Körfezde Savaş Havası ve Modern Askeri Meteoroloji
Transkript
Körfezde Savaş Havası ve Modern Askeri Meteoroloji
1 15.2.2003 Körfezde Savaş Havası ve Modern Askeri Meteoroloji Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü kadioglu@itu.edu.tr 1991'DEKİ KÖRFEZ SAVAŞINDA METEOROLOJİ DİKKATE ALINMIŞ MIDIR? Yaklaşık olarak 12 yıl önce Çöl Fırtınası ve Çöl Kalkanı operasyonları (Körfez Savaşı) sırasında hava şartları büyük bir endişe kaynağı olmuştu (FAS, 1998). Yinede ABD ve koalisyon güçleri Ocak ve Şubat gibi daha uygun havalarda savaşmıştı. Körfez Savaşının komutanı ve 1993 yılında It Doesn't Take a Hero adlı kitabında otobiyografisini yazan General H. Norman Schwarzkopf’a göre de uygun hava şartlarından dolayı “Şubatın ortası ABD kuvvetlerinin saldırıya geçmesi için en büyük avantajı sağlayan zamandır.” İsrail ve Suudi Arabistan, savaşın başlamasından kısa bir süre sonra, hava durumu ve hava tahminine dair bilgiler içeren yayınlarını, Irak ordusunu bu verilerden mahrum bırakmak için, sansürlemeye başlamıştı. (Irak da kendi hava durumunu göndermeyi bazı zamanlar sınırlamıştır ve Ağustos saldırısından sonra Kuveyt’ten yapılan yayınları ise derhal kesmişti) (Los Angeles Times, 1991). 17 Ocak 1991’de Irak’a ilk bombanın atılmasından 17 saat sonra, ABD Hava Kuvvetleri’nin meteoroloji kayıtlarına göre, Irak ve Kuveyt’te son 14 yılda görülen en kötü hava şartları ortaya çıktı. Böylece hava saldırısının ilk haftasında yağmur ve sis yüzünden müttefik kuvvetlerin pilotları üslerine bombaları ile beraber geri dönmüştü. Sis ve yağmurda lazer güdümlü füzeler verimli bir şekilde kullanılamadığından pilotlar hedefi görerek vurmak zorunda kalmıştı. 21 Ocak’ta Suudi Arabistan Çölü’ne yağan yağmurlar da çölü çamur deryasına çevirdi ve tanklar yarım metre çamura battı... Kış aylarında Irak’ta, yer seviyesindeki, en kuvvetli ve hakim rüzgarlar kuzeyden esmektedir. Bu nedenle Körfez savaşı, sıcak bir cephenin Irak’a yaklaştığı 17 Ocak 1991 günü başlatıldı. Böylece 17 ve 18 Ocak günlerinde rüzgarlar genellikle güneyden esmekteydi; Diğer bir deyişle koalisyonun kara kuvvetleri rüzgarı arkalarına almıştı. Fakat, 19 Ocak 1991 akşamı cephe sistemi doğuya kaydı ve rüzgarlar tekrar kuzeyden esmeye başladı. Çekoslovak kimyasal silah timi ilk defa bu gün Sarin adlı sinir gazını iki ayrı noktada tespit etti. 19 Ocak’tan itibaren Irak’ın bombalanan kitle imha silah tesisleri ile birlikte kullanılan bombalardan açığa çıkan zehirli gazlar, kuzeyli rüzgarlar tarafından Suudi-Irak ve Suudi-Kuveyt sınırında bulunan koalisyon kuvvetlerinin üzerine taşınmıştır. Buradaki askerlerin bir kısmı şimdi “Körfez Savaşı Sendromu” adı verilen hastalıkları nedeniyle tedavi görmekte. Çöl Fırtınası Harekatı sırasında Irak, geceleyin veya, havanın sadece Irak’ın batısında ve güneyinde çok bulutlu olduğu akşamlar İsrail ve Suudi Arabistan’a Scud füzeleri ile saldırıyordu. Bunu bilen müttefikler de uzun-vadeli hava tahminlerinde bu tür hava şartlarını belirleyerek sivilleri korumak ve mobil füze rampalarını avlamak için planlar yapıyordu. Şubat ayında Bağdat % 40 ihtimalle yoğun bulut örtüsü ile kapalıdır. Yani, Saddam Hüseyin’in Şubat ayındaki yoğun bulut örtüsü altında, Scud ve benzeri füzelerini askeri uydulardan görülmeden ateşleme şansına sahiptir. Fakat, artık balistik füze ateşleme sistemlerinin koordinatlarını belirlemek için geliştirilen ve kısaca IMEWS olarak adlandırılan yeni bir sistem her türlü hava şartında mobil füze sistemlerinin yerlerini tespit 2 edebilmektedir. IMEWS sistemi bir kaç uydudan oluşmakta, füzenin ateşlendiği bataryanın koordinatlarını füzenin egzost izi ve geceleyin beliren yörüngesinden belirleyebilmektedir. Ani kum fırtınaları hiç uyarmadan, bazen de uçakları inişe zorlayacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu fırtınalar, parlak ve güneşli bir öğleden sonrayı, koyu gri bir alaca karanlığa dönüştürebilir. Çöl kalkanı operasyonunda, savunma bakanı Richard B. Cheney ve Ordu Komutanı Colin Powell’in Noel öncesi bölgeye yaptıkları ziyaret esnasında, rüzgarın neler yapabileceği anlaşılmıştı. Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki önemli askeri üslere yapılacak ziyaretlerden oluşan seyahat, VIP helikopterlerini yere inişe zorlayan kum fırtınaları sebebiyle ani bir kararla kısaltılmak zorunda kalınmıştı. Bir hava üssündeki toz bulutu, Boeing 707’nin askeri versiyonu olan bir ziyaretçi uçağını zor duruma sokmuştu. İniş girişimi ilk denemede başarısız olmuş, ancak ikinci denemede uçak yere indirilebilmiştir. Şiddetli hava şartları 21-22 Ocak’taki sorti oranlarının azaltılmasına sebep olduğu gibi hava saldırılarının her anında hava durumu çok önemli rol oynamıştır (Sherry, 1991). OLASI BİR SAVAŞTA HAVA ŞARTLARI KONUSUNDA NELERE DİKKAT EDİLECEKTİR Şubat 1991’in başlarında, kara operasyonlarının başlangıç zamanına yönelik soruları Tuğgeneral Richard Neal şu şekilde cevaplamıştı: ”Burada bulunan, belki de CENTCOM’daki en değerli kurmay subaylarımız diyebileceğimiz istihbarat ve meteoroloji subaylarımızdan oluşan J-2, hava durumu ve onun operasyonlara etkisi ile çok yakından ilgilenmektedir. Geçmiş 4, 5 ve 6 yıllık meteoroloji raporlarına göz atmaktayız. Bütün bu çalışmalar, herhangi bir operasyona başlamak için en iyi zamanın ne olacağına dair önemli bilgiler sunmaktadır. Bu şeyler çok kritik şeylerdir ve hava durumu ile ilgili olarak her gün CINC özetlenmektedir. Görevli personel, gerçekten havanın sadece bugün değil bugünden sonraki 72 saatlik havayı öngörmektedir”(CENTCOM Briefing, 1991a). Genellikle kara harekatı başlatılmasında, hava desteği alabilmek için, gelecek üç gün boyunca havanın açık olacağı bir gün tercih edilir. 1991’de Çöl Fırtınası harekatının ilk saldırısı için de açık hava, fakat ay ışığı olmayan bir gecenin beklendiği de sonradan açıklanmıştı. Önümüzdeki günlerde yapılması beklenen askeri harekatın tarihi ilgili spekülasyonlarda yine hiç ay ışığı olmayacak tarihlerden bahsedilmektedir. Fakat kara harekatının başlangıcına ait zamanlama esnasında hava durumu çok daha önemlidir. 1991’de ABD Savunma Bakanı Cheney’nin en son gece söylediği “Kara saldırısı hava sortilerindeki büyük bir dalga ile birlikte olacaktır. Resmi olarak dün, sorti oranlarının günde 5,000’den fazla olacak şekilde kısa bir zaman diliminde 2 katına çıkabileceği tahmin edildi. ABD ordusunun kurmay subayları, 3 günlük açık hava tahmini olmaksızın operasyona başlamaya istekli değildirler. Hava durumu, ilk saldırı tarihini değiştirebilecek tek askeri faktördür” demiştir (Gellman, 1991a). Bu günlerde, yine bazı uzmanlar kimyasal ve biyolojik silahlardan koruyucu elbiselerin sıcak bir Bağdat gününde ve açık arazide güneşin altında askerler tarafından giyilmesinin ne kadar zor olduğu konusunda ağız birliği etmişçesine açıklamalar yapıyor. Fakat ABD ve bazı müttefikleri Irakla savaşmaya kararlı görünüyor. Bu durumda sıcak hava, harekatı durdurmasa da savaşı Amerikalılar için çok daha tehlikeli kılacak ve hava şartları Irakın işgal zamanının belirlenmesinde en önemli faktörlerden biri olacaktır. M.