2007 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2007 Haziran Sayı - xn--sevgiyaynlar
2007-06 HAZÝRAN SAYI: 462 FÝYAT: 3.5 YTL Dip Dalgasý Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlarýna Divaldo Franco ile Söyleþi ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 39 Sayý:462 Haziran 2007 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Öbür Dünyayý Nasýl Tasavvur Edebiliriz? .................. 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlarýna - II .......... 6 Ahmet Kayserilioðlu Ýnanca Sadýk Kalmak (Son Bir Kez) ........................................ 15 John Edwards/Arýn Ýnan Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Dr. Roger Woolger Ruh Arayýþýnda Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil (Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................ 19 Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 Faks: 02122491828 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul (Kanserin Penceresinden Bir Yaþam Sentezi - VI) .......................... 23 Yönetim Yeri: Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul Baský: Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ. Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL Yurt Dýþý: 50 YTL Carol Bowman/Nelda Bayraktar Kadýnlarýn Þefkati ve Sarýcý Gücü Özer Baysaling Dünya Barýþ Elçisi Divaldo Pereira Franco ...................... 31 Divaldo Franco ile ............................. 37 Söyleþi: Nihal Gürsoy Dip Dalgasý ........................................ 41 Güngör Özyiðit Flamenko Ateþi .................................. 44 Nihal Gürsoy SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Bizi kendimizden uzaklaþtýracak pek çok uyaran ile karþý karþýyayýz her gün. Hayatýn gerçekleri olarak benimsetilmeye çalýþýlan, kýsa bir süre sonra birçoðunu hatýrlamayacaðýmýz bir dizi teferruat, haber, bomba haber, korkutmaya, paranoya yaratmaya niyetli yönlendirmeler... Tedirgin insanlar gerilmiþ sinirleriyle her an köyü bir þey olacak beklentisi içindeler. Bu beklentiyle birbirlerine ve her þeye karþý bileniyorlar. Üstelik kendini bu döngünün içinde tutmak istemeyenlere de suçlayýcý, halden anlamaz gözlerle bakýyorlar. Oysa içimizdeki güzel ahenkli sesle temasýmýzý kaybetmemeliyiz. O ses bize görüp durduðumuz her þeyin deðiþip gideceðini, önemli olanýn gönlümüzdeki bahar olduðunu söylemekte. Asýl baharý bulanlardan olmak için yüzümüzün gülmesi gerekir. Yüzümüzün gülmesi için en zor anlarda bile aslýnda hayýr ile kuþatýlacaðýmýza inanmamýz gerekir. Buna inanabilmek için ardýmýzda kötülük, haksýzlýk ve kýrýk gönüller býrakmamýþ olmamýz gerekir. Yani esas dikkatle üzerinde duracaðýmýz husus, varlýðýmýzý nasýl koruyor ve kontrol ediyorsak, ayný þekilde inancýmýzý kontrol etmemizdir. Bizi bizden ayrý tutan her türlü göz boyayýcý vaade, korkutucu tehtide, üstün ve doðru bilgileri toplayýp artýrarak, onlarý uygulamaya baþlayarak direnebilmeli, yolculuðumuzun daha çok uzun süreceðini unutmamalýyýz. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Üst âlemler sonsuzluða doðru uzanan ve gittikçe yükselen sayýsýz kademeler teþkil ederler. Bunlarýn ancak ilk kademelerini, yani üç buutlu âlemimizin þartlarýna uyanlarý idrâk edebiliriz. Ondan yukarýsý dört buutlu, beþ buutlu v.s. âlemleri idrâk etmemiz bizim için imkânsýzdýr. Dr. Refet Kayserilioðlu ÖBÜR DÜNYAYI NASIL TASAVVUR EDEBÝLÝRSÝNÝZ? SEVGÝ DÜNYASI Erdem - Düþünüyorum, taþýnýyorum, tahayyül ve tasavvur melekelerimi zorluyor; fakat bir türlü öbür dünyanýn (spatyomun) üst âlemlerini gözümün önünde canlandýramýyorum. Bu hususta öðrendiðim bütün bilgileri, o âlemin varlýklarýndan gelen tebliðleri þuur sahama topluyorum ve bunlardan bir kompozisyon yapayým da spatyomu þöyle etraflýca þekillendirip tasavvur edebileyim diyorum, olmuyor, baþaramýyorum. Özden - Spatyomu ve onun üst kademelerini imajine etmeye çalýþmanýz, tahayyüllerinizle orayý kavramaya ve kapsamaya uðraþmanýz çok iyi bir çabadýr. Sizi tebrik ederim. Bu çabanýzla otomatik bir tarzda orasýnýn üstün varlýklarýna yaklaþmýþ ve onlarýn size yapacaklarý yardýmlarý davet etmiþ olursunuz. Onlar kendi âlemlerini tasavvur ve tahayyül etmeye uðraþtýðýnýzý, bunu baþarmayý bütün kalbinizle istediðini görünce size ipuçlarý veya anahtarlar 3 verecek, iþinizi kolaylaþtýracaklardýr. Ama siz bu yolda hiç çalýþmamýþ olsanýz ve böyle bir istek göstermemiþ bulunsanýz kimin nesine size ipucu vermek? Zaten verilse bile alamazsýnýz, alsanýz bile kýymetini bilip ondan faydalanamazsýnýz. O halde, sizin isteðiniz ve çabanýz sizin kýsmetinizi de tayin ediyor. Erdem - Ýyi ama o üstün varlýklarýn benim bu düþüncelerimden ne haberi var? Haydi haberleri oldu diyelim, bana nasýl tesir veya fikir, yahut söylediðiniz ipucunu gönderebilirler?.. Özden - Düþüncelerin üstün tesirler veya titreþimler halinde etrafa, hattâ kâinata daðýldýðýný biliyoruz. Her tesirin sempatize olduðu vasata koþup onu harekete geçirdiðini de fizikten biliyoruz. Fransýzlarýn (vibration par sympathie) dedikleri ve eþdeþ veya kardeþ titreþim diyebileceðimiz tesirler vardýr. Meselâ lâ sesi çýkaran bir düdük öttürseniz, duvara dayalý da bir keman bulunsa, siz düdüðü öttürürken kemanýn lâ teli týnlamaya baþlar. Burada rezonatör rolünü oynamaktadýr. Ýþte ayný buna benzer tarzda bir þahýstan çýkan üstün düþünceler üstün varlýklarý harekete geçirir ve onlarla irtibat kurulmasýný saðlar. Geri düþünceler de geri varlýklarý harekete geçirip onlarla irtibat kurulmasýna sebep olur. Düþüncelerin ne derece mühim olduðu, kaderimizi nasýl tayin ettiði burada daha iyi anlaþýlýyor. O varlýklardan sizin tesir almanýz ise bu þartlar altýnda çok kolay olacaktýr. Esasen her þahýs alýcý ve verici bir medyumdur. Erdem - Peki o yardýmlardan veya ip uçlarýndan ben nasýl istifade edeceðim ve onlarýn geldiðini nasýl bileceðim?.. Özden - Bu yardým, aklýnýzda doðuveren bir fikir veya imaj tarzýnda olacaktýr. Ýlham diye tabir edilen þeyler bunlardýr. Bunlarýn nereden geldiðini bilemezsiniz, bazen size dýþarýdan geldiðini bile farkedemezsiniz. Kendi zihniniz SEVGÝ DÜNYASI 4 buldu sanýrsýnýz. Fakat gaye sizin onlardan faydalanmanýz olduðuna göre dýþarýdan geldiðini ister bilin, ister bilmeyin neticeyi deðiþtirmez. Ama bilebilirseniz bu, idrakinizin sezgi yollarýnýzýn geliþmiþ olduðunu gösterir. Onlardan istifadeniz meselesine gelince, onlar tam sizin istifade edeceðiniz tarzda ve dozda olarak size gönderilmektedir. Çünkü onlarý gönderenler ne yaptýðýný çok iyi bilen þuurlu ve idrakli varlýklardýr. Erdem - Spatyomu nasýl tahayyül ve tasavvur edeceðimize dair sizin bir bilginiz var mý? Özden - Spatyomu dünya gibi belli ve deðiþmez þekillerden veya varlýklardan ibaret olarak düþünmeyeceðiz. Orada þekiller süratle deðiþebilmekte, varlýklar imajinasyonlarýna ve düþüncelerine göre etraflarýna çeþitli renk ve biçimlerde görünmektedir. Spatyomun aþaðý merhalelerindeki geri varlýklarý, çamurlar ve pis çukurlar içinde yuvarlanmakta, uçurumlardan kendilerini aþaðýlara atývermekten haz duymaktadýrlar. Karanlýk bulutlar onlarý kuþatmýþ ve sýkýntý vermekte, bu sýkýntýdan kurtulmak için karanlýk bulutlarýn üstüne çýkmayý düþünecek yerde bilakis içine gömülmekte, derinlere gitmektedirler. Onlar dünyaya gelmeye, insanlara iþkence yapmaya, onlardan intikam almaya can atmaktadýrlar. Bunda muvaffak olamazlarsa hiç deðilse medyumlarla irtibat kurup onlar vasýtasýyla arzularýna nail olmak istemektedirler. Onlar için medyumlar iyi bir tesir vasýtasýdýr, þayet tam hakimiyeti altýna alabilirse çok iyi bir alettir. Burada medyum sýkýntý çekecekmiþ, üzülecekmiþ onlarý alâkadar etmez. Bu geri varlýklarýn bulunduðu ortamý meselâ þöyle tahayyül edebiliriz. Arasýnda derin ve korkunç uçurumlar bulunan, sarp kayalarla kaplý, çýplak sýradaðlar; üzerleri kesif kara bulutlarla kaplanmýþ havasýnda devamlý insaný ürperten, bunaltan, sýkan bir aðýr- SEVGÝ DÜNYASI lýk var. Aþaðýlara indikçe kan kokusu, irin kokusu, çirkefli çamurlarýn kokusu insanýn burnunu týkamakta, nefes aldýrmamakta. Korkunç tablolar, çamurumsu pis renkler gönülleri karartmakta, insana hayret ve korku vermektedir. Öldürdüðü kurbanýnýn kanýný içmeye çalýþan bir hunhar katil, keskin diþleri sýrtlan gibi ileri çýkmýþ, hain bakýþlarýyla önüne geleni parçalamaya, etlerini çið çið yemeye hazýrlanan bir baþka canavar. Elhasýl düþünebileceðiniz her türlü geri, pis, menfur manzaralar orada mevcut. Biraz yükselmiþ bir varlýðýn oralarda bir saniye bile durmaya tahammülü olamaz. Ama oradaki zavallýlarý biraz yukarýya çýkarmaya gayret edin, en büyük reaksiyonu gösterecekler, yukarýlarýn kötü, oralarýn çok daha iyi olduðuna dair size vaaz vermeye baþlayacaklardýr. Erdem - Geri âlemleri ben bu kadar kötü olarak düþünemiyordum. Bu cidden korkunç bir þey. Acaba bütün geri varlýklar böyle yerlerde mi yaþarlar? 5 Özden - Hayýr geri âlemlerde de bir takým derecelenmeler var. Hepsinde artan derecelerde bir ruh darlýðý, bir sýkýntý olmasýna raðmen, yukarý çýktýkça hafifleyen, þekil deðiþtiren, az çok dünyadaki sýkýntýlara benzeyen izlenimler var. Aþaðýlara indikçe korkunç manzaralar ve aðýr atmosfer çoðalmaktadýr. Erdem - Bu geri âlemden sonra üstün âlemler nasýl geliyor. Ve oralar ne tarzdadýr? Özden - Üstün âlemlere geçmeden önce bir orta mertebenin bulunduðunu biliyoruz. Bu âlem dünya þartlarýna benzer þartlar içinde yaþayan varlýklarla doludur. Kimisi hayat mücadelesiyle sýkýntýlar çekmekte, kimisi eðlence âlemlerinde dolaþmakta, kimisi iþ yerlerinde, dairelerde çalýþmakta, gezip dolaþmaktadýr. Bütün bu yerlerin, görülen þekillerin oradaki ruhlarýn ve bu vasatý idare eden büyük varlýklarýn imajlarýyla hasýl olduðunu hatýrlatmak isterim. Ýþte bu dünyanýn daha seyyal, daha deðiþken bir kopyasýdýr. Ölmediklerini hâlâ dünyada yaþamakta bulunduðunu sanan ruhlar buralarda barýnýrlar. Bu âlemi de tarif ettiðim tarzda tasavvur etmemiz lâzýmdýr. Erdem - Üst âlemleri nasýl tasavvur ve idrâk edeceðiz? Özden - Üst âlemler sonsuzluða doðru uzanan ve gittikçe yükselen sayýsýz kademeler teþkil ederler. Bunlarýn ancak ilk kademelerini, yani üç buutlu âlemimizin þartlarýna uyanlarý idrâk edebiliriz. Ondan yukarýsý dört buutlu, beþ buutlu v.s. âlemleri idrâk etmemiz bizim için imkânsýzdýr. Þeklin, rengin, bizim maddemize yakýn hiçbir maddenin bulunmadýðý yeri idrâk edebilecek kudret sahibi deðiliz. Fakat kýsmen idrâk edebildiðimiz ilk kademelerin bile ne üstün renk, ses ve þekil kompozisyonlarýyla dolu olduðunu, orada bulunmanýn ne büyük hazlarla, ruh hafifliliði ile ve mutluluklarla dolu olduðunu oradaki varlýklarýn ifadelerinden öðrenmeye çalýþýyoruz. NE MUTLU BARIÞ YAPICILARINA - II Psikolog Ahmet Kayserilioðlu SEVGÝ DÜNYASI GELECEÐÝMÝZÝ KÝMLER BELÝRLEYECEK I. Dünya Savaþý'nýn karanlýk yýllarý... Bilim ve teknolojide ilerlemiþ; iyilikte, doðrulukta ve sevgide sýnýfta kalmýþ Batý Ülkeleri, yeryüzü nimetlerinden daha çok pay kapabilme ihtirasýyla birbirlerinin boðazýna yapýþmýþ, amansýz bir ölümkalým savaþýndalar... Bu kanlý kavgadan Avrupa'nýn tam göbeðinde olmasýna raðmen, sadece bir ülke yakasýný sýyýrabilmiþ: Ýsviçre. Ama orada da soðuk savaþýn it dalaþý bütün hýzýyla sürmede. Ünlü Avusturyalý yazar Stefan Zweig "Yýldýzýn Parladýðý Anlar" kitabýnda o yýllarýn Ýsviçre'sindeki diplomatlar ve casuslar savaþýný destansý ifadelerle þöyle anlatýr: "Dünya Savaþýnýn kudurmuþ dalgalarý ile her yandan dövülen küçücük bir ada, bir barýþ adasý olan Ýsviçre, 1915'ten itibaren dört yýl aralýksýz süren heyecanlý bir polis romanýna sahne oldu. Lüks otel odalarýnda daha birkaç yýl önce dostça briç oynamýþ iki taraf diplomatlarý, sanki hiç tanýþmýyorlarmýþ gibi, birbirlerini görmezliðe gelmekteler... Bu diplomatlarýn odalarýndan kimliði belirsiz bir sürü insanýn acele acele çýktýðý görülüyor. Gizli görevler yükletilmiþ bu insanlarýn arasýnda milletvekilleri, sekreterler, bazýlarý yüzüne tül koymuþ kadýnlar bulunmaktadýr. Otellerin önlerinde yabancý memleketlerin yüksek makam ve kiþilerinin lüks otomobilleri durmakta; sanayiciler, gazeteciler, büyük müzisyenler ve görünüþe göre þöyle bir dolaþmaya çýkmýþ görüntüsü veren kiþiler arabalarýndan inip hýzla lüks otellere doluþmakta. Fakat hemen herkesin de görevi ayný: Bir þeyler öðrenmek, bir þeyler sezinlemek!.. Onlarý 7 odalarýna götüren kapýcý, odalarýný temizleyen kýz da, bir þeyler araþtýrmak, bir þeyler gözetlemek zorunda. Kýsaca, her yerde iki tarafýn örgütleri birbirine karþý çalýþýyor. Propaganda adý verilen þeyin yarýsý casusluk; sevgi diye ortaya konan þey ise ihanet. Aceleci yabancýlarýn