Resmi Evraklar – Ekler
Transkript
Resmi Evraklar – Ekler
2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 1 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 2 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 3 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 4 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 5 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 6 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 7 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Ek – 6’da sözü geçen ihbarin içeriği : İhbarı Yapan: Cevat Çalışkan 8 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER T.C. Kimlik No. : 15055262556 Meslek: Yeni mezun İnşaat Mühendisi (işsiz) Adres: Cebeci Mah. 2540 Sok. No: 18 D:2 Sultangazi / İstanbul Telefon : 0 539 576 03 35 İhbarın Konusu : Yalancı şahitlik, Suçu ve suçluyu övme, Uyuşturucu bulundurma ve satma 2008 yılının Kasım ayında akşam saatlerinde ekmek almak için evden çıktım. Evimin hemen yakınındaki parkın köşesine oturmuş olan birkaç kişi arkamdan “Neden babana selam vermiyorsun?” diye laf attılar. “Baba” diye kendilerinden söz ediyordular. Cevap vermedim ve yoluma devam ettim ama aralarında biri “Gelin bir bakalım” dedi ve peşime takıldılar. Onlardan kurtulmak için gördüğüm ilk iş yerine girdim ancak kapıya dayandılar ve bağırdılar. Dışarı çıktım. Beni onlara selam vermediğim için azarladılar ve ağır hakaret ettiler. Ben hakareti aynen iade edince beni öldüresiye dövdüler. Hayati tehlike yarattıklarına dair adli tıp raporum var. Kafama defalarca odunlar vurdular ve beni bayılttılar ama ondan önce çok sayıda yumruk ve tekme attılar. Sol elimin serçe parmağını kırdılar ( şu an parmağım eskisinden daha kısa) ve sağ ayağımın dizini sakatladılar (ayağım aradan iki sene geçmesine rağmen hala iyileşmedi). Ailem beni hastaneye götürmüş ve sağlık raporu almış. O gece beyin kanaması tehlikesi olduğu için uyumam yasaklandı. Sabaha doğru bilincimi geri kazandım. Sabah olunca ailece görüştüğümüz Şenol Erdağ ve arkadaşı evime geldiler. Olay günü orada olmadıklarını, şehir dışında iş için bulunduklarını söylediler. Benden bilgi aldılar. Şenol Erdağ daha sonra evime gelerek bana , kendimi korumam için bıçak taşımamı söyledim ama ben karşı çıktım. Şikayet dilekçemi karakola verince Şenol Erdağ annemi telefonla aramış ve şikayet dilekçemi geri almamı istemiş. Annem karşı çıkınca anneme “şerefsiz kadın” diyerek hakaret etmiş. Aynı gün evime iş arkadaşı İsmail Avcı’yı gönderdi . İsmail Avcı önce para teklif etti sonra bana eğer şikayet dilekçemi geri almazsam sorunlar yaşayacağımı söyleyerek beni tehtid etti. Beni dövenlerin 10 kardeş olduğunu söyleyerek korkutmaya çalıştı ve yaşadığım bölgede iş bulmamı engelleyeceklerini ima etti. Daha sonra adli tıp raporunu yok etmek için benden izinsiz olarak evimi karıştırmaya başladı. Kendisini evden uzaklaştırdım ama aynı günün gecesi evim kimliği belirsiz kişiler tarafından kundaklandı. Sanıklar evimi kundakladıklarını kabul etmiyorlar ve tamamen yalan olan bir ifade verdiler. İlerleyen aylarda Şenol Erdağ ailemin huzurunu bozmaya ve bize baskı yapmaya devam etti. Aynı Şenol Erdağ duruşmalardan birine gelerek namusu ve şerefi üzerine yemin edip YALANCI ŞAHİTLİK yaptı. Bu olayla ilgili dava Gazi Osman Paşa 2. Asliye Ceza mahkemesinde devam ediyor. Avukatımın yaptığı araştırmaya göre sanıklar hakkında açılmış olan 4-5 dava var ve sanıklar diğer davalarda hırsızlık ve adam yaralamadan yargılanıyorlar. Mahkemelerden biri veya birkaçı sonuçlanmış olabilir. Olaydan önce sanıkları tanımıyordum ve oturduğum mahallede onları çevreye ve tanıdıklarıma sorduğumda sanıkların aynı mahallede yıllarca torbacılık yaptıklarını öğrendim. Yani sanıklar senelerce uyuşturucu satmış. Şenol Erdağ’nın eşi de anneme Emrah Menteşe’nin alisei hakkında “onlarla uğraşmayın, onlar ailece hapçı” demişti. Nedense mahalledeki karakol uyuşturucu ile ilgili ihbarımı kabul etmedi. Benden kesin kanıt istediler ancak benim araştırma ya da soruşturma yetkim yok, onların suçlarını ispatlamak benim işim değil. Şenol Erdağ benim oturduğum eski adreste ( Cebeci Mah. 2552 Sok. No:39 D:2 Sultangazi / İstanbul) komşum idi sahibi olduğu mobilya atölyesinde birkaç defa babama iş vermişti. Şenol Erdağ yeni tanıştığı kişilere ünlü boksör Sinan Şamil Sam’ın akrabası olduğunu söyleyerek kendisine reklam yapıyor ve tanıdığı kişilere sürekli söz konusu boksörü anlatarak sempati toplamaya çalışıyor. Bu nedenle mahalledeki gençler ona saygı duyuyor. Ancak bu gençlerin büyük kısmı kabadayılardan , işsiz güçsüz gezip suç işleyen şahıslardan oluşuyor. Şenol Erdağ da kickbox dersleri alıyor ve 40 yaşlarında olmasına rağmen istediği kişiyi dövüyor. Şenol Erdağ sanıkların aile dostu ve arkadaşı. Onların tüm suçları (hırsızlık, adam yaralama, uyuşturucu satıcılığı v.b.) hakkında bilgi sahibi ancak onları destekliyor ve koruyor. Suçu ve suçluyu sürekli övüyor. Sanıklar mahkemede gelir beyanında bulundular ancak bu şahıslar her gece 4-5 kişilik gruplar halinde arabayla gezerek mahallenin huzurunu kaçırıyorlar, istedikleri kişiyi tehtid ediyorlar. İşledikleri suçların gelir seviyeleri ile alakaları yok çünkü sürekli çevreyi haraca kesmeye teşebbüs ediyorlar ve hırsızlık gibi suçlar işlemişler. DAVA ETTİĞİM SANIKLAR: Emrah Menteşe: Cebeci Mah. 2523 Sok. Ayyıldız Sitesi C Blk. K:4/14 Sultangazi / İstanbul 9 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Tel: 0 534 549 20 37 Murat Çelikmen : Cebeci Mah. 2518 Sok. No:26/3 Sultangazi / İstanbul Tel: 0 536 259 68 34 YALANCI ŞAHİT: Şenol Erdağ : Tel: 0 539 256 02 21 SANIKLAR ADINA BENİ TEHTİD EDEN: Şenol Erdağ’nın iş ortağı İsmail Avcı Ek – 7 : İŞVERENİM VE ORTAKLARI BENİ 9 ŞUBAT 2012 TARİHİNDE TEHTİD ETTİKTEN SONRA CAN GÜVENLİĞİMİ SAĞLAMAK İÇİN SOSYAL PAYLAŞIM SİTESİ FACEBOOK’TA YAPTIĞIM PAYLAŞIMLARIN BİR KISMI AŞAĞIDAKİ GİBİDİR. BU BİLGİLERİ SOSYAL MEDYADA YAYMAM ÖLDÜRÜLMEMİ ENGELLEDİ. İŞVERNLERİM “İSPİYONCUYU YAŞATMAM “ DİYE KONUŞTUKLARI İÇİN BU BİLGİLERİ YAYARAK CAN GÜVENLİĞİMİ SAĞLAMAYA ÇALIŞTIM. SOSYAL PAYLAŞIM SİTESİ PROFİLİMİN LİNKİ : www.facebook.com/cevatali GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANAN ŞEREFSİZ MEMUR ÇETELERİ http://www.cevatcaliskan.com/ 10 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Cevat Çalışkan (Notlar) - 26 Mart 2012 Pazartesi, 20:48 NE KADAR CİNS İNSANLAR VAR MEMLEKETİMİZDE............ http://www.cevatcaliskan.com Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanarak üniversite sınavımdaki son tercihime girdim. Devlet yurduna yerleştim. İlk sene dersler kolay geldi. Başırılı oldum. Hiç ders anlatmadan sınav yapıp beni bırakan bir Prof. yüzünden bir dersten kaldım. Kadın meslek lisesi mezunu öğrencilerin düşmanıydı ve ders anlatmadı. Lisede fizik öğrenenler geçti, fiziği üniversitede öğrenmek isteyenler kaldı. Bir Kemalist olarak nefret ettim böyle ayrımcılıktan. Bu bir ideoloji değil, şerefsizlik, Atatürkçülükle yakından uzaktan alâkası yok bu haksızlığın. Yurttaki oda arkadaşlarım son derece düzgün insanlardı o dönemde. Ama o sene mezun olup gittiler. İkinci sene odama iletişim öğrencileri yerleşti. Sürekli sohbet ve gürültü vardı. Kalabalık oldukları için baskı uyguladılar, saçmaladılar, rahatsız ettiler, sürekli şamata yüzünden ders çalışacak ve uyuyacak şartları bulamadım. Uyumak için başka odalara sığınacak hale geldim. O sene bir dersten daha kalarak bursumu kaybettim. Zincirleme kaza oldu. Derslerim bozuldu. O sene uykusuzluk, stres ve cüzdanımın çalınması sorun çıkardı. Onlarla kavga edip okul ve yurt kurallarını bozmak, bir sürü iletişim öğrencisi ile uğraşmak istemedim ama bursumun ve okul hayatımın ırzına geçtiler. Yurtta bir düzen ve huzur yoktu, vahşi orman gibi bir yerdi. Üçüncü sene dersleri vermek için Adana'ya tatile bile gitmedim, ailemi görmedim. Yeni bir odaya yerleşmiştim ve oda arkadaşlarımı seviyordum ama yurtta siyasi olaylar başladı. Tehlikede değildim ama bu durum hoşuma gitmedi eve çıktım. Yeterince kalabalık ve huzursuz bir ortamdı. Önce ev sahibimle iyi anlaşıyordum, güzel bir başlangıç oldu. Zamanla daha çok para harcamaya ve dikkat çekecek kadar rahat bir hayat yaşamaya başladım. Amacım varımı yoğumu ortaya koyup okuldan mezun olmaktı. Ev sahibim bana müdahale etmeye, hayatıma karışmaya, daireme girip çıkıp yorum yapmaya, aldığım yiyecekler hakkında tekliflerde bulunmaya başladı. Abartıp sürekli iftira atmaya, bana asılsız suçlamalar yöneltmeye başladı. Derslerim yoğundu ve hepsi battı. Evde huzur yoktu ve başka ders çalışacak yer yoktu. Savcılığa gidip şikâyetçi olmak istedim. Daha önce bir dava olayım olmadı, polislik hiçbir olayım olmamıştı. Sultanahmetteki savcılağa gittim. Olayı anlattım. Savcı başka savcılığa gitmemi söyledi ancak çok soru soruyordu. Ben de bir şey yapacağını sandım ve cevap verdim sorularına. Eve ders çalışmak için ayrıldığımı, yurtta rahat edemediğimi söyledim. Siyasetle alâkam olmadığını ve demokrat olduğumu söyledim. Hiçbir siyasi grupla sorunum olmadığını hatta her siyasi görüşten grup temsilcileri tanıdığımı, onlarla bir sorunum olmadığını söyledim. Savcı ev sahibim hakkında başka savcılığa gitmem gerektiğini söylüyordu ama bir yandan soru soruyordu, sorgu ile sohbet arası bir ortam oluştu. Aynı odada iki savcı vardı, ancak sadece biri ile konuşuyordum. Diğerinin ağzından tek kelime çıkmadı. Bir defa daha gittiğimde savcı kapıya iki polis dayadı ve kendi yazdığı şikâyet dilekçesi metnini imzalamazsam beni adaleti savsaklama suçlamasıyla tutuklayacağını söyledi. Şikâyet dilekçesinde okuldaki öğrencilerden şikâyetçi olduğum yazıyordu ve benim hiçbir öğrenci ile sorunum yoktu. Şantaj yaptığı için tepki verdim: "İmzalayacağım ancak sizi şikâyet edeceğim", dedim. Ve şikâyet dilekçesine "zorla imzalıyorum" yazıp o yazının altına imzamı attım. Savcı yazıyı karaladı kalemle. Başsavcıya çıktım, ancak başsavcının tatilde olduğunu, 10 gün gelmeyeceğini söyleyip beni görüştürmediler. Başsavcının tatilde olup olmadığını bilmiyorum. Şantajcı savcının odasına gittim, savcı yoktu, konuşmayan savcı arkadaşı vardı odada. Kapıdaki polise o şikâyet dilekçesinin saçma olduğunu ve sorun istemediğimi, iptal etmelerini söyledim. Polis beni diğer iki polise teslim etti. Yolda onlara itiraz ettim. Beni tımarhaneye götürüp orada 16 gün tutup serbest bıraktılar. Kapıya durup doktoru protesto ettim. Bir şey söylemedim, sadece durdum o geçerken. Kural gereği ayakta tedavi ünitesine gitmem gerektiğini söyledi. Uzman doktor Neslihan Ergen'den söz ediyorum. Polisin gücünü bildiğim için ve bu ülkede bir vatandaşa değer verilmediği için ayakta tedavi muayene odasına gittim. Doktor beni kapıda karşıladı. Beni rahat bırakmalarını, sağlıklı ve sıradan bir vatandaş olduğumu, ülkesini seven bir milliyetçi olduğumu ve hiç kimseye zararım olmadığını söyledim. Daha sonra Ermeni olduğunu öğrendiğim doktor için milliyetçi olmam yeterli bir sebepti benim hayatımı mahvetmesi için. Bana en ucuz ve yan etkileri fazla olan bir antipsikotik yazıp kullanmak zorunda olduğumu söyledi. Böylece sağlam bir darbe yedim. Hiçbir rahatsızlığım yoktu. İlâcı polis korkusuyla aldım ancak canım acıyordu, ilâç beni sıkıyordu, yerimde duramıyordum, ilâcı kullanmadan önce hayatımda hiç böyle bir acı çekmemiştim. 11 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Polisin iftirası moralimi bozdu, senelerce vatansever olarak yaşamıştım ve ülkemin bana değer vermediğni anladım. Polisin iftirasını ve polisin gerçek yüzünü görünce polisten soğdum. Oysa çocukluğum polis hayranlığı ve terörist düşmanlığından kaynaklanan polis sevgisiyle geçmişti. Aslında polis işini yapması için yeterince maaş alıyordu, terör polisin sorunuydu, benim sorunum değil. İlâç derslerimi mahvetti. Başka bir mahallede teyzemin evine yakın bir daire kiralamıştım. Teyzemin gelini çamaşırlarımı yıkıyordu haftada bir ve onun dışında bir diyaloğum yoktu teyzemin ailesi ile. Ancak teyzem cahil ve hasta bir kadındı. Zengin olmak için peynir ekmek ve ucuz yemekler yiyordu ailesi. Tüm gelirlerini ve korsan taksiden kazandıkları parayı kaçak katlar çıkmak, kiradan para kazanmak için harcıyordular. Çok büyük bir emlâk zenginlikleri ve bir arabaları vardı ama hayat standartları aç insan seviyesinde idi cimrilik yüzünden. Ben her zamanki, ömür boyu yaşadığım hayatı yaşıyordum, anormal bir harcamam yoktu. Yani her zamanki Cevat Çalışkan hayatını yaşıyordum, rahatım yerindeydi. Bir de 2000 dollarlık bilgisayar satın almıştım. Teyzem çıldırmaya başladı, kızarmış piliçler, muzlar yediğimi söyleyip deliriyordu. Böyle beslenmenin normal bir şey olduğunu düşünüyordum ancak kadın bundan sapıklık derecesinde rahatsız oluyordu çünkü zengin olmak için nerdeyse yarı aç yarı tok yaşıyordu, tüm parasını kat çıkmak için kullanıyordu. Adana'ya, yani aileme telefonlar açmaya ve beni kötülemeye, ailemi bana para göndermemesi için kandırmaya başladı. Çok para harcadığımı söylüyordu oysa ben her zamanki rahat hayatımı yaşıyordum, onun hayatı dandik bir hayattı. Kadın ondan sonraki yıllarda da günümüze kadar telefon sapığı olarak yaşadı. Sürekli telefonla çok insanı rahatsız edip dedikodu yaptı ve iftira attı. Son bir kaç yılın telefon faturalarını inceleseniz bile göreceksiniz ki yurt içinde ve dışında çok sayıda kişiyi yoğun olarak aramış. Teyzem ailemi kandırmaya başlayınca ailem teyzemin söylediklerini bana söylemeye ve beni parasız bırakmaya başladı. O kadar parasız bıraktılar ki eğitimim zarar gördü. Derslerim battı parasızlık yüzünden ve teyzem evime gelip tehtid savurmaya başladı, beni sürekli taciz ve tehtid etti şizofren teyzem. Beni oğlu ve kocasıyla tehtid ediyordu. Ev sahibimi tanıdığını ve istediği zaman beni evden kovduracağını söylüyordu sapık kadın. Onunla başa çıkamamak gibi bir derdim yoktu ancak ben oraya koca karı kavgası için değil üniversite okumaya, derslerimle ilgilenmeye gelmiştim. O dönemi batırdı sapık şizofren, yaz okuluna kaldım ve annem yaz okulu için para göndermedi. Okulda bankamatiğin başında bekliyordum parayı. Annem de teyzemin gazına gelip bana bağırmıştı telefonda. Sapık şizofren onu mağdur olduğuna inandırıyordu sürekli. Annem de öz oğlundan kazık yediğini düşünen bir geri zekâlı idi. Parayı göndermedi ve sivil polis bankamatiğin bitişiğindeki güvenlikçi odasındaydı. O an kızdım polisin hayatımı ve derslerimi batırdığı için ve polise bağırdım. Sıradan bir sinirlenme idi. Polis beni arabaya attı ve tımarhaneye götürdü. İlk defasında, savcılağa gidip tımarhanede öldüresiye dövülen hastaları anlatmıştım, hastabakıcıları ihbar edip polis tarafından kaçırıldığımı yazmıştım. Savcı bunun bir kaymakamlık olayı olduğunu ve dilekçemi kaymakamlığa vermemi söylemişti. Yani savcı işkence davası açmadı, masumları işkenceye terketti. Kaymakamlıktaki memur ailem ve benim hakkımda sorular sordu, şikâyetçi olduğum için ve konu hassas olduğu için bilgi aldı benim hakkımda. Anladı ki savunmasızım, sanırım beni hastaneye ispiyonladı. Polis beni ikinci defa götürünce kasıtlı olarak beynime şok tedavisi uyguladılar. Normal ülkelerde şok tedavisi uygulamak yasak. Onlar ise izin verilen sayının üzerinden uygulamışlar. Hafızamı ve dengemi bozdular. Mahvetti beynimi şerefsiz oğlu şerefsizler. Hastaneyi şikâyet ettiğim için beni bir daha şikâyetçi olamayacak duruma soktular. Artık ev kiralayamayacak durumdaydım ancak okuldan vazgeçmiyordum. Param bitmişti. Senelerce MHP'yi desteklemiştim ancak ülkücülük hakkında ayrıntılı bilgim yoktu. Bir ülkü ocağı misafirhanesine yerleşip okumaya çalıştım. Ancak çok kalabalık ve hareketli bir hayat vardı yurtta. Okulda da sabahtan akşama kadar dersten derse koşturuyordum, sabah yurttan çıkıp akşam geliyordum ve geceleri yeterince uyuyacak bir ortam yoktu. Ülkücü misafirhanede belli bir düzen ve huzur yoktu. 24 saat boyunca orman gibiydi orası. Benim hayatımı elimden alan uzman doktor Neslihan Ergen beni muayene etti çünkü polis tehtidi ile kontrollere gitmek zorundaydım. Kadın onlardan neden şikâyetçi olduğumu açıkça sordu. Hasta olmadığımı ve benim sağlığıma zarar verdiklerini yüzüne söyledim. Yüzüne tükürdüm, çok şükür yağmur yağıyor dedi ve hemşireyi çağırdı. Sen şöyle dedin böyle dedin diye konuştu ve hiç söylemediğim şeyleri söylediğimi söyledi hemşirenin yanında. Söylemediğim bir sürü deli zırvası söyledi. Yalan söylediğini söyledim ve itiraz ettim, beni hastaneye kapatmadı ancak açıkça tehtid etti. Beni istediği zaman keyfine göre hastaneye kapatacağını gösterdi ve korkutmaya çalıştı. Elektrik şoklarının normal bir şey olduğunu, kendisine de uyguladığını söyleyip çok büyük bir yalan söyledi. Aslında bana elektrik şokunu bilerek aşırı ve zararlı şekilde uygulamıştı. UYGAR ÜLKELERDE MAHKEME KARARI OLMADAN, DOKTOR HASTANIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ELİNDEN ALAMIYOR. HATTA NAMUSLU ÜLKELERDE ŞOK TEDAVİSİ UYGULAMA YASAĞI VAR. AMA 12 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ÜLKEMİZDE İNSANIN TÜM CANI, MALI VE SAĞLIĞI BİRKAÇ ŞEREFSİZ OĞLU ŞEREFSİZİN KEYFİNE KALMIŞ. İSTEYEN OR..PU ÇOCUĞU ALIP GÖTÜRÜYOR İSTEDİĞİ VATANDAŞI. İŞTE BÜYÜK ASİL ÜLKE BU, BARBAR PİÇLERİN ÖZGÜRCE CAN ALDIĞI BİR YER. BÜYÜK MADDİ ZARARA UĞRADIM VE ÖMRÜM KISALDI ŞEREFSİZ OĞLU ŞEREFSİZLER YÜZÜNDEN. Ocakta sorunlar çıkmaya başladı, ayıp şakalara ve hakaretlere maruz kalmaya başladım. Yurdun yüzde doksanı memur adayı idi ve mühendis olduğum için sürekli büyük para kazanacağımı düşünüyordular ve bunu söylüyordular. Sakaryalı olan ilâhiyat öğrencisi sözde imam bana kafayı takmıştı. Sordukça soruyordu, soruları iftiraya yönelikti. Kafayı takmıştı bana. Onun arkasında namaz kılmayı red ediyordum, namaz kılacaksak camiye gidelim diyordum. O it o soruları ülkü ocağında, arkasında 30 ülkücünün desteği ile değil, başka yerde sorsaydı onun anasını bellemiştim. O şerefsiz şimdi Sakarya'da imamlık yaptığı için adını vermiyorum ama bir gün o imamın karşsına çıkıp "ananı zi..keyim pis münafık" diye bağıracağım. Ayrıca benim sünnetli olup olmadığımı merak eden varsa o imama sorsun. O imam şahitlik yapar. O zamanlarda bir mağazdan pahalı iç çamaşırları almıştım ama rahat olsun diye biraz bol almışım donları. Yerde otururken o imamı bana ağzı açık bakarken gördüm. Bir de baktım ki ... neyse söylemeyeyim. Ufak bir sınır ihlâli olmuş. Ama o, sünnetli olduğuma şahit olan tek imam, ölse mi kalsa bilemiyorum. Allah bildiği gibi yapsın. O sene özel güvenlik beni rahatsız etmeye, baskı uygulamaya başladı. Ben de özel güvenliğin yüzüne daha önce polisle birlikte beni karçırdıklarını vuruyordum. Hasta olmadığımı biliyordular ve önceki adam kaçırma onlar için ceza alma tehlikesi yaratmıştı. Güvenlikçilerden biri "bize kız ayarla" diye konuşuyordu ve benden sert bir cevap aldı. Ben o türden namussuzlukları sevmem. Ayarlanmış kızları da sevmem. Okulun medikosundaki psikoloğun sözlü şiddetine maruz kaldım. Kadın hastalarını azarlayıp baskı altında tutan, kabadayı gibi konuşan bir psikoloktu. Kendisi zır deli idi. Bu sözlü şiddet olayını zaten düşmanım olan okul polisine bildirdim. Okulun sınırları içinde benimle istedikleri gibi oynuyordular. Mediko sosyaldeki psikolog ve psikiyatri uzmanları ortak bir şirket idi. Okul dışında klinikleri vardı. Hepsi beraber çalışan ve beraber hareket eden bir gruptu. Psikoloğun yaptığı şerefsizliği senelerce dile getirip senelerce bu grubun nefretini kazandım ve okuldaki psikolog / psikiyatri uzmanı çetesi adi şerefsiz hastanenin teşhislerini senelerce destekledi. Beni muayene adı altında senelerce sorgulayıp öğrendikleri şeyleri okuldaki memurların suçlarını örtpas etmek için tuzak kurdular. Daha çok sorun çıkardılar. Birinci dönem tüm derslerimi batırdılar. Hiç ders geçemedim. Aynı şeyin ikinci dönem de tekrarlanmaması için daha ilk hafta kütüphaneye girip ders çalışmaya başladım. Okulu bitirmek için mücadele veriyordum ve Cumhuriyetin piç memurları bana vurdukça vuruyordu. Artık benim için ideolojinin, yönetim şeklinin önemi kalmamıştı, sadece namuslu insan arıyordum. İdeoloji ne olursa olsun, yöneticiler ve görevliler piç olduktan sonra insan hayatı tehlikede. Bir gün kütüphane görevlisi arkamdan laf attı. Ne istediğini sordum çok terbiyeli ve düzgün bir şekilde. Bana bağırdı ve yasal haklarımı sinkaf edeceğini söyledi. Okul kurallarına göre öğrenci her zaman suçlu, üniversite görevlileri her zaman haklıdır. Okulun adaletsiz kurallarına göre eğer onunla kavga etseydim okuldan atılacktım. Kurallar böyleydi. Ayrıca meslek lisesi mezunu olduğum için başka bir üniversiteye girmem imkânsızdı. O üniversiteye her şeyimi yatırmışıtım. Onunla kavga etmemek için gidip masaya oturup ders çalışmaya başladım. Yanıma gelip bana ayağa kalkmam için bağırdı, beni dövmek istiyordu. Ben ayağa kalkmadım ve gitti okulun komiser yardımcısını getirdi, beni gösterdi ona. Komiser yardımcısı bana bakıp çekip gitti. Komiser yardımcısının yanına, güvenlik odasına gittim ve olayı anlattım. Kütüphane görevlisinin bana yaptığı pisliği ve söylediklerinin iftira olduğunu söyledim. Ancak o polis de bana küfür etti. Ben de ona "sana maaş veren devlete hizmet etmeyeceğim" dedim ve bana küfür ettiği için onu emniyete dilekçe yazarak şikâyet ettim. Ülkücü misafirhanede kalıyordum ve sürekli dayak, cinayet tehtidi alıyordum. Adamları serseri, okumuş maganda olarak görüyordum ve katlanmaya çalışıyordum ancak işin içine polis girince beni mahvedeceklerni biliyordum. Çünkü MHP bir Türk partisi değil, bir memur partisi idi. Irkla değil, devlet içindeki memur kadrolarının cüzdanı ve dokunulmazlığı ile ilgileniyordu. Kendimi sağlama almak için Harem'deki kol orduya gittim. Durumu anlattım. Can güvenliğimi sağladım. Ama yurtta yaşanmaz, uyunmaz hale geldi hayat. Beni uykusuzluktan öldürecek kadar rahatsız ettiler. Bir yandan sabahtan akşama kadar okuldaydım, diğer yandan 13 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER misafirhanede beni sürekli güreşe zorlayıp kollarımı sakatlamaya çalışan, omuz askılarımı koparan, yorgunluktan çökmüş bedenimi zorla zedeleyen bir avukat vardı. Bunu kasıtlı yapıyordu. Okul hayatım batmıştı ve şerfsiz memur düzeni her şeye bir kılıf uydurmuştu. Her şey için namussuz, sözde asil bahaneleri vardı. Çok büyük bir sorunum vardı, MHP ülkemizdeki tek milliyetçi parti idi ve ben milliyetçiydim. MHP ile sorun yaşamamak için tüm baskı, hakaret ve rezilliklere katlandım. İstanbul İl Yönetimine gittim ama Namık Kemal Zeybek beni kovdu, benimle konuşmadı. Misafirhanede işin suyunu çıkardılar. Ülkücü hareketle aram bozulmasın diye her şeyi yaptım ama ülkü ocakları başkanı ve il yönetimi her şeye izin verince ben çizgiyi çekmek zorunda kaldım. Beni birkaç satılık dolandırıcı parçası için harcadılar. Ben de tüm ülkücü hareketi aynı kalitede görmeye başladım. Ve yanılmadım. Aslında tüm ülkücü misafirhaneyi bir nurcu imam kışkırtıyordu. Derdi cebimdeki bol para ve güzel kızlarla olan arkadaşlığım idi. Bana g..tçülükten ispiyonculuğa kadar bir ton iftira attı. Tüm ülkücüleri kışkırttı, ülkücüler de çirkin yüzlü oğlan görünümlü köse sapık imamın tüm kışkırtmalarına geldi. Hepsi birden vurdu. O ülkücü misafirhanede bir süre kalınca ülkücü hareketin, bir memur hareketi olduğunu ve devlet kapısında yolunu bulmaya çalışan uyanıkların gayriresmi sendikası ve çetesi olduğunu düşünmeye başladım. Ahlâksızlık diz boyu idi. Bir sürü şapşal, terbiyesiz ve cinsi sapık vardı. Bir de herkesi tehtid eden psikopatlar vardı. Orada normal diyebileceğim sadece birkaç adam vardı. Kısa süre sonra ülkücü olmaktan vazgeçtim, ülkücülüğün ne milletin ne de insanlığın yarına faydalı olduğuna inanmadım. Bunlar beni kaçırıp tımarhaneye kapatınca ve düşman akrabamdan destek alınca (daha sonra birçok ülkücü yöneticinin yakınları ile akraba oldu) bana psikotik bozukluk teşhisi koydurdular. Bu durumda ben şizofren olarak kafayı yemiş ve şizofrenik bir şekilde siyasi görüşümü değiştirmiş olacaktım. Onların üç kuruşluk şerefsiz olduğu gizli kalacktı. İşte olayın özü buydu. En çok baskıyı internet laboratuvarındaki kütüphane görevlileri yaptı. Soytarı gibi davranıp bana ağza alınmayacak ifitaralar atıyordu pis fareler. İki tane ufak maganda memur sürekli beni internet laboratuvarında seks filmi izlemekle suçluyordu. Herkesin gözü önündeydim, öyle bir şey yapmadım ve yapmam imkânsız idi. Şerefsiz memur diğer öğrencilerin yanında beni itham ederek bana kara leke sürmeye çalışıyordu. Hatta yanımda oturan öğrenci porno açmıştı, o kadar abartılı bir şey yani, sapık memur kafayı bana takmıştı. Ben bir şey yapmadım ama nerdeyse disiplin soruşturması gibi sorgulandım iftiracı kütüphane yönetimi tarafından. Porno seyredip seyretmemem hiç kimseyi ilgilendirmez, ama şerefsiz memur parçaları iyi biliyordu ki kim ne yaparsa yapsın hiç kimse okulda porno seyredecek kadar salak değildir. Amaçları beni yıpratmak, korkutmak ve okul hayatıma zarar vermek idi. Özel güvenlikçileri zaten suçluyordum beni kaçırdıkları için. Savcılığa da başvurdum ama suç duyurumu alan, beni polis kaçırırken odada bulunan ve adam kaçırma suçuna şahit olup müdahale etmeyen savcı idi. Savcı şikâyet dilekçemin metnine müdahale etti. Çok saçma bir yazı yazıp imzalattı. Soruşturma açılır ümidiyle imzaladım. Ancak savcı beni derdini anlatan deli olarak göstermeye çalışmış, önceki adam kaçırıp zorla tımarhaneye kapatma suçuna şerefsiz bir örtpas ayarlamıştı. O şikâyet dilekçesi ile gerçeklerin alâkası yoktu. Ve hiçbir işlem yapılmadı. Savcı durumu biliyordu. Ve bana bilerek ve isteyerek sağlam bir kazık attı. Kurduğu şerefsiz tuzağın farkında değildim. Saçmaladığının farkında olduğum için dilekçenin asıl metnini onun yazdığı dilekçeye ek olarak koydurdum. Benim yazdığım gerçek metinde her şey açık şekilde yazıyordu ve ayrıca sözlü olarak ayrıntılı bilgi vermiştim ama savcı benimle dalga geçe geçe konuşuyordu. Sürekli sırıtıp beni kışkırtıyordu. Derdi belli herifin. http://www.cevatcaliskan.com Özel güvenlik şefi karakola çağrıldığımı söyledi bir gün. Ben bir suç duyurusu ve bir şikâyet dilekçesi verdiğim için karakolun ifademi alacağını düşündüm ve özel güvenlik şef yardımcısıyla beşiktaş emniyet müdürlüğüne gittim. Şerefsiz oğlu şerefsizler kimliğime el koydu. Hiç soru sormadan kaymakamlığa götürdüler. Israrla boş bir kâğıdı imzalamam için zorladılar beni kaymakamlıkta. O kâğıdı imzalatmaya çalışan kadının yedi sülâlesine küfür ettim ömür boyu. Olay çıkardım, kaçırıldığımı herkese gösterdim ve anlattım. Beni götürecekleri hastanenin ne mal olduğunu anlattım. Ama hiçbir şey fayda etmedi. İşte o an anladım devlet görevlilerinin ne kadar adi olduğunu.http://www.cevatcaliskan.com Beni tımarhaneye götürdüler. Doktor Tülay adında bir uzman doktor adayına eğitim malzemesi olarak verdiler beni. 14 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Kadın genç ve güzeldi, beni muayene ederken uzman doktorla cilveleşiyor, oynaşıyor, aşk şayıyordu. İkisi sandalyelerini birbirine dayayıp fiziksel olarak yakınlaşıp gülüp eğleniyordu. Polisin iftirasına bir de Ercan İkinci adındaki kan düşmanımın saldırısı eklendi. Ercan İkinci akrabam olarak hastaneye ziyarete geldi. Annesi psikopat bir düşmandı ama bana o durumda zarar verecek kadar şerefsiz olduğunu düşünmedim. Yıllar sonra hiç korkmadan bana o durumda doktora 500 milyon lira teklif ettiğini ve bana ağır ilâç tedavisi uygulattığını söyledi. Korkusu yoktu çünkü emniyet, savcılık, hastane ... hepsi aynı or..punun piçiydi...Kadın parayı kabul etmemiş ama bana deli teşhisi koyup beni güvenilmez, sözüne inanılmaz hale getirmek işine geliyordu. İşte anadolu insanının asalet düzeyi o an belli oldu. Gücü elinde gördü, şerefsizlik yapınca ceza alamayacak kadar güçlü gördü kendisini ve bana atipik psikoz teşhisi koydu. Senelerce antipsikotik kullandırttı bana fahişe. Uzman doktor da onun sevgilisi olduğu için teşhisi onayladı ve kuruldan geçirdi. Doktor Tülay ve Uzman Doktor Cem Hızlan'dan söz ediyorum. Hem özel hayatımın hem de okul hayatımın ırzına geçtiler. Bir orospu dokuz köyü batırırmış. Ermeni doktor da onların yöneticisi idi. Ermeni de vurdu o zaman. Ayrıca benden o kadar çok kan aldılar ki ayakta zor duruyordum. Ayakta durabilmek için duvara yaslanıyordum. ((Ayrıca Ercan İkinci yasadışı sayılacak yollar ile zengin olmuştu ama ezikti çünkü annesi çok saldırgan bir cahildi ve kafayı bana takmıştı. Kız kardeşi ise ağır paronoid şizofreni hastasıydı. Hastaneye parayı bastıkça çok sayıda tanıdığı ve torpili oldu bakırköy ruh ve sinirde, erenköyde. Ercan İkinci parayla her şeyi yapabileceğine inanan, resmi ve gayri resmi şahıslara pis işler için sürekli para teklif eden biriydi. En komik olanı da benim tüm hayatımın ırzına geçtikten sonra bana da 500TL hediye etmeye kalkmasıydı. Ercan İkinci beni her gördüğü yerde kışkırtıyor, geçmişte yaptıklarından büyük zevk alıyor ve dalga geçiyor. Her gördüğü yerde damarıma basıyor. Nasıl olsa polis gücü onun poposunu yalıyor.)) http://www.cevatcaliskan.com/genclik Ondan sonraki sene yılbaşında Ercan İkinci'nin annesi ve babası evime gelip kavga çıkardı. Bana saldırdılar. Bütün apartmanı ayağa kaldırıp olay çıkardılar. Onlara dokunmadım, ama kendiler ne eşya bulduysalar üzerime atmaya kalkıştılar. Karakolda tiyatro hazırdı, onlar hiç suçlanmadı ve beni götürdüler. Yani İkinci ailesi sapıkça üçüncü saldırısını yaptı. Ve bu onların işine geldi, tüm memur çetesi hapisten kurtuldu. 2008'de de cahil babam eve para vermek istemediği için 5TL'yi bahane edip tüm apartmanı ayağa kaldırdı. Pencereye, balkona çıkıp şerefsizce olay çıkardı, bağırıp çığırıp baskı altına aldı aileyi. Ailenin tüm masraflarını anneme karşılatıyordu. Kadın başına annem tüm aileye bakıyordu. Şantajla ve polis baskısıyla yaşıyordu babam evde. Her gün kapıdan girer girmez kavga ediyor, 1-2 lira gibi para miktarları için bile saatlerce sözlü şiddet uyguluyordu. O gece delirdi, tüm mahalleyi ayağa kaldırdı. Onu susturmaya çalıştım ama polis geldi ve yine tımarhane. Bir şey yapmamıştım. Babamın adiliği yüzünden hastaneye düştüm. Hastaneyi polis, jandarma, askeriye, ...yani her yere şikâyet ettiğimi biliyordular ve o sene elektrikle beynimi dağıttılar. Savcılık, polis yani gidebileceğim tüm güvenlik birimleri bilerek sessiz kaldı. Her zaman haklı gösterilmek zorunda olan devlet suçlanamazdı ve çok memur vardı işin içinde. Yok ettiler beni. http://www.cevatcaliskan.com/genclik Ne ders ne de özel hayat kaldı. Beynimi kurtarmaya çalışıyordum ancak ihtiyacım olmayan, yüksek doz ilâçlarla benim tüm metabolizmamı yavaşlattılar. Amaçları ilâçların yan etkisiyle beni mahvetmekti. Ayakta duracak hal kalmamıştı. Apartmanın yanındaki kürt çetesi de bana kafayı takmıştı. Babamın mobilyacı patronu onların reisi falanmış. Çeteden dayak yiyip ölüm tehlikesi geçirince ve o ülkücü, kürt çetesi için yalancı şahitlik yapınca çetenin gücünü ve karakoldaki torpillerini gördüm. Olaydan sonra melez ülkücü çete reisi beni imzamı almak için tehtid etmeye başladı ama fazla ileri gidemedi. Benim bir imzam, diplomayı aldıktan sonra onun istediği yasadışı evrakları imzalarsam, 5000TL değerinde şu an. Kumarbaz bir çakma mafya için büyük para. 15 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER http://www.cevatcaliskan.com Bütün bu gördüklerimden ve yaşadıklarımdan sonra beni silip yok eden devlet için askerlik yapmadım. Cani hastanenin raporlarını kıvırıp devlete soktum ve askerlik yapmadım. Torpilli çete polis desteği görmüştü, sağ ayağım nerdeyse kullanılamaz hale gelmişti. Yürürken acı çekiyordum ve o ayakla askere gitmek istemedim. Tehikeli deli rolleri yaptım askerlik şubesinde, elime silâh verilirse diğer askerleri vuracak kadar delirebileceğimi söyleyip eğlendim. Raporları ulaştırdım ve bu devlet için askerlik yapmadım. Daha doğrusu raporlar resmi yolla gitti askeri hastaneye, ben hiç dokunmadım. Beynime zarar veren doktorlar güle oynaya yazmıştı hasta raporunu. Onların işine geliyordu deli damgası yemem. Ve ben hakkımı alamayacağımı bildiğim için razı oldum bu duruma, nasıl olsa hiç bir şekilde haklarımı koruyamıyordum. Gururla kaçtım bu devlete hizmet etmekten. Mutlu odlum. Kapıma gelirseler kilodan yırtacağım. 120 kilonun altına düşmeye niyetim yok..... Haahhhahaha...Muhahahhaha.... Değmez bu devlet için....Yemin ederim ki değmez....Namusum ve şerefim üzerine yemin edip polisin şerefsizliğini ortaya koyuyorum.... Adalet bakanlığına da yazı yazmıştım, ifademi alan savcı da tehtid etti ve alâkasız bir ifade yazdı..Şikâyet ettiğin savcı bizim kardeşimiz, ona göre ..diye konuştu, kabadayılık yaptı....Hatta eksik ve alâkasız ifadeyi kendisi dikte edip yazdırdı.....Beni tehtid ettikten sonra, yani ifadeye almaya başladıktan sonra karşıma bir polis memuru oturttu......Bu memleket adam olmaz, benim ikinci bir hayatım yok.....Ama susup her şeyi kabul edecek kadar da şerefsiz değilim......Devlet benim yasal güvenlik hakkımı vermediği için isteyen her or..pu çocuğu bana vuruyor...... Parasız ve işsiz yok olmak üzereyim.....Bu vatan benim vatanım mı? Ne dersiniz? http://www.cevatcaliskan.com Zekâ veya beyin sağlığı olarak bir sorunum yok. Çok iyi bir mühendis olduğuma inanıyorum. Ancak geride kalmış işkence dolu 17 sene ve beni istedikleri zaman yok etme hakkına sahip yüzlerce beyaz önlüklü ve ünüformalı or..pu çocuğu var. Canım, malım ve namusum birkaç şerefsizin keyfine kalmış. İşte tüm dünyaya dağıtmak istediğiniz adalet bu. Sizden bir şey rica edeceğim, lütfen tüm dünyayı bu hale getirip Allah'ın nimetlerini yok etmeyiniz. Başsavcı da bir defa ifademi aldı almasına da ifademi almadan önce yine tımarhaneye kapatıp korkuttular. İfadeyi almadan önce de başsavcı vekili "hasta olduğum için yanlış şikâyet verdim, şikâyetçi değilim" diye ifade vermemi istediğini söyleyip karşı çıkmayınca başsavcıyı çağırdı. Yoksa başsavcı da ifade almayacaktı. Gördüm ki tüm dünyayı yok edecek kadar çok or..pu çocuğu var işin içinde. Hepsiyle değil, bir tanesiyle bile başa çıkamayacak durumdaydım. Baş savcıya verdiğim ifadede tüm haklarımdan vazgeçtiğimi çünkü bu ülkede haklarımı alamayacağımı söyledim. Baş savcı da bu ifadeyi alıp kabul ederek devletin haklarımı gasp eden, haklarımı vermeyen şerefsiz bir devlet olduğunu kabul etmiş ve onaylamış oldu. Sade bir vatandaş olarak hiçbir siyasi pisliğe bulaşmadan, hiç suç işlemeden tamamen kendim ve ailem için çalışarak zengin olma hedefi koymuştum kendime ve bu olaylar sırasında bunu açıkça söylüyordum. Zengin düşmanı memur çeteleri nefret etti benden her zaman. Zengin olduğum için değil, zengin olma niyetim yüzünden bu hale getirildim. 16 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Paramı istiyorum. Tüm soruşturmaların yapılmasını ve devletin bana tüm olaylar için toplu bir tazminat ödemesini istiyorum. Herhangi bir özür veya manevi olarak gösterilen tazminat istemiyorum çünkü bu işin içindeki suçluların maneviyatına sövecek durumdayım, hepsi şerefsiz. Sadece nakit para değeri olan bir tazminat istiyorum. Para olarak değeri olmayan hiçbir şey istemiyorum. Namusuma ve şerefime iftira atan tüm memur, ülkücü ve akrabalarımın yedi sülâlesinin s..keyim. İşte bu kadar asil bir toplumumuz var. Atatürk'e cephe alan, kafa tutan İnönü'yü hiç sevmem çünkü gerçek bir Kemalistim. Ancak onun sözü doğru: Namuslu insan olarak namussuzlar kadar cesur olmaya çalışıyorum. Diyojen gibi gezip gezip karanlıkta namuslu insan arıyorum. Bu pisliğin içine bulaşmamış savcılardan müdahale istiyorum. İşin içinde yüzlerce memur var ancak yüzlerce memur 70 milyonluk bir ülkenin halkı yanında önemsiz bir rakam. Memleketin namusunu beş paralık etmeyiniz. Meslek lisesi mezunu olduğum için tüm hayatımın ırzına geçen Prof. Dr. Meral Tolun ve eski inşaat mühendisliği bölümü başkanı Zerrin Bayrakdar dışında hiçbir öğretmenime karşı soğuk değilim. Tüm öğretmenlerimi seviyorum. Onlar işlenen suçları bilmiyordu ancak ne halde olduğumu gördüler ve insanca, şereflice hareket ettiler. Eğitimle vicdan birleşince ortaya güzel insanlar çıkıyor. Yıldız Teknik Üniveristesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'ndeki öğretmenleri hastalık derecesinde seviyorum, onların bilgi ve tecrübesine delicesine hayranım. Eğitim kaltesi yüksek. Ancak öğretim kadrosundan değil, okuldaki poliisin, özel güvenliğin ve kötü niyetli, sapık memurlarından şikâyetçiyim. Bu suçlamam şahıs bazında, yani suça bulaşmamış olanları tenzih ediyorum ve gördüklerini ihbar etmedikleri için kınıyorum. Aslında her devlet memuru istihbarat birimlerine bilgi vermekle görevlidir. Tüm memurları suçlamıyorum ancak devlet suçluların kimliğini ortaya koymadığı sürece tüm memurları zan altında bırakıyor. Okula okumak için gelen öğrencilerin ırzına geçmeyin, onlara eğitim görme fırsatı tanıyın. Savunmasız gördüğünüz her insan evlâdına tecavüz etmeyin ceza almama garantisi ile. Bir insanın gerçek asaleti ve kişiliği, elinde güç olduğu zaman ortaya çıkıyor. Bir başka deyişle çingeneyi kral yapmadan babasını kestiğini göremezsiniz. :)))) Askerlik muhabbeti yapanlar beni hasta ediyor. Askerden kaçtığımı duyan kahraman ayakları yapıyor bana. Herkes karizmatik sanıyor kendisini birkaç ay subaylara çay taşıyıp uşaklık yaptığı için, tuvalet temizleyip yerleri süpürdüğü için. Onlar kışlada spor yaptılar, ben ise fitness salonunda. Hiçbir eksiğim yok yani. Kaslar sağlam. Hahahaa....Zamanında bordo bereli olacak yetenekte görüyordum kendimi..... Tüm hayatını kahvelerde kumar oynayarak, nataşalara para yedirerek, sokaklarda it gibi gezerek harcamış olan serseriler birkaç ay orduda bulununca büyük kahraman ayakları yapıyorlar. Çoğu 5-6 ay yatıp ve temiz hava alıp geri dönüyor evine ve işine. Ben de yapsaydım 5-6 ay askerlik yapacaktım. Ama benim hakkımı yiyen ve hayatımın ırzına geçen devlete hizmet etmemek daha gururlu ve şerefli bir olay. http://www.cevatcaliskan.com Herkes teröristlerle çatışmaya girmiyor, askerlerin çoğu biraz spor ve hizmetçilik yapıp geri dönüyor evine. Zaten yeterince askeri eğitim almamış acemi askerleri, onlarca yıl profesyonel terörist eğitim almış pisliklerle savaştıran devlet ayıp ediyor. Gerekli yatırım yapılıp bordo bereliler özel bir birim olmaktan çıkarılmalı, geniş bir bordo bereli kadrosu kurulmalıdır. Profesyonel ordu kurulmadan fakir fukaranın çocukları pisi pisine ölüme gidecek. Devlet para harcamamak için vatandaşın hayatını tehlikeye atıyor bence. Özel timler dışındaki askerlerin silâh ve techizatları önemsiz kalitede. Mevcut savunma sistemini eleştirmek bir yana, beni general yapsalar bile bu devlet için SAVAŞMAM. Askerlik birkaç aylık bir mesele, oysa benim ömrümü 30 sene kısaltıp bütün gençliğimi işkence altında bıraktılar. Değil çalışmak, ayakta duramayacak haldeydim beyaz önlüklü o..pu çocukları yüzünden. İti iti ısırmaz, şerefsiz düzen yıkılmaz, zindanın dibindekiler sesini çıkaramaz. Ama tüm dünya görür ve kusar bu şerefsizlik yüzünden. Kendini seversin ama dünya bilir ne olduğunu, kendini sevmekle kalırsın, kendin hakkında şiirler kitaplar yazarsın. Ama tüm dünya senin gerçek yüzünü bilir ve yüzüne tükürür. Bu nedenle ezik kalırsın, tüm dünyayı ele geçirme hayali kurarsın şerefsizliğini gizlemek, doğru konuşanları susturmak için. Çünkü sen haksızlığa göz yumup masumların ırzına geçen ...... Oturduğum semtteki karakol ve hep aynı hastane. Diğer hastanelere gitmeme izin vermediler. Çete kendi içinde sindirdi beni her zaman. Bakırköy ruh ve sinir + Birkaç üniformalı piç + Akrabam diye geçinen birkça piç = Katil çete.... Devlet tüm birimleriyle göz yumdu buna çünkü devlet her zaman haklı ve kusursuz gösterilmek zorunda.....Sahte, yalancı bir devlet imajı var, şerefsizliğin şahitleri yok ediliyor ve her şey eski tas eski hamam devam ediyor.....Mükemmel, büyük devlet imajı bir yalandan ibaret....Gerçekten vatandaşın hayatına, canına ve malına önem vermeden acımasızca cebini dolduran memur sürüleri var......Bu işin içinde bana faydası dokunacak bir tanecik asil memura rastlamadım....Biri vurunca hepsi aynı anda vuruyorlar.....Çok sayıda şerefsiz memur olunca bana atılan 17 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER iftiraları ortaya koymak için sürekli jandarma, askeri birimler, emniyet ve benzeri yerlere giderek bilgi verdim ve beni rahat bırakmalarını istedim.... Türkiye Cumhuriyeti Devleti bana asla savunma ve haklarımı koruma şansı tanımadı. Benim tüm haklarımı sinkaf eden bu devlete bağlılığım ve sadakatim yok. Kişisel haklarımı savunmaya çalışıyorum. Haklarımı geri istiyorum ve uğradığım zararın maddi olarak tazmin edilmesini istiyorum. Plânlı ve kasıtlı saldırılara uğradım, iftiraya uğradım ve tüm güvenlik birimleri buna seyirci kaldı. Eğer yabancı ülke konsolosluklarına haber vermeseydim beni öldürüp ortadan kaldıracaktılar. Öldüremedikleri için çok sayıda or..pu çocuğunun bana saldırmasını ve bu saldırıların cezasız kalmasını sağladılar. Seneler kaybettim, ak gün görmedim birkaç torpilli memur piçi yüzünden. İşin en iğrenç tarafı şu ki konu hakkında emniyet genel müdürlüğü, il jandarma komutanlığı, hatta kolorduda bilgi var....Ama durum ortada, bu ülkede savcılar Allah'tan daha büyük.... Şerefsiz hastaneye dava açıp sürekli tehtid ve baskıdan kurtulmak, hayatımı yaşamak istiyorum ancak dava açacak kadar para, dava açacak kadar cesur avukat yok.....Geçmişte çok sayıda uzman doktor ve asistan beni tehtid etti, benimle eğlendiler.....Sürekli baskı ve hastaneye kapatılma tehtidi ile yaşadığım için başarım zarara gördü....Kanı bozuk doktorlar zekâ seviyemi bile düşürdüler....Gençliğimdeki kadar zeki değilim, sırdan bir mühendis haline getirdiler beni....Senelerce okulu uzatmama ve işsiz kalmama, onbinlerce lira zarara uğramama neden oldular......Yaş oldu 37 ve aynı piç doktorlar beni istedikleri gibi yıpratabiliyor....Tüm savcılıklar ve emniyet birimleri onlara alkış tutup bu ülkenin adiliğini ortaya koyuyor....Ben bu halkın hayranı değilim.... http://www.cevatcaliskan.com Geride kalmış işkence dolu 17 sene var ve ben bu devletin asaletine güvenmiyorum, hatta asil olmadığına şahidim. Bu devlet ayıbı yok etmez, ayıbın üstünü örtüp görünmesini engeller. Yani kendi yaptıkları pisliği daha çok pislik atarak temizlemeye çalışacaklar. Aynı ayıbın devamı gelecek. Bir tazminat vereceklerine inanmıyorum, herhangi bir hak vereceklerine de inanmıyorum. Çünkü bu devletin memurları piç. Memurların her zaman haklı gösterilmesi memur mafyasının raconudur. Beni boş konuşan biri olarak görebilirsiniz. Tabi ki boş bu söylediklerim çünkü bu suçların cezasını verecek namuslu bir devlet yok ortada.... Gelelim isteklerime.... 1. Eğitim süremin uzamasına neden olan ve aldığım eğtimin verimini düşüren tüm şerefsizler bana tazminat ödeyecek... 2. Kayebettiğim zamanın tazminatı ödenecek, mühendis maaşı alamadığım yılların maddi zararı karşılanacak....Yaklaşık 14 seneden söz ediyorum.... 3. Bana savunma şansı vermeden, yargısız infaz yapan tüm polisler kanunda yazılı olan cezayı alacak....Bu polislerin suç işlemesine göz yuman tüm meslektaşları ceza alacak... 4. Bana iftira atan tüm resmi ve sivil şerefsizler cezalandırılacak, bana tazminat ödeyecekler..... 5. İstediğim özel sağlık kurumunda yıpranan vücudumu tamir etmem için gerekli para verilecek...İstediğim hastanede tedavi görme hakkım var, bu hakkımı alanlar adam yaralama ile suçlanacak.... 6. Tüm zararım tespit edilip tazmin edilecek, tüm suçlular kanunda yazılı olan cezaları alacak, görevleri ve yetkileri kayırma bahanesi olarak kullanılmayacak.... 7. Özellikle beni oyuna getirip betonarme projemi mahveden, beni 2010 yılında zorla hastaneye kapattıran ülkücü fahişenin ceza almasını istiyorum..... Ona destek veren tüm beyaz önlüklü or..pu çocuklarını adam yaralama ve adam kaçırma ile suçluyorum...Yargısız infaz artık gelenek haline geldi şerefsizlerin görev aldığı devlette.... 8. Bir vatandaş olarak, kanunda yazılı olduğu şekilde şikâyet dilekçesi yazıp dava açma hakkım var. Ancak bunu her yaptığımda beni tımarhaneye kapatıp baskı uyguladılar ve dışarı çıkarıp baskı altında kendi hazırladıkları yalan ifadey imzalattılar. 14 sene geçti, bu defa adam kaçırma ve tehtid suçunu işlemeseler bile bir sürü iftira ve kışkırtma ile beni yıprattılar, bunları onların arkadaşı olan polisler mi ispatlayacak. Ben Türk polisinin namusuna güvenmiyorum, Türk polisini dolandırıcı ali kıran baş kesen savcıların kiralık katili olarak görüyorum.....Binlerce polis haberdardı olaydan, bir tanesi bile gerekli yere bilgi verip kurtarmadı beni......Çünkü uyduruk bir yüce, ulu, mükemmel devlet imajı var.....Uyanıklar bu devleti inek gibi sağıp çıkar elde ediyor.....İnançlı masumlar ise karşılıksız olarak bu uyanıkların çıkarları için ölüme gidiyor.....Ben namuslu devlet, namuslu adalet, namuslu polis 18 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER istiyorum.....Dava açma hakkımı gaspediyorlar, dava açmadan gerekli güvenlik birimi olaya el koysun....Devlet gerekeni yapsın....Bu suçların çok büyük bir kısmının takibi şikâyete bağlı değil, ama yüzlerine tükürsen de çok şükür yağmur yağıyor diyorlar.... Daha birkaç ay öncesine kadar 20 yıllık çürümüş mobilyalarla, 30 yıllık bir halısı olan dar bir odada yaşıyordum. Öğünlerim yemek yapacak biri olmadığı için düzenli değildi. Beş para etmeyen yiyecekler için çevredeki lokantalara servet ödüyordum ve karnım doğru dürüst doymuyordu, yediğim yiyeceklerin temizliğinden emin değildim. Hiç arkadaşım yoktu (halâ görüştüğüm birileri yok). Ağır ilâç dozları ile bu çürümüş odada hapis yaşıyordum. Hayat standardım, bedenimin bağışıklık sistemi, moral düzeyi sıfır idi. Hiç yaşamadan hızla ihtiyarlıyordum. Aylar geçti ve halâ işsizim. Peki ben neden 30 sene erken öleceğim ve hayatımın en önemli 15 senesini kaybettim biliyor musunuz? Para kazanmamdan korkan birkaç piç varoş akrabam, ezik birkaç devlet memuru, eziyet etmeyi seven birkaç rüşvetçi it yüzünden. Büyük ve asil devlet-millet muhabbeti midemi bulandırıyor. Neden halâ siyasete önem veriyorum biliyor musunuz? Ortadoğu denilen pok çukurunu temizleyip yaşanacak bir hale getirmek, buradaki pisliğin tüm dünyaya yayılmasını engellemek için. Bu devletin memurundan da, vatandaşından da bir dürüstlük beklemiyorum. O kadar çok it bulaştı bu işe ki, koskocaman ordu kadar kalabalık bir pislik sürüsü düşman bana. Hepsi ile başa çıkamayacağım ama herkesin burnu aldı artık kokuyu, artık herkes biliyor kimin ne olduğunu. http://www.cevatcaliskan.com http://www.cevatcaliskan.com/ KESER DÖNER, SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER, HOROZ DÖMELİR TAVUK GÖMER Cevat Çalışkan (Notlar) - 9 Ocak 2013 Çarşamba, 21:13 İNŞAAT MÜHENDİSİ OLARAK ÇALIŞTIĞIM İLK İŞYERİNDE, işler yasadışı şekilde yapılıyordu. Her işyerinin kusurları vardır ama burası suç işlemeden tek bir iş yapmayan bir şirketler grubu idi. Tüm işlerinde bir veya birden fazla yasadışı bir durum vardı. Sahte imzalardan, düzenlenen sahte evraklara kadar. Kendi projelerini kendileri çizip inşaatları kendileri yapıyordular ve bu inşaatların yapı denetim işini kendileri yapıyordular. Yani tamamen başıboş ve kanunsuz bir durum söz konusu idi. Bu şirketler grubunun oluşturduğu çetenin başında Süleymancı bir iş adamı vardı. Patron o idi. Üzerine kayıtlı olduğum sözde solcu, özde kürtçü patron bile ona yalvara yalvara, ağlaya ağlaya ondan emir alıyordu. Yani asıl patron Kurtlar Vadisi dizisini seyredip seyredip coşan ve suç işlemeye kılıf arayan, kazandığı milyonlara yasal bir kılıf arayan bir dolandırıcı idi. Abi kardeş vuruyordular milyonları yasadışı şekilde ve bu memlekette imama laf eden çıkamaz diye cemaatin arkasına saklanmıştılar. Yasadışı şekilde çalıştıklarını görünce ve üstüne de maaşımı asgari işçi ücreti olarak ödediklerini, yani mühendis maaşı vermeden beni günde 16 saat mühendis olarak çalıştırdıklarını görünce işten ayrılmak istedim ama bol bol tehtid duydum onlardan. Kavga etseydim hem onların rüşvetçi dostları huzurumu bozacaktı, iş yapamayacaktım hem de beni dövüp adli vaka yaratacaktılar ve tımarhanelik olacaktım. O yüzden onlar izin vermeden işten ayrılamıyordum. Dinin maskesi arkasında, yani büyük müslüman imajı ile rahatça suç işleyen ve bunu sağcılık olarak, müslümanlık olarak gösteren çete reisi patron cemaatlere ve diyanete kayıtlı olmayan imamlara yaranmak için Kur'an kurslarının, değişik binaların ve ideolojik merkezlerinin sahte performans analizi (depreme dayanıklılık) raporlarını çıkarmaya çalışıyordu. Ben hiç bir binaya sağlam raporu vermiyordum çünkü bana eksik bilgi veriliyordu, verdikleri uyduruk bilgiyle bile bu binaların depremde ayakta kalamayacağı belliydi. Kız Kur'an kursuna sağlam raporu verip küçük kız çocuklarını depremde öldüremezdim ama eminim o çete reisi mühendismüteahhit-işadamı çoktan sağlam raporu vermiştir o kursa. O küçük çocukları değil müslüman, afrikada yaşayan yamyam bile öldürmez belki. 19 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Süleymancıların cemaatinden güç alan, siyasetini de ticaretini de Süleymancılar cemaatine göre ayarlayan patron bana önce dedi ki "yurdun projeleri kayıp, bulunsun diye proje çizelim". Söz konusu yurt, 10 yıl önce inşaa edilmiş büyük bir ideolojik merkez idi. 3 bloktan oluşuyordu. Birince blokta öğrenci yatakhaneleri vardı, yani on yaş üzeri çocukların öğrenci yurdu idi. İkinci blokta kreş ve düğün salonu, camii, v.b. şeyler vardı. Üçüncü blokta öğrenci derslikleri vardı, yani lise büyüklüğünde dersane vardı. Yani ufak bir yerden söz etmiyoruz. Milyonlarca liralık bir şeriat ülkesinden söz ediyoruz. Namaz saatlerinde merkezi sistemden ezan okunuyordu ve herkes işi gücü bırakıp namaz gidiyordu. Çocukların başında abiler, yani imamlar vardı. En üstte de birkaç yönetici din adamı vardı. Ben onlara inandım ve patronun emri ile birinci blokun projesini yaptım. İki blok daha yapmamı istiyordular. Birinci blokta gördüm ki bina depreme dayanamayacak, içinde ne kadar talebe varsa depremde zarar görecek. Üstelik proje uygulanmayacak diye bin bir yöntemle kurtardım kusurları. Daha sonra dediler ki yurt 2002 yılından beri var ama kaçak, projeleri belediyeye sokup ruhsat ve oturma izni çıkaracağız. Bina yeni inşaa edilmiş gibi olacak. Yani kayıtlara göre inşaat 2002'de değil, birkaç ay önce inşaa edildi. O çürük binaya sahte bir sağlam proje vermek istemedim. Moralim bozuldu, elim gitmedi bilgisayara, çizemedim çünkü bu cinayetti. Deprem olmaz demeyin, olduktan sonra o kalabalık ideolojik merkezde çok sayıda ölüm olacaktı ve sağlam sahte projeyi vermiş olan ben olacaktım. Bir iki hafta öyle geçti. Patronun kardeşi proje karşılığında para talep etti. Ben projeyi çizmek için yurda gittiğim için birkaç süleymancı hoca lüks bir otomobille beni alıp o ideolojik merkeze götürdü. Buna cemaat binası diyelim. Orada parayı aldım diye bir kâğıt imzalatıp 1500TL verdiler, patronun kardeşine vermek üzere. Şirkete döndüm, parayı teslim ettim ve akşam bilgisayardan projenin kaybolduğunu gördüm. Şirketin kabadayıları silmişti projeyi ve ben 1500TL almış görünüyordum. Eve gidip evdeki kopyeyi aldım ve çete reisine durumu anlatıp tekrar yerleştirdim bilgisayara ama diğer iki bloku yapmadım. www.cevatcaliskan.com Bir gün patron cemaaten bir tane mühendis getirdi. Hatırlı biriydi anlaşılan çünkü inşaat mühendisleri odası seçimleri çalışmalarındaki fotoğraflarda cemaatte o mühendis ve çete reisi de vardı. Bana, işi buna öğret ya da çek git dediler. Ben komik buldum durumu çünkü beni aylardır tehtid ve şantajla çalıştırıyordular. Çek git deyince bayram ettim. Kapıyı yavaşça kapattım dışardan. Bir iki telefon edip eşyalarımı topladım ve kaçtım. Ben gittikten sonra o mühendisi eğitmişler. Ama şunu öğrendim ki o getirdikleri mühendis, yani proje çizmeyi bilmeyen mühendis çetenin şirketler grubundaki yapı denetim firmasında imzasını satıp beni denetliyor görününen sözde uzman mühendis. Yani beni denetledi ve çizdiğim projeleri doğru diye onaylayan mühendis projenin p'sini bilmiyormuş. O da Süleymancılar cemaatinden idi. Ben işten kaçıp eve gelince büyük proje firmaları ile görüşmeye yani iş için başvurmaya başladım. 9 Şubat 2012 tarihinde saat 15:00 sularında bana telefon eden çete reisi işadamı Süleymancı benimle padişah gibi konuşup susacaksın diye emir verdi ve ben ona Cumhuireyet devrinde yaşadığımızı ve özgür iradeli bir vatandaş olduğumu, emir almayacağımı söyledim. Bana ceza verdiğini söyledi ama neyin cezası olduğunu söylemedi. Aslında beni zorla çalıştırıp, yani şantaj ve dolandırıcılıkla angarya yaptırmıştı ve kendi şerefsizliğine kalıp, yani sebep arıyordu. Ceza olayı bahaneydi ve bir bahane uydurmuştu. Rüşvet olarak para ve kadın veren, tek bir yasal işi olmayan dolandırıcı, Allah deyip de kullara saldıran sapık hangi hakla kime ne ceza verecek ki. O bana ceza veremezdi, ancak düşmanım olabilirdi. Telefonu kapattım ve hemen kardeşi aradı. Kardeşi dötü yere yakın bir kabadayı idi ve şantaj yüzünden katlanmıştım onun ayılıklarına. Süreki hakaret ve tehtid etmişti. Rüşvetçi dostları yüzünden katlanmıştım.Yine aradı. Defalarca meşgule bastım ve telefonu açtım, hakaret etmemesi için uyadım çünkü on aydır telefonda tanıdığı tanımadığı herkesin anasına küfür ediyordu. Emrinde çalışanlardan hepsinin anası ondan küfür yemişti, yemeyen tek ben kalmıştım. Telefonu açtığımda eğlence olsun diye bana her türlü hakareti ve küfürü savurdu. Anama da sövdü. Yanındaki 19'luk fahişe metresiyle eğlene eğlene güle güle bana her türlü hakareti ettiler. Ben cevap vermedim. Ufak bir şaka yapıp kapattım telefonu çünkü ben kocakarı gibi karşısına geçip telefonda çene çalamazdım. O ilk terbiyesizliği yapmıştı ve beni cezalandırdıklarını söylemiştiler. Ben onlar için kanunda yazılı cezayı istedim ve onları ihbar ettim. Ancak Sultangazi'de her yerde birkaç kişiyi satın aldıkları için ve arkalarında cemaatin gücü olduğu için başka bir yere, çok sağlam bir yere ihbar ettim onları. Ondan sonraki aylarda birkaç komşu geceleri beni uykusuzluktan öldürmeye başladı. Girdiğim tüm işlerde başarısız oldum komşular beni uyutmadığı için. Günlerce uykusuz kalıyordum. Bazen bile bile eşyalara vurup gürültü yapıyordular. Bazen açıkça beni düşmanlarım adına tehtid ediyordular. Saatlerce susmadan başımın etini yiiyordular. Günlerce gürültü ve laf atmalar yüzünden hem uykusuz kaldım, hem de evde iş yapamadım. Tam bir psikolojik terör idi. Deneme amaçlı alındığım büyük proje firmasında uykusuzluk yüzünden bilgisayar başında uyuyacak gibi oluyordum. Patron ayakta uyuduğumu görünce beni işten çıkardı. 20 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Diğer aylarda olanları az çok biliyorsunuz. Eylüle kadar işsiz kaldım. Otobüslerde ve sokakta cemaatçiler ve kürçüler sürekli sözlü tacizde bulundu. Tramvayda bile günlerce sözlü olarak taciz edildim. Ne evde ne de sokakta rahatım yoktu. Uykusuzluk ve yorgunluk yüzünden yıprandım, hızlıca ihtiyarladım. Süleymancılar cemaatinin bana düşman olmasının sebebi onların önde gelen işadamlarından birinin tüm pisliklerini bilmem ve CHP'nin bana düşman olmasının sebebi onların sultangazi belediye meclis üyelerinden birinin bu cemaatçi çete reisinin kulu kölesi ve suç ortağı olmasının şahidi olmamdır. CHP'de kürtçü rüzgârlar esiyor. Din kavgaları çıkarıyorlar, ama lâiklik için değil, siz din kavgaları yaparken kürtçülük güçlensin diye. Bugün kürtçünün dincisi ile kürtçünün ateisti, din düşmanı el ele kol kola vuruyorlar memlekete. Yani siz sağ sol kavgası yaparken tüm kürtçüler ortak hareket ediyor. Ben buna şahit olduğum için hayatım kaydı. Daha önce de kaymıştı ama beterin beteri odlu ondan sonra. Daha önce bana zarar veren ne kadar şerefsiz varsa hepsi ile beraber hareket etmeye başladılar. Tek çarem devlete sığınamaktı, beni yıllarca kaçırıp tehtidle "şikâyetçi değilim" ifadesi imzalatarak bir devlet hastanesinden ve çok sayıda polisten davacı olmamı engelleyen devlete. Yani bu iş en başında belli idi. Ölümden öte köy yok diye düşünmüştüm. Ama daha kötüsü oldu. Olaylar duyulduğu için beni öldüremezdiler. Bu yüzden bin bir iftira attılar, sağlığıma ve değer verdiğim her şeye saldırdılar. Bin tane iftira atıp kendi attıkları iftirlara cemaat ve parti olarak inandılar. İnsanları özendirdiler bana zarar vermeleri için. İftiraları attılar ki insanlar onların şerefsizliklerini haklı sansın diye. UNUTMAYIN Kİ SİZ O YA DA BU CEMAATİN DEĞİL DE ALLAH'IN KULUSUNUZ. ÖTEKİ TARAFTA İYİ BESLENMİŞ, BEDAVA BİR HAYAT YAŞAYAN, LÜKS VE RAHAT SAHİBİ KAYITDIŞI İMAMLAR SİZE TORPİL YAPMAYACAK. KENDİ VİCDANINIZI YOKLAYINIZ VE CİNAYET İŞLEMEK İSTEMEDİĞİM İÇİN, ŞEREFSİZLERİN TALEBELERİNİN HAYATINI TEHLİKEYE SOKMAK İSTEMEDİĞİM İÇİN BAŞIMA GELENLERİ BİR DÜŞÜNÜN. Eğer her şeyi yasaya uygun yaparsalar o merkezi yıkmak zorunda kalmazlar. Biraz para harcayıp binaları güçlendirmeleri gerekiyor sadece. Bilmem kaç bin lira vermemek için kendi koyunlarının hayatını tehlikeye atıyorlar. Onlar için onlar kuldur, köledir. Allah'a hizmet ettiklerinin sananlar onların milyonlarca liralık servetlerinin kaynağıdır. CEMAAT MERKEZİ BİNASI SANKO SANAYİİ SİTESİ KARŞISINDA, SULTANGAZİ'DE VE PROJELER BİRKAÇ AY ÖNCE GEÇMİŞTİR SULTANGAZİ BELEDİYESİNDE. 2002 YILINDA İNŞAA EDİLMİŞ VE KAYITLARDA BİRKAÇ AYLIK GÖRÜNEN SAHTE RUHSATLI BİNA İSLÂM ALEMİNE HAYIRLI OLSUN. İNŞALLAH UTANÇLARA VESİLE OLMAZ. www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com www.cevatcaliskan.com ARTUN MİMARLIK İNŞAAT - PRAMİT YAPI DENETİMİ LTD. ŞTİ. Cevat Çalışkan (Notlar) - 30 Ekim 2012 Salı, 04:45 11 Nisan 2011'de üç şirket sahibi ile görüşüp (bunlar ortak çalışıyormuş, proje çiziimi-müteahhitlik-yapı denetim işlerini bir arada yapıyormuşlar. Sonradan öğrendim ve öğrendiğimde geç olmuştu. Üç işin aynı kişiler tarafından yapılması suçmuş) "inşaat mühendisi" olarak işe alındım. Günde 10-16 saat çalıştırıp 40-50 tane proje çizdirdiler. Projeler sürekli değişiyordu çünkü ellerinin altında statikçi vardı (yani ben) ve tüm projeler nerdeyse bedavaya geliyordu onlara. Maaşımı açıklamadılar aylarca, maaşımı öğreninceye kadar 14 proje teslim etmiştim. Projeleri imzalamama izin vermediler, usta dolandırıcı oldukları için beni kandırdılar. O kadar zaman geçmişti ki beni bedavaya çalıştıracaklarına inandılar, biri cemaatçi ve diğeri belediye meclis üyesi oldukları için onlara güvenmiştim. Nitelikli bir şekilde dolandırıldım. Biri dini diğeri siyaseti kullandı beni uyutmak için. Patron eşini yönetici olarak kullanıyordu, fakülte mezunu olmayan bir yöneticinin kaprislerini 10 ay boyunca çektim ve ilk işim olduğu için saygıda kusur etmedim ama tüm aile ve özel hayatıma karışmaya başlamıştılar. Para da vermiyordular. www.cevatcaliskan.com Maaşımı 800 lira olarak açııkladıklarında herkes o kadar alıyor, senin farkın ne gibilerinden konuştular. Diğerlerini de senelerce neredeyse bedavaya ve sigortasız çalıştırmıştılar. İşten ayrılmak istediğimde ilk gün aşağlık bir duygu sömürüsü yaptılar, ikinci gün ortaklardan biri tehtid etti. İstesem çok güzel döverdim de ben adam dövmem. Hem dayak yiyecektim itlerinden hem de rüşvetçi itleri benim işimi biterecekti karakolda. Siyaset ve cemaat derken nerdeyse bedavaya çalıştırdılar beni 10 ay boyunca.Yanlarındaki birkaç genç iş takipçi tehtidler savurdu, genç bir kızı ve kadını da sözcü olarak kullandılar, şirket adına beni karı kıza tehtid ettirdiler. Patronun kendisi de mafyalar tanıdığını, eğer proje çizmezsem beni mafyalara söyleyeceğini söyledi. Tehtid edildiğimi ve yasadışı imza olayalarına 21 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER zorlandığımı söyleyince şaka olduğunu, şakalaşmamamız gerektiğini söylüyordular. Bir yandan da onlara imzamı vermezsem, yani imzamı taklit edip her yere atmaya başlamalarına izin vermezsem mühendis maaşı alamayacağımı söylüyordular. Kara borsada 5x5000=25000TL olan usulsüz şantiye şefliği imzalarını bedavaya istiyordular. Milyon lira verseler işçilerin can güvenliğini yok sayacak bir imza usulsüzlüğü yapmam, insanların hayatını tehlikeye atmam. www.cevatcaliskan.com Bana hak ettiğim maaşın dörtte birini verdikleri için annem ve kız kardeşim hastalandıklarında tedavi ettiremedim. Paramı vermek yerine bir şey olmaz, ölmezler deyip daha da beter deli ettiler beni. İlk dönemlerde dayakla ve benden izinsiz imzamı taklit edip evraklar imzalamakla tehtid ediyordu adamları. Kabadayı ayakları falan yaptılar. Zaten sahte imzacılığın allahını yapıyordular. Daha sonra kabadayı sürüsü başka yerde işyeri açtı, patronlar ve üçkâğıtçı iki üç mühendis, iki lise mezunu bayan kaldı. Sahteciliği ve üçkâğıdı nazikçe teklif etmeye başladılar. Çünkü zorla bir şey yapamayacaklarını anladılar, ama çok kızdım ve bağırdım birkaç defa beni dolandırıcılığa sevk etmeye çalıştıkları için. Onların sözcüsü olan kıza küfür bile ettim çünkü benden izinsiz benim imzamı taklit ederek vekâletname imzaladığını söylüyordu. Bir halt bilmeyen, sadece imzasını satan bir mühendis getirdiler ve "ya işi öğret ya da çek git" dediler. Bana komik geldi çünkü onların siyasi çevreleri, tanıdık memurları ve cemaatlerinden korkarak zorla çalıştırılıyordum. Manyaklardan biri devamlı sallıyordu: "bedava çalışacağın diye anlaşmıştık, imzalayacağın diye anlaşmıştık, şöyle böyle anlaşmıştık " diye işkembeden sallıyordu ve adam olmadığımı, şiddet uygulayacağını, camları kırıp indireceğini falan söylüyordu ama benim tek korkum onu döversem rüşvetçi ve yandaşları tarafından yok edilmek ve iftiraya uğramaktı. Onun yumruklarından değil, itlerinden korkuyordum. Dediğim gibi şirkette çalışan çok genç biri kürt alevisi kızını kullanıyordular beni tehtid ettirmek için, aynı odada çalışıtğımız için bütün gün boyunca başımın etini yiyordu. Kız demek zor, o karı şirkette birçok mühendis ve çalışanla yattığı için ve patronlardan bir iki tanesinin metresi olduğu için kendisini patroniçe sanıyordu, patroniçe gibi konuşuyordu. Yani şirket adına tehtid ederken kendisini şirketin sahibi gibi hissediyordu. Çarpık ilişkler ve karının memurları baştan çıkarmak için kullanılıması, iş başına 5000TL alan ve onunla flört eden rüşvetçi memurlar derken bıktım oradaki ortamdan. Bütün bu abazan sürüsü bu karıyı becerirken bir de onun sevgilisi diye tanınan bir mühendis vardı. Şirket dışında o fahişeyi onun kız arkadaşı, sevgilisi diye tanıyordular. Böylece zamparaların faaliyetleri eşleri tarafından öğrenilemiyordu. Öyle bir ötpas ayarlanmıştı. www.cevatcaliskan.com Kocaeli üniversitesi mezunu olup da YTÜ'den şutlanan bu mühendis imzasını değil, soyadını, yani şerefini kiralamıştı patronlara. Akşamları arabayla zamparalara götürüyordu fahişeyi. Komik buluyordum bu durumu ve mezun olduğum üniversiteyi, iyi bir projeci olmamı kıskanıyordu. Müşterisi olan patronlardan zamparalar da ona müdür muamelesi yapıyordu, çünkü karı servisini o yapıyordu. Aslında yönetici ve müdür patronlardan birinin eşi idi. O mühendis dolandırıcı idi ve patronlara dolandırıcılık yöntemleri öğreterek, "şuraya bu imza atsın, o imza atsın, buraya şunu yapalım" diye akıllar vererek, pislik öğreterek ve yağcılık yaparak kendisini patronlara sevdirmişti. Şirkette kabadayı gibi dolaşıyordu ve benim maaşımın 3 katını alıyordu bu nedenle. Ben de onun gibi olmayı kabul etseydim ben de aynı para ve saygıyı alacaktıma ama kendime saygım kalmayacaktı. Midem bulanıyordu. Herkesin hamurunda yoktur pezzevvenklik. O ustası idi. Çok çirkin olduğu için kız kardeşimle tanıştığında kız kardeşimle sohbet etmesini yasaklamıştım ilk görüşmemizde. Sıradan bir CHP üyesi olmasına rağmen herkese kendisini CHP gençlik kolları başkanı olarak tanıtarak dolandırıcılık yapıyordu, bu durumu gerçek gençlik kolları başkanına ihbar etmiştim. www.cevatcaliskan.com Neyse, 30 Ocakta işten hemen kaçtım. 9 Şubat 2011'de saat 15:00 sıralarında telefonla arayıp susmam için telefon ettiler ve tehtid ettiler. Zaten yeterince zarara uğramıştım ama bir de gereksiz yere telefonla tehtid edip anama küfür ettiklerinde bildiğim her şeyi sosyal medyada anlattım ve yaydım. Daha sonra rahat bırakacaklar diye sustum, sildim yazıları ama telefonla taciz ettiler birkaç defa. Ailemin ve kendimin huzuru için açıkça söylüyorum: "herhangi bir sorun yaşarsam savcılığa gidip ihbar ve şikâyet edeceğim ve sultangazi emniyet müdürlüğü dışında bir polis birimi isteyeceğim soruşturma ve ifade için". www.cevatcaliskan.com Kaçırdıkları vergiler de bir yana kalsın, ben olayı herkese anlatınca 7 ayda her şeyi gizleyip örtpas ettiklerinden eminim. Ama ben savcıya yine de söyleyecek çok şey bulurum. İspatlarım da. En nefret ettiğim şey de çizdiğim o 50'ye yakın projeyi benim çizdiğimi inkâr etmeleridir. Gerekirse resmi makamlara ispatlarım projelerin benim eserim olduğunu. Akıl hastanesinde rüşvetçi bir pezzveng CHP'ci doktor ayarlayıp benim hiç proje çizmediğimi, yalan söylediğimi iddia ettirip bana yalan söyleyen zır deli teşhisi koydurdular ama onlara gereken cevabı verdim. 22 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Sabahın dördünden akşamın dokuzuna kadar çalıştırdılar beni, yorgunluktan öldüm. Alın terimi inkâr eden yanar. Şirket kuralları gereği şirketin imza ve yamuk işler düzenine uyum sağlayan mühendisler bir tane kürt kızı ile flört edip çok sıcak arkadaşlıklar kuruyordu. O kızı tehtid ve dolandırıcılık teklifleri için kullandılar, tiksindiğim için yakınlaşmadım ve başımın etini yedi. Teklifleri o yaptığı için o kıza "çıkar amaçlı suç örgütü olduklarını, nitelikli dolandırıcılık yaptıklarını" falan söyledim. Çünkü benim inancımı ve siyasi görüşümü sömürmüştüler. İçimdeki insanı kullandılar, kürtlerden nefret etmemek için elimden gelenin en iyisini yapıyordum her zaman. www.cevatcaliskan.com Bir gün diğer patronun kardeşi telefonu eline aldı ve polis gibi davranıp birinden sözde nitelikli dolandırıcılık yapan bir sürü şahsın adını aldı ve kâğıda yazdı önümde. Ben de tüm şirketin seceresini çıkardım ona ve nitelikli dolandırıcının onlar olduklarını, hem CHP siyasetini hem cemaat içindeki güçlerini kullanarak çok sayıda suç işlediklerini anlattım. Ayrıca şirket içindeki çarpık ilişkilerle dalga geçtim. Din iman siyaset paraydı o şirketler grubunda. Başlangıçta gerçekten inanmıştım temiz müslümanlar ve değerli siyasetçi olduklarına, o yüzden oyuna geldim. Bilseydim o ofisin kapısından içeri adımımı atmazdım.Patronlar sorun çıkarmazsa, bu yazı onları etkilemez. Zaten pisliğe bulaşmamış adam yok memlekette. Ama başıma bir olay gelirse polis mutlaka okuyacaktır bu yazıyı. Bana 10 ayda toplam 6900TL para ödediler, tüm iş görüşmelerini şahsi cep telefonumdan yaptım, bazen de yol ve ufak tefek masraflar için cebimden para harcadım. Yasadışı şekilde binlerce lira götürüp üç kuruşun kavagasını yapıyordular. www.cevatcaliskan.com Konuyla ilgili bilgi ve kanıtları CHP İstanbul 2. Bölge başkanı Mustafa Ataş'a telefonla bildirip onun isteği üzerine CHP İl Başkanlığı'ndaki bir bilgisayara kopyalamıştım. CHP il yönetimi konudan haberdar ama meclis üyesinin gazi mahallesindeki kürtçü oy potansiyeline ihtiyaçları var yerel seçimde. Yani kürt oyları için olayı örtpas etmeye çalıştılar. Beni de iftara çağırıp orada birkaç serseriye küfür ettirdiler. Yani hemşerim olduklarını söyleyen bir köpek anamla ilgili espiriler yapıp, terbiyesiz laflar edip beni kışkırttı ve sinir etti durup dururken ki bunlar chp belediye meclis üyesi eski patronumun mekânına takılan bir grup. Yani sağda solda kavga çıkarıp beni ortadan kaldırmaya, öldüremeyecekleri için deli raporu verdirmeye çalışıyorlar. Yerel seçimde CHP benden oy alamaz. Tüm yönetim olayardan haberdar ama olayları örtpas etmeye, benim hayatımı kaydırmaya çalışıyorlar. www.cevatcaliskan.com LÜTFEN DİKKAT !!!! Çok rahat bir şekilde sevdiğiniz partiyi söyleyebilirsiniz. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve herkesin bir inancı var, seçme ve seçilme özgürlüğü var. Ama desteklediğiniz parti eski bir partiyse eski yöneticileri savunduğunuzda başınız belâya girer. Çünkü birçok eski partide belli bir kürtçü güç var artık. Yani partinin pekakasız halini desteklediğiniz an işiniz biter. Eskiden sizin partinizi yöneten ve terör örgütüne yalakalık yapmayan bir lideri seviyorsanız sizi batırırlar. Yani eğer bir partinin son halini, kürtçü halini desteklemezseniz vay halinize. www.cevatcaliskan.com Çalışanlara, şirket alışverişi için sabah ben borç veriyordum 20-40TL. Her şeyin hesabını kuruşuna kadar tutup ufak şeylerin bile fişlerini biriktiriyordular. İşler çoğunlukla vergi kaçakçılığına dayalı olduğu için içilen çayların, yemeklerin fişleri vergi olarak gösterilmek zorundaydı.İşten çıkınca bana "yardım" teklif eden patron önce maaşımı ödesin. Benden çaldığı parayı düşünsün. Beni dolandırdılar. Aylarca maaşımı açıklamadan çalıştırdılar, cebimden para harcattılar. Komik bir maaş verip iyileştireceğiz dediler, zam yapmadılar. 50TL zam yapmaya kalktılar dalga geçer gibi. Kabul etmedim. 50TL için hakkını verdik muhabbeti yaptırmam.Şirketin fahişesi çok iftira atmıştı bana. Kendisi çocuk taklidi yapıp duygu sömürüsü yapan bir psikopat oluyor. Çocuk gibi ağlayan, psikopat gibi tehtid eden ve motorun teki olan bir çalışan. www.cevatcaliskan.com 9 Şubatta 2012 tarihinde patronun kardeşi beni telefonla arayıp anama sövdüğünde neden alay ederek karşıladım biliyor musunuz? 1. Onun karşsına geçip küfürleşmek yerine cevabını verdim, dolandırıcı çetelerinin tüm suçlarını ihbar ettim bir polis birimine. Rüşvet verip temize çıksalar bile kayıtlara geçti durum. Bundan sonra yasadışı şekilde milyonlar kazanırken korkacaklar, daha az suç işleyip daha az para götürecekler. 2. O küfürbaz herkesin anasına küfür etmişti gözümün önünde, tüm çalışanları anasına küfür yemişti. Dolandırıcılık yapıp inşaat mühendisi imzamı usulsüz kullanmamı istiyordu, kabul etmediğim için adam olmadığımı, gerçek mühendis olmadığımı söylüyordu. Ben de onun gerçek radyo sunucusu olmadığını ispatladım. Çalıştığı radyoya yayını sırasında iki üç cümlelik bir mesaj attım. Okuyunca orada yamuldu ve işinden kovuldu. Bedava çalışıyordu ama bedava çalışacak olsa bile bir daha iş bulamadı radyolarda. Tek yaptığım geri zekâlı ve eğitimsiz olduğunu dinleyicilere göstermekti. Her yayın için internetten bir şeyler ezberleyip atıp tutuyordu yayın günlerinde. 23 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Öylesine bir laf attım ortaya, o gün internetten ezberlemediği bir şey. Kopyeci olduğu için çaktı ve işsiz kaldı. Yani küfür etmeden önce ödeşmiştik onunla. :)))) 3. Şirketler grubunun bazı işlerde kadınları fuhuş makinesi gibi kullandığını herkese öğreterek patron ve yalakaları olan çirkin çarpık mühendisin meksika para birimi pezetta olduklarını herkese öğretmiş oldum. 4. Beni aylarca yıpratıp ömrümü yediler, işsiz kaldım, para kaybettim, birkaç piççç komşuya para yedirtip bir seneye yakın uykusuz bıraktılar ve ihtiyarlattılar. Komşular günde 24 saat sözlü tacizde bulundu, uyumamı, dinlenmemi, çalışmamı engellediler. Ama bu olaydan sonra onların ne olduğunu herkes öğrendi. Müteahhitlere soruyorum, bu üçkâğıtçılara para verecek misiniz? Tüm imzaların sahte ve onayların rüşvet ve fuhuşla hızlandırılmış olan cenabet ruhsatlarla 800 bin - 1 milyon liralık binalar inşaa edecek misiniz? Projelerinden resmi işlemlerine kadar şaibeli olan bu firmalara neden para ödüyorsunuz? www.cevatcaliskan.com İSTANBUL'UN UTANCI BAKIRKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ Cevat Çalışkan (Notlar) - 6 Mayıs 2012 Pazar, 07:41 http://www.cevatcaliskan.com Doktorluğun asil bir meslek olduğunu söylerseler inanmayınız. Doktorluk en tehlikeli mesleklerden biridir. Söz konusu psikiyatri olunca ve doktor size bilerek veya bilmeyerek yanlış bir teşhis koyarsa tüm hayatınız kayar. Ömür boyu arkadaşsız, bekâr ve beş parasız yaşarsınız. Hiç bir zaman doğru dürüst bir iş bulamazsınız. Bakırköy Ruh ve Sinir ise militan bir hastane, memur çeteleri dava edilecekleri zaman sizi oraya kapatıyor ve dava açmanızı engelliyor. O hastanede tüm işlemler hiç bir mahkeme kararı olmadan yapılıyor ve doktorlar hayatınıza tamamen keyfi bir şekilde müdahale ediyor. Ölmeden mezara sokuyor sizi görevini kötüye kullanan beyaz önlüklü rüşvetçi şerefsizler. http://www.cevatcaliskan.com HASTANE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN BAŞLICA GERÇEKLER: 1. Sorun yaşadığınız herhangi bir devlet görevlisi tamamen keyfi olarak, hiç bir mahkeme kararı olmadan sizi tımarhaneye kapatabilir. Tek yapması gereken polise haber vermek. Yani rüşvet vermek istemediğiniz, sizi tehtid eden, size küfür eden, can ve mal güvenliğinize saldıran herhangi bir memur sizi polise verip tımarhaneye gönderebilir. 2. Hastaneye gönderildiğinizde sağlık durumunuz ne olursa olsun 15-20 gün tımarhanede kapalı kalacaksınız. Gözetim altında tutulduğunuz söylenecek ve çıkışta size ilâç yazılacak. O hastaneye polis tarafından götürülüp de sağlam teşhisi alan görülmemiştir. Polis ve doktorların ortak suçları nedeniyle vatandaşın can ve mal güvenliği yok. 3. Hastanede sizi senelerce kontrole alacaklar. Bir iki ayda bir kontrole gitmek zorunda kalacaksınız. Bu kontrollerde itiraz veya şikâyet ettiğinizde sizi korkutup baskı altına almak için çok ağır dozda ve yan etkileri zararlı olan ilâçları basacaklar. Amaçları sizi korkutup istediklerini yapmak. Tecavüzden farkı yok. 4. Her hangi bir polis birimine olayı bildirdiğiniz zaman sizi tekrar tımarhaneye kapatacaklar çünü devlet asla suçunu kabul etmez, sahte bir mükemmel ve namuslu devlet imajı var. Devlet ırzınıza geçse bile her zaman haklı ve suçsuz gösterilir. 5. Söz konusu hastane bir eğtim hastanesidir. Tımarhaneye her kapatıldığınızda sizi eğitim gören bir uzman doktor adayının eğitim malzemesi yapıyorlar. O uzman adayı öğrenci, daha önce konulmuş teşhisi asla değiştirmiyor çünkü hocalarına karşı gelecek cesareti ve bilgisi yok. O öğrenci stajını tamamlayıp ünvan almak için dosyanıza bir 24 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER şeyler yazmak, eklemek zorunda. Böylece her tımarhaneye kapatıldığınızda dosyanızdaki teşhis ağırlaşır. Sıradan bir üzüntü ile girseniz bile birkaç sene sonra zır deli teşhisi alıyorsunuz. 