Publication
Transkript
Publication
YEŞİLAY DERGİSİ ağustos 2014 967 SAYI 9 6 7 Psk. Mehmet Dinç Kumar sorununun uzun yıllar ihmal edilmesi mücadele için yapılacak her türlü çalışmayı acil hale getirmiştir. 20 Cemil Şahinöz Avrupa’da Yaşayan Türklerde Kumar Sorunu 36 Reşat Petek Hem ahlak kuralları hem de hukukun temel ilkeleri bağlamında yasal düzenlemeye alınan ve alınmayanların hepsi kumardır! 42 Ertem Şener Bilmeyen, kandırılan, elinden tutulması gereken gençler var. Benim ailem güvende ama onlar değil! 70 ağustos 2 0 1 4 89.YIL 5 TL yesilay.org.tr 46 İnternetin sonsuz fırsatları, kumar ve siber zorbalık. 56 Her iki gençten biri diğerine sözel şiddet uyguluyor. Aylık Sağlık, Eğitim ve Kültür Dergisi KÜÇÜMSENEN BÜYÜK TEHLİKE: KUMAR & ŞANS OYUNLARI www.eticaret.com 0216 326 04 77 24 36 Fatih Kılıçarslan Cemil Şahinöz Avrupa'da Yaşayan Türklerde Kumar Sorunu Kumar Bağımlılığında Ailevi ve Toplumsal Faktörler Psk. Yrd. Doç. Dr. Eylemsel Bir Bağımlılık: Kumar Kumar hayatları ipotek altına alan dipsiz bir kuyu! 20 30 Mehmet Dinç Adnan Çoban İçindekiler 39 70 Ahmet Çubukcu Ertem Şener Dijital oyunlar zararlı mı? Faydaya nasıl dönüşür? Bilmeyen, kandırılan, elinden tutulması gereken gençler var. Benim ailem güvende ama onlar değil! Her iki gençten biri diğerine sözel şiddet uyguluyor 56 DOSYA Küçümsenen büyük tehlike: Kumar ve Şans Oyunları Evinizi uçurtma çiçeklerle renklendirmeye ne dersiniz? 76 18 KURUCUSU Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman Derginin Tesisi: 1925 TÜRKİYE YEŞİLAY CEMİYETİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ Genel Başkan Prof. Dr. M. İhsan Karaman GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ Sümeyya Olcay sumeyya.olcay@yesilay.org.tr SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Av. Osman Baturhan Dursun Görsel Yönetmen Zeynep Demir YAYIN KURULU Prof. Dr. M. İhsan Karaman, Prof. Dr. Medaim Yanık, Dr. Ahmet Özdinç, M. Pervin Tuba Durgut, Dr. M. Ata Öztürk, Esra Albayrak, Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uz. Dr. Havva Sula, Prof. Dr. Dilşad Türkdoğan, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Arif Çifci Reklam Koordİnasyon Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi İDARE YERİ Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi Sepetçiler Kasrı, Kennedy Cad. No: 3 Sarayburnu / Fatih / İstanbul T (212) 527 16 83 – F (212) 522 84 63 GRAFİK TASARIM Sekans Yapım BASKI İhlas Gazetecilik A.Ş. T(212) 454 30 00 YAYIN TÜRÜ Süreli ISSN 1303-3980 Yurtiçi Abonelik, Yıllık 60 TL Yurdışı Abonelik, Yıllık 120 TL HESAP BİLGİLERİ Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi Ziraat Bankası (Vatan Caddesi Şubesi) Şube Kodu: 960 Hesap No: 64804574 – 5001 IBAN : TR64 0001 0009 6064 8045 7450 01 Yeşilay Dergisi’nin tüm hakları Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesine aittir. Yeşilay Dergisi devletin tüm sorumlu mercilerine muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide yayınlanan makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir. GÖKHAN AKTOPRAK @GkhnAktoprak: #DumansızHavaSahası için mücadele et ve ettir. Sigara içme, içtirme… @1920yesilay Agora kahve görükle @kafe_agora: Bonzai bir uyuşturucudur, hayatına sahip çık HAYIR de! Abdurrahman Dilipak @aDilipak: Keşke sigarayı hiçbir yerde ve hiçbir zaman kullanmasak… İlk ve sürekli boykotumuz sigara ve kolaya olsa DAĞHAN IRAK@daghanirak: hayvanlar su içsin diye konan kabı sigara söndürmek için kullanan insanların olduğu ülkede her şey olur. osman elbek @osmanelbek: Sigara paketlerinin düz ve tek renkli olmasını destekliyorum. Ancak arzı azaltacak daha fazla önem gerekli. Yani “evet ama yetmez”ciyim FRDZDMR @frdzdmr: Peşinden koçmak isterdim ama sigara tıkıyor. SELMAN MALTAŞ @selman_maltas: Bonzaili espiriler bu uyuşturucu maddeyi daha fazla reklam ediyor. Lütfen bu espirilerden kaçınalım, yapan dostlarımız da uyaralım. #yeşilay taha ensar @ensargook: - Ben senin resmen bağımlınım. + Niye sigara mıyım ben? Uyuşturucu muyum? Alkol müyüm? EISAGOGE @eisagoge: Anam sigara içmeme kızdığı için sigara icemiyom. Sahurda da içmediydim. Anam > yesilay B A Ş YA Z I Prof. Dr. M. İhsan Karaman Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Küçümsenen büyük tehlike: ŞANS OYUNLARI ve KUMAR Bağımlılıklar, bilhassa endüstrileşmenin de bir sonucu olarak toplumları istila ederek ve zamanla etkisini artırarak çağımızın en önemli ve yaygın sorunları arasında yerini almıştır. Bu tehlikeyi önlemek için devlet politikaları, sivil toplum kuruluşları, özel kuruluşlar kapsamında dünya genelinde ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Gün geçtikçe bağımlılık alanları artmış, insanoğlunun daha çok tüketmesine sebebiyet verecek birçok bağımlılık türleri de ortaya çıkmıştır. Doğrudan dışarıdan alınan ve beyinde üreyen kimyevi maddeler, beynin iletişim sistemini ve sinir hücrelerinin işlevselliğini bozmakta, kişinin karar alma, iradeyi gösterme gibi aksiyonlarını bozmaktadır. Dolayısıyla bağımlılık denildiği zaman akla önce tütün ürünleri, uyarıcı ve uyuşturucu maddeler, alkol gelmektedir. Klasik anlayışla, bağımlılık tanımı içinde sigara, alkol ve madde gibi kimyasal bağımlılıklar algılansa da, giderek daha sinsi bir yayılma gösteren ikinci bağımlılık türü de davranışsal/eylemsel bağımlılıklardır. Ne yazık ki bu tür bağımlılıklar, bir tür alışkanlık, eğlence veya vakit geçirme etkinliği olarak görüldüğünden toplumda diğerleri gibi reddedilmemekte ve gerekli olsa bile tedavi başvurusu gecikmektedir. Kumar, alışveriş, teknoloji, yeme gibi davranışsal bağımlılıklar içinde bilhassa aileyi derinden etkileyen, toplum tarafından asla onaylanmasa dahi bir şekilde yaygınlık gösteren davranışsal/eylemsel bağımlılık türü kumar bağımlılığıdır. Kumar bağımlılığı kişisel, ailesel ve iş yaşamında neden olduğu tüm kayıplara rağmen kumar oynama dürtüsüne engel olamama şeklinde tanımlanabilir. Her gelir grubunda görülebilen bu bağımlılık türü 40-50 yaş arası erkeklerde daha da yaygındır. Teknolojiyle birlikte gelen sanal oyunlar ile gençler arasında da yaygınlaşan kumar, kadınlarda da azımsanmayacak derecede yaygınlık göstermiştir. Ahlaken hiçbir şekilde 6 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 etik sayılmayan, olumlanması mümkün olmayan kumarın bu derece yaygınlık göstermesi ve bir kez oynayanın, kazansa/ kaybetse dahi bir daha oynamasına karşılık kendini kontrol edememesi nasıl tehlikeli bir bağımlılık türünün var olduğunu gözler önüne sermektedir. Esasen kumar bağımlılığı devlet tarafından da kontrol edilebilir bir nitelik taşıması hasebiyle Şans Oyunları adı altında Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu kapsamında yasal düzenlemelere sahiptir. Ülkemizde yasal olarak Milli Piyango, Sayısal Oyunlar, İddia, Spor Toto ve At Yarışları oynatılmaktadır. Anayasaya göre gençleri kumar alışkanlığından korumakla yükümlü olan devlet, kumar bağımlılığına giden yolları döşeyen şans oyunlarının pazarlayıcısı olmuştur. İnsanların para yatırarak ‘belki çıkar’ umuduyla kısa yoldan ve emek harcamadan para kazanma isteğine maalesef devlet de aracı olmuştur. Şans Oyunları da emek harcamadan, gayret göstermeden kısa yoldan zengin olma ihtiyacına binaen oynanan bir oyun değil midir? Ülkemizde kumar oynama ve oynatmaya engel olmak amacıyla aslında pek de caydırıcı olmayan bir takım önlemler alınmış olmasına karşın bu yasal durum, henüz büyük bir tehlike olarak görülmeyen kumarın merdiven altı diye tabir ettiğimiz mekânlarda oynatılmasına çok da engel olmamaktadır. Ayrıca, iddaa, at yarışı, sayısal loto gibi oyunlar, kumarhanelerin yasak olduğu Türkiye gibi ülkelerde boşalan yeri gayet iyi doldurmaktadır. Bu süreçte de oynanan oyunun sadece adı değişip, şans oyunları adı altında kumar oynatılmaya ve boş umutlar dağıtılmaya devam edilmektedir. Gençler arasında kumarın yaygınlaşması aslında bu durumun en tehlikeli boyutu. Devlet Denetleme Kurulu’nun raporunda yer alan bir araştırmaya göre 18 yaşın altında bulunan gençler yoğun bir şekilde şans oyunlarına yöneliyor. Yasal yaş sınırı (18) altındakilerin yüzde 28,4’ü Sayısal Loto, yüzde 25,9’u Piyango, yüzde 25,9’u İddaa, yüzde 19,8’i de Hemen Kazan oynuyor. yesilay.org.tr 1980’lerde gençlere yöneltilen “Zengin olmanın yolu nedir?” sorusuna gençler eğitim karşılığını verirken, bunu, ticaret, memurluk, miras ve şans oyunları tercihleri izlemiş. Aynı soruya 1990 ve 2000’lerin gençliklerine sorulduğunda alınan cevap ilk sırada miras olurken, bu sırayı şans oyunları ve politika izlemiş. Gençleri bu kadar kolaycılığa yönlendiren, teknolojinin ilerlemesi ve imkânların artmasına rağmen hayat şartları diyebilir miyiz? Sadece zengin olmak için de değil, ergenlik dönemindeki birçok genç merak ve kendini ispat etme gayretiyle belki de harçlıklarını yatırıp büfelerin önünde sıraya girmektedir. Büfelerin 18 yaş sınırına dikkat etmemesi de ayrı bir denetim zafiyeti. Tüm bunların üzerine Gençlik ve Spor Bakanlığı altında tüm spor bahis faaliyetlerinin bulunması ve gençlerin her daim gözlerinin önünde bahis oyunlarının olumlanmış/onaylanmış gibi bir görüntüsünün olması da cabası… Bunun yanı sıra online oyunların gelişmesi ile birlikte sanal kumarın gençlerin yeni gözdesi haline gelmesi önüne geçilmesinde ciddi mücadele isteyen bir başka mesele. Tüm vaktini internet ve televizyon başında geçiren gençlerin en çok ziyaret ettiği siteler arasında maalesef kumar siteleri en başta geliyor. En basitinden kredi kartı ile para yatırarak oynanan online bir okey oyunu bile kumar bağımlılığına kapı açıyor. İnternetin gözde kumar sitelerinden birinin istatistiklerine göre, son yıllarda 18-25 yaş arasındaki oyuncu kitlesinde büyük bir artış gözlemleniyor ve dünyada oynanan sanal kumarın yüzde iki buçuğunu sadece Türkiye oluşturuyor! Kumar bağımlılığı o kadar derin ve önemli bir konu ki sivil toplum kuruluşlarının gayretlerinin yanında devletin de gayrimeşru oyun oynanmasına engel olacak bir şekilde elini kumardan çekmesi ve önleyici politikalar geliştirmesi zaruridir. Zira çocuğunun rızkını, kaybettiği parayı kazanma umuduyla kumara yatırıp, borç batağına saplanan, aynı zamanda derdini unutmak için alkole de bağımlı olan bir baba ile; boşanan çiftler, yıkılan aileler, ortada kalmış çocuklar bu gidişle ülkemizde de kaçınılmaz olacaktır. Sadece bununla da sınırlı değil kumarın sebep olduğu olaylar; cinayetler, intiharlar, tefecilik, uyuşturucu ticareti de kumar sonrasında ortaya çıkan büyük problemler arasında… Son aylarda yesilay.org.tr Milli Piyango özelleştirme çabasıyla ortaya çıkan durumu, Yeşilay olarak “yetmez ama evet” şeklinde değerlendiriyoruz. Evet, anayasal görevi gençleri kumardan korumak olan devletin şans oyunlarından bu vesileyle çekilmesi on yıllardır süren bir büyük hatanın sona erdirilmesidir. Benzer bir tutumu tüm şans oyunları için bekliyoruz. Ancak, sigara ve alkol örneklerinde olduğu gibi özel sektörün bu alanda istediği gibi at oynatmasını engelleyecek düzenlemeler de beklemeden yapılmalıdır. Yeşilay olarak mücadele ettiğimiz alanlardan birisi de kumar. Bu sayımızda kumar bağımlılığının ne olduğunu, sebeplerini, risk faktörlerini, hukuki boyutunu, yapılması gereken önleyici çalışmaları, tedavi ve rehabilitasyonu detaylı bir şekilde ele almış bulunuyoruz. Her yıl milyarlarca liranın döndüğü kumar gibi sektörlere karşı mücadele etmenin zorluğunu tekrar tekrar anlatmamıza gerek yok. Burada değişik vesilelerle dile getirdiğimiz gibi medyayı, sinema dünyasını ve eğlence sektörünü bu emelleri için kullanan yapılara karşı en büyük silahımız eğitim ve bilinçli nesiller olacaktır. İlk olarak devletin, Anayasamızın 58.maddesine göre gençleri koruma gayesi üzerine kumar/şans oyunlarında caydırıcı ve önleyici yasal düzenlemeleri yapması şarttır! Bu alanda ve kumar sektörü karşısında kazanılacak farkındalık, mücadelenin en önemli aşamalarından birisi olacaktır. Önleyici çalışmaların temelinde ise kumar/şans oyunları(!) ile ilgili gençlerimizin tam bir bilinç düzeyine ulaşması gerekmektedir. Daha sonra da bu alışkanlıkların hem insana hem memleketimize verdiği zararın boyutlarının gözler önüne serilmesi gerekir. İmkânların arttığı, ihtiyaç olan birçok şeye ulaşılabilirliğin kolaylaştığı günümüzde çoğu zaman en ufak bir zorluğa gelemeyen gençler için, kumar/şans oyunlarını oynama hiç de zor olmayacaktır! Buna da engel olmak mümkün! Manevi yönden eğitilen bir genç asla kumarı etik olarak görmeyecektir. Bu anlamda eğitim şart! Gençlerin sahip olduğu enerjinin doğru yönlendirilmesi için anne-babaların da çocuklarına karşı ilgili ve dikkatli olması şart! Aksi takdirde bırakın büfeleri evimizin içine aldığımız makinelerin evimizi kumarhane ortamına çevirmesi dahi kaçınılmaz olacaktır! YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 7 HABERLER Başbakan Erdoğan: "BAĞIMLILIKLARDAN UZAK BİR GENÇLİK İÇİN ÇALIŞIYORUZ" Yeşilay’ın düzenlediği iftar yemeğine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tüm zararlı maddelerle olduğu gibi uyuşturucuyla da etkin mücadelemizi sürdüreceğiz. Çıkardığımız son yargı yasasında buradaki cezai yaptırımlar çok yüksek seviyelere getirildi. Artık bu konuda satan da, içen de hepsi bedelini ağır ödeyecek” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Yeşilay’ın bu konuda düzenlediği kampanyaları gönülden desteklediğini ifade etti. Türkiye Yeşilay Cemiyeti, bağımlılıklarla mücadele kapsamında 94 yıldır yürüttüğü çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Sivil Toplum Kuruluşları ile devlet organlarının koordinasyonunun önemine inanan Yeşilay, pek çok bağımlılık zincirini kıran Ramazan ayı vesilesi ile bir iftar yemeği düzenledi. Davete Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yeşilay Yönetim Kurulu Üyeleri, Şube Başkanlıkları, Temsilcileri ve Sosyal Paydaşları katıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tütün ve alkol başta olmak üzere insan sağlığına zararlı her türlü maddenin kullanımına karşı yürüttüğü çalışmalarda her zaman Yeşilay’ın yanında olduğunu ve olmaya da devam edeceğini söyledi. 2008 yılının ilk günlerinde çıkarılan bir kanunla kapalı alanlarda tütün ve tütün ürünlerinin kullanımını yasaklayarak bu konuda tarihi bir adım attıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Benim sigarayla mücadele konusundaki kişisel hassasiyetim sanırım hepimizin malumudur. Konu sadece sigara değil alkol ve bonzai. Bonzai daha ucuz ve çok daha 8 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yaygın. Ehli keyifler nargile diye tutturmuş gidiyor. Nargile sigaradan daha berbat, daha zararlı ve bağımlılık yapıyor. Bütün bunlara karşı bir mücadelenin bizim milli ve manevi bir meselemiz olduğuna inanıyorum Bizler bağımlılıklardan uzak bir gençlik için çalışıyoruz. Gelecek nesillerin çok daha temiz bir atmosferde yaşaması için mücadelemden asla vazgeçmeyeceğim.” “Sigara içmek, uyuşturucu kullanmak özgürlük değildir” Bağımlılıkla mücadele konusunda çok önemli ilerlemeler kaydettiklerini açıklayan Başbakan Erdoğan, “Son zamanlarda bonzainin yol açtığı sıkıntıları yakından takip ediyorum. Tüm zararlı maddelerde olduğu gibi uyuşturucuyla da etkin mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumumuzu, geleceğimizi doğrudan etkileyen bu tehditlere en küçük taviz vermeyeceğiz. Çıkardığımız son yargı yasasında buradaki cezai yaptırımlar çok yüksek seviyelere getirildi. Artık bu konuda yesilay.org.tr Haberi izlemek için kodu okutunuz. satan da, içen de hepsi bedelini ağır ödeyecek. Aksi takdirde bu işin caydırıcı olması mümkün değil” diye konuştu. Başbakan Erdoğan bağımlılıkla mücadelenin en önemli yolunun eğitimli, güçlü bir gençlik yetiştirmekten geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: “Gençler manevi bir boşluğa düştüğünde uyuşturucu gibi maddelerle yüz yüze geliyor. Biz bir elinde bilgisayar bir elinde kitap olan bir gençlik istiyoruz. Böyle bir gençlik bağımlılık batağına düşmez. Uyuşturucunun okullara inmesinin, gençlerimizi ağına almasının önüne geçeceğiz. Üzerimize düşeni yapacağız, bu bizim gençlere karşı sorumluluğumuzdur.” Aile ve okul başat rol oynuyor Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, bağımlılık mücadelesinde en doğru ve sağlıklı yolun ergen ve gençleri hiç başlamadan önce bu tehlikeden korumak olduğunu söyledi. Bu noktada iki temel kurumun başat rol oynadığını belirten Karaman, “Aile ve okul. Bu iki kurumun, ergen ve gençleri kendilerini ifade edebilmelerine, enerjilerini doğru yesilay.org.tr mecralarda kullanabilmelerine ve sağlıklı biçimde sosyalleşmelerine imkân verecek şekilde organize edilmeleri bağımlılığı engellemenin en etkin yolu olacaktır” dedi. Bir kişinin hayatında bir anlam yoksa veya anlamlı işler yapmıyorsa, bağımlı olmaması için bir sebep olmadığını hatırlatan Karaman, şunları kaydetti: “Başka bir ifadeyle, uyuşturucu bağımlılığı ile mücadelenin bir ayağı da insanların modern dünyadaki anlam sorununu çözmektir. Gençleri kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktan korumak, onları hayata bağlayacak bir ideal ve mefkureye sahip kılmak, hedonist kültürün bütün dayatmalarına rağmen, başkaları için de yaşamanın tadına vardırmak. Bu bağlamda, ailelerle de işbirliğine gidilerek çocuklarımızın ciddi bir manevi ve ahlaki eğitim almasının temin edilmesi gereklidir.” Karaman, Ramazan ayının aile bağlarının kuvvetlendirmek için iyi bir fırsat olduğunu da sözlerine ekledi. Program sonunda Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman Başbakan Erdoğan’a Yeşilay’ın ilkokul ve ortaokullar arasında düzenlediği Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek yarışması, resim kategorisinde birinci olan Ege Dimçer’in eserini takdim etti. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 9 HABERLER Prof. Dr. M. İhsan Karaman; "YEŞİLAY UYARDI, BONZAİYE KARŞI HAREKETE GEÇİLDİ" Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin sentetik uyuşturucu bonzaiden kaynaklanan ölümler üzerine yaptığı uyarılar yetkilileri hareket geçirdi. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, sentetik uyuşturucu bonzaiden kaynaklanan ölümler üzerine yaptıkları uyarıların sonuç vermeye başladığını söyledi. İstanbul Emniyeti’nin yaklaşık 1.500 polisle birlikte bonzai avına çıktığına vurgu yapan Karaman, “Sevinerek görüyorum ki yaptığımız uyarılar üzerine yetkililer harekete geçiyor. Operasyonun sonuçları da gösteriyor ki gençler arasında bonzai hızla yayılıyor. Ergen ve genç yetişkinlerimizin saklanması kolay olan bu uyuşturucu maddeyi kullanması, onlarda esrardan çok daha tehlikeli bir etki bırakıyor” 10 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 diye konuştu. Karaman, uyuşturucu mücadelesinde sivil toplum ve kamu kurumlarının elele çalışmasının hem talep hem arz azaltımı yönünde başarıyı artıracağını kaydederek, son operasyonlardaki kararlılık ve başarısı için İstanbul Emniyeti'ne teşekkür etti. Bonzai ve genelde uyuşturucu maddelerin kullanım sebeplerinden en önemlisinin ailelerin gençleri ihmal etmesi, yeterli kontrol, sevgi ve destek sağlamamasından kaynaklandığını belirten Karaman şöyle devam etti: “Madyesilay.org.tr de bağımlılığı aileyi her yönden etkileyen bir hastalıktır. Uyuşturucu bağımlılığına karşı en iyi strateji de önleme stratejisidir. Yeşilay olarak yaptığımız proje ve etkinliklerimizin temelini halkımızın, özelde çocuk ve gençlerimizin sağlıklı, üretken olması için bilinçlendirici ve farkındalık uyarıcı çalışmalar oluşturuyor.” Kolay ulaşılıyor Karaman, bağımlılığın ergenlik döneminden yaşlılık dönemine değin gözlenebilen ve bireyin yaşam kalitesini düşüren önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Madde kullanımının genç nüfus arasında azaltılması ülkelerin madde kullanımı politikalarında yer alan öncelik konularından biridir. Talep azaltımı, ülkemiz madde ile mücadele politikasında da önemli yer tutmakta, tedavi ve rehabilitasyonu da içeren çok yönlü bir strateji olarak kabul edilmektedir.” 243 milyon kişi uyuşturucu kullanıyor 26 Haziran Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’nde Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2014 Dünya Uyuşturucu Raporu’nu açıkladı. Rapora göre uyuşturucu madde kullanım yaygınlığının yaklaşık 243 milyon insanla dünya genelinde istikrarını koruduğu belirtilirken 15-65 yaş arası dünya nüfusunun %5’inin 2012 yılında yasadışı uyuşturucu madde kullandığı ifade edildi. Problemli madde kullanıcılarının sayısının yaklaşık 27 milyon olduğu, bunun da dünya yetişkin nüfusunun 0,6’sı ya da her 200 kişiden birine karşılık geldiği raporda yer aldı. Raporda ayrıca Türkiye’nin arzla mücadele konusundaki başarısına dikkat çekildi ve yasadışı yollarla transfer edilyesilay.org.tr meye çalışılan uyuşturucu maddelerin, özellikle de eroin ve ecstasy’nin ele geçirilmesinde Türkiye’nin başarısına yüksek oranda vurgu yapıldı. Trafikte uyuşturucuyla mücadele mesajı Bonzai kullanımının gençlerde hızla yaygınlaşmasına karşı akranlarını uyarmak isteyen Genç Yeşilay gönüllüleri dikkat çekici bir etkinliğe imza attı. Vatan Caddesi’nde Genç Yeşilaycılar trafik ışıkları kırmızı yanarken araçların önüne geçip pankart açtılar. Pankartta “Düşün” mesajı veren gençler, uyuşturucu tehlikesine karşı sürücüleri ve halkı uyardılar. Sürücüler de kornalara basarak ve gençlerin uyuşturucu tehlikesinden kurtulması için sloganlar atarak etkinliğe destek verdiler. Yeşilay ve Narkotik işbirliğinde uyuşturucuyla mücadele etkinliği Türkiye Yeşilay Cemiyeti, 26 Haziran “Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” kapsamında Narkotik uzmanlarıyla birlikte, 94 yıldır yürüttüğü çalışmalara katkı sağlamak amacıyla bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Yeşilay, Eminönü Meydanı’nda yaptığı etkinlikte, halka uyuşturucu ve uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili mesajlar verdi, narkotik uzmanlarıyla bilgilendirme çalışmaları yaptı. Farklı oyunlar, spor aktiviteleri gerçekleştirilen etkinlikte, uyuşturucuyu anında tespit eden narkotik köpekler de gösteri yaptı. Haberi izlemek için kodu okutunuz. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 11 HABERLER Prof. Dr. M. İhsan Karaman; "KAPSAMLI BİR UYUŞTURUCU MÜCADELE YASASI ŞART" Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, ülkemizde yeni duyulan, ancak kısa sürede kullanımı oldukça artan ve internetten kolayca ulaşılan bonzai gibi yeni nesil uyuşturucu maddelerle ilgili yasal düzenlemelerin yetersiz olduğunu ve daha sert tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Türkiye’de özellikle gençler arasında kullanımı hızla artan ve ardı ardına gelen ölümler nedeniyle son dönemde kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen ‘bonzai’ isimli sentetik uyuşturucu, can almaya devam ediyor. Sokaklarda genel olarak bonzai olarak adlandırılan uyuşturucu, gerçekte “Sentetik Cannabinoid” ismi altındaki birçok zehirli maddeden oluşuyor. Böbrek ve kalp yetmezliğine yol açan bonzai, esrardan çok daha etkili ve ani ölümlere de sebebiyet verebiliyor. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, “Korkumuz şu; bonzai son derece hızlı yayılma gösteriyor ve kullanım yaşı ortalaması düştü, 10 yaşındaki bir çocuk dahi bonzai kullanmaya başladı. Sentetik olduğu için merdiven altında rahatlıkla yapılıyor. 1 liraya, 2 liraya, 3 liraya alınabiliyor, internette rahatlıkla 24 saat satılıyor” dedi. Uyuşturucuyla; Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, güvenlik güçleri ve Yeşilay’ın uzun yıllardır sürdürdüğü mücadeleye dikkatleri çeken Karaman, bu çabalara yasal düzenlemenin eklenmesi gerektiğini, bütüncül bir bakış açısıyla daha hızlı sonuçlar alınacağını belirtti. Uyuşturucuyla Mücadele Yasası Yeni nesil uyuşturucu sektörünün hedef aldığı kesim değişti ve uyuşturucu maddeler artık toplumun her sınıfına, her 12 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yaş grubuna sirayet etmiş durumda. Mücadele edilmesi gereken bu sorunun boyutunun çok büyük olduğunu ve bu nedenle ciddi yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini söyleyen Karaman, şunları kaydetti: “Ülkemizde hem mevzuat açısından hem de yetkiler açısında büyük bir karışıklık ve dağınıklık var. Kurumlar uyuşturucu mücadelesinde birbirleriyle koordine olmalı. Yeşilay olarak iki temel önlem önerimiz var. Birinci önerimiz; acil olarak önleyici hizmet standartlarının geliştirilmesi; yoksa çeşitli STK’ların yaptığı bir dizi iyi niyetli çalışma bilimsellikten uzak olması nedeniyle bir fayda sağlamıyor ya da beklenilen etkiyi gösteremiyor. İkincisi ise arz ve talep azaltımının topyekûn değerlendirildiği, madde bağımlılığın her yönden ele alındığı bütüncül bir Uyuşturucuyla Mücadele Yasası’nın çıkarılması.” Yeşilay’ın bağımlılıkla amansız mücadelesi Bağımlılıkların önlenmesinde farkındalık oluşturmaya devam eden Yeşilay, uyuşturucuyla mücadele kapsamında dünyaca ünlü İtalyan fotoğraf sanatçısı Valerio Bispuri’nin, bonzainin muadili ve son dönemde pek çok gencin ölümüne neden olan bir uyuşturucu türü “Paco”nun sergisine ev sahipliği yaptı. Karaman; “Yeşilay olarak bağımlılıkların önlenmesinde ilk adım, farkındalık yesilay.org.tr oluşturmaktır. Bunun için şimdiye dek pek çok etkinlik, seminer, konferans düzenledik. Bu kez de sanatsal bir bakış açısı ile bağımlılıkların görünmeyen yüzünü göstermek istedik” dedi. Hedef 8 milyon öğrenci! Yeşilay ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile başlatılan, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM)’nda öğrencilerin eğitimlerine başlandı. Proje ile İstanbul’da 60 bin öğrenciye ulaşıldı. Gelecek okul döneminde tüm Türkiye’de uygulanması planlanan proje ile ülkemizde 8 milyon öğrenciye bağımlılık eğitimi verilmiş olacak. Kurumlar arası koordinasyon Bağımlılar, aileleri ve bundan etkilenen tüm paydaşların her konuda danışmanlık hizmeti alacakları Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ni de çok kısa zamanda faaliyet geçirecek olan Yeşilay, bilimsel çalışmaları da destekleyecek olan mali destek programlarını açıkladı. Gençlik projelerine hibe desteği Paydaşlarla daha yakın işbirliği ana stratejisine paralel olarak madde bağımlılığı ve madde bağımlılığı riski taşıyan dezavantajlı gruplar konusunda faaliyet gösteren diğer STK’lar, kamu kurum ve kuruluşları ile sinerjik ve etkin işbirliği gerçekleştirmeyi hedefleyen Yeşilay, bu doğrultuda yapılacak olan projeleri mali açıdan destekleyen mali destek programını açıkladı. Yeşilay bu kapsamda yapılacak olan, STK ve üniversitelerin gençlik projelerine 100.000 TL’ye kadar hibe desteği sağlayacak. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 13 HABERLER YEŞİLAY'dan ULUSLARARASI UYUŞTURUCU SEMPOZYUMU Türkiye Yeşilay Cemiyeti; Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Konseyi Pompidou Grubu, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’yla birlikte İstanbul’da “Uluslararası Uyuşturucu ve Halk Sağlığı Politikaları Sempozyumu” düzenleyecek. Türkiye Yeşilay Cemiyeti, 29 Eylül – 1 Ekim 2014 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek olan “Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu”na ev sahipliği yapacak. Yaklaşık 50 ülkeden bin kişinin katılımının öngörüldüğü sempozyumun yakın tarihte ülkemizde ve bölgede düzenlenen en büyük uyuşturucu konferansı olması bekleniyor. Sempozyum, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Avrupa Birliği Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA), Avrupa Konseyi Pompidou Grubu gibi uluslararası seviyede uyuşturucu sorunu etrafında 20’den fazla teşkilatı bir araya getirerek önemli bir koordinasyon işlevi üstlenecek. Avrupa başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden yaklaşık 50 ülkeden 200 kişinin katılacağı sempozyumda, ulusal ve uluslararası alanda politika değişikliğine dönük önemli çıktılara ulaşılması hedefleniyor. 14 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Ulusal koordinasyonu güçlendirecek Sempozyumun ulusal seviyede uyuşturucu politikalarının muhatapları olan İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve ilgili kurumlara bağlı diğer kuruluşları bir araya getirerek ulusal koordinasyonu güçlendirmesi bekleniyor. Uyuşturucu politikalarında etkin olan bu teşkilatların dışında uluslararası boyutta faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum kuruluşu da sempozyuma dahil edilerek, etkin bir sivil toplum katılımıyla uluslararası uyuşturucu politikaları çerçevesinin yeniden tartışılması sağlanacak. Ülkemizde uygulanan uyuşturucu ile mücadele politikalarında bütüncül bir yaklaşım ve strateji bulunmuyor. Bu yönüyle sempozyumun, talep azaltımı, arz azaltımı, zarar azaltımı, tedavi ve rehabilitasyon gibi başlıklarda bütünsel bir mücadele stratejisi oluşturulmasına katkı sağlaması bekleniyor. Uyuşturucu politikalarıyla ilgili olan kurumlar başta olmak üzere uyuşturucu sorunu etrafında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarını ve ülke Yeşilaylarını da sürece dahil ederek, bu alanda mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin güçlendirilmesi planlanıyor. Ayrıca uyuş- yesilay.org.tr turucu madde kullanım sorununun kriminal bir olgu olarak değil bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması, bu alanda bilimsel temelli ve kanıta dayalı halk sağlığı politikalarının geliştirilmesi sağlanacak. Sonuçları tüm dünyayla paylaşılacak Sempozyum sonuç kitabı yaklaşık 5 bin adet bastırılarak Türkiye’deki üniversitelere, araştırma merkezlerine, kütüphanelere ve uzmanlara dağıtılacak. Uyuşturucuyla mücadelede mevcut ulusal ve uluslararası politikaları değerlendiren, uyuşturucu politikalarındaki tüm süreçleri kapsayan bir politika metninin oluşturulması ve bu metnin “İstanbul Deklarasyonu” olarak söz konusu sempozyum sonuç bildirgesi olarak da tüm dünya ile paylaşılması hedefleniyor. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 15 HABERLER Türkiye Yeşilay Cemiyeti, sosyal medya üzerinden kolay ve ucuz bir şekilde satın alınabilen bonzainin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla dünyanın en gelişmiş sosyal ağlarından Facebook’a bir açıklama gönderdi. Açıklamada, Facebook’tan bonzai satışı yapan profillerin kapatılması istendi. Son dönemde birçok gencimizin ölümüne sebep olan sentetik uyuşturucu bonzaiye karşı Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin mücadelesi sürüyor. Yeşilay, sosyal medya üzerinden kolay ve ucuz bir şekilde satışı yapılabilen bonzainin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla dünyanın en gelişmiş sosyal ağlarından Facebook’a bir açıklama gönderdi. Facebook’a gönderilen açıklamada, “Türkiye Yeşilay Cemiyeti, başta aileler ve eğitmenler olmak üzere toplumun birçok farklı kesiminden gelen şikâyetler ve Emniyet Müdürlüğü’nden alınan bilgiler doğrultusunda yaptığı araştırmada, bonzai satıcılarının bu maddeyi temsil eden “bonzai” “jamaica” gibi isimlerle profil oluşturarak Facebook üzerinden bonzai satışını kolaylıkla yapabildiğini tespit etmiştir” denildi. 16 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 İlgili kanunlar kapsamında suç olan bu durumun, “Facebook Koşulları”nda var olan; “Facebook kendine zarar tehditlerini çok ciddiye almaktadır. Kendi kendini yaralama, yeme bozukluğu veya uyuşturucu kullanımını yücelten veya teşvik eden tüm içerikleri kaldırırız. Ayrıca tehlikedeki kişilere destek sağlamak için dünyanın pek çok ülkesindeki intiharı önleme kuruluşlarıyla işbirliği yapmaktayız” ifadesi hatırlatılarak, bahsi geçen profillerin kapatılması, içeriklerin yayınının durdurulması hususunda gerekli hassasiyet gösterilmesi istendi. Yeşilay, bu uyarıyı basın ve sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere duyurarak konuyla ilgili duyarlılığı artırmak ve bahsi geçen profillerin kapatılması yönünde kamuoyu baskısı oluşturmayı hedeflemektedir. yesilay.org.tr KÜÇÜMSENEN BÜYÜK TEHLİKE: KUMAR VE ŞANS OYUNLARI Kumar bağımlılığı kişisel, ailesel ve iş yaşamında neden olduğu tüm kayıplara rağmen kumar oynama dürtüsüne engel olamama şeklinde tanımlanabilir. Her gelir grubunda görülebilen bu bağımlılık türü 4050 yaş arası erkeklerde daha da yaygındır. Teknolojiyle birlikte gelen sanal oyunlar ile gençler arasında da yaygınlaşan kumar kadınlarda da azımsanmayacak derecede yaygınlık göstermiştir. Ahlaken hiçbir şekilde etik sayılmayan, olumlanması mümkün olmayan kumarın bu derece yaygınlık göstermesi ve bir kez oynayanın, kazansa/kaybetse dahi bir daha oynamasına karşılık kendini kontrol edememesi nasıl tehlikeli bir bağımlılık türünün var olduğunu gözler önüne sermektedir. Yeşilay olarak mücadele ettiğimiz alanlardan birisi de kumar. Bu sayımızda kumar bağımlılığının ne olduğunu, sebeplerini, risk faktörlerini, hukuki boyutunu, yapılması gereken önleyici çalışmaları, tedavi ve rehabilitasyonu detaylı bir şekilde ele almış bulunuyoruz. DOSYA Kumar sorununun uzun yıllardır ihmal edilmesi ve son yıllarda hızla yaygınlaşması yapılacak her türlü çalışmayı acil hale getirmiştir. Bağımsız nesiller ve yarınlar için… Eylemsel bir bağımlılık: 20 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr me h met di n ç K l i n ik P siko lo g / Y e ş i l ay B i l im K u r u l u Ü yesi B Kumar bağımlılığı eylemsel bir bağımlılıktır. Bağımlılık olması açısından alkol ya da madde bağımlılığı gibi kimyasal bağımlılıklardan bir farkı yoktur. En eski ve yakın zamana kadar en yaygın eylemsel bağımlılıktır. Söz konusu yaygınlığın üç temel sebebi vardır. unlardan birincisi eylemsel bağımlılıkların toplum tarafından kimyasal bağımlılıklardan farklı olarak bir bağımlılık olarak değil de kötü alışkanlık olarak düşünülüp değerlendirilmesidir. İkinci sebep kumarın şans, talih ya da bahis oyunu gibi daha kabul edilebilir ve masum görünen isimlere büründürülmesi ve bunun sonucunda kumar oynayanların oynadıklarını kumar olarak algılamamalarıdır. Üçüncü sebep ise dünya çapında çok sayıda ülkede kumarın devlet eliyle ulusal ya da yerel organizasyonlarla oynatılmasıdır. Hiç şüphesiz bu üç sebep kumarın sosyal anlamda daha kabul edilebilir ve daha az tehlikeli olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır. Toplum tarafından kabul edilebilir olması kumar davranışının artmasına ve bağımlılığa dönüşmesine ciddi anlamda zemin hazırlamaktadır. Çünkü bir bağımlılığının toplum tarafından kabulu ne kadar yaygınsa bağımlılığın artma oranı o kadar yükselir. Alkol veya madde bağımlılıklarından daha az tehlikeli olarak değerlendirilmesi ise bağımlı düzeyde kumar oynamanın alınabilir bir risk olarak görülmesine sebep olmaktadır. Halbuki kumar bağımlılığı aynı diğer bağımlılıklar gibi uzun vadede ciddi yesilay.org.tr anlamda maddi sıkıntılara, aile problemlerine, iş bulma ya da devam ettirme sorunlarına, psikolojik zorluklara ve intihara sebep olabilmektedir. Toplumsal olarak kumar bağımlılığının yanlış değerlendirilmesi bu şekildeyken bireysel olarak da bağımlılar kendilerini iki konuda ikna ederek kandırmış oldukları görülür. Bunlardan birincisi davranışları hayatlarında ne kadar çok probleme yol açmış olursa olsun aslında problemin davranışta olmadığını düşünürler ve problemleri başka sebeplere atfederler. İkinci olarak da ne zaman isterlerse davranışı bırakabileceklerini düşünürler. Halbuki hayatlarında ne problem olursa olsun kumar bağımlılığı o probleme yol açmamış olsa bile problemin devam etmesinde veya çözülememesinde mutlaka etkili olacaktır. Yine kumar bağımlılığı adı üzerinde bağımlılık olduğu için kişiden insiyatifi kaldıracak ve davranışı bırakma anlamında bireysel irade gücünü minimize edecektir. Kumar Bağımlılığın Tanısı Kumar bağımlılığı literatürde 18. yüzyılın başlarında yer almaya başladıysa da psikiyatrik hastalıklar tanı kitabı olan DSM’ye girmesi 1980’de ancak olabilmiştir. Ancak yine de bağımlılık olarak değil başka türlü tanımlanamayan dürtü YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 21 DOSYA kontrol bozukluklukları altında yer almıştır. Neyse ki 2012 yılında yayınlanan DSM 5’te kumar bağımlılığı ilk kez bağımlılıklar kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu dramatik gecikmenin en önemli sebebi ise kumar bağımlılığının herhangi bir kimyasal bağımlılık gibi günlük hayatta bariz bir işaretle kişi üzerinde genellikle görülmemesidir. Kumar bağımlısında diğer kimyasal bağımlılıklardan farklı olarak sosyal hayatta ne bedende ne bilinçte ne de davranışta dışarıdan birinin farkedebileceği bir değişim olur. Dolayısıyla saklaması kolaydır ve bu nedenle kumar bağımlılığına “saklı bağımlılık” da denir. Böyle olduğu için ilerlemesi ve oyundan bağımlılığa dönüşmesi de kolay olur. Kumar sorunu yaşayan bireyler genel olarak iki kategoriye ayrılırlar: 1. Problemli kumar oynayanlar 2. Patolojik kumar oynayanlar Her ne kadar literatürde birbirleri yerine kullanıyor olsalar da temelde bazı farklılıkları söz konusudur. Ancak her ikisinde de kumar oynamada kontrolün kaybolması, aile ve iş hayatında kumar sebepli sorunlar yaşama, hırsızlık, kumarda kaybettiğinin peşine düşme gibi özellikler ortaktır. Patolojik kumar oynama ile problemli kumar oynama arasındaki fark ise tamamen tanısal ayrım ile ilgilidir. Şöyle ki; kumar davranışının psikiyatrik hastalıklar tanı kitabı olan DSM-4’teki kumarla ilgili on tanısal kriterden beşini karşılaması halinde patolojik kumar oynama, üçünü karşılaması halinde problemli kumar oynama olarak adlandırılır. Söz konusu on kriter şunlardır: ∆ Zihin meşguliyeti: Kişinin aklında sürekli kumar oynama davranışlarının olması. ∆ Tolerans: Kişinin istediği heyecanı sağlayabilmek için giderek artan miktarlarda parayla kumar oynaması. ∆ Geri çekilme belirtileri: Kumar oynamayı azaltma ya da bırakma girişimlerinde bulunurken huzursuzluk ya da irritabilite duyumsaması. ∆ Kaçış: Kişinin sorunlarından kaçması veya kendisini rahatsız edici duygulardan uzaklaşması için kumar oynaması. ∆ Peşine düşme: Kişinin para kaybettikten sonra kaybettiklerini kazanmak için tekrar kumar oynaması. ∆ Yalan söyleme: Kişinin kumar alışkanlığının seviyesini gizlemek için aile bireylerine, danışmana ve diğer kişilere yalan söylemesi. ∆ Yasa dışı eylemler: Kişinin kumar alışkanlığını finanse edebilmesi için yasal olmayan işlere girişmesi. 22 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 ∆ Zarar görmüş önemli ilişkiler: Kişinin kumar oynama davranışı yüzünden ilişkilerini, mesleğini ve eğitimsel olanaklarını tehlikeye atması veya kaybetmesi. ∆ Bailout: Kişinin kumar sonucunda yaşadığı mali sıkıntılardan kurtulması için çevresindekilere güvenmesi. ∆ Kontrol kaybı: Kişinin kumar alışkanlığını kaybetmesi kontrol edebilmesi yada kesebilmesi için tekrar eden başarısız denemelerde bulunması. Kumar Bağımlılığının Etiyolojisi Kumar bağımlılığını bilişle, genetikle, öğrenme vs. farklı boyutlarda açıklamaya çalışan çok sayıda model var olsa bile gelinen noktada kumar bağımlılığının çok boyutlu ve oldukça karmaşık bir yapısı olduğu ve dolayısıyla da tek bir modelin kumar bağımlılığını açıklayamayacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle kumar bağımlılığını biyopsikososyal yaklaşım üzerinden açıklamak en doğru açıklama olarak gözükmektedir. Buna göre genetik yatkınlık, yüksek düzeyde depresyon ya da kaygı bozukluğu, dürtüsel ya da antisosyal kişilik yapısı, düşük özgüven, geçmiş zayıf sosyal destek ya da aile ihmali ve istismarı hikayesi kumar bağımlılığının başlamasında ya da devam etmesinde etkilidir. Yine erken yaşta kumar oynamaya başlama, erkek olma, aile ya da arkadaştan modelleme, problemlerle yetersiz başa çıkma becerisi, var olan bir duygu durum bozukluğu, başka bir bağımlılık kumar bağımlılığı anlamında risk faktörleridir. Travma ve kumar bağımlılığı arasındaki özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar ciddi bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir. Özellikle travma mağduru kadınlarda kumar bağımlılığı erkeklere oranla ciddi anlamda daha yüksek olarak bulunmuştur. Kumar Bağımlılığında Seviyeler ve Aşamalar Kumar oynama hiçten bağımlılığa doğru giden ve sıfırdan dörde kadar derecelendirilen 4 seviyede değerlendirilir. Buna göre; 0 seviyesi hayatında hiç kumar oynamayanları isimlendirmek için kullanılır. 1. seviye; sosyal ya da boş vakit oynayıcılarına karşılık gelir. Kumar oynayanların çok büyük bir bölümü bu seviyededir ve bu oynama hayatta herhangi bir problem oluşturmamaktadır 2. seviye; kumar oynamaya bağlı bazı problemler yaşamaya başlayan kumar oynacılarına karşılık gelir. Bu seviyedekiler için riskli kumar oynama, problemli kumar oynama tanımları da kullanılır. 3. seviye; kumar oynamaya bağlı ciddi sorunlar yaşamaya başlayan kumar oynayıcılarına karşılık gelir. Bu seviyedekiler genelde DSM’deki patolojik kumar tanı kriterlerini karşılarlar. yesilay.org.tr Kumar bağımlılıları ise kazanma, kaybetme, çaresizlik ve umutsuzluk olmak üzere 4 aşamayı yaşarlar. Kazanma aşamasında kişi sosyal olarak ya da boş zaman eğlencesi veya günlük hayat stresinden kaçışın bir yolu olarak kumar oynar. Zaman zaman belli miktarda para kazanır ve bunun sonucunda daha büyük rakamlarla kumar oynamaya ve kumara daha fazla vakit harcamaya başlar. Kaybetme aşamasında kişi kumarla daha çok meşgul olmaya ve daha sık büyük rakamlarla kumar oynamaktadır. Kayıp artmıştır ama şansın yaver gitmemesi olarak rasyonalize edilir. Bu aşamada kayıpların peşine düşülür, çevreye söylenen yalanlar artar, kumar oynama sebepli günlük hayatta zorluklar yaşama başlar ve kumara bırakmaya yönelik verilen sözler bozulur. Çaresizlik aşamasında kişi ciddi anlamda sağlık ve ilişki problemleri yaşar. Kayıp arttıkça çaresizlik hissi de yoğunlaşır. Kazanmaya dair hayalleri yoğun şekilde kurmaya devam ettiğinden bırakmak hala çok zordur. Kumar oyununu finanse edebilmek için hırsızlık yapabilir, karşılıksız çekler yazabilir ya da başka suçlar işleyebilir. Umutsuzluk aşamasında kişi tamamen umudunu kaybetmiştir. Kumardan vazgeçmiş ancak yaşamak ya da yaşamamak da önemini kaybetmiştir. Hapise girmesi ciddi olasılıktır. Depresyon yaygındır, intihar ise gerçek bir tehlike olarak hayatlarında bulunmaktadır. Kumar Bağımlılığı İle İlişkili Konular Kumar oynamanın bağımlılığa dönüşmesinde ya da bağımlılığın devam etmesinde bilişsel çarpıtmaların etkisi de büyüktür. Bu çerçevede özellikle kumar bağımlısının oyunu kontrol edebileceğine dair inancı, oyunu kazanabilecek bir beceriye sahip olduğuna dair inancı, tesadüfi kazanç ya da kayıpların belli olaylara bağlama eğilimi ya da oyun esnasında kayıplarını unutma ya da küçümseme ve buna karşı kazançlarını hep hatırlama ya da büyütme yönelimi kumar bağımlılılarında en yaygın görülen bilişsel çarpıtmalardandır. Alkol ve madde bağımlılığı ile kumar bağımlılığı arasında yüksek bir ilişki vardır. Kumar bağımlıların yüzde elliden fazlasının alkol ya da madde bağımlısı olduğu konuyla ilgili yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı önemli bir bulgudur. Yine duygu durum bozuklukları ile kumar bağımlılığı arasında yüksek bir ilişki vardır. Özellikle major depresyon, sonrasında hipomani ve mani, kumar bağımlıların sıklıkla muzdarip olduğu diğer psikopatolojilerdendir. Bütün bu ilişkiler bize bir ilişkiden bahsediyor ancak bu ilişki bir sebep sonuç ilişkisi midir ya da hangisi sebep, hangisi sonuçtur soruları konuyla alakalı yapılacak daha çok araştırmanın sonucu olarak cevaplanabilecektir. yesilay.org.tr Kumar bağımlılığı her ne kadar daha çok erkek hastalığı olarak bilinse de yakın zamanda konuyla ilgili yapılan araştırmalar kadınlarda kumar bağımlılığı probleminin her geçen gün arttığını göstermektedir. Uluslararası bahis şirketlerinin kadınlara yönelik ayrıca pazarlama ve reklamlar yapması da bu potansiyeli farketmelerinin bir sonucu olsa gerektir. Bununla beraber yapılan araştırmalar; kadınlar yaş olarak erkeklerden daha geç kumarla ve kumar bağımlılığıyla tanıştıklarını ancak erkeklerden daha erken tedavi için yardıma başvurduklarını göstermektedir. Kumar bağımlılığı özellikle gençlerde ve yaşlılarda ciddi anlamda üzerinde durulması gereken bir konudur. Gençler henüz aktif hayata atılmadıkları yaşlılar da aktif hayattan çekildikleri için, gençlere hayatlarındaki eğlence yetmediği yaşlıların hayatlarında çok eğlence kalmadığı için, gençlerin ve yaşlıların ortak olarak hayatlarında ciddi değişimler olduğu için kumara başlama ve bağımlılık geliştirme riskleri ciddi anlamda fazladır. Sonuç Kumar bağımlılığı ülkemizde ve dünyada internet teknolojisinin gelişmesiyle ulaşım imkanının kolaylaşmasına bağlı olarak ciddi bir artış göstermektedir. Buna karşın her ne kadar eylemsel bağımlılık genelinde bir farkındalık artışı söz konusu ise de halen araştırma, önleme, müdahale ve tedavi konularında ciddi eksiklikler ve boşluklar söz konusudur. Bu durum zaten her anlamda zorlu olan bağımlılık sorununu daha da zorlu hale getirmekte ve zararı önlemede başarılı olunamasa bile zararı azaltmayı bile zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla genelde eylemsel bağımlılıklar, özelde kumar bağımlılığı konusunda gerek akademisyenlere, gerek mülki ve idari amirlere, gerekse sivil toplum kuruluşlarına oldukça ciddi görevler düşmektedir. Konunun her anlamda uzun yıllardır ihmal edilmesi ve son yıllarda sorunun hızla yaygınlaşması yapılacak her türlü çalışmayı acil hale getirmiştir. Bağımsız nesiller ve yarınlar için… Kaynakça: Ashley, Larry & Boehlke, Karmen K. (2013) Gambling Addiction, Behavioral Addiction, An-Pyng Sun, Larry Ashley, Lesley Dickson (ed.) Central Recovery Press, U.S.A. Dinç, Mehmet (2014) Eylemsel Bağımlılıklar, Hayat Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi, 8. Griffiths, Mark (2013) Gambling and Gaming Addictions: A Cause for Concern?, 1st International Congress of Technology Addiction Congress Book, KULT Foundation, Istanbul. Sun, An-Pyng (2013) Historical Background of Behavioral Addiction and The Trend Today, Behavioral Addiction, An-Pyng Sun, Larry Ashley, Lesley Dickson (ed.) Central Revocery Press, U.S.A. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 23 DOSYA Fati h K ı l ı çars l a n S osya l Hi z met U z ma n ı / A i l eder Yö n etim K u r u l u B a ş ka n ı KUMAR BAĞIMLILIĞINDA AİLEvi ve TOPLUMSAL FAKTÖRLER Çocuk dünyaya geldikten sonra ebeveynlerin çocuğuyla kurduğu iletişim çocuğun ruhsal gelişimini etkiler. Sağlıklı ebeveyn, çocuğun doğumundan itibaren bireyselleşme ve bağımsızlaşma çabasını güvenli yaklaşımlarıyla destekler. Eğer çocuk, koruyucu ve bağımlı ya da otoriter anne ve baba yaklaşımlarıyla yetiştirilir ise çocuk da bağımlı ilişkilere açık hale gelir. Uyum ve iletişim sorunu yaşayan, ayrılmak isteyen çiftin çocuğu, aile sistemini korumak amacıyla kendisini kurban ederek zararlı alışkanlıklara yöneliyor. Çift, çocuğun sorunları çözmek için bir araya geliyor. Böylece çocuk, bağımlılık yapan tutumlarıyla ailenin parçalanmasının önüne geçiyor. Aile sisteminin bütünlüğü sağlıyor. Yeterli düzeyde sevgi görmeyen, bağımsızlaşma çabası desteklenmeyen, sınırlarını belirlemede güçlük çeken temel güven duygusu ve benlik saygısı gelişmemiş bireyler, eksik kalan duygusal ihtiyaçlarını zararlı alışkanlıklara yönelerek karşılamaya çalışırlar. Eşler arası iletişim çatışması çocuğu adım adım zararlı alışkanlıklara yöneltir! Patolojik aile yaşam döngüsü bağımlılık riski içerir. Aile yaşam döngüsünde evlilik, çocuğun dünyaya gelmesi, ergenlik dönemi, çocuğun evden ayrılması gibi evreler aile içi ilişkilerde kriz faktörüdür. Ailede meydana gelen değişim, kriz faktörü olarak eşler arası iletişimi olumsuz etkiliyor. Kriz yönetilemediği zaman ortaya çıkan çatışmadan etkilenen çocuklar oluyor. Aile içi problemler, kuşaklar boyu aktarılarak sorunlar çocuklara miras bırakılıyor. 24 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Evlilik sürecinde eşler arası iletişim, uyum ve davranış sorunları çocukların doğumuyla birlikte anne ve babalık rolünü olumsuz etkiler. Çocuğuyla sağlıklı ilişki kurmada güçlük çeken ebeveynler, çocuklarını sorunun bir parçası haline getirir ve problemlerini çocuklar üzerinden çözmeye çalışırlar. Çocukların, çiftlerin sorunlarının parçası olması çocuğu duygusal, ruhsal ve kişilik gelişimi açısından olumsuz etkileyebilir. Aile içinde onay görmeyen, takdir görmeyen, bağımsızlaşma süreci desteklenmeyen çocuk, sokakta arkadaş grubu içerisinde güçlenir. Kişilik ve kimlik kazanır. Sokağa yönelen, bağımsızlaşan çocuk merak, ilgi ve arkadaş gruplarının etkisiyle zararlı alışkanlıklara yönelir. yesilay.org.tr Merak, arkadaş grubu, sağlıksız toplumsal çevre kumar bağımlılığına yol açar! Bireyin kumar oynamasının merak, arkadaş grubunun yönlendirmesi, arkadaşlarına “hayır” diyememesi gibi birçok nedeni vardır. Aile içinde bir üyenin kumar oynaması, bireyin kumar oynamasının tetikleyebileceği gibi kumar bağımlılığını bireyin modelleme ilişkisine bağlayabiliriz. Bireyin aile ve sosyal çevresinde kumar oynayanlar varsa, kumar bağımlısı olma riski yüksektir. Birey, ya arkadaşlarından ya da ailede kumar oynayan üyeyi model alır ve kumar bağımlısı olur. Kumar bağımlılığının aile ve toplumsal zararları: Kumar bağımlılığı dürtü-kontrol bozukluklarından biridir. Kendisine, ailesine ve sosyal çevresine maddi zarar yanı sıra iletişim sorunlarına yol açar. Tutkuya dönüşen kumar, yol açtığı stres, gerilim ve ilişki problemlerine rağmen “bağımlı birey” oynamayı sürdürür. Sonuçlar ne olursa olsun kumar oynamak tek düşüncesi haline gelmiştir. Kumar oynamak, yaşamının bütününü kuşatmıştır. Kazansa da, kaybetse de oynamaya devam eder. Kaybettiklerini geri kazanma umudu ve hırsı da bu tabloyu giderek kötüleştirir. Yapılan araştırmalar kumar bağımlısıyla evli eşlerde yüksek düzeyde stres ve buna bağlı fizyolojik rahatsızlıklar göstermiştir (Lorenz& Yaffe 1986, 1989) Depresyon, sinirlilik hali, güvensizlik, sürekli şüphelilik hali ve hatta kalp rahatsızlıkları bu araştırmaların bulguları arasındadır. Kumar bağımlılığı olan bireylerin ailelerinde boşanma, istismar ve iddet yüksek oranda görülmektedir. Amerika’da 400 aileyle yapılan bir çalışma bizlere direk kumar bağımlılığı sorunları yüzünden %28 oranında boşanma vakasını göstermiştir. Kumarın yasal hale geldiği bölgelerdeki boşanma vakalarının 3 katına çıkması düşündürücüdür. Aynı araştırmalar göstermiştir ki; kumar bağımlısı olan ailelerde çocuk istismarı (cinsel, duygusal) ve şiddet diğer ailelere göre daha çoktur.