İşçi - Köylü - Özgür Gelecek
Transkript
İşçi - Köylü - Özgür Gelecek
Bayramlar, çocuk “teröristler” ve yaşamı “değersiz” insanlar İşçi-köylü 16 Ağustos’ta Şehit Kemal Mahallesi’nde ara sokaklara giren kolluk kuvvetleri 7 yaşındaki Hasan Borak’ın peşinden evlerine kadar gelerek, evinin avlusunda hem çocuğu hem de onlara engel olmaya çalışan annesini darp etmişlerdi. Bu sırada evde bulanan baba Nezir Borak da olaya müdahale etmiş ve bunun üzerine çocuğu gözaltına alamayan faşist kolluk kuvveti, Borak’ı başından silahla vurarak ağır yaraladı. Hastaneye kaldırılan ve ölüm- den dönen Borak, şimdi yatalak durumda... 5 çocuklu Borak ailesinin geçimi de ailenin 15 yaşındaki tamirci çırağı olan ve 40 TL haftalık alan Mazlum’un küçük omuzlarına kalmış durumda. Akrabaların cüzi yardımları ve ayarlanmaya çalışılan “engelli maaşı” ailenin tek umudu… 7 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan eden faşist devletin kolluk kuvvetleri, hiçbir yerde zulmünü “esirgemedi” Borak ailesinin üzerinden. Şırnak’ta köylerini yaktı, büyük kardeş İbrahim’i bu köy yakmaları sırasında katletti, Mersin’e göçe zorladı. Ne de olsa Borak ailesi Kürt ulusundandı. Yani devlet, bu aileyi “öldürebilir”, cesedini yakabilir, tanınmaz hale getirebilir, çocuklarını “terörist” ilan edebilir, Enver Turan’ı katledebilir, küçük bedenlerini roketatar ya da yaşından büyük sayıda mermiyle parçalayabilir ya da hapse atabilirdi! İmha da edebilirdi K Sayfa 4 inkar da! Demokratik Halk İktidarı İçin Demokrasi masalı buraya kadar! Sayı: 73 * 1-14 Ekim 2010 * F iyatı: 1.50 TL Referandum öncesi, demokrasi için oy isteyen AKP, sandıklar açılır açılmaz gerçek yüzünü göstermekte gecikmedi. Bize anlatılan “demokrasi masalı” da sona ermiş oldu. Hakkâri’de yaşanan saldırıda 9 kişi katledildi. AKP suçluyu birkaç saniyede buldu. Ancak adres gösterdiği PKK, saldırıyla ilgisi olmadığını açıkladı. Köylüler saldırıyı devlet güçlerinin yaptığına inanıyor. TZP-Kurdi’nin anadilde eğitim talebiyle başlattığı okulları bir hafta süreyle boykot eylemi de AKP’nin saldırılarından nasibini aldı. Özellikle bölgedeki okullar polis, asker ve jandarma terörüne sahne oldu. Avcı iken av olan bir kontrgerillanın çırpınışları Ünlü polis/kontrgerilla şeflerinden, kitabı yazmadan ve kendi isteğiyle merkeze alınmadan önce Eskişehir Emniyet Müdürü olarak görev yapan Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar. Dün Devlet Bugün Cemaat” adıyla bir kitap yazdı. Yer yerinden oynadı! Kitap yüksek tirajlarla 5 baskı yaptı. Korsanlarının miktarını bilinmiyor. Yaklaşık 600 sayfalık kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Devlet, ikincisi Cemaat! Birinci bölümde devletin yaptıklarını, ikinci bölümde ise Cemaatin (Fetullah Gülen Cemaatinin) icraatlarını, esas olarak da polis içindeki örgütlenmesini anlatıyor K Sayfa 7 Avcı kitabında. İşçi-köylü’den Referandum sonuçları ve olası bazı gelişmeler 4 Sayfa 15 C M Y K Hakkâri’de boykotun intikamı: KATLİAM Sosyalist Demokrasi Partisi ve Toplumsal Özgürlük Platformu’na yapılan operasyon, Devrimci Karargâh operasyonu olarak lanse edildi, 13 kişi hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Hapishanelerde tecridin kaldırılması talebiyle Ankara’ya yürüyen TAYAD’lılar Bolu’da faşistlerin linç saldırısına uğradı. Saldırı sırasında hiçbir şey yapmayan polis, saldırıdan sonra TAYAD’lıları gözaltına aldı. AKP’nin demokrasisi bir avuç asalağın dizginsiz sömürüsüdür. Hukuksuzluğun, temel hak ve özgürlüklere saldırıların artmasıdır. 16 Eylül günü Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis) köyü yakınlarında yola döşenen mayının köylüleri taşıyan minibüsün geçişi sırasında patlaması sonucu dokuz kişi öldü. Referandum tartışmaları sıcaklığını korurken, Hakkâri’de yaşanan saldırı ile ülke gündemi bir anda değişti. Benzerlerine daha önce sıkça tanık olduğumuz katliamın üzerinden birkaç dakika geçmeden devlet failleri buldu. BDP ile hükümet arasında yapılması planlanan görüşmelerden hemen önce ve PKK’nin ilan ettiği tek taraflı eylemsizlik kararının bitmesine dört gün kala gerçekleşen bu saldırı yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. “ASILMAYIP BESLENEN”LERE UYGULANAN HÜCRE TİPİ ZULÜM; DİRİ DİRİ GÖMME... Ağırlaştırılmış müebbet cezası olan tutsaklara uygulanan tecrit, son süreçte özellikle Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde yaşanan yeni hak gasplarıyla yeniden gündeme geldi. Çeşitli hapishanelerde günde 5-6 saat uygulanan havalandırma haklarının daha da kısıtlanması ve koşullarının sürekli ağırlaştırılması üzerine tutsaklar çeşitli biçimlerde direnişlerini sürdürüyor. Ağırlaştırılmış müeb- Sınıfsal Yaklaşım Ne 12 Eylül mazidir ne de ona karşı mücadele! Sayfa 3 Hakkâri uzunca bir süredir devletin özel olarak üzerinde durduğu-hedef seçtiği illerin başında geliyor. Kürt halkına yönelik her türlü saldırıya karşı en radikal duruşun sergilendiği bölgede, gerillanın büyük bir prestiji var. Sandıklar açılırken beklentisi sorulan Erdoğan’ın “Hakkâri dışında bir sorun olacağını sanmıyorum” sözleri de bu yönelimin işaretlerini taşıyor. Hakkâri halkı referandumda yüzde 94’lük bir boykot oranı ile taK Sayfa 4 rihi rekora imza atmıştı. SİZE BOYKOT DA YASSAAK! İmha ve inkâr politikaları, Kürt ulusu ve en çok da Kürt çocukları her gün yeni bir saldırıya maruz bırakılıyorlar. Her seferinde dile getirilen Kürt ulusunun anadil talebi, bu kez de Kürt Dili ve Eğitim Hareketi (TZP-Kurdi) Platformu’nun başlattığı okul boykotu eylemiyle gündeme getirilmiş oldu. Kürt ulusunun haklı ve meşru mücadelesinin önemli bir ayağını oluşturan anadilde eğitim bu kez de hakkın bizzat sahipleri, bozuk eğitim sistemlerinin belki de en mağdurları tarafından K Sayfa 5 talep edildi. betten hükümlü tutsaklardan Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk içinde bulundukları koşulları anlatan ayrıntılı bir mektubu gazetemize yolladılar. İdam cezasının kaldırılmasından sonra yerine getirilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasıyla tutsakların hangi ortamda yaşama mahkûm edildiği, “ölünceye kadar” tek kişilik hücrelerde fiziki ve psikolojik ne tip tahribatlar yaşandığının anlatıldığı mektupta özellikle hapishane idarelerinin kendilerine verilen geniş yetkilere dayanarak bir de disiplin cezalarıyla ağır olan tecrit koşullarının daha da ağırlaştırılması vurgulanmaktadır. K Sayfa 5 Göğün yarısı Her gün Fatmagül’le aynı suçu işliyoruz! Sayfa 2 * IS SN: 1307-878X Evrensel bakış Irkçı yükselişe inat, emekçiler hedefe kilitleniyor Sayfa 11 Pusula Sınıf mücadelesinde eğitilmiş güçlerin rolü Sayfa 12 Esenyurt işçileri hukuk mücadelesini kazandı Sendikadan istifa etmedikleri için işten çıkartılan belediye işçilerinin hukuk mücadelesinde mahkeme heyeti, 54 işçi için işe iade K Sayfa 8 kararı verdi. Sisin ardında uzanan bir tarih: Ahtamar Kilisesi 19 Eylül günü, inkarla geçen 95 yılın ardından, uzunca süredir tartışmalı olan ayin gerçekleştirildi. Ahtamar; kiliseleri tahrip etmek, ya camiye ya da müzeye çevirmek politikasından kurtarılmayı bekliK Sayfa 6 yor hala. Allianoi antik kenti gömülüyor Bergama ilçe sınırları içinde yer alan Allianoi antik kentindeki tarih katliamı sadece tesadüftür. Su kaynağı az uzağında bulunsaydı, kent sular altında kalmayacaktı. O zaman da bu alanda yapılan baraj haklı mı sayılacaktı? K Sayfa 13 Asrın projesinde direniş kazandı Asrın projesi olarak tanıtılan Marmaray, sadece devasa bir yapıt olarak değil, bünyesinde yaşanan direniş ve zaferleri de beraberinde alarak tarihe geçecek. K Sayfa 9 Kadın cinayetleri ve bir İstanbul “masalı” 3 Mart 2009’da Etiler’de bir çöp konteynırında parçalanmış cesedi bulunan Münevver Karabulut cinayetinin faili Cem Garipoğlu’nun duruşması 24 Eylül günü Bakırköy Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da sabah saat 09.00’dan itibaren oradaydı… K Sayfa 2 2 / YEN‹ KADIN ‹flçi-köylü 73 GÖ⁄ÜN YARISI dan topluma, dönemden döneme toplumdaki alg›lan›fl biçimi ufak tefek farkl›l›klar arz etmifltir. Kimi zaman tecavüz kad›n›n kendisine de¤il “sahibine” (baba, efl, erkek evlat) yönelik suçlardan say›ld›¤› için, hele de bu “sahip” asil bir aileye mensupsa en a¤›r biçimde cezaland›r›lmas›na tan›k olunsa da, her zaman kad›n›n “suçu” sabit görülerek kimi zaman yasalarla ama esas olarak da toplumsal olarak cezaland›r›lan hep ama hep kad›n olmufltur. Kad›n›n kendisi bile suçlu oldu¤una öylesine inand›r›lm›flt›r ki, bafl›na gelenleri anlatmas› ço¤unlukla “suçunu itiraf” etmekle özdeflleflmifltir. Zaten bu ve benzeri nedenlerle, bu sald›r›ya dair verilen istatistikler buzda¤›n›n hep görünen k›sm›na dair olarak kalm›flt›r/kalmaktad›r. Sadece evlilik içi tecavüz vakalar›n›n say›s› tespit edilebilse dahi buzda¤›n›n görünmeyen k›sm›n›n nas›l büyük bir kütle oldu¤u ortaya ç›kar. Türkçede tecavüz yerine “›rza geçme” kavram›n›n kullan›lmas› bile bafll› bafl›na bir bak›fl aç›s›n› yans›t›r. Tecavüz eden kifli, kad›n›n ›rz›n› (namusunu) kirletmifl say›l›r (kendisi hep temiz kal›r!). “Irz›na geçilen” kad›n art›k “namusunu yitirmifltir, kirletilmifltir!” Tecavüz için bofluna “Her tecavüz, Allah diye bir varl›¤›n olmad›¤›n›n kan›t›d›r” diye söylenmemifl. Tecavüz bireye yaflat›lan en i¤renç sald›r›d›r çünkü. Bu yüzden de tecavüz, cinayetten sonra kiflinin bedenine yap›lan en büyük sald›r› olarak nitelendiriliyor. Zira “Bu sald›r› yaln›zca ma¤duru de¤il ayn› zamanda ailesini ve toplumsal iliflki içinde oldu¤u Her gün Fatmagül’le ayn› suçu iflliyoruz! Önce toplum olarak, yap›lan reklamlarla bir güzel haz›rland›k! Beren Saat’e nas›l tecavüz edilecekti! Zaten bir önce oynad›¤› dizi Aflk-› Memnu’da “kocas›n›n” ye¤enini “ayartan” kad›n olarak h›nc›m›z bilenmifl, “Türk aile yap›s›na” yönelik bu sald›r›yla nefretimiz körüklenmiflti(!) Gerçi ye¤enle olan iliflkilerini (özellikle de cüretkar sahneleri) gözümüze k›rpmadan izlemifltik ama bu iliflkiyi lanetlememizi engelleyecek kadar da de¤il! Tam her fley bitmifl, Yasak Aflk’›n taraflar›ndan Bihter “hak etti¤i” cezayla topra¤a, Behlül de bilinmeze gönderilmifl, bizim içimize de bir ferahl›k gelmiflti ki, flimdi de karfl›m›za yeni bir soruyla ç›kt›lar. Fatmagül’ün suçu ne? Soru buydu, ama bizim toplum olarak tart›flt›¤›m›z fley Fatmagül’e nas›l tecavüz edildi¤i oldu, internette bu sahneyi izlemek için t›klama rekorlar› k›rd›k. Böylece (ataerkil) “Türk’ün” gücünü bir kez daha dosta düflmana göstermifl olduk(!) Kanal D de sa¤olsun, ayn› bölümü defalarca yay›mlayarak, interneti yeterince kullanamayan seyircilerinin içini ferahlatt›. Kad›na yönelik her türlü sömürü, bask›, yok sayma, fliddet, sald›r› vs.nin tarihinden bahsederken en eski ça¤lara, s›n›flar›n bile daha ortaya ç›kmad›¤› dönemlere gitmek zorunday›z. Çünkü tüm bu sald›r› biçimlerinin tarihi o kadar eskidir. O zamanlardan bu yana tecavüz sald›r›s› da kad›na yönelik hiç ara vermeden yaflanm›fl, sadece toplum- 1-14 Ekim 2010 konularda zaten yaral› olan bir toplumda pornografik kültürü besleyecek/meflrulaflt›racak yap›mlarla yaran›n daha da derinlefltirilmesi “ifade özgürlü¤ü”nün s›n›rlar› içinde yer almaz/alamaz. Zira bu durum, toplumsal bir suça ifltirak etmekten baflka bir anlam tafl›mamaktad›r. Dizinin yap›mc›lar›, pazarlayanlar›, bize sunanlar› bu suça ifltirak etmektedirler. Tecavüz sahnesini, toplumsal bir yaraya parmak basmak amac›yla gösterilmesi yalan›n› da ortaya atmas›nlar hiç. Bu, en baflta yaratt›¤› tart›flmalar›n ana ekseni aç›s›ndan do¤ru de¤ildir. Zira tart›flmal› sahneyi, kafalar› uyuflturucu ve alkolle “iyi” olan 3’ü zengin 4 gencin o anl›k dürtülerine kap›l›p iflledikleri bir fiil gibi izledik ekranda. Sabah kendilerine geldiklerinde hepsi bin piflmand›, durumu ailelerine duyurmadan çözme derdindeydiler. Hatta hala Fatmagül’ün girdi¤i floktan dolay› konuflamad›¤›n› ve kendileri hakk›nda bir fley söyleyemedi¤ini ö¤rendiklerinde onlarla birlikte hafiften biz de rahatlad›k. Sinema sanat› böyle bir fleydir. Yönetmen hangi taraftan anlat›yorsa onunla özdefllefltiririz kendimizi. Kimi zaman katilin taraf›nda yer al›r›z kimi zaman polisin... Burada da alkolün, uyuflturucunun arkas›na gizlenmiflti her fley. Kimi sözde bilim insanlar› da tecavüzü, erkeklerdeki karfl› konulamaz, denetlenemez itkilere ba¤lamaktad›rlar. Ama flimdiye kadar bu karfl› konulamaz itki, sokak ortas›nda, herkesin gözü önünde harekete geçmemifltir ne hikmetse. Karanl›kta, kimsenin göremeyece¤i yerlerde birden denetleyememektedirler kendilerini nedense! tüm çevresini etkileyerek, bir kriz oluflturuyor.” Bu