haber söyleminde egemen ideolojinin yeniden
Transkript
haber söyleminde egemen ideolojinin yeniden
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi Bahar 2009, 7(2), 237- HABER SÖYLEMİNDE EGEMEN İDEOLOJİNİN YENİDEN ÜRETİMİ: MAGAZİNLEŞME BAĞLAMINDA BİR ANALİZ Barış YETKİN* ÖZET Siyaset ile popüler kültür arasında önüne geçilemez bir tarihsel anlık söz konusudur. Ancak çeşitli karşılıklı çıkarlar nedeniyle bu savaşa ara verilmektedir. Kimi zaman popüler kültür ürünü olan bir aktörün, şarkıcının veya futbolcunun siyasete girme arzusu, çoğu zaman ise siyasetin geniş halk kitleleri üzerinde hegemonya oluşturmak amacıyla popüler kültürün çeşitli unsurlarını kullanmaya çalışması bu ateşkese neden olur. Bu uzlaşmadan karlı çıkan genellikle siyasettir. Popülizmin başat unsurlarından biri olan “bizden biri” algısının yaratılması, siyasetçinin kişiselleştirme stratejisidir. Bu hegemonik popülist stratejinin büyük halk kitlelerine ulaştırılması için çoğu zaman medya aracılık etmektedir. Bu çalışma, hegemonya oluşturan siyasal iletişim tarzı olan popülizme ve diğer siyasal stratejilere medyanın nasıl aracı olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda, magazinleşme olgusu da göz önüne alınarak Posta, Star, Zaman ve Yeni Akit gazeteleri örneklem olarak seçilmiş ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın silahlı bir saldırı sonucu yaralanan türkücü İbrahim Tatlıses’i 26 Mart 2011’de hastanede ziyaret etmesi haberleri eleştirel söylem analizi ile incelenmiştir. Bu gazetelerin haberi yayın politikasına uygun biçimde ve oranda magazinleştirerek yayınladığı belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Siyaset, Popüler Kültür, Haber Çözümlemesi, Magazinleşme, Eleştirel Söylem Analizi. MEDIA AND POLITICS RELATION IN NEWS DISCOURSE: MAGAZINATION ABSTRACT There is an inevitable historical enmity between politics and popular culture. But the war interrupted because of a variety of mutual interests. Sometimes an actor, the singer's or player's which is the product of popular culture desire to enter politics, most of the time in order to create a politics of hegemony on the a large masses of people tried to use the various elements of popular culture, this causes a cease-fire. In this consensus politics generally provides profits. One of the principal components of populism which is “one of us” the establishment of the perception is politician’s personalization strategy. This hegemonic populist strategy for delivery of large masses of people usually is mediated by the media. This study is aimed to reveal how the media is mediated that establishing hegemony by populism as a political communication style and the other political strategies. For this purpose, by considering the phenomenon of magazination Posta, Star, Zaman and Yeni Akit newspapers are selected as the sample and stories about Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan visited singer İbrahim Tatlıses who was injured by an armed attack in the hospital on 26 March 2011 examined by a critical discourse analysis. These newspapers were determined published magazination of news form and rate with their policy. Keywords: Politics, Popular Culture, News Analysis, Magazination, Critical Discourse Analysis. * Doktoro Öğrencisi, Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi. İletişim 2003/18 28 B. Yetkin GİRİŞ Popüler kültür ve ana akım siyasal uygulamalar arasındaki önüne geçilemez boyutta var olan düşmanlığın uzun bir öyküsü vardır. Bu düşmanlık kimi dönemlerde daha çok keskinleşirken kimi zaman ise, karşılıklı çıkarların varlığı nedeniyle ortadan kalkmış gözükmektedir. Örneğin, bu düşmanlığın uzlaşmaya dönüştüğü 19501960’larda siyaset ve siyasetçiler, kaybettikleri güvenirliklerini 1970-1980’lerle beraber popüler kültürü kullanarak yeniden inşa etmeye gayreti içine girmişlerdir. Siyasetin popüler kültürle karışması olarak nitelendirilecek birçok örnek verilebilir. Özellikle kitle iletişim araçlarının gelişiminin yaşandığı 20. Yüzyılda devlet başkanlarının kültür endüstrileri emtialarının taşıyıcıları ile görünür olma çabaları, ayrıca siyasi kampanyaların etkin biçimde kullanılması da söz konusudur1. Siyasetin popüler kültüre yönelişinin yanı sıra popüler kültürün de siyasete yönelişi söz konusudur: Hollywood aktörlerinden Roland Regan siyasete atılarak Birleşik Devlerler Başkanı, Arnold Schwarzenegger’ın ise California Valisi olması gibi örnekler çoğaltılabilir. Türkiye’de de siyasetin tarihsel gelişimine bakıldığında da popüler kültür ile anaakım siyasal uygulamalar arasında bu karışmanın sayısız benzer örneklerini bulmak olasıdır. Ancak güncel bir örnek olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hayal kırıklıkları yaşasa da siyasete girebilme hevesi asla sönmemiş olan bir saldırı sonucu ağır yaralanan Arabesk türkücüsü İbrahim Tatlıses’in hastane odasında el sıkışması, siyaset ile popüler kültürün uzlaşmasında önemli bir dönüm noktası olarak gösterilebilir. Turgut Özallı 1980’lerden günümüze kadar siyaset ile popüler kültür bu konuda oldukça yol kat etmiş gözükmektedir. Öyle ki, bu ikili (siyaset-popüler kültür) arasındaki soğuk savaş sona ermiş ve birbiriyle bütünleşmiş olarak her birinin kendi amaçları doğrultusunda olsa bile uyum içinde hareket ettikleri söylenebilir. 1 1930’lardan bu yana Amerikan başkanlarının Broadway ve Hollywood yıldızlarıyla bir arada görünebilme çabalarına, Roosvelt’in Woody Guthrie’nin şarkısına eşlik etmesi, Nixon’un pop ve soft rock şarkıcısı Carpenters’ı beğendiğini hoşlandığını sıklıkla beyan etmesi, Carter’ın Dylan ve The Stone’u kullanması, Reagen’ın Beach Boys’u Beyaz Saray’a davet etmesi gibi Broadway ve Hollywood yıldızlarının da siyasetçi kampanyalara destek geleneği de vardır. Benzer biçimde, Boris Yeltsin, seçim döneminde Rostov’daki bir konserde Rus rock yıldızı Yevgeny Osin ile sahnede dans etmiş ve François Mitterrand tamamen etrafını saran artistlerle medyada yer almayı başarmıştır. Yine benzer biçimde, Hindistan’daki seçimlerde en yaygın bir Hint dizisinin yıldızları, ilahi olarak görülen statüleri seçimi kazanmaya yardımcı olması için kullanılmıştır. Brezilya’da da yerel belediye başkanları, siyasetçi olmak için dizi yıldızlarını kullanılmışlardır. Tüm bu örneklere ek olarak, bağımsız aday Ross Perot’un, siyasi kampanya için olası adaylığı Larry King’in söyleşi programında [Lary King talkshow] duyurması, 1992’nin Amerikan başkanlık seçimleri dönüm noktası olarak gösterilmektedir (van Zoonen, 1998b: 190). Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 29 Medyanın magazinleşmesi -bir diğer adıyla tabloidleşmesi- yine 1980’li yıllara denk düşmektedir. “Bilgiyle ilgili programlara eğlencenin eklenmesi” (Büyükbaykal ve Büyükbaykal, 2007: 52) olarak tanımlanabilen magazinleşme, popüler kültürün “en özlü kısmı” olarak popüler gazeteciliği ortaya çıkarmış ve tabloid gazetelerde öykü ve şehir efsanelerinin çağdaş biçimlerini tabloid öykü olarak sunmuştur (van Zoonen, 1998b: 187). Bu olgunun evrimleşmesinin, siyasetin popüler kültürle bütünleşme gelişimiyle eş zamanlı olduğu söylenebilir. Çünkü devletin ideolojik aygıtlarından olan medya (Althusser, 2006: 67), hegemonya oluşumu ve egemen ideolojinin yayılmasına aracılık etmelidir. Her ne kadar Tatlıses sonradan sağlık nedeniyle adaylık başvurusunu geri çekmiş ve siyasete AKP’den girememiş olsa da, bu uzlaşmanın dönüm noktasında, kamuoyuna iletilmesinde medyanın oynadığı rol, hangi düzeyde, nasıl olduğu haber çözümlemeleriyle ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Gazete haberlerinin nitel ve nicel özelliklerini açığa çıkarma çabası, eleştirel paradigma içerisinde nicel içerik ve eleştirel söylem analizinin uygulanmasıyla olmuştur. Popüler Kültür, Siyasete Karşı Popüler kültür ile ana akım arasındaki tarihsel çelişki görünürde kapanmaz bir boşluk oluşturur. Bu boşluk, van Zoonen’a göre (1998b: 187), popüler kültür ile anaakım siyasetin çatallaşmış sosyal geleneklerin kaynaklarıyla açıklanabilir: (1) Sözlü kültür ve folklorun edebi kültüre ve modernleşmeye karşı olması; (2) sıradan insanların güçlü seçkinlere ve güç bloklarına karşı olmasıdır. Böylesi bir çatallaşma, her iki kesim arasında bir boşluk ve genellikle bir düşmanlık biçiminde ortaya çıkmaktadır (van Zoonen, 1998a: 48). Öyle ki, örneğin 19. yüzyıl sonu 20. Yüzyıl başlarında Latin Amerika’da liberal oligarşiler, ulusal kültür yarattıklarını öne sürerek geniş yerli ve köylü kitlelerini dışarıda bırakarak elit bir kültür yaratmak amacıyla toplumun bazı kesimlerini siyasal olarak kontrol ederek devlet kurmayı başarmışlardır. Dışarıda bırakılan bu kitlelerse, bu dışlanmışlığı binlerce ayaklanmayla karşılık vermişlerdir (Canclini, 1999: 134). Popüler kültürün siyasete olası bakışı, statükonun devam ettiren genel ahlaksal değerleri savunan ve anaakımın dışındaki herkesi kötüleyen muhafazakar güç olarak algılasa da (Bird, 1992’den aktaran van Zoonen, 1998a: 49), “çok anlamlılık ve metinlerarasılığın doğasının tanımlanmasıyla, ilerici ve tutucu güçlerin ikisini de barındırmaktadır” (van Zoonen, 1998a: 49). Buna karşılık, popüler kültür ise, seçkinler tarafından aşağılanır, hor görülür (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 115; McGuigan, 1992: İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 30 B. Yetkin 45). Bu çift yönlü kinizmin temelinde halkın çoğunluk; seçkinlerin ise azınlık olmasının yattığı söylenebilir. Siyaset düzeyinde yer alan seçkinlerin kinik (küçümseyen) yoğunluğu, halkı siyasal alandan uzak tutmakta ve ilgisizlik içine sürmektedir (van Zoonen, 1998b: 185). Bu durum, toplumu oluşturan geniş halk kitlelerinde, siyasete ve siyasetçiye güvensizliği arttırmıştır. Bu güvensizliğin ortadan kaldırılması, popüler kültürün halk kültürü olması nedeniyle, siyasal propagandanın da popüler kültürden yararlanarak halkı manipüle edebilmesiyle sonuçlanmaktadır. Ancak, Canclini (1999: 146), siyasal