aylık bülten için tıklayınız
Transkript
aylık bülten için tıklayınız
AYLIK BÜLTEN TEMMUZ 2010 Yıl:4 Sayı:46 İÇİNDEKİLER BAKIŞ AÇISI.. 1 GİRİŞ 1 ALTIN DAHA NEREYE KADAR… 5 BDI’A NELER OLUYOR? 8 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… MAKRO EKONOMİ 14 22 ENFLASYON 22 SANAYİ ÜRETİMİ 25 GLOBAL PİYASALARDAKİ GERÇEKLEŞMELER 27 DÜNYA BORSALARININ 2010 YILI PERFORMANSI 27 ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI 29 İMKB FİNANS SEKTÖRÜ GLOBAL KARŞILAŞTIRMA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRKİYE BANKACILIK SEKTÖRÜ 30 30 P/BV KARŞILAŞTIRMASI. GLOBAL FİNANS SEKTÖRÜ VE SEGMENTLERE GÖRE 32 F/K KARŞILAŞTIRMASI İMKB HİSSE SENETLERİ 33 BANVİT 33 BİM 35 TAV HAVALİMANLARI 36 TEKFEN HOLDİNG 41 TESCO KİPA 45 HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ 50 GİRİŞ 2009 yılının ilk üç ayında hisse senedi fiyatları dip yaparken, yatırımcılar aşırı düşük fiyatlardan ne satışta ne de alımda bulunmak istemediklerinden hacim ciddi şekilde daralmıştı. Bugün ise bunun tersi durumla karşı karşıyayız. Fiyatların yüksek olduğunu düşünen yatırımcılar mal alımı yapmak istemiyor, fakat diğer taraftan da satışa istekli değil. Her panik durumunda olduğu gibi bu durumda da değişecek kısa vadeli sapmalardan çekinmemek lazım ve uzun vadeli bakmak gerekmekte. Stresin yükseldiği durumlarda ya ECB ya FED ya IMF musluklarını açıp ateşi söndürüyor. Bu da piyasaların geçici süre de olsa normale dönmesini sağlıyor. Diğer taraftan baktığımızda bu kadar likiditeye rağmen enflasyon ortalarda görünmüyor, tüketim yeterli seviyede artamıyor, AB bütçeleri daraltıyor, ABD teşviklere devam ediyor ama verimlilik arttığından istihdam yerinde sayıyor, dolayısıyla tüm gözler Çin ve gelişmekte olan ülkelerde oluyor. Peki bu durum neye neden oluyor? Yüksek likiditenin neden olacağı talep enflasyonu gerçekleşmediğinden faizlerde artış ve borsada düşüş gerçekleşmiyor. Bu da geçen ayki bültenimizde belirttiğimiz gibi Merkez Bankası’nın bu yıl faiz artışı yapmasının neredeyse imkansız olmasını sağlıyor. Bu durumda yatırımcının üç seçeneği kalıyor; tüketim, altın ya da borsada yatırım. Çünkü düşük kalan bono faizi hem sanayi hem de bankaların karlılıklarının artmasını sağlayacak olup, bu durum da en çok borsamıza yarayacak. Fakat seçicilik daha fazla önem kazanacak. Büyüme hikayesi olan, ön plana çıkacak hisseleri seçerken genel düşünmeyeceğiz. Çünkü; inşaat sektörü patlayacak beklentisi gerçekleşmedi, hem Euro’nun değer kaybı hem de AB’nin içinde bulunduğu borç sarmalı AB’den gelen talebin azalmasına neden olunca, otomotiv sektörü sekteye uğramaya başladı. Yağışlarda kırılan rekolte enerjide arz fazlasına neden oldu ve elektrik – doğalgaz makasının belirsizliğine neden oldu, hesaplamalarımıza göre elektrikte %15 seviyelerinde indirime gidilmesi gerekiyor ama EPDK indirime izin vermiyor. Lokomotif sektör olan bankacılılıkta ise rekabetin artması kredi faizlerinin ve net kar marjının azalmasına neden olmaktadır. Türkiye'de de siyasi gelişmelere bağlı olarak piyasa hareketleri olmaktadır. Ancak geçmişte piyasaların siyasi olan duyarlılığı daha gelişmelere fazlayken, son dönemlerde bu duyarlılık azalmıştır. Çünkü piyasaların ve ekonominin siyasi gelişmelere karşı direnci arttı ki, bu gelişmenin, hem iç piyasada ve hem de özellikle dış piyasalarda Türkiye'ye karşı uzun vadede duyulan güven ve inanç ile ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Diğer taraftan dünyaya entegre olmuş liberal ekonomimizin ve bölge ülkelerine göre istikrarlı bir demokrasimizin bulunması, uzun vadede Türkiye'nin güçlü bir hikayesi olduğu inancına neden olmaktadır. 1 GİRİŞ Merkez Bankası’nın 2001’de bağımsız statüsüne kavuşması ile itibarının artması, son yıllarda siyasi arenada ne çekişmeler olursa olsun hükümetlerin bütçe disiplinini elden bırakmamaya gayret etmesi, Mali Kural'ın hükümetlerden bağımsız uygulanması, siyaset ve ekonomi arasındaki mesafeyi daha da açarak, Türkiye'ye sermaye girişini, doğrudan yabancı yatırım iştahını destekleyecek ve siyasetin ekonomi üzerindeki etkisini azaltacak noktalar olarak öne çıkmaktadır. Endeks bu beklentiler sayesinde direnç seviyelerine yükselmekte, fakat 57.750’yi de geçmekte zorlanmaktadır. Yatırımcı açısından kritik eşik 57.750 seviyesidir. Önümüzdeki dönemde birkaç etmeni bir arada değerlendirmek lazım. Mali kuralın Meclis’ten geçmesi ile not artırımı olacağı beklentisi çok güçlü. Eğer not artımından sonra Türkiye yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılırsa, bu Türk piyasasına mevzuatları gereği yatırım yapamayan fonların gelmesini sağlayacağından ciddi bir yükseliş olacaktır ve bundan bankacılık sektörü piyasadaki derinliklerinden dolayı çok olumlu etkilenecektir. İkinci etmen ise AB’nin içinde bulunduğu durum. Bu süreçte nasıl bir gelişme kaydettiklerine, bankaların birbirlerine kredi açıp açmadıklarına, stres test sonuçlarının ne olduğuna, ekonomilerinde canlanma belirtileri olup olmadığına bakılacak, eğer kıpırdanma görülürse ticaret kanalları da açılacak beklentisi yine borsalarca olumlu karşılanacaktır. Zaten ABD’de bilanço dönemindeyiz. Oradan gelecek iyi karlar bir trend oluşturmasa da günü kurtarmamıza yardımcı olacaktır. 2 GİRİŞ Erken seçim riskinin Anayasa Mahkemesi kararıyla kısmen kalkması ve Mali Kural’ın Meclis’ten geçmesi ile kredi not artırımı beklentileri İMKB’deki geri çekilmelerin dalga boyunu kısaltmaktadır. Band aralığımızı geçtiğimiz ay 52.500 – 57.500 olarak belirlemiş ve geri çekilmelerin alım fırsatı olduğunu söylemiştik. Bu ayki band aralığımızı ise 53.500 – 58.500 olarak belirlemekteyiz. 2004 yılının ikinci çeyreğinden bu yana ilk defa çift basamaklı büyüme oranı yakaladık. Baz etkisi ve güçlü sanayi üretimi performansı zaten büyüme oranının çift basamaklı olacağına dair sinyaller vermişti. Üretim tarafında büyümeye en büyük katkı imalat sanayinden, talep tarafında ise özel sektörden geldiğini görmekteyiz. Arındırılmış karşılaştırmalarda büyüme oranının son dört çeyreğin en düşüğü olduğuna dikkat çekmekteyiz. Türkiye ekonomisi ilk üç ayda göz kamaştıran bir büyüme sergiledi ama bir önceki çeyreğe, yani 2009'un son üç ayına kıyasla sadece %0,1 büyüdü! İstihdam artışı ve uzun dönemli büyüme oranının yukarıya çekilmesi için yatırımların hızlanması gerekiyor. Fakat AB’nin içinde bulunduğu durum ve küresel belirsizlikler başta olmak üzere önümüzdeki çeyreklerde büyüme hızının yavaşlayacağı da aşikar. Fakat her şeye rağmen tahminiz olan %5,9’luk yıllık büyüme hızımızı yakalamayı beklemekteyiz. Diğer taraftan büyümede asıl sorunun dış ticarette yaşandığını görmekteyiz. Yılın ilk beş ayında ihracat %16 artarken, ithalat ise %37 artış gösterdi. Öncelikle aşırı değerlenmiş TL dış ticaret dengesini bozarak, ihracatı frenleyip ithalatı yükseltmekte ve yüksek seyreden cari açığın daha da artmasına neden olmaktadır. Ki burada Euro/Dolar paritesindeki değer kaybına da dikkat çekmekte fayda olduğunu düşünüyoruz. İhracata dayalı büyüme modeli içerisinde ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi, ihracatın arttırılarak devam ettirilmesine bağlıdır. İhracatın artarak devam edebilmesinde ise rekabetçi kur seviyesi çok önemli bir etkendir. Döviz artış hızının enflasyonun gerisinde kalması sanayi kuruluşlarının girdi alımlarında dış dünyaya yönelmesine, KOBİ’lerin bir bölümünün zorlanmasına ve işsizliğin artmasına neden olabilmektedir. İthalatta büyük oranda artış yaşanırken, ihracatın daha az artış göstermesi cari işlemler açığının da artmasına neden olmaktadır. Üretim miktarlarının artmasına rağmen, maliyet artışları ve ülkenin rekabet gücünü kaybetmesi, yan sanayicilerde sermayenin erimesine neden olurken, ihracattaki kar marjılarının da düşmesi sonucunu doğurmaktadır. Merkez Bankası’nın dövizde yapacağı müdahaleler, kur seviyesini yükselterek ihracatçıya destek adımı olarak görülebilir. Merkez Bankası'nın döviz alımlarının yaratacağı risk ise alınan döviz piyasaya karşılığında verilecek TL'nin enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı yapmasıdır. Ancak bu duruma karşı Merkez Bankası’nın piyasadaki fazla TL'yi çekecek araçları bulunmaktadır. 3 GİRİŞ Herşeye rağmen büyümemizi olumlu etkileyecek faktörler arasında canlanan iç tüketim, azalmış olan stokların yenilenmesi, bankaların elindeki likidite fazlası ve kamu borcunun yenilenme oranının azalmasını olarak görmekteyiz. Mart ayında %34,3’lük artışla zirve yapan ihracatımızdaki düşüş eğilimi Haziran ayında da devam etti. Nisan’da %25,4, Mayıs’ta %24,8’lik artıştan sonra Haziran’daki artış oranı sadece %13,15 olurken, yılın ilk yarısında 53 milyar 345 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. İhracatta ilk beş ülke Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa ve Irak oldu. İhracat artış oranının %20’lerden %10’lara gerilemesi hem AB ülkelerinin kemer sıkma politikalarından hem de Euro/Dolar paritesinden kaynaklandı. En çarpıcı değişim yılın ilk beş ayında %39 ihracat artışı gerçekleştiren otomotiv sektörünün Haziran’daki ihracatının %0,5 gerilemesi oldu. Hazır giyimin artışı yılın ilk beş ayındaki %15’ten %6,5’e ve kimyevi maddeler ihracatı ise %48’den Haziran ayında %23’e geriledi. İhracattaki lokomotif olan bu üç sektörümüzün de ortak sorunu ihracatlarında AB ülkelerinin belirgin ağırlıkları. AB’deki mali tedbirler ve frene basma zorunluluğu, bu gidişle iki aya kalmadan ihracat rakamlarımıza daha sert yansıyacak. Diğer bir zorluk da AB’nin Güney Kore gibi ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları ile üreticilerimizin rekabet güçlerini kaybetmesidir. 2010 yılı Mayıs ayında sanayi üretim endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %15,6 ile bekletimiz olan %15,4’e göre paralel bir artış gösterdi. TÜİK'ten yapılan açıklamaya göre, aylık artış oranı %3,7 oldu. Takvim etkisinden arındırılmış endeks 2010 yılı Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %15,1 artış gösterirken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi ise bir önceki aya göre %1,9 artış gösterdi. Bu büyüme hızının son dört aylık sürecin en düşüğü olduğunu ve düşük baz etkisinin olumlu desteğinin giderek azaldığını yansıtmakta olduğunu söylemekle birlikte, iç talepteki toparlanma ve düşük baz etkisinin büyümenin çift hanede kalmasını sağladığını, arındırılmış serideki %1,9’luk artışın ise Kasım 2009’dan sonraki en belirgin artış olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. İmalat sanayi performansına büyüyen sektörler oldukça dengeli bir katkıda bulunmuştur. Tekstil %22,1 artışla 2,4 puan, ihracatın gözdesi otomotiv %26’lik büyüme ile 1,6 puan ve makine ve teçhizat ise %24,1 büyüme gerçekleştirdi. AB’deki sıkıntının artığı Mayıs ayında bile ihracat ağırlıklı sektörlerdeki büyüme umut verici olmakla birlikte, asıl etkiyi Euro’daki değer kaybının arttığı ve baz etkisinin ortadan kalktığı Haziran ayı datalarında göreceğiz. Nisan ve Mayıs aylarına ait sanayi üretiminin ortalama %16,4 olması yılın ikinci çeyreğindeki büyümenin %7-9 bandında olma ihtimalini artırmaktadır. Düzeltilmiş serilerin büyüme hızında görülen yeniden ivmelenme piyasaları rahatlatan bir gelişme olmuştur. Şimdilik genel resim yılın geneli için %5,9 olan büyüme tahminimizi desteklemektedir. 4 ALTIN DAHA NEREYE KADAR… Para birimlerine olan güvenin azalması ve enflasyon kaygıları yatırımcıların altına olan talebinin kesilmemesine neden olmaya devam ediyor. Altın’ın ons fiyatı 2006 yılında 600 dolardı. Buradan başlayan yükselişini Haziran ayında 1250 dolarla zirve seviyesine kadar çıkardı. Nedeni ne olursa olsun sürecin enflasyona ya da ekonomik krize işaret etmesi altın fiyatlarının sert bir şekilde yükselmesine neden oluyor. Euro’nun dip yapması ile tavan yapan altın, ardından Euro’nun toparlanması ile kar realizasyonları ile karşılaştı. Euro’dan bahsediyoruz çünkü altındaki yükselişin başlıca nedeni Euro bölgesinin içinde bulunduğu durum. Kredi derecelendirme şirketlerinin sert not indirimlerine maruz kalan Yunanistan'dan sonra diğer ülkelerin notlarının da indirileceğinin gündeme geleceği beklentisi, AB'de finansal piyasalardaki istikrarsızlık, ülkelerin borçlarını ödeyememe riskinin ortaya çıkardığı ekonomik kriz beklentisi, Euro’nun diğer para birimlerine göre erimesi, Euro bölgesine yönelik tehditlerdir. Bunlardan bahsetmemizin nedeni ise geçmiş dönemlerde de altın ile euronun birbirine paralel hareket etmiş olması ve 2010’un başından beri altının %9,2 değer kazanmasına karşın Euro’nun %11 değer kaybetmesidir. Mayıs ayından bu yana altındaki sert yükselişin nedenlerine baktığımızda ise; 1- Avrupa’daki borç sarmalının belirsizliği, 2- IMF ve AB'nın ortak hareket ederek Yunanistan'a kredi verecek olmasının Euro Bölgesi ve bu ülkeye yönelik belirsizlikleri ortadan kaldırmadığı ve bu durumun da altına talep olarak yansıması, 3- Yunanistan, İspanya, Portekiz, Macaristan’ın borçlarının önümüzdeki yıllarda büyümeye devam edeceğinin beklenmesi, 4- ABD borsalarında 6 Mayıs’dan buyana görülen %12’lik düşüş, 5- Borç krizinin yeni bir global kriz ve buna bağlı olarak durgunluk başlatabileceği endişesinin genel olarak emtia fiyatlarında da gerilemeye neden olması, 6- IMF’in satıldığı açıklanan 403 ton altından 200 tonunun Hindistan Merkez Bankası tarafından alınması, 7Hindistan, Çin ve Vietnam gibi ülkelerin merkez bankalarının altının fiyatının rekor seviyelere yakın olmasına karşın rezervlerini çeşitlendireceklerini açıklamaları, 8- Global çapta faizlerin çok düşük seviyelerde olması ve ucuz paranın çoğalması, 9- Başta ABD olmak üzere düşük faiz politikasının devam etmesi ile ucuz paranın kendine daha fazla kazanç imkanı sunan fırsatlardan yararlanma isteği, 10- Enflasyon beklentisi, hisse senedi piyasasındaki dalgalanmalar, yatırımcıların güvenli liman aramasına neden olunca, altın da vazgeçilmez güvenli liman olmaya devam etmiştir. 