Fikri Mülkiyet Haklari - Siyasal İletişim Enstitüsü
Transkript
Fikri Mülkiyet Haklari - Siyasal İletişim Enstitüsü
ISBN 978 - 975 – 19 – 4082-7 (basılı nüsha) Bu Çalışma Devlet Planlama Teşkilatının görüşlerini yansıtmaz. Sorumluluğu yazarına aittir. Yayın ve referans olarak kullanılması Devlet Planlama Teşkilatının iznini gerektirmez; İnternet adresi belirtilerek yayın ve referans olarak kullanılabilir. Bu e-kitap, http://ekutup.dpt.gov.tr/ adresindedir. Bu yayın 100 adet basılmıştır. Elektronik olarak, 1 adet pdf dosyası üretilmiştir ÖNSÖZ Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Türkiye Büyük Millet Meclisince 28 Haziran 2006 tarihinde kabul edilmiştir. Plan, küreselleşmenin her alanda etkili olduğu, bireyler, kurumlar ve uluslar için fırsat ve risklerin arttığı bir dönemde Türkiye'nin kalkınma çabalarını bütüncül bir çerçeveye kavuşturan temel bir strateji dokümanıdır. Toplumun tamamını ilgilendiren kalkınma planları, gerek hazırlık gerekse uygulama aşamasında, ilgili tüm kesimlerin katkısını ve sahiplenmesini gerektirmektedir. Kalkınma planlaması alanında ülkemizin katılımcı ve demokratik bir planlama deneyimi bulunmaktadır. Özel İhtisas Komisyonları, bu deneyim içinde kurumsallaşmış bir katılımcılık mekanizması olarak ön plana çıkmaktadır. Kamu, özel kesim, üniversite ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımı ile oluşturulan Özel İhtisas Komisyonları, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Plan hazırlıklarında da son derece önemli bir işlev görmüştür. Bu bağlamda, 5 Temmuz 2005 tarihinde 2005/18 sayılı Baş-bakanlık Genelgesiyle başlatılan çalışmalar çerçevesinde geniş bir konu yel-pazesini kapsayacak biçimde toplam 57 Özel İhtisas Komisyonu oluşturul-muş, alt komisyonlarla birlikte bu sayı 66'ya ulaşmıştır. Bu komisyonlarda toplam 2252 katılımcı görev yapmıştır. Komisyonların oluşturulmasında ise ülkemizin kalkınma gündemini yakından ilgilendiren temel konular belirleyici olmuştur. Özel İhtisas Komisyonlarında yapılan tartışmalar ve üretilen fikirler, planların hazırlanmasına ışık tutmakta ve plan metnine yansıtılmaktadır. Ayrıca, bu kapsamda ortaya çıkan raporlar birer referans doküman olarak, çeşitli alt ölçekli planlama, politika geliştirme ve araştırma ihtiyaçlarına da cevap vermektedir. Bu anlamda, Özel İhtisas Komisyonu raporları sadece plana katkıda bulunmamakta, müstakil olarak da basılan ve çeşitli kesimlerin istifadesine sunulan birer kaynak niteliği taşımaktadır. Sahip oldukları birikimi katılımcı bir ortamda toplumun genel yararı için özveriyle paylaşan Komisyon üyelerinin, ülkemizin kalkınma sürecine önemli katkılar verdikleri inancıyla, emeği geçen herkese Teşkilatım adına şükranlarımı sunar, Özel İhtisas Komisyonu raporlarının ve raporların ışığında hazırlanan Dokuzuncu Planın ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederim. Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU KOMİSYON BAŞKANI DOÇ. DR. TEKİN MEMİŞ KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ KOMİSYON RAPORTÖRLERİ YRD.DOÇ.DR. FEYZAN H. ŞEHİRALİ ÇELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ AV. ERDEM TÜRKEKUL TÜSİAD FİKRİ HAKLAR ÇALIŞMA GRUBU KOMİSYON KOORDİNATÖRÜ HASİBE IŞIKLI DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI İKTİSADİ SEKTÖRLER VE KOORDİNASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU ÜYE LİSTESİ DR.TAHSİN YILMAZ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI BİLGE KILIÇ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI ABDÜLMECİT YEŞİL TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI HÜLYA ÇETİN ADALET BAKANLIĞI DOÇ.DR.YUSUF BALCI TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ AYSUN GÖKÇE TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ ERKAN ÇAKIROĞLU DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI ZİYA DEMİRDÜZEN DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI HÜLYA ERBAY GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI MURAT KUŞ AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ HALUK ARI REKABET KURUMU İBRAHİM BELEN KOSGEB BERKEM ERTEM TUBİTAK PROF.DR.ARZU OĞUZ ANKARA ÜNİVERSİTESİ FİSAUM DOÇ.DR.İSMAİL KIRCA ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ YRD.DOÇ.DR.FEYZAN H. ŞEHİRALİ ÇELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ DOÇ.DR. RAMAZAN ACUN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ YRD.DOÇ.DR.FATMA KORKUT ODTÜ ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI DOÇ.DR.TEKİN MEMİŞ KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ ERDEM TÜRKEKUL TÜSİAD FİKRİ HAKLAR ÇALIŞMA GRUBU YELDA DİKMEN URAS TOBB EBRU KÖMEZ TESK DR. MUSTAFA TOPALOĞLU ADANA BAROSU TAYLAN ARIHAN ANKARA BAROSU MEHMET AYDIN İSTANBUL BAROSU TAYFUN ÜNER İSTANBUL GÜMRÜK MÜŞAVİRLERİ DERNEĞİ DR. NACİ BİTİK ECZACIBAŞI İLAÇ SAN. VE TİC. A. Ş. HÜLYA ÇAYLI PARAGON DANIŞMANLIK A.Ş. KAAN DERİCİOĞLU ANKARA PATENT BÜROSU LTD. ŞTİ. MEHMET EMİN KAYA MEK DANIŞMANLIK UĞUR YALÇINER YALÇINER DANIŞMANLIK A. Ş. http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu İÇİNDEKİLER GRAFİK ve TABLO LİSTESİ 1. GİRİŞ.....................................................................................................................................1 2. DURUM ANALİZİ...............................................................................................................3 2.1. Dünyada ve AB Ülkelerinde Genel Durum ve Eğilimler ............................................... 3 2.2. Dünyadan Başarılı Uygulama Örnekleri ......................................................................... 5 2.3.Türkiye’de Geçmişe Dönük Değerlendirme ve Çıkarılan Dersler................................... 9 2.4. Türkiye’de Mevcut Durum ve Sorunlar ........................................................................ 12 2.4.1.Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ........................................................... 12 2.4.1.1.Mevzuata İlişkin Sorunlar .................................................................................... 12 2.4.1.2.Toplu Hak Takibine / Meslek Birliklerine İlişkin Sorunlar ............................. 14 2.4.1.3. Sayısal Ortamda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Hakların Yönetimi....................................................................................................................... 18 2.4.1.4.Devlet Destekleri.............................................................................................. 20 2.4.1.5.Yazılım Destekleri............................................................................................ 21 2.4.1.6.Açık Kaynak Kodlu Yazılımlar........................................................................ 23 2.4.2. Sınaî Haklar............................................................................................................ 24 2.4.2.1. Sınaî Haklar Sisteminin Gelişimi.................................................................... 24 2.4.2.2. Temel Göstergeler ........................................................................................... 26 2.4.2.3. Sınaî Haklar Sisteminin Altyapısı Olarak Araştırma-Geliştirme ve Yenilikçilik ...................................................................................................................................... 31 2.4.2.4.Sınaî Haklar Sisteminin Yasal Altyapısı.......................................................... 36 2.4.2.5.Sınaî Haklar Sistemi ve -Rekabet İlişkisi......................................................... 42 2.4.3. Eser Sahibi Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Sınaî Haklar Açısından Ortak Sorunlar .......................................................................................................................................... 45 2.4.3.1. Eğitim ve Bilinçlendirme Eksikliği................................................................. 45 2.4.3.2. Bilgiye Erişimin Kolay Olmaması .................................................................. 45 2.4.3.3. Taklit ve Korsanla Mücadelede Yaşanan Sorunlar ......................................... 46 2.4.3.4.Yargısal Sürece İlişkin Sorunlar ...................................................................... 49 2.4.3.5. Sektörün Ekonomik Boyutunun Tespiti.......................................................... 52 2.4.3.6. Uluslararası Muhasebe Standartları ve Değerleme ......................................... 53 2.5.Uluslararası Karşılaştırmalı Olarak Türkiye İçin Temel Göstergeler ............................ 54 2.5.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar .......................................................... 54 2.5.2. Sınaî Haklar............................................................................................................ 54 2.6. Uluslararası Yükümlülükler .......................................................................................... 58 2.6.1.Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ........................................................... 59 2.6.2. Sınaî Haklar............................................................................................................ 60 2.7. İlgili Taraflar, Rolleri ve Mevcut Kapasite ................................................................... 61 2.7.1.Kamu ....................................................................................................................... 61 2.7.2.Sivil Toplum Kuruluşları ........................................................................................ 70 2.7.3.Özel Sektör.............................................................................................................. 71 2.8. GZFT Analizi ................................................................................................................ 72 i http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 3. AB’YE KATILIM SÜRECİNİN ETKİLERİ...................................................................77 3.1. İlgili Alanda/Sektörde Genel Hatlarıyla AB Müktesebatı ............................................ 77 3.1.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar .......................................................... 77 3.1.2. Sınaî Haklar............................................................................................................ 78 3.2. AB Müktesebatına Uyumun Düzeyi ............................................................................. 78 3.2.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Sınaî Haklar Açısından Ortak Hükümler İçeren AB Mevzuatına Uyumun Düzeyi......................................................... 79 3.2.2. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar .......................................................... 80 3.2.3. Sınaî Haklar............................................................................................................ 83 3.3. Diğer Ülkelerin Talep Ettiği ve Aldığı Derogasyonlar ................................................. 84 3.4. Ayrıntılı Etki Değerlendirmesi Yapılması Önerilen Müktesebat.................................. 84 4. GELECEĞE DÖNÜK STRATEJİ....................................................................................86 4.1. 2013 Vizyonu ................................................................................................................ 86 4.2. Vizyona Dönük Temel Amaç ve Politikalar ................................................................. 86 4.3. Temel Amaç ve Politikalara Dönük Öncelikler ve Tedbirler ....................................... 86 5.UYGULAMA STRATEJİLERİ.........................................................................................93 5.1. Mevzuat Düzenlemeleri ................................................................................................ 93 5.2. Kurumsal Düzenlemeler................................................................................................ 93 6. SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME......................................................................95 6.1.Temel Amaç ve Politikalar ile Öncelik ve Tedbirlerin Gelişme Eksenleri Bazında Tasnifi................................................................................................................................... 95 6.2.Dokuzuncu Kalkınma Planı Açısından Temel Yansımalar.......................................... 100 EKLER................................................................................................................................103 ii http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu GRAFİK ve TABLO LİSTESİ Grafik 1:1995-2004 Yılları Arasında Patent Başvuru ve Tescilleri Grafik 2: 1995-2004 Yılları Arası Faydalı Model Başvuru ve Tescilleri Grafik 3: 1995-2004 Yılları Arasında Endüstriyel Tasarım Başvuru ve Tescilleri Grafik 4: 1995-2004 Yılları Arasında Marka Başvuru ve Tescilleri Grafik 5: 1996-2004 Yılları Arasında Coğrafi İşaret Başvuruları Grafik 6:OECD Ülkelerinde AR-GE Harcamaları, 2002 Grafik 7:OECD Ülkelerinde Araştırmacı Sayısı, 2001 Grafik 8: OECD Ülkelerinde İleri Teknoloji Ürünlerinin İhracat İçindeki Yeri, 2002 Grafik 9: OECD Ülkelerinde Üçlü Patent Sayıları, 2000 Grafik 10: 2003 Yılında Endüstriyel Tasarım Başvuru Sayıları Grafik 11: 2003-2004 Yılları Arasında Marka Başvurularında Yaşanan Artış Oranları Tablo 1: OECD Ülkelerinde Üçlü Patent Sayıları, 1990-2000 Tablo 2: WIPO Patent İstatistikleri, 2002 iii http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu i http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 1. GİRİŞ Fikrî haklar sistemi geçmişte, sadece fikrî haklar konusunu oluşturan hakların sınırlarını, kullanım şekillerini ve tecavüz halinde yaptırımları belirleyen düzenlemelerle ifade edilirken, günümüzde, hak konusu ürün ve hizmetlerin, toplumsal gelişmenin ve ekonominin ana dinamiği haline gelmesine bağlı olarak yaratıcılık, yenilikçilik (inovasyon) ve rekabet edebilirlik süreçlerini de içine alan disiplinler arası bir yapıya kavuşmuştur. Bu kapsamda fikrî haklar sistemi, teknoloji, ekonomi ve ticareti birbirine bağlayan bir köprü olarak görülmektedir. Bu alan artık sadece bir hukuk kuralları bütünü olmayıp önemli ölçüde sosyal ve ekonomik boyutu olan bir görünüm kazanmıştır. Bu nedenle fikrî haklar sisteminin şekillendirilmesi, salt hukuk kurallarıyla düzenlenen bir alan olmaktan çıkmakta, ülkelerin sanayi, dış ticaret, bilim-teknoloji, araştırma-geliştirme, kültür ve eğitim politikalarıyla da desteklenenen ve bu alanlara ilişkin stratejilerin etkileşim halinde olduğu kapsamlı bir ulusal politikayı gerekli kılmaktadır. Genel anlamda fikrî haklar, günlük hayatımızın hemen her alanında karşılaştığımız marka, patent, endüstriyel tasarım, coğrafi işaret, know-how, eser, yapım ve yayın gibi şekillerde ortaya çıkan her türlü fikrî ürün üzerindeki haklardır. Bu çerçevede fikrî haklar, bu hakka konu ürünü üreten gerçek veya tüzel kişiye bu emeği karşılığında herkese karşı ileri sürebileceği tekelci haklar tanımaktadır. Serbest rekabet sistemine getirilen istisnalar niteliğindeki bu tekelci hakların tanınmasının nedeni, hakka konu ürünlerden sağlanan toplumsal faydadır. Bu nedenle fikrî haklar sisteminin oluşturulmasında toplumun bu haklardan en etkin şekilde yararlanması gözetilmekte ve böylece hak sahipleri ile toplumun diğer bireyleri arasında ortak bir çıkar dengesi sağlanmaktadır. Fikrî haklarla ilgili düzenlemelerin önemi, bu hakların sağladığı toplumsal faydadan kaynaklanmaktadır. Özellikle, yaratıcılık ve yenilikçiliğin teşvik edilerek sürdürülebilir hale getirilmesi, ekonomik büyümenin ve buna bağlı olarak istihdamın desteklenmesi, kültürel ve teknolojik ilerlemeye katkıda bulunulması ve adil bir rekabet düzeninin kurulması, temelde fikrî haklarla ilgili düzenlemelerin önemli çıktılarıdır. Bu nedenle fikrî haklarla ilgili her düzenleme ve izlenecek strateji, hak sahiplerinin bireysel menfaatleri ile toplumsal menfaatler arasındaki hassas dengenin kurulmasında önemli rol oynamaktadır. Belirtilen unsurlar dikkate alındığında, fikrî haklar sisteminin tüm ülkeler açısından oldukça önemli olduğu tartışmasız ise de ülkelerin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak konuya 1 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı farklı yaklaşımların Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu bulunduğu görülmektedir. Gelişmiş ülkeler, yüksek koruma standartlarında bir fikrî haklar sistemini savunmakta, gelişmekte olan ülkeler ise kendi koşullarına uygun düzenlemeler yapmayı tercih etmektedir. Gelişmiş ülkeler tarafından fikrî haklar sisteminin ekonomik büyümeyi hızlandırdığı, yabancı yatırımlara yön verdiği ve yoksulluğu azalttığı görüşü ileri sürülmekte, buna karşın gelişmekte olan ülkeler ise yeterli teknik kapasite ve insan gücü bulunmadığı sürece bu sistemin, buluşların artmasına çok az etkisi olduğunu ve yabancı sermaye yatırımlarını doğrudan etkilemediğini iddia etmektedir. Uluslararası alanda yapılan bu tartışmalarda fikrî haklar sisteminin ancak ülkelerarası eşit koruma standartlarıyla korunabileceği ancak bu haklara bazı istisnaların tanınması gerekliliği ifade edilmektedir. 2 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 2. DURUM ANALİZİ 2.1. Dünyada ve AB Ülkelerinde Genel Durum ve Eğilimler Bilgi toplumuyla beraber anılan bilgi ekonomisi ya da bilgi tabanlı ekonomi kavramları temelde yaratıcılığa dayandığından fikrî haklarla yakın ilişki içindedir. Bugün gelişmiş ülkelerin ekonomisine ve uluslararası ticarete bakıldığında fikrî hakların etkisi tartışmasız olarak görülmektedir. Dünya ticaretine yön veren gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin ve ihracatlarının ana kalemlerini, yazılım, müzik ve sinema gibi eserler, uluslararası niteliğe sahip markalı ürünler, ileri teknoloji gerektiren ürünler ve tüm bu gruplara ait hizmet, lisans, know-how, teknoloji transferi oluşturmaktadır. Ancak hak sahipleri ve toplum, uluslararası niteliğe bürünmüş olan korsan ve taklit ürünler sebebiyle ciddi şekilde zarar görmektedir. Fikrî haklara konu ürünlerin ekonomik boyutunun bu şekilde ön plana çıkması, bu alanda diğer stratejilerle desteklenmiş ulusal politikalar üretilmesine neden olmuştur. Bu kapsamda yaratıcılığı ve yenilikçiliği teşvik eden devlet desteklerinde önemli ölçüde artış olduğu gözlemlenmektedir. Fikrî haklar sistemine verilen önem çerçevesinde ön plana çıkan bir diğer eğilim, ülkelerin fikrî haklar sistemlerini kendi ulusal çıkarları doğrultusunda şekillendirilme çabası içine girmiş olmalarıdır. Fikrî haklar alanında özellikle son on yılda gerçekleşen uluslararası gelişmeler, sistemin dünya çapında yaygınlaşmasına ve ortak ilkelerin benimsenmesine neden olmuştur. Sistemin uygulanabilirlik sınırlarının genişlediği ve uyulması gereken asgari standartların belirlendiği bu süreç sancılı geçmiştir. Gelişmiş ülkelerin, sistemin şekillendirilmesine yönelik talepleri, çoğu kez gelişmekte olan ülkelerde tepkiyle ve tereddütle karşılanmıştır. Bu noktada gelişmekte olan ülkeler, dünya ticaretinin önemli bir parçasını oluşturan fikrî haklar sistemi sayesinde ulusal kaynaklarından yararlanma yollarını aramaya koyulmuşlar; kültürel ve doğal zenginliklerinin farkına vararak sistemden yarar sağlamak yönünde girişimlerde bulunmuşlardır. Özellikle biyoteknolojik buluşlar ve geleneksel bilgilerin korunması konusundaki uluslararası gelişmeler bu yöndeki eğilimlere gösterilen çarpıcı örnekler arasındadır. Fikrî haklar sisteminin şekillenmesinde rol oynayan ekonomik ve siyasi gelişmeler, konunun hukuki boyutunun şekillenmesine temel oluşturmuştur. Son yıllarda hız kazanan küreselleşme ve ekonomik entegrasyon girişimleri ile fikrî hakların ülke ekonomilerinde ve uluslararası ticarette sahip olduğu önem, bu hakların evrensel ölçekte korunması ihtiyacını 3 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu ortaya çıkarmış, buna bağlı olarak da konunun hukuki açıdan uluslararası düzeyde daha kapsamlı olarak ele alınması sonucunu doğurmuştur. Fikrî haklar sisteminin temelini oluşturan ülkesellik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasının uluslararası ticaretin önünde bir engel teşkil edeceği gerçeği, ulusal fikrî haklar sistemlerinin uluslararası düzeyde ortak kurallara ve yaptırımlara bağlanması amacıyla çalışmalar başlatılmasına neden olmuştur. Uluslararası ve bölgesel düzeyde yürütülen bu çalışmalar çerçevesinde ulaşılan sonuçlar, başlıca Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Dünya Fikrî Haklar Örgütü (WIPO) ve AB’deki gelişmeler olmak üzere üç gruba ayrılabilir. Uruguay müzakereleri sonucu ortaya çıkan TRIPS Anlaşması, Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde yürütülen bir Anlaşma olup fikrî hakların kapsamları, koruma şartları ve süreleri ilk kez bu Anlaşma ile uluslararası nitelikte bir düzenlemeye konu olmuştur. Her bir hak türüne ilişkin olarak belirlenmiş olan bu kurallar, katılımcı ülkeler açısından uyulması gereken minimum standartlardır. TRIPS Anlaşması bu açıdan önemli bir belge olmakla beraber, uyulacak standartlar açısından gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bir ayrım yapmaması, sadece gelişmekte olan ülkeler ile en az gelişmiş ülkelere farklı geçiş süreleri tanınması nedeniyle eleştiriye uğramıştır. Bu noktadaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere özellikle eczacılıkla ilgili buluşların patent ile korunmaları gibi kritik alanlarda belli kolaylıklar sağlanması için çalışmalar yapılmış ve sonunda 14 Kasım 2001 tarihinde TRIPS Anlaşması ve Kamu Sağlığına İlişkin Doha Deklarasyonu 1 kabul edilmiştir. Bu deklarasyonda, gelişmekte olan ülkeler ile en az gelişmiş ülkeler için, özellikle HIV, AIDS, tüberküloz gibi hastalıklardan doğan kamu sağlığı sorunlarının ciddiyeti kabul edilerek, DTÖ üyelerinin, TRIPS Anlaşmasını kamu sağlığını koruyucu ve ilaçlara erişimi sağlayacak şekilde yorumlayabilecekleri sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda üye devletlerin, TRIPS Anlaşması’nın ilgili konulardaki esnekliklerinden yararlanma hakkının olduğu teyit edilmiştir 2. 1 2 WT/MIN(01)/DEC/W/2 of 14 November 2001. Bu alandaki esneklikler başlıca dört grupta belirlenmiştir: • Uluslararası hukuk kurallarının uygulanmasında TRIPS Anlaşması’nın her hükmü, Anlaşmanın ilkeleri ve amaçları doğrultusunda yorumlanacaktır. • Üye devletler zorunlu lisans tanıma hakkına sahip olup bu hakkın hangi gerekçelerle tanınacağını belirlemekte serbesttirler. • Üye devletler, HIV, AIDS ve tüberküloz da dahil olmak üzere kamu sağlığı alanında kriz olarak nitelendirilebilecek ulusal acil durumları belirleyebilecektirler. • Üye devletler, TRIPS Anlaşması’nın hakkın tüketilmesine ilişkin hükümlerinin etkisini kendi ulusal sistemlerine göre belirleyebilecektirler. 4 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Dünya Fikrî Haklar Örgütü bünyesinde, yapılan en önemli çalışmalardan biri de, patent sistemlerinde küresel bir uyumlaştırmayı öngören Esasa İlişkin Patent Kanunu Anlaşması’na (Substantive Patent Law Treaty) yönelik faaliyetlerdir. Bu faaliyetleri yürütmek için WIPO bünyesinde 2001 yılında daimi bir komite (WIPO Standing Committee on the Law of Patents) kurulmuştur. Komitede, üye devletlerde farklı uygulamalara neden olan patent mevzuatı kurallarının uyumlaştırılması ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda ele alınan başlıca konular, “tekniğin bilinen durumu”, “buluş basamağı” ve “sanayiye uygulanabilirlik” kavramlarında birliğin sağlanması; yeniliği ortadan kaldırmayan açıklamaların yapıldığı sürenin (grace period) yeknesak olarak belirlenmesi ve “ilk başvuran” (first to file) sisteminin, ortak sistem olarak kabulüdür. Sınaî haklar sistemlerinin ortak kurallara bağlanmasında en ileri aşama, hakların, ulusal sınırları aşan bir bölgede aynı içeriğe sahip olması ve aynı etkiyi yaratması durumudur. Avrupa Birliği bünyesinde gerçekleşen gelişmeler, bu aşamaya örnek teşkil etmektedir. Sınaî hakların korunmasında esas alınan ülkesellik ilkesi, ulusal sistemlerin kurulmasında yasa koyuculara hareket serbestisi tanımaktadır. Bununla birlikte aralarında ortak bir pazar kurarak ekonomik bir birlik oluşturmuş olan ülkelerin ulusal sınırları içinde aynı konuya ilişkin farklı kurallar öngörülmüş olması, Birlik sınırları içinde ticareti engelleyici etkiye neden olmaktadır. “Malların serbest dolaşımı” ilkesinin aksaklığa uğramadan işlemesi ulusal düzenlemelerin ortak bir paydada birleştirilmesi ve tescil edilen bir hakkın Birlik sınırları içinde tek ve eş etkiye sahip olmasını gerektirmektedir. Bu hedefe ulaşabilmek için, tek bir başvuru ile AB sınırları içindeki bütün ülkelerde geçerli olacak “Topluluk Markası”, “Topluluk Tasarımı” ve “Topluluk Patenti”nin oluşturulması için çalışmalar yapılmıştır. Topluluk Markası ve Topluluk Tasarımına ilişkin düzenlemeler kabul edilmiş olmasına karşın Topluluk Patenti üzerinde görüşmeler sürmektedir. Avrupa Komisyonu 2000 yılında, buluşların bütün Avrupa Birliği sınırları içinde tek bir patentle korunmasına yönelik “Topluluk Patenti Tüzüğü Tasarısı”nı (Draft Council Regulation on a Community Patent) hazırlamıştır. Bu Tasarıya ilişkin olarak 2001 yılında Ekonomik ve Sosyal Komite görüşlerini bildirmiş ve Tasarı 2003 yılında altı defa değişikliğe uğramıştır. Topluluk Patenti Tüzüğü ile ilgili çalışmalar halen devam etmektedir. 2.2. Dünyadan Başarılı Uygulama Örnekleri Fikrî haklar sisteminde, eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında başarılı uygulama örneklerinin başında yazılım ve bilişim sektöründeki çalışmaların yer aldığı 5 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu görülmektedir. Bu çalışmalara ülkesel düzeyde olduğu gibi işletmeler düzeyinde de rastlanmaktadır. Ülkeler düzeyinde bakıldığında İrlanda, İsrail ve Hindistan öne çıkan başarı örnekleridir. Bu ülkelerin yabancı sermayeyi de çeken çeşitli teşviklerin desteği sayesinde ulaşmış oldukları başarının altında fikrî haklara verilen değer yatmaktadır. Yazılım konusunda kendisine tartışmasız bir yer edinmiş olan Hindistan’ın gelişiminde fikrî haklara verilen önem ve bu önem doğrultusunda oluşturulan devlet politikası çerçevesinde uygulanan teşviklerin önemli rolü olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, açık kaynak kod kullanımı konusunda gerek e-devlet projeleri ve gerekse diğer alanlarda ortaya çıkan yaygın kullanımlar birer başarı örneğidir. Sınaî haklar alanında başta Japonya olmak üzere İsrail, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkeler başarı örnekleri arasında sayılmaktadır. Bu ülkelerde sistemin kurulduğu ilk yıllarda patent koruması sadece usul buluşlarına tanınmış, yerli sanayiinin patentli buluşlardan yararlanarak yeni usul buluşları geliştirmesine olanak sağlanmıştır. “Buluşun etrafını patentleme” (working around the invention) olarak adlandırılan bu yöntem ile patentlenmiş bir buluş esas alınarak aynı sonuca ulaşabilmek için farklı usuller geliştirilmesi mümkündür. Bu yöntem sayesinde özellikle yerli ilaç sanayi, yeni sentez ve yeni formülasyon geliştirme alanında güçlenmiştir. Hindistan’daki uygulama özellikle 1970 tarihli Hint Patent Yasası’nın 1972 de yürürlüğe girmesiyle ve bazı önemli değişiklikler getirmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu değişiklikler, buluşların patentlenmesiyle ilgili olarak bazı sınırlamaların getirilmesidir. Özellikle, kimyasallar, ilaçlar, tarım kimyasalları ve gıdalarda ürün patentlerinden vazgeçilmiş ve usul patentlerinde de başvurudan itibaren 7 yıl ya da patent alındıktan sonra 5 yıllık koruma (hangisi daha kısa ise) getirilmiştir. Bu sınırlı koruma sağlayan patent rejimi, ilaç ve kimya sanayiinde güvenli bir ortam yaratmış, bu sanayiiler Hindistan’da yayılmış ve büyümüş, sonuçta da ülke ekonomisi için kritik olan ithalatı azaltarak ihtiyaçların üretimle karşılanmasını sağlamıştır. Örneğin, 1965-66 döneminde, 12.000 ton olan pestisid ithalatı, 1992-93 döneminde 1.100 tona indirilmiştir. İlaçlar, eczacılık ürünleri ve pestisidlerin üretimi için çok sayıda proses ve teknoloji geliştirilmiş, bunlar sayesinde Hindistan ilaç sanayii dünyada en düşük maliyetli ve dinamik ilaç sanayiilerinden biri olmuştur. Bu sistem maliyet etkin üretim proseslerinin geliştirilmesini sağlamış ancak, yeni molekül ya da ürün buluşu amaçlı AR-GE’ye yatırımlarda çok az gelişme kaydedilmiştir. Hindistan patent yasasında 1999 yılında ve 2002 yılında olmak üzere önemli değişiklikler yapılmıştır. Ürün patenti koruması 2005 yılında başlamıştır. Son dönemde Hint 6 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu hükümeti, TRIPS uyumlu yasalarla yerli sanayiinin büyümesini ve kendilerini küresel rekabete nasıl hazırlayacakları üzerine dikkatini yöneltmektedir. Bu alanda diğer bir girişim ise, Hindistan’daki zengin biyolojik çeşitliliğin ve geleneksel bilginin korunmasına yönelik politikaların belirlenmesi çalışmalarıdır. Son dönemde ortaya çıkan diğer bir başarı örneği ise Çin’dir. Çin 1999 yılından itibaren “bilim ve teknoloji vasıtasıyla ticareti canlandırma” stratejisi uygulamış ve yüksek teknoloji ürünlerinin dış ticaret hacmi yıllık % 37’lik bir büyüme göstermiştir. Bu başarıya ulaşmada uygulanan aktif bir fikrî haklar politikasının etkilerinin bulunduğu görülmektedir. Bu politika ile; teknolojik ilerleme ve yenilikçiliği teşvik eden yeni Patent Yasası ve bunu destekleyici yasal düzenlemeler yürürlüğe girmiş, fikrî haklar yönetimi ve idari altyapıda modernizasyona gidilmiştir. Bunun sonucunda, patent başvuruları ve tescillerinde önemli artış kaydedilmiştir. 2001-2004 döneminde patent başvuruları %66,5 artış ile 349.000 ve patent tescilleri %63,5 artış ile 192.000 rakamına ulaşmıştır. Ayrıca, Çin’de ulusal bir çalışma grubu oluşturulmuş, sistemin uygulanabilirliğini sağlamak amacıyla, patent ihlali ve anlaşmazlık davalarının hızla sonuçlandırılmasına gidilmiştir. Bu dönemde, dış ticaret politikaları ile fikrî haklar sistemi de birbirine entegre edilmiş; yeni Dış Ticaret Yasası, ithal edilen ürünlerdeki fikrî hak ihlalleri ya da kötüye kullanım ile Çin malları, teknolojileri ve hizmetlerinin diğer ülkelerdeki fikrî haklarının izlenmesi ve bu ülkelerde yeterli ve etkin bir korumaya kavuşturulmasını garanti eden tedbirleri kapsamıştır. Bu sayede Çinli teşebbüslere, uluslararası rekabette üstünlük kazanacaklarına ilişkin bir özgüven verilmek istenmiştir. Ayrıca, Çin için önemli olan petrol mühendisliği, sayısal televizyon teknolojisi, sıvı görüntüleme teknolojileri ve biyoteknoloji gibi bazı stratejik teknolojilerde fikrî haklara ilişkin analiz ve tahminler yapılmış, AR-GE planlaması, ulusal fon ve kaynakların dağıtımı, üniversite-sanayi işbirliği oluşturulması ve yabancı sermaye kuruluşlarının seçimi gibi alanlarda stratejiler belirlenmiştir. Bunun yanısıra, fikrî haklara ilişkin eğitim programları veren merkezler kurulmuş, uzaktan eğitim programları oluşturulmuş, 60 teşebbüs içinde patent çalışmaları için bir deneme planı hazırlanmış, geleneksel bilgiye ait dokümantasyon oluşturulmuş, patentli teknolojilerin sanayileşmesine yönelik bir model uygulanmıştır. Çin edindiği bu deneyim ile gelecek 15 yılda “ticaret yapan büyük ülke” konumundan daha öte bir konuma geçmeyi, “ticaret yapan kuvvetli güç” olmayı hedeflemektedir. Dış ticaret ile bağlantılı fikrî haklar politikalarını geliştirmeye çalışmakta ve politikasını “fikrî haklar vasıtasıyla ticaretin canlandırılması” biçimine dönüştürmektedir. Bunun için 2004 7 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu yılında “ulusal fikrî haklar stratejisi” oluşturma çalışmalarına başlamıştır. Çin bu strateji ile, Çinli teşebbüslerin yenilikleri ve fikrî hakları kullanarak uluslararası rekabete katılım yeteneklerini yükseltmeyi hedeflemektedir. Ulusal fikrî haklar stratejisi, ülkenin orta ve uzun dönemli ekonomik büyüme hedefleriyle paralel bir şekilde biçimlendirilmekte; teknolojiyi kullanarak ekonomiyi canlandırma, zenginlik yaratma ve insanların refahını artırma ilkelerine odaklanmaktadır. Fikrî haklar alanında bir diğer başarılı ülke olarak Kore Cumhuriyeti gösterilmektedir. Kore’deki gelişim 1960’lı ve 1970’li yıllara dayanmaktadır. Bu yıllarda Koreli firmalar, mevcut yabancı teknolojiyi satın almışlar ve çeşitli mekanizmalarla geliştirerek teknolojik olgunlaşma evresine girmişlerdir. Kore’de 1980’ler ve 1990’larda, etkili girişimler vasıtasıyla orta düzey teknoloji yavaş yavaş geliştirilmiştir. Bu dönemde, Koreli firmalar stratejilerini emek-yoğun olgun teknolojilere odaklanmak yerine, bütün sektörlerde daha çok bilgi-yoğun orta düzey teknolojilere odaklanmaya yöneltmiştir. AR-GE yatırımlarında da önemli bir yapısal değişim geçirilmiş, başlangıç aşamalarında verilen desteklere rağmen özel kesimin tereddüt ettiği alanlarda hükümetler devreye girerek önemli bir rol oynamıştır. AR-GE harcamalarında özel kesimin payı 1963’te % 2 iken 1994’te % 80 olmuştur. Günümüzde Kore’nin AR-GE faaliyetlerinde yerli firmalar büyük bir paya sahip olmuştur. Dünyada en yüksek AR-GE büyüme hızı Kore’ye aittir. Kore, 1981-91 döneminde AR-GE harcamalarının GSMH içindeki payının, % 24,2 yıllık ortalama artışı ile Tayvan, İspanya ve Japonya’yı geride bırakmıştır. Bu dönemde hükümetler, orta düzey teknoloji evresinde üniversite araştırmalarının genişletilmesine ve derinleştirilmesine ağırlık vermiş ve aynı zamanda temel araştırmaya ve sanayiinin ihtiyaçlarına yoğunlaşacak çok sayıda devlet araştırma enstitüleri kurmuştur. Teknolojik gelişmenin bu döneminde fikrî haklar, yerli firmalar için de oldukça önemli hale gelmiş, patent sayısı çok hızlı bir şekilde artmış ve yabancı ülkelerdeki tescilli patent sayılarında büyük bir gelişme kaydedilmiştir. 