NASUH BİN KARAGÖZ BİN ABDULLAH ve BEYAN-I MENAZİL
Transkript
NASUH BİN KARAGÖZ BİN ABDULLAH ve BEYAN-I MENAZİL
İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Yıl: 13 Sayı: 26 Güz 2014 s. 161-171 NASUH BİN KARAGÖZ BİN ABDULLAH ve BEYAN-I MENAZİL-İ SEFER-İ IRAKEYN-İ SULTAN SÜLEYMAN HAN Sühendan KUMCU * ÖZET Uluslararası anlayış ve kültüre katkı sağlamış ve insanlığın kültürel mirasının zenginleşmesinde rol almış kişiler ve olaylar, 1956 yılından bu yana UNESCO tarafından ilan edilen günlerde hatırlanmakta ve kutlanmakta. 2013 yılında düzenlenen toplantılarda yapılan öneriyle minyatürcü, hattat, tarihçi ve matematikçi Matrakçı Nasuh anma ve kutlama programına alınmıştır. Bu makale ile Matrakçı Nasuh’u konu edinen 2014 kutlama programına katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Anahtar sözcükler: Matrakçı Nasuh, Minyatür Sanat, Hat Sanatı NASUH BİN KARAGÖZ BİN ABDULLAH and BEYAN-I MENAZİL-İ SEFER-İ IRAKEYN-İ SULTAN SÜLEYMAN HAN ABSTRACT Individuals and incidents which contribute in the international understanding and culture and enriches humanity’s cultural heritage, are celebrated on special events by UNESCO since 1956. On 2013, Matrakçı Nasuh, an Ottoman miniature artist, calligrapher, historian, mathematician, has been taken in the agenda of UNESCO to be commemoreted during 2014. This article aims to make a contribution to the 2014 - Celebration Program of Matrakçı Nasuh. Key Words: Matrakçı Nasuh, Miniature Art, Calligraphy Art * Okan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sanat Tasarım Yönetimi. Sühendan KUMCU 1. GİRİŞ Uluslararası anlayış ve kültüre katkı sağlamış ve insanlığın kültürel mirasının zenginleşmesinde rol almış kişiler ve olaylar, 1956 yılından bu yana UNESCO tarafından ilan edilen günlerde hatırlanmakta ve kutlanmakta. 5 Kasım 2013 tarihinde gerçekleşen APX Komisyonu oturumunda, daha önce önerilen anma ve yıldönümü önerileri içinde Türkiye’den önerilen ve kabul gören 4 öneriden biri de, minyatürcü, hattat, tarihçi ve matematikçi Matrakçı Nasuh’un ölümünün 450.yıldönümü nedeniyle anma ve kutlama yıldönümleri programına alınması olmuştur. Bu nedenle bu konu ele alınmıştır 2. MATRAKÇI ÜZERİNE 1995 yılında, Osmanlı Sanatı’nın anıtsal nitelikteki bir eseri, Matrakçı Nasuh ve Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han, tarafımdan incelenip, minyatürlerindeki bitki örtüsü, gösterge bilim açısından incelenmiştir. Eserin yaratıcısı, Matrakçı Nasuh’un doğum tarihi bilinmese de Bosnalı olduğu İlk eserlerindeki künyesinden anlaşılmaktadır. (Cemal el Küttap ve Kemal el Hüssap)adlı eserinde “Nasuh Bin Abdullah “ ve “Nasuh Bin Karagöz el Bosnevi” imzaları vardır (Matrakcı, 1517) Matrakçı’nın hayatının son yılları hakkında bir bilgimiz yoktur. Katip Çelebi’nin dediğine göre, 1553’de ölmediğini, 1553 den sonraki yıllarda da çeşitli eserlere imza attığını son eserlerinin girişlerinde “Matraki”, “Ünlü Nasuh” ya da “Matrakçı Nasuh Bey Oğlu Mehmet” olarak imzaladığını söyler. Bu kayıtlara göre “Ümera” arasına girmiş olan sanatkarın 28 Nisan 1564’de ölmüş olan “Kethüda Nasuh” olduğunu düşünülmektedir. Katip Çelebi’nin kayıtlarına göre, Sanatçının tam künyesi Nasuh Bin Karagöz Bin Abdullah’dır. Bosnalı olması, onun devşirme olduğunu düşündürür. Babasının adının ya da lakabının Karagöz olması bu devşirilmenin dedesi zamanında yapılmış olabileceğini akla getirir. II. Bayezid zamanında Enderun da eğitim görmüş, dönemin ünlü hocalarından Şa’i nin yetenekli öğrencilerinden de biri olmuştur Matrakçı Nasuh, 1517 de Yavuz Sultan Selim zamanında, aritmetiğin İlkelerini anlatan iki matematik kitabı yazmış bu kitaplar medreselerde ders kitabı olarak da okutulmuştur (a.g.e. Yurdaydın,1976). Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal ve kültürel açıdan çok hareketli bir döneminde, ve üç Sultanın iktidarlığı süresince (II.Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman) verimli bir sanat ve bilim yaşamı sürdüren Matrakçı’nın yapıtlarının niteliğini kavrayabilmek onun, kişiliğinin de anlaşılması açısından, son derece önemlidir. 162 İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Güz 2014 Matrakçı, Enderun’da yetişmiş, hem bir sanatçı, hem bir bilgin, hem de bir askerdir (a.g.e. Yurdaydın,1976). Kanuni Dönemin de ise Matrakçı, yazarlığının yanında iyi bir silahşör olarak da ünü bütün Osmanlı ülkesine yayılmıştır. Bunu Kanuni Sultan Süleyman’nın ona verdiği 936/1529 tarihli Berat’ından anlıyoruz. Bu Berat’a göre; Matrakçı Nasuh, Hayr Bey’in valiliği sırasında orada ki ünlü silahşörlerle birlikte türlü silah ve mızrak oyunlarına ve yarışmalarına katılmış, tüm yarışmacıları yenmiştir. Bu Berat’ta bu konular ile ilgili kişilerin Nasuh’u “Üstat” veya “Reis” tanımaları ve ona hürmet göstermeleri emredilmektedir (Yurdaydın,1961). Matrak oyunlarının da mucidi olan sanatçı 160 çeşit matrak oyunuyla ün kazanmıştır (Matrak; Genellikle şimşir ağacından yapılır. Cilalanır. Lobut biçimindedir. Ancak biraz daha büyük ve ağırdır. Matrak oyununda ise; rakipler ellerine birer matrak alıp meydana çıkarlar ve çarpışırlar. Bu karşılaşmada amaç, rakibin kafasına vurabilmektir. Karşı tarafın darbelerinden ustaca sıyrılabilmek maharet sayılır. En ünlü oyunlar, kesme, bağlama, sani, kulak, bağla-top, bağla-kafa, adını taşırlar.) Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları Şehzade Mustafa, Mehmet ve Selim için 936/21 haziran 1529 da yapılan sünnet törenlerinde; Sultan Ahmet de (At Meydanında) düzenlenen büyük şenliklerde, sanatçı; kağıttan iki yürüyen hisar yapıp, içine toplar, darbezenler ve gerekli tüm malzemeleri yerleştirip, bu hisarları, karşı karşıya getirerek, 120 eri (top, tüfek, kılıç ve matraklarla) temsili olarak savaştırmıştır (a.g.e. Yurdaydın,1976, s.3). Eserlerinde, sanatçı kimliği yanında toplumsal, siyasal olay ve gelişmelerin, yerleşimlerin, önemli yapıların ve doğal çevrenin özelliklerinin de belgeler. Yazar ve minyatür sanatçısı olarak eserlerini incelediğimizde, zaman zaman, haritavari özellik kazanan minyatürlerinde, konuyla ilgili, belgeleme çabası içinde bir tarihçi görürüz. Matrakçı Nasuh’un Diğer eserlerinin yanında, en önemli eseri olarak bilinen Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han adındaki yazma eser, (944-1537) tarihlidir. Padişah Kanuni Sultan Süleyman için özel olarak hazırlanmış bu yazmanın tek nüshası, İstanbul Üniversitesi El Yazmaları Kütüphanesinde No:5964’de kayıtlıdır (Daha önce Yıldız Sarayı Kütüphanesinde No: 35 de kayıtlı olan bu eser 1924 yılında diğer eserlerle birlikte İstanbul Üniversitesi Kitaplığına gelmiştir.). Menazilname; Savaş nedeniyle çıkılan seferlerde konaklama yerlerini, bunların arasındaki uzaklıkları ve yol durumunu bildiren eserlere verilen addır. Menazilnameler, günün koşulları içinde, özellikle savaşta, orduların ulaşım olanaklarının sınırlı olması, askerin yürüyüş gücünün iyi hesaplanması ve konaklama yerlerinin iyi seçilmesi açısından, çok önem taşıyan belgeler olmuşlardır. 