6. Hastanede asla boş yer olmuyor. Tek bir yatak boş kalmaz. Yer açıldığı an kontrole giden hastalardan birini bir bahane bularak tımarhaneye kapatıyorlar. Böylece öğrenciler kobaysız kalmıyor ve eğitim çalışmaları devam ediyor. Defalarca tımarhaneye kapatacaklarından emin olabilirsiniz. 7. Görevini kötüye kullanarak hayatınızın ırzına geçen doktorun iftira teşhisini birçok uzman daha onaylıyor çünkü uzman doktorlar eğitim alan öğrencilerden rapor alıyor. Öğrenciler de her duygunuzu ve düşüncenizi bir hastalık türüne yamayıp sizi hasta gösteriyor, dosyalara yazmak için malzeme arıyorlar. 8. Başta ülkücüler olmak üzere tüm siyasi toplulukların torpili ve gücüyle size hastanede istedikleri her şeyi yapabiliyorlar: Sizi senelerce iş göremez hale getiriyorlar ve para kaybettirecek teşhis, tedaviler uyguluyorlar....İstedikleri zaman sakatlayacak kadar dövüyorlar, işkence yapıyorlar....ve aklınıza gelen her şeyi yapıyorlar ama devlet her zaman suçsuz, namuslu gösteriliyor..... 9. Akıl hastaları sonuçta bir çeşit hasta ve bunların zararlı olmayanları bile öldüresiye dövülüyor, hayati tehlike geçiriyor. Bir çok hasta dayak yiye yiye akıl sağlığını kaybediyor, çocuk gibi oluyor, çocuklaşıyor. 10. Polis çeteleri hastaneye getirdikleri bir çok vatandaşın kimliğine el koyuyor, kimliği belli olanlar bile kimliği belirsiz deli sıfatıyla kapatılıyor tımarhaneye. Polisin talimatı veya orada çalışan siyasi miltan ve magandaların zevki için "meçhul" diye adlandırılan sözde kimliği belirsiz deliler ömür boyu işkence görüyor. Oradaki işkenceler devlet görevlilerinin şerefsizliğinin ve namussuzluğunun kanıtıdır. 11. Eğer bir saldırıya uğrar ya da maddi zarara uğratılırsanız davacı olduğunuzda polis ufak bir rüşvet veya siyasi kayırma nedeniyle sizin hakkınızda iftira niteliğinde yalan soruşturma yapacaktır. Polisin size attığı çamur sonucunda tazminat alamayacaksınız, suçladığınız kişiler çok hafif ceza alacak ya da hiç ceza almayacak. Hastane polis ortaklığı nedeniyle hiç bir mahkeme kararı olmadan memurlar keyfi olarak canınızın ve malınızın ırzına geçebiliyor. Ve bir çoğunuz insan hakları mahkemesine ulaşamadan tımarhanede kapalı kalacaksınız veya cinayete, iftiraya kurban gideceksiniz. 12. Uygar ülkelerde yasaklanmış olan şok tedavisi, yani beyninizi şiddetle sarsarak saatlerce baygın ve bilinçsiz kalmanızı sağlayan elektrik verilmesi tamamen kontrolsüz ve keyfi olarak uygulanıyor. Doktorlar istedikleri hastaların beynine zarar verecek kadar çok elektriği verip hafıza ve zekâ kaybına neden oluyorlar. Mezbahadaki koyunlara verilen elektrik gibi kontrolsüz ve izin verilen sayıdan çok elektrik şoku uyguluyorlar. Yarım bir insan oluyorsunuz ve en az 5 yıl inek gibi oluyorsunuz, ot gibi yaşıyorsunuz. Birkaç hafta ağır hafıza kaybı yaşayacağınız için kanıtları yok etmek istediklerinde veya şahitlik yapmanızı engellemek için şok tedavisi uyguluyorlar. İnsanca bir şey olmadığı için, hayvanlara bile yapılmaması gereken bir şey olduğu için medeni ülkeler şok tedavisini yasaklamış. http://www.cevatcaliskan.com SENELER İLERLEDİ VE 2000'Lİ YILLARDA YAŞIYORUZ AMA ŞEREFSİZLER AYNI ŞEREFSİZ, SADECE YÖNTEMLERİ DEĞİŞTİ. ESKİDEN EŞKİYALAR DAĞDA NAMUSLU İNSANLARIN CANINI MALINI ALIYORDU. ŞİMDİ İSE ÜNİVERSİTE MEZUNU ŞEREFSİZLER BİR YALAN YAZI VE İMZA YETKİSİYLE SİZİN TÜM MALINIZI VE CAN GÜVENLİĞİNİZİ ALIYORLAR. HATTA İŞKENCE BİLE YAPTIRIYORLAR. ARTIK KILIÇ VE BALTA YERİNE KALEM VAR. AMA PİSLİKLER HALÂ AYNI PİSLİK. BU HASTANE SAĞCI ÇETELERİN VE SAĞCI MEMURLARIN EN BÜYÜK SİLÂHLARINDAN BİRİDİR. http://www.cevatcaliskan.com Ömür boyu yarım insan olarak yaşatılan hastalar ağır ilâç tedavileri, yani aşırı ve yanlış ilâç dozları yüzünden çalışamıyor ve ailelerine muhtaç kalıyorlar. Zamanla ebeynleri de ihtiyarlayıp ölüyor. Tımarhanenin pençesine düşenler ömürlerinin sonuna kadar kimsesiz ve savunmasız kalıp tımarhaneden ancak bir tabut içinde çıkıyorlar. Hastaneye giren ve taburcu olan hasta sayısının yıllara göre bir dökümünü yapınız. Göreceksiniz ki sadece sağcı çetelerden torpili olanlar ve önemli devlet görevlileri taburcu olmuş. Normal insanlar o hastanede ömürlerinin sonuna kadar tıp öğrencilerinin kobayı olarak kullanılıyor. Öldükten sonra bir çoğunun mezarı bile yok, tıp öğrencileri kesip parçalasın diye kadavra olarak kullanılıyorlar. Yani sağcı memur doktor çetesinin eline düşünce ömür boyu yarı tok yarı aç gezip tımarhanede ölüyorsun. Her şeyini kaybediyorsun, kasıtlı olarak uygulanan ağır ilâç dozları yüzünden ömür boyu ayakta uyuyorsun, yaşadığının bile farkında değilsin. Yan etkiler o seviyede ki aşırı doz yüzünden ayakta duramayacak hale geliyorsun. Ve her itiraz ettiğinde tehtid ve işkence tehlikesine maruz kalıyorsun. Ömür boyu şantaj ve işkence. 25 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Deniz Gezmiş'in idamının 40. yıl dönümünde tüm resmi mafayalara kapak olsun. http://www.cevatcaliskan.com ONLAR AKRABAM DEĞİL, DÜŞMANIM Cevat Çalışkan (Notlar) - 15 Nisan 2012 Pazar, 13:48 İkinci ve Kader ailelerinin benim akrabam olarak bilinmesinden son derece rahatsızım. Onlar benim akrabam değil, kan düşmanımdır. Annemin diğer akrabaları da onların baskı, hakaret ve iftiralarına destek verdi. Annemin diğer akrabaları hakkında bir şey söylememe gerek yok çünkü onların akıl hocası da Kader ve İkinci aileleridir. Hepsi kafadar. Parayı buluncaya kadar türlü şerefsizlikler yapan İkinci ve Güven aileleri annemin tüm diğer akrabalarından onay ve destek aldı. Hiç biri sesini çıkarmadı. Karakol karakol, savcılık savcılık dolaşıp onları şikâyet ve ihbar eden ben idim. Gaziosmanpaşa savcılığında onlarla ilgili benim verdiğim dilekçeler vardı. Akli dengemin bozuk olduğu raporları alarak savcılıktaki dilekçeleri deli zırvası olarak göstermek istediler. Polis de onlara çanak tutarak Sultangazi polisi kerhane fedaisi ve dolandırıcı dostu oldu. İkinci ailesi : Başta korsan taksi olmak üzere kaçak inşaat ve bu inşaatların kiraya verilmesi suretiyle zengin oldu. Bu arada Zehra Güven adındaki dilenci dolandırıcının getirdiği yiyeceklerle bir süre yaşayarak tüm parayı inşaat malzemelerine yatırmışlardı.Güven ailesi: Onların gelirinin temeli dilenci dolandırıcı Zehra Güven'e dayanıyor. Nakit ve yiyecek toplayan 90 küsür yaşındaki Zehra Güven İstanbul'da ve yurtdışında oğlunun daire ve almasına, araba almasına yardımcı oldu. Aslında paranın yüzde 99'unu o kazandı dilencilikle. Yemeyi içmeyi ve ahlâksızlığı seven oğlu tüm gelirini ondan sağlıyordu. Oğlunun kızları önce ahlâksız ilişkilere girdi, sonra Ankara'da pavyonda çıktılar ortaya aylarca ortadan kaybolduktan sonra. Pezvenk Musa ve annemin diğer akrabaları evime annemin tehtidi ile giriyordu ve sürekli karalıyordu, baskı altına alıp hakaret ediyordu, beni çıldırtıp kavga çıkarıyordu. Aslında kavgayı isteyen bendim. Evimde o şerefsizleri istemiyordum. Annem kirayı ödediğini ve evine istediği kişinin girebileceğin söylüyordu. 90'nın geçmiş dilenci Zehra Güven bazen ölecek kadar hastalanıyordu ve yolda gördüğü insanları çevirip kendi ailesi diye bizim evi gösterip tedavi ettiriyordu kendisini. O haldeydi ki eve geldiği zaman donuna etmiş ve kokuyor oluyordu. Nefret ediyordum, çıldırıyordum ama ölüme terk etmedim. Önce doktora gönderip sonra tekmeyi vurup kovuyordum. Yıllarca annemin sapık saldırıları yüzünden evime giren bu şerefsizleri asla akrabam olarak kabul etmedim.. Ama topluca kavga çıkarıp annemi de yanlarına alıp beni karakola götürüyordular ve dolandırıcı dostu- kerhane fedaisi Sultangazi polisi onları isteği ile beni tutuklayıp tımarhaneye kapatıyordu. Onların namuslu benim ise değersiz bir deli olmam için her şeyi yaptılar ki şerefsizliklerini hiç kimse öğrenmsin. Aslında tüm mahalle zenginlikleri yüzünden onların poposunu yaladığı için karşı çıkan, şikâyet dilekçesi yazan, savcılığa veren, polise şikâyet eden bendim. Ve başarılı olmalarının, yani hayatımı mahvetmelerinde zafer kazanmalarının tek sebebi şerefsiz Sultangazi polisidir. Okumuş adam düşmanı, üniversite öğrencisi düşmanı rüşvetçi-ülkücü Sultangazi polisi. Polis dalga geçe tutuklayıp götürüyordu beni, eğleniyordu çünkü çaresizdim. Polisler benimle eğlenirken piçççç gibi davranıyordu. Hiç bir savunma hakkı tanımıyordu sapık sülâle evime gelip sağa sola saldırmaya devam ettikçe. Polis her zaman dolandırıcının ve pezzvenklerin yanında oldu. Bu nedenle benim hayatım kaydı. Ülkücü polislerin tüm dünyaya dağıtmak istedikleri adalet budur. Okul hayatım, iş hayatım battı. Onlardan birini vursaydım namusum için hapise değil, zehir gibi kimyasalların ve elektrik şoklarının olduğu işkence merkezi bakırköy ruh ve sinire kapatılacaktım ki orası da ülkücü rüşvetçi polislerinin emrindeydi. Çetenin dolandıırıcı reisi ve başpezvengi Ercan İkinci rüşvetleri 500'er 500'er lira veriyordu. Parayı gören doktor ve polisler parayı yapıştırıp dansöz gibi oynuyordu. O ülkücülük muhabbetinden seneler sonra bir iki ülkücü aile ile akraba oldular. Kerhane - ülkü ocakları ortaklığı resmileşti.Asıl şerefsizleri ortadan kaldırmak istediğim için anneme dokunamıyordum. Çok şükür ki annemde kistler var. Artık kanserden ölür birkaç sene içinde. Onların sülâlesini herkes öğrenecek. Anneme bin kere söyledim ki öldüğü zaman mezarına Çalışkan soyadı yazılmayacak. Sapık sülâlesinin soyadını yazdıracağım o mezar taşına. Annemi senelerdir red 26 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ediyorum. Ayrı ev tutmak için her şeyi yaptım ama sapık sülâle olaylar ortaya çıkmasın diye işkenceci bakırköy ruh ve sinir ülkücü pezvenk hastaneyle birlikte ömrümü kısalttılar, işkenceye çevirdiler hayatımı. İşte devletimizin adaleti. Bu sülâledeki pezvenk, dolandırıcı, dilenci ve fahişelerle savaşan tek kişi ben idim ve destekleyen tüm Türkiye Cumhuriyeti devleti idi. Devlet budur. http://www.cevatcaliskan.com Bu dolandırıcı çetesinin başında Ercan İkinci adındaki korsan taksici var. Ercan İkinci ve ona yakın olan Kader ailesi senelerce evime zorla girip, annem ile aralarındaki sapık akrabalık ilişkisini kullanıp sürekli huzurumu bozdular. Annemi madur olduğuna, çalışmadığıma inandırıp çıkardıkları olaylar ile sağlığımı bozdular, okuldan mezun olmamı engellediler. İkinci ve Kader aileleri hayatıma müdahale ederek, annemi kışkırtarak, aile huzurumu bozarak beni senelerce savsaklayıp zarara uğrattılar. Normal bir eğitim görmemi engellediler. Eğitimim sırasında olaylar çıkararak rüşvetçi polislerden destek aldılar, okuldan geç mezun olmama neden oldular. Şikâyetçi ve davacı olduğum hastaneye beni kaçırarak yatırdılar ve bundan çıkarlar elde ettiler. Ercan İkinci adındaki dolandırıcının serveti şaibeli. Teyzemin oğlu olan ve benim soyadımla hiç bir alâkası olmayan bu piçi nerdeyse velim olarak gösterdiler. Evime zorla giren bu pez..venk annemin baskısıyla geliyordu ve ne babam ne de ben onu adamdan sayıyorduk. Rencide etmeye, aşağlamaya çalışan bu it sadece annemden destek alıyordu ve annemle aramda kavgalar çıkartıyordu. Annem şerefsizce istediği her şeyi yapıyordu. Bu şekilde benim sinirlerimi bozuyordular, teyzemin piçi olan bu it hayatımı mahvediyordu ve annem olacak kadın da onun köpeği gibiydi. Ne babamın sözü geçiyordu, ne de benim. Bu şerefsizlik yüzünden annemi öldürmek istemedim, tüm çetelerini kodese gönderceğim günü bekliyorum. Eğer şerefsiz rüşvetçi itler bir gün suç işlemekten vazgeçerse onların hepsi hapishaneyi boylayacak. http://www.cevatcaliskan.com Şerefsiz rüşvetçi polislerin köpeklikleri sonucunda bu şerefsiz itler zorla girdi evime senelerce. Tüm özel ve profesyonel hayatıma tecavüz ettiler ve bizimle başa çıkamazsın diye dalga geçtiler. Öyle gizli kapaklı bir şey yoktu, açıkça dalga geçe geçe yaptılar her şeyi. O yüzden gazetelerde veya televizyonda bir polis öldüğünü görünce mutlu oluyorum. Polis cenazesi dışında eğlencem kalmadı bu hayatta. Yüzlerine tükürsen ülkücülük, büyük devlet muhabbeti yapıp çok şükür diyecekler. Oysa o köpeklerin rüşveti alıp benimle dalga geçtikleri günü, hastane koridorunda bana silâh çektikleri günü hiç unutmayacağım. Umarım bir gün gazetede polis eşlerine tecavüz edildi diye haber görürüm. http://www.cevatcaliskan.com Evime girip çıkmalarına karşı çıktığım zaman bana sözlü ve fiziksel olarak saldırıp olay, kavga çıkarıyordular. Onlar milyoner oldukları için polis bana savunma şansı vermeden alıp götürüyordu, kendi evimde saldırıya uğramış olmama rağmen şerefsiz, satılık polis özgürlüğümü elimden alıyordu. İşte iftiracı pislikler senelerce böyle girip çıktı evime. Her yerde analarına sövüyordum, onlar ise her yerde akrabam gibi davranıp bana bol keseden iftira atıyordular. Bana atmadıkları çamur kalmadı. Oysa reisleri Ercan İkinci bir zamanlar koyunlarla aynı odada uyuyan bir çobandı. Gençlik yıllarında paraya hiç ihtiyacı olmamasına rağmen (komünist ülkede yaşıyordu) jigololuk yapıyordu. Birçok akrabası ile gençlik yıllarına dayalı özel ve büyük samimiyeti var. Daha sonra TC vatandaşı oldu ve korsan taksicilik, kaçak inşaat, yüksek faiz ve benzeri şeylerle milyoner oldu. Eşini bir fabrikada çalıştırdı, SSK ve yasadışı gelirini gizlemek için ve yıllarca korsan taksicilik yaptı. Yakalandı, ceza aldı ama vazgeçmedi korsan taksicilikten senelerce. http://www.cevatcaliskan.com Ben kaçırılıp işkence görmeden önce onlar peynir ekmek yiyordular. Onların suçlarını defalarca ihbar ettim. Sülâlenin ihtiyarı Zehra Güven, yani Ercan İkinci'nin annesinin annesi sapık bir dilenci idi. Yolda gördüğü herkesi zorla durdurup, yapışıyordu ve para almadan bırakmıyordu. Ercan İkinci'nin ailesi zengin olmadan önce o dilencinin getirdiği yemeklerle beslendi senelerce, dilenciden destek aldılar. Yemeği bedavaya getirip ellerindeki her kuruşu 27 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER çimento ve tuğla almak için harcadılar, normal ve kaçak katlar çıktılar.Dilencinin yemeğe ihtiyacı yoktu, dilencilikten kazandığı nakit parayla ilgileniyordu sadece. Nakit para konuşuyordu. http://www.cevatcaliskan.com Polis birkaç defa onları kayırınca sürekli kayırmak zorunda kaldı ve asla rahat bırakmadılar beni. Aramızda kavga, düşmanlık ve nefret olmasına rağmen sürekli teyzem, dayım ve yeğenim gibi davranıyordular. Sağda solda benim hakkımda ileri geri konuşup kendilerine reklam yapıyordular. O dilenci anne annem olduğu için ve dilencilik yapmadığı yıllarda, ben çocukken bana arasıra para verdiği için bir defasında yolun ortasında ondan 10TL para kabul ettim ve onu sevmediğim için parayı alıp yoluma devam ettim. Ne derdi varsa sokağın ortasında beni durdurup 10TL verdi bana sapık dilenci. Onunla uzun süre konuşmak istemediğim için aldım parayı ve çekip gittim. O paraya ihtiyacım yoktu, Esquire dergisi alıp harcadım, önemsemedim. Bir ara benim adımı kullanarak, yani üniversite öğencisi torunum var diyerek dilencilik yaptığını öğrendim ve rahatsız ettiği kişilerle konuştum, onlara paraya ihtiyacım olmadığını anlattım. Teyzem ve dayımın onu dilendirdiğini anlattım. Hatta tüm esnafa anlatmaya çalıştım ama birkaç dinci beni sarhoş olmakla suçlayıp susturmaya çalıştılar. Dinci sapıklarla uğraşmamak için tüm mahalleye anlatmaktan vazgeçtim. Dilencilik için her türlü numarayı kullandılar senelerce. Benden şüphe eden varsa ailemin malvarlığını ve ailemin bana gönderdiği paranın iş bankası kayıtlarını incelesin. http://www.cevatcaliskan.com Dilenci 100-120 bin liralık, güzel döşenmiş, pahalı mobilyaları olan bir dairede yaşayan, altın biriktiren, oğlunun yurtdışında evi ve arabası olan bir dolandırıcı. Ama zamanında tüm çocuklarını dilenci parasıyla desteklediği için milyonler çocukları ona saygıda kusur etmiyor. Açım, torunlarım yetim diyerek yemek ve para toplayan, yemeğe ihtiyacı olmadığı için çevreye dağıtıp parayı biriktiren bir dolandırıcıdan söz ediyoruz. Kısacası hepsi suça bulaşmış ve polis tarafından kayırılan pislikler idi, asla suçlanıp ceza almadılar. Tam tersine, evime gelip kavga çıkardılar, beni tutuklatıp hayatımı mahvettiler. Oysa tutuklanması gereken onlar idi. Görevini kötüye kullanan polis piçlerinin ceza almasını ve bana tazminat ödemesini istiyorum. Nokta. http://www.cevatcaliskan.com Ercan İkinci beni her gördüğü yerde tahrik etmeye çalışıyor, dalga geçiyor. Belâsını arıyor ama asıl amacı beni tahrik edip olay çıkarmak ve poposunu yalayan polislere beni tutuklatmak. Okul hayatımı mahvetti, şimdi de beni işsiz bırakmaya çalışıyor. Ercan İkinci istediği kişiye 500TL teklif edip işini gören biri senelerdir. 500 lirayı verince kral olduğunu söyleyen rüşvetçi Ercan rüşvet miktarını çoktan bin liraya çıkarmıştır. Herkesin bir fiyatı olduğuna inanıyor. Ondan rüşvet alanların anasını avradını.....Onları elime geçirirsem tüm sülâlerini becereceğim, üniformaları ve görevleri de onları kurtaramayacak.....Ercan İkinci'nin poposunu yalamak için benimle dalga geçen 3 polisi halâ unutmadım, unutmayacağım.... http://www.cevatcaliskan.com Ercan İkinci iti evime geleceği zaman önce karısını gönderiyor önden. Annemle muhabbeti kuruyor kancık, sonra o it geliyor. Ercan itine defalarca dedim ki "evime avradını gönderirsen onu s..ceğim. Evime gelecekse kapıdan girmeden önce soyunsun" diye ama pezevenk avradını göndermeye devam ediyor. Bıktım kovmaktan, o kadar yüzsüz ki hiç bir şey yokmuş gibi davranıyor pis rüşvetçi it. 28 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER http://www.cevatcaliskan.com Ercan İkinci'nin ailesi utanmaz ve terbiyesiz, psikopat bir aile zaten. 10-12 yıl önce onların evinde uyumuştum bir gece. Dairedeki tüm kapılar açıktı. Annesi ve babası, çocukları hepsi aynı dairede uyuyordu. Ercan İkinci ne büyüklerinden, ne de misafirden utanmadan bağırta bağırta beceriyordu karısını. Karısı inek gibi sesler çıkarıyordu, tüm daire inliyordu kadının seslerinden. Utanmaz ve şerefsiz bir aile. Üstelik yaz olduğu için tüm kapılar açıktı. http://www.cevatcaliskan.com Kız kardeşi şizofrendi ve kocasını defalarca boynuzlayıp geri döndü kocasına. Yeğeni, annesinin evine nikâhsız olarak erkek getirdi ve aylarca beraber yaşadı nikâhsız kocasıyla o evde. Sözde koca adayı bıkıp çekti gitti. Kızı daha 12 yaşında başladı gezmeye biriyle, 18'ni bitirdiği gün evden kaçtı çünkü bekâreti şaibeliydi, bir an önce evlenmesi gerekiyordu. :))) Aslında bana saldıran ve maddi-manevi zarar verenlerin çoğunun akrabası var bakırköy ruh ve sinirde tedavi gören. Hepsi şu ya da bu şekilde bakırköy tımarhanesi ile bağlantılı. Kiminin başhekim yardımcısı akrabası var, kiminin de psikotik akrabası (eşi, kardeşi...v.b.) var... http://www.cevatcaliskan.com http://www.cevatcaliskan.com 29 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Ek – 8 : Fema İnşaat ve Tic. Ltd. Şti. İSKİ Genel Müdürlüğü ikinci binası inşaatı ihalesinde teknik ofis inşaat mühendisi olarak çalıştığım dönemde proje müdürü Muzaffer Şakar beni süreki yıpratan şantiye şefi Ali Kumsar ve beni tehtid edip yıpratan diğer çalışanlara internette her şeyi yazdığım için benim öldürmelerinin imkânsız olduğunu söylemesi üzerine profesyonel inşaat mühendisliği internet sitem olan www.cevatcaliskan.com ‘da günlük olarak olayları rapor etmeye ve günlük bilgi vermeye başladım. Bu internet sitesinden birkaç başlık sunuyorum : HAKKIMDA: 3-11 Nisan 2013 Duruşması http://www.cevatcaliskan.com/11-nisan-2013-durusmasi ————————————————————————————– 13 Nisan Cumartesi ————————————————————————————– 11 Nisan 2013′de yapılan duruşmada sanıklar temyiz yolu açık olmak üzere 1 yıldan fazla hapis cezası aldılar. Ancak duruşmaya katılmadan önce adliye yakınındaki değişik yerlerde kahve ve çay içtim. Duruşmadan önce adliyedeki kantinden bol miktarda su, meyveli soda, coca cola ve kek satın aldım. Ayakta duracak halim yoktu, uyuşmuştum. Asliye ceza mahkemesi kalemindeki memur bayanlar sürekli önümden geçip kendisini gösteriyordu, bir defa bakıp selâm vermemi bekledi. Adamın biri de karşıma geçip “erkek gibi davrandın” diye bir laf etti. Ne iş çevirdiklerini bilmiyorum ama oradaki bayan ile özel bir diyaloğum, arkadaşlığım ve tanışıklığım yok. Duruşmadan önce saçma bir şey yapmaya çalıştılar. Duruşmadan iki gün önce dava dosyasına bakmaya gittim. Memur bayan dava dosyasının adını sordu. Diğer bayan aynı anda bir şey söyledi. Böylece dava dosyası ismini yanlış söyledim ve 3 saniye içinde düzeltim doğrusunu söyledim : 2008/1222 . Sanıklardan biri davaya katılmıştı ve koridorda havalara girmiş acımasızca bakışlar atıp, sadistçe dolaşıyordu etrafımda ve “akli dengesi yerinde değil, davacı olamaz” diye söyleniyordu. Annemi çağırmamıştım ve kendi isteğim dışında katıldı duruşmaya, koridorda kendisini dışladım, günlerce tehtid etmişti beni. Duruşmadan önceki gece bir otelde kalmıştım. Otel fiyatları uygundu ancak uzun süre kalamayacaktım, param yetmezdi. Annem ve sanık beraber alt kata gidip polisle konuştular. Tutuklama ayarladılar. Duruşmada hakim duruşmaya gelmeden önce uyuşturmuşlar diye not düştü. Ayvayı yediler. Alt kata indiğimde girişte annem karşıma çıktı gel buraya diye emir veriyordu. Bana köpeği imişim gibi davranıyordu. Savcının yanına gidip ondan şikâyetçi oldum. Elimdeki evrakları gösterdim. Savcı herhangi bir yazılı emir olmadan benim tutuklanmama izin vermişti. Kendisine uyarıda bulunup elimdeki evrak ve dilekçeleri göstererek savcılıktan elimi kolumu sallaya sallaya çıktım. Ancak bir gerginlik oluşmuştu. Kapıda toplanmış kalabalık polis grubu savcının yanına gittiğimi gördüğümde biri “Cevat Çalışkan” diye bağırarak beni çağırdı, havasını aldı, savcının yanına gittim. Annem ve polisler benden bol bol küfür yediler. Onları adliye içinde çete 30 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER kurma ve dolandırıcılık ile suçlayacağımı söyledim. Tutuklanmayı kabul etmedim. Günlerce iş aradım. Annem ve kız kardeşimdem eşyalarımı almaya çalışıyorum. Savcılığa başvurarak polis koruması isteyeceğim, polis gözetiminde eşyalarımı alacağım.Yan binalardaki ve oturduğum binadaki komşular ile birlikte beni aylarca tehtid etmiştiler. Eğer avukatım Kadriye Tezcan’ı azletmeseydim duruşmaya uyuşturulmuş çıkacaktım ve öz annem duruşma çıkışında velim sıfatı kazanmış olacak, beni tımarhaneye gönderecek ve dava açmamı engellemiş olacaktı. Şu an işe başlama hazırlığı içindeyim. Çok mutluyum. Gerekli hazırlıkları yapıyorum. Tüm büyüklerime destekleri için teşekkür ederim. 4 gündür otellerde yaşıyorum. Ama mutluyum. Anadolu yakasını sevdim, avrupa yakası da güzel aslında. ————————————————————————————– 7 Nisan Pazar ————————————————————————————– Sabahın beşi, şerefsiz komşular beni uyutmadı geç saatlere kadar. Annemin ve babamın desteğini de aldılar. Şerefsiz sultangazi emniyeti bahane arıyor tutuklamak için çünkü 11 Nisan 2013 Perşembe günü beni taciz eden ve yalan soruşturma yapan polislerden şikâyetçi olacağımı biliyorlar. Mahkemenin hakime ayrıntılı anlattım olayı. Ayrıca ülkü ocaklarının ve cemaatlerin tesettürlü fahişeleri beni otobüslerde ve tramvaylarda taciz ediyorlar. Duruşmaya gitmemi engelleyecekler. Dün dışarıya çıkıp bağırdım komşulara “sizi kiralayanın anasını avradını…” diye. Şikâyet edip adam kaldırmaya çalışıyorlar bana iki sene eziyet ettikten sonra. Şikâyetleri p.ç sultangazi emniyeti ayarlıyor ve kendisi kabul ediyor. Sultangazi emniyet müdürünün anasına ve avradına resmi yolla küfür ediyorum ama midesiz, şerefsiz komiserler hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Başbakanlık çağrı merkezine başvurmak istiyorum. Ama mesai sattleri dışındayım şu an. Bugün YDS var. ————————————————————————————– 6 Nisan Cumartesi ————————————————————————————– Nöbetçi cumhuriyet savcılığına başvurup dilekçe vermiştim ve polisin şikâyetlerimi, ihabarlarımı kabul etmeyip beni dolandırıcıların eline bıraktığını söylemiştim. Elimde fezleke var, ama sultangazi emniyeti dolandırıcı olduğu için fezlekeyi mahkemenin hakimine gösterdim. Sene 2001, Üsküdar ülkü ocağındaki dolandırıcı itler beni gece gündüz rahatsız etmeye, uyumamı ve ders çalışmamı engellemeye başlamıştı. Bütün derslerimi batırdılar. Savcılığa gittim ve orada beni kaçırtan, özgürlüğümü çalan şerefsiz savcı vardı. O yaz geldi yine geldin, dedi. Şerefsiz köpek psikiyatri bilgisine sahip olduğu için bana psikiyatrik iftira attı, mevsimsel dalgalanma diye bir şey uydurdular. Yaz oldu ve iftira atıp özgürlüğümü elimden aldılar, kış oldu mevsim değişti deyip özgürlüğümü çaldılar senelerce. İlâç kullanmazsan elektrik şoku vereceğiz, hafızanı becereceğiz diye tehtid savurdular. İlâcı zorla aldırıp ilâç kullandığın için iyisin dediler. Hasta değilim dediğim zaman, hasta olduğunu anlamayacak kadar hastasın, aklın yetmiyor hasta olduğunu anlamaya dediler. Her şey 1999 senesinde Sultanahmet savcılığına gidip ev sahibimden şikâyetçi olunca başladı. Ev sahibimin gayet temiz olan evime iftira attığını, çöpü atmadın, ev pis gibi yalanlarla gelip beni taciz ettiğini ve hayatıma karıştıığını söyledim. Evim tertemizdi, çöpümü de atıyordum ama çok güzel ve paralı bir hayat yaşıyordum. Sürekli kızarmış piliç, muz gibi şeyler yiyordum ve ihtiyar ev sahiplerim getirdiklerini ver, biz pişirip beraber yiyelim diyordu. Yani yemekleri benimle paylaşmak istediler. Tüm komşuları kışkırttılar, komşu laz aile ile birlikte sapık gibi pencerelerimin etrafında dolaşmaya ve pencereme vurmaya, taciz etmeye başladılar. Savcılığa gittiğimde hazırlık savcıları iki taneydi, birinin adını halâ bilmiyorum, masaları yan yanaydı. Cumhuriyet savcısı mehmet gürdal beni sorguladı, sordukça soruyordu, başka savcılık bakıyor-benim bölgem değil diyordu ama soru sordukça soruyordu. Kendisi de baskı uygulamaya başladı. Sonra siyasi arkadaşlarım olduğunu öğrenince kapıya iki polis dayadı ve “okuldaki öğrencilerden şikâyetçiyim” diye bir şikâyet dilekçesi yazdı, imzalamazsan tutuklayacağım dedi. Ben istemedim imzalamayı, zorla imzalıyorum yazdım imzamın üstüne ve imzalayacağımı ama mutlaka şikâyetçi olacağımı söyledim. İmzaladım, zorla imzalıyorum yazısının üstünü karaladı. Nasıl şikâyetçi olunuyor diye sordum, başsavcıya gitmen gerekiyor dediler. Başsavcı tatilde dediler, görüştürmediler. O dilekçe ile başım belâya girsin istemedim, indim tekrar yanlarına ve uzlaşmaya çalıştım. Ama mehmet gürdal gitmişti, orada bana senelerce iftira atan yan masasındaki şerefsiz cumhuriyet savcısı vardı. Ailem ve okulun özel güvenliği, ülkücüler o şerefsiz köpekten cesaret alarak senelerce saldırdı bana. 31 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Adalet bakanlığına dilekçe yazdım, cumhuriyet savcısı vekili beni tehtid edip saçma ve boş ifade aldı. Sonuç alamadım, kendisine açıkça haklarımı gasp ettiğini söyledim. Seneler geçti, defalarca şikâyetçi oldum. Bir defasında baş savcı ifademi aldı, ama önce tımarhaneye kapattılar, ifadeden önce posta koydu başsavcı vekili, “hastaydım dilekçeyi o yüzden verdim, şikâyetçi değilim diyeceksin” dedi, öyle demezsem başsavcıyla görüştürmeyeceğini belli ediyordu. Başsavcı geldi ve istediği ifadeyi aldı, devletten şikâyetçi olmamam takdir edici bir şey imiş, öyle dedi. Ben de dedim ki şikâyetçi olmamak için çok şerefsiz bir pislik olmak gerekiyor. Bunlardan şikayetçi olmayınca başkalarının da canını yakacaktılar çünkü. Onlar ise senelerce namusuma ve şerefime saldırdı. Çok sayıda köpek saldılar üzerime. Eski adresimdeki Hasan Yıldız, karşı binadaki Şenol Erdağı ve köpekleri, iş ortakları ve karakoldaki piç torpilcileri bunlardan sadece bazıları idi. Bir de bir bulgaristan göçmeni komşu vardı, çocuk pornosu seyreden sapık olduğu için kardeşi ve tüm ailesiyle saldırdı. Savcılar beni adam kaçırma suçu işleyerek tımarhanenin baskısı altına aldı, kavga edersen tutuklarız ve tımarhaneye kapatırız deyip namusuma, okul hayatıma ve beden sağlığıma saldırıdılar. Okuldaki mediko psikiyatr ve psikologları bana önemsiz adam olacağım, önemli mühendis olmayacağım diye belge imzalatmaya çalışıyor, hayatıma ipotek koyuyordu. Bir devletin asil görevlileri olması gerekiyordu ama bu devleti polisi de doktoru da, hatta birkaç öğretmeni de şerefsiz köpek idi. Hepsi beni kaçırtıp, savcılıkta özgürlüğümü çalan ve “seneler sonra ispatlarsan, beni dava edersen kazandığım parayı sana vermem halimde kurtulacak mıyım diye pazarlık yapan”, anasına laf ettiğim ama küfür etmediğim, ben seni dava edemiyorum, sen beni dava et dediğim şerefsiz cumhuriyet savcısının iftirasına güvendi herkes. İşin içine birkaç cumhuriyet savcısı karıştırdılar. Geçmişte bana kazık atmış olup da hocam, akrabam, komşum, arkadaşım diye geçinen şerefsiz o..pu çocukları bana vurdu savcıya güvenerek, hiç numara yapmadan açık açık vurup sonra inkâr ettiler, kibar kibar konuşup kabul etmediler suçlarını. Lisede okul birinciliğimi çalan müdür yardımcısı Seyfi Ali alkışı adam sanmıştım, ülkücüler bana eziyet etmeye başlayınca gidip büyüğüm diye elini öpmüştüm. O da ülkücü bir deli doktoru olan ve çarpık, kambur olan Bülent Demirbekle birlikte ailemle birlikte yalan rapor hazırladı, özgürlüğüm elimden gitti. Aslında işin içinde savcı olduğu için gammaz seyfi ali alkış benimle kibar konuşuyordu, tam telefonu kapatmadan önce “hiç kimse savcıya karşı çıkamaz” diye tehtid savuruyordu. Hepsi tehtid ve postaları öyle koyuyordu, laf atıp sonra inkâr ediyordular. Seneler öyle geçti. Organize suçlar masası, mali şube, terörle mücadele,… seneler önce savcının g..tünü yalamak için beni kurtarmamıştı, satmıştı beni. Seneler sonra da başka şerefsizler ile başım belâya girince yine dikkate almadılar şikâyetlerimi. Savcılık emri istiyoruz dediler, savcı öyle bir şey yok dedi. Yani ihbarlarımı dikkate almamak suç idi. Ama ısrarla devam ettiler. Seneler boyunca etrafımda dolaşıp saçma sapan laflar edenler vardı. Kendi kendine konuşup laflar edip, sonra söylediğim şeyi kabul etti deyip çekip giden şerefsizler. Çok sayıda tanımadığım köpek beni sağda solda rahatsız ediyordu. Saçma sapan laflar ediyordular. Psikiyatri teşhislerinde bir konuşmayı üzerine alıp kendinle ilgili sanman delilik belirtisidir, iftira atmak için defalarca etrafımda dolaşıp, geceleri bağırıp yeni konu ve olaylar başlatıp, kavgalar çıkarıp ve sonra okulda veya tramvayda o konuları hatırlatacak konuşmalar yapan köpekler vardı, ben de onları görünce kendi kendine üzerine alıp sinirlenen deli iftirasına maruz kalıyordum. Gecenin üçünde uyandırıp “seni geceleri uyumayan deli yapacağız ” diye tehtid savuruyordular. Harun Hasan Öge ile mahkemelik olacağımız belliydi. Bir gece bir projeyi acil istediğini söyledi ama beni yorgunluktan öldürmüştü. Baskı altında tutup çok iş istiyordu ve eğer 3-5 saat uyumazsam işi yapamayacaktım, daha çok baskı ve tehtid olacaktı. Yan binadaki hiç görmediğim ve tanımadığım komşu da saat gibi şaşmadan gecenin ikisi ve üçü gibi gürültüye başlıyordu, sapık ve cahil bir aile diye düşünüyordum. O gece değil ikide başlamak, hiç susmadılar, sonra bir saat kadar acayip bir sessizlik oldu. Sivri sinek vızıltısı bile duyulurdu. Tam uykuya dalmak üzereydim, yorgunluktan vücüdum ağrıyordu. Birden gecenin bir buçuğunda bir kadın bağıra bağıra “mastika mastika sigarası malbora ” diye iğrenç bir sesle şarkı söylemeye başladı. Küfürlü bir şekilde susmasını söyledim. 15 ay yıprattıktan sonra, uykusuzluktan öldürüp beni tehtid eden ve iftira atan patronlarımla iş birliği yaptıktan sonra, yan binadaki ve benim binamdaki şerefsiz komşularla iş birliği yapıp bana hayatı cehennem ettikten sonra tüm suçu yan binadaki tanımadığım kadına atacaklarını ve küfür etti diyeceklerini söylediler. O bir tane kadın meselesi değildi, kendileri açıkça tehtid ediyordu “toplu bir saldırı düzenledik” diye. Annem ve babam inkâr ediyordu, hatta bir defasında uyarıda bulunmuş gibi davrandı. Annemin numara yaptığını bilmiyordum. Senelerce emniyet müdürlüğünün şerefsizliklerini ve benim davamda işledikleri suçları yazmıştım. Şantiyedeki şeferfsiz köpek çaycı Mecit Özkal ve komşular da polis istedi diyordu. Yani polis savcıya, bana saldıranlar polise güveniyordu. Hepsi birlik olup istedikleri zaman beni kaçırıyordu. Beni kaçırıp dalga geçen polisin anasını avradını si..eyim. O şerefsiz karakolda ne kadar it varsa üniformasını çıkarıp karşıma çıksın mahkemede. Racon kesen şerefsiz MHP köpekleri seni 10 sene yıprattık diye dalga geçiyor, hiç bir şey yapamazsın diyorlar. Hepsinin şu ya da bu şekilde MHP ile alâkası var. Devlet bahçeli köpeği duy beni, seni parti o…pu çocuğu partisi. Senin gibi p..zevenk görülmedi. Adalet dağıtacağız dünyaya dediğiniz varoş ülkücülerin mühendislik öğrencisinin yaşadığı hayatı kıskanıp saldırması, parasını ve gençliğini elinden almasıdır. Sen bir p.çsin Devlet Bahçeli. 32 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ————————————————————————————– 5 Nisan Cuma ————————————————————————————– Çok büyük bir pişmanlık içindeyim çünkü Bakırköy Bilişim Eğitim Dershane’si ile alâkamı aylar önce kesmeliydim. Bu dershaneden şikâyetçi ve davacıyım. Dün öğle saatlerinde dershaneyi arayıp bir ay içinde Cumhuriyet Savcılığı’na başvurup kendileri hakkında şikâyet dilekçesi vereceğimi söyledim. Mayıs 2011′de dershaneye gittim ve yaptığım işleri, yani daha önce kullandığım bilgisayar programlarını anlattım. 20 yıldır bilgisayar kullanan biri olduğumu da söyledim. Dershaneden sadece sertifika almak için geldiğimi, mesleki bilgime fazla bir şey katmayacağını anlattım ve iş arıyordum, iş için bekliyordum, bir yerden söz almıştım. Kıyafetim düzgündü, ağırlık çalıştığım için vücudum da kaslı ve estetikti. Dış görünüşüm son derece iyi idi. Nisan 2011 – Ocak 2012 arasında çalıştığım proje şirketler grubu siyasi bağlanatıları olan ve vergi kaçıran, sahtecilik yapan bir şirketler grubu idi. Oradan kaçarak ayrıldım çünkü patronum benim mafya tehtidi ve bölgede iş yapamama tehtidi ile çalıştırıyordu. Yani iş bulma korkusu ve mafya tehtidi yüzünden uzun süre çalıştım. Ocak 2012′de kaçmak zorunda kaldım çünkü çok ağır bir iş yükü vardı, günde sadece 27 TL gibi komik bir rakam kazanıyordum ve beni yasadışı işlere zorluyordular. İmzamı satmadığım için önce korkutarak almaya çalıştılar, sert çıkıştığım için ekonomik şantaj yaparak, yani bizim için çalışmak zorundasın ama imzanı vermezsen doğru dürüst maaş alamazsın, sürünürsün şantajı yaptılar. Ben işten kaçtıktan 9-10 gün sonra arayıp tehtid ettiler. Yeni girmiş olduğum işten de attırma tehtidleri savurdular aylarca. Çok önemli bir proje firması 24 günde çıkışımı verdi, komşularım beni uykusuzluktan öldürüyordu ama o dönemde bunu kasıtlı yaptıklarını ispatlayamazdım. Bilişim eğitimdeki ilk sertifika dersim AutoCAD idi. Dershane kopye yazılım kullanıyordu. 6 yıl hapis cezası var diye uyarıda bulundum. Eğer şu an lisanslı yazılım aldıysalar o lisansların tarihi bellidir. Araştırılırsa ispatlanabilir. Dersin öğretmeni Murat Gündoğar sınıfı kışkırtmaya başladı. Öğrencilere fısıldayarak “tımarhanede yatmış, deli, akıl hastası, tımarhane şöyle yapmış böyle yapmış …..” diye sınıfı kışkırtıyordu. Kava çıkarmaya ve düşmanlık yaratmaya çalışıyordu çünkü Bilişim Eğitim belki on yıldır yazılım hırsızlığı yaparak, saygın olmayan bir şekilde para kazanıyordu. Öğretmen sürekli iftiralar atmaya başladı, derse girmediğimi, iki saat geç geldiğimi falan söylüyordu ve gerginlik tırmanıyordu. Ancak dershane Bakırköy’de idi ve tımarhane beni yok etmek için can atıyordu, her şikâyeti mahkeme kararı olmadan ele alıyor ve yetkisi olmamasına rağmen ceza veriyordu, işkence yapıyordu. Tımarhane şantajı ile bir sürü iftira attılar bana. Sertifika programını bir hafta uzatarak ve son derslerde bana tüm öğrencilere verdikleri eğitim malzemelerini vermeyerek beni sertifikasız bıraktılar, ben o tarihte Fema İnşaat ve Tic. A.Ş.’ye (Ferit Rızvanoğlu’nun projelerinden biri, İSKİ genel müdürlüğü ikinci binası inşaatı – ihale bedeli 48 milyon lira) işe girdim. İşyerinde ilk haftalarda şirketin ön muhasebecisi bana sarkıntılık yaptı ancak bunu kendisine aşık olduğumu, kendisine karşı duygular beslediğimi, kendisi ile yakınlaşmaya çalıştığımı söylüyerek yapıyordu ve bu beni çıldırtıyordu, kızıp küfürlü şekilde uyardım kendisini defalarca. Öyle birini kabul etmem söz konusu değildi ki şantiye yeni kurulmuştu, fazla çalışan yoktu ve o günün yarısını şantie şefinin odasında geçiriyordu. Şantiye şefi Ali Kumsar onun konuşurken eriyordu, flört ediyordular. Şefim olması avantajını kullanarak benim üzerimde baskı kurdu ve iftiralar atmaya başladı. Deli teşhisine uygun ifadeler ve suçlamaları vardı, “çok ve gereksiz konuşan, tezcanlı, hızlı konuşan…..” gibi deliye ait özellikleri şefim olmasından kaynaklanan güçle bastıra bastıra kabul ettirmeye, dayatmaya çalışıyordu. Zamanla şantiyedeki çaycı, yeni işe giren mühendis Aycan Özcan ve diğerleri de tam gaz vurmaya başladı. Hepsi aynı şeyleri zorla dayatmaya ve beni deli, değersiz, önemsiz kişi olarak göstermeye çalışıyordu. Bir yandan da komşuların gürültüsü yüksek sesli konuşmalara ve laf atmalara dönüşmüştü. Sokaktan bağıranlar da oluyodu. Yeni işyerinde kendi bilgisayarını getir deyip benden kopye yazılım istediler, yani şantiyedeki tüm ihtiyaçları kopye yazılımla karşılattılar ve işten çıkarken “biz anlamıyoruz, sen kendin getirdin, biz istemedik” dediler ve şantiye şefi MS Project programı ile ilgili saçma bir açıklama yaptı. Nasıl kurulacağını ve alâkası olmadığını söyledi. Beni öldüresiye çalıştırdılar ve iki kere arka arkaya ağır grip oldum. Elim ayağım tutmayacak kadar halsiz düştüm. Grip- uykusuzluk-ağır iş yükü- çalışanların tehtidleri ve attıkları laflar…Bana düşmanca davranan şantiye görevlileri (taşeron firmadan hiç kimse bana bir terbiyesizlik veya kötülük yapmadı, sadece Fema çalışanları saldırıyordu) açıkça laf atıp tehtid ediyordu beni. Günlerce iftiralar, hakaretler hep laf atma ve yüzyüze konuşunca inkâr etme şeklinde oldu. Benim bedenimi yorgunluktan ve halsizlikten çökörtip, kafamı laf atarak uyuturup, iftira ve hakaretler ile sinirlerimi gerip günlerce verimli çalışmamı engellediler. Ev cehenneme dönüşmüştü. Komşu sapıklar beni rahat bırakmadıkları için şantiyede uyumak istedim. Şantiyede kaldım birkaç gece ama orayı da mahvettiler. Gitmeden önce, yani ben gece orada kalmadan önce kafama bir sürü cinsel muhabbet sokuyordular. Cep telefonuma da cinsel sohbet hatlarının 33 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER reklâmları gelmeye başlamıştı, ilk reklâm SMS’ini kızarak karşıladım. Uyarıda bulundum, tehtid ettim öyle şeyler göndermemeleri için SMS ile ancak bu reklâmların arkası kesilmedi. Bir yandan da sürekli stres, gerilip ve yıpranmış sinirler vardı. Günde 2 saat yemek ve yolculuk, 3 saat uyku dışında tam kapasite ile çalışma vardı. Benim işimi yapmaları için iki tane mühendis getirdiler ve yetersiz olduğumu söyleyip iftira ile işten attılar. Dershaneye geri döndüm ve eğitime başladım. Yabancı dil sınavı sınıfında öğretmen bana kabadayılık yapıp deli olduğumu söyleyen bir öğrenciyi destekliyordu ve sınıfın geri kalan kısmını kışkırtıyordu. Benimle uğraşmayı önemli bir eğlence haline getirdiler, ben tepki verince bütün sınıfı bir kavganın tarafı yaptılar. Çok saf ve temiz gördüğüm bir kızdan etkilenmiştim ama konuyu hep onlar yönlendirdi, en güzel düşüncelerimi bile çirkin vakalara çevirdiler. İnanılmaz iftiralar ve hakaretler ediyordular. Hocanın dershaneden bağımsız vurduğunu sandığım için yönetime şikâyet ettim. Fema’da çalıştığım dönemde MS Project kursu için tarih almaya çalışıyordum ve eğitim danışmanı Gizem Öne bana sapıkça iftira atıyordu, rahatsız edilen bayan gibi davranıyordu. Ben çok yoğun olduğu için kendiliğinden bunadığını sanmıştım, önemsemedim ama kadın hiç durmadan devam ediyordu. Daha sonra bu saçma suçlamanın dozu arttıkça arttı. Dershanede “bizim silâhımız Gizem, seni Gizem’e sarkmakla suçlayacağız..” diye laf atıp tehtid ediyordular koridorlardan. Daha sonra bu tehtid “sana dershanenin gücünü gösterdik…” şeklinde devam etti. YDS kursu çekilmezdi ve sadece öğretmen ve birkaç öğrenciden şüphelendiğim için, yani dershanenin kendisinin bana saldırdığını bilmediğim için TOEFL kursu ile devam etmek istedim. Sınıf benden önce başlamıştı, ben 15 saat geç girdim. Sınıftaki bir bayandan etikilendim ama kendisi de tüm özelliklerini ortaya koyuyordu. Vazgeçtiğim an baştan başlıyordu her şey. Öğretmen en ufak espiriyi büyütüp büyütüp kar topundan çığ yarattı. Kendisi ile kaba konuşmamı sağladı ve daha sonra ders için yetersiz deyip sınıftan ayırdı. Böylece YDS yaklaşıyordu ama ben ingilizce ders almak bir yana, bir sürü iftira ve hakarete uğramıştım. Sta4CAD kursuna başlamıştık. İyi bir projeci olmama rağmen üstte anlattığım olaylar nedeni ile tek bir sayfa ders çalışamamıştım aylardır. Komşular açık açık tehtid edip saldırıyordu. Her gün başka bir iftira, her gün başka rezillik. Beni her yerden işten attırdıklarını söylüyordular, iftira attıklarını söylüyordular ve saatlerce susmadan kafamı beceriyordular. Kahkalar atıp dalga geçiyordular. Annem ve babam da gerçek yüzünü gösterdi, onlar da aynı şeyi yaptı. Kavga çıkarmak için ifitira attı, kışkırttı ama yüzlerine bakıp sorduğum zaman yalanladılar. Bir iki hafta önce dershanede içtiğim bir şey beni zehirledi. Grip ilâcı katarini bile onların etkisi ile biraz fazla içmiştim. Derste kendimi kaybedecek kadar, yere düşecek kadar kötü oldum. Orası düşman olduğu için orada yere düşmek istemedim, dışarı çıktım. Burgerking ve diğer işyerlerinde kendimi kameralar görüntülettim. Kendime gelemiyordum, akıl sağlığım yerinde ancak vücudum dengesiz idi. Beynim uyuşmuş, kafam son derece uykulu idi. Akli dengem yerinde olduğu için kendime gelmek için her şeyi yapıyor, mücadele ediyordum. Tesadüfe bakın ki tam Sta4CAD dersinin sonunda kendime geldim. Süre tam o kadar idi, yani maddenin etkisi o kadar sürdü. Derse girip internet siteme baktım. Şifreler kırılmıştı. E-mail adresim insaat@hotmail.com da çalınmıştı. Şifreleri ve sitemi, e-mail adresimi kurtardım. Hocayla dershanenin kopye yazılım ustası Gökhan karşıma dikildi ve seninki duygudurumu, sen de duygu durumu var deyip deli iftirasını sürdürdüler. Dersten çıkıp kendi kendisine gezen adam iftirası attılar. Sınıftaki bayanlar da bir kibar konuşuyor, bir dişlerini gösteriyor tehtid ediyordular. Hepsinin derdi şikâyetçi olacak bir şey bulmaktı. Bir iş kadını bayan “…..için sana saldırdık” gibi bir şey söyledim ama yüzyüze açık konuşurken son derece normal konuşuyordu. Hepsinin yöntemi laf atarak sataşmak, iftira atmak, tehtid etmek ve daha sonra hiç bir şey olmamış gibi devam etmek, inkâr etmek, yaptıklarını yalanlamak idi. SAP2000 dersine geç geldim çünkü iş görüşmelerim vardı. İftiracı öğretmen Cahit Pekcan rahatsız olmak için her şeyi bahane olarak kullanıyor, her hareketime karışıyordu. Zaten dersle eğitimle alâkam kalmayacak bir hayat yaşattılar bana, çok yoğundum, derste CV hazırladım. Anlattığı şeyleri on seneden önce öğrenmiştim, benim için önemli değildi anlattıkları. Bitirme çalışması bile yapmıştım. Onun anlattığı şey çok önemsiz ve değersizdi benim için. Ama ben çıktıktan sonra sınıfı kışkırtmaya, “akıl hastanesinin teşhisi doğru,…” şeklinde sınıfı kışkırttı. Sınıfta birkaç kişi de “tımarhanede yatmış….” şeklinde anında dedikodu yaymıştı ben sınıfa girir girmez. Yeni gelen öğrencileri etkilemeye çalıştılar. Sınıfın büyük kısmı daha önce sorun yaşadığım Sta4CAD kursu öğrencilerinden oluşuyordu. MS Project kursu açılmak üzereydi, birkaç gün önce aradım bilgi almak için ancak Gizem Öne “sabah sabah neden aradınız, bizi rüyanızda mı gördünüz…” şeklinde imalı konuşmaya devam etti, kendisini uyardım, yönetime de şikâyet ettim. Dün arayıp kendilerini dava edeceğimi söyledim çünkü tüm iş hayatımı ve özel hayatımı batırmıştılar. Ancak telefonu açar açmaz yine imalı suçlamalar “Cevat Bey aramanıza alıştık, hepimiz artık tanıyoruz sizi, nasıl biri olduğunuzu biliyoruz…. ” diye konuşup beni kışkırttı, küfür ettirdi. Bardağı çoktan taşırmıştılar. Birkaç saat sonra tekrar aradım ve SAP2000 kursunu dondurdum. Annem ve babam sürekli arıza çıkarıyordu, dershanede rahat yoktu, iş yerinde çok kötü vurup bir sürü zan altında bıraktılar-iftira attılar. Hepsinin de söylediği tek şey vardı: Dava edeceğim tımarhaneye destek verdiklerini söylüyordular. Bizden şikâyetçi olamaman için seni batırdık, dış görünüşünü bozduk, hiç bir şey ispatlayamazsın deyip hiç bir şey olmamış gibi yanımdan geçmişti Gizem Öne. Böyle bir durumda sakin kalmak mümkün değil. Ancak şantaj belli, beni cinnet 34 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER geçiren manyak olarak gösterip tımarhaneye kapatmak ve Bakırköy Ruh ve S.H. Hastanesini tazminat ödemekten kurtarmak istediler, ama kendileri aylar önceden saldırdıkları için aynı yolun yolcusuydular. Bakırköy davası batarsa Fema İnşaat, Bilişim Eğitim, Şenol Erdağı, anne-babam-kızkardeşim, sapık komşular…ve daha bir çok manyak batacak. Onlar çok kalabalık, ben tek kişiyim. Ama onlar bir taraf ve ben bir tarafım. Kalabalık gözünüzü korkutmasın. ————————————————————————————– 23 Mart 2013 Cumartesi ————————————————————————————– Gece dışarı çıktım. Pastane..çiğköfteci derken..Polis herkesi ayarlamış, her gittiğim yer şikâyet edip bol bol şikâyet ayarlayacağız diyorlar. 1 milyona razı olmuyor, daha çok istiyor, akrabası suçu üstlenecek diye konuşuyorlar. Benim 1 milyondan falan haberim yok. Gitsem inkâr edecekler. Tüm kürtleri ve şeriatçıları ayarlamışlar. 11 Nisan duruşmasından önce karakoldaki rüşvetçiler bol bol şikâyet ayarlayıp beni kaldırmak istiyorlar, kaçırmanın yollarını arıyorlar. Babam da günden on defa saçmalıyor, şunu ispatladım bunu ispatladım diye laf atıyor. Cebimde kuruş kalmadı. Tüm eğitimimi ve tüm işlerimi batırı beni verdikleri günlük 20TL haşlığa mahküm ettiler. Acilen iş arıyorum. Ama huzurla oturabileceğim bir yere ihtiyacım var. Zamanımı simit saraylarında çay içerek geçirmekten başka çarem yok. Ama bu cebeci mahallesinde esnafın tamamı telefon edip şikâyet etmeye kurulmuş, programlanmış. Hiç bir şey yapmıyorum, iftira atıyorlar. Bana rahat uyuuyacak ve ders çalışacak bir yer lâzım. Dizüstü bilgisayarımı satışa çıkardım. i7 işlemcili 6GB Ram ve 2GB ekran kartı olan bir Grundig dizüstü bilgisayar. Proje bilgisayarım. Para da yok, huzur da yok. Acilen işe ihtiyacım var. Ayın 21.’de iş başvurularına devam ettim, İşkur’dan birçok iş yeri iletişim bilgisi aldım. Umarım ben iş buldan bunlar işimi bitirmez. Bugün birkaç işyerine başvurdum. Pazartesi özgeçmişimi göndereceğim, bugün sadece telefonla bilgi aldım. Tanık koruma şube müdürlüğüne de başvurdum ama bir ton mevzuat bir ton bahane,…. Yardımcı olmadılar. İşimiz Allah’a kalmış ama müslüman dediğin “Allah büyük” diye konuşur, gebermek için acelem yok. ————————————————————————————– 24 Mart 2013 Pazar ————————————————————————————– İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne gidip birkaç konuda danıştım, biraz da bilgi verdim. Sonra gezdim Aksaray’da. Eve gelince yorgunluktan uyudum. Gece uyandırıp sabaha kadar rahat bırakmadı sapık komşular. Biraz düzenledim bilgisayardaki dosyaları. YDS şimdiden battı. Hiç çalışmadan 55-65 alıyorum. Yine çalışmadan gireceğim. Yüksek Lisans yabancı dil sınavını TOEFL sınavı ile halledeceğim. ————————————————————————————– 25 Mart 2013 Pazartesi ————————————————————————————– İş aramaya devam, birkaç abimizi ziyaret edeceğim. Gaziosmanpaşa Adliyesine uğrayıp dava dosyasını inceleyeceğim, avukatım başıma ördüğü çoraba bakacaığım. O avukata beni annem götürdü, o ödedi ücretini ve bu avukat bana 2009′dan beri geniş bilgi vermedi. Sadece duruşmalara giriyoruz çıkıyoruz diyordu. Bazı sorulara kabadayı gibi cevap veriyordu, baskı altında tutup susturuyordu. Vekâletnameyi sadece o dava için aldığını söylüyordu. Başka yerde kullandıysa demek vekâletname almak için dövdüler beni. ————————————————————————————– 35 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 26 Mart 2013 Salı ————————————————————————————– Dün Sultangazi Belediyesi’ne ve oradan da Gaziosmanpaşa Adliyesi’ne gittim. Davanın hakimi ile görüştüm. Dava dosyasını inceledim. Sanıklardan biri yalancı şahit Şenol Erdağı’nın kardeşi Ahmet Celâl Erdağı ile birlikte başka bir adam yaralama davasında yargılanıyor. Erdağı ailesi bu tür çeteler ile iç içe bulunuyor, Şenol Erdağı (Sinan Şamil Sam’ın akrabası olmanın torpil nimetleriyle) mafya babası, ağır abi ayakları yapıyor ve karakoldaki bir koruma polisinden destek alarak mahvettiler benim davamı. Dava 2008′den beri devam ediyor. ————————————————————————————– 29 Mart 2013 Cuma ————————————————————————————– İki defa İşKur’a gittim. İş bulamıyorum. Harun Hasan Öge’nin cemaati ve Halûk Bozkurt’un kürtçü CHP’si bir ton iftira attı. Her gittiğim yerde şikâyet ayarlıyoruz, tımarhaneye savunma (örtpas) ayarlayacağız diye tehtid ettiler ve huzursuzluk yaratarak doğru dürüst eğitim görmemi ve çalışmamı engellediler. 15 aydır beni uykudan uyandıran şerefsiz komşular ben adliyeye gidip dilekçe verince durdular. Arasıra laf atıp sataşıyorlar sadece ama daha önce günde 24 saat kafamı karıştıracak şekilde bana hitap ederek konuşuyor, tehtid ediyor ve rahatsız ediyordular. Değil ders çalışmak veya bir şey yapmak, yerimde bile oturamıyordum onların yarattığı gerilim yüzünden. Mahkeme yaklaşınca anne ve babam da gerçek yüzünü gösterdi. Avukatı kovdum, kendi davamı kendim takip etmeye başladım. 2007 senesi gibi Şenol Erdağı ile tanışmadan önce onun evini Jandarma İl Komutanlığı’na ihbar etmiştim ve jandarma istihbarat birimi araştırmıştı. Şenol’un evinde çok sayıda serseri ve çete toplanıyordu. Mahallenin kopukları onun evine girip çıkıyor, orayı çetelerin komuta merkezi haline getirmiştiler ve acayip gürültü oluyordu, uyuduğum odanın tam karşısındaki bina idi. Sonucu öğrenmeye gittiğimde iki genç jandarma istihbaratçı bana boksu sevip sevmediğimi sordu, ayrıca Sinan Şamil Sam’ın önemli bir maçı olduğunu söylediler ama ben ne demek istediklerini anlamadım. Bir süre sonra babamın patronu olarak karşıma çıkan Şenol Erdağı bana sözkonusu evde oturduğunu ve Sinan Şamil Sam’ın akrabası olduğunu söylemişti. Ben jandarmaya güvenip onun namusundan şüphe etmedim ancak yıllarca kandırılmış şekilde yaşadım, Şenol namussuzun ta kendisi idi. Anne ve babam sürekli olarak okulu bitirmemi engelliyordu, evden ayrılıp kendi yuvamı kuramıyordum. Devamlı kavgalar, huzursuzluk yaratan gürültü ve patırtılar. Sonu hep tımarhanede bitiyordu. Şenol’un kendisini tanıtmasından sonra 2008 yılının ilk aylarında babam önce bana bıçak çekmişti, sonra da defalarca saldırıp kavga çıkarmıştı. Deli sanıyordum onu, bir türlü uslanmıyordu. Bir gece geldi ve 5TL için kavga çıkardı, kapılara ve pencerelere çıkıp bağırıyordu. Tüm apartmanı ayağa kaldırdı. Yanına gidip susturmya çalıştım ama kastılı olarak şiddet olayı yaratmaya çalışmış, susması için zarar vermeyecek şekilde bir veya en çok iki defa vurdum ama küçük çocuğa o güçle vursan etkilenmez. Anlaşmalı şerefsiz aynasızlar bu plânlı olay sonucunda eve gelediler ve beni götürdüler. O günlerde DGM’ye girip derdimi anlatmaya çalışıyordum, yani özel yetkili mahkemeye. Bir akşam gitmiştim, polisin birine anlatmıştım ve ertesi gün geleceğimi söylemiştim. Polislerden şikâyetçi olacağımı söylemiştim. O akşam işimi bitirdiler bu yapay kavga ve gürültü ile ve beni tımarhaneye kapattılar. Hiç bir şey hatırlamayacağım kadar çok elektrik verdiler. Aylarca kayıp hafıza ile yaşadım. Bu durumu kabul etmedim, kapı kapı gezip her yere şikâyet ettim. Babamın kahpeliği aklımda değildi, olayı örtpas etmek için hafızama zarar vermiştiler. 6-8 ay sonra, ben okulu bitirmek üzereyken Şenol benden 250TL karşılığında imzamı satmamı, çalışmadan evde oturmamı istedi. Ben kabul etmedim, elim ayağım tutuyor ve çalışacağım dedim. Birkaç gün sonra Şenol’un itleri bana laf attı ve küfür etmem için tahrik etti. Cevap vermedim, onlara dönüp bir şey söylemedim ama sinirlenip kendi kendime içimden küfür ettim. Aralarından biri “saygısızlık yaptı, gel bir bakalım” dedi ve peşime takıldılar. Bir hemşerimin işlettiği TEKEL bayii’ne girdim. Dışarı çıkmam için tehtid ettiler. 36 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Hemşerimin işyeri zarar görmesin diye çıkmak zorunda kaldım. Çıkarken birine vurup kaçmaya çalıştım ama vuramadım, diğeri tam karşımda duruyordu. Üçüncüsü de yan tarafta durup küfür ediyordu. Küfür eden ağır bir küfür savurdu. Ben de aynısını iade ettim hepsine. Beni dövmeye başladılar. İlk yumruk şakağıma geldi, 8.5 numara gözlüklerim fırladı. Bir şey göremiyordum. Her şey bulanıktı. Bir süre böbreklerime, kafama ve sağ ayağımı programlı ve kasıtlı olarak sakatlayacak şekilde vurdular. Ayağımın dizi gimişti. Kırolardan biri “akıllandın mı lan” diye konuştu. Ben bu kadar darbe ve dayaktan sonra tek bir şey söyledim: “mahkemede görüşürüz” . Kafama vurmaya başladılar. Birkaç defa vurdular ve ayağımı da gittikçe kaybediyordum. Yıkılacak gibi oldum. Yere düşmek üzereyken kafama odula vura vura bayılttılar. Yerde de tekmelemişler ama bilincim yerinde değildi. Olaydan on dakika önce babam 50 metre geride, bakkaldaki hurda kâğıtları topluyordu. Bakkal da dinci idi, müslüman değildi. Dincilikten para kazanıyor ve tüm faturaları sahte idi. Vergi kaçırıyordu, müşterilerine baskı uyguluyordu ve ben o dönemde onun partisinin terör örgütüne verdiği desteği kabul etmedim. İkiye bölünmüş bölücü harita yüzünden kavga etmiştim, partinin başkanına kadar tüm partisine küfür etmiştim bölücü harita konusu yüzünden. Babam olay sırasında yanlarına geldi. Dur fazla yapma diye konuşuyordu ama öyle bir mücadele sergilemedi. Ben yerde yatmışım, kendi bilincim dışında yürümüşüm. Karakolu aramışım ama beynim yerinde değildi. Karakola nasıl gittiğimi ve orada bilincim yerinde değilken neler konuştuğunu bilmiyorum. Ama hayal meyal olarak cebeci’deki kavşakta karakolu sorduğumu, polislere de “ben ülkücü değilim, herkes beni liberal biliyor ama ben faşistim” dediğimi hatırlar gibi oluyorum. Ama kafama çok darbe yemiştim. Oradan anne ve babam beni alıp hastaneye götürmüş. Adli tıp raporu çıkarmışlar, kafadaki darbeler yüzünden bir de Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürmüşler. Orada da 3-5 saniyelik bir görüntü geliyor aklıma, ben tekerlekli sandalyedeyim ve bahçedeyim. Anne ve babam delice kavga ediyor, onların şiddetli kavgası yüzünden 3-4 saniye gibi kendime gelip tekrar bilincimi kaybetmişim. Sabahın üçü gibi kendime gelir gibi oldum. Sabah on gibi uyandım. Öğlen gibi bu fotoğrafı çektim. Cehennem gibi bir hayat yaşatıyordu anne ve babam ve tam kalbimi acıtıyordular her gün, alçakça vuruyordu ailem. Bu dayak sıradan bir gün ve sıradan bir olay idi benim için sadece. Cehennemde sıradan bir 24 saat daha geçmişti. Daha sonra adres değiştirdim ama ailem rahat bırakmadı, kafadan sakat gibi kavga ettiler sürekli, evde rahat bırakmadılar. Ders çalışamadım, mesleki eğitimimi ilerletemedim. Ama zekâ seviyem her zaman yetiyordu, gittiğim her yerde hızlı uyum sağlıyor ve çözüm üretiyordum. Çünkü ben senelerdir mücadele içinde kendim için çözümler arıyordum, müthiş bir çözüm makinesi haline gelmiştim. Ne var ki hiç bir kanuna uymadan şerefsizce adam kaçıran bir karakol ve sürekli tehtid savuran şantajcı bir ailem vardı. Gecem yoktu gündüzüm yoktu, Şenol’un köpeği olan birkaç komşu girdi işin içine, tüm komşular aynı anda saldırıp aylarca yıprattılar. Gürültü yüzünden cehennem gibi bir hayat yaşıyordum, gürültü açık tehtid ve yıpratmaya dönüştü. Geceleri bir ton cinsel saçmalık söylemeye başladılar. Beynimi uyuşturuyor, kafamı ütülüyordular. Hiç olmamış olayları olmuş gibi anlatıp beynime kazımaya çalışıyordu dolandırıcılar. Ben neyin nasıl olduğunu çok iyi biliyorum, hafızamı yanıltamazlar. ————————————————————————————– 30 Mart 2013 Cumartesi ————————————————————————————– 37 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER İş başvurularına devam ediyorum, iyi ki hakime dilekçe vermişim, komşu sapıklar artık daha az bağırıyor, geceleri uyuyabiliyorum. Biraz spor ve hazırlıktan sonra iş görüşmelerine gitmek istiyorum. Dizüstü bilgisayarımı henüz satamadım çünkü faturası daha elime geçmedi. Faturayı almak için bekliyorum. İstikbal Valensia mobilyalarımdan birkaç parça satmak istiyorum ama bu mahallede o kadar pahalı ikinci el mobilya alacak adam yokmuş. Mobilyalarımı çok seviyordum zaten, satmak istemiyordum, para yok diye satacaktım. ————————————————————————————– 31 Mart 2013 Pazar ————————————————————————————– Gece gündüz beni uykusuz bıraktı komşular aylar boyunca, sonra da açık açık laf atmaya, beni uyaracak cinsel konuşmalar yapmaya başladılar. Her zaman selâm verdiğim komşu kadın, yan binadaki, mahkemeye gidemezsin çünkü seni sapık yaptık diye laf attı. Şerefsizler yan binalardaki ve benim binamdaki tüm kadınları ayarlamışlar ve aylarca eziyet ettiler. Bir ara gürültü çekilmez oldu ve süreki cinsel tehtidler ve iftiralar savurmaya başladılar. Masturbasyoncu diye bir şey uydurmuşlar ama masturbasayonu herkes yapmıştır birkaç defa ömründe. Bunlar ise tüm cinsel hayatıma saldırdı. Canıma tak etti ve bekâretimi bozmaya karar vermiştim, hayatımın espirisi olsun diye 1 Nisan’da çok güzel bir rus escorta gidecektim. Ama cehenneme döndü hayatım. 14 Mart ve 15 Mart tarihlerinde iki ayrı escortla cinsel ilişkiye girdim ama daha çok merakımı giderdim diyebilirim. Zamanımın büyük kısmını vücutlarını inceleyerek ve öperek geçti. Yani buna pek seks denemez çünkü merakla her taraflarını inceliyordum. Mart ayı boş geçmedi bozkedi için. Bozkurt olamadık, olmadık, öyle pez..venk bozkurtlar gördük ki olmak istmedik. Ama mart ayında ufak bir vukuatımız oldu bozkedi olarak. Aylarca yıprattılar beni, sonunda da seni sapık yaptık, sana iftiralar attık, karakol bizden yana, hiç bir şey yapamazsın diye tehtid ettiler. Birkaç hafta önce ailem de gösterdi gerçek yüzünü, anne-baba-kardeş dediklerim senelerdir kuyumu kazıyormuş. Sonuç olarak şu an borçlarımın büyüklüğü korkunç. İş arıyorum ve çok yere başvurdum. Cevap bekliyorum. Bugün pazar. Biraz gezmem lâzım. Otobüse binip öylesine yolculuk yapacağım. Bu dehlizden çıkıp insanların arasına gireceğim, kalabalığın içinde yürüyeceğim. Bu tanıdık bir duygu. Seneler önce defalarca okul hayatımı, vücudumun formunu, sosyal ilişkilerimi, dostluklarımı batırıp beni beş parasız bırakıp tehtidle, şantajla, kavgayla bunaltıyordular. Ben de tek çareyi sokağa çıkıp kalabalık yerlerde gezip rahatlamakta buluyordum. Ailemin işkencesinden uzak kalmak için evin dışında serseri gibi gezmekte buluyordum çareyi. Ama onları deli, cahil ve ahlâksız sanıyordum sadece. Düşmanım olduklarını bilmiyordum. Dimdik ayaktayım. İlk maaşla kredi kartı ekstrelerini, telefon faturalarımı ödeyip bir ev kiralayacağım. Ondan sonra iş kolay çünkü müthiş hızlı öğrenme yeteneğim var. Bir iki günde kitap bitiren biriyim. Bilgisayarın başına oturduğum zaman öğrenemeyeceğim yazılım yok. Bir iki dilde haberleri takip ediyorum, iletişim kuruyorum. Bulgarca kavga edip tartışabiliyorum, hatta kültürlü kadınlara bile asılabiliyorum. İngilizce bilgim de küçümsenecek gibi değil Yani dil, bilgisayar, eğitim, …her şey süper. Sadece kafamın rahat olacağı bir yerde yaşamam gerekiyor. Dışarı çıkmak üzereydim ki bir şey fark ettim, daha önce nüfus cüzdanımı çalan ailem şimdi de tüm kanıt ve proje dosyalarını olduğu 16GB kapasiteli flash disci çalmış. Geçen gün de “senin şifrelerini sattık” diye laf atıyordular. Sürekli rahatsız edip huzursuz ediyorlar. Aylar önce gümüş halka satın almıştım, 24 saat içinde kayboldu, mutfakta bıraktığıma yemin ediyordum ama ailemden hiç şüphelenmedim. Bu arada Nurtepe’de kızlar çok komikti, birkaç tane de güzel görmüştüm. Şimdiki kafam olsa biriyle çıkardım. Artun Mimarlık İnşaat ve Pramit Yapı Denetimi Ltd. Şti.&Pirizma Mühendislik….Ltd.Şti, Ar Yapı Mühendislik Mimarlık Ltd. Şti. için yaptığım statik tasarım projeleri..(12 Nisan 2011 – 30 Ocak 2012 tarihleri arasında)….Anne ve babam evimde ne kadar dijital kayıt ve şifre varsa satmış, eğer bir müdahale olmadıysa yaptığım projelerin kayıtları şöyle…. Harun Öge ve İbrahim Öge Projeleri: • Ahment Atıcı — İlçe:Sultangazi Mahalle:Atışalanı Pafta:248DT Ada:19 Parsel:27 38 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER • • • • • • • • • • • • Gönenli Camii — İlçe:Gaziosmanpaşa Ada:1346 Parsel:9 (Senelerdir her sabah boy abdestimi alırım, kafanız rahat olsun. Tek bir sabah aksatmadım. Şurada iki üç haftadır isyan ettirdiler beni. Ondan öncesinde yamuk yok bende. ) Yücel İpek — İlçe: Sultangazi Mahalle:Atışalanı Cad-Sok. :162 Pafta:248DT Ada:179 Parsel:17 Cemal Kara ve Hiss. — İlçe: Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta:248DT Ada:247 Parsel:2 Ayhan Bağdatlı — İlçe: Sultangazi Mahalle: Cebeci Ada: 2393 Parsel:15 Mustafa Göktaş — İlçe: Sultangazi Mahalle: 50.Yıl Pafta:F21C Ada:3956 Parsel:30 Mustafa Göktaş — İlçe: Sultangazi Mahalle: Mahmutbey (Malkoçoğlu) Pafta:248DT Ada:721 Parsel:6 Mustafa Göktaş — İlçe: Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta:248DT Ada:159 Parsel:22 Mustafa Göktaş — İlçe: Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta:248DT Ada:97 Parsel:8 Erdoğan Küçük ve Hiss. — İlçe: Gaziosmanpaşa Mahalle: Merkez Pafta: 127 Ada:1999 Parsel:16 Saygın Yapı İnş. Otomotiv Gıda İletişim — İlçe:Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:5/14 Ada:2444 Parsel:29 Evliya Çelebi Yurt — İlçe:Sultangazi Pafta: 9/15 Ada: 1256 Parsel:82 Başakşehir Bayramtepede Erkek Yurdu Ömer Bülbül — İlçe:Sultangazi Mahalle:50.Yıl Ada:2627 Parsel:9 Sebahaddin Karasu — İlçe:Gaziosmanpaşa Mahalle:Şemsipaşa Pafta:10 Parsel:17821 Halûk Bozkurt Projeleri: • • • • • • • • • • • • Selim Ekrem — İlçe: Sultangazi Mahalle: 50.Yıl Pafta:4/14 Ada:2005 Parsel:15 Selim Ekrem — İlçe: Sultangazi Mahalle: 50.Yıl Pafta:4/14 Ada:2068 Parsel:20 Ali Ekber Ateş — İlçe: Gaziosmanpaşa Mahalle: Küçükköy Sok.: Kemal Paşa Pafta:F21C Ada:3916 Parsel:14 Ercan Poyraz — İlçe: Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta: 248DT Ada:61 Parsel:13 Gürsel Ademoğlu — İlçe:Sultangazi Mahalle:Cebeci Mah. Pafta:4/14-17 Ada:2213 Parsel:16 İlhami Kaplan — İlçe:Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:3/15-16 Ada:2721 Parsel:15 İbrahim Karakaya — İlçe:Sultangazi Mahalle: 50.Yıl Pafta:4/14 Ada:2128 Parsel:22 Fatma Giray — İlçe:Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta:248DT4B Ada:109 Parsel:5 Hasan Hüseyin Budak — İlçe:Sultangazi Mahalle: Atışalanı Pafta:1/15 Ada:2751 Parsel:37 Ercan Poyraz — İlçe: Sultangazi Mahalle:Atışalanı Pafta:248DT4C Ada:228 Parsel:17 Mustafa Demir — İlçe: Sultangazi Mahalle:Cebeci Mah. Pafta:6/14 Ada:3965 Parsel:11 Maşallah Divarcı — İlçe: Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:3/14 Ada:2050 Parsel:22 Veysel Başar — İlçe: Sultangazi Mahalle:Cumhuriyet Pafta:18B4A Ada: – Parsel:15079 Kerim Gökmen — İlçe: Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:5/14 Ada:2443 Parsel:9 Recep Candır — İlçe: Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:1/14 Ada:2595 Parsel:4 Arif Yavuz Projeleri: • • • • İbrahim Kaygısız — İlçe:Sultangazi Mahalle:50.Yıl 2166 Sok. Pafta:1/14 Ada:26/39 Parsel:20 Şaheser Yapı — İlçe: Sultangazi Mahalle: Esentepe Pafta:F21C13C4C Ada:3824 Parsel:25 Şaheser Yapı — İlçe: Sultangazi Mahalle:50.Yıl Pafta:3/14 Ada:3818 Parsel:42 Abdullah Bayram — İlçe:Arnavutköy Mahalle:Taşoluk Sok.:Zahit Sokağı Pafta:F21D – 10A – 2B Ada:5860 Parsel:7 39 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ————————————————————————————– 3 Nisan Çarşamba ————————————————————————————– Dün ve bugün bir iki iş görüşmesine gittim. Hakkımı yemezler, uyduruk şirket değiller ancak beni büyük borç yükü altında bırakıp şantaj yapan ailem, sanıklar ve sapık komşular beni az ücret istemek zorunda bıraktılar. Düşük ücret derken bir iki bin liradan rahatsız olmaz şirketler ama ben işe girmek için her türlü şartı kabul edecek duruma geldim. Sadece Gana’ya, yani Afrika’ya gitme iş teklifine sıcak bakmıyorum. Pek cazip gelmiyor. 11 Nisan 2013 duruşmasına katılacağım, iş bulacağım ve tüm ifiracı çirkinleri utandıracak güzellikte bir kız bulup evleneceğim. Tüm imkânlarım ve günlük programım ailemle ortak hareket eden sapık komşuların elinde olduğu için (bu gece beni 3′e kadar uyutmadılar, sabah iş görüşmesine gittiğimde ayakta uyuyordum, konuşmaya ara verince bile gözlerimi kapatıp dinlendim) tüm hayatım işyeri, Bilişim Eğitim Bakırköy adındaki sapık dershane ve evde komşu tacizleri ile geçti. Annem ve ailem tüm hareketlerimi izlediği için naklen yayın yapıyor sapık komşulara ve dershaneye. 1TB boyutundaki diskte birkaç erotik film olduğu için tüm diski porno diski diye yaydılar, dedikodu çıkardılar. O diskte asıl önemli olan bilgiler çok daha geniş alan kaplıyor ve hepsinin anasını ağlatacak nitelikte. Mahkemede kanıt olarak sunacağım o diskteki bilgi, dijital kayıt ve fotoğrafları. Eğer disk porno diski ise onların anasını bellendiği porno olacak. Göreceğiz adama iftira atmak neymiş. Tüm özel hayatıma saldırıp, uykusuzluktan öldürüp sapıklık yapıyor deyip adamı yıpratmak neymiş göreceğiz. Annem ve kardeşim evin içinde korkuya kapıldı, “mahkemede anlatacak, bizi şikâyet edecek…” diye ağlamaya başladılar. Onları şikâyet etmezsem benim gecemi gündüzümü alan şerefsiz sapıkları da şikâyet edemem. Hep beraber hareket ettiler. Daha dün sakat, ameliyatlıyım diye çalışmıyorum diyen bir imam hatipçi – sözde imam ama gerçek imam akrabası, evine haciz gelmiş açlıktan gebermiş bir haldeyken sokaktaki tüm varoş magandaları giydirip kıyafetlerini düzelttiler, hepsinin ceplerine para koydular. Bunlar da hep tımarhanedeki 25 Aralık 2011 kavgası (bana ömür boyu seni bırakmayacağız dediler, ben de elinizde mahkeme kararı var mı diye kavga edip cümlesinin anasına ve tehtid eden doktorun namusuna bin bir küfür ettim) ve ondan sonraki Neşe Üstün ile olan kavgam ( o görüşmede tımarhanedeki tüm olayları en başından sonuna kadar ayrıntılı anlattırdı, cinsel hayatımı yok ettiniz ve senelerce ilişkiye girmemi engellediniz deyince ağladı, kendisiyle yatmamı teklif etti, bana tazminat vereceğini söyleyip kaç para istediğimi sordu, ben de onlar için hapis istediğim ve olayı te doktorlar bitiremeyeceklerini- dosyada imzası olan tüm doktorlar için ceza davası istediğimi, ceza davası bitince zaten tazminat davası açmamın hakkım olduğunu, hapis yatmalarının benim tazminat istememi engellemeyeceğini söyledim, ayrıca elime biraz para verip beni tekrar istedikleri zaman evimden gecenin onunda kaçırıp istediklerini yapmalarına izin vermeyeceğimi söyledim…..Mahkeme kararı istiyordum..)…O gündenn sonra rahat vermediler, işyeri-dershane-ev-hatta tramvayda binbir çirkeflik yaptılar, huzurumu bozdular, günlerce uykusuz bıraktılar…..Yorgunluktan öldürdüler… 40 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ————————————————————————————– 04 Nisan 2013 Perşembe ————————————————————————————– Senelerce beni evimde, okulda ve tımarhanede kıskaca aldılar. Evdekiler ve okuldakiler tımarhaneye kapatırız, kavga çıkarırız tehtidi savuruyordu, tımarhane de beni her istediğinde alıp kapatıyor, bütün metabolizmamı çökertiyordu. Aralık 2011′den beri sürekli davacı olmanın fırsatını aradım ancak avukatım satılık çıktı, yeni avukat için para bulmamı engellediler, cebimdeki tüm parayı batırdılar, işsiz ve borç içinde bıraktılar. Seneler boyunca tamam bu kadar yaptınız, geçmişi düzeltemeyiz ama devam etmeyin diyordum. Geçmişi affetmedim ama geçmişe razı oldu, şuna razı oldu, buna razı oldu,… her şeyi kendisi istedi gibi laflar ederek beni kışkırtıyorlar. Sürekli gerilim içinde yaşatıyorlar. Uyku sürelerimi yine kısaltmaya başladılar. Sağlığımı bozacaklar. Aylarca özel hayatıma saldırdılar, tiksindirdiler iftiracı fahişelerden. Sokakta görsem selâm vermeyeceğim çirkinler bir ton para harcayıp dış görünüşlerini düzeltmeye çalıştılar ve bana sarkıntılık iftirası atmaya çalıştılar. Evde rahat oy, iş yerinde ve dershanede iftira atan bir sürü çarpık çingene karı, …inanın bana çekilmezdi. Ben de normal bir cinsel ilişki yaşamak zorunda hissetim kendimi, artık dayanamıyordu sinirlerim iftiralara, sevdiklerimi kaçtı ve sadece iğrenç karılar kaldı, iftira atan iğrenç karılar…..Saygım kalmadı kadın milletine, o yüzden parayla da olur diye düşündüm, içimde bir tiksinti vardı….İğreniyordum çünkü deli gibi sevdiklerim, yani aşkım yüzünden canımı yakanlar da vurmuştu….Aşka inancımı kaybetmiştim…Aşk diye bir şey var mıydı, artık aşk da manevi değerini kaybetmiş, benim için bilimsel açıklaması olan bir şey haline gelmişti….Ne bileyim işte, uygun sosyal konumlar, doğru zaman ve doğru yer, ekonomik güç ve bu ekonomik güce bağlı dış görünüş, sağlık….Yani aşk mantık olmuştu…Canımı acıtan, kanser olmuşum gibi acı çektiren kızlar da kahpe çıkmıştı, vurmuştu, iftira atmıştı, göstere göstere oynaşıp fingirdeşmiştiler…Yani saygım kalmadı kadın milletine…..O yüzden ilk tecrübemi 14-15 mart 2013′te iki escortla yaşadım…Bir taraftan da tuzağın içindeydim, aile tehtid ediyordu, şerefsiz polisler de istedikleri zaman kaçıracaktı beni, üç kuruşluk şerefsiz rüşvetçi polisler…..Onlar beni götürünce o hale düşecektim ki en az 3 yıl daha cinsel ilişkiye giremeyecektim…..O yüzden acele ettim, yangından mal kaçırdım diyebiliriz…İhtimal yoktu kurtulmak için….Kırk yaşından önce cinsel ilişkiye giremeyecektim, o yüzden kredi kartını boşaltıp kurtulmaya çalıştım….Çok iyi geçti diyemem…..O iki ilişki (2×2=4) gerçek cinsel ilişkinin yüzde onu gibi, yani tam bir birleşme olmadı, halâ deneyimim yok diyebilirim…Ama o iki escort da sıfır kilomtre olduğumu bilmiyordu…. Daha sonra bana düşmanlık besleyen genç kızlar vardı, fırsatı hiç kaçırmadılar, aşağladılar….Ben de böyle olmasını istemedim, ama pişman değildim çünkü beni öyle şartların içine soktular ki başka kurtuluş yoktu, doğru olanı yaptım o an için o şartlar için….Ama yine de, düşman da olsalar bana hayalimi gösterdiler, kaybettiğim hayali, temiz aşkı hatırlattılar, benden çalınan hayali, benden çalınan hayatı ve saflığı hatırlattılar…..İki cümle ile beni 4 saattlik bunalıma soktular, elim ayağım tutuyordu, ama içimde bir uyuşma, bir acı, bir ateş, nefret-kızgınlık-utanç bir aradaydı…..Bunun hesabını soracağım…..Öz annem vurdu bana, babam her zaman iğrenç adamdı zaten, kardeş dediğim kız da çocukken benim ilgim ve eğitimimle büyüdü, acımasızca vurdu…..Artık aşkım yok, annem yok, babam yok, kardeşim yok….Ama sahip olduğum bir şey var, onu hiç kimseye söylemeyeceğim, çalamayacaklar…. ************************************************************************** Kullandığım dili kaba bulursanız şaşırmam. Bir buçuk senedir iftira, hakaret ve tacizlerle rahatsız ediyorlar. Biraz kaba konuşmaya başladım. ************************************************************************** AYNASIZLARLA NAMUS KAVGASI SULTANGAZİ EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NÜ RÜŞVET, ADAM KAYIRMA, ADAM KAÇIRMA VE YARGISIZ İNFAZ İLE SUÇLUYORUM. İT OĞLU İTLER BENİ BİR ŞEY İLE SUÇLAYACAKSA MAHKEMEDE SAVUNMA HAKKIM VAR. BENİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜ VE SAĞLIĞIMI ALAN İTLERİ YARGISIZ İNFAZ VE İFTİRA İLE SUÇLUYORUM. BENİM MESLEK HAYATIMA, ÖZEL HAYATIMA VE SAĞLIĞIMA SALDIRAN İTLERİN ANASINI EŞEKLER S..KSİN. ONLARDAN DAVACI VE ŞİKÂYETÇİYİM. 2008 yılının Kasım ayında bir kıro çetesinin saldırısına uğradım. O çetenin reisi Şenol, Sinan Şamil Sam’ın akrabası olarak bol bol torpil yaptı adamlarına. Karakolda utanmadan göstere göstere tüm soruşturmaları 41 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER kapattılar. Yalancı şahitlik yapan Şenol bol bol tehtid ettikten sonra beni vazgeçiremeyince akrabası Sinan Şamil Sam’ı kullandı. Şehirde satılık ne kadar p..ç memur varsa hepsi devlet büyüğü deyip kıro boksöre torpil yaptı. Aslında o devletin tırnağı bile olamaz, o paranın büyüğü olduğu için bütün satılık kahpeleri satın aldı. Ne kadar it köpek varsa Sam’ın hatırana ve parasının hatırına iftira üstüne iftira attı. Ona yaranmak için bana maddi veya manevi zarar veren herkesin cezasını vereceğim mahkemede. Duruşma 11 Nisan 2013 Perşembe günü 11:10′da Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde. Ben duşta iken babam odaya girmiş, karıştırmış, çıkarken gördüm. Nüfus Cüzdanım kayıp. Nüfus Cüzdanım uçmuş ortadan. RESMİ İNTERNET SİTEMDEN RESMİ ŞİKÂYET 1: 21 Mart 2013 tarihinde Saat 11:50 ve Nüfus Dairesinden geliyorum. Yeni nüfus cüzdanı çıkardım. Babamın neden nüfus cüzdanımı çaldığı belli. Kaymakamlığın (Nüfus dairesinin) dış kapısında karakolda beni döven çeteye torpil yapan polis duruyordu. Önce çantamı kontrol etti. Çıkarken muhabbete tuttu. Yine baban ne yapıyor muhabbeti. O polisi zor tanıdım ama o tanıttı aslında kendisini. Nüfus cüzdanımı kaybetme cezası olarak 58 TL artı yeni cüzdan parası 6.5TL toplam 64.5TL zarar verdiler. Cebimdeki para tükeniyor. Sultangazinin şerefsiz üniformalı itleri cebimdeki parayı gittikçe tüketiyor, sonunda babama muhtaç ve babamla ortak yaşayan biri olarak gösterip babamla annemi duruşmada şikâyet etmemi engellemeye çalışıyorlar. O şerefsizi karşıma çıkardılar kaymakamlığın kapısındaki koruma polisi olarak.Bir de iftira atıp götürseydi ayvayı yemiştim. İşte budur Sultangazi polisi, çete gibi çalışan bir polis. Mıntıka kurmuşlar bölgede. Baban şöyle baban şöyle muhabbeti yapıp adam harcayan şerefsizler. Nüfus cüzdanını geç çıkarsaydım kaçıracaktı beni kahpenin dölleri. Babamı bana bakan adam olarak göstermeye çalışıyorlar, bırakın da iş bulayım kahpenin dölleri. RESMİ İNTERNET SİTEMDEN RESMİ ŞİKÂYET 2: Eğitim çalışmalarımı ve profesyonel hayatımı devamlı olarak kesintiye uğratarak beni maddi ve manevi zarara uğrattılar. Maddi ve manevi, ceza davası açmamı engellediler. Görevli cumhuriyet savcısının müdahalesini arz ederim. Dolandırıcıların ifadesi alınsın. ************************************************************************* 23 Mart 2013 Cumartesi H. Bozkurt’a ufak bir şaka yapmıştım. Ona Yasemin Yalçın’ın “karakoldaki çingene” taklidi ile şaka yapmıştım. Hani komiserim falan diyor ya çingene. Ben de ona başbakanım falan diyordum ve dalga geçiyordum çünkü ondan büyük politikacı olacağına inanmıyordum. Onun yüzüne vurguncu diyordum çünkü yasadışı şekilde para kazanıyordu, bir daha para kazanması zordu, bir daha zor seçilirdi. Ama beni çingene diye göstermeye çalışmış, iftira atmış. Allah belâsını versin. Ulusal Parti’nin yayınlarından biri olan Türk Yurdu Anadolu kitabında Kürtlerin çingeneliği bilimsel kanıtlara ve yorumlara dayandırılmıştır. Ben değil kürt Halûk Bozkurt çingeneye benziyor, bizi yan yana koyarsanız kimin çingene olduğu açıkça görünüyor. Meslek hayatına ayakkabı boyacısı olarak başlamış öyle bitirecek. Hep yasadışı çalıştığı için ayakkabı boyama kutusunu atma, lâzım olacak demiştim. Halûk Bozkurt bir belediye memuruna bir arsa için “cep haşlığı olarak” 500TL verdiği işin yapıldığı gün ve saatte. 