TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP
Transkript
TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP
T.C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER ANABİLİM DALI TEZ YÖNETİCİSİ : Yard. Doç. Dr. YUSUF TUNÇ DEMİRCAN KİMYASAL KASTRASYON UYGULAMASINA BAZI MESLEK GRUPLARININ YAKLAŞIMLARININ ARAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ ZEYCAN GÜZELSOY Avukat İstanbul ,2014 Önsöz Tezimi hazırlamamda destek ve yardımını esirgemeyen danıĢman hocam Sn Yrd. Doç. Dr. Yusuf Tunç Demircan ‗a özellikle sabrından dolayı teĢekkürü borç bilirim, Ġngilizce kaynakların çevirisini yapan Sn. Prof. Dr. Haluk Örs ‗e Anketlerdeki ham verileri istatistik bilimi açısından iĢleyen Emniyet Müdür Yard. Sn. Dr. Kutluer Karademir ‘e Sahada çalıĢarak anketlerin yapılmasında bana büyük desteği olan Sn. Av. Seda Koç‘a Emniyet Müdürlüğü nezdindeki yazıĢmalarda ve takip aĢamasında yardımcı olan, keza kaynaklar bulmamda yardımını esirgemeyen Emniyet Müdürü Sn. Dr. Ġrfan Demir‘e Değerli zamanlarını ayırarak ankete gönüllü olarak katılan tüm meslektaĢlarıma ve psikolog, pedagog, sosyal hizmet görevlilerine ayrı ayrı teĢekkür etmeyi bir borç bilirim. Av.Zeycan Güzelsoy uzmanı TEZ ÇALIŞMAMIN HİÇ BİR FİNANSÖRÜ BULUNMAMAKTADIR. KEZA HİÇ BİR RESMİ YA DA ÖZEL KURUM VEYA KURULUŞLA ,ÖZELLİKLE İLAÇ ŞİRKETLERİ İLE BİR MENFEAT İLİŞKİMİN DE BULUNMADIĞINI BELİRTİRİM. Zeycan Güzelsoy KISALTMALAR AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi AĠHS : Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi AMKD. : Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi ABD. : Amerika BirleĢik Devletleri Age : adı geçen eser Bkz./bkz. : Bakınız C. : Cilt CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ÇKK. : Çocuk Koruma Kanunu Dn. : Dipnot DOC. : ABD. Ceza Ġnfaz Kurumu DSM :Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı FDA : U.S. Food and Drug Administration olup Amerikan Gıda ve Ġlaç Dairesi ĠÜHFD : Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi R.G. : Resmi Gazete s. : Sayfa S. : Sayı SSRI : Serotonin gerialım inhibitörü ilaçlar T. : Tarih TBBD : Türkiye Barolar Birliği Dergisi TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TBBY : Türkiye Barolar Birliği Yayını TCK : Türk Ceza Kanunu USAK : Uluslararası Statejik AraĢtırmalar Kurumu Vd. : Ve devamı PPS : Pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı 1 ĠÇĠNDEKĠLER…………………………………………………………………………1 1.) GĠRĠġ VE AMAÇ ………………………………………………………….3 2.) GENEL BĠLGĠLER ………………………………………………………. 8 2.1.KONU ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAMLAR ………………………………………….,,.8 2.2.KĠMYASAL KASTRASYON…………………………………………………..11 2.2.1. KĠMYASAL KASTRASYON NEDĠR ? NASIL UYGULANIR ?....11 2.2.2. KĠMYASAL KASTRASYONUN YAN ETKĠLERĠ…………………14 2.2.3. KĠMYASAL KASTRASYON ĠLE CERRAHĠ KASTRASYONUN KARġILAġTIRILMASI ……………………………...……………... 16 2.3.KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASINA ĠÇ HUKUK DÜZENLEMELERĠNDE YER VEREN BAZI DEVLETLERĠN SĠSTEMLERĠ………………………………………………………………….. 20 2.3.1.AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ………….……………......... 20 2.3.1.1.CALĠFORNĠA ………………………… ………………. 21 2.3.1.2.FLORĠDA ……….……………………………….……. 25 2.3.1.3.GEORGĠA …………………………………................. 26 2.3.1.4.LOĠSĠANA ……………………………………………… 27 2.3.1.5.MONTANA………………………………………… …… 29 2.3.1.6.OREGON ……………………………………………… 30 2.3.1.7.TEKSAS ……………………………………………… 33 2.3.1.8. WĠSCONSĠN …………………………………………. 36 2.3.2.DĠĞER ÜLKELERDEKĠ DÜZENLEMELERE KISA BĠR BAKIġ.37 2.4.KĠMYASAL KASTRASYONUN ĠNSAN HAKLARINA AYKIRI OLUP OLMADIĞI TARTĠġMALARI ……..………………………………39 2.5.KĠMYASAL KASTRASYONUN HUKUKĠ NĠTELĠĞĠ… ………………… 44 2.6.KĠMYASAL KASTRASYONUN BĠR TEDAVĠ YÖNTEMĠ OLDUĞU GÖRÜġÜ ……………………………………………..………………………. 57 2.7.SUÇU ÖNLEYĠCĠ BĠR GÜVENLĠK TEDBĠRĠ OLARAK KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASININ CEZA ĠLE ARASINDAKĠ FARKLAR ……………………………………………………63 2.8. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNDAKĠ CĠNSEL SUÇLAR HAKKINDAKĠ DÜZENLEME ……….………………………66 2.9.T.B.M.M. ADALET KOMĠSYONU‘ NDA KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK KABUL EDĠLEN BAZI YAPILMASINA DAĠR KANUN TEKLĠFĠ ĠLE 5237 SY. TÜRK CEZA KANUNU VE CEZA VE GÜVENLĠK 5275 SY. TEDBĠRLERĠNĠN ĠNFAZI HK. 2 KANUNDA YAPILMASI DÜġÜNÜLEN DEĞĠġĠKLĠKLERĠN ĠNCELENMESĠ………………………………………………………………. 68 2.10.KĠMYASAL KASTRASYON KĠMLERE UYGULANMALIDIR ?............69 3.) MATERYAL VE METOD …………………………………….. ………… 81 3.1. ÖRNEKLEM……………………………….……………………………….. 81 3.2. VERĠ TOPLAMA ARACI …………………………………………………. 82 3.3. ĠġLEM ………………………………………………………………………… 83 4.) BULGULAR …………………………………………………………………… 84 4.1.ÖRNEKLEMĠN DEMOGRAFĠK DEĞĠġKENLERE GÖRE ANALĠZĠ.. 84 4.2. ÖRNEKLEM ÜZERĠNDE KĠMYASAL KASTRASYON ALGISININ ÖLÇÜLMESĠ ……………………………………………………………… 86 4.3. BĠRĠNCĠ FAKTÖR ………… ………………………………………………. 98 4.4 ĠKĠNCĠ FAKTÖR ……… ………………………………………………….. 97 4.5. ÜÇÜNCÜ FAKTÖR………………………………………….. …............ 108 4.6. DÖRDÜNCÜ FAKTÖR …………………………….......................... 113 5.) TARTIġMA……………………………………………………. ……… ..115 6.) SONUÇ ….……………………………………………………………… . 135 7.) ÖZET…………………….………………………………………………….137 8.) KAYNAKLAR…………………..……………………………………………140 EK 1: anket formu EK 2: ÖzgeçmiĢ 3 1.GĠRĠġ VE AMAÇ Bir sorunun gerçekten çözülmesi için tek baĢına yasalar yeterli değildir. Yasaları uygulamakla yükümlü olan görevlilerin ve ayrıca toplumun her bir ferdinin bu yasaları ne kadar içselleĢtirdikleri, sorunun çözülebileceğine inanıp inanmadıkları, mağduriyet yaĢayanlara ne kadar yardımcı olmayı istedikleri, en az yasanın kendisi kadar önemlidir, çözümün bir parçasıdır. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü‘nce yayınlanan 2012 yılı Adli Ġstatistiklerinde 2002-2012 yılları arasında cinsel saldırı suç ve karar sayılarının değerlendirildiği, sonuçta 2002 yılında 4.988, 2003 yılında 5.231 , 2004 yılında 6.591, 2005 yılında 6.484, 2006 yılında 4.419, 2007 yılında 3.754, 2008 yılında 3.798, 2009 yılında 5.297, 2010 yılında 5.801 , 2011 yılında 6.714, 2012 yılında ise 8.144 cinsel saldırı dava ve suç sayısı belirlendiği görülmektedir1. Sözkonusu istatistik sonuçlarında, çocuğun cinsel istismarı suç ve karar sayıları 2012 yılı itibari ile Türkiye bazında açılan davalardaki suç sayısı 17.589 olarak belirlenirken 10.891 mahkumiyet, 3.826 beraat kararı verildiği açıklanmıĢtır. Beraat kararları bölgesel bazda incelendiğinde en az beraat kararı veren bölge % 15,8 ile Ege Bölgesi iken en fazla beraat kararı % 27,7 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘ nde verilmiĢtir. Çocuğun cinsel istismarı suç ve karar sayıları dikkate alınarak 2002 ile 2012 yılları arasında yapılan tetkikatta 2002 yılında açılan dava sayısı 4.592 , verilen mahkumiyet sayısı 3.611 iken 2012 yılında açılan dava sayısı 17.589, verilen mahkumiyet sayısı 10.891 olarak açıklanmıĢtır. Özelikle 2008 -2012 yılları arasında açılan davalardaki suç sayılarına bakıldığında ise 2012 yılına kadar çocuğun cinsel istismarı suçunun sürekli arttığı bildirilmiĢtir2. 1 T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü (2012) Adli Ġstatistikler s.64 2 T.C. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü, age. s.65,66 4 Türkiye‘de 2007 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk bildirimi geldiği, yapılan çalıĢmalarla bunlardan 6.350.sinin bulunduğu ve 2007 yılı sonu itibariyle aranmakta olan 833 kayıp çocuk olduğu (bilinen ) görülmektedir. Bunlar ve organize suç örgütlerinin ikna ederek evinden götürdüğü çocuklara yönelik iĢlenmiĢ olabilecek cinsel istismar suçları ise karanlık sayı olarak kalmaktadır. Türkiye‘de kayıp çocuk sayısının 15.0cak 2008 itibari ile 1446 olduğu belirtilmiĢtir. Dünyada her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısının da kız çocuğu olduğu tahmin edilmektedir3. Cinsel suç mağdurlarının kendileri ve aileleri, toplum içerisinde sorunlar yaĢamaktadırlar ve onların rehabilitasyonu da ciddi bir sorun oluĢturmaktadır. ÇalıĢmamızda detayları açıklanacağı üzere cinsel saldırı suçlarından mahkumiyet kararı alan bazı hükümlülere kimyasal kastrasyon uygulanması hususunda T.B.M.M. ne sunulmak üzere bu konuda kanun teklifi de sistemlerinde kastrasyon hazırlanmıĢtır. Yabancı ülkelerin hukuk konusunda benzer uygulamalar olduğu bilinmektedir. ÇalıĢmamızın planı oluĢturulurken meslek grupları içerisine polisleri de katmak amaçlanmıĢtır. Emniyet mensuplarına yönelik anket uygulamak için yaptığımız izin baĢvurusu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kabul edilmediğinden polislere yönelik anket uygulaması yapılamadı. Buna karĢılık halen faal olarak çalıĢan ve rastgele o sırada adliyede duruĢma veya baĢkaca bir iĢ için bulunmakta olan avukatlara Ġstanbul Kadıköy, Kartal, Pendik, Tuzla, Beykoz, Üsküdar, Çağlayan Adliyeleri‘nde anket uygulandı. Keza halen Ġstanbul Anadolu Adliyesi adı altında birleĢmeden önce, 3 Ġstanbul Kadıköy, Kartal ve Çağlayan KAYIP ÇOCUKLAR RAPORU (2008) TC BaĢbakanlık Ġnsan Hakları BaĢkanlığı , 25.Temmuz 2008 5 Adliyeleri‘nde görev yapmakta olan sosyal hizmet uzmanları, pedegoglar, psikologlara anket uygulandı. Göreceli olarak daha iyi ve ihtiyaca cevap veren bir yasa hazırlanması, yasayı uygulamakla yükümlü olanların ve sahada sorunlarla karĢılaĢma ihtimali yüksek olan görevlilerin görüĢlerinin dikkate alınmasını gerektirir. Bu kurumun tam ve eksiksiz olarak kanunlaĢtırılması ve uygulamaya sokulması çocuklara yönelik cinsel saldırganlığı tümüyle ortadan kaldırmayacaktır, muhakkak ki çözümlenmesi gereken baĢka sorunları da beraberinde getirecektir. Tezin yazımı sırasında bazı terimler ister istemez yabancı dildeki bilimsel kaynakların çevirilerinde olduğu gibi kullanılmıĢtır. Yabancı dildeki bilimsel yayınlarda cinsel suçtan hüküm giymiĢ kiĢilere cinsel saldırganlar ( sex offenders ) ifadesi kullanılmaktadır. Dolayısı ile kimyasal kastrasyon teknik anlamda ceza muhakemesi hukuku bakımından cezası kesinleĢmiĢ ve hükümlü olarak ifade edilen cinsel suç failleri bakımından uygulanması düĢünülen bir tedbir veya ceza niteliğindedir. Nitekim tezimde yararlandığım bilimsel kaynakların hemen hemen tümünde kastrasyonun, cezası kesinleĢmiĢ cinsel suç failleri bakımından düĢünüldüğü dile getirilmiĢtir . Kimyasal kastrasyon terimi yerine, kimyasal hadım veya sadece hadım ibaresini kullanan bazı yazarların eserlerinden de tezin yazımı sırasında kaynak olarak yararlanılmıĢtır4. KiĢisel tercihim, kimyasal kastrasyon yerine hadım terimi kullanmamak yönündedir. Bana göre hadım kelimesi ile kastrasyon 4 Akbaba Zeynep Burcu , (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasa Uygunluğu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi Sayı:81/2009 Centel Nur, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı Suçu ve Cinsel Suçlar DeğiĢiklik Tasarısının Değerlendirilmesi, çevrimiçi www.kutuphane.doğuĢ.edu.tr/son eriĢim tarihi 15.03.2013 6 kelimesi örtüĢmüyor. Çünkü hadım kelimesi, tanımlar baĢlığında açıkladığımız üzere geri dönüĢü mümkün cinsiyetsizleĢtirme sonucunu doğuran olmayan, tamamen bir müdahaleyi tanımlarken tezin ilgili bölümlerindeki açıklamalardan anlaĢılacağı üzere kimyasal kastrasyonun geri dönüĢü her zaman mümkündür. Diğer bir deyiĢle kimyasal kastrasyona son verildiğinde, hükümlü müdahaleden önceki durumuna geri döner. Bu nedenle, çalıĢmada alıntılar ve aktarımlar dıĢında, bu kimyasal kastrasyon terimi veya sadece kastrasyon terimi kullanılmıĢtır. Ancak kaynaktan alıntı yaparken eserin orjinalinde nasıl yazıyorsa, o Ģekilde yazma zorunluluğu bulunduğundan dolayı yazarın görüĢünün aktarıldığı bölümlerde, eserinde aynen geçtiği üzere ( hadım) ibaresi veya ( kimyasal hadım ) ibaresi kullanılmıĢtır. Yine kimyasal kastrasyonun baĢlı baĢına bir ceza mı , tedavi mi yoksa suçu önleyici bir tedbir mi olduğu konusunda çok çeĢitli görüĢler bulunduğundan, okuyanda kimyasal bu görüĢlerin açıklanacağı bölüme kadar, kastrasyon oluĢturmamak amacı ile lehine veya aleyhine bilinçli olarak ― kimyasal önyargı kastrasyon uygulaması ‖ terimini kullandım. Ancak kaynaklardan yaptığım alıntılarda, o yazarın kendi görüĢüne göre belirttiği Ģekilde (kimyasal kastrasyon cezası ) veya ( kimyasal tedavi) ibarelerini aynen kullanmak durumunda kaldım Görevleri gereğince cinsel Ģüpheli, sanık, hükümlü istismara uğramıĢ çocuklarla ve durumunda olan kiĢilerle bire bir karĢı karĢıya gelmekte olan ve sahada çalıĢan avukatların, polislerin, sosyal hizmet uzmanlarının, pedagog ve psikologların kimyasal kastrasyona bakıĢ açıları, görüĢleri ve ne düĢündükleri önemlidir. Bu çalıĢmanın amacı; psikolog ve pedagogların avukatların, sosyal hizmet uzmanları, kimyasal kastrasyona insan penceresinden bakıĢ açılarını görmek ve ölçmek keza hakları bu meslek grupları arasında kıyaslama yaparak bakıĢ açılarında bir farklılık olup olmadığını da ölçmek istedik. Özellikle meslek gruplarının olumlu ya 7 da olumsuz görüĢlerinin gerekçelerinin neler olduğu, kimyasal kastrasyonu hangi gerekçelerle destekledikleri ya da karĢı çıktıklarını görmek ve ölçmek bu tezin amaçlarından biri olarak belirlenmiĢtir. Ayrıca kimyasal kastrasyonun alternatif bir ceza olarak veya suçu önleyici tedbir olarak uygulanıp uygulanamayacağını araĢtırmak bu konuyu bir ön fikir olarak ortaya koymak istedik. Yabancı ülkelerde bu sorunun nasıl çözümlenmeye çalıĢıldığına iliĢkin hiç değilse genel bir fotoğraf ortaya koymaya çalıĢtık, bu nedenle bazı yabancı ülke hukuk sistemlerinden kaynakları incelemeye çalıĢtık. Tezin Hipotezleri 1.) AraĢtırmamıza katılan sosyal çalıĢmacıların, pedagogların ve psikologların mesleki açıdan bu konulara daha yakın oldukları ve kimyasal kastrasyon konusunda diğer meslek gruplarına oranla daha bilgili oldukları gerekçesi ve düĢüncesi ile kimyasal kastrasyon uygulamasına olumlu yaklaĢabilecekleri beklenmektedir. Avukatların ise insan haklarıyla bağdaĢmayacağı düĢüncesine dayanarak kimyasal kastrasyona karĢı çıkacakları beklenmektedir. 2.)Çocuk sahibi olan katılımcıların ebeveyn olmaları nedeni ile kimyasal kastrasyon uygulamasına destek verecekleri beklenmektedir. 3.)Kadın katılımcıların, cinsel saldırı suçunun mağduru olan kadınların sayısı erkeklere nazaran daha fazla bulunduğundan dolayı kimyasal kastrasyona olumlu yaklaĢacakları beklenmektedir. Tez çalıĢmamın hiçbir finansörü bulunmamaktadır. Keza hiçbir kiĢi, resmi kurum ve kuruluĢla ya da ilaç Ģirketleri ile menfeat iliĢkimin de bulunmadığını ayrıca belirtmek isterim. 8 2. GENEL BĠLGĠLER 2.1. KONU ĠLE ĠLGĠLĠ Testosterone KAVRAMLAR :Erbezlerinin salgıladığı hormon, en güçlü etkiye sahip olan doğal androjenik hormon, leydig hücrelerince salgılanır5. Androjen :Erkekte büyümeyi ve ikincil eĢey özelliklerinin geliĢmesini sağlayan steroid grubu, doğal androjenler erkek erbezlerinde yapılır6. Progesterone : Korpus luteumun salgıladığı östrojen antagonisti bir hormon7. MPA (Medroskyprogesterone Acetate ): Suni kadınlık hormonudur. Anormal rahim kanamalarının tedavisinde, adet döngüsünün hızlandırılmasında, menepoz semptomlarının tedavisinde kullanılır. Ticari adı Depo Provera (enjeksiyonluk medroksiprogesteron asetat ) dır8. Pedofili : Pedofili kriminal ya da adli bir kavram değil, klinik bir tanıdır. DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre pedofili en az altı aylık bir süre boyunca kiĢide ergenlik dönemine girmemiĢ bir çocukla veya çocuklarla cinsel etkinlikte bulunmaya ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantazilerin cinsel dürtülerin yada davranıĢların yineleyici bir biçimde ortaya çıkması olarak tanımlanmıĢtır. KiĢinin bu cinsel dürtülere göre davranmakta olması yada bu kiĢinin cinsel dürtüleri yada fantazileri belirgin bir sıkıntıya yada kiĢiler arası sorunlara neden olması tanı için gerekli bulunmaktadır. DSM–IV-TR tanı ölçütlerine göre pedofil tanısı konulabilmesi için kiĢinin en az 16 yaĢında 5 olması ve cinsel Güler Çağatay, (2012) Yeni Tıp Sözlüğü , Ankara s.1256 Güler, a.g.e. s.88 Güler , a.g.e. s.970 8Norman Sandra, (2006) 6 7 Cinsel Saldırganların http://www.cga.ct.gov/2006/rpt/2006--R-0183 htm. s.1 Kastrasyonu, çevrimiçi , Son eriĢim tarihi 27.03.2011 9 etkinlikte bulunduğu çocuklardan en az beĢ yaĢ daha büyük olması gerekmektedir9. Cerrahi Kastrasyon (OrĢiektomi) : Cerrahi kastrasyon sadece testislerin kesilmesi olup penisin de hayalarla birlikte alındığı ve kiĢinin tümden cinsiyetsizleĢtirildiği hadım edilme ile karıĢtırılmamalıdır. Cerrahi Kastrasyon erkeğin testislerinin cerrahi operasyonla alınması iĢlemidir. Kimyasal kastrasyon tedavisinde olduğu gibi cerrahi kastrasyonda da kiĢi cinsel yeteneklerini tamamen kaybetmemekte ancak hormon seviyesindeki azalma MPA tedavisinden çok daha hızlı biçimde meydana gelmektedir 10. Medikal Kastrasyon :Cerrahi kastrasyona alternatif bir tedavi olarak kullanılan siproteron asetat (CPA ) sonrası, daha önce potent olan erkeklerin iki yıl içinde % 92 sinde spontan ereksiyon kaybı ,% 88 inde de seksüel aktivite kaybı oluĢmuĢtur Hadım etme 11. : KiĢinin cinsel salgı bezlerinin ve penisin cerrahi yöntemle ile cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona erdirilmesi amacını taĢıyan bir müdahaledir. Bu yöntemle kiĢide cinsel istek ve cinsel iliĢkide bulunma yeteneği bütünüyle sona erdirilmekte ve hatta kiĢinin cinsiyetine iliĢkin belirtiler de ortadan kaldırılmaktadır12. Paraphillia ( parafilya ) : Temel olarak bir kiĢinin cinsel açıdan uyarılabilmesi için alıĢılmadık nesneler eylemler ya da durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü ve davranıĢlara gereksinim duyması ile ortaya çıkan bozukluklardır. Pedofili, mazohizm, sadizm, 9 Erdoğan Ayten, Pedofili, Klinik Özellikleri Nedenleri ve Tedavisi Psikiyatride Güncel YaklaĢımlar çevrimiçi; www.aytenerdogan.com, son eriĢim tarihi : 23.02.2013 s.134 10 SavaĢçı Bilgehan, (2012) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu, Legal Yayınları, s.51 11 Eyyüpoğlu Erkan Seyit, Sinanoğlu Orhun, Ekici Sinan, Aydın Memduh, Çek Mete , (2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi Kastrasyonun Neden Olduğu Apoptozun KarĢılaĢtırmalı Olarak Değerlendirilmesi, TC. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi cilt :4 Sayı:1 Mart 2012 , s.1 12 Özdemir Hayrunnisa, (2010) Hadım Etme ve Hekimin Sır Saklama Yükümlülüğü, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIV. Y.2010,s.125 10 transvestik fetiĢizim (karĢı cins gibi giyinerek giysilerle uyarılabilme), voyörizm (gözetlemecilik) , telefon skotolojisi (telefonda açık saçık konuĢmalar ile uyarılabilme), nekrofili (cesetlere yönelik cinsel ilgi), parsiyalizm ( bedenin sadece bir bölümüne odaklanma ), zoofili (hayvanlara yönelik cinsel ilgi), koprofili ( dıĢkıya yönelik cinsel ilgi ) ve ürofili (idrara yönelik cinsel ilgi ) en sık rastlanan parafili türleridir. Ancak bunların dıĢında da çok sayıda farklı ve daha ender rastlanan parafili türleri vardır13. Megan Kanunu Hamilton :Ailesiyle ilçesinde beraber ikamet eden New Megan Jersey Kanka, Eyaletinin 1994 yılında Temmuz ayının sonlarında, karĢı caddede yaĢayan komĢusu Jesse Timmendeguas tarafından kandırılarak tuzağa düĢürülmüĢ ve bu kiĢi tarafından ırzına geçilmiĢ ve öldürülmüĢtür. Fail daha sonra Megan Kanka‘yı öldürmekten mahkum olmuĢtur. Megan ve ailesi, komĢularının daha önce mağdurları arasında çocukların da yer aldığı cinsel suç iĢlemekten iki kez mahkum olmuĢ olduğunu ve evini yine cinsel suç iĢlemekten paylaĢtığı yönünde bir bilgiye makamların Timmendeguas mahkum olmuĢ iki kiĢiyle sahip değildi. Buna karĢılık resmi ve birlikte oturduğu arkadaĢlarının yaĢadıkları yeri önceden biliyor olması ancak bu konuda çevredeki aileleri uyarmamıĢ olmaları, Megan‘ ın ailesi baĢta olmak üzere toplumdaki diğer ailelerde büyük bir toplumsal tepki oluĢturmuĢ ve konu böylece geniĢ bir biçimde kamuoyunun gündemine girmiĢtir. Halkın bu tepkisine bir küçüklere karĢı sicile kaydını cevap olarak yukarıda değindiğimiz ve iĢlenen belirli suçlarla birlikte cinsel suç faillerinin öngören Jacop Wettergeling Kanunu 1996 da değiĢtirilmiĢ ve böylece Federal Megan Kanunu yürürlüğe girmiĢtir. Bu değiĢiklikle eyaletlerin sicile kayıt sureti ile sağladıkları bilgilerin eyalet kanunlarınca izin verilen yerlerde yayınlanmasına duyurulmasına izin verilmiĢ ve sicile kaydı gereken özel bir kiĢiyle ilgili olarak toplumun korunması bakımından gerekli ise bu kiĢiyle 13 Ġncesu Cem, (2004) Klinik Psikiyatri Ek3:3-13 , s. 6 11 ilgili sicil bilgilerinin yayınlanması öngörülmüĢtür. Ülke çapındaki bu giriĢim, eyalet kanunlarında ve federal kanunlarda çeĢitli yasal değiĢikliklere gidilmesine yol açmıĢtır. Megan Kanunu ile değiĢikliğe uğrayan Jacop Wettergeling Kanunu, eyaletleri bir sicile sahip olma ve toplumun bilgilendirilmesi hakkında düzenlemeler programlar yapmaya zorlamıĢ ve bu konuda 13.Eylül 1997 tarihine kadar süre öngörmüĢtür14. 2.2. KĠMYASAL KASTRASYON 2.2.1.KĠMYASAL KASTRASYON NEDĠR ? Kimyasal Kastrasyon, MPA içeren bir ilaç kullanılmak sureti ile cinsel suç faillerinde, testosteron seviyesi düĢürülerek cinsel güdülerin kimyasal müdahale ile baskılanmasıdır. MPA, sentetik kadın hormonu olup , FDA tarafından sadece doğum kontrol ilacı olarak onaylanmıĢtır. Son yıllarda SSRI kategorisindeki anti depresanların parafil arzu ve davranıĢları azaltarak çeĢitli parafililerin tedavisinde yararlı olduğu, bununla birlikte cinsel suç faillerinin bildirilmektedir. tedavisinde yararlı olmadığı Cinsel suçlulara uygulanan en tartıĢmalı tedavi testislerin alınması ya da bazen kimyasal hadım etme adlandırılan hormon tedavisi Ģeklinde uygulanan olarak hadım etme yöntemidir. Kimyasal hadım etme yöntemi daha çok MPA ve anti- androjen steroid hormonlarının verilmesi yoluyla uygulanır ki her ikisinin de ciddi yan etkileri vardır. androjen steroid hormonunun Kontrolsüz bir çalıĢmada anti çok önemli sonuçlar doğurduğu görülmüĢtür. Bu çalıĢmada parafilileri olan otuz erkek terapiden önce 14 Dursun Selman, 2004, Kaydı ve Sicil Bilgilerinin s.235-236 MEGAN KANUNU ( ABD. de Cinsel Suç Faillerinin Sicile Kamuya Açıklanması , AÜEHF.Dergisi, C. VIII. S.1-2 12 haftada ortalama 48 sapkın fantezi kurduklarını söylerken tedavi sırasında bu sayının sıfıra düĢtüğünü bildirmiĢlerdir15. Son yıllarda testosteron düzeyini düĢürmek için baĢta flutamid ve nilutamid gibi anti androjenler , triptorelin gibi GnRH analogları ve leuprolid asetat ve goserelin gibi LH agonistleri olmak üzere diğer bir çok ilaç kullanıma girmeye baĢlamıĢtır16. MPA dıĢında yukarıda sözü edilen ilaçların ABD de kastrasyon uygulamalarında kullanılmasına yönelik herhangi bir yasal düzenleme bulunmamakla beraber adlandırılan A.B.D. ―Yiyecek ve Ġlaç Kozmetik Yasası‖ nin Federal Yasasında bu tür olarak ilaçların satılabileceği yerlere iliĢkin herhangi bir sınırlama yapılmamaktadır. Bu nedenle bu tür ilaçlar marketlerde dahi satılabilmektedir. Hal böyle olunca bu tür ilaçların kimyasal kastrasyon uygulamasında kullanılmasını engelleyen bir yasak ya da spesifik bir düzenlemenin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır17. MPA, kadınlarda anormal rahim kanamalarında, adet döngüsünün düzene sokulmasında, menopoz semptomlarının tedavi edilmesi amacı ile kullanılmaktadır. Erkekler tarafından kullanıldığında MPA‘nın etkisi testosteron hormon seviyesinin ergenlik öncesi durumlara inmesi olarak izlenmektedir18 ABD ‗de MPA cinsel suç faillerinin doku altına yüksek dozlarda enjekte edilir. Bu hormon cinsel dürtüyü azaltarak mükerrer cinsel suç iĢleyen bu insanların tekraren cinsel suç iĢleme riskini azaltmaktadır. 15 Butcher N.James, Mineka Susan, Hooley M.Jill (2013 ) Anormal Psikoloji, Kaknüs Yayınları, 1. Baskı, 16 s. 825 Erdoğan Ayten, Pedofili; Klinik Özellikleri , Nedenleri ve Tedavisi Psikiyatride Güncel YaklaĢımlar çevrimiçi, www.aytenerdogan.com/makale.html s. 153 17 Akbaba Zeynep Burcu (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasa Uygunluğu , Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi , Türkiye Barolar Birliği Dergisi Sayı: 81/2009 s.10 18 Norman Sandra, (2006) OLR RESEARCH REPORT –Cinsel Saldırganların Kastrasyonu, çevrimiçi, http: //www.cga.ct.gov. son eriĢim tarihi 27.03.2011 s. 1 13 Kimyasal Kastrasyon , geri döndürülebilir, geçici ve önleyici bir ceza yöntemidir19. Yukarıda belirtildiği gibi MPA erkeklerde kullanıldığında, erkek vücudunda testosteron üretilmesini azaltmakta ve dolayısı ile bu hormonun etkilerini de azaltmaktadır. Testosteron hormonunun beyin üzerindeki etkilerini azaltarak kandaki androjen miktarını ergenlik öncesi dönemdeki bir erkeğin seviyesine düĢürmektedir. Testosteron hormonunun etkisinin azaltılması cinsel saldırgandaki cinsel iliĢkiye girebilme yeteneğini ortadan kaldırmamaktadır. MPA kaslara ilzam edildikten sonra yavaĢça serbest bırakılır. Böylece MPA folikül stimüle edici hormonunun salgılanmasını ve serbest kalmasını engeller ve beyindeki ön hipofiz bezini uyararak luteinik hormonun salgılanmasını önler. Bunun sonucunda da testislerdeki testosteron üretimi azalır. Böylece MPA testosteronun etkisini engelleyerek vücuttaki testosteron metabolizmasına hız kazandırır. Sonuç olarak MPA, yetiĢkin erkeğin kan dolaĢımındaki androjen seviyesini azaltır20. Testosteron saldırganlık ile bağlantılıdır. Testosteron seviyeleri Ģiddet ve suçla korele edilmiĢtir. Steroid anti androjen ilaçlar, androjen reseptörlerini bloke ederek cinsel dürtü azaltılabilir21. Bu enjeksiyona tabi tutulan erkekler cinsel iliĢkiye girebilirler, ancak kendiliğinden bir istekleri olmamaktadır. Kanun koyucular, kastre edilmiĢ cinsel suçluların topluma yeniden kazandırılması ve eğitimlerinin, yumuĢak tabiatları dolayısı ile daha kolay olabileceğini düĢünmektedirler. 19 MPA uygulaması 21 tarihten itibaren Simpson Tanya, Florida‘nın Kimyasal Kastrasyon Kanunu Hedefine UlaĢmıyor. Çevrimiçi www.law.fsu.edu./law reiviev, 20 bırakıldığı son eriĢim tarihi 20.02.2013 s.4 Akbaba, a.g.e. s. 10 Pitula Elizabeth, Collece Bernard ,Seks suçlularının Kimyasal Kastrasyonu, çevrimiçi, www. academiccommons.colombia.edu / son eriĢim tarihi :04.03.2013 s.10 14 testosteron 7-10 gün arasında normal seviyesine dönmektedir. MPA uygulaması bir tedavi değildir, uzun vadeli faydaları yoktur22. 2.2.2.KĠMYASAL KASTRASYONUN YAN ETKĠLERĠ Kimyasal kastrasyon için kullanılan ilaçların uzun uygulamalarında ciddi yan etkiler olabileceği bildirilmiĢtir. süreli Bu ilacın parafili tedavisi için de kullanıldığı bilinmektedir. Sıradan bir uygulamada parafilyaklar 100 ile için kullanılan dozaj haftada 500 mg. arasında değiĢmektedir. Normal Ģartlarda bir parafilyağın cinsel güdüsünü durdurmak için uygulanan miktar, kadınlarda doğum kontrol için kullanılan miktarın 8,6 ila 43,3 kat daha fazladır. Bu farklılık ilacın yan etkilerine neden olabilir. Kilo almak, sperm sayısının azalması, yüksek dozda glikoz yüküne neden olmak, kan Ģekeri ile ilgili sıkıntılar, idrar kesesi düzensizlikleri, yorgunluk, bitkinlik, testislerin küçülmesi, diyabetis, menibus, sıcak ve soğuk basmalar, flebitis, baĢ ağrıları, kusma, kabuslar, bacak ağrıları, vücut kıllarının düĢmesi, düzensizlikler, kemik artması, astım, ciğerlerde emboli, depresyon, beyinle ilgili yoğunluğunun azalması, sara hastalığı varsa kalp ritimsizliği ve böbreklerde düzensizlik gibi yan etkilerinin olduğu gözlemlenmiĢtir23 Kimyasal kastrasyonda diğer bir olumsuz yön ise uygulama bırakıldıktan sonra hem testosteron düzeylerinde ciddi bir artıĢ hem de tekrar eylemde bulunma oranlarında rebound Ģeklinde bir artıĢ ortaya çıkmasıdır. Diğer bazı farmakolajik ajanlarında etkili olduğuna dair çalıĢmalar bulunmakta ancak bunların 22 Simpson, a.g.e. s. 4 23 Simpson a.g.e. s. 4,13 eylemde bulunma 15 sıklığını azaltma etkileri ile ilgili kontrollü çalıĢmalar bulunmamaktadır24 Kimyasal kastrasyona tabi tutulan cinsel suç failleri , uygulamasına son verildiğinde, Kimyasal kastrasyon etkilerinin MPA tedavi öncesine geri dönmektedir. uygulamasının az yukarda belirtilen yan doz ayarlaması yapılarak azaltılabilmesinin mümkün olup olmayacağı konusunda incelenmemiĢtir. Elde herhangi bir inceleme bu tez sırasında edilen bilgilerden, uygulamanın sürdüğü ülkelerde her ne kadar yasalarda yer alıyorsa da, Mahkemelerin MPA uygulaması konusunda karar vermekten çekinmeleri, özellikle ABD de Mahkemelerin, kimyasal kastrasyon uygulamasını eğer bir ceza olarak verdiyse, bunu uygulayacak doktor mahiyetinde görüldüğü bulunamaması, ancak tedavi takdirde doktorların uygulama yapması gibi çeĢitli nedenlerle kimyasal kastrasyon uygulamasının aslında yaygın olarak kullanılamadığı sonucu çıkmaktadır. Dolayısı ile düzgün ve sistemli biçimde uygulanmayan yöntemin faydalarının netliği konusunda kesin görüĢler olmaması, son derece doğal görülmelidir. Ayrıca tedavi maksatlı yapılan yüzünden tedavinin yarım kalması, uygulamalarda tedaviye isteksiz olarak kiĢinin steroid hormonu alarak bunu sabote etmesi gibi yan etkilerin kalıcı olup olmadığı, ne yan etkiler katılan nedenlerle kadar sürede hangi yan etkinin ortaya çıktığı, ömür boyu kullanılacak olan herhangi bir ilaçta dahi yan etkilerin olabileceği dikkate alındığında ilaçtan beklenen ile olası yan fayda etkilerin vereceği zararın tartılması gerekebileceği, keza olası yan etkilerin destekleyici baĢkaca tedaviler ile giderilip giderilemeyeceği veya çok uzun süre kimyasal kastrasyon uygulanması gerektiği durumlarda kısırlık riskine karĢı uygulamaya baĢlanmadan önce, hali hazırda çocuğu olmayan hükümlünün, ileride çocuk sahibi olmayı istemesi olasılığına karĢılık spermlerinin dondurularak 24 Erdoğan, a.g.e. s. 153 16 saklanması gibi konularında bilimsel çalıĢmalar yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bunlara rağmen yan etkilerin tümü ile ortadan kaldırılması mümkün olmayabilir. Ancak bu durumda kimyasal kastrasyonun niteliği hakkında yapılacak tartıĢmalarda daha ayrıntılı olarak ele alınacağı gibi, bu yöntemin kullanılmasından elde edilecek fayda ile yöntemin kullanılmasının hükümlüye verme olasılığı bulunan zararın değerlendirilerek sonuca varılması doğru olabilir. 2.2.3. KĠMYASAL KASTRASYON ĠLE CERRAHĠ KASTRASYONUN KARġILAġTIRILMASI Kimyasal Kastrasyon ile cerrahi kastrasyon arasındaki farkları irdelemeden önce cerrahi kastrasyon hakkında kısaca bilgi vermek gerekmektedir. Cerrahi kastrasyon ( orĢiektomi , testislerin alınması ) tekrar eylemde bulunma sıklığını % 2 ile % 5 oranına indirerek kesin olarak azalttığı , tekrarlayıcı eylemlerde bulunan pedofilik bireylerde bile etkili olduğu gösterilmiĢtir25. Cinsel suçların tedavisindeki baĢarı, tartıĢmalı bir konudur26. Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme eğilimin diğerlerine oranla daha yüksek olduğu görülmektedir27. 25 26 Erdoğan, a.g.e. s. 152 Hanson , R.K.Gordon, A.Harris, A.J Margues, ÖM Murphy, W.Quinsey, VL et al.(2002) Anormal Psikoloji (2013) ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill : Firs Report Of The Collaborative outcome data Project on the effectiveness of psychological treatment for sex offenders, Kaknüs Yayınları , s. 823 27 Berner ,W Berger , P, &Hill, A.(2003) , Anormal Psikoloji (2013) ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill: Sexual Sadism, Kaknüs yayınları , s.823 17 Özellikle sapkın cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda örneğin teĢhircilik, Ģiddetli sadizm ve çocukları daha çekici bulanların yeniden suç iĢleme eğiliminin yüksek oranda olduğu görülür28. Hem cerrahi hem kimyasal hadım etme yöntemleri, testosteron düzeyini ve dolayısı ile cinsel dürtüyü azaltarak saldırganın uygunsuz itkilere karĢı koyabilmesini sağlar29. Cerrahi kastrasyon davranıĢların ilk olarak 1892 yılında hiperseksüel tedavisi için Ġsviçre‘de uygulanmaya baĢlanmıĢ olup 1970 yıllarına kadar birçok Avrupa ülkesinde ve ABD‘de kullanılmaya baĢlayan bir yöntem olmuĢtur30. Schmucker ve Lösel pedofilik ve diğer cinsel saldırıda bulunan bireylerin tedavisini inceledikleri geniĢ kapsamlı meta–analiz sonucunda kimyasal kastrasyon ve cerrahi kastrasyon sonrasında olguların üçte birinde hem genel hem de Ģiddet içeren eylemde bulunma oranlarında azalma olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu analizde cerrahi kastrasyonun tekrar eylemde bulunma sıklığını azaltmada etkili olduğunu, ancak cerrahi kastrasyon uygulanan bireylerde on yıl ve daha uzun süreli izlem sonuçlarında sadece % 5 nin tekrar eylemde bulunmadıklarının tesbit edildiğini belirttiler. Bu meta-analizde kimyasal kastrasyonun cerrahi kastrasyona dönülebilir olması olduğu, baĢka bir üstünlüğünün geri üstünlüğünün uzun dönemde bulunmadığı belirtilmiĢtir31. Cerrahi Kastrasyon uygulanan çoğu hastada saçların azalması, vücudun gevĢemesi ve cildin sarktığı bildirilmiĢtir. 28 Dickey,R.Nussbaum, D, Chevolleau, K &Davidson H., Anormal Psikoloji; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill (2013) : Age as a differential Characteristic of rapists pedophiles and sexual sadists Sex marit ther, Kaknüs yayınları, s. 823 29 Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill Butçher ve diğerleri (2013) Anormal Psikoloji, 1. Basım Kaknüs yayınları , 30 31 Erdoğan, a.g.e. s. 152, Erdoğan a.g.e. s. 153 s. 825 18 Cerrahi Kastrasyon ABD Mahkemeleri tarafından insanlık dıĢı ceza olarak nitelendirilerek reddedilmiĢtir. Özellikle kimyasal kastrasyonun alternatif olarak ortaya çıkıĢından bu yana cerrahi kastrasyon standart olarak terk edilmiĢtir32. Bu konuda yayınlanmıĢ bilimsel eserler incelendiğinde her iki kastrasyon türünün ― kimyasal –cerrahi ‖ lehinde ve aleyhinde görüĢler olduğu görülmektedir. Ayrıca konu ABD Anayasası‘ nın bir bölümünü oluĢturan Haklar değerlendirilmiĢ ve Bildirgesi‘ kastrasyon nin 8. Maddesi çeĢitleri bu bakımından madde da çerçevesinde yorumlanmıĢtır. Farmakoterapinin görülmektedir uygulanması demokratik ve özellikle hükümlünün toplumda gerekli hapishaneden salıverilmesi sonrası , topluma yeniden entegre olması açısından, suçlunun menfeati açısından da en iyisidir. Farmakoterapi ameliyatla nazaran daha az zorlayıcı bir durumdur ve kısa kastre etmeye vadede yukarıda tartıĢıldığı gibi cerrahi kastrasyona benzer olmayan Ģekilde yan etkileri kısa süreli ve iyileĢtirilebilir olduğu sürece, üye devletler Madde 8 gereği müdahaleyi gerekli bulabileceklerdir33. Kimyasal kastrasyonun bir üstünlüğü de Ģekil bozukluğuna yada vücutta bir deformasyona sebep olmadığı gibi tedavi kesildiğinde geri dönüĢü de mümkündür34. Kimyasal kastrasyonun cerrahi kastrasyonla aynı baĢarıya sahip olduğu görülmektedir. Bunu destekleyen klinik raporlar vardır35. 32 Pitula Elizabeth, College Barnard, Seks Suçlularının Kimyasal Kastrasyonu, çevrimiçi http:/www.academiccommons colombia.edu. son eriĢim tarihi .04.03.2013 s.10 33 Rainey Bernadette –Harrison (2008 ) Cinsel Ġstismar Suçlarında Farmakoterapi ve Ġnsan Hakları Cinsel Suçlu Tedavisi, cilt 3, Baskı 2, s. 10 34 35 Stinneford Johnn F. Kimyasal Kastrasyon Anayasanın 8. Maddesi Zedelenmesi, http://www.ssrn.com/link/st-thomas -legal-çevrimiçi s.15 Berlin FS(2003) Anormal Psikoloji; ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley 19 Bu çalıĢmalara tipik olarak pedofillerden, yetiĢkin kadınlara tecavüz edenlere uzanan bir yelpazede farklı saldırgan kategorileri dahil edilmiĢtir. Bazı izlem çalıĢmaları on yıldan uzun sürmüĢtür. Cerrahi kastrasyon uygulanmıĢ olan cinsel suçlularda yeniden suç iĢleme oranı tipik olarak % 3 ün altında çıkarken , bu oran cerrahi kastrasyon uygulanmamıĢ olan suçlularda % 50 nin üzerinde olmuĢtur36. Suç sayılan bir fiili gerçekleĢtirmediği müddetçe her pedofilinin cinsel suçlu olarak kabul edilmemesi gerektiği özellikle belirtilmekte çocuklara karĢı cinsel istismar suçunu iĢleyen herkesin de pedofili hastası olmayabileceği ifade edilmektedir37. Tüm dünyada cezaevlerinde çocuklara karĢı cinsel suç iĢlemekten mahkum olan suçluların sayısının artması ve bu kiĢilerin tahliye edildikten sonra da çocukları cinsel açıdan istismar etmeye devam etmeleri karĢısında hapis cezasının yanında alternatif yaptırım biçimleri oluĢturmaya çalıĢılmıĢtır38. Bu kiĢilerin kaydının tutulması, kamuya bildirilmeleri, akıl hastanesinde bulundurulmalarının, kimyasal kastrasyon tedavisi görmeleri veya isteğe bağlı olarak cerrahi açıdan kastre edilmelerini içeren yasalar çıkarılmıĢtır. ÇalıĢmalar erkeklerdeki testosteron artıĢı ile pedofilinin de içinde yer aldığı cinsel bozukluklar arasında bir bağ olduğunu göstermektedir39. Cerrahi kastrasyon sadece testislerin kesilmesi olup penisin de hayalarla birlikte alındığı ve kiĢinin tümden cinsiyetsizleĢtirildiği hadım edilme ile karıĢtırılmamalıdır. Kimyasal kastrasyon tedavisinde olduğu gibi cerrahi kastrasyonda da kiĢi cinsel yeteneklerini tamamen M.Jill (2013) : Sex offender treatment and legislation , Kaknüs yayınları s. 826 36 Berlin FS(2003) Anormal Psikoloji; ; Butçher N.James , Mineka Susan, Hooley M.Jill (2013) : Sex offender treatment and legislation , Kaknüs yayınları s. 826 37 SavaĢçı Bilgehan, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu ,Legal Yayıncılık s. 39 38 SavaĢçı, a.g.e. s. 45 SavaĢcı a.g.e. s. 45 39 20 kaybetmemekte ancak hormon seviyesindeki azalma, MPA tedavisinden çok daha hızlı biçimde meydana gelmektedir40. Cerrahi kastrasyona çok çeĢitli sebeplerle karĢı çıkılmaktadır. Bu sebeplerin baĢında düĢürülmesinde bulunmaktadır. MPA cerrahi tedavisinin operasyonla Operasyon karĢıtları de testosteron aynı etkiye ameliyatın seviyesinin sahip insan olduğu anatomisi üzerinde yararından çok zararı olduğu hususunda birleĢmektedir. Cerrahi kastrasyona ancak psikiyatrik tedaviler denendikten sonra kimyasal kastrasyonun da libidoyu düĢürmede iĢe yaramaması durumunda son çare olarak baĢvurulması gerektiği savunulmaktadır. Yaptırım biçimi olarak kabul edilmesi cismani cezaya yol açacağı gibi kiĢileri bedenleri üzerinde tasarruf zorlayacaktır. Cerrahi kastrasyon, yapılmasını kabul etmeye kimyasal kastrasyona oranla çok daha tercih edilen bir yöntemdir. Ancak günümüzde nadiren uygulanan bir tedavi biçimi olmuĢtur. Bunun sebebi tedavinin etkisizliğinden ziyade etik problemlerdir41. 2.3. KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASINA ĠÇ HUKUK DÜZENLEMELERĠNDE YER VEREN BAZI DEVLETLERĠN SĠSTEMLERĠ 2.3.1. AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ Amerika BirleĢik Devletleri Adalet Bakanlığı‘ nın verilerine göre çocuklara tecavüz etmekten mahkum olan failler, iĢledikleri suçların ortalama mahkumiyet ortalama 37 ay hapiste 40 41 SavaĢçı a.g.e. s. 51 SavaĢçı a.g.e. s. 54 süresinin yarısından bile daha az olan bir süre kalmaktadırlar. Farklı bir deyimle bu kiĢiler 21 hapis sürelerinin tamamını çekmeden üç dört yıl gibi kısa bir süre sonra toplumun içine salıverilmektedir42. Cinsel suçlular , kimyasal kastrasyonun uygulandığı bazı eyaletlerde ya hapse girmeye ya da tıbbı tedaviye zorlanırlar. California, Michigan ve Florida‘ da kimyasal kastrasyon mükerrer olarak cinsel suç iĢleyen veya ilk suçu olmasına rağmen zor kullanan suçlularda mecburi olarak uygulanır. Kimyasal kastrasyonu kabul etmeyen suçlulara ise cerrahi kastrasyon veya ömür boyu hapis cezası seçenekleri sunulur. Fakat ömür boyu hapis cezasını seçtiklerinde özgürlüklerinden, kimyasal veya cerrahi kastrasyonu seçtiklerinde ise sağlıklarından olacak olan bu suçlulara gerçekte serbest seçim hakkı tanınmadığından bu durum eleĢtirilmektedir43. 2.3.1.1. CALĠFORNĠA California Eyaleti‘ nin 1999 tarihli Ceza Kanunu‘nun 645 maddesi gereğince Mahkemeler, 13 yaĢ altı çocuklara karĢı cinsel suç iĢlemiĢ faillerin MPA tedavisine ya da onun dengi bir kimyasal tedavisine Ģartlı salıverilmeleri öncesi tabi tutulmalarını emredebilirler. Mükerrer saldırganların salıverilmeleri tutulmaları mecburidir. Saldırganların, cerrahi öncesi bu tedaviye tabi kimyasal kastrasyon yerine kastrasyonu tercih etme opsiyonları vardır. Ġnfaz kurumu salıverilmelerinden bir hafta önce tedaviye baĢlamalıdır. Ġnfaz kurumunun yeterli gördüğü süreye kadar devam etmelidirler. ġartlı salıverilenlerin kimyasal kastrasyona tabi tutulmalarını suçlar Ģunlardır. 1.) Sodomi , 2.) Oral tecavüz üçüncü bir Ģahsa 42 43 Dursun , a.g.e. s. 247 Pitula a.g.e. s.16 iğrenç Ģeyler yaparak, gerektiren 3.) Kendisine veya zorla, Ģiddetle, korkuyla 22 uygulanan kanun dıĢı yaralama ile gerçekleĢtirilen tecavüz 4.)tecavüz a.) kuvvetle, Ģiddetle, tedhiĢle b.) intikam amaçlı yapılan tecavüz44 1999 yılında kabul edilen ve Ģartlı salıverilmeden yararlanmak için kimyasal kastrasyonu öngören California Yasası, izlediği prosüdür ve etik açısından oldukça yoğun eleĢtiriler almıĢtır. Yasanın cinsel suçluların hepsi için aynı hükmü öngörmesi ve kimyasal kastrasyonu psikoterapi olmaksızın uygulaması hatalı ve tehlikeli bulunmuĢtur. Yasa , aydınlatılmıĢ onam, adil yargılanma hakkı, insanlık dıĢı ve zalimane ceza yasağı bakımından da uygun bulunmamaktadır. Mahkumun tedaviye karĢılık özgürlüğünün vaat edilmesinin aslında mahkumu kastrasyona zorlamak olduğu ifade edilmektedir. Farklı bir bakıĢ ise mahkuma seçenek sunmanın, olduğu ve hapishanede seçeneksizlikten daha iyi olmasının kiĢinin mantıklı karar almasını engellemeyeceği gerekçesi ile karĢı çıkmaktadır45. California, ABD kimyasal kastrasyonu kanunlaĢtıran ilk eyalettir. 13 yaĢından küçük çocuklara karĢı ilk kez kanunda belirtilen ağırlaĢtırılmıĢ biçimleri ile cinsel istismarda bulunmaktan dolayı ceza alan hükümlüler, Ģartlı salıverilmeden bir hafta önce uygulamaya baĢlanmak sureti ile kimyasal kastrasyona tabi tutulabilirler. Bu ibareden ilk kez yapılan saldırılarda hakime bir takdir hakkı tanındığı sonucu çıkmaktadır. Mükerrer cinsel saldırganlarda ise bu takdir hakkı tanınmamıĢ kimyasal kastrasyon zorunlu kılınmıĢtır. Kimyasal kastrasyonun ne kadar süre ile devam edeceğine infaz kurumu karar vermektedir. Her ne kadar California Yasası‘ nın uygulamasında tüm cinsel saldırganlar için aynı hükmün herhangi bir ayırım yapılmaksızın uygulanmakta olduğu iddia edilmekte ise de bu iddia doğru olmayıp 44 Norman Sandra (2006) Cinsel Saldırganların Kastrasyonu çevrimiçi,http:/cga.ct.gov/2006/rpt/2006—R-0183 htm son eriĢim tr.27.03.2011, s.3 45 SavaĢçı a.g.e. s.50 , 23 hukukçu olmayanları rahatlıkla yanıltacak Ģekilde yasanın hatalı yorumlanmasına örnek teĢkil eder. Zira bu eyalette, kimyasal kastrasyon tüm cinsel saldırganlara değil, cinsel saldırının ağırlaĢtırılmıĢ ve sapkın biçimleri ile kanun hükmünü ihlal eden ve yapılan yargılamada kesin olarak suçlu olduğu saptanan kiĢilere yani hükümlülere uygulanmaktadır. Yasanın çok açık hükmünden de anlaĢılacağı üzere, ileri sürülen eleĢtirilerin aksine, uygulanacağı kanunda hangi tip cinsel saldırılara tek tek sayma yöntemi ile tesbit edilmiĢ olup karĢı böylece hakime bu saldırı tiplerini geniĢletme konusunda bir takdir hakkı da tanınmamıĢtır. Ancak , sodomi, oral tecavüz, mağdura, kendisine veya üçüncü bir Ģahsa iğrenç eylemlerde bulunarak, zorla, Ģiddet göstererek veya yoğun korku uyandırmak sureti ile gerçekleĢtirilen tecavüz keza intikam amaçlı sadizmi andırır Ģiddet uygulanarak yapılan tecavüz eylemlerinde kimyasal kastrasyon uygulamasına izin verilmiĢtir. Tecavüzün bu Ģekilde gerçekleĢtirilmesinin baĢlı baĢına iĢlenen suçu olduğundan daha vahim hale getireceği ve ağırlaĢtıracağı ortadadır. Kimyasal kastrasyon uygulamasına yer versin veya vermesin tüm Ceza Kanunları, suçun özel iĢleniĢ biçimlerine göre daha ağır cezalar verilmesini öngörmektedir. Örneğin bir yaralama suçunun ateĢli silahla iĢlenmesine farklı, silahsız iĢlenmesine tamamen farklı cezalar öngörülür. Keza bir kısım suçların, gece vakti veya birden ziyade kiĢiyle iĢlenmesi mağdurun direnme gücünü daha fazla ortadan kaldırması gibi nedenlerle daha ağır cezayı müstelzim eylemlerdir. Bu itibarla suçun özel iĢleniĢ biçimlerinin dikkate alınması ve cezanın buna göre arttırılması ayrıca ek tedbirler öngörülmesi ve uygulanması hakkaniyete ve hukuka uygundur. California Yasası‘ na bu yönden getirilen eleĢtirilerin haklılık payı bulunmamaktadır. Tekrar bir sınırlama olarak, ilk kez bu Ģablonlara uymakta olan bir saldırıyı gerçekleĢtiren hükümlüye yine de somut olayın 24 özelliklerine göre kimyasal kastrasyon uygulanmayabilir. Ancak ikinci kez kanunda sayılan Ģekilde ağırlaĢtırılmıĢ cinsel saldırılarda bulunan hükümlü karĢısında artık hakimin takdir yetkisi yoktur ve kimyasal kastrasyon uygulanması konusunda karar vermek zorundadır. Bu hükümlerden esasen kimyasal kastrasyonun ceza değil, kanunda açık açık yazılmasa dahi , toplumu koruyucu, suçu önlemeye matuf bir tedbir niteliğinde olduğunu anlamak mümkündür. Zira Ģartlı tahliyeden en az bir hafta önce baĢlatılması, hükümlünün toplum içine salıverilmeden önce gerekli tedbirlerin alınması amacını güttüğünü ortaya koymaktadır. Eğer bir ceza olarak görülmüĢ olsaydı ( ki aynı eylemden dolayı kişiye iki kez ceza vermek hukuken de mümkün değildir -ne bis in idem kuralı- ) hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte baĢlatılması ve ömür boyu sürdürülmesi de öngörülebilirdi. Oysa tahliyeden belli bir süre önce baĢlatılmaktadır ki uzun süre cezaevinde kalmıĢ, zaten hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılması ve hakkında kimyasal kastrasyon verilmesini gerektirecek, uygulaması konusunda karar özel nitelikli vahim ve tehlike arz eden bir cinsel saldırı eyleminde bulunan bir hükümlünün, cezaevinden çıktıktan sonra elde edeceği hürriyet içinde sapkın cinsel dürtülerini kontrol edemeyebileceğinin de düĢünüldüğü ve kiĢinin ikinci bir kez suç iĢlemesine engel olunmak istendiği anlaĢılmaktadır. Böylece daha tahliye olmasının üzerinden bir kaç ay bile geçmeden onun tekrar cezaevine atılmasına da engel olunmak istendiği, bu kısır döngünün hem toplum menfaatine hem de hükümlü menfaatine kırılmaya çalıĢıldığı, baĢarılı olup olmayacağı Ģüpheli görülse dahi hükümlünün topluma kazandırılmaya çalıĢıldığı görülmektedir. Diğer destek yandan verilmesinin California Yasası‘nda öngörülmediği hükümlüye yolundaki eleĢtirilere mümkündür. ĠĢlediği suçun cezasını çekmiĢ olan psikiyatrik katılmak bu bireyleri ıslah etmek, onları topluma kazandırmak, toplumun diğer bireyleri için de tehlikeli olmaktan çıkarmak göre, artık bir hedef olarak ortaya koyulduğuna burada hükümlüye verilecek ek psikiyatrik desteğin 25 maliyetlerini düĢünmenin ahlaki ve insani olmayacağı düĢüncesindeyim. Hele ki kendi rızası ile kimyasal kastrasyona onay vermiĢ olan hükümlülere, çabası ve iyi niyeti dikkate alınarak mutlak surette destek olunması gerektiği düĢüncesindeyim. 2.3.1.2.FLORĠDA California Yasası‘ na benzer düzenlemelerin Florida‘ nın 1997 tarihli Eyalet Anayasası‘ nın 794. md düzenlendiği görülmektedir. Mahkemeler ilk defa yaptıklarında dahi cinsel suç faillerini MPA uygulamasına mahkum edebilirler. Mükerrer olanlara ise mahkemeler bu uygulamayı yapmaya mecburdurlar. Cinsel saldırıdan kasıt oral, kendi cinsel organı, bir baĢkasının organı veya bir obje ile, oral, anal ya da vajinal penetrasyondur. Cinsel müdahale bir medikal müdahale ile yapılıyorsa bu suç değildir. Bu tedavinin uygulanması, mahkumiyeti ve Mahkemenin uygun göreceği diğer cezaların yerine geçmez veya azaltmaz. Mahkeme kararında tedavinin süresini belirtilmek zorundadır. Tedavi hayat boyu da olabilir. Hükümlünün talebi ile veya Mahkeme‘ kastrasyon nin seçimi ile uygulanabilir. kimyasal Ancak kastrasyon hükümlünün yerine seçimini, akıllıca ve gönüllü olarak yapması Ģarttır. Mahkemenin Mahkemece atanmıĢ bir tıbbı uzmanın bu uygun olup olmadığına mantıklı kararı, hükümlünün iliĢkin vereceği rapora bağlıdır46. Bu bilirkiĢi bu tesbiti hükümden sonra zorundadır. Eğer konuda cerrahi 60 gün içinde yapmak hükümlü hapisteyse, bu tedavi salıverilmesinden en az bir hafta öncesinden baĢlamalıdır, uygulamayı ise infaz kurumu DOC yapar. Bu uygulamaya uymayan yada reddeden hükümlü ikinci dereceden suçlu olarak 15 yıl hapis veya 10.000 dolar ceza veya ikisi ile birden cezalandırılabilecektir47. 46 47 Norman, a.g.e. Norman a.g.e. s.3 s.4 26 Bu eyalette, California‘dan farklı olarak kimyasal kastrasyonun ne kadar süre devam edeceğine yine Mahkeme karar vermektedir. Her iki eyalette de hükümlüye kastrasyonu tercih etme kimyasal kastrasyon yerine cerrahi hakkı tanınmıĢtır. Bu eyalette tıbbı bir uzman tarafından hükümlünün kimyasal kastrasyona uygun olup olmadığı konusunda Mahkeme kararından itibaren 60 gün içinde bir inceleme ve rapor tanzim etmesi gerekmektedir. Hükümlü tahliye olmadan kastrasyon önce kimyasal uygulamasına baĢlanması gerekmektedir. Temyiz Mahkemeleri Mahkeme kararından itibaren 60 gün içinde uzman raporu alınmamasını yasaya aykırı bularak kararları geri döndürmektedir. Hükümlü, Mahkeme kararına uymadığı takdirde ayrıca bundan dolayı 15 yıl hapis cezası veya 10.000.-dolar para cezasına veya her iki cezaya birden de mahkum edilmektedir ki bu mahkumiyet asıl suçun yani cinsel saldırıdan dolayı aldığı cezadan ayrı bir cezadır. 2.3.1.3. GEORGĠA Bir mahkeme 16 yaĢın altında bir çocuğa karĢı cinsel saldırıdan hüküm giymiĢ kiĢinin MPA kimyasal uygulamasının veya ona denk bir uygulamanın hükümlünün tavrını değiĢtirmesinde etkili olup olmayacağını belirleyen bir psikiyatrik değerlendirmeden geçmesini isteyebilir. Ondan sonra da eğer bu değerlendirmede tavrının değiĢebileceği sonucu çıkarsa o zaman bunu Mahkeme salıverilme Ģartı kılabilir. Eğer hükümlü karar verildiğinde cezaevinde salıverilmesi Ģartı olarak tedaviden geçmesi ise ve mecbur kılınmıĢ ise salıverilmeden önce bu tedaviye baĢlamak zorundadır. Eğer cezaevinde değilse o zaman tedavi baĢlamadan önce gözaltına alınmalıdır. Uygulama salıverildikten sonra da devam etmeli ve mahkemeye bu uygulamaya gerek kalmadığının ispatına kadar devam etmelidir. Hükümlüye uygulamanın yan etkilerinden bahsedilmeli ve yazılı olarak da oluru alınmalıdır48. 48 Norman a.g.e. s.4 27 Georgia eyaleti, diğer iki eyaletten de farklı olarak, kimyasal kastrasyona karar vermeden önce MPA uygulamasının cinsel saldırgan üzerinde bu eylemlerini değiĢtirmeye faydalı olup olmayacağı hakkında psikiyatrik bir değerlendirme raporu istemektedir. Eğer olumlu bir sonuç çıkarsa, Ģartlı salıverme Ģartı olarak kimyasal kastrasyona karar verilmektedir. Kimyasal kastrasyona artık gerek kalmadığının ispat külfeti uygulamanın kaldırılmasını talep edene yüklenmiĢtir. Yine diğer iki eyaletten farklı olarak hükümlüye kimyasal kastrasyonun yan etkilerinden bahsedilmesini Ģart kılınmıĢ ve ayrıca hükümlünün yazılı olarak muvaffakatının alınması istenmektedir. Bu hükümlerden Georgia eyaletinin kimyasal kastrasyon yönünde karar verilmesini zorlaĢtırdığını ve sonuçta hükümlünün onayına bıraktığı anlaĢılmaktadır. 2.3.1.4.LOĠSĠANA On iki yaĢ ve altındakilere karĢı yapılan cinsel saldırılardan ilk defa hüküm giymiĢ olanlar ve bazı mükerrer saldırganlar Ģartlı salıverilmeye hak kazanmadan önce ceza indirimine veya ertelenmesine hak kazanmadan önce tedavi planı da içerebilen bir akıl sağlığı değerlendirmesinden geçmek zorundadırlar49. Seri cinsel ertelenmesi, saldırganlar bu hakka sahip değildirler. Cezanın hükmün ertelenmesi , Ģartlı salıverilme değerlendirmeyi, bu konuda tecrübesi olan profesyonel kaliteli akıl sağlığı uzmanı tarafından yapılacaktır. Uygulama planı MPA uygulamasını veya onun dengi olan lisanslı bir bir uygulamayı tercih edebilir. Eyalet tıbbı uzman kanalı ile bu uygulamayı gerçekleĢtirir. Uygulayıcı, hükümlüleri yan etkileri konusunda bilgilendirmek zorundadır. Hükümlüler kimyasal uygulama yerine cerrahi uygulamayı tercih edebilirler. ġartlı tahliye veya ceza ertelemesine hak 49 Norman, a.g.e. s. 5 kazanan 28 hükümlüler, MPA Mahkemenin ve veya dengi olan karar verdiği Ģekilde bir kimyasal uygulamayı kalifiye bir akıl sağlığı uzmanı tıbbı ekip ile baĢlamak zorundadır. Hapiste olan hükümlüler salıverilmelerinden 6 hafta önce baĢlamak zorundadırlar. Hapisteyken ertelenmiĢ cezaları süresinde, uygulamanın artık gerek olmadığına karar verilene kadar devam etmek zorundadır. Uygulamayı bırakmak veya devam etmemek bütün cezaların ertelenmesi, Ģartlı salıverilme vs diğer hakların kaybetmesine gerekçe olur. Hükümlüler bu değerlendirmenin ve uygulamanın masraflarını karĢılamak zorundadır. Ġlk defa suç iĢleyenleri akıl sağlığı değerlendirmesine mecbur kılan suçlar Ģunlardır. 1.) Zorla veya basit tecavüz, 2.) Cinsel saldırıcı 2. derece cinsel saldırı, Oral cinsel saldırı , 3.) Ġnsest veya ağırlaĢtırılmıĢ insest , 4.)Ġnsan doğasına aykırı suç, ağırlaĢtırılmıĢ suç (doğal olmayan veya zeka özürlü kiĢilere, reĢit olmayan kiĢilere karĢı yapılmıĢ doğal olmayan suç )50 Eyalet, seri cinsel saldırganları, ilk kez cinsel saldırıdan hüküm giymiĢ olanlardan tefrik ederek onlar için kimyasal kastrasyon öncesi Ģartlı salıverilmeye veya cezanın ertelenmesine hak kazanmadan evvel bir akıl sağlığı değerlendirilmesinden geçme hakkı tanınmamıĢtır. California ve Florida gibi bu eyalette de hükümlüye kimyasal kastrasyon yerine cerrahi kastrasyonu seçme hakkını vermiĢtir. California, Florida‘ da Ģartlı salıverilmeden bir hafta önce uygulamaya baĢlanması öngörülmüĢken Louisiana eyaletinde Ģartlı salıverilmeden altı hafta önce uygulamaya baĢlanması gerekmektedir. Kimyasal kastrasyonu kaybedilmesine neden yarıda olmaktadır. bırakmak Hükümlü bütün akıl hakların sağlığı değerlendirmesinin masrafları ile kimyasal kastrasyon uygulamasının masraflarını kendisi karĢılamak zorundadır. Ancak kanaatimce maddi gücü yetmeyen hükümlülerin daha isabetli bir çözüm olabilirdi. 50 Norman, a.g.e. s. 6 masraflarının Devlet‘in karĢılaması 29 2.3.1.5. MONTANA Mahkeme, cinsel saldırı, tecavüz veya 16 yaĢ altı reĢit olmayanın dahil olduğu tecavüz ya da fail mağdurdan üç yaĢ büyük ise o zaman MPA yada onun dengi olan bir kimyasal kastrasyon veya cinsel fantazileri azaltan herhangi bir tıbbı uygulamaya mahkum edebilir. Bu suçları iĢleyen fakat mahkeme tarafından bu uygulamaya mahkum edilmeyenler de isterlerse bu tedaviyi gönüllü olarak alabilirler. Tedavi salıverilmeden en az bir hafta önceden baĢlamalı ve infaz kurumunun artık gerekli olmadığına iliĢkin karar verene Yine kadar devam etmelidir. hükümlüler yan etkilerden haberdar edilmelidirler. Tedaviye devam etmemek, karara uymamak addedilir ve mahkemeye saygısızlık olarak 10 ila 100 yıla kadar af hakkı olmadan hapis cezası verilir51. Amerika‘nın California, Iowa, Louisina ve Montana eyaletlerinin ceza yasalarında kimyasal kastrasyon Ģartlı tahliye koĢulu olarak kabul edilmiĢtir. Bu yasalarda yöntemin uygunluğu mağdurun yaĢının küçüklüğü, mahkumun tekrar suç iĢleme eğilimine vurgu yapılarak tanımlanmıĢtır52. Bu eyalette Mahkeme hakimine takdir hakkı tanınmıĢtır. Hakim uygun gördüğü takdirde kimyasal kastrasyon uygulamasına karar verebilecektir. Failin mağdurdan en az üç yaĢ büyük olması durumunda reĢit olmayan bir kiĢiye de MPA uygulaması yapılabileceği sonucu doğmaktadır. Mahkemece hakkında MPA uygulamasına karar verilmeyen bir hükümlü de gönüllü olarak kendisine MPA uygulamasını talep edebilir. Her halükarda uygulamanın Ģartlı salıverilmeden en az bir hafta önceden baĢlanması ve infaz kurumunun son verilmesine uygun gördüğü tarihe kadar devam etmesi gerekmektedir. kanunundan farklı olarak hükümlünün yan etkiler Florida konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Karar verildikten sonra tedaviye devam 51 Norman, a.g.e. s.6 52 SavaĢçı a.g.e s.50 30 etmemek, Mahkeme kararına aykırı davranmak farklı bir suç olarak ele alınır ayrıca ceza verilmesi öngörülmüĢtür. 2.3.1.6.OREGON Her sene infaz kurumu Ģartlı salıverilme yada hapishane sonrası denetimli serbestlikten yararlanacak kırk yada elli cinsel hükümlüye pilot uygulama baĢlatmalıdır. Bu programın amacı hükümlülere hormonlar anti androjenler ( MPA uygulaması gibi ) vererek yeniden cinsel saldırı yapma riskini azaltmaktadır. Ġnfaz kurumu Ģunları yapmak zorundadır. 1.Bu programdan yararlanabilecek hükümlüleri ( Ģartlı salıverilme veya denetimli serbestlik hakkından faydalanabilecek suçluları salıverilmelerinden 6 ay önce tespit edecek ve onları seçecek ve onların bu uygulamaya uygun olup olmadıklarını tespit edecektir. 2.Bu uygulamadan en çok fayda göreceğini düĢündüklerini tıbbı değerlendirme 3.Bu için değerlendirmeden yetkin geçenler bir doktora yaĢayacakları yönlendirecektir. bölgedeki bir doktor tarafından sürekli takip altında tutulacaktır. Denetimli serbestlik hakkında karar veren eyalet kurulu serbest bırakılmanın ön koĢulu olarak hormon veya anti androjen tedavisini mecbur kılmalıdır. Serbest bırakılma koĢulunun ihlalinin iki Ģartı vardır. Hükümlü iĢbirliğini reddetmesi veya verilen tedaviyi etkisiz kılacak stretoid alması durumunda denetimli serbestlik bir kimyasal veya koĢulunu ihlal etmiĢ sayılır53 Oregon eyaleti diğer eyaletlerden daha izlemektedir. Bu eyalette, uygulamanın zorlaĢtırıldığı aĢamasının ayrı bir takibi hükümlünün kimyasal lehine farklı bir sistem olacak kastrasyonun gerektiren Norman, a.g.e. s.7 uzun, her prosudüre bağlandığı anlaĢılmaktadır. Bu sistemde Ceza Ġnfaz Kurumu, her 53 Ģekilde yıl cinsel 31 suçlardan hüküm giymiĢ olanlar seçmelidir. arasından kırk yada elli kiĢiyi Bu kiĢiler Ģartlı salıverilme veya denetimli serbestlik hakkından faydalanabilecek durumda olan mahkumlar arasından onların salıverilmelerinden altı ay önce tesbit etmesi gerekmektedir. Oregon‘ da Florida‘ nın aksine bu kriterleri netleĢtirmek için oldukça çaba sarf edilmiĢtir. Oregon Kanunlarının programına göre üç tane kriter vardır. 1.Yeniden saldırma olasılığı 2.merkezi sinir sistemi ile ilgili bir sorunun varlığı 3.hapishane gardiyanları, psikologlarından ve diğer eyalet yetkililerinden alınacak referans mektubu . Bu üç kriter kullanılarak hangi saldırganın tehlikeli olduğuna karar veriliyor ve onlar kimyasal kastrasyona aday gösteriliyor. Oregon kriterleri genellikle risk üstüne yoğunlaĢmıĢtır. Bu kiĢiler arasından da kimyasal kastrasyon inanılan kiĢiler, uygulamasından en fazla tıbbı bir yönlendirilmektedir. Bu doktorun fayda göreceğine değerlendirme için uzman doktora değerlendirmesinden de geçtikten sonra Ģartlı tahliye kararı veya denetimli serbestlik kararı verilebilme koĢulları taĢıyan hükümlülerin bu talepleri Eyalet Kurulu tarafından kabul edilmeden önce ön koĢul olarak hükümlüye bu uygulamayı zorunlu kılmaktadır. Bir diğer deyiĢle hükümlü Ģartlı tahliye olmak istiyorsa o zaman kendisi hakkında kimyasal kastrasyon uygulaması kararı verilmesini kabul etmelidir. Hükümlü kimyasal kastrasyon uygulamasını kabul etmezse veya kabul ettiği halde sonradan bu uygulamayı sabote edecek eylemlerde bulunursa, örneğin uygulamayı yarıda keserse veya anlamsız kılacak kimyasallar, ilaçlar kullanırsa, bu uygulamayı takdirde Ģartlı tahliye hakkını yitirecektir. ġartlı tahliye edilen hükümlülerin MPA uygulaması devam ederken yaĢayacakları bölgede bir doktor tarafından sürekli takip altında tutulmaları da öngörülmüĢtür. 32 Bu eyaletin doğrudan sisteminde doğruya dikkat kimyasal çekici nokta, kastrasyon gerekmemektedir. Ceza Ġnfaz Kurumu tüm Mahkemenin kararı vermesi süreci üstlenmiĢ durumdadır. Bu itibarla da hükümlünün rızası mutlaka aranmaktadır. Sürecin en baĢında seçilen hükümlülerin baĢta rıza gösterip sonradan bu rızayı geri alması mümkündür. Bu durumda tüm koĢullar kimyasal halde, kastrasyona tabi tutulması gerektiğini ortaya koyduğu sadece hükümlünün rızası olmadığı veya mevcut rızasını sonradan geri aldığı için uygulama yine yapılamayacaktır. Zorlayıcı bir Mahkeme kararı da olmadığı için yapılabilecek tek Ģey kiĢinin Ģartlı tahliye talebini reddetmek olacaktır kanunen kazanmıĢ ki Ģartlı tahliye hakkını zaten ise bu red kararının da bir anlamı olmayacağı son derece açıktır. Böylece kendiliğinden salt Ģartlı tahliye hakkı kazanmak için kimyasal kastrasyon uygulamasına rıza gösteren hükümlüler , sonradan rızasını geri alması durumunda uygulanabilecek tek yaptırım, Ģartlı tahliye hakkı verilmesini gerektiren Ģart ortadan kalktığı için, kalan cezasının infaz edilmek üzere tekrar cezaevine alınması olacaktır. Bu sonuç da zaten kimyasal kastrasyona karĢı çıkanların üzerinde durduğu bir eleĢtiri konusudur. Zira hükümlünün sadece Ģartlı tahliye olabilmek için esasen razı gelmediği bir uygulamaya gönülsüz olarak razı olduğu ileri sürülmektedir. Oregon‘ un bu programı uygulamada olmuĢtur. 