ıv. hafta
Transkript
ıv. hafta
BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 599 BÖLÜM kârlar elde etmesi, borsaya yansıyarak onun hisse senetlerinin piyasa değerini yük seltir ve böylece onu daha çekici bir mali yatırım aracı durumuna getirir. 20 Çok uluslu bir şirket, yabancı ülkede dolaysız sermaye yatırımı yaparken o ülkeye genellikle döviz transfer eder. Ana özellik bu olmakla birlikte, bazen ev sa hibi ülkeye (yatırım yapılan ülke) döviz girişi olmadan da dolaysız yatırım gerçek leştirilebilir. Bunun bir yolu, yabancı sermayenin ülkeye üretimde kullanılacak ma kine, donatım gibi fiziki üretim araçları biçiminde gelmesidir. Bazan da döviz veya yatırım malı olarak değil, lisans, teknik bilgi ve know-how gibi gayri maddi haklar biçiminde giriş yapabilir. - .*. : >-:••. Yabancı sermayedarların ülkenin iç mali kaynaklarından yararlanarak yatı rım yapabileceği ve bu tür yatırımların da yine "dış yatırım" niteliğinde olacağı unutulmamalıdır. Gerek ilk yatırımlar, gerekse ondan sonraki genişleme yatırımları, ev sahibi ülke mali piyasasından sağlanan kredilerle finanse edilmiş olabilir. Bunun gibi, yeni yatırımlar ülkede kazanılan kârların bir bölümünün kullanılmasıyla ger çekleştirme olanağı da vardır. Aşağıda da belirteceğimiz gibi, yabancı sermayedar lar iç kredi kaynaklarını kullanma yöntemini, aynı zamanda siyasi risklere, ya da yatırımın ileride ev sahibi ülke hükümeti tarafından millileştirilme tehlikesine karşı bir güvence aracı olarak uygulayabilirler. Bir şirketin üretimini, kurulu bulunduğu ülkenin sınırlarının ötesine yay mak üzere ana merkezinin dışındaki ülkelerde üretim tesisi kurması veya mevcut üretim tesislerini satın alması bir dolaysız yabancı sermaye yatırımı (foreign direct investments) olarak tanımlanır. Dolaysız yabancı sermaye yatırımı yerine doğrudan yabancı sermaye yatırımı da denmektedir. Bu şekilde, âna merkezin yönetim ve denetimi altında olan ve farklı ülkelerde faaliyet gösteren işletmelerden oluşan kurumsal yapılara çok uluslu şirket (multi-national cörporations) adı verilir. Dolaysız yabancı sermaye yatırımları çok uluslu şirketler tarafından ya pılmaktadır. O bakımdan bu iki konu arasında çok yakın bir ilişki vardır. Çok ulus lu işletmelerin ana merkezlerine bağlı olarak değişik ülkelerde faaliyet gösteren işletmelere de yabancı sermaye şirketi, bağlı şirket (şubsidiary), şube (branch) veya yavru şirket gibi isimler verilir. I. YENİ TESİS YATIRIMI VE VAROLAN TESİSLERİN SATIN ALINMASI Yukarıda da değinildiği gibi, günümüzde dolaysız sermaye yatırımları çok uluslu şirket adı yerilen dev firmalar tarafından yapılır. Bu şirketler ana merkezlerinin dışında kalan ülkelerdeki şubeleri (veya bağlı şirketler) kanalıyla üretim faaliyetinde bulunurlar. Yabancı ülkelerde üretim tesisi edinmenin de iki yolu olabilir. Birincisi, sıfırdan başlayarak tamamen yeni bir fabrika veya sermaye tesisi kurmaktır ("greenfield inyestment": yeşil alan yatırımları). İkincisi .ise yabancı ülkede halen mevcut bir tesisi devralmak biçiminde olur ve şirket birleşmeleri (merger) veya şirket satın alımları (acquisition) biçiminde gerçekleşir. Şirket birleşmeleri, şirket evliliği olarak da adlandırılır; burada iki şirket (birisi yabancı) eşit koşullarda birleşerek tek şirket haline gelmektedir. Şirket sarın alımı durumunda ise bir şirketin yabancı ülkedeki başka bir şirkete ait hisse senetlerinin tamamını veya çoğunluğunu satın alarak onu kendisine katması söz konusudur. Dış yatırımların bir bölümü mali yatırım niteliğindedir. Bunlar tahvil ve hisse senedi gibi sermaye piyasası menkullerine.ya da,yabancı hazine bonosu, dö viz, banka mevduat hesabı gibi kısa süreli (para piyasası) araçlara yapılan yatırımla rı kapsar. Mali nitelikteki dış yatırımlar hakkında önceki bölümde gerekli açıklama larda bulunulmuştu. Diğer kısım ise yurt dışında bina, tesis, fabrika ve taşınmaz mal gibi fiziki üretim araçlarına yapılan yatırımları kapsar. Bu bölümde asıl ilgi konu muzu oluşturanlar bu tip yatırımlar, özellikle de üretime dönük olanlardır. Dolaysız yabancı" sermaye yatırımlarının en önemli Özellikleri, yatırımcının yurt dışındaki tesisin mülkiyetine kısmen veya tamamen sahip olması ve aynı za manda onun yönetim ve. denetimini elinde bulundurrnasıdır. Dışarıdaki işletme genellikle ana şirketin elindeki teknoloji, ticari sırlar, yönetim bilgileri, ticaret unvanı (trademark) ve öteki kolaylıklardan yararlanır.,Karşılığında ise, kısmen ya da tamamen kazanılan kârları, ham madde, yarı işlenmiş veya mamul malları ana merkeze aktarır. Faaliyetlerini çeşitli gelişmiş ve az gelişmiş ülkelere yaymış olan çok uluslu şirketler, ileri üretim teknolojileri ve yönetim bilgileri kullanırlar. Yönetim kadrola rında çeşitli uluslardan profesyonel yöneticiler ve teknik elemanlar görev yapar. Ancak bu şirketlerin asıl sahipleri kuşkusuz ki, onların hisse senetlerini elinde bu lunduran portfolyo yatırımcılarıdır. Çok uluslu bir şirketin iyi yönetilmesi ve yüksek 598 Bu tanımlamalardan anlaşılacağı gibi, çok uluslu işletmelerin yabancı bir ülkede tamamen yeni üretim tesisi kurmaları, yatırımın yapıldığı ülkenin (ev sahibi ülke) sermaye stokunu artırıcı etki doğurur. Oysa, o ülkedeki mevcut bir şirketle birleşme veya onun satın alınması (merger and acqauisition: M&A investments) sermaye stokunda bir artışa neden olmaz. Bu tür yabancı sermaye yatırımları için, ancak yeni teknoloji ve yönetim bilgileri getirme, çok uluslu işletmenin dış pazar lama kanallarından yararlanma gibi etkiler söz konusu olabilir. , , Çok uluslu bir şirket, sınır ötesinde bir tesis kurarken veya mevcut tesisi kendine katarken onun yüzde yüz oranında mülkiyetine sahip olmayı tercih eder. . Bunun nedeni bazı kritik kararları tek başına almasının sağlayacağı serbestlik veya 600 ULUSLARARASI İKTİSAT işletmeye özgü bazı bilgi, beceri, uygulama veya tekniklerin yabancı ortağın eline geçmesinin arzu edilmemesiyle ilgili olabilir. Ev sahibi ülke hükümetleri de yabancı sermayenin ülke ekonomisine daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla, onun yerli şirketlerle ortaklık biçi minde kurulmasını arzu ederler. Bu şekilde bir yabancı şirketin ev sahibi ülkedeki bir yerli şirketle birlikte sahip oldukları şirketlere, ortak girişim (joint venture) veya yabancı sermayeli şirket gibi isimler verilir. Geçmişte bazı az gelişmiş ülkelerin yabancı sermaye politikalarında yaban cı sermaye kabulü için öne sürülen koşullar arasında buna da yaygın olarak yer ve rilmekteydi. Ancak, dış yatırımları ülkeye çekebilmek için girişilen ülkeler arası rekabet sonucunda bu tür kayıtlar bugün çoğunlukla kaldırılmış bulunmaktadır. II. DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE VE PORTFOLYO (PORTFÖY) YATIRIMLARI Yukarıda değinildiği gibi "dış yatırım" sözcüğü genellikle hem dolaysız dış yatırım lar, hem de yabancı portfolyo yatırımları için kullanılır. Bilindiği üzere, portfolyo yatırımları tasarruf sahiplerinin hisse senedi ve tahvil satmalımı biçiminde yaptıkları j yatırımlardır. Hisse senetleri, temsil ettikleri paylar ölçüsünde, onu çıkartan işletme lerin mülkiyetine ortaklık hakkı sağlar; dolayısıyla yatırımcı, şirket kârından bir pay alır. Tahviller ise bir tür ödünç fon elde etme araçlarıdır,: ortaklık hakkı vermezler; tahvil sahibi ödünç verdiği fonlar karşılığı bir faiz geliri elde eder. Buna göre, yabancı bir şirkete ait hisse senedi satın alan yatırımcı da bir dış yatırım yapmış olur. Ancak bu bir portfolyo yatırımıdır ve bunu dolaysız yabancı sermaye yatırımı ile karıştırmamak gerekir. İki tür yatırım arasındaki farklar şöyle belirtilebilir. (a) Dolaysız; yatırımların ana özelliği yurt dışında yeni yapılan veya satın alınan mevcut bir üretim tesisinin yönetiminin yabancı şirketin elinde veya deneti minde olmasıdır. Portfolyo yatırımlarında ise hisse senedi sahibinin işletme yöneti mi üzerinde ancak dolaylı bir denetim hakkı vardır. Bu hak, elinde hisse senedi bulunan yatırımcının şirket genel kurulunda vereceği oylarla kullanılır.. Fakat, özel likle işletmenin hisse senetlerinin çok sayıda yatırımcı arasında dağıtılmış olduğu bir durumda, bireysel olarak yatırımcının yönetim üzerinde uygulayabileceği dene tim çok önemsizdir. Dolaysız yatırımlarda ise yabancı yatırımcı, şirket hisselerinin en az yüzde 10 gibi bir payına sahip olup yönetimde etkin bir rol oynamaktadır. (b) Portföy yatırimlari bir şirketin hisse Şeflerinin yabancılar tarafından satın alınmasından ibarettir. Bu tür yatırımlarda yabancı ülkeye yalnızca bir döviz girişi söz konusu olur. Dolaysız yabancı sermaye ise çoğunlukla sermaye ile birlikte öteki faktörleri de içerir. Başka bir deyişle, dolaysız yabancı sermaye yatırımları maddi ve maddi olmayan kaynaklardan oluşan bir paket durumundadır. Bu paketin içinde döviz, makine ve donatım, teknoloji, iş becerisi ve yönetim bilgileri ile birlik te pazarlama kanalları da yer alabilir. (c) Portfolyo yatırımları dolaysız yatırımlara göre çok daha hareketli, değiş ken ve geçici niteliktedir. Bu tür yatırımları yapanların hedefi kısa dönemde olabil- BÖLÜM20: DOLAYSIZ YABANCISERMAYE YATIRIMLARI 601 diğince yüksek getiri elde etmektir. O bakımdan yatırım ortamını etkileyen ekono mik ve siyasal koşulların olumlu yönde değişmesi, ülkeye akan yabancı portfolyo yatırımlarında büyük artışlar doğurabileceği gibi, beklentilerin olumsuza dönüşme si de ülkeden ani olarak büyük ölçüde portfolyo sermayesi çıkışına neden olabilir. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarında ise yatırımcı, uzun vadeli hedeflere göre hareket eder. Bu tür yatırımların ülkeyi terk etmesi çok daha güçtür, çünkü üretim tesisinin satılıp nakte dönüştürülmesi ve yatırımın ülke dışına çıkartılması kolayca sağlanamaz. Ayrıca, portfolyo yatırımı ülkeyi terk ettikten, bir süre sonra, koşullar düzelince tekrar geri dönebilir. Dolaysız yatırımlar için bu çoğu kez söz konusu değildir. (d) Yatırımları yapanların kimlikleri de birbirinden farklıdır. Dolaysız yatı rımlar ağırlıklı olarak çok uluslu şirketler tarafından yapılır. Portfolyo yatırımlarını yapanlar ise finansal kurumlar, kurumsal yatırımcılar veya doğrudan doğruya birey sel yatırımcılardır. (e) Günümüzde yaşanan deneyimler gösteriyor ki, mali krizlerle portfolyo • - fonlarının çıkışı arasında yakın bir ilişki vardır. Bu da yukarıda belirtildiği üzere, portfolyo yatırımlarının hareketliliğinden ileri gelmektedir. Ülkede oluşan koşullar yatırımcının beklentilerini karşılamaktan.uzaklaşınca, öteki kısa vadeli yatırım fon ları (sıcak para) ile birlikte portfolyo fonları da vakit kaybetmeden ülkeyi terk etme ye başlamaktadır. Bu çıkışların ani ve büyük kütleler halinde yapılması ise ev sahibi ülkenin dış rezervleri üzerindeki baskıyı büsbütün artırarak, ekonomik istikrarsızlı ğın kolayca bir mali krize dönüşmesine bile neden olabilmektedir. Böylece, dolaysız yabancı sermaye yatırımları ile portfolyo yatırımları ara sındaki farkları ortaya koyduktan sonra şimdi firmaların dışa açılma süreçleri üze rinde duralım. III. F İ R M A L A R I N DIŞA AÇILMAYA KARAR V E R M E L E R İ İç piyasada faaliyet gösteren ve dış piyasalara açılmayı düşünen bir firmanın deneyebileceği birkaç yol vardır. Bunları aşağıdaki gibi açıklayabiliriz: (a) İhracat yoluyla dış piyasaya girme: Bir firma açısından dışa açılma sürecinin ilk aşaması genellikle ihracatla başlar. Daha sonraki aşamada ise ih racat yerine doğrudan dış piyasada üretim yapılır. Malın ana ülkedeki tesislerde üretilip dış piyasalara ihraç edilmesi, dolaysız dış yatırıma göre daha az risklidir. Çünkü, dışa açılma stratejisi başarı lı olmazsa uğranılacak kayıplar çok yüksek olmayacaktır. İhracat için ana ülke de yapılan üretim göreceli açıdan düşük maliyetli olduğundan, gerektiğinde dış piyasadan geri çekilmek fazla güçlük doğurmaz. Bununla birlikte, ihracat yoluyla dış piyasalara açılmanın bazı olumsuz yönleri de vardır. Örneğin satış sonrası hizmetlerinde aksamalar olabilir. Ba kım, onarım, yedek parça sağlanması, geri ödeme gibi hizmetler, istenen kalite ve düzeyde verilmeyebilir. Ayrıca ithalâtçı ülkenin koyduğu kısıtlamalar dola yısıyla malın yabancı müşteriye sağlanmasında sorunlar çıkabilir. 