görünür iþlerinin ardýnda bir ikinci ve üçüncü iþ gizli. Haber verilmeyen, gözlenilmeyen hiçbir þey yok. Herhangi bir rütbe ve mevkide bulunan bir Alman'ýn Zürich'e varmasý, Bern'deki karþý taraf elçiliðinin bunu öðrenmesi hem de ayný ana rastlýyor; bir saat sonra Paris de öðrenmiþ bulunuyor. Ataþeler; irili ufaklý ajanlardan her gün ciltler dolusu gerçek ya da uydurma raporlar alýyor ve üstlerine ulaþtýrýyorlar. Bütün duvarlar, camdan yapýlmýþ gibi þeffaf. Telefon konuþmalarý dinleniyor. Kâðýt sepetleri ve kurutma kâðýtlarý sayesinde bütün haberleþme elde ediliyor. Bu pandomina, sonunda öyle karmakarýþýk hal alýyor ki, artýk çoklarý, avcý mý, av mý olduklarýný; casusluk mu yaptýklarýný yoksa izlenip ihanete mi uðradýklarýný, ya da ihanet mi ettiklerini bilemez oluyorlar..." Tozun dumanýn birbirine karýþtýðý, her þeyin altüst olduðu, casuslarýn solucan yumaðý gibi içiçe yuvarlandýðý o günleri böyle anlattýktan sonra ünlü Yazar sözü; Ýsviçre'nin Zürich þehrinde tüm saatlerini kütüphanede geçiren, kimsenin önem vermediði bir garip adama getirir. Devrimci eylemlerinden dolayý ülkesinden kaçarak 14 yýldan beri dýþarýda yaþayan bu adamý þöyle anlatýr: "Bu ufak tefek ve týknaz adam, hiç de öyle göze çarpmaz ve elinden geldiðince göze çarpmadan yaþar. Topluluklardan kaçar, çekik kara gözlerinin keskin bakýþlarýný pek sýk gören olmaz. Konuklarý pek azdýr. Ama o, her gün düzenli olarak SEVGÝ DÜNYASI 8 saat dokuzda kitaplýða gider ve saat on ikiyi çalýp da paydos oluncaya kadar oturur. On ikiyi tam on geçe evindedir ve herkesten önce kitaplýkta bulunmak üzere, bire on kala yine evden çýkar ve akþamýn altýsýna kadar orada kalýr. Fakat haber alma ajanlarý, sadece çok konuþan adamlara dikkat ettikleri ve çok okuyup çok öðrenen köþesine çekilmiþ insanlarýn, dünyanýn ihtilâle sürüklenmesinde en tehlikeli rolü oynadýklarýný bilmedikleri için, bir kundura tamircisinin evinde oturan bu önemsiz adam hakkýnda hiçbir bilgi toplamazlar. Sosyalist çevrelerin bu adam için bütün bildiði, Londra'daki Rus mültecileri tarafýndan çýkarýlan önemsiz bir radikal gazetenin yazý ailesinden olduðu ve Petersburg'da adý bile aðza alýnmayan tuhaf bir partinin baþkanlýðýný yaptýðýdýr. Bazýlarýnýn küçümsediði ve kendisiyle uzlaþmanýn asla mümkün olmadýðýný söyledikleri bu adamla pek fazla ilgilenen de yok..." Zweig'ýn bizlere ana hatlarýyla anlattýðý o günün Ýsviçre'sinde "Geleceðin dünyasýný kim belirleyecek, kim ona þekil verecek?.." diye her kime sorsanýz size kuþkusuz: "Çýlgýnca birbirleriyle boðuþan þu diplomatlar, þu casuslar!" diye cevap verirdi. Açýlýþýndan kapanýþýna kadar kütüphanede kitaplara gömülen, kendine bile hayrý olmayan þu silik adamýn dünyanýn geleceðine ne etkisi olabilirdi ki?!.. Ama dünya tarihi hiç de öyle yazýlmadý. Bu kütüphane kuþu önemsiz adam yani Vladimir Ýliç Lenin, Rusya'da devrim ortamýnýn oluþtuðunu öðrenir öðrenmez 1917'nin Martýnda ülkesine doðru yola çýktý. Orada birkaç ay süren devrimci mücadelenin ve Ekim Ayýnda dünyayý sarsan 10 dehþetli günün mimarý olarak Sovyet Rusya'ya 70 yýl hükmedecek sosyalist devrime damgasýný bastý!.. Bugün 1. Dünya Savaþý'nda oradan oraya koþuþan diplomatlarýn, casuslarýn adýný bile bilen, anan yok ama, dünyanýn geleceðine imzasýný atmýþ o garip kiþinin adýný bilmek ne kelime mumyalanmýþ naaþýný ziyaret için insanlar hâlâ kuyruklarda sýralarýný bekliyorlar!.. BÝR DÝP DALGASI Düðün deðil, bayram deðilken, bu geçmiþte kalmýþ olaylarý niçin hatýrlayýp anlatýyorum ki?!.. Amacým sadece: "Þimdilerde geleceðin dünyasýna kim þekil verecek, yeryüzünde barýþý, sevgi birliðini kim saðlayacak?.." sorusuna cevap ararken, yalnýzca okyanusun üst dalgalarýna takýlý kalýp yanýlgýya düþmememizi dip dalgalarýný görmezlikten gelmememiz içindir. Geçen sayýdaki yazýmda Kryon (Krayan) Rehber Varlýðýn, "Ýndigo çocuk- lar" diye isimlendirdiði, deðiþik bir neslin gittikçe artan bir tempoda dünyamýzý doldurmakta olduðundan bahsetmiþ, SEVGÝ DÜNYASI kendi gözlemlerimle o çocuklarý tanýmlamýþ, örnekler sunmuþtum. 18 yýl boyunca ABD'nin ve dünyanýn deðiþik þehirlerindeki topluluklara bir medyum aracýlýðýyla bilgiler veren; "Birleþmiþ Milletler"de bile beþ celse yapan; Akaþa yayýnlarýnca dilimize kazandýrýlmýþ kitaplarý, baský üstüne baský yapan Kryon isimli rehber varlýk, gelecekten ümidini kesmiþ insanlara, bu Ýndigo çocuklarý bir potansiyel güç olarak sürekli hatýrlatmaktadýr. Dünyanýn geleceðine esas damgasýný basacaklarýn; dünyada birlik, dirlik ve barýþý saðlayacaklarýn, þu her yerde adý, saný geçen politikacýlar, medya aslanlarý olmayýp; bir görünmez dip dalgasý gibi dünyamýza sessizce gelen þu "Ýndigo Çocuklar" olacaðýnýn altýný sürekli çizmektedir. Geçen sayýmýzda Kryon'dan bu konuda kýsa bir alýntý yapmýþtým. Þimdi hem o alýntýyý, hem de "Ýndigo Çocuklar" kavramýný dünya çapýnda yaymakta öncü olan Kryon'un bu konudaki diðer sözlerini sizlerle paylaþmak istiyorum: Gezegen üzerinde yeni yaratýlmýþ olan, 1987'de baþladýðýnýz ve 2012'de bitireceðiniz bir enerji vardýr. Bu içinde yaþadýðýnýz 25 yýllýk enerji penceresidir. Siz daha eski bir enerjide doðmuþtunuz. Ýþte bu yüzden sizin özsaygýnýz yarýya inmiþ bir bayrak gibidir. Ama þu anda doðan insanlar için, bu hiç de böyle deðildir. Ben yeni çocuklardan söz ediyo- 9 rum. Biz onlara Ýndigolar diyoruz. Bazýlarý onlara kristaller diyor. Bazýlarý onlara yeni dünyanýn çocuklarý, yeni çocuklar diyorlar. Onlara istediðiniz ismi verebilirsiniz. "Herkes onlarý fark ediyor, öyle deðil mi? Bu çocuklar farklýdýr. Onlar bu dünyaya kendi deðerlerini bilerek gelirler. Onlarýn özsaygýsý, bayraklarý yüksekte gururla dalgalanýr. Siz yüksek dengeli, özsaygýsýna sahip bu çocuklarý alýp, düþük bir özsaygýsýyla doðmuþ yetiþkinlerin arasýna koyduðunuzda ne olur? Bu çocuklar inatçý, dikbaþlý, bildiðini okur gibi görünürler. Belki de bu onlarýn kim olduklarýný bilmelerinden kaynaklanmaktadýr... " Sonuç olarak bu çocuklar zor olmayý amaçlamamaktadýr. Ama dengeli özsaygýsý niteliklerine sahip olmamýþ sizlere onlar genelde otoriter, hattâ zorba tavýrlý görünürler (8/226) " Bu yeni bir çaðýn baþlangýcýdýr. Bunu ilk önce kimlerde göreceðinizi biliyor musunuz? Çocuklarda. "Ýndigo Çocuk" sizin sahip olmadýðýnýz bir þeye sahiptir. O dualiteyi kendisinden uzaklaþtýrma yeteneðine sahiptir. Bu onun ruhen birlikte getirdiði niteliklerden biridir; çünkü o, "burada olmayý hak ettiði bilgisiyle gelir. Bu çocuklarýn bazýlarý size geçmiþte kim olduðunu ve buraya neden geldiðini söyleyecektir! Onlarýn hepsi de spiritüel bir dev olmayacak. Onlar, insanýn seçimiyle, hâlâ çocuklar gibi davranacak. Ancak, bu insan soyunda gerçekten farklý bir þey vardýr, ve en büyük fark onlarýn gezegen için duyduðu tutkunun özünün güç, aç gözlülük ve kýskançlýk olmamasýdýr. Dolayýsýyla, birçoklarýnýn temel insan doðasý dediði þey bu çocuklarda farklýdýr. Bu küçük insan, anababasý tartýþýp birbirine baðýrdýðýnda dünyasý sarsýlsa da, kendisinden iste- 10 nildiði gibi odayý terk etmeyecek, gidip yataðýn altýna saklanmayacaktýr. Onun yerine, o anne ya da babasýnýn bacaðýna sarýlýp onlara tartýþmayý bitirip anlaþmalarý için yalvaracaktýr! Bu çocuk bu gezegene huzur ve barýþ dolu bir varoluþ için duyduðu tutkuyla gelir. Bunu gözleyin. Bu durum þimdiden görülmektedir. Bu çocuklarýn çocuklarý daha da aþikâr bir biçimde farklý olacaktýr, ve siz üçüncü kuþaðý deneyimlediðinizde, onlar bu gezegende daha önce asla görülmemiþ bir derecede barýþ talep ediyor olacak. Ve o zaman bu gezegenin yakýn geçmiþ tarihi -o zaman vuku bulmuþ þeyler yüzünden- bir kadim tarih haline... neredeyse bir KARANLIK ÇAÐ haline gelecek. Bu yeni Ýnsanlar sizin görmüþ olduðunuz hiçbir Ýnsan türünün niteliklerine sahip olmayacak. Bunu gözleyin. Ah, eskinin gidip yeninin gelmesi biraz zaman alacak, ama bu yeni kuþaðýn duruþu çok farklý olacak, çünkü onlar önce bireysel iliþkilerinizde, sonra ülkeler ve dinler arasýndaki iliþkilerde hoþgörü talep edecek. Onlar "Ýnsanlar ve kültürler çok farklý olsa bile, bu gezegeni birleþtirmenin bir yolu vardýr" diyecek. Onlar insanlýðýn asla çözemediði bazý en sýkýcý ve ezici sorunlar üzerinde çalýþmaya baþlayacak. Ve siz dünyanýn sorunlarýnýn çözümlerinin bu küçük çocuklardan ve onlarýn çocuklarýndan geldiðini göreceksiniz. (6/120-121) Bu þimdiye dek görülen en güçlü potansiyeldir. Gezegen üzerinde yeni bir enerji vardýr, bu daha önce asla ortaya çýkmamýþ bir enerjidir, bu dünya üzerinde barýþ potansiyelidir! Ve o Ýnsan kýlýðýna bürünmüþ meleklerin, Ýnsanýn tekâmülî deðiþimini kolaylaþtýran DNA deðiþiminin SEVGÝ DÜNYASI çevresinde dönmektedir. Bu yeni enerji Ýnsan bilincini deðiþtirir ve bu þimdiden çocuklarla baþlamýþtýr. Bazýlarýnýzýn kafalarý Ýndigo Çocuklar'ýn kim olduðu konusunda karýþmýþtýr, bu yüzden size bunu birkaç cümleyle açýklayacaðým. Bu çocuklar yeni bir Ýnsan bilincini temsil etmektedir. Onlar eski "Ýnsan doðasýndan" farklý olarak ailelerin huzur, gezegenlerinde barýþ yaratmakla ilgilenecek insanlarý temsil etmektedir. Binlerce yýldýr eski enerjide tanýk olduðunuz güç, aç gözlülük, kýskançlýk gibi Ýnsan nitelikleri þu anda doðan Ýnsanlardan daha karanlýk bir dualitenin parçasýdýr. Ah, sevgili varlýklar, eðer dualite dengesinin deðiþtiðini görebilseydiniz, bunu anlardýnýz. Eðer bu çocuklarýn bir þey olduðunu düþünüyorsanýz, o zaman onlarýn çocuklarýný bekleyin! Size sadece bir bilinç deðiþiminden söz etmemiþ, onlarý barýþtýrýcýlar olarak da nitelendirmiþtik! Biyologlarýn onlarýn genomuna (*) bakýp daha yeni haritasýný çýkarabildikleri genomlardan farklý olduðunu göreceðini söylemiþtik! Bilim bu çocuklarýn çocuk(*) Genom: Bir organizmada bulunan DNA setlerinin tamamýna verilen isimdir. SEVGÝ DÜNYASI larýnýn baðýþýklýk sisteminin gücünün arttýðýný keþfedecek. Bilim o çocuklarýn þimdi sizin kolayca yakalandýðýnýz hastalýklara yakalanmadýðýný keþfedecek ve siz bu gücün nereden kaynaklandýðý merak edeceksiniz Size onun nereden kaynaklandýðýný söyleyeyim: O sizden kaynaklandý! O, 1962 ile 1987 yýllarý arasýnda meydana gelen þeyden kaynaklandý. O sizin yaptýðýnýz þeyden kaynaklandý ve bu celsede sözünü ettiðimiz potansiyelleri mümkün kýldý. Ýþte siz bu yüzden bu kadar çok seviliyorsunuz. Ýþte bu yüzden aile dediðimiz bu varlýk grubu þimdi sizin ayaklarýnýzý yýkýyor. Dünyanýn deðiþim vaadi þimdiki çocuklarýn çocuklarýnda bulunsa da, onlarýn tekâmülünün esasý SÝZÝN tarafýnýzdan baþlatýlmýþtý! (6/149150) Bu sözleri dinleyenler ve okuyanlar arasýnda yeni çocuklarý tanýyan Ýnsanlara ne mutlu. Bu çocuklarýn neler yapacaðýný görene dek bekleyin! Bu çocuklarýn ellerini tutup gözlerine bakarak, "Seni tanýyorum. Seni bekliyorduk" demeye hazýr olan Ýnsanlara ne mutlu. Bunlar bugün sözünü ettiðimiz potansiyellerin gerçekleþmesine yardýmcý olacak çocuklardýr. Ana-babalar, dikkatli olun. Önyargýlarýnýzý, eðilimlerinizi bu çocuklara geçirmeye çalýþmayýn, çünkü onlar bunlara inanmayacak ve onlarý kabul etmeyecektir. Çocuðunuzu kendinizden uzaklaþtýrmanýn bundan daha hýzlý bir yolu olamaz, çünkü onlar sizin kendilerine geçirmeye çalýþtýðýnýz önyargýlarý görecek ve sizin bilgeliðinize saygý duymayacaktýr. Ýndigo Çocuklar Dünya'ya bir 11 dizi hücresel talimatla gelmektedir ve size baþlýca talimatýn ne olduðunu söyleyeyim. O kýskançlýk, nefret, hattâ hayatta kalmaya çalýþma ya da korunma talimatý deðildir. Bu çocuklar büyüdüðünde, sizden onlarýn sözlerinin ve niyetlerinin insanlýða ne söyleyeceðini izlemenizi istiyorum. Onlarýn tüm amacý þunu soracaktýr: "Dünya'nýn sorunlarýna nasýl çözüm bulabiliriz ve hep birlikte nasýl hoþgörülü bir aile olabiliriz? Sürekli savaþmýþ olan kabileleri nasýl bir araya getirebiliriz?" Bu çocuklar binlerce yýldýr insanoðlunun aklýna gelmemiþ bu deðiþiklikleri kolaylaþtýran liderler olabilir. Þimdi siz bunu ýsrarla isteyecek anlayýþa sahip çocuklarla karþý karþýyasýnýz. Bu çocuklarýn neler 12 yapacaðýný görene dek bekleyin. (6/167168) Bu çocuklara ne mutlu, çünkü onlar barýþ kurucularý olarak, engin düþünürler olarak dünya üzerindeki sosyolojik deðiþimin "Tesla"larý olarak bilinecekler. Onlar görünüþte hiçbir çözümün olmadýðý yerde çözümler bulacaklar. Farklý biçimde düþünen, çok farklý insanlar olacaklar. Bunu göreceksiniz. Dünya üzerindeki durum kritiktir ve bir ilerleme olmamasý sizde düþ kýrýklýðý yaratýyor. Engel nedir? Sizler bu yeni çocuklarýn büyüyüp sizin liderleriniz olmalarýný bekliyorsunuz!. Onlarý dünyaya getirenler ve bunu yapabilmek için yerkürenin titreþimini deðiþtirmiþ olanlar sizlersiniz. (8/254) BÝR BAÞKA DÝP DALGASI Kur'aný Kerim'in Kehf