konunun aç›lmas›na vesile olan “Fatmagül’ün suçu ne?” filmi olsa da, dizinin yay›mlanmaya bafllamas›yla birlikte bunlar›n tart›fl›lmamas›n› ilginç/flafl›rt›c› bulabilmeliydik asl›nda. Ama tecavüzün bir suç ve fliddet olarak alg›lanmad›¤›, tersine cinsellikle özdefllefltirildi¤i toplumsal koflullarda bu durum, hiç de flafl›rt›c› ya da ilginç gelmiyor bize. “Tecavüz kültürü” ile flekillenmifl bir cinsel altyap›ya sahip toplumda tecavüz sahnesinin bir fantezi olarak t›klanma rekorlar› k›rmas›n› garipsemiyoruz. Tecavüz gibi kad›na yönelik cinayetlerden sonra gelen en dehflet verici suçun cezas›n›n kad›na çektirildi¤i bir toplumda “Fatmagül’ün suçu ne” sorusuna verilen “sen kalk gecenin bir vakti dar elbiseyle orman›n içinde dolafl, sonra da vay bana tecavüz ettiler, vay benim ›rz›ma geçtiler, vay k›zl›¤›m gitti de...” türünden yorumlar› yapan/onaylayan milyonlarca insanla birlikte yaflayabiliyoruz. Peki tek tek bu milyonlar› m› suçlayaca¤›z? Tecavüzün cinsellikle özdefllefltirildi¤i bir toplumda bunun bir kültür haline gelmemesini beklemek hayalcilik olmaz m›? Nihat Genç, “Bizler Yeflilçam’daki tecavüz sahnelerini izleyerek mastürbasyon yapm›fl bir nesiliz. Kimse bizden temiz duygular beklemesin” diyor. Gerçeklik gerçekten de böyleyken, “Türk aile yap›s›na, genel ahlaka vs. vs.” uygunluktan dem vurmak, gizlemeye bile lüzum görülmeyen bir ikiyüzlülük örne¤i de¤ildir de nedir? Ya peki bize bunlar› söyleten dizinin yap›mc›s› için de bir fleyler söylemek gerekmez mi? Sosyalistler elbette sansür olgusuna karfl›d›r ancak bu Kad›n cinayetleri ve bir ‹stanbul “masal›”: Münevver Karabulut Münevver Karabulut davas›; Münevver, 3 Mart 2009’da, Etiler’de bir çöp konteyn›r›nda parçalanm›fl bedeni ile bulundu- Nefret cinayetleri protesto edildi ‹rem Okan’›n 20 Eylül günü eflcinsel oldu¤u gerekçesi ile 20 yerinden b›çaklanarak katledilmesi LGBTT taraf›ndan yap›lan bir eylemle protesto edildi. Taksim tramvay dura¤›nda bir araya gelen LGBTT kurulufllar› “Nefret cinayetlerinin sorumlular› devlet sistemidir” yaz›l› pankart açarak “Okulda iflte evde transseksüeller her yerde”, “Susma hayk›r eflcinseller vard›r” vb. sloganlar att›lar. Burada kurumlar ad›na yap›lan aç›klamay› Berat Görgülü yapt›. Nefret cinayetlerinin sistematik oldu¤unu ve devletin tüm bu cinayetlerini görmezlikten geldi¤ini belirten Görgülü lezbiyen, gey, biseksüel bireylerin yaflam›n her alan›nda yer ald›klar›n›; yok olmay›, görünmez olmay› reddettiklerini belirtti. Eyleme Yeni Demokrat Kad›nlar da kat›larak destek verdi. (‹stanbul) ¤undan bugüne kad›n cinayetleri ile ilgili davalarda bir örnek olagelmifltir. Henüz 17 yafl›nda bir gençti Münevver, sevgilisi(!) “zengin, fl›mar›k, züppe velet” Cem Garipo¤lu taraf›ndan hunharca katledildi¤inde… Her gün Münevver davas› sürekli gündemde olmas›na ra¤men bir türlü yakalanam›yordu katil Garipo¤lu. Cinayeti Cem G.’nin tek bafl›na ifllemedi¤ine dair onlarca delil ortadayken suçlu, katil sadece Cem G. imifl gibi gösteriliyordu. Mesela Adli T›p Kurumu Münevver’in çamafl›r›nda iki tür sperm buldu¤unu aç›klam›fl, ancak k›sa bir süre sonra bu delil karart›lm›flt› vs. Dönemin ‹stanbul Emniyet Genel Müdürü Celalettin Cerrah baflta olmak üzere egemen feodal düzen temsilcileri Karabulut ailesine “ahlak dersleri” vermeye ve k›zlar›na neden “sahip ç›kmad›klar›n›” sormaya bafllad›lar. Bir süre sonra adeta pazarl›k kokan olaylar dizisi sonras› Cem G., ci¤er yerken “yakaland›”! Tabi bundan sonraki hukuki süreçte Cem G.’nin lehine iflledi/iflletildi. Önce “canavar” ilan edildi. Ama sonra gerek erkek egemen düzen temsilcileri gerekse de burjuva-feodal medya taraf›ndan Münevver’in ne “ahlaks›z” oldu¤u halka pompa edilerek Cem G., hem halk›n gözünde hem de hukuksal anlamda “masumlaflt›r›lmaya” çal›fl›ld›. Bu davada yaflanan, yaln›zca, erkek egemen düzenin kad›n öldürülen olsa dahi “suçlu oldu¤u” ve erke¤in kad›n› katletmesinde mutlaka “hakl› bir sebebi oldu¤u” anlay›fl› ve uygulamas› de¤ildi elbette… Garipo¤ullar› ‹srail ve Amerika ile çok yak›n ticari -ve bunun getirisi olarak siyasi- iliflkileri olan büyük bir patron grubu! Cem G.’nin amcas› Hayyam G. ve babas› Nida G. TC’nin komprador burjuvazisinin ileri gelen patronlar›ndan yani! Dolay›s›yla “güçlü/zengin/ezen”den yana olan adalet sisteminin Garipo¤ullar› lehine dönüyor. fiimdiye kadar ad› hep hukuksuzluklarla geçen, ifladam› Mehmet Nida G.’nin bile hiçbir ipucu olmamas›na ra¤men tahliye edildi¤i mahkemelerden sonuncusu 24 Eylül günü Bak›rköy 4. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme öncesinde Karabulut ailesinin iste¤iyle Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu (KCDP) olarak bir araya geldik ve bu mahkeme sürecine eylemlerimizle nas›l dâhil olaca¤›m›z› konufltuk. Örgütlü kad›nlar›n bu davaya dahil olmas› demek, adalet sisteminin ezenden yana iflleyen çark›n› t›kayacakt›. Mahkemenin olaca¤› hafta kad›nlar› mahkeme önüne ça¤›ran KCDP imzal› bildiri ve afifl haz›rlad›k. Bildirilerimizin Taksim, Befliktafl ve Bak›rköy’de toplu flekilde da¤›t›m›n› yapt›k, stant kurarak kad›nlarla iletiflim sa¤lamaya çal›flt›k. Mahkeme günü (24 Eylül), 09.30’da, Bak›rköy-‹ncirli Metro ‹stasyonu önünden Bak›rköy Adliyesi önüne yürüdük. “Biz Münevverlerin anneleri, ablalar›, k›z kardeflleriyiz. Münevver için adalet istiyoruz!”, “Baflka Münevverler olmayacak”, “Zengine/erke¤e de¤il kad›nlara adalet”, “Parayla adalet sat›la- Ev emekçisi kad›n iflçiler “pazarlanm›yor” Say›n(!) Kahraman Ev emekçisi iflçi kad›nlar, güvencesizli¤in ve taciz-tecavüzün gölgesinde çal›fl›p ekmeklerini kazanmaya çal›fl›rken; erkek egemen düzenin canlar›n› yakt›¤› yetmezmifl gibi bir düzen temsilcisi burjuvafeodal medyan›n erkek kalemflorlar›n›n afla¤›lay›c› hakaretlerine u¤ruyorlar. Sabah gazetesi kalemflorlar›ndan Hasan Bülent Kahraman, 12 Eylül’de köflesinde “Kad›n bulmak zor ifltir” bafll›kl› bir yaz› yay›nl›yor. “Hayat›nda kad›nlardan can› yanmam›fl erkek herhalde yoktur” diye bafllayan yaz›n›n kad›n› “cad›” ilan edece¤ini anlamakta zorluk çekmiyoruz. Küçüklü¤ünden beri evlerinde kad›n iflçileri çal›flt›racak kadar “rahat” yaflayan Kahraman, bu yaz›yla ev emekçisi kad›n iflçilerin “örgütlenme sorunlar›na” de¤inmifl! Kendince, erkek egemen diliyle! “Lakayt, laubali, serkefl, sakar, dikkatsiz, özensiz” olmayan bir ev iflçisi bulman›n zorlu¤una(!) de¤inen Kahraman, kad›n iflçileri afla¤›lamaya devam ediyor. Örne¤in “Sonra ‹stanbul’a tafl›nd›m. Önce Hatice’yi buldum. Ya da her zaman oldu¤u gibi efl dost, benim için buldu. O da iyi bir insand›. O da çok çilemi çekti. O da hassast›. Derken ayr›ld›. Muhtemelen beni b›rakan di¤erleri gibi hamile kald› ve çocuk do¤urmaya gitti” diye yazan Kahraman, yaz› boyunca iflçiler için bir örgütlenmenin yarat›lamamas›ndan, iyi(!) bir kad›n iflçi bulman›n ne kadar zor oldu¤undan yani Türkiye’nin henüz o kadar “modernleflemedi¤inden” yak›n›yor. Kad›n iflçi aramay› da, “… halimden anlad›¤› ve halime ac›d›¤› için ‘elindeki kad›nlar›’ edip eyleyip bir imkân bulup bana da ‘ayarl›yor’ ama onlar da gene hamile kal›p evi terk ediyordu” tarz› afla¤›lay›c› sözlerle, sanki kad›n iflçiler “pazarlan›yormufl” gibi anlatan Kahraman yaz›s›n› “Sorun büyük: Kad›n ar›yorum” sözleriyle bitiriyor. Bu yaz›n›n yay›nlanmas›n›n ard›ndan Ev ‹flçileri Dayan›flma Derne¤i Giriflimcileri (E‹DDER) bir bas›n aç›klamas› yay›nlayarak Kahraman’› k›nad›klar›n› aç›klad›lar. Aç›klamada “Taciz, tecavüz, fliddet, afla¤›lanma ve hakaret hikâyeleriyle; sigortas›z ve güvencesiz çal›flan, kimi zaman maafl›n› alamayan, hiçbir gerekçe gösterilmeden iflten at›lan kad›nlara” yönelik bu hakaretleri ve afla¤›lamalar› k›nayan E‹DDER, Kahraman’›n ne kendilerinden ne de ifl bulma kurumundan haberdar oldu¤unu söyledi. Ve ekledi “Biz de çok dertliyiz: Toplumsal sorunlara angaje olan ve bizim örgütlenme çal›flmalar›m›za ilham kayna¤› olmay› baflaracak düzeyde organik entelektüel bulmak cidden çok zor iflmifl!” (H. Merkezi) maz!” sloganlar› ile yolu keserek adliye önüne geldik. Burada platform ad›na Berna Görgülü bir aç›klama yapt›. Görgülü “Katillerle iflbirli¤i içinde olan devletin, polisi, medyas›, yarg› sistemi gibi kurumlar›yla cinayetin üstünü örtme giriflimlerinin fark›nday›z ve buna izin vermeyece¤iz” dedi. Görgülü’nün ard›ndan Münevver’in annesi Nagehan ve babas› Süreyya Karabulut da birer aç›klama yaparak, katil Garipo¤lu ailesinin adil biçimde yarg›lanmas›n› istedi. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan haz›rlad›¤›m›z siyah çelengi adliyenin iç kap›s›na b›rakarak, burada mahkeme boyunca oturma eylemi yapt›k. Oturma eylemi sloganlarla sürerken baz› platform üyeleri aile ile birlikte duruflma salonuna girerek duruflmay› takip etti. Duruflma s›ras›nda Cem G.’nin ve avukat›n›n tav›rlar›na öfkelenen aile tepki gösterdi. Bunun üzerine Platform üyeleri de Garipo¤ullar›na “katilsiniz” diyerek tepkilerini dile getirince salondan d›flar› ç›kar›ld›. Çok say›da jandarma, polis ve sivil gibi unsurlar›n varl›¤› ve mahkeme heyetinin KCDP’nin eylemini kastederek “ba¤›rsan›z da ça¤›rsan›z da karar›m›z› etkileyemezsiniz” yorumlar› da oldukça dikkat çekici bir durumdu. Bu söylem, eylemin, ezenlerin yan›nda yer alanlara verdi¤i rahats›zl›¤› ve mahkeme heyetinin ne kadar tarafl› oldu¤unu da gösteriyordu. Duruflma 26 Kas›m’a ertelenirken yaklafl›k 3 saat süren oturma eylemimizi Münevver’in avukat›n›n yapt›¤› aç›klama ile sonland›rd›k. (‹stanbul Yeni Demokrat Kad›n) Sakine Afltiyani’ye Özgürlük “Eflini öldürdü¤ü ve zina yapt›¤›” iddias› ile ‹ran’da idam edilmeyi bekleyen Azeri kökenli Sakine Afltiyani’nin suçsuz oldu¤u kesinleflmesine ra¤men ‹ran Hükümeti taraf›ndan katledilmek isteniyor. Her Cuma “Kad›n cinayetlerini durduraca¤›z” fliar› ile eylemlerini sürdüren Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu 16 Eylül günü Ca¤alo¤lu’nda bulunan ‹ran Konsoloslu¤u önünde bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. Eylemde Afltinyani’nin resimlerinin bulundu¤u dövizler aç›ld›. Platform ad›na aç›klamay› yapan Birsen Kaya, Afltiyani’nin kocas›n› bir baflkas›n›n öldürdü¤ünün kesinleflti¤ini, ancak buna ra¤men Afltiyani’nin “kad›n oldu¤u için” ölümü bekledi¤ini söyledi. Aç›klaman›n ard›ndan platform bileflenleri taraf›ndan oluflturulan bir heyet ‹ran Konsoloslu¤u ile görüflme talebinde bulundu. Görüflme talebinin reddedilmesinin ard›ndan heyet, polislerin sözlü tacizleri ile karfl› karfl›ya kald›. (‹stanbul) “Gözyafllar›m›z ayn› renktedir, dillerimiz farkl› olsa da!” KCK’nin ateflkes sürecini bafllatt›¤›nda, ateflkesi bitirece¤ini aç›klad›¤› ilk tarih olan 20 Eylül öncesi, 18 Eylül’de, ‹stanbul Taksim’de bir araya gelen Bar›fl Anneleri 3 saat süren bir oturma eylemi gerçeklefltirdi. Ateflkesin kal›c› olmas› için art›k devletin ad›m atmas› gerekti¤ini belirten Bar›fl Anneleri, ayr›ca Hakkari-Geçitli’de yaflanan patlamay› ve katliam› protesto ettiler. BDP Kad›n Meclisi taraf›ndan düzenlenen eylemde Kürtçe ve Türkçe “Operasyonlar› biz durduraca¤›z”, “Ölümlere geçit vermeyece¤iz” ve “Bar›fl› biz getirece¤iz” yaz›l› pankartlar aç›ld›. Bar›fl Annelerine yönelik ›rkç› ve cinsel tacizlerin yafland›¤› eylemde, kad›nlar kendi güvenliklerini alarak tacizleri önledi. (H. Merkezi) Burada Fatmagül’ün ac›lar›n› es geçmedik elbette ama bunu yaparken bile tecavüzcü gençlere daha bir anlay›fll› yaklaflt›k. Belki de Fatmagül’ün yengesinden daha çok tiksindik. Bir kad›n olmas›na karfl›n Fatmagül’ü suçlamas› bize daha i¤renç geldi, toplumun flekillendirdi¤i “s›radan” bir kiflilik olmas›na karfl›n! Ama ne yaparsak yapal›m, ne düflünürsek düflünelim bir türlü bu gençlerden yeterince i¤renemedik. Yeflilçam’›n ünlü tecavüzcüsü Coflkun’u yolda görsek midemiz bulan›rken, Fatmagül’ün “tecavüzcüleri”ne ayn› fliddetli hislerle donanamad›k bir türlü! Hatta ilerleyen bölümlerde Fatmagül’ün niflanl›s› kaç›p gitti¤inde onu da anlay›flla karfl›lay›p ba¤›fllayaca¤›m›zdan emin olabiliriz. Ama eksenimize bir türlü Fatmagül oturamayacak. Zira dizide 100 sahne varsa sadece 10’u onun ac›lar›na dairdi. Hastane yata¤›nda periflan yatarken bile saf abisinin durumu gözlerimizi yaflartt› da bir türlü bu insanl›k suçuna maruz kalan Fatmagül’le yeterince özdefllefltiremedik kendimizi. Ama bize ne hissettirirlerse hissettirsinler, biz Fatmagül’ün suçunu unutmad›k elbette. Çünkü ayn› suçu bar›fl elçisi olarak geçti¤i Gebze’de tecavüze u¤rad›ktan sonra öldürülen Pippa Bacca da ifllemiflti. Çünkü tecavüze u¤rad›ktan sonra, bedelini hayat›yla ödeyen Güldünya Tören’in suçu da onlar›nkiyle ayn›yd›. Yani k›sacas› ezilen emekçi kad›nlar›n yaflamaya mecbur b›rak›ld›¤›, tecavüz kültürüyle donat›lm›fl, erkek egemen, sömürücü bir toplumsal formasyonda yaflama suçunu ifllediler onlar. Yani t›pk› bizim gibi... Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z! Çevrenize bir bak›n! Her an sizi çok seven ve saç›n›z› okflayan baban›z, y›llarca beraber yaflad›¤›n›z kavga edip güldü¤ünüz erkek kardefliniz, sayg›yla yaklaflt›¤›n›z akrabalar›n›z ya da çok sevdi¤iniz sevgiliniz taraf›ndan öldürülme tehdidi alt›nda yafl›yorsunuz. Etraf›n›zdaki di¤er kad›nlar gibi! 7. Hafta 17 Eylül Cuma günü “Kad›n cinayetlerini durduraca¤›z” slogan› ile Taksim Tramvay Dura¤›’ndan Galatasaray Lisesine yürürken Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu olarak, yol boyunca yapt›¤›m›z ça¤r›yla tüm kesimleri eyleme destek vermeye ça¤›rd›k. Lise önünde yap›lan oturma eyleminin ard›ndan aç›klamay› fiair Ruhan Mavruk yapt›. Mavruk, Eskiflehir’de 11 yafl›ndaki Öznur Ulufliden’in taciz edildikten sonra vahflice katledildi¤ini, Kad›köy’de Gülbeyaz ‹pek’in insafs›zca b›çakland›¤›n› belirterek katillerin yarg›lanmas› ve gereken cezay› almas›n› istedi. Aç›klanman›n ard›ndan konuflma yapan Münevver Karabulut’un annesi Nagehan Karabulut, bunca eyleme ve bunca tepkiye ra¤men devletin katilleri korudu¤unu ve delilileri yok etti¤ini söyleyerek, Türkiye’de adalet sisteminin olmad›¤›n› ifade etti. Eylemde Münevver Karabulut’un 24 Eylül Cuma günü görülecek davas›na kat›l›m ça¤r›s› yap›ld›. 8. Hafta 24 Eylül Cuma günü yapt›¤›m›z eylemle; Kocaeli’de yine “k›skançl›k” yüzünden Zeycan Aydo¤du’nun iki ay önce evlendi¤i efli taraf›ndan tornavida ile ve ‹stanbul’da Fatma B. isimli kad›n›n efli taraf›ndan dövülerek öldürülmesini protesto ettik. Ayr›ca Bursa’da ‹rem Okan isimli transseksüel bir kad›n›n, on iki yerinden b›çaklanarak öldürülmesini de protesto ederek, katilin cenazenin üzerine “tüm travestilere ölüm” yazan k⤛t b›rakarak eflcinsellere karfl› nefreti gözler önüne serdi¤ini belirten aç›klamay› fievval K›l›ç okudu. (‹stanbul YDK) Ezilen kad›nlar uyan›nca bir ülke uyanacak! Kad›nlar aya¤a kalkt›¤›nda bir ülke kurtulacak! 3 / SINIFSAL YAKLAfiIM 1-14 Ekim 2010 SINIFSAL YAKLAfiIM NE 12 EYLÜL MAZ‹D‹R NE DE ONA KARfiI MÜCADELE “12 Eylül devletin yeniden kurulmas›d›r.” Vehbi Koç Üzerinden 30 y›l geçmesine karfl›n 12 Eylül’ün devam etmekte/yaflamakta oluflunun temel nedenini çok yönlü etki gücünde araman›n ötesinde koflullar› irdelemekte bulmak gerekiyor. Neden gerçeklefltirildi¤ini, bir baflka deyiflle amac›n› do¤ru biçimde anlayabilme halinde, ifllevine dair süreklili¤in gere¤i çözülmüfl demektir. Bu da bizi “12 Eylülle hesaplaflma” denilen kavram karfl›s›nda do¤ru bir yere oturtacak ve bu konuda çeflitli tav›rlar sergileyen odaklarla kurulan iliflkilerde sa¤l›kl› sonuçlar üretilmesine neden olacakt›r. Buna duyulan ihtiyaç elbette bugün ortaya ç›km›fl bir sorun de¤ildir ve bu çerçevede tav›r al›fl ve sorgulay›fllar hep yap›lm›flt›r. Ama üçüncü ony›l dönümünde yap›lan 2010 referandumuyla toplum önünde yo¤un bir gündem ve güncelleme yaflayan 12 Eylül 1980 darbesini yeniden okumak ve bu süreçle beraber de¤erlendirmek gerekmifltir. Zira sorunu “geçmifl” bir olgu olarak ele al›fl ve bir tak›m “önde” görünen aktörleri üzerinden tart›flmaya kalk›fl›n büyük bir manipülasyon ve aldat›fla karfl›l›k gelmesi söz konusudur. Nitekim egemenlerin bütün kesimlerince yap›lmak istenen ve yine büyük bir ittifak yaratan hadisenin bu olmas› yeterince uyar›c› de¤ildir. Öyle ki çok çeflitli “sol” çevreler de bu büyük koalisyonda yer almakta sak›nca görmemektedir. 12 Eylül, “demokrasiye” inanc›n› kaybetmifl 3-5 generalin, dikta heveslisi bir eylemi olarak gösterilmekte, yanl›fl bir yol, abart›l› bir tasarruf olarak nitelenmekte ve fakat sistemin kendi mant›¤› ve ç›karlar›na yönelik sa¤lama karfl›s›nda hemen çöken “dayanaklar” tafl›maktad›r. 12 Eylül, her fleyden önce egemen s›n›flar›n bir operasyonudur ve emperyalizmin ç›kar ve hedefleri do¤rultusunda gerçeklefltirilen boyutuyla faflist-Kemalist diktatörlü¤ün korunmas› ve güçlendirilmesine hizmet etmifltir. Faflist devlet yap›s›n›n “yeniden kurulmas›” derken kast edilen gerçeklik, egemen s›n›f ç›karlar›na yönelik “tehdit” alg›lamas›d›r. Güvenlik kavram›n›n öncelenmesi, kitlelerin “can güvenli¤i” örgüsüyle sarmalanm›fl ve dizginsiz bir terör ve sömürüyü koflullam›flt›r. Kuruluflundan günümüze kadar rejimin bütün tasarruflar› hangi amac› tafl›yorsa 12 Eylül de o çizgide durmaktad›r ve baz› benzerleri gibi yaln›zca “yöntem” baz›nda bir farkl›l›ktan söz edilecektir. Ordunun devreye sokulmas› em- peryalizmin döneme ait yayg›n bir yöntemidir ve bunu ça¤›ran genel kriz koflullar› ve konjonktürden ba¤›ms›z olmayan s›n›f mücadelesinin kaydetti¤i aflamayla do¤rudan ilgilidir. Bu nedenle de sonraki süreç ve günümüzde görece eskiyen (yöntem olarak) bir pozisyona savrulmufl ama getirdikleri sayesinde “yaflayan” bir statü de elde etmifltir. Bundan sonra ona temel teflkil eden kurumlardan vazgeçilmesi asla söz konusu olmayacak, ancak tahkim ve revizyondan bahsedilebilecektir. Anayasa’da de¤iflimler ve dahas› bütün olarak “yeni” bir anayasan›n 12 Eylül’le kaydedilen aflamadan kopukluk tafl›mayaca¤› bellidir. 12 Eylül, kendisini ’82 Anayasas›nda cisimlendiren bir sistemin ad›d›r ve egemenlerin bundan köklü bir kopufl yapmas›n› beklemek büyük bir safl›k olacakt›r. Bu manada “de¤iflim” ad›na gerçekleflen bütün ad›mlar›n esas çekirdek d›fl›nda bir anlam› ve yenili¤i vard›r ama özüne dokunulamayaca¤› gerçe¤i de¤iflmeyecektir. Aksini düflünenler 12 Eylül’ün nedenleri ve koflullar›n› do¤ru okuyamamakta, bunlar›n gerektirdi¤i ihtiyac›n süreklilik tafl›d›¤›n› kavrayamamaktad›r. Emperyalist-kapitalist sistemin ç›karlar›na ayk›r› bir düzenin ancak emekçi s›n›flar›n irade dayatmas› ve neticede üstünlük sa¤lamas›yla kurulaca¤› gerçe¤i unutulmamal›d›r. Buna ayk›r› her durum, ancak sürecin ve koflullar›n getirdikleri ba¤lam›nda “biçimsel” oynamalarla kendini ifade etmektedir. Askeri darbelerin “gözden düflmesi”, sorunun di¤er araç ve yöntemlerle giderilmesi ve giderilebilece¤inden ötürüdür. Bu nedenle de daha az baflvurulan bir silah haline gelmifl ancak hiç kuflkusuz ortadan kald›r›lmam›flt›r. Önceden oldu¤u üzere uluslararas› sürecin neler getirece¤ini kestirmek zordur ve ifllerin daha sarpa saraca¤› dönemlerde “darbe” olgusu öncekilerden çok daha fliddetli versiyonlar›yla arz-› endam etmekten geri durmayacakt›r. Zaten 12 Eylül’ün özüne de¤il tarz›na yönelik bir “elefltiri” üzerinden prim toplama takti¤inin “yeniden üretim” amac› tafl›d›¤›n› da görmek gerekiyor. 1979’da MESS Baflkan› olan Özal, 12 Eylül’den önce Baflbakanl›k Müsteflarl›¤›na getirilmifl, IMF ve DB’nin talimatlar›yla 24 Ocak kararlar›n›n haz›rlanmas›na baflkanl›k etmifl ve 12 Eylül’ün Ekonomi Bakanl›¤›n› üstlenmifltir. “Seçimler” sonras›nda ilk “sivil” baflbakan olmas› ve daha sonralar› c.baflkanl›¤› kat›na yükselmesi tesadüfî de¤ildir. “Özal’›n devam›y›z” diyen Tayyip Erdo¤an gerçe¤i, 12 Eylül’ün kesintisiz haline so- mut bir kan›t oluflturmaktad›r. 12 Eylül, art›k birçok belge ve bilgiyle daha net ortaya sürüldü¤ü üzere ABD önderli¤indeki emperyalizminin dünya çap›nda yaflad›¤› 70’li y›llar krizinin (1974 petrol kriziyle derinleflen süreç) -bir dizi ülkede oldu¤u gibi- sonuçlar› üzerinden devreye girmifltir. Bunu bütün boyutlar›yla okumak; bir yandan ekonomik krizle yo¤un iliflkisini sorgularken, di¤er yandan Ortado¤u’daki süreç, CENTO ve SEATO’nun da¤›lmas›, ‹ran’›n çizgi d›fl›na ç›k›fl›, Rus sosyal-emperyalizminin Afganistan iflgali hatta Yunanistan’daki geliflmelerle (Albaylar Cuntas›, NATO’dan ç›k›fl) birlikte de¤erlendirmek gerekir. Ama elbette “istikrar›”n› her bak›mdan yitirmifl ve sars›nt›l› nöbetler geçiren bir devlet söz konusudur ve ifllerin daha vahim bir noktaya varmamas› için “müdahale” kendini gelip dayatm›flt›r: “… Türkiye’nin içinde bulundu¤u ekonomik kriz NATO çevrelerinde de endifle uyand›r›yor. NATO’nun generalleri, en uzak müttefikleri Türkiye’de istikrar sa¤lanmas› için Türk meslektafllar› ile görüflmelerde bulunuyorlar.” New York Times, 19.06.1980) Durumu en iyi ortaya koyacak yöntem, 12 Eylül’ün icraatlar› ve izledi¤i politikalara bakmaktan baflka yeniden organize sürecinde yapt›klar›n› irdelemektir. Bunlar›n görece doz ve yo¤unluk fark›na ra¤men devam etmesi de “yaflama/sürme” olgusunun anahtar›d›r. Bütün devrimci, demokrat, yurtsever güçlere, bütün örgütlülüklere yönelen 12 Eylül, üst düzeyde fliddetle birlikte yürütülen yo¤un bir ideolojik kampanyan›n ad›d›r ve depolitizasyon süreci ile toplumun yeniden dizayn edilmesini hedeflemifltir. Bunda elde etti¤i sonuçlar›n s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ve yine ekonomik krizler nedeniyle u¤rad›¤› erozyon ve yetmezli¤in dayatt›¤› noktada revizyonlar geçirmekte, tahkimat sürekli bir hal almaktad›r. Bugün yaflanan budur ve egemen s›n›flar›n sistemi yaflatmaya çal›fl›rken 12 Eylül’le vedalaflma gibi bir flans›n›n olamay›fl› da buradan anlafl›lmal›d›r. 12 Eylül’ün önceki dönemlerden kopar›lmas› ve sanki “yepyeni” bir devlet yap›s› kurmufl gibi gösterilmesi, bu ba¤lamda fetifllefltirilmesi de bir di¤er aldanma halidir. Onu önceki darbeler, hatta “sivil” uygulama ve politikalardan koparma hali, t›pk› günümüzden soyutlama tarz›nda, istisnai ve “geçmifl”, “geride kalm›fl” bir olay haline getirme çabalar›ndan farks›zd›r. Art›k hemen herkesin a¤z›na dolad›¤› bilançosu elbette son derece a¤›r ve yüklüdür, büyük bir travma ve y›k›m halidir ama bunun üstesinden gelinemeyecek büyük bir yenilgi oldu¤una indirgendi¤inde, yenilenen bir acz ve çaresizlik (umutsuzluk) psikolojisi üretmektedir. Faflizmin rüfltünü tekrar ispat etme, gücünü yeniden kabul ettirme ve yenilmezlik, y›k›lmazl›k apolet- ‹flçi-köylü 73 lerini kuflanmaya çal›flmas›na hizmet eden bu durum, günümüzdeki öncelikle ele al›nmas› gereken hususlar›n bafl›nda gelmektedir. 12 Eylül’e “yenilgi” tak›s›n›n eklenmesiyle kendini daha kötü hissettiren bu ruh halinin üstesinden gelinmesi kolay olmam›fl ama bu arada u¤ranan çok yönlü kay›plar katlanm›flt›r. 12 Eylül, egemen s›n›flar›n devletiyle savafl›n, büyük bir isyan ve direniflin “aç›k sahada” a¤›r darbeler almas› ve bir tür yenilgiye u¤ramas›d›r ama tutsak edilen komünist ve devrimcilerin bir dizi alandaki bafl e¤mezli¤i ve ölümüne direnifliyle de devrim mücadelesinde ›srar ve kararl›l›¤›n tan›¤› olmufltur. Dönemin muhasebesinin yeterli bir biçimde yap›lmad›¤›, dolay›s›yla hem sürecin üstesinden gelme, hem de zamanl› olarak toparlanma ve yeniden aya¤a kalkman›n gecikti¤inden söz edilecektir ama daha önemlisi aradan geçen 30 y›la karfl›n s›n›fsal temelde yeterince güç oluflturacak bir mevziinin örülememesidir. Buna getirilecek istisnan›n hem de büyük kazan›m ve potansiyel yaratan yönüyle Kürt ulusal mücadelesi oldu¤u aç›kt›r ama onun da “ulusal” eksende dönen ve belli s›n›rlar› aflamayan karakteri 12 Eylül’le güçlendirilen sistemi ve dizayn edilen toplumsal yap›y› sarsacak boyutlar kazand›ramam›flt›r. Bunun böyle olmas› elbette karakteristik bir durumdur ama devrimci hareketin bu süreçle iliflkilenmesinde yaflanan sorunlar›n da bu durumda etkili oldu¤u gerçe¤i görmezden gelinemez. Nitekim sürece müdahale ba¤lam›nda yeterli olunamad›¤› müddetçe düflülen “artç›” konumun do¤urdu¤u sonuçlar her geçen gün kendini daha görünür k›lmaktad›r. Burada artç› pozisyona düflmeme ad›na sosyal-floven bir konumlan›fla girenlerin özünde tafl›d›klar› ar›zal› hal, karfl›-devrimle kucaklaflman›n her türlü riskini tafl›maktad›r. 12 Eylül’le hesaplaflmay› dönemin aktörlerinin yarg›lanmas› ve belli hak gasplar›na karfl› sonuç alma mücadelesine indirgeyenler, ne bunun gerçek manas›yla mümkün olamayaca¤› ne de esas mücadelenin d›fl›nda bir yerde konumland›klar›n›n fark›ndad›r. Elbette sistemi farkl› biçimde tan›mlay›p da 12 Eylülleri bir usul hatas›, istisnai bir raydan ç›k›fl olarak görenlere sözümüz farkl›d›r ama “ma¤duriyet” üzerinden yol alanlar›n da ayn› zeminde kulaç att›klar›ndan söz etmek gerekiyor. Nitekim bu durum Ergenekon ve türevi davalardan “ya¤” ç›karma, sistemde gedik açma, domuzdan k›l koparma sevdas›ndan vazgeçmemeyi de içine almaktad›r. 12 Eylül Anayasas›’n› bir dönemin azizli¤i, “askeri” rejimin ürünü olarak tarif etme üzerinden “sivil anayasa” talepli hareket oluflturanlar›n bir k›sm› da bu oyuna alet olmaktad›r. Nitekim anayasalar›n esas olarak köklü bir dönüflüm, bir devrim