8 Aralık 2011 saat 15:42..Bir adet arsadaki tecavüzlerin incelenmesi….Zemini çok kötü o arsanın. Zemine çimento enjekte edildi. O arsadan başka Edirne Asfaltının karşısındaki çok ufak bir arsaya da bakmıştık. Geri dönünce 42 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER belediyenin altındaki lokantada çay içtik. Belediye memuru AKP iktidarda olduğu için para vermeden iş yaptırdığını söyleyip şikâyet ediyordu. AKP’liler onun hakkı olan rüşveti vermedikleri için kendisini madur olarak görüyordu. Çok ayıp ediyormuşlar, iktidarda oldukları için işleri cep haşlığı, rüşvet vermeden yaptırıyormuşlar. Benim saldıraya uğramam ve polisin rüşvetçi torpilci olması sonucunda bu durumu Halûk Bozkurt’a anlatmıştım ve “her karakolun bir o..pusu var, o o..puya parayı verince o karakolun geri kalan kısmını batırır, torpil yaptırır” diye konuşmuştum. Bu olaydan önce nereden bilebilirdim onun da belediyenin o..pusu olduğunu. Zamanla kapısında kamp kurmuş ve yalvaran bazı müteahhitlerin derdini anlamış oldum. ************************************************************************* 22 Mart 2013 Cuma Çok Önemli: Sanık polis tüm esnafı kışkırtmaya ve şikâyetçi ayarlamaya çalışıyor. Görev yerinden ayrılıp yemek yediğim lokantaya geldi arkamdan. Yalancı şahitler ayaralmaya çalışıyor. İri yarı adamlar karşıma geçip tespih çekiyor. Polis kışkırtmış esnafı ve kendi çevresini. Yılan gibi etrafımda dolaşıyor bir sürü uyanık. Çok kişiden rüşvet yemiş, çok müşterisi var, çok sayıda torpilli kişinin başı belâda. Ama karakoldaki görevi kötüye kullanma suçunu tek başına işlemedi. Yani sadece bir adet polis sanık değil. Gece gündüz cinsel içerikli sözlü tacizlerle bunalttılar beni ve beni cinsel ilişkiye girmek zorunda bıraktılar. Benim cinsel hayatıma saldıran şerefsizlerden şikâyetçiyim. Tüm profesyonel ve özel hayatımı bozup beni beş parasız ve arkadaşsız bıraktılar. Sosyal ilişkilerime saldırdılar. Kişisel özelliklerimi bahane ederek çok sayıda yasadışı müdahalede bulundular. Özel ve profesyonel hayatıma yapılan saldırıyı suçluyorum. Orada bir tane polisin peşimden dolaşarak esnaftan kişiler ayarlamasıyla bitmeyecek bu iş. İşin içinde soruşturmayı yapan komiserler de var. Üstelik o polisin yeri kaymakamlık binasının girişi, o bir koruma polisi. 18 Mart tarihinde avukatım Kadriye Tezcan’ın azilnamesini imzaladım Gaziosmanpaşa’daki noterde. Aslında birbirinden bağımsız görünen çok olay var. Aslında hepsi bir arada iletişim içinde saldırdılar, ortak çalıştılar. Çetenin saldırısından çete resi Şenol Erdağı’nın tehtidlerine kadar, ailemin hastaneyi desteklemesinden karakolda beni sinir etmesine kadar, patronlarımın beni suça bulaştırmaya çalışmasından yeni patronumun savunma hazırlıyorum deyip daha büyük şiddetle ve baskıyla suça zorlamasına kadar. Tek bir şey söyleyeceğim. Onlar bir taraf ve ben bir tarafım. Onların kalabalık olması hiç bir şey ifade etmiyor. Duruşmaya çıkmak istediğimi söyledim mahkemenin hakimine. Bir şey daha, Ramazan ayında beni ısrarla iftara çağıran ilçe CHP’den üç kişi önce tanıştı benimle sonra kavga çıkardılar. Önce anama laf ettiler, sinir ettiler. O sinir içinde sen mahkemenin hakimine hakaret ediyor musun diye sordu bir tane çam yarması. Aslında ne anam var ne de babam, mesleğim, geleceğim, kuracağım aile ve sevgim tehlikede. Her şey o hakimin elinde. Kararı o hakim verecek. O hakime dil uzatacak kadar aptal biri olmadığımı biliyor herkes. Sinan Şamil Sam adındaki kurdish schwine ile tramvayda karşılaştığım ve anasına sövdüğüm sabah ile dershanedeki AutoCAD dersi saldırı ve iftiraları aynı döneme denk geliyor. Zaten karakolda da Sinan Şamil Sam’ın akrabasına torpil yapan polisler de vardı. Her şey Sinan Şamil Sam’ın ismi etrafında dönmeye başladı. Beni 15 ay boyunca öldüresiye taciz eden ve uykusuz bırakanlar da “sana Sinan Şamil Sam’ın gücünü gösterdik” şeklinde laf attı. Ama bu ülkede hiç kimse padişah değil. Bakınız anayasınanın 6. maddesine. Akrabam, dedemin yeğeni, Avurstralya’dan Naim Süleymanoğlu’nun kaçırılmasının canlı şahidi Mehmet Bahar dayım da kayboldu ortadan. Onunla da iletişim kuramıyorum artık. Bilişim Eğitim Dershanesi’nin yüzde doksan dokuz kopye yazılım kullandığını, nadiren orijinal yazılım veya orijinal yazılımların eğitm verisiyonlarını kullandığını biliyor musunuz? Diğer tüm dershaneler kopye yazılım konusuna dikkat ediyor. Sanırım dershaneye bana saldırmasının başlıca nedenlerinden biri kopye yazılımın 6 yıldan başlayan hapis cezası. Hahaha…Hihhihi…Hohooho…. ************************************************************************* 21 Mart 2013 Perşembe Gecenin üçü. Yine uyandırdılar. Sinirlerimi bozdular. Şu sapığısın bu sapığısın diye laf atıyorlar. Hastaneye savunma hazırladık diyorlar. Şerefsizler 15 ay batırdı beni, 15 ay boyunca dava açamadım hastaneye. Hayat ve çalışma düzenimi bozdular. Her gece uyandırıp kafamı şişirdiler, sinirlerimi yıprattılar ve cinselliğe zorladılar. 43 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Senelerce iftira ile ve şerefsizlik ile tüm sosyal ilişkilerimi bozdular. Tüm arkadaşlıklıklarımı yok ettiler. Çalışmamı engellediler. Tüm eğitimlerimi batırdılar. Bilişim Eğitim Bakırköy bir şey öğretmedi bana, sertifika için gittim, bilgi için değil, bir parça kâğıt için. Gürültü, hakaret ve iftira ile gece gündüz vuruyorlar. Annem da kapıyı sinsice açıp bakıyor. Arkamdaki kapıyı her zaman açık buluyorum. Çiğdem Küçükali kapıdan bakan sapık olduğumu söylemiş de o yüzden bana bu iftirayı atmış diyorlar. Hastanede tüm doktorlar beni mahvetmişti, sıra bana gelmeden önce sıradaki şerefsiz kim ona bakmıştım. Sıradaki şerefsiz kahpe doktoru merak ediyordum, kapıdan içeri baktı diye adamın 5 senesini harcayan o..pu doktor Çiğdem Küçükali. Senelerce cinsel muhabbetler yaparak, baştan çıkararak muayene etmeye çalışan o..pu doktorlar. Ailemle birlikte saldırıp ders çalışmamı da, kitap okumamı da engellediler. Masturbasyon sapığı diye bir şey uydurmuşlar ve ne kadar kahpe varsa ”bana baktı masturbasyon yaptı” diyor, “sapık” diyor. Böyle iftira olur mu? Şerefsiz itler köpekler. Kime ne girip çıkıyor, kime ne yaptım. Ne kadar nefret ettiğim karı varsa hepsi bir iftira atıyor. Benim düzenli bir cinsel hayatım vardı. Ama adamı 15 ay boyunca uykudan uyandırıp, kafasını becerip, kafayı şişirip sinirleri gerdikten sonra cinsellik muhabbeti yapan kahpe bir kaç komşu ile anlaşmalı rezil bir tımarhane var. Ne çalışmama izin verdiler, ne de ev kiralayacak parayı kazanmama. İftirayı devletin resmi şerefsizi Çiğdem Küçükali’nin teşhisine dayandırıyorlar. Oysa şerefsiz fahişe bana ne iftira attı, onu bile bilmiyorum. Yan polikliniğe çekip bir ton cinsel soru sordu. O soruları hiç düşünmemiştim daha önce. Orada eğer susup cevap vermezsen büyük tehtid altındasın, içine kapanma teşhisi koyuyorlar. Eğer içine kapanma teşhisi koyarsalar beynini elektrikle parçalıyorlar. Ne kadar rezil bir ülkede yaşıyoruz. Tam şeriatçı kahpelere uygun bir iftira. Mecbur muyum İbrahim Öge’nin fahişleri ile yatmaya. Yatacaksam gerçek hayat kadını ile yatarım, İbrahim Öge’nin motorları ile yatıp onları yanımda kadınım diye gezdirmem. Herkes benimle yan yana yürüyemez, benim yanımda oturamaz. Sırf hastaneye yasadışı bir şekilde getirilerek kendi isteğim dışında orada kapalı tutulduğumu söylediğim için bana iftira attılar. Bu iftirayı da kahpe annem ile birlikte attılar. Beni o iftira gününden önce on sene süründürmüştüler. On sene vurmuştular bana. Orada her şeyi anlatıp onların hepsinin gelmişine geçmişine küfür etmiştim. Çünkü onlar gençliğimi elimden almıştı. Rüşveti basan şerefsiz sülâlesi vardı annemin, annem de ablasının pi.ini erkeği imiş gibi dinleyen, söz dinlemeyen kahpe bir kadındı. Asla izin vermediler bu evden ayrılmama, asla izin vermediler sınavlara çalışmama. Zorlaya zorlaya, sinirlerimi boza boza, sinirlerimi yıprata yıprata cinsel hayatıma saldıra saldıra mahvettiler beni. Rezil şerefsiz bir tımarhanenin işkencesi sadece tımarhane sınırları içinde değil, tüm şehir içinde devam etti. Bilişim Eğitim’deki kahpeler de iftira attı, ide YAPI’daki kahpe de. Sürekli her yerde vurdular, iftira attılar. İnsanca bir merhaba desen bile sırıta sırıta, oynaya oynaya olayı cinselliğe çeviriyordular. Baştan çıkarmaya çalışıyordu kahpeler, sonra da masum bakire meryem ayakları yapıyordu. Yalvarsalar z.kmeyeceğim çirkinler iftira atıyordu. Bana iftira atan çirkinlerin listesini yazacağım buraya bir gün. Benimle hiç ilişkiye girmeden benim cinsel hayatıma saldıran kahpeler. Hepinizin kanına düşmanım, yedi sülâlenize düşmanım. 15 aydır uykusuzluktan öldürdünüz. Tek bir kitap okumama izin vermediniz. İş yerine uykusuz gönderdiniz, çalıştığım iş yerleri de kahpeydi. Onlar da vurdu. Hepsi sadece siyasi uzantıları olan bir işkence merkezini, yani tımarhaneyi dava edilmekten kurtarmak için. Devlet koruması istiyorum. Ama nasıl olacak bilmiyorum. Devlet beni kendi kurumundan korur mu hiç? Kahpe şerefsiz iftiracı İstanbul polisi. Şerefsizler adamın ya cebindeki paraya ya da s..kine karışır. İşte şeriatçı ülkücülük budur. İşte p..ç MHP. Alparslan Türkeş pe.evenginin yedi sülâlesini eşekler s..ksin. Allah aşkına beni bir iki ay rahat bıraksınlar da hayatımı toparlayayım. Ne para kazanabildim ne de arkadaşım kaldı etrafımda, borca battım. Rezil bir iftira attılar ve senelerce para kazanmamı, doğru dürüst çalışmamı engelleyerek bu iftirayı doğru göstermeye çalıştılar. O iftira da o tımarhanedeki şerefsiz bir memur o..punun bana yavşaması ve benim onu kovup “s..kilmişler ile işim olmaz” dememden sonra oldu. O s.kilmiş numune ilâçları da alıp satıyordu, hırsızdı. Tüm numuneler numune formatında değildi. Bazen kutularca orijinal ilâç geliyordu ve o kutuların tanesi 150-300TL civarında idi. Yani o hırsız kahpe ilâç firmalarının getirdiği paketler ile bazen sabahları 1000-3000TL parayı cebine indiriyordu. Numune ilâçlar hastalara değil, memurların cebinde ve banka hesabına gidiyordu. ************************************************************************* 20 Mart 2013 Çarşamba Pazartesi günü MC Donalds Beşiktaş’tan MHP çağrı merkezine telefon ettim ve 11 Nisan’daki duruşmayı, benim internet sitem www.cevatcaliskan.com’u incelemelerini istedim. Taksim İstiklâl caddesinden Tarlabaşına doğru inerken çok sayıda genç beni tehtid etti. Bana manyak ilâcı yazdırdıklarını, tımarhaneye kapatıp döveceklerini falan söylediler. Bana dayak cezası verdiklerini, … ve daha bir sürü tehtid dolu şey söylediler. Dün ise dershaneye 44 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER gitmeden önce Bakırköy’de bir kafede oturdum. Bir şeyler yazdım karaladım. İki saat kadar erken gittim dershaneye. Önce dershanenin kopye yazılım uzmanı Gökhan geldi konuşmaya, arkadaşlık yapmaya çalıştı. Daha sonra Sta4CAD dersinden biri. Koridorda “olayı anlamış, insanlar öğrenecek” diye konuşan panik içindeki AutoCAD hocası Murat Gündoğar vardı. Eczaneden Katarin Fort almıştım çünkü grip başlangıcı, soğuk algınlığı vardı. 2 tane aldım, sohbet ederken 2 tane daha. Bir taraftan kulaklıkla müzik dinlerken diğer taraftan da yanımdakini dinliyordum. Dikkat dağıldı, grip iyileşmedi, boğazımda nezle hissi vardı. 2 tane daha Katarin Fort aldım. Etrafta iri yarı adamlar dolaşmaya başladı. Derse en son ben geldim. Dersin anlatırken bilgisayarın operatörü ben idim. Yani projeksiyon cihazı benim bilgisayarıma bağlıydı. Aniden bir ağırlık bastı üzerime. Bilincimi açık tutmaya çalışıyordum ama bedenim bana ihanet ediyordu. Çok büyük bir baskı oluştu, bilincim açıktı ama bedenim ani bir halsizliğe girdi. Orada bayılmamak için kaçtım. Panik yapmamı isetediler, yapmadım. Sonra oradan en yakın Burger King şubesine gittim. Hamburger menü, ayrıca kola, iki büyük ayran, kahve, dondurma,….yedikçe yiyiordum, iyileşemiyordum. Kameraya el bile salladım kendimi görüntülemek için. Bir türlü toparlanamıyordum. Aşırı doz Katarin olabilir, veya Bilişim Eğitim’in kafetaryasında içtiklerimde beni bu hale getirecek bir şey vardı. Düşmanlıklarını gizlemiyordular ama yüz yüze konuşurken inkâr ediyordular. Sanırım dershane siyasi idi. Sahile doğru yürüdüm, otoyolun kenarında kendimi filme aldım. Daha sonra ufak kulüp gibi bir şey vardı, onun ışıkları önünde de kendimi filme aldım. Sonra HSBC bankamatiğinin kamerasına da göründüm. Yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyordum, sokakta bakkaldan aldığım kolayı içiyordum. Dershaneye geri döndüm, toparlandım ama ders bitmek üzereydi. O durum beni rahatsız etmişti. Bu internet sitesini açtım. Şifremi kırmışlar. Artık şefreyle giremiyordum. Sonra baktım ki e-mail adresimin şifresini de değiştirmişler. Orada bir gerilim yaratıp beni küfür ettirmek istediler. Eğer dersten dışarı çıkmasaydım orada düşüp bayılacaktım ve artık beni hangi hastaneye götüreceklerini biliyorsunuz. E-posta ve www.cevatcaliskan.com ‘un şifrelerini kurtardım. Kopye yazılımcı Gökhan dersin sonunda bunun bir duygu durumu olup olmadığını sordu, hoca da gülerek destekliyordu. Böyle bir şey asla olmamıştı. O grip ilâcı veya onların verdiği bir şey dokundu. Hoca derste lafın arasına “kendin ilâç içtin diyeceğiz” diye bir laf sıkıştırdı. Ama çok hızlı söyledi. Kafetarya işletmecisine orada yıllarca kalmak istemediğimi söylemiştim ve dershaneyle ilgili şikâyetlerimi dile getirmiştim. Ağlayıp ağlayıp başkalarının duygularına önem vermeyen biri olduğumu söyleyip söyleniyordu. Oysa daha önce çok acımasız ve şakacı konuşan biriydi. Hiç öyle çıt kırıldım biri değildi. Eve bitkiN ve yorgun girdim. Vücudum harap olmuştu. Sabah uyandığımda vücudum biraz toparlanmıştı. Dava edeceğim kişilerin onaylı belgesi çantamda idi ve tüm harici disklerim de çantamdaydı. Saatlerce dışarıda ölmüş gebermiş dolaştığım için çantamı karıştırmaları için fırsat doğmuştu onlara, ama yaptılar mı bilmiyorum. Dershanenin savunması şu: onu delirtmeye çalıştık, deli diye tımarhaneye kapatacaktık. Ben ise diyordum ki kalbimi mahvettiler, göğüs kafesim felç oldu Ağustos ayında. Kalbim sağlam olmasa kalp krizinden gidecektim. Dershaneye eğitim için başvurduğumda eğitim danışmanı Gizem Öne ile pazarlık yapıp 500TL’ye yakın indirim almıştım. Kavga ettik, ben bildiğim şeylerin sertifikasını alacağım demiştim, burada bana bir şey öğretemeyeceksiniz, zaten biliyorum demiştim. İndirimi o şekilde aldım. AutoCAD dersinde vurdular. YDS kursunda vurdular. TOEFL kursunda baştan çıkardı beni biri bilerek, orada zayıflığımı kabul ediyorum ama tanışmak isteyince tüm sınıf çirkinleştirdi olayı. Acayip bir kavga ve dalaşma oldu. Sta4CAD dersinde de bu baygınlık ve vücudumun beni terk etmesi olayı oldu. Zor toparlandım. Bilişim Eğitim’de sorun yaşamadığım tek ders Primavera dersi idi. Onun dışında orası cehennem idi benim için. Gizem Öne ile tanıştığımızda durup dururken bir laf attı ortaya. Dedi ki o müşerileri ile özel ilişkiye, arkadaşlığa girmiyormuş. Ten rengi gıcık ve kendisi açlıktan ölmüş ufacık bir iskelete benzediği için tercihlerime uygun değildi. Ama ben düşünceye itiraz ettim. Dedim ki bir insan her öğrenciyle arkadaş olmak zorunda değil, ama öğrenciler arasınlia biriyle arkadaş olabilir, bu hiç kimseyi ilgilendirmez. Annem benimle bakırköy tımarhanesine gelince, oradan bol tehtid alıp allak bullak bir şekilde annemle Bakırköy Bilişim Eğitim’e uğramıştım. Gizem Öne ve Annem tanıştı. Sohbet ederken yine evlilik konusu açıldı çünkü o dönemde nefret edeceğim kadar çirkin biri benimle evlenmek için abartılı bir şekilde ısrar ediyordu. Annem sözlerden birine gaz verdi ve beni böyle çapkın, önüne gelene saldıran biri olarak gösterdi. Dolandırıldığımın farkında değildim. Gocunacak yaram olmadığı için önemsemedim, gülerek destekledim. Ama daha sonra bunu koz olarak kullanıp bana dokuz doğurttular. Aynı şeyi kız kardeşim Aysel yaptı, Selen Şaşmaz ile konuşurken. Böylece annem ve kız kardeşimin gazıyla dershanenin eline “savunma adı altında” acayip bir iftira kozu geçti. Sık sık Gizem ve Selen Hanımlara sarkıntılıkla suçlanacağımı söyleyerek tehtid ettiler. Gizem Öne hamile kaldıktan sonra bile vazgeçmedi bu sapıklık iftirasından. Biliişim eğitimi suyu ısındı. Elimdeki suçlama fezdekesini veremeyeceğim emniyete ama 11 Nisan duruşmasında her şeyi anlatacağım. Annemin malvarlığını inceleseler ne güzler olur değil mi? Hem de bir defa değil, her iki senede bir inceleseler. Bakalım “benim param muhabbeti ve tehtidler” nereden kaynaklanıyor. Senelerce uzattılar okulumu, zorla kapattılar tımarhaneye, sapık bir tımarhane memuru mahvetti vücudumu ve böylece mahkemede 4 sene geçti. Dolandırıldım. Duruşmalara girmemi engellediler. Beni aileme muhtaç gösterdiler, ailem de tam gaz vurdu. Bu olay sırasında bir polis memuru kendisini vurmuş. Beynime hafıza kaybı kazığı attıkları için o durumu hatırlamıyordum. Sadece polisin moralinin bozuk olarak odadan çıktığını ve bir el silah sesi duyduğumu hatırlıyorum. Benimle dalga geçe geçe benim ifademi alırken yan odada bana saldırmış olan sülâleme torpil yapıp, beni kaçırmalarına izin veren polis. 45 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ************************************************************************* 19 Mart 2013 Salı Bügünkü en önemli haber: evdeki yemeklerin özellikleri değişti. Sıfır proteinli yemekler var evde. Önceden beyaz eti ve her türlü proteini pompalıyordular. Artık cinsel taciz ve zengin bir afrodizyak menü yok evimde. Annem ve babam da mahkemeyi bekliyor. Bakalım duruşmaya gelecekler mi? Senin şununla suçlayacağız, bununla suçlayacağız diye laf atıyorlar. Beni evde izole ettiler. Aylarca rahat vermediler, uykusuzluğu hep devam ettirdiler, sık sık ve önemli zamanlarda gerginlik yarattılar. Annemin elini 10 senedir öpmüyordum ama bu kadar da kahpe olacağını bilmiyordum. Yanlış yerde yanlış zamanda beni bilerek tahrik etmesine, beni sürekli bastıra bastıra sinir etmesine ve çıldırtmaya çalışmasına şüphe ile bakmıyordum ama abartılı derecede şaştıcı buluyordum. Annem diye biliyordum kahpeyi. Güveniyordum, kendisini tehtid ettirdi, tehtid ettim onun için. Kendisi ile dalga geçtirdi, dalga geçtim onun için. Halden hale soktular beni. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden şikâyetçi ve davacı oldum defalarca. Zorla kaçırıp zorla şikâyetçi değilim diye ifade aldılar. Annemin kahpeliğini kullandılar. 25 Aralık 2011 tarihinde ömür boyu bırakmayacaklarını söylediklerinde yine kaçırılıp işkence görmeyi göze alarak davacı olacağımı söyledim. Ama tam izole edilmiştim. İşlerimi bozdular. Patronum zaten dolandırıcı idi. Oradan kaçınca yeni işe girinceye kadar evdeki geçimsizliğin ve sözlü şiddetin kurbanı oldum. Ders çalışmama izin vermediler. İşe girecektim, işe girmeden önce hazırlık yapamadım, annem manyak bir kavga çıkardı. Hazırlıksız gittim. Yan dairelerdeki abartılı gürültü ve saat gibi şaşmayan gece gürültüleri, patırtıları beni uykusuz bırakıyordu. Her sabah iki gibi uyandırıyordular ama mantığım almıyordu bunu. İşe uykusuz gidiyordum. İş yerinde de ayakta uyuyordum. Değil bilgisayarın başında proje çizmek, kafamı dik tutamıyordum. Yorgunluktan kafam kayıyordu, düşüyordu, uykusuzluktan anlık baygınlıklar geçiriyordum. Sık sık yüzümü yıkamak için tuvalete gidiyordum ama yine de bayılıyordum uykusuzluktan. Saat 18:30 da başlayan dersten bir iki saat önce geldim dershaneye. Bol miktarda grip ilacı Katarin almıştım. Kafetaryada bol miktarda içecek aldım. Derse girdiğimde elim ayağım tutmuyordu. Dışarı çıkıp Burgerking te hamburger menü, dondurma, kola, kahve aldım. Elim ayağım hala tutmuyordu. Sahile doğru yürüdüm. Kendimi filme aldım. Derse geri döndüm. Dersi dinledim. Ama hiç böyle olmamıştım. Çok fena bayılacaktım. Kafetaryada dersten önce bir sürü saçma konuşma oldu. Dershane yönetimine söylemesi için kafetaryanın işletmecisine dershane ile ilgili şikayetlerimi söyledim. Buradaki eğitimleri bitirip gideceğim. Bu kadar eğitim yeter. ************************************************************************ 18 Mart 2013 Pazartesi Gecenin 01:35′i ve itlerin kiraladığı sapık komşu dırdır yapıp laf atmaya devam ediyor, uymamı engelliyor. Onu kiralayanın anasına sarkıntılık sözüm var. Bunu unutmayın. Öğlene doğru Sultangazi Emniyet Müdülüğü’ne başvuracağım ve şikâyet edeceğim beni aylardır rahat bırakmayan şerefsizleri. Şenol Erdağı’nı kankası Hakan üst katta oturan Nuh Er’in arkadaşı. Nuh er dini ve namazı bahane ederek karşıma geçip hareket çekiyordu, bazen de sert erkek ayakları yapıp kabadayı gibi konuşuyordu. Şenol’un iti sürekli sorun çıkarmaya çalışıyordu. Aralık 2011′de geceleri gürültü yaparak benim uyumamı engelleyen birkaç komşu vardı. Daha sonra gürültünün şiddeti arttı. Annem ve babam inkâr ediyordu, önemli bir şey yok diyordu ama ben uykusuzluktan ölüyordum. Mart 2012′de MPI’da işe başladığımda şerefsizler daha çok gürültü yapıyordu, gürültü o kadar stres yaratıyordu ki uyumak mümkün değildi. Yeter diye bağırdım defalarca. İşe uykusuz gönderdiler. Ortak ofiste, yani proje çizen mühendisler ve teknikerler ile beraber çalışmaya çalışıyordum. Uykusuzluktan öldüğüm için benim hakkımda konuşmaya başladılar, onlar aralarında konuşup yorum yaptıkça dikkatim dağılıyordu, konuşamıyordum. Bir yandan da eski patronum (benim için proje çizmezsen seni mafyaya veririm diyen) Halûk Bozkurt beni telefonla arayıp yeni patronunu arayıp referans vereyim mi diye taciz ediyor ve tehtid ediyordu. Onun MPI sahibini aramasına gerek yoktu çünkü yan taraftaki aile ve üstteki sahte imam bozuntusu gürültüden öldürüyordu beni. Annem ve babam idiotça ve ısrarla inkâr ediyordu. Söylediklerimi dikkate almıyordu. MPI’da yorgunluktan ölmüş haldeyken parmağımla tam karşımdaki kamerayı işaret edince tekniker (yazılımlardan ve donanımlardan sorumlu ve patronun sağ kolu, terör örgütü alehinde konuştuğum için benden nefret ediyordu, acayip bir konu açıp beni kürt düşmanı olarak gösterdi patronun eşi önünde ve masadan kalkıp beni protesto etti. Oysa kendisi sürekli terör örgütü lehinde ve MİT alehinde, asker alehinde konuşuyordu. Beni üç haftada kovdurdu) bana kızdı. Eğer o kamera görüntülerinde ses kaydı yok ise ben yorgunluktan ölmüş ve kafası basmayan geri zekâlı gibi görüneceğim o kayıtlarda. Ben zar zor 30 Ocak 2012 tarihinde Pramit Yapı Denetimi Ltd. Şti.’nin çete reisi olduğu ve içinde Artun Mimarlık 46 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER İnşaat’ı barındıran dolandırıcı şirketler grubunun çete reisi Harun Öge’nin yönetimindeki çeteden kaçabildim. 9 Şubat 2012 tarihinde saat 15:00 civarında önce bir iş adamı aradı ve bana tanesi 5 bin TL olan 5 adet şantiye şefliği usulsüzlüğü teklif etti. Kabul etmedim. Yaklaşı yarım saat sonra Harun Hasan Öge aradı ve beni tehtid etti. Sağda solda konuşma, bildiklerini anlatma diye uyarıda bulundu. Kendisinin emrinde olmadığımı söyleyip beni rahat bırakmasını istedim. Hemen ardından kardeşi İbrahim Öge aradı ve bana “zibidi, serseri…” v.b. hakaretler edip anama sövdü. Beni adam ettiklerini söylediği için adamlık parayla mı oluyor diye sorduğumda kendisini parası olduğunu söyledi. Ben de onun paraya sahip olmadığını, tüm servetinin yasadışı olduğunu ve eğer dava edilirse yaptığı dolandırıcılığın iki katı kadar para cezası ödeyeceğini söyledim. O dönemde kendisine çok güvenen İbrahim Öge derin devlet adamı tavırları yapıyordu, boyunun bir yetmiş olduğunu ve yerin altında bir yetmiş daha olduğunu söylüyordu. Anama sövdüklerini ve beni tehtid ettiklerini facebook hesabımda yazdım. Çünkü Harun Hasan Öge ben ispiyoncuyu yaşatmam öldürürüm diye konuşuyordu. Onların abisi beni sorgulamış, fitmayla alâkası olmadığı için işgüzarlık olsun diye kardeşlerini kışkırtmıştı. Parayı dincilikten ve dine dayalı ilişkilerden götürdükleri için Osmanlı Mesciti diye bir mescitleri vardı iş hanlarında. Orada din görevlisi gibi çalışıp çalışmadığını bilmiyorum abilerinin. Yeni kiracıları çiğ köfteci de sözlü bir dalaşa girdi, kürt postası koydu. Böylece durup dururken kürtler sana ceza veriyor ayakları yapmaya başladılar. Çok yerde rahatsız ve taciz edildim. Simit sarayından börekçisine kadar bir çok yerde laf atarak huzurumu bozdular. Aylarca evde işsiz kaldım ama o kadar gürültü vardı ki dayanamıyordum. Tüm komşular deli gibi gürültü yapıyordu, çocuklar hem binanın ön tarafında hem de arka tarafında deliretecek kadar gürültü yapıyordu. Eczaneden kulak tıkaçları aldım ama işe yaramadılar. Bir türlü kitap okuyamıyordum, mesleki bilgimi tazeleyemiyordum. Yeni bir şeyler öğrenmem imkânsız idi. Facebookta şirketteki saçma olayları ve işlenen suçları sürekli teşhir etmem nedeniyle İbrahim Öge sert kabadayı, ağır abi ayaklarını bırakmıştı. Arık entel gibi gözlük takmış, duygusal bir adam gibi konuşuyor. Ufak şeylerden alınıp üzülüyordu, duygulanıyordu. Dünya tatlısı adam olmuştu artık ama ben halâ unutmuyordum onu “şurası benim emrimde burası benim emrimde” diye yaptığı konuşmaları ve emniyet müdürlüğünde istediği kişiyi tutuklatıp nezarete attığını, polislerin ondan emir aldığını iddia etmesini. En başından beri beraber hareket ettiklerini bilmiyordum. Ben Şenol Erdağı ile ortak arkadaşları olan karate hocasının yanına göteren Gürkan Yolaçan karate hocası ile sohbet ettirdi. ER-SA spor kulübünün karate hocası ve sahibi Şenol’un bilgisayardaki resimlerini gösterip “eğer bize haracını ödeseydin dayak yemezdin” şeklinde konuşmuştu. Bir yandan da çete bir ayağımı sakatlamıştı, ayak sürekli dizden çıkma tehlikesindeydi. Patronum Halûk Bozkurt çete reisi Harun Hasan Öge’nin emrindeydi ve ondan emir alıyordu. Yasadışı şantiye şefliği sözleşmeleri ve diğer yasadışı işler için imzamı vermezsem, yani her yere benim imzamı bana sormadan atmalarına izin vermezsem bana mühendis maaşı vermeyeceklerini söylüyordular. Bana 800TL maaş verip günde 16 saat çalıştırıyordular. Bir yandan Şenol’un iti Nuh Er beni rahatsız ediyor, dayı dayı konuşuyordu. Babamla anlaşmalı olduklarını bilmiyordum, babama kötü davranıp tehtid ettikleri için onlarla kavga etmeye kışkırtılıyordum. Biri organ nakliyle yaşıyordu, diğer babası da çolaktı. Terör estiriyordular ama bir kolu olmayan adamla ve bir kötürümle kavga etmeyi kendime yakıştıramıyordum. Zamanla aylar geçti ve gürültüler laf atmalara ve sapık sapık tehtidlere dönüştü. Yavaş yavaş kendilerini belli etmeye başladılar. Nuh Er karşıma geçip sorup sorguluyor şov yapıyor, sataşma istiyordu. Bir gün yan binada oturan ve boyu 2 metreye yakın olan komşuyu gösterip gürültüyü bu yapıyor dedi. O adam kapımın önüne oturmuştu. Açık bir şekilde kavga çıkarmaya çalışıyordular. Ama sadece o adam değil, çok sayıda komşu, kadın, erkek laf atıyordu, geceleri taciz ediyordular. Gece iki olunca uykudan uyandırıyordular. Bir ton cinsel laf ediyordular, cinsellik dolu konuşmalar yapıyordular. Bazen savurdukları tehtidler ve ettikleri laflar cinsellikle alâkalı değildi ama beni gecenin ikisinde uyandırmaya ve bilgisayarın başında zaman geçirmeye alıştırdılar. Kafam şişiyordu, stres yaratıyordular. Stresin seviyesi artıyordu, kafam şişiyordu. Kafam taşımıyordu bu kadar stresi. Her gece beni deli edecek iftira ve hakaretlerle uyandırıyordular. Bütün sinirlerimi yıpratıyordular. Son birkaç gündür söylediklerine göre gittiğim her yerde bana sapık sapık iftiralar atmışlar. Beni burada huzursuz ettikleri için benim özel hayatımı evimin dışına çıkardılar. Burada değil uyumak, uyanıkken boş oturmak bile mümkün değildi çünkü çeneleriyle terör estiriyordular. ASLINDA BU UYANDIRIP SİNİR ETME, SONRA DA İFTİRA ATMA SADECE BİR ADIM İDİ. BU İFTİRAYA İNANIP VURDUKLARINI SÖYLEYEN ŞEREFSİLER DE BUNLARLA İLETİŞİM İÇİNDEYDİ. İSTEDİKLERİ GÜN BENİ YARIM SAAT UYUMADAN İŞE GÖNDERİYORDULAR. SADECE BİR DEFASIN BİR GECE UYUMAMA İZİN VERDİKLERİNİ HATIRLIYORUM. O GECE UYUDUM VE TOPARLANDIM. Sabah olunca tarih 12 Aralık 2012 idi. Yani tarih 12.12.12 idi. O gün bastıra bastıra moralimi bozdular. Eve gelmek istemedim. Şantiyede kaldım gece. O gün birçok kişi için evlenme bahanesi idi. Hayatımı kaydırmıştı şerefsizler. Ama oradayken de laf attılar. Şunu yap bunu yap diye rahatsız ediyordular ben bilgisayarımın başındayken. Fema İnşat ve Tic. Ltd. Şti. ofisinde kendi bilgisayarımın başındayken beni kışkırtıp, moralimi bozup, 47 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER rahatsız ettiler. Akşam 19:00 gibiydi saat. Telefonla bir kızı arayıp cinsel sohbet ettim. Çünkü artık başım şişmiş, sabrım tükenmişti. 12.12.12 tarihi de saçma bir bahaneydi. ************************************************************************** 17 Mart 2013 Pazar İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne uğradım. Kapıdan içeri giremedim ama hiç kimse cesaretlenmesin. Gayrettepe Asayiş Şube’ye gittim. Son birkaç sene hakkında sohbet ettim muhteremlerle. Sultangazi polisinin de nasıl soruşturmaları sattığını, nasıl adice baskı uygulayıp susturduğunu, davalarda nasıl yalan soruşturmalar ve yalan bilgiler ortaya koyduğunu anlattım. Birkaç g..tveren kıronun “senin piyasadan attık” saçmalığına hiç gerek yok, onlarla işim bittiği zaman hepsi beş parasız kalacak. O nedenle kesenin ağzını açmışlar, kimi satın alabiliyorsalar alıyorlar. Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açmış olduğum 2008/1222 numaralı davada bir duruşmaya yalancı şahit olarak gelen ve mafya babası yapan Şenol Erdağı (Sinan Şamil Sam’ın akrabası sıfatıyla kendisine bol bol torpil yaptıran ve mahalledeki serserileri organize ederek kendisini ülkücü baba sanan Kars’lı) duruşma salonuunun önünde huzursuzluk çıkardı. Annem ve babamla gerginlik yaşadı. Duruşma çıkışında iyice sözlü dalaşa girdiler. Bir tane uyanık da çıkıp “bunlarla uğraşma, avukatına bırak” deyince oyuna geldim ve hep avukata güvendim. Ama avukat senlerce yanlış bir savunma ve suçlama yapmış anlaşılan. Açıkça beni onaylamıyordu tazminat ve hapis cezası miktarı hakkında. Yani ters giden bir şeyler vardı her zaman. Sanırım avukatın çalışması sonucunda zavallı ruh hastasına saldırmış olacaklar, böylece mahkeme kararıyla benim vekâlet verdiğim avukat beni deli diye damgalayıp tımarhaneyi tazminat vermekten kurtaracak. Durumu inceleyeceğim. Böyle bir durum varsa açıkça itiraz edeceğim mahkemede. Tabi ki eğer duruşmaya katılmama izin verirseler. Yani bir iki çetecinin saldırısı sonucunda tımarhane senelerce yaptığı eziyetin tazminatını ödemekten kurtulacak. 11 Nisan’da geliyorum duruşmaya. Göreceğiz. Söz hakkı istiyorum. 11 Nisan 2013 tarihinde saat 11:10′da yapılacak olan duruşmamdan önce başıma bir şey gelmesi halinde ve duruşmaya katılamam halinde sanıkların ve yalancı şahitlerin cezasız kurtulması, herhangi bir tazminat alamam durumunda Avukat Kadriye Tezcan’ı nitelikli dolandırıcılıkla suçlayacağım. “Yalancı şahidi dava edemezsin, tımarhaneyi dava edemezsin” gibi baskılarının hukuki dayanağı olup olmadığını araştırıp kendisinin sanıklar ve yalancı şahitler ile suç ortaklığı olup olmadığını araştıracağıma ve buna bağlı olarak onu dava edip etmeyeceğime karar vereceğime söz veriyorum. Çok sayıda suni olay yaratarak bana gece gündüz zaman kaybettirdiler. 15 aydır tek bir kitap bitiremedim. Ders çalışamadım. Bilişim Eğitim Bakırköy’e gidip orada çalışmak zorunda kalıyordum çünkü evim cehennem gibiydi. Ağustos ayında aldığım AutoCAD dersinde son derece başarılıydım ancak dersin öğretmeni Murat Gündoğar sürekli alınganlık yapıyordu, “derse iki saat geç geliyorsun, dersten kaçıyorsun, derse girmiyorsun” diye bir ton iftira atıyordu. Sınıftaki öğrencilere “akıl hastanesinde yatmış, tımarhanede yatmış” diye fısıldıyordu. Hatta “senin fişini kestik” diye tehtid ediyordu kendi kendine söylene söylene. Alay ve baskıyı o kadar artırmışlardı ki ne derste ne de kafetaryada rahat yoktu. Son gittiğimde kafetaryanın işletmecisi “seni delirtmeye çalıştık” diye laf attı ama yüz yüze görüşsek yine inkâr edecek. Aslında beni delirtmeye çalışmadılar. Ben bol bol yemek yedim ve bir iftira ve taciz, hakaret curcunası çıkardılar. Birkaç kızla birlikte benimle dalga geçmeye başladılar. Bardağı taşırdılar ve kalp spazmları geçirmeye başladım. Ben asla kalp krizi geçirmedim, asla kalbimde bir sorun yoktu. O gün orada kalbim sıkıştı ve ölecek gibi oldum. Oradaki olay delirtme değil, cinayete teşebbüsten farksız idi. Ayrıca işe girmek zorunda kaldım. Tımarhaneden iftira ve tehtid alınca 3 gün içinde işe girdim ve bunu bilen dersin eğitmeni dersi bir iki hafta daha uzattı ve bana sertifikamı vermedi. Derste müthiş hızlı ve doğru çiziyordum.Temelim sağlamdı. Çok sayıda proje paftası hazırlamıştım. Dershaneye sabah 6-7 gibi gidiyordum. Tramvayda bana nefretle bakan kara bir kürt gördüm. Küfür edip karşısına geçtim. O’nu tanıyınca gülme krizi tuttu beni. Kendisi yalancı şahit Şenol Erdağ’ının akrabası Sinan Şamil Sam idi. “Şenol’u döversen karşında beni bulursun” diye posta koydu ama ben Şenol Erdağı önce emniyete ihbar etmiştim. Emniyette amir baskı uygulayıp “sen inşaat mühendisisin, senin maaşın yüksek” diye alâkasız bir konuya girdi ve ihbarı kabul etmemek için her şeyi yaptı. Ertesi gün savcılığa gidip Şenol Erdağı hakkında ihbar dilekçesi verip O’nu yalancı şahitlikle suçladım, etrafında topladığı serserilerden ve evimin kundaklandığı gün İsmail Avcı tarafından tehtid edildiğimi yazdım. İsmail Avcı olaydan bir süre önce evime gelip kız kardeşime cinsel özgürlük vermemi söylemişti. Ben de ona eğer anasına ve eşine cinsel özgürlük verirse anasını ve avradını bana göndermesini söylemiştim. Zaten yan kapıdaki romene takım olarak sarkıyordu onun tayfası. Küçük yaştaki romen kızını bile rahat bırakmıyordular. Yani Şenol Erdağı ile dövüşmeye gerek yoktu. Sivil polisler evime gelip sanıklar 48 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER masum çocuklar, onlar suçsuz (5 davada hırsızlık, adam yaralama gibi suçlardan yargılanıyordular) diye baskı uygulayıp sanıklar lehinde taraflı bir soruşturma yapmasaydılar Şenol topun ağzına oturmuştu. Yarın 18 Mart 2013 Pazartesi günü Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’ne gidip konu hakkında ihbar ve şikâyette bulunacağım. Şenol Erdağı hakkındaki ihbarımı almak istemeyen görevli amire dava bittiğinde bütün dava dosyasını ve soruşturmalardan sorumlu polisler iç işleri bakanlığına şikâyet edeceğimi söylemiştim. Annem orada bastıra bastıra “kanıtların yok suçlama” diye diretiyordu, en az on defa “kanıtların yok” dedi. Amirle annemin sözlerine başına kapuşonu örtmüş ve karanlıkta yüzü pek belli olmayan bir gence (15-18 yaşlarında) dinlettiler ve o konuşmalara şahit olmuş oldu. Ama 2010 tarihinde bir iftira ile zorla tımarhaneye kapattıllar. 7 günde serbest bıraktılar, ancak tımarhaneye ne şekilde kapatıldığımı anlatıp tekrar tımarhaneyi suçladığımdan dolayı bana antipsikotik yazdılar. Yani bu ilâcı zorla kullandırttıkları için istedikleri zaman beni akıllı, istedikleri zaman deli diye yazabilecektiler. Tüm hayatım onların tehtidi ve şantajı altındaydı. Annem hastaneye gelince acımasızca bastıra bastıra kavga çıkardı, doğalgaz faturasını bahane ederecek sözlü şiddetle beni kışkırttı. Bana cinnet geçirtecek kadar çok eziyet etti çenesiyle, çıldırmadım ama kavgayı doktorun penceresi önünde yaptı. Doktor Hande (ya da Handan) da bu kavgayı sordu bana. Yani her zaman bir bahane uydurdular. Annem bile bile çılgınca vurdu, iftira attı ve şantaj yaptı bana orada. Ve beni yine anneme teslim ettiler. Öyle güçlü ve pislik bir şey içirdiler ki tüm kaslarım eridi. Kocaman göbeğim oldu. Formdan düştüm. Gözlük numaram ilerledi ve günün yarısını uyuşuk geçiriyordum. Tek bir dersim olmasına rağmen okuldan zor mezun olmuştum. Ayrıca annemin ve babamın her gün düzenli uyguladığı sözlü şiddetten ve sataşmalardan hiç söz etmeyelim. Yani bir taraftan rahat yoktu, annem ve akrabaları sürekli sorun çıkarıyordu. Bir miras kavgası yapıyordular, 750TL miras için yüzbinlerce lirası olanlar kavga ediyordu. Bazen de mahallenin dilencisi olan ve annemin annesi, 6 zengin çocuk sahibi Zehra Güven hakkında tartışmalar çıkarıyordular. Defalarca evden kovdum ama annem kirayı ödediğini, istediği kişiyi eve alacağını söylüyordu. Eve gelen akrabaları açıkça kavgalar çıkarıyor, beni kışkırtıyor ve aşağılıyordu. ************************************************************************** 16 Mart 2013 Cumartesi 11 Nisan 2013 saat 11:10 gibi Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açtığım davanın duruşması yapılacak. O duruşmaya şahsen katılmam çok önemli. Eğer o durşumaya katılmazsam yanlış sonuç çıkacak. Avukatım da davayı temyiz etmemi engelleyecek şekilde bitirirse ayvayı yiyeceğim. Avukatım hiç ama hiç güvenim yok. Orada şahsen bulunacağım ve ettiği her saçma lafa itiraz edeceğim. O duruşmada avukatım kafasına göre iş yapamayacak. Yalancı şahidin katıldığı duruşmadan önce mahkeme salonunun önünde yalancı şahit sözlü tacizde bulundu. Annem de tepki verdi. Annemden şüphelenmiyordum. Duruşmadan sonra da soytarılık yaptılar. Bir tane dolandırıcı ayarlamışlar. Dolandırıcı geldi ve dedi ki “avukatın var, buralara gelme, bu şerefsizler kavga çıkaracak, hep olay olacak, davayı avukatına bırak” diye. Böylece beni dolandırıp senelerce duruşmaları avukatımı bırakmama sebep oldular. Artık davayı kendim takip edeceğim. 11 Nisan’daki duruşmaya katılacağım. Tımarhanede yanlış teşhis koyanların yani yanlış teşhise imza atanların kanundaki cezası 1-3 yıl arası hapis. O hapis cezasını yedikten sonra meslekleri de sallantıda olur. Bir daha çalışamazlar. Ben burada yazarken tepki aldım ve son iki ayda sağda solda laf atarak bana çok eski olayları hatırlattılar, olayın ne olduğunu anlamamı sağladır. Bir çok şeyi de kendileri söylediler.Yani herkesin derdini daha yeni yeni anlamaya başlamıştım. Avukatımdan bile hiç şüphe etmemiştim. Karakteri bozuk, kabadayılık yapıyor sanıyordum. Ha bir de unutmadan söyleyeyim. Dün ve önceki gün iki genç escortla buluşarak 37 yaşında bekâretimi kaybettim. Daha önce cinsel ilişkiye giremedim, şerefsizler tüm özel ve profesyonel hayatıma saldırdıkları için. Bu yaşta bile pek başarılı değilim yatakta. Birincisi fotomodel idi (dokunmak bile delirtiyordu), ikincisi tam bir fıstık idi (ama bana çok sert davranıyordu). İtiraf ediyorum, öyle süpermen değildim. Her iki buluşmadan önce de 9′ar tablet Nitrufull BCAA FORCE 8000 almıştım. Birincisinde iki adet Redbull enerji içeceği içtim. İkincisinde ise başbakanımızın her gün bir avuç fındık tavsiyesine uydum. Yine de olaya bir el atarak bitirdiler sorunu. 49 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Aylarca bir sürü cinsel iftira attılar, bir sürü siyasi fahişe sarkıntılığa uğramış gibi davrandı. Telefonla bilgi bile alamıyordum bazı alışveriş yaptığım yerlerden. Sapıkça bastıra bastıra iftira atıyordular, bir tarih ya da program sorduğumda bile rahatsız olmuş gibi davranan idiotlar vardı. Sapık iftiracı fahişeleri mahkemeye bekliyorum, hamile olsal, ar bile yine gelseler. Karınlarındaki çocuklar küçük Emrah’tan daha ünlü olacak. Fema İnşaat ve Tic. A.Ş.’de daha ilk haftalarda ön muhasebeci beni deli etmişti. Sen çok duygusal bir adamsın, benimle ilgili duyguların var deyince küfür etmiştim. Çok saçma gelmişti ettiği laf ama anlamamıştım. Sapık karı telefonla bir sürü yer arayıp evli olduğunu, çocuğu olduğunu ve çok özel olduğunu, ona aşık olduğumu anlatmaya başladı. Telefon üzerine telefon, bin tane yer aradı müdürle şantiye şefinin metresi. Bin bir tane yer. Artun Mimarlık İnşaat’taki olayların benzerlerini yaratarak beni her yerde iftira atan sapık olarak göstermeye çalıştılar. Kanıtım olsa da olmasa da mahkemeye çıkacağım, iftira atan tüm fahişeleri bekliyorum. Pazartesi günü Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’ne gidip eski patronumun emir veriyorum dediği polislerle görüşeceğim ve şikâyetçi olacağım. Milyonlarca lira dolandırıcılık yapan siyasi iş adamlarını birkaç fırsatçı iftiracı kadın cinsel organıyla kurtaramayacaklarını anlasınlar. ************************************************************************** 14 Mart 2013 Perşembe Düşmanlarım beni tehtid ediyor sürekli olarak iş yerinde ve hatta evimde. Her zaman iki şeye saldırıyorlar bir parama bir de cinsel hayatıma. Sürekli olarak sözlü cinsel tacizler, cinsel iftiralar, gece gündüz cinsellik dedikoduları ile yan binalardan laf atarak sataşmalar. Diğer yönden “kürt patrona karşı geldin” diyerek sürekli olarak bir piyasadan atma çalışması. Mesleki saygınlığımı ortadan kaldıracak iftiralar, tehtidler, tacizler ve baskı, haraç. Üç tane bomba patlatma uzaktan kumanda tasarımım vardı. Çıldırıp ve nefret edip bunları teröristlere mi sızdırmam gerekiyor? Bunu yapmayacağım çünkü teröristler çok çirkin, midem bulanıyor. CIA (www.cia.gov.us) sitesinden göndermek daha mantıklı. Yöntemlerden birini ASELSAN aldı benden ama diğer ikisini vermeden önce çok saygısız ve dalga geçe geçe kışkırtarak konuşmaya başladı konuştuğum uzman. Benim buluşumu çaldıysa ona şunu teklif ediyorum. Eğer buluş senin ise senden başkası bilmiyor, ben de bilmiyorum demek ki. Eğer buluş benimse ben biliyorum ve eğer hakkımı vermezsen herkes öğrenecek. O yöntemle şehrin yarısını havaya uçururlar ve hiç bir yöntem, hiç bir frekans karıştırıcı durduramaz kurulacak bomba düzeneklerini. Tüm şehrin ve hatta açık arazinin uzaktan bomba patlatma güvenliğini ortadan kaldırırım. ASELSAN hakkımı versin, terbiyesizlik etti. O tehtid dedikleri şeyin çözümü yok. Sızıntı olmasını istemiyorum. Aslında bir iki kişi biliyor, ama onlar da susacak. Diğer iki yöntemlerden birini yurt dışında gönderdim ama çok orijinal değil, önemili olmasının nedeni Türk Silâhlı Kuvvetlerinde olmamasıdır. Yani akıl edememişler. Üçüncü yöntem ise adamı savaşın kralı yapar. Hiç küçümsenecek bir şey değil. Yani birini yabancılar, diğerini birkaç önemsiz kişi, üçüncüsünü sadece ben biliyorum. Ve her üç yöntem de durdurulamaz. Şimdi bu üç yöntemin kompozisyonunu düşününüz. Üç yöntemi bir arada çalışırken düşününüz. İşte olay bu. Big Bang. Son çalıştığım iş yerinde benden nefret etmelerinin ve beni ortadan kaldırmak istemelerinin nedeni firma sahibinin ismini öğrenmemdir. KİK tarafından defalarca soruşturulmuş ve çok sayıda farklı şirket ismi altında çok sayıda kamu ihalesi almış olan iş adamı Ferit Rızvanoğlu İSKİ genel müdürlüğü binası inşaatı ihalesinin şantiyesine gelmişti. Ferit Bey dedikleri firmanın gerçek sahibinin adını öğrendiğim için bana cehennemi yaşattılar. Çok canımı yaktı uykusuzluk, yıpratma ve iftiralar. Sultangazi Belediyesi İnşaatı (45-50 milyon liralık ihale) , İSKİ Genel Müdürlüğü İkinci Binası İnşaatı (48-50 milyon liralık ihale) ve başka şahıslar üzerinde gösterilmiş olan çok sayıdaki kamu ihalesi Ferit Rızvanoğlu’na ait. Çok sayıda kamu ihalesi, yani yüz milyonlarca liralarık toplam ihale geliri, alâkasız şahıslar, kürt mafyaları v.b. üzerinde gösterilmiş olsa da Ferit Rızvanoğlu ismindeki iş adamına ait ve bu iş adamı AKP içinde Fethullahçılar ile kavga içinde, kamu ihalelerinin kim götürecek kavgası. Bir de benim gibi mübarek bir rock müzik hastası, heavy metal tutkunu istanbul büyükşehir belediyesinden Van’da yapılacak olan imam hatip öğrenci yurdunun ihalesinin şartnamelerini almıştı. Çok sofiyim yaniiii arkadaşlar. Hahahaaa…. Bugün 20 yaşındaki bir escorta bekâretimi verecektim. Kredi kartına 15 ay taksit yapıp iki saatlik ücretini verecektim ama bu bilgileri açıklamak daha seksi diye düşünüyorum. Hahaa…hahaha….Beni escort parası bulamayacak hale getiren, maaşıma saldıran patronlara kapak olsun…..Bir kapitalistin parasına saldırmak suçtur, parama saldırdılar…..Ben hiç bir sürünün, cemaatin, topluluğun koyunu değilim, birey olarak haklarım var, haklarıma saygı istiyorum…… *************************************************************************** 50 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 13 Mart 2013 Çarşamba Senelerce dava açmak için uğraştım, her dava açtığımda kaçırıp tımarhaneye kapattılar. Bir sürü şerefsiz magadan ve ahlâksız varoş ayarlayıp bana hayatı zehir ettiler. Senelerce bitmeyen kavgalar ve stres. Korkup “yapmayın, yeter” diye yalvardığınız zaman daha çok cesaret kazanıyorlar. Babam bile bile bastıra bastıra devam ediyordu çenesiyle eziyet etmeye. Yalvarıyordum artık, demediğim şey kalmıyordu, bazen kızıp tehtid ediyordum ama beni delirtmek için sürekli karşıma geçip veya kapının arkasından “tak, tak, tak, tak, tak, tak, …….” diye konuşuyordu. Hiç susmuyordu. Saldırıp vurmamı istiyordu, öyle dövdürmeye çalışıyordu kendisini. Bir saat, iki saat, üç gün beş gün, üç hafta, dört hafta, bir ay iki ay…..işkence gibiydi. Annem ise agresif bir şekilde keçileri kaçırmış sapık gibi tehtid ediyordu. İkisi bir araya gelince nasıl bir işkence olduğunu bilemezsiniz. Kıro çetesinin saldırısına uğradığımda babam mahkemde “canım..” diye konuştu benim hakkımda. Şok oldum. Babam bana tüm hayatım boyunca asla “canım…” veya ona benzer bir sözle hitap etmemişti. Oysa ben saldırıya uğramadan önceki günlerde yine sapık gibi saldırmaya başlamıştı. Ben kavga etmek istemiyordum, kendisi gelip sataşıyordu. P..ç arkadaşları vardı ve onlardan etkilenmişti. O saldırıdan önce babam bir gün karşıma geçip bana bıçak gösterdi. Düşününce kötü oluyorum, bir baba yapar mı bunu? Ama babam bağırdı çığırdı kendi kendisine gerginlik çıkardı ve bana bıçak çekti. “Topla o bıçağı, şimdi elinden alırım o bıçağı sana gününü gösteririm” deyince korktu ve bıçağı geri çekti. Saldırıdan sonra da sakat halimle karşıma geçip kabadayılık yaptı, “eğer istediklerini yapmazsam beni o pislik çeteye şikâyet edeceğini, dövdüreceğini” söyledi. En baştan beri beraber hareket edip beni dövdürmüş olabilirler çünkü sakat kaldım ve 5 sene onlara muhtaç yaşadım, meslek hayatım mahvoldu. Ne zaman yeni bir iş için hazırlık yapsam, ne zaman bir sınav olsa illâki beni sinirden yorgun düşürünceye kadar yıprattılar, sataştılar, uğraştılar benimle. Saatlerce bitmeyen sataşmalar ve dırdır. Saatlerce “tak, tak, tak, …..” delirtinceye kadar konuşmaya ve sataşmaya devam eden babam. Böyle babanız varsa asla baba diye hitap etmeyin, dünyada ondan büyük düşman yoktur. Karakolda babama bakmadığım için dövdüklerini söylemişler, rüşvetçi polisin dalgası buydu. Diyordu ki babana bakmıyormuşsun, oldu bitti, affet, o yüzden dövmüşler. O baba polis ayaklarını da, bana akıl veya adamlık öğretecek kıroların da gelmişini geçmişini….Ne biçim devlet bu kardeşim. Adamın okuldan mezun olmasına izin vermeyecek kadar kötü işkence yapıyorlar, kaçırıp elektriği basıyorlar, 15 sene beş parasız yaşatıp tüm ezik memurcukları rahatlatıyorlar,….bir de seni adam ettik ayakları yapıyorlar. Üstüne de namaz kılıyor musun diye soruyorlar? Arkadaşım bana karakolda değil namazımı, yediğim yemeği bile soramazsın. MHP’nin şerefsiz polisleri hayatımdan defolun, rüşvetçi melez MHP devlet dairelerinden dışarı. Bir de sertifika programlarına devam edenlere hayati önemi olan bir tavsiyem var: Sertifika veren özel dershanelerin tavrı genellikle “sen hiç bir şey bilmiyorsun, her şeyi biz öğrettik, seni biz adam ettik, biz çok özeliz” şeklindedir. Bu tavrı sakın önemsiz bulmayınız çünkü bunun sonucu olarak kanser olabilirsiniz. AutoCAD bilgim yeterliydi ve bir inşaat mühendisi olarak bir iki kitaptan çalışarak kurstaki herkesten önce bitirdim AutoCAD eğitimimi. Ama hızlı çizme yeteneğim olduğu için ve diğerleri yeni öğrendiği için hoca bana sorun çıkarmaya başladı. Eğitimi bir iki hafta uzattı ve ben sertifikayı alamdan gittim. Nereye baksanız 6-7 ay sonra elime geçti sertifika. Sonra yabancı dil eğitimi almak istedim, herkesten 5 gün sonra yani 15 saat eğitim kabederek girdim kursa. İlk iki gün sınavın formatını tanımaya çalıştım. İngilizcen yetersiz deyip eğitimden ayırdılar. Aynı dershanenine başka bir İngilizce eğitimine katılmayacağım. Diğer öğrenciler ile aynı tarihte TOEFL sınavına gireceğim. Bir diğer nokta da şu ki toptan alışveriş yapmayınız, yani çok sayıda eğitimi bir arada satın almayınız çünkü bunların açılması aylar alıyor, açılsa bile iş ve özel nedenleriniz ile tam o tarihte gidemiyorsunuz. Yani 5-6 tane eğitim aldınız mı o kurumun 2-3 yıllık kölesi oluyorsunuz. Bir adet tarihi belli ve kesin olarak şu tarihte başlıyor dedikleri eğitimi satın alınız. Sakın aylarca senelerce sürecek bir eğitim macerasına girişmeyiniz. Tüm meslek hayatınız zarar görür. 4 sene üniversiteden sonra bir de 3 sene dershanede sürünürsünüz. Akıl var mantık var, akıllı olunuz. Kural şu: Tarihi kesin olarak ve kesin olarak belli olan tek bir eğitim. Ayrıca en pahalı yere gitmek zorunda değilsiniz. Olayı ucuza kapatın, dershaneye değil dersin hocasının kalitesine önem veriniz. Benim davamda torpil ve rüşvetle kanıtları karartan tüm aynasızlardan şikâyetçiyim. Tüm olaylar ve kanıtlar ortadaydı. Göstere göstere baskıyla ve utanmadan kapattılar soruşturmaları. İhbarı bastıra bastıra kabul etmediler. İhbarı savcılık kanalıyla verip zorla koydum önlerine. Evime iki kürt sivil polis gönderip mahkeme ile ilgili tüm evrakları aldılar ve bastıra bastıra sanıkların tarafını tuttular. Kanıtları yok eden ve taraflı soruşturma yapan polislerin yedi sülâlesini si..eyim. Kendilerinden ve rüşvet parasını yiyen aile fertlerinden tazminat istiyorum. Saat 17:00 gibi ALES kayıt merkezinden geldim, Ulusal Pati Bakırköy şubesine de uğramıştım. Kapıdan girerken birkaç komşuyu çok sinirli gördüm. Hemen altımdaki dairede oturan kiracıyla hiç tanışmamıştım. Sinirleri tepesine fırlamış, hiç tanışmaya gerek duymamıştım. Dışarıdan bir kadın “seni dilenci sapık yapacaktık” diye bağırdı. Ben bunları hiç tanımıyoruma ama onları kiralayanları merak ediyorum. Kiralayanın anasına cinsel taciz sözüm var, unutmayın bunu. Anası hazırlansın. Üzerine güzel bir şeyler giysin. Dilencilik de sapıklık da yapmadım bu yaşıma kadar ama şeriatçı o..pu ordusu böyle iftira atar dedik ya : Bunların aklı hep ya adamın cebindeki parada ya da s..kinde. 51 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER *************************************************************************** 12 Mart 2013 Salı Lâiklik derken hangi ülkenin veya nerenin lâikliğinden söz ediyoruz. Ülkeyi bölüp doğusunda bir KıroLand kurmak isteyenlerin lâikliği beni ilgilendirmiyor. Türkiye Cumhuriyetinin lâikliği önemli bizim için. Ülkeyi böldükten sonra lâik olsa ne yazar olmasa ne yazar. TOEFL kursuna iki gün katıldım ve o eğitimi almak için yetersiz bulunduğum söylendi. Sebebi rahat tavırlarım diye düşünüyorum. TOEFL sınavı ile yeni tanışmıştım. Öğretmenin çözdüğü soruları çözmek yerine soruların çözümünü izliyordum, kendi notlarımı alıyordum. Yetersiz değilim. O eğitimi almadan kendi kendime çalışıp diğer öğrenciler ile yaklaşık aynı tarihte gireceğim sınava ve İngilizce düzeyimi ispatlayacağım. Derste liberal takıldığım için, yani kendi kafama göre öğrendiğim için kabul edilmedim. Ayrıca iki gün boyunca projeksiyon cihazından bir şey göremedim. Sınıf çok aydınlıktı. Tahtadakileri okuyamayınca boş verdim, kendi keyfime baktım. Her gittiğim yerde her şey için yetersiz bulunmaya başladım. 50 tane proje çizdiğim AutoCAD’i biliyordum, sertifika için aldım ama sertifikayı aylar sonra alabildim. İngilizceyi lisede öğrenmiştim ve 20 yıldır konuşuyorum. TOEFL benim için sorun değil, beni rahatsız eden şerefsizler rahat bırakırsa söylediğim tarihte TOEFL sınavına giriyorum. Ayrıca ALES için ücreti yatırdım, yarın ya da Perşembe günü kaydımı yapacağım. Kayıtlar internet üzerinden olmuyor, başvuru merkezlerine gitmek gerekiyor. *************************************************************************** 11 Mart 2013 Pazartesi Yıllarca çalışmamı engelleyenler ve bu tezgâhtan çıkar sağlayanlar hesap verecek. Cezalarını çekecekler. Birkaç rüşvetçi aynasıza güvenip bana saldıran üç kuruşluk hırsız çingene aileleri yaptıkları adilikleri siyasete veya dine bağlamasınlar. Açık şekilde vurup da kavga çıkarıp polisi çağırırız, polis bizden diye tehtid edenleri o anlaşmalı aynasızları ile aynı hapishaneye kapattıracağım. Nisan ayındaki duruşmanın sonucunu bekliyorum. İhbarımı kasıtlı olarak kabul etmek istemeyen amire dava sonuçlandığında tüm davayı iç işleri bakanlığına şikâyet edeceğimi söylemiştim. Onlar da davayı bir türlü bitirmeden tüm hayatımı kaydırdı ama benim hayatım bedavaya gitmeyecek. Öyle hayatını harcadık, masraf çıktı, biraz para verip susturacağız ayaklarını da kabul etmiyorum. O üniformaları çıkaracaksınız üzerinizden ve kodese gireceksiniz. Ben siyaset yapmak için yapmayacağım bunları ama siyasi hakaretler savurdunuz ve cevabınızı aldınız. Benim asıl merak ettiğim mesele şu: Polis kuvvetleri bu dolandırıcı aynasızları destekleyip bunu polis davasına mı çevirecekler, yoksa namus şeref var diyerek bunları hakimin önüne çıkaracaklar mı? Samimi bir şekilde itiraf edeyim ki bunların polis kuvvetleri tarafından destekleneceğine inanıyorum çünkü polis kuvvetlerinin büyük kısmı MHP tabanını oluşturuyor. MHP bir polismemur sendikasıdır ve tüm karakollar MHP’nin emrinde. Bu durumda polis kuvvetlerinin tutacağı tarafı namusşeref faktörü değil, siyasi militan mantık belirleyecek. 2008 yılında melez ülkücünün kıro çetesinin saldırısına uğradığımda okuldan mezun olmak üzere olan (bir ay kalmıştı mezun olmama, onlar yüzünden okul bir buçuk sene uzadı) bir öğrenciydim. Üzerimdeki eşorfmanlar ile ekmek almaya gidiyordum. Beni delice sinir ettiler, sahip olduğum tüm değerlere laf ettiler, namusum ve şerefim hakkında ileri geri konuştular. Çok agresif bir hayat yaşattılar bana. Hiç yoktan suni kavgalar çıkardılar, şantajlar yaptılar, iftiralar attılar. Defalarca çok kaba ve sert konuştum ama başkası benim yerimde olsa sert konuşmak yerine vururdu onları. Ben hayatımı mahveden aynasızları hapise kapattıracağım günün ümidiyle yaşıyordum. Üzerime saldıkları birkaç adi köpeği döverek tutuklanmak ve bu kavgayı kaybetmek istemedim. Gece gündüz yıpratma, sinir, gelirim. Beni çok sert erkek diye gösterdiler, kabadayı diye gösterdiler. Oysa bilen bilir ki zaten korkak değildim. Onların militanları bile on 8-10 sene önceden biliyordu bunu. Ama kavga etmiyordum, kabalık yapmıyordum. Şiddet uygulamıyordum. Akşam ekmek almaya giden, 9 numara gözlükleri olan ve senelerdir parasız sürünen üniversite öğrencisini dövenler öyle iftiralar attılar ki çok tehlikeli bir kabadayı, acayip bir terörist, acayip bir polis düşmanı, hatta sarkıntıcı, cinsi sapık…… yani dünyanın en kötü adamını dövmüş olacaklar ve rüşvetçi itler büyük baba polis olacak. Böyle senaryonun anasını s..keyim. Bana bu iftiraları ata ata gençliğimi, tazeliğimi, soyumu ve ömrümü elimden alan tüm devlet memurlarının (psikiyatri doktoru, polis, …) anasına selâmımı gönderiyorum. Anaları yakında onları Metris cezaevinde ziyarete gideceklerini anlasınlar. Böyle iftirayı da, bu ifitarayı atanın da ta a..ına koyayım. En başından beri söylediğim gibi siz ne olursanız olunuz, böyle adamlarla böyle konuşursunuz. Bunlar böyle itler. Bana atılan iftiraları sıradan bir eğlence sanmayınız, yüzlerce iftira ile fare gibi kemire kemire yıprattılar. Gecenin ikisinde uyandırıp sabah oluncaya kadar, akşam hava karardığında yorgunluktan düşüp uyuyuncaya kadar bir 52 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER sürü cinsel muhabbet, dedikodu, tehtid, iftira, bir sürü cinsel olay ile sürekli laf atarak taciz ettiler. Bu kadar gürültü sonunda beynim uyuşmuş, kafam şişmiş ve düşünemez hale geliyordum. Bir ton iftira bir ton taciz ve 24 saat seks, siyaset, para, çete tehtidleri ve iftiraları. 15 ay boyunca kafamı becerdiler ama öz annem bile inkâr ediyordu, “bilmiyorum” diyordu, o kadar abartılı bir durum yok diyordu. Anlatamıyordum. Sonunda anladım ki beraber saldırmışlar. Arkadaşım ya, bir insanın annesi böyle yılan olabilir mi? Tüm bayanları iftiralar ile korkuttular. Beni çirkin ve vücudu geniş bir BG göçmenine razı etmeye çalıştılar. Onu facebook’ta inceledim, hiç aklıma yatacak şekilde konuşmuyordu. Etrafımdaki bir sürü sorun çıkaran insandan farklı ve artı bir pozitif özelliği yoktu. Şerefsizler bastıra bastıra beni o bayanla çiftleştirir gibi beraber olmaya zorladı. Hatta “biz çok cömertiz” diye konuşan dişi pezoya “senin 20 yaşında kızın var, sen kendi kızını kaç paraya satıyorsun” diye sormuştum. Gece gündüz seks sözlü tacizleri, çete ve polis tehtidleri, siyasi iftiralar. Hastaneye açıkça davacı olacağımı söylediğim 25 Aralık 2011 tarihinden beri becerdiler kafamı. İnanın bana benim halimi gören davacı olmaktan korkar, çok güzel bir posta koydular tüm topluma. Bir de tüm psikiyatri doktorlarının ortak palavarası var: “Herkes memnun, bu güne kadar hiç kimse şikâyetçi olmadı”. Böyle, şikâyetçi olanları kaçırıp korkutup şikâyetçi değilim diye yalan ifadeleri zorla imzalatırsanız, “kaçırıp zorla ifade imzalatıp kurtuluyorsunuz” diyenlere binbir iftira atarak ve sağlığını bozarak yer yüzünden silerseniz tabi ki şikâyetçi biri olmaz. Şikâyetçi olması için şikâyetçi olmak isteyenleri yok etmek ve sindirmekten vazgeçmelisiniz. Saatlerce sinirlerimi bozuyorlar, bağırıyorlar, laf atıyor ve taciz ediyorlar dışarıdan ve yan binalardan laf atarak. Çok gergin hale getiriyorlar. Böyle bir durumda annem ve babam saçma sapan bir tehtid savurup beni tahrik ediyorlar. Amaçları aile içi şiddet olayı var deyip tımarhaneye kapatmak. Saatlerce stres yaratıp yıpratıyorlar, annem ve babam her şeyi inkâr ediyorlar yüz yüze konuştuğumuz zaman. Ama saatte bir laf atıp durumu kabul edip tehtid savuruyorlar. Yüz yüze konuştuğumuz zaman inkâr ediyorlar. Aile içi şiddet vakası yaratmak için beni günlerce saatlerce geriyorlar, kışkırtıyorlar. Böylece dolandırıcı işkenceci hastaneyi haklı gösterecek bir iftira atmaya çalışıyorlar. Amaçları istedikleri zaman beni alıp götürmek. Onlar ile mümkün olduğu kadar az iletişim kurmaya ve dışarıda arkadaş bulmaya çalışıyorum. Ancak benim 20-30 gün sonra çok önemli bir dil sınavım var. Hazırlık yapıyorum. 60 gün sonra da ALES var. Yani sokakta gezemem işsiz güçsüz. Evin içi de cehennem. Beni bu hale getirenler üç kuruş rüşvet için yaptı bunu. RÜŞVETE HAYIR Tabi ki avukatım da çok ilginç bir eski (???) CHP’ci. Sürekli hiç bir şey alamazsın, vermezler, olmaz deyip benimle kabadayı gibi sert konuşan bir avukat. En başından beri benim avukatım mı sanıkların avukatı mı bilmiyorum. Bütün kanıtlar ortada, sağ dizim yarı yarıya sakat, kaydı mı gidiyor. Bu halimle bile adli tıp ihtisas raporuna rağmen tazminat almayan, en başından beri ilk çalıştığım ve benim 3 senemi batıran şirketteki dolandırıcının tanıdığı (veya arkadaşı, aile dostu) olan bu avukat 14 milyonluk şehirde bana piyangodan mı çıktı? Tazminat istiyorum. *************************************************************************** 10 Mart 2013 Pazar Sanırım ortada bir gürültü şamata var ama bu şamata içinde eğlenmeyen tek ben varım. Olaylar o kadar basit iken komplike senaryolar uydurmak çok saçma. Senelerdir yağcılık yapıp şımarttığınız güç sahibi birkaç devlet görevlisi o kadar uzun zamandır rahat bir şekilde diktatörlük ve adilik yapmıştı ki karşılarına karakter, şahsiyet sahibi bir vatandaş çıkınca şaşırdılar. O kadar uzun zamandır popoları yalanıyordu ki normal birini görünce durumu anormal sandılar. Onların bana yaptıklarının en önemli suçlusu çeyrek asıra yakın süredir onların poposunu yalayan yağcılar, yalakalar. Biraz farklı yetiştim, çocukken sabahlara kadar kitap okudum. Dergiler, kitaplar, internet, …üniversite eğitimi derken bir şeyler kaptım bu eğitim ve kaynaklardan. İstesem de köpek gibi davranamazdım. Yalayamazdım popolarını. Ama hakaret de etmedim. Son durum ilginç tabi. Ödenmemiş kredi kartı ekstreleri gelmeye başlayacak. Bir yandan da eğitim devam ediyor. Bedenimi o kadar yıprattılar ki kiloları toparlayıp forma girsem bile sadece dış görünüşüm düzelir. Bedenimi çok yıpratıp biyolojik ömrümü kısalttılar. Tüm maganda siyasi varoşlar ve maganda memurlar rahatladı çünkü bundan sonra milyonlarca liram olsa bile bu bedenle öyle uzun süre yaşayamam. Bu rezil durumu tüm devlet görevlileri biliyordu. Ama bunu adilik düzenine baş kaldırı olarak gördüler, bastırdılar, ezdiler. Beni bu hale getirenlere en büyük kazığı atacağım şimdi. İyi dinleyin. Bakın sokacağım kazığa. Ben diyorum ki: Onlar zaten gücü olmayan, savunmasız birini bitirdiler, yok ettiler. Annesi ve babası para hastası, kız kardeşi sadist birini. Yani benim gibi birine bu kazığı atmak kolay idi. Bu yüzden benim durumumu dikkate almayınız, cesur 53 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER olunuz ve hakkınızı koruyunuz. Benim gibi yılmaz bir kaç kişi daha çıkarsa karşılarına artık bu işin kokusu çıkacak ortaya. Onlar rezil olacak. Ben diyorum ki eğer ananız ana gibi ise, babanız baba gibi ise, kardeşiniz canınız ise korkmayın. Beni sevdiklerim vurdu, beni sevdiklerim sattı. Size bunu yapamazlar. Yaklaşırsalar on tane savcılıkta yüz tane dava açınız. Medya asla yardımcı olmaz size, sakın televizyon kanallarına gitmeyiniz. Polisi polise, savcıyı savcıya şikâyet etmeyiniz. Paranız varsa mutlaka avukat tutunuz ama avukatı da hiç tanımadan tutmayınız. Siyasi bir grubun uşağı olup olmadığını, polis gruplarının yalakası olup olmadığını araştırınız. Artık en fakir vatandaşın bile gidebileceği bir avukatı olmalıdır. Barolara güvenmeyiniz, devlet görevlisi ile bir davanız olduğu zaman size bin bir bahane sunup bedava avukat vermeyecektir ama sizi sorgulayıp tüm sırlarınızı alacaktır sizden barolar. Polis açık bir şekilde saldırınca jandarmaya değil, kara kuvvetlerine (yani askeri birimlere) bilgi bırakarak kendinizi az miktarda emniyete alabilirsiniz. Askerin görevi değil sizi kurtarmak, görev alanı farklı. Ancak asker satılık değil. Hiç maaşları yüzünden yürüyüşler yapan, çocukları bedava okusun diye çocuklarını siyasi veya dini grupların hücre evlerine sokan, parası olmadığı için ağlayan, “yan cebime koy parayı” diyen bir asker gördünüz mü? Askerden yardım değil, şahitlik rica etmenizi öneririm. İnsan hakları derneğine sakın gitmeyiniz, oradan kesinlikle hayır yok. İnsan hakları derneği kürtlerin ve ermenilerin devleti değil, milletimizi suçlaması için oluşturulmuş bir dernek. Türkleri korumaz, Türk hayır görmez insan hakları derneklerinden. Size İnsan Hakları Mahkemesinin adresini verdiklerinde bile o fransızca adrese hemen güvenmeyiniz. Kontrol ettirip kendiniz güvene alınız. Eğer çok beklerseniz ve herkese güvenirseniz belli bir süre sonra yurt dışına kaçıp kurtulma ihtimaliniz de ortadan kalkar. Bol miktarda şahit yaratmaya çalışsanız bile o şahitler babanızın oğlu değil, inanın size ihanet etmeyi hiç ama hiç umursamazlar. Var ya güle eğlene sırtınızdan vururlar, çok önemli, eğitimli veya ünlü kişile olsalar bile. Kanıtlarınız ve belgeleriniz resmi olsun. Şişli Cumhuriyet savcılığına verdiğim bir dilekçeyi bayan memurlar çıkarıp yok etmişti. Savcılığın arşivi de güvenli değil. Yani siz ortadan yok olursanız, savcılıktaki dilekçeleriniz de yok olacaktır. Allah’tan başka yardımcınız yok. Size tek tavsiyem haklı olduğunuzda umudunuzu kaybetmemek. Bunlar vurdukça her şeyinizi kaybedeceksiniz. Binbir iftira ile itibarınızı, uykusuz geceler ve stresli günler ile sağlınızı, geçen seneler ile aşklarınızı, bitmeyen problemler ile başa çıkmak için tüm paranızı kaybedeceksiniz. Ama bu durumda inadına yaşayın. İnadına zevk alın hayattan. Çünkü siz nefes aldığınız sürece onların şerefsizliğini gösteren kanıt olacaksınız. Ne kadar MHP’ci imam varsa ben camiye girdiğim zaman kendilerini tanıtsınlar. MHP’ci imamın arkasında namaza durmam, MHP’ci polisle yemek sofrasına oturmam, MHP’ci doktora yakınımı muayene ettirmem. MHP hayatımdan dışarı, defol git. MHP’nin ne kadar münafık imamı varsa hepsini eşekler s..ksin. O memur sapık MHP’ciler ya paranızı ya da sevdiğinizi kıskanır, ya cebinizdeki paraya ya da s..kinize karışır. **************************************************************************** 9 Mart 2013 Cumartesi Beni 14 aydır rahat bırakmayan, günde 20 saat sürekli bağırarak taciz eden ve rahatsız eden kadını kiralayan, aylarca kitap okumamı ve doğru dürüst uyumamı engelleyen şerefsizin anasına cinsel tacizde bulunmaya namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Kim olduğunu kesin belirlediğim zaman gidip anasına sokağın ortasında benimle seks yapmasını teklif edeceğim. Karısına da benimle ters ilişkide bulunmasını teklif edeceğim. Hatta vazgeçtim, etmeyeceğim. Ettim diyelim. Bu kadını kiralayıp günde 20 saat boyunca sinirlerimi bozan şerefsiz o..pu çocuğunun anasına benimle seks yapmayı teklif ediyorum. Benim tüm haklarımı gasp eden, adam kaçırma suçu işleyerek beden sağlığıma zarar veren ve beni çok sayıda stresli olaya sokarak yıpratan, ihtiyarlatan şerefsiz polis memurlarının anasına ve avradına da sarkıntılık yapacağım çünkü rüşvet olarak aldıkları paraları anaları ve avratları yiyor. Bana kaybettirdikleri paranın çok önemsiz ve küçük bir kısmını analarından ve avratlarından seks hizmeti alarak tahsil edeceğim. Polis aileleri haram para yememeyi öğrenmezse bu şehirde tüm çeteler ve tecavüzcüler polise aidatını ödeyip suç işlemeye devam edecek. Beni bu hale getiren, dalga geçe geçe kaçıran, kimliğimi çalarak beni meçhul yapmaya çalışan, eğlence olsun diye bana silâh doğrultup korkutmaya çalışan pe…venk polis memurlarının o..pu çocuğu olduğunu anlamak için çok zeki olmak gerekmiyor. 54 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Şerefsiz Sultangazi polisi nasıl adam kaçırıyor açıklayayım. Önce söylediğim gibi yan binalardan laf atarak, kışkırtıp iftira atarak, hakaret ederek günde 20-24 saat taciz ediyorlar. Belli bir süre sonra küfür edip yeter diye bağırıyorum. Duvara vuruyorum. Şikâyetçi oluyorlar. P..ç polis hiç araştırmdan iki komşuya soruyor: “Tımarhanede yatmış deli” diyor iki üç komşu. Annem ve babam onaylıyor ve polis gelip ekip otosuyla götürüp tımarhaneye kapatıyor. Orada tüm sağlımı ve metabolizmamı bozup uyuşuk ve çalışamaz halde aileme teslim ediyorlar. İşsiz ve parasız yine anne ve babamın kölesi yapıyorlar. Annem ve babam da delice baskı uyguluyor ve eziyet ediyor. Her zamanki dalga bir kaç o..pu çocuğu komşu ayarlayıp, her şeyden habersizmiş gibi komşulara sorup mahkeme veya dava olmadan tımarhaneye kapatmak. İşte Türk polisinin asaleti bu, yankesici pe…venk dolandırıcı Sultangazi polisi budur. Bu internet sitesinden de haberleri yokmuş gibi davranıyorlar. **************************************************************************** 8 Mart 2013 Cuma 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun. Kadınlardan yana pek şansım olmadı. Ailem açtığım davayı sattı, bundan kesinlikle eminim. Bu şüphe falan değil. Ünlünün akrabası yalancı şahit kıro ile anlaştılar, annem ve babam ömürleri boyunca para için kavga etti. Bulara birkaç kuruş koklatınca satın aldı davayı itler. Annem ve babam beni şiddete zorlamak için yıllarca gece gündüz demeden sataşıp salakça şeyler için saatlerce ısrar edip saçmalıklar yaptılar. Annem ve babam evin içinde açıkça laf atıp bir şey yapamazsın ayakları yapıyor. Biraz önce babam “istediğin yerde öt” diye laf atıp çıktı evden. Bu ülkede çok şerefsizlik gördünüz ama annesi ve babası tarafıdan satılan adam görmediniz. Hahhaaa….Valla ben de korkmak yerine gülmeye başladım….. Avukat ücretini onlar ödemişti, avukat beni dinlemek yerine istediği şeye inanıyor istediği şeye inanmıyor…Ailem hakkında konuştuğumda telefonun çekmiyor, anlamıyorum dedi ve kapattı telefonu….Oysa üstün teknoloji telefonumla 4 sene sorunsuz konuştu…Telefonu açmıyor…Yani her tarafı ve her şeyi ayarladık ayakları ile olay bitecek diye düşünenler varken bir de bu tavırlar üzdü beni….Kimi ayarlarsalar ayarlasalar fark etmeyecek….İstanbul Valisi affetsin ama valiyi bile ayarlasalar (böyle bir iddiam yok) yine kanun kanundur….Er ya da geç diz çökecekler hukukun önünde… İspatlamak da zor değil, hepsi birbirinin arkadaşı tanıdığı v.b… Yıllardır biribini tanıyan uyanklar çıktı bunlar….. Ben Cevat Çalışkan, 2009 yılında Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinde benim avukatım olması için vekâlet vermiş olduğum ve kendisi CHP’nin değişik kollarında yöneticilik yapmış olan alevi avukatımın neler yapacağını göstermek için vekâletimi almadan mahkeme kararının açıklanmasına kadar sabırla bekleyeceğim ve benim (ailemin veya başkasının değil) vekilim olarak ona verdiğim vekâleti nasıl kullandığını göstereceğim. Farkındaysanız tüm canımı, malımı ve geleceğimi ortaya koyuyorum. Bakın bakalım CHP’nin alevisi bu sınavdan nasıl çıkacak. Ben de merak ediyorum. Yaşasın ULUSAL…. Davayı satmamış olsa bile seneler önce müvekkilinin güvenini kaybetmiş bir avukat olması ve müvekkilinin hiç bir zaman yeni bir avukat tutacak parası olmamış olması enteresan bir durum…..Bu davanın 5 sene sürmesi benim sosyal ve ekonomik olarak tamamen ölmeme neden oldu….Şu an ne param ne de sosyal bir gücüm ve arkadaş çevrem var……Dava bittiğinde eğer bir şekilde beni ortadan kaldırmazsalar sanıklar, işlenen suç, dava süreci, kanıtlar, davada görev alanlar ve dava sürecine engel olanlar hakkında ayrıntılı bilgi vererek herkesi TEŞHİR edeceğim……Son dedikleri duruşma bu Nisan ayında…….. Avukatımla ilgili bir suçlama yapmıyorum, ancak istediği şeye inandığını istemediği şeye hiç araştırmaya ve düşünmeye gerek duymadan inanmadığını beyan ediyorum. Taraflı davrandığını veya davayı sattığını ispatlayamam. Avukat olarak devam edecek davanın sonuna kadar ama 2009 yılından beri sürekli pasif davrandı. Anne ve babamın yalancı şahitliğine, suç ortaklığına güvenen bir çok uyanık açıkça vurdu bana. Tek hedefim bir iki ay içinde kendi dairemi kiralamak. Aslında 10 yıldır bunun kavgasını veriyorum…..Anne, kız kardeş, avukat, sevdiğim kız derken hiç şansım olmadı kadınlardan yana….Ama tüm dünya böyle değil….:))) Benim annem de böyle değildi, sonradan oldu….Haahhaaa….. **************************************************************************** 7 Mart 2013 Perşembe Herhangi bir dava açılması halinde annem, babam ve kız kardeşimi de suçlayacağım. İş yerinde rahat bırakmadılar, iftira atarız ve tutuklatırız diye tehtid ettiler. Evde rahat yoktu, ailem istediği zaman çılgınca sapıkça taciz ediyor ve kavga çıkarıyordu. Yan binadakileri ve üst kattakileri ayarlamıştılar. Ama 15 ay geçmesine rağmen 55 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER delirtemediler beni. Annem ve babam sürekli olarak Data Taveller ve Flash Disc’lerdeki kayıtları satmıştır. Eski patronum zili çaldığında “beyefendi geldi” diye içeri almıştı. Ben olaylardan habersiz olduğunu düşünerek kızmamıştım anneme ama artık ailemin bana yıllardır sapıkça saldırdığını biliyorsunuz, bir kaç kuruş koparmak için davacı olmak istediğim şerefsizlerin istediklerini yapıyorlar. Olmadık yerlerde konuşan annem bir kaç kıroyu konuşmamıza şahit yaparak evin içinde ne varsa yayılmasını sağlıyor, tımarhane ve topluma açık yerlerde sapık gibi yalanlar söyleyerek beni deli etmeye çalışıyor. Valla adamın anasına parayı yedirttikten sonra ve anası sapık olduktan sonra bir adama her iftirayı attırabilirsiniz. Olay en başından beri benim evden ayrılıp kendi dairemi kiralamamı istememden ibaretti. Ne dava açacak, ne de kira tutacak parayı bulabildim. Düşmanlarımla anlaşıp inanılmaz iftiralar attılar. Bundan da para kazandılar ama beni ortadan kaldırmadan o paraları yiyeyemeyecekler. Yıllardır sağlık durumunu bahane ederek çalışmayan, parti binalarında gezip dilenen, yardım toplayan ve devletin resmi imamı olmayan bir geri zekâlı bu iftira dalgasının bir parçası oldu. Mahalledeki kadınları yönetiyor. Hiç çalışmadığı için evde kapalı yaşamış olan bu çakma imam yan binadaki komşularla ortak hareket edip bir ton iftira attı bana. Arasıra o da laf attı. Beni kışkırtıp sürekli şov yaptı. Salak salak hareketler yapıp kavga çıkarmaya, imam ayakları yaparak beni bastırmaya, baskı uygulamaya çalıştı. Bayram namazından tutun başka bir sürü konuya kadar sürekli benimle konuşup taciz etmek için kullanıyordu, onunla muhattap olmak istemiyordum. İnternette dolandırıcılık yapmaya çalışan bir işsiz güçsüz geri zekâlı olduğunu söylediğimde hem yan binadaki ortaklarından biri hem kendisi kısa bir süre içinde işe girdi. Adamın çalışmasına vesile oldum. Kapıya çıkıp sokaktaki kadınları seyerdip seyredip duruyordu, sürekli yanakları kızarıyordu karıları seyrederken. Sonunda karıları organize edip tüm karılarla konuşacak bir dalga yarattı. Ama bu iftira saldırısının emrini benim davamda yalancı şahit olarak bulunan ve beni öldüresiye döven kıroların çete reisi durumundaki melez verdi. Onun en yakın arkadaşı ve kankası arasıra gelip çakma imamla sohbet ediyordu. Kendisi çok sayıda kıro çetesi yönetiyor ve bu kıro çetelerinin torpillerini karakolda takip ederek para kazanıyor. Bir ünlünün akrabası kendisi, ünlü bir kürt melezinin akrabası. Aynı zamanda karı kız ve haraç için adam dövme olaylarını ülkücü dava ve milliyetçilik olarak gösteren, her gece yüzlerce lirayı kumarda kaybedip ailesine 5-10TL pazar parası veren ve karşısındaki binada oturan romene abone olan bir kıro. Olay şu ki hem işyeri hem ev, her yerde izole edilince korkup susacağımı sandılar. Bu namus ve özgürlük mücadelesi. Bundan vazgeçmeyeceğim. Öz oğlunu sırtından vuran kahpeyi annem olarak görmüyorum. Benim anama sövmek suç ama ben kendi anama istediğim lafı ederim. Beni deli diye gösterip para kazanan ve senelerdir hapisten kurtulan aşağılık bir babam ve annem var. Malesef kıroların çok işine geliyor bu durum. **************************************************************************** 6 Mart 2013 Çarşamba Hiç merak ettiniz mi memurların neden memur maaşı ile iş adamı kadar rahat yaşadığını. Başıma gelen olaylar sırasında gördüm ki polis ifade alırken ifadeleri etkilemeye, sizin yerinize yazmaya çalışıyor. Hatta ifadeleri çok kısa ve eksik tutmaya çalışıyor. İfadeler çok kısa olunca yoruma açık oluyor. Mahkemenin ilk duruşmasına kadar en az 6 ay geçiyor. Bu süre içinde soruşturma ya hiç yapılmıyor, ya yanlış yapılıyor, ya da eskik yapılıyor. Bu 6 ay içinde olayları çarpıtıp şikâyetçileri tehtid edip susturuyorlar ve şahitleri ortadan kaldırıyorlar. Sonuç olarak polisler sanıkları 3-5 yıl hapisten kurtarınca inanılmaz derecede mutlu oluyor sanıklar ve bu sanıklar onlara 3-5 senelik gelirlerini bile verecek kadar seviyor polisleri. Polislerin eşleri genellikle çalışmıyor, çocukları üniversite okuyor, emekli olunca birden fazla konut sahibi oluyorlar. Hatta bazıların hem yazlıkları hem de normal daireleri var. Bütün bunlar tek bir polis maaşı ile oluyor. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu. Tabi ki 4-8 sene süren davalardan. Mahkemeler uzayınca sanıklar 3-5 sene serbest geziyor. Tutuklanmıyorlar. Polis her zaman aynı şeyi söylüyor: “Bu olay bir defa olmuş artık. Affet, şikâyet etme, olay kapansın.” . Peki polis neden olayın kapanmasını ve sanıkların hapise girmemesini istiyor biliyor musunuz? Tabi ki sanıkların ceplerine koyacağı birkaç kuruş için. Polis çocuklarının cebindeki haşlık için. Bu yüzden çeteler 5-8 sene hapise girmeden geziyor, dosyalardaki tüm kanıtlar boşaltılıyor ve çeteler rahat rahat suç işlemeye devam ediyor. Daha çok suç daha çok müşteri anlamına geliyor karakolun veznedarı için. Bu nedenle bu “baba polis” ayaklarından nefret ediyorum. Ben öz babamdan başkasına baba demedim ve hiç bir polisin bana tavsiye vermesini veya hayatıma müdahale etmesini istemiyorum. Sultangazi polisi annem ile babam arasındaki geçimsizlikten faydalanıp dolandırıcılık yaptı. Ailemin bana baskı ve sözlü şiddet uyguladığını ve ailemden ayrılmak istediğimi ancak birkaç şerefsiz aynasızın bunu sürekli engellediğini bir dilekçe ile Gaziosmanpaşa savcılığına bildirmiştim. Annem sabahın altısında odamı basıp beni çılgınca ve acımasıca taciz ediyor ve tehtid ediyordu. Gece geç saatlere kadar sürekli sapık gibi saldırıp rahatsız 56 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ediyordu. Babam çok saçma bahaneler ile, meselâ 3-5TL gibi ufak para miktarları için saatlerce bağırıyodu ve bunu evin içinde yapmıyordu. Beni kızdırmak için kapılara ve pencerelere çıkıp bağırıyordu. Kürt komşular bu durumu seviyor beni tehtid ediyordu. Mahallede ne kadar maganda varsa bana kafayı takmıştı. Kız kardeşim bir yerde ön muhasebede çalışıyordu. Akşam altı oldu mu eve gelip sapıkça saldırıyor ve bağırıyordu. Kız kardeşimin saldırgan tavırları nedeniyle kafayı yemek üzereydim. Ağzımı açtığım an her şeyi bana saldırmak ve evi ayağa kaldırmak için kullanıyordu. Kan kusturuyordu bana. Daha çocuk yaştan itibaren kafası esince bütün sokağı değil, mahalleyi ayağa kaldırcak kadar yüksek sesle bağırıp terör estiriyordu. Bağırırım, tüm mahalleyi toplarım şantajı ile sürekli olarak baskı uyguluyordu ve eziyet ediyordu bana çenesiyle. Böyle bir ortamda onu birkaç defa tehtid ettim ama onlar da biliyordu ki öz kardeşime bir şey yapmayacağımı ve böyle bir geri zekâlı için suç işlemeye değmeyeceğini. Hiç kimse bir şey demedi ama çevredeki insanlar konuşmasa da biliyordular gerçeği. O nedenle hiç kimse evlenmedi kardeşimle. Annnem sabah akşam, babam günün değişik saatlerinde eve gelerek ve kız kardeşim de akşamları olmak üzere tüm aile üyeleri sapık gibi saldırıp beni delirtmeye çalışıyordu. Hepsinin ortak hedefi bana deli raporu çıkarttırıp annemi ve akrabalarını hapisten kurtarmaktı. Çünkü annemin sapık ablası beni sürekli taciz edip, tehtid edip kavgalar çıkarmıştı. Bu kavgalarda annem ona destek vermişti ve adam kaçırma suçu işlemiştiler. Yani hiç yoktan kavgalar çıkarıp beni tımarhaneye kapatmıştılar ve ben onları dava etmiştim. Savcılığa dilekçe vermiştim. Oysa puşt Sultangazi polisi tüm dilekçeleri ortadan kaldırıp onların saldırılarına destek vermeye devam etti. Yani ben hayatımın 15 senesini “baba polis” ayakları yapan, yani kanunu uygulamadan s..kine göre davranan şerefsizler yüzünden kaybettim. İşin içinde ülkücü torpilleri de olunca hayatım kaydı. Bu yüzden diyorum ki benim kavgam “ülkücü rüşvetçi ve eşkiyaları devlet dairelerinden çıkarmaktır”. Devlet memuru hiç bir siyasi veya dini grubun iti olamaz. Devlet memuru Türkiye Cumhuriyeti devletine hizmet etmek zorunda. “Ülkücüler karakoldan dışarı. Ülkücü yankesici çingene polis dolandırıcılar devlet görevinden atılsın”. Anasını z..ktiğimin çocukları. Beni günde 24 saat, doğru dürüst uyku uyumama izin vermeden ve değer verdiğim her şeye saldırarak, kışkırtıp sonra da tehtid etti, küfür etti falan diye şikâyet ediyorsunuz da bu polisin hiç mi kafası çalışmıyor ki sizi dinliyor. Polis soru sormadan ve dalga geçe geçe, eğlene eğlene alıp götürüyordu beni. Hatta karakolda çok dalga geçip eğlendiler. Bunun sebebi annemin varoş ve ahlâkız köylü akrabalarını zengin eden ülkü ocaklarının parayı basmasıdır. Emniyet Müdürlüklerinde çalışan ne kadar ülkücü polis varsa hepsinin anasını avradını…..Bu olay küfür etmekten ibaret kalmayacak…Tüm ömrüm boyunca üç kuruş rüşvet için bir adamın hayatını kaydıran üç kuruşluk çingene memurları devlet dairelerinden uzaklaştırmak için siyaset yaparak geçecek……Ömrümün sonuna kadar polisin avantasını, hediyesini, rüşvetini kesmek ve polisin asil olmayan yankesici çingene olduğunu ispatlamak için çalışarak geçecek….. Benim çocukluğum polis cenazeleri için ağlayarak, polisi destekleyerek geçti. Çocuktum o zaman, tüm kandırılmışlar gibi milliyetçiliğin polisçilik olduğunu sanıyordum. Aslında gerçek milliyetçiliğin hiç bir meslek grubunun köpeği olmadığını anlamak gençliğimi elimden aldı.. Milliyetçilik demek ırk olarak tüm Türklere eşit şekilde hizmet etmek ve ırk için savaşmaktır. Şu ya da bu meslek grubunun, şu ya da bu cemaatin köpeği olmak değildir. Neofaşizmin bir felsefesi olarak tüm memleket eşit şekilde ve toplumun tüm kesimleri desteklenerek kalkındırılmak, güçlendirilmek zorunda. Yani polis maaşını arttırıp memleketi kurtaramazsınız. En fakirinden en zenginine kadar toplumun tüm kesimlerini bir arada ve uyum içinde yönetip tüm ülkeyi güçlendirmek gerekiyor. Bu beni kışkırtıp günde 24 saat taciz, tahrik ve kışkırtma olayı basit bir olay değil. 15 senem işkence içinde geçti. Stres yüzünden çok yıprandım. Vücudumda sağlam yer kalmadı. Gençliğim tazeliğim gitti. Bana tazminat ödeyeceksiniz şerefsizin çocukları. Gerekirse öleceğim ama tazminat hakkımdan vazgeçmeyeceğim. Türk polisi bana kaybettirdiği her kuruşu ödeyinceye kadar İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün düşmanıyım. İstanbul polisi suç işledi. Bir kapitalistin parasına saldırdı. Cezasını çekecek. Para karşılığında şikâyet edenlerin de, o şikâyetleri kabul edenlerin de, bana devletin resmi mahkemesinde savunma hakkı vermeden yargısız infaz yapıp “ceza verdim” diyenin de anasını g..tünü s.keyim. Belli ki suçlu aynasızlar analarına sövülmesini tazminat ödeyip para vermekten daha önemsiz buluyorlar. Diyeceksiniz ki bunlar bir ömür boyu eğitim görmüş bir inşaat mühendisine, yani medeeniyet mühendisine yakışmayacak küfürler. Biz medeniyetin tüm kısımlarını biliyoruz, onların medeniyeti şerefsiz hırsız çingene kabilesi medeniyeti olduğu için onlarla ancak bu şekilde iletişim kurabiliyorum. Adamına göre dil kullanıyorum yani…Hahhaaa… **************************************************************************** 57 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 5 Mart 2013 Salı Bu devlet kürt mantığı ile hareket ediyor. Kürtler kız çocuklarının ırzına geçiyor, sonra da namusu kirlendi deyip öldürüyorlar. Aslında tecavüzcüler de katiller de aynı kişiler. Kendi başına buyruk olan ve padişah gibi hareket eden birkaç savcıya güvenen aynasızlar çok sayıda adam kaçırma suçu işlediler. Hem işkenceye maruz kaldım, hem de işkencelerin şahidiyim. Bu durumda Türk polisinin içini dışını, tüm adiliklerini bilen biri olarak benim başarılı olmamı istemeleri imkânsız. 25 Aralık 2011 tarihinde açıkça söylediğim tımarhaneyi dava edeceğimi ve aradan bir buçuk seneye yakın zaman geçti ve hiç bir şekilde başaramadım gerekli dava hazırlığı imkânlarına sahip olmayı. O tarihten itibaren yan binalardan ve üst katlardan laf atarak sürekli taciz ettiler beni. Annem ise sürekli rezil ve aptalca konularda idiotça ısrar edip, sapık gibi tehtid edip, dırdır yapıp benim sinirlerimi yıpratıyordu. Ne zaman bir şey okumak istesem annem ve babam çok yüksek sesle ve aptalca konular üzerinde kavga etmeye başlıyordu. Bu olaylar saatlerce sürüyordu, ta ki ben dayanamayıp onlara bağırıncaya kadar. Ben onlara bağırınca yan binalardaki sapıklar bunu üzerine alıyor ve devam ediyordular. Aralık 2011′de zır deli gibi saldrımaya başladılar ve Eylül 2012 gibi dayanamayıp onlara küfür etmeye başladım. Çok uzun süre dayandım. Bir ara da annemle dalga geçiyor gibi davrandılar evimin önünde, dalga geçen kadınlara “geceleri beni rahatsız eden ve bütün gün boyunca bağırıp taciz eden, tek satır kitap okumama izin vermeyen şerefsizlerden intikam alacağımı” söyledim. Annem her yerde korunmaya muhtaçmış gibi davranıp sürekli zavallı kadın ayakları yaptı, oysa benim hayatımı elimden alan rüşvetçi şerefsiz aynasızlarla beraber hareket ediyordu. 15 ay cehennem gibi geçti. İnanın bana bir sayfa kitap okuyamıyorum. Sürekli dır dır yapıyor yan binalardakiler ve üst kattakiler, bana laf atıyorlar. Dalga geçiyorlar, sözlü olarak taciz ediyorlar. Gecenin ikisinde uykudan uyandırıp bana seks muhabbeti yapıyorlar. Bir sürü dedikodu, bir sürü saçma laf…. Seks muhabbeti yapıp gecenin ikisinde benim huzurumu ve rahatımı bozuyor bu sapıklar. Bunları sağda solda anlatsam bana deli muamelesi yapacaklar. Büyük bir tazminat vermek istemeyen tımarhane doktorları (ki tazminat vermekle kalmayacaklar, meslekten de uzaklaştırılıcaklar) annem ve birkaç komşu ile anlaşmış. 15 aydır beni yıpratıyorlar. YDS sınavına bir ay, ALES sınavına iki ay kaldı ve hazır değilim henüz. Böyle giderse doğru dürüst bir puan alamam, istediğim bir üniversitede yüksek lisans yapamam. Şerefsiz maganda Uzman Doktor Neşe Üstün’ün istediği oluyor, yani beni tehtid edip yüksek lisans okumamı engellediği 2009 senesinden bu yana giremedim yüksek lisans sınavlarına. Hiç bir zaman bir fırsat bulamadım ders çalışmak için veya para kazanmak için. Bu süre içinde Neşe Üstün dış görünüşünü düzeltmiş ama zengin çingeneye benzemiş. Beni tehtid ettiğinde iğrenç çarpık bir karıya benziyordu. Bu süre içinde ben stres ve uykusuzluktan obez oldum, kilom çok arttı. Göğüsümde beyaz kıllar, sakalımda aklar çıktı. Senelerce tam gaz vurdular. Annem ve babam çevremdeki insanları rahatsız ederek benim tüm sosyal ilişkilerimi bozdular. Evde bütün gün yatan ve hiç ders çalışmayan, işsiz, tembel bir adam olarak göstermeye çalıştılar beni. İnanın beni birkaç hafta rahat bıraksalar geçemeyeceğim sınav yok. Beni bu hale getiren aynasız şerefsizlere tek bir şey söyleyeceğim. Bana kaybettirdikleri her kuruş çocuklarının kefen parası olsun. ************************************************************** 4 Mart 2013 Pazartesi Ben bu ülkenin vatandaşı olduğumdan beri, yani 12 yaşımdan beri hep bilirdim Müslüm Güres’i. Yemin ederim ki çok denedim onun müziğini sevmeyi, daha eski bantlı teyipler varken teyip kasetlerini alıp dinlemeye çalıştım. Ama sevemedim müziğini. Ama Müslüm Gürses’e her zaman sempati duydum. Onu dinleyenleri de sevemedim bazen, toplumun huruzunu bozan gençler seviyor onu diye düşünüyordum. Ama var ya, Onu sevenler deli gibi seviyordu, yüzbinler aşıktı ona. O da benim günlük hayatımda bir çok espiri için malzeme oldu. Ama asla nefret etmedim, asla kızmadım, asla soğuk değildim Müslüm Gürses’e karşı. O bu memleketin Müslüm Babası idi. Müslüm Baba deyince herkesin aklına aynı şey geliyordu. Ben öz babamdan başkasına baba demedim ömrüm boyunca. Ama Müslüm Gürses’in babalığına hasta milyonlarca insan var. Bügün memleketin Müslüm Babasını uğurluyoruz son yolculuğuna. Arabesk dinleyenlerin ve dinlemeyenlerin başı sağ olsun. Allah’tan Rahmet dilerim. ******************************************************************** 3 Mart 2013 Pazar 58 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Ulusal Sol İdeoloji’nin piyasaya yeni çıkan kitabı. 50 bin adet basılmış. Kitap kapağının üzerine tıklayarak kitabı satın alabileceğiniz linke ulaşabilirsiniz. Yoğun mesleki eğitim çalışmalarım ve henüz bitirmemiş olduğum “Ulusal Sol İdeoloji” kitabım nedeniyle henüz satın almayacağım bu kitabı ancak kitabı iyi bilenler çok güncel bilgilere sahip önemli bir kaynak olduğunu söylüyorlar. Bu kitap mutlaka kütüphanemde yer alacak. Kapitalist felsefeye sahip milliyetçi olmama rağmen bugün Türk Milliyetçiliği’nin en iyi temsilcisi olan Ulusal Sol’dan başka alternatif yok. Diğer sözde milliyetçi gruplar belli bir meslek grubunu veya belli bir topluluğu temsil ediyorlar. Halkın tamamına ulaşmıyorlar, halkın tamamına hitap etmiyorlar, fakirlerin sosyal haklarını koruma görevini sadaka dağıtmaktan itibaren sanıyorlar. ************************************************************** 2 Mart 2013 Cumartesi Daha önce sanal ortamda, başıma gelen tüm olaylar sırasında söylediğim bir şey var. Bir çok şeyi baksı ve tehtidle söylettiler. İş yerimden tutun akıl hastanesine kadar baskı ve dolandırıcılıkla söylettiler bir çok şeyi. Bu nedenle “şunu kabul etti, bunu kabul etti, bunu onayladı, şunu onayladı” diye lafları asla kabul etmedim ve her zaman şunu söyledim: “Özgür irademle konuşabileceğim, tehtid ve baskı altında olmadığım bir yerde her şeyi açıkça anlatacağım”. Yani Tımarhane ve kürtçülerin yönetiminde olan şirketlerde bana baskıyla, susturarak, korkutarak kabul ettirdikleri söyledikleri şeyleri her zaman yalanlıyorum, ve doğrulamıyorum. Bir örnek olarak 14 Eylül 2012 tarihindeki tımarhane kontrolünü gösterebilirim. Bu kontrolde doktor açıkça beni tanıdığını söyleyip tehtid etti ve meslek hayatımı elimden almaya kalkıştı. Annem karşı çıkmadığı gibi daha sonra bu olayı destekleyecek evrakları bana imzalatmaya çalıştı, beni kandıramadı. Bir sonrakii muayenede o kadar kavga ve gürültü sonra bir tane doktor teşhisi çalışmama müsade edecek şekilde değiştirip kibar ve terbiyeli konuşup, iyi doktor rolü yaptı. Anneme daha önce başıma gelmiş olan çete muhabbettini açtırdı. Annem tehtidler hakkında bilgi verip duygu sömürüsü yapınca annesini koruyan adam durumuna düştüm. Böylece doktor beni dolandırıp annesine seven, koruyan ve teşhisi kabul eden hasta olarak göstermeye çalıştı. O teşhisi onaylamadım, çalışmak için verilen fırsatı kullandım. Anneme gelince, her zaman tam destek verdi, tren istasyonunda “kabul etmedim” kavgasını yaptık herkesin önünde oradan ayrıldıktan yarım saat sonra. Yani güzel konuşan bir doktor ve bastıra bastıra anne baskısı uygulayan bir kadınla işi bitirmeye çalıştılar. Size şunu söylüyorum, psikiyatri doktorları insanların davranışlarını ve düşünce sistemini iyi bildikleri için insanları çok kolay dolandırıyorlar. Yani bunlar tam anlamıyla dolandırıcılık yapabiliyor. İş yerinde patronların metresleri ve kabadayıları da “şunu kabul ettin, bunu kabul ettin, sen şusun busun” diye bastıra bastıra kabul ettirmeye, iftira atamaya çalıştıklarında iş yerinde büyük kavgaları önlemek amacıyla fazla sesimi çıkarmadım ama aynı dönemde sosyal medyada rahat konuşabileceğim bir yerde o metres, kabadayı, serseri, dolandırıcı doktor ve dolandırıcı memur sürüsünün kabul etti dediklerini yalanlayacağımı, gerçeği söyleyeceğimi anlatmıştım. Yani bunların derdi şunu kabul etti bunu kabul etti deyip beni yaptıkları tüm şerefsizliklere razı göstermek. Ben ölene kadar bu yolda yürüyeceğim. Asla kabul etmeyeceğim birkaç dolandırıcı yankesici aynasızın zevki için gençliğimin, özel hayatımın ve meslek hayatımın elinden gitmiş olmasını. Bana tek kuruş kaybettirmiş olan her aynasınızın anasını avradını yedi sülâlesini ve bunlara destek veren savcılarının gelmişini geçmişini…… Bu savcıları Cumhuriyet savcısı olarak adlandırmıyorum çünkü onlar kanunlara uyarak ve görevleri gereği verilen yetkiler sınırları içinde kalarak işlemediler bu suçları. Onlar olsa olsa sulukule savcısıdır ya da olsa olsa polislerin babasıdır. Ama onlar cumhuriyet savcısı değil. Babanın savcı, babanın piçinin görevini kötüye kullanan polis, polisin sevgilisi görevini kötüye kullanan devlet memuru fahişe psikiyatri uzmanı olduğu bir aile tüm İstanbul’da rahat ve kaygısızca suç işliyor. ************************************************************* 1 Mart 2013 Cuma Bugün Enerji Kimlik Belgesi kursunu başarıyla tamamlamış olduğumu öğrendim. Ortam güzeldi, eğitimli kişilerle bir arada olmak güzel bir şey, zevkliydi kurs. Sapık komşular gece gündüz taciz etti, laf attı. Evde çalışamadım, 59 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER kursta bir iki saat notları inceledim ve sınavı geçtim. Herkese tavsiye ederim İMO İstanbul’un EKB kursunu. Eğer o kursa giderseniz benden farklı olarak göremeyeceğiniz iki şey var: Müthiş güzel bir şey ve müthiş ihtiyar, geri zekâlı, çirkin bir şey. ************************************************************** 25 Şubat 2013 Pazartesi Sene 2009, tımarhanedeki kontrollerden birine gittim yine. Tehtid ve şantajla kontrole çağırıyordular. Bana saldırıp öldüresiye döven çete sağ ayağımı sakatlamıştı, 2009 yazındaki ilk duruşmada çok kilo almıştım ve formdan düşmüştüm doğru dürüst yürüyüp gezemediğim için. Birkaç ay içinde toparladım dış görünüşümü. Param yoktu, ucuz ama şık giyiniyordum, kıyafetlerim sade ama güzeldi. Kontrole gittiğimde beni Uzman Doktor Neşe Üstün ve asistanı muayene etti. Dış görünüşüme şöyle bir bakıp benimle alay etemeye, “30 yaşına kadar üniversite okunur mu” deyip dalga geçmeye başladı asistan. Okuldan mezun olamamamın nedeni şerefsiz asistan ve uzman doktor itlerin beni sürekli sınav zamanlarında tımarhaneye kapatması veya ağır ilâç yazması idi ve bunu onlara söyledim. Asistan ve uzman doktor çok iğrenç görünüyordu, kıyafetleri sanki pazardan alınmış ve eskimiş, iğrenç görünüyordu. Onları başka yerde görseniz doktor olduklarına inanmazdınız. Bana düşmanca davranmalarının nedeninin kendi dış görünüşlerinden kaynaklandığını söyledim. Onlar düzgün dış görünüşe sahip hastalardan nefret ediyordu, hastaneye gelip de düzgün görünüşe sahip olan hasta hiç ama hiç yoktu. Tüm hastaları işsizlik, işsizlikten kaynaklanan fakirlik ve buna bağlı kötü beslenme nedeniyle ortalamanın altında bir görünüşe sahipti ve beni zaten 10 yıldan fazla zorla ve işkence yıpratmıştılar, sağlıklı ve şık görünmem onların işine gelmiyordu. İlâç dozunu ağırlaştırıp bir iki ay sonra tekrar tehtidle kontrole gelmemi istediler. Kontrole gittiğimde sıra bana geldiğinde doktor Çiğdem Küçükali hazır bekliyordu, beni olması gereken poliklinikte muayene etmedi.Yan taraftaki polikliniğe aldı ve diğer bayan doktor arkadaşı ile birlikte sorgulamaya başladı. Tüm hayatımla, özellikle de cinsel hayatımla ilgili bir ton soru sordu. Ülkücülerin beni nasıl oraya getirdiklerini, olayın nasıl başladığını ve hastanenin hayatımını nasıl elimden aldığını bir daha anlattım onlara. Açıkça söyledim savcının ve sanık polislerin poposunu yalamak için gençliğimin en önemli yıllarını elimden aldıklarını. Bu ülkede şerefsiz ülkücü polis denilen bir aşağılık sürü var ki bu sürü köpek gibi saldırıp istediği zaman namusuna leke sürüyor, istediği zaman tüm paranı batırıyor, istediği zaman işkence yapıyor, istediği zaman sağlığını elinden alıyor. Her zamanki gibi baştan anlattım tüm olayları ve başhekimlerinin de ülkücü olduğunu, bu nedenle kanundan ve polisten korkmadan hastanede çok kolay işkence yaptıklarını, istedikleri kişiyi kaçırıp hastaneye kanunsuz bir şekilde kapattıklarını anlattım. Benim gençliğimi elimden alan tüm doktorların anasına avradına sövdüm. Doktor Çiğdem Küçükali bu doktorların anasına küfür etmemi cinsel isteğe bağlamak için bir ton cinsellik sorusu sordu. Pozisyonlar ve penisimle ilgili bir ton saçmalık sordu bana. (O sırada birkaç yıl önce özel psikoloğumun neleri çekeci bulduğumu sorması ve bir sonraki seanslardan birinde fileli çorap ve mini etek giyip gelmesini, seans sırasında durup dururken yüzüme bakıp “burada yaparsak bağırırım” diye konuştuğunu hatırladım. Bunu psikolojik bir test olarak algılamamıştım çünkü kadın benim zevkime uygun giyinip de gelmişti). Beni ömür boyu serbest bırakmayacakları belli idi. Her şeyi yüzlerine söyledim. Konunun kapanmasını istemedim. Çiğdem Küçükali’nin e-mail adresini de bulup hastane dışında onunla konuşabilmek için iletişim kurmaya çalıştım. Çünkü o MHP işkence merkezinden kurtuluş yoktu. Dışarıda konuşup hayatımı kurtarmak için bir yol aradım. Başhekim yardımcısının kürt köfteci akrabası zaten yıllardır bana düşmandı, bu e-posta olayını öğrenince hastaneye iletti ve 2010 yılında bu e-posta olayını bahane edip hastaneye kapattılar. Çiğdem Küçükali ile anlaşıp başhekimin dosyama yazı yazıp benim özgürlüğümü elimden almalarını sağladılar. Beni 7 gün içeride psikopatların arasında tutarak beni ömür boyu savunmasız bırakacak bir iftira attılar. Bu teşhise dayanarak beni dolandırmaya çalışanlar yıllarca tehtid, şantaj, hırsızlık, haraç talebi, ırza ve namusa saldırı, aşağılama ve hakaret gibi eylemlerde bulunarak beni kışkırttılar. Bu yollarla bana ettirdikleri birkaç küfürü ve beni soktukları sinirli halleri bahane ederek ömür boyu tımarhaneye kapatma, hukuki kimliğimi elimden alma, meslek hayatımı ve mesleki ehliyetimi elimden alacak tımarhane teşhisi koydurmak, tehlikeli deli teşhisi koydurmak ve özgürlüğümü elimden almak gibi tehtidler savurdular, özel hayatıma müdahale ederek şantajlar yaptılar. Tehtid veya küfürden şikâyetçi olanlar varsa hayatıma hiç girmeseydiler. Ben sadece sevdiğim kişilerle iletişim içindeyim, zorla hayatıma girip tüm haklarıma tecavüz edenler bir hak talep edemezler. Bir diğer önemli nokta da şu ki öğrenci olduğum yıllarda beni derslerimden ve üniversite eğitimimden ayırmak için sürekli olarak vasıfsız işlerde (hamallık,..v.b.) çalışmaya zorlayanlar bugün tam tersini yapıyorlar, benim mühendis olarak çalışmamı engellemeye çalışıyorlar. “Tembellik yapıyor, çalışmıyor” diye bir iftirayı ders çalışmamı ve sınavları geçmemi engellemek için kullandılar. Mühendis olunca da “hasta olduğumu ve çalışmamam gerektiğini” söylemeye başladılar. 60 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Aslında olay basit. Devletin savcısını şikâyet ettiğim için tımarhaneye kapatıp susturmaya çalıştılar, tımarhaneyi şikâyet ettiğim için özgürlüğümü elimden aldılar, ailemle anlaşarak (veya ailemi tehtid ederek) benim tüm hayatımı baskı ve kontrol altında tuttular. Ne iş bulabildim, ne de eğitim görebildim doğru dürüst. Ne param var ne de kariyerim. Ve bunların suçlusu Türkiye Cumhuriyeti devleti değil. Bunu suçlusu devletin değişik kurumlarında görev alan ve bu görevleri kötüye kullanan şerefsiz devlet memuru çeteleridir. Hangi devlet kurumu veya dairesinde işim olsa memur çeteleri çılgınca ve şerefsizce vuruyor. Çünkü ben Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde kurulan devlete, yani memur saltanatına karşıyım. En başından beri asla siyasetle uğraşmak veya bir davanın adamı olmak gibi bir hedefim yoktu, ben var olmak ve ölürsem boşu boşuna ölmemek için kendi savaşımı verdim. Yorgun düşüp yere yığılıncaya kadar yürümeye devam edeceğim. *************************************************************** 21 Şubat 2013 Perşembe Bugünkü yazıyı yazmamın nedenlerden biri belki de annemin işsizliğimin tam 20. gününde yine sataşmaya ve bahaneler uydurup huzurumu bozmaya başlamasıdır. Beni işsiz bırakıp annemin üzerimdeki gücünü şantaj malzemesi olarak kullanan, benim söylediklerimi değil de sadece annemin söylediklerini dikkate alan ve beni onun kölesin durumuna düşürüp açıkça ve isteyerek yıpratan hastane senede üç aydan fazla çalışmamı engeliyordu, girdiğim işlerde “hastanenin gücünü gösteriyoruz” mantığı ile sorunlar çıkaran çalışanlar oluyordu. Evden ayrılmam hanlinde sokakta kalacağım, yine işkenceci piç MHP tımarhanesinin eline düşecektim. Evde kalırsam da annem bana bakan ve bu yaşıma kadar para veren kadın olacaktı. Senelerce birkaç ekmek parası kadar para verip, bir işe girmemi ve okulumu bitirmemi engellediler. Annem ve köylü çingene akrabaları bana sürekli karışıp, yıpratıp iftira attılar. Bir zamanlar üstündeki kıyafetler dilenciler ile aynı olan annemin sülâlesini zengin ettiler. Tüm MHP torpilleri onlar için çalıştı. Bu nedenle annem tüm sülâlesi ile birlikte vuruyordu bana, hastane de bunun devamı için sürekli olarak eğitimime zarar veriyordu, okul bitmiyordu, işe giremiyordum, binbir tehtid ve işkence ile 20 yıllık çürümüş mobilyaların olduğu bir odada hapis yaşıyordum. Üzerimde doğru dürüst kıyafet yoktu, arkadaşlarım yoktu maddi durumum yüzünden. Bir okul arkadaşım büyüklük gösterip birkaç defa görüştü benimle, onun dışında benim hayatım tam bir cehennem idi. Şimdi yine o günlere dönüyoruz. Bu günlerde eğitim gördüğüm için iş aramıyorum ama annem yine ekonomik gücü elinde tutuyor, kavga çıkarmak ve sapıkça saldırmak için yine dilini ve dişlerini sivriltti. Birkaç güne kalmaz yine fırtınalar, kavgalar çıkarır. 25 Aralık 2011 tarihinde hastaneyi dava edeceğimi söylediğim günden itibaren çok şey değişti. Meselâ ondan sonraki kontrolde Uzman Doktor Neşe Üstün ile görüşüp tekrar ve tekrar (yıllardır her şeyi söylüyordum yüzlerine) anlattıktan sonra annem ve babam biraz daha uslu durmaya ve beni acınacak bir standartta yaşamaya zorlamamaya başladılar. Onun yerine yan binalardaki bir iki şerefsiz komşuyu ayarladılar. Annem ve babam zavallı, fakir, ihtiyar tavırlarına başladı, onların yerine kiraladıkları komşular benim uyumamı ve ders çalışmamı 14 ay boyunca engellediler. Bazen açık bir şekilde tehtid ettiler, bazen eşyaları vurdular, bazen duvara vurdular, bazen de eski patronlarım, ülkü ocakları veya nurcular adına bana saldırdıklarını söylediler. Bu ülkede böyle üçkâğıtçı çingene yankesici polisler varken ve bu yankesici polisler şikâyet trafiğini ceplerini dolduracak şekilde yönetirken birinin güvende kalması imkânsız. Polis istediği şikâyeti ele alır istemediğini almaz, paralı bir kıro karakolda özel ve önemli bir müşteri tavırları ile sizi nezarete kapattırabilir, sizin hakkınızda yalan rapor hazırlatabilir, hatta işkece yaptırabilir. Yani parayı basan polise her istediğini yaptırır. Tabi ki MHP selâmı ile gelirseniz polis için çingene kabilesinin oluşturduğu aileden birisiniz, polisin başını üstünde yeriniz var. Özet olarak böyle polis varken emniyete gitmek zordu, imkânsızdı. Bana çeneleriyle işkence yaptılar bir iki sene boyunca, uyumak ve sağlıklı kalmak zor idi. Sonuç itibariyle birkaç maganda kıro komşunun işkencesi ile yıpranmış görünmemi, tımarhanedeki şerefsizlikleri ve bana yapılan kimyasal işkencenin gizlenmesini, ispatlanamaz hale gelmesini istediler. Bu uykusuz ve yorgun bırakma işlerine bir de son işimde şantiye şefi, müdür ve metreslerinin tüm çalışanları kışkırtması, beni yorgunluktan öldürecek şekilde aylarca çalıştırmasını da eklersek “hastaneye savunma hazırladık” palavrası ortaya çıkıyor. Yani kıskaca alıyorlar, “istediğimiz zaman seni kaçırıp kapattırırız hastaneye, mesleğini elinden alacağız, tehlikeli deli iftirası atıp ömür boyu özgürlüğünü elinden alacağız…. ” gibi şantajlar ve baskı ile istediklerini imzalatmaya çalışan, yorgunluktan öldürüp bedenim çökerten dolandırıcılar “çok asil bir sözde görev” olan hastaneyi temize çıkarma, devletin namusunu kurtarma palavrasını atıyorlar. Böylece hastanedeki çalışanların işkence ve adam yaralama, adam kaçırma ve gasp gibi suçların tazminatını ödemelerini engellemiş oluyorlar, başıma gelen her şeyin kiraladıkları birkaç aç köpek ve fahişenin eseri olarak gösteriyorlar. Böyle dolandırıcı memurları, çingene yankesici gibi evrak oyunu oynayıp davaların kaderini değişteren üçkâğıtçı polisleri düşünüyorum da tüm dünyaya adalet dağıtacağız palavrası midemi bulandırıyor. Bu hırsız, yankesici, tecavüzcü, sarkıntıcı, rüşvetçi, işkenceci sürüsünün emrine daha çok insan girsin diye dünyaya saldırmayı, başka ülkeleri ele geçirmeyi hedefleyen bir politikaya destek vermemi beklemesin hiç kimse. Ben sadece ve sadece misak-ı milli sınırları içinde olan ve Atatürk’ün belirtmiş olan toprakları 61 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER istiyorum. Ama tüm dünyayı ele geçirip (aklı olan buna güler, değil dünyayı ele geçirmek, ülke sınırını bile vize almadan geçmek mümkün değil…) bu çingene yankesici devlet memuru sürüsüne vermek nedir, bir tür şaka mı? Şu an durum pek parlak görünmese de bazı şeyleri ortaya koymuş olmanın mutluluğunu ve rahatılığını yaşıyorum. Herkes gördü ki Türkiye Cumhuriyeti’nde bir memur saltanatı var. İsteyen memur istediği vatandaşa iftira atıyor ve hakaret savuruyor. MHP tabanı da bu işkenceci hırsız yankesici çingene memur takımının fedailiğini yapıyor. MHP dediğimiz zaten kamu çalışanlarının yakınları ve kamudaki taşeron firmalarda çalışanların yakınlarıdır. Hepsinin derdi memur maaşları ve rahatça suç işleme ayrıcalığıdır. Birkaç fakir işkence görünce tüm dünyanın Türk olacağına inanan veya Avrupa’yı ele geçireceğimizi sanan sapık zihniyetli şempanzelerin kafa tasının içine edeyim. Tam aksine dünya çekinir, korkar ve tiksinir bizden böyle haksızlıklar olduğu sürece. 25 Aralık 2011 tarihinde CHP belediye meclis üyesi patronumun isteği üzerine akıl hastanesindeki doktor benim ömür boyu tedavi göreceğimi söyledi ve işsiz, parasız, yeşil kart ile yaşayacağımı söyledi. Yani ömür boyu aç kalacağına kürtçü chp’ci patronun verdiği üç kuruşa razı ol demek istedi ve o pekaka piçinin söylediği şeyleri aynı şekilde tekrarladı. Bunun üzerine doktora yetkiyi verenlere sövdüm ve o bayan doktora 6-7 şekilde o..pu dedim. Türk vatandaşlığından çıkmayı bile kabul ettiğimi söyledim çünkü üç beş şerefsiz tamamen keyfi olarak vatandaşlık haklarımı elimden almaya kalktı. Bana hiç bir hak tanımayan devletin vatandaşı olmam söz konusu değil. Bunu üzerine doktor beni baştan çıkarmaya, cinsel sorular sormaya ve sempatimi kazanmaya çalıştı. Espiri ve duygu sömürüsü yaptı, bana sarktığı için kızdım. Onunla yatmayacağımı ama isterse masanın üzerine yatmasını, ona sandalyenin ayağını sokacağımı söyledim. Her şeye rağmen orada kapattı konuyu ve bir dahaki kontrolü beklediler. Ondan sonraki kontrolde olayın suçlularından Uzman Dr. Neşe Üstün hemen 5 dakikada tamam deyip göndermeye çalıştı ama ben beni ömür esaretle tehtid ettikleri için konuyu açtım. Beni çok uzun sorguladıktan sonra hassas olduğum noktaları belirledi ve o noktalara uygun şekilde saldırdı. Beni küfür ettirdi. 14 sene işkence gördükten sonra bana “sen kendini devlet için feda eden insansın” şeklinde konuştu. Bu durumda kim olsa küfür eder. Birkaç memur p..çinin suçlarını örtpas etmek, birkaç torpilli resmi p..ç ceza almasın diye benim hayatımı harcamak devlete hizmet etmek değildir. Rüşvetçi ve işkenceci p..ç memur çetelerine hizmet etmektir. Bu nedenle açıkça herşeyi tekrar ve tekrar anlattım kadına. O şeyleri zaten 14 senedir açıkça söylüyordum yüzlerine. Ama benim sağlığımı yine bozacaklarını, keyfi olarak ilâç yazdılarını ve metabolizmamı yıprattıklarını tekrar açık bir şekilde ortaya koydular ve İstanbul’da polisin üç kuruşluk yan kesici ve işkenceci olduğunu bildiğim için çaresiz gösterdi beni. Bu olayları savcısından jandarmasından, emniyetinden valiliğine kadar herkes biliyor. Ama tek bildikleri var, bu vatandaş yüzlerce suçlu memura karşı duramaz, kurtlamaz. İstedikleri gibi adamı alıp götüren, kanun tanımayan, kendi anayasasını saymayan bir yerel yönetim ve güvenlik birimi var İstanbul’da. O günden sonraki kontrollere solcu doktorlar denk geldi. Sadece bir tane doktor iyi kalpli milliyetçiyi oynadı, diğerleri solcu görünümünde eziyet etti. Bunun nedeni “üniversite,hastane ve karakolda, her yerde suçluların ülkücü olması ve ülkücülerin keyfi bir şekilde hayatımın ırzına geçmiş olduğunu” söylememdir. Birden bir solcu baskı ve iyi kalpli milliyetçi doktor çıktı karşıma. Analarını sevsinler. Yani sürekli kışkırtma, baskı, hakaret ve alay ile beni kışkırtıp, strese sokup yıprattılar. İş hayatımda da rahat bırakmadılar. Her gittiğim iş yerinde kavga çıkardılar. İtiraz edince KCK gibi hareket eden yöneticiler bana açıkça yalan söyleyen deli muamelesi yaptı. Kılıçdaroğlu KCK’sı istanbulun her yerine yerleşmiş. Başka terörist örgüte gerek yok. Her yerde karşınıza çıkıyorlar. Yani hastaneyi kurtarıyoruz, devletin adını temize çıkarıyor gibi uyduruk palavralarla ile bir sürü suçlu memurun ceza almasını, hapise girmesini ve tazmina ödemesini engellediler. Bu tazminat sıradan vatandaşın cebinden değil, suçlu ve işkenceci itlerin cebinden çıkacak. Neden şerefsizleri zengin ediyorsunuz. Daha çok cesaret kazanıp bir gün sizin çocuklarınızın hayatını da becersinler diye mi? ****************************************************************** ****************************************************************** 16 Şubat 2013 Cumartesi 62 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER *************************************************************************** 14 Şubat 2013 Perşembe • • • • • Genel bir durum değerlendirmesi yapacak olursak: 1. Adam yaralama davası açmıştım ancak şikâyet dilekçesini vermiş olduğum Kasım 2008′den beri devam eden bu dava bir türlü sonuçlanmadı. Avukatımdan vekâletimi almayacağım, görevine devam edecek. İmzalattığı sözleşmede beni koruyan tek madde yoktu, tüm maddeler sadece sadece avukatın yararına idi. Avukatla sözleşme imzalarken dikkati olunuz. Dava 2008′den beri sonuçlanmadı, oysa kanıt ve olaylar ortadaydı. Hukukçu olmasam da bir dava için çok uzun ve beni yıpratan bir süre olduğunu anlamamam mümkün değil. Son duruşma Nisan’da görünüyor ama bundan sonraki davalarda tercihim başka avukatlardan yana olacak. Ulusal görüşe bağlı olan ve CHP üyesi veya destekçisi olmayan bir avukat arıyorum gerektiği zaman ücreti karşılığında danışmak için. 2. Bugün sevgililer günü… Bu yaşıma kadar hiç sevgiler günü kutlamadım… Çünkü hiç sevgilim olmadı… Sevgilim olsaydı senenin bir günü değil, her gün bayram olacaktı…Parası olmayan adam sevilmez, belli yaştan sonra para da fayda etmez…. 3. ASELSAN’ı aradığımda bir tane tespitimi söylemiştim ve ülke güvenliği için tehtid unsuru olan bir bilgi verdiğimi, bu bilgiyi değerlendirip üzerinde çalışacaklarını söylediler. Ama daha önce bulduğum iki adet yöntem daha var, onlara anlatmadan orijinal veya önemli olup olmadıklarını bilemem. Ama önemli olsun veya olmasın anlatmamaya karar verdim çünkü bilgiyi aldılar ama beni hiç önemsemediklerini anladım. Oturup kafayı patlatıp, günlerce kafa yorup onlar için angarya çalışamam. Onlar zaten bu konunun uzmanı ve bunun için maaş alıyorlar. Kendi mesleğime yöneleceğim. Elimdeki iki yöntemden birinde sızıntı olmuştu, biri biliyor. Ama diğeri var ya, ortalığı toz duman eder. ASELSAN’a bilgi vermek beni daha saygın ya da daha az borcu olan biri yapmadı. Bu bilgiyi taşımak heyecan verici. Sır saklamanın zevkini ve eğlencesini, adrenalini hissetmek için bu sır bende kalacak. Amacım para koparmak ya da açık artırmaya çıkarmak değil. Şantaj veya tehtid de savurmuyorum, blöf de yapmıyorum. Beni sürekli zekâ oyunları ve böyle saçmalıklarla eğlenmeye zorlayanlar utansın. Oysa ben fani zevkleri olan fani bir insanım. Bana bin bir dert yaratanlar hiç ilgilenmediğim ve kafa yormak istemediğim konuları düşünmeye zorladılar. Herkes gibi işe gidip gelmek istiyorum. Düzgün bir maaş ve birkaç çocuk. 4. 12 Şubat Salı günü Sta4CAD kursuna başladım. 22-23-24 Şubat tarihlerinde de Enerji Kimlik Belgesi kursum var….. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 11 Şubat 2013 Pazartesi 63 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Sabah saatlerinde ASELSAN’ı aradım. Resmi sitesine girip iletişim bilgilerindeki telefon numarasını çevirdim ve şaşırdım. Beni ilgili birime bağladılar. Bir tespitimi anlattım. Terörist saldırılarda kullanılabilecek bir açık yakaladığımı söyledim. İlgili birim görevlisi bana daha önce kayıtlarında böyle bir “tehtid” olmadığını ve üzerinde çalışmaları gerekeceğini söylediler. Yani bugün mutluyum çünkü benim bulduğum şeylere “tehtid” denildiğini öğrenmiş oldum ve ASELSAN beni adam yerine koydu, sorun çıkarmadı. İstikrarlı bir şekilde devam ederseler, yani bir yamuk yapmazsalar o “tehtid” dedikleri şeyin Allah’ı olan iki tane yöntem daha öğreteceğim onlara. Beni dikkate alıp konuştukları için saygılarımı ve minnetimi sunuyorum. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 9 Şubat 2013 Cumartesi Windows 8 çıkalı çok oldu ama hiç kimse acele etmiyor satın almak için. Bence imkânı olan herkes denesin. Windows 8 kullanmak inanılmaz derecede zevkli bir şey. Bence herkesin acilen yapması gereken en önemli şeylerden bazıları şöyle: • • • Windows 8 satın alıp hemen kurmak…. “Türk Yurdu Anadolu” ve “İstilâ” kitaplarını okumak…. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk 6 maddesini okumak….Bu ülkede hiç kimse padişah değil…. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-**-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 27 Ocak 2013 Eylül ayında evli bir kadının etrafındaki birkaç önemli erkekle olan abartılı derecede samimi hallerini görmüştüm. “Bundan kurtulup rahat edelim” diye konuşan kadın bana üç dört ay boyunca çok fazla sorun çıkarmıştı, bana hayatı zehir etmişti. Daha önce sorun yaşadığım ahlâksız bir kadının çıkardığı sorunları facebook profilimden okumuş ve kendisi de aynı şekilde rezil olacak diye korkmuş. Fedaisi olan birkaç sapık yüzünden zor günler geçirmiştim ve kişiliğim, mesleki bilgim hakkında haksız ve kötü niyetli yorumlar yapılmıştı. İlk işyerimdeki sorunları birkaç defa tekrarlayıp damga olarak vurmak isteyen bir grup iftiracı bana hayatı zehir etti, o kadar yıprattılar ki bir iki haftalığına iş göremez hale geldim. Eski dönemlerde yaşadığım sorunların aynen tekrar edilmesi nedeniyle internet ortamında olayı anlattım ve beni anlayacak kültüre, inanca sahip insanlara seslenmeye çalıştım. 3 Ocak 2013′de iftira ve sataşmaların dozu artınca bunu bu haber sayfamda yazdım. Üç gün sonra bir internet sitesine üye olup, o internet sitesinde bayan üyelere mesajlar atarak içinde bulunduğum durumu anlattım. Böylece Ankara, İzmir, Antalya, Tekirdağ, Adana ve İstanbul gibi kentlerde olayın öğrenilmesini sağladım. Bu şehirlere önümüzdeki 2-3 sene içinde gitmem imkânsız olduğu gibi bu şehirlerdeki üyelerle yüzyüze görüşmem imkânsız görünüyordu. Ama 3-4 aydır bana kan kusturan zampara ve jigolo çetesi bu internet sitesi aboneliğimi bahane ederek çok namuslu ve duyarlı insan ayakları 64 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER yapmaya başladı. Sapık gibi iftira atan, hakaret eden ve tehtid edenler birden namsulu ve temiz insan rolü yapmaya başladılar. Konuşmaları çok değişti. Yesinler delikanlı diye geçinen üç dört erkekli metresleri. “Bana karşı derin duygular besliyorsun” diyen o ortalık malına demiştim ki “Sen buranın o..pusu musun? Seni hem ahlâk masasına hem de dolandırıclık masasına veririm.” diye. O günden beri kuduz köpek gibi saldırıyor ama arkasında bu kadar çok …. olduğunu bilmiyordum. Kapı kapı, daha doğrusu erkek erkek gezip 40 yaş üstü zamparalara ne kadar namuslu ve özel olduğunu anlatmasını, kendisine reklâm yapmasını komik buluyordum. Orta okul mezunu olmasına rağmen müdür gelirine sahip olan bu “delikanlı karı” internet sitesini öğrenince, zaten hiç kimseden gizlemiyorum, b..unda boncuk bulduğunu sandı. Hemen vurdu. Etrafındaki dalkavuklar da delirdi. Sözkonusu internet sitesinde randevu ve yazışmalar gizli şekilde, kimlik açıklanmadan yapılıyordu. Yani site kuralları gereği hiç kimse kim olduğunuzu bilmiyordu. Rumuz falan kullanılıyordu. Ben ise kimliğimi gizlemedim. Facebook profilimin adresini bile verdim. Herkes rahatça tüm bilgilerime ulaştı. Türkiye’nin en büyük şehirleri açıkça üyeliğimi ve onlarca fotoğrafımı gördü. Yani gizli kapaklı bir şey yapmadığım gibi yakalanmış adam muamelesi görmem bana komik geliyor. Merak eden varsa açıkça sorsun açıklayayım. Ama herkes de benden hesap sormaya kalkışmasın, havasını alır. Bana şantaj yapmak için “sana damgayı vururuz” diye konuşan “delikanlı ortalık malı” abonesi de cevabını alır. Zinacıların başı ve en önemlisi olan bu uyanık gelsin de vursun damgayı, bekliyorum. Her ortamda cevabını alır. Bana zarf atıp binlerce lira kaybettiren, zinacı karıyla birlik olup bana hayatı zehir eden bu şahıs gerektiği yerde gerektiği gibi bir cevap alacak benden. Beni tehtid edip kazıklayacağına karısına nasıl hesap vereceğini düşünsün zampara. Üç aydır şantaj malzemesi arayan, ispatlanamaz sanıp eziyet eden “deli kanlı karı” aboneleri başarılı olduklarını sandılar. Hatta kendi iğrençliklerini gizlemek için aralarına şirinler ve gençler katıp temiz insan görüntüsü yaratmaya çalıştılar. Ama elbette vardır polisin veya savcılığın kayıtlarında birkaç tacizci, ifitaracı kabadayının kayıtları. Bunlar acemiye benzemiyor, bir soruşturma yapılırsa ortaya çıkar ne oldukları. Şu an çok önemli bir şirkette çalışıyorum. Şirket sahibi ve yönetcilierin bu konuyla hiç bir alâkası yok. Firmanın kurumsal kimliğine ve imajına saygım var. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 18 Ocak 2013 Cuma İnşaat mühendisi olarak çalıştığım ilk işyerinde patronlar siyasi ve cemaatçi oldukları için bana baskı ile bir sürü proje çizdirip hakkımı vermemiştiler. Projeleri imzalamama da izin vermemeiştiler. Onların agresif davranışları ve hakaretleri sonucunda hem CHP ilçe yönetimi, hem de Süleymancılar cemaati ile başım belâya girdi. Onları maddi çıkarlar bir araya getirmişti. Israrla projeleri çizdiğimi söylemem atılan sahte imzları ortaya çıkarıyordu. Suçları ortaya çıkmasın diye tehtid ve hakaret savurdular. Daha önce de bir kürt çetesinin saldırısına uğradığım ve sanıkları dava ettiğim için kürtlerin şiddete dayalı baskısına karşı çıkmış oldum. Kürt kültüründe şiddet uygulayarak üstünlük sağlamak, aşiretler ve gruplar halinde baskı uygulamak olduğu için kürtlerin en çok değer verdikleri güce, yani şiddet ve baskıya karşı çıkmıştım. Tanımadım bir sürü kürt davacı olduğum için nefret etti benden ve bol bol taciz edildim. Sözlü olarak rahatsız edildim bir çok yerde. Her gittiğim kürt işyerinde duyduğum laflar için birini tutuklatsaydım nezarette yer kalmayacaktı. Israrla beni cezalandırdıklarını söyleyen sözkonusu gruplar çareyi beni işgöremez gösterip aç bırakmak için malûlen emekli etmekte buldu. Önce bir sürü maganda ve ahlâksız kadının baskı ve hakaretlerine maruz kaldım. Daha sonra da şantaj ve iftira yüzünden büyük baskı altında kaldım. Baskı ve iftiranın şiddetini çok artırarak beni küfür ettirdiler. O aynı küfürleri mahkemde de onaylayarak altına imzamı atmaya hazırım. Beş para etmeyen adamlara saygı gösterip, sırf yaşları büyük diye saydığım uyanıkların ne kadar terbiyesiz ve seviyesiz olduğunu anladım. Tüm kıro aleminin derdi beni beş parasız bırakmak. Neden mi? Çünkü korkmadan ısrarla karşı çıktım kürt şiddet ve baskısına karşı. Dövenleri dava ettim, tehtid edip hakkımı vermeyeni ihbar ettim, bana küfür edenin tüm kirli çarşaflarını ortaya çıkardım. Yani toplu bir kürt saldırısında uzun süre ayakta kaldım. Tabi ki doğru dürüst kürtler de var, ama bana saldırıp ezenler şerefsiz baboşlar ve dolandırıcılar. Onların altına yatan şerefsiz fahişelere saygım yok. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 16 Ocak 2013 Çarşamba Terör psikolojik savaştır, yüzlerce kişiyi öldürüp milyonları korkutmayı ve dize getirmeyi amaçlar ama milyonlar ile savaşmayı göze alamaz. Yani amacı korkutup korkaklardan istediğini almaktır. Bu günlerde 65 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER “uzlaşma” adı altında kürtlerin kürtlerle masaya oturup Türk milleti adına taviz vermesi var gündemde. Yani aslında kürtçülerle Türkler değil, değişik parti ve cemaatlerin içindeki kürtler uzlaşmak istiyor. Temsil ettikleri cemaat ve siyasi partilerin yönetimini ele geçirdikleri için uzlaşmayı Türk milleti adına yaptıklarını savunuyorlar. Terörün amacı korkutmak olduğu için “akan kanların” siyasetini yapan uzlaşmacılar daha çok korkutmak istiyor. Bu nedenle üç kadın terörist öldürüldü. Yarın Diyarbakır’da yapılacak terörist cenazelerinde tüm kürtçüler ve ülkede tüm terör örgütü sempatizanları gövde gösterisi yapacak. Aslında gövde gösterisi yapıp milletimizi korkutmak için “bahane” gerekiyordu. Bahaneyi kendileri yarattılar. Yarın cenazede korku salmayı, korkutmayı amaçlayan bir gövde gösterisi olacak. Yarın Türk milletini korkutma günüdür kürtçüler için. Provokasyona gelmeyin. Sadece takmayın, umursamayın. Havalarını alsınlar. Şiddete şiddetle cevap vermeyiniz, sadece gülüp eğlenin. Herhangi bir durumda güvenlik güçleri gerekeni yapacaktır. Yarın televizyonda sağa sola saldırıp taş atan yüzlerce kürt görürseniz umursamayın, kanalı değiştirip daha güzel bir şey seyredin. Ama korkuya kapılmayın. Değmez. Onların amacı bu zaten. Yarın Türk milletinin kürtçülere vereceği cevap şudur : İstediğiniz kadar kudurun, gösteri yapın, yakın, kırın dökün. Yarın herhangi bir gün bizim için. Yarın son otuz yıldır geçen günlerden herhangi biri gibi. İstediğiniz kadar korkutun. Uzlaşmıyoruz. Onlarca kişiyi öldürüp yüzbinlercesini korkutabilirsiniz ama milyonlarca Türkle savaşmayı göze alamazsınız. Yarın Türklerin provokasyona gelmemesini dilerim. Herkes işine gücüne devam etsin. Ödediğimiz vergileri unutmayınız, o vergilerin gittiği yerlerden biri de TSK. Eğer savaş isteyen varsa Türk askeri gerekli cevabı verir. Ben şahsen bugün bol bol kahve içip müzik dinlemeyi, yarın da işe gitmeyi, terör örgütü sempatizanı olan ve benim emrimde olan iş arkadaşımın karşısında çay ve kahve içmeye devam etmeyi plânlıyorum. Kürt sorunu kürtlerin devamlı sorun çıkarmasından ibarettir. Bu resmin üzerine tıklayınız. Link açılacaktır…… *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 16 Ocak 2013 Çarşamba Duyarlı bir insan olmamın nedeni belki de diğer insanlardan daha fazla şey görmemdir. Dikkatli ve gördüğünü değerlendirebilen biri olarak görüyorum kendimi. Gerçekten utanç verici bir durum dikkatimi çekti. Ucuz ve rezil siyaset yapan, muhafazakâr, toplumun büyük kısmı tarafından şeriat sempatizanı olarak görülen televizyon kanalları var. Annemin bir ayağı çukurda sayılır, o yüzden dine yöneldi son on senedir. O da çok seyrediyor bu yobaz zihniyetli kanalları, ben de hiç seyretmiyorum televizyonu artık. Ama salonda çay kahve içerken, dinlenirken şahit oldum birkaç televizyon dizisinin rezilliğine. Bu dizilerdeki tüm kötü kadınların başı açık ve çirkin. İyi kalpli kadın karakaterleri ise güzel ve tesettürlü. Aynı zamanda dizilerdeki kötü erkek karakterlerinin imajı Atatürk portrelerindeki imajlara benzetilmiş. Yani o dizilerde zalim ve kötü kalpli karakterlerin belli bir kısmı ya Atatürk’ün saç modeline, ya da bıyıklarının şekline ya da saç rengine sahip. Hatta saçın zayıf olan kısımları, anlın açık olan kısımları aynen Atamıza benzetilmiştir.Böyle iğrenç yayın yapan, ucuz yayın yapan, üç kuruşluk yankesici zihniyetine sahip televizyon kanallarını kınıyorum. Ayrıca dizilerdeki kötü adamlardan kurtulmanın yolu birkaç dua okumak olduğu için biraz saçma buluyorum bu propagandayı. Kötü adamlar Atatürk tarzında giyinip 66 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER görünüyor, kötü kadınlar tesettürsüz ve çirkin, kadınlar da erkekler de zalim ve hain, alçak bu dizilerde. Onlarla savaşan tesettürlü bayan karakterleri bebek surtalı, saf duygulara sahip, çok insancıl ve her zaman haksızlığa uğramış. Bu kadar seviyeli bir açıklama yaptım ama içimden ağzımı bırakıp başka bir yerimle gülmek geliyor bu televizyonlara. Cahil ve aptal insanlara hitap ediyorlar. İnsanların dini duygularını para kazanmak için sömürüyorlar. Evlerinde oturan ve çalışmayan kocaman popolu, şişmanlıktan ve çirkinlikten çökmüş, iğrenç görünüşlü kadınlar tesettür giydikleri için o dizileri seyredince rahatlıyorlar, kendilerini özel sanıyorlar. Anladık arkadaşım, çok namuslusun, benimle yatmayacaksın. Ama bir de beni düşün, çirkinsin, yalvarsan da yatmam seninle. O nedenle “ben çok özelim, namusluyum, sana vermem” muhabbeti yapma. Versen zaten ilk önce kocan koyacak popona tekmeyi. Hahhahaha….. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 12 Ocak 2013 Cumartesi Herkesin merakla izlediği bir kürt açılımı var bu günlerde. Bu açılıma ne zaman karar verildi. Şimdi mi? Hayır. Daha geçen sene karar verdiler. Tepkileri ölçmek için açıkladılar ve sanmayın ki orada vazgeçtiler. Pazarlıklar başladı kapalı kapılar arkasında. Konu tehlikeli bir konu olduğu için o tarihten beri ince plânlar yapıldı. Muhalefetin ve iktidarın, terörün ve cemaatlerin kürtleri örgütlü bir şekilde hazırlandı. “Uzlaşma” diye bir lâf dolaşmaya başladı ortada. Uzlaşmak için iki tarafın da taviz vermesi gerekiyormuş. Taviz vermeden uzlaşma mümkün değilmiş. Peki kim uzlaşıyor. CHP içindeki kürtçü yönetim Türk milleti adına tavizler vermeye hazır olduğunu ima edip teröristlerle anlaşacak, buna uzlaşma deniyor. Ey Yüce Allah’ım bunlar da kürt ve kürt melezleri değil mi? Yani kürt diye adlandırılan topluluğa kan bağı ile herhangi bir şekilde bağlı olanlar ve Türk kimliğine muhalefet edenler, kendilerini değişik etnik kökenlerden gören insanlar mı Türk milleti adına taviz verecek. Bu oyuna gelmeyelim. İktidar ve muhalefetteki kürtler kendileri oynayıp kendileri çalıyor. Yani kürtler, Türk milleti adına kürtlere taviz veriyor. Kürtler kendileri çalıp kendi oynuyor. CHP ve diğer partiler içindeki kürtçü yönetimlerin kendi kendilerine verdikleri tavizler beni bağlamaz. Terörün diğer adı, yani anlamı psikolojik savaştır. Yani terörün anlamı korku salmaktır. Teröristler herkesi öldürmüyor ama birkaç kişiyi öldürüp diğerlerinin korkmasını sağlıyor. Yani geniş çapta çalışan bir haraç çetesi olarak düşünebilirsiniz teröristleri. Siz korkup istediklerini verirseniz terör amacına ulaşır. Amacına ulaştıkça daha çok şey ister, vermezseniz daha çok terör olur. Bence mevcut durumun daha da kötüleşmesi teröre zafer kazandırmaktır, yani teröristlere istedikleri haracı (tavizi) vermektir. Uzlaşacağız diyenler de bir bakıma teröristtir çünkü onlar Türk milletinin sözcülüğünü yapmaya yeltenen kürtlerdir. Kılıçdaroğlu, Tanrıkulu gib kişilerin benim adıma örgütle uzlaşması komik. Kendi kendiyle uzlaşan, kendi çalıp oynayan bir kürtçülük var ortada. Tüm partilere girmiş olan kürtçü gruplar girdikleri partiler adına konuşuyorlar. Değişik partilerdeki kürtlerin bir araya gelip örgütle masaya oturması Türk milletini bağlamaz. Değişik siyasi görüşler, cemaatler ve tarikatlar içindeki kürtler “biz Türk milleti olarak uzlaşmak istiyoruz” diye bir yalan söylüyor. Aslında bunlar sadece değişik kürt çeşitleri. Türkler taviz vermiyor. Ayrıca savaş olmadan, savaşı kaybetmeden toprak verilmez, taviz verilmez. O uzlaşma da savaş sonunda olur. Yani iki taraf masaya oturup kayıplarını ve zaferlerini değerlendirdikten sonra toprak için pazarlık yapar. Kendi bayrağımız altında olan toprak için pazarlık yapanlar şerefsizdir. Bize ait olanı neden verelim. Eğer bir uzlaşma isteniyorsa demek ki bir savaş var. Eğer bir savaş varsa birçok kişi (ben dahil) savaşta olduğumuzu kavramış değil. Savaş varsa savaşalım sonra oturalım masaya. Ama Türkler savaşa başlarsa masaya tek kişi oturur, öteki taraf masaya oturamayacak hale gelir. ******************************************************************************** 25 Aralık 2011 Yıllarca sağlıklı teşhisi konulmuştu bana. Her zaman bir riskten söz ediliyordu ama bir hastalık yoktu ortada. Risk muhabbeti de geçmişte suç işleyerek bana iftira atan ve adam yaralama suçunu yanlış tedaviyi zorla uygulayarak işleyen bir kaç uzman doktorun iftirası idi. Kontrole gittiğimde beni muayene edecek doktor hazır bekliyordu. Daha içeri girmeden kendisi dışarı çıktı ve ben beklerken bana baktı. İçeri girdiğimde ömür boyu tedavi göreceğimi, yeşil kartla yaşayacağımı söyledi. Doğru dürüst iş bulmamı engellediklerini söyledim. O da siyasi güç sahibi rüşvet makinası ilk patronumun istediklerini söyledi. İnşaat mühendislerinin çok az para kazandığını söyledi. Patronum beni zorla ve nerdeyse karın tokluğuna çalıştırıyordu, onun projelerini bedava sayılacak paraya çizmem için adamlarına sürekli tehtid ettiriyordu, kendisi de tehtid ediyordu. Bana “başka iş 67 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER bulamayacak hasta” teşhisi koyup bedava çalıştırmak istediler. Doktora rüşvet aldığını ve davacı olacağımı söyleyince bağırdı ve çığlık attık. Öyle bağırdı ki beynimde bir damar koptu, birkaç dakika aklım karıştı. Bana adını söylemedi doktor ama dava etmeye kararlıydım. Ona birkaç değişik şekilde ahlâksız kadın dedim çünkü rüşvet yemişti ve şerefsizdi. Beni her zaman taciz eden görevli memur kadın da tehtid etmek için kapıyı açtı. Ben girmeden önce doktorları kışkırtıyordu, girince de kapıyı açıp tehtid ediyordu muayenehanelerden sorumlu memur. Beni yıllardır sapıkça tehtid ve taciz eden bir memurdu. Kapıyı hızla açıp içeri girip kendisini gösterip tehtid ettiğinde “Bu ka.tak uslu dursun yoksa onu savcılığa vereceğim” dedim, kapıyı kapatıp dışarı çıktı. Devletin onlara benim hak ve özgürlüklerimi kısıtlayacak keyfi gücü vermesinden olan rahatsızlığımı dile getirdim. Kendi suçlarını örtpas etmek için, yani yüz kızartıcı hareketlerini gizlemek için bana “vatan haini damgası” vurmaya kalkıştı doktor. Sonraki kontrollerde “anarşist” olup olmadığım soruldu. Burada suç işleyen ve üç kuruşluk şerefsiz olan birkaç görevli suçlu olamaz çünkü yalan bir kusursuz devlet imajı var. Devletin suçlu olduğu veya tazminat ödediği görünmedi bu güne kadar. İtiraz eden iftiraya uğruyor demek ki. Bir Türkçü olarak bayrağımı kirleten bu şahısların damarlarındaki kandan tiksiniyorum. O hastanede kontrole gitmeyi her zaman red ettim. Hasta haklarımı kullanmama izin verilmedi. Hasta haklarım gasp edildi. Memur çetelerinin üniformalı itleri her zaman kendi isteğim dışında, beni tutuklayarak o hastaneye götürdü çünkü çetelerin borusu o hastanede ötüyordu ve o hastaneden defalarca şikâyetçi olmuştum. Şu an madur olarak gösterilecek bir dolandırıcı arıyorlar. O dolandırıcının şikâyetini kullanarak bana zorla tedavi altında zarar verecekler, ömrümü kısaltan ilâç ve elektrik şoku tedavileri uygulayacaklar. Bana zarar vermeyi kahramanlık olarak gösterip çok sayıda şerefsizi kışkırttılar.Bunun için bana çok sayıda iftira atıp kendilerini haklı göstermeye, toplumun sempatisini kazanmaya ve işledikleri suçları haklı göstermeye çalıştılar. Yüzlerce memura karşı beş parasız bir vatandaş, heyecanlı bir olay. Ama bu bir ölüm kalım meselesi, var olma savaşı olduğu için kendimi savunmak için yapacağım her şey yasal. Saldıran herkes cevabını alacak. Kendimi korumak için yazılı hukuktan başka kural tanımayacağım. ====================================================================== 14 Eylül 2012 Askerlik görevimi barışta yapmayacağım için, seferde görev alacağım için ve uzun yıllar önce tedavi gördüğüm için hastaneye kontrole gidiyorum. Kontrole gittiğimde doktor çalışmadığımı söyleyip bana hasta teşhisi koymaya kalkıştı. Önlem amaçlı ilâçlar yazacağını söyledi. Var olmayan bir hastalığı önlemek ancak niyeti bozuk bir dolandırıcıya yakışır. Asistan olan bu doktor zekâsını ve başarılarını anlattı ama yeteneksiz değil, kötü niyetli idi. Kötü muamele ve tehtidler yüzünden 25 aralık 2011 tarihinde hastaneden davacı olmaya karar vermiştim ve bunu o tarihten itibaren devamlı dile getirmiştim. Bu doktorun sadist ve kabadayı hareketleri, tehtidleri sonucunda yüksek lisans programımı iptal ettim ve yüksek lisans sınavları ile ilgli çalışmalarımı 5 yıl askıya aldım. Dava etmemi engellemek için özel ve profesyonel hayatımın ırzına geçen, öğrencilik yıllarımda sınavlarımı batıran mesleki yönden şerefsiz doktorları kınıyorum. Maddi durumum uygun olduğu zaman onlardan davacı olmak istiyorum. Bu doktor da kapıdan girer girmez saldırdı, muayene etmeden iğne yazmaya kalkıştı. Bir teknikerden söz etti ve o teknikerin kim olduğunu söylemedi ama birine para karşılığı veya siyasi torpille kıyak yaptığı ve beni tehtid edip korkutmaya çalıştığı belliydi. Onun anasını avradını, yedi sülâlesini düz geçtim ama mahkemeye çıkamayacak kadar şerefsiz ve suçlu idi. Bu nedenle beni dava edemedi. Doktorlar her zaman aynı yolu izliyor. Bana hiç bir çıkışım olmadığını, istedikleri zaman keyfi olarak sağlığıma zarar verebileceklerini ve devletin bunu engellemeyeceğini gösteriyorlar. Hiç bir çıkışım olmadığını hissettirip kendilerine hakaret ettiriyorlar, tehtid ettiriyorlar ve sonra masum kurban gibi davranıyorlar. Bu güne kadar tek bir suç işlemedim ve tüm zararları tek bir mahkeme kararı olmadan verdiler. Beni kışkırtıp, baskı uygulayıp kendilerine küfür ettiriyorlar ve sonra haklıymış gibi davranıyorlar. Oysa hastanenin tüm işkenceci, sapık hastabakıcıları ve ülkücü özel güvenlikçileri onların emrinde. Yıllarca adam dövdüler gözümün önünde. Hatta sapık bir berberin bilerek ve isteyerek yüzüme ustura ile attığı çizik halâ duruyor. Her türlü pisliği yapan, istedikleri zamam bütün metabolizmamı bozan bu sapıklar elbette bir çift lâfı hak ediyorlar. ===================================================================== 15 Ekim 2012 Kontrole gittiğimde herhangi bir akıl sağlığı sorunum olmadığı teşhisi konuldu. Özel veya profesyonel hayatımı engelleyecek herhangi bir rahatsızlığım yokmuş. Yani tam anlamıyla sağlıklı bir birey olarak hayatıma devam edeceğim. Ancak ihtimaller ve risklerden söz edildi, 5 yıllık bir takip başlattılar. Yani 5 yıl boyunca kontrollere gideceğim. Sebebi 14 Eylül 2012 tarihinde bana iftira atan doktor. Hastane bir sağ bir sol vurup hasta olmasam 68 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER da kendi kontrolü ve baskısı altında bırakıyor, davacı olmamam için engeller yaratıyor. En sapıkça davranışları da cahil ve düşük zekâya sahip annemi etkileyip benim üzerimde baskı kurmaya çalışmalarıdır. Annemin aptalca müdahaleleri yüzünden kendisine saygımı kaybettim ve hayatımda hiç bir şeye karışmasına izin vermiyorum. Diğer yandan vergi kaçakçısı, sahteci, dolandırıcı eski patronlarımdan birini partisi CHP’ye şikâyet etmiştim ve işlediği suçlarla ilgili bir dosya vermiştim İstanbul il yönetimine. Ancak onlar kendi adamlarına ceza vermedi ve aksine ben aylarca yıpratıldım. En son olarak da bu iftira teşhis konuldu bana ve 5 sene sürüneceğim söylendi. Aslında 5 sene sonra da bir 5 sene daha ekleyip ömür boyu rahat bırakmıyor rüşvetçi kahpeler. Olay önce ülkücülerle başladı, sonra da CHP’nin bölücü terör örgütü sempatizanları ve ateistleri ile devam etti. CHP il ve ilçe yönetimleri aylarca uyuttu beni, olaya müdahale edeceklerini sandım. Oysa bir karalama kampanyası yürüttüler. ==================================================================== 16 Kasım 2012 14 Eylül 2012 tarihinde hastane kontrolünde kapıdan girer girmez saldıran şerefsiz CHP iti doktorun bana koyduğu ifitira teşhis sonucunda on yıl daha sürüneceğim ve bu on yıl sonra zaten ömrüm sona ermiş olacak. Yani hiç para kazanmadan emekli olacağım. Değersiz bir hayat yaşayacağım. O şerefsiz it bana sataşıp, kabadayılık yapıp beni kışkırttı, iftira attı ve Abizol diye rezil antipsikotik yazıp elektrik şoku tehtidi ile kullandırttı. O ilâcı bir ay kullandım ve o rezil ilâç bütün vücudumu yaktı, vücut ısım sürekli yüksekti. Cildim bozuldu, bütün vücudum yıprandı. Böyle şerefsizlerin böyle rezil ilâçlar yazma yetkisi varken ellerine bıçak alıp sokakta adam yaralamalarına gerek yok. Hem de tüm rüşvetçi ve siyasi üniformalı itler onların emrinde. Korkutmak mı istediler ne yaptılar bilmiyorum ama hastane girişinde ve çıkışında yol boyunca yakınımda yürüyen dev gibi üniformalı polisler gördüm. Şerefsiz rüşvetçi it düzeninin düşmanıyım. Şerefsiz it teşhisi koyarken bir teknikeri bahane etti ama teknikerin kim olduğunu bilmiyorum, söylemedi. Aklıma gelen seçenekleri söyleyeyim: 1. Beni karın tokluğuna ve tehtid ettirerek çalıştıran belediye meclis üyesi eski patronumum kardeşi senelerdir yasadışı mimarlık yapıyor. Yakında özel bir üniveristenin mimarlık bölümünden mezun oldu ya da olacak ama ömrü mimari projeler yaparak geçti. Sıradan ve değersiz, hatta hatalı projeler çizen bir dolandırıcı. Mimar olmadan proje firmasında mimarlık yapan biri. Eski patronlar tehtid ederken o daha efendi konuşuyordu, kelime oyunu ile iftira atıyordu. İyi polis kötü polis oyunu oynadılar, işten çıktığımda “seni silerim” diye bir tehtid savurdu. Karısı ruh ve akıl hastası olduğu için ve CHP’nin torpilleri onun emrinde olduğu için BRSHH’deki siyasi it doktorlara istediği her şeyi yaptırır. İftirayı atıp hayatımı elimden alan şerefsiz doktor da uzun saçlı bir solcuydu. Bölücü örgütün itlerine torpil yapanlar solcu değil, şerefsiz oğlu şerefsizdir. Belediye meclis üyesi CHP’li eski patronum verdiği rüşvetleri, yaptığı dolandırıcılıkları bir kabul eden bir red eden, sürekli topluma faydalı-burslar dağıtan adam imajı çizen bir dolandırıcı idi. Verdiği rüşvetlere ve rüşvetçilerle olan diyaloglara onlarla aynı masada çay içerek şahit olmuştum. Kendisi kürtçülük yaparak oy topluyordu ve Gazi Mahallesindeki bölücü oyları CHP’ye o veriyordu. Yani özünde TSK’ya iftiralar atan, dağdaki teröristler hakkında kardeşiymiş gibi konuşan bir şerefsiz idi. Rüşvetçilere, siyasi CHP torpillerine güvenerek beni tehtid etmişti. Şantaj için “Şikâyet edelim mi?” diyerek tehtid ediyordu, ben de ” Kim kimi şikâyet ediyor?” diye cevap vermiştim. Çünkü bunlar dolandırıcının allahı idi ama arkalarında rüşvetçinin tıpçısı da, polisi de, belediyecisi de, CHP’cisi de vardı. Yaptığım en büyük hata onunla ilgili tüm kanıtları ve bilgileri CHP il yönetimine vermekti. Böylece kendi mezarımı kazmış oldum. CHP kendi adamına disiplin cezası vermek yerine beni yer yüzünden sildi. Kürt solu üyelerinin dolandırıcılıklarını, rüşvetçilikleri hatta yemin ederim ki pezzevvenklirini gördüm. O yüzden bölücü örgütü bir terörist örgüt olarak değil, şerefsiz bir köpek sürüsü olarak görüyorum. Ulusal Parti’nin yayınlarında kürtlerin ortadoğunun çingenesi olarak bildirilmesini mantıklı buluyorum ama kürt solu gibi çingene dünyanın hiç bir yerinde yok. 2. Yukarıdaki patronun yanında çalışan fahişe tekniker. Patron dolandırcılık işlerinde muhabbeti ona kurduruyordu. Mühendislerle ve rüşvetçilerle diyaloğu kurmak için fahişe gibi davranan ve şirketten birkaç kişiyle yatan kürt alevisi bir fahişe. Önce bana yavşadı, midem bulandı ilişkiye girmedim. Onu istemediğimi anlayınca tehtid etmeye başladı. Onun emrinde ise şirket için çalışan bir sürü doladırıcı it vardı, lazından kürdüne kadar. Şirket adına tehtid edip sonra masum kız çocuğu taklitleri yapıyordu. 19 yaşındaydı ama Sultangazi’deki tüm fahişelerden çok fahişelik yapmıştı. Çok kısa boylu ve çok iğrenç görünüşlü biriydi ama 69 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER yaşı genç olduğu için patronlardan pornocu sapık olanlar eşlerini onunla aldatıyordu. Beni sürekli tehtid ettiği için benden birkaç sert uyarı almıştı. 3. Gittiğim özel dershanede AutoCAD öğretmeni ders sırasında sürekli kız öğrenciler ile ilgileniyordu, ders anlatırken 4-5 kızla flört ediyordu. Sınıftakileri “akıl hastanesinde yatmış” diyerek kışkırtıyordu. Açıkça duyuyordum söylediklerini ama fısıldayarak söylediği için bir şey yapamadım. Bütün sınıfta karaladı beni. Sonra sözde tavladığı birkaç kürt, laz v.b. kızla ders aralarında topluca dalga geçmeye başladılar. Curcunaya çevirdiler olayı. O teknikeri takmamıştım ama zamanla diğer öğrencilere verdiği program dosyalarını bana vermemeye ve derse girmediğim söyleyip yalanın büyüğünü söylemeye başladı. İşe gireceğim için sınav tarihini iki hafta ileriye attı ve çok iyi bildiğim AutoCAD sertifikasını alamadım. Parasını ödemiştim ve kurs başlamadan önce AutoCAD’i süper kullanıyordum ama dershane uluslararası Autodesk sertifikası veriyordu. Öğrenmek için değil, sertifika almak için gittim kursa ama o manyak bana eğitim sırasında kazık attı. Hem sınıfla birlikte eğlendi, deli muamelesi yaptı, hem de bir sürü iftira attı. Söylene söylene tehtid ediyordu. Mühendis olmam ve AutoCAD’in benim için çocuk oyuncağı olması ona fena koymuştu. İşe başladım ve onu dershaneye şikâyet ettim, sertifikayı başka öğretmenden almak istediğimi söyledim. Ama daha sonra birkaç hafta boyunca diğer kurslarla ilgili sürekli eksik bilgim aldım eğitim danışmanlarından. İhtiyacım olan bilgiyi almak için sürekli aramak zorunda kaldım eğitim danışmanlarını ve kızları sürekli arayan sapık muamelesi gördüm. Ben kimseye zorla bir şey yapmadım bu güne. Kurs tarihlerini öğreninceye kadar fıtık oldum, bir de üstüne hak etmediğim muamele gördüm. Yani dershane sorun üzerine sorun çıkarıyordu. Sonradan yanlış anladığımı anladım. Kızların amacı bana iftira atmak değilmiş, kursları başlatacak yeterli müşteri sayısını bulamıyordular ve ben kurslara başlamak için sabırsızlanıyordum. Müşteri, yani kursiyerler olmadığı için benim kurslar başlamıyordu ve ben defalarca boşuna aramış oluyordum. Kızların günahını almışım ama tekniker midir, teknisiyen midir nedir, o öğretmenle hesabım var. Bir dedikodu yapayım, aynı karakteri askerde sergilediği için onu paşaların yanından kenar bir karakola sürmüşler patates soyup yerleri süpürsün diye. ==================================================================== 18 Kasım 2012 11 aydır laf atıp, değişik konular hakkında konuşup rahatsız eden sapık komşular beni uyutmamıştı. Sürekli bahçeden ve karşı sokaktan laf atan, beni sabahın üçünde uyandıran, gece ikiye kadar uyutmayan şerefsizler beni çok yıprattı. Az uyku yüzünden ihtiyarladım kısa sürede. Ömrümü kısalttılar. Aynı şeyi tramvay ve otobüslerde yapan itler de vardı. Arkamdan laf atarak veya aralarında konuşuyormuş gibi yaparak muhabbetin ortasında bana iftira atıp taciz ettiler gruplar halinde. Ayrıca bu toplu tacizler sırasında cep telefonu ile beni görüntüleyen itlere rastlamıştım. Beni toplu taşıma araçlarında taciz edip, sinir edip, hakaret edip gerdiler, sinirlendirdiler ve o sinirli hallerimi cep telefonu ile görüntülediler. Bazen iki üç it laf atıp ifitira atıyordu, bazen de çok sayıda tesettürlü fahişe ve onların pezevennkleri laf atıyordu. Beni böylece hem evimde hem de dışarıda aylarca yıprattılar. Rahat yer yoktu. Ne uyku vardı ne de ders çalışabiliyordum. Seneler önce beni aynı şekilde rahatsız etmiş olan bir iti tanıdım. Yine tramvayda idi, 45 yaşın üzerinde olan biriydi. Saçları gri ama 17 yaşındaki çocuk gibi spor giyinmişti. Onlardan birini dövseydim çoktan amaçlarına ulaşmıştılar. Aslında cemaat-kürtçü chp- rüşvetçi polis-dolandırıcı devlet memuru doktoru hastanesi topluluğu beni rencide edip, tehtid edip, bana iftira atıp beni sinir ediyor ve o sinirli bezmiş halime deli teşhisi koymaya çalışıyor. Beni halden hale sokan cemaatin itleri bu halleri delilik diye göstermeye çalışıyor. Bir damla erkekliği olmayan, rüşvet ve dolandırıcılıkla kazandığı paraya güvenip adam tehtid eden üç kuruşluk kırolar rüşveti basıp, siyasi çevrelerini ve cemaatlerdeki beyni yıkanmış fahişeleri kullanıp saldırıyor. Ne gece ne de gündüz, ne evimde ne de sokakta rahat var. ==================================================== 3 Ocak 2013 Perşembe Büyük bir rezaletin kokusunu alıyorum, yakında olay olacak: Mide bulandırıcı bir durum söz konusu. İkinci el karılarla ilgilenmediğimi, sadece genç kızları sevdiğimi bilmeyen yok. Ama çok sayıda evli erkeği baştan çıkarıp onları parmağının ucunda oynatan bir yosma bana kafayı taktı. 