Suresinde 300 yýl uykuda býrakýlan 7 yaðýz delikanlýnýn ayaða kalkýp, eskiden yaþadýklarý topraklarda yeniden dolaþmaya baþladýklarý anlatýlýr. Onlar baþlangýçta Yaradan'ýn deðiþmeyen ahlâk prensiplerinden bahseden peygamber sözlerine tutkuyla baðlanmýþ aþk ve þevk dolu, gönüleri gençler idi. Bu herkesin yararýna ýþýklý sözleri kardeþleriyle paylaþmaya kalkýnca, kurulu düzenin baðnaz yöneticilerinin hýþmýna uðramýþlar; canlarýný ancak Yaradan'ýn yol göstermesiyle bir maðaraya sýðýnarak kurtarabilmiþlerdi. Ancak Yüce Alem'in esas amacý onlarý kurtarmanýn da çok ötesindeydi. Ýlâhi öðütlerin dile getirilemediði, yasaklandýðý ya da SEVGÝ DÜNYASI bozulmuþ, çarpýtýlmýþ öðretilerle aklýn ve mantýðýn susturulduðu ülkelerde; insanlarýn kendiliðinden doðru yolu bulup bulamayacaklarýnýn kanýtlanmasý için o 7 yaðýz delikanlý 300 yýl öyle uykuda býrakýlývermiþlerdi. Ve uyandýklarý zaman gördükleri tüyler ürperticiydi. Evet geçen bu yüzyýllar içinde giyim kuþam, yeme içmeler, evler, sokaklar deðiþmiþti ama; yalan, dedikodu, kin, nefret, düþmanlýk, gaflet... bütün bu toplumsal çirkinlikler; kavgalar, vurmalar, kýrmalar, cinayetler, savaþlar aynen eskisi gibi yerli yerinde duruyordu. "Bizim Celselerimiz"de bu korkunç son þöyle vurgulanýr: "Bir gümüþ lira çözdü her þeyi. Ve geçen zamaný anladýlar. Geçen zamanla birlikte hiçbir þeyin deðiþmediðini insanlar arasýnda!.." Þimdi Kryon'ýn deðimiyle "Ruhsallýðýn Kýþý"nýn yaþanmakta olduðu ve yeryüzünü birkaç defa yok edecek nükleer silâhlarýn depolandýðý günümüz dünyasýnda, insanlara Yaradan'ýn doðru yaþama kurallarýný kimler anlatacak, kimler sevgide, bilgide örnek olacak, kimler indigo çocuklarýn yollarýný aydýnlatacak?! Ýlkin aklýmýza Gülyüzlü Peygamberlerle ortaya konmuþ ve geçmiþte insanlýða büyük aþamalar kaydettirmiþ "dinler" SEVGÝ DÜNYASI geliyor kuþkusuz. Ama gördüklerimiz, yaþadýklarýmýz o gülyüzlülerin mesajlarýnýn taban tabana zýttý olmuyor mu? Uzaða gitmeye gerek yok. Birkaç yýl önce bir röportajýmda Diyanet Ýþleri Eski Baþkanlarýndan Prof. Dr. Süleyman Ateþ'in günümüz din okullarýndaki eðitimle ilgili sözleri karamsarlýðýmýzý artýrýyor. Ýmam böyle yetiþirse, cemaat ne olur bir düþünün. Sayýn Ateþ'in sözlerini özetleyerek tekrar aktarýyorum: "... Kitabýmýz bozulmamýþ olarak ortada duruyor. Ama din uzmanlarý tutarsýz yorumlarýyla iþi berbat bir hale getirdiler. Ve esas acýnacak nokta, bugün ilâhiyatla ilgili meslek okullarýnda öðretilendin, iþte bu din uzmanlarýnýn berbat ettikleri dindir. Yaptýklarý açýklamalarýn çoðunun Kur'anýn ortaya koyduðu dinle bir ilgisi yoktur. Onlarý, yetiþtikleri zaman ve þartlar içinde deðerlendirerek, niçin bu þekilde yorumlar yaptýklarýný anlayabilir, hattâ bunlarý doðal karþýlayabiliriz. Ama bugün bizlerin, onlarý tabulaþtýrarak söylediklerini tartýþmasýz aynen kabul etmemizin hiçbir akýlcý yönü, baðýþlanacak tarafý yok. Neredeyse onlarý peygamberler düzeyine yükseltiyoruz. Hattâ daha üstüne. Çünkü peygamberler bile, vahiy dýþýnda kendilerini yanýlmaz diye takdim etmediler. Biz ise geçmiþ din yorumcularýný yanýlmaz diye tabulaþtýrarak, onlarý peygamber üstü bir duruma yükseltiyor, neredeyse "Ýlâhîlik" sýfatý veriyoruz. Bu ise Kur'anýn kesinlikle yasakladýðý Allah'a eþ koþma günahýnýn açýk deðil ama, gizli bir iþlenmesine götürüyor bizleri... "Türkiye'mizde Ýmam Hatip Okullarý'nda ve Ýlâhiyat Fakültelerimizde öðretilenler iþte bu din uzmanlarýnýn ortaya koyduklarý kalýplaþtýrýlmýþ dindir. Kur'anýn dini deðildir. Bu sebepten de 13 birçoðu Kur'ana terstir, aykýrýdýr. Bu okutulan eserlerin yeni baþtan ele alýnmasý, Kur'an ruhuyla aydýnlanmýþ kiþilerce; akýl, mantýk ve bilimin ýþýðýnda yeniden yazýlmasý gerekir. Bu yapýlmazsa, bugünkü gibi, çok hoþgörüsüz, çok tekelci ve geniþ düþünmekten çok uzak, þartlanmýþ bir nesil yetiþtirmeye devam eder dururuz. "Þimdi tasavvuf da bozuldu. Çoðu, tutucu, doðru düþünme kurallarýndan uzak, saldýrgan, dedikoducu bir tavra büründü. Bir yerde baþ olmak, buyurmak ateþiyle yanýyor niceleri. Sözü yine dini okullara getirmek istiyorum. Geçmiþi tabulaþtýrmak, doktorasýný bile derme-çatma yapmýþ kiþilerle eðitimi sürdürme yanlýþlarý içindeki bu kurumlarýmýz, gönül eðitimi yönünden de çok geri durumda. Ben istiyorum ki, kendini tamamen Allah'ýn emrine vermiþ, manen olgunlaþmýþ hocalarýn yönetiminde öðrenciler önce 2-3 sene gönül eðitiminden geçip sevgiyi, saygýyý iyice kendilerine benimsetmeliler. Bundan sonra da Kur'an ýþýðýyla aydýnlanmýþ din uzmanlarýnýn eline verilmeliler. Þimdi bunun tam tersi yapýlýyor. Hz. Muhammed "Âlemlere Rahmet" idi, biz "Âlemlere gazap" olduk..." Prof. Dr. Süleyman Ateþ'in bu tespitleri son derece önemli. Sorunlarýmýzýn kökünü, baþka yerde deðil, bu eðitim yanlýþlarýmýzda aramalýyýz. Halkýmýzýn ciddi din bilginlerinden ziyade televizyonlarda þov yapan; doðru yanlýþ hikâyeler, mesellerle duygusal hitabeler döktüren; organ nakline aykýrý yorumlarda bulunarak yaþamlarý söndüren hocalarýn sözlerine kulak vermeleri de bu eðitim yanlýþýmýzýn doðal bir sonucudur. Diðer dinlerde de durum hiç iç açýcý deðil!.. Hýristiyanlýðýn Papa'sý dünyanýn bunca 14 sorunlarý dururken, inançsýzlýk dört tarafta kol geziyorken; eþcinsellik, doðum kontrol haplarýnýn, kürtajýn, boþanmanýn yasaklanmasý gibi marjinal konularla ömür tüketiyor. Musevilik ise diðer her dine ve öðretiye kapýsýný kapatmýþ, nesilden nesile aktarýlan çoðu insan yapýsý yazýlara kutsallýk etiketi yapýþtýrarak onlardan hayat nizamý ve kurtuluþ reçeteleri çýkarmaya çalýþýyor. Evet biliyoruz. Hz. Muhammed ile "Ýslâm Dini" tamamlandý. Artýk yeni bir din ve Nebi gelmeyecek. Ama insanlýk hep böyle karanlýkta mý býrakýlacak? Elbet ki Alemlerin Rabbi sadece geçmiþ yüzyýllarýn deðil, her dönemin Rabbi ve terbiyecisidir. Amentü ile özetleyebileceðimiz inanç duygularý insanlar arasýnda bu derecede gerilemiþ, Yaradan'ýn deðiþmeyen ahlâk yasalarý gönüllerden silinmiþken "Ýlâhî Düzen"in buna seyirci kalmayacaðý muhakkak. Nitekim dünyanýn her tarafýnda bilimsel yöntemlerle, artan bir tempoyla, insanlarýn akýl ve mantýkla kabul edebilecekleri aydýnlatýcý bilgiler, Rehber Varlýklar aracýlýðýyla sürekli tekrarlanýyor. Semavî dinlerin kutsal metinlerinin özleriyle tamamen uyuþan bu bilgilerle gönül erlerinin, ýþýk taþýyýcýlarýn, deniz fenerlerinin sayýsý gün be gün artýyor. Yeni nesle iyi örnekler sunmak, doðru bilgilerle onlarýn yollarýný aydýnlatmak görevi bu þekilde tamamlanýnca artýk bütün yük gönül rahatlýðýyla "Ýndigo"larýn sýrtýna aktarýlabilecek. Kur'aný Kerim'in yana yakýla öðütlediði: "Tek Allah'a inanýn. Hz. Ýbrahim'in öðretisinde buluþun!.." dileðinin tüm gönüllerde yer edip kök salmasýyla, ancak bu yolla, bunalýmdaki insan ve tükenmekte olan yeryüzü huzur ve esenliðe kavuþabilecek. SEVGÝ DÜNYASI Koyu Hýristiyan mezheplerinin etkisinde olan ve Ýslâm'a çok çarpýk nazarlarla bakýlan ABD'de, KRYON Rehber Varlýðýn Ýslâm ve Hz. Muhammed'den üstelik 11 Eylül 2001 trajedisinden sonraki yýllarda þu ifadelerle söz etmesi, bu duygu ve düþüncelerimin ufak ama çarpýcý bir kanýtý: " Muhammed bir maðarada bir melekle konuþtu. Ve o melek Cebrail idi. Bu, o yanan çalýdan Musa'ya hitap eden ayný melekti; o iletiþim meleðiydi... Cebrail, Muhammed'e onun büyük Ýslâm ulusunu yaratmasýna yardýmcý olan bir bilgi verdi. Onun mesajý þuydu: "Sadece tek bir Tanrý vardýr." Ve Muhammed bu mesajla Arap kabilelerini birleþtirdi. Onun amacý neydi? Onlara -týpký Ýsrail'in tek Tanrý'sý gibi- tek Tanrý'nýn mutluluk ve huzurunu vermek!.." " Muhammed, Ýbrahim'i onurlandýrdý. Bunu biliyor muydunuz? Geriye dönüp onun sözlerini okuyun. Namaz seccadelerinin ilk baþta Kudüs'e doðru serildiðini biliyor muydunuz? Miracý (yükseliþi) sýrasýnda Muhammed'in, Ýbrahim ve Mesih ile görüþ alýþveriþinde bulunduðunu biliyor muydunuz? Bu, onun kitabýnda yazýlýdýr. Ve böylece Ýslâm uluslarý Ýbrahim'in vizyonuyla ve "Sevgi Üstadý"yla birleþmiþtir. Ve gerçek budur. Her þey böyle baþlamýþtýr. Muhammed birlik ile ilgiliydi. Ancak onun vizyonu, birleþtirmeye çalýþtýðý kabilesel aile tarafýndan yok edilmeye çalýþýlmýþtýr." (7/178) Gelecek Sayýda: Dünya Çapýnda "Ruhsal bir kýþ" yaþamamýza raðmen insanlýðýn son elli yýldaki baþarýlarý ve Türkiye'mizin görevi... SEVGÝ DÜNYASI 15 Psiþik Medyum, öte alemdeki sevdiklerimizle konuþuyor ÝNANCA SADIK KALMAK John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ” adlý kitaptan Geçen ay, medyumumuz John Edwards, Sue adýndaki bir müþterisinin feci bir trafik kazasýnda ölen kýzý Tracy ile irtibat kurarak, kazanýn bir baþka arabanýn sýkýþtýrmasý sonucu olduðunu tespit etmiþti. Tracy ayrýca 143 rakamýný iþaret etmiþti. Bu rakam seni seviyorum sözcüklerinin içindeki sözcük sayýsýný belirtiyordu(*)Okul takýmýndayken amigoluk yapmýþ olan Tracy çok sevdiði arkadaþlarýndan birisinin çaðrý cihazýna da bir mesaj býrakarak onu þaþýrtmýþtý. Tracy'nin þaþýrtýcý olaylarýndan birisi de, ameliyat olmasý gereken bir hastaya (bu kýz Tracy'lerin yanýndaki evde yaþayan komþularýnýn hafif özürlü kýzýydý)doktorun izni ve haberi olmaksýzýn belirli bir kan testinin yapýlmasýný saðlamasýydý. Ýþin en ilginç tarafý bu testi, hastanenin kan alma servisinde de çalýþan medyumumuz John Edwards'ýn yapmýþ olmasýydý. John Edwards daha önceki bölümlerden de hatýrlayacaðýnýz gibi bu testi ne için yaptýðýný bilmeden salt kulaðýna fýsýldandýðý için, sonuçlarýna da katlanmak þartýyla doktordan izinsiz yapmýþtý. Kanýnda pýhtýlaþma sorunu olduðu bu testten sonra anlaþýlan hasta ise, belirli bir ilaç tedavisinin ardýndan yeniden ameliyat edilerek saðlýðýna kavuþturulmuþtu. (*) Geçen ay 143 rakamý yanlýþlýkla alfabedeki birinci, dördüncü ve üçüncü harfler þeklinde tercüme edilmiþtir. Bu rakam esasen Ýngilizce'de: "I love you" olan "Seni seviyorum" cümlesinin içindeki harf sayýlarýna tekabül etmektedir. Yanlýþlýk için özür dileriz. Sevgi Dünyasý) 16 Ruhlar alemiyle kurduðum irtibatlar sayesinde Tanrý’ya her seferinde biraz daha yaklaþtýðýmý hissediyordum. Ancak, baðlý olduðum kilise Katolik kilisesiydi ve onlarýn yaptýðým iþe karþý çýktýklarýný çok iyi biliyordum. Sözlü olarak ifade etmeseler bile ruhsal irtibat iþine soðuk bakýyorlardý. Rahipler, birçok kez, çalýþtýðým hastaneye kan vermek için gelirlerdi. Bunu fýrsat bilip onlara: "Peder, psiþik fenomen hakkýnda ne düþünüyorsunuz?" diye sorduðumda hemen hemen hepsi bana: "Biliyorsun bu iþ kiliseye aykýrý" tarzýnda cevaplar verirlerdi. Ýnsanlarýn çoðu ise bunun tam tersi görüþteydiler ve benim Tanrý tarafýndan özel bir yetenekle ödüllendirildiðimi düþünüyorlardý. Yine de ben kilisemin yaptýðým iþi onaylamasýný arzu ediyordum. Ne yazýk ki, bu çabamda baþarýlý olamadýðým için artýk kiliseye gitmekten vazgeçtim. Ama vazgeçmediðim SEVGÝ DÜNYASI tek þey, Tanrýmla olan baðým oldu. Günlerden bir gün, beni þaþýrtacak çok ilginç bir olay yaþadým. Adý Veronica olan bir rahibe bana trans okumasý için geldi. Sanki çok normal bir olaymýþ gibi onu karþýladým ama hemen yan odaya koþarak eþim Sandra'yý aradým ve: "Sandra belki inanmayacaksýn ama buraya bir rahibe geldi, þimdi yan odada beni bekliyor. Ne yapmam gerekir?" diye sordum. Sandra sakin bir þekilde: "Elbet ki iþini yapmalýsýn" dedi. "Ama o bir rahibe" dedim. "Ama o önce bir insan. Beni iþin bittikten sonra ara olur mu?" dedi. Hemen yan odaya geçtim ve: "Hemþire, size bir þey söylemek zorundayým. Sizin trans okumanýzý yaparken gerileceðimi hissediyorum" dedim. "Neden" diye sordu. "Kiliseden dolayý. Yaptýðým her þey onlara ters geliyor. Onlara göre ben, görüþülmemesi gereken bir kiþiyim" dedim. Hemþire Veronika gülümsedi ve: "John, Tanrý insanlara pek çok yetenek baðýþlamýþtýr. Bazýlarý harika resimler yaparlar güzel þarký söylerler ya da insanlara hizmet eden büyük öðretmenler olurlar. Sana da bu SEVGÝ DÜNYASI yeteneði baðýþlamýþ. Bunu hakkýyla yerine getirmezsen eðer, Tanrý’ya karþý günah iþlemiþ olursun" "Bu isyankâr bir hemþire olmalý" diye geçirdim içimden ve trans okumasýna baþladým. Þükürler olsun ki, iyi bir iþ çýkardým. Hemþire bana: "John, benim için bir iyilik yapmaný rica ediyorum. Manastýrda grup okumasý yapmaný istiyorum" dedi. Gerçekten çok þaþýrmýþtým. Sonra öðrendim ki, Hemþire Veronica yakýnlarýný kaybetmiþ olan kiþilere moral verme iþiyle uðraþýyormuþ. Yaptýðým iþin gerçekten faydalý ve þifalý olacaðýna inanmýþ. Teklifini hemen kabul ettim. O gün baþka trans okumalarý da yapmýþ ve epeyce yorulmuþtum. Tam kapýdan çýkacak iken adý Patrick olan bir müþteri içeri girdi. Zihnime onun babasý ile ilgili bir imaj geldi. "Baban ölmüþ" dedim. "Hayýr" dedi. "Hayýr