2002 yılı itibari ile onbeĢ programın uygulanması tavsiye oldukça ile kırk iki edilmiĢtir. sıkıntıları cinsel saldırgana Fakat uygulamaya girilememiĢtir. Sebebi ise finanse edecek para olmaması ya da bu MPA uygulamasını onaylayacak doktor bulamamıĢlardır54. Esasen bu sistem kimyasal kastrasyonu, taĢıyan hükümlülere ceza olarak değil, koĢulları tamamen sadece onun rızası da varsa tedavi gibi uygulandığı anlaĢılmaktadır. Bu itibarla uygulamayı bu kadar çok Ģarta bağlamanın, pratikte 54 Stinneford, a.g.e. s. 3 ne gibi faydalar sağladığı 33 konusunda bir yorum yapılamamaktadır. Ancak bir yandan kamu oyunu memnun etmeye çalıĢarak kağıt üzerinde de kalacak olsa kimyasal kastrasyona kanuni düzenlemelerde Ģeklen yer verip diğer yandan da kimyasal kastrasyon uygulamasını mümkün olduğu kadar ağır koĢullara bağlamanın her Ģeyden önce de hükümlünün rızasına bağlamanın kimyasal kastrasyon uygulamasından beklenen fayda ile örtüĢmeyeceği çok açıktır. 2.3.1.7.TEKSAS On dört yaĢ altı çocuklara karĢı cinsel saldırıda bulunan mükerrer hükümlüler, on yedi yaĢ altındaki çocuklara ağırlaĢtırılmıĢ cinsel saldırıda bulunan mükerrer hükümlüler ya da onyedi yaĢın altındaki çocuğa istismarda bulunan mükerrer hükümlüler cerrahi olarak testislerinin alınmasını isteyebilirler. Bu, cezanın ertelenmesi veya affı için bir koĢul olamaz. Hiçbir yetkili, hükümlünün böyle bir cerrahi müdahaleyi istemesini onun serbest bırakılması konusunda dikkate alamaz. Mükerrer saldırgan olmasının ötesinde böyle bir talep de bulunan hükümlünün 1.)En az 21 yaĢında olması, 2.)Yazılı olarak bu talepte bulunması , 3.)Onun tutuklanmasına sebebiyet veren suçu kabul ettiğini beyan eden bir ifade vermesi, 4.)Psikiyatrik ve psikolojik değerlendirmeler konsültasyonlar alması , 5.)Bunu yapacak olan doktora yazılı olarak olurunu vermesi, 6.)Sağlık, hukuk ve ahlak konusunda deneyimi olan monitör yardımcı ile görüĢmesi danıĢmanlık alması. Hükümlü iĢlem gerçekleĢmeden herhangi bir anda kararını değiĢtirebilir ancak bu durumda bir daha böyle bir talep de bulunma hakkını tamamen kaybeder55. Yedi eyaletten farklı olarak Teksas bazı cinsel saldırganlara gönüllü olarak cerrahi kastrasyon hakkı tanımaktadır. Bu hakka sahip olabilmek için hükümlü Ģu kriterleri taĢımalıdır. 1.)AğırlaĢtırılmıĢ 55 Norman, a.g.e. s.8 34 cinsel saldırıdan en az iki kere ceza almıĢ olması gerekir. 2.) En az 21 yaĢında olması gerekir. 3.) Talebini yazılı olarak bildirmesi gerekir 4.) Suçlarını yazılı olarak ikrar etmek zorundadır. 5.) Bir psikiyatrist veya psikolog tarafından muayene edilmesi gerekir 6.) Yazılı olarak cerrahi kastrasyonu kabul ettiğini bildirmesi 7.) Daha önce böyle bir talebi olup da geri çekmemiĢ olması lazımdır. Bütün bunlardan sonra, ayrıca bir koruma tedbiri olarak hükümlünün akıl sağlığı, hukuk etik konusunda uzman bir kiĢiyle görüĢmek zorundadır. Bu uzman ilk olarak hükümlünün konu hakkında gerekli ve yeterli bilgi tespit etmelidir. Ġkincisi hükümlünün bu konuda kabul etmeye zorlanıp zorlanmadığını cerrahi aldığını da tespit etmelidir. Hükümlü eğer talebini kastrasyon öncesi çekerse bir daha bu haktan faydalanamaz. Bu uygulamanın yapılması hükümlüye daha erken salıverilme hakkı vermemektedir56. Teksas eyaletinin sisteminde hükümlü yararına oldukça sıkı kuralların öngörüldüğü, karar vermeden önce hükümlünün psikolog veya psikiyatrist muayenesinden geçirilmesinin ayrıca hukuk ve etik konusunda uzman bir kiĢiyle akıl sağlığı görüĢtürülmesi gerekmektedir. Psikolog veya psikiyatrist hükümlüde bir akıl ve ruh sağlığı hastalığı olup olmadığı yönünden muayene eden ve herhangi bir sorun yoksa hükümlünün kendisine kastrasyon uygulanması yönündeki talebinin incelenebileceği konusunda karar vermektedir. Uzmanın yapacağı iĢ bundan farklı olarak öncelikle hükümlünün iĢlem hakkında yeteri kadar ve gerektiği kadar bilgilendirilmiĢ olup olmadığına rızasının aydınlatılmıĢ bir rıza olup olmadığına bakacaktır. Uzman ayrıca hükümlünün rızasının baskı, zorlama altında verip vermediğini, kararında araĢtıracaktır. Teksas kastrasyon cezası uygulanmasını 56 eyaletinde ile özgür ve olup mükerrer uygulanmaktadır. ağırlaĢtırıcı Stinneford, a.g.e s.22 tümü zorlaĢtırıcı Ġlk gibi cinsel olmadığını de saldırganlara bakıĢta görünen yöntemin hükümlü 35 yararına ihdas edilen bu düzenlemeler, cerrahi ve kimyasal kastrasyon uygulaması hakkındaki eleĢtirileri mümkün insan haklarına aykırı olduğu olduğuna yönelik kadar aza indirme çabasına yönelik olduğu düĢünülebilir. Ayrıca hükümlünün cerrahi kastrasyon gibi geri dönüĢümü mümkün olmayan bir yöntemi tercih etmesindeki kararlılığı ve kararını etki altında kalmadan tümü ile kendi özgür verip vermediği hususu üzerinde durulmaktadır. iradesi ile Hükümlü son dakikaya kadar vazgeçme hakkına da sahiptir. Ancak bir kez vazgeçen hükümlünün bir daha aynı haktan yararlanma talebinde bulunmasına imkan verilmemiĢtir. Bu düzenleme, vazgeçerken de karar alırken de, karardan hükümlünün bunun üzerinde iki kez düĢünmesini sağlamaya yönelik bir uygulamadır. Yirmi bir yaĢından küçük hükümlülere veya suçunu açıkça ve yazılı olarak ikrar etmemiĢ olan hükümlülere cerrahi kastrasyon uygulanması Diğer eyaletlerden farklı olarak Teksas‘da mümkün değildir. , cerrahi kastrasyonun hükümlü tarafından kabul edilmesi ve uygulanması, hükümlünün daha erken Ģartlı tahliye hakkı kazanmasına vesile olmamaktadır. Bu düzenleme de genel düzenlemeye uygun olup, sistemin örtüĢmektedir. Zira hükümlü daha ruhu ile erken Ģartlı tahliye kazanabilmek için aslında arzu etmediği halde cerrahi hakkı kastrasyon talep edebilir. Bu da kararını verirken aslında özgür bir iradeye sahip olmadığı bir an önce özgür kalabilmek isteğinin verdiği psikolojik baskı ile kendisine cerrahi kastrasyon uygulanması için talep de bulunabileceği neticesini doğurur eyalet böyle bir olasılığın önüne geçmek için cerrahi kastrasyon uygulamasının hükümlüye erken tahliye hakkı vermeyeceğini hükme bağlamıĢtır. 2.3.1.8.WĠSCONSĠN Cezasının 3/2 mecburdurlar, eğer sini çeken hükümlüler Ģartlı salıverilmeye hükümlü bir çocuğa tecavüzde bulunmuĢ ise farmakolojik veya kimyasal tedaviyi de reddederse, infaz kurumu bu hakkı ona verdirmeyebilir. Ciddi bir cinsel saldırı hükümlüsünden 36 kasıt, 13 yaĢ altındaki bir çocukla cinsel iliĢkiye girilmesi ona tecavüz edilmesi birinci derece ciddi cinsel saldırıdır, olan ciddi ikinci derece cinsel saldırı ise 16 yaĢ altındaki çocuğa saldırıdır57. Wisconsin‘ daki kimyasal kastrasyon kanunu daha standart ve geniĢ olmaktan uzaktır. Ġnfaz Kurumu‘ nun ve Komisyonu‘nun değerlendirmesi Hükümlünün 13 yaĢ altı birine için iki ġartlı Salıverilme temel Ģartı vardır. cinsel saldırıda bulunmaktan dolayı hüküm giymiĢ olması gerekiyor. Ġkincisi hükümlünün salıverildikten sonra da kimyasal kastrasyon tedavisi görmesi gerektiği konusunda bir plan yapılması gerekmektedir. Bu karar alınırken hükümlünün gönüllü olup olmadığına bakılmamaktadır58. Wisconsin eyaletinde birinci derecede cinsel saldırı 13 yaĢından küçük çocuğa yönelik tecavüz, yaĢından ikinci derecede cinsel saldırı ise 16 küçük çocuğa yapılan tecavüzlerdir. Her iki saldırı tipi de ciddi cinsel saldırı olarak nitelendirilmiĢtir. Ciddi cinsel saldırı suçundan hüküm giyenler, Mahkemece verilen cezanın 3/2 sini iyi halle çektikten sonra Ģartlı salıverilme hakkını kazanmıĢ olurlar. Ancak hükümlü kimyasal veya farmakolojik tedaviyi reddederse bu durumda yasa gereği , Ceza Ġnfaz Kurumu da hükümlünün Ģartlı salıverilme talebini kabul etmeyebilir. Buradan bakarak kimyasal kastrasyon hükümlünün rızasına bağlı tutulduğunu, uygulamasının ancak hükümlünün de nerdeyse kimyasal kastrasyon uygulamasına rıza göstermek zorunda bırakıldığını anlamaktayız. Zira bir an önce serbest kalmak isteyen hükümlü , aslında istemediği halde salt Ģartlı tahliye hakkını kazanmak için rıza gösteriyormuĢ gibi davranabilir. Bu durumda Ģartlı tahliye sırasında uygulamaya devam edip etmediğinin keza devam etse dahi etkilerini ortadan kaldırmaya matuf herhangi bir kimyasal 57 58 Stinneford a.g.e s.8,9 Stinneford, a.g.e. s .21 37 alınıp alınmadığının sürekli ve etkili biçimde denetlenmesi gerekli görülebilir. 2.3.2.DĠĞER ÜLKELERDEKĠ DÜZENLEMELERE KISA BĠR BAKIġ 1935 ve 1970 yılları arasında Danimarka, ülkedeki cinsel suçlulara hapis cezası yada cerrahi kastrasyon uygulamasına girme konusunda tercih yapma hakkı tanınmıĢtır fakat 1973 yılından sonra cerrahi kastrasyon yerini kimyasal kastrasyon yöntemine bırakmıĢtır59. Danimarka, mahkeme tarafından da açıkça tesbit edilmiĢ ağır psikiyatrik kastrasyonu nedenlerin kabul olması ederek durumunda cinsel isteğe suçlulara bağlı karĢı cerrahi kastrasyon uygulamasını savunan az sayıda devletin öncüsü olmuĢtur. Cerrahi kastrasyon iĢleminin pedofili hastaları veya cinsel suçlular için kullanıldığı Danimarka‘da ilk olarak ceza kanunu üzerine çalıĢmak üzere bir komite oluĢturulmuĢtur. Bu komite öncelikle olarak kastrasyonun bir ceza yada ceza yerine geçen alternatif bir yaptırım biçimi olarak kabul edilemeyeceğini belirlemiĢtir. Komite aynı zamanda kiĢinin cinsel güdülerini kontrol edemediği ve bunları tatmin için suç iĢleyeceğinin öngördüğü durumlarda insancıl nedenlere dayanarak isteğe bağlı kastrasyonu kabul etmiĢtir60. Buna göre yirmi bir yaĢının üzerindeki kimseye, cinsel duygularındaki bir anormallikten dolayı kendisini ve toplumu tehlikeye sokacak bir suçu iĢlemeye yönelmesi durumunda kastrasyona yada cinsel organlarına yönelik baĢka bir uygulamaya izin verip vermeyeceği sorulmakta ve kastrasyondan önce kiĢiye uygun uyarı yapılmaktadır. Danimarka Ceza sisteminde ( cerrahi ) kastrasyona iliĢkin özellikle vurgulanan husus bunun cezanın bir parçası olmadığı ve tıbbı zorunluluk olmadığı müddetçe kesinlikle önerilmediğidir. Tedavinin amacının suçlunun geri kalan hayatını daha rahat yaĢaması ve tekrar 59 Akbaba, a.g.e. s. 23 60 SavaĢcı, a.g.e. s 51 38 suç iĢlemesinin önüne geçilmesi olduğu belirtilmektedir. Danimarka‘da isteğe bağlı kastrasyon sonucu cinsel suç oranlarının düĢmesi, ayrıca (cerrahi ) kastrasyona uğramıĢ kiĢilerde fiziksel veya psikolojik bir zarar gözlemlenmemesi prosüdürün iyi iĢlediği Ģeklinde yorumlanmıĢtır61. Kimyasal kastrasyon dünyanın farklı bölgelerinde çocuk istismarcılarına giderek artan oranlarda uygulanmaya baĢlanmıĢtır. 1960‘lardan itibaren kullanılmaktadır. Almanya‘da 2009 da Polonya, parafilinin tedavisinde 2011 de Güney Kore ve Rusya 2012 de Moldova ve Estonya kimyasal kastrasyon kullanılmasını onaylayan yasaları meclisten geçirmiĢtir62. Almanya‘da hadım edilen suçlu sayısı 1970 yılından sonra beĢ yılda 400‘ ün altına düĢmüĢtür. Fakat yine de suçluların ıslah edilmesi bakımından oldukça olumlu sonuçlar alınmıĢtır. Buna göre hadım edilen suçlulardan yalnızca % 3 tekrar aynı suçu iĢlemiĢtir63. Ġngiltere, kimyasal hadım uygulamasını ve ulusal kayıt sistemini cinsel suçluları caydırmak için kullanmaktadır. Ancak Ġngiltere bu uygulamayı suçluların talebi üzerine kullanmaktadır. Ġngiltere kimyasal hadım uygulamasının yanında suçluların topluma ayak uydurmasında kolaylık olması açısından Ģartlı tahliye döneminde rehabilitasyon tedavisi de uygulanmaktadır64. Danimarka 1989 tarihinden itibaren yirmi altı mahkum kimyasal enjeksiyonu tercih etmiĢ ve bu mahkumlardan on altısı Ģartlı tahliye ile serbest bırakılmıĢtır. Bu on altı kiĢiden sadece biri enjeksiyondan sonra bambaĢka bir suç iĢlemiĢtir65. 61 SavaĢçı a.g.e. s. 52 SavaĢcı, a.g.e. s 5 63 Akbaba, a.g.e. s 25 62 64 Akbaba, a.g.e s.26 65 Akbaba, a.g.e s.24 39 2009 da Polonya, 2011 de Güney Kore ve Rusya 2012 de Moldova ve Estonya kimyasal kastrasyonun kullanılmasını onaylayan yasaları meclisten geçirmiĢtir66. Cerrahi Kastrasyon, kimyasal kastrasyona oranla çok daha tercih edilen bir yöntemdir. Danimarka , Almanya, Ġsviçre , Ġsveç, Norveç, Hollanda gibi bir çok Avrupa ülkesine isteğe bağlı olarak uygulanması yasaldır. Ancak günümüzde nadiren uygulanan bir tedavi biçimi olmuĢtur67. Bunların dıĢında Mart 2010 tarihinde Arjantin, 2011 yılında Güney Kore de kimyasal kastrasyon uygulamasına iliĢkin yasal düzenlemeler yapılmıĢtır. Güney Kore‘ de 16 yaĢından küçük çocuklara yönelik cinsel saldırı suçunu iĢleyen cinsel suç faillerine mahkemelerin yanı sıra Adalet Bakanlığı tarafından da kimyasal kastrasyon uygulanması kararı verilebilmektedir68. 2.4. KĠMYASAL KASTRASYONUN AYKIRI Kimyasal OLUP OLMADIĞI ĠNSAN HAKLARINA TARTIġMALARI kastrasyon uygulamasına kendi veren ülkelerde, uygulamanın insan haklarına kanunlarında yer aykırı olup olmadığı insanın doğal olarak da hükümlünün vücut bütünlüğünü ve kiĢilik haklarını koruma altına alan uluslararası sözleĢmeleri ve anayasal hükümleri zedeleyip zedelemediği hususunda bazı tartıĢmaları beraberinde getirmiĢtir. Devletin, vatandaĢına karĢı haklarının sınırlı olduğunun artık anlaĢıldığı andan itibaren özgürlük ile güvenlik arasındaki ikilem de 66 Alay Cemal , Polat Oğuz (2012) Pedofili nedir Ne değildir ? Türkiye Bioetik Derneği Ġstanbul, s. 214 67 SavaĢçı, a.g.e. s.54 Long,Autumn, Sex Offender Laws Of The United Kingdom and the United States: Flawed Systems and Needed Reforms ; 18 Transnat‘l L.&Contemp.Probs. 145 (2009) 68 40 ortaya çıkmıĢtır. Gerçi güvenlik , özellikle de suçluluk karĢısında güvenlik, özgürlüğün ilk Ģartıdır69. Bir grup düĢünür, bu uygulamayı bir ceza olarak değerlendirmekte ve kiĢinin vücut bütünlüğüne müdahale anlamına gelen, eziyet verici, aĢırı sert ve hükümlünün sağlığına zarar veren, intikam almak amaçlı bir ceza olduğunu savunarak, beraberinde kiĢinin özgürce cinsel iliĢki kurma hakkı olduğunu, bu cezanın onun bu hakkını da ortadan kaldırdığını hatta hakkında kastrasyon uygulanmasına karar verilen hükümlünün iliĢki kurma hakkını zedelediğine kadar kimyasal eĢinin cinsel giderek kimyasal kastrasyonun insan haklarına aykırı olduğunu savunmaktadırlar70. Kimyasal kastrasyon tedavisinin sadece pedofililerin de içinde bulunduğu son gruptaki suçluların cinsel kontrollerini sağlamalarına yardımcı olabileceği, diğer cinsel suçlular için ise uygun olmadığı belirtilmektedir. Pedofililerin makul düĢünme ve karar alma yetilerinden mahrum oldukları, çocuklara yönelmiĢ cinsel duygularının ve fantezilerinin biyolojik sebeplerden kaynaklandığı ve bu sebeple MPA tedavisinin pedofiller üzerinde etkili olabileceği savunulmaktadır71. Kimyasal kastrasyonun gerekliliğini savunanlar ise, en azından benim bu çalıĢma vesilesi ile okuduğum makalelerde , sadece bunun neden uygulanması gerektiği üzerinde durmakta yoğunlaĢmaktadırlar. Ġnsan haklarına aykırı olmadığını Ģekilde 69Kühne savunabildiklerini ve güçlü bir söyleyebilmek mümkün değildir. Aslında Heiner Hans, ( 2006) Suç Politikası- VatandaĢ Özgürlüğü ve Suçlu Özgürlüğü Leviathan ile Bekçi arasında Devlet- Seçkin Yayıncılık, s. 85 70 Stinneford John (2006) Kimyasal Kastrasyon Anayasanın 8. Maddesinin Zedelenmesi ,St.Thomas Üniversitesi Minnesota Hukuk Fakültesi, Çevrimiçi http//ir.stthomas.edu/cgi/wievcomtent son eriĢim tarihi :14.03.2013 s.32 71 Berlin Fred ―The Paraphilias and Depo Provera : Some Medical Ethical and Legal Considerations ― The Bulletin Of The American Academy Of Psychiatry and Law, 17/3 1989, s.235-236 : SavaĢçı, s.49 (loc.cit) 41 kimyasal kastrasyonu hangi kurum içinde değerlendirileceği onun insan haklarına aykırı olup olmadığına iliĢkin yorumları bakımından ve anlamak değerlendirmek açısından da önemlidir, bu itibarla konuyu irdelerken ister istemez kimyasal kastrasyonun ceza mı tedavi yöntemi mi bir yoksa cinsel suçların tekrarlanmasını önleyici bir tedbir mi olduğu, bu kurumlardan hangisi içinde değerlendirilebileceği konuları da incelenmiĢ olacaktır. Denge süreci bir yandan bir çok kiĢisel hukuk pozisyonların anayasa ve devletler hukuku sözleĢmeleri tarafından güvence altına alınmıĢ olması müdahale ve böylece noktasında uyandırılmasıyla formulasyonların zora devletin mutlak vatandaĢların sınırlara tabi sokulmaktadır. Diğer pozisyonlarına olduğu izlenimi yandan bu zorunlu olarak genel olması, yorum için geniĢ bir alan tanımakta ve bunun sonucu olarak büyük bir fikir çeĢitliliği sözkonusu olmakta ve bu çeĢitlilik denge ve özünü kavrama sürecini bir kez daha zorlaĢtırmaktadır72. 17. Eylül 1787 tarihli ABD Anayasası‘nın Kefalet Akçeleri, Nakdi Cezalar , Cezalar baĢlıklı 8. Maddesi ( aĢırı bir kefalet akçesi talep olunamaz, aĢırı nakdi cezalar verilemez, zalimane ve alıĢılmamıĢ bir tarzda ceza verilemez.) hükmünü taĢımaktadır. Yine ABD Federal Anayasası‘nın Cezai Sahada Suçlandırmak , Hususi Mülkiyete Riayet baĢlıklı 5. Maddesinin konumuzla ilgili bulunan üçüncü ve devamı cümle ( Hiç kimsenin aynı suç için iki defa hayatı tehdit altına giremez ve Ģahsı zorlanamaz. Hiç kimse herhangi bir ceza davasında arzusu hilafına Ģahadette bulunmaya icbar edilemez. Kanuni yollar takip edilmeksizin hiç kimse hayatından hürriyetinden ve mülkiyetinden mahrum edilemez ) hükmünü taĢımaktadır. Bir cezalandırma o kiĢinin iĢkence görmesine, sakatlanmasına neden 72 olduğu gibi o kiĢinin onuruna , kiĢiliğine ve haklarına sahip Kühne, a.g.e. s.84 42 çıkma hakkına aykırı ise 8. Madde değiĢikliğine aykırı sayılacaktır. Mahkumların istekleri dıĢında tıbbi müdahaleyi reddetme hakları vardır dolayısı ile bu temel hakları çiğneyen eyaletlerin bu davranıĢı 8.Madde değiĢikliğine aykırı hareket ettikleri anlamına gelmektedir73. Kimyasal Kastrasyonun, aĢağılayan cerrahi kastrasyonun ötesinde insanı ve eziyet eden iki özelliği vardır. Birincisi suçluyu uzun sürede etkisini gösterecek sağlık problemlerine muhatap etmektedir. Ġkincisi uygulamada kullanılan ilaçların suçlunun zihni faaliyetlerini yönlendirecek ve onu etkisizleĢtirecek etkileri vardır74. Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin SözleĢmenin 3. Maddesi ( Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı veya aĢağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.) hükmünü taĢımaktadır. ĠĢkence tanımındaki unsurları inceleyecek olursak bunun ağır acı veya ıstırap veren bir fiil olduğunu görürüz. Bu acı fiziksel yada ruhsal alanda meydana gelebilir. Yeter ki belirli bir ağırlık düzeyine varsın. Öte yandan failin garantör olması ve neticenin oluĢumuna yol açan yükümlülük ihtimalinin icrai davranıĢa eĢ değer olması kaydıyla maddede öngörülen bu neticeye gerek icrai, gerekse ihmali bir hareketle yol açılabilir75. Zalimane insanlık dıĢı veya onur kırıcı muamele veya ceza deyimi tutulmuĢ veya hapsedilmiĢ bir kimseyi geçici veya sürekli olarak herhangi bir doğal duyumunu kullanmaktan veya bulunduğu yer ve zamanın farkında olmaktan yoksun bırakma dahil fiziksel veya ruhsal bütün istismar edilme hallerine karĢı mümkün olan en geniĢ ölçüde koruyacak bir biçimde yorumlanır76. 73 Stinneford, a.g.e. s.30 Stinneford, a.g.e. s.32 75 Önok Murat, (2006) ĠĢkence Suçu , Seçkin Yayınevi, s.73 76 Önok , a.g.e. s.99 74 43 Cezanın A.B.D. Federal Anayasası‘ nın 8. Maddesine aykırı olup olmadığını tesbit etmek için üç kriterin uygulanması gerektiği, buna göre 1.) Verilen ceza, gerçekten sanıktan ve suçun tabiatından bağımsız olarak kötü ve gaddarca mıdır ? 2.) Ceza, suça göre çok ağır ve ölçüsüz müdür ? aĢırı mıdır ? 3.) Bir ceza gereksiz midir ? Ceza gereksiz ise fazladır ve insan onuru ile bağdaĢmadığı dolayısı ile de bu üç kriteri geçemeyen cezaların ABD anayasasının 8. Maddesine aykırı olduğu açıklanmıĢtır77. Birinci kriter sanığın kiĢiliği ve özellikleri ayrıca iĢlediği suç hiç dikkate alınmaksızın bu unsurlardan bağımsız olarak ele alındığında sadece cezayı kendi baĢına değerlendirdiğimizde gaddarca ve kötü bir ceza olup olmadığının çözümlenmesi istenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon açısından bakıldığında, kimyasal kastrasyon bir ceza olarak nitelendiriliyorsa hükümlünün kaç kez çocuklara cinsel saldırıda bulunduğu veya kaç kez herhangi bir cinsel saldırı suçundan mahkumiyet kararı aldığı, kendisine isnat edilen suçların ağırlığı, toplum için yarattığı tehlikelilik ve vehameti hiçbir Ģekilde dikkate almadan cezanın gaddarca olup olmadığını düĢünülecektir. Ġkinci kriter iĢlenen suça göre ceza orantısız denecek kadar aĢırı ve ağır bir ceza mıdır ? Cezanın iĢlenen suça orantılı olması ilkesi dikkate alınacaktır. Üçüncü kriter cezanın gerekli olup olmadığı noktasındadır. Eğer bu üç kriterden de baĢarı ile geçiyorsa cezanın Anayasanın 8. Maddesindeki ilkelere aykırı olmadığını söylenebilecektir. Ancak bir cezanın iĢlenen suçtan, suçun iĢleniĢ biçiminden, sonuçlarından ve suçlunun kimliğinden, özelliklerinden tümü ile bağımsız olarak değerlendirilmesi, buna göre ağır, barbarca bir ceza olup olmadığına karar vermek sadece adaletçi teorilerde geçerli olup günümüzde saf adaletçi teorinin uygulanması mümkün değildir. 77 Simpson, a.g.e s. 8 44 2.5.) KĠMYASAL KASTRASYONUN HUKUKĠ NĠTELĠĞĠ Bu noktada gerçekte bir cezanın amacının ne olması gerektiği konusundaki tartıĢmalara da Cezanın uygulanması ile çok kısaca değinmekte yarar vardır. ulaĢılmak istenen amaç, kimyasal kastrasyonun bir ceza olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği eğer ceza olarak değerlendirilecekse sıra dıĢı ve eziyet edici bir ceza olup olmadığı konusuna da ıĢık tutabilecektir. Ceza Teorileri adaletçi teoriler, yararcı teoriler, uzlaĢtırıcı teoriler baĢlığı altında toplanmaktadır. aa.)Adaletçi Teoriler : Özellikle Kant‘ın (1724-1804 ) yapıtlarında savunulan adaletçilik anlayıĢına göre cezanın belirli , özel bir amacı olmayıp esasen kendisi bir amaçtır. Devlet hiçbir yararı olmasa dahi aklın emri suçlunun olduğu için suçluyu cezalandırmak zorundadır. Adalet yaptığı kötülüğün kefaretini mutlaka çekmesini yani cezalandırılmasını gerektirir. Toplumun savunulması veya suçlunun uslandırılması gibi amaçlarla ceza verilmez78. bb.)Yararcı Teoriler : En önemli temsilcileri Feuebach (1775- 1833) Frans v Liszt ( 1851-1919 ) olan bu görüĢ cezanın suç iĢlemeyi önleme amacına yönelik bulunduğunu savunmaktadır. Bu iki büyük Alman cezacısından ilki cezanın toplumun bireyleri üzerinde etki yaparak suç iĢlemekten caydırma fonksiyonunu yerine getirdiğini ve böylece genel önlemeyi sağladığını ileri sürmüĢtür. Bu müellife göre devletin görevi yurttaĢlığa uygun düĢmeyen hukuka aykırı eğilimleri psikolojik yönden etki yaparak yani korkutarak önlemektir. ĠĢte cezanın bu genel önlemeyi sağlama amacına yönelik olması nedeniyle buna 78 Ġçel Kayıhan, Donay Sühey ( 1999 )KarĢılaĢtırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım, Beta Yayınevi , 1. Kitap, YenileĢtirilmiĢ 3. Baskı, s. 5 45 uygun niteliklere sahip bulunması gerekir. Ceza ancak böyle bir yararı olduğu için uygulanır79. Ancak çok ağır cezaların dahi toplumun bütün fertleri açısından aynı Ģekilde caydırıcı olamadığı ortadadır. Zira açıkça görüleceği üzere idam cezası ve müebbet ağır hapis cezası da dahil olmak üzere son derece ağır cezalar verildiği halde bu cezaların verildiğinden ve infaz edildiğinden toplumun henüz suç iĢlememiĢ diğer fertleri haberdar olduğu halde yine de her tür suç iĢlenmeye devam etmektedir. Cezanın caydırıcılığı sadece tesadüfi olarak bir suç iĢlemiĢ bundan da samimiyetle piĢmanlık duyan, kendi geçirdiği tecrübeden ders çıkarabilecek potansiyeli olan bireyler açısından zaten kendiliğinden kanuna aykırı ve kaçınan bireyler için veya esasen suç teĢkil eden eylemlerden bir anlam ifade ettiği söylenebilir. Suç oranlarının yüksekliği, cezanın tek baĢına caydırıcı olmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenlerle bir kısım düĢünürler cezanın tek amacının suçluya kefaret ödetme olduğu konusunda ısrarcı olmuĢtur. Diğer bir deyiĢle kanuni metinlerin münderecatları ne Ģekilde yazılırsa yazılsın, gerçekte cezalandırmanın arkasında salt adaletçi teorinin yattığını öne süren yazarlar vardır80. Ne kadar beyhude olursa olsun suçluları cezalandırmanın tek dürüst ve makul gerekçesinin sosyal hesaplaĢma olduğu açıktır. Caydırıcılık iddiası hem tarih hem de mantık tarafından çürütülmüĢtür. ġiddetli cezaların suç oranını asla ciddi bir Ģekilde düĢürmediğini tarih göstermektedir. Suçluların davranıĢlarını bilen herkes, caydırıcılık savının ceza düĢüncesinin bir bütün olarak dayandırıldığı özgür ahlaki varlık doktriniyle de makul bir Ģekilde iliĢkilendirilmediğini bilir. Eğer kiĢi davranıĢlarına karar vermekte özgürse ve deneyimlerinin 79 Ġçel- Donay, a.g.e. s. 6 80 Elmer Harry , Barnes Negley K.Teeters , Ġlkel Cezalar ve Fiziksel Cezanın BaĢlıca Türleri, Ankara Barosu Dergisi , 2011/S. 4 46 etkisi altında değilse, ne kadar Ģiddetli olursa olsun cezalandırılarak suçtan men edilemez81. V.Liszt ise cezanın yararını özel önleme amacında görmüĢtür. Bu müellife göre doğru yani haklı ceza, zorunlu cezadır. Ceza hukukunda adalet, amacın gerektirdiği ceza ölçüsüne uyularak gerçekleĢtirilebilir. Cezanın amacı iyileĢmeye gereksinim duymayan tesadüfi suçluyu baĢka bir suç iĢlemekten caydırmak, iyileĢmesi olanaklı suçluların cezanın infazı sırasında eğiterek yeniden sosyalleĢtirmek ve iyileĢmeye yatkın olmayan itiyadi suçluları da belirsiz bir süre zararsız duruma getirmektir. Müellif bu düĢüncelerinin sonucu olarak sosyalleĢtirmede etkisiz olan aksine mahkum için büyük zararlar doğurabilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalara karĢı esaslı bir mücadeleye giriĢtiği cezaların infaz sisteminin gibi ıslahı konusunda da büyük çaba göstermiĢtir82. Faydacı teorinin cezanın yararını özel önleme amacında gören bu kanadında, doğal olarak iĢlenen suçla verilen cezanın orantılı olması, suç dikkate alındığında cezanın haklı olması ve suçlunun durumu kriter kullanılmaktadır. Suçlu zaten mükerrir değilse , ilk kez ve tesadüfen suç iĢlemiĢse bu kiĢiyi uzun süre cezaevinde tutmak faydadan ziyade zarar verecektir. Halbuki cezadan beklenen fayda bu değildir. Tesadüfi suçlu olmamakla beraber ıslah edilebilir suçlular infaz aĢamasında verilecek eğitimler, terapiler vb çalıĢmalarla yeniden sosyal ve toplum kurallarına saygılı bir birey haline getirilebilir. Bu hem o birey için özelde hem de o toplum için genelde bir faydadır. Islah edilmesi mümkün olmayan, büyük tehlike oluĢturan suçlular bakımından doğal olarak cezanın caydırıcı olmayacağı baĢtan kabul edildiği için cezadan beklenen tek fayda , toplumu en azından suçluya verilen 81 82 Elmer,Barnes vd. age. s.163 Ġçel, Donay, a.g.e. s. 5 bu suçlular açısından ceza süresince onu infaz 47 kurumunda tutmak sureti ile toplumdan uzaklaĢtırmak ve böylece toplumu bu tip suçludan korumaktadır83. Devletin ceza yaptırımı uygulaması ancak iki amacı olduğu takdirde meĢrudur. Birincisi suçun azaltılması (genel önleme veya özel önleme ) ikincisi ise ceza kanunlarına uyulmasını sağlamak. Bu amaçlardan yalnızca biri gözetilerek ceza yaptırımının uygulanması büyük hata olacaktır84. Aynı tarihlerde Almanya dıĢında Avrupa ülkelerinde de bilimsel pozitivizm temeline dayanan suç politikası hareketleri kendini göstermiĢtir. Ceza hukukunda Pozitivist Okul olarak anılan akımın öncüleri olan bu müellifler ( Esare Lombroso ve Enrico Ferri ) de ceza hukuku yaptırımlarının büyük ölçüde özel önleme amacına yönelik olmasını istemiĢlerdir. sorumluluğunun Gerçekten esası manevi de pozitivistlere sorumluluk göre olmayıp ceza sosyal sorumluluktur85. Suçludaki tehlike durumuna bakılarak bir sosyal savunma aracı olan yaptırımın türü seçilecektir. Yaptırımın seçilmesinde ayrıca suçlunun sosyal çevreye uyma Tehlike durumu ve suçlunun yeteneği de dikkate alınacaktır. çevreye uyma yeteneğinin saptanması için ise eylemin az veya çok anti sosyal niteliği ile failin az veya çok anti sosyal karakterini araĢtırmak gerekir. Suçluya uygulanacak tüm yaptırımların her türlü kefaret düĢüncesinden uzak olması, sosyal savunma amacına yönelik bulunması ve bunun için somut olayda suçlunun kiĢiliğine uydurulması zorunluluğu vardır. Suçla mücadelede yüzyıllardan beri uygulanmasına karĢın cezanın insanları suç iĢlemekten caydırmadığı meydandadır .Bu nedenle devlet suçluya 83 Ġçel, Donay, a.g.e. 84 Ġçel Kayıhan, Sokullu Fusun, Özgenç Ġzzet, Sözer Adem, Mahmutoğlu S.Fatih, Ünver s.6 Yener , (2000) Yaptırım Teorisi, Beta Yayınları , 3. Kitap s.29 85 Ġçel, Donay a.g.e. s.29 48 gösterdiği tehlike durumuna uygun değiĢik bazı önlemler genel önlemeyi uygulanmalıdır86. Yararcı teorilerden, cezanın amacı olarak savunanlar suçluya uygulanacak cezanın ağırlığını saptamak yönünden bir ölçü vermedikleri için eleĢtirilmiĢler ve suçlunun kusurunu dikkate almadan, sırf genel önlemeyi sağlamak için cezalandırma yoluna gidildiği takdirde en ağır cezanın uygulanmasının gerekebileceği oysa gerçekten en ağır cezanın değil suçlunun kusuru ile orantılı adil cezanın, halkın adalet bilincinde ahlakı sağlayan güç olarak etki göstereceği, yanlıĢ baĢına genel önleme amacının izlenmesinin yarardan çok zarar meydana getireceği ileri sürülmüĢtür. Yararcı teorilerin özel önleme kanadı ise ceza yargılamasının eden kiĢinin sadece yeniden sosyalleĢtirilmesi hukuku ihlal amacını izlemesi durumunda cezanın zorunlu olarak yerini tedavi tedbirlerine bırakması sonucunun doğacağı, çünkü bir suç ile bir hastalık arasında fark kalmayacağı noktasından eleĢtirilmiĢtir. Bundan baĢka suçu iĢledikten sonraki yıllarda sosyal düzene uyan bir tesadüfi suçlunun yeniden sosyalleĢtirilmesi gerekmeyeceğinden özel önleme yoluna gidilemeyeceği ve böylece bu tip suçluların tamamen cezasız kalacağı belirtilmiĢtir87. cc.)UzlaĢtırıcı teoriler : UzlaĢtırıcı teoriler adaletçi ve yararcı teorileri, cezanın kusur sınırlar içinde genel ve özel çerçevesi içinde saptanması ve fakat bu önleme amaçlarının da dikkate alınması Ģeklinde uzlaĢtırma yoluna gitmiĢlerdir. Bu görüĢte olan müelliflere göre bir cezanın uygulanıĢında fonksiyonlarının tümü ortaya çıkar ve tüm ceza amaçları dengeli bir bağlantı içinde birbirilerini sonuçlarlar. Ancak doğaldır ki ceza amaçlarının bağdaĢtırılması olanağı bulunmayan 86 Ġçel , Donay age. s.9 87 Ġçel, Donay age. s.9 49 durumlarda, ilkelerden birinin diğerine üstün tutulması zorunluluğu vardır88. Diğer yandan her ceza zorunlu ve olanaklı olduğu takdirde yeniden sosyalleĢtirici etki yapmalıdır. Bu özel önleme amacına kusurla orantılı bir cezanın tayini yolu ile ulaĢılabilir. Bugün ceza hukukunda failin ceza sorumluluğunun kusuruna dayanması ve ceza tayininde kusurluluğun temel kriter olarak alınması esası yerleĢmiĢ durumdadır. Bu yönden ceza hukukunun diğer bir fonksiyonu ile karĢılaĢılır. Suçluya kefaretini çektirme Ģeklinde beliren bu fonksiyon bugün de geçerliliğini korumaktadır. Fakat kefaretini çektirme amacı ana hedef olmayıp ceza hukukun diğer fonksiyonlarının yürütülmesinde yardımcılık niteliği göstermektedir89. Ceza yaptırımın suç iĢlemeyi önleme fonksiyonu bazı kimseler üzerinde etkili olmayabilir. Gerçekten de ceza korkusu ancak toplumun normal geliĢimi göstermiĢ ve yeterli irade serbestliğine sahip bireyleri bakımından sözkonusu olabilir. Buna karĢılık bu özelliklere yeterince sahip bulunmayan suç iĢlemeyi itiyat haline getirmiĢ olan veya suç iĢleme eğilimi gösteren toplum üyeleri üzerinde ceza, aynı etkiyi meydana getirmez. Bu tür kiĢiler karĢısında ceza hukukun görevi güvenliği sağlamaktır. Toplumu bu gibi faillere karĢı ceza hukuku yaptırımları ile korunması gerekir. Bu alanda önleme fonksiyonu gösteremeyen ceza yaptırımı ile kısmen de olsa güvenlik fonksiyonu yürütülebilir. Fakat cezanın bir bakıma kefaret teĢkil etmesi ve ceza tayininde kusurluluğun esas alınması zorunluluğunun bulunması bu yaptırımın toplum güvenliğinin gerçekleĢtirilmesinde bazen yetersiz kalmasını sonuçlar. Bu durumda baĢka yaptırımlara gereksinim duyulur. Güvenlik önlemleri adı verilen bu tür yaptırımlarla özellikle 88 Ġçel , Donay age. s.9 89 Ġçel, Donay a.g.e. s.9 50 suç iĢlemeyi itiyat haline getirmiĢ olanlara karĢı toplumun güvenliğinin sağlanması amacı güdülür90. Yukardaki açıklamalar çerçevesinde kimyasal kastrasyon uygulamasının ceza olarak nitelendirilemeyeceği görüĢündeyim. Zira salt ceza olarak nitelendirildiğinde kimyasal kastrasyonun cinsel suç failine karĢı sadece karĢımıza bir sosyal hesaplaĢma olarak nitelendirilmesi çıkacaktır. Oysa sosyal hesaplaĢma olarak düĢünülürse kimyasal kastrasyon hem gereksizdir hem de özellikle kendisini saldırgana karĢı savunamayacak durumda olan çocuklara karĢı iĢlenen cinsel saldırı suçları dikkate alındığında suçla orantılı olduğu düĢünülemeyecek kadar hafif bir ceza olacaktır. Ayrıca suçlu bireye, suç teĢkil eden tek bir eyleminden dolayı, iki farklı ceza verilmesi hukuka aykırıdır. Bu durumda kimyasal kastrasyonu ceza olarak düĢündüğünüzde ikinci bir ceza olarak hürriyeti bağlayıcı ağır hapis cezası verilemeyecek demektir. Bu nedenle kimyasal kastrasyonun ceza değil, cinsel suçların yeniden iĢlenmesini önleyici, zorunlu bir güvenlik tedbiri olarak uygulanması değerlendirilmesi gerektiği ―Ne bis in idem‖ ilkesi, aynı ve tek bir suçtan dolayı kiĢiye iki düĢüncesindeyim. ceza verilmeyeceği ilkesini tanımlar. Sanığı belli bir suçtan dolayı birden fazla ceza muhakemesine tabi tutmak yasağı, kabul etmiĢ tüm devletlerde ceza hukuk devleti ilkesini muhakemesi ilkelerinin en önemlilerinden birini oluĢturur91 . Kusur yeteneği olan kiĢilerin gerçekleĢtirdikleri suçlar nedeniyle belirli bir cezaya mahkum olma dıĢında veya bu cezayı ikame edecek Ģekilde bir güvenlik tedbirine mahkum edilebilmeleri de mümkün görülmektedir. Bunun gibi durumlarda fiilin hukuka aykırılık niteliği 90 Ġçel, Donay a.g.e. s.9 91 Dannecker Gerhard (2006) Suç Politikası Avrupa‘da Aynı Fiilden Dolayı Ancak Bir Defa Ceza Verilebileceği Ġlkesinin Getirdiği Garanti, (97-115) Sözkesen Baskı, s.100 Yayınevi1. 