602 ULUSLARARASI İKTİSAT Yabancı hükümetlerin ithalâta fiziki kontroller yerine gümrük vergileri koymaları da yabancı tüketiciler açısından fiyatları aşırı biçimde,yükseltebilir. Buna bir de malı uzak mesafelerden ithal etmenin yol açacağı taşıma giderlerini eklemek gerek. Son olarak şuna da işaret edelim ki, tüketiciler daima yerel olarak üretilen malları tercih etme eğilimindedirler. Yabancı sermaye tarafından da ya pılmış olsa,yerli üretim hiç değilse ülkede iş olanakları yaratır. Bütün bu ve bu nun gibi nedenler dolayısıyla büyük şirketler, ihracata genellikle uluslararası işletmecilik deneyimlerinin ilk aşaması olarak bakarlar. : (b) Doğrudan dış yatırım: Firma ihracat yoluyla girdiği dış piyasada yeterli bir talep oluştuğunu görürse, ayrıntılı bir fizibilite çalışmasından sonra o piyasada doğrudan üretim kararı alabilir. Bu karar, talebin devamlılığına, piyasadaki potan siyel rekabete ve ülke riskine debağlr olacaktır. Çok uluslu şirketler, dolaysız dış yatırımlarını ya yeni bir tesis kurmak, ya-da halen mevcut bir şirketi satınalmak biçiminde gerçekleştirirler. (c) Lisans anlaşmaları: İhracat ile dolaysız dış yatırım arasında uzlaştırı cı formül de lisans (licencing) anlaşmalarıdır. Lisans, firmanın elindeki teknoloji veya üretim yönteminin yabancı bir işletmeye kiralanmasıdır. Yabancı şirket, lisans anlaşması sayesinde söz konusu malı kendisine verilen teknik özelliklere _> uygun biçimde üretir. Mallar satıldıkça da kazançların bir bölümü, lisans sözleş mesinde belirtildiği şekilde, kiralayan ana şirkete gönderilir. Lisans bedeli olarak ana şirkete yapılan ödemelere "royalty" denmektedir. Lisans'ın bazı avantajları"vardır: İhracattaki gibi taşıma giderleri yoktur. Üretim yerel firma tarafından yapıldığından, dolaysız yatırım da gerektirmez; o bakımdan içerdiği riskler düşüktür. Bununla birlikte, lisansın ana firma açısından doğurabileceği bazı olum suz etkilere de değinmek gerekir. Yerel firma, lisans anlaşmasıyla ürettiği malı ana ülkeye veya ana şirketin elindeki üçüncü ülke piyasalarına ihraç edebilir. Bu da ana firmanın satışlarını azaltır. Bu endişenin sonucu olarak, çoğunlukla lisans anlaşmalarına, lisansı alan firmanın lisans verenin ana ülkesine veya onun ihracat yaptığı piyasalara satışta bulunamayacağı biçiminde kayıtlar konulur. İkincisi, ana şirketin kendi lisansı ile üretilen mallarda kalite kontrolü yapma olanağı da oldukça sınırlıdır. Kalitesiz olarak üretilen mallar da şirketin itibarını zedeleyebilir. Üçüncüsü de yerel firmaya verilen, teknik sırların, o ülke deki rakip firmalara sızdırılmasını önlemenin güçleşmesidir. IV. DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE Y A T I R I M L A R I N I N N E D E N L E R İ Bugünkü anlamda dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının tarihçesi oldukça yeni sayılır. Bu yatırımların dünyada yaygınlaşması 1950'lerin sonrasına rastlar. Do laysız dış yatırımların nedenleriyle ilgili olarak çok sayıda ekonomik, davranışsal ve stratejik etken üzerinde durulmuş ve bu konuda oldukça kabarık bir literatür oluşmuştur. Aşağıda dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının nedeni olarak ileri BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 603 sürülen belli başlı etkenler gözden geçirilecek, daha sonra da bununla ilgili olarak geliştirilen bazı teoriler üzerinde durulacaktır. (1) Ham madde kaynakları (availability of raw materials): Ham madde kaynakları yeryüzüne dengeli biçimde dağılmış değildir. Ham maddelerin işle tilmesine yönelik tesisleri, madenlerde olduğu gibi bu kaynakların bulunduğu yerlerde kurmak zorunluluğu vardır. Geleneksel dış yatırımların nedenleri bununla ilgilidir. Geçen asırda ve bu asrın başlarında ana ülke sanayilerinin ihtiyacı olan ham maddelerin sağlanması için, Batılı şirketlerin yatırımları, bu kaynakların bulunduğu az gelişmiş ülkelere yapılmıştır. Ancak yine de şu sorun ortada durmaktadır: Ham madde kaynakları neden yerel firmalar tarafından değil de yabancı şirketler tarafından işletilmiştir? Bunun cevabı yabancı firmaların sahip oldukları büyük sermaye, ileri teknoloji ve yöneticilik bilgisi gibi özelliklerle ilgilidir. (2) Üretim faaliyetlerinde dikey veya yatay bütünleşme (integrating operations): Üretim faaliyetlerini üretimin ilk aşamasından nihai mal aşaması na kadar aynı yönetim altında toplamak, dikey bütünleşme (vertical integration) diye adlandırılır: Örneğin ham petrolün çıkartılması, damıtılması ve dağıtılması gibi. Tek yönetim altında dikey bütünleşmenin önemli maliyet avantajları sağladığı durumlarda dış yatırımın başta gelen amacı bununla ilgili olabilir. Bütünleşme bazan'da aynı aşamadaki üretim faaliyetlerinin ortak işletme yönetimi altında toplanmasını gerektirebilir. Buna da yatay bütünleşme (horizontal integration) denmektedir. Sözgelişi, yalnızca petrol dağıtım faaliyetlerinin birleşti rilmesi gibi. İster dikey, ister yatay bütünleşme biçiminde olsun, Kindleberger'in de işaret ettiği gibi, belirli üretim aşamalarını çeşitli ülkelerde gerçekleştirmenin mali yet avantajı sağladığı durumlarda, faaliyetlerin farklı ülkelere yaygınlaştırılması doğal bir sonuç olarak ortaya çıkar. 1 (3) Aktarılamayan bilgilerin (non transferable knowledge) varlığı: Firma lar üretimle ilgili:sahip .•oldukları teknik bilgileri, patent veya lisans anlaşmaları biçiminde diğerlerine satabilirler. Fakat, geliştirilen bir üretim yönteminin veya ürün patentinin, firmanın kendi elinde bulundurmasını zorunlu kılan bazı özel du rumlar olabilir. Söz gelişi, öyle bilgiler vardır ki, bunlar uzun yılların deneyim ve birikimine bağlı olup, satılması uygun değildir. Dolayısıyla bu gibi durumlarda doğrudan üretim kaçınılmaz olabilir. (4) Şirket unvanın korunması (protecting reputations): Bazı firmalar, iş haya tında çok olumlu bir isim veya markaya sahiptirler. Hattâ, ünleri ülke sınırlarının dışına yayılmıştır. Lisans anlaşması yapılıp ürünün imâl hakkı yabancı üreticilere verildiğinde ise aynı kalitenin tutturulabileceğînden emin olmayabilirler. Dolayısıyla, ürün kalitesi ne ve ünlerine zarar gelmemesi için, mallan yurt dışında da kendileri üretmeyi tercih edebilirler. Örneğin, bazı lokantalar zincirinde (McDonald's, Whimpy's, vs.) bu düşün celerin özellikle etkili olduğu söylenebilir. 'Charles P. Kindleberger, American Business Abroad, Yale University Press, 1969. 604 BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI ULUSLARARASI İKTİSAT (5) Şirketin marka veya unvanından yararlanmak istemesi (exploiting reputations): Burada amaç, yukarıdaki durumda olduğu gibi, unvanı korumak de ğil, tersine bundan.yarar sağlamaktır. Bankacılık sektöründe örneğin, isim yapmış olmak çok önemlidir. Bir bankanın uluslararası üne sahip olması, tasarruf sahiple rinde güven doğurarak mevduatı artırıcı etki yapar. Nitekim, büyük bankaların hızla uluslararası nitelik kazanma sürecine girmelerinde bu faktörün önemli bir rolü olmuştur. leşmiş ülkelerde bankacılık yasalarının getirmiş olduğu düzenlemeler, bunlardan kurtulmak üzere bankaları yurt dışında şubeler açmaya yöneltmiştir. Bunun gibi, ülkedeki çevre koruma standartlarının getirdiği kısıtlamalar dan kurtulmak isteyen bazı imalât sanayii firmaları, üretim için düşük çevre stan dartlı ülkeleri seçmişlerdir. Çevreyi kirleten ve kamu sağlığına zarar veren en düstriler (çimento, kimya vs.) arasında bunun birçok örnekleri görülebilir. (11) Firmanın müşterilerim izlemesi (symbiotic relationships): Bazı endüstrilerdeki firmaların, müşterilerini izlemeleri gereklidir. Müşterileri, yurt dışı na yatırım yapınca, onlar da o yörelerde şube veya ofis açarlar. Bankalar, danış manlık ve menkul kıymet aracı şirketleri bir ölçüde bu niteliktedir. (6) Şirket sırlarının korunması (protecting secrecy): Üretime ilişkin bil gilerde gizliliğin çok önem taşıdığı durumlarda, lisans anlaşması değil, dolaysız dış yatırım tercih edilir. Çünkü lisans sahibi, bu bilgilerin dışarıya sızmasını ön lemede patent sahibi kadar özen göstermeyebilir 2 (7) Ürünün yaşam dönemlerinde son aşamaya ulaşılmış olması (product life-cycle hypothesis): Ürünlerin yaşam dönemi hipotezine göre, yeni bir ürünün gelişmesi tamamlandıktan ve iç piyasa sınırına ulaşıldıktan sonra, bu piyasada daha fazla kâr olanakları kalmaz. Kâr artışını sürdürülebilmek için, daha az gi rilmiş bulunan ve belki de rekabetin daha sınırlı olduğu yabancı piyasalarda üre tim yapmak gerekli olabilir. (12) Yatırımları uluslararası çeşitlendirme (diversify internationally): Dış yatırımlar, hissedarlar açısından dolaylı olarak portfolyo çeşitlenmesi sağlar (kuşkusuz pay sahiplerinin kendilerinin portfolyo çeşitlendirmesi yapmamaları varsayımı altında). . ı , Üretimin tek bir piyasa ile sınırlı bulunması durumunda, nakit akımları göreceli bir istikrarsızlık gösterir. Firma, ürün çeşitlendirmesi ile bunu bir ölçüde dengelemeye çalışabilir. Fakat, aynı ülkedeki tüm ürünlerin satış koşullarının benzer yönde etkilenmesi normaldir. Yani çeşitlendirme ile sistematik risk gideri lemez. Oysa firma, üretimini uluslararası düzeyde çeşitlendirerek bu riski bir ölçüde azaltabilir. Çünkü tüm ülke ekonomileri aynı yönde dalgalanmazlar. Raymond Vernon tarafından savunulan bu hipotezden anlaşılacağı gibi, dış yatırım, ulusal piyasada uzun süre yerleşmiş olmanın ve iyi iş yapmanın bir sonucudur. 3 Bu görüş açısından, Amerikan firmalarının dış piyasalarda egemen olmaları da ürün devrelerinin ileri aşamalarında bulunmaianyla ilgilidir. (8) Oligopolcü piyasa yapısı:. Birkaç büyük firmanın piyasaya egemen ol duğu durumlarda, birinin alacağı kararlar diğerlerini de etkiler. Dolayısıyla biri dış yatırım yapınca, diğeri de piyasayı ona kaptırmamak için aynı yola gider ve yatırım yoluyla dış piyasaya açılır. .... (13) Ucuz yabancı faktör kullanımı: Emek ve doğal kaynak maliyetleri, ülkeler arasında büyük değişmeler gösteriyor. Dolayısıyla emek ve doğal kaynak yoğun malların bu faktörlerin bol ve ucuz olduğu yerlerde kurulması, üretim maliyetlerini düşürücü etki yapar. Çoğu Amerikan şirketlerinin Meksika, Malez ya, Kore, Hindistan, Hong Kong ve Tayvan gibi yörelere yaptıkları yatırımlarda bu faktörün önemli etkisi vardır. Japon firmaları da giderek Meksika ve diğer ucuz emek ülkelerine doğru yönelmektedir. s • (9) İthalâtçı ülkenin koyduğu tarife ve kotalardan kaçınma: İhracatçı firma, dış alıcı ülkenin uygulamaya koyduğu tarife ve kotalar karşısında, o piyasayı kaybetme tehlikesi ile karşılaşır. Bu durumda, tarife ve kotalarm etkisinden: kurtulup o piyasayı eskisi gibi elde tutmanın'.en etkili yolu, söz.konusu piyasada üretime başlamaktır. Ame rikan yatırımlarının 1960'lıyıllardâ Batı. Avrupa'ya akışı bu nedenle ilgilidir. Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulup, dışta kalan ülkelere (ABD dahil) ortak gümrük tarifesi uygulanmaya başlanınca, Amerikan şirketlerinin bölgeye ihracatı bundan olumsuz biçimde etkilenmişti. O bakımdan, söz konusu şirketler yatırımlarını kitleler halinde Topluluk ülkelerine yapmaya başladılar. (10) Ulusal piyasadaki yasal düzenlemelerden ve kısıtlamalardan kur tulma (avoiding regulations): Bankaların ve bazı imalât sanayii alt sektörlerinin uluslararası alana yayılmalarında önemli'bir etkendir. ABD'de ve diğer sanayi- 2 Erich Spitaler, "A Survey of Recent Quantitative Studies of Long-Term Capital Movements," IMFStaffPapers, March 1971, ss. 189-217. 'Raymond Vemon, "International Investment and International Trade in Product Life-Cycie," Quarterfy Journal of EconomicsM&y 1966, ss. 190-207. 605 Böylece, dolaysız dış yatırımların nedenleri konusunda literatürde üze rinde durulan belli başlı faktörleri gözden geçirdikten sonra, şimdi bu konuda geliştirilen bazı teorilerden söz edilecektir. • : . V. DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE Y A T I R I M I N I M AÇIKLAYAN T E O R İ L E R . , Dolaysız yabancı sermaye ı yatırımlarının dünyada yaygınlaşması son 50-60 yıllık döneme ait bir gelişmedir Konuyla ne Klâsik, ne de Neo Klâsik İktisatçılar ilgi lenmişlerdir. O bakımdan, Uluslararası Ticaret Teorisi analizlerinde de dolaysız yabancı sermaye yatırımlarına yer verilmiş değildir. Dolayısıyla konunun teorik yönden incelenmesi yeni nesil iktisatçılarına kalmıştır. Yakın geçmişte dolaysız yabancı sermaye konusunda ortaya atılan ve test edilen birçok teori vardır. Fakat bunların her birisi yukarıda gözden geçirildiği gibi, daha çok belirli bir faktör üzerinde durarak yabancı sermayeyi açıklamaya çalış makta, o nedenle de dar bir alana yönelik kalmaktadır. 