(Eren Özdemir- Kumar Bağımlılığı) Önleyici ebeveyn yaklaşımları: Ebeveynler çocuklarıyla açık olmalı, duygularını anlamaya dönük ve güvenli iletişim kurabilme, çocuğun ergenlik sürecinde yaşadığı ruhsal değişimlerinde destekleyici, yol gösterici yaklaşımlara sahip olması yanı sıra ihmal ve şiddetten kaçınılmalıdır. Ayrıca çocuğun sınırlarını, yaşamın kural ve değerlerini oluşturabilmesi için rehberlik etmeli ve sağlıklı model oluşturabilmelidir. yesilay.org.tr Ana-babanın koruyucu, bağımlı veya otoriter, baskıcı tutumlardan kaçınmaları, çocuklara hayatın sorumluklarını gelişimine uygun olarak vermeleri, yanlışlıklar karşısında önce ebeveynlerin “hayır” diyerek örnek davranışlar sergilemeleri önemlidir. Ebeveyn, çocuğa “hayır” demeyi öğretmeli, ilişkilerinde “bağımsız sınırlar” oluşturmalı ve “rehber anne-baba” modeliyle çocuğu desteklemelidir. Çocukları etiketleyici, damgalayıcı, özellikle aile ve toplumdan dışlayıcı yaklaşımlardan kaçınarak çocuğu aile ve toplumsal hayatın içinde üreten, değerli bir birey konumu kazandırılmalıdır. Gelişim dönemlerinde hatalı tutumlarından dolayı çocuğu suçlamak, yargılamak yerine olumlu ve yararlı tutumun nasıl gerçekleştireceğini somut düzeyde açıklayarak çocuğun ahlaki tutumları geliştirilmelidir. Eğer bağımlı yetişkin ise, en yakın ruhsal tedavi kurumuna yönlendirilmelidir. Aileler önleyici bir tedbir olarak çocuğun sınırlarını belirleyerek, yaşamın kural ve değerlerini oluşturabilmesi için onlara rehberlik etmeli ve sağlıklı model oluşturabilmelidirler. Önleyici toplumsal yaklaşımlar: Ülkemizde kumar bağımlılığı ve zararlı alışkanlıklar sürekli artan bir eğilim içindedir. Zararlı alışkanlıklarla toplumsal mücadelenin günümüzde önemi artıyor. Önleyici yaklaşımlarda kamu kurumları, yerel yönetimle ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşüyor. Ebeveynlerin aile içi iletişim, çocuk eğitimi konularında kendilerini geliştirme sorumluluğu yanı sıra yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ailenin yaşam kalitesini güçlendirecek aile eğitimi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırmalıdır. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 25 DOSYA Kumar oynayanlar büyük bir kayıp sonucu çevrenin tepkisini aldıklarında bir süre oynamayıp söz verseler dahi içlerindeki dürtüye tekrar yenik düşerler. Kumar nedeniyle ailelerin dağılması sıktır. Davranışsal Bir Bağımlılık: P rof . D r . İ l h a n Yar g ı ç İ sta n b u l T ı p Fakü ltesi P sikiyatri A n abi l im D a l ı B a ğ ı m l ı l ı k P sikiyatrisi P ro g ram ı S or u m l u s u Bağımlılık, kötü sonuçlarına rağmen bir şeyi tekrar tekrar yapmaktır. Kişi zarar görmesine rağmen bir şeyi yapmaktan kendini alamıyorsa ona bağımlıdır. Bağımlılık yapıcı şeylerin ortak özellikleri kişiye zevk vermeleri, bağımlıların ortak özelliği ise kontrollerini kaybetmediklerini ve zarar görmediklerini iddia etmeleridir. Alkol ve uyuşturucu-uyarıcı maddelere olan bağımlılık dışındakilere “davranışsal bağımlılık” adı verilir. Bunlardan biri de kumar bağımlılığıdır. 26 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 27 DOSYA Eskiden casinolarda ya da kahvelerde oynanan ve bir şekilde daha fazla kontrol edilebilen kumar artık internet vasıtasıyla evlerimize kadar girebilir hale geldi. Kumar bazıları için zararsız bir eğlence olsa da kumar oynayanların %4-6’sını oluşturan kumar bağımlıları için hayatın bütün alanlarını bozan korkunç bir hastalıktır. Bu durum, patolojik kumar oynama ya da kompulsif kumar oynama olarak da adlandırılır. Bir kazanç ihtimali için para yatırarak oynanan şans oyununa kumar denir. Kliniğe en sık yansıyan kumar sorunu;: İddia Bir kazanç ihtimali için para yatırarak oynanan şans oyununa kumar denir. Kumar çok çeşitli şekillerde olabilir; at yarışı, piyango, kart oyunları, casinolardaki kumar makineleri ve masa başı oyunları vb. Bazı kumar türleri beceri ağırlıklı da olabilir. Ancak para söz konusu ise yine de kumara girer. Risk almaktan zevk alan bazı kişiler borsayı da kumar gibi oynayabilir. Günümüzde en sık gördüğümüz ve kliniğe yansıyan kumar sorunu iddia oyunu ile olmaktadır. Aldıkları harçlık yetmeyince değişik yollardan buldukları paralarla iddia oynamaya devam eden öğrencilere rastlıyoruz. Bu insanların hayatı, oynadıkları maçları ve liglerin istatistiklerini takip etmekle geçmektedir. Bu da insanların hem vaktinin, hem ruhsal ve zihinsel enerjisinin, hem parasının, hem sosyal hayatının çöpe gitmesi anlamına geliyor. İddia’nın ve benzer kumarların internet üzerinden oynanabilmesi, kötü sonuçları daha da kolaylaştırmaktadır. Kumar bağımlılığının 4 evresi vardır Kumar bağımlılığının genellikle dört evresi vardır. İlk evrede (kazanma) kişiler genellikle kazanır. Kaybettiği de olur ama kazanmaların coşkusu ağırlıktadır. İkinci evrede (kaybetme) kaybetmeler ön plana geçer. Kazandığı da olur ama toplam kaybı gittikçe artar. Üçüncü evrede (çaresizlik) zararlar katlanılamaz boyuta gelir. Başkalarından yardım isteme ya da yasa dışı yollara yönelme olur. Sonra bırakma evresi (dördüncü evre) gelir. Kişi pişmanlık içinde bir daha oynamamaya yeminler 28 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 edebilir. Çeşitli sürelerde kumardan uzak durmaya çabaladıktan sonra kişi tekrar oynamaya başlayabilir ve bu evreler tekrarlanır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı sınıflandırmasına göre patolojik kumar oynamanın belirtileri şunlardır: Kumarla fazla uğraşı, artan miktarda para harcama, başarısız azaltma ya da kesme çabaları, uzak kalınca yoksunluk hissi (huzursuzluk, gerginlik vb), kumarı duygularla baş etme aracı olarak kullanma, zararı çıkarma çabası, buna bağlı nedenlerle yalan söyleme, yasadışı aktivite, önemli alanlarda (iş, insanlar arası ilişki vb) kayıp ya da kayıp tehlikesi, iflas edip başkalarından yardım arama. Bu on belirtiden beş tanesi mevcutsa tanı konulabilir. Kumar bağımlılığı ilerleyici bir hastalık olup sadece o kişinin değil yakın ilişkide bulunduğu herkesin hayatını etkiler. Kumar bağımlıları engellenemez şekilde kumarla çok uğraşır ve gittikçe daha büyük paralar kaybederler. Bazen kazansalar da zaman içinde büyük kayıplara uğrarlar. İş saatlerinde dahi kumarla ilgilenebilirler ya da akıllarını meşgul ederler. Örneğin at yarışı ile ilgili yayınları takip ederler. Kumar oynamayı özlerler. Sosyal ve aile hayatlarını aksatarak bütün vakitlerini buna harcarlar. Borç alarak kumar oynama ya da mal varlıklarını satma tipiktir. Sadece kendilerinin değil yakın çevrelerindeki kişilerin de mal varlıklarını bitirecek noktaya gelebilirler. Büyük bir kayıp sonucu çevrenin tepkisini aldıklarında bir süre oynamayıp çevrelerine söz verseler de bir süre sonra içlerindeki dürtüye tekrar yenik düşerler. Kumar nedeniyle ailelerin dağılması sıktır. Gençlerin hayatı, oynadıkları maçları ve liglerin istatistiklerini takip etmekle geçmektedir. Bu da insanların hem vaktinin, hem ruhsal ve zihinsel enerjisinin, hem parasının, hem sosyal hayatının çöpe gitmesi anlamına geliyor. Kumar oynamada asıl bağımlılık yapan geri kazanma heyecan hissidir Kumar bağımlıları, kumar oynadıkları anda duydukları büyük heyecanın etkisiyle her şeyi unutur ve o anda başka bir şey düşünemezler. Asıl bağımlılık yapan bu heyecan hissidir, kazanma ikinci derecede önemlidir. Bilinç düzeyinde ise kaybettiklerini geri yesilay.org.tr kazanma hırsı vardır. Oysa arada kazanıp zararlarını geçici bir süre kapatsalar, hatta kara geçseler dahi artan miktarda oynamaya devam ederler. Oynama anındaki heyecanın bağımlılık yapması nedeniyle kişi, kaybetmesine rağmen oynamaya devam eder. Bu kişilerde depresyon sık görülür. Kumar bağımlılığının daha oluşmadan engellenebilmesi için öncelikle kumar oynamanın baştan engellenmesi gerekir. Sonradan bağımlı olanlar da iddia gibi kumarlara ‘bir iki lirayla bir şey olmaz’ düşüncesiyle başlıyorlar, zamanla başa çıkamayacakları kadar borca batıyorlar. Bu konuda devletten sonra en önemli vazife ailelere düşüyor. Aileler bağımlının kumar borçlarını ödememelidir. Aile destekçi olursa bu işin sonu gelmez. Yaptığı işin sıkıntısını kişinin kendisi çekmeli. Kumar bağımlıları kazansalar da zaman içinde büyük kayıplara uğrarlar. İş saatlerinde dahi kumarla ilgilenebilirler ya da akıllarını meşgul edebilirler. Kumar oynayanların %4-6’sında kumar bağımlılığı gelişir. Bunların çoğu tedavi için başvurmaz. Bu nedenle başvurular çok sık değildir. Tedavi için gelenler de genellikle ailelerinin ısrarıyla tedaviye başvururlar. Tedaviye başvuranların çoğunu kumara yönelten belli bir sıkıntı yoktur. Yani gençlerin belli bir dertten dolayı ya da bir sorunu unutmak amacıyla kumar oynaması söz konusu değildir. Merak nedeniyle ve çevreden görerek ya da reklamların etkisiyle başlarlar. En büyük hata bağımlının kumar borcunun ödenmesi Bunun ilerleyici ve ara verse de tekrar edebilen bir hastalık olduğu göz önüne alınarak kumar bağımlısı sıkı bir ekonomik denetim altında tutulmalıdır. Kişinin akrabalarının klasik hatası, o kişinin borçlarını kapatıp kendisinden söz alarak her seferinde bir şans daha vermeleridir. Böyle yapıldığında durum bir süre sonra daha fazlasıyla tekrar eder. Kumar bağımlıları ve yakınları bir bağımlılık uzmanına başvurmalıdırlar. Terapilerin öncelikli amacı kumar bağımlısı kişinin durumunu kabullenip yesilay.org.tr kumar karşısında çaresiz olduğunu kabullenmesi ve denetimi güvendiği kişilere vermesidir. Borçlar yakınları tarafından topluca ödenmemeli, kendisi tarafından ödeneceği bir vadeye yayılmalıdır. Bu arada o kişinin kredi kartları iptal edilir. Maaşı, başkası (örneğin eşi) tarafından çekilerek onun eline en fazla haftalık para verilir. Fatura vb. toplu ödemeler başkası tarafından yapılır. Ciddi ve uzun süreli bir mali denetim sağlamadan böyle bir kişiye kızarak bir sonuç elde edilemez. Bağımlının kumar borçları yakınları tarafından topluca ödenmemeli, kendisi tarafından ödeneceği bir vadeye yayılmalıdır. Terapi olarak psikoeğitim, bireysel ve grup terapileri, aile görüşmeleri, destek grupları (Adsız Kumarbazlar), bilişsel davranışçı terapiler uygulanmaktadır. Tedavide bazı ilaçlardan da yararlanılır ancak psikososyal yaklaşım olmadan sadece ilaç tedavisinden yarar beklenemez. Kumar bağımlılığının daha oluşmadan engellenebilmesi için öncelikle kumar oynamanın baştan engellenmesi gerekir. Unutmayalım ki sonradan bağımlı olanlar da iddia gibi kumarlara en başta, ‘bir iki lirayla bir şey olmaz’ düşüncesiyle başlıyorlar, zamanla başa çıkamayacakları kadar borca batıyorlar. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 29 DOSYA ADNAN ÇOBAN* Yrd. Doç. Dr. Kumar hayatları ipotek altına alan dipsiz bir kuyu! R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY *adnancoban.com.tr Kişinin istemediği halde veya daha çok kazanma hırsıyla kumar oyunlarına müptela olması ve kendini bir türlü oyundan alamaması olarak tanımlanıyor Kumar Bağımlılığı. Ve bu bağımlılığın altında da ciddi travmatik olaylar da yer alıyor haliyle. Kumar Bağımlılığı ve diğer bağımlılık türlerinde araştırma ve tedavi yöntemleriyle tanınan Yrd. Doç. Dr. Adnan Çoban ile kumar bağımlılığını, gelişim evrelerini, tedavi ve korunma yöntemlerini konuştuk. 30 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Kumar bağımlılığını nasıl tanımlıyorsunuz? Kumarı diğer bağımlılık türlerinden ayıran özellikleri neler? zihni sürekli kumarla meşgul oluyor, bu durum iş, aile ve evlilik ilişkilerini bozuyor. Kumar bağımlılığını kişinin adeta kaybettiği bir şeyi kazanmak veya eksikliğini duyduğu bir şeyi telafi etmek istercesine kumar oyunlarına müptela olması ve kendini bir türlü kumar oyunlarından alamaması olarak tanımlayabiliriz. Oluşma şekli bakımından kumar bağımlılığının diğer bağımlılıklardan pek farkı yok. Bütün bağımlıklar insan beyninin dürtü kontrolü ve iradeyle ilgili alanlarının kimyasal veya yapısal bozukluğuyla oluşmaktadır. Kumar bağımlılığında da alkol ve madde bağımlılığındaki gibi bir patolojik süreç söz konusu. O halde kumarı tehlikeli ve tehlikesiz diye ikiye ayırabiliyoruz? Sistem bize “hayatını kontrol altına al, geleceğini kontrol altına al, açlıktan ölürsün, yalnız kalırsın” diyor. Aslında bu, kapitalist düzenin insanlara bir provokasyonudur. O yüzden biz bütün bu bağımlılıkları dürtü kontrol bozuklukları ya da eski tabirle “iradi kusurlar” olarak da adlandırıyoruz. Yani kişi bir konuda iradesine hâkim olamıyor, iradesini kullanamıyor, arzu etmediği halde iradesi dışında hareket ediyor. Kumar oyunlarını istemediği halde; para, itibar, moral kaybetmesine rağmen oynamaktan kendini alamıyor. Sürekli zihninde kumar oynama ile ilgili düşünceler dönüp duruyor. Bunun neticesinde eline fırsat geçtiğinde yani bunun anlamı cebinde parası veya kredi kartında limiti bulunduğunda iradesine hâkim olamayıp kumar oynuyor. Kumarı oynayana ve cebindeki parayı bitirene kadar büyük bir haz alıyor, ama sonrasında derin bir pişmanlık ve suçluluk duygusu yaşıyor. Bu süreç defalarca ve aynı şekilde tekrar ederek yaşanıyor. Beyindeki şu veya bu sebeple bozulan irade mekanizması kişiyi böyle bir kısır döngünün içine sürüklüyor ve sonuçta bağımlılık dediğimiz durum gelişiyor. Patolojik kumar bağımlılığı nedir? Kumar oyunları eğlence maksatlı oynanabiliyor. Ayda yılda bir, zevkine at yarışı, iddaa, poker gibi oyunları oynayan insanlar var, ancak bu hayatında herhangi bir değişim yaratmıyor. Her şeyden önce bu insanların beyinlerinde bağımlılığa ilişkin bozukluklar söz konusu olmuyor. Patolojik kumarda ise hem beyinde bağımlılığa yönelik bozukluklar hem de hayatının bütününü etkileyen bir hastalıklı tablo söz konusu oluyor. Kişinin yesilay.org.tr Bana sorarsanız kumarın tehlikelisi tehlikesizi olmaz. Kumar oynamak ateşle oynamak gibidir. Daha doğrusu bağımlılık yaratan unsurlarla yakın temas her zaman bir riski de beraberinde getirir. Şükürler olsun ki kumar bağımlılığı kumarla temas edildiği oranda gelişmiyor. Bu meyanda “kumar oyunlarını oynama” ile “kumar bağımlılığını” birbirinden ayırt etmek gerekir. Kumar oyunlarını oynama konusunda daha çok kültürel, ahlaki ve dini bakış açıları etken oluyor. Mesela İslam dini kumarı hiçbir şekilde tasvip etmez. Bunlardan şiddetle kaçınılmasını emreder. Çünkü fıkhi esaslar korunmak amacıyla şaibeli ve riskli şeylerden kaçınılması prensibine dayanır. Bu manada dini inanç koruyucu olabiliyor mu diye bir soru akla gelebilir. Evet, kuşkusuz uzak durmak koruyucu olabiliyor ama yüzde yüz korumuyor. Bugün hacca gitmiş, dini bütün, ahlaklı, iyi bir aile ve sosyal hayata sahip bireylerde bile biz kumar bağımlılığını görebiliyoruz. O zaman “kumar oyunlarını oynamayı” ahlaki, dini, sosyal ve kültürel zeminde, “kumar bağımlılığını” ise hastalık zemininde değerlendirmek çok daha doğru olur. Eğlence amaçlı kumar oynamayı kumar bağımlılığından ayıran en önemli unsur kumarın kişinin bütün hayatını etkileyecek hale gelmesidir. Tavla, kâğıt, poker, bilgisayarla oynanan oyunlar vs. insanların hayatında belli düzeylerde var. Hastalık sınırını belirleyen ise bu oyunlarla meşguliyetin kişinin işlevselliğini bozacak bir seviyeye gelip gelmemesidir. İşlevselliği bozuyorsa hastalıktır. Paylaşımın, komşuluğun, aile bağlarının ve maneviyatın güçlü olduğu toplumlarda boşluğun olması imkânsız. Kültürün kumar bağımlılığına etkisi nedir? Dünyanın uzun yıllardır bir kültür emperyalizminin etkisi altında olduğunu biliyoruz. Bu emperyalist anlayış bir “kültür endüstrisini” de beraberinde getirdi. Bu kültür endüstrisinin teknolojinin ve internetin de gelişmesiyle toplumda yaygınlaştırdığı bir kumar kültürü de var. Daha önceleri kumarhanelerde ve kahvehanelerde oynanan kumar oyunları internetle evlerin içine kadar girmiştir. Bu yüzden eskiden sadece erişkinleri etkileyen kumar illeti bu yolla çocuk ve ergenlere de YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 31 DOSYA sirayet etmiş oldu. Kültür endüstrisi insani bir paylaşım unsuru olan yarışma ve ödül anlayışını yıkıp yerine hayvani dürtüleri harekete geçiren kumar oyunlarını ve para kazanma hırsını dayatmıştır. Bu durum şüphesiz kumar bağımlılığının artmasında etken olmuştur. Kumarda sınırdan bahsettiniz. Bu sınır ve sıklığı somutlaştırabilir misiniz? Ne kadar sıklık bir bağımlılık oluşturur? Kumar müptelası olanların çoğu parası ve kredi kartı limiti bitene kadar oynar. Kumarbazın cebinde para kredi kartında limit durmaz. Eline geçen ilk fırsatta doğruca kumara yönelir. Bunlar bittiğinde de borç alıp oynamaya devam eder. Borç stoku bittiğinde artık oynayamaz hale gelir. Öyle bir illettir ki bu kişiyi hep “elime bir para geçsin bu sefer tüm kaybettiklerimi kurtaracağım, üzerine de ilave edeceğim” aldatmacasının içine hapseder. Hâlbuki bunun sonu hiçbir zaman gelmez. Her defasında büyük bir hüzün ve hüsran yaşanır Travmatik olaylar, beyinde işlenmemiş, çözümlenmemiş bir şekilde kaldıkları müddetçe, bize bir takım bozuklukları ve negatif düşünceleri dikte ederler. Sebebi nedir bunun? Bağımlılık söz konusu olduğunda travma kavramını mutlaka düşünmemiz gerekir. Sebepler kişinin geçmişinde gizlidir. Yani beyninin içindeki travmatik kayıtlarda. Çünkü insanın anıları canlıdır ve gündelik algılarını direkt olarak etkiler. Kumar bağımlısı olan kişilerin geçmiş profilleri incelendiğinde kayıplarının, ayrılıklarının, başarısızlıklarının olduğunu görürsünüz. Çok küçük yaşlarda ebeveyn kaybı, aşk acısı, sevdiğinden ayrılma, çok baskıcı bir ortamda büyüme, engellenmişlik düşünceleri içinde bir hayat sürme gibi birçok travmadan bahsetmek mümkün. Peki ya başından travmatik bir olay geçmeyenler? Travmatik olmayan ya da travmatik değilmiş gibi görünen yaşantılar için de aynı şey geçerli. Öğrendiğimiz, deneyimlediğimiz sıradan şeyler de aktif ve canlıdır. Ne demek canlı olması? Bizim algılarımıza ve olayları değerlendirmemize etki ederler. Hatta belirleyici olurlar. Travmayı biyolojik ve kimyasal etkinin dışında bir hadiseymiş gibi algılamamalı. Her bir işlenmemiş travmatik kayıt insan beyninde elektrokimyasal bir bozukluk ve işlevsel blokaj yaratır. Bu, fonksiyonal beyin görüntüleme teknikleriyle gösterilmiştir. Travma- 32 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 ya maruz kalan bireylerde beynin duygusal alanlarıyla dürtü kontrol alanları arasında bir irtibat bozukluğu oluşur. İşte bu blokaj ödül ceza sistemini etkilediğinde kumar bağımlılığı oluşuyor. Bu travmalar ölüm tehlikesi geçirilen büyük olaylar olduğu gibi şiddetli ana-baba kavgalarına maruz kalma, fiziksel şiddet görme, okulda, ailede veya mahallede dışlanmışlık yaşama, sevmediği bir okula gönderilme, bir sınavda veya yarışta başarısız olma gibi sıradan görünen hayat olayları da olabilmektedir. Sonuç olarak travmalar veya beyindeki kimyasal bozukluklar irade alanları ile duygusal alanlar arasındaki koordinasyonu bozar ve kumar bağımlılığı oluşur. Bir insanın duyguları ile dürtüleri arasındaki koordinasyon bozulursa, bu insanda dürtü kontrol sorunu ortaya çıkar, iradesini kullanamaz hale gelir. “Kumar dipsiz bir kuyu” Travmatik kayıtlar insanların kendilik algılarını da bozar. Normal ve sağlıklı bir beyinde aktif olmayan bazı düşünce kalıplarını devreye sokar. Nedir bunlar? Değersizlik, yetersizlik, güçsüzlük, acizlik, çaresizlik, güvensizlik, yalnızlık, mağduriyet, haksızlığa uğrama, kendini güvende hissedememe, kendine güvenmeme vb. düşünceler. Bizim duygusal boşluk ya da boşluk duygusu olarak tanımladığımız şey bu düşünce kalıpyesilay.org.tr raz önce bahsettiğim kültür emperyalistleri ve kültür endüstrisinin patronları. O yüzden sadece kumar oynayanların değil sıradan insanların da bu “kumarvari hayatın” bir parçası olduklarını bilmek gerekir. ları aktifleştiğinde söz konusu oluyor. Kişi hep kendini engellenmiş ve bir şeyleri kaçırmış gibi hissediyor. Bunun için de bir şeyleri telafi etmenin, tamamlamanın kaygısı içine giriyor. Eğer iyi bir sosyal destek, güçlü bir maneviyat, iyi bir aile, iyi bir ilişki ve iyi bir mesleki hayat varsa bu boşluk dolar. Aksi takdirde kişi kumar gibi bağımlılık unsurlarına yönelir ve bağımlı olur. Kumarı kaybettiklerini ya da elde edemediklerini kazanabileceği bir unsur olarak görmeye başlar. İşin ilginç tarafı orada da kaybetmeye başlar. Günden güne tamamlaması gereken eksiklik derinleşir ve kişi dipsiz bir kuyunun içinde kaybolur gider. Toplumumuzda kumardan en çok maalesef aileler etkileniyor. Kumar bağımlısı olan bir kişi aile içinde nasıl anlaşılır? Ailenin tavrı nasıl olmalıdır? Kumar bağımlılığı tedavisinde beynin kendi yöntemi, uyanıkken terapi ortamında kullanılıyor. Travmatik anıları işleyerek onların esaretinden, tutsaklığından insanların beyni kurtarılıyor. Kumara başlamanın en önemli sebeplerinden biri de insanların kısa yoldan zengin olma hayali bir bakıma… Doğru. Çünkü sistem bize “hayatını kontrol altına al, geleceğini garantile, yarının ne olacağı bilinmez, açlıktan ölürsün, yalnız kalırsın” şeklinde kaygı ve endişe empoze ediyor. Bu, kapitalist düzenin ve tüketim endeksli sistemin bir provokasyonudur. Sizi sürekli yoklukla korkutan, ümitlerinizi yok eden, inançlarınızı karartan, kanaat, şükür ve tevekkül duygularınızı bloke eden, sosyal ve manevi bağlarınızdan kopararak yalnızlaştıran kapitalist düzenin çok bilindik bir oyunudur bu. Her din, ırk, sosyokültürel ve sosyoekonomik seviyeden insanı avlayan ve tuzağa düşüren bir oyundur bu. “Hayatımızı ipotek altına alıyoruz.” Bu sistem yalnızlaştırdığı ve ayrımlaştırdığı insanı bir taraftan gelecek endişesiyle korkutuyor diğer taraftan paradoksal olarak sürekli tüketime sevk ediyor. İşte bu mantalite içinde kumar bağımlılığı kolayca gelişebiliyor. Aslında bu sistem hayatımızı bir kumar arenasına dönüştürüyor. Örneğin parası olmadığı halde ev, araba vs. alan kişiler “nasıl olsa gelecekte kazanacağım” kandırmacasıyla alıyor. Bunun bilindik kumar mantığından bir farkı var mı sizce? Krediler, kredi kartları hep boş bir umudu kamçılayan ve insanın geleceğini ipotek altına alan tuzaklar değil mi? Sonuçta bu tuzaklara düşmeyen kaç insan vardır toplumda? Dünyadaki krizlerin arka planını incelediğinizde karşılığı olmayan harcamaların, hayali satın almaların olduğunu görürsünüz. Peki, bizi bu tuzağa kimler itiyor? İşte biyesilay.org.tr Kumar bağımlısı bir süre sonra borçlarını ödeyemez, eve para getiremez hale geliyor. Aile genelde bir kredi kartı veya kredi borcuyla öğreniyor durumu. Kişi kumar oynadığı bütün kaynakları tükettiği ve borçlardan dolayı köşeye sıkıştığı anda aileyle paylaşmak zorunda kalıyor. Ortaya çıktıktan sonra aile ve yakın çevre büyük bir şok ve hayal kırıklığı yaşıyor. Büyük tepkiler, kavgalar, çatışmalar oluyor. Sonra aileden biri kişiyi koruma altına alıyor. Bu genelde ya baba ya da anne oluyor. Kişi yemin ediyor, bir daha yapmayacağına söz veriyor. Bunun üzerine borçlar ödeniyor. Ancak bu, amansız bir sürecin başlangıcı oluyor. Aynı senaryo defalarca yaşanıyor. Kumar bağımlılığı bir ahlaki, vicdani eksiklikten ziyade beyindeki bir bozukluktan kaynaklanır. Toplum kumar bağımlılarını ahlaktan yoksun, işe yaramaz, bir baltaya sap olamayan, tembel insanlar olarak görür. Böyle bir önyargı vardır. İşte bir kumar bağımlısının sonraki sürecini belirleyen en önemli kırılma noktası burada yaşanır. Eğer aile bunun bir beyin hastalığı olduğunu bilir ve kişinin geçmiş profilini göz önüne alabilirse kumarbazın hayatında çok şey değişebilir. Çünkü kumar bağımlılarının kumar oynamadan önceki profillerine baktığımızda genelde düzgün, ahlaklı, işine gücüne giden, sorumluluk sahibi insanlar olduklarını görürsünüz. Psikopat ruhlu, kişilik sorunu olan kumar bağımlıları bu bahsetti- Türkiye’de aile desteği, aile entegrasyonu olmadığı için maalesef madde-alkol bağımlıları da dahil bağımlıların çoğu tedavi olmuyor. ğimiz profile göre azınlıkta kalır. Şu soruyu sormak farkındalık açısından yerinde olur: "Acaba kumardan önceki profil mi gerçek kumardan sonraki profil mi?" Tabi ki kumardan önceki profil gerçektir. Kişiyi bu hale getiren şey şahsiyetinin ve ahlakının bozulması değil, bir sebeple beyin kimyasının bozulmasıdır. Bu kişiyi kumarbaz yapan şey beyindeki dürtü kontrol sisteminin sekteye uğramasıdır. O zaman özetlerYEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 33 DOSYA sek kumar bağımlılığı ahlaki, vicdani, dini ve manevi eksikliğin belki bir nebze eksikliğinden ziyade beyindeki bir bozukluktan kaynaklanır. Böyle olmasaydı klinikte rastladığımız dini bütün, ahlaklı, kişilikli kumar bağımlılarının olmaması gerekirdi. Bu ayrımı iyi yapmamız kişinin tedavisi açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde onu kuyunun dibinden almak yerine dipsiz kuyuya itmiş oluruz. Kumarda kişi parasını kaybeder, sonra o parayı çıkartır, onun üzerine bir şeyler koymayı hayal eder. Ama gitgide bu açık büyür ve dipsiz bir kuyuya dönüşür. Telafi edeceği şey artmaya başlar. Neden ‘kumarbazın borcunun ödenmesi ona yapılan en büyük yanlışlardan biridir’ denir? Parasının ve kredisinin olmaması kumar bağımlısını oyundan uzaklaştırıyor. Eğer duygusal destek ve uygun tedavi sürecini başlatmaksızın kumar bağımlısının yeminlerine kanıp borcunu öderseniz büyük bir hata yapmış olursunuz. Kumar bağımlısına mutlaka maddi ve manevi destekte bulunmalıyız. Ancak bu desteğin boşa gitmemesi için ön şart kişinin tedavi sürecine alınmış olmasıdır. Kumar bağımlılığı tıbbi bir olaydır ve tedavisini yapacak olan da bir hekimdir yani bir psikiyatristtir. Aile fertlerinin bunu çok iyi özümsemesi gerekir. Kendi başlarına, hele hele uyarılarla, ikazlarla, öğütlerle, yemin ve söz vermelerle sorunu halledebilecekleri yanılgısı içinde olmamalıdırlar. Bizim öncelikle kişinin zihnindeki temel sorunlara eğilmemiz gerekiyor. hareketleri) devresinde gözü sağa sola oynatarak işlemeye çalışır. Ancak çoğu travmatik olay bu şekilde işlenemeyip ham kayıt şeklinde kalabiliyor ve kişiye olumsuz düşünce kalıplarını dikte edebiliyor. EMDR işte bu beyin yöntemini terapi ortamında kullanıyor. Travmatik anıların bu yöntemle işlenmiş anılara dönüştürülmesi kişiyi “travmatik esaretten” kurtarıyor. Bu beyindeki duygusal blokajın kalkması, kişinin kendilik algısının olumluya dönmesi ve irade alanlarının güçlenmesi demektir. Duygusal alanların işler hale getirilmesi dürtü kontrolünde son derece önemli bir kazanımdır. Bir de beyin güçlendirme çalışmalarından bahsettiniz? O nasıl etki ediyor? Son yıllarda “Brain Enhancement Therapy” (Beyin Güçlendirme Terapisi) olarak adlandırdığımız bilgisayarlı çalışmalar