akan kanlar., İnsanı huzura sevk eden, sevgiyle yoğrulan anlar., Bizi bedbaht kılan hep o öfkeyle kalkılan zamanlar., Dünyayı kapıp kazananlar, aklıyla iradeli olanlar., Ne fark eder, geçmişte dört ayalıysa pelikanlar? Estetiği olan, güzelin güzelliğini bakar, hisseder onlar., Yeter ki, insan olsun insanoğlu insanlar.., * İyisi budur diye, masuma tıkayan kulakları., Hak etmeden malı sanır efsunlu toprakları., Malına bekçi kılarsan ödsüz namert, korkakları., Geçici sıtmanın allığı, kızıllığı sarar şakakları.., Yanıldık mı biz? Hiçlikte ve sair mafişte., Sızımız vardı, ayaz dokundu dosta diye, dilde dişte., Hıyanet görürsen söze aykırı öze ters bir işte., O vakit, aşk tutmalarından, hesap için meşheri iste.., * Her manzara bir vakıa, mütemadi olay sayılır., Her hasta içinde iksiri olan ilaca uyanır ayılır., Sevmek bulaşıcıdır, sevdikçe dallanır budaklanır yayılır., Sevmiyorum dediğin göze batan dal varsa eğ bük kır., Işığa doğrulur filizler, bahara müjdelenmiş biçimde., Cemreleri özümse, akıt zehir kalmasın hiç içinde., Nerdesiniz mutluluğu hak edenler? , Neden niçin de., Ölmeyiniz sakın! Muhabbetten sevdanıza ömür biçin de.., Siyah ile beyazın beraat etmesini beklemeden., Natürel renklere, donuk gri tonları eklemeden., Yitik sevdaların kaygısını çekmeyedur her dem., www.antoloji.com - kültür ve sanat Nefes al nefes ver., Ciğerlerini tekmelemeden.., 09.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sır tutan aynalar., -IIISır tutan aynalar, kusura bakmasın., Sildirdim esamiyi, Levh-i Mahfuzdan., Bir intifada kuşatmasına teslim oldum., Kitabelerin harfleri yüzüme döküldü., Beraat bekleyedururken sonsuzdan.., * Ölme! Bahri bakışlı zeval, ölme., Unutsun bulutlar çölün susuzluğunu., Sende bunca ağıt varken, ağlayanları da görme., Bu nasıl çöldür diye yüzüne vursun kumsuzluğunu., Kuru bir bahtın tahtravellisinde, nazenin., Kelebekler ecelinden, vücut terinden emin., Neden? Hicranı görünce kırka katlanıyor zemin., Dudak arasında hazır bekler, erken ölümlerin., Anısına harcanmaya, sağlam bir yemin.., * Tahayyülde, ruhlar düşüşür Azrail’in avuçlarından., Bir imdat çığlığı uzanır, çelik suyu verilmiş kılıçlardan., Canını koparıp geri alır ceset vadesiz çalınan uçlardan., Çift gözenekli çiçekler açar kar suyuna alıçlardan., Islak göz değmelerini, gök kuşağına serip kuruttular., Sanma seni gök yüzünde başı boş bırakıp unuttular., Adını sen koy (koyabilir misin?) bu lahuti bakışların., Anlamını yitirmeden, (şu ihtişamlı) Hakka kalkışların., Hadi cana gelsin gezmeler, günahsızlığa kutlanmalısın., Yüreği olmayanlar üşür., Sen hardasın yanmalısın.., * Korkmuyorum! Çarmıhlara gerilen vadesizleri gördükçe., Onlar can buluyor, ben çaresizliğimden ah edip öldükçe., Hırsızlar, rüyalarıma girip tatlı düşlerimi böldükçe., Kırmızıya dokunup kan buluyorum, ışıklar söndükçe., Utancımdan bir ben kaldım tinimin avlusunda., Koyun melül olmuşken, aklı fikri yavrusunda., Ebruli bir sabaha uyanabilseydi nefesim., Cennet müjdesi gibi gelirdi, sana sesim., Şimdi yine, göz yaşı buharlarında, hayali resim., Verandada uyumaya çalışanlara kabardı hevesim., Bir tarot oku gibi, göğsüme saplandı inleyişin., Dolaşığında dualara sarılırım bu keşmekeşin., Pazarlık yok., Selam ver selam al peşin., Vermediği yerde o, kardeşe kardeşin.., * Bu kaçıncı niyet.! (bilemem) ., Yatsıyı kılıp vitrisiz, uykuya yatmaya., Bu kaçıncı diyet.! , Üstündeki ölü toprağı atmaya., Ben mi? Bütün umutlarım gül bahçesine., Vakıf olduğumda ki, o aşk lehçesine., Seni eriteceğim, özün özümle bir., Ben sen olacağım sözümle bir.., … 10.03.2006 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sır tutan aynalar., -IVSır tutan aynalar., Kökü suya hasret gövdeler., Paslı sancılar taşır koynunda., Acı zerk ediyor belleğine umutların., Unutman için belki, arkasına gizlendim., Üstüne yağan yağmur dolu bulutların.., Üzüntüler mekansız bir abdalın torbasında., Abdalın aklı fikri, tekkenin çorbasında., Bize rızkı veren., Temiz eller gerek., Meğer, sultana bir şey olmasında.., * Tebessümler yerleşir efgana., Korkusuzluk berceste çalar nişe., Esir düşende şu gönül, nefhan e., Ömür çiçek açar her yeni gülüşe., Müşk-âlud gölgesinde, pesend., Yardım eli boyuncağızında., Mebruk, ey ed’ac-ı yed., Aşk, koyuncağızında.., * Engelli ruh(mu!) gömüleceği gövdesizliğin peşinde., Yordamlı el! Yürek derinliğinde, vefa cephesinde., O yangınları çıkaranlar, suya tutmamalı gövdesini., İçime sindiririm rüzgarın suratıma çarptığı sesini., Üzerime giydir, atlastan biçilmiş sevda elbisesini., İç edeyim, her biri bin kırat ederindeki nefesini., Anlaşılır lehçe, Ademin havaya fısıldadığı lisanla., Desem seveceğim seni., Bedene dar gelen canla., Çözmek için ipliği dolaşmış bilmeceyi kelimelerle., Şeb-i arustur asude gün., Kutlanır, velimelerle.., * Söz hileye yenilir, mahvolur., Namerde yar olan arlanır, kahrolur., Söylenecek ne kaldı? Her gecenin bir sabahı olur., Bütün masallar bizim, bakarsın essah olur., Gönüller aydın olsun, nurlanmış şua ile., Sağlık afiyet, selam ve dua ile.., … 11.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sıra dışı., Eşkali belirsiz aşklar Amiyane yürek akıntılarında Her ne zaman ılık bir iklim görse Kar çiçekleri açar, ardından ilk bahar Ve hemen sonra yeni bir aşk başlar., Mevsimler içinde güzü gülleri olan Yeşilin doğurduğu renkler ufuklara dolan İpeksi saçlar arasında sim boyna dolanan Ve naklen ayrılıklar yaşanılan son an Sanal sürelerin sınırında can çekişir Fark edilmez sıra dışı onca insan., İçte pazarlıklar., Dışta rüzgara koşan fırıldaklar Gülümsemelerin gizinde özel hesaplar Sormazsın hiç; Neden kısa ömürlü hep Realiteden uzak kalpsiz bütün aşklar Hep öyle başlar da, düşman kesilir Yerinden oynamayan kayalar Ve sırtını dayadığın taşlar., Yalanların getirdiği en olağan İnançsız sevgi yada kanserli organ O ki, hüzün kemendiyle kendini boğan İntihara kalkışmak son doğru olmayan Aslında herkes hakkını alır da, Kadere veryansın etmek..! Mukaddere kâr kalır.., Aşık olmak mı dersin? Bir tatlı yüzün hoşluğunda Gönül gönüle yaslanıp göklerin boşluğunda İsmin harfine kurban., Heyecan duyup coştuğunda Sevgili sevgiliyi görüp sarılmaya koştuğunda ..., Yaşamak ne güzel … 15.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sırtımı döndüm., Sırtımı döndüm serap’a, denize deryaya karşı Sırtlayamadığım sanılarımla baş başa Derdime çare olmadıklarından değil Sarılmak için bir hayat dolusu koşa koşa Koşarken, salkımları koparmaya kıyamam Sana verdiğim emekler yüreğim, gider mi boşa İçime dokunur oldu, yaprakların süzülüşü *** Sıcak iklimlere uzanıp ruhumu serdim Hiç yok bilmedim. Sen istedin, istedikçe ben verdim Seril tozlu topraklı yollara mor sevdam Senin için arşın gölgesinden berzaha indim Bel kemiğimde yakıcı sancılar Yar demeye dilim varmadı, utandım Evla leke denilecek kadar iç okşar Sana varmak hayalinden, kıvılcım alıp yandım Yanında olmak kadar ketum kör inadım Ne dedinse., Dedin, ben hep sana inandım... *** Yaralı Hülyam., Yırtılmış dileklerin elbisesi Deliklerinden gün ışığı gibi hayat boşalır Yıkıcı rüzgarlardan madara olmadın ya, Yalnızlıktan zılgıt yemiş, dolu verir boş alır Aritmetik filigranların renk atmalarında Arta kalmayanların hesabı, çöl düzünde vaha Artık gün batımı eve dönme vaktidir., der gibi Aksayarak ana kucağına koşar *** Oğul verecek arının sancısı tutar Almayacak olsa benden bedelini geçmişim Aksanımın torbasından tombalamı çekerdim Ne istersin? dediklerinde.., Yüzümü var saydığım yola çevirir İsmini haykırarak, Hakeza Yine seni seçerdim. Söyler misin? Hangi yöne dönsem, elimi ateşten suya koyacak Darülaceze kapısı bile miftah ister Bahanelerim heybemde, küf kokar hala Yanılgılarım serinliğe muhtaç, Abı hayat, su ister Yek’i diğerinden mahzun koyan! Acep ne ola! *** Es estikçe yüzüme kan getiren seher Eskimiş umutlardan kapıp kopararak Ezelin tozundan canıma can getirdin, beher Akıl köşelerimde manilerim ayağıma takılır Onca zaman yüzlerine bakamadıklarım Yüzün koyun yerlere düştüğümde ben Doğrulup yüzüme bakarlar mı hiç? Baktıkça ardında gördüklerin www.antoloji.com - kültür ve sanat Bahasına düdük öttürülen hayat Badehu sakin sürur o Memat.., *** Yürü, Matem dolu firakım başın dik yürü Yücelerden bir bulut yağmur bostana Sen beni bilemezsin, ben ha bire söylenirken Sebillere apışıp hasreti kana kana içeyim derken Kim mutmain olup der sana, be bre daha erken Selin insafına kalmadan maziyi kürü Bağrına poyrazı al, hazzını besle Estikçe keşnik gibi tane doldurur sürü Yükünden bizar olduğun gönül kapıları Kethüdanın lâğvetine bikarar Yüksünme bre yüreğim.., Tarih düşerler.., Kirâmen kâtibin gibicesine Bir bileni vardır. Dördü dörde dörder onar Katlanarak Hakka döner Dönerde., Ahde vefayı sorar... 20.05.2003 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sidretü-ül münteha da..! Ben o günün akşamını., Bir ikindinin eşiğinde unuttuğum da., Ya sen ya tortop, yeknesak olmuştun., Gözlerindeki ışığı gönlüme tuttuğun da., Sıcaklığına döküldüm, anadan üryan., Sevdan için harman olduğum da., Vakit geceydi, Ay bulutlarda., Kaybolup ta görünerek., Ki, esamin okunur olmuş., Ta, Sidretü-ül münteha da..! * Akşamı başına taç edip., Üzerine yıldızları kaktığım da., Sonra, güneşin batacağı yerden., Perdelerdeki gölgelerine baktığım da., Pür-âmâl’in hicabımda bir hilal hançer., Ya elini ver yoksa yine araya perde ger., Rabbim! Ne kadar karanlık bu dipler., Kopuyor, imdadıma salınan ipler., * Ben meskeni., Yüreğinde yer etmektir sandığım da., Altından ırmaklar akan, yamaçlarına kandığım da., Sen ahdini bozdun! Şatafatın günlüğüne inandığın da., Katil oldun yine, vefa önlerinde bir can aldığın da., Sanırdım ki, hasretimi kucaklayan bir çift koldun., Ne çare! Aşkımı yutan bir garip kabir oldun., Rahmet diledikçe zahmet verdin ya., Ben mi? Hiç pişman değilim., Hani, bana “vahdet! ” derdin ya! Derdindeyim, yek vücut eğildim.., … 27.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sinameki., Yürek obasında yaşantı., Yok oluyor bulutlar, sis ama., Yer kabuğunda tufanın izi, silemem ki., Mukoza hicran soluyor zoraki, kini var! ., Görmezden gelmek mi., Geleneksel erki., Yaparsam kınanırım, sinameki.., Şiirden şefkat üretirsin ya., Ayranlık molalarında üzüm şırası., Ateşin, harın hep bana, hep bana mı eftalya., Yandıkça yansın diye, nahçir-van ın çırası., Yarpuz yapraklarında soluklandığım güz., Yadıma düşende geceler hep gündüz., Gümüş tepside billur kaseler., İçtikçe içim gider, sinameki.., Yetişemedin, değimli? ! ., Karnında olduğun balık, tutsak., Zıpkının oltası, Yunusun ellerinde., Şu çok methedilen bahar keşke., Keşke., Yüreklere gelse de., Her şeyi unutsak., Öğlen uykularında bir yaz rüyası., Prangalardan, ah bir kurtulsak., Barış denizinin çarşaf gibi olduğu gün., Sevda türküleriyle, şen şakrak yola çıkmalı., …………………………….…, Af buyur! Bunların hepsi gerçek ötesi, hayaldi., Abamı sırtımda unutmuşum! ., Sen vurmaktan çekinme., Gül bittikçe diken gider., Sinameki.., … 18.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sivas Sivas Aşıklar diyarı, müphemi dahi kadirşinas Pir Sultan Abdal’ın, hakkı Huda’ya figanı Sivas Sürmeli beylerin şehri şirazesi Sivas Hangi fitnenin hülasasına edilir kıyas Hüsnümüze hezeyan edenler utansın Men o şehr-aşub, arif olan mı? Kim bir canı ateşe atmış(sa) ..! Şehr-i ayine fesat karıştıran., Narı Cehennem de.., İlelebet kalsın., Şehriyar ki, der sen insan oğlu insansın., Şehriyye’nin nazarında tüm bütün beşer Kabe gibi kutsal ve mübarek bir cansın., İlham, fesadın hasedine karşı şuurlansın ..., Bil ki, izdihamın doğum yeri bu il değildir Kibriti çakan, idüğü belirsiz menfur bir eldir Sinsi terekkübün hüzne cereyan ettiği yerdir “Men Dakka duka! ” diyemem., Yer benim yürek benim Sıla, (Sivas) sevgi yeridir.., ... 30.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Siyah Lale., Isınmak için sığındığım., Hararetli nefesler ve kulağa hoş gelen sesler., Isınmak için bila-bedel koynunu açmıyor, o limanlar., Işığın gölgesinde gök yüzüne nispet eden kirmanlar., Baktım da., Büyümeye çalışan kundak kuzularını., Kökü berekete sarılmış birer göğüs besler.., * Isınmak için duvarlarına yaslandığım kale., Kollarını geremediği mücrimin vebaline ağlar., Tanınmıyor değil mi? Alaca karanlıkta siyah lale., Aruz gecelerinde düğün heceleri, eğlencedeyken sağlar., Ve sana ulaşmak çok zor değil., Kural dışı firarlarında., Beni anamdan emdiğim sütte ki, edep genleri bağlar.., Silsilesi sökülüyor., Kalemimin ucundan dilime., Siyahın diğer tonlarıdır, gözlerimdeki inme., Lacivert, mor ve kurşuni, hepsi malzeme., Değer(se!) , Figüranı olduğumuz bu filme.., * Müjdeler, vuslattan önce., Hep hayalleri süsler, dost dosta gelmeden önce., Vahim şuur altı geçitlerini aşıp, yüreği öptüğümde., Tanıdın mı beni? , Hani ikimizi birlikte savurmuştu, O! Mücellitçinin ellerinde ki, renklere donanmış dönence., Şiir gözlüydünüz siz! Kader ağınızı örmeden önce., Ve seni üryan gören bendim henüz hiç kimse., Sana dokunup, görmeden önce.., * Isınmak için., Itır kokulu eteklerine sarıldığımda., Kuzey cenahından vuran ayaz can ister., Kar kış ve don, bunlara dayanmaya kan ister., Sırtını Akdeniz alizelerine dayamış ece., Bana İrem’in ikliminden bir perde., Cemrelerin soluğunu üfler misin? , Muhabbete aç olduğum, bu gece.., * Yıkılacak şehrin üzerine uçtu ebabiller., Yığınla hıyaneti tepeleyip geçti azdırılmış filler., Göz beneklerine dua çiçekleriyle bağdaş kurmuş cinler., Dil, Ferhat’la Şirin’in aşkını söyledikçe, asumanda., Feleklerde saf tutmuş, melekler türkünü dinler., Acıyan yerlerime merhem, ağdalı sözler., Gönül bu, yüzüne bakmak ister ve., Bakarken arlanmayı özler.., * Isınıp hayat bulmak için çırpınışlarım., Bahar nümayişlerine sevdalıyım, bu mağrur bakış mı? Çok değil, kırıntılarla beslenen, serçe yüreğinde kışlarım., Siz gönül kuşlarını unutmayınız! Demek, asi kalkış mı? Yalnızlık bir kutsi teenni ta ki, yol sevgiliye varsın., Sevenler ıskalamaz! Kovanda bal doludur., Bir bilen! ., Gelsin kessin peteği., www.antoloji.com - kültür ve sanat İştahına bal alsın.., … 13.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Siyah üzüm salkımında taneler, Dün’dü., Padişahım sen çok yaşa Naralar zılgıt çeker sokakları inletir Bu gün teknoloji intikam hırsında Makale, paslanmazın öyküsü..! Bir açılışta bin kapanış! Yağmurda ağlayan süs İki dost., Siyah üzüm salkımında tane taneler İkisi de bir birini ne çok sever Ama şimdi küs..! Aş veren hun’a ve emekleyerek gelen tekaüt Ya pir ya zafir! yüzüme gel hiç olmazsa bir defa Af buyur yanlışlık oldu! De ama hayatında bir defa Uzat kurban olduğum! Uzat ta şu garibin elini bir tut Ah! Kör olası., Yeni doğmuş bebek gibi emzik ister umut Üzerine kükremiş, vadinin kurtları ve şimşek çakan bulutlar Üç öğün tek lokma! Ya kaçacak olur veya “Tevekkeltü Alallah! ” De ha diyebilirsen Ha cesaret “beni adem” toparlan Tek sefer de hepsini yut..., Hülâgü Kırnata çalarken duluklar davul Damla da du’mus kâkülden zurnaya akar Durmuş Ferdane’ye yanık Zahir trene bakar! Durmuşta Kızılırmak gibi Karadeniz’e akar Erkenin de geçi var değimli Kamil? Aslına her yürek sevgiye hamil! Kimine su basar boğulur Kimine ateş düşer Yakar… … 26.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Siz ve biz.., İstikbal de., Nevri dönmüş, belli belirsiz hedefler., Renkler öyle çok ki, anası babası belirsiz., Hafif meşrep taife, mızıkaya eşlik ederken tef’ler., Bir çift latife uğruna mı koşuşturuyorduk., Ya da gülümser ‘merhaba canım! ’ için., Siz ve biz.., * Silik kalıyor gözlerin bu gün., Işığı küle dönmüş sanki, yarına bakarken., En ümitsiz vakitler de, Yalvarmıştık Allah’a., İstediği gibi, nur’u âmâ nın, körün., Versin diye hevenkleri, bize., O günler de makbul olmadı(mı?) Şimdi daha çok isteyenlerdeniz., Sıra ihlallerindeyiz., Siz ve biz.., * Silik kalıyor özlemlerin., Şikayetler yakarışları gölgelerken., Her biri başıma siccin gelir sözlerin., Ebabiller ve yönünü Yemen’e dönen filler., Abdülmuttalip olasılığımız var(mı?) ., Sanki, Ebrehe’nin yolunu süzer, fiiller., ‘Hani benim develerim? ! ’ … diyecek, güya., Yüreksiz diller., Cesur(ca!) ., Siz ve biz.., * Silik kalıyor., Geleceği şekillendirme hesapların., Kaviller oksijene doymamış, ham meyve gibi., Zehir saçarak dökülüyor, ufuklardan bir bir., Masum damakları öldüre dursun bulaşık kapların., Sana sessiz kaldım! Öfkeni zarar bilerek., Dostum diye sırıttın yüzüme gülerek., Elin gücün yeter mi, ey zallam? Cehennemden ateş at üzerime, kürek kürek., Sana (bir kez!) merhaba dedi diye, yansın., Bu korkak! bedbaht yürek., Kıyamete çeyrek kala., Her şey normal gibi., Koyun koyunayız., Siz ve biz… … 29.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sizinki si çok satıyor., Sizinki si çok satıyor., Yalnızlığın belini kırmış minci serzenişler “Şaraba ekmek batırarak.,” Afaki nutuk atıyor! Bir yalınızın senfonisi “Mozart’ın konçertosunu! ” işler Onlarca enstrüman yüzlerce yıl sonra düşünceye renk katıyor * Dinleyenler mest olmuş., Dudaklara bastırır dişler Akıl ve estetik koyun koyuna yatıyor.., Hangi mucit alkışlar arasında yutkundu., Hangi filozof hayatta iken hayallerine yurt kurdu., Hangi masalcı o, hikayelerdeki Zümrüdü Anka’yı vurdu Tarihe bak! Gerçeklerin ardında hep O..! “Bir yalnızlar! ” Dimdik durdu.., * Kalem ele alınır..! Kalbin hükmü ne ise yazsın diye., Diline alan sürter hoşa, avare dil azsın diye Sevginin bedeli ancak ve ancak sevgidir ancak Dost dediğin sana, Hakkı etmeli hediye Ey insanlığın erdeminden dem vuranlar! Bir yalnız yürekte adalet çağrışımı var! Her şey beleş, Fukara sofrasında., İftara kalmaz mıydınız..? … 20.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sofistike tıraş., Farkında lığın yüzünde hayasız maske., Fal bakan gözlerde seyyah hayali sükse., Sadakatin sembolü salt bir metal yüzükse., Ve adaletin vefa zemini madem ki, mülkse., Neden kan damlar kalpten, üzüldüğünde., Neden gemiler batar, su süzüldüğünde., Nefesler gül kokacakken düğünde., Onca masum katledilir bir günde., Emanet gasp edilmişse geriye döndüğünde., Nesli çoğaltacak ol, fitne şaha kalkar sen öldüğünde., Sevgi saygı ve dostluklar., Hepsi anlık., Okun hedefi delip geçtiği, et kokulu aşklar., Onca terlemeler, salyalı sülük sanallık., Bu keşmekeş ve yapay analık., Ne bu., Yaşamak mı..? Desinler için.., * Sükuti hayalde hinlik can çekişir., Sinsiliğin batınında hile vücut bulur pekişir., Haybeden alınan şeker ve çalınan suyla yapılan şir., Umuma hakkı huzurunu müjdeleyen gayretkeş Beşir., Helalden bihaber, sürekli haram nemalanır yer., Ve yaşadığı hayata bu benim hak dinimdir der., Hak edilenin elinden alınan muhkem köşeler., Hakkı batıl sayar Polat, palazlanır şer., Takma tavırlara müdavim hamil beden., İnsanlığı amacından saptıran neden., Çalıştıkça vicdanından soyunan baş., Lakaytlık samimiyete alaylı sırnaş., Gül ağla hepsi salt şekilden ibaret., Bol keseden at imkansızı vaat et., Kız mı oğlan mı, şu belirsiz surat., Cinsiyet krizinde bocalar murat., Sakal bıyık ve sofistike tıraş., Ne bu.., Adam olmak mı? , Desinler için.., * Nevri gülbahardan ıtır çalmış., Nükte orta çağ karanlığından miras kalmış., Müebbet hürriyeti yaşar masum hapishanelerde, Mazlumun feryadı göklerde gezer, adalet nerde..? Gerçeği mugalatadır diye gömdüklerinden beri., İnsanlık özlüyor, gözlüyor Fatih’i İskender’i., Dün uşgur du bu gün tuttuğu kemeri., Düşmesin diye don! Bel sıkan elleri., Öpeceğim ama nerde., Allah aşkına? Nerdeyse görünse de şu şaşkına., İntizar etsem ki, o ari bakışına., Hayran olsam., Hakka kalkışına., Yaşamak bundan gayrıysa verme istemem., Yaşa kuru kuruya yaş, demedim diyemem., Yüreksiz seğirtmelerin olduğu Dünyada., www.antoloji.com - kültür ve sanat Yalancı serzenişler, riyakarlık pek moda., Ne bu.., Aşka dolmak mı..? Sahte mevsimler için.., … 24.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Son ümidim., Onulmaz dertlerin melanetinde., İhanete düşmüş inlemekteyim., Son ümidim Hakkın kerametinde., Haber için göğü dinlemekteyim.., * Müruru zamandan alacağım var., Bir gönül e paşa olacağım var., Vade yetesiye kalacağım var., Saray sultanını bilmemekteyim.., * Kaç baharı yaza devşirdi ömür., Kaç güzeli gördü gözleri kömür., Kaşları kaleme vurulur ölür., Kara sevdalara gülmemekteyim.., * Kazın ayağına hesabım yetmez., Kırılmış bir kalbi naz tamir etmez., Suyu bulayana isyan kar etmez., Akan göz yaşını silmemekteyim.., * Mehsani aşktır bu ağırdan alır., Sevaptan payını dağıtan alır., Yakındır sabahın ufku tan alır., Destinde ezanı dinlemekteyim.., … 12.