2003 yılı itibariyle Kore’de patent başvuruları 117 bine ulaşmıştır. Bu teknolojik gelişim sürecine örnek olarak ilaç sanayiinde, önce paketlenmiş ilaçları ithal ederek başlayan yerli firmalar, sonra kendileri ilaçları yığın olarak ithal edip paketleme yapmaya başlamışlar, daha sonra ithal edilmiş ham maddeleri daha karmaşık işlemlerle formule ederek ve en sonunda da geriye doğru birleştirme yöntemiyle kimyasal bileşikleri üretmeye başlamışlardır. Bu süreçte hem ölçeklerini hem de teknolojik yeteneklerini büyütmüşler ve 1980’lerde yerli piyasanın % 90’ına ulaşmışlardır. Bu dönemde, sadece usul 8 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu patentleri korunmuş; kimya, kozmetik ve ilaç sanayilerinde ürün patentleri kapsam dışı bırakılmıştır. Böylelikle yerli üreticiler, iyi bilinen kimya ve eczacılık ürünlerini üretmek üzere usul patentlerinin etrafını patentleyerek kendilerini geliştirme imkanı bulmuşlardır. Kore, günümüzde ulaşmış olduğu teknolojik düzeyin de bir sonucu olarak politikalarını bilgi temeline dayandırmakta, bilgiye dayalı ekonominin inşasında fikrî hak korumasının önemini vurgulamakta ve bu konuyu mevcut hükümetin ekonomi politikasının önceliklerinden biri olarak ele almaktadır. Bu kapsamda, sayısal ortamda fikrî hakların korunmasına yönelik tedbirleri belirlemek üzere 2004 yılında “Fikrî Mülkiyeti Koruma Planı” oluşturulmuştur. 2.3.Türkiye’de Geçmişe Dönük Değerlendirme ve Çıkarılan Dersler Ülkemizde fikrî haklar sisteminin temelleri, 1800’lü yıllara dayanmaktadır. Bu alandaki ilk düzenlemeler 1850 tarihli Encümen-i Daniş ile 1910 tarihli Hakk-ı Telif Nizamnamesi, 1871 tarihli Alamet-i Farika Nizamnamesi ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu’dur. Bu mevzuat, dönemleri göz önünde bulundurulduğunda oldukça nitelikli düzenlemeler olarak görülmektedir. Çağdaş anlamda ilk düzenlemeler ise 5 Aralık 1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 12 Mart 1965 tarihli Markalar Kanunu’dur. Türkiye’de 1994’ten itibaren, özellikle DTÖ ve Gümrük Birliği üyeliğinden sonra yasal ve kurumsal atılımlar gerçekleştirilerek dünyadaki gelişmelere paralel bir gelişme gösterilmiştir. Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanını düzenleyen 5846 sayılı Kanun, hazırlandığı ve kabul edildiği tarih itibariyle oldukça ileri hükümlere sahip olmakla beraber günümüze dek önemli değişikliklere uğramıştır. 1995 yılında yapılan değişiklikler, uluslararası yükümlülüklerimizi karşılamaya yönelik kapsamlı düzenlemelerdir. Bunu takiben, 2001 ve 2004 yılında gerek uluslararası mevzuata uyum ve gerekse korsanla mücadeleye yönelik değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeler de dahil olmak üzere yapılan her değişikliğin Kanunun sistematiğini etkilemiş olması ve Kanunun kendi içinde terim birliği ve bütünlüğünü kaybetmiş olması büyük ölçüde eleştirilen bir konudur. Benzer şekilde, sınaî haklar sistemi 1995 yılında bir dizi kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girmesi ile gündeme taşınan bir konu olma özelliğini almıştır. Bu tarih, faydalı model, tasarım ve coğrafi işaretlerin özel yasal düzenleme ile korunma altına alınması açısından bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde kurumsal açıdan en önemli gelişme, daha 9 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı Sınaî Mülkiyet Dairesi Başkanlığının yerine özerk bir kurum olan Türk Patent Enstitüsü’nün kurulmuş olmasıdır. 1995 yılı ve sonrasında yapılan yasal düzenlemelerle ülkemizde TRIPS standartlarına uygun ve AB ülkelerindeki düzenlemelerle büyük ölçüde uyumlu bir fikrî haklar sistemi kurulmuş, önemli uluslararası sözleşmelere katılım sağlanmıştır. 2005 yılında mevcut yasal düzenlemeler dikkate alındığında eksikliklerine ve uygulamada yaşanan aksaklıklara rağmen uluslararası düzenlemelerle uyumlu bir yasal altyapı oluşturulmuş durumdadır. Fikrî haklar sisteminin yeterince gelişememesi ve istenen sosyal ve ekonomik faydalarının ortaya konulamamış olmasının nedenlerinin başında, fikri haklar sisteminin anlamının ve öneminin yeterince anlaşılamamış olması ve buna bağlı olarak geniş katılımlı bir ulusal politika ya da strateji belgesi üretilmemiş olması gelmektedir. Fikrî haklar alanında, ülkemizin ekonomik tercihleri paralelinde, sektörel öncelikleri gözeten, teknolojik ilerlemeyi hedefleyen ve sistemi belirli ilkelere göre yapılandıran bir politika ya da strateji belgesi oluşturulamamıştır. 1879 yılından bu yana patent yasası bulunan ve 50 yıla yakın bir süredir planlı kalkınma modellerini tercih eden Türkiye’de yıllık ulusal patent sayısının iki haneli rakamın üzerine çıkamadığı bir gerçektir. Benzer şekilde, ülkemizde ne kadar fikir ve sanat eseri üretildiği tam olarak bilinmediği gibi, bu ürünlerin ülke ekonomisine sağladığı katkıya ilişkin herhangi bir rakama ulaşılması da söz konusu değildir. Diğer taraftan, fikrî haklara ilişkin politikaların belirlenmesinde; ekonomi, sanayi, bilim ve teknoloji, kültür, eğitim, yatırım ve dış ticaret politikaları ile bir eşgüdüm sağlanması gerektiği halde bugüne değin bu bağın kurulamadığı ve özellikle de konjonktürel değişimlerden bağımsız, ileriye dönük uzun vadeli bir strateji ortaya konulamadığı görülmektedir. Ülkemizde bu şekilde bütünleşik bir ulusal politikanın bulunmaması, fikrî haklar sisteminin sadece kendi sınırları çerçevesinde değerlendirilmesine neden olmuş, sistemdeki her gelişme ve değişim ise ağırlıklı olarak uluslararası ilişkiler gereği hukuki altyapının şekillendirilmesine yönelik bir biçime dönüşmüştür. Günümüzde fikrî haklar sistemi kendi içinde belli bir olgunluğa ulaşmış; ancak ülkemizin sosyal ihtiyaçları, ekonomik yaklaşımı, sanayileşme öncelikleri, bilimsel ve teknolojik kapasitesi ile yeterli ölçüde ilişkilendirilemediği ve bütünleşemediği için sistemden beklenen toplumsal faydaya ulaşılamamıştır. Fikri haklar politikasının en önemli unsurlarından biri eğitimdir. Halen ülkemizde fikri haklar eğitiminin bağımsız bir anabilim dalı çerçevesinde verildiği bir hukuk fakültesi bulunmamaktadır. Konuya ilişkin dersler genellikle lisans düzeyinde seçimlik ders olarak 10 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu veya yüksek lisans düzeyinde verilmekte olup bu tür derslerin yer aldığı üniversite sayısı oldukça sınırlıdır. Fikrî haklar sistemi, hukukun yanı sıra edebiyat, güzel sanatlar, ekonomi, işletme, mimarlık ve mühendislik gibi anabilim dallarını da ilgilendiren bir sistemdir. Bu nedenle eğitimin sadece hukuk fakülteleriyle sınırlandırılmaması, hakların ilgili olduğu alanlar dikkate alınarak farklı fakültelerde ders verilmesi uygun olacaktır. Bu bağlamda eser sahibinin haklarına yönelik olarak edebiyat, güzel sanatlar, mimarlık fakültelerinde; buluşların temel bilimler ve mühendislik fakültelerinde; pazarlama faaliyetlerine yönelik haklar olan markalar ve coğrafi işaretlerin işletme fakültelerinde, tasarımların mimarlık fakültelerinde, yeni bitki çeşitlerinin korunması konusunun da ziraat fakültelerinde ele alınması düşünülebilir. Yüksek öğretim kurumlarında verilen dersler bir başlangıç olmakla beraber fikrî haklar eğitiminin daha küçük yaşlarda ilköğretim sırasında verilmesi, çocukların ilgisinin bu yöne çekilmesine ve bu konuda temel bir bilinç yaratılmasına hizmet edecektir. Bunun yanısıra; toplumda her bireyin fikri haklar konusunda bilgilendirilip bilinçlendirilmesi ve buna ilişkin programlar oluşturulması da üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Fikrî haklar politikasının bir diğer boyutunu da yenilikçi faaliyetlerin özendirilmesi konusu oluşturmaktadır. Türkiye, halen teknolojiyi ithal eden bir ülke durumundadır. Ülkemizde, AR-GE faaliyetlerine GSYİH’dan ayrılan pay, henüz binde altı oranında olup; bu oranın 2010 yılında yüzde ikiye artırılması hedeflenmektedir. Ülke olarak kendi teknolojimizi geliştirebilmemiz için her şeyden önce araştırma geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve teknoloji üretimi ile transferi alanında çalışan belli başlı merkezlerin kurulması gerekmektedir. Fikrî haklar sisteminin amaca uygun işleyebilmesi için bir diğer koşul, yasal düzenlemelerin sadece uluslararası yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla yapılması gereken düzenlemeler olarak algılanmaması, hukuki düzenlemelerin ülkenin ekonomik gerçekleriyle bağdaşıp bağdaşmayacağı ve toplum menfaatlerine yarar sağlayıp sağlamayacağı konusunun araştırılması gereğidir. Bu amaca ulaşmak için, yasal düzenlemelerin şekillenmesi aşamasında makro ve mikro düzeyde etki değerlendirmesi yapılması önemli bir adım olacaktır. Nitekim AB ülkelerinde, örneğin bilgisayar programlarıyla bağlantılı buluşların patentlenmesi gibi, belirgin ekonomik etki doğurabilecek konular önce tüm kesimlerin tartışmasına sunulmakta ve yapılacak düzenlemeler farklı boyutlarıyla incelenmektedir. Ülkemizde ise yasal düzenlemeler, çoğu kez doğuracağı ekonomik sonuçlar ve toplumsal kazanç üzerinde çok fazla durulmadan oluşturulmaktadır. Oysa ki etkili ekonomik sonuçlar doğurabilecek alanlarda yapılacak yasal düzenlemelerin sadece hukuksal çerçevede ele alınmasının, bu düzenlemelerin toplumda kabul edilebilirliğini 11 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu büyük ölçüde engelleyeceği bir gerçektir. Bu nedenle ulusal politikalarla belirlenen hedeflere göre yapılandırılan hukuki altyapı, ölçülebilen etkileri dikkate alınarak düzenlenmelidir. Etki değerlendirmesi makro düzeyde gerçekleştirilebileceği gibi işletmeler bazında mikro düzeyde de gerçekleştirilebilecektir. Somut işletmeler düzeyinde fikrî haklar sisteminin maliyetinin hesaplanması, işletmelerin bu alanda gerçekleştirecekleri faaliyetler açısından da yol gösterici olacaktır. 2.4. Türkiye’de Mevcut Durum ve Sorunlar Bu başlık altında eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar ile sınaî haklar alanı ile mevcut durum değerlendirmesi yapılacak, ardından sisteme ilişkin ortak konular ele alınacaktır. 2.4.1.Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar 2.4.1.1.Mevzuata İlişkin Sorunlar Terim Sorunu 5846 sayılı Kanunun en önemli sorunlarından biri terim birliğinin bulunmaması ve mevcut terimlerin uluslararası kavramları tam olarak karşılamamasıdır. Örneğin, Kanunun 80. maddesinde hem “komşu hak” hem de “bağlantılı hak” terimleri kullanılmaktadır. Ancak, iki terim de aynı anlamdadır. Bir başka örnek yayın konusundadır. Yine Kanunda yayınla ilgili, eş anlama gelen (ya da kanun koyucu tarafından öyle olduğu farzedilen) bir çok farklı terim kullanılmıştır. Bir başka çarpıcı örnek ise, umuma iletim, umuma dağıtım, umuma sunma, umuma arz terimleridir. Ayrıca, Kanunda geçen bazı terimlerin, tanımlar bölümünde açıklanmamış olması (örneğin ek md. 4, “servis sağlayıcı” ve “bilgi içerik sağlayıcı” terimleri gibi) da uygulamada sorun yaratmaktadır. Anonim / Derleme Eserler Mevzuatımızda anonim eserlerle ilgili yapılan derlemeler üzerindeki haklar ve hak sahipliği konusu son derece tartışmalıdır. Konu, uluslararası alanda da çözülebilmiş değildir. WIPO, son yıllarda geleneksel bilginin korunması kapsamında bir çok çalışma yapmakta ve bir standart oluşturmaya çalışmaktadır. Genel kabule göre, “geleneksel bilgi”, folklorik eserler, ritüeller, seramoniler, biyolojik çeşitlilik, genetik kaynaklar, tarım ve ilaç yapımı gibi bir toplumun nesilden nesile aktardığı, kültürel alt yapısı ve deneyimleri ile oluşturduğu bilgilerinin toplamını anlatan geniş bir kavramdır. 5846 sayılı Kanunun konusunu 12 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu oluşturabilecek olanlar için ise, “geleneksel kültürel anlatımlar” ya da “folklorik eserler” kavramı kullanılmaktadır. Konunun ekonomik öneminin anlaşılması ile beraber, bu yönde özel hukuki düzenlemeler yapılmasına yönelik çalışmalar artmakta ve bu düzenlemelerin genel olarak fikrî haklar sistemi içinde değerlendirilmesi yönündeki görüşler ağırlık kazanmaktadır. Yapılacak düzenlemelerde, geleneksel bilgiden, asıl sahibi olan toplumun yararlanmasının önlenmemesi, yaratıcılığa engel olunmaması, haksız çıkar sağlamaya yönelik hareketlerin önüne geçilmesi öncelikli hedefler olarak kabul edilmelidir. Ayrıca geleneksel bilginin gerek kötüniyetli kullanımlara karşı korunması ve gerekse gelecek nesillere sağlıklı olarak aktarımı için kayıt altına alınmasının zorunluluğu kabul edilmektedir. Geleneksel bilgi açısından çok az ülkenin sahip olabileceği bir çeşitliliğe sahip olan ülkemiz, uluslararası arenada haklarını koruyacak bir sistemin oluşturulmasına yönelik aktif bir çalışma içinde olmalıdır. Kanunda Atıf Yapılan Yönetmeliklerin Bir Kısmının Halen Yayımlanmamış Olması 5846 sayılı Kanunda atıfta bulunulan bazı Yönetmeliklerin halen yayımlanmamış olması uygulamada sorunlar çıkarmaktadır. Eser, İcra, Yapım ve Yayınların Umuma Açık Mahaller ve Radyo Televizyon Kuruluşlarınca Kullanılması 5846 sayılı Kanunun en tartışmalı alanlarından olan 41. ve 43. maddelerle ilgili düzenlemeler uygulamada sorunları çözecek kapasitede görülmemektedir. Kanun Değişikliklerinde, İntikal Hükümlerinin Konulmamış Olması 5846 sayılı Kanunda bir çok kez değişiklik yapılmıştır. Ancak bu değişikliklerde, yeni ortaya çıkan hukuki duruma uyum için düzenleme yapılmamış; yani intikal hükümleri düzenlenmemiştir. Örneğin, sinema eserlerindeki hak sahipliği ya da koruma süresinin uzaması sebebiyle yeni bir hukuki durum doğmuştur. Ancak değişiklik sırasında, mevcut durumun uyumuyla ilgili hüküm konulmadığından, uygulama büyük ölçüde karışmıştır. Ceza Hükümleri 5846 sayılı Kanunun ceza hükümleri son derece karışık olduğu gibi ceza politikası açısından tartışmalı bir yaklaşım taşımaktadır. 5846 sayılı Kanunun ceza hükümleri içinde yer alan “ağır para” cezaları, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde yeni getirilen “adli para” cezasına dönüştürülmeli, FSEK. md. 74 ve md. 75 hükümleri 5237 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (5349 ve 5320 sayılı Yürürlük Kanunları) çerçevesinde gözden geçirilmelidir. 13 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu İstisnalar Eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarına yönelik, kamu menfaati yönünden konulmuş olan istisnalar, hakların sayısal ortamda kullanılması halinde yeterli değildir. Özellikle sayısal ortamın özelliği dolayısıyla uluslararası alanda kabul edilen istisnalar Kanunumuzda bulunmamakta olup, uygulamada büyük bir sorun yaratmaktadır. İlgili Mevzuat ile Uyumsuzluk 5846’da yer alan düzenleme ve tanımlar, tüm ilgili mevzuat için de geçerli olmalıdır. Örneğin Borçlar Kanununda yer alan yayın sözleşmesi ile FSEK’nun ilkeleri arasında çelişkiler bulunmaktadır. Gümrük Mevzuatında fikrî haklar alanına ilişkin mevzuatta yer alan tanımlar son derece karışık olduğu gibi temel mevzuatla da uyumlu değildir. 2.4.1.2.Toplu Hak Takibine / Meslek Birliklerine İlişkin Sorunlar Ülkemizde kurulmuş meslek birliği sayısı 19’dur3. Bu rakam, yurtdışı örnekleriyle karşılaştırıldığında oldukça yüksektir. Meslek birlikleri sayısındaki fazlalık ve halen kuruluş için izin bekleyen meslek birlikleri düşünüldüğünde, mevcut yapının hak sahiplerinin haklarını koruma açısından tercih edilir olmadığı düşünülmektedir. Bununla beraber, mevcut düzene yasal değişikliklerle müdahale etmek de gerekli görülmemektedir. Bu noktada izlenecek yol, meslek birliklerinin gönüllü birlikteliği ya da hak sahiplerinin en uygun meslek birliğini tercih etmesidir. Yetki Belgeleri Meslek birlikleri açısından en önemli konulardan biri de yetki belgeleriyle ilgili yaşanan karmaşadır. Yetki belgeleri, meslek birliklerinin üyesi olan hak sahipleriyle ilişkilerini ve ayrıca hak takibiyle ilgili olarak üçüncü şahıslarla ilişkilerindeki yetkilerini düzenleyen temel dokümandır. Yetki belgeleriyle ilgili olarak yürürlükteki düzenleme, 1986 tarihli Yönetmeliktir. Bu düzenleme, daha sonra yapılan yasal değişiklikler ile ve fikrî hukuk alanındaki gelişmelere paralel düzenlemeleri içermediğinden uygulamada büyük sorun yaşanmaktadır. Özellikle, 3 Edebiyat ve İlim Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (EDİSAM), Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM), Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) , Bilişim ve Yazılım Meslek Birliği (BİYEM), Yazılım Üreticileri ve Eser Sahipleri Meslek Birliği (YESAM), Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (GESAM), BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BSB), Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM), Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM ), Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM), Müzik Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği ( MSG), Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM), MÜ-YAP Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP) , Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği (TESİYAP ), Film Yapımcıları Meslek Birliği (FİYAP), Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği (TOMEB), Seslendirme Sanatçıları Meslek birliği (SES-BİR), Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYOR-BİR), Oyuncular Meslek Birliği (OYUNCU-BİR) 14 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu meslek birlikleri tarafından hukuki ve cezai yasal yollara başvurulduğunda farklı yorumlar sebebiyle, bir kısım yargı mercileri meslek birliklerini yetkili kabul etmekte, bir kısmı ise yetkisiz kabul ederek talepleri reddetmektedir. Ayrıca bu konuda Yargıtay’a giden dosyalarda da bağlayıcı bir karar henüz çıkmamıştır. Belirtilen sebeplerle, uygulamada yaşanan sorunları çözebilmek için, yetki belgeleri konusunda, meslek birliklerinin ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir yönetmelik yapılarak bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Dava ve Şikayet Hakkı Meslek birliklerinin dava ve şikayet hakları, yukarıda belirtildiği gibi kendilerine verilen yetki belgelerine dayanmaktadır. Ayrıca 5846 sayılı Kanunda, meslek birliklerinin hakları açıkça yer almıştır. Bununla beraber, uygulamada, yetki belgeleriyle ilgili sorunun da etkisiyle, zaman zaman meslek birliklerinin yetkisi tartışma konusu yapılmakta ve hak takibinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunu aşabilmek için, meslek birliklerinin üyeleriyle ilgili konularda her türlü dava ve şikayet hakkına sahip oldukları açıkça belirtilmelidir. Yabancı Eser Sahiplerinin Temsili FSEK'nun 42. maddesi ile bu yasa uyarınca yayımlanan Meslek Birlikleri ve Federasyonları Tüzüğü'nün 6. ve Meslek Birlikleri Tip Statüsü'nün 10. maddeleri, yabancı eser ve bağlantılı hak sahiplerinin üyesi oldukları yurt dışındaki meslek kuruluşları ile Türkiye'deki meslek birlikleri arasında yapılan sözleşmeler ile yabancı sanatçıların ülkemizdeki "haklarının takibi yetkisi"nin devralındığı hakkında bir hüküm içermemektedirler. Bir başka anlatımla, ülkemizdeki meslek birliklerinin aynı alanda faaliyet gösteren yabancı meslek kuruluşunun üyeleri olan sanatçılar adına Türkiye'de dava açma ehliyeti olduğu hususunda açık bir hüküm mevcut değildir. Ülkemizdeki meslek birliklerinin, yabancı meslek kuruluşlarıyla yaptıkları sözleşmelere dayalı olarak, kendi üyesi olmayan ancak, sözleşmenin tarafı olan yabancı meslek kuruluş üyesi olan sanatçılar adına açtıkları muhtelif tecavüzün önlenmesi, tazminat gibi davaların halen derdest oldukları göz önüne alındığında; mevzuatımızda bu konudaki tereddütleri giderici, yabancı meslek kuruluşu üyesi olan sanatçıları temsilen de dava ehliyetinin varlığına ilişkin açık hüküm getiren değişikliklerin yapılması zorunlu görülmektedir. Umuma Açık Mahaller ve Radyo-Televizyon Kuruluşları ile Meslek Birlikleri Arasında Yaşanan Sorunlar Özellikle 2001 yılından sonraki sürece bakıldığında, ülkemizde toplu hak takibiyle ilgili yaşanan sorunların başında, umuma açık mahaller ve radyo-televizyon kuruluşlarıyla meslek 15 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu birlikleri arasındaki anlaşmazlıklar gelmektedir. Anılan dönemde, meslek birlikleri tarafından başta ceza davaları olmak üzere, yüzlerce davanın açılmış olduğu bilinmektedir. Açılan davalara rağmen, umuma açık mahaller ile radyo-televizyon kuruluşlarının büyük çoğunluğu, kendilerinden istenen bedelleri ödememektedir. Meslek birliklerine göre bu olumsuz durumun sebebi, Kanundan kaynaklanan haklarının halen anlaşılamamış olması ve kullanıcılarda hakların kullanılması noktasında bir hassasiyetin oluşmamış olmasıdır. Yine meslek birlikleri, yargısal sürecin çok yavaş ilerlediğini ve bu sebeple yargısal sürecin caydırıcı olmadığını belirtmektedir. Kullanıcılar ise, istenen bedellerin uluslararası alanda öngörülen bedellerden daha yüksek olduğuna dikkat çekerek kullanıma bağlı bir ödeme yapılmasının daha yerinde bir uygulama olacağını belirtmektedirler. Bunun yanısıra, aynı alanda bir çok meslek birliğinin hak takibi yapmasının ve tüm hak sahiplerine (eser sahipleri, yapımcılar, icracı sanatçılar ve radyo televizyon kuruluşları) ayrı ayrı “izin ve yasaklama” hakkı tanınması nedeniyle sorunların çözümünün güçleştiğini vurgulamaktadırlar. Meslek birlikleri ile kullanıcılar arasında süregelen uyuşmazlıkların mevcut düzenlemeler ile çözülemediği görülmektedir. Çünkü, mevcut sistem bazı ilkeler getirmişse de bunların uygulanması ve denetimiyle ilgili bir sistem kuramamıştır. Uygulamaya yönelik bir diğer önemli konu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın taraflar arasındaki uyuşmazlığa yaklaşımıdır. Bakanlığın taraflar arasındaki ilişkiye müdahale etmek istememesi genel olarak olumlu bir yaklaşım olmakla beraber, tarifelerle ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklarda, tarifelerin 42/A maddesine uygun tespit edilip edilmediği noktasında, Kanunun verdiği yetkiye dayanarak aktif bir rol oynaması gerektiği açıktır. Ortak Veri Tabanı 5846 sayılı Kanunun 42/A maddesine göre, meslek birlikleri, temsil ettikleri eser, icra, fonogram ve yapımlar ile üyelerine ilişkin tüm bilgileri Bakanlığa bildirmek ve ilgili kişilere açık bu bildirimi her üç ayda bir güncellemekle yükümlüdür. Meslek birliklerince yapılan bu bildirimler doğrultusunda, Bakanlıkça ortak bir veri tabanı oluşturulacaktır. Hakların kullanılması ve takibi konusunda etkili olarak çalışacak bir sistemin oluşturulması için gerekli olan ortak veri tabanı tüm ilgili taraflarca desteklenen bir konudur. Sistemin yürürlüğe girmesiyle beraber, bir yandan meslek birlikleri arasında hak sahipliği ile ilgili zaman zaman yaşanan sorunlar ortadan kalkacak ve diğer yandan korsanla mücadele konusunda yargının ve ilgili kurumların daha hızlı hareket etmesi sağlanacaktır. 16 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Veri tabanıyla ilgili önemli bir husus da meslek birliklerinin yabancı eserlerle ilgili hak sahipliklerinin belirlenmesi noktasındadır. Bu konu uygulamada bir çok tereddüdün doğmasına yol açmaktadır. Veri tabanının oluşturulması ile, uygulamada anonim eserlerle ilgili hak sahipliği konusunda yaşanan sorunların çözümü konusunda da adım atılmış olacaktır. Ayrıca, ortak veri tabanının oluşturulması, meslek birliklerine üye olmayan hak sahiplerinin durumlarının tespiti açısından da önemli olarak görülmektedir. Meslek Birliğine Üye Olamayan Hak Sahiplerinin Durumu 5846 sayılı Kanunun 41. maddesinde 2004 yılında yapılan değişiklikle, umuma açık mahaller ile (43 üncü madde yollamasıyla) radyo ve televizyon kuruluşlarından ancak meslek birliklerinin hak takibinde bulunabileceği belirtilmiştir. Ancak, zaman zaman, fıkradaki ifadenin net olmadığı ve bireysel takip imkânının devam ettiği de iddia edilmektedir. Aslında, umuma açık mahaller ile radyo ve televizyonlardan bireysel hak takibinin tanınması fiilen mümkün olmadığından maddedeki ifade tarzına rağmen belirtilen şekilde yorumlanmalıdır. Gelirler Fikrî haklar sisteminin sağlıklı olarak işlemesinde en önemli aktörler olan meslek birliklerinin daha aktif olarak çalışabilmesi için mali desteğe ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu çerçevede, FSEK md. 44 gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tahsil olunan bedellerin kısmen veya tamamen meslek birliklerine ödenmesi gerekmektedir. Kanunda geçen; her türlü boş video kaseti, ses kaseti, bilgisayar disketi, CD, DVD gibi taşıyıcı materyaller ile, fikir ve sanat eserlerinin çoğaltılmasına yarayan her türlü teknik cihazı ticari amaçlı imal veya ithal eden gerçek ve tüzel kişilerden, imalat veya ithalat bedeli üzerinden pay alınmasının gerekçesi, hak sahiplerinin muhtemel olarak şahsi kullanım amaçlı çoğaltmalar yoluyla bir zarara uğrayacağının düşünülmesi ve bu zararı karşılamak amacıyla hak sahiplerine bir bedel ödenmesini temin etmektir. Dolayısıyla, toplanan bedelin Kültür ve Turizm Bakanlığı yerine meslek birliklerine ödenmesi, maddenin konuluş amacına daha uygun olacaktır. Meslek Birlikleri Arasında Koordinasyon ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İlişkiler Uygulamada, meslek birlikleri arasında yeterli koordinasyonun bulunmadığı görülmektedir. Aynı alanda çalışan meslek birlikleri arasında dahi bu iletişim kurulamamıştır. Özellikle, hak takibi yapan meslek birliklerinin ortak bir çalışma yapamaması hem başarısızlığa hem de güç kaybına sebep olmaktadır. Meslek birlikleri ile kullanıcılar arasında 17 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu sağlıklı olarak işleyen bir diyalog kurulamamasının sebeplerinden biri de budur. Diğer yandan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile meslek birlikleri arasındaki koordinasyon da arttırılmalıdır. 2.4.1.3. Sayısal Ortamda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Hakların Yönetimi Teknolojik gelişmeler neticesi fikir ürünlerinin sayısallaşması, bir yandan eserlerin çok kolay çoğaltılıp dağıtılmasına imkan sağlayarak hak sahipleri açısından ciddi bir tehdit yaratırken, diğer yandan hak sahiplerine, giderek büyüyen bir kapasiteyle, eserlerine erişimi yasaklama veya sonraki kullanımlarda ücret talep edebilme imkanını sağlamıştır. Gerek uluslararası alandaki çeşitli ülkelerin düzenlemeleri ve gerekse Avrupa Birliği düzenlemeleri, WIPO bünyesinde 1996 yılında hazırlanmış olan, WCT (WIPO Copyright Treaty–Eser Sahibinin Hakları Sözleşmesi) ve WPPT (WIPO Performers and Phonograms Treaty–İcralar ve Fonogramlar Sözleşmesi) sözleşmelerine dayanmaktadır. Anılan sözleşmeler, eser sahiplerinin hakları ve bağlantılı haklar alanlarında mevcut olan uluslararası kabullerin yeni teknolojik gelişmeler sonucu yetersiz kaldığının ve uluslararası alanda yeni standartların kabul edilmesinin gerekli görülmesi üzerine WIPO tarafından hazırlanmıştır. Bu Sözleşmeler, sayısal ortamda hakkın tanımı ve kapsamı konuları ile on-line uygulamalar ve lisans verme hususlarına açıklık getirmektedir. Sözleşmelerde çoğaltma hakkı, sayısal ortam göz önüne alınarak geniş olarak tanımlanmış, ayrıca eserin elektronik ortamda sayısal formda bulundurulmasının çoğaltma olacağı kabul edilmiştir. Yine her iki sözleşmede eserin internet ortamında bulundurulması özel bir hak kategorisi olarak düzenlenmiştir. Sözleşmelerde yer alan bu inhisari nitelikteki hak ile, kuşkudan uzak, açık ve anlaşılması kolay bir şekilde, hak sahiplerinin, eserlerinin sayısal formda dağıtılmasını yasaklama yetkisi olduğunu iddia etmesi sağlanmıştır. Sözleşmelere taraf olan ülkeler, eser sahiplerinin, yorumcuların ve fonogram yapımcılarının haklarını korumak üzere kullandıkları teknolojik önlemlere aykırı eylemleri engellemek için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak zorundadırlar. Anlaşmalara taraf olan ülkeler ayrıca; yetkisiz olarak elektronik hak yönetimi bilgisini kaldıran veya zarar veren, elektronik hak yönetimi bilgisi kaldırılmış veya zarar verilmiş eserleri, icraları veya fonogramları dağıtan, dağıtılmasına yardımcı olan veya ileten kimselere karşı gerekli yaptırımları içeren yasal düzenlemeleri yapmak zorundadırlar. Avrupa Birliği ise 2001/29 sayılı ve 22 Mayıs 2001 Tarihli Enformasyon Toplumunda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Hakların Uyumlaştırılması Hakkında Parlamento ve 18 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Konsey Direktifi ile WIPO Sözleşmelerindeki hükümleri tüm üye ülkelerce uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. 2001/29 sayılı Direktifin esas amacı, WCT ve WPTT anlaşmalarının Birlik içerisinde uygulanmasını sağlamaktır. Ancak Yönerge, içerik olarak her iki anlaşmaya göre daha detaylı olarak kaleme alınmıştır; Direktif hükümleri sadece teknolojik önlemlerin korunmasına ilişkin olmakla kalmayıp, teknolojik önlemlerin detaylı tanımları yapılmış ve özel kullanıma yönelik çoğaltma gibi hak kullanımına ilişkin istisnalarla koruma arasında açık bir ayrım yapmıştır. Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili bir diğer Direktifi 2000/31 sayılı Elektronik Ticaret Direktifidir. Direktif, elektronik ticaretin sınır ötesi yapısı sebebiyle Birlik içerisinde ortak bir hukuki altyapı oluşturmak ve elektronik ticaretin temel elemanları olan servis sağlayıcıların sorumluluklarını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Direktifte “bilgi toplumu hizmetleri”nin hukuki çerçevesi belirlenmiştir. Bilgi toplumu hizmetleri, çevrimiçi sayısal formatta eser arzını da içerecek şekilde pek çok çevrimiçi hizmeti kapsamına almaktadır. Direktifin 12, 13, 14 ve 15. maddelerinde hizmet sağlayıcıların sorumluluklarının sınırlandırılması ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Sayısal Hak Yönetimi (DRM) Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar, üç ana kısımdan oluşmaktadır: haklar (fikri mülkiyet haklarıyla korunabilen) ve istisnalar (özel kullanım veya kamu kütüphaneleri için kopyalar gibi); hakların uygulanması (izinsiz kullanıma yönelik yaptırımlar gibi) ve hakların yönetimi (haklardan yararlanma). Online dünyada, hakların yönetimi, sayısal hak yönetimi sistemleri adı verilen teknik sistemlerin kullanımıyla kolaylaştırılabilmektedir. Sayısal Hak Yönetimi sistemleri yapısal olarak iki temel bileşenden oluşur; Fikrî hakların tanımlanması (identification) ve kullanım kısıtlamalarının uygulanması (restriction) Teknolojinin hak sahipleri açısından verimli olarak kullanımı ancak DRM ile ilgili ilkelerin ve uygulamanın belirlenmesi ile mümkündür. Bu çerçevede, endüstrinin gereksinimleri, karşılıklı işlerlik, özel ve açık standartların tespiti, rekabetin tesisi, tüketicinin korunması, vergilendirme ve hak sahiplerinin korunması gibi ana başlıklar altında bir politika oluşturulması gerekmektedir. Türkiye henüz WIPO Sözleşmelerine taraf olmamışsa da konuyla ilgili temel düzenlemeleri yapmıştır. Bu çerçevede, çoğaltma hakkı oldukça geniş olarak belirlenmiş, hak sahiplerine umuma iletim hakkı tanınmış ve ayrıca hak yönetim bilgileri ile teknolojik yöntemler hakkında düzenleme yapılmıştır. Ancak bu düzenlemelerin tam uyum için yeniden 19 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu gözden geçirilmesi ve özellikle Avrupa Birliği Direktifinde atıf yapılan istisnalara yer verilmesi gerekmektedir. Önemli bir konu da sorumlulukların düzenlenmesidir. Bu konuyla ilgili FSEK.md. Ek.4, hatalı ve yetersiz bir hükümdür. Benzer şekilde FSEK. md. 73’te yer alan teknolojik önlemlerin korunmasına ilişkin hüküm de yeterli hukuki altyapıyı sağlamaktan uzaktır. Yukarıda belirtildiği gibi bant genişliğinin artması, mobil araçların ve servis sağlayıcıların çoğalması ile eserlerin kamuya sunulma imkanları artacaktır. Bunların gerçekleşebilmesi ise, sayısal hakların korunmasıyla ilgili düzenlemelerin uluslararası standartlarda yapılmasına bağlıdır. Günümüzde, müzik ve sinema sektörüne yönelik en önemli gelişme, eserlerin internet üzerinden kullanılabilir hale gelmesidir. Gerek geniş bant internet erişimi ve gerekse depolama araçlarının çeşitlenerek çoğalması bu gelişmeye imkan tanımıştır. İnternet ortamındaki artan kullanım yanında GSM’in de dahil olduğu mobil pazardaki kullanım da aynı hızla gelişmektedir. Ancak bu olumlu gelişmelerin sürekliliği iki temel sorunun çözülmesine bağlıdır. Bunlardan biri yukarıda belirtildiği gibi DRM ile ilgili sorunlardır. İkinci konu ise hak sahipleriyle olan ilişkidir. Özellikle Avrupa Birliği de son zamanlarda bu soruna bir çözüm aramaktadır. Ülkemiz açısından bakıldığında, anılan katma değerli hizmetleri sunan şirketler ile hak sahipleri arasında ciddi sorunlar bulunmaktadır. Uygulamada, gerek hak sahipliği ile ilgili yaşanan sorunlar ve gerekse talep edilen bedellerin yüksekliği sebebiyle istenen seviyede hizmetlerin uygulamaya konulamadığı belirtilmektedir. Bu alanda tüm hak sahiplerinin de lehine olan teknolojik kullanımın genişletilebilmesi için meslek birlikleriyle kullanıcılar arasında sağlıklı bir ilişkinin kurulması gerekmektedir. 2.4.1.4.Devlet Destekleri Fikrî hakların konusunu oluşturan fikir ve sanat eserleri ile buna bağlı sektörler gelişmiş ülkelerde ekonominin ana dinamiği konumuna ulaşmıştır. Dolayısıyla tüm ülkeler, yarattıkları katma değer ile ekonomi açısından öncü rolü olan bu sektörleri desteklemektedir. Ancak, konuyu sadece ekonomik yönüyle değerlendirmek son derece hatalıdır. Konunun aynı ölçüde önemli olan bir diğer yönü ise sosyal ve kültürel etkilere yöneliktir. 