ürünü olarak flekillendi¤i gerçe- Kriz sermayeye te¤et, emekçileri ise deldi! Ama geçmedi! ¤inden bihaber olman›n “halk anayasas›”, “demokratik anayasa” vb. türden giriflimlerle bu “geleneksel komediye” prim vermesine tan›k olunmaktad›r. 12 Eylül ya da baflka biçimiyle bu rejimin anayasas› ancak tahkim edilir, onar›l›r, makyajlan›r. Onu de¤ifltirmenin yolu onu üreten sistemi de¤ifltirmekten geçer. Yeni (demokratik) anayasa bu de¤iflim, yani devrimin sonucu flekillenecektir. Aksi durumda anayasac›l›k oynaman›n fanteziden öte bir anlam› yoktur. Komünistlerin, devrimcilerin bir program sahibi olmas›, sisteme müdahale flans› elde ettiklerinde neler yapacaklar›na ait bir liste oluflturmalar› baflka bir fley, bunu anayasa formunda sunmalar› baflka bir fleydir. Günümüzdeki tart›flmalar ve yönlendirme, k›s›r döngü ve aldatma kampanyalar›n›n ortas›na “alternatif” bir anayasa ile ç›kmak bu çorbaya tuz atmaktan baflka bir ifle yaramayacakt›r. 12 Eylül’ün bütün kurum ve kurallar› ile ayakta olmas› gerçe¤i, mücadelenin 30 y›l önceki icraatlara karfl› “hak” mücadelesiyle s›n›rland›r›lamayaca¤›n›n kan›t› olarak görülmelidir. Bunun egemen s›n›flar›n bir kli¤i taraf›ndan istismar›ndan hareketle daha çapl› bir kampanya örmeye kalkanlar ancak yan›ltma ve aldatmaya kan tafl›m›fl olmaktad›r. Egemenlerin ikiyüzlülü¤ünü teflhir için bu duruma, bu trende ayak uyduran bir durufl sergilemek yerine, olan bitenlerin teflhirine ve 12 Eylül’ün yaflayan haline yönelmek gerekir. Elbette geçmiflin teflhiri ad›na bir k›s›m faaliyetler yürütülmeli, belli projeler örgütlenmelidir ama bunu tam da egemen s›n›flar›n çekmek istedi¤i zeminden ç›kan bir tarzda gerçeklefltirmek gerekir. Düzen partilerinin faflist karakteri, 12 Eylül’le öz itibar›yla çeliflik bir yön tafl›mamas›, dahas› onun ürünü olarak flekillendi¤i gerçe¤i hem ana politikalar› hem de temel felsefe ve durufllar›yla sabittir. Bunun üzerine derinleflmek yerine, daha ince ve etkili yöntemlerden dolay› flimdilik itibar›n› kaybetmifl bir yönteme, darbecili¤e vurma üzerinden yeni bir yönlendirme ve aldatma kampanyas›na giriflenlere dolayl› da olsa destek vermek kabul edilemez. Bunlar›n kendi çat›flmalar› üzerinden gelifltirilen “darbe karfl›tl›¤›” tart›flmas›n›n 12 Eylül’e uzanmas› ve anayasa tart›flmalar›na bulanmas› süreci çabuk unutulmufltur. Egemenlerin gündem tuza¤›na düflme hali terk edilmedikçe, o çokça zikredilen “özne” olman›n baflar›lmas› mümkün de¤ildir. *** Düzeltme: 72. Say›m›zda S›n›fsal Yaklafl›m köflesinin bafll›¤›nda ve sondan üçüncü paragraf›n ilk cümlesinde yer alan “taraf” sözcükleri yanl›fll›kla “bitaraf” olarak yaz›lm›flt›r. Bu hatadan dolay› okurlar›m›zdan özür dileriz. Emekçilerin, ekonomik durumu kötüleflti 2007’de mortgage (ev kredisi) balonunun patlamas›yla ç›kan kriz, yap›lan tüm zirvelere, al›nan tüm önlemlere ra¤men atlat›labilmifl de¤il. “Kriz bitti” söylemi birkaç defa kullan›lmaya çal›fl›ld›ysa da; Yunanistan, ‹spanya, Dubai gibi ülkelerin batma noktas›na gelmeleri gerçe¤in ne oldu¤unu tekrar gösterdi. Derecelendirme kurulufllar›n›n asl›nda halk› yan›ltmaktan baflka bir amaç tafl›mad›klar› bir kez daha ç›kt› ortaya. Par›lt›lar döküldükçe, alt›ndaki çöküntü göründü. Ekonomik kriz, ülkeler aras›nda bir ayr›flma olmadan tüm dünyay› etkiledi. Emperyalizmin tüm dünyay› bir a¤ gibi sard›¤› günümüzde bundan farkl› bir durum da düflünülemezdi ya, krizin psikolojik oldu¤unu iddia edenler yine de flanslar›n› denediler. Krizler kapitalizmin yap›sal özelliklerindendir ve her geniflleme (gönenç) döneminden sonra sermayeyi bir bunal›m (kriz) dönemi beklemektedir. 1800’lü y›llarda otuz y›lda bir görülen krizlerin s›kl›¤› günümüzde birkaç y›la inmifl durumdad›r. Kapitalizmin ilk dönemlerine göre flimdi en büyük farkl›l›k krizlerin art›k küresel yaflanmas›d›r. Sistem bir krizden ç›kamadan di¤erini üreterek kendini devam ettiriyor. fiimdiki durum için ‹sviçre Federal Teknoloji Enstitüsündün bir yetkili “Balonlar için mükemmel bir ortam mevcut. Bugün tek bir balon yok, fakat çok say›da balon var” (1.09.2010, Dünya Gazetesi) diyerek gerçe¤i dillendiriyor. Ayn› habere göre yeni oluflan befl balon ise Fortune Dergisi taraf›ndan Çin ekonomisi, ABD hazine fonlar›, flist rezervleri, pamuk, alt›n fleklinde s›ralan›yor. Yani sistem büyük bir k›s›r döngü içerisine girmifl durumdad›r ve yak›n zamanda burjuva kalemflörlerin deyimiyle tünelin ucunda hala bir ›fl›k görünmemektedir. Burjuvazinin daha fazla kâr h›rs› ile oluflturdu¤u balonlardan biri patlarken di¤eri flifliyor, mekanizma böyle iflliyor. Krizin etkisi her ülke taraf›ndan ay- n› flekilde hissedilmedi¤i gibi her s›n›f aç›s›ndan da ayn› hissedilmedi. Küresel kriz dünya genelinde ekonomik durumdaki kutuplaflmay› art›rd›. Türkiye’de de durum, yap›lan aç›klamalara karfl›n farkl› de¤il. Krizle ilgili de¤erlendirmelerde bir te¤etlik mevcuttur, do¤rudur ama bu sadece büyük sermaye gruplar› için geçerlidir. Halk için ise tam tersi bir durum yaflanmaktad›r ve geçmifl falan da de¤ildir. Sermaye gruplar›n›n kârlar› aç›kland› Yaz aylar›nda peflpefle sermaye gruplar› ile ilgili veriler aç›kland›. Hepsinin ortaklaflt›¤› nokta “büyüklerin” kâr›n›n katland›¤›yd›. ‹stanbul Sanayi Odas›’n›n (‹TO) “Türkiye’nin Büyük Sanayi Kuruluflu (‹SO 500)” araflt›rmas›n›n sonucuna göre 2009’da 500 büyük flirketin kâr› yüzde 31.4 oran›nda artt› (28.07.2010, Dünya Gazetesi). ‹SO 500’de çal›flan say›s› ise bir önceki y›la göre 311 bin kifli azalm›fl (28.07.2010, Radikal). K›sa bir süre sonra aç›klanan ikinci 500’de de durum hiç farkl› de¤il. Kâr›n nas›l art›r›ld›¤›, at›lan iflçi say›s› ile bir ölçüde aç›klan›yor. Ama tablonun tamam›na ‹SO Baflkan› Tan›l Küçük’ün ‹SO 500’ü aç›klad›¤› toplant›daki sözleriyle bakal›m. 26.08. 2010 tarihli Dünya gazetesinde haber flöyle yer al›yor: “Rapor sonuçlar›na iliflkin olarak... sanayicilerin her anlamda verimlili¤ini ar- t›rarak kendi üzerine düfleni yapt›¤›n›, ekonomi yönetiminin de izledi¤i faiz politikalar› ile finansman giderlerinin azalmas›na imkan sa¤lad›¤›n› ifade eden Küçük ‘Evet, bugün geldi¤imiz nokta itibar›yla krize karfl› mücadelede önemli kazan›mlar sa¤lanm›fl, olumlu bir zemin yakalanm›flt›r. Ama her zaman ifade etti¤imiz üzere art›k önümüzdeki mesele sa¤lanan kazan›mlar›n korunmas› ve ortarak devam ettirilebilmesidir’ dedi.” “Sanayicilerin her alanda verimlili¤i”, iflçi ç›kartma, kalan iflçileri daha fazla çal›flt›rma yani mutlak art›-de¤eri art›rma yoluyla sa¤lad›¤›n› biliyoruz. Zaten veriler de bunun kan›t›. Tofafl, Erdemir, Vestel gibi birçok holdingde iflçilerin at›lmas›ndan sonra kalan az say›da iflçi daha fazla çal›flt›r›ld›¤› halde ücretlerinde yüzde 35’lik oranda bir düflüfl yap›lm›flt›. Birçok iflyerinde kriz gerekçe gösterilerek esnek üretime geçildi. Öncesinde de gerekti¤i gibi yap›lmayan sigorta ödemeleri tamamen b›rak›ld› vs. Evet, Tan›l Küçük’ün dedi¤i gibi sanayiciler bir s›n›f olarak üzerine düfleni yapm›flt›r. Devlet de, iflçilerin grevlerine askerini-polisini göndermekle yetinmemifl; faiz politikas›n›, liran›n de¤erini “en büyükler”in iste¤ine göre ayarlam›flt›r. Burada önemli olan sermayenin temsilcisi Küçük’ün bundan sonras› için “kazan›mlar›n korunmas› ve art›r›lmas›” hedefidir. Yani emekçilerin üzerine binen yük art›r›lmaya çal›fl›lacak. Hedefleri çok net! Emekçiler bu süreçte bir taraftan iflsizlikle, pahal›l›kla u¤rafl›rken di¤er taraftan hükümetin ç›kartt›¤› SSGSS ile, esnek çal›flma yasalar›yla, emekli yafl›yla vs. u¤raflt›lar. Emekçilerin ço¤unlu¤u asgari ücretin alt›nda bile çal›flmaya raz› olurken, hane halk› bafl›na ayl›k ortalama tüketim harcamas› 1688 TL olarak hesaplan›yor. Türkiye’de en üst gelir grubundaki yüzde 20’lik kesim toplam gelirin yüzde 46,7’sini al›rken, en düflük gelir grubundaki yüzde 20 sadece yüzde 5,8 pay al›yor. (30.07.2010, Radikal) Krizle birlikte köylüler de y›k›m anlam›na gelen borç sarmal›n›n içine daha fazla girdi. Ankara Ticaret Odas›’n›n raporuna göre köylülerin bankalardan ald›¤› borç son bir y›lda yüzde 20, ödenmeyen borçlar ise yüzde 45 artt›.(18.07.2010, Radikal) Bu süreçte halk›n “ümü¤ünün s›k›lmas›n›n” bir di¤er yolu da art›r›lan ceza ve vergiler oldu. Öyle ya; sermaye gruplar›na karfl›l›ks›z verilen paray› bulman›n kolay yollar›ndan biri de buydu. ‹stanbul Serbest Muhasebeci Mali Müflavirler Odas›’n›n (‹SMMMO) yapt›¤› araflt›rmaya göre 2008’de vergi, trafik, yarg›, idari alanlar›ndan 14,9 milyar liral›k ceza kesen devlet, 2009’da bu rakam› % 23,5 art›rarak 18,5 milyar lira toplad›. (23.08.2010, Evrensel) Türkiye krizden ç›k›yor mu? Di¤er ülkelerde oldu¤u gibi Türkiye’de de say›larla oynanarak durum daha iyi gösterilmeye çal›fl›l›yor. “Krize hiç girmeyen”(!) Türkiye için ayn› kifliler “krizden ç›kt›k” demeye bafllad›lar. Türkiye’de geçen hafta yay›mlanan verilere göre son 7 aydaki cari aç›k geçen y›l›n ayn› dönemine göre yüzde 208.5 art›flla 24 milyar 230 milyon dolara ulaflt›. (16.09.2010, Dünya) ‹hracat›n ithalat› karfl›lama oran› ise yüzde 59. (1.09.2010, Dünya) Bu verilerin anlam› paras› ödenmeden d›flar›dan bolca ithalat yap›ld›¤›d›r. Yunanistan, Macaristan ve daha birçok ülkede krizin cari aç›kla patlad›¤›na dikkat çekmekte fayda var. Verilerin di¤er anlam› da; Türkiye’de üretimin yeterli olmamas›, d›flar›ya ba¤›ml›l›¤›n gittikçe derinleflmesidir. Tüm bunlar orta yerdeyken “krizin bitti¤i” ifadesi hükümetin demagojisidir. Emekçi s›n›flar›n krizde haklar›n› koruyamad›¤›, iyi bir s›nav veremedikleri aç›kt›r. Emekçilerin örgütsüz yap›s› bunun esas nedenidir. Egemen s›n›flar›n, yükü emekçiler üzerine bindirme hedefi ne kadar netse; bizim de krizin ve yüzy›llard›r halklar›m›za çektirdikleri ac›lar›n bedelini onlara ödettirme hedefimiz o kadar net! Bunun için, emekçiler aras›ndaki örgütlenme çal›flmalar›m›z› yo¤unlaflt›rmal›y›z... 4 / DENGE AZAD‹ ‹flçi-köylü 73 1-14 Ekim 2010 Hakkâri’de boykotun intikam›; K AT L ‹ AM 16 Eylül günü Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis) köyü yak›nlar›nda yola döflenen may›n›n köylüleri tafl›yan minibüsün geçifli s›ras›nda patlamas› sonucu dokuz kifli öldü, dört kifli yaraland›. Referandum tart›flmalar› s›cakl›¤›n› korurken Hakkâri’de yaflanan sald›r› ile ülke gündemi bir anda de¤iflti. Benzerlerine daha önce s›kça tan›k oldu¤umuz katliam›n üzerinden birkaç dakika geçmeden devlet failleri buldu. BDP ile hükümet aras›nda yap›lmas› planlanan görüflmelerden hemen önce ve PKK’nin ilan etti¤i tek tarafl› eylemsizlik karar›n›n bitmesine dört gün kala gerçekleflen bu sald›r› yeni tart›flmalar› da beraberinde getirdi. Devlet suçluyu birkaç saniyede buldu! 16 Eylül günü Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis) köyü yak›nlar›nda yola döflenen may›n›n köylüleri tafl›yan minibüsün geçifli s›ras›nda patlamas› sonucu dokuz kifli öldü, aralar›nda çocuklar›n da oldu¤u dört kifli yaraland›. fiiddetli patlamay› duyan köylüler olay yerine ak›n etti. Köylüler patlaman›n hemen yak›nlar›nda iki çanta dolusu may›n buldu. Sald›r› duyulur duyulmaz birkaç dakika içinde aç›klama yapan devlet, failleri an›nda ilan ediverdi: PKK’nin ifli. Baflbakan Erdo¤an, patlaman›n PKK taraf›ndan yap›ld›¤›n› iddia ederek tehdit savurmaktan da geri durmad›. Elde hiçbir kan›t yokken, pat- laman›n araflt›r›lmas› için herhangi bir soruflturma-operasyon bile bafllat›lmam›flken devlet katliam› PKK’nin üzerine att›. Sonraki günlerde de bu tutumunu sürdüren devletin yetkili a¤›zlar›, eylem tarz›n›n PKK’ninkine benzedi¤ini iddia ederek psikolojik savafl harekât›n› sürdürdü. Aç›l›m›n teknik direktörü ‹çiflleri Bakan› Beflir Atalay’›n büyük bir gayretle sürdürdü¤ü bu iddialar ne kadar do¤ru? Daha önce önemli dönemeçlerde gerçekleflen ve kamuoyunda yo¤un tart›flmalara neden olan eylemler-sald›r›lar bu aç›klamalara kuflku ile bakmam›z gerekti¤ini ö¤retiyor. 1995 y›l›nda fi›rnak’›n Güçlü Konak ilçesinde Koçyurdu köyünde köylüleri tafl›yan bir minibüs tarand›, 11 kifli yaflam›n› yitirdi. O zaman da haber duyulur duyulmaz devlet sald›r›y› PKK’nin üzerine y›km›flt›. Olay yerinde araflt›rma yapan ‹nsan Haklar›ndan Sorumlu eski devlet bakan› Adnan Ekmen, 13 y›l sonra sald›r›y› PKK’nin de¤il devletin gerçeklefltirdi¤ini söylemiflti. 