5 ALTIN DAHA NEREYE KADAR… 2008 sonu ile 2009 başındaki dönemle günümüz arasında benzerlik kuran kurumlar ise gelecek altı ay içinde altının ons başına 1.500 dolar seviyelerine çıkacağını beklemektedir. Çin'in Yuan politikasında değişikliğe gitmesinin altın fiyatları üzerinde yukarı yönlü bir harekete neden olması muhtemel. Çünkü Çin hane halkının alım gücünün artması altına olan talebi de körükleyecektir. Çünkü Çin’li6ler de altın biriktirmeyi seviyorlar. Global piyasalarda güçlü bir canlanma olmadığı takdirde altındaki yükselişin duraksaması pek mümkün görünmüyor. Bu noktada Çin devreye giriyor, çünkü Çin’in sanayi üretimindeki ve ihracatındaki artış altın fiyatlarında baskı yaratırken, ekonomilerin istikrara kavuşması, emtia fiyatlarındaki yükseliş ile hisse senedine yönelecek yatırımların altında ciddi realizasyona neden olması bekleniyor. Diğer taraftan ise 2.2 trilyon dolarlık rezervi olan Çin Merkez Bankasının bu rezervlerin bir kısmını değiştirme niyetinde olduğunun bilinmesi ki, Çin’in rezervlerinin dünyanın altıncı büyük rezervi olmasına karşın bu rezervler içinde altının payının sadece %2 olduğunu bilmekteyiz bu durumda altının payının %2.2’ye çıkması durumunda bile altın piyasasında 400 tonluk bir talep yaratacağı hesaplanmakdır. Fakat altında ciddi bir düzeltme görsek de Asya kökenli Merkez Bankalarının talebinin devam etmesi (ki Çin ve Japon Merkez Bankalarının altın rezervlerinin Batılı ülkelere göre düşük kaldığı bilinmektedir) ve yatırımcıların altını ciddi bir yatırım aracı olarak görmeleri ana yükseliş trendinin devam etmesini sağlayacaktır. Altın fiyatlarına Türkiye açısından baktığımızda ise farklı bir durum dikkat çekiyor. Cumhuriyet altınında dolar/TL etkisini görüyoruz ki, TL’nin güçlü konumu altın fiyatlarındaki yükselişin ülkemize yansımasını sınırlıyor, TL zayıflamaya başladığından içeride ralli yaşanıyor. Sonuç olarak biz altını hem meta hem de dolar bazında değerlendiriyoruz. Dünya altın konseyi (WGC) 2010 yılı birinci çeyrek verilerine göre Hindistan’dan gelen toplam tüketici talebi %68’lik artışla 193,5 tona ve Çin’den gelen talep ise %11’lik artışla 105,2 tona ulaşmıştır. Buralardaki talep daha çok mücevher alımına yönelik olduğundan altın pazarının gelişmesine neden olmaktadır. WGC’nin dikkat çektiği bir diğer nokta da başta elektronik olmak üzere altının kullanıldığı sanayi sektörleri ve diş hekimliği kaynaklı altın talebinin de %31’lik artışla kaydetmesiydi ki, bu artış 103,2 tonluk bir rakama işaret etmektedir. WGC, AB ve ABD’nin ekonomik toparlanmasının yanında mevcut stokların 2009 yılının ilk yarısında çok düşük seviyelere inmesi nedeniyle de altın fiyatlarının güç kazandığına dikkat çekiyor. 6 ALTIN DAHA NEREYE KADAR… Genel olarak belirttiğimiz sorunlardan birinin bile sonuca bağlanamaması hatta biri bitmeden diğerinin başlaması güvensizliği tetiklemekte bu da altındaki yukarı yönlü trendin devamına neden olmaktadır. Global piyasalara duyulan güvensizlik giderilmeden sular durulmayacak gibi görünmektedir. 7 BDI’A NELER OLUYOR? Bu yılın ilk dört ayında BDI (Baltic Dry Index) yukarı ve aşağı hareketlerle 3000 seviyelerinde seyretti. Takip eden dönemde ise, sürekli olarak yüksek miktarda yeni tonaj arzına rağmen özellikle capesize piyasasındaki yüksek navlun kazançları BDI’yı 26 Mayıs’ta yılın zirvesi olan 4209 seviyesine taşıdı. Mayıs ayı sonu ve Haziran ayı başında toplam altı seans 4000 puanın üzerinde kalmayı başaran BDI, yatırımlara yeniden başlamak konusunda armatörleri ateşlemişti ancak daha sonra yaz sezonu düzeltmesi ile 26 Mayıs’taki zirveden 24 Haziran 2010’a kadar sürekli düşerek 2502’ye kadar indi. BDI'IN HAREKET BANDI Şimdi kısaca BDI’daki gerileme sürecine ve gelişmelere bakalım; Bu yıl deniz yolu ile yapılan küresel demir cevheri ticaret hacminin geçen yıla göre yüzde 9-10 artarak toplamda 1 milyar tonu aşması bekleniyor. Bu artış beklentisinin en önemli gerekçesi, Çin çelik üretimindeki inanılmaz artış ve gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerin çelik endüstrilerindeki toparlanma nedeniyle demir cevheri ithalatlarını artırmalarıdır. Demir cevheri ticaretinin geleceği hakkında yorum yapabilemek için Çin’in aylık demir cevheri ithalat rakamlarının çok iyi takip edilmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkenin yaptığı alımlar deniz yolu ile yapılan dünya demir cevheri ticaretinin üçte ikisinden fazlasını oluşturuyor. Bu ek bilgi ışığında Mayıs ayının son haftasını güçlü capesize piyasasının %21’lik artışı sayesinde BDI 4078’den kapatmıştı. 6000 4000 Piyasanın lokomotifi durumundaki capesize pazarı doğal olarak bütün dikkatleri üzerine toplamaktaydı. Navlun fiyatları artmaya başlamış, pazarlık ve bağlantı sayılarında patlama yaşanmıştı. 2000 2 4 .1 2 .2 0 0 9 0 7 .0 1 .2 0 1 0 2 1 .0 1 .2 0 1 0 0 4 .0 2 .2 0 1 0 1 8 .0 2 .2 0 1 0 0 4 .0 3 .2 0 1 0 1 8 .0 3 .2 0 1 0 0 1 .0 4 .2 0 1 0 1 5 .0 4 .2 0 1 0 2 9 .0 4 .2 0 1 0 1 3 .0 5 .2 0 1 0 2 7 .0 5 .2 0 1 0 1 0 .0 6 .2 0 1 0 2 4 .0 6 .2 0 1 0 0 S1 Yaşanan bu düşüş, çoğunluğun piyasadaki istikrarsızlığın bu yıl boyunca da devam edeceğini anlamasını sağladı. Diğer idrak edilen bir husus da Çin faktörünün piyasanın davranışı üzerindeki etkisinin gittikçe önemini artırması oldu. 2010’un ilk çeyreğinde 45 yeni inşa cape teslim edilirken yıl sonuna kadar bu rakamın 180’e ulaşması bekleniyordu. Bunun ardındaki etmenler ise; Çin’de termal kömür talebinin yaz boyunca yüksek seviyede kalmasının beklenmesi, Hindistan’da yaklaşan muson mevsimi nedeniyle Çin’in demir cevheri ihtiyacını Brezilya ve Avustralya gibi daha uzak kaynaklardan sağlamak zorunda kalacak olmasıydı ve bütün bu gelişmeler capesize piyasasının işine geliyordu. 8 BDI’A NELER OLUYOR? Spot piyasasında Atlantic, Pasifik'e göre daha iyi durumdaydı ancak hafta sonuna doğru bölgeye gelen boş gemiler durgunluğun işaretiydiler. Panamax piyasası eksiye doğru gitmiş, Atlantik başta olmak üzere, boştaki gemi sayısı, yük talebine göre çok yüksek kalınca ve durgun olan Cape piyasasından destek gelmeyince, endekslerdeki düşüşün devam etmesine neden olmuştu. Haziran’ın ilk haftasında capesize endeksi hafif gerilemeye başlamış, panamax ve supramax endekslerindeki kayıplar %8’lerin üzerine çıkmaya başlamıştı ve BDI 3850’lere gerileme gösteriyordu. Handy piyasasında da spot gemi sayısı, yük talebinden daha fazlaydı ve hareketsizlik nedeniyle navlunlar baskı altındaydı. Avrupa’da çelik mamullerine olan talep yavaşlarken Çin’de üretim ve demir cevherine olan talep zayıflıyor, ayrıca başlıca Çin çelik fabrikalarının cevher stokları yeterli miktarda, limanlardaki stoklar da iyi durumdaydı bulunuyordu. Özellikle Hindistan demirine olan talep iyice gerilemişti. Bunda muson mevsiminin etkisi olduğu gibi, buradan taşınan cevher, liman kısıtlamaları nedeniyle supramax ve panamax gibi nispeten daha düşük tonajlı gemilerle yapılabiliyor, bu nedenle ton başına maliyet daha yükseliyordu. Bu sebepten zaten talep daralması olduğunda Çinli alıcılar capesize’larla cevher taşımayı tercih ediyordu. Bu durum spot demir cevheri fiyatlarının düşmesine neden olurken, son bir ay içerisinde fiyatlar nerdeyse dörtte bir gerileme kaydediyordu. Armatörler, özellikle Pasifik'te o ana kadar bağladıkları navlun seviyelerinin altına ikna olmamaya başlamışlardı. Hafta sonuna doğru bu hava Pasifik'e de bulaşmış, kiracılar navlun fiyatlarını düşürmeye çalışınca, yapılan bağlantı sayılarında düşüş görülmüştü. Tatiller, piyasadaki karışıklık ve Euro'nun zayıflığı nedeniyle Baltık'ın kötü etkilenebileceği bekleniyordu. Bazı ticaret rotalarında gemi sayısının düşmesiyle armatörler piyasada baskın taraf olarak kaldılar. Yakıt fiyatlarının 625 doları bulmasıyla, gemilerin işletme bedellerinde iniş çıkışlar görüldü ve armatörler bunu pazarlıklarda lehlerine olabilecek bir şekilde kullandılar. Haftanın son gününde Baltık'ın artık Karadeniz'e göre daha güçlü gözüktüğüne dair raporlar geldi. Bundaki ana neden Karadeniz'de görülen düşüştü. Armatörler, kiracıları arayarak yük bulma yoluna gittiler. Boştaki gemi sayısının son zamanlardaki en yüksek seviyesine ulaşması bu gidişattaki ana etkendi. Baltık'ta ise gübre gibi bağlantı yapılması zor yüklerde, kiracılar navlun fiyatlarında üst seviyelere kadar çıkmak durumunda kaldılar. Navlun fiyatları üzerindeki bu baskının sürmesi trendin devam etmesinin beklenmesine neden oldu. Piyasa üzerindeki baskının artması Capesize gemi talebini düşürürken, periyot bağlantılarda da bir durgunluk hakimdi. 9 BDI’A NELER OLUYOR? Çin çelik üretiminin yakın gelecekte yavaşlayacağına ilişkin beklenti ve Güney Amerika hububat sezonunun sona yaklaşması nedeniyle hububat bağlantılarındaki düşüş sonucunda panamax ve supramax kazançları da azalmıştı. Bu gelişmeler sonucunda BDI’da sert gerileme görülüyor ve 3288’e kadar geriliyordu. BDI 2008- (Haftalık) 5000 4500 4000 3500 3000 2500 2000 Piyasayı yakın vadede etkilemesi beklenen gelişmeler arasında, Kolombiya termal kömür madencilerinin greve gitmesi, Çin’in soya fasulyesi ithalatının güçlü seviyelerde sürmesi, demir cevheri 3 aylık kontrat görüşmelerinin demir cevheri alımlarını etkilemesi gösteriliyordu ve umut verici hiçbir şey ufukta yoktu. Beklenen yaz düzeltmesi erkenden gelmişti. Kuru yük navlun piyasasındaki düşüş devam ederken, özellikle capesize ve panamax gibi büyük tonajlarda düşüş daha sert oluyordu. Çin ve Tayvan pazarlarının haftanın üç günü tatil olması da olumsuzluğu artırmış, BDI bir ay içinde neredeyse %30 gerilemiş ve 2694 puanlara gelmişti. 2008’den buyana gerçekleşen en büyük haftalık düşüş gerçekleşmişti. 1500 1000 500 0 7 .0 5 .2 0 1 0 0 7 .0 3 .2 0 1 0 0 7 .1 1 .2 0 0 9 0 7 .0 1 .2 0 1 0 0 7 .0 9 .2 0 0 9 0 7 .0 5 .2 0 0 9 0 7 .0 7 .2 0 0 9 0 7 .0 3 .2 0 0 9 0 7 .1 1 .2 0 0 8 0 0 7 .0 1 .2 0 0 9 Navlun fiyatlarındaki düşüş devam ediyor, özellikle de Atlantik baskı altında kalıyordu. Panamax piyasasında, emtia fiyatlarının düşmesi dolayısıyla spot yük talebi azalmıştı. Panamax piyasası da bundan zarar gördü. Periyot bağlantılarda durum biraz daha iyiydi ancak kiracılar beklentilerin gerçeğe dönüşmesi için işi zamana bırakmayı tercih ettiler. Emtiya piyasasındaki endişe verici hava devam edebilir ve bu da periyot bağlantı fiyatlarının daha da azalmasına neden olabilirdi. Yaşaşan bu düşüş çoğunluğun piyasadaki istikrarsızlığın bu yıl boyunca da devam edeceğinin ve Çin faktörünün piyasanın davranışı üzerindeki etkisinin gittikçe önemini artırmasını anlamalarına neden oluyordu. Çin ekonomisinin büyüme hızının kısa süre içerisinde azalacağının tahmin edilmesi navlunları düşürüyor, Çin kömür ithalatının bu yıl geçen yıla göre %65 artacak olmasının navlunlara olumlu olarak yansıyacağı düşünülüyordu. Çinden gelen her haber fiyatları aşağı yukarı dalgalandırıyordu. Kiracılarla armatörler daha önceki fiyatlardan bağlantılar yapıyorlardı. En büyük beklenti, genellikle Haziran ortası veya sonu gibi başlayan buğday hasatıydı. Bu hasat Temmuz ayına da sarktığı için buğday yüklerinde her geçen gün artış olması bekleniyor, ancak bu sürecin sonunda, Ağustos gibi yaz durgunluğunun navlun fiyatlarını aşağıya çekmesi bekleniyordu. Fakat Akdeniz'deki boş gemi sayısının azalmasıyla beraber bu sefer coaster piyasasından bir durgunluk görülüyordu. 10 BDI’A NELER OLUYOR? Batı Akdeniz'den kuzey Avrupa'ya olan dönüş yüklerinde armatörler bağlantı yapmakta zorlandılar. Genel beklenti yaz durgunluğunun yakın olduğu yönündeydi. Hatta Karadeniz'de bunun sinyalleri görülüyordu. Türkiye'ye olan hurda bağlantıları ve Ukrayna ile Rusya'dan çıkan buğday bağlantılarında azalma vardı. Ek olarak Türkiye'den Karadeniz ülkelerine olan çimento ithalatı da yavaşlamış, Baltık'ta ise armatörler kendilerine cazip gelmeyen fiyatları reddetmekten çekinmiyorlardı. Genel endeks 21 gün üst üste düşüşün ardından 2009 Ekim ayından bu yana en düşük seviyesine, 2501 puana gelmişti. BDI’da bu derece bir art arda gerileme serisi en son Nisan 2009’da yaşanmıştı. Yönünü bir türlü belirleyemeyen Capesize piyasasında günlük kazançlar neredeyse panamax kazançları ile aynı seviyeye gelmişti. Piyasa Çin inşaat sektöründeki yaklaşan yavaşlama korkusunun negatif etkisinde kaldı. Bu korku Çin çelik fabrikalarının fiyat düşüşü nedeniyle üretimlerini geçici olarak kısma haberleri ile yoğunlaştı. Yeni inşa gemi teslimleri nedeniyle filonun hızlı oranda büyümesinden dolayı gelecek bir-iki ay daha cape piyasasının aşağı yönlü olması beklenmeye başlamıştı. Hatta gelecek yıl cape kazançlarının panamax kazançlarının altına düşebileceği dillendirilmeye başlanmıştı. Piyasanın baskı altında kalmasına neden olan diğer bir sebep ise, Hindistan demir cevheri taşımaları ile ilgili bu ülkede Hükümet yetklilerinin kanun dışı demir cevheri ticaretine karıştığı yönünde şüpheler üzerine hükümetin bir maden şirketinin faaliyetlerini durdurma kararıydı. Ayrıca mevsimsel muson yağmurları, bu ülke limanlarından yapılan yüklemeleri aksatıyordu. Capesize piyasında günler ilerledikçe beklentiler yükselse de Pasifik'in durgun olduğu görülüyordu. Panamax’da ise Pasifik'teki gemilerin ECSA ve Uzak Doğu'ya bağlantı yapmaları geçici olarak beklentilerin artmasını sağlamıştı. Ancak Atlantik'teki navlun fiyatları iyimser havaya rağmen yeterince artmamıştı. Coaster piyasasında ise Fransa'dan Kuzey Afrika'ya ve Yunanistan ile İtalya'ya hububat bağlantıları vardı. Baltık'ta ise hububat ticareti daha ağır ilerliyordu, zaten bölgedeki gemi sayısı da azdı. Ancak Baltık'ta armatörler gemi sayısının azlığı sayesinde düşük navlunları reddedebiliyorlardı. Avrupa'daki ticaret seviyesinde yaz durgunluğunun belirtileri görülmeye başlanıyordu. Doğu Akdeniz'de boştaki gemilerin gitgide artması bu tarafın biraz yavaşlayacağına işaret ediyordu. Temmuz’un ilk haftasına girildiğinde Kuru yük piyasası son dokuz ayın en düşük seviyesine inmişti. Panamax endeksi diğerlerine göre oldukça fazla olarak % 20 gibi büyük oranda düşmüş, ortalama günlük panamax TC kazançları Ekim 2009’dan bu yana ilk kez 20 bin doların altına gerilemişti. 11 BDI’A NELER OLUYOR? Panamax piyasasındaki bu büyük düşüş genel endeksi de % 9 civarında aşağıya çekmiş, Ağustos 2005’den bu yana en uzun peş peşe düşüşünü gerçekleştirerek 27 seans boyunca sürekli gerileyen BDI 2300 puanın da altına inerek son 9 ayın en düşük seviyesine gelmişti. BDI 2005 - Haftalık 12000 10000 8000 6000 4000 2000 Öte yandan Akdeniz'de daha da fazla yük piyasaya girerken, bölgeye daha fazla gemi gelmesi halinde navlunların düşeceği yönündeki korkuların yersiz olduğu ortaya çıktı. Armatörler ana hedef olarak bu bölgeyi seçtiler. Türkiye limanlarında ise Kuzey Afrika ve Güney İtalya'ya yapılan maden, gübre ve hububat ihracatından kaynaklı bir hareketlilik vardı. Türkiye limanları hurda ithalatı nedeniyle oldukça yoğundu. Türk ihracatçılar bu hurdaları ucuza almaya çalışıyorlardı ancak artan talep nedeniyle daha sonra yüksek fiyatlarla karşılaşmaya başladılar. 