hareketlerin ve ideoloji stratejilerinin etkili incelemesine karşın, “popülist hareketler içinde yer alan popüler katmanların kültürlerine neler oluyor” sorusunun sorulmadığını; popülizmin iktidar yaratmak için kültürü nasıl kullanıldığı hakkında az şey bilindiğini belirtmektedir. Bu nedenle, bu konunun araştırmaya değer olduğunu söylemek olasıdır. Halk kavramı, yalnızca soyut tanımlardan ibaret değildir. Popüler kültürün oluşturulduğu çeşitli olay ve etkinliklerde somutlaşır. Örneğin dünya kupası maçlarında, ulusal anma günlerinde, tüm farklılıklarına karşın birleşmiş bir ulus olarak halk, pek çok popüler kültürel yapı ile bireylere bu şekilde hitap eder ve onları etkiler (Bennett, 1999: 71-72). Popüler özelliklerinin karmaşık, iç içe geçmiş ve çelişik biçimde kurulan, ifade edilen ve maddileştirilen halk oyunu olarak futbol, popüler kültürün odağında yer alarak halka ulaşmanın en kolay ve yaygın kullanılan stratejilerden birini oluşturur. Popüler futbol kültürü, özellikle 1980’li yıllardan itibaren, popüler bilinçteki anlam, tema, kod, mit ve söylemlerin etrafında yoğunlaşan temel bir metin haline gelmiştir. Spor, özellikle de futbol, toplumsal sınıfların yapılışında, milli kimliklerin kuruluşunda, etkin, saldırgan, güçlü erkeklik mitinin cisimleşmesinde, çilecilik ve hazcılık gibi bedene ilişkin ahlaki kategorilerin vücut bulmasında (Erdoğan, 1993: 26-27) kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle seçim süreçlerinde seçmenle (halkla) yüz yüze iletişimi kapsamında siyasetçilerin gittikleri kentin takımının renklerini taşıyan şapka, atkı vb. nesneleri giydiklerine, milli takım maçlarını stadyumda seyrettiklerine veya her kentin futbol takımının bir manevi başkanlığına soyunduklarına sıkça rastlanabilmektedir. Bu uygulamaların, “milletin biz olarak kurulmasını sağlayan bir alan olan spor”a (Clarke ve Clarke, 1982’den aktaran Erdoğan, 1993: 28), siyasetin eklemlenmesi olduğu söylenebilir. Siyasetçilerin, halkın destek ve sempatisini alma stratejilerinden bir diğeri de, “halka onlardan değil, bizden biri” algısının dil ile yaratılmasıdır. Van Zoonen (1998b), sosyal, siyasi ve ekonomik güçlere kendini anlatma ve özel kişilerden daha çok sosyal ajan biçiminde hareket eden insanların halk dilini kullanılmasının siyasetçiler ve siyaset için daha olağan olduğunu belirtmektedir. Siyasetçiler kendilerini özel kişiler değil, Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 31 siyasi kurumların temsilcisi olarak konumlandıran özel dil kullanırlar. Ona göre, halk dili, somut olaylara ve konulara, özel yaşama ve kişisel deneyime odaklanan popüler kültür çeşitleri, komik, eğlenceli, duygulu öyküler ve iletişimin uygun anlamı olan özel dilde gerekliliklerine uymaz: Kaçınılmaz biçimde özel dil kullanımı, bir kurumun temsilcisi olmasından daha çok özel bir kişi olarak konumlandırır. Siyasetçiler tarafından popüler kültür çeşitlerinin artması, yalnızca kendilerini yeni gösterme platformu bulunmasının önemi değil, dilsel biçim yönünün değişmesini de gerektirmekte ve kişiselleştirme olarak yaygın bilinen konumlandırmadır. Sosyal sorunların yapısal doğasını gizlediği genellikle söylenir (van Zoonen, 1998b: 191). Halka ulaşmanın en kolay ve yaygın kullanımı olan “bizden biri” algısının oluşturulmasını sağlayan kişiselleştirme, bir biçimde, siyaset ile popüler kültürün yollarının kesişmesinin fırsatını yaratmakla gerçekleştirilmektedir. Halkın bağrından çıkmış, bir öyküsü, bir miti olan geniş insan toplulukları tarafından yakından izlenen kültür endüstrisinin bir ürünü olan şarkıcı, manken, aktör vb. kişilerle siyasetçinin, kamuoyu önünde veya kamuoyunun gündemine yansıyacak biçimde yollarının kesişmesi sağlanmaya çalışılır. MTV’nin [Music Television] en önde gelen siyasal iletişim kanalı olduğunu belirten van Zoonen (1998b: 197), “modern siyasi kültürde krizler, siyasetçilerin, soğutulmuş seçmenlerden, onlar ve farklı vatandaş grupları arasında toplum ruhu (düşüncesi) yaratma beceriksizlik işareti olarak görülmektedir. Bu soruna popüler çözüm, kayıp modern cenneti yeniden kazanma sayısız girişimlerinden biri” olduğunu belirtmektedir. Van Zoonen (1998b: 197), halk ve temsilcileri arasındaki ilişkilerin restore edilmesi, kamu görevlileri ve onların kamuları arasındaki gerekli toplum algısını yeniden kazanılması için, bugünkü post-modern toplumlarda popüler kültür endüstrisinin sembollerinin yayılması gerektiğini ve bunun da tek yol olabileceğini vurgulamaktadır. Tüm bu ve benzer örneklerden yola çıkılarak, hegemonya oluşturma amacıyla, “popüler kültürün, siyasal kültürün en etkin unsuru” (Deren van Het Hof, 2008: 162) olduğu söylenebilir. Amerikan siyasal kültürünün kapsamlı araştırmasında Hart (1994a’dan aktaran van Zoonen, 1998b: 186), siyasal kampanya yapma, anketleri (kamuoyu yoklamaları) kullanma, siyasetçilerin cümlelerinin anlamları ve olumsuz reklamların karışıklığının tamamen yaygın olan bir anlayışı gerektiren seçimlerde kinizmin baskın (egemen) tutum olduğunu ileri sürmektedir2. Siyaset düzeyindeki kinik (küçümseyen) yoğunluk, insanları 2 Bu araştırmada, ABD’de “hükümetin doğru şeyi yapmak için güvenilebilir olmadığı” hissinde olan insanların, 1958’de % 24’ten 1980’de hemen hemen % 75’e çoğalan miktarı, onun bu iddiasını İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 32 B. Yetkin siyasalın her unsurundan soğutmaktadır. Bunun ana nedeni olarak televizyon ve içerikten daha çok post-modern sitilde olduğuna işaret etmektedir (van Zoonen, 1998b: 186). Benzer bir değişim Avrupa’da da olduğu gözlemlenebilir. Avrupa’da da 1970’lerin başında büyük şirketlere, devlet kurumlarına, hatta siyasi partilere olan güvensizliğin artmasıyla birlikte popüler kültür ve unsurlarının siyasette kullanımı artmıştır3. Geniş halk kitlelerinin oluşturduğu böylesine bir ortamda, sistemi eleştiren Yeni Sol ama ardından özellikle de Yeni Sağ olarak adlandırılan yeni akımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Taggart (2004: 95), özellikle savaş sonrası ortamlarda filizlenmeye uygun, “yeni faşizmin yeni bir popülizm” dalgasıyla örtüşmesi sonucu yeni popülizm olarak nitelendirilen akımın ortaya çıktığını belirtir. Aşırı sağ kanat olarak nitelendirilen bu akım Kıta Avrupası’nda günden güne güçlenmiştir (Rydgren, 2005: 7). Avrupa’daki bu Yeni Sağ olarak tanımlanan muhafazakar partiler, popüler kültürün nimetlerini kullanarak popülist siyasal iletişimlerini kamufle etmektedirler. Yeni Muhafazakar partiler, seçkinlerin ilerici, liberal, kozmopolit ve demokratik olması beklenen görüşlerine karşı kitlelerin otoriter, ırkçı ve şoven değerlerine dayanan popülist politikaları tepkisel-tutucu popülizm [reactionary populism] (Margaret Canovan, 1981’den aktaran Özkan, 2004: 34) ile eyleme geçirmeye çalışmaktadırlar. Bunu yaparlarken de kamuflaj uygulamaktadırlar. Böylece, örneğin, ünlü kişilerin satışı yapılan emtia ile birlikte görünür olma reklam stratejisi biçiminde, farklı beklentileri olan, farklı toplumsal sınıfların üyelerini birleştirme hegemonyasını oluşturmaya çalışmaktadırlar. Ancak, Anaakım partiler de, bu yeni sağ partilerin hızına yetişebilmek adına aynı taktikleri kullanmaya gayret etmektedirler. Seçim kampanyaları ve siyasal iletişimin potansiyel seçmenlerle iletişim kuran popüler kültürü hiç olmadığından daha çok yıldızlar, şöhret dergileri çeşitleri, söyleşi ve oyun gösterilerinin kullandığı görüşündedir. Popüler kültürün böylesine kullanılması, siyasetçi ve sosyal seçkinler arasında, ciddi ve rasyonel “siyasal kültür bozulması” 3 destekleyen istatistiklerden biridir. Kamu görevlileri ve hükümet ve büyük şirketler arasındaki ilişkideki sorular, benzer sonuçlar göstermiştir. Holmberg (2000), İsveç’te insanların siyasetçilerden ve siyasi partilerden hoşnutsuzluklarını gösteren “parlamentodaki insanların normal insanların düşüncelerine çok önem vermediği” yargısının kamu görüşü olduğunu ve 1968’de % 46 olan bu görüşün, 1982’de % 60’a, 1998’de ise % 75’e yükseldiğini belirtmektedir. Ayrıca, “partilerin halkın düşünceleriyle değil, oyu ile ilgilendiği” görüşünün 1991’de % 37’den % 68’e ve 1998’de % 75’ yükseldiğinin de altını çizmektedir. Düzen karşıtlığının demokratik ilkelere meydan okuma olarak algılanmadığından, halka özgü ana akım siyasal kurumlara olan hoşnutsuzluğun kışkırtılması yoluyla protesto seferberliği popülist bir parti için hatırı sayılır bir kapsamı vardır (Rydgren, 2005: 7) Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 33 konusunda ahlaki bir panik yaşandığını, bu olayın “siyasetin yeniden feodalleşmesi” söz konusudur. Panik nedeniyle popüler platformda siyasetin çağdaş popülerleşmesi, siyasetçiler ve gösteri işi destekçilerinin görünmesinden daha çok içerir ve aynı zamanda retoriksel biçim değişikliği, popülere veya popülist temaya uyum gerekir (van Zoonen, 1998b: 190). ABD ile Avrupa’nın durumunu karşılaştıran Amerikan olmayan seçim odaklı araştırmalarda (örneğin Klingeman ve Fuchs’ın araştırmalarında4), çoğunlukla seçmende daha az meraklı olmayı tersine çeviren referans çerçevesi sonuçlarına ulaşılmıştır. Pratikte Amerikanlaşma etiketli siyasetler, yaygın olarak ulusal siyasi kültürde çeşitli değişimi suçlamaya hizmet etmektedir. 1998 yılındaki İngiltere’deki seçim sürecinde kampanya alanlarının birinde popüler müziğin olması eleştirilse de, İngiliz Muhafazakarları5 [Tories], Spice Girls’den, İşçi Parti’nin de özellikle, bir hip grubu tarafından seslendirilen seçim şarkısı umulmadık destek almıştır. İngiliz eleştirmenler, bu olgularla Madonna ve Pearl Kam’ın desteğini kazanan 1992 Clinton kampanyasının pop siyaseti arasında bağlantı kurmuşlardır (Boom, 1997’den aktaran van Zoonen, 1998b: 186). Bu noktada denilebilir ki, giriş bölümündeki örneklerde olduğu gibi, yalnızca ABD’de, İngiltere’de değil Kıta Avrupası ve geri kalan tüm ülkelerde gerek sağ, gerekse sol siyasal ideolojiden partiler ve siyasetçilerin kitle iletişim araçlarında hacimlice yer tutabilen popüler kültür endüstrisi emtialarından bir biçimde yararlanmaları söz konusudur. Çünkü hiçbir sınıf, (dinsel, hukuki, siyasal, sendika, haberleşme, kültürel) Devletin İdeolojik Aygıtları içinde ve üstünde kendi hegemonyasını uygulamadan devlet iktidarını kalıcı olarak elinde tutamaz (Althusser, 2006: 67). Böylece bu yolla hegemonya kurabilmekte ve medya da bu egemen ideolojinin yayılmasına aracılık etmektedir. Türkiye’deki siyasetin magazinleşmesi süreci, Batı Avrupa ve diğer ülkelerdekine benzer yol izlemiştir. 