29 Eylül 2007’de fi›rnak’›n Beytüflflebap ilçesinde Befla¤aç (Hemkan) köyüne giden minibüste bulunan 12 kifli kurfluna dizildi. PKK’ye mal edilmeye çal›fl›lan sald›r›n›n J‹TEM taraf›ndan ya- T‹KKO GER‹LLALARINDAN AÇIKLAMA Elimize e-posta yoluyla ulaflan Dersim Bölge Komutanl›¤› imzal› aç›klamada: “13 A¤ustos 2010 tarihinde Hozat’a ba¤l› Yenibafl (Amutka) Karakolu’na ekmek ve askeri malzeme tafl›yan Hayati Bal›k isimli flahsa ait araç TKP/ML T‹KKO ve HPG gerillalar› taraf›ndan yak›lm›flt›r. Arac›n geçti¤i yolu a¤›r silahlarla denetime alan gerillalar 11.20 sular›nda arac› durdurup içindeki gece görüfllü termal kamera ve karakolda görev yapan Uzman Jandarma K›demli Çavufl H. Hüseyin Çeviker ve karakola yeni atanan komutan yard›mc›s› K›demli Baflçavufl Nevzat Encüm’e ait sicil evraklar›na el koymufltur. Eylemin gerçekleflti¤i alana 6 saat sonra 2 kobra helikopter ve 2 Skorsky helikopterle müdahale eden düflman gücü, 1 saat sonra gücünü çekmifltir. Ertesi gün bölgeyi havan ve tank at›fllar›yla vuran düflman›n sald›r›lar› bofla ç›km›fl, eylem baflar›yla sonuçlanm›flt›r” deniliyor. Gerillalar al›koyduklar› Hayati Bal›k’la ilgili de; “1967 y›l›nda Dersim Çemiflgezek do¤umlu olan Hayati Bal›k, Eylül 2009’da TKP/ML T‹KKO gerillalar›nca arac›na bomba konulan Hakk› Bal›k’›n kardeflidir. Sorgulanmak üzere al›nan Bal›k, 1926 y›l›nda kurulan ve 1938 katliam›nda en aktif rol oynayan Amutka Karakolu baflta olmak üzere Peyik (Ça¤larca), Pakire (Dalören), S›rtikan (Yüceldi) karakollar›na da ekmek ve çeflitli malzeme tafl›maktad›r. TKP/ML T‹KKO’nun çeflitli uyar›lar›na kulak asmayan bu unsur, 9 May›s 2010 tarihinde Ovac›k’ta ayn› ifli yapt›¤› için arac› yak›lan Faysal K›l›nç’a dönük uyar› eyleminden sonra yap›lan uyar›lar› da dikkate almam›flt›r. Eylem günü arac›ndan ç›kan malzemelerle suçüstü yakalanan unsur, sorgusunda suçunu kabul etmifl ve bu iliflkilenme a¤›n›n d›fl›na ç›kaca¤›n› ifade ederek af dilemifltir. Suçu aç›k olan Hayati Bal›k’›n sorgusu devam etmektedir” dediler. Aç›klama, “Devletin Dersim’de özel olarak da Hozat’ta yayg›nlaflt›rd›¤› ajan-iflbirlikçi, fuhufl ve uyuflturucu a¤›n›n içine düflen-düflürülen tüm unsurlara dönük bir uyar› eylemi olan eylemimiz, baflta Hakk› Bal›k, Erdal Bal›k ve elimizdeki di¤er isimler aç›s›ndan hafife al›nmamal›d›r. Eylemimiz Dersim’in kültürüne, tarihine, onuruna yönelik sald›r›lara karfl› gerilla cephesinden verilen bir yan›tt›r. Emekçi Dersim halk›na sesleniyoruz; komprador patron-a¤a devletinin bu kirli sald›r›lar›na karfl› örgütlenip mücadele edilmedi¤i sürece bu sald›r›lar daha da artacakt›r. Dersim’de dost-düflman kavramlar›n›n siliklefltirilmeye çal›fl›ld›¤› bir atmosferde Dersimli emekçiler dün babalar›na-dedelerine iflkence eden, katleden karakollara b›rakal›m askeri malzemeyi ekmek tafl›man›n ne derece düflkünce bir pratik oldu¤unu unutmamal›d›r. Dersim’de karakollarla iliflkilenmek, fuhufla, operasyonlara, barajlara, köylülerin tutuklanmas›na onay vermektir. Onurlu Dersimliler buna dur demeli, bu sald›r›lara alet olanlar› uyarmal›, teflhir ve tecrit etmelidir. TKP/ML T‹KKO olarak bir kez daha hat›rlatal›m: Bu ve benzeri unsurlara yönelik ilk eylemimiz bu de¤ildir son da olmayacakt›r! Düflman›n her türlü kirli iliflki a¤›na düflürülen unsurlar› bir kez daha uyar›yoruz. VAZGEÇ‹N! Aksi takdirde devrimci ve komünistler taraf›ndan yarg›lanmaktan ve cezaland›r›lmaktan kurtulamayacaks›n…” denilerek sona eriyor. Dersim’de birçok bölgeye girifl yasa¤› Yaz süreci boyunca Dersim’de birçok bölgeye sivillerin giriflini yasaklayarak yaylac›lara büyük s›k›nt›lar yaflatan TC, yeni bir yasak daha uygulayarak yaz sürecinde elde edemedi¤ini bu dönemde baflarmay› umuyor. Gerillay› halktan kopararak ve bu bölgeleri insans›zlaflt›rarak gerillan›n imhas›n› hedefleyen Genelkurmay, Dersim’de 5 bölgeyi 17 Eylül-17 Aral›k 2010 tarihleri aras›nda sivillerin girifl-ç›k›fl›na yasaklad›. Genelkurmay taraf›ndan yap›lan aç›klamada, Dersim’de 17 Eylül-17 Aral›k 2010 tarihleri aras›nda sivillerin girifl-ç›k›fllara yasaklanan yerlerin Dersim-Pülümür ve Ovac›k üçgenindeki Kad›s›rt› Mevkii, Pülümür ile Naz›miye ilçesi aras›ndaki Dokuzkaya Vadisi ve çevresi, Ovac›k, Hozat, Çemiflgezek ilçeleri aras›ndaki Alibo¤az› Vadisi ve çevresi, Dersim merkeze ba¤l› Kutuderesi Vadisi ve çevresi, Dersim-Erzincan s›n›r›n› oluflturan Munzur da¤lar› oldu¤u belirtildi. (Erzincan) p›ld›¤› ortaya ç›kt›. 27 May›s 2009’da Hakkâri Çukurca’da may›n patlamas› sonucu yedi asker hayat›n› kaybetti. Devlet yine bildi¤imiz üzere hiç zaman kaybetmeden sald›r›y› PKK’nin yapt›¤›n› ilan etti. Ancak daha sonra komutanlar aras›nda yap›lan telsiz konuflmalar› deflifre olmufl, may›nlar›n TSK taraf›ndan döflendi¤i a盤a ç›km›flt›. TSK kendi askerine may›n koyarak öldürmüfltü. Geçitli’de (Peyanis) ne oldu? Patlamadan bir süre sonra PKK yapt›¤› bir aç›klama ile sald›r› ile bir iliflkisinin olmad›¤›n› duyurdu. Patlama, korucular›n gözetleme kulübelerine çok yak›n bir yerde gerçekleflti. ‹flin ilginç yan› patlamadan birkaç gün önce bu koruculara “burada ifliniz kalmad›” denilerek izin verilmesiydi. Dahas› bu bölgede “yaprak k›m›ldasa” operasyon düzenleyen devlet, PKK’nin yapt›¤›n› iddia etti¤i böyle bir sald›r›n›n ard›ndan hiçbir operasyon yapmad›. Köylülerin anlat›mlar›na göre patlamadan sonra bölgeye gelen askerlerin telsizlerinden “iki çantam›z kald› onlar› hemen bulun” anonslar› duyuldu. Bunun üzerine askerler köylülerin buldu¤u çantalar› almak istedi. Köylüler buna karfl› koyunca çat›flma ç›kt›. MKE yap›m› oldu¤u ortaya ç›kan patlay›c›lar hakk›nda ancak köylülerin zorlamas› ile tutanak tutuldu. Ayr›ca çantada “Kara Kuvvetleri Komutanl›¤› 8’nci Ana Bak›m Merkezi Komutanl›¤›, Afyonkarahisar, Balistik Koruyucu Kombozit Bafll›k Kullanma K›lavuzu AQAP2120, Doküman no: KSK:107” yaz›l› bir belge de bulundu. Devlet birkaç dakika içinde suçluyu buldu¤unu ilan etti. Ancak patlaman›n araflt›r›lmas› için de k›l›n› k›p›rdatmad›. Aradaki çeliflki devletin failleri bildi¤ini ve psikolojik savafl yürüttü¤ü- nü düflündürüyor. Amaçlanan›n ise bölge halk› ile PKK’yi karfl›ya getirmek oldu¤u ise yeterince aç›k. Peki bunun için neden Hakkari-Geçitli seçildi? Sorunun cevab› için referandum sonuçlar› bize ipuçlar› verebilir. Sen misin boykot eden! Hakkâri uzunca bir süredir devletin özel olarak üzerinde durdu¤u-hedef seçti¤i illerin bafl›nda geliyor. Kürt halk›na yönelik her türlü sald›r›ya karfl› en radikal duruflu sergileyen ve çat›flmalar›n hiç durmad›¤› bölgede gerillan›n büyük bir prestiji var. Bayramda flehit düflen gerillalar› yüz binlerle ba¤r›na basan halk, devlet için büyük bir tehdit ayn› zamanda. Hakkâri devletin özel savafl yürüttü¤ü yerlerin bafl›nda geliyor. Sand›klar aç›l›rken beklentisi sorulan Erdo¤an’›n “Hakkâri d›fl›nda bir sorun olaca¤›n› sanm›yorum” sözleri de bu yönelimin iflaretlerini tafl›yor. Referandumda da Hakkâri halk› yüzde 94’lük bir boykot oran› ile tarihi bir rekora imza att›. Tüm sald›r›, flantaj, gözalt› ve tutuklamalara karfl›n bölge halk› devlete a¤›r bir flamar indirdi. Sald›r›n›n oldu¤u Peyanis köyünde ise boykot oran› yüzde 100 oldu. Daha önce korucu olan Peyanis köyü referandum öncesi koruculu¤u reddetti. Köy ayn› zamanda Ramazan bayram›nda dokuz gerillan›n öldürüldü¤ü alana da çok yak›n. Gerillaya kucak açan-sahiplenen ve en radikal tutumu tak›nan bölge halk›, devletin hedefinde. Sald›r› için seçilen yer, devletin Kürt halk›ndan intikam almak istedi¤ini düflündürüyor. Bölgede geçmiflte yaflanan faili meçhuller-katliamlar bunu düflünmemiz için yeterince veri sunuyor. derek psikolojik savafl›n bizzat aktörlü¤üne soyunan para-medya yine ifl bafl›ndayd›. Yüksek Lisans›n› Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›n ofisinde yapan para-medyan›n genel yay›n yönetmenleri yine ald›klar› e¤itime uygun bir ifl ç›kard›. Erdo¤an’› birkaç saniye ara ile takip eden burjuva bas›n hiçbir delil-kan›t gösterme ihtiyac› hissetmeden ve hayali senaryolar üreterek katliam›n sorumlusu olarak PKK’yi adres gösterdi. Çal›k Grubuna devredilen ve Erdo¤an’›n damad›n›n da çal›flt›¤› Sabah gazetesi bu yar›flta yetenekleri ile öne ç›kt›. “‹ntikam katliam›” bafll›¤› ile ç›kan gazete, henüz savc›l›k ve polis taraf›ndan bir soruflturma bafllat›lmam›flken hemen ertesi gün patlaman›n nas›l ve kimler taraf›ndan yap›ld›¤›n› aç›klad›. Kaynak olarak da Hakkâri Emniyeti gösterildi. Ancak bir sonraki gün haberin ‹stanbul’dan yaz›ld›¤› ortaya ç›kt›. PKK’nin aç›klamas›na ve köylülerin anlat›mlar›na ra¤men medya yine de suçluyu buldu¤una emindi. Hatta Star gazetesi bir ad›m ileri giderek TV ekranlar›ndan sesleri duyulan köylülerin “Kahrolsun PKK” sloganlar› atarak jandarma ile çat›flt›¤›n› bile iddia etti. Sabah ve Star’dan Hakkâri yalanlar› Hakkâri’de yaflanan katliam sonras› medya yine s›n›fta kald›. Gazetecilik ahlak›na s›¤mayacak haberlere yer veren, hatta daha da ileri gi- Peyanis köylüleri göçten vazgeçti Geçitli (Peyanis) köyünde yaflayanlar can güvenlikleri olmad›¤› için 22 Eylül’de günü sabah saatlerinde eflyalar›n› kamyonlara doldurarak göç yollar›na düfltü. Ancak bölgenin ileri gelenleri ve BDP’liler köyün ç›k›fl›nda bekleyerek köylüleri karfl›lad›. Burada yürütülen görüflmelerin sonunda köylüler göç etmekten vazgeçerek geri döndü. Köylüler katliam›n sorumlular›n›n a盤a ç›kar›lmas›n› ve can güvenliklerinin sa¤lanmas›n› istiyorlar. (H. Merkezi) OPERASYON SONUCU ÇIKAN ORMAN YANGINLARI KCK’nin tek tarafl› eylemsizlik karar›na ra¤men faflist TC ordusu, Dersim baflta olmak üzere birçok alanda operasyonlara ç›kmakta, bu s›rada askerler ormanlar› yakmaktad›r. Dersim’de son süreçte ç›kar›lan orman yang›nlar› bin hektarl›k bir alan› küle çevirmifl durumda. Dersim’in Hozat ilçesine ba¤l› Alibo¤az›, Bozan Yaylas› ile Ça¤›r mevkiinde ormanlar yok olurken yüzlerce mefle ve canl›y› da küle çevirmifltir. Naz›miye’nin Dereova, Ataç›nar (Zari) köyü k›rsal›nda ç›kan yang›n, 5 gün aradan sonra kendili¤inden sönmüfltür. Zaxgê köyünde bombard›man sonucu ç›kan yang›n ise çevreciler taraf›ndan söndürüldü. Dersim merkeze ba¤l› Pilvank, Suat bölgesi, Babaoca¤› ile Laç Deresi mevkiinde ç›kan yang›nlar da kendili¤inden söndü. Pülümür’ün Baflkaleci (Fenecik) köyü m›nt›kas›nda yap›lan askeri operasyon, ard›nda yine orman yang›n› b›rakm›flt›r. Mazgirt’e Asker yorulmaz operasyonlar durmaz… Devletin zirvesinde Kürt aç›l›m› da olsa bar›fl rüzgarlar› da dalgalansa de¤iflmeyen bir gerçek varsa o da; operasyonlard›r. Devlet ne kadar söylem de¤ifltirirse de¤ifltirsin on binlerce askeri ile gerilla av›n› sürdürmekte, da¤› tafl› bombalamaya devam etmektedir. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi k›rsal›nda 21 Eylül’de bafllayan operasyon yay›larak sürüyor. Hakkâri’nin Yüksekova ‹lçesi’ne ba¤l› Esendere Beldesi’nin Afla¤› Güveç (Xurekana Binî), Yukar› Güveç (Xurekana Seri), Gü- ba¤l› Ataç›nar (Zari) köyü k›rsal›nda ç›kan orman yang›n› Bingöl s›n›rlar›na dayand›. Günlerdir devam eden yang›n, köylülerce söndürülürken, onlarca hektar ormanl›k alan yok oldu. Ovac›k’ta son 10 gündür Venk köyü, Mercan, Hanufla¤›, Munzur Vadisi ile Çambulak bölgesinde devam eden orman yang›nlar›, 500 hektardan fazla mefle a¤ac›n› yok etti. Ayr›ca yerel kaynaklardan edindi¤imiz bilgiye göre Ovac›k’a ba¤l› ve daha önce boflalt›lm›fl Yalmanlar köyü karakol taraf›ndan ya- venli (fiahi), Y›lmaz (Mori), Dilimli (Geli), Memkava, K›rm›z›tafl (Muflan) köyleri ve bölgedeki yaylalarda bafllat›lan askeri operasyon ‹ran s›n›r› ile Aylava, Meflgan bölgelerini de içine alarak devam ediyor. 22 Eylül günü de Siirt-Mardin aras›nda bulunan Mawa Da¤›’na askeri birliklerin sevk edildi¤i ö¤renildi. Ayn› gün Mufl’un Varto ‹lçesi’nde ‹lçe Jandarma Bölük Komutanl›¤›’na helikopterlerle asker ve askeri mühimmat sevkiyat› yapt›. Varto’ya ba¤l› Kayadelen (Kunav) Köyü k›rsal›nda ise, askerlerin geceleri stratejik tepelerde konumland›klar› edinilen bilgiler aras›nda. (H. Merkezi) BARAJLARA GEÇ‹T YOK! Dersim’de Karatepe-1 ile Haratepe-2 barajlar›n›n ihalesini alan Hazal Hidroelektrik fiirketi’nin çal›flanlar› sondaj çal›flmas› için geldikleri kentte halk›n büyük tepkisiyle karfl›laflt›. fiirket mühendislerinin sondaj çal›flmas› için geldi¤ini duyan çevreciler, siyasi parti ve sendika yöneticileri ile yüzlerce kifli yürüyüfle geçti. Dersim’de yap›lmas› planlanan ve birço¤u hayata geçirilen baraj çal›flmalar›na karfl› halk›n tepkisi büyüyor. 