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Soramam küskünüz! İki gönül dar ağacında., Bize de dargınlık yakıştı(mı?) Esbabı zül eyledim, sayısı belirsiz Yinede küskünüz, kalp huzura taştı mı? Muallakta, ayağı yere basmayan sevdalar Sevgiliden sitem, can yakar yürek dağlar Türkülerde hasret kokar burama buram “Yüce dağ başında bir gelin ağlar..! ” Ağlarda, a benim canım cananım Gelmez ki, bir daha bu çağlar.., * Soramam., Şimdilerde sıkı fıkı küskünüz! Amenna., Derdiniz niçin küfre düştünüz? İnsan çokluğunda ruh aç! Dosta düşkünüz Öyleyse gerçek değil hayallerde büstsünüz Siz gönüllerde bahçe, çiçek dolu süssünüz! * İki gören dört göz, biri gözetemezse İki gözün hakkını doğru özetlemezse Ölümü sözleyen öz, ölürüm der ölmezse Dönüp Hakka baksın, meğerki göremezse Sormam., Üzülürüm hakkı söyleyemezse.., * Şimdi sonsuz bir yolun tam çatal ağzındayım Ya o beni hazmeder ya ben dost boğazındayım Yakışmayan dargınlık! Teller bitti sazdayım Selam verdim almadı! İnanmaz mısın dayım Eşiğe koyana sor., Koydum! . Derse ordayım … 25.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sormayacağım., Yazmayacağım., Bel ki, bir daha., Yaklaştıkça yakını uzak eden aşkın., Esiri olmaya hazır değilimdir, henüz., Beklide çoğaldıkça bendini boğuyor bu taşkın., Yarınki umutların içinde, ille de sen yoksun diye., Işıklarını toplayıp, üzerime dik düşürmez Venüs., Kararlar, uzaklığın anaforunda, hüzne kıvrılır., Kaldırılamayacak kadar ağırlaşınca özlem., Secdelere kapanır., Yönelir Allaha., Kristalleşir sevda., Gönül kırılır., Sormadım, sormayacağım., Uzun ayrılıklara sebep! ., Mazeretin ne? ., Diye.., * Yazmayacağım., Sesim, nefesinle barışıp., Tebessümün bana geri dönmedikçe., Yarım kalsın bu aşk! Yürümesin, yürümez., Aradaki muhabbet kemiriciler, kahrolup ölmedikçe., Güneşe gideceğim! Yaksın kavursun, nedeni., Vazgeçmeyeceğim ta ki, Nemrutun., Ateş çemberinin de, İbrahim’in., Gülşen’ini görmedikçe.., … 08.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Soru şu; Biz kimiz? ! Refah sathı mayilinde yüzerken gemimiz Yolcuyuz bir hengame içerisinde siz biz hepimiz Hedefe kilitleniriz zirveye ulaşmaktır tek derdimiz Sonra ana karalarda yaşam yükümüz hep’imiz hiç’imiz Bir dağa tırmanma meramıyla birbirimize girginiz Dağın etrafındakiler uzaylı değil yine biziz Gözler tepede kimimiz havada kimimiz yerde Sanki hayat yoktur değilse başka yerde Soru şu; Biz kimiz? ! Kıyamet teorileri., Galiba gerçek oluyor! Din’ler ve vaat edilen uhrevi dilimler Din dışı siyaset ve tanrı tanımaz bilimler Gel gör ki; Hala huzur vermemiş müspet ilimler Şu mide bulandıran bilim kurgu filmler İnsanlar kendi kazdıkları çukurlarda Dünya’ya hükmeden fizik ötesi birimler(mi!) Anlaşılan akıl ve öğreti Ya eteğe ya cüzdana hitap etmeli Yoksa sizi bizi kim dinler? ! İfadelerde şehvet İlişkilerde servet ve iltimas İltifatlar hakeza hilafı hakikat olmalı İşkencelere duyarsız vicdanlar Çağdaş medeniyetin imalatı Çağın efendisi pompalıyor! Hiç durmadan çalış.., Az kazan çok tüket..! … ve çabuk öl., Batan geminin malları (Hiç merak etme!) Uyanık kaptana kalıyor … 16.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Söyle matemler sussun, Sıralı güzellikleri sepetlere koyarak Sıkılan cana esenlik versin diye destele Sırrına varılmadık saadetlere doyarak Sığındığın yüreği tut, gel şarkılar bestele * Yaz gecelerine hürmet, hasretine boyandım Sınırları aştım çoktan, kapılara dayandım Sanılardan umut kestim, yanaklarda uyandım Söyle matemler sussun, yar yüzüme es hele Mehmet Sani Özel 05.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Söz! .. Söz! .. Yerine düştüğün de, değerini bulur Bir bütünün eksik parçası gibi., Cuk, diye yerine oturur.., Sağlam iradeyi mesken tutar, kurulur Söz sahibine aittir! Ona vurulur., Bir (bilen) vefalı dostun., Yüreğinde yürür sürur., Işık olur., O Nur.., * Söz adam ister, ayakları sabit Söz sır katibine aşık bir âbit., Söz var, sırça saraylarda başı boş it(!) Söz var, bin yıl yaşa aşkla peşinden git Dövünen söven dil, ahde vefa etmez, bil Söz can acıtır ama kan akıtırsa., Bekleme, onu hafızadan sil.., * Hayat her safhada cesaret ve feragat ister Mert olan Hakkı tutar ki, ille de adalet der Merdan, vuslat için döker onca kan ter Kahramanlığın tadını merak eden fer Dürüst ol ve bir yiğide., Riyasız gönül ver.., … 13.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Su tadı., Su tadı., Damakta tav bulur., Susuzluk dimağı sarmışsa., İçilen şanına yakışır bir ad bulur., Çıkarsız yürür hücrelere., Özlem., Önemse, gözlerde beliriveren birkaç damla nem., Hasret yollarında kayda alınmış acı tatlı hatıralar., Ve insanın çilesini ifade eden, ödenemeyen faturalar., Sevmek ucuz değil ki, Be can.., Bedeli var! Güne mehtaba meftun olmanın., Şimdi, sağ elini yüreğine koymuşken., Sen.., Diye biliyorsan; Çıkarsız seviyorum., Ben.., Allah şahittir..! Gönül defterine., Kırk yıldır kalkmamış harmanın., Danesi başakta, Yusuf’un öğüdündeki gibi., Kıtlık zamanını bekler sanki zavallı zibidi.., Ya halkalar hasada bolluk bereket verecek., Veya, tutmayan hesabın hüsranını görecek., Aşk bu.., Maşuk yaraya tuz basar., Kanatarak sever o ef’al i., Yürek kavislerinde çetelesi uzun uzadıya hasar., Sevgiliden esintilere en deli zaman, cezbe hali., Ve kan tadı ağızda, kaçak coşkuların yansıması., Bu, kalbi avuçlarına düşmüş bir aşkın son sırası., …, Sahi siz hiç sevmiş miydiniz..? … 19.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sudaki yansımalar., Haziran dudaklarda okunduğunda., Sudaki yansımlar da dolunay raks eder., İçilen mayiler reyyan, bir başkadır serinlik., Gök gürültüleri ve yıldırımlar, keyfe keder.., Kubbenin altında hayat memat., İstifi bozulmayan bir umutla yaşamak., Sevinç ve hüzün uçucuna, yaşayabilmek sanat., İçi boş dünyanın dışı renk alır, cisim okunduğunda., Sudaki yansımalarda, reyhan ruhuma dokunduğunda., Bir tutam kimyon olsaydım keşke., Vefada ahesteyim., Üfür, üfle darmadağın olsun, cansız kalsın keşmekeşim., Okursan ağzında sakız olur, akordu bozuk bir besteyim., Çek elini, mülteci yalnızlığım., Çek elini kutlu aydan., Gözlerinle okşa hedefi önce., Ok çıkmadan yaydan., Aptal aşık şikarda., Muhabbeti zayi eder., Zemin toprak, yıldırımlar ve şimşek., Söyle bana ne eder? ! ., Haziran, meyve sürdü budaklara., Sudaki yansımlar umut aşılar hasbelkader., İç aksiseda tutar, gönül sevgide halsiz fukara., Bir bilinmezin girdabında deniz bitti! Denir bu kadar., Ayakların altından kayıyor sanıldığında., Anakara., Akılla barışık olan için; Yeşil vadi müzakere., Kin tutmaz kalem, hoş görür tabiatı gereği., Özleniyorsa seviliyordur, ne şüphe! Aşk el emeği göz nuru., Düşünüyorum ve hissediyorum., Evet, özlüyorum imanı kavi şuurunu., Hem (biliyor musun?) elinde çok olan, Elinden bir şey gelmeyenin edeceğini eder., Eli bol gönül erine, yan göz bakanlar ya onlar! ., Vaktin ne olduğunu bilmeyenler., Deli der., Gök gürültüleri, yıldırımlar ve şimşek., Söyler misin, topraktan olana., Toprak ne eder? ! ., … 23.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sudan bahaneler yuttuk, Görülen her darbenin ardından Ilıman iklimleri kurdun içselliklerimde He demekle ikmal edilmiyor işven, ey Nihan Tebessümlere hayat vermekti amacım, kemliklerinde * Ferimde ince işlenmiş sim sürahinin izi Sil baştan canlandırmak kolay mı, aşkı gizi Bilmeden mi oldu bittilere peşkeş çekersin bizi Önce kanat, sonra onarmaya çalış kalbimizi * Sırıtıyor., Yıllara veremeyip de aylara koyduğun kutluk Sözlerin, nankör namludaki masum tutukluk Savunma sömürüdür, beyhude edebiyat ve nutuk Sen ürettikçe biz, sudan bahaneler yuttuk * Ne afiyet ama bizdeki., Atıp tutup konuşuldukça, iştahla sustuk İmansıza dikkat çektikte, havaya fırladın Çigan’dan firar edince Nigar, ne demişsek puştluk Belki de sen fitnenin hiç hatırını kırmadın Boş yere heva’yı nefsimizle mi konuştuk Demediğin kalmışsa her kime.., ..de gayrı, dinlemek için sustuk., ... Mehmet Sani Özel 30.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sur dibi manialarında., Sur dibi manialarında., Ufukta gözüme gelir bir çatal höyük., Masum bakışlarda kalmış, onca yetilerim., Hiçbir şey değil, içime sığdıramadığım., Dost, senin yüreğin ne kadar büyük.., Lafazanın cenderesinde kaldığımda., Yadıma düştü, dudak kıvrımların., Orada öylece durur, siluetin., Şimdi rayihana muştum ben.., Süzülüp, arşa uzanan bakışlarına., Takılı kaldı, agop azadeliğim., Ver yansın! Ateşine bu yürek., Yansın, aşkı uğruna kazma kürek., Nerde cesaret., Hanidir cüret..! Bir buselik lütfünle, gönül., Misli meramı üret.., Sur dibi manialarında., Su kuyusuna da, alil avazım., Şu naz’ım, asenanın pençesinde., Liflenmiş, okunmaz alın yazım.., Şimdi esrarına gizdim, duldalandım., Dualar zarfsız gider, art arda.., … ulaşacağına inandım… *** 05.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sur Name Hainlik varsa iltifatlarda Affetmem., Billahi affetmem., Yırtık koynek sırtımda ateşten gömlek Giymek soyunmaktan bin beter aşk bumu? Yollar hep yokuşta yokuş ki, varmak yok oluş, Koş koştukça emek ter hepsi boş, tıpkı ölmek gibi Kaç kez güzel dedinse ağrılarıma ve ağırlarıma Ki, ağırlığından kaldırmadıklarıma.., İçimde ukdesin tebessümlerin ayin okurken Kal sağlıcakla demek yürek atışlarımın ritminde Lahuti bir eldi ellerimi tutan şimdi yerinde yeller Sarılacak olsam ya,kollarım kimde? Gel.., Tekin olmayan zaman dilimlerinde Gel ki yine cansızlığa varsın olsun varlığın Olanca gayret ve hüsnüniyetli vakarım lağvolur Hiç belli olmaz belki de bendeki seni benimle birlikte Tutar ateşe veririm, kararırsa gözüm yakarım.., Met cezirler bu iklimde olağan kış baharla sarmaş dolaş Yakınlara kar düşmüş olmalı, hislerimin teni üşür aniden Hatırıma döş vurdu hem Şehriyar Kalbim buz keser ansızın.., Ben seçmedim! Şu olsun diye muhibbi Sana saadetler boylu boyunca yürürken Bende suhulet en ala mekan tarih kokan sur dibi Nasibim fener ışığında kisranın hayallerini kurmak Islak zemin kuru havasıyla yoksunluk üzerime abanır Düşler devri alem eder saniyede ışık hızına döner Tahrip olmuş şehirde vuslat yeri yine surlar Yine bir duvar dibi.., İnce kara yalvarışlarım cılız Kara kurunun karartısında takılır kalır Bir can’dı benimkisi, sahip çıkan olmayınca Kim bilir kim çıkar da bir acil vakaya emanet alır Aşk’ın mevsimi bahar buhar tüttürür havaya ortaca Sevda tepelerinde henüz erimemiş serinlik kar var Senin içinde olduğun asude feveran devran Benim içimden yolu geçen o koca evren Tesadüflerine tevafuk edesi gelir Koynumda büyütüp besledim Sana vermek istediğim Hediyem, nar var.., Makamlar yarsiz çakal yatağı Makamlar yere düşmüş ayaklar altında Efsanelerde öksüz yetim kalmış hünkar otağı Doymadım sanki gözüm kalır üzümde salkımda www.antoloji.com - kültür ve sanat Bilirim hilekarı bütün tuzaklar tek tek aklımda Nefise sana hiç güvenmedim ki, aç olsam da Sanki her güzellik önümde bir şehvet ağ’ı Hainlik edenlere ödül som altın buzağı İster misin bağrında eşkıya besleyen dağı Bu ne mehil, bu ne sağ sabır Bir kara habere bir günde Saç sakal ağarmaz mı? ! Ya sabır.., İstirhamım olur iffetin vefasından İstediğim ten değil hele kefen hiç değil Bedel istemesin vatan için mukadder cefasından Akılda çaresizliğim rengarenk mantık hattında Düşmüş babayiğitler şehit ki, aziz yurt sathında Allah için atan yürekler hepsi tek bir batında Sadece ve sade bir buse kondurmak için Uzat dudaklarını uzan zülüflerini dök Merhamet ki, mehtaplı gecede Ne olur nefeslerinle Ruhuma eğil.., … 04.06.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sus.! Sus.! Sus ta bu dem de., Yanaklarımdaki buselerin üşüsün., Sus ki, seherden çöle nükseden gamzeler Susuzluğumun havuzuna rahmet., Hayat damlaları düşsün.., * Şu kör kuyuda, bir lahuti el var Birbiri ardınca şimşekler çakar Derin yerlerde çakıl taşıyım Üzerimden sular seller akar Birde kulağımda ismin., Ne hoş esintiler var..! * Sus ey ağır kışlarım habercisi bahar Görmez misin benim dağlarımda buzullar Başı dumanlı zirvelerde öbek öbek karlar var Çığ altında inlerken sevdiğine koşan kullar İninde inzivada bekleyedursun o vakar Hangi çığlıkta sevinç, hangisinde umut Musa Hızır’la seferi okuyorken kunut Gel de düşünme çık insanlıktan unut Ve başında bir kavmi helak eden kara bulut Ve barışık ol nefsinle iste, istediğin eli tut., Mahşere varmadan ey vefasız! Vuslatı ve beni unut.., … 28.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Susma hakkımı kullanıyorum! .. Susma hakkımı kullanıyorum! .. Sende kullan, dargınlığın taklidini yapalım Takla atıp sevinsin bütün mutsuzluklar Sarılıp, darağacını sevgiye umut yapalım Sakla, yüreğinin yanan yüzünün kimse görmesin Sana, kim bu serseri diye sorsunlar., Solgunluğu hicabınla sarabilir misin? Ay’a dönüp; Neden.., Güneş gibi doğmadın diye sorabilir misin? Sen kapıya koyduğunun yerinde olabilir misin? Sen hem çeşme olup hem kaba dolabilir misin? Sen gülüm! Benim için cennette olabilir misin? Susma hakkımı kullanıyorum! .., Mahşere randevu istemesin kimse Bir rüzgar alınganıyım ki, devrilirim dokunsa fiske Dileklerim yüz akından mahrum, ey yar Dilinden ok at, at bende hala çıkmadık can var Susma hakkımı kullanıyorum., Suları ot bitmedik çoraklara akıt, sal., Belki bir mucize olur! .. Bire bin huzur al… Mehmet Sani Özel 07.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Sürgünde aşk! .. Sürgünde aşk! .. Sükutu hayalde bir münadi eflatunu çağırır Sürat kabzımalın kesesinde dost, taş yerinde ağırdır Meyveler göze hoş, gönül loş, izdihamda yaşar nafile Mercana yakuta gel koş, derdinden ağlar oldu gayrı nargile Nadiye hayata küstü, sitem dost sandıklara Narına yandığım yürek, nerdesin yüzüm kapkara Nasibim bir huysuz atın semerinde takılı kaldı Nazarın.., Vallahi yüreğime çakıldı kaldı * Çağırma beni, çalakaşık kazanların başına Bin defa, milyon defa kurbanım toprağına taşına Her yanında, köşesinde bucağında sen çıkarsın karşıma Sevdiceğim seveceğim, bakmadan hiç türbülansın yaşına Sekaret aldı gibi hakikati cenderesine Sevgi kırmızı gül koymuş, mücahidin penceresine Şimdi gözlerim yaşardı, dersem inanır mısın? Dünya toz duman oldu gözümde, herci mercicesine * Kalbini hüsrana kur.., Sirkate vur! Hainlik acıya nümayiş edip inlesin., Hasseyi neyden üfle, üfle ne olur cümle alem dinlesin Emdesin el değmeyen pek mübarek, muazzam bir yerdesin Harama bakmaya kalkan gözlerime, koruyucu perdesin Sürgünde Aşk! .. Yaşarım., Ya ben gurbetim, ya sen sıla değilsin Ya mağrur! Söyler misin... Sen nerdesin? ..., Mehmet Sani Özel 26.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Süt beyazı sevdim ben, Nedendir hep durmuşta, alem sana bakıyor Denizin dudakları, ne görmüşse saklıyor Nevruz avuçlarımda, saçlarına takmıyor Gurbeti sevmiş gönül, kalk desem de kalkmıyor * Kadir Mevla’m tut kaldır, ya bu elden al beni Yağmura koy suya kat, okyanusa sal beni Süt beyazı sevdim ben, Muhabbete çal beni Bağ değil bostan değil, dost eline sal beni., * Kaybolan mutluluklar, imgelerde var sandım Hata ettim sevgilim, çünkü sana inandım Kucağında çiçekler, benim içindir sandım Seni ateşe attım, küllerinde ben yandım * Kadir Mevla’m tut kaldır, ya bu elden al beni Yağmura koy suya kat, okyanusa sal beni Süt beyazı sevdim ben, Muhabbete çal beni Bağ değil bostan değil, dost eline sal beni., *** 04.04.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şadıman Şadıman gönül, yüksünür gördüklerinden Yarınlar sancılanır, akşam eve dönüşlerinde Terini okşadıkça, veda rüzgarları ılık yerinden Sırıtır tebessümler., Riyakar görünüşlerinde * Bu gece yine; Sefa sokaktan on dördü izledim Ay çok hoş latife, sanki daha önce görmedim(mi?) Işığın esrarında korku, a canım! , Kendimi gizledim., Aşk’ı zinhar eden ziya, nur parlıyordu ön dişlerinde * Acı sevincin kucağında., Firak yürek salatası Yürüdükçe zaman, takılır boynuna kader halkası Gözümde değil, aç biçarelerle, müsemmanın kalçası Ay bir sanat harikası., İrfan vefa dönüşlerinde … 24.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şair, Şair (şiir yazan) yazmayı iki ihtimalde bırakır, bence., aAklı başından yiter, yazma yeteneğini bir sebeple kayıp eder., bEmri Hak (ölüm) vaki olur., Şiir, duygu ve düşünce yoğunluğunu kaleme almaktan başka amaçlar için yazılıyorsa onun için değerlendirme yapmayı bile kendime zahmet sayarım. Temiz saf duygularla, asaletini bozmadan yazılan her şiire şiir derim. Kimin şair kimin şair olmadığına karar vermek benim işim olamaz.., Ayın doğuşunu 1000 kişiye yorumlatacak olursak neticede 1000 tane farklı ve bir birinden güzel, güzide manzumeler ortaya çıkar. Yazılan kadar yazılanı algılamak ta bir nevi şairliktir. Burada 1000 yorum on bin, yüz bin hatta milyon veya milyarları bulur.., Gülün kokusunu tarif ettirmeye kalkacak olursak, ne kadar farklı beyitlerin dizildiğini görürüz. Her yazar bilgi, birikim ve düşünce derinliğine kıyasla algılamalarını şekillendirir. Reklam, beğenilme arzusu ve yarışmak için yazılmayan her türlü değerlendirme ve yoruma saygım, içinde estetiğin umdeleri olan her tür manzumeye de hem saygım hem de sevgim vardır.., Bunlardan alarak; Şairlik çileye talip olmak gibidir (bence) ., Elbette konforlu bir ortamda yazılanla, eziyet ve cefadan müessir yazılanlar arasında dağlar kadar fark vardır., Bir işin en güzeli, o işin tabiatını ve terbiyesini bozmadan yapılanıdır. Mey ve meyhane, aşk ve meşk ve saire şiirleri ile fakrı zaruret şiirleri arasındaki farkı varın siz istediğiniz efeye koyuverin., Bizler, (şiir yazanlar) şair ve yazar olmak uğruna bir birimizi kırıp tepeleyerek, safiyetimizi bozup, desinler için hareket ve üretim yaptığımız müddetçe bu işin çöplüğünde kalmaya mahkumuz., Etik, ahlakı ve estetiği olmayan hiçbir uğraşı gönüllere ahenk sunmaz.., Siz bakmayın, ardında onlarca yorum ve alkış bırakan dizinlere., Muhtevası veya müellifi cinsellik kokan (sözüm ona.,) eserler şakşakçıların gözdesi oluyor diye sakın kıskananlardan olup tabiatımızı bozmayalım. Asıl şairlik, (yukarıda işaret ettiğim gibi!) çileye talip olmak, gariplik, mahzunluk, hüzün ve hazan olup bütün bu boyutlarda erdemi işaret edebilme olgunluğudur.., Geçmişe bakar mısınız; O mümtaz ve muteber şahsiyetler, meşhur şairlerimiz ömürlerinin en güzel ve verimli çağlarını sürgünlerde veya mahpus damlarında geçirmişler! .. Ne dersiniz, şair olmaya talip olmak isteyen var mı? ... Sayı ve sevgilerimle.., Mehmet Sani Özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şairi meçhul., Ervah mahşeri arbede de iken mirim., Kuytuda bir açık kapıya apansız girdim., Şairi meçhul diye kayda konan şu şiirim., Askıda kaldı, ısındığım yüreğe girdim.., * Siz, Sidre-tül münteha sınırlarında., Hesapsız aşka soyunan filiz miydiniz? , Buhrana duçar ruhlara, Gülriz miydiniz? , Ve şu kaftanı, mabede ne vakit giydirdiniz? , Hangi nakkaş betimlerde figürlerinizi okur? , Hangi masura bütün renkleri desenler dokur? , Gardiyanlara söyleyiniz! Sahrada gezmeye geldim., Dermansız bir derde şifa, badem ezmeye geldim., Sabrımı sulayan., Yağmur dolu bulutlardan., Ve sürekli aşkı terennüm eden utlardan., Pey alıp, hazzı sezmeye geldim.., * Ah! O hatıralara düşen lekeler., Şems-i leyalin doruğuna, kurulmuş Mehveş., İhtişamı tarumar eder de, gâmı hüznü kekeler., İlhamın insicamında Dilruba, kalp atışlarında keşmekeş., Kuyusunda duranda, gusn’un alazı yüzüme bürran., Közüne varmadan erir, yürek yangın püryan., Süha da ışık huzmeleri, nar harı işaret eder., Duha da “Vuzuh ve beyan(ı) .,” beşaret eder., Kelemiler ki, bekr-i bozulmamış âyan., Felaha az kaldı, ey ehli nayban.., * Güzergahı gezgin etraflı tin., Çekimsiz meyillerle, çuhaya dolan kim? , Gülru bu, hoş sedaya saçılır yaprak açar., Güna gün bile bahusus nurundan dûçar., Susmayın, zuladan Burak’a binmelerime., Göz koyun söz edin., Nahak inmelerime., Kutup seferine gül teni davet edersem., Bayramdır o an., Destini dolduruver sem., Veçhine bakmaya, bir yudum takatim olmaz., Yalan söylemeye mecalim, hakikatim olmaz., Hadi gel! Zaman tünelinde biz sarkıt taşı olalım., Zuhuratı gördükçe eğlenelim, sarhoş şaşı olalım., Biçareye su., Dervişe hu! , Vefasıza şu bu olalım., Ve Allah diyen her zerreye boşaldıkça dolalım., Doğru yolda eğrinin rotasını., Sezersin belki., “Yeniden Besmele çekeceğim! ” doğrulup gel ki.., * Sen misin yangınımı besleyen Süveyda? , Halbuki tahayyüllerimde narin olan Rüveyda., Sesinde yaralı gül taşıyan o mübarek Şüheda., Bir şems-i gurupta., Allah’ı şahit tutar da., Şayanı hakikattir, o kutlu veda ve heda.., … www.antoloji.com - kültür ve sanat 13.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şamgah., Eyvanlar hicabını arar usunda., İclal den kalan izler ağlar susun da., Üftadeyim hafıza bulanır şamgah., Üstadım ne kusur ettik! Af ola., Aczine umudu sağar penah.., * Üşüdük! dildeki ayazdan., Isınmağa yürekteki yazdan., Yeltendik, yol alamadık nazdan., Yakarışlar yüz bulamayınca hazdan., Yüzümüz yerde, gayrı feleğin kader., Varsa kini daha edeceğini eder., Üftan hafıza bulanır şamgah., Ustam ne ettikse af ola., Naçar umudu sağar penah.., * Nevbahar da başını kaldırdı biber., Şahende mesrur, kaşını aldırdı dilber., Gerd-âlud nevber., “Ben kimim? ” bil der., Ah! seni göz değil acına yanan dil der., Üftadeyim kusura kalma şamgah., Sustuk, sürçülisan ettikse af ola., Aczine umudu sağar penah.., … 22.