Ö. 500 yılında Çin savaşçısı Sun Tzu, “Araziyi bil, düşmanını bil, havayı bil. Ancak bundan sonra zafere ulaşırsın” demiştir. Gelişen teknoloji ile ilerleyen askeri meteoroloji, savaşlarda komutanlara daha büyük avantajlar sağlamaya başlamıştır. Yine de ne zaman ve 3 nerede savaşa girileceğine ve askeri operasyonlara çıkılacağına karar verirken düşmanın meteorolojik bilgilerine de ihtiyaç vardır. Bu nedenle günümüzde, Sun Tzu’nun da söylediği gibi, Askeri İstihbarat = Hava + Düşman + Arazi (Weather + Enemy + Terrain (WET) = Intelligence) şeklide tarif ve organize edilmektedir. Bu nedenle, savaş sırasında meteorolojik bilgiler saklanır. Bunun için, gelişmiş ülkeler dünya üzerindeki stratejik noktalar ve şehirlere ait meteorolojik verileri barış zamanında analiz ederler ve olası bir savaş durumunda yapılacak kara, hava ve deniz harekatları için gerekli olan iklim bilgilerini önceden belirlerler. Böylece, askeri istihbaratın önemli bir kısmını meteorolojik şartlar oluşturur. Örneğin, ABD Hava Kuvvetlerinin (USAF Environmental Technical Applications Center, USAFTAC) “Past Weather-Our Future” parolasıyla, Türkiye dahil bir çok ülkenin askeri iklim bilgilerini belirlemiştir. Irak’a ait olan bu şekilde hazırlanmış iklim bilgileri 1991 yılının Şubat ayında Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından, halka açık, bir raporda yayınlanmıştır (Vojtesak ve diğ., 1991). Bu bilgiler ışığında Irak’ın Askeri Meteoroloji özellikleri ve olası etkileri şöyledir: Yağış: Irak’ta yıllık yağışın yaklaşık %90’ı Kasım ile Nisan arasında meydana gelir (Metz, 1998). Yağışın çoğu ise Aralık’tan Mart’a kadar süren kış aylarında alınır. Kış boyunca Irak’a düşen yıllık yağışın %80’inden fazlasını Akdeniz’deki meteorolojik sistemler üretir. Hemen hemen tüm yağış yüzeydeki soğuk cepheler ve geçiş yapan alçaklarla ilişkili olan fırtınalı yağmurlardan ve yağmur sağanaklarından oluşur. Soğuk cepheler kışın genellikle 35 günde bir geçiş yapar. Sıcak cephe geçişinde ise hafif sağanaklar ve çisenti meydana gelir. Kışın yağışlar süre ve yoğunluk bakımından oldukça değişkendir. Bazen bir gün içerisinde yağış miktarları o ayın ortalamasına ulaşabilir. Kıbrıs Alçak Basınç Merkezinin kuvvetlenmesi sonucu oluşan yağışlar sürekli orografik yükselmenin sonucu 12 saat sürebilir. İlkbaharda yağışlar bu bölgede güneybatıdan kuzeydoğuya doğru artar. Atlas Alçağı’nın önünde gerçekten oldukça kuru sıcak ve tozlu bir hava bulunur. Atlas Alçağı orta seviyedeki bir oluk (trof) tarafından desteklendiğinde ise soğuk cephe boyunca izole olmuş fırtına aktiviteleri oluşur. Güçlü orta seviye trofları Basra Körfezi üzerinden nem taşıyabilir ve Bağdat üzerindeki Atlas Alçağı’nı kuvvetlendirebilir. Yazın hava gerçekten çok sıcaktır ve çoğu istasyonda genellikle yağış kaydedilmez. Sadece dağların tepelerinde günlük konveksiyona ve nadiren oluşan orta seviye kısa dalga olukların bu yörelerin üzerine hareket etmesi sonucunda yağış meydana gelir. Yazın çok nadir olsa da fırtına oluşabilir. Bunlar genellikle izole olmuş ve sadece virga oluşturan konvektif hücreler şeklinde meydana gelirler. Sonbaharda ise aşağı ve orta seviyedeki sirkülasyon paternleri ve artan siklonik aktivite sonucunda ortalama yağış miktarları birden artar. Güneylerdeki bir çok bölgede derin orta ve yukarı seviye trofları genellikle yağışın 6 mm’den az olduğu izole olmuş fırtınaları ve fırtına sağanaklarını üretirler. Lazer güdümlü mermiler yağmur ve siste kullanışlı değildirler. Bu nedenle 22 Ocak 1991’de, kötü hava şartları sebebiyle 24 saat içerisinde 200’den fazla uçuşun iptal edildiği rapor edilmiştir (Gordon, 1991). Şiddetli yağmurlar, Suudi Arabistan çölünü çamura çevirmiş ve ABD Ordusunun 7. Kıtası, 21 Ocak’ta, tanklarını 6 metre derinlikteki çamurdan kurtarmak için kazı yapmakla geçen zahmetli bir girişimde bulunmuştu (The Philadelphia Inquirer, 1991). Yine USAF’a göre Şubat ayında Bağdat’ta ortalama aylık yağış metre karede 35 kg, maksimum aylık yağış 200 kg ve maksimum günlük yağış ise 33 kilogramdır. Hava Sıcaklığı: Irak‘da çoğu kışın özellikle Ocak ayında günün en yüksek sıcaklıklar, tüm yıl boyunca kaydedilen en düşük değerlerine ulaşır. Bu sıcaklıklar bu mevsimde 5°C ile 4 16°C arasındadır. Ocak ayındaki günlük en düşük sıcaklıklar ise -2°C ile 6°C arasında değişir. İlkbaharda Nisan ve Mayıs Aylarında her istasyonda ortalama günlük en yüksek sıcaklık değerleri hızla 5°C-8°C’ye yükselir. Yazın ise aşırı kuru hava koşulları ve açık gökyüzü sıcaklık değerlerinin sık sık 38°C’ye ulaşmasına sebep olur. Yer yüzeyinin gündüz açık hava nedeniyle sürekli olarak ısınmasını geceleyin meydana gelen hızlı ışınım kaybı takip eder. Çoğu istasyonda gece ile gündüz arasında sıcaklık 12°C-23°C arasında değişir. Sonbaharda ise günün en yüksek sıcaklıkları Kasım ayında birden düşmeye başlar. Yaygın kanıya göre ABD, Irak’ta hava sıcaklıkların düşük seyrettiği kışın sonundaki Şubat ayında veya baharın ilk ayı Martta mutlaka harekete geçecektir. Çünkü serin kış havasının yerini Nisan ayı ile beraber çok daha sıcak olan havalar alacaktır. Her ne kadar Myers, “ABD ve müttefik orduların askerleri çok sıcak şartlarda savaşma yeteneğine sahiptir” diyorsa da işgalin yaz aylarına kadar ertelenmesi işleri çok güçleştirecektir. Bir an için Saddam Hüseyinin bir çok kimyasal ve nükleer silaha sahip olduğunu kabul edelim. Bu durumda kara kuvvetleri ağır ve sıkıcı kimyasal-biyolojik silahlara karşı koruyucu üniformaları (MOPP) saldırının bazı aşamalarında giymek zorunda kalacaktır. Bu durumda sıcak hava şartları bu koruyucuların giyilmesini ve askerlerin hareketlerini ve nefes almasını çok zorlaştıracaktır. Washington, D.C.’de bulunan Brookings Enstitüsünden savunma uzmanı Michael O'Hanlon’a göre kısa bir süre içinde harekete geçmek ABD’ye büyük avantaj sağlayacaktır. “Özellikle gaz maskesi gibi başa takılan koruyucular dikkate alınınca, Marttan sonra savaşı başlatmak istemezsiniz.” Her ne kadar havasız ve hantal giysilerin giyilmesi problemler yaratırsa da sıcak hava şartları aynı zamanda koalisyon güçleri için bazı avantajlar da sağlar. Örneğin, sıcak havalarda kimyasal silahların buharlaşma hızını artırarak havada bulunun konsantrasyonu öldürücü olduğu süre kısalır. Gündüz vakti, biyolojik silahlar da daha az etkilidir. Gündüz güneşten gelen morötesi ışınlar biyolojik maddenin çabuk ayrışmasına neden olur. Ayrıca doğanın savaşan taraflara eşit davranacağından Iraklı askerlerin de aynı problemleri yaşayacak ve böylece her iki tarafın da verimi düşecektir. Görüş Mesafesi ve Kum Fırtınaları: Kışın bölgede sis, pus, toz, duman ve savrulan kum görüş mesafesini kısıtlar. 