14 baraj yap›m› için devlet projeleri ihaleye ç›kart›yor. Karatepe-1 ile Haratepe-2 barajlar›n›n ihalesini alan Hazal Hidroelektrik fiirketi’nin mühendisleri arazide etüt çal›fl- k›lm›flt›r. “Ya benim olursun ya da cehenneme dönersin” zihniyetiyle hareket eden TC “çözümü” a¤açlar› ve önüne ç›kan bütün canl›lar› yok etmekte bulmaktad›r. Operasyonlar sonucu ç›kan yang›nlar›n söndürülmemesi sonucu birçok köylünün ba¤ ve bahçeleri de büyük zarar gördü. (Erzincan) KCK’den eylemsizli¤i uzatma karar› KCK taraf›ndan 13 A¤ustos’ta ilan edilen eylemsizlik karar› sürecin son günü olan 20 Eylül günü yap›lan bir aç›klamayla tekrar uzat›ld›. Son gün uzat›lan bu tek tarafl› eylemsizlik karar›n›n 1 hafta sürece¤i, bu zaman içerisinde son süreçte yaflanan geliflmelerin de¤erlendirilece¤i ve bunlar›n sonucunda yeni bir aç›klama yap›laca¤›, bu aç›klama yap›lana kadar tek tarafl› eylemsizli¤in devam edece¤i bildirildi. Ayr›ca yap›lan aç›klamada Hakkâri’de yaflanan olaya iliflkin olarak hükümet, medya vs. organlar›n kas›tl› olarak olay› PKK’ye mal etmeye çal›flt›¤›na, suni gündemler yaratarak baz› komutanlar hakk›nda as›ls›z karalama kampanyalar›na giriflti¤ine de¤inildi. Bu tür oyunlar›n bilinçli birer politika oldu¤u ve bu kampanyalar›n halk› aldatmaya yönelik oldu¤u bildirildi. Ayn› aç›klamada anadilde e¤itim ve ö¤retim hakk› için bafllat›lan bir haftal›k okul boykotu kampanyas›na kat›l›m ça¤r›s›nda bulunuldu. Anadilde e¤itimin temel bir hak oldu¤u belirtilip tüm halk›n eyleme kat›lmas› ve destek sunmas› istendi. mas› geldikleri bölgede güçlü bir protesto eylemi ile karfl›laflt›lar. Seyid R›za Meydan›’nda bir araya gelen yüzlerce kifli mühendislerin kald›¤› fiaro¤lu Oteli’ne do¤ru yürüyüfle geçti. Yürüyüfl boyunca kitle “Barajlar› yapmay›n bafl›n›za y›kar›z”, “Dersim’de baraj istemiyoruz” sloganlar› att›. Otel önünde sona eren yürüyüflün ard›ndan aç›klama yapan Munzur Do¤a Aktivistleri Sözcüsü Haydar Çetinkaya, Dersim’i terk etmek istemeyen vatandafllar› baraj çal›flmalar›na karfl› aktif olmaya ça¤›rd›. Eylemin ard›ndan kitle baraj için gelen flirket iflçilerinin vadiye inmesine izin vermemek için nöbet tuttular. (H.Merkezi) 5 / DENGE AZAD‹ 1-14 Ekim 2010 ‹flçi-köylü 73 S‹ZE BOYKOT DA YASSAAK! ‹mha ve inkâr politikalar› k›skac›ndaki Kürt ulusu ve en çok da Kürt çocuklar› her gün yeni bir sald›r›ya maruz b›rak›l›yorlar. Devletin art›k sistemleflmifl bu sald›r›lar›yla, yaflam›n›n her alan›nda bir ulusu abluka orta- ÜN‹VERS‹TEDE BOYKOTA SALDIRI Demokratik Yurtsever Gençlik (DYG) üyesi ö¤renciler, TZP-Kurdi’nin bafllatt›¤› anadilde e¤itim için okul boykotu kampanyas›na destek için ‹stanbul Üniversitesi (‹Ü) Beyaz›t Kampüsü önünde etkinlik düzenledi. Derslere girmeyen ve “Z›man rumeta mirove em perwerdahiye b› z›mane kurdi dixwazim” pankart› açan ö¤renciler, “Kürt halk›na imha dayat›lamaz”, “Be z›man jiyan na be” diye sloganlar›n› att›. Ancak okul boykotuna eline geçen her f›rsatta sald›ran devletin kolluk kuvvetleri, DYG’lilerin de eylemine sald›rd›. Polis ö¤rencileri hakaretlerle darp ederek gözalt›na ald›. s›na al›yor. Her seferinde dile getirilen Kürt ulusunun anadil talebi, bu kez de Kürt Dili ve E¤itim Hareketi (TZP- Kurdi) Platformu’nun bafllatt›¤› okul boykotu eylemiyle gündeme getirilmifl oldu. Kürt ulusunun hakl› ve meflru mücadelesinin önemli bir aya¤›n› oluflturan anadilde e¤itim bu kez de hakk›n bizzat sahipleri, bozuk e¤itim sistemlerinin belki de en ma¤durlar›. Kürt çocuklar› üzerinden, bir hak oldu¤unu bir kez daha zihinlerimizde tazelemifl oldu. Sald›r›lar›ndan bir ad›m dahi geriye atma- BOYKOTA YOKLAMACI POL‹S! TZP-Kurdi’nin okullar› anadilde e¤itimi için boykot karar› verdi¤i okullar›n aç›ld›¤› ilk hafta boyunca polis, asker ve jandarman›n okullarda terör estirdi¤ini söylemeye gerek yok san›r›z! Okul sabah›, kimi zaman çocuklar› ezdikleri ve Kürt halk›na sald›rd›klar› panzerle Kürt illerinin ara sokaklar›n› gezen devletin kolluk kuvvetleri; “Çocuklar okula, ö¤retmeniniz sizi bekliyor!” anonslar› ile boykotun etkisini k›rmaya çal›flt›. Baflar›l› olamayan polis, bu kez de Mardin’in F›rat ‹lkö¤retim Okulu’na giderek, yoklama fifllerini incelemifl ve okula gelmeyenleri tespit etmeye çal›flarak fifllemifl, yani ilerde tutuklanacak ya da vurulacak Kürt çocuklar› listesine ek yapm›flt›r! yan devlet eylem sürecinde A¤r›’ da okul boykotuyla ilgili broflür da¤›tan befl çocu¤u gözalt›na ald›. Yine ‹stanbul Üniversitesi’nde okul boykotuna kat›lan ö¤renciler polisin sald›r›s›na u¤rad›. MEB’in “e¤itim- ö¤retimi sekteye u¤ratmak” olarak nitelendirdi¤i, “demokrat” kimli¤i ile göze çarpan baflbakan›n da “Anadil diye bir fley yoktur. Bu devletin dili Türkçedir.” Sözlerinden anlafl›lan bir kez daha a盤a ç›km›fl korkular›. Öyle ki devlet a¤z›ndan yap›lan aç›klamalarda boykotun hiçbir etkisi yok, sadece ilk hafta olmas› dolay›s›yla ö¤rencilerin okula gelmedi¤i tespit edilmifl! Bir yandan böylesine etki görmedi¤ini anlatan sözcüler bir yandan da boykot eden çocuklar›n ailelerine çocuklar›n› okula göndermemelerini sal›k veriyor ve yasal ifllem uygulamakla tehdit ediyor. Referandumda en büyük boykot oranlar›n›n oldu¤u Hakkâri gibi illerde okul boykotu ayn› seviyelerde olmasa da eylemin, egemenlerin korkular›n› büyüttü¤ü bir gerçek. MEB’in yüzde 1 veya 2 civar›nda olarak ortaya koydu¤u boykot sonucunun bunun çok daha üstünde oldu¤u aç›kt›r. ANAD‹L TALEB‹ ‹Ç‹N KADINLAR YÜRÜDÜ OKUL BOYKOTUNA SÜRYANILERDEN DESTEK DÖKH ve TZP-Kurdî üyesi kad›nlar, anadilde e¤itim talebine iliflkin ‹zmir Konak’ta bir araya gelerek bas›n aç›klamas› yapt›. Kad›nlar, “Bila perwerdahiya zimane Kurdî bibe zimanî fermî” yaz›l› pankart› açarak meflaleler ile yürüdü. Kad›nlar›n gerçeklefltirdi¤i yürüyüflün ön k›sm›nda ise anadil talebini içeren dövizler tafl›yan çocuklar dikkat çekerken, MKM’li kad›nlar erbanelerle yürüyüfle renk katt›. Yap›lan aç›klamada, milyonlarca Kürt çocu¤unun her y›l okullar›n aç›lmas›yla boynu bükük kald›¤› ifade edilerek, anadilde e¤itimin olmas› istendi. Asuri, Süryani ve Keldani Demokratik ‹nisiyatifi, TZP Kürdi’nin bafllatt›¤› okullar› boykot karar›n› destekledi¤ini aç›klad›. Yap›lan aç›klamada Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluflundan bu yana, farkl› dilleri kültürler ve inançlar üzerinde bask› uygulad›¤›n› söylendi. Asuri-Süryan› ve Keldani Demokratik ‹nisiyatifi Türkiye’deki zenginliklerin tam bir as›r boyu, tek ›rk mant›¤›yla bir kenara itildi¤ini ve asimilasyon politikalar›na tabi tutuldu¤unu vurgulayarak TZP Kürdi’nin boykot karar›na destek verece¤ini aç›klad›. Sistemleflmifl bu sald›r›lara tüm engellemelere inat verilen bu mücadele Kürt ulusunu hakl› ve meflru mücadelesidir. Görev bu hakl› ve meflru mücadeleye destek olmakt›r. Anadilin bir hak oldu¤unu daha yüksek sesle ba¤›rmakt›r. (Ankara) S‹ZE BOYKOT DA YASSAAAK... TZP Kurdi’nin anadilde e¤itim için okullar› boykot kampanyas› askeri erkan› epeyce telaflland›rm›fla benziyor. Referandumda boykotu terörize eden sistem, Kürt halk›n› tehdit etmekten de geri durmam›flt›. Ancak buna ra¤men umdu¤unu bulamayan devlet, niyetini bu sefer daha net ifade ediyor. Okullarda anadilde e¤itim boykotuna her kademeden yetkilileri eliyle sald›ran devlet, bununla yetinmeyerek jandarmas›n› da harekete geçirdi. 22 Eylül günü Diyarbak›r’›n Dicle ‹lçesi’nde boykot nedeniyle okullar› gezen jandarma, okula gitmeyen ö¤rencilerin listesini okul müdürlerinden ald›. Boykotun destek gördü¤ü ilçede bulunan Kocalan Yat›l› ‹lkö¤retim Bölge Okulu’na giden jandarma ekipleri, okula gitmeyen ö¤rencilerin listesini isterken, baz› okullarda da okul yönetimi gelmeyen ö¤rencilere kitap verilmeyece¤i tehditlerinde bulundu. HAP‹SHANELERDEN ULUCANLAR: B‹R D‹REN‹fi MEfiALES‹ 26 Eylül 1999 sabaha karfl› Ankara Ulucanlar Hapishanesi’nde 10 devrimci tutsak otomatik silahlar, b›çaklar ve kasaturalarla katledildi. T›k›fl t›k›fl doldurulmufl ko¤ufllar, oldukça sa¤l›ks›z koflullar... Tecrit-tretman› yani “sessiz imha”y› hapishaneler politikas› haline getiren devlet; tutsaklar›n “insanca yaflam” hayk›r›fllar›n› duymazdan geliyor, talepleri geri çeviyordu. Tutsaklar direnifle geçince de “Hapishanede tünel kaz›yorlar” deyip katliam için haz›rl›klara girifltiler. “Teslim olun” anonsuyla beraber hapishanenin içine doldurulan gaz bombalar› ile katliam bafllad›. Duvarlar› aflarak patlayan sloganlarla direnifl atefli yay›ld› hücrelere... 11 y›l önce 26 Eylül günü, ölümsüzleflen 10 tutsak, onlarca yaral› ve flanl› bir direnifl b›rakt›. Ulucanlar Hapishanesi’nde ölümsüzleflen 10 devrimci Halil Türker, Abuzer Çat, Ümit Alt›ntafl, Zafer K›rb›y›k, Aziz Dönmez, Habib Gül, Ahmet Savran, Önder Gençaslan, Mahir Emsalsiz ve ‹smet Kavakl›o¤lu... ‹stanbul * Ulucanlar Direnifli’nde ölümsüzleflen 10 k›z›l karanfil, 26 Eylül Pazar günü Karacaahmet Mezarl›¤› önünde bir araya gelen TUYAB bileflenleri taraf›ndan an›ld›. “Ulucanlar Katliam› ve Direnifli 11. y›l›nda... Unutmad›k Unutturmayaca¤›z!” yaz›l› pankart açan TUYAB bileflenleri, Ümit Alt›ntafl’›n mezar›na kadar bir yürüyüfl gerçeklefltirdi. Yürüyüfl boyunca “Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz”, “Bedel ödedik bedel ödetece¤iz”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür” sloganlar› at›ld›. Aç›klamay› okuyan Sema Gül devletin hapishaneler politikas›n› ve Ulucanlar direniflini anlatt›. Gül’ün ard›ndan Ulucanlar katliam›n› yaflam›fl Cenker Aslan da k›saca direnifli anlatt›. Eylem Kutup Y›ld›z›’n›n ezgileri ve yap›lan fliir dinletileriyle son buldu. (Kartal) * 26 Eylül Pazar günü Karacaahmet Mezarl›¤›’nda bir araya gelen BDSP’liler “Devrim savaflç›- “ASILMAYIP BESLENEN” LERE UYGULANAN HÜCRE T‹P‹ ZULÜM: D‹R‹ D‹R‹ GÖMME A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet cezas› olan tutsaklara uygulanan tecrit, son süreçte özellikle Tekirda¤ F Tipi Hapishane’de yaflanan yeni hak gasplar›yla yeniden gündeme geldi. Çeflitli hapishanelerde günde 5-6 saat uygulanan havaland›rma haklar›n›n daha da k›s›tlanmas› ve koflullar›n›n sürekli a¤›rlaflt›r›lmas› üzerine tutsaklar çeflitli biçimlerde direnifllerini sürdürüyor. A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbetten hükümlü tutsaklardan Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk içinde bulunduklar› koflullar› anlatan ayr›nt›l› bir mektubu gazetemize yollad›lar. ‹dam cezas›n›n kald›r›lmas›ndan sonra yerine getirilen “a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet hapis” cezas›yla tutsaklar›n hangi ortamda yaflama mahkûm edildi¤i, “ölünceye kadar” tek kiflilik hücrelerde fiziki ve psikolojik ne tip tahribatlar yafland›¤›n›n anlat›ld›¤› mektupta özellikle hapishane idarelerinin kendilerine verilen genifl yetkilere dayanarak bir de disiplin cezalar›yla a¤›r olan tecrit koflullar›n›n daha da a¤›rlaflt›r›lmas› vurgulanmaktad›r. Mektubu k›saltarak yay›nl›yoruz. “(…) F tipinin aç›lma hedeflerinden biri de; B‹REYLEfiT‹RMED‹R. (…) A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbetlik tutsak her ne kadar koflullar› gere¤i iletiflimsizli¤in bilincinde olsa da süreç içerisinde objektif gerçeklik yaflam›n› da etkileyecektir. Zaten tek kiflilik yaflam›n getirdi¤i bir dizi olumsuz koflullara bu iletiflimsizli¤in eklenmesiyle “yaln›zlaflma” duygusunun önü aç›lacakt›r(…) Tarihsel deneyimlerden de bilinmektedir ki, uzun süreli dar alanda hücre yaflam›n›n getirdi¤i fiziki ve psikolojik etkiler mevcuttur. Yaflam› paylaflt›¤›m›z, yan›n›zda ikinci üçüncü kiflilerin olmamas› nedeniyle kendince oluflturdu¤u günlük HASTA TUTSAKLAR lar› ölümsüz! Devrim davas› yenilmezdir” yaz›l› pankart açarak mezarl›k içinde bir yürüyüfl gerçeklefltirdi ve Ulucanlar katliam›nda ölümsüzleflen TK‹P Merkez Komite üyesi Ümit Alt›ntafl’›n mezar›n› ziyaret etti. Ulucanlar katliam›nda flehit düflenlerin resimlerinin tafl›nd›¤› eylemde “Devrimciler ölmez devrim davas› yenilmez”, “Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz” vb. sloganlar at›ld›. Ankara Ulucanlar Hapishanesi önünde bir araya gelen BDSP, DHF, Devrimci Proletarya, 78’liler Derne¤i Giriflimi, KÖZ, Partizan ve Halk Cephesi 26 Eylül 1999’da katledilen 10 devrimci tutsak için bir anma yapt›. Hamamönü’nde bir araya gelerek Ulucanlar’a yürüyen kitle “26 Eylül direnifli emekçilerin umut 盤l›¤›d›r” ile “Kanla yaz›lan tarih silinmez” pankart› açt›. Kitle ad›na aç›klamay› okuyan Hasan Karap›nar, 26 Eylül’de hayat›n› kaybeden devrimci tutsaklar›n “devrimci siper yoldafll›¤›n›n manifestosunu” yazd›¤›n› kaydetti. Karap›nar, “Dün kalaslarla, demirlerle parçalanan bedenler, bugün inceltilmifl tecrit uygulamalar› sonucu hücrelerde baflta devrimci tutsaklar olmak üzere yaflam esas olarak fotokopi bir yaflamd›r. (…) Yaflam›n farkl› renkleri yok olur dahas› yoktur. Tek farkl›l›k, zaman zaman çevre-yak›n hücrelerle gelen yeni birileridir. Yüzünü görmeseniz de yeni bir insan tan›ma heyecan› hissedilir, yaflan›r. Okumak, yazmak, çizmek siyasal tutsa¤›n en büyük, en güçlü can simidi olmas›na ra¤men, rutin birbirinin ayn› (fotokopi) yaflam koflullar› beynin faaliyetlerini do¤al olarak s›n›rlar. (…) ‹flte F tiplerindeki tek kiflilik hücrelere biçilen yaflam budur. (…) Son olarak vurgulayacak olursak, a¤›r müebbetliklerin flu anki yaflam koflullar› “diri diri gömülmekten” öte bir anlam tafl›mamaktad›r…” tüm tutsaklar ‘insan ö¤ütme makinesi’nden geçiriliyor” dedi. Yap›lan konuflmalar›n ard›ndan Ulucanlar Hapishanesi önüne karanfil b›rak›ld›. Ard›ndan Karfl›yaka Mezarl›¤›’na giden kitle, burada Önder Gençaslan, Mahir Emsalsiz ve ‹smet Kavakl›o¤lu’nun mezar›n› ziyaret etti. Burada mezarlara karanfil b›rak›larak, marfllar ve fliirler okunarak anma etkinli¤ini sona erdirildi. Bursa Katliam Partizan, ESP ve BDSP taraf›ndan düzenlenen bir eylemle lanetlendi. 