01 . 07 0 1 .2 0 0 . 11 5 0 1 .2 0 0 . 03 5 0 3 .2 0 0 . 07 6 0 1 .2 0 0 . 11 6 0 1 .2 0 0 . 03 6 0 2 .2 0 0 . 07 7 0 1 .2 0 0 . 11 7 0 4 .2 0 0 . 03 7 0 1 .2 0 0 . 07 8 0 4 .2 0 0 . 11 8 0 3 .2 0 0 . 03 8 0 1 .2 0 0 . 07 9 0 3 .2 0 0 . 11 9 0 2 .2 0 0 . 03 9 0 1 .2 0 1 . 07 0 .2 0 10 0 Ancak Akdeniz'e daha fazla boş gemi gelmesi durumunda navlun fiyatlarının düşeceğinden korkuluyordu. Kuzey Denizi ve yukarı Baltık'taki tüccarlar yüklerin ve gemi talebinin oldukça azaldığına dikkat çekmeye başladılar. Cape piyasasında sessiz bir başlangıçtan sonra, Atlantik'teki önemli kiracıların fiyat sormaya başlaması, piyasanın iyiye gideceğinin göstergesiydi. Düşük yakıt fiyatları navlunları belli bir seviyenin üstünde tutuyordu. Yük talebi ve gemi arzı birbirine çok yakındı. Ancak Kuzey'de daha fazla tüccarın tatile çıkmasıyla beraber, yukarı Baltık'taki hububat ticaretinde daha çok durgunluk hakimdi. Çelik piyasasında ise talepte ufak bir artış olsa da navlunlar değişmiyordu. Akdeniz'de genel olarak bir düşüş vardı. Çoğu yük için olan talepler azalırken, seviyesini koruyan tek emtia, gübreydi. 12 BDI’A NELER OLUYOR? Çin , Çelik fiyatları ve beklentiler… Çin’in demir cevheri ve kömür ithalatı iki aydır peş peşe düşüyordu. Çin ekonomisinin yavaşlamasının navlunlar üzerinde çok büyük etkisi bulunurken, diğer ülkelerin ekonomilerindeki toparlanma ise henüz tek başına piyasayı ayakta tutacak seviyede değildi. Çin çelik fabrikaları piyasadaki aşırı çelik arzını azaltmak ve çelik fiyatlarındaki düşüşün önüne geçmek için üretimlerini kıstı. Çin çelik üretiminin kısa vadede normalde olması gerekenden daha düşük seviyelerde seyretmesi ve fiyatların eski seviyesine gelmesi ile çelik üretiminin tekrar normal seviyelerine dönmesi bekleniyor. Çelik üretiminin azalmasıyla demir cevheri talebi ve özellikle capesize ve panamax navlun kazançları baskı altında kalıyor. Demir cevheri talebindeki bu düşüşün kısa vadede termal kömür ve hububat ticareti ile dengelenebileceği ancak bunun ne kadar süreceği yazın ilerleyen günlerinde belli olacak. Nitekim G.Amerika hububat sezonundaki düşüş de navlunları olumsuz etkilemeye başladı. Navlun kazançlarını baskı altına sokacak diğer bir faktör ise yeni inşa gemi teslimleri nedeniyle oluşan aşırı taşıma kapasitesi. Kuru yük filosunun bu yıl % 16 büyümesi, diğer bir ifade ile filoya yeni 1100 geminin daha katılması beklenirken, yük talebindeki artış 634 gemiye denk geldiği hesaplanıyor. Çin piyasasında Nisan ortalarında zirve yapan çelik fiyatları o tarihten bu yana gerilemeye başladı. Bu gelişmeyi doğal olarak ham çelik üretimindeki düşüş takip etti. Nisan ayı günlük ham çelik üretim ortalaması 1,821 milyon ton iken Mayıs ayında günlük ortalama üretim, 1,805 milyon tona düştü. İçinde bulunduğumuz dönemde çelik üreticilerinin şişen stokları eritmeye çalışması ve zayıf talep sonucunda Körfez bölgesinde gelecek haftalarda çelik fiyatlarının daha da düşmesi bekleniyor. Çelik piyasası için büyük önemi olan inşaat faaliyetleri Körfez bölgesinde geçen yıl krizi takiben yavaşlamıştı. Müteakiben piyasada oluşan arz sonucunda bir çok çelik üreticisi ihracatını artırmaya çalıştı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi önemli tüketim bölgelerinde talepteki mevsimsel yavaşlama sinyalleri ile çelik fiyatlarının bulunulan seviyelerden daha da aşağıya düşmesi bekleniyor. Ağustos ortasında başlayacak Ramazan ayı nedeniyle BAE, Kuveyt, Bahreyn’de bulunan inşaat firmalarının siparişlerinde azalma görülüyor. Bu firmaların şu sıralar satın almadan ziyade stoklarını kullanacakları değerlendiriliyor. 13 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… Dünyada sermaye piyasalarında hisse senedi piyasası kadar büyük, hatta bazı ülkelerde daha da gelişmiş olan özel sektör tahvil bono piyasasının var olduğunu görmekteyiz. Sermaye piyasamız için milat 1985 olduğundan, bu tarihten günümüze piyasanın sadece hisse senetleri ile yani tek bacakla çalıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye ekonomisi son dönemde görülmektedir ki, birçok ülkeden daha olgun, daha kurumsal ve batıyla olan ilişkileri ve halka açıklık oranları açısından da bakıldığında çok daha iyi durumdadır. Diğer nedenleri bir tarafa bırakırsak devlet tahvili ve hazine bonolarının piyasaları işgal etmesinden dolayı özel sektörün tahvil çıkaramadığı da inkar edilemez diğer bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Fakat, Türkiye’de özel sektör tahvil piyasasının, gerek yurtdışı ile kıyaslandığında, gerekse de yurtiçinde diğer sermaye piyasası enstrümanı olan hisse senedi ile kıyaslandığında oldukça küçük kaldığı görülmektedir. Devlet tahvili ve hazine bonoları yıllardır öylesine reel faiz verdiler ki, tasarruf sahiplerinin başka bir yatırım alanı aramasına gerek kalmamıştı. Reel faiz vermede dünya birinciliğini kimseye kaptırmamayı başarmıştık. Borçlanma senedi olarak adlandırdığımız tahvil, finansman bonosu, banka bonosu gibi yatırım araçları gelişmedikten sonra güçlü bir sermaye piyasasından bahsedebilmek zorlaşmaktadır. Bu piyasanın bugüne kadar yeterince gelişmemesinin temelinde ise üç gerekçe gösterebiliriz. Bunlar da; a) Kamunun borçlanma ihtiyacının fazla olması, b) Yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak TL faizlerin yüksek olması c) Resmi prosedür ile vergisel bazı ek maliyetlerdir. Yüksek enflasyon/yüksek TL faizi TL cinsi borçlanmak ortamında şirketler için çok pahalıydı. Bu nedenle şirketler de uzun vadeli yatırımların finansmanını ağırlıklı olarak uzun vadeli yabancı para borçlanmalarıyla gerçekleştiriyorlardı. Çünkü bu dönemde şirketler değil tahvil/bono araçlarını, uzun vadeli TL kredi bile kullanmadılar. TL faizlerinin yüksekliğinden dolayı, özel sektör yıllarca işletme sermayesi için bile döviz kullanıyor ve kur riski taşımaya razı olmak zorunda kalıyordu. Özel sektör tahvilleri olmayınca tahvil-bono piyasası ağırlıklı olarak kamu kağıtlarından (devlet tahvili hazine bonosu) oluşuyordu. Sermaye piyasasındaki enstrümanları temelde ikiye ayırabiliriz. Ortaklık hakkı veren araçlar ve borçlanma senetleri. Bunların da tipik temsilcileri hisse senetleri ve tahvillerdir. 14 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… İhraç yeniden başlıyor... gözde olmaya Son yıllarda enflasyondaki düşüşe paralel faizlerdeki düşüş trendi ve Merkez Bankası’nın piyasalarda iyimserliği artıran açıklamalarıyla birlikte neredeyse unutulmaya yüz tutan özel sektör tahvil ihraçları yeniden gündeme gelmiştir. Devlet iç borçlanma kağıtlarındaki faizlerin hızla gerilemesi, yeni enstrümanlara olan ihtiyacı artırdı. Faizler aşağıya gelmeye başlayınca para piyasası faiz oranlarıyla kredi piyasası faiz oranları arasındaki makas açıldı ve şu anki özel sektör tahvil faizleri işletme sermayesi için bu maliyetin katlanılacak seviyeye gelmesi sonucu tahvil arzları için ideal bir dönem oluştu. Şirketler tahvil çıkartarak uzun vadeli borçlanmak istiyor. Şirketler artık farklı yollardan finansman sağlayabilecek ve belirli kaynaklarla sınırlı kalmayacaklar. Diğer taraftan da artık şirketler kendi olanakları ile kendi reyting ve bilançolarına göre, ülke riskinin ötesine geçip borçlanabilecekler. Yatırımcı açısından tahvilin, riskine göre getirisinde farklılıklar olabilecek, devlet fonlarının risksiz olmasına karşın, özel sektör şirketlerinin barındırdıkları riskleri belirleyecek reyting kuruluşları önem kazanacak ve şirketlerin reytinglerden aldıkları puanlar ve borçluluk durumuna göre riskleri belirlenince bu sonuçlara göre ödeyeceği faiz oranları da belli olacaktır. Devletin en kötü ihtimalle para basarak borcunu ödeme gücü olduğundan devlet tahvilleri, en risksiz enstrüman olarak tanımlanır. Şirketlerin ise böyle bir imkanı yoktur. Gelir yaratamadıkları, varlıklarının olmadığı ve yeniden borçlanamadıkları durumlarda borçlarını ödeyememe riski bulunmaktadır. Ayrıca özel sektör tahvilleri çok işlem görmediklerinden vadesinden önce nakde çevrilmesi istendiğinde makul bir fiyattan nakde çevirememe riski de mevcuttur. Dolayısıyla yatırımcılar özel sektör tahvillerinin benzer vade ve benzer yapıdaki devlet tahvillere göre daha yüksek bir getiri sağlamasını beklemektedir. Faiz oranlarındaki bu fark risk primi olarak adlandırılır ve bu risk primi şirketten şirkete ve konjonktüre göre değiştiği için, ne kadar olması gerektiğine yönelik genel bir şey söylemek mümkün değil. Bu risk primi her tahvil ihracında yatırımcılardan gelen taleplere göre belirlenir. Özel sektör tahvillerinde daha rekabetçi bir yapının oluşması şirketlerin alacakları reytinglere göre olacaktır. Şirketler sahip oldukları reytingler dahilinde içerdikleri risklere göre borçlanabilecek, böylece hem ülke hem de firma olarak kurumsallaşma aşamasında önemli adımların atılması sağlanmış olacaktır. Ülke açısından da likidite bolluğu anlamına geldiğinden, diğer olumlu bir gelişme olmaktadır. 15 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… Bu süreçte en önemli konu, kredi riskini alacağınız şirketin gelecekte geri ödemelerini gerçekleştirebilecek potansiyeli ve geçmişi olup olmadığı ile bu risk karşılığında istenecek ek faiz oranının hangi vadede ne olacağıdır. İhracın türünü belirlerken veya fiyatlandırmayı yaparken şirketin durumu dışında, gelecek piyasa koşullarının ne olacağı da ayrıca dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan ise tahvil ihracı sayesinde şirketler mevcut fon kaynaklarına alternatif sağlarken, finansal esneklikleri artmakta, şirketlerin bilinirliliği sağlanmakta, operasyonel verimlilikte artış kaydedilmektedir. Halka arz yoluyla yapılacak ihraçlar, ihracın daha geniş tabana yayılmasını ve likiditesinin yükselmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla özellikle halka arz edilerek yapılacak ihraçlarda likiditesinin fazla olması sebebiyle ihracın en önemli alıcısı kurumsal yatırımcılar olmaktadır. İşin bir de risk içeren zayıf tarafları da vardır. Bunlar ise; yurtdışında döviz yoluyla borçlanılabilirken yurtiçinde borçlanılamaması, DİBS’lerin ortalama vadesinin üzerine çıkılamaması, sabit faizli ihraçlarda faizin vade sonuna kadar revize edilememesi, riske göre gösterge faizin oluşmaması, SPK ön hazırlık süreci, faiz oranının kamuya açıklanma zorunluluğu, derecelendirme yapılamamasının kredi riskinin tespitini güçlendirmesi ve bağımsız denetim yükümlülüğü olarak görmekteyiz. Kolaylaştırıcı düzenlemeler... Faizlerdeki düşüşün yanı sıra şirketlerin tahvil ihracını zorlaştıran vergilendirme başta olmak üzere yapılan yasal düzenlemelerin de yardımıyla, son günlerde şirketlerin tahvil ihracını gündemlerine aldığı gözleniyor. Yapılan düzenlemelerle mevzuat Avrupa Birliği’ne uyumlaştırılırken, özel sektör tahvillerinin önündeki bürokratik engeller kaldırıldı. Kamu kağıdı ile özel sektör tahvili arasındaki BSMV farkı kaldırıldı. Ayrıca SPK da özel sektör tahvillerinin repoda kullanılmasına onay verdi. Devlet kağıtları repoda kullanılırken, özel sektör borçlanma senetlerinin kullanılamaması ve hatta bankalar için kredi sayılması ciddi bir eşitsizlikti. Banka ve aracı kurumların aldıkları tahvili repoda teminat olarak kullanabilmelerine böylece olanak sağlandı. Bu tür araçların en büyük alıcısı bankalar, sigorta şirketleridir. En son yapılan düzenlemeler ile yatırım fonlarının, portföylerinin %10’una kadar tahsisli ihraçlara katılım hakkı verildi. Emeklilik fonları için de olumlu bir gelişme olan bu durum sayesinde, daralan faiz ortamından getirisi benchmarkın üzerinde olan özel sektör tahvillerini emeklilik fonları da portföylerine katabilecekler. 16 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… Daha fazla gelişmesi için... Özel sektör SGMK piyasasının gelişmesi için temel olarak talebin ve arzın artması gerekmektedir. İhraç maliyetlerinde yaşanan olumlu gelişmelerin devam etmesi, faizlerin düşmesi, kamunun borçlanma ihtiyacının azalması ve de yasal düzenlemelerin kolaylaştırılmasının devamı halinde piyasanın hem arz, hem de talep açısından gelişmesi sağlanabilir. Hazine tahvil ve bonolarında %8,5–9’lar seviyesine gerileyen getirilerin, özel sektör tahvillerinde artı 2–4 puan arasında olduğu görülmektedir. Tek haneli getirilere düşüldüğü bir ortamda 2–3 puan getirinin, toplam getiriyi %20-25 artması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, yatırımcıların özel sektör tahvillerine talebini artırması beklenmektedir. Talep ve arzı artıracak diğer bir etmen de yatırımcıların kredi analizini yapabilmelerini kolaylaştırıcı mekanizmanın diğer bir ifadeyle derecelendirme sisteminin oluşturulmasıdır. Enflasyon ve faizlerin düşmesine rağmen mevduat ağırlıklı olarak bir ay vadede yoğunlaşan yatırımcı kitlesinin bu düşüncesinin değişmesi gerekmektedir ki, bu da derinlikli bir piyasa ile yavaş yavaş sağlanabilir. İhraçcının olabildiğince şeffaf olması ve aracı kurum ya da bankanın çıkarılan tahvilde ikincil piyasayı sağlaması, yani fiyat yapıcılığı ile likidite sağlaması oldukça önemlidir. Özellikle likidite çok önemli olup, eğer likidite sağlanmazda yatırımcı ilgisi çok sınırlı kalabilmektedir. Bu tür ihraçlarda, bireysel önce yatırım ve yatırımcılardan emeklilik fonlarının talebi çok önemli olup, bu şekilde ihraçlar artabilecek ve piyasalar derinleşebilecektir. Özel sektör tahvil ihraçları sadece şirketler için değil, yatırımcılar için de cazip bir fırsat sunmaktadır. 17 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… SON DÖNEM GELİŞMELERİ… 2005 yılından bu yana toplam 1.369 mn TL’lik 27 adet işlem gerçekleştirilmiş, bunlardan 728 mn TL’lik kısmı aynı ihraççıya aitken, maksimum ihraç büyüklüğü de 150 mn TL olmuştur. Bir işlem hariç piyasada işlem gören DİBS’lerin ortalama vadelerinin üzerinde ihraç gerçekleştirilmemiş, vadeler 1,5-2 yıl arasında olmuş ve en yüksek risk primi 700 baz puanla Pamuk Faktoring’de olmuştur. 2009 yılında toplam 8 adet ve 291 mn TL değerli özel sektör borçlanma aracı ihraç edilmiştir. 1Ç10 döneminde ise 4 adet işlemle 210 mn TL’lik ihraç gerçekleştirilmiş ve 805 mn TL değerinde 7 adet başvuru da SPK’ya iletilmiştir. İhraç Büyüklükleri ve Adetleri 9 450 İhraç Büyüklüğü (mn TL 350 7 290 300 250 270 290 4 2 2 13 Faiz türü seçiminde; Sabit Faizli Araçlar; İskontolu borçlanma araçları ve sabit kuponlu tahviller Değişken Faizli Araçlar; Değişken kuponlu tahviller (Belirlenmiş bir tahvile veya endekse dayalı) olarak yapılmaktadır. 