2200 ve 0600 LST (Lokal Standart Zaman) arasında iyi hava, soğuk geceler ve hafif rüzgar nedeniyle radyasyon sisi oluşur. Genellikle bu sis 1100 LST’de dağılır. İlkbahardaki düşük görüş mesafesinin nedeni ise sis, fırtınaların getirdiği şiddetli yağmurlar ve savrulan tozlardır. Sis nadiren görüş mesafesini 3 milin altına düşürür. Siklonik aktivite ile beraber meydana gelen adveksiyon sisi, şiddetli yağışlar ve alçak stratüs bulutu görüş mesafesinin düşmesine sebep olur. Nisan ayında 0000 ve 0800 LST’de sıklıkla radyasyon sisi meydana gelir. Fırtınalar ve yoğun biçimde ısınan yüzeyin yarattığı türbülans yeterli miktarda rüzgar oluşturabilir. Savrulan tozları da içeren fırtınalar sık sık 1400 ile 2200 LST arasında meydana gelirler. Yazın ise pus ve asılı toz parçacıkları görüş mesafesini kısıtlayan başlıca sebeplerdir. Bölgede toz ve kum fırtınaları her ay meydana gelebilir. Bunların gelişmelerini ve süresini önceden tahmin etmek oldukça güçtür. Pus genellikle görüş mesafesini 4-7 mile düşürür. Temmuz ve Ağustos aylarında 20 knot hızla esen rüzgarlar daha yoğun toz tabakalarına sebep olur. Lokal toz ve kum fırtınalarında görüş mesafesi 3 milin altına düşer. Bazen kalın pus 2 hafta kadar sürebilir. Bağdat, Basra ve Musul düşük görüş mesafesi açısından yazın en yüksek frekanslara sahip yerlerdir. Sonbaharda Ekim ve Kasım aylarında 24-36 saat esen shamal rüzgarları geniş alanlar üzerinde görüş mesafesinin 1-2 mile kadar düşmesine sebep olur. Shamal rüzgarları her sonbaharda 1 ila 4 kez meydana gelir. Bir sonbahar akşamı (2200-0600 LST) gökyüzü 5 açıkken, sakin rüzgarlarda ışınım sisi oluşabilir ve nadiren görüş mesafesini 3 milin altına düşürür. En yüksek 3 milin altındaki görüş mesafesi frekansı % 8 ile Bağdat’ta 0900 LST’de görülür. 1980’de ABD’nin İran’da giriştiği rehine kurtarma operasyonu, özel komandoları taşıyan iki helikopterin toz fırtınası nedeniyle düşmesi yüzünden başarısızlığa uğramıştır. Bu tür toz fırtınaları özellikle Irak’ın Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bölgesinde 1220 m’den daha alçak arazide etkilidir. Atlas ve Kıbrıs alçak basınç merkezlerinin Doğu Akdeniz’e sokulması ve kuvvetli yerel rüzgarlar ile oluşan toz fırtınaları 1-2 gün sürebilir. Güneye, Arabistan Çölü’ne doğru inildikçe buluttan ayrılan fakat sıcak çöl yüzeyine ulaşamadan havada buharlaşan yağmurlar (virga) da toz fırtınalarına neden olur. Toz fırtınasının olduğu yerlerde görüş 10 m’den daha azdır. Şubat ayının sonunda başlayan ve yaklaşık olarak 50 gün süren kuvvetli Hamsin rüzgarları ile oluşan toz fırtınaları ise 36-48 saat etkili olabilmektedir. Şubat ayında gözlenen ortalama toz fırtınası sayısı 4’dür. Bunun anlamı, toz fırtınaları nedeniyle karadaki askeri hareketler ve görerek hedefi bombalama, keşif uçuşu ve fotoğraf alma işlemleri, radar gözlemleri, lazer telemetreleri kör olur. Kara harekatı için hava desteği ve mekanize kuvvetlerin hareket kabiliyeti ortalama 4 ile 8 gün boyunca aksayabilir. Ayrıca toz ve kum fırtınaları görerek hedefi bombalama operasyonlarını, keşif uçuşlarını, fotoğraf alma işlemlerini, radar gözlemlerini ve lazer telemetrelerini olumsuz etkiler. Çölde genel olarak kum fırtınaları kısa ömürlüdür ve belli yerlerle sınırlı kalırlar. Toz, Suudi Arabistan’ın doğusundaki bir hava alanında saatler süren karanlık oluşturabilir. Ama 20 mil ötede bir başka hava alanında yerini gün ışığına bırakabilir (Gugliotta, 1990). Diğer bir nokta ise Nisan ayında toz ve kum fırtınaları bölgeye hakim olarak tank ve helikopterlerin motorlarını kötü bir şekilde etkiler. Bununla beraber uzun günler ve kuvvetli ay ışığı, karanlık gecelerin oluşturduğu örtüyü kaldırarak koalisyon kuvvetlerinin gece görme üstünlüğünün avantaja dönüşmesini engelleyebilir. “Körfez Savaşında toz bulutları bizim için ciddi problemdi” diyen Washington, D.C’de Savunma Bilgi Merkezi’nden emekli amiral Stephen Baker’e göre 1991’de “Silahlarımız daha çok lazer güdümlüydü.” Baker, makina, motor ve mafsalları etkilediği yarattığı için çölde kumun büyük problem olduğunu hatırlatıyor. Nisan ayı kum fırtınalarının başladığı aydır ve bu da problemleri daha da arttırır. Jane's World Armies’in editörü Charles Heyman’e göre ise kum askeriye için çözülmesi kolay bir problemdir. “Kum araç ve gereçler için çok kötüdür, fakat bu problem artık daha da gelişmiş olan filtreler ve yağlarla çözülebilir.” Bulutluluk: İklim verileri, Bağdat’ta Aralık ve Ocak aylarında %50 olan, Şubat’ta ise yaklaşık olarak %40’a kadar düşen ortalama bulut kapalılığını göstermektedir. Bu mevsim, sis, bulutlar ve yağmur ile karakterize edilir. Bu şartların hiçbiri havadan bombalamaya ya da keşfe müsaade etmez (Gabella, 1991). Kapalı havalar, Ocak ve Şubat’ta normaldir. Bu mevsim, büyük kum fırtınalarına sebep olan güçlü fırtınalardan dolayı shamma olarak adlandırılır. Bu mevsimde sığ sisler de bir problemdir. Bunu, hamsin mevsimi sırasında, Şubat’ın sonundan itibaren etkili olan ve Nisan’da zirveye ulaşan şiddetli hava durumları takip eder. Bu sırada yüzey, kuvvetli kum 6 fırtınalarını canlandıran ve saatte 35-45 millik yüksek bir hıza sahip rüzgarlarla şiddetlice dövülür. Bu fırtınaları sıklıkla olası en kötü kombinasyon olan Bedoin süreci takip eder. Cereyan eden bu kahverengi gök gürültülü fırtınalar kum fırtınaları içerisinde gömülür ve hareket ettiği için tonlarca çamurlu suyu boşaltır. Tipik bir Hamsin alçak basınç alanı, 60 ile 100 millik yarıçapa sahip bir alanı kapsar ve 36-48 saat içerisinde sona erer. Bu koşullar altında radar engellenir ve havadan keşif güçleşir (Johns, 1991). 1991’de havadan mücadelenin ilk haftasında, Irak’taki yağmur ve sis, bazı müttefik pilotları bombalamadan üsse geri dönmeye zorlamıştır. Yarbay Tom Webster “İki F-16A Fighter Bomber hava filosu dün bombalarını atmadan geri dönmüşlerdir. Hava şartları hedef alınan bölgede çok kötüydü. Bu nedenle pilotlar bombalarını boşa harcamaktan sakınmışlardır” demişti (Bryant, 1991). Hava kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı Tony McPeack, ”Bu olay bizi çok kötü yaraladı. Bu, kesinlikle Bağdat ve Kuveyt’te son 14 yılın en kötü hava durumudur. 14 yıl diyorum, çünkü Hava kuvvetleri sadece 14 yıllık iyi bir klimatolojik veriye sahiptir. Bize kalırsa bu, belki de son 100 yılın en kötü hava durumudur. Sonuç olarak, özellikle F-117A’lar için alçak seviye bulut kapalılığının olması onları belirlenen hedeflerin ele geçirilmesinden men etmiştir. Bu nedenle bir çok hedefi ele geçiremedik” (DoD News Briefing, 1991b). Ocak ayının sonuna ait bir rapora göre, ”Müttefik istihbarat çalışanları, geçen hafta bir gece Saddam Hüseyin’in bulunduğu yeri kesin olarak bildirdiler ve savaş uçakları bu bölgeye sevk edildi, fakat Irak merkezli bir siklonik cephe, burayı bombardımandan korumuştur” (Gellman, 1991b). Ama bu rapor sonradan CENTCOM personel şefi Tuğgeneral Robert Johnston tarafından ise şiddetle inkar edilmiştir (Apple, 1991a). 