606 ULUSLARARASİ İKTİSAT BÖLÜM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Yııhııııcı sermaye konusundaki bir teoriden en azından şu sorulara yanıt 607 Dolayısıyla, bu olumsuzluklardan kurtulmak için ikinci firmanın izlemesi gereken yol, ilk firma gibi yatırımını dış piyasalara yapmaktır. Söz gelişi, Coca Cola'nın yatırımla girdiği bir piyasaya, Pepsi Cola'nm da'girmesi bu şekilde açıkla nabilir. Yukarıda değinilen nedenler arasında, firmanın dış piyasaya yatırım yapan müşterilerini izleyerek o piyasalarda şube açması, dışarıdaki ucuz ham madde ve işgücü kaynakları, ithalâtçı ülkenin tarife ve öteki dış ticaret kısıtlamalarından kur tulmak istemesi, vs. gibi etkenler bu grup içinde ele alınabilir. vermesi beklenir: • Aıın (llkeıle kurulu şirkuller neden başka bir ülkeye yatırım yaparlar? -Yabana bir ülkeye dolaysız yatırım yapan şirketler nasıl oluyor da, o piyasa hakkında dnlıa fazla bilgi sahibi olan yerli şirketlerle rekabet edebilmektedirler? -Şirketler ihracat veya lisanslanclırnıa yerine yabancı ülkeye neden yatı rımı tercih ederler? Buna göre yabancı sermaye konusunda geliştirilen çok sayıdaki teori ge nel bir yaklaşımdan hareket edilerek şu dört başlık altında toplanabilir: Tekel üstünlüğü teorisi, içselleştirme teorisi, oligopolistik tepki teorisi ve OLI modeli. 3. İçselleştirme Teoremi Bir firmanın sahip olduğu özel bilgilerden tam olarak yararlanabilmesinin, o yeni bilgilerin başkalarının eline geçerek üretimde kullanılmasını önlemenin en etkin yolu, onu içselleştirmek; yani lisans anlaşmaları yerine bu bilgileri şirketin kendi üretiminde kullanmasıdır. 6 Böylece şirketin dışa bağımlılığı ile birlikte, ilerde ortaya çıkabilecek risk faktörleri de azaltılır. Yukarıda değinilenler arasında yer alan şirket sırlarının korunması, şirketin marka ve unvanından yararlanmak, dikey ve yatay bütünleşme gibi faktörler bu kapsamda düşünülebilir. 1. Tekel Üstünlüğü Teorisi Bu teoriye göre, çok uluslu şirketin yerel şirketler karşısındaki üstünlüğünün nedeni, ona tekel gücü sağlayan etkenlerdir. Tekel üstünlüğü yaratan bu etkenler yabancı şirkete özgüdür, piyasadaki öteki işletmeler bunlardan yararlanamazlar. Dolayısıyla tekel üstünlüğü teoremi, yabancı sermaye yatırımlarını bu firmaların faaliyet gösterdikleri yabanci piyasalarda rekabetçi koşulların bulunmaması ile açıklar. Buradan anlaşılacağı gibi, yukarıda gözden geçirilen dikey bütünleşme, yatay bütünleşme, aktarılmayan bilgiler,, şirket unvanından yararlanma, ürünün yaşam dönemleri modeli, vs. gibi etkenler tekel üstünlüğü yaratan etkenler ara sında düşünülebilir. Tekel üstünlüğü teoremi 1960'larda Stephan Hymer tarafından ortaya atılmıştır. 4 2. Oligopolcü Tepki Teorisi Oligopolcü tepki teoremine göre, birkaç büyük firmanın egemen olduğu bir piyasa da (oligopol piyasası) firmaların birisinin kâr, fiyat, satış, yatırım, vs. gibi kritik konularda aldıkları bir karara, diğerleri de benzer bir kararla tepkide bulunurlar. Buna göre, benzer malı ihraç eden iki firmadan birinin yabancı piyasada doğrudan yatırım yaparak orada bir üretim üssü oluşturması, onun dış piyasayı ele geçirerek öbür firmanın ihracatının azalmasma yol açabilir. Çünkü bu firma, yabancı piyasada . daha düşük maliyetle1 üretim yaparak, müşterilere yakın olduğu için onlara satış sonrası hizmetleri sağlayarak yeni bilgi, beceri elde ederek ve değişik mal ve hiz metler üreterek bir rekabet üsffinlüğü sağlayabilir.5 4 4. O L I Modeli ' OLI modeli, bir grup iktisatçının dolaysız yabancı sermaye konusunda ayrıntılı bir teori geliştirmek üzere yaptıkları çalışmaların bir sonucu olup günümüzde yaygın biçimde kullanılır.7 Model, içerdiği kavramların İngilizcedeki baş harflerinin bir araya getirilmesinden oluşur. Buna göre O (ownership) sahiplik üstünlüklerini, yani işletmenin yalnız kendisinde bulunan üretim ayrıcalıklarını, L yerle ilgili üstünlükle ri (location), yani yatımın yapılacağı piyasa konumuyla ilgili üstünlükleri, I de içsel leştirme (internalization) üstünlüklerini, diğer bir deyişle, şirketin bir piyasaya ne den başka yollarla değil de doğrudan yatırım biçiminde gireceğini açıklamaktadır. Dolayısıyla OLI modeli adı verilen bu teorik çerçeveye göre, yurt dışında yatırım yapacak işletmenin bu piyasalara girmeden önce kendisine rekabet üstünlü ğü sağlayacak olan yöntemler, teknikler, bilgi ve beceriler (O) geliştirmiş olması gerekir. Bunlar arasında örneğin, AR-OE kaynaklı gelişmiş üretim teknolojileri, • farklı ürünler, yönetim ve pazarlama bilgileri, vs. bulunabilir. Diğer yandan yatırımın yapılacağı ülkenin konumunun (L) da yatırımın kâr lılığını sağlayacak özellikte olması gerekir. Bunun için, örneğin ilgili piyasada te kelci güç elde etmek kadar o piyasadaki makroekonomik koşulların uygunluğu da önem taşır; örneğin ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanmış olması, sağlam bir alt yapının bulunması, dengeli bir kur, faiz ve fiyat politikası izlenmesi, vs. gibi. Stcphan Hymer^ "The multinational Corporation and the l Law of Uneven Development," 6 Economics and the World Order: From the 1970's lo the 1990's, Ed. By Jagdish N. Bhagwati, N e w 7 York, I'rcel'rcs, 1972, s. 130. 5 İTedcrick T. Knickerbocker, Oligopolistic Reaction and Multinational Enterprise, Harvard Univorsity l'res, 1973, s. 18. Franklin R. Root, International Trade and Investment, South- Western Publishing, 1997, 204. Bu iktisatçılar arasında örneğin şu gibi tanınmış isimler yer almaktadır: Dunning, Vemon, Caves, Hymer, Buckley, Casson, Rugman ve Hennart. Fazla bilgi için bkz.: Lars Cotelheim, s.A., On the Treatment ofFinance-SpecificFactors Wilhin the OLI Paradigm, The Research In stitute of Industrişal Economics, Stockholm, 2001. 608 ULUSLARARASI İKTİSAT . Nihayet, şirketin o piyasaya ihracatla veya lisans anlaşması yapmak yerine, doğrudan yatırımla girmesini gerektiren üstünlükler bulunmalıdır. Bunlara içselleştirme üstünlükleri (I) dendiğini yukarıda belirtmiştik. Örneğin, teknolojiyi sürekli güncelleştirmek, bu teknolojileri yaratan teknik .eleman kadrolarım denetim altında tutmak, vs. bu arada belirtilebilir. OLI modeline göre değinilen bu üç koşul'sağlandığı taktirde, çok uluslu iş letme ortaya çıkacak fırsatlardan yararlanmak üzere, doğrudan yatırım yapma yolu na gidecek, aksi halde ihracat veya lisans yolunu tercih edecektir. VI. DÜNYADAKİ D OLAYSIZ YABANCI SERMAYE Y A T I R I M L A R I 1980'lerden önce dünyadaki dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının en büyük payı Lâtin Amerika ülkelerine giderdi. 1980 başlarında ortaya çıkan dış borç krizi dolayısıyla bölgedeki üretim artışının ciddi biçimde yavaşlaması üzerine bu du rum değişti. Lâtin Amerika ülkelerinde büyük istikrarsızlıklar yaşanırken, Doğu Asya ülkeleri hızlı biçimde büyümekte ve dünya ekonomisi ile bütünleşmekte idiler. Dolayısıyla o tarihlerden sonra Doğu Asya ülkeleri dolaysız yabancı ser maye yatırımlarının en çok tercih ettiği bölge durumuna gelmiştir. 1990'lardan sonra ise ekonomisi hızla gelişen Çin, yabancı sermayenin yeni gözdesi olmuştur. Bugün Çin, tüm az gelişmiş ülkeler içinde tek başına en fazla yabancı sermaye çeken ülke konumundadır. Tablo 20-1'de 1994-2005 döneminde dünyadaki dolaysız yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin rakamlar hem yatırım yapılan, hem de yatırım yapan ülkeler açısından gösterilmiştir. Buna.göre, 1994-99 döneminde ortalama yıllık 548.1 milyar dolar olan dünya yabancı sermaye yatırımları, 2005 yılında 916.3 milyar dolara çık mıştır. Bu yatırımlardan en fazla pay alanlar gelişmiş ülkelerdir. Nitekim gelişmiş ülkelerin oranı 1994-99 döneminde yüzde 68.2 ve 2005 yılında yüzde 59.2'dir. Ge lişmiş ülkeler içinde de en fazla dolaysız sermaye yatırımı,. Avrupa Birliği'ne yapıl maktadır. 2005 yılında bu bölgede 421.9 milyar dolar dolaysız yabancı sermaye yatı rımı gerçekleştirilmiştir (gelişmiş ülke yatırımlarınm yüzde 75.8'i). 1994-1999 döneminde ortalama yüzde 30.4 olan az gelişmiş ülkelerin payı yaşanan mali krizler nedeniyle 2000'de.yüzde 18.9'a:kadâr düşmüş, ancak 2003 yılında 1994r 1999 ortalamasının üzerine çıkabilmiştir. Oysa bu ülkelerin, kalkınmaları açısından dolaysız yabancı sermaye yatırımlarından beklentileri çok daha büyüktür., • ,. Tablonun alt yarısında ülke gruplarının ve bazı ülkelerin yaptıkları do laysız yabancı sermaye yatırımlarına yer verilmiştir. Tablo bir kez daha dolaysız yabancı sermaye yatırımlarını yapan ve bu yatırımların yöneldiği ülkelerin ağır lıklı olarak sanayileşmiş ülkeler olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Kısacası, dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının büyük çoğunluğu bir sanayileşmiş ülkeden başka bir sanayileşmiş ülkeye gitmektedir. Bu arada, kal kınmaları açısından taşıdığı büyük öneme karşın, az gelişmiş ülkelere giden yatı rımlar oldukça düşük düzeylerde kalmaktadır. BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 609 Tablo 20-1: Dünyadaki Dolaysız Yabancı Sermaye Giriş ve Çıkışları, 1994-2005 (Milyar dolar v e yüzde) . . . Dolaysız Bölge ve ülke 1994-99 (yıllık Dünya Gelişmiş Ülkeler (Dünya toplamına %) Avrupa Avrupa Birliği Japonya ABD Az gelişmiş ülkeler (Dünya toplamına %) Çin Türkiye Güney ve Doğu Avrupa* (Dünya toplamına %)) 2000 Yabancı Sermaye Girişleri 2001 2002 2003 2004 2005 832.2 599.3 72.0 393.1 382.0 6.2 159.5 221.4 26.6 46.9 3.4 11.5 1.4 617.7 441.2 71.4 314.2 307.1 9.2 74.5 163.6 26.5 52.7 1.1 12.9 2.1 557.9 358.5 64.3 274.1 253.7 6.3 53.1 175.1 31.4 53.5 1.7 24.2 4.3 710.8 396.1 55.7 217.7 213.7 7.8 122.4 275.0 38.7 60.6 2.9 39.6 5.6 916.3 542.3 59.2 433.6 421.9 2.8 99.4 334.3 36.5 72.4 9.8 38.7 4.3 ortalama) ' 548.1 373.9 68.2 226.4 210.3 3.4 124.9 166.4 30.4 40.7 0.8 7.8 1.4 1 409.6 1 133.7 80.4 721.6 696.1 8.3 314.0 266.8 18.9 40.7 553.1 486.6 88.0 326.5 304.2 22.8 114.3 64.9 11.7 2.2 1.6 0.3 1.244.5 1 097.5 764.2 684.8 88.0 871.4 813.1 88.2 474.0 435.4 38.3 124.9 76.7 0.9 9.1 0.6 Dolays z yabancı sermaye yatırımı Dünya Gelişmiş Ülkeler (Dünya toplamına %) Avrupa Avrupa Birliği Japonya ABD Azgelişmiş ülkeler Dünya toplamına % Çin Güney ve Doğu Avrupa* (Dünya toplamına %) 31.6 142.6 143.8 11.6 0.9 3.2 0.3 10.0 6.9 2.7 0.4 539.5 485.1 89.6 281.7 265.8 32.3 134.9 49.7 9.2 2.5 4.7 0.9 yapanlar 561.1 514.8 813.1 686.3 89.9 317.0 286.1 28.8 129.4 35.6 6.3 - 0.2 10.7 1.9 84.4 368.0 334.9 31.0 222.4 112.8 13.9 1.8 14.0 1.7 778.7 646.2 83.0 618.8 554.8 45.8 -12.7 117.5 15.1 11.3 15.1 1.9 •Bağımsız Ülkeler Topluluğu (CIS) dahil Kaynak: U N C T A D , fVorld Investment Report, Overview, 2006. 2. Şirket satın alımları ve birleşmeleri: Daha önce de değinildiği gibi, ya bancı sermaye yatırımları, sıfırdan başlanarak yeni bir üretim tesisinin kurulması (greenfıeld investments: yeşil alan yatırımları), veya mevcut tesislerin birleştirilme si, ya da satın alınması (M&A investments). biçiminde yapılmış olabilir. Son yıllar da, mevcut şirketlerin yabancılara satışı biçiminde gerçekleştirilen yabancı sermaye yatırımları Türkiye'de .de önemli yer tutmaya başlamıştır. Bankacılık, iletişim ve haberleşme gibi hizmet kesimleri başta olmak üzere, birçok alandaki ulusal şirketin yabancılara satışı yapılmıştır. Tablo 20-2'de 1987-2005 döneminde dünyada.şirket satm alımı veya bir leşme biçiminde yapılan ve bir milyar doların üzerinde olan dolaysız yabancı ser maye yatırımlarıyla ilgili veriler yer almaktadır. Tabloda özellikle 1998'den sonra bu tür yatırımlarda hızlı bir artış olduğu görülmektedir. Nitekim 1987 yılında top lam değeri 30 milyar dolar olan 14 satış işlemi yapılmışken 1997'de bu sayı 114'e, toplam değer de 129 milyar dolara çıkmıştır. Artış hızı ondan sonra da sürerek BOLÜM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI UL USLARARASIİKTİSA T 2000 yılında satış sayısı 175'e, toplam yatırım değeri de 866.2 milyar dolara ulaşmıştır. O tarihten sonra dünyada yaşanan mali krizler nedeniyle bu tür yatı rımların hacmi azalmıştır. 2005 yılında işlem sayısı 141, toplam değer de 454.2 milyar dolar olmuştur. Tablo 20-2 Dünyadaki Şirket Satmalımı ve Birleşmeleri ( 1 m i l y a r dolar v e üzeri) Yıllar İşlem sayısı 1987 1988 1989 1990 14 22 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 26 33 7 10 14 24 36 43 64 86 1999 2000 2001 114 175 113 2002 2003 2004 81 56 75 141 2005 Değeri 30.0 49.6 59.5 60.6 20.4 21.3 23.5 50.9 80.4 94.0 129.2 329.7 522.0 866.2 378.1 213.9 141.1 199.8 454.2 VII. Ö Z E L BAZI DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Farklı bazı özellikleri olan dolaysız yabancı sermaye yatırımlarıyla ilgili olarak, aşağı da montaj sanayi yatırımları, yap-işlet devret modeli ve zorunlu yeni yatırımlar üze rinde durulacaktır. i. Montaj Sanayii Toplamın yüzdesi 40.3 42.9 42.4 40.4 25.2 26.8 28.3 40.1 43.1 41.4 42.4 62.0 68.1 75.7 63.7 57.8 47.5 52.5 63.4 Kaynak: U N C T A D , World Investment Report 2006, s. 14 Tablonun son sütununda dünyadaki toplam dolaysız yabancı sermaye yatırımları içindeki şirket satın alımı ve şirket birleşmeleri biçiminde yapılan yatırımların paylan yer almaktadır. Ekonomik krizlerin yaşandığı 1990 başla rı ve 2000 yılı başlarında bu oranlarda düşüş görülmesine karşın, dönemin sonlarında yeniden bir artış ortaya çıkmış ve örneğin 2005'te oran yüzde 63.4 olmuştur. Şirket satın alımları ve birleşmeleri biçimindeki yatırımlarda son dö nemde görülen artışların bir diğer nedeni de çok uluslu işletmeler yanında özel hisse senedi yatırım fonlarının (private equity funds) da portfolyolarında bu tür yatırımlara giderek artan oranda yer vermeleridir. Söz konusu yatırım ların sektörel dağılımında ise az gelişmiş ülkelerde bankacılık, fınans, tele komünikasyon, emlâk komisyonculuğu gibi hizmet kesimleri ilk sıralarda gelir; sanayileşmiş ülkelerde ise hizmetlerle imalât sanayii sektörlerinin ağır lıkları yaklaşık olarak birbirine eşittir. 