20 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Konuyu birkaç açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Öncelikle, fikir ve sanat eserlerinin yayılmasında en önemli etken olan “popüler kültür” tüm dünyayı etkisi altına almış durumdadır. Bu gelişmenin en önemli sonucu ise yerel kültürün yavaş yavaş ölmesidir. Ülkemizde de 1980’lerden sonra, başta iletişim alanı olmak üzere çeşitli alt yapı yatırımlarının da etkisiyle bu süreç hızlanmıştır. Bu çerçevede, eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanıyla ilgili yapılacak desteklerde, konunun sadece ekonomik yanı değil sosyal ve kültürel sonuçları da dikkate alınmalı ve tüm destekler oluşturulacak “kültür politikası” çerçevesinde değerlendirilmelidir. Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanına ilişkin destekleri iki ana perspektif içinde değerlendirmek mümkündür: Doğrudan destekler ve dolaylı destekler. Doğrudan destekler ile, fikir ve sanat eserlerinin üretimine yönelik destekler kastedilmektedir. Dolaylı destekler ise, başta vergi avantajı olmak üzere, fikir ve sanat eserlerini üreten, dağıtan veya topluma ulaşmasına herhangi bir şekilde aracılık yapan kurumlara tanınan avantajların tümüdür. Mevzuatımızda eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanıyla ilgili desteklerin yer aldığı belli başlı düzenlemeler şöyledir :193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun ve 5225 sayılı Kültür Yatırım ve Girişimlerini Destek Kanunu. Bu düzenlemelerle ilgili olarak uygulamanın yaygın olmadığını söylemek gerekmektedir. Eser sahiplerine tanınan vergi istisnaları dışında, diğer desteklerin kullanım oranı oldukça düşük olduğu gibi uygulamada da sorunlar bulunmaktadır. Eser sahipleri ve bağlantılı haklar alanına yapılacak desteklerle ilgili düzenlemelerde esnek bir yapı öngörülmelidir. Ayrıca, yapılacak desteklerin geri dönüşü sadece mali açıdan düşünülmemeli, verilen desteğin yaratacağı toplumsal fayda da göz önünde bulundurulmalıdır. 2.4.1.5.Yazılım Destekleri Bilgi toplumunun en önemli üretim ve tüketim dinamiği yazılımdır. Yazılım sayesinde ağ erişimi, terminaller ve diğer üretim ve tüketim araçları kullanılabilir, değiştirilebilir ve ihtiyacı karşılamaya uygun hale getirilebilir kılınmaktadır. Bilgi toplumu evrimini gerçekleştirmek için bir ülkenin gerçekleştirmesi gereken en önemli kriterlerden biri yazılım 21 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu üretim ve tüketim seviyesinin optimal düzeye getirilmesidir. Yazılım tüketimi politikası oluşturulurken, yerel girişimcilerin piyasada uluslararası firmalarla rekabet edebilecek durumda bulunmasına ve kayıt dışı yazılım tüketiminin engellenmesine özellikle dikkat edilmelidir. Günümüz koşullarında ülkemiz yazılım sektörünün üretken ve gelişen bir sektör olduğunu söylemek oldukça güç olacaktır. Oysa Türkiye genç nüfusu, bilgisayar okur yazarlığı ve internet kullanım oranları göz önüne alındığında başarılı bir yazılım üreticisi olmak için gerekli koşullara sahiptir. Yazılım konusunda yeterli üretimin sağlanamamasının sebepleri arasında, sektörde yazılım AR-GE ile ilgili gerekli yatırımın yapılmaması ve yazılıma özel istihdam için gerekli ortamın yaratılmamış olması sayılabilir. Bu nedenleri ortaya çıkaran en önemli etkenlerden biri, korsan yazılım kullanımının yüksek oranlarda olması ve yazılım pazarının rekabetçi bir pazar seviyesine ulaşamamış olmasıdır. Türkiye’deki korsan yazılım kullanım oranının dünya ortalamasının üzerinde olduğu belirtilmektedir. Yüksek oranda korsan kullanım, özellikle piyasadaki küçük ve orta ölçekli yazılım üreticilerinin gerekli karı elde etmesini ve yazılıma yatırım yapmasını engellemekte ve yeni oyuncuların piyasaya girişini durdurmaktadır. Korsan kullanımı engelleme konusunda gerekli yasal düzenleme FSEK’da yapılan değişikliklerle ortaya konulmuş olmasına rağmen organizasyonel anlamda bazı eksikliklerin bulunduğu gözlemlenmektedir. Ülkemizdeki yazılım sektörünün gelişmesinin sağlanabilmesi için ikinci önemli etken, yazılım pazarının rekabetçi bir pazar haline getirilmesidir. Ülkemizde özellikle yerli yazılım üreticilerinin mevcut koşullarda pazarda yer edinebilmesi oldukça güçtür. Bu durum ancak yazılım üreticilerine AR-GE, istihdam, eğitim gibi kendilerini geliştirebilecekleri ve farklılık yaratabilecekleri alanlarda devlet eliyle destek olunması sayesinde ortadan kaldırılabilecektir. Ülkemizde yazılım konusunda devlet destekleri teknoloji geliştirme bölgeleri içerisinde yer alan kuruluşlara sağlanan destekler ve ilgili kamu kurumları tarafından sağlanan destekler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yazılım konusunda sağlanan en önemli teşvikler Teknoparkların kurulmasıyla ilgili 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ‘nda bulunan hükümlerle getirilmektedir. Uygulamada Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’ndan gerekli faydanın elde edilebilmesi için bazı önlemlerin alınması ve konuyla ilgili gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda özellikle yazılım üretimi ile ilgili gelişmenin sağlanabilmesi 22 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu için yazılım sektörüne özel bir teknopark kurulmalı ve bu teknopark, pazarlama, eğitim, tanıtım ve kümeleşme esasları önceliğinde yapılanacak bir yönetim politikasına sahip olmalıdır. Ayrıca Kanun’da gerekli değişiklikler yapılarak AB’nin konuya ilişkin politikasına uyumlu olacak şekilde mali desteklerin sadece yazılım üretimi ve AR-GE çalışmalarına değil tüm inovatif temelli süreçlere uygulanması gerekmektedir. Burada önemli olan husus inovasyonun tanımının mevzuatta yapılması gerektiğidir; tanım yapılırken bilimsel, teknolojik, organizasyonel, finansal ve ticari faaliyetler inovasyon kavramı altında yer alabilmelidir. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda belirtilen teşviklerin yanı sıra ülkemizde KOSGEB, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve TTGV tarafından AR-GE, istihdam, eğitim, sınaî hakların tescili ve yurtdışındaki faaliyetlerle ilgili olarak yazılım firmalarına destek sağlanmaktadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı da ülkede yazılım ihracatının arttırılması ve sektörün güçlendirilmesi için bazı çalışmalar yapmaktadır. Ancak, tüm desteklere baktığımızda dağınık bir yapıda olduğu görülmektedir. Bu nedenle bu alanda da belirlenen önceliklere uygun bir politika oluşturulmalıdır. 2.4.1.6.Açık Kaynak Kodlu Yazılımlar Kısa bir tanımla, açık kaynak kodlu yazılımlar, kaynak kodları herkesin incelemesine ve kullanımına açık olan yazılımlardır. Bu tür yazılımların ayırt edici özelliği kullanıcıya yazılımı değiştirme özgürlüğü sağlamasıdır. Bu özelliği sebebiyle açık kaynak kodlu yazılımlar, kullanıcıya uyarlanabilir ve güvenli bir çerçeve sunmaktadır. Bununla beraber, açık kaynak kodlu yazılımların önemi, E-devlet projeleriyle daha da artmıştır. Başta Almanya, İspanya, Meksika, Brezilya, Çin, Kore, Hindistan olmak üzere bir çok ülke, kamu kurumlarında açık kaynak kod yazılımlarının kullanımını benimsemiş ve bilgi toplumu stratejilerinin bir parçası yapmışlardır. Avrupa Birliği, UNESCO, Dünya Bankası gibi kuruluşlar güvenlik ve tasarruf gibi gerekçelerle açık kaynak yazılımlarını önermektedir. Dünya üzerindeki hemen her ülke, kendi gereksinimlerine göre açık kaynak kodlu bir Linux dağıtımı geliştirmiştir. Ülkemizde de TÜBİTAK'ın girişimi ile bu yönde ULUDAĞ: Ulusal Dağıtım Projesi başlatılmış ve bir Linux dağıtımı olan Pardus Ulusal İşletim Sistemi hazırlanmıştır. Açık kaynak kod yazılımlar, uyarlanabilir ve güvenilir olma gibi özellikleri yanında ekonomik yönden de son derece önemlidir. Açık kaynak kod yazılımların kullanımı, bilişime yapılacak yatırım açısından bakıldığında büyük tasarruf sağlamaktadır ve bu tasarruf akılcı bir 23 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu politikayla yeni yazılımların üretiminde kullanılabilecektir. Ayrıca açık kaynak kodlu yazılımlar, doğaları gereği daha düşük kapasitedeki donanımlarla çalışma yeteneğine de sahiptir. Yine ülkemiz için açık kaynak kodlu yazılıma yatırım yapılması gereğinin önemli bir göstergesi de genç nüfusun yoğunluğudur. Herkes tarafından kabul edildiği üzere, bilgi toplumu yolunda ilerleyebilmek, teknoloji ve özellikle bilgi teknolojisi üretmeye bağlıdır. Açık kaynak ortamları ise teknoloji üretebilecek gençleri yetiştirmenin etkin yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz için fikrî haklar alanında bir politika oluştururken açık kaynak kodlu yazılımlar konusuna özel bir önem verilerek bu konuda farkındalık yaratılması için gerekli destekler sağlanmalı ve özellikle eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere e-devlet projeleri içinde açık kaynak kodlu yazılımların kullanımı teşvik edilmelidir. 2.4.2. Sınaî Haklar 2.4.2.1. Sınaî Haklar Sisteminin Gelişimi Yukarıda da belirtildiği gibi, sınaî haklar alanındaki mevzuat çalışmaları önemli bir gelişim göstermiştir. Üyelik sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası platformdaki dinamizmi yakalamak amacıyla ve 11 yıllık uygulamalardan çıkarılan dersler doğrultusunda söz konusu mevzuatta revizyon çalışmaları sürdürülmekte olup bu çalışmalar sonucu hazırlanan taslaklar yasalaşma sürecine girmiştir. Bilimsel ve teknolojik alanda yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak Avrupa Birliği tarafından hazırlanan ve Birliğe üye olmamız durumunda geçerli olacak yeni direktifler de yakından takip edilmektedir. AB üyeliği açısından gelinen noktada ülkemizin en uyumlu olduğu alanların başında sınai haklar gelmektedir. Sınai haklar sisteminin temel kurumsal altyapısı olan TPE’nin teknik ve fiziki açıdan güçlendirilmesinde hızlı bir gelişim sağlanmış olup kurumsallaşma çalışmaları devam etmektedir. Bu kapsamda 5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü’nün Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile ilgili revizyon çalışmaları sürdürülmektedir. TPE, özellikle son dönemde gerçekleştirdiği çalışmalarla personel sayısı, başvuru, işlem miktarı ve etkinlik bakımından Avrupa’nın orta-büyük, iyi ofisleri arasında yer almıştır. Patent, marka ve tasarım başvuruları 2000-2004 yılları arasındaki beş yıllık dönemde %60 oranında bir artış göstermiştir. Ancak, TPE’nin artan işlem sayısı ve iş yüküne rağmen insan kaynaklarının özellikle sayı bakımından ihtiyaca cevap veremediği görülmektedir 24 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tescil başvurularının içerik açısından araştırılması ve incelenmesi konularında büyük ölçüde yurt dışı otoritelerine bağımlı durumda olmamız, sınaî haklar sisteminin önemli bir altyapı sorunudur. Uzman ve teknik altyapı yetersizliği olmak üzere iki boyutu bulunan bu sorun nedeniyle inceleme gereken alanlarda maliyet yükselmektedir. Bu konuda 2004 yılında atılan önemli bir adım Türk Patent Enstitüsü’nün 2005 yılından itibaren bazı alanlara ilişkin olarak patent araştırma ve inceleme raporu düzenlemeye başlamış olmasıdır. Araştırma yapılan alanlar, IPC sınıflandırma sistemine göre belirlenen sınıfların % 40’ını oluşturmaktadır. Bu alanları genişletecek şekilde uzman ve personel sayısının arttırılması gerekmektedir. Aynı sorun, yeni bitki çeşitleri üzerinde yapılan araştırmalarda da yaşanmaktadır. Islahçı hakları uygulamasının yapılabilmesi için değişik iklim özelliklerine sahip alanlarda farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk denemelerin yapılmasına yönelik laboratuar ve teknik çalışma ihtiyacının yapılacağı bölgesel yapılar henüz kurulamamıştır. Dokuzuncu Kalkınma Planı çerçevesinde atılacak adımlarla ülkemizin sınaî haklar alanında bağımsız teknik altyapıya sahip olabilmesi için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Özel yasal düzenlemelerin yapılmasından bu yana 10 yıllık bir süre geçmiş olmasına rağmen sınaî haklara ilişkin kavramlar yeni yeni anlaşılmaya başlanmış olup toplumunun büyük kesimi halen konuya ilişkin bilgiye sahip değildir. Uyuşmazlık konusu davalarda sınaî hak konusu ürünün ne olduğu ve sahip olunan hakkın niteliğinin bilinmediği gözlemlenmektedir. Patenti olduğunu iddia eden bir işletmenin aslında faydalı model veya tasarım belgesi sahibi olduğu, marka sahibi olduğunu iddia eden kişilerin ise aslında sadece coğrafi bir işareti kullanmaya yetkili olduğu gerçeğiyle uygulamada oldukça sık karşılaşılmaktadır. Konuya ilişkin bilgisizlik sadece kavramlara ilişkin olmayıp aynı zamanda sistemin gerekliliği konusunda da mevcuttur. Bir başka ifade ile sınaî haklar sisteminin bireylerle işletmeler (mikro düzey) ve ülke ekonomisi bazında (makro düzey) ne gibi yararlar sağlayacağı konusu tam olarak anlaşılamamıştır. Bazı çevrelerde özellikle patent sisteminin sadece yabancı menfaatlerine hizmet ettiği şeklindeki görüşler yaygındır. Bu nedenle sınaî haklar sisteminin gelişmekte olan ülkeler açısından anlamı ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin sistemden nasıl yararlanacakları konularının anlaşılır hale gelmesi gerekmektedir. Sınaî haklar konusundaki bilinirliğin az olmasının bir diğer boyutu, tescilli sınai hakların niteliği konusundadır. Sınaî haklar sisteminin tanınır hale gelmesiyle birlikte tescil başvurularının arttığı gözlemlenmektedir. Tescil başvurusunun özendirilmesi sınaî haklar sisteminin gelişmesi için önemli bir stratejidir. Ancak bu stratejinin sınai haklar sisteminin 25 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu amacına uygun olarak teknik, ekonomik ve dolayısıyla toplumun sosyal ilerlemesine katkıda bulunacak sonuçlar doğurabilmesini temin edecek diğer politikalarla desteklenmesi gerekir. Sistemin giderek yaygınlaşmasına ve artan önemine rağmen toplumda ve ilgili kesimlerde bilinç ve bilgi düzeyi yeterli seviyede değildir. Toplumda artan sınai haklar bilincinin, TPE’nin özellikle son dönemlerde yürütmekte olduğu tanıtım faaliyetleri sonucunda daha da arttığı gözlemlenmekle birlikte hala üç düzeyde (kamu oyu, kullanıcılar, entelektüel kesim) bilinç ve bilgi düzeyinin yeterli seviyeye ulaşamadığı, ortak kültür ve değerlerin oluşturulamadığı ve sınai haklar başta üniversiteler olmak üzere eğitim sistemimize hala entegre edilemediği görülmektedir. 2.4.2.2. Temel Göstergeler Sınaî haklar alanındaki başlıca temel göstergeler, başvurusu yapılan ve tescil edilen sınaî hak sayıları, araştırma-geliştirme faaliyetlerine ilişkin veriler ile teknolojik yenilik geliştirmeye ilişkin istatistiklerdir. Grafik 1:1995-2004 Yılları Arasında Patent Başvuru ve Tescilleri 3178 2920 3000 2755 Y e r li B a ş v u r u / D o m e s t ic A p p lic a t io n s 2500 2280 2092 1907 2000 1742 1592 1492 1520 1500 1329 1131 1114 1111 Y abancı B aş v uru / F o r e ig n A p p lic a t io n s Y e r li T e s c il / D o m e s t ic G r a n t s 1000 764 718 703 633 554 451 500 178 60 210 187 47 273 214 7 32 266 28 26 44 Y a b a n c ı T e s c il / F o r e ig n G r a n t s 465 413 388 299 44 79 53 0 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 yı l l a r / ye a r Kaynak: TPE 551 Sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 1995 yılından 2004 yılı sonuna kadar geçen 10 yıllık süreçteki istatistiklere bakıldığında, yerli başvuru sayılarının sürekli arttığı ve özellikle son iki yılda yüksek artış oranı yakalandığı görülmektedir. Yerli başvuru sayısında 1995-2003 26 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu yılları arasında yıllık ortalama %15 artış yaşanırken son iki yılda ortalama %38 artış gerçekleşmiştir. Yabancı başvurularda 2002 yılından itibaren başlayan düşüşün nedeni, 1 Kasım 2000 tarihinde Türkiye’nin EPC’ye katılımı ile birlikte yabancı başvuru sahiplerinin PCT yolunu kullanmak yerine doğrudan Avrupa patenti alarak Türkiye’de koruma elde etmek istemeleridir. Yapılan Avrupa patenti başvurularının sonuçlanmasının ortalama 40-44 ay aldığı ve 2002-2005 yılları arasındaki artış göz önüne alındığında Türkiye’de koruma talep etmek isteyen yabancı başvuru sahiplerinin sayısında her yıl büyük oranda artış yaşanacaktır. Grafik 1’den anlaşılacağı üzere yerli patent tescilleri açısından 1995-2004 yılları arasında iki haneli rakamların üzerine çıkılamamıştır. Grafik 2: 1995-2004 Yılları Arası Faydalı Model Başvuru ve Tescilleri 1458 1500 yerli başvuru / domestic application 1196 1200 yerli tescil / domestic grants 913 900 708 624 600 444 300 0 679 178 340 3 0 030 1995 1996 213 113 114 1997 141 18 1998 376 308 279 9 yabancı tescil / foreign grants 256 146 160 9 11 16 4 1999 yabancı başvuru / foreign applications 2000 1612 2001 14 14 2002 1612 2003 20 8 2004 Kaynak: TPE Faydalı modellerle ilgili istatistiklere bakıldığında bu korumadan neredeyse tamamen yerli başvuru sahiplerinin yararlandığı görülmektedir. Yerli başvuru sahiplerinin 2003 yılına kadar genellikle düşük maliyeti ve kısa sürede sonuçlanması nedeniyle faydalı model korumasını tercih ettikleri, ancak bazı sınıflarda patent başvurularının araştırma ve inceleme işlemlerinin TPE’de de yapılmaya başlanmasıyla, patent maliyetindeki azalma ve süreçlerdeki kısalma ile birlikte yerli başvuru sahiplerinin patent korumasına yöneldiği görülmektedir. 27 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Türkiye ile karşılaştırılabilecek Avrupa ülkelerinde 2004 yılında yapılan yerli başvuru sayıları ve başvuru sayılarının bir önceki yıla göre değişimleri incelendiğinde (Ek Tablo 3), başvuru sayısı düşük olmakla birlikte ülkemizin %37.3’lük artış ile bu alanda Avrupa’da Çek Cumhuriyetinden sonra ikinci sırada yer aldığı görülmektedir. Endüstriyel tasarımlarla ilgili özel yasal düzenleme, 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Diğer sınaî haklara göre ülkemiz için yeni bir sınaî hak alanı olan endüstriyel tasarımlar için yapılan başvuruların sayısı, geride kalan 10 yıllık süreçte sürekli olarak artmıştır. 2002 yılına kadar ortalama %15 oranında artan başvuru sayıları, çoklu başvurularda yer alan toplam tasarım sayıları dikkate alındığında 2002 yılında %45 oranında artış göstermiş ve bu artış eğilimi takip eden yıllarda da devam etmiştir. Grafik 3: 1995-2004 Yılları Arasında Endüstriyel Tasarım Başvuru ve Tescilleri yerli başvuru (domestic application) 5000 4500 4000 3671 3488 yabancı başvuru (foreign application) 3500 3000 yabancı tescil (foreign registration) 2500 2000 1500 4528 4332 yerli tescil (domestic registration) 1652 1527 1505 1962 1830 1789 1703 1698 1577 2216 2076 4042 3811 2593 2440 1000 500 0 387 2826 1995 166165 1996 186182 1997 224 224 1998 243 241 1999 271 264 2000 277269 2001 276 270 2002 286 283 2003 373 331 2004 Kaynak: TPE Endüstriyel tasarım geliştirme konusunda yüksek miktarlarda yatırım ve AR-GE harcamasına gerek duyulmaması ve sanayimizin KOBİ ağırlıklı olması dikkate alındığında, ülkemizdeki tasarım potansiyelinin yeteri kadar ortaya çıkarılamadığı ve bu alanın ekonomik kalkınmada bir araç olarak kullanılamadığı söylenebilir. Tasarım korumasındaki etkinlik arttırıldığında, tescil başvurularında da çok büyük artış olabilecektir. Bölüm 2.5, Grafik 10’da 28 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu görüldüğü üzere ülkemizin, 2003 yılındaki endüstriyel tasarım başvuru sayıları bazında; Avrupa’da Almanya ve Fransa’dan sonra üçüncü sırada yer aldığı görülmektedir. Bu sıralama toplam tasarım sayısı baz alınarak yapıldığında Türkiye Fransa’nın da önünde yer almaktadır. Ancak kıyas yapılan ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve ekonomik yapıları gibi diğer parametreler de dikkate alındığında, sayısal olarak gösterilen bu başarı, tasarım koruma sisteminin katma değer yaratmada etkin bir şekilde kullanımı konusunda gösterilememiştir. Markaların Korunmasına dair 556 Sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 1995 yılından itibaren marka tescil başvurularında sürekli bir artış gözlemlenmektedir. Ülkemizde sınaî haklar arasında en yaygın olan marka koruması alanında yaşanan artış özellikle son iki yılda hız kazanmıştır. 2003 yılında bir önceki yıla oranla %6,2 olan başvuru artış oranı 2004 yılında %23’e ulaşmıştır. 2005 yılının ilk yarısının verileri referans alındığında ise 2004 yılının ilk yarısına oranla %39’luk bir artış yakalanmış bulunmaktadır. Bu oran diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, ülkemizdeki artışın, oldukça yüksek bir artış olduğu görülecektir (Bölüm 2.5, Grafik 11). Yıllık başvuru sayısı 20.000’in üzerinde olan bazı ülkeler baz alınarak yapılan inceleme sonucu, 2003 ve 2004 yılları kıyaslandığında, ekonomi ve nüfus açısından ülkemizden çok daha ileri seviyede olan bazı ülkelerin başvuru sayılarında düşüşün bile yaşandığı, bazı ülkelerde ise yaşanan artışın ülkemiz rakamının çok gerisinde kaldığı, Avrupa ülkelerinde marka başvurularında yaşanan bu artış oranlarının yanında AB üyesi ülkelerde geçerli bir koruma sağlayan Topluluk Markası (CTM) başvurularında da sadece %2.1’lik bir artış elde edildiği görülmektedir. Gerek TPE marka işlem süreçlerinin kısaltılması, gerekse başvuru sayısındaki bu büyük artış oranları göz önüne alındığında son iki yılda markalar alanında büyük bir atılımın gerçekleştirilmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca 2005 yılı Kasım ayı itibariyle marka tescil başvurusu sayısı 50.000’in üzerine çıkarak bu alanda bir ilk gerçekleştirilmiştir. 29 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Grafik 4: 1995-2004 Yılları Arasında Marka Başvuru ve Tescilleri 50000 BAŞVURU (application) 46456 45000 37919 40000 35685 35000 28627 30000 TESCİL (registration) 27236 23686 25000 20711 20167 20000 28177 19542 19015 17987 15898 15771 15000 14103 12745 10454 21391 10627 10000 7464 5000 0 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Kaynak: TPE Coğrafi işaretler alanına bakıldığında, Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında 555 Sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 1995 yılından 2003 yılı sonuna kadar toplam 125 coğrafi işaret başvurusu yapılmışken, son iki yılda yapılan coğrafi işaret başvurularının sayısı, 8 yıllık dönemdeki rakamın %36’sına ulaşmıştır. Grafik 5: 1996-2004 Yılları Arasında Coğrafi İşaret Başvuruları 1996 25 1997 başvuru / application 2 1998 0 1999 1 2000 10 2001 25 2002 29 2003 33 2004 26 0 5 10 15 20 25 30 35 Kaynak: TPE 30 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunması, 2004 yılında yasal düzenlemeye kavuşmuştur. Bu nedenle bu alan, diğer sınaî hak türlerine oranla gelişmekte olan bir alandır. 2005 yılı itibariyle yapılan ıslahçı hakkı başvurularının 84’ü kabul edilmiştir (Ek Tablo 6). 2.4.2.3. Sınaî Haklar Sisteminin Altyapısı Olarak Araştırma-Geliştirme ve Yenilikçilik Ulusal Yenilik Sistemi ve Sınaî Haklar 1990’lı yıllardan itibaren teknoloji ve yenilik politikalarının geliştirilmesine ilişkin olarak ortaya çıkan “Ulusal Yenilik Sistemi” kavramı ülkelerin teknolojik performans ve politikalarının belirlenmesinde uygulanan yöntemlerin yetersizliği nedeniyle kullanılmaya başlanmıştır. Konuya ilişkin olarak OECD tarafından yapılan tespitte 4 klasik olarak teknolojik performansın ölçülmesinde birtakım girdi (AR-GE harcamaları gibi) ve çıktılara (patent sayısı gibi) dayanıldığı, bu yaklaşımın teknolojik gelişmenin kapsamını ve yönünü belirlemede etkin olmasına rağmen bir ekonominin genel yenilikçilik (innovativeness) düzeyini ölçmede yetersiz kaldığı vurgulanmaktadır. Klasik yaklaşımdan farklı olarak ulusal yenilik sisteminde, teknolojik performansın geliştirilmesi sürecinde, yenilikçi faaliyetlerde bulunan aktörler arasındaki ilişkinin anlaşılması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Buna göre bir ülkenin yenilikçilik performansı büyük ölçüde bu aktörler arasındaki etkileşimle açıklanabilir. Bu aktörler ise başta özel işletmeler olmak üzere üniversiteler, kamu araştırma kurumları ve buralarda çalışan insanlardan oluşan kompleks bir sistemdir. Bunların birbirleriyle etkileşimi ortak araştırma projeleri, karşılıklı personel değişimi, karşılıklı patentleme (cross-patenting) gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. OECD’nin belirlemiş olduğu bu unsurlardan hareketle ulusal yenilik sürecinin sadece AR-GE ve yenilikçi faaliyetleri değil, teknolojinin geliştirilip yayılmasına hizmet eden tüm unsurları kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda sistem, teknolojinin üretiminde yayılmasında etkinliği sağlayacak hukuki, idari, kurumsal ve mali altyapının tümüne ilişkin olup sistemde yer alan unsurlar etkileşim halindedir. Sınaî haklar sistemi de bu altyapıyı oluşturan zincirin bir parçasını oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, özellikle AR-GE destekleri ve faaliyetleri ile sınaî hak başvuruları arasında ilişki olduğunu göstermektedir. AR-GE destekleri AR-GE faaliyetlerini teşvik etmekte, AR-GE faaliyetleri teknolojik yeniliklere altyapı hazırlamakta ve geliştirilen teknolojik yeniliklerin korunması ve lisanslama gibi yöntemlerle yayılması aşamasında da sınaî haklar sistemi gündeme 4 National Innovation Systems, OECD 1997, www.oecd.org/dataoecd/35/56/2101733.pdf. 31 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu gelmektedir. Dolayısıyla sınaî haklar sisteminin güçlendirilmesinde AR-GE faaliyetleri tek olmamakla birlikte önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. AR-GE ve Teknolojik Yenilik Faaliyetleri Türkiye’de AR-GE faaliyetlerine ilişkin sayısal verilerin toplanmasına ilk kez 1993 yılında başlanmıştır. AR-GE faaliyetlerinin genel profiline bakıldığında son yıllarda gözlemlenen atılıma rağmen ülkemizdeki AR-GE ve teknolojik yenilik faaliyetlerinin diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük düzeyde kaldığı görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu 5 (TÜİK) tarafından yapılan 2001 ve 2002 yılları Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri Anketi sonuçlarına göre Türkiye’de AR-GE harcamalarının GSYİH içindeki payının 2001 yılında % 0.72, 2002 yılında ise % 0.67 olduğu tesbit edilmiştir. OECD ülkelerinde 2001 yılında % 4.27 ile İsveç, 2002 yılında ise % 3.46 ile Finlandiya GSYİHdan AR-GE için en çok pay ayıran ülkelerdir (Ek Tablo 7). Ülkemizde AR-GE harcamalarının payının arttırılması yönünde uzun süredir çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda Bilim ve Teknoloji Kurulu’nun 2004 yılında aldığı bir karar ile 2010 yılı için AR-GE harcamalarının GSYİH içindeki oranının % 2’ye yükseltilmesi hedeflenmiştir. Bu hedefe ulaşılabilmesi için 2005 yılı bütçesinden başlayarak TÜBİTAK bütçesine 416 milyon YTL. ek kaynak aktarımı yapılması da karara bağlanmış olup bu kaynak tahsisinin önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceği kararlaştırılmıştır. Grafik 6:OECD Ülkelerinde AR-GE Harcamaları, 2002 GSYİH İçindeki Pay 18 15 12 9 6 3 5 Devlet İstatistik Kurumu’nun (DİE) ismi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) olarak değiştirilmiştir. 32 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Fi nl an d Ja pa n Kaynak: OECD Sw ed en St at es or w ay N U ni te d Ze al an d Be lg iu m N ew Fr an ce Au st ra lia to ta l G er m an y D en m ar k Ko re a O EC D 15 EU C an ad a N et he rla nd s Ki ng do m U ni te d Sp ai n Ire la nd Au st ria Po la nd H un ga Sl ov ry ak R ep ub lic re ec e G Ita ly Po rtu ga l ex ic o M Tu rk ey 0 Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından gerçekleştirilen “1998-2000 Yılları İmalat Sanayii Teknolojik Yenilik Faaliyetleri Anketi” sonuçlarına göre 1998-2000 yıllarında imalat sanayii işyerlerinin % 29.4'ünün teknolojik yenilik faaliyetlerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, 1995-1997 tarihlerinde yapılmış anket sonuçlarıyla karşılaştırılıdığında teknolojik yenilik yapma faaliyetinin % 4.8 oranında arttığı görülmektedir. Benzer şekilde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından gerçekleştirilen “1998-2000 Yılları Hizmet Sektörleri Teknolojik Yenilik Faaliyetleri Anketi” sonuçlarına göre hizmet sektörüne ait seçilmiş 5 alt sektörde 1998-2000 yıllarında işyerlerinin % 38.5’inin teknolojik yenilik faaliyetlerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, bir önceki anket (1995-1997) sonuçları ile karşılaştırıldığında teknolojik yenilik yapma faaliyeti % 9.7 oranında azaldığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’deki teknolojik yenilik oranı ve araştırmacı kapasitesi gelişmiş OECD ülkelerindeki teknolojik yenilik oranı ve araştırmacı kapasitesinin oldukça altındadır (Ek Tablo 8, 9). Bin çalışan kişi başına düşen araştırmacı sayısı 2001 yılında OECD ortalaması 2.4 civarında iken ülkemizde 1.7 civarındadır (Grafik 7). Yüksek teknoloji ürünlerinin ürünlerin OECD ülkelerinde ihracat içindeki payına bakıldığında 2001 yılında % 58.2 ve 2002 yılında % 57.9 ile İrlanda’nın ilk sırada yer almakta olduğu, Türkiye’nin ise aynı yıllarda sırasıyla % 6.6 ve % 6.2 ile % 25 civarında olan OECD ortalamasının çok altında kaldığı görülmektedir (Grafik 8). Grafik 7:OECD Ülkelerinde Araştırmacı Sayısı, 2001 (1000 çalışan kişi başına) Kaynak: OECD 33 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Grafik 8: OECD Ülkelerinde İleri Teknoloji Ürünlerinin İhracat İçindeki Yeri, 2002 70 60 50 40 30 20 10 Ko U re ni a te d St at es Sw itz er U ni la te nd d Ki ng do m Ire la nd C ze Fi nl an O d EC D to ta l M ex ic N o et he rla nd s Ja pa n H un ga ry EU 15 Fr an ce en m ar k D en um Sw ed er m an y G Be lg i lic tri a Au s ay ch R ep ub ra lia N or w Au st y ad a C an ai n Ita l ce G re e Sp d al rtu g Po la n Po lic Tu rk ey ep ub Sl ov a k R Ic e N ew Ze a la nd la nd 0 Kaynak: OECD AR-GE destekleri ve faaliyetleri teknolojik yenilik yaratılmasında önemli bir etken olarak kabul edilmekle beraber gerçekleştirilen bütün teknolojik yeniliklerin AR-GE faaliyetlerine bağlı olduğu söylenemez. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Teknolojik Yenilik Anketinde teknolojik yenilik yaptığını belirten firmaların önemli bir kısmında formel AR-GE bölümünün olmadığı ortaya çıkmıştır. Teknolojik yeniliklerin bir kısmı üretim süreci 6 gerçekleştirilmektedir . içersinde Özellikle veya küçük kullanım firmalar, sorunlarına bu aşamada çözüm teknolojik aranırken yenilik üretebilmektedir. Bilimsel araştırmalar, KOBİ’lerin esnek yapıları nedeniyle yenilikçi faaliyetlere daha açık olduğunu kanıtlamaktadır. Teknolojik yeniliklerin geliştirilmesinden sonra uygulanma aşaması gelmektedir. Bu aşamada özellikle sınaî hakların önemi ortaya çıkmaktadır. Geliştirilen yenilikler, bu haklar sayesinde koruma altına alınmaktadır. Ülkemizdeki patent başvuru istatistiklerinin gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında düşük düzeyde kaldığı görülmektedir (Bölüm 2.5, Tablo 1, 2, Grafik 9). Teknolojik yenilik ürettiğini belirten firmaların büyük çoğunluğu tescil başvurusunda bulunmamaktadır. Örneğin ürün veya süreç yeniliği yaptığını iddia eden firmalardan patent başvurusunda bulunanların oranının % 25’ten az olduğu tespit edilmiştir. Başvuruda bulunmayan firmaların 1/3’ünün patent konusunda bilgi sahibi olmadıkları, 1/3’ünün ise patent korumasını önemsemediğinin tespit edilmiş olması oldukça ilgi çekicidir. Dikkat çekici bir diğer husus ise, teknolojik yenilik kaynakları olarak üniversite veya diğer 6 Taymaz, E.: Ulusal Yenilik Sistemi, 213 vd. 34 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu öğretim kurumları kamu ya da özel amaçlı olmayan özel kuruluşlar ile patent en az önemli görülen bilgi kaynakları olarak gösterilmiş olmasıdır (Ek Tablo 10) 7. AR-GE ve Teknolojik Yenilik Destekleri Türkiye’de ulusal yenilik sisteminin kurulmasında önemli bir etken 1990’lı yılların ortasında uygulanmaya başlayan AR-GE destekleri olmuştur. Bu destek programlarından birincisi 1991 yılında Dünya Bankası ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan antlaşma çerçevesindeki teknoloji geliştirme programı kapsamında Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın (TTGV) kurulması olmuştur. TTGV tarafından verilen AR-GE desteği, AR-GE kredisi şeklindedir. AR-GE Destek programları kapsamındaki bir diğer önemli adım da Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun 1995 tarihli “Araştırma-Geliştirme Yardımına İlişkin Kararı” ile TÜBİTAK-TİDEB tarafından AR-GE bağışları verilmesine başlanması ile atılmıştır. AR-GE, teknoloji geliştirme ve sınaî haklar alanında önemli bir diğer katkı da KOSGEB’in farklı programlar çerçevesinde çoğu geri ödemesiz olarak verdiği desteklerdir. AR-GE kredisi veya bağışı şeklindeki bu desteklerin yanı sıra Maliye Bakanlığı tarafından uygulanan AR-GE faaliyetlerine vergi ertelemesi uygulaması da bu alanda önemli bir destektir. Teknoloji geliştirme projeleri desteği ve AR-GE için devlet desteği adı altında Dış Ticaret Müsteşarlığınca Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan ayrılan kaynaklar kullanılmaktadır. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı’nca AR-GE yatırımlarına özel olarak destek verilmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca Teknoloji Merkezleri ve Teknoparklar şeklinde AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesine yönelik özel kuruluşlar oluşturulmaktadır. Sınaî haklara özel destekler arasında ise ilk olarak KOSGEB tarafından patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve entegre devre topoğrafyaları tescil belgesi alınabilmesi için KOBİ’ler tarafından yapılan harcamaların desteklenmesi hususu sayılabilir. Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun 2000/2 sayılı Eğitim Yardımı Hakkında Tebliğ buna örnek olarak verilebilir. Buna göre sınaî hakların desteklenmesine ilişkin olarak dış ticarete ilişkin alanlarla sınırlı olmak üzere, işletmelerin moda-marka tasarımı konularında verdikleri yurt içi ve yurt dışı eğitim programları belli oranlarda destek görmektedir. Benzer şekilde, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun “Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması ve Türk Malı İmajının Yerleştirilmesine Yönelik Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında 2003/3 sayılı 7 Taymaz, E.: Ulusal Yenilik Sistemi, 216 vd. Bu konuda yapılan teknolojik yenilik istatistikleri için bkz. www.die.gov.tr/konularr/teknollojikYenilik.htm. 35 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tebliğ” ve “Yurtdışında Ofis-Mağaza Açma, İşletme ve Marka Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında 2005/4 sayılı Tebliğ” ile şirketlerin yurt dışında marka tescili ile ilgili harcamaları belli oranlarda desteklenmektedir. 2.4.2.4.Sınaî Haklar Sisteminin Yasal Altyapısı Genel Olarak Sınaî haklar sisteminin 2005 yılı itibariyle en az sorunlu alanı, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin gelmiş olduğu nokta ve bunların uluslararası sözleşmeler ve AB hukuku ile uyumu konusudur. 1995 yılında çıkarılan bir dizi Kanun Hükmünde Kararname 8, konuya ilişkin yasal altyapının temelini oluşturmaktadır. Bu kapsamda kabul edilen yasal düzenlemeler 544 sayılı Türk Patent Enstitüsü’nün Kuruluş ve İşleyişi Hakkında KHK 9, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK 10, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK’dir. Bu kanun hükmünde kararnamelerin ceza hükümleri 4128 sayılı Kanun 11 ile eklenmiş, son olarak 2004 yılında kabul edilen 5194 sayılı Kanun 12 ile de bazı maddeler değişikliğe uğramıştır. Sınaî haklar alanındaki mevzuat çalışmaları çerçevesinde atılan yeni adımlar ise 2004 yılında kabul edilen 5147 sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun ile 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitleri Üzerinde Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un yürürlüğe girmesi olmuştur. Böylelikle sınaî haklar alanında yapılması gereken özel yasal düzenlemeler tamamlanmış bulunmaktadır. Mevzuat çalışmalarına ilişkin bir sonraki adım, 1995 yılında çıkarılmış olan Kanun Hükmünde Kararnameleri yürürlükten kaldıracak yasaların çıkarılmasıdır. TPE’nin kuruluş ve işleyişine ilişkin düzenlemeler açısından bu aşamaya gelinmiş, 2004 yılında 5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü’nün Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir. Patent ve faydalı modeller, markalar, endüstriyel tasarımlar ve coğrafi işaretler hakkında da yasalaştırma çalışmaları başlatılmış ve taslak metinler hazırlanarak yasalaşma sürecine girmiştir. 8 544 sayılı KHK dışındaki KHK’ler 27. 6. 1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 9 24. 06. 1994 tarih ve 21970 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 10 551 sayılı KHK’nin ilaç patentlerine ilişkin geçici 4. maddesi 22. 09. 1995 tarih ve 22412 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 566 sayılı KHK ile değiştirilmiştir. 11 07. 11. 1995 tarih ve 22456 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 12 26. 06. 2004 tarih ve 25504 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 36 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Sınaî hak koruması kapsamında yer alan ticaret unvanları ve açıklanmamış bilgilerin korunması ise Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre gerçekleşmektedir. Bu bağlamda tescilli ticaret unvanları TTK md. 52 vd.’na göre özel olarak koruma görmekte, ticaret sırlarının korunması ise ağırlıklı olarak TTK md. 56. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olan haksız rekabet hükümleri çerçevesinde gerçekleşmektedir. Ticaret sırları, farklı yasal düzenlemelerde yer alan ticari sırların açıklanmasını13 ve belli yöntemlerle ele geçirilmesini 14 yasaklayan düzenlemeler, sır saklama yükümleri 15 ve rekabet yasağına 16 ilişkin hükümler çerçevesinde dolaylı olarak korunmaktadır. TRIPS Anlaşması’nın 39. maddesinin üçüncü fıkrası gereği, üye devletlerin yeni kimyasal maddelerin kullanıldığı farmasötik veya tarımsal kimya ürünlerinin pazarlanmasını onaylamanın koşulu olarak test veya diğer verilerin sunulmasını talep etmeleri halinde, bu verilerin haksız ticari kullanıma karşı korunması gereğinin yerine getirilmesi için de Sağlık Bakanlığı’nın 2.3.1995 tarihli Tıbbi Farmasötik Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldıran 2005 tarihli “Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği” 17 kabul edilmiştir. Yeni Yönetmeliğin hazırlanmasında 2001/83/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi 18 hükümleri esas alınmıştır. Yönetmeliğin veri imtiyazı hükümlerini içeren 9. maddesi 1 Ocak 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. 5194 sayılı Kanun ile sınaî haklar alanındaki kanun hükmünde kararnamelerin ceza hükümleri ile ihtisas mahkemelerinin yapısına ilişkin hükümleri ve ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümlerinde değişiklik yapılmıştır. 5194 sayılı Kanunu ile ilgili KHK’lerin ceza hükümlerinde yapılan değişiklikle sınaî haklara tecavüz durumunda öngörülen cezaların kümülatif olarak uygulanması zorunluluğu kaldırılarak alternatif olarak uygulanması olanağı tanınmıştır. İhtisas mahkemelerinin yapısına ilişkin olarak 5194 sayılı Kanun ile getirilen değişiklik ihtisas mahkemelerinin tek hakimli olarak görev yapacaklarının hükme bağlanmış olmasıdır. 13 Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesi sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği elde edilmiş olan ticari sırlar ile bankacılık sırlarının ve müşteri sırlarının açıklanmasını yasaklamaktadır. 14 Türk Ceza Kanunu’nun bilişim alanında suçlara ilişkin 243. maddesi bilişim sistemlerine hukuka aykırı olarak girilmesini ve bu şekilde sistemde yer alan verilerin yok edilmesini cezai yaptırıma bağlamaktadır. 15 Örneğin TTK md. 358, Ser.PK md. 47/A (İnsider İşlemleri). 16 Rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler Borçlar Kanunu’nun 348. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun şirketler hukukuna ilişkin farklı maddelerinde yer almaktadır, örneğin TTK md. 172, 335. 17 19.01.2005 tarih ve 25705 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 18 Directive 2001/83/EC of the European Parliament and of the Council of 6 November 2001 on the Community code relating to medicinal products for human use, OJ L 311, 28. 11. 2001, p. 67. 37 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu İhtiyati tedbdirler konusunda da kanun hükmünde kararnamelerin “delil tespiti davası“nı düzenleyen maddeleri “delillerin tespiti” olarak, “tespit davalarını” düzenleyen maddeleri de “tespit talepleri” olarak değiştirilmiştir. Patentler Patentler alanında mevcut yasal düzenlemeler TRIPS standartlarıyla genel olarak uyumlu olmakla birlikte mevcut Avrupa Patent Sözleşmesi ile uyumsuz olan hükümlerinin değiştirilmesi planlanmaktadır. Bu konuda bir Taslak çalışması yapılmıştır. Her ne kadar Avrupa Patent Sözleşmesi, üye devletlere ulusal hukuklarını Avrupa sistemi ile uyumlaştırma yükümlülüğünü getirmese de bir ülkenin sınırları içinde birbirinden farklı iki ayrı patent sisteminin bulunması sonucunu engellemek amacıyla üye devletler Avrupa Patent Sözleşmesi’nin ilkelerini iç hukuklarına de facto aktarmışlardır. Hazırlanan patent yasa taslağında da Türk patent mevzuatının Avrupa Patent Sözleşmesi’nden farklılık gösteren noktalarının uyumlaştırılması planlanmaktadır. Bunun yanı sıra incelemesiz patent sisteminin kaldırılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. Patentler alanında yapılacak düzenlemelerde göz önünde bulundurulması gereken önemli bir nokta, özellikle patent verilebilir buluşların belirlenmesinde ekonomik koşulların dikkate alınmasıdır. Özellikle biyoteknolojik buluşlar konusuna hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. Biyoteknolojik buluşlar konusunda Türkiye’nin ulusal ve uluslararası düzeyde Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde kabul edilen ilkelere paralel düzenlemeler yapması yönünde çaba göstermesi gerekmektedir. Ülkemizin sahip olduğu genetik kaynak, geleneksel bilgilerin envanterinin çıkarılması ve bu tür bilgi kaynaklarını koruyucu yasal düzenlemeler yapılması, ülkemiz menfaatine olacaktır. Patentlerle ilgili olarak Doha Bakanlar Konferans’ında TRIPS Anlaşması ve Kamu Sağlığına Dair Deklarasyon’da görüşülen önemli konulardan biri, Anlaşmanın zorunlu lisansı düzenleyen 31. maddesinin değiştirilmesi yönünde alınan 30.08.2003 tarihli aykırılık kararıdır. Bu karara dayanarak yapılacak değişiklik kapsamında, acil ve kamu sağlığını ilgilendiren durumlarda ihtiyaç sahibi ülkelere jenerik ilaç ihracatına imkan sağlanması düşünülmektedir. Dolayısıyla, TRIPS Anlaşması’na aykırı olmakla birlikte, özellikle Afrika ülkeleri özel durumlarda ucuz olan jenerik ilaçlara ulaşabilme hakkına kavuşmuşlardır. TRIPS Anlaşması’nın ilgili maddesinde yapılması öngörülen değişiklik gerçekleşene kadar yürürlükte kalacaktır. İlaçlarda zorunlu lisans konusu, ülkemiz açısından da önem taşımaktadır. Yürürlükteki 551 sayılı KHK’nin “İhracat Gerekçesiyle Zorunlu Lisans” başlıklı 38 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 102. maddesi, patent konusu buluşun ihraç amacıyla kullanılmasını zorunlu lisansın gerekçesi olarak kabul etmemektedir. Dolayısıyla, DTÖ Kararı ile getirilen sistemden ihracatçı ülke olarak yararlanmamız, ancak ilgili maddede değişiklik yapılmasıyla mümkün olacaktır. Mevzuatın bu yönde değiştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Faydalı Modeller Sekizinci Kalkınma Planı döneminden bu yana faydalı modeller alanında yaşanan bir gelişme, 5194 sayılı Kanun ile faydalı model hakkına tecavüz halinde cezai yaptırımların düzenlenmiş olmasıdır. Bu düzenleme yapılmadan önce faydalı model hakkına tecavüz durumunda sadece hukuki yaptırım uygulanabilmekte, ceza hukuku alanındaki kıyas yasağı nedeniyle patent hakkına tecavüz durumunda uygulanan cezai yaptırımlar faydalı modeller hakkında uygulama alanı bulamamaktaydı. 5194 sayılı Kanun’un yaptığı değişiklik ile faydalı modeller hakkında cezai hükümler getirilmiş durumdadır. Faydalı modellere ilişkin olarak yaşanan bir diğer gelişme, 2004 yılında, 551 sayılı KHK’nin, faydalı model belgesinin hükümsüzlüğünü talep edecek olan kişilerin, faydalı model belgesinin verilmesine 161. maddeye göre itiraz etmiş olmaları şartına bağlayan 165. maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırılığının iddia edilmesidir. Anayasa Mahkemesi, yaptığı inceleme sonucunda 551 sayılı KHK’nin 165. maddesinin Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle iptaline hükmetmiştir. Dolayısıyla faydalı model belgesinin hükümsüzlüğünü talep edebilmek için önceden başvuruya itiraz etme şartı ortadan kalkmıştır. Endüstriyel Tasarımlar Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tesciline İlişkin Lahey Anlaşması’nın Cenevre Metni’ne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 5117 Sayılı Kanun 14/04/2004 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 01/01/2005 tarihi itibariyle uygulamaya girmişmiş olması endüstriyel tasarımlarla ilgili olarak yaşanan önemli bir gelişmedir. Bu tarih itibariyle ülkemiz, Cenevre Metni’ne göre yapılan uluslararası başvurularda seçilebilmekte ve Türkiye’den de başvuru yapılabilmektedir. Endüstriyel tasarımlar alanındaki bir diğer önemli gelişme de 5000 sayılı Kanunla TPE bünyesinde “Endüstriyel Tasarımlar Daire Başkanlığı’nın kurulmuş olmasıdır. 554 Sayılı KHK ile endüstriyel tasarımlar için itiraza dayalı incelemesiz tescil sistemi getirilmiştir. İncelemesiz sistem nedeniyle korunabilirlik şartlarını taşımayan tasarımların tescil edilmesi sonucu açılan hükümsüzlük davalarının sayısında artış olmuştur. 554 sayılı KHK kapsamında tescilli tasarımların korunacağı, tescilsiz tasarımların genel hükümlere tabi 39 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu olduğu düzenlenmektedir. Tescilsiz tasarımlar için en çok uygulama alanı bulan hükümler, TTK’nun haksız rekabete ilişkin 56. ve devamındaki maddeleridir. Ancak bu hükümlerin uygulanmasında yargı makamları oldukça geniş yorumlar yapmış ve bazı kararlarda tasarımın taklidi, başka hiçbir nedene gerek olmaksızın haksız rekabet kabul edilmiştir. Böyle bir uygulama, tescilli tasarımları tescilsiz tasarımlar karşısında dezavantajlı duruma düşürme tehlikesini beraberinde getirmektedir. Tescilsiz tasarımlar hakkındaki bu belirsizlik göz önünde bulundurularak Tasarımlara ilişkin Yasa Taslağı’nda tescilsiz tasarımlara ilişkin düzenlemelere de yer verilmiştir. Ülkemizde tescile dayalı tasarım koruma sisteminin etkin işlememesi nedeniyle tasarım tescilinin tercih edilmemesi sorunu da, sistemin güçlendirilmesiyle giderilebilecektir. Markalar Markalar alanında uluslararası gelişmeler de dikkate alınarak, ulusal sistemimizi zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yorumlayabilmek ve verilen marka tescil kararlarında birliktelik sağlayabilmek amacıyla bir takım kriterler oluşturulmuştur. Tanınmışlığın belirlenmesi, coğrafi yer adlarının marka olarak tescili gibi konular açıklığa kavuşturulmuştur Oluşturulan bu kriterler, başvuru sahipleri ya da vekillerine yol gösterici olması amacıyla TPE web sayfasında (www.tpe.gov.tr) yayınlanmaktadır. Bu kriterlerin tanınmışlığa ilişkin olanları uygulamaya geçirilerek, beş yıldır işlem görmeyen tanınmış marka başvurularının tamamı değerlendirmeye alınmış ve değerlendirme sonucu verilen kararlar Resmi Marka Bülteni’nde ilan edilmeye başlanmıştır. Markalar hakkında hazırlanan yasa taslağında Marka Kanunu Andlaşması ile uyum sağlanması yönünde birtakım düzenlemeler yapılması öngörülmektedir. Coğrafi İşaretler Coğrafi işaret koruması zengin doğal kaynaklara sahip ülkemiz açısından özel bir önem taşımaktadır. Ülkemizin bu alandaki zenginliğinin ortaya çıkarılarak bundan yararlanılmasına hizmet edecek faaliyetler çerçevesinde ülkemizin “geleneksel özellikli ürünlerinin koruması”nı sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışmalar devam etmektedir. 555 sayılı KHK’de yer alan ve başvuru sahiplerine ağır maddi yük getiren, “coğrafi işaretlerin Resmi Gazetede, yüksek tirajlı günlük gazetelerden iki tanesinde ve bir de yerel gazetede ilanı” şartının AB mevzuatı da dikkate alınarak sadece Resmi Gazetede ilan yeterli sayılacak şekilde değiştirilmesi amacıyla söz konusu KHK’de değişiklik öngören bir Kanun Taslağı hazırlanarak yasalaşma sürecine girmiştir. 40 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Coğrafi işaretler alanında meydana gelen gelişmeler nedeniyle coğrafi işaretlere ilişkin mevzuatın yeniden yapılandırılması zorunlu hale gelmiş ve bu amaçla bir kanun taslağı hazırlanmıştır. Tescil edilen coğrafi işaretlerin hem yurt içinde hem de yurt dışında hak ettiği korumadan yararlanabilmesi için, tescile konu ürünlerin AB 45011 sayılı standarda göre akredite olmuş, tamamıyla bağımsız ve tarafsız bir kuruluş tarafından denetlenmesi zorunluluğu getirilmelidir. Ancak böyle bir denetim görevini yerine getirebilecek akredite bir kuruluş ülkemizde halihazırda mevcut değildir. Bu konudaki açığın kapatılması için ilgili kurumların acilen bir araya gelerek, gerekli altyapıyı hazırlaması, ortak bir politika oluşturması ve denetim görevini ifa edebilecek yapılar oluşturması ülkemiz menfaatine olacaktır. Coğrafi işaretler alanında uluslararası düzeyde Türkiye’yi de yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanmaktadır. Doha IV. Bakanlar Konferansı’nda coğrafi işaretler ile ilgili alınan iki temel karar bulunmaktadır. Bunlardan ilki şarap ve alkollü içeceklerle ilgili ulusal nitelikteki coğrafi işaret korumasının çok taraflı bir koruma biçimine dönüştürülmesi ve bu amaçla çok taraflı bir bildirim ve kayıt sisteminin oluşturulması için TRIPS Konseyi’nde müzakerelerin başlatılması, ikincisi ise şarap ve alkollü içeceklere sağlanan bu ek koruma sisteminin diğer ürünlere de genişletilmesi yönünde çalışılmasıdır. Türkiye bu iki kararı da desteklemektedir. Yeni Bitki Çeşitleri Üzerinde Islahçı Hakları Yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı hakları konusu, tarımın Türkiye ekonomisindeki yeri nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Uluslararası düzeyde yeni bitki çeşitlerinin korunmasına yönelik en önemli düzenleme, ıslahçı haklarının sui generis bir sistem olarak korunmasını öngören UPOV Sözleşmesi’dir. Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin 5042 sayılı Kanun 19 hazırlanırken UPOV Sözleşmesi’nin 1991 yılı metni ile Avrupa Birliği’nin 2100/94/EC, 1768/95/EC ve 2470/96/EC sayılı Tüzükleri esas alınmıştır. Türkiye’nin UPOV üyeliği için Ekim 2004 tarihinde yaptığı başvuru kabul edilmiştir. Yeni bitki çeşitleriyle ilgili işlemler halen Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülmektedir. Bu alandaki en büyük sorun, ıslahçı hakları işlemlerini yürüten, finansman ihtiyacının bir kısmını kendi bünyesinden karşılayan doğrudan Bakanlığa bağlı bir Daire Başkanlığı’nın bulunmamasıdır. 19 15.01.2004 tarih ve 25347 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 41 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Ticaret Unvanları Ticaret unvanları alanında yaşanan başlıca sorunlar, aynı veya birbirine çok benzeyen ticaret unvanları ile uzun ticaret unvanlarının uygulamada neden olduğu karmaşadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sermaye şirketlerinin ticaret unvanlarında şirketin faaliyet konusunun yer alması zorunlu olduğundan farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketlerin oldukça uzun ve karmaşık ticaret unvanları kullandıkları görülmektedir. Ticaret unvanları konusunda benzer unvanların kullanılması ve Ticaret Sicil Memurluklarında tescilli unvanların kayıtlarının tutulmaması nedeniyle yaşanan sorunların çözülmesi amacıyla altyapısal ve yasal düzenlemelerin yapılması yönünde çalışmalar sürmektedir. Bu çalışmalar kapsamında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde ticaret sicilinde tescil ve ilâna tâbi kayıtların düzenli olarak depolandığı ve elektronik ortamda sunulabilen bilgi bankası kurulması hedeflenmektedir. Entegre Devre Topoğrafyaları Entegre devre topoğrafyalarının korunması oldukça özel ve yeni bir alan olması nedeniyle ülkemizde bu alanda bilgilenme ihtiyacı diğer sınaî hak türlerine oranla daha fazladır. Konuya ilişkin yasal düzenlemenin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmiş olmasına rağmen TPE’ye herhangi bir tescil başvurusu yapılmadığı görülmektedir. Bu nedenle sanayiyi yakından ilgilendiren bu alana yönelik eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerine özel bir önem verilmesi gerekmektedir. 2.4.2.5.Sınaî Haklar Sistemi ve -Rekabet İlişkisi Sınaî haklar sisteminin yasal altyapısında önemli bir nokta, sınaî hak korumasının piyasadaki rekabet ortamına etkisinin ve piyasada sağlıklı bir rekabet ortamını teminat altına alan hukuk kurallarıyla ilişkisinin belirlenmesidir. Hukukumuzda piyasadaki rekabet ilişkilerini farklı yönlerden koruma altına alan iki grup hüküm bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 56. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olan haksız rekabete ilişkin hükümler ile haksız rekabetin önlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak bu hükümlerin uygulanabilmesi, her şeyden önce kişilerin ve işletmelerin birbirleriyle rekabet edebildikleri bir ortamın bulunmasına bağlıdır. Piyasada serbest rekabet sisteminin kurulup işlemesine yönelik kurallar ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da bulunmaktadır. Sınaî haklar sisteminin haksız rekabet hukukuyla ilgisi, özellikle tescilsiz haklarda önem kazanmaktadır. Hukukumuzda özel korumadan yararlanabilecek sınaî haklar, kural olarak tescilli olanlardır. Ancak bu kural, tescil edilmemiş bir tasarım veya marka hiçbir şekilde 42 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu korunmayacağı anlamına da gelmemektedir. İktisadi rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını amaçlayan haksız rekabet kuralları, şartları varsa tescilsiz sınaî hakların kullanılması açısından da uygulanacaktır. Bir diğer olasılık tescil edilmiş bir hakkın, daha sonra hükümsüzlüğüne karar verilmesi durumunda haksız rekabet kurallarından yararlanmasıdır. Hukukumuzda faydalı modellerin ve tasarımların esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın verildiği ve itiraz mekanizmasının da etkin bir şekilde kullanılmadığı dikkate alındığında, bu tescillerin aslında yargı aşamasında hükümsüz kılınabilecek bir hak sağladığı görülmektedir. Hak sahibinin açtığı tecavüz davasında davalının karşı dava olarak tescilin hükümsüzlüğünü talep etmesi uygulamada oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Hükümsüzlük kararının verilmesiyle birlikte çok önemli bir soru gündeme gelmektedir: Tescili iptal edilmiş bir sınaî hakkın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde ne ölçüde korunabileceği sorusu, özellikle tasarımlar açısından büyük önem taşımaktadır. Haksız rekabet hükümlerinin, şartlar mevcutsa, haksız rekabet fiili devam ettiği sürece uygulanması mümkün olduğundan süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Bu olanak, tescil edilerek sınırlı bir süre ile özel korumadan yararlanması öngörülen hakların sınırsız süre korunması tehlikesini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sınaî hakların haksız rekabet kuralları çerçevesinde korunmasına ilişkin şartların somut olayda özenle belirlenmesi gerekmektedir. Sınaî haklar sisteminin rekabet hukuku ile ilişkisine bakıldığında ise temel sorun, bu hakların sahiplerine tanıdıkları tekelci yetkiler nedeniyle nitelikleri gereği rekabeti sınırlandırmaları nedeniyle iki sistemin birbiriyle çatışma halinde olup olmadığıdır. Tekelci hakkın serbest rekabet ortamını sınırlandırdığı açık olmakla beraber sınaî haklar sisteminin araştırma, geliştirme ve yenilikçilik faaliyetleri alanında rekabeti teşvik etmesi nedeniyle iki sistemin birbirini dengeleyerek ortak bir amaca hizmet ettiği kabul edilmektedir. Sınaî haklar sistemi ile rekabet hukukunun bu ortak amaca ulaşabilmesi için sınaî haklar sisteminin amacının fazla sayıda ürün tescili değil, yaratıcı ve yenilikçi faaliyetlerde bulunmanın asıl arzulanan husus olduğunun altının çizilmesi ve tescilin yaratıcı faaliyet ile yeniliklerin korunması için bir araç olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Aksi halde sistem, yenilikleri ve yaratıcı çalışmayı teşvik etmeyecek, aksine sadece rakiplerin engellenmesini sağlayan bir araç olarak kullanılması yoluyla rekabet ortamını sınırlandıracaktır. Sınaî haklar sisteminin rekabet hukukuyla bağlantılı olduğu alanlardan ilki teknoloji transfer anlaşmalarında yer alan rekabeti sınırlandıran hükümlerdir. Konuya ilişkin olarak AB hukukunda, 240/96 sayılı Teknoloji Transfer Anlaşmaları Grup Muafiyeti Tüzüğü’nü 43 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu yürürlükten kaldıran 772/2004 sayılı Tüzük uygulanmaktadır. Türkiye’de ise konuya ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Yürürlükteki sınaî haklar mevzuatına göre inhisari olmayan lisanslar yanında hak sahipleri tarafından inhisari lisans verilmesi de mümkündür. Söz konusu lisans anlaşmaları ise 4054 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi kapsamında rekabeti kısıtlayıcı nitelikte anlaşmalar olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte bu anlaşmaların Kanun’un 5 inci maddesinde düzenlenen koşulları sağlamaları kaydıyla 4 üncü maddedeki yasaklamadan muaf tutulmaları imkânı bulunmaktadır (bireysel muafiyet). 4054 sayılı Kanun, rekabeti kısıtlayıcı nitelikte bu tür anlaşmalara bireysel olarak muafiyet tanımak yerine benzer nitelikteki anlaşmaların oluşturacağı bildirim yükünü ortadan kaldırmak amacıyla Kurul’a grup muafiyeti çıkarma yetkisini tanımıştır. Bu amaçla önceki yıllarda teknoloji transferini sağlamak için kullanılan patent ve know-how lisansı anlaşmalarına yönelik olarak bir taslak tebliğ hazırlanmış ancak bazı nedenlerle yayımlanmamıştır. Her ne kadar teknoloji transfer anlaşmalarının Kurum’a bildirilmesi halinde Kanun’un 5 inci maddesi çerçevesinde değerlendirilerek bireysel muafiyet tanınması imkanı bulunmakta ise de konusunun bütün yönlerinin ele alındığı bir yasal düzenleme yapılması daha iyi olacaktır. Rekabet hukukuyla sınaî haklar sisteminin bağlantılı olduğu bir diğer nokta ise sınaî hak sahiplerinin tekelci yetkilerine sınır getiren “hakkın tüketilmesi” ilkesidir. Hakkın tüketilmesi ilkesinin belirlenmesinde ulusal (ülkesel), bölgesel ve uluslararası tükenme olmak üzere üç olasılık bulunmaktadır. Bir ülkede bu sistemlerden hangisinin seçilmiş olduğu ülke ekonomisiyle yakından ilgili bir konudur. Zira hakların ulusal olarak tükendiği bir sistemde, sınaî hak konusu ürünün yurt dışından ithali (paralel ithalat) hak sahibi tarafından engellenebilmekte, böylelikle de rekabeti sınırlayıcı bir etki doğmaktadır. Buna karşılık Hakların uluslararası tükenmesi durumunda hak sahibinin koruma konusu ürünleri dünyanın herhangi bir yerinde piyasaya sunması ile birlikte bu ürünler üzerindeki hakkı tükenmekte, bunun sonucu olarak da yurt dışından yapılacak paralel ithalatı engelleyememektedir. AB ülkelerinde ise bölgesel tükenme ilkesi uygulanmaktadır. Buna göre Birliğe üye ülkelerin birinden diğerine yapılacak paralel ithalat engellenememekte, buna karşılık Birliğin sınırları dışındaki ülkelerden yapılan paralel ithalat engellenebilmektedir. Görüldüğü gibi hakların tükenmesinde seçilen sistem uluslararası ticareti ve rekabeti yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’de sınaî haklara ilişkin mevcut mevzuatta uluslararası tükenme ilkesinin kabul edildiği Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun dışında “ulusal tükenme” ilkesi benimsenmiştir. Sınaî hakların tükenmesi konusunda hangi sistemin 44 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu seçileceğine karar verilirken bunun ekonomik sonuçlarının dikkate alınarak ülke çıkarlarına en uygun kararın verilmesi gerekmektedir. Sınaî haklar sisteminin toplum menfaatine işleyebilmesi için rekabet hukukunun önem taşıdığı bir diğer nokta, rekabet hukukunun sınaî hakların kötüye kullanılmasını engellemede bir araç olarak kullanılması olanağıdır. Hak sahibinin lisans vermeyi reddetmesi veya hâkim durumunu kötüye kullanması gibi durumlarda Rekabet Kurumu’nun izleyeceği politika, sınaî haklar sisteminden beklenen yararlara ulaşılmasında etkin rol oynayacaktır. 2.4.3. Eser Sahibi Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Sınaî Haklar Açısından Ortak Sorunlar 2.4.3.1. Eğitim ve Bilinçlendirme Eksikliği Fikrî haklar sisteminin arzulanan faydayı sağlayabilmesi için gerek hak sahipleri ve ilgili sektörler ve gerekse toplum tarafından sahiplenilmesi gerekmektedir. Bu ise ancak eğitim ile sağlanabilecektir. Fikrî haklar sistemi bir bütün olarak incelendiğinde, fikrî hakların konusunu oluşturacak ürünlerin yaratılması ve hatta buna uygun ortamın sağlanması sürecinden başlayarak, ortaya çıkan hakların tescili, kullanılması ve korunması süreçlerini kapsamaktadır. Uygulamada bu süreçlere yönelik karşılaşılan sorunlar incelendiğinde önceliğin bilinç ve eğitim eksikliği olduğu görülmektedir. Bu nedenle, ülkemizdeki fikrî haklar sistemindeki temel sorunun eğitim ve bilinçlen(dir)me eksikliği olduğunu söylemek mümkündür. 2.4.3.2. Bilgiye Erişimin Kolay Olmaması Fikrî haklar sisteminin ortak sorunlarından bir diğeri, mevcut sistemde bilgiye erişimin kolay olmamasıdır. Gerek teknik gerekse hukuki bilgiye erişimi sağlayacak altyapı henüz oluşturulamamıştır. Bu kapsamda başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş haklara erişimin sağlanması ve yargı kararlarının yayınlanması gerekmektedir. Teknik anlamda bilgiye erişimin sağlanamaması sorunu gerek TPE’de tescil başvurusu yapılan haklar açısından, gerekse yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı haklarının tescili konusunda yetkili olan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın işlemleri ile Ticaret ve Sanayi Odaları nezdinde faaliyet gösteren Ticaret Sicil Memurlukları’nın yetkili olduğu ticaret unvanlarının tescili açısından mevcuttur. TPE 20 ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 21 bünyesinde on-line sorgulama sistemine geçilerek bu 20 TPE bünyesinde on-line başvuru sisteminin teknik altyapısı oluşturulmuş olup elektronik imza konusunun netleşmesi ve idari altyapıdan kaynaklanan sorunların çözümlenmesi beklenmektedir. 21 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın web sitesinde on-line unvan sorgulama sistemi kurulmuştur. Sisteme Türkiye çapında tescilli bütün ticaret unvanlarının kaydedilmesi hedeflenmektedir. Halen sorgulama sistemi etkin olmakla beraber tescilli 45 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu sorunun aşılması amaçlanmaktadır. Konuyla ilgili çalışmalar kısmen tamamlanmış ve bazı veriler TPE tarafından on-line kullanıma açılmıştır. Fikrî haklar sisteminin teknik altyapısının ihtiyaca cevap veren şekilde kurulması, her şeyden önce bu veri tabanlarının tamamlanmasına ve bu kurumlar ile ihtisas mahkemeleri arasında bir bilgisayar ağı kurulmasına bağlıdır. 2.4.3.3. Taklit ve Korsanla Mücadelede Yaşanan Sorunlar Genel olarak, korsan tanımı ile fikir ve sanat eserlerinin izinsiz olarak çoğaltılarak satılması, taklit tanımıyla ise sınaî haklarla korunan ürünlerin izinsiz olarak üretilerek satılması ifade edilmektedir. Son zamanlara kadar bu iki hak alanına tecavüz eylemleri ayrı ayrı düşünülüp değerlendirilmekte idi. Ancak Avrupa Birliği’nin 2004/48 Direktifinde de olduğu gibi dünya ticaretini tehdit eder boyuta ulaşan korsan ve taklite karşı benzer düzenleme ve uygulamalarla mücadele gereği ortaya çıkmıştır. Özellikle gümrük önlemleri, yargı süreçleri gibi konular hem korsanın hem de taklitin önlenmesi için aynı öneme sahiptir. Korsan ve taklitin boyutu hakkında kesin bilgilere ulaşabilmek mümkün değilse de korsan ve taklit ürünlere dayalı ticaretin dünya ticaretinin %10’una kadar ulaştığı ve ortaya çıkan kaybın 250 milyar doları aştığı ve hatta bazı kaynaklarda 500 milyar dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu rakamlar, uluslararası alanda ortak düzenlemeler yapmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bunun yanısıra günümüzde korsan ve taklitin uluslararası niteliğe sahip organize bir suç niteliği kazanmış olması nedeniyle mücadeleden sonuç alınabilmesi ortak hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Konuya ülkemiz açısından bakıldığında çeşitli uluslararası raporlarda da ifade edildiği gibi korsan ve takliti önleme konusunda yeterli başarı sağlanamamış olduğu görülmektedir. Taklit ve korsanla mücadelede istenen seviyeye ulaşılamamış olması farklı sebeplere dayanmaktadır. Genel bir tespit yapmak gerekirse bu konudaki eksikliğin mevzuattan çok uygulamadan kaynaklandığı söylenebilir. Özellikle bu mücadeleyle ilgili yetkililerin bilgisi ve kararlılığı belirleyici olmaktadır. Korsanlıkla ve taklitle mücadele, temelde hak sahiplerinin takibine bağlıdır. Bununla beraber, devletin de vergi kayıplarını önleme ve organize suçlarla mücadele açısından konuya taraf olduğu bir gerçektir. 5846 sayılı Kanun açısından, 2004 yılında yapılan değişiklikle bandrollenmesi zorunlu olan müzik eserleri, sinema eserleri ve kitaplar için bandrolsüz satılması durumunda kolluk ticaret unvanlarının sadece bir bölümü kayıtlı durumdadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bu hizmetinden ticaret unvanlarının tescilinde yetkili kurum olan Ticaret Sicil Memurlukları da yararlanmaktadır. 46 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu kuvvetlerine re’sen hareket etme yetkisi tanınmıştır. Yine fikir ve sanat eserlerinin kapalı mekanlar dışında cadde, meydan gibi yerlerde satımı bandrollü olsun ya da olmasın yasaklanmış ve bu konuda kolluk kuvvetlerine re’sen harekete geçme görevi verilmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nce uygulama tebliğleri çıkarılmıştır. Tebliğlerin amacı, fikri haklara ilişkin korsanlık suçları ile mücadele etmek için büyük şehirlerde özel araştırma ve kolluk birimleri oluşturmaktır. Bu birimler gerekli hallerde, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele birimleriyle koordineli ve işbirliği içinde çalışacaktır. Bu amaçla ilk olarak Ankara’da Güvenlik Dairesi Başkanlığı altında “Fikir ve Sanat Eserleri Büro Amirliği” kurulmuş ve çalışmaya başlamıştır. Bunun sonucunda ise, Ankara’da görülen korsan kitap, CD ve DVD’lerde azalma meydana gelmiştir. Mevzuatta mevcut hükümlere ve uygulamada görülen olumlu gelişmelere rağmen bu alanda yeterli başarının sağlanamamış olmasının sebepleri olarak; korsanlıkla mücadeleden sorumlu kurumların sorunun çözümüne yönelik yeterli irade ve kaynağa sahip olmaması, korsanın zararları konusunda toplumsal bilinç oluşturulamaması, hak sahiplerinin ve meslek birliklerinin haklarını arama konusundaki yetersizliği, uzman personelin yetersizliği, gerekli teknik altyapının kurulamamış olması, yargısal sürecin etkin çalışamaması ve mücadeleye yönelik gerekli kaynağın yaratılamamış olması sayılabilir. Ülkemizde, korsan kullanıma yönelik olarak istatistik bilgi istenen seviyede olmamakla beraber son dönemde oluşmaya başlamıştır. Bu alanda Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda ele geçirilen materyaller ile sınır önlemlerinin uygulanmasına ilişkin olarak gümrük idarelerinde yapılan işlemler bulunmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğünce 2000 yılından itibaren yapılan operasyonlarda, yüzde 70’i 2004 yılında yapılan yasa değişikliğinden sonra olmak üzere toplam 9.954.003 korsan materyal ele geçirilmiş ve 8.943 zanlı yakalanmıştır. Bu materyaller arasında en fazla bandrolsüz CD/VCD/DVD ile bandrolsüz kitap bulunmaktadır (Ek Tablo 13, 14). Gümrüklerde yapılan işlemlerde ise 2000-2005 döneminde hak sahibinin başvurusu22 üzerine ve gümrük memurunca re’sen olmak üzere toplam 633 korsan ve sahte eşya olayı ile karşılaşılmıştır. Bu olayların 5’i 2000 yılında, 22’si 20001, 55’i 2002, 85’i 2003, 189’u 2004 ve 277’si 2005 yılında meydana gelmiştir. Bu kapsamda 2000 yılında 3 re’sen el koyma 2 hak sahibince başvuru, 2001 yılında 14 re’sen el koyma ve 8 başvuru, 2002 yılında 30 re’sen el koyma ve 25 başvuru, 2003 yılında 57 re’sen el koyma ve 28 başvuru, 2004 yılında 89 re’sen 22 Bu başvuruların tümünde eşyaya el konulamamıştır. 