10 Şubat’ta, Irak ve Kuveyt üzerinde havanın açılması sonucu, müttefik uçakları günde 2,800 sorti yapma imkanı bulmuştu (The Washington Post, 1991). Ama 18 Şubat’ta kalın bulut tabakasından dolayı bazı bombalama uçuşları iptal edilmiş ve diğerleri de ikincil hedeflere yöneltilmişlerdi. Yine de pilotlar 2,400 sorti düzenlemiştir (Apple, 1991b). Her ne kadar F-15E, F-111, F-117 ve A-6E gibi uçaklar hedefe kilitlenebilen radarlar ile donattıklarından bulut örtüsünden etkilenmez ise de diğer saldırı uçakları için hala gökyüzü açık olan hava durumu tercih edilir. Uçak savar tehlikesi yüzünden bu tür saldırı uçakları hedefi görmek amacıyla alçak seviyedeki bulutların altına inmek istemezler. Böylece düşük taban yüksekliğine sahip alçak bulutların oluşturduğu kapalılık ve/veya hedefteki sis pilotların görerek hedefini vurmasını engelleyebilmektedir. Bu nedenle günümüzde, hedef üzerindeki bulut örtüsü ve sisi insansız hava araçları ile dağıtma (veya oluşturma) çalışmaları da hız kazanmıştır. Bağdat’ta önceden belirlenmiş asil ve yedek hedeflerinin kış boyunca görerek vurulması, lazer güdümlü füzelerin kullanılması, lazer ile ölçüm yapılması ve kurtarma ve benzeri askeri operasyonlar için uygun olmayan günlerin, değişik yerel saatlere göre hedeflerdeki görüş mesafeleri ve bulut örtüsünün ortalama frekansları barış anında belirlenmiş olması gerekmektedir. Böylece, savaşın planlanmasında günün hangi saatlerinin görerek hedef vurma, bombardımandan sonrası hasar tespiti için keşif yapmak ve fotoğraf çekmek v.b. için uygun olduğu bilinir. Bu nedenle ABD Hava Kuvvetleri, Bağdat ve Türkiye dahil, tüm Ortadoğu için bulut taban yüksekliklerinin 900 metreden daha az, görüş mesafelerinin 4.5 kilometreden daha düşük olduğu zamanları yıllar öncesinden belirlemiş ve bu bilgileri sürekli yenilemektedir. 7 Rüzgar: Irak’ta kışın yüzey rüzgarları siklonik aktiviteler haricinde normalde hafiftir. Zayıf Sahra ve Suudi Arabistan yükseklerinin geçişi esnasında tipik olarak rüzgarlar batılı ve ya zayıf kuzeybatılıdır. Kışın en düşük ortalama yüzey rüzgar hızları Zagros Dağları’nın tepelerinde meydana gelir. İlkbahar esnasında batılı rüzgarlar baskındır. Akdeniz’den Sahra Çölü’nün kuzeyine kadar olan kısımda, güneybatıdan kuzeybatıya doğru yönelen zayıf rüzgarlar eser. Batılı akımlar Zagros Dağları tarafından kuzeyli ve kuzeybatılıya dönüştürülür. Atlas Alçak basınç merkezleri, hızı 30 knot üzerinde rüzgarlar üretir. Yazın bir çok yerde yüzeydeki batılı rüzgar akışını büyük ölçekli basınç gradyanı oluşturur. Yazın ortalama yüzey rüzgarları diğer mevsimlere göre daha fazladır. Bunun nedeni yeryüzeyinin fazla ısınması sonucu büyük basınç gradyanlarının oluşmasıdır. Etezyan rüzgarları Suriye’nin iç kısımlarına kadar ulaşır. Etezyan rüzgarları ve 40 günlük Shamal rüzgarlarının hızları 25 knota kadar ulaşabilir. Sonbaharda yüzey rüzgarları hafiftir. Yüzey ölçümlerine göre Kasım ayında hakim rüzgar yönü batıdır. Her yerdeki ortalama rüzgar hızları 6 knottır ve ya daha düşüktür. Patriot füze bataryası, her saat uçuşları kontrol eden bilgisayarı için rüzgar verilerine ihtiyaç duyar. Her altı saatte bir Hava Kuvvetleri’nin kimyasal savaşla ilgili savunma üssü, rüzgar yönüyle ilgili bir mesaj gönderir. Bu mesaj rüzgar yönüne, şiddetine ve hava sisteminin kararlı veya kararsız olup, olmadığına dair bilgiler içerir (Gugliotta, 1990). Rasgele değişen hava paternleri, Irak mücadelesinin başlarında görüldüğü gibi hala uçuş operasyonlarını yerle bir edebilir niteliktedir. Çöl Fırtınası Harekatı sırasında kara kurmayları yanan petrolden oluşan dumanın yarattığı büyük huzmelerin rüzgar ile nereye taşınabileceğini de bilmek istediler. 1. Deniz Tümenine tayin olmuş Amerikan ordusunda çalışan bir yarbay, Irak’ın ateşe verdiği petrol kuyularındaki ateşlerden çıkan koyu dumanın yakın hava desteğini engellediğini söylemişti. “Saldırı başladığında hava durumu iyiydi ve uygun rüzgarlar yanan petrol kuyularından çıkan dumanı uzağa sürükledi. Fakat gemiler Burgan petrol bölgesine yaklaşırken, rüzgar yön değiştirdi ve duman görüş mesafesini azalttı” (Lenorovitz, 1991). Hava tahminleri, Kasım’ın ortasında Suudi Arabistan kıyıları için planlanmış hem karadan, hem sudan mevzilenme tatbikatı olan yakın fırtına operasyonuna (Operation Imminent Thunder) yeterli desteği sağlayamamıştır. Mevzilenme başarılamadı çünkü iki başarısız denemeden sonra hoverkraftlar hem karadan hem sudan mevzilenme esnasında iş yapamaz duruma geldi. Irak üzerinde psikolojik baskı yaratmak üzere Amerikalı planlama subayları tarafından tasarlanmış tatbikat geri tepti, yılın bu zamanında körfez kıyılarında oluşan şiddetli dalgalar ve yüksek rüzgarlar hesaba katılmamıştı (Walker, 1990). Şüphesiz Körfez Savaşından bu yana çok şey değişti. ABD Silahlı Kuvvetleri artık küresel konumlama uydu teknolojisiyle bulutlu ve fırtınalı günlerde de hedeflerini vurabilen bir çok çeşit füzeye sahip. ABD askerleri çöl sıcaklarına uygun şartlarda tatbikatlara ağırlık vermiştir. Körfez Savaşının beri Kaliforniya, Nevada ve Arizona çöllerinde, Kuveyt’teki ve Suudi Arabistan’daki üslerde bulanan askerler sıcak hava şartlarına alıştırılmıştır. IRAKTA KULLANILACAK SİLAHLARDAN ORTAYA ÇIKACAK, ZEHİRLİ VE RADYOAKTİF MADDELERİN HAVA HAREKETLERİYLE TÜRKİYE’YE GELMESİ MÜMKÜN MÜDÜR ? 8 Duman ve kimyasal savaşta kullanılan gazların etkisi ve yayılımı, büyük ölçüde atmosferin aşağı seviyelerindeki rüzgar, sıcaklık ve sıcaklığın düşey değişimine hızına bağlıdır. Bu seviyelerdeki hava şartlarının tahmin edilebilmesi için ise mikrometeoroloji bilgisine ihtiyaç vardır. Amerikan kuvvetleri Çöl Operasyonu’nun başlangıç kararında önemli rol oynayan ve kötü hava şartlarını beraberinde getiren bir alçak basınç sisteminin geçişinden yararlanmaya çalışmışlardır. Biyolojik ve kimyasal silah depolarını havaya uçurmak için bu siklon ve ona bağlı cephe sisteminin sıcak sektörüne girmeyi beklemişler, böylece patlama sonucu oluşacak serpintilerin kendi üzerilerine doğru taşınmamalarını sağlamışlardır. Kış aylarında Irak’ta, yer seviyesindeki, en kuvvetli ve hakim rüzgarlar kuzeyden esmektedir. Yukarı seviyelerdeki ortalama hava akışları ise, 1.5 km’de kuzeybatılı, 3.5 km ve daha yukarı seviyelerde ise tamamen batılıdır. Irak üzerinde bir meteorolojik cephe sistemi etkili olduğunda siklon ve sıcak cephenin önü ile birlikte sıcak sektörde rüzgarlar güneybatı-güneydoğu arasındaki yönlerden eser. Bu tür bir hava durumu, Irak’ın kimyasal silah kullanımındaki başarısızlığında bir faktör olmuş olabilir. Çöl fırtınası operasyonlarında, ABD Donanma Kuvvetleri Komutanı Koramiral Stanley Arthur, karadan mücadelelerin başlangıcında Irak’ın çekinmesinde tanımlayıcı bir faktör olan güneyli rüzgarların aniden yön değiştirmesinden endişelendiğini söyledi. “Irak, durumun aleyhine olduğunu hemen anlayabilmiştir.” demiştir (Atkinson, 1991b). USAF raporunda