8 8 611 * U N C T A D , World Investment Report 2006, s. 17. •„• . Montaj (kurgu, takma sanayii) özel bir dolaysız yabancı sermaye yatırımı yöntemidir. Şöyle ki, dışarıdaki ana firmadan sağlanan temel nitelikteki ara malları, ev sahi bi ülkede yapılan bazı basit parçalarla birleştirilerek üretimin son aşaması anamer. kezin dışında gerçekleştirilir. Örneğin otomobil sanayiini alahm. Yabancı firma tarafından ana merkezden veya başka bir sanayileşmiş ülkeden getirtilen motor, şanzıman ve diferansiyel gibi parçaların, ucuz yerel işçiler kullanılarak yerli kaporta üzerine, takılması (monte edilmesi) bir montaj faaliyetidir. Az gelişmiş ülkelerde bu tür üretim özellikle ithal ikamesi politikalarının yoğun olarak uygulandığı 1960'lı yıllarda yaygındı, , Montaj sanayiinde yabancı sermayedarın amacı az gelişmiş ülkedeki düşük ücretlerden yararlanmak, tüketici piyasasına daha yakın olmak veya taşıma giderle rinden tasarruf .sağlamaktır. Montaj tipi imalât çoğunlukla ; ptomotiv, makine imalâtı ve kimya sanayii gibi piyasaya yönelimli endüstrilerde görülür. Takma ve kurma . gibi işlemler sonucunda, bu malların hacmi veya ağırlığı artar (otomobil örneğinde ki gibi). Ö bakımdan üretimin son aşamasının yurtdışında, piyasaya yakın yerlerde gerçekleştirilmesi, taşıma giderlerinden tasarruf sağlayarak üretim maliyetini dü şürmeye yardımcı olur. E v sahibi durumunda olan az gelişmiş ülkeler, montaj yoluyla yabancı ser maye ithalini, çoğunlukla belirli endüstrilerin kurulmasında ilk adım olarak düşü nürler. Bu ülkelerin, izm verdikleri montaj yatırımları genellikle ithalâtı ikame edici niteliktedir. Böylece, eskiden bitirilmiş şekilde ithal edilen malların, şimdi son aşa madan da olsa yerli üretimine başlanılmasıyla, döviz giderlerinden tasarruf sağlana cağı beklenir. Ayrıca, işsizliğin yaygın olduğu bu ülkelerde montaj sanayiinin yerli işgücüne istihdam yarannası söz konusudur. Fakat ev sahibi ülkenin montaj sanayimden asıl beklediği,; teknoloji transferi sağlaması ve yerli parça oranının artı, rılmasıyla zamanla tümden yerli üretime geçilmesidir. Montaj sanayimden bekleni... len diğer'bir yarar da kuşkusuz, ülkede gerçekleştirilen üretimin dışarıya ihraç edilerek döviz gelirlerine katkı sağlamasıdır. ;ö,f Bir kısım ülkeler montajla başlattıkları sanayilerini zamanla hemen hemen bütünüyle, yerli üretime dönüştürmeyi başarmışlardır. Bazılarında ise montaj tipi üretim, ödemeler bilançosu üzerinde ağır bir yük doğurmuş ve yerli firmaların ku rulmasını, ve. gelişmesini engellemiştir. Türkiye'de montaj tipi üretime 1960'larda özellikle otomotiv endüstrisinde başlanmıştı. Bu endüstriler ayrıca çeşitli yatırım ve ihracat teşvikleri ile de desteklenmişlerdir. 612 ULUSLARARASI İKTİSAT 2. Yap-İşlet-Devret Modeli Yap-işlet-devret (build-operate-transfer) modeli, bir ülkede temel alt yapı yatırımla rının yapılmasında, özel kesime açılmayı ve yabancı sermaye katkısını sağlamayı amaçlayan, dünyada ve Türkiye'de oldukça yeni sayılan bir modeldir. Bu yöntemle daha çok büyük elektrik santralları, barajlar, hava alanları, metrolar ve bazı karayollarının yapımı gerçekleştirilir. Devletin bu gibi projeleri bütçe kaynaklarından karşılaması, büyük bir mali yük doğurur. Yap-işlet-devret modeli hükümetlere bu alanlardaki faaliyetlerde bir tür destek gibi düşünülmüştür. îlgili projenin gerçekleştirilmesi için, uluslararası yatırım bankaları ve öte ki kuruluşları kapsayan bir konsorsiyum oluşturulur. Yatırım için gerekli fonların . sağlanması, inşaat projesinin hazırlanması, inşaatın gerçekleştirilmesi ve yatırımın tamamlanmasından sonra tesisin işletilmesi gibi işler, bu konsorsiyum tarafından yerine getirilir. Ancak proje inşaatım yapmak ve tesisi işletmekle görevli bir yerli şirket vardır. Buna göre proje, bir uluslararası konsorsiyumla yerli şirketin ortak yatırımı (joint venture) biçimindedir. Özel veya kamu kuruluşu biçiminde olan yerli şirket de yatırım üzerinde belirli oranda pay sahibidir. BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 613 -VHI. ULUSLARARASI SERMAYE AKIMLARININ ETKİLERİ: EKONOMİK ANALİZ Uluslararası sermaye akımlarının ilgili ülkelerde üretim, refah, kaynak etkinliği, faktör gelirleri ve dolayısıyla da dünya refahı üzerinde doğurabileceği önemli etki ler vardır. Aşağıda bir grafik yardımıyla bu etkiler açıklanmaya çalışılacaktır. Bu amaçla, iki ülkeli bir model ele alınacak ve sermaye faktörünün etkilerini somut biçimde ortaya koyabilmek için ülkeler arasında mal ticareti yapılmadığı varsayıla caktır. Ele alacağımız ülkeler örneğin, Türkiye ve Almanya olsun. Grafik 20-1'de görüldüğü gibi, dünyadaki toplam sermaye stokunun 00' olduğunu varsayalım. Bu sermaye Türkiye ile Almanya'nın sahip olduğu miktarla rın toplamına eşittir. VMP k T ve VMPkA Çeşitli yatırım düzeylerinde sırasıyla, Tür kiye ve Almanya'da sermayenin marjinal ürün değeri eğrileridir. Başka bir deyişle bu eğriler, her ülkede öteki girdiler (emek) sabit kalırken kullanılan sermayeyi bir birim artırmakla yaratılan marjinal fiziki ürün (MPP k ) miktarı ile malın fiyatının (P) çarpımından oluşan değerleri (MVP=MPP k xP) yansıtır. Bu tür yatırımların önemli bir özelliği gerçekleştirilecek yatırımın ürete ceği mal veya hizmetin ev sahibi ülke hükümeti tarafından belirli bir fiyattan satın alınma taahhüdüdür. Bunun için ev sahibi ülkenin dövizle ödemede bulun ması öngörülür. Projenin toplam bedeli önceden sabit bir miktar olarak belirlenmiştir. 10-15 yıl gibi belirli bir süre sonra yatırımın bedelsiz olarak ev sahibi ülke hükümetine devredilmesi kararlaştırılır. Böylece dışarıya yapılan kâr transferleri ev sahibi ülke nin toplam dış borç ile yerli ortağın koyduğu sermayeyi, gerekli faiz ve kârları, tesi sin işletme ve bakım giderlerini karşıladıktan sonratesis ev sahibi ülke hükümetine devredilir. Türkiye'de 1980'li yıllardan sonra, yap-işlet-devret modeli ile ilgili birçok proje gerçekleştirilmiştir. Bu kanaldan özellikle toplu taşımacılık, şehir suyu tesisi, elektrik enerjisi gibi temel altyapı hizmetleri alanında yararlanılmıştır. 3. Zorunlu Yeni Yatının Eğer yabancı sermaye şirketi kârlarını ana ülkesine transfer edemiyorsa, bunları yerel ülkede yeniden yatırıma (reinvest) yöneltebilir. Başka bir deyişle, bu fonları kullanarak yeni üretim tesisleri kurabilir veya mevcut tesisleri geliştirici yatırım lar yapar. Ancak bu bir "zorunlu" (forced) veya "gönüllü olmayan" (involuntary) yatırım türüdür. L: .. Ülkeler arasında yapılan yatırımların karşılıklı garanti edilmesi anlaşma ları ile yatırım kabul eden ülkelerin bu gibi önlemler almaları engellenmeye çalı şılmıştır. Dünya Bankası 'nda oluşturulan MIGA programının amacı da bu konu da yabancı yatırımcılara güvence vermektir. Rekabetçi piyasa koşulları altında sermayenin marjinal ürün değeri eğrisi aynı zamanda bu faktörün talep eğrisidir. Çünkü çalıştırılacak ek bir sermayeye yapılabilecek ödeme, hiçbir zaman onun sağlayacağı ürünün değerinden (marjinal ürün değerinden) daha yüksek olamaz. Başka bir deyişle, rekabetçi piyasa koşullan 614 UL USLARÂRASIİKTİSA T BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI altında firmalar ancak sermayenin bedelinin (faiz, sermaye malının kullanım kira sı), onun marjinal ürün değerine eşitlendiği miktara kadar sermaye talep ederler (Bu ilke doğal olarak öteki üretim faktörleri için de geçerlidir). nedeniyle dünya üretimi, dolayısıyla da dünya kaynaklarının verimliliği artmış bulunmaktadır. Dünya üretimindeki genişlemenin nedeni Türkiye'deki üretim artı şının Almanya'daki üretim düşüşünden daha büyük olmasıdır. Grafiğe göre dünya üretimindeki artış ADE üçgenin alanına eşittir. Bu da ortalama dünya faktör verimliliğindeki yükselişin sonucudur. VMPkT eğrisinin şeklinden de anlaşıldığı gibi Türkiye'nin sermaye miktar ları normal yönde, yani 0 dan başlayarak soldan sağa doğru ölçülmektedir. V M P k A nm çiziliş şekli ise bunun tersinedir; yani Almanya'nın sermaye miktarı 0' köşesin den sola doğru artar. O halde demek oluyor ki, serbest mal ticareti gibi, serbest uluslararası ser maye (ve genel olarak öteki faktörlerin) hareketi de, dünya ekonomisinde kaynak verimliliğini artırmaktadır. Ayrıca, serbest faktör hareketi, Heckscher-Ohlin mode linde serbest mal ticaretinin ortaya çıkarttığı sonuç gibi, uluslararası faktör fiyatları eşitliğine yol açmaktadır. Uluslararası serbest mal ticareti ile serbest faktör hareket liliğinin faktör verimliliği ve getirişi üzerinde aynı sonucu doğurması olayını ikti satçılar, serbest mal ticareti ile serbest faktör hareketliliğinin birbirinin ikamesi olduğu biçiminde ifade ederler. Sermayenin Türkiye'de göreceli olarak kıt, Almanya'da bol olduğunu kabul edelim. Dolayısıyla grafiğe göre ilk durumda Türkiye'de sermayenin bedeli OM gibi yüksek bir düzeyindedir. Faktörlerin tam istihdam edilmesi varsayımı altında, ülke sahip olduğu sermayenin tamamını kullanır, bu da OK dır. Almanya'da ise sermaye nin bedeli O'N gibi daha düşük bir düzeyde' olup yine tam çalışma varsayımına göre yine sahip olunan O'K toplam sermaye miktarının tamamı kullanılmaktadır. Bu iki ülkenin sermaye miktarlarının toplamı olan 0K+0'K ise iki ülkeli model gereği dünya sermaye arzun ifade eder. Faktör gelirleri: Şimdi de iki ülkedeki toplam faktör gelirleri konusuna bakalım. Sermaye stokunun Türkiye'de OK ve Almanya'da O'K olduğunu hatırla yalım. Buna göre sermaye yönünden kıt ülke olan Türkiye'de yabancı sermayeden önce ulusal sermayedarların toplam gelirleri OMDK iken, yabancı sermaye yatırım larından sonra bu gelirler OFBK ye düşer, yani ulusal sermaye sahiplerinin kazanç ları FMDB miktarında azalır. Sermaye bol ülke olan Almanya'da ise ulusal serma ye sahiplerinin gelirleri CNÂK iken, yabancı sermaye girişinden sonra bu gelirler O'GBK'ya çıkmakta, yani GNAB miktarında artmaktadır. Marjinal ürün değeri eğrisinin altında kalan alan toplam üretimi veya ülkele rin ulusal gelirini göstereceğine göre, Türkiye'nin ulusal geliri OCDK alanı kadardır. Bu miktar gelirin OMDK bölümü sermayedarlara gidecek, kalan MCD bölümü ise üretimde kullanılan öteki faktörlerin kazancım oluşturacaktır. Bü modelde üretim faktörlerinin yalnız sermaye ve emekten oluştuğu varsayıldığınâ göre bu miktar, emeğin geliridir. Benzer biçimde, Almanya'nın toplam üretim ve ulusal geliri O'HAK olup bunun.O'NAK payı sermaye sahiplerine, kalan NHA payı da emeğe gidecektir. Faktör fiyatlarının eşitlenmesi: Şimdi, iki ülke arasında sermaye akımının serbest bırakıldığını varsayalım. Doğal olarak sermaye, bu faktörün bol ve bedeli nin düşük (O'N) olduğu Almanya'dan, arzının kıt ve bedelinin yüksek (OM) olduğu Türkiye'ye doğru hareket edecek ve sonuçta iki ülkedeki sermaye bedelleri birbiri ne eşitlenecektir. Başka bir deyişle, sermaye göç ettikçe Türkiye'de sermaye bedeli düşer, Almanya'da yükselir ve grafiğe göre VE (veya OF ya da O'G) düzeyinde sermaye bedelleri birbirine eşitlenir. Dikkat edileceği gibi, E noktası iki ülkeye ait sermayenin marjinal ürün değeri eğrilerinin kesişme noktasıdır. Sermayenin marjinal ürün değerleri eşitlenince bedelleri de eşitlenmiş olur ve böylece, sermaye hareketi son bulur. " Üretim değişmeleri: Grafiğe göre faktör bedelleri eşitliğinin sağlanabilme si için VK miktar sermaye Almanya'dan Türkiye'ye gitmiştir. Sermaye sahipleri nin sermayeyi ülkelerinden çıkartıp yabancı ülkede yatırım yapmaları ise ülkelerin toplam üretim düzeylerini, dünya üretimini, faktör gelirlerini ve faktör verimlilikle rini etkileyecektir. Önce üretimdeki değişmelere bakalım. Almanya'ya ait VK kadar serma yenin Türkiye'ye yatırılması ile, Türkiye'deki sermaye stoku artacağı için toplam üretim de artar. Bu ülkede önceki üretim OCDK iken şimdi OCEV olmuş, yani DEVK kadar artmıştır. Almanya'da ise üretim1 düşüşü yaşanmıştır. Sermayenin ülkeden çıkışından önce O'HAK olan ulusal üretim şimdi O'HEV dir, yani KAEV ölçüsünde bir düşüş ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, serbest sermaye