3 120 100 7 5 4 150 8 Halka arz; Borçlanma araçlarının çok sayıda ve önceden bilinmeyen yatırımcılara çağrı ve ilan yoluyla satış. Tahsisli satış; Halka arz edilmeksizin tahsisli olarak ya da İMKB’nin ilgili pazarında toptan satış. Nitelikli yatırımcıya satış; Kurumsal yatırımcılar (Yatırım fonları, yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar, bankalar, sigorta şirketleri vb.) ile ihraç tarihi itibariyle en az 1 milyon TL tutarında Türk ve/veya yabancı para nakit veya sermaye piyasası aracına sahip olan gerçek ve tüzel kişilere satış. 6 5 200 50 385 İhraç türlerine baktığımızda 3 yöntem görmekteyiz. İhraç Adedi 8 400 Bu işlemler gerçekleştirildiği takdirde 2010 yılı toplamında 1 milyar TL üzerinde finansman sermaye piyasaları üzerinden temin edilmiş olacaktır. 1 1 0 0 2005 2006 2007 2008 2009 2010/4 İhraç Yıllar Büyüklüğü İhraç Adetleri 18 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… İkinci el piyasası ve likitide; Borçlanma araçları borsada işlem görebilmekte, repoya konu olabilmekte, yatırım fonları borçlanma araçlarını portföylerine alabilmektedir. Satış esnekliği; Nitelikli yatırımcıya halka arz imkanı yoluyla, sadece nitelikli yatırımcıya yönelik izahname düzenlenmeksizin halka arzda bulunulabilir. Tahsisli satış; 100 kişiyi geçmemek kaydıyla izahnamede düzenlenmeksizin satış yapılabilir. 1 yıllık süreçte satış imkanı; Kurul kaydına alınan borçlanma araçları, bir yıllık dönem içinde farklı vade yapısı ve faiz oranı üzerinden satılabilir. Bir yıllık dönem içinde her ihraç için Kurul’a başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Vade esnekliliği; Özel sektör tahvillerinin vadeleri en az iki yıl olmak üzere serbestçe belirlenebilmekte, sabit veya değişken faizli olarak ihraç edilebilmektedir. Kupon ödemeleri yılda 1, 2 ya da 4 kez olabilir. İhraççının vaya tasarruf sahibinin talebine bağlı olarak kısmen veya tamamen erken itfa edilebilir nitelikte borçlanma aracı ihraç edilebilir. Faiz esnekliği; Bir göstergeye veya endekse bağlı, kısmen endeksli kısmen faiz oranlı borçlanma aracı ihraç etme kolaylığı bulunmaktadır. Ayrıca ihraççılar esas sözleşmelerinde veya varsa özel mevzuatlarında hüküm bulunmak şartıyla tahvillere kardan pay verebilirler ki, bu da ihraca olan talebi artırıcı etkide bulanacaktır. 19 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… Maddesel özetleme yaptığımızda ise 2010 yılında özel sektör tahvillerinin hız kazanmasının nedenlerini; a) Gösterge faiz oranlarının tarihin en düşük seviyelerinde olması, b) Düşük sabit maliyetlerin olması, c) Teminat ve ipotek gerekliliğinin olmaması, d) Vade yapısı ve faiz oranlarında esneklik olması, e) Kısa vadeli yüksek maliyetleri bulunan borçların yeniden yapılandırma olanağı, f) İhraç limitleridir. Burada belirtmemiz gereken bir not ise; ihraççıların daha önce ihraç ettikleri ve halen tedavülde olan borçlanma araçlarının nominal tutarı, yeni ihraç limitinin hesaplanmasında bir indirim kalemi olarak dikkate alınır, şartının bulunmasıdır. Halka açık anonim ortaklıkların ihraç limitleri; (1) Halka açık anonim ortaklıkların ihraç edebilecekleri borçlanma araçlarının toplam tutarı, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde hazırlanmış, bağımsız denetimden geçirilmiş ve genel kurul tarafından onaylanmış son hesap dönemine ilişkin yıllık finansal tablolarda yer alan özkaynak toplamının on katını geçemez. (2) Halka arz edilmek suretiyle ihraç edilecek borçlanma araçlarının toplam tutarı, birinci fıkra çerçevesinde hesaplanan genel ihraç limitinin yarısını geçemez. Halka açık olmayan anonim ortaklıkların ihraç limitleri; (1) Halka açık olmayan anonim ortaklıkların ihraç edebilecekleri borçlanma araçlarının toplam tutarı, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde hazırlanmış, bağımsız denetimden geçirilmiş ve genel kurul tarafından onaylanmış son hesap dönemine ilişkin yıllık finansal tablolarda yer alan özkaynak toplamının altı katını geçemez. (2) Halka arz edilmek suretiyle ihraç edilecek borçlanma araçlarının toplam tutarı, birinci fıkra çerçevesinde hesaplanan genel ihraç limitinin yarısını geçemez. 20 FAİZ DÜŞÜNCE, ÖZEL SEKTÖR TAHVİL İHRACI YOĞUNLAŞTI… Bankalara etkisi... Özel sektörün bankalardan kredi kullanması yerine reytinglerine göre çıkaracakları tahvil, bankaların artık bankacılık yapmasına neden olacaktır. Kaynaklar: Halka arz seferberliği broşürleri, SPK, www.spk.gov.tr ve www.imkb.gov.tr Merkez Bankası'nın faizleri tarihi düşük seviyelerde tutması ve önümüzdeki dönemde de bir değişiklik beklenmemesi borçlanacak şirketlerin bankaların aracılığı ve uyguladığı yüksek kar marjları olmadan finansman sağlamalarının önünü açmıştır. Kamunun likidite ihtiyacının azalması, şirketlerin tahvil arzı ile finansman sağlamaları, yatırımcı için de farklı yatırım alanı oluşmasını sağlamıştır. Bankacılık sektörünün karını artıran önemli bir enstrümandan kopmalar yaşanacak ve şirketler bankalara ödedikleri faiz farkını daha düşük maliyetlerle yatırımcılara ödeyecektir. Böylece banka, kaynaklarını özel sektördeki büyük şirketlere borç vermek yerine, tüketiciye ve küçük şirketlere kredi vermek durumunda kalacaktır. Bankalar, özel sektöre ya da büyük şirketlere kredi vermenin yanında ağırlığı daha küçük ve orta çaplı kesimlere yönelik kredi vereceklerdir. Artık çok büyük şirketlerin de bankalardan borçlanmaya ihtiyacı olmayacaktır. Bankaların pastaları bu nedenle küçülecektir. 21 MAKRO EKONOMİ ENFLASYON Gıda fiyatlarındaki öngörülemeyen düşüş nedeniyle beklentilerden daha fazla gerileyen Mayıs verileri sonrasında yıllık enflasyonun tek haneye gerilemesinin ardından, Haziran ayında da enflasyon beklentilerin altında kaldı. Haziran ayında yaşanan düşüşte yine gıda fiyatlarında yaşanan gerileme etkili oldu. 2010 yılının Şubat ayında %14,84’e kadar yükselen yıllık gıda enflasyonu, Mayıs ayında sert bir düşüşle %6,66 seviyesine geriledikten sonra Haziran ayında da %5,62 düzeyine gerilerken, yine bu yılın Şubat ayında %10,13, Nisan ayında %10,19 seviyelerine yükselen yıllık TÜFE, Mayıs ve Haziran aylarında düşüş trendi içine girerek %8,37 seviyesine kadar gerilemiştir. Haziran ayında tüketici fiyat endeksi (TÜFE) %0,56, üretici fiyat endeksi (ÜFE) %0,50 gerilerken, böylece yıllık enflasyon TÜFE’de %8,37’ye, ÜFE’de %7,64’e geriledi. Grafikte de görüldüğü üzere gıda gurubunda yaşanan fiyat dalgalanmalarıyla, TÜFE’de meydana gelen değişimlerin hemen hemen paralel bir seyir izlediği gözönüne alınırsa, Haziran ayında enflasyonda yaşanan gerilemede belirleyici olan gıda ve alkolsüz içecekler grubunundaki dalgalanmanın önümüzdeki dönem için de belirleyici olacağını öngörmekteyiz. TÜFE’nin hesaplanmasında en büyük ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz içecekler grubunun ve TÜFE’nin 2009 yılı Ocak ayından bu yana yıllık değişimleri aşağıdaki grafikte görülmektedir. 16,00 Gıda Enflasyonu Yıllık Değişim (%) 14,00 12,00 10,00 Önümüzdeki ay düşük seviyelerde seyretmesi beklenen sebze-meyve fiyatları öncülüğünde gıda fiyatlarında devam etmesi beklenen gerileme ve diğer mevsimsel etkiler sonucunda enflasyondaki düşüşün sürmesini beklerken, Ağustos ayında Ramazan ayı etkisiyle gıda fiyatlarında yükseliş yaşanması muhtemeldir. 8,00 6,00 4,00 2,00 Oc a Şu .09 b. Ma 09 r.0 Ni 9 s.0 Ma 9 y Ha .09 z.0 Te 9 m Ağ .09 u. 0 Ey 9 l.0 Ek 9 i Ka .09 s.0 Ar 9 a. Oc 09 a Şu .10 b. Ma 10 r.1 Ni 0 s.1 Ma 0 y Ha .10 z.1 0 0,00 TÜFE Gıda ve alkolsüz içecekler Küresel kriz ortamının devam etmesi ve düşük seyreden enflasyon fiyatlarının Merkez Bankası’nın faiz artırımı konusunda elini rahatlattığını düşünürken, faiz artırımlarına 2011 yılının ilk çeyreğinde başlanacağını ve yılın sonuna doğru devreye girecek olan baz etkisi ile enflasyonun yıllık bazda %7,3 seviyelerinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz. 22 MAKRO EKONOMİ ENFLASYON TÜFE - Haziran Ana Harcama Grupları Genel Gıda ve alkolsüz iç. Alkollü iç. ve tüt. Giyim ve ayakkabı Konut Ev eşyası Sağlık Ulaştırma Haberleşme Eğlence ve kültür Eğitim Lokanta ve oteller Çeşitli mal ve hiz. ÜFE - Haziran Bir önceki Enflasyona aya göre Aylık Ana değişim Katkı Harcama oranı(%) Grupları -0,56 -2,52 -0,01 0,35 0,46 0,37 0,01 -0,42 0,70 -0,10 1,04 0,20 -0,25 -0,56 -0,70 0,00 0,03 0,08 0,03 0,00 -0,06 0,03 0,00 0,03 0,01 -0,01 Genel Tarım Sanayi *Madencilik *İmalat Gıda Tekstil Petrol Ür. Kimyasal Ür. Ana Metal Makine *Enerji Bir önceki Enflasyona aya göre Aylık değişim Katkı oranı(%) -0,50 -0,70 -0,45 -1,88 -0,50 -0,34 1,13 -2,74 -0,41 -3,56 0,49 0,33 -0,50 -0,12 -0,37 -0,05 -0,36 -0,07 0,08 -0,16 -0,03 -0,33 0,03 0,02 Yukarıdaki tabloda Haziran ayında TÜFE ve ÜFE’nin alt kalemleri ve enflasyona aylık katkıları görülmektedir. Bir önceki aya göre %2,52 oranında gerileyerek TÜFE alt grupları arasında en fazla gerileme gösteren ve grup içinde en büyük ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz içecek grubu, TÜFE’nin eksi çıkmasında -0,70 puan etki göstererek en büyük katkıyı sağladı. Gıda grubunda yaşanan gerilemede, mevsimsel etkilerden dolayı taze sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan düşüşün yanı sıra, dana eti et fiyatlarındaki %2,15 düşüş ve tavuk eti fiyatlarındaki %9,83 oranındaki gerilemenin etkili olduğunu görmekteyiz. Gıda grubunun yanı sıra alkollü içecek ve tütün (%-0,01), petrol fiyatlarındaki gerileme nedeniyle ulaştırma (%-0,42), eğlence ve kültür (%-0,10) ve çeşitli mal ve hizmetler ürün gruplarındaki azalma da TÜFE’deki gerilemede etkili oldu. Fiyat artışlarında ise %1,04 ile en fazla artış gösteren eğitim grubu TÜFE’yi 0,03 puan yukarı çekerek, TÜFE’deki düşüşü sınırlayıcı etki yarattı. Yanı sıra geçen aya göre %0,70 artış gösteren haberleşme grubunun TÜFE’ye katkısı +0,03 puan olurken, konut grubu fiyatlarındaki %0,46 artış da TÜFE’yi 0,08 puan yukarı çekti. Giyim grubunda da fiyatların son iki yılın Haziran ayının aksine bu yıl bir miktar artış göstermesi dikkat çekti. ÜFE'yi oluşturan sektörlerin oluşturduğu enflasyon rakamlarını incelediğimizde ise, tarım fiyatlarındaki %0.70’lık gerileme ve sanayi grubu fiyatlarındaki %0.45’lik düşüş ÜFE’deki geri çekilmede etkili oldu. Tarımda mevsim koşulların nedeniyle tarımsal ürün fiyatlarında yaşanan gerileme bu düşüşte etkili olurken, Sanayi grubunda emtia ve enerji fiyatlarındaki gerileme ÜFE’deki düşüşü destekledi. 23 MAKRO EKONOMİ ENFLASYON ÜFE TÜFE ÜFE TÜFE Oca.08 6,44 8,17 0,42 0,80 Şub.08 8,15 9,10 2,56 1,29 Mar.08 10,50 9,15 3,17 0,96 Nis.08 14,56 9,66 4,50 1,68 May.08 16,53 10,74 2,12 1,49 Haz.08 17,03 10,61 0,32 -0,36 Tem.08 18,41 12,06 1,25 0,58 -0,24 Ağu.08 14,67 11,77 -2,34 Eyl.08 12,49 11,13 -0,90 0,45 2,60 20,00 Yıllık Enflasyon(%) 15,00 10,00 5,00 0,00 -5,00 Eki.08 13,29 11,99 0,57 Kas.08 12,25 10,76 -0,03 0,83 Ara.08 8,11 10,06 -3,54 -0,41 Oca.09 7,90 9,50 0,23 0,29 Şub.09 6,43 7,73 1,17 -0,34 Mar.09 3,46 7,89 0,29 1,1 10,00 Nis.09 -0,35 6,13 0,65 0,02 8,00 May.09 -2,46 5,24 -0,05 0,64 6,00 Haz.09 -1,86 5,73 0,94 0,11 4,00 Tem.09 -3,75 5,39 -0,71 0,25 2,00 Ağu.09 -1,04 5,33 0,42 -0,3 0,00 Eyl.09 0,47 5,27 0,62 0,39 -2,00 Eki.09 0,19 5,08 0,28 2,41 -4,00 Kas.09 1,51 5,53 1,29 1,27 Ara.09 5,93 6,53 0,66 0,53 Oca.10 6,30 8,19 0,58 1,85 Şub.10 6,82 10,13 1,66 1,45 Mar.10 8,58 9,56 1,94 0,58 Nis.10 10,42 10,19 2,35 0,6 May.10 9,21 9,10 -1,15 -0,36 Haz.10 7,64 8,37 -0,5 -0,56 16,00 YILLIKÜFE YILLIKTÜFE AylıkEnflasyon(%) 14,00 12,00 -6,00 Oca.00 Haz.00 Kas.00 Nis.01 Eyl.01 Şub.02 Tem.02 Ara.02 May.03 Eki.03 Mar.04 Ağu.04 Oca.05 Haz.05 Kas.05 Nis.06 Eyl.06 Şub.07 Tem.07 Ara.07 May.08 Eki.08 Mar.09 Ağu.09 Oca.10 Haz.10 AYLIK (%) Oc a.0 5 Ha z.0 5 Ka s.0 5 Ni s.0 6 Ey l.0 6 Şu b. 07 Te m. 07 Ar a.0 7 Ma y.0 8 Ek i.0 8 Ma r.0 9 Ağ u. 09 Oc a.1 0 Ha z.1 0 YILLIK (%) AYLIK ÜFE AYLIK TÜFE 24 MAKRO EKONOMİ SANAYİ ÜRETİMİ Sanayi Üretimi - Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim (%) 30,0 25,3 21,2 18,0 20,0 17,3 12,3 15,6 7,0 3,2 8,4 Ek im K as ım ğu st os Ey lü l -10,1 -9,0 -6,3 -8,9 -6,8 -13,3 -17,6 -21,4 -20,9 -2,2 A m uz ra n Te m H az i M ay ıs is an N M ar t at Şu b ca k -3,6 -4,3 -10,0 -20,0 6,5 3,8 2,6 0,0 O 8,0 2,4 ra lık 11,6 A 10,0 -18,7 -17,8 -23,8 -30,0 2008 2009 2010 Mayıs ayında sanayi üretiminde güçlü toparlanma biraz ivme kaydetse de devam etti. Bir önceki aya göre %3,7 oranında artış gösteren sanayi üretimi, geçen yılın aynı ayına göre %15,6 düzeyinde artış gösterdi. Takvim etkisinden arındırılmış endeks, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,1 oranında artış kaydederken, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise önceki aya göre %1,9 artış göstererek Kasım 2009’dan beri en yüksek büyümeyi kaydetti. Aylık bazda arındırılmış serilerde görülen artış, Mayıs ayı itibarıyla ekonomik aktivitede hareketlenme yaşandığını gösteriyor olsa da, geçen yılın aynı ayına göre sanayide büyüme hızı son dört aylık sürecin en düşüğü olurken bunun, giderek zayıflayan düşük baz etkisinin bir sonucu olduğunu ve bu etkinin giderek daha da azalacağını söyleyebiliriz. Giderek zayıflayan baz etkisinin yanı sıra, en büyük ihracat kapımız olan Avrupa’ya yapılan ihracatta, bölgedeki borç krizi nedeniyle yavaşlama olacağı beklentimize paralel, sanayi üretimi artış hızında ilerleyen aylarda yavaşlama görüleceğini düşünmekteyiz. Öte yandan Nisan ve Mayıs ayındaki güçlü sanayi üretimi verilerinin ardından ikinci çeyrekte de büyüme verilerinin kuvvetli olmasını bekliyoruz. 2010 yılının ikinci yarısı ve 2011 yıl için dış piyasalardaki risk algısı artmış olsa da, Türkiye’nin, kredi notu artırımı beklentilerinin etkisiyle ve erken seçim riskinin de son Anayasa Mahkemesi kararıyla kısmen azalması nedeniyle gelişmekte olan ülkeler arasında göreli güçlü konumunu koruması mümkün görünüyor. 