12 Eylül Askeri Yönetimi sonrasının yeni siyasi yöneticileri, 1980’lerde hatırı sayılır oy potansiyeline ulaşan gecekondu kesimine yönelik yönlendirme ve destek sağlamak amacı ile Meral Özbek’in değişiyle, bilinçli bir hegemonya oyununa girişmişlerdir (bkz. EK-1). Turgut Özal, 1979’da dönemin başbakanı Süleyman Demirel için, genel seçimlerin kilidini gecekondulardaki yüzergezer oyların açabileceğini vurguladığı bir rapor hazırlamıştır. Demirel hükümeti 4 5 Bkz. Van Zoonen, (1998b), Citizens and the State: Beliefs in Government, Oxford University Press, Vol. 1, New York, 1995. Muhafazakâr Parti (Conservative Party) olarak da bilinen, Resmi adı Muhafazakar ve Birlikçi Parti, Tory'ler olarak da adlandırılırlar. 20. yüzyılın başlarında eski Tory Partisi'nin uzantısı olarak kurulan Muhafazakâr Parti, İngiltere’nin merkez sağ partisidir. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 34 B. Yetkin tarafından uygulanmaya geçirilmeyen bu rapor, yıllar sonra ANAP’ın iktidar olmasıyla arabesk ile yaşama geçirilmiştir (Özbek, 1998: 177). Bir zamanlar resmen onaylanmış müzik kategorilerinden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle devletçe tanınmayan, radyo ve televizyonda çalınması bile adeta yasak olan arabesk, 1970’lerden itibaren, özellikle de 1980’lerde, Türkiye’nin her yerini sarmıştır: Gazinolarda, minibüs ve taksilerde bangır bangır çalınmış, fabrikalarda, gecekondularda, meyhanelerde keyifle dinlenmiş ve hatta futbol maçlarında bile kullanılır olmuştur. Arabeskin siyasete girişi ise, 1983 seçimlerinde Özal’ın öncülüğünde gerçekleşmiş ve Türkiye’de ilk kez kitlesel tanıtım düzeyinde olmuştur. Özal’ın da her fırsatta hoşlandığını beyan ettiği bu arabesk müziği ANAP, bütün Türklerin aşık olduğu temasını, kendisinin ana siyasal görüşü (aşırı sağ, dinsel sağ, merkez sağ ve sosyal demokrat) saygıyla karşıladığı ve kucakladığı görüşünü desteklemek üzere kullanmıştır. Bunu yapabilme amacıyla da, ANAP tarafından gecekondu insanlarının kültürünü, alışkanlıklarını, zevklerini, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyleri incelemek üzere Arabesk Grubu adlı bir araştırma birimi oluşturmuştur. Bununla da yetinmeyen ANAP, 1987 ve 1988 yıllarında kendilerine oy verenlere ilişkin verilere dayalı seçmen profili hazırlamak için kamuoyu yoklama kuruluşunu (SİAR) devreye sokmuştur. Bu şirketin araştırmaları, ANAP’a oy verenlerin muhafazakar olduğu, en muhafazakar seçmenlerin bile, demokratik çoğulculuğa ve ekonomik liberalizme sempati duyduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Hegemonya oyunu beklenen sonucu vermiş; oy verenlerin yenimuhafazakar ya da yeni-liberaller olduğu anlaşılmıştır (Özbek, 1998: 175-177). Bu verileri iyi okuyabildiği anlaşılan Özal, hem doğrudan ve deklare bir popüler kültür tüketicisi olarak hem de bu kültürel unsurları siyasal retoriğine ekleyerek farklı bir (popüler) dil oluşturmuştur. Popüler kültürün gelenekçi, muhafazakar unsurları yine bu kültürün yenilikçi unsurlarıyla Özal’ın kimliğinde mükemmel bir uyum halinde bütünleşmiştir (Mutlu, 2005: 370) ve bu bütünleşme, basında geniş yer alacak biçimde örüntülenmiştir. Medya Dünyasında Yaşanan Değişiklikler Avrupa’nın pek çok ülkesinde yayıncılık alanının tek egemeni olan kamu hizmeti yayıncılığının istikrarlı yapılarını oluşturan maddi ve zihinsel iklim, 1980’lerle birlikte altüst olmuştur. Küreselleşme, teknolojik gelişmelerle gelen dijitalleşme ve yapısal sonucu olan yöndeşme, deregülasyon denilen ve yayıncılığı düzenleyen kuralların kaldırılması süreçleri, kamu hizmeti yayıncılığının hem etkisini azaltmış (mali ve izleyicilere ulaşma açısından) hem de kendisini yapısal değişime ayak uydurmaya Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 35 zorunlu kılmıştır (Kejanlıoğlu, 2004). Ancak yeni teknolojilerin kullanıma açılması yalnızca televizyon yayıncılığını değil, kitle iletişim dünyasının tamamını dönüştürmüştür. Gazeteler belli başlı birkaç bölgeye uygun baskılar için uzaktan yazılıp düzeltilebilme (Castells, 2008), dijital sayfa düzeni yapabilme ve çok kısa sürelerde çok yüksek tirajlarda baskı yapabilme olanağına ulaşmışlar, ekonomi politik yapıları, tüketici ya da müşteri odaklı yayınları hızlandırmıştır. Kamuoyunun oluşumunda medyanın rolü tartışmasızdır. İletişim teknolojisinin gelişmesi, çeşitli açılardan popülerlik kavramının kapsamını genişletmiştir (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 10). Eski toplumsal hiyerarşi ortadan kalkmamış olmakla birlikte, geçmişe oranla zayıflamış olduğundan popüler kültürün yayılma alanında da bir genişleme olmuştur (McGuigan, 1992: 83). Eğer kamuoyunun, belli bir konuda toplumun çoğunluğunun (hatta tümünün) ortak değerlendirmesi ve yargısı olduğu tanımlanması kabul edilecek olursa (Bernays, 1928: 959), halka ait kültür olan popüler kültürün oluşumunda medyanın rolü de kendiliğinden anlaşılabilir.6 Kamuoyu oluşturanlar halktaki eski yerleşmiş düşünceler yerine yenilerini geçirirler (Bernays, 1928, 970). Bu bakımdan da bu çevreler için popüler kültür ortamı en elverişli olanıdır, çünkü seçkin kesimler bu konuda daha dirençlidirler. Siyasal açıdan seçmen oy sayısı, seçkinlerinkinden çok daha fazla olduğu için, hedef kitle halktır. Böylece hedef kitle haline gelen halk çeşitli koşullandırmalarla homojenleştirilir. Folklor gibi, özellikle ulusal kökleriyle çeşitlenen ahlaksal bir karaktere sahip olan popüler gazetecilik (van Zoonen, 1998b: 187) ile bu homojenleştirme gerçekleştirilir. Modern siyaset, siyasi partilerin, kitle örgütlerinin, ticari birliklerin ve her şeyden önce tüm insanların kapsayan kamuoyu oluşturma ve karar vermeyi başaran kitle medyası altyapısıyla karakterize olmuştur. Siyasal düşünce oluşturma için, enformasyonda, gerçeklerde ve rasyonel tartışmada yer alan bilgili vatandaşlık, önceden gerekli olan modern siyaset ve demokrasi için göz önüne alınmaktadır. Ve bu yalnızca uygun bir biçimde olan haber medyasıyla gelebilir (van Zoonen’ın 1998b: 187-188). Medya ve siyasetin kurumsal olarak örgütlenmesi kamusal alanı yok etmiştir. Medya ve siyasetin bu yapısal bütünleşmesi, insanları toplumsal sorunlara ve siyasete etkin katılımcılar olmaktan çıkararak pasif izleyicilere dönüşmüşlerdir. Bir diğer deyişle, kültürel akım üreten kamusal topluluktan kültür tüketicilerine dönüşmüşlerdir (Kejanlıoğlu, 2004) ve bu magazinsellik aracılığıyla sağlanmıştır. 6 Örneğin bkz. Susan Herbst, (1993), The Meaning of Public Opinion: Citizens’ Constructions of Political Reality, Media Culture & Society, (15), s. 437-454. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 36 B. Yetkin Magazinleşme, bilgiyle ilgili programlara eğlencenin eklemlenmesidir. Bu kavram bilgilendirirken eğlenmeyi, iyi zaman geçirtmeyi amaçlayarak, insanları gündelik yaşamlarının sorunlarından bir süreliğine de olsa uzaklaştırmayı tanımlamaktadır (Büyükbaykal ve Büyükbaykal, 2007: 52). Sparks’ın (2000) tanımına göre, bil-eğlence tarzının gelişmiş bir boyutu olan info-tainment magazinleşmenin ikili yapısının birini oluşturur. Birinci boyut, siyasete, ekonomiye ve topluma daha az; spora, skandallara ve popüler eğlenceye çok daha fazla ilgi gösterilmesiyle; kişisel olana, hem ünlülerin, hem de sıradan insanların özel hayatlarına daha fazla ilgi gösterilip siyasal süreçlere, ekonomik ve toplumsal değişimlere daha az ilginin gösterilmesiyle ilgilidir. İkinci boyut, info-tainment ise, medyadaki önceliklerin haber ve bilgiden eğlenceye doğru kaymasıyla ilişkilidir (Gencel Bek, 2004: 10). Çalışmalarında McLachlan ve Golding (2000), magazinleşmenin kodlarını daha az metin, siyasal haber, uluslararası haber ve daha çok görüntü, eğlence ve insani ilgi [human interest] haberi olarak sıralarlar (aktaran Gencel Bek, 2004: 10). Hakan Ergül (2000: 11) ise, haberde magazinleşmeyi hem haber bültenlerinde daha az haber değeri taşıyan öğelerin artması hem de haberde ikincil öneme sahip popüler ve magazin öğelerin öne çıkartılması olarak iki şekilde tanımlar: Birey tarafından üretilen ve bu üretim süreci içerisinde seçilme, değiştirilme, düzeltilme gibi pek çok aşamadan geçen bir haber metninin, her şeyden önce bu aşamalar üzerinde etkili olan bireylerin nesnelliği ile sınırlı olduğu savlanmaktadır. Dolayısıyla haber metninin nesnelliği denildiğinde, toplumsal olayların, deneysel sonuçlar ya da istatistik veriler kadar yansız ve yorumdan uzak yansıtılmasının anlaşılmaması gerekmektedir. Bu ölçüt, daha çok habercinin bireysel değerlerinin haber içeriğine olabildiğince karıştırılmaması ve metninin yazılışında açıkça görüntülenebilecek yorum öğelerinin en aza indirgenmesi gerekliliklerine göndermede bulunmaktadır. (Ergül, 2000: 78) Magazinsel haberin, siyasetin temel konularından olan bütçe açığını ve sağlık sorununu anlamaya uygun bağlamı inşa etmesi Siyasetçilerin ve diğer danışmanların (siyasal aktörlerin), seçmenleriyle iletişim kurmak için popüler kültür türlerine hızla döndüğünü işaret etmektedir. Başkanlık konutu Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde yaşanan “oral seks” skandalıyla adı kötüye çıkmış olan Bill Clinton’un 1992 kampanyaları süresince Arsenio Hall’da saksafon çalması buna tipik bir örnektir ve bu olayın tüm medya mecralarında yer alması önemlidir. Popüler kültürle modern siyasetin olası olmayan uzlaşması, böyle durumlarda, belirli siyasetlerin ve ideolojilerin temsilcisi olmasından öte, bireysel özelliğiyle insan olarak siyasetçi yapılanmasıyla arada bir kültür koalisyonu sağlanır (van Zoonen, 1998a: 49). Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 37 Genel olarak Türkiye’ye bakıldığında, 1970–1990 döneminde pornografik dergilerin çoğalması, televizyon kültürünün egemenliğinin arttırışı, sanatın büyük sermayenin desteğine girerek metalaşması ve çok çeşitli konulardaki (yemek, eğlence, tatil, ev bakımı moda... vs.) dergilerin tüketim ideolojisini yaymalarının temelini, aslında 1980 darbesinin ardından neo-liberal ekonomi politikalarının ağırlık kazanmasında yatmaktadır (Gencel Bek, 2004: 14). 1980’li yıllarda yaşanan değişimlerin etkisinin olduğu (Büyükbaykal ve Büyükbaykal, 2007: 55) özel Televizyonların 1990’larda ortaya çıkışıyla da, hem sayı, hem de yoğunluk olarak etkisini arttıran bir sürece dönüşmüştür. 2000’ler Türkiyesi’ndeyse artık tüketimin desteklenmesi, Gencel Bek’e (2004: 14) göre, sadece dergilerde değil, özel televizyon kanallarındaki yaşam tarzı [life-style] programlarında, hatta gazetelerde, aslında ana odağı siyaset olagelmiş köşe yazılarında da rastlanabilmektedir. Tüm bunlar aslında, haberin magazinleşmesine işaret etmektedir. Hakan Ergül’e (2000: 78-80) göre, haberde magazinleşme, başka dünyalara ilişkin özlemleri yücelten yaklaşımıyla bireyin gerçeklikle arasındaki ilişkiyi etkileyen önemli bir etkendir: Türkiye’de haberin ABD’de ‘watercooler’ olarak nitelendirilen magazinel içeriğe çevrilmesi süreci televizyon kanallarının özelleşmesiyle başlamıştır. İzlenme oranlarında sürekli tırmanışı hedefleyen bir yayıncılık anlayışıyla haberi çekici kılacak her türlü unsur (dramatizasyon, müzik, aşırı vurgulanmış cinsellik) haber metni içerisine yerleştirilmiştir. (Ergül, 2000: 173) Ergül’ün bu değerlendirmesi, televizyon için geçerli olduğu kadar, aynı sermaye yapısına sahip olan, aynı “karlılığının devamını sağlama” amacındaki ve aynı hedef kitleye yönlenen, paralel yayınlara sahip diğer mecralar içinde geçerli olduğu söylenebilir. ABD ve Avrupa’dakilerden daha az nicelikte olmasına karşın farklı analiz yöntemleri kullanan dikkat çekici araştırmalar bulunmaktadır. Medya-siyaset ilişkisi konusunda yapılan araştırma (Bulut ve Yaylagül, 2004), Türkiye’deki yazılı basında genişçe yer alan Yargıtay ve mafya ilişkisi bağlamında eleştirel söylem analizi ile ortaya çıkarmaya amaçlayan çalışmadır. Gazete haberlerinin metinleri aracılığıyla kurulan eşitsizlik ve tahakküm ilişkileri çıkarılarak endüstriyel yapılar ve dinamikler göz önüne alması açısından önemlidir. Yargıtay-mafya ilişkisinin basına yansımasını inceleyen bu araştırmada kimi zaman desteklediği kimi zaman da özellikle de “sağ basın”ın eleştirdiği, MİT-Mafya ilişkisinin yok sayıldığı bulunmuştur. Erdal Dağtaş’ın (2005) kaleme aldığı “Türkiye’de Magazin Basını ve Habercilik Anlayışı: Magazin Eklerinin Sektör ve Metin Analizi” çalışması, magazinleşme olgusu konusunda Türkiye’de yürütülen tartışmalara alternatif bir katkıda bulunmaktadır. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 38 B. Yetkin Türkiye’deki tekelci medya ortamında, küreselleşmenin etkisiyle toplumda egemen hale gelen yeni sağ politikaların, magazin sektörünü ve habercilik anlayışını şekillendirdiği temel varsayımıyla medya içeriklerinin tektipleşmesi, benzeşmesi ve kültürel yaşamın metalaşması analiz edilmiştir. Basın ve siyaset arasındaki ilişkiyi, siyaset ve medya gündemlerindeki konular açısından ele alan ve gündemlerin birbirleri üzerindeki etkisinin, konuların gücüne bağlı olarak şekillendiği varsayımından yola çıkan bir diğer araştırmada (Terkan, 2007), bu iki yapı arasındaki ilişki, gündem belirleme modeli çerçevesinde incelenmiştir. Gazetelerde, hangi konuların ağırlıklı olarak ele alındığı ve hangi tür konu ve olaylarda, gündemler arasında bir paralellik olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Bir diğer araştırma (Gölcü, 2009), medya-siyaset ilişkisini siyasi seçim kampanyaları sürecinde incelemekte, Türk basınının siyasal partilere nasıl yaklaştığını siyaset kurumu ve medya ilişkisi bağlamında ortaya koymaktır. Çalışma seçim öncesinde yapılan siyasal haberlerin söylem yapılarını çözümleyerek, siyaset ve medya ilişkisini ortaya koymaktadır. İncelenen gazetelerin yayın politikalarının ve mülkiyetlerinin siyaset kurumuyla olan ilişkilerinin, yapılan haberler ve seçim döneminde yayın politikalarını belirlemede çok önemli olduğu gözlenmiştir. Ayrıca gazetelerin aldığı siyasal reklamların da haber söylemlerinin belirlenmesinde etkili bir faktör olduğu ve bu reklamların haberlerin söylemlerini destekleyecek bir biçimde sayfalara yerleştirildiği ortaya çıkmıştır. Medya-siyaset ilişkisinin çoğu zaman ekonomik ve siyasal çıkarlar zemininde gerçekleştiği ve bunların da haberlere yansıdığı varsayıldığı bir diğer çalışmada (Işık ve Oğuzhan Börekçi, 2009); Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan arasında “Deniz Feneri” davası üzerinden yaşanan polemiğin, medya üzerinden nasıl bir çatışma ve kavgaya dönüştüğü incelenmiş ve varsayımı doğrular nitelikte bir sonuç çıkmıştır. Dikkat çeken bir diğer araştırma (Şimşek, 2009) medya alanında da söz sahibi olan patronlar gerek kendi çıkarlarını korumak gerekse ekonomik ya da siyasi olsun ülke gündeminde söz sahibi olabilmek için taraflı davranış sergilediği savlıyla medya organlarının 2009 yerel seçimleri çerçevesinde nasıl hareket ettikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Elde edilen bulgulardan, medya organlarının hükümetler ve muhalefet partilerinden herhangi birinin lehinde ya da aleyhinde davranış sergiledikleri belirlenmiştir. Bir başka çalışma (Kazaz ve Çoban, 2005), televizyon haberlerinde kullanılan haber çerçeveleriyle egemen söylemin yeniden üretilmesi sürecine nasıl katkı yaptığı Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 39 araştırılmıştır. İçerik çözümlemesi yöntemiyle yapılan analizde, çerçeveler ile kitle iletişim araçlarının ve özellikle de televizyonda sunulan haberin alılmamasına ilişkin sınırları da birlikte aktararak; izleyicinin bilincini, sosyal, kültürel ve politik sonuçları olacak şekilde nasıl oluşturduğu bulunması hedeflenmiştir. İzleyicilerde oluşturduğu gerçeklik duygusuyla, mevcut durumun sürekliliğini sağlamak için televizyon haberlerinin nasıl çerçevelendiği ve özellikle hangi ideoloji inşa stratejilerini kullandıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Birçok çalışmada, basın ve siyaset arasındaki ilişki çeşitli açılardan çeşitli araştırma yöntem ve teknikleriyle incelenmiştir. Ancak bu araştırmanın diğerlerinden farkı, gerek siyasetin gerekse medyanın magazinleşmesiyle oluşan güç ve tahakküm ilişkilerinin gazete haberlerinin makro ve mikro yapılarını çözümleyerek ortaya çıkarılmasını amaçlamış olmasıdır. Kısaca denilebilir ki, popüler kültürün siyaset ile bütünleşmesi çerçevesinde 1980’lerde Türk basınının sermaye yapısındaki değişim (Özgen, 2004: 472) olgusuna bağlı olarak haber içeriklerindeki magazinleşme ve taşıdığı ideoloji bu araştırmanın sorunsalını oluşturmaktadır. Yöntem Bu araştırma, giriş bölümünde de bahsedildiği gibi, siyasetçi kimliği ile 12 Haziran 2011 genel seçimleri sürecinde Başbakan olarak ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan’ın, popüler kültür ürünü olan arabesk tarzı müziğin temsilcilerinden İbrahim Tatlıses’i hastane ziyaret etmesi ve bu buluşmanın gazete haberlerine yansıma biçimini konu almaktadır. Şarkıcılıktan, aktörlüğe, çeşitli alanlardaki ticari etkinlikten müteahhitliğe kadar geniş bir çalışma alanı yelpazesine sahip olan Tatlıses, medyada kimi zaman, inşaat işçiliğinden gelmesine karşın zengin olmasıyla, kimi zaman sahne sanatındaki başarılarıyla, kimi zaman mafya bağlantısı iddialarıyla, kimi zaman da siyaset ve siyasetçilerle olan yakınlaşmasıyla gündeme gelmiştir. Kısacası, Urfa’da yoksul ve çok çocuklu bir ailenin oğlu iken, zengin ve ünlü olması onu adeta mitleştirmiştir. Bu avantajla uzun yıllar siyasette yer bulabilmek adına çok sayıda girişimde bulunmuş, birçok siyasetçi ile yakın ilişkiler kurmuştur (Bkz. Ek 1, 2, 3 ve 4) ama amacına ulamamıştır. 13 Mart 2011 tarihinde bir televizyon programının ardından silahlı saldırı sonucu ağır yaralanmıştır. Bu olay, tüm medyada geniş yer almıştır. Recep Tayyip Erdoğan ise, halkın içinden birisi olarak siyasette alnının teriyle yükselmiş, İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük kentinin belediye başkanlığını yapmış, ardından da başbakanlık koltuğuna oturmuş bir siyasi kimliğe sahiptir. Kendini, Milli İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 40 B. Yetkin Görüş kimliğini terk etmiş bir muhafazakar demokrat olarak tanımlamaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, muhafazakar kimliğinin yanı sıra protest karakterinin siyasi iletişim tarzına yansımış bir siyasetçidir. Doğduğu ve büyüdüğü yerlerin, aile yapısının, yaşantısının, geçmişinin izlerinin, hem siyasal hem de günlük yaşantısına yansıdığı söylenebilir. Şehzade, devşirme, damat metaforları yoluyla Türk siyasal egemenliğini analiz eden Harputlu’ya (2002) göre, Erdoğan, diğer devlet yönetici tiplerinin hiçbirine girememektedir: “Erdoğan karizmasının biyografisini gözlemlediğimiz zaman, geleneksel iktidar elitliğinden sosyolojik olarak uzak olduklarını görmekteyiz. Çünkü devlet bürokrasisinde çalışma deneyimleri yoktur. Yani devşirme geleneğinden gelmemektedir. Şehzade ve damat da değillerdir. Devletli aile çocuğu olma vasfı da bulunmamaktadır. Erdoğan bir orta kesim sosyolojisinden yükselmektedir. Aile ilişkileri, inanışlar, politik algılayışlar, geçim düzeyi… bütünüyle bu kesimi işaret etmektedir. Buna Kasımpaşalının bıçkınlığı eklenince, ortaya protest politik anlayışın simgesel temsilciliğini çıkarmıştır.” (Harputlu, 2002) Ahmet İnsel (2002: 22-23) ise, Erdoğan’ın yeni orta sınıf aidiyet duygusunun, alttan gelmiş, hakiki bir halk çocuğu olmasından öte bir şey olduğunu, Erdoğan’ın geleneksel Cumhuriyet seçkinlerinin geçtiği yollardan geçmediğini, diğerlerinden farklı olduğunu belirtmektedir. Kısacası halkın dilinden anlayan, halk diliyle konuşan bir siyasetçidir. Tatlıses’in vurulmasından sonra kaldırıldığı hastanede Başbakan Erdoğan’ın ziyareti aslında ilk yakınlaşma değildir. İbrahim Tatlıses, 13 Mart 2011’de yaralanmasından sonra, 15 Mart 2011’de sanat ve siyaset dünyasından birçok kişi tarafından adeta ziyaretçi akınına uğramıştır.7 Ancak bu ziyaretlerden daha da dikkat çekici olan ayrıntı, uzun yıllardır siyasete atılmak istediği kamuoyuna yansımış olan8 Tatlıses’in, 2010 yılının Ekim ayında Erdoğan’a “Hani Gelecektin” adlı açılım türküsü albümünden “Barış” adlı şarkısını dinletmiş olması ve de Başbakan’ın bu dinlediği bu türküyü çok beğendiği gazetelerde haber olarak yer almasıdır (Beyaz Gazete, 14.03.2011; Haber 7, 23.10.2010). 