hareketliliği 615 : 1 Kısacası ulusal sermayedarlar, sermaye ithal ülkede bir gelir kaybına uğrarken, sermaye ihraç eden ülkede bir gelir artışı sağlamaktadır. Bu duruma göre, dünya ekonomisinin tümü açısından sermayedarların net kazançlı veya zararlı çı kacakları gibi genel bir yargıda bulunma olanağı yoktur. Çünkü sonuç, sermaye akımlarının miktarına ve iki ülkede sermaye verimliliğindeki değişmelere (VMP eğrilerinin eğimine) bağlıdır. Ama şunu da eklemeyi unutmayalım: Dünya üretimi artmış olduğundan, eğer dünya gelirinin yeniden bir dağılımı yapılabilmiş olsaydı, tüm sermaye sahipleri eskisinden daha iyi bir duruma gelebilirlerdi. Ücretlere gelince; üretimde sermaye ile birlikte yalnız emek olmak üzere iki faktör kullanıldığı ve sermaye transferinden önce ve sonra bu faktörlerin tam çalışma içinde bulunduğu varsayımları altında, sermaye ithal eden ülkede ücretle rin ve toplam ücret gelirlerinin artacağı, sermaye ihraç eden ülkede ise, tersine, bu , gelirlerin azalacağı gösterilebilir. Nitekim grafiğe göre yabancı sermaye girişinden önce Türkiye'de toplam ücret gelirleri MCD iken, sonrasında FCE olmuş, yani FMDE alanı kadar artmıştır. Sermaye girişi sonucu, işçilerin ortalama olarak daha yüksek miktarda sermaye ile çalışmalarından ötürü işçi verimliliğinin, dolayısıyla ortalama ve toplam emek gelirlerinin artması doğaldır. Almanya'da ise tersi olmuş; çıkan sermaye dolayısıyla işçi başına kullanı lan sermaye azalmış, dolayısıyla da ücretler düşmüştür. Grafiğe göre sermaye ihra cından önce ücret gelirleri NHA iken, sermaye çıkışından sonra NGEA kadar aza larak GHE olmuştur. Sermaye geliri konusunda olduğu gibi, sermaye akımlarının net dünya ücret gelirleri üzerindeki etkisi konusunda da kesin sonuca ulaşma ola- 616 ULUSLARARASI İKTİSAT nağı yoktur. Bu da sermaye akımlarının miktarına, emeğin verimliliğindeki değiş melere, vs. bağlıdır. Ancak şu söylenebilir; dünya üretimi artmış olduğuna göre, eğer bu yeni dünya gelirleri dengeli biçimde dağıtılabilirse, tüm işçiler de daha iyi bir durumda olacaklardır. Ulusal gelirler üzerindeki etki: Son olarak sermaye akımının ilgili ülkele rin ulusal gelirleri üzerindeki etkileri konusunda da belirsiz olmayan bazı sonuçlara ulaşabiliriz. Yine sermaye ve emek olmak üzere iki faktörün varlığını kabul etmek teyiz. Buna göre, Türkiye'de ulusal gelir toplam ücretlerle toplam sermaye gelirle rinden oluşur. Yukarıda gösterildi ki, sermaye akımları bu ülkede toplam ücretleri FMDE kadar artırmış, sermaye gelirlerini iseFMDB kadar azaltmıştır. Bu iki ala nın karşılaştırılmasından, işçilerin ücret gelirlerindeki artışın sermaye sahiplerinin gelirlerindeki düşüşten daha büyük olduğu anlaşılır. Böylece de,.Türkiye'de ser maye girişi nedeniyle, ulusal gelirin (toplam, faktör gelirlerinin) artacağı sonucuna varılabilir. Grafikte bu artış, BDE üçgen alanı kadardır. Benzer şekilde, Almanya'dan dışarıya sermaye çıkışı, bu ülkede toplam ücretleri NGEA kadar azaltırken, sermayedarların gelirlerini NGBA kadar artır maktadır. Dolayısıyla, Almanya'da ulusal gelir ABE kadar net bir artış gösterir. Özetle, uluslararası sermaye hareketliliğinden iki ülke de kazançlı çıkar. Dolaysız yabancı sermaye akımının kısıtlanması ise dünya ekonomisine, verimliliğin düş mesi ve ulusal gelirlerin azalması biçiminde önemli bir maliyet yükler. Böylece, yabancı sermaye akımlarının dünya ekonomisinde kaynak verim liliği, ilgili ülkelerde faktör gelirleri ve toplam ulusal gelir etkilerini inceledik. Şimdi sıra, yabancı sermaye kabul eden ülkelerde yabancı sermaye yatırımlarının doğurabileceği olumlu ve olumsuz etkilerin gözden geçirilmesine gelmiştir. XX. EV SAHİBİ ÜLKENİN YABANCI SERMAYEDEN KAZANÇ VE KAYIPLARI Ülkeler yabancı sermaye politikalarını düzenlerken doğal olarak bu yatırımlardan bazı yararlar beklerler. Ancak yabancı sermayenin ev sahibi ülkede doğurabileceği olumsuz etkiler de vardır. I. Dolaysız Yabancı Sermaye Yatırımlarının Yararları Yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülke (yatırımın yapıldığı ülke) bakımından belli başlı ekonomik yararlarını aşağıdaki gibi belirtebiliriz: a. Ekonominin üretim kapasitesinin artması: Yabancı sermaye, ev sahibi ülkenin sermaye birikimine ve üretim kapasitesine dolaysız olarak katkıda bulunur. Az gelişmiş olmanın başlıca özelliği, sermaye birikiminin yetersizliğidir. Yabancı sermaye, hem başlangıçta getirdiği sermaye ile, hem de sağladığı kârları yeniden yatırarak, gittiği ülkenin üretim kapasitesini artırıcı etki doğurabilir. b. Üretim artışı ve istihdam yaratma: Yabancı sermaye yatırımları, sağladı ğı yeni üretim kapasitesi ile reel ulusal üretimin artmasına ve istihdamın genişleme sine yol açar, böylece de ülkenin işsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunur. BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 617 c. Yeni teknoloji ve yönetim bilgisi getirme: Yabancı sermaye, teknoloji ve işletmecilik bilgisini de beraberinde getirir. Bu özelliği dolayısıyla yabancı sermaye yatırımları, ülkelerarası teknoloji transferi yollarından birisini oluşturur. Ev sahibi ülkeler yabancı işletmelerden, kendi ülkelerinde araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunmalarını ve yerli personeli modern teknoloji ve işletmecilik konularında eğit melerini beklerler. d. Döviz girişi sağlama: Yabancı sermayenin getirdiği dövizler, uzun dönemde ithalâtı ikame edici ve ihracatrartırıcı etkiler yaratarak, gidilen ülke nin ödemeler dengesinin düzelmesine katkıda bulunur. Fakat daha sonra yurtdı şına yapılan kâr transferleri de ödemeler dengesini olumsuz etkiler. Bu bakım dan ev sahibi ülkeler çoğunlukla yabancı sermaye şirketlerinin kâr transferlerini sınırlandırıcı düzenlemelerde bulunur ve bunlardan, kârlarını yeniden yatırıma yöneltmelerini isterler. e. İhracatı artırma: Az gelişmiş ülkeler, ülkeye giriş izni verirken, bu fir maların ihracata yönelik üretim yapmalarını gözönünde bulundururlar. Uluslararası nitelikte olan yabancı firmaların dış piyasalar konusunda geniş deneyimleri ve yer yüzüne yayılmış satış ve pazarlama kanalları vardır. Ev sahibi ülke, yabancı şirketin bu olanaklarından yararlanarak ihracatını artırmayı amaçlar. / İç tekelleri kırma, rekabet ve dinamizm yaratma: Yabancı sermaye yerli ekonomiye dinamizm kazandırır ve iç rekabeti artırır. Yerli sanayinin tekelci bir yapıya sahip olması durumunda yabancı firmaların piyasaya girişi, tekelciliği kıra rak kaynak verimliliğinin artmasına ve iç fiyatların düşmesine neden olabilir. g. Ölçek ekonomisi yaratma: Çoğunlukla yabancı sermaye, sahip olduğu teknolojik üstünlük nedeniyle piyasa hacmi geniş ülkelere girer. Bu yatırımların önemli bir özelliği ölçek ekonomisi yaratmalarıdır. Yerli girişimler kapasitelerinin sınırlı oluşu nedeniyle, bu derece önemli ölçek ekonomisi yaratma olanağına sahip olmayabilirler. Ölçek ekonomisi ise maliyetlerin ve fiyatların düşmesi, rekabetçiliğin ve tüketici refahının.armasi sonucunu doğurabilir. h. Devlet hazinesine vergi geliri sağlama: Etkin bir vergi sisteminin uygu lanabildiği durumlarda, yabancı sermayenin sağladığı kârlar ev sahibi ülke hüküme ti için önemli bir vergi kaynağı oluşturabilir. Ancak, çok yüksek vergi oranlarının yabancı sermaye yatırımlarının girişi üzerinde caydırıcı etkide bulunabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Yabancı sermaye konusunda, ülkeler birbirinden farklı politikalar izle mişlerdir. Bazıları oldukça liberal bir tutum benimsemiş, bazıları ise yabancı sermaye üzerine çok çeşitli sınırlamalar koymuşlardır. Bu kayıtlamalar genel likle yatırım alanı, getirilen teknolojinin türü, yabancı sermayenin yerli ortaklık içindeki payı, kâr transfer oranı, faaliyet süresi ve ihracat zorunluluğu gibi ko nuları kapsar. Ancak 1980'lerden sonra gelişmiş ve az gelişmiş, hemen hemen tüm ülkeler yabancı sermaye konusunda çok daha liberal bir uygulama içine girmiş bulunmaktadırlar. 618 ULUSLARARASI İKTİSAT 2. Dolaysız Yabancı Sermayenin Olumsuz Etkileri Yabancı sermayenin, yatırım yapılan (ev sahibi) ülke üzerinde doğurabileceği önemli bazı ekonomik ve siyasal sakıncalar vardır. Bunları da aşağıdaki gibi belirtebiliriz: a. Ekonomi üzerinde yabancı denetiminin artması: Yabancı sermaye yatı rımlarının temel özelliği, işletme yönetimi üzerinde dolaysız bir denetim sağlamak tır. Bu bakımdan, bir plâna bağlı olmadan kabul edilen yabancı sermaye, ana sektör leri ele geçirerek ekonomiyi denetimi altına alabilir. Bu ise ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığının tehlikeye sokabilir. Bu durumda belirli amaçlara yönelik para, maliye ve dış ticaret politikası uygulama serbestliği de kalkar, bağımsız bir sanayileşme politikası dâ-izlenemez. Aşırı bir durum olarak ülkedeki siyasal kurum ve kuruluşların bile yabancı nüfuzu altına girme tehlikesi doğabilir. Yabancı serma ye yatırımlarının oranı ne kadar artarsa bu sakıncalar o derece büyür. b. Yerli şirketler karşısında haksız rekabet üstünlüğü ve yerel ekonomide tekel kurma: Yabancı sermaye işletmelerinin arkasındaki dev sermayecileri teknolo ji ve yöneticilik bilgisi, küçük ölçekli yerli şirketler karşısında kendilerine büyük bir haksız rekabet üstünlüğü sağlayabilir. Rekabet olanağı bulamayan yerli girişimciler endüstriyi terk etmeye zorlanır ve böylece yüksek gümrük duvarlarının arkasında faaliyet gösteren yabancı işletmeler, yerli ekonomide tam bir tekelci konumuna geçebilirler. c. Dış ticaret kısıtlamalarının aşılması: Yabancı sermaye yatırımları, güm rük tarifeleri ve ithalât yasakları gibi koruyucu duvarların aşılmasına olanak sağla maktadır. Dış ticaret kısıtlamaları, bazı koruyucu amaçları gerçekleştirmek üzere konulurlar. Bunlar tüketimin daraltılması, yerli üretimin artırılması gibi nedenlerle ilgili olabilir. Oysa yabancı sermaye yatırımları ile bu mallar, yurtiçinde üretilece ğinden tüketim kısılamaz. Ayrıca, üretim de tümüyle ulusal bir nitelik taşımaz. Çünkü çoğu kez gidilen ülkede üretimin en son aşaması yapılır, hammadde ve yarı işlenmiş ürünler ithalât yoluyla dışarıdaki âna merkezden karşılanır. Bu ise yerli üretimi dışa bağımlı kılmakta ve ülkenin döviz rezervleri üzerine büyük bir baskı doğurmaktadır. d. Yerli yatırımları azaltıcı etki: Yabancı sermaye şirketi, daha sonraki yatı rımlarını kısmen veya tamamen ev sahibi ülkenin mali piyasalardan borçlanarak finanse eder. Bu da iç faiz oranlarını yükseltir ve mali piyasalarda fonlar yabancılara gittiği için yerli firmalar bu piyasalardan dışlanmış olurlar (crovvding-out). Başka bir deyişle, ülke halkının yapmış olduğu tasarruflarla yerli firmalara değil, yabancı şirketlere fon arz edilmiş olur. Bu da bazan fonların daha verimli olabilecekleri alan lardan saptırılması sonucunu doğurabilir. Örneğin, yabancıların ilgi duymadıkları küçük ve orta boy işletmelere (KOBİ'lere) gidecek fonlar bu durumdadır. e. Döviz giderlerini artırıcı etki: Yabancı şirketler çoğu durumda, beklendi ği gibi ihracata yönelmemekte, hammaddeleri yerli kaynaklardan değil, yurtdışında ki ana merkezlerinden sağlamakta ve daha sonraları yaptıkları kâr transferleriyle de ödemeler bilançosu üzerindeki baskıyı artırmaktadırlar. BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 619 f. Kur dalgalanmalarına neden olma ve mali kriz ortamı oluşturma: Yaban cı sermaye, girerken de çıkarken de ülkenin döviz piyasalarında dalgalanmalara neden olabilir. Girişte döviz arzını bollaştırarak (ev sahibi ülkede uygun kur politi kaları izlenmemesi varsayımı altında), ulusal paranın aşırı değer kazanmasına neden olabilir. Bu da ithalâtı artırıp ihracatı caydırarak dış ticaret bilançosunu olumsuz etkiler. Diğer yandan, ülkedeki olumsuz gelişme veya beklentilerden dolayı yaban cı sermayenin yoğun biçimde ülkeyi terk etmesi de, ülkenin döviz rezervlerini erite rek dış ödemelerinde bir kriz ortaya çıkmasına veya mevcut krizin daha da derin leşmesine yol açabilir. Bununla birlikte, mali kriz yaratma bakımından dolaysız yabancı sermayenin, kısa süreli yabancı; para veya portflyo yatırımları (sıcak para fonları) kadar sakıncalı olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü dolaysız yabancı ser maye durumunda yabancı sermayedarın tesisini kapatıp, ya da yatırımını likiditeye çevirtip yurt; dışına transfer etmesi daha güçtür.. .. : g. İhracatı kısıtlama: Ayrıca; çok uluslu şirket yabancı ülkede şube açınca bu şubenin ihracatta kendisiyle rekabete girmesine genellikle izin vermez. Bunun için ana ülkenin, kendi piyasasına veya onun denetimi altındaki üçüncü ülkelere ihracatını yasaklar. Böylece ev sahibi ülkenin ihracat olanakları yapay biçimde da raltılmış olur. h. Teknolojik