25 MAKRO EKONOMİ SANAYİ ÜRETİMİ Mayıs ayında ana sanayi grupları sınıflamasına göre geçen yılın aynı ayına göre en yüksek artış %22,9 ile aramalı imalatında görülürken, sermaye malı imalatı %22, dayanıklı tüketim malı imalatı %13,1 ve dayanıksız tüketim malı imalatı %7,2 artış gösterdi. Enerji üretimi ise %7 oranında artış gösterdi. İmalat sanayi alt sektörleri arasında ise bir önceki yıl aynı döneme göre en yüksek artış, %57,1 ile başka yerde sınıflandırılmamış elektrikli makine ve cihazların imalatında görülmüş, onu %40,4 ile tıbbi ürünler imalatı, %28,6 ile de makina ve techizat hariç metal ürünleri imalatı izlemiştir. Bir önceki aya göre ise sektörlerin çoğunda üretim artışı görülürken, otomotiv sektöründeki üretim artışlarına bağlı olarak bir önceki yılın aynı ayına göre üretimi en hızlı artan önemli sektörlerin başında %26 ile otomotiv sektörü yer aldı. Bu sektörü %24.1 ile makina ve teçhizat üretimi izlerken, tekstil sektöründe büyüme oranı da %22’yi aştı. Metalik olmayan mineral ürün üretiminde üretim artışı %18 oldu. Geçen aya göre daha iyi performans gösteren kimyasal ürünler sektöründe büyüme %11.7 olurken, ana metal sanayiinde de üretim artışı %10’u aştı. Gıda ve içecek sektörü ise belli başlı sektörler içinde %7.6 ile en yavaş büyüyen sektör oldu. Mayıs Ayı Sanayi Üretimindeki Değişimler (%) Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Aramalı İmalatı Dayanıklı Tüketim Malı İmalatı Dayanıksız Tüketim Malı İmalatı Enerji Sermaye Malı İmalatı Madencilik ve Taşocakcılığı İmalat Sanayi Gıda ürünleri ve içecek imalatı Tütün ürünleri İmalatı Tekstil ürünleri İmalatı Giyim eşyası imalatı Derinin tabaklanması ve işlenmesi Ağaç ve ağaç mantarı ürünleri imalatı (mob. hariç) Kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı Basım ve yayım Kok kömürü rafine edilmiş petrol ürünleri Kimyasal madde ve ürünleri imalatı Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı Metalik olmayan diğer mineral ürünleri imalatı Ana metal sanayii Makina ve teçhizat hariç; metal ürünleri imalatı B.y.s. Makine ve teçhizat imalatı Büro makineleri ve bilgisayar imalatı B.y.s elektrikli makine ve cihazların imalatı Radyo, TV, haberleşme teçhizatı ve cihazları iml. Tıbbi hassas ve optik aletler ile,saat imalatı Motorlu kara taşıtı, Römork ve y.römork iml. Diğer ulaşım araçlarının imalatı Mobilya imalatı b.y.s.diğer imalatlar Elektrik, Gaz, Buhar ve Sıcak Su Ürt. ve Dağıtımı 22,9 13,1 7,2 7,0 22,0 13,3 16,5 7,6 -41,3 22,1 14,6 4,3 24,5 6,4 19,0 9,2 11,7 22,6 18,0 10,2 28,6 24,1 -54,1 57,1 15,1 40,4 26,0 -10,1 11,3 9,4 26 DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI Haziran ayı başında yatırımcıların Euro Bölgesine yönelik risk algılamasındaki bozulmayla birlikle global borsalarda büyük değer kayıpları yaşanırken, Haziran sonunda gerçekleştirilen G20 toplantısından somut kararlar çıkmamasına rağmen, toplantıdaki iyimser mesajlar, ülkelerin 2013 yılına kadar kamu açıklarını yarı yarıya azaltma ve 2016'ya kadar da borç yüklerini istikrarlı seviyeye indirme taahhüdü, bankalara vergi kararı çıkmaması ve sermaye zorunlulukları konusunun da ileri bir tarihe ertelenmiş olması global borsalarda iyimser bir havanın oluşmasına neden olmuştur. Fakat Haziran’ın son haftasında yaşanan bu iyimserlik, Çin ekonomisine ilişkin hayal kırıklığı yaratan verilerle kısa sürdü ve küresel borsalarda satış baskısını başlattı. Asya tarafındaki kaygılar sadece Çin kaynaklı değildi, Japonya’da da beklentileri aşan işsizlik oranı ve sanayi üretim verisi morallerin iyice bozulmasına neden oldu. Asıl vurucu darbe ise Avrupa Merkez Bankası’ndan geldi. Avrupa Merkez Bankası, 1 Temmuz Perşembe günü sona erecek bir yıllık 442 milyar euro tutarındaki bankalara kredi programını yenilememe kararı alırken, %1 faiz oranı ile sağlanan bu likiditeden en fazla fayda sağlayan Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İrlanda’nın risk primleri rekor seviyelere yükseldi. Aynı dönemde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Bağımsız Devletler Topluluğu ve Doğu Avrupa Bölgesinde bankaların mevcut döviz kredileri nedeniyle risk altında olduklarını ve durumun bölgedeki birçok banka notu üzerinde baskı yaratmayı sürdüreceği belirtmesi risk algılamasını daha da artırdı. DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSLARI Ülke Endeks AMERİKA Brezilya Bovespa ABD S&P 500 ABD Nasdaq Composite ABD Dow Jones Peru PERU LIMA GENERAL I Arjantin Merval Meksika Bolsa Index Venezuella Venezuela Stock Mkt. ASYA / PASİFİK Çin Shanghai Composite Avustralya All Ordinaries Index Japonya Nikkei 225 Hong Kong Hang Sang Tayvan Taiwan Taiex Index Avusturya ATX Index Rusya RTS İsrail Tel Aviv Güney Kore Kospi Vietnam Vnindex Hindistan Mumbai Sensex Malezya Kuala Lumpur Comp Ind Endonezya Jakarta JSX AVRUPA / AFRİKA / ORTADOĞU Yunanistan ASE B.A.E DFM General Index İspanya IBEX 35 İtalya Mibtel Portekiz PSI 20 Fransa CAC 40 Kuveyt Kuwait Stock Exc. B.A.E Abu Dhabi Sec. Market Norveç OSE Benchmark Index Bahreyn Bahrain Stock Exc. İsviçre Swiss Market Index İngiltere FTSE 100 Hollanda Amsterdam Güney Afrika JSE Polonya Varşova Almanya DAX Çek CuM. Prague Stock Exch Pakistan Karachi 100 Index İsveç Stockholm 30 Macaristan Budapeşte Türkiye IMKB-100 Danimarka Copenhagen (KAX) MSCI ENDEKSLERİ (USD) MSCI DÜNYA ENDEKSİ (USD) MSCI EM AVRUPA (USD) MSCI EM LATİN AMERİKA (USD) MSCI EMERGING MARKETS (USD) MSCI EM ASYA (USD) MSCI TÜRKİYE Yıl Başından Bugüne Değişim (%) -7,45 -4,02 -3,33 -2,77 -2,48 -1,35 -0,50 19,95 -26,30 -10,42 -9,58 -8,33 -7,07 -6,39 -5,60 -4,86 0,94 0,95 1,07 3,40 15,06 -30,56 -16,84 -15,57 -12,92 -12,07 -10,11 -8,20 -7,85 -7,22 -6,31 -5,96 -5,68 -3,79 -2,19 0,97 1,31 2,10 6,22 6,46 6,72 8,56 18,47 -7,38 -6,66 -6,41 -4,06 -3,15 7,96 NOT: Endekslerin 08.07.2010 kapanışları kullanılmıştır. 27 DÜNYA BORSALARININ 2010 PERFORMANSI Kendi grubundaki ülke endekslerinde yıl başından beri büyük değer kayıpları yaşanırken, İMKB-100 endeksi yılbaşından bugüne %8,56 değer kazancıyla ön plana çıkmıştır. Türkiye ekonomisinin 2010’un ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %11,7 oranında büyüme göstererek OECD ülkeleri arasında ilk sıraya oturması, TBMM’nin tatile gireceği 16 Temmuz’a kadar mali kuralın yasalaşacağı beklentisi, beklentilerden düşük gelen enflasyon rakamlarının faizler üzerinde baskı yaratarak bankacılık sektör hisselerinin karlılıklarına olumlu yansıyacağı öngörüleri ve Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa Değişiklik paketine ilişkin kararıyla birlikte erken seçim olasılığının gündemden kalkması ve referandumun belirlenen tarihte yapılacak olması İMKB-100 endeksinin yurt dışındaki bu olumsuzluklara direnmesini sağlamıştır. ABD’de bilanço sezonuna ilişkin olumlu beklentilerle ve Avrupa’da banka stres testlerinin detayının belli olmasıyla artan iyimserlik, IMF’nin global büyüme tahminini %4,2 seviyesinden %4,6 seviyesine yükseltmesiyle devam etti. Her ne kadar bilanço sezonunun güçlü geçeceği beklentisi piyasalarda hakim olsa da 2.çeyrek bilançolarında 1.çeyrekte olduğu kadar yüksek kar beklenmemektedir. Avrupa’da özellikle ikinci çeyrekte etkinliğini iyice artıran borç krizinin bankacılık sektörüne yansımaları ve finansal regülasyon yüzünden bankaların karlılıklarına ilişkin beklentiler de bozulmuştur. Bu nedenle bilanço sezonuyla kesintisiz bir yükseliş beklemek yerine, dalgalı bir piyasa görmeye hazırlıklı olmak gerekmektedir. Global piyasalardaki kötümser hava, kredi programını yenilemeyeceğini açıklayan Avrupa Merkez Bankası’nın düzenlediği 3 aylık ihalelerin başarılı geçmesiyle dağılırken, Avrupa Birliği Komisyonu’nun Ekonomik ve Parasal İşlerden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in, Avrupa’da 23 Temmuz’da açıklanacak bankacılık stres testleri öncesinde piyasaları rahatlatmaya çabaları başarılı oldu. Öte yandan ABD’de 12 Temmuz’da Alcoa ile başlayacak 2.çeyrek bilanço sezonunun güçlü geçeceğine ilişkin beklentiler de piyasalardaki ivmenin hız kazanmasını sağladı. 28 ABD DOLARININ 2010 YILI PERFORMANSI Haziran ayı başında yatırımcıların Euro Bölgesi’ne yönelik risk algılamasındaki bozulmayla birlikle Euro, Dolar karşısında hızla değer kaybederek, 7 Haziran’da 1,1914 seviyesini test etti ki, bu seviye Mart 2006’dan bu yana en görülen düşük seviye olmuştur. Ayın geri kalan döneminde ise, ABD ekonomisindeki toparlanma sürecine ilişkin endişelerin yeniden gündeme gelmesi nedeniyle euro/dolar paritesinde toparlanma hareketleri başlamıştır. Özellikle ABD’de son dönemde haftalık işsizlik maaşı başvuruları, ISM imalat verisi ve bekleyen konut satışları gibi makro ekonomik verilerin kötüleşmesi, ekonomik toparlanma kaygılarını derinleştirirken, ABD borsalarında yaşanan satıcılı seyir, global borsalara da öncülük etmeye başladı. Bu durumda da, Euro/dolar paritesinde Avrupa kökenli ülke borçlarına dair kaygılar yerini, makro ekonomik verilerde yaşanan bozulma nedeniyle ABD ekonomisine ilişkin endişelere bırakınca dolar euroya karşı değer kaybetmeye başladı. Bu süreçte 442 milyar euro tutarındaki bankalara kredi programını yenilememe kararı alan Avrupa Merkez Bankası’nın düzenlediği 3 aylık tahvil ihalelerinin başarılı geçmesi ve Avrupa’da 23 Temmuz’dan itibaren açıklanamaya başlanacak olan stres testlerinin sonuçlarının beklendiği kadar kötü olmayacağı beklentisi de euroyu destekleyici etki yarattı. EURUSD USDHUF USDPLN USDBGN USDLVL USDLTL USDDKK USDRON USDALL USDCZK USDMAD USDTND USDNOK USDSEK USDCHF USDGBP USDKES USDBRL USDCLP USDTL USDZAR USDKRW USDRUB USDDZD USDEGP USDILS USDARS USDKWD USDINR USDTWD USDIRR USDPKR USDCAD USDSGD USDJMD USDHKD USDHNL USDCNY USDBEC USDSKK USDSAR USDQAR USDJOD USDMXN USDUAH USDPEN USDJPY USDIDR USDTHB USDMYR USDSDD EURO/DOLAR MACAR FORINTI POLONYA ZLOTY BULGAR LEVI LETONYA LATI LITVANYA LITASI DANIMARKA KRONU ROMANYA RONU ARNAVUTLUK LEKE CEK KORUNASI MOROCCAN DIRHAM TUNUS DINARI NORVEC KRONU ISVEC KRONU ISVICRE FRANGI USD/INGILIZ STERLINI KENYA SILINI BREZILYA REALI SILI PESOSU TURK LIRASI GUNEY AFRIKA RANDI KORE WONU RUS RUBLESI CEZAYIR DINARI MISIR PAUNDU ISRAIL SHEKELI ARJANTIN PESOSU KUVEYT DINARI HINDISTAN RUPEESI TAYVAN DOLARI IRAN RIYALI PAKISTAN RUPEESI KANADA DOLARI SINGAPUR DOLARI JAMAIKA DOLARI HONG KONG DOLARI HONDURAS LEMPIRASI CIN YUANI BELCIKA FRANGI SLOVAK KORUNASI SUUDI ARABISTAN KATAR RIYALI URDUN DINARI MEKSIKA PESOSU UKRAYNA HRYVNIA PERU SOLU JAPON YENI ENDONEZYA RUPIAH THAI BAHT MALEZYA RINGGIT SUDAN DINARI Yıl Başından Bugüne Değişim (%) -11,51 17,16 12,37 13,07 13,23 12,98 13,21 12,63 13,08 8,60 11,07 11,60 9,96 5,14 1,45 6,64 7,35 1,35 4,78 3,46 2,21 3,17 2,53 2,87 3,40 2,08 2,73 0,91 0,57 0,64 1,09 1,45 -0,99 -1,62 -1,80 0,44 0,04 -0,76 0,00 0,00 -0,02 -0,01 0,00 -2,13 -1,75 -2,23 -4,88 -4,31 -3,14 -6,95 2,00 NOT: Veriler 08.07.2010 tarihinde saat 17:55’de güncellenmiştir. 29 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI ORT. 1,80 1,3% Gelişm ekte Olan Ülkeler ve Türkiye Bankacılık Sektörü Ortalam a P/BV Karşılaştırm ası Gelişm ekte olan ülkeler az .1 0 H is .1 0 N .1 0 Şu b Ek i .0 9 A ra .0 9 1,89 2,00 1,92 1,90 1,79 1,80 1,75 1,80 1,72 1,70 1,62 1,71 1,78 1,70 1,84 1,60 1,49 1,62 1,60 1,47 1,62 1,74 1,54 1,50 1,55 1,531,53 1,52 1,40 1,461,46 1,49 1,30 1,36 1,20 1,28 1,27 1,10 1,00 ğu .0 9 Yurt dışında bu olumlu gelişmeler yaşanırken, yurt içinde açıklanan enflasyon rakamlarının faiz artırımına ilişkin beklentileri öteleyerek bankaların bu durumdan kar sağlayacağı öngörüsü, mali kuralın TBMM’nin tatile girmeden önce yasalaşacağı beklentisi ve Anayasa Mahkemesinin Anayasa Değişiklik paketinin referanduma götürülmesine ilişkin kararı, Haziran ayı başında %1,62x seviyesine kadar gerileyen Türk Bankacılık sektörü P/BV değerinin toparlanarak 1,80x seviyesine kadar yükselmesini sağlamış ve Türk bankacılık sektörü P/BV değeri gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörü P/BV değerine göre %1,3 oranında primli hale gelmiştir. P/BV 2,22 2,20 1,04 1,95 3,25 2,26 0,89 2,13 2,33 1,70 0,94 1,26 0,91 2,86 1,17 1,27 2,23 NOT: 07 Temmuz Kapanışları Kullanılmıştır. A Ardından Avrupa bankalarına ait stres detayların testlerine ilişkin bazı açıklanmasıyla belirsizliğin biraz olsun azalması ve stres testine tabi tutulan bazı bankaların testi başarıyla sonuçlandıracıklarına yönelik açıklamaları, finansal sektör hisselerine destek olurken, genel olarak bankacılık sektörü P/BV değerlerinde de toparlanma yaşanmasını sağlamıştır. ORT. 1,78 İSKONTO /PRİM Kaynak: Bloomberg az .0 9 Finans sistemine yönelik olarak alınan veya alınması planlanan tedbirler piyasalarda kaygı yaratmaya devam ederken, G-20 Zirvesi’nden bankalara global bir vergi uygulanması konusunda bir karar çıkmaması piyasalar tarafından olumlu karşılandı. TEMMUZ 2010 HİSSE AKBNK ALBRK ALNTF ASYAB DENIZ FINBN FORTS GARAN HALKB ISCTR SKBNK TEBNK TEKST TKBNK TSKB VAKBN YKBNK ÜLKE P/BV ARJANTIN 1,48 BREZİLYA 1,86 ÇEK CUM. 1,82 ÇİN 2,05 HINDISTAN 1,79 İSRAİL 0,89 KORE 0,94 MACARİSTAN 1,09 MEKSİKA 2,79 MISIR 2,10 POLONYA 2,01 RUSYA 1,85 ŞİLİ 3,41 TAYLAND 1,57 TAYVAN 1,00 H Haziran ayı başında, Avrupa’daki borç krizinin bankacılık sektörüne yayılması riski piyasalar üzerinde bankacılık sektör hisseleri öncülüğünde baskı yaratırken, gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörü ortalama P/BV değeri 1,71x seviyelerine kadar gerilemiş, Türk bankacılık sektörü ortalama P/BV değeri de bankacılık hisselerinde yaşanan kar realizasyonları ile 1,62 seviyesine kadar geri çekilerek, %5,3 oranında iskontolu işlem görür hale gelmişti. Türkiye 30 GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ve TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ P/BV KARŞILAŞTIRMASI Gelişmekte olan ülkelerin 2010 yılı için tahmini P/BV değerlerini incelediğimizde ise, Şili ve Brezilya dışında kalan ülkelerin P/BV değerlerinde düşüş yaşanması beklenmektedir. Tahmini P/BV değerlerine göre gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörü ortalama P/BV değerinin 1,67 seviyesine gerilemesi beklenirken, Türkiye’nin şu an 1,80x seviyesinde bulunan bankacılık sektörü P/BV değerinin 1,65x seviyesine gerilemesi beklenmektedir. 