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şan ve şeref., Sizce., Hiç göremeyeceğiniz birini., Düşünmenin önemi ve yararı var mı? .. Cevabınız her ne ise siz o kadar., Vaki bir gerçeksiniz.., * Bir şeye sahip olmak için, ilk önce., Düşünce yetisine sahip olmak esastır., Sonra, düşünce ile düşünülen arasında., Mesafe, afaki zaman düsturu, yol yordam., Azim gayret ve dikkatle kat edilirse eğer., Düşünce vefa bulmuş olacaktır.., * Kısa ve kestirme yolları kullananlar., Kaderi hazmetmekte bir hayli zorlanırlar., Hedefe rekabet kurallarına uyarak yürüyenler., Varmasalar bile arkalarında şan ve şeref koyarlar., Zafer, her zaman armağanı kucaklayanların değil., Düşünen ve o hedefleri koyan beynindir.., * Sevmek, sevilene sahip olmak değil., Seven bir yüreğe, cesaret ve feragate., Merhamet ülfet ve sabır gibi ulvi duygulara., Hisseden hassas bir kalp ve titreten cenap., İcabında., Uğrunda feda olsun bu can..! Ederi, bir pul kadar hayat ve memat., …, Diyebilecek düşüncedir…, … 03.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şato Büryan! Mazoşist Frenk kuruntuları Fikri sabit metafor hezeyanlarında Meşru sayacakmışım fuhuş u ve kumarı Yürümem gereken yollarda cam kırıntıları Ellerim kan! Yüzüme baktıkça “Şato Büryan! ” “Bonjour Mösyö., How are you mister İvan? .” (Diyecekmişim.,) Uyan, 215 okkayı aparan Seyit Han.! Bumuydu bre sinsi düşman..! Bin yıldır, yatıp kalkıp., Ağzının seliyle döşünü ıslatan., Gördüğün rüyan.? Teenni var yinede tik düşmüş asabiyetlerimde Yoksa bilirim sana lazım., “Osmanlı şamarı! ” Rabbim ilahi operasyonla açacak olsun., Kalbe giden tıkanmış birkaç damarı.., Sen o zaman gör nasıl nefes alır denizde yosun O zaman., Zulüm gırtlağına kadar balçıkta olsun Hakka tapan şu şanlı milletin hakkı istiklal olsun İlahi…, Aziz şehitlerimin hürmetine ne olur.., “Nasrun minallahi.,! ” Ayeti celilesi nin.., Hikmeti kabil ve şayanı hakikat olsun.., … 19.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şehir gecelerinden, kesit.., Şehir gecelerinden, kesit.., Yüzlerce pencereden, inen ışık., Yüzüme, nankörlük vuruyor., Hangi zerreme nüksettinse., Al, ne alacaksan ve.., Diyorum ki, artık dışarı çık! * Çıra yanışlarında küskün yalvarışlar., Gül bahçesindeydi, lalezar oynayışlar., Dalıp giden kör bakışlar, sana değil.., Dönüşü olmayan gidişinle, gittin., Yanlıştın, anlaşıldığında bittin.., ** Şehir gecelerinde.., Binlerce bacadan işittim.., Dumanlı havalar, seni soruyor.., Hangi zerremde saklısın., Bu yürek, Sana artık.., Olur mu, yurt…? *** Mehmet Sani Özel 27.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şehvet akordiyon zikzaklarında Sürgün serüvenleri şar., Kahramanlık ideallerinde., İklim bahar ritüellerinde coşar., Yer mavi hülasayı hazmedemezken., Gece heyecanlı bir nefes gibi, titrer ellerinde Irmaksı sanılar dolanır, hatıra ormanlarında., Bir tutam sevgi., Saklanmış gece yarılarına da, Bar tutmuş., Uyur gövdeyle kabuk arasında., Kırkambarda isyankar naralar, can havliyle İliklerine kar dolmuş., Mahruti heyhattın., Tüm betimler rahvana., Sırtında gider., Okşanırken, gem alan bir atın.., -*Şimal yelleri, değirmi yüzü yalar., Kuru dallarda, ıstırap ritmi öttürür., Önce, göz dolduran asude bir çıplaklık., Sonra, acıyla sarmaş dolaş doyumsuzluk Şehvet akordiyon zikzaklarında Esir almış hayran iyeyi., Çöplüğüne götürür.., -*Zil takıp oynayanlarda var! Aşk armonisi hibe, heveslerinde., Zulada meccanen, iki yüzlü cilveler., Sahibini arayan, masum hilyeler.., Ağlarken, deniz ve derya iç içe., Ne kadar abes değil(mi?) ..! ? Gönül vermek.., Bir hiç’e.., … 05.03.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şiir dilinin hesabı., Ve şar düküm., Seni kınadığımı itiraf ediyorum Vilayet olma emellerin, Hudutları ihlal edilen Yurt mülahaza edilir olmuş şimdilerde Şiir dilinin hesabı., İhlassız itikaflarının nihayetinde İrtifa kaybedince anlaşılacak., Anlaşılacak Selülozik bir şarlatan olduğun ancak Şikayet ediyorum, Yaratana., Silkinip arından soyunan İffet istismarcılarını., * Ah, Amine anam., İman dolu göğsünden emdiğim sütler Namahremin girdabına düştükçe burnumdan gelir İki gözüm var, “Vele nebluvenneküm..! ” diyen feri arar Ve ben bütün imtihanlarımda kopya çekerken yakalanırım Varakayı elime verense., Hep o, peymen şikan firar Korku başa gelircesine karşımda, “Mescidi Dırar! ” Dönüyorum., Bir kez daha başa dönüyorum., Eşe dosta ve helal pişmiş aşa dönüyorum., Allah için akan göze ve yaşa dönüyorum Ecel’i gördüğümde utancımdan Aslıma rücu ile, toprağa., Taşa dönüyorum.., … 04.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şiir ne midir? Şiir ne midir? Şiir testi dolu sudur oğlum Bedir! Ayakta durmaya çalışırken bre bakarsın Tepende tahtı kement olmuş o koca sedir Asi ırmak gibi verebe yukarı inat akarsın Şir’in özünde tatlıyla ekşi arası Afrdotin boynuzlarında bir tutam çamur Kızgın boğa edasıyla kırmızıya harıl gürül Af buyur; Öküzün trene baktığı gibi bakarsın Kelamda siftah etmediğin günlerin olur Selamını almadığın zamanların ezikliği Yumruğunu sıkar balyoz havasında., Bir yalçın kayanın göbeğine vurur Ve düştüğün yerde testiyi., Kucağında bulursun.., Şiir ne midir? Sillesini yediğin ağanın kızına yanık Siperde avını gözetleyen hin oğlu hin uyanık Yukarda dağlar duman aşağıda akar sular bulanık Üç kuruşluk menfaati görünce yalancı şahit tanık Yaz gecelerinde kebap dumanına tav olur Yeri gelir tiryakinin ateşine kav olur Bilsen ne çok hay böyle vây olur Delikanlı dediğin dik durur! Yamuk hakkı gördüğünde Dizleri kırılır, lağvolur., Şiir ne midir? Gönül evi denilen bir yapı vardır İçinde bir birine açılan bin bir kapı vardır Ne temeli yere basar nede tavanı gök görür (Hangi babayiğit mülk edinmiş elinde tapu vardır?) Odalar bomboş, duvarlar taş, zemin dikendir Bir elinde defne dalı diğerinde ipi kendir Ayağı takılıp yere düşense anında ölür! Her iş hayale kalmış, havanda su döven mi Ödü …una karışıp gölgesine söven mi İsteyen varsaydığını görür Testide su oğlum Bedir! Testide duru su., Hepsi bu.., 29.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şike var gamzelerinde., Nahr’a diken düşmüş., Sadrında kan lekeleri bundan., Nafi’ bir üslupla sorsam; Neden ellerin üşümüş? ! ., Yıldızların henüz ışıldayıp parlıyorken., Naçizane, be usta.., * Özledim., Çok özledim öteki yüzünü., Barışık günlerde ravh’a, rahvan eserdin., Gülen yüzün nerde? ., Başka güne., Gülgünlüğünü bir başkasına., Ödünç mü verdin? ., .., Usta! ., * Küle ve kül rengine., Öylesine koyu ve kati bakışlarım., Sanki bendim o, saçlarından bir tutam kestim., Görene dek kucaktan kucağa dolanır destin., Seyrine daldım., Havamdayım., Soranlardan haber aldım., Sahi neden? ? ? ., Muhabbeti kestin., .., Usta., * Uğradığım harabe kentlerin., Duvarlarında viranelerin, ismini gördüm., Dua mahfillerinde acı bir duman, geniz yakar., Buna rağmen masumlar, seni kahraman biliyor., Solumak, nefes almak o kadar zor ki., Korkularımı ısıtan kanımla., Gözlerimi kapattıkça., Bütün kabuslar., Seni ben biliyor., Usta.., * Bir zamanlar ne kadar şen şakraktı şu han., Mazlum edebiyatını kullanırdı şöhret olmadan önce şan., Kurulmuş kader senaryolarına, gönüllü kurbandık keman., Düşlerinden dışlanmışlığımla, kutlu bir sızıya duçarım şu an., Düşünüyorum da., Şakşakçıların seni ateşe mi sürüklüyor? ! ., Zaman kertenin saltanatında, boyu bir karış evham., Üzerime yürüyor, kükrüyor., Usta! ., * Son güne erteledim, yani yevmi mahşere., Yönümü karartmaya çalışan, ketum hüznü., Şike(mi) var gamzelerinde, aldanıyor muyum! ? ., Bu sen değilsin! Özledim öteki yüzünü, diyeceğim., Hasretinden, yalancı baharlara kolayca kanıyorum., Bekliyorum., Sahibi alsın yere düşen sözünü., Ah bu kalaba! ., Nereye yürüyor ahali? ., Nereye, tılsımı bozulan aşkların âhı., Mezar mı, son durak? ! ., Maşuk penâhı? ! ., www.antoloji.com - kültür ve sanat He usta.., … 10.10.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şimdi kıyamdayım.! Köklerim ihlallerden, ve., Sınır tecavüzlerinden aslına rücu etti., Hacet namazında., Şimdi Kıyamdayım.! Bir kara nur gibi direklendim semaya., Yüzüm varsa., Ey nefis yüzünü kim kirletti..! Yedikçe sillesini yere koydum kini, nefreti., Rabbe dönüp, tövbe kapısı önüne vardığımda., Öyle aceleciyim ki, diken üstünde beklerken., Bir arsız eda ile beraatın hayındayım.., * Adam olmak istiyorum..! İş işten geçmeden ya İlahi.., Ağzımdaki mahremi küle tükürüp., Sıratıl müstakim de ilelebet, namütenahi Yürüdükçe cana cefa verse de edindiğim her çürük Heybemde adresine ulaşamadığım felahı Heybetine ram olduğum kavi iman cenahı Zatı keremine takdim edipte ey İlahi.! İkram buyurasın diye kutlu penahı.., * İmdi., Ecri çok az olanlar göze şirin., Sırrını söylemez yolumuz kesişse de., O enbiyanın varisi evliyaullah ve pirin., Ateşsiz kapta bıldırcın budu pişse de., Ben, şerrinden sana sığınırım, Sözün ve şiirin.., * Sükuti hayallerimde., Ergenliğe ermemiş infialler var! Adalet yolcusuyum zeyiller ellerimde., Hak, hukuk zayi zembil sepet kor nar.! Tulû şems’e kadar süre var! .. Mahkeme-i Kübra da mesel., Lehte tebarüz etsin diye., Mizan ve karar.., … 08.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şimdi sen.., Gavur hayranısın.., Hatırlıyorum da., Mazmun imzalar atardın., Çiçeklerle süslü yağlı kağıtlara., “Zeus’a Vikardo’ya ve., Hayrandın! ” Yada adı bilmem neyse meşhurun., Bizim bostandan görürdüm enseni., Müşterek arkadaşımızdı, Bistami., Yolumuzun kesiştiği yerlerde., Yanaklarından gamzeler dökülürdü., Selamlaşırdınız güya., Aynı mahallede, evlerimiz bitişik., Toprak aynı iklim birdi hatta., Ezanları da birlikte işitirdik., Arkadaş(mı?) , olamadık ki, niye? ! Çünkü sen ecnebi kültürünü özümsemiş., Yabancı dilli, korunaklı okullara giderdin., Köprünün altından akan sular getirmiş., Kaidenin üzerinde heykeltıraş bandın! İstediğin gibi adam olduğuna inandım., Askerliğini yapmış, takıntısı olmayan., “Vatan namustur! ” Ülküsüyle soluyan., Borçsuz yaşamayı şiar edinmiş., Ecdadına rahmet okurken, ben., Şimdi sen.., Gavur hayranısın.., … 25.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şimdi sevmiyorum artık., Parmaklar kaleme seğirtir ..., sevdalı, Gönül yaralı, dil ağdalı Goncayı duldalaya dursun gül dalı Küskünün bindallı.., Ayağını kestiğin yollara küskünüm Kahır şarkıları da yazmayacağım artık Dar zamanlarda göğsümde kuluçkadasın Sadakat sözleri duvar yazılarına döndü Derdine düşülmedik bir ben kaldım Bir tek dağlara kadim kaldım Çocukluğumda oynardım, saklambaç Şimdi sevmiyorum artık., Halbuki.., Ben seni bir tufanın ortasından aldım Yıldırım yangınlarından sonra., Uçuverdin ellerimden de, Şimdi yine kaderime kaldım., Küllerime üflemezsin sanırım Çünkü, ben arkamı dönersem Bir daha geriye dönmem canım Üzülünce oturmak., Sevinince ayağa kalkmak Tan yeri ağarırken sahrada olmak Birde uyurken seyrine dalmak.., İsterim., İsterim ama hislerime mağlubum., Üzerimden zaman geçti, çok ağır! Yıllarca adını söyledim, avaz avaz Sen bunları yaz! .. Kalbine vursun., Kalp atışlarımdaki niyaz Sevgi vefasız, sevgili sağır Kudümünle çığırt, Çığırt ta, beni de berzaha çağır Sesini duyana dek, kabir yolculuğunda Yürürüm., Yürüyeceğim ağır ağır... 07.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şimdi veda vaktidir! Onuru ile yaşamayı yeğleyen.., İmtihana tabi tutulduğunda günbe gün Dilden düşer., Gözden düşer., Ve unutulur.., Unutulmak ki, Hatırdan düşmek Güneşin altında üşümek gibi.., İtibarını yürütemeyen şuur Sığınacak sıcak bir yürek bulamaz! Kalbi, taarruz çırpınışlarına çarparken Nisyan ile malûl olmak tehlike! Elden düşer., Ayaktan düşer., Ve yutkunur.., Yutulamayan yumru boğazda düğümlenir Meğer ne büyük saadetmiş düşünmek., (zamanında) Efali kendisinden önce ölen insanın Belinden kemeri ve belleğinden emeli düşer.., Bir can borcu vardır, emaneti verene Birde diyebilse ki, son nefeste ne mutlu., Kelimei tevhidi, göğsünü gere gere Önceleri, falan beydim ben, diyen nefse Döner şöyle der belkide; Hadi oyalanma Şimdi veda vaktidir! Bir gölge kıpırdar., Mezara ilk günah düşer., Sonra ten toprağa düşer., Tenin üzerine metanet Ve bir miktar muhabbet., Aşk sadakat ve sevda düşer., Ve hepsinin üzerine toprak düşer.., Yerin altında tırnak etten düşer., Yer yüzünden gök yüzüne, bir göçün hikayesi., Yazılıp bitince bil ki, en son., Kalem kağıda düşer.., … 12.11.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şu beni bir Allah, bir de sen bil yeter., Bir avuç diken yuttuğunu dediler senin., Yukarı belenin suyu şeb akarmış, Önünü kesip bent tuttuğunu dediler senin., Yüzün koyun secdede dirilmeyi beklerken duydum sesini., Neyim varsa senin olsun diye koşacaktım da., Yanına varmaya utandım, ağladım, arlandım., Yarı çıplak halimle neyimi alacaktın ki benim.., Aşka talip olduğun zinhardı havadislerde Acı yüreğe denk düşercesine alıyor perde Adressiz mektuplara hele bir kilonu ver de Görünsün ecel elbisende cep nerde cepken nerde.., Cevahir yutmuşum ey can bilesin., Sen sevdaya düştükçe benim cefam bilensin Son bir defa Kunut’u oku ne olursun.! Yedi kat semada Melek ut dinlesin.., Amin de., Adımı söyleme ay yüzlü ahbaplarına Şu beni bir Allah, bir de sen bil yeter., Başka.., Kimse bilmesin.., 24.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şulefeşan Huyun kurusun matem Kaç yoldur yüzümü yalar geçersin Yakalasa keşke, alnından öpecek hatem Sende adam kayırır, sende insan seçersin., .., Hürriyet ağaçlarının gölgesinde Hayalden atlara üzengi vurdum, bilesin Hükümsüzdür, damgasını yemiş ensesinde Rahvana koşar tırısa geçer, kime şifa dilesin., .., Ravza da bağdaş kurmuş ala paçalar Yanık gönüllere, merhemli poğaçalar Bir buse bin yıllık kilitli yüreği açar Şeytan mı? O melun., İcraatı gördüğünde zaten kaçar. * Eylülü ifşa ediyor şulefeşan Ey maziye göçecek, bağ bozan nişan Ezcümle, “sana uyar mı, bu ladesçi şan? ” Ru-nüma “Selamünaleyke” ey insan.., ... Mehmet Sani Özel 20.09.2004 Lügatçe: Matem- Hüzün, üzüntü., Hatem- En son., Üzengi- At koşu takımı., Rahvan- At yürüyüşü., Tırıs- At yürüyüşü., Ravza- Çimeni ağacı bol olan yer, bahçe., Bğdaş- Yakın arkadaş, dost., Şulefeşan- Işık saçan, parlatan., Ru-nüma- Yüz görümlüğü., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Şuur İtaat yolunda yolculuğum., “İrcii ila cenneti.,” mesajına özlem., Akılla izanın teatisi hüsrana düşerse ki., Henüz vadesi yetmemiş vaatler kolunda., Istırap iklimleri, uzlaşı çiçeklerine namzet Gamzesiz gülüşlere açken veda., Dargınlığın beli kırıldığı zaman., “Uğraşma benimle! .,” Dediğinde feynan., Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken., Kaç kez ölümle yüzleştirdi, aç kurdu.., Yakınlık hissinden mağdur bu cisim., Alnından okumaya çalışmıştı yazgıyı., Ömür vefa ederde çözülürse ki, şifre., Sahiller ya çok yakın, ya uzak bir kıyı., Düşle! , İsminle kesişen, benim ismim., İçimi ısıtırken, canımı yaktığın doğru! ., Günahsız, masum olduğumu diyemem., Havalar, apansız sobelemelere soğudu., Gözlerini uzaklara yatıran bir ana beni doğurdu., Huzura bağdaş kuran vuslattan sonra(mı?) ittifak., Ah! Ellerim, yüreğinden uzak kaldı., Bilirim., Yüzüne gülemedi, esbabı kırk yamalı fiilim., Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken., Kaç kez gözlerine bakmaya çalıştığım., İcraatın içindeyken, zaman durdu.., Tasvir edemediğim zevklerim var hurcumda., Yolun çilesine iradeyi kurban etmek mi, aşk? ., Kim bilir! Nice hikmet vardı attığın kör kurşunda., Sanma mübalağa., Meşalenle bakayayı çıngıla yak! ., Adam olmadığımı söyle., El vermesin mümküne imkan., Fecirde ufku gözle benim için., Ne olur uyanmasın nifak., Kalpleri yakın bilsin, kan damarda dolaştıkça hayat., Ahde vefayı miras koymuş, bize bey yurdu., Tehir edilemeyen hafakanlar sağanakken., Yüreğiyle selam durup dua eden., “Rabbişrahli ve yessirli.,” Şuur bu şuurdu.., … 03.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tankut.., Bahara meyletti güneş., Kızaran çıbanların başı angut Yarası deşilmeye dursun umutların Cuma seralarında ne hoştur, tankut.., Nar kırmızı Seniha’nın, yanaklarında Çıt kırıldım., Gözlerinin akında Çavlan olurum, böyle giderse., .., Bir tenhada., Hem de çok yakında., Çulha, ruh gezmelerinde., Naki desenler billurlaşır, yürek ezmelerinde Yine kudret helvası., Ah! Yine bıldırcın., Hangi tarafı acıtmadan can alır kılıcın? Ant olsun ki, takılı kaldım.., Hatır gönül, ne varsa hepsi., Yeniden hayata döner., .., Gözlerinde.., … 25.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tanrı selamıdır., Burası kördüğüm vadisi., Bir tek mayıs çiçeklerine dayanamaz inat., Gönül bağ sırasındaki dolaşıklar çözüleceği vakit., Dargınlığın asabı bozulur, döşü bağrı yırtılır., Sebep, vefa yolcularının mikat mahallinden., Tavaftan önce ezcümle Tanrı selamıdır., * Bir “Hayye-alel-felah! ” anıdır., Kapılar vurulmadan açılmış, ardına kadar., Mevsimler en mülayim elbisesini giyinmişken., Sayamadım, kaç kez “selam-un kavlen.,” telaffuz edildi., Ta ki, gözlerine çakılıp şükredeceğim ana kadar.., Sayhada müceddidi “vel-asr” ile yaşamak! Salkım söğütlerin gölgesinde., Ve eriklerden yiyerek., Yaşlanarak.., * Hamurdu ellerim., Sur’a vurulduğu zaman., Yitmiştin yüreğimde bedeni olmayan gözlerinle., Acısı zorunlu ikametin o meş’um vebali ağır sözlerinle., Kaç yıldır ziraatını yaptım sıladaki hasretinin bilinmez., Ve anladım., Aşk varsa bir yürekte ne yapsan da silinmez., Soruyor musun, hangi şehirlerin sokaklarında biçareyim? ., Koynumda namuslu bir hatıra, vuslata mecnun firardayım., * Hayat suyunu bir dikişte kantla içmişiz., Bir bade daha dolsun diye hürre ye geldiğimizde., Gerçeğin kanatları yüzümüze çarpmış, her taraf yara bere iz., Nuh’un gemisinden kalsa gerek! Yeşermiş kendiliğinden bir filiz., Çiçeklerinden merhem yapacağım günleri sayarım, aklım olursa., Sen bir renk vur teleklerimden birine, hoşlandığın olsun., Hilkat garibesine döndüğümde kolay tanırsın belki., Yalan değildi, düşümde darılmadım sana., Avuçlarından içiyordum susuzluğu., Hem de kana kana.., … 17.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tanrı’yı öz babası sananlar., Kıçına tekme yiyenler., Devlete nizama, hükme söveler Tanrı’yı öz babası sananlar., İşleri bozulunca, aykırılığa prim verir överler Asi evlat., “Eşeğe kızmış palanı döver! ” Ecdadına küfrederek, haramı mısmıl yerler., Yazık..! Hangi peygamber, Tanrılık iddiası güttü Hangisi hangi firavunla kumar oynadı da Piramitleri, sfenksleri meccanen üttü Sizde gam mı vardı.., Kederiniz halkın derdimiydi de Topuklarınız omuzlarınızda kaçtınız Şeytanın merhametindesiniz şimdi Sığındınız yer ana kucağı, zahir! Kurbanlarınızsa, kahraman.., * Hak için mi savaşıyorsunuz., Durduğunuz zeminden yurdunuza bakın Size ekmek verenlerin tarihine bir ışık yakın Nasıl müstemlekecilik yapmışlar ve hala yapıyorlar Dinlerin de sömürgeciliği nasıl meşru yapmışlar İlahları ile barışık hangi tabuya tapmışlar Nerde masum bir millet varsa Vallahi soymuşlar.., Bütün değerlerine el koymuşlar Nerde açlık sefalet, yoksulluk Nerde yolsuzluk, hırsızlık Nerde harp, terör anarşi Nerde toplu katliam ve soykırım Nerde kan kin ve göz yaşı Billahi onlar.., (yapmışlar) Temelden altını oymuşlar.., * Adını ne koyarsan koy Sana vaat ettikleri de yalan Onların planında mutlaka vardır, talan Onlar ister dayın olsun istersen halan., Çıkacak bir yangında yine Sen olacaksın yürekten yanan.., Yutamayacakları büyük parçalar Ya beşe bölünür ya kara çalar Kardeşi kardeşin üzerine salar Yeter ki beşer onar onun olsun …sahipsiz parsalar… … 14.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tarih öncesi odunlar., Mahşerin atlıları(mı?) bunlar., Sahi, bundan kaç bin yıl önceydi., Avrupa’ya akın ederken (Atilla) Hunlar., Gelecek yüzyılların medeniyetini tetiklemiş., Katran olmaya henüz yüz tuttuğunda, Toprağın sarmaladığı ormanlar., Ve tarih öncesi odunlar.., * Aristokratlar oturmuş., Dört bir yanında kölelere yaslanır., Sınıf farkı, engizisyon zulüm, tavana vurmuş., İşte bunların yazdığı, (efsane) mitoloji., Sayısı belirsiz, tanrılar sunmuş., İla nihaiye gerçek budur diye., Bu gün dövünenler var..! Batıla, hak olmayana hayranlık., Ettiği küfürlerle çıkıp övünenler var..! Öğüt vermek, Yaratan’ın (Allah’ın) işi., Önümüze Hakkı koyduğunda bilge kişi., Fitne fücur üretir elbet, na-hak olanlar., Yönü şaşmasın diye, çıkarına dolanlar.., * Aklını eliyle tutamayanlar., Vahdetin ispatını isterler, gerilerek., Ecel anı, kursağındaki herzeyi yutamayanlar., Malı mülkü bırakıp giderler, olduğu yere serilerek., Sizin olsun., Eziyet ve zorla kazandıklarınız., Elinizden tutsun şimdi, tapıp inandıklarınız., Verdiklerinizi silip süpürdü aldıklarınız., İnsanlığa miras kaldı çaldıklarınız.., * Üstsüz başsız açlık çeken kıtalar mı, dersin., Sen bilemezsin ancak, her öğünü bir başka kıta da yersin., Mamur edilmiş şehirlerden milat, iftiralar ve işgaller., Medeniyet merkezli., Zulme reva görülen insanlar., Katillere övgüler., “Ulü-l elbab” nişanlar., İnşallah, yakındır..! Hileyi desiseyi., Ya Hak, ya Hakkı bilen biri anlar.., … 24.