bağımlılık: Yabancı işletmeler araştırma ve geliştirme faali yetlerini gittikleri ülkelerde değil, ana merkezlerinde toplarlar. Ev sahibi ülkelerin araştırma faaliyetlerine katılmamaları ve yeni teknikleri sürekli olarak yurtdışından ithal etmek zorunda bırakılmaları, teknolojik bağımlılığın artması demektir. Ayrıca, yabancı sermaye yoluyla ev sahibi ülke belirli teknolojileri kullanmaya zorlanır, bu ise sanayileşmeyi ve ulusal teknolojideki gelişmeyi olumsuz yönde etkileyebilir. ı. Ekonomik bütünlüğün bozulması ve işsizlik artışı: Az gelişmiş ülkelerde yabancı sermaye yatırımları, ekonominin bütünlüğünü de bozabilir. Yabancı serma yeli işletmelerde ileri üretim teknikleri uygulanırken, diğer alanlarda geleneksel üretim yapısının sürdürülmesi, ekonomiyi iki bölüme ayrılmış (düal) bir yapı içeri sine sokabilir. Yabancı sermaye şirketlerinin sermaye yoğun teknolojiler kullanma sı, az işçi çalıştırmaları ülkenin, işsizlik sorunlarını daha da artırabilir. Buna yabancı işletmelerle rekabet edemedikleri için piyasadan çekilen yerli işlentıelerin doğurdu ğu işsizliği de eklemek gerekir. , i Şirket satınalmaları biçiminde gelen yabancı sermaye: Yeni bir tesis kurmak yerine, az gelişmiş ülkede mevcut bir tesisin satınalınması ile gelen yabancı sermayenin sağlayabileceği yararlar çok daha sınırlıdır. Kurulu bir tesisin satın alınması biçiminde olduğu için bu tür, yatırımların üretim kapasitesini artırma, istih dam yaratma, yeni teknoloji getirme ye ihracat artışı sağlama gibi etkileri de çok tartışmalıdır. : , j. Transfer jiyatlandırması: Dolaysız yabancı sermayenin doğurabileceği sakıncalardan birisi de transfer fıyatlandırması diye adlandırılır. Çok uluslu bir şir ketin farklı ülkelerdeki iki şubesi veya bir şubesi ile ana merkezi arasında yapılan mal ve hizmet ticaretinde uygulanan fiyatlara transfer fıyatlandırması (transfer 620 UL USLARARASIİKTİSA T BÖLÜM 20: DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI pricing) adı verilir. Çoğu kez bu malların uluslararası piyasalarda benzerleri yoktur. Diğer bir deyişle, bunlar o firma tarafından üretilen çok özel nitelikteki ürünlerdir. O bakımdan çok uluslu işletmenin bir şubesi, ana merkezden veya başka bir şube den satın aldığı mala çok yüksek, sattığı mala da çok düşük fiyatlar uygulayabilir. Böylece kârlar yurt dışına, örneğin vergi oranı düşük bir ülkedeki (vergi cenneti diye bilinen) şubeye aktarılır. Böylece, ev sahibi ülke hem bir vergi kaybına uğrar, hem de bu ülkeden dışarıya bir anlamda sermaye kaçırılmış olur. O yüzden, transfer fıyatlandırması konusu, ev sahibi ülke hükümetleri ile yabancı sermaye şirketleri arasında daima önemli bir anlaşmazlık konusu olmuştur. için büyük çaba gösterdiler. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, GATT, vs. bu sürecin sonucu olan kuruluşlardır. 9 Yabancı sermaye, geçmişte ekonomi literatüründe çok tartışılmış bir konu dur. Yabancı sermayeyi savunanlar daha çok serbest girişimcilik ve piyasa meka nizmasından (Iaissez faire doktrini) yana olanlardır. ÇoL uluslu şirketlere karşı çı kanlar ise ekonomik faaliyetler üzerinde hükümet denetimini savunurlar. Yabancı sermayenin lehinde ve aleyhindeki görüşlerin büyük ölçüde siyasal değer yargılarından kaynaklandığı görülüyor. Uygulamada her iki görüşe de hak verecek pek çok örnek bulunabilir. Çok uluslu şirket ile ev sahibi ülkenin ekonomik çıkarları bağdaştınlabildiği sürece, yabancı sermaye yatırımları ülke yararınadır. Bugün dünya ülkelerindeki duruma bakıldığında, bu konudaki tartışmaların bir yana bırakıldığı ve hemen hemen tüm ülkelerin yabancı sermayeyi kendilerine çekebil mek için adeta bir yarış içine girdikleri görülüyor. X. ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Çok uluslu şirketler bir ana merkezi bulunan ve bu merkeze bağlı olarak değişik ülkelerde üretim yapan şubfelerden ve bağlı birimlerden oluşan işletmelerdir. Mer kez, şubelerin yönetimini denetler ve bir sinir sisteminin beyni gibi görev yapar. Dış ülkelerdeki şubeler buna karşılık olarak, elde ettikleri kazançları (tamamını veya bir kısmını) ana merkeze transfer ederler. Çok uluslu şirketler üretim faaliyetlerini küreselleştirmiş olari dev kuruluş lardır. Aynı anda birçok ülkede üretim yaparlar. Büyük bir sermaye ve teknoloji gücünü temsil ederler. Çeşitli uyrukta işçi, mühendis ve yönetici çalıştırırlar. Bu tür işletmeler, bazı yazarlar tarafından XX. Asrın ekonomik ve sosyal alandaki en büyük gelişmesi olarak nitelendirilmiştir. Bugünkü anlamda çok uluslu işletmelerin ortaya çıkması 1950*1i yıllara rastlar. Bunun önemli bir nedeni uluslara rası ulaşım ve iletişim araçlarında yaşanan hızlı gelişmelerdir. Jet uçakları ile taşı macılığın başlaması, ucuz ve hızlı haberleşme hizmetleri şirketlerin küresel çapta faaliyette bulunmasını kolaylaştırmıştır. İkinci neden de daha çok uluslararası eko nomik ve siyasal düzende yaşanan gelişmelerle ilgilidir. Savaş sonrasında ülkeler barış ortamının sürekliliğini sağlayacak ekonomik ve siyasal koşulların yaratılması 621 Çok uluslulaşmaya ilk başlayanlar Amerikan şirketleri olmuştur. Amerikan şirketlerinin dışa açıldıkları ilk bölge Batı Avrupa'dır. Kişi başına düşen gelirin hızla artması ve tüketici zevk ve tercihlerinin ABD ile benzer olması, bu bölgeyi Amerikan şirketleri için doğal bir yatırım alanı durumuna getirmekteydi. Ayrıca, 1960'larda Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kurulması bölge içi ticareti genişlete rek Batı Avrupa'ya ABD yatırımlarını özendirmiştir. Fakat 1970'lerde Amerikan şirketlerinin Avrupa'ya yatırımları azalmaya başladı. Çünkü Avrupa'da ücretler neredeyse ABD'deki düzeylere ulaşmıştı. Dola yısıyla, üretim maliyetlerini düşürüp yemden maliyet avantajı sağlayabilmek için değişik bölgelere yatırım yapmak gerekmekteydi. Diğer yandan, Avrupa ülkelerinin savaşın yıkıntılarını onarıp hızlı bir büyüme sürecine girmeleri ile birlikte, bu ülke lere ait firmalar da uluslararası yatırıma başlamışlardı. Amerikan piyasası Avrupa şirketleri için önemli bir pazar olmuştu. Nitekim 1980'lerin sonlarında Avrupa şir ketlerinin ABD'deki yatımları, Avrupa'daki Amerikan yatırımlarım geçmişti. Bu sıralar Lâtin Amerika, Orta Doğu ve Uzak Doğu da çok uluslu işletmeler için yeni yatırım üsleri durumuna gelmişti. Zaman geçtikçe çok uluslulaşma sürecine öteki yeni sanayileşen ülkeler, Japonya, Güney Kore, vs. de katılmıştır. Kısacası 1970'lerde çok uluslu işletmelerin dünya ekonomisindeki rolü bü yük ölçüde artmıştı. Ancak bunlara karşı eleştiriler de yoğunlaşmaktaydı. Bu eleşti riler arasında, çok uluslu şirketlerin Avrupa'da ve başka yerlerde ulusal ekonomileri denetim altına almaları ve Amerikan kültürünün yayılmasında bir araç olmaları, çevre kirliliği yaratmaları, vergi kaçırmaları, vs. gelmekteydi. 1990'larda dünyada başlayan liberal ekonomiye dönüş ve küreselleşme sü reci ile birlikte, çok uluslu işletmelere karşı eleştiriler de.neredeyse duyulmaz ol muştur. Bu tarihlerden sonra gelişmiş veya az gelişmiş olsunlar, hemen hemen tüm ülkeler çok uluslu şirketlerin yatırımlarını kendi ülkelerine çekebilmek için aşırı ölçüde özendirici politikalar uygulamaya başlamışlardır. Gerçekten de çok uluslu işletmeler küreselleşmenin temel kuruluşlarıdır. Mal ve hizmetlerin tüm dünya çapında üretilmesini sağlarlar, faaliyetlerini küresel çapta plânlar ve tüm dünyaya yeni fikir, model ve teknolojiler yayarlar. Ancak kuruluş şekilleri, mülkiyet yapıları ve faaliyet amaçları bakımından önemli farklılık gösterirler. Önce, yukarıda da belirtildiği gibi, bu şirketler ya dışarı da yeni bir şube kurulması veya mevcut bir yerli şirketin satın alınması ya da ser mayesinin artırılması yoluyla yayılırlar. Ayırıcı özellikleri, yabancı ülkedeki şirketin denetimini ellerinde bulundurmalarıdır. 10 9 Deniz Arıkan, Türkiye 'de Doğrudan Yabana Sermaye Yatırımları, Arıkan Yayınları, İs tanbul, 2006, s. 15. '"Yabancı ülkedeki bir şirketin yönetimini ele geçirebilmek için ilke olarak hisse senetle rinin yüzde 5 1 ' i n e sahip olmak gerekir. Ancak hisselerin çok sayıda ortak arasında dağılmış olduğu durumIarda,çok daha düşük bir oranda (yüzde 10 gibi) hisse senedine sahip olmak bile şirket yöne timini ele geçirmeye yeterli olabilir. 624 ULUSLARARASI BÖL ÜM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMAYE YA TIRIMLARI İKTİSAT Wal-Mart Store'un yıllık satış gelirleri toplamı, örneğin Yunanistan, Finlan diya, Arjantin, Portekiz, Çek Cumhuriyeti ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin GSYİH'larından oldukça yüksek, Bulgaristan, Azerbaycan, Arnavutluk ve Mozambik, gibi ülkelerin GSYİH'larınm ise onlarca katı kadar büyüktür. İlginç olan bir nokta çok uluslu şirketlerin yıllık satış gelirleri toplamının yalnız çoğu az gelişmiş ülkelerin değil, gelişmiş birçok OECD ülkesinin ulusal gelirlerinden bile daha yüksek olması dır. Bu da söz konusu işletmelerin dünya ekonomisindeki boyutlarını yansıtma açı sından oldukça anlamlıdır. Fortune Dergisi tarafından yapılan bir sıralamaya (2005) göre dünyadaki en büyük 100 çok uluslu firma sayılarının ait oldukları (merkezlerinin bulunduğu) ülkele re göre dağılışı da Tablo 20-4'te gösterilmiştir: tablo 20-4 625 yapılacak, ülke seçimi, şirketin büyüklüğü, bağlı şirketlerin üretimleri, şubeler ara sında kaynak, girdi ve ürün transferleri, ihracat piyasaları, vb. stratejik kararların • alınması gibi. Bağlı şirketlerin bazıları hem üretim, hem pazarlama ile ilgilenirken, bazıları yalnız pazarlama veya finansman faaliyetinde bulunurlar. Çok uluslu bir şirketin ana merkezi ile şubeleri arasındaki ilişkiler aşağıda bir diyagram üzerinde gösterilmiştir. Örnek olarak dört farklı ülkede faaliyet göste ren çok uluslu bir şirket yapısı ele alınmıştır. Ana şirketle şubeler arasındaki ilişki leri göstermek için siyah oklar, şubelerin kendi aralarındaki ilişkileri göstermek için de kesikli oklar kullanılmıştır; • Dünyadaki En Büyük 100 Çok Uluslu Şirketin Ülkelere göre Dağılımı, 2005 Şirket Ülke sayısı sıralama 31 14 11 ABD 10. 9 4 4 3 İngiltere Japonya Hollanda İsviçre Çin İtalya 3 3 2 1 1 1 1 1 1 Toplam Şirket sayısına göre. Almanya Fransa Güney Kore İspanya 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Belçika Belçika-Hollanda 11 12 13 Brezilya Meksika Norveç Venezüella 14 15 16 17 100 Buna göre en büyük 100 şirketin 3 l ' i Amerikan, 14'ü Alman, l l ' i Fransız, 10'u İngiliz, vs. şirketidir. Tabloda dikkati çeken bir nokta da yeni gelişmekte olan ülkelerden Güney Kore'nin 3, Brezilya, Meksika ye Venezüella'nın da 1'er şirketle sıralamada yer almalarıdır. 2. Yönetim Biçimleri Çok uluslu şirketler, bir ana merkez ve ona bağlı şubeler arasındaki ilişkilerin oluş turduğu bir bütündür. Şube sayısı çoğaldıkça, bu ilişki ağı da o kadar karmaşık bir nitelik alır. Kuruluşun karar merkezi, beyni durumunda olan ana şirkettir. Şirketin tümüne ilişkin hedef ve faaliyetler ana merkezden yönlendirilir. Örneğin yatırım Ana şirketten yabancı ülkelerdeki şubelere doğru sürekli olarak emir ve dene tim, şubelerden ana merkeze doğru ise mal, para, bilgi akımları, vs. gerçekleşir. Şube ler, ana merkezle olduğu gibi kendi aralarında da ilişki içinde olurlar. Birbirleriyle olan bu ilişkiler üretim faaliyetlerinin gerektirdiği plânlama, teknik hizmetler ve şirket içi ticaret gibi konuları kapsayabilir. Söz gelişi, ele alınan örnekte diyelim ki, ana şir ket yeni bir teknoloji geliştirdiğinde bunu tüm yurt dışı şubelere gönderir. Şube 1, ürettiği'parçalari başka bir malın üretiminde kullanılmak üzere Şube 2'ye satabilir. Şube 2 de ürettiği nihai mallan yerel piyasasında pazarlamak üzere Şube 3'e göndere bilir, vs. Şube yöneticileri ve çalışanlaribu sistem içinde hareket ederek deneyimlerini birbirleriyle paylaşabilirler. Bazı nihai mallar ise pazarlanmak üzere, şubelerden ana şirkete bile aktarılabilir; Böylece, çok uluslu işletme sistemi, üretim, pazarlama, fi nansman, Ar-Ge ve yöneticilik konularında tam bir bütünlük göstermiş olur. Uygulamada çok uluslu işletmelerin yapısı her zaman buradaki modelde varsayıldığı kadar basit olmayabilir. Örneğin, şubeler arasında büyüklük farkları olabileceği gibi, bunların bazılarının ana şirketle doğrudan ilişkisi de bulunmaya biliri Çok'uluslu işletmeler tüm dünya üzerine yayılmış faaliyetlerinden maksi mum kâr sağlamak amacındadırlar. Onları, bireysel ülkelerdeki faaliyetlerinden çok, geneldüzeydeki faaliyetlerinin sonuçları ilgilendirir. Dev üretim ve satış hacimleri bu şirketlere, faaliyet gösterdikleri ülkelerde hükümetlerle olan' ilişkilerinde çok büyük bir ekonomik (ve siyasal) güç sağlar. Çoğu kez bu piyasalarda monopolcü veya oligopolcü durumda bulunmaları da bu ULUSLARARASI İKTİSAT güçlerini sağlamlaştırır. Bunun sonucunda fiyat ve kârları, piyasalar kaldırabildiği ölçüde yükseltmekte, öteki firmalarla anlaşarak pazarları bölüştürmekte ve yeni firmaların piyasaya girişlerini engelleyerek rekabeti kısıtlayabilmektedirler. Bu yüzden aşağıda daha yakından bakılacağı gibi, ev sahibi ülke hükümetleriyle arala rında sık sık çıkar çatışmaları ortaya çıkar. BÖL ÜM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMA YE YA TIRIMLARI 62 7 ile yapılınca, aynı zamanda döviz riski de düşürülmüş olur. Ancakj çoğu az geliş miş ülkede yerel kaynaklardan borçlanma olanaklarının çok sınırlı olduğuna da işaret edelim. Çok uluslu bir şirket ana merkezinin dışına yatırım yapmayı plânladığında, yabancı ülkede olmaktan dolayı karşılaşabileceği riskleri de hesaba katmalıdır. e. Yatırımların karşılıklı garanti edilmesi anlaşmaları: Son yıllarda yaygın olarak uygulanan yabancı sermayeyi özendirme politikalarından birisi de budur. Burada iki bağımsız ülke, aralarında yaptıkları anlaşmalarla karşı tarafa ait şirketle rin kendi ülkelerinde yapacakları yatırımlara millileştirme ve öteki siyasi risklere karşı güvence verirler. Kuşkusuz, yabancı sermayedar açısından, gidilmesi düşünü len ülke hükümetinin böyle bir güvence vermiş olması büyük önem taşır. Bu saye de firma, siyasi risklerden endişe etmeden daha kolay yatırım kararlan alır. Ülke riski yerine bazan siyasal risk de kullanılmaktadır. Ancak, ülke riski politik riskten daha geniş kapsamlıdır. Çünkü ülkeye özgü siyasal olduğu kadar, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıkları da kapsar. Ayrıca, daha önce sözünü ettiğimiz biçimde Dünya Bankası'na bağlı MIGA programının amacı da az gelişmiş ülkelerdeki yabancı'sermaye şirketlerine güvence vermektir. 