31 İMKB HİSSE SENETLERİ GLOBAL FİNANS SEKTÖRÜ VE SEGMENTLERE GÖRE F/K KARŞILAŞTIRMASI F/K TAYLAND TAYVAN KORE HINDISTAN ÇİN RUSYA POLONYA İSRAİL MACARİSTAN MISIR ÇEK CUM. MEKSİKA ŞİLİ BREZİLYA ARJANTIN E.M.ORT. TüRKİYE EM'LERE GÖRE İSKONTO /PRIM ABD ABD'YE GÖRE ISKONTO /PRIM ALMANYA FRANSA İNGİLTERE HAZİRAN 2010 SEKTÖR GYMO SİGORTA BANKALAR ORT. 13,0 31,0 18,4 25,7 16,6 29,6 21,3 8,4 11,1 14,8 11,8 13,8 14,2 14,4 7,7 16,8 10,9 8,7 14,3 25,3 28,9 2,9 19,1 6,3 65,5 15,6 16,6 35,8 21,3 38,2 29,7 16,2 13,5 16,1 19,7 21,0 26,3 - 13,3 45,3 17,3 14,9 10,8 29,7 19,6 9,8 10,0 9,8 11,8 13,8 13,8 14,1 8,1 16,1 9,5 -34,8% 6,9% - -41,3% 20,1 48,5 12,8 17,5 -45,6% -56,7% - -45,9% 15,1 15,3 18,2 79,0 16,9 4,5 12,2 11,8 12,9 13,8 9,9 18,3 TEMMUZ 2010 F/K SEKTÖR ORT. TAYLAND TAYVAN KORE HINDISTAN ÇİN RUSYA POLONYA İSRAİL MACARİSTAN MISIR ÇEK CUM. MEKSİKA ŞİLİ BREZİLYA ARJANTIN E.M.ORT. TüRKİYE 14,1 35,4 17,0 31,8 17,1 30,2 21,6 8,3 11,4 13,9 11,5 16,2 14,7 14,9 7,9 17,7 11,3 18,4 15,1 16,2 25,3 23,5 29,3 - 14,2 63,0 17,0 15,3 11,1 30,2 19,6 9,7 10,2 10,0 11,5 18,3 15,4 14,8 8,2 17,9 10,4 -36,2% -6,9% - -42,1% 20,3 48,2 13,8 17,5 -44,4% -51,1% - -40,6% 13,1 17,4 19,6 76,9 19,7 5,6 7,7 8,6 13,6 13,6 11,1 22,0 EM'LERE GÖRE İSKONTO /PRIM ABD ABD'YE GÖRE ISKONTO /PRIM ALMANYA FRANSA İNGİLTERE GYMO 11,3 16,3 26,2 29,3 57,6 18,5 6,6 74,2 14,0 SİGORTA BANKALAR 18,4 39,7 23,7 43,8 34,1 15,8 15 gelişmekte olan ülkenin finans sektörü F/K ortalamalarını ve de kırılımlarını Türkiye ile kıyasladığımızda, Haziran ayı başında 10,9x F/K oranıyla gelişmekte olan ülkeler arasında Arjantin ve İsrail’den sonra en düşük F/K oranına sahip olan Türkiye, gelişmekte olan ülkelere göre %34,8 oranında iskontolu işlem görürken, Temmuz ayına başlarken Türkiye’nin finans sektörü ortalama F/K oranı 11,3x’e yükselmiş, ancak özellikle Hindistan’nın finans sektörü ortalamala F/K’sında yaşanan sert yükselişin, gelişmekte olan ülkelerin ortalama F/K oranını yukarı çekmesi sonrasında, Türkiye ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki iskonto oranı %36,2’ye yükselmiştir. Yılın ilk çeyreğinde %8,6 gibi yüksek oranda bir büyüme yakalayan Hindistan, gelişmekte olan ülkeler arasında ön plana çıkmaya başlamıştır. Yüksek oranlı büyüme rakamlarının yanı sıra düşük maliyetli işgücü, ülkeyi üretim üssü olarak ön plana çıkartmaktadır. 32 BANVİT 2009 yılının ilk çeyreğinde 24,8 milyon TL zarar açıklayan şirket, 2010 yılının ilk çeyreğinde 20,4 milyon TL kara geçti. Net karda yaşanan artışta operasyonel performansta görülen iyileşmenin yanı sıra, sigorta hasar gelirlerinde yaşanan artış sonucu diğer faaliyet gelirlerinin yükselmesinin ve kur farkı giderinin azalmasıyla gerileyen finansman giderlerinin katkısı da görülmektedir. Kırmızı et fiyatlarında yaşanan yükseliş sonrası tabelin beyaz ete yönelmesiyle, ilk çeyrekte beyaz et fiyatlarında ortalama %21 oranında artış yaşanırken, hem talepte yaşanan artış hem de fiyatlarda yaşanan yükseliş sonrasında, 1Ç10 döneminde şirketin satış gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre %37,6 oranında artışla 231,4 milyon TL’ye çıkmıştır “Banvit Kırmızı” markası ile %100 dana şarküteri ürünlerini 2009 yılında piyasaya sunan şirket, Beyaz et fiyatlarında yaşanan artıştan fayda sağladığı gibi kırmızı et fiyatlarında yaşanan artıştan da yararlanmıştır. Mamül Piliç İleri İşlem Kırmızı Et Yem Mamül Hindi Diğer Toplam 31.Mar.10 143.539.606 36.535.951 25.422.193 13.834.457 4.657.818 7.409.844 231.399.869 31.Mar.09 104.473.970 25.590.654 8.832.362 19.387.738 5.766.350 4.068.196 168.119.270 Net satışların dağılımından da görüleceği üzere kırmızı et fiyatlarında yaşanan artış sonucu, şirketin 1Ç10 döneminde kırmızı etten elde ettiği gelir geçen yılın aynı dönemine göre %187,8 oranında artış gösterirken, kırmızı etin toplam satış gelirleri içindeki payı da %5,3’ten %11’e yükselmiştir. Kırmızı et fiyatlarında yaşanan fiyat artışının beyaz ete olan talebi arttırdığı görülürken, ithalat ile kırmızı et fiyatlarındaki artışın önüne geçilmeye çalışılmış, ancak gerçekleştirilen ithalatın piyasada önemli miktardaki arz açığını kapatmakta tek başına yeterli olmayacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla et ithalatının kırmızı et fiyatlarını düşürmedeki etkisinin geçici olacağını ve Banvit’in kırmızı et fiyatlarındaki artıştan her iki yönlü fayda sağlamaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak, özellikle Haziran ayının ağırlıklı olarak yağmurlu geçmesi nedeniyle piknik sezonunun bir türlü başlamaması, tavuk eti fiyatlarının düşmesine neden olmaktadır. TÜİK tarafından son yayınlanan Haziran ayı enflasyon rakamlarına göre, tavuk eti %9,83 düşüşle fiyatı en fazla gerileme gösteren ürünler arasında yer almaktadır. Sektör üreticileri iç pazarda fiyatlar nedeniyle karşı karşıya kaldıkları bu durumu en az zararla atlatabilmek için ihracata umut bağlamıştı. Özellikle de Rusya’ya gerçekleştirilecek beyat et ihracatı konusunda ihracat vizesi alan şirketler arasında yer alan Banvit’in de bu pazardan önemli bir potansiyel yaratabileceğini öngörüyorduk. 33 BANVİT Ancak Rusya’nın gerçekleştireceği ithalat için ABD ile anlaşmaya varması, Banvit için hedef fiyatımızda revizyona gitmemize neden oldu. Buna karşın kırmızı et sektörüne giren ve şu an sahip olduğu 20 bin büyükbaş hayvan sayısını üç yıl içerisinde 50 bine çıkarmayı hedefleyen Banvit’in kırmızı et gelirlerinde artış yakalayacağı öngörümüz devam etmekte olup, yaklaşan Ramazan ayı nedeniyle de kırmızı ete ikame olacağını düşündüğümüz beyaz et satışlarında yaşanan artıştan şirketin yeterli payı alacağını beklemekteyiz. Beklentimizi değiştirdiğimiz Banvit’te yeni hedef fiyatımız 6 TL olurken, mevcut fiyata göre şirket hisseleri %17,7 iskontolu işlem görürken, AL yönündeki tavsiyemizi TUT’a indirdik. 34 BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR A.Ş. 2010 yılının ilk çeyreğinde 66 milyon TL kar açıklayan BİM, karında geçen yılın aynı dönemine göre %19,7, bir önceki çeyreğe göre ise %20 oranında artış yakalamayı başarmıştır. Yılın ilk çeyreğinde açılan 76 yeni mağaza ile birlikte Mart ayı sonu itibari ile mağaza sayısını 2.704'e çıkartan şirket, yılsonuna kadar mağaza ağına 300 yeni mağaza eklemeyi hedeflemektedir. Net karda yaşanan iyileşmede, 1Ç10 döneminde açılan yeni mağazaların katkısıyla satış gelirlerinde yaşanan yükseliş etkili oldu ki 1Ç10 döneminde şirketin satış gelirleri 1Ç09 dönemine göre %28,8 oranında artışla 1,57 milyar TL’ye yükseldi. Şirketin özellikle Anadolu’da da gerçekleştirdiği mağaza açılışlarıyla geniş mağaza ağı avantajından faydalanacağını düşünüyoruz. Şirketin 1Ç10 dönemi brüt karı geçen yılın aynı dönemine göre %18,8 oranında artış göstermesine maliyetlerde yaşanan karşın, %31,1’lik yükselişin satış gelirlerinde yaşanan %28,8’lik artışın üzerinde gerçekleşmesi, 1Ç09 döneminde %18,4 seviyesinde olan brüt kar marjının, 1Ç10 döneminde %17 düzeyine gerilemesine neden olmuştur. Yanı sıra Fas’ta da faaliyetlerini 7 mağaza ile sürdüren şirketin bu ülkedeki operasyonlarının da şirket faaliyetlerine katkıda bulunacağını öngörüyoruz. Hem yurt içi hem de yurt dışı benzer şirket çarpanlarının ortalamasına göre şirket için belirlediğimiz hedef fiyatımız %7,4 yükseliş potansiyeline işaret eden 47,50 TL’dir. 1Ç10 döneminde elde edilen FAVÖK ise geçen yılın aynı dönemine göre beklentilerin üzerinde %16,5 oranında artışla 94,5 milyon TL seviyesine yükseldi. 1Ç09 dönemine göre faaliyet giderlerinde %19,9 oranında yükseliş görülmesine karşın, 1Ç09 döneminde %12,8 düzeyinde olan faaliyet giderinin ciroya oranının, 1Ç10 döneminde %11,9’a gerilemesi, FAVÖK marjındaki gerilemeyi sınırlayarak, 1Ç09 döneminde %6,6 seviyesinde olan FAVÖK marjının 1Ç10 döneminde %6 olarak gerçekleşmesine neden olmuştur. 35 TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG Türkiye'nin lider havalimanı işletmecisi TAV Havalimanları, Türkiye'de İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes Havalimanı ve Antalya Gazipaşa Havaalanı'nı işletmektedir. Yurtdışında ise Gürcistan'ın Tiflis ve Batum, Tunus'un Monastir Habib Bourguiba ve Enfidha Zine Abidine Ben Ali, Makedonya'nın Üsküp Alexander the Great ile Ohrid'deki St Paul the Apostle Uluslararası Havalimanları TAV Havalimanları tarafından işletilmektedir. TAV Havalimanları duty-free, yiyecekiçecek hizmetleri, yer hizmetleri, bilgi işlem, güvenlik ve işletme hizmetleri gibi havalimanı operasyonunun diğer alanlarında da faaliyet gösterirken, şirket iştirakleriyle yılda yaklaşık 300 havayolu şirketinin 375 bin uçak seferine ve ortalama 42 milyon yolcuya hizmet sunmaktadır. TAV Havalimanları Holding’in 1Ç09’daki 28,8 milyon Euro’luk zararı 1Ç10’da 15,3 milyon Euro’ya gerilemiştir. Konsolide gelirler yolcu sayısındaki %19’luk artışa paralel %19’luk yükselişle 134,9 milyon Euro’ya çıkarken, FAVÖK ise %7 artışla 41,4 milyon Euro’ya ulaşmıştır. Gelirlerin büyük bir kısmı döviz (Euro ve ABD doları) cinsindendir. 1Ç10’da toplam faaliyet gelirlerinin %40’i havacılık faaliyetlerinden (yer hizmetleri dahil), %60’si ise havacılık dışı faaliyetlerden gelmektedir. Düzeltilmiş havacılık gelirleri (yer hizmetleri gelirleri hariç) 1Ç09’de 28,6 milyon euro iken (UFRS’ye göre 24,4 milyon euro) 1Ç10’da 34,7 milyon euroya (UFRS’ye göre 29,7 milyon euro) yükselmiştir. Gümrüksüz mağaza satışları 1Ç09’de 28,9 milyon euro iken 1Ç10’da %13 oranında artarak 32,5 milyon euro olarak gerçekleşmiştir. Yer hizmetleri gelirleri, 1Ç09’de 21,1 milyon euro iken 1Ç10’da %35 artarak 28,9 milyon euroya yükselmiştir. TGS’nin Istanbul, Ankara, Izmir, Antalya ve Adana’da faaliyetlere başlaması gelire katkıda bulunurken, Havaş’ın aynı dönemde hizmet verdiği uçak sayısı (TGS hariç) %29 artış göstermiştir. 1Ç09’de 12,1 milyon euro Gümrüksüz mağaza hizmetleri imtiyaz gelirler, gelirler %25 artışla 1Ç10’da 15,1 milyon euroya yükselmiştir. Yiyecek-içecek gelirleri 1Ç09’de 7,8 milyon eurodan 1Ç10’da 9,3 milyon euroya yükseliş göstermiştir. Diğer gelirler 1Ç09’de 24,6 milyon euro iken 1Ç10’da %11 artışla 27,2 milyon euroya yükselmiştir. Gelirlere genel olarak baktığımızda mevsimsel olarak zayıf olan bir çeyrekte, şirketin satış gelirlerin toplam yolcu sayısının artmasına bağlı olarak TL bazında %17 artış kaydettiğini ve en büyük büyümeyi kaydeden segmentin de havacılık gelirleri olduğunu görmekteyiz. Yer hizmetlerinin gelirlerinde yaşanan %35 artışta TGS’nin Istanbul, Ankara, Izmir, Antalya ve Adana’da faaliyetlere başlaması ve Havaş’ın hizmet verdiği uçak sayısındaki %29’luk artışın neden olduğunu görmekteyiz. Düzeltilmiş faaliyet karı (inşaat gelirleri ve harcamaları hariç, garanti yolcu gelirleri dahil) 1Ç09’de 1,3 milyon eurodan 1Ç10’da 5,2 milyon euroya yükselmiştir. 36 TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG Düzeltilmiş FAVÖK, 1Ç09’da 10,4 milyon eurodan 1Ç10’da %68 artışla 17,6 milyon euroya ulaşmıştır. Düzeltilmiş FAVÖK (imtiyaz kira ödemelerinden önceki düzeltilmiş FVAÖK), 1Ç09’da 43,1 milyon euro’dan %8 oranında artarak 1Ç10’da 46,4 milyon euro olarak gerçekleşmiştir. Toplam FAVÖK’ün %85’i TAV İstanbul’dan gelirken, TAV İstanbul’un FAVÖK marjı ise 1Ç10’da %70 seviyesinde gerçekleşmiştir. Faaliyet giderleri, personel ve amortisman giderlerindeki artış ağırlıklı 1Ç09’deki 116,4 milyon euro’dan 1Ç10’da %16 oranında bir artışla 134,7 milyon euroya ulaşmıştır. İmtiyaz kira giderleri 1Ç10’da Istanbul Atatürk Havalimanı için ödenen kira giderinin azalmasının etkisiyle %12’lik düşüşle 28,9 milyon euro olmuştur. Kira giderleri, Atatürk Havalimanı’nın kira sözleşmesine istinaden DHMİ’ye yapılan kira ödemelerini (28,3 milyon euro) ve 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren işletilen Monastir Havalimanı ve Aralık 2009’dan itibaren faaliyette olan Enfidha Havalimanı için Tunus Sivil Havacılık Otoritesi (OACA)’ne yapılan kira ödemelerini (0,4 mn euro) kapsamaktadır. Makedonya’da imtiyaz kira bedeli (1Ç10’da 0,2 milyon euro) her iki havalimanını kullanan yolcu sayısı 1 milyona ulaşıncaya kadar yıllık brüt cironun %15’idir. Gümrüksüz mağaza ürünlerinin maliyeti 1Ç10’da 13 milyon euro olup, önceki yılın aynı dönemine göre %13 artış yaşanmıştır. Personel giderleri TGS, TAV Makedonya ve Enfidha Havalimanı faaliyetlerinin başlamasından dolayı personel sayısındaki %26’lik artış kaynaklı 1Ç09’daki 36,5 milyon euro’dan 1Ç10’da %34’lük artışla 48,8 milyon euro seviyesine yükselmiştir. Amortisman giderleri 1Ç09’da 9,1 milyon euro iken, yeni faaliyetlerin başlaması nedeniyle 1Ç10’da %36 artarak 12,4 milyon euroya yükselmiştir. Tunus ve Makedonya’da yeni faaliyete geçen havalimanlarının arttırdığı faaliyet giderleri, gelirlerdeki artışı oldukça sınırlamıştır. Vergi geliri (gideri) ertelenmiş vergi ile kurumlar vergisinden oluşmaktadır. 1Ç09’de 5,2 milyon euro ertelenmiş vergi gideri oluşmuşken 1Ç10’da 6,8 milyon euro ertelenmiş vergi geliri kaydedilmiştir. Bu nedenle, toplam vergi gideri 1Ç09’ da 6,1 milyon euro olurken, 1Ç10’ da 0,3 milyon euro olmuştur. Finansman faaliyetlerinden sağlanan net nakit… Finansman faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışları çoğunlukla banka borçları, proje finansmanı borçları ve bunların geri ödemeleriyle ilişkilidir. Yeni kurulan Havaş Holding’te %65 pay sahibi olan TAV Havalimanları, Havaalanları Yer Hizmetlerini (Havaş) devralma operasyonunda yaklaşık 60 milyon euro tutarında borç kullanmıştır. 37 TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG Havaş hisselerinin Havaş Holding’e satışından elde edilen nakit ise holding seviyesindeki borçları azaltmak için kullanılmıştır. 2009 yılının ilk üç ayında finansman faaliyetlerinden dolayı 103 milyon euro nakit girişi olmuştur ki Tunus Enfidha yatırımı için alınan proje finansman kredisinin kullanılan kısmı ile bedelli sermaye artışından (57 milyon euro) kaynaklanan nakit girişleri bu rakama dahildir. Toplam finansal giderler 1Ç09’de 24,9 mn euro iken 1Ç10’da 15,8 mn euro olmuştur. Havacılık sektöründe yılın en zayıf dönemi olan ilk çeyrekteki operasyonel taraftaki verimlilik TAV için yüksek beklentilerimizin ilk göstergesi olmuştur. Şirketin holding düzeyinde net borcunun HAVAŞ hisse satışının tamamlanmasıyla 72 milyon Euro seviyesine gerilemesi diğer olumlu gelişmedir. Tav Havalimanları, geçen yıl Tunus’ta Manastır ve Enfidha Havaliman’larını kapsayan TAV Tunisie’deki %15 payını 28 milyon euro bedelle IFC’ye satarken toplam şirket bedeli 187 mn Euro olarak gerçekleşirken, bu yıl %18’lik payını Pan African Infrastructure Development Fund'a 39,7 milyon Euro’ya satınca toplam şirket bedeli de 221 mn Euro’ya yükselmiş oldu. TAV Havalimanları, Letonya'nın yıllık yolcusu yaklaşık 4 milyon 100 bin olan Riga Uluslararası Havalimanı'nın (%10’luk yolcu artışıyla Avrupa’nın en hızlı büyüyen havalimanları arasındadır) yaklaşık 2 milyon 800 bin yolcusunu taşıyan AirBaltic ile %50-%50 ortaklık şeklinde Riga Uluslararası Havalimanı'nda yapılacak yeni terminal binasının inşası ve işletimi için iyi niyet sözleşmesi ("MOU") imzalamıştır. 