belirtildiği üzere Sibirya yüksek basınç merkezinin etkisi ile Şubat ayında Irak’ta aşağı seviye rüzgarlar kuzeylidir. Yukarı seviyelerdeki akımlarının ise tamamen batılıdır. Irak’taki kimyasal ve biyolojik silah depoları bombalandığı taktirde bu patlamalardan oluşacak serpintilerin yerel olarak hedeflerin güneyine, uzun mesafelerdeki taşınım göz önüne alındığında hedeflerin doğusundaki yerleşim birimlerinin ve İran gibi ülkelerin üzerinde etkili olacağı düşünülmüştür. Kısacası, (eğer varsa ve) Irakın nükleer, kimyasal ve biyolojik (NBC) silah depoları bombalanırsa serpintiler yerel olarak hedeflerin güneyindeki; uzun mesafelerde de hedeflerin doğusundaki yerleşim birimlerini ve İran gibi ülkeleri etkileyebilecektir. Türkiye’nin güney doğusu, ancak bombardıman anında Irak üzerinde bir cephe sistemi etkili ise, güneyli rüzgarlar nedeniyle zehirli gazların kısa menzilli bir taşınım sonucu etkilenebilir. Fakat spekülasyonlara göre derin sığınaklara inerek, buralardaki NBC silahlarını yok etmek için ABD’nin yeni geliştirdiği Sığınak Çökerten (Bunker Buster) adlı bomba patlatılarak çok yüksek sıcaklık oluşturulup sığınaktaki bombalar yakılıp yok edilerek zehirli kimyasal ve biyolojik gazların atmosfere karışmaları önlenecektir. Benzer şekilde, yurtdışındaki ya da yurt içindeki herhangi bir nükleer veya kimyasal kazanın meydana geldiği yerden itibaren kirleticileri taşıyacak olan hava parsellerinin, tespit edilecek hız ve yörüngelerine göre, ne zaman hangi yerleşim biriminin etkileneceği meteorolojik (yörünge) analizleri ile tespit edilebilir. Bu nedenle radyasyon tehlikesine karşın en etkili ve erken uyarı meteorolojik analiz ve tahminler ile yapılır. Diğer bir deyişle, radyasyon ölçüm aletleri, erken uyarıya değil daha çok felaketin (radyoaktif kirlenmişliğin) derecesini ölçmeye yarar. Örneğin, 26 Nisan 1986 yılında Chernobyl nükleer santral kazasından sonra yabancı basında çıkan "nükleer bulutlar ve radyoaktif yağışlar Türkiye'ye ulaştı" şeklindeki haberler, Türkiye'deki radyasyon ölçümlerine değil Avrupa'da yapılan özel meteorolojik analizlere 9 dayandırılmıştı. Bu yörünge analizlerine göre radyoaktif kirleticileri taşıyan hava parsellerinin 4 Mayıs günü Batı Karadeniz'e, 5 Mayıs günü Zonguldak ve Bartın üzerinden Anadolu'ya ve 6 Mayıs günü de İç Anadolu'nun Kuzeybatısına ulaşacağı birkaç gün öncesinden belirlenebilmişti. Sadece radyasyon ölçüm aletleri ile böyle bir tehlikeyi günler öncesinden belirlemek ve dolayısıyla "erken uyarı"da bulunmak mümkün değildir. Benzer şekilde, sanayi tesislerinde ve nükleer santrallardaki bir kaza (veya savaş) anında önlem alınabilmesi için, atmosfere karışacak olan kimyasal ya da nükleer kirleticilerin kısa ve uzun mesafedeki taşınımını hesaplamak ve belirlemek için hemen hava parsellerinin yörüngelerini saptamak gerekir. Bunun için ileri ülkelerde, bir çok sanayi tesisi ve nükleer santralde, silahlı kuvvetlerde uzman meteorologlar istihdam edilerek dispersiyon vb. modeller ile kirleticilerin olası hareketleri sürekli olarak kontrol edilmektedir. TARİHTE METEOROJİ SAVAŞLARI NASIL ETKİLEMİŞTİR? Çok eskiden beri savaşlarda meteorolojik şartlar büyük rol oynamıştır. M.Ö. 325 yılında Büyük İskender’in Dedrosia yenilgisi, Faslıların M.Ö. 500 yılında 20,000 kayıp verdiği Libya Çölü yenilgisi çok eskilerden örneklerdir. Tarihte daha yakın zamanlara baktığımızda Napolyon’un 1815’deki Waterloo yenilgisi, İkinci Dünya Savaşı sırasında 1944 yılında yapılan Normandiya çıkartmasında ABD’nin kazandığı zafer, yine bu savaş sırasında Japonlarla mücadeleye daha başlamadan ABD’nin Pasifik Okyanusunda batan gemileri, 1941-45 yıllarında yapılan Alman-Rus savaşındaki Stalingrad muharebesi, 1854-1856 yıllarında yapılan Kırım Savaşı ve bunun gibi bir çok örnek verilebilir. İngilizlere göre, 1915-16 yıllarında devam eden Çanakkale Savaşları sırasında çok soğuk ve şiddetli geçen kışlarla, çok sıcak ve susuz geçen yazlar yeterli tedbiri almayan İngilizler karşısında büyük bir zafer elde etmişiz. Bunun yanı sıra Sarıkamış faciası da meteorolojik şartların Türk tarihine kattığı en acı olaylardan biridir. Bu sefer de Türkler hava şartlarının ne derece etkili olacağını hesaba katmamıştır ve yaklaşık 90,000 Türk askeri şehit verilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’nun zor ve çetin kış koşullarında Ruslara karşı girişilen Sarıkamış Taaruzu’nda (22 Aralık 1914) −20°C ile −30°C sıcaklıklarda hazırlıksız olarak yapılan harekat sonucunda Türk Ordusu Allahuekber Dağları’nda erimiştir. Kar, tipi ve şiddetli soğuklar 45,000 mevcutla bu harekata başlayan taaruzun en kuzey kanadındaki 10. Kolordu’nun insan mevcudunu Sarıkamış’a ulaşıldığı zaman 3,000’e indirmiş, bitkin olan bu birlikler ise Ruslar tarafından imha edilmiştir (Ucuzsatar, 1986). Bundan başka Türk Ordusu’nun da içerisinde yer aldığı diğer bir olayda Balkan Savaşı sırasında yaşanmıştır. Balkan Savaşı Kırklareli muharebelerinde, aşırı sis altında pervasızca ilerleyen Bulgar Ordusu’nun 43 ve 44. Alayları (23 Ekim 1912’de saat sabah beş buçukta) sis kalkınca birdenbire askerlerimizle karşı karşıya kalmaları üzerine panik yaşanmıştır. Yine Balkan Savaşı sırasında Şarköy muharebelerinde, Bulgarlar karşılarında bir arazi tümeni olduğunu öğrendiler. Bu tümen taaruz ederken birden sis bastı. Bunun üzerine Bulgarlar Türk askerlerini Arapça konuşup, kandırarak yanlarına çağırdılar ve hepsini öldürdüler. Ayrıca İngilizlerin II. Dünya Savaşı’nda gerçekleştirdikleri Dunkerk Tahliyesi, Alman Hava Kuvvetlerinin sis sebebiyle geri çekilmeye engel olamaması nedeniyle yapılabilmiştir (Ucuzsatar, 1986). İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların Rusya üzerine gerçekleştirdiği Barbarossa Harekatı sırasında aşırı yağışlar toprağı çamura çevirmişti. Bunun sonucunda tanklar 10 ilerleyememişlerdir. Tankları tekrar hareket ettirebilmek için toprağın yeniden donacağı geceler beklenmiştir. Arazinin bu durumu harekatı Rusların savunma ve faaliyetlerinden daha fazla etkilemiş olduğundan Alman askerleri bu olaya “General Çamur” adını takmışlardır (Carell, 1974) Yine 1999 senesinde başlayan Kosova Savaşı sırasında Sırp güçlerinin NATO’ya ait bir hayalet uçağı düşürmesinde de hava şartlarının etkili olduğu zannedilmektedir. Uçakların görünmezliğini sağlayan stealth teknolojisine göre üretilen uçak boyasının yağmur ve ya yoğun bulut ortamında bu görünmezlik özelliğini kaybettiği düşünülmektedir (Okçu, 1999). Ayrıca NATO bu savaşta hava raporlarını göz önünde tutarak saldırı zamanlarını düzenlemiştir. Çünkü lazer güdümlü füzeleri atan uçaklar bulut, duman ve yağmurdan etkilendiği için hedefleri şaşırmıştır (Sabah,1999a). Sırplar suni sis yaratarak NATO uçaklarını yanıltma çalışmaları da yapmıştır (Sabah, 1999b). HAVAYA SAHİP OLMAK VE SİLAH OLARAK KULLANMAK Tarih boyunca meteorolojist ve meteorolojik şartların, savaşların kaderinde oynadığı