8 Mart 2011 tarihinde AKP kadın kollarına konser veren Tatlıses, silahlı saldırıdan bir gün önce de Erdoğan’a cep telefonuyla mesaj göndermiştir (CNN Türk; Sabah, 15.03.2011). Yakınlaşmanın seyri böyle iken, 25 Mart 7 8 Örneğin, 15 Mart 2011’deki siyasi ziyaretçiler arasında eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel, AKP’den Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, AKP’den Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dikkat çekmektedir. 2011’in Ocak ayında bir lokantada konser sırasında, “İstanbul'dan aday olmak istiyorum. Nasıl aday olacağım kesin değil ama bu kez Meclis'e gireceğim kesin" diyerek niyetini tekrarlamıştır (Sabah, 31.01.2011) Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 41 2011 tarihinde, Erdoğan, Tatlıses’i hastanede ziyaret etmiş ve bu ziyaretin resimleri basında ağırlıklı olarak yer almıştır (Bkz. Ek 5). Erdoğan, çıkışta gazetecilerin sorusu üzerine ise, memnun olduğu her halinden belli eder biçimde, Tatlıses’in AKP’ye milletvekili adaylık başvurusunu aldığını açıklamakla yetinmiştir. Ancak gazetecilerin siyasi gündemle ilgili sorularına ise ayrıntılı beyanlarda bulunmuştur. Kısa bir süre sonra da, Erdoğan, Irak ziyaretinde Erbil Uluslararası Havalimanı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Tatlıses’in şarkısındaki “Fark etmez, ne dili, ne rengi, mademki insandır, saygımız vardır” sözlerini kullanarak (Haber Türk; Sabah, 29.03.2011) vermek istediği mesajını destekleme yoluna gitmiştir. Aslında bu, Kuzey Irak’taki yaşayan halka dolayısıyla tüm Ortadoğu’ya gönderilen bir mesajdır. Ancak, Erdoğan ve diğer partili siyasetçilerin Tatlıses’i ziyaret etmesi, sürekli olarak beyanlar vermesi, AKP’nin yalnızca dış politika değil, seçim sürecinde iç politika malzemesi olarak da kullanma amaçlarının bir işareti olarak görülebilir. Siyasal iletişim içinde, siyasetin popüler kültürü kullanması doğaldır. Siyasetçiler, halka ulaşmak amacıyla kullandıkları popüler kültürü ve ürünleri atacılığıyla biz, bizden, bizim gibi algısı yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu yolda çeşitli aracıları devreye sokmaktadırlar. Bu aracılardan biri de medyadır. İşte bu aşamada, medyanın üstlendiği rol önem kazanmaktadır. Makro boyutta medya, mikro boyutta ise gazeteler, siyasi hegemonyayı oluşturulmasında nasıl işlev görmektedirler? Bu yönde haberlerini sayfalarına nasıl yansıtmaktadırlar? Hegemonya oluşturma sürecinde medyanın işlevi, gazete haberlerinin söylem çözümlemesiyle ortaya çıkarılmıştır. Bu amaçla aşağıdaki varsayımlar ileri sürülmüştür: V1: Anaakım (merkez) gazeteler, haberleri magazinsel unsurlarla süsler. V2: Medya kuruluşları merkezden uzaklaştıkça, haberlerinde popüler kültürsiyaset ilişkisini içeren unsurlara daha az yer verir. V3: Medya kuruluşları, yayın politikalarının siyasi ağırlıkta olması haberi, siyasi olarak yansıtmasına; magazin ağırlıkta olması, haberi magazinsel olarak yansıtmasına neden olmaktadır. V4: Haberin magazinselliği arttıkça, daha çok egemen ideolojinin taşıyıcılığı ve ileticiliği görevini yerine getirir. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 42 B. Yetkin Örneklem oluşturabilmek amacıyla, Türkiye’deki bazı gazetelerin ideoloji yörüngesi aşağıda çizilmeye çalışılmıştır9. Şekil 1: Gazetelerin İdeoloji Yörüngesi. Liberal popüler basın, demokratik sol basın ve muhafazakar sağ basının aynı olaylara ilişkin olarak haberi yayımlamada farklılıklar gösterdiklerine yönelik genel bir eğilim olduğundan bahsedilebilir. Liberal popüler basın toplumdaki iktidar odaklarının var olan hegemonyacı söylemlerini dolayımlamakta ve kendisi bizzat egemen ideolojinin gönderim çerçevelerini üretirken, diğerleri ise, olayların niteliğine göre, bu olayları ideolojilerine uygun hale getirdikten sonra ya olumlayıcı ya da karşıt tutumlar sergileyerek ilettikleri söylenebilir. Basının bu muhalif tutumu, olayı görmezden gelerek ya da haberi küçülterek okuyucuya sunma biçiminde görülebilir. (Duruoğlu, 2007: 6-7). Bu nedenle, egemen ideolojinin kitle iletişim araçları yoluyla dolayımlanmasının sağlıklı biçimde analiz edilebilmesi amacıyla Yeni Sağ görüşlü iktidara yakın olan gazeteler örneklem olarak seçilmiştir, bunun dışında kalan merkez sol ve radikal sol gazeteler örneklem içine katılmamıştır. Araştırmanın evrenini oluşturan gazetelerde yer alan söz konusu haber çerçevesinde nicel içerik analizi ve ardından da haberlerin içeriklerine dair eleştirel söylem analizi uygulanmıştır. Nicel içerik analizi, örneklem olarak seçilen gazetelerin 9 Gazetelerin ideolojik görüşlerinin haritasının oluşturulması, Deren van Het Hof ve Açıkalın’ın 2007 yılında yaptıkları, “2007 Seçimleri Basın Reklamları: Anaakım Gazeteler ve Merkez Partiler” adlı çalışmadan da yararlanılmıştır. Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 43 vitrini olarak nitelendirilebilecek birinci sayfalarındaki, resim ve metin alanları ölçülmüştür. Bunun yanı sıra, Güç/bilgi, politik ve ideolojik ilişkilere yönelip bu ilişkilerin belli bir söylem etrafında nasıl bir değişime- dönüşüme uğradığını, insanların dil ile ne yaptıkları sorusu üzerine odaklanan, içerik analizinin tersine varsayımdan değil, belirsizlikten hareket eden (Sözen, 1999’dan aktaran Gökçe, 2006: 42-46) söylem analizine başvurulmuştur. Güç eşitsizliğini ve tahakküm ilişkilerini merkeze alan, Teun A. van Dijk’in (1988; 1991; 1995; 2009) geliştirdiği eleştirel haber söylem çözümlemesi kullanılarak, haberlerin makro ve mikro yapılarını içeren söylem analizi yapılmıştır. Araştırmanın amacı, bir magazin olayının öyküleştirilmesi gibi görünen haberlerin hegemonya oluşturmada nasıl kullanıldıklarını ortaya çıkarmak olduğundan, bu doğrultuda, magazinsel habercilik yapandan daha az magazinsel habercilik yapana doğru Posta, Star, Zaman ve Yeni Akit gazetelerindeki konuyla ilgili haberlere göz atılmıştır. Örnekleme dahil edilirken bu gazetelerin ideolojileri göz önünde bulundurulmuş ama seçim rastlantısal olarak yapılmıştır. Araştırmanın sorunsalına yanıt verme potansiyeline sahip bu gazetelerin birinci sayfalarındaki haberlerin yüzölçümü yapılmış ve ardından söylem analizi uygulanmıştır. Ayrıca, örneklemi oluşturan ve örneklem dışı kalan ama konuyu haber yapan tüm diğer gazeteler Ajans Press adlı kuruluştan alınmıştır. Bulgular ve Yorum Niceliksel İçerik Analizi İlk sayfalar gazetelerin vitrinidir. Gazete yöneticileri, zarar etmemek ve karlılığını arttırabilmek adına satış rakamlarını tirajlarına (basım miktarı) yakın tutmaya özen gösterirler. Bu nedenle, gazete stantlarında okuyucunun ilgisini çekebilmek, ardından da satışın gerçekleşmesini sağlayabilmek amacıyla, yapılan gazetelerin birinci (kapak) sayfalarının mizanpajları, kullanılan haber başlıkları ve haber fotoğraflarının önemi artar. Gazetelerin vitrini sayılan birinci sayfalara bakıldığında, magazin haberciliği yapan gazeteden ideolojik gazetelere doğru, “az yazı, çok fotoğraf”tan “çok yazı, az fotoğraf”a bir değişim yaşandığı görülmektedir. Ancak, Star gazetesinin resim ve yazı kullanım (R/Y: 0,56) oranı, Posta gazetesine göre (R/Y: 11,11) oldukça aykırı görünmektedir. Ancak, haberin iç sayfalarındaki devamları, araştırmanın öngörüldüğü gibi “az yazı, çok fotoğraf”tan “çok yazı, az fotoğraf”a doğru ilerlemektedir. Zaman gazetesinde haberin kapladığı alan (454,95 cm2) Star gazetesinden (398,98 cm2) daha çoktur. Star gazetesi, hastanede Tatlıses’e ziyaretinin fotoğrafını kullanıp haberin iç sayfadaki devamına yönlendirmeyi yeğlemiştir. Haberin başlığı ve spot göz önüne alındığında, Bu durumun İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 44 B. Yetkin haberin magazinsel bir boyutu ile okuyucunun ilgisini çekmeye ve ideolojik boyutun magazinsellikle gizlenmeye çalışıldığı ileri sürülebilir. Zaman gazetesi, Recep Tayyip Erdoğan ile İbrahim Tatlıses’in buluşması haberine az yer vermesine karşın Başbakan’ın hastane çıkışında verdiği beyanları bu haberle kaynaştırmıştır. Hatta Erdoğan’ın gazetecilerin sorularına yaptığı açıklamalarla hastane ziyaretini ilişkilendirmemiş, buna karşın tek başlık altında yansıtmıştır. Bunun nedeninin haberin çekiciliğini arttırmaya çalışmak olduğu ileri sürülebilir.10 Tablo 1: Birinci sayfada yer alan haberin kapladığı alan. Haberin Tüm Sayfada Resim Alanı Yazı Alanı Haber Alanı R/Y R/H Y/H Kapladığı (cm2) (cm2) (cm2) Oranı Oranı Oranı Alan (%) Posta 164,58 294,88 Star 350,00 31,51 Zaman 92,08 Y. Akit 42,50 498,89 0,56 0,33 0,59 26,77 398,98 11,11 0,88 0,08 21,21 264,56 454,95 0,35 0,20 0,58 24,41 76,13 127,88 0,56 0,33 0,60 6,86 Haberlerin bulundukları sayfalarda kapladıkları alanların oranları, magazin gazetelerinden ideolojik olana doğru azalırken, magazinsel habercilikten ideolojik haberciliğe doğru azalmaktadır (Tablo 1). Haberlerin iç sayfalardaki devamlarının oranları ise, ideolojik olana doğru artmaktadır (Tablo 2). Bu oranlar, kendilerine ayrılan bölümde resim alanlarının haber alanlarına oranı (R/Y) ile doğru orantılı gitmektedir. 