26 Eylül günü Orhangazi Park›’nda bir araya gelen kurumlar “Buca, Diyarbak›r, Ulucanlar Katliamlar›n› Unutturmad›k, Unutturmayaca¤›z!” pankart›n› açarak, hapishanelerde son süreçte yap›lan hak gasplar›na ve sald›r›lara de¤indiler. Eylem “Katliamlar›n hesab›n› sorduk, soraca¤›z”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Devrim flehitleri ölümsüzdür” sloganlar› ile son buldu. Maltepe Hapishanesi Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapal› Cezaevi’nden mektup gönderen Çetin Tafl, aya¤› k›r›k olan bir arkadafllar›n›n aya¤›ndaki alç› ›sland›¤› için çözüldü¤ünü, ancak yenisi yap›lmad›¤› için k›r›k aya¤›n ters kaynad›¤›n› ve fliflmifl bir vaziyette oldu¤unu belirtti. Sa¤l›k problemleri olan tutuklu ve hükümlülerin sorunlar›na çözüm bulunmad›¤›na dikkat çeken Tafl, bir arkadafllar›n›n kula¤›na kaçan su nedeniyle rahats›zland›¤›n›, yine difl ve göz problemi olan tutuklu ve hükümlülerin sa¤l›k sorunlar›n›n giderilmedi¤ini aktard›. Revire bakan kiflinin gardiyan oldu¤unu da ifade eden Tafl, hangi problem olursa olsun “revircinin” a¤r› kesici verdi¤ini ve kendilerini ciddiye almad›¤›n› kaydetti. Sincan Sincan 2 No’lu F Tipi Hapishane’de keyfi aramaya tepki gösteren bir tutsak, gardiyanlar›n sald›r›s›na u¤rad›. 22 Eylül günü yap›lan aramada Kaya Göksen adl› tutsak keyfi bir flekilde arama yapan gardiyanlara “Düzgün aray›n, da¤›tmadan arama yap›n” diyerek müdahale etti. Bunun üzerine gardiyanlar Göksen’e sald›rd›. Di¤er hücrelerde kalan tutsaklar da bu sald›r›y› slogan atarak ve kap›lar› döverek protesto etti. Tutsaklar›n tepkisi sonucu gardiyanlar Kaya Göksen’in kelepçelerini çözerek hücresine geri getirdi. (H. Merkezi) 17 Eylül Cuma günü gerçekleflen yürüyüflte Wernike-Korsakof Hastas› Bekir fiimflek’in serbest b›rak›lmas› istendi. Bu haftaki eylemde aç›klamay› KESK MYK Üyesi Akman fiimflek yapt›. 1996 Ölüm Orucunun ard›ndan Wernicke Korsakof hastal›¤›na yakalanan Bekir fiimflek’in durumunun kötüye gitti¤ini belirten Akman, fiimflek’in derhal serbest b›rak›lmas›n› istedi. Adalet Bakanl›¤› son 8 ayl›k hapishaneler raporunda 153 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤ini belirtti. Yaflanan ölümlerin 130’unun “ecel”i ile 22’sinin intihar, 1’inin ise yaralanma sonucu oldu¤unu belirten Adalet Bakanl›¤› 24 Eylül günü gerçeklefltirilen Cuma eyleminde protesto edildi. Bu haftaki aç›klamay› okuyan Avukat Naciye Demir, hapishanelerde gerçekleflen ölümlerin tümünde devletin psikolojik ve fiziki sald›r›lar›n›n belirleyici oldu¤unu belirterek mevcut yasalar›n çi¤nendi¤ini ve hasta tutsaklara reva görülen ölümlerin artt›¤›n› belirtti. “Çölyak hastas› Nesimi Kalkan serbest b›rak›ls›n” ‹HD Diyarbak›r fiubesi bir bas›n aç›klamas› yaparak Nesimi Kalkan’›n serbest b›rak›lmas›n› istedi. 22 Eylül günü flube binas›nda gerçekleflen bas›n aç›klamas›nda Diyarbak›r D Tipi Hapishane’de tutuklu bulunun Nesimi Kalkan’a 5 y›l önce çölyak hastal›¤› teflhisi konuldu¤u ve her geçen gün hastal›¤›n›n ilerledi¤i dile getirildi. Aç›klamada 1993 y›l›nda PKK davas›nda tutuklanan Nesimi Kalkan’›n yak›nlar› da söz ald›. Nesimi Kalkan’›n k›z› Berivan, hastal›¤›n tedavisinin hapishanede yap›lamayaca¤›n› söyleyerek babas›n›n bir an önce serbest b›rak›lmas›n› istedi. (‹stanbul) fiimflek ve Kezlere ölümü bekliyor! Tecrit-tretman politikalar› sonucunda geçti¤imiz 8 ayda 138 tutsak hayat›n› kaybetti. Mersin’de her hafta Pazartesi günü devrimci ve hasta tutsaklar ile ilgili düzenlenen bas›n aç›klamas› eylemi 20 Eylül’de Tafl Bina önünde gerçeklefltirildi. Bas›n aç›klamas›nda; devletin tecrit-tretman politikalar nedeniyle hapishanlerde iyilefltirilmesi çok kolay olan hastal›klar›n dahi tedavi edilmeyip tutsaklar›n ölüme mahkum edildi¤ine dikkat çekildi. Bu politikalar sonucu Bekir fiimflek ve Osman Kezlere ölümü bekleyen tutsaklardan sadece ikisi. Eylemde ayr›ca referandum süreciyle art›fl gösteren devletin gözalt› ve tutuklama sald›r›lar›na da de¤inildi. Bas›n aç›klamas›n› EHP, ESP, Partizan ve TAYAD’l› Aileler örgütlerken, SDP de destek verdi. (Mersin) 06 / HALKIN GÜNDEM‹ ‹flçi-köylü 73 1-14 Ekim 2010 S‹S‹N ARDINDA UZANAN B‹R TAR‹H: AHTA MAR K‹L‹S ES‹… Tamar… Karanl›¤›n a¤›rl›ks›z bir peçe gibi gözlerime bast›¤›, içimde burgu burgu dönen gecelerimin feneri. Kaybolmufltum. Kaybolmufltum ve elin elimi tuttu. Üflüyormuflum, ilk o an fark ettim. Kay›p de¤ildim art›k. Meflum karanl›¤› delmiflti fenerin ›fl›¤›. Geriye kalan o ›fl›¤› takip etmek ve karfl›mda buluvermekti seni. Geriye kalan… Arada uzanan sular neydi ki? Düfllerimde belli belirsiz gezinen suretini silmeye hiç yetebilir miydi? Tamar… Gönlümü ›fl›k bahçesine çeviren y›ld›z›m. Tamar… Bir gece yitirdik birbirimizi. Gece amans›zd› yine. Gölün üzerine a¤›r bir sis çökmüfltü ve sensizlikten üflüyordum. Hayalini seyre dalm›flt› gönlüm. C›l›z bir ›fl›k uyand›rd› beni senden. F›rt›naym›fl, ya¤murmufl, bu havada azg›n göl adam› yutarm›fl. F›rt›nay› fark etmedim ki, ben sensizlikten üflüyordum. Gözlerim bahçede elinde fenerle yürüyen hayaline yazg›l›. Görmüyorum karanl›k sular›n bedenimi yuttu¤unu. Bir an geldi, ›fl›k silinir oldu gözlerimden. Ve anlad›m feneri tutan›n sen olmad›¤›n›. Son kez güzelli¤in doldurdu gözlerimi ve son duam döküldü dudaklar›mdan: “Ah Tamar…” Van Gölü’nün güney k›sm›nda yer alan Ahtamar Surp Haç Kilisesi’nin, ad›n› bir efsaneden ald›¤› rivayet edilir. Bugün bu hikâyeye pek riayet edilmese de efsanenin söz konusu kilisenin havas›na oldukça yak›flt›¤› söylenebilir. Zira Van Gölü’ndeki küçük bir adada çok uzaktan bile görülebilen bir konumda yükselen Ahta- Okmeydan›’nda polis terörüne tepki Polis terörünün hedefinde yine emekçi mahalleler var Okmeydan›’nda bir haftad›r polis terörü yaflan›yor. Polis kendisine verilen ve zaten oldukça genifl olan yetkileri s›n›rs›zca kullanmaya devam ediyor. Gençleri yol ortas›nda durdurarak keyfi bir flekilde kimlik kontrolü yap›yor. Duvardaki afiflleri y›rt›yor ve devrimcilerin açt›¤› stantlara sald›r›yor. En son 16 Eylül günü Demokrasi Evi’nin yapt›¤› bas›n aç›klamas› sonras› Sibel Yalç›n Park›’na gaz atan polis, Halk Cephesi’nin stand›na sald›rd›. Sald›r›y› protesto etmek üzere 19 Eylül Pazar günü Halk Cephesi’nin örgütledi¤i bir yürüyüfl yap›ld›. “Halk› gaza bo¤an katil polis mahalleden defol” pankart› açarak Sibel Yalç›n Park›’nda toplanan grup, buradan yürüyüfle geçti. S›k s›k “Katil polis mahalleden defol”, SDP ve TÖP’e operasyon; 13 kifli tutukland› Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Toplumsal Özgürlük Platformu’na (TÖP) yönelik gerçeklefltirilen operasyonda 17 kifli gözalt›na al›nd›. 21 Eylül günü sabah saat 5.00’te SDP Genel Merkezi, Genel Baflkan R›dvan Turan ve parti üyeleri ile TÖP sözcüleri O¤uzhan Kayserilio¤lu ve Tuncay Y›lmaz’›n evlerine bask›n düzenleyen kar maskeli polisler 17 kifliyi gözalt›na ald›. Gözalt›na al›nan 17 kifli üç gün Vatan Emniyet Müdürlü¤ünde gözalt›nda tutulduktan sonra 24 Eylül’de Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesine ç›kar›ld›. Savc›l›¤a ç›kar›lan 17 kifliden aralar›nda mar Kilisesi, d›fl cephesini fleritler halinde saran kabartmalar›yla, Do¤u- H›ristiyan mimari sanat›n›n eflsiz bir örne¤idir. Ço¤u yass› olan bu kabartmalar, puslu havalarda ya da gölgede duvar›n içinde belirsizleflirken, gün ›fl›¤›nda canlan›r; böylece kilise güneflle birlikte adeta “hayat bulur”. Bugüne dek Ahtamar üzerine yap›lan araflt›rmalarda, kilisenin mimarisi ve süslemeleri birbirinden ayr› ele al›nm›flt›. Ne var ki, Ahtamar’da mimari ile d›fl donan›m ayr›lmaz bir bütündür, kiliseyi “›fl›ldayan” bir yap› haline getiren de bu bütünlüktür. Dolay›s›yla, kilisenin bir bütüncül sanat yap›t› olarak de¤erlendirilmesi gerekir. Ahtamar’›n sanat tarihi aç›s›ndan önemi ancak böyle bir bak›flla a盤a ç›kar. Ahtamar Kilisesi, daha önce baflka örnekleri görülmüfl bir yap› tipini temsil etmekle birlikte, iyi korunmufl tek örnek olmas› aç›s›ndan büyük önem tafl›yor. Söz konusu kilise Ardzruni krallar›ndan Gagik taraf›ndan 915- 921 y›llar› aras›nda infla edilir. Adan›n seçilmesinin ana nedeni ise güvenliktir. Sahil k›sm› zamanla su alt›nda kalan surlarla çevrilidir ve bir de liman› bulunmaktad›r. Asl›nda Ahtamar Kilisesi’nden ad›n› ald›¤› rivayet edilen hüzünlü aflk hikâyesinden haberi- miz yoktu. Ta ki takvimler 29 Mart 2007’yi gösterene kadar. Bir yandan devletin lütufkâr(!) ve alabildi¤ine samimiyetsiz tav›rlar›, bir yandan inançlara ve yaflamlara yönelik hoflgörüsüzlü¤ün katliamlarla taçland›r›ld›¤›(!) ülkemiz insanlar›n›n “yoksa bu sefer gerçekten din elden gidiyor mu” endifleleri ile yüklü bir süreç bafllad›. Ancak k›sa süre sonra asl›nda insanlar›m›z›n endiflelenmesi(!) için bir sebep olmad›¤› pek güzel anlafl›ld›. Ermenilerin inanç ve ibadet özgürlü¤ü falan pekifltirilmiyordu. Yine bir kilise kültürel soyk›r›ma varacak flekilde devlete kazand›r›l›yordu. Bakanl›k, 1000 y›ll›k Ermeni krall›k merkezi Ani’nin ad›n› “An›” yapt›¤› gibi, Ahtamar Kilisesi’ni de haç ve çandan ar›nd›rarak ve ad›n› da “Akdamar Müzesi”ne çevirerek “hoflgörüsünün s›n›rlar›n›” ortaya koyuyordu. ‹stanbul Ermeni toplumundan bir grup ayd›n›n, Kültür Bakan› Atilla Koç’a gönderdi¤i mektupla ilgili haberin sat›rlar›n› Agos gazetesinin 23 Mart tarihli say›s›ndan okuyal›m: “... Adadaki kilisenin isminin de Ahtamar Surp Haç Kilisesi oldu¤una ve ad›n› da her y›l eylül ay›n›n ikinci pazar›na denk gelen ‘Surp Haç’ yortusundan ald›¤›na vurgu yapan ayd›nlar, ‘Bu, Ermeniler için önemli bir gün ve önemli bir yortudur. O kilisenin varl›k nedeni de budur. Bu nedenle adan›n ismi gibi kilisenin isminin de dinsel ve tarihsel ismine uygun olarak de¤ifltirilmesinin yerinde olaca¤› kanaatindeyiz... ‹stenirse kilisenin kuru mülkiyeti cema- Antakya asimilasyon k›skac›nda Tarihi milattan önce 4000’lere dayanan Antakya, devletin asimilasyon politikas›n›n hedefinde. Ermeni, Yahudi, Rum, Arap, Kürt ve Türklerin yüzy›llard›r iç içe yaflad›¤› ve tarih boyunca say›s›z medeniyete ev sahipli¤i yapan Antakya flehri, ad›m ad›m geçmiflinden kopar›ld›. Ermenice, Arapça ve Kürtçe olan köy isimleri Türkçe isimlerle de¤ifltirilerek geçmiflle olan ba¤lar› kopar›ld›. Antakya’da bu milliyetlere ait tarihi ve kültürel kal›nt›lar bir bir yok edildi. Bugüne ulaflabilmeyi baflaran çok az say›daki eser ise Türk kültürünün bir ürünü olarak sunulmaktad›r. Antakya’n›n 1938’de Türkiye’ye dahil edilmesi ile asimilasyon politikas› da h›z kazand›. Önce bir flehir isminden öte Ortado¤u ta- rihinin-kültürünün bir parças› ve bugünü geçmifle ba¤layan bir tarihi ifade eden Antakya ismi Hatay olarak de¤ifltirildi. Ard›ndan üzerinde bölgenin kadim halklar›n›n yaflad›¤› verimli topraklara Bulgaristan, Afganistan, Tokat ve Samsun’dan gerici-faflist kesimler yerlefltirildi. Arap Alevileri-Nusayrilerin ülkemizde en kitlesel olarak yaflad›¤› ve Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vak›fl›’n›n da bulundu¤u Antakya’da dünyan›n en büyük dördüncü arkeolojik müzesi bulunmaktad›r. Bu müze Antakya’da yaflayan de¤iflik inançlardan kültürlere birer ayna tutmaktad›r. Antakya ülkemizde bir Havra, Sinagog, Cami-Türbe ve bir Ziyaretin yanyana bulunabildi¤i ender yerlerden biridir. Antakya, H›ristiyanl›¤›n ilk olarak yay›ld›¤› ve bu ismi ald›¤›, ayn› zamanda H›ristiyanlar›n Hükümet ‘Ermeni sorunu’ konusunda hâlâ do¤ru bir yöntem ve do¤ru bir yol tutturamad›. Derdi sorun çözmek de¤il, gürefle soyunmufl pehlivan gibi puan kazanmak. Neyi, nas›l yap›p, arkaya dolanacak da rakibini kündeye oturtacak. Tüm tasas› bu. Hiç ama hiç samimi de¤il. Güya Ermeni tarihçileri tarih konuflmaya ça¤›r›yor ama kendi ayd›nlar›n› Ermeni soyk›r›m› konusunda muhalif söylemlere sahip olduklar› için de yarg›lamaktan çekinmiyor. Do¤u Anadolu’yu turizme kazand›rmak için Ermeni Kilisesi’ni de restore ediyor ama ‘Bu iflten nas›l daha fazla de¤iflik siyasal yararlar sa¤lar›m, dünyaya bunu nas›l pazarlar›m’ diye de iflin tad›n› kaç›rmakta bir sak›nca görmüyor.” 