163 Sühendan KUMCU Resim 1 . Menazilname’den 107-b(Avam Gölü, Asi Suyu Köprüsü) Matrakçı Nasuh, bu Menazilname’de Sultan Süleyman’ın Bağdat seferini anlatırken, bu belgeleme amacını çok daha zenginleştiren bir anlatım geliştirmiştir (Halaçoğlu,1983). Menzilleri ya da menziller arasında geçilen yerleri, yolları yazı ile anlatmak yerine, bu yerlerin minyatürlerle yansıması yöntemini benimsemiş, sadece minyatürlerin uygun yerine, yerleşimin adını yazmakla yetinmiştir. Bu ‘resimle belgeleme’ yöntemi bir açıdan eski Portekiz Potulanları’nın Osmanlı minyatür sanatına aktarılması olarak da düşünülebilir (Renda, 1967). Bu denizci haritalarında, uğranılan limanların ayırt edilebilmesi amacıyla önemli veya göze çarpan yapıtların ya da doğa güzelliklerinin öne çıkarılarak işaretlenmesi yöntemi, Matrakçı’nın yazmasında, konaklama yerlerinin yapılarına ilişkin minyatürlere çok benzemektedir. Böylece kaybolan gemicilere, rehberlik eden portulan çizimleri gibi gelecekte, sefere çıkacak askerlerin konaklama yerlerini ve yol güzargahlarını iyi takip edebilmeleri amacına dönüşmektedir. Menzillerin birbirine uzaklıkları iklime ve coğrafi koşullara göre değişirdi. Uzaklıkları 35-40 km. arasında değişen menzillerden geçen kervanlar ve orduların ikmal kolları bu bilgilerden yararlanırdı. Köy, kasaba, kentler birer menzildi (Resim 2). 164 İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Güz 2014 Resim 2. Güzargahların takibinde kullanılan minyatürlerden.10-a Kıssahan Köprüsü Sefer zamanında önem kazanan yeni menziller de olmuştur. Bu nedenle, sefer öncesinde bölge yöneticilerine fermanlar gönderilerek, menzillerde gerekli önlemlerin alınması sağlanırdı. Ordu birliklerinin konakladıkları menzillerde her türlü yiyecek ve içeceğin hazır bulunmasını menzilci denen görevliler sağlardı. Yöre halkının da menzille ilgili yükümlülükleri vardı. Menziller haberleşmede de çabukluk ve kolaylık sağlardı (Salihlioğlu, 1967). Matrakçı’nın Menazilname’ deki menzil çizimlerinin, oluşturduğu resim dilinin minyatür sanatının kalıplarını aşan, belli bir gösterge bilim içinde incelenebilir. Sanatçı, İran Minyatürlerinde olduğu gibi hayali manzara resimleri yerine, gerçekleri ve gördüklerini abartmadan yansıtarak, yeni bir üslup geliştirmiştir. Bu gerçek bakış açısı içinde ise, tüm gördüklerini değil de, görüntüdeki önemli, simgesel, göstergesel yapıları surları ya da doğayı öne çıkarmakta ve bir kompozisyon içinde vurgulayarak önemsediklerini resmetmektedir. İşte Matrakçı’nın önemi de buradan gelir. Bu yazma 109 yapraktan ve 217 sayfadan oluşur. 