mý? Kesin olarak söylüyorum ki, baban ölmüþ" "Babam hayatta. Olur mu öyle þey" "Peki üvey baban olmasýn?" "Hayýr" 17 "Vaftiz baban olmasýn bu sakýn?" "Hayýr" "Ama bana sürekli olarak "Baba" diyorlar" "Bak sana bir þey söylemem lazým" dedi Patrick. "Hayýr. Henüz bir þey söyleme ve bana sadece "evet" ya da "hayýr" de" dedim "Tamam" dedi bana doðru gülümseyerek. "Babanýn hayatta olduðunu söylüyorsun, doðru mu?" "Evet. Buraya gelmeden önce babamý aradým. Yaþýyordu" Gerçekten Patrick'in benimle oyun oynadýðýný düþünmeye baþlamýþtým. Belki de beni sýnýyordu. Bunu sevmemiþtim. Çünkü sürekli olarak birisi kulaðýma: "Baba" diyordu. Neredeyse ona gitmesini söyleyecektim ki gözümün önüne Patrick'in beyaz bir gömlek ve siyah bir kýyafet giymiþ hali geldi ve geçti. Hemen arkama yaslandým ve ona: "Sen bir rahipsin" dedim. Ellerini "pes" dercesine havaya kaldýrdý ve gülümseyerek bana: "Sana bunu söylemek istemiþtim" dedi. Artýk ona Peder Patrick Moran diyebilirdim. Bu onun gerçek ismi deðildi ve zaten gerçek isminin kullanýlmasýný da istemiyordu. Bunun nedeni kilisenin bu tarz iþlere karþý çýkmasýydý. Bir mahallede bulunan kilisede görev yapýyordu. Bana: "Kilise kabul etmese bile, psiþik iþlere her zaman ilgi duymuþumdur ama insanlarýn kandýrýlmalarýný ve salt bu yüzden paralarýný kaybetmelerini istemediðim için de 18 açýkça önermemiþimdir" dedi. Peder Patrick, iþimi gerçekten doðru ve namuslu bir þekilde yaptýðýmý trans okumasý sayesinde öte alemden irtibat kurduðu yakýnlarý vasýtasýyla öðrenmiþ oldu. Peder daha sonraki zamanlarda da bana trans okumasý için geldi. Arkadaþlýðýmýz iyice ilerledikten sonra bana psiþik medyumluðun pozitif gücüne inandýðýný açýkça itiraf etti. Gördüðünüz gibi ayný gün beni hem bir rahibe hem de bir peder ziyaret etmiþ oldu. Bunu güzel bir iþaret olarak aldým ve yaptýðým iþin doðru olduðuna iyice kani oldum. Peder Patrick ile ilginç konuþmalarýmýz da oldu. Örneðin bana: "Bazýlarý tersini söyleseler bile, bu yeteneðin sana Tanrý tarafýndan baðýþlanmýþ olduðuna inanýyorum. Sana gelen bilgileri asla þeytanlar vermiyor. Buna yürekten inanýyorum. Ama elbet ki iyi ve kötü varlýklar arasýnda dolaþarak bilgiler vermeye çalýþan ruhlar da olabilir. Bunlara kayýp ruhlar þeklinde bakmak gerekir. Bunlar tam olarak nereye ait olduklarýný bilmeyen ruhlardýr. Tabii ki Kilise kimsenin bu tarz konularýn içine dalmasýný istemez. Kilisenin tek istediði þey, insanlarýn gönüllerini tümüyle Tanrý’ya SEVGÝ DÜNYASI açmalarýdýr. Böyle davranmakta da Kilisenin haksýz olmadýðýný düþünüyorum çünkü insanlarý aldatan pek çok medyum olduðu gibi, geri varlýklarýn musallat olduðu pek çok insan da var. Yaptýðýn iþ, öte alemle bu dünyanýn aslýnda ayrýlmaz bir bütün olduklarýný ispatlýyor. Cennetle dünya arasýnda nasýl bir bað varsa, ölümle yaþam arasýnda da vardýr" dedi. Peder Patrick ile ilk karþýlaþtýðýmda onda bazý psiþik kabiliyetlerin olduðunu sezinlemiþtim. Bunu ona sorduðum zaman, bazý ruhlarla temas kurduðunu itiraf etmiþti. Ancak pederin ailesi onun bazý þeyleri gördüðüne inanmýyor sadece tahmin yürüttüðünü söylüyorlardý. Bir gün onlarýn evine akþam yemeði için davet edildiðimde bana Patrick'in Tony amcasýnýn öte aleme geçeceði söylendi. Birisinin eve girdiðinde onun ölüsüyle karþýlaþtýðýný görüyordum. Bir kaç hafta içinde öleceði kesindi. Peder gördüðüm bu vizyondan çok etkilenmiþti. Tony amca onun kan baðýnýn olduðu birisi deðildi. Onun vaftiz babasýydý. Hemen babasýna ve abisine durumdan bahis etti. Babasý, annesini haberdar etmeden abisiyle beraber Tony amcayý ziyaret ettiler. Durumu gayet iyi gözüküyordu. Ama tam bir hafta sona, komþularý ondan haber alamadýklarý için Patrick'in annesini aradýlar ve içeriye girdiklerinde Tony amcanýn cesediyle karþýlaþtýlar. Tony amca bir kalp krizi neticesinde ölmüþtü. Gelecek Ay: "Andrew'un Mucizesi" baþlýklý konuyla devam edeceðiz. SEVGÝ DÜNYASI 19 ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI Dr. Roger Woolger Ruh Arayýþýnda Carol Bowman'ýn, "Children's Past Lives" Kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Yazarýmýz Carol Bowman, geçen ay Dr. Fiore'nin hastalarýyla yapmýþ olduðu regresyon deneyimlerinden çeþitli örnekler vermiþti. Pozitif bilimin ýþýðýnda yetiþmiþ, deðerli bir bilim insaný olan Dr. Fiore hastalarýnýn geçmiþ yaþamlarýna dönmelerinin hemen ardýndan iyileþmeleri üzerine hastalarýnda bu metodu rutin bir þekilde kullanmaya baþlamýþtý. Dr. Fiore'nin yaptýðý ilk þey, hastasýnýn þimdiki hayatýný iyice inceleyerek sorunun temelinde yatan nedeni araþtýrmak oluyordu. Bu hayatýnda her hangi bir bulguya rastlamadýðý zaman, problemin esas köküne inebilmek için onlarý geçmiþ hayatlarýna döndürüyordu. Dr. Fiore, bu sorunlarýn temelinde var olan en önemli þeyin "Ölüm" deneyimi olduðunu keþfetmiþti. Hastalarýn sorunlarýndan inanýlmaz bir þekilde kurtulmaya baþlamalarýnýn tek nedeni ölüm anlarýný hipnoz altýnda yeniden yaþamalarýydý. Hastalar, Dr. Fiore'nin de rehberliðinde travma anýna geri döndürüldüklerinde, geçmiþ hayatlarýndan getirdikleri fiziksel hatýrlatýcýlar temizleniyor, belirtiler bir bir ortadan kaldýrýlýyordu. Böylece, Dr. Fiore'nin tüm hastalarý yaþadýklarý bu deneyimlerle ölüm korkusundan kurtulmuþlar ve ölümün bir sonuç olmadýðýný, bir baþka hayatýn baþlangýcý olduðunu anlamýþlardý. Cathy bir gün beni sabah kahvesine çaðýrmýþtý. Elbet ki kahve bahaneydi. Esas istediði þey, karþýlýklý olarak oturup güzelce sohbet etmekti. Geçmiþ yaþamlarla ilgili sohbetimiz koyulaþtýkça seslerimiz de yükselmiþ olacak ki, yan odada bulunan eþi Patrick, sohbetimize katýlmak için bizden izin istemiþti. SEVGÝ DÜNYASI 20 Patrick, Gürcü aksanýyla konuþtuðu kendine has Ýngilizce'si ile: "En iyi arkadaþým Roger'ýn geçmiþ hayatlarla ilgili bir kitap yayýnlamýþ olmasý ne tesadüf" diyerek, raftan aldýðý bir kitabý bize doðru uzattý. Yüzündeki sinik ifadeyi eksiltmeden bize: "Þahsi olarak konuþmak gerekirse, þu geçmiþ hayatlarla ilgili þeylerin birer zýrvadan ibaret olduðunu düþünüyorum. Nasýl oluyor da sizin gibi insanlar bu tarz zýrvalýklara inanabiliyorlar" deyiverdi. O akþam, çocuklar uyuduktan sonra, Roger Woolger tarafýndan yazýlmýþ olan: "Baþka Hayatlar Baþka Benlikler, Carl Jung Ekolünden Geçmiþ Yaþamlarý Keþfeden Bir Terapist" isimli kitabý okumaya baþladým. Patrick'in yakýn arkadaþý olan yazarýn nasýl bir kitap yazmýþ olduðunu gerçekten merak ediyordum. Dr. Woolger'in öylesine akýcý bir üslubu vardý ki, kendimi kýsa zamanda kitaba kaptýrdým. Kitap, geçmiþ yaþamlarla ilgili kafamda biriken tüm sorulara tek tek cevap verdiði gibi, Tibet'in Ölüler Kitabýnda yer alan düþüncelerden anlamlý baþka sonuçlar da çýkarak, geçmiþ yaþamlarla ilgili bilgilerime yepyeni bir derinlik kazandýrmýþtý. Kitabý bitirir bitirmez Cathy'yi aradým ve: "Kitap öylesine akýcý ve iyi yazýlmýþ ki, bu kitabý Patrick'in arkadaþýnýn yazmýþ olduðuna inanamadým" dedim. Patrick'in böylesine bilgili ve derin bir arkadaþa sahip olmasýndan etkilenmiþtim doðrusu. Dr. Woolger da týpký Dr. Fiore gibi ilk baþlarda geçmiþ yaþamlarýn iyileþtirici gücüyle ilgilenmiþ olan bir terapistti. Dr.Woolger, buna ilâveten, terapistliðini bile aþacak derecede derin ve mükemmel bilgiye sahipti. Kitabýnda geçmiþ yaþam terapilerini tek bir klinik teknik olarak sunmanýn da ötesine geçerek, bu konuyu çaðlar boyunca insan zihni üzerine yapýlmýþ olan çalýþmalara çekiyor ve her insanýn ruhunun derinliklerinde yatan geçmiþ yaþam anýlarýný ortaya çýkararak, modern psikolojinin en temel ve en kutsal alanlarýný tartýþmaya açýyordu. Batý psikolojisini, Doðu mistisizmini, kendi yaptýðý regresyon deneyimlerini ve binlerce hastasýyla ilgili doðrudan gözlemlerini birleþtiren Dr. Woolger, geçmiþ yaþam anýlarýnýn nasýl çalýþtýðýný açýklayan kapsamlý bir model geliþtirmiþti. Kitabý iki kez okudum. Dr. Woolger da çocuklardan bahis etmemiþti ama yetiþkinlerle ilgili geçmiþ yaþam anýlarýnýn dinamiðini iyice anladýðým taktirde bunlarý çocuklara da uyarlayabileceðime kani olmuþtum. Dr. Woolger kitaba kendi hikayesini anlatarak baþlamýþtý. Ýngiltere'de yetiþmiþti. Shakespeare'den etkilendiði için aktör olmayý istemiþti ama kendisini Oxford Üniversitesinde analitik felsefe ve davranýþ psikoloji bölümlerinde çift ana dal programýný okurken bulmuþtu. Tüm bunlarý okumuþ olmasýna raðmen: "Ýstatistik biliminin kalple, ruhla ve insanoðlunun en üstün ruhsal tekâmülüyle bir baðý olabilir mi?" diye sormuþtu. Bu sorusuna cevap bulmak amacýyla da daldýðý Hinduizm ve Hristiyan Mistisizmi ona Londra Üniversitesinde doktora derecesi kazandýrmýþtý. Ancak sadece dinle SEVGÝ DÜNYASI ilgili çalýþmalar yapmanýn sonucunda insanýn kuru ve felsefi açýklamalarýn dýþýnda bir þey elde edemeyeceði sonucuna varmýþtý. Onun asýl istediði þey, bu düþüncelerin gerçek hayatta uygulanabilirliðiyle ilgili bilgilere ulaþmaktý. Dr. Woolger çalýþmalarýna Zürih'teki Carl Jung Enstitüsünde devam etti. Freud'ýn bilinçaltý ile ilgili görüþlerini geniþleterek ruhun gizemlerinin yer alabildiði bir psikoloji teorisi ortaya atmýþ olan Carl Jung sayesinde Dr. Woolger hem entelektüel hem de ruhsal yönünü besleyecek bir felsefeye kavuþtuðuna inandý. Zürih'teki çalýþmalarýnýn hemen ardýndan psikoterapi seanslarýnýn devreye girmesine hizmet ettiði Amerika'daki Vermont Üniversitesi’nde hocalýða baþladý. Günlerden bir gün meslektaþlarýndan birisi þayet arzu ederse onu uyguladýðý bir regresyon tekniðiyle geçmiþ yaþamý- 21 na döndürebileceðini söyledi. Woolger önce tereddüt etmesine karþýn bir çeþit macera duygusuyla beraber bu denemeyi yapmaya karar verdi. Dr. Woolger ilk regresyon denemesinde Papa'nýn ordusunda paralý askerlik yaptýðý 13. y.y. Fransa'sýna gitti. Bulunduðu yerde, Fransýz köyleri Kilise adýna yakýlýyor, içinde yaþayan insanlar vahþice öldürülüyordu. Dr. Woolger'ýn hayatýný deðiþtirmiþti. Zaman zaman rüyasýnda hiç bir psikoterapi deneyiminin çare olamadýðý inanýlmaz iþkenceler görmesinin neden kaynaklandýðýný anlamýþtý. Bu deneyim bir þeyi daha açýða çýkarmýþtý ki o da hayatýný daima altüst etmiþ olan yanarak ölme korkusu idi. Özellikle yanma sahnesiyle ilgili regresyon deneyimi öylesine güçlüydü ki birçok Yaþadýklarýndan feci þekilde etkilenen asker bir anda karar deðiþtirerek ordudan ayrýlýyor ama ihanetinin karþýlýðýnda yakalanýp, yakýlýyordu. Bu regresyon deneyimi meslektaþý geçmiþ yaþamla ilgili ayný regresyon tekniklerini kullanmaya ve karþýlaþtýklarý bulgularý birbirleriyle paylaþmaya baþladýlar. Hipnotik regresyon ve geçmiþ SEVGÝ DÜNYASI 22 yaþamlarla ilgili bulabildikleri her türlü bilgiyi bir araya getirdiler, içgörülerini ortaya koydular ve metodlarýný geliþtirdiler. Woolger, uyguladýðý teknik üzerinde yeterince güven kazandýktan sonra geçmiþ yaþam terapisiyle bulduklarý üzerinde çalýþmalar yapmaya baþladý. CÝDDÝ ÝYÝLEÞME Dr. Woolger ve Dr. Fiore Atlantik'in farklý yakalarýndan gelmiþ olduklarý halde klasik psikoterapi eðitimi almýþ kiþilerdi. Ýlginç olan þey: Her ikisinin de geçmiþ yaþamla ilgili terapi yapmalarýydý. Her iki hekimin de hastalarý süratle iyileþiyorlardý. Dr. Woolger'ýn terapi seanslarýnda da týpký Dr. Fiore'nin bulduðu sonuçlar çýkýyordu. Hastalarýnýn bir çoðu geçmiþ yaþamlarýnda köylü, esir, asker, tüccar, avcý ve sanatçý idiler. Sujeler yaþadýklarý dönemi tarihin perspektifine göre deðil, kendi bakýþ açýlarýna göre anlatýyorlardý. Kaderin dönemeçleri ne kadar garip olursa olsun hikayeler gerçek hayattakiler gibi gerçekçi idi ve süreklilik addediyordu. Gerçek geçmiþ yaþam anýlarýnýn bir özelliði de dünyevi ayrýntýlarla süslenmiþ olmalarýydý. Dr.Woolger için önemli olan, bir hikayenin psikolojik gerçekliðinin olmasýydý. Hastalarýna, geçmiþ yaþama inanýp inanmamalarýnýn tedaviyi etkilemediðini söylüyordu. Çünkü hastalar buna inanmasalar bile tedavi etkili olabiliyordu. Dr. Woolger spesifik isimler, tarihler ya da tarihi ayrýntýlar üzerinde durmuyor, þifayý olumsuz yönde etkileyebileceklerinden dolayý hastalarýnýn bunlar üzerinde düþünmelerini dahi istemiyordu. Dr. Woolger, geçmiþ yaþam anýlarýný hatýrlayan bir kiþinin, duygusal katarsis yaþayabileceðine, kendisini daha iyi anlayabileceðine ve þifa bulacaðýna inanýyor ve psikoterapinin gerçek amacýnýn da bu olduðunu söylüyordu. Dr. Woolger da hastalarýný problemin esas köküne götürüyordu. Dr. Fiore'nin vakalarý geçmiþ yaþamla þimdiki yaþam arasýnda bire bir sebep sonuç iliþkisi kurarken, Dr.Woolger sebep sonuç iliþkisinin ne kadar karmaþýk olduðunu ortaya koyuyordu. Problemin kökü bir kaç yaþam geride olabiliyor ve her yaþam bir diðerine baþka bir karmaþýklýk