10 Her iki gazetedeki bu haberin iç sayfalardaki devam bölümleri ters orantılı bir değişim göstermiştir. Buna karşın, araştırmanın niceliksel bölümünde Zaman gazetesinin, “Neler oluyormuş bu ülkede diye sorsak daha isabetli olur” başlığı altındaki haberin ölçümü yapılmamış; her iki haber metni içinde birbiriyle ilişkilendirecek bulguya rastlanmadığı için yalnızca Erdoğan ile Tatlıses karşılaşması bölümünün ölçümü yapılmıştır. Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 45 Tablo 2: Devam sayfalarında yer alan haberin kapladığı alan. Haberin Tüm Sayfada Resim Alanı Yazı Alanı Haber Alanı R/Y R/H Y/H Kapladığı (cm2) (cm2) Oranı Oranı Oranı Alan (%) (cm2) Posta 350,20 92,30 454,30 3,79 0,77 0,20 24,38 Star 265,91 337,65 644,33 0,79 0,41 0,52 34,25 Zaman 152,02 306,75 598,76 0,50 0,25 0,51 32,13 Y. Akit 179,74 316,53 690,56 0,57 0,26 0,46 37,05 Her iki tablodaki veriler (birleştirilerek yorumlandırılırsa), araştırmanın varsayımı doğrultusunda oluşturulan “Gazetelerin İdeolojik Yörüngesi”ni (Şekil 1) desteklemektedir. Buna karşılık, yine her iki tablo göz önüne alındığında, Star gazetesinin tiraj kaygısıyla kendisini daha çok merkeze çekme gayreti içinde olduğu söylenebilir. Haberlerin (Makro ve Mikro Yapılarının) Çözümlenmesi Söylem analizi dilin kullanım biçimini ve işlevlerini inceler. Kelimeler, cümleler ve diğer metinsel ifadeler, arka plan bilgisine dayanılarak çıkarımda bulunulabilecek içerikleri ya da iddiaları, ima yoluyla ortaya koyabilme özelliğindeki söylem ve iletişim önemli ideolojik boyutlara sahiptir (van Dijk, 1991: 114). Analizin amacı da, bu boyutlarda haber metinlerinde kullanılan dilin eşitsizliğin ve tahakküm ilişkilerinin yer aldığı toplumsal sistemin nasıl yeniden üretildiğini ortaya koymak ve böylece, söylem analizi aracılığıyla medya metinlerinin yapıları ve stratejileri belirlemektir (Bulut ve Yaylagül, 2004: 126). Makro yapı haber başlıkları, giriş, sonuç genel fikir verirken, haberin ana metininde esas olay, arka plan bilgileri bağlam ve yorumlar yer alır. En önemli bilgiler öncelikle verilerek okuyucuya neyin daha önemli olduğunu işaret etmektedir (Bulut ve Yaylagül, 2004: 126). Mikro yapıda ise, sözcük seçimleri, sözcükler arası bölgesel uyumu, peşi sıra gelen cümlelerin birbiriyle ilişkisi incelenir. Ayrıca haberin retoriğini ortaya çıkarmak amacıyla da, cümlelerin uzunluğu-kısalığı, basit ya da birleşik, etken ya da edilgen olması, fotoğraflar ve haberin inandırıcılığı için kullanılan grafik, sayısal veriler göz önünde bulundurulur (Mora, 2007). Teun Van Dijk’e (1994) göre, toplumsal İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 46 B. Yetkin iktidarın uygulanmasının ve korunmasının gereği olan ideoloji, söylem yoluyla kazanılır, onaylanır ya da yeniden üretilir. Böylece iktidar, “çeşitli söylem türleri, içerikleri ve stillerine, farklı erişme derecelerine sahip olunması yoluyla, dolaylı ya da dolaysız olarak uygulanır ve meşrulaştırılır” (274-276). Haberin söz dizimi, açılış ve kapanış söylemi, öykünün kurgulanması, başlıkları, haberin bütünsel anlamı, söylemin konusu, retoriği gibi biçimiyle, bağlamıyla ikna edici soyutlamaların toplumsal bağlama yerleştirilmesiyle gerçekleştirilir.” (van Dijk 1988’den aktaran Bulut ve Yaylagül, 2004: 126) Haber Başlıkları: Van Dijk’e (1991: 111-112) göre, dil kullanıcıları bu tür makro yapıları, bir metni geniş çaplı olarak anlamak ve özetlemek için kullanırlar. Haber söyleminde, bu makro-yapının üst kısmı başlıkta ve giriş paragrafında ifade edilir. Makro yapının parçalarından biri olan başlıklar, haberin giriş ve sonuç kısımlarınki gibi fikir verme işlevine sahiptir. Araştırma kapsamındaki gazetelerin başlıklarına bakıldığında birinci sayfa ile haberin devamındaki iç sayfalarda farklılıklar göze çarpmaktadır. Tablo 3: İncelenen Gazetelerin Haber Başlıkları Gazeteler 1. Sayfa Başlığı 26.03.2011 Devam Sayfası Başlığı Posta • ADAYLIK TAMAM • Muhabbet iyiydi Star • Yeni hayattan ilk kare Zaman Yeni Akit Haberin Devam Sayfası Magazin SayfasıSayfa 7 • Paris’in devre dışı kalması Politika Sayfası Libya için olumlu bir adım • Yargı, araştırma sonuçlarına göre yeni • ‘Neler oluyormuş bu Politika Sayfası ülkede?’ diye sorarsak adımlar atıyor daha isabetli olur • Tatlıses’i ziyaret etti, adaylık başvurusunu aldı • İBRAHİM TATLISES’İ ZİYARET EDEN • ERDOĞAN’DAN ERDOĞAN SORULARI Gündem Sayfası TATLISES’E YANITLADI -Durup ZİYARET dururken yayınevi basılmaz Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 47 Posta gazetesinin birinci sayfadaki haber başlığı siyasi iken devam sayfasındaki haber başlığı tamamen magazinsel bir özelliğe sahiptir. Star gazetesinin birinci sayfasında okuyucunun dikkatini çekecek nitelikte yine magazinsel bir başlık kullanılmıştır. Ancak haberin devamındaki iç sayfadaki başlık siyasi bir özelliğe bürünmektedir. Zaman gazetesi ise, Başbakan’ın açıklamalarını ana haber olarak sunarken, hastane ziyaretini ise ikinci planda, metinde atıfta bulunmadan, bağımsız bir haber unsuru olarak kullanmaktadır. Yeni Akit gazetesi ise, birinci sayfasında hastane ziyaretini spot olarak kullanırken, Erdoğan-Tatlıses buluşmasını okuyucu habere çekilmek için kullandıktan sonra, Başbakan’ın siyasi beyanlarına yer vermektedir. Haberin Girişleri: Haberin giriş bölümlerinde, haberin ana olay, teması, içeriği ve en önemlisi olaya ilişkin gazetenin bakışı (ideolojisi) hakkında ipuçları taşır. Ayrıca dikkatleri çekme özelliğine sahip fotoğrafların yazıları (resim altı yazıları) da giriş bölümleriyle aynı özelliğe sahiptirler. 13 Mart gecesi Kaleşnikoflu saldırıda başından yaralanan İbrahim Tatlıses’i dün hastanede Başbakan Erdoğan ziyaret etti. Bu arada Tatlıses de yoğun bakımda ilk kez görüntülendi. Erdoğan, Tatlıses’in AK Partiden milletvekili aday adaylığı başvurusunu soran gazetecilere ‘Ben şimdi müracaatını aldım’ dedi. (Posta, 26.03.2011-Birinci sayfa) Posta gazetesinin iç sayfasındaki devamında herhangi bir giriş bölümü olmadan doğrudan habere geçilmektedir. Star gazetesi, Erdoğan-Tatlıses buluşması daha önce de bahsedildiği gibi, ziyaret sonrası yapılan açıklamalara ilişkin bir haber yapılmış, hastane ziyareti ise, dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Silahlı saldırıda ağır yaralanan İbrahim Tatlıses’i dün Başbakan Erdoğan ziyaret etti. Erdoğan, ‘İbrahim Bey’i çok iyi gördüm. Milletvekili aday adaylığı başvurusunu da aldım. Sağ tarafında bir şey yok, birazcık solda var’ dedi. (Star, 26.03.2011-Birinci sayfa) Başbakan Erdoğan Libya operasyonunda komutanın NATO’ya geçmesinin bazı noktalarda rahatlama meydana getirdiğini belirterek ‘Irak ve Afganistan’daki yanlışa düşülmesin’ dedi. (Star, 26.03.2011-Politika sayfası) Zaman ve Yeni Akit gazetelerinde de benzer durum söz konusudur. Yapılan beyanlar ana haber yapılırken, İbrahim Tatlıses’in sağlık durumuyla ilgili bilgiler yer almaktadır. Ancak haberin girişinde buna hiç değinilmemektedir. Mahkemenin ‘örgütsel doküman’ dediği kitap taslağının toplatılmasıyla ilgili Başbakan’dan önemli açıklamalar geldi. Operasyonları yargının yürüttüğünü vurgulayan Erdoğan, ‘Bunlar durup dururken olmuyor. Demek ki her araştırma İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 48 B. Yetkin yenisini getiriyor, yargı da adımlar atıyor” dedi. Başbakan ‘Neler oluyormuş bu ülkede?’ sorusunu herkesin kendine sormasını istedi. (Zaman, 26.03.2011-Birinci sayfa) Başbakan Tayyip Erdoğan, gazeteci Ahmet Şık’a ait ‘örgütsel dokümanlar’a el konulmasıyla ilgili eleştirilere cevap verdi. Gelişmelerin tamamen yargının tasarrufu olduğunu vurgulayan Erdoğan, ‘Demek ki her araştırma yeni bir araştırmayı, yeni bir müdahaleyi getiriyor ve yargı da buna göre adımlar ayıyor’ değerlendirmesinde bulundu. (Zaman, 26.03.2011-Politika sayfası) İbrahim Tatlıses’i ziyaretinin ardından gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını cevaplayan Başbakan Erdoğan, Ahmet Şık’ın kitap taslağının kopyalarının toplanmasına yönelik kitapevi baskını ile ilgili soruya ‘Bunlar yargının konusu ve durup dururken olan şeyler değil. Demek ki, her araştırma yeni bir araştırmayı, yeni bir müdahaleyi getiriyor ve yargı da buna göre adımlar atıyor’ cevabını verdi. (Y. Akit, 26.03.2011-Birinci sayfa) Başbakan Erdoğan, İbrahim Tatlıses’i tedavi gördüğü Acıbadem Maslak Hastanesi’nde ziyaret etti. Erdoğan, Tatlıses’i çok iyi gördüğünü ve milletvekili aday adaylığı ile ilgili müracaatını aldığını söyledi. (Y. Akit, 26.03.2011-Gündem sayfası) Olayın ve Kişilerin Sunuluşu: Gazeteler “hastane ziyaretini” yayın politikaları ve ideolojilerine uygun biçimde değinmektedirler. Başbakan sıfatı ile Recep Tayyip Erdoğan’ın şarkıcı İbrahim Tatlıses’i hastanede ziyaret etmesi magazin yayın politikasına sahip Posta gazetesinden radikal sağın temsilcisi Yeni Akit gazetesine doğru adım adım magazinsel olmadan siyasi olmaya ve hatta gündem olmaya doğru farklı haber değeri yüklendiği görülmektedir. Recep Tayyip Erdoğan, başbakan ve AKP genel başkanı olarak sunulmaktadır. Ancak tüm gazeteler, tüzel kişiliklere sahip Başbakanlık kurumu ile genel seçimler için AKP’yi bir tutulmasına aracılık etmektedirler: Form Teslim Edildi Başbakan Erdoğan, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde İbrahim Tatlıses’i AK Parti’den adaya göstermeyeceklerini soran gazetecilere “Ben şimdi müracaatını aldım” diye yanıt verdi. Başbakan hastaneden ayrıldıktan sonra hemen sonra Abdullah Tatlı adlı akrabası Tatlıses’in milletvekili adaylığına ilişkin başvuru formunu Dolmabahçe’deki başbakanlık ofisine götürüp teslim etti. (Posta, 26.03.2011-Birinci sayfa) Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 49 Başbakan Erdoğan, İbrahim Tatlıses’i tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti. ….Erdoğan, ‘İbrahim Tatlıses’i AK Parti’den aday gösterecek misiniz?’ sorusuna ise, ‘Ben şimdi müracaatını aldım’ diye yanıtladı. (Star, 26.03.2011-Politika sayfası) Gazetecilerin ‘Tatlıses’i AK Partiden aday gösterecek misiniz?’ sorusuna ‘şimdi müracaatını aldım’ karşılığını verdi. Ziyaretin ardından Tatlıses’in adaylık dilekçesini yeğeni Abdullah Tatlı, Dolmabahçe’deki Başbakanlık çalışma ofisine getirdi. (Zaman, 26.03.2011-Politika sayfası) Başbakan Erdoğan, ‘İbrahim Tatlıses’i AK Parti’den aday gösterecek misiniz?’ sorusunu ise ‘Ben şimdi müracaatını aldım’ diye cevapladı. Gazetecilerin ‘Adayısınız olacak diyebilir miyiz?’ sorusu üzerine de Erdoğan, “Müracaatını aldım’ sözünü tekrarladı. (Y. Akit, 26.03.2011-Gündem sayfası) Posta gazetesi egemen ideolojiye hizmet etmektedir. Gazete, İbrahim Tatlıses’in çocuklarından bahsederken kullandığı “nikahlı eş” ve diğer oğlunun annesinden bahsederken yalnızca adını kullanması, Tatlıses’in Derya Tuna ile nikahsız veya “imam nikahlı” olduğunu akıllara getirmektedir. Bu da, laik dünya görünün dışında kalan İslami yaşam biçimine atıfta bulunmaktadır. Posta gazetesi, popüler kültürü, yaşam kültürünü üretmek veya İslami yaşam biçimine özgü olan çokeşliliği meşrulaştırmaktadır: İbrahim Tatlıses’in nikahlı eşi Adalet Tatlı’dan olan büyük oğlu Ahmet Tatlı Başbakan Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı kapıda karşıladı. Ahmet Tatlı, Erdoğan’ın elini öptü. (Posta, 26.03.2011-Devamı sayfa 7-Resim altı) İbrahim Tatlıses’in Derya Tuna’dan olan oğlu İdo, Tayyip Erdoğan ile Kadir Topbaş’ı hastane kapısına kadar uğurladı. (Posta, 26.03.2011-Devamı sayfa 7Resim altı) Posta’dan farklı olarak Yeni Akit gazetesi ise, haberin son kısmında Erdoğan’ın ziyaret sonrası İstanbul’daki etkinliklerini, çeşitli devlet kademelerinde yer alan kişilerle Cuma namazı kılmasına değinerek, ideolojisine uygun biçimde bahsetmektedir. Başbakan Erdoğan’ı hastaneden, İbrahim Tatlıses’in büyük oğlu Ahmet Tatlı ile küçük oğlu İbrahim Tatlıses elini öperek uğurladı. Öte yandan, Başbakan Erdoğan Cuma namazını Üsküdar’daki Marmara İlahiyat Vakfı Camisi’nde kıldı. Cuma namazını burada kılan Erdoğan’a, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu da eşlik etti. (Y. Akit, 26.03.2011Gündem sayfası) İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 50 B. Yetkin Olayın Bağlamı ve Arka Planı: Olayın bağlamı ve haber değeri gazetelere göre değişmektedir. Örneğin Posta gazetesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretini haber yapmıştır. Bu olayı haber yaparken de magazin unsurlarını kullanmıştır: İbrahim Tatlıses 13 Mart’ta ‘İbo Show’un çekimlerinin yapıldığı İstanbul Maslak ‘yaki Nural Plaza’nın içinde bulunan “Efendy Show Center’dan çıkışta otomobilinin içinde Kaleşnikoflu saldırıya uğramıştı. Başından ağır yaralanan Tatlıses, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. İbrahim Tatlıses’i dün sürpriz bir şekilde Başbakan Erdoğan ziyaret etti. (Posta, 26.03.2011-Birinci sayfa) 13 gündür yoğunbakımda olan İbrahim Tatlıses’in traşı yapılmış, saçı ve bıyığı boyanmıştı. Başbakan Erdoğan ile sağ eliyle tokalaşan İbrahim Tatlıses, felç nedeniyle sol tarafını kıpırdatamıyor. (Posta, 26.03.2011-Birinci sayfa) Star gazetesi ise, ziyaret haberinin fotoğraflarını büyük kullanmış, Erdoğan’ın Tatlıses’in sağlık durumuyla ilgili açıklamalarına az yer vermiş, ancak diğer uluslararası gündemi oluşturan Libya operasyonu ve iç siyaseti ilgilendiren “kitap taslağı toplatılma” gündemiyle ilgili açıklamalarını ana habere taşımıştır. Kısaca, Tatlıses ziyaretine ilişkin fotoğraflar, kısa bilgiler okuyucunun dikkatini çekmek için kullanmıştır. Benzer durum Zaman ve Yeni Akit gazetelerinde de ideolojik ağırlıkları artan bir şekilde yoğunlaşmaktadır. Haberin Kaynakları: Medya haberleri üretirken inandırıcılığı arttırmak için resmi kaynakları kullanmayı yeğlemektedirler. Ekonomik zorunluluklar ve karşılıklı çıkarlar, medyanın güçlü haber kaynakları ile ortak-yaşamlı (sembiyotik) bir ilişki kurmasına neden olur. Medya, düzenli ve güvenilir haber hammaddesi akışına muhtaçtır. Hükümet ve şirket kaynakları, konumları ve saygınlıkları dolayısıyla tanınmış ve inandırıcı olma gibi üstünlüklere de sahiptir. Diğer bir deyişle, resmi kurum ve kişilerin verdiği bilgilerin, haberlerin nesnel olduğu varsayılmaktadır. Böylece, medya da haberleri “nesnel” biçimde ilettiği iddiasını desteklemiş olur. Çünkü medya kuruluşları nesnellik izlenimini sürdürmek ve kendisini önyargılı olma eleştirilerinden ve hakaret davalarından kurtarmak için medya, doğruluğu kolayca iddia edilebilecek malzemeye gerek duyarlar. Devlet görevlileri, bürokratlar, siyasetçiler de “haber kaynağı” olarak medyayı kullanarak okuyucu/izleyicilere ulaşmaya çalışırlar (Chomsky ve Herman, 1998: 60-72). Bu durumda, haberin elde edilmesinde ve haber içinde kullanılan alıntılarda sıklıkla, haber kaynaklarının seçimindeki ve kaynak metinlerin kullanımındaki tarafgirlik etkili olabilmektedir (van Dijk, 1991: 115). Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 51 Herman ve Chomsky’nin oluşturdukları “Medyanın Ekonomi Politiği ve Propaganda Modeli”ne uygun biçimde medya çalışanları, izleyemedikleri “hastane ziyareti”nin detaylarını resmi kişi ve kurumlardan elde etmişlerdir. Suikast girişimi ile Türkiye gündeminin neredeyse birinci sırasına oturan İbrahim Tatlıses’in ilk görüntüleri resmi kuruluş olan Anadolu Ajansı tarafından servis edilmiştir. Buna karşılık hastane ziyaretinin ayrıntılarını ise Başbakan sıfatı ile Erdoğan’dan almayı yeğlemektedirler. Söz konusu haberlerde inandırıcılığı arttırmak amacıyla doğrudan Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını kullanmışlardır. Diğer gazetelerden farklı olarak Zaman gazetesi AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ı da kaynak olarak kullanmıştır. Resmi “haber kaynağı” olma vasfını da taşıyan Başbakan Erdoğan da, hastane ziyaretinin yanı sıra siyasi mesajlarını medya aracılığı ile kamuoyuna iletmişlerdir. Haberin Dili ve Sözcük Seçimleri: Dil ve onu oluşturan kelimeler, işaretler belli bir dünya görüşünü yansıtmasından dolayı nesnel değildir. Her sözcük belli bir ideolojik grubun tercihlerini ve vurgularını yansıtır. Bu nedenler dil de toplumsal sınıfların egemenlik için savaşım gösterdikleri bir alanı oluşturur. Haberler de belli bir seçkin grubun düşüncelerini ve dünya görüşlerini yansıtmaktadır (Bulut ve Yaylagül, 2004: 138). Gazetelerin, Başbakan’ın Tatlıses ile aralarındaki “muhabbet” ilişkisi ile ilgili beyanına yer vermeleri, diğer beyanları meşrulaştırmaya yönelik olduğu ileri sürülebilir. Kelimelerin bu türlü kullanımı van Dijk’ın (1991: 116) belirttiği gibi aynı zamanda haber dilinin kültürel bir boyutu olan, tabloid yayınların gündelik, popüler tarzını da gösterir. Daha açık bir ifadeyle medya, Libya operasyonunda NATO’nun –dolayısıyla ABD’nin-, kitap taslağının toplatılması olayının aktörlerinden yargı, emniyet kurumlarının haklılığının meşrulaştırılmasına aracılık etmektedirler. Star, Zaman, Yeni Akit gazetelerinde, yapılan açıklamaların özellikle vurgulanması, “kuvvetler ayrılığı” ilkesini, “kanun ve düzen”in yeniden üretilmesini sağlamaktadır. İbrahim Tatlıses’i ziyaretinin ardından gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, Ahmet Şık’ın kitap taslağının toplanmasına yönelik kitapevi baskını ile ilgili soruya ‘Bunlar yargının konusu ve durup dururken olan şey değil. Demek ki, her araştırma yeni bir araştırmayı, yeni bir müdahaleyi getiriyor ve yargı da buna göre adımlar atıyor’ cevabını verdi. (Y. Akit, 26.03.2011-Birinci sayfa) Başbakan Erdoğan Libya operasyonunda komutanın NATO’ya geçmesinin bazı noktalarda rahatlama meydana getirdiğini belirterek ‘Irak ve Afganistan’daki yanlışa düşülmesin’ dedi. (Star, 26.03.2011-Birinci sayfa) İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 52 B. Yetkin Başbakan, herkesin kendisine ‘Neler oluyormuş bu ülkede?’ sorusunu sormasının daha isabetli olacağını altını çizdi. (Zaman, 26.03.2011-Birinci sayfa) Doğrudan alıntıların yanı sıra, Zaman gazetesinde kullanılan sözcükler (örn. örgüt, terör, propaganda) Başbakan’ın açıklamalarına nesnel bir değer katmaktadırlar. Bu ve benzer sözcüklerin nitelediği kişiler, kanun dışı, toplumun sapkınları olarak gösterilmesine neden olmaktadır (Bulut ve Yaylagül, 2004: 138) SONUÇ İncelenen gazetelerde yer alan olayın fotoğrafı ve haber metni siyaseti ve siyasetçiyi meşrulaştırmaktadır. Posta gazetesi hem bunu hem de egemen sınıfın hegemonyasının pekiştirilmesi işlevini yerine getirirken kendi magazin yayın politikasına uygun biçimde yapmaktadır. Birinci sayfadan verdiği haberin devamı, diğer magazin haberlerinin bulunduğu sayfanın tepesinde yer almaktadır. Star, Zaman ve Yeni akit gazeteleri ise, aynı meşrulaştırmayı daha belirgin biçimde yapmaktadır. Bunu yaparlarken de kendi ideolojilerinin yayılmasını sağlamaya da çalışmaktadırlar. Bu durumun Yeni Akit gazetesinde daha yoğun olduğu söylenebilir. Star ve Zaman gazetelerinin haberi politika sayfasında, Yeni Akit’in ise haberi gündem sayfasında devam ettirmeleri de dikkat çekicidir. Posta gazetesi ise “hastane ziyareti” haberini, diğer sanatçılarla ilgili haberlerin olduğu magazin sayfasında sürdürmüştür. “Anaakım (merkez) gazeteler, haberleri magazinsel unsurlarla süsler” varsayımı inceleme sonucunda doğrulanmakta ve medya kuruluşları merkezden uzaklaştıkça (radikalleştikçe), haberlerinde popüler kültür-siyaset ilişkisini içeren unsurlara daha az yer vermektedirler. Ancak yine de ideolojilerini meşrulaştırmak için kullanmaktan da vaz geçmemektedirler. Bir diğer deyişle, “medya kuruluşları, yayın politikalarının siyasi ağırlıkta olması haberi, siyasi olarak yansıtmasına; magazin ağırlıkta olması, haberi magazinsel olarak yansıtmasına neden olmaktadır” varsayımı doğrulanmaktadır. Araştırmanın son varsayımı olan, “haberin magazinselliği arttıkça, daha çok egemen ideolojinin taşıyıcılığı ve ileticiliği görevini yerine getirir” varsayımı da doğrulanmaktadır. Çünkü medya bunu, okuyucunun tepkisine yol açmayacak biçimde magazinsel unsurlarla süsleyerek yapmaktadır. Örnekleme dahil edilmemiş gazetelerden, radikal sol olarak nitelendirilecek Birgün gazetesinde konuyla ilgili hiçbir habere rastlanmazken, Aydınlık gazetesi ise, yalnızca Erdoğan’ın ziyaretine ve Tatlıses’in aday