87 sayfa metin, 130 sayfa ise minyatürlüdür. Eserin 4b giriş sayfasında, “Nasuh el Şehir bi Matraki” adı okunmaktadır. Eserin sonunda da “Sultan Süleyman-ı Kanuni Bendegahından Nasuh el Silah-i el Matraki 944” notu düşülmüştür. Yazmanın (12b) sayfasında, kendi kaleminden çıktığı belli olan ve eserin adını belirleyen, iki manzum açıklama vardır. “Bu resmi cem-i den menzil be menzil, Dendi adına Mecmu-i Menazil” “Bu resmi çünkü bünyad itdi üstad, Menazil ismi itmek gerek yad” 165 Sühendan KUMCU Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı bu yazma eser, uzun yıllardan beri pek çok araştırmacıya konu olmuştur. Eser üzerinde ilk araştırmalar; Prof. Albert Gabriel tarafından yapılmıştır. Eserin kimliği, menzillerin adları, yol haritaları ve bazı büyük şehirler üzerinde çalışmıştır. İstanbul Minyatürü üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmış, kayıp Bizans Kiliseler’in yerlerini tespit etmiştir. Prof. Dr. Hamit Selen de bu eserle ilgili çalışmalar yapmış ve bu eserin Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Daha sonra pek çok araştırmacıya konu olan eser, pek çok yönden ele alınarak incelenmiştir (Selen, 1943). Matrakçının bu eseri üzerinde yapılan çalışmalarda, genellikle konaklanan şehirlerin cami, mescid, türbe, saray gibi önemli yapılarının resmedilmiş olmasını ve Türk Mimari tarihi açısından belgesel değerini vurgularken bu kentlerin, sadece, kale, köy, ve köprülerin bitki örtüsü ve hayvanlarla resmedildiğine işaret edilmiştir. Yapıların oluşturduğu kentleşme olgusu bu yapıların çeşitli yörelerdeki mimari uslup benzerlikleri ve farklılıkları, ya da Matrakçı’nın bu yapıları yansıtmakta kullandığı yeni usluplaştırma ve resim dili, ayrıntılı biçimde işlenmiştir. Yukarıda değinildiği gibi doğa örtüsü, yollar, köprüler, hayvanlar üzerinde hiç durulmamış, onlar sadece süsleme unsuru olarak görülmüştür (Resim 3). Resim 3. Matrakçı’nın kullandığı usluplaştırma ve resim dili içinde72-a 3’lü yerleşim(Akyolum,Yenice, Der Salef) Bu yazma yeni araştırma içinde; minyatürler de yer alan doğa ve bitki örtüsüne daha önceki araştırmacıların değinmediği yönüyle bakılmıştır. Yazmadaki 130 minyatürlü sayfa gösterge bilim açısından sayfa sayfa kendi içinde gruplanmıştır, Yollar, ormanlar, kasabalar, konaklanan bölgeler, büyük şehirler, kutsal mekanlar (türbeler, camiler, namazgahlar…) 166 İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Güz 2014 Daha sonra İstanbul’dan başlayıp, Irak’a kadar giden ordunun, kışı orada geçirmeleri, çevredeki kutsal mekanları ziyaret etmeleri ve geldikleri değil de başka yoldan İstanbul’a geri dönmeleriyle biten ve iki yıl süren bu seferin geçtikleri yol güzergahını iklim bölgeleri içinde değerlendirildi. Ve bu bölgeleri günümüz iklim koşulları içinde değerlendirince bu anlatılan ögelerin ne kadar gerçekçi ne kadar bölgenin doğasını, hayvanlarını ve iklim durumunu ve yeryüzü şekillerinin gerçek anlatımlar olduğu anlaşıldı. Daha önceki çalışmalarda, Menazilname’ deki minyatürlerde genellikle süs ögesi olarak ele alınan doğa ve bitki örtüsünün, sanatçının belgeleme amacına ve araştırmacılarca kabul görmüş anlatım dilinin özelliklerine uygunluğu görülmüştür. Menazilname’nin kapsadığı geniş coğrafi alandaki doğa ve bitki örtüsünün ya da hayvanların, ne derece gerçekçi olduğunu saptamak için, ve bu anlatımı nasıl bir minyatür dili ile anlattığını ve doğada kullandığı renkleri, türlerin sayısal yoğunluğunu da göz önüne alarak, ve günümüz iklim koşullarını da baz alarak bu yolculuğu on iklim bölgesi içinde incelenmiştir. Bu on bölgenin fauna ve florasını karşılaştırmalı olarak benzerleri içinde sınıfladığımızda, iklim bölgelerinden kaynaklanan farklılıklar da bir yana bırakılırsa, sanatçının belgeleme amacına yönelik anlatımının, kullanılan