katmaný yükleyebiliyordu. Dr. Woolger, bir dizi geçmiþ yaþamdan gelen duygusal, fiziksel ve ruhsal sorunlarýn birikerek kiþinin bu hayatýný nasýl etkileyebildiðini gösteriyordu. Örneðin fiziksel bir semptom bir fobiye eþlik edebiliyordu þöyle ki, geçmiþ yaþamlarýndan birisinde asýlarak öldürülen birisi þimdiki hayatýnda sürekli olarak boyun aðrýsý çeken ve topluluk önünde konuþmaktan korkan birisi haline gelebiliyordu. Dr.Woolger'a gelen hastalar, bir türlü çözümleyemedikleri sorunlarýna þifa bulmak isteyenler oluyordu. Woolger, geçmiþ yaþam regresyonlarý neticesinde çözümlenebilen birçok (uzun bir liste haline getirilebilecek derecede) fobi çeþidi bulmuþtu. Woolger ayný zamanda yeme bozukluklarý, güvensizlik duygusu, depresyon, zayýf öz-imaj ve parasal takýntýlar gibi nevrotik korkularýn da bu tarz regresyon çalýþmalarýyla tedavi edilebileceðini keþfetmiþti. (Gelecek ay, konumuza devam edeceðiz) SEVGÝ DÜNYASI 23 kanserin penceresinden bir yaþam sentezi - VI kadýnlarýn þefkati ve sarýcý gücü Av. Özer Baysaling. Sayýn Sevgi Dünyasý Okurlarý, Geçirdiðim kanser hastalýðý hakkýnda duygu ve deneyimlerimi bütün açýklýðýyla yazmam ve bunlarý sizlerle paylaþmamý önerildi. Ben de bu teklifi onur kabul ettim. Yaþamýn acý gerçekleri arasýnda olan böylesine bir hastalýðý hiç kimsenin yaþamamasýný dilerim. Ancak sadece kanserliler deðil, onlara bakanlar veya empati ile yaklaþanlar açýsýndan okuyanlara bir nebze olsun faydalý olabilirsem amaca ulaþmýþ olacaðým. Bu vesileyle, tüm okurlara saðlýklý günler dilerim, sevgi ve saygýlarýmla. Kanser hastalýðý sýrasýnda kadýnlarýn sarýcýlýðýný, þefkat ve yapýcýlýklarýný çok derinden hissettim. Bu süreçte sevgi, þefkat ve yapýcý sarýcýlýklarý sayesinde, acýlarýn onlarla daha kolay katlanýlýr ve þifanýn daha çabuk kazanýlýr olduðunu daha iyi anladým. Biz üç erkek kardeþtik. Rahmetli annem, babam devamlý seferde olduðu için, kendi yalnýzlýðý içinde, çalýþýp 24 SEVGÝ DÜNYASI çabalayarak bizi terbiye etmeye ve yetiþtirmeye uðraþýrdý. Onun bu mücadelesi, duygusallýðý ve yalnýzlýðý, bende anneme karþý aþýrý zaaf ve acýma duygusu yaratmýþtý. Bu daha sonra tüm kadýnlara karþý da ayný duygusal yapýyla yaklaþmama sebep oldu. Kanser hastalýðým esnasýnda ise roller deðiþti. Adeta annesine muhtaç bir çocuk durumuna düþtüm. Bu esnada eþim Günseli bana çocuk gibi baktý. Onunla birlikte yakýnýmýz kadýnlar tüm þefkat ve ilgilerini benden esirgemediler. Onlara þükran borçluyum. Kadýnlarýn erkeklerden üstünlüðünü, farklýlýðýný ve onlara ihtiyacýmýzý hastalýðým sýrasýnda daha iyi anladým. ÞÝFA GÜCÜ Bu arada deðiþik bir ayrýntý olarak, bedenimdeki aþýrý güç ve potansiyelin bana yük getirdiðini belirtmiþtim. Bu açýklamalarýmda konuyu abartmak ve tevazu kurallarýný aþýp böbürlenmiþ gibi görünmek istemiyorum. Günseli bunu fark ederek bana sýk sýk "sen bu gücünün farkýnda deðilsin, bunu insanlara enerji naklederek þifa gücü olarak kullanmalýsýn..." diye öneriler getiriyordu. Bir bakýma senelerdir Vücut sporu yapmam ve bilimsel kitaplar da yazmam sebebiyle, artýk tüm vücudumdaki organ- larýma ve hücrelerime kadar inerek onlarla bütünleþtiðimi hissedebiliyorum... Senelerce kaslarýmý çalýþtýrýrken, pompaladýðým kanlarla, tüm vücudumdaki hücrelerime ulaþtýðýmýn farkýndayým. Masaj tekniklerini ve sinir uçlarýný biliyorum. Özellikle Nejla'nýn beþ senelik hastalýk sürecinde ve insanlara empati ile yaklaþma alýþkanlýðýmdan, onlarýn bedenlerini de hissetme alýþkanlýðý kazanmýþtým.. Bunlarý "Reiki" ve benzeri Uzakdoðu teknikleriyle birleþtirip, ruhsal geliþme kültürüyle de kaynaþtýrmaya çalýþýnca, etkili ve iyileþtirici sonuçlar alýnabili- SEVGÝ DÜNYASI yor... Tabiatta bedenimizde, bedenimizin etrafýnda ve tüm kâinatta bir enerji olduðuna ve bedenimizin de bundan çok etkilendiðine inanýyorum... Belki rahatsýzlýklarýn çoðu da bu enerjinin bozulmasýndan kaynaklanabiliyor!.. Fakat, olay hassas bir konu olduðu, nice þarlatanlarýn da bu arada böyle iþlerden maddi menfaat saðladýðýný bildiðimden, yanlýþ da anlaþýlmamak için, bilimsel týbba alternatif tedavi olabilecek bu yardýmlardan, elimden geldiði kadar kaçýndým... Ýþte þimdi onu kendimde kullanmaya çalýþýyorum... MANEVÝ KONULAR Kanser hastalýðým beni manevi konularý daha fazla düþünüp, duyumsamaya yöneltti. Onlardan büyük bir itici güç buldum. Gerçekten bu günkü yaþamýmýzda manevi konulara ne yazýk ki önem verilmiyor. Her þey maddeye baðlanmýþ. Maneviyattan kopuk yaþanýyor. Sadece akýl ve bilim maneviyat olmadan gerçek deðerine ulaþamýyor. Bunlar arasýnda denge saðlanamýyor. Çoðu zaman ise manevi konular sadece din veya baðnazlýk çerçevesinde algýlanmaya çalýþýlarak yanýlgýya düþülüyor. Ýnsanýn manevi (tinsel) yönü; yaþamýný kapsayan en önemli etkendir. Tinsellik bu açýdan; insanlarýn akýl ve bilim dýþýndaki tüm dünyalarýný derece derece kaplayan büyük bir manevi duygular gücüdür. Bununla insanlar, deneyimle anlaþýlamayacak veya anlatýlamayacak bir dünyaya girerler. Bu bir nevi mistik sýçrama veya manevi duyumsamadýr. Manevi duygular konusunda çeþitli görüþler var. Kimine göre ruh bedenden 25 ayrýdýr. Kimine göre ise; sinir, beyin, dil, bilinç vs. olgular ile insanýn dýþ dünyaya uyabilme ve algýlayabilme yapýsýdýr. Ancak sýrf manevi konulara dayanarak yaþamak ve olaylara o þekilde bakmak ne kadar akýl dýþýysa, tinselliði ve duygularý tümden yadsýyarak kuru gerçekçiliðe düþmenin de bir baþka açýdan tutuculuk olduðuna inanýyorum. Ýman, Yardýmseverlik, Sevgi, Umut, Çalýþma, Kiþilik ve Karakter, Ruhun eðitimi, Dostluk, Güler yüz ve Tatlý Dil, Cesaret vs. manevi konulara anlam kazandýran nüanslar ve yaþama güzellik katan unsurlar olduðunu kanser hastalýðýmda daha iyi anlýyorum. Bilgelik: Tüm bunlarýn ýþýðýnda, bilgelik nedir diye düþünülürse; bilgelik bunlarýn belki de hepsidir... Önce yaþam, onlardan algýlamalar, tekrar yeni alýþ ve veriþler, bilgi, bilim, kültür, din, felsefe vs. ve bunlarýn bütünlüðü elde edilebildikten sonra yaþama en uyumlu ve yararlý þekilde uygulayabilmek mertebesi þeklinde özetlenebilir. Bir baþka açýklamayla bilgelik; ruhun geliþip ilerlemesinde, geçilen yollardan aþamayla yükselmek, insancýl ereklere uðraþmaya çalýþmaktýr. Hastalýðýmda, hep özlem duyduðum bu yolun yüceliðine daha çok inandým. ELÝMDE OLSA NELER YAPARDIM Kanserin penceresinden bakarak; "Bu günkü aklým olsa þunlarý yapar, bunlarý yapmazdým" þeklinde baþlayýp sayfalar doldurabilirdim. Ama ne var ki Frank Sinatra'nýn "September Song-Eylül Þarkýsý" ndaki gibi: 26 "Eylülü bulduðunda sonbahar gelir, Yapraklar aleve dönüþür, Oyun oynamaya zaman kalmaz!.." ELBET BÝR SORUN VAR Kanser hastalýðý ve tedavisinin getirdiði olumsuzluklar, ister istemez insaný deðiþik ruh hallerine sokuyor. Moral ibresi bir iniyor bir çýkýyor. Bu çoklukla moral bozukluðunu içeriyor. Bir iniþ anýnda þunlar gözümün önüne geliyor: Doðma, büyüme, aþýðý olduðum Ýstanbul'da geçen yaþamýmda, anlar anlarý, günler günleri, haftalar, aylar, mevsimler, yýllar birbirini kovaladý. Atmýþ beþ senede, kýþlar üþüttü, yazlar kavurdu, yaðmurlar ýslattý. Yitirdiklerimiz giderken, yitiriliyor olmanýn kaygýsý geldi çattý. Þüphesiz bir gün, gene tekrarlanan sabahlardan biri olacak. Bir ateþ böceðinin yanýp sönüþü misali, sanki bir an gibi geçip giden yaþamým bir yerde noktalanacak ve ben uyanmayacaðým. Yaþayanlarý ve yaþanacak olanlarý, bu bedenimde ve þimdiki idrakimde bir daha göremeyeceðim. Sonradan gelenler de, benim yaþamýþ olduðumu bile bilemeyecekler. Hikaye orada bitecek. Bir daha Ýstanbul'u, sevdiklerimi, hiç kimseyi göremeyecek, lezzet pýnarlarýndan SEVGÝ DÜNYASI paylar alamayacaðým. Faniliðin zavallý tesellisi, o günleri görüp, yaþamýþ olmamda kalacak. TEDAVÝMÝN DEVAMI Zatürree hastalýðý sebebiyle bir kemoterapi seansý atladý. Sonunda konsültasyon yapýldý ve özel denetimle, dördüncü kemoterapiye baþlandý. Ancak zatürree dolayýsýyla günde altýþardan, yaklaþýk yetmiþ kutu antibiyotik ile ayrýca kutularca ek antibiyotik haplarý ve diðer tedavi ilaçlarý kullanýlmýþtý. Vücudum yorgun düþmüþtü. Bu nedenle yeniden baþlanýlan kemoterapi beni eskisinden de periþan etti Benim yaþýmda zatürree gibi aðýr bir hastalýktan kýsa bir süre sonra yeniden kemoterapilere baþlamak bile mucizeydi. Doktorlar bunu yaptýðým sporlara ve güçlü oluþuma baðladýlar. Buna raðmen artýk ne egzersiz yapabiliyor, ne de evden dýþarý çýkabiliyordum. Her yaným aðrýyor, yürümek için kalktýðým zaman ayaklarým titriyor, baþým dönüyor, yere düþecek gibi oluyordum. El ve ayak parmaklarýmda hissizlik ve uyuþmalar oluþtu. Tekrar tekrar anlatmak istemediðim, çoðunu da yaþamayanýn bilemeyeceði tüm olumsuzluklar üzerime çökmüþtü. Zaman çok zor geçiyordu. Böylece beþinci seansa da girdim. Daha da berbatým. Sýcaklar da bastýrdý. Günler ateþten bir gömlek gibi. Geceler kabusuyla üzerime çöküyor. Nasýl dayanacaðým bilmiyorum. Buna raðmen yeni seanslara da biran evvel girmek istiyorum. Kaldý üç seans. Günleri sayýyorum. Bu arada korktuðum bir þey daha oldu. Bir sabah Günseli aniden fenalaþtý ve SEVGÝ DÜNYASI sinir krizine girdi. Kanser hastasýna bakmanýn bire bir zorluklarýný biliyordum. Bu yüzden elimden geldiðince dertlerimi ve göz yaþlarýmý içime atýyordum. Lâkin onun da bastýrdýðý duygularý, düdüklü tencere misali aniden patlamýþtý. Kendi ifadesiyle "çaresizlik, bir þey yapamamak beni bu hale getirdi" diyordu. Yaþama sevincimi yeniden kaybettim. Kendimi kahredercesine üzülüyor ve onun hayatýndan nasýl çekilsem diye ciddi ciddi düþünüyordum. Onun depresyonuna ben sebep olmuþtum. Etrafýma yük getirmek hastalýk kadar acýydý. Ne var ki elimde çaresizlikten baþka bir þey yoktu. Altýncý küre de girdim. Her sonraki kür bir evvelkinden de aðýr geçiyor. Ah! Þu tedavim bir bitse. Tekrar saðlýðýma kavuþabilsem... Gelmiþ geçmiþ en dövüþken boksör olan Jack Demsey'e "bunca aðýr yumruklara nasýl dayanýp, rakiplerinizi yeniyorsunuz?" diye sormuþlar. O da "Aldýðým her büyük darbede, tam yere düþüp darmadaðýn olacakken, kendi kendime dayan derim. En kötü yumruðu yedin ve bundan sonra daha kötüsü olamaz. Buna dayanýrsan galip geleceksin. Sonra daha kötüsünü yerim. Onda da ayný felsefeyi yaparak ayakta kalmayý baþarýrým." 27 Ben de "Dayan Özer, bundan daha kötüsü olamaz, bunu da aþtýktan sonra gerisi hikaye" diyorum. Ben de adeta yerlerde sürünüyorum. Sona yaklaþmasam tamam diyeceðim. Tedaviyi kestireceðim. Ama dayanacaðým. Bundan daha kötüsü olamaz ve son bir tane kaldý... 6-7 Eylül en son kemoterapi kürüne de girdim. Tedavim tamamlandý. Þükürler olsun... Çocuk gibi seviniyorum. Bir süre daha kemoterapinin yan etkileri açýsýndan sýkýntýlarým olacak ve dikkat etmem gerekiyor. Dünyaya yeniden gelmiþ gibiyim... Bu günkü halime þükrediyorum. Þimdilik tedaviden iyi sonuç alýndý. "Lenf nod" larý küçülüp eski haline geldi. Ama ilk bir sene tekrarlayýp, tekrarlamayacaðý açýsýndan çok önemliymiþ. Bir süre daha ne olacaðý belirsiz günlerin endiþesiyle yaþamam gerekecek. Sonrasýnda ise Allah Kerim. Yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri bulunabilir!?.. Kanser hastalýðýnýn tedavisi uzun ve zor bir süreç. Sýkýntýlarýmý örnek olsun diye yazdým. Bilinmeyenleri açýsýndan psikolojik travmalarý var. Önemli olan; hastalýðý kabullenerek, ümidi ve cesareti yitirmeden, her durumda insanýnýn mücadele etmesi. Önüne hedefler koyarak gününü deðerlendirmeye çalýþmasý... Amaçlarým var. Yeniden spor yapabilirim. Seyahat edebilirim. Herkesin bir sonu olduðuna göre, Allah'ýn nasip ettiði kadarýnca, iyi günleri en iyi þekilde deðerlendirebilirim. Saðlýklýyken düþünemediðim veya ihmal ettiðim nice güzellikleri yaþayabilirim. Ýnsanlara kanseri yenmiþ bir hasta durumunda örnek olabilirim. Yaþamda ümit, amaç ve 28 anlam olmazsa, sadece kurtulma beklentisi ne iþe yarar ki! Bu yüzden gelecek günlere heyecanla bakýyorum. KANSERÝN PENCERESÝNDEN EVÝN PENCERESÝNE Bu sabah erken kalktým. Ýlk iþ, ilaçlarýn toksit etkisini azaltmak için iki bardak su içtim. Lenfleri yýkamasý ve beyne oksijen gitmesini saðlamasý için on kere derin nefes çektim. Allah'a þükür duamý yaptým. Sonra yavaþça yürüyerek kanserimin sanal penceresinden, evimizin penceresine yaklaþtým. Sokaðýmýzda gün daha yeni baþlýyordu. Gökyüzü masmaviydi. Bakýnca içim açýldý. Kapýcý gazeteleri almýþ geliyordu. Yandaki komþu Maltepe sahilindeki sabah yürüyüþüne çýkýyordu. Bir baþkasý ise yürüyüþten eve dönüyordu. Ýþlerine yetiþmek isteyenler koþuþturuyorlardý... Yandaki markete sebze ve meyve kamyonu yanaþtý ve yükünü boþaltmaya baþladý. Gelen mallar taptazeydi. Semizotu, salatalýk, domates, mevsim meyveleri, harika üzüm