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tatile çıkıyorum.., İçimde izini süreceğim., Yüreğimde tatile çıkıyorum., Gerçeğinde vefa yok, nar çiçeğim., Öyle haykırışlarım var ki, Kulakların çınlasın., Hafakanların ümüğünü sıkıyorum.., Üzerime serptiğin naz kurular.,ı Dualarımda senin olsun diye, bütün duruları., Bırakıp başı göklere değen gururları., Tatile çıkıyorum.., Bir kalemim var., Birde kalbim., On sekiz bin alemli., İzini süreceğim, yüreğimde., Tabi olduğum kitap rahlede., Kırgınım, imanımı gevreten o ahde de., De ki, siretimin hakikati bu değil sahte de., Bana değil artık ne dersen de., Seni dosta mahzun eden vakte de.., Takibe çıkıyorum., Yüreğimde izini süreceğim., Yüzümde sille tokat can yakan ricat., Kim., Bulup ta yüzümü yüzüne süreceğim., Ne vakit avdet ederim bilinmez., Elveda demekle hatıralar., Gönülden silinmez.., -*Allah’a emanet olasınız… 16.11.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tay kısrağın peşinde.., Kocaman bir deryada Yek başınalığın ceremesi ile cenk eder Cebelleşir acuze sezgilerim.., Cenin ruhlu kayboluşlara gömülü benlik Cemiyetin topukları altında, bütün ezgilerim., Taçsız başsız öyküler yatar kabirlerde Kalbi toprağa kan veren destanlar Nüvesi, dilden dile dolaşan tabirlerle Tabutlar uzay aracı gibi, alemden aleme Elleri boynunda, gönül kırıklarını taşır.., Tay kısrağın peşinde.., “Tabiri caizse! ” Kişnemeye çalışır Özgürlük çiy bir akılla çiğnenir durur Çok sürmez mirim, yakındır oda esarete alışır. Terin suya teslim olduğu yer teneşir Tefekkür için artık zaman çok geç, Terlikler ayaktan alınmış.., Teslim ol, sevgili Beşir., … 24.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Terk edişlere ağlamam., Ben geceleri umursamazken Sen karanlığı yırtarak geldin, ay gibi Umutsuzluğuma sarılıp dolanacakken Sevincimi sürur ettin, gerilmiş yay gibi Işığa alışmak, ve ılığın tiryakisi olmak O kadar zor ki, sevdiği gaipte olmak Umuda çiçek açıp, karamsar olmak Gülmeye çalışırken, gül gibi solmak .., Olsun derim.., Onca olumsuzlukların içinde Nadide güzellikler hayat bulmuş, nefes alır Her biri kendine has göz dolduran biçimde Gökten bin yıldız düşse, bana ne kalır Senin derdin filiz iken, içimde.., * Terk edişlere ağlamam., Telinde kibir görsem, Hakka dönerim Kendini çare bilen başa umut bağlamam İki yüzlü sevdalara, erinir de tükenir ferim Tül bendinde manzumeler var, rengarenk Bir gönül ki, ancak dürüstlükle diğerine denk Düğün bayram havasında mı, o azim ahenk Destur., De dosta, ey kutlu mihenk.., Çağrılara can kulağı oldum., Secde duruşlarındaki yalvarışlarda Sağır zamanların nakıslığına doldum Hezimet kucakladı, liyakatsiz varışlarda İsyanım yok., Issızlığın setresinde yine sen varsın Yine benim gönlümde rayiha, misk ü ambersin Umurumdasın., Yorulmuşluğumun teninde enfüsi tersin Yoksulluğumu onaran lahuti elsin Gözlerimde ışık dizlerimde fersin Rabbim, benden çok sana., İyilik versin... 10.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Töre Cinayetleri TÖRE CİNAYETLERİ Bir kimsenin kıyafetinin düzgün olması, güvenilir olduğuna referans ve eli yüzü temiz görünmesi, kalbinin temiz olduğuna kanıt değildir. Kişinin karakterinin resmi, yaptıkları ile renk alır ve netleşir. Sarf edilen sözler ve söylenenler için; Yanlış anlaşıldı, dil sürçtü gibi kusur ve özür beyan edilir. Ancak başka bir reşit insanın, özgürlüğüne ve en önemlisi, hayatına kast edecek kararlar alarak eyleme dönüştürülecek, sevk ve hareketlerde bulunmak (ilgili yasal kanun, kuruluş ve kurumlar hariç) hiç kimsenin hakkı hududu çerçevesinde değildir. Anne, baba, eş dost, arkadaş veya akraba, her kim olursa olsun, hiçbir haklı gerekçesi olamaz ki, başka bir insanın özgürlüğünü kısıklasın veya öldürülmesine direk yada dolaylı yollardan karar verip infaz etsin.., Bu doğrular bundan bin sene önceden de böyleydi, fakat egemen kesim, otorite ortamı menfaatine müsait kılmak için, günü ve gelişmeleri suyuna bırakmış hatta din, gelenek, örf ve töre gibi kafa karıştıran, içinden çıkılmaz kavramların dokunulmazlıklarına büründürüp, can yakan, ev yıkan, yürek burkan icraatları ile sürüp giden cehaletin bayrağının dalgalanmasına ve saltanatının devamına (maalesef) göz yummuştur. Buna dur diyecek olan; Aklın kararlılığını eyleme dönüştürecek olan, marazın husule geldiği toplulukların içinde bulunan, saygın muteber kimselerdir, hiç kuşkusuz.., Yüz yıllardır devam ede gelen, kan kin davaları ve gelenekçi (illegal) töre kurbanlarının ve onların yakınlarının kararan hayatlarından hiçbir vicdani rahatsızlık duymayan insanlar, insanlıklarını ve ihmallerini, halkın ve Yaratanın nezdinde, nasıl savunabilirler ki, anlayamıyorum..! İçinde bulunduğu ortamda, bir kimsenin evladı (üstelik kız çocuğu!) Namus bahanesi ile katledildiğinde, muteber ve hatırlı kesimin veya bir şahsiyetin başkasının ve kendisinin çocuğunun başına sevgi emaresi olsun diye elini koyabiliyorsa, eyvahlar olsun ona.., Bu nasıl bir anlayıştır ki, Çocuklarını kendi rızaları dışında bir evliliğe zorlarlar ve aksi tezahür ettiğinde törelere sığınarak ciğer parçalarını katlederler..? Bu nasıl bir anlayıştır ki, Erkekleri bir dünya zorbalık ve cima yapar suç sayılmazda, bir kız çocuğu veya kadın isteği dışında tecavüze uğrayınca kirlendi diye katlederler..? Yaratana kulluk ve yaratılana sevgi ve samimiyet (iman) asla bunu gerektirmez. Bilakis, Yürürlükte olan devlet yasalarında, mahkemelerinde (ıslah ve cazai) imkan ve çare aranmalıdır.., Bir topluluk düşünün; Ağaları beyleri birkaç yabancı dil bilir, mebustur, bakandır veya müsteşardır., Bir çoğu yüksek okullar okumuş, yabancı ülkelere dış seyahatler yapmış, varlıklı lüks içinde yaşayan ki, teknolojinin hemen bütün imkanlarından maksimum düzeyde yararlanan, elleri yüzleri temiz, kıyafetleri düzgün ve son derecede çağdaş görünümde, hatta görünüşte (hakikaten) müşfik, merhametli, cömert, yardım sever, misafirperverdirler., Ne var ki, böylesine babacan tavırlı ekabirlerin olduğu toplum kesimlerinde kin, kan davası ve töre cinayetleri gibi son derece ilkel, cahilliye devrinden kalma, cürüm ve katl (öldürme) vakaları tezahür etmektedir. Bu toplulukların saygı değerleri, (acaba!) bunları nasıl izah etmektedir..? Bütün bunlardan alarak ve aciz bir dünya vatandaşı olarak önce; Ülkemin veya Dünyanın neresinde olursa olsun bu tür vakaları kınıyor (telin ediyor) ve asla doğruluğunu kabul etmiyorum. Dahası bu muhterem ağa ve beylerimizi, (direk olmasa bile) sorumlu ve suçlu bulduğumu sanıyorum. Zira, üretilen bütün güzel işlerde, birinci www.antoloji.com - kültür ve sanat dereceden etkili ve yetkili olmaktan geri durmayan, öne çıkan, şanla şerefle yad edilen muteber zevat ortaya bir çirkinlik çıktığında neden ıstırap duymaz ve yanlışlığın üzerine gidip düzeltmeye çalışmaz..? Gururla gezdirdikleri şanları, ünleri ve var saydıkları şerefleri, elleri ve güçleri yettikleri halde çirkinlikleri düzeltmiyorlarsa onlara ülfet (kendi adıma diyorum!) haram olsun.., Onları! (Eyleme dönüşmeyen açık ve bariz pişmanlıkları olmadıkça) ne Allah (c.c.) nede insanlık affedecektir., Hangi toplumda olursanız olun, Ağa, bey, muhtar ve onbaşı dahi olsanız toplumun dinamikleri, onların iyi ve kötüye gidişlerinden, etkileri mucibince sorumludurlar ve (deyim yerindeyse,) “Çobanlığınızdan sorulacaksınız..! ” Bir çocuğu ikna edecek kadar edebiyatı olup dil bilen bir insan, üstelik hatır gönül sahibi ise, çok daha kolay olarak sesinin gittiği yerlere ulaşıp, hiçbir gerekçe ile insanları katletmenin, inanç ve törenin işi olmadığına ikna etmesi mümkünken, bu çirkinlikleri yapmak bizlere, sizlere yakışmaz, yanlıştır ve saire demekten aciz olamaz. Kaldı ki, sözü geçecek olanların, sürüp giden çirkinliklere sessiz kalması, kamu vicdanında ve Hakkın divanında üretilen cürüm ve cinayetlere ortak sayacaktır.., Bir Ülkenin kasasını soymak gibi, belki daha ağır bir suç ve sorumluluktur ki, içinde bulunduğu toplumun refahına, huzuruna, güvenine ters gelecek, özgürlüğü akamete uğratacak, sevgi ve saygı seviyesini sarsacak, birliği ve bütünlüğü baltalayacak, ayrılıkçı, bölücü tavır ve davranışlarda bulunmak veya böyle faaliyetlere sessiz kalarak destek olmak.., Milletin etik’ini, dini ve kültürünü yozlaştırmak.., Bu gibi faaliyetler, bilinçli veya bilinçsizce derinlerden seyreden, ilk etapta rengi, kokusu ve failleri pek fark edilemeyen, fark edildiğinde büyük tahribatları olan, menfur (kötü niyetli) emellerin işi olup, kitleleri medeniyetin çok gerisine sürükleyen, ihmal ve fesatlıklardan beslenen sosyal ve kültürel çökertme uygulamalarıdır., Milli ve manevi hesaplar günlük kazançlar üzerinden veya kişisel rantlar için yapılırsa kaos olur. Güçlü olanın kendi otoritesini işlettiği bir ortamda huzur ve güven olmaz. Devleti ve düzeni olmayan yurt Vatan olamaz..! Ocağı tüten, sofrası olan ve mutluluğa dolan, seven sevgilisi olan, evlenip yuva kuran, bu benim evim, köyüm, sokağım, caddem, şehrim ve ülkem diyor, diyebiliyorsa onun değerlerini koruyup kollayarak ve daha da yükseklere taşımaya çalışarak yaşamalıdır. Vatandaşlık, yurdunda üretilecek bütün güzelliklere gücü yettiğince katkıda bulunmak, başa gelen elem ve üzüntülere de aynı durumda fedakarca ortak olabilmekten geçer.., Çirkinliklere seyirci kalanlara yazıklar olsun... Mehmet Sani Özel 06.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tunç ve turunç., Bir zamanlar yaralı kuştu acun., Sarılıp kolu kanadı, tımar edildi., Şimdi şahin bakışlı mağrur üveyik., Alem durmuş, kanat kavislerine., Alkış tutup sarfı nazar ediyor., * Şakinin saklı gizli bir yüzü daha var., Silahtara keskin vuruşlu namlu yaptırmış., Göz alıcı renkleri nişan, hedef alıyor., Vurulan av şafinin avuçlarında bitap., Tekrar şifaya muhtaç kalıyor.., * Bu kaçıncı silkinişin., Bu kaçıncı öykünme gerçeğe irkiliş., Bu kaçıncı gelinliktir, ve gerdeğe giriş., Bu realitelerle mi vuslat ve hakka diriliş., Vilayet olma heveslerin san ki., Saikleri müphem saklı., Kalmış bir düş.., * Ey vefadan medet uman., Deryada susuz gezen vasfi., Dil avare, dil pare hüsnühalinden., Dilazer sahibinden dilenmekte affı., Dirayet bi tamam olsa diye pür mealinden., Eli kolu bağlı tuttum, görüşe engel olmasın, şek., Ve şüpheye dair ne varsa, büsbütün zaafı.., Şimdi tunç ve turunç boyadı beher tarafı., Bir zamanlardı, o yaralı kuştu acun., İmdi şahin bakışlı mağrur üveyik., Alem durmuş, kanat kavislerine., Alkış tutup sarfı nazar ediyor.., * Açın elindeki lokmayı., Sakın yeme bırak! Der gibisin., Bekleneni görmeye yarayacak sebep., Gözlerimde nuru sürur ecza, fer gibisin., Yer yüzünde hüzün gam keder elem., Acıya ait ne varsa.., Tek başına., Zehri yutar yer gibisin.., 11.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Tüngür., (nesir) Tüngür., İlham hassasiyet sınırlarıma narını dokundurdukça., “Yedi başlı ejderha! ” olmaya yeltenir aleladeliğim aniden., Mahrumiyet ve mahremiyet sınırlarını kavramaya çalışarak, fizik ötesi ebediliğe, yürek denilen mabedin dilinden seslenirim.., Sana, nefis gözüyle baktığım zaman belki de hiç kıymet vermeyeceğim birisiniz, ancak ruh gözüyle gördüğüm ve yaşadığım, kurduğunuz cümlelerden serpiştirilmiş ulvi ilham mesajları alabildiğim yeganelikte bir şahane varlıksınız siz.., Beni ne ve kim buna zorluyor yada iteliyor ki, bir kaç satırın başında dakikalarca baka kalarak, fizik ötesi hayaller alemi dünyasına binlerce dalış yapıp geri dönebiliyorum? ! Nedir ey güzel Allah'ım bu hal ki, saniyeleri bin parçaya bölüp özümseyebiliyorum., Objeleri kavle almayacak, sanılardan veya içimize zuhur eden esenlikten mutluluk vesaikleri çıkaracak olursak, bundan ötesi hoşluk, Rabbi Teala ile vuslat olmalı.., Kifayetsiz gördüğünüz dârınız, neden sayfalarca yaz samda kifayetsizliğimi ondurmaz hislere koyuyor beni! İçimi yokluyorum dönüp; Acaba bir riyakarlık var mı diye., İfadelerimin dönüp dolaşıp geldiği bütün yollardan tekrar geçiyorum, kendimde iki yüzlülük arıyorum fakat bulamıyorum ne yazık ki, bulsam kulağından tutup yerden yere vuracağım o hilekarlığın mevcudiyetini., Düşünüyorum, başkalarının haklarını korumak pahasına, değil harekette süzme fikir seanslarında bile aşılmaz hudutlar koyuyoruz galiba., Bunun nedeni de, fiziki varlığımıza giydirilmiş olan cinsiyet ve cibilliyet tanımlamaları olsa gerek., Kadın erkeğe, erkek kadına, erkek erkeğe veya kadın kadına muaşeretinde belli kural ve kaidelerle yaklaşmak zarureti sınırları, aşılmayacak engebeler, Çin Seddi duvarları gibi geliyor hafızanın son kalite kontrolü çıkış kapısına., Aklıma düşen; Hz. Züleyha.., Karun’un eşi iken bir köleye nasıl tutkun olur ve onda o aklı ve feraset var iken kınandığını duyar ki, saray eşrafına (bu günkü deyimle) bir meyve partisi verir de Yusuf’u gören bütün hanımlar ellerini doğrarlar farkında olmadan.., Bu (Allahüalem..!) riyasız bir alaka idi zahir.., Yani, bir hıyanetlik veya ahde vefasızlık uğruna yada nefsi istekleri ikame etmek pahasına işlenen cürüm değildi., Demek oluyor ki, Hayatın her safhasında, bu kabil duygu ve düşüncelerin girdabına düşenler olduğu gibi bunların ekseri çoğunluğu da bu haleti ruhiye den, meşru ve masum bir yarar sağlayamıyor olduğu gibi, maazallah onarılmaz arızalar ve tamir edilemez zararlar ve geri kazanılmayacak güzellikleri heba ve heder ederek, ömürlerini duygu ve düşüncelerinin gayrı meşru esaretinde ikame ediyorlar.., Doğrudur! Ölümden gayrı her meselenin makul ve meşru olabilecek bir çaresi vardır., Vardır ama zamanın hangi kertesinde ve hangi renklerden müteşekkildir, imkan huzura hangi aralıkta ne şartlarda zuhur edecek bilinmez., Dolayısıyla, karşılaştığımız fevkaladeliklerden veya dikkat çeken basitliklerden helal dairesinde, maksimim yarar sağlamak için zamanla barışık ve geçen vakte alışık olmak, sabırla sıhhati kollamak etkin ve müessir doğru olandır diye düşünürüm.., Kimileri için acı sayılan tat, kimileri için belli miktarlarda alındığında büyük keyif ve hoşluk veren, aranılan, çok kıymet verilen değerler hanesinde bir şeydir., Azar azar alındığında bağımlılık ki, aynı zamanda tecrübeyi de beraberinde getirip yaşatır ve bu azın azı dahi olsa her hangi bir kimse için öldürücü doz olabilir., Aşk ne garip bir duygudur ki, çok kimse ardına düşer ve çok kimsede omzuna bir sinek ağırlığında konmasına bile dayanamaz, fevri döner istikametini şaşırır, yoldan çıkar işlediği her iş yanlışlardan, yara açmaktan ve onları kanatmaktan ibaret olup kaldıramayıp canını orta yerde terk edip (güya) berzaha kaçanlar bile olur.., Aşkın aurasındaki renkler arasında muhtemelen, şehvet ve şöhret gibi tonlarda olabilir., Bazı kimseler bu ulvi emaneti böyle nefsi saplantıları doğrultusunda alıp cinselliğe indirger ve bu tür münasebetlerine şeref ve şan anlamı kazandırmaya www.antoloji.com - kültür ve sanat çalışırlar., Kerem için Aslı bir açık kapı idi ama asla onun cinselliğini göz önüne getirerek düşlerinde ihtilam olmadı., Bir bütün olarak, kaynağın kendisine ulaşmak varken, ikame duygularla nefsi ihtiyaçları direk veya değişik yollardan ikmal etmek ve bunu aşk’ın, muhabbetin sevginin bir gereği gibi görmek ve Aslı’yı bu amaçlar uğruna gönülde tutmak asla Keremliğe yakışmadığı gibi Keremlikte olamazdı.., Af buyurun! Cinsi münasebet, olması gerekenle yaşanılacak bir ilişki olmalıdır. Olması gerekense hepimizin bildiği gibi helal dairesinde olan kimsedir ve bu noktaya varacak bir birliktelik salt iki kişi arasında akdedilmez ki, mutlaka üçüncü kişilerinde bu karara saygı duyup şahitlik edecek (resmiyetten) haberdar vaziyette var olmaları o birlikteliğin toplum içindeki yerini ve yurdunu sağlamlaştır., Dolayısıyla bu gibi şartlar haricinde yapılan her türlü ilişki galattır! Bu gün, öyle bir anlam verilir olmuş ki, Aşk denilince akla gelen, (sanki) cima, edepli veya edep dışı cinsi ilişkiler kast ediliyor., Aşkın bu ve benzeri anlamlarla ne kadar yakın ilişkisi var ayrı bir uzmanlık alanıdır sanırım ama benim diyeceğim hayır! Aşk direk olarak bu demek değildir.., Bilinsin veya bilinmesin (bence) aşk mükemmele olan hayranlık ve doyumsuzluktur., Aşık lisanı haliyle ve bu hayranlıkla zerreyi küre eder ve ederken de ayrı bir zevk ve haz duyar ki, yürüdükçe uzaklaştığı bir hedefe doğru koşar adeta., Ancak olaylar sebeplerle zuhur eder. Hedefinde hiçbir karşı cins beşer olmadan koşan aşıklar (Allah dostları) da vardır ki, değişik yollar ve sebeplerden yine vasıtalarla, Yaratana yönlerini alıp fedakara ne bir hayat tarzı ile koşarda koşarlar., Diğer yandan, cins ve madde menşeli hayranlıklar (aşklar) ve bunun neticesinde sanatsal faaliyetler, güzellikler, eserler tabi ki meydana çıkar ve vardır., Ve her şeye rağmen, biz insanız! İstikamet ve ifadelerde olduğu gibi o ilhamın vermiş olduğu ağırlık altında yere ve zamana dayanarak veya aldanarak, kanarak, icraatlarımızda da sapkınlıklar gösterebiliriz ve gösteriyoruz., Neticede, Aşk’ın sürur etmediği bir göğüs, bir can, bir yaratık yoktur sanıyorum., Damarlarında o heyecanın varlığını hissedip yakalayanlar, dilerim ki, ondan maksimum düzeyde dünyanın ve insanlığın huzuru saadeti için yararlansın ve yararlanabilsinler., Sevmek, sevgiliye sadakat, dosta vefa ve varlığa, mevcudiyete saygı ile fedakarlıkta müdavim olmak gibidir., Aşk, ilahi bir armağanın varlığını ve sıcaklığını mevcudiyetinde hissetmektir., Eser vermekse, bu duygu ve düşüncelerle emeğini, uğraşısını bir şekilde etrafına resmetmektir.., Her sanatkar mükemmeli arayan birer aşk hamisidir.., Aşk ve muhabbetle kalınız.., 01.01.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Uçamayan kanatlılar., Şimdi vecizeler yumurtluyor, uçamayan kanatlılar., Kan ter içinde peşinde koşan güruh, yayalar ve atlılar., * Yalakalık etmiyoruz diye, tuttu yaramızı kanattılar., Biz dost kazanmaya çalışırken, onlar bizi., Düşman bildiklerimize sattılar., Düşmüşler bir alametin ardına, kadersiz kara bahtlılar., Onlardı muhabbet yollarındaki bütün dar geçitlerde., Ortalığı velveleye verip bir birine kattılar., Selam verdik sorduk, Mecit nerde? Yargısız infazla ebediyen., Yüreklerinden koparıp., Yerlere attılar.., * Şimdi cevher yumurtluyor., Sayrı, alil acuze zavallı aşüfteler., Kan ter içinde peşinden koşar, kıl kanatlılar., Yalakalık etmiyoruz diye, tutup yaramıza tuz attılar., Biz “Allah rızasına! ” dost olmaya çalışırken, onlar bizi., Şehvet ve şöhret uğruna(mı!) hayâsızlığa kattılar., Kaz avcıları ödül peşinde arından ödün vererek., Ben adamım diye haykırır, göksünü gererek., İnsan taşıyan gemi çoktan demir almış., Sahile fırtına geldiğini görerek., Gözlerimde bir şafak alacası var! Beni öldür ve kalbine göm, sen ey vefasız olan yar.., … 18.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ufkumdaki serencamım, Bütün zamanları çevirip öteledim Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım Ben seni ağlıyorken inan hiç görmedim Ah u enin derbederim susturma canım * Ördekbaşı bakışlara hep koşar adım Asaletli aşklara can verir abadım Sen ki, gönül güzergahında sadabadım Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım * Ardın sıra fer, feda olsun asırlarım Hem düşe kalka yüzyılları arşınlarım Küser barışır döner yine karşılarım Ah u enin derbederim susturma canım * Sıngın sanılara itibar etme gel yar Ilgar canana koşar kölendir cengaver Seni bildim bileli ciğerim yara yar Göz bebeğimsin ufkumdaki serencamım Mehmet Sani Özel 01.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ufuksuz talan.., Gözlerde kar çiçekleri açan nağme Kan rengi güllerin sıcaklığında barınan esma Kabuklarında buram buram karanfil kokan filizler Faraza sevgiler ve gözün gözü kestiği esna Ki, “ba’del harabul Bağdat! ” misali izler Korkusuz tavırlardan ürküp kaçan gizler Umut verip çaresiz koyan vicdansız..! Yine galat fiiller velev ki yine bizler Sürüp gidecek mi hala ha! ? Yüreğin yüreği soyduğu Bu ufuksuz talan.., Aşk mı..? Akıldan çare medet uman Bülbülü kafeste düşün, Ne kadar mahzun! Neden kuşatılmış ilgiden huzur bulmaz Namaz hür olana farz.., Vakti gasp edilen köleler kılmaz Kılı kırk bükersin istediğinde Tarihi kaç kez kana buladın Hangi kalp bu.., Atfedilen kemliklere kırılmaz? Yaşam emarelerini, riyakarlıkla suladın Gerçekler daha çok yılan kavi yalana yakın Sıkıştıkça tınmadan sığınmacı pulu aldın., Açık çek gibi cebinde o mülteci hakkın Mükerrere odaklı ey sancılı eda Dilimden kopuverdi işte., “Sen çok yaşa emi! ” Der gibi bir seda., Sürüp gidecek sanırım Yüreğin yüreği soyduğu Şu pervasız talan… … 18.