dil, başvurulan yöntem ve kullanılan gösterge ve ölçütler açısından bir üslup bütünlüğünü içinde olduğu görülmüştür. Bu üslup bütünlüğü kentsel yerleşimler, yollar, köprüler, surlar, çadırlar, yapılar, veya gemi, sandal, çadır gibi yaşam biçimine ilişkin yardımcı göstergelerde değişmediğini görülmüştür. Bu gerçeklik, Batının natüralist ve realist akımlarından çok değişik, bir “iç görü” nün yansıması ve Simgesel bir gerçekliğin anlatımıdır (İpşiroğlu, 1973). Tüm minyatürlü sayfalarda, doğanın rengi bir anlatım aracıdır. Ancak burada batılı anlamda rengin, gerçeğe yakınlığından çok, simgelediği doğaya ilişkin anlamın bir iç görüsüdür. Çöl ikliminde görülen, sarının ya da kayalık bölgelere geçerken kullanılan pembe-kahverengi rengin, çöl, kayalık ve verimsiz toprak algılamasını öne çıkarması önemlidir. Diğer yandan ağaç, çiçek ve hayvan çizimlerinin de, süsleme amaçlı olmadığı açıkça görülür. Bu ögeler, minyatürün yansıttığı doğal çevredeki önceliklerine göre yansırlar. Batılı anlamda düşünülürse bir kompozisyon içinde olmamaları, onları salt süsleme düzeyine indirgemez. Örneğin Bağdat’ı gösteren minyatürlü sayfa da, yer alan, tavşanı dişleyen aslan, vahşi doğadaki bir gerçeği soyut, biçimsel ve simgesel bir dille anlatırken, aynı minyatürde, sur kapısında bekçilik yapan iki aslan da kentsel yaşamın bir gerçeğinin yine aynı mantıkla anlatılmasıdır (47b- 48a sayfası) (Resim 4). 167 Sühendan KUMCU Resim 4.47-b Bağdat Bu minyatürlü yazmada yoğunlukların, türlerin ve önceliklerin taşıdığı anlamlar işlevsel ve iç içedir. İki sayfanın birlikte kullanıldığı İstanbul minyatüründe, yer alan gemilerde yardımcı öğe olarak insan figürü yer almaz (Resim 5-6). 168 İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Güz 2014 Resim 5-6: 8-b ve 9-a İstanbulBatı yakası ve Galata.karşılıklı çift sayfa. Ama İstanbul boğazında, sandalda kürek çeken sandalcılar görülmektedir. Bu sandalcıların çizimi, görsel belgeleme açısından sanatçının tutarlılığını gösterir. Bu sandalcılar, Menazilname’de gördüğümüz tek insan çizimidir. Yazma içinde başka hiçbir yerde insan figürüne rastlanmaz. Sanatçının resim dilini okurken; Bu göstergeleri çözümlerken, simgelerin de bir anlam yüklü olduğunu, bunların salt tek düzelikten kurtarmaya yönelik süsleme çeşitlemeleri olmadıklarını kabul etmemiz gerekir. Örneğin; çöl ikliminde, kentsel alanlar içinde ya da yakınında gösterilen hurma ağaçlarının ağırlıklı olarak meyveli gösterilmesi, kentte yaşayanlar tarafından beslenmek ya da ticari amaçla kullanmak için özellikle ekilmiş veya islah edilmiş olduğunu gösterir. Ama çöl ortasında yerleşim yerlerinden uzak yol üzeri hurma ağaçlarının meyvesi yoktur. Başka bir örnek verecek olursak, İstanbul’dan Niğde’ye kadar, konaklanan menzillerde, üslup birliğinden bahsedebiliriz. Bu minyatürlerde görülen koyu 169 Sühendan KUMCU yeşil doğa ve bitek toprak örtüsü, otlar, öbek çiçekler bahar ağaçları ve koyu yeşil tepeler özenle ve ince bir fırça ile işlenmişlerdir. Bu üslup bütünlüğü içinde çam ağaçları, bahar ağaçları, köknar ağaçları ve taflanlar boyutları farklı olsa da birbirine benzemektedir. Bu üsluba karşıt olarak, Bağdat ile Han-ı Berbat arasında, doğa örtüsü artık çöle dönmüş ve bu çöl rengi de tam olarak verilmiştir. Sefere giden Kanun’nin Ordusunun, kış nedeni ile geri dönemediğini, bu süre içinde çevredeki türbe ve kutsal mekanların ziyaret edildiği yapılan çizimlerden anlaşılır. Eğer türbeler bakımlı ise, etrafı meyve ağaçları ve çiçeklerle süslenmiştir. Bu çizimler, Bağdat çevresinin doğa örtüsü ile bir bütünlük içindedir. Irak da yapılan bu minyatürlerin tamamının Bağdat da Matrakçı tarafından yapıldığı, çizim detaylarından anlaşılabilir. Yol güzergahı içindeki kalabalık ve önemli şehirlerin minyatürlerinin ise taslaklar alındıktan sonra İstanbul’da tamamlandığı düşünülür. 