51 sürdüğü için faile taĢıdığı tehlikelilik haliyle orantılı ve sosyal savunma amacına yönelik tedbirlere hükmedilmesi gerektiğinden ayrıca ceza ve güvenlik tedbirlerinin farklılık alınarak bir suç hakkında iki taĢıyan hukuki nitelikleri dikkate müeyyidenin uygulanması (non bis in idem ) kuralına aykırılık oluĢturduğu da ileri sürülemeyecektir92. Bu Ģekilde suçlu bireye aynı eylemden dolayı kanunen ikinci bir ceza verilmiĢ olarak telakki edilmesi mümkün olmayacaktır. Keza salt hürriyeti bağlayıcı ceza tek baĢına caydırıcı olmadığı kabul edildiğine göre, ıslah olması mümkün olmayan itiyadi suçluları sürekli toplumdan izole edilmesi veya süresiz sürgüne gönderilmesi gibi asıl insan bir haklarına aykırı olan cezalandırılmaları durumunda, takım üstelik yöntemlerle ömür boyu sadece kendilerinin değil onların ailelerinin de zarar görecekleri dikkate alınarak kastrasyon yöntemi ile bu tip suçluların kimyasal diğer bireylere zarar vermesinin önüne geçilmesi zorunludur. Devlet bunu, daha en baĢtan yasalara uyacağına söz vermiĢ, bu sözünü tutan ve kendi intikamını kendi eliyle almaktan imtina eden, böylece Devletin varlığına ve ihdas edilen kanunlara saygı gösteren vatandaĢına borçludur. Günümüzde artık suçun ceza normunun tanımladığı eylem olduğu görüĢü terk edilmiĢtir ve ceza hukukun bir cezalandırma hukuku değil , koruma hukuku olduğu anlayıĢı benimsenerek suç, özü çekirdeği açısından normun korumayı amaçladığı hukuksal değeri ihlal eden eylem olarak tanımlanmaktadır. Ceza sorumluluk kurallarını saptayıp uygulamak, siyasi güç açısından bir sübjektif hak olmayıp siyasal güce yüklenen bir görevdir93. Egemenin cezalandırma hakkı kendisine emanet edilen özgürlüklerin diğer bireyler tarafından çiğnenmemesi gerekliliğinden 92 Ġçel, Donay a.g.e. s.9 93 Ünver Yener (2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değer , Seçkin Yayınevi 1. Baskı s.438 52 kaynaklanır. Bundan baĢka Beccaria, cezaların korunan özgürlüklerin kutsallığı ve değerliliği ölçüsünde olması gereği üzerinde durur94. Beccaria‘ nın bu görüĢünü, günümüz hukuk sistemlerini göz önünde bulundurarak egemenin cezalandırma hakkı, kendisine emanet edilen özgürlüklerin diğer bireyler tarafından çiğnenmesine izin verilmemesi gerekliliğinden de kaynaklanır Ģeklinde daha geniĢ yorumlamak gerekir. Bir baĢka deyiĢle diğerlerinin sadece bazı bireylerin, hak ve özgürlüklerine saldırmaması gerekliliği değil bunun yanında ayrıca bireylerin kendilerine yönelik bir saldırıya karĢı yine kendilerinin ceza vermek yerine, bu yetki ve haklarını ettiği devletin saldırıya da emanet izin vermemesi gerekliliğinden de söz edilmesi zorunludur. Bu zorunluluk da devletin suçu önleyici tedbirlere kanunlarında yer vermesini ve uygulamasını gerekli kılar. Hukuk devleti ilkesinin vazgeçilemez gereklerinden biri de budur. Ülkesinde, toplum halinde yaĢamanın ilk ve vazgeçilmez Ģartı olan güvenliği ve sosyal düzeni sağlayamamıĢ olan devlete, hukuk devleti denemez. Bir hukuk devletinin varlık nedeni, insan haklarına dayalı, adil ve güvenli bir toplumsal düzen kurmak ve bunu kesintisiz sürdürmektir95. Bugün çoğunluk tarafından kabul edilen fikir, devletin var olabilmek için ceza yaptırımını bir Ģekilde uygulamak zorunda olduğu ve cezanın verilmesi ile ilgili olarak bu kurumun haklılığı üzerinde artık tartıĢmaların nafile olduğudur96. 94 Çolak Haluk, Altun Uğurtan , Güvenlik Tedbirleri ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Yaptırım Teorisindeki Yeri, çevrimiçi :www.yayın.adalet.gov.tr son eriĢim tarihi 23.3.2013, s.2 95 Öztürk Bahri, Erdem R. Mustafa (2012) Uygulamalı Ceza Hukuk ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 37 96 Yerdelen Erdal, (2013) Cezanın Belirlenmesi, Türk ve Alman Uygulaması, Adalet Yayınevi 1. Baskı s.6 53 Devlet sahip olduğu cezalandırma yetkisi ile hukuk kurallarına uyulmasını sağlama, hukuki barıĢı tesis etme, toplumu ve bireyleri hukuki ihlallere karıĢ koruma görevini yerine getirir. Ġç güvenliğin sağlanması , yani suç ve suçlulukla mücadele , hukuksal değerlerin etkin bir Ģekilde korunması ve devlet dıĢı kiĢi ve kurumların güç kullanılmasının önüne geçilmesi, devletin meĢruluk temelini ve devletin temel amacını oluĢturur. Korku ve endiĢeden uzak bir yaĢamın sağlanması, barıĢ içinde birlikte yaĢamın sürdürülmesini sağlayan kurallara uymayanlara karĢı mücadele ve kiĢisel cezalandırma yönteminin ortan kaldırılması, devletin sahip olduğu cebir tekeli ve cezalandırma yetkisi sayesinde gerçekleĢmektedir. Federal Alman Anayasa Mahkemesi bir baĢka vatandaĢların güvenliğini kararına göre ― devletin görevi, sağlamak, onların devlet iĢleyiĢine olan inancını korumaktır‖ Bu da devletin kurumlarının cezalandırma yetkisini kullanmasını gerektirir97. Bir baĢka açıdan bakıldığında hukuk devletinin ―ölçülü ‖ oranlı davranan bir devlet olduğu söylenebilir. Bir ceza hukuku iĢleminin yapılması ile sağlanması beklenen yarar ve verilmesi ihtimal dahilinde olan zarar arasında makul bir oranın ölçünün bulunması oransızlık durumunda iĢlemin yapılmamasını ifade eden ilkeye oranlılık ölçülülük ilkesi denir98. ―Bu bağlamda hukuk devleti insan haklarını gerçekleĢtirecek, adaleti sağlayacak ve hukuki güvenliği temin edecek olan devlettir. Burada hukuk devleti ilkesinden çıkan ve esasen iç içe olup birbirini tamamlayan iki ilkeden daha söz edilmelidir. Oranlılık ilkesi : Bir hukuk devletinin, anayasanın deyimi ile bir sosyal hukuk devletinin aĢırılığa kaçmaması, yani eylem ve iĢlemlerinde oranlı davranması gerekir. Bu noktada oranlılık ilkesi aĢırılık yasağı ile çakıĢır. Elbette bir 97 Metin Yüksel–Dinler Veysel ,Devletin Cezalandırma Yetkisinin Anayasal Sınırları çevrimiçi www.veyseldinler.com / son eriĢim tarihi 11.04.2013, s.4 98 Öztürk, Erdem, a.g.e. s. 37 54 hukuk devleti kiĢilere eĢit mesafede olan yani onlara eĢit davranması gereken devlettir. Ancak ceza hukuku alanında eĢitlik bazı hallerde oranlı olmayı Ģart koĢar. Çünkü öyle bazı ceza hukuku iĢlemleri vardır ki bunlar bu iĢlemin yapılması ile sağlanması beklenen yarar ve verilmesi imkan dahilinde bulunan zarar arasında bir oran bulunmasını aksi halde bu iĢlemden vazgeçilmesini gerektirir. Bu aynı zamanda oranlılık ilkesinin tanımıdır. Zira bir koruma tedbiri ile temel hak ve özgürlüklere müdahale etmek ancak devletin suçla mücadelesi bakımından sahip olduğu menfaatlerin sağlanması için gerekli ise haklı kabul edilebilir99. Anayasa Mahkemesi cezanın insan onuruna uygun olması gerektiğine dair bir kararında ― insan haysiyeti kavramı; hangi durum ve koĢullar arasında bulunursa bulunsun, insanın sırf insan olmasının kendisine tanıtıp kazandırdığı değerin, gerek öteki bireyler ve gerekse toplumca tanınması ve sayılmasını anlatır. Ġnsan haysiyetiyle bağdaĢmayan bir ceza yaptırımı konulması olanağı yoksa da bu ilkenin hürriyeti sınırlayıcı ceza yaptırımlarının suçun ağırlığı ile orantılı olarak belli edilip saptanması zorunluluğu bakımından mutlak bir sınır teĢkil edeceği düĢünülemez. Çünkü toplum yaĢamının belli bir evresinde toplumun huzurunu bozan ve bu nedenle suç sayılan eylemlerin önlenmesi ve suçluların tenkil edilmesi bakımlarından ceza yaptırımlarının makul ve insanı sayılacak sınırları aĢmamak kaydıyla çeĢitleriyle, ölçülerinin değiĢtirilmesi veya çoğaltılması veya azaltılması zorunluluğu doğabilir.‖ Ģeklinde karar vermiĢtir. Anayasa Mahkemesi‘ nin 06.04.1971 E : 1971/2 T:1971/36 Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi, sayı 9, yıl 1972 , s. 403100 . 99 Özbek Ö.Veli, Kanbur N.Mehmet, Doğan Koray, Bacaksız Pınar, Tepe Ġlker (2012) Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi geliĢtirilmiĢ 4. Baskı, s. 51 100 Ünver Yener ( 2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değerler 1. baskı, Seçkin Yayınevi, s.503 -504 55 Bu noktada cezalandırma ile korunan hukuksal değerlerin hiyerarĢik özelliğinden çok kısaca da olsa bahsedilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim. Hukuksal değerler, somut değerin önemine binaen derecelendirilirler. Bu derecelendirmede çeĢitli ölçütler kullanılabilir. Burada kanun koyucunun düzenlemelerindeki basamaklandırma esas alınabileceği gibi ( kanun koyucunun öngördüğü cezanın ağırlığı, önceki veya sonraki bap veya fasılda düzenlemesi cürüm veya kabahat türünde suç olarak düzenlenmesi vs ) pozitif norm dıĢı bir ölçüt de alınabilir. Bu değerler hiyerarĢisi içinde hangi değerlerin daha önemli olduğunun saptanmasında birey –devlet iliĢkileri doğrudan doğruya belirleyici bir rol oynar101. Ancak belirtelim ki cezanın ağırlığı veya hafifliği her zaman hukuksal değerin önem derecesini ifade etmez. Cezanın tür ve miktarı hatalı olarak hukuksal değerler hiyerarĢisindeki konumu dikkate alınmaksızın saptanmıĢ olabileceği gibi kusurun ceza tayininde bir üst sınırı oluĢturması dolayısı ile da önemli bir hukuksal değere az ceza tayin edilmiĢ olabilir. Nitekim yaĢam, hiyerarĢisinde hukuksal değeri değerler en üst sırada yer almasına karĢılık eylem taksirle iĢlenince hukuksal değerler hiyerarĢisinde çok daha aĢağı sıralarda bulunan mal varlığı değerine iliĢkin mala karĢı suçlardan daha az ceza ile karĢılanmaktadır102. Bu bölümde son olarak Türk Ceza Kanunu‘nun amacını ortaya koyan 1.maddesini ortaya koymak gerekebilir. Genel olarak bu yaklaĢımlardan karma yaklaĢım hariç (uzlaştırıcı teori ) birinin salt olarak benimsenmesi sözkonusu değildir. Örneğin Türk Ceza Kanunu‘nun amacıyla ilgili olarak Madde 1.de (Ceza Kanunu‘ nun amacı kiĢi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini , hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, 101 Ünver, a.g.e. s.505 102 Ünver, a.g.e. s.505 toplum barıĢını korumak suç iĢlenmesini 56 önlemektir. Kanunda bu amacı gerçekleĢtirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiĢtir.) hükmünde amaçlar içinde cezanın bir ödetme, bir kefaret (retribution ) olduğu veya ıslah edici amacının olduğu yer almamıĢ olsa bile Türk Ceza Kanunu‘ nu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bu amaçların da bulunduğunu inkar edemeyiz. Dolayısı ile bu amaçlardan sadece birinin modern ceza kanununun felsefesini oluĢturması sözkonusu değildir103. Cezalandırma felsefesinde sadece faydacı ölçütleri esas almak, adalet ideali bakımından arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilir. Bundan dolayı cezalandırma felsefesinde ilk önce adalet prensipleri esas alınmalı ve her kötülüğün bir karĢılığının olması gerektiği düĢüncesini esas alan kefaretçi düĢüncelerden hareket edilmeli ve daha sonra cezanın önleme ve ıslah gibi diğer faydacı iĢlevleri buna eklenmelidir104. dd.Yeni Sosyal Savunma Okulu : Yeni Sosyal Savunma AnlayıĢı ise ceza sorumluluğu bireysel sorumluluk duygusuna dayandırılmaktadır. Bireysel sorumluluk duygusunun varlığı veya yokluğu somut kiĢiliğe göre belirlenmekte, diğer bir deyiĢle kiĢi objektif hareketin somut kanun koğuĢturmasına bir araĢtırmanın tarafından konusu yasaklandığını uğrayacağını bilen kiĢinin yapılmaktadır. ve bu Yaptığı nedenle bireysel ceza sorumluluk duygusu taĢıdığı kabul edilmektedir. Belirtelim ki bu anlayıĢta bireysel sorumluluğun yoğunluğu, kiĢiye uygulanacak yaptırımın yönünü de belirlemektedir. Yeni Sosyal Savunma Hareketi‘ nde suçun karĢılığı ceza ve 103 104 emniyet tedbirlerine yer verilmekte, cezaya ıslah amacı Dolu Osman (2012 ) Suç Teorileri, Seçkin Yayınevi 4. Baskı s. 109-110 AktaĢ Sururi (2009) , Cezalandırmanın Amacı Üzerine , Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , C.VIII, S.1-2, s.25 57 yüklenmektedir. Bu amaca ulaĢabilmek için suçluların tedavisi önerilmektedir105. Cinsel sapkınlara gelince zaten iĢledikleri suçun herhangi bir mantığı ve düĢünsel arka planı olmadığı arzularının peĢinde koĢarak bu suçu iĢledikleri için bu tip suçlar rasyonel suçlar değildir. Dolayısıyla da arttırılan cezalar sapkın davranıĢı durdurmaya veya caydırmaya yetmeyebilir106. Yukarıda belirtilen cezanın uygulanması ile ulaĢılmak istenen amacın ne olacağını ortaya koyan bu teoriler ıĢığı altında kimyasal kastrasyon uygulamasının hukuki niteliğinin ceza mı yoksa güvenlik tedbiri mi olduğu konusundaki kiĢisel görüĢümüzü ,aĢağıda yine bu uygulamanın bir tedavi olup olmadığı yönündeki tartıĢmaları dile getirdikten sonra belirteceğiz. 2.6. KĠMYASAL KASTRASYONUN BĠR TEDAVĠ YÖNTEMĠ OLDUĞU GÖRÜġÜ Kimyasal kastrasyonun bir tedavi yöntemi olarak kabul edilip edilmeyeceği hususu da tartıĢmalıdır. Adli bir vakadan bağımsız olarak yani henüz herhangi bir cinsel saldırı suçu iĢlemeyen ancak parafili teĢhisi yapılan bireye bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilecek kimyasal kastrasyon konumuzun tamamen dıĢındadır. Elbette bu durumda kimyasal kastrasyon uygulamasının bir tedavi seçeneği olduğu söylenebilecektir. Gerçekten de kimyasal ve cerrahi kastrasyon, uzun süredir prostat kanserinde de tedavi olarak kullanılmaktadır. 105 Üzülmez Ġlhan(2001) Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair DüĢünce Hareketleri , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ,C.V, S.1-4 s.293 106 Dolu Osman,(2002) Suç Teorileri , Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s.109, 110 58 1941 yılında Huggins ve Hodges‘ un metastatik prostat kanserli hastalarda orĢiektomi ve östrojenlerle hastalığın gerilemesi ve hatta yok olmasını göstermelerinden bu yana medikal ve cerrahi kastrasyon erkeklerdeki en sık malignite olan prostat kanserlerin tedavisinde yer bulmaktadır. Yapılan çalıĢmalarda kastrasyon sonrası daha önce potent olanların % 47 -% 100 ünde erektil disfonskiyon geliĢtiği saptanmıĢtır. Cerrahi kastrasyona alternatif olarak (CPA ) kullanılan siproteron asetat sonrası daha önce potent olan erkeklerin iki yıl içinde % 92 sinde spontan ereksiyon kaybı , % 88 sinde de seksüel aktivite kaybı oluĢmuĢtur. CPA nın pedofil veya parafili gibi seks suçlularında kullanımı da ereksiyon üzerindeki negatif etkisinin bir göstergesi olmalıdır107. Kimyasal kastrasyon uygulamasının tıbbı bir takım rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılması ile cinsel sapkınlıkların tıbbı olarak tedavisinde kullanılması farklı konulardır. Zira cinsel sapkınlığa sahip olan kiĢiler suç iĢlemiĢ olabilecekleri gibi hiç suça karıĢmamıĢ kiĢiler de olabilirler. Dolayısı ile bu tür durumlarda uygulanacak dozun da kiĢiye göre değiĢebileceği bilimsel olarak bilinmektedir. Ayrıca cinsel suçların tedavisindeki baĢarı tartıĢmalı bir konudur. Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme eğilimin diğerlerine oranla daha yüksek olduğu görülmektedir108. Özellikle sapkın cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda yeniden suç iĢleme eğilimin yüksek oranda olduğu görülür. Üç yüz den fazla cinsel suçlunun yirmi beĢ yıldan uzun bir süre izlendiği bir izlem 107 Eyyüpoğlu Erkan Seyit, Sinanoğlu Orhun, Ekici Sinan, Aydın Memduh, Çek Mete , (2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi Kastrasyonun Neden Olduğu Apoptozun KarĢılaĢtırmalı Olarak Değerlendirilmesi, TC. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, cilt :4 Sayı:1 Mart 2012 s.6 108 Butcher N.James ,Mineka Kaknüs Yayınevi, s. 823 Susan, Hooley M.Jilly (2013 ) Anormal Psikoloji , 59 çalıĢmasında bunların yarısından fazlasının en az bir cinsel suçla daha suçlandığı görülmüĢtür109. Son yıllarda SSRI kategorisindeki antidepresanların parafil arzu ve davranıĢlarını azaltarak çeĢitli parafililerin tedavisinde yararlı olduğu ancak , cinsel suçluların tedavisinde yararlı olmadığı ortaya çıkmıĢtır. Cinsel suçlulara uygulanan en tartıĢmalı tedavi testislerin alınması ya da bazen kimyasal kastrasyon olarak adlandırılan hormon tedavisi Ģeklinde uygulanan kastrasyon yöntemidir110. ABD.‘ de MPA‘ nın tedavi edici etkisi sadece parafili teĢhisi konmuĢ kiĢiler bakımından kabul edilmiĢtir. Ancak bu uygulama standart tıbbi tedavi olarak kabul edilmediği gibi Amerika Doktorlar Birliği tarafından reddedilmiĢtir. Parafilyak olmayanlara karĢı hiçbir faydası olmadığı gibi parafilyaklar bakımından da eğer uygulama planında psikolojik destek verilmesi yoksa tartıĢmalıdır. Bir Ģahsa zorla MPA uygulaması, psikolojik destek verilmemesi durumunda bu o zaman faydası bunun yanında bir ceza olarak algılanmaktadır111. Anti soykatik ilaçların kullanılması ceza mıdır tedavi midir tartıĢmasında Amerikan Federal Mahkemesi bir test geliĢtirmiĢtir. Mahkeme ;.1-Ġlacın ispat edilmiĢ iyileĢtirici ve tedavi edici bir etkisi olması gerekir.2-Bu kabul edilen bir uygulama mıdır ? 3-Yan etkileri uzun vadeli faydalarına göre daha fazla mıdır ? yan etkileri aĢırı zararlı mıdır ? 4- Bu uygulama geniĢ ve kapsamlı bir psikoterapinin bir parçası mıdır ? sorularına verilen cevaplara göre uygulamanın niteliği hakkında karar vermektedir112. 109 Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 823 110 Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 825 111 Simpson , a.g.e. s.9 112 Simpson, age s.9 60 Cinsel suçluların terapileri tipik olarak aĢağıdaki dört hedeften en az birine yönelik olmalıdır. Cinsel uyarılma örüntülerini değiĢtirmek, yetiĢkin partnerlerle daha uygun cinsel etkileĢim kurabilmeleri için biliĢsel ve sosyal becerilerini değiĢtirmek, yeniden suç iĢleme olasılığını arttıran alıĢkanlık ve davranıĢlarını değiĢtirmek, ya da cinsel dürtüyü azaltmak. Diğer psikolojik tedaviler yeniden cinsel suç iĢleme olasılığını azaltmaya yöneliktir. BiliĢsel yeniden yapılandırma terapisi cinsel suçlunun cinsel tacizde rol oynayabilecek biliĢsel çarpıklıklarını ortadan kaldırmayı amaçlar113. Cinsel suç failine, kimyasal kastrasyonla beraber geniĢ kapsamlı bir psikoterapi düĢünülmesinde hiçbir sakınca yoktur. Ancak kimyasal kastrasyonun adli bir vakada salt tedavi olarak değerlendirilebilmesi hukuken mümkün olmayacağı düĢüncesindeyim. Zira bireylerin kendi sağlıkları hakkında tedavi olup olmamaya karar verme diğer bir deyiĢle tedaviyi reddetme hakkı vardır. Tedavi olmayı kabul ettiğinde dahi uygulanacak yöntemler ve sonuçları hakkında tam olarak bilgilendirme ve aydınlatılmıĢ rızasının alınması zorunluluğu vardır. Modern anlamda hasta hakları altında tanımlanan insanlığın ortak akıl ve vicdanının ürünü olan bu değerler, sağlığını koruyup geliĢtirme, sağlık politikalarının oluĢumuna katılım ve denetleme, saygı ve Ģefkat görme, hizmetten genel ve eĢit olarak yararlanma, hekimini ve sağlık kurumunu seçme özenle ve doğru teĢhiĢ ve tedavi olma, bilgilenme tıbbı kayıt ve dökümanlara ulaĢma , aydınlatılmıĢ onam verme, tedaviyi reddetme, tıbbı araĢtırmalardan korunma, eğitim çalıĢmalarına katılmaya zorlanmama, güvenlik ve konfor içerisinde hizmet alma , moral ve manevi destek alabilme, refakatçi ve ziyaretçi bulundurma, gizliliğin korunması, Ģikayetçi olma ve zararını tazmin 113 Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823 61 etme ile onurlu biçimde ölme hakkı olarak baĢlıklar halinde sıralanabilir114. Tıbbi müdahale, amacı teĢhis, tedavi veya koruma olsa da temelde hastanın vücuduna yapılan bir müdahaledir ve hukuka uygunluğu için gerekli olan yasal Ģartlar gerçekleĢmediği takdirde hukuka aykırı fiil niteliğinde kalacaktır. Hukuka aykırılığın giderilmesindeki en önemli Ģartlardan birisi ise tıbbı müdahalenin ilgilisi olan hastanın rızasıdır. Hekim hastanın rızasını alabilmek için ve ayrıca bu rızanın da hukuken geçerli olması ve tıbbı müdahalenin hukuka uygunluğunun sağlanması için hastayı bilgilendirmeli yani onu aydınlatmalı neye niçin ve ne Ģekilde rıza göstermiĢ olacağını açıklamalıdır. Ancak bu sayede hastadan alınan rıza hukuken geçerli olacak ve etki doğuracaktır115. Kimyasal kastrasyonu tedavi olarak değerlendirmek, mutlak surette hükümlünün aydınlatılmıĢ rızasının alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca kimyasal kastrasyonun tedavi baĢlangıç noktası teĢkil ederek daha olarak nitelendirilmesi ilerleyen aĢamalarda bir pedofil bireylerin aslında hasta oldukları dolayısı ile de suç iĢledikleri durumlarda dahi onlara hürriyeti bağlayıcı cezalar verilmemesi , en fazla tedavi kapsamına alınmaları gerektiği sonucunu doğurabilir. 114 Özlü Tevfik, Hasta Hakları (Amacı, Gerekçesi, Tarihsel Arka Planı ) (2007) Haksay Yayınları, Hasta Hakları Türk Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, KTÜ Hasta Hakları ve AraĢtırma Merkezi & Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi, s.4 115 Çakmut Sorumluluk Özlem Yenerer, (2009) Tıbbı Müdahaleden Kaynaklanan Hukuki Sempozyum, 16-17 Ocak 2009 Mersin Barosu ( Sağlık Hukukunun Temel Esasları ve Özellikle AydınlatılmıĢ Onam ) s.8 62 Günümüz ceza hukuklarında halen kusur sorumluluğu esasını savunan ve cezaya genel önleme ve özel önleme , yapılan kötülüğün karĢılığını verme amacı yükleyen klasik teorinin ilkeleri hakimdir116. Bazılarına göre cinsel suçlulara tedavi olanakları sunmak etik dıĢıdır. Bununla birlikte bunun doğru olması için tedavinin etkili olması gerekir ki günümüzde bunu kesin olarak söyleyemiyoruz. Dolayısı ile kimilerine göre de bu alanda ilerleme kaydedebilmek için rastgele kontrollü denemelerin yapılması zorunludur117. Bu alandaki araĢtırmaların diğer bir zorluğu da birçok çalıĢmada sonuç değiĢkenin cinsel suçlunun izlem süresince baĢka bir cinsel suç iĢleyip iĢlememesine bağlıdır. ĠĢlenen çoğu cinsel suçun cezasız kalması tedavinin görünürdeki etkisini abartıp cinsel suçluların tehlikesinin küçümsenmesine neden olabilir118. Suçu hükümlünün önleyici güvenlik rızasının tedbirlerinin alınmasına uygulanması ihtiyaç ve için zorunluluk bulunmamaktadır. Aksi durumda hükümlünün rızasının olmadığı her adli vakada kimyasal kastrasyon uygulamasının yapılamayacağı neticesi doğar ki bu da suçu önleyici güvenlik tedbirlerinin ruhuna ve amacına aykırı olur. Bu itibarla kimyasal kastrasyon, ceza verilmesini gerektiren bir adli vakada tedavi olarak değerlendirilmez. 116 Üzülmez Ġhsan (2001) Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair DüĢünce Hareketleri, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , C.V, S.1, s.293 117 Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823 118 Butçher ve diğerleri, a.g.e. s. 823 63 2.7. SUÇU ÖNLEYĠCĠ BĠR GÜVENLĠK TEDBĠRĠ OLARAK KĠMYASAL KASTRASYON UYGULAMASININ CEZA ĠLE ARASINDAKĠ FARKLAR Kimyasal Kastrasyonun olduğu hususun suçu önleyici bir güvenlik daha iyi anlaĢılabilmesi bakımından tedbiri güvenlik tedbirlerinin ne olduğu ,ceza ile güvenlik tedbirleri arasındaki farkların çok kısaca incelenmesinde fayda vardır. Güvenlik Tedbiri : Suçludaki tehlikelilik durumuyla orantılı olarak hükmedilen ve asıl olarak sosyal savunma amacına yönelmiĢ bulunan müeyyideler Ģeklinde tanımlanması mümkündür. Günümüzde ceza hukukunda güvenlik tedbirine yer vermeyen bir doktrin veya ceza kanunu bulunmamaktadır. Gerçekten bir tedbir kiĢinin iyileĢtirilmesini ön planda tutmuĢ olabileceği gibi toplumu korumak ve kiĢiyi toplum bakımından zararsız hale getirmek de tedbirin getiriliĢ amacında dikkate alınmıĢ olabilir. Ayrıca bir tedbirin amacı hem kiĢinin iyileĢtirilmesi ve hem de toplumun tehlike teĢkil eden kiĢiden koruması olabilir ki burada her iki amacın birlikte olduğu görülür119. Güvenlik tedbirleri , kiĢiyi topluma kazandırmak (ıslah ) bir daha suç iĢlemesini önlemek suretiyle toplumu tehlikeden korumak düĢüncesiyle yargısal bir hükümle verilen ve hükümlünün hak ve özgürlüğü üzerinde sınırlamalar yapan kurallardır120. Güvenlik tedbirlerinin sosyal tepkinin iki Ģeklinden birisini oluĢturan önleyici koruma tedbirinden ibaret olduğu söylenebilir. Toplumun önleyici bir koruma tepkisi olarak güvenlik tedbiri, sorumluluk Ģartlarını taĢısın veya taĢımasın suçlu tehlikelilik hali 119 Çolak Haluk, Altun Uğurtan , Güvenlik Tedbirleri ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Yaptırım Teorisindeki Yeri, çevrimiçi:www.yayın.adalet.gov.tr son eriĢim tarihi 23.3.2013, s.2 120 Günay Erhan, (2006) Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun ve Ġlgili Mevzuat, Seckin Yayınevi, 1. Baskı s. 27 64 arz ediyorsa onun hakkında bir tedavinin, iyileĢtirmenin gerektiği felsefesine dayanmaktadır. Bu sebeple bazı yazarlar güvenlik tedbirinin, ahlaki, manevi düĢüncelere dayanmayan ve tehlike hali arz eden kiĢilerin suç iĢleme açıklamaktadırlar, ihtimalini karĢılayan kurum olduğunu burada amaç önleme olup ödetme veya korkutma değildir121. Kusurun derecesi ile orantılı olarak uygulanması gereken cezalar her zaman ceza hukukundan beklenen önleme görevini yerine getiremezler, iĢte bu durumlarda tek amaçları fiil ve failin kiĢiliğinden kaynaklanan tehlikelilik halinin önlenmesi olan failin eğitilmek tedavi edilmek veya koruma altına alınmak suretiyle yapılan ve güvenlik tedbirleri adı verilen müdahaleler ile cezanın tamamlanması gereklidir122. Cezalar ve Güvenlik Tedbirlerinde kanunilik ilkesi geçerlidir, her iki kurum da kanunla ihdas edilir. Her iki kurum da, ancak bir suç iĢlenmesi durumunda ve sadece ceza mahkemesi kararı ile hükme bağlanır. Ancak güvenlik tedbirlerinin uygulanması için hükümlünün kusurlu olup olmadığına bakılmaz çünkü güvenlik tedbirlerinde asıl olan cezalandırmak veya ödetmek değil sadece toplumu korumak ve suçu önlemektir. 29.12.2004 tarihli Resmi Gazete‘ de yayınlanan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanunun Temel Ġlkeler baĢlıklı ikinci bölümün ― Ġnfazda Temel Amaç‖ baĢlıklı 3 maddesinin 1. Fıkrası ( ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaĢılmak istenilen temel amaç öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç iĢlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karĢı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleĢmesini teĢvik etmek, üretken ve kanunlara nizamlara ve 121 Çolak Haluk, Altun Uğurtan , a.g.e. s.2 122 Günay, age. s.27 65 toplumsal kurallara saygılı sorumluluk taĢıyan bir yaĢam biçimine uyumunu kolaylaĢtırmaktır. Maddenin gerekçesi ; madde genel olarak cezaların infazı ile ulaĢılmak istenilen temel amaç ve hedefleri belirtmek üzere düzenlenmiĢtir. Madde de infazda temel amacın suçluyu infaz yolu ile ayrıca cezalandırmak veya ondan öç almak olmadığı açıklanmaktadır. Böyle olunca toplumu suça ve suçluya karĢı korumak hükümlüyü yeniden suç iĢlemesini sosyalleĢtirmek ve buna engelleyici teĢvik etmek etkenleri güçlendirerek piĢmanlık göstermesini sağlamak, üretken hukuka ve toplumsal kurallara saygılı sorumluluk taĢıyan ve bir yaĢam biçimine uyumunu kolaylaĢtırmak temel amacı oluĢturmaktadır. Bu hedef ve amaçlar hükümlünün üretken bir toplum iĢtirakçisi haline gelmesi, toplumsal kurallara ve kanun ve nizamlara saygılı bir kiĢilik kazanması ve sorumluluk taĢıyan bir yaĢam biçimine uyumun kolaylaĢtırılması amacına yönelik olup maddede bu husus vurgulanmaktadır123. Cinsel suçların tekrarlanmasını önlemek için baĢka yöntemler de mevcut olmasına rağmen kimyasal kastrasyon ekonomik olması sebebiyle tercih bindirilmiĢ bir en düĢük sebebidir. Hapis cezası, vergi ödeyen kesime yüktür. Öte yandan cezaevindeki bir suçlunun yıllık maliyeti, kimyasal kastrasyonda bir yılda kullanılan malzemelerin masrafından çok daha fazladır. Kimyasal kastrasyon bu konuda toplum huzurunu sağlaması açısından en ucuz yöntem olmasına rağmen , daha pahalı bir yöntem olan hapis cezasının insanları daha çok tatmin ettiğini söyleyebiliriz124. 123 Günay Erhan , a.g.e. 124 Pitula, a.g.e. s.14 s. 31 66 2.8. 