38 TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG Diğer taraftan TAV Havalimanları Holding iştiraki Havaş ile Riga'da yer hizmetleri veren North Hub Services ile Riga Havalimanı'nda faaliyet göstermeye de devam etmektedir. Bu yıl için imtiyaz ödemesinin yapıldığı göz önüne alındığında, TL’nin Euro karşısında değer kazanması şirketin karlılığını etkileyebilecek etken olarak öne çıkmaktadır. Yeni inşaa edilecek terminalin maliyetinin 100 milyon euro civarında olması ve 2013 yılından önce hizmete girmesi beklenmektedir. Yenileme ve uzatma çalışmaları için 7 Ağustos 2009’da kapatılan 06-24 pisti 15 Şubat 2011 olarak öngörülen tarihten önce, 30 Haziran’da tekrar inişkalkışlara açılıyor. DHMİ pistinin yeniden devreye girmesiyle 1 Temmuz’dan itibaren havalimanında %10’luk kapasite artışı öngörülüyor. AirBaltic 2009’da Avrupa’da uçuş noktasını en fazla artıran şirket olurken, Riga’dan 80 uçuş noktasına hizmet vermektedir. Avrupa, İskandinavya, Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu Devletleri ve Orta Doğu'yu kapsayan ağında North Hub Riga bağlantısıyla uygun aktarma olanakları sağlamaktadır. Bu gelişme sonuç olarak TAV’ın uzun vadeli büyüme stratejisinin bir bacağını oluşturmaktadır. TAV Havalimanları Endonezya'da mukim Sigma Group/PT Wira Cipta Sukses ile Endonezya Hükümeti arasında, Endonezya'daki potansiyel havalimanı projelerinde işbirliği yapmak üzere bir iyi niyet sözleşmesi imzalandığını açıklamıştır. Endonezya hükümeti halen 3 büyük uluslararası havalimanı genişleme projesini tamamlamak üzeredir. Ayrıca 30 kadar küçük havalimanı inşa etmeyi (ki en önemlisi Bali adasında yapılacak şeklinde yer alan havalaminanıdır) planlamaktadır. DHMİ’den yapılan açıklamaya göre yenilenen pist ve halen devam eden düzenlemelerle havalimanının toplam kapasitesi 50 milyon yolcuya çıkacak. Söz konusu havalimanının toplam Türkiye hava trafiğinin %35’ini oluşturduğunu düşündüğümüzde, bu gelişmenin başta TAV ve THY’nin yıl sonu beklentilerinde pozitif etkisi olacağını düşünüyoruz. TAV Havalimanları Holding %66.66 paya sahip olduğu BTA Havalimanları Yiyecek ve İçecek Hizmetleri'nin (BTA), İstanbul Atatürk Havalimanı İç Hatlar Terminali'nde bulunan ve daha önce Usaş Uçak Servisi (UCAK) tarafından işletilen 5 adet hizmet noktasını 1 Temmuz itibariyle devraldığını da açıklamıştır. BTA'nın hizmet verdiği toplam birim sayısı, devralınan yeni noktalarla birlikte 138'e çıkmıştır. 2009 yıl sonu verilerine göre Bali’deki havalimanlarının kapasitesi TAV’ın kapasitesinin %14’üne ulaşmaktadır. Bu gelişmede büyüme projesinin diğer bacağını oluşturmaktadır. 39 TAV HAVALİMANLARI HOLDİNG TAV 2010 yılı içerisinde transit yolculardan ekstra gelirler elde etmeye başlayacaktır. Diğer taraftan DHMI’nın Haziran verilerine göre yolcu trafindeki artış devam ediyor, TAVHL’nin işletiminde olan havalimanlarında toplam yolcu trafiği Haziran ayında yıllık bazda %6, 2010 yılbaşından buyana ise %12 büyüme kaydetti. İstanbul Atatürk Havalimanı yolcu sayısında Haziran ayında yıllık bazda %3, Ankara ve İzmir'de ise yaklaşık %30’luk artış kaydedildi. Enfidha’nın da etkisi ile birleşince yılın geri kalanında daha güçlü operasyonel sonuçlar açıklamasını beklerken, 2010 için yolcu sayısının 4.5 milyona yükseleceğini öngörüyoruz. Gelirlerin büyük bir kısmının döviz (Euro ve ABD doları) cinsinden olması ve Euro’daki gerileme ile birlikte Akfen halka arzı TAVHL’nin İMKB’deki performansını olumsuz etkilemiştir. DCF ve benzer şirket çarpanlarına %50’şer ağırlık verdiğimiz analizimizde hedef fiyat olarak karşımıza 7,45 TL çıkmakta ve ALIM yönünde tavsiyemizi korumaktayız. 40 TEKFEN HOLDİNG Tekfen Holding 1Ç10 döneminde hem konsensus beklentisi 39 milyon TL hem de bizim beklentimiz 44 milyon TL’nin üzerinde 67 milyon TL kar açıklamıştır. Karın beklentimizin üzerinde gelmesinin nedeni faaliyet karının yüksekliğinden (ki bu da gübre fiyatlarındaki yükseliş ve stok değer kazancı ağırlıklıdır) kaynaklanmaktadır. Geçen yılın aynı döneminde elde ettiği 6 milyon TL’lik karın yıllık bazda 10 katına çıkmasının nedeni ise Toros Tarım tarafında artan gübre fiyatlarının karlılığa olumlu etkisiyle faaliyet karındaki artış, inşaat segmentinde tahsil edilemeyen alacakların bir kısmının tahsil edilmesi ve finansal giderlerdeki azalıştan kaynaklanmıştır. Gübre faaliyetlerinde birinci çeyreğin en güçlü dönem olmasından dolayı bu segmentin yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde katkısının zayıflamasını beklemekteyiz. Tekfen Holding’in konsolide cirosu 1Ç10’da bir önceki yılın aynı dönemine göre taahhüt grubu ağırlıklı olarak %7 oranında gerileyerek 602 milyon TL olmuştur. Cirodaki gerileme karlılık artışı nedeniyle EBITDA’ya yansımadı ve konsolide EBITDA taahhüt segmentindeki gerilemeye karşın tarımsal sanayi segmentinin olumlu katkısı ile geçen yılın aynı dönemine göre %11’lik artışla 110 milyon TL’ye çıkarken EBITDA marjı ise %18 oldu. Segmentler bazında baktığımızda taahhüt segmentinin gelirleri inşaat sektöründeki yavaşlama neticesinde %27 oranında gerilemiş ve geçen yılın aynı döneminde toplam satışlardan %50’lik pay alan taahhüt grubunun payı bu dönemde %39’a düşmüştür. Taahhüt segmentinin EBITDA marjı ise bazı hak edişlerin alınmasıyla birlikte %16.7’ye yükselirken bizim tahminimiz %12,2 seviyesindeydi. Bu istisnai duruma karşın yılın tamamı için öngördüğümüz EBITDA marjı %11,2 seviyesindedir. 2010 yılının ilk çeyreği sektörde krizden göreceli çıkış sürecinin devam ettiği ancak belirgin bir iyileşmenin de ortaya çıkmadığı bir dönem olmuştur. Taahhüt Grubu Türkiye dahil toplam 10 ülkedeki 17 şantiyede (üretim biriminde) faaliyet göstermekte olup, 31 Mart 2010 itibariyle yaklaşık 1,3 milyar ABD Doları tutarında aktif iş portföyü bulunmaktadır. Devam eden bu projelerin yaklaşık %98’i yurtdışındadır. Bu ortamda yılın ilk çeyreğinde, Tekfen İnşaat’ın da dahil olduğu ATA (AzfenTekfen-AMEC) Konsorsiyumu, Azerbaycan’da yeni bir deniz üstü petrol platformunun imalat ve montaj ihalesini kazanmıştır. Toplam tutarı 334,8 milyon dolar olan projenin 163,4 milyon ABD Dolarlık kısmı Tekfen’e aittir. Diğer taraftan şirket, geçtiğimiz haftalarda Tekfen Socar’ın yönetim binası yapım işlerini içeren 235 milyon dolarlık bir proje almıştır ki tahminimiz yıl sonuna kadar Orta Doğu ve Hazar Denizi bölgesinde 500 milyon dolarlık daha yeni proje elde edeceği yönündedir. 41 TEKFEN HOLDİNG Gübre fiyatlarındaki artış ve hacimsel yükseliş ile düşük hammadde maliyeti sayesinde gübre segmentinin cirosunda yıllık bazda %14 ve 4Ç09 ile karşılaştırdığımızda ise %80 oranında artış görülmektedir. Gübre faaliyetlerindeki EBITDA marjı 1Ç09’daki %12’nin ve 1Ç10’daki tahminiz olan %13’e göre ciddi artışla %18,5’e yükselmiştir. Bu dönemde tarımsal sanayi grubunun EBITDA’ya katkısı %62 oranında olmuştur. 2010 yılı için tahmini EBITDA marjımız ise %12 seviyesinde bulunmaktadır. Türkiye gübre sektöründe toplam 7 üretici firma bulunmaktadır. En güncel DPT verilerine göre, bu üreticiler toplam 10 fabrikada 5,3 milyon ton/yıl kurulu kapasiteye sahiptir. Toros Tarım, Ceyhan/Adana, Mersin ve Samsun’da kurulu üç üretim tesisi ile Türkiye’de kurulu kimyevi gübre kapasitesinin %38'ine sahiptir ve bu açıdan lider konumdadır. Ayrıca, 800 kadar bayisiyle de gübre pazarındaki liderliğini pekiştirmektedir. Toros Tarım 2010 yılının birinci çeyrek döneminde 363 bin ton üretim gerçekleştirmiştir. 2009’un ilk çeyreğinde üretim tonajı 231 bin ton olarak gerçekleşmişti. Ceyhan, Mersin ve Samsun’daki üretim birimlerinin 1Ç10’daki kapasite kullanım oranları sırasıyla %76, %119 ve %69 olup, toplam kapasite kullanım oranı ise %88’dir. 2009 yılının aynı döneminde ise kapasite kullanım oranları sırasıyla %27, %117 ve %19, toplam kapasite kullanım oranı ise %55 idi. 2010 yılının ilk çeyreğinde Tarımsal Sanayinin yurtiçi gübre satış miktarı bir önceki yılın aynı dönemine göre %19 artmıştır (Yurt içinde gübre tüketimindeki %3’lük düşüşe rağmen). Grubun pazardaki liderliğini %35’lik pazar payı ile 2010 yılının ilk çeyreğinde de koruduğu tahmin edilmektedir. 2009 yılının aynı döneminde ise pazar payı %29 idi. Terminalcilik faaliyeti kapsamında Toros Tarım’ın, Ceyhan ve Samsun İşletmelerinin bünyesinde olmak üzere iki adet terminali mevcuttur. 2010 yılının ilk üç ayında toplam 798 bin ton dökme katı/sıvı yük ve genel kargo elleçlenmiştir. 2009 yılının aynı döneminde ise 512 bin ton dökme katı/sıvı yük ve genel kargo elleçlenmişti. Petrol ürünleri depolamasında 2009 yılının ilk çeyreğinde %50 civarında olan doluluk oranı 2010’un ilk çeyrek döneminde 100%’e çıkmıştır. Tarımsal sanayi ve terminalcilik alanlarında son dönem piyasa gelişmelerine bakıldığında, Türkiye’de gübre tüketiminin 2010’un ilk çeyreğinde 2009’un aynı dönemine kıyasla azotlu gübrelerde azaldığı, fosfatlı gübrelerde ise arttığı tahmin edilmektedir. Terminalcilik faaliyeti açısından ise, görece iyileşen ekonomi ve artan dış ticaret hacmi sonucu terminallerde elleçlenen yük miktarı 2009’un aynı dönemine göre artmıştır. 2009’un ilk çeyreğinde Klasik Gübre yurtiçi satışların ortalama fiyatı 284 ABD$/ton iken 2010 yılının aynı döneminde 308 ABD$/ton’a çıkmıştır. Emlak geliştirme segmentinin gelirleri ise Levent ve Bodrum projeleri sayesinde %73’lük artışla 10.4 milyon TL’ye çıkmıştır. 42 TEKFEN HOLDİNG Yüksek büyüme potansiyeli taşıyan ekonomisi ve üretken nüfusu ile Türkiye Avrupa’nın en çekici emlak pazarlarından biridir. Tekfen Emlak Geliştirme Grubu, üst seviye emlak konusunda uzmanlaşma yoluna gitmiştir. Akmerkez, Tekfen Tower, Taksim Residences ve Yalıkavak Tekfen Evleri gibi projelerle sektördeki yerini pekiştirmiştir. Tekfen Grubu, sektördeki faaliyetlerini 3 şirket aracılığıyla yürütmektedir. Tekfen, 2007 yılında Och Ziff isimli Amerikan menşeli bir varlık yönetim şirketi ile Tekfen OZ Gayrimenkul Geliştirme A.Ş.’ni kurmuştur. Şirket, konut ve ticari gayrimenkul projeleri geliştirmek üzere kurulmuştur. Şirkette Tekfen’in payı %16,4 olmakla birlikte, Tekfen her proje özelinde karar verme hakkına sahip olarak hissesini toplamda %26,2’ye kadar yükseltebilmektedir. Tekfen Emlak Geliştirme Grubu’nun geliştirme, inşaat veya tamamlanma aşamasında olan altı adet projesi bulunmaktadır. Grubun Yalıkavak projesindeki son konutu da Ocak 2010’da satılmıştır. Tekfen - OZ bünyesindeki 4. Levent Ofis Binası projesinde ince işler imalatı safhasına geçilmiştir. 2009 yaz başında ruhsatı alınan Kağıthane projesinde, 2010 ilk çeyrekte, iksa işleri ve temel altı kazıklarının imalatı devam etmiş 2010 yılı 2. çeyrekte kaba inşaat işlerine başlanması öngörülmektedir. Tekfen-OZ’un Rönesans Alışveriş Merkezleri Yatırım Grubu ile geliştirdiği İzmir’deki gayrimenkul projesinin içinde yeraldığı bölgenin imar planlarının yürütmesi, mahkeme kararı ile durdurulmuştur ve konu ile ilgili gelişmeler takip edilmektedir. Konya Meram-Kozağaç Projesi’nin geliştirme faaliyetlerine devam edilmektedir. Tekfen Emlak Geliştirme Yatırım ve Ticaret A.Ş. %100 Tekfen Holding A.Ş. kontrolünde bir şirket olup geçmişte münferiden emlak geliştirme konusunda hizmet vermekteyken, Tekfen OZ Gayrimenkul Geliştirme A.Ş’nin kuruluşunu takiben ana faaliyet konusu, Tekfen OZ’un yatırım kararı aldığı lokasyonlarda yapılacak inşaat işlerini üstlenmek haline gelmiştir. Bu bağlamda Tekfen Emlak Geliştirme Yatırım ve Ticaret A.Ş yapılan inşaatın tüm projelendirme, danışmanlık mimari ve mühendislik fonksiyonlarını üstlenmekte ve bu kapsamda bünyesinde oluşan maliyetleri anlaşılmış bir kâr yüzdesiyle Tekfen OZ’a yansıtmaktadır. Tekfen Turizm ve İşletmecilik A.Ş. ise bakım ve işletme hizmetlerini yüklendiği gayrimenkullerin amacına uygun olarak kullanılmasını temin etmekte ve ayrıca gayrimenkullerin bakımı ve onarımı için gerekli çalışmaları yapmaktadır. Gümüşlük projesinde, 2010 yılının ilk çeyreğinde ince inşaat işleri devam etmiş; proje Nisan 2010’da tamamlanmıştır. 43 TEKFEN HOLDİNG Şirketin bugün itibariyle belli başlı faaliyetleri: Tesis yönetim hizmeti (Tekfen Tower, Taksim Residences, Topkapı Arşiv, Tekfen Sitesi, Yalıkavak Tekfen Evleri), yönetim hizmet faaliyetleri (Holding), kafeterya hizmeti (S-Cafe, Tekfen Tower ve Yalıkavak Tekfen Evleri), otopark ve oto yıkama işletmeciliği, konferans salonu işletmeciliği, özel yemek salonu işletmeciliği, fitness center işletmeciliği, özel temizlik hizmeti, teknik bakım onarım hizmetleri ve elektronik giriş kart satışları olarak özetlenebilir. Eurobank Tekfen A.Ş. 1989 yılında kurulduktan sonra uzun yıllar yatırım bankası olarak faaliyet gösteren ve 2001 yılında Bank Ekspres’i satın aldıktan sonra mevduat bankacılığına başlayan Tekfenbank’ın %70 hissesi 2007 yılında EFG Holding’e satılmıştır. 2008 yılı başında bankanın adı Eurobank Tekfen olarak değişmiştir. Şirketin faaliyet alanlar ise; 4Ç09’da toparlanmaya başlayan gübre sektörüne yönelik tahminlerimizdeki revizyon ve iskonto oranımızı düşürmemiz neticesinde NAD değerimiz olan 1.631 milyon dolara göre holding hisseleri %30 iskonto içermekte olup, ALIM yönündeki tavsiyemizi korumaktayız. gösterdiği diğer Tekfen Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş; halihazırda 21 sigorta ve emeklilik şirketinin yetkili acenteliğini yürüten Tekfen Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş., tüm sigortacılık branşlarında faaliyet göstermektedir. 2009 yılının ilk çeyreğinde kur farkı giderinin yükselmesi ile 53 mn TL net finansal gider kaydeden Tekfen Holding, 1Ç10 döneminde ise net finansal giderini 3 milyon TL’ye çıkarmıştır. Tekfen Endüstri ve Ticaret A.Ş.; Tekfen markası ile Çin’de fason olarak imal ettirdiği aydınlatma ürünlerini Türkiye’ye ithal edip pazarlama ve satışını yapmaktadır. Ayrıca yurt içinde fason olarak Fentox markası ile ürettirdiği insektisid (Aerosol) ürünlerinin Türkiye’de pazarlama ve satışını gerçekleştirmektedir. Papfen Joint Stock Company; Papfen Joint Stock Company 1996 yılında Özbekistan’da kurulmuş olup, Mart itibariyle sermaye yapısında Tekfen’in payı %90,23’dür. Muhtelif numaralarda %100 pamuk ipliği üretmekte olup, üretim kapasitesi 4.000 ton/yıl’dır. Üretilen iplikleri kısmen iç piyasada satmakta, kısmen Türkiye, Rusya ve Beyaz Rusya’ya ihraç etmektedir. 