47 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu el koyma ve 100 başvuru, 2005 yılında ise 96 re’sen el koyma ve 181 başvuru gerçekleştirilmiştir (Ek Grafik 1, 2). Söz konusu 633 olayın 366’sında eşyaya el konulmuş ve bunların 182’sinde hak sahibince konu mahkemelere intikal ettirilmiştir. Toplam 354 başvurudan 252’sinde konu hak sahibince mahkemeye intikal ettirilmiştir. Yukarıda verilen istatistiklerden görüldüğü üzere bu alandaki mevzuat değişiklikleri ve uygulama 2000 yılından sonra gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, ülkemizdeki korsan ve taklit ürünlere ilişkin rakamlar bu alana ilişkin bir değerlendirme yapmak için henüz yeterli değildir. Genellikle yurtdışındaki kuruluşlar tarafından Türkiye’deki yabancı yatırımcılar ya da meslek birliklerince açıklanan oranlar esas alınarak bazı değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. Ancak, bu rakamların tespit yöntemi ve dayandığı bulgular genel olarak açıklanmadığı gibi ortaya konan rakamlar arasında da zaman zaman büyük farklar bulunmaktadır. Ayrıca ifade etmek gerekir ki, işin doğası gereği, korsanla ilgili değerlendirmeler tahmini değerleri ortaya koymaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda, ülkemizle ilgili uluslararası kuruluşlarca açıklanan korsan kullanım oranlarına ilişkin verilerin bazıları şöyledir : Müzik yapımcıların uluslararası birliği olan IFPI tarafından açıklanan çalışmaya göre, müzik alanında korsan kullanım oranı (yapılan çalışmada en üst sınıfı oluşturan) %50’nin üstündeki sınıf içindedir. Bu oran MÜYAP tarafından %70 olarak belirtilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin değerlendirmesini yansıtan 2004 IIPA Special 301 raporunda ise, sinema alanında %45, müzik alanında %70, iş yazılımları alanında %70 oranları tespit edilmiştir. 2005 tarihli Special 301 raporunda ise, ABD’nin 2004 yılında Türkiye’deki korsan yayımlar yüzünden fikri haklar endüstrisindeki kaybının 187 milyon dolar olduğu ifade edilmiş ve Türkiye dünyanın en büyük korsan kitap pazarlarından biri olarak nitelendirilmiştir. Ülkemizdeki meslek birliklerince açıklanan korsan kullanım oranları da yukarıda belirtilen oranlarla benzerdir. Bu rakamlar her ne kadar daha önce belirtildiği gibi, geçerliliği tartışılabilir nitelikteyse de uluslararası değerlendirmelerde esas alınmakta olduğundan önemlidir. Taklit alanında uygulamada en fazla eylemin marka konusunda yaşandığı görülmektedir. Bunu tasarım konusundaki eylemler takip etmektedir. Taklitin en yaygın olduğu alanların başında ise tütün, tekstil, parfüm, kozmetik, gözlük, elektronik, gıda gibi sektörler bulunmaktadır. Bu ürünler ülkemizde üretilebildiği gibi aynı zamanda diğer ülkelerden ithal edilmektedir. Konuya ilişkin gümrük işlemlerinde, bu ürünlerin ülkemize daha çok Uzak 48 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Doğu, Orta Doğu ve Avrupa ülkelerinden ithal edildiği görülmektedir. Sahte ve taklit ürünlerle ilgili olarak, konunun ekonomik yönü bir tarafa bırakılıp kamu sağlığı açısından bakıldığında, özellikle gıda ve ilaç gibi sağlık sektörü ile ilgili taklit örnekleri son derece tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır. 2.4.3.4.Yargısal Sürece İlişkin Sorunlar Yargısal sürecin uzunluğu Yaşanan sorunların başında yargısal sürecin uzunluğu gelmektedir. Mevcut durum değerlendirildiğinde, yargısal sürecin uzunluğu karşısında, yargıdan beklenen etkin korumanın sağlanamadığı görülmektedir. Bu olumsuz durumun temelindeki en önemli neden, mahkemeler önündeki dosya sayısının çokluğudur (Ek Tablo 11, 12). Davaların uzamasında diğer etkenler, aslında tüm yargı sistemine ait olan, personel yetersizliği, delillerin toplanma sürecinin uzunluğu, bilirkişi müessesesinin yetersizliği, temyiz aşamasının uzunluğu gibi nedenlerdir. Yargısal sürecin uzunluğu, hak sahiplerinin haklarının korunmasında etkinliği kaybettirmekte ve uygulamada istikrar oluşmasının gecikmesine sebep olmaktadır. Eğitim Fikrî haklar alanında ihtisas mahkemelerinin kurulmuş olmasının sebebi, fikrî hakların önemi ve kendine özgü hükümleridir. Dolayısıyla, fikrî haklar konusunda çalışacak hakim ve savcıların, konuya ilişkin yeterli bilgiye sahip olmaları gerekmektedir. Ülkemizde fikrî haklara ilişkin davalar, ihtisas mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk ve asliye ceza mahkemeleri tarafından görülmektedir. Uygulamada, ihtisas mahkemeleri dışında, hakim ve savcıların konu hakkında yeterli bilgiye sahip bulunmadıkları gözlemlenmektedir. Bu durum, davaların uzamasının yanısıra yanlış kararların verilmesine de yol açmaktadır. Fikrî haklar alanındaki davalarda görev alan savcıların. konu hakkında yeterli bilgi ve deneyime sahip olmaları da bir zorunluluktur. Uygulamada savcıların, hemen her olayda dava açılması yönünde kanaat kullandıkları görülmektedir. Oysa ki, soruşturma aşamasının daha özenli yürütülmesi durumunda, açılan dava sayısında azalma olabilecektir. Bilirkişilik Bilirkişilik müessesesi, tüm yargı sistemimiz açısından önemli bir sorundur. Fikrî haklar açısından bakıldığında; zaman zaman uzmanlık açısından yeterli olmayan bilirkişilerin görev yaptığı, dosyanın bilirkişide kalma süresinin beklenenden uzun olduğu ilk yapılan tespitlerdir. Bunun yanısıra dosyaların bilirkişilere tevdii sırasında, mahkemelerin bilirkişiden hangi hususta görüş talep ettiğini açıklamıyor olması da önemli bir sorundur. Çünkü, bu 49 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu şekilde bilirkişilik kurumu adeta bir hakemlik şekline dönüşmektedir. Uygulamada bilirkişilerin hukuki konularda dahi yorumlarda bulunduğu ve hakimin vermesi gereken “karar” gibi raporlar verdikleri görülmektedir. Özellikle ihtisas mahkemeleri dışındaki mahkemeler, dosyayla ilgili bir çok konuyu bilirkişinin takdirine bırakmaktadırlar. Kararların Gerekçeli Olmayışı Mahkemelerin kararlarında gerekçe kısmının yeterli olmadığı, özellikle ilk derece mahkemelerinin kararlarında hukuki gerekçe yerine bilirkişi raporuna atıf yapılmakta olduğu görülmektedir. Yargıtay da dosya yükünün ağırlığı nedeniyle bir çok olayda kararlarını gerekçesiz olarak vermektedir. Bu durum uygulamaya istikrar kazandırılmasının önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. Hukuk Yargılamasında Karşılaşılan Sorunlar Delil Tespiti Yukarıda belirtilen genel sorunlar yanında, hukuk yargılamasında önemli bir sorun delil tespitleri konusudur. Uygulamada, ihtisas mahkemesi bulunan yerlerde, kimi sulh ve asliye mahkemeleri kendilerinin yetkisiz olduğunu belirterek tespit taleplerini reddetmektedir. İhtisas mahkemeleri ise mevcut iş yükü nedeniyle tespit taleplerini yeterince hızlı olarak karşılayamamaktadır. Ceza Yargılamasında Karşılaşılan Sorunlar Ceza Hükümlerindeki Karışıklık Fikrî haklarla ilgili ceza uygulamasının istikrar kazanmamış olmasında çeşitli düzenlemelerdeki ceza hükümlerindeki karışıklığın etkisi bulunmaktadır. Örneğin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eseleri Kanunu’nun suç tipleri ve cezalarla ilgili maddelerinde karmaşık ifadeler bulunmaktadır. Özellikle 5101 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra, kanunda birden fazla suç türü oluşturulmuş, birçok suç için aynı cezalar öngörüldüğü halde birbirine yakın bazı suç türleri için farklı cezalar kabul edilmiştir. Örneğin 81. maddede belirtilen köprü, yol, meydan vb gibi mahallerde eser sahibinin izni olmaksızın satım ile bandrolsüz satım ve ayrıca 80. maddedeki bağlantılı hak sahibinin hakkını ihlal eder şekilde aynı mahallerde satımın cezaları aynı olmakla birlikte yine 81. maddede yazılı mahallerde bandrolsüz satım ile dükkan gibi fikrî hakka tabi ürünlerin satışının yapıldığı yerlerde satım ile oluşacak suçların cezaları arasında fark yaratılmıştır. Ceza Politikası Açısından Fikrî haklarla ilgili ceza hükümlerinin, fikrî hakların yarattığı toplumsal fayda göz önüne alınarak ağır yaptırımlar şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Ancak, yapılacak 50 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu düzenlemelerde ceza politikası açısından sağlanacak uyum göz ardı edilmemeli ve konu toplumsal boyutuyla beraber değerlendirilmelidir. Bu çerçevede 5846 sayılı Kanun’da eleştiri konusu yapılabilecek bazı noktalar bulunmaktadır. 5846 sayılı Kanunun ceza hükümlerinde, korsan ile diğer tecavüz halleri arasında bir ayrım yapılmamış, tüm tecavüz eylemleri aynı seviyede değerlendirerek, oldukça ağır cezalar öngörülmüştür. Ancak, tecavüz olunan hakkın niteliği, oluşan zararın boyutu gibi ceza hükümlerinin takdirinde dikkate alınması gereken kriterler belirlenmemiştir. Örneğin, milyonlarca eseri korsan olarak çoğaltan kişinin karşılaştığı ceza hükmü ile bir eserin içinde izinsiz bir resim kullanmış kişinin karşılaştığı ceza hükmü aynıdır. Oysa ki iki fiilin doğurmuş olduğu sonuçlar arasında kıyaslanmayacak derecede fark vardır. Ayrıca, sadece korsan için uygulanması gereken, iş yeri kapatma, meslekten men gibi çok ağır cezalar tüm ihlallerde uygulanmaktadır. Bu yasal düzenlemeler, sorunların çözümüne fayda getirmekten ziyade, sorunları arttırmakta, ceza maddelerin adeta bir tehdit unsuru olarak kullanılması tehlikesini doğurmaktadır. Tanımlardaki Karışıklık Ceza hukukunda, uygulamanın istikrar kazanabilmesi için, ilgili düzenlemeler içinde yer alan hükümlerin son derece açık ve anlaşılır olması gerekmektedir. Fakat, ilgili düzenlemelerin bütününde görülen tanım birliğinde yaşanan sorunlar ceza hükümleri için de geçerlidir. 5846 sayılı Kanunda yer alan ve korsanla mücadelede son derece önemli olan, 81. maddenin 8. fıkrasının 1. bendinde “Bandrol almaksızın çoğaltan ve yayan” ibaresi geçmektedir. Bu durumda suç tipinin oluşması için, hem “çoğaltma” hem de “yayma” fiillerinin beraber yapılması gerektiği gibi anlamsız bir sonuç doğabilmektedir. Mevcut hüküm uygulamada çeşitli karışıklıklara sebep olduğundan en kısa zamanda düzeltilmeli, maddedeki “ve” ibaresi “veya” olarak değiştirilmelidir. Yine 5846 sayılı Kanun’un 75. maddenin son fıkrasında kanunda belirtilen suçlara, unsurlarını taşıması halinde 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Oysa ki 4422 sayılı Kanun, 5320 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Adli Emanetler Yargılama sürecinde en çok sıkıntı duyulan sorunlardan biri de çeşitli baskınlarda toplatılan korsan ve taklit ürünlerin muhafazası için gerekli yerin bulunamamasıdır. 51 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 5846 sayılı Kanunun, ele geçen ürünlerin imhası ile ilgili 75. maddenin 3. ve 4. maddelerinde son derece karışık ve çelişkili bir düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemenin tekrar ele alınarak daha açık ve anlaşılır hale getirilmesi gerekmektedir. Delil Sunulma Süresi 5846 sayılı Kanun açısından önemli bir sorun da FSEK. md. 81 ile şikayet sahibine hak sahipliğini kanıtlayan belgeleri altı ay içinde sunması şartının getirilmiş olmasıdır. Bu düzenleme ceza hukuku mantığına aykırı olduğu gibi uygulamada sistemi yavaşlatmaktadır. 2.4.3.5. Sektörün Ekonomik Boyutunun Tespiti Fikrî hakların ekonomik boyutunun ölçümü son derece önemlidir. Bu konuda ülkemizde bugüne kadar belli sektörlere yönelik yapılan bazı çalışmalar dışında tüm sektörleri değerlendiren bir çalışma yapılmamış olduğu bilinmektedir. Ancak önümüzdeki döneme ilişkin stratejileri belirleyebilmek için bu ölçümün yapılması kaçınılmazdır. Fikrî hakların ekonomik sonuçlarından bahsedebilmek için öncelikle bir fikrî haklar koruma sistemi mevcut olmalıdır. Buna bağlı olarak da önce fikrî hakların düzenlendiği mevcut hukuki çerçevenin çizilmesi gerekmektedir zira fikrî haklar koruması, fikrî haklara dayanan endüstrilerin ortaya çıkmasında ve gelişiminde vazgeçilmez bir unsur teşkil etmektedir. Böylelikle doğru içeriğin saptanması, incelemeye konu olan hususların belirlenmesi ve tanımlanması, istatistiklerin toplanması ve bunların analizi için çıkış noktası mevcut hukuki alt yapı olacaktır. Bundan sonra, incelemenin metodolojisi ortaya konmalı, göstergelerin neye göre ve neden seçildiği belirtilmeli, nitelikleri tanımlanmalı ve ölçüme yönelik mevcut yaklaşımlar açıklanmalıdır. Sonucun güvenilir olması için, bilginin ulaşılabilir olması ve profesyonel deneyimlere dayanması kaçınılmaz olup, uluslararası ortak çalışma ve işbirliği de bu anlamda çok yararlı olacaktır. Kurumsal ve mali destek de diğer gereklilikler arasında önemini korumaktadır. Ancak uluslararası alanda da uygulanan standartların ve temel alınan göstergelerin incelemeden incelemeye değişmesi ve bu anlamda genel bir sistematik içerisinde ortaya çıkartılmış ortak kriterlerin yaygın olarak kullanılmaması, kullanılan terminoloji ve istatistiksel yöntemlerin ülkeden ülkeye farklılık göstermesi yapılacak çalışmayı ve bu çalışmanın sonuçlarının karşılaştırılabilir olmasını güçleştirmektedir. Bu bağlamda yapılacak incelemeler için başta hukukçular olmak üzere, ekonomistler, istatistikçiler, sosyologlar ve ilgili diğer meslek mensuplarının dahil olacağı bir inceleme 52 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu grubu oluşturulmalı; gerek uluslararası kuruluşlardan gerekse devlet kuruluşlarından ve sivil örgütlerden katkı alınmalıdır. Bu çalışmanın periyodik olarak yapılması ise inceleme sonuçlarının bu alandaki değişim ve gelişimleri yansıtabilmesi nedeniyle şüphesiz çok daha faydalı olacaktır. 2.4.3.6. Uluslararası Muhasebe Standartları ve Değerleme Fikrî haklar alanında yer alan sektörlerin gerçek boyutunun ortaya konması açısından önemli bir konu da maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilmesidir. Uygulamada uzun zamandır, maddi olmayan duran varlıkların değerlemesi üzerindeki çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, çoğu subjektif nitelikte olan bu çalışmalar yerine, şeffaf ve karşılaştırılabilir standartların varlığına gereksinim duyulmaktadır. Bu çerçevede günümüz sermaye piyasalarında finansal muhasebe ve raporlama standartlarının uyumlaştırılması, önem taşımakladır. Halihazırda, dünya çapında kabul görmüş muhasebe ve finansal raporlama standartlarının oluşmasına yönelik olarak Amerika Birleşik Devletlerinde geçerli olan ve Finansal Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından oluşturulan genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri (US GAAP) ile Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) tarafından oluşturulan Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS) olmak üzere, muhasebe ve finansal raporlama sistemleri ile ilgili iki temel düzenleme ekolü bulunmaktadır. Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ile Uluslararası Muhasebe Standartları esas alınmış ve gerçek ve tüzel kişi tacirlerle her ölçekteki işletmelerin, ticaret şirketlerinin ve şirketler topluluklarının ticarî defterleri ile münferit ve konsolide finansal tablolarına doğrudan doğruya uygulanacak Türkiye Muhasebe Standartlarının hazırlanması gerektiği hükme bağlanmıştır. Yapılacak düzenleme, yazılım, patent, marka gibi fikrî hakların konusunu oluşturan maddi olmayan duran varlıklara uygulanacaktır. Maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilebilmesi için tanımlanabilir olması, üzerinde kontrol sağlanması, varlıktan gelecekte ekonomik fayda sağlama ihtimalinin bulunması ve gelecek maliyetlerin hesaplanabilmesi gerekmektedir. Maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilmesi, fikrî haklar alanında çalışan şirketler için ciddi açılımlar getirecek nitelikte görüldüğünden bu konudaki çalışmaların zaman geçirilmeden tamamlanması gerekmektedir. 53 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 2.5.Uluslararası Karşılaştırmalı Olarak Türkiye İçin Temel Göstergeler 2.5.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar Eser sahipleri ve bağlantılı haklar alanında Türkiye için temel gösterge olarak belirlenecek en önemli konu, sektörün üretim miktarı ve bu üretimin (ilgili sektörlerle beraber) ekonomik değerine ilişkin tespitlerdir. Eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin oluşturmuş olduğu sektörlerin boyutunun ölçülmesi son derece önemlidir. Bu ölçüm, hem üretilen, kullanılan, satılan, ihraç edilen veya ithal edilen toplam eser miktarı yönünden hem de gerek bu sektörler ve gerekse bu sektörlerle ilgili sektörler tarafından yaratılan toplam ekonomik boyutun, bu boyutun GSYİH içindeki payının, bu sektörlerin yarattığı katma değerin ve anılan sektörlerde çalışan toplam kişi sayısının tespit edilmesi yönünden yapılmalıdır. Ancak, bu noktada sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için gerekli istatistik bilgilerin tamamına sahip durumda bulunmamaktayız. Uluslararası alanda da bu konu oldukça yeni olup, gerek ölçümün yapılmasına yönelik standartların tespiti ve gerekse bu standartlar yönünde güncel istatistik verilerin tespiti güçtür. Bununla birlikte konuya ilişkin bazı çalışmalar yapılmaktadır. Amerika’da 2004 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre; sadece Temel Fikri Hak Endüstrilerinin 626.2 milyar Dolar ciro ile toplam Amerikan endüstrisinin %6’sına ulaştığı ve bu rakamın tüm fikri hak endüstrileri toplamında 1.254 trilyon Dolar GSYİH ile toplam Amerikan ekonomisinin %12’sini bulduğu vurgulanmıştır. İstihdam olarak da Temel Fikrî Hak Endüstrileri 5.48 milyon işçi istihdam ederek Amerikan işgücünün %4.02’sini teşkil etmiştir. Bu rakam tüm fikri hak endüstrilerinde 11.47 milyon işçi ile Amerika’daki toplam istihdamın %8.41’idir. Avrupa Birliği ülkeleri içinde 2003 yılında yapılan bir araştırmaya–çalışmada ABD’den farklı sınıflandırma standartları kullanılmıştır–göre; sadece 2000 yılında fikrî haklar endüstrilerinin Avrupa Birliği ekonomisine katkısı 1.2 trilyon Euro’dan fazla olmuş, 450 milyar Euro katma değer üretilmiş ve 5.2 milyon insan istihdam edilmiştir. Söz konusu veriler ışığında fikrî hak endüstrileri, Avrupa Birliğinin toplam katma değerinin %5.3’ünü, toplam istihdamının ise %3.1’ini karşılamaktadır. 2.5.2. Sınaî Haklar Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında istatisitk veri ve göstergelere ulaşmak hem uluslararası hem de ulusal olarak oldukça güç olmasına karşın; sınai haklar 54 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu alanında daha somut veriler üretilebilmekte ve karşılaştırmalı değerlendirme yapmak mümkün olabilmektedir. Bu bölümde ülkemizin durumu, uluslararası kuruluşlar tarafından oluşturulmuş istatistikler gözönüne alınarak ve karşılaştımalı olarak aşağıdaki tablolarda verilmektedir. Tablo 1: OECD Ülkelerinde Üçlü Patent Sayıları, 1990-2000 (Başvuru sahibinin ikametgahına göre) 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 Avustralya Avusturya Belçika Kanada Çek Cum. Danimarka Finllandiya Fransa 186 171 223 285 7 127 149 1919 156 174 239 275 9 105 161 1783 181 146 291 269 7 135 222 1646 192 173 329 300 8 159 245 1695 228 209 346 353 5 174 336 1865 226 217 369 382 3 188 312 1905 222 211 351 420 10 216 342 2103 299 248 395 525 10 221 416 2200 301 267 387 557 11 227 426 2276 304 262 366 539 9 250 419 2081 321 274 359 519 9 254 489 2127 Almanya Yunanistan Macaristan İzlanda İrlanda İtalya Japonya Kore 4112 4 30 1 27 646 9929 65 3676 5 22 3 27 659 8895 93 3865 6 19 0 23 575 8165 119 3989 3 23 1 18 628 8459 168 4346 4 20 3 28 620 8206 213 4815 1 25 6 31 610 9428 327 5473 12 24 7 28 682 10575 324 5634 9 31 4 37 711 11207 387 5988 10 19 4 46 716 11196 462 5867 4 30 5 56 740 11726 459 5777 6 33 4 45 767 11757 478 17 7 591 9 52 5 1 9 6 568 19 58 9 3 9 5 612 26 73 5 4 1 14 6 596 11 70 12 4 1 7 5 644 23 80 4 2 1 13 12 724 20 86 5 2 2 15 8 778 31 74 9 3 1 16 11 840 39 94 9 6 4 19 12 829 37 109 7 8 3 19 11 833 33 108 8 5 3 17 15 857 36 109 10 8 4 73 430 788 1 1452 11165 9942 32475 70 391 723 0 1250 10217 9122 29607 65 516 714 0 1308 10568 9423 29575 73 501 706 2 1356 10531 9784 30274 84 631 709 2 1459 11095 10754 31701 87 700 746 2 1516 12312 11489 35070 87 790 796 2 1581 14726 12672 39902 108 853 790 3 1589 14763 13283 41459 111 882 812 6 1812 14810 14004 42350 120 838 792 5 1767 15079 13627 42738 113 811 753 6 1794 14985 13699 42739 Lüksemburg Meksika Hollanda Y.Zelanda Norveç Polonya Portekiz Slovak Cum. İspanya İsveç İsviçre Türkiye İngiltere ABD AB15 OECD toplam Kaynak:OECD 55 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Grafik 9: OECD Ülkelerinde Üçlü Patent Sayıları, 2000 (Milyon kişi başına) 120 100 80 60 40 20 n er la n nd itz la Sw Fi n en pa Ja an ed Sw m er G rla nd k at e St d te et he U ni N ta to m ar D en EC D 15 u bo O te Lu xe m nc e EU Fr a a m iu lg Be d Ki ng do Au st ri ad a w ay or N st ra lia an C Au ly nd Ita la Ic e a nd la Ire n re la Ko ew Ze a n ry ga un H ub Sp ai rtu ga Po R ep ch N U ni Sl C ze ec e ub ep G re o ov ak R la Po y ke Tu r M ex ic nd 0 Kaynak: OECD Tablo 2: WIPO Patent İstatistikleri, 2002 Ülke Cezayir Avustralya Avusturya Azerbaycan Brezilya Bulgaristan Çin Danimarka Mısır Finlandiya Fransa Almanya Yunanistan Macaristan İsrail İtalya Japonya Kazakistan Kırgızistan Meksika Hollanda Norveç Polonya G. Kore Rusya Güney Afrika İspanya İsveç İsviçre Türkiye Türkmenistan İngiltere Özbekistan ABD Avrasya Patenti Avrupa Patenti Yerli Başvuru 42 10 823 3 313 6 521 306 40 346 3 875 627 2 941 21 959 80 661 614 962 2 323 4 086 371 495 2 123 627 7 496 504 2 324 76 860 24 049 184 4 330 9 443 7 977 550 33 671 717 198 339 549 67 677 Yabancı Başvuru 88 839 96 434 250 719 89 337 95 225 158 051 140 910 250 103 798 248 668 160 056 230 066 162 387 91 497 94 961 159 865 115 411 89 421 89 357 94 116 158 485 90 712 92 176 126 836 96 315 90 471 251 260 246 886 246 451 250 492 89 333 251 239 89 902 183 398 88 857 97 737 Toplam Başvuru 88 881 107 257 254 032 89 337 101 746 158 357 181 256 253 978 1 425 251 609 182 015 310 727 163 001 92 459 97 284 163 951 486 906 89 423 89 480 94 743 165 981 91 216 94 500 203 696 120 364 90 655 255 590 256 329 254 428 251 042 89 333 284 910 90 619 381 737 89 406 165 414 56 Yerli Patent 8 1 675 1 581 674 124 5 868 486 117 183 10 899 22 637 327 209 233 1 285 108 515 51 138 3 010 834 30 175 15 140 1 181 2 825 2 033 44 5 211 419 86 976 102 25 452 Yabancı Patent 103 12 821 18 809 4 066 252 15 605 15 983 640 11 406 42 516 38 516 12 908 1 177 1 241 33 614 11 503 14 6 478 24 472 1 437 15 123 2 974 25 445 21 721 19 819 1 841 47 382 96 80 358 834 21 932 Toplam Patent 111 14 496 20 390 4 740 376 21 473 16 469 757 11 589 53 415 61 153 13 235 1 386 1 474 34 899 120 018 65 6 616 27 482 2 271 45 298 18 114 26 626 24 546 21 852 1 885 52 593 515 167 334 936 47 384 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Yukarıdaki tabloda yer alan Türkiye başvuruları için açıklama aşağıda verilmektedir. Türkiye Toplam 550 250 492 251 042 44 Türkiye Ulusal 388 91 479 44 Türkiye Uluslararası 74 89608 89682 Türkiye Avrupa Patenti 12 50198 50210 Türkiye 76 110595 110671 Uluslararası Avrupa Patenti Ülke Yerli Yabancı Toplam Yerli Başvuru Başvuru Başvuru Patent (N) – Ulusal, (P) – PCT – Ulusal, (RE) - EPO, (RPE) - PCT - EPO 1 841 1 885 1841 1885 1354 1354 109 109 7 7 Yabancı Patent Toplam Patent Kaynak 23: WIPO, http://www.wipo.int/ipstats/en/statistics/patents/pdf/patents_02.pdf Grafik 10: 2003 Yılında Endüstriyel Tasarım Başvuru Sayıları 2003 YILINDA ÜLKELERE GÖRE TASARIM BAŞVURU SAYILARI 8000 7000 6000 5000 Başvuru 4000 3000 2000 1000 Yunanistan İrlanda Finlandiya Portekiz Macaristan Çek Cum. Avusturya İsviçre İsveç İspanya Türkiye Fransa Almanya 0 Kaynak:TPE 23 Ankara Patent Bürosu tarafından derlenmiştir. 57 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Grafik 11: 2003-2004 Yılları Arasında Marka Başvurularında Yaşanan Artış Oranları 25,00 20,00 15,00 10,00 5,00 0,00 Türkiye A.B.D. İsviçre Japonya İngiltere İspanya CTM -5,00 Kaynak:TPE 2.6. Uluslararası Yükümlülükler Dünya Ticaret Örgütüne üyeliğimizden kaynaklanan yükümlülüklerimiz sonucu taraf olduğumuz TRIPS Anlaşması, üye ülkelerde fikrî haklar alanında uygulanması gereken minimum standartları belirlemesi açısından özel öneme sahip bir uluslararası anlaşmadır. Türkiye’de fikrî haklar alanındaki yasal düzenlemelerin yapılması sırasında TRIPS Anlaşması’ndan kaynaklanan yükümlülükler göz önünde bulundurulmuş olup yürürlükteki fikrî haklar mevzuatı TRIPS standartları ile uyumludur. TRIPS Anlaşması’nın belirlediği standartların yanı sıra Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkiler çerçevesinde fikrî haklar alanında AB standartlarına uygun düzenlemeler yapma yükümlülüğü altına da girmiştir. Bu yükümlülük, temelde Avrupa Topluluğu ile imzalanan 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın 29. maddesinden kaynaklanmaktadır. Bu maddede fikrî, sınaî ve ticarî mülkiyet haklarının etkin biçimde korunması konusuna tarafların önem verdikleri ve Gümrük Birliği’nin iyi işlemesi için her iki tarafta da eş düzeyde bir fikrî hak korumasının olması gerektiğini kabul ettikleri ifade edilmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için Türkiye, Konsey Kararı’nın 8 numaralı Ekinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmiştir. Bu yükümlülüklerin bir kısmı 58 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu uluslararası anlaşmalara katılım şeklinde iken diğer bir kısmı Avrupa Topluluğu standartlarına uygun yasal düzenlemeler yapılması şeklindedir. Türkiye’nin fikrî haklar alanında katılmakla yükümlü olduğu uluslararası ve bölgesel nitelikteki anlaşmalar ile bu anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülükleri eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar ile sınaî haklar açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. 2.6.1.Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında beş temel uluslar arası sözleşme bulunmaktadır: Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi (BERN), İcracı Sanatçılar, Fonogram Yapımcıları ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair Roma Sözleşmesi (ROMA), Ticaretle Bağlantılı Fikrî Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS), WIPO Eser Sahibinin Hakları Sözleşmesi (WCT), WIPO İcralar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT). Türkiye, Bern, Roma ve TRIPS’e taraf olmakla beraber henüz WCT ile WPPT’e taraf değildir. Ancak 5846 sayılı Kanunda değişiklik yapan 4630 ve 5101 sayılı Kanunlarla bu sözleşmelere de genel olarak uyum sağlanmıştır. Sözleşmelere katılım çalışmaları halen devam etmektedir. Bern Sözleşmesi Bern Sözleşmesi, eser sahiplerine tanınan hakların asgari standartlarını düzenlemektedir. Türkiye, uzun bir süreden sonra, Sözleşmenin son tadil eden metnini de kabul etmiş ve mevzuatını bu yönde düzenlemiştir. Eser sahiplerinin mali ve manevi haklarını en geniş şekilde tanımış olan 5846 sayılı Kanun hükümleri Bern Sözleşmesi ile uyumludur. Roma Sözleşmesi Bern Sözleşmesi eser sahipleriyle ilgili uluslararası standartları belirlerken, Roma Sözleşmesi de bağlantılı haklarla ilgili standartları belirlemektedir. Ancak, bağlantılı haklar alanında uyum, eser sahipleri alanında olduğu düzeyde sağlanabilmiş değildir. Roma Sözleşmesi, icracı sanatçıların, fonogram yapımcılarının ve radyo televizyon kuruluşlarının haklarını düzenlemektedir. Sözleşmenin kabul edildiği 1961 yılında henüz film yapımcılarının hakları konusunda uzlaşma bulunmadığından Sözleşme kapsamına film yapımcıları alınmamıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde, mevzuatımızın bağlantılı hak sahiplerine tanıdığı hakların Roma Sözleşmesindeki standartların ötesinde olduğu görülmektedir. Örneğin, 59 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Sözleşmenin 12. maddesine göre, “Ticarî amaçlarla yayımlanmış olan bir fonogram veya bunun çoğaltılmış nüshaları, doğrudan radyo ve televizyon yayınları veya umuma arz için kullanılmışsa, kullanan tarafından, icracı sanatçılara veya fonogram yapımcılarına veyahut her ikisine bir defaya mahsus olmak üzere makul bir ücret ödenir. Sözedilen ilgililer arasında anlaşma mevcut olmadığı takdirde, bu ücretin taksimi şekli ulusal mevzuat ile tayin edilebilirler.” Oysa ki FSEK.md. 80’de, icracı sanatçılarla fonogram yapımcılarına ücret hakkı değil, izin ve yasaklama hakkı tanınmıştır. Sözleşmenin 7’inci maddesinde icracı sanatçıların hakları sayılmış,19. maddede ise bir icracı sanatçının, icrasının görüntü veya ses ve görüntüye ilişkin bir tespit içine alınmasını kabul etmesi durumunda 7. maddenin uygulanmayacağı öngörülmektedir. Sinema sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda konan bu hüküm de mevzuatımızda yer almamaktadır. 2.6.2. Sınaî Haklar 2005 yılı itibariyle Türkiye’nin sınaî haklar alanında taraf olduğu uluslararası anlaşmalara bakıldığında, ülkemizin Avrupa Topluluğu ile imzalanan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın 8 numaralı ekinde öngörülen yükümlülüklerini büyük ölçüde yerine getirmiş olduğu görülmektedir. Birkaç anlaşma dışında sınaî haklar ile ilgili temel nitelikteki uluslararası anlaşmalara taraftır. UPOV Sözleşmesi gibi, üyeliğin henüz gerçekleşmemiş olduğu anlaşmalara katılım için çalışmalar ise sürmektedir. Avrupa Birliği düzeyindeki bölgesel uyumlaştırmaya yönelik Topluluk Tasarımı ve Topluluk Markası ve Topluluk Patentine ilişkin düzenlemeler, sadece Birlik üyelerinin sınırları dahilinde geçerli olduğundan Türkiye’nin bu düzenlemeleri iç hukuka aktarması şu an için zorunlu değildir. Bununla birlikte Avrupa Birliği’ne tam üyelik durumunda bu Tüzük hükümleri Türkiye sınırları içinde de doğrudan uygulanabilirlik etkisini yaratacağından Avrupa Birliği’nin düzenlemeleri takip edilmekte ve yasa taslaklarının hazırlanmasında değerlendirilmektedir. Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerinin belirlendiği bir diğer metin olan ve 2003 yılında gözden geçirilip yeniden oluşturulan Türkiye Ulusal Programı’nın 5.3.2 sayılı Öncelikler Listesine göre Türkiye’nin katılması gereken Markalar Kanunu Andlaşması (TLT) ve Endüstriyel Tasarımların Uluslararası Tesciline İlişkin Lahey Anlaşması 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Ulusal Programında yer alan sınaî haklarla doğrudan ilişkili bir diğer konu, rekabet politikaları kapsamında AB mevzuatı ile uyumu öngörülen, 6.1.1 sayılı öncelikler 60 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu listesinde yer alan “Belirli Kategorideki Teknoloji Transfer Anlaşmaları Hakkında 240/96 sayılı Grup Muafiyet Tüzüğü”ne uyumlu düzenlemeler yapılmasıdır. Uluslararası yükümlülüklerimiz arasında olmamakla beraber Türkiye Kasım 2000 tarihinde Avrupa Patent Sözleşmesi’ne taraf olarak Avrupa patent sistemine entegrasyon hususunda önemli bir adım gerçekleştirmiştir. 