5237 SAYILI TÜRK CĠNSEL SUÇLAR HAKKINDAKĠ CEZA KANUNUNDAKĠ DÜZENLEME 5237 sayılı TCK nın Ġkinci Kitabının ―KiĢilere KarĢı Suçlar ‖ a yer veren Ġkinci Kısmının ―Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ― baĢlıklı Altıncı Bölümünde düzenlenen Çocukların Cinsel Ġstismarı (TCK 103 madde ) ve ―ReĢit Olmayanla Cinsel ĠliĢki (TCK 104 md ) ― Suçlarıyla çocuklara yönelik cinsel fiiller yaptırım altına alınmıĢtır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘ nun Altıncı Bölümü Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar baĢlığını taĢımaktadır. Cinsel Saldırı baĢlıklı madde 102 hükmü 1.)Cinsel davranıĢlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kiĢi mağdurun Ģikayeti üzerine iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 2.)Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması sureti ile iĢlenmesi durumunda yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eĢe karĢı iĢlenmesi halinde soruĢturma ve koğuĢturma yapılması mağdurun Ģikayetine bağlıdır. 3.)Suçun a.) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kiĢiye karĢı b.) Kamu görevinin veya hizmet iliĢkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak sureti ile c.) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı iliĢkisi içinde bulunan kiĢiye karĢı d.) Silahla veya birden fazla kiĢi tarafından birlikte ĠĢlenmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında arttırılır. 4.)Suçun iĢlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kiĢi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır. 67 5.)Suçun sonucunda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması halinde on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur 6.)Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapis cezasına hükmolunur. Çocukların Cinsel Ġstismarı baĢlıklı 103 maddesi hükmü 1.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kiĢi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden ; a.) OnbeĢ yaĢını tamamlamamıĢ veya tamamlamıĢ olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği geliĢmemiĢ olan çocuklara karĢı gerçekleĢtirilen her türlü cinsel davranıĢ b.) Diğer çocuklara karĢı sadece cebir , tehdit, hile veya iradeyi etkileyen baĢka bir nedene dayalı olarak gerçekleĢtirilen cinsel davranıĢlar anlaĢılır. 2.) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması sureti ile gerçekleĢtirilmesi durumunda sekiz yıldan onbeĢ yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 3.) (değiĢik 29.6.2005-5377/12 md ) Cinsel istismarın üst soy ikinci veya üçüncü derecede kan hıĢmı üvey baba evlat edinen vasi , eğitici öğretici bakıcı sağlık hizmeti veren veya korumu ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kiĢiler tarafından ya da hizmet iliĢkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kiĢi tarafından birlikte gerçekleĢtirilmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır. 4.) Cinsel istismarın birinci fıkranın a bendindeki çocuklara karĢı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleĢtirilmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır. 5.) Cinsel istismar için baĢvurulan cebir ve Ģiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde ayrıca kasten yaralama suçuna iliĢkin hükümler uygulanır. 6.) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde onbeĢ yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. 68 7.) Suçun mağdurunun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapis cezasına hükmolunur. 2.9. EDĠLEN T.B.M.M. ADALET KOMĠSYONU’ NDA KABUL BAZI KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR KANUN TEKLĠFĠ KANUNU VE 5275 SY. TEDBĠRLERĠNĠN ĠNFAZI ĠLE 5237 SY. TÜRK CEZA CEZA VE HK. KANUNDA GÜVENLĠK YAPILMASI DÜġÜNÜLEN DEĞĠġĠKLĠKLERĠN ĠNCELENMESĠ TBMM Adalet Komisyonu‘nun kabul ettiği ―Bazı Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ‖ metninde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘ nun yanı sıra 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun‘da da cinsel suçlarla ilgili olarak yapılması önerilen değiĢiklikler bulunmaktadır. Buna göre 5275 sayılı Yasa‘nın 108 maddesinin baĢlığına (mükerrirler ) ibaresinden sonra gelmek üzere ( ve tehlikeli suçlulara ) ibaresi eklenecektir125. Kanun teklifinin kimyasal kastrasyon konusunda öngördüğü diğer düzenlemeler Ģu Ģekildedir: ‘Türk Ceza Kanunu‘nun 102 maddesinde tanımlanan cinsel saldırı suçunun nitelikli hallerinden 103. Maddesinde tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan veya 104. Maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan reĢit olmayanla cinsel iliĢki suçunun nitelikli halinden hapis cezasına mahkum olanlar, hakim kararı ile cezanın infazı sırasında ve koĢullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde 125 Centel Nur, (2011) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı Suçu ve Cinsel Suçlar DeğiĢiklik Tasarısının Değerlendirilmesi, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi 04.Mayıs 2011 tarihinde yapılan Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ve Yeni YaklaĢımlar Sempozyumunda tebliğ olarak sunulmuĢtur. s. 288 69 a.)Testosteron etkisini önemli ölçüde azaltıcı tedaviye tabi tutulabilirler. b.)Tedavi amaçlı programlara katılmakla yükümlü kılınabilirler. e.)Çocuklarla bir arada bulunmayı gerektiren bir ortamda çalıĢmaktan yasaklanabilirler. f.)Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanabilirler Bu değiĢiklikle metninde güvenlik tedbiri olarak cinsel suç failleri hakkında testosteron etkisini önemli ölçüde azaltan tedavi öngörülmektedir. Hakim cezanın infazı sırasında ve koĢullu salıverilme halinde denetim süresi içinde cinsel suç faillerine bu tedavinin uygulanmasına karar verebilecektir. Kamuoyuna hadım etme cezası olarak yansıyan ve yoğun tartıĢmalara yol açan bu iĢlem, değiĢiklik teklifinde tedbir olarak nitelendirilmektedir126. 2.10. KĠMYASAL KASTRASYON KĠMLERE UYGULANMALIDIR Kimyasal kastrasyonun hangi tür suçları iĢleyen cinsel saldırganlara uygulanacağı konusunda isabetli bir karar vermek için özellikle çocuklara yönelik cinsel saldırılar ve failleri hakkında kısa da olsa ön bilgi verilmesini gerekli kılmaktadır. Bu konudaki kanuni düzenlemeleri yukarıda belirtmiĢtik. Cinsel istismar psikososyal geliĢimini tamamlamamıĢ veya yaĢı küçük olan bir çocuğun bir yetiĢkin tarafından cinsel stimulasyon için kullanılmasıdır. pornografiden Genital ırza bölgeleri geçmeye elleme, kadar çok teĢhircilik, geniĢ röntgencilik, yelpazedeki tüm davranıĢları kapsamaktadır. Cinsel istismar geliĢmiĢ ülkelerde fiziksel istismara göre daha sık rastlanan istismar türüdür. Fakat mutlaka Ģiddet içermesi gerekmez127. 126 Centel, a.g.e. s.289 127 Aydın Murat, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı ve ReĢit Olmayanla Cinsel iliĢki 70 Çocukta cinsel istismar için literatürde pek çok terimin kullanıldığı görülmektedir. Ancak bunlar bazen birbirine karıĢmakta ve yeterli spesifik bir tanımlama getirmemektedir. Olguların sınıflandırılmasında bazen karıĢıklıklar yaĢanmaktadır. Çok sayıda tanımın olması nedeniyle karıĢıklığı ve tutarsızlığı önlemek amacıyla NCCAN ( Amerikan Ulusal Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali Merkezi ) 1991 de yayınladığı aĢağıdaki tanımı benimsenmiĢtir. Çocuk ve eriĢkin arasındaki temas ve iliĢki o eriĢkinin veya baĢka birinin cinsel stimülasyonu için kullanılmıĢsa çocuğun cinsel istismarı olarak kabul edilir. Cinsel istismar diğer bir çocuk tarafından eğer bu çocuğun diğeri üzerinde belirgin bir gücü veya kontrolü söz konusuysa veya bariz bir yaĢ farkı varsa da gerçekleĢtirilebilir128. Cinsel sömürü istismar yerine sıklıkla kullanılan bir baĢka terimdir. Gerçekten de bu terim son derece doğrudur, çünkü bu çocuklar veya yetiĢkinler giderek geliĢmekte olan kiĢilikleri hiçe sayılarak ve hiçbir seçim hakkı verilmeksizin iliĢkiye zorlanmakta ve sömürülmektedir. Cinsel sömürü de cinsel istismarla özdeĢ olarak kullanılan bir terimdir. Cinsellik yoluyla para kazanmayı da içerir. Çocuk ve adolesanlar sömürüye maruz kalırlar, çünkü cinsel istismar onların geliĢimsel olarak belirlenmiĢ bedenleri üzerindeki kontrollerini kendi tercih haklarını elinden alır ve kurbanı ile istismarcıyı aynı düzeyde bir cinsel partner haline getirir129. Çocuğun cinsel istismarı, çocuk ve eriĢkin arasında temas ve iliĢkinin o eriĢkin veya baĢka birinin seksüel stimülasyonu için kullanılması Ģeklinde de tanımlanmaktadır130. 128 129 130 Suçu, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, s. 20-21 Polat Oğuz (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, s. 46 Polat , a.g.e. s. 93-94 Topuzoğlu YaĢar, (2004) Mağdur Çocukların Hukuksal Konumu, Çocuk Hakları Merkezi Meslek Ġçi Eğitim Semineri ÇalıĢma Notları, İstanbul Barosu Yayınları. 1. Basım, s.37 71 En çok tartıĢılan konulardan birisi de çocuk yaĢta evliliğin ve zoraki evliliğin bir Ģekilde çocuğun cinsel sömürüsünün ticareti olduğu ve bunun toplumda kabul edilir boyuta dönüĢtürüldüğü Ģekli olduğu hakkındadır. 9 ile 18 yaĢ arasında olan birisiyle dünyada bir çok ülkede anlaĢarak evlenmek onu cinsel eĢ olarak almak mümkündür. Böyle evliliklerde çocuğun ailesi , çocuğun bir cinsel eĢ olarak kullanılması için onu çeyiz elde etmek ve veya buna benzer nedenlere bağlı olarak verir131. Gerçekten de Uluslararası Stratejik AraĢtırmalar Kurumu (USAK ) tarafından hazırlanan rapora göre dünyada çocuk gelinlerin en yüksek oranda rastlanan ülkeler sıralamasında Türkiye, Avrupa ülkeleri olarak değerlendirilen ülkeler arasında erken evlilik oranı % 17 olan Gürcistan‘ın arkasından % 14 oranı ile ikinci sırada görülmektedir132. 1996 yılında Çocukların Cinsel Açıdan Sömürülmesine KarĢı Dünya Kongresi‘nde Ģu tanım ortak görüĢle kabul edilmiĢtir. Çocukların cinsel açıdan sömürülmesi çocuk haklarının çok ciddi ihlalidir. Çocuğa veya üçüncü kiĢilere para ve benzeri Ģeylerin verilmesi karĢılığında çocuğun yetiĢkin tarafından cinsel olarak taciz edilmesidir. Çocuk cinsel ve ticari bir obje olarak görülür. Çocukların cinsel açıdan sömürülmesi çocuğa Ģiddet uygulamaktır ve günümüzde köleliğin bir çeĢidi sayılır. Çocukların cinsel açıdan sömürülmesi aĢağılayıcı, onur kırıcı ve çocuğun hayatını tehdit eden sonuçlar doğurur .BaĢlıca üç tip cinsel sömürü vardır. FuhuĢ, pornografi, çocukların cinsel sömürü amacıyla kaçırılması . Diğer tür sömürülerin arasında çocuk seksi turizm ve erken evlilik de bulunmaktadır133. 131 132 Polat Oğuz (2007) Çocuk Pornografisi, Nokta Kitap, Ġstanbul s. 23 ntv.web sitesinden 12.04.2003 tarihinde alınmıĢtır. ―Türkiye Çocuk Gelinde Avrupa Ġkincisi BaĢlıklı haber metni . 133 Polat,(2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar, Seçkin Yayınevi , s.209 72 Çocuk istismarı terimi güdüleyen faktörlerin cinsel olduğu veya olmadığı fakat kesinlikle bir cinsel bileĢenin mevcut olduğu davranıĢlar ve durumları anlatır134. Türkiye‘de 2007 yılında kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk bildirimi geldiği, yapılan çalıĢmalarla bunlardan 6.350.sinin bulunduğu ve 2007 yılı sonu itibariyle aranmakta olan 833 kayıp çocuk olduğu (bilinen ) görülmektedir. Bunlar ve organize suç örgütlerinin ikna ederek evinden götürdüğü kayıt dıĢı çocuklar daha sonra karĢımıza sorun olarak çıkabilirler. Türkiye‘de kayıp çocuk sayısının 15.0cak 2008 itibari ile 1446 olduğu belirtilmiĢtir. Dünyada her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısının da kız çocuğu olduğu tahmin edilmektedir135. Çoğunlukla istismar edici kiĢilerin erkek olduğu görülmektedir. En önemli boyutlardan birisi de olayların bildirilmemesidir. % 50 ye yakın olgu bildirilmemektedir136. Ağır cinsel suçlar alanında ve her Ģeyden önce çocukların cinsel suiistimali suçlarında istatistiki sayılar yanlıĢtır. Eğer bir örnek vermek gerekirse çocukların suiistimali dolayısı ile Almanya‘ da yapılan yıllık ortalama 16.000 ihbarın, genel suçluluk çerçevesinde görüntüsü gerçek durum karĢısında hemen hemen önemsizdir137 YetiĢkin cinsel suçluların çoğu, sapıcı davranıĢlara ergenlik döneminde baĢlamaktadırlar, cinsel yönden saldırgan olan genç bir 134 Polat Oğuz, (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı Önleme ve Rehabilitasyon 2, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı , s.194 135 T.C. BaĢbakanlık Ġnsan Hakları BaĢkanlığı (2008) Kayıp Çocuklar Raporu, 25.Temmuz 2008, GiriĢ kısmı s. 1, 3 136 Stilo Leo (2005) Çocuklar Suç ve Ceza 4, Çocuk Pornografisine KarĢı Avrupa Birliğinin Müdahalesi 22.aralık 2003 tarihli 2004/68 GAL Konseyin Çerçeve Kararı Hakkında Bir Yorum, Birinci Baskı, s.474 137 DemirbaĢ Timur, (2012) Kriminoloji , Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s.283 73 erkeğin yeniden sosyalleĢtirilmemesi halinde yaĢamı boyunca ortalama 300 kadar cinsel suç iĢleyebileceği tahmin edilmektedir138 A.B.D.de cinsel saldırı davalarında yargılanan ve haklarında mahkumiyet kararı verilen cinsel saldırganları inceleyen uzmanlar dört değiĢik cinsel saldırgan tesbit etmiĢlerdir. Bu gruplar arasında sadece parafilyak cinsel saldırganların kimyasal kastrasyondan bir fayda görebilecekleri ileri sürülmüĢtür. Cinsel saldırganların iĢledikleri suça bakıĢ açıları dikkate alınarak yapılan bu gruplandırmada ; 1.)Bu hareketin bir suç olduğunu kabul etmeyenler 2.)Hareketin suç olduğunu kabul edenler ancak suç iĢlemenin nedenini, kendi kusuru değil de çevresel faktörler olarak gösterenler, örneğin alkol, uyuĢturucu, yoğun stres altında olmak gibi 3.)Cinsel motivasyonla değil de kızgınlık ve güç göstermek amacı ile yapanlar 4.)Cinsel güdüleri ile cinsel saldırı eyleminde bulunanlar yani parafilyaklar. Sadece cinsel güdüleri ile cinsel saldırı eyleminde bulunan kiĢilerin MPA tedavisinden yararlanabileceği kabul edilmektedir139. Diğer durumda olanların ise MPA tedavisinden fayda görmedikleri dolayısı ile bunlara yönelik kimyasal kastrasyon uygulamasının yararlı bir sonuç doğurmayacağı belirtilmektedir140. Florida Yüksek Mahkemesi Browning -Eyalete KarĢı Davasında, bir insanın her türlü tıbbı tedaviyi reddetme veya kabul etme kendi beden bütünlüğü üzerinde karar verme hakkına sahip olduğunu kabul ederek hayatı uzatma, daha iyi yaĢamasını sağlama gibi gerekçelerle kiĢinin iradesi dıĢında vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı yönünde karar vermiĢtir. Mahkeme bu kuralın ancak belirli Ģartlarla istisnai 138 139 DemirbaĢ, a.g.e. s.284 Simpson a.g.e. s. 14 140 Simpson a.g.e. s. 14 74 olarak değiĢtirilebileceğine diğer bir deyiĢle bir kiĢiye rızası dıĢında ilaç verilmesine ve zorla tedavi edilmesine hükmedilebileceğine kararlaĢtırılmıĢtır. Mahkemece aranan 1.) Hayatın korunması Suçsuz üçüncü Ģahısların korunması mesleğinin ahlaki bütünlüğünün de 2.) 3.) intiharın önlenmesi 4.) Tıp korunması Ģartlarının oluĢması halinde kiĢiye zorunlu tedavi uygulanabilecektir141. Kangal tarafından cinsel suç failleri psiĢik bakımından üçlü bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadırlar 1.hafif zayıflık derecesinde genellikle zihinsel bir yetersizlik sunan ve duygusal alanda içe kapalı ve güçsüz kiĢilikler 2.kimlik bunalımıyla sınırlı kiĢilik bozuklukları ve önemli derecede kendine saygı eksikliği gösteren kiĢiler, 3.normal ve dengeli zihinsel bir düzeye sahip ancak sapkın yapı gösteren kiĢiler Cinsel karakterli suçlarda tekerrür fiziksel bütünlüğe yönelik diğer saldırılardan farklı olarak mağdurun kimliğinin göz önünde bulundurulmamasıyla kendini belli etmektedir. Tekerrür niteliği taĢıyan bu eylemlerin aynı mağdurlara veya baĢka mağdurlara yönelmesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Dolayısı ile kimyasal kastrasyon uygulaması hakkında karar verirken mağdurun nitelikleri değil, failin nitelikleri ve özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Fransa‘ da 1997 yılında adli sicil kayıtlarına dayanılarak gerçekleĢtirilen bir çalıĢmaya göre ırza geçme ve ırza tasaddi suçlarından sabıkalı kiĢilerin dört üçü hapis cezasının infazını takip eden üç yıllık bir süre içerisinde aynı nitelikte yeni bir suç iĢlemektedir. Cinsel bir suçtan dolayı hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilen kiĢi, konulduğu ceza infaz evinde yeniden toplumsal bir birey haline gelememektedir. Hatta anti sosyal kiĢiliği burada daha da pekiĢmektedir142. Cinsel suç failleri içinde itiyadi suçlu profilini sergileyen hürriyeti bağlayıcı cezalarla ıslahı mümkün olmayan, toplum için tehlike hali arz eden pedofilik hükümlüler için kimyasal kastrasyon 141 142 Simpson, a.g.e. s. 15 Kangal, a.g.e. s.31 75 uygulaması gerekli olduğu belirtilmektedir. Ancak sorun Ģu ki cinsel saldırganın pedofilik olup olmadığı hususunu tesbiti ve teĢhisi oldukça zordur. Pedofili bozukluğu ; A. En az altı aylık bir süre boyunca ergenlik öncesi çocuk yada çocuklarla (genellikle 13 yaĢında ve daha küçük olanlarla ) cinsel etkinlikte bulunmakla ilgili, yineleyen cinsel yönden uyarıcı yoğun düĢlemler, cinsel itkiler ya da davranıĢlar B.KiĢi bu cinsel itkilere göre davranmıĢtır ya da cinsel itkileri ya da düĢlemleri klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da kiĢiler arası güçlüklere neden olur. C . KiĢi en azından 16 yaĢındadır ve A tanı ölçütünde sözü edilen çocuk ya da çocuklardan en az beĢ yaĢ daha büyüktür143. Ceza Hukuku Sistemlerinin pedofilleri tiplerine göre farklı usullere tabi tutması gerektiği örneğin tedavisi zor olan ve çocuklarla cinsel iliĢkiyi kimliklerinin bir parçası olarak kabul eden sabit pedofillerin toplum için daha fazla tehlike oluĢturdukları belirtilmektedir144 Bugün çocuklara yönelik cinsel saldırıda bulunan bireyleri sınıflandırma giriĢimlerinden hiç biri yeterli değildir. Üzerlerinde uzlaĢma olmasa da çocuğa yönelik cinsel saldırıda bulunanlar için yaygın olarak kullanılan sınıflandırma Groth tarafından geliĢtirilmiĢtir. Öncelikli cinsel yönelimi çocuklar olan takılmıĢ çocuk tacizcileri ile öncelikli cinsel yönelimi karĢı cins yetiĢkinler olan gerileyip tacizde bulunan çocuk tacizcileri olmak üzere iki gruba ayrılır. TakılmıĢ çocuk tacizcileri : YaĢıtları olan eriĢkin cinsel partnerlerle yeterli iletiĢim kurabilme düzeyindeki cinsel olgunlaĢmaya hiçbir zaman ulaĢamamıĢ ve güçlü sürekli Ģekilde çocukları tercih eden kiĢilerdir. Bu grup genellikle olgunlaĢmamıĢ, çocukla çocukça iletiĢim kuran , eriĢkinlerle iliĢkiyi tehdit edici gören, reddedilme ve yetersiz performans gösterme korkusu yaĢayan kiĢiler olarak tanımlanmaktadır. Regrese çocuk 143 DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı , Çevr. Köroğlu Ertuğrul, Amerikan Psikiyatri Birliği, Hekimler Yayın Birliği , s.345 144 SavaĢçı a.g.e. s 38 76 tacizcileri ise normal cinsel yaĢantısı ve yaĢına uygun eriĢkin partnerlerle iletiĢimi olan bireylerdir. Bu bireyler diğer grubun aksine çocuğa bir eriĢkin gibi davranırlar ve çocuğun daha yüksek düzeyde bir olgunluk ve deneyime sahip olduğunu düĢünürler. Regrese olanlar DSM III ün pedofil kriterlerine uymazlar. TakılmıĢ olan saldırganlar DSM III ün pedofili kriterlerini karĢılarlar, onlar cinsel partner olarak çocukları tercih ederler ve kendilerini onlarla özdeĢleĢtirirler145. Tercihsel çocuk tacizcilerinin dört temel karakteristiği vardır. 1.uzun süreli ve devamlı bir davranıĢ paterni, 2.cinsel obje olarak çocukları tercih etme, 3.mağdurları elde etmek için çok iyi geliĢtirilmiĢ teknikler, 4.cinsel fantazilerin çocuklar üzerine odaklanması146. Pedofillerin genel özellikleri 1.)Pedofilleri diğer çocuk istismarcılarından ayıran en önemli özellikleri çocuklara karĢı hissettikleri cinsel dürtülerin ve bu dürtüler doğrultusunda çocuklara yaptıklarının yanlıĢ olduğunu düĢünmemeleridir. Çarpık bir iç dünyasına sahiptirler. Çoğu pedofil kendi davranıĢlarını durdurulamayacak, engellenemeyecek istem dıĢı hareketler olarak görmektedir. Bu düĢünceye dayanmak kendilerini yaptıkları hareketlerin zorunlu bir katılımcısı olduğuna inandırmaktadır. Kendilerini kurban olarak gördüklerinden çocuklara yaptıklarından ötürü piĢmanlık yada sorumluluk duymamaktadırlar147. Tercihsel çocuk tacizcileri tanımı, klasik tanımlamada pedofili karĢılamaktadır. Ancak pedofili yerine böyle bir gruplandırmaya gidilmiĢtir. Çünkü pedofillerin hepsi çocuk tacizcisi değildir. Bir kısmı hiçbir zaman çocuğa saldırıda bulunmaz. Oysa tercihsel çocuk tacizcileri, pedofillerin saldırıda bulunan grubunu oluĢturur. Durumsal çocuk tacizcileri, tercihsel çocuk tacizcilerinden sayıca çoktur. Ancak durumsal çocuk tacizcileri yaĢamları boyunca bir kaç çocuğa Gölge Belma Z.( 2005) Cinsel Saldırıda Etkili Faktörler ve Suçlu Profili , Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü , Ġstanbul s.35,36 146 Gölge, a.g.e. s.44 147 Alay , Polat, Pedofil Nedir ? Ne Değildir ?(2012) Türkiye Biyoetik Derneği, s. 209 145 77 istismarda bulunur. Oysa bir tercihsel çocuk tacizcisi yaĢamı boyunca on, elli, yüz veya bin çocuğa tacizde bulunur. Abel , 561 cinsel saldırgan ile yaptığı çalıĢmasında evin dıĢındaki genç erkek çocukları hedef alan pedofillerin çok yüksek oranda suç iĢlediklerini bulmuĢtu148. Aslında kimyasal kastrasyon uygulayarak da bir pedofili yaptığının yanlıĢ olduğuna ikna edebilmek mümkün değildir. Onun eylemindeki yanlıĢlık, sadece eylemin kanunlarda suç sayılmasından kaynaklanmamaktadır, daha en baĢtan insan olmaktan kaynaklanan, salt insan olmakla kendiliğinden var olan tüm etik değerlere aykırı bir yanlıĢtır. Ahlak, bireyin kendi vicdanının ürünüdür. Ahlak alanında bir iç kanun koymadan ―otonomiden‖ söz edilir. Ahlak normlarının onları koyan bireyin kendi vicdan ve zihniyetinden baĢka bir kanun koyucusu yoktur. Ahlak, birey üstü objektif değerler düzenine iliĢkindir. Böylece objektif değerler düzenine bağlı olarak ahlak, bireysel vicdanlarda ister gerçekleĢsin ister gerçekleĢmesin karĢımıza salt ahlak, salt ahlaki - olması gereken --biçiminde çıkar. Bundan ötürü her ahlaki buyruk, ancak kendiliğinden değerli bir Ģeyin deyimi olduğu ölçüde gerçek bir buyruk niteliğindedir149. Pedofili bir suçtur, çünkü toplumun temel taĢlarından biri olan insanlık prensibine yönelik bir tehdit oluĢturmaktadır. Pedofil, devamlı olarak sözkonusu olabilecek riskin ölçümünü yapar, potansiyel görgü tanıklarının bulunup bulunmadığını, çocuğun polise haber verme olasılığını, ebeveyn , akraba ve yakınlarının göstereceği reaksiyonların tahmini, intikam vb tehlikelerin olup olmadığını anladıktan sonra ve kendini güvende hissettikten sonra çocuğa yönelik eyleme giriĢir150. 148 Gölge, a.g.e. s.43 149 Aral Vecdi (1979 ) Hukuk ve Hukuk Bilimi Üzerine, Fakülteler Matbaası, s.74 150 Alay , Polat , Tüm Boyutları Ġle Çocuk Ġstismarı 1 , s. 190 78 2.) Tüm pedofiller yaptıkları hareketlerden suçluluk duymasalar da davranıĢlarının toplum ve yasalar tarafından kabul edilmediğini bilmektedirler. Devlet otoritelerin karĢısına çıktıklarında hepsi yaptıklarını yalanlamakta ve hapsedilmemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. delüzyonları Eğer kullanıp yaptıkları gerçekleri kanıtlandıysa manipüle benimsedikleri etmeye çalıĢmaktadır. Bunlara örnek olarak bu davranıĢ zararlı değil, aktarılandan çok daha önemsiz, çocuk cinsel yönden beni provoke etti, yaptıklarımın öğretici bir yönü vardı, hayatın gerçekleri ve aĢk hakkında bilgi verdim, çocuğun da hoĢuna gitti sayılabilir151. 3.) Pedofili diğer çocuk cinsel istismar vakalarının aksine ani bir kararla yada duygusal bir bozukluk olarak ortaya çıkmaz. Diğer tüm çocuk istismar vakalarının aksine pedofillerin tüm bu yaptıkları belli bir plan dahilindedir rastgele geliĢen sadece bir kere olmuĢ bir vakadan ibaret değildir. Hüküm giymiĢ pedofilik bireylerin gerekli önlemler alınmadan topluma bırakıldıklarında aynı davranıĢları tekrarlayıp yeni kurbanlar edinme oranları diğer çocuk cinsel istismarcı gruplarına göre çok yüksektir. Tekrarlamayı azaltan tedavilere mutlaka baĢlanmalı pedofili araĢtırılmadan çocuk istismarcısı topluma salınmamalıdır. Pedofiliyi diğer istismarcılardan ayıran bir önemli özelliği ise kiĢinin son dönemde yaĢadığı olaylara dıĢ etkenlere veya stres faktörlerine bağlı ortaya çıkmamasıdır152. Psikososyal stres dönemlerinde pedofilik davranıĢ sıklığı artmaktadır. Bir çok olguda bozukluk güçlü kompulsif unsurlar içeren son derece kronik bir durumdur153. Pedofilik davranıĢ bireyin yetiĢkinlere olan ilgisinden bir kopuĢ değildir. Pedofiller hayatları boyunca kendi yaĢ grubundaki bireylere karĢı cinsel ilgi geliĢtirememiĢ sadece çocuklara karĢı inatçı devamlı bir istek 151 duyan kiĢilerdir. Ġçinde yaĢadıkları topluma uymak için Alay , Polat a.g.e s. 209 Alay , Polat a.g.e s. 209 153 Bozkurt Ali , Gülçat Zeynep (2007) Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği Basın Yayın, 2.baskı, s.435 152 79 evlenmeleri, çocuk sahibi olmaları ise pedofil oldukları gerçeğini gölgelemez. Pedofiliyi diğer cinsel istismar vakalarından ayıran önemli bir özellik ise yapılan olan tedavinin tamamen farklı olmadır. Sadece psikoterapi yeterli değildir. Toplum içinde pedofil yaftası yemiĢ olmak onları utandırmaz yada cinsel tatmin aramak için çocukları taciz etmekten alıkoymaz. Ġlaç ve kimyasal kastrasyonla bireyin cinsel güdüleri ölünceye değin baskılanması gereklidir. Pedofil günümüzde tedavi edilebilen bir durum değildir154. Gerçek pedofili ile durumsal pedofiliyi ayırt etmek lazımdır. KiĢi çocuklarla seks yapmayı tercih ediyor ve onları fantezileri için obje olarak kullanıyorsa gerçek pedofili, kiĢinin öncelikli olarak cinsel fantazileri eriĢkinlere yönelik, baĢka ihtiyaçlarını karĢılamak için de çocuklara yöneliyorsa bu durumsal pedofilidir155. Çocuk saldırganlarının sayısının durumsal pedofililerden daha çok olduğu düĢünülmektedir. Hatta bir çocuğa sarkıntılık eden pedofili yaĢamı boyunca çocuklara sarkıntılık etmeye devam edecektir, çünkü onun cinsel dürtüleri bunun üzerine kurulmuĢtur. Her zaman düĢündüğü Ģey budur. Durumsal suçlu tek bir çocuğa bir kez sarkıntılık edebilir ve çok uzun bir zaman aralığında bu eylemini tekrarlamayabilir156. Kimyasal kastrasyon tedavisinin sadece pedofililerin de içinde bulunduğu son gruptaki suçluların cinsel kontrollerini sağlamalarına yardımcı olabileceği, diğer cinsel suçlular için uygun olmadığı belirtilmektedir. Pedofililerin makul düĢünme ve karar alma yetilerinden mahrum oldukları, çocuklara karĢı yönelmiĢ cinsel duygularının ve fantazilerinin biyolojik sebeplerden kaynaklandığı ve bu sebeple MPA tedavisinin pedofiller üzerinde etkili olabileceği savunulmaktadır. Bu sebeple kimyasal kastrasyon yasalarının sadece pedofili ve diğer parafilik cinsel suçluları kapsayacak Ģekilde sınırlandırılması gerektiği 154 155 156 Alay, Polat a.g.e. s.210 Polat Oğuz (2009 )Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, Seçkin Yayınevi , s.85 Polat , a.g.e. s.83 80 ifade edilmektedir. Bununla birlikte MPA tedavisine psikolojik terapinin de eklenmesi zorunluluğu belirtilmektedir. Kimyasal kastrasyonun psikoterapi olmaksızın bir değeri olmadığı ve tek baĢına suçluların tekrar suç iĢlemesini önlemeyeceği özellikle vurgulanmaktadır157. Cinsel istismar konusundaki suskunluğa son vermek, ailelerin ve toplumun dikkatinin bu konuya çekilmesine yardımcı olmak, net tanımlar ve açıklamalar yapmak, bu konuda bilinen doğru ve yanlıĢları vurgulamak, kurbana en çabuk ve etkili Ģekilde nasıl yardım edileceğini açıklamak, her Ģeye rağmen çocuktan alınan hikayenin en güçlü delil olduğunu ve kesinlikle güvenilir olduğunu kabul etmek gerekir158. 157 158 SavaĢçı, age s.49 Polat Oğuz (2007) Klinik Adli Tıp Adli Tıp Uygulamaları, 3. Baskı Seçkin Yayınevi , Ankara, s.170 81 3.MATERYAL VE METOD Bu çalıĢmada kimyasal kastrasyonun avukatlar ve adliyelerde bi-fiil çalıĢmakta olan sosyal hizmet uzmanı, pedagog ve psikologlardaki algısıyla ilgili olarak kantitatif yöntem kullanılacaktır. Bu bağlamda, avukatlar ve adliye çalıĢanı pedagog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanları üzerinde Ġstanbul‘da yapmıĢ olduğumuz anket çalıĢmasından elde edilen veriler çeĢitli istatistik- analizlere tabi tutularak ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilecektir. 3.1. ÖRNEKLEM ÇalıĢmanın evreni Ġstanbul ilinde faaliyet gösteren avukatlar ve adliyelerde çalıĢmakta olan sosyal hizmet uzmanı, pedagog ve psikologlardan oluĢmaktadır. Örneklem grubu 01. Mart 2012 ile 30.11.2012 tarihleri arasında Ġstanbul‘da bulunan Çağlayan, Kadıköy, Kartal , Pendik, Beykoz , Tuzla, Üsküdar, duruĢmalara katılmak Bakırköy Adliyesi‘ nde üzere bekleyen avukatlar ve Kadıköy, Kartal, Çağlayan adliyelerinde çalıĢmakta olan sosyal hizmet uzmanı, pedagog ve psikologlardan gönüllülük esasına göre oluĢturulmuĢtur. Örneklemin tespitinde herhangi bir sistematik seçim metodu uygulanmamıĢ ve anket daveti, çalıĢmanın evrenine dahil olan tüm potansiyel katılımcılara yüz yüze yapılmıĢtır. Toplam 367 kiĢilik bir katılım sağlanmıĢtır. 367 kiĢiden 297 kiĢi avukat, 35 kiĢi psikolog, 17 kiĢi pedagog, 18 kiĢi ise sosyal hizmet uzmanıdır. Ġstanbul Barosu‘ na kayıtlı avukat sayısı 14.10.2012 tarihli Baro BaĢkanlığı seçiminde 28.884. kiĢi olarak açıklanmıĢtır. Ġstanbul Anadolu Adliyesi‘ nde 18 psikolog, 6 pedagog, 10 sosyal hizmet uzmanı çalıĢmaktadır. Adalet Bakanlığı‘ndan 15.04.2013 tarihinde alınan bilgiye göre Ġstanbul Çağlayan Adliyesi‘nde 14 psikolog, 12 pedagog, 9 sosyal hizmet uzmanı, Bakırköy Adliyesi‘nde 11 psikolog, 6 pedagog, 8 sosyal hizmet uzmanı, GaziosmanpaĢa 82 Adliyesi‘nde 2 psikolog, 2 pedagog, 2 sosyal hizmet uzmanı, Beykoz Adliyesi‘nde 1 psikolog, 1 pedagog, Küçükçekmece Adliyesi‘nde 1 psikolog, 1 sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır. Ġstanbul Adliyeleri‘nde toplam 47 psikolog, 27 pedagog, 30 sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır. Bu sayılar göz önüne alındığında, örneklem seçiminin olasılık prensibine (probability sampling) göre ve rastgele yapılmamıĢ olması nedeniyle bu 367 kiĢilik örneklemin çalıĢmanın evrenini (Ġstanbul‘da çalıĢan tüm avukatlar ve adliye çalıĢanı olan sosyal hizmet uzmanı, pedagog ve psikologlar) temsil ettiği iddia edilemez. Bununla birlikte, bu çalıĢma bu alanda ülkemizde yapılan ilk çalıĢmalardan olması nedeni ile kastrasyonla anket sonucunda ortaya ilgili tamamen çıkan sonuçlar kimyasal yeni ve özgün bilgiler sunmakta ve bu alanda bundan sonra yapılacak araĢtırmalar için mahfuz olmak üzere belki bir baĢlangıç noktası kendi sınırlılığı teĢkil edebilecektir. 