3. Çok Uluslu Firmalar ve Ülke Riski Ülke riskleri arasında, yabancı sermaye şirketine bedeli ödenerek (expropriation) veya ödenmeden (confiscation) el koyma, savaş, isyan, ihtilâl, vs: gibi karışıklıklar yer alır. Bunların bir kısmı, doğrudan firmaya yönelik olmasalar bile, o ülkede yatırımı caydırıcı etki yapar. Ayrıca, karşılaşılan ekonomik sıkıntılar so nucu kambiyo denetimi uygulanması ve yurt dışına sermaye çıkışının kısıtlanması gibi riskler de vardır. Çok uluslu şirketlerin yabancı bir ülkede yatırım yapmaktan dolayı ortaya çıkabilecek riskleri önlemek üzere alabilecekleri bazı önlemler vardır. Bunları kı saca aşağıdaki gibi belirtebiliriz: a. Şirketin, üretim için zorunlu olan bir parçanın denetimini elinde tutma sı: Yabancı sermaye şirketi, kendi katkısı olmadan ev sahibi ülkede üretimin ya pılmasını olanaksızlaştırınaya çalışır. Bunun için örneğin otomobil motorunun kilit bir parçasını başka ülkedeki fabrikasında üretir. Aynı şekilde, kolalı içkilerde oldu ğu gibi, bunların özünü ana ülkede üretir ve formülünü gizli tutar. Yabancı ülkede yalnızca içki özünün sulandırılarak şişelenmesi yapılır. Gıda alanında bunun pek çok örnekleri vardır. Söz gelişi, McDonald's ve Kentucky Fried Chicken gibi gıda şirketleri kullandıkları baharatın ve öteki mal zemelerin formüllerini hiçbir zaman açıklamazlar. b. Mülkiyetin ilerde yerel ülkeye devrinin öngörülmesi: Yabancı sermaye dar ile ev sahibi ülke arasında, daha kuruluş aşamasında yapılan anlaşmada, şirke tin belirli bir zaman sonra yerel, işadamlarına devri öngörülmüş olabilir. Bazan yerel ülke hükümetleri yabancı sermaye politikalarının bir gereği olarak bu koşulu öne sürerler. : c. Ortak girişimler kurma: Daha önce de incelendiği gibi, yabancı sermaye işletmeleri yerel ülkedeki özel veya kamuya ait şirketlerle ortak girişimler (joint ventures) kurabilirler. Siyasal riski önleme yollarından birisi de budur. Nitekim çoğu Batılı ülke ve Japon çok uluslu şirketleri Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki yatırımlarında bu ilkeye göre hareket etmektedirler. d. Yerel ülkeden borçlanma: Ev sahibi ülkeden yapılacak borçlanmalar yabancı sermaye şirketi için millileştirme riskini azaltabilir. Borçlanma yerel para 4. Çok Uluslu Şirketlerde Sosyal Sorumluluk Çok uluslu şirketler, ekonomik ve kültürel bakımdan yabancı bir ortamda faaliyet gösterirler. Örgütlenme şekline göre farklılık göstermekle birlikte, şubeler ana mer kezin denetimi altında bulunurlar. Ekonomik ve mali faaliyetler tek merkezden planlandığı için, firma bakımından önemli olan, bir bütün olarak kâr maksimizasyonuna ulaşmaktır. O nedenle firmanın küresel çıkarlarıyla, içinde faaliyet gösterdiği Ülkelerin ekonomik çıkarları her zaman aynı doğrultuda olmayabilir. Örneğin firma, eğer ekonomik koşulları uygun bulmuyorsa işçisine yol verir, bir süre eksik kapasite ile üretimini sürdürebilir, hammadde ve ara mallarını yerli ülkeden değil, ana ülke den sağlamak yoluna gidebilir, ys. Çok uluslu firmaların uyguladıkları bu ve benzeri, politikalar ulusal ekono milerde istihdam, iç fiyatlar, dış ödemeler bilançosu ve teknolojik gelişme gibi yön lerden önemli etkiler doğurur. Hatta, çok uluslu işletmeler isteklerini kabul ettire bilmek için bu politikaları ilgili hükümetlere bir baskı aracı olarak kullanma yoluna bile gidebilirler. Örneğin, geniş işçi çalıştıran bir yabancı şirketin işçilere yol verme, ya da temel nitelikteki bir maddenin üretimini kasıtlı olarak azaltma tehdidinde bulunması gibi. O nedenle çok uluslu şirketlerle hükümetler arasında sık sık anlaş mazlıklar yaşanabilir. Çok uluslu şirketlere karşı ev sahibi ülkede tepki gösterilmesinin geleneksel bir nedeni, bunların ülkenin siyasal egemenlik ye bağımsızlığım zedelediğine olan inançtır. Arkalarındaki büyük ekonomik güç, onları adeta "devlet içinde devlet" konumuna getirir. Ayrıca ana merkezlerinin bağlı bulunduğu ülke hükümetleri de bu kanaldan ev sahibi ülke üzerine siyasal baskı yapma olanağı elde edebilirler. O bakımdan geçmişte, özellikle bağımsızlığına yeni kavuşmuş olan ülkeler bu şirketleri adeta eski sömürgeciliğin bir uzantısı olarak görmüşlerdir. Ancak yal nız az gelişmişler değil, gelişmiş ülkeler de bunlara karşı önemli bir tepki göstermiş lerdir. Örneğin, 1960'larda Avrupa'ya akan Amerikan yatırımları, bu ülkenin Avrupa'daki ekonomik ve siyasa! gücünü artırması yanında, Amerikan kültürünün de 628 yoğun şekilde yayılmasına neden olduğu için yoğun eleştirilere konu olmuştu. Söz gelişi reklâm kampanyaları ile, ulusal zevklerin Amerikan malları yönünde değişti rildiği (Coca Cola gibi) ve işlerin "Amerikan usulü" görülmeye başlandığı iddia edilmişti. 1960'ların ortasında Fransız gazeteci Jean Jacque Servan-Schreiber "Ame rika Meydan Okuyor" diye Türkçe'ye de çevrilen ünlü bir kitap yayınlamıştı. Yaza rın asıl amacı Avrupa'da giderek yoğunlaşan Amerikan yatırımlarının ekonomik, kültürel ve siyasal sakıncalarına işaret etmekti. Kısacası, bütün sorun yabancı sermaye şirketinin kısa süreli kârlarından ne ölçüde vazgeçeceği ve içinde faaliyet gösterdiği toplumun sosyal ve ekonomik amaçlarına ne ölçüde katkıda bulunacağıdır. Bu tür katkılara genellikle çok uluslu şirketin "sosyal sorumluluğu" adı verilir. O nedenledir ki, birçok yabancı sermaye şirketi politikaları gereği, kamuoyu desteğini sağlamak üzere ev sahibi ülkelerdeki toplumsal gelişmelere duyarlılık göstermekte ve yardım faaliyetlerine katılmaktadır. XI. ULUSLARARASI VERGİLENDİRME SORUNLARI Çok uluslu şirketleri ve genel olarak uluslararası alanda faaliyet gösteren firmaları çok yakından ilgilendiren bir konu da yurt dışı faaliyetlerden doğan kazançların vergilendirilmesidir. Vergi yasa ve uygulamaları açısından ülkeler arasında önemli farklılıklar vardır. Örneğin 2002 yılında bazı ülkelerde uygulanan kurumlar vergisi oranlan yüzde olarak şöyledir: ABD 35, İngiltere 31, Rusya 35, Norveç 28, Hindis tan 18, Kanada 38, Avusturya 34, Arjantin 33. Türkiye de son yıllarda yaptığı bir değişiklikle kurumlar vergisi oranını yüzde 30'a düşürmüştür. Ödenecek kurumlar vergisi net gelir ve nakit akımlarını, dolayısıyla da şir ket kârlarını azaltacağından yatırım kararları, döviz akımları ve işletme sermayesi nin yönetim ve denetimi gibi yönlerden büyük önem taşır. O bakımdan yabancı sermayeyi özendirme politikaları kapsamında çoğu ülke düşük vergi politikaları uygulamaktadır. Diğer yandan bazı ufak ülkeler yabancı sermaye yatırımlarını kendilerine çekebilmek' için geleneksel olarak çok düşük oranlarda kurumlar vergisi uygularlar, hatta bazılarında vergi oranlan sıfırdır. Bunlara vergi cenneti (tâx haven) veya ulusla rarası offshore merkezleri (international offshore financial centers) adı verilir. Örne ğin vergi cenneti olarak tanınan bazı ülkeler şunlardır: İsviçre, Lüksemburg, Mona ko, Liechtenstein, Kıbrıs, Singapur, Cook Adaları, Cayman Adaları, Panama, Ber muda, Bahamalar, Virjin Adaları, Hollanda Antilleri, vs. • BÖLÜM20: DOLA YSIZ YABANCISERMA YE YA TIRIMLARI UL USLARARASIİKTİSA T ; ' Çifte vergilendirme: Uluslararası yatırımlarla ilgili önemli bir konu çifte vergilendirmenin önlenmesidir. Çifte vergilendirme (double taxation), yabancı ülke de elde edilen kazançlar üzerinde o ülkede kurumlar vergisi ödendikten sonra, geriye kalan kazançlarm ana ülkeye transfer edildiklerinde bir kez de burada vergilendiril mesidir. Kuşkusuz aynı gelirlerin ikinci kez vergilendirilmesi adaletsiz bir uygulamadır. Ayrıca ödenen toplam vergi yükünü aşın biçimde artırarak yurt dışı yatırım faaliyetlerini de engelleyici bir rol oynar. ı 629 O bakımdan bu konuda belirlenen uluslararası uygulama kurulları vardır. Şöyle ki, kazançlar ana ülkeye geri getirildiğinde, yurt dışında ödenen kurumlar vergisi, ana ülkede ödenecek olandan düşülür (tax credit). Yalnızca, eğer ana ülkede ödenecek vergi dışarıda ödenenden yüksekse, aradaki fark kadar bir vergi alınır. Yurt dışında kazanılan kazançlar için sağlanan bu vergi indirimi normal olarak temettüler, faizler, lisans bedelleri (royaltyler) ve öteki gelirler üzerinden ödenecek vergiler için de geçerlidir/Ancak indirim olanağı KDV ve satış ve de vir vergisi gibi dolaylı vergilere uygulanmamaktadır. XII. TÜRKİYE'DE DOLAYSIZ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI Türkiye'de dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının oldukça eski bir geçmişi vardır. Osmanlı İmparatorluğu'nda, kapitülâsyonlar çerçevesinde faaliyet gösteren yabancı sermaye şirketlerine özel imtiyazlar tanınırdı. Bu şirketler daha çok, kamu hizmetle rinin sağlanması ile bazı doğal kaynakların işletilmesi alanlarında yoğunlaşmışlardı. Bunlar arasında örneğin deniz ve karayolu taşımacılığı, elektrik, telefon, tramvay, havagazı ve şehir suyu işletmeciliği gibi alt yapı hizmetleri ön plânda geliyordu. Cumhuriyet Hükümeti, bedellerini ödeyerek bu öze! statülü yabancı şirket leri millileştirmişti. Başlatılan sanayileşme girişimleri, ülkenin ulusal kaynaklarıyla gerçekleştirilmiştir. Yabancı şirketlere, özel imtiyaz tanınmaması ve Cumhuriyet yasalarına tabi olmaları koşuluyla çeşitli güvenceler verilmişse de, o dönemde Tür kiye'de yatırıma ilgi duymamışlardır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünyada görülmeye başlanan liberalleşme akımlarına paralel olarak, Türkiye'de de yabancı sermaye yatırımlarına daha olumlu yaklaşılmaya başlandı. Bu anlayışın sonucunda 1954 tarihinde o güne göre oldukça liberal bir yasa olan 6224 sayılı "Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası" çıkartıldı. Fa" kat küreselleşme sürecinin hızlandığı bir dönemde yabancı sermayeye daha liberal bir anlayışla yaklaşmak gerekiyordu. O nedenle, 17 Haziran 2003 tarih ve 4875 . . sayılı "Doğrudan Yabancı Sermaye Kanunu" çıkartıldı. Yeni yasa ile yabancı sermayenin tanımı ve yabancı sermayeye uygulana cak kurallar uluslararası standartlarla uyumlu duruma getirilmiştir. Türkiye'de yapı lacak doğrudan yatırımlar için izin alma zorunluluğu da kaldırılmıştır (oysa daha önceleri Hazine Müsteşarlığına bağlı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'nden izin almıyor ve bunun için de uzun bir bürokratik mekanizma gerekiyordu). Yeni yasanın getirdiği düzenlemelerle yabancı yatırımcılarla yerli yatırımcıla rın eşit işleme tabi tutulmaları güvence altına alınmış ve yabancı yatırımcıların anapa ra, faiz ve kazandıkları kârları ülke dışına çıkartmaları tamamen serbest bırakılmıştır. 1980 sonrası dönem: Ülkedeki alt yapı yetersizlikleri, ekonomik ve siyasal istikrarsızlıklar, yüksek cari işlemler ve kamu finansman açıkları, vs. gibi olumsuz luklar nedeniyle Türkiye, geçmişte doğrudan yabancı sermaye yatırımları için çekici bir ülke olamamıştır. 