adaylığı başvurusunu iç sayfada fotoğraflı küçük bir haber olarak yer vermiş; Erdoğan’ın diğer siyasi beyanlarına Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 53 değinmemiştir. Cumhuriyet gazetesi ise, hastane ziyaretini ve Erdoğan’ın Tatlıses’in sağlık durumuyla ilgili beyanlarını haber yapmıştır. Sol ideolojiye sahip gazetelerin, olayla ilgili tutumlarının bu biçimde olması, araştırma kapsamının dışında kalmasına karşın dikkate değerdir. İncelenen gazetelerin haber çerçeveleri içinde, aslında siyaset ile popüler kültür arasında herhangi bir “uzlaşma” olmadığı söylenebilir. İbrahim Tatlıses’in önceki yıllarda siyasetçilerle olan ilişkilerini gösteren basında yer alan fotoğraflara bakılması, aslında bu araştırmanın varsayımını destekler niteliktedir. Cem Uzan ile çekilmiş fotoğraf hariç (Bkz. Ek 3) (Milliyet, 12.06.2007) diğer tümünde Tatlıses, kendisini siyaseten daha aşağı konuma yerleştirmiştir. Kısacası, uzlaşma zemini her durumda siyasetin popüler kültürün tüm unsurlarını amacına ulaşmak için kullanmasından başka bir şey değildir. Medya da, bunu kendi çıkarları için aracılık etmektedir. KAYNAKÇA Alemdar K. ve Erdoğan E. (1994) Popüler Kültür ve İletişim, Ankara: Ümit Yayıncılık. Althusser L. (2006) İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İstanbu: İthaki Yayınları. Anadolu Ajansı, 20.02.2000. Bennett T. (1999) Popüler ve Popüler Kültür Politikası, Güngör N. (Der.), Popüler kültür ve İktidar, Ankara: Vadi Yayınları, s. 53-72. Bernays Edward L. (1928), Manipulating Public Opinion: The Why and the How, The American Journal of Sociology, 33(6), s. 958-971. Beyaz Gazete (2011, 14 Mart) Tatlıses’in ‘Biz Türküz Biz Kürdüz’ Şarkısı, http://www.beyazgazete.com/haber/2011/03/14/tatlises-in-biz-turkuz-bizkurduz-sarkisi.html. (Erişim: 16 Mayıs 2011) Bulut S. ve Yaylagül L. (2004) Türkiye’deki Yazılı Basında Yargıtay ve Mafya İlişkisine Yönelik Haberler, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Dergisi, (19), s.119-142. Büyükbaykal G. ve Büyükbaykal C. I. (2007) Günümüzde Türk Basınındaki Magazinleşme Olgusu, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (29), s.51-62. Canclini N. G. (1999) Kültür ve iktidar Araştırmalarının Durumu, Güngör N. (Der.), Popüler kültür ve İktidar, Ankara: Vadi Yayınları, s. 133-167. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 54 B. Yetkin Castells M. (2008) Ağ Toplumunun Yükselişi Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Cilt 1, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Chomsky N. ve Herman E. D. (1998) Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir, İstanbul: Mirvana Yayınları. CNN Türk (2011, 15 Mart) Erdoğan: ‘Tatlıses 1 Gün Önce Bana Mesaj Attı, http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/03/15/erdogan.tatlises.1.gun.once.bana. mesaj.atti/610039.0/index.html. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Dağtaş E. (2005) Türkiye’de Magazin Basını ve Habercilik Anlayışı: Magazin Eklerinin Sektör ve Metin Analizi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Tezi, Ankara. Deren van Het Hof S. ve Açıkalın Ö (2007) 2007 Seçimleri Basın Reklamları: Anaakım Gazeteler ve Merkez Partiler, Türkiye Sosyal Bilimler Derneği 28-30 Kasım 2007 10. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nde Sunulan Basılmamış Bildiri Metni, ODTÜ, Ankara. Deren van Het Hof S. (2008) Popüler Kültür ve Siyaset, Yaylagül L. ve Korkmaz N. (Der.), Medya, Popüler Kültür ve İdeoloji, Ankara: Dipnot Yayınları, s. 155170. Duruoğlu T. (2007) Haber yapmada ideoloji etkeni: 11 Eylül olayı üzerine bir inceleme, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, (25), s. 1-42 Erdoğan N. (1993) Popüler Futbol Kültürü ve Milliyetçilik, Birikim Dergisi, (49), s.2633. Ergül H. (2000) Televizyonda Haberin Magazinleşmesi, İstanbul: İletişim Yayıncılık. Gencel Bek M. (2004) Türkiye’de Televizyon Haberciliği ve Tabloidleşme, İletişim Araştırmaları, 2(1), s. 9-38. Gökçe O. (2006) İçerik Analizi Kuramsal ve Pratik Bilgiler, Ankara: Siyasal Kitabevi. Gölcü A. (2009) Haber Söyleminde Medya- Siyaset İlişkisi: 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri, Gazi Üniversitesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, (29), s. 81102. Haber 7 (2010, 23 Ekim) Erdoğan'ın hayran kaldığı barış türküsü, http://www.haber7.com/haber/20101023/Erdoganin-hayran-kaldigi-baristurkusu-VIDEO.php. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 55 Haberpan (2011, 20 Mart) Erdoğan isterse İbrahim Tatlıses'i kontenjan adayı yapabilir, http://www.haberpan.com/haber/erdogan-isterse-ibrahim-tatlisesi-kontenjanadayi-yapabilir. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Haber Türk (2011, 29 Mart) İbrahim Tatlıses şarkısıyla mesaj, http://www.haberturk.com/ dunya/haber/615374-ibrahim-tatlises-sarkisiylamesaj. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Harputlu A. (2002, 7 Kasım) Siyasetin Arkaik Temellerinde AKP’yi Okumak, Zaman Gazetesi, http://arsiv.zaman.com.tr/2002/11/07/yorumlar/default.htm. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Herbst S. (1993) The Meaning of Public Opinion: Citizens’ Constructions of Political Reality, Media Culture & Society, (15), s. 437-54. Işık G ve Oğuzhan Börekci Ü.A. (2009) Siyasetçi-Medya İlişkileri Bağlamında Bir İnceleme: “Deniz Feneri Örneği, Gazi Üniversitesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, (29), s. 53-81. İnsel, A. (2002) Olağanlaşan demokrasi ve modern muhafazakârlık, Birikim Dergisi, (163-164), (Kasım-Aralık, 2002), s. 21-28. Kazaz M ve Çoban M. (2005) Televizyon Haberleri ve Egemen Söylemin Yeniden Üretimi Sürecinde İdeoloji İnşa Stratejilerinin Kullanımı, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, 6(2), s.191-206. Kejanlıoğlu D. B. (2004) Türkiye’de Medyanın Dönüşümü, Ankara: İmge Kitabevi. McGuigan J. (1992) Cultural Populism, London and New York: Routledge. Milliyet, 12.06.2007. Mora N. (2011, 26 Mart) Haber Söylem Çözümlemesinde van Dijk Yöntemi, htttp://www.neclamora.com/?p:64. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Mutlu E. (2005) Globalleşme, Kültür ve Medya, Ankara: Ütopya Yayınevi. Özbek M. (1998) Arabesk Kültür: Bir Modernleşme ve Popüler Kimlik Örneği, Bozdoğan S. ve Kasaba R. (Der.), Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s.168-188. Özgen M., (2004) 1980 Sonrası Türk Medyasında Gelişmeler ve Magazinleşme Olgusu, A Dialogue Between Turkish and American Scholars Vol. 1, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Yayınları, (26), s. 465-477, 17.03.2004. Özkan F., (2004) 1950’lerin Popülizm Açısından Bir İncelemesi, Journal of Historical Studies, (2), s. 32-47. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 56 B. Yetkin Posta (2011, 26 Mart). Rydgren J. (2005) Radical Right-wing Populism in Sweden and Denmark, The Centre for the Study of European Politics and Society, Working Paper, http://hsf.bgu.ac.il/europe/ uploadDocs/csepspjr.pdf, (Erişim: 26.04.2009). Sabah (2011, 31 Ocak) Meclise kesin gireceğim!, http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/ Magazin/2011/01/31/meclise_kesin_girecegim. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Sabah (2011, 15 Mart) Başbakan, Tatlıses’in Yolladığı Mesajı Okudu, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/15/basbakan_tatlisesin_yolladigi_m esaji_okudu. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Sabah (2011, 26 Mart). Sabah (2011, 29 Mart) Başbakan'dan Tatlıses şarkısıyla mesaj, http://www.sabah.com.tr/ Gundem/2011/03/29/basbakandan-tatlises-sarkisiylamesaj. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Samanyolu Haber (2011, 25 Mart) İbrahim Tatlıses'in İLK FOTOĞRAFI, http://www.samanyoluhaber.com/h_530354_tatlisesin-saldiridan-sonrayayimlanan-ilk-fotograflari.html. (Erişim: 15 Mayıs 2011) Star (2011, 26 Mart). Şimşek S. (2009) Medya-Siyaset-İktidar Üçgeninde Medya Gerçeği, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, 6(1), s.124-143 Taggart P. (2004) Popülizm, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. Terkan B. (2007) Basın ve Siyaset İlişkisinin Gündem Belirleme Modeli Çerçevesinde Bir Analizi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(17), s. 561-684 Ulurasba A. ve Tümer A. (2004) Cumhuriyetin 80. Yılında Foto Muhabirlerinin Objektifinden Fotoğraflarla Türk Demokrasi Tarihi, Ankara: Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü. Yeni Akit (2011, 26 Mart). van Dijk, Tuen A. (1988). News as Discourse. Hillsdale, New Jersey, London: Lawrance Erlbaum, Associates Publishers. van Dijk T. A. (1991) Media Contents The Interdisciplinary Study of News as Discourse, in K. Bruhn-Jensen & N. Jankowksi (Eds.), Handbook of Qualitative Methods in Mass Communication Research, London: Routledge, pp. 108-120. Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 57 van Dijk T. A. (1995) Aim of Critical Discourse Analysis, Japanese Discourse, (1), s. 1727. van Dijk T. A. (2009) Critical Discourse Studies: A Sociocognitive Approach, in Ruth Wodak & Michael Meyer (Eds.), Methods of critical discourse analysis, London: Sage pp. 62-85. van Zoonen, L. (1998a) Finally, I Have My Mother Back: Politicians and Their Families in Popular Culture, The Harvard International Journal of Press/Politics, (3), s. 48-64. van Zoonen L. (1998b) A day at zoo: political communication, pigs and popular culture, Media Culture Society, (20), s. 183-200. Zaman (2011, 26 Mart). İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 58 Ek 1 B. Yetkin Ek 4 (Ulurasba ve Tümer, 2004) Ek 2 (Haberpan, 20.03.2011) Ek 5 (Anadolu Ajansı, 20.02.2000) Ek 3 (Samanyolu Haber, 25 Mart 2011) (Milliyet, 12.06.2007) Güz 2011, Sayı:33 Haber Söyleminde Egemen İdeolojinin Yeniden Üretimi: Magazinleşme Bağlamında Bir Analiz 59 ( Posta, 26.03.2011) ( Star, 26.03.2011) İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 60 (Zaman, 26.03.2011) (Yeni Akit, 26.03.2011) Güz 2011, Sayı:33 B. Yetkin