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Uğurlar olsun., Sahi, sen hala., Öngörülerine köle misin ...., hayır, merak etmiyorum., Beklediğin kaşifin., Keşfedeceği o mümtaz yöre misin.., Hızlı tren yolcularına el sallıyorum Geleceğe koşar adım gidenler., Uğurlar olsun, size., Ben hala gerçeklerle baş başa., Şimdiki zamanda kalıyorum., * Sözde, namerdi sevmezler Özde, gözlerini gönüllerini nerdeyse hiç Mert’e vermez, veremezler.., Mert’im diyende, namerdi yiyende aynıdır Her alış verişte iki taraf olduğunu bilmezler(mi!) Gönül rızası, peşin yada verese olur(mu?) Olursa onun adı aşk(mı!) olur.., Alınlarında zavallılık nişanı.., Uğraşırda tek bir heceyi silemezler.., * Gizlerine ram ol., Geceyi koynuna al., Gündüze var, ışığa dol., Sonra uyan, aç gözlerini., Bütün çıplaklığıyla, kime neye., Teslim olduğun, sevgiliyi gör., Gör ve sırrını bilmiş ol.., ... 06.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ukde Hangi acizliklerin yumağında nazır, ukde Seni mütebbessim kılacak o mütecaviz nükte Kükre ey, kediyi aslanlaştıracak yürek kükre Etekleri yellenen fistan giyecek nazlı yar, Belki biz öldükte.., Öyle nadim bakışlarla merhamet dilenen Ökçelerinde hasret nasırı, vuslata bilenen Öç alacak müsebbibini bulsa vefa, çiğ yiyen Var mı? Ben bu aşktan yorgunum! Başım ağrıyor, diyen Belki biz, vuslatı sadece düşlerde gördükte.., Sütre arlanıyor mum ışığından bile Sütün beyazında ahtım, sırıtıp durdukça çile Seç istikametini sabır, kıble eksenindeki ile Görmedim ama derler., Selam verdim almadın! Eyvah.., Belki biz, kalplerimize duvar ördükte... ... 18.09.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Umurumda., Umurumda., Tafraların dudak kıvrımlarında Yaralı ceylan misali gizlenmesi Sevgilinin göz ucuyla izlenmesi Yürekteki çağlayan serinliği Ve yorulmak bilmeyen Nehir akıntıları Umurumda., Nevruzum buklelerindeki cümbüş Tabiatın renklerini neşveden sündüs Bakışlarla yüzümü mesheden süs Ve cana can katan afaki gülüş Tabi ki umurumda.., Ne bu gidiş., Ne bu galeyandaki hasret Ne o içimi alan göğsümdeki kesret Ve ben elimi uzattıkça elinde kalan nusret Kırk yamalı bohçasıyla seyyah şu suret Sergüzeşt ey lalegun iliklerime sürur et Yolarına gül diken kailden hürmet Asrı nakaratlarım gel kül de bana Yönünü yönüme alıp bir gül de bana Çiçeklere açayım sümbül de bana Ve aklın aldığı ne varsa sana., Helaldir ey sahil., İç denizleri kana kana Aşk umurumda.., … 12.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat ÜÇ GÜL (edebi metin, şiir açılımı) Günlerden sade bir gün, “zamanın anaforunda” iptidai alışkanlıklarım, “vazgeçilmez meşguliyetler” kişiye münhasır şartlar “ve geri dönülmez yolun her hangi bir yerinde” durmuşum, durmuşumda boğulmamak için daha çok nefes almak için fiziki mevcudiyetimin rahatına uygun pozisyon arıyorum. “Yine bir yorgunluk sonrasında, yâdıma düştün! ” Akıl ve baliğ koordinatlarımızın her bir kesişmesinde afakî söz verişlerim olmuştur sana. Sahi sen kimdin ki? Düşünmeliyim, düşünüyorum ve hafıza boşluğumu yokluyorum her bir seferinde ‘arayacağım, geleceğim! ’ diye söz verdiğim, mağrur bakışlı dost, adın neydi senin! ., “Aklımı toparlamaya çalışırken! ” dik durmakta zorlanıyorum. Mahcubiyetimin ruhuma verdiği ağırlık, geçmişteki envanterlerimin mizana alınmasında, başarısız kılıyor belleğimi. O arada bir, “yarım yan yatışım vardı, sandalyeye.,” Hayat denilen arbede, koyu renklerin anaforunda biraz hırpalamıştı sanki beni. Odamın tavanında, hapsolunmuş sigara dumanı ve üzerime gelen duvarlar ki, “masamın üzeri işgale uğramış ülke gibi.” Üzülüyorum! Üzülmenin ne anlama geldiğini kavramaya çalıyorum ve nedenlere varmak için bir iç silkinişi yapıyorum da, neden sonra uzuvlarımda afaki kıpırdanışlar; “Parmaklarımın ucunda, yarım daire kayganlık” bilgisayarımın faresi peynir kokusu almışçasına, hafızamı kuyruğuna bağlamışta bir bilinmezin giriş kapısına doğru sürüklüyor denklemlerimi., “Ve afaki tıklamalar akabinde cephem mosmor! ” Ekranda zihnimi kanatan fotoğraf kareleri, “ufukta gözüme gelen üç gül var! ” Diyorum ki, ne bedbaht biriyim! İstidadı sevgi ve sadakat olan bir yarenin ismini anmakta, dil ucuna getirmekte, telaffuz etmekte, hatırlamakta zorlanıyorum. “Üçü de isimsiz! ..” “Affet! ” Edebi ve olgunluğu şiar edinen metin ve mağrur duruşlu arkadaşım dostum. Kifayetin mikyasını, miktarını ayarlayıp bilemediğim, vakti ve zamanında sesine ses veremediğim, görülmesi gerektiğinde ellerine varıp mah yüzünü göremediğim ne kadar mazi perişanlığım vardır, kim bilir? ., “Adını unuttum şimdi senin” ya, isterdim ki yüzümün rengini göresin. “Haybeye çıktı onca hafıza dalışlarım” ant olsun zorladım kendimi, nafilelerin bakiyelerini bile bir bir yokladım. Her dalışın bilaheresinde bir hüzün timsali vardı veçhimde ve sahile sürüp gövdemi, bir kamış kestim keskin dilimle., Kanatıp baldırımı, “Birine şöyle yazdım; Güllerle arası serin olan gül”., İclal en, acıdan akan yaşları tülbendimde tutarak “ikinciye; Ağlayacak olanlara gülmeyi hatırlatan gül.,” diye yazdım., Emin ol ki, bu suretlerin timsalini lahuti bir kalemle hafızama kazdım., Döndüm divitimin ucunu en acı verecek yerime batırarak mürekkep aldım ve “üçüncüye; Güller arasında (görülmeye değer) en gözde gül..,” diye şecaatle kitabeyi resminin altına nakşettim., “Şimdi sen bunları okurken kızarsın (beklide) biliyorum.,” Vaatlere itaatsizlik örneklerimden alarak, bir dizi efsunlu sözde edebilirsin. Yada hiç kale almadan sessizice seyrüseferini ikame edersin., Bir hükme varamam ne dersin! “Ama her şeye rağmen, istirham ediyorum! ” Benimle senin arasında tulu eden şemse ve onun verdiği kavurucu hara aldanarak kalma ki, ben sana sevgiliyim., Yüzümü ağartacak nur ol ve “lütfen yarım dudak (ta olsa.,) tebessümle (bendimi kapla, yüzüme) gül..,” “Günlerim,” Muttaki bir Mekke sakini gibi, Ebrehe’nin gazabına uğramış, “fil ordusu bozgunundan geriye kalmış, bedevicesine” ‘Yerde ve gökte ne varsa Allah’ındır! ’ diyerek., Bir “devrik kralın tahtı gibi metruk (ki, yanından yöresinden geçenler yere www.antoloji.com - kültür ve sanat tükürmekten bile kaçınmazlar. Anlayacağın varlığın alelade bir parçasıyım.) ve damına ağaç devrilmiş evcesine” ne dışarı çıkabiliyor ne içerde kalmaya cesaret edebiliyor, bir hafakanın çeyreğinde salkım saçak sallanıyor gibicesine., Zaruretlerin omzuma yüklemiş olduğu gereklilikler, “esir şehrin insanlarından farksız, (düşünce girdabında çareden başka çaresi olmayan çaresiz!) kendi başını yiyecek devcesine,” makbul bir hedefe sıhhatle ulaşmaya çalışırken sabrın sükutunu sakata uğratıp koşarak ve sıçrayarak mağrur nefsin kulu kurbanı olma tehlikesi çemberindeyim hala, beklide., Umut, bütün nazariyelerimin rengini siyaha çalmaya çalışırken, “Gaipten bir ses; Sakın vazgeçme, güllere su ver, dercesine.,” başı feleklerin ötesinde sahibine ulaşan kaderin ipine tekrar tutunasım geliyor ve “ucu mahşerin en kalabalık yerinde olan dolaşığı” emek ve gayretlerimin teriyle, ve bu canın kalan en son feriyle “hasbelkader, açmaya çalışmakla geçiyor..,” “Merak ederim, /daha ne kadar umudu sevgiyle yoğurur bu yürek, bu sine? ! .,” Şimdi yine, Afifeliğin kertesinden bir tutam umut aldım, arınmış mıyım diye baktığımda, “üzerime mahruti (konik) bir rüzgarın alelacele attıkları arasında,” hazan ve “yangından yüzüme savrulan küllerin var, sevgili! ” Etrafımı kuşatan burçlar, surlar ki, dahası sensiz geçen sefil, pejmürde günlerim var sevgili., “Birde, (kıpırdadıkça) dokunduğu yeri kanatan dikenler.,” Bir rüya aralığında, aşiyan yolunda, patikalardayım. Emeğin aydınlıkta olduğu yeri uzaktan temaşa etmek hoşluğu ile göğün mavisine bakıyorum, sonsuzluğun gerisinde siluetin ve beliriveren asudelik zindeliğimi şek’e sürüklemeye çalışıyor. Sen o muazzam şenliğin orta yerinde tazim gören Gülizarsın. “Neden., Heyulan gelinliksiz ve tacın simsiz? .,” Neden etrafındaki herkes diğerinden yoksun ve kim kimsiz? ., Meğer içinde bulunduğun alem fitneden fesattan yoksun, şeytansız ve cinsiz., Ben o badem gözlü buhurdanlıların bahçesinde, “üç gül gördüm gözüme gelen., Üçü de isimsiz.,” Biri diğerinin aynı, üçü de bir., Üçü birden bir., “Ve vallahi adını unuttum! ” Şaşkınlığım yorgunluğumdan mıdır yoksa yollara dökülen hafızamı toparlayamamamdan mıdır, garipliğin sırrını hikmetini çözebilmiş değilim ancak bilmiş ol ki, hâlihazır hayatımda sevdiklerimden ve önemi olan bir simasın ve “beni affet! Derim ama.,” Dönüp yüzüme gülerek, “sen affeder misin? ! .,” İşte onu “bilemem.,” Sevgi selam, umut ve kalbi muhabbetlerimle., 27.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Üç gül., Zamanın anaforunda., Vazgeçilmez meşguliyetler., Ve geri dönülmez yolun herhangi bir yerinde., Yine bir yorgunluk ve sonrasında, yadıma düştün! ., Aklımı toparlamaya çalışırken., Yarım yan yatışım vardı sandalyeye., Masamın üzeri, işgale uğramış ülke gibi., Parmaklarımın ucunda yarım daire kayganlık., Ve afaki tıklamalar akabinde cephem mosmor., Ufukta gözüme gelen üç gül var! ., Üçü de isimsiz.., * Affet! ., Adını unuttum şimdi senin., Haybeye çıktı onca hafıza dalışlarım., Birine şöyle yazdım; Güllerle arası serin olan gül., İkinciye; Ağlayacak olanlara gülmeyi hatırlatan gül., Üçüncüye; Güller arasında (görülmeye değer) en gözde gül., Şimdi sen bunları okurken kızarsın, biliyorum., Ama her şeye rağmen istirham ediyorum! ., Lütfen yarım dudak, tebessümle gül.., * Günlerim.., Fil ordusu bozgunundan geriye kalmış bedevicesine., Devrik kralın tahtı gibi metruk ve damına ağaç devrilmiş evcesine., Esir şehrin insanlarından farksız, kendi başını yiyecek devcesine., Gaipten bir ses: Sakın vazgeçme, güllere su ver, dercesine., Ucu, mahşerin en kalabalık yerinde olan dolaşığı., Hasbelkader, açmaya çalışmakla geçiyor., Merak ederim! ., Daha ne kadar umudu sevgiyle yoğurur bu yürek, bu sine? ! ., Üzerime, mahruti bir rüzgarın alelacele attıkları arasında., Yangınından yüzüme savrulan küllerin var, sevgili., Birde, dokunduğu yeri kanatan dikenler., Neden., Heyulan gelinliksiz ve tacın simsiz? ., Üç gül gördüm gözüme gelen., Üçü de isimsiz., Ve Vallahi adını unuttum! ., Ben affet! Derim ama., Sen affeder misin? ! ., Bilemem! .., … 25.08.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ülfet İki elimle tuttuğum bir tutam umut! Ve sen hala dersin ki, umudunu kes unut Ellerini duaya kaldırmışken kulluğumun yolunu kes Kudretten aldığın hevesle bile hançerini Ati(min) nin ruhunu kavra yollarını tut., Tut ki, incinen yerlerine ferahlık gelsin Bende olanda gözün mü vardı? ! Amin derim, Rabbim..! Dile, sana versin.., * İkrah ettiğimde ferahından Nefretim kini doğuruyordu ahbap Üzerime şer yürürken bütün cenahından Selametin yolu hangi kapı, hangi bab..? Baklava dilimlerinde usum kaldı belki Bana haramı ha bire sunan o eller ki, Dokunduğu yerler de kan irin oldu., Yüreği yırtan suskunluk mu acaba! Kızıl öfkeyi alamayan sevap.., * Herkül belaya duçar olduğunda., Hevesin idrakinde pahasını bilir elbet Hayır şeririn batınından doğduğunda Hak edenin omuzlarından düşer külfet Ah sabır., Ne büyük bir sermaye., Sahip olanlar kazanıyor ülfet Bende ne var ki..! Göğün kapısını çalanlara., Tanrı veriyor cevap.., … 09.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ülkemin Öğretmenlerini, Ülkemin Öğretmenleri(ni) , (Her türlü fedakarlığa değer şahsiyetleri.,) Şükran, minnet, sevgi ve saygıyla Anıyorum.., … “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (bilim, kültür) ordusudur.” (Atatürk) … 23.11.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Üşürüm, billahi üşürüm.., Her şiir dizesine başladığımda bir sen (?) olmalı mısın! Bildiklerimi bir bir sıralamam için bir dişiliğe dolmalı mıyım Bir deliliğin sınırına varıp gelerek yüreğimi yormalı mıyım., Yüksünüp ah ederek öksüz düşlerimin saçlarını mı yolmalıyım? Yanlışa vardığım kadar başımla barışık olacağıma inanıyorum, nedense., Yerden aldığım gıdalar şehvetimim gıdıkladıkça, sürünürüm daha çok Onur senfonisine kulak vermeye başımı dik tutacak bu bedense.., Olan bitenden habersiz olmak yeğdir, bir dağ başında el ense., Mavi düşlerde narin eller pembe çizgiler çekerken hayal tablolarına Hangi muradın hayhayına düşerek alınganlık gösteririm Huriye Hazzından malul olduğum manzarayı aksetmiyor diye küser miyim Hırçınlıklarımla havayı borana döndürüp gözünden düşer miyim Üşürüm, billahi üşürüm.., Gönlünde yerimin daraldığını hissettikçe, ayaz alır üşürüm., Gör günlüğümün renklerini fırça tutmuyorsa, tonlarımı yerin dibine düşürün Yeni değil, bir bahar suyuna girdikten beridir teessüflerimle hastayım Sevdayı derenin diğer yanına attığımdan beridir, kederli ve yastayım Acımı söğüt dallarına üfledikçe övündüm, hep sandım ki dosttayım Doğrular doruklara varmış, ne okum oldu ne gerecek bir yayım Sanma ki (haşa) Yaratana isyan eder bu mefkurelerle kalender Âha agah olan aşklara helal olsun, kaybettiğim kan ve döktüğüm ter Yürüyeceğim derman buldukça dizlerimde, yolum sevgiliye Yüreğimdeki yükü teslim etmek için, sahibi sultan veliye Ser istersen sanılarındaki zararın mahsulü niyetine Senden aldığım ne varsa, bu can karşılığıdır diyetine Göz koymadık biz ceylanın, ne etine ne sütüne Sözün doğru gelsin vefa, başım üstüne.., Mehmet Sani Özel 15.05.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Üzgünüm! Kapısı açıktı gönül evinin., Belki düşer yolu diye masal devinin., Dalları çiçek açmaya zorlandıkça künhünün., Üzgünüm! Yapraklara kar yağdı bu gün.., Üşüdüğüne değil şu titreyen sözler., Düşündüğüne bakmaktan kaçan gözler., Baki kalacak bir hoş seda idi gök kubbede., Gönül buya, hala o vefasızı özler.., Haz alacak olanlar gayrı sevinsin., Kapandığına melankolik eksantrik devrinin., Temsil yeteneğini yitirmiş çoktan nevinin., Süslemekle meşgul dışını aşk evinin.., Nihayetin yolcusuydu son vedaı çektiğinde., Dua sağanağında dahası ağdalı gözyaşı selinde., Bereketi hasat etmenin mağruru o şimdi ektiğinde., Yeniden doğmuşçasına bir tutam nergisle elinde.., Ey gönlüm., Hicret eden hislerin kuyruk acısından inle., Unutmaya burun sızlatan makam budur. Dur dinle! ., Ne sen Yusufsun ne o Züleyha her kuyuya inme., Söz insana kar eder. Ya bu lakırdı ilmin ne? ! ., 21.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Üzgünüm., Evet., Umutların üzerine, Yanılgılara rağmen, inat ettim, Siluetini oturttum.., Şimdilerde, sabahların erkenin de Birde gecelerin geçin de, iç çekmelerim Öykündükçe yutkunmalarda sen varsın Boğazımda düğümlenen sensin, İntihar eden nefessin.., Neden objeler muhteşeme soyunmuş Neden realite ters yüz, gerçekler oyunmuş! Neden ellerin koyunumda buz gibi, donmuş Neden öpeceğim yerlere hep zehir konmuş Söyler misin! Neden güneşe bakarken Nergis, ışıktan mahrum olmuş.., Renkler., Gözüme gelir de geldikçe Neden matlaşır da gri oluverir? Bütün çiçekler, bütün güzellikler Fevri feveran alakamı gördükçe Sen artık bakma yıldızları kırptığıma Bakma, sevda nağmeleri öttüren zıpçığıma O kadar mukadderim ki, tarif edemem Boynumu eğdim, omuzlarıma koysun Kader neyi her ne kadar koyarsa.., Üzgünüm., evet., Ütüldüm, aşk için atıldığım risklerde Tahayyülüm sadede kalmıştır sadece Bir yorgun yerin ufkunda bakışlarım (Şaşkınlığın süpürüp getireceği.,) Rayiha da, miskte, amberli seste., Dahası yok, dil bu gayrı kekeme Ant olsun, yapamam bekleme! Yüzüne kapanan kapıya Yüzünü dönecek Yüz yoktur.! Billahi bende., Ey hilal! İnceldikçe kırılır diye korkma Mahşere dek elimde kalacak bu lokma Kollarım kar suyuna coşmuş, derelere eğilmiş Uzanır içmeye çağrışımlar ab-ı hayattan Dudaklara gül’ün dikeni dokunur …Kanatır.! Sanma ki öldü göğsümde lalezar Sanma ki, Roma’yı yakacak yine Sezar Yüreğimde sevgiliyi diri tutan bu mezar Yürüdükçe hatıranı hem okur hem yazar www.antoloji.com - kültür ve sanat Mukadderim belki diyeceğim yine Bu bahar(da) iklime aykırı düştük! Şimşekler bize, yağmur size., Kısmet değilmiş Vuslat … Maalesef, bize… 20.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vakarım., Vakarım, allanıp pullanan vakitlerde., ……………..……………………., Olduğu gibi., Hangi menzilde, malayni söz ettiler de., Güneşim dediğin, fecri kazip gibi., Gülen yüz maskeleri! Bıraktığın yerde.., Yesinler.., (Sözüm ona.,) Hümanist, beşeriyetçi kuş sever..! Atılan lokmaları, kurtlar yesinler., Tellal çıkmış, ezbere seheri över., Geniş zamanlı düşlerde, tayy-i mekan., İhtişam ki, var gücüyle karabasan döver., Hoş geldin ey tin, bu haldir benim beka’m., … Bir leğen su ki, okyanus sandığın., Alnında yazısı vardı, olmayan kabrin., Karnından kustuğu kuru kafanın., Ustura kesiği sancılarım, ince ve keskin., Karşı tepesinde pür nur, merve sefanın., Üzerime yürür, dilek taşlarından umulan teskin.., Ah o! Makberin harabeleri(mi?) ün aldı! Üşümek kadar tabi ve masum algılarım., Zebercetten takılarım, serde bereket., Sen iyiyken merhaba diyenlerden., Söyler misin, şimdi kaç kişi kaldı? Vakarım allanıp pullanan vakitlerde., Soluk aralarında hür cennetler., Her şey olduğu gibi., Kırıklar sarılır, yaralar iyileşir., Hıçkırıktan göbek atar gerdanlar., Geç olmasın, kuşlukta her yan netleşir., Hüzün, matem ve göz yaşı., Sevgiye devşirir apansız., Kalıcı ama, mekansız… … 11.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vakit., Ücrada minnet aşkı arıyor., Akıl başa düşende mihnet olacak., Bir yar dibinde iki kişi çamur karıyor., Düşünürüm anlayamam, aman Tanrım! ., Bu kerpiçlerden ev mi olacak! ? ., İki zıt kutup un kör bir noktada., Birleştiği andır ki, koptu kopacak Ümidin tükendiği vakit, o insanda., Yamyama şenlik, her yan kol bacak., Yakın tarihimizde., Bir çok misalde., Hile ile söndürülmüş onlarca ocak., Düşünür anlayamam körpe visalde! ., Cüceler büyüyüp dev mi olacak! ? ., Tokum diyen açın halini bilse., Nerde adaletin dinin hak dinse., Gönülden hitabın bir kalbe girse., Dönüp yüreğine de kinini silse., Beşer zulmü yer yüzünden kovacak., Düşünürüm., Refah hangi misalde! ., De, bizim sonumuz nasıl olacak? ! ., … 20.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vakur edebiyatı., En başta gelen kaygı., Görmek için hak edilmeyen saygı., Sözlerle şekillendirilen malayani kişilik., Ne yürek var nede kemik arasında kan yapıcı ilik., Hedef; Yalan yanlış, göze gelen bir yerlere varmak! ., Amaç; İçi doldurulmamış kelimelerle., Sadece zevahiri kurtarmak.., Kula kul olmanın mecazı., Kuru bir ekmekle, adam gibi yaşamaktansa., İcabında hazır kurulu bir tahta oturtup can cazı., Diyerek; Mademki her gönül yaşanası bir vatansa., Vakur edebiyatı(!) sözde idamlığı ipten kurtarır! Ben’in bahçesinde ikram edilen meyve., Her nefise hoş gelen kavun yada nardır., Yiyin için ancak zülf-i yare dokunmayın., Hedef; Şöhret suyuyla çamur karmak! ., Amaç; Göz dolduran velimelerle., Sadece zevahiri kurtarmak.., Duyun-u umuma ibret insanlık., Kişi; “Allah bir! .,” Dedi, bizde inandık., Hayatı, kuralları ile oynanan bir oyun sandık., Meydanda, kuralları iyi biliyoruz diye cavlandık., Muteberin şerefsizin kucağında olduğunu görünce., Yüzümüz kızardı yerlere girdik, amma ne utandık., Uğur diliyordu, hırsız yolsuza, mağrur eda takısı., Sıraya girmiş saf., El öpmeye, haksızı haklısı., Kader kurbanları., Ne oluyor, meraklısı? ! Endad ve ezdad, topyekun figüran., Filmlere konu., O eşbah dürüstlük! ., Ve en sonunda, Ahlaka küstük(mü?) ! ., Hedef; Kısa yoldan menzile varmak! ., Amaç; Kendinden uzak kelimelerle., Sadece zevahiri kurtarmak.., Nihayet biz., Koptuk elimizden., Vaktinde öten horozu, tutup taşlayan mı? ! ., Vakur edebiyatını haybeye alkışlayan mı? ! ., Sökmüyor kavli fiilde iki cihan hesabı., Kurt için kolay av yetim öksüz ve sabi., “Kör köre, cırt parmağım gözüne.,” Boyuna posuna birde sözüne., Baktık kar etmedi sözlerimiz., Şimdi renk vermiyor göze gözlerimiz., Gülüp geçiverin., Mazlumun inlemesine., Gamzeler dökülsün hıyanetine simsarın., Aldırış etmeden göğün yeri dinlemesine., Önemi raflardaki kitaplarda hayanın ârın., Düğünlerde bayramlarda., Desinler için., Geçici bir süre., Birkaç zamanlık., Edep., Erkân iman şuuruna varın., www.antoloji.com - kültür ve sanat Hedef; Vakurun damarından kan almak! ., Amaç; Nesli tüketmek, acısız sızısız can almak., Ve önce can diyenlerin kaygısı., Sadece zevahiri kurtarmak.., … 13.