geliştirilmiş durumda. Ben buna “Beynin Fizyoterapisi” diyorum. Bu yöntem beynin planlama, programlama, organizasyon, problem çözme, dikkat, konsantrasyon, bellek, motivasyon ve irade kontrolü işlevlerinden sorumlu ön bölgesinin güçlendirilmesinde kullanılıyor. O yüzden “kognitif rehabilitasyon” ya da “frontal rehabilitasyon” olarak da adlandırılıyor. Kumar bağımlılarında bu bölgenin gücünün son derece düşmüş olduğunu görüyoruz. Bu bölgenin güçlendirilmesi tabi ki dürtü kontrolünün yani iradenin güçlendirilmesine büyük katkıda bulunuyor. Tedavide ailenin entegrasyonu bütün bağımlılıklar için şart. Benim bunca yıllık tecrübem bana bunu öğretti. O yüzden ben tedavi ekibinin bir parçası olarak da aileyi görüyorum. Peki, bu hastaya nasıl bir tedavi uygulayabiliriz? Kumara bağımlılığı her psikiyatrik bozukluk gibi bir sebep silsilesinin sonucudur. Haliyle tedaviye hem sebebin hem de sonucun tedavisi şeklinde bakmak gerekir. Sonucun tedavisinde kişiyi belli bir süre klinik gözlem altına alıyor, dürtü kontrolünü kolaylaştıracak, depresyonunu ortadan kaldıracak, sıkıntısını bertaraf edecek ilaçlar veriyoruz. Hastane sürecinde sebebe yönelik tedaviyi de başlatıyoruz. Sebebe yönelik tedavide travma yönelimli yöntemler ve beyin güçlendirme çalışmaları başı çekiyor. Travma tedavisinde bugün için en etkili yöntem EMDR’dir. Yani göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden proses etme tedavisi. Yöntemin temel prensibi şu: Beyin işlenmemiş anıları gece uykunun rüya döneminde yani REM (hızlı göz 34 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Kumar bağımlılığı tedavisinde aile de çok önemli değil mi? Tamamıyla katılıyorum. İyi bir aile desteği tedavinin olmazsa olmazıdır. Aile ile çok yakın koorperasyona girmek gerekiyor. Bağımlı ile nasıl iletişim kuracağını, bu krizi nasıl yöneteceğini aileye öğretmemiz lazım. Türkiye’de aile desteği yeterli düzeyde olmadığı ve tedaviye ailenin de katılımı sağlanamadığı için maalesef bağımlılık tedavisinde pek başarılı olunamıyor. Bunca yıllık tecrübem bana bağımlılıklarda ailenin çok önemli olduğunu öğretti. O yüzden ben aileyi tedavi ekibinin bir parçası olarak görürüm. Peki, ülkemizde ciddi bir kumar bağımlılığı profili var mı? Bununla ilgili geniş bir saha araştırması yok. Ancak internetteki oyunların devreye girmesinden sonra yesilay.org.tr kumarın çok yaygınlaştığını biliyoruz. Eskiden yalnızca yetişkinler oynardı bu oyunları. Şimdi çocuklar iddaa vs. oynayabiliyorlar. Okuma yazma bilen çocuk babasının kartını alıp internette kumar ve bahis oyunlarını oynayabiliyor. Eskiden kumarhaneye gidip eve gelmeyen adamlar gibi görüyorduk kumarbazları, ama şimdi evini kumarhaneye çeviren insanlar var. Gençlerde de bu durum kendini ciddi bir şekilde hissettirmekte. Onları hem sanal oyunlar hem de iddaa, toto vb şans oyunlarını oynamaya iten sebepler nelerdir? Tabi kolay ulaşılabilir olması çok önemli. Teknolojinin gelişmesi, internetin yaygınlaşması, sanal ortamın hayatımızın bütününü kapsar hale gelmesi bence en önemli etken. Anne babanın en önemli görevi çocuklarının kendi özgürlük sınırlarını belirlemelerine yardımcı olmasıdır. Çünkü özgürlük anlayışı ve sınırı kişiden kişiye değişebiliyor. Bir insanın sınırlarının Eskiden kumarhaneye gidip eve gelmeyen adamlar gibi anlıyorduk kumarbazları, ama şimdi evini kumarhaneye çeviren insanlar var. daraltılması nasıl sorun yaratıyorsa sınırsızlığı da sorun yaratır. Teknolojiyi bu şekilde kullanmaya iten sebepler ne, oraya ayrıca bakmak lazım. Yani çocuğumuzla iletişim kuruyor muyuz? Aile olarak oturup konuşabiliyor muyuz? Bir şeyleri paylaşabiliyor muyuz? Devlet ve toplum olarak manevi ve kültürel değerler noktasında yeterince hassas olabiliyor muyuz? Eskiden sohbet kültürü vardı, insanlar oturup sohbet ediyordu. Şimdi yeterince sohbet edebiliyor muyuz? Çocuğumuza iyi bir gelecek sağlayalım diye çalışıyoruz ama acaba bu yoğunluk ve kaos içinde onu elden mi kaçırıyoruz? Ebeveynlerin çocuğun asli ihtiyaçları kadar duygusal ihtiyaçlarını da karşılama zorunluluğu vardır. Bağımlı kişilerin geçmiş profillerinin daha çok duygusal paylaşım yaşamamış bireylerden oluşmuş olduklarını hesaba kattığımızda bunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. Burada devlet politikaları, toplumsal ve kültürel politikalar, insan iletişimi ve paylaşımı üzerine projeler geliştirilmesi çok önemli. Bağımlılık genelde gençleri hedef alır. Madde bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi bağımlılıkları yaygınlaştırmaya çalışan, bunlardan nemalanan çevrelerin hedef kitlesi daha çok çocuk ve gençlerdir. Ebeveynler olarak çocuklarımızla onları kendi matrikyesilay.org.tr simiz içinde tutabilecek şekilde iletişim kurmalıyız. Onların hayallerine, hedeflerine ve hayatlarına ortak olabilmeliyiz. Aksi takdirde sürüden kopanı kurt kaparmış misali matrikste tutamadığımız çocuklarımızı bağımlılık bezirgânlarına kurban etmiş oluruz. Yetişkinlerde potansiyel kumar bağımlılığını nasıl önleyebiliriz? Halk arasında hatta tıp mensupları arasında şöyle bir yanlış düşünce söz konusu: “Efendim bağımlının tedavi olması için onun bunu istemesi gerekir”. Bu yanlış ve eksik bir tedavi yaklaşımıdır. Hastayı tedaviye ikna etmek de tedavinin bir parçasıdır. Yani bu görev hekimindir. Yoksa “kişi isterse tedavi olur istemezse yapacak bir şey yok” mantığı hatalıdır, bilimsel değildir. Hayatında mutluluk, yeterlilik, güçlülük kaynağı olarak sadece ve sadece kumarı gören bir insana bunun yerine onu daha iyi yapabilecek bir şeylerin olduğuna ikna etmeksizin nasıl tedavi edebilirsiniz? Tedaviyi reddetmenin altında onun elinden mutluluk kaynağının alınacağı düşüncesi yatıyor. Hekimi ve tedaviyi mutluluğunu sekteye uğratacak unsurlar olarak görüyor. Böyle bir şartlanması var. İşte bu şartlanmayı kırmadan “gel kumar oynamayı bırakmaya karar ver, ondan sonra ben seni tedavi edeyim” demek biraz absürt kaçmıyor mu? Demek ki hekimin ve ailenin burada kişiyi ikna etme noktasında da görevleri vardır. Tedavinin bir parçası da kişiyi ikna etmektir. Bu aşamada klinik gözlem altında yani hastanede tedavi büyük önem arz ediyor. Hastanedeki sürecin bir kısmı hastanın “evet ben bunu bırakmalıyım ve bırakabilirim de” inancını kuvvetlendirmekle bir kısmı da beynin işlevselliğinin yükseltilmesiyle geçmektedir. Sebepleri yok etmeden sonucu ortadan kaldırmak mümkün değildir. Önce zihinsel tutsaklığı yok etmeliyiz, sonra kumar bağımlılığını. Kumar bağımlılığı tedavi kliniklerimiz, ünitelerimiz var mı? Yeterli mi? Alkol ve madde bağımlılığı için normal bağımlılık üniteleri var tabi. Ama kumar için çok yok. Yani kumar alkol ve madde bağımlılığı gibi dramatik algılanmıyor. O yüzden kumar bağımlıları pek hastaneye yatırılmaz. Hâlbuki bir az önce bahsettiğim gibi hastanın ikna edilmesi ve inancının geliştirilmesi ancak hastane sürecinde gerçekleştirilebiliyor. Sonuçta hastaneler var, ancak kumar bağımlılığının hastane ortamında tedavisi konusunda yeterince farkındalık yok. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 35 DOSYA Almanya'da kumarhanelerde yazılar Almanca, İngilizce ve Türkçe'dir. Almanya'da milyonlarca Türk yaşamasına rağmen bu sadece kumarhanelerde böyledir. Avrupa'da YaŞayan Türklerde Kumar Sorunu 36 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr C emi l Şa h i n ö z * t w i t te r . c o m / @ c e m i l _ s a h i n o e z Aileler toplumun aynası gibidirler. Sosyologlar aileye bakarak toplumu anlamaya çalışırlar. Nitekim aileler hem toplumun çekirdeğidirler, hem de sayısal olarak en küçük toplumdurlar. Bu nedenle her devlet için ailenin rolü çok önemlidir. Her millet ve devlet aileye yatırım yapar ve ahlaken çökmemesi için çalışır. Çünkü aile olmaz ise cemiyet de olmaz. Ailelerin iyi ve sağlam olmaları sayesinde cemiyet de iyi ve sağlam olur. Almanya´da üç milyondan fazla Türk yaşıyor. Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı´nın yaptığı araştırmaya göre Türk ailelerinde boşanma oranı %8,1. Türklerin %63,9´u işçi olarak çalışıyor. %29,4´ü işsiz, %3,6´sı memur ve %3,2´si serbest işçi. Gelir dağılımına baktığımızda araştırmada çıkan sonuçlar şu şekilde: Geliri olmayan %1,6, 1250 €’dan aşağı geliri olan %50,2, 1250 € ve 2000 € arası geliri olan %39,7, 2000 € ve daha çok geliri olan %4,1. Almanlar`ın %30,2'sinin 2000 €´dan daha çok geliri var. Bu Türklerle Almanların arasındaki maddi farkı çok iyi gösteriyor. Yine de bu rakamlara bakarak karamsar olmamak gerekir. Çünkü Almanya´da doğup büyüyen ve buradaki şartlara göre yaşamını sürdüren nesillerden dolayı bu rakamlar her sene daha iyi seviyeye ulaşıyor. Hem Avrupa´da hem tüm dünyada ailenin temellerini yıkan en önemli unsurlardan bir tanesi de kumar bağımlılığı. Nitekim Avrupa´da çok Türk ailesinin boşanma sebeplerinin arasında kumar ilk başlarda yer alıyor. Öncelikle bağımlılık tanımını göz önünde bulunduralım. Eğer bir tutumun daha çok faydasından çok zararı var ise, bu bir rahatsızlık oluşturur. Buna ilave olarak her bağımlılıkta bir kontrol kaybı vardır. Eğer bir davranış kişinin kendisini veya çevresini, mesela hayatını, işini, ailesini olumsuz etkilemeye başladıysa, o davranış sürekli yapılıyorsa, kişi hayatını olduğu gibi bu davranış ile geçiriyor ise ve kişi bu davranışını terk edemiyorsa, bağımlılıktan söz edebiliriz. yesilay.org.tr Kumar bağımlısı olmanın bir çok sebepleri var. Arkadaş çevresi, başka sorunlardan kaçış, adrenalin, heyecan hissetme isteği, para kazanmak veya sırf eğlence bile olabilir. Ama kumarda eğlence çok çabuk bağımlılığa dönüşüyor. Şakasına oynayalım, eğlence olsun, gazozuna oynayalım diyerek başlıyor. Özellikle bir çok kumar bağımlısı “spor bahisleriyle” başladıklarını söylüyorlar. Ve ilk oyunda kazandıysanız, aslında kaybettiniz demektir. Çünkü ilk oyunda kazananlar öyle bir başarı duygusu içerisine girerler ki artık iş gittikçe büyür ve kontrol kaybedilir. Zincirleme hatalar başlar. Aile içi kavgalar, kredi çekmeler, borçlanmalar, boşanmalar vs. Avrupa'da kumarın yaygın olmasının en önemli sebebi; GÖÇ Bağımlıların bir çoğu Türkiye´de hiç kumar oynamadıklarını söylüyorlar. Avrupa´ya geldikten sonra ise bir boşluğa düşüyorlar. Avrupa´da bir çok Türk yaşamasına rağmen, Türkiye´deki Türk kültürünü bulamıyorlar ve kendilerini yalnız hissediyorlar. Buna ilaveten bir de yaşadıkları ülkenin dili bilinmediğinde, işsizlik eklendiğinde depresif durumlar meydana geliyor. Bir çok yetişkin erkek böyle bir durumda kendisini faydasız ve gereksiz hissediyor. Sosyalleşmek adına kendilerini Türk kahvelerine atıyorlar. Fakat bu kahvelerin Türkiye´dekilerle en önemli farkı, buralarda kahve ve çay içilmesinden çok kumar oynanması. Bir çok kumar bağımlısı burada ilk kumar tecrübelerini yaşıyorlar. Daha sonra ise Avrupa´da her köşede bulunan kumar salonlarına adım atıyorlar ve bağımlılık çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Alman Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı istatistiklere göre Almanya´da 100.000 kumar bağımlısı var. Bunların yaklaşık 32.000´i spor bahisleri bağımlısı. Yine 30.000´i kumarhane oyunlarına bağımlı. Diğer 25.000´i kumarhanelerdeki otomatlara bağımlı. Geriye kalan 13.000´i piyango bağımlısı. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 37 DOSYA ediyorlar, çünkü böyle bir terapist bağımlıyı daha iyi anlayabilecektir. Dolayısıyla Türk kumar uzmanlarının yok denilecek kadar az olması bu konuda en büyük sorunlardan bir tanesi. Etnik olarak olaya bakarsak hemen göze çarpan grup Türk gençleri. Verilere göre Türk gençlerinde kumar bağımlılığı her yıl fazlalaşıyor. Bağımlılık yaşı da düşüyor. Sadece Aşağı-Saksonya eyaletinde 14 yaşlarında yaklaşık 15 bin Türk genci kumar bağımlısı. Bunların büyük bir çoğunluğu yine internetteki kumar oyunları ve spor bahisleri bağımlısı olarak gözüküyor. Avrupa’da kendi kültürlerini bulamayan, dil bilmeyen Türkler kendilerini yalnız hissedip depresyona girebiliyor. Avrupa´daki birinci kuşak Türkler daha fazla kahvelerde kart oyunları, okay vs. oynuyorlar. İkinci nesil daha fazla bahis lokallerinde, oyun salonlarında, kumarhanelerde otomatiklerde oynuyorlar. Çok ilginçtir; Almanya´da kumarhanelerde yazılar Almanca, Ingilizce ve Türkçe‘dir. Almanya´da milyonlarca Türk yaşamasına rağmen bu sadece kumarhanelerde böyledir. Diğer yerlerde Türkçe‘ye neredeyse hiç rastlamazsınız. Demek ki kumarhanelerde rağbet çok. Üçüncü nesil ise hem otomatları oynuyor hem de internette kumar oyunlarını oynuyor. Avrupa’daki Türkler bağımlı olduklarını kabul etmiyor Bağımlılık sebebiyle aşırı sosyal ve ruhsal sorunlar yaşanır. Onun için konuyu ciddi almak gerekir. Mutlaka terapiye başvurmak gerekir. Bağımlı olmaktan daha kötü bir durum, bu bağımlılığı kabul etmeyip yardım aramamakta yatıyor. Araştırmalara göre Avrupa´da Türk erkekleri genellikle bağımlı olduklarını kabul etmiyorlar ve profesyonel yardıma ihtiyaç duymuyorlar. Özellikle Türk gençleri spor bahisleri oyunlarını kumar olarak dahi görmüyorlar. Gerçekten de psikologlara veya psikiyatristlere başvuranların neredeyse büyük bir çoğunluğu genelde bayanlar, anneler veya bağımlıların eşleri. Halbuki kumar bağımlılığını çözebilmek için profesyonel bir toplu terapi almak şart. İlk hatalardan bir tanesi de böyle bir problem yokmuş gibi davranmak. Yani “sakın kimse duymasın” mantığıyla örtbas etmek çözüm değil. Ailenin içinde sorunu çözmek ise çok zor, çünkü ister istemez ailevi bağlar nedeniyle duygusallık ön plana çıkıyor. Bu nedenle profesyonel yardıma başvurmak gerekir. Avrupa’daki kumar bağımlılığınıda en büyük sorun ise çok az sayıda Türk kumar terapistinin olması. Haliyle yabancı dil bilmeyenler diğer terapistlere gidemiyor. Hatta yaşadıkları ülkelerin dillerini bilen bağımlılar dahi kendi kültürlerinden gelen bir terapisti tercih Avrupa´da kumar bağımlılarının ailelerinin çok sık yaptığı hatalardan bir tanesi de bağımlının borçlarını kapatmak. Yapabileceğiniz en büyük hatalardan birisidir bu. Borcu kapattığınız zaman bağımlı kişiye oynaması için yeni sebepler vermiş olursunuz. Bunun dışında “zaten para kazanmıyorsun, bırak bu oyunu, günahtır” gibi nasihatlar çok faydasız. Bağımlı olan kişinin kendisi de para kazanmadığını veya dindar ise günah işlediğini biliyor zaten. Onun oynama sebepleri farklı. Hatta böyle nasihatlar bazen ters tepki verebiliyor. Terapi için öncelikle kumar bağımlısını ikna etmek gerekir. Eğer kişi bağımlı olduğunu kabul ediyorsa diğer adımlar daha kolay atılır. Çünkü bağımlılıktan kurtulabilmek için gereken ilk şart, bağımlının hastalığını ve yardım almayı kabul etmesi. Eğer kabul etmiyorsa farkındalık oluşturulmalı. Yani hayatının zor durumda olduğunu, hayatını riske attığını farkına varması gerekiyor. Sadece kendisinin değil, birlikte yaşadığı insanların da hayatını tehlikeye attığını fark ettirmek gerekiyor. Yani farkındalık düzeyini arttırmak gerekiyor. Avrupa’da tedavi vermek amaçlı Türk kumar uzmanlarının yok denilecek kadar az olması bağımlı sayısının artmasında en büyük etken. Farkındalık oluştuktan sonra, değişim için motive etmek gerekir. Değişmek için bağımlının aldığı kararların uygulamasında destek vermek gerekir. Yani başkalarının hedeflerini örnek göstermek yerine kişinin aldığı hedeflere saygı gösterip desteklemek gerekir. Psikolojik tedavide bu şekilde hareket ediyoruz: Farkındalık – Değişme isteği – Değişebileceğine inanç - Motive – Değişim. Cemil Şahinöz: 1981 yılında Almanya´nın Halle/Westf. şehrinde doğdu. Bielefeld Üniversitesi'nde Sosyoloji ve Psikoloji okudu ve aynı zamanda üniversitede İstatistik Öğretmenliği yaptı. İki dönem TC. Münster Konsolosluğu Tercümanı olarak çalıştı. Risale-i Nur´un Almanca tercümelerinde görev aldı. 2006 senesinde yazdığı "Avrupa‘da Türk Aile Yapısı" makalesi Almanya‘da, Diyanet tarafından "Yılın Makalesi" seçildi. Halen öğretmen, gazeteci, eğitimci ve proje menejeri olarak çalışıyor. Ülkemizde 2 milyonun üzerinde çevrimiçi oyun kullanıcısı mevcut ve bu oyunlar dünya genelinde yıllık 55 milyar dolar gibi bir ciroya sahip. A h met Ç u b u kc u - İ l eti ş im U z ma n ı yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 39 DOSYA Günümüzde bilgisayar ve internet aracılığı ile oynanan dijital oyunlar gün geçtikçe daha hızlı yayılmaya başladı. Bilgi toplumu olma yolunda bilişim sektöründeki gelişmeler ile internet kullanımının başta çocuklar, gençler ve aile yapısı üzerinde olmak üzere sosyal etkilerinin araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun Haziran 2012’de yayınlamış olduğu kapsamlı raporda da sunulan başlıca önerge metinlerinden bir tanesi çevrimiçi oyunlara yöneliktir. Ülkemizde çocuk ve gençler tarafından kontrolsüz ve yoğun şekilde oynanan çevrimiçi oyunların neden olduğu kayıt dışı sanal ticaret ile Oyunlarda seviye atlamak için satılan can, bonus, kahraman gibi oyun kaynakları çocuk ve gençleri ailelerinden habersiz kredi kartlarını kullanmaya kadar götürüyor. çocuk ve gençlerin üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla sunulan önergede konu ile ilgili gerekçe ortaya konmuştur. Söz konusu gerekçede, çevrimiçi oyun sektörünün geldiği nokta, sadece ülkemizde 2 milyonun üzerinde çevrimiçi oyunları oynayan kullanıcı olduğu ve bu oyunların dünya genelinde yıllık 55 milyar dolar gibi bir ciroya sahip olduğu yönündedir. Bu işlemler sonucu kayıt dışı sanal ticaretin ise ülkemizde yıllık 1 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir (TBMM, 2012). Birçok dijital ve çevrimiçi oyun, seviye (level) atlamalı veya bulunulan seviyeyi geçebilmek için ‘can’ satın alma gerektiren oyunlardır. Özellikle çocuk ve gençler arasında yaygın olarak oynanan bu tarz oyunlarda bir şeyler başarabilme içgüdüsü bir süre sonra hırs ve bağımlılığa dönüşebilmektedir. Ayrıca can, bonus, kahraman veya benzeri isimler adı altında satılan bu sanal araç ve gereçler özellikle çocuk ve gençleri hedef almakta ve bu durum çocukların ailelerinden habersiz ailelerinin kredi kartlarını kullanımına kadar çeşitli vakalara dönüşebilmektedir. Çevrimiçi oyunlarda akla ilk gelen risk faktörü; güvenlik! Çevrimiçi oyunlarda akla ilk gelen risk faktörü ‘güvenlik’ ile ilgili unsurlardır. Günümüzde çevrimiçi alışveriş ve bankacılık sistemlerinde geliştirilen güvenlik teknolojileri bilgisayar korsanlarının yönünü çevrimiçi oyun hesaplarına yöneltmiştir. Dijital oyun hesaplarını ele geçirmeye çalışan korsanlar en çok klavye 40 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 tuş vuruşlarını, ekran görüntülerini, kayıtlı şifreleri alabilmektedir (Bilgi Güvenliği, 2014). Bununla birlikte çocuklar, bazı sitelerden veya sosyal ağlardan oyun oynadıklarında veya indirdiklerinde kötü amaçlı yazılımlara veya zararlı içerik/iletişim kanallarını da istemeden ulaşabilmektedirler. Bazı “ücretsiz” oyunlar kapsamlı bir kullanıcı profili gerektirebilmekte ve bu durum da kişisel bilgilerin ihlali ve üçüncü şahıslara servis edilebilmesine olanak sağlayabilmektedir. Bazı yetişkinler çocukmuş gibi yaparak, nasıl puan/ bonus vs. kazanılacağına dair ipuçlarını paylaşarak veya puan gibi hediyeler vererek çoğunlukla çocuk ve gençlerden oluşan oyuncuların güvenini kazanmaya çalışmaktadır (Microsoft, 2014). Bu da, kimlik avı dolandırıcılığından siber zorbalığa; çevrimiçi/çevrimdışı zararlı iletişim kanallarından çocuk istismarına kadar birçok suça kapı aralayabilmektedir. Zamanla internet güvenliği ve zararlı iletişim yayınları ile ilgili önlemler alınsa da çevrimiçi oyunlar bu sefer başta çocuk ve gençlerin kişisel gelişiminde birtakım olumsuzluklar ortaya çıkarabilmektedir. Oyunlarda yer alan gerçekten uzak ve fantastik karakterler çocuklar için bir rol model olabilmekte, sanal dünyanın sanal karakterleri çocukları gerçek yaşamdan olabildiğince uzaklaştırabilmektedir (Ocak, 2013). Bu da, gerçek hayattaki sosyal ve aile ilişkilerinin zayıflamasına, derslerde başarısızlığa ve ekran/masa karşısında geçirilen sürenin artması ile bedensel ve ruhsal gelişimde birtakım sıkıntıların baş göstermesine sebebiyet vermektedir. Bu durum her ne kadar çocuk ve gençler özelinde değerlendirilse de yetişkinlerde de fiziksel rahatsızlıklardan psikolojik rahatsızlıklara kadar birçok sağlık sorununu ortaya çıkarabilmektedir. Oyunlarda yer alan gerçekten uzak ve fantastik karakterler çocuklar için bir rol model olabilmekte, onu gerçek yaşamdan uzaklaştırabilmektedir. Özellikle psikolojik rahatsızlıklarda dijital oyunların sıklıkla öfke ve duygusal instabilite ile ilişkisi vurgulanmış olsa da bazı çalışmalarda oyunların sosyal etkileşimi artırma, başarı duygusunu destekleme şeklinde olumlu etkilerinin olduğu da görülmüştür (Ulukol, 2013). Teknoloji odaklı öğrenme temelindeki araştırmalar göstermektedir ki, oyunları eğitsel ortamlara dahil etmenin ve/veya çocuk ve gençlerin eğitsel dijital oyunlara yönlendirilmesinin akıl yesilay.org.tr yürütme ve alternatif çözüm yolları üretme gibi birçok avantajı mevcuttur. Presnky (2001) oyunların hayatımızda etkili olduğu alanları açıklarken neden eğitimde dijital oyunları kullanıyoruz sorusuna cevap vermektedir. Dijital oyunlarda etkileşim, geri bildirim, problem çözme, amaç, eğlence ve yarış olduğunun altını çizmektedir. Eğitimde dijital oyunların en büyük avantajları ise öğrenciler arasında motivasyonun artması, rekabetçi duygunun gelişmesi ve en önemlisi ise işbirlikçi öğrenme ortamlarının yaygınlaşmasını sağlamasıdır. Bu çerçevede de eğitsel alanda en fazla kullanılabilecek oyun türlerine puzzle, rol oynama, macera, işletme, strateji, kart oyunları ve simülasyon oyunları verilebilmektedir (Eğitsel Dijital Oyunlar, 2013) Dijital oyunlar eğitsel ortamlara dahil edildiği vakit çocuklarda etkileşim, geri bildirim, problem çözme, amaç, eğlence ve rekabet yeteneklerinin artabileceği yapılan araştırmalarca gözlemlenmiştir. Peki, çocukların oynayabileceği oyunları seçerken nelere dikkat etmeli? Türkiye’de doğrudan dijital oyunları hedef alan tek düzenleme, İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik’te yer alan ve 18 yaşından küçüklerin psikolojik ve fizyolojik gelişimine olumsuz etki olabilecek oyunların oynatılmayacağını belirten hükümdür(Güneş, 2012). Bu nedenle oyunların sınıflandırılmasında yurtdışı kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Çevrimiçi oyunlardan ziyade dijital oyunlar ve mobil uygulamalı oyunlara yönelik Eğlence Yazılım Derecelendirme Kurulu (ESRB) tarafından geliştirilen bir derecelendirme sistemi ile oyunlara yaş ve içerik derecelendirilmeleri getirilmiştir. Bu sisteme göre çocukların yaş aralıklarına göre uygun oyun türleri seçilebilmektedir (ESRB, 2014). Bunların dışında aileler şu ilkelere dikkat etmelidirler: İnternetin zararlı iletişim kanallarından çocuklarımızı korumak ve kişisel bilgilerini internette yabancılarla paylaşmamaları noktasında onları öğütlemek ve bir seviyeden sonra maddi harcama gerektiren oyunlardan onları olabildiğince uzak tutmak gerekmektedir. Bunun için iyi bilinen ve itibarlı sitelerden çocuklarımızın çevrimiçi oyunları oynamasını teşvik etmeliyiz. Bilgisayar ve çevrimiçi oyunların birçoğu çocuklar tarafınyesilay.org.tr dan internet kafelerde oynanmaktadır. İnternet kafelerde geçirilen zaman, çocuğunuzun oynadığı oyun tarzları ve oynadığı oyuncular hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Multiplayer (çoklu oyuncu) şeklinde oyunların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Çok oyunculu oynanan oyunlarda karşı tarafın kimliği bilinemeyeceği için hiç ummadığımız bir kişiyle karşılaşabilir ve hatta bu kişi çocuğunuzu gerçek hayatta buluşmaya zorlayabilir. Günümüzde birçok internet oyunu artık sohbet odası barındırmaktadır. Sohbet odaları çocuk ve gençler arasında zorba davranışlar, küfürleşme, tanımadığı kişilerle çevrimiçi iletişim ve hatta cinsel içerikli yazışmalar dahi içerebildiğinden çok dikkatli davranılması gerekmektedir. Aileler, çocuklarının oynadıkları oyun içerikleri onlar için uygun olsa da muhakkak günlük zaman sınırlaması yapmalıdırlar. Bunun için kullanmış olduğunuz işletim sisteminizin ebeveyn denetim ayarlarını yapabilir; çocuklarınızın çevrimiçi ortamda neleri göreceğini ve kimlerle konuşacağını seçebilir; zaman sınırlamaları ve oyun kısıtlamaları yapabilirsiniz. Ücretsiz olarak Güvenli İnternet Hizmeti’ne geçebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için www.guvenlinet.org adresini ziyaret edebilirsiniz. Kaynakça TBMM, 2012, Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler İle İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, Haziran 2012. https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/son-kullanici-kategorisi/dijital-oyunlar-ve-guvenlik.html adresinden 16.06.2014 tarihinde alındı. http://www.microsoft.com/tr-tr/security/family-safety/ gaming-about.aspx adresinden 16.06.2014 tarihinde alındı. Ocak, Mehmet Akif (2013), Bilgi Teknolojileri ve İnternetin Bilinçli, Güvenli Kullanımı, Ankara. Ulukol, Betül (2013), Bilgi Teknolojileri ve İnternetin Bilinçli, Güvenli Kullanımı, Ankara. Eğitsel Dijital Oyunlar (2013), Pegem Akademi, Editör: Mehmet Akif Ocak, Ankara. Güneş, Abdulhamit (2012), Dijital Oyunların Güvenlik Bağlamında Yasal ve Yönetsel Düzenleme Sorunları, Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Güvenlik Stratejileri ve Yönetimi Anabilim Dalı. http://www.esrb.org/ratings/ adresinden 16.06.2014 tarihinde alındı. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 41 DOSYA REŞAT PETEK* Hem ahlak kuralları bağlamında hem de hukukun temel ilkeleri bağlamında yasal düzenlemeye alınan ve alınmayanların hepsi kumardır! R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY - H A L İ L KÖ KC Ü Şans oyunlarının devlet kontrolünde olması/oynatılması ve illegal oynanan talih oyunlarının da kumar olarak adlandırılması aslında bir çelişkiyi baştan gösteriyor bizlere. Ahlaken ve dinen de kabul edilmeyen kumarın hukuki boyutunu, cezai yaptırımlarını ve devlet eliyle kumarın teşvik edilemeyecek bir şekilde nasıl daha iyi bir sisteme sahip olması ile ilgili sorularımızı Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek’e yönlendirdik. Şu da ayrı bir gerçek; devletin kumardan tamamen elini çekmesi demek gayrimeşru, merdiven altı kumarın daha da yaygınlaşması demek. Bu da toplum düzeninin daha da bozulması ve yıkılacak aile sayısının daha da artması demek… Yine de engellemek mümkün; eğitim şart! 42 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Türk hukukunda kumar ve şans oyunları nasıl tanımlanıyor? Bizim eski Ceza Kanunu’muzda sarhoşluk ve kumarla ilgili düzenlemelerin tamamı yer alıyordu. Fakat 2005’ten sonra yeni Ceza Kanunu düzenlemesinde kabahatler, Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkarılıp Kabahatler Kanunu adıyla ayrı bir kanun haline getirildi. Kumar açısından da olay ikiye ayrıldı diyebiliriz. Kumar oynama kabahat olarak kabul edildi. Ama kumar oynanmasına imkân sağlama, alet-edevat sağlama yine Türk Ceza Kanunu kapsamında kabul edildi. Şu anda uygulama bu şekilde. Kumarın hukuken suç kabul edilmesinin, ahlaken de doğru kabul edilmemesinin temel esprisi bir emek sonucu olmamasıdır. Kazanç amacıyla icra edilen ve kar elde etmesi veya zarara girmesi tamamen şansa, talihe bağlı oyunlar Ceza Kanunu’nda kumar olarak kabul ediliyor. İnsanlar kendi aralarında şansa dayalı bir şey yapabilir ama o şansa dayalı oyunun sonunda bir taraf para kazanıyor, bir taraf zarara uğruyorsa hukuk dilinde bu kumardır. İki kişi tura gelirse sen bana bin lira vereceksin, yazı gelirse ben sana bin lira vereceğim diye bir kavil yapmışsa, talihe, şarta bağlı olarak biri kazanacak diğeri ise kaybedecek. Demek ki, burada bir oyun var ve talih ve şansa bağlı. Yani burada insan iradesinin, çalışmanın, alın terinin rolünün olmadığı, sonucunun sadece şansa, talihe bağlı bir eylem var. Zaten hukuken suç kabul edilmesinin, ahlaken de doğru kabul edilmemesinin temel esprisi de bir emek sonucu olmamasıdır. Haliyle bilhassa kumar oynatılan yerlerde, yakalanma durumunda cezai işlemler de uygulanıyor… Ceza Kanunu’na göre, kumar için yer temin eden bir yıl hapis cezasıyla cezalandırılır diyor. Eğer bu küçük çocuklar için olursa cezası bir kat daha arttırılıyor. Kabahatler Kanunu kapsamındaki eylemlerin hemen hemen çoğu idari para cezasına dönüşmüş, cürüm kabul edilmeyen eylemler olduğu için de müeyyideleri biraz daha hafiftir. Örneğin kumar oynayan kişiye 100 lira idari para cezası verilir. Bu tabi ki çok komik bir cezadır. Kumar ve şans oyunları arasında ne fark var? Daha doğrusu Milli Piyango, Sayısal Loto gibi oyunların kumardan ne farkı var ki meşru görünüyor, reklamları dahi yapılabiliyor? yesilay.org.tr Toplum hayatını düzenleyen kurallar bağlamında baktığınızda şu anda Ceza Kanunu veya Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilen ve kumar kapsamında ele alınan oyunlar ile esasen şans oyunları olarak yasal düzenleme kapsamına alınan oyunların temelde hiçbir farkının olmadığı kanaatindeyim. Çünkü kumar şans üzerine kuruludur. Aynı biçimde Spor Toto, Milli Piyango, at yarışı, vb. oyunlar da şans üzerine kurulu oyunlardır. Ceza Kanunu birinin kazanıp birinin kaybettiği şansa bağlı oyunlara kumar diyor. Buradan baktığımızda yasal düzenleme bazında, hukuken meşru görülen oyunların esasen Ceza ve Kabahatler Kanununda suç olarak tanımlanan eylemlerle hiçbir farkı yok. Kanunlar her zaman hukuk kurallarına uygundur diyemeyiz. ‘Hukukla kanun aynı şey değildir.’ diyoruz. Bunun bariz örneklerinden birini de şans oyunlarıyla ilgili düzenlemelerde görüyoruz. Yani kanun, hukuk kurallarından bir tanesidir. Ama kanunların her zaman hukuka uygun olduğunu söyleyemeyiz. Şimdi Milli Piyango, at yarışları, spor toto, spor loto, iddaa gibi oyunlar yasa kapsamına alınmış. Tabi kanunsuz suç ve ceza olmaz kuralından hareketle baktığınızda, yasal düzenlemeyle bu oyunların nasıl oynanacağı, kimin kazanıp kimin kaybedeceği yasa kapsamına alındığından suç diyemiyoruz. Ama bu kumar değildir, diyebilir miyiz? Ben diyemem. Kumarla mücadele kapsamında meseleye baktığınızda bir taraftan şans oyunlarının bir kısmını kumar kapsamına alıp hapis veya para cezası yaptırımı koyacaksınız diğer taraftan bir kısmını devlet eliyle oynamaya-oynatmaya teşvik eden, adeta reklamını yapan bir sistem devam edecek. Bu mevcut sistemin kendi içindeki bir çelişkisidir. Hem ahlak kuralları bağlamında hem de hukukun temel ilkeleri bağlamında yasal düzenlemeye alınan veya alınmayanların hepsi kumardır. Şans oyunları bu bağlamda bir bütündür. Ahlaken ve vicdanen meseleye baktığımızda da hepsi kumardır. Birinde kazananın şahıs diğerinde ise kurum olması sonucu değiştirmez. Birisi hakiki kişidir, diğeri hükmi kişidir. Dolayısıyla hükmi kişinin de tüzel kişinin de kazanmış olması, kumarın tanımındaki şansa dayalı birinin kazanıp birinin kaybetme unsurlarını ortadan kaldırmıyor. 18 yaşından küçüklerin şans oyunlarını oynaması yasak. Ama büfelerin önüne baktığımızda pek de bu yasak uygulanmıyor. Burada da bir uyumsuzluk var. Yasaların uygulamadaki zafiyetleri nasıl giderilebilir? Hukukun temel ilkelerinden biri de normlardır. Üst hukuk normunda Anayasa’nın gençliği kötü alışkanYEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 43 DOSYA lıklardan korumak gibi temel bir vazifesi var. Kumar, içki gibi kötü alışkanlıklarla mücadele sadece TC Anayasası’na değil, uluslararası hukuk ilkelerine de girmiş kaidelerdir. Bunun altında genelge, yönerge, tüzük, yönetmelik veya kanunlarla kötü alışkanlıklarla mücadeleyi ortadan kaldıran bir sisteminiz varsa eğer, bunların gözden geçirilmesi lazım. Anayasa’ya da, toplumun genel ahlak ilkelerine de aykırı bu tür yasalar ile yapılan düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli. Bu nasıl olur? Ya doğrudan yasama tekrar gündeme getirir ve insanları yanlış alışkanlıklara götüren ve yasanın koruma zırhı içinde düşündüğümüz eylemlerle ilgili yanlış düzenlemeler değiştirilir. Bunu yasama organı yapar. Ya da bu şekilde düzeltilemiyorsa, o zaman konu Anayasa Mahkemesine götürülebilir. Milli Piyango, Spor Toto ile ilgili yasalar yeniden düzenlenir. Doğru adım; devlet eliyle olmadığı gibi devlet kontrolünde de kimsenin kumar oyna(t)masına izin verilmediği, şans oyunlarıyla insanların emeğinin zarar görmesinin engellendiği bir noktaya gelinmesidir. Aslında devletin zaman zaman yönetim kademeleri değiştikçe devletteki rahatsızlık da kendini gösteriyor. Devlet eliyle kumar oynatmayalım, bunu özelleştirelim noktasına geliniyor. Bir sonraki doğru adım ise devlet eliyle olmadığı gibi devlet kontrolünde de kimsenin kumar oynatmasına izin verilmediği, şans oyunlarıyla insanların emeğinin zarar görmesinin engellendiği noktasına gelinmesidir. Bunun için bir iradenin ortaya konması gerekiyor. Zira Anayasa koyulan kanunlarla ihlal ediliyor. Kumar alışkanlığı internet ortamında da giderek yaygınlaşıyor. Online kumar oynamadaki bu kolaylık nereden kaynaklanıyor? Online kumar hakkında Ceza Kanunu’muzda bir düzenleme var mı? İnternet yoluyla işlenen suçlarla ilgili özel bir yasa var. Burada genellikle fuhuşla, çocuk pornosuyla, kumarla mücadele anlamında düzenlemeler getirilmiş. İçeriğe erişimin engellenmesi veya yayının durdurulması gibi müeyyideler getirilmiş. Yani Ceza Kanunu’nda suç olarak olmasa da internet ortamında işlenen suçlar kapsamında böyle hükümler var. Ama bunun pratiğinin sağlanması noktasında sıkıntılar olduğu son günlerde ortaya çıktı. İnternette kurulan siteler üzerinden işlenen suçların uluslararası boyutu olduğu için uluslararası hukukta genelde yaptırımlar uygulanamadığından 44 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 burada da uygulanamıyor. Diğer ülkelerin işbirliği, yardımı, desteği ile yapılacak işler bunlar. Ama bunlar, yapılan bu tür işlemlerin ne ahlaken ne hukuken doğru olduğunu göstermez tabi. Fakat şu anda savaşları bile önleyemeyen, yaptırım uygulayamayan bir BM var. Keşke ülkelerin, milletlerin bir araya gelmesiyle kurulan bu teşekküller önce can emniyetini sağlayacak tedbirler alsa da sonra da hukuk ve ahlak dışı suç teşkil eden diğer eylemlerde de işbirliği yaparak bunları önleme noktasına gelebilse. Yapılan bir araştırmaya göre tüm dünyada oynanan toplam online kumarın yüzde iki buçuğunu Türkler oynuyor. Bu çok ciddi bir oran. Bu kadar yoğun kumar oynanan bir ülkede acaba hukuk eliyle, müeyyidelerle, yaptırım ve cezalarla insanlar ne kadar kumar oynamaktan uzak tutulabilir? Türkiye’nin kumar gerçeğine karşın ne tür düzenlemeler yapılmalı? Kumar gerek bireysel gerek toplumsal olarak bir hastalık. Kumarla mücadele edilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Cumhuriyet Savcılığı tecrübelerimden dolayı biliyorum, kumar bir suç ama tetiklediği pek çok suç ve eylem var. Öldürme var, yaralama var, boşanma var, aile içi kavgalar var. Arkadaş cinayetlerine bir bakıyorsunuz pek çoğunun temelinde kumar da olabiliyor. O nedenle kumarla yasal mücadelenin yanında diğer mücadele yöntemleriyle de mücadele edilmesi lazım. Bu bir. İkincisi, yasal-hukuki mücadele yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bence şudur: Bir hukuk kuralı toplumun bütün katmanlarına ve fertlerine eşit olarak uygulanmazsa, güçlüler bunu bertaraf edip kumar oynamaya devam ederse, sadece zayıf olanlar kanunun ayağına takılır kanaati toplumda hâkim olursa o zaman yasal düzenlemelerle kumarla mücadele edilemez. “Benim kadar devlet de suçlu” Kumarla ilgili olarak emniyete, adliyeye bir kimse götürüldüğünde adam şunu söylüyor; ‘Milli Piyango da kumar, bunu devlet temin ediyor, o zaman devlet de suçlu’. Yani vicdanen diyor ki, ben bundan tatmin olmuyorum, çünkü gücünüz bana yettiği için bu cezayı uyguluyorsunuz. Ama devletin kendisi kumar oynatmaya devam ediyor. Bu doğru mu? Doğru! Şimdi bu çelişkiyi ortadan kaldırmadan da yasal anlamda kumarla mücadele ediyoruz görüntüsüyle yapılan bu çalışmalar esasen boş. Niye boş? Kumar oynanan bir yeri 10 defa baskın düzenleniyor. Yine bir para cezası veriyor oynayanlara. Yer temin edenlere de bir seneye kadar hapis diyor ama o da zaten para cezasına çevrilecektir. yesilay.org.tr Günlüğü 20 liradan bir ay hapis cezası verse vereceği 600 lira para cezasıdır. Bunlar da hiçbir zaman kumarla mücadelede bir yere getirmez. Bakın Milli Piyango’da bir rakam açıklanıyor, trilyonlar. Belki bir kişiye veya dört kişiye çıkacak ama bütün insanlar oraya para yatırıyor. Bu paralar nereye gidiyor? Efendim bu toplanan paralardan Milli Piyango İdaresi kar ediyor, devlet de buradan para kazanıyor, bununla da bir takım sosyal hizmetler görülüyor düşüncesi bana göre tamamen sakat bir düşüncedir. Çünkü devlet de para kazanırken vergi toplarken nasıl meşru bir yöntem uyguluyorsa, sosyal hizmetlerini götürebilmek için para kazanırken de meşru yöntemle para elde etmesi lazım. Yani gayrimeşru, gayriahlaki yöntemlerle devletin para kazanmasını meşru görürsek bu da hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmaz. Kumar sırasında başka suçlar da işleniyor dediniz. Kumardan en çok etkilenen kurum şüphesiz ailedir. Evde kumar oynayan bir baba var. Bu açıdan anne veya çocuklar bir tedbir, bir korunma talebi için mahkemeye başvurabilirler mi? Bu nasıl gerçekleşir? Maalesef kumara karşı aile bireylerini koruyan hukuk kuralları yok. Çünkü aile rejimi medeni kanuna göre belirlenmiş; yani mali haklar, mülkiyet hakları düzen- Kumar bir suç ama tetiklediği pek çok suç ve eylem var; öldürme, yaralama, boşanma, aile içi kavgalar, tefecilik… lenmiş. Eğer toplum genelinde olduğu gibi ailenin reisi baba ise ve parayı tasarruf eden de baba ise, burada eşin ve çocukların hukuki yollara başvurarak “efendim babamız bu parayı bize harcamıyor, bize harcaması için bir tedbir kararı alınsın” gibi bir yöntemler mevcut değil. Fakat eşin aşırı sarhoşluk veya kumara aşırı düşkünlüğü hacir altına, vesayet altına alınmasını gerektirecek derecede bir hastalığa dönüştüğü tespit edilebilirse, mal üzerindeki tasarrufu engellenebilir. Bunun da şartlarının hukukta ne kadar zor olduğu açık. Bu nedenle hukuki yaptırımlardan ziyade sanıyorum devletin topyekûn alacağı tavır önemli. Bir de tabii ki hukuki yaptırımlar dışında eğitim, öğretim, sanat, sinema gibi değişik yöntemlerle genç nesilleri, gençliği koruyacak şekilde eğitilmesi önemlidir ki esas tedbir de budur. Milli Piyango’nun özelleştirilmesi ihalesi geçenlerde yapıldı. Bu özelleştirme ile devlet Milli Piyango’dan elini çekmiş mi oluyor? Özelleştirme şartnamesini kamuya yansıdığı kadarıyla biliyorum. Özelleştirme ile Milli Piyango İdaresi’ni yesilay.org.tr alan kurum elde ettiği kazançtan belli bir yüzdesini devlete vergi olarak verecek. Yani devlet tamamen elini çekmiş olmuyor. Ekonomik olarak baktığınızda belki kurallara uygundur. Yani İdare’yi özelleştiren kurum bir para kazanacak, kazandığının yüzde 25’ini kendi alacak, vergisini devlete verecek. Bu özelleştirme kurallarına uygun olabilir. Ama uygun olmayan şu: Siz yine Türk Ceza Kanunu’nun kumar olarak tanımladığı bir eylemi devlet eliyle yapmaya devam ediyorsunuz. Çünkü o devlet kontrolünde özelleştiriliyor. Bir yandan gençleri iyi yetiştirelim istiyoruz ama bir yandan da Spor Toto’yu Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın denetimi altında oynatmaya devam ediyoruz. Böyle bir tezatlık mevcut. Hükümetimiz bu konuda muhakkak ciddi adımlar atıyor ama bu tezatlığın ortadan kalkması mümkün mü? Bir zihniyet değişimi sağlanmadan galiba o değişim hukuki anlamda da kolay görünmüyor. Çünkü bir defa insanlarımız küçük yaştan itibaren alın teri, el emeği dışında başka bir rızık kazanma yolu olmadığını bilmeli. Dolayısıyla bu bütün özel veya kamusal alanlarda anlatılmalı, öğretilmeli ve insanlar bu zihniyetle yetiştirilmeli. Sizin sorunuz bağlamında şu söylenebilir. Devletin elinde güç var, yasa çıkarsın hepsini kaldırsın? Diyelim ki bunların tamamını kaldırdı devlet. Ama bu değişikliği yaparken bir şeye dikkat edilmeli. Yasal çerçevedeki bu düzenleme yapıldığı anda merdiven altı diye tabir edilen, düzenlemeye tabi olmayan, gayrimeşru ve gayrihukuki yöntemler ortaya çıkabilir. Bu kontrolsüzlük belki daha tehlikeli. İnsanların daha büyük zararlara uğramasına, daha büyük çalkantılara da neden olabilir. Bu ikisinin birlikte götürüleceği yani ahlaki gelişim ile ve zihniyet değişimiyle yasal düzenlemelerin bir noktada eş zamanlı, uyumlu olarak götürülmesi herhalde bir zaruret. *Av. Reşat Petek: 1955 Burdur doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra hâkim adaylığı, cumhuriyet savcı yardımcılığı, cumhuriyet savcılığı ve cumhuriyet başsavcılığı görevlerinde bulundu. 28 Şubat Darbe sürecinde başörtülü öğrencileri üniversiteye almayan üniversiteler hakkında “kanunsuz emir vererek eğitim özgürlüğünü engellemek” suçundan soruşturma yaparak ilk defa kamu davası açmasıyla kamuoyunda tanındı. Anayasa hukuku, ceza hukuku, insan hakları, temel hak ve hürriyetler konularında çalışmaları bulunan Reşat Petek, birçok dergide ve bazı günlük gazetelerde makaleler yazdı. Halen haber7.com’da köşe yazarlığı yapmakta, gazetelere görüş açıklamakta, televizyon ve radyo programlarına katılmaktadır. Hukukçular Derneği, Uluslararası Hukukçular Birliği, Hukukun Üstünlüğü Platformu, İGİAD, Sivil Dayanışma Platformu, TGTV gibi Sivil toplum kuruluşlarında görev almaktadır. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 45 DOSYA İnternetin sonsuz fırsatları arasında başı çeken kumar ve porno siteleri ailelerinin birliğini ve sağlığını tehdit eden öncelikli riskler arasında yer almaktadır. M U S TA FA K Ü Ç Ü K A L İ - İ L E T İ Ş İ M UZ M A NI 46 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 47 DOSYA İnternet, sosyal hayatın bir parçası olarak insan hayatında rol almaktadır. İnternetin insan hayatı ve toplum üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla, internet her ne kadar hayatımıza birçok yenilikler getirmiş olsa da beraberinde bir takım olumsuzluklar ve sorunları da taşımıştır. Bu olumsuzluklar ve sorunlar en başta çocuklar, gençler ve aileler olmak üzere tüm toplum kesimlerini etkilemektedir. Gerçek hayatın içerisinde nasıl iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, faydalı-zararlı varsa, artık modern hayatın önemli bir parçası olan internet ortamı da bunların sanal dünyaya ait versiyonlarını barındırmaktadır1. Teknolojinin gelişmesiyle son dönemlerde kullanım yaygınlığı artan ve sosyal hayatı önemli derecede etkileyen internetin bilinçsiz kullanımı bireysel ve toplumsal hayata yönelik tehditler sunmaktadır2,3,4. Web ve iletişim teknolojisindeki gelişmelere birlikte insanlar arasındaki iletişim, ilişki sanal ortama taşınmıştır. İnsanların birbirleriyle tanışması, iletişime geçmesi, içerik paylaşımında bulunması, tartışma ortamı oluşturması ve ortak ilgi alanlarındaki kişilerin bir araya gelerek gruplar oluşturması sürekli gelişen web teknolojisi ile birlikte farklı boyutlara taşınmıştır. Çevrimiçi reklamların artması, kişiler arası iletişimin sanal ortama taşınması, e-ticaret sitelerine yeni kavramların katılması, hizmet sektörünün değişmesi ve canlılık göstermesi sosyal ağların yaygınlaşmasıyla olmuştur. Sosyal paylaşım ağlarının dünya ile birlikte ülkemizde de kullanıcı sayısı hızlı bir şekilde artmakta, gerçek ve sanal dünya ayrımı giderek ortadan kalkmaktadır. Bu artış ile birlikte internet ve sosyal ağlar, bilinmeyen, fark edilemeyecek veya algılanması zor olan pek çok tehdit ve tehlikeyi de beraberinde getirmekte, faydalı 48 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 olduğu kadar olumsuz yönlerinin de bilinilmesi ve kullanılırken düşünülmesi gereken sanal ortamlardır4. İletişim teknolojileri üzerinden kasıtlı zarar verme eylemi: Siber Zorbalık Sanal ortamlarda kullanıcıların davranış biçimleri gerçek hayattan farklı olabilmektedir. Kullanıcılar bu ortamda sanal kimlikler oluşturabilmekte; duygu, düşünce ve çeşitli bilgileri tanınma korkusu yaşamadan rahatlıkla paylaşabilmektedir. Kullanıcılara karşı teknik veya ilişkisel tarzda zarar verecek şekilde bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak yapılan paylaşımlar, davranışlar siber zorbalık olarak tanımlanmaktadır. Siber zorbalık iletişim teknolojilerini üzerinden kasıtlı olarak bir veya birden fazla kullanıcıya zarar verme eylemidir. Kişilerin şifrelerini ele geçirmek, istenmeyen veya bulaşıcı mailler göndermek elektronik zorbalık olarak tanımlanmaktadır. Kişileri sürekli rahatsız etme, kişilerle alay etme, internet üzerinden kişiye hakaret etme, dışlama, iftira etme, izinsiz fotoğraflarını yayınlama vb. psikolojik yönü olan etik dışı ilişkisel saldırılar ve davranışlar e-iletişim zorbalığı olarak tanımlanmaktadır6. Kullanıcılara karşı teknik veya ilişkisel tarzda zarar verecek şekilde bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak yapılan paylaşımlar, davranışlar siber zorbalık olarak tanımlanmaktadır. Siber zorbalıkta saldırgan ile saldırıya uğrayan arasında fiziksel bir temas olmamakla birlikte saldırıya uğrayan kişi psikolojik açıdan zarar görmektedir. Siber zorbalık günümüzde giderek yaygınlaşmakta ve önemli yesilay.org.tr Bunun yanında sosyal ağlar ve benzeri internet siteleri üzerinden siber zorbalık, kişilik hakkı ihlali, özel hayatın gizliğini ihlal eden içeriklerle karşılaşılmış olması durumunda uyar-kaldır yöntemiyle yasadışı veya zararlı içeriğin kaldırılmasına yönelik bildirimler önce içerik veya erişim sağlayıcıya iletilerek ilgili içeriğin kaldırılması için ihtarda bulunulmalıdır. İlgili sitelerin bildirim seçeneğinden şikâyet süreci başlatılarak sorunun giderilmesi talep edilebilmektedir. İnternet sitelerinin bilgilerine ulaşmak için http://internet.tib.gov.tr/ adresinde bir sosyal soruna dönüşmekte bireylere en fazla sorun yaratan ve yıkıcı sonuçlara yol açabilmektedir Siber zorbalıktan korunmada; ∆ Her şeyden önce iletişim araçlarının ve internetin bilinçli kullanılması, ∆ Ele geçirilmesi zor kullanıcı şifresi belirlenmesi, ∆ Güvenlik(antivirus vb.) yazılımlarının güncel olması, ∆ Yüz yüze ilişkilerdeki etik kurullarının sanal ortamda da uygulanması, ∆ İçerisinde zorbalık olan mesajların okunmaması, onaylanmaması, paylaşılmaması, ∆ Gerçek hayattaki davranış biçiminin sanal ortamda da korunması ve siber zorbalığın suç olduğunun bilinmesi önemli etkendir. Siber zorbalığa maruz kalan kullanıcı hukukî yollardan hakkını aramak için adli makamlara suç duyurusunda bulunup yasal süreç başlatabilir. Yukarıda sayılan unsurlarla birlikte teknoloji kullanıcıları öz denetimin kendilerinden başladığı bilincinde olması, sanal ortamın tehdit ve saldırılarına maruz kalma ihtimallerini de yok denecek kadar azaltır. Dijital oyunların içeriğinde yer alan şiddet ya da sosyal ağlarda maruz kalınan siber zorbalık, özelikle çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimine karşı olumsuz bir etki yapabilmektedir. İnternetin sonsuz fırsatları arasında başı çeken kumar ve porno siteleri de toplumu oluşturan ailelerinin birliğini ve sağlığını tehdit eden öncelikli riskler arasında yer almaktadır. Siber zorbalıkta saldırgan ile saldırıya uğrayan arasında fiziksel bir temas olmamakla birlikte saldırıya uğrayan kişi psikolojik açıdan zarar görmektedir. Ebeveyn ve eğitimcilerin siber iletişim konusunda eğitilmesi şart! Çocuk ve gençlerin siber zorbalığa daha fazla maruz kaldıkları dikkate alındığında başta çocukların bu konuda bilinçlendirilmesi gereklidir. Bununla birlikte öğrenci, veli, öğretmen ve okul yöneticileri başta olmak üzere eğitim sürecinin tüm paydaşlarının, hayatın her alanında etkisi ve kapsamı giderek genişleyen siber iletişim konusunda eğitilmeleri ile birlikte paydaşların, bilişim suçları ve bu suçlara karşılık gelen idari ve adli cezalar konusunda bilgilendirilmesi önemlidir. Siber zorbalığa maruz kalan kullanıcı hukukî yollardan hakkını aramak için ilk olarak adli makamlara suç duyurusunda bulunup yasal süreç başlatabilmektedir. yesilay.org.tr bulunan site bilgileri sorgu sayfasından yararlanılabilir. Bu adreste yayınlanan “Bazı İnternet Siteleri için İçerik Şikâyet Süreçleri ve İletişim Bilgileri” linkinden popüler sosyal ağların iletişim bilgileri ve izlenmesi gereken yol internet kullanıcılarına sunulmuştur. İnternet ortamında kullanıcıların en fazla sorun yaşadıkları siber zorbalık, yabancılarla tanışma, dolandırıcılığa ya da istismara maruz kalma, bilinçsiz veri paylaşımı gibi olası olumsuz durumların önüne geçmek için internetin bilinçli kullanımının artırılmasına yönelik ilgili kamu kurumları ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışmalar yapması internetin bilinçli kullanımı kültürünün oluşmasına önemli bir katkı sağlayacaktır. Kaynakça 1. Kılıç, A., (2013), “Devlet Eliyle İnternet İçerik Düzenlenmesi Sorunu : TİB Örneği”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Konya. 2. Kubey, R., Lavin, M., and Barrows, J., (2001). “Internet use and collegiate academic performance decrements: Early findings”. Journal of Communication, 51, 366–382 3.Niemz, K., Griffiths, M., and Banyard, P., (2005). “Prevalence of pathological Internet use among university students and correlations with self-esteem, the general health questionnaire (GHD), and disinhibition”. Cyberpsychology & Behavior, 8(6), 562–570 4.