2.7. İlgili Taraflar, Rolleri ve Mevcut Kapasite Ülkemizin geleceği açısından son derece önemli bir yere sahip olan fikrî haklar sistemi ancak ilgili tüm tarafların ortak çabası ile istenen seviyeye taşınabilecektir. Bu çerçevede ilgili taraflar ve bunlara tanınan roller şöyledir: 2.7.1.Kamu Kültür ve Turizm Bakanlığı / Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü Eser sahipleri ve bağlantılı haklar alanında temel yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’dür. Ancak, tüm ilgililerce daha bağımsız yeni bir yapının oluşturulması gerektiği ifade olunmaktadır. Bakanlığın fikri haklar alanında rolü, genel olarak bu alanı ilgilendiren mevzuatın uluslararası gelişmeler çerçevesinde düzenlenmesini sağlamak, fikri hakların konusunu oluşturan ürünlerin üretimini teşvik etmek ve hakların korunması için gerekli ortamı sağlamaktır. Bunun yanısıra Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda belirlendiği üzere; 5846 sayılı Kanun ile verilen görevleri yürütmek; meslek birliklerinin idari ve mali yönden denetimini sağlamak; eser sahipleri ile meslek birliklerinin Bakanlıkla ilişkilerini düzenlemek; fikir ve sanat eserlerinin işaretlenmesi ile ilgili çalışmaları yürütmek, kontrol etmek ve denetlemek; eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak ve gerekli çalışmaları yürütmek görevleri de bulunmaktadır. Yukarıda sayılan bu görevler Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Telif Hakları Daire Başkanlığınca yürütülmektedir. Söz konusu birim, mevzuat hazırlama ve uygulama; korsanlıkla mücadelede etkili koordinasyon sağlama; meslek birliklerinin kurulması, kontrolü ve denetimi; eserlere ilişkin veri tabanı oluşturma ve uluslararası kuruluşlarla ilişkileri yürütme çalışmalarını yapmaktadır. Daire Başkanlığının mevcut fiziki mekanı, teknik donanımı ve uzman sayısı bu görevlerin yerine getirilmesi için 61 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu yeterli görülmemekte ve yeniden yapılanma ihtiyacı bulunmaktadır. Söz konusu yapının; düzenleyici ve denetleyici fonksiyona sahip etkin ve verimli çalışma koşullarını öngören; uzmanlaşmayı esas alan; uluslararası standartlarla uyumlu; eser ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarını daha etkin koruyan; fikri hakları koruma alt yapısını bu alandaki gelişmelere paralel olarak güncelleştirebilen; teşkilat yapısı ve personel alt yapısı ihtiyaçlarını karşılayabilen özelliklerde olması hedeflenmektedir. Türk Patent Enstitüsü Ülkemizde sınaî haklar sistemi içinde temel görevleri üstlenen kuruluş olan Türk Patent Enstitüsü 24 Haziran 1994 tarihinde 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş, 19/11/2003 tarih ve 25294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5000 sayılı Kanun ile kurumun ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. Bu Kanunun 1. maddesinde Türk Patent Enstitüsü’nün kuruluş amacı, Türkiye'nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak, ülke içinde serbest rekabet ortamını oluşturmak ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak üzere, çeşitli kanunlarla düzenlenmiş olan patent ve markalar ile diğer kanunlarla düzenlenen sınaî mülkiyet haklarının tesisi, bu konudaki korumanın sağlanması ve sınaî mülkiyet haklarına ilişkin yurt içi ve yurt dışında varolan bilgi ve dokümantasyonun kamunun istifadesine sunulması olarak belirlenmiştir. Adı geçen hükme göre TPE tüzel kişiliğe sahip, bu Kanunda belirtilmeyen hallerde özel hukuk hükümlerine tabi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı, özel bütçeli bir kuruluştur. TPE, kuruluşundan bugüne hızlı bir gelişim göstermiş, bu süreçte teknik ve fiziki altyapı güçlendirilmiş, Avrupa’nın sayılı Ofisleri arasında gösterilen yeni bina hizmete girmiş, uluslararası fonlardan yararlanılarak çeşitli projeler yürütülmüş, işlem süreçleri kısaltılmış, hizmet içi eğitimlerle personelin iş odaklı kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla profesyonel danışmanlık firmaları tarafından yoğun eğitim programları düzenlenmiştir. Ancak artan iş yükü göz önüne alındığında, TPE’nin personel sayısının yetersiz kaldığı görülmektedir. TPE’nin yeni bir kurum olması ve gelişmekte olduğu dönemin çeşitli kriz dönemlerine rastlaması nedeniyle personel ihtiyacı tam olarak karşılanamamıştır. Özlük haklarının yetersiz olması nedeniyle TPE, yetişmiş kalifiye elemanını elde tutmakta bir hayli zorlanmaktadır. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda 5000 Sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin bir taslak hazırlanmıştır. TPE’nin uluslararası alanda etkinliğinin belirgin olarak artması neticesinde bir ilgi ve güç odağı olma yönünde gelişmeler kaydedilmiş, çeşitli ulusal ofislerle ikili işbirliği 62 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu anlaşmaları imzalanmıştır. Patentlerle ilgili olarak bazı alanlarda araştırma ve inceleme raporlarının TPE uzmanlarınca hazırlanmaya başlanması da önemli bir adımdır. Sınaî haklar konusunda yapılacak araştırmalara altyapı oluşturulması amacıyla TPE bünyesinde yazılı ve elektronik ortamda dokümanlara erişilebilir bir dokümantasyon merkezi kurulmuş olup, yeni yayınlar takip edilerek kütüphane zenginleştirilmektedir. Bunun yanı sıra üniversiteler bünyesinde hizmet veren dokümantasyon merkezleri de kurulmuştur. Bu şekilde kurulan “TPE Bilgi ve Doküman Merkezleri”nin sayısı 2005 yılı itibarıyla 24’e çıkarılmıştır. Bu sayı ile ülkemiz, Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Sınaî hakların tanıtımı konusunda KOSGEB’le işbirliğine gidilmiş, KOSGEB’in tekno merkezleri ve büroları, enformasyon tanıtım birimleri olarak kullanılmaya başlanılarak bilgilendirme bürolarının sayısı fiilen yaklaşık 100’e ulaşmıştır. TPE’de tescil işlemlerinin tam otomasyonla yürütülebilmesi için yeni uygulama yazılımlarının hazırlatılması çalışmaları tamamlanmış ve 2005 yılında uygulamaya geçilmiş ancak tam randımanlı olarak devreye alınamamıştır. Kağıtsız ortamda işlemlerin yürütülebilmesi ve işlem süreçlerinin kısaltılabilmesi açısından, otomasyonun tamamlanması büyük önem arzetmektedir. TPE’nin yürütmüş olduğu çalışmalar sonucunda, toplam ücret miktarı içinde önemli bir meblağı oluşturan Maliye Bakanlığının aldığı harçların miktarı %50-70 oranında azaltılmıştır. Gerçek kişilerin yapmış olduğu patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım tescili başvurularına yönelik harcamaların Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından desteklenmesi uygulaması 2004 yılında kaldırılmıştır. Buna mukabil KOSGEB tarafından küçük ve orta ölçekli işletmelerin yapmış olduğu patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım tescili başvurularına yönelik harcamalar desteklenmektedir. Gerçek kişilerin yapmış olduğu başvurulara yönelik harcamaların tekrar destek kapsamına alınmasına ilişkin çalışmalar ise devam etmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı haklarının tesciline ilişkin işlemleri yürütmekle görevlidir. Bakanlığın yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı haklarının korunması konusundaki işlemleri gereği gibi yürütebilmesi için her şeyden önce gerekli idari ve teknik altyapının oluşturulması gerekmektedir. İdari altyapının oluşturulması kapsamında yeni bitki çeşitlerinin tesciline ilişkin işlemleri yürütmek üzere Bakanlık bünyesinde yarı bağımsız bir şube müdürlüğü 63 kurulması yönünde çalışmalar http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu sürdürülmektedir. Teknik altyapının oluşturulması konusunda en önemli konular ise tescil başvurusunda bulunulan ve tescil edilen haklara ilişkin bir veri tabanı oluşturulması ve tescil başvurusu yapılan bitkilerin korunabilirlik şartlarını taşıyıp taşımadığının tespiti için yapılan araştırmaların Bakanlık bünyesinde yürütülmesinin sağlanmasıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı hakları alanında bir diğer sorumluluğu, AB ve uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde mevzuat çalışmaları yapılması konusundadır. Bu kapsamda bitki çeşitlerine ek sertifika verilmesini öngören AB mevzuatının değerlendirilmesi gerekmektedir.Yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı haklarının korunması konusunda uluslararası gelişmelerin takip edilerek Türkiye’nin uluslararası platformda temsil edilmesi de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın sorumluluğundadır. Ülkemizin yeni bitki çeşitleri alanında oldukça zengin olduğu bilinmektedir. Ancak bu alanda somut verilere ulaşılması belirlenecek politikaları yönlendirme açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin sahip olduğu korunabilir nitelikteki bitki envanterinin çıkarılması yönünde çalışmaları desteklemesi gerekmektedir. Yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı hakları alanında yetkili kurum olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bu konuda ilgili kesimlerin ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi için faaliyetlerde bulunulması yönünde sorumluluğu da bulunmaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ticaret unvanlarının tescilinde yetkili merciler olan ticaret sicili memurluklarının kurulması, ticaret sicili memurlukları ile ticaret ve sanayi odaları arasında işbirliğinin sağlanması konularında yetkilidir. Tescil edilmiş ticaret unvanlarına erişimin sağlanması yönünde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın çalışmaları bulunmaktadır. Bu kapsamda Bakanlığın web-sitesinde on-line unvan sorgulama sistemi kurulmuştur. Sisteme Türkiye çapında tescilli bütün ticaret unvanlarının kaydedilmesi hedeflenmektedir. Halen sorgulama sistemi etkin olmakla beraber tescilli ticaret unvanlarının sadece bir bölümü kayıtlı durumdadır. Hedef, bütün ticaret unvanlarını kapsayan bir veri tabanı olmakla beraber gelinen nokta da başarılı bir aşamadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bu hizmetinden ticaret unvanlarının tescilinde yetkili kurumlar olan ticaret sicil memurlukları da yararlanmaktadır. Teknik altyapının ihtiyaca cevap veren şekilde kurulması, anılan veri tabanının tamamlanmasına ve ticaret sicil memurlukları ile arasında bir bilgisayar ağı oluşturulmasına bağlıdır. 64 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Adalet Bakanlığı ve İhtisas Mahkemeleri Fikrî hakların etkin korunmasının en önemli aktörleri arasında Adalet Bakanlığı ve mahkemeler yer almaktadır. Adalet Bakanlığı ve mahkemelerin rolü, bu haklara tecavüz halinde yargı yolu ile korunmaları gündeme geldiğinde başlamaktadır. Fikrî hakların etkin şekilde korunması için yasal düzenlemeler tek başına yeterli olmayıp idarî ve adlî altyapının güçlendirilmesi şarttır. Adlî altyapının güçlendirilmesinde ilk adım fikrî haklar konusunda ihtisas mahkemelerinin kurularak bu alanda eğitim almış hakim ve savcıların bu mahkemelerde görev almasının sağlanmasıdır. Toplam sekiz hakim, 2002-2003 yıllarında 10 ay süreyle, çeşitli Avrupa ülkelerinde fikrî ve sınaî haklar alanında özel eğitim almış olup, ülkemizde 2005 yılı itibariyle dokuz adet ihtisas mahkemesi kurulmuştur 24. Bu gelişme, fikrî hakların adli altyapısının güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım olmakla birlikte, bu alanda açılan dava sayısı dikkate alındığında kurulan mahkeme ve eğitilen yargı mensubu sayısının yetersiz olduğu görülmektedir. İhtisas mahkemelerinde görülen davalar sırasında edinilen deneyimler, bu mahkemelerde çalışan hakimlere verilen eğitimin davaların çözüme ulaştırılmasında oldukça olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Bu nedenle ihtisas mahkemelerinin sayısının arttırılması ve bu alanda çalışacak hakim ve savcıların özel eğitim almaları yönünde çalışmaların devam etmesi gerekmektedir. Benzer şekilde Bölge Adliye Mahkemelerinin25 ilgili dairelerinde görev yapacak hâkimler ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcılarının ve Yargıtay’ın fikrî haklarla ilgili davalarına bakan ceza ve hukuk dairelerinde görev yapan üye ve tetkik hakimleri ile Yargıtay savcılarının bu konuda eğitilmesi de yargı sürecinde önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Hakim ve savcı adaylarının eğitimi konusunda özel eğitim programları yapılmasının yanısıra mevcut ihtisas mahkemelerinin staj mahkemesi olarak belirlenmesi ve bu sayede adayların bu mahkemelerde çalışan hakimlerin bilgi ve deneyimlerinden yararlanmalarının sağlanması oldukça önemli bir katkı olacaktır. Fikrî haklar alanındaki adli altyapının güçlendirilmesinde bir diğer önemli nokta, ihtisas mahkemeleri ile bu alandaki ilgili kurumlar (Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Patent 24 Son olarak İstanbul’da kurulan 3 nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Raporun hazırlandığı tarihte faaliyete geçmemiştir. 25 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun”un Geçici 2 nci maddesi gereğince, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması öngörülmüştür. 65 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Enstitüsü, Gümrük Müsteşarlığı gibi) ve dokümantasyon merkezleri (Ankara Üniversitesi Fikrî ve Sınaî Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi-FİSAUM gibi) arasında bilgi alışverişini sağlayacak bir sistemin kurulmasıdır. Adalet Bakanlığı’nın fikrî haklara ilişkin adli altyapının güçlendirilmesine yönelik sorumluluğunun yanısıra bu alanda faaliyette bulunan kişilerin ve kamuoyunun fikrî haklar konusunda bilgilendirilmesi konusunda da rolü bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı Özellikle korsanlıkla mücadelede İçişleri Bakanlığı bünyesinde kolluk kuvvetlerine büyük rol düşmektedir. Bu görevi etkin bir şekilde yerine getirmek amacıyla, Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı Basın Yayın Şube Müdürlüğü bünyesinde 29.10.2003 tarihinde “Fikir ve Sanat Eserleri Büro Amirliği” kurulmuştur. Korsan yayınlarla daha etkin mücadele kapsamında taşra teşkilatında yapılan işlemlerin takibini yapmak amacıyla kurulan bu Büronun temel görevi; fikri haklar ile ilgili mevzuat kapsamında öngörülen işlemlerle ilgili olarak kurum, kuruluş ve birimleri yönlendirmek ve koordinasyonu sağlamak; görev alanına giren konularda mevzuat çalışması yapmak, proje üretmek, strateji ve hedef belirlemek; bu konuda uygulamaya yönelik değerlendirmeler ve genelgeler yayınlamak ve uzmanlık gerektiren konularda eğitim ihtiyaçlarını belirlemek, bu çerçevede eğitim plan ve programları hazırlamak, yurt içi ve yurt dışı kurs, seminer ve benzeri eğitim faaliyetlerini yürütmek olarak belirlenmiştir. Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Müsteşarlığı’nın fikrî hakların korunmasına ilişkin sınır önlemleri konusunda etkin rolü bulunmaktadır. Gümrük Müsteşarlığının fikrî hakların gümrüklerde korunması uygulaması kapsamındaki sorumlulukları, fikrî hakların ihlaline ilişkin olarak hak sahiplerinin yaptıkları başvuruların değerlendirilmesi, kabul edilen başvurulara ilişkin haklara tecavüz halinde eşyanın gümrük işlemlerinin durdurularak ilgili kişilerin haberdar edilmesi, tecavüz nedeniyle dava açılması halinde dava sonuçlanıncaya kadar eşyanın bekletilerek dava sonucuna göre işlem yapılmasıdır. Gümrük Müsteşarlığı’nın uygulamaya yönelik bu sorumluluklarının yanısıra konuya ilişkin mevzuat çalışmaları ile bilinçlendirme faaliyetleri alanında da aktif rolü bulunmaktadır. Müsteşarlığın bu kapsamdaki sorumlulukları, fikrî hakların sınırlarda korunmasına ilişkin uluslararası mevzuatın ve özellikle AB mevzuatının takip edilerek gerekli uyum çalışmalarının yapılması, bu konuda gümrük memurlarına yönelik hizmet içi eğitimler 66 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu düzenlenmesi ve AB’deki uzmanlar ile marka hak sahiplerinin gümrük memurlarına yönelik bu konudaki eğitimlerinin organize edilmesi şeklinde sıralanabilir. Devlet Planlama Teşkilatı Devlet Planlama Teşkilatı (DPT); fikrî haklar alanında iktisadi, sosyal ve kültürel politika ve hedeflerin belirlenmesinde hükümetlere müşavirlik yapmakta ve ülkenin kalkınma planlarını hazırlamaktadır. DPT’nin bu görevlerinin yanısıra, belirlenen politikalarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak, uygulamayı yönlendirmek ve özel kesime yol göstermek görevleri de bulunmaktadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve diğer uluslararası kuruluşlar bünyesinde ticaretle bağlantılı fikrî haklar konusunda yürütülen faaliyetleri uygulamacı birimlerle beraber takip eden ve uygulanmasına yönelik hukuki yorumlarda bulunan Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), kamu kurumları arasında koordinasyonu yerine getirmekte ve yapılan müzakereleri ülke çıkarları doğrultusunda yürütmektedir. TÜBİTAK TÜBİTAK, yaratıcılığın ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, desteklenmesi, AR-GE çalışmalarının düzenlenmesi konusunda kilit bir role sahiptir Bu çalışmaların diğer kamu birimleriyle belirlenecek ortak politikalar çerçevesinde yürütmesi için kurulan Bilim ve teknoloji Yüksek kurulu’nun (BTYK) sekretarya görevi de TÜBİTAK’a verilmiştir 26. BTYK’nın 2004 yılından itibaren her altı ayda Eylül ve Mart Aylarının ilk haftasında düzenli olarak toplanmaya başlaması önemli bir gelişmedir. Bunun aksatılmadan sürdürülmesi gerekmektedir. Bu alanda diğer bir önemli gelişme de, 8 Eylül 2004 tarihli 10. BTYK toplantısında alınan, Avrupa Araştırma Alanı’ndan (ERA) esinlenerek “Türkiye Araştırma Alanı”nın tanımlanması kararıdır. TARAL, Türkiye’deki AR-GE faaliyetlerini gerçekleştiren (üniversiteler, araştırma kurumları, sanayi kuruluşları vb.), bunların sonuçlarını talep eden 26 4 Ekim 1983 tarihinde 77 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulmuştur. Kurul'un yasa ile belirlenen görevleri; Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) Türk Bilim Politikasının yürütülmesi, uzun vadeli B&T politikalarının tespitinde hükümete yardımcı olunması, hedeflerin saptanması, plan ve programların hazırlanması, kamu kuruluşlarının görevlendirilmesi, özel kuruluşlarla işbirliği sağlanması, gerekli yasa ve mevzuatın hazırlanması, araştırıcı insan gücünün yetiştirilmesinin sağlanması, araştırma merkezlerinin kurulması için tedbirler alınması, araştırma alanlarının tesbit edilmesi ve koordinasyonunun sağlanmasıdır. BTYK, Başbakanın başkanlığında, ilgili Devlet, Milli Savunma, Maliye, Milli Eğitim, Sağlık, Orman, Tarım ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanları ile YÖK Başkanı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarları, TÜBİTAK Başkanı ile bir yardımcısı, TAEK Başkanı, TRT Genel Müdürü, TOBB Başkanı ve YÖK'ün belirlediği bir üniversitenin seçeceği bir üyeden oluşur. Yasa ile yılda en az iki defa toplanması planlanan Yüksek Kurul ilk toplantısını ancak 9 Ekim 1989'da yapabilmiştir. 67 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu (özel sektör ve kamu kurumları, STK'lar, vb.) ve bu faaliyetlere kaynak sağlayan (kamu ve özel sektör) tüm kurum ve kuruluşların işbirliği ve stratejik odaklanma ile etkinlik göstereceği ilişkiler bütünü olarak tanımlanmıştır. Grafiksel bir gösterimi ise şu şekildedir: TARAL’ın kavramsal bir çerçeve olmaktan hızla çıkartılıp ERA gibi somut olarak işleyen etkin bir sisteme dönüştürülmesi gerekmektedir. Rekabet Kurumu Fikrî hakların uygulanması sırasında toplumsal menfaatlerin korunması için son derece önemli bir göreve sahip olan Rekabet Kurumu, hak sahiplerine tekel niteliğinde tanınmış olan fikrî haklar ile toplumsal menfaatler arasındaki hassas dengenin uluslararası kabuller doğrultusunda kurulması konusunda sorumluluk taşımaktadır. KOSGEB KOSGEB; ükenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulmuştur. Sınaî haklar ile ilgili olarak işletmelerin; Türk Patent Enstitüsü’ne veya WIPO üyesi ülkelerin resmi patent kuruluşlarına yaptıkları patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve entegre devre topografyaları tescil başvuruları için belli oranlarda destek vermektedir. 68 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Maliye Bakanlığı Korsan ve taklitle mücadele temelde kayıtdışı ekonomi ile mücadelenin bir parçasıdır. Bu sebeple, korsan ve taklitin önlenebilmesi için Maliye Bakanlığı’nın da bu mücadele içinde aktif olarak yer alması gerekmektedir. Belediyeler Korsan ve taklitle mücadelede kolluk kuvvetleri yanında Belediyelere de görev düşmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Fikrî hakların gelişimi konusunda en önemli husus yaratıcılığın ve yenilikçiliğin teşvikidir. Bu ise ilkokul döneminden başlayan bir eğitim sistemi sayesinde fikrî mülkiyet kültürünün küçük yaşlarda yerleşmesinin sağlanması ile mümkün olacaktır. Bu sebeple, Milli Eğitim Bakanlığı, ilkokuldan başlayarak yaratıcılığı teşvik edici bir sistem yaratılması konusunda sorumluluk taşımaktadır. FİSAUM Fikrî hakların uygulanmasını yaygınlaştırmak ve geliştirmek, toplumu bu hakların korunması hususunda bilinçlendirmek, bu yolla toplumda fikrî haklar kültürünün oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla, Ankara Üniversitesi bünyesinde 1997 yılında Fikri ve Sınai Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi (FISAUM) kurulmıştur. FİSAUM, amacını gerçekleştirmek üzere projeler hazırlamak, uygulamak, yayın yapmak, eğitim faaliyetleri düzenlemek, ulusal ve uluslararası etkinlikler düzenlemek ve kamu ve özel kesime ücretli veya ücretsiz danışmanlık hizmetleri sunmak gibi çalışmalar yapmaktadır. Adalet Bakanlığınca yürütülen AB projesiyle FİSAUM bünyesinde ülkemizde fikri haklar alanındaki ilk ihtisas kütüphanesi oluşturulmuştur. Üniversiteler Fikrî haklara yönelik eğitimle ilgili en önemli görev Üniversitelere düşmektedir. Fikrî haklar sistemi konusuna hukuk fakültelerinin yanı sıra temel bilimler, mimarlık, mühendislik, güzel sanatlar gibi alanlarda eğitim veren diğer fakültelerde de yer verilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda fikrî hakların ayrı bir bilim dalı olarak tanınarak eğitim verilmesi ve fikrî hakların konusu olan ürünleri üreten tüm fakültelerde genel bir bilinç seviyesi yaratılması önemli bir adım olacaktır. 69 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Fikrî haklar konusunda üniversitelere düşen bir diğer önemli görev, bu alanda akademik araştırmalar yapılarak ulusal ve uluslararası ölçekte projeler yürütülmesi, yurt içindeki ve yurt dışındaki üniversitelerle stratejik işbirliği anlaşmaları yapılması noktasındadır. 2.7.2.Sivil Toplum Kuruluşları Meslek Birlikleri Meslek birlikleri, üyelerin, eserlerine ilişkin mali haklarının takibi, telif ücretlerinin tahsili ve bu ücretlerin dağıtımı ile yükümlüdür. Bunun için üyelerden, 5846 sayılı Kanuna uygun bir yetki belgesi alırlar. Bu yetki belgesinde, mali hakların adli makamlar ve icra müdürlüklerinde takibi ve hukuki gereklerin yerine getirilmesine ilişkin açık yetki bulunur. Meslek birlikleri, üyelerine ait fikir ve sanat eserleri nüshalarının kullanılmasını izlemek ve izinsiz kullananlar için gerekli girişimlerde bulunmakla yükümlüdür. Bu bağlamda birlikler, hak takibinde, kamu kurum ve kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileriyle ilişkilerinde üyelerinin devrettikleri haklar çerçevesinde yetkilidir. Eser sahipleri ve bağlantılı hak sahipleri, birliğe devrettikleri haklarını bireysel olarak da takip edebilir. Ayrıca meslek birlikleri, uluslararası meslek birliklerine üye olabilmekte, yurtdışındaki aynı amaçlı kamu kurum ve kuruluşlarıyla gerçek ve özel hukuk tüzel kişi ve kurumlarıyla işbirliği yapabilmektedir. Meslek birlikleri kar amacı gütmeyen ve eser sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerinin 5846 sayılı Kanunla tanınan haklarını takip etmek amacıyla kurulan birliklerdir. Üyeleri sermaye koymak, kar ve zarara, hukuki mesuliyete iştirak etmekle yükümlü tutulamazlar. Diğer taraftan, meslek birliklerinin en önemli faaliyet alanlarından birisi de, fikir ve sanat eserlerinin korsan çoğaltımları ile mücadele etmek ve gerekli girişimlerde bulunmaktır. Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında, hak sahiplerinin haklarının kullanılması ve korunması amacıyla kurulmuş olan meslek birlikleri, hakların korunmasında ve korsanlıkla mücadelede daha aktif bir rol oynamalı, teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek, üyelerinin haklarını yeni gelişmeler karşısında koruyacak tedbirleri almalı, gerek üyeleriyle olan ve gerekse kullanıcılarla olan ilişkilerinde daha saydam bir yapı kurulmalıdır. Patent-Marka Vekilleri Sınaî haklar sisteminin etkin şekilde işlemesinde, hak sahiplerini TPE nezdinde temsil etme yetkisi olan patent ve marka vekillerinin anahtar rolü bulunmaktadır. Vekil sayısında 2000-2004 yılları arasındaki beş yıllık dönemde yaklaşık %100 oranında bir artış yaşanmış ve 70 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 2004 yılı itibariyle marka vekillerinin sayısı 949’a, patent vekillerinin sayısı 697’ye ulaşmıştır. Patent ve marka vekillerinin sınaî haklar sisteminin etkin şekilde işlemesi için temel görevleri, başvuru sahiplerini TPE nezdinde temsil etmek, tescil başvurusunda bulunan kişileri yapılan işlemlerin içeriği ve sonuçları hakkında doğru ve yeterli şekilde bilgilendirmek ve sınaî hak başvurularını hazırlamaktır. Patent ve marka vekillerinin bu görevlerini yerine getirebilmek için belli niteliklere sahip olması gerekmektedir. Vekillerin başvuruların usulüne uygun hazırlanabilmesi için teknik bilgiye ve uluslararası tescil başvurularının yürütülebilmesi için yabancı dil altyapısına sahip olmaları zorunluluktur. Bu genel niteliklerin yanısıra vekillerin, mesleğe deneyimli bir vekilin yanında yapacakları staj döneminin ardından başlamaları şartının aranması ile mesleki bilgi ve deneyim kazanmaları açısından önemli bir adım olacaktır. Ülkemizde vekillik sisteminin olması gerektiği gibi gelişememesinde önemli bir etken ise bu mesleğin altyapısını oluşturacak bir kuruluşun ve mesleği ayrıntılı şekilde düzenleyen bir yasal düzenlemenin bulunmamasıdır. TPE tarafından, vekillerle ilgili yapısal düzenlemeye ilişkin bir taslak hazırlanmış ve bu taslak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı aracılığı ile görüşlere açılmış ancak ilgili kesimler arasında bir mutabakat oluşmamıştır. Diğer Sivil Toplum Kuruluşları Toplumda öncü bir yere sahip olan sivil toplum kuruluşlarının, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, AR-GE ve yenilik faaliyetlerini teşvik etme ve fikrî haklara yönelik bilincin oluşturulması konularında sorumlulukları bulunmaktadır. Bu kuruluşlara örnek olarak barolar, TOBB, TTGV, TÜSİAD, TESK, TİM, PEM verilebilir. 2.7.3.Özel Sektör Özel sektör, fikrî hakları üreten ve toplumun kullanımına sunan asıl yapıdır. Bu sebeple, özel sektörün fikrî hakların yerleşmesinde önemi tartışmasızdır. Özel sektörün, yeniliğe ve AR-GE’ye dayalı katma değerli ürün ve hizmetleri üreterek uluslararası alanda rekabet edebilir seviyeye ulaşmak için çalışması gerekmektedir. Bunun yanında eser sahipleri ve bağlantılı haklar alanında özel sektör, eser sahiplerince üretilen ve topluma sunulmak istenen eserlerin hem alıcısı hem de bundan mali kazanç sağlayan bir kesimdir. Dolayısıyla özel sektör, eserlerin üretiminde yönlendirici bir rol oynamalı ve sayısal hak yönetimi gibi alanlarda ortak standartları oluşturmalıdır. 71 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 2.8. GZFT Analizi Güçlü Yönler Yasal ve idari konular • Fikrî haklar alanında temel ulusal yasal düzenlemelerin yapılmış olması • Fikrî haklar alanında uluslararası sözleşmelere katılımın önemli ölçüde gerçekleşmiş olması • Fikrî haklara ilişkin ulusal düzenlemelerin, uluslararası sözleşmeler ve AB düzenlemeleri ile önemli ölçüde uyumlu olması • Fikrî haklar alanında dokuz ihtisas mahkemesinin kurulmuş olması • Ankara Üniversitesi bünyesinde Fikrî ve Sınaî Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (FİSAUM) kurulmuş olması • TPE tarafından 2005 yılı itibariyle üniversiteler ile sanayi ve ticaret odalarında 24 adet bilgi ve doküman merkezi kurulmuş olması • Adalet Bakanlığı, mahkemeler, Gümrük Müsteşarlığı, TPE ve FİSAUM arasında bilgisayar ağı alt yapısı oluşturulmasının planlanması • TPE’nin kurumsallaşma, etkin hizmet verme ve tanıtım konularında başarılı bir gelişme göstermesi İnsan kaynakları • Yargıtay, Adalet Bakanlığı ve İhtisas mahkemelerinde yurtdışında eğitim almış, yabancı dil bilen hakimlerin görev yapıyor olması • Gümrük idarelerinde fikrî hakların korunmasına ilişkin sınır önlemleri konusunda her yıl ortalama 1500 gümrük personelinin hizmetiçi eğitim alıyor olması • İhtisas mahkemelerinin bulunmadığı ve fikri haklarla ilgili davaların nispeten yoğun olduğu illerde görev yapan hakim ve savcılara bu alanda kısa süreli eğitimlerin verilmiş olması • Taklit ürünlerin gümrüklerde tespiti konusunda üretici firmalar tarafından eğitilen gümrük personelinin bulunması • Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tüm illerdeki personele hizmetiçi eğitimler ve uygulayıcı kurumlara yönelik işbirliği seminerlerinin veriliyor olması 72 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Mali kaynaklar • Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, TÜBİTAK-TİDEB, KOSGEB ve TTGV’nin fikrî haklar sistemi ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yönelik destekleri • Türk Patent Enstitüsü tarafından elde edilen gelirler • Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bandroller, harçlar ve ücretlerden kaynaklanan gelirleri • Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ıslahçı hakkına ilişkin gelirleri Zayıf Yönler Yasal ve idari konular • Yargının yavaş çalışması nedeniyle hakların etkin biçimde korunamaması • İhtisas mahkemelerinin dosya sayısı ve dava süreleri dikkate alındığında sayıca yetersiz kalması • Bilgiye ve yargı kararlarına erişimin güç olması • Patent ve marka vekilleri meslek kanunu çalışmalarının henüz bir sonuca ulaşmamış olması • Fikrî mülkiyet hukuku, ticaret hukuku ve gümrük mevzuatı alanlarında terim birliğinin sağlanamamış olması • Fikir ve sanat eserleri mevzuatında zaman içinde yapılan çeşitli değişikliklere bağlı olarak aksaklıkların ve tutarsızlıkların bulunması • Cezai yaptırıma bağlanan sınaî hakların ihlali ile ilgili suçların ayrı bir tanımının yapılmamış olması ve öngörülen cezaların, “cezaların şahsiliği” ilkesine uygun olmaması. • Mahkemelerde fikrî haklar alanında yeknesak bir yargı uygulamasının yerleşmemiş olması • Fikrî haklar sisteminin ekonomiye katkısının ölçülememesi • Fikrî haklar sisteminin bilgi verme işlevinden genel olarak yeterince yararlanılmaması • Mevzuat çalışmalarında yeterince saydam ve katılımcı olunmaması, paydaşların yeterince temsil edilmemesi • Mevzuat çalışmalarında önerilen değişikliklere ilişkin sektörel etki araştırması yapılmaması • Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın meslek birliklerini denetleme yetkisini etkin kullanmaması 73 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün yapısının yeterli olmaması • TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun etkin çalışmaması ve kararlarında yeknesaklık bulunmaması • Adalet Bakanlığı, mahkemeler, Gümrük Müsteşarlığı, TPE ve FİSAUM arasındaki bilgisayar ağının tam işler halde olmaması ve bu nedenle elektronik ortamda bilgi alışverişinin mümkün olmaması • İhtisas mahkemeleri ve bu konuda görev yapan diğer mahkemelerin fiziki çalışma ortamlarının elverişsiz olması • Kullanıcıların aynı alanla ilgili olarak birden fazla meslek birliği ile anlaşarak ödeme yapmak durumunda kalması • Patent ve Marka Vekilleri Derneği’nin (PEM) vekillerin sayı itibariyle çoğunluğunu temsil etmemesi İnsan kaynakları • Türkiye genelinde fikrî haklar alanındaki toplam dava sayısı dikkate alındığında, bu konuda eğitim almış, uzman hakim ve savcı sayısının yetersiz olması • TPE’de çalışan teknik ve idari personel sayısının yetersiz olması • Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nde yeterli uzmanın bulunmaması • Vekillerin bilgi düzeylerinin eksik ve yetersiz olması • Fikrî haklar alanında çalışan avukatların bilgi düzeylerinin eksik ve yetersiz olması • Fikrî haklar alanında özel yetkili ve eğitimli kolluk güçlerinin olmayışı • Kamu kuruluşlarının patent portföylerinin ekonomiye kazandırılması konusunda yöntem ve uzman ihtiyacı • Fikrî haklar alanının hukuk fakültelerinde ve ilişkili diğer bölümlerde ayrı bir uzmanlık alanı olarak yer almaması • Fikrî haklar konusunda toplumsal bilinçlenmenin yeterince yaygın olmaması • Fikrî hakların, bu hakların kapsam ve sınırlarının ilgili kesimlerce yeterince bilinmemesi • Fikrî hakların iktisadi öneminin piyasadaki aktörler tarafından yeni anlaşılıyor olması 74 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Mali kaynaklar • İhtisas mahkemelerine ve görevli diğer mahkemelere ayrılan bütçenin yetersiz olması • TPE’nin hizmetleri karşılığı aldığı ücretlerin yanısıra aynı hizmetler için Maliye Bakanlığı tarafından da harç alınması Politikalar • Bütünleşik bir ulusal fikrî haklar politikamızın olmaması Fırsatlar • Küreselleşmenin ülkemize olumlu etkileri • Bilgi teknolojilerinin sağladığı olanaklar • Gelişmiş ülkelerin, AB’nin ve uluslararası kuruluşların fikrî mülkiyet haklarına önem vermesi • AB ile müzakere sürecinde olmanın yarattığı motivasyon • Komşu ülkeler ve Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerin gelişmesi • Fikrî haklar, teknolojik yenilik, bilgi çağı konularının Türkiye’de güncel olması • Ülkemizin özellikle coğrafi işaretler, gen kaynakları ve bitki türleri konusunda zengin kaynaklara sahip olması • Dinamik bir ekonomi • Özellikle yazılım alanında ülkemizde yaratıcı faaliyetlerin gelişmesi eğilimi • Sinema alanında gelişim gösterilmesi İnsan kaynakları • Yaratıcı ve yenilikçi fikirler geliştirebilecek yetişmiş insan kaynağı • Yenilikçi fikirleri destekleyecek üreticiler • Genç nüfus • Yeniliğe, yeni ürünlere açık bir toplum oluşumuz • Girişimcilik ruhu ve uzmanlaşma isteği • Avrupa’ya kıyasla ucuz işgücü Mali kaynaklar • AB fonları Tehditler • Kayıt dışı ekonomi (özellikle tekstil, ilaç, gıda ve yazılım sektörlerinde) 75 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Bilgi teknolojilerinin toplumun ancak küçük bir kesimi tarafından erişilebilir ve kullanılabilir olması • Ülke genelinde gelir düzeyinin düşük olması, bu nedenle halkın taklit ürünlere yönelmesi • Türkiye’nin buluş yapma kapasitesinin düşüklüğü • AR-GE çalışmalarının oldukça düşük seviyede olması • Dünya pazarında tanınan markalarımızın sayıca çok az olması • İnternete paralel olarak korsanlığın boyutunun değişmesi neticesinde korsan ürünlerin takibinin güçleşmesi • Tohumların ve genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yerli türlerin kaybolmasına yol açma riskinin olması • Yeni koruma alanlarını kaynaklarımız üzerindeki etkisini analiz etmeden kabul etme eğilimi • Uluslararası alanda özellikle yazılım ve sinema endüstrisinde tekel hakimiyeti İnsan kaynakları • Çin ve Uzak Doğu ülkelerinin katma değerli ürün ve hizmetlerde daha ucuz işgücü sağlıyor olması • Beyin göçü 76 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 3. AB’YE KATILIM SÜRECİNİN ETKİLERİ 3.1. İlgili Alanda/Sektörde Genel Hatlarıyla AB Müktesebatı Fikrî haklar alanındaki Avrupa Birliği mevzuatının bir kısmı eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar ile sınaî haklara ilişkin ortak kurallar içermekte, bir kısmı ise her bir hak türüne ilişkin özel düzenlemeler öngörmektedir. Eser sahibinin hakları ile sınaî haklara ilişkin ortak kurallar içeren iki temel düzeneleme bulunmaktadır. Bunlardan ilki Fikrî Hakların Gümrüklerde Korunmasına yönelik 2003/1383 sayılı Konsey Tüzüğü, ikincisi ise konunun yaptırımlar boyutunu ele alan, Fikrî Hakların Uygulanmasına İlişkin 2004/48 sayılı Parlamento ve Konsey Direktifi’dir. Fikrî hakların iki boyutuna yönelik bu ortak kuralların dışında kalan Avrupa Birliği mevzuatını eser sahibinin hakları ve sınaî haklar açısından ayrı ayrı değerlendirmekte yarar bulunmaktadır. 