3. SONUÇ Son olarak konunun daha iyi anlaşılması için; bir karşılaştırma daha yapılabilir. Tebriz kenti ile, İstanbul’u karşılaştırdığımızda iki büyük şehirde, çift sayfa üzerine resimlenmiştir. İstanbul’da gördüğümüz renk, bitki örtüsü ve bitki türlerinin sayısal yoğunluğu, Tebriz’de belirgin olarak değişmektedir. Üç göstergeden renk, koyu yeşilden açık yeşile ve bozkır sarısına, bitki türleri ise beş tür ağaçtan, üç tür ağaca, üç tür çiçekten çiçeksiz doğaya; sayısal yoğunluklarda ise, İstanbul’daki üç yüz ağaçtan Tebriz de yüz elliye düşmekte ve doğanın yapısı belirgin değişimi görülmektedir. Geyik, tavşan, karaca gibi hayvanların varlığı ise belli ki İstanbul çevresinde bulunmayan doğa özelliklerinden olduğundan görülmez. Bu büyük Sanatçıyı daha çok anlatmak gerekir. Ölümünün 450. Yılına denk gelen 2014 yılı içinde bu büyük sanatcı Matrakçı Nasuh’u daha iyi tanıtabilecek etkinlikler yapılabilir. Bir film karakteri olarak “Muhteşem Süleyman” dizisinde izlemek yerine; onun dünya çapında kabul görmüş sanatını, yeteneklerini geniş kitlelere daha iyi anlatılabilir. *Matrakçı Nasuh “Beyan-ı Menazl-i Sefer-i Irakeyn_i Sultan Süleyman Han”İ.Ü.K .no:5964 A.g.e. s.2.”Cemal El Küttap ve Kemal El Hüssap”(923/1517 İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.2719) Bu eserlerin girişinde, (Eval-i Şafer 923/1517 Ocak) tarihi görülür. Bu tarih de Yavuz Sultan Selim(1512-1520) zamanına rastlar. Eser iki bölüm halinde hazırlanmıştır. Rakkamlar, kesirler, ölçekler üzerinde durulmuştur.55 varak olan yazmada 22 fasıl vardır. Bazı yazarlar aynı yıl Matrakçı’nın yine padişah için yazdığı “El-Ken’aniyye fil Hisap” adlı eseri yazmış olduğunu söyleseler de böyle bir eser yoktur. A.g.e. s.3 170 İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Güz 2014 KAYNAKÇA Cemal El Küttap Ve Kemal El Hüssap (923/1517). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.2719 HALAÇOĞLU, İstanbul Yusuf.”Osmanlı Tarihi”Anadolu Medeniyetleri cilt:4 İPŞİROĞLU, Mashar. İslamda Resim.s.131 KUMCU İLAL, Sühendan ‘Beyan-ı Menazil-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han, Minyatürlerinin Doğa ve Bitki Örtüsünün İncelenmesi’ (Doktora Tezi, İstanbul, 1995) MATRAKÇI Nasuh “Beyan-ı Menazl-i Sefer-i Irakeyn_i Sultan Süleyman Han”İ.Ü.K .no:5964 RENDA, Günsel. “Osmanlılar ve Deniz Haritacılığı” XIV-XVIII yy. Portulan ve Deniz Haritaları, T.S.M. ve Venedik Correr M.Koleksiyonlarından s.19 SALİHOĞLU, H. T.T.K. Belgeler, Cild II Dördüncü Murat Bağdat Seferi Menazilnamesi. S.1 SELEN, Hamid, S., XVI. Asırda yapılmış Anadolu Atlası: Nasuh-i Silahi’nin “Menazil” II T.T.K.Yayınları YURDAYDIN, Hüseyin G. Kanuni’nin culusu ve İlk Seferleri. Ankara, 1961 s.41 YURDAYDIN, Hüseyin, G. “Beyan-ı Menazil_i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han”. Tıpkı Basım). T.T.K.yay. Ankara 1976. 171