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Varsın olsunlar., Mücelladan bir tutam nur alıp., Bahtımın karasına saçar mısın? ! ., Bühtan vesveseyle kol kola ey nihan., Hataya düşmeden behemehal, havass-ı batına., Ay bildim yüzünü., Şu karanlığa açar mısın? ! ., * Hikayelerde kalbi ihata ettik., Meziyetli ifadelerden yoksunken., Zamir zarfa sığmadı diye, onca cebelleşme., Fiiller yara bere içerisinde, zarafete inlerken., Faili unuttuk, çok ihmal ettik.., * Sevindiler sevindik., Övündüler, göğsümüz kabardı., Hepimiz aynı rayda yürüyen trende., İnip binerken müşküllük yakamıza ilişti., Düştük! Ayağa kalktık, şuur landık., Tavda kalmasını bildik., Kaynadık taşmadık., * Sonra bir gün., Ufkumuza kara haber yayıldı., Yüreklere köz düştü, hepimiz birden harlandık., Ağladık., Sızladık, âh ile dövündük., Acıyı paylaştık ama haddi aşmadık., Arta kalan ne varsa ki, bed anlardan., Yuttuk, irkilip tekrar ümide döndük., Bir sürünün içinde, itildik kakıldık., Hakkımız gasp edildi, fukara kaldık., Üç beş azaldık, beşer onar çoğaldık., Ancak ne var ki; Dün haklıdan yanaydık., Bu günde hakkakten, haklıydık., Haktan yana kaldık., Az zaman bıldırcın eti., Çoğunda hamhumu aldık., Elimiz yetti, yetim başı okşadık, düşkünden dua aldık., Şeytanla baş ettik! (belki) Ama nefisle belada kaldık., O bize rahatı önerdi hep, nasihat olarak musibet., Kaderdeki kaza nasibimize harfiyen vardık.., * Sabrettik., Taşı suyla delmesini becerdik., Şükrümüz vardı, ziyandan kalana tövbe istiğfarla., Biz çalışırdık, çalıştıkça dünya geldikçe bize zararla., Borçsuz harçsız başı dik! Dolaşmak varken vakarla., Hayallerimizin en sığ yerinde bekaya kaldık., Soludukça öfkeyi üfledik, Allaha sığındık., Siret-i Nebiden okudukta; Sultanı Enbiya., Yahudi komşusuna, borcuna karşılık., Zırhını rehine vermiş.., ……………….., Hiçbir derdim yok Rabbim., Kerreten estağfurullah.., Eksiğim, noksanım, sana., Gereği gibi kulluk edemeyişim., Kınayanlarım vardır., Varsın olsunlar., www.antoloji.com - kültür ve sanat Yeter ki, son kınayan sen olma., Zerre kadar hükmü olsa idi, Rabbim., “İnsanları birbirine düşman etme! ”., Diye., Dua ederdim.., … 19.09.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ve heda., Ve heda., Elerimde demir tozu bulaşık., Bitsin diye hasret, gönlüm dolduğunda., Amin deyip dualara, avuçlarımı yüzüme süreceğim., Gözlerimi karartan, canımı bunaltan., Kursağımda kalan, yutamadığım., Onulmaz dert gibi., O elim veda.., * Mehdiyi bekliyorum., İlliyyun un adresini soracağım., Hafaza melekleri izin verirse eğer., Dergah-ı rızadan sonra sahiline varıp., Dünyadayken kalbini kırdığın ilk ziyaretçin! Boynumda yüreğimle vesselam., Ben olacağım.., * Can ayaklar altında., Üzerine basılmış, ezilmişler yordamında., Sen güneşli bahar günlerine uyanmak için yatarken., Sığırcık kuşlarının cıvıltısı ahenk bulur damında., Sıra dışı fenomenim., Üçüncü dünya arkan., Barış sembolleri resmedilmiş yorganında., Muallanın surları., Düşlerin ne kadar hoş.., İstersin, çiğdem nergis hayat bulur.., Hemencecik o anda., * Hey gidi vefa! İç’in boş olduğunu bilmesem., Oturup hüngür hüngür ağlardım., Diyenler kimdi; “Evla leke evla! ”? ., Kapının önünde, konulduğu yerde fukara., Üzülüyorum, yalpalı yakarışlara., Çok ağır bir yük sevda, fakat., Hakikati bilir Mevla.., … 08.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vefa önlerinde düştüm..! Vefa önlerinde düştüm..! Öncesi hafızamda boz bulanık., ...................dizlerim kırıldı., Sebep mi lazım? Düşünüp duralım.., .................. sanık kim? Gurbet dedikleri bu olsa gerek., Sen kaldırım taşlarında, iki büklüm yatarken Üzerinden atlayıp geçer, acelesi olanlar Ben, son günün güneşine tutunmuşum., Batarken.........................., Işık hızında ilerlemek, bilabedel., Hayallerimdeki yollar kazasız, İnsanlar.., Cinsiyetten azade ve azasız., Ağzı dolu olanlar var, hala., Kıyamet arifesinde.., Gözlerinde ateş.., Gönüllerinde cehennem kükrer maniasız., Küllerine düştüğüm yer burası billahi., Yangın yeriyim, yanan yerim.., Teneşiri çepeçevre kuşatanlar mı? Sorsan, dost olduklarını (sanmam) söylerler., .............. dedi kodu şurası.., Ve.., Huda’ya mırıldanarak yürüyen canlar., Sen haklı ol yeter ki, elbet anlayan anlar Bu şehir, bu sokaklar ve kanıma karışan ter., Tepedekiler değil., Seni yarası kabuk bağlayan sever Zift kokar asfalt., Hatıralarımda istiklal varken., Hafızamı kuşatan filiz., Sen kendini koy ver... ... 17.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vefaya demir atmalı., Bir velime davetine., Ertelenmiş icabetimle, yaka paça., Fukaranın sevincinden izler bulmaya koşarken., Kostümsüz tahayyüllere edep giyindirdim., Elime tutuşturulan adreste aşırılık nakıs., Yıkılmadık duvarlarda dalgalanan., Yırtık pırtık olsa da, flaman tandık Darının altında kahpe bir karanlık., Zan etmemi istercesine yanar söner., Hasım kim, hısım kim? Bilsem., Fe suphanallah., Kaç kez demişimdir. Velev ki, varsa ummanda., Vefaya demir atmalı ancak.., Anlaşılan., İhmallik enjekte edilmiş., Meseller kin kusar damardan., Sence zehir aşa mı katılmış, yoksa! ., Visal, şer yuvasına mı döndü firardan., Parmakları üzüm salkımlarında, taneleri okşayan., Zahireciye tutkun olsa gerek, zahir Züleyha., Duysa bu haber maşuk için züldür., Bence dönmeli sakin denizlere., Vefaya demir atmalı.., Edilmedim de fark ettim! ., Şehir terk edilmiş, sokaklarında hüzün vardı., Sağ elim iç cebime gitti geldi., Baktım., Eski bir resimde heyhat, solgun suret., Sol yanaktan, gülmeye zorlanan., Masivaya dönük yüzün vardı., Diyorum ki, temennilere., Biraz merhamet katmalı., Sonra dönüp asrı saadete., Vefaya demir atmalı.., … 07.06.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Velhasıl hardayım, Sorarsan bu günlerde, velhasıl hardayım Hakkın pençesinde perçemim, zordayım Hangi ele dokunmuşsam ateş almış kordayım Cennet nere ben nere henüz çıktım yoldayım., * Hadisenin keresine baktım sana bulandım Her uyanışta ilk diye attığım sanki son adım İçinde hararet besleyen çöllerde suya kandım Koyun koyuna uyurken yine hasret kaldım * Sahile inmiş şimdi, tek bir nefeslik güzide dilber Edep ey, yakındığın şahaneye bir solukluk gül ver Sahte tebessümlerden arınmış asude moru tül ver Her bakış bir ömre bedel, dön bir kırmızı gül ver., Mehmet Sani Özel 18.10.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vesaiklerde., Sorgulanmakla sonu gelmeyen ....................soru işaretlerimsin Ellerime aldığımı......sandığım .........ama asla dokunamadığım Meneviş, renk cümbüşü, tatlı hazan ..................ucu açık hayat yumağım Çözdükçe çözümsüzlüğe kanayan ...........................muammasın sen ... Yanaklarında tomurcuklar., Bana dokundurtmazsın, biliyorum! Çünkü, tuttuğunu yakan ateş elim Kaybettikçe karda., Galibe bravo diyorum Öteki dünyaların hilkati, kapına dayanmış Sahi, hangi zamanlarda gözü karasın? Astım krizinde aşk nefes nefese., Şifasın ama kime, Ne vakit eme yararsın? ... Ya senin nazarında ben..! İsterik olmuş hislerimle alil İbrahim’in sofrasına iştahlı Halil Kurnazlığa pey vermek, atikliğin olsa..! Sezinlemiş, eteklerinde intihar süsü var! Patlamasına ramak kalmış yanar dağın Dağılıyorum, ölüm ötesi düşlerin hararetinde Darılmaya bile vaktim yok, eşref saatlerinde Vesaiklerde., İhtilal bozgunluğuna uğradım Kulaklardaki uğultu yıldızlar sürüsü Düş kamburu engebelerden motor sesi Birde soluklarımda asılı kalan tütsü Yarım yabancı zatı ali aleme., Zaten uzayda fersah sayılır Dünyada önemsiz bir adım! Kim yeni hangisi kadim? İşte hayat.., Ben, sürekli tebessümlere hadimim., ... Ser ver be Şahikam., Sırrın sen gibi bedenim olsun., Al ver, kanımda donsun ipeksi intikam Astrolojik saikalarına uyurum., Kalbime saplanan kancalı korsan kolsun Ne olacaksa..? Güler yüze olan duyarlılığım., Varsın sana oyuncak olsun... Mehmet Sani Özel 23.10.2004 www.antoloji.com - kültür ve sanat Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vezn-i mahsus Geçerken ödünsüz bir seyahatimin sayhasında., Kevn ü mekân alabora, “fe suphanallah! ” Nedir bu yarab? ! ., Kıyamet şurasının kararı ilam, vezn-i mahsus tenhasında., Kevkebe in suratı düşmüş., Bağ kederde bostan harap.., Asef itidali tembihlerken, ben(mi?) Huda’nın arsızıyım., Beli ya keyf! İç daraltan yürek burkan mahruti bir sızıyım., Çık ta söyle de ki, ben Şit nebinin hasen-ül hulk kızıyım., Vallahülazim şükrederim., Yüzüme tozuttukça topuğundan turab.., Tulu’uşşems te, fırka-i Naciye helal rızk peşine düşmüş., Peyle agyerini tarumar olsun., Va başa kuzgun üşüşmüş., Çık ta söyle de ki, Neden Leyla ya bir Mecnun düşmüş., Bilmiyorum! Hikmetin saikasında hangisi vaha ve serap., Veleh-resan-ı ukul, gönülde varit Mescidi Haram huzuru., Tövbekar mahruyan kul, var mı indinde hakkıma huzur! ? ., Ellerim duada, sözlerin neva ki, özlemime vakit mahzur., Merhaba ey merhamet timsali, ve salli aleyke ya merhab.., … 11.07.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vildan., Şekva, muhabbeti ihlal edercesine., Kalp atışlarımın ritmine sinsice nüfuz eder Şebiyelda gün ışığını kırar granit mermercesine., Zaman kara Vildan, geç tikçe mekanı dümdüz eder.., Yer ne kadar mülayim görünür, kederli bakışlara Yenilmeyen meyveler yamanmış bir bir aşklara Yangından kurtulan adamı görsen, sen.! Üstü kara başı kara.., * Asırlık zaman dilimlerinde çıplak gözle görülen., Astronomi harikası, yıldızlar gibisin gözüme sen., Düşlerimin en korkulu devrik yerinde., Kulak memelerimi yalayıp okşar., Feleklerin ekseninde okunan o., “Ah, sen olmasaydın sen..! ” diyen., Gökleri yırtan, şaheser besten.., Sahi şimdi nerde, nerelerdesin? Sen., Asarıatika bedesten.., * Hacamat edeceğim yüreğimi., Aletim atadan kalma eğri hançer., “Akacak kan damarda durmaz! ” değimli! Namlusu dövme çelik, sapı halis sedeften., Göksüme sıra dağlar konmuşken hazır., O beni terk etmeden istifamdır derim., Kurtulurum, ağır aksak alabildiğim., Malayani nefesten.., * Neden, yeni doğmuş bebekler., Dünyaya gelirken ırlar, zılgıt çeker., Neden, dört sekiz olunca pervaneyim., Gönül medet umar bağrını sulayan her sesten., Güneşi merkez almış irili ufaklı peykler Buz kristalleri sert kayalara sarılır., Tohum çiçeğe devşirdiğinde aşktan., Mest olurum ben., O akıl almaz., Sadık, sarsılmaz hevesten.., * Tatmak için seni., Ateşten bir dilim aldım dilime., Muntazırım toz bulutlarına döndü., Mantık kulvarlarında ne varsa, paça bölük., Her şey darmadağınık, lime lime., Kin intikam, hırs ihtiramsı? ! Elimi kaldıracağım., Kime! ? ., * An içinde, apansız., Keşifler ve fetihler yaşarım., Yaş dolu gözlerle umuda bakarken., Hayal sarayımın mukayesesinde sen., Gelip de alize yumuşaklığıyla gözlerimi silerken., www.antoloji.com - kültür ve sanat Dersin ki, Kainat daha çok fecre gebe., Bırak, kıyamet nümayişlerini., Henüz vakit çok erken.., Tabut cesede dar gelip., Çivilerini sökerken.., Verilen can Hakkını ister.., Azat edilmiş köleler, efendisini överken., Kulluğa rabıtasını koymaya hazır dururken hisler Ölmek için ve de ölmeye yeniden dirilmek için., Henüz vakit çok, çok erken.., * Bereket yelleriyle., Taçlandırılmış buseler, kar tanelerinde., Üzerimize., Lapa lapa rahmet yağarken., Yediklerimizden terimize sirayet eder fer., Ayrılık zordur, sevgi ekseninde yaşam varken., Ellerinde buram buram, deste deste sevda kokan., Erdişiler.., Size yaşamak helal olsun.., Vefa edip vefa bulan elit kişiler., Helal olsun.., * De ki, şimdi bana “sen sus! ” Sen sustukça ben usumda üşürüm., Müşküllerini rafa koymuş Pişekar meddah., Zemherinin ortasında dalda kalmış bir cürüm., Tabiata aykırı., Deyiverin, vurun düşürün., Dün yüz’e varmadan kaynardı heyecan., Bu gün, yüreğime taht kurup da., Ebedi mukim sakini ol, ey can., Çok değil birazdan mevsim., Uzun gecelere kapısını kapatır., “Allah’ın selamı üzerinize olsun..,” Deyip., Diyebileceğim., En son satır… … 30.12.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vur! Al! Acıya bulanmış dil kırbacını Abalı sandığın sırta vur, döşe vur! Kılıcını kınından çıkarda, bil hıncını Seni seven sevgiliye dosta vur, eşe vur., * Ama dur! Vurduktan sonra kaçma ne olur Heybetini suretine giydiriver karşımda dur Kaldırıp başımı, kalan son gücümün raddesinde Kahrıma isyan eden., O meçhul yüze bakayım Bir bakış ki, günahıma teveccüh ederek Sinesine sirayet, şimşek olup çakayım., * Işığını tutmak isterim beyhudenin Saniyenin setresinde gizlenen nur! .. Vur, sen yine vur! Sen vurdukça ben, envarın ruhunda huşuyum Sen durdukça ben, temsil kanatsız kuşuyum Sen gök kuşağı rengindeki mor kuşluğum Sen arzularımda kelebek konuşu hoşluğum Seğirt de şehvet damarlarıma edebi vur, âr’ı vur Vur da arsızlığın, yersizliğin gözü kel kör olsun., Vur ki, azgın nefsim aklıselime köle, kul olsun., Daha ne olsun.., Veda ya münasip çıkış yolları Vakar gibi meziyet kırıntılarından karım Vefa gibi evim, vuslata sabır sarı gelin Veryansın, güneşte ayda gözüm yok, Olursa, bir gönülde yerim olsun.., Mehmet Sani özel 23.03.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Vuslat ay ışığında, Bu kaçıncı oturuşum ve ot oluşum, bilemem Bir ileri iki geri, tarih aralarında indirgenerek Gergefin koynunda, gel beni al diyen gelgitlerle Bostan öksüzü olan, hediyeyi ararım Gözlerden ırak kalmayı başarmış Gözenekleri İrem tadına banmış Yapraklar arasında körpe.., Mayhoş taneyi ararım.., * Göremezdi her göz, O lezzet küpünü Güneşe hicap ile setir etmişti, Mah yüzünü Günü gelinceye dek dal üstlenmişti yükünü Güzün serin nefesleriyle mührü açtığı günü Bayram sayarım zinhar.., ** Zil takıp oynarcasına sarı, sayrı yapraklar Hazanda bereket uykusuna dolarken topraklar Bağ bozumunda şifa arayaduran acem şirah aktar Seğirtir çıplak tenine budakların Kargaların gagasına aman vermemiş Çakallar uluduğunda imdat! Dememiş., Şimşeklerin çehresine umudunu germemiş Çeşnisi emre âmade, başkaca el değmemiş., Bir “tane” ye uzanır vefanın şefkatli elleri, Ve, Vuslat ay ışığında, uzanır gerdek olur., Rüzgarın kucağında iniltiler uçuşur., Şıralı tat leblere varınca abat olur., Toyda kan tere karışır, koçlar vuruşur, Ve tarihe döner, sevdanın hünerleri.., Mehmet Sani Özel 16.02.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Ya yüzünü yüzüme sürdü Yaz yüzünü yüzüme sürdü Yazılanların dili olsa da ah, dese Yazılmayan hayaller kışların koynunda Yazın başı dizlerimde, ellerim saçlarına değse., Yakınları uzak ettim, yakardıkça ağardım, küstüm sabaha Yandı çırası aşkımın, solukların yönü bakışır eyvah’a Yas tuttukça sürer, kan gibi damarlarda dumur vereli Yaslanacak bir çift omuza hasretim tahtıravelli de Yufka yüreğin sınırlarında tecavüz teraneleri Yumulmuş yumrukların arasından ter taneleri Yoğrulmuş düşlerden kavut tadında damaklanır Yolu yokuşa sürenlere sitem içimde, ezildikçe ezilir Yoluna kurban., seninle baş başa, söyle ne zaman? Yeniköy’den Hacı Osman bayırına varılır.., Yaz yüzüme yüzünü sürdü Yazdıkça matem soyundu karşımda Yakınlaşmayı beklerken göz bebeklerine Yaz gülü hicrana bürünüp, yıkıldı kaşlarıma Yassı bir umut lahzası sürtündükçe bahtıma Yutkunarak söylenmeye çalışılan, kırık umutlar Yakılmış mumların ışığından, neşeyi şırınga eder kahrıma Yapmayın ne olur., Yaşlanıyor sanacağım sezgilerim nerdeyse Yakınları uzak ettim yar sandığım hatırına Yanıldım mı acaba! Papatya kokulu nefese Yakışmıyor der gibi, düşünceler derdeste Yakamoz, kır kısrakçasına muhteşem bir beste Yarınlardan uzaklaşırken şarkısı söylenir Yaz, yüzünü yüzüme sürdü geçti Yâda düştükçe sevgili., Bilmem ki başka., Ne denir? ... Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yağma Hasan'ın böreği! Dağlar., Doruğuna baktıkça alınlar kırış kırıştır Ekmek, hangi koyda yatan aslanın ağzında Anlamaya çalıştıkça akıllar yukarıda, bir karıştır Korkumu, inanç mı, ezamı çakılı koydu? ! Bizi böyle kanaatin en azında..! * Otlar., Bedenini gövermiş göğe öbek öbek Bağrına yaslanası gelir, gelirde., Kuşkunun elleri okşar tenimizi Ya taş oluverirse..! Diye., Baş koyacağımız göbek! * Yüzün dönebileceği tek bir yüz var! Oda bedensiz gezer olmuş sanılarda Ne zaman bahara, yaza sevinsek “Kürek döner sap döner! ” En sonunda hazan, Harman sonu, Güz var.., * Bağlar., Üzüm yetiştirmiş, nasibi olanlara Bostanı bekleyen her şeyden mahrum Bir damla şıra için, çiçeklere konanlara Durmuş ta çavlan gibi gümbür gümbür Irmaklar sular sel., Hazin sonu ağlar.., “Yağma Hasan’ın böreği! ” Yer misin, yüreği mabet olan afife? Haksızlığın kılıfı masum bir latife! “Elini verenin (alimallah!) kolu kalır! ” Ben yine safım, saflarda., (güya,) “Mahkeme-i Kübra! ” da., Her kes hakkını alır … 10.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yağmur yüreğime düşer, Yağmur yüreğime düşer, inim inim inleyerek Yalnızım, çok yalnızım şimşekleri dinleyerek Sana yar diyebilir miyim, bir bilebilsem Ah! Sanılarıma işveni apansız indirgeyebilsem Teninde buse olurum, terlerine düşer korkum Tevatürün hayat, tebessüm yoksa ben yokum., Uçlardan kopup gelen bir his gözlerimi buğular Sanki seni yansıtıyor bana, gölbaşında kuğular Kurgularıma otur kurul, kurt boğazına düşmesin yolun Öyle hasret doluyum ki yar, burnumda tüter sağın solun., Kusur benim, kul benim kuytularda biçare derbederim Koca dünyada tek bir gül! Gül olmazsa avare ne ederim? Gün yine bilinmeyenden almış, bilumum esrarını faslını Sancılarımda kansın, sal yek vücut sarsın üzerime kastını Sabun köpüğü gibi eriyeduran öfkem, gözden yaşa döner Gözlerim arar seni başım döner, dolanır yine başa döner.., Mehmet Sani Özel 13.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yalancı bahar., Sözleriyle., Sevgiyi kontrol edebilmek., Hayat boyu mümkün olabilir., Layık olan yere yürek verebilmek., Seven kalbi sevgiyle kuşatabilmek., Sevdiğini her halde hoş tutabilmek., Az bulunur, fedakar insanların işidir.., * Aşk bir’e bağlılığın mağrurluğudur., Yerine ikame edilecek, imkan olamaz., İçinde eğlence arzuları olan ömür., İktidar ve para hırsı dolu gönül., Sürekli sevgi rolü yapar, ciddi görünür., Mahremini peşkeş çekerek, duygu sömürür., Aşk, estetiğe sadakattir, haramı hazmetmez., Cehennemin içinden, Cennete varan yoldur., Eza ve cefaya sabredenlere, vuslat.., Başa gelene razı olup, susmak., Istırapla, nahak’ı kusmaktır., * Yiğitliğin bilinmediği yerde., Sahtekarlık! Kahraman sayılır., Cesaretin önünde ateşten perde., Yanmaktan korkanlar, mert sayılır., Toprağın altında vefa.., Üstü yalancı bahar… … Mehmet Sani Özel 07.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yalancı yüzler., Irgatın düşünde istirahat gezer İki düş arasında iklim kırıklarım var İyi bildim seni., Bende erdem ne gezer Her şey göründüğü gibi değil Düşüncelerimde mizan telaşı Dost arkadaş ve akraba Herkes birbirini ezer.., * Yalancı yüzler., Yüzümü yalayıp ta geçen İçi boş sözlerin aynası, talancı yüzler Yakışıksızlığa gayretkeş, ipekten şal biçen Kuralların kavramını bozup lağveden sizler..! Bir yalanı doğrultmaya bin yemin içen., ... Tanrım., Bana utanıp kızaracak yüz ver.., ... Kime dost sevgili dedin..! Kırılmadık yanın, harcanmadık malın .. ve sürüp giden itibarın mı var? İnsanlığın erdemin, sermayeden kar’ın., Bahçede gülün, dalında bülbülün mü var? ... Bıkmadan usanmadan sabırla yaşa Bilmez misin, sonunda ölüm var! .. ... 11.12.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yalnızım., Yalnızım., Yalnızım, yar diye diye, Yüzüme çarpan badirelere Öfke kabuğunu çatlatır hışmını eder hediye Nafilenin yamacında yolunu bulmaya çalışan döküntü Nar gibi kızarmış güneşin karşısında Buharlaşamayacak kadar önemsiz birikinti., Yalnızım bir muhallebicinin kuytusunda Yanlarım ellerime düşmüş, bahar hala yaz uykusunda., * Yalnızım., Ormanların korkutan uğultusunda Yamulmuş telek misali yel alırım Zümrüdüanka kuşunda Yalnızım, yaz gülünün kirpiklerine vurduğu rimel kadar Gökler gürledikçe üzerime abanır, kırk ikindili nehar Yakınları uzaklara taşımaya memur sanki kader Yalnızlık, yanar döner, yine beni bana yâr eder * Yalnızlığım yüksündükçe mücelladan derbeder Rehavet inzivada, varı yoku kendisine dert eder Hayat izlerini sildikçe, manadan mahrum kalmış cedel Yalnızlığım, dudak bükmelerinden doğacak, Yalın bir tebessüme bedel... Mehmet Sani Özel 19.06.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yalnızlığı verme bana, Gurbet yüreklisin bahar kadınım.., Yüreğinde hiç yer var mı bilemem., Afişe listesinden indirilmiş adımım Ben silindim., Seni defterimden silemem., …, Yüküm, tasanı çekmek olsun istersen! .. Belim iki büklüm olana dek, sen bana gam versen Bir tek defa dahi, yüzüme güldüğünü bile görsem Çekiyorum çekerim., Sadece sevildiğimi bilsem.., * Yollarını kat, katlayıp zamanı daralttım Sabrımı zorlayan müşkülleri hep attım Hayallerime hayalini maya edipte kattım Yıllardır böyle canım, kör yattım şaşı kalktım.., * Yanlış haberler verip acındırmak istemem Yanıldıkça kinlenip, ahududum küs demem Yalnızlığı verme bana, sensizliği istemem Gözüne düşsem kafi, muhabbete öf! demem * Yürü gayrı, yükü maziye adresli şaşkın kayığı Yiğidim diyenlere miras kalanda yamaç ayrığı Uyku durağında düşlerim, arayadur kolaylığı Uzanıp ta uzun boylu miras tepelerine, Tenine süresin gelir, seherden ılığı.., … 17.