3.1.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar Avrupa Birliği, kuruluş aşamasında eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanını tamamen içhukuk kapsamında değerlendirmiş ve bu alana müdahale etmek istememiştir. Ancak aradan geçen zamanda, fikir ve sanat eserlerinin oluşturduğu sektörlerin ekonomi içindeki payının artması ve ülkeler arasındaki farklılıkların mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına engel olmaya başlaması sebebiyle gittikçe artan şekilde bu alanı düzenlemeye başlamıştır. Son yıllarda korsan üretim ve kullanım seviyesinin tüm Dünyada artması neticesi özellikle sınırlara yönelik düzenlemeler ile teknolojik gelişmelerin getirdiği beraber hareket etme zorunluluğu, üye ülkeleri yeni ortak kurallar belirlemeye zorlamaktadır. Genel olarak fikrî hakların, bilgi ekonomisinin temel dinamiğini oluşturması sebebiyle, bu sürecin, uluslar arası alandaki gelişmelerin de zorlamasıyla devam edeceğini söylemek mümkündür. Yukarıda belirtilen ortak hükümleri içeren düzenlemelerin yanı sıra Avrupa Birliği’nde eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında uyumlaştırmaya yönelik yedi adet Direktif çıkarılmıştır. Bilgisayar Programlarının Hukuki Korunmasına Dair Konsey Direktifi, Fikir ve Sanat Eserleri Haklarının Kiralanması, Ödünç Verilmesi ve Bağlantılı Haklara Dair Konsey Direktifi, Uydu Yayınlarına ve Kablolu Yayınlara Uygulanan Fikir ve Sanat Eserlerine Dair Haklar ile İlgili Haklara İlişkin Bazı Kuralların Koordinasyonu Hakkında Konsey Direktifi, 77 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikir ve Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Sanat Eserlerine Dair Haklar ile İlgili Hakların Koruma Sürelerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Konsey Direktifi, Veritabanlarının Hukuki Korunmasına İlişkin Parlamento ve Konsey Direktifi, Enformasyon Toplumunda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Hakların Uyumlaştırılması Hakkında Parlamento ve Konsey Direktifi, Orijinal Sanat Eseri Sahibi Lehine Yeniden Satış Hakkına İlişkin Parlamento ve Konsey Direktifi. 3.1.2. Sınaî Haklar Sınaî haklar alanındaki Avrupa Birliği mevzuatı üye devletlerde doğrudan uygulanan tüzükler ile üye devletlerin iç hukuklarına aktarılması öngörülen direktifler düzeyindedir. Avrupa Konseyi’nin bu alanda çıkarmış olduğu başlıca tüzükler şunlardır: Tarım Ürünleri ve Gıda Maddelerinde Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında 2081/92 sayılı Konsey Tüzüğü 27, Şarap Pazarının Ortak Düzenlemesine İlişkin 1493/99 sayılı Konsey Tüzüğü, Topluluk Tasarımı Hakkında 6/2002 sayılı Konsey Tüzüğü, Topluluk Markaları Hakkında 94/40 sayılı Konsey Tüzüğü, Tıbbi Ürünler İçin Ek Bir Koruma Sertifikası Hazırlanması ile ilgili 92/1768 sayılı Konsey Tüzüğü, Bitki Türleri İçin Ek Koruma Sertifikası Hazırlanması İle İlgili 96/1610 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğü, Veri Münhasıriyetine İlişkin 726/2004 sayılı Konsey Tüzüğü. Avrupa Birliği düzeyinde sınaî haklar alanında yapılmış direktif şeklindeki başlıca düzenlemeler ise şunlardır: Biyoteknolojik Buluşların Hukuki Korunmasına Hakkında 98/44 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, Endüstriyel Tasarımların Hukuki Korunması Hakkında 98/71 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, Markalarla İlgili Üye Devletler Mevzuatının Uyumlaştırılmasına İlişkin 89/104 sayılı Birinci Konsey Direktifi, Yarı İletken Ürünlerin Topoğrafyalarının Yasal Korunmasına İlişkin 87/54 sayılı Konsey Direktifi, Veri Münhasıriyetine İlişkin 2004/24, 2004/27 ve 2004/28 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifleri. 3.2. AB Müktesebatına Uyumun Düzeyi Ulusal mevzuatımız genel hatları itibariyle Avrupa Birliği Müktesebatına uyumludur. Nitekim bu husus 2005 İlerleme Raporunda da açıkça belirtilmiştir. Ancak daha ayrıntılı olarak, konuyu sınaî haklar ve eser sahibinin haklarıyla bağlantılı haklar açısından değerlendirmekte yarar bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, fikrî haklara ilişkin 27 ÖİK raporunun tamamlandığı 15 Ocak 2006 tarihinde yürürlükte olan bu Tüzük, o dönemde tasarı halinde bulunan ve 31 Mart 2006 tarihli Topluluk Resmi Gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe giren 20 Mart 2006 tarih ve 510/2006 sayılı Konsey Tüzüğü ile yürürlükten kaldırılmıştır. 78 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu yaptırımlar konusu ile gümrüklerle ilgili AB Direktifleri gerek eser sahiplerinin hakları, gerekse sınaî haklar açısından ortak düzenlemelerdir. Bu nedenle mevzuatımızın bu iki Direktife uyum düzeyi her iki alan için ortak başlık altında alınacak, ardından eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar ile sınaî haklar açısından uyum durumu ayrıca değerlendirilecektir. 3.2.1. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar ile Sınaî Haklar Açısından Ortak Hükümler İçeren AB Mevzuatına Uyumun Düzeyi • 2004/48 sayılı Fikrî Mülkiyet Haklarının Uygulanmasına İlişkin Parlamento ve Konsey Direktifi 2004/48 sayılı Direktifin temel amacı koruma bakımından ülkeler arasında eşit ve etkili bir mevzuatın geliştirmesidir. Mevzuatımızdaki hükümler genel olarak, Direktifte yer alan standartları karşılamaktadır. Direktifte, ihlale konu olayla ilgili delillerin toplanmasında mahkemelere özel usuller getirilmesi tavsiye edilmektedir. Mahkeme, ihlali gerçekleştiren karşı tarafın (davalı veya sanık) elindeki suç kanıtlarının teslimine hükmedebilmektedir. Direktifte, ihlale konu ürün veya eser nüshalarına tedbiren el konulmasından sonra asıl talebe ilişkin davanın 20 işgünü veya 31 takvim günü içinde açılması, aksi takdirde idari veya mahkeme tedbir kararının ortadan kalkmasının düzenlenmesi tavsiye edilmektedir. HUMK’da bu süre 10 gün olarak düzenlenmiştir. Direktifte, uyuşmazlık ile ilgili tanıklıkta bulunan kişilerin kimliklerinin saklanmasına dair iç hukukta düzenlemeye gidilebileceği belirtilmektedir. Mevzuatımızda yalnızca terör suçları bakımından dar bir biçimde uygulanan tanıkların kimliklerinin gizli tutulması yargılamanın aleniyeti açısından ağır bir tedbir olacaktır. Direktifte, tedbire başvuran şikayetçi / davacının inceleme sonunda haksız olduğunun anlaşılması durumunda davalı/sanığın özel bir tazminat talep edebileceği şeklinde bir düzenleme yapılması tavsiye edilmektedir. Bu konuda mevzuatımızda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre tazminat talep edilebilmekte, HUMK’un 110. maddesine göre de davalının haklarını koruyan teminat talep edilebilmektedir 5846 sayılı Kanunda davalının haklarını koruma altına alacak özel bir tazminat şeklinin düzenlenmesi menfaat dengesini sağlamak bakımından faydalı olabilecektir. 79 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 2003/1383 sayılı Gümrüklerle ilgili Konsey Direktifi Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üye olduğu 1995 yılından bu yana, gümrüklerle ilgili mevzuat uyumu açısından önemli adımlar atmıştır. Fikrî hakların gümrüklerde korunmasına ilişkin düzenlemeler, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. maddesinde, Gümrük Kanunu’na bağlı olarak çıkartılan Gümrük Yönetmeliği’nin 105 ve devamı maddeleri ile 5846 sayılı yasanın 77. maddesinde yer almaktadır. Bu mevzuat AB üyesi ülkelerde 1 Temmuz 2004 tarihine kadar bu konu ile ilgili olarak yürürlükte bulunan 3295/94 sayılı ve 241/99 sayılı Konsey Tüzüklerine uyumlu olarak hazırlanmıştır. Ancak 2003 yılında Avrupa Birliği’nde 1383/2003 sayılı Konsey Tüzüğü28 kabul edilerek düzenleme, 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. AB hukukun gerçekleştirilen bu değişiklikleri takiben “4458 Sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” ve buna ilişkin Yönetmelik hazırlanmıştır. Bu taslağın yakın bir tarihte yasalaşması beklenmektedir. Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte mevcut Türk mevzuatının AB hukuku ile uyumsuzluğu ve kendi içindeki çelişkili hükümleri de giderilmiş olacaktır. 3.2.2. Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Haklar Eser sahipleri ve bağlantılı haklar alanındaki AB mevzuatına uyumun mevcut düzeyi aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilebilir : • 91/250 sayılı Bilgisayar Programlarının Hukuki Korunmasına Dair Konsey Direktifi 5846 sayılı Kanunda yer alan bilgisayar programlarıyla ilgili hükümler, Direktif hükümleriyle uyumludur. • 92/100 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Haklarının Kiralanması, Ödünç Verilmesi ve Bağlantılı Haklara Dair Konsey Direktifi. Mevzuatımız, eser ve bağlantılı hak sahiplerine Direktifte yer aldığı şekilde kiralama ve ödünç verme konusunda hak tanımıştır. Ayrıca, bağlantılı haklara dair hükümler de genel olarak uyumludur. Ancak, Direktifte yer alan “tespit” (fixation) hak kategorisi olarak hukukumuzda bulunmamaktadır. 28 1383/2003/EC of 22. 07. 2003 on Customs Actions Against (Suspected) Counterfeited and Pirated Goods, OJ 2.8.2003 L 196, p. 7. 80 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Direktifin yayın ve kamuya iletim başlıklı 8’inci maddesi Roma Sözleşmesi’nin 12. maddesi doğrultusunda düzenlendiğinden mevcut mevzuatın bu çerçevede yeniden değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir. Şöyle ki, maddede icracı sanatçılar ve fonogram yapımcıları için yayın ve kamuya iletimle ilgili izin ve yasaklama hakkının, eğer kullanım bir tespitten ise tanınmayacağı, ancak bu durumda da bir sefere mahsus uygun ücretin ödeneceği belirtilmiştir. • 93/83 sayılı Uydu Yayınlarına ve Kablolu Yayınlara Uygulanan Fikir ve Sanat Eserlerine Dair Haklar ile İlgili Haklara İlişkin Bazı Kuralların Koordinasyonu Hakkında Konsey Direktifi. Direktif genel olarak üye ülkeler arasında hizmetlerin serbest dolaşımı ilkesi doğrultusunda uydu ve kablolu yayın program taşıyıcı sinyallerinin dolaşımını ve bu iletimlerde eser sahiplerinin ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarına ilişkin hükümleri içermektedir. Direktifte sırasıyla uydunun, uyduyla haberleşmenin, kablo ile yeniden iletimin tanımı yapılmış, yayıncılığın tanımı yapılmamış ancak yayıncıların üye ülkeler arasındaki sorumluluğu belirlenmeye çalışılmıştır. Uydu yayıncılığında sadece yayının yapılmakta olduğu yani program taşıyıcı sinyallerin uyduya gönderildiği ülkenin hukuku uygulanacağı kabul edilmiştir. Direktif diğer ülkelerden yapılan yeniden iletim için kablo yayıncıları ile eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin kişisel ya da toplu sözleşme yapma ilkesini getirirken, bu sözleşme serbestisi ilkesini aynı ülke içinde yapılan kablo ile yeniden iletim bakımından korumamıştır. Ayrıca Direktifte, eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin bu haklarını ancak meslek birlikleri aracılığıyla kullanabilecekleri, sözleşme yapılamayan hallerde ise arabuluculuk sisteminin uygulanacağı öngörülmüştür. Türkiye’de eser sahibinin hakları ve bağlantılı hap sahiplerinin hakları açısından uydu, kablo ve karasal yayıncılık arasında bir fark yaratılmamıştır. Uydu, kablo ve karasal yayınlar için eser sahiplerinin ve bağlantılı hak sahiplerinin hakları en geniş şekilde kullanılmaktadır. • 93/98 sayılı Fikir ve Sanat Eserlerine Dair Haklar ile İlgili Hakların Koruma Sürelerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Konsey Direktifi. Direktifte eser sahibine tanınan koruma süresi yaşam süresince ve ölümünden sonra 70 yıl olarak kabul edilmiştir. 5846 sayılı Kanunda öngörülen koruma süresi de aynıdır. Buna karşılık, Direktif Bağlantılı haklarda 50 yıllık bir koruma süresi öngörürken mevzuatımızda koruma süresi 70 yıl olarak belirlenmiştir. Koruma süreleri özellikle malların serbest dolaşımı açısından önem taşıdığından, 5846 sayılı Kanun’un ilgili hükmünün Direktif’e uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. 81 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Direktifin 4’üncü maddesinde, alenileşmemiş eserlerin koruma süresinin bitiminden sonra ilk basım veya kamuya arzını gerçekleştiren kişiye, basım veya kamuya arz tarihinden geçerli olacak 25 yıllık bir koruma süresi tanınmıştır. Bu yönde bir hüküm mevzuatımızda bulunmamaktadır. Benzer şekilde Direktifin 5. maddesinde eleştirel ve bilimsel yayınlara ilişkin olarak tanınan 30 yıllık koruma süresi de mevzuatımızda bulunmamaktadır. • 96/9 sayılı Veritabanlarının Hukuki Korunmasına İlişkin Parlamento ve Konsey Direktifi. 5846 sayılı kanunun veri tabanları ile ilgili hükümleri AB Direktifi ile uyumludur. • 2001/29 sayılı Enformasyon Toplumunda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Hakların Uyumlaştırılması Hakkında Parlamento ve Konsey Direktifi. AB’nin 2001/29 sayılı Direktifi temel olarak WCT ve WPPT hükümleri doğrultusunda Birlik ülkeleri mevzuatında uyum sağlama amacıyla kabul edilmiştir. Mevzuatımız, genel itibariyle Direktif ile uyumludur. Ancak, Direktifte ayrıntılı olarak sayılmış olan sınırlamalarla ilgili düzenleme mevzuatımıza alınmamıştır. Bu açıdan uygulamada ciddi sıkıntılarla karşılaşılması olası olduğundan, bu yönde bir mevzuat düzenlemesi yapılması gereklidir. • 2001/84 sayılı Orijinal Sanat Eseri Sahibi Lehine Yeniden Satış Hakkına İlişkin Parlamento ve Konsey Direktifi. Mevzuatımızda yazar ve besteciye ait orijinal el yazmalarının hak sahiplerinin de yeniden satış hakkından yararlanacakları belirtilmekle, AB Direktifinde ise bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır. Direktif, yeniden satışta asıl sorumlu şahısın satış yapan olduğunu kabul etmekle beraber, bu kişinin yanısıra, alıcıların veya satışa aracılık edenlerin de sorumlu tutulabileceği hususunun üye ülkelerce karara bağlanabileceğini öngörmektedir. 5846 sayılı Kanun’un konuya ilişkin 45. maddesi ile ilgili olarak düzenlenecek kararnamede bedel farkının yüzde onunu geçmemek şartıyla farkın nispetine göre tespit edilecek bir pay tarifesinin yer alacağı ifade edilmektedir. Bu düzenlemeden, yayınlanacak kararnamede AB Direktifinde belirlenmiş bedeller gibi net rakamların yer almayacağı anlaşılmaktadır. Kanunun lafzından anlaşıldığı kadarıyla kararname, ilk satım bedeli ile sonraki satım bedeli arasındaki fark oranına göre bir pay tarifesi belirleyecektir. Direktifte sonradan satış yapan şahsın satış yaptığı eseri 3 yıldan daha önce olmamak kaydıyla doğrudan eser sahibinden satın alması ve sonradan yapılan satış bedelinin 10.000 82 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Euro’yu geçmemesi Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu halinde, hak sahiplerinin yeniden satışta pay hakkından yararlanamayacakları belirtilmiştir. Mevzuatımızda bu tür bir düzenleme bulunmamaktadır. Direktif, hak sahibinin yeniden satış hakkını koruyabilmesi amacıyla, istediği zaman yukarıda sayılan satışla ilgili kişilerden bu şahısların yaptığı satışlar hakkında geniş bilgi isteyebileceğini ve temin edebileceğini hüküm altına almaktadır. Mevzuatımızda bu yönde bir düzenleme bulunmamaktadır. Konuya ilişkin olarak AB Direktifindeki 3 yıllık zamanaşımı süresi mevzuatımızda 5 yıl olarak belirlenmiştir. 3.2.3. Sınaî Haklar Sınaî haklara ilişkin Türk mevzuatı birkaç nokta dışında yukarıda ana hatlarıyla verilen AB mevzuatı ile uyumludur. Sınaî hakların korunmasına ilişkin kanun hükmünde kararnameler, uluslar arası yükümlülükler ve AB mevzuatı dikkate alınarak kaleme alınmıştır. Sınaî haklara ilişkin mevcut Türk mevzuatının AB düzenlemelerinden farklılık gösteren düzenlemeleri aşağıdakilerdir: • Mevcut patent mevzuatımız biyoteknolojik buluşların hangi şartlarda korunacağı konusunda özel bir düzenleme içermemektedir. Bununla birlikte hazırlanan yasa taslağında biyoteknolojik buluşların AB düzenlemesine paralel şekilde düzenlenmesi planlanmaktadır. • AB hukukunda Topluluk Tasarım Tüzüğü ile kabul edilen tescilsiz tasarım koruması mevcut tasarım mevzuatında yer almamaktadır. Şu an için Türkiye’nin Topluluk Tasarımına ilişkin mevzuatı üstlenmesi zorunlu olmamakla beraber tescilsiz tasarımlara ilişkin özel düzenleme yapılması Türk hukuku açısından da yararlı olacaktır. Tasarımların korunmasına ilişkin yasa taslağında tescilsiz tasarımlar da düzenleme altına alınmaktadır. • Veri imtiyazına ilişkin yürürlükteki mevzuat 2001/83/EC Direktifi hükümleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Mevcut düzenleme AB’de 2004 yılında kabul edilmiş olan yeni mevzuattan farklılık göstermektedir. • Tıbbi ürünlerde ve yeni bitki çeşitlerinde ek koruma belgesi verilmesine ilişkin düzenlemenin AB’ye tam üyelik halinde yapılması gerekmektedir. 83 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 3.3. Diğer Ülkelerin Talep Ettiği ve Aldığı Derogasyonlar Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında üye ülkeler tarafından talep edilen herhangi bir derogasyon bulunmamaktadır. Ancak, AB Komisyonu tarafından bu alanda, özellikle korsanlık ve taklit ürünlerle ilgili uygulamanın güçlendirilmesi konusunu özel olarak vurgu yapılmış ve bu husus ülkeler tarafından kabul görmüştür. Sınaî haklar alanında da üye ülkeler tarafından talep edilen ve alınan derogasyon bulunmamaktadır. Ancak, burada da uygulamaya yönelik bazı hususlar yer almaktadır. Bunlardan biri, Topluluk Markalarının üyelikten itibaren geriye dönük tanınmasına yöneliktir. Yeni katılan ülkeler bu uygulamayı kabul etmişlerdir. Diğer taraftan, AB Komisyonu’nca aday ülkeler tarafından ilaçlardaki patentlerin geriye dönük tanınması talep edilmiştir. Ancak, ülkelerin hiçbiri tarafından bu husus kabul edilmemiş, gerçekleştirilen düzenlemeler de üyelik ile birlikte yürürlüğe girmiştir. Bu durumla ortaya çıkan potansiyel sorunları asgariye indirmek için bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Buna göre; bir ürün için bir Üye Ülkede patente sahip olunmaktayken aynı ürün için Birliğe yeni katılan ülkelerde patent alınamamışsa, bu ürünün patentli olduğu Üye Ülkeye girişi engellenebilecektir. Bu mekanizma bahse konu patentlerin süresinin dolmasına kadar uygulanabilir halde olacaktır. Ek Koruma Sertifikasına ilişkin Tüzükle ilgili olarak, (patent ile sağlanan korumanın toplam 15 yılı geçmeyecek şekilde, patent korumasının bitmesini müteakip azami beş yıl daha uzatılmasına ilişkin mevzuat) yeni üye olan ülkelerde bu korumanın, o ülkelerde patentli ürünler için pazarlama ruhsatının ilk veriliş tarihi esas alınarak geriye dönük olarak uygulanabilmesi karara bağlanmıştır. 3.4. Ayrıntılı Etki Değerlendirmesi Yapılması Önerilen Müktesebat Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında hakların sayısal ortamda kullanılmasıyla ilgili olarak ayrıntılı etki değerlendirilmesi yapılması gerekmektedir. Günümüzde, en önemli bilgi kaynağı ve iletişim aracı internettir. Sayısal ortamla ilgili yapılacak düzenlemeler, tüketici haklarından kamunun bilgiye ulaşma hakkına kadar geniş bir çerçevede değerlendirilmektedir. Eğer sayısal ortama yönelik yapılacak düzenlemelerde, hak sahiplerinin hakları ile toplumun yararlanma hakları arasında bir denge kurulamayacak olur ise sayısal ortamın bir bilgi kaynağı olma niteliği de son derece sınırlı olacaktır. Diğer taraftan, yapılacak düzenlemenin yaratacağı sonuçlar ülke sınırlarıyla kısıtlanamayacağından uluslararası düzenlemelerle de uyumlu olması kaçınılmazdır. Bu açıdan, internet ortamıyla 84 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu ilgili sorumlulukları da kapsayacak şekilde yapılacak düzenlemelerin ayrıntılı etki değerlendirilmesinin yapılması kaçınılmazdır. Bunun yanısıra toplu hak takibiyle ilgili düzenlemeler ve devlet yardımları konularında ayrıntılı etki değerlendirilmesi yapılması yararlı olacaktır. Toplu hak takibiyle ilgili düzenlemelerin asgari standartları ortaya konulur iken, uygulamaya yönelik sonuçlarının ülkenin gerçekleri karşısında doğuracağı sonuçlar ölçülmelidir. Sınaî haklar alanında etkili ekonomik sonuç doğurabilecek biyoteknolojik buluşlar ile tıbbi ürünlerde ve bitkisel ürünlerde ek koruma belgesi verilmesine ilişkin olarak ayrıntılı etki değerlendirmesi yapılmasında yarar bulunmaktadır. 85 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 4. GELECEĞE DÖNÜK STRATEJİ 4.1. 2013 Vizyonu Ülkemizin 2013 vizyonu “Etkin, yaygın ve toplumca benimsenmiş bir fikrî haklar sistemi aracılığı ile küresel ölçekte yüksek rekabet gücüne sahip, ülke ekonomisine katkıda bulunan, yenilikçi ve özgün fikrî ürün ile katma değeri yüksek bilgi üreten bir ülke olmak” tır. 4.2. Vizyona Dönük Temel Amaç ve Politikalar • Ulusal ihtiyaçları gözeten uluslararası standartlarla uyumlu bir yasal ve kurumsal altyapı. • Teknoloji üretimi, yenilik ve yaratıcılık faaliyetlerinin desteklenip teşvik edilmesi • Fikrî haklar sisteminde yer alan kurumların işlevlerini gereği gibi yerine getirebilmesi için gerekli yapısal değişikliklerin yapılması. • Fikrî haklar sistemi konusunda eğitim ve tanıtım faaliyetleri ile toplumsal bilincin artırılması. • Kullanıcılar için basitleştirilmiş bir sınaî haklar sistemi kurulması. • Fikrî haklar sisteminde teknik ve hukuki bilgiye erişimin kolaylaştırılması. • Fikrî hak sahipleri ile toplum menfaatlerinin dengelenmesi. • Ülke gerçekleriyle bağdaşan bir fikrî haklar sistemi kurulması. • Yargının hızlı, adil ve etkin şekilde işlemesi. • Ülkemizin geleneksel mirasından ve doğal kaynaklarından yararlanılması. • Fikrî haklar alanında bilimsel ve akademik çalışmaların desteklenmesi • Sınaî hak konusu ürünlerin yüksek kalite standartlarına uygun olması. 4.3. Temel Amaç ve Politikalara Dönük Öncelikler ve Tedbirler Yukarıda belirlenen temel amaç ve politikalara erişilebilmesi için belirlenen öncelikler aşağıda yer almaktadır: Ulusal ihtiyaçları gözeten uluslararası standartlarla uyumlu bir yasal ve kurumsal altyapı • Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında mevcut kurumsal yapının ve görev tanımlarının yeniden değerlendirilmesi, 86 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Başta 5846 sayılı Fikir ve Sanat Kanunu olmak üzere eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanındaki tüm mevzuatın uluslararası sözleşmeler ve Avrupa Birliği düzenlemeleri ile uyumlu olarak yeniden düzenlenmesi, • Ülkemiz için önemli bir konu olan, anonim eserlere ilişkin düzenlemelerin yapılması ve bunlara ilişkin arşivler oluşturularak bunlardan sayısal ortam da dahil faydalanmanın temin edilmesi, • Meslek birliklerine yönelik mevzuatta, meslek birlikleri ile bir taraftan hak sahipleri diğer taraftan kullanıcılar arasındaki ilişkilerin uygulama sorunlarını da giderecek şekilde açık ve net olarak belirlenmesi, • WIPO Sözleşmeleri ve AB 2001/29 nolu Direktif ile tam uyum sağlanması, • Sınaî hakların korunmasına ilişkin kanun hükmünde kararnamelerin yasalaşması, • UPOV Sözleşmesi’ne katılımın tamamlanması için gereken çalışmaların yapılması, • Yeni Bitki Çeşitlerine ilişkin AB Topluluğu Organizasyonu’na katılımın sağlanması, • Maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilmesine yönelik yasal çalışmaların tamamlanması, • Sayısal ortamda fikri hakların korunması ve özellikle DRM (Sayısal Hak Yönetimi) konusunda sektörü bilgilendirici ve ortak hareket zemini sağlamaya yönelik çalışmalar yapılması, • Tohumların ve genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) çeşitli olumsuz etkilerinden kaçınmak için yasal ve kurumsal altyapı ile denetim mekanizmalarının oluşturulması. Teknoloji üretimi, yenilikçilik ve yaratıcılık faaliyetlerinin desteklenip teşvik edilmesi • Teknoloji üretimi, geliştirilmesi ve transferi konularında çalışacak kurumların kurulması, • AR-GE faaliyetlerine ayrılan payın arttırılması, işletmelerin AR-GE’ye yönlendirilmesi, AR-GE ve sınai haklar ilişkisinin güçlendirilmesi ve işletmelerin bünyesinde AR-GE ve fikrî haklar birimlerinin kurulması, • Kültür politikasının bir aracı olarak, fikir ve sanat eserlerinin üretimi ve kamuya iletimiyle ilgili destekler sağlanması, • Fikir ve sanat eserlerinin yurtdışında tanıtımına yönelik çalışmalara destek sağlanması, 87 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Yazılım sektörünün gelişebilmesi ve rekabetçi bir pazar haline gelmesi için, yazılım üreticilerine devlet desteği sağlanması, • Açık kaynak kodlu yazılımlar konusuna özel bir önem verilerek bu konuda farkındalık yaratılması için gerekli destekler sağlanması ve özellikle eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere e-devlet projeleri içinde açık kaynak kodlu yazılımların kullanımının teşvik edilmesi Fikrî haklar sisteminde yer alan kurumların işlevlerini en etkin şekilde yerine getirmesi • Korsanlık ve taklitle mücadelede aktif rol oynayan kurumlar arasında etkin işbirliği ve koordinasyonun sağlanması • Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde merkezde kurulan Fikir ve Sanat Eserleri Büro Amirliğinin, görev alanına sınai haklar aleyhine işlenen suçlarla mücadelenin de eklenerek idari kapasitesinin artırılması ve taşra teşkilatında benzer yapılanmaya gidilmesi, • Meslek birliklerine mali yönden destek olunması, • Meslek birliklerinin aktif olarak denetlenmesi, • TPE’nin mali ve idari açıdan özerk bir kurum haline getirilmesi ve kurumsal yapısının geliştirilmesi, • TPE’de çalışan uzman ve memur sayısının TPE’nin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde arttırılması, • TPE ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nda çalıştırılan uzmanlardan bir kısmının yurt dışındaki ilgili kurumlarda eğitim programına tabi tutulması, • TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun hukuki ve teknik alanlarda ihtisas ve deneyim sahibi daimi üyelerden oluşacak biçimde yeniden yapılandırılması, • TPE kararlarının gerekçeli olarak verilmesi, • Fikrî haklar sisteminin kurumsal altyapısında yer alan Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, ihtisas mahkemeleri, İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, TPE ile Gümrük Müsteşarlığı’nın birbirine bilgisayar ağıyla bağlanması ve bu kuruluşların fikrî haklar alanında faaliyet gösteren araştırma merkezlerinin veri tabanlarına erişiminin sağlanması, 88 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nda tescil başvurusu yapılan bitkilerin incelenmesi için gerekli teknik ve idari altyapının maliyetinin hesaplanarak, yurt dışına yaptırılan incelemenin maliyetinden düşük olması halinde gerekli çalışmalara başlanması, • Vekillik mesleğine ilişkin yasal düzenleme yapılması ve vekillerin bir meslek kuruluşu çatısı altında örgütlenmeleri için gerekli yasal altyapının düzenlenmesi, • Uluslararası alandaki gelişmelerin yakından takibi ve yapılan çalışmalara katılım sağlanması. Fikrî haklar sisteminde eğitim ve tanıtım faaliyetleri ile toplumsal bilincin artırılması • İhtisas mahkemelerinde çalışacak hakim ve savcıların eğitimi, • İhtisas mahkemelerindeki eğitimli uzman hakimlerin meslektaşlarına, hakim ve savcı adaylarına eğitim vermesi, • TPE aracılığıyla patent ve marka vekillerine eğitim verilmesi, • Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı uzmanlarının eğitimi, • İçişleri Bakanlığı personelinin eğitimi ve bu alanda uzman personel yetiştirilmesi, • Fikrî haklar sisteminin hukuki ve ekonomik boyutunun konunun ilgili olduğu fakültelerde lisans ve lisansüstü düzeyde ders programı kapsamına alınması, hukuk fakültelerinde fikrî haklar anabilim dalı oluşturulması. • Kamu kurum ve kuruluşlarının (TPE, TÜBİTAK, MEB) ilköğretim ve lise öğrencilerine yönelik edebiyat, güzel sanatlar, teknoloji ve tasarım yarışmaları düzenlemeleri • Fikrî hakları ve yaratıcı bireyi öne çıkaran edebi eserlerin ısmarlanması ve özendirilmesi, Türk buluşçuların yaşam öykülerinin yayımlanması • İlköğretimden başlayarak fikrî haklar konusunda çocukların bilgilendirilmesi; bu kapsamda ders kitaplarına konuyla ilgili bölümler eklenmesi, buluşçuların hayatıyla ilgili bilgilerin çocukların ilgisini çekecek şekilde verilmesi, konuya ilişkin öykü yarışmaları yapılması, • Fikrî haklar sistemi konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından yürütülen tanıtım faaliyetlerinin arttırılması • Sayısal ortamda fikri hakların korunması ve özellikle DRM (Sayısal Hak Yönetimi) konusunda sektörü bilgilendirici ve ortak hareket zemini sağlamaya yönelik çalışmalar yapılması 89 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı • Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Korsan ve taklit ürünlerin zararları konusunda toplumsal bilincin oluşturulması için çalışılması. Kullanıcılar için basitleştirilmiş bir sınaî haklar sisteminin kurulması • Tescil sürelerinin mümkün olduğunca kısaltılması, • Tescil başvurularına ilişkin işlemlerde talep edilen belgelerin mümkün olduğunca asgariye indirilmesi, • On-line başvuru sisteminin uygulanır duruma gelmesi. Bilgiye erişimin kolaylaştırılması • Tüm sınaî haklarla ilgili daha önce yapılmış tescil başvuruları hakkında elektronik ortamda bilgi sahibi olunabilmesi, • Fikrî haklar alanında faaliyet gösteren araştırma kurumları ile dokümantasyon merkezlerinde konuya ilişkin veri tabanları oluşturulması, sistemde yer alan kişilerin bu veri tabanlarından yararlanmasını kolaylaştırıcı önlemler alınması, • Eserler ile bunları üreten, satan, kullanan yerlere yönelik olacak ortak veri tabanının hazırlanması, • Fikrî haklar sisteminde yer alan kamu kurumlarının teknik altyapılarının tamamlanması ve bunlar arasında online bağlantının kurulması, • Yargı kararlarının gerekçeli olarak internet ortamında yayınlanması, • Fikri haklar mevzuatı ve bu mevzuata kaynak oluşturan anlaşma ve sözleşmeler ile AB düzenlemelerinin bir külliyat haline getirilerek ve güncellemesi yapılmak suretiyle dijital ortamda uygulayıcıların erişimine sunulması, • Fikri haklar alanında ülkemizin taraf olmadığı ancak mukayeseli hukuk yoluyla istifade edilebilecek olan diğer ülke mevzuatı ve uluslararası anlaşmalara ilişkin veri tabanının Türkçe çevirilerini de içerecek şekilde hazırlanması. Fikrî hak sahipleri ile toplum menfaatlerinin dengelenmesi • Sınaî haklar hakkında haksız rekabet kurallarının uygulama alanının daraltılması, • Fikrî hakların kötüye kullanımını önleyici mevzuat oluşturulması ve uygulamaya yönelik tedbirler alınması, • Eser sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerinin ve özellikle meslek birliklerinin rekabeti bozucu nitelikte fiyat uygulamalarının engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması. 90 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Ülke gerçekleriyle bağdaşan bir fikrî haklar sistemi kurulması • Fikri hakların öneminin anlaşılması ve hedeflerin doğru tespit edilebilmesi açısından, bu haklara konu ürünleri üreten ve kullanan sektörlerin ekonomik boyutunun tespitine yönelik çalışmalar yapılması, • Fikrî haklar mevzuatının hazırlanmasında özellikle etkili ekonomik sonuç doğuracak alanlarda tüm tarafları kapsayacak şekilde etki değerlendirilmesi yapılması, • Korsan ve taklit kullanım oranlarının tespitine yönelik istatistik çalışmalar yapılması, • Eser sahipleri ve bağlantılı haklara ilişkin devlet desteklerinde, konunun ekonomik yönünün yanısıra sosyal ve kültürel etkilerin de göz önünde bulundurularak düzenleme yapılması. Yargının hızlı, adil ve etkin şekilde işlemesi • İhtisas mahkemesi sayısının artırılması, • İhtisas mahkemelerinde ve görevli mahkemelerde çalışan hakim ve savcı sayısının dava sayısı ile orantılı olarak artırılması, • Fikrî haklar alanında çalışan hakim ve savcıların özel olarak eğitilmesi, • Fikrî haklarla ilgili soruşturmaları yürüten ve davalara katılan cumhuriyet savcılarının bu alanda ihtisaslaşmasının sağlanması, • Sınaî haklarla doğrudan ilgili haksız rekabet konularında ihtisas mahkemelerinin yetkilerinin tanınması suretiyle davaların uzamasının engellenmesi, • Fikrî haklara tecavüz gerekçesiyle el konulan eşyanın muhafazası için kullanılan emanet deposu yetersizliğine çözüm bulunması, • Fikrî haklarla ilgili davalarda mahkemelerin bilgi alış-verişinde bulunduğu (Türk Patent Enstitüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gümrük İdareleri gibi) kurumlarla kolay ve hızlı iletişim kurabilmelerinin sağlanması. Ülkemizin geleneksel mirasından ve doğal kaynaklarından yararlanılması • Ülkemizin sahip olduğu bitki çeşidi ile biyolojik kaynak envanterinin çıkarılması, • Bu alanda yapılacak ulusal ve uluslararası projelerin desteklenmesi, • Folklor eserlerinin korunması ve ayrıca uluslararası gelişmeler doğrultusunda ekonomik değere dönüştürülmesi için çalışılması. 91 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Fikrî haklar alanında bilimsel ve akademik çalışmaların desteklenmesi • Fikrî haklar alanında araştırma merkezleri ve enstitüler kurulması, • Ankara Üniversitesi Fikri ve Sınai Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi (FİSAUM) benzeri araştırma kurum, merkez ve enstitülerin desteklenmesi, • Özellikle insan kaynaklarının eğitimi için AB fonlarının kullanılması, • Fikrî haklar konusunda kısa ve uzun vadeli AB projelerinin yapılması. Sınaî hak konusu ürünlerin yüksek kalite standartlarına uygun olması • Türk malı imajının yerleştirilmesi, Turquality gibi kalite sembolü olan markalar yaratılması, tüm dünyada tanınmış Türk markaları yaratılması yönünde çalışmalar yapılması, • Tescil edilen coğrafi işaretlerin hem yurt içinde hem de yurt dışında hak ettiği korumadan yararlanabilmesi için, tescile konu ürünlerin AB 45011 sayılı standarda göre akredite olmuş, tamamıyla bağımsız ve tarafsız bir kuruluş tarafından denetlenmesi zorunluluğunun getirilerek buna ilişkin altyapının oluşturulması. 