70 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Kırkını aşmış erkeklerle sevgili gibi konuşan, “aşkım, bebeğim” gibi laflar kullanan bir kadın beni ilk gördüğü günden beri iftira atıyor. Bir bayana karşı derin duygularım vardı, bu kadın ise o zamandan beri kendisine karşı özel duygular beslediğimi, onunla yakınlaşmaya çalıştığımı (ki benden başka herkesle çok yakın, herkesle kocasıyla konuşur gibi konuşuyor) falan iddia etmeye başladı. Kavga etmemek için aylarca katlandım. Olmaz böyle bir rezalet. Parmağının ucunda oynattığı amcalara güvenip benim karakterim, kişiliğim hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Manik depresif teşhise uygun iftiralar atmaya başladı ve sevgilisi olan amcalardan tam destek aldı. Şimdi bir sürü para babasıyla uğraşmak zorunda kalacağım, o amcaların ne olduğuna artık siz karar veriniz. Onlarla cinsel ilişkiye girip girmediğini bilmiyorum ama hepsinin hoşuna gidiyor onunla sevgili gibi konuşmak. Acayip sosyetik bir olay ama ne diyeyim, karı da bir şeye benzese. Ahlâksız ilişkilere başlayacak olursam inanın böyle çarpık, iğrenç suratlı ile başlamam. Ama bana çok büyük maddi ve manevi zarar verdi. Ahlâksız kadınlardan uzak durduğum için her gittiğim yerde bir tanesi vuruyor bana. Her yerin bir yosması var. Ve o mutlaka saldırıyor. Her gittiğim yerde. Bu gidişle yakında beni bir dava (bu gidişle ben savcılığa şikâyet dilekçesi vereceğim) veya kavga bekliyor. Çok büyük maddi zarara uğrayacağım kesin ama yüzde doksan dokuzu müslüman dediğiniz bu ülkenin her yerinde birkaç zampara ve birkaç fahişe var. Zor günler bekliyor beni ama en üzüldüğüm şey de cahil bir geri zekâlı olmasıdır. Yok arkadaş, böyle bir şeye kurban gitmek için beklemedim hayatımın güzelini 30 sene. Bu kuş beyinliye hem kızıyorum, hem gülüyorum. Allah’ım nedir bu böyle, ayaklarının arasında bir parça et olan her kuş beyinli kendini özel sanıyor, bana hakaret edip eziyet edecek kadar özel. Cevat ÇALIŞKAN Copyright Cevat Çalışkan © 2013. All Rights Reserved. HAKKIMDA: 2- Küçük Küçük Adımlar http://www.cevatcaliskan.com/kucuk-kucuk-adimlar 71 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bu benim resmi adresimdir, başka herhangi bir adresteki ikâmetgâh kaydımı red ediyorum: Siteler Yolu Altmışlar Sitesi Tunca Apt. No: 20/A Aydınevler Küçükyalı İstanbul insaat@hotmail.com www.cevatcaliskan.com 0 539 576 03 35 ——————————————————————————— 20 Mayıs 2013 Pazartesi ——————————————————————————— 72 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bir süredir ertelediğim bir çalışmam vardı. Sabahın üçü ve işe başladım. Sabah olunca çalışmamın sonucunu bir şirkete göndereceğim. Bu Maltepe bölgesini sevdim. Bağdat Caddesinin yakınında oturuyorum. Kirayı ödeyebilirsem sorun yok. İşler fena değil şimdilik, çevre güzel. Yine yoldan geçen arabalar laf atıyor, hareket ve gürültü var ama artık eskisi gibi evimde beni tehtid eden ve rahatsız eden anne baba müsvetteleri yok. Şu an bir iş yerine girip çalışmayı veya bir çalışma sistemi kurmayı hedefliyorum. ——————————————————————————— 17 Mayıs 2013 Cuma ——————————————————————————— Bir süredir işsiz geziyoruz, iş arıyoruz. Durum parlak değil. Önlemler alıyoruz, çalışmalar yapıyoruz. Her gittiğim bölgede pekakacı çakallar sorun çıkarıyor. İş adamlarını rahatsız edemezler, emniyete çok ayrıntılı bilgi verdim, başka kurumlara da başvurum var. Şu an başka bir gelişme yok. ——————————————————————————— 11 Mayıs 2013 Cumartesi ——————————————————————————— Tarih 11 Mayıs 2013 ve şu an beş kuruş param yok, bugün yemek yemeyeceğim. Açlık değil, kin hissediyorum. Şunun cezasını verdik bunun cezsını verdik diyenleri uzun seneler hapiste tutmaya yemin ediyorum. İşten çıkarılmamın bahanesini, yani sözde gerekçesini bekliyorum. Ceza davası için şikâyet dilekçesi vereceğim. Padişah gibi asıp kesen şerefsiz, sen kendini biliyorsun. Senin cinsini kurutmadan rahat uyku yok bana, kanunen de suçlusun. Eşim ve evlilğim hakkında yorum yapmaya kalkışan Halûk Bozkurt’un anasına sövmüştüm, başka küfürüm olmadı. Ancak bu internet sitesini bahane edip işime son verenlere küfür değil, namus kavgası vereceğim. Adım duylmuş diye özelime müdahale edenlerin yedi sülâlesine, damarlarındaki kana düşmanım. İntikam için gün saymaya başladım. Türk polisinin namusu diye bir şey olabilir mi? Eğer biri namussuzsa ve sırf polis üniforması giydiği için namuslu sayılıyorsa demek ki diğer polislerin namusu arkasında saklanıyor. Önce Sultançiftliği emniyet müdürlüğü ve daha sonra Sultangazi emniyet müdürlüğü olarak bilinen ilçe emniyet müdürlüğündeki ahlâksız polislerin utanmadan, yüzleri kızarmadan rüşvet almaları ve çeşitli çıkarlar karşılığında soruşturmalara müdahale etmeleri tamamen ahlâksızlıktır. Ancak diğer polislerin onlara sahip çıkması ve hapise girmelerini engellemeye çalışmaları diğer polis memurlarının da hediye alma ve ayrıcalıklı hayat yaşama isteklerini ortaya koyuyor. Üç kuruşluk şerefsiz rüşvetçi olan birkaç polis memurunun suçlarını gizlemek, hapise girmelerini engellemek hiç kimsenin işine yaramaz. Bunları hapise sokmak polisin namusunu kirletmez, daha doğrusu onların suçlarını ve namussuzluklarını devlete yüklemek, suçların örtpas edilmesini devlet meselesi haline getirmek devlete sürülen kara lekedir. Şu kadar bu kadar tazminat alacak diye tüm ilçeyi kışkırtan asayiş polislerinin dava sonucunda hapise girecek olan üç kuruşluk şerefsizlerin ta kendileri olduğunu bilmiyor musunuz? Bu devletin malı deniz yemeyen domuz deyip domuz rüşvet alanlar, devleti zarara uğratanlar sizce neden kafayı üç kuruş tazminatla bozmuşlar. Çünkü ceza davasında hapise girecek olan ve onurunu, namusunu satarak rüşvetle servet yapıp da bu servetlerine el konulacak şerefsizler ta kendileri. ——————————————————————————— 5 Mayıs 2013 Pazar ——————————————————————————— Bozkurt, Öge, Yolaçan, Yavuz grubunun kurduğu inşaat şirketleri çetesi ve daha önce ülkücü baba diye geçinen ve tek sahip olduğu özellik sinan şamil sam’ın akrabası olmak olan Şenol Erdağı’nın birleşmesiyle ilk inşaat şirketinde zor günler yaşadım. İkinci girdiğim şirkette patron için değerli olan teknikerler (mesleki olarak bir üstünlükleri yok, sadece TSK ve terör örgütü- bölücü terör hakkında söyledikleriminden rahatsız oldular) sorun 73 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER çıkardılar. Üçüncü şirket olan Fema inşaatta kısa sürede bilmemem gereken şeyleri öğrendim, gereğinden fazla şey biliyordum ve tehtid, hakaret ile yıprattılar. Zamanla tüm olaylar tekrarlandı ancak dozu ve şekli değişti. Artık bir olay olmadan önce sadece daha önce sorun yaşadığım kişiler ile birlikte hareket ettiklerini veya onlara destek verdiklerini belli ediyorlar. Daha sonra bana sebepsiz düşmanlık besleyen, durup dururken hakaret eden, işini yapmayan adam muamelesi yapıyorlar. Daha önce aylarca açık bir şekilde tehtid ve hakaret savuranlar vardı. Şimdi ise sadece onlarla birlik olduklarını ve desteklediklerini söyleyenler tutarsız davranış ve laf atmalar ile kendilerini belli ediyorlar ve her şeyi inkâr ediyorlar. Şantiyede inşaat mühendisleri odasına destek çıktık, seni harcayacağız diye bağıranlar olduğu gibi, ilk günlerde konteynerin etrafında toplanıp dır dır yapıp kafa şişiren, dikkatimi dağıtan, şu ya da bu şekilde benden tepki almak için hakaret dolu sözleri defalarca tekrarlayan düz işçiler vardı. Yani her taşeronun her işçisini tanıyamam, uğraşamam her biriyle. Ama dediğim gibi daha önce şiddetli ve hakaret, tehtid, şantaj dolu bir saldırı vardı. Şimdi ise sadece niyetlerini belli edim sudan çıkmış ak kaşık gibi davranıyorlar. CHP ve cemaat kürtleri kışkırttı, gazi mahallesine yakın tüm ilçelerde kürtler açıkça yemek yediğim yerlerde ve alışveriş yaptığım yerlerde huzursuzluk yaratıyor, yoğun stres yaratıp küfür ettirinceye kadar devam ediyordular. Sonuç olarak her lafımdan nemalanmak, çıkar sağlamak ve chp’yi kurtarıp ekmeğine yağ sürmek isteyen kişilerle kaynıyor her zaman etrafım. İkamet adresim değişti. Bakırköy bölgesinde değilim. Bakırköy devlet hastanesinden davacı ve şikâyetçiyim. O bölgeye beni çekip sorun çıkarandan sadece bir savcılık dilekçesi ile şikâyetçi olmayacağım. Bu seneye kadar cinsel ilişkiye girmeden yaşadım ve bu durumu kullananlar beni ilişkiye girme imkânı olmayan aciz bir adam gibi gösterip kendilerine reklâm yaptılar, iftira attılar. Günlerce yıpratıldıktan sonra son derece güzel ve birbirinden farklı, 24 yaşını geçmemiş 4 bayanla birlikte oldum ve düşündükçe gülmekten ölüyorum çünkü bana iftira atanlar, kriter güzellik olunca, ilişkiye girdiğim bayanların sadece hizmetçisi olabilirler. Herhangi bir duygusal durum olmadan bana vücudunu bahane ederek saldıranlar son derece geri zekâlı iftiracılar oldukları için ve kendileri ile ilgili bir vukuat çıkarmak, iftira atıp dikkat çekmek için cinsel hayatımın düzenini saldırdılar. Sürekli cinsel konuşmalar ve olaylar yaratarak, cinselliği kafama sokarak ve kafamı şişirecek kadar dırdır ve gürültü yaratarak cinsel ihtiyacımı artırmak, her hangi bir erotik film seyretmemi engelleyerek (aile hekimimden aldığım tavsiye üzerine 12 günü geçmeden boşalmam gerekiyordu çünkü kullandığım vitaminler nedeniyle meni sertleşip silikon gibi kanalları tıkıyordu, pıhtılaşma ve tıkanma oluşuyordu) normal cinsel yaşamımı zahmetli ve çok zaman alacak hale getirdiler. Daha sonra her hareketimi, her faaliyetimi yorumlayarak olaylar çıkardılar, beni karaladılar. Kesinlikle benimle alâkası olmayan kişiler beni kışkırtıp olaylar çıkardılar ve benim hakkımda konuşma hakları varmış gibi sürekli benim hakkımda karalayıcı açıklamalarda bulundular. Eğer çalıştığım veya çalışacağım herhangi bir firma benim hakkımda bir yaptırımda bulunacak, işten çıkaracak veya para cezası verecekse iddiasını mahkeme yoluyla ispatlasın, beni dava etsin ve dava sonucuna göre hareket etsin. Her davranışımdan nemalanmaya ve beni batırmak için ağzımı açmama izin vermeden, tek kelime etmeme izin vermeden suçlamalarını dayatan kişiler oldu geçmişte, gelecekte de olacak. Tek kelime etmeme izin vermeden açık hakaretler savuran ve bunlar dayatmaya çalışan fema inşaattaki sapık dolandırıcı ön muhasebeciden tutun ta bilmem kime kadar uzanır bu sorun. Mahkeme, cumhuriyet yasaları, şeriat mahkemesi, …. aklınıza gelecek her türlü yargılama ve ceza sisteminde herkesin savunma hakkı var. Savunma hakkı vermeden veya inatla savunmayı red edip kendi bildiğini okuyan, ömür boyu chp referansı ile köşeyi dönmeyi, önemli biri olmayı hedefleyen üç kuruşluk dandik bir dolandırıcıdır. Şunu ispatlayamaz bunu ispatlayamaz diyen önce kendisi suçlasın beni, mahkemeye çıksın, hakimin karşısında dursun ve suçlamasını dile getirsin. Suçsuz olduğunu ispatlayamaz, ben yargıladım cezalandırdım diyen şerefsizin ve üç kurşluk dolandırıcının ta kendisidir. 11 Nisan 2011 tarihinde bu sorunların çıkmasına neden olan işe girişim başlangıç noktası olarak alınarak, bu tarihten beri karşıma çıkıp baskıyla bana suçlu olduğumu dayatan ve hiç bir savunma hakkı tanımadan, savunsam bile inatla iftira atan şerefsiz dolandırıcıdır. Kendi namusuna, hal ve hareketlerindeki doğruluğa vicdanen güvenen üstüne alınmasın. Ama yaklaşık iki senedir isim vermeden yazdım, ismi yazılmamış ama suçlamayı üstlenen, kendisini bilen zaman kaybetmeden vurdu. Vuranlar göstersin kendilerini. ——————————————————————————— 4 Mayıs 2013 Cumartesi ——————————————————————————— Bu günkü yazımda söz ettiğim şahısların açık kimliklerini yazmamış olmam nedeniyle konu ile alâkasız kişiler üzerine alınmış yazdıklarımı. Açık ve net kimliklerini yazmadığım için pişman oldum. Bundan sonra burada sözü geçen herkesin adını ve soyadını yazacağım, kesin kimliği belli olacak. 74 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Sabah 01:00 gibi başladım çalışmaya, keyfim yerinde. Saat sabahın beşi oluyor ve projeyi incelemeye devam ediyorum. Sürekli fikir değiştirip doğru yaptığım şeylere yanlış deyip işimi bozdular. Yine tekniker belâsı (fobisi)….Sorun çıkacak korkusu huzursuzluğu içindeyim son 18 ayda yaşadıklarım yüzünden… Birkaç fahişe ve bir p..venk dolandırıcı tekniker (Emine Toklucu, Murat Gündoğar, Halim Gül, ….) beni madur edince kendi şerefsizliklerini gizlemek için bunu tekniker kavgası olarak göstermişlerdi ilk iş yerimde. Artun İnşat Mimarlık ve Pramit Yapı Denetimi gibi inşaat şirketlerinin bulunduğu gruptan söz ediyorum. Bilişim eğitimde bir teknikerin saldırısı ve diğer iş yerlerinde teknikerlerin sorun çıkarması fobi yarattı. Şimdi nereye gitsem sağlam bir tekniker kazığı yiyordum ama biriktiriyorum bunları. Şu an çalıştığım iş yerinde işler sıkı gidiyor, elimden geleni yapıyorum ancak hiç bir çalışanı veya kontrolü suçlamıyorum. Sadece geçmişte yaşadığm ve sayısı fazla olan, 19 yaşından tutun yaşları elliye kadar varan ve sürekli sorun çıkaran teknikerler bunaltmıştı beni. Şu an farklı olarak taşeron şirketteyim ve emrimde çalışan tekniker veya teknisyen yok. Geçmiş tarihlerde yer ala ve bu internet sitesinde yazmış olduğum yazılar mevcut iş yerimi bağlamaz. Sanırım burada yazdıklarımı birçok gereksiz yere üstüne alınıyor ve bu durum bana sorun yaratıyor. Bu nedenle yazdığı yazılarda ad ve soyad vereceğim bundan sonra. Yoksa karşıma çıkan her tekniker veya CHP üyesi hak iddia edecek veya rahatsız olacak. İsimler belli zaten…Halûk Bozkurt, Harun Hasan Öge, İbrahim Öge, Gürkan Yolaçan, Emine Toklucu, Kemal Çetiner, Halim Gül, Ali Kumsar, Leyla Ünal Öztürk, Muzaffer Şakar, Fevzi Çoban, …..daha bir çok kişi…. İzninizle belirteyim ki şu an çalıştığım iş yerindeki üstlerimin alehine yazılar yazarak kendimi yok edecek kadar aptal değilim… Ancak dediğim gibi tempo yoğun ve ben tembel değilim… Geçmiştek kalan ve savcılığa verdiğim şerefsizler ne zaman karalayacak ve iftira atacak fobisi var… Şu ya da bu şekilde başarısız olmam halinde meslek hayatım tehlikeye giriyor, zaten ne otobüs ne de dolmuşlarda ne de tramvayda rahat var. Gecem gündüzüm sözlü tacize uğrayarak geçiyor….. Şu ya da bu şekilde benim hayatımı batıran resmi şerefsizleri hapise attıracağım. Yani adalet bakanlığına ve iç işleri bakanlığına şikâyet etmiş olduğum şerefsizlerden söz ediyorum. Yine de onlar gençiklerin yaşadılar ve ben yaşayamadım. Onları içeri atınca ilk çalıştığım iş yerinde son iş yerine kadar değerli tekniker dedikleri ve bana kazık atmaya meyilli kim varsa dava edeceğim ama para için değil, ceza davası açacağım çünkü hakaret, iftira ve karalama gibi ufak görülen suçları bir arada işleyerek benim özgürlüğümü ve sağlığımı almaya çalışıyorlar. Bu suçların listesi oluşunca sonuç olarak onlara üçer beşer yıl hapis girecek. Ayrıca küfür etti dediğiniz adamların gerçek yüzünü görseniz gerçekten küfür edersiniz, onların yanınıza on metre yaklaştırmazsınız. Bu olaylar büyüyünce ne kadar şerefsiz varsa sürekli beni meşgul etmeye başladı. Geçmişte şu ya da bu şekilde dış kapının dış mandalı olarak hayatıma girmiş maganda ve dolandırıcılar benim hakkımda konuşma yetkisine sahip otoritereler olarak ortada dolaşıp ileri geri konuşup artistilik yapıyorlar. Bana eziyet eden şerefsizler sonsuza kadar eziyet etmeye niyetliydi ve hapisten kurtulmak için iftiralar arttılar. Onların militan avukatları, dolandırıcılık danışmanları vardı ve bunları bana zarar vermeki, yani yeni suçlar işlemek için kullandırlar. Benim ise tek bir avukatım vardı ve o da satılıktı, yani benim düşmanımdı. Benim vekâletimle bana kazık atıyordu. Böyle CHP’nin canı cehenneme, bence parti kangren olmuş. Ama son kadro da ortada, bir daha adam olmaz bu parti. Atatürk her zaman zirvede ve kalbimizde kalacak ama CHP artık onun partisi değil. CHP artık Atatürkün cami bahçelerinde astığı şerefsizlerin takipçileri tarafından yönetiliyor. ———————————————————————– 2 Mayıs 2013 Perşembe ———————————————————————– Bozkurt, Öge, Yolaçan, Yavuz şirketler grubunun uyanık şerefsiz çete reisi Harun Hasan Öge Süleymancılar cemaatinin Sultangazi’deki vurguncu dolandırıcı rüşvetçi iş adamı idi ve ben işe girdiğimde biri CHP Belediye Meclis Üyesi şerefli siyasetçi Halûk Bozkurt ve iyi bir müslüman, devamlı umreye giden Harun Hasan Öge için çalıştığımı sanıyordum. Zamanla onların kirli çamaşırlarını ve yaptıkları işleri gördüm, beni de suça zorladılar, başaramadılar. Kaçtım ve başıma belâyı aldım. Gittiğim her yer kışkırtıldı. CHP’ye bilgi ve kanıtları verdim, CHP de vurdu. Kabul etmedi kendi belediye meclis üyesini adam etmeyi. Yani kendim gittim ve yılan yuvasına düştüm. Her gittiğim iş yeri, her alışveriş yaptığım yer kışkırtıldı. Her gün başak bir bahane her gün başka bir sebeple yıpratıldım. Yaptığım işler benim yeteneklerimi aşmıyordu, işler benim için basitti ama sürekli laf attılar, sürekli tehtid ve taciz ettiler, kafamı meşgul ettiler. Bütün bu dolandırıcı pez..venk sürüsünün derdi beni kafası çalışmayan, hasta ve yetersiz adam olarak göstermek . 14 Eylül 2012 tarihinde beni tehtid edip şerefsizlerini suçlarını örtpas 75 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER etmek için beni malûlen emekli etmeye çalışan şerefsiz doktorun hapise girmesini engellemeye çalışıyorlar. Kışkırtıyorlar herkesi. Benim hayatıma saldırdığı için onun diplomasını yakacağımı söylemiştim. Aynen öyle yapacağım. O şerefsizin peşini bırakmayacağım. Er ya da geç kurtulacağım beni sokaklarda, uyuduğum evde, çalıştığım iş yeride kafamı meşgul etmek için sürekli laf atan ve kafamı beceren p.çlerden. Hepsine ceza davası açacağım. Son dalga da anama sövmem imiş. Bana anama sövme cezası vermişlermiş. Açık açık olarak düşmanlığını gizlemeyen şerefsiz fahişe beni açıkça tehtid ediyordu ve tazminatımı ödeyemeyecekleri için tuzak kurduklarını, yıprattıklarını söylüyordu. Polisleri peşine takmış psikopat gibi tehtid eden o fahişe benim annem değil. En yakın zamanda onlarla akrabalık ilişkimi sona erdirmek için dava açacağım. Değil küfür etmek, onun kanını taşıyan herkese düşmanım. Tüm sülâlesi ile birlikte vurdu senelerce, tüm akrabaları ile kan düşmanıyım. Şerefsizler anam, kardeşim, dayım, babam, yeğenim diye geçindi senelerce ve kahpece vurdular. Sonunda da şerefini si.tiğimin MHP polisleri zaten MHP ile kavga içinde olduğum için ana baba muhabbeti benim hayatıma karışmaya, beni taciz etmeye ve kaçırıp ortadan kaldırmaya çalıştılar. Ben İstanbul Emniyeti’nin şerefsiz polislerinin asaletini kabul etmiyorum. Dava açmaya yaklaşık iki senedir çalışıyorum ve dava açacağım için sürekli saldırıya uğruyorum. Polis, hastane, belediye,…. v.b. yerlerde çalışan sanıkların yakınları, siyasi yandaşları, kiraladıkları aç magandalar sürekli beni sözlü olarak taciz edip rahatsız ediyor. Basit işleri yapamayan, başarısız yeteneksiz biri olarak gösteriliyorum. Beni sürekli yıpratıp zorluyorlar. Kafası çalışmayan adam olarak gösteriyorlar. Ailemle birlikte oturduğum evde beni sürekli röntgenleyip daha sonra bahane olarak cinsel hayatımı ve beni tehtid eden (annem diye geçinen kahpe) Seviye Çalışkan’a tepki olarak küfür etmemi kullanan kiralık komşular beni çok yıprattı. Evi sürekli dinledikleri için ASELSAN’a vermiş olduğum buluşu öğrendiler ki bu buluş ülke güvenliği için tehtid kabul ediliyor. ASELSAN çözüm arayacaktı.ASELSAN’a verdiğim ve tehtid listesinde var olmayan, sonradan herkesin öğendiği ve öğrendikleri için TSK terörle mücadele mükemmeliyet merkezine vermek zorunda kaldığım yöntem Demo amaçlı basit bir yöntemdi: Cep telefonlu ve telsizli her türlü bombaları susturmak için frekans karıştırıcı jammer kullanılıyor. Ortada jammer yokken kendi kendisini susturan bir bomba düzeneği kurduğunuz zaman bomba kendi kendisine sinyal göndererek kendisini susturacaktır. Belli aralıklar ile, meselâ 5 dakikada bir sinyal göndererek kendisini susturabilir. Frekans karıştırıcı çalışınca bombanın gönderdiği sinyaller algılanmayacak ve bomba kendisini susturan, patlamasını engelleyen sinyali gönderemeyecektir. Sonuç olarak frekans karıştırıcının kendisi çalıştığı an bombayı patlatmış olacak. Yani önlem amaçlı kullanılan frekans karıştırıcı jammerın ta kendisi bombayı patlatmış olacak faaliyete geçtiği an. Ayrıca kendisini susturma sinyali değişik frekanslarda olabilir ve böylece tespit edilemez. Yani önce A frekansıdna bir susturma sinyali gelir, sonra B frekansında,….. , D frekansında ve böylece bomba kendisini susturur. Susturucu frekansı da tespit etmek mümkün olmaz. Jammer faaliyete geçince susturucu sinyali etksiz kalır, bomba susturulamaz ve patlar. Yani bombanın ateşleyici mekanizması harekete geçer ki bu ateşleyici mekanizma da saatli olabilir. Yani frekans karıştırı faaliyete geçtikten belli bir süre ( isteğe göre 10 dakika, yarım saat, 3 saat veya herhangi bir zaman dilimi) sonra patlar. ———————————————————————– 1 Mayıs 2013 Çarşamba ———————————————————————– SAĞCI DA OLSAK SOLCU DA OLSAK HEPİMİZ İŞÇİYİZ İŞÇİ SINIFI DEĞİLİZ BİZ, PATRON DA DEĞİLİZ 1 MAYIS HER EMEKÇİNİN GÜNÜ, EMEĞİN BAYRAMI 1 MAYIS ALIN TERİ DÖKEN HERKESE BAYRAM BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN MAL SÜRÜSÜ HAKKINDA Düşmanlarımın listesi az çok belli. Aralarında CHP Sultangazi İlçe sekreteri Fevzi Çoban da var. O namaz kılan çocuğa bile düşman olacak kadar sapık bir ateist. Tüm ateistler kötü değildir, hatta gizlemediği için cesareti yüzünden onu takdir ediyor, din olmasa da vicdan sahibidir diyordum. Maalesef Fevzi Çoban inanç sahibi insan düşmanı çıktı. 76 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Halûk Bozkurt ile sorun çıktığında beni CHP adına kandırıp dostça davranıyor gibi yaptı, güvenimi kazanıp beni sırtımdan vurdu. Konu ile ilgili her şeyi anlattırdı bana. Her şeyi öğrendiler, tüm kanıtları aldılar ve vurdular. Şimdi ortada bir mal sürüsü var. CHP’ye hizmet edip beni sırtımdan vurunca değerli insan olacağına inanan bir mal sürüsü. Bu mallar önce bilerek ve isteyerek iftiralara inanıyorlar ve CHP’nin ballı torpil kapısı için bana daha büyük iftiralar atıyorlar. Bu mallar beni sürekli taciz edip, laf atıp, benim alehime sapıkça iddialarda bulunup benden küfürü yiyorlar ve sonra şikâyetçi olacağız diyorlar. Ne kadar ilginçtir ki bu ilk defa gördüğüm ve tanımadığım mallar savcılığa dilekçe vermiyor, akıl hastanesini arıyorlar. Akıl hastanesi de tazminat ödememek için dünden hazır beni içeri kapamaya. Yani bir mal sürüsü CHP’ye yaranmak için k.çını yırtıyor. Fevzi Çoban ve ilçe yönetiminin tam gaz vurması normaldir ancak sadece Fevzi Çoban’ın adını kullandıklarını düşünüyorum. Böylece CHP yerine sadece bir tane sapık din düşmanı suçlanmış olacak, parti yırtacak. Görüyoruz ki her yerde, her gittiğim yerde sosyal demokrat diye geçinen kürt solu, yani Kılıçdaroğlu CHP’si tam gaz vuruyor. Sonuç olarak ben kalacak yer sıkıntısı yüzünden ve Sultangazi emniyet müdürlüğünün kancıklığı yüzünden hiç kimseye tazminat davası açamadım. Bir sürü telefon konuşması, uykusuz geceler, iş sorunları derken dolandırıcılar bana tazminat ödemekten kurtulduklarını sandılar. Sultangazi emniyetine iç işleri bakanlığından gelen yazı üzerine bir soruşturma açıldı ancak emniyet kendi kendisini soruşturup kendisini suçsuz bulacak kadar alçak bir emniyet müdürlüğü ki bu işler emniyet müdürüne kadar uzanır. Yani şerefsizler kendilerine soruşturma açarak kendilerini şerefli bulacaklar. İç işleri bakanlığının soruşturmayı oraya göndermesi namuslu polisi olan ülkeler için bir şeref ama Sultangazi çingene yankesici polislerinin olduğu yere göndermesi bir cinayet, dilekçeyi oraya göndererek beni yok ettiler. Hiçbir tazminat talebimden vazgeçmedim. Sonuna kadar devam edeceğim. Unutmadan söyleyeyim. Ev kiraladım. Müthiş rahatım. İnanın bana lüks değil oturduğum yer ama mükemmel. Dün bir tane metraj çalışması yapmam gerekiyordu ve gece 02:00 gibi başladım. Bitmedi öğlene kadar. Sabaha kadar bir erkek ve bir kadın bağırıp olaylar hakkında bilgi veriyormuş gibi davranıyordu, sürekli haber getiren vatandaşlar olduğu için, konuya duyarlı kişiler olduğu için bazı şeyleri hatırlıyorum ve değerlendiriyorum. Ama sabaha kadar oyaladılar beni çeneleriyle, işimi yapamadım. Öğlen de şefim patlattı bombayı, dikkat dağınıklığın var ve çalışamıyorsun dedi. Bu yaşadığım savaş alanı gibi hayatta o kadar iyi konsantre oluyor ve o kadar iyi çalışıyorum ki bu iftirayı kabul etmiyorum. İlk günlerde şantiyede düz işçiler konteynerin etrafında toplanıp konuşup konuşup beynimi oyalıyordu. Yanlarına gittiğimde susuyordular. Sonradan olay tüm şantiye tarafından öğrenildi. Yemekhaneci de aynı şeyi yaptı, işçilere yemek dağıtanlar benimle ilgili cinsel iftiralardan rahatsız olmuş gibi ve annemin isteği olduğunu söyleyerek olay çıkarmaya, tımarhane şikâyeti ayarlamaya çalıştılar. Bu devletin polisi, askeri ve mahkemeleri var. Peki yardım istiyoruz, bunu tutuklatmak için olay çıkarın diyen, her türlü garantiyi veren kişiler derdi nedir düşündünüz mü, neden savcılığa gitmiyorlar. Onlar size tam gaz garanti veriyor çünkü hepsinin sonu hapishane. İşin içine daha çok insan bulaştırıp kendi isimlerinin beş para etmediğinin anlaşılmasını engellemek istiyorlar. Sonuç olarak bunların başı belâda. Eğer beni ortadan kaldıramazsalar ne onlar kalacak ne de CHP kalacak. Unutmadan bir de olaylar sırasında yaptığım ihbarlar ve avukatım Kadriye Tezcan’a vermiş olduğum dilekçe metinlerini, bilgilerini bir göstereyim size: GAZİOSMANPAŞA CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA 01.09.2010 2008 yılının Kasım ayında saldırıya uğramıştım ve iki şahıs tarafından yaralanmıştım. Konu ile ilgili dava Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Sanıkların hayati tehlike yarattıklarını bildiren Adli Tıp raporunu mahkemeye sundum. Sanıkların tanık olarak gösterdikleri ve duruşmalardan birine gelerek şahitlik yapan Şenol Erdağ, olaydan sonraki gün evime iş arakadaşları ile gelmişti. Olay günü İstanbul’da olmadığını, iş için bir köyde bulunduğunu söylemiş ve olayı ayrıntılı olarak anlatmamı istemişti. Bana çok sayıda soru sordu, sanıkları tanıdığını gizledi. Daha sonra sanıklar lehine yalancı şahitlik yaptı. İfadesinde olay günü olay yerinde olduğunu ve olaya sözlü olarak müdahale ettiğini söyleyerek yalan beyanda bulundu. Mahkemenin ilk duruşmasında ifademi verirken, sanıkların evime beni şikayetimden vazgeçirmek için bazı şahıslar gönderdiklerini belirtmiştim. Evime gönderdikleri şahıs Şenol Erdağ ve iş arkadaşı İsmail Avcı idi. İsmail Avcı sanıklar adına bana para teklif etmişti ve tehtid etmişti. İsmail Avcın’nın evime geldiği günün akşamı evim kundaklandı. Sanıklar evimi kundakladıklarını kabul etmediler. Şenol Erdağ ilk duruşmadan önce sürekli sanıkların 77 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER eylemlerini öven konuşmalar yaptı , sanıkların işledikleri diğer suçları övdü. Şikayetimden vazgeçmemi istedi. Uzun süre boyunca ailemin huzurunu kaçırdı. Şenol Erdağ’nın bu eylemleri sonucunda ailem korkuya kapıldı, aile bireylerim tedirgin oldu. Yalancı şahitliğin bir suç olduğunu bildiğim için 21 Ağustos 2010 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bir elektronik posta göndererek Şenol Erdağ’nın yalancı şahitlik yaptığını ihbar ettim. İhbar mektubunda adresimi ve kimlik belgilerimi yazdım. İfademe başvurulup başvurulmayacağını bilmediğim için göndermiş olduğum ihbar mektubunda Şenol Erdağ ve sanıklar hakkında ayrıntılı bilgi verdim, bildiğim her şeyi yazdım. Emniyet Müdürlüğü’nün bir soruşturma açmayı uygun görmesi halinde yararlı olacağına inandığım bilgiler verdim. Göndermiş olduğum elektronik posta iletisinin ihbar olarak kabul edilmesini ve kimliğimin gizli tutulmasını istiyorum. Gereğin yapılmasını arz ederim. Saygılarımla, Cevat Çalışkan T.C. Kimlik No: 15055262556 Adres : Cebeci Mah. 2540 Sok. No:18 D:2 Sultangazi / İstanbul Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davamın dosya numarası : İSTANBUL İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NE YAPMIŞ OLDUĞUM VE SULTANGAZİ EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN DİKKATE ALMAMAK İÇİN KAVGA ÇIKARDIĞI, BU KAVGADA DA ANNEMİ KULLANIP KARAKOLDA OLAY ÇIKARMAYA ÇALIŞTIĞI VE BUNUN İÇİN TIMARHANE BASKISITEHTİDİ KULLANDIĞI İHBAR. GÖREVLİ AMİR YA DA EMNİYET MÜDÜRÜ KABUL ETMEYİNCE ERTESİ GÜN SAVCILIĞA GİDİP ÜSTTEKİ DİLEKÇEYİ VERDİM. İHBAR METNİ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR. TABİ Kİ BU ZAMANLARDA ANNE VE BABAMIN BENİ KAHPECE SIRTIMDAN VURDUĞUNU ANLAMAMIŞTIM. KAFAMDA YEDİĞİM DARBELER NEDENİYLE AMNEZİYA, KISMİ HAFIZA KAYBI YAŞAMIŞTIM. İHBAR ŞÖYLE: İhbarı Yapan: Cevat Çalışkan T.C. Kimlik No. : 15055262556 Meslek: Yeni mezun İnşaat Mühendisi (işsiz) Adres: Cebeci Mah. 2540 Sok. No: 18 D:2 Sultangazi / İstanbul Telefon : 0 539 576 03 35 İhbarın Konusu : Yalancı şahitlik, Suçu ve suçluyu övme, Uyuşturucu bulundurma ve satma 2008 yılının Kasım ayında akşam saatlerinde ekmek almak için evden çıktım. Evimin hemen yakınındaki parkın köşesine oturmuş olan birkaç kişi arkamdan “Neden babana selam vermiyorsun?” diye laf attılar. “Baba” diye kendilerinden söz ediyordular. Cevap vermedim ve yoluma devam ettim ama aralarında biri “Gelin bir bakalım” dedi ve peşime takıldılar. Onlardan kurtulmak için gördüğüm ilk iş yerine girdim ancak kapıya dayandılar ve bağırdılar. Dışarı çıktım. Beni onlara selam vermediğim için azarladılar ve ağır hakaret ettiler. Ben hakareti aynen iade edince beni öldüresiye dövdüler. Hayati tehlike yarattıklarına dair adli tıp raporum var. Kafama defalarca odunlar vurdular ve beni bayılttılar ama ondan önce çok sayıda yumruk ve tekme attılar. Sol elimin serçe parmağını kırdılar ( şu an 78 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER parmağım eskisinden daha kısa) ve sağ ayağımın dizini sakatladılar (ayağım aradan iki sene geçmesine rağmen hala iyileşmedi). Ailem beni hastaneye götürmüş ve sağlık raporu almış. O gece beyin kanaması tehlikesi olduğu için uyumam yasaklandı. Sabaha doğru bilincimi geri kazandım. Sabah olunca ailece görüştüğümüz Şenol Erdağ ve arkadaşı evime geldiler. Olay günü orada olmadıklarını, şehir dışında iş için bulunduklarını söylediler. Benden bilgi aldılar. Şenol Erdağ daha sonra evime gelerek bana , kendimi korumam için bıçak taşımamı söyledim ama ben karşı çıktım. Şikayet dilekçemi karakola verince Şenol Erdağ annemi telefonla aramış ve şikayet dilekçemi geri almamı istemiş. Annem karşı çıkınca anneme “şerefsiz kadın” diyerek hakaret etmiş. Aynı gün evime iş arkadaşı İsmail Avcı’yı gönderdi . İsmail Avcı önce para teklif etti sonra bana eğer şikayet dilekçemi geri almazsam sorunlar yaşayacağımı söyleyerek beni tehtid etti. Beni dövenlerin 10 kardeş olduğunu söyleyerek korkutmaya çalıştı ve yaşadığım bölgede iş bulmamı engelleyeceklerini ima etti. Daha sonra adli tıp raporunu yok etmek için benden izinsiz olarak evimi karıştırmaya başladı. Kendisini evden uzaklaştırdım ama aynı günün gecesi evim kimliği belirsiz kişiler tarafından kundaklandı. Sanıklar evimi kundakladıklarını kabul etmiyorlar ve tamamen yalan olan bir ifade verdiler. İlerleyen aylarda Şenol Erdağ ailemin huzurunu bozmaya ve bize baskı yapmaya devam etti. Aynı Şenol Erdağ duruşmalardan birine gelerek namusu ve şerefi üzerine yemin edip YALANCI ŞAHİTLİK yaptı. Bu olayla ilgili dava Gazi Osman Paşa 2. Asliye Ceza mahkemesinde devam ediyor. Avukatımın yaptığı araştırmaya göre sanıklar hakkında açılmış olan 4-5 dava var ve sanıklar diğer davalarda hırsızlık ve adam yaralamadan yargılanıyorlar. Mahkemelerden biri veya birkaçı sonuçlanmış olabilir. Olaydan önce sanıkları tanımıyordum ve oturduğum mahallede onları çevreye ve tanıdıklarıma sorduğumda sanıkların aynı mahallede yıllarca torbacılık yaptıklarını öğrendim. Yani sanıklar senelerce uyuşturucu satmış. Şenol Erdağ’nın eşi de anneme Emrah Menteşe’nin alisei hakkında “onlarla uğraşmayın, onlar ailece hapçı” demişti. Nedense mahalledeki karakol uyuşturucu ile ilgili ihbarımı kabul etmedi. Benden kesin kanıt istediler ancak benim araştırma ya da soruşturma yetkim yok, onların suçlarını ispatlamak benim işim değil. Şenol Erdağ benim oturduğum eski adreste ( Cebeci Mah. 2552 Sok. No:39 D:2 Sultangazi / İstanbul) komşum idi sahibi olduğu mobilya atölyesinde birkaç defa babama iş vermişti. Şenol Erdağ yeni tanıştığı kişilere ünlü boksör Sinan Şamil Sam’ın akrabası olduğunu söyleyerek kendisine reklam yapıyor ve tanıdığı kişilere sürekli söz konusu boksörü anlatarak sempati toplamaya çalışıyor. Bu nedenle mahalledeki gençler ona saygı duyuyor. Ancak bu gençlerin büyük kısmı kabadayılardan , işsiz güçsüz gezip suç işleyen şahıslardan oluşuyor. Şenol Erdağ da kickbox dersleri alıyor ve 40 yaşlarında olmasına rağmen istediği kişiyi dövüyor. Şenol Erdağ sanıkların aile dostu ve arkadaşı. Onların tüm suçları (hırsızlık, adam yaralama, uyuşturucu satıcılığı v.b.) hakkında bilgi sahibi ancak onları destekliyor ve koruyor. Suçu ve suçluyu sürekli övüyor. Sanıklar mahkemede gelir beyanında bulundular ancak bu şahıslar her gece 4-5 kişilik gruplar halinde arabayla gezerek mahallenin huzurunu kaçırıyorlar, istedikleri kişiyi tehtid ediyorlar. İşledikleri suçların gelir seviyeleri ile alakaları yok çünkü sürekli çevreyi haraca kesmeye teşebbüs ediyorlar ve hırsızlık gibi suçlar işlemişler. DAVA ETTİĞİM SANIKLAR: Emrah Menteşe: Cebeci Mah. 2523 Sok. Ayyıldız Sitesi C Blk. K:4/14 Sultangazi / İstanbul Tel: 0 534 549 20 37 Murat Çelikmen : Cebeci Mah. 2518 Sok. No:26/3 Sultangazi / İstanbul Tel: 0 536 259 68 34 YALANCI ŞAHİT: Şenol Erdağ : Tel: 0 539 256 02 21 SANIKLAR ADINA BENİ TEHTİD EDEN: Şenol Erdağ’nın iş ortağı İsmail Avcı AVUKATIM KADRİYE TEZCAN’A VERMİŞ OLDUĞUM DİLEKÇELER ŞÖYLE: 79 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER T.C ADALET BAKANLIĞI ADLİ TIP KURUMU BAŞKANLIĞI GAZİOSMANPAŞA ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ’NE 22.11.2010 Ekte Adli Tabipliğinizin 13.11.2008 tarihli 2008/6247 rapor numaralı raporunuzu sunuyorum. Bu raporda, 1. 2. Yaşamımın tehlikeye sokan bir durum OLDUĞU, Üzerimdeki etkisinin basit bir tıbbı müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte OLMADIĞI kanaati bildirilmiştir. Olay sırasında Mehmet Menteşe defalarca sağ dizime vurmuştu. Olaydan sonra bir yıldan uzun süre boyunca sağ dizimde ağrılar mevcuttu. Dizimdeki eklemde kaymalar meydana geliyordu ve çok uzun zaman boyunca dizimi hareketsiz tutmak zorunda kaldım. Geceleri ancak ağrı kesici kullanarak uyuyabiliyordum. Toplu taşıma vasıtalarında ayakta durmakta zorlanıyordum. Oturup kalkarken zorluk çekiyordum. Şu an dizimdeki ağrılar kayboldu ancak dizimi kesinlikle zorlayamıyorum ve güvenli bir şekilde kullanamıyorum. İnşaat mühendisiyim ve şantiyede çalışırken bu durumun benim için tehlikeli olabileceğine inanıyorum. Olay sırasında Murat Çelikmen başıma ve vücüdumun değişik yerlerine kalın bir tahta ile defalarca vurarak beni bayılttı. Bayıltıp yere düşürdükten sonra iki sanık beni yerde defalarca tekmelemiş. Karakola ve raporların alınmış olduğu iki hastanye nasıl götürüldüğümü hatırlamıyorum. Gözlerim açık olmasına rağmen bilincim olaydan sonraki gün sabah saatlerinde geri geldi. Olay gecesi hastanedeyken konuşamadığım ve ağzımdan salya aktığı, bilincimin yerinde olmadığı daha sonra bana ailem tarafından da söylendi. Raporu yazan ve beni muayene eden doktor aileme uyumamı engellemesini, beni uyanık tutmalarını çünkü beyin kanaması tehlikesi olduğunu söylemiş. Raporlar yazılırken bilincim yerinde olmadığı için vücudumdaki tüm hasarların kayıt altına alınmadığını düşünüyorum. Meselâ sanıklar sol elimin serçe parmağını kırmıştı ve şu an o parmak olması gerekenden daha kısa. Sağ elimin serçe parmağı ile sol elimin serçe parmağı arasında gözle görünen bir uzunluk farkı var. Ekte hastane raporların kopyesini ve beyin tomografisi filmimi sunuyorum. Raporun aslını 13.11.2008 tarihinde Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğünde ifademi alan polis memuruna teslim ettim. Daha sonra ilk duruşmada hakim, raporda bildirilen durumun ciddi olduğunu söylediği için o raporun 2. Asliye Ceza mahkemesi hakimine ulaştığını biliyorum. Verdiğim bilgilerin yeni rapor düzenlenirken dikkate alınmasını istiyorum. Gereğin yapılmasını arz ederim. Saygılarımla, Cevat Çalışkan T.C. Kimlik No: 15055262556 Adres: Cebeci Mah. 2540 Sok. No:18/2 Sultangazi / İstanbul Tel. No: 0 539 576 03 35 Ekler: 1. Olay ile ilgili iki farklı hastaneden alınmış raporlar. 2. Olay ile ilgili 13.11.2008 tarihli Adli Tıp raporu. 80 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 3. Olay günü, olaydan sonra çekilmiş beyin tomografisi filmi. Dava dosya No: 2008/1222 GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE 25.05.2010 Mahkemenizde görülmekte olan davamda sanıklar lehine şahitlik yapan Şenol Erdağ sanıklardan yana bir taraftır ve sanıkların suçlarını desteklemektedir. Şenol Erdağ mahkemenizde sanıklar lehine yalancı şahitlik yaptı. Şenol Erdağ sanıkların işlemiş oldukları çok sayıdaki suç hakkında bilgi sahibi ve onları ihbar etmek yerine suçları ve suçluları övmektedir. Şenol Erdağ’nın bir mobilya atölyesi var ve o atölyede babama birkaç defa iş vermişti. Şenol Erdağ’yı babamın işvereni sıffatı ile tanıdım. Aile dostu olduk ve ailece görüşüyorduk. Şenol Erdağ iddia ettiği gibi olay günü olay yerinde olsaydı, sanıkların beni yaralamasına engel olacaktı. Ancak Şenol Erdağ o gün olay yerinde değildi. Bana söylediğine göre o gün şehir dışında , bir köyde iş için bulunuyordu. Şenol Erdağ yalancı şahitliği sırasında iddia ettiği gibi sanıklarla sadece komuşu ve tanıdık değil. Şenol Erdağ, Emrah Menteşe’nin aile dostu ve Emrah Menteşe’nin kardeşinin işverenidir. Şenol Erdağ sanıkların işledikleri çok sayıda suç hakkında bilgi sahibi ve onları bu suçlar yüzünden övüyor. Şenol Erdağ’nın kendisi de kickbox dersleri alıyor ve uygun gördüğü zaman şiddet uyguluyor. Şenol Erdağ ve çevresindeki gençlerin önemli bir kısmı suça ve şiddete eğlimli. Şenol Erdağ tanıştığı gençlere ,çoğunlukla, ünlü sporcu Sinan Şamil Sam’ın akrabası sıfatı ile yaklaşıyor ve bu nedenle gençler ona güveniyor. Şenol Erdağ sokak düğünleri gibi olaylarda olay çıkmaması için dostu olduğu suça eğilimli gençleri izlemektedir, bir olay olması halinde onlara destek vermektedir. Benim davamda da sanıkların suçlarını örtpas etmeye ve adaleti yanıltmaya çalışmaktadır. Beni yaralayan sanıkları olay gününden önce görmemiştim ve tanımıyordum. Olay sırasında da ben yerimde sabit durdum, onlar ise karşıma hiç geçmediler. Sürekli olarak arkamdan ve yanlardan vurdular. Sanıklardan Emrah Menteşe defalarca sağ dizime vurdu ve dizim hala iyileşmedi. Murat Çelikmen ise ağır bir tahta ile başıma defalarca vurarak beni bayılttı. İki sanık da defalarca bana tekme ve yumruklarla vurdular. Ben bilincimi kaybedip yere düşünce de sanıklar beni yerde tekmelemiş. Karakola ve hastaneye nasıl gittiğimi bilmiyorum. Hastanede birkaç dakikalığına kendime gelir gibi oldum ancak bu uzun sürmedi. Sağ dizimdeki ağır hasar ve sol elimdeki kırık parmak kayıtlara geçmedi. O gece beyin kanaması tehlikesi olduğu için doktor uyumamı yasaklamış ve gecenin geç saatlerinde bilincim geri geldi. Bizim mahallede oturan ve şiddete, suça eğilimli olan gençleri tanıdığı için ertesi gün Şenol Erdağ’yı telefonla çağırdım. Olaydan sonraki gün Şenol Erdağ evime geldi. Yanında babamın bir diğer işvereni olan İsmail Avcı’yı getirmişti. Olay günü orada olmadıklarını söylediler ve olay hakkında çok sayıda soru sordular. Sanıkları tanıdıklarını benden gizlediler. Onlara, sanıklarn bana laf atıp peşime takıldıklarını ve daha sonra da beni öldüresiye dövdüklerini söyledim. Çok uzun oturmadılar ancak Şenol Erdağ daha sonra bir daha uğradı ve bana kendimi korumam için bıçak taşımamı söyledi. Bu tavsiyesinde ısrar etti. Ben buna anlam veremedim ve kendisine eğer bıçak taşırsam bana saldıran serserilerden bir farkım kalmayacağını söyledim. Karakolda ifademi ve adli tıp raporunu verdikten sonra İsmail Avcı beni ziyaret etmek istediğini söyledi ve evime geldi. Sanıkları tanıdıklarını ve şikayetimi geri almamı söyledi ve bunun için bana sözlü baskı yaptı. Sanıkların 10 kardeş olduklarını ve sorunlar yaşayacağımı söyleyerek beni tehtid etti. O bölgede yaşayıp çalışamayacağımı iddia etti. Adli tıp raporunu sordu ve adli tıp raporunu teslim ettiğime inanmadı, evimi aramaya başladı. İsmail Avcı’nın evimdeki eşyaları izinsiz karıştırması üzerine gitmesi gerektiğini söyledim ve onu evimden uzaklaştırdım. Kendisi şikayet dilekçemi geri alırsam hastane masraflarını karşılayacaklarını söyledi ve para teklif etti. Aynı gün Şenol Erdağ annemi telefonla aramış ve şikayet dilekçemi geri almamı istemiş, annemin kabul etmemesi üzerine anneme “şerefsiz kadın” diyerek hakaret etmiş. Şenol Erdağ , Emrah Menteşe’nin işlediği tüm suçlar hakkında bilgi sahibi. Sanıklar hakkında açılmış olan 4-5 dava var. Şenol Erdağ’nın eşi anneme onlarla uğraşmamamı çünkü Emrah Menteşe’nin tüm ailesinin hapçı olduğunu söyledi. Olaydan önce sanıkları tanımıyordum. Mahalledeki gençlerden sanıkları tanıyanlar Emrah Menteşenin torbacı , yani uyuşturucu satıcısı olduğunu söylediler. Karakola iki defa giderek Emrah Menteşe’yi ihbar etmeye çalıştım ancak görevli polis memurları bana dedikodularla iş yapmadıklarını, ihbarımın bir dedikodudan ibaret olduğunu söylediler ve ihbarımı dikkate almadılar. Görevli polis memuru sanıkları uyuşturucu satarken suçüstü yakalatmam gerektiğini söyledi. Sanıkların uyuşturucu sattığını bana söyleyenlerden biri de davamda şahitlik yapacak olan Kadir Karaahmet’tir. 81 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER İsmail Avcı’nın evime gelip beni tehtid ettiği günün akşam saatlerinde ikamet ettiğim dairenin balkonundaki eşyalar kundaklandı. Polisi çağırdık ve olay yerinin fotoğrafları çekildi. İfade vermek için karakola gittik ve karakoldaki polis memurlarından biri babama neden bakmadığımı sordu. Sanıkların beni babama bakmadığım için dövdüklerini ve bu dayağın önemli olmadığını söyledi. Şenol Erdağ ve İsmail Avcı , Emrah Menteşe’nin yaşça büyük kardeşi ile irtibat halindeymiş ve karakolda, mahallede aynı dedikoduyu yaymışlar. Herkese sanıkların beni, babama bakmadığım için (babama maddi destek vermediğim için) dövdüklerini söylemişler. Sanıkları bir çeşit kahraman olarak göstermeye çalışmışlar. Şenol Erdağ ve evime göndermiş olduğ İsmail Avcı uzun zaman boyunca ailemin huzurunu bozdular ve olayın taze kalmasını sağladılar. Bir akşam Şenol Erdağ’nın eşi evimize geldi ve bu olayda taraf olmadıklarını iddia etti. Şenol Erdağ’yı evimize çağırmamızı istedi. Olaydan önce dost olduğumuz için Şenol Erdağ’yı telefonla çağırdım. Şenol Erdağ evime geldi ve İsmail Avcıyı , Emrah Menteşe’nin ağbisi ile birlikte gönderdiklerini söyledi. Beni davadan vazgeçmem için ikna etmeye çalıştılar. Şenol Erdağ bir olay anlattı. Oturduğum binanın girişindeki telefon bayi sahibinin saldırıya uğradığını , bıçaklarla yüzünün tanınmaz hale getirildiğini anlattı. Şenol Erdağ sözkonusu şahısa saldıranları övdü, suçu ve sanıkları destekledi. Sanıkların kimliğini benden gizledi ama daha sonra mahalle sakinlerinden sanıkların bana saldıran şahıslar olduklarını öğrendim. Yani o olayın failleri de Emrah Menteşe ve Murat Çelikmen imiş. Mahalledeki birkaç şahıstan benim davamdaki sanıkların çok sayıda suça karıştıklarını , uyuşturucu sattıklarını, değişik şahısları yaraladıklarını ve hırsızlık yaptıklarını öğrendim. Şenol Erdağ ve benim davamdaki sanıklar suça eğilimlidir ve bu suçları gelir elde etmek için değil , bu konuda ün yapmak , isimlerini duyurmak için işliyorlar. Sanıkların gelir seviyeleri ile işledikleri suçlar arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Şenol Erdağ’nın etrafıdaki gençlerin önemli bir kısmı sanıklarla aynı özellikleri taşımaktadırlar ve kabadayı olarak yaşamaktadırlar. Şenol Erdağ bu tür gençleri desteklemekten, onların lideri olmaktan zevk almaktadır ve sözkonusu gençler ona “ağbi” diye hitap etmektedir. Şenol Erdağ sanıklardan Emrah Menteşe’nin akrabalarının isteği üzerine suçu ve suçluları destekledi, onları öven konuşmalar yaptı. Sanıkların bana saldırdıkları olay yerindeki işyeri sahipleri ve çevredeki şahıslar sanıkları tanımaktadır ve onlardan korkmaktadır. Birçok şahıs onların işledikleri suçlardan haberdar çünkü o suçların bir kısmını olay yerine yakın yerlerde işlemişler. Bu nedenle herkes onlardan çekiniyordu ve hiç kimse beni yaralamalarını engellemeye çalışmadı. Sanıklar bana çok uzun süre vurdular ve hiç kimse sözlü müdahalede bile bulunmadı. Olayın şahitlerinden Kadir Karaahmet bile sadece yere düşen gözlüklerimi ve cüzdanımı almakla yetindi. Babam olay yerine yakın bir yerde kâğıt toplamaktaydı ve olayı görüp geldi, sanıklara beni bırakmaları için yalvardı. Ancak sanıklar babamı dinlemeyip bana vurmaya devam ettiler ve babama da vurdular. Şenol Erdağ sanıkların telefoncuyu bıçaklarla yaraladıkları olayda bu suçu işlemelerin sebebi olarak telefoncunun onlara küfür etmesini göstermişti. Sanıklar benim davamda da benim onlara küfür ettiğimi söyleyerek mahkemenizi yanıltamaya çalıştılar. Sanıklar yargılandıkları davalarda kışkırtıldıklarını iddia ederek mahkemeleri yanıltmaya ve daha az ceza almaya çalışıyorlar. Hiç kimse durup dururken onlara küfür etmiyor, kendileri çevredeki vatandaşları sözlü olarak taciz ediyor, alay ediyorlar ve küfürlü hakaretler ediyorlar. Ayrıca oturduğumuz mahallede yol kesip haraç isteme suçu da oldukça yaygındır. Ben yoldan geçerken beni “Babana neden selam vermiyorsun” diyerek taciz ettiler. Çok sayıda suç işledikleri için kendilerine “baba” diyordular ancak ben bu şahısları tanımıyordum ve öz babamdan başkasına “baba” demem. Sanıkların bu tacizi ağır hakaret içermektedir. Sanıklar hakkında açılmış olan davaları incelerseniz göreceksiniz ki sanıklar değişik şahıslarla birlikte suçlar işliyorlar. Bu sanıkları çete olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Çünkü bunlar vatandaşları rahatsız eden ve suçlar işleyen, birbirilerini sözlü olarak destekleyen, birbirilerini öven ve suç işlemeyi bir marifet olarak gören suça eğilimli bir grup genç ve onlara liderlik ve akıl hocalığı yapan Şenol Erdağ gibi şahıslardan oluşmaktadır. Sanıkların akrabaları İsmail Avcı vasıtasıyla davamdan vazgeçmem için bana para teklif ettiler. Aynı para teklifini onlara yardımcı olması için Şenol Erdağ’ya yaptıysalar mutlaka kabul etmiştir çünkü Şenol Erdağ’nın kumar alışkanlığı var. Ayrıca sanıklar yaşadıkları ortamda işledikleri suçlar yüzünden ayıplanmıyorlar, işledikleri suçlar kahramanlık olarak karşılanıyor. Bu nedenle , kendilerine açılmış olan çok sayıdaki davaya rağmen, suç işlemeye devam ediyorlar. Şenol Erdağ sanıklardan yana bir tafaftır, tarafsız bir tanık değildir. Şenol Erdağ mahkemenizde sanıklar lehine yalancı şahitlik yaptı. Gereğin yapılmasını arz ederim. Saygılarımla, 82 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Cevat Çalışkan Adres: Cebeci Mah. 2540 Sok. No:18 D:2 Sultangazi / İstanbul SONUÇ OLARAK BUNLAR TÜM PLÂNLARINI BENİ KAÇIRIP İFTİRA İLE VE İFTİRA TEŞHİS İLE TIMARHANEYE KAPATMAK ÜZERİNE YAPMIŞTILAR. BENİ ORTADAN KALDIRAMADILAR. DESTEK ALMAK İÇİN İFTİRA ATIP DAHA ÇOK KİŞİYİ SUÇA BULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR. TAZMİNAT TALEBİM OLMADIĞI DOĞRU DEĞİL. SULTANGAZİ EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NDEKİ POLİSLERİN SADECE KARILARININ BİLEZİKLERİNİ DEĞİL, EVLERİNDE NE VARSA SATTIRIP ALACAĞIM TAZMİNAT OLARAK. ÖYLE İFTİRA ATIP PARA ÖDEMEKTEN KAÇMAK YASAK. AYRICA KİMLİĞİ BELİRSİZ, MUHTARLIK KAYITLARINDA ÖYLE BİRİ YOK DEDİKLERİ KİŞİLERİN AYRINTILI BİLGİLERİNİ BU KARTVİZİTLER İLE VERMİŞTİM 2009 SENESİNDE. YANİ ADAMLARIN İŞ YERLERİ VE KİMLİK BİLGİLERİ BELLİ İDİ ANCAK SULTANGAZİNİN ŞEREFSİZ POLİSLERİ BİLGİLERİ, KANITLARI YOK ETTİ. HEPSİ SİNAN ŞAMİL SAM İSİMLİ KIROYA YARANMAK VE MHP’YE YARANMAK İÇİN. DAHA SONRA KAVGAYA SULTANGAZİ CHP’NİN DOLANDIRICI KÜRT BAŞKANLARINI VE ATEİST SAPIK BAŞKANLARINI KARIŞTIRDILAR. 83 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ————————————————————————– 29 Nisan 2013 Pazartesi ———————————————————————– Üç kuruş rüşvet için insanın hayatını kaydıran, itiraz edene iftira atan, ana baba asalet Allah muhabbetleri yapıp da hapis cezası almaktan kurtulmaya çalışan, yüzü kızarmayan, utanması veya vicdanı olmayan ülkücü polislerden ve Sultangazi’nin tüm p..ç rüşvetçi kansız polislerinden nefret ediyorum. Benim ömrümü yiyen şerefsiz oğlu şerefsizler yalan ve taraflı soruşturmalar yaparak senelerce zarar verdiler bana ve sonradan kurtulmak için bir ton iftira attılar. Etrafıma bir sürü kötü niyetli o..pu ve yakınlarım hakkında cinsel muhabbet yapmaya çalışan o.ospu çocuğu yerleştirdiler. Senelerce süren kavgalar ve bu şerefsiz sapıkların namuslu insan olarak gösterilmesi beni isyan ettirdi. CHP 84 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER MHP Sultangazi Emniyet Müdürlüğü İstanbul Bilişim Eğitim Dershanesi Sinan Şamil Sam’ın tüm sülâlesi ve daha bir çok şerefsizle namus kavgam var. Devleti göreve çağırıyorum. İstanbul’daki satılık rüşvetçi memur takımı kapalı bir bölge oluşturmuş ve istedikleri gibi vuruyorlar vatandaşa ama ben iç işleri ve adalet bakanlıklarından cevap bekliyorum. Resmi başvurum var. ———————————————————————– 28 Nisan 2013 Pazar ———————————————————————– Az çok biliyorsunuz olayların ne olduğunu ve biraz geç anladım ki bütün bu olaylar en başından beri beni sindirmek ve yok etmek için idi. İnternet ortamında, sosyal medya ve siyasi sitelerde yazmış olduğum yazılar. MHP, CHP ve cemaatlerin düşmanlığına neden oldu. Adresim belli, yerim belli idi ve bana vurdu kancıklar. Beni karalamak için ve fikirlerimi yerle bir etmek için tüm toplumu bana düşman etmek istediler, siyasi karalama çalışmaları yaptılar. Bu karalama propagandalarından biri de benim “TÜRK KADININ FAHİŞE OLDUĞUNU SÖYLEMEM” idi. Bunlar beni yıllarca izole edip arkadaşlıklar kurmamı, sosyal bir hayat yaşamamı engellediler. Bulunduğum ortamlarda ( iş hayatı, okul sonrası eğitim, ticari işlermelerin pazarlama departmanları,.. gibi ortamlar) kadınlar onlar ile iş birliği yapıyordu. Ve nerdeyse hepsi fahişe gibi davranıyordu. Toplumsal bir hareket yaratıp kendi isimlerini duyurmak için beni günlerce kurduktan sonra ağzımdan tepki niteliğinde bazı sözler koparttılar. Fahişe dediğimi doğruluyorum ama bu fahişeler o karalama kampanyası içindeki fahişeler idi. Benim de sevdiğim birkaç kişi olmuştu geçmişte ama beni dayakla veya işkence ile korkutamıyordular, ancak birini sevdiğim zaman savunmasız oluyordum. O nedenle beni aşık ettiler birkaç konsumatrist parçasına ve bu konsumatristler markalarının reklâmı için beni önce çekmeye, cezbetmeye, empati kurmaya, beni kendilerine aşık etmeye çalıştılar ve sonradan iftira attılar. Yani en başından beri fahişe gibi oynaştılar benimle ve benden uzak durmalarının nedenini parasız olmamı gösterdiler. Bu durumda benim de onların fahişe olduğuna inanmam normaldi. Sonuç olarak iftirayı tüm şehre yayınca zengin ve yakışıklı koca bulmak isteyen kızlar türbeye gidip dua etmek yerine kendilerini fazlasıyla gösterip ilgimi çekmeye başladılar. Sevdiğim kız diye kendilerini duyurunca hemen bir koca bulup veya evlenip, ya da cinsel ilişkiye girip beni cezalandırdıklarını söylemeye başladılar. Bana çok zaman kaybettiriyorlar, hiç üzülmüyorum çünkü en başından beri niyetleri bozuk olan kadınlar bunlar, canım yanmıyor. Böyle bir durumda sadece fuhuş sektörüne destek veriyorlar, insanlar parasını verip fotomodel gibi kadınla birlikte olunca bunlarla duygusal işkence çekmekten kurtulacaklarına inanıyorlar. Beni oyalayıp veya etkileyip başkasına gidecek olanlar bana zaman ve para kaybettiriyor. Kocaları da karılarını oynatıp göstermiş olan, reklâm yapmış şerefsiz durumuna düşüyor. Adana’da sadece karısına baktı diye adam vuran manyaklar varken bunlar eşlerini tüm hüner ve güzelliklerini bana sergiletiyorlar, hem cinsel hem de manevi bir striptiz oluyor. Ama artık etkilenmiyorum. Kendisine reklâm yapacak olan başka türlü koca ya da zengin sevgili bulsun. İş hayatıma zarar vermesinler. Ayrıca Türk kadınına fahişe dediğimi savunanlar o fahişenin kendileri olduğunu unutmasınlar. Er ya da geç Türk soyundan olan bir güzelle evleneceğim. O, onlar gibi fahişe olmayacak. 23 Eylül 2012 – Ulusal Parti İnternet sitesi www.ulusalparti.net yazım : http://ulusalparti.net/yazilar/mesaj.htm ——— ————————————————————– 26 Nisan 2013 Cuma 85 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ———————————————————————– İnternet ortamında aktif olmam nedeniyle kendilerine reklâm yapmak isteyen ticari işletmelerin kurbanı oldum. Müşterisi olduğum veya eğitim aldığım kurumların pazarlamadan sorumlu, halkla ilişkilerden sorumlu fahişe zihniyetli kadınları bana önce binbir sevimlilik, sevgi dolu konuşmalar ve empati yaratacak davranışlar sergiledi. Sempatimi kazanarak onlar ile samimi ve rahat konuşmamı sağladılar. Daha sonra anlam veremediğim bir tepki, rahatsız olmuş gibi davranmaları çıktı ortaya. Hepsi aynı taktik izledi. Önce önemsemeyeceğim ufak tefek ve iftira niteliğinde davranışlar sergilemeye başladılar. Sarkıntılığın tanımı bayanları huzursuz edecek cinsel içerikli davranışlar sergilemektir. Kendileri önce bilmediğim bir nedenle huzursuz oluyormuş gibi davranıyordu, bu huzursuz etme iftirasının amacını bilseydim en başında hepsinin anasına ve yedi sülâlesine sövüp onları teşhir edecektim. Sorun şu ki hepsi iğrenç maganda idi ve olaydan sonra dış görünüşlerine yatırım yaparak bakımla çam ağacına dönüştüler. Yani sıradan aileden gelen bakımsız sıradan kadınlar bunlar. Sonradan süslenip süslenip komik bir görünüşe girdiler. Daha sonra fahişelerin kalitesi arttı, yani daha pahalı fahişeler getirdiler. Olay üniversite mezunu birkaç sapık maganda karıyla başladı ve olaylar büyüyünce bunların daha genç ve uzun boylularını, daha iyi üniversitede eğitim görmüş olanlarını getirdiler. Sanırım ben bir internet kurbanı oldum. Az ya da çok adımın biliniyor olması ve tüm hayatımın internette bulunuyor olması bu dolandırıcı çirkin fahişe ordusuna 86 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER iftira için malzeme yarattı. Geçmişimde ve çevremde yer alan pislikler ile birleşerek büyük bir karalama kampanyası başlattılar. Bu kampanyada ben çok kötü biriyken sıradan üniversite mezunu, zar zor para kazanıp hayatta bir şey başaramayanlar kaliteli insan görünümüne girdiler. Beni bu ülkenin düşmanı ilân ederek destek almaya çalıştılar. Böylece ailem de beni harcadı, hepsi zengin olacaktılar. Ama unuttukları bir şey var. Görevini kötüye kullanan savcı ve istanbul il emniyetindeki dolandırıcı polislere güvendiler. İstanbul uzayda değil, burası suç işlenen kapalı bölge olamaz. Devlet er ya da geç müdahale edecek çünkü burada oluşturulan kapalı memur monarşisi bölgesine er ya da geç müdahale edilecek. İstanbul’da bir meslek grubunun, memurların anayasanın 6. maddesinin ihlâli var ve bunlar İstanbul’da monarşi yaratmış. Adalet bakanlığı ve iç işleri bakanlığı gibi yerlerden cevap bekliyorum. Başbakanlık iletişim merkezi konuyu halledecek. Bimer ALO 150. ———————————————————————– 25 Nisan 2013 Perşembe ———————————————————————– Dolandırıcılar senelerce beni rahat bırakmadı. Dava edeceğim için dava hazırlığı yaptılar, çok sayıda iftira attılar, iftiraları için bahaneler aradılar, beni kışkırtıp kızdırdılar, duygularımla oynayıp üzdüler, öz annemi ve babamı bile kullandılar. Başbakanlık iletişim merkezine başvurdum ve konunun incelenmesi için Adalet Bakanlığı’na ve İçişleri Bakanlığı’na yazı gönderildi. Birkaç ay içinde konu incelenecek. Bu arada annem olacak kahpe ve babam olacak şerefsiz köpek ile anlaşmalı olarak hareket eden Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı rüşvetçi pe..evenk polisler ve siyasi çete üyesi polisler gün sayıyor. Hiç bir şekilde iftiralarını ispatlayamazlar. Bilişim Eğitim Bakırköy’de beni dershane içinde izole edip binbir dert yaşattılar. O kadar çok sorun yaşadım normalden fazla masrafa girmek zorunda kaldım. Şu an it oğlu it çetelerin tek derdi beni borçlarımı ödeyemeyecek hale getirmek, işsiz bırakmak ve beni yamyam ailemin eline bırakmak. Böyle cumhuriyet, böyle bir ülke olur mu? Bile bile göre göre bir insanı alıp işkence yapmak, hafızasını ve beynini silmek, zedelemek ne akla ne de mantığa ne de şerefe yakışır. İşin içinde çok sayıda devlet memuru doktor ve polis, CHP üyesi ve Süleymancılar cemaati üyesi varken işim zor. Kapı kapı dolaşıp karalıyorlar beni. Ben tek kişiyim ve ben borçlarımı ödemek zorundayım, çalışıyorum, kapı kapı dolaşıp on binlerce kişinin çenesi ile yarışamam. Tımarhaneye kapatmak için şu kadar gün kaldı bu kadar gün kaldı, kapatacağız diye konuşanlara : GELİN DE KAPATIN KAPATABİLİYORSANIZ KAHPENİN DÖLLERİ. HEM ADALET BAKANLIĞI HEM DE İÇ İŞLERİ BAKANLIĞI KONUYU İNCELEYECEK VE ŞEREFSİZ, KAHPE POLİS VE SAVCILAR CEVAPLARINI ALACAK. OLAY BAŞSAVCI VEKİLLERİNE KADAR GİDECEK AMA BU KONU KAPANMAYACAK. DEVLETİN RESMİ CEVABINI BEKLİYORUM. BENİ ORTADAN KALDIRAMAZSINIZ. SAVCI MEHMET GÜRDAL, HAPİSHANEDE RANZANIN ALTINDAKİ KISMI AYIRDIK SANA ÇÜNKÜ ARTIK İHTİYARSIN. HAPİSHANE SENİ BEKLİYOR MEHMET GÜRDAL. 14 SENEMİ YEDİN, SEN VE ORTAĞIN SAVCILAR ARTIK İHTİYAR, EMEKLİLİKLERİNİ TORUNLARI İLE DEĞİL, HAPİSHANEDEKİ KOĞUŞ ARKADAŞLARI İLE GEÇİRECEKLER. İstanbul Maltepe Küçükyalı’dayım. Harika bir projede çalışıyorum. İl emniyet müdürlüğünün üniversite yıllarımdan kalan çok günahı var ve o yüzden müdahale etmiyor ama beni tutuklamak için bir suç da bulamıyor, yani ben haklıyım. Bilişim Eğitim Dershanesi Bakırköy fahişelerinin ve Sultangazi Emniyetindeki 10-20 polis ve komiserin iftiraları doğru olsaydı, annem ve babam diye geçinen şerefsiz köpekler haklı olsaydı bir mahkeme kararı çıkartılırdı. Ortada mahkeme yok, duruşma yok, mahkeme kararı yok. Ortada sadece şerefsizce adam kaçıran, geceleri polis otosuna adamı atıp kaçıran kahpenin dölleri o..ospu çocuğu görevini kötüye kullanan devlet memurları var. Aradan seneler geçti ve ispatlanamaz diye düşünüyorlar. Tüm dilekçelerim ve şikâyetlerim ele alınacak, savcılıklardaki evrakları arşivlerden çalan fahişe adliye çalışanları cezalarını çekecek. Devletin resmi evraklarını yok etmek takibi şikâyete bağlı olmayan bir suç . Küçükyalıdaki bir kaç it bana 14 gün içinde tutuklanıp tımarhaneye kapatacağımı söyleyerek laf atıyor. Onlar dikkat etsin 14 saat içinde onları savcılığa vermesin. Ne kadar it köpek varsa kapatsın çenesini, mahallenin psikopatları da kavga çıkarmak için bahane aramasın, ben yeterince psikopat gördüm. Çalıştığım yerde bir tane yemekhaneci de telefonu alıp konuşmaya başlamıştı günler önce ben yemekteyken. Önce lafın arasına bakırköy, tımarhane gibi laflar sokup kafamı becerdi, ben yemek yerken dikkati kendisine doğru çekti ve sonra karşıma geçip dalga geçmeye, laf sokmaya başladı. Laz kışkırtmasına benzeyen bir durum vardı ortada. Annen istedi diye konuşup benim huzurumu kaçırmaya, beni rahatsız etmeye başladı. Kendisine uyarıda bulundum ve devam edince yedi sülâlesini düz geçtim. Düşmanım olan itler her gittiğim yerde varoş bir kiralık buluyorlar ama bu kiralıkların tam listesi her zaman aklımda olacak, gerekirse onları on yıl sonra bile bulacağım. Üç kuruş için hayatıma saldıran itlerin anasını bellemek farz oldu. 87 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Ayrıca Şenol Erdağı adındaki şerefsiz o.ospu çocuğu polis destekli mafya olmasa iki günde anasını belleyecektiler. Adam mafya olacak güce sahip değil. Sultangazi’deki işler böyle yürüyor. Rüşvetçi ve MHP’ci polislere sırtını dayayan mafya da kuruyor, her tarafa rüşvet yedirip derin adam ayakları da yapıyor. Sultangazi Bölgesi bu ülkenin utancı. Memurundan doktoruna, doktor memurundan polis memuruna kadar yüzü kızarmadan, utanmadan suç işleyen kahpelerin bölgesi Sultangazi. TUTUKLAYACAĞIZ DİYENİN ANASINI AVRADINI, BURADA BİR MAHKEME KARARI YOK, SADECE YILLARCA ADAM KAÇIRMIŞ ŞEREFSİZ POLİS İTLERİ VE İŞKENCE YAPMIŞ ŞEREFSİZ DOKTORLAR VAR. POLİSİ ASİL OLMAYAN, DOKTORU ASİL OLMAYAN ŞEREFSİZ BİR DEVLET MEMURU SÜRÜSÜ VAR. GELECEK OLAN VARSA, GÖRECEĞİ VAR. BİR MAHKEMEDE BANA SAVUNMA VE SUÇLAMA HAKKI VERİLMEDEN BENİ ALIP GÖTÜREN, KAÇIRAN ÜNİFORLAMI ŞEREFSİZLERİN KAHRAMAN MUAMELESİ GÖRMESİ İÇİN BİN TANE İFTİRA ATTILAR, BU MİLLET KENDİSİ İNANMIYOR BU İFTİRALARA VE YİNE DE DOLANDIRICI MANTIĞI İLE DESTEKLİYOR. KİMİNE GÖRE FAZLA YAKIŞIKLI (ÇİRKİNLERE GÖRE), KİMİNE GÖRE FAZLA ZENGİN (BİR TON BORCUM VAR AMA YİNE DE HAYAT TARZIM GÜZEL), KİMİNE GÖRE FAZLA EĞİTİMLİYİM. BENİM BEN OLMAM YETİYOR ONLARA DÜŞMAN OLMALARI İÇİN. ALLAH’IN VERMEDİĞİNİ BEN VEREMEM ONLARA, BİR ŞEY İSTİYORSALAR GİTSİNLER DUA ETSİNLER, ALLAH VERSİN. ———————————————————————– 20 Nisan 2013 Cumartesi ———————————————————————– İşler fena gitmiyor. Anadolu yakasında gayet hoş bir projede gayet hoş bir bölgede kral gibi yaşıyorum ama cebimdeki para bitmek üzere. İşe başladım ve 5 gün SSK’am var şu an. Kredi için 6 ay SSK gerekiyor. Ama her şeyden önce birkaç önemli uyarıda bulunmak istiyorum. UYARI 1 : Bu saçma saldırılar başlamadan önce benimle uğraşanlar sıradan üniversite mezunları, küçük çaplı ve başarısız siyasetçiler ve sıradan varoşlar idi. Beni düşman ilân edip “kendisini önemli sanan deli” iftirasını atınca herkese kendilerinin ne kadar önemli olduklarını göstermeye çalıştılar. Yani ben değersiz iken onlar kendi değerliliklerini gostermeye çalıştılar. Aslında değerli falan değildiler. Bir buçuk sene boyunca benim elimi ayağımı bağladılar, eğtimlerimi batırdılar, hayat damarlarımı kestiler, özel hayatımı ve profesyonel hayatımı batırdılar ve benim değersiz olmam için bahaneler aradılar. Milyonlarca lira tazminat alacağımı söyleyip aç gezen veya az kazanan fakirleri kışkırttılar. Yani devlet için önemsiz olan bir tazminatı bahane ederek kendilerine reklâm yaptılar. Kimileri bol para yatırıp eğitim aldı eğitimli mühendis oldu, kimileri vücutlarına bakım yapıp önemli birinin akrabası oldu, kimileri akıl hocası gibi davranıp üç kuruşluk o..pu çocuğu iken akıl hocası ve bilge kişi oldu. Yani tazminat alacak deyip benim alacağım tazminatın bin katı değerinde kazanç elde ettiler. Hepsini zengin ettiniz. Bana düşman ettiler sizi ve siz de onların “değerli kişi oldukları yalanını” desteklediniz. Birkaç münafık, fahişe, dolandırıcı, hırsız ve eşkiyayı değerli insan yapınca bu ülkenin değeri artmaz. UYARI 2 : Çevremdeki insanlar iftiralara inanmak istemeseler de iftiracıların kalabalık bir it sürü olmasından korktular, kendi akraba ve profesyonel hayatlarını korumak için iftiraların önünde tepksiz ve sessiz kaldılar. UYARI 3 : Yıllar önce resmi başvurularımı yapmıştım. Fazladan bir dava açmama gerek yok. Gerekli başvurular zamanında yapıldı. Yani suçlu veya sabıkalı olsam çoktan tutuklanırdım. Ben masumum ve hak sahibiyim. Benim birkaç lira tazminat almamı engellemek için köpek gibi haklarıma saldıranlar iftiracı fahişleri şöhret yaptılar. UYARI 4 : Bu olay bir şöhret fabrikası haline geldi. Bana iftira atıp saldırmak kârlı hale geldi. Şarkıcı, sanatçı, siyasetçi olmak isteyenler tam gaz vurdu. Tüm imkânlarını bana vurmak için seferber ettiler. Tek bir şey söyleyeceğim : “Sen bu değilsin Türkiyem, bunlar senin değerli temsilcilerin değil. 40 tas su dökmüş fahişe zihniyetine sahip, geçmişteki namussuzuluklarını gizlemek için saldıran kahpeler seni temsil edemez. Karşıma namuslu insan çıkarın, namuslu insan iftira atmaz bana. Bu iş bu kadar kârlı iken hiç bitmez”. UYARI 5: Şimdi neden şeriatı savunduklarını anladınız mı? Böyle kahpeler savcıya, mahkemeye, rüşvet almayan polise gitmeyi göz alamaz. Allah’ı da kitabı da sömürüp şeriat kavgası çıkarırlar, kendileri gibi kahpe olan binlerce it salarlar üzerinize, önce p..zevenklik ve dolandırıcılık yaparlar, sonra iftira atıp sütten çıkmış ak kaşık olurlar. Böyle eşkiyalar hiç sever mi anayasal düzeni. 88 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER ———————————————————————– 15 Nisan 2013 Pazartesi ———————————————————————– İstanbul Anadolu yakasında prestijli bir projenin ince işlerini yapan firmada iş başı yaptım. Şantiyedeki konteynerler gelmeye başladı. Kurulum aşamasındayız. İşe girerken çok sıcak bir karşılama oldu, dünya görüşleri saygıyı hak ediyor ve çok pozitif, çok olumlu insanlar. Yakında Sultangazi’den bilgisayarımı da alacağım. Proje bilgisayarımı iş yerime yakın bir daire kiraladıktan sonra şantiyenin ofisinde ve kendi evimde kullanmayı plânlıyorum. Şimdilik nakit sıkıntısı dışında bir sorunum yok. 23 yaşında bir memur çetesinin ve bu çetenin pisliklerini örtpas etmek isteyen görevini kötüye kullanan polislerin saldırısına uğradım. Yaşım 37 ve halâ kurtulamadım. Annem ve sülâlesi bu rezalete destek vererek ve suça iştirak ederek beni sırtımdan vurdu. Senelerce kavgasını yaptık. 2008 Kasım 5′te saldırıya uğrayıp kafama yediğim darbeler nedeniyle kısmen hafıza kaybı yaşayınca (amneziya) annem ve babam önce çetenin gücüne dayanarak beni çetenin tekrar dövmesi ile tehtid etti. Sonrada çeteden korkan anne, baba ve kızkardeş olarak davranarak senelerce beni bu yalanla yaşattılar. Tımarhane ile ortak çalışarak beni bazen elbisesiz, bazen temiz iç çamaşırsız bıraktılar. Bazen de banyo etme imkânlarımı ortadan kaldırarak duş almamı engellediler. Birkaç defa beni günlerce açlıktan öldürdükten sonra aç halde kaçırıp tımarhaneye kapattılar. Tımarhane muayenesinde açlıktan ölmüş ve elim ayağım tutmayacak halde oluyordum. Seneler öyle geçti, ömür boyu bırakmayacağız deyince ölümü ve işkenceyi göze alarak tekrar ayaklandım. Annem yanımda gelip onların teşhislerini destekleyecek saçma şeyler, yalanlar söylemeye başladı. Açık şekilde karşı çıktım anneme, kavgalar ettik. Sonra önce aşırı baskı, daha sonra da tehtid ederek dayamaya çalıştılar tedavi adındaki iftirayı, işkenceyi. Ağustos 2013 gibi yüksek lisans çalışmalarıma başlamıştım, sınavlara hazırlanıyordum. Kendi şahıs firmamı kuracaktım. Şahıs firmamın ismi CEVATÇA olacaktı. 14 Eylül 2013 tarihinde doktor Erhan adındaki şerefsiz oğlu şerefsiz ben kapıdan içeri girer girmez saldırdı. Hemen iğne yapacağım diye konuştu, tımarhaneye kapatmaya çalıştı. Annem de açıklamaları ile destek verdi. Ona onun anasıyla benimkini üst üste koyup s..ceğimi söyledim. Bin bir çeşit küfür ettim. Bir ilâç için sağlık ocağına gitmiştim. Orada benim aile hekimim gelmemişti, jinekolog yazar reçeteyi dediler. Jinekolog ilâcı yazarken tımarhanedeki doktorların anasına sövdüm, beni zorla tımarhaneye götürdüklerini ve akıl sağlığımın yerinde olmasına rağmen beni şantaj altında tuttukklarını söyledim. Şerefsiz it bana cinsel hayatımla ilgili sorular sormaya başladı ve cinsel sağlığım için ilâç yazacağını söyledi it oğlu it. Benim bir iktidarsızlık sorunum yoktu, sadece duygusaldım. İlk cinsel tecrübemi yaşamamıştım. Özel birini ve özel bir an bekliyordum. Ondan sonraki dönemlerde sapık sapık laf atıp geceleri sözlü cinsel tacizde bulunan komşu kadınlar telefon hatlarındaki porno muhabbet kadınlarını aratmıyordular. Bir yandan beni 15 ay uykusuz, stres altında bıraktılar. Diğer yandan da yediklerim içtiklerim ailemin kontrolündeydi. Zamanla tüm işler ile alâkamı kestiler. Evde oturup bir şey yapmayan, ailesinden günlük 20TL haşlık alıp ve kaliteli beslenen adam tablosu yarattılar. 11 Nisan 2013 Perşembe duruşmasından önce bu tabloyu yaratıp duruşmadan önce beni uykusuzlukla, yorgunlukla ve laf atıp taciz ederek, adliyede binbir dolap çevirerek beni strese soktular. Duruşma başlayınca ayaklarım kendi ağırlığımı zor taşıyordu, yere düşmek üzereydim. Gözlerim kapanıyor, beynim uyuşmuştu. Duruşmada tek çabam ayakta durabilmek idi. Hakim önceden çalışmayı yapmış ve kararı aldı. Bir yıldan fazla hapis aldı sanıklar. Duruşmadan önce ve sonra 6 cinsel ilişki teşebbüsüm oldu. Her birinde orgazm oldum ama birleşemedim. Sanırım bu işi iki günde öğrenemeyeceğim. Ama sonuç olarak ilkinde bir şey başarsaydım diğer denemeler olmayacaktı. Artık duygularım acıdan nefrete, üzüntüden saygısızlığa, hayranlıktan şehvete ve arzuya dönüştü. Artık yaşım 37 ve kaybedilmiş seneler var, duygularımı sömürüp hayatımı kaydıran kahpelerin kaybettirdiği seneler. Ama biliyor musunuz, en güzel kadınla ilişkiye girsem bile sevdiğime dokunup sevmenin yerini tutamaz. Zevk alıyormuş gibi davranıp çaktırmadan göz ucuyla baktığımda yüzlerini asık ve sinirli yakaladığım kadınlar beni mutlu etmiyorlar. Sövdüm saydım kovdum birkaç tanesini, ama onlar sevdiğim değildi, ben sevilen değildim. Ben onları kaybettiğime değil (öyle duygusuz et parçası her zaman bulailirdim), hayallerimin çalınmasına kızdım. Bir hayalim vardı, hayallerimi yok ettiler. İşi cinsel kavgaya çevirip ilişkiye girmemi engellediler ve kazandıklarını sandılar, kendi iftiralarına kılıf aradılar. Ben hayvan gibi boşalmayı değil, sevdiğime sarılmayı, kokusunu ve sıcaklığını hissetmeyi hayal ediyordum. Elini tutmayı, yüzüme gülmesini…. Oysa bir sapık süleymancılar cemaati var, gittiğim her yerde kapı kapı gezip cinsel iftira attılar…. Bir de şerefsiz CHP var. Duruşmadan önce, düşmanım olan Sultangazi İlçe Sekreteri Fevzi Çoban telefonla konuşarak karşımda durdu ve dostummuş gibi davranarak aramızdaki düşmanlığı 89 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER gizlemeye çalıştı. Duruşmadan sonra annem ve mahkeme kararı olmadan beni götürmeye çalışan it oğlu it üniformalı mhp’ci polislerin elinde kalsaydım, savcı suç işlemekten dönmeseydi herkes can düşmanım Fevzi Çoban ve Sultangazi İlçe CHP yönetimini benim dostum sanacaktı. Ben ise bir daha hiç konuşamayacağım bir yerde olacaktım. Copyright Cevat Çalışkan © 2013. All Rights Reserved. Powered by iyisiburada.NET and Web Tasarla created with by eSerdaR. ANASAYFA Bir Mühendis http://www.cevatcaliskan.com/ 90 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 8 Haziran 2013 Cumartesi 18 -20 aydır, hatta 15 senedir aynı yöntem aynı işkence, ısrarla vazgeçmeden bardağı taşırıncaya kadar tacizhakaret-iftira. Ta ki beni kızdırıp tehtid koparıncaya kadar. Etrafta herkesi ayarladılar, beyaz gömlekli ve güneş gözlüklü bir it tüm çevreyi ayarlayıp şahitsiz bıraktı beni. Bundan sonra da hasat alır gibi günlerce sinirlerimi yıprattılar, gerginlik ve kavga tehtidi ile türlü türlü hakaret ve iftiralar attılar. Benden kaba sözler ve tehtidleri koparmaya çalışıyorlar. İşin mantığı bu, zıvanada çıkıncaya kadar devam ediyorlar, bardağı taşırıyorlar. Polis asayiş otosu gelmeden kaçmış oluyorlar, hepsi kiralık o.ospu ve p.zevenk, hepsinin derdi beni dava açamayacak kadar parasız bırakmak. Kredi kartı borçlarımı ödememi engelleyerek kredibilitemi yok ettiler. Ekonomik olarak yok ettiler. Kapıya borçlar gelecek, kiramı ödeyemeyeceğim. Her şeyin sebebi YTÜ ‘de bana saldıran ve şantiyelerinden birine Soğancıoğlu İnşaat tarafından getirilmiş olduğum Özel Tepe Güvenlik şirketi. Savunmasız insanları kıskanıp saldıran bir p.ç sürüsü. Bu şerefsizleri suçladığım el yazılarımı (Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı’na 10. sayfayı tamamlamıştım) valiliğe göndermiş olduğum şikâyet dilekçesine ek olarak koydum. Ülkücü şerefsiz p.ç varoş güvenlikçilerin şirketinin valilikteki dişi ülkücü o.ospu kurtardı, organize suçlar masasına sevki gereken evrakı il özel idaresine gönderdi. Ve tüm şehir susuyor, işe yarayan tek bir devlet görevlisi yok. Çünkü tüm kiralıklar ödül, yani bir kemik atılmasını bekliyor. Bir yandan da mühendis yok etmenin zevkini yaşıyorlar, iftiralarla kışkırtıp laf koparttıkları ve sonra saldırdıkları, iftira atıp batırdıkları mühendis. Büyük bir şoparlık bunların yaptığı, dolandırıcılığı kitle hareketine çevirdiler. Belki tüm dünyayı Türk ya da Müslüman yapamazlar ama bütün dünyayı dolandırıp soyabilirler, dünya çapında yankesicilik için yeteenkleri var. 7 Haziran 2013 Cuma 91 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bir Cuma daha ve geçen Cuma’dan beri tek adım yol alamadım. Jandarma, valilik, savcılık dolaşıyorum. Tepe Özel Güvenlik şirketi, yani Tepe Grubu tarafından kiralanan gece seks muhabbeti fahişeleri saldırdı aylarca. Beni buraya CHP bölgesine getirdiler ve yok etmeye çalışıyorlar. Aslında benim derdim CHP ile değil, CHP içindeki kürtçü Türk düşmanı Kılıçdaroğlu KCK’sı ile. Valilik evrak bürosu şerefsiz kadın memuru MHP ve özel güvenli şirketini suçlayan yazıları yok etmek için dilekçemi İl Özel İdaresi’ne gönderdi. Fahişe çok fena kazık attı, devlet memurları evrak oyunu ile insan hayatı yok ediyor. Bir yandan da bu davacı olma süreci uzadı, Bakırköy Ruh ve Sinir H. Hastanesi’nden davacıyım, ama karşıma bir tane doktor çıkarıp 14 senin değil de 2-3 senin kavgasını yapıyorlar. Ben adımımı o hastanenin kapısından içeri attığım günden beri şikâyetçiyim ve kan davalıyım o ülkücü işkence merkezi ile, solcuları karıştırmasınlar boşuna kavgaya. Kurtulamazlar. Ayrıca dava sürecini uzatınca bir sürü madur görünüşlü dolandırıcı yarattılar, hepsi para koparmak peşinde. Yani tazminatı verirseler memur p.çler kendi adamlarına tazminat olarak aktaracak parayı. Yani süreci uzatıp para koparmaya çalıştılar, potansiyel zengin olarak gördüler beni ve parayı alınca şimdiki savunmasız adamı soymuş olacaklar. Bu da emniyet müdürlüğü destekli bir dolandırıcılık. İsteseydiler bin kere öldürürdüler şimdiye kadar, tüm köpeklerin derdi para koparmak. 30-40 sene yaşamış p.çler ve o.ospular bir şey başaramamışlar ama parayı kapmak için birden çok değerli oldular. Hiç kimseye tek kuruş vermemek namus meselesi. Çok asil bahanelerle dolandırıcılık, işte cono sürüsüne bu yakışır. Makam, görev ve akraba ilişkileri ile adam dolandırmak, teknoloji ve eğitim ilerleyince üç kuruşluk yankesiciler böyle dolandırıcılık yapıyor. Bir yandan da sembol yüzler yarattılar. Varoş kıyafetleri ile beni üniversite okumamam için tehtid eden Neşe Üstün ve başkalarıyla oynaşmaya başlayınca silip gönlümden attığım, kiminle oynaştığını öğrenmek için git arkadaşlarınla gez (git seni becersinler demediğim, git erkeklerle daha çok oynaş demediğim) bir tane uyanık dolandırıcı. Bir yandan da sapık gibi saldıran ve çıldırtmaya çalışan, her hareketi ile beni yerin dibine batırmaya çalışan, evde 5 vakit namaza 5 vakit katan ama dışarıda adi ve soysuz kadın gibi davranıp beni çıldırtmaya çalışan annem. Bir sürü madur görünüşlü dolandırıcı kadın ve onlar adına beni tehtid edip malıma canıma saldıran kahrmana görünümünde p.zevenkler. On binlerce adi suçlu ve on binlerce bahane. Bunlar yüzünden ne eğitim görebildim, ne de para kazanabildim senelerce. Maddi ve manevi olarak zarardayım. Ömrümü kısalttılar. Hepsi için 3-5 yıl hapis cezası isteyeceğim ve tazminat talep edeceğim. 92 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 05 Haziran 2013 Çarşamba Rüşvet dağıtarak, adam satın alarak zengin olmuş birkaç şerefsiz baboş beni işe almış ve sömürmüştü. İnanmayın bunların gittiği umreye, yaptıkları siyasete. Aylardır hukuk mücadelesi veriyorum, ama o kadar çok şerefsiz satılık o.ospu çocuğu devlet memuru ve it var ki önce Sultangazi İlçe Emniyet’in soruşturulması gerekiyordu ki işlemlere devam edeyim. Valiliğin Evrak memuru bile satılık adi bir kadın çıktı. Önce bilirek ve isteyerek kasıtlı olarak beni kışkırttı ve öyle sapık satılık memurla sert konuşulur ancak, cevabını aldı. Şikâyet dilekçesindeki ekleri baz alarak kazık attı. Yazıyı İl Özel İdaresi’ne gönderdi ve diğer piç MHP’ci memurlardan destek aldı çünkü el yazılarında MHP’nin yaptığı terörist militan saldırılar yazıyordu. Yani şerefsiz memur MHP adına terörist saldırı düzenledi ve imkân vermem, izin vermem şeklinde konuştu. Geçmişteki yıllarda da bu valilik memurları evrak trafiği ile senelerimi almıştı. Bunlardan kurtulmak için değil, cezalarını vermek için son nefesime kadar çalışacağım, savaşacağım. Gençliğimi çaldılar, geri kalan ömrümü onların cinsine ayıracağım, cevaplarını vereceğim. Bir it oğlu it baboş rüşvet makinaları onlara karşı savunma yaptığımı iddia ediyorlar, onların anasını belleyeceğim günü bekleyerek yaşıyorum, birkaçe espiriyi dolandırıcı p.ç avuklatlardan hile öğrenerek iftira malzemesi olarak kullanmasınlar. Tekrar söyleyeyim mi? Bana bak sapık kıro, senin için geliyorum… O rüşvet verdiğin itler gelecek seni almaya, çünkü parayı alsalar bile senden g.tleri yemeyecek suç işlemeye. Cemaati de saldı üzerime, satılık itleri de. Oturduğum sitede bile hayvan it kiraladılar. Bunun hesabını verecekler. Bugün bulgar konsolosluğuna bir uğradım ve bilgi aldım. Savcılığa da uğradım. Artık utanarak değil, nefretle ve kızgınlıkla söylüyorum, ben şeffaf bir adamım ama hesap vermiyorum hiç kimseye. Cinsel hayatıma saldıran fahişe zihniyetli iftiracı kaltaklar şunu ispatladık bunu ispatladık diye konuşuyorlar. Gizli bir şey bulmuş gibi konuşuyorlar ve bunu beni yıpratmak için kullanıyorlar. Gece gündüz cinsellik lafları atarak kafamı beceren fahişeleri bulacağım, kaçmasınlar, onların cinsini belleyeceğim. Mutlaka bulacağım onları çünkü beni tehtid ettirdikleri pe.evenkleri biliyorum. O itleri konuşturacağım yolunu bulupta ki o fahişeleri belleyeceğim. Nedir yani, merak ediyorum. Sapık gibi rahatsız edip sapık gibi röntgenliyorlar. Yok masturbasyonmuş, yok pornoymuş, yok bilmem necilikmişu şuculukmuş buculukmuş…. Aslında bunların yaptığı şey benim cinsel hayatıma saldırıp gece gündüz hormon seviyemi yükseltmek ve kendi kendileri iftira atıp kendileri inanıyorlar. Kalabalık cemaatler ve kalabalık kılıçdaroğlu cono sürüleri. Benim 93 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER hayatımda gizli bir şey yok, ama herkes bilir hesabını vermem özel hayatımın. Kızdığım şey birinin bir şey öğrenmesi değil, gizli bir şey yok. Benim kızdığım şey ciğeri beş para etmeyenlerin benim bedenim ve özel hayatım, sevdiklerim hakkında yorum yapmasıdır. Bekleyin geliyorum Bilişim Eğitimin pis fahişeleri ve pe.evenkleri. Bu kadar suç işledikten sonra başbakanın akrabası bile olsanız gireceksiniz kodese. Günleriniz sayılı. Hatırlı tanıdıklarınıza güvenip görevini kötüye kullanan itlerin sicilini becereceğim, ocaklarına incir ağacı dikeceğim. Şunu bulduk bunu bulduk ispatladık dedikleri benim bedenime zorla zorla eziyet etmektir. Tüm ömrümü kısalttı süleymancı baboş ailesi Öge’ler çünkü eğer suçlarını ispatlayacak, araştıracak dürüst bir polis olsa Sultangazi bölgesinde on milyonlarca liraları gidecekti. Milyonlarca lira gideceğine bin tane ucuz rüşvetçi ite biner lira ver ki servetin gitmesin, budur zihniyet. 