3.2.VERĠ TOPLAMA ARACI Veriler anket yöntemi ile toplanmıĢtır. Avukat ve adliye çalıĢanı uzmanlarının kimyasal psikolog, pedagog ve sosyal hizmet kastrasyon uygulamasıyla ilgili algılarını ölçmek üzere hazırlanmıĢ olan anket demografik bilgiler ve kimyasal kastrasyon algısı olmak üzere iki ana bölümden oluĢmaktadır. Demografik bilgiler bölümünde katılımcının yaĢı, cinsiyeti, meslek grubu, medeni hali (evli- bekar Ģeklinde), çocuk durumu (var-yok Ģeklinde) ve eğitim durumuna ait bilgiler bulunmaktadır. Kimyasal kastrasyon algısını ölçen ikinci bölümde ise kimyasal kastrasyon uygulaması ile ilgili 20 ifade verilmiĢ ve katılımcılara bu ifadelere hangi ölçüde katıldıkları sorulmuĢtur. Anketin bu aĢamasında ‗kesinlikle katılmıyorum‘, ‗katılmıyorum‘, ‗kararsızım‘, ‗katılıyorum‘ ve ‗kesinlikle katılıyorum‘ kategorilerinden oluĢan 5‘li Likert ölçeği kullanılmıĢtır. Katılımcıların kimyasal kastrasyonla ilgili bilgi sahibi olmayabileceği düĢünülerek bu bölüme 83 kimyasal kastrasyon uygulamasının kısa bir tanımını içeren bir paragraf da eklenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon uygulaması ile ilgili ölçekte geçerlilik kriterinin sağlanması açısından birbiriyle zıt ifadeler kullanılmıĢtır. 3.3.ĠġLEM Veri toplama süreci yaklaĢık 9 ay sürmüĢtür. Ankete katılmayı kabul edenlere anket formları dağıtılmıĢ ve tamamlanan formlar anında toplanmıĢtır. Katılımcıların anketi doldurarak araĢtırmacıya teslim etmesi ortalama 10 dakikalık bir süreci kapsamıĢtır. Bazı araĢtırmalarda imzalı onam formlarının kullanılması mümkün değildir. Örneğin isimsiz anket formlarının kullanıldığı araĢtırmalar ya da kimlik bilgilerinin yer almadığı araĢtırmalar. Bu araĢtırmalarda da muhtemel katılımcılara araĢtırma ve katılımcı olarak hakları konusunda yazılı ya da sözlü bilgi vermek gerekmektedir ve mümkünse sözlü onam alınmalıdır.159 Anket formunun en baĢında katılımcılara bu anketin araĢtırma kapsamında uygulanmakta olduğu , ankete verilecek cevapların gizli tutulacağı, araĢtırma dıĢında bir yerde kullanılmayacağı yazılı olarak açıklanmıĢtır. Ayrıca kimyasal kastrasyon hakkında bir pragraflık bilgi verilmiĢtir. Katılımcıdan isim ve soy isim, imza istenmemiĢtir. Dolayısı ile katılıcımdan ayrıca yazılı bir onam alınmasına hukuken gerek bulunmamaktadır. Katılımcılardan toplanan formlar oluĢturulan kod kitabına göre bilgisayar ortamına aktarılmıĢ, ve veri setinin kağıt formlarla tam olarak uyuĢtuğu kontrol edilerek onaylanmıĢtır. Ġstatistiksel analizler STATA 11 programı kullanılarak yapılmıĢtır. Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi Ġnsan AraĢtırmaları Katılımcı Bilgilendirme Formu Hazırlama Kılavuzu, s.4 159 84 4.) BULGULAR 4.1.ÖRNEKLEMĠN DEMOGRAFĠK DEĞĠġKENLERE GÖRE ANALĠZĠ Yukarıda da belirtildiği gibi Ankete 367 kiĢilik bir katılım sağlanmıĢtır. Bu örneklem grubu yaĢ, cinsiyet, meslek, medeni hal, çocuk durumu ve eğitim durumu değiĢkenlerine göre incelendiğinde örneklem grubunun % 81 psikolog, ‘i (297 kiĢi) avukat, % 9.5 ‗i %‘ 4.5 u (17 kiĢi) (35 kiĢi) pedagog ve % 4.9‘u (18 kiĢi) sosyal hizmet uzmanıdır. Örneklem grubunun yaĢları 22 ila 73 arasında dağılmakta olup yaĢ ortalaması 34.6, medyan (ortanca) yaĢ 31 dir, standart sapma ise 10‘dur. YaĢ dağılımı aĢağıdaki dağılım grafiğiyle detaylı bir Ģekilde incelendiğinde örneklem grubunun % 75 ‗ inin 22-37 yaĢ aralığında olduğu göze çarpmaktadır.( Ģekil 1) Örneklem cinsiyet açısından eĢite yakın bir dağılım sergilemektedir. Nitekim katılımcıların % 52.75 i kadın, % 47.25‘ i erkektir. YaĢ ve cinsiyet birlikte incelendiğinde kadın katılımcıların yaĢ ortalaması olarak erkeklere oranla daha genç oldukları görülmektedir. Kadınlarda yaĢ ortalaması 31.4 , medyan (ortanca ) yaĢ 29.5(standart sapma 7,4 ) iken erkeklerde yaĢ ortalaması 37.3 , medyan yaĢ 33 (standart sapma 11.6 ) olarak çıkmıĢtır. Buna paralel olarak ankete katılmıĢ olan kadınlarda evlilik ve çocuk sahibi olma Cinsiyet oranı erkeklere oranla % 23 daha düĢüktür. ve meslek grupları beraber incelendiğinde ise örneklem grubundaki avukatların % 46.6‘ sı, kadın iken psikologların % 91.4‘ ü, pedagogların % kadındır. 59‘ u ve sosyal hizmet uzmanlarının % 72‘si .06 0 .02 .04 Density .08 .1 85 20 30 40 50 60 70 yas ġekil 1 : Örneklemin yaĢ dağılımı Medeni durum açısından da eĢite yakın bir durum söz konusudur. Ankete katılanların % 49.6‘sı bekar, % 50.4‘ü ise evlidir. Çocuk durumuna gelince, örneklemin % 36.6 ‘sı çocuk sahibi olup % 63.4‘ü ise çocuk sahibi değildir. Evli olan grubun % 89.3‘ü çocuk sahibidir. Cinsiyet ve çocuk birlikte incelendiğinde ise ankete katılan erkeklerin % 52‘si çocuk sahibi iken bu oran kadınlarda % 22 dir. Son olarak eğitim durumu açısından katılımcıların % 86‘sı lisans, % 13‘ü yüksek lisans ve % 1‘i doktora düzeyinde eğitime sahiptir. Yüksek lisans yapmıĢ olan katılımcıların % 66‘ sı kadındır. 86 4.2.ÖRNEKLEM ÜZERĠNDE KĠMYASAL KASTRASYON ALGISININ ÖLÇÜLMESĠ ÇalıĢmanın bu bölümünde örneklem grubumuzun kimyasal kastrasyon uygulamasıyla ilgili algısını ölçmek üzere hazırlanan 20 soruya verilen cevaplar analiz edilecektir. Anketin bu bölümünde, kimyasal kastrasyonla ilgili 20 ibare verilmiĢ ve katılımcılardan bu ifadelere ne ölçüde katıldıklarını belirtmeleri istenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon ölçeğinin tamamı üzerinde yapılan Alfa testinin sonucu .89 olarak ortaya çıkmıĢ olup bu değer ölçeğin güvenilirliğinin yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Kimyasal kastrasyon algısı ölçeğimizde bulunan 20 değiĢkenle yapılan faktör analizi sonucunda öz değeri 1‘in üzerinde olan 4 faktör oluĢmuĢ ve yapılan rotasyonla 20 değiĢken bu faktörlere dağıtılmıĢtır. ġekil 2, rotasyon sonucunda .35‘in üzerindeki faktör yüklemelerini göstermektedir. Bu tablodan da anlaĢılacağı üzere ; ilk 5 değiĢken net bir Ģekilde birinci faktöre yüklenmiĢ, 8-11, 13,14, 18 ve 20. DeğiĢkenler 2. faktöre; 6, 7 ve 16. DeğiĢkenler 3. faktöre; 12, 15 ve 17. değiĢkenler ise 4. faktöre yüklenmiĢlerdir. 19. DeğiĢken ise en yüksek yüklemeyi 4. Faktöre yapmıĢtır. ÇalıĢmanın devamında faktör analizi sonucunda ortaya çıkan bulgular incelenecektir. (Ģekil 2 ) dört grup ayrı ayrı 87 ġekil 2 : Rotasyon sonrası değiĢkenlerin faktörlere dağılımı 88 Bu amaçları çalıĢmada faktör gerçekleĢmiĢtir. analizinin Öncelikle yukarıda birbirine belirtilen yakın içeriğe bütün sahip değiĢkenlerin aynı faktörler altına toplanması ölçeğin geçerliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Ġkinci olarak, faktör analizi yirmi değiĢkenin incelenmesi için bir yol haritası sunmuĢ ve incelemeler ortaya çıkan bu faktörlere göre yapılmıĢtır. Üçüncü olarak, değiĢken azaltma uygulaması ilk üç faktöre yükleme yapan değiĢken birleĢtirilerek yapılmıĢtır. Son olarak, faktörlere yükleme yapan değiĢkenlerin içeriği analiz edilerek her bir faktörün ortak noktasına ait açıklamalar yapılmıĢtır. 4.3. BĠRĠNCĠ FAKTÖR Birinci faktör kimyasal kastrasyonun aĢırı, insanlık dıĢı ve onur kırıcı bir ceza olduğuna- ve olmadığına- dair ibareler taĢıyan ilk beĢ değiĢkenden ( s1-s5 ) oluĢmuĢtur. Bu değiĢkenlerin dağılımları, tablo 1 de incelendiğinde, örneklem grubunun genelde kimyasal kastrasyonun aĢırı, insanlık dıĢı ve insan haklarını ihlal eden bir ceza olduğu ibarelerine katılmadığı görülmektedir. Nitekim kastrasyon hakkında ilk dört soruya verilen cevapların ortalaması kararsızlık eĢiği olan 3 noktasının altında iken kimyasal kastrasyonun insan haklarına aykırı olmadığını ifade eden beĢinci sorunun ortalaması katılma segmentine daha yakın olan 3.54‘lük bir ortalamaya sahiptir. 89 Tablo 1 : 1. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Dağılımı Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N* ORT SS 1 insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır 366 2.44 1.23 2 ölüm kadar ağır bir cezadır 361 2.01 .98 3 insan haklarına aykırıdır 363 2.58 1.23 4 kiĢinin vücuduna yönelik bir 350 2.48 1.24 3.54 1.25 iĢkencedir 5 insan haklarına aykırı değildir Kesinlikle 341 katılmıyorum=1; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Katılmıyorum=2; Kesinlikle katılıyorum= 5 *sorulara cevap verme konusunda katılımcılar serbest bırakıldığından her bir sorunun cevap sayısı değiĢebilmektedir. Tablo 1-A : 1. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Mesleklere göre Dağılımı AVUKAT PPS Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N ORT SS N ORT SS 1 insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır 296 2.43 1.25 70 2.5 1.11 2 ölüm kadar ağır bir cezadır 291 2.02 .99 70 1.95 .95 3 insan haklarına aykırıdır 293 2.57 1.24 70 2.6 1.19 4 kiĢinin vücuduna yönelik bir 282 2.48 1.23 68 2.47 1.26 3.12 1.27 68 3.2 1.16 iĢkencedir 5 insan haklarına aykırı değildir 273 Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kesinlikle katılıyorum= 5 Kararsızım=3 Katılıyorum =4 90 Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet, eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu, meslek değiĢkenleri açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir. Bu değiĢkenler demografik değiĢkenlerle birlikte incelenmiĢ ve ANOVA ve t test yöntemleriyle sonuçların anlamlılığı test edilmiĢtir. Yapılan testlerde aralarında anlamlı iliĢkiye rastlanan değiĢkenler ayrıca incelenecektir. Kimyasal kastrasyon cezasının insanlık dıĢı ve onur kırıcı olduğunu ifade eden birinci soruda cinsiyet ve çocuk sahibi olma açılarından anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Yapılan t test analizinin sonuçları tablo 2 de verilmiĢtir. Buna göre kimyasal kastrasyonun insanlık dıĢı ve onur kırıcı bir ceza olduğu ibaresine kadınların erkeklere, çocuk sahibi olanların da olmayanlara oranla daha fazla ―katılmıyorum‖ a yakın cevaplar verdikleri görülmüĢtür. Sonuçlar .05 eĢiğine göre anlamlıdır. Tablo 2: S1 değiĢkeninin cinsiyet ve çocuk sahibi olmaya göre analizi S1. Kimyasal kastrasyon cezası insanlık dıĢı ve onur kırıcıdır Kadın Erkek Çocuk yok Çocuk var Ort Ort. Farkı (S.hata) (S.hata) t df p 2.27 (.08) -.354 2.625 (.128) -2.77 1 .003 1.93 1 .027 (.1) 2.54 (.08) .26 2.28 (.14) (.1) 91 Kimyasal kastrasyonun ―ölüm kadar ağır bir ceza‖ olduğunu ifade eden ikinci değiĢkenle hiçbir sosyo demografik değiĢkenin kategorileri arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıĢtır. Buna karĢılık cezanın ―insan haklarına aykırı‖ olduğu ibaresinde çocuk sahibi olmak ve bazı yaĢ kategorileri arasında anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Yukarıdaki sorularda yaĢ değiĢkeninden bahsedilmemiĢtir, çünkü sadece anlamlı olan sonuçlar ele alınmaktadır. Tablo 3 de göre bu ifadeye görüleceği gibi çocuk sahibi olanlar olmayanlara .38 lik bir farkla daha az katıldıkları görülmektedir. YaĢ değiĢkenine ait beĢ kategori bulunduğundan yapılan ANOVA analizinin sonrasında farklılığın hangi kategorilerden kaynaklandığını anlamak amacıyla Sidak ve Bonferroni testleri uygulanmıĢ her iki test neticesinde de anlamlı farklılığın 37-48 yaĢ arasındaki grupla, 22-28 ve 29-36 yaĢ grupları arasında olduğu, 37-48 yaĢ kategorisinin diğer iki kategoriye oranla sırasıyla .58 (p= .003) ve .52 (p= .05) daha az katıldıkları görülmüĢtür. (tablo 4) Tablo 3: S3 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi S3. Kimyasal kastrasyon cezası insan haklarına aykırıdır Çocuk yok Çocuk var Ort Ort. farkı (S.hata) (S.hata) t df p 2.86 1 .002 2.72 (.08) .382 2.34 (.13) (.1) 92 Tablo 4 : S3 değiĢkeninin yaĢa göre ANOVA analizi DEĞĠġKEN KATEGORĠLER ORTALAMA (standart F Df P sapma) YAġ 22-28 2.7 (1.21) 29-36 2.64 (1.23) 37-48 2.11 (1.09) 49-59 2.36 (1.4) 60-73 3.0 (1.17) 4 3.11 .01 Kimyasal kastrasyonun ―kiĢinin vücuduna yönelik bir iĢkence‖ olduğu ibaresiyle de sadece çocuk sahip olmak arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiĢtir. Yukarıdaki sonuçlara paralel olarak Tablo 5 de görüleceği üzere çocuk sahibi olanların olmayanlara nazaran .31 puanlık bir farkla bu ibareye katılmadıkları görülmüĢtür.(Tablo 5) Tablo 5 : S4 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi S4. Kimyasal kastrasyon cezası kiĢinin vücuduna yönelik bir iĢkencedir Çocuk yok Çocuk var Ort Ort. farkı (S.hata) (S.hata) t df P 2.26 1 .01 2.6 (.08) .31 2.29 (.138) (.1) 93 Bu faktöre yüklenen son değiĢkende ise kimyasal kastrasyonun ―insan haklarına aykırı olmadığı‖ ibaresi verilmiĢtir. Tablo 6 da görüleceği üzere bu değiĢkenin sosyo demografik değiĢkenlerle birlikte incelenmesinde yine tek anlamlı farklılık çocuk sahibi olanlarla olmayanlar arasında .3 puanlık farkla ortaya çıkmıĢtır. BaĢka bir ifadeyle çocuk sahibi olanlar, olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun insan haklarına aykırı olmadığı ibaresine katılmakta oldukları görülmüĢtür. (Tablo 6 ) Tablo 6: S5 değiĢkeninin çocuk sahibi olmaya göre analizi S5. Kimyasal kastrasyon cezası insan haklarına aykırı değildir Çocuk yok Çocuk var Ort Ort. farkı (S.hata) (S.hata) t df p -2.16 1 .01 3.03 (.08) -.307 3.34 (.13) (.12) Bütün sorular tüm sosyo demografik faktörlere göre analiz edilmiĢtir ( yaĢ, cinsiyet, çocuk durumu, medeni durum, eğitim, meslek) Ancak sadece anlamlı çıkan iliĢkiler ele alınmıĢtır. Meslekle yukarıda 5 soru arasında anlamlı bir iliĢki olmadığı için ele alınmamıĢtır. Birinci faktöre yüklenen beĢ değiĢken birleĢtirilerek tek bir değiĢken oluĢturulacak ve sosyo demografik faktörlerle ayrıca analiz edilecektir. Birinci faktöre yükleme yapan değiĢkenlerin ortalaması alınarak oluĢturulan fakt1 değiĢkeninin alfa güvenilirlik skoru ortalaması 2.48 ve standart sapması .90; 1 olarak ortaya çıkmıĢtır. BirleĢtirme yapılırken s5 değiĢkeni ters kodlanmıĢtır. Sosyo demografik değiĢkenlerden meslek değiĢkeninde avukat haricindeki üç meslek grafik harici analizlerde birleĢtirilerek analiz edilmiĢtir. ġekil 3 de 94 birinci faktörü oluĢturan değiĢkenler arasındaki korelasyonlar sunulmaktadır. s1 s1 s2 s3 s4 t5 1.0000 0.5387* 0.7261* 0.6634* 0.5258* s2 s3 s4 t5 1.0000 0.6230* 1.0000 0.6497* 0.8187* 1.0000 0.4631* 0.7395* 0.6326* 1.0000 ġekil -3 : 1.faktöre yükleme yapan unsurlar arasındaki korelasyonlar * Değerlerin yanındaki yıldızlar .001 eĢiğinde anlamlılık ifade etmektedir. Fakt1 değiĢkeni oluĢturulduktan sonra bu değiĢkenin katılımcıların demografik özellikleri açısından herhangi bir farklılık arz edip etmediği aĢağıda gösterilen Ģekil 4 de incelenmiĢtir. Bu grafiğin dikey ekseni destek değiĢkeninin değer aralığını yansıtmakta ve değiĢkenin ortalama değeri olan 2.48 noktasından X eksene paralel bir hat geçmektedir. Grafiğin yatay ekseninde ise ankete katılanların demografik özellikleri bulunmakta ve bu değiĢkenlerin kendi içindeki kategorilerin (örneğin cinsiyet değiĢkeninin kategorileri olan erkek ve kadın gibi) destek değiĢkeninin ortalamasına göre dağılımları bir bakıĢta görülebilmektedir. ġekil 4 deki grafik incelendiğinde genel manada tüm sosyodemografik değiĢkenlerin kararsızlık eĢiği olan 3 noktasının altında, kimyasal kastrasyona destek olacak Ģekilde sıralandığı göze çarpmaktadır. Sosyo-demografik kategorilerinin fakt1 değiĢkeninin ortalamasına göre dağılımının genel itibariyle ortalama değeri olan 2.48 bandına 95 yakın seyrettiği görülmektedir. Cinsiyet, çocuk sahibi olma ve yaĢ değiĢkeninin kategorileri arasında .6 puana varan farklılıklar görülmektedir. Means of fakt1 2.8 S.Hz. Uz 2.6 60-73 Erkek YOK Y.Lisans 22-28 29-36 Bekar Avukat Lisans 2.4 Evli Kadin 49-59 Pedagog Psikolog 2.2 VAR 37-48 2 Doktora meslek ġekil -4 cinsiyet egitim medeni cocuk yas2 : Demografik DeğiĢkenlerin Fakt1 DeğiĢkeninin Ortalamasına Göre Dağılımı Fakt1 değiĢkeninin ortalamasının sosyo demografik değiĢkenlerin kategorileri arasındaki dağılımı ve bunun anlamlılığını test eden ANOVA analizlerinin sonuçları Tablo 7 de gösterilmektedir. Tablo 7 de görüleceği üzere yalnızca çocuk sahibi olma değiĢkeniyle fakt1 değiĢkeni arasındaki iliĢki anlamlıdır. Bu sonuca göre çocuk sahibi olanlar olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun insan haklarına uygunluğu konusunda daha pozitif algıya sahiptir. 96 Tablo-7:Fakt1 değiĢkeninin değiĢkenlerle sosyo-demografik iliĢkisi FAKT1 DEĞĠġKEN KATEGORĠLER ANOVA ORTALAMA S.Sapma) LĠSANS F df P .55 2 .57 2.63 1 .10 .03 1 .85 1.88* 4 .11 2.47 (1) Y.LĠSANS EĞĠTĠM 2.57 (1) DOKTORA 2.05 (1.3) KADIN 2.59 (1) CĠNSĠYET ERKEK 2.56 (1) AVUKAT MESLEK 2.48 (1) PPS 2.46 (1) 22-28 2.54 (.98) 29-36 2.52 (1) YAġ 37-48 2.19 (.97) 49-59 2.37 (1.1) 60-73 2.81 (.9) VAR 2.31 (.97) ÇOCUK** 1 6.19 YOK .013 2.58 (1) BEKAR MEDENĠ HAL 2.52 (1) EVLĠ 2.43 (.98) .64 1 .42 97 4.4.ĠKĠNCĠ FAKTÖR 2. faktörü oluĢturan değiĢkenler incelendiğinde görüleceği gibi, bu değiĢkenlerin tablo 8 de genellikle kimyasal kastrasyonun faydalı olacağı fikrini taĢıyan ibarelerden oluĢtuğu görülmektedir. Tablo-8 : 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Dağılım Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N OR SS 8 tüm tecavüz suçlularına uygulanmalıdır 357 3.5 1.27 9 cinsel saldırıları önler 355 3.72 1.06 10 cinsel saldırıları azaltır 357 3.59 1.01 11 amacı faili ıslah etmektir 354 3.17 1.16 13 suçun tekrarlanmasını önler 357 3.32 1.07 345 3.18 1.11 363 3.73 .99 325 3.68 1.16 14 18 20 çocukların etkin bir korunma altına alınmasını sağlar Uygulanan suçlular topluma yeniden kazandırılmıĢ olur Türkiye'de uygulanması gereken bir cezadır Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Kesinlikle katılıyorum= 5 98 Tablo-8-A : 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Mesleklere göre Dağılımı AVUKAT Sno 8 Kimyasal kastrasyon cezası, tüm tecavüz N PPS ORT SS N ORT SS suçlularına 287 3.44 1.27 70 3.74 1.2 uygulanmalıdır 9 cinsel saldırıları önler 285 3.42 1 70 3.14 1 10 cinsel saldırıları azaltır 287 3.63 1 70 3.44 1 11 amacı faili ıslah etmektir 283 3.27 1.26 70 2.96 1.18 13 suçun tekrarlanmasını önler 287 3.35 1.08 70 3.2 1 çocukların etkin bir korunma 278 3.24 1.11 67 2.92 1.1 2.8 .99 70 2.4 .95 3.71 1.14 50 3.52 1.26 14 18 20 altına alınmasını sağlar Uygulanan suçlular topluma 293 yeniden kazandırılmıĢ olur Türkiye'de uygulanması gereken 275 bir cezadır Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Kesinlikle katılıyorum= 5 Tablo 8 de görüldüğü üzere, katılımcılar kimyasal kastrasyon cezasının etkinliği ve caydırıcılığı konusunda genel olarak olumlu görüĢ taĢımakta ve cezanın Türkiye‘de uygulanması gerektiğini düĢünmektedir. En yüksek oranda destek, cezanın suçluların yeniden topluma kazandırılacağı ve faili ıslah edeceği ifadelerine verilmiĢtir. 99 Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet, eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu, meslek değiĢkenleri açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir. Bu faktöre yükleme yapan değiĢkenler sosyo-demografik değiĢkenlerin kategorilerine göre incelendiğinde kimyasal kastrasyon ―cinsel saldırıları azaltır‖ ve ―suçun tekrarını önler‖ ibarelerini veren 10. ve 13. soruların ortalamalarının hiçbir demografik değiĢkenin kategorilerinde anlamlı olarak ayrıĢmadığı görülmüĢtür. Cezanın ―tüm tecavüz suçlularına uygulanması gerektiğini‖ ifade eden 8. soruda cinsiyet ve meslek kategorileri arasında anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Buna göre kadınların erkeklere oranla .4, pedagog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı katılımcıların da avukatlara oranla ifadeye daha fazla katıldıkları görülmüĢtür. Tablo 9 : S8 değiĢkeninin cinsiyet ve mesleğe göre analizi S8. Kimyasal kastrasyon cezası tüm tecavüz suçlularına Uygulanmalıdır Ort Ort. Farkı (S.hata) t df p 3.05 1 .001 (S.hata) 3.69 Kadın (.08) 3.28 .4 (.13) Erkek (.1) 3.74 Avukat (.14) -.3 1.76 3.44 (.17) PPS* (.07) *PPS : Psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı 1 .04 100 Tablo 10 dan görüleceği üzere ―Kimyasal kastrasyon cinsel saldırıları önler‖ ibaresini veren 9. ve ―amacı faili ıslah etmektir‖ ibaresini veren 11. sorularla anlamlı farklılık gösteren tek sosyo demografik değiĢken meslek olmuĢtur. Buna göre, ―kimyasal kastrasyon cinsel saldırıları önler‖ ve ―amacı faili ıslah etmektir‖ ibaresine avukatların PPS‘ lere oranla daha fazla katıldıkları görülmüĢtür. Tablo 10 : S 9 ve S 11 değiĢkenlerinin mesleğe göre analizi S9. Kimyasal kastrasyon cezası cinsel saldırıları önler Ort (S.hata) Ort. farkı t df P 2 1 .02 (S.hata) 3.42 Avukat (.12) 3.14 .285 (.14) PPS* (.06) S11. Kimyasal kastrasyon cezasının amacı faili ıslah etmektir 3.27 Avukat (.07) -.31 1.87 2.96 (.16) 1 .03 PPS* (.14) *PPS : Psikolog, Pedagog, sosyal hizmet uzmanı 14. soruda ―kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma altına alınmasını sağlar‖ ibaresi verilmiĢtir. Tablo 11 de görüleceği üzere bu ibareye verilen cevapların ortalamasının çocuk sahibi olma ve 101 meslek değiĢkenlerinin kategorileri arasında anlamlı bir ayrıĢma gösterdiği bulunmuĢtur. olmayanlara kıyasla, Bu soruya avukatların da çocuk PPS‘ ye sahibi kıyasla olanların daha fazla katıldıkları görülmüĢtür. ( Tablo 11 ) Tablo 11 : S14 değiĢkeninin meslek ve çocuk sahibi olma Durumuna Göre Analizi S14. Kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma altına alınmasını sağlar Ort Ort. farkı t (S.hata) df (S.hata) P 3.24 Avukat (.06) .315 2.08 2.92 (.15) 1 .02 PPS* (.13) Çocuk 3.08 Yok (.07) -.27 -2.2 Çocuk Var 3.36 (.12) (.1) *PPS : Psikolog , Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı .0 1 1 102 Tablo 12 de görüleceği üzere 18. DeğiĢken ―kimyasal kastrasyon uygulanan suçlular topluma yeniden kazandırılmıĢ olur‖ ibaresine verilen cevapların ortalamasıyla meslek ve eğitim değiĢkenlerinin kategorileri arasında anlamlı ayrıĢma bulunmuĢtur. ye göre bu ibareye Avukatların PPS katılma eğilimi anlamlı derecede yüksektir. Eğitimle ilgili olarak ise yapılan ANOVA analizinde eğitimin kategorileri arasında anlamlı farklılık bulunmuĢ, daha sonra yapılan post hoc sidak ve bonferroni testlerinde bu farklılığın yüksek lisans ve lisans mezunu katılımcılar arasında mezunlarının olduğu ortaya çıkmıĢtır. Nitekim lisans yüksek lisans mezunlarına nazaran daha fazla bu ibareye katıldıkları görülmüĢtür. (Tablo 13 ) Tablo 12 : S18 değiĢkeninin mesleğe göre analizi S18. Kimyasal kastrasyon uygulanan suçlular topluma yeniden kazandırılmıĢ olur. Avukat PPS* Ort Ort. farkı (S.hata) (S.hata) T Df P 3.15 1 .0009 2.81 (.06) .41 2.4 (.13) (.11) *PPS : Psikolog, Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı 103 Tablo 13 : S18 değiĢkeninin eğitime göre ANOVA analizi DEĞĠġKEN KATEGORĠLER ORTALAMA (S.sapma) Lisans F Df P 4.04 2 .018 2.79 (.99) Y. lisans 2.36 Eğitim (.99) Doktora 3 (.81) Son olarak kimyasal kastrasyon uygulamasının Türkiye‘de uygulanması gerektiğini ifade eden 20. soruya verilen cevapların ortalaması sosyo-demografik değiĢkenlerin kategorilerine göre incelendiğinde sadece çocuk sahibi olanlarla olmayanlar arasında anlamlı bir farklılık olduğu görülmüĢtür. Yapılan ttest analizi sonuçlarına göre her iki grubun ortalamanın üzerinde destek vermekte olduğu görülmüĢtür. Tablo 14 de görüleceği üzere çocuk sahibi olanların olmayanlara kıyasla daha fazla cezanın Türkiye‘de uygulanması gerektiği yönünde fikir beyan ettikleri görülmüĢtür. 104 Tablo 14 : S20 değiĢkeninin çocuk sahipliğine göre analizi S20. Kimyasal kastrasyon cezası Türkiye‘de uygulanmalıdır Ort Ort. Farkı (S.hata) (S.hata) T Df p -1.73 1 .04 3.6 Çocuk Yok Çocuk Var (.08) -.23 3.83 (.13) (.1) 2. faktöre yükleme yapan değiĢkenlerle ilgili olarak Ģekil 5 de gösterilen korelasyon matrisinde görülen bütün korelasyonlar .01 eĢiğinde anlamlıdır. Bu 8 değiĢkenin ortalaması alınarak tek bir değiĢken haline getirilecek ve bu değiĢken demografik değiĢkenlerle çaprazlama analiz edilecektir. s8 s9 s10 s11 s13 s14 s18 s20 ġekil -5 s8 s9 s10 s11 1.0000 0.3784 0.4020 0.3598 0.2291 0.3237 0.3027 0.4928 1.0000 0.7549 0.5103 0.6795 0.5935 0.4875 0.5437 1.0000 0.4899 0.6658 0.5359 0.3687 0.5971 1.0000 0.4354 0.4441 0.5235 0.4775 s13 s14 s18 s20 1.0000 0.5797 1.0000 0.4491 0.4956 1.0000 0.4801 0.4791 0.3909 1.0000 : 2. Faktöre Yüklenen DeğiĢkenlerin Korelasyon Matrisi 105 ġekil 5 de 8 değiĢkenin ortalamaları alınarak tek bir yeni değiĢken oluĢturulmuĢ ve bu 8 değiĢkenin ortak özelliğinin kimyasal kastrasyon uygulamasına destek verici ibarelerden oluĢmaları olduğu göz önüne alınarak yeni değiĢken ‗destek‘ olarak adlandırılmıĢtır. Bu faktöre yüklenen 8 değiĢken birleĢtirilmeden önce tekrar bir alfa güvenilirlik testine tabi tutulmuĢ ve .87 ‘lik yüksek güvenilirlik değeri elde edilmiĢtir. Destek değiĢkeni 1 ila 5 değerleri arasında değiĢmekte olup ortalaması 3.315, standart sapması ise .8‘dir. Burada da bir önceki faktörün analizinde yapıldığı gibi ortalama grafiği ile sosyo demografik değiĢkenlerin dağılımı incelenecek, akabinde de bu farklılıkların sayısal değerleri ve bunların istatistiksel anlamlılıklarını gösteren tablo incelenecektir. ġekil 5 de grafik incelendiğinde meslek değiĢkeninde bulunan pedagoglar kategorisi haricindeki bütün kategorilerin kararsızlık noktası olan 3 değerinin üzerinde olduğu görülmektedir. Kategoriler arasında en az fark olan değiĢkenler sırasıyla medeni durum ve cinsiyet olarak görülmekte, en büyük dağılım ise sırasıyla meslek, yaĢ, eğitim ve çocuk değiĢkenlerindedir. 106 Means of destek 49-59 ya 3.4 Sosyal h Avukat Kadın VAR 37-48 ya 22-28 ya YOK 60-73 ya Lisans Evli Bekar Erkek 3.2 Doktora 29-36 ya Psikolog 3 Y.Lisans 2.8 Pedagog meslek ġekil -6 cinsiyet egitim medeni cocuk yas2 : Demografik DeğiĢkenlerin Destek DeğiĢkeninin Ortalamasına Göre Dağılımı Destek değiĢkeninin ortalamasının demografik değiĢkenlerin kategorileri arasındaki farklılıklarının istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığını anlamamızı sağlayan ve aĢağıda sonuçları gösterilen çoklu varyans analizi (ANOVA) testi .05 eĢiğinde istatistiki olarak anlamlı hiçbir ayrıĢma olmadığını göstermektedir. Bu noktada kısaca tekrar belirtelim ki tüm sorular teker teker sosyo demografik değiĢkenlerle çaprazlama ( 20 soru x 6 demografik değiĢken ) incelenerek sadece anlamlı olan sonuçlar yansıtılmıĢtır. Burada ayrıca faktörlere yüklenen değiĢkenler birleĢtirilerek tekrar demografik değiĢkenlerle analiz edilmiĢtir. Yukarıdaki bölümlerde ayrı ayrı sekiz soru için anlamlı olan sonuçlar zaten gösterilmiĢtir. 107 Tablo-15:Destek değiĢkeninin sosyo-demografik iliĢkisi DESTEK DEĞĠġKEN KATEGORĠLER ANOVA ORTALAMA (S.Sapma) LĠSANS F df P 3.36 (.79) EĞĠTĠM Y.LĠSANS 3.07 (.8) DOKTORA 2.65 2 .07 .28 1 .6 3.61 1 .06 .85 4 .49 1.46 1 .22 0 1 .99 3.24 (.66) KADIN CĠNSĠYET 3.34 (.8) ERKEK 3.29 (.79) AVUKAT MESLEK 3.36 (.78) PPS 3.15 (.81) 22-28 3.36 (.75) 29-36 3.23 (.81) YAġ 37-48 3.4 (.83) 49-59 3.45 (.73) 60-73 3.28 (.87) VAR ÇOCUK 3.38 (.78) YOK 3.28 (.8) BEKAR MEDENĠ HAL 3.31 (.79) EVLĠ 3.31 (.8) değiĢkenlerle 108 4.5.ÜÇÜNCÜ FAKTÖR Tablo 16 da görüleceği üzere üçüncü faktörü oluĢturan 3 değiĢkene bakıldığında bunların kimyasal kastrasyonun uygulanma alanıyla ilgili olduğu görülmektedir. Bu üç değiĢkene verilen cevapların ortalamaları incelendiğinde genel itibariyle katılmama segmentinde oldukları görülmektedir ki bu da örneklemin bir bütün olarak ele alındığında, katılımcıların cinsel herhangi bir ayrım yapılmaksızın saldırıda bulunanlar kimyasal kastrasyon gerektiği yönünde görüĢ bildirmiĢlerdir. arasında uygulanması Nitekim cezanın tüm cinsel suçlulara uygulanması gerektiği ibaresini veren 8. sorunun ortalaması 3.5 olarak çıkmıĢtır. Tablo 16 : 3. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N ORT SS 6 sadece 356 2.58 1.25 351 2.63 1.26 rağmen ikinci kez aynı suçu 359 2.67 1.17 bebek tacizcilerine uygulanmalıdır 7 sadece çocuk tacizcilerine uygulanmalıdır 16 fail ilkinde ceza almasına iĢlediğinde uygulanmalıdır Kesinlikle katılmıyorum=1; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 katılıyorum= 5 Katılmıyorum=2; Kesinlikle 109 Tablo 16-A : 3. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin mesleklere göre dağılımı AVUKAT Sno Kimyasal kastrasyon cezası, 6 sadece bebek N PPS ORT SS N ORT SS tacizcilerine 286 2.64 1.25 70 2.34 1.22 tacizcilerine 281 2.69 1.25 70 2.4 1.25 almasına 289 2.67 1.16 70 2.67 1.21 uygulanmalıdır 7 sadece çocuk uygulanmalıdır 16 fail ilkinde ceza rağmen ikinci kez aynı suçu iĢlediğinde uygulanmalıdır Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Kesinlikle katılıyorum= 5 Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet, eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu, meslek değiĢkenleri açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir. Tablo 17 den de görüleceği üzere bu faktöre yükleme yapan değiĢkenler katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre incelendiğinde meslek değiĢkenin 6 ve 7. sorularda, çocuk değiĢkeninin de 16. soruda anlamlı olarak ayrıĢma gösterdikleri, bunun dıĢında anlamlı bir iliĢki bulunamadığı görülmüĢtür. Bu çerçevede, kimyasal kastrasyonun sadece bebek ve sadece çocuk tacizcilerine uygulanması gerektiğini belirten 6. ve 7. sorularda avukatların PPS larına kıyasla daha fazla katıldıkları görülmüĢtür. Cezanın mükerrer fiilde verilmesini ifade eden ibarede ise çocuk sahibi olanların olmayanlara kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür. ( Tablo 17) 110 Tablo 17: S6, S7 ve S16 değiĢkenlerinin meslek ve çocuk sahibi olmaya göre analizi S6. Kimyasal kastrasyon sadece bebek tacizcilerine uygulanmalıdır Ort Ort. farkı (S.hata) (S.hata) t Df P 2.34 Avukat (.14) .30 1.82 2.64 (.16) .03 1 PPS (.07) S7. Kimyasal kastrasyon sadece çocuk tacizcilerine uygulanmalıdır 2.7 Avukat (.07) .3 1.75 2.4 (.16) .04 1 PPS (.15) S16. Kimyasal kastrasyon fail ilkinde ceza almasına rağmen ikinci kez aynı suçu iĢlediğinde uygulanmalıdır Çocuk 2.76 Yok (.08) .24 -1.86 Çocuk Var 2.52 (.1) (.13) 1 .03 111 Üçüncü faktöre yükleme yapan üç değiĢkenin ortalamaları alınmak suretiyle birleĢtirilerek fakt3 değiĢkeni oluĢturulmuĢtur. Üç değiĢkenle yapılan güvenilirlik analizinde .77‘ lik bir alfa skoru ortaya çıkmıĢtır. Fakt3 değiĢkeninin ortalaması 2.64 standart sapması ise 1‘dir. Üçüncü faktöre yükleme yapan değiĢkenler arasındaki korelasyonlar Ģekil 7 de çıkartılmıĢtır. s6 s6 s7 s16 ġekil -7 1.0000 0.9224* 0.3548* s7 s16 1.0000 0.3178* 1.0000 : 3. faktöre yüklenen unsurlar arasındaki korelasyonlar Fakt3 değiĢkeninin sosyo-demografik değiĢkenlere göre incelemesi Ģekil 8 deki grafik ve tabloda yapılmıĢtır. ġekil 8 deki grafik incelendiğinde, kategoriler arasındaki farklılığın genelde düĢük seviyede olduğu, buna karĢılık yaĢ, çocuk sahibi olma ve nispeten meslek değiĢkenlerinde .3 puana varan farklılıklar olduğu görülse de bu farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı olmadığı yapılan ANOVA analizlerinde ortaya çıkmıĢtır. 