Öztürk, Ö., Odabaşıoğlu, G., Eraslan, D., Genç, Y., ve Kalyoncu, Ö. A., (2007). “İnternet Bağımlılığı: Kliniği ve tedavisi”. Bağımlılık Dergisi, 8(1), 36-41 5.Yavanoğlu, U., Sağıroğlu, Ş., Çolak İ., (2012). “Sosyal Ağlarda Bilgi Güvenliği Tehditleri ve Alınması Gereken Önlemler”, Politeknik Dergisi, 15(1), 15-27 6.Arıcak, O., T, “Siber Zorbalık: Gençlerimizi Bekleyen Yeni Tehlike” http://www.kariyerpenceresi.com/?yazarlarimiz,51,104/siber-zorbalik-genclerimizi-bekleyen-yeni-tehlike-.html YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 49 DOSYA zafer@zaferercan.com 4 . S ı n ı f E m n iyet M üdürü Ya z ar / B a ğ ı m l ı l ı k D a n ı ş ma n ı A d l i B i l im l er U z ma n ı Kumarın, verdiği heyecanla, zevkle, bağımlı hale getirdiği genci düşürdüğü en büyük tuzak "umut" tuzağıdır. umut bağımlıları Bağımlılık; maddesel ve olgusal olarak iki başlıkta tanımlanabilir. Madde kullanılarak ortaya çıkan bağımlılık da yasal ve yasal olmayan maddeler olarak iki başlıkta toplanır. Yasal olan maddeleri; alkol, nikotin, tein, kafein, karbonhidratlar, şeker ve reçeteli ilaçlar olarak sınıflandırabiliriz. Günümüzde yasa dışı bağımlılık yapıcı maddelerin başında, geçmişten bugüne var olan geleneksel esrar, eroin, kokain gibi uyuşturucular vardır. Günümüzde ise yepyeni sentetik bağımlılık yapıcı maddelerin de piyasaya sürülmesiyle, maddesel bağımlılığa sebep olan uyuşturucuların çeşitliliği her geçen gün artmaktadır. Bir maddenin kullanılmasıyla ortaya çıkan bağımlılıklar ne kadar sorun ise olgusal bağımlılıklar da, günümüzün en büyük problemleri arasındadır. İnternet, insan, öfke, kumar, alışveriş ve seks bağımlılıkları olgusal bağımlılıkların başını çekmektedir. Olgusal ve mad- 50 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 desel bağımlılıkları bir arada sürdüren bağımlıların sayısı oldukça fazladır. Çünkü beyin ödül sistemi tüm bağımlılıklarda hemen hemen aynı çalışır. Bağımlılıklarla ilgili yapılan araştırmalarda bağımlılık yapan maddelerin ya da olguların doğrudan ya da dolaylı olarak beynin zevk faaliyetlerini harekete geçirdikleri tespit edilmiştir. İnsan beyni, yemek yediğinde, su içtiğinde, cinsel ilişkide, uyuşturucu kullandığında veya kumar oynadığında dopamin salgılar. İnsan bu sayede, yaptığı bu faaliyetlerden zevk alır, mutlu olur, heyecan duyar veya sakinleşir. İnsan beyni dopamin salgıladığı benzer durumların ardından dopamin seviyesi normale döner, normal hayatı kaldığı yerden devam eder. Ancak anılan bu eylemlerden herhangi birisi bağımlılığa dönüşür ise beyin kendi korunma mekanizmasını devreye sokar ve dopamin miktarını düşürür. Ve bu safhadan sonra bağımlı yesilay.org.tr zevk almak için değil normal insan olmak için bağımlılık faaliyetini sürdürür. yolun kişiyi benzer yollara ulaştırması sürpriz değildir. Bu safhadan sonra gençler için kumar çeşitliliği artar. Patolojik kumar bağımlılığı; kişisel, ailevi veya mesleki hedefleri-idealleri bozan, sürekli ve yineleyen uygunsuz kumar oynama davranışıdır. Kumar bağımlılığının sosyal hayat ve sağlık üzerinde olumsuz etkileri vardır. Kumar bağımlısı; huysuz, işine devamsızlık yapan, insani ilişkilerde problemli, aile sorumluluklarını yerine getirmeyen ve zaman zaman aile içi şiddet uygulayan kişi olarak tanımlanabilir. Kumar bağımlısının ortaya çıkardığı bu kişilik tanımı maddesel bağımlılıklarla birebir benzeşmektedir. Ayrıca yoksunluk konusunda da, kumar bağımlılarının yaşadığı; uykusuzluk, baş ağrısı, iştah kaybı, fiziksel çöküş, kalp problemleri, kas ağrıları, düzensiz nefes ve titreme gibi sorunların madde bağımlılarının yoksunluğuna birebir benzediği görülmekle birlikte bazen onlardan daha fazla yoksunluk sıkıntıları yaşadıkları bilinmektedir. En büyük sorun ilk başlarda kazanmaları Hayatında ilk defa kumar oynayan gençlerin en büyük sorunu ilk başlarda kazanmalarıdır. Çünkü ilk başlarda kazanılan bu kolay paranın her zaman böyle geleceği düşüncesi, heyecanı ve verdiği zevk, yapılan kumar eyleminin devam etmesini sağlayan en büyük sebep olur. Birçok emekçi genç, sanayide bin bir zorlukla kazandığı haftalığını bir çırpıda, en başta kazanmanın verdiği o motivasyonla kumara vermeye başlar. Kumar bağımlısı en başta kazanır, sonra kaybeder, ardından tükenir, dibi gördüğü anda aklı başına gelir ama her bağımlılıkta olduğu gibi orası “geçmiş olsun” noktasıdır ve yardım şarttır. Kumarda da “arkadaş” etkili Bütün bağımlılıkların başlangıcına, tanışıklığın söz konusu olduğu bir insan sebeptir. Yani “arkadaş”! Kumar bağımlılığında da görülen aynıdır, bilhassa gençlik döneminde arkadaşların başlarda “oyun” adı altında birbirilerine tanıttıkları kumar faaliyetleri alışkanlığın hemen ardından bağımlılığa dönüşür. Uyuşturucu madde bağımlılığının bile henüz anlaşılmaya başladığı toplumumuzda, olgusal bağımlılıkların tanımının, toplumun tüm kesimleri tarafından anlaşılmasının pek mümkün olmadığını söylemek yanlış olmaz. Gençler, kumar bağımlılığına genelde, tutku ile tuttuğu takımının taraftarı olmakla başlar. Gençler akranları ile yaşadıkları uyumsuzluğu, aynı takımı tutmakla anında ortadan kaldırırlar. Hatta maçı canlı izleyen taraftarlar, tribünlerde takımları gol atınca, hiç tanımadıkları insanlara, annelerine ya da sevgililerine sarılmadıkları kadar tutkuyla sarılırlar. Aynı takımı tutmanın tutkusunda buluşan bu gençlerin tuttukları takım için inanarak bahis oyunları oynamaya başlamaları kaçınılmaz bir sondur. Tuttuğu takımı için oynanan bu kumar öyle bir hal alır ki, onun takımı hiç yenilmez, çünkü kuponları hep takımının galibiyetiyle doldurur. Bu gençlerin kumarla tanışmasının en sık görülen yoludur. Ve bir yola girdikten sonra o yesilay.org.tr Kumar bağımlısı bir gence yardım etmek için öncelikle ilk yapılması gereken tüm bağımlılıklarda da olması gerektiği gibi kişiyi ayıplamamaktır. Bunu yapmak için kumara giden yolun başı olan “oyun” konusunda her insanın bir geçmişinin olduğunu düşünmesi yeterli olacaktır. Herkes oyun oynamıştır. Tavla oynamıştır, milli piyangodan yılbaşı bileti almıştır, gazozuna maç yapmıştır, gömleğine derbi maç sonucu iddiasına girmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün, işte her insanın yaptığını her gün ya da ilk bulduğu fırsatta yapmak ise o kişinin artık bir kumar bağımlısı olduğu anlamına gelir. Kumar bağımlısı en başta kazanır, sonra kaybeder, ardından tükenir, dibi gördüğü anda aklı başına gelir ama her bağımlılıkta olduğu gibi orası “geçmiş olsun” noktasıdır ve yardım şarttır. Bu safhaları yaşayan bir kumar bağımlısı yine tüm bağımlılıklarda olduğu gibi çokça yalan söyler. Çünkü yaşadığı çöküşü çevresine hissettirmemek için elde yalan söylemekten başka çare kalmamıştır. Kumarın verdiği heyecanla, beyinde ortaya çıkardığı zevkle, bir kumar bağımlısı haline getirdiği genci düşürdüğü en büyük tuzak “umut” tuzağıdır. Her kumar girişiminden önce ortaya çıkan “umut etme”, “bu defa kesin Kumar bağımlısı; huysuz, işine devamsızlık yapan, insani ilişkilerde problemli, aile sorumluluklarını yerine getirmeyen ve zaman zaman aile içi şiddet uygulayan kişi olarak tanımlanabilir. ben kazanacağım” motivasyonu olarak da tanımlanabilir. Umudunu kumarla sürdüren bağımlı, bir anlamda umut bağımlısı olmuş bir insandır. Sorun kumar bağımlılığını ortadan kaldırmak değildir, sorun bir insanın umut olarak gördüğü şeyin yerine insani umutlar koyabilmektir. Çoğu zaman bir kumar bağımlısını kurtarmak, meseleye yanlış yerden bakıldığı için pek mümkün olmamaktadır. Gençlere ve tüm insanlığa umut gerek… YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 51 Sıcak yaz günleri hamileler için keyif kaçırıcı olabilir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökçen Erdoğan, yaz aylarını rahat geçirmek isteyen anne adaylarının güneşe çıkarken, beslenirken, seyahate giderken bazı noktalara dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor. şikâyetlerini belirginleştirebilir. Aşırı sıcaklar gebe kadınlarda daha kolay vücut ısısı artışına yol açar ve bu da tansiyon yükselmesi ya da tam tersi düşmesine sebep olabilir. Sık sık alınacak ılık duşlar, cildi nemlendireceği gibi özellikle sıcak basması ve uykusuzluk problemlerine de iyi gelir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökçen Erdoğan, annenin hem kendi hem de bebeğinin sağlığını koruma konusunda hassas davrandığı takdirde yazın tüm güzelliklerini yaşabileceklerini söylüyor. Gebeliğin ilk üç ayının ya da son bir ayının yaz aylarına gelmiş olması anne açısından daha önemli. Çünkü bu dönemler zaten anne adayı için zorlu geçen bir süreç ve yazın olumsuz etkileri ile birlikte daha da zorlu olabilir. Gebeliğin ilk 3 ayında bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık sorunları yaşanabildiği için buna bir de aşırı sıcak hava eklendiğinde problemlerin şiddeti artabilir. Gebelikte oluşabilen ödem, kilo alımı, bebeğin büyümüş olması; nefes darlığı, mide ekşime ve yanmaları, uykusuzluk, çarpıntı Anne adayı güneşten yararlanmakla birlikte korunmalı da çünkü gebelikte melanin denen pigment hormonu daha yüksek seviyelerde olduğundan güneş ışınlarının yüzde ve ciltte leke oluşturma riski daha fazladır. Öğlen saatlerinde güneşte kalmamak, dışarı çıkarken yüksek faktörlü güneş koruyucular kullanmak, şapka tatmak, rahat ve ince giysiler tercih etmek uygulanması gerekenlerden birkaçı. Vücudun sıvı ihtiyacı artacağından günde en az 10 bardak su tüketilmesi gerekir. Çok sıcak günlerde veya egzersiz yaparken bu ihtiyaç 15 bardağa kadar çıkar. Bu gebeliğin ilk aylarında sık karşılaşılan hipotansiyonun önlenmesine de yardımcı olur. Alınan bol sıvı, gebelikte görülme sıklığı artan kabızlık, basur, 54 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr idrar yolu enfeksiyonları erken doğum, düşük riski gibi çok önemli problemlerin de oluşmasını engelleyebilir. Ancak sıvı alırken idrara sık çıkılmasını sağlayan kola, kahve, çay gibi içeceklerden çok içilmemeli. Temizliğinden emin olunan havuz ve denize güneşin dik gelmediği saatlerde rahatlıkla girilebilir. Yüzme hem vücut ısınızı düşürür de hem statik sinirin üzerinden yükü alarak rahatlatır. Yüzmek ve duş almak gebeliğin son aylarında oluşan gece uykusuzluğuna da iyi gelecektir. Yüzmenin yanı yesilay.org.tr sıra hafif tempolu yürüyüşler de anne adayının gece rahat bir uyku çekmesini sağlayacaktır. Sıcakta terlemeyle beraber nemli kalan bölgelerde enfeksiyon artışına dikkat edilerek, sık aralıklarla ılık duş almak, iyi kurulanmak da gebeyi ferahlatır. Gebeliğin son dönemlerinde yolculuk yapmaktan kaçınmasında da fayda var. Uzun araba yolculuklarında aracın arka koltuğunda uzun oturuş pozisyonu öneriliyor. Seyahat sırasında 2 saatte bir mola vererek ve kısa yürüyüş yaparak bacaklarda oluşabilecek ödem azaltılabilir. Yolculuk esnasında bacak germe egzersizleri de yapılabilir. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 55 Her İki Gençten Biri Diğerine SÖZEL SIDDET UYGULUYOR Gençler sanal şiddetten, flört şiddetine kadar pek çok şiddet türünü birbirine uyguluyor. Liselerde en yaygın şiddet türleri ise şöyle: Fiziksel şiddet, tehdit, alay, lakap takma, hakaret etme, aşağılama, rencide etme, arkadaş grubuna almama... 1714 genç, 173 öğretmen ve 42 okul yöneticisinin katılımıyla gerçekleştirilen Liseli Gençler ve Şiddet Algısı Araştırması’na göre okullarda en çok fiziksel (tehdit şiddeti) şiddet, onur kırıcı, küçük düşürücü, rencide edici sözel şiddet ve genci yalnızlaştıran izole edici şiddet olmak üzere üç farklı şiddet uygulanıyor. Gençler en çok sözel şiddete, daha sonra fiziksel şiddete, en son da izole edici şiddete maruz kalıyor. İstanbul genelinde liseli gençlerin, öğretmenlerin ve 56 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 okul yöneticilerinin gençler arasındaki şiddet üzerine deneyimlerinin, tutumlarının, algılarının ve kanaatlerinin derlenmesi, bu konu üzerine genel bir fotoğraf çekilmesi amacıyla Genç Hayat Vakfı tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre gençler arasında uygulanan en yaygın şiddet türleri ise şöyle: Fiziksel şiddet uygulama, tehdit etme, alay etme, lakap takma, hakaret etme, aşağılama, rencide etme, arkadaş grubuna almama... yesilay.org.tr En çok kim şiddet uyguluyor? Gençler arasındaki şiddet konusu, Türkiye için yeni tanışılmış ve henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bir alandır. 1975-2010 döneminde bu konuda dünya genelinde 1703, Türkiye’de ise 82 çalışma gerçekleştirildi. Türkiye’de yapılan çalışmaların yüzde 88’i 2005 yılından sonra yayınlandı. Gençlerin birbirleri üzerinde kurduğu ve farklı şiddet türlerini sistematik olarak uyguladığı güç ilişkisinin değerlendirildiği Liseli Gençler ve Şiddet Algısı Araştırması Genel Lise, Anadolu İmam Hatip Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi, Özel Lise, Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Çok Programlı Lise, Sosyal Bilimler Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi olmak üzere İstanbul’daki 11 lise türünden seçilen 50 lisede gerçekleştirildi. 9. sınıf öğrencisi 1714 genç; 173 öğretmen ve 42 okul yöneticisi araştırmanın örneklemine dahil edildi. Araştırma sonunda oluşturulan raporda gençlerin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin verileri analiz edildi. “Gençler arasındaki şiddet” konusuna dair güncel veriler sunan bu araştırmayla konuya dair mevcut literatürle de kıyaslama yapılarak, eğitim sistemi ve gençler için sunduğu öneriler kapsamında çalışmaların devam ettirilmesi hedeflenmektedir. En yaygın sebep: Lakap Şiddet uygulanan gençlerin verdikleri yanıtlara göre şiddet türleri arasında lakap takılması yüzde 50.1 ile en yaygın sebep olarak ilk sırada yer alıyor. Öğrencilerin yüzde 41.2’si kendisine kötü şakalar yapıldığını, yüzde 31.7’si alay edildiğini, 22.9’u dedikodular yayıldığını ve kötü şeyler söylendiğini, yüzde 22.1’i eşyalarının kırıldığını, 11.6’sı başına kötü şeyler geleceğine dair tehdit edildiğini, 11.4’ü arkadaş grubuna alınmadığını, 8.8’i hakkında kötü şeyler yazıldığını, 7.8’i kimsenin kendisiyle konuşmadığını, 7.6’sı saldırıya uğradığını, dövüldüğünü, 5.8’i de itildiğini, dayak veya tokat atıldığını söylüyor. Gençler kendisine uygulanan şiddetten daha fazlasına şahit oluyor Okullarda şiddete maruz kalan gençler kadar, şiddeti uygulayan gençler de zarar görüyor. Böylece şiddet hem maruz kalanın hem de uygulayanın aleyhine işleyen bir forma yesilay.org.tr kavuşuyor. Şiddete maruz kaldığını ifade edemeyen ya da bundan utanan gençlerin şahitliklerine dair sorulan sorular, yaşadıkları şiddet deneyimlerini de içerebiliyor. Gençler kendilerine uygulanan şiddet türlerinden daha fazlasına şahit oluyorlar. Kendisine uygulanan şiddet türleri sorulduğunda “itilmek, dayak/tokat atılması” cevabı %5,8 iken; aynı cevap şahit olunma durumunda %23,9’a çıkıyor. Şiddete maruz kalan genç doğrudan ya da dolaylı şiddeti deneyimlerken, şiddet uygulayan genç ise özellikle yaşamının ileriki bölümlerinde etkin iletişim yöntemlerini kullanamıyor ve hem kendisi hem de çevresi için baskıcı bir hayatı üretiyor. Bu bakımdan, gençler arasında yaşanan şiddeti haklı-haksız paydasında mağdur-suçlu atıflarından öte, her iki kesimi de olumsuz yönde etkileyen bir olgu olarak düşünmek gerekiyor. Hanede de şiddet var! Gençler okulda olduğu gibi hanelerinde de şiddete uğruyorlar. Hanede ise en çok sözel veya duygusal şiddete maruz kalıyorlar. Okullarda en çok maddi ve manevi bakımdan aileleri tarafından yalnız bırakılan gençler şiddet görüyor. Araştırmaya göre okullarda uygulanan şiddetin önlenebilmesi için yapılması gereken, şiddetin türleri, mekânları, nedenleri, sonuçları ve özneleri gibi unsurlarını etraflıca araştırmak ve her bir çıkarım üzerine ayrı ayrı düşünmek. Ailede ve okulda şiddeti deneyimleyen ya da şahit olan gençler dikkatlerini ya derslere veremiyorlar ya da okulda devamsızlık yapmaya başlıyorlar. Nitelikli eğitimin, gençlerin kendilerini güvende hissedebildikleri okullarda sağlanabileceği gerçeğinden yola çıkarak, gençlerin okulu güvenilir mekanlar şeklinde kodlamalarının imkanlarını sorgulamak gerekiyor. Araştırmaya göre, bazı öğretmenler ve okul yöneticileri şiddeti “normal”, “yaş gereği” ve “zararsız” şeklinde kodluyor. Gençliğin “geçici ve kısa sürecek bir evre” olarak görülmesi de, gençlikle özdeşleştirilen bir şiddet kavramını yaratabiliyor. Hangi davranışların şiddet olarak görülüp hangilerinin görülmediği de, doğru müdahaleyi ve önlem araçlarını etkiliyor. Bu noktada, şiddetin ne olduğu konusunda tüm okul paydaşlarının tanımsal olarak bir uzlaşmaya varması gerekiyor. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 57 Yaz mevsimi başta olmak üzere, tüm mevsimlerde kimsenin vazgeçemediği tatlılardan biridir dondurma… Sütten üretilen dondurma, aynı zamanda sağlıklı tatlı seçeneklerinin başında gelir. Çünkü; ∆ Kaliteli protein kaynağıdır. ∆ A vitamini açısından zengindir. ∆ Riboflavin vitamini açısından zengindir. ∆ Kalsiyum ve fosfor minerallerini yüksek oranda içerir. ∆ Az miktarda D vitamini içerir. ∆ Birçok tatlıya nazaran kalori içeriği daha düşüktür. Gebe Beslenmesinde Önemi Gebelik döneminde; anne adayının kaliteli protein ve kalsiyum ihtiyacı artar. Anne bu gereksinmesini karşılayamazsa, bebek annenin depolarını kullanır ve doğum sonrası anne de kemik erimesi gibi sorunlar çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle gebelerin günlük 600 ml (3 bardak) süt ve süt ürünleri tüketmesi gerekir. Bu gereksinmenin bir kısmı dondurma ile karşılanabilir. Yaşlı Beslenmesinde Önemi Kilo almakta güçlük çeken, çiğneme ve yutma güçlüğü olan yaşlılarda günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir kaynak olarak kullanılabilir. Çocukların Beslenmesinde Önemi Tedavi Alan Kanser Hastaları İçin Önemi Büyüme ve gelişme çağında protein, kalsiyum ve fosfor kemik ve kas gelişimi açısından elzemdir. Dondurma, içeriği ile bu gereksinmenin karşılanmasında yardımcı olur. Özellikle süt tüketmeyi sevmeyen çocuklarda süt yerine tüketilmesi günlük besinsel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olur. Kemoterapi alan hastalarda, kimi zaman kemoterapi tedavisinden hemen sonra yanma hissi ve iştahsızlık gözlenebilir. Buna paralel bulantı ve kusma şikâyetleri baş gösterebilir. Bu tür hastalarda, dondurmanın genellikle kolay tüketildiği ve bulantıya sebep olmadığı gözlenmiştir. 58 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Zayıflamak isteyen kişi dondurma tüketebilir mi? Günlük beslenme programından 1 bardak süt ve 1 dilim ekmek eksilten kişi, diyet yaparken de günde 2 top dondurmayı ara öğün olarak tercih edebilir. Şeker Hastaları dondurma tüketebilir mi? Kan şekeri düzeyi kontrol altına alınmış ve obez olmayan şeker hastaları; diyetisyenlerinin önerisi doğrultusunda haftada 1-2 defa 1 top sade veya meyveli dondurma tüketebilir. Piyasada bulunan tatlandırıcı ile hazırlanmış şeker içermeyen dondurmalar da, günde 1-2 top ara öğün yerine tercih edilebilir. BİLİNÇLİ TÜKETİM * Gerçek sütten yapılmış dondurmalar tercih edilmelidir. * Süt kreması veya kaymaktan yapılan dondurmalar, daha nadir tercih edilmelidir. * Dondurma; süt ürünü olduğundan ötürü uygun koşullarda saklanmadığında zehirlenme riski yaratabilir. Bu nedenle; soğuk ve karanlık ortamda saklanmalıdır. * Erimiş, eridikten sonra yeniden donmuş dondurmalar kesinlikle tüketilmemelidir. * Paket dondurmalarda, üretim izni ve son kullanma tarihi kontrol edilmeden tüketilmemelidir. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 59 Sağlığınızı Son yıllarda kadınların günlük hayatta kullandıkları çantaların ebatlarının büyümesi, kadınların omzuna bir yük daha bindirdi. Büyük ve ağır çanta taşımak, yoğun iş hayatı, ev işleri ve stresin tetiklediği omuz sıkışması sorununun kadınlar arasında artmasına neden oldu. Toplumun yaklaşık yüzde 20’sinde görülen omuz sıkışmasının en fazla orta yaş kadınları tehdit ettiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Onat Üzümcügil, “Cam silmek, perde asmak, halı silmek, ağır bir tencere kaldırmak ile ağır ve büyük çanta takmak omuz sıkışması sorununu da artırıyor. Omuz ağrısı sorunuyla başvuran kadın hastaların sayısında ciddi artış oldu” dedi. Doç. Dr. Onat Üzümcügil omuz sıkışmasıyla ilgili şu bilgileri veriyor: Omuz eklemi, vücudumuzdaki en fazla hareket açıklığına sahip olan ve stabilitesinin büyük kısmının yumuşak doku dengesi ile sağlandığı kompleks bir anatomik yapıdır. Bu yapı içerisinde, omuz kemeri ile kolumuzun baş kısmı arasında yaklaşık 1-1,5 cm’ lik bir mesafe bulunur (subakromiyal aralık). Sıkış- 60 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 ma sendromunda bu aralıktaki yağlı yumuşak doku ve kas kirişlerinde tariflenmiş bazı nedenlerden dolayı basıya maruz kalarak meydana gelen ödem ağrılı hastalık tablosunu oluşur. Bu nedenler arasında; kas kirişlerinin yapısındaki dejenerasyon, kemik yapılardaki şekil bozuklukları, omuz-köprücük kemiği eklem iltihabı, bağ yapılarının sertleşmesi, omuzdaki stabilite bozuklukları, aşırı yüklenme, kürek kemiği-gövde hareket ritminin bozulması ve omurga hastalıkları sayılabilir. Bunun yanı sıra özellikle son yıllarda kadınlar arasında moda olan büyük çantalar da sıkışmayı artıran bir faktör. Bu faktörler kas kirişlerinde ödem oluşmasına ve sonrasında omuz sıkışmasına neden olabiliyor, kolun hareket etmesini sağlayan kas girişlerinde yırtılmaların da oluşmasına zemin hazırlıyor. Stres ve psikolojik faktörlerin yumuşak doku ve kas ağrılarını artırdığı yönünde çalışmalar da var. Kadınların iş hayatında ve evde çok çalışmaları stres oranlarını da artıyor. Bu da sıkışmayı etkiliyor. İş stresi iş hayatı yoğunluk omuz sıkışmasını tetikliyor. Omuzda sıkışma sendromu, baş üstü aktivitenin fazla olduğu sporcularda (tenis, basketbol, voleybol, yüzme, atma sporları gibi) sık görülüyor. yesilay.org.tr Ağrıları ciddiye alın Omuzda sıkışması tedavi edilmediği takdirde kol hareketlerini sağlayan kas kirişlerinde ciddi hasarlanmaya neden olarak günlük hayat aktivitelerini olumsuz etkiler. İş gücü kaybına yol açabilecek kısır bir döngüye neden olabilir. Dolayısıyla omuz ağrısını önemseyip erken dönemde nedenlerinin ortaya konularak uygun tedavinin başlanması hastalar açısından ciddi bir kazanım olacaktır. DİKKAT *Perde asarken ya da cam silerken kol omuz seviyesinden çok fazla kaldırılmamalı. *Omuz seviyesinden yüksek hareketler yapmak yerine bir tabureyle yüksekliğinizi artırın. Vücudunuzu zorlayacak kadar uzanmayın. *Cam ya da halı siliniyorsa, silme işlemini yapan kol 10 dakikada bir değiştirilmeli. *Ağır çanta taşımak da omuz ağrılarını tetikliyor. *Özellikle kadınların taşıdığı çantalar oldukça ağır. Bu çantaların tek taraflı ve asimetrik taşınması, omuzdaki eklemlerde zedelenme ve ağrıya neden olur. Omurga sorunlarına da neden oluyor. Çanta ağırlığı iki kiloyu geçmemeli ve 15 dakikada bir omuz değiştirilmeli. Sırt çantaları ağırlığı dengeler, en azından hafta sonları sırt çantaları kullanılmalı. *Yüzüstü uyurken eller yastık altına konulmamalı. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 61 KÜLTÜR HABER "100 GELENEKSEL SANATÇI" BU KİTAPTA İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ, klasik Türk sanatında ekol ve gelenek oluşturan 100 ismi bir kitapta buluşturdu. Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre, Şeyh Hamdullah'tan Hamid Aytaç'a, Baba Nakkaş'tan Ali Üsküdari'ye, Süheyl Ünver'den Çiçek Derman'a, Rikkat Kunt'tan Faruk Taşkale'ye, Siyah Kalem'den Matratçı Nasuh'a, Levni'den Niyazi Sayın'a 100 ismin yer aldığı kitapta, sanatçıların, hayatı, eğitimleri, hocaları, sanatsal yaklaşımları, önemli eserleri, hatıraları ve öğütleri bulunuyor. Hat, tezhip, minyatür, katı, ebru, cilt, kalemişi, sedef-ahşap, çini ve tespih olmak üzere klasik sanatların anlatıldığı on farklı bölüme ayrılan kitap, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ayşe Yivlik Nefçi tarafından kaleme alındı. ÇANAKKALE DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK ALAN MÜZESİ OLUYOR FİLİSTİNLİLERİN DRAMI BEYAZ PERDEDE Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinatörlüğünde inşa edilecek "Ça- tiaz Diab, Filistin’de yaşanan dram ve özgürlükleri ellerinden nakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan"da, Çanakkale ruhu, teknolo- alınan Filistinliler hakkında film hazırladı. Birleşmiş Milletler’in jinin tüm imkânları kullanılarak ziyaretçilere hissettirilecek. Cenevre’deki ofisinde 15 yıl muhabirlik yapan Filistinli gazeteci Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, AA ve yönetmen Emtiaz Diab’ın Filistin’de yaşanan dram, bu drama muhabirine yaptığı açıklamada, Gelibolu'da, Çanakkale savaşlarıyla şahitlik eden topraklar ve özgürlükleri ellerinden alınan Filistin- ilgili tarihi, kültürel ve manevi değerler ile doğal dokuyu koruyarak liler hakkında hazırladığı belgesel film, sinema severlerle bu- tarih alanı oluşturacaklarını anlattı. luşmaya hazırlanıyor. Diab’ın yarı belgesel film kategorisindeki Çanakkale savaşlarının 100. yılının 2015'te dolacağına dikkati ilk filmi "N ve Zeytin" (Nun Wa Zaytun) ilk olarak Filistinli gaze- BM’nin Cenevre ofisinde yıllarca muhabirlik yapan Filistinli Em- çeken Gül, yeni neslin zihninde Çanakkale'ye yönelik çok fazla bilgi tecinin muhabirlik yaptığı BM Cenevre Ofisi’nde gösterilecek. bulunmadığını, tarihi yarımadada yapacakları düzenlemelerle bu Festivallere de gönderilen filmin Filistin’deki sinemalarda ve eksikliği gidermeye çalışacaklarını söyledi. futbol sahalarındaki dev ekranlarda gösterilmesi planlanıyor 64 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr AĞUSTOS'Tan kısa kısa 67. Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ödülü kazanan Nuri Bilge Ceylan'ın 'Kış Uykusu' filmi, ilk ayında 237 bin kişi tarafından izlendi. Google ana sayfasında "doodle" olarak adlandırılan özel tasarımlı logoda, "Safiye Ayla'nın 107. doğum günü" yazısı, ay ve yıldızlarla süslü şapkasıyla Safiye Ayla'nın resmine yer verildi. “Hocaların hocası” unvanıyla tanınmış tiyatro araştırmacısı ve eleştirmen Prof. Dr. Sevda Şener, hayatını kaybetti. Tiyatro kuramları, dramaturji, eleştiri kuramları, estetik, çağdaş sanat, modern ve modern sonrası tiyatro konularında eğitmenlik yapan Şener, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin de kurucu üyesiydi. Urla Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen 1. Urla Köy Tiyatroları Festivali, İzmir, Mersin ve "KRİSTAL ELMA 2014" HEYECANI Reklam, medya, pazarlama ve iletişim dünyasının tüm paydaşlarının buluştuğu Kristal Elma Yaratıcılık Festivali, 17-18-19 Eylül'de Santralİstanbul'da yapılacak. Reklamcılar Derneği'nden yapılan açıklamaya göre, etkinliğe yurt içi ve dışından 7 bin 500 delegenin katılması bekleniyor. Kristal Elma Yaratıcılık Festivali'nde, 100'ün üzerinde fikir önderi ve endüstri lideri konuşacak, 80'den fazla konferans, seminer, panel, forum, çalışma atölyesi gerçekleştirilecek. Festivalde ayrıca yarışmaların ödül törenleri, davetler, yaratıcı endüstriler fuarı yer alacak. Bu sene yarışmaya katılan ajansların sayısı 184'ten 206'ya çıktı. Yarışmanın kazananları 17-18 Eylül'de Santralİstanbul'da düzenlenecek iki ayrı törende açıklanacak yesilay.org.tr Antalya'da kurulu 5 köy tiyatrosundan 4'ünün katılımıyla seyirci ile buluştu. Akbank Kısa Film Festivali başvuruları başladı. Türkiye’de kısa film alanında etkin bir platform oluşturan Akbank Kısa Film Festivali bu yıl 16-26 Mart 2015 tarihleri arasında 11. yaşını kutlayacak. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13. kez düzenlenecek Filmekimi bu yıl yine Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştirilecek. İstanbul ayağı 11-17 Ekim tarihlerinde yapılacak 13. Filmekimi, bu yıl da sinema keyfini Türkiye’nin farklı şehirlerine taşımaya devam edecek. Yeni sinema sezonun habercisi olan Filmekimi’nin 13'üncüsünde, her yıl olduğu gibi merakla beklenen filmler Türkiye’de ilk defa beyazperdeyle buluşacak kurumuş yapraklarda hat sanatı Samsunlu inşaat mühendisi Murat Şenel, tropik bölgelerde yetişen kauçuk ağacının yapraklarını kurutarak hat sanatı için kullanıyor. Samsun'da açtığı sergi ile dikkati çeken Şenel yaptığı açıklamada, 1996 yılından itibaren hobi olarak hat sanatıyla uğraşmaya başladığını söyledi. Hat sanatı için farklı kağıtlar denediğini ancak istediği sonuca ulaşamayınca kauçuk yapraklarını kullanmaya karar verdiğini anlatan Şenel, "Tropik bölgelerde yetişen kauçuk ağaçlarının yapraklarını 1 yılda kurutup hat ile üzerine ayetler ve hadisler yazdım. Başarıya ulaşınca yaprak kullanmaya devam ettim" dedi. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 65 KÜLTÜR S TİYATRO Şehir ve Devlet Tiyatrolarının sezona vedası ve özel tiyatrolardaki oyunların da suyunu yavaş yavaş çekmesi sebebiyle -muhtemelen iki ay için- bu sayfalarda, daha önce gösterime girmiş ve beğeni toplamış tiyatro oyunlarından seçme tiradları istifadenize sunacağım. Dilerim beğenirsiniz. M u h ammet ce l ep VANYA DAYI Yazan: Anton Çehov Çeviren: Ataol Behramoğlu Karakter: Sonya Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! (Bir sessizlik) Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Ve Tanrı acıyacak bize ve biz seninle, canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... İnanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... (Voy- 66 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 nitski’nin önünde diz çöker ve başını onun avuçlarına koyar. Yorgun bir sesle tekrar eder) Dinleneceğiz! Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştanbaşa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşayış gibi dingin, yumuşak, tatlı olacak. İnanıyorum, inanıyorum buna. (Dayısının gözyaşlarını mendiliyle kurular.) Zavallı, zavallı Vanya Dayı, ağlıyorsun... (Gözyaşları arasından) Hayatında mutluluğu tadamadın, ama bekle Vanya Dayı, bekle... Dinleneceğiz... (Kucaklar onu.) yesilay.org.tr YANGIN YERİNDE ORKİDELER Bir kere Zonguldak’a gitmiştim, yıllarca önce... Karanlıktı abicim. (Sessizlik) Kömür madenlerinde çalışıyordum o zamanlar. Grizu patlar, herkes ölür, geriye kalanlar çalışmaya devam eder, yine grizu patlar, yine herkes ölür, geriye kalanlar çalışmaya devam eder... Ama bir gün geldi ki... Kravatın icadını açıkladım abicim. Kravat abicim.. boyunbağı.. hani “kravatsız girilmez!” derler ya.. işte oradaki kravat.. (Bir elinde tabanca, öbüründe Dom Perignon) Madendeydik abicim, ineli on saat olmuştu. Hepimiz öksürüyorduk. Birisi başlıyordu kısa bir öksürük solosu geçmeye.. derken bir diğeri katılıyordu.. derken bir üçüncü, dördüncü derken onlarca, yüzlerce, binlerce insan öksürmeye başlıyordu... Senfoni gibi! Feci bir durum abicim.. Bildiğin gibi değil. Orada o gün aklıma geldi abicim... Kravat abicim, boyunbağının icadını icat ettim orada, yerin yedi kat dibinde... Şöyle dedim kendi kendime: Uygar insan öksürmez. Doğrudur ha, kaç yüz kere gözlemiştim, o herifler hiç öksürmüyordu.. Karıları da öksürmüyordu, çocukları da. Çünkü uygardılar. Neden uygardılar abicim ve biz neden uygar değildik ve ha babam öksürüyorduk? Ha? Sorarım size ulan dedim kendime içimden bağırarak! Biz neden öksürüyorduk durup dururken?! Dokuzuncu koridorda bir patlama oldu abicim, ben bunları düşünürken... Bütün Vanya Dayı yesilay.org.tr Yazan: Memet Baydur Karakter: Nuri galeri çökmüş, ertesi gün öğrendim: 44 ölü, yaralı filan yok. Zaten o meslekte ya ölürsün ya da yaşarsın.. ikisini de öksürerek yaparsın ama! Ama neden, neden, neden öksürüyorduk acaba? (Sessizlik) Uygar değildik. Neden uygar değildik? Kravat takmıyorduk çünkü! (Sessizlik) Anlaman gerekiyor abicim, kravatlar öksürmez. Bak anlatayım sana! Yıllarca, yüzyıllarca önce.. kravatın icadından epey önce.. kömüre ihtiyaç duyan bazı insanlar.. bazı ince insanlar, boğazlarına kömür tozu kaçmasın diye boyunlarına bez parçaları bağlamaya başladılar! Basit bir eylemdi bu ama koskoca bir tekstil, mensucat sanayi doğdu bu gereksinimden! (Sessizlik) Bez parçaları pahalıydı.. yerin yedi kat dibinde kendi ciğerini tükürmek ucuzdu.. dolayısıyla herkes boynuna dolayamıyordu şu medeniyet yularını! Kravat takabilenler.. yeryüzüne çıktılar.. takamayanlar.. yeraltında kaldılar... O gün orada bunu açıkladım herkese... Kravat, kömür tozları boğazınıza kaçmasın diye icat edilmiş ve son derece uygar bir alettir. İşime son verdiler abicim. Ben de buraya döndüm... Yine... Kravatın İcadı ve Muhtelif Kullanılışı diye bir kitap yazdım. Yazmak istedim yani... Heh heh heh.. kağıt kalem zor bulunuyor buralarda.. kravat gibi namussuzum! (Sessizlik) İşte böyle! Kravat.. kömür madenlerinde icat edilmiştir. Yangın Yerinde Orkideler YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 67 KÜLTÜR SİNEMA (INTO THE WILD) B E T Ü L O LC AY İ "İnsanı daha az seviyorum diyemem ama doğayı daha fazla"… Yapım Yılı: 2007-ABD Tür: Biyografi, Dram, Macera Yönetmen: Sean Penn Oyuncular: Emile Hirsc, William Hurt, Kristen Stewart, Vince Vaugh, Jena Malone Senaryo: Sean Penn 68 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Okulunun gözde öğrencisi, macera sever ve tabi hayalperest Christopher McCandless (Emile Hirsc), 1990 yılında mezun olduktan sonra tek bir şeye odaklanmıştır. Alaska’ya gitmek! Bulunduğu her ortamda Alaska’ya gitmekten ve Alaska’nın vahşi doğasıyla içi içe yaşamaktan bahseder. Biriktirdiği 24.000 doları vardır, bunu bir vakfa bağışlar, her şeyi ama her şeyi arkasında bırakır ve hayatının seyahatine çıkmaya hazırlanır. Tek bir amacı vardır; Alaska’yı görmek ve yaşamak… Jon Krakuer’in aynı adlı biyografik kitabından Sean Penn tarafından uyarlanan filmde, içinde bulunduğu, yaşadığı rahat ve konforlu hayatı bir kenara bırakan ve hayatının en yesilay.org.tr büyük meydan okumasını gerçekleştirmek için yola çıkan McCandless, yolculuk boyunca birçok karakterle, birçok olayla ve birçok sıkıntıyla karşılaşacaktır. Ama diğer yandan hayatını ve hayatı sorgulamaktan kendini alamayan kahramanımız, yolculuğu boyunca kendi iç dünyasına yöneldiği gibi birbirinden farklı kişiler ve olaylar ile de oldukça iyi tecrübeler elde edecektir. Senaryo yazarlığını ve yönetmeliğini Sean Penn’in yaptığı film, en başından beri hayata eleştirel ve uzaktan bakma mottosuyla kurgulanmış. McCandless deli cesaretiyle arkasına bile bakmadan bilmediği bir yere doğru yolculuğa çıkıyor ama bu sadece McCandless’in serüvenlerini anlatan bir film olmanın çok daha ötesine gidiyor. Maddiyata zerre kadar önem vermeyen, doğayla iç içe olmanın nasıl bir duygu olacağını merak eden, modern hayatın eleştirisini yapan McCandlees, bizlere pek çok konuda dersler veriyor. Bizler her ne kadar McCandless gibi çantamızı sırtlayıp yesilay.org.tr dağa, bayıra çıkamasak da bulunduğumuz yerde de özgür olmayı seçmeli, belli kurallar içerisinde, gerçek manada haksızlığa da karşı çıkıp özgür olmanın yollarını aramalıyız. Zaten Sean Penn de, film boyunca apaçık bir şekilde kapitalizm ve emperyalizm eleştirisi yapıyor ve bu yolların kölesi olmamak için yolumuzu değiştirmemiz gerektiği üzerinde ısrarla duruyor. Özgürlük Yolu’nda, ‘salt’ özgürlük peşinde olan McCandlees’in maceralarını ve bir yandan da yanından ayırmadığı ve sıkı sıkıya bağlı olduğu kitapların onu çok basit bir yanlış okuma yüzünden ölüme nasıl sürüklediğini de izliyoruz. Bunların yanı sıra film boyunca izleyenler müthiş doğa sahneleriyle de karşılaşıyor. Çünkü film boyunca McCandless, tabiatın kucağında uyuyor ve bizler de izlerken doğal olarak hevesleniyoruz. Filmde, kısmen de olsa abartılı olaylara ve sahnelere yer verilmiş olsa da belgesel tadındaki bu film yayınlandığı yıl Orijinal Film Müziği Ödülü almış, En İyi Kurgu Film ve En İyi Erkek Oyuncu kategorilerinde ise Oscar’a aday gösterilmiştir. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 69 KÜLTÜR RÖPORTAJ ERTEM ŞENER Bilmeyen, kandırılan, elinden tutulması gereken gençler var. Benim ailem güvende ama onlar değil! 70 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Futbolu takip eden etmeyen herkes bilir bu heyecanlı kişiliği. Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde Manchester United’ı 1-0 mağlup ettiği maçta kaleci Rüştü Rençber için söylediği “Tebrikler Rüştü. Ellerinden, her yerinden öpüyorum Rüştü” sözleri de spor spikerliği hayatında belki de en dikkat çekenler arasında yerini aldı. Samimi, ‘iyi bir aile babası olmam için dışarıda kandırılan, ötekileştirilmeye çalışılan insanların elinden tutmam lazım’ı düstur edinen, bunu defalarca dile getiren ve de elinden geleni de yapmaya çalışan bir isim Ertem Şener. Kendisini görev yaptığı Beyaz TV’de ziyaret ettik; hayatını, gençliği, ülkemizi heyecanlı ve bol çay eşliğinde dinledik. Bu arada Ertem Şener yeni bir mecrayla da karşımıza çıkıyor; “her şeyden haberimiz var” sloganıyla yayın hayatına başlayan medyahaber.com sitesini de ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY foto ğ raf F erdi n a z Koy u n c u Sizi maçların en renkli, heyecanlı yorumcularından biri olarak tanıyoruz. Ama bu mesleğe okurken başlamışsınız. Nasıl oldu bu? Tarih bölümü mezunuyum. Futbola haliyle merakım vardı. Muğla’da okudum. Üniversite öğrencisiyken, bir gün yine maç izliyorum; Muğla Spor bir takımla maç yapıyordu. Maç sırasında “bence ben maçı anlatandan daha iyi bu işi yaparım” diye düşündüm. İsteyerek yapmıyordu zaten yorumcu. O gün kanala gidip maç anlatmak istediğimi söyledim. Olur, ama biraz zaman Bilirsiniz eski bir TRT kafası vardı; asık suratlı, sanki asker postalı giymiş, haberi sert bir şekilde sunan bir spiker profili her gün karşımızdaydı. Maçlar da bu şekilde sunulurdu. ver dediler. Bir gün çağırdılar beni. O maçı anlatan kişi kaza yapmış, benim anlatmamı istediler maçı. Orada kendimi geliştirmeye çalıştım. Bir sene sonra kanalların spor müdürlerine bir mektup yazdım; bu işi yapabileceğimi ve bana yardımcı olmalarını istedim. Hamdolsun 2 yıl amatör, 17 yıl da profesyonel olarak bu işi yapıyorum. yesilay.org.tr Bu süre içerisinde usta isimlerle de çalıştınız muhakkak… Tabi tabi. Ümit Aktan, Bülent Karpat, İlker Yasin, Ender Asman’la çalıştım. Bu isimler bana çok şey kattılar, benim gelişmemde çok faydalı oldular. Allah’a çok şükürler olsun, hepsinden de bir şeyler almaya çalıştık. Maç spikerliği normal spikerlikten çok farklı. Sürekli doğaçlama konuşmanız gereken, yanlış yapma ihtimalini minimum seviyeye indirmeye çalışmanız gereken bir meslek. Bu mesleği tanıtabilir misiniz? Zorluğu var mı? Ben hangi alanda kim iyiyse onu örnek almaya çalışan biriyim. Bu alanda, esasında her alanda Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı örnek alıyorum. Ona karşı sevgim ve saygım büyük. Beyefendi’de de tabuları yıkan, kucaklayıcı ve insanların içine girmeyi en iyi yapan bir isim. Bilirsiniz eski bir TRT kafası vardı; asık suratlı, sanki asker postalı giymiş, haberi sert bir şekilde sunan bir spiker profili her gün karşımızdaydı. Maçlar da bu şekilde sunulurdu. Ben bu tabuyu yıkmak, maç anlatırken biraz daha insanlara yakın olmak istedim ki bu şekilde de yâd edilmek istiyorum. Maçı yorumlamak ve iyi bir şekilde seyirciye aktarmak YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 71 KÜLTÜR RÖPORTAJ önemli. Örneğin Ümit Aktan nükteli bir anlatımla üç yüz kelimeyle değil de beş yüz kelimeyle maçı anlatan bir adam. İlker Yasin’in de akıcı bir anlatımı var. Bu iki ismin tekniğini sentezleyip içine de samimiyeti katıp bir kendime özel bir üslupla ilerlemeye çalıştık. Bunu da başardığıma inanıyorum. Halkı kucaklamazsanız halk üzerinde de etkiniz ve kabulünüz olmaz. Ülke olarak futbol anlayışımız nasıl? Bugüne kadar yüzlerce maç sundunuz. Bunlar arasında yabancı maçlar da var. Zorlandığınız, hata yaptığınız oldu mu? “Öğretmenlerimiz topumuzu patlatıyordu” Halkı kucaklamazsanız halk üzerinde de etkiniz ve kabulünüz olmaz. Yanlış hatırlamıyorsam 2000’li yıllardı. İzmir’de Denizlispor-Göztepe maçını anlatıyordum. O zaman iki takım da Süper Lig’deydi. İzmir Atatürk Stadı’ndaydık. Maçı anlattığımız yer maçın oynandığı yere çok uzaktı. Zaten gözler de bozuk. Üstüne iki takımın formasında arkada yazılan isimler forma rengine yakın bir renkti ve yazı okunmuyordu. Örneğin; Göztepeli oyuncular sarı-kırmızı formanın üstüne turuncu renk isim yazılı bir forma giymişlerdi. Numara ve isimler okunamıyordu. Maç 4-3 bitmişti. Ama ben o 7 golün hepsini de yanlış isimlere attırdım (gülüyor). Hepsini yanlış söyledim. Yahu insan yedisini de yanlış söyler mi? Bu benim mesleki hayatımda en tatlı kara lekelerden birisi oldu. Aklıma geldikçe de gülerim. Futbola adeta bağımlı bir ülkeyiz. Bir uzman olarak sormak isterim; futbola spor olarak mı bakıyoruz, yoksa kazanç kapısı olarak mı? Kazanç kapısı olarak maalesef. Spor olarak bakmıyoruz. Burada kaybediyoruz işte. Çocuklarımızı da o yönde yetiştiriyoruz sanırım… Biz spor yapsın diye çocuğu futbol öğretmiyoruz. Ben dahi bu yönde yetiştiremiyorum. Mesela oğlum futbolcu olursa acaba ileride hayat şartları nasıl olur diye düşünüyorum. Adam yetiştirmekten çok para yetiştirmeye çalıştık biz. Futbol bir endüstri, evet ona da hak veriyorum. Şampiyonlar Ligi’ne, UEFA’ya, Dünya Kupasına bakın. Reklam payları, yayın gelirleri, özel anlaşmalar, büyük sponsorlar, sporun en iyi giyim markaları dünyanın en önemli sporcularına ve maçlara sponsor oluyor. Bu yönüyle çok önemli. Bir ülkenin futbol endüstrisindeki gelişim payı çok büyüyor, eğer endüstri olarak bakarsanız. Ve bu endüstriye iyi bir şekilde adam yetiştirilmeye çalışılıyor. 72 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Bizde 12 yıldır nasıl bir şeyler toparlanmaya çalışılıyorsa spora da sıra gelecek diye düşünüyorum. Şu an kötüyüz. Bu sadece Fatih Terim’le olacak bir iş değil. Herkesin Fatih Terim gibi olması, Fatih Terim gibi düşünmesi lazım. Fatih hoca sadece elini değil gövdesini taşın altına koymuş, bu işe gönül vermiş bir futbol sevdalısı. Biz okula gittiğimiz zaman okul çantamızın içine lastik bir top koyuyorduk. Kapıda nöbetçi öğretmen topumuzu gördüğü zaman ya topumuzu alırdı ya da patlatırdı. Ya da bizi disipline gönderirdi. Beden eğitimi dersinde de top oynardık, hepimiz disipline giderdik. Bu kafanın devam ettiği okullar halen mevcut. Başbakanımızın talimatıyla da Gençlik ve Spor Bakanlığımız canla başla çalışıyor, spor tesis sayılarını arttırmaya çalışıyor. Ama bunun arkasında düşünülmesi gereken şey şu; ya o statlar dolmazsa?! Dolması için de o topların okulda serbest olması lazım. Okullarda beden eğitimi dersinin boş geçmemesi lazım. Ve sporu hükümetin ve medyanın her daim desteklemesi, teşvik etmesi lazım. Geçen ay, benim de maç spikerliğini yaptığım Başakşehir Fatih Terim Stadı açılışında siyaset adamı, sporcu, sanatçı, gazeteci herkes bir araya gelmiş maç yapmıştı. Bakın bu sporun birleştirici ve kucaklayıcı olmasına bir örnek. Tabi bu durumu algılayamayanlar tarafından bu maça karşı çokça kötü sözler sarf edildi. Ama hangi ülkenin 60 yaşındaki Başbakanı (Cumhurbaşkanı adayı) forma giyip sahaya inip maç anlatıyor? Oğlum bile “baba başbakan top oynayabiliyormuş” dedi bana! Bütünleştirme olacak; spor da, sanat da, siyaset de bir arada olacak. Bakın Almanya Başbakanı Angela Merkel’e; neredeyse sahaya inip kadroyu o yazacak. Değişimi ve ilerlemeyi görmek lazım; eleştirmeden önce incelemek lazım. Yoksa bu zihniyetle ilerleme zorlaşacak ama olacak. Spor tesisler gün geçtikçe artıyor. Ama düşünülmesi gereken şu; ya o statlar dolmazsa?! Dolması için de topların okulda serbest olması lazım. Üç çocuk sahibisiniz, Allah bağışlasın. Çocuklarınızla aranız nasıl? Bu kadar yoğunluğun arasında onlarla zaman geçirebiliyor musunuz? Çocuklarımla tam olarak iletişim kuramamamın ıstırabı içindeyim. Çünkü çok çalışıyorum. Her anlamda yesilay.org.tr çok çalışıyorum. Zira biz şu anda bir istiklal mücadelesi veriyoruz. Ben sadece işimi yaptıktan sonra aileme zaman ayırırsam dışardaki insanlarla kim ilgilenecek? Bilmeyen, kandırılan, elinden tutulması gereken gençler var. Benim ailem güvende ama onlar değil! Ailem sabah beş buçukta kalkışımı görüyorlar, gece iki de anahtar sesini de duyuyorlar. Benim iyi aile babası olmam için kendi ailemle değil, dışarda kandırılan, ötekileştirilen, unutturulmaya çalışılan kesimle ilgilenmem lazım. Ben aileme bir şekilde anlatırım. Onlarla Allah’ın izniyle bir sıkıntım olmaz. Ama sokakta, dışarda, yanı başımda arkadaşlarıma bir dava anlatıyorum ben. Sanki Çanakkale ikinci defa kuşatılmış, kimse farkında değil. Varsın benim ailem bana sonradan kötü desin. Ezan sesi kesilirse benim babalığım eşimin, çocuklarımın karşısında ne kadar ciddiyet kazanır? Benim iyi aile babası olmam için kendi ailemle değil, dışarda kandırılan, ötekileştirilen, unutturulmaya çalışılan kesimle ilgilenmem lazım. “Çocuğumu ayağımda sallamak benim için en etkili iletişim” yesilay.org.tr Türkiye son dönemde çok ciddi olaylara sahne oldu. Bu olaylar karşısında bugüne kadar rotası değişmeyen, oraya buraya sallanmayan ender basın mensuplarından biriyim. Eşim de çok uyardı beni; Allah rızası için kendini çok ön plana atma diye. Eşime davamın ciddiyetini de net bir şekilde belirttim. Ben üç tane fazla maç anlatsam ne olur ki ya! Ama 10 sene sonra benim çocuklarım ezan sesi duymazsa peki? Bu sebeple gençliğimizin uyandırılması, bilinçlendirmesi, gerçekleri, değişimi görmeleri gerekir. Benim eşim, çocuğum bana ne diyorlarsa desinler. Sen örnek bir adam olarak yaşıyorsan Cenabı Allah ailenle olan o iletişimi bir şekilde kurar Gazze’de ve daha birçok ülkede evladı ölmüş aileler var ya da yetim, öksüz kalan çocuklar. Ben bunları gördükçe çocuğumu sevmeye utanıyorum. zaten. Yaptıklarımla çocuklarıma erdemli bir insan modeli çizmeye çalışacağım inşallah. Onlarla birebir vakit geçirme konusunda evet sıkıntı var. Hiçbir şey yapamazsam ben eve gelirken kapıda beni bekleyen çocuğumu kucağıma alıyor, uykusu gelince ayağımda sallıyorum. En güzel oyun bu benim için. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 73 Şimdi Filistin’de aile mi kaldı? Çocuklar annesiz babasız orada. Biz hangi aileden bahsediyoruz? Orada evladı şehit olmuş bir aile var, ya da yetim, öksüz kalan bir çocuk. Ben bunları gördükçe çocuğumu sevmeye utanıyorum. Spor camiasında önemli isimlerden birisisiniz. Spor bilgisini kazanca dönüştüren tahmin oyunları mevcut; spor toto, iddaa, loto gibi. Bu duruma bakışınız nasıl? Haramsa, yuva yıkıyorsa, gençlerimizin zihinlerini bozuyorsa, onlara gayretsiz, emek vermeden kazanabilirsin umudunu veriyorsa bitmiştir benim için kumar! Açıkça söyleyeyim, bu oyunlardan en çok kazanan benim şu ana kadar. Çünkü oynamıyorum. Ha, yıllar öncesinde, evet oynadım. O da herkes oynuyor diye benim de kupon doldurmuşluğum vardı. Ama bu spor camiasında sırf bu kumar oyunları yüzünden yuvası yıkılan nice aileler gördüm ben. Allah kumarı yasaklıyor mu, Kuran-ı Kerim’le bize bildirdi mi? Bitti! Yasaksa ben de yetkililerden bunu rica ediyorum; bizim spor endüstrimiz totoyla, bahisle, iddaa’yla gelişecekse hiç gelişmesin daha iyi! Ben Sayın Başbakanımızın bu durumu bir kez daha gözden geçirmesini rica edeceğim. Bahis veya şans oyunları adını alması, onun kumar olduğunu gerçeğini değiştirmiyor o halde… Bu kibar kumar. Yasallaştırılmış yani, herkes kumar oynuyor. Eleştireceğim tabi ki. Ben Sayın Başbakanımızı çok seviyorum. Ama bu şans oyunlarının yasal olmasını devletimizin bir yanlışı olarak görüyorum. Bunlar tamamen kalksın, toplum bir şey kaybetmez aksine kazanır. Buradan gelecek olan gelir de gelmesin. Bu bizim sporumuza da zarar veriyor. Sırf bahis oyunları için sporu takip eden insanlar var. Bu durumun ne meşrusu ne de gayri meşrusu kabul edilebilir. Haramsa, yuva yıkıyorsa, gençlerimizin zihinlerini bozuyorsa, onlara gayretsiz, emek vermeden kazanabilirsin umudunu veriyorsa bitmiştir benim için kumar! Devlet için de böyle olmalı. Yasaklansın ülkemizde. Oynamak isteyen, parası çoksa gitsin yurtdışında oynasın. Yaşam tarzınız ve mesleğinizdeki başarılarla dikkat çekici bir isimsiniz. Gençlerin hem kendilerini geliştirecek hem de ülke menfaatini koruyacak bir misyon kazanmaları hakkında ne söylersiniz? 74 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Ülkemizin en gurur duyduğu şeylerden biridir genç ve dinamik bir genç nüfusuna sahip olmak. Ama etkili bir nüfus için de bilgi şart, okumak şart, araştırıp öğrenmek şart! Gençler 12 sene öncesini bilmiyor. Rica ediyorum 2002 öncesi Türkiye’ye baksınlar. Düşünebiliyor musunuz birisi Kürtçe konuştuğu zaman dışlanmış gibi ona bakılıyordu, ‘aa Kürt bu adam’ deniliyordu. Yaşam tarzı, inanç yasaktı. Yasaklanan kitaplar vardı. Yasak sanatçı bile vardı! Kontağı açtığında Allah rahmet eylesin, havaya uçan yazarımız vardı, faili meçhul cinayetlerimiz vardı. Gençler okusunlar, öğrensinler. Biz doksak yıllık bir millet değiliz. Bizim Osman, Orhan, Murat, Yavuz, Kanuni, Yıldırım, Fatih, Abdülhamid, Abdülmecid, Vahdettin, gibi esas atalarımız var. Dünya sadece Twitter, Facebook, Instragam’ın etrafında da dönmüyor. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı kitaplarına da bağlı kalınmamalı! Gençler araştıracak, okuyacak. Gelişmeleri yakında takip edecek ve neyin niçin yapıldığını doğru kaynaklardan öğrenmeden hüküm vermeyecek. Yapılan icraatlar Türkiye’yi zenginleştirecek. Türkiye daha da büyüyecek. Türkiye’nin başındaki insanlar o kadar etkili, o kadar bilgili, o kadar ülke sevdalısı adamlar ki bu insanların kıymetinin bilinmesi gerekiyor. Ben Umre’deyken 24 yaşında bir gençle, rehberlik yapan bir hocayla tanışmıştım. O kadar bilgili, ince, naif bir gençti ki her konuşmasına ayetle başlardı, inci gibiydi sözleri. Tillo medresesinde eğitim görmüş. Her türlü ilimin görüldüğü yer. Ben çocuklarımın da bu şekilde eğitim görmesini, bilgili, çevresine, vatanına hayırlı bir evlat olmasını istiyorum. Her şeyden önce fıtrat buna ihtiyaç duyuyor. Gençler araştıracak, okuyacak. Gelişmeleri yakında takip edecek ve neyin niçin yapıldığını doğru kaynaklardan öğrenmeden hüküm vermeyecek. “Spor spikerliği zor ama keyifli bir meslek” Spor spikerliği haliyle konuşmayı çok gerektiren, zor, yorucu ama bir o kadar da keyifli bir meslek. Her şeyden önce sporu seveceksin bu meslekte. Gelişmeleri takip edeceksin. Teorik ve pratik eğitiminden geçeksin bu meslek için. Gençlerimiz futbolu seviyor; eminim futbolu sevenler bu alanda gelişmek isteyen gençler için bu meslek ideal olacaktır. Yeni jenerasyona, yeni heyecanlara ihtiyaç var. Her alanda… yesilay.org.tr KÜLTÜR HOBİ ÇİÇEK E Evimizi süslemesini istediğimiz en önemli obje şüphesiz çiçeklerdir. Orkide, lilyum, bambu, barış çiçeği, Afrika menekşesi gibi birçok çiçek türü sevdiğimiz ama bir o kadar da bakım gerektiren çiçeklerdir. Belki de evimizi süsleyebilecek olan, koku vermese de görüntüsüyle mest olacağınız el yapımı çiçekler bizi daha da memnun edecektir. Şimdi yapacağımız çalışmamızın adı Uçurtma Çiçek. Keyifle ve kolaylıkla yapabileceğimiz bu çiçek modelini cam şişe ya da kavanozlara koyarak evimizin havasını değiştirebiliriz, belki de sevdiklerimize el emeği bir hediye vermek istiyoruzdur... Bu neden Uçurtma Çiçek olmasın? Malzemeler 76 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 Birkaç ince basit dal parçası. Dayanıklı olması önemli. Renkli, yün ipler Dalları kesmek için bahçe makası. Bıçak yardımı da alabilirsiniz. İp makası yesilay.org.tr hazırlanışı 1 Dallarımızı aynı boyutlarda kesiyoruz. Dalların boyları bir çiçek için bir uzun, bir kısa olacak şekilde kesilecek. 2 Dallarımızı resimde olduğu gibi artı şeklinde üst üste getiriyoruz. 3. Renkli iplerimizden zevke göre birkaç adet seçiyoruz. 4. Öncelikler iplerimizden bir tanesiyle dallarımızı sıkı sıkıya bağlıyoruz. Dalların yerinden oynamaması önemli. 1 2 3 4 5 6 5 Renklİ İplerimİzle şekİldekİ gİbİ dalların etrafından, bİr alttan, bİr üstten olmak üzere sarmaya başlıyoruz. 6 SARMA İŞLEMİ BİTTİKTEN SONRA SON KALAN KISMA İYİ BİR DÜĞÜM ATIYORUZ VE TAMAMLADIĞIMIZ UÇURTMA ŞEKLİNDEKİ ÇİÇEK OBJELERİMİZİ RENKLİ CAM ŞİŞE YA DA KAVANOZLARIMIZA KOYUYORUZ. 7. evİNİZ RENKLENMEYE HAZIR! 