03 Haziran 2013 Pazartesi Bütün bu olaylar sonucunda cemaatin ve CHP’nin kaltakları şu fezlekeyi işleme koymamı engellediler. Bu süre içinde Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü kendi kendisini soruşturdu. Sanıklar ve bağlı oldukları dini ve siyasi gruplar bana saldırdı. Öğrencilik yıllarımdan beri bana düşman olan Tepe Özel Güvenlik şirketi Ted Rönesans Koleji Şantiyesinde maddi olarak bitirdi beni, para kazanmamı engellemek için gecek gündüz rahatsız eden sapıklar ayarladı. Site ve site çevresindeki işyerlerindekileri satın aldılar. Bir tane fahişenin babası kızımı seviyorsun ama sana değil başkasına s.ktirefceğim diye bir laf edince tepem attı bir ay kadar önce, kızdım ve ona yakışacak laf söyledim. Bu lafı bahane ederek kızını pazarladı resmen, bol bol reklâm yaptı kızına. Kıskaçtayım, gece gündüz rahat yok. 94 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 95 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER 02 Haziran 2013 Pazar Dün cemaatçi karılar her günkü gibi sokakta etrafımda dolaşıp sorun çıkarmaya başlamıştı. Cemaatçi karılar sürekli olarak beni kışkırtıp sokakta olay çıkarmaya çalışıyorlar. Dün yine markaja aldılar beni sokakta, zaman kaybetmeden yumruğumu sıktım ve laf atana vuracağım dedim. Dönüşte sokağın aynı noktasına sandalyeler koymuşlar ve bir aydır tek kişinin oturmadığı yere bir sürü ihtiyar dizmişler. Aralarına da polis koymuştular. Vukuat çıkarıp Türkeşçi ve KCK’cı memur ve köpeklerin sicilini kurtarmaya çalışıyorlar. Şöyle kafama göre birini kestireceğim laf atanlardan, güzel bir dayak atacağım. Dünkü uyarıdan sonar tesettürlü kaltaklar üçer dörder laf atmaya başladı ve kıyıda köşede onları koruyan sakallı pezolar var artık. Artık işin içine erkekleri de sokmaya başladılar. Artık sır değil, dün jandarmaya bugün asayişe gittim. Olaylar 2001-2002 yıllarında ben Üsküdar ülkü ocağı misafirhanesinde ikamet ederken Tepe Özel Güvenlik şirketinin elemanı tarafından “bize kız ayarla” tacizine maruz kaldığımda ilerlemişti. Savcılığa gittiğimde savcıyla daha önce tartışmalı olduğum için savcılık müdahale etmek yerine şikâyet dilekçesi metnine müdahale etti, savcı ısrarla almadı dilekçemi, yine kafasına göre yön verdi metne (olayı başlatan şikâyet dilekçesi metni yüzde yüz savcı tarafından yazılmıştı, ben tek kelime söylememiştim ve imzalamamak için kavga çıkarmıştım) ve çok uyduruk bir şey yazmıştı. Savcı güvenlik şirketi ortak kahpeliği ile beni YTÜ’den kaçırdılar ve facebook profilimde bu durum açık şekilde yazılı yaklaşık iki yıldır. Tepe özel güvenli şirketi beni Soğancıoğlu İnşaat’ın çanakçılığı ve suç ortaklığı ile bir Tepe Özel Güvenlik şirketi müşterisi olan şantiyeye getirdi ve günlerce uykusuz bıraktılar. Hiç şahidim yoktu, her şeyi inkâr ediyordular. Tepe Grubunun Özel güvenlik şirketi buradada vurdu. Tepe’nin amcını biliyordum, okula gittiğimde orada da Tepeciler sorun çıkarmaya başladı. Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ülkücülerin işkence merkezi olduğu için psikolojik tuzak kuruyorlar. Okulda iken birkaç saat bekledim orada ve gözlüklü bir güvenlikçi yanımdan geçip “normaldin” dedi ve gitti. Sonra karşıma çıkıp sandı ki yanına gidip bu konuyu kendisine anlatıp oyuna geleceğim. İpnenin oğulları beni on sene önce kaçırıp üniversiteli kızlara sulanan puşt güvenlikçiler için ömrümü yemişti. Ülkücü piçlerin oynadığı oyunlar genellikle şöyledir: Senin adını söyleyip aralarında konuşuyormuş gibi davranırlar veya senin hakkında bir şey söyleyip seni mutlu edip seni tanımıyormuş gibi yaparlar ve sonra sana kendi kendine gülümseyen mutlu deli muamelesi yaparlar. Veya onarla konuşmaya başlarsan konuşkan ve alâkasız kişi muamelesi yaparlar ve böylece deli muamelesi başlar. Veya bir laf atıp sizi can alıcı önemli bir konuda vurmaya çalışırlar, sizi yanlarına gidip konuşmak için mecbur bırakmaya çalışırlar. Böylece her durumda kendi kendine gelin güvey olan, alâkasız şeyler söyleyen, veya kendi kendine sırıtan deli durumuna düşürmeye çalışırlar. Tepe Özel Güvenlik şirketinin elemanların görev aldığı üniversitelerdeki öğrenciler psikolojik hastalıkların özelliklerini öğrenirse sorun çıkmaz. Sene 2000′de etrafımda beni markaja alıp taciz eden öğrenciler vardı. Sürekli markaja alıp rahatsız ettiler, bir de evden para gelmeyince ve annem de çılgınca baskı uygulayınca gerginlik olmuştu. Bu markaj ve tacizin sebebi de şüphesiz Tepe Grubu Özel güvenlik şirketinin piçleri. İki senedir yazdığım yazılarda o şirket ve güvenlik görevlileri hakkındaki şikâyetlerim açık şekilde mevcuttu. Bu nedenle beni gece gündüz psikolojik teröre ve sözlü şiddete, tacize maruz bıraktılar. Saatte sekiz on defa kapıma gelip tehtid ediyorlar, kafamı meşgul edecek şeyler söylüyorlar. Tepe’nin piçleri işkencecin tımarhanenin köpekleri oldukları için insanları psikolojik iftira atarak kaçırıyorlar. Soğancıoğlu’nun çingene kökenli şantiye şefi birkaç defa oyun oynayıp şantiye sınırları içine girmememe rağmen (işten bu internet sitesini kapatma şantajı ile çıkarmıştılar, Fema İnşaat’ta Muzaffer Şakar da güvenlikçiler hakkında söyleniyordu ama derdini anlamamıştım, en başından beri Tepe Özel güvenlik şirketinin ülkücü piçleri saldırmış bana, diğer itler de bu durumdan nemalanmış….) bir şekilde olay ayarlayıp beni kaçırmaya çalıştı. Tepe’nin piçlerini biliyorum çünkü öğrencilik yıllarımda bir özel güvenlik görevlisi şirketi bana ispiyonladı, şirket davacı olmamdan korktuğu için onu 3 dakikada kovdular, on dakika sonra eşyalarını bir poşete koymuş gidiyordu, kovulmuştu. Türkeş şerefsizinin üniformalı itleri her yerde, her şeyi biliyorlar, habersizmiş gibi davranıyorlar. Aylarca cinsel hayatımla ilgili iftiralar attılar. Sonra herkes anladı benim s.kimle siyaset yaptıklarını, reklâm yaptıklarını ve bu cinsel saldırıları aşk hayatı sorunları ile değiştirmeye kalkıştılar. Şu kıza aşık, bu kıza aşık diye laf atıyor artık Türkeşin ipneleri. Aslında beni her kız unuttu, her kız yolunda yürüyor, bölgenin polisine, 155 hattına defalarca telefon ettim ama halâ laf atan şerefsizleri engellemediler. Sultangazi İlçe Emniyet kendi kendisini soruşturmaya devam ediyor, beni burada işsiz ve aç bırakıp sokaktan meçhul diye toplayacklar veya hain kahpe annemin eline verecekler, annem acımasız bir psikopat ve boyu cüce kadar. Allah korkusu olmayan nitelikli dolandırıcı ülkücüler ya ana baba töre muhabbeti, ya yaşlılara sahip çıkma, ya da vatan millet sakaraya Türkeş’in anası var ya sohbeti ile sizi dolandırmaya çalışıyorlar. Sizi dolandırıcakları zaman “namaz kılıyor musun” diye başlarlar sohbete ve asıl düşündükleri “artiz olmak istiyor musun, seni becereceğim” dir. 96 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bir iki gün önce sultangazi ilçe emniyete mesaj çektim ve aç değilim, kapıya hamburger servisi geliyor dedim. Annem anında aradı, mahkeme kararı var diye tehtid etti. Herhangi bir mahkeme kararı yok. Onların adresine çağrı göndermeleri saçma, benim ikâmetgâh adresim belli, tüm şehir bildiği gibi Türkeşin ipneleri ve CHP’nin itleri de biliyor. Gülsuyu karakolundan geri dönerken dolmuşta kırmızılar giymiş tesettürlü bir ülkücü kaltak vardı. Bana hastanenin gücünü göstereceklerini söylüyordu, Türkeşin ipneleri ve kaltakları mhp’nin işkence ve kaçırılmış kurban merkezi bakırköy tımarhanesine hizmet ediyor. Gülsuyu karakolonun asayiş polisleri de Türkeşçi ipne oldukları için bol bol küfür yediler benden, geri zekâlı gibi şirin konuşma ve espiriye çevirmeye çalıştılar sohbeti. Onlara beni BİMER’e şikâyet etmiş olduğum Bilâl diye bir zatı muhterem osmanlıcı göndertti. Polis umursamıyor. Para kazanmamam için beni rahat bırakmaları yeterli, çalıştığım zaman günde 3-4 bin lira para kazanabilirim projecilikten. Aslında ayda bir iki iş olsa ve projeler güzel olsa ayda 5-7 bin TL kazanabilirim ve bunun tamamen yasal bir şekilde yaparım. Ancak beni başka bir semte, Küçükyalı’ya getirip bahaneler üreterek saldırdılar, Anadolu yakasında sorun çıkarmaya çalışıyorlar. Beni buraya Soğancıoğlu İnşaat…. Ltd. Şti. getirdi ve sebebi her gittiğim iş yerinde saldırtan ve eski patronlarımla ortak Tepe Özel Güvenli şirketidir. Aslında ülkücü militanlardan oluşur kadrosu ve kadroları hakkında soruşturma açılması yeterli ama burada olay çıkaracakları için birakça kürt özel güvenlik elemanı da kullanmışlar. Bakın sene 2011-2012 döneminde süleymancı şeriatçı ipneler ile kılıçdaroğlu kck’sı itleri beni ne hale getirdiler. Aşağıdaki videoda açıkça görebilirsiniz bana ne yaptıklarını ve ne hale getirdiklerini. Bir tane sıradan kadını kafama günde elli defa sokup, evimde uyurken dahi sokaktan geçen arabalardan laf atarak kafama sokan, sonra da benim kadınım diye tanıtılıp karşıma çıkarttıkları ve defalarca küfür etmeme rağmen halâ sevdiğim diye tanıttıkları sıradan bir kadın için söylediklerime bakın. Cemaatin ve pekakanın ortak şirketinden çıkarıldığım gün, daha doğrusu kaçmama izin verdikleri gün nasıl görünüyordum. O günün sabahı… İpneler beni parasız bırakıp sıradan bir kadını bana hint kumaşı diye kakalamaya çalıştılar, her gördüğümde kovdum, küfür ettim, dalga geçtim.. .Parayı bulunca 5 tane kadınla birlikte oldum…. Beşincisinde birleşmeyi başardım, hiç biri benim kalbimi kırmadı, hepsi iyi davrandı, hiç biri duygularımla oynamadı… Bakın ipne şeriatçılar benim duygularımla ve cebimdeki parayla nasıl oynadı… Videoyu izleyiniz… 27 Mayıs 2013 Pazartesi Saat 14:oo gibi Sultangazi Kaymakamlığı’nı aradım. Memur pişkin pişkin ısrar ediyor, elimden gelen bir şey yok gönderdim ilçe emniyete diyor. Sanıkların eline soruşturmayı göndermiş ve ısrar ediyor. Cemaat ve CHP ile irtibat halinde, yüzde yüz eminim. Kapatmadan telefonu “yarımdı” diye bir şey söyledi. Derdi nedir bilmiyorum ama sadece tahmin yürütebilirim. Hem cemaat hem CHP arkanda devletin memuru, hiç durma, vur. İfade alamadıkları için soruşturma duruyor diyor. İfade vermem sanıklara, onlar ifade versin. Bu arada beni beş parasız bırakıp o bölgeye sokacaklarını sanıyorlar. İçeri kapatıp tehtid etmeden, iyice bir yıpratıp baskı altına almadan ifadeyi almazlar zaten ipnenin çocukları. İfade falan vermiyorum ve ısrarla bu internet sitesinden habersizmiş gibi davranıyorlar. Bütün Maltepe bölgesi olayı biliyor ve dötü ile gülüyor Sultangazi bölgesine. Saat 15:00 gibi evimin önünde laf atmaya başladılar. Dün ve bugün oturduğum bahçe katı kapısı ve penceresi önünde konuşarak dikkatimi çekmeye çalışan, geçerken laf atanlar oldu. Bende inanamıyorum ama bir ay burada oturduktan sonra bayanlar dolaşmaya başladı bahçede. Dün bir kız, bugün bir kadın bir şeyler mırıldanarak geçti. Esnafın problem yaratan kızları ortadan kayboldu. Tesettürlü problemler gitti, genç modern tipler dolaşmaya başladı. Ortalık ilginç olmaya başladı. Ben bir şey demiyorum, yoldan laf atanlar zaten onlara laf atıyor. Gürültü patırtı hiç bitmiyor. Bir şekilde tutunacak bir şey bulup saldırmaya çalışıyorlar. Kaymakamlık memuru ağzının payını aldıktan sonra bakalım nasıl bir vukuat meydana gelecek. Bir aya yakın sürece geceleri yoldan ve bahçeden sürekli laf attılar. Çoğunu bağırarak susturdum ama annemin evinde yaptıkları şeyin benzerini yaptılar. Şu an iş için hazırlık yapıyorum. Sorun yok gibi, alışmadım bunlara ama bir şeyler başarmaya çalışıyorum. Yıllarca bedenime zarar verdiler, sağlığımı bozdular. Evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyorum dediğimde işi cinselliğe çevirdiler, her şeyi çirkinleştirdiler. Onların binlerce köpeği iti vardı. Onlar için saldıran ve s.kimin muhabbetinden para kazanan, çıkar sağlayan binlerce it vardı. Cinsel iftira atıp cinsel hayatıma sürekli müdahale eden, ondan para kazanan binlerce resmi memur varoş ve sapık siyasi varoş vardı. CHP ve cemaatin çıkarlarını da benim hakkımda cenabet iftiralar atarak kurtarmaya çalıştılar kanundan. Yani bugün CHP, süleymancılar 97 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER cemaati ve onlara hizmet eden varoşlar benim s.ikimden para kazandılar, çocuklarının ve karılarının boğazından geçecek para benim s.kime atılan iftiranın sonucudur. Bugün Kılıçdaroğlu yönetimine uygun bir sonuç çıktı ortaya. Parti genel başkanını cinsel hayatına saldırarak, tuzak kurup iftira atarak görevden aldılar. O kendisini savunamazdı çünkü görevi gereği öyle ayrıntılı açıklamalar yapması yarım asırlık siyasi hayatına yakışmazdı. Kılıçdaroğlu çeteleri yine p.zevnklik yaparak, yani yine cinsellikten para ve çıkar sağlayarak siyasete devam ediyorlar. CHP içindeki kılıçdaroğlu yönetimi ve hizmetkâr itleri pe.evenktir. BU İNTERNET SİTESİNİ BEĞENMEDİYSENİZ ŞİKÂYET EDEBİLECEĞİNİZ YER ŞURASI: http://sibersuclar.iem.gov.tr/ Padişahlarımız efendilerimiz polis memurları tek polis maaşı ile nasıl zengin gibi yaşıyor, bir polis maaşı ile eşleri nasıl ev hanımı ve çok sayıda çocukları nasıl üniversite mezunu oluyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor biliyor musunuz: 1. Karakola veya emniyete bir şikâyet geldiği zaman şikâyetçiyi şikâyetçi olmadan uzaklaştırmaya, ihbarı dikkate almamaya özen gösteriyorlar. Siz davayı açıncaya kadar çoktan sanıkla iletişime geçmiş oluyorlar. Yani rüşvet ve torpil tezgâhı kurulmuş oluyor. Karakola yarı ölü yarı diri, yaralanmış halde bile gelseniz yine de bir potansiyel bir rüşvet kaynağısınız. 2. Şikâyetçi olduğunuzda ifadenizi alan polis memuru yardımcı oluyormuş gibi davranıp ifadenizi etkileyemeye, hakimi şüpheye sevk edecek yoruma açık ve çok kısa bir ifade hazırlıyor ve imzalatıyor, imzalamazsanız aşırı ısrar, ısrara itiraz edinci gerginlik oluyor. 3. Şikâyetten önce sizi birkaç saat bekliyorlar, ifadeye almadan önce sizin kafanızı becerecek bir o.ospu çocuğu size ana-baba, Allah, namaz kılıyor musun muhabbeti yapıyor. Dayak yemenizin veya soyulmanızın normal bir şey olduğunu söyleyip şikâyetinizden vazgeçirmeye çalışıyor. Sizi şikâyetinizden vazgeçiremezse soruşturma için komiserler geliyor, o kimiserleri bir dakikada ayarlıyor ve ya yanlış sonuç koyuyorlar ortaya, ya da soruşturmayı başlatmadan bitiriyorlar. Yani karakolun veznedar rüşvetçi pazarlıkçısına karşı gelen ayvayı yiyor. Kendi rızanla vazgeçirmezsen zorla bitiriyorlar olayı, yani senin iraden önemli değil. 4. Soruşturma sonucu takipsizlik çıkıyor, sesini çıkarırsan veya itiraz edersen rüşvetçi pislik itlerin müşteri kitlesi saldırıyor. Ne kadar fahişe ve dolandırıcı, sokak çetesi ve hırsız varsa, ne kadar sapık varsa hepsi kendilerini düzenli olarak hapisten koruyan şerefsiz rüşvetçi itlere hizmet etmek için sapıkça saldırıyor. Bir ya da iki mafya değil, ne kadar soysuz varsa hepsi ile başınız belâya giriyor. 5. Mahkeme sonuçlanıncaya kadar cinsel hayatınızdan profesyonel hayatınıza her şeyiniz saldırıya ve iftiraya maruz kalıyor. 40 sene namuslu bir hayat yaşasanız bile iki senede sizin tüm adınızı ve çevrenizi batırıyorlar. Birden sapık, devlet düşmanı, …namussuz diye damgalanıyorsunuz. Ve her şeyin sebebi rüşvetçi pe.evnge karşı gelmektir. 6. Polis lümpenlerin size atacağı en sağlam kazık suçu tespit edilen, yani suçlu olan şerefsizleri davanızda şahit olarak göstermektir. İşte polis o..ospuların en büyük kazığı, suçluyu şahit göstermektir. Mahkemede tüm gücünüzle karşı çıkın, avukatınız izin veriyorsa adi bir fahişedir. Sanık koltuğunda oturması gerekeni şahit olarak göstermesinler, bunu da ancak rüşvetçi aynasızlar ayarlayabilir. Birçok soruşturma öyle satılıyor, düşmanınızı ve suçluyu suçlamak yerine sizin alehinizde şahit olarak gösteriyorlar. ****************************** Başbakanlık iletişim merkezine yaptığım şikâyet sonucunda iç işleri bakanlığı bir soruşturma başlattı. Soruşturma emri Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’ne gitti. On seneden fazla bir süredir Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’nü şikâyet ediyorum ve şikâyet oraya gidiyor, şerefsizler kendi kendilerini soruşturup çok asil ve masum buluyor. Böyle bir ironi ve trajedi Afrika ülkelerinde bile yoktur çünkü Afrika ülkeleri ilkel, şerefsiz değil. Sonuç olarak beni Maltepe bölgesinde işsiz ve beş parasız bırakıp sokakta kalmamı istediler, evsiz diye zorla şikâyetçi olduğum annemin evine götürüp soruşturmayı o şekilde bitirip kendilerini masum göstermeye çalışıyorlar. Yani o lümpen memurların istediği olmayacak, asla gitmeyeceğim Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü sınırları içinde. Bana yapılan saldırıların sorumlusu olarak bir tane şerefsiz asayiş polisi gösterilecek veya beni açlıktan ölmüş ve evsiz halde, sokak serserisi olarak gösterip annemin evine götürüp elektrik şokları ile beynimi becerecekler. İşte budur 98 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER dünyaya dağıtacakları adalet, şerefsiz üniformalı p.çler böyle soruşturma yapıyor ve bunu on seneden fazla zamandır yapıyor. O soruşturmayı yapanın da , o soruşturmayı oraya gönderenin de yedi sülâlesini zikeyim. CHP’li bir siyasetçi, işverenim olarak anlaştığımız ücreti bana vermediği gibi ortakları ve inşaat şirketleri çete ortakları beni sürekli suça zorladı. Çok sayıda kaçak binanın sahte projelerini yaptırmaya çalıtılar. Önce şiddet uygulamakla ve mafya tehtidleri savurdular. Daha sonra belediye görevlileri ile tanıştığımda şiddet tehtidlerini para şantajına çevirdiler. Para şantajına da gelmeyince işten çıkarma şantajı yaptıları ki beni zaten tehtidle çalıştırıyordular. Hemen çıktım işten ama tehtid ettiler. Ceza verdik dediler, niyetleri en başından bozukmuş ama neyin cezasını verdiklerini bilmiyordum, şerefsizler bana ceza veremez. Girdiğim her işten kovdurdular, beni yıpratıp iftira atmaları için azınlık mensuplarını kullandılar. CHP Sultangazi ilçe ve il yönetimine konu hakkında bilgi verdim. Şikâyet ettim. CHP il yönetimine defalarca bilgi verdim ama ilçe yönetimi sonradan suni, plânlanmış kavgalar çıkardı. Özel eğitim kurumu ve alışveriş yaptığım yerlerde bana sözlü taciz ve tehtidler uygulattılar. Sürekli habersizmiş gibi davranan CHP’nin kılıçdaroğlu çetesi, yani İstanbul’daki KCK üyeleri sistematik olarak hakaret ve iftira attılar. Sonuç olarak beni aylarca uykusuz bırakıp, evimde ve iş yerimde baskı, aşağlama ve iftira altında tutup yok etmeye çalıştılar. Attıkları iftiraları savunma adıl altında başka iftiralarla desteklemeye başladılar. Geçmişte atmış oldukları iftiraları güçlendirmek için bana gecelerce eziyet ederek, uykusuzluktan canım acıyıncaya kadar taciz ederek küfür ettirdiler. Küfürleri cümle alemin önünde burada ettim onlara, geçmişte kaba söz söylemeyen biriydim. Daha sonra özel hayatıma ve iş hayatıma saldırıp günlük hayatımda birkaç yerde küfür etmeye zorladılar. Bu durumda küfür etmek farzdır, analarının hakkıdır. Cinsel hayat ve uyku düzenimi değiştirerek kendi iftiralarına uygun hale getirdiler. Kurtulmam için bana saldıran rüşvet makinası ve dolandırıcı p.evengin elini öpmeyi şart koydular. Yani beni tehtid edip bedava çalıştıran cemaatçi diye geçinen münafığın elini öpünceye kadar CHP ve azınlıklar vurmaya devam edecek. O şerefsiz sülâlesindeki tüm kadınları göndersin ki onlara saksafon çalmayı öğreteyim. CHP çok komik duruma düştü, cemaatin pis işlerini yapmadığım için saldırdı bana. Kavga oradan çıktı. En başından beri haklı olmanın zevki ile hareket ettiğim için korkmadım. Bu süreç içinde il emniyet müdürlüğünün de nasıl biat ettiğini ve düdük gibi öttürüldüğünü gördüm. İl emniyet müdürlüğünü gece telefonla aradığımda benimle sanıklar için pazarlık yapmaya çalışıyordu. Şunu affedecek misin bunu kabul edecek misin diye pazarlık yapıyordu. Yani yaralama davasında bir tane maganda şerefsiz çirkin varoş polis şikâyetinden vazgeç pazarlığı yaptı. Olay büyük olunca CHP adına terörle mücadele polisi il emniyette pazarlık yaptı. O pazarlık değil de baskı diyelim, kabul edilsin diye gece gündüz uyutmadılar ve boyun eğdim diye açıklama yapmamı istediler. Yani bu işkence gece gündüz devam etti, emniyet müdürlüğü de sigortaları oldu. Birkaç şerefsiz devlet memurundan tazminat talebim olduğu için CHP kendi şerefsizliğini, rezilliğini ve partinin kapanmasına kadar gidecek dava sürecini devleti tazminat isteyenden kurtarıyoruz hareketi yarattılar. Sınırsız sayıda lümpen CHP’nin sınırsız torpilleri ve imkânları için CHP’ye hizmet amacıyla saldırdı, binbir türlü dolandırıcının saldırısına maruz kaldım. Sonuç olarak zengin olmak isteyen, destek almak isteyen soysuzlar CHP ve cemaate yaranmak için acımasızca saldırdı. Bu saldırıda il emniyet müdürlüğünün garantisini ve yasadışı korumasını aldılar. İl emniyet saldırılara izin verdi ve şikâyetlerimi kabul etmedi, ihbarlarımı da değerlendirmedi. Sonuç olarak bugün 23 Mayıs 2013 tarihinde tüm GSM ve internet bağlantılarım kopuyor. Faturalarımı ve kredi kartı borçlarımı ödeyemedim. CHP’nin torpillerinden yararlanmak için savunma hazırlıyoruz diye bir şey uydurup çok sayıda iftira atan binlerce şerefsiz binbir oyun, taciz ve kışkırtma ile beni gece gündüz yıprattı. Geceleri ve gündüzleri cinsel konuşmalar ile yıpratıp sürekli hormon seviyemi yüksek tuttular. Bekâretimi bile bozmak zorunda kaldım. Binlerce fahişe zihniyetli sürtük bana iftira attı. Savunmamız var deyip tehtid eden, benim cinsel hayatıma ve her türlü özelime saldıran şerefsiz KCK sürüsü ve onun lümpen hizmetçileri gece gündüz beni cinsel savunma ve cinsel iftiralar ile tehtid ediyor. Gece gündüz kadın lafları ve sohbetleri ile rahatsız eden, sabahın köründe uyandırıp seks konuşanları yapanlar yüzünden gecenin ikisinde, üçünde uykudan uyanıp, boşalıp tekrar uyumaya bile başladım. Günde 24 saat seks sohbeti ve tehtidleri ile uğraştırıyorlar.Cinsel konuşma olmadığı zaman bütün gün laf atıp çalışmamı engellediler, yorgunluktan bayılıncaya kadar kafamı şişirip yordular. Çalışmama izin vermediler. Şerefsiz oğlu şerefsiz CHP KCK’sı şunu unutmasın ki Türkleri dışlayıp yok ederek halçılık yapamaz. Şunu açıklasınlar : Türkler halkın dışında mı? Neden halkçılık adında Türklere düşman ve Türkleri afaroz eden bir siyaset yapıyorlar. Halkçılık dedikleri şey Türk soyunun düşmanlarının CHP’de bir araya gelmesi midir? Ailemle 99 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER anlaşıp tüm gelir kaynaklarımı yok eden ve profesyonel hayatıma iftira atanlar şu an beni beş kuruşsuz ve işsiz bıraktı. Annem fakir rolü yapmasın, ya da beni ondan para dilenen adam muamelesi yapmasın. O ve ortak hareket ettiği lümpen memurların para şantajına gelmeyeceğim. Açıkça söylüyorum. Para şantajı devam ederse bir değil, çok sayıda dava açacağım. Ailemin telefonlarına cevap vermeyeceğim. Daha çok suç işleyip daha çok ceza almak istemiyorlarsa ailem kredi kartı borçlarımı ödesin ve banka hesabıma 15 bin TL yatırsın. Ayrıca bana bu paraya vermesi şikâyetimi geri almama neden olmayacak, sadece daha fazla suç işlememiş, suçlarının üzerine yeni suçlar eklememiş olacaklar. Kredi kartlarımı, telefon faturalarımı ödesin. 15 bin TL parayı aşağıdaki hesap numarasına yatırsın: HSBC Sultangazi İstanbul Şubesi Hesap No : 606 1007512 270 00 TL SULTANGAZİ ŞUBE Uluslararası Hesap No (IBAN)* : TR 3700 1230 0606 1007 5122 7000 1999 yılında şerefsiz oğlu şerefsiz iki hazırlık savcısı kendileri uydurdukları bir şikâyet dilekçesi metnini beni tehtid edip imzalattırdı, o dilekçenin metninin iptal edilmesi için başsavcıya çıktım, görüştürmediler. Şerefsiz savcılar beni kaçırıp asayiş otosuyla Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine kapattılar, hastaneyi de şikâyet ettim. Senelerce şikayet ettim hastaneyi, ailemle anlaşıp beni derslerde başarısız yaptılar, ailem sürekli sorun çıkarıp sınavlarımı batırdı. Okuldan mezun olamadım, çok sayıda şikayet yüzünden beni kalıcı olarak susturmak istediler. 2008 yılında öldüresiye dövüp sakatladılar, aileme muhtaç bırakıp senelerce yıprattılar. Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin şerefsiz o.ospu çocuğu doktorlarının yüzüne söylüyordum şerefsizliklerini. Defalarca vazgeçmelerini ve beni rahat bırakmalarını söylüyordum. Her zaman mahalledeki p.ç polisin adam kaçırıp hastanede kafama elektrik şoku verilmesi tehtidine bağlı olarak tımarhane kontrollerine çağırdılar. Ailem programlı olarak tüm proje, ödev ve sınav çalışmalarımı batırdı. 2010 yılında mezun oldum, 2011 yılına kadar işsiz bıraktıktan sonra bir proje ofisinde çalışmaya başladım, patronlar hem siyasi hem cemaatçi o.ospu çocukları idi. Halâ devam ediyordum tımarhaneye karşı çıkmaya. Tımarhane beni iyice korkuttuğunu düşünüyordu ve patronlar beni sömürüyordu. Beni ömür boyu sömürmek için ömür boyu tedavi ayarlamaya çalışan o..pu çocuğu sultangazi belediye meclis üyesi halûk bozkurt ve çete reisi cemaatçi harun hasan öge 25 aralık 2011 tarihinde ayarladığı doktorla ömür boyu tımarhane baskısı almaya çalıştı, aşağlık doktorla kavga ettim ve davacı olacağımı söyledim. Çıkan tartışma aylarca sürdü. Tımarhaneyi dava etmemi engellemek için aylarca uykusuz bırakıldım. Komşularımı kiraladılar, varoş aç itler beni aylarca yıprattı ve günde 24 saat taciz etti. Çalıştığım iş yerlerinden iftira, hakaret ve tehtidle kovuldum. Tımarhaneye karşı gelince inşaat mühendisleri odası bile defalarca tehtid etti beni. İşin içinde çok sayıda rüşvetçi polis girdi. Geceler taciz altında, uykusuz geçiyordu. Her gittiğim yerde komşuları ayarladılar, gürültüden yorgun düşünceye kadar etkisiz kalıyordum. Çalışamıyordum şerefsizlerin kiraladığı köpekler yüzünden. Beni tımarhane tedavisine muhtaç göstermek için girdiğim her işte yıpratıp, iftira ve hakaret edip kovdurdular. Bunun için siyasi bahaneler kullandılar. Genellikle CHP’nin şerefsiz kürtçüleri saldırdı. Polis ailesi ve kamu sektörü çalışanları olan şerefsiz ülkücüler de buna destek verdi. Yani tımarhaneden davacı olamadım, davacı olamadığım gibi tüm hayatımı elimden aldılar. Dış görünüşüm ve bedenim zarar gördü , beş kuruşum kalmadı, borca battım. MHP ve CHP siyasetine karşı olmam bu durumda çok önemli idi. Şerefsiz oğlu şerefsiz savcılar ve onların emrindeki şerefsiz polisler, onların poposunu yalayan inşaat şirketi sahibi ve çalışanları milyonlarca liralık sermayeleri ve binlerce devlet memurunu temsil ettiği için devlet düşmanı ilân ettiler. Beni beş parasız bırakıp üç kuruşluk cahil tekniker ve bilgisiz mühendisleri benden üstün gösterdiler, iş göremez iftirası attılar. Kanı bozuk kansızlara asla boyun eğmeyeceğim. Mahkeme ve duruşma olmadan beni alıp götürmek, bilgi ve tecrübe sahibi olduğumu ispatlamamı engellemek istiyorlar. Buna izin veren başbakanlık iletişim merkezinin ve başbakanın sıfatına tüküreyim. Ben babadan zengin değildim, gece gündüz çalışarak kazandım her şeyi. Bana saldıran p.ç varoşlar arabeskçi gibi ağlayıp haksızlığa uğramış gibi davranmak için, hakları yenmiş diye geçinmek için kendi çabası ve çalışkanlığı ile başarılı olmak isteyeni yok ettiler. Her şeyi devletten bekleyen ve kendilerini üç kıtanın sahibi asiller olarak gören üç kuruşluk varoş sürüleri beni yok etti. 100 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Ama ben kabul etmiyorum iş göremez olduğumu. Anasını s.ktiğim polis gece beni uykusuzluktan öldürenleri sustursun ve her gittiğim işten kovdurmasın. Dünyaya adalet dağıtacağız diyenlerin dağıtacağı adaleti s.keyim. Askeri gücü 40 kat olan avrupa, 44 kat olan amerika ile bir alâkam yok, ama dünyayı veya avrupayı fethedeceğiz ve adalet dağıtacağız muhabbeti beni gülmekten gebertiyor. Siz önce rüşvet yemeden yaşamayı öğrenin b.k böcekleri. Sizin dağıtacağınız adalet kadınları seks kölesi yapmak için bahaneler bulmak ve vergi adı altına haraç almak. Yani adaletiniz rüşvetçilere daha geniş bir piyasa ayarlayıp elâlemin karısına ve parasına saldırmak. Bu internet sitesinde çok sayıda olay ve açıklama var. Ama olayın özeti ve özü çok basit. Birkaç rüşvetçi pe.evenkten şikâyetçi oldum ve rüşvet almak alışılmış bir şerefsizlik olduğu için bu rüşvetçiler diğer rüşvetçi arkadaşlarından destek aldı. Rüşvetçilerin çıkarları söz konusu olduğu için rüşvetle ve şerefsizlikle iş yapan tüm işverenler bana saldırdı, çalışanları bana eziyet etti. En son soğancıoğlu inşaat’ta programlı ve plânlı bir şekilde iftiraya uğrayıp işten yasadışı bir şekilde çıkarıldım. Beni zor durumda, beş parasız bırakıp aç bıraktılar ki ben de onların yedi sülâlerini aç bırakmaya yemin ettim. Plânlı bir şekilde beni yıpratıp beş parasız bırakıyorlar, adımı karalıyorlar, çamur atıyorlar, bana saldıran üç kuruşluk itleri kahraman ilân ediyorlar. Olay kamu sekötüründeki rüşvet makinaların şikâyetçiyi yok edip sade vatandaşı korkutma, rüşvetçi terörü yaratma olayıdır. Tüm olaylar sırasında sürekli polise başvurdum ancak polis beni korumadı çünkü il emniyet müdürlüğü suç işlememi ve suçlayan durumundan sanık durumuna düşmemi istiyordu. Anası şerefsiz olan bilgi işlem elektronik şube il emniyet müdürlüğü ihbarlarımı görmezden gelip, daha doğrusu işleme koymayıp çok sayıda dolandırıcı saldırısına maruz kalmama neden oldular. Beni tutuklatmak için bahane arayan ve sürekli kışkırtan üniformalı şoparlar vatandaşın parasını yiye yiye şekillenmiş, benim tüm uyku düzenimi ve hayat düzenimi bozup tipimi bozdular. Artık liseden mezun olup kahvehanelerde sürten tüm şerefsizler polis üniforması giydikleri an dokunulmaz hırsız ve dolandırıcı ayrıcalığına sahip oluyor. Öyle acımasız hırsız beleşçi yavşaklara karşı çıkan yok ediliyor. Bir çok siyasi grup bunları mafya olarak değerlendirdi geçmişte, bence bunların tamamı ortak ahlâksız bir anası olan şerefsiz sürüsü. Hepsi devlet dairesinde haram parayla beslenen b.k böcekleri. Vatandaştan götürdükleri parayla vatandaşa hava atıyorlar ve padişah ayakları yapıyorlar. Bu olay onlarca yıldır devam ediyor. Beni yok etseler de birkaç tanesinin mutlaka hapise girmesini sağlayacağım. Bu arada savunma diye yazdığım taş.ğı kendisini savunuyor diye gösteren itler dolandırıcı avukatlara danışmanlık için verdikleri parayı bana maaş olarak verseydiler ünlü olmayacaktılar, ama en azındna o.ospu çocuğu olarak ünlü olmayacaktılar. Şöhretin kötüsü olmaz diyenin o.ospu takımı bunlar. Türk milletine barbar diye hakaret edenler yanılıyor, bu ülkedeki tek barbar benim. Benden başka barbar Türk yok. Hahahah… Son birkaç yılda meydana gelen tüm gürültü patırtı ve olayların nedeni birkaç Zübük. Sağcı ve solcu zübükler bir ofiste toplanmış “sağdan vur soldan vur” sloganıyla milyon liralık dolandırıcılık ve sahtecilik yapıyordular. Rüşvet alan memurlar onların önünde secde ettiği için TV’de yayınlanan derin devlet dizilerini seyredip havalara giriyordular. Cemaatçi zübük chp’ci zübüğü emrinde çalıştırıyordu, chp’ci zübüğün emrinde çalışan işçilerden biri memurları iyice bir “erkek” havasına sokup erkeklik yapıp rüşvet almalarını sağlıyordu. Zaten çeteye yaranan herkesle “aşkım, bebeğim” muhabbeti vardı. Allah bunları çarpık ve yamuk yaratmış, g.tleri yere yakındı ve ben onlar için biraz fazla iyi görünüyordum. Kendileri gibi maganda görünüşlü olmadığım için hayatımı kaydırdılar. Vücudumun her “parçasını” kıskandılar. Onlara ne sağcı ne de solcu destek vermeyeceğimi söyledim. Onları desteklemeyeceğimi söylediğim için siyasi düşman gördüler beni, zaten tipsiz ezik tiplerdi ve iyice kudurdular. Sonuç olarak bunlar benim hayatıma girip bir ton kavga çıkardı ve benden daha paralı oldukları için tüm gelirimi yok ettiler, kendilerini üstün göstererek beni onların uşağı veya taklitçisi olarak göstermeye çalıştılar ki yaşları kırka dayanmış bu zübükler öyle üstün bir yetenek veya kişilik sergileyememişti bu yaşlarına kadar. Bu kadar gürültü ve patırtıdan sonra her hareketimi onların taklidi olarak gösterip isimlerini duyurmaya, siyasi ve dinci reklâm yapıp daha çok para kazanmaya çalıştılar. Harici diskini iş için vermişti zübük, dosyalarımı kaydetmek için. O harici diskte onun anasının bacısının resimleri vardı, başka bir şey yoktu. Eğer anasından ve bacısından esinlenip ünlü olduğumu iddia ediyorsa şunu bilsin ki öyle karılara ben otobüste yer bile vermiyorum, hiç saygı göstermedim senelerdir. Bu kadar olaydan sonra dış kapının dış mandalı olan ne kadar uyanık varsa taklit edilmiş ve soyulmuş önemli insan gibi davranmaya başladı. Allah onlara nimetlerini çok vermediği için ezikliklerini gideriyorlar, beni batırıp yok etmeye çalışıyorlar. Alay ettiğim, yani kafamı bozan manyakların taklitlerini yapıp dalga geçtiğim için taklit edilmiş kişi olarak gösteriyorlar kendilerini. Onları takdir etmek için değil, herkes onlar g.tü ile gülsün diye taklit ediyorum. Tek bu internet sitesinde kaba sözler kullanıyorum ancak benim her zamanki doğal konuşmam imiş gibi göstermek için her yerde sözlü tacizle sinir edip kaba sözler koparmaya ve bu sözlerden nemalanmaya çalışıyorlar. O kadar rezil bir durum ki her yetki ve görev sahibi şerefsiz hoşuna gitmeyen veya onaylamadığı sözleri akli dengesi bozuk adam konuşması olarak göstermeye çalışıyor. O nedenle biraz bilgi vereyim gerçek kişiliğim ve karakterim hakkında. Her şeyden önce daha on yaşında mikroskopla tanışmış biriyim. Bir bilim adamı kadar aşık olduğumu söyleyebilirim bilime. İslâm teslimiyettir, kayıtsız ve 101 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER şartsız Allah’a teslim olmuş kişidir müslüman. Dolayısı ile fazla sormadan sorgulamadan kabul ediyorum Allah’ın emirlerini. Ama bir taraftan da düşündükçe dünyanın düzenini ve biyolojiden astronomiye kadar bilimsel gerçekleri görüyorum ki insan beyninin sınırlarını aşıyor evrenin sınırları. Bu durumdaki herkes “… ya varsa” diye biten peygamber sözüne esir oluyor. Bir yandan da eğitim seviyem yüksek geldim sosyalist bilimsel eğitim veren Bulgaristan’dan. Her zaman bir adım öndeydim diğer öğrencilerden, dalga geçmedim ama bazı şeylerle alay ettim hep. İyi niyetliye kardeş dedim, niyeti bozuk olan cahille acımasızca dalga geçtim. Ama dil uzatmadım beni ısırmayan yılana. 10 yaşından beri sporun, kitapların ve müziğin delisiyim, hastasıyım. On yaşında eskrim ve motokros ile başlayan denemerlim daha sonra Adana’da düz işçi, devamında vücut geliştirme meraklısı olmam ile devam etti. Sonuç olarak sürekli olarak sigarasız ( tek bir sigara içmedim ömerümde) ve alkolsüz, sağlıklı beslenme ve vitamin takviyeli bir hayat yaşadım. Ağırlık çalıştım, koştum, okudum, müzik dinledim, çok samimi ve çalışkan bir şekilde aylarca günlerce savundum sosyal medyada dünya görüşümü ve fikirlerimi, hep anayasal düzeni destekledim. Belli bir etkiye sahip olduğumu ve sonuç alabildiğimi gören CHP ve cemaatler ( CHP’nin son KCK versiyonuna karşıyım, ondan önce 4 yıl destekledim Deniz Baykal’ı) benden destek alamayacaklarını ve etkili bir şekilde onların stratejilerini ortaya koyduğumu gördüklerinde bana saldırdılar. Eminim ki zor olacak Tanrıkulu, Kılıçdaroğlu,…. siyasi hayatı. Zor sonuç alacaklar. Eğitim seviyesi yüksek ve dünyadan habersiz olmayan, tüm coğrafyaya tarafsız ve realist bakabilen gençlerin benim yaptığını yapmalarını, taşın altına ellerini koymalarını isterim. Tek ben değilim, var benim gibiler. Ama beni sindirdiler. Tek olmazsanız, hep konuşursanız güçleri yetmez size. Işık gibidir gerçekler. Geçmişte kimliğimi açıklamadan çok açıklama yaptım. İnsanlar kim olduğumu önemsemediler, bilmediler ama karanlıktaki ışık gibi gördüler gerçeği, inandılar. Şimdi kim olduğum ortada ama çok karaladılar. Benim son halimi, paramı ve kıyafetimi değil, fikirlerimi dikkate alınız. İsterseniz destekleyin, isterseniz muhalefet yapınız, isterseniz hiç takmayınız. Ama birkaç şerefsize dava açtım diye, ya da bir kahpeyi beğenmedim ve başka bayana yöneldim diye, sakalımı veya saçımı beğenmediniz diye, veya özelimle ilgili bir bahane öne sürerek saldırmayın fikirlere. Fikirleri fikirler ile çürütünüz. Her şeyden önce benim huzurumu kaçırıp aylarca rahatsız eden bir sürü siyasi ve dolandırıcı şunu ispatladık, bunu ispatladık diye konuşuyorlar. İspatladık ve kanıtlarımız var diyen, iç işleri bakanlığına şikayet etmiş olduğum sultangazi emniyet görevlileri de bu kanıt dedikleri şeyleri kendileri ayarlayıp tüm profesyonel ve özel hayatıma saldırdıktan sonra aldıkları tepkilerdir. Bilişim eğitim bakırköy şubesinde azınlıkların saldırısına uğradım, milliyetçi geçmişim açıkça ortadaydı. Aylarca uğraştıktan sonra Şubat-Mart aylarında internette yaptığım tariflere uygun bir kız çıkardılar karşıma, muhabbeti cinselliğe çevirince cinselliğe aç olmadığımı, yanlış biriyleyle aşk yaşayacağıma masutrbasyon yapacağımı söyledim. 7-8 ay saldırıp problem yarattıktan sonra açıkça iftira atmaya başladılar, benimle ilgili cinsel/siyasi/dersane reklâmı karışık bir propaganda yaptılar. Defalarca tehtid ettiler. Halâ hacıoğlu lahmacun, bilişim eğitim gibi yerlerin şubelerini aradığım zaman orada çalışan bayanlar telefonu kapatmadan önce “a.ına koymuş” diye bir laf edip beni kışkırtmaya çalışıyor. Sorsam inkâr ediyorlar, bir şey olmamış gibi davranıyorlar. Gizli savaş diye bir şey uydurmuşlar, ben her zaman yüzlerine konuştum ve resmi yolla şikâyet ettim. Gizli savaş dedikleri kendi kancık namert saldırılarıdır, ki zaten bu saldırıları hep kancıklara yaptırıyorlar. Gizli bir şey varsa o da onların savurdukları tehtid ve hakaretlerin kendileri tarafından inkâr edilmesidir. Beni sinir edip cinnet geçiren adam olarak göstermeye çalışıyorlar, ya da bir laf koparıp hakarete uğramış gibi davranıyorlar. Yani beni benim penisim bilişim eğitim sayesinde ünlü oldu. Tamam eğitim, bilgim ve mesleki tecrübeme güveniyorum ama penisim bilişim eğitimi ünlü yapacak kadar özel bir penis değil. Teveccühüz. Huzurumu bozmadıkları zaman, yani beni rahat bıraktıkları zaman öyle bir durum veya kanıt söz konusu olamaz. İspatladık diyenler bu ispat veya kanıtları mahkemeye sunmadan konuşmasınlar, benim söz hakkım ve kanunların verdiği savunma hakkım var. Benim tüm biyolojik ve psikolojik durumlarımı sürekli olarak taciz ve hakaretle etkileyen, uyku düzenime müdahale eden sanıklar ellerindeki delilleri mahkemeye sunsunlar. Bunlar kendileri iftira atıp iftiralarına kanıt dedikleri kılıflar uyduruyorlar. Bu kanıtlara inanıyoruz diyenler de yine kendi taraftarları. Kendileri çalıp kedileri oynuyorlar. O kanıt dedikerini karşıma çıkarsınlar ama mahkemede çıkarsınlar. Aylarca günlerce stres altında, sürekli sorunlu bir hayat yaşatarak, hatta cinsel hayatıma müdahale ederek ortaya çıkan sonuçları geçmişte yaptıkları kahpeliklere ve dolandırıcılıklara kanıt olarak göstermeleri bir suçtur, bana yapılan saldırının devamıdır. Kanıtları kabul ediyorum diynler suç ortağıdır. Mahkeme ve yargılama olmadan onlarını kanıt dedikleri saçmalıklar beş para etmiyor. Konu ile ilgili açıklamaları 2. asliye ceza mahkemesi g.o.p. ‘ta hakime yapmıştım. Dava dosyasından da bilgi var. Temiz bir hayatım ve temiz bir geçmişim vardı. Bunlar ağzımdan laf koparmaya, konuşmalarıma yön verip istedikleri yerde keserek farklı anlamlar yüklemeye, sonra da o konuşmalara dayalı olarak olaylar çıkarmaya başladılar ve bu aylarca devam etti. 102 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bu gidişle bana cinayet de işletirler, tecavüzcü olarak da gösterirler, ticari güvenirliğimi yok etmek için para şantajına dayalı olaylar da yaratırlar. Sonuç itibariyle saldırdıkları tek şey benim mühendisliğim değil, tüm hayatım. Kanıt dedikleri şeyler tamamen saçmalık. Benimle uğraşan kişiler çok aşağılık kişiler oldukları için onlara bu internet sitesinde kaba ve argo sayılacak dille cevap yazdım. Sebebi de onların gerçek yüzü ile namuslu, terbiyeli kişi tavırları arasındaki acımasız fark idi. Onlar terbiyeli ve nazik konuşan aşağılık dolandırıcılar, ben ise ağızlarının payını her türlü veren dürüst insandım. Buradaki kaba konuşmaları günlük hayatıma taşıma için gece gündüz taciz ettiler. Bu şahıslar ile tanışmadan önce her türlü küfür ve kaba sözden uzak duran biriydim ama paranın gücüne ve siyasetin gücüne sahip olan dolandırıcılar karakterimi değiştiremese de normal şartlar altında hiç kimsenin yaptıramayacağı şeyler yaptırdılar bana. **************************** Daha önce hiç bahsetmeye bile gerek duymadığım bir konu önem kazandı. O nedenle açıklama yapmak zorunda kalacağım. İlk işverenlerimin çaycılıktan teknik resamlığa kadar, mimarlıktan metresliğe kadar, rüşvet pazarlığından dolandırıcılık pazarlığına kadar her türlü firma ihtiyaçlarını karşılayan teknikerleri ile tartışma yaşamıştım. Sebebi beni işveren adına tehtid etmeleri idi. Bana sürekli uyarıda bulunan ama genel olarak açık tehtidler savuran bu bayanları “dikkate almaya” karar vermiştim belli bir süre sonra. Onları takmıyordum ama çıkardıkları sorunlar büyüyünce “onları dikkate alıp” cezalarını vermeye karar verdim. Daha sonraki iş yerlerinde sorun çıkaran ve önemli tekniker diye bahsettiğim kişilerin önemi patronla yakın olmalarıydı, yani eski dost olmalarıydı. Her bir teknikerin önemi kendi firması içinde kendi patronuyla olan özel ilişkilerine dayalıydı ve inşaat sektöründe eleman olarak benim üçte birim kadar bilgi ve yeteneğe sahip değildiler. Bu beni karalama ve sırtımdan vurma işini ballı bir kapı sanan ve piyasada ünlü olma, büyük maaşla iş bulma hayaline kapılan teknikerler sürekli sorun çıkarmaya başladı. Kısacası düşmanımdan rüşvet ve destek alabilirler. Maaşları yüksek işleri değerli oldukları için değil bana kazık attıkları için alabilirler. Ancak değerleri bana kazık atmalarından ibaret olacaktır. Teknik eleman olarak lise mezununun yeteneğine sahiptirler ve ülkemizin değerli üniversitelerinden mezun çok sayıda inşaat mühendisi varken onlara sadece yardımcı eleman olmak düşer. Yani bana kazık atmaları onların mesleki değerini arttırmıyor, bir kavgada taraf yapıyor. Kürtçüler ve bölücü terör örgütü sempatizanları tarafından sürekli işten attırıldığım için teröre destek vermiş oluyorlar ve attıkları kazıklar birer terörist eylemdir. İMO İstanbul seçimlerde benden destek almıştı. Sayın Şevket Şakacı benim hemşerim ve büyüğüm olarak bana referans vermişti ve onun referansı ile il chp ve başak yerlere başvurarak 1400′ten fazla SMS atarak, sosyal medyada çalışmalar yaparak odayı Çağdaş diye geçinen kılıçdaroğlu KCK’sına kazandırmıştım. Pişman oldum. Çünkü kendilerini çağdaş olarak tanıtmıştılar ama zamanla anladım ki Kılıçdaroğlu grubunun bir uzantısı oluyorlar. Odaya destek veriyoruz diye bana saldıranlar İMO’ya değil, mevcut oda yönetimine destek veriyor. CHP ve oda, diğer kılıçdaroğlu destekçisi yönetimlerle birlikte İstanbul’da KCK tarzı bir yapılanma oluşturmuş. Taraftarlarının resmi olarak suç sayılan eylemlerini görmezden gelip şikâyetçileri ikna veya tehtid yoluyla susturuyorlar, suçlar unutlacak kadar uzun bir süre oyalayıp suçun unutulmasın sağlıyorlar. Sonuç olarak odaya destek veriyorum diyen de, önemli teknik eleman olacağım adımı duyaracağım diyen de inşaat sektöründe siyasi saldırı yoluyla adını duyurmaya çalışan sıradan elemanlardır. Bu aynen şöhret olacağım diye orada burada televizyon kameraları önünde rezalet çıkarıp ünlü olmaya çalışan şarkıcı veya artist adaylarına benziyor. Özgeçmişimde ve açıklamalarında önemli tekniker veya mühendis diye söz ettiğim şahısların önemi patronlarla olan arkadaşlık, dostluk ve özel diyaloğa dayanıyor. Piyasada teknik bilgi olarak herhangi bir üniversiteden mezun olan herhangi bir inşaat mühendisi ile yarışamazlar. Önemli mühendis dediklerim de kurulan paravan şirketlerde kâğıt üzerinde firma sahibi ve ortağı olarak gösterilmiş olan, fakat sıradan maaşlı bir mühendis olarak çalışan mühendisler idi ki bunların önemi de patronla olan ticari işlemlerinden kaynaklanıyor, teknik eleman olarak herhangi bir yetenek veya üstünlükleri yok. ******************************* Bu sitenin polis takibinde olduğu ve bu siteye girenlerin polis tarafından tespit edildiğini savunan geri zekâlılar var. İftira atarak sitenin okunmasını engellemeye çalışıyorlar. İstanbul emniyet müdürlüğü bu siteden haberdar ve mahkeme kararıyla kapatılmamış tamamen yasal bir sitedir. İstanbul Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava dosyamda bu internet sitesi ile alâkalı dilekçem var. Buradaki yazıları kanıt, ihbar ve şikâyet olarak resmi evraklara geçirdim . 103 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bütün problemleri en başından beri yaratan çok özel bir p..zevenk türü. Eski patronum, meslekte cezalar almış ve cezaları taksit taksit ödediği için aç köpek gibi gezen, fakir mimar Halûk Bozkurt çizdiğim projeler ve yaptığım işler ile kısa sürede çok para kazandı (sıfır gider, yemek ve günde bir kaç çay ile benden günde 1-4 bin lira para kazanıyordu). Zamanla arabasını bile yenileyecek kadar zengin oldu. Yeni araba aldı demesinler diye aynı marka ve aynı modelin yenisini aldı, dikkat çekmemek için. Halûk Bozkur ile yüz yüze konuşuyordum, ona her defasında cevabını veriyordum. Ancak dolandırıcı şirketler grubunun (Artun, Pramit,Pirizma, Ar Yapı…) sözcüsü eşi Hülya Bozkurt idi. Hülya Bozkurt kendisine Yektane diyordu. Zübük filmindeki İbrahim Zübükzade’nin eşi Yektane yani. Beni azarlaması için karşıma kürt karısı küçük fesat ve dolandırıcı minyon cüce karısı Hülya Bozkurt’u çıkarıyordu Halûk Bozkurt. Nezaket icabı kendisiyle düzgün ve kibar konuşuyordum. Minicik psikopat dolandırıcı ile kötü konuşsam terbiyesiz durumuna düşecektim o yüzden kocasıyla gerekli konuşmayı yapıyordum, anasına kadar sövüyordum. Erkek erkeğe konuşuyorduk ancak Halûk Bozkurt karısını duygu sömürüsü ve baskı için kullanan, iş hayatında ve ticarette sevimli minyon rolü yapan karısı ile iş yapan bir p..zevenk idi. Yani her yerde Yektane’si Hülya Bozkurt’u konuşturup adam kandırıyor, insanların duygularını istismar ediyordu. Zamanla eşi ile psikopat konuşmalar yaptıklarını, “küçük kızımız için para topluyoruz” duygusal sözünü bile psikopatça söyleyen dolandırıcı bir aile olduklarını gördüm. Adam sürekli karısını çıkardı karşıma ve kavga ettikten sonra bir sürü kadınla kavga çıkarttırdı. Böylece ben eşine karşı kibar davranmamış olan, kadınlara kibar davranmayan kaba biri olarak tanınacaktım. Karşıma çıkarıp kavga ettirdiği fahişeler de en az karısı kadar iğrenç dolandırıcı ve ucuz fahişe idi. Hepsi tanınmış yüz olmak peşinde idi. Hepsi tanınmış oldu ve kendileri gibi çirkin olanların sevimli yüzleri, hayran kitlesine sahip dolandırıcı fahişeler ve p..zevenkler oldular. Hülya Bozkurt adındaki Yektane ile işten ayrıldıktan sonra bir daha konuşmadım ama sanırım gittiğim her iş yerini arayarak sevimli masum kadın ayakları yaparak kışkırtmış. Kışkırtılan yerlerde kürtçülükle, CHP’cilikle bile bile kışkırtmaya gelmiş. Aç karnını doyurup o açlıktan ölmüş suratını da düzeltmiştir. Artık şöhretin kapıları açılsın. Bilmem alâkası var mı ama bu tekniker muhabbeti, tekniker kavgasında da tuzu vardır. Ben onu teknikerliği ile tanımadım. O patronun eşiydi. Yani patronla akraba olduğu için firmayı yöneten kişiydi, ki o firma beş para etmeyen ve Harun Hasan Öge’den iş alamadığı sürece, belediyede rüşvet işlerine karışmadığı sürece iş yapamayan, kurulması için sadece 250-800TL para gerektiren önemsiz bir şahıs firmasıydı. Artık o sıfır sermayeli beş para etmeyen firmayı sıfırdan milyoner yaparsınız. Dolandırıcı kadın Yektane ile (kendisine öyle diyordu) mutluluklar dilerim size. €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€€€€€€€€€ CEVAT ÇALIŞKAN İNŞAAT MÜHENDİSİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 2010 MEZUNU Küçük küçük adımlar ----> http://www.cevatcaliskan.com/kucuk-kucuk-adimlar €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ www.cevatcaliskan.com insaat@hotmail.com €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ 104 2013 YILINDA ADALET SARAYLARINA VE RESMİ KURUMLARA YAPMIŞ OLDUĞUM BAŞVURULARDA SUNDUĞUM EKLER Bir haftadır çalışıyorum. İstanbul Anadolu yakasındayım, çevre güzel, ama dolandırıcılar peşimi bırakmadı. Önce telefonla konuşur gibi yapıp ya da birine telefon açıp, veya laf atarak, taciz ederek kim olduklarını ve düşmanlıklarını ortaya koyuyorlar. Sanırım bunları para için kandırmışlar, zengin olacaklarını sanıyorlar. Önce değişik şekillerde kışkırtıp kızdırıp hiç bir şey yokmuş gibi karşıma geçiyorlar, otobüste yanıma yanaşıyorlar veya başka bir yerde karşıma durup soytarılık yapıyorlar. Ta ki beni küfür ettirip kızdırıncaya kadar devam ediyorlar. Sonra da hakarete uğramış masumlar gibi davranıyorlar. Analarına sövdüğüm veya kızdığım ne kadar it varsa burada bu yazıyla analarına sövdüğümü doğruluyorum. Sebebi de beni sürekli laf atarak, oyun oynayarak kışkırtmaları ve taciz etmeleridir. Taciz etmeye devam ederseler karakola gitmekle veya savcılığa gitmekle tehtid etmesinler, ben onları çoktan polise ihbar ve şikâyet etmişimdir. Sevsinler sokaklarda, lokantalarda, minibüs ve otobüslerde,..... laf atıp, taciz edip edip sonra masum rolü oynayanları. Siz bilmiyorsunuz gerçek yüzlerini ama ben biliyorum ve altına imzamı atarak onların şerefsiz oğlu şerefsiz dolandırıcı olduklarını söylüyorum. Ben sormadan tanışmadan hiç kimse beni rahatsız etmesin. €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ ideCAD Statik ideCAD Mimari AutoCAD 2013 (Temel teknik resim bilgisi) COM Donatı Mimari proje ve Statik Proje hakkında genel bilgiler.... Statik Proje tasarımı, kalıp plânı oluşturulması (Paket programlar ile betonarme yapı tasarımı) Microsotf Excel, Word dersleri vereceğim. Yabancı biri ders isterse dersler ücretli. Özel ders almak isteyen bana insaat@hotamail.com e-posta adresinden ulaşabilir. Zamanım olduğu sürece dersler arkadaşlarım için bedava. Üstteki dersleri gözüm kapalı veririm, daha sonra notlarımı gözden geçirince Hakediş ve Kesin Hesap, Sta4CAD, Microsoft Project,.... ve daha birçok yazılımın dersini verebilirim. Bulgarca konuşarak pratik yapmak isteyene de yardımcı olurum. Arkadaşlarımın arkadaşlarına da özel dersler ücretsiz. (Dersleri ücretsiz vermediğim zaman ders ücreti : 80TL/Saat .. Birkaç hafta uzaktan destek, sorulara cevap verme olayı da var..Minimum ders saati sayısı 5..) 105 €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Bir kaç rüşvetçi pislik benim hayatımı, gençliğimi ve her şeyimi elimden aldı ve sonra polise küfür ediyor, devlete düşman diye bir palavra uydurdular. Rüşvetçi bir köpek tüm mahalleyi dolaşıp 1 milyon lira tazminata razı değil, çok istiyor, şikâyet toplayıp ortadan kaldıralım diye kandırıyor mahalleyi. Benim paradan hiç haberim yok, mahalleyi kışkırtan o itin hapise girmesini istiyorum. Alışmış para yemeye, senelerdir götürüyor rüşvetleri, anası avradı çocuğu yiyor haram parayı. Dalaverenin alâsı onda. O benim zararımı karşılayamaz, hapis istiyorum onun için. Ben durumumu bir masalla anlatacağım. Çocukken öğrendiğim ve çok sevdiğim bir masal. Bir adam varmış, çok bencil ve kötü bir adam. Servet yapmış ama hiç bir fakire yardım etmemiş, hiç kimseye acımamış, hiç kimseye bir hayrı dokunmamış. Sonunda ölmüş ve cehennemin karanlığına düşmüş. Cehennemde karanlıkta azap içindeyken bir melek gelmiş ve sormuş: Sen ömrün boyunca hiç bir iyilik yapmadın mı, hiç kimseye bir faydan dokunmadı mı, bana ufak bir sebep ver ki onu kullanıp çekip çıkarayım seni bu cehennemin karanlığından, kurtarayım seni. Zalim ve bencil adam düşünmüş düşünmüş, 2-3 saat düşünmüş ve demiş ki: Bir zamanlar aydın bir adama bir tüy vermiştim (geçmişte yazı yazmak için tüy kullanılıyordu, kaz tüyü falan) ve onun dışında hiç kimseye bir şey vermedim. Melek de demiş ki : Şu tüyü tut ki seni çekeyim cehennemden diye. Bencil adam bir asılmış tüye, bırak o benim tüyüm vermem diye. Ve o kadar bencilmiş ki o tüyü bile vermek istemediği için cehennemde kalmış. Benim durumum da az buçuk benziyor buna. Ben bir tüy aradım, bulamadım. Üç beş rüşvetçi köpekle idi kavgam ama her zaman dürüst memur, dürüst polis aradım. Bunlar ise tüm toplumu ve tüm devleti kışkırttı. 106 Bütün memleketi cono kabilesine çevirdiler. Beni yabancı gösterip "hırsız bizim hırsız, rüşvetçi bizim rüşvetçi, fahişe bizim fahişe " diye bastırıp tüm memleketi ahlâksızlara sahip çıkan ve onları destekleyen bir cono aşireti olarak gösterdiler. Ben karanlıkta elinde meşale ile namuslu adam arayan Diyojen gibi oldum, devletime bağlanmak için bir tüy-bir sebep arayan adam oldum. Oysa namussuzlar aldı götürdü, çaldı kaçırdı, vurdu ezdi yıprattı. Halâ aynıyım, namuslu adam arıyorum. 107 €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Beni zorla ve tehtidle, iş bulamazsın dalgasıyla karın tokluğuna çalışmaya zorlayan eski patronlarımın beni gammaz ve ispiyoncu diye damgalayıp iftira atmasına cevap olarak aşağıdaki ihbar linklerini veriyorum: İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İhbar - Şikâyet : https://www.iem.gov.tr/iem/?menu_id=34 Milli İstihbarat Teşkilâtı : https://www.mit.gov.tr/katkiniz.html €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Yıllarca dava etmiş olduğum annemin akrabalarını ve Bakırköy tımarhanesini tekrar dava edeceğimi söyledikten ( 25 Aralık 2011 ) sonra 15 ay boyunca tam gaz vurdu düşmanlarım. Ne evimde, ne sokakta ne de iş yerimde rahat vermediler. İşimi ve ekonomik gücümü elimden aldılar, bir ton borçla ortada bıraktılar beni. Yakında internet de gidecek, yazamayacağım. Her şeyin sorumlusu kasıtlı olarak benim ihbarlarımı dikkate almayan, beni dolandırıcıların eline terk eden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'dür. Eğer ihbar ve şikâyetlerimi dikkate alsaydılar ben bir ton borç içinde ve yıpranmış olmazdım. Beni bu hale getiren dolandırıcı polislerden biri kendisini vurduğu için polisler beni üç kuruşluk dolandırıcıların eline bırakıp yok etti. 11 Nisan 2013 tarihindeki duruşmayı bekleyeceğim. O tarihten önce başka bir adli işlem veya başvuru yapmayacağım. Aralık 2011'den beri önce aşırı gürültü ile uykularımı bölen komşular daha sonra açık şekilde bağırarak ve rahatsız ederek benim tüm huzurumu ve mesleki çalışmalarımı bozdular. Karakoldaki rüşvetçi köpeklere güvenerek gece demeden gündüz demeden uykusuz bıraktılar beni. Buradan taşınmak için elimden geleni yapıyorum ama 11 Nisan 2013 tarihinde Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinde müşteki (suçlayan) olarak katılacağım duruşmada onların yedi sülâlesini koyacağım ortaya. €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Hakkımda ---> 11 Nisan 2013 Duruşması başlığı altında olayların ayrıntıları mevcut Birkaç şerefsiz siyasi ve ticari grubun, onların poposunu yalayan devlet memurlarının "devlet büyüğü istediği için yaptık" dedikleri o büyüğün anasını avradını. Hiç kimse padişah değil, bu ülkede anayasa var. Dolandırıcı kahpe tek olunca hapis alıyor da dolandırıcı yankesici çingene kahpeler kalabalık bir it sürüsü olunca dürüst mü oluyorlar. Hakkımı helâl etmiyorum. MHP'nin işkence merkezi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi hesap verecek. İşkence gören meçhulleri görmezden gelip devlet dairelerinde cebini dolduran şerefsiz melez MHP'ciler için özel yetkili mahkeme istiyorum. Suç işleyen savcıları özel yetkili mahkemeye çıkarınız. €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ CEVAT ÇALIŞKAN İŞKENCE GÖRDÜĞÜ İÇİN ÇOK KÖTÜ BİR ADAM OLARAK GÖSTERİLMEK ZORUNDAYDI. TONLARCA İFTİRA ATTILAR. KAHPECE VURUP DAHA SONRA HAPİSTE ÖLMEKTEN KORKAN ANASINI DA KULLANDILAR. AMA BEN DİYORUM Kİ: 108 ASLA MHP'Cİ OLMAYACAĞIM, ASLA CHP'Cİ OLMAYACAĞIM, ASLA SÜLEYMANCI OLMAYACAĞIM, ASLA FETHULLAHÇI OLMAYACAĞIM, ASLA VAZGEÇMEYECEĞİM KAVGAMDAN. DEVLET MEMURU OLSAM BİLE İLK FIRSATTA GERİ DÖNECEĞİM ÖZEL SEKTÖRE. ÇÜNKÜ BEN MEMUR DÜZENİNİN KÖPEĞİ OLMAYACAĞIM. GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANAN KAHPE MEMURLAR NAMUSUMA DA PARAMA DA SALDIRDI KAHPECE, GENÇLİĞİMİ ELİMDEN ALDILAR. 109 €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Fikir ve buluşlarımın, kişisel fikirlerimin kopyalanması veya çalınması yasaktır. Geçmişte hiç kimseyle bir sözleşme yapmadım fikirlerimi sömürmesi için, gelecekte de yapmayacağım. Bu tüm fikirler, buluşlar ve çözümler ile ilgili bir kuraldır. Hiç kimse telif hakkı ödemeden benim beyin gücümden faydalanamaz. Fikirlerinin çalındığı düşünen deli değilim, ancak annemin rezil akrabaları sürekli baskı ve tehtid altında tutuyor ve sürekli toplumsal konular hakkında yorumlar istiyordu. Elinde benimle ilgili bir sözleşme olduğunu iddia eden varsa ben o sözleşmeyi kabul etmiyorum. Örneğin beni adamlarına sakatlaktıktan sonra beni "imzalayacağın kâğıtlar var" diye tehtid ettiği o kâğıtlar var ya, Şenol Erdağ onları kendi k..çına soksun. Bu tehtidle şantajla imzalatma işini unutun artık.Dava açmak amacıyla vekâlet verdiğim avukatım Kadriye Tezcan'ın dava dışında her hangi bir resmi işlemi varsa sorumluluk kabul etmiyorum. €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ Cevat Çalışkan rüşvetin ve işkencenin maduru, şahidi.... Çok zaman kaybettirdi bana rüşvet hastası itler, kendi yollarında gitsinler ve beni rahat bıraksınlar. Tüm memleketi korkutup "Cevat'ı böyle cezalandırdık, avantamızı vermezseniz siz de bir Cevat olursunuz" diye mesaj verdi maganda memur babalar. Şimdiden 500TL'yi hazırlayın. İstanbul'daki standart memur rüşvet ücreti 500TL'dir. Sakın bir kuruş fazlasını verip kazıklanmayın. Benimle ilgili kanıtların veya kamera görüntülerine sahip olduklarını iddia edenlerden kamera görüntülerinin neden kısa olduğunu, o kayıttaki görüntülerden öncesini ve sonrasını sorunuz. Çılgınca saldırıp taciz ve iftira attıktan sonra beni saldırgan göstermeleri saçma, kim olsa kızar o kadar iftiradan sonra. Ya da benim ömrümü alan hastane memurlarına sevgiyle bakmam gerektiğini düşünmeyiniz. Onları sevmiyorum ama kavga etmek istemiyorum, devlet resmi suç makinalarını yargılasın, hapise atsın. On senedir o kadar çok şerefsiz it var hayatımdaki bir tanesini gebertip diğer yüzlercesini kurtulmasını asla istemedim. Devletten namus bekledim, hukuka uygun davranış bekleidm. Bir gün girecekler hapise şerefsizler. İki dalga var: 1.Cevat savunmasız, vurun, intikam alamaz, hiç bir şey yapamaz, eğlencesine saldırın, hayatını yok edin. 2.İntikam alacak o yüzden vuruyoruz, kendimizi ve ailelerimizi koruyoruz. M..na koduğumun çocukları, bana hiç bulaşmasanız nasıl olur. Çektirip kendi yolunuzda gitseniz. Baboşlar güzel para veriyor size benim ömrümü yemek için değil mi? Bunlara cesaret veren üniformalı o.ospu çocuklarını asla affetmeyeceğim. Hiç kimsenin bahanesini merak etmiyorum. Suçun bütünlüğü ilkesi kapsamında savcılık hepsini alsın götürsün, kapatsın içeri. 110 €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ €€€€€€€€€€€ "KAHROLSUN T.C." NE ANLAMA GELİYOR : http://www.cevatcaliskan.com/iftiralar "KAHROLSUN T.C." NE ANLAMA GELİYOR : http://www.cevatcaliskan.com/iftiralar "KAHROLSUN T.C." NE ANLAMA GELİYOR : http://www.cevatcaliskan.com/iftiralar €€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€€ 111 HAKKIMDA : 5 – İFTİRALAR 112 http://www.cevatcaliskan.com/iftiralar AŞK HAYATI ve MEMURLARIN İFTİRALARI Bu sitenin içeriğini incelerseniz tımarhaneye kanunsuz ve yasadışı bir şekilde kapatıldığımı göreceksiniz. Ben bunu açıkça beyan ediyorum. Asıl sorun şu ki tımarhaneye kontrole gittiğimde (3-4 ayda bir tehtid ve şantajla kontrole çağırıyordular) polikliniklerden sorumlu memur bana sarktı. Ben son derece sağlıklı bir bedene ve çok sağlam bir dış görünüşe sahiptim. Hem bedenim, hem saçlarım, hem de kıyafetim son derece şık ve resmi olmasına rağmen rahattı. Önce diğer hastalara bağırıp tehtid etti, kovdu. Orada kimin patron olduğunu gösterdi ve gelip bana yavşadı. Ona “s..ilmişlerle işim olmaz” deyip kovdum. Kadın hem çok ufak, hem iğrenç vücutlu, hem de yaşça büyük ve bakımsız idi. Ondan sonraki dönemlerde polikliniklerden sorumlu bu bayan, doktorları her gidişimde kışkırttı ve beni sürekli tehtid edip baskı uyguladı. Bana açıkça emir veriyor ve taciz ediyordu. Aylarca yıllarca tehtid edip emirler verdikten sonra bir gün beni acile götürdü. Karşı çıkamadım çünkü tımarhanenin şerefsiz güvenlik görevlileri beni zorla götürecekti. Beni kapattılar koğuşa. Orada bir psikopat sürekli peşimde dolaştı. Ufacık tefecik biriydi ama inatla taciz ediyordu, yapışmıştı bir defa. Doktorlar ısrarla onun zararsız ve iyi biri olduğunu söylüyordu, durumdan faydalanıyordular. Dışarıda da peşime düşeceğini söyleyince onu tehtid ettim çünkü dışarıda kontrolsüz olacaktı, ne yapacağı belli olmazdı. Beni rahat bırakmasını ve tımarhane dışında beni rahatsız etmemesini istedim. Ayrıca asistan doktorlara oranın üniversite hastanesi olduğunu ve hiç kimsenin serbest kalmadığını, herkesin hastanenin tapulu malı haline getirildiğini söyledim. Çünkü sonradan görmelerin şımarık zengin çocuğu tıp öğrencileri eğitim malzemesine, rapor ve ilâç yazacak kobaylara ihtiyaç duyuyordu. Kontroller sırasında şerefsizce tehtid ediyordular, alay ediyordular ve eğleniyordular benimle. Hastanede hiç bir zaman tek bir boş yatak kalmıyordu. Hastane her zaman kendi kapasitesi üzerinde doluydu.. O hastanenin sınırları içine herhangi bir şekilde giren herkese “seni birkaç haftalığına hastaneye yatıralım” deyip ilâçları düzenleme bahanesiyle insanların özgürlüğüne el koyuyordular. Ve her defasında yaptıkları şey aynı ilâçların daha ağır dozunu ve başka bir markanın ürettiği aynı ilâcı yazıp asistan doktorların eğitimi için gerekli stajları tamamlamak idi. Asıl dolandırıcılık şu idi : 113 İlâçarın en ağır dozunu verip insanı yan etkilerle kötürüm ediyordular ve sonra “iki yıl” boyunca kademeli olarak (5-10 ayda bir) ilâçların dozunu azaltıp kandırıyordular. İki senenin sonunda bir bahane bulup, ya da hiç bir sebep olmadan ilâç dozunun yetersiz olduğunu söyleyip baştan başlıyor, ilâç dozunu arttırıyorlar. Böylece iki senelik tekrarları biriktirip sekiz on sene sonra devamlı hastalanan kronik hasta iftirasını resmi şekilde rapor haline getirip ömür boyu özgürlüğünüzü elinizden alıp tıp öğrencilerinin canlı kadavrası durumuna gitiriyordular. Bunu sağlıkla ilgili tüm makamlar ve yöneticiler biliyordu ve tıp öğrencileri için insan hayatlarının harcanmasına razı oluyordular. Kul hakkı muhabbeti yapıp meydanları dolduran, Allah kitap muhabbeti ile ömür boyu karnını doyuran uyanıklar memleketi haline geldik. O da yetmedi solcu, emekçi, hümanist diye geçinen itler de bu tezgâhtan besleniyor. Bütün bu sağcı solcu hayvan sürüsünün ortak adı “siyasi parti militanı devlet memuru” olarak biliniyor. Yani din de siyaset de bahane. Siz bunlardan cüzdanınızı, eşinizi ve kızınızı, vücudunuzu koruyunuz. Ben mühendis olduğumu ve beni ciddi maddi zarara uğrattıklarını, şımarık zengin çocuklarının kobayı olamayacağımı her zaman söyledim onlara. Hastandeki tüm asistan ve uzman doktorlar beni tanıyor, benden çılgınca nefret ediyordu. Hastane dışındaki siyasi ve cemaatçi yandaşlarını kullanarak beni binlerce kavgaya ve probleme sürüklediler. Öyle ilâçları zorla kullandırttılar ki günlerce ayakta uyuyarak yaşadım, doğru dürüst çalışamadım. Metabolizmamı sürekli yavaşlatıp bozarak ömrümü kısalttılar. Sarkan iğrenç maganda memur karıyı haklı göstermek için ne zaman tipim ve vücudum düzelse ya ilâç dozunu arttırdılar ya da tımarhaneye kapattılar. Hasta görünüşüne sahip olmam için şık ve sade göründüğüm zamanlarda (kıyafetlerim pahalı kıyafetler değildi ama marka idi) acımasızca ve agresif şekilde saldırdılar. Dış görünüşümü ya da maddi durumumu düzeltmeme izin vermediler. İftira teşhisler koyarak hayatı zehir ettiler. Tek bir mahkeme kararı olmadan, tamamen hukuksuz ve alçakça ömür boyu eziyet etme kararı aldılar. O raporlar tamamen şerefsiz asistan doktorların düşmanlığından ve kininden kaynaklanıyor çünkü 14 yıldır onların yüzüne şerefsizliklerini haykırıyorum. Bu nedenle yaşadığım semtte veya işyerimde olay çıkartıp bir adli vaka yaratmaya çalışan, açıkça tehtidler savuran siyasi yandaşları var. “Mesleğini elinden alacağız, seni işe yaramaz gösterip ömür boyu fakir bırakacağız, iş göremez diyeceğiz, iftira ince iş bizimle başa çıkamayacaksın, sana damga vuracağız..” diye tehtidler savurup beni meşgul eden, doğru dürüst şekilde çalışmamı engelleyen çok sayıda siyasi maganda ve cemaatçi hayatımın ırzına geçti. Hiç bir hakkımı koruyamadan çalışmak ya da işten ayrılmak zorunda kaldım. AÇIK BİR ŞEKİLDE BEDENİMDE YARALANMA OLMASA DA ”TEDAVİ” ADI ALTINDA YAPILAN BU MÜDAHALELER BENİM ÖMRÜMÜ KISALTTI, MADDİ VE MANEVİ ZARARA UĞRATTI, SOSYAL VE EKONOMİK HAYATIMI YOK ETTİ. BU YALAN TEŞHİSLERİ KOYAN ŞEREFSİZ ASİSTAN DOKTOR VE UZMAN DOKTORLARDAN ŞİKÂYETÇİ VE DAVACIYIM. AMA BU ÜLKEDE BİR MEMURUN YARGILANIP CEZA ALDIĞI GÖRÜLMEDİ. ÜLKÜCÜ POLİS RACONUNA GÖRE “MEMUR HER ZAMAN HAKLIDIR”. YANİ DAVA AÇTIĞIN ZAMAN ÜLKÜCÜ POLİS DENİLEN MAHLÛKAT SENİ EVİNDEN ALIP ÖNCE “ZORLA” ŞİKÂYETÇİ OLDUĞUN TIMARHANEYE YA DA SİYASİ YANDAŞ İTLERİN OLDUĞU BAŞKA BİR YERE KAPATIYOR, ORADA İYİCE KORKUTUP TEHTİD EDEN İTLER DIŞARIDA BASKI VE KORKU ALTINDA “ŞİKÂYETÇİ DEĞİLİM” DİYE İFADE ALIYOR. DEVLETİN RESMİ KAYITLARINA ŞİKÂYETÇİ OLMADIĞINIZ YAZILIYOR. BUNU BANA BİR YA DA İKİ DEFA DEĞİL, DEFALARCA YAPTILAR. ONLARCA SENEDİR DEVAM EDEN “HİÇ KİMSE ŞİKÂYETÇİ DEĞİL, HERKES MEMNUN” DİYE BİR PALAVRA VAR. BU ÜLKEDE CEZA ALAN, YARGILANIP HAPİSE GİREN KAÇ MEMUR, KAÇ POLİS GÖRDÜNÜZ. BÜTÜN BUNLARIN SEBEBİ POLİS-MEMUR SENDİKASI, MAFYASI MHP. MHP DEMEK POLİS MAAŞLARI DEMEK. MHP DEMEK, MEMURLAR İSTEDİ DİYE VATANDAŞIN DAYAK YEMESİ DEMEK. MHP DEMEK MEMURU VE KAMU ÇALIŞANINI PADİŞAH İLÂN ETMEK, KAMU ÇALIŞANIN HAKLARINI VATANDAŞTAN ÜSTÜN SAYMAK DEMEK. MHP DEMEK BÜTÜN DÜNYAYI TÜRK YAPACAĞIZ DEYİP SADECE KADINLARI GÜZEL VE PARASI BOL OLAN AVRUPAYA SALDIRAN IRZ DÜŞMANI OLMAK DEMEK. ADAMLAR AFRİKA ASYA GİBİ YERLERİ BEĞENMİYOR FETHETMEK İÇİN NE YAPALIM…böyle ideolojiye inananlar ne biçim insanlar….hahahahaa… Orada ilâç dozlarını arttırıp arttırıp senelerce eksik ve özürlü, yani uyuşmuş ve düşük hayat standardı ile yaşamama neden oldular. Cinsel ilişkiye giremeyecek şekilde baskı altına alınmıştı cinsel hayatım, cinsel ilişkiye girmem mümkün değildi. Aslında mümkündü ama performansım o kadar düşük olacaktı ki rezil olacaktım. İlişkim olmadı, evlenemedim. Çocuk sahibi olamadım. Beni yıllarca kadınsız bırakıp sonra cinsel iftiralar attılar: “bazen iğrenç kadınları istemediğim için homoseksüel dediler”…”bazen hiç sevilmeyecek kadınlar kendilerine sarktığımı söyleyip 114 iftira attı bana”… “bazen de sübyancı bir kadın düşmanı olduğumu söylediler ki bu dönemlerde red ettiğim kadınlar zaten benden başka herkesle yatan ortalık malları idi…”… 14 aydır çılgınca laf atıp beni günde 3-4 saatten fazla uyutmayan nur cemaati destekçisi birkaç dinci komşu sürekli iftiralar attı ve kışkırttı beni. “Seni uyutmayacağız, seni geceleri uyumayan deli yapacağız, … ” gibi bir sürü laf atan birkaç komşu ve devletin resmi imamı olmayan, hasta bir çakma imam sürekli sorun çıkardı bana. Rahat ve huzur yoktu ne evimde ne de işyerimde. Sürekli kavga çıkarıp karakola götürmeye çalıştılar çünkü emniyetteki şerefsiz polislerden bir kaç tanesi cemaatçiydi. Hiç unutmam 2008 yılında çok davada yargılanan bir kürt çetesi beni öldürecek şekilde dövdüğünde karakoldaki satılık polis evime o çetenin arkadaşlarını göndermişti ve tehtid edilmiştim şikâyetimi geri almam için. Beni tehtid ettirenin o olup olmadığını sorduğumda cemaatçi rüşvetçi anında “sen namaz kılıyor musun” diye çevirdi konuşmanın konusunu. Ben inkârcı duruma düşmemek ve dinden çıkmamak için arasıra Cuma’ya gidiyorum. Bayramdan bayrama da namaz kılıyorum ama birkaç münafık rüşvetçinin zevki için kılmıyorum namazı. O nedenle resmi hakkımı kullandım ve ona namaz kılıp kılmadığım konusunda bilgi vermeyeceğimi söyledim. Yani rüşvetçi münafıklara ahiret hayatımı değil, önceki gün yediğim yemeği bile söylemem. Bu durumda nurcular ve ülkücülerin desteğinde olan kürt çetesinin taraftarları, eski kürtçü chp’ci patronumun çevresi ve İstanbul chp sürekli iftiralar attı. Öyle kadınlar sarkıntılığa uğramış gibi davranıyordu ki midem bulanıyordu. O kadınlara “yalvarsan z..kmem senin gibisini” diye bağırmak istiyordum. “Dünyadaki son kadın olsan senin gibi iğrenç ortalık malını… ya da çirkini… ya da duruma göre o.spuyu istemem” diye bağıracak hale gelmiştim. Yani her şey çirkin bir o..pu devlet memuru sarkınca başladı ama bana sürekli iftira ve hakaretle zor günler yaşatarak iyice korkuttular. Artık durup dururken hangi şerefsiz chp’ci , kürtçü, ülkücü veya nurcunun iftira atıp kendisini hint kumaşı gibi göstereceğini bilemiyorum. Cinsel tercihime uygun bayanlar şunlar: • • • • • 1. Sıradışı güzellikte, sağlıklı bedeni olup da üniversite eğitimi almış olan ve boyları çok ufak olmayan, kilolu olmayan, bir erkeği gerçekten heyecanlandıracak olağanüstü bayanlar. Tabi Türk soyunda olmaları önemli benim için. Ama her üniversite mezunu diplomayla birlikte beni tepe tepe kullanma hakkı kazandığını düşünmesin. Dedim ya, çok süper bir dış görünüşleri olmalı. Tabi bunu buraya yazınca karşıma çıkardılar en kalitelisinden bir tane, beni baştan çıkardı ve sonra iftira attı. 2. Genç ve temiz (cinsel olarak aktif olmayan, yani bakire dediğimiz) saf güzel kızlar. Onların eğitimi önemli değil, kişilik özellikleri önemli. Ama güzel kız dediğin Türk kızı olmalıdır. 37 sene yaşadım ve kürt kızlarına karşı her zaman yüzde yüz, yani tam anlamıyla soğukluk yaşadım. Hiç kedi ile köpeğin aşkından doğan yavru duydunuz mu? Ha bir de biri kürt olduğu için dışlandığını iddia etmesin, ya bana boynuz takmıştır ya da çirkindir. Ama delikanlı bir kız olsun hemen orada işini bitiririm. Dalavere, ikiyüzlülük, din muhabbeti, siyaset muhabbeti, ….bir sürü saçmalık girmezse işin içine, bir de kafam güzelse o iş orada biter…. 3. 4 saatlik ücreti 1000TL olan bir rus escort var… Onunla görüşürsem biri yakalayacak diye korkuyorum. Otellerde buluşma konusunda hiç tecrübem yok. Ama bir defa kapıdan içeri girdi mi gerisi kolay.. Hahahaaa… 4. Yaşadığım en ciddi sorun bir bayandan hoşlandığım zaman ve bunu belli ettiğim zaman etrafında kıroların dolanmaya başlaması ve bu kızın avukatıymış veya erkeği imiş gibi davranmalarıdır. İnanın bana bıktım her işin içine kıroların bulaşmasını. Pez.venklik yapacak biri varsa alsın sermayesini gitsin. Ben benimle pazarlık yapan ya da işin içine bir sürü kıro sokan bayanları beğenmem. Eğer bir işin içinde kıro varsa o aşk bitmiştir çünkü işin içine pis kokan bir kıro girmiştir. O aşkın güzel olması bir yana o aşkın var olması imkânsız. Aşk dediğin tatlı olmalıdır. 5. Bir sürü fantezim var. En komik olanı şu: 20-27 yaşlarındaki bir bayan 14 yaşındaki B.Ç. olacak, ben ise 60 yaşını geçmiş Hüseyin Üzmez olacağım. Hahahaa… 115 ASIL SORUN ŞU Kİ UŞAKLARIN, HİZMETÇİLERİN, KÖLELERİN DİZ ÇÖKÜP EFENDİLERİNDEN EMİR ALMASI NORMALDİR. HİÇ KİMSE ETKİLENMEZ. KENDİSİNİ EFENDİ SANAN KADIN ÖYLE BİR ERKEĞİN BOYUN EĞİP HİZMET ETMESİNİ HAK GÖRÜR AMA O ERKEĞİ DE SAYMAZ. ANCAK BİR PRENS BİR KADININ ÖNÜNDE (KÖYLÜ KIZI YA DA PRENSES FARK ETMEZ) DİZ ÇÖKTÜĞÜ ZAMAN BUNA “AŞK” DENİYOR. BENİM HAYATIMI MAHVEDEN İTLER YÜZÜNDEN ÇALIŞTIĞIM SÜRELER SENEDE 3-4 AYI GEÇMEDİ VE MÜHENDİS OLAMAMA RAĞMEN HAMMAL VE AMELEDEN AZ PARA KAZANDIM. BU DURUMDA BİRİNE SEVDİĞİMİ SÖYLEDİĞİMDE BANA STANDART UŞAK YA DA HİZMETÇİ MUAMELESİ YAPIYOR. AŞIK OLMUYOR, BACAK ARASINDAKİ BİRKAÇ GRAM ETİ KORUMAK İÇİN ÖNLEMLER ALMAYA BAŞLIYOR. YANİ AĞIZIMI AÇMASAM, TEK KELİME ETMESEM BİLE “KAHROLSUN T.C.” DİYE SLOGAN ATACAK DURUMA GELİYOR KADINLAR. (T.C.=Tecavüzcü Coşkun). İTİRAFLAR 1. İlk işyerimde sabah 04:00 akşam 21:00 saatleri arasında çalışıyordum. Bazen sabah evde başlıyordum, bazen de iş yerine gidiyordum yakın olduğu için. İş yerinde kesinlikle bir terbiyesizlik yapmadım, cinsellikle ilgili herhangi bir durumum olmadı, ama patronların diz üstü bilgisayarları sürekli virüs kapıyordu. Kesinlikle emindim ki ortaklardan ikisi pornocu. Hatta ismi lâzım değil, birine Windows 7 sisteme sahip bilgisayar almasını ve Private bölümünden internete girmesini söyledim. Hemen aldı. Hahaaha… Beni çok kızdırdıkları için bir defasında banyoya gidip elimle bozkurt işareti yaptım ve bozkurtun ağzına bir şey soktum… O şeyi size söylemeyeceğim… Hahaaa… 2. Hep sevdim birini, yanlız yaşamak istemedim. Ama sevdiğimi başkası ile fazla yakın görünce her defasında sıradan biri oldu benim için. Kavga da etmedim, sevmeye de devam etmedim. Başkaları sevdiğini yatağa girdiğinde önemser, ben ise birine gülümseyince bile siliyordum. Başkasına sevgiyle bakan benim aşkım olamazdı. 3. İnternette ne iş yaptıysam tüm sanal dünyamın şifresi sevdiğim kızların isimlerinden oluşuyordu. 3-5 tane oldu 38 yıllık hayatımda. 5+5+2+..+… yıl derken değmeyecek kadınlara gençliğimi verdim. Onlar kucaktan kucağa uçarken ben geri zekâlı gibi aşkıma sadık kaldım. Hiç bir ilişki fırsatını değerlendirmedim. Yaş 40 olmadan kurtulayım dalgası buradan kaynaklanıyor, belki son iki sene geri zekâlı imajından kurtulurum diye. 4. 14 Mart 2013 tarihinde saat 15:00 civarında bir escort yarım saatte beni iki defa boşalttı. 9 Şubat 2012 tarihinde pezevenk patronum anama aynı saatte sövmüştü. Onun 50TL’lik fahişesi karşılığında 25 bin TL değerinde suç işleyeceğime 400TL karşılığında işi bitirdim. Kredi kartından 20 ay taksitle çektim parayı. 20 ay boyunca taksiti yatırdıkça o anı hatırlayacağım. Ertesi gün de başka bir escorta gittim. Orayı da kredi kartından tek çekim yaptım. Halim harap. İkisi de sürekli şikâyet edip şartlar ve yasaklar koyuyordu. Birincisine çıktıktan 20 dakika sonra bekâretimi aldığını bildiren bir SMS çektim. İkincisine de aynısını yaptım. Cahilliğim için özür diledim , dün 2 ve bugün 2, 37 senede toplam 4 deyim şaka yaptım. 5. Bir sürü iftiraya uğradım, hep cinsel hayatıma saldırdılar. Günlerce aylarca uyksuz bırakıp sözlü olarak cinsel tacizde bulunan çok sayıda komşu kadın beni aylarca uykusuz bırkatı. Avukatımı görevden ayırıp mahkemeye başvurunca biraz kapattılar çenelerini. Bu günlerde çeneleri yine çalışıyor ama uyumamı engellemiyorlar artık. Mahkemede onları kiralayanlardan hesabını soracağım. Duruşma 11 Nisan 2013. Asliye ceza mahkemesini ağır ceza mahkemesine göndermeyi plânlıyorum. Bu işi organize çözer ancak. Başkası çözemez. Gayrettepe asayiş öyle söyledi. 