2.8 Means of fakt3 Avukat YOK Erkek 2.6 Lisans Y.Lisans S.Hz. Uz Kadin Bekar 60-73 22-28 29-36 Evli VAR 49-59 37-48 2.2 2.4 Pedagog Psikolog 2 Doktora meslek ġekil 8 : Demografik cinsiyet egitim medeni DeğiĢkenlerin fakt3 Ortalamasına Göre Dağılımı cocuk yas2 DeğiĢkeninin 112 Tablo-18:Fakt3 değiĢkeninin sosyo-demografik değiĢkenlerle iliĢkisi FAKT3 DEĞĠġKEN KATEGORĠLER ANOVA ORTALAMA (S.Sapma) LĠSANS F df P .57 2 .56 .7 1 .4 2.26 1 .13 .59 4 .67 2.04 1 .15 .26 1 .6 2.64 (1) EĞĠTĠM Y.LĠSANS 2.62 (1) DOKTORA 2.08 (.78) KADIN CĠNSĠYET 2.59 (1) ERKEK 2.68 (1) AVUKAT MESLEK 2.68 (1) PPS 2.47 (.99) 22-28 2.7 (.99) 29-36 2.63 (1) YAġ 37-48 2.47 (1) 49-59 2.53 (1) 60-73 2.72 (1.09) VAR ÇOCUK 2.53 (1) YOK 2.69 (1) BEKAR MEDENĠ HAL 2.65 (1) EVLĠ 2.6 (1) 113 4.6. DÖRDÜNCÜ FAKTÖR Dördüncü ve son faktörü oluĢturan 4 değiĢkenden ikisi cezanın uygulanmasında gerektiğini gönüllülük vurgulayan esası birbirinin kimyasal kastrasyonun aranması zıddı ve ifadeler, aranmaması diğer ikisi ise cezai bir yaptırım olarak doğurabileceği bazı zararlara dair ibarelerdir. Bu değiĢkenlerin dağılımı tablo 19 da arz edilmiĢtir. Tablo 19: 4. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N ORT SS s12 suçluların serbest kalmasını sağlar 353 2.54 1.02 s15 uygulanmasında gönüllülük esası 361 2.4 1.23 361 2.47 1.08 354 3.37 1.26 aranmalıdır s17 suç ve ceza arasında adil bir denge yoktur s19 uygulanması suçlunun tercihine bağlı olmamalıdır Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Kesinlikle katılıyorum= 5 Tablo 19-A : 4. Faktöre yüklenen değiĢkenlerin mesleklere göre dağılımı AVUKAT PPS Sno Kimyasal kastrasyon cezası, N ORT SS N ORT SS s12 suçluların serbest kalmasını sağlar 283 2.48 1 70 2.78 .99 s15 uygulanmasında gönüllülük esası 291 2.39 1.22 70 2.44 1.27 291 2.45 1.08 70 2.57 1.09 285 3.36 1.29 69 3.43 1.18 aranmalıdır s17 suç ve ceza arasında adil bir denge yoktur s19 uygulanması suçlunun tercihine bağlı olmamalıdır Kesinlikle katılmıyorum=1; Katılmıyorum=2; Kararsızım=3 Katılıyorum =4 Kesinlikle katılıyorum= 5 Dördüncü faktöre yüklenen değiĢkenlerin dağılımı incelendiğinde uygulamanın suçlunun tercihine bağlı olmaması gerektiğini ifade eden 114 19. soru en fazla desteği alan unsur olarak ortaya çıkmıĢ buna karĢılık uygulamada gönüllülük esası aranması gerektiği ifadesi en az desteği almıĢ ibare olarak gözükmektedir. Anket soruları sosyo-demografik değiĢkenler olan yaĢ, cinsiyet, eğitim durumu, medeni hali, çocuk durumu, meslek değiĢkenleri açısından incelenmiĢ olup anlamlı olan sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir. Bu dört değiĢkenin sosyo-demografik değiĢkenlerle birlikte incelemesi yapıldığında tablo 20 de görüleceği üzere sadece kimyasal kastrasyonun suçluların serbest kalmasını sağlayacağını ifade eden 12. soru ile meslek değiĢkeninin kategorileri arasında anlamlı ayrıĢma olduğu görülmüĢtür. Yapılan ttest analizinin sonucuna göre avukatların bu ibareye PPS larına kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür. Tablo 20: S12 değiĢkeninin mesleğe göre analizi S12. Kimyasal kastrasyon cezası suçluların serbest kalmasını sağlar Avukat PPS* Ort Ort. Farkı (S.hata) (S.hata) 2.48 (.06) 2.78 -.3 (.13) t -2.19 Df P 1 .02 (.11) *PPS : Psikolog, Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı Dördüncü faktöre yükleme yapan dört unsurun alfa güvenilirlik skoru .54 olarak düĢük çıktığından bu değiĢkenler birleĢtirilmemiĢtir. 115 5.)TARTIġMA Kimyasal pedagog, kastrasyon psikolog algılandığını ve ölçmek cezasının sosyal hizmet maksadıyla avukatlar, uzmanları Ġstanbul‘ adliye çalıĢanı tarafından daki çeĢitli nasıl adliye binalarında yaklaĢık dokuz aylık süreçte gerçekleĢtirilen ve 367 kiĢilik bir katılım sağlanan anketin sonuçları etraflıca analiz edilmiĢtir. Bu bağlamda, öncelikle demografik değiĢkenler ayrı ayrı ve birbiriyle çaprazlama incelenerek örneklemle ilgili genel karakteristikler tanımlanmıĢtır. Bu tanımların ardından kimyasal kastrasyon algısıyla ilgili olarak ankette verilen 20 ifadeye katılımcıların verdiği cevapların dağılımı analiz edilmiĢtir. Bu analizlere öncelikle bu 20 soruluk ölçeğin güvenilirlik testiyle baĢlanmıĢ ve elde edilen .89‘luk Cronbach alfa skoruyla ölçeğin güvenilirliği ortaya konulmuĢtur. Yapılan analizlerde katılımcıların çoğunlukla kimyasal kastrasyon cezasının uygulanmasını destekledikleri görülmüĢtür. Yine ölçeğin tutarlılığının bir baĢka göstergesi de zıt mana ifade eden sorulara verilen cevapların birbiriyle tersten örtüĢmesidir . 20 soruluk anketin genel bir değerlendirmesi ortalamalar üzerinden yapılacak olursa, en fazla desteklenen ibareler kimyasal kastrasyonun suçluları yeniden topluma kazandıracağı, cinsel saldırıları önleyeceği; ve cezanın Türkiye‘de uygulanması gerektiği ibarelerine olurken, en az desteklenen ibare kimyasal kastrasyonun ölüm kadar ağır ceza olduğu ibaresi olmuĢtur . Bununla beraber belirtmek gerekiyor ki aĢağıda açıklanacağı üzere kimyasal kastrasyonun uygulandığı ülkelerde insanlık dıĢı ve zalimane ceza uygulanması yasağına aykırı bulunduğuna, insanlık dıĢı ve onur kırıcı bir ceza olduğuna yönelik eleĢtiriler de bulunmaktadır. Ġnsanlık dıĢı muamele, Yunan Davası Raporu‘ ndaki ifadelere göre somut olayda halin haklı göstermediği ve ciddi zihinsel ya da fiziksel 116 ezaya kasten yol açan muameleleri iĢaret ettiği, maddedeki ceza terimi klasik anlamdaki özgürlüğü bağlayıcı cezalar yanında, yaptırım niteliği taĢıyan diğer her türlü tedbiri de içermekte olduğu , muamele kavramı ise egemenlik yetkisine dayanarak gerçekleĢtirilen diğer her türlü iĢlemi ifade ettiği açıklanmıĢtır160. BM Genel Kurulu‘nun 1975 tarihli Bildirisi‘ nde iĢkence Ģu Ģekilde tarif edilmiĢtir. ĠĢkence acımasız, insanlık dıĢı ve küçük düĢürücü muamele ya da cezanın kasıtlı ve ağırlaĢtırılmıĢ Ģeklidir. ĠĢkence üç unsurdan oluĢmaktadır. Çekilen acının yoğunluğu, kast, spesifik bir amacın varlığı. Temel kriter çekilen acının yoğunluğudur. Ayrıca kaynaklanan zihinsel ezaya ıstırabın yeterince kuvvetli olması kaydıyla yol açılmasının da iĢkence teĢkil edebileceği bu bakımdan fiziksel zararın Ģart olmadığı vurgulanmıĢtır161. Küçük düĢürücü muamele ise Ģahsı diğer kiĢiler karĢısında büyük ölçüde utandıran, rezil eden ya da Ģahsı iradesi veya bilinci dıĢında bırakmaya zorlayan, onda korku, acizlik ve değersizlik duygusu uyandırıp onurunu zedeleyen her türlü muameledir. Mahkeme bir çok kararında vurguladığı üzere bir muamelenin üçüncü madde anlamında küçük düĢürücü olup olmadığını değerlendirirken Mahkeme bunun amacının ilgili kiĢiyi küçük düĢürmek ve alçaltmak olup olmadığı ve neticeleri bakımından bu muamelenin mağdurun kiĢiliğini üçüncü maddeye uyumlu etkilemediğini olmayan dikkate bir alacaktır. Ģekilde Fakat olumsuz failde yönde böyle bir etkileyip amacın bulunmaması tek baĢına maddenin ihlal edildiği sonucuna varmayı kesin olarak engellemez. Örneğin Peers /Yunanistan davası 19.04.2001162. Kimyasal kastrasyonun cinsel suç iĢlemiĢ kiĢilere karĢı ciddi bir fiziksel saldırı olduğu, uzun süreli MPA tedavisinin kemik yoğunluğunu düĢürerek 160 kemik kırılmalarına Önok Murat, a.g.e., s.170 Önok Murat, a.g.e, s.169 162 Önok Murat, age. 171,172 161 sebebiyet vereceği, uzun vadede 117 kimyasal kastrasyonun engelleyici değil, iĢkence olduğu, böyle bir ceza yönteminin durumuna önem seçilmesinin cinsel saldırganların verilmediğini gösterdiği, kimyasal sağlığına ve kastrasyonun hem zihni zedelediği hem de vücudu kötürümleĢtirdiği için iki kere eziyet edici olduğundan ABD Federal Anayasası‘ nın 8. Madde değiĢikliğine aykırı olduğu ve kaldırılması gerektiği de ileri sürülmüĢtür163. Kimyasal kastrasyonun insanı aĢağılayan ve eziyet eden iki özelliği olduğu, birincisinin suçluyu uzun sürede etkisini gösterecek sağlık problemlerine muhatap ettiği, ikincisi uygulamada kullanılan ilaçların suçlunun zihin faaliyetlerini etkisizleĢtirecek etkileri olduğunu, yönlendirecek ve onu insan onuruna aykırı olan özelliği insanın düĢünme biçimini manipüle etmesi ve değiĢtirmesi olduğu açıklanmıĢtır164. Diğer yandan (Greek Case 1969, yıllık 12 186 510) davasında insanlık dıĢı muamele, zihinsel veya fiziksel ciddi acılara neden olan muamele olarak tanımlanmakta, iĢkencenin ise bunun daha ağırlaĢtırılmıĢ Ģekli olduğu belirtilmiĢtir. Aynı dava da muamele veya ceza diğerlerinin önünde kiĢiyi bariz Ģekilde küçültüyorsa, irade ve Ģuur dıĢı hareket etmesine neden oluyorsa küçültücü olarak kabul edilmiĢtir165. Kimyasal kastrasyon eğer suçlunun kiĢiliğini geliĢtirmesi ve diğer kiĢilerle cinsel iliĢki kurması ehliyetini geliĢtirmesine müdahale ederek aileyi ve özel yaĢamı iĢin içine dahil ediyorsa Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 8. Maddesi ile ilgili olacağı, ayrıca eğer pedofili bir akıl hastalığından çok, bir cinsel tercihse pedofilik duyguları ortadan kaldırmak için uygulanacak kimyasal kastrasyon muhtemelen suçlunun cinsel tercihine müdahale olacağı ileri sürülmüĢtür166. 163 164 165 166 Stinneford, age, s.7 Stinneford, age. s.32 Raney,Harrison , age. s.4 Raney ,Harrison age. s.8 118 Kimyasal kastrasyona her suçlunun ilaca aynı tepkiyi göstermemesi, dolayısıyla uygulamanın tüm cinsel suçlular açısından uygun olmadığı gerekçesiyle de karĢı çıkılmaktadır167. 1999 yılında kabul edilen California Yasası, herhangi bir ayırım yapmadan cinsel suçluların hepsi için aynı hükmü öngörmesi ve kimyasal kastrasyonu psikoterapi olmaksızın uygulamasının hatalı ve tehlikeli bulunduğu belirtilmiĢtir168. Trop & Dulles davasında Temyiz Mahkemesi bir ceza doğası gereği zalimce ise o zaman bu cezanın iĢkence ve barbarlık teĢkil eden, mutad olmayan ceza kapsamına girmesi gerektiği belirtilmiĢtir. Mahkemenin MPA.‘ya bakıĢı ise kullanılan ilacın deneysel niteliği ve uzun dönemde uygulanması gereken bir program olmasından ötürü Mahkeme , cerrahi kastrasyon ile MPA arasında bir fark olmadığını kabul etmiĢtir. Buna göre Trop testi adı altında Mahkeme, MPA nın ahlaki duyguları sarsacağını, çünkü bu ilacın daimi olarak vücutta mutilasyona yol açabileceğini belirtmiĢtir169. Furman & Georgia davasında Mahkeme, cerrahi kastrasyonun ve kimyasal kastrasyonun eyaletin amaçlarını aĢtığını belirterek cerrahi kastrasyon Furman testinden kalmıĢtır çünkü hapsedilmeye ve psikoterapiye göre daha ağır bir alternatiftir. MPA da bu testte baĢarısız olmuĢtur çünkü bu uygulamanın değerinin hapsedilmeden veya psikoterapiden daha fazla olup olmadığı henüz kanıtlanmıĢ değildir Ģeklinde tesbitte bulunmuĢtur170. Herhangi bir cezanın A.B.D. Federal Anayasası‘ nın 8. Maddesine aykırı olup olmadığını tesbit etmek için üç kriterin uygulanması Kiersch, Theodore A., ―Treatment Of Sex Offenders with Depo Provera ― Bul Am Acad Psychiatry Law Vol:18/2, 1990, s.183 ( loc cit 56 ) 168 Macgillivray Lisa, ―California‘s Mandatory Chemical Castrastion Program For Repeat Sex Offenders : An Analysis of the Legislation Under German And American Constitutional Law ― Suffolk Transnational Law Review , Vol:21/143 ,1997 ,s.143-177 (loc cit 56 ) 169 Akbaba, age. S.17 170 Akbaba age. S 18 167 119 gerektiği, buna göre 1.) Verilen ceza, gerçekten sanıktan ve suçun tabiatından bağımsız olarak kötü ve gaddarca mıdır ? 2.) Ceza, suça göre çok ağır ve ölçüsüz müdür ? aĢırı mıdır ? 3.) Bir ceza gereksiz midir ? Ceza gereksiz ise fazladır ve insan onuru ile bağdaĢmadığı dolayısı ile de bu üç kriteri geçemeyen cezaların ABD anayasasının 8. Maddesine aykırı olduğu açıklanmıĢtır171. Birinci kriterde hiç dikkate sanığın kiĢiliği ve özellikleri ayrıca iĢlediği suç alınmaksızın bu unsurlardan bağımsız olarak ele alındığında sadece cezayı kendi baĢına değerlendirdiğimizde gaddarca ve kötü bir ceza olup olmadığının çözümlenmesi istenmiĢtir. Kimyasal kastrasyon açısından bakıldığında, kimyasal kastrasyon eğer bir ceza olarak nitelendiriliyorsa hükümlünün kaç kez çocuklara cinsel saldırıda bulunduğu veya kaç kez herhangi bir cinsel saldırı suçundan mahkumiyet kararı aldığı, kendisine isnat edilen suçların ağırlığı, toplum için yarattığı tehlikelilik ve vehameti hiçbir Ģekilde dikkate alınmadan, sadece cezanın gaddarca olup olmadığını düĢünülecektir. Ġkinci kriter iĢlenen suça göre ceza orantısız denecek kadar aĢırı ve ağır bir ceza mıdır ? Cezanın iĢlenen suça orantılı olması ilkesi dikkate alınacaktır. Üçüncü kriter cezanın gerekli olup olmadığı noktasındadır. Eğer bu üç kriterden de baĢarı ile geçiyorsa, o cezanın ABD Anayasanın 8. Maddesindeki ilkelere aykırı olmadığını söylenebilecektir. Ancak bir cezanın iĢlenen suçtan, suçun iĢleniĢ biçiminden, sonuçlarından ve suçlunun kimliğinden, özelliklerinden tümü ile bağımsız olarak değerlendirilmesi, buna göre ağır, barbarca bir ceza olup olmadığına karar vermek sadece adaletçi teorilerde geçerli olup günümüzde saf adaletçi teorinin uygulanabilmesi mümkün değildir. Kimyasal kastrasyon uygulamasının gayri resmi rızasıyla akdedilmiĢ ve bu muvaffakat zorla alınmıĢ olmadığı ya da baĢka bir nedenden dolayı geçersiz olmadığı sürece yine tedavinin süresinin 171 Simpson, a.g.e s. 8 120 gerçek tıbbi hadım farmakoterapinin etmenin Avrupa etkilerine Ġnsan Hakları ulaĢmadığı SözleĢmesi‘ sözkonusu olmadığı açıklanmıĢtır. Mahkeme tarafından zaman aĢıldığına sürece nin ihlali bu eĢiğin ne iliĢkin kararın tıbbı uzmanların tanıklığı dikkate alınarak verilmesi gerekmektedir. Devletlerin bütün programları gönüllü olarak yaptığı, suçluya dair her hususu içeren protokol, usul ve muameleleri düzenlediği, suçlunun tıbbı açıdan uygunluğunu temin ettiği, suçlunun muhtemel program olumsuz süresince müĢahade etkilerinin kontrol yan edildiğini edildiğini, böylece bireysel tedavide ve tedavi programlarında bağımsız denetlemeye izin verdiğini, tedavinin tıbbi açıdan gerekli olduğunu garantilediği ve program baĢlamadan önce suçlunun spermini dondurmaya izin verdiği kabul edilir. Ancak bu hükümler nezdinde devletlerin toplumun korunmasını sağlayabilecekleri ve aynı zamanda suçlunun haysiyetinin teminini de tanımıĢ ve korumuĢ olacakları belirtilmiĢtir172. Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin SözleĢme Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı baĢlıklı 8. maddesi : 1.)Herkes özel ve aile hayatına konutuna ve yazıĢmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2.)Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak müdahalenin yasayla öngörülmüĢ ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik , kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç iĢlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya baĢkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda sözkonusu olabilir. Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin SözleĢmenin 8.maddesi bununla birlikte mutlak bir hak değildir. Yasa bununla üç hususu ispatlamak istemektedir. Alınan tedbirlerin yasalara uygun olduğunu, devletin bu tedbirleri almakta meĢru bir amacının bulunduğunu ve demokratik bir 172 Rainey, Harrison, age, s.12-13 toplumda her bir tedbirin 121 gerekli olduğunu . Devlet müdahalenin meĢru bir amaçla olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Madde 8 /2 göre devlet örneğin kamu güvenliği, suçu önleme veya üçüncü Ģahısların haklarını koruma amacıyla yasalara uygun Ģekilde müdahalede bulunabilir. Cinsel suçlulara farmakoterapi uygulaması açısından bakıldığında sürecin bu aĢamasının gerçekleĢmesi muhtemelen güç olmayacaktır173. Bir baĢka deyiĢle her hak ve özgürlük, hak öznesine bir ödev de getirmektedir. Kendi hak ve özgürlüklerini baĢkasının hak ve özgürlüklerine ya da içinde yaĢadığı toplumun çıkarlarına zarar verecek biçimde kullanmama ödevi. Bir anlamda insan hakları öteki etiğini kurumsallaĢtırmakta, öteki ile iliĢkinin parametresini çizmektedir. Ġnsan hakları ötekinin bağımsız varlığına saygı göstermek sorumluluğunu da yükler174. T.C. Anayasası‘ nın KiĢi hürriyeti ve güvenliği baĢlıklı Madde 19/1-2 hükmü ise ― herkes kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. ġekil ve Ģartları kanunda gösterilen Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi , bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması , bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili mercii önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi toplum için tehlike teĢkil eden bir akıl hastası, uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak tedbirin yerine getirilmesi, usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması veya tutuklanması halleri dıĢında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz. ‖ Ģeklindedir. 173 Rainey ,Harrison 174 Duman Hasan Ġlker (2003 ) Hukuk Devleti, ġeker Matbaacılık, 2. Baskı s.29 a.g.e. s. 8,9 122 Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ĠliĢkin SözleĢme, imzalayan tüm ülkeler için iç hukuk hükmü haline gelmiĢtir, sözleĢme hükümleri ile T.C. Anayasası‘ nın ilgili hükümleri birbiri ile örtüĢmektedir. Konumuzla doğrudan ilgili olan 19. maddesinin birinci ve ikinci cümlesi hükmünden de anlaĢılacağı üzere kanunda belirtilen esaslara uygun olarak toplum için tehlike teĢkil eden akıl hastaları, uyuĢturucu madde bağımlıları, alkolikler, hatta serseri olarak tabir edilen kimseler veya hastalık yayabilecek kiĢiler hakkında tedbir kararlarının yerine getirilmesi, kiĢinin temel hak ve özgürlüklerine , kiĢinin hürriyetine ve güvenliğine saldırı olarak nitelendirilemeyecektir. Kimyasal kastrasyonun Türkiye‘de uygulanmasına katılımcıların büyük oranda destek verdikleri görülmüĢtür. Katılımcıların demografik karakteristikleriyle yapılan çapraz analizlerde ise yine özellikle çocuk sahibi olan kesimin çocuk sahibi olmayanlara oranla daha kararlı bir Ģekilde uygulanmasından yana kastrasyonun kimyasal kastrasyonun ülkemizde görüĢ belirttikleri görülmüĢtür. Kimyasal Türkiye‘de uygulanmasına yönelik en büyük ve istatistiksel olarak anlamlı olan tek farklılık çocuk sahibi olanlarla olmayanlar arasında ortaya çıkmıĢtır. Yapılan t test analizi sonuçlarına göre her iki grubun ortalamanın üzerinde destek vermekte olduğu, çocuk sahibi olanların çocuk sahibi olmayanlara kıyasen daha fazla kimyasal kastrasyonun Türkiye‘de uygulanması gerektiğine katıldıkları görülmüĢtür. Çocuk sahibi olan katılımcıların ebeveyn olmalarından dolayı kimyasal kastrasyonun Türkiye‘de uygulanması konusunda daha yüksek oranda destek verdikleri düĢünülmektedir. Avukatların, oranla pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanlarına kimyasal kastrasyonu daha fazla destekledikleri görülmüĢtür. Bu noktada anket örnekleminin % 81‘inin avukat olduğunun da belirtilmesi gerekmektedir. Nitekim kimyasal kastrasyonun suçluların serbest kalmasını sağlayacağına avukatların yarısından biraz fazlası katılmazken bu 123 oran diğer üç meslek grubunu tek bir kategoride incelendiğinde daha azdır. Yapılan t test analizinin sonucuna göre avukatların bu ibareye PPS lere kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür. Kimyasal kastrasyon uygulamasının suçluların serbest kalmasını sağlayacağı fikrine avukatların yarısından fazlasının Türkiye‘ de yürürlükte bulunan ceza hukuku hakkında ve katılmamaları, ceza infaz hukuku daha fazla bilgi sahibi olmaları ile bağlantılı olduğu düĢünülebilir. Gerçekten de halen yürürlükte bulunan Ġnfaz Yasası gereğince kimyasal kastrasyon olsaydı bu durum uygulaması sistemimizde yer bulmuĢ hükümlünün iĢlediği cinsel suça karĢılık gelen ve hukuken infaz edilmesi gereken cezadan daha az bir cezanın infazına sebebiyet koĢulları vermeyecektir. Zaten yasal oluĢmuĢ ve her halükarda Ģartlı tahliye edilecek olan hükümlüye tahliyeden belli bir süre önce uygulamanın baĢlatılacağı düĢünüldüğünde uygulamanın bir suçlunun hürriyeti bağlayıcı cezasının infazı, yasaya uygun Ģekilde tamamlanmadan serbest bırakılması neticesini doğurabilmesi, mevcut yasal düzenlemeler karĢısında hukuken mümkün değildir. Ġnfaz hukuku mahkeme kararının kesinleĢmesinden cezanın infazının tamamen son bulmasına kadar, devlet ile hükümlü arasındaki iliĢkiyi düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı , cezaların ve güvenlik tedbirlerinin kısaca yaptırımların yerine getirilmesine iliĢkin kuralları içerir. Ġnfaz hukuku bağımsız bir hukuk dalıdır ve ayrı bir uzmanlığı gerektirir175. Bununla birlikte kimyasal kastrasyon uygulamasını Ģartlı tahliyenin ön koĢulu olarak kabul eden yabancı hukuk sistemleri de vardır. Önceki bölümlerde incelediğimiz üzere örneğin California Yasası‘ nda ilk cinsel saldırıdan hüküm giyen kiĢiye Mahkeme Ģartlı salıverilme koĢulu olarak kimyasal kastrasyonu öngörebilir. Çocuk sahibi olmakla yapılan çapraz incelemede de yine çocuk sahibi olanların olmayanlara göre kimyasal kastrasyonun suçluların 175 Centel Nur,Zafer Hamide (2013) Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul s.11 124 serbest kalmasını sağlayacağına katılmamaktadır.Bu sonuç, avukatların kimyasal kastrasyon uygulamasının suçluların serbest kalmasını sağlayacağına katılmamalarının nedeni olarak Ceza Hukuku ve Ceza Ġnfaz Hukuku hakkında meslekleri gereği daha fazla bilgi sahibi olmalarından kaynaklanabileceği düĢüncesi ile çeliĢmez. Çünkü örneklemin % 36,6 sı ise çocuk sahibidir. Çocuk sahibi olan örneklem grubu içinde sadece psikologlar, pedagoglar, sosyal hizmet uzmanları değil avukatlar da bulunmaktadır. Ayrıca avukatların örneklemin % 81 ni oluĢturduklarını dikkate almak gerekir. ÇalıĢmamızın bu kısmı ile ilgili olarak taradığımız kaynaklarda çocuk sahibi olanların ve evli olanların kimyasal kastrasyona verdiği desteğin gerekçeleri ile ilgili karĢılaĢtırma yapabileceğimiz bir kaynağa ve tesbite rastlayamadık. Ancak çocuklara karĢı iĢlenen cinsel saldırı suçunda çocuğun herhangi bir yetiĢkinden daha fazla zarar göreceği , çocuğun kendisini bir yetiĢkin kadar dikkate alındığında olmalarından dolayı çocuk sahibi koruyamayacağı gibi unsurlar olan kesimin, ebeveyn de yetiĢkin mağduriyeti ile çocuk mağduriyeti arasındaki farkın önemine vurgu yapmıĢ olabilecekleri ve sonucun bu nedenle anlamlı bulunduğunu düĢünülebilir. Kimyasal kastrasyon uygulamasında suç ve ceza arasında adaletsizlik olduğuna katılmama oranı yarıdan biraz fazladır. Katılma oranı ise hemen hemen aynı kalmıĢtır. Dolayısıyla, kimyasal kastrasyonun bir cezai yaptırım olarak uygulanmasından doğabilecek bazı zararlar konusunda örneklemimiz çoğunluk itibariyle kimyasal kastrasyondan yana bir tutum sergilemiĢtir. Bunun yanında, daha önce de belirtildiği gibi, bu cezanın ülkemizde henüz tecrübe edilmemiĢ olmasının cezaya bağlı birtakım zararlar konusundaki kararsızlık oranını görece Suç ve yükselttiği düĢünülebilir. ceza arasında orantılılık ilkesi, dağıtıcı adalet düĢüncesinin ilkelerinden biridir. Ceza ile suçun denkleĢtirilmesinde de salt eĢitliğin geçerli olacağı söylenemez. Günümüz hukuk sistemlerinde artık göze göz, diĢe diĢ ilkesi geçerli değildir. Herkes iĢlediği suçun 125 ağırlığı ölçüsünde cezalandırılmalıdır. Bu ölçünün belirlenmesinde ise yalnızca suçun dıĢ dünyada meydana getirdiği zarar daha doğrusu objektif olaylar göz önüne alınmaz. Bu konuda özellikle sübjektif bir etken olan kusurun rol oynaması ahlakın bir gereğidir. Örneğin cezasını çektikten sonra, belli bir zaman içerisinde yeniden bir ya da birkaç suç iĢlemiĢ olan kimsenin eylemi ile hiç suç iĢlememiĢ ya da ceza görmemiĢ bir kimsenin eylemi arasında gözden uzak tutulamayacak bir ayrılık vardır. Üst üste suç iĢleyen bir kimsenin eylemi onun cezadan uslanmadığını, ahlaken düĢük olduğunu gösterir. Böylece kusura göre cezanın değiĢmesi, orantılı bir eĢitliğin uygulanması demektir. Bu nedenledir ki suçla ceza arasındaki iliĢki daha çok dağıtıcı adalet alanına sokulur176. T.C. Anayasası‘nın 41/2 maddesi uyarınca Devlet çocukların korunması ile ilgili önlemleri almak zorundadır. Yine TC Anayasası‘nın 10/3 maddesi uyarınca çocukların korunmasına iliĢkin alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılamaz. Bazı durumlarda mutlak eĢitlik , adaletsizliğin tam kendisi olabilir. En sık verilen örnek olduğu üzere, bir annenin on günlük 16 yaĢındaki çocuğu arasında ikisine de mutlak eĢitlik ilkesini uygulayarak birer tabak pilav ve kuru fasulye yedirmesi Eğer hakkaniyete uygun davranacak ve adil olacaksa yaĢına ve bünyelerine gerekir. Nisbi eĢitlik bebeği ve adil değildir. iki çocuğunun uygun miktarda ve nicelikte yemek yedirmesi bunu gerektirir. Bu itibarla kendini koruyamayacak durumda olan akıl hastalarının, çocukların, bakım ve gözetim altında bulunan belirli bir yaĢın üstündeki insanların, kanun karĢısında daha ağır cezaları müstelzim hükümlerle koruma altına alınması, diğer bir deyiĢle bu kiĢilere karĢı iĢlenen suçlara daha ağır cezaların ve tedbirlerin hükme bağlanmıĢ olması, hukuken kanun önünde eĢitlik ilkesine aykırılık olarak değerlendirilmesi mümkün 176 Aral Vecdi ( 2012) Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları, Levha Yayınları, s.135 126 olmadığı gibi bilakis adalet ve hakkaniyetin tam olarak tesis edilmesi amacı güder. ĠĢte bu noktada, Devlet, fertlerini, toplumun suça karıĢmamıĢ diğer tehlikeli ve mükerrir cinsel suç iĢlemiĢ hükümlülerden sadece hürriyeti bağlayıcı cezasını infaz etmek suretiyle mi korumak yükümlülüğündedir ? sorusu akla gelmektedir. Ceza, ancak yasa dıĢı ve cezalandırılacağı açıkça kanunlarda yazılı bir cürüm için, sadece bir kez verilecektir. Bu kiĢi bir suç iĢlemiĢ bundan dolayı yargılanmıĢ ve cezasını da çekmiĢtir. Dolayısı ile henüz iĢlemediği, ortada var olmayan ancak ileride iĢleyebileceği kuvvetle muhtemel sayılan bir suç için bireye ceza vermek, hiçbir Ģekilde hukuki ve ahlaki kabul edilemez. Bu durumda toplumun diğer bireyleri ve kamu düzeni için ağır tehlike yaratacağı kabul edilen, sadece hürriyeti bağlayıcı cezalarla ıslah olması da mümkün olmayan, çocuklara karĢı cinsel saldırı suçu iĢlediği mahkeme kararı ile kesinleĢen, hakkında uzman bilirkiĢi raporu ile tercihsel çocuk istismarcısı olduğu teĢhisi ve tesbiti yapılmıĢ olan hükümlülerin diğer bireylerine suçu tekrar önleyici güvenlik tedbirleri ile toplumun zarar vermesinin önüne geçilmesinin değerlendirilmesi hukuk devletinin bir gereği olarak düĢünülmelidir. Weems & United States davasında Temyiz Mahkemesi sözkonusu uygulamayı ceza olarak kabul etmiĢtir. Bu davada uygulanan test ise bu cezanın iĢkence ve barbarlık teĢkil eden mutad olmayan bir ceza olup olmamasına yöneliktir. Burada temel husus, bir suç için düzenlenmiĢ olan cezanın suçla orantılı olup olmamasıdır177. 2004 yılında ülkemizde ceza yasaları tamamen yenilenmiĢtir. Bu süreçte adım adım Usuli Haklar Modeli ve Mağdur Hakları Modeline ait değerler Türk Ceza Adaleti Sistemine enjekte edilmiĢ, muhtemel insan hakları ihlalleri ve adli hataların önüne geçilmek istenmiĢtir. Sonuç 177 Akbaba, age. s.18 127 olarak Türk kanun koyucusu tercihini suçla mücadelede oluĢabilecek dezavataja rağmen hak ve özgürlüklerin daha güvende olabileceği bir sistemden ve modelden yana kullanmıĢ ve bu tercih açık bir biçimde Türk Ceza Kanunun birinci maddesinin gerekçesinde ifade edilmiĢtir178. TCK 1. Md gerekçesi Ģu Ģekildedir. ― Ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımları içermektedir. Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hakim olan felsefe, değer ve ilkeler o ülkedeki siyasi rejimin niteliğini gösterir. Nitekim tarihte ve günümüzde totaliter devletler ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kiĢi hak ve özgürlüklerini ya geniĢ biçimde sınırlandırmıĢlar ya da ortadan kaldırmıĢlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının kötüye kullanılmasını önlemek için bu kanunların temel ilkelerine anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla baĢta Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi olmak üzere bir çok uluslararası sözleĢme ve belgede bireyi ceza kanunlarının hükümlere keyfi yer Anayasa‘sında uygulamalarına vermiĢtir. da aynı Bu karĢı sözleĢmelere esaslar güvence taraf öngörülmüĢ altına olan ülkemizin olduğundan kanununun amacını tanımlayan maddeyle bireyin sahip alan ceza bulunduğu hukuki değerler, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ön plana çıkarılmıĢtır. Böylece kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmakta bunun yanında bireyin adalet ve güvenliğin sağlandığı bir toplumda yaĢama hakkının gereği olarak kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç iĢlenmesinin önlenmesi ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır.‖ Kimyasal kastrasyon uygulamasının bir ceza olarak düĢünülmesi uygulamanın nitelikleri, görülmemektedir. 