ve yeni mahsul elmalar, ne ararsan. Hepsini içim çekti. Çünkü enfeksiyon kapmamak için yedi aydýr onlarý çið olarak yiyemiyordum Komþu apartmanlara okul servisleri yanaþýyordu. Anneler koþtura koþtura çocuklarýný servislere bindiriyorlardý. Bir kedi çöp bidonuna atladý. Karýþtýrýp içinden kendine göre yiyecekler çýkardý. Bir kadýn köpeðini dolaþtýrýyordu. Karþýdan bir baþka kadýn da köpeðini dolaþtýrarak geli- SEVGÝ DÜNYASI SEVGÝ DÜNYASI yordu. Kadýnlar selamlaþtý. Köpekler önce koklaþtýlar, sonra havlamaya baþladýlar. Karton toplayýcý çocuk daha bu saatte el arabasýyla iþe çýkmýþtý. Dýþarýda daha bu erken saatte, deðiþik yaþamlar ve müthiþ bir yaþam dinamizmi vardý. Gözüm aðaçlara takýldý. Yeþilin her tonu ile eylülün sararttýðý yapraklar harika görünüyorlardý. Bahçelerde mevsim çiçekleri tüm güzellikleriyle açmýþlardý. Ortancalar, güller, zakkumlar, karanfiller, mineler vs. renk cümbüþü içindeydi. Kuþlar oradan oraya uçuyorlardý. Cama küçük bir kuþ kondu. Ürkmemesi için hiç kýpýrdamadan izledim. Sonra bir kuþ daha geldi. Birbirleriyle ötüþtüler, gagalaþtýlar, sonra da çiftleþtiler. Onlar uçarak uzaklaþýnca cama bir kelebek kondu. Kanatlarýnda akýl almaz güzellikte desen ve renkler vardý. Tabiat tüm mucizeleriyle hüküm sürüyor ve insaný büyülüyordu.. Bunlarýn içinde mutluluk paylarý çýkarýlabilecek nice ayrýntýlar vardý. Ne yazýk ki biz bunlarý çoðu zaman göremiyorduk. Camý açtým. Ýçeriye sabah serinliðiyle taze hava doldu. Güzel kokulu rüzgarý derin derin içime çektim. Tanrým!.. Tüm evren, canlýlar, nesneler ve benliðimde hissettiðim bu yaþam dinamizmi, sanki benim için yaratýlmýþ tanrýsal bir dünya olarak içime doluyordu... Kanserin sanal penceresinden yaklaþýp, ev penceremde görüp hissettiðim müthiþ duygu coþkusu ve geniþlemeyle tanrýya þükürler ettim. Yavaþça içeri girdim. Ýçim yeni bir güç ve ümitle dolmuþtu. Kahvaltýyý hazýrlayýp Günseli'yi uyandýrdým. Kalktý ve ilk iþ, beni Budist Rahiplerine benzettiði, kemoterapi sonucu iyice açýlan kafamdaki "kelajýmdan" öptü. Tepemde onun ýlýk nefesini ve nemini hissettim. Ýçimi bahar 29 rüzgarý gibi rahatlatýcý bir duygu kapladý. Birlikte kahvaltýya oturduk. Sabah sohbetimizi yaptýk. Günümüze þükür ettik. Meðer bize yeknesak gibi görünüp, çoðu zaman kanýksadýðýmýz bunlar bile ne büyük keyifmiþ. Mutsuzluklar kadar, günlük koþuþturmalar neticesi, elimizden kaçýrdýðýmýz anlarýn kýymetini böyle zamanlarda anlayabiliyor insan. Kahvaltýdan sonra sabah serinliðini kaçýrmadan yürüyüþe çýktýk. Maltepe sahili evimize çok yakýndý. Orta yaþýma kadar burasý eski köþkler, yalýlar ve balýkçý lokantalarý ile denize kýyýydý. O da Maltepe'nin bir baþka güzelliðiydi. Bir ara yoruldum. Sýrtýmý bir aðaca dayayarak dinlenmek istedim. O an sýrtýmdan büyük bir enerjinin benliðimi kapladýðýný hissettim. Çok garip bir iletiþimdi. Galiba yaslandýðým ve bana destek olan aðaçla birbirimize enerji vermiþtik!.. Tabiatla bütünleþmek bu olsa gerek!.. Sahilde saðlýk yürüyüþü yapýyorlardý. Poyrazdan hafif hafif bir rüzgar esiyor, vücudumda dinginlik yaratýyordu. Þimdilik Günseli'nin refakatinde bu kadar yürüyüþ yapabiliyorum. Saðlýklý zamanýmda böylesine bir yürüyüþe küçümseyerek bakardým. Þimdi ise buna bile binlerce defa þükrediyorum... Bir süre karþýdaki Prens Adalarýný seyrettim. Kim bilir, gördüðüm rüyalarda, belki asýrlar evvelinde orada yaþamýþým gibi hissettim... Ben artýk raký þiþesinde balýktým... Kaþýk Adasýnýn karþýsýna demir atmýþ, Sait Faik'le birlikte kayýkta demleniyordum. Odisya, Eftelya ve cývýl cývýl Rum kýzlarýnda cinselliðin doyumsuz heyecanýný yaþýyordum. Martý olup uçuyordum... SEVGÝ DÜNYASI 30 Bir ara sýrtýmdan esen kuzey rüzgarýna dönüp içime çekmek istedim. Gözüme beton yýðýnlarý çarptý. Dað taþ beton yýðýnýyla dolmuþtu. Dragos, Gülsuyu, Baþýbüyük vs. yeni yerleþim merkezlerini oluþturmuþlardý. Oysa gençliðimde bu yerler yemyeþildi. Yukarýlarda ormanýn içinde sadece Süreyyapaþa Sanatoryumu vardý... Yaþamým Ýstanbul'la öyle özdeþleþmiþti ki; hangi taþý kaldýrsan altýndan anýlarým çýkýyordu... Ýleride iki genç sevgili, deniz kýyýsýndaki kayalar üzerinde el ele tutuþarak oturmuþ fýsýldaþýyorlardý. Belli ki kendilerini kavurup coþturan aþk duygularýndan baþka hiçbir þeyin farkýnda deðillerdi... Gemiler, kayýklar, kýyýda balýk tutanlar, martýlar her þey çok güzeldi. Sanki etrafýmda gördüklerim ilahi musikisiyle birlikte tabiat mucizeleriydi. Ýnsana sonsuz bir huzurla yaþam heyecaný veriyordu. Gene evrene karýþmýþ gibiyim. Bir an için "yaþasam bu kadarla bile yetinebilirim!.." diye iç geçirdim. Bu gün kendimi yeniden dünyaya gelmiþ gibi hissediyorum. Gözlerimi kapayýp düþünmeye koyuldum. Evvelce pek de üzerinde durmadýðým, hatta basit gördüðüm birçok þeye özlem duyduðumu hissettim... Bir kýyý kahvesinde simit ve çay... Balýkçý lokantasýnda balýk ve bir duble de raký... Süleymaniye'de kuru fasulye ve acýlý turþu... Kebapçýda kebap çeþitleri ve çið köfte... Akþamüstü bir duble viskiyle, deniz kenarýnda günbatýmýný izlemek... Daha neler neler çekiyor caným... Bana basit hastalýk yakýþmadýðýna göre, kolayca da kendimi býrakýp teslim etmeye niyetim yok... Kanseri yenme mücadelesinde deðilim... Sadece "ben buradayým kolaysa gel al bakalým!" diyorum... Sanki aylarca süren acýlarý ve periþanlýðý yaþayan ben deðilim. Dün gece kabuslu bir rüyada görüp, ondan uyanmýþ gibiyim. Bu berbat rüyadan açýlmaya ve kendimi toplamaya çalýþýyorum. Eskilerin ifade ettiði gibi: "Sabýrla koruðu, helva yapacaðým..." þeklinde sözleri hatýrlayarak kendime itici güç yaratmaya çalýþýyorum. Bunun için yeni meþgaleler ve amaçlar peþindeyim. Yaþanacak bir þeyler daha olduðu duygusu insana yeni yaþam gücü veriyor. Kötümserliði üzerimden atarak, yeni hayaller kurmaya çalýþýyorum. Bu þekilde gelecek ümidini yaþatmaya özen gösterebileceðim. Sýk sýk ruhsal geliþim kitaplarýndan çýkardýðým, bana güç ve ümit veren özetleri okuyarak moral kazanýyorum. Gerçekten ne düþünüyorsak oyuz. Etrafýmdaki insanlarla ilgileniyorum. Yaþamýn dinamizmi içinde olmak en güzeli. Yapacaðým mücadele yeniden doðmak gibi bir duyguyu içimde canlandýrýyor. Sonuçta yaþam bu gün ve yaþamak ne güzel. Kanserin ve tedavisinin bende yarattýðý olumsuzluklarý, kiþisel evrimimin yetkinleþme sýnavý olarak deðerlendirmeye çalýþarak, yeniden dayanma azmi kazandým... Bakalým gelecek günler ne gösterecek!?. "Eðer açýp solan, bir gül gibiyse hayat; ve tekrar yeþeriyorsa goncalar!.. Her selam bir vedanýn, her veda bir selamýn, baþlangýcýysa eðer; Yeniden merhaba dostlar!.. Saygýlarýmla Dünya Barýþ Elçisi Divaldo Pereira Franco Türkiye’de idi. “Gayret ve kuvvet size O’ndandýr... O’nun iþi doðrudur... Ve nurludur gayreti, kuvveti iyide olanýn yüzü...” 32 Ýstanbul’dan 80 yaþýnda bir delikanlý geçti. Çaðýmýzýn en önemli medyumlarýndan birisi olan, spritüalist, ayný zamanda konuþmacý ve yazar, ayrýca kimsesiz çocuklarýn koruyucusu, Birleþmiþ Milletler trafýndan Dünya Barýþ Elçisi olarak seçilen Divaldo Franco, Haluk Berkman’ýn giriþimleri ile ülkemize geldi. Anadolu Aydýnlanma Vakfý’nýn düzenlediði etkinlik kapsamýnda 23 Mayýs Çarþamba günü SEVGÝ DÜNYASI Kadýköy’de bir konuþma ve söyleþi gerçekleþtirdi. Portekizce yaptýðý konuþmasýnýn tercümesinde kimi zaman bazý zorluklar olmasýna raðmen, dinleyenler onu anladýlar, sevdiler, yumuþaklýðýný, sevecenliðini hissettiler. Demek böyle insanlar da varmýþ dedirtecek olaðandýþý, sýradýþý bir yaþamý ve temposu var Divaldo Franco’nun; ayrýca o da beklemeden vermeyi sevenlerden ve maddiyata önem vermeyenlerden. Yaptýðý konuþma için herhangi bir þekilde ücret talep etmediði gibi, masraflarýný da kendisinin karþýladýðýný duyduk. Ayný kendisi gibi karþýlýksýz çalýþmayý sevdiði için Haluk Berkman’ýn davetini kabul ettiðini de öðrendik. Biz de ona Divaldo’yla tanýþmamýza fýrsat verdiði için teþekkür ediyoruz. SEVGÝ DÜNYASI Divldo Pereira Franco, Kuzey Brezilya’da Bahia bölgesinde küçük bir kasaba olan Feira de Santana’da 5 Mayýs 1927’de dünyaya geldi. Klervoyans (durugörü) ve klerodiyans (duruiþiti) yetenekleri o henüz dört yaþýnda iken baþladý. Bütün çocukluðu süresince baþka boyutlardaki, diðer insanlarýn görüp iþitemediði arkadaþlarý ile oynadý, vakit geçirdi. Divaldo o günlerle ilgili konuþurken, ilk ruhsal deneyiminden söyle söz etti: "Dört yaþýmda idim. Evimizin kapýsýnýn önünde oynuyordum. Yanýmda tanýmadýðým bir kadýn belirdi ve annemi çaðýrmamý istedi. Annemi çaðýrdým ve ona kendisiyle görüþmek isteyen bir haným olduðunu söyledim. Annem geldi, etrafýna bakýnarak “burada kimse yok” dedi ve tekrar mutfaða döndü. Gördüðüm kadýn ise anneannem olduðunu söyleyerek ismini verdi ve tekrar annemi çaðýrmamý istedi. Annemi tekrar çaðýrdým, yine kimseyi göremedi" Divaldo'nun annesi kendi annesini doðum sýrasýnda kaybettiðinden tanýmýyordu, ama oðlunun ýsrarlarý karþýsýnda onu teyzesine yani kendi kardeþine götürmeye karar verdi. "Teyzeme olanlarý anlatýrken, anneannem olduðunu söyleyen kadýn tekrar belirdi ve ona ölümünde kendisinin yakasýnda bulunan çiçeði hatýrlayýp hatýrlamadýðýný sordu." Teyzesi çiçeði hatýrlayýnca, aile gelen 33 varlýðýn anneanne olduðuna karar verdiler, Divaldo’yu kiliseye götürdüler ve rahibe olayý anlattýlar. Rahip aileyi teskin ederek korkulacak bir durum olmadýðýný, ama bu çocuðun özel bir çocuk olduðunu belirtti. Küçük Divaldo’nun böylece baþlayan ruhlarla serüveni tüm hayatý boyunca devam etti. 1943 senesinde okulunu bitirerek ilkokul hocalýðý yapmaya hak kazandý. Divaldo, yazýcý medyumluðunun ise, on sekiz yaþýndayken yaþadýðý bir acýyla baþladýðýný belirtti: “Aðabeylerinden biri öldüðünde o kadar üzüldüm ki, travmatik þok geçirdim, ayaklarým altý ay süresince felç oldu. Çeþitli doktorlara gittik, herhangi fiziksel bir hastalýk nedeni 34 bulamadýlar. O sýralarda medyum, ayný zamanda bioenerji uzmaný olan Dr. Ana Ribeiro Borges ile baðlantý kurduk" Ana Borges transa geçerek kendisine bioenerji verdi ve yürüyememesine neden olacak bir rahatsýzlýðýnýn olmadýðýný, durumunun sadece yaþadýðý derin üzüntünün þokuyla meydana geldiðini söyledi "Ben seni iyileþtirdim, kalk, yürü" dedi. Divaldo "nasýl olur yürüyemem" diye cevap verince, medyum iyileþtiðini söyleyerek kalkýp yürümesi konusunda ýsrar etti. Bu ýsrar karþýsýnda Divaldo kalkmak zorunda kaldý, yürüyebildiðini gördü. Ve yaþamýnýn geri kalan kýsmýnda bir daha da böyle bir durumla karþýlaþmadý. “Bu bioenerjisit ve medyum haným hayatýmda çok önemli bir rol oynadý. Kendisi bana medyum yetenekli bir kiþi olduðumu, hastalýðýma neden olan þeyin bu hassasiyetim olduðunu söyledi. Yazýcý medyumluk yapmam konusunda beni yönlendirdi. Transa geçmeme yardýmcý oldu.” SEVGÝ DÜNYASI “Kolumda bir aðýrlýk hissettim ve büyük bir süratle yazmaya baþladým. Oldukça uzun ve kapsamlý bilgiler aldým. Bu bilgiler içinde medyumluðumu geliþtirmem için her gün bir saat yazýcý medyumluk eðitimi almam da isteniyordu. Allan Kardec (1804 - 1869) Klasik Spritualizmanýn Böylece kurucusu yazýcý medyumluk yapmaya ve aldýðým bilgileri kitaplar halinde yazmaya ve yayýmlamaya baþladým." Yine ayný medyum, Divaldo'ya spritüel konularda bilgilenmesi gerektiðini, bunun kendisini korumasý için de þart olduðunu söyledi ve Klasik Spritüalizmanýn kurucusu olarak bilinen Allan Kardec'in kitaplarýný okumasýný tavsiye etti. Divaldo, kimsesiz ve fakir çocuklar için kendini adamaya nasýl karar verdiðini baþýndan geçen þu olayla anlattý: "Bir gün trende yolculuk yaparken isteðim dýþýnda transa girdim. Aniden kendimi bedenimin tamamen dýþýnda bir yerde buldum. Yeþillik bir alanda çocuklarýn ve evlerin olduðu bir yerdeydim. Oldukça yaþlý bir adam bana doðru geliyordu ve birden fark ettim ki, o SEVGÝ DÜNYASI kiþi benim yaþlanmýþ halim. O kiþi bana dedi ki: “Senin yaþamýn eðitim ve barýþ için görevli olarak geçecek. Problemli ve acý çeken insanlara yardým edeceksin." Brezilya'nýn kuzeyinde çok fakirlik ve açlýk var, eðitim yok. Çocuklar okuyup meslek sahibi olamýyorlar. Bütün bunlar için ne yapabilirim diye düþündüm. Çocuklarýn eðitimi ve temel ihtiyaçlarý için bir þeyler yapmaya karar verdim. 1952 senesiydi. 