6. Senelerdir bir sorunum var. Her zaman sevmek istedim, hatta sevdim. “Seni seviyorum” diyordum ve birkaç dakika sonra “Sen kimsin” diye soruyordum. Hayalimde temiz bir aşk vardı. Ama durumum belli idi, üç beş sapık rüşvetçi memur ailemle birlik olmuş hem okul hem de iş hayatımı batırmıştı. Üzerimdeki kıyafetler kötü, cebimdeki para acınacak kadar az idi. Sevdim arasıra, ihanet ettiler, üstüne de azarladılar ve dalga geçtiler. Hepsi hint kumaşı idi ama sadece ve sadece zamanım ve param olmadığı için. Hep sevdim birini, ama kim olduğunu bilmiyordum, kalbimde bir sevgi vardı, hiç bilmediğim, tanımadığım birine karşı. Yüzünü bile bilmiyordum, neye 116 benzediğini bilmiyordum ama “Seni seviyorum” diyordum, içimden geliyordu. Sebebini bilmediğim bir duygu, zamanla yaraya dönüştü. DELİNİN KUYUSU BİR DELİ KUYUYA TAŞ ATMIŞ KIRK AKILLI ÇIKARAMAMIŞ Mahkemeye hakaret etti diye bir iftira çıkarmışlar. Asıl sorun şu ki bir sürü kelime oyunu oynayıp çok sayıda savcıyı birbiriyle karıştırdılar. Çok sayıdaki olayı bir biri ile karıştırdılar. Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davamda ne savcıya ne de hakime dil uzattım. Tüm hayatım pamuk ipliğine bağlı. Her şey hakimin kararına bağlı. Duruşmadan sonra tazminat kararı çıkmazsa sokakta kalacağım. Ya da doğru ceza kararı çıkmazsa senelerce dava ettiğim bakırköy tımarhanesine kapatacaklar. Orada ömür boyu işkence göreceğim. Anası ve babası tarafından bile sırtından vurulan adam tek kurtuluşu olan mahkemeye hakaret eder mi? Ben savcıyı yanıltan, yanlış bilgi veren ve taraflı soruşturma yapan polislerden şikâyetçiyim. Savcıyı onlar kandırıyor, hakimi yanıltıyorlar. Ama ben diyorum ki başka türlü kurtulamayacaklar cezadan, tek kurtuluş olarak davacıyı ortadan kaldırmayı gördüler. Bu da benim haklı olduğumun ispatı. Şeytan her zaman yalan söylemez, iki doğru bir yalan söyler. Önemli olan iki doğruyu bulmaktır. Bir de spekülasyon yapayım: Şeytan eskiden böyle değildi, Allah’ın sadık bir kuluydu. Benim ruhumla tanıştı, ben O’nu yoldan çıkardım. Ben O’nu yoldan çıkarınca O da tüm kulları yoldan çıkarmaya ve günaha sürüklemeye başladı. Hahhahahaa…..Tabi ki herşeyi işlerine geldiği gibi anlayanlar olduğu için bunun bir şaka olduğunu altına çizerek söylemek zorunda kalıyorum..Havadan nem kapan itler cezalarını çekecek… Türk sineması gelişme ve ilerleme olarak erotik filmler çevirmeye başladı. Senelerdir 60-250 saniyelik cinsel sahnelerle para kazanan sanatçıların toptan bir girişime girmesi ilginç. Yani sanatçılar o filmde bu filmde 3-4 dakika sevişeceğine toptan koymuşlar yeteneklerini bir araya. Ama bunun sinemamıza ne kazandırcağını merak ediyorum. İnternette yüz binlerce cinsel içerikli bedava film var. Senelerdir 3 dakikalık sahne için sabırla bekleyenleri veya korsan CD’lerdeki filmlerde ileri geri giderek sahneleri ayarlayanları bu dertten kurtarmaktan başka bir işe yaramadı bu erotik sinema atılımı. Bence hiç gereği yok böyle bir şeyin. İhtiyacımız yok. Düşünüyorum da gelişme bu ise bizim sinemamız en az 18 sene geride (Basic Instinct-Temel İçgüdü kaç senesinde gelmişti Adana’ya. Lise son sınıfta mıydım, neydim). Bu filmlerde birkaç dakika seyredenlerin heyecanı yarım kalıyor. Büyük bir kısmı cinsel içerikli konuşmaların yapıldığı telefon hatlarını arıyor ve fotomodel gibi escorta ödenecek paranın on katını veriyorlar. Bu tür telefon hatlarında çalışan kadınlar günde 10 saate yakın sapıklarla konuştukları için çoğunun psikolojisi bozuk, bazıları çok yaşlı ama fotomodel rolü yapıyor, bir çok komedi filminde gördüğünüz gibi telefonun öteki ucunda rol yapan çirkin, yaşlı ve iğrenç bir kadın olma ihtimali var. Sonuç olarak bu sanal film ve telefon hatlarına ödediğiniz servetle on tane gerçek aşk yaşarsınız. Sorun hayal satmları değil, sattıkları dandik hayaller karşılığında servet almalarıdır. İnanın bana öylesine gideceğime on kat daha az parayla acayip bir güzelle çıkarım. Geneleve gitmeyenler genelevin sanal olanına da gitmesin. Değmez. Bu erotik sinema, erotik ürünler, alo sex hatları hepsi bir canavarın birer ayağı. Arkadaşım, boşver bu sanalları, kafana göre bir kız bul. Para vereceksen de rol yapan çirkin karıya verme. Ha bir de internetteki cinsel içerikli siteler hakkında ufak bir sır vereyim. Bazı kelimeleri yazarak arama motorlarında kendilerini bulduruyorlar. Bu kelimeler : sex, porn, porno, xxx … gibi kelimeler…. Ben şahsen bu baba memur ayaklarından nefret ediyorum. Bir devlet kurumuna gidince ya da devlet okulunda okuyunca memurun veya memur öğretmenin “seni adam ederim” ayakları yapıp öğrenciyi dövmesi veya özel hayatına müdahale etmesi iğrenç bir şey. Yani o adamları yolda görseniz izin vermezsiniz sizin özel ve profesyonel hayatınıza karışmalarını, aileniz hakkında yorum yapmalarına. Ama bunlar devlet memuru olunca padişah gibi gelmişiniz geçmişiniz, aileniz, işiniz gücünüz ve her şey hakkında rahat rahat konuşabiliyor yorum yapıyor. O nedenle terör sempatizanları ile kavga edip şiddet olayına bulaşmak ve her şeyimize karışan polislere iş çıkarmak, onların maaşlarını yükseltip kahraman yapmak pek akıllıca değil. Ben terörist destekçileri ile kavga etmeniz yerine Ulusal Parti’nin sunduğu çözümü öneriyorum. Eğer bir esnaf değerleriniz ve bayrağınız için tehlikeli bir örgütü destekliyor, sempati duyuyor veya yaptıklarına göz yumuyorsa siz o esnaftan alışveriş yapmak zorunda değilsiniz. Kavga etmek yerine onula alışverişi kesin, o mahallede bulamazsanız bir iki sokak ötedeki toptancıya veya markete gidiniz. Böylece örgüte gidecek paralar, propaganda malzemeleri, terör örgütünün propagandasını yapacak eğitimli 117 teröristlerin okul bursları sizin cebinizden çıkmamış olur. Hiç bir kavga ve gürültü olmadan, hiç kan akmadan ve polisiye olay olmadan bu sorunu çözmüş olursunuz. Kavga ederseniz ya adam yaralamadan hapis alırsınız ya da polise baba muamelesi yaparak kanıt ve ifadelerle ilgili yardım istersiniz. Ulusal Parti öyle bir çözüm sunuyor ki bu devlete düşman olan teröristler işsiz ve parasız kalacak, onların fakirlikten kırılmasını önemsemeseniz bile terörist eylemler için gerekli para kaynakları azalacak, belki de kuruyacak. Yaptığınız alışveriş ve ticaretle terör canavarını veya bu canavarın yavruları olan bölücü örgüt sempatizanı militan sermayeleri besliyorsunuz. Bugün solun kürt soluna (kürt nasyonel sosyalizmine = kürt faşizmine = kürt işçi partisine ) dönüştüğünü görüyoruz. CHP ve diğer sol gruplarda Atatürk’çüler görevden ve yöneticilikten uzaklaştırılıyor, Kılıçdaroğlu KCK’sının üyeleri getiriliyor göreve. Yani solda bir sindirim var, sindirilenlerin yerine KCK tarzı kürtçü yöneticiler geçiyor. Böylece sol kürt soluna dönüştürülüp solculuğa ömrünü vermiş kandırılmışlar da tepe tepe kullanılacak. Sağ kesimin buna hiç itirazı yok çünkü sol kürt soluna dönüştüğü zaman böyle bir solu yok etmek memleket için hak olacak. Bu durumda Ulusal Sol’un varlığı mutluluk veriyor, milliyetçi kesime umut veriyor. Solcu demek, Kılıçdaroğlu KCK’sı desetekçisi olmak değildir. Tüm siyasi partiler bölücü örgütün uzantılarıyla diyaloğu ve iletişimi kesmeli. Bölücü terör örgütü yandaşı olan veya terör örgütünün yapılanmasına sessiz kalan, razı olanlar dışlanmalı. Ben CHP ile tüm irtibatın kesilmesini, hiç bir Türk siyasi partisinin (sağcı veya solcu fark etmez) CHP’nin mevcut kürt yönetimi ile irtibat halinde olmamasını, selâm dahi vermemesini teklif ediyorum. Terör örgütünün uzantılarıyla masaya oturup uzlaşacak olanlar terör örgütünün üyesi ile aynı statüdedir. Tüm siyasi partileri Kılıçdaroğlu CHP’sini dışlamaları için davet ediyorum. Duyarlı bir insan olmamın nedeni belki de diğer insanlardan daha fazla şey görmemdir. Dikkatli ve gördüğünü değerlendirebilen biri olarak görüyorum kendimi. Gerçekten utanç verici bir durum dikkatimi çekti. Ucuz ve rezil siyaset yapan, muhafazakâr, toplumun büyük kısmı tarafından şeriat sempatizanı olarak görülen televizyon kanalları var. Annemin bir ayağı çukurda sayılır, o yüzden dine yöneldi son on senedir. O da çok seyrediyor bu yobaz zihniyetli kanalları, ben de hiç seyretmiyorum televizyonu artık. Ama salonda çay kahve içerken, dinlenirken şahit oldum birkaç televizyon dizisinin rezilliğine. Bu dizilerdeki tüm kötü kadınların başı açık ve çirkin. İyi kalpli kadın karakaterleri ise güzel ve tesettürlü. Aynı zamanda dizilerdeki kötü erkek karakterlerinin imajı Atatürk portrelerindeki imajlara benzetilmiş. Yani o dizilerde zalim ve kötü kalpli karakterlerin belli bir kısmı ya Atatürk’ün saç modeline, ya da bıyıklarının şekline ya da saç rengine sahip. Hatta saçın zayıf olan kısımları, anlın açık olan kısımları aynen Atamıza benzetilmiştir.Böyle iğrenç yayın yapan, ucuz yayın yapan, üç kuruşluk yankesici zihniyetine sahip televizyon kanallarını kınıyorum. Ayrıca dizilerdeki kötü adamlardan kurtulmanın yolu birkaç dua okumak olduğu için biraz saçma buluyorum bu propagandayı. Kötü adamlar Atatürk tarzında giyinip görünüyor, kötü kadınlar tesettürsüz ve çirkin, kadınlar da erkekler de zalim ve hain, alçak bu dizilerde. Onlarla savaşan tesettürlü bayan karakterleri bebek surtalı, saf duygulara sahip, çok insancıl ve her zaman haksızlığa uğramış. Bu kadar seviyeli bir açıklama yaptım ama içimden ağzımı bırakıp başka bir yerimle gülmek geliyor bu televizyonlara. Cahil ve aptal insanlara hitap ediyorlar. İnsanların dini duygularını para kazanmak için sömürüyorlar. Evlerinde oturan ve çalışmayan kocaman popolu, şişmanlıktan ve çirkinlikten çökmüş, iğrenç görünüşlü kadınlar tesettür giydikleri için o dizileri seyredince rahatlıyorlar, kendilerini özel sanıyorlar. Anladık arkadaşım, çok namuslusun, benimle yatmayacaksın. Ama bir de beni düşün, çirkinsin, yalvarsan da yatmam seninle. O nedenle “ben çok özelim, namusluyum, sana vermem” muhabbeti yapma. Versen zaten ilk önce kocan koyacak popona tekmeyi. Hahhahaha….. 118 119 EĞİTİM VE TECRÜBE : Curriculum Vitae http://www.cevatcaliskan.com/sertifikalar CURRICULUM VITAE (ÖZGEÇMİŞ) ——> CeVat-21.05.13 120 __________________________ İŞ DURUMU : İŞSİZ. İŞ ARIYOR. CEVAT ÇALIŞKAN İLETİŞİM BİLGİLERİ Siteler Yolu / Altmışlar Sitesi Tunca Apt. No:20/A Aydınevler Mah. Küçükyalı Maltepe İSTANBUL 0 539 576 03 35 insaat@hotmail.com KİMLİK BİLGİLERİ • • • • • Uyruk : Türkiye Cumhuriyeti Doğum Tarihi / Yeri : 02 Ocak 1976 / Bulgaristan Medeni Hali : Bekâr Askerlik : Muaf. (Barış zamanında askerliki için elverişsiz, seferde görev yapar. Eskiden nescafe içme alışkanlığım vardı, o alışkanlığa bağlı olarak barış zamanında izinli sayıldım). Ehliyet: B+A2 sınıfı ehliyetim var. Uzun yıllarca araç kullanmadım, özel direksiyon dersi almayı plânlıyorum. EĞİTİM BİLGİLERİ • • Yıldız Teknik Üniversitesi – İnşaat Fakültesi- İnşaat Mühendisliği Bölümü (1995-2010) – Diploma Derecesi : 3,16/4 Adana Anadolu Ticaret Meslek Lisesi – Bilgi İşlem Bölümü- 1 yıl İngilizce hazırlık + 3 yıl ingilizce destekli eğitim ( 1991-1995) – Diploma Derecesi : 4,82/5 • • Sabancı İlköğretim Okulu – Adana Seyhan – 1989 yılında T.C. vatandaşı olduğumda ilk okuduğum ilk okul- 7. ve 8. sınıf. ESPU Nikolov Yonkov Vaptsarov – Şumnu – Bulgaristan (1983– 1989). 6 yıl Bulgarca yarıteknik bilimsel eğitim. 121 VİZYON Özel nedenlerle tasarruf yapamadım. Ekonomik olarak yeterli hale gelip evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorum. Özel hayatımdaki bu faktör profesyonel hayatıma yön veriyor, çalışma saatlerinin uzunluğunu önemsemeden ve zamanı verimli kullanarak çalışıyorum. Bekâr olmamı bir avantaj olarak görüyorum. Eğitimimime ve tecrübeme güveniyorum. Aklıma gelen ilk çalışma konuları: • • • • • Betonarme Yapı Statik Proje Tasarımı ve render( ideCAD Statik, ideCAD Mimari, Sta4CAD, AutoCAD, Microsoft Word/Excel/Powerpoint) Hakediş ve kesin hesap (Excel, AutoCAD, COM Donatı) Teknik ofis inşaat mühendisliği, saha mühendisliği, kontrol, şantiye şefliği (Microsoft Project, Primavera) Enerji kimlik belgesi (bakanlıktan sisteme giriş şifresi aldım, İTB’ye sahip her iş yerine bağlı olarak çalışabilirim) . Firmanınızın ihtiyaçlarına göre kısa sürede Revit Architecture, ArchiCAD, 3D studio Max, Photoshop, Probina Orion,… veya sizin belirleyeceğiniz bir yazılımı kullanabilecek hale gelebilirim. 20 yıllık bilgi işlemciyim, her yazılımı kısa sürede öğrenebiliyorum. ÜNİVERSİTE EĞİTİMİM SIRASINDA YAPTIĞIM PROJELER Betonarme Yapı Tasarımı Projesi : 5 katlı bir binanın statik ve betonarme tasarımı.Doç. Dr. Güray ARSLAN +90 (212) 383 52 07 Köprü Projesi : Tek açıklıklı betonarme bir köprünün statik ve betonarme tasarımı. Prof. İbrahim EKİZ (Anabilim Dalı Bşk.) +90 (212) 383 52 00 , Araş.Gör.Dr Alkız Mermer YÜCEL +90 (212) 383 52 12 Su Yapıları Projesi : Akarsu üzerinde sabit bağlama tasarımı. Yard. Doç.Dr. Ali COŞAR +90 (212) 383 51 64 Bitirme Çalışması: Sta4CAD betonarme yapı tasarımı paket programının incelenmesi. Türk Deprem Yönetmeliği 2007 ile ilgili genel bilgiler. SAP2000 yapı analiz programı ile betonarme bir yapının statik hesabı.Prof. Dr. Turgut KOCATÜRK (Anabilim Dalı Bşk.) +90 (212) 383 51 41 YAPTIĞI STAJLAR Çevre Yapı İnşaat Ltd. Şti. : Yapı stajımı bu firmada yaptım. Kemerburgaz Kemer Country&Golf Club projesindeki tüm çalışmaları izleme fırsatım oldu. Çevre düzenleme, kaba inşaat, derin temel, peyzaj, … http://cevreyapi.com/HTM/main.htm İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metro İnşaatı : Taksim- Şişhane, Beyazıt ve Unkapanı şantiyelerindeki çalışmalarında bulundum. YABANCI DİL İNGİLİZCE : Dil bilgisi sınavları ile fazla uğraşmadım. Temiz bir ingilizce ile kendimi ifade edebiliyorum. Ana dilim Türkçe, sonra Bulgarca öğendim ve bu iki dildeki İngilizce kökenli kelimelerin çokluğu yüzünden bu dili öğrenmeke hiç zorluk çekmedim. BULGARCA: Bulgaristan’ın Şumen kentinde başladığım ilköğretimimin ilk 6 senesini Bulgarca bilimsel eğitim görerek geçirdim.. İyi derecede Bulgarca konuştuğuma inanıyorum. RUSÇA: Az bildiğim ancak sürekli öğrenip geliştirdiğim bir dil. 122 BİLGİSAYAR YAZILIMLARI Aşağıdaki yazılımları orta veya ileri düzeyde kullanıyorum. Microsoft Windows : XP, VISTA, 7, 8 . Microsoft Office : Tüm versiyonları. Microsoft Project : Kaba ve ince inşaat plânlama ( Maliyet hesabına daha girmedim). Genellikle müteahhit ve taşeronlar aralarında çalışma plânı ile ilgili anlaşıyorlar. Primavera : Katılım sertifikası aldım. İngilizce ve bilişim eğitimim bu programdaki çalışma yeteneğimi geliştirmek için yeterli. Sertifikamı veren özel eğitim kurumu o sertifikayı sınıfa gelip 20-30 saat oturan herkese veriyor. Ancak alt yapım yüzünden avantajlı olduğuma inanıyorum. AutoCAD : Tüm versiyonlarını eksiksiz olarak biliyorum. İki boyutlu ve üç boyutlu katı cisim çizimleri yapabiliyorum. Sta4CAD : Üzerinde çalışıp pratik yapma fırsatı bulduğum bir program. Bu yazılım hakkındaki bilgimi geliştiriyorum. İlk tecrübelerimi MPI gibi değerli bir proje firmasında Doğan TV Center’ın performans analizi ile ilgili çalışmalar yaparak yaşadım. ideCAD Statik : 30-35 adet statik proje tasarımım var. 30′dan fazla bina benim yaptığım statik projelerle inşa edildi. ideCAD Mimari : 8-10 tane Render çalışmam oldu. SAP2000 ve ETABS yazılımları ile ilgili genel bilgiye sahibim. Bu yazılımı kullanabiliyorum demek çok yetersiz bir açıklama çünkü önemli olan yazılımın menüleri ve komutları değil, yazılımı kullanacağınız statik sistemin tasarımını yapabilecek yeterliliğe sahip olmaktır. COM Donatı : Statik projelerin DWG dosyalarındaki donatı çaplarını ve adetlerini okuyarak demir metrajını veren bir yazılım. Demir metrajında çok zaman kazandırıyor. TECRÜBE: • • • • Meslek hayatıma bir inşaat ofisinde başladım. Aynı ofiste statik proje tasarımı, yapı denetimi, mimari tasarım, müteahhitlik ve ruhsatların belediyelerdeki takipleri yapılıyordu. 30’dan fazla betonarme yapı statik proje tasarımı ve bu sayının yarısı kadar render çalışmam oldu. Render çalışmalarımda yapının sadece dış cephesini değil, iç mekânlarının da üç boyutlu tasarımını yaptım. 10 ay sonra ücret uyuşmazlığı nedeniyle işten ayrıldım. Ülkemizin önemli proje firmalarından biri olan MPI’da 24 günlük bir çalışma sürem oldu. Ben statik proje tasarımılarımı 2 saat ile 3 gün arasında bir sürede yapıyordum. O firmada projeler üzerindeki çalışmalar aylarca ve yıllarca sürüyordu. Yeni mezun öğrencileri alarak yetiştirdiklerini ve firmanın profiline uygun olmadığım söylenerek o firmada devam etmem uygun görülmedi. Büyük bir kamu ihalesinin müteahhit firmasında teknik ofis, saha, kontrol inşaat mühendisliği yaptım. Son olarak bir projede ince işleri yapan taşeron şirkette metraj ve rapor işlerini yaptım. Tekniker şantiye şefim çelişkili ve gerçekleştirilmesi imkânsız emirler vererek işten çıkışımı sağladı. Benden önce başka mühendislere de aynı işlemi uygulamış. DİĞER ÖZELLİKLER • • Sigara (hiç denemedim) veya alkol (dedemi hatırlamak için 2-3 yılda bir, bir şişe bira içmişimdir, alkol kullanma alışkanlığım yok) kullanmıyorum. Internet, kitap okumak, vücüt geliştirme, yürüyüş, fotoğraf çekmek, mizah, günlük olarak internette gazeteleri okumak gibi ilgi alanlarım var. 123 • Yabancı dillere ilgi duyuyorum. ÜYELİKLER • İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası – Nisan 2011(SİM belgesine sahibim) ÜCRET BEKLENTİSİ Kendim için uygun gördüğüm ücret 4000TL’dir. Ancak işin niteliğine bağlı olarak tam kapasite üretime geçmem için birkaç saat ile duruma göre bir iki hafta arasında zamana ihtiyacım oluyor. Mevcut ekonomik şartlarımda 2500 TL net gibi bir rakam beni tatmin eder. SGK ve İMO kurallarına göre inşaat mühendisi yetkilerimden yararlanabilmeniz için bana asgari inşaat mühendisi ücretini (yaklaşık 2700TL brüt) vermeniz gerekiyor. Ücreti yüz yüze konuşarak belirlemeyi teklif ediyorum. REFERANSLAR Yıldız Teknik Üniversitesi – İnşaat Fakültesi – İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlileri: Doç. Dr. Ali Koçak – Yapı Anabilim Dalı Gsm: 0 532 236 33 06 Ofis Tel : 0 212 383 52 17 E-Posta: akocak@yildiz.edu.tr Yrd. Doç. Dr. Ali Coşar – Hidrolik Anabilim Dalı Gsm: 0 555 432 29 99 Ofis Tel: 0 212 383 51 64 E-Posta : cosar@yildiz.edu.tr Doç. Dr. Zafer Kütüğ – Mekanik Anabilim Dalı Gsm: 0 532 230 33 48 Ofis Tel : 0 212 383 51 44 E-Posta: kutug@yildiz.edu.tr Araş. Gör. Dr. Alkız Mermer Yücel – Yapı Anabilim Dalı Gsm: 0 542 346 48 18 Ofis Tel: 0 212 383 52 12 E-Posta: mermer@yildiz.edu.tr ; alkizm@yahoo.com İngiltere – University of Greenwich -Lecturer – Dr. Gökhan Kılıç 124 E-Posta : gkilic@hotmail.co.uk TECRÜBE: Artun Mimarlık İnşaat – Pramit Yapı Denetimi Ltd. Şti. – Pirizma Mühendsilik Mimarlık İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. – Ar Yapı Mühendislik Mimarlık Ltd. Şti. 11 Nisan 2011 – 30 Ocak 2012 30-40 adet statik proje tasarımı, 8-10 adet render çalışması ve statik projelerin belediye kontrollerinin takibini yaptım. Performans analizi çalışmalarımda hiçbir bina yeterli olmadığı için hiç sağlam raporu vermedim. Başkasının bilirikişilik yaptığı bir raporu yazıya döktüm, rapor hazırlama hakkında bigim var. Patronla ücret uyuşmazlığım vardı (beni asgari işçi ücreti ile çalıştırmaya ısrarla devam ediyordu) ve ortaklardan birine “gerçek mühendisten daha çok mühendis imzası attın” diye bir espiri yapınca dananın kuyruğu koptu. Çünkü anlaştığımız ücreti talep ediyordum, baskı uygulmak için bahaneye ihtiyaçları vardı. Bol bol tehtid ve baskıdan sonra işten kaçtım, tehtid edip piyasadan attık dedikodusu çıkardılar, onun belediyedeki arkadaşlarından korkan Sultangazi müteahhitleri bana iş vermeye çekiniyor. Aslında Sultangazi belediyesinde bana karşı olumsuz davranış sergileyen görevliler yok. Çok sayıda yönetici ile konuşma fırsatım oldu, belediyenin bana karşı tavır sergileyeceğini söylemek haksızlık olur. MPI (Mühendislik Proje İnşaat) 1 Mart 2012 – 24 Mart 2012 Ülkemizin en değerli proje firmalarından birine deneme amaçlı alındım. 24. gün işten çıkarıldım. Doğan TC Center v.b. üç değişik projenin performans analizini ve tasarımını yapıyordum. Sta4CAD yazılımına daha yeni ısınıyordum ki kendi arkadaşları için çok önemli ve sevilen bir firma elemanının (tekniker) siyasi açıklamalarına destek vermediğim için dışlandım ve gerginlik yaratıldı, firma sahibi rahatsız oldu ve işime son verdi. Şirket profiline uygun olmadığımı ve yeni mezun öğrencileri yetiştirerek çalıştırdıklarını söyledi. Daha önce çok sayıda proje tasarımı yapmış olmam tarz farkı ve bu tarz farkına bağlı olarak uyumsuzluk yaratabilir diye çekindi. http://www.mpi.com.tr/ Fema İnşaat ve Tic. A.Ş. 18 Eylül 2012 – 30 Ocak 2013 İSKİ Genel Müdürlüğü 2. Binası İnşaatı ihalesinde Teknik Ofis İnşaat Mühendisi olarak çalıştım. Şirketin orta okul mezunu ön muhasebecisi ilgi odağı olmak istediği için bana iftira atarak günde 5 saat uykuyla ve hiç dinlenmeden ağır bir iş yükü altında çalıştırdı. Mühendis olmama rağmen inşaat amelesinin yaptığı işleri yaptırmaya kalktılar. Yöneticiler onunla birlikte hareket ederek beni yorgunluktan çökertti ve iş için yetersiz iftirası ile işime son verdiler. Şantiye şefi işten ayrıldığımda bana referans vereceğini söyledi ancak ben kabul etmedim. Onu görevinden alıp beni onun yerine getirecekler diye korkuyordu, şantiye yönetimi kitapları okuyor diye ağlıyordu. Teknik ofis inşaat mühendisi olarak, yetersiz kalan diğer çalışanların görevlerini de yerine getirdiğim için fuzuli iş yapan adam damgası yedim. Ben müdahale etmeseydim 2-3 bin metreküp beton dökülürken beton santrali defalarca pompayı geri çekecekti. Sorumlular yeterli gelmediğinden işin devamı için o işlere de müdahale ettim. Şirketin tüm bilişim ve iletişim ihtiyaçlarını karşıladım. 8-10 bin metreküp betonun dökülmesini yönettim. İmalâtın teslimatı, kontrolü, saha teknikerliği gibi görevler aldım. İş plânını hazırladım, hakediş ve metraj çalışmaları yaptım. Render çalışmalarım da oldu ancak kullandığım bilgisayar sistemi yetersiz geldi. Firma 1500TL maaş ve yemek dışında bana hiçbir ekonomik veya teknolojik destek vermedi, tüm giderleri cebimden karşıladım. İmkânlarımla sınırlı şekilde kaliteli bir hizmet sundum. Orta okul mezunu ön muhasebeci maaşa zam işe son lafını öğrendi ve eğlenceli buldu, maaşımı 2000TL yapıp işten çıkardılar. 1500TL rakamını evime yürüyerek 10 dakika olan ve hiç masraf yaratmayacak başka dev bir proje için kabul etmiştim. Saygıda kusur etmedim ancak ön muhasebecinin tüm şirketi eğlencesine katmasının saygın bir davranış olmadığını düşünüyorum. http://www.femainsaat.com.tr/ Soğancıoğlu İnşaat Dekorasyon Alçı Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.. 125 15 Eylül 2013 – 04 Mayıs 2013 TED Rönesans Koleji Küçükyalı İstanbul’da ilk görevimi aldım. Firma yönetici ve merkez ofis çalışanları çok sıcak bir şekilde karşıladı beni ve sempatimi kazandılar. Görev aldığım şantiyede Karslı siyasetçi işverenimle yaşadığım ücret uyuşmazlığına dayalı taratışma öğrenildi. Karslı olan kalfalar hiç sebep yokken her gün defalarca merkez ofisi arayarak beni kötülediler. Hiçbir şey için çözüm istemediler, sürekli kötülediler ve müteahhit firmanın ince işler kontrol şefini kışkırttılar. Baskı altında sürekli işi yetiştiremeyen ve yapmayan tembel olarak suçlandım, savunmama izin verilmeden çalışmıyorsun iddiasını zorla dayadılar. Karslı çalışanlar kürt halkına hakaret etme cezası veriyoruz deyip ben işten attırdı. Rönesans Holding gibi önemli bir iş sahibi beni kapının önüne koymuş oldu. Ben hiçbir millet veya ırkla savaş içinde değilim ve tartışmamın nedeni işvernimin canıma, malıma ve özellikle namusuma saldırarak siyasi propaganda yapması, kürtçü oyları kazanıp gelecek yerel seçimde çıkar sağlamasıydı. O şerefsiz halâ temiz insan konuşmaları yapıp, beni terbiyesizlikle suçlayıp beni kışkırtıyor. Bu ırz düşmanı dolandrıcı beni tehtid ederken ve dolandırırken bana hakaret etti, tehtid etti ve şantaj yaptı. Böyle bir şerefsize cevap verdiğim için dünyadaki tüm kürtler bana saldıracksa varsın saldırsın. Namusuz özde değil, sözde olan ve canıma malıma saldıran bir Arap getirin, tüm Arap ırkıyla savaşmaya razıyım. Yaptığım işler basitti. Bims duvar metrajı. Mimari projeyle statik projeyi üst üste çakıştırıp duvarların boylarını ve yüksekliklerini girip pencere/kapı boşluklarını düşüyorsun. Bu işi tekniker olan şantiye şefi boş zamanlarda benim hazırlamış olduğum Excel tablolarına en/boy/boşluk değerlerini girerek yapabilir. Firma bana 2250TL Net ücret+ Multinet Yemek Kartı + Yol Ücreti verdi. Firmanın kalitesini veya ödediği ücreti kesinlikle tartışmıyorum, ancak kürtçülük yapan duvarcı usta kadrosunun kalfalarına söz geçiremedim, beni kovdurdular. Cebimde 30TL para ve on bin liranın üzerinde birikmiş borçla kaldım. http://www.sogancioglu.com.tr EĞİTİM VE TECRÜBE : Bilişim http://www.cevatcaliskan.com/yazilimlar İnşaat sektöründe çok büyük ve ünlü proje firmaları dışında tüm firmalarda paket programlar kullanılıyor. Bu programlar ile 3 saat ile birkaç gün arası bir süre içinde küçük ve orta ölçekli yapıların statik ve betonarme tasarımı yapılabiliyor. Büyük devlet ihalelerinde bile kullanılan paket betonarme tasarım programları var. İSKİ Genel Müdürlüğü 2. Binası İnşaatı İhalesinin statik projeleri de Sta4CAD ile yapılmıştı. Uygulamada İSKİ kontrollerinin istekleri üzerine bazı değişiklikler yapılıyordu. Statik projenin birebir eskiksiz ve doğru uygulanması halinde Sta4CAD yararlı bir yazılım diye biliyorum. İnşaat sektöründe, ilk işyerimde benden ideCAD Statik ve ideCAD Mimari programlarını öğrenmemi istediler. Birkaç hafta sadece programın el kitabı ile uğraştım ve acayip bir ezber oldu. Çay içip keyfime baktım. Önüme bir boş şantiye şefliği sözleşmesi koydular, imzala dediler. Ben boş kâğıt imzalamam dedim. Ondan sonra 126 aylarca imzalayacaksın, imzalamayacağım kavgası yaptık. İmzalamadım ama bana 10 ay boyunca günde 16 saat statik proje yaptırdılar. Doğru dürüst para da vermediler. Bir gün oturdum programın başına ve tasarıma başladım. Programın bilmediğim özellikleri ile ilgili bilgileri çok değerli bir abimizden aldım. Aynı zamanda ide YAPI’daki seminerlere katıldım. İyi bir danışmanlık hizmeti alarak çok sayıda statik proje tasarımı yaptım. Patronum vergi ödemek ve mühendis maaşı vermek gibi alışkanlıkları olmadığı için yaptığım projeleri imzalamama izin vermedi. ideCAD Statik ile bir süre çalıştıktan sonra o hale gelmiştim ki evime yakın olan işyerinde sabah başlayıp evimde de devam ederek günde 16 saat statik projeler ile uğraşıyordum. Hatta işyeri yakın olduğu için sabahın dördünde gidip proje bilgisayarının başına oturuyordum. Mutfakta kahvemi yapıp çalışıyordum. Sanıyorumdum ki emeğimin karşılığı verilecek, oysa keriz muamelesi gördüm. Çok çalışıp az para almaya razı geri zekâlı değildim. Söz verdikleri maaşı isteyince bol kavga ve gürültü çıktı, bol bol tehtid ettiler. Patronun kardeşi kendisini yer altı adamı, büyük derin devlet elemanı olarak görüyordu. Aslında tek yaptığı birkaç devlet memuruna parayı basıp VIP vatandaş muamelesi görüp belediyedeki ruhsat işlerini takip etmekti. ideCAD Mimari seminerine gittiğimde başkası gelmedi deyip beni ideCAD Mimari danışmanı ile teke tek bırakıp seminer verdiler. Aylardır sosyal hayatım yoktu, gece gündüz çalışıyordum ve işyerimdeki bayanları hiç ama hiç beğenmiyordum, çenelerinden çok çekmiştim. Seminer sırasında gelmişim geçmişim gözümün önüne geldi ve kaybettiğim şeyleri düşündüm. Seminerden sonra tekrar görüşmek istediğimi söyledim ama patronum durumu kullandı, ide YAPI’nın da hoşuna gitti ürünlerini sağda solda tanıtmam. Bir daha kısmet olmadı ide YAPI’ya gitmek. Böylece belki 10-15 aydır görmediğim bir bayanın hayranı olarak bildi beni herkes. Oysa ben hiç bir bayanla görüşemeyecek bir hayat yaşıyordum. Bilgisayarın başında hapistim. İş yerindekiler şu ya da bu şekilde onu hatırlatıyordu bana, eğleniyordular durumla. Yemin ederim ki düzgün bir sosyal hayatımın olmasına izin verseydiler bu kadar takmazdım onu. Fakir aç kalınca kuru ekmeğe bile razı oluyor. Hahahaaaa…. Böylece bir süre sonra ide YAPI pazarlama sorumluları bana keriz hizmetkâr, bedava reklâm yapan enayi muamelesi yapmaya başladılar. Çok süper reklâm yapıyordum da bazı hocalarım “biz istesek verirler bize programı, böyle şeylere ihtiyacımız yok” şeklinde konuşuyordu. İtiraf etmeliyim ki bu programın reklâmını yaparken, yani kendi çevremde tanıtmaya çalışırken diğer programlar hakkında yeterince bilgim yoktu. Sadece değeri 6 bin TL civarında olan bir şeyi vermek istedikleri kişilere bedava iletmek hoşuma gidiyordu. 6 bin TL değerinde program değil de vazo veya resim verseydiler onları da aynı şekilde dağıtırdım. Bir yandan da mezun olduğum bölüme faydalı olmak, yeni yetişen öğrencilere bir şeyler vermek istiyordum. Çok büyük bir burs vermediler bana ama yine de mutluydum verdiklerinde. Hocalarımı da seviyordum, çok iyi konuşmuştular benimle zor günler geçirdiğim yıllarda. Hepsi sağ olsun çok seviyordum onları ve o yüzden okula bir faydam dokunsun istedim ama okulun böyle bir şeye pek ihtiyacı yoktu. Zamanla anladım ki etkilendiğim bayan beni hiç takmıyor, ben de takmamaya başladım. Facebookta yaptığı samimi sohbetler beni soğuttu. Başkasıyla öyle konuşan benim olamazdı. Ayrıca bir seneden fazla bir süredir başka birini görmemiş olmam komiğime gidiyordu. Onu unutmam için Taksim İstiklâl Caddesinde birkaç dakika yürümem yeterliydi. Bu mesele gereğinden fazla uzadığı için ve ben kendi kendine gelin güvey olan geri zekâlı durumuna düştüğüm için onunla görüşüp bu meseleye bir nokta koymak istedim. Biraz cesaret vermek için kendisinin haklı olduğunu yazdım. Haklı olup hayatımdan gitmesi işime geliyordu. Ama herkesin beni onun hastası olarak bilmesi beni çok rahatsız ediyordu. Görüşmek için birkaç teşebbüsüm oldu, sevilmeyen bir müşteri adayı olarak şirketten dışlandım. Şu an ide YAPI benim telefonlarıma kesinlikle cevap vermiyor ve benimle diyaloğunu tamamen sıfırladı. ide YAPI’ya yatırım olarak hayatımın iki senesini vermiştim, hiç bir ide YAPI çalışanı benim iki senemden daha önemli değil. Bu ürünle bir bağlantım kalmaması beni maddi zarara uğratıyor. Komşular beni günlerce aylarca uykusuz bıraktı, gerilimin fazla olduğu ve çok yıpranmış olduğum bir dönemde yaşadığım mahalleye geldim, indim tramvaydan. En yakındaki kebapçıya gittim. Her zaman oturduğum yerde oturuyordu biri, çok kötü baktı, ben de güldüm, derdi ne bunun diye düşündüm. O kadar çok belâ vardı başımdaki oturdum, lahmacunları yedim. Onun O olup olmadığından bile emin değilim. Birkaç gece cehennem devam etti. Sapık komşular deli gibi tehtid etti, acımasızca taciz ettiler. Birkaç gün sonra canıma tak etti. Gittim bir escortla buluştum. Orada pek başarılı olamadım ama hayatımda öyle vücut 127 görmemiştim. Ertesi gün bir başka escort ile görüştüm. Ama o da çocuk gibiydi, devamlı şikâyet edip zırlıyordu. İki başarısız girişimim oldu. Bir halt beceremedim. İki escortun da eline sağlık. Ancak piyasadaki diğer iki rakibi hiç ama hiç ama hiç ama hiç küçümsenecek türden değil. Probina Orion semineri için randevu almaya çalışıyorum bu günlerde. Başıma gelenlerden sonra Prota bilgisayar kendini zor tutuyor gülmemek için, beni pek ciddiye almıyorlar. İnternet sitesinde dokümanlar ve eğitim videoları var, onlar benim gibi adama yeter de artar. ide CAD Statik programı ile günlerce çalıştıkça ve karşıma değişik sistemler çıktıkça danışmanlık için başvurmaya devam ediyordum, gözden kaçan ufak noktalar ve yeni öğrendiğim şeyler oluyordu, bazen de program sürekli yeni versiyon çıkarıp düzeltmeler çıkardığı için bazı kusurlar buluyordum. Bu kusurları bildirdiğim için ufaktan nefret etmeye başlamıştılar benden. Toplam değeri yüz milyonlarca lirayı bulan çok sayıda betonarme yapı bu yazılımla yapılıyordu ve benim bu program hakkında olumsuz konuşmam müşterileri çok rahatsız edebilirdi. O yüzden ya çenemi kapatmam ya da hiç kimsenin önemsemeyeceği geri zekâlı ve önemsiz biri olmam gerekiyordu. Eski bir dosyanın versiyonu değiştirildiğinde radye temel çıldırıyordu, 60cm yerine 150cm yapsan bile kurtarmıyordu. Yeni versiyon denemelerinde hatalar oluyordu, eski versiyonu kurup çalışmak gerekiyordu bazen. Beta versiyonları da hep korkuttu beni. İde YAPI haftalarca telefonlarıma cevap vermedi ve ben gerekirse 2 sene bekleyeceğimi ve sebebini öğreneceğimi söyledim. Israrla sordum nedenini. Bursa ofisinden de cevap bekledim, yazılı veya sözlü herhangi bir cevap alamadım. 29 Mart 2013 tarihinde Bursa ofisinden Faruk Saka saat 18:29′da aradı ve Bursa ofisinden destek alabileceğimi söyledi. Şirket kararıyla İstanbul ofisinin benimle görüşmeyeceğini söyledi ve sebep olarak gönderdiğim e-mail’leri gösterdi. O e-mail’eri kendi kafama göre yazmadığımı, bu olayın bir temeli ve geçmişi olduğunu, sonradan dışlandığımı ve iftiraya uğradığımı söyledim. Şirket çalışanlarına karşı özel bir ilgi duymadığımı ve ilk görüşmede etkilendiğimi ancak daha sonra karşılık alamayınca birkaç hafta içinde olayın bittiğini söyledim. Hiç görmediğim ve oturup beraber bir çay içmediğim bir bayanla ilgili yorumların aylarca yıllarca devam etmesi beni rahatsız ediyordu. Hiç göremediğim, konuşamadığım ve sokağa çıksam kendisinden kat kat daha güzellerini göreceğim bir bayanla ilgili yorum ve iftiralara kaldım kendi çevremde ve işyerlerinde. Teknik desteği Bursa ofisinden alacağım, ancak İstanbul ofisinin öne sürdüğü sebebi kabul etmiyorum. Daha sonra diğer paket programları incelemek için elimden geleni yapmaya başladım ancak öyle bir hayat yaşadım ki son bir iki sene boyunca ancak birkaç haftadır Sta4CAD programının kursuna yeni gidebildim. İki hafta eğitim daha var. Sta4CAD paket programının referansları beni çok etkiledi. Ben tek bir şey söyleyeceğim. Paket program kullanacağınız zaman referansları sorunuz. 128 129 VİZYON http://www.cevatcaliskan.com/vizyon ————————————————————————————VİZYON ————————————————————————————Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Mekanik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programının sınavlarına girerek Güz Yarıyılında Yüksek Lisans’a başlamak istiyorum. Buna uygun bir iş aramaya başladım. Paket programlar ile aram iyidir, biraz da SAP2000 ve ETABS çalışması yapmak istiyorum. İlkbahar ALES sınavına gireceğim. Sınav tarihi 12 Mayıs 2013 Pazar günü. İngilizce sınavını TOEFL puanıyla halledeceğim. ……..gibi bir vizyonum vardı birkaç ay önce. YDS’ye gece komşular tarafından sözlü tacizlerle rahatsız edildikten sonra iki saat uykuyla girdim, sınava gireceğim okulu haftalar önceden bu resmi internet sitemde duyurdum ve sınav boyunca beynimi yorgunluktan öldürecek kadar çok konuşmalar yaptılar okulun koridorunda ve hepsi 130 benimle alâkalı idi. Sınıfta özellikle sınav kamerası yoktu. Daha sonra dava duruşması ve düşmanlarımın ailemle birlikte hareket etmesi sonucunda sokakta kaldım. Otellerde yaşadım. Önceki saldırıları baz alarak yeni bir huzursuzluk yaratıp 12 mayıs ALES sınavına az kala iş durumumu tehlikeye soktular. Herkes sütten çıkmış ak kaşık ve benim başarısız bir YDS ve tek sayfa açmadan gireceğim, hatta belki girmeyeceğim bir ALES sınavım var. Dolayısı ile yıllar önce bakırköy’deki kahpe doktor Neşe Üstün ve öğrencileri ile başlatmış olduğum yüksek lisans yapacağım kavgası yine onların bir golü ile bitti. Yani hem fazle beyin ve zekâ gerektirmeyen bir şantiye görevinden çakmış gösterdiler, hem de yüksek lisans eğitimimi en az on ay kadar imkânsız hale getirdiler çünkü ALES puanım olmadan hiç bir yere başvuramam. Bakırköy ile kavgam seneler önce başladı, savcının poposunu yalamak için savcının emriyle beni kaçıran kahpe polis memuru Bilâl Yılmaz’ın beni ekip otosuyla Bakırköy ruh ve sinire göndermesi, orada ülkücü hasta bakıcıların hastaları açlıktan öldürdüğünü görmem ve öldüresiye dövdüklerine şahit olmam ile başlayan emniyetülkü ocakları ortak saldırısı ile senelerce devam etti. Asla kabul etmedim onların yalan teşhis ve iftiralarını, tek çareleri beni delirtmekti. Delirtemediler. Ama özel ve profesyonel hayatıma müdahale ederek delinin başarısı sayılacak başarısızlıklar yarattılar. Gece gündüz laf atarak kafamı becerenler kafamı o kadar oyaladılar ki iş yapamadım, kafası basmayan adam dediler. Cinsel hayatım yoktu, hiç cinsel ilişkiye girmemiş bir adamı o kadar çok cinsel taciz ve iftiraya tabi tuttular ki tepkilerini sapıklık olarak yorumladılar. Sonuç olarak delirtemediler, deli olarak gösterdiler. Ailemi de kullandırlar, senelerdir düşmanca davranıp kavga çıkaran ve zaten adam gibi yatakta yatmayan, inatla yerde uyuyan babamı suçlu gösterip şikâyetleri ayarlayan kişi olarak gösterecekler. Tıp kurumları da o şerefsizlerin elinde olduğu için onu akli dengesi bozuk gösterip hapisten kurtaracaklar. Annemin söylediği şey ortada, eğer dava etmemi engellerse ailem onları ömür boyu destekleyecekmişler. Çirkin ve açlıktan ölmüş komşular evlerine gelen haciz memurları ile boğuşurken birden para ve iş sahibi oldular. Kıyafetleri modern oldu. Hin filmlerindeki fakirlik manzaraların aratmayanlar entel ve modern, temiz giyinmeye başladı. Böyle desteklenmeye meraklı olan her üç kuruşluk şerefsiz bana saldıracaktır, o şerefsizlerin bir üst modeli olan eğitimli şerefsizler ise daha sağlam vuracaktır ve ömür boyu referans adı altında torpil sahibi olacaktırlar. Solcu ve emek siyaseti yapanlar açık bir şekilde ekmeğime saldırdı, maaşımı bile ödemek istemedi, sonra beni soyup dolandırmak için bahane yaratmaya çalıştılar. Önce dolandırdılar ve bahaneyi sonradan yarattılar, bunu siyasi kavga olarak gösterdiler, tüm şehri ayağa kaldırdılar. Oysa patronum olacak şerefsiz dolandırıcı siyasetçi gerçek solcu ve Atatürkçü olsaydı, kendisine reklâm yapmak için Atatürk ajandaları dağıtan bir bölücü terör örgütü sempatizanı, sempatizan oyları ile siyaset yapan biri olmasaydı bu kadar belâ gelmeyecekti başıma. Aslında zor değildir birine deli iftirası atmak. Onu çamaşırlarını yıkatamayacak kadar parasız veya zamansız bırakınız, imkânları olmasın yeni elbise alacak. Onu sürekli uykudan uyandırarak günlerce uykusuzluktan öldürünüz, gündüz çalışması dışında gece uğraşacağı işler veriniz. Boğazını sıkınız, istediklerinizi yapması için günlerce stres altında bırakınız. Ve o halde bir doktora gönderiniz, söylediğiniz hiç bir şeyi dikkate almayan ve kasıtlı olarak sizin tüm özgürlüğünüzü gasp edecek şerefsiz sahtekâr bir doktora. Alın size deli raporu. ————————————————————————————Vizyonum, inşaat sektöründe marka haline gelmektir… Statik proje tasarımı konusunda bilgimi ilerletmek, uygulamada yüksek performans sergilemek istiyorum… Statik proje tasarımı konusundaki yazılım tercihim Sta4CAD, SAP2000, ETABS, Probina gibi yazılımlar olacak… Aslında en büyük hayalim İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans yapmaktır. Başka bir yüksek lisans yapsam bile deprem mühendisi olmak için başvuracağım İTÜ’ye. Yaşım elli olsa bile bu hedefimden vazgeçmeyeceğim. ————————————————————————————- 131 Vizyon önemlidir tabi ama gelecek için plânlar yaparken çekiniyorum, umutla bakmıyorum. Çünkü zamanında sağlığıma ve tüm hayatıma zarar verenler başarılı olamama izin vermeyecek. Daha 8-10 sene önce YTÜ medikosuna zorla muayeneye gittiğim yıllarda fark ettim olayı. Hiç bir neden yokken, durup dururken psikiyatri uzmanı bana zorla bir raporu kabul ettirmeye çalıştı. O raporu dekanlığa vermemi istedi. Önce birkaç alâkasız ve yalan teşhisi kabul ettirmeye çalıştı. Birine itiraz ettikçe diğerine geçti ve sıradan mühendis olacağımı, inşaat mühendisliğinde yükselmeyeceğimi bildiren bir raporu gayri resmi olarak elime tutuşturup dekanlığa götürmemi istedi. Dekanlığa gidip böyle bir saçmalığı kabul etmediğimi ve verdiğim raporun medikodaki sapık ihtiyar psikoloğun tazminat ödemesini engellemek için verildiğini söyledim. Üniversite sınırları içinde, üniversite baskısı altında olmasam, başka yerde olsam onun anasını belleyeceğimi söyledim ve o yazıyı bıraktım dekana verilmek üzere. Sonraki senelerde de durum farklı olmadı, sınav zamanında saldırdı annemin sapık akrabaları, devamlı sorun çıkardılar. Benim hem sağlığımı, hem de gençliğimi elimden aldılar. Şerefsiz sürülerin yaptıkları sonucunda 37 yaşını bitirmiş olmama rağmen henüz asgari inşaat mühendisi maaşını alamadım, bir defa bile. Bütün memur saltanatı rahatladı. Memurlar vatandaş üzerine korku saldı ve “karşı çıkarsanız hepiniz birer Cevat olacaksınız” mesajı verdi. Devletimizin tüm kademeleri de buna izin verdi çünkü devletimizin tüm görevlileri memur idi. Böyle bir düzen varken hiç bir baksı rejimine gerek yok. İstediğiniz sistemi getirin, fark etmez, memurlar her zaman iktidar. ————————————————————————————MSB, “barışta askerliğe elverişsiz, seferde görev yapar” kararı aldı. Askerlik işlemleri için rapor aldığım hastane tamamen keyfi olarak kararlar veriyor, herhangi bir yasal engel tanımıyor ve tüm hayatıma müdahale ediyor. Nitelikli dolandırıcılık yaparak aynı teşhisleri senelerce tekrarladı ve o tekrarları bahane ederek bana maddi ve manevi baskı uyguluyor, bazı doktorlar kötü muamele yapıyor. Maddi durumumumun iyileşmesini, yeterince para kazanmamı engelliyorlar. Çünkü hastaneye tazminat davası açmam için gerekli para tutarını kazanmamı istemiyorlar. Bir taraftan istedikleri kurum ve kuruluştan ülkücü güvenlik şirketi elemanlarını kullanarak sahte şikâyetler ayarlayarak kaçırıyorlar ve beden sağlığım için zararlı, yan etkileri ömrümü kısaltan tedaviler uyguluyorlar. Buna düpedüz adam yaralama denir ama işin içinde çok sayıda suç işlemiş devlet memuru olduğu için olay çözümsüz, devlet insan hakları mahkemesinde yargılanmadığı sürece suçunu kabul etmez. Ülkücülerin tüm dünyaya adalet dağıtma anlayışı budur, birkaç bıyıklı şoparın istediği kişiye eziyet etmesidir. ————————————————————————————Beni aylarca taciz ettikten sonra ve uykusuz bıraktıktan sonra beni hayatımı mahveden şerefsizler ile ilgili olaylardan birk kaç tanesinin sıralamasını karıştırmıştım. Bir tımarhane çalışanı bana sarkıntılık yapmıştı ve küfür ederek kovmuştum. Kadın uzun zamandır emir verip baskı altında tutuyordu beni. Yeterince korktuğuma inanıp sarkıntılık yaptı. Olayın devamındaki kontrolde psikiyatri doktoru Çiğdem Küçükali beni doğru yerde değil, yandaki polikliniğe alıp penisimle ve cinsel hayatımla ilgili onlarca soru sordu. Değişik pozisyonların muhabbetini yaptı. Hastaneye nasıl getirildiğimi ve suçlu devlet memurları hakkında bilgi verdim. Ona her şeyi anlattım, asla ülkücü olmayacağımı ve ülkü ocakları ile aramdaki sorunu anlattım. Bana yan etkileri cinsel hayatımı yok eden bir ilâç yazdı ve 4 sene boyunca cinsel ilişkiye girmemi engelledi. Beni kimyasal olarak hadım etti. Kendisine internetten ulaştım ve beni ne hale getirdiklerini, mesleki olarak şerefsiz olduklarını, bana zarar verip ömrümü mahvettiklerini yazdım. Bir sonraki kontrolde Uzman Doktor Neşe Üstün ve yanındaki psikiyatri asistanı eğlence için benimle dalga geçti, eğlendi. İnsan hayatına değer vemeyen zengin şımarıklar olduklarını söyledim onlara. 2010 yılının başında kontrole gittiğimde beni muayene eden doktor beklememi söyledi ve öğle tatilinden sonra gelmedi. Beni Acil serviste muayene edeceklerini söylediler, gitmeseydim zorla götürecektiler ve hastaneye kapattılar. 7 gün kapalı kaldım hastanede ama tüm bedenim çökertip beni şişmanlatan, tüm metabolizmamı mahveden bir ilâç yazdılar. O kadar rezil bir ilâçtı ki ölü gibiydim. Tek dersim olmasına rağmen okuldan zor mezun oldum. Hastane içindeki işkence ve görevi kötüye kullanma olaylarına şahit olduğum için, bu olayları 15 sene boyunca her yerde herkese anlattığım için hastane beni ömür boyu içeri kapatıp susturmak istiyor. 2010 tarihinden itibaren tüm hayatıma saldırdı hastanenin ülkücü çeteleri. İşin içinde melez ülkcüler ve beni öldüresiye döven kürtler olduğu için hem ülkücüler hem pekaka sempatizanları vurdu bana. Amaçları bir kavga çıkarmaktı, beni saldırgan 132 psikopat olarak göstermek ve ömür boyu tımarhaneye kapatmaktı. Bu nedenle tüm hayatıma saldırdılar, eskiden onları isteklerini kabul eden annem hapise girme korkusuyla onlara destek verdi. Anne günde 24 saat susmadı, sürekli sataştı. Öz annem olduğu için hiç bir şey yapamadım. Bana aylarca sapık gibi eziyet etti çenesiyle. İş yerimdeki kürtler imzamı yasadışı kullanmak için bin bir tane tehtid savurdular. Irkımdan namusuma kadar her şeye dil uzattılar.Beni tehtid ettirmek için kürt alevisi bir kızı kullanıyordular ve ben o kıza uyarıda bulundum. Bunu da tehtid olarak gösterdiler. Yani aylarca beni dövmekle tehtid edenler, bana binlerce hakaret savuranlar tehtid edilmiş masum gibi davranıp beni psikopat olarak göstermek istedi. Onların yaptıklarına katlanmak kolay değildi. Sevdim bir kızı ama bir daha göremedim. Onun hayali ile yaşadım ama o beni umursamadı, eski patronumun dolandırıcı çetesi ve tımarhaneyle anlaştı, 13-14 ay boyunca beni kışkırttı. Çok seviyordum onu ama gerçek yüzünü görünce sildim onu. Çalıştığı şirkete rezil bir reklâm yapmak için olay çıkardılar, dedikodu saldılar tehtid ettiğimi söyleyerek. Aslında olay şu: 2010 senesinden beri benim tüm özelime, değerlerime, namusuma, bedenime, sağlığıma saldıranlar Neşe Üstün ve Çiğdem Küçükali adındaki doktorların ve bana yıllar önce bana sarkan, taciz eden sapık hastane memurunun suçlarını örtpas etmeye çalışıyorlar. Hastanede kapalı olduğum 7 gün boyunca da minik, ufak bir sapık ayarlamıştılar. Etrafımda dolaşıp tüm eşyalarıma el koymaya çalışan, sürekli yanıma gelip beni rahatsız ve taciz eden ufak bir psikopat ayarlamıştılar. Hastaneden çıkarken de beni bulup yanıma geleceğini söyleyince ona dışarıda bana orada yaptıklarını yapamayacağını söyledim. Böylece yine minik bir sahte kurban bulmuş oldular. Ufacık tefecik insanları üzerime salıp beni saldırgan ve zararlı biri olarak göstermeye çalışıyorlar. Hiç bir insan buna dayanamaz, duygularımla sürekli oynayıp maddi ve manevi her şeyime saldırdılar. Dayanılmaz acılar çektirdiler. Sırf birkaç iğrenç memur fahişenin suçlarını örtpas etmek için. Ömrümü aldılar. Gittiğim her yerde birkaç satılık şerefsiz ayarladılar, olay çıkarmak için gece gündüz uğraştırlar. Komşurlardan bir iki aile 12 ay boyunca beni sürekli bağırarak kışkırttı, sinirlerimi bozdu. Günde 3 saatten fazla uyumama izin vermediler. İşte bizim devletimiz bu, çingene memur dolandırıcı çetelerinin devleti. Bu devlette bir memurun yargılanıp ceza aldığı görülmedi. Daha ilk günden beri doktorların yüzüne onları hapise kapattıracağımı söylüyordum ve onlar dava açmamı engelledi, tüm hayatımı mahvetti ve bana iftira atıp önce mesleğimi sonra tüm hayatımı elimden almaya çalıştı. Böyle memuru olan devlete bir damla saygım yok, bağlılık yemini de etmem. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk demiştir ki: “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz”. Bu söz Atamızın şahsına özeldir, ben aynı sözü söyleyemem. Eğer siz Atatürk kadar büyük bir adam değilseniz ve söz konusu hekimler devlet memuru ise canınız, malınız tehlikede demektir. Bırakın dava açıp kazanmayı, davayı bile açamazsınız bu memlekette. Uzman doktor adaylarının hayatıma sürekli burunlarını sokmaları yüzünden istediğim gibi yön veremiyorum hayatıma. Sürekli ve kasıtlı müdahalelerle eğitimimi engelliyorlar, üniversiteden zamanında mezun olamadığım gibi yüksek lisans yapmamı da engelliyorlar. İşkenceci dolandırıcı hastanede tüm hastalar ya sağlıklarını kaybediyorlar, dayak yiyorlar ya da “çok mükemmel bir hastanede tedavi gördüklerini ve tedavi görmek istediklerini” söylüyorlar. Yani işkence yerine tedavi görmek için yalvarıyorlar. Birkaç iğrenç talebe sürekli yargısız infaz yapıyor. Tazminat talebimi süreki dile getirdiğim için ve suçlarını kabul etmeleri onların asalet seviyeleri ile uyumlu bir davranış olmadığı için beni rahat bırakmaları söz konusu değil. Bu nedenle senelerdir Yüksek Lisans yapamadım. Evlenip çocuk sahibi olmamı engellediler. Eğer dolandırıcılık eylemlerinde şikâyetçi olarak gösterdikleri birileri varsa tüm şikâyetçilerden şikâyetçiyim. Eğer devletimiz onların eylemlerini onaylıyorsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yargısız infaz ve işkence ile suçluyorum. Şikâyetçi ve davacıyım. 5 yıl süreyle kontrollere çağırılacağım ve bu benim hem ekonomik, hem de sosyal hayatımı batıracak. Sırf tazminat vermemek ve suç işleyen bir doktor grubunu ceza almaktan kurtarmak için bana bunu yapıyorlar. Ben işkenceye şahit olmuştum. Yapılan işkencelerin şahidi olduğum için şahitliğimde şüphe yaratmak istiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bu şahitlik bir işe yaramaz, sadece başımı belâya sokuyor. Ayrıca eski patronlarım, biri CHP belediye meclis üyesi ve diğer ortağı cemaatçi, beni tehtidle uzun süre karın tokluğuna çalıştırmıştı ve işledikleri suçları (sahtecilik, vergi kaçakçılığı, rüşvet…v.b.) bildiğim için hastaneyi ayarladı. Herhangi bir ağır ilâç tedavisi veya hastalık yokken iftira attı şerefsizler. Bu 5 yıllık takibin hesabını soracağım onlara. Beni akıl hastası olarak gösterirseler, yani şahitlik yapamayacak biri durumuna gelirsem Sultangazi’nin kürtçü CHP’si de rahat bir nefes alacak, Süleymancılar cemaati de rahatlayacak çünkü onların 133 üyelerini kodese kapatacak bilgilere sahibim. Hiç uğraşmasınlar susturmak için çünkü çoktan her şeyi ihbar ettim güvenlik birimlerine. Son 10 ayda bana kan kusturan tüm kiralıkların da listesini oluşturdum. Patronlardan biri de cinsi sapık ve kapçık ağızlı bir iftiracı idi. Kendisini şöhret sanıyordu ama olaydan önce adını bilenler parmakla sayılacak kadar az idi. Otursunlar ve polisi beklesinler ya da polise rüşvet versinler yine. Beni şerefsiz doktorlara tehtid ettirince korkup susacam sandı kırolar. Yüksek Lisans programlarında tercihim İTÜ veya YTÜ olacak. Yapı veya Mekanik Anabilim Dallarını düşünüyorum. YTÜ’den geç mezun olmamın başlıca nedenlerinden biri YTÜ’nün ülkücü güvenlik şirketinin bana attığı ifitaralardır. Söz konusu şirketin okul hayatımı, mezuniyetimi tehlikeye sokması benim YTÜ’de yüksek lisans yapmam konusunda tehlike oluşturuyor. Yüksek lisans eğitimim süresi içinde yine birkaç üniformalı dolandırıcının iftirasına uğrayabilirim. 2000-2001 yılında, ülkü ocağı misafirhanesinde ikamet ettiğim dönemde birkaç güvenlik görevlisi söze “bize kız ayarla” diye aşağılık bir şekilde başlayıp daha sonra beni sürekli taciz etmişti, iftira atıp akıl hastanesine kapatmıştı. Görevli komiserin küfürlü hakaretine maruz kaldığım için polis de bu adam kaçırma suçuna destek vermişti. Dolayısı ile ülkücü güvenlik şirketlerinin olduğu yerlerde sağlığım, canım ve malım tehlikede. Her şeye rağmen değerli öğretim görevlilerinden eğitim almak istediğim için YTÜ yüksek lisans programlarından birine başvurma ihtimalim var. BRSHH ile asıl sorunum şerefsiz bir polis memurunun beni kaçırması sonucunda oraya bir defa götürülmem ve oradaki işkence olaylarını savcılığa bildirmemdir. Daha 1999 yılında Bakırköy Savcılığına o hastanede yapılan işkenceleri (hastaların ölüm tehlikesi geçirecek şekilde dövülmesi, aç bırakılması) hakkında bilgi verdim. Savcı olayın duyulmaması için beni kaymakamlığa gönderdi ve olay basit bir kaymakamlık dilekçesine dönüştü. Dava açılmadı, soruşturma yapılmadı ve doktorlar bunu öğrendi. Bende onlardan gizlemedim durumu. Bunun sonucunda 14 sene eziyet ettiler bana. Bunun için siyasi grupları da, oturduğum yerdeki satılık itleri de kullandılar. Bir ömür geçti böyle ve sürekli hastalanma riskinden söz ettiler. Benim hastalanma riskim herkes kadar, yani bir hastalık durumum yok. Ancak ben dava açılmasında ve işkence olaylarının ispatlanmasında ısrar ettiğim için bu hapise girmek zorunda kalacak uzman doktorların da işine gelmiyor, hastanenin mafyası olan ülkü ocaklarının ve ülkücü polislerin de işine gelmiyor. Sonuç olarak ben vizyonumu ne kadar belirlersem belirleyeyim onlar benim her eğitimimi ve yatırımımı yok ediyorlar. Üniversite eğitimim zarar gördüğü gibi daha sonraki sertifika programların tamamlayamadım. Şirket kurmak üzereyken bir şerefsiz beni tehtid edip yüksek lisans ve proje firması kurma çalışmalarımı yok etti. Bu şerefsiz oğlu şerefsiz doktor sürüsü yüzünden 3 saatte kazanacağım parayı bir ay çalışarak kazanıyorum. Bu halime de çok şükür diyorum çünkü daha beterini de yapabilirler. MHP’nin ve CHP’nin diplomalı veya üniformalı rüşvetçi itleri ömrü boyu vuracak bana. Bu ülkede sözde değil, özde Türk olan bir iktidar olması gerekiyor. Yoksa sözde Atatürkçü olan teröristbaşı yalakaları da, çeteci rüşvetçi sözde miliyetçiler de bu ülkenin anasını ağlatmaya devam edecek. Ulusal görüşün değerini bilmeyenler bu ülkeye zarar veriyor. Şerefsiz deyince Allah bir tane ya da iki tane yaratmamış, sürüsüyle var. Özel ve profesyonel hayatımda tartışmaktan, kavga etmekten uzak durduğum için bu durumdan cesaret alan uyanıklar sürekli iftira ve başka insanları kışkırtma yoluyla bana zarar veriyor. Bana maddi ve manevi zarar veren herhangi bir itle kavga edip mahkemede hesaplaşma durumum olsa bu güne kadar milyoner olurdum. Ancak şerefsiz oğlu şerefsiz doktor çetesinin yaptığı şey elimi kolumu bağlayıp beni tecavüzcü zihniyetli itlere teslim etmesidir. 10 yıl içinde, proje tasarımı ve uygulaması konusunda çalışan bir şahıs firması kurmak hedeflerim arasındadır… İlk hedefim bir yuva kurmak ve çocuk sahibi olmaktır. Huzurlu ve mutlu bir aile ortamının bir insanın başarısına katamayacağı şey yoktur. Mesleklerini dolandırıcılık yaparak sürdüren birkaç doktor yüzünden anne ve babamdan ayrılıp kendi evime yerleşemedim. 10 yıldır anne ve babamdan ayrılıp yuva kurmak için büyük savaş veriyorum. Anne ve babam da evden ayrılmamı engellemek için bin bir saçmalık yapıyor. Yaş 36 ve halâ bir odada yaşıyorum. Çünkü bu ülkede asalete değil, güce önem veriliyor. Kimin asil olduğu değil, kimin gücünün kime yettiği önemli bu topraklarda. 134 15 sene boyunca tehtid, baskı, hakaret, alay ve güç uygulayarak beni bakırköydeki şerefsiz tımarhaneye kapatan tüm devlet memurlarının damarlarındaki kandan nefret ediyorum, iğreniyorum. Böyle memurları olan, kendi yasalarını fakire uygulayan ve memurlarını cezalandırmayan bir devlet büyük bir devlet olamaz. Beni tehtid ve kuvvet kullanarak tımarhaneye kapatan, gençliğimi elimden alan şerefsiz memurlarla namus kavgam var. Ve Cumhuriyeti savcıları bu memur çetelerinin suçlarını görmezlikten geliyor. Bu ülkede demokrasi değil, memur saltanatı var. Memurlar padişah kadar güçlü, hiçbir zaman hapise girmiyorlar, sınırsız güce sahipler. Padişah gibi güçleri var ama padişah gibi servetleri yok. O nedenle parası olan herkesten nefret ediyorlar. Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ve görevini kötüye kullanıp adam kaçıran, oraya kapatıp işkence yaptıran üniformalı şerefsizlerle namus kavgam var. Benim bir tek canım var, başka bir şey alamazlar benden. Hayat felsefem kapitalist, ülke meselelerine yaklaşımım ulusal olmasına rağmen en çok merak ettiğim ve görmek istediğim ülkelerden biri ABD. Çünkü orada özgürlük var ve yazılı hukukun uygulanması garanti altında. Yani hiç kimse sizi kendi kafasına göre alıp bir yere kapatamıyor, her şey mahkeme kararıyla yapılıyor. Suç işleyen devlet görevlilerinin gözünün yaşına bakılmıyor, memleket meselesi deyip suçları örtpas edilmiyor. Herkes kendi inancını özgürce yaşıyor. Bir süre ABD’de yaşamak bana zevk verecek çünkü ülkemizde soyu sopu belli olmayan bıyıklı şoparlar özgürce suç işliyor ve bu suçları vatana hizmet diye yutturuyorlar milletimize. İt iti ısırmaz, bu düzen bozulmaz. Suç işleyen çeteler asla hapise girmez. ————————————————————————————GELECEK DE BİR GÜN GELECEK AMA KİM GÖRECEK…. İnşaat Mühendisliği konusunda belli bir başarı grafiği çizdikten sonra milletimin yararına olduğu için Ulusal Parti’nin çalışmalarına destek vermek istiyorum çünkü ülkemizdeki birçok sorunun çözümü sadece ve sadece ulusal görüştür. ————————————————————————————- ————————————————————————————135 Atam sen dedin ki “Köylü milletin efendisidir.” diye ve seni yanlış anladılar. Efendi olmak istedikleri için köylü gibi davranmaya başladılar. HAKKIMDA : 4-HABERLER http://www.cevatcaliskan.com/haberler 136 ************************************************************************** Kullandığım dili kaba bulursanız şaşırmam. Bir buçuk senedir iftira, hakaret ve tacizlerle rahatsız ediyorlar. Biraz kaba konuşmaya başladım. ************************************************************************** AYNASIZLARLA NAMUS KAVGASI SULTANGAZİ EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NÜ RÜŞVET, ADAM KAYIRMA, ADAM KAÇIRMA VE YARGISIZ İNFAZ İLE SUÇLUYORUM. İT OĞLU İTLER BENİ BİR ŞEY İLE SUÇLAYACAKSA MAHKEMEDE SAVUNMA HAKKIM VAR. BENİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜ VE SAĞLIĞIMI ALAN İTLERİ YARGISIZ İNFAZ VE İFTİRA İLE SUÇLUYORUM. BENİM MESLEK HAYATIMA, ÖZEL HAYATIMA VE SAĞLIĞIMA SALDIRAN İTLERİN ANASINI EŞEKLER S..KSİN. ONLARDAN DAVACI VE ŞİKÂYETÇİYİM. 2008 yılının Kasım ayında bir kıro çetesinin saldırısına uğradım. O çetenin reisi Şenol, Sinan Şamil Sam’ın akrabası olarak bol bol torpil yaptı adamlarına. Karakolda utanmadan göstere göstere tüm soruşturmaları kapattılar. Yalancı şahitlik yapan Şenol bol bol tehtid ettikten sonra beni vazgeçiremeyince akrabası Sinan Şamil Sam’ı kullandı. Şehirde satılık ne kadar p..ç memur varsa hepsi devlet büyüğü deyip kıro boksöre torpil yaptı. Aslında o devletin tırnağı bile olamaz, o paranın büyüğü olduğu için bütün satılık kahpeleri satın aldı. Ne kadar it köpek varsa Sam’ın hatırana ve parasının hatırına iftira üstüne iftira attı. Ona yaranmak için bana maddi veya manevi zarar veren herkesin cezasını vereceğim mahkemede. Duruşma 11 Nisan 2013 Perşembe günü 11:10′da Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde. Ben duşta iken babam odaya girmiş, karıştırmış, çıkarken gördüm. Nüfus Cüzdanım kayıp. Nüfus Cüzdanım uçmuş ortadan. 137 RESMİ İNTERNET SİTEMDEN RESMİ ŞİKÂYET 1: 21 Mart 2013 tarihinde Saat 11:50 ve Nüfus Dairesinden geliyorum. Yeni nüfus cüzdanı çıkardım. Babamın neden nüfus cüzdanımı çaldığı belli. Kaymakamlığın (Nüfus dairesinin) dış kapısında karakolda beni döven çeteye torpil yapan polis duruyordu. Önce çantamı kontrol etti. Çıkarken muhabbete tuttu. Yine baban ne yapıyor muhabbeti. O polisi zor tanıdım ama o tanıttı aslında kendisini. Nüfus cüzdanımı kaybetme cezası olarak 58 TL artı yeni cüzdan parası 6.5TL toplam 64.5TL zarar verdiler. Cebimdeki para tükeniyor. Sultangazinin şerefsiz üniformalı itleri cebimdeki parayı gittikçe tüketiyor, sonunda babama muhtaç ve babamla ortak yaşayan biri olarak gösterip babamla annemi duruşmada şikâyet etmemi engellemeye çalışıyorlar. O şerefsizi karşıma çıkardılar kaymakamlığın kapısındaki koruma polisi olarak.Bir de iftira atıp götürseydi ayvayı yemiştim. İşte budur Sultangazi polisi, çete gibi çalışan bir polis. Mıntıka kurmuşlar bölgede. Baban şöyle baban şöyle muhabbeti yapıp adam harcayan şerefsizler. Nüfus cüzdanını geç çıkarsaydım kaçıracaktı beni kahpenin dölleri. Babamı bana bakan adam olarak göstermeye çalışıyorlar, bırakın da iş bulayım kahpenin dölleri. RESMİ İNTERNET SİTEMDEN RESMİ ŞİKÂYET 2: Eğitim çalışmalarımı ve profesyonel hayatımı devamlı olarak kesintiye uğratarak beni maddi ve manevi zarara uğrattılar. Maddi ve manevi, ceza davası açmamı engellediler. Görevli cumhuriyet savcısının müdahalesini arz ederim. Dolandırıcıların ifadesi alınsın. ************************************************************************* 23 Mart 2013 Cumartesi H. Bozkurt’a ufak bir şaka yapmıştım. Ona Yasemin Yalçın’ın “karakoldaki çingene” taklidi ile şaka yapmıştım. Hani komiserim falan diyor ya çingene. Ben de ona başbakanım falan diyordum ve dalga geçiyordum çünkü ondan büyük politikacı olacağına inanmıyordum. Onun yüzüne vurguncu diyordum çünkü yasadışı şekilde para kazanıyordu, bir daha para kazanması zordu, bir daha zor seçilirdi. Ama beni çingene diye göstermeye çalışmış, iftira atmış. Allah belâsını versin. Ulusal Parti’nin yayınlarından biri olan Türk Yurdu Anadolu kitabında Kürtlerin çingeneliği bilimsel kanıtlara ve yorumlara dayandırılmıştır. Ben değil kürt Halûk Bozkurt çingeneye benziyor, bizi yan yana koyarsanız kimin çingene olduğu açıkça görünüyor. Meslek hayatına ayakkabı boyacısı olarak başlamış öyle bitirecek. Hep yasadışı çalıştığı için ayakkabı boyama kutusunu atma, lâzım olacak demiştim. Halûk Bozkurt bir belediye memuruna bir arsa için “cep haşlığı olarak” 500TL verdiği işin yapıldığı gün ve saatte. 8 Aralık 2011 saat 15:42..Bir adet arsadaki tecavüzlerin incelenmesi….Zemini çok kötü o arsanın. Zemine çimento enjekte edildi. ************************************************************************* 22 Mart 2013 Cuma 138 Çok Önemli: Sanık polis tüm esnafı kışkırtmaya ve şikâyetçi ayarlamaya çalışıyor. Görev yerinden ayrılıp yemek yediğim lokantaya geldi arkamdan. Yalancı şahitler ayaralmaya çalışıyor. İri yarı adamlar karşıma geçip tespih çekiyor. Polis kışkırtmış esnafı ve kendi çevresini. Yılan gibi etrafımda dolaşıyor bir sürü uyanık. Çok kişiden rüşvet yemiş, çok müşterisi var, çok sayıda torpilli kişinin başı belâda. Ama karakoldaki görevi kötüye kullanma suçunu tek başına işlemedi. Yani sadece bir adet polis sanık değil. Gece gündüz cinsel içerikli sözlü tacizlerle bunalttılar beni ve beni cinsel ilişkiye girmek zorunda bıraktılar. Benim cinsel hayatıma saldıran şerefsizlerden şikâyetçiyim. Tüm profesyonel ve özel hayatımı bozup beni beş parasız ve arkadaşsız bıraktılar. Sosyal ilişkilerime saldırdılar. Kişisel özelliklerimi bahane ederek çok sayıda yasadışı müdahalede bulundular. Özel ve profesyonel hayatıma yapılan saldırıyı suçluyorum. Orada bir tane polisin peşimden dolaşarak esnaftan kişiler ayarlamasıyla bitmeyecek bu iş. İşin içinde soruşturmayı yapan komiserler de var. Üstelik o polisin yeri kaymakamlık binasının girişi, o bir koruma polisi. 18 Mart tarihinde avukatım Kadriye Tezcan’ın azilnamesini imzaladım Gaziosmanpaşa’daki noterde. Aslında birbirinden bağımsız görünen çok olay var. Aslında hepsi bir arada iletişim içinde saldırdılar, ortak çalıştılar. Çetenin saldırısından çete resi Şenol Erdağı’nın tehtidlerine kadar, ailemin hastaneyi desteklemesinden karakolda beni sinir etmesine kadar, patronlarımın beni suça bulaştırmaya çalışmasından yeni patronumun savunma hazırlıyorum deyip daha büyük şiddetle ve baskıyla suça zorlamasına kadar. Tek bir şey söyleyeceğim. Onlar bir taraf ve ben bir tarafım. Onların kalabalık olması hiç bir şey ifade etmiyor. Duruşmaya çıkmak istediğimi söyledim mahkemenin hakimine. Bir şey daha, Ramazan ayında beni ısrarla iftara çağıran ilçe CHP’den üç kişi önce tanıştı benimle sonra kavga çıkardılar. Önce anama laf ettiler, sinir ettiler. O sinir içinde sen mahkemenin hakimine hakaret ediyor musun diye sordu bir tane çam yarması. Aslında ne anam var ne de babam, mesleğim, geleceğim, kuracağım aile ve sevgim tehlikede. Her şey o hakimin elinde. Kararı o hakim verecek. O hakime dil uzatacak kadar aptal biri olmadığımı biliyor herkes. Sinan Şamil Sam adındaki kurdish schwine ile tramvayda karşılaştığım ve anasına sövdüğüm sabah ile dershanedeki AutoCAD dersi saldırı ve iftiraları aynı döneme denk geliyor. Zaten karakolda da Sinan Şamil Sam’ın akrabasına torpil yapan polisler de vardı. Her şey Sinan Şamil Sam’ın ismi etrafında dönmeye başladı. Beni 15 ay boyunca öldüresiye taciz eden ve uykusuz bırakanlar da “sana Sinan Şamil Sam’ın gücünü gösterdik” şeklinde laf attı. Ama bu ülkede hiç kimse padişah değil. Bakınız anayasınanın 6. maddesine. Akrabam, dedemin yeğeni, Avurstralya’dan Naim Süleymanoğlu’nun kaçırılmasının canlı şahidi Mehmet Bahar dayım da kayboldu ortadan. Onunla da iletişim kuramıyorum artık. Bilişim Eğitim Dershanesi’nin yüzde doksan dokuz kopye yazılım kullandığını, nadiren orijinal yazılım veya orijinal yazılımların eğitm verisiyonlarını kullandığını biliyor musunuz? Diğer tüm dershaneler kopye yazılım konusuna dikkat ediyor. Sanırım dershaneye bana saldırmasının başlıca nedenlerinden biri kopye yazılımın 6 yıldan başlayan hapis cezası. Hahaha…Hihhihi…Hohooho…. ************************************************************************* 21 Mart 2013 Perşembe Gecenin üçü. Yine uyandırdılar. Sinirlerimi bozdular. Şu sapığısın bu sapığısın diye laf atıyorlar. Hastaneye savunma hazırladık diyorlar. Şerefsizler 15 ay batırdı beni, 15 ay boyunca dava açamadım hastaneye. Hayat ve çalışma düzenimi bozdular. Her gece uyandırıp kafamı şişirdiler, sinirlerimi yıprattılar ve cinselliğe zorladılar. Senelerce iftira ile ve şerefsizlik ile tüm sosyal ilişkilerimi bozdular. Tüm arkadaşlıklıklarımı yok ettiler. Çalışmamı engellediler. Tüm eğitimlerimi batırdılar. Bilişim Eğitim Bakırköy bir şey öğretmedi bana, sertifika için gittim, bilgi için değil, bir parça kâğıt için. Gürültü, hakaret ve iftira ile gece gündüz vuruyorlar. Annem da kapıyı sinsice açıp 139 bakıyor. Arkamdaki kapıyı her zaman açık buluyorum. Çiğdem Küçükali kapıdan bakan sapık olduğumu söylemiş de o yüzden bana bu iftirayı atmış diyorlar. Hastanede tüm doktorlar beni mahvetmişti, sıra bana gelmeden önce sıradaki şerefsiz kim ona bakmıştım. Sıradaki şerefsiz kahpe doktoru merak ediyordum, kapıdan içeri baktı diye adamın 5 senesini harcayan o..pu doktor Çiğdem Küçükali. Senelerce cinsel muhabbetler yaparak, baştan çıkararak muayene etmeye çalışan o..pu doktorlar. Ailemle birlikte saldırıp ders çalışmamı da, kitap okumamı da engellediler. Masturbasyon sapığı diye bir şey uydurmuşlar ve ne kadar kahpe varsa ”bana baktı masturbasyon yaptı” diyor, “sapık” diyor. Böyle iftira olur mu? Şerefsiz itler köpekler. Kime ne girip çıkıyor, kime ne yaptım. Ne kadar nefret ettiğim karı varsa hepsi bir iftira atıyor. Benim düzenli bir cinsel hayatım vardı. Ama adamı 15 ay boyunca uykudan uyandırıp, kafasını becerip, kafayı şişirip sinirleri gerdikten sonra cinsellik muhabbeti yapan kahpe bir kaç komşu ile anlaşmalı rezil bir tımarhane var. Ne çalışmama izin verdiler, ne de ev kiralayacak parayı kazanmama. İftirayı devletin resmi şerefsizi Çiğdem Küçükali’nin teşhisine dayandırıyorlar. Oysa şerefsiz fahişe bana ne iftira attı, onu bile bilmiyorum. Yan polikliniğe çekip bir ton cinsel soru sordu. O soruları hiç düşünmemiştim daha önce. Orada eğer susup cevap vermezsen büyük tehtid altındasın, içine kapanma teşhisi koyuyorlar. Eğer içine kapanma teşhisi koyarsalar beynini elektrikle parçalıyorlar. Ne kadar rezil bir ülkede yaşıyoruz. Tam şeriatçı kahpelere uygun bir iftira. Mecbur muyum İbrahim Öge’nin fahişleri ile yatmaya. Yatacaksam gerçek hayat kadını ile yatarım, İbrahim Öge’nin motorları ile yatıp onları yanımda kadınım diye gezdirmem. Herkes benimle yan yana yürüyemez, benim yanımda oturamaz. Sırf hastaneye yasadışı bir şekilde getirilerek kendi isteğim dışında orada kapalı tutulduğumu söylediğim için bana iftira attılar. Bu iftirayı da kahpe annem ile birlikte attılar. Beni o iftira gününden önce on sene süründürmüştüler. On sene vurmuştular bana. Orada her şeyi anlatıp onların hepsinin gelmişine geçmişine küfür etmiştim. Çünkü onlar gençliğimi elimden almıştı. Rüşveti basan şerefsiz sülâlesi vardı annemin, annem de ablasının pi.ini erkeği imiş gibi dinleyen, söz dinlemeyen kahpe bir kadındı. Asla izin vermediler bu evden ayrılmama, asla izin vermediler sınavlara çalışmama. Zorlaya zorlaya, sinirlerimi boza boza, sinirlerimi yıprata yıprata cinsel hayatıma saldıra saldıra mahvettiler beni. Rezil şerefsiz bir tımarhanenin işkencesi sadece tımarhane sınırları içinde değil, tüm şehir içinde devam etti. Bilişim Eğitim’deki kahpeler de iftira attı, ide YAPI’daki kahpe de. Sürekli her yerde vurdular, iftira attılar. İnsanca bir merhaba desen bile sırıta sırıta, oynaya oynaya olayı cinselliğe çeviriyordular. Baştan çıkarmaya çalışıyordu kahpeler, sonra da masum bakire meryem ayakları yapıyordu. Yalvarsalar z.kmeyeceğim çirkinler iftira atıyordu. Bana iftira atan çirkinlerin listesini yazacağım buraya bir gün. Benimle hiç ilişkiye girmeden benim cinsel hayatıma saldıran kahpeler. Hepinizin kanına düşmanım, yedi sülâlenize düşmanım. 15 aydır uykusuzluktan öldürdünüz. Tek bir kitap okumama izin vermediniz. İş yerine uykusuz gönderdiniz, çalıştığım iş yerleri de kahpeydi. Onlar da vurdu. Hepsi sadece siyasi uzantıları olan bir işkence merkezini, yani tımarhaneyi dava edilmekten kurtarmak için. Devlet koruması istiyorum. Ama nasıl olacak bilmiyorum. Devlet beni kendi kurumundan korur mu hiç? Kahpe şerefsiz iftiracı İstanbul polisi. Şerefsizler adamın ya cebindeki paraya ya da s..kine karışır. İşte şeriatçı ülkücülük budur. İşte p..ç MHP. Alparslan Türkeş pe.evenginin yedi sülâlesini eşekler s..ksin. Allah aşkına beni bir iki ay rahat bıraksınlar da hayatımı toparlayayım. Ne para kazanabildim ne de arkadaşım kaldı etrafımda, borca battım. Rezil bir iftira attılar ve senelerce para kazanmamı, doğru dürüst çalışmamı engelleyerek bu iftirayı doğru göstermeye çalıştılar. O iftira da o tımarhanedeki şerefsiz bir memur o..punun bana yavşaması ve benim onu kovup “s..kilmişler ile işim olmaz” dememden sonra oldu. O s.kilmiş numune ilâçları da alıp satıyordu, hırsızdı. Tüm numuneler numune formatında değildi. Bazen kutularca orijinal ilâç geliyordu ve o kutuların tanesi 150-300TL civarında idi. Yani o hırsız kahpe ilâç firmalarının getirdiği paketler ile bazen sabahları 1000-3000TL parayı cebine indiriyordu. Numune ilâçlar hastalara değil, memurların cebinde ve banka hesabına gidiyordu. ************************************************************************* 20 Mart 2013 Çarşamba Pazartesi günü MC Donalds Beşiktaş’tan MHP çağrı merkezine telefon ettim ve 11 Nisan’daki duruşmayı, benim internet sitem www.cevatcaliskan.com’u incelemelerini istedim. Taksim 140 İstiklâl caddesinden Tarlabaşına doğru inerken çok sayıda genç beni tehtid etti. Bana manyak ilâcı yazdırdıklarını, tımarhaneye kapatıp döveceklerini falan söylediler. Bana dayak cezası verdiklerini, … ve daha bir sürü tehtid dolu şey söylediler. Dün ise dershaneye gitmeden önce Bakırköy’de bir kafede oturdum. Bir şeyler yazdım karaladım. İki saat kadar erken gittim dershaneye. Önce dershanenin kopye yazılım uzmanı Gökhan geldi konuşmaya, arkadaşlık yapmaya çalıştı. Daha sonra Sta4CAD dersinden biri. Koridorda “olayı anlamış, insanlar öğrenecek” diye konuşan panik içindeki AutoCAD hocası Murat Gündoğar vardı. Eczaneden Katarin Fort almıştım çünkü grip başlangıcı, soğuk algınlığı vardı. 2 tane aldım, sohbet ederken 2 tane daha. Bir taraftan kulaklıkla müzik dinlerken diğer taraftan da yanımdakini dinliyordum. Dikkat dağıldı, grip iyileşmedi, boğazımda nezle hissi vardı. 