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yarım elma çocukluğum., Uzaklarda.., Umutların gizli bahçelere ağladığı., Ardından, üç beş masum tebessümün Yarınlara ışık sağladığı., Meşkur çocukluğum., Uzaklarda kaldı., Uyuyan dev.., Sabaha varmadan uyandı Bayram çocuklarının., Neşeli çığırtkanlıkları Henüz, ona doymadan., Bir kulak çınlaması, oldu da., Yarım elma çocukluğum., Sevgi ekseninde., Asılı kaldı.., İşte, o zaman.., Sahte gülüşlerle tanıştım Çoktan beri böyledir, enam., Ben, aslan yatağında., Çakal görmeye alıştım., Başımı okşayan ellere., Ne zaman, yönelip dönsem., İki yüzlüydü şefkat., Sırtı kara, muhabbet, Bin bir suratlı letafet., Kabukları süslü, içi boş nağmeler Uzaklarda.., Kanmadan rüyalara koyduğum., İlk mektep tafralarım., Kaypak taşlardan paralarım., Kibrit kutusundan arabalarım., Gece yarısını söğüşle yen, saklambaçlar Uyur gezer, sobelemeler., Bulamadığım, meşhum mutluluğum., Körpe yüreğe sığmayan boncukluğum., Ökçeleri yarılmış, yalın ayak., Yarım elma çocukluğum., Uzaklarda kaldı.., Köpek inlerinde, pusuya yatan hinlikler., Her şirinliği kabus olan, yakan yıkan cinlikler İntikam şölenine dönüşen, yarıdan fazla hüzünlü Asık suratlı bayramlar ve uğursuz şenlikler Verdim gitti! Söz şerbetleri, kasem billah gelin alayları Oynayanların eğlendiği şuursuz düğünler., Cüzdanlarını dolduran şöhretler., Vicdanları kanayan, “ağlama yar! ” suretleri Kimisi mutlu, kimisi pişman., Kimisi yanlış yaptım diye tövbekar., Suçlandığımda sığınmak istediğim, Yarım elma çocukluğum, mazide., Uzaklarda kaldı.., Hayallerimle koyun koyuna koyduğum., www.antoloji.com - kültür ve sanat Geleceği iple çeken firari çocukluğum., Şimdi uzaklarda., Çok uzaklarda kaldı.., Onu benden, aceleci büyüme heveslerim., Kısık sesli düşlerim, öksüz kalan gülüşlerim., Ve çocukluğun doğasına aykırı işlerim., ..., çekti, kopardı aldı.., Hafızamda, henüz gitmiş sevgilinin.., Hoş be hoş sıcaklığı.., ... capcanlı kaldı... ... 10.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yasenya Önce “inga,” dedi.., O, Dünyaya henüz gelen velet., Itır kokularıyla muştulanmış adeta., Harabe damın, cennet artığı bahçesinden Cinler, soğan sarımsak kabuklarının başında Yasenya için söz kesiyorlarken., Yarı karanlık ağaç duldalarında., Durmuş! Ateş böceklerini süzüyor.., Filintanın boğazından kusar., Yaprakları titreten ses., -Bir oğlumuz oldu! … Babası bir keş hanenin köşesinde., Kumar atıklarıyla meşgul, beş parasız.., İzmarit dumanlarından, teselli arıyordu., İstemeyerekte olsa, harbi umumi hikayeleri., Hidayet mültecilerinin ağzında sakız., Tabak çanak takırtılarıyla, senfoni., … kulaklarına dolarak., … İsli hava çıksın diye, açılan pencereden., Selülozik tiner buharı, mukozalarda., Tekaüt müsteşarın nutku var! Don Pedrian, Sör Willyams ve Her Shekspir., Diğer mahfilde, zabit Bedri bey, Mösyö Yohaanes and Miss. Felicia., Ötede, namütenahi Şevket kadri., El an, Vilayette mutasarrıf., “Nane ruhu şark sofrasının en hası.,” Entelektüelliklere Arabesk bakış..! Hani; İbn-i Arabi’yi delirdi diye katlettiler., Ne demişti ki? .. “Sizin Taptığınız ayağımın altındadır! ” Mütercim Ömer Lütfü; “Hasbünallah.,” Ve Hacik usta; “Olumu canim..,” … -Hicabi, yeni doğan bebenin babası! Hilkat garibesi, mübarek., … Yaratana Kurban… Tipinden kaybedenlerden., Doldur iç.., Bizimki, (Allah vergisi) hazır, tedarikli sanık., Dudaklarında donuk, ucuz şarap mayhoşu., İnhibe etmekte zorlanmıyordu hiç., Duyduklarını, deruhte edilen sohbetten., Birkaç zaman bu meyhaneye gelse, daha., Kamilen tedris edecek hepsini, illaki.., Dil, tarih, coğrafya hatta felsefe.., Ama suçlumu? Asla..! Onun düşmanı yokluk… -*Ya, lohusanın anası., Bezm-i alem, Şahika sultanın mürebbiyesi (imiş!) ., www.antoloji.com - kültür ve sanat El-hak, kanına tebarüz etmiştir saray terbiyesi., Kara çarşafları bellerine sarkmış kadınların., “Sallayın da ağlasın..! ” Hu! Ağladığını arabacı Hicabi de duysun.., Hamili iç geçirir, kim bilir hangi kadehin dibinde., Ferdâna, fırıldaktır şimdi bizimki., Nebiye Hatun eğilip de; “Kızım tahtlara layıktın sen.,” Dediğinde, Dilbeste duramadı, “gönül bu ayol.,” “Ota da konar yoka da..,” Valide Hanım; “Çok dedim, diyorum yine.,” “E be kuzum! Ne buldun ki bu divanede..? ” Yarı beline kadar kanlara bulanmış., Güldeste; “Seviyorum anacığım., Seviyorum işte..,” … 31.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yassı bel viranelerindeyim şimdilik Yassı bel viranelerindeyim şimdilik Yemliha’nın ininden kalma korkularımla Baykuş yuvalarına başımı uzatıyorum Firarda ne kadar esenlik varsa., Peşinden benimkini de bırakıyorum Varsın harabelerde iz sürsün, yaşasın Özüm oldum olası, sen gayelere maşasın Malda mülkte gözün yoksa, üst rütbeden paşasın “Bir içimlik su! ..” Olup ta bardaktan taşasın.., * Peri kızları hikayesine kapıldın mı hiç Kıskanç eşin hışmıyla cinlere çarpıldın mı hiç Koyun sütünden kaymaklı yoğurt, çalkala ayran iç Doğmuşun ne suçu var, doğurup ta sahip çıkmayan piç Yassı bel viranelerindeyim, başım dimdik., Arından akmayı göze alamayan ihtiyar ilik Yine başımı taşa koyarım, gazap uykuda şimdilik Alıştım amadelere, ne son olacak nede bu ilk.., * Benim yoksullarım var, delidir derler Nice akıllı gördüm, onlara velidir derler Bir muhtaca hayrın yoksa, ömrün boş, heder Selam verirler, selamet dileyerek geçip giderler Yassı bel viranelerindeyim, ayaklarımı yalıyor kıtmir Yufka kırıntılarını karıncalar sırtlamış, yerlere bak ya pir! Afetin tozunda cam kırıkları, yürekleri kanatır., Gerçekleri (hikaye niyetine.,) Kim anlatır Mehmet Sani Özel 09.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yaşıyorum., Yaşıyorum., Yar, dar boğazlardan ufuklara bakar başım., Gözlerimde nem ve billahi hatırımda sen varsın Ellerinle kabuklu yaralarımı okşarsın, sanarak Duygularımda, hicrana hasat harmansın Yaşıyorum, buna yaşamak denirse Tensiz düşlerin tesellisine kanarak Yaşıyorum üvez kaldıran sesimle Boşluğunda, ne hoş latifedir ki, Testi su gibisin, ayazda kalmış Ruhumu estiren o, nefesimde Yürürüm, yüreğin yüreğimde, Ve inlemelerin benim sesimde Söyler misin, kime ne deyim? Baktıkça dağlar sıralanır gözümde Seni fısıldıyor, bozkırların ensesinde Çözülmeyecek düğümlerim mi var sanki Bir defa yüzünü görsem anlatmak hiç zor değil Hürriyetimi al, adadım canımı yakan canana ki Başına baharı taç edeceğim sevgilin inan ki Yaşıyorum ya yinede, aşkın arbedelerinde Gizlerim mor meyve tanelerinde uykuda Ayıplarım asık suratlarıyla kuytuda Astırılıyor, padişah fermanıyla Öpücüklerse, dar ağacında, Sallanır budaklarında Zinhar dudaklarında Bakar kör umudum, Isınır kendi kanıyla Yol belirsiz, iz densiz Kavuşmalar hep sanıyla.., Yada, yaşayamıyorsan aşkı! Kalbinde mezar (mı?) kazacaksın., Kırılmadık beş paralık onur, Ve yoldaşın kalem., Kıpırdadıkça, sonu eyvahlara varıp dayanan kelam * Yaşıyorken aşkı.., “Seni seviyorum! ” Demek., Şimdilik hayal.., Aceleciliğim toz kaldırır, sırtlanları ürkütür Ama bütün şuurum vaki vuslatın hoşluğunda Mehmet Sani Özel 23.09.2004 Not: Batıdan esen bir yelin getirdiği polene naziredir! Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yelpaze., Saç teli teennisinde hüzün., Kırka yarılmış gönderme alır yürek., Gönül bahçesi gözle süzülürken süslenir., Sürüyle kuşların tavaf ettiği vakitti güzün., Kanatlardan düşen telekler yelpaze., Sanki gaipten birisi seslenir., Musa tur dağından döner! ., Göğsünde on emir.., Kıtmire demiş miydi? ., Yedi uyurların baş efendisi., Bazen lahza asra bedel, usbur! Sana çok uzaksa üç yüz yıl beklemek! ., Hiç olmazsa rüyasını gör sadakatin., Kan yok, etimiz haram bizim bize., Sanki gaipten bir ses gelir., Uca sabrı telkin verir., Umulur ki, baş eder., De, maşallah denir.., Can cana kast eder mi, hiç canlı? ., Dost dosta hoş gelir., Sıcakkanlı., Eyersiz atlarla seyyah olmak(mı!) niye? ., Doğrulup yar yüzüne bakacaksa aşk., Dönüp, merhaba denir.., 24.05.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yeniçağın insan tipleri! (makale) Rüştünü ispat edebilecek selama ancak (seninde üzerine olsun!) “aleyküm selam” denir. Bir kekre gülümsemeden dahi bin sevda üretilir., Ruhundaki endamı, ahengi, estetiği dışa vurup yüzüne yansıtan yüzlere, samimi alakaya, vakur ve dürüstlüğe, onurlu kişiliğe ve şerefli kimliğe ne kadar hasretiz..! Yeniçağın insan tipleri! Çok farklı, soğuk ve bir o kadarda itici., Hakim zümrelere uşaklık eden ideolojiler, bilerek veya bilmeyerek onların Pazar paylarını artırmak adına, dünyada ne kadar beşeri erdem ve güzellik varsa, temeline sorumsuzluğu enjekte ederek tahrip etmektedir. Arka plandaki saklı suretlerin asıl emeli, bütün mevcudu tek elden idare ve sevk ederek, ihtiyaçlarına göre arz talep dengesi meydana getirmektir. Adına şu veya bu diyerek, ilgi ve temayülü artırmak ve orijinal bir olgu, yeni bir fikri versiyon gibi zengin içeriklerle sunularak, henüz bir çok medeni imkanlardan mahrum insanların umut ve ideallerini istismar ederek, her seferinde esasen hap aynı niyetle değişik metotlarla, dikkatleri celp edip toplukları kendi istedikleri yöne kanal ize ederler., Geçen zaman, kaybolan yıllar beraberinde enerji dolu zindeliği kendilerine cazibeleri ile takdim edilen sahtekârlığın esiri, tutuklusu, bağımlısı, müptelası yapar. Aklı yeten kurt bakışlı yağızlar bile, zihinlerine enjekte edilen zehrin hoş havasına kapılarak dimağındaki tatların esrarına kapılıp yaşamayı ilke edinirler., Arada kalanlar, azameti kudreti kendi yetilerinde bulduklarında, göreceli olarak yetkiyi milli menfaatler yönüne değil de şahsi çıkar ve kazançları tarafında kazanılmış bir fırsat olarak tepe tepe kullanırlar., Aldıkları terbiyenin gerekleri arasında, örnek gösterilecek olan numune insan tipleri, kendilerinden bin beter kimselerdir. “Yanlışsa onlar neden yapıyor? ” demek en kolay ve en basit mazeretleridir. Gündelik hayatın fikri zemini, (edep haya ve inançtan yoksun) gerçek yüzün, öz benliğin askıya alınarak, çıkarlara uygun tavır ve davranışlarla, (sözüm ona) mağrur duruşlu bir kişilik ki, balçık ve bataklık, kaygan bir sahadır. Dürüstlük kavramının lağvedildiği bu zeminde prim yapan duruş, aldatan, (güya, icabında.,) edepsiz söylemlerle lügatini süsleyen, mecaz üreten, iftira atan, karalayan, sesini yükselten, küfreden, seviyesizlikle irtifa alan, aldatan kişiliktir.., İlgili, etrafının farkında, sorumluluğunun bilincinde bir kişilik gibi görünmek için takma tavırlar takınan, rol yapan insanlık aktörleri, bu alışkanlıklarını etlerine kemiklerine kadar giyindirir, aynı zamanda kimlik ve kişilik taşıyıcısı birer vektör oluverirler., Çok önemli işler yapmaları, zoru başarıp müspet başarılar elde etmeleri, ve, insanlığın saadetine yönelik çığır açmaları, kayda değer sanatsal veya bir norm, ekol olmaları, çok mühim eserler bırakmaları bile onları asıllarına (Yaratılış amaçlarına.,) döndürüp kendilerine getiremez. Bir zamanlar hor görerek veya gerek duyarak içlerine hapsettikleri öz benlikleri, gittikçe kalınlaşan takma tavır kabuğunun altında hamasetten duyarsız mahpus kalır. Ta ki,şekilci bakış şablonlarının mikyası, çirkefe dolunca (yani; Şu veya bu nedenle muvazenesi bozulup kontrolden çıkınca.,) gerçek kişiliği ve yüzü bütün çıplaklığıyla az veya özde olsa ortaya çıkar., Akıl, bilgi ve mantık muhasebesi ile kendilerini göstermekten aciz olan sabır ve metanet yoksunları, içerisinde bulundukları inanç ve kabul ortamının, en göz alıcı renklerinin kendileri olması gerektiğine inanarak ve bunun gerçekleşmesi için yine akılsız, adaletsiz www.antoloji.com - kültür ve sanat ve ahlaksız eğilimlerden hileli kısa yollar kullanırlar. Kazanılmış yetenek gibi görülen her türlü hususi kabiliyetleri, aslında hepsi çalıntı birer hırsızlık eserleridirler., Onlara, “İyisin hoşsun.,” denildiği müddetçe son derece saygılı ve mülayim mukabele ederler. Ancak haklarında vaki olan bir ayrıntının, (Hakkın ve halkın menfaati yönünde.,) kibarca ifade edilmesine dahi olması gereken olgunluk ve efendiliği maalesef gösteremezler., Takma tavırcıların en çok hoşlandığı ve yanlarında oldukça esenlik duyduğu (ilk örnek) insan prototipleri, yalaka ve yanaşma türü insan tipleridir. Onlar, (deyim yerindeyse,) “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez! ” özdeyişine uygun, sahte mutluluk havariliğine soyunmuş, art niyetli erdem tespit ve tasdikçileridirler., Nemalandıkları veya şerbetlendikleri yerin ve yönün uygun bir zamana kadar, zorba ve zalimde olsa, muktedir kalmasında beis görmezler. Mikrop mikrobu yer yok eder. Yanında yöresinde kırk yıl bedavadan beslendiği efendisini, her gün birkaç kez methiyeler dizerek methettiği bolluk bereket membaını, gözüne ve gönlüne geldikçe şehvet ve şöhret damarlarını kabartan nefis yelpazesini, düştüğü bir umutsuzluk çukurunda yine ilk terk edip tekmeleyecek olanlarda yine bu malum ve mezkûr (af buyurunuz) dalkavuk, dönek, yanaşma tipler olacaktır. Kuralsızlığın temelinde güçlüden yana olmak varsa, güç kaybedilince veya tehlike olunca itibar kazanma ve yetkiyi kullanma pahasına, kuralsız ve ahlaksız davranmakta bir beis görülmez., Asar, üstündeki asıl yüzü en iyi bilendir. Yalanları ve yanlışları, doğrudur diye, riyakarlılıkla bıkmadan usanmadan ve Allahtan korkmadan, takdir ve teşvik edenler, aynı hastalığın alt tabakasında ası kendilerini çirkefe sürükleyen zavallılar, taşıdıkları mikrobun “Ne beter şey! ” olduğunu, kuralsızlığın, edepsizliğin, ahlaksızlığın ve haksızlığın kural olduğunu gerçekte çok iyi bilirler., Ki, pis kanla beslenme karakterine aşinalıkları ile manevi ve edebi değerlerinin ötesinde, ikbal için her halükarda maddeci materyalist, çıkarcı, art niyetli tercihleri, masum ve makul sebepleri ile sorgulayıcı vicdana karşı hazır ve nazırdırlar., “Şuur altı benlik! ” İklimini isteğine uygun, hoş tutmak uğruna onurundan ve şerefinden üstü örtülü ödün vererek kaypak taşlarına, (dalkavukları) koyunları ve keçileri de yalasın diye tuz döker. (Af buyurun!) Köpeklere, rüyalarında gördükleri, üzerleri semiz et kaplamalı kemikleri anımsatarak, iştahlarını kabartacak hikâye ve meseller anlatır ki, bağlılık ve bağımlılık karşılığında ulufeleri işaret edilerek, saltanatın hakimiyeti sürsün diye., Aç, yoksul insanın doğruyu savunmasının hükmi değeri ile “Karnı tok! ” sırtı peklerin, hakkı ve doğruyu savunmasının hükmü ve değeri asla bir olamaz. Efdal olan, makam mevki ve maddi kayıp korkusu olmaksızın yapılan hukuk müdafaasıdır. Fakir ve yoksul yani, kaybı kazancından çok büyük olanlar, sürekli haksızlığa uğrayanlar, itilip kakılanlar (kendi vicdanlarında.,) bunu her halükarda yapar ancak, bolluk ve bereket içerisinde, “Bir eli yağda bir eli balda olanlar! ” Ki, bu zevatın olası baskı ve dayatmalara karşın yapmış veya yapacak oldukları, edep ahlak, adalet ve hukuk mütalaa ve müdafaaları son derece takdire şayandır., Baskı altında özgürlük felsefesi yapılması, doğru ve yanlışın yorumlanıp görüş belirtilmesi, adaleti ve özgür düşünceyi ifade ederken, bir takım artı-eksi hesapların bilinç altından baz alınması, o yorumun sıhhatini bozar. Halkı, ekseri çoğunluğu anlayıp onların dilinden konuşmak için, kişinin betimlediği halkı ve ekseriyeti iyi ve doğru www.antoloji.com - kültür ve sanat okuyabilmesi, gerekli olan kaçınılmaz düsturdur., Vicdanını, yüreğini kaldırıp, Allahın yarattığı her hangi bir insanın sofrasına, gönlüne koyamayan, onların damak tatlarını acı ve tatlılarını algılayıp yoramayan onlardan olamayacak ve onların dilinden konuşamayacaktır. Ücret ve “Nevi şahsına münhasır! ” istikbal hesapları ile çağrıştırılan adalet, hak ve huzur ne kadar gür sesle, şatafatla edilse dahi, halkın (masumun) yüreğinde yer bulamaz. Anlık, günlük “Aferin, bravo, çok yaşa! .,” tezahüratları ile törenlerde, merasimlerde olduğu ihtişamla öylece hatıra kalır., Kimliği kaymış, insanlığı suretinden sapmış acuzelerin ruhları, muallakta murdar muamelelerden elde edilen mutluluk vesilelerini midesinden bağırsaklarına salamaz ki, vicdanları hazımlarını kolaylaştırmak için, daha çok zehir (asit) salgılar., Bunlar sureta öldüklerinde, yaşamaya hasret (olması gereken insani değerlerdeki) hayatları son bulan siret (ruhi benlik) hıçkıra hıçkıra ağlar., Ne diyelim? ! Hala sağ olanlara Allah (c.c.) uyanmak nasip etsin.., 15.03.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yeşil üzüm tatlısı! Sözümde maşuka miranelerim var Sözünden müessir, çok viranelerim var Ebediyete rotasını almış ta bir kıvrak kaçış Toz duman arasından der ki, bende neyin var? Ney gibi sadık nefeslere muhtacım Sen hangi bostandan küfeyi doldurdun be bacım Açım! Adam gibi adamın vefasına açım.., “Yeşil üzüm tatlısı! ” mı olacak ilacım! .. Yesinler,..bağını sorma diyenler yesinler Bahşiş olarak ta sana, şan, şöhret versinler Dünyayı ikiye yarıp aramıza atmosferi gersinler Cehennemden gayrı, sekiz cenneti de sana versinler.., Yeşil üzüm tatlısı! Ardında yelkovan ve jakobenin atlısı Yağ donduran ayazı, bağrıma oturduğunda yatsı Yalandan ezan okuma, ya imam ol uyalım Yoksa meydana çık, esamini duyalım.., ... Mehmet Sani Özel 11.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yeter ki sevecek ol, Kulaklarıma hoş gelen., Her hecenin kalbinde seni hissettim., Ef’al-im vuslat düşleri gördü peyderpey., Zor’u göze aldım! Kavuşmayı kes bettim.., * Dün gülümserdin., Gün gül beklerken senden., Güz’ün kaderindendir gam diye Açılan elerime bu kez diken verdin Eyvallah, baş üstüne dosttan gelen hediye., Deyiverince açtın goncayı (mübarek) gülüverdin., Soramadım; Nedir ey Kadrin kucağındaki Hilal? Nedir varlık içinde yokluğu çekilen derdin Gözlerini dolduran, Nûr’a gölge belki de., Ufkunu kedere boğan nokta bendim., Sana düşkünlüğümü azarla., Öl de., Çıkar idam sehpasına ipimi çekerim kendim Hangi bedbahttır o sevgiliden şikayet eder., Selam dosttan gelsin, gönül sirkeyi bal eder Ben, infiallerimdeki alakayı tutar boğarım., Korkma can, yer yüzünü sarmış köklerim Yeter ki sevecek ol, okşanırsa ruhum Silkinir yürekte yeniden doğarım … 31.10.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yıldızlı gece.., Bilir misin, bir cana., Canım! demek kaç hece? ., Ustura elideyken kuytuda ağlıyordu., Hayranı olduğun., O yıldızlı gece.., Mahya ilham muştuğun da yüreciğine., Yön fakirin umudu ekmeği olurdu o gece., Yinelenen firkat yeminleri dağları yıktı devirdi., Yinede rahmetten payına düşeni verdi, gece., Dümdüz yolları birbirine dolaştırıp., Sonra der misin, gelin çözün? ., Kördüğüm oldu gece.., * Hayır! ille de o gece., Yakup’a kara haberin geldiği gece., Yün atıyordu hallaç, kurtlarla konuştuğunda., Yusuf’u biz yemedik dediler, sen hala inanmadın! Kalpleri tevil edene sor, rahvanın hoşluğunda., İsminden bir harf düşer, kırılır kanadın., Sen yanlışı doğruya şart koştuğunda.., Sonra der misin; Ateşi nerde közün? ., Rabbim ne kadar karanlık ne çok uzun., Bitmek bilmiyor bu gece.., * Şûrası kalabalık, ebter fayın., Şuası gözlerine düştüğünde yeni ayın., Rüzgarın kollarında raks ediyordu o mülayim., Sordular; Nereye yolculuk nedir bu hayın? ., Gölgelerde zifirin izi var diye bağırır., Bal tadında edayla eşi dostu çağırır., Süngüler toprağa gömüldü., Şimdi barış zamanı(mı?) ., Görülmeye değer., Vesilenin vuslata varış ânı., Nasıl olacak diye titrer heyecanım., Bir cana canan demek kaç hece canım? ! ., Bana seni hatırlatıyor! Hayran olduğum., Hep o yıldızlı gece.., … 19.