7 Bu çalışmayı www.hobiblogu.com sitesi Yeşilay Dergisi için hazırlamıştır. facebook.com/yenihobisayfasi yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 77 KÜLTÜR YEMEK EN KALİTELİ SOS… DEMİ GLACE KIRMIZI ETLERİN VAZGEÇİLMEZİ, LEZZETE LEZZET KATAN, TADIYLA, GÖRÜNTÜSÜ İLE MUTFAKLARIN VE ŞEFLERİN BAŞ TACI.. BOL İLİKLİ KEMİKLERİN; MİRPUA DENEN KARIŞIM(SOĞAN, KEREVİZ SAPI, HAVUÇ, MAYDANOZ SAPI, TANE KARABİBER, TAZE OTLAR, DEFNE YAPRAĞI, PIRASA) İLE SAATLERCE (18-24 SAAT) DEMLENE DEMLENE PİŞEN SOS DEMİ GLACE... SABRIN SONU VE LEZZETE AÇILAN BİR KAPI... 78 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr IZGARA DANA BONFİLE; OTLU VE PEYNİRLİ MANTI İLE Malzemeler Et Marinasyon için: 150 gr. dana bonfile 1 çay bardağı sıvıyağ 1 adet baby kabak ve havuç Kekik, biberiye 2 yemek kaşığı soya sos 1 tatlı kaşığı hardal 1 adet soğan 3 diş sarımsak Sıvıyağ Mantı İçin: 2 su bardağı un 100 gr. eski kaşar peyniri 1 adet yumurta 1 kâse haşlanmış ıspanak 2 adet yumurta sarısı 1 adet yumurta Tuz, karabiber, zeytinyağı Karabiber, pul biber 200 gr. Van otlu peynir E s a t ÖZ ATA Beykent Üniversitesi Aşçılık Program Başkanı Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğr. Gör. AŞPAFED Milli Takım Direktörü @esatozata Hazırlanışı: Marine malzemelerin hepsi derin bir kapta iyice karıştırılır. Ardından dana bonfile bu karışımın içine konur ve iyice karıştırılır. En az 2 saat +4 derece buzdolabında dinlendirilir. Mantı için; Un bir tezgâha dökülür ve ortası açılır. Yumurtalar, tuz, zeytinyağı ilave edilip; hamur homojen bir hal alıncaya kadar yoğurulur. Ardından hamur üstü nemli bir bezle 1 saat dinlendirilir. Haşlanmış ıspanak Van otlu peynir, eski kaşar, yumurta, karabiber, pul biber iyice karıştırılır. Dinlenen hamur merdane yardımı ile açılır. Bir bardak ile yuvarlak yuvarlak halkalar kesilir. Bir halkanın içine peynirli harcı koyulur. Üzerine diğer halka hamuru koyup iyice kapatılır. Dana Bonfile marineden çıkarılıp ızgarada arkalı önlü istediğiniz pişme derecesinde pişirilir. Mantılar kaynayan suya atılıp 4-6 dakika haşlanır. Baby kabak ve havuç tere yağda hafif glaze edilir. Lezzetlendirilir. Ardından tüm malzemeler kombine edilip servis edilir. Afiyet olsun… yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 79 YAZ'IN ŞEHRİ UGLA B E T Ü L O LC AY Hemen hemen her yaz mutlaka çevremizden, yazılı ve görsel medyadan adını duyduğumuz, gittiğimiz ya da gitme hayalleri kurduğumuz Ege ve Akdeniz’in cenneti olan Muğla, Asar (Hisar) dağı eteklerinde ovaya doğru yayılmış, kendine has mimarisi, daracık sokakları ve her biri turizm merkezi ilçeleri ile tam bir tatil cennetidir. Tarihi Muğla tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İlk çağlarda bu bölgeye Karia'lılar yerleştiği için Karia adı verilmiş. İlin bilinen tarihi ise Hititler ile başlar. Bölgenin bilinen en eski sakinleri, varlıkları M.Ö. 3000 yıllarına ait kalıntılardan anlaşılan Lelegler ve Karlardır. Bölge daha sonra Pers, İskender, Bergama, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı hakimiyetlerine girmiştir. Coğrafi Muğla ili, ülkemizin güneybatı köşesinde, Toros kıvrım sistemiyle Batı Anadolu kıvrım sisteminin iç içe girdiği dağlık ve engebeliğin Menteşe yöresinde yer almaktadır. Dağları örten kıyıya inen ormanları ve geçmiş uygarlıkların kalıntılarıyla bezenmiş doyumsuz güzellikleri vardır. Şehir merkezi Karadağ, Kızıldağ, Masa dağı, Hamursuz Dağı ile çevrelenmiş olup Hisar Dağından ovaya doğru yayılır. Muğla’da Akdeniz iklimi etkisinde kalan kara iklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yağışlar genellikle Kasım ve Mart ayında yoğundur. Yıllık sıcaklık ortalaması 14,9'dur. İlçeler Muğla’ya bağlı Bodrum, Datça, Dalaman, Fethiye, Köyceğiz, Kavaklıdere, Marmaris, Milas, Ortaca, Ula, ve Yatağan ilçeleri, iç ve dış turizmin odağı olmuştur. KÜLTÜR GEZİ Kültür ve Turizm Türkiye’nin cennet köşelerinden biri sayılabilecek ve hatta özellikle yaz dönemlerinde dikkatleri üzerine çeken Muğla, bugün pek çok yönüyle gezilmeye ve görülmeye değer mekanları içinde barındırır. Bugün olduğu kadar geçmişin de yaşam merkezi sayılan Muğla’da, önemli arkeolojik kalıntıları, Anadolu Hitit, Karya, Lykia ve Urartu geleneklerine dair izleri ve tabi Osmanlı Döneminden kalma birçok cami, medrese ve külliyeleri görmek mümkündür. Özellikle 1334 yılında yapılan kentin en eski camisi olarak bilinen Ulu Cami ile kubbesi tamamen kurşunla kaplı 1493 yılında Esseyit Sucaaddin tarafından yaptırılan cami görülmeye değerdir. Öte yandan Muğla, kendine has bir mimariye sahip Türk ve Rum Evleriyle, Mabolla Kalesi ile ve Yayla Kahveleri ile ünlüdür. Hemen hemen her anlamda ve her alanda cennet sayılabilecek görselliğe, tarihi ve mimari eserlere ve temiz bir doğaya sahip olan, Ege ve Akdeniz ile komşu Muğla, günümüze baktığımızda ise hiç şüphesiz ki tatil beldeleri ile de ünlenmiştir. Dalaman, Fethiye, Marmaris, Datça ve Bodrum gibi tatil bölgeleriyle dünyaca bir üne sahip Muğla, günden güne hem iç turizm hem de dış turizm alanında Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Muğla, turistik açıdan değerli olduğu gibi aynı şekilde idari ve ticari açıdan da Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Yatağan Termik Santrali, çeşitli ilçelerde mevcut olan linyit rezervleri, krom ve mermer yatakları bölgenin önemli ekonomik değerlerindendir. Muğla’nın tarihini, kültürünü, tatil, eğlence ve yaşam merkezlerini tek seferde ve bir sayfada anlatmamız mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Muğla, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleriyle tek başımıza gidebileceğimiz, gezip, görebileceğimiz bir mekâna da benzemiyor. Yapmamız gereken şey gitmeden önce Muğla hakkında ön bilgileri toplamak ve bir rehber eşliğinde Muğla’nın güzelliklerinin tadına varmak. Tabi yalnızca denizin, kumun ve güneşin tadını çıkarmak istiyorsak iki yanı denizle çevrili Muğla’ya gitmek için rehbere ihtiyacımız olmayacaktır. Son olarak, Muğla’ya gittiğinizde yapmadan dönmeyin diyebileceğimiz etkinlikleri sıralayalım… Muğla ve yakın çevresinde; • Ormancı Türküsü’ne konu olan Belen Kahvesini ziyaret etmeden, • Akyaka’da balık yemeden, • Saburhane Mevkiini görmeden, • 1895 yılında yapılan Saatli Kule’yi görmeden, •Eski Muğla’nın dar sokaklarında dolaşmadan, •Muğla Köftesi yemeden, • Zahire Ambarını görmeden, • Akyaka’da Kitesurf yapmadan, Dalyan’da; • Yasak aşkın kenti “Antik Stratonikeia” yı görmeden, • Dalyan’da tekne turu yapmadan, • Turgut’ta Osman Hamdi Beyin Evini ziyaret etmeden, •İztuzu Plajında denize girmeden, • Arastayı ve Muğla Müzesini ziyaret etmeden, • Kaunos Antik kentini görmeden, 82 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Fethiye’de; Marmaris’te; • Amintas Kaya Mezarlarını görmeden, •Marmaris Kale ve Müzesini ziyaret etmeden, •Balık Pazarında balık yemeden, • Çarşısını dolaşmadan, • Kelebekler Vadisini görmeden, • Günlük tekne turu ile eşsiz koyları ziyaret etmeden, • Kayaköyü ziyaret etmeden, •Marmaris balı satın almadan, • Ölüdeniz’de yüzmeden, Milas’ta; •Babadağ’dan paraşütle atlamadan, • Kayaköy’den Ölüdeniz’e yürümeden, • Fethiye’de günlük tekne turu yapmadan, • Kent Merkezindeki Antik Tiyatro’yu görmeden, Bodrum’da; •Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesini görmeden, • Dünyanın Yedi Harikasından biri olan “Mauseloum”u ziyaret etmeden, • Zeki Müren Müzesini görmeden, • Gümüşkesen Mezar Anıtını görmeden, • Kıyıkışlacık-İasos Antik Kentini gezmeden, Datça’da; •Eski Datça’yı görmeden, •Baharda Datça bademi tatmadan, • Knidos Antik kentini görmeden, • Koylarında denize girmeden, en azından bunlardan bir kaçını yapmadan dönmeyin... • Günlük tekne turu ile eşsiz koyları ziyaret etmeden, • Gümüşlük’te balık yemeden, yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 83 KÜLTÜR KİTAP meryem o lcay YETİŞTİRİLMİŞ HAYATLAR DEMİRHAN KADIOĞLU NESİL YAYINLARI Karşımıza çıkan her zorluğa umut dolu bakışlar atmak ve sabır teamülüyle o olaylara yaklaşmak, itikadı sağlam her kulun bir vazifesidir. Bu vazife çerçevesinde hayatımızı sürdürür, zorluklara karşı ümidi bir siper olarak kullanmaya çalışırız. Ama bazen de hiç gayret sarf edilmeden halledilebilecek olaylar karşısında sabır ve ümit ışığımız ansızın söner, böylelikle basit bir yarışı kaybederiz. Peki, her an haline ve karşılaştıklarına şükretmesi gerektiğinin farkında olması gereken bizler, anne / baba şefkati, sevgisi, merhameti görmeyen, duvarlar ardında “bir gün mutlaka gelecek” umuduyla hayata tutunan, İslam’da güzel bir yerleri olan yetimleri düşünüyor muyuz? Ya da “sahiplenmeden ve samimiyetten” yoksun olduklarından, çocuklarını gözden çıkaran ebeveynlerin farkında mıyız? Yurtlara terk edilmiş, bir gün ayrılacaklarının düşünmeden birbirlerine kenetlenip ‘sentetik kardeş’ olan, gözleri ümit ışığıyla parlayan ve bu ümit sayesinde içlerinden birisinin anne ve babasını bulma macerasının anlatıldığı, kısmen otobiyografik bir hikâyedir. İMKANSIZ ÖYKÜLER RASİM ÖZDENEREN İZ YAYINCILIK Son dönem Türk Edebiyatının öncü temsilcilerinden ve Türk hikâyeciliğinin başarılı, özverili isimlerinden birisi olan Rasim Özdenören, İmkânsız Öyküler adlı hikâye kitabında, düşünce üzerine yazmış olduğu kitaplarının muhtevasından yola çıkarak, bir takım toplumsal aksaklıkları, öz’den olmayan halleri hikâye etmiştir. Jacobenvari bir biçimde yani tepeden inme misali bir değişim yaşayan, istikbâli köklerde aramaktan vazgeçen bir toplumun aksaklıklarının üzerinde yoğunlaşılarak oluşturulmuş küçük hikâyelerden oluşan bu eser, toplumun geçirdiği değişikliklerde bireyin bilinçaltına yerleşmiş ve bireyi zihinsel macera yaşamaya iten değişimin öykü kitabıdır. 84 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 HANGİ SUYU İÇMELİ? KEMAL ÖZER HAYY KİTAP Gıda Hareketi’nin Başkanlığını yürüten ve halen gazetecilik yapan Kemal Özer, insanların su ile ilgili en temel sorularına cevap verme amacıyla Hangi Suyu İçmeli adlı eseri kaleme almıştır. Su sadece “müvellid’ül ma ve müvellid’ül humuza’dan oluşmuştur” deyip üzerinde yoğunlaşmamak, “yaşamamız için gerekli bir gıdadır” klasiğinin ötesine geçememek, su’ya yapılacak en büyük haksızlıktır zannımızca. İçeriğindeki organik ve inorganik maddelerle ve emsalsiz özellikleriyle adeta bir hayat kaynağı olan su, maalesef insan tarafından tehdit edilmektedir. Su’yu kirletmek için sanki muazzam bir efor sarf eden insanoğlu, aynı zamanda; “Hangi su iyi, temiz ve sağlıklı? Hangi suyu içmeli, hangilerinden uzak durmalı? Çocuklarımıza hangi suyu içirmeli? Suları kirleten unsurlar neler ve nasıl korunuruz?” kendine sormaktadır. İşte bu tür sorular üzerinden insanın suya karşı duyarlı olmasını da gizliden yükleyen kitabımız, hidrolojinin girdiği en açıklayıcı bir hal niteliğindedir. VATAN YAHUT İNTERNET MUSTAFA KUTLU DERGAH YAYINLARI Mustafa Kutlu hikâyelerini okumaya henüz başlayanlar için önce “Uzun Hikâye” tavsiye edilir. Peki, o doyulmaz ve özgün hikâyenin tadına varıldığında, aynı doygunlukta bir başka hikâye daha istenilmez mi? Okurlar meraklı bir heyecanla ister ve Mustafa Kutlu da bu cevabı karşılamak için boş durmaz, otantikliğini muhafaza ederek Türk Edebiyatı dünyasına yeni hikâyeler kazandırır. Nasıl kullanacağımıza ve hangi niyetle kullandığımıza göre ya bir yardımcı ya da bir şeytana dönüşen ve bu şeytan rolü içinde insanları ki özellikle doğa ile iç içe yaşamaya alışmış, değerlerini en üstlerde koruyan bir toplumu girdap gibi içine sürükleyen “teknoloji” ve bu teknoloji ile beraber tüketim kölesi olan insanlığın anlatıldığı, fırından daha yeni çıkmış bir eserdir; Vatan Yahut İnternet. yesilay.org.tr Uygun birimlerde görevlendirmek üzere üniversite öğrencilerinin staj başvurularını bekliyoruz. 2014 STAJ PROGRAMI yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 85 86 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 87 SPOR SPOR 88 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr A h met K ay n ar DALGALARA MEYDAN OKUMAK SÖRF Tanım Sörf deyince kafanızdaki o resmi görür gibiyim.. Kıyıya yaklaşan yüksek boyutlu dalgaların üzerinde uzunca bir tahtaya binerek estetik ve aktobatik hareketlerle mesafe kateden sarışın karizmatik gençler veya rüzgâr gücünün yeterli seviyede olduğu ortamlarda değişik boyutlardaki sörf tahtasına ilave olarak yelken veya paraşüt ile yelken sörfü yapan can yelekli saçları rüzgarda dalgalanan mutlu çocuklar.. (tamam yelken sörfü aklınıza gelmedi ama bu yazıdan sonra gelecek) Evet dostum bu ay, mutlu adamların sporu "Sörf"ü tanıyacağız. Not: Pokemon izlerken, efsane bir sörfçünün olduğu bölüm vardı. Hani, kayanın en tepesinde bayrağ alıyordu finalde. İşte o bölümü izleyenlerin bu yazıyı okumasına gerek yok, onlar zaten fahri surfer. Tarihi Sörf de diğer pek çok spor gibi ihtiyaçlardan doğmuştur. İlk sörfçüler, kıyıya dönmek için dalgaları yakalayan balıkçılardır. Bu etkili yöntem gün geçtikçe her gün kullanılmaya ve bir eğlence şekline dönüşmeye başlamıştır. Hawaii'deki ilk Polenezyalı yerleşimciler en basit sörf yeteneğine oldukça haizdiler. Ayakta sörf yapmanın tam olarak nezaman başladığına dair herhangi bir kesin tarih olmamasına rağmen, 15. Yüzyılda eski Hawai’nin Sandwich adalarıyesilay.org.tr nın insanlarının, "he'enalu" veya dalga kaymak diye bilinen büyük bir spordan bahsettikleri bilinir. 1777 yılında Kaptan James Cook, Tahitililer’in uzun tahtalar ile sörf yaptıklarını görmüştür. Sörfün tanınırlığı 19. yüzyıl sonlarında iyice azalmış ve spor neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Sörfe geri dönüş, sörfün babası olarak da bilinen 1912-1920 yıllarında Olimpiyat Oyunları yüzme şampiyonu, baba tarafından Havaii'li anne tarafından Harran'lı olan "Duke Kahanamoku” nun Wakiki sahilinde bir sörf kulubü açmasıyla başladı. (Harran kısmının gerçekle bağlantısı yoktur, dikkatinizi celbetmek için yazılmıştır.) Sörf bu güzide olay sonrasında popülerliğini arttırarak ABD ve Avrupa'ya sıçramıştır. 1962 yılında, merkezi Peru’da olan Uluslararası Sörf Federasyonu kurulmuştur. 1964 yılından günümüze kadar her yıl dünya şampiyonası ve uluslararası yarışmalar yapılmaktadır. Sörfün Altın Çağı 1950'ler sörfün altın çağı olmuştur. II.Dünya Savaşı bitmiş, modern dünya daha önceki bütün savaşların toplamından daha fazla insanı öldürmüş ve insanlar refah içinde kendilerini eğlenceye ve zevklerine vermişlerdir. Her hareketlerinden buram buram kuulluk akan sörfçülerle ilgili filmler, sörf modasının önünü açmıştır. Televizyon programları sörfün reklamını fazlasıyla yapmaktadır. Sörf, az sayıda insanın yaptığı bir ada aktivitesinden bir yaşam tarzına, milyon dolarlık bir sanayiye YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 89 SPOR dönüşmeye başlamış ve günümüze kadar uzanmıştır. Ve bizler herşeyi olduğu gibi sörfü de tahtasıyla beraber pazarlanabilir meta haline getirmişizdir. Yelken Sörfü - Uygulama Sörf uzaktan bakıldığında sıra dışı bir spor olarak algılansa bile, altında yatan düşünceler ve hisler kendini bütün dünyada ifade eder hale gelmiştir. Hayat tarzı olarak yerleşmiş bu spor, denize, okyanusa ve hatta göllere kıyısı olan hemen her yerde yapılabilmektedir. Peki, adrenalin tutkunlarının ihtiyaçlarını suya sabuna dokunarak giderme imkânı sunan sörf nasıl yapılır? Sörf yapan sporcular, malibu isimli uzunluğu 1.8 metre ile 2.25 metre arasında olan tahtalarla sörf yapmaktadır. Balsa odunundan yapılan mali, el tahtası denilen kısa tahtalar da sörfte kullanılır. Sörf, kırılan dalgalar arasından tahtanın üzerine yatan sörfçü tarafından yapılır. Dalganın geldiğini görünce, elleri ile kürek çekerek dalgaya doğru giden sörfçü, dalga sahilde bitinceye kadar dalganın üstünde kayar. Yaklaşık 800 metre kadar dalga ile kayılabilir. Burada biraz önsezi de gereklidir. Sörfçü, tahtanın belirli yerlerine ağırlığını vererek hızını ve yönünü değiştirebilir. Hakemler, dalganın ve hareketlerin zorluk derecesine göre puanlama yaparlar. 10 adet kayma yapılarak, karar verilerek yarışmacı puanlanır. Dalga sörfünün yaygın olarak yapılabildiği bölgeler Amerika’nın batı sahilleri (daha iyi dalga yakalamak için göç edilen bölgeler var), Avusturalya ve Peru gibi ülkelerdir. Evrensel bir spor haline gelmesi uzun süren sörfün, bildiğimiz gibi, Uluslararası Sörf Federasyonu Peru'da kurulmuştur. Dünya üzerinde bu dalda yapılan yarış- 90 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 maların ödüllerini bu üç ülke dışında alabilen fazla ülke çıkmamıştır. Rüzgâr Sörfü Rüzgâr sörfü, üzerinde yelkeni de barındıran sörf tahtası üzerinde yapılabilen bir türdür. Bu türde amaç uygun rüzgârı yakalayıp olabildiğince uzun süre ilerleyebilmektir. Bir nevi yelken sporu olan rüzgâr sörfü 2 ile 5 metre arasındaki boyutlarda bir tahta ve yelkenle yapılan, rüzgârın gücünü kullanmayı amaçlayan denge, güçlü kol kasları ve yoğunlaşma gerektiren bir spor dalıdır. Yelken üç ana parçadan oluşur. Yelken direği, yelken ve tutma çatalı olarak. Tahtanın üst yüzeyi sörfçünün kaymaması için tırtırıklı, arka yüzey ise pürüzsüzdür. Genel olarak saatte 0 ile 95 km hız arasında esen rüzgârla yapılan bu tür spor, eğlence amaçlı olarak saatte 25 ile 40 km hızla esen rüzgârda da yapılabilmektedir. 1960’lı yıllarda fikirleri ortaya atılan ve 1960'lı yılların sonlarında doğan rüzgâr sörfünün kitlelere yayılması 1970'li yıllara denk gelmiştir. Oldukça genç bir spor dalı olan rüzgâr sörfü, dalga sörfü gibi karakteristik doğa koşullarında bağımsız olduğu için uygun rüzgârın yakalandığı her ortamda yapılabilir. Yarışmaları hız, etap yarışı, serbest stil, slalom, süperX isimli birbirinden farklı bazı türleri içerir. Ülkemizde bu sporun bilinirliğinin artması, sevilmesi ve yayılması 2000’li yılların başında gerçekleşmiştir. Ülkemizde doğal koşulların oldukça elverişli olduğu rüzgâr sörfü İzmir- Alaçatı’da, Muğla- Akyaka’da, Gökçeada’da, Hatay-Samandağ’da, Antalya- Side’de yapılabilmektedir. Böylesine genç bir spor olan rüzgâr sörfü çok kısa sürede farklı fikirlerin uygulanmasıyla oldukça popüler bir alt tür oluşturmuştur. yesilay.org.tr Sörf Malzemelerini Tanıyalım Board – Tahta: Tahta olarak da bilinen bu parça bizim su üstünde durmamıza yarar. Yelken – Sail: Rüzgarı kullanarak ilerlememizi sağlar. Direk – Mast: Yelkenin iskeleti gibidir ayakta durmasını sağlar. Boom – Çatal: Yelkenin elimiz ile tutup yönlendirdiğimiz parçasıdır. Extension – Uzatma: Direk boyunu yelkene göre ayarlamamızı sağlar. Mafsal – Joint: Yelken ve boardı birleştirmemiz için gerekli olan malzemedir. Fin – Yüzgeç: Sörf tahtasının rotasında gitmesini sağlar. Trapez – Harness: Yelkeni vücut ağırlığımızı kullanarak tutabilmemizi sağlayan malzemedir. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 91 SPOR Türkiye'de Sörf Alaçatı Alaçatı, rüzgâr sörfü denildiğinde ülkemizde olduğu kadar dünyada da akla gelen bir yer. Alaçatı merkezine yaklaşık olarak 2-3 km’lik mesafede, iki tepenin arasında kalan suda Ayvalık bölgesi üzerinden oluşan bir rüzgar koridoru, yılın tamamında hakim. Aynı zamanda, bu koyun altında şu an aktif olmayan bir fay hattı denizin dibini iki farklı parçaya ayırıyor. Bu derinlik farkı, aynı koyda yeni başlayanlar için sığ bir alan ve profesyoneller için yeterli derinliği sağlayan bir alan olmasını sağlıyor. Aynı zamanda rüzgar sörfü sporuna izin verecek kadar rüzgarı sürekli sağlamasına rağmen dalgasız bir denize sahip oluşu, Alaçatı’yı bu spor için en keyifli destinasyon haline getiriyor. Bitez Ülkemizde rüzgar sörfü dendiğinde akla gelen bir diğer adres olan Bitez, Bodrum Yarımadası’nın en geniş plajlarından birine sahip. Alaçatı’ya göre daha güneyde olduğu için daha sıcak bir iklimin hüküm sürdüğü Bitez, yelken sporları için ideal oluşu ile zaten popüler olan Bodrum’un rüzgarını dalgasız denizi ile buluşturuyor. Datça Ülkemizde rüzgar sörfü sporunun yaygınlaşmasıyla birlikte, Datça da alternatif destinasyonlardan biri haline geldi. Özellikle tatil planını rüzgar sörfü temasıyla kısıtlamayıp yanına alternatif etkinlikler de eklemek isteyen seyahatseverlere tavsiye edebileceğimiz Datça, aynı zamanda birçok rüzgar sörfü okuluna ve her yıl belediye tarafından açılan çok uygun fiyatlı yelken kurslarına ev sahipliği yapıyor. Belde, özel çevre koruma bölgesi ilan edildiği için nispeten bakir bir doğaya sahip. 92 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Kısa kısa ✦ Havacılık sektörü araştırma kurumu Skytrax'ın yolcu değerlendirme sonuçlarına göre son 4 yıldır "Avrupa'nın En İyi Havayolu Şirketi" seçilen Türk Hava Yolları (THY), sponsorluklarının yanı sıra spor kulübü vasıtasıyla masa tenisi, satranç ile futbol branşlarında çocuk ve gençlere destek veriyor. ✦Başakşehir’de yapımı biten stadyum Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yapmasıyla hizmete girdi. Stada Başbakan Erdoğan tarafınan Fatih Terim Stadı adı verildi. Törenin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da forma giydiği şöhretler maçı yapıldı. ✦ Fenerbahçe ve Beşiktaş, İngiltere Premier Lig ekibi Chelsea ile birlikte 8 Ağustos Cuma günü İstanbul'da, Soma için oynanacak özel turnuvada yer alacak. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nın ev sahipliği yapacağı üçlü turnuva, Soma maden faciasında hayatını kaybeden madenciler için düzenlenecek. Organizasyonda elde edilecek tüm hasılat, masraflar çıktıktan sonra, Soma'da hayatını kaybeden madencilerin ailelerine bağışlanacak. ✦Milli sporcu Şahika Ercümen, Kaş'ta "paletsiz ip destekli serbest dalış" alanında 72 metre derinliğe inerek ikinci dünya rekorunu kırdı. ✦Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Şerefhan, "Tekerlekli sandalye basketbolunda büyük bir yükseliş içindeyiz. Artık tüm uluslararası organizasyonlarda madalyalara talibiz" dedi. ✦İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in, haziranda düzenlenen Royal Ascot yarışında ikinci olan "Estimate" isimli atından alınan testler sonucunda doping verildiği ortaya çıktı. ✦ Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından bu yıl 26. kez düzenlenen Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'na katılan İngiliz kraliyet ailesinde tahtın iki numaralı varisi Prens William'ın eşi Cambridge Düşesi Kate Middleton'ın kız kardeşi, Kanlıca İskelesi'nden başlayan ve Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı'nda sona eren yaklaşık 6,5 kilometrelik parkuru yüzdü. ✦Erzurum'da, 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları için yapılan ülkenin tek atlama kulelerinde meydana gelen çökme nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında bilirkişi heyeti inceleme yaptı. yesilay.org.tr YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 93 HİLAL-İ AHDAR çeviri arif çi F ci 94 YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 yesilay.org.tr Hilal-i Ahdar, 30 Mart 1341 (1925), C.1, No: 5, s. 37 Anadolu'da Hilal-i Ahdar Hilal-i Ahdar Cemiyeti İzmir şubesinin muhterem İzmir efkâr-ı umumiyesine beyannamesi. Türkiye Hilal-i Ahdar Cemiyeti İzmir şubesi alkol düşmanlığının neşir ve tamimi halkı içki felaketinden kurtarmak ve milli bünyenin zehirlere karşı sıyanetin temin etmek üzere tessüs etmiştir. Hilal-i Ahdar Cemiyeti gençlere, ihtiyarlara, müptelalara ve alkolün meşum tahribatından bihaber olan sınıflara bütün vesaitiyle tebligatı, neşriyatı ve irşadatta bulunacaklardır. İçki yüzünden harap olmuş aile yuvalarına bir penah olacak, alkol sefaletzedelerinin maddi ve manevi imdadına yetişecektir. Hilal-i Ahdar Cemiyeti bu hissi ve insani gayesine doğru yürürken kalpleri beşeri bir şefkatle dolu milli bünyenin tekâmülüne hürmetkâr olan bütün vatandaşların müzaheratına istinat edecektir. Memleketin âlimleri, muallimleri ekser-i etibbası münevverleri ve gençleri içki aleyhinde cemiyetle tamamen müttefiktir. Tarihte şaraba en az bulaşmış Türk ırkının hakiki evlatlarının yeni tessüs eden cemiyetimize yardımcı olmalarını rica ederiz. İçki aleyhinde mücadele ancak gençlerin kudret ve iradesiyle zaferyab olacaktır. Zile Şubesi: Memleket münevveran ve eşrafından mümtaz bir kitle 27 Şubat tarihinde içtima ederek Hilal-i Ahdar şubesini tesis ve Riyaset-i Fahriyeye Müftü Emrullah Efendiyi, Riyasete Doktor Muhammet Sırri, Riyaset-i Saniyeye Müdde-i Umumi Tevfik, Katib-i Umumiliğe Dava Vekili Ziya, Veznedarlığa Tüccardan Tekenişinzade Rıfat, Zabıt Katipliklerine Hamdi ve Meclis-i idare azasından Aşçızade Kazım, Azalıklara Karanfilzade Abdurrahman, Posta Telgraf Müdürü Hamdi, Mal Müdürü Sabri, Varidat Katibi Hakkı, Maliye katiplerinden Dursun, Mahkeme Katibi Lütfi, Tekenişinzade Rüştü, Maliye memurlarından Asım, Sıhhiye Memuru Sami, Hastahane Katibi Abdullah, Tüccardan Müstecizade Yusuf, Tüccardan Sivaslı Ali, Emlak-ı Milliye Memuru Zühdü, yesilay.org.tr tüccardan Malatyalızade Alirıza, tahsil memuru Musa, Adliye Başkatibi Halil Rıfat Bey ve efendiler intihap edilmiştir. Kendilerini tebrik ve muvaffakiyetlerini temenni ederiz. Bergama: Bergama’da bir şubemiz küşad edildi. Aza-i muteremenin esamisini gelecek nüshamızda iftiharla derc edeceğiz. Honaz: Honaz Nahiye Müdür-i muhteremi Sabit Şevki Bey bulunduğu muhitte bütün gayret ve kudretle içki beliyyesiyle uğraşmaktadır. Arapkir: Arapkir gençlerinden Menzilcizade Zihni, Halil Paşazade Reşat, Doktor Zeki Ferh Beyler tarafından Hilal-i Ahdar şubesi tesisi için müracaat edilmiş, kendilerine teşekkürname yazılmıştır. Bursa Şubesi: 22 Mart 1341(1925) tarihinde milli sinemada umuma parlak bir müsamere verilmiştir: Müsamerede de güzide bir heyet tarafından ziyafet-i musikiye, bilahere Emraz-ı Asabiye Mütahassısı Bursa Hilal-i Ahdar Reis-i Sanisi Şükrü Sazım Bey ile Doktor Mustafa Hikmet Beyler tarafından içki aleyhinde musahabe-i fenniyeler yapılmış, sinema gösterilmiş, sarhoşluğun rezaleti namında Sururi Bey tarafından bir monolog irat edilmiştir. Bursa şubesinin günden güne tevesü eden faaliyetini tebrikle kaydediyoruz. İzmir: Darülmuallimin salonunda içki aleyhinde her hafta musahebeler yapılmaktadır. Son hafta zarfında bir de beyanname neşretmiştir. Mebuslarımız ve Hilal-i Ahdar: İçki düşmanlığı mücadelesinde muhterem mebuslarımızın pek kıymettar müzaheret ve teveccühlerini görmekle mübahiyiz. Gazetemiz muhterem vekillerimize gayemize karşı gösterdikleri pek samimi alakadarlığından dolay şükranlarını iblağ eder. YEŞiLAY • AĞUSTOS 2014 95 Merve Arslan Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması Afiş Kategorisi 2. si YEŞİLAY DERGİSİ NİSAN 2014 963 SAYI 9 6 3 Yeşilay Zümrüdüanka Ödül Töreniyle Yeşilay En’lerini Seçti. 8 Yrd. Doç. Dr. M. Ali Balkanlıoğlu Değerler Eğitimi ve Medya 26 Pedagog Öznur Simav “Hayır” diyememek tatminsiz bir neslin yetişiyor olması demek! 40 Edebiyatın insanı insana anlatmada en iyi yol olduğunu ifade eden Canan Tan’dan: “Yazmazsam yaşayamam!” NİSAN 2014 89.YIL 5 TL yesilay.org.tr 80 Yelken Kanatla uçmaya hazır mısın? 86 23 NİSAN ÇOCUK ÖZEL Aylık Sağlık, Eğitim ve Kültür Dergisi 62