2 tane daha Katarin Fort aldım. Etrafta iri yarı adamlar dolaşmaya başladı. Derse en son ben geldim. Dersin anlatırken bilgisayarın operatörü ben idim. Yani projeksiyon cihazı benim bilgisayarıma bağlıydı. Aniden bir ağırlık bastı üzerime. Bilincimi açık tutmaya çalışıyordum ama bedenim bana ihanet ediyordu. Çok büyük bir baskı oluştu, bilincim açıktı ama bedenim ani bir halsizliğe girdi. Orada bayılmamak için kaçtım. Panik yapmamı isetediler, yapmadım. Sonra oradan en yakın Burger King şubesine gittim. Hamburger menü, ayrıca kola, iki büyük ayran, kahve, dondurma,….yedikçe yiyiordum, iyileşemiyordum. Kameraya el bile salladım kendimi görüntülemek için. Bir türlü toparlanamıyordum. Aşırı doz Katarin olabilir, veya Bilişim Eğitim’in kafetaryasında içtiklerimde beni bu hale getirecek bir şey vardı. Düşmanlıklarını gizlemiyordular ama yüz yüze konuşurken inkâr ediyordular. Sanırım dershane siyasi idi. Sahile doğru yürüdüm, otoyolun kenarında kendimi filme aldım. Daha sonra ufak kulüp gibi bir şey vardı, onun ışıkları önünde de kendimi filme aldım. Sonra HSBC bankamatiğinin kamerasına da göründüm. Yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyordum, sokakta bakkaldan aldığım kolayı içiyordum. Dershaneye geri döndüm, toparlandım ama ders bitmek üzereydi. O durum beni rahatsız etmişti. Bu internet sitesini açtım. Şifremi kırmışlar. Artık şefreyle giremiyordum. Sonra baktım ki e-mail adresimin şifresini de değiştirmişler. Orada bir gerilim yaratıp beni küfür ettirmek istediler. Eğer dersten dışarı çıkmasaydım orada düşüp bayılacaktım ve artık beni hangi hastaneye götüreceklerini biliyorsunuz. E-posta ve www.cevatcaliskan.com ‘un şifrelerini kurtardım. Kopye yazılımcı Gökhan dersin sonunda bunun bir duygu durumu olup olmadığını sordu, hoca da gülerek destekliyordu. Böyle bir şey asla olmamıştı. O grip ilâcı veya onların verdiği bir şey dokundu. Hoca derste lafın arasına “kendin ilâç içtin diyeceğiz” diye bir laf sıkıştırdı. Ama çok hızlı söyledi. Kafetarya işletmecisine orada yıllarca kalmak istemediğimi söylemiştim ve dershaneyle ilgili şikâyetlerimi dile getirmiştim. Ağlayıp ağlayıp başkalarının duygularına önem vermeyen biri olduğumu söyleyip söyleniyordu. Oysa daha önce çok acımasız ve şakacı konuşan biriydi. Hiç öyle çıt kırıldım biri değildi. Eve bitkiN ve yorgun girdim. Vücudum harap olmuştu. Sabah uyandığımda vücudum biraz toparlanmıştı. Dava edeceğim kişilerin onaylı belgesi çantamda idi ve tüm harici disklerim de çantamdaydı. Saatlerce dışarıda ölmüş gebermiş dolaştığım için çantamı karıştırmaları için fırsat doğmuştu onlara, ama yaptılar mı bilmiyorum. Dershanenin savunması şu: onu delirtmeye çalıştık, deli diye tımarhaneye kapatacaktık. Ben ise diyordum ki kalbimi mahvettiler, göğüs kafesim felç oldu Ağustos ayında. Kalbim sağlam olmasa kalp krizinden gidecektim. Dershaneye eğitim için başvurduğumda eğitim danışmanı Gizem Öne ile pazarlık yapıp 500TL’ye yakın indirim almıştım. Kavga ettik, ben bildiğim şeylerin sertifikasını alacağım demiştim, burada bana bir şey öğretemeyeceksiniz, zaten biliyorum demiştim. İndirimi o şekilde aldım. AutoCAD dersinde vurdular. YDS kursunda vurdular. TOEFL kursunda baştan çıkardı beni biri bilerek, orada zayıflığımı kabul ediyorum ama tanışmak isteyince tüm sınıf çirkinleştirdi olayı. Acayip bir kavga ve dalaşma oldu. Sta4CAD dersinde de bu baygınlık ve vücudumun beni terk etmesi olayı oldu. Zor toparlandım. Bilişim Eğitim’de sorun yaşamadığım tek ders Primavera dersi idi. Onun dışında orası cehennem idi benim için. Gizem Öne ile tanıştığımızda durup dururken bir laf attı ortaya. Dedi ki o müşerileri ile özel ilişkiye, arkadaşlığa girmiyormuş. Ten rengi gıcık ve kendisi açlıktan ölmüş ufacık bir iskelete benzediği için tercihlerime uygun değildi. Ama ben düşünceye itiraz ettim. Dedim ki bir insan her öğrenciyle arkadaş olmak zorunda değil, ama öğrenciler arasınlia biriyle arkadaş olabilir, bu hiç kimseyi ilgilendirmez. Annem benimle bakırköy tımarhanesine gelince, oradan bol tehtid alıp allak bullak bir şekilde annemle Bakırköy Bilişim Eğitim’e uğramıştım. Gizem Öne ve Annem tanıştı. Sohbet ederken yine evlilik konusu açıldı çünkü o dönemde nefret edeceğim kadar çirkin biri benimle evlenmek için abartılı bir şekilde ısrar ediyordu. Annem sözlerden birine gaz verdi ve beni böyle çapkın, önüne gelene saldıran biri olarak gösterdi. Dolandırıldığımın farkında değildim. Gocunacak yaram olmadığı için önemsemedim, gülerek destekledim. Ama daha sonra bunu koz olarak kullanıp bana dokuz doğurttular. Aynı şeyi kız kardeşim Aysel yaptı, Selen Şaşmaz ile konuşurken. Böylece annem ve kız kardeşimin gazıyla dershanenin eline “savunma adı altında” acayip bir iftira kozu geçti. Sık sık Gizem ve Selen Hanımlara sarkıntılıkla suçlanacağımı söyleyerek tehtid ettiler. Gizem Öne hamile kaldıktan sonra bile vazgeçmedi bu sapıklık iftirasından. Biliişim eğitimi suyu 141 ısındı. Elimdeki suçlama fezdekesini veremeyeceğim emniyete ama 11 Nisan duruşmasında her şeyi anlatacağım. Annemin malvarlığını inceleseler ne güzler olur değil mi? Hem de bir defa değil, her iki senede bir inceleseler. Bakalım “benim param muhabbeti ve tehtidler” nereden kaynaklanıyor. Senelerce uzattılar okulumu, zorla kapattılar tımarhaneye, sapık bir tımarhane memuru mahvetti vücudumu ve böylece mahkemede 4 sene geçti. Dolandırıldım. Duruşmalara girmemi engellediler. Beni aileme muhtaç gösterdiler, ailem de tam gaz vurdu. Bu olay sırasında bir polis memuru kendisini vurmuş. Beynime hafıza kaybı kazığı attıkları için o durumu hatırlamıyordum. Sadece polisin moralinin bozuk olarak odadan çıktığını ve bir el silah sesi duyduğumu hatırlıyorum. Benimle dalga geçe geçe benim ifademi alırken yan odada bana saldırmış olan sülâleme torpil yapıp, beni kaçırmalarına izin veren polis. ************************************************************************* 19 Mart 2013 Salı Bügünkü en önemli haber: evdeki yemeklerin özellikleri değişti. Sıfır proteinli yemekler var evde. Önceden beyaz eti ve her türlü proteini pompalıyordular. Artık cinsel taciz ve zengin bir afrodizyak menü yok evimde. Annem ve babam da mahkemeyi bekliyor. Bakalım duruşmaya gelecekler mi? Senin şununla suçlayacağız, bununla suçlayacağız diye laf atıyorlar. Beni evde izole ettiler. Aylarca rahat vermediler, uykusuzluğu hep devam ettirdiler, sık sık ve önemli zamanlarda gerginlik yarattılar. Annemin elini 10 senedir öpmüyordum ama bu kadar da kahpe olacağını bilmiyordum. Yanlış yerde yanlış zamanda beni bilerek tahrik etmesine, beni sürekli bastıra bastıra sinir etmesine ve çıldırtmaya çalışmasına şüphe ile bakmıyordum ama abartılı derecede şaştıcı buluyordum. Annem diye biliyordum kahpeyi. Güveniyordum, kendisini tehtid ettirdi, tehtid ettim onun için. Kendisi ile dalga geçtirdi, dalga geçtim onun için. Halden hale soktular beni. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden şikâyetçi ve davacı oldum defalarca. Zorla kaçırıp zorla şikâyetçi değilim diye ifade aldılar. Annemin kahpeliğini kullandılar. 25 Aralık 2011 tarihinde ömür boyu bırakmayacaklarını söylediklerinde yine kaçırılıp işkence görmeyi göze alarak davacı olacağımı söyledim. Ama tam izole edilmiştim. İşlerimi bozdular. Patronum zaten dolandırıcı idi. Oradan kaçınca yeni işe girinceye kadar evdeki geçimsizliğin ve sözlü şiddetin kurbanı oldum. Ders çalışmama izin vermediler. İşe girecektim, işe girmeden önce hazırlık yapamadım, annem manyak bir kavga çıkardı. Hazırlıksız gittim. Yan dairelerdeki abartılı gürültü ve saat gibi şaşmayan gece gürültüleri, patırtıları beni uykusuz bırakıyordu. Her sabah iki gibi uyandırıyordular ama mantığım almıyordu bunu. İşe uykusuz gidiyordum. İş yerinde de ayakta uyuyordum. Değil bilgisayarın başında proje çizmek, kafamı dik tutamıyordum. Yorgunluktan kafam kayıyordu, düşüyordu, uykusuzluktan anlık baygınlıklar geçiriyordum. Sık sık yüzümü yıkamak için tuvalete gidiyordum ama yine de bayılıyordum uykusuzluktan. Saat 18:30 da başlayan dersten bir iki saat önce geldim dershaneye. Bol miktarda grip ilacı Katarin almıştım. Kafetaryada bol miktarda içecek aldım. Derse girdiğimde elim ayağım tutmuyordu. Dışarı çıkıp Burgerking te hamburger menü, dondurma, kola, kahve aldım. Elim ayağım hala tutmuyordu. Sahile doğru yürüdüm. Kendimi filme aldım. Derse geri döndüm. Dersi dinledim. Ama hiç böyle olmamıştım. Çok fena bayılacaktım. Kafetaryada dersten önce bir sürü saçma konuşma oldu. Dershane yönetimine söylemesi için kafetaryanın işletmecisine dershane ile ilgili şikayetlerimi söyledim. Buradaki eğitimleri bitirip gideceğim. Bu kadar eğitim yeter. ************************************************************************ 18 Mart 2013 Pazartesi Gecenin 01:35′i ve itlerin kiraladığı sapık komşu dırdır yapıp laf atmaya devam ediyor, uymamı engelliyor. Onu kiralayanın anasına sarkıntılık sözüm var. Bunu unutmayın. Öğlene doğru Sultangazi Emniyet Müdülüğü’ne başvuracağım ve şikâyet edeceğim beni aylardır rahat bırakmayan şerefsizleri. Şenol Erdağı’nı kankası Hakan üst katta oturan Nuh Er’in arkadaşı. Nuh er dini ve namazı bahane ederek karşıma geçip hareket çekiyordu, bazen de sert erkek ayakları yapıp kabadayı gibi konuşuyordu. Şenol’un iti sürekli sorun çıkarmaya çalışıyordu. Aralık 2011′de geceleri gürültü yaparak benim uyumamı engelleyen birkaç komşu vardı. Daha sonra gürültünün şiddeti arttı. Annem ve babam inkâr ediyordu, önemli bir şey yok diyordu ama ben uykusuzluktan ölüyordum. Mart 142 2012′de MPI’da işe başladığımda şerefsizler daha çok gürültü yapıyordu, gürültü o kadar stres yaratıyordu ki uyumak mümkün değildi. Yeter diye bağırdım defalarca. İşe uykusuz gönderdiler. Ortak ofiste, yani proje çizen mühendisler ve teknikerler ile beraber çalışmaya çalışıyordum. Uykusuzluktan öldüğüm için benim hakkımda konuşmaya başladılar, onlar aralarında konuşup yorum yaptıkça dikkatim dağılıyordu, konuşamıyordum. Bir yandan da eski patronum (benim için proje çizmezsen seni mafyaya veririm diyen) Halûk Bozkurt beni telefonla arayıp yeni patronunu arayıp referans vereyim mi diye taciz ediyor ve tehtid ediyordu. Onun MPI sahibini aramasına gerek yoktu çünkü yan taraftaki aile ve üstteki sahte imam bozuntusu gürültüden öldürüyordu beni. Annem ve babam idiotça ve ısrarla inkâr ediyordu. Söylediklerimi dikkate almıyordu. MPI’da yorgunluktan ölmüş haldeyken parmağımla tam karşımdaki kamerayı işaret edince tekniker (yazılımlardan ve donanımlardan sorumlu ve patronun sağ kolu, terör örgütü alehinde konuştuğum için benden nefret ediyordu, acayip bir konu açıp beni kürt düşmanı olarak gösterdi patronun eşi önünde ve masadan kalkıp beni protesto etti. Oysa kendisi sürekli terör örgütü lehinde ve MİT alehinde, asker alehinde konuşuyordu. Beni üç haftada kovdurdu) bana kızdı. Eğer o kamera görüntülerinde ses kaydı yok ise ben yorgunluktan ölmüş ve kafası basmayan geri zekâlı gibi görüneceğim o kayıtlarda. Ben zar zor 30 Ocak 2012 tarihinde Pramit Yapı Denetimi Ltd. Şti.’nin çete reisi olduğu ve içinde Artun Mimarlık İnşaat’ı barındıran dolandırıcı şirketler grubunun çete reisi Harun Öge’nin yönetimindeki çeteden kaçabildim. 9 Şubat 2012 tarihinde saat 15:00 civarında önce bir iş adamı aradı ve bana tanesi 5 bin TL olan 5 adet şantiye şefliği usulsüzlüğü teklif etti. Kabul etmedim. Yaklaşı yarım saat sonra Harun Hasan Öge aradı ve beni tehtid etti. Sağda solda konuşma, bildiklerini anlatma diye uyarıda bulundu. Kendisinin emrinde olmadığımı söyleyip beni rahat bırakmasını istedim. Hemen ardından kardeşi İbrahim Öge aradı ve bana “zibidi, serseri…” v.b. hakaretler edip anama sövdü. Beni adam ettiklerini söylediği için adamlık parayla mı oluyor diye sorduğumda kendisini parası olduğunu söyledi. Ben de onun paraya sahip olmadığını, tüm servetinin yasadışı olduğunu ve eğer dava edilirse yaptığı dolandırıcılığın iki katı kadar para cezası ödeyeceğini söyledim. O dönemde kendisine çok güvenen İbrahim Öge derin devlet adamı tavırları yapıyordu, boyunun bir yetmiş olduğunu ve yerin altında bir yetmiş daha olduğunu söylüyordu. Anama sövdüklerini ve beni tehtid ettiklerini facebook hesabımda yazdım. Çünkü Harun Hasan Öge ben ispiyoncuyu yaşatmam öldürürüm diye konuşuyordu. Onların abisi beni sorgulamış, fitmayla alâkası olmadığı için işgüzarlık olsun diye kardeşlerini kışkırtmıştı. Parayı dincilikten ve dine dayalı ilişkilerden götürdükleri için Osmanlı Mesciti diye bir mescitleri vardı iş hanlarında. Orada din görevlisi gibi çalışıp çalışmadığını bilmiyorum abilerinin. Yeni kiracıları çiğ köfteci de sözlü bir dalaşa girdi, kürt postası koydu. Böylece durup dururken kürtler sana ceza veriyor ayakları yapmaya başladılar. Çok yerde rahatsız ve taciz edildim. Simit sarayından börekçisine kadar bir çok yerde laf atarak huzurumu bozdular. Aylarca evde işsiz kaldım ama o kadar gürültü vardı ki dayanamıyordum. Tüm komşular deli gibi gürültü yapıyordu, çocuklar hem binanın ön tarafında hem de arka tarafında deliretecek kadar gürültü yapıyordu. Eczaneden kulak tıkaçları aldım ama işe yaramadılar. Bir türlü kitap okuyamıyordum, mesleki bilgimi tazeleyemiyordum. Yeni bir şeyler öğrenmem imkânsız idi. Facebookta şirketteki saçma olayları ve işlenen suçları sürekli teşhir etmem nedeniyle İbrahim Öge sert kabadayı, ağır abi ayaklarını bırakmıştı. Arık entel gibi gözlük takmış, duygusal bir adam gibi konuşuyor. Ufak şeylerden alınıp üzülüyordu, duygulanıyordu. Dünya tatlısı adam olmuştu artık ama ben halâ unutmuyordum onu “şurası benim emrimde burası benim emrimde” diye yaptığı konuşmaları ve emniyet müdürlüğünde istediği kişiyi tutuklatıp nezarete attığını, polislerin ondan emir aldığını iddia etmesini. En başından beri beraber hareket ettiklerini bilmiyordum. Ben Şenol Erdağı ile ortak arkadaşları olan karate hocasının yanına göteren Gürkan Yolaçan karate hocası ile sohbet ettirdi. ER-SA spor kulübünün karate hocası ve sahibi Şenol’un bilgisayardaki resimlerini gösterip “eğer bize haracını ödeseydin dayak yemezdin” şeklinde konuşmuştu. Bir yandan da çete bir ayağımı sakatlamıştı, ayak sürekli dizden çıkma tehlikesindeydi. Patronum Halûk Bozkurt çete reisi Harun Hasan Öge’nin emrindeydi ve ondan emir alıyordu. Yasadışı şantiye şefliği sözleşmeleri ve diğer yasadışı işler için imzamı vermezsem, yani her yere benim imzamı bana sormadan atmalarına izin vermezsem bana mühendis maaşı vermeyeceklerini söylüyordular. Bana 800TL maaş verip günde 16 saat çalıştırıyordular. Bir yandan Şenol’un iti Nuh Er beni rahatsız ediyor, dayı dayı konuşuyordu. Babamla anlaşmalı olduklarını bilmiyordum, babama kötü davranıp tehtid ettikleri için onlarla kavga etmeye kışkırtılıyordum. Biri organ nakliyle yaşıyordu, diğer babası da çolaktı. Terör estiriyordular ama bir kolu olmayan 143 adamla ve bir kötürümle kavga etmeyi kendime yakıştıramıyordum. Zamanla aylar geçti ve gürültüler laf atmalara ve sapık sapık tehtidlere dönüştü. Yavaş yavaş kendilerini belli etmeye başladılar. Nuh Er karşıma geçip sorup sorguluyor şov yapıyor, sataşma istiyordu. Bir gün yan binada oturan ve boyu 2 metreye yakın olan komşuyu gösterip gürültüyü bu yapıyor dedi. O adam kapımın önüne oturmuştu. Açık bir şekilde kavga çıkarmaya çalışıyordular. Ama sadece o adam değil, çok sayıda komşu, kadın, erkek laf atıyordu, geceleri taciz ediyordular. Gece iki olunca uykudan uyandırıyordular. Bir ton cinsel laf ediyordular, cinsellik dolu konuşmalar yapıyordular. Bazen savurdukları tehtidler ve ettikleri laflar cinsellikle alâkalı değildi ama beni gecenin ikisinde uyandırmaya ve bilgisayarın başında zaman geçirmeye alıştırdılar. Kafam şişiyordu, stres yaratıyordular. Stresin seviyesi artıyordu, kafam şişiyordu. Kafam taşımıyordu bu kadar stresi. Her gece beni deli edecek iftira ve hakaretlerle uyandırıyordular. Bütün sinirlerimi yıpratıyordular. Son birkaç gündür söylediklerine göre gittiğim her yerde bana sapık sapık iftiralar atmışlar. Beni burada huzursuz ettikleri için benim özel hayatımı evimin dışına çıkardılar. Burada değil uyumak, uyanıkken boş oturmak bile mümkün değildi çünkü çeneleriyle terör estiriyordular. ASLINDA BU UYANDIRIP SİNİR ETME, SONRA DA İFTİRA ATMA SADECE BİR ADIM İDİ. BU İFTİRAYA İNANIP VURDUKLARINI SÖYLEYEN ŞEREFSİLER DE BUNLARLA İLETİŞİM İÇİNDEYDİ. İSTEDİKLERİ GÜN BENİ YARIM SAAT UYUMADAN İŞE GÖNDERİYORDULAR. SADECE BİR DEFASIN BİR GECE UYUMAMA İZİN VERDİKLERİNİ HATIRLIYORUM. O GECE UYUDUM VE TOPARLANDIM. Sabah olunca tarih 12 Aralık 2012 idi. Yani tarih 12.12.12 idi. O gün bastıra bastıra moralimi bozdular. Eve gelmek istemedim. Şantiyede kaldım gece. O gün birçok kişi için evlenme bahanesi idi. Hayatımı kaydırmıştı şerefsizler. Ama oradayken de laf attılar. Şunu yap bunu yap diye rahatsız ediyordular ben bilgisayarımın başındayken. Fema İnşat ve Tic. Ltd. Şti. ofisinde kendi bilgisayarımın başındayken beni kışkırtıp, moralimi bozup, rahatsız ettiler. Akşam 19:00 gibiydi saat. Telefonla bir kızı arayıp cinsel sohbet ettim. Çünkü artık başım şişmiş, sabrım tükenmişti. 12.12.12 tarihi de saçma bir bahaneydi. ************************************************************************** 17 Mart 2013 Pazar İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne uğradım. Kapıdan içeri giremedim ama hiç kimse cesaretlenmesin. Gayrettepe Asayiş Şube’ye gittim. Son birkaç sene hakkında sohbet ettim muhteremlerle. Sultangazi polisinin de nasıl soruşturmaları sattığını, nasıl adice baskı uygulayıp susturduğunu, davalarda nasıl yalan soruşturmalar ve yalan bilgiler ortaya koyduğunu anlattım. Birkaç g..tveren kıronun “senin piyasadan attık” saçmalığına hiç gerek yok, onlarla işim bittiği zaman hepsi beş parasız kalacak. O nedenle kesenin ağzını açmışlar, kimi satın alabiliyorsalar alıyorlar. Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açmış olduğum 2008/1222 numaralı davada bir duruşmaya yalancı şahit olarak gelen ve mafya babası yapan Şenol Erdağı (Sinan Şamil Sam’ın akrabası sıfatıyla kendisine bol bol torpil yaptıran ve mahalledeki serserileri organize ederek kendisini ülkücü baba sanan Kars’lı) duruşma salonuunun önünde huzursuzluk çıkardı. Annem ve babamla gerginlik yaşadı. Duruşma çıkışında iyice sözlü dalaşa girdiler. Bir tane uyanık da çıkıp “bunlarla uğraşma, avukatına bırak” deyince oyuna geldim ve hep avukata güvendim. Ama avukat senlerce yanlış bir savunma ve suçlama yapmış anlaşılan. Açıkça beni onaylamıyordu tazminat ve hapis cezası miktarı hakkında. Yani ters giden bir şeyler vardı her zaman. Sanırım avukatın çalışması sonucunda zavallı ruh hastasına saldırmış olacaklar, böylece mahkeme kararıyla benim vekâlet verdiğim avukat beni deli diye damgalayıp tımarhaneyi tazminat vermekten kurtaracak. Durumu inceleyeceğim. Böyle bir durum varsa açıkça itiraz edeceğim mahkemede. Tabi ki eğer duruşmaya katılmama izin verirseler. Yani bir iki çetecinin saldırısı sonucunda tımarhane senelerce yaptığı eziyetin tazminatını ödemekten kurtulacak. 11 Nisan’da geliyorum duruşmaya. Göreceğiz. Söz hakkı istiyorum. 11 Nisan 2013 tarihinde saat 11:10′da yapılacak olan duruşmamdan önce başıma bir şey gelmesi halinde ve duruşmaya katılamam halinde sanıkların ve yalancı şahitlerin cezasız kurtulması, herhangi bir tazminat alamam durumunda Avukat Kadriye Tezcan’ı nitelikli dolandırıcılıkla suçlayacağım. “Yalancı şahidi dava edemezsin, 144 tımarhaneyi dava edemezsin” gibi baskılarının hukuki dayanağı olup olmadığını araştırıp kendisinin sanıklar ve yalancı şahitler ile suç ortaklığı olup olmadığını araştıracağıma ve buna bağlı olarak onu dava edip etmeyeceğime karar vereceğime söz veriyorum. Çok sayıda suni olay yaratarak bana gece gündüz zaman kaybettirdiler. 15 aydır tek bir kitap bitiremedim. Ders çalışamadım. Bilişim Eğitim Bakırköy’e gidip orada çalışmak zorunda kalıyordum çünkü evim cehennem gibiydi. Ağustos ayında aldığım AutoCAD dersinde son derece başarılıydım ancak dersin öğretmeni Murat Gündoğar sürekli alınganlık yapıyordu, “derse iki saat geç geliyorsun, dersten kaçıyorsun, derse girmiyorsun” diye bir ton iftira atıyordu. Sınıftaki öğrencilere “akıl hastanesinde yatmış, tımarhanede yatmış” diye fısıldıyordu. Hatta “senin fişini kestik” diye tehtid ediyordu kendi kendine söylene söylene. Alay ve baskıyı o kadar artırmışlardı ki ne derste ne de kafetaryada rahat yoktu. Son gittiğimde kafetaryanın işletmecisi “seni delirtmeye çalıştık” diye laf attı ama yüz yüze görüşsek yine inkâr edecek. Aslında beni delirtmeye çalışmadılar. Ben bol bol yemek yedim ve bir iftira ve taciz, hakaret curcunası çıkardılar. Birkaç kızla birlikte benimle dalga geçmeye başladılar. Bardağı taşırdılar ve kalp spazmları geçirmeye başladım. Ben asla kalp krizi geçirmedim, asla kalbimde bir sorun yoktu. O gün orada kalbim sıkıştı ve ölecek gibi oldum. Oradaki olay delirtme değil, cinayete teşebbüsten farksız idi. Ayrıca işe girmek zorunda kaldım. Tımarhaneden iftira ve tehtid alınca 3 gün içinde işe girdim ve bunu bilen dersin eğitmeni dersi bir iki hafta daha uzattı ve bana sertifikamı vermedi. Derste müthiş hızlı ve doğru çiziyordum.Temelim sağlamdı. Çok sayıda proje paftası hazırlamıştım. Dershaneye sabah 6-7 gibi gidiyordum. Tramvayda bana nefretle bakan kara bir kürt gördüm. Küfür edip karşısına geçtim. O’nu tanıyınca gülme krizi tuttu beni. Kendisi yalancı şahit Şenol Erdağ’ının akrabası Sinan Şamil Sam idi. “Şenol’u döversen karşında beni bulursun” diye posta koydu ama ben Şenol Erdağı önce emniyete ihbar etmiştim. Emniyette amir baskı uygulayıp “sen inşaat mühendisisin, senin maaşın yüksek” diye alâkasız bir konuya girdi ve ihbarı kabul etmemek için her şeyi yaptı. Ertesi gün savcılığa gidip Şenol Erdağı hakkında ihbar dilekçesi verip O’nu yalancı şahitlikle suçladım, etrafında topladığı serserilerden ve evimin kundaklandığı gün İsmail Avcı tarafından tehtid edildiğimi yazdım. İsmail Avcı olaydan bir süre önce evime gelip kız kardeşime cinsel özgürlük vermemi söylemişti. Ben de ona eğer anasına ve eşine cinsel özgürlük verirse anasını ve avradını bana göndermesini söylemiştim. Zaten yan kapıdaki romene takım olarak sarkıyordu onun tayfası. Küçük yaştaki romen kızını bile rahat bırakmıyordular. Yani Şenol Erdağı ile dövüşmeye gerek yoktu. Sivil polisler evime gelip sanıklar masum çocuklar, onlar suçsuz (5 davada hırsızlık, adam yaralama gibi suçlardan yargılanıyordular) diye baskı uygulayıp sanıklar lehinde taraflı bir soruşturma yapmasaydılar Şenol topun ağzına oturmuştu. Yarın 18 Mart 2013 Pazartesi günü Sultangazi Emniyet Müdürlüğü’ne gidip konu hakkında ihbar ve şikâyette bulunacağım. Şenol Erdağı hakkındaki ihbarımı almak istemeyen görevli amire dava bittiğinde bütün dava dosyasını ve soruşturmalardan sorumlu polisler iç işleri bakanlığına şikâyet edeceğimi söylemiştim. Annem orada bastıra bastıra “kanıtların yok suçlama” diye diretiyordu, en az on defa “kanıtların yok” dedi. Amirle annemin sözlerine başına kapuşonu örtmüş ve karanlıkta yüzü pek belli olmayan bir gence (15-18 yaşlarında) dinlettiler ve o konuşmalara şahit olmuş oldu. Ama 2010 tarihinde bir iftira ile zorla tımarhaneye kapattıllar. 7 günde serbest bıraktılar, ancak tımarhaneye ne şekilde kapatıldığımı anlatıp tekrar tımarhaneyi suçladığımdan dolayı bana antipsikotik yazdılar. Yani bu ilâcı zorla kullandırttıkları için istedikleri zaman beni akıllı, istedikleri zaman deli diye yazabilecektiler. Tüm hayatım onların tehtidi ve şantajı altındaydı. Annem hastaneye gelince acımasızca bastıra bastıra kavga çıkardı, doğalgaz faturasını bahane ederecek sözlü şiddetle beni kışkırttı. Bana cinnet geçirtecek kadar çok eziyet etti çenesiyle, çıldırmadım ama kavgayı doktorun penceresi önünde yaptı. Doktor Hande (ya da Handan) da bu kavgayı sordu bana. Yani her zaman bir bahane uydurdular. Annem bile bile çılgınca vurdu, iftira attı ve şantaj yaptı bana orada. Ve beni yine anneme teslim ettiler. Öyle güçlü ve pislik bir şey içirdiler ki tüm kaslarım eridi. Kocaman göbeğim oldu. Formdan düştüm. Gözlük numaram ilerledi ve günün yarısını uyuşuk geçiriyordum. Tek bir dersim olmasına rağmen okuldan zor mezun olmuştum. Ayrıca annemin ve babamın her gün düzenli uyguladığı sözlü şiddetten ve sataşmalardan hiç söz etmeyelim. Yani bir taraftan rahat yoktu, annem ve akrabaları sürekli sorun çıkarıyordu. Bir miras kavgası yapıyordular, 750TL miras için yüzbinlerce lirası olanlar kavga ediyordu. Bazen de mahallenin dilencisi olan ve annemin annesi, 6 145 zengin çocuk sahibi Zehra Güven hakkında tartışmalar çıkarıyordular. Defalarca evden kovdum ama annem kirayı ödediğini, istediği kişiyi eve alacağını söylüyordu. Eve gelen akrabaları açıkça kavgalar çıkarıyor, beni kışkırtıyor ve aşağıl Ek – 9 : SULTANGAZİ’DE KAÇAK SÜLEYMANCILAR CEMAATİ BİNASI’NA AİT FOTOĞRAFLAR . BİNA 2002 YILINDA İNŞAA EDİLMİŞ. PROJELERİNİN KAYIP OLDUĞUNU VE BULUNSUN DİYE PROJE YAPMAMI SÖYLEDİLER, BANA VERİLER VERİLMEDİ ANCAK BİNA DEPREME DAYANIKLI DEĞİLDİ. SADECE BİR BLOKUNU TEST ETTİM VE BANA BİNANIN KAÇAK OLDUĞU SÖYLENİNCE BAHANE YARATARAK İŞTEN KAÇTIM, KENDİMİ KOVDURDUM. DİĞER BLOKLARIN SAHTE PROJESİNİ YAPMADIĞIM İÇİN PROJE BAŞKA BİR ÇALIŞAN TARAFINDAN YAPILMIŞ OLABİLİR VE SULTANGAZİ BELEDİYESİ İMAR MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN YENİ YAPILMIŞ BİNA OLARAK RUHSAT ALMIŞTIR. 3-5 BLOKTAN OLUŞAN O KAÇAK CEMAAT MERKEZİNİN YÖNETMELİK ŞARTLARINA GÖRE OTURMA İZNİ ALMASI İMKÂNSIZ ÇÜNKÜ DEPREME DAYANIKSIZ BİR BİNA OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM ANCAK BUNDAN DA KESİNLİKLE EMİN DEĞİLİM ÇÜNKÜ BANA BETON SINIFININ VE DONATILARIN RAPORU VERİLMEDİ. BENDEN SAHTE, YANİ GERÇEK BİNA İLE ALÂKASI OLMAYAN BİR PROJE İSTİYORDULAR. BU BİNANIN KAVGASI 18 AYDIR DEVAM ETTİĞİ İÇİN BİNAYA MÜDAHALE ETMİŞ OLABİLİRLER. 146 147 Kendi isteğim dışında aldılar ve götürdüler, devletin silâhı ve üniforması ile puştluk ve dolandırıcılık yaptılar, "kendisi geldi ve razıydı" dediler. Hayır tehtidle ve zorla götürdüler. İftiralar attılar, "utancından öldü ve kabul etti" dediler. Hayır, her defasında analarına sövdüm ve yaptıkları kahpeliği yüzlerine vurdum ama arkalarında siyasi oro.pu polisler vardı. Onlar için suç işleyen polisler vardı ve onlar beni tutuklamak için hazırdı, iftira atıp kavga çıkarmaya ve tutuklatmaya çalışan kahpeydi onlar. Siyasi saldırıların anatomisini anlatacağım. Ama "utandı" ve "korktu" yalanlarına cevap verecek şekilde anlatacağım. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü adam kaçırma, işkence, soruşturma dolandırıcılığı, siyasi saldırı, terör, yıpratma ve tehtid, hakaret ve iftira, cinsel istismar, tecavüz ve daha bir çok suç işledi. Amacı beni korkutup susturmak, polisin ve polis akrabalarının yasadışı gücünü gösterip susturduk, korkuttuk demek idi. Böylece bana yapılanları görenler korkacak ve polisin avradından kızına kadar her akrabasının poposunu yalayacaktı. Çalışmayan polis karıları, bedavadan burslar ve eğitim alan polis çocukları hint kumaşı olacak, el üstünde tutulacaktı. Yani bu bir polis reklâmı ve polisin işlediği suçları sevdirmek için benim çok kötü bir adam olmam gerekiyordu. Bu nedenle benim adımı karaladılar, namusuma ve şerefime iftiralar attılar. Ancak yaptıkları hata buydu, namus kavgası başlatıp beni ölümüne kavga etmeye zorladılar. Bakın bu videoda onlara attığım kazığı anlatıyorum. DOLANDIRICILAR AİLEMİ ÖNCE KULLANDI VE SONRA BASKI VE ŞANTAJ ALTINA ALARAK DAHA KÖTÜ KULLANDI ONU VE DAHA SERT VURDULAR HAYATIMA, DEVLET MEMURLARI DEVLET DEĞİLDİR, DEVLET MEMURLARI DEVLET KAPISINDA PARA KAZANAN İŞÇİLERDİR VE HİÇBİR YASA ONLARI PADİŞAHIMIZ YAPMIYOR, ANCAK ONLARIN KAPISINDAN EKMEK YİYEN ÇOK SAYIDA YASADIŞI ŞEREFSİZ VAR, BU ÜLKEDE HAPİS CEZASI YEMEME GARANTİSİ ALMADAN SUÇ İŞLEYEN ÇOK AZ KİŞİ, ÇOĞU 148 ÖNCEDEN KENDİLERİNİ DEVLET KAPISINDA SAĞLAMA ALIP ÖYLE SUÇ İŞİYORLAR.. dolandırıcıların ailemi nasıl kullandığını ayrıntılı olarak anlatacağım Siyasilerin etkili olduğu şirketlerde çıkan problemlerden ve ilk çalıştığım inşaat firmaları çetesinde tüm hayatımı elimden alıp beni şirketin kölesi yapmak için iftira atmalarını anlattığım için siyasi patronlar rahatsız oldu bu durumdan. Beni kendilerine değil, onların siyasi görüşlerine ve memlekete hizmet etmeyen adam olarak yanlış tanıtmaya başladılar. Evet ben onların siyasi görüşlerine hizmet etmiyordum, etmediğim için de onlar için bedava çalışmayı kabul etmiyordum. Bilmem hangi sağcı ya da solcu başkanı zengin edince memleket kurtulmayacak. Benim kendi fikirlerim, kendi çalışmalarım var. Bilmem hangi kocaman popolu hoca efendi ya da bilmem kim top sakallı magandaya haraç verince, korkup angarya çalışınca memleket kurtulmayacak. Hatta etik olarak bu duruma karşı çıkmamak daha savunmasız insanların da aynı şekilde sömürülmesine izin vermek doğru bir şey değil. Şimdi Cevat Çalışkan memlekete hizmet etmiyor diyenlere bakın, siyasi propagandaya ihtiyacı olan ve oy toplamaya çalışan dolandırıcılar göreceksiniz. KÜLTÜRLÜ VE EĞİTİMLİ BİR MÜHENDİSE AHLÂKSIZ DERSEN ALACAĞIN CEVAP ŞUDUR: Mühendislik ve gırgır......Bana iftira atan ve başarılı bir adam olmama rağmen mühendislik hayatıma zarar veren, benim terbiyeme ve kaliteme lâf eden zatı muhterem dolandırıcılara cevap olarak şu videoları yayınlıyorum...Öyle olsun, mühendise yakışmayan konuşmalar yapacağım....Ama o istediğiniz konuşmaları yapınca benim değil, sizin imajınız zikilecek.... 149 ____GREENPEACE GDO'LU ÜRÜNLER İLE SAVAŞIYOR____ Ancak bu GDO'lu ürünlere uyarma amaçlı etiket konulması yasa çıkarılmasına bağlı. Günümüzde ticaret ile siyaset iç içe. Siyasiler siyasi çevreleri sayesinde iş alıyor ve ticaret yapıyor. Çok büyük bir kısmının sermayesi yok, ama onları zengin edecek çevreleri var, partilerinin il ve ilçe örgütlerine bağlı vatadanşlar onlardan alışveriş yapıyor. Bugün inşaat piyasasında mühendis yerine tekniker çalıştırıyorlar ve bu teknikerleri övüp övüp bitiremiyorlar. Neden mi? Çünkü bunları mühendis maaşının üçte biri ücret ile çalıştırıyorlar ve bir mühendisin imzasını satın alıp o mühendise onlarca teknikerin işini imzalatıyorlar. Bu yöntemle piyasadaki teknikerler mühendislik yapıyor ve hak ettikleri ücreti alıyorlar, yani hak ettikleri ücreti almak için kendi maaşlarından yüksek olan mühendis maaşı hakkını gasp ediyorlar. Böylece çok sayıda mühendisin işini elinden almış oluyorlar ve senelerini binbir eziyetle üniversitede okuyarak kaybetmiş mühendisler boşta kalıyor. Çünkü siyasi iş adamları genellikle mühendise maaş ödeyecek güce sahip değiller. Onlara yaranmak isteyen ve siyasi kavgalar vererek (bağımsız ve siyaset yapmayan, sadece haklarını koruyup maaşını almak isteyen mühendisler onlar için önemsiz) siyasi savaş veren mühendislerin oyları ile seçilen meslek odaları yönetimleri ( örneğin şimdiki İMO İstanbul sözde çağdaş özde Kılıçdaroğlu KCK'sı yönetimi) bu siyasi iş adamlarına hizmet ediyorlar, mühendislerin haklarını korumuyorlar. Siyaset ile zengin olmuş veya olmaya çalışan, bir iki odalık ofisten büyük şirketler grubuna yükselen baboşlara yaranıyor sizin haklarınızı koruması gereken meslek odaları. Baboşluk çıkarlarında sağcılık ve solculuk önemli olmadığı için de tarafsız olduklarını iddia ediyorlar. Aslında kürtçü siyasetin sağ ve sol konundan eşit şekilde besleniyorlar. 150 Bu Sultangazi bölgesinde çok sık rastlanan bir durum diyeceğim ama büyük holdinglerin şantiyelerinde bile mühendise ukalâlık yapıp terör estiren, kendisini üstün gösterip piyasada onun ekmeğini çaldığı için mutlu olan teknikerler var, hem de sürüsüyle. Yani teknikere kötü söz söylemenize gerek yok, mühendise maaş ödemeye dötü olmayan iş adamlarına güvenip kendisi saldırır size tekniker. Piyasada sık karşılaştığınız bir durum. Beni iki sene uykusuz ve işsiz, günde 24 saat taciz altında bırakarak kalifiye olmayan eleman olarak göstermeye çalıştılar. İşin komik tarafı ben tek kitap açmadan inşaat mühendisliğinin her kolunda (statik proje tasarımı, saha kontrol, teknik ofis, teknik resim, ...hakediş, metraj,...) başarılı oldum, şikâyeti olan varsa iftira atıyor çünkü beni işten çıkarmadan ikamet ettiğim adreste komşulara taciz ve tehtid ettirip uykusuz işe gönderdiler, işte de şartları kendileri ayarladılar. Ya ayakta duramayacak kadar aç ya da uykusuzdum. Yani bu siyasi kahpeler her şeyi propaganda ve reklâm olarak görüyorlar. Ne oldukları değil, nasıl göründükleri önemli. ...yandaşlarının reklâmı ile namuslu, haram paralarıyla yakışıklı oluyorlar....Siyasette ne olduğun değil, seni nasıl bildikleri önemli.... Böyle bir durumda Afrika'dan ya da üçüncü dünya ülkelerinden bedava sayılacak parayla un, şeker, ya da herhangi bir tarım ürününü getiren siyasiler veya siyasetçi akrabası olan iş adamları GDO'dan vazgeçemez. Eğer bir sivil hareket oluşturup toplumun duyarlılığından faydalanmak isterseniz onların sivil toplum çeteleri (siyasi örgütler, ilçe ve il başkanlıkları, cemaatler, ....) hazır. Yani onlardan onların kazandığı paraları azaltacak bir yasa istediğiniz zaman sadece sokakta gazete ve broşür dağıtan idealist ve hayalperest insan durumuna düşersiniz. GDO'lu ürünler hakkında yasa çıkarmak için önce o ürünlerden milyonlar kazanıp servet yapmış olan siyasetçileri ikna etmeniz gerekiyor. Şöyle bir bakın, hangi siyasetçi hangi markanın toptancılığını veya temsilciğiliğini yapış ve kaç milyon lira kazanmış. Bir de bu markanın içinde GDO olup olmadığına bakınız. GDO ne miktarda bilmiyorum ama E harfi ile başlayan E8, E12, E24,... gibi çok sayıda kanserojen katkı maddesi içerdiklerini göreceksiniz. Siz GDO ile uğraşırken onlar E'leri, yani kanserojen katkı maddelerini basıyor. Greenpeace sayfasına bağlanmak için fotoğrafın üzerine tıklayınız.... 151 RÜŞVETSİZ SİYASET, SİYASETSİZ RÜŞVET OLMAZ SAĞ SOL KAVGASI BÜYÜK BİR YALAN İSTANBUL İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ EVRAK VE SORUŞTURMA ÇAPKINLIĞI YAPIYOR İSTANBUL POLİSİ BİR İLÇEDEKİ POLİSLERDEN DAVACI OLDUĞUM İÇİN BENİ BAŞKA BİR İLÇEYE GİTMEM İÇİN KANDIRIP O İLÇEDE SİYASİ SALDIRI VE ŞERİAT KATLİAMI GÖRÜNÜMÜNDE BENİ YIPRATTI, YOK ETTİ VE SALDIRAN ŞEREFSİZ DOLANDIRICILARIN SUÇLARINI GÖRMEZLİKTEN GELDİ. YANİ YASADIŞI YOLLAR İLE MİLYONLAR VURMUŞ İTLER SERVETLERİNİ KAYBETMEDİLER VE HAPİSE GİRMEKTEN KURTULDULAR. BUGÜN SUÇLARI KANITLANMIŞ ŞEREFSİZLER, RÜŞVETÇİLERİN ÇIKARLARI İÇİN VURUNCA HİÇ DAVA VE SORUŞTURMA AÇILMADAN TÜM SUÇLARDAN BERAAT ETTİLER, GÖREV ALDIKLARI SİYASİ PARTİLER DE REZİL OLMAKTAN KURTULDU. SİYASET, ADLİYE, EMNİYET ÜÇGENİ VE ÇIKAR AMAÇLI ÇETELERİN DEVLET MEMURLARI İLE KURDUKLARI SİYASİ KÖPRÜLER. 152 Anayasal düzen (adil düzen isteyen varsa ben düzmüyorum, sevişiyorum) tamamen akla ve mantığa uygun ancak rüşvet pazarlıkları için faydalı bazı siyasi saçmalıklar var. Bu saçmalıkların bazıları 8-10 milyon kişiyle 7 milyar insanın yaşadığı dünyayı ele geçiriyor, bazıları hukukunu kopyaladıkları ülkeleri ele geçirip baskıyla onlara adalet dağıtıyor. O ülkelerin kadınlarının müslüman olmadıkları için namus olarak ikinci sırada cariye (seks kölesi) olacaklarını kabul edeceklerini, abilerinin ve kocalarının da adalet olsun diye onlara vergi adı altında haraç ödeyeceklerine inanıyorlar. Bazıları ise emekçi olduklarını ve dünyada aç insan bırakmayacaklarını iddia ediyor, insanların hakkını vermeden peynir ekmekle yaşatıyorlar. Yani insanca değil, peynir ekmek yiyerek, ak gün görmeden yaşatıyorlar sizi ve karnınızı doyurduklarını iddia ediyorlar. Size eksik ödedikleri maaşlardan zengin oluyorlar. Emekçi diye geçinen emek tacirleri bunlar. Bu inançların varlığı kulüp kurar gibi siyasi topluluklar veya dini topluluklar oluşturup toplum içinde bir güç (ÇIKAR AMAÇLI SİYASİ ÇETE) oluşturmaya dayanıyor ve bunların hiçbirinin dötü vize almadan sınırı geçmeye yemiyor, vize alıp sınırı geçtiklerinde de gittikleri yerin adalet mekanizması değil, vasıfsız işçisi oluyorlar. Onların zararı Avrupaya veya dünyaya değil, haraca kestikleri kendi çevrelerine. Yani hepsi yalan, gerçek olan çıkarlardır. RÜŞVETSİZ SİYASET, SİYASETSİZ RÜŞVET OLMAZ (Rüşveti alırken de verirken de şunun selâmını getirdim bunun selâmını getirdim diye dötü sağlama almazsan tutuklanırsın, hatta zorla rüşvet alan memur güvenilir rüşvet kaynağı olmadığın için seni soruşturmacı sanıp sana namus kavgası açar, ibreti alem olsun diye iftira atan vatandaşa ceza veriyorum ayakları yapar. Oysa bugün nerdeyse hiç bir şirket vergi ödemiyor, hepsi gelirini düşük gösteriyorlar. Hatta naylon faturlar kullanıyorlar. Benim amacım vergi düzenini değiştiren kahraman olmak değil. Anlatmaya çalıştığım şu: Vergisini ödemeyeni tutuklamıyorlar ama rüşvetini vermeyene içtiği bir kaşık suyu haram ediyorlar). Büyük Yalan Büyük Yalan Büyük Yalan Büyük Yalan Büyük Yalan Büyük Yalan evet aynen öyle Sağ Sol Kavgası Büyük Bir Yalan hatta sadece yalan değil, başlı başına bir kahpelik ve dolandırıcılık Ulusalcı demek Kâmilci, Kemalettinci, Kemalci değil, Mustafa Kemal Atatürk'çü olmaktır. "Yurtta sulh, cihanda sulh" dedi en büyük Türk. Yurtta sulh olsun. Sağcı solcu diye böldünüz, fakirleri kavga ettirdiniz. Siz her zaman başkan, her zaman yönetici, her zaman memleketi kurtaracak hint kumaşı, haram paranızla yakışıklı, yandaşlarınızın reklâmı ile namuslu oldunuz. Siyasilerin etkili olduğu şirketlerde çıkan problemlerden ve ilk çalıştığım inşaat firmaları çetesinde tüm hayatımı elimden alıp beni şirketin kölesi yapmak için iftira atmalarını anlattığım için siyasi patronlar rahatsız oldu bu durumdan. Beni kendilerine değil, onların siyasi görüşlerine ve memlekete hizmet etmeyen adam olarak yanlış tanıtmaya başladılar. Evet ben onların siyasi görüşlerine hizmet etmiyordum, etmediğim için de onlar için bedava çalışmayı kabul etmiyordum. 153 Bilmem hangi sağcı ya da solcu başkanı zengin edince memleket kurtulmayacak. Benim kendi fikirlerim, kendi çalışmalarım var. Bilmem hangi kocaman popolu hoca efendi ya da bilmem kim top sakallı magandaya haraç verince, korkup angarya çalışınca memleket kurtulmayacak. Hatta etik olarak bu duruma karşı çıkmamak daha savunmasız insanların da aynı şekilde sömürülmesine izin vermek doğru bir şey değil. Şimdi Cevat Çalışkan memlekete hizmet etmiyor diyenlere bakın, siyasi propagandaya ihtiyacı olan ve oy toplamaya çalışan dolandırıcılar göreceksiniz. AŞAĞIDA AÇILMIŞ OLAN DAVALARIN SEBEBİ ŞU : 154 DEVLET MEMURLARINA RÜŞVET VEREREK SERVET YAPAN BİRKAÇ ŞEREFSİZ BENİ TEHTİD EDİP ANAMA KÜFÜR ETTİĞİNDE ONLARI MAL OLDUKLARI İÇİN TAKMADIM. ONLAR DA RÜŞVETLE BESLENEN VE RÜŞVETLE SERVET YAPAN İTLERİ KULLANIP İKİ SENEMİ ZEHİR ETTİLER. SONRA ONLARDAN DAVACI OLDUĞUMDA İŞİN İÇİNE CHP VE SÜLEYMANCILAR, KÜRTÇÜLER GİRMİŞTİ. TAM GAZ VURDULAR VE KAVGALAR ADLİYEDE DE DEVAM ETTİ ÇÜNKÜ ADLİYELERİN ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİ ADLİYE SINIRLARI İÇİNDE BENİ TEHTİD EDİYOR VE OLAY ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORDU. SİYASİ DOLANDIRICILARIN SALDIRISI SONUCUNDA ESKİ DEFTERLER DE AÇILDI, BU İŞTEN ÇIKAR SAĞLAMAK İSTEYEN İTLER DE VURDU. SONUÇ OLARAK ADLİYEDE DOLANDIRICILIK YAPAN RÜŞVET KAPISI İTLERİNİ DE DAVA EDİNCE AŞAĞIDA (ÜZERİNE TIKLAYIP İNDİRİNİZ) BULUNAN AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞVURUSUNU YAPTIM. ANCAK BUNU YAZINCAYA KADAR GİTTİĞİM HER YERDE TACİZ VE TEHTİD EDİLDİĞİM İÇİN, EVİMDEKİ ELEKTRİĞİ DE KESTİKLERİ İÇİN ÇOK PARA VE ZAMAN HARCADIM. GECELERCE UYUTMADILAR, UYKUDAN DA CİNSEL TACİZLER İLE UYANDIRDILAR. RESMEN TECAVÜZE UĞRADIM. NAMUSUMA VE CANIMA, MALIMA SALDIRDIKLARI İÇİN PARANIN ÖNEMİ YOKTU, VARIMI YOKUMU HARCADIM. TEK KURUŞA ÖNEM VERMEDİM, SAVAŞTIM. SAVAŞ İÇİN HER KURUŞU KULLANDIM. BAŞVURU METNİ ŞU: 2013-08-19 Ağır Ceza <-------O BU BAŞVURUYU YAPINCA BENİ ADRESİMDEN KAÇIRIP TIMARHANEYE KAPATTILAR VE ORADA TEHTİD ETTİLER. AKLİ DENGEMİN YERİNDE OLDUĞU TEŞHİSİ İLE ÇIKARDILAR ÇÜNKÜ KENDİ RIZAM DIŞINDA VE TEHTİD EDEREK SOKTULAR ORAYA. ANCAK BENİ TIMARHANE TEHTİDİ ALTINDA YAŞATIP ADLİYEYE GİDİNCE ARKAMDAN İT VE O.SPU ÇOCUĞU GÖNDERİP OTOBÜS VE TRAMVAYLARDA SENİ HASTANEYE ŞİKÂYET ETTİK DİYE TEHTİD ETTİRİYORDULAR. ONDAN ÖNCE BENİ 5 AY PARASIZ BIRAKTILAR VE TUTUKLAMADAN ÖNCE AÇ BIRAKMAK İSTEDİLER, TÜM PARA KAYNAKLARIMI YOK ETTİLER. SİTE AİDATINI BİR GÜN GECİKTİRİP PEYNİR EKMEKLE BAYRAM ETTİM, GELDİKLERİNDE DİMDİK AYAKTAYDIM. (ANNEM ÖNCEKİ YILLARDA BENİ İKİ ÜÇ GÜN AÇ BIRAKIP AYAKTA DURAMAYACAK HALDE AKRABALARIYLA BİRLİKTE POLİSİN İSTEĞİ ÜZERİNE TIMARHANEYE GÖNDERİYORDU, BU DEFA BOL YEMEK YEDİM. HATTA AİDATI TOPLAYAN KÜRT BENİ "KÜRTLER ADINA CEZALANDIRACAĞINI SÖYLEYİP" PSİKOPAT GİBİ BAKA BAKA TEHTİD EDİYORDU, BEN DE "TÜM MALTEPE İLE ÇATIŞMAYA GİRECEĞİM" DEYİP DALGA GEÇİYORDUM). NEYSE, AŞAĞIDA AÇILMIŞ OLAN DAVALAR DAVA ETMİŞ OLDUĞUM ADLİYE PERSONELİ TARAFINDAN AÇTIRILDI VE MAHKEME AYNI ADLİYE İÇİNDE OLACAK. YANİ O ADLİYEDEKİ DAVA ETMİŞ ETTİĞİM MEMURLAR BENİ YARGILAYIP İMZAMI ELİMDEN ALACAKLAR VE ON GÜNDE CEVABI GELMİŞ OLMASI GEREKEN BAŞVURUMU AYNI ADLİYE İÇİNDE GERİ ZEKÂLI ROLÜ YAPAN BİR MEMURUN ELİNDE 4 AYDIR BEKLETİLİYOR, MEMUR İLK OKUL ÖĞRENCİSİ KIZ ROLÜ YAPIYOR: 155 156 İnançlarım yüzünden (ulusalcı faşistim, Atatürk'e saygıda kusur edenler midemi bulandırıyor) veya bazı şerefsizlerin çıkarlarını tehtid ettiğim için düşman listem kalabalık ve ben bunlardan hiçbirine saldırmadım, gelip kendileri musallat oldular hayatıma, polis tarafından tutuklanmaktan korktular ama rüşvetçi polisler onların elinden kemik yiyen it oldukları için tüm polis teşkilâtını kışkırttılar, kaşınanlara da gerekli lafları soktuğum için çıkaramadıkları lâflar için beni öldürmeye teşebbüs ettiler, bedenen öldüremeyince kanıtları ortadan kaldırmak için hukuken öldürmek, yani hukuki ehliyetimi yok etmek istediler ... Polis gücünün istediği gibi kanunsuzca adam kaçırıma gücünü seven, özellikle onlarla suç ortağı gibi çalışan ve onlara adam veren özel güvenlik şirketleri, hayvanlar siyasi saldırı ve karalama politikası ile rüşvetle adam harcayan üniformalı itlere destek verdiler.... Aslında ortada siyasi bir kavga yok, ortada rüşvetçi ve işkenceci itlerin kendi siyasi çevrelerini, onlara rüşvet veren kerkenez siyasetçi ve siyasi grupları kışkırtması söz konusu. Bu kavga bittiği zaman vatandaşa saygıyı öğretmiş olacağım kalabalık rüşvetçi it sürüsüne. Memurların çok büyük kısmı rüşvet şebekesi ve trafiği yönetenlere veli nimet diyorlar ve o memurlar gerçek, yani öz babalarının kim olduğunu hatırlamazsalar, kanununa uygun hareket etmezseler herkes onların babası belli olmayan, para veren herkesi baba kabul eden o.ospu çocukları olduklarını anlayacak. Polis beni korumayınca (sorun çıkaran polisleri ağır ceza mahkemesine gönderdim ancak savcılıktaki memur kalemleri dosyayı 11 Haziran 2013'den beri savsaklaya savsaklaya hukuken ve bedenen saldırıya uğramam için zemin hazırladı, sanıklar ve yandaşları binlerce iftira attı ve kesintisiz tacizlerle beni şiddete ve küfüre zorladılar) , o polislerin meslektaşları da onlar hakkında kardeşlerimiz diye konuşup suçlarını kayırınca meydanı boş bulan kahpeler tam gaz saldırdı...Kardeşlerimiz dedikleri de onların ailesi idi, yani polis mafya olduğunu kabul etmiş oldu..Nedeni yasal yollar ile ceza verdirmek istediğim ve onların meslektaşları için şikâyetçi değilim şeklindeki ifadeleri baskı ve korku altında almış olan ihtiyar polisler idi...Ben onlar için emeklilik değil, hapis istiyorum....Düşman listemi ve bunların yapmış olduğu saldırıların "anatomisini" de ortaya koyacağım..... Bu saldırıların temeli beni iki yıla yakın süre ile her gittiğim yerde tehtid ve hakaretlerle, iftiralar ile sürekli gerip gerip küfür etmeye zorlamaktan, sağlığımı elimden alarak yıpranmış adam görünümü kazandırarak akıl hastası olmakla suçlamak...Sağlığımı elimden aldılar, ömrüm kısaldı ve "ömrünü kısalttık" diye dalga geçiyorlar, yani ciddi zararlar verip dalga geçiyorlar, küfüre zorluyorlar ama ben yasal süreci ilerletmeye ve mahkemelerde hakkımı aramaya kararlıyım....Yaklaşık iki sene vurdu bir sağdan bir soldan CHP ve ortağı cemaatçiler...Sanıklar arasından birkaç özel güvenlik şirketi olduğu için sapık tacizciler beni onların görevli olduğu alanlarda (metro, metrobüs, tramvay, ...v.b. yerlerde) taciz ediyorlar. Ama bir yerden başka yere gideceğim zaman bütün yol boyunca rahat bırakmıyorlar beni. Ve taciz şekillerini değiştirdiler. Eskiden kesintisiz ve sapıkça, sapıkça laflar ile rahatsız ediyordular, kafalarını kırdırtmaya çalışıyordular. Şimdi ise eski sapık saldırılarına ait birkaç laf edip kasıtlı olarak huylandırmaya, kızmam için her şeyi yapıyorlar. Kalabalık oldukları için ve hepsi aynı şeyi yaptığı için başarılı oluyorlar. Çok zaman, enerji ve para harcatıyorlar. Bu durumlarda en doğru çözüm kadın veya erkek demeden birkaç tanesini dövmek. Ama eskisi gibi sapıkça saldırmıyorlar çünkü arkalarında duran aynasızları dava ettim, artık sinsice dolandırıcı edalarıyla taciz ediyorlar. CHP (CHP İÇİNDEKİ KÜRTÇÜ KILIÇDAROĞLU ÇETESİ) 157 CHP'NİN EN BÜYÜK DOLANDIRICILIĞINI AÇIKLIYORUM. CHP BANA İFTİRALAR ATARAK KALABALIK KİTLELERİ KIŞKIRTTI. BANA CEZA VERDİKLERİNİ İDDİA EDEN KAHPELER SÜREKLİ ZARAR VERDİ BANA VE ÖMÜRLERİNDE HİÇ ADAM OLMAMIŞ MAGANDALAR BANA VURMAKTAN BÜYÜK ZEVK ALDI. CEZA ADI ALTINDA KENDİ MAAŞLARININ DÖRT KATINI KAZANAN MÜHENDİSİN SAĞLIĞINI VE PARASINI GASP ETTİLER. BU BİR CHP REKLÂMI OLDU . YANİ ORTAK BİR DÜŞMAN YARATIP O ORTAK DÜŞMANA BERABERCE VURAN VE AYNI GEMİNİN YOLCUSU (SONUÇ OLARAK MECBURİYETTEN AYNI PARTİNİN OY VERENİ) HALİNE GELEN, FARKINDA OLMADAN OYLARINI KAPTIRAN VE CHP'YE MECBUR KALAN BİR KİTLE OLUŞTU. CHP BU CEZA VERİYORUZ SAÇMALIĞI İLE BANA CEZA VEREBİLECEKLERİNİ DÜŞÜNEN ÇOK SAYIDA EZİK İTİ KAZANDI. PEKİ BU ORİJİNAL BİR SALDIRI YÖNTEMİ Mİ? İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN ÖNCE ALMANYADAKİ ALMANLAR FAKİRDİ, ORADAKİ MUSEVİLER ZENGİNDİ. ADOLF HİTLER ALMANYADAKİ FAKİRLİĞİN YAHUDİLERİN SUÇU OLDUĞUNU SÖYLEYEREK TÜM ALMANLARI YAHUDİ DÜŞMANLIĞI ŞEMSİYESİ ALTINDA BİRLEŞTİRDİ. TÜM FAKİR ALMANLAR ÇILGINCA DESTEKLEDİ ADOLF HİTLER'İ VE O BU GÜÇLE ALMAN SANAYİSİNİ KURDU. ANCAK HİTLER MANİK DEPRESİF BİRİYDİ VE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ İMKÂNSIZ OLAN ŞEYLERİ BAŞARABİLECEĞİNE İNANIYORDU, TÜM DÜNYAYA SALDIRDI, YANİ MİLYARLARCA İNSANA SALDIRDI VE EBESİNİN ŞEYİNİ GÖRDÜ. CHP AYNI POLİTİKAYI İZLEDİ, ÖNCE İMANIMA LAF ETTİ VE BENİ BAŞKA DİNDEN GÖSTERMEYE ÇALIŞTI. YANİ YAHUDİ OLMAYAN ALMANLAR GİBİ VURDU. SONRA BENİ ZENGİN OLARAK GÖSTERİP BİRKAÇ AY RAHAT ETTİĞİM İÇİN BENİ FAKİR ALMANLARIN ZENGİN YAHUDİLERE VURDUĞU GİBİ İSTANBULUN DAR GELİRLİ VAROŞLARINA VURDURDU (BİR HAMBURGER YA DA BİR KÖFTE ALMAYA GİTTİĞİM YERLERİN ÇALIŞANLARI BANA SALDIRIYORDU, KENDİ MÜŞTERİLERİNDEN NEFRET EDEN BİR VAROŞ SÜRÜSÜ VARDI VE İÇLERİNDE KALMIŞTI ONLARA EMİR VEREN MÜŞTERİLERE VURMAK, NEFRET EDİYORDULAR) CHP. BENİ BAŞKA GELİR SEVİYESİNDEN GÖSTERDİ, YANİ FARKLI SINIFTAN GÖSTERDİ BENİ. BENİ BULGAR OLARAK GÖSTEREREK, YANİ TÜRK OLDUĞUMU KABUL ETMEYEREK BENİ BAŞKA MİLLETTEN GÖSTERDİ VE VURDURDU CHP. YANİ CHP HİTLER'İN POLİTİKASI İLE VURDU VE HEDEFİ ALMAN MİLLETİNİ BİRLEŞTİREN HİTLER GİBİ TÜM VAROŞ VE SAPIKLARI CHP ÇATISI ALTINDA BİRLEŞTİRMEK İDİ. BU CHP İÇİN ÇOK KÂRLI BİR HAREKET İDİ ÇÜNKÜ ONLARIN SULTANGAZİ İLÇE TEŞKİLÂTININ ŞEREFSİZLİKLERİNİ VE YOLSUZLUKLARINI BİLİYORDUM, BU TEŞKİLÂTIN EYLEMLERİ MİDENİZİ BULANDIRIR. ŞAHİT OLDUĞUM İÇİN BENİ YOK ETMEK VE KIŞKIRTMA İLE ÇOK SAYIDA OY TOPLAMAK İSTEDİLER. ŞİDDETE BAĞLI VE BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜ DESTEKLEYEN EZİK Mİ EZİK, ÇOK EZİKLER BU SİNDİRİM VE ŞİDDETİ GÖRÜNCE ARTIK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PARTİLERİ YERİNE CHP'YE OY VERMEYE RAZI OLDU. PEKAKAA'NIN BAŞARAMADIKLARINI CHP BAŞARIYOR VE ARTIK TÜM EZİK OĞLU EZİK, ÇOK EZİK HALKIZ DİYENLER CHP'NİN ÇATISI ALTINDA TOPLANDI. HİTLER'DEN KOPYE ÇEKTİLER. 2008 yılında uğramış olduğum çete saldırısı ve bu çetenin babası diye geçinen Şenol Erdağı'nın (Sinan Şamil Sam'ın akrabası olduğu için karakollardaki torpillerden para kazanıyordu, çetelerin kayırılmasını sağlayıp para kazanıyordu) yalancı şahitlik yapması sonucunda seneler kaybettim. Okuldan mezun olduktan sonra çetenin kırmış olduğu bacakla ve Şenol ile iyi anlaşan ailemin çıkardığı kavgalar nedeniyle hem ruhen hem de bedenen ortaya bir değer koyamıyordum. Zor iş buldum ve bulduğum iş daha sonra öğrendiğime göre avukatım Kadriye Tezcan'ın ( Kılıçdaroğlu CHP'sini destekleyen eski G.O.P. CHP kadın kolları başkanı, alevi) tanıdığı ve aile dostu çıktı. 158 Mahkemenin ilk duruşmasında faşist olduğumu söylemiştim ve CHP politikasını batıracak bir faşizm savunması yapmıştım. Benim ortaya koyduğum mantıkla CHP'nin kürtçülük ve terör örgütü ile uzlaşmacılık yapması imkânsız idi. O şirketler grubunda ezik insancıklar ve barzolar diye nitelendirdiğim çalışanlar, yöneticiler tehtid ve aşağlama için her şeyi yapıyordular ancak bunu kendi üç kuruşluk kişilikleri yüzünden yaptıklarını sanıyordum, siyasi bir sebebi olduğunu bilmiyordum. Terbiyesizlikleri ve tehtidleri bardağı taşırınca işten kaçtım ancak telefon ederek anama küfür ettiler ve beni tehtid ettiler. Sosyal medyada duyurdum olayı, biraz olay öğrenilsin diye biraz da cevaplarını aldıkları zaman neden ne olduğunun bilinmesini istedim. Şirket sahibi Halûk Bozkurt arkasındaki CHP ve ortaklarının arkasındaki şeriatçı sürülerine güvenerek beni her gittiğim işten kovdurdular, kovdurmadan önce "adam edeceğim" diye barzolara eziyet ettirdiler bana, barzolar da düşman listesine girdi. Hepsinin kirli çamaşırlarını verdim il emniyete ancak il emniyette de bana öğrencilik yıllarımda kazık atmış polis kahpeler vardı. Onlar da tam zamanlı vurdu. Bu durumda milyoner kahpeler bayram etti, eski üniformalı düşmanlarımın da cebi para gördü. Her gittiğim yerde tramvay, otobüs, ikamet ettiğim adres, metro... her yerde kesintisiz taciz altındaydım. Bir dakika düşünmeme izin vermiyordular, bunlar polis destekli oldukları için dövemiyordum. CHP taraftarları ve düşmanlarım kesintisiz vuruyordu ve ben dokunamıyordum hiç birine. Böylece sapıkça vuran tesettürlü şeriatçı kadınlar ile birlikte bana iş vermeyen ve iftira atan CHP'ci işverenlerin bulunduğu Maltepe bölgesinde beni 6 ay yıprattılar. İkamet etmekte olduğum sitede önce acımasızca beni öldürmekle tehtid eden komşu topluluğu işi daha sonra yorgunluk yaratacak şekilde tacize dönüştürdü. Yormak için komşuların fahişe karıları para karşılığında sabahın üçünde uyandırıp cinsel konuşmalar yapıp beni mastürbasyona zorluyordular. Bu olaylar ortaya çıkınca düşmanım diye birkaç yaşlı teyzeyi çıkardılar ortaya. Oysa olayın aslında genç komşu karılarının seks sohbetleri ile beni yorması vardı, yemin ederim o yaşlı inekler ile alâkalı değildi. Holdinglerin söz verdiği "ödül" adı altında para vermesi için tüm siteyi sanal kerhaneye çevirmiştiler. Daha sonra beni tehtid eden ve taciz eden yaşlı bir iki karı olayına dönüştürdüler olayı. Bu kadar olay sonunda beni aylarca çalışamamış ve para kazanamamış biri olarak akli dengesi yerinde olmayan ve kendisine bakamayan, vesayeti kısıtlanacak adam diye çıkardı kahpe CHP fahişeleri ve pez.venkleri. Amaçları davacı olma hakkım olan CHP'den davacı olmamı engellemektir. Yani tüm çaba CHP'ye dava açmamı engellemek için. Neden mi? Sultangazi İlçe CHP'nin kahpelikleri ve şerefsizlikleri yüzünden, tam anlamıyla dolandırıcı o..pu çocuğu olan Sultangazi Belediye Meclis Üyeleri yüzünden. Yani ilçe CHP beni Anadolu yakasına götürüp orada kendi amacına uygun olaylar çıkarıp burada Sultangazi'deki CHP'ci o.pu çocukları için dolap çevirdi. 159 İşverenlerimden ilki olan Halûk Bozkurt'un sürekli olarak beni tehtid etmesi ve bundan zevk alması, yani tehtidle çalıştırması nedeniyle ve yapmış olduğu servetin (aslında doğru dürüst parası yoktu benimle tanışmadan önce) yasadışı olması nedeniyle ona çocukken ayakkabı boyamak için kullandığı sandığı atmamasını çünkü ona lâzım olacağını söylemiştim. Her şeyi yasadışı yollar ile yaptığı için ve beni tehtidle çalıştırdığı için, üstüne de Allah taklidi yapıp "senin allahınım" ayakları yaptığı için onun yasadışı parasını batıracağımı söylemiştim ona. Ancak kendi partisinin itlerini ve Kılıçdaroğlu takımının Türk düşmanı köpeklerine saldırttı. Beni Maltepe Aydınevler Mahallesindeki adresimde öldüremeyince aç bırakmak için yaptık diye konuşmaya başladılar. Çünkü cinayet işlemek için beni açlıktan öldürmeye teşebbüs ettiler. Bunun için kiralık katil olarak şeriatçı görünümündeki dolandırıcıları (kızı bakire olmayan tesettürlü olan ve bakkalında bol miktarda alkol satan dolandırıcı dinci bakkal, kürtler için ceza veriyoruz diyen ve işin içinde karıları p.zevenk gibi kullanan kuaför Tuncay ve kürtçü bahçıvan, şeriatçı görünümünde olan ve Allah seni şöyle yapacak böyle yapacak diye konuşup sanki kendisi Allah'mış gibi beni sürekli tehtid eden ve dolandırıcı polislerin sağ kolu olan site bekçisi) kullandılar. Yani polisle kavga etmek yerine razı olup o dairede ölseydim bunlar beni aç bırakıp cezalandırıyoruz ayaklarına girmeyecekti çünkü zaten ölmüş olacaktım. Bugün ise CHP'nin özellikle iyi beslenmiş itleri alışveriş merkezi, fiyatların yüksek olduğu kafeler gibi yerlerde (özellikle iyi beslenmiş olup vücutlarına güvenenler) kadınların dikkatini çekmek için (özellikle onları kışkırtan CHP'ci oros.uların dikkatini çekmek için) bana sürekli laf atıyor ve sataşıyorlar ama yakalayamıyorum. Yüzüme konuşmuyorlar, konuşsalar bir iki tanesin döveceğim. Sürekli huylandırıp kavga ettirip beni tutuklatmaya çalışıyorlar. Halûk Bozkurt bir dolandırıcı ve ben işten ayrılmadan önce sahte davranışlar ile konuşarak, sanki bant kaydı dolduruyormuş gibi davranarak yaptığı her şeyi yalanladı. Bu CHP'nin soysuz, Türk düşmanı yöneticileri bu milletten nefret ediyor. Bazıları ya dinimizden nefret ediyor, ya da Türk olmamızdan. Halkçılık adı atında Türk düşmanlığı yapan bir parti var karşımızda. Bunlar Atatürkçü olsa ne yazar. Bunlara güvenerek tüm topraklarımızı kaybedip Atatürkçülüğü Ankara'dan ibaret küçük bir toprak parçasında mı yapalım. Atatürk bunların dedelerini camii avlularında astı diye mi Atatürkçü bunlar. Onlar milletimize kin güdüyor. "Atatürk benim dedemi astırdı, dedem zaten gereksiz adamdı, evdeki yemekleri boşuna yiyen ve pis kokan biriydi, Atatürk onu astığı için Atatürkçüyüm" mü diyor bu şeref.izler. Hayır, onlar sağ sol kavgası adı altında topraklarımıza saldırıyor, sağcıları Atatürk düşmanlığı ile suçlayıp eyalet sistemini, devlet içinde devlet ve daha birçok uygulamayı getirmeyi çalışıyor. Sağcıların arasında da sapık ve inançlarında samimi olmayan gruplar var. Solda da Ulusalcılar (CHP ile alâkası olmayan gerçek ulusalcılar) gibi gerçek solcular var. Komünizme karşı olmamın nedeni de diğer vatandaşlardan farklı, komünistleri ateist oldukları için red etmiyorum. Komünizmi insanın karnını doyurucak kadar para verip sınırsız şekilde çalıştırmasından, yani karnı doyurulacak ve neredeyse bedava çalıştırılacak, sırtına binilecek at muamelesi yapmasından şikâyetçiyim. Komünizmden milyonlarca zengin gibi yaşayan mutlu insan yok, milyonarca karnı doymuş fakir var. 160 Bir de ikamet etmekte olduğum sitede beni Küçükyalı Polis Merkezi, Maltepe ve Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlükleri, Organize Suçlar Şubesi, Mali Şube ve Terör Şube ile değil de, bir iki tane yaşlı cadı ile kavgalı gösteren, yaşlı teyzelerden yanayız, onların oğluyuz diyen polislerin anasının taaaa a.ına koyayım. Or.spunun çocuğu onlar. İşte İstanbul polisinin asaleti bu kadar olur, tüm şehri nitelikli dolandırıcılık yaparak dolandırıyorlar. Artık tüm şehir yaşlı savunmasız teyzeleri kurtardıklarına inanıp, ki bir tanesinin yüzüne bakmadım ve görsem tanımam, rüşvetçi pez.venkleri hapisten kurtaracaklar. Onların amirlerinin de müdürlerinin taaaaa anasının a.ına koyayım. İstanbul polisinin asaleti bu kadar işte, çok asil davranışlar sergiliyor gibi yapıp hırsızlığın ve eşkıyalığın ta kendisini yapmaktır onların sıfatı. Sitedekilerin başlıca sorunları arasında şunlar var: Bana yaptıkları şeyleri gazeteci yaşlı bir bayana yapmışlar benden 8-10 ay önce ve zan altındalar, polisin köpeği olmak zorundalar cinayetten hapise girmemek için. Bana yaptıkları yüzünden de yeterince hapis alabilirler, bu nedenle polis sürülerine kul kurban olmak zorundalar. Hepsi aynı geminin yolcusu. Bazıları TSK mensuplarının yakını oldukları için askeri mahkemelerden veya ceza mahkemelerinden ceza alabilirler, adamlar rütbelerini kaybedebilir. Özellikle bir tane cüce var, daha önce hiç görmediğim ve 17 Temmuz'da kavgalı olduğum kırtasiyede yanıma gelip "öğrensin" diye laflar eden, elimdeki dosyaları alıp beni tanıyormuş gibi davranan. TSK'yı telefonla aradığımda aynı ipnenin bir benzeri benim evimin önündeki yoldan geçip telefonla şurayı arıyor burayı arıyor diye konuşmuştu ama o mu değil mi bilmiyorum. Yani tanımadığım bir sürü ipnenin çocuğu saldırdı, hiç biri ile alâkam yoktu ama hepsi kiralıktı. Tepe, Akdeniz, Bilge, GSM,...özel güvenlik şirketleri nefes aldığım sürece düşmanım. Benim paramı çalıp doyurdukları çocukları ve anaları da düşmanım. Zaten anaları olacak fahişeler beni gece gündüz, her yerde, bindiğim her otobüs, tramvay, metrobüs, metroda tehtid ve taciz ettiler, sözlü şiddet uyguladı oro.pular. İSTANBUL İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ İstanbul Emniyetine başvurduğum zaman beni kaçıran Tepe Özel Güvenlik Şirketi ve suç ortağı bir komiser yardımcısı adına baskı ile "şikâyetçi değilim" diye ifade alan soytarı pez.venk komiser çıktı karşıma mali şubede ve beni organizeye gönderdi. Organize ile birlikte vurup o pez.vengi dava etmemi engellemek için ömür boyu tımarhane teşhisi ayarlamaya çalıştılar. Dr Erhan adındaki pez.venk oros.u çocuğu doktor beni tehtid etti ve "sana ceza verdik" şeklinde konuştu. Devamında Altmışlar sitesi ve birçok başka yerde "ceza veriyoruz" diye konuşan çok sayıda or.spu çocuğu çıktı (albaylar yarbaylar yakınları ve başka memurlar). Yani olayın mantığı bana zarar verirken ceza veren adam gibi davranmaktı. Beni iş için Maltepe'ye getirip işsiz bıraktıktan sonra yıpratmaya başlayınca bütün polis kuvvetleri zevkten coşuyor ve eğleniyordular. Altmışlar sitesinde polis desteği ile adam yok ediyordular. O adrese geldiğimde daha ilçeye adım atar atmaz başladı etrafımda dolaşmaya sakallı pezolar ve tesettürlü oro.pular. Topluca iftira atıyor ve hakaret ediyordular, arı kovanı gidi dolaşıyordular etrafımda çünkü bir kışkırtma yapılmıştı ve sağcı solcu ortak bir saldırı idi. CHP'ci kaltaklar tehtid ede ede ve hakaret ede ede dolaşıyordu etrafımda Maltepe çarşısında. Tam gaz vuruyordular zaten. Bu arada il emniyet terör şubeyi arıyordum, hatta küfür edecek kadar zorluyordular beni ama bir çözüm yoktu çünkü saldıran polisin kendisi idi. 161 Polislerin kahpe anaları ve bacıları saldırmıştı bana ve baş örtülü kız muhabbeti buradan kaynaklanıyordu. Ben hiç bir tesettürlü kal.ak ile sorun yaşamamıştım ama polis karılar ve anaları ömür boyu çalışmamış, kocaman popolu tesettürlü domuz oldukları için öyle bir kavga uydurdular. Baş örtülü kavgası diye polis ve özel güvenlik şirketi elemanlarının analarına avratlarına taciz ve tehtid ettirdiler beni. Bu taciz 6 ay sürdü ve sitede tüm suçu ve saldırıyı bir iki ihtiyar kalt.k üstlenince ve bunlar bana hakaretler, tehtidler savurunca hak ettikleri küfürleri ettim onlara. Beni sürekli taciz ettikleri için cevaplarını aldılar. Ancak aylardı devam edin, ispatlayamaz diyen gözlüklü oro.pu çocuğu polis onu dava ettiğim için bana küfür eden deli muamelesi yapıp tımarhaneye kapattı. Tımarhaneden akli dengesi yerinde değil kararı çıkmadı. O şerefsiz dörtgöz kahpe polisi ağır ceza mahkemesine gönderdim. Ancak tek ortak dosyada güvenlik şirketleri ile polisleri dava etmiştim, takipsizliğe itirazı ağır ceza mahkemesine göndermiştim. Dosyayı böldüler takipsizlik bürosunda ve bir dosyayı kanıtsız bıraktılar. Ama ben yapacağımı bilirim onlara. Defalarca şahsen de gittim İl emniyete ama kahpe polisler her şeyi yalanlayıp dalga geçti çünkü sanık zaten kendileri idi. Bu ülkede polis anlaşmalı itleri ile birlikte adam öldürüyor ve bunu da kedinin fare ile oynadığı gibi aylarca oynaya oynaya yapıyor. Kurbanlarını şahitsiz bırakıp aylarca yıpratıyor, benden önceki kiracıyı açlıktan öldürmüşler, aç kalınca veremi azmış, cesedi çıkmış daireden. Polise güvenmiş kadın, polis inanmamış kasıtlı olarak. Kast etmiş canına polis inanmamış gibi yaparak, iftiracı deyip kadını bitirmişler. Bana aynısını yapamadılar. Beni de 4-5 ay acımasızca yıprattılar, artık sokakta gezmekten çekiniyorum dış görünüşüm yüzünden, deliye benzemem için aldılar gençliğimi, tazeliğimi. Artık bakmaktan utanıyorum kızlara, yıpranmış moruğa benzediğim için. Beni yıpratan özel güvenlik elemanları da sümüklerini çekiyordu güzel kızları görünce, çünkü çalışmadan ortada gezen kabadayı idi hepsi, öyle havalı kız tavlayacak bir meslekleri ve maaşları yoktu. Artık rahatladılar ama 6 ay önce ne iseler 6 ay sonra da aynı şey olacaklar, beni yıpratarak verdikleri tek mesaj başkasının canına malına saldıran pislik olduklarıdır. Sonra birkaç tane iri yarı ve bir tane kısa boylu ve sapık polis geldi kapıma, ufak cüce polisin silâhına ve kelepçelerine düşkünlüğü vardı. Beni kapattılar Erenköy tımarhanesine ve kasıtlı olarak ağızımdan çıkan tek kelimeye inanmayan Özgür Aycan Akdur diye bir doktor verdiler. Adam polisleri haklı göstermek için tek kelimeye inanmıyordu, beni delice yıprattılar, adam her şey yalan diyor. Zaten memuru memura şikâyet edebilir misin bu ülkede. Bu ülkede güç esastır, bütün dünyayı ele geçirecek güce saygı gösterilir. Başkalarının haklarına gösterilen saygı, yani asalet önemli değildir. Burada anaya küfür edilir çünkü güç başkasının anasına tecavüz edecek güce sahip olmaktır, başkasının hakkını verecek asalet önemli değildir. Devletin polisi de devletten aldığı silâhı ve kelepçeleri kendi çıkarları için, yani kendi zevki için güç olarak görür. Yani doktor demeye bin şahit isteyen zengin çocuğu Özgür Aycan Akdur "canım istemedi inanmadım ve polisi haklı gösterdim" mantığı ile hareket ettiği için Türkiye Cumhuriyeti Devleti "Kahpe" oldu.....Bu devleti Avrupa Birliğine değil, Türk Birliğine bile sokmamak gerekiyor çünkü Türk'e yakışacak asaleti yok. SULTANGAZİ VE MALTEPE KAYMAKAMKLIKLARI BİMER vasıtasıyla yaptığım başvurular sonucunda adalet bakanlığı ve iç işleri bakanlığı soruşturmalar açtık. Sultangazi ve Maltepe kaymakamlıkları bu soruşturmaları sanıkların eline verdi. Yani bu kaymakamlıklar o kadar şerefsizdi ki soruşturulacak polislerin kendi eline verdi soruşturmaları, sanık ilçe emniyet müdürlükleri kendileri hakkında soruşturma açıp kendilerini çok namuslu ve suçsuz buldu. Böyle bir gö.verenlik ancak Türkiyede olur, başka yerde olmaz. Bir Afrika ülkesinde böyle bir peze.enklik, böyle bir resmi dolandırıcılık olmaz. 162 BİLİŞİM EĞİTİM DERSHANESİ RÖNESANS HOLDİNG VE ILICAKLARIN ŞERİATÇI ÇETELERİ BİLKENT HOLDİNG VE TEPE ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETİ ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİNDEN OLUŞAN ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ (TEPE, AKDENİZ, BİLGE, GSM ...V.B. ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİ) CHP kudurunca ve imajı beş paralık olunca, ki gerçek imajı bu Kılıçdaroğlu çetelerinin, beni önce bir iftar yemeğine ısrarla çağırıp orada anamla dalga geçerek küfür ettirdiler. Devamında da yıllarca uykusuz bırakarak, komşulara ve sapık yandaşlarına taciz ettirerek küfür ettirip beni küfürbaz diye tanıtmaya çalıştılar. Oysa onların birkaç köpeği küfürün alâsını hak etmişti ama terbiyemi bozmamıştım, onlara medeni bir şekilde kim olduklarını tarif ederek kendileri kendilerine o.ospu çocuğu teşhisini koymalarını sağlamıştım. Yani sen şusun kendi adını kendin koy demiştim, kanıtlarıyla. Bu işte bir de Süleymancılar cemaatiyle zengin olmuş bir iş adamı ve onun yeteneksiz, din tüccarı, cahil kardeşi olunca sağcı solcu saldırı hazırladılar. Ama bunlar açık şekilde vuramazdı, onlar hakkında yazdığım yazıların yanında eski düşmanlarım da vardı, eskiden davacı olduğum üç kuruşluk itler de vardı. Bu düşmanlarımın kucağına attılar beni ve onlar vuruyor diyerek kendileri vurdular. Musallat oldular hayatıma ve bastılar parayı. "Şöyle düşmanları var, adamlar baba, seni memnun ederler" diye peşimde dolaşan bir sürü it vardı, gittiğim yerlerde herkesi kışkırtıyorlardı. Çıkar için vuruyordu ipnenin çocukları. Bir de CHP'nin süslü ve kaliteli kadın görünümünde dolaşan o.ospuları vardı ki bunlar da gittiğim yerlerdeki magandaları kışkırtıp bunları aklınca "erkeklik" yapmaya zorluyordular. Yani kahraman kesilen bu asil abazalar hayatlarında görmedikleri yosmalara yaranmak için bana saldırıyor ve ayılık yapıyordular. Çok asil delikanlı ve duyarlı vatandaş edalarıyla üç kuruşluk, kaliteli kadın görünümünde olan, CHP'ci fahişelere yaranmaya çalışıyordular. 163 Düşman listesinde beni öğrencilik yıllarımda kaçırıp hayatımı mahveden, daha sonra polis tehtidi ile ilâç kullandırtan ve ömrümü çürüten Tepe Özel Güvenlik Şirketi (okulumda görevli şirket) vardı. Beni ilâca bağlayıp sürekli doktorlar ile tartışarak kötürüm olmama neden olan o.ospu çocuğu şirketi. Beni önce 2000 yılında kanunsuzca kaçırıp beynime elektrik verdirtip tüm maddi kaynaklarımı da kurutup Üsküdar Ülkü Ocağı misafirhanesine yerleşmeme neden oldular. Orada kiraladıkları birkaç it de vurdu, beni bir iki ay uykusuz ve tehtid altında bırakıp yine kapattılar tımarhaneye. Bu defa da vücudumdaki tüm kanı boşaltan Ermeni doktor Kirkor kafayı takmıştı bana. Uzman olmuştu ipnenin oğlu. Ona Türk olduğumu söyledim ve bana Türk olmanın ne özelliği var diye sordu. Ben bu kadar olay sonunda ölmemem, hayatta yani ayakta olmam bile güzel bir şey dedim ve o bol miktarda kan alıp beni ayakta duramayacak hale getirdi. HER İKİ ADRESİMDE BULUNAN KİRALIK KOMŞULAR (YAKLAŞIK İKİ SENE KADAR ÇALIŞMAMI VE UYUMAMI ENGELLEDİLER, SABAHIN ÜÇÜNDE CİNSEL TACİZLER İLE BENİ MASTURBASYONA ZORLADILAR, GÜNDÜZLERİ ÇALIŞMAMI VE GECELERİ UYUMAMI ENGELEDİLER. ÜÇ KURUŞLUK VAROŞLARIN CEBİNE PARA KOYUP TUTUKLANMAMA GARANTİSİ VERİP YIPRATTILAR BENİ.) STARBUCKS MC DONALDS 164 HACIOĞLU SİMİT SARAYLARI BURGERKING ÖGE'LER SÜLÂLESİ (PRAMİT YAPI DENETİMİ LTD. ŞTİ. VE PİRİZMA MÜHENDİSLİK) BOZKURTLAR SÜLÂLESİ (ARTUN MİMARLIK İNŞAAT) TURKCELL (MALTEPE ŞUBELERİ) SOĞANCIOĞLU İNŞAAT FEMA İNŞAAT VE TİC. A.Ş. (FERİT RIZVANOĞLU'NA AİT KAMU İHALESİ ALAN PARAVAN ŞİRKETLER GRUBU) ASTAS ALÇI VE DEKORASYON HUKUK MAHKEMESİNDE SAVUNMA DEĞİL, SUÇLAMA YAPACAĞIM SUÇLAMANIN METNİ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR, BİRKAÇ GÜN İÇİNDE YAZIP BİTİRECEĞİM BENİM TÜM MÜCADELEM ŞEFFAF OLDUĞU İÇİN SANIKLAR BURADAN ALDIKLARI BİLGİLER İLE OLAYLARA ŞEKİL VERDİLER HER ŞEYİ BİLDİKLERİ İÇİN DAHA KOLAY DOLANDIRICILIK YAPTILAR AMA İŞLEDİKLERİ SUÇLARIN CEZASINI ALMAKTAN KURTULAMAYACAKLAR Siyasi parti militanı devlet memurlarının adama nasıl vurduğunu anlamanız için başımdan geçenleri anlatmam yeterli. Eğer olayları kavrarsanız belki bir gün memurların cinayetinden kurtulursunuz, çoluğunuz çocuğunuz bana dua eder. --------------------------------------------------- 165 Faili meçhul cinayet nasıl yaratılır ? En klasik tipi şudur: Hayatı tehlikede olan savcılığa başvurur. Şikâyet dilekçesinin işleme konulması ile birlikte cevap ve müdahale süresi uzatılır. Adamı döverler ya da bir kavgaya karıştırırlar, ya da en açık şekilde cinayete kurban gider. Bu durumda evrak fareleri devreye girer. Birçok faili meçhulün sebebi adliyelerdeki evrak memurları, yazı kalemleri, arşiv memurlarıdır. Sizin dosyalarınızdan şikâyet dilekçeleri ve evraklar kaybolur. Dava dosyanızda suçladığınız birileri vardır ama sizi asıl öldürenlerle ilgili evraklar kaybolur dosyadan. Yani cinayetin sebebi adliyedeki memur çeteleridir. 11 Nisan 2013 duruşmasında annem ile aramızda açık düşmanlık vardı ama şahidim yoktu. O ve davadaki sanık ile sanığı destekçileri oradaydı. Adliye kalem memurlarından biri önümden geçti, iyi beslenmiş uzun boylu bir kadındı. Ne istediğini anlamadım, defalarca geçti ama derdini anlayamadım. Daha sora kısa boylu bir maganda geldi ve "erkek gibi davrandın" dedi ama ona cevap vermeye gerek duymadım. Bu arada sürekli gerginlik içinde ve ailemle sanık çevresinin söylenerek beni yıpratıp yormasına maruzdum. Arka arkaya sular, coca-cola ve sodalar içiyordum. Artık yorgunluktan iflâs etmek üzereydi vücudum ve duruşma başladı. Ayaklarımın altı yanıyor, ayakta duramayacak kadar yorgundum. Eğer hakim oyuna gelseydi beni deli diye götürecektiler. Çok yorgundum ama düzgün cevap veriyordum sorulara. Çıkışta annem beni dış kapıda bekliyor ve 5-6 dev gibi polisle götürmeye çalışıyordu. Kaçıracaktılar beni ve hazırlık savcsıyla bol küfürlü bir konuşma yaptım, ısrarları üzerine kavga ettim ve serbest kaldım. Dava dilekçesi yazarken, hepsini suçlayacakken beni Soğancıoğlu İnşaat iş vererek ivedi olarak Avrupa yakasının öteki ucundan buraya Anadoluj yakası Maltepeye getirdi. Adliyeye her girişimde polisler laf atıyor ve monarşi ile suçlayamazsın diye posta koyuyordular. Sultangazi bölgesi polisin istediği gibi suç işlediği ve kanuna uymadığı bir krallıktı. Mıntıka oluşturmuştular. Asliye ceza kaleminde, yani dava dosyasını alıp verdiğim yerde de memurlar "sorun babandan kaynaklanıyor "diye laf atıyor beni dışarı çıkınca ama yüzüme konuşmuyordular. İkinci gidişimde biri konuşurken diğeri dosya numarasını sordu. 3 saniye içinde karıştırdığım numarayı doğru söyledim ama beni tuazağa düşürmek isteyen memur yanlış dosya istemekle suçlayıp savcıyı çağırdı, larcivert elbiseli savcı veya polis olan bir ihtiyar geldi. Bu birinci darbe idi ve duruşmadan önce beni paketleyip götüreceklerine inandıkları için oradan bir memur geçirdiler, onunla arkadaş olarak göstermeye veya onu tanıdığımı iddia etemeye çalıştılar sanırım. O dosyadan evrak çıkaracak, çalacaktı. Emin değilim ama hakimin okuyup dosyaya koyduğu ve ailemi suçlayan dilekçeyi çıkardıysa bu durumda annem özgürce kaçırabilecekti beni. O dosyadan çalınan evrak olması halinde bana düşmanlıkların gizlice belli eden ve iftira atan adliye memurlarının aileleri kan düşmanım. Tüm sülâlerini salmışlardır üzerime. Sadece şeriatçılar değil, onların yedi ceddi de saldırmıştır. Bir saat önce kapımın önünden yoldan geçen tacizciler "şikâyetinden vazgeçti, dava sürecinde iken geri döndü diyeceğiz" diye laf atıp günde binbir suçlama ve tacizle beni iş yapamayacak kadar çok yoruyorlar, yıpratıyorlar. Kafamı bütün gün patlatıyorlar, işkenceden farkı yok, devamlı çalıştırıp yorgunluktan öldürüyorlar kafamı. 166 Diğer bir vaka da seneler önce Şişli adliyesinde bana müdahale eden memurdan şikayetçi olmam üzerine tüm kalem memurlarının mafya gibi saldırıp kavga çıkarmasıydı. Onları da şikâyet ettim. Bir otobüs şoförü kavga çıkarıp dövdü beni. Onu da Mecidiyeköy otobüs terminalindeki özel güvenlikçiler destekledi. O vururken beni tutuyordular. Ben vurmasam da hareketleri ile beni döven cüce magandayı destekliyordular. Onunla ilgili dilekçe verdim ve orada sorun çıkaran memurları da şikâyet ettim. On değişik yere dilekçe sevki yaptılar. Beni gece evimden kaçıran Sultangazi emniyetinin günahlarından biri de beni kaçırıp tımarhanede baskı altına alıp bu değişik yerlerde sonradan şikâyetçi değilim diye ifadeyi zorla almaları, daha doğrusu hiç bir şey yapamazsın, istediğimiz zaman gelip götürürüz tehtidi ile almaları idi. Bu adam kaçırma ve tehtid, baskı altında şikâyetten vazgeçirmeden sonra Şişli adliyesine uğradığımda arşivde bulamadım şikâyet dilekçesini, memur kadınlar evrakı çalmış ve beni tımarhaneye kapattırmıştı. Hepsi dava edilmekten öyle kurtulmuş. Yani faili meçhul ve haksızlıkların temel kaynağı adliye içindeki çeteler. İnanın bana hiç bir adliyede tek bir dostum, arkadaşım yok ve asla kendi rızamla hiç bir şikâyetimden vazgeçmedim. Bu olayları sürekli gündeme getirip tazelediğim için benim işimi kalıcı olarak bitirmek istiyorlar. Yaptıkları şey de birkaç siyasetçi ve cemaatçi ile kavga ettirip büyük bir düşman kitlesinin saldırısına maruz bırakmak ve beni yok etmek. Bu arada da "pornocu, sapık, jigolo, g.t sapığı..." v.b. iğren iftiralar ile toplumun antipatisini kazandırmak ve benim öldürülmemi, dolandırılmamı, işkence görmemi sevdirmek. Yani bu kadar saçmalıktan sonra siyasi parti militanı devlet memurları kendi parti ve toplulukları ile bana vurdular. İşte memur terörü budur. Bütün bu durumlarda en adi kahpe de kasıtlı olarak size inanmadığını söyleyip düşmanlarınızdan yana taraf tutan polislerdir. Birikmiş günahları, geçmişte kaçtıkları cezalar ve hapishaneler var. Birikmiş bir hapishane borcu bakiyeleri var. Ben bunların bir tanesini değil, eğer kazanırsam bu kavgayı 14 senedir vuran ve çoluğa çocuğa karışmış yüzden fazla işkenceci dolandırıcı p.zevengi kapatacağım hapise. Daha önce hapishaneye hiç bir memuru veya polisi girmemiş bir devletin asaletine inanabilir misiniz? Dünya inanmıyor, bizim millet bir yalanla yaşayıp çocuklarının canını ve malını tehlikeye atıyor. Buradaki adresimde olay şudur: Bana düşman olan bir özel güvenlik şirketinin korduğu iki inşaat sahası ile çevrilmiş ve bir tarafı kışla olan bir sitedeyim. Herkes birlik olmuş ve benim şahidim yok. Önce günlerce terör estirdiler, sonra komşular da katıldı teröre, sonra da yoldan geçen insanalrın laf atması maskesi kazandırıldı duruma. Bu insanlar da plânlı olarak kapımın önünden günde 300 kadının 3'erli 2'şerli gruplar halinde geçmesi şeklinde ayarlandı. Geceleri yola park eden kamyon, otobüs ve arabalar laf atıyor açıkça. Polis kasıtlı olarak inanmıyor. Aynı polisler geldi dün gece, onları zaten dava etmiştim. Burada bir Allah var bir de ben varım. Onun dışında hepsi kahpenin dölü, hatta yüzlerce yılan geçiyor kapımın önünden. 167 Ayrıca seni pornocu yaptık, artık pornocusun diye laf atan sapık sürüye tek cevabım var. Senelerce işimi okulumu özel hayatımı elimden aldınız. Kafamı becerip iş yapmamı engelledikten sonra ve beni aylarca kadınsız bıraktıktan sonra birkaç film izlemeye zorlayınca sizin yıllarca yaptığınız kahpelik ortadan kalkmayacak. Benim tercihim porno seyretmek değil, ananız avradınız ve bacınızla porno film seyretmek. İşte sağcı terör. Bir tane o.ospu bulup onu oynaştırıp baş örtülü - tesettürlü kadın evliya haksızlığa hakarete uğradı deyip coştururlar kendi destekçilerini. Oysa Allah'ın selâmını vermem öyle kahpeye, fuzulidir onunla konuşmak. Bir de çok özel haksızlığa uğramış soyu sopu belli olmayan kızlar vardır. Kahpece vurup kahraman muamelesi gören k.ltaklar, zenginlik vaadiyle kiralanan katil o.ospular. Hepsi çok özeldir, hepsi haksızlığa uğramıştır. Aslında kapından içeri sokmazsın öylesini, görsen selâm vermezsin. Ama bunlar alışveriş yaptığın markette/bakkalda, dershanede, okulda, devlet dairesinde... v.b. zorunlu olarak gittiğin yerlerdedir. Bir sürü şerefsiz CHP'nin torpilleri ve para vaatleri karşılığında ve Kılıçdaroğlu CHP'sinin pekaka yalakaları bana değişik şekillerde zarar verdi ve bu durumdan faydalanan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün şerefsiz rüşvetçileri ve dolandırıcıları, gaspçıları ve işkencecileri siyasi saldırı maskesi altında benim sağlığımı elimden aldılar. Aşağıdaki belgeyi indiriniz... -----> 2013-08-03 Adalet Bakanlığı 168 TACİZ EDİLDİĞİM MEKÂNLAR 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 <----I----> <----I----> ASİL MESLEK DİYE BİR ŞEY YOKTUR, ASİL İNSANLAR VARDIR. ÇOK GÖRDÜK ASİL POLİS, ASİL DOKTOR, ASİL SAVCI, ASİL ÖĞRETMEN....DİYE SAÇMALIKLARI,.....BU MESLEKLER ASİLDİR AMA BU MESLEKLERİ İCRA EDENLERİN DE ASİL OLMASI GEREKİR.....BU ASİL MESLEKLERİ ASİL OLMAYAN İNSANLAR İCRAA ETTİĞİ ZAMAN KAHPELİĞİN EN BÜYÜĞÜ ÇIKIYOR ORTAYA...BU KAHPELİĞİN ADI NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK.... 183 Böyle doktorları olan bir devlet asil bir devlet olamaz....Polisin getirdiği her vatandaşı kafesleyip demir parmaklıkların arkasına atan ve orada taciz ve tehtidle, şantaj ve hakaretle, alay ve terörle baskı altına alıp sonradan kendisi geldi, razı oldu, tedavi için geldi diyen kahpe bir memur doktor sürüsü var...Bu devletin doktoru polisi kadar kahpe ve dolandırıcı...Hepsi şu ya da bu siyasi partinin köpeği, ancak hepsi memur pastasının ve çetesinin fedaisi... Bir memur ile sorun yaşadığın zaman diğer tüm memurlar (doktorundan polisine kadar, savcısından savcı kalemi memuruna kadar, onların kapısında çalışan özel güvenlik şirketi mafyalarına kadar, hatta bazı kışlalarda nizamiye komutanlarına kadar) vurmaya başlıyor.... Sağcılıktan beslenip palazlanan polis sülâleleri, solculuktan beslenip palazlanan asker aileleri bu sağ sol kavgasının bitmesini hiç istemezler.....Birileri lâiklik için savaştıklarını söyler, diğerleri ise tüm dünyayı ele geçirip adalet dağıtma propagandası yapar.... Aslında işkence yapan sapık şeriatçı da kendileridir, adaletin cezalandırması gereken de kendileridir....Böyle doktorları olan devlet asil bir devlet değilidir.... 184 185