1953 senesinde ise projemiz devlet tarafýndan da desteklendi ve vakýf haline geldi." “2001 yýlýnda hayatýmýn akýþýný deðiþtiren medyumik bir olay yaþadým. Ses tellerimde bir problem ortaya çýktý ve giderek konuþamamaya baþladým. Bunun üzerine doktorlara göründüm ve kanser teþhisi konuldu. Durumumun oldukça zor bir vaka olduðu söylendi. Dört arkadaþýmla birlikte tanýnmýþ bir medyuma, hem þifacý hem materyalizasyon medyumu olan bir hanýma gittik. Medyum bizi içeriye aldý, daha sonra karanlýk bir odaya geçtik ve transa geçti. On dakika sonra odada “aðýzýný aç” diyen bir ses duyuldu. On altý yaþlarýnda, sarýþýn, uzun saçlý ve çok parlak genç bir diþi varlýk belirmiþti. Elinde kaleme benzer, ucunda yeþil bir ýþýk olan bir alet vardý. Bu aletle boðazýma iki kere müdahale etti. Çok caným yandý. Medyum konuþmamý istediðinde sesimin çýktýðýný fark ettik. Daha sonra medyumdan, bu varlýðýn, savaþ- 35 ta ölen Alman bir hemþire olduðunu öðrendim. Olanlara inanamýyordum, halüsinasyon gördüðümü sanýyordum. Bunlarýn bir hayal olmadýðýna kani olmak için varlýðýn kendisinden delil istedim. Benden mendilimi çýkarýp açmamý istedi ve en sevdiðim çiçeði sordu. Biraz sonra sevdiðim çiçekler mendilimin üzerine dökülmeye baþladýlar.” O sýrada Divaldo'nun yanýnda bulunan arkadaþlarýndan birisi de bir delil istedi. Ona da sevdiði çiçek soruldu, o da "edelweiss" dedi. Bu sefer de onun için edelweiss çiçeði dökülmeye baþlandý. Seans bittiðinde Divaldo'nun bir elinde çiçekler, diðer elinde ise ruhsal varlýðýn elbisesinin bir parçasý vardý. “On beþ yýl önce bir kalp krizi geçirdim. Bedenimden tamamiyle uzaklaþmýþtým. Odanýn tavanýndan, masanýn üzerinde duran bedenime bakýyordum. Doktorlarýn "öldü" dediklerini duydum. Ölmeyi deðil, yaþamý kuvvetle istedim, çünkü daha yapacaklarým olduðuna inanýyordum. Kýsa bir süre sonra tekrar bedenimde olarak gözlerimi açtým.” Divaldo böylece herkesin isterse, faydalý olmak için yaþamýný dilekleriyle uzatabileceðini belirtti. 36 Konferanstan Seçmeler D Aþk, Tanrý’nýn ruhudur. Dünya'ya ait deðildir. DBildiðimiz bütün sevgiler (evlat, eþ, sevgili, arkadaþ...), bizi gerçek sevgiye ulaþtýracak basamaklardýr. DÝnsan beden sahibi olduðu gibi, dünya'da olgunlaþtýrmak durumunda olduðu bir ruha da sahiptir. DRuhumuzun yeterli olgunluk seviyesine ulaþabilmesi için pek çok kez Dünya'ya gelip, gitmesi gerekmektedir. DDinlerin hepsi insanýn yükselebilmesine yardým etmek ve ihtiyacý SEVGÝ DÜNYASI olan bilgileri vermek için gelmiþlerdir. DÝnsanlarý olduðu gibi kabul edebilmek, olgunluðun göstergesidir. DÝyilik ve kötülük kendilerini yapanlara geri dönerler. DAffetmek, bizi yüklerimizden kurtarýr. DYaþamýmýz süresince karþýlaþtýðýmýz zorluklar, bize neyi çözmemiz gerektiði konusunda ýþýk tutarlar. DSevgi ve iyilik kalýcý hizmetler üretebilmek için mutlaka gereklidir. DHoþgörülü olmak ve affetmek bize sevmek ve sevilmek için verilmiþ fýrsatlardýr. O nedenle bu fýrsatlarý iyi deðerlendirmeliyiz. DOlumlu düþüncelerin bedenimiz üzerindeki etkisi iyileþtirici ve tedavi edici yöndedir. DOlumlu düþünmek ve dua etmek, bize ilham ve sezi kapýlarýný açar ve bu yolla yardým alarak sorunlarýmýza daha kolay çözüm üretebiliriz. DOlumsuz düþünceler, bedenimizi ve yaþantýmýzý olumsuz yönde etkiler. DSabýr ve sebat baþarýlý olmak için mutlaka gereklidir. DKýskançlýk, olumsuz bir enerjidir. Doðru düþünmemizi ve davramamýzý engeller. DGerçek barýþ için, hepimizin kendi realitemizi yükseltmemiz, barýþý tam benimsememiz ve bu yolda çalýþarak çaba sarfetmemiz gerekiyor. SEVGÝ DÜNYASI 37 Divaldo Franco ve Nihal Gürsoy Söyleþi: Nihal Gürsoy Nihal Gürsoy - Kýsaca özgeçmiþinizi sizden dinleyebilir miyiz? Divaldo Franco - 5 Mayýs 1927 tarihinde Brezilya'nýn Bahia eyaletinde dünyaya geldim. Orta halli bir ailenin 12 çocuðundan biriydim. Geleneklerine baðlý Katolik bir aile ortamýnda büyüdüm. Ruhlarla ilk temasým henüz 4 yaþýnda iken baþladý. Durumum anlaþýldýktan sonra özel bir çocuk muamelesi görmeye baþladým. Spiritüalizma ile ilgilenmeye baþlamam 1945 yýlýnda 18 yaþýnda iken oldu. Daha sonra medyumluk yapmaya ve yazmaya kanalize oldum. 34 yýl devlet hizmetinde çalýþtým. Bu arada kanal olduðum baðlantýlar yoluyla aldýðým bilgileri de içeren pek çok sayýda kitap yazdým. Kitaplarým baþka dillere çevrildi. Annesiz ve babasýz çocuklara eðitim, saðlýk ve sosyal hizmet veren bir projeyi hayata geçirdim. Þu ana kadar 50.000 çocuk bu projeden yararlandý. Brezilya'da "Sen ve Barýþ" adlý bir Barýþ Günü baþlattým. Bu günün amacý, milletler arasý ve ýrklar arasý barýþý saðlamaktýr. 38 Bu kutlamalar 2005 yýlýnda resmiyet kazandý. Bunun için çok mutluyum. Bildiðiniz gibi Birleþmiþ Milletler tarafýndan 205. Dünya Barýþ Elçisi olarak ilan edildim. Nihal Gürsoy - Medyumluðunuz nasýl geliþti? Divaldo Franco - Önceleri konuþarak ve anlatarak baþladým. Daha sonra yazarak devam ettim. Bu sayede 202 kitap yazdým. Kitaplarým 8 milyon adet sattý. 90 kitabým 15 dile çevrildi. Ayrýca aldýðým bilgileri sadece kitaplarým yoluyla deðil, konferans, seminer ve deðiþik ülkelere yaptýðým ziyaretler esnasýnda anlatmaya çalýþtým. Yaklaþýk 12 bin konferansa katýldým 56 deðiþik ülkede bulundum. Nihal Gürsoy - Eðitim projelerinizi nasýl baþlattýnýz ve þu anda ne durumda? Divaldo Franco - 1952 yýlýnda annesi ve babasýz çocuklar için eðitim vermeyi planladým. Birkaç arkadaþýmla birlikte giriþimde bulunduk. Bir yýl sonra yaptýðýmýz çalýþmalar devlet tarafýndan kabul gördü ve 1953 yýlýndan itibaren çalýþmalar vakýf statüsünde devam etti. Eðitim bir köyde 20 deðiþik evde veriliyor. Her evde 8 adet çocuk var. Baþlangýçta 816 çocuk vardý. Þu anda sayý 30 bine ulaþýyor. Hizmetlerimiz eðitim, saðlýk, psikolojik geliþim ve sosyal yardýmlarý kapsýyor ve bu konularda her türlü donanýma sahibiz. Nihal Gürsoy - Verdiðiniz eðitimin SEVGÝ DÜNYASI temel taþlarý, anayasasý var mýdýr, varsa bunlar nelerdir? Divaldo Franco - Annesiz ve babasýz çocuklar olmasý þart. Öncelikle yaþam için gerekli temel ihtiyaçlarýný karþýlamaya çalýþýyoruz. Sevgi ve barýþ içinde yaþamayý öðretmeye çalýþýyoruz. Nihal Gürsoy - Indigo ve Kristal Çocuklar hakkýndaki bir kitabýnýz olduðunu biliyoruz. Eðitim verdiðiniz çocuklar arasýnda böyle olanlar var mý? Divaldo Franco - Evet var. Indigo ve Kristal Çocuklarýn baþka bir boyuttan geldiklerini düþünüyorum. Nihal Gürsoy - Bu çocuklar neden bu zamanda dünyaya geliyorlar? Ýndigo ve Kristalleri birbirinden ayýrarak cavaplandýrabilir misiniz? Dünya barýþý için ne gibi katkýlarý veya hizmetleri olabileceðini düþünüyorsunuz? Divaldo Franco - Indigolar daha entelektüel ve giriþimci, düzeni deðiþtirmek için mücadele edecekler. Kristaller ise barýþa hazýr ruhlar olarak enkarne oluyorlar. Benim bilgilerime göre 4 deðiþik tip indigo var: Artistik (sanatçý), hümanist, felsefik ve paranormal (psiþik yetenekli). Kristaller ise barýþ yanlýsý ve tamamen barýþa hazýr olarak geliyorlar. Indigolar için savaþçý diyebiliriz ama, bu barýþ için yapýlan bir savaþ. Yeni dünya düzenine ve kristallere yol açmak için hizmet edecekler. Nihal Gürsoy - Indigo ve Kristal SEVGÝ DÜNYASI çocuklar için özel bir eðitim gerekiyor mu? Siz böyle bir yöntem uyguluyor musunuz? Divaldo Franco - Bu çocuklarý daha çok dinlemek ve ilgilenmek gerekiyor. Suçlanmayý ve cezayý kabul etmezler. Böyle durumlar yaþadýklarýnda karmaþa içine düþerler. Çok zengin bir iç dünyalarý olduðundan onlarý anlamaya çalýþmak lâzým. Sorunlarýný sabýrla anlatarak, açýklayarak çözmek lâzým. Normal çocuklar için elbette sevgi ve anlayýþ, enternasyonal eðitimin gereklerini yerine getiren bir sistemimiz var. Indigo ve Kristal çocuklar için ise Maria Montesori (Ýtalyan), Rudolph Steiner (Alman) ve Waldorf'un (Alman) metodlarýný kullanýyoruz. Nihal Gürsoy - Kryon bilgileriyle karþýlaþtýnýz mý? Sahip olduðunuz bilgileri Kryon bilgileriyle eþleþtirebiliyor musunuz? Divaldo Franco - Kryon bilgilerini biliyorum. Fakat felseleri hakkýnda çok fazla bilgiye sahip deðilim. Nihal Gürsoy - Dünya barýþ elçisi olarak dünya barýþý için en çok neleri gerekli görüyorsunuz? Divaldo Franco - Bu büyük barýþ için kiþisel barýþ gerekli. Kiþiler kendi realitelerini deðiþtirmek zorundalar. Kendilerini yükseltmek, geliþtirdikleri yönlerini barýþa ve insanlýða hizmet için kullanmak durumundalar. Ayrýca herkes iyi, sevgi dolu, hoþgörülü, sabýrlý ve baþkalarýný olduðu gibi kabul eder olmalýdýr. 39 Nihal Gürsoy - Sadece kiþisel çabalar yeterli olabilecek mi? Devletlerin de barýþa hizmet için yapabileceði þeyler nelerdir? Divaldo Franco - Devletler öncelikle sosyal adaleti saðlarlarsa, barýþa katkýda bulunabilirler. Nihal Gürsoy - Þu anda dünyanýn içinde bulunduðu süreci nasýl yorumluyorsunuz? Divaldo Franco - Savaþçý bir süreç yaþanýyor. Bu süreç kiþileri ve devletleri önce kendini düþünen hale getirdi. Teknoloji ve bilim geliþti. Ruhsal ve etik deðerler ise ihmal edilmiþ durumda. Bu barýþý geciktiren bir durumdur. Nihal Gürsoy - Spritüel kiþiliðinizin, bir barýþ elçisi olarak dünya barýþýna ne gibi katkýlarý olduðunu düþünüyorsunuz? Divaldo Franco - Spritüalizmanýn bilim dýþý olmadýðýný, bilimsel temelleri olduðunu anlatýyorum. Ýyiliklerin ve sevginin misliyle geri döndüðünü ve bunun bir kanun olduðunu belirtiyorum. Ýyi olmakta, iyilik yapmakta devam etmenin, sebat etmenin dünyayý deðiþtireceðini söylüyorum. Özlediðimiz dünya için bizim neler yapmamýz gerektiðini anlatýyorum. 40 Nihal Gürsoy - Sadece anlatarak bu deðiþikliðin olabileceðine inanýyor musunuz? Devletlerin de bunu benimsemesi gerekmiyor mu? Divaldo Franco - Evet inanýyorum. Biz iyilikte sebat edersek, barýþý benimseyenler bir gün devlet yöneticisi olacaklardýr. Nihal Gürsoy - UFO'larýn dünyayý ziyaret ettiklerine inanýyor musunuz? Ne amaçla geldiklerini düþünüyorsunuz? Divaldo Franco - Dünyalýlar Ufo'lara hayali (*) bir imaj yüklemeye çalýþýyorlar. Ýnsanlar da o nedenle ürküyorlar ve inanmýyorlar. Bu konuda daha yüksek ve bilimsel düþünmek lâzým. Ben bize yardým etmek için geldiklerini düþünüyorum. Nihal Gürsoy - 2012 yýlý için dünyada çeþitli yorumlar yapýlýyor. Siz bu konuda ne düþünüyorsunuz? Dünyayý neler bekliyor? Divaldo Franco - 26 bin yýlda bir bizim güneþ sistemimiz Plaides yýldýz sisteminin enetji alanýna giriyor. 2000 yýlýndan itibaren girmeye baþladý, biz þu an bu enerji alanýnýn içinde yol alýyoruz. 2012'de tüm güneþ sistemi tamamiyle enerji sisteminin içinde olacaðýz. Dünyanýn titreþimi 2012'de tamamen deðiþecek. Bu titreþime uyum saðlayabilenler barýþ içinde yaþayacaklar. Nihal Gürsoy - Peki uyum saðlaya(*) Burada Ufo’larýn korkutucu, kötülük ve iþgal için gelen uzaylýlar olduðuna dair yanlýþ zan kastediliyor SEVGÝ DÜNYASI mayanlar ne olacaklar? Divaldo Franco - Onlar daha sonra, bir dahaki sefere kendi frekanslarýna uygun bir ortamda erkarne olacaklar. Nihal Gürsoy - Tüm dünyada Hz. Ýsa'nýn 2. geliþi bekleniyor. Siz bu konuda ne düþünüyorsunuz? Divaldo Franco - Ben bunu bedenli bir geliþ olarak düþünmüyorum. Ýsa bilincinin dünyada yerleþmesi ile onun enerjisinin, ýþýðýnýn hakim olduðu huzurlu bir dönemin baþlangýcý olarak düþünüyorum. Nihal Gürsoy - Gelecekle ilgili projeleriniz var mý, varsa nelerdir? Divaldo Franco - Sevgi, iyilik ve ümit hakkýndaki konuþmalarýmý dünyayý dolaþarak yapmaya devam edeceðim. Eðitim ile ilgili çalýþmalarýmý, kitaplarýmý yazmayý sürdüreceðim. Nihal Gürsoy - Türkiye'nin dünya barýþýna katkýlarýnýn neler olabileceðini düþünüyorsunuz? Divaldo Franco - Türkleri moral deðerleri yüksek, sevgi dolu ve hoþgörülü bir toplum olarak gördüm. Ülkeniz pek çok kültürü içinde barýndýrmýþ. Benim düþündüðümden daha geliþmiþ bir toplum gördüm. Konjonktürel olarak çok önemli bir yerde bulunuyor. Türk insanýnýn kendi deðerlerinin farkýna varýrsa bunlarý barýþ için insanlýðýn hayrýna sunmasý gerçekleþebilir. SEVGÝ DÜNYASI DÝP DALGASI Psikolog Güngör Özyiðit 41 42 SEVGÝ DÜNYASI Son günlerde Türk Ulusunun tehlikenin farkýna vararak, elinde bayrak meydanlara koþmasý ve kendi kaderine el koymasý geleceðimizin en büyük güvencesi!.. Kadýnlar ve gençler ise bu dip dalga hareketinin öncüsü!.. Yakýn geçmiþte Cumhurbaþkaný Sezer ve Genel Kurmay Baþkaný Yaþar Büyükanýt, Türkiye'nin iþgal ve Kurtuluþ Savaþý yýllarýndan bu yana en büyük iki tehditle karþý karþýya olduðunu bildirdiler. Bu tehditlerin altýný "irtica" ve "bölücülük" olarak çizdiler. Uyuyan dev, halk uyandý ve bu deðerlendirmelere 14 Nisan'da, Tandoðan Meydaný'nda tam destek verdi. Arkasýndan 27 Nisan'da Genel Kurmay'ýn e-muhtýrasý geldi. 29 Nisan'da Çaðlayan'da millet adeta kükredi ve "Ben buradayým!" dedi. Öylece çoðunluðu kadýnlardan ve gençlerden oluþan görkemli ve bilinçli bir kitle Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet'in kazanýmlarýna sahip çýktý. 