92 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 5.UYGULAMA STRATEJİLERİ 5.1. Mevzuat Düzenlemeleri • Sınaî hakların korunması hakkındaki yasa taslaklarının ve 5000 sayılı Kanun’da yapılacak değişikliklerin yasalaşması, • Belirli Kategorideki Teknoloji Transfer Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tüzüğü’nün çıkarılması için gerekli çalışmaların yapılması, • TPE’nin mali ve idari özerkliğe sahip bir kurum haline getirilmesi için gerekli yasal altyapının oluşturulması, • Teknoloji üretimi, geliştirilmesi ve transferi konularında çalışacak kurumların kurulması için gerekli yasal altyapının oluşturulması, • Vekillik mesleğine ilişkin yasal düzenleme yapılması, • İhtisas mahkemelerinin görev alanlarının sınaî haklarla doğrudan bağlantılı haksız rekabet konularını da kapsayacak şekilde genişletilmesine yönelik yasal düzenleme yapılması, • WIPO Sözleşmeleri ve AB 2001/29 nolu Direktif ile tam uyum sağlanacak şekilde düzenlemeler yapılması, • Harçlar Kanunu’nun sekiz sayılı tarifesinden sınaî haklar ile ilgili bölümün çıkarılması. 5.2. Kurumsal Düzenlemeler • Yeni ihtisas mahkemeleri kurulması için gerekli altyapının hazırlanarak bu mahkemelerde görev yapacak hakimlerin eğitilmesi, • TPE’nin mali ve idari özerkliğe sahip bir kurum haline getirilmesi, • Tescil edilen coğrafi işaretlere konu ürünlerin denetimi için AB 45011 sayılı standarda göre akredite olmuş, tamamıyla bağımsız ve tarafsız bir kuruluşun kurulmasına ilişkin altyapının oluşturulması, • Patent-marka vekillerini aynı çatı altında toplayan bir meslek birliği kurulması, • Korsanlıkla mücadelede önemli bir araç olan, fikir ve sanat eserlerinin umuma açık mahallerde satılmasının önlenmesine yönelik kolluk kuvvetleriyle ortak çalışmalar yapılması. 93 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 94 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 6. SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME 6.1.Temel Amaç ve Politikalar ile Öncelik ve Tedbirlerin Gelişme Eksenleri Bazında Tasnifi 95 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Ulusal ihtiyaçları gözeten uluslararası standartlarla uyumlu yasal ve kurumsal altyapı İstikrarlı Bir Ortamda Sürdürülebilir Büyümenin Sağlanması Fikri haklar sistemi, uluslararası standartlar temel alınarak ülke ihtiyaçlarına uygun bir altyapıya kavuşturulduğu zaman sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayacaktır. Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Ekonomide Rekabet Gücünün Artırılması İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sosyal İçermenin güçlendirilmesi Fikri haklar konusu maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilmesi, işletmelerin rekabet gücünü artıracaktır. --- Sayısal ortamda hakların kullanılmasına özürlüler yararına getirilecek istisnalar sosyal içermenin güçlendirilmesine yardımcı olacaktır. İşletmelerde AR-GE ve sınai haklar birimlerinin kurulmasıyla insan kaynaklarının geliştirilmesi sağlanacaktır. --- Teknoloji üretimi, yenilikçilik ve yaratıcılık faaliyetlerinin desteklenip teşvik edilmesi Büyümenin ana dinamiği olan yaratıcılık ve yeniliğin teşviki ile ekonomik gelişmeye katkı sağlanacaktır. Sağlanacak teşvikler ile yaratıcı ve yenilikçi sektörlerin gerek ulusal ve gerekse uluslararası rekabet edebilirliği artırılacaktır. Fikri haklar sisteminde yer alan kurumların işlevlerini en etkin şekilde yerine getirmesi Korsan ve taklit oranının azalması yenilik ve yaratıcılığa yapılan yatırımı arttıracak ve böylece şirketlerin geleceğe dönük strateji oluşturulabilmesi sağlanacaktır. Korsanlık ve taklitle mücadelede etkin işbirliği ve koordinasyon sağlanması, ekonominin rekabet gücünün artırılması yönünde katkıda bulunacaktır. Doğrudan etkisi insan kaynaklarının geliştirilmesi yönünde olacaktır. 96 --- Bölgesel Gelişmişlik Farklılıklarının Azaltılması Kamuda İyi Yönetişim Yaygınlaştırılması Fiziki Altyapının İyileştirilmesi --- Sayısal Hak Yönetimi gibi alanlarda sektörle yapılacak ortak çalışmalar kamuda iyi yönetişimi yaygınlaştıracaktır. Eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar alanında mevcut kurumsal yapının yeniden değerlendirilmesi fikri haklar sisteminin işlerliğini artıracaktır. İşletmelerin AR-GE faaliyetlerine yönlendirilmesi ve bu faaliyetlerin desteklenmesiyle ülke genelinde yenilikçilik kültürü oluşturulacaktır. Açık kaynak kodlu yazılımların kullanımının teşvik edilmesi ile, eğitim ve sağlık gibi alanlar başta olmak üzere e-devlet projelerinin gelişimi ve yaygınlığı sağlanacaktır. Teknoloji üretimi, geliştirilmesi ve transferi konularında çalışacak kurumlar kurulacaktır. --- Doğrudan etkisi, kurumsal saydamlığın artması, iş maliyetlerinin azalması, bilgiye erişim ve hızlı iş akışının gerçekleşmesi olacaktır. Fikri haklar sisteminde uygulayıcı kurumların yanısıra, meslek birliklerinin ve vekillik müessesesinin geliştirilmesi sağlanacaktır. http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu İstikrarlı Bir Ortamda Sürdürülebilir Büyümenin Sağlanması Ekonomide Rekabet Gücünün Artırılması İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sosyal İçermenin güçlendirilmesi Bölgesel Gelişmişlik Farklılıklarının Azaltılması Kamuda İyi Yönetişim Yaygınlaştırılması Fiziki Altyapının İyileştirilmesi İlköğretim düzeyinde verilecek bilinç ile üniversitelerdeki eğitimin yaygınlaştırılması sonucunda ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücü sağlanmış olacaktır. --- --- Kamu kurumlarının nitelikli iş gücü artırılmış olacaktır. --- --- Tescil süreleri kısaltılarak kullanıcı odaklı sınai haklar sistemi oluşturulacaktır. Online başvuru sisteminin uygulanması sağlanacaktır. --- Fikri haklar sisteminde veri tabanları oluşturulacak ve bunların elektronik ortamda kullanımının kolaylaştırılması sağlanacaktır. Kamu kurumlarının teknik altyapıları tamamlanarak kurumlar arasında online bağlantı kurulacaktır. Fikri haklart sisteminde eğitim ve tanıtım faaliyetleri ile toplumsal bilincin arttırılması Yaratıcılığın ve yenilikçiliğin önemine ve korunmasına ilişkin toplum bilincinin artırılmasıyla sürdürülebilir büyümeye katkı sağlanacaktır. Korsan ve taklit ürünlerin zararları konusunda yapılacak çalışmalar ekonomide rekabetin artırılmasına katkı sağlayacaktır. Kullanıcılar için basitleştirilmiş bir sınai haklar sisteminin kurulması İşletmelerin sınai hakları daha verimli kullanmaları sayesinde uzun vadeli planlama yapmaları sağlanacaktır. Sınai haklara dayalı sistemin yaygınlaştırılması ile ekonominin rekabet gücünün yükseltilmesi sağlanacaktır. Bilgiye erişimin kolaylaştırılması --- --- --- --- --- --- 97 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı İstikrarlı Bir Ortamda Sürdürülebilir Büyümenin Sağlanması Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Ekonomide Rekabet Gücünün Artırılması Fikri hakların uygulanmasının rekabeti bozucu etkisinin giderilmesi ve ayrıca sınai haklar hakkında haksız rekabet kuralları nın uygulama alanının daraltılması ile ekonomide rekabet gücü artırılacaktır Fikri hak sahipleri ile toplum menfaatlerinin dengelenmesi İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sosyal İçermenin güçlendirilmesi Bölgesel Gelişmişlik Farklılıklarının Azaltılması Kamuda İyi Yönetişim Yaygınlaştırılması Fiziki Altyapının İyileştirilmesi --- Sayısal alanda istisnalar / eğitim / özürlüler vs.. / Fikri mülkiyet sisteminin faydalarından toplumun daha geniş çerçevede yararlanması sağlanacaktır. --- ..... --- Devlet destekleri konusunda sosyal ve kültürel etkilerin de göz önünde bulundurulması ile daha geniş kesimlerin sistemin çıktılarından yararlanması sağlanmış olacaktır. --- Mevzuat kalitesini artırmak amacıyla düzenleyici etki analizi yapılacak ve ayrıca fikri haklara ilişkin istatistik veri ve bilgi üretimi sağlanacaktır. --- --- İhtisas mahkemelerinin sayısının artırılması suretiyle fikri haklar alanında davaların hızlı ve etkin şekilde sonuçlanması sağlanacaktır. Mahkemeler ile fikri haklar sisteminde yer alan kamu kurumları arasında iletişimi sağlayacak fiziki altyapı kurulacaktır. Ülke gerçekleriyle bağdaşan bir fikri haklar sistemi kurulması Fikri haklar sisteminin ekonomik boyutunun ölçülmesi ile olumlu ve olumsuz yanlar tespit edilerek eksikliklerin giderilmesi sağlanacaktır. Sistemin ekonomik boyutunun ölçülmesi ile rekabet gücünün yüksek olduğu alanlar tespit edilerek bu yönde gelişim teşvik edilebilecektir. --- Yargının hızlı, adil ve etkin bir şekilde işlemesi Yargı sisteminin etkin işlemesi ile fikri haklar sistemine güven oluşacak ve sistemin yaygınlaşması sayesinde sağlanan ekonomik yararlar istikrarlı büyümeye katkıda bulunacaktır. Fikri haklar sistemine duyulacak güvenin artması ile yaratıcı faaliyetler teşvik edilmiş olacak ve fikri haklara dayalı ekonomik yapının rekabet gücü artırılmış olacaktır. Yargı sisteminin adil ve etkin çalışması için alınacak tedbirler ile ihtisas sahibi hakim ve savcılar yetiştirilecektir. 98 --- http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu İstikrarlı Bir Ortamda Sürdürülebilir Büyümenin Sağlanması Ekonomide Rekabet Gücünün Artırılması Ülkemizin geleneksel mirasından ve doğal kaynaklarından yararlanılması Ülkemizde atıl durumda olan geleneksel miras ve doğal kaynak envanteri çıkarılarak ekonomik değere dönüştürülecektir. Ülkemize has geleneksel miras ve doğal kaynakların ekonomik değere dönüştürülmesi, ekonomik rekabet gücünün artmasını da sağlayacaktır. --- Fikri haklar alanında bilimsel ve akademik çalışmaların desteklenmesi Fikri haklar alanında başarılı uygulamalara ilişkin bilimsel araştırmaların yapılması ve bunların ülkemiz koşullarına uygun büyüme stratejileri lerine dönüştürülmesi sağlanacaktır. Yaratıcılık ve yenilikçilik ekseninde rekabet gücünün arttırılmasına yönelik AB fonlarının etkin olarak kullandırılması için projeler yapılacaktır. Kurulacak araştırma merkezleri ve enstitüler ile fikri haklar sisteminin uluslararası standartlarda değerlendirilmesi için gerekli insan gücü yaratılmış olacaktır. --- “Türk malı” imajının ve dünya çapında tanınmış Türk markalarının yaratılması ekonominin uluslararası alanda rekabetini artıracaktır. Sınai hak konusu ürünlerin yüksek kalite standartlarına uygun olması İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi --- Sosyal İçermenin güçlendirilmesi Bölgesel Gelişmişlik Farklılıklarının Azaltılması … Yerel ve bölgesel nitelikteki kültürel ve doğal kaynaklar ile coğrafi iaşretlerin korunması hususları önceliklendirilerek yeni ekonomik kaynaklar yaratılacaktır. --- --- 99 --- --- Kamuda İyi Yönetişim Yaygınlaştırılması Fiziki Altyapının İyileştirilmesi --- Ulusal ve uluslararası projelerin desteklenmesi ile geleneksel miras ve doğal kaynakları koruyacak altyapının yaratılmasına çalışılacaktır. --- Fikri haklar alanında araştırma merkezleri ve enstitüler kurulacaktır. --- Coğrafi işaret tesciline konu ürünlerin denetimini gerşekleştirecek altyapı oluşturulacaktır. http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu 6.2.Dokuzuncu Kalkınma Planı Açısından Temel Yansımalar Fikri Haklar Özel İhtisas Komisyon Raporunun ilgili bölümlerinde temel sorunlar belirlenmiş ve bu alanda yapılması gerekenler ile çözüm önerileri verilmiş olmakla birlikte, Dokuzuncu Kalkınma Planı açısından temel yansımalar şeklinde ele alınabilecek hususlar kısa başlıklar halinde aşağıda verilmektedir. Fikri haklar sisteminin ülke ekonomisine etkisi gözetilmek suretiyle ilk olarak, fikri haklar alanında kısa, orta ve uzun vadeli bir stratejinin belirlenmesi ve bu stratejinin uygulanmasına yönelik eylem planının hazırlanması gerekmektedir. Devletin çeşitli birimleri tarafından günümüze değin yapılan birtakım çalışmalar her ne kadar bu alanda belli politikaları ortaya koymakta ise de; burada bahsedildiği kapsamda bir strateji belgesi özelliğine sahip bulunmamaktadır. Hazırlanacak olan bu belgede, fikri haklar politikaları ülke kalkınmasında önemli bir yapı taşı olarak görülmeli ve diğer sektörleri de içine alacak şekilde; örneğin eğitim, kültür, bilim ve teknoloji, sanayi, dış ticaret ve AR-GE politikalarıyla desteklenmiş bir model oluşturulmalıdır. Fikri haklar stratejisi ve eylem planının belirlenmesi esnasında, fikri haklar sisteminin kendine has özellikleriyle birlikte, bağlantılı olduğu diğer alanlarda oluşturulan politikaların içinde önemli bir unsur olduğu ve bütün bunların yer aldığı bütünün bir parçasını oluşturduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle fikri haklar stratejisi ve eylem planı, toplumun ilgili bütün kesimlerinin katılımının sağlanmasıyla ortaya çıkacak görüşlerin değerlendirilmesi ve yapılacak düzenlemelerin ekonomik ve sosyal etkilerinin göz önünde bulundurulmasıyla şekillendirilmelidir. Bunun yanı sıra stratejinin uygulanması sürecinin kilometre taşları saptanmalı, bu noktalara planlanan zamanda ve hedeflenen kapsamda ulaşılıp ulaşılamadığı kontrol edilmeli, ulaşılamaması durumunda nedenleri araştırılmalıdır. Türkiye, fikri haklar sisteminin kabulü ve uygulanması konusunda yönünü ve çizgisini belirlemiş bulunmaktadır. Bu yön ve çizgiden geri adım atılması mümkün değildir. Bu nedenle, taraf olunan uluslararası anlaşmalar ile uyum sürecinde bulunduğumuz AB müktesebatı doğrultusunda gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak, Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin gerçekleşmesine kadar ülke gerçekleri ile menfaatlerinin gözetilmesine özen gösterilmeli, bu süreçte özellikle ulusal tercihlere bırakılmış alanlar özenle belirlenerek adımlar tercihin yaratacağı sonuçlar dikkate alınarak atılmalıdır. 100 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Komisyon Raporunda belirtildiği üzere fikri haklar alanı birçok uluslararası düzenlemeye konu olmuş bir alandır. Bunun temelinde, fikri ürünlerin bir kez yaratıldıktan sonra aynı anda dünyanın farklı bölgelerinde ve birçok kişi tarafından çoğaltılıp taklit edilebilmesinin mümkün olması, buna karşılık fikri haklar korumasının temelindeki ülkesellik ilkesine göre korumanın tescilin yapıldığı ülke ile sınırlandırılması yatmaktadır. Bu niteliğiyle fikri haklar konusu, uluslararası alanda sürekli tartışılan ve yeni gereksinimlere göre şekillendirilen bir disiplindir. Yürürlükteki mevzuatımızda yer alan hükümlerin çoğu uluslararası tartışmalar sonucu şekillenmiş hükümlerdir. Türkiye’nin uluslararası metinleri iç hukuka aktarmasının ötesinde, bu metinlerin hazırlanması ve tartışılması sürecinde aktif rol üstlenerek uluslararası platformda kendisiyle aynı veya benzer yapıya sahip ülkelerle işbirliği içinde hareket etmesi, sistemin “içinde” yer alması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sayede Türkiye, fikri mülkiyet sisteminin belirlenmiş kurallarını iç hukukuna “aktaran ülke” olma konumundan, kuralların hazırlanmasında ve şekillendirilmesinde “katkı veren ülke” konumuna geçebilecektir. Fikri haklar alanında vurgulanması gereken bir diğer önemli husus, bu alanda kullanıcı değil, üretici olmak gereğidir. Belirlenecek politikalarda yenilikçi ve yaratıcı faaliyetlerin nasıl teşvik edileceği konusuna özel önem verilmeli, ülke kaynakları da bu yönde kullanılmalıdır. Bu noktada yenilikçilik için uygun teşviklerin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle yazılımlarda en büyük kullanıcı olan devlet, ihtiyaçlarını uygun yerli yazılımcılardan sağlamalıdır. Açık kaynak kodlu yazılımların geliştirilmesi, devlet politikaları arasına alınmalıdır. Fikri haklar sistemi, kabul edilmesi gereken bir sistem olmanın ötesinde, yarar sağlanacak bir sistem olarak algılanmalı ve sistem kapsamında ülkemizin geleneksel bilgilerinin ve zenginliklerinin korunması yönünde çaba gösterilmelidir. Bu amaçla, gerekli envanter kayıtlarının hazırlanması, anonim eserlerin derlenmesi ve derleyecilerin de sui generis haklara sahip kılınarak derleme çabalarının ödüllendirilmesi gerekmektedir. Komisyon Raporunda vurgulandığı üzere Türkiye’nin fikri haklar mevzuatının, bir kaç nokta dışında, uluslararası anlaşmalar ve AB müktesebatı ile uyum sorunu bulunmamaktadır. Fikri haklar alanında asıl sorun uygulamada yaşanmaktadır. Taklit ve korsanlıkla mücadele, internet yoluyla kopyalama gibi hususlar tüm dünyanın olduğu gibi ülkemizin de sorunlarıdır. Bu sorunlar, sadece mevzuat değişiklikleri ile giderilebilecek nitelikte değildir. Birçok sorunun temelinde, toplumda emeğe ve emeğin korunmasına saygılı bir bilincin yeterli 101 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı düzeye ulaşamamış Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu olması yatmaktadır. Fikrî haklar kültürünün bütün topluma yaygınlaştırılması ve yerleştirilmesi son derece önemlidir. Ancak bu hedefe ulaşıldığında, toplumda başkalarının fikir ürünlerinden izinsiz yararlanmanın sadece “yasak” olduğu için değil, aynı zamanda “etik ve emeğe saygılı olmadığı” için hoşgörülmemesi gerektiği yönünde bir inanç yerleşmiş olacaktır. 102 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu EKLER Tablo 1: Patent başvurularının yıllara göre dağılımı Tablo 2: Faydalı model başvurularının yıllara göre dağılımı Tablo 3: 2004 yılında Avrupa’da yerli başvuru sahipleri tarafından yapılan patent başvuruları Tablo 4: Endüstriyel tasarım başvurularının ve başvurularda yer alan tasarım sayılarının yıllara göre dağılımı Tablo 5: Marka başvurularının yıllara göre dağılımı Tablo 6: Islahçı hakkı başvuruları, 2005 Tablo 7: OECD Ülkelerinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla İçinde AR-GE Harcama Oranı Tablo 8: OECD Ülkelerinde Araştırmacı Sayısı, 1990-2001 Tablo 9: OECD Ülkelerinde Yüksek Teknoloji Ürünlerinin İhracat İçindeki Payı, 1990-2002 Tablo 10: İktisadi Faaliyet Koluna Göre Patent Başvurusu Yapmama Nedenleri, 1998-2000 Tablo 11: Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemelerinde Açılan ve Karara Bağlanan Dava Sayısı (Ocak 2001-Ekim 2005) Tablo 12: Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemelerinde Açılan ve Karara Bağlanan Dava Sayısı (Ocak 2001-Ekim 2005) Tablo 13: Korsan Materyaller, 2000-2003 Tablo 14: Korsan Materyaller, 2004-2006 Grafik 1: Gümrük İdarelerinde Durdurma Olayları, 2000-2005 Grafik 2: Gümrük İdarelerinde Yapılan İşlemler, 2000-2005 103 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 1: Patent başvurularının yıllara göre dağılımı YERLİ 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005* * 11 aylık veriler YABANCI PCT 26 178 187 TPE 1.514 692 210 599 730 - 214 273 593 523 1.687 2.232 - 266 299 443 124 2.735 2.794 2 388 91 1.363 37 465 636 42 68 340 214 315 1.319 814 75 256 1.813 TOPLAM EPC - 1.692 905 1.539 2.494 3.028 3.444 3.219 1.879 1.162 2.237 2.958 Kaynak: TPE Tablo 2: Faydalı model başvurularının yıllara göre dağılımı YERLİ 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005* * 11 aylık veriler YABANCI TPE TOPLAM PCT 34 178 3 3 - 213 11 - 279 308 17 8 1 1 444 14 2 624 913 15 14 1 - 1.196 1.461 15 20 1 30 1.672 14 - 37 181 224 297 317 460 640 927 1.212 1.511 1.686 Kaynak: TPE 104 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 3: 2004 yılında Avrupa’da yerli başvuru sahipleri tarafından yapılan patent başvuruları Yerli Başvuru Sayısı Danimarka İspanya Yunanistan Portekiz Polonya Hollanda Finlandiya Çek Cumhuriyeti Romanya Türkiye İrlanda 1.847 2.871 487 199 2.381 2.187 2.011 882 937 636 787 Bir önceki yıla göre değişim %3,8 %2,1 -%5,8 %5,9 %5,0 -%4,4 %1,1 %41,1 %6,4 %37,3 -%8,7 Kaynak: TPE Tablo 4: Endüstriyel tasarım başvurularının ve başvurularda yer alan tasarım sayılarının yıllara göre dağılımı Yıllar 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Yerli 1.506 1.658 1.951 1.831 1.697 2.200 2.557 3.630 3.998 4.528 BAŞVURU Yabancı Toplam 28 1.534 166 1.824 185 2.136 219 2.050 244 1.941 263 2.463 274 2.831 274 3.904 286 4.284 373 4.901 TASARIM SAYISI Yerli Yabancı Toplam 3.212 35 3.247 13.632 310 13.942 13.176 340 13.516 12.209 654 12.863 8.666 411 9.077 10.023 587 10.610 13.299 537 13.836 19.787 637 20.424 21.778 706 22.484 23.168 1.128 24.296 Kaynak:TPE Tablo 5: Marka başvurularının yıllara göre dağılımı Yıllar Yerli 12.650 1995 15.652 1996 15.908 1997 14.578 1998 17.837 1999 20.866 2000 19.054 2001 28.225 2002 29.476 2003 37.054 2004 23.104 2005* *Yılın ilk 6 ayına ait veriler. Yabancı 3.248 4.515 4.803 4.964 5.855 7.761 9.123 7.480 8.443 9.558 4.636 TOPLAM 15.898 20.167 20.711 19.542 23.692 28.627 28.177 35.705 37.919 46.612 27.740 Kaynak: TPE 105 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 6: Islahçı hakkı başvuruları, 2005 TÜR Arpa Avokado Ayçiçeği Ayçiçeği Hattı Bakla Bezelye Biber Çeltik Çilek Domates Ekmeklik Buğday Enginar Gül Haşhaş Hıyar Hibrit Mısır Karanfil Kiraz Anacı Kök Kereviz Makarnalık Buğday Marul Nohut Pamuk Patates Patlıcan Soğan Soya Süs Bitkisi Şekerpancarı Taze Fasulye Tritikale Yulaf TOPLAM Başvurusu Kabul Edilenler Başvurusu Red Edilenler Başvurusu Yapılmamış Sayılanlar Evrak Eksikliği nedeniyle bekleyenler 7 1 6 1 1 3 11 14 2 7 1 1 2 2 2 1 14 1 1 1 1 1 2 1 84 1 2 2 6 3 2 2 4 9 1 32 5 1 2 8 16 1 1 2 4 1 1 1 4 1 2 2 20 NOT: Islahçı Hakkı Başvurusu kabul edilen 84 çeşitten 48’ i (%57) yerli, 36’ sı (%43) yabancı çeşittir. Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 106 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 7: OECD Ülkelerinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla İçinde AR-GE Harcama Oranı Kaynak: TÜİK 107 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 8: OECD Ülkelerinde Araştırmacı Sayısı, 1990-2001 Bin Çalışan Başına 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Avustralya 5,5 .. 6,8 .. 7,0 .. 7,2 .. 7,2 .. 7,2 .. Avusturya .. .. .. 3,3 .. .. .. .. 4,7 .. .. .. Belçika .. 4,8 .. 5,6 6,2 6,1 6,3 6,6 7,1 7,5 .. .. Kanada 4,9 5,1 5,5 5,8 6,4 6,5 6,6 6,6 6,2 6,1 .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. Danimarka 4,4 4,6 5,0 5,3 .. 6,1 6,3 6,5 .. 6,8 .. .. Finlalndiya .. 6,0 .. 7,4 .. 8,2 5,4 5,7 6,2 6,5 6,6 6,7 6,8 6,8 6,7 6,8 7,1 .. Almanya .. 6,3 .. .. .. 6,2 6,2 6,3 6,3 6,7 6,7 6,7 Yunanistan .. 1,7 .. 2,2 .. 2,5 .. 2,9 .. 3,7 .. .. Macaristan 3,9 3,2 3,0 3,1 3,1 2,9 2,9 3,1 3,2 3,3 3,8 3,8 İzlanda .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. İrlanda 4,0 4,4 4,8 4,1 4,3 4,5 4,8 5,0 5,1 4,9 5,0 .. İtalya 3,4 3,3 3,3 3,3 3,4 3,4 3,5 3,0 2,9 2,9 2,9 .. Japonya 7,4 7,5 7,7 7,9 8,1 8,3 9,2 9,2 9,7 9,9 9,7 10,2 Kore .. .. .. .. .. 4,9 4,8 4,9 4,6 5,0 5,2 6,4 Meksika .. .. .. 0,4 0,5 0,6 0,6 0,6 0,5 0,6 .. .. Hollanda .. .. .. 4,6 4,9 4,8 4,7 5,0 5,1 5,1 5,2 .. 5,1 5,0 6,1 6,3 .. 5,7 .. 7,5 .. 7,6 .. .. Norveç .. 6,6 .. 7,2 .. 7,5 .. 7,9 .. 8,0 .. 8,5 Polonya .. .. .. .. 3,3 3,4 3,5 3,6 3,6 3,7 3,7 3,8 Portekiz 1,3 .. 2,1 .. .. 2,6 .. 3,0 3,1 3,3 3,4 3,5 .. .. .. .. 4,9 4,5 4,5 4,6 4,6 4,3 4,7 4,5 2,7 2,9 3,0 3,2 3,6 3,5 3,8 3,8 4,1 4,1 4,9 5,0 İsveç .. 5,9 .. 7,2 .. 8,2 .. 9,2 .. 9,6 İsviçre .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. Türkiye 0,6 0,6 0,7 0,7 0,7 0,8 0,9 0,9 0,9 0,9 1,1 .. İngiltere 4,6 4,6 4,8 4,9 5,0 5,3 5,2 5,2 5,5 .. .. .. ABD .. 7,7 .. 7,8 .. 7,6 .. 8,2 .. 8,6 .. .. AB15 .. 4,7 4,8 5,0 .. 5,2 5,3 5,3 5,5 5,6 5,8 .. 5,8 5,6 5,7 5,8 5,9 5,8 6,1 6,1 6,3 6,4 6,5 .. Çek Cum. Fransa Yeni Zellanda Slovak Cum. İspanya OECD toplam .. 12,3 13,9 14,5 15,1 15,8 .. 10,6 Kaynak: OECD FACTBOOK 2005 108 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 9: OECD Ülkelerinde Yüksek Teknoloji Ürünlerinin İhracat İçindeki Payı, 1990-2002 Toplam Mamul İhracatı İçindeki Yüzde Olarak 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 Avustralya Avusturya Belçika Kanada Çek Cum. Danimarka Finlandiya 8,8 9,5 9,9 10,7 12,0 12,0 12,1 11,9 11,7 12,6 13,2 13,5 13,5 10,0 10,4 9,8 10,1 10,1 10,6 10,3 12,3 12,4 13,9 15,7 15,6 16,3 7,7 8,1 8,4 9,6 9,3 9,8 10,6 11,0 12,0 12,9 14,0 15,3 19,4 11,3 12,5 11,3 10,2 10,3 10,9 11,4 12,7 13,3 13,0 16,1 14,3 12,2 .. .. .. 4,8 4,8 4,1 6,9 7,5 8,6 8,8 9,5 12,1 14,8 13,2 13,1 13,4 13,6 14,7 15,1 15,9 17,1 18,1 19,0 20,7 20,7 22,1 8,8 8,5 9,7 11,5 13,3 15,0 16,3 18,7 21,9 24,1 27,3 24,4 24,6 Fransa 16,3 18,3 18,3 18,8 18,8 19,4 20,2 21,7 23,2 24,0 25,6 25,5 24,1 Almanya 13,9 15,0 14,8 15,3 15,4 15,2 15,3 16,5 17,3 18,7 20,2 20,6 19,3 Yunanistan 2,1 2,5 Macaristan .. .. 1,0 0,1 İzlanda 2,0 3,2 3,7 4,4 3,4 4,3 6,7 7,6 9,7 9,0 10,4 8,1 10,3 12,2 10,1 9,1 21,2 23,4 26,3 30,6 28,3 30,0 0,3 2,8 0,4 2,1 2,6 2,9 2,3 2,6 2,7 3,4 5,0 İrlanda 35,6 34,1 32,7 36,5 36,6 40,7 42,6 46,0 50,3 49,2 50,2 58,2 57,9 İtalya 10,2 10,1 10,6 10,3 10,0 Japonya 30,4 30,6 30,1 30,5 31,2 31,9 31,1 31,2 30,7 31,3 33,0 30,8 29,1 Kore Meksika Hollanda .. 7,0 .. .. 9,8 9,7 9,6 10,1 10,7 11,6 11,8 12,0 .. 28,0 29,2 24,3 28,5 28,4 34,2 37,1 32,4 35,1 8,3 21,2 21,2 24,0 23,2 22,5 24,5 26,4 26,9 28,7 29,9 28,4 16,1 15,7 16,6 19,7 19,9 21,3 22,8 25,1 27,5 30,3 32,6 29,8 28,6 Yeni Zellanda 1,5 1,8 2,1 2,2 2,3 2,6 4,0 3,2 Norveç 7,9 7,5 8,6 8,7 8,4 8,4 8,6 9,4 10,1 10,0 10,3 12,0 13,9 Polonya .. .. 3,7 4,0 4,1 4,2 5,0 6,0 6,5 6,4 Portekiz 6,1 6,0 6,3 5,8 6,9 8,1 7,0 7,3 7,6 9,0 10,3 11,2 10,1 .. .. .. .. .. .. .. 5,5 5,4 5,9 8,4 9,2 9,3 9,9 9,9 8,7 9,2 8,9 9,3 10,1 10,2 10,3 11,0 Slovak Cum. İspanya 4,7 3,1 3,0 6,4 5,2 3,0 6,8 6,0 3,3 7,0 5,5 İsveç 16,0 17,1 17,6 18,4 18,9 21,5 23,7 25,6 26,2 27,9 28,8 23,4 21,9 İsviçre 26,3 26,9 28,3 28,3 28,2 28,6 30,0 30,2 31,5 34,6 33,8 37,1 37,7 Türkiye 3,5 3,6 2,8 2,5 2,5 2,1 2,8 3,8 5,5 6,8 7,9 6,6 6,2 İngiltere 26,3 26,4 25,7 27,6 27,7 28,5 29,7 29,7 32,4 33,8 37,4 40,3 38,5 ABD 33,8 34,0 33,8 32,7 32,9 32,6 33,8 35,0 36,8 38,3 38,4 37,9 36,4 AB15 15,0 15,6 15,7 16,4 16,6 17,0 17,7 18,9 20,3 21,5 23,3 23,6 23,1 OECD toplam .. .. 20,5 21,0 21,2 21,3 21,7 23,0 24,0 25,2 26,9 26,4 25,4 Kaynak: OECD FACTBOOK 2005 109 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 10: İktisadi Faaliyet Koluna Göre Patent Başvurusu Yapmama Nedenleri, 1998-2000 Tablo 11. İktisadi faaliyet koluna ve büyüklük grubuna göre patent başvurusu yapmama nedenleri (%) Başvuru yapmama nedenleri Toplam Bilgisi yok Patent süresi uzun Maliyeti yüksek Önemli görülmemiş Koruma sağlanmaması Diğer İktisadi faaliyet Toplam 100,0 32,8 2,3 8,9 25,0 8,3 22,7 Gıda ürünleri ve içecek imalatı 100,0 39,2 0,2 1,7 34,3 8,9 15,7 Tütün ürünleri imalatı 100,0 71,4 - - - - 28,6 Tekstil ürünleri imalatı 100,0 31,9 7,5 10,6 21,8 18,4 9,8 Giyim eşyası imalatı, kürkün işlenmesi ve boyanması 100,0 51,1 - 2,3 32,9 1,6 12,1 Deri ünleri ve ayakkabı imalatı 100,0 10,8 21,4 7,1 25,0 25,0 10,7 Ağaç ve mantar ürünleri imalatı 100,0 11,3 - 24,2 40,3 3,2 21,0 Kağıt ve kağıt ürünleri imalatı 100,0 15,2 - 3,0 42,4 - 39,4 Basım, yayım, kayıtlı medyanın çoğaltılması 100,0 60,0 - 13,4 13,3 - 13,3 Kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıt imalatı 100,0 100,0 - - - - - Kimyasal madde ve ürünleri imalatı 100,0 32,0 - 9,2 36,2 5,0 17,6 Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı 100,0 13,2 1,8 6,0 32,3 12,0 34,7 Metalik olmayan diğer mineral ürünlerin imalatı 100,0 39,4 0,5 4,1 9,6 13,8 32,6 Ana metal sanayii 100,0 9,3 - 18,0 28,9 0,8 43,0 Makine ve teçhizat hariç; metal eşya sanayii 100,0 36,8 0,5 13,5 14,9 5,0 29,3 Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizat imalatı 100,0 26,4 4,0 8,1 22,3 9,9 29,3 Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları imalatı 100,0 - - - - - 100,0 Başka yerde sınıflandırılmamış elektrikli makina ve cihazların imalatı 100,0 35,8 2,4 31,2 8,2 1,2 21,2 Radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı 100,0 33,4 22,2 - 22,2 - 22,2 Tıbbi aletler; hassas ve optik aletler ve saat imalatı 100,0 20,0 6,7 6,7 13,3 33,3 20,0 Motorlu kara taşıtı imalatı 100,0 11,8 7,8 27,5 3,9 29,4 19,6 Diğer ulaşım araçlarının imalatı 100,0 - - - 10,3 - 89,7 Mobilya imalatı; başka yerde sınıflandırılmamış diğer imalatlar 100,0 32,2 - 21,4 25,0 7,1 14,3 Büyüklük grubu Toplam 100,0 32,8 2,3 8,9 24,9 10-19 100,0 20-49 100,0 50-99 100,0 100-249 250-499 100,0 100,0 500-999 100,0 1000+ 100,0 39,8 32,1 26,9 32,8 37,0 25,3 35,4 1,8 2,4 2,0 3,2 0,6 5,3 0,0 8,9 9,2 9,7 9,7 7,4 1,3 6,3 11,1 35,1 27,5 19,1 18,5 17,3 8,3 110 8,3 22,7 20,2 5,3 7,5 3,7 5,6 9,3 2,1 18,2 15,9 26,3 31,5 30,9 41,3 47,9 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Formatted: Top: 65 pt, Bottom: 65 pt Tablo 11: Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemelerinde Açılan ve Karara Bağlanan Dava Sayısı (Ocak 2001-Ekim 2005) YILLAR DAVA TÜRÜ 551 Sayılı Patent/Faydalı Model KHK SINAÎ HAKLAR 554 Sayılı Endüstriyel Tasarım KHK 555 Sayılı Coğrafi İşaret KHK 556 Sayılı Markalar KHK 5147 Sayılı Ent.Devre Topog. Kanun FİKRÎ HAKLAR 5042 Sayılı Yeni Bitki Çeşit.Ait Islahçı Hak.Kanun 3257 Sayılı Sin.Video Müzik Eserleri Kanun 4630 ve 5101 Sayılı Kanun ile Değişik 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden 2001 İst 1. Hukuk 29 8 21 204 75 129 669 189 480 558 120 TOPLAM 2002 2003 2004 2005 İst. 1. Hukuk Ank. Hukuk İst 1. Hukuk İst. 2. Hukuk Ank. Hukuk İst 1. Hukuk İst. 2. Hukuk Ank. Hukuk İst 1. Hukuk İst. 2. Hukuk İst. 3.Hukuk* 42 2 63 1 34 5 43 17 45 30 311 16 25 1 53 4 6 11 6 130 47 2 85 1 33 37 39 11 71 24 371 127 3 177 15 76 3 214 119 90 72 1100 117 89 36 88 49 24 31 39 548 139 3 227 15 40 142 165 95 201 33 1189 10 10 0 10 10 444 84 587 47 859 29 438 567 219 267 4210 438 3 365 1 320 396 127 411 133 116 2499 486 81 708 46 639 341 311 156 427 151 3826 0 0 0 0 0 0 0 0 0 361 26 427 23 224 27 358 99 148 144 2395 323 1 249 65 246 76 80 69 94 1323 438 476 25 654 23 159 GELEN TOPLAM 1460 974 115 1254 86 KARARA ÇIKAN TOPLAM 392 894 4 728 1 DEVİR TOPLAM 1068 1148 111 1674 DEĞİŞİK İŞLER 195 302 8 283 TALİMAT 12 18 8 36 DEĞİŞİK İŞ VE TALİMAT TOPLAMI 207 320 16 319 435 282 19 514 50 3075 1203 64 1053 802 502 513 0 422 783 256 521 244 255 0 85 881 955 797 281 1213 258 0 9 93 152 135 115 125 118 0 73 25 10 102 39 41 0 9 166 177 145 217 164 159 0 * İstanbul 3 Nolu FSH Hukuk Mahkemesi Ekim 2005 tarihi itibarıyla henüz faaliyete geçmemiştir. Kaynak: Adalet Bakanlığı 111 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 12: Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemelerinde Açılan ve Karara Bağlanan Dava Sayısı (Ocak 2001-Ekim 2005) DAVA TÜRÜ 551 Sayılı Patent/Faydalı Model KHK SINAÎ HAKLAR 554 Sayılı Endüstriyel Tasarım KHK 555 Sayılı Coğrafi İşaret KHK 556 Sayılı Markalar KHK FİKRÎ HAKLAR 5147 Sayılı Ent. Devre Topog. Kanun 5042 Sayılı Yeni Bitki Çeşit.Islahçı Hak. Kanun 3257 Sayılı Sin.Video Müzik Eserleri Kanun 4630 ve 5101 Sayılı Kanun ile Değişik 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden Gelen Karara Çıkan 2001 2002 YILLAR 2004 2003 2005 TOPLAM İst 1. Ceza İst 1. Ceza Ank. Ceza İzmir Ceza İst 1. Ceza Ank. Ceza İzmir Ceza İst 1. Ceza İst. 2. Ceza İst. 3. Ceza Ank. Ceza İzmir Ceza İst 1. Ceza İst. 2. Ceza İst. 3. Ceza 20 9 6 3 14 24 5 13 9 3 14 9 7 8 11 17 3 4 18 6 7 4 20 1 1 3 9 6 3 19 6 -1 25 9 3 10 7 12 7 10 77 86 59 32 123 101 60 80 37 27 74 13 24 90 90 16 34 39 54 39 55 3 21 8 130 15 17 61 113 59 32 197 47 21 222 37 24 53 5 116 75 73 1421 643 778 1578 651 1705 178 2 176 115 2 31 115 1820 977 2548 405 220 185 329 201 128 2 2 45 74 965 1255 2258 372 4 368 372 10 362 284 85 199 172 280 -108 401 1751 908 943 163 780 615 251 364 103 81 128 973 431 1135 9970 6493 10766 Devreden Gelen Karara Çıkan Devreden 1 1 2 -2 85 80 2 31 Gelen Karara Çıkan 582 139 1551 183 82 4 28 520 1517 734 326 449 205 1032 327 506 528 19 700 351 333 385 642 1086 851 175 955 269 9493 4986 Devreden 443 1811 78 28 814 408 244 1519 506 509 349 -52 1075 676 686 9094 2100 3224 327 209 2477 532 888 2090 925 930 1072 529 1074 1894 1671 GELEN TOPLAM -29 2 4 2 5 KARARA ÇIKAN TOPLAM 815 871 6 0 2537 620 525 1644 4 32 461 677 2987 354 538 DEVİR TOPLAM 1285 3638 321 209 3578 646 363 4024 921 898 611 -150 2111 1540 1133 DEĞİŞİK İŞLER 13 42 4 75 354 263 65 86 254 220 218 234 TALİMAT 709 1630 14 1417 160 1212 290 207 323 547 542 556 DEĞİŞİK İŞ VE TALİMAT TOPLAMI 722 1672 18 1492 514 1475 355 293 577 767 760 790 0 0 0 Kaynak: Adalet Bakanlığı 112 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Tablo 13: Korsan Materyaller, 2000-2003 Materyal 2000 Kitap 2001 2002 2003 98.587 62.566 100.931 81.370 104.515 620.216 510.430 1.227.577 Video Kaset 3.588 6.680 5.436 3.553 Teyp Kaset 41.608 29.059 50.606 71.736 TOPLAM 248.298 718.521 667.403 1.384.236 CD/CVD Kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü Tablo 14: Korsan Materyaller, 2004-2006 2004 2005 2006* TOPLAM Ülke genelinde yapılan operasyon sayısı 3.164 3.823 692 7.679 Yakalanan şahıs sayısı 4.178 4.020 745 8.943 2.149.225 3.057.212 502.669 5.709.106 Bandrolsüz DVD 59.569 317.599 60.619 437.787 Bandrolsüz kitap 279.685 230.626 25.853 536.164 675 128 428 1.231 Bandrolsüz Teyp Kaset 59.972 50.294 2.564 112.830 Porno Yayın 51.831 57.739 9.523 119.093 4.649 659 112 5.420 Bandrollü DVD -- 419 -- 419 Bandrollü kitap 3.783 1.480 942 6.205 3.623 2.620.354 3.489 3.727.488 178 604.325 7.290 6.952.167 Bandrolsüz CD/VCD Bandrolsüz Video Kaset Bandrollü CD/VCD Bandrollü Teyp Kaseti TOPLAM *: 17 Şubat 2006 itibariyle. Kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü 113 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu Grafik 1: Gümrük İdarelerinde Durdurma Olayları, 2000-2005 277 300 250 189 200 150 100 50 0 Cases 85 55 5 2000 22 2001 2002 2003 2004 2005 Kaynak: Gümrük Müsteşarlığı Grafik 2: Gümrük İdarelerinde Yapılan İşlemler, 2000-2005 200 181 180 160 140 120 100 89 80 57 60 40 20 0 100 96 32 14 8 3025 Ex-officio Application 28 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Kaynak: Gümrük Müsteşarlığı 114 http://ekutup.dpt.gov.tr/hukuk/öik680.pdf