role bakıldığında savaşlarda meteorolojik bilgi ve hava tahmininin büyük taktik ve stratejik bir öneme sahip olduğu görülür. Bu nedenle, savaş anında meteorolojik bilgi ve hava tahminlerini askeri sır olarak saklanır. Bütün bunlara ilaveten, hava denen ele avuca sığmaz şeyin, özellikle Körfez, Bosna, Kosova ve Sırbistan savaşlarının hafızalarda olduğu, günümüzde havaya sahip olmak ve askeri operasyonlarda bir silah olarak kullanılmasına yönelik çalışmalar da giderek artmaktadır. Barışta olduğu gibi savaşta da hava şartları çok önemlidir. Bundan dolayı, örneğin, ABD’de üniversitelerin meteoroloji bölümlerindeki öğrencilerin önemli bir kısmı askeri öğrencidir. Hava şartlarını önceden belirleyerek askeri taktik geliştirme ve planlamanın yanı sıra gelişmiş ülkelerde artık havanın savaşlarda bir silah olarak da kullanılmasına yönelik ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Böylece, hava şartlarını önceden belirleyerek askeri taktik geliştirme ve planlamanın yanı sıra hava savaşlarda artık bir silah olarak görülmeye başlanmıştır. Bu konuda ABD çalışmalarını inanılmaz boyutlara ulaştırmış ve insanın hayal gücünü zorlayacak derecede çalışmalar yapmaktadır. Bilindiği gibi savaşlarda ne doğru silah, ne de doğru taktik tek başına en fazla askeri başarıyı sağlayabiliyor. En iyi başarı için çoğu zaman doğru silah, doğru taktik ve doğru hava şartları gerekiyor. ABD’de Hava Kuvvetlerinin 2025 yılında “Havaya Sahip Olmak” (“Own the weather in the 21st Century”. Gen. Gordon Sullivan, US Army Chief of Staff) hedefi savaşlarda havayı da kullanmayı ve askeri avantajlar sağlamak için askeri operasyonlara entegre etmeyi amaçlamaktadır. Havayı kazanmak için silah operatörleri ve meteorolojistler artık hem kendilerinin ve hem de düşmana ait silah sistemlerinin hava şartlarına bağlı olarak değişen performansını da tahmin etmeleri gerekmektedir. Silah ve hava şartlarının etkileşimini anlamak askerlere “savaş için doğru havayı seçme” ve “havaya sahip olma” avantajlarını getirecektir. Barışta bile donanmanın tüm seyrü seferi, haberleşme, sivil ve askeri uçakların bir havalimanından kalkıp diğer havalimanına inmesi, askeri birliklerin sevki vb. doğru hava tahminlerini gerektirmektedir. Bir savaş anında ise ülke içindeki bazı noktalar için olduğu kadar sınır ötesi hedefler için de hayati önem taşıyan bir doğrulukta meteorolojik bilgi ve hava tahminlerine ihtiyacı olacaktır. Bu durumda her ülke kendi yaptığı gözlemlere, barış anında yaptığı bilimsel çalışmalara göre ve geliştirdiği yöntemler ile hava tahmini yapmak ve askeri operasyonlara karar vermek zorundadır. Ülkelerin savaş anında kendisi ve çevresi 11 için hava tahmini yapabilmesi, barış anında “Analog Hava Tahmini” yapabilme yeteneğini ne kadar geliştirmiş olduğuna bağlıdır. Barış anında hava tahminleri için yurt dışına büyük ölçüde bağımlı olan ülkelerin, savaş şartlarında hava tahmini yapabilecek alt yapı ve knowhow'ı geliştirmede daha duyarlı olması gerekmektedir. Havaya sahip olup, onu kontrol etme kavramının temelinde savaşı yöneten komutana askeri meteorolojistler tarafından daha iyi ve güvenilir bilginin iletilmesi yatmaktadır. Çünkü eksik ve yanlış bilgi kuvvete zarar verirken, iyi meteorolojik bilgi önemli bir güç ve avantaj sağlar. Diğer bir deyişle, doğru ve ayrıntılı meteorolojik bilgi “havaya sahip” olmak için gereklidir. Eğer meteorolojik bilgilerin ve tahminlerin geliştirilmesi üzerinde durulmazsa tüm askeri kuvvetler, kötü hava şartları ile mücadele etmeye ve şartlardan sakınmaya devam edeceklerdir. Diğer bir deyişle eğer hiç bir şey yapılmaz ise hava şartları, savaşan tarafları ve savaş alanlarını kontrol etmeye devam edecektir. Bu nedenle hava sahip olma çalışmalarında 2010’ kadar kısa hava tahminlerinde büyük gelişmelerin olması da amaçlanmıştır. ABD Hava Kuvvetlerinin şuan ki kısa vadeli hedefi ise askeri amaçlı meteorolojik tahminlerin başarısını %10-15 arttırmaktır. Buna ilaveten hava tahminleri, askerler için bir anlam ifade edecek ve askeri ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde olmalıdır. Örneğin, yerden havaya fırlatılarak başlayan bir füze saldırısına karşı koymaya hazırlanan bir pilot için F-16 veya Apaçilerden eğik-görüş mesafesi ve atmosferin nem içeriği, 850 mb jeopotansiyel yüksekliğinden daha önemlidir. Ancak askeri meteorolojistler, klasik ve sivil hava analizi ve tahmini mantığından kurtulup, savaşan askerler için gerekli olan uçuş, manevra ve ateş üzerinde etkili olan parametreler üzerinde düşünebilir. Eskiden klasik silahlar, sadece hava şartları ve iklimin şekillendirdiği fiziksel çevreden etkilenirdi. Şimdi ise elektro-optik silahlar tüm çevre ve atmosferik şartlardan etkilenmektedir. Diğer bir deyişle “akıllı silahlar” hava şartlarından daha çok etkilenmektedir. Örneğin, lazer güdümlü bombalar da bulutlu, yağışlı ve sisli havalarda verimli bir şekilde kullanılamamaktadır. Bu nedenle ABD hava kuvvetleri lazer güdümlü bombalar yerine istenilen hedefi gece veya gündüz ve her türlü hava şartında vurabilmek için GPS (Arz Konumlama Sistemi) güdümlü bomba ve füzeler geliştirmektedir. Bununla beraber, Mart 1991’de bir güneş (space weather) fırtınasının bir GPS uydusunu tamamen; bir çoğunu da geçici olarak devre dışı bıraktığı unutulmamalıdır. Artık tüm silah sistemleri için, tasarımdan başlamak üzere, atmosferik çevre göz önünde bulundurulmaktadır. Çamurdan-güneşe kadar uzanan çevrede modern savaş ve askeri meteoroloji uzmanları herhangi bir çevresel etkinin silahların performansını ve dolayası ile savaşı etkileme olasılığını artık göz ardı etmemektedir. Bu nedenle, günümüzde gelişmiş ülkelerdeki “Atmosfer Araştırma Laboratuarları”nda yüzlerce meteoroloji mühendisi ile birlikte silahların atmosferik şartlardan nasıl etkileyebileceğine dair yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Havanın silah olarak kullanımına yönelik hava modifikasyonu çalışmaları ve teknolojik araştırmalar 1940’lı yıllarda başlamıştır. Hava modifikasyonunun askeri ya da diğer düşmanca amaçlar için kullanımına dair yasak hakkındaki 5 Ekim 1978’de yürürlüğe giren B.M. antlaşması ise sadece yaygın, uzun vadeli veya şiddetli hava modifikasyonları için geçerlidir. Burada kastedilen hava modifikasyonu, yağış arttırıcı ve dolunun önlenmesi gibi B.M. antlaşmasında müsaade edilen yerel, sürekli ve şiddetli olmayan değişimlerdir. Bir savaş esnasında, hava ve diğer fiziksel çevre koşullarını istenilen biçimde değiştirebilme 12 yeteneğinden, amaçlanan hedef doğrultusunda, Düşmanı Engelleme ve Dosta Yardım Etme şekilde iki yönlü faydalanılabilinecektir. Her ülke sivil halkın ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan temel meteoroloji bilgileri toplamak üzere bir meteoroloji istasyon ağı kurup işletmektedir. Bu meteorolojik gözlem ağı, özel askeri ihtiyaçları karşılamak için gerekli ve doğru bir biçimde genişletilebilir ve