178 Zira sonuçları ceza dikkate olarak alındığında mümkün düĢünüldüğünde kimyasal Arıcan Mehmet, ( 2009) Ceza Adaleti , Seçkin Yayınları s. 49 128 kastrasyon gereksizdir. Hükümlünün iĢlediği cinsel saldırı suçuna karĢılık gelen hürriyeti bağlayıcı hapis cezasının infazından vazgeçilemez. KiĢi zaten ceza infaz kurumunda iken toplumdan izole edilmiĢ olacağı için hatta yeterli kapasitesi olan cezaevlerinde diğer mahkumların olası saldırısından da korumak amacı ile cinsel suçlardan hükümlü olan kiĢilerin cezaları ayrı koğuĢlarda infaz edildiğinden dolayı toplumun diğer bireylerine herhangi bir saldırıda bulunma imkanını bulamayacaktır. Bu itibarla kimyasal kastrasyonun ceza olarak düĢünülmesi hukuken hatalı bir yaklaĢım olabilir. Dolayısı ile de kimyasal kastrasyonda ceza olarak zira gönüllülük aranmaması, uygulamanın değerlendirilemeyeceği noktasında bir çeliĢki yaratmaz, önleyici güvenlik tedbirlerinde de hukuken gönüllülük aranmamaktadır. Kimyasal kastrasyon uygulamasının suçlunun rızasına bağlı olmaması gerektiğini ifade eden 19. Soru en fazla desteği alan unsur olarak ortaya çıkmıĢtır. Bun karĢılık uygulanması için suçlunun rızasının alınmasını ifade eden 15. Soru en az desteği alan ibare olarak gözükmektedir. Suç önleyici güvenlik tedbirleri ancak ceza mahkemesi kararı ile verilir. Cezadan uygulanmasındaki farklı amaç, kefaret olarak veya güvenlik sosyal tedbirlerinin hesaplaĢma ve caydırma olmayıp amaç sadece suçu önlemek ve suçluyu islah etmektir. Gönüllülük aranması ifadesine yüksek oranda katılmamaları karĢısında avukatlar, kimyasal kastrasyonu suç önleyici güvenlik tedbiri olarak kabul etmiĢ olabilirler, bu nedenle de kimyasal kastrasyon uygulaması için olmadığını düĢünüyor açıklandığı üzere suç hükümlünün rızasının aranmasına gerek olabilirler. Çünkü önleyici güvenlik önceki bölümlerde tedbirlerinin de hukuksal niteliği gereği hükümlünün rızası aranmamaktadır. TC Anayasası‘nın 19. Maddesi hükmünden de anlaĢılacağı üzere Mahkemelerce verilmiĢ olan cezaların veya güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi, kiĢinin 129 temel hak ve özgürlüklerine saldırı olarak nitelendirilemez. Aksinin düĢünülmesi halinde örneğin kasden adam öldürme suçundan dolayı ağır hapis cezası verilmiĢ ve hüküm kesinleĢmiĢ olan kiĢinin cezasının infazı için yakalanarak ceza infaz kurumuna teslim edildiğinde temel hak ve özgürlüğünün kısıtlandığını öne sürmek veya suçun iĢlenmesinde kullanıldığı kesinleĢen ateĢli silahın müsadere altına alınması halinde mülkiyet hakkının zedelendiğini ileri sürmek mümkün olacaktır ki hiçbir hukuk sisteminde bu düĢünce kabul edilemez. Ancak buna karĢılık kimyasal kastrasyonda hükümlünün rızasının alınmasının, uygulama sürecinde verilen psikolojik terapi ile beraber istenen sonuca daha olumlu etkide bulunduğu yapılan bazı araĢtırmalar neticesinde ortaya çıkarıldığı açıklanmıĢtır. Pedofili olgularında birey tedaviye istekli değilse hiçbir tedavi yöntemi etkili olmamaktadır. Kendi istekli olmadığı durumlarda uygulanan psikoterapi, farmakolojik tedavi ve cerrahi kastrasyon gibi bütün tedavi yöntemleri sırasında pedofilik bireylerin eylemde bulunmaya devam ettikleri belirlenmiĢtir. Uzun süreli psikoterapi, farmakolojik tedavi saptanmasına farklılık karĢın tesbit tedavisinde sonrasında bu bireylerin edilmediği hedef cinsel çocuklara için arzu çocuklara günümüzde yönelik ve cinsel istekte azalma yönelimlerinde pedofilik yönelimi bir bireylerin değiĢtirmek olmayıp, yeniden eylemde bulunma oranlarını azaltmaya yöneliktir179. Hiçbir tedavi yönteminin bu bireylerde problemli olduğu tesbit edilen vicdan ve ahlaki sorumluluk duygusu üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır180. Pedofilik bireylerin yeniden eylemde bulunma oranlarının azaltmaya yönelik tedavide sıkı adli ve klinik izlem, kimyasal ve Quinsey VL, Harris GT, Rice ME, Lalumiere ML. (1993) Assessing Treatment Efficacy in Outcome Studies Of Sex Offenders , J Ġnterpers Violence 1993; 8:512-513 ( loc cit 22 ) 180 Berlin FS. Sex Offender Treatment And Legislation. J Am Acat Psychiatry Law 2003; 31:510-513 (loc cit 22 ) 179 130 cerrahi kastrasyon, psikoterapi ve psikofarmakolojik ilaçlar kullanılmaktadır181. Diğer yandan suçu önleyici güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında hükümlünün rızasının kanaatimizce prosudür hükümlünün aydınlatılması, giderilmesi, uygulama alınması ve hukuken uygulamanın süresi varsa yan bu içinde gerekli değilse etkileri konudaki gerek de yönünden endiĢelerinin görülen tıbbi ve psikiyatrik desteğin verilmesi gereklidir. Çünkü daha üst bölümlerde açıklandığı üzere özellikle uzun süreli ve yüksek dozdaki MPA uygulamalarında ciddi yan etkilerin olabileceği bildirilmiĢtir. MPA uygulaması, kilo almak, sperm sayısının azalması, yüksek dozda glikoz yüküne neden olmak, kan Ģekeri ile ilgili sıkıntılar, idrar kesesi düzensizlikleri, diyabetis, yorgunluk, bitkinlik, testislerin menibus, sıcak ve soğuk basmalar, flebitis, kusma, küçülmesi, baĢ ağrıları, kabuslar, bacak ağrıları, vücut kıllarının dökülmesi , ciğerlerde emboli, depresyon, beyinle ilgili düzensizlikler, kemik yoğunluğunun azalması, sara hastalığı varsa artması, astım, kalp ritim bozukluğu ve böbreklerde düzensizlik gibi yan etkilerinin olduğu gözlemlenmiĢtir182 Ayrıca MPA nın hayvanlar üzerinde uzun süre kullanılması sonucunda köpeklerde göğüs kanserine , maymunlarda rahim ülkelerdeki hukuk kanserine yol açtığı gözlemlenmiĢtir183. Buna karĢılık sistemlerinin çalıĢmamızın yabancı incelendiği bölümde belirtildiği üzere bazı yazarlar, Ģartlı tahliyenin ön koĢulu olarak kimyasal kastrasyon uygulamasının öngörüldüğü durumda rıza verilmesinin mahkuma tanınmıĢ seçenek olmadığını, verilen rızanın serbest irade ile verilmiĢ Schober JM, Kuhn PJ, Kovacs PG, Earle Jh, Byrne PM, Fries RA, Leuprolide Acetate Suppresses Pedophilic Urges And Arousability . Arch Sex Behav 2005; 34:691-705 (loc cit 22) 182 Simpson a.g.e. s. 4,13 181 183 Akbaba, age. S.11 bir 131 sayılamayacağını, zira hükümlünün daha fazla cezaevinde kalmamak ve bir an önce hürriyetine kavuĢmak için aslında istemeyebileceği bir karar vermek zorunda bırakıldığını savunmaktadırlar. Mahkumun kastrasyona karĢılık özgürlüğünün vaat edilmesinin aslında mahkumu kastrasyona zorlamak olduğu ifade edilmektedir. Farklı bir bakıĢ ise mahkuma seçenek sunmanın, daha iyi olduğu ve hapishanede seçeneksizlikten olmasının kiĢinin mantıklı karar almasını engellemeyeceği gerekçesi ile karĢı çıkmaktadır184. Cezanın ―tüm tecavüz suçlularına uygulanması gerektiğini‖ ifade eden 8. soruda ki ikinci faktöre yüklenmiĢtir, cinsiyet ve meslek kategorileri arasında anlamlı farklılıklar bulunmuĢtur. Buna göre kadınların erkeklere oranla uzmanı pedagog, psikolog ve sosyal hizmet katılımcıların da avukatlara oranla ifadeye daha fazla katıldıkları görülmüĢtür. 14. soruda ―kimyasal kastrasyon çocukların etkin bir korunma altına alınmasını sağlar‖ ibaresine verilen cevapların ortalamasının çocuk sahibi olma ve meslek değiĢkenlerinin kategorileri arasında anlamlı bir ayrıĢma gösterdiği bulunmuĢtur. Bu soruya çocuk sahibi olanların olmayanlara kıyasla, avukatların da fazla katıldıkları görülmüĢtür. Psikolog, PPS‘ ye kıyasla daha pedegog, sosyal hizmet uzmanlarının kimyasal kastrasyonun çocukları etkin koruma altına alacağı ibaresine avukatlara kıyasen daha az katılmaları , onların aldıkları eğitimden dolayı kimyasal kastrasyon hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarına bağlanabilir. Kimyasal kastrasyon uygulaması sonlandırıldıktan bir süre sonra kiĢi uygulamadan önceki haline geri döneceğinden ömür boyu uygulanmadığı takdirde etkin bir fayda alınamayacağını, uygulanmasının düĢünüyor hükümlüye bir olabilirler takım . ömür sorunları Hükümlünün boyu da kimyasal kastrasyon beraberinde getireceğini MPA‘yi etkisizleĢtiren bazı ilaçlarla uygulamayı sabote etmesi halinde kimyasal kastrasyondan 184 SavaĢçı a.g.e. s.50 132 yine sonuç alınamayacağını bildiklerinden dolayı çocukların etkin Ģekilde korunmasının sağlamayacağını düĢünüyor olabilirler. Kimyasal kastrasyonun sadece bebek ve sadece çocuk tacizcilerine uygulanması gerektiğini belirten 6 ve 7. Sorularda avukatların PPS‘lere kıyasla daha fazla katılmakta oldukları, mükerrer fiilde verilmesini ifade eden ibarede ise çocuk sahibi olanların olmayanlara kıyasla daha fazla katılmadıkları görülmüĢtür. Bazı yazarlar pedofilik bireyleri, tercih ettiği yaĢ grubuna göre ergenlik öncesi yaĢ grubu çocukları tercih edenler ve ergenlik sonrası yaĢ grubu çocukları tercih edenler olarak ikiye ayırmaktadır. Fiziksel olarak sadece olgunlaĢmıĢ çocukları tercih edenler (teleiophile ) ve sadece bebekleri seçenler (infantophilia ) gibi alt gruplandırmalar da yapılmaktadır185. Ancak , herhangi bir ayırım yapmaksızın tüm cinsel saldırganlara kimyasal kastrasyon uygulaması yapılmasına esasen gerek bulunmamaktadır. Zira cinsel saldırganların profilleri aynı olmayıp bilakis önem verilmesi gereken farklılıklar göstermektedir. Bu doğrultuda cinsel suçluların suç motivasyonları değerlendirilerek bir çok sınıflama yapılmıĢtır. Groth ve arkadaĢlarının sınıflandırmasına göre dört temel cinsel saldırgan kategorisi yer almaktadır.1.Güç pekiĢtirme eğilimli olanlar 2.Güç gösterisinde bulunanlar 3. Öfke misillemesi yapanlar 4. Öfke ile tahrik olanlar (sadistler) . Bu dört kategoride de etkili olan üç faktör vardır; güç, öfke, cinsellik. Hazelwood ise sınıflandırmasına bu dört kategoriye fırsatçı tecavüzü ve grup tecavüzü kategorilerini eklemiĢtir 186. Gölge, Yavuz ve BaĢol ‗un Groht ‗un sınıflandırmasından yola çıkarak ve toplumun cinselliğe bakıĢının tecavüz suçuna da yansıyacağı ve bunun kültüre özgü farklı kategoriler oluĢturacağı düĢüncesiyle yaptıkları çalıĢmada ise Türkiye‘ye özgü bir tecavüz sınıflandırması 185 186 Erdoğan, age., s.138 Gölge, age. s.25 133 oluĢturulmuĢtur. Bu sınıflandırmada güç pekiĢtirme eğilimli olanlar, güç gösterisinde bulunanlar, öfke misillemesi yapanlar, fırsatçı tecavüzcülerinin dıĢında istismar edici tecavüzcü, mağdurun rızası ile gerçekleĢtirilen akran tecavüzü (18 yaĢını doldurmayan mağdur ile saldırganın aralarındaki yaĢ farkının 4 yaĢtan az olduğu ve her iki tarafın da rızası ile gerçekleĢtirilen cinsel iliĢkiler bu kategoride değerlendirilmiĢtir) sosyal normları istismar edici tecavüzcü (mağdurun namus kaygısı düĢündükleri ile için kendileri tecavüz ile evlenmek eden zorunda saldırganlar bu kalacağını kategoride değerlendirilmiĢtir) yer almaktadır187. Tercihsel çocuk tacizcilerinin tanımını , klasik tanımlamada pedofili karĢılamaktadır. Ancak pedofili yerine böyle bir gruplandırmaya gidilmiĢtir. Çünkü pedofililerin hepsi çocuk tacizcisi değildir. Bir kısmı hiçbir zaman çocuğa saldırıda bulunmaz. Oysa tercihsel çocuk tacizcileri pedofililerin saldırıda bulunan grubunu oluĢturur188. Kimyasal kastrasyon uygulamasının tıbbı bir takım rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılması ile cinsel sapkınlıkların tıbbı olarak tedavisinde kullanılması farklı konulardır. Zira cinsel sapkınlığa sahip olan kiĢiler suç iĢlemiĢ olabilecekleri gibi hiç suça karıĢmamıĢ kiĢiler de olabilirler. Ayrıca cinsel suçların tedavisindeki baĢarı tartıĢmalı bir konudur. Bazı suç tiplerinde yeniden suç iĢleme eğilimin diğerlerine oranla daha yüksek olduğu görülmektedir189. Özellikle sapkın cinsel tercihleri olan cinsel suçlularda yeniden suç iĢleme eğilimin yüksek oranda olduğu görülür. Üç yüz den fazla cinsel suçlunun yirmi beĢ yıldan uzun bir süre izlendiği bir izlem çalıĢmasında bunların yarısından fazlasının en az bir cinsel suçla daha suçlandığı görülmüĢtür190. 187 Gölge, age. s.34 188 Gölge age s.43 Butcher N.James ,Mineka Susan, Hooley M.Jilly (2013 ) Anormal Psikoloji , Kaknüs Yayınevi, s. 823 190 Butcher ve diğerleri, a.g.e. s. 823 189 134 ABD.‘ de bakımından MPA‘ nın etkisi sadece parafili teĢhisi konmuĢ kiĢiler kabul edilmiĢtir. Ancak bu uygulama standart tıbbi tedavi olarak kabul edilmediği gibi Amerika Doktorlar Birliği tarafından reddedilmiĢtir. Parafilyak olmayanlara karĢı hiçbir faydası olmadığı gibi parafilyaklar bakımından da eğer uygulama planında psikolojik destek verilmesi yoksa o zaman faydası tartıĢmalıdır. Kimyasal kastrasyon uygulanan 191 suçlular topluma yeniden kazandırılmıĢ olur ibaresine verilen cevapların ortalamasıyla meslek ve eğitim değiĢkenlerinin bulunmuĢtur. kategorileri arasında Avukatların PPS ye göre bu ibareye anlamlı ayrıĢma katılma eğilimi anlamlı derecede yüksektir. Bu ifadeye avukatların, PPS ye kıyasen daha fazla katılmaları kimyasal kastrasyon uygulamasının hükümlüyü ıslah edeceğine inanmalarından kaynaklanıyor olabilir. PPS‘lerin daha az katılmaları ise parafilyaklar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarından dolayı kimyasal kastrasyonun onlar üzerinde ıslah edici bir etkisi olmayacağını düĢündüklerini gösteriyor olabilir. 191 Simpson , a.g.e. s.9 135 6.)SONUÇ ÇalıĢmamızda faktör analizi neticesinde ortaya çıkan dört faktörden üçü yeterli güvenilirlik seviyesini karĢıladığından kompozit değiĢkenler haline getirilerek sosyo-demografik değiĢkenlerle çaprazlama incelenmiĢtir. Bu analizlerde çıkan sonuçlar, katılımcıların yaĢ, cinsiyet, medeni durum ve eğitim seviyesi açılarından kimyasal kastrasyonla ilgili algılarında büyük ve anlamlı farklılıklar sergilemedikleri, buna karĢılık çocuk sahibi olanların ve diğer meslek gruplarına nazaran avukatların kastrasyona daha fazla destek verdikleri görülmüĢtür. Bu ayrıĢma unsurların tek tek incelendiği kısımda daha belirgin olarak kendini hissettirmiĢtir. Yine de genel bir değerlendirme yapılacak olursa, tüm kompozit değiĢkenlerin ortalama değerlerinin kastrasyona destek verecek düzeyde ortaya çıktığı ve sosyo demografik nitelikler arasında fark olsa da bu farklılığın kararsızlık eĢiğinin negatif tarafına geçmediği göz önüne alındığında, ankete katılan grubun genel olarak kimyasal kastrasyon uygulamasına destek verdiği sonucuna varılabilir. Ülkemizde profesyonel olarak faaliyette bulunuyor olsalar dahi kimyasal kastrasyon açılarında bireylerin konusuna insan hakları yönünden bakıĢ duygusal faktörlerin ve ebeveyn olmanın etkili olduğu, görüĢlerini bildirirken mağdur tarafla özdeĢleĢtirme mekanizmasını kullanmıĢ olabilecekleri düĢünülmektedir. Ġnsan hakları tartıĢmasının yer bulduğu her konuda bu konuda olduğu gibi da sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için eğitim ve bilinçlendirme çalıĢmalarının yapılması gerekmektedir. Profesyonel meslek grupları da bu çalıĢmadan azade tutulmamalıdır. 136 Kimyasal kastrasyonun ne derece güvenli olduğu, gerçekten beklenen faydayı verip veremeyeceği, toplumda gereksiz bir güvenlik duygusu yaratarak aslında bu Ģekilde çözülebilir çözülemeyecek bir sorunu gibi gösterip gösteremeyeceği, yan etkileri konusundaki sorunların çözümü ve bu konudaki daha fazla ve kapsamlı endiĢelerin giderilmesi için bilimsel çalıĢma yapılması Özellikle tercihsel çocuk istismarcısı olan gerekmektedir. hükümlüleri tekrar suç iĢlemekten ne ölçüde engellediği, hürriyeti bağlayıcı cezasını çekmiĢ ve ayrıca bu uygulamadan yararlanma imkanı bulmuĢ hükümlülerin tekrar aynı suçun faili olduğu olayların ne kadar süreçte, hangi koĢullar altında, kaç kez tekrarlandığı hususlarında elde edilen bulgu ve bilgiler, bilim insanları diğer bilim dalları ile müĢtereken hareketle uzman tarafından incelenip değerlendirildiğinde, bu uygulamanın toplumda gereksiz bir güvenlik duygusu yaratabilecek hiçbir ıĢık vermeyen boĢ bir ümit mi, geliĢtirilmesi yoksa üzerinde çalıĢılması ve gereken, çözüme odaklı iyi bir yaklaĢım mı olduğu noktasında daha sağlıklı karar verebiliriz. Önleyici güvenlik tedbirlerinin salt kanunlarda yazdığı için değil gerçekten o hükümlünün de özelliklerine uygun ve onun tekraren suç iĢlemesini ve zarar vermesini engellemek üzere öngörülmesi ve uygulamaya sokulması gerekli görülmelidir. Önleme iki bakımdan önemlidir. Birincisi çocuk istismarı sorununa insancıl yaklaĢım bunu gerektirir. KuĢkusuz çocuğun incinmesine kadar beklemek anlamsızdır. Ġkincisi çocuğun tedavisine kıyasla istismar edilmesinin önlenmesi daha ekonomiktir192. 192 Ziyalar Neylan (1998) Çocukların Cinsel Ġstismardan Korunması Bir Eğitim Modeli Önerisi s.42-43 , Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü doktora tezi , Ġstanbul 137 7.)ÖZET Cinsel saldırı suçlarından mahkumiyet kararı alan bazı hükümlülere kimyasal kastrasyon uygulanması hususunda T.B.M.M. ne sunulmak üzere bu konuda kanun teklifi de hazırlanmıĢtır. Yabancı ülkelerin hukuk sistemlerinde kastrasyon konusunda benzer uygulamalar olduğu bilinmektedir. Bu çalıĢma ; kimyasal kastrasyonun alternatif bir ceza olarak veya önleyici tedbir olarak uygulanıp uygulanmayacağı konusunda ilgili meslek gruplarının görüĢlerini tesbit etmek amacıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. YaklaĢık 9 aylık bir veri toplama süreci sonucunda, 367 kiĢilik bir katılım sağlanmıĢtır. 367 kiĢiden 297 kiĢi avukat, 35 kiĢi psikolog, 17 kiĢi pedagog, 18 kiĢi ise sosyal hizmet uzmanıdır. Cezanın Türkiye‘de de uygulanmasına yönelik 20 değiĢken ayrıca incelenmiĢ ve katılımcıların büyük çoğunlukla bu ifadeye katıldıkları görülmüĢtür. Özellikle çocuğu olan ve evli katılımcıların beklentilere paralel olarak cezanın Türkiye‘de uygulanmasına daha fazla destek verdikleri saptanmıĢtır. Katılımcıların demografik karakteristikleriyle yapılan çapraz sorgulamalarında ise yine özellikle çocuk sahibi olan kesimin çocuk sahibi olmayanlara oranla daha kararlı bir Ģekilde kimyasal kastrasyondan yana görüĢ belirttikleri görülmüĢtür. Bunun yanında kadınların erkeklere , evli olanların da olmayanlara oranla az bir farkla da olsa cezayı daha fazla destekledikleri görülmüĢtür. Meslekler arasında ise örneklemin 81 % sini teĢkil eden avukatların cezayı diğer meslek gruplarına nazaran daha fazla destekledikleri görülürken, özellikle pedagogların kimyasal kastrasyon konusunda negatife kayan bir tutum sergiledikleri görülmüĢtür. 138 Demografik değiĢkenler arasında en bariz ayrıĢma çocuk sahibi olmakla ortaya çıkmıĢtır. Kimyasal kastrasyon, sosyoloji, kriminoloji, ceza hukuku gibi bir çok sahada araĢtırılabilecek ülkemiz açısından bakir bir konudur. Bu araĢtırmanın sonuçlarının farklı kitleler üzerinde yapılacak daha kapsamlı çalıĢmalarla test edilmesi, hali hazırda ülkemizde kimyasal kastrasyonun yasalaĢmasıyla ilgili devam edegelen tartıĢmalarda kanun yapıcılara bilimsel dayanak sağlayabilir. ABSTRACT A legislative proposal has, also, been prepared so as to be submitted to TBMM (Grand National Assembly of Türkiye) on such subject that chemical castration will be required for some convicts sentenced to imprisonment for sexual assault. It is known that there are similar practices in regard to castration in the judicial systems of the foreign countries. This study, has been carried out in order to determine opinions of the occupational groups involved in the subject about whether chemical castration will be required as either an alternative punishment or preventive measure. A participant mass of 367 persons has been achieved at the end of, approximately, 9 months required for data collection. Such quantity of 367 persons were distributed as 297 lawyers, 35 psychologists, 17 pedagogues and 18 social service specialists. 20 variables oriented to impose such punishment in Türkiye as well, have been separately examined, and majority of the participants have been agreed on this opinion. It has been observed that those participants who are married and having children, in particular, provided more support for the introduction of such punishment in Türkiye, as normally expected. Again, it's been observed that the participants with children, in particular, have expressed their opinions in favor of chemical castration as a punishment in a more determined 139 manner compared to those without children in the cross-examination of the participants according to their demographical characteristics. In addition to that, women compared to men, and those married compared to non-married have supported the punishment a lot more even though the difference is slight. Pedagogues, in particular, have adopted practically a negative attitude against using chemical castration as a punishment, while lawyers constituting the 81% of the sampling mass among the occupations, have supported the punishment much more with respect to other occupational groups. The most distinctive separation among the demographical variables have appeared with the existence or absence of children. Chemical castration is an untouched subject, in the viewpoint of our country, which will be researched in a lot of fields such as sociology, criminology and criminal law. Testing the results of this study with more comprehensive researches that will be carried out with different groups of people may provide lawmakers with a scientific ground in the debates that have been going on in our country in relation with the legislation of chemical castration. 140 8.)KAYNAKLAR 1.) TC ADALET BAKANLIĞI Adli Sicil ve Ġstatistik Genel Müdürlüğü (2012) Adli Ġstatistikler 2.) ARICAN Mehmet, ( 2009) Ceza Adaleti , Seçkin Yayınları, Ankara 3.) ALAY Cemal -POLAT Oğuz (2012) Pedofili Nedir Ne Değildir ? Türkiye Biyoetik Derneği, Ġstanbul 4.) ARAL Vecdi, (1979) Hukuk Ve Hukuk Bilimi Üzerine , 3. Baskı Fakülteler Matbaası , Ġstanbul 5.) ARAL Vecdi ( 2012) Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları, Levha Yayınları, 6.) AYDIN Murat, (2012 ) Çocukların Cinsel Ġstismarı ve ReĢit Olmayanla Cinsel ĠliĢki Suçu, 1. Baskı, Seçkin Yayınevi 7.) AKBABA Zeynep Burcu, (2009) Kimyasal Hadım Yönteminin Anayasaya Uygunluğu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Yüksek Lisans Tezi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı : 81/ 2009 8.) AKTAġ Suriri, (2009), Cezalandırmanın Amacı Üzerine, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C.XIII, S.1-2, 9.) BERLĠN Fred ―The Paraphilias and Depo Provera : Some Medical Ethical and Legal Considerations ― The Bulletin Of The American Academy Of Psychiatry and Law, 17/3 1989, s.235-236 : SavaĢçı, s.49 (loc cit 61 ) 10.) BERLĠN FS. Sex Offender Treatment And Legislation. J Am Acat Psychiatry Law 2003; 31:510-513 : Erdoğan, s.151 (loc cit 25 ) 11.) BARNES Harry Elmer , K.TEETERS Negley (2011) Ġlkel Cezalar ve Fiziksel Cezanın BaĢlıca Türleri, Ankara Barosu Dergisi S.4 12.) BUTCHER N.James –MĠNEKA Susan – HOOLEY M. Jill (2013) Anormal Psikoloji, 1. Basım ,Kaknüs Yayınları, Ġstanbul 13.) BOZKURT Ali –GÜLÇAT Zeynep (2007) Psikiyatri Temel Kitabı editörler KÖROĞLU Ertugrul -GÜLEÇ Cengiz,2. Baskı , Hekimler Yayın Birliği Basın Yayın, Ankara . 141 14.) CENTEL Nur, ZAFER Hamide (2013) Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları , Ġstanbul 15.) Cinsel CENTEL Nur , 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Saldırı suçu ve Suçlar DeğiĢiklik Tasarısının Değerlendirilmesi , çevrimiçi www.kutuphane.doğuĢ.edu.tr/ son eriĢim tarihi 15.03.2013 16.) ÇOLAK Haluk, ALTUN Uğurtan, Güvenlik Tedbirleri ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Yaptırım Teorisindeki Yeri, Makale, çevrimiçi www.yayın.adalet.gov.tr/ son eriĢim tarihi 23.3.2013 17.) ÇAKMUT Özlem Yenerer, ( 2009 ) Sağlık Hukukunun Temel Esasları ve Özellikle AydınlatılmıĢ Onam, (s. 1-40) Hukuki Sorumluluk Sempozyumu, Tıbbı Müdahaleden Kaynaklanan 16-17 Ocak 2009 Mersin Barosu, ġen Matbaası, Ankara 18.) Ġçel, DANNECKER Gerhard (2006) Suç Politikası, Proje Yöneticisi Kayıhan Avrupa‘da Aynı Fiilden Dolayı Ancak Bir Defa Ceza Verilebileceği Ġlkesinin Getirdiği Garanti, (97-115) 1. Baskı , Sözkesen Matbaacılık 19.) DOLU Osman (2012) ,Suç Teorileri , 4. Baskı, Seçkin Yayınevi 20.) DEMĠRBAġ Timur (2012) Kriminoloji, 4. Baskı Seçkin Yayınevi , 21.) DURSUN Selman- (2004) Megan Kanunu- (ABD ‗DE Cinsel Suç Faillerinin Sicile Kaydı Ve Sicil Bilgilerinin Kamuya Açıklanması) Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C.VIII, S.1-2 22.) DUMAN Hasan Ġlker (2003 ) Hukuk Devleti, 2. Baskı, ġeker Matbaacılık, Kartal 23.) DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERĠ BAġVURU ELKĠTABI, Çeviren Prof Dr. Ertuğrul Köroğlu , Amerikan Psikiyatri Birliği , Hekimler Yayın Birliği 24.) DĠNÇ Hakkı, AYCI Emrullah, BĠÇKĠN Ġnci, (2004) Uygulamada Aile hukuku ve Çocuk Haklarına ĠliĢkin Uluslararası SözleĢmeler, Adalet yayınları, 25.) ERDOĞAN Ayten- Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi Psikiyatride Güncel YaklaĢımlar, çevrimiçi www.aytenerdogan.com/ makale.html 26.) EYYÜPOĞLU Erkan Seyit, SĠNANOĞLU Orhun, EKĠCĠ Sinan, AYDIN Memduh, ÇEK Mete , (2012) Rat Renil Erektil Dokusunda Medikal ve Cerrahi Kastrasyonun Neden Olduğu Apoptozun KarĢılaĢtırmalı Olarak Değerlendirilmesi, TC. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi cilt :4 Sayı:1 Mart 2012 142 27.) GÜNAY Erhan, (2006) Açıklamalı Uygulamalı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun ve Ġlgili Mevzuat, 1. Baskı Seçkin Yayınevi, Ankara 28.) GEMALMAZ M.Semih (2004) Ġnsan Hakları Belgeleri , Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 29.) GÖLGE Zeynep Belma, (2005) Suçlu Profili , Doktora Tezi , Cinsel Saldırıda Etkili Faktörler ve Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü , Ġstanbul 30.) GÜLER Çağatay, (2012) Yeni Tıp Sözlüğü , Palme Yayıncılık, 31.) ĠÇEL Kayıhan –DONAY Süheyl (1999) KarĢılaĢtırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1. Kitap, YenileĢtirilmiĢ 3. baskı, Beta Yayınları , Ġstanbul 32.) ĠÇEL Kayıhan, SOKULLU Fusun, ÖZGENÇ MAHMUTOĞLU Fatih, Ġzzet, SÖZER Adem, ÜNVER Yener , (2000) Yaptırım Teorisi , 3. Kitap, 1. Baskı, Beta Yayınları, Ġstanbul 33.) 34.) ĠNCESU Cem, (2004) Klinik Psikiyatri Ek3:3-13 , KÜHNE Özgürlüğü Heiner Hans, ( 2006) VatandaĢ Özgürlüğü ve Suçlu Leviathan ile Bekçi arasında Devlet, (83-97) Suç Politikası, Seçkin Yayıncılık 1. Baskı, Ankara 35.) KÖKLÜ Nilgün, , Tutumların Ölçülmesi ve Likert Tipi Ölçeklerde Kullanılan Seçenekler , Ankara Üniversitesi Dergisi cilt : 28, sayı 2 s.81-93 36.) KAVLAK Cihan (2013 ) Suç ĠĢlemek Amacı ile Örgüt Kurmak Suçu , 2. Baskı, Seçkin Yayınları 37.) KANGAL Zeynel, (2002) Faillerine Yönelik Yeni Yaptırımlar, Fransız Ceza Hukukunda Cinsel Suç İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.LX, S.1-2 38.) KĠERSCH Theodore A.―Treatment Of Sex Offenders with Depo Provera ―Bul Am Acad Psychiatry Law Vol:18/2,1990, s.183 Erdoğan s.151( loc cit 25 ) 39.) Kayıp Çocuklar Raporu (2008 ) BaĢkanlığı, 25.Temmuz T.C. BaĢbakanlık Ġnsan Hakları 2008, www.ihb.gov.tr/ son eriĢim tarihi : 09.04.2013 40.) LONG, AUTUMN, (2009) Sex Offender Laws Of The United Kingdom And The United States : Flawed Systems and Needed Reforms ; 18 Transnat‘l L.& Cantemp. Probs. 145 143 41.) METĠN Yüksel –DĠNLER Veysel , Devletin Cezalandırma Yetkisinin Anayasal Sınırları , çevrimiçi www.veyseldinler.com / son eriĢim tarihi 11.04.2013, 42.) TOPUZOĞLU A.YaĢar (2004) Mağdur Çocukların Hukuksal Konumu, (s. 15-20) Çocuk Hakları Merkezi Meslek Ġçi Eğitim Semineri ÇalıĢma Notları , Ġstanbul Barosu Yayınları 1. Basım 2004 43.) NORMAN Sandra, (2006) Cinsel Saldırganların Kastrasyonu, çevrimiçi , http://www.cga.ct.gov/2006/rpt/2006--R-0183 htm. Son eriĢim tarihi 27.03.2011 44.) Quinsey VL, Harris GT, Rice ME, Lalumiere ML. (1993) Assessing Treatment Efficacy in Outcome Studies Of Sex Offenders , J Ġnterpers Violence 1993; 8:512-513, Erdoğan s.151 ( loc cit 25 ) 45.) ÖZTÜRK Bahri, ERDEM R.Mustafa, (2012) Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 12. Baskı, Seçkin Yayınevi 46.) ÖZBEK Özer Veli , KANBUR N. Mehmet, DOĞAN Koray, BACAKSIZ Pınar, TEPE Ġlker, (2012) Ceza Muhakemesi Hukuku 4. GeliĢtirilmiĢ baskı , Seçkin Yayınevi 47.) ÖZDEMĠR Hayrunnisa , (2010) Hadım Etme ve Hekimin Sır Saklama Yükümlülüğü , Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIV, Y.2010, 48.) (2007) ÖZLÜ Tevfik, Hasta Hakları (Amacı, Gerekçesi, Tarihsel Arka Planı ) Haksay Yayınları, Hasta Hakları Türk Alman Tıp Sempozyumu, KTÜ Hasta Hakları ve AraĢtırma Merkezi & Hukuku Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 49.) ÖNOK Murat, (2006) Uluslararası Boyutta ĠĢkence Suçu , 1. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 50.) POLAT Oğuz (2009 ) Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, 1. Baskı Ankara 51.) POLAT Oğuz (2007) Tüm Boyutlarıyla Çocuk Ġstismarı 2, Önleme ve Rehabilitasyon, 1. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 52.) POLAT Oğuz (2012) Klinik Adli Tıp, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi 53.) POLAT Oğuz (2001) Çocuk ve ġiddet , Ġstanbul 54.) POLAT Oğuz (2007) Çocuk Pornografisi, Nokta Kitap, Ġstanbul 55.) POLAT Oğuz (2007) Klinik Adli Tıp- Adli Tıp Uygulamaları, 3. Baskı, Seçkin Yayınevi , Ankara 56.) POLAT Oğuz (2007) Tüm Boyutları Ġle Çocuk Ġstismarı 1, Tanımlar, 1.Baskı, Seçkin Yayınevi 144 57.) PĠTULA Elizabeth –COLLEGE Barnard, Seks Suçlularının Kimyasal Kastrasyonu, çevrimiçi, http://www.academiccommons. colombia.edu son eriĢim tarihi 04.03.2013 58.) REĠDY Aisling, (2002 ) ĠĢkencenin Yasaklanması , Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 3. Maddesinin Uygulanmasına ĠliĢkin Kılavuz, Ġnsan Hakları El Kitapları no:6 çevrimiçi, www.yargıtay.gov.tr , son eriĢim tarihi, 17.03.2013 59.) RAĠNEY Bernadette, HARRĠSON Karen, (2008) Cinsel Ġstismar Suçlarında Farmakoterapi Ve Ġnsan Hakları, Cinsel Suçlu Tedavisi, Cilt 3, Baskı 2, çevrimiçi www.sexual –offender-treatment.org/2-2008 son eriĢim tarihi : 27.03.2011 60.) SĠMPSON Tanya - Florida‘nın Kimyasal kastrasyon Kanunu Hedefine UlaĢmıyor , çevrimiçi www.law.fsu.edu son eriĢim tarihi : 27.03.2011 61.) SAVAġÇI Bilgehan (2012) Çocukların Cinsel Ġstismarı Suçu 1. Baskı, Legal Yayıncılık, 62.) SCHOBER JM, Kuhn PJ, Kovacs PG, Earle Jh, Byrne PM, Fries RA, Leuprolide Acetate Suppresses Pedophilic Urges And Arousability . Arch Sex Behav 2005; 34:691-705 Erdoğan s 151 (loc cit 25) 63.) STĠLO Leo (2005) Çocuk Pornografisine KarĢı Avrupa Birliğinin Müdahalesi 22.aralık 2003 tarihli 2004/68 GAL Konseyin çerçeve kararı Hakkında Bir Yorum (s 469-776), Çocuklar Suç ve Ceza 4, proje yöneticisi Kayıhan Ġçel, Yayına Hazırlayan Yener Ünver, Birinci Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 64.) STĠNNEFORD John – (2006 ) KĠMYASAL KASTRASYON ANAYASANIN 8. MADDESĠNĠN ZEDELENMESĠ St Thomas Üniversitesi Minnesota Hukuk Fakültesi, çevrimiçi http://ir.stthomas.edu/cgi/wievcomtent son eriĢim tarihi : 14.03.2013 65.) SUġOĞLU Önder, (2005) Ġçe Kanayan Yara, Polis Sorgularıyla Ensest ĠliĢkiler ve Çocuk Tecavüzü, Alfa Yayıncılık , 1. Basım Ġstanbul 66.) TUĞRUL C. Ahmet, (2013 ) Cinsel Dokunulmazlığa KarĢı Suçlar ve Ensest ĠliĢkiler, 2.baskı Adalet Yayınevi, Ankara 67.) TOPÇU Sedat, (1997) Çocuk ve Gençlerin Cinsel Ġstismarı Doruk Yayıncılık, Ankara 68.) ÜNVER Yener, ( 2003) Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değer 1. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 145 69.) ÜZÜLMEZ Ġhsan, (2001) Ceza Sorumluluğunun Cezalandırmanın Amacına Dair DüĢünce Hareketleri, Esası ve , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , C.V, S.1-4 70.) CHEMĠCAL CASTRATĠON, http://law-essays-uk.com/resources /revisionere/human-right-law/chemical –castration.php www.LAW-UK.COM 27.03.2011 71.) YERDELEN Erdal (2013) Cezanın belirlenmesi, Türk Ve Alman Uygulaması, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 72.) ZĠYALAR Neylan (1998) Çocukların Cinsel Ġstismardan Korunması Bir Eğitim Modeli Önerisi , Ġstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler doktora tezi , Ġstanbul 146 ÖZGEÇMİŞİM 1968 Sivas Zara doğumluyum. Fındıkzade İlkokulu, Bakırköy Ortaokulu, Bakırköy Ticaret Lisesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1992 mezunuyum. Evliyim, iki çocuğum var. 1993 yılından bu yana serbest avukat olarak kendi ofisimde faaliyet göstermekteyim. Ek :2