44 TESCO KIPA 1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010 hesap döneminde) Manisa Turgutlu, Ankara Polatlı ve Armada AVM olmak üzere 3 hipermarket, İzmir’de 3, Antalya’da 1 ekspres mağaza olmak üzere toplam 7 yeni mağazada faaliyet göstermeye başlayan Tesco Kipa, 31 Mayıs 2010 itibariyle, Türkiye genelinde 40 hipermarket, İzmir, Antalya, Manisa ve Aydın’da bulunan 72 ekspres mağazası olmak üzere, toplam 112 mağazası ile 261.568 metrekare net satış alanına ulaşmıştır. Ayrıca, şirketin İzmir’de 2 akaryakıt istasyonu ve bir Dağıtım Merkezi bulunmaktadır. Diğer taraftan, Şirket’in faaliyet konuları arasına elektrik üretiminin eklenmesini sağlamak amacıyla, Şirket ana sözleşmesinin ilgili maddesi, onaylandıktan sonra, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan 24 Eylül 2008 tarihinde EO/1770-2/1262 No’lu otoprodüktör lisansı alınmış olup 4 Mayıs 2009 tarihi itibariyle elektrik üretimine başlanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına ilk Marmaris mağazası ile adım atan, daha sonra Kuşadası, Salihli, Mersin, Derince, Yalova, Edirne, Keşan, Çorlu, Lüleburgaz, Kırklareli ve Ayvalık mağazalarında da gün ışığı enerjisini kullanan Tesco Kipa’nın, 12’nci doğa dostu mağazası olma özelliğini taşıyan Ayvalık mağazasında, yeşil enerji kullanımı için, 300 bin dolarlık ek bir yatırım gerçekleştirildi. Ayvalık Kipa’da kullanılan gün ışığı enerjisi sayesinde, 250 bin kW’lık enerji tasarrufu yapılarak, 125 bin ton daha az karbondioksit salgılanıyor. Kuşadası ve Marmaris mağazalarında kurulan her biri 30 kW olan fotovoltaik tesisler, güneş enerjisinden elektrik üretme konusunda Türkiye’nin halen en büyük tesisleri olma özelliğini korurken, alınan önlemler ile, Kipa’nın tüm mağazalarında, elektrikten yıllık %18 oranında tasarruf edildi. 45 TESCO KIPA FİNANSAL ANALİZ Kipa’nın hesap dönemi; her yılın Mart ayının 1.günü başlar ve sonraki yılın Şubat ayının son günü sona ermektedir. Son açıklanan 1Ç10 dönemi mali tablolarına göre (1 Mart 2009 – 31 Mayıs 2009 hesap dönemi), Tesco Kipa'nın aktif büyüklüğü 1Y09 dönemine göre (2010 yılının Şubat ayı sonuna göre) hemen hemen aynı kalarak 1,54 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Aktifin %11’ini stoklar, %78,4’ünü duran varlıklar oluştururken, maddi duran varlıklar ve yatırım amaçlı gayrimenkuller toplam aktifin %73,3’ünü teşkil etmektedir. Bankalarla ve Şirket’in ana ortağı Tesco PLC ile yine grup şirketlerinden Tesco Stores Ltd. ile yapılan çalışmalar sonucunda, Şirket ihtiyaç duyması halinde piyasa koşullarında nakdi kredi kullanılabilmekte ve yine Şirketin ihtiyaç duyması halinde kullanıma hazır nakdi ve gayri nakdi kredi limitleri belirlenmektedir. KISA VADELİ YÜKÜMLÜLÜKLER Finansal Borçlar Ticari Borçlar Diğer Ticari Borçlar İlişkili Taraflara Ticari Borçlar Diğer Borçlar Diğer Kısa Vadeli Borçlar İlişkili Taraflara Diğer Borçlar Borç Karşılıkları Çalışanlara Sağlanan Faydalar Diğer Kısa Vadeli Yükümlülükler 458.098 441.450 64.901 52.466 218.623 240.363 215.733 236.273 2.890 4.090 115.986 115.424 2.880 2.830 113.106 112.594 30.276 16.504 5.243 4.573 23.069 12.120 655.190 655.139 650.710 650.768 710 768 İlişkili Taraflara Diğer Borçlar 650.000 650.000 Çalışnalara Sağlanan Faydalar 4.434 4.243 46 128 UZUN VADELİ YÜKÜMLÜLÜKLER Diğer Borçlar Diğer Uzun Vadeli Borçlar Diğer Uzun Vadeli Yükümlülükler Şirketin 31 Mayıs 2010 itibariyle 64,7 milyon TL anapara 166 bin TL faizden oluşan toplam 64,9 milyon TL tutarında finansal borcu bulunmaktadır ki, bu borç yatırım harcamaları ödemelerinin finansmanında kullanılmıştır. Ayrıca Şirket’in ana ortağı Tesco PLC’den kullandığı krediler 650 milyon TL, Tesco Stores Ltd.’den kullandığı krediler 110 milyon TL’si anapara ve 3,1 milyon TL’si faiz olmak üzere toplam 113,1 milyon TL’dir. Anapara ödemelerinden 60 milyon TL’nin vadesi 01.04.2013, 50 milyon TL’nin vadesi 31.03.2020, 650 milyon TL’nin vadesi 02.10.2058’dir. 46 TESCO KIPA Şirket 1Ç09 döneminde (1 Mart 2009 – 31 Mayıs 2009 hesap döneminde) 26,8 milyon TL zarar açıklayan şirketin, 1Ç10 dönemi (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010 hesap döneminde) net zararı 18,7 milyon TL’ye gerilemiş olup, net zararın gerilemesinde satış gelirlerinde yaşanan artış, finansman giderlerinde yaşanan gerileme ve ertelenmiş vergi gelirlerinde yaşanan artış etkili oldu. Şirketin net satışları 1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010 hesap döneminde) bir önceki yılın aynı dönemine göre %8,7 artış göstererek 395.4 milyon TL olarak gerçekleşmiş olup; satışların 390.7 milyon TL’si yurt içi satışlardan 4.63 milyon TL’si yurt dışı satışlardan oluşmaktadır. Satış rakamının %94,5’ini ticari mal satışları oluştururken, %5,5’lik payı kira gelirlerinin yanı sıra satıcı ve taşeronlara sağlanan hizmetler oluşmaktadır. Satış artışı mevcut mağazalardan ve 1Ç10 döneminde (1 Mart 2010 – 31 Mayıs 2010) hesap döneminde açılan yeni mağazalardan kaynaklanmaktadır. Şirketlerin Yurt içi Satış Payları % Yurt içi Satışlar 1Ç09 Yurt içi Satışlar 1Ç10 BİM A.Ş 1.223.269.000 1.575.876.000 MİGROS 1.278.669.000 1.434.086.000 12,2% 37,6% 35,8% 538.466.208 601.756.889 11,8% 15,8% 15,0% CARREFOURSA KIPA Toplam 363.752.000 395.411.000 3.404.156.208 4.007.129.889 Değişim % 28,8% 8,7% 17,7% 1Ç09 1Ç10 35,9% 39,3% 10,7% 9,9% 100,0% 100,0% 1Ç10 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre satışlarında %8,7 artış gerçekleştiren Kipa’nın yurtiçi satış payında ise geçen yılın aynı dönemine göre gerileme olurken, bu dönemler itibariyle yurt içi satış payını artıran tek şirket BİM olmuştur. 1Ç10 döneminde satış gelirlerinde 1Ç09 dönemine göre yaşanan %8,7 oranındaki artışa karşılık, yine aynı dönemler karşılaştırıldığında satışların maliyetinde %10 oranında bir artış yaşanması, brüt karın %4,7’lik sınırlı bir artışla 93,7 milyon TL’ye yükselmesine neden olmuştur. Özet Gelir Tablosu (Bin TL) 1Ç10 1Ç09 Değişim (%) Satış Gelirleri 395.411 363.752 8,7% Satışların Maliyeti (-) -301.703 -274.221 10,0% 93.708 89.531 4,7% -105.494 -102.147 3,3% BRÜT KAR/ZARAR Faaliyet Giderleri Net Diğer Finansal Gelir / (Gider) 181 -2.772 -106,5% -11.605 -15.388 -24,6% Diğer Finansal Gelir / (Gider) -9.170 -11.649 -21,3% - Ertelenmiş Vergi Gelir/Gideri 2.010 153 1213,7% -18.765 -26.884 -30,2% FAALİYET KARI/ZARARI DÖNEM KARI/ZARARI 47 TESCO KIPA Brüt karda yaşanan artışa rağmen, faaliyet giderlerinin %3,3 oranında artış göstererek 105,5 milyon TL’ye yükselmesi 1Ç10 döneminde 11,6 milyon TL faaliyet zararı yazılmasına neden olmuş ancak bu zarar, şirketin 1Ç09 döneminde yazdığı 2,77 milyon TL net diğer faaliyet giderinin, 1Ç10 döneminde 181 bin TL net diğer faaliyet gelirine dönüşmesi sonrasında 1Ç09 döneminde yazılan 15,38 milyon TL faaliyet zararının altında kalmıştır. Faaliyet zararında yaşanan gerilemenin yanı sıra şirketin 1Ç09 dönemindeki 11,6 milyon TL net esas faaliyet dışı finansal giderinin, 1Ç10 döneminde 9,17 milyon TL’ye gerilemesi sonucu şirketin 1Ç09 dönemi karşılaştığı 26,8 milyon TL net dönem zararı, 18,7 milyon TL’ye gerilemiştir. Faaliyet giderlerinde yaşanan artış şirketin ana sorununu oluştururken, bankalardan borçlanmak yerine ana ortağa borçlanan şirketin diğer bir sorunu da, büyümeyi finanse etmek için ortağından kullandığı kısa vadeli krediler nedeniyle oluşan finansman maliyetine katlanmasıdır. Şirketin önümüzdeki dönem açacağı yeni mağazalarla net satış gelirlerinde yaşanan iyileşmenin devamlılığının sağlanması ve artan brüt kar, bu giderlerin dengelenmesini sağlayacağı için, şirket yeni mağaza açma politikasını bu doğrultuda belirlerken, faaliyet giderlerini de dengelemeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda şirket 1Ç10 döneminin sona erdiği 31 Mayıs 2010 tarihinden sonra da mağaza açılışlarını sürdürmüş, 5.231 m2 satış alanlı Tekirdağ Çerkezköy Mağazası, 4.040 m2 satış alanlı Muğla Mağazası, 6.948 m2 satış alanlı Balıkesir Edremit Mağazası, 170 m2 satış alanlı Antalya Anafartalar Ekspres Mağazası ve son olarak 1.962 m2 satış alanlı Muğla Fethiye Mağazası hizmet vermeye başlamıştır. Şirketin 2010 yılında yeni mağazalar açma hedefi doğrultusunda 2000 kişi istihdam etmeyi planlayan şirket, istihdam hedefinin %25’ini gerçekleştirerek yılın ilk çeyreğinde 500 kişiye istihdam sağlamıştır. 48 TESCO KIPA KIPA (TL) BİMAS CARREFOURSA MİGROS KIPA 3 Şirketin ortalaması KIPA Verileri (Kaydırılmış/Son) Şirket Değeri (Ağırlıklandırılmış) Birim Hisse Değeri TL KIPA Son Kapanış KIPA İSKONTO PRİM Net Borç PD/DD 14,46 2,54 3,23 2,26 2,88 PD/S 1,06 1,08 0,84 0,61 0,99 PD/NSA 7.315 5.803 3.719 6.559 FD/FAVÖK 19,20 26,56 16,25 14,55 20,67 430.237.000 1.586.131.639 261.568 69.965.938 495.913.410 314.977.457 343.113.564 972.752.776,80 -21,5% 972.752.776,80 -38,2% 972.752.776,80 -43,3% 280.228.939 1.434.233.369 12,8 8,7 972.752.776,80 -30,6% Mevcut piyasa değeri ile şirket 2,26x PD/DD, 0,61x PD/Satışlar, 3.719 PD/Net Satış Alanı ve 14,55x FD/FAVÖK çarpanlarıyla işlem görürken, İMKB’de yer alan benzer şirketler ise 2 Temmuz 2010 kapanışları itibariyle ortalama 2,88x PD/DD, 0,99x PD/Satışlar, 6.559 PD/Net Satış Alanı ve 20,67x FD/FAVOK çarpanlarıyla işlem görmektedir. KIPA bu doğrultuda PD/DD, PD/S, PD/NSA ve FD/FAVÖK’e göre sırasıyla %21,5, %38,2, %43,3 ve %30,6 oranında iskontolu işlem görürken; PD/DD çarpanı %40, kalan çarpanlar %20’şer olacak şekilde ağırlıklandırıldığında, hesapladığımız hisse başı fiyatı 12,80 TL olup, mevcut 9,15 TL’ye göre şirket hisseleri %28,5 oranında iskontolu işlem görmektedir. 49 2010 HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ İMKB verilerine göre yabancı yatırımcılar, Haziran ayında 4,68 milyar dolarlık alış, 4,37 milyar dolarlık da satış işlemi sonucunda nette 313,9 milyon dolarlık alış gerçekleştirdiler. HAZİRAN Ayında EN FAZLA ALIŞ Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net Haziran ayı işlem hacmi geçen yılın aynı ayına göre %3,4 oranında artarak 9,05 milyar dolara yükseldi. En fazla işlem hacminin gerçekleştirildiği hisse Garanti Bankası hisseleri olurken, tek başına Garanti Bankası hisselerinde gerçekleştirilen işlem hacmi, toplam işlem hacminin %27’ini oluşturdu. Nisan ve Mayıs aylarında kar realizasyonları ile satış baskısı altında kalan bankacılık sektör hisseleri, Haziran ayında alışların en fazla yoğunlaştığı hisseler oldu. İş Bankası, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası, Halk Bankası ve Asya Bank Haziran ayında en fazla alım gerçekleştirilen hisseler arasında ilk beşte yer aldı. Düşüş trendi içine giren enflasyonun bir süre daha düşük seviyelerde kalmaya devam edeceği ve Merkez Bankası’nın faiz artırımına ilişkin beklentilerin 2011 yılına ötelenmesiyle faizler üzerindeki aşağı yönlü baskının devam etmesi, bankacılık hisselerinde yoğunlaşan alımlarda etkili oldu. Haziran ayında en fazla satış gerçekleştirilen hisse Türk Ekonomi Bankası oldu. Aslında hissede yaşanan satıcılı seyir, yabancı yatırımcıların Türkiye’de pozisyon almalarını sağlayan ve içindeki hisse değişikliklerinin büyük önem taşıdığı MSCI Türkiye küçük endeksinden TEBNK hisselerinin çıkarıldığının açıklandığı 26 Mayıs’tan bir hafta önce başlamış, endeksteki değişiklilerin geçerliliğini kazanmasıyla satışlar hız kazanmıştı. Haziran ayında da devam eden satışlar ise Haziran ayı başında TEB-Fortis birleşmesi açıklandığı günden itibaren devam etti. Hacim ISCTR 364.676.852 278.388.063 86.288.789 643.064.915 VAKBN 304.243.161 235.713.393 68.529.768 539.956.555 YKBNK 270.548.229 223.449.853 47.098.376 493.998.082 HALKB 216.765.344 177.499.534 39.265.809 394.264.878 ASYAB 106.285.969 76.448.327 29.837.642 182.734.296 ENKAI 69.101.516 42.180.386 26.921.130 111.281.902 TUPRS 132.436.629 108.424.708 24.011.921 240.861.336 AYGAZ 44.284.928 22.163.147 22.121.781 66.448.075 TTKOM 54.217.413 33.434.533 20.782.879 87.651.946 ULKER 22.696.356 6.956.547 15.739.809 29.652.903 HAZİRAN Ayında EN FAZLA SATIŞ Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net Hacim TEBNK 46.870.971 74.934.175 -28.063.204 121.805.145 THYAO 144.251.301 171.751.927 -27.500.626 316.003.228 SNGYO 10.126.603 30.803.523 -20.676.920 40.930.125 DOHOL 60.150.849 77.470.776 -17.319.927 137.621.624 KRDMD 1.863.046 12.937.165 -11.074.119 14.800.211 HURGZ 17.201.793 25.610.310 -8.408.517 42.812.103 ECILC 7.609.740 13.030.791 -5.421.050 20.640.531 GSDHO 986.913 6.244.610 -5.257.697 7.231.524 ISGYO 4.898.259 9.721.771 -4.823.512 14.620.030 29.341.877 33.600.695 -4.258.818 62.942.573 SISE HAZİRAN Ayında EN FAZLA İŞLEM Yapılan Hisseler (ABD $) Alış Satış Net Hacim GARAN 1.227.440.816 1.229.185.213 -1.744.397 2.456.626.029 ISCTR 364.676.852 278.388.063 86.288.789 643.064.915 VAKBN 304.243.161 235.713.393 68.529.768 539.956.555 YKBNK 270.548.229 223.449.853 47.098.376 493.998.082 IST30 242.747.049 245.926.898 -3.179.849 488.673.947 AKBNK 225.603.685 226.785.881 -1.182.196 452.389.566 HALKB 216.765.344 177.499.534 39.265.809 394.264.878 TCELL 161.052.404 156.410.699 4.641.705 317.463.103 THYAO 144.251.301 171.751.927 -27.500.626 316.003.228 KCHOL 145.208.629 144.639.688 568.941 289.848.317 50 2010 HAZİRAN AYI YABANCI İŞLEMLERİ Aynı şekilde MSCI Türkiye büyük endeksinden 26 Mayıs itibariyle çıkarılan Şişe Cam hisseleri de Haziran ayında yabancıların en fazla satış gerçekleştirdiği hisseler arasında yer aldı. 51 M. Baki ATILAL Araştırma, Müdür m.baki@turkishyatirim.com + 90 212 315 1071 Filiz SARI Araştırma, Uzman f.sari@turkishyatirim.com + 90 212 315 1061 Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza www.turkborsa.net www.turkishyatirim.com adreslerinden ulaşabilirsiniz. ÇEKİNCE : Bu rapordaki bilgi ve fikirler Turkish Yatırım tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır. Turkish Yatırım bu bilgilerin doğruluğu veya bütünlüğü konusunda bir garanti veremez. Raporda yer alan yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu rapordaki görüşler, tahmin ve projeksiyonlar raporu hazırlayan analistlerin fikirlerini yansıtmaktadır. Analist/ler görüş ve tahminlerini haber vermeksizin değiştirme hakkına sahiptirler. Bu rapor sadece bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Turkish Yatırım ve personeli bu rapordaki bilgilerin eksikliğinden veya yanlışlığından dolayı hiçbir şart altında sorumlu tutulamaz.