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yine kanamalarım var aşk yarasında Ah ile vah dağının arasında Yine kanamalarım var aşk yarasında Sevda maşalasında bitapken kara sapan Yanaklarından yerlere inen tercesine., Bir infialin kısrak tizleri tellenir, göğe bak a can, Bâbil baharı mışıl darken derdeste, başında bal arısı Camekanlar puslu, mefakirim eh elvan ki, elvan Tümüne vasıl olamasam da olsun senin yarısı * Kımız at sütünden peyda vesayet üretim değil Kırgınlıklardan cesaret, ilga cüretim değil Hani, kulpsuz taslarda içtiğimiz ayranın tadı Hasret burgusu acıtır, nadasa kalmış abadı Hadi Vatan kurtaralım, uyandıralım her bir yanı Hal, mükerreri devşirir, sen bir yanı ben bir yanı Başım dolanır oldu ha bre, artık aşkların ritimlerine Ahenk vermek muradımdı, isyanın betimlerine Acısı bin külek pekmez gibi nevrimi alan yıldızın Saçlarından tutuşup yandım, içime düştükte sızın * Bu istisnalara yaslanmış bahtı kara adamlığın safıdır Kayboldu ışık demek., Kahpe karanlığın gafıdır., Kırmaya hatırımı, kırların türküsünü okur Hüma., Kınlarda sürur eder nasıl olsa, hidayet her cuma Kızıla boyandı asabım yar, dost bildikler yalnızlığıma Gömbelerimden zehir katanlar yok muydu azığıma Vur Murtaza., Senin o meydanın en muntazam yeri Vurdukça şüheda uyanıp berzahtan baksın, ey çeri., Zülüm bedhahlıktan sulanır, zalimi kulp edersen içeri “Tebbet yeda.,” derde billahi, tarihe gömerim geri * Revan oldum, erişemediğim emellerine Apışıp kaldığımda, sar beni demelerine Anlatamaz beni bana, ilel-ebede rotalı talan Hatta, aşkımdan gül gibi solduğunda yalan., Korundum dokundukça sırtıma riyakarlığın hançeri İnsan için döktükçe dökeriz billahi biz kan ve teri İsmin tevatürlerde, tebessümlerime nükseden peri Yanılgılara daha başka ne demeli.., * Özlemim cemaziyelahirde, kahır şiirleri yazıyorum Devşirme mefkurelere, define çukurları kazıyorum Damarlarıma çomak vururken, yılışık sanıların sıcaklığı Ârıma perdelenmek var, sırıtırken gördükçe sıracalılığı Kanıma girdi yandırdı, yarısı sensiz kalan geceler Yandıkça ver yansın, yürek hala yar diye heceler Başka hangi vakitlerin girizgahında bulacağım bu tavı Hangi tuzaklara müştakım, sevmedim sevgide sınavı Elif dik durur behemehal mağrur yanıyla Ye’ye vardığında başı göklere değecek bu sanıyla Arzuyu derde duçar ettiler, kan revan biçiciler Elan revaçta olan hep o cici bici ciler., www.antoloji.com - kültür ve sanat * Gönlüm sahrada sürüngen, umut yırtınır ferliklerimde Gözlerim sönmüş yıldızların kara deliklerinde Azade meçhul eme, ismi azamı tespih ederdi nefesim İnsaf! Nefeslerine düşmedi mi adını anan sesim.., Demir kıla boyun eğdi, eyvallah vefa tepelerinde Derbederlik mey hoşluğu zafer gibi cephelerinde Engelleri öldürürken nefsi emmarenin dirileri Çıkıp köleliği, sevgi saymıştı birileri., * Elinin vicdanına koy! Neden dolaşıyor bu kan El ele vermenin vakti gelmedi mi canan! Fenaya fırsat vermedikçe, bir tike ferinden Hangi gafil oynatabilir ki, seni yerinden Masuralayıp maruf saydım, bütün kötü sonları Merhem tablosuna nakşettim olanca tonları Emre amade kılmaya azmettim hamamları hanları Takmadan zerzevat sayarak arda kalanları Kara gözlü mübalağayı kış kışladım Karnı tok dostlukları serden dışladım Dostumdur beheri fakrı zarurette olan Göğsü inşirahta, merhamete dolan.., Mehmet Sani Özel 29.04.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yok olmak.., Bir ilk olsun., Hiçlerin ardında çok olmak., Hiçlik hem makul karşılanacaksa Kalabalığın ortasından yok olmak.., Kaydı gözlerim hiç gün doğmamış ufuklara Kal diyen olmadıkça benimle bu beyaz bu kara Şimdi Huda’nın göklerine dikilir bakarım Bir latifenin parıltısını uğrun saya dur Bir cengaver bileğiyle gürle gürzü vur Vuslat ay ışığında keyfe keder sürur Ah o ham meyvenin sahte şifası İyi olası müşküllerin üstüne Dahası sancı acı üstüne acı eker Sen tatlı kamışsın, soy adın şeker Bizde okka “1283” gram., Sizde kaç çeker..? …. Ve de veda’nın dahası., İçimde fosiller var çağlar ötesinden Ve iki lafın ardında kalmış dostluğum Seni hiç bilmeden ilham aldım sesinden Gitmeliyim, sanırım artık sana çoğum., Dün zifafı gördüm, gonca güle açarken Düz bir satıhta lale güneşe ıkınıp bakarken Toprağın üstü çiçek altında nice canlar yatarken Ve rüzgarın kollarında yeni güne kutlu doğum., Dimağımda fır döndü gamze ile dudak arası Hangi tebessüme karşılık ödenir parası Yiğidi kahreden ola ki o menem dil yarası Yutkundukça kanar şu gırtlak kırk boğum Gönül pervanedir çeşniden bir tatlı söze Yüreğim var diyen yar, al bu kahrı öze Hasıl et, kalemi kaşa sürmeyi çek göze Velev ki uyandığında ben yoğum.., 10.07.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yorgunum bu günlerde, Sarfı nazar et gayrı, civanlığı gülgünüm Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım Yüzünü Rab be dönmüş, ağlıyor beher günüm Nedendir yollarında, işledikçe paslandım * Sarılmış sarmaşıklar, akbenekli duvara Sensizlikten derman yok, onmayacak bu yara Sermayeyi harcadım, çoklardaki yok vara Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım * Yürümüyor be gülüm, yadsınmış silkinişler Yüksündükçe küsüyor, geçit vermez inişler Düşlerimde bir doru, şaha kalkıp ta kişner Nedendir yollarında, işledikçe paslandım * Üşürdüm ey sevgili, üzgünlüğe üşürdüm Yusuf’un bakışını, yollarında düşürdüm Züleyha’nın aşkını, efsanelerde gördüm Yorgunum bu günlerde, kaderime yaslandım., Mehmet Sani Özel 06.08.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüreğinde kazı yaptım! .. Yüreğinde kazı yaptım! .. Yaktım yıktım etrafı viraneye çevirdim Tek mezarlar toplu taşlar ve höyükler ne varsa Yok be cancağızım eme yarar bir şey yok Tozunla göz yaşımı çamur kardım Sıvadım hüsranın duvarlarını Bilmesinler diye hiç.., * Bir latife uğruna ahmak başın Kaldırıp araması altını beher taşın Yitik sevgileri keder edinen telaşın Uyanması musalladadır naaşın Değil mi aşk ne kadar haşin.! * Yüzün terkisindeki tebessümlerin feri Ateş topları gibi damlar umut al yanaktan Yürümeler göğe doğrulur solurken seheri Gayrı uzak manzaralardır şafaklar ve tan Dünya yok ayaklarının altından çekilmiş Belli ki ayrılık tohumları çoktan ekilmiş * Aldatılmış madenci., Adresler fesleğen kokar Yüreğim de kazı yaptım., Bir afaki tebessüm uğruna., Sen hiç bilmedin bilmeyeceksin Bak ben şu aşk için neler çektim! Rastlasaydım hayat yollarında şuuruna Yine ya Rabb! Yine şükür., Yine de şükür., Diyecektim.., … 28.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yürek dilini iyi anlarım, Kaçana göçene ne diyebilirim ki. Aniş! Kabir yolcuları, sefaya uzandıklarını sanırlar Kaç kez yüreğimi oynattın, ve sana sordum bu ne iş? İzlerini silersin ha bre., “Korkun, beni tanırlar! ” Ayrılığın çetelesi mi tutulur.. Bu kaçtır! .. Atını sarp geçitlere vuruşun Ve sen hala sanırsın ki, kaçan kurtulur., Sana yakışmıyor, o mağrur duruşun., Göçebe yaşam caziben olabilir mi! Görgülerimde izmihlal araya dur Gönül feraha dolabilir mi? Ve yine kılı kırka yar, muhataba vur! .. Behemehal yüzümde yapışkan döngelleri yargılarım Ruhumda mendirek oluştursun diye mi, kargıların Yürek dilini iyi anlarım, bihakkın algılarım., Yok yere, (yara bere.,) nedir bu sargıların? .. ... Mehmet Sani Özel 20.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yürek ustasıyım., Sorarlarsa yürek ustasıyım., Yükünü Maveraünnehir’den almış bir kervanda., Yıkıla kalka yol alırım Huda’nın mihnetine doğru., Yukarısında beylerin obası olan şu geçtiğimiz vadi Aşağısında dar geçit yol keseni kahpe feleğin oğlu Katır sanki insan hüviyetine bürünmüşte der ki., “Kahya! Aha şimdi Cehenneme güneş doğdu..,” * Yürek ustasıyım ben de., Haramiler “İmam Gazali! ” ’nin kitaplarını çaldılar “Ders yüceden alınır! ” derlerdi vakti saati gelince., Deve hörgücünden soluyarak mırıldanıyor(du) ., “İki melek gördüm baş haraminin eline elini veren! ” “Aklıma mukayyet ol Rabbim! ” diyordu mihmandar., Başını kaldırıp ta veçhini göklere doğru yönelince., İnciler döküldü “aman eşkıya görmesin! ” derken., Göz alıcı ışıltıya “kırk harami! ” seğirtip indiler., “Yer misin yemez misin! ‘ Allah ne verdiyse! ”., Eza cefa sebil dayak ki, dervişi sindirdiler., Her tokat birkaç misket ceplere indirdiler., Sonra yakut ateş olup aslına rücu edince., “Yandım Allah! ” diyenin hadi hesabı., Hindiler “perem perem! ”., Kümeslere girdiler.., * Yürek ustasıyım da., Adına hayat dedikleri şu., Kayıp şehrin seyri seferinde Akıl almaz acayipliklere Fransız kaldım Küpü başına dikip sulanan pazılı bir hanım Nazar edip yalçın kayalardan gedik açtık ta., Kesme taş yapılı herif bileğini döşüne çakıp ta Ciğerini çıkartıp sakatatı bir iştahla yalarsa “Buyurun cenaze namazına! ” Aptesti olan varsa., Mal mülk para pul konut arsa hepsi fasarya “Seksen günde devri alem! ” bakın tasarıya Hepsi “Sekiz kapılı cennet! ” için mi Adem? Kafamın için yalpa vurur benim kaidem., Şerden hayır hayırdan şer çıkar mı bu kıtlıkta Yaratana güçlük mü var! Hodri işte küllü şey bir kıt’a., Kırılanın anında yeniden dirildiği yurt Bakarsın kuzuyla evcilik oynuyor kurt İç edene anında pekmez oluverir dut Kumanda kutusu gibi ne istersen., Avucunun içinde umut.., * Yürek ustasıyım amma., Ben yine badirelerin bolluğunda hayhay dayım., Bir mezar taşını öyle tutmuşum ki hayım kayım., Ayaklarımı çelsen irtibatım kesilmez yerden Cenneti vaat etiller! Yaşamadan olmaz dedim., Böyle iyiyim., Ne yarden geçerim ne serden.., www.antoloji.com - kültür ve sanat … 17.09.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüreksiz ünlüler! Varsayalım sen su başısın Bostancılar her yanında pervane Cami duvarına bevl etmiş cahilin biri Herifi bir güzel döverler ama Caminin etrafı Bar restaurant ve meyhane dolu..! Bavul ticareti yapar entel kopuk Elinde üç beş mendille çıksa fukara Mete zoru kanun kuvveti hakkı copluk Evinde hırsızı darp etse bahtı kara Cezası üç ay hapis ve üç yüz lira Kethüda dine imana söver küfreder Hırsını alamaz ana avrat dümdüz gider Keller tırnağından şifa umar köre iyisin der “Evliya Çelebi! ” diye çağrıldığı günler şu günler Yazık size, ayakta duramayan yüreksiz ünlüler Lut’a (a.s.) Kavmin helak olacak dendi de O marifetli alimleri ayrılsın istemişti kendine Denildi ki, onların doğruları rahatları bendin de Sen şimdi galatı aklı selim gör kendi kendince Yarın Hakkın divanında var mısın kele “Küfrettim., Utanmıyorum! ” de hele.., O uçsuz bucaksız kocaman cennetler Mağrur ve rahata düşkün kimseyi almayacak Ta ki, mazlum ve fukara rehavete ermedikçe Allah için doğru diyen fert Firdevs’e dalmayacak Kibriya top yekun cehenneme girmedikçe.., … 29.05.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yürü canımın cananı., Gözlerimi göklere dayadım Ellerim kara deliklerin koynunda Göksümde kabaran sevdanın sancısı Vefasızlığın vebali asılı kalmış boynumda Gönlüm atinin yeliyle bir yangını beslerken Akkordan kılıçlarla felek, neşter vurur karşımda * Vurdukça var yoklara girift olur düşünceler, sirkat Düşlerimde edep, bahsi geçen müsemmayı ararım Görebileceğim uzaklıklara revan, şu pür dikkat! .. Görülünce hasbıhal ki, uzanır saçlarını tararım ** Demirden hırka işledim bedenime infiali Değdikçe zılgıt çekerdi, deva yarasında Gölgeler matlaştıkça gözüm almaz fizilali Gönül gözüyle seyyahım, feleğin maskarasında Duyguyu besteler hicran, elem kokar edasında Bir ayrılık şarkısıki bu, yürek burkar vedasında Yürü canımın cananı, gurbet bize ne verdiki ne alsın Mahşere kurulmuş vuslat, elveda menatıkında kalsın.., Mehmet Sani Özel 24.01.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüzler ki, dolunay yanında az gibi., Yükünü indirmiş, rahata kervan., Yüzler bahar, yüzler var yaz gibi., Yolcular yorgun ve mütebbessim Yüzler ki, sahilde semah, saz gibi., * Gözler güleç yanaklarsa dolgun., Neden herkes erdemli ve olgun., Hasretime düştün, içime doldun., Yüzler ki, altından âla, Rabbe niyaz gibi., * Yüzüne bakmaya utandığım iffet., Yüzüme yar, esenlik yelini üflet., Yürekte sevda, ne büyük külfet., Yüzler ki, dolunay yanında az gibi., * Yüz ayva, yüz nar, yüz Malayani Yüz ayna yüz kar, yüz okur insanı Yüz oyma yüz ateş, yüz alır canı Yüzler ki, yüzümü okşar naz gibi., * Yüzde muhabbet, sabahtan ezan gibi., Yüzde asalet ki, vefa suda sazan gibi., Yüzde vakur, gönül vedada hazan gibi Yüzler ki, Yaratana nida namaz gibi., … 24.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüzün kara, gözün kara.., Sadede gelmiş bir olgunluk değilmi Onu hak edipte ulaşanlara ne mutlu Uğrunda nice akıllar ve sıhhatler zayi olmuştur Vuslata varmadan vadeler dolmuştur! .. Alır mısınız diye takdim edilen Bayram şekerimi sandın Kim bilir sen., Hangi yalancı mevsimin meltemine kandın., * Aşk’ta kalacak kaç babayiğit var.., Bana gösterir misin? Günlük mutluluklara at koştururken., Yeri göğü bir birine katar, ayağına batınca diken Aşk’tan meşkten dem vur yiğidim Nasıl olsa tapusu yok abadın Riyakarlığa kaşı isyan eder divitim Bir toz zerresi kadar maziye düşer yadın Hani öksürük nöbetleri, kan kusmalar Hani zılgıtı yedikçe sabır sebat ve susmalar Hani zemheriye göğüs geren inadın Hangi velvelenin ateşinde yandı adın Var mı yüreğinde hasret çiçeği gibi yara Yüzün kara, gözün kara.., Hep hakka karşı farfara Hak etmek için sadık olmadın.., Mehmet Sani Özel 11.07.2004 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüzünde maske olanlar yaklaşmasın..! (nesir) İmkân olsaydı, alnımın çatına yazardım; “Bana bir şey satmak için selam verme! ” Ve altına “nano tekniği! ” ile uzun uzun, sayfalarca (uyanıkların kolay anlaması için!) açıklamalar yaparak izah ederdim.., Bana bir şey satmak için beni arama., Beni aldatmak için bana yar olma., Beni satmak için bana var olma., Beni kullanarak adam olma., Ne kadar bizarım bir bilseniz; İki yüzlülükten ve içi doldurulmamış cicili bicili, ruhsuz Şahendeliklerden., Kan kusuyorum içime, boğuluyorum adeta ve vallahi kendimi onun yerine koyuyor ve kendimden utanıyorum., Sıkılıyorum., Istırap duyuyorum.., Bir taktik, bir şablon, bir tez, bir formül bu kadar çok mu kullanılır? ! Hamaset, vakar, ciddiyet, şeref, onur, erdem bu kadar bu denli mi istismar edilir! Dilenci ve döşürücülerin olmazsa olmaz, yegâne sömürü sürümü cesine insanın kalbi hassasiyetleri, sevgi saygı ve hoş görü gibi kabulleri, inanç ve itaat sınırları ve sair fevkaladelikleri pervasızca (neden, niye?) dejenere edilir., Basitçe tarifi; Bir kimseye yaklaşacağın vakit onun ihtiyaçlarını ikmal etmek sevdası ile yaklaşabiliyor musun? ! Aferin sana ve Allah verdiğinden veya vermeyi murat ettiğinden bin, milyon kat fazlasını versin sana., Bir kimseye yaklaşırken ne hesap ediyorsun? ! Avantaj, kar, kazanç, makam mevkii veya güç ya da bedavadan azamet (büyüklük) onbaşılık çavuşluk ve sair gibi sanal rütbe tahayyüllerimi? ! Tamamda, bunları kazanmanın meşru yolu ne ise onu takip etmen gerekir! Neden her işin başında kısa yollar arıyorsun? ! Adam gibi adam olmanın gereği ne ise onu yapmadan, tepeden inme adam olanlara veya her ne ise hak etmeden sahip olanlara, olduğunu sananlara, (af buyurun!) yuh olsun diyorum.., Ben böylelerini affetmiyorum., Etmeyeceğimde., İyiliğin (emribilma’ruf) son şubesi; Buğz (sevgisiz seviye tespiti) edebiliyorum ancak.., Elektriğim, kimyam, fiziğim, estetiğim ve vasati eksenim bozuluyor., Yüzünde maske olanlar yaklaşmasın..! Sahtekarları Allah’a havale ediyorum.., 28.04.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm.., Kutup iklimlerinin girizgahındayım Sıradan bir gece, seğirtip ay’ı tuttuğum an., Silinmiş umut tahtasında öngörülerim Üzerimden silindir gibi geçtiği zaman., Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm.., Bir ceset oluyordu bir ruh., Karada çırpınan balık misali Kurtulsa da hayat yoktu, ama., Ben onu yine kendi suyuna bıraktım Eteğinde nankör bakışların kırıntıları Ellerinde kuvarslardan yansıyan ters akım Gözlerin müebbet ilamı, saçları salkım salkım Her bir âh ı bir yudum su gibi içtiği zaman., Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm.., Bir ceset oluyordu, bir ruh., Hem vardı hem yoktu., Satır aralarında.., Kaç, kaç kez ağlamaya doluktu.., İkrah ettiği siluetler cam buharında canlandı Beklide demişti; Onlarda gözlerinin içi gülen insandı Şimdi yüreğimde.., Acı hatıraların tortusu kaldı.., ..., Korkma! Ben, öyle istediği olmayınca ağlayanlardan değilim Hem, gördüğüm vefasızlıklardan böyle eğildim Ant olsun ki, şikayetçide değilim., Vuslata ikbali kefen biçtiğin an., Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm.., Bir nefeslik aşkı bozmadan talan Son gördüğümde.., Mart manzarası vardı, göz karasında Yüreğinde bir hakkın sancısı..! Estetik ağlıyordu farfarasında Ak gerdanda tedavülsüz mücevher Boğazında, düğümlenen hıçkırık., Bakışlarında kurşun asker.., Sanki bir yanı dost canlı da, Sözleri duruşuna yabancı., Sona vardığım da, yine.., Yüzüne baktım.., Güneşi gördüm.., ... 05.01.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Zaloğlu Rüstem Kabrinden başını kaldırıp., Şöyle bir baksa, “Zaloğlu Rüstem” Kör olmaktan korkarda gözlerini kapatıp., Derdi ki; Ey İsa, (a.s.v.) Gerçeği göremiyorum, çevrelenmiş süsten.., -*Mazlumlar seğirtip, medet umarken kurttan, kuştan Tanrılar azap eziyet kusuyordu ha bire, alttan üstten İnsanlık refaha mesafe alıyorken, her yeni buluştan Eşyanın esareti tabir ediliyor., Postmodern düşten -*Akıl, tasavvurunu hileden hibe ile ilham alıyorken., Yer yüzüne abâd olacak, zatı şahane(!) sömüren sistem Müminin gözü, müşrikin yaşantısında(mı!) kalıyorken., Ya Muhammed, (s.a.v.) Sana resul diyenler hep sefilistan -*Yaratana uzanacak elim, yüzüm olsaydı derdim., Ne zaman Ya Rab, ne zaman uyanacak insan? İrademi içi boş, ham hayallere esir verdim İman kamil olsa, ah! İftitah tekbiri alacak ihsan … 22.02.2005 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Zamanın gözü kördür, Zamanın gözü kördür, acımaz insana., İçinde envai seyran, allak bullak yaşamlar var İçinde hak var,adalet var, izzet var ve zillette var Zoraki nefesler ve pürüzsüz çıkan sesler Her mahlukun halikı, Cenabı Halık Allah..., Hepsini hesapsız rızkılar la besler Eğer beşer; hesap edecek olsa! Elde sermayesi yok, çoktan iflasta Çünkü; ipleri elinde bunca varlık ve düzenin Sen ki; isyan etsen ne olur! Ayağının altından kayacak bu zemin Yanında kalacak olan yalnız amel defterin İçinde neler var., bir bilsen., Gün olmuş; nefis kurt gibi yırtıcı Kimi gün; attan düşmüş gibi yılgın pırtıcı Hani; Hay ye alesselah icabetlerin., Hani; şalların, ipekli cepkenin Hani; şarkıların o güzelim bestelerin Hani; yanaklarındaki allar, sarışınınım esmerin Lahuti bir ele düşmüş.., O gün ki; inlerde inler nefeslerin Mehmet Sani özel Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Zarfı yutan ahitler., Bürr toprağı beğenmedi., İntikam için tagutlara yöneldi., Yüksek oturumların ahirindeki içtimalar! Vakte gelmeden zarfı yutan, şaibeli ahitler Feleğin çemberinden zarar etti, gayrı firarda Şimdi galip tepelerden hicran türküleri söyleyen! Lahuti eda! Bu ses sahibini arıyor..! Gelmeyecek olanı bekleyen kim..? * Yanıp kavruldukça yürekler., Bürde bedenden sıyrılıp düşer., Çıplak olan giyinikliği savunur bekler., Hurcunda sevinçler, envai renklerle., Verirken şartlı, alırken ücretle., İspatı na mümkün görünce., Dili sürçer, tekler.., * Sizdiniz o! İçleri boş, sıkınca fos çıkan., Göz dolduran, yalancı bebekler., Curcunanın kavalında kaç delik var! Halayların havasında, diz boyu kar., Dil yarası zor iyileşir (sözde) dostum., Sözden arda müşküller ve izdiham var., Ne için olabilir., Acaba dersin? Hangi dobralıkta, kim bilir..! Kaç çeşit hile var.., * Güneş boğa burcunda henüz! Kur’a da mor, pembe ve eflatun., Karga, bahar resimleri tuvali önünde., Lakırdıya papuç bırakmayan ressam hatun., Hamaset fışkırır, tenha gecenin en sıcak yerinde., Adalet kılıcı bir, ton fırçası bir diğer elinde., Renkleri tutturamadım diye(mi) ağlıyor! Yürek devletinde sınır taşları oynamış! Hiddetin sillesinden toprak kaymaları., Ya bu şecaat! bir fırtınaya mı gebe..! Yinemi., Bürr toprağı beğenmedi., Ve “neuzu billah! ” deyip., Uyunur(mu) bu gece.., … 02.02.2006 Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat Zeytindağı., Gurupta kızılca kıyamet., İnsan merkezli vefasızlıkların üzerine., Âli-cenap bir eda, buruk bir tebessümle gün batıyor., Dündü, mil çekilmişti mugalatanın gözlerine., Bu gün, dostumun koynunda, hain(!) ., İnsanlığı perişan eden hıyanet.., * İtibar etmek mümkün mü? ., İclalı iğfal eden azametin terennümüne., İşte bak, Zeytindağı’nda oluk oluk kan akıyor! ., Hafızamda mıh gibi çakılı kalır her cümle., Hangi akla hizmet ki, Ya Rab? ! ., Bu nasıl bir fenomen! ., İnsan insanı yakıyor.., * Ertelemeli., Ergenliğin şuurundan aşkı sefayı., Haletiruhiyesine döndürmeli hakkı, vefayı., Habib-ün Neccar gibi haykırmalı; Ey ahali uyanın! ., Gözlerinde şafak atar, Habib-ül bekkain sesi duyanın., “Sülletünminel evvelin.,” de ayyuka çıkmıştı tefrika., Bumudur ecmeli kıyasın, bu asrilik mi refika? ! ., Âraf ta, nöbet devşirirken Allah için şüheda., Sırf ağlamak işe yararsa, hüzünle heda., Hileli ritüellerin ötesindeki huzur., Bu şeriat değil, apaçık muzur., Kim o(?) ., Namerde madalyon takıyor.., * Sevmek zor değimli? ! ., Adalet düşlüyorsa refik-i rah., Yürek kavisli, yürek cehenneme eğimli., Arz-ı mev’ud hayallerine düşmeyince ferah., Her şey sizin, hayatımız bizim değil mi? ! ., “Elleri kurusun! .,” Güllere kıyan zalimin., Dualarla resmini çizdim, yolladım., Arş-ı âla ya mazlum halimin., Sen bırak, bakma bana., Yaratan bakıyor.., … Mehmet Sani Özel 07.08.2006 Lügatçe; Âli-cenap= İyilik sahibi., Mugalata= Demagoji., İtibar= Önem, hürmet, tabi olmak., İclal= Büyüklük, azamet., İğfal= Bozmak., Terennüm= Güzel anlatma., www.antoloji.com - kültür ve sanat Zeytindağı= Filistin de kutsal bölge., Habib-ün Neccar= Marangozların sevgilisi., Yasin Suresinde kıssası geçer., Habib-ül Bekkain= Ağlayanların sevgilisi., Sülletünminel evvelin= Önceki sülaleler., Tefrika= Nifak, ayrılık., Ecmel= Çok, daha güzel., Asrilik= Çağdaşlık., Refika=Ortak, arkadaş., Âraf= Şehitlerin eğlendiği makam, tabaka., Şüheda= Şehitler., Heda= Sakinlik, sükunet., Ritüel= Âyin., Şeriat= Doğru yol., Muzur= Sütün ekşimesi., Refik-i rah= Yol arkadaşı., Arz-ı mev’ud= Vaat edilen topraklar., Arş-ı âlâ= Yüce makam, Tanrı katı., Mehmet Sani Özel www.antoloji.com - kültür ve sanat