geliştirilebilir. Gelişmiş ülkelerde silahlı kuvvetlerindeki her birim de, kendi özel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için meteoroloji birimleri ve laboratuarları kurup işletmektedir. Örneğin ABD’de deniz kuvvetlerinin meteroloji biriminin adı, Naval Aerological Service'dir. Bu birim (ABD deniz kuvvetleri) Navy'nin Aeronautic Organizasyonu’nun içinde Deputy Chief of Naval Operation’un emrinde çalışır. Her amiral ve uçak gemisi ile birlikte deniz uçaklarının büyük bir kısmında meteoroloji birimleri mevcuttur. Bu birimlerin başında master ve doktora seviyesinde meteoroloji eğitimi almış subaylar bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin de, “hava” denen göreceli silahı daha farklı bir şekilde göz önüne almalı ve bünyesinde “Askeri Meteoroloji Birimi” kurarak bu bilim dalına gereken önemi vermelidir. Böylece Askeri Meteoroloji alanında dünyadaki gelişmeler yakında takip edilebilir, meteoroloji biliminin ülkemiz savunması için istihbarat, stratejik planlama ve taktik geliştirmeye yönelik olan teorik ve uygulamalı çalışmalar yapılabilir. Gelişen teknoloji ile ilerleyen askeri meteoroloji, savaşlarda komutanlara daha büyük avantajlar sağlamaya başlamıştır. Ne zaman ve nerede savaşa girileceğine ve askeri operasyonlara çıkılacağına karar verirken meteorolojik bilgiler büyük rol oynamaktadır. Öyle ki; bazı modern askeri operasyonlar güzel havalarda yapılamamaktadır. Gerçekten yeni teknoloji ile silah sistemleri üretildikçe ileri teknolojiye sahip olan ülkeler, kötü hava şartlarında savaşmayı isteyecektir çünkü bu ülkeler için silahlarının gelişmişliği ile düşman silahlarının performansının arasındaki fark en fazla olduğu zamanlarda savaşmak daha avantajlıdır. Ne doğru silah, ne doğru taktik, ne de doğru hava şartları tek başına en fazla başarıyı sağlar. Askeri başarı için doğru silah, doğru taktik ve doğru hava şartlarının hepsi gerekmektedir. Havayı kullanmak, askeri avantaj sağlamada askeri operasyona hava şartlarını yeterince entegre etmek demektir. Havayı kazanmak için silah operatörleri ve meteorolojistler kendilerine ve düşmana ait silah sistemlerinin limitlerini bilmesi gerekir. Meteorolojistlerin bunun yanı sıra silah sistemlerinin performansını da tahmin etmeleri gerekmektedir. Silah ve hava şartlarının etkileşimini anlamak bize “savaş için doğru havayı seçme” avantajını ve “havaya sahip olma” avantajını getirecektir. Havaya sahip olmak için şu üç alanda gelişme sağlanmalıdır: 1. Dünya yüzeyine yakın atmosferde çalışmak yerine, ilgilenilen alanın yerdeki çamurdan güneşe kadar genişletilmesidir. Çamurdan güneşe kadar uzanan çevrede modern savaş ve askeri meteoroloji uzmanları herhangi bir çevresel etkinin savaşı etkileme olasılığını göz ardı etmemelidir. Bu tür çevresel etkiler güneş lekeleri sayısının maksimuma doğru gitmekte olduğu şu zamanda daha da önem kazanmaktadır. 1998-2004 yılları arasında daha aktif hale gelince modern teknoloji ürünü silah sistemleri Dünyaya yakın atmosferde ve uzay atmosferinde etkilenecektir. 2. “Havayı kazanmak ve kendi saflarına katabilmek için önce havanın bilinmesi gerekir. Gözlenen ve tahmin edilen atmosferik şartlar daha iyi anlaşılmadıkça askeri meteorolojistler savaşçılara yardımcı olamaz. Buna ilaveten askeri meteorolojist atmosferik şartları 13 kullanıcılar için bir anlam ifade edecek biçimde belirtmelidir. Örneğin yerden havaya fırlatılarak başlayan bir füze saldırısına karşı koymaya hazırlanan bir pilot için F-16 ve ya Apaçilerden eğik durumdaki görüş mesafesi ve atmosferin nem içeriği, 500 mb jeopotansiyel yüksekliğinden daha önemlidir. Askeri meteorolojistler klasik ve sivil hava analizi ve tahmini mantığından kurtulup, savaşanlar için gerekli olan uçuş, manevra ve ateş üzerinde etkili olan parametreler üzerinde düşünmelidir. Ayrıca sivil amaçlar için geliştirilen hava analizi ve yöntemlerinin yanı sıra savaş pilotlarının ihtiyaç duyduğu parametreler için yeni yöntem ve araçlar geliştirilmelidir. 3. Savaşta bir fark yaratabilmek için meteoroloji bilgilerini karar verenlere zamanında ulaştırılması ve karar mekanizmasına katılmasıdır. Bu aşamada atmosfer araştırma laboratuarlarında silahların hava şartlarından nasıl etkilendiğine dair çalışmaların yapılması önem kazanmaktadır. Özet olarak, askeri operasyonlarda hava önemli faktörlerden biridir. Bu faktör savaşta ve barışta bize karşı veya bizimle beraberdir. Hava hiç bir zaman tarafsız değildir. Eğer bir ülke hava şartlarını kendi avantajı olacak şekilde kullanırsa, hava bir müttefik, kullanmazsa bir düşman olur. Bu yüzden havayı kullanmak elbette ki daha iyi olacaktır. Hava şartları ne kadar kötü ise, o kadar iyi bir şekilde kullanabilir (Halpine ve Taylor, 1956). Kaynaklar: Aerospace Daily, 1990: “Army Space Command Demo Efforts Go Operational in Desert Shield”, 20 November 1990, s. A1, A5. Apple, R.W., 1991a: “US Says Iraq Pumps Kuwaiti Oil İnto Gulf”, The New York Times, 25 January 1991, s. 1, 4. Apple, R.W., 1991b: “2 US Ships Badly Damaged by Iraqi Mines İn Persian Gulf”, The New York Times, 19 February 1991, s. 1 Atkinson, R., 1991a: “Soviet Proposal Falls Well Short, Bush Says”, The Washington Post, 20 February 1991, s. 1, A9. Atkinson, R., 1991b: “Allies Surround Republican Guard”, The Washington Post, 27 February 1991, s. A1, A29. Aviation Week And Space Technology, 1991: “Iraqis Still Receive Weather Data From US Satellites”, 21 January 1991, s. 26. Balzar, J., 1991: “Forward US Copter Post in Iraq Not Meant to Be Apache Country”, The Los Angeles Times, 1 March 1991, s. 7. Begich, N. and Manning, J., 1998: The Military’s Pandora’s Box. http://www.xyz.net/∼nohaarp/pandora.htm Berman, S.D., 1997: Desert Storm-Military Space Weather Systems. Bilge, S., 1995: Çanakkale Savaşları, s. 76. Brandli, H., 1991: “Weather Satellite Photos and the Vietnam War”, Naval History, Spring 1991, s. 66-68. Broad, W., 1991: “Iraqis Using Clouds to Cover Scud Firings, Meteorolojists Say”, The New York Times, 25 January 1991, s. A10. Bryant, C., 1991. “Heavy Clouds Hamper Daytime Air Raids on Iraq”, The Washington Times, 19 January 1991, s. A13. Carell, P., 1966: Vebrannte Erde, Schlacht zwischen Wolga und Weichsel. Ullstein, Frankfurt/M and Berlin, s. 511. CENTCOM Briefing, 1991a: 11 February 1991, s. 6. CENTCOM Briefing, 1991b: 27 February 1991, s. 2. CNN U.S. News, February 9, 1998. New bombs use satellites to find their targets. 