1980'den önceki dışa kapalı ithal ikamesi döneminde yoğun kambiyo kontrolleri, kotalar, yüksek tarifeler, aşın bürokrasi ve kamuoyunda ya- 630 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖL ÜM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMA YE YA TIRIMLARI bancı sermayeye yönelik olumsuz tutum da yabancı sermaye yatırımlarını caydırıcı etki yapmıştır. 24 Ocak 1980'den sonraki dönemde uygulanmaya başlanan liberal ekono mik politikalar yabancı sermaye girişlerini bir ölçüde özendirmiştir. Yabancı serma ye yasasında yapılan iyileştirmeler kapsamında bürokrasinin azaltılması, gümrükle rin indirilmesi, kambiyo rejiminin serbestleştirilmesi gibi gelişmeler sağlanmıştır. Ayrıca çeşitli ülkelerle "yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması" anlaşmaları imzalanmıştır. Ancak ağır dış borçlar, mali krizler, ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanamaması istenen sonuçların alınmasını engellemiştir. Bu dönemde dolaysız yabancı sermaye girişlerini artırmaya yönelik yeni bir yöntem olarak "yap-işlet-devret" modelinden de yararlanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemle özellikle alt yapı yatırımları ve temel hizmetler alanında bazı projeler gerçekleştirilmiştir. Örneğin Aliağa Termik Santralı, Ankara Metrosu, Atatürk Hava Limanı ve Dünya Ticaret Merkezi gibi projeler bunlar arasında yer alır. 1990'lardan sonra uygulanan kamuya ait işletmelerin (KİT'ler) özelleştiril mesinde güdülen amaçlardan birisi de satışlarda yabancı yatırımcıların ilgisini çek mek ve dolayısıyla bu kanaldan döviz girişlerini artırmaktı. 2001 yılında özellikle bankacılık kesimini etkileyen mali krizden soma Türkiye'de birçok ulusal bankanın yabancılar tarafından satın alındığı bir döneme girilmiştir. Yerli şirketlerin yabancılara satışı ayrıca telekomünikasyon, ticaret ve sanayi alanlarında da yaygınlaşmıştır. Daha öncede de belirtildiği gibi, mevcut tesis lerin yabancılara satışı biçimindeki yabancı sermaye girişleri döviz, yönetim ve işletme teknolojileri getirmesi gibi yönlerden yararlı olabilir. Ancak bunlar ülkede kurulu kapasiteyi artırmış olmaz, ayrıca ekonominin bazı kilit endüstrilerinin yaban cı denetimi altına girmesi sonucunu doğurabilir. Tablo 20-5: Türkiye'ye Yapılan Dolaysız Yatırımlar ve Sektörel Dağılımı, 2002-2005 • Yabancı Sermaye Genel Toplam Tarım Madencilik ve İmalât Sanayii Hizmetler Diğer Girişi Taşocakçılığı \ \_ _ (Milyon dolar) 2002 2003 2004 2005 622 0 2 .110 442 68 .745 1 1.291 6 8.537 5 14 448 196 86 75 214 927 69 40 789 7.699 4 Kaynak: DPT, Temel Ekonomik Göstergeler, Haziran 2006, s. 76. Tablo 20-5'te 2000-2005 döneminde Türkiye'ye yapılan dolaysız yabancı sermaye yatırımları görülmektedir. Buna göre 2002 yılında doğrudan yabancı ser maye girişi 622 milyon dolarken yıllara göre artarak 2005 yılında 8.537 milyon dolar olmuştur. Bu rakam o yıl az gelişmiş ülkelere yapılan toplam dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının ancak yüzde 2.5'ini veya dünyadaki toplam yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 0.9'unu oluşturmaktadır. Ayrıca bu yatırımların önemli bir bölümü ulusal şirketlerin yabancılara satışı biçimindedir. 631 Aynı tablodan yatırımların sektörel dağılımına bakıldığında bankacılık, ha berleşme ve perakende ticaret gibi faaliyetleri kapsayan hizmetler kesiminin ağırlıklı bir yer tuttuğu görülür. 2005 yılında toplam yatırımların yüzde 90.9'u bu kesime ve yalnızca yüzde 8.5'i imalât sanayii alanına yapılmıştır. Tablo 20-6'ya göre 2005 yılında Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı ser mayeli şirket sayısı 2.879'dur. Bunun 2.316'sı yeni kurulmuş, 505'i iştirak ve 58'i de şube biçimindedir. Türkiye'deki yabancı sermayeli şirketlerin 1.699'u AB bölge sinden gelmektedir. Ülke olarak Almanya 525 ile ilk sıradadır. Almanya'yı 337 adet ile İngiltere ve 214 adet ile Hollanda izlemektedir. AB dışındaki diğer Avrupa ülke lerine ait şirket sayısı 358'dir. 108 şirket ABD, 125 şirket Rusya Federasyonu ve 10 şirket de Japonya kökenlidir. Tablo 20-6 Türkiye'de Yabancı Sermayeli Firmaların Ülkelere Dağılışı, 2005 (Firma sayısı) Bölgeler ve Ülkeler Yeni AB 1.396 . Ülkeleri İştirak Almanya Fransa Hollanda 419 73 170 95 7 40 İngiltere İtalya Diğer Avrupa İsviçre, Bulgaristan 289 55 292 27 25 45 11 60 32 111 91 82 9 5 14 25 20 5 96 33 3 2 5 3 ülkeleri Ukrayna Rusya Federasyonu Kuzey Amerika ABD Kanada Yakın ve Orta Doğu Diğer Asya Güney Kore Japonya Çin Avustralya ve Yeni Zelanda GENEL TOPUM 318 140 15 7 28 10 2.316 Şube Toplam 33 1.699 11 0 4 3 3 6 525 80 214 337 69 270 5 6 505 3 :. 0 1 Ö 7 6 1 358 35 31 3 5 38 125 123 108 15 417 178 0 1 0 2 18 10 33 15 58 2.879 Kaynak: TC.Hazine Müsteşarlığı kayıtları. Uluslararası Türk şirketleri: Konuyu bitirmeden önce pek fazla üzerinde durulmayan, fakat son yıllarda önemi giderek artan bir noktaya değinmek gerekir. O da Türkiye'den dış dünyaya yönelik dolaysız yatırımlardır. Türkiye dolaysız yaban cı sermaye ithali kadar, yurt dışına doğrudan yatırım ihraç eden bir ülke konumuna gelmiştir. Bugün çok sayıda Türk şirketi dünyanın değişik ülkelerinde mal ve hiz met üretiminde bulunmaktadır. 2004 verilerine göre Türk firmalarının üretim faali yetinde bulundukları ülke sayısı 79'dur. Firmalarımızın özellikle yoğunlaştıkları ülkeler şunlardır: Hollanda, Azerbay can, İngiltere, Almanya ve Kazakistan. Türk firmaları yurt dışında en fazla bankacılık 632 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖL UM 20: DOLA YSIZ YABANCI SERMA YE YA TIRIMLARI ve mali hizmetler, enerji, imalât, perakende ticaret, telekomünikasyon ve turizm alanla rında faaliyet göstermektedir. Bunlara bir de yurt dışı faaliyetlerinde oldukça deneyim sahibi olan Türk müteahhitlik ve danışmanlık Firmalarını da eklemek gerekir.* etkiler vardır. lenebilir. getirişi üzerinde Çok uluslu ,: ye yatırımlar veya sız sermaye oluşturur. Çok başka üretim, tesisi yabancı sermaye veya elinde satın alınan ve sahibi işletmecilik kazandırma, Mevcut nusu timi altına ekonomik ülkeler satın senedine girmesi, üretimdeki farklı faaliyetleri sırlarının dolaysız yabancı için, vs. gibi girme işçselleştirme Montaj olan Dolaysız kaynak sanayi, etkinliği, . v Yabancı ülkede vergilendirilmesine ülkelerde fabrika ken vergiler daha yüksek olduğu borcundan düşülür. dolay dışında yeni kuru (çok kapasitesine dolayısıyla kaynağı yaratma bu yararların işletmelerin) katkı, teknoloji ekonomiye dinamizm gibi yararlar beklerler. önemli kilit aşırı uluslu ülkedeki bir kısmı söz sektörlerinin yabancı kâr lisans transferleri alır. sonuçlar iktisatçılar OLİ sermaye bu ve ko dene gibi önemli ait hisse senetle yabancı ve doğrudan yatırım arasında birleştirme, ham hisse ve giderlerinden bilişim gibi yollar madde aktarılamayacak taşıma Ulaştırma İkinci Dünya gruba şirketlere Tasarrufçuların anlaşması nedenleri tarifelerinden özendirici dışındaki farklıdır. sağlama, bilgiler, kaçınma, işlet üretim teknolojilerindeki gelişmeler doğurur: Savaşı sonrası, konuyla ayrılabilir: döneme ait ilgilenmemişlerdir. Tekel üstünlüğü bir Yakın teorisi, gelişme geçmişte oligopolcü ol bu tepki modeli. modeli ve zorunlu yeni yatırım gibi modeller, özelliği örnekleridir: yatırımlarının sahibi ülkede * DPT, Yıllık Program 2005, s. 180. ev ve sahibi dünya refah ARAŞTIRMA hasılasından siyasal güç gösterilen yerine maksimuma ülkenin çıkarlarıyla büyüktür. Buna durumda Bu karşılık bu edilir. kârlarını daha getirerek kabul şirketlerdir. birçok bile ince ve faktör uluslu hacimleri sağlamaktadır. sorumluluklarını Firmaların yurt dışı yatırım ana • altında yap-işlet-devret ev ... serma bağlaması milli satış olarak çok bulunarak zaman faaliyet yıllık ikamesi genellikle üzerinde verimliliği gücü içinde da onlara içinde faaliyette dengeleme ola vergi rejimdir.. Aşırı ülkede uluslararası kararlarını vergi yükü vergilendirilen kazançların "çifte.vergilendirme" takdirde, Ayrıca anlaşmalar etkileyen daima önemli bir faktör vergileme özel girişimciliği bir kez de caydırıcı işletme adı verilir. Ana genellikle, yabancı ülkede ülkeler arasında çifte rol merkezinin ülkede vergilendirmeyi bulunduğu ödenmesi ödenen açısın oynar. vergiler önleme gere ana ama yapılır. SORULARI göstermesidir. üretim tekel yaratma, yatırımlardan sermaye yatırımı dolayısıyla yurt rekabet ekonominin yatırımların gümrük dört yabancı vergi yatırımıdır. etkenler yer teorisi ve dolaysız yabancı için ihracat, Klâsik ve Neo-Klâsik teorisi, sermayeden, tasarrufçuların yurt yabancı de teoriler özelliği, bir sosyal olacakları da yaratabilir. tek yönetim sermayeyi geliştirilen alarak kendine dönük faaliyet ayrıca, yaptıkları korunması, konuda satın büyük karşı her grafikler faktör ikisi birbirinin yapanlar çapında faaliyette veya safı tabi dolaysız merkezinin'dışındaki denetiminin yabancıların sağlama, bağımlılık, Dolaysız yabancı yatırımlar duğu ötesinde yapılan Önemli durumunda sermaye sermaye, Dolaysız girişi hazine sakıncalar biçiminde esnekliği sağlama, tesisleri üretime alınması yaptıkları yatırımlar porfolyo gerçekleştirilir. mecilik ve satın Yabancı piyasalara la döviz teknolojik siyasal alma ana en ve doğrudan dolaysız yabancı önleme şirketin Dolaysız yabancı rini şirketin, mevcut şirketlerin yönetim Dolaysız yabancı ve da sınır gayrı gösteren hareketleri, vardır. cına yönelik bunların işsizliği değildir. bir bölümü sermaye yatırımlarının bilgisi getirme, bir yabanı bir dünya çıkarları, üretim değerim bakımdan şirket dan yatırımıdır. bulunması Ev ve uluslu kurması ya Dolaysız yabancı lan akımlarının o ürün ile faktör yatırımlarını amaçları ülkelerin toplama ticareti doğurur, şirketlerin gücün yanında bulundukları Uluslararası Bu marjinal mal sermaye nedenle faaliyet gösterdikleri nakları sonucu yabancı O bağdaşmayabilir. sermayenin serbest şirketlerin ulaştırmaktır. ekonomik etkiler aynı Dolaysız Belirtmek gerekir ki, yurt dışında faaliyette bulunan Türk firmaları henüz ekonomik kapasite ve örgüt yapısı açısından sanayileşmiş ülkelere ait çok uluslu şirketler kadar büyüme göstermiş değildir. Ancak, bugünkü durumda yurt dışındaki üretici Türk firmalarının henüz bu doğrultudaki gelişmelerin ilk aşamasında bulun dukları ve ileride çok daha büyük gelişmelerin olacağı.söylenebilir. ÖZET VE SONUÇ Bu Uluslararası 633 ülkede üzerinde üretim, faktör fiyatları, doğurabileceği önemli 1. Hangi yatırımlar "dolaysız" yabancı sermaye yatırımı niteliğindedir? Bu tür yatırımları diğer uluslararası sermaye akımlarından ayıran özellikler nelerdir? Dolaysız yabancı sermaye yatırım ları ile uluslararası portfolyo yatırımlarını karşılaştırınız. 2. Ülkede yabancılar tarafından yeni bir üretim tesisi kurulması ile mevcut bir tesisi yabancı ların satın alması durumunda, ulusal ekonomi üzerinde doğacak etkiler aynı mıdır? Buna göre son yıllarda Türkiye 'de, bankların ve öteki yerli firmaların yabancılara satışını değerlendiriniz. 3. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının nedenlerini açıklayınız. Örneğin ham madde kaynakları, dikey bütünleşme, unvanın korunması, 'aktanlamayan bilgiler, ürünün yaşam dönemleri, ithalâtçı ülkedeki gümrük tarifeleri, monopol avantajından yararlanma, vs. gibi faktörler bu konudaki etkileri ne olmuştur? 4. Yurt dışına açılmaya karar veren bir firma ne gibi yöntemlere başvurabilir? Her birinin olumlu ve olumsuz yönlerini (firma açısından) değerlendiriniz. 5. Klâsik ve Neo-Klâsik İktisatçılar dolaysız yabancı sermaye konusu ile neden ilgilenmemiş lerdir? Bugün bu yatırımları açıklama amacıyla geliştirilen ne gibi teoriler vardır? 6. Dünyadaki dolaysız yabancı sermaye yatırımları coğrafi alan ve yatırım biçimi olarak nasıl bir gelişme göstermiştir? Araştırınız. 7. Dolaysız yabancı sermayenin yatırım alanı olarak az gelişmiş ülkeleri değil, daha çok sanayileşmiş ülkeleri tercih etmesi hangi faktörlerle ilgilidir? Günümüzde neden gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler dolaysızyabancı sermayeyi kendilerine çekebilmek için yoğun bir yarış içindedirler? • 8.- Maliyet avantajı yaratma dışında başka dolaysız yabancı sermaye yatırımlarında başka ne gibi faktörlerin etkisi vardır? 9. Montaj ve yap-işlet-devret yoluyla yapılan yabancı sermaye yatırımlarının dir? Türkiye deneyimini de gözönünde bulundurarak bu tür yatırımları değerlendiriniz. özellikleri neler 10.Dolaysız yabancı sermayenin ekonomik etkilerini bir grafik yardımıyla açıklayınız. Serbest mal ticareti ile serbest uluslararası faktör hareketliliğinin birbirinin ikamesi olması ne anlama gelir? 11. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarıyla ilgili olarak ev sahibi ülkenin elde etmeyi umduğu yararlar ve ülkenin uğrayabileceği zararlar nelerdir? durumundaki yabancı