5 Mayýs'ta bayrak ve Atatürk'le bütünleþen Türk Halký Çanakkale, Manisa, Marmaris ve Ýzmir Alsancak ile Konak meydanlarýný gelincik tarlalarýna çevirdi. Çýlgýn Türkler yeniden sahneye çýktý ve yeniden tarih yazmaya baþladý. Harekete geçen bu büyük dip dalga gitgide yayýlma ve bütün bir ülkeyi kaplama eðilimde. Bu mitinglerde halk sadece "lâik bir Cumhuriyet" istemekle yetinmedi. ABD ve AB emperyalizmine, onun iþbirlikçisi AKP ve satýlýk medyaya karþý olduðunu açýkça dile getirdi: Dýþarýda emperyalizmle (sömürgecilikle), içeride oligarþiyle hesaplaþmadan Cumhuriyeti ve onun deðerlerini koruyamayacaðýný gördü. 30 Nisan'da Milliyet Gazetesi'nde Yasemin Çongar'ýn ilginç, biraz da tuhaf bir yazýsý çýktý. Çongar, söz konusu yazýsýnda ABD yönetimi sözcüsünün lâik, demokratik. Anayasal sürece destek vermesini yeterli bulmuyor, "Biz (Genelkurmayla hükümet arasýnda) taraf tutmuyoruz" demesini "omurgasýzlýk örneði" olarak nitelendiriyordu. Ona göre ABD, Genelkurmayý e-muhtýra'dan dolayý azarlamalýydý. Türk basýný adýna ne yüzkýzartýcý bir durum! Ayný günlerde "Sabah" gazetesinde deðerli tarihçi Murat Bardakçý'nýn "Muhtýra'nýn asýl muhatabý Nakþi hareketidir" baþlýklý makalesi yayýnlanýyordu. Sayýn Bardakçý yazýsýnda bakýn neler söylüyor: "Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda dinden kaynaklanan ayaklanmalarýn öncüleri Nakþi idiler. Zira Nakþi doktrin dünyevi iktidarý da talep ediyordu. Ýrtica yahut þeriat isteði diye nitelenen hareketler Nakþibendiliðin militan tarafý, þeriatçý olmakla suçlananlar da bu yolun mensuplarýdýr. Nakþi düþünce tarihte ilk kez devlete hakim olmaya baþlamýþtýr." Sayýn Bardakçý, muhtýranýn asýl muhatabýnýn Türkiye'deki Nakþibendi hareket olduðunu yazdýktan sonra þöyle SEVGÝ DÜNYASI bir saptamada bulunuyor: "Ýslâmi davranýþ biçimlerinin Türkiye'de son senelerde giderek deðiþtiðini, dini hayatla bir arada yürüyen yerel âdetlerin Türk ve Anadolu kimliðinden uzaklaþarak Araplaþtýðýný görüyoruz." "Cumhuriyet" gazetesinden Ýlhan Selçuk daha önce yazdýðý "son yüzyýlda Nakþilerin Kilometre Taþlarý" yazýsýný yeniden gündeme getirerek, karþý devrimin yol haritasýný çýkarýr: "Baþlangýçta din (Ýslâm) vardý. Mezhep ve tarikat yoktu. Sonradan türeyen Nakþibendilik de Sünni mezhebinin bir tarikatýdýr. Ülkemizde yaygýndýr. Tarihimizdeki ünlü 31 Mart Vakasý'nýn kahramaný Derviþ Vahdeti Nakþibendi idi. 1923'te Cumhuriyet Devrimi gerçekleþti, 1924'te hilafet kaldýrýldý. 1925'te Þeyh Sait baþkaldýrdý. Þeyh Sait de Nakþibendi idi. 1930'da Menemen isyaný patlak verdi. Mürtecilerin baþýnda Nakþibendi tarikatýndan Derviþ Mehmet vardý... 31 Mart'a adý bulaþan, Derviþ Vahdeti'nin gazetesi Volkan'a yazan Saidi Nursi, Nakþiliðe dayanan Nurculuðu geliþtirmeye çalýþtý... Saidi Nursi'den sonra Nakþi bayraðýný Þeyh Mehmet Zahid Kotku eline aldý. Bu arada Fetullah Gülen'i de unutmayýn! Kotku, 1952'de Nakþibendi tarikatýnýn baþýna geçti; 1958'de Ýskenderpaþa Camisi'ne atandý. Þeyh Zahid Kotku, Erbakan'ý ve Özal kardeþleri yetiþtirdi. Bilindiði gibi AKP'nin ve liderlerinin akýl hocasý Korkut Özal'dýr. Ne tuhaf gözlem!.. AKP'li Baþbakan'dan çoðu bakana dek nicesinin býyýklarý cemaat modasý üzerine mi ayný biçimde kýrpýlmýþtýr? ABD 43 Türkiye'de 'Ilýmlý Ýslâm Devleti Modeli'ni oturtmaya çalýþýyor; ama, gerçek ne? Ýktidar yalnýz Ýslâmcý deðil, sünnici... Yalnýz sünnici de deðil, Nakþi. Özelin de özeli var!.. Gerçek Müslüman'ýn bölücü ve iktidarcý Nakþiliðe karþý çýkmasý gerektiðine deðinen sayýn Selçuk, tarikatýn askerle iliþkisini ise þöyle deðerlendiriyor: "Bir tarikatýn iktidara geçip Arap kültürünü tüm Müslümanlara yaymasý; Ýslâmý Süleymancý, Gülenci vesaire gibi zýrvalýklar için kullanmasý Türkiye Cumhuriyeti'nin kuyusunu kazar. Tarikat ve cemaatçiliðin orduya önce ufaktan sýzmasý, sonra girmesi, askeri hiyerarþiyi kökünden bozar. Tarikat hiyerarþisine göre üstte olan yüzbaþý, albaydan önde gelir; emrü kumanda altüst olunca disiplin arapsaçýna dönüþür..." Bu bilgilerin ýþýðýnda askerin emuhtýrasý Nakþi iktidara bir uyarý olarak da düþünülebilir... Son günlerde Türk Ulusunun tehlikenin farkýna vararak, elinde bayrak meydanlara koþmasý ve kendi kaderine el koymasý geleceðimizin en büyük güvencesi!.. Kadýnlar ve gençler ise bu dip dalga hareketinin öncüsü!.. 44 Flamenko Ateþi Söyleþi: Nihal Gürsoy PERA GÜZEL SANATLAR AKADEMÝSÝ, Türkiye'ye Flamenko'yu ilk getiren kurumdur. Eðitim çok donanýmlý ve kaliteli bir biçimde dört yýllýk bir süreci kapsýyor. Bu süreci tamamladýktan sonra usta ve hattâ eðitmen olabiliyorsunuz. Bugün piyasada flamenko eðitimi verenlerin tümü Pera Güzel Sanatlar’dan mezundur. SEVGÝ DÜNYASI Flamenko kelimesi "fellah minküm" diye okunan, "sizden olan çiftçi" anlamýna gelir. Kelime kökeni Arapçadýr. Bunun nedeni Araplar, Suriyeliler ve Berberiler tarafýndan Ýspanya'nýn iþgali ve bu iþgalin yüzyýllar boyu sürerek, Ýspanyol kültürünü geniþ ölçüde etkilemesidir. Araplar kendi þiir, þarký ve müzikal enstrümanlarýyla, Ýspanya'nýn müziðine duygusallýk ve duyarlýlýk kazandýrdýklarý gibi, kývraklýk da eklediler. Flamenko, Güney Ýspanya'nýn Endülüs Bölgesi'ne özgü ama o bölgeyle sýnýrlý kalmamýþ bir müzik ve dans türüdür. Çingene, Arap ve Musevi kültürlerinin karýþýmý bir dans olmakla birlikte daha sonralarý Güney Amerika müzikleri, Küba ve Lâtin ritminin etkilerini de almýþtýr. Yýllarca zulüm gören, yoksulluk çeken, ezilen, güvenilmez olarak nitelendirilen, tüm tarihleri boyunca mal, mülk edinemeyen tarým iþçisi olarak ya da maden ocaklarýnda çalýþtýrýlan insanlar hýrs, tutku, özgürlük, isyan, acý ve þefkat gibi karmaþýk duygularýný sosyal kalýplarýnýn da olmamasý nedeniyle bu dans aracýlýðýyla ifade ettiler. Flamenko'da uyum çok önemlidir. Herkes, biribirini takip eder, dansçý yönetir, gitar ve þarkýcý ona uyum saðlar. Flamenko'da kullanýlan ayakkabý çok önemlidir. Çünkü uygun ayakkabý olmadýkça bu dansý yapamazsýnýz. Ayakkabýnýn topuðunda kullanýlan aðaç, buruna ve topuða çakýlan çiviler ve takýlýþ biçimi çok önemli. Profesyonel ayakkabýlar tamamen elde yapýlýyor, kösele taban bile elde dikiliyor. Flamenko kostümünde en önemli þeylerden biri de etek, eteði kullanarak dans ediyorsunuz, kalça hizasýndan itibaren tamamen daire þeklinde zengin bir etek olmasý ve boyunun ayak bileði hizasýnda olmasý gerekiyor. Flamenko danslarýnda, oldukça büyük ve püsküllü bir þal kullanýlýyor. Geniþ þapka, yelpaze ve kastanyet de dansýn bir parçasý. Pera Güzel Sanatlar’da dans eðitmeni Carmen Servantes ve Rita Aytaþ ile yapýlan söyleþiyi sunuyoruz. SEVGÝ DÜNYASI Nihal Gürsoy - Bayan Carmen, bizlere kendinizden ve PERA GÜZEL SANATLAR'daki çalýþmalarýnýzdan söz eder misiniz? Carmen Cervantes - Meksika'da doðdum. Daha çok Ýspanya ve Türkiye'de çalýþýyorum. Buradaki çalýþmalarýmý Milli Eðitim Bakanlýðý'na baðlý olan PERA GÜZEL SANATLAR'da devam ettiriyorum. Her yýl üç aylýk bir dönemde burada eðitim veriyorum. Üç yýldýr bu eðitime katýlmak için geliyorum. Diðer zamanlarda Ýspanya'da yaþýyor ve çalýþýyorum. Henüz 15 yaþýnda iken flamenko ile tanýþtým. Bu dansýn büyüsü ve tutkusu beni öylesine sardý ki, öðrenmek ve yapmak benim için vazgeçilmez oldu. Önce bale, Ýspanyol danslarý eðitimi aldým. AMOR DE DÝOS (flamenko konservatuarý) 45 ve PENA "LA BLUERÝA" kursunu bitirdikten sonra da dansetmeye ve eðitmenliðe baþladým. Nihal Gürsoy - Bayan Carmen, Pera Güzel Sanatlar ile nasýl tanýþtýnýz. Türkiye sizin için ne ifade ediyor? Carmen Cervantes- Þu anda Pera Güzel Sanatlar, Dans Bölüm Koordinatörü olan Bayan Rita Aytaþ ile Madrid'te ki Amor De Dios Flamenko okulunda tanýþtýk ve beni Ýstanbul'a davet etti. Böylece baþladýk diyebilirim. Türkiye'de kendimi iyi hissediyorum, insanlarý çok sýcak ve cana yakýn, müziðinizi beðeniyorum. Nihal Gürsoy - Türk Halký, Flamenko'ya yatkýn mý? Dansý öðrenmekte ve yapmakta zorluk çekiyor mu? Flamenko her yaþta öðrenilebilir mi? Belirli bir yaþ sýnýrý var mý? Carmen Cervantes - Türkler, Flamenko'ya çok yatkýn. Duygulu, 46 coþkulu ve müziðe tutkularý olan insanlar. O nedenle bir duygu ve ifade sanatý olan Flamenko'yu çok iyi icra ediyorlar. Bu dansýn yaþ sýnýrý yoktur, Flamenko öðrenmenin þartlarý yaþla ilgili deðildir. Birinci þart, bu dansý çok sevmek daha sonra sabýr, disiplin ve çok çalýþmak gerekir. Ayrýca ne kadar çok eðitmenle çalýþýlýrsa o kadar baþarý saðlanýr; çünkü bu kopyalanabilecek bir dans deðildir. Kendi tarzýnýzý ve ifadenizi bulmanýz pek çok ustanýn tecrübesinden yararlanýlarak saðlanabilir. O nedenle PERA GÜZEL SANATLAR, Flamenko dansýný öðretirken, çeþitli dönemlerde çeþitli eðitmenler kullanýyor. Bu Ýspanya'da da böyledir. Ustalaþmayý seçenler birkaç eðitmenden ders alarak baþlarlar flamenko dansý yapmaya. Nihal Gürsoy - Daha önce hangi SEVGÝ DÜNYASI ülkelerde çalýþtýnýz? Eðitmenleriniz kimler oldu? Carmen Cervantes - Portekiz, Fransa, Almanya, Bosna, Tunus, Etiopya, Japonya, Guatamela, Bolivia, Costa Rica, Meksika v.s. Eðitmenlerim içinde sayabileceklerim; Queti Clavijo, La China, La Truco, Manuel Reyes ve Ana Maria Lopez'dir Nihal Gürsoy - Ýstanbul'da sahne alacaksýnýz. Bu organizasyon PERA GÜZEL SANATLAR tarafýndan mý düzenleniyor? Carmen Cervantes - Evet, fakat bu konu hakkýnda sanýyorum size PERA Dans Bölüm Koordinatörü Bayan Rita Aytaþ daha iyi bilgi verebilir. Ben, ilginize çok teþekkür ediyor, flamenko gösterimize bekliyorum. Nihal Gürsoy - Merhaba Rita Haným, Carmen ile çalýþmak nasýl bir duygu, neler yapýyorsunuz? Gösteri SEVGÝ DÜNYASI ne zaman gerçekleþecek? Rita Aytaþ - Carmen'le çalýþmak çok güzel ve keyifli. Her yýl deðiþik organizasyonlar düzenliyoruz. Bu yýlda pek çok etkinliklerimiz oldu. 16 Haziran Cumartesi günü, Kadýköy Halk Eðitim Merkezi'nde Flamenko dansý gösterisi yapacaðýz. Gösteri iki seans halinde olacak. Saat 17.00'de matine ve 21.00'de suare þeklinde gerçekleþtireceðiz. Sizleri aramýzda görmekten çok mutlu olacaðýz. Gösterinin adý "CARMEN CERVANTES VE FLAMENCO GROUP OF PERA" Ayrýca ilgilenenlere duyurmak isterim ki, 2007*2008 Flamenko kayýtlarýmýz baþladý. Kadýn ve erkek olarak isteyen herkes müracaat edebilir. PERA olarak flamenko dansýnda kullanýlan aksesuar, giysi ve ayakkabýlarý Ýspanya'dan getirtiyoruz, çünkü burada bulmak mümkün olmuyor. Ayrýca 13 Haziran - 22 Haziran 2007 tarihleri arasýnda Ýspanya/Madrid'e Flamenko Eðitim ve Kültür gezisi düþündük. Kendi öðrencilerimizle birlikte, flamenko'ya ve bu kültüre ilgi duyan kiþiler de 47 gezimize katýlabilirler. Nihal Gürsoy - Çok teþekkür ediyorum Rita Haným ve Bayan Carmen, 16 Haziran da Kadýköy Halk Eðitim Merkezi'nde görüþmek üzere diyorum. Ýlgilenenler için PERA GÜZEL SANATLAR’ýn adres ve telefonunu rica edebilir miyim? Rita Aytaþ - Elbette, ben de teþekkür ediyor, okuyucularýnýza selam ve sevgilerimizi sunuyoruz. PERA GÜZEL SANATLAR Sýraselviler Caddesi Billurcu Sokak Billurcu Çýkmazý No: 14 34433 Taksim / ÝSTANBUL Tel: (0212) 245 44 60 (0212) 244 52 03 (0212) 245 30 08 - 09 e mail: pera@peraguzelsanatlar.com.tr e mail: peradance@yahoo.es 48 SEVGÝ DÜNYASI Özgürlük kuþu uçtu uçaçak... Bir daha ele geçer mi bilinmez... Kendi bayramlarýmýzda kendi bayraðýmýzý dalgalandýrmak... Ýnançlarýmýzýn gereðini, içimizde baþka inançlara sahip olanlara da fýrsat vererek, saygýlý olarak yerine getirebilmek... Her gün belli zamanlarda Allah’ýn adýný anan ezan seslerini duymak... Kendi anayasamýz, kanunlarýmýz, devletimizle yönetilmek... Ýyi kötü, yalancý ya da deðil, kendi seçtiðimiz insanlarla... Sokaklarýmýzda kolluk kuvvetlerinin kendi sistemimizdeki bizim insanlarýmýz olmasýna alýþmak... Gulyabanilerle, ejderlerle savaþýný bir þekilde kazanýp mütevazý evine dönen þövalyeler gibi, efendisi olduðumuz bir ülkede yaþamak... Bunlarýn önemini içinde yaþarken anlamak çok zor olmasa gerek. Cebimiz para dolu, dolapta yemekler hazýr ve temiz, her þey yeni ve muntazam, giysiler pahalý, bedenimiz bakýmlý, sýhhatli. Ailemizden kalan güzel bir evde yaþýyoruz... Ama kurallarý ailemizden olmayan biri, evi eski viran halinden çýkarýp yenilediði, karnýmýzý da tok tuttuðu için, bize patronluk taslayarak koyuyor ve ondan izinsiz kuþ uçurtmuyor. Evde ne zaman hangi yemek piþecek, hangi ziyaretçi gelip hangisi gelemeyecek, o karar veriyor... Hizmetkârlar bizden deðil, sadece ondan emir alýyorlar... Bu duruma ne zamana kadar katlanabilir ve dayanabilir insan... Kendi þeytanlarýmýzla kendimiz savaþmalý, kendi pisliðimizi kendimiz temizlemeli, kendi yolumuza kendimiz karar verebilmeliyiz. Bizim yerimize bunlarý baþkalarýnýn yapmasýný beklersek, aþaðýlanýr, borçlu kalýr, baðlý tutuluruz. Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþacaktýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212) 249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... Yurt içi (40 YTL) ................ Yurt dýþý (50 YTL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)