14 de Bazancourt, C., 1856a: L’Expédition de Crimée, la Marine Francaise dans la Mer Noire et la Baltique. Chroniques Maritimes de la Guerre d’Orient, vol. 1. Librairie d’Amyot, Paris, s. 431. de Bazancourt, C., 1856b: The Crimean Expedition, to the Capture of Sebastopol, vol. 2. Sampson Low, Son and Co., London, s. 538. DoD News Briefing, 1991a: 16 February 1991, s. 5. DoD News Briefing, 1991b: 15 Mart 1991, s. 5. Eranti, E. and Lee, G.C., 1986: Cold Region Structural Engineering. McGraw- Hill, New York, s. 529. FAS, 1998: Desert Storm Military Space Weather Systems. http://www.fas.org/spp/military/docops/operate/ds/weather.htm. Fialka, J., 1991: “The Climatic Battle: Iraqis Are Stunned By Ferocious Assault”, The Wall Street Journal, 1 March 1991, s. 1, A4. FOCUS on ANZAC, 1996: Gallioli 1915. http://focusmm.com au/anzac_01.htm Forrester, F.H., 1981: 1001 Questions Answered About the Weather, s. 254. Gabella, W.F., 1991: “Formidable Natural Hazards Await US Coalition Forces”, Armed Forces Journal International, March 1991, s. 36-38. Gellman, B., 1991a: “Gut Judgement Seen As Key to Decision”, The Washington Post, 24 February 1991, s. A25. Gellman, B., 1991b: “Air Strike Against Saddam Foiled by Storm”, The Washington Post, 25 January 1991, s. A1. Gordon, M., 1991: “Iraq’s Military Reported Hurt, But Not Halted in 5 Days Raids”, The New York Times, 22 January 1991, s. A1, A9. Görgülü, İ., 1992: Askeri Coğrafya-Kara, Deniz ve Hava Harp Akademileri İçin, Mart 1992, s. 83-86. Gugliotta, G., 1990. “Desert Wind Whips Up Problems”, The Washington Post, 30 December 1990, s. A36. Gulf War Special Issue, 1992: Weather, 47 (6), 181-226. Halpine, C.G. veTaylor H.H., 1956: A Mariner’s Meteorology, s. 295-305 House, T.J., James B.N.Jr., William B.S., Ronald J.C., David M.H., Ann E.M., and James E.P., 1996: Weather as Force Multiplier: Owning the Weather in 2025. USA Air Force, p.44. Hydrographic Office, U.S. Navy, 1946: Ice Atlas of the Northern Hemisphere. Hydrographic Office No. 550, Washington D. C., s. 106. Johns, R.K., 1991: “The Real Desert Storm”, The New York Times, 15 February 1991, s. A35. Kiernan, V., 1990: “DMSP Satellite Launched To Aid Troops in Middle East”, Space News, 10 December 1990, s. 6. Kiernan, V., 1991: “Satellites Plays Key Role in Swift Gulf Victory”, Space News, 4 March 1991, s. 1, 20. Kifner, J., 1991: “Mud Is the Strongest Enemy as the 101st Takes Central Iraq”, The New York Times, 28 February 1991, s. A7. Kinglake, A.W., 1875: The Invasion of the Crimea: Its Origin and an Account of its Progress. Vol. 5: Battle of Inkerman. Wm. Blackwood and Sons, Edinburg and London, s. 513. Kinglake, A.W., 1880: The Invasion of the Crimea: Its Origin and an Account of its Progress, down to the Death of Lord Raglan. Vol. 6: The Winter Troubles. Wm. Blackwood and Sons, Edinburg and London, s. 482 15 Kostyuchenko, A.V. ve Lisodet, V.N., 1985: Meteorological services to fighting operations of the Military Air Forces in Great Patriotic War. Meteorologiya i Gidrologiya, No. 5/1985, s. 34-41. Kuznetsov, A.N., 1992: Technical Capabilities of U.S. Space Assets. Moscow VOYENNAYE MYSL No 8-9, 70-76. Le Verrier, U.J.J., 1855a:Note sur la développement des études météorologiques en France. C.R. Acad. Sci., s. 60, 620-626 Le Verrier, U.J.J., 1855b: Sur la tempéte de la mer Noire, en Novembre 1854. C.R. Acad. Sci., s. 61, 1197-1204. Lennon, T.J., 1995: Own The Weather. http.//www.af.mil/cgibin/multigate/retrieve?u=z3950r://dtics11:1024/ai.../htm. Lenorovitz, J., 1991: “Allies Fly Defense Missions After Air War Smashed Iraq”, Aviation Week ve Space Technology, 11 March 1991, s. 18-24. Lingrén, S. ve Neumann, J., 1980: Great Historical Events That Were Significantly Affected by the Weather: 5, Some Meteorological Events of the Crimean War and Their Consequences, Vol. No. 12, December 1980, s. 1570-1583. Los Angeles Times, 1991: “The Day in the Gulf”, 26 January 1991, s. A3. Metz, H., 1988: Iraq - A Country Study, (US Library of Congress, Washington D. C., May 1988), s. 77. Military Space, 1990: “Space Support”, 24 September 1990, s. 8. Neander, J., 1997: El Nino - Its Far-Reaching Environmental Effects on Army Tactical Decision Aids. http://amerigo.tec.army.mil/publications/elnino/. Neumann, J. ve Flohn, H., 1988: Great Historical Events That Were Significantly Affected by the Weather: Part 8, Germany’s War on the Soviet Union, 1941-45. II. Some Important Weather Forecasts, 1942-45, Vol. 69, No. 7, July 1988, s. 730-735. Newsletter, The Battlefield Environment, http://call.army.mil/call/newsltrs Nolan, E.H., 1857: The Illustrated History of the War against the Russia, Vol. 1. James S. Virtue, London, s. 812. Okçu, M., 1999: “Hayalet Uçağı SA2/6 KUB düşürebilir mi?”, Sabah, 1 Nisan 1999, s. 16 Onion, Amanda, 2003: Savaş Havası: Isı, Dolunay ve Kum Fırtınaları Irak İşgalinde Nasıl Savaşı Etkiler? ABS News, Şubat, 2003. Pastzor, A., 1991: “As the Gulf War Begins Its March Into History, Analysts Praise Success but Study the Failures”, The Wall Street Journal, 6 March 1991, s. A10 Pehlivanoğlu, V. ve Kadıoğlu, M. 1993: Bir Başka Silah Aracı-Hava. Hava Harp Okulu Bülteni, 12 (31-32), 79-86. Pincus, W., 1991: “US Seeking to Keep Iraqis on Alert”, The Washington Post, 2 January 1991, s. A22. Sabah, 1999a: “Belgrad’da Yağmur”, 28 Mart 1999, s. 19. Sabah, 1999b: “Sırplar’ın NATO’yu yanıltma taktikleri”, 27 Mart 1999. Schmitt, E. and Gordon, M., 1991: “Unforeseen Problems in Air War Forced Allies to Improvise Tactics”, The New York Times, 10 Mach 1991, s. 1, 16. Shenon, P., 1991: “Iraq Sets Oil Refineries Afire, As Allies Step Up Air Attacks”, The New York Times, 23 January 1991, s. A1, A6. Sherry, M., 1991. “Allied Bombing and the Illusion of Mastery”, Newsday, 3 February 1991, s. 1, A9. SWANEA, 1991: A Climatological Study. Volume II- The Midddle East Peninsula USAF Enviromental Technical Applications Center, Scott Air ForceBase, Illinois. The Philadelphia Inquirer, 1991: “The Persian Gulf War”, 24 January 1991, s. 12-A The Washington Post, 1991: “Iraq Rebuffs Iranian Move, Cheney Returns With Report”, 11 February 1991, s. A19 16 Türk, F., 1999: Meteorolojinin Askeri Önemi ve Uygulamaları, İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Bitirme Çalışması, s. 98. Tyrrell, H., 1855-58: The History of the War With Russia Vol. 1. London. s. 384 Ucuzsatar, N.U., 1986: Askeri Coğrafya - Kara, Deniz ve Hava Akademileri için, Şubat 1986, s. 106-107. Vojtesak, M.J., Martin, K.P., Myles, G. and Gilford, M.T., 1991: SWANEA A Climatological Study, Volume II-The Middle East Peninsula, USAFETAC/TN-91/002, February 1991, s. 4-1 - 4-33. von Todleben, E., 1864: Die Vertheidigung von Sebastopol. Nach Authentischen Quellen Dargestellt, Part 1, Vol. 2. N. Thieblin and Co., St. Petersburg, s. 325-727. Walker, C., 1990: “Doubts over Armour and Desert Isolation Sap Morale of Troops”, London Times, 21 November 1990, s. 12. Walters, K.R., Vojtesak, M.J., Matin, K.P., Myles, G., Gilford, M.T. and Traxler, K.M., 1991: SWANEA A Climatological Study, Volume III-The Near East Mountains, USAFETAC/TN-91/003, February 1991, s. 6-1 - 6-58. Zhidikov, A.P., 1985: The USSR Centre of Hydrometeorological Forecasting during the period of Great Patriotic War. Meteorologiya i Gidrologiya, No. 5/1985, s. 7-10.