19 Eylül günü geldi¤inde ise inkârla geçen bir 95 y›l›n ard›ndan yo¤un kat›l›m›n gerçekleflti¤i “o tart›fl›lan ayin” gerçekleflti. Türkiye Ermenileri Patrikli¤i Genel Vekili Aram Ateflyan’›n yönetti¤i ayin, kilise bahçesinde toplanan din adamlar›n›n topluca kiliseye girmesiyle saat 11.00’de bafllad› ve yaklafl›k 2 saat sürdü. Van Valili¤i, ayin için 4 bin kiflinin flehre geldi¤ini aç›klad›. ‹stanbul’dan düzenlenen çok say›da tur, Ermenileri buraya tafl›rken, Almanya, Kanada ve ABD’den de diaspora Ermenileri geldi. Ayine yerel halk da büyük ilgi gösterdi. Ayinin ard›ndan ‹stanbul’dan gelen Maral Dans Toplulu¤u bir gösteri yapt›. (Ankara) kurdu¤u ilk kilisenin de bulundu¤u bir bölgedir. “Tek bayrak, tek devlet ve tek millet” faflist›rkç› anlay›fl›n› bayrak edinen devlet, bu topraklarda yaflayan tüm milliyet ve inançlar› yok sayarak, asimile ederek ayn› zamanda bir kültür ve tarih katliam› da gerçeklefltiriyor. Bunun son ad›m› nüfuz cüzdanlar›nda do¤um yeri ibaresinin alt›nda yaz›l› Antakya isminin kald›r›lmas› oldu. Bundan sonra Antakya yerine do¤um yeri olarak Hatay veya Merkez yaz›lacak. Bölgede yaflayan çeflitli milliyet ve inançlardan emekçileri Türk ve Sünni olarak gören bu ›rkç›-faflist anlay›fl yeni uygulama ile bunu bir ad›m ileri tafl›d›. Ancak imha-inkâr ve asimilasyona karfl›n yüzy›llard›r ayn› topraklarda, bir gökkufla¤› misali kendi inançlar›n› yaflatarak bugünlere tafl›yan Antakyal›lar bundan sonra da kendi kimliklerine sahip ç›kacakt›r. (Antakya’dan bir ‹K okuru) P›nar Sa¤ hakk›nda 2 y›l hapis isteniyor TAYAD üyelerine linç sald›r›s› TAYAD’l› aileler tecridin kald›r›lmas›, sohbet hakk›n›n uygulanmas› ve hapishanelerdeki iflkencelerin önlenmesi talepleriyle ‹stanbul’dan Ankara’ya bir yürüyüfl bafllatt›. Yürüyüfl, ‹stanbul Kartal Meydan›’nda toplan›larak yap›lan bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan 18 Eylül günü bafllat›ld›. TAYAD’l› aileler tutsaklar› içeriden alana dek bu yürüyüfle son vermeyeceklerini ifade ettiler. Yürüyüfllerinin 7. gününde Bolu dura¤›nda TAYAD üyeleri sivil faflist bir grubun tafll› sopal› linç sald›r›s›na u¤rad›. “Kahrolsun PKK” sloganlar› eflli¤inde sald›ran faflistlere ate, kullanma hakk› ilgili devlet kurulufluna verilebilir. Ancak, e¤er buras› ayn› zamanda bir kilise olacaksa, kutsanmas› ve duayla aç›lmas› gerekir...” Türkiye Ermenileri Patri¤i Mesrob II ise, “Tepesinde haç olmayan kilise olur mu? Ayr›ca aç›l›flta ayin de yap›lmayacak. E¤er bir din olarak benim orada rolüm olmayacaksa, aç›l›fla gitmemin de bir anlam› olmaz” diyerek kilisenin dini aç›dan i¤difl edilmek istenmesine dikkat çekmektedir. Gerçekten de kiliseleri büyük ölçüde tahrip etmek, mimarisine k›yamad›klar›m›z›(!) ise ya camiye ya da müzeye çevirmek oldukça yerleflmifl bir gelenek oldu bu topraklarda. “Biz burada yabanc›lar›(!) sevmeyiz” tad›nda biraz. Yok, biraz de¤il oldukça. Hrant Dink, 19 Ocak günü sokak ortas›nda gündüz gözüyle katledildi. Öldürüldü¤ü saatlerde onun haz›rlad›¤› son Agos say›s›, Agos’un 564’üncü say›s› piyasaya henüz ç›km›flt›. Haftal›k gazetenin manfleti, Ahtamar ile ilgiliydi ve Hrant’›n elinden ç›kan Agos imzal› “Tarihin cilvesi” bafll›kl› baflyaz›s› da. Bak›n Hrant Dink, Agos diye imzalad›¤› baflyaz›da ne yazm›fl: “Restorasyonu tamamlanan Akhtamar Surp Haç Kilisesi’nin aç›l›fl› tam bir arapsaç›na döndü¤ü gibi, fazlas›yla da mizah kokmaya bafllad›. Do¤ru bir ifli bu kadar yanl›fl bir mecraya kayd›rmak ve eline yüzüne bulaflt›rmak ancak bu kadar becerilebilirdi. Gizlenemez gizli niyet, ancak bu kadar s›r›tabilirdi. Tam bir komedi. Tam bir rezalet! P›nar Sa¤, 17’lere atfen söyledi¤i sözlerden ötürü yarg›lan›yor müdahale etmeyen polis ise Bolu’dan kordon eflli¤inde ç›kan tutsak yak›nlar›na gaz bombalar›yla sald›rd›. Ard›ndan polis arac›na zorla bindirilen TAYAD’l›lar burada da iflkenceye maruz kald›lar. (H. Merkezi) “Polis defol bu mahalle bizim”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma” sloganlar› at›ld›. Sa¤l›k Oca¤› önüne gelen grup burada bas›n aç›klamas›n› okudu. Aç›klamada polisin bu sald›r›s›n›n sadece Halk Cephesi’ne yap›lan bir sald›r› olmad›¤›, bütün devrimcilere, ilerici-demokrat insanlara ve mahalle halk›na yap›lan bir sald›r› oldu¤u vurguland›. Bas›n aç›klamas›na: DHF, Devrimci Hareket, Partizan, SODAP, Okmeydan› Halkevi, Okmeydan› Demokrasi Evi ve ÖDP kat›larak destek verdi. (Okmeydan› Partizan) R›dvan Turan’›n da oldu¤u 11 kifli tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkeme gözalt›na al›nan SDP ve TÖP’lüleri “Devrimci Karargâh Örgütü” üyesi olduklar› iddias›yla tutuklad›. Mahkeme günü Barbaros Park›’nda bir araya gelen kurumlar, yapt›klar› bir eylemle tutuklamalar› protesto ettiler. BDP milletvekillerinin de kat›ld›¤› eylemde s›k s›k “Gözalt›lar serbest b›rak›ls›n” sloganlar› at›ld›. Eyleme Partizan da kat›larak destek verdi. (‹stanbul) “12 Eylül paflalar› yarg›lans›n” Çeflitli kitle örgütleri 12 Eylül paflalar›n›n yarg›lanmas› için 19 Eylül günü Kad›köy Tepe Natilius önünde bir araya geldi. 78’liler Giriflimi’nin öncülü¤ünde bir araya gelen 35 kurum “Darbenin 30. y›l› 12 Eylül darbecileri yarg›lans›n” pankart›n›n arkas›nda faflist cunta döneminde katledilen devrimcilerin resimlerinin bulundu¤u bir pankart açt›. Mitinge UPS iflçileri de kitlesel olarak kat›ld›. Yürüyüfl boyunca “Direne direne kazanaca¤›z”, “Bijî bratiya gelan”, “Hakkâri halk› yaln›z de¤ildir”, “UPS’ye sendika girecek baflka yolu yok” vb. sloganlar at›ld›. Kad›köy Meydan›’ndan son bulan yürüyüflün ard›ndan Tertip Komitesi Baflkan› Prof. Dr. Tahsin Yeflildere aç›l›fl konuflmas› yapt›. Yeflildere’nin ard›ndan ortak bas›n metnini 78’liler Giriflimi’nden Celalettin Can okudu. Eylem, BDP Eflbaflkan› Gülten K›flanak’›n konuflmas›n›n ard›ndan sona erdi. (‹stanbul) Sanatç› P›nar Sa¤ hakk›nda “suç ve suçluyu övdü¤ü” iddias›yla aç›lan davan›n ikinci duruflmas› görüldü. 16 Eylül’de Naz›miye Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruflmaya P›nar Sa¤, efli Tolga Sa¤, dostlar› ve avukatlar›yla kat›ld›. Dersim Naz›miye’de önceki y›l yap›lan “Düzgün Baba” festivalinde sahne alan P›nar Sa¤’›n 17’lere atfen söyledi¤i “Art›k da¤lar›m›zda çat›flmalar olmas›n, bar›fl gelsin, kimse ölmesin. Mercan Da¤lar›’nda 17 genç silahs›z öldürüldü. Art›k bu savafl son bulsun, biz kendi memleketimizde özgürce gezebilelim” sözlerini suç kabul eden savc›l›k Sa¤ hakk›nda dava açm›flt›. Duruflmadan sonra bir aç›klama yapan P›nar Sa¤, Türkiye’de bar›fl› savunman›n ve kardeflli¤i istemenin suç olarak görüldü¤ünü söyledi. Duruflmaya Partizan da dayan›flma amac›yla kat›larak P›nar Sa¤’a destek verdi. (H. Merkezi) Cumartesi anneleri 286. Hafta “Kay›plar bulunsun failleri yarg›lans›n” talebi ile her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen kay›p yak›nlar› eylemlerinin 286. gününde 26 Eylül 1991 tarihinde gözalt›na al›n›p kaybedilen ‹brahim Gündem’in ak›betini sordu. Eylemde aç›klamay› ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Abdulbaki Bo¤a yapt›. Bo¤a aç›klamas›nda Gündem’in kaybedilifline k›saca de¤inerek dönemin sorumlular›n›n yarg›lanmas›n› istedi. 287. Hafta 287. haftada Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen kay›p yak›nlar› bu hafta 9 fiubat 1994’te Mardin’in K›z›ltepe ilçesi Kengerli kö- yünde evinden al›narak kaybedilen Yusuf Tunç’un ak›betini sordu. “Failleri belli kay›plar nerede” yaz›l› pankart açan aileler ad›na aç›klamay› ‹HD Gözalt›nda Kay›plara Karfl› Komisyon Üyesi Özgür Sevgi Göktafl yapt›. Göktafl, Tunç’un gözalt›na al›n›fl›n› anlatarak dönemin yetkililerinin yarg›lanmas›n› istedi. (‹stanbul) 7 / SENTEZ 1-14 Ekim 2010 ‹flçi-köylü 73 Ünlü polis/kontrgerilla fleflerinden, kitab› yazmadan ve kendi iste¤iyle merkeze al›nmadan önce Eskiflehir Emniyet Müdürü olarak görev yapan Hanefi Avc›, “Haliç’te Yaflayan Simonlar. Dün Devlet Bugün Cemaat” ad›yla bir kitap yazd›. Yer yerinden oynad›! Kitap yüksek tirajlarla 5 bask› yapt›. Korsanlar›n›n miktar›n› bilinmiyor. Yaklafl›k 600 sayfal›k kitap iki bölümden olufluyor. Birinci bölüm Devlet, ikincisi Cemaat! Birinci bölümde devletin yapt›klar›n›, ikinci bölümde ise Cemaatin (Fetullah Gülen Cemaatinin) icraatlar›n›, esas olarak da polis içindeki örgütlenmesini anlat›yor Avc› kitab›nda. Hanefi Avc›’n›n kitab›nda de¤inilebilecek, de¤inilmesi gereken onlarca konu, olay, anlat›m, çeliflki var. Hepsini tek tek incelemek mümkün de¤il elbette. Örne¤in, Avc›’n›n bunca y›l ‹stihbarat Daire Baflkanl›¤›ndan, KOM baflkanl›¤›na kadar birçok üst düzey görev yapm›fl olmas›na karfl›n bu kadar “saf” olmas›n› anlamak mümkün de¤il. Sen Diyarbak›r gibi bir yerde üstelik savafl›n en yo¤un yafland›¤› y›llarda polis flefli¤i yap ama neler oldu¤unu sonra anla/kavra! Gel, cemaatin iyi polislerinden biri olarak terfiler al ama cemaatin nas›l bir fley oldu¤unu gözden düfltükten sonra fark et! Bunca y›ll›k kontrgerilla flefli¤i ve bu kadar safl›k bir kitap için fazla de¤il mi? AVCI ‹KEN AV OLAN B‹R KONTRGER‹LLANIN ÇIRPINIfiLARI Masal, bir Anadolu gencinin devletine-milletine hizmet aflk›yla yan›p tutuflan, haks›zl›klara hiç mi hiç gelemeyen, haks›zl›klar karfl›s›nda gerekirse kendini/kariyerini hiçe sayan, dürüst mü dürüst, insanc›l m› insanc›l, ama en önemlisi de saf m› saf bir polis aday› olarak polis okuluna girifliyle bafll›yor. Bu Anadolu gencinin ad›n›, eline düflen devrimciler, ilericiler, yurtseverler eskiden beri bilirlermifl ama kamuoyunda en çok da Susurluk kazas› sonras› ortaya saç›lan devlet örgütlenmelerine (J‹TEM) dair verdi¤i ifadeler ve yapt›¤› aç›klamalarla tan›nm›fl! “Kahraman›m›z”›n ad› Hanefi Avc›! Masalda; Avc› kendi sözleriyle “sonra bir anda polislikten, devletin güvenlik gücü olmaktan, yani avc›l›ktan sistemin istemedi¤i, yanl›fl buldu¤u bir hedef, bir av konumuna düfl”müfl! Ve kendisinin de özellikle de “yasad›fl›” bir flekilde dinlendi¤ini ö¤renip iflin iyice ciddiye bindi¤ini görünce, av olman›n ne menem bir fley oldu¤unu da bilen usta avc› tecrübesiyle, kendisini neler bekledi¤ini “ön”görmüfl ve kaleme sar›lm›fl. Anlatm›fl da anlatm›fl; devrimcilere, yurtseverlere, komünistlere yönelik operasyonlar›ndan örnekler vermifl... Bafl›na geçti¤i istihbarat örgütünü nas›l kalk›nd›rd›¤›n›, son teknolojik ayg›tlarla pefline düfltüklerini nas›l yakalad›¤›n› anlatm›fl. ‹nsanlar› nas›l ajanlaflt›rd›¤›n›, muhbirleri nas›l kulland›¤›n› anlatm›fl. Kat›ld›¤› sorgulardan bahsetmifl bol bol. Sorgudaki insanlar›n direnerek, arkadafllar›n› satmayarak, fedakârl›k yaparak kendisinde nas›l bir sayg›ya yol açt›¤›n› tekrarlay›p durmufl. Kendi devletinde olmayan de¤erlerin bu bir avuç insanda yaflad›¤›n› görmüfl, flafl›rm›fl. Görev u¤runa tüm yapt›klar›n›n do¤ru oldu¤u fikrini zihninde y›k›vermifl! Yazm›fl da yazm›fl Av(c›); ama baz› ayr›nt›lar› unutuvermifl(!) Örne¤in yapt›¤› iflkencelerden hiç bahsetmemifl. ‹flkencede katletti¤i devrimcilerin ad›n› hiç mi hiç anmam›fl! Hep savafl›n en yo¤un yafland›¤› yerlerde görev yapm›fl. [“12 Eylül öncesi sa¤-sol çat›flmalar›n›n ülkeyi iç savafl aflamas›na getirdi¤i olaylardan, 1984 sonras› PKK’n›n yaratt›¤› Güneydo¤u katliamlar›na; 1990’l› y›llar›n bafl›nda yeniden h›z kazanan (baflta ‹stanbul olmak üzere) büyük illerimizdeki suikastlara; siyaset ve terör olaylar›na kadar tüm KA ‹ L TI AN T P I TL AA NR ideolojik çat›flmalar›n soruflturulmas› safhas›nda yer ald›m.”] Kontrgerilla eylemlerinden, J‹TEM’in faaliyetlerinden hep haberdarm›fl, ama kendisi hiç kar›flmam›fl bu ifllere, kendini insanl›k abidesi gibi gösterme u¤rafl›ndaki Hanefi Avc›! Hatta Diyarbak›r-Hani’de PKK gerillalar› taraf›ndan vurulan bir polisin bafl›n›n ucunda “ilk defa kim olursa olsun hiç kimse ölmeden bu ifli halledebilmeyi” dilemifl. fiunlar› düflünmüfl meslektafl›n›n bafl›nda: “Bunun baflka bir çaresi yok mu, neden gencecik insanlar ölüyor, yaz›k de¤il mi, neden onlar ölmeye mahkûmlar, ölmeleri flart m›, niçin ölüyorlar gibi sorular zihnimde dolafl›p durdu”! Yaz›k de¤il miymifl? Yaz›k elbette Hanefi Avc›. Sana çok yaz›k. O çok övündü¤ün çal›flkanl›¤›nla devrimcilere, yurtseverlere onca iflkence ettikten sonra bu sözleri söyleyen kifliye çok yaz›k! Çünkü Hanefi Avc›, bu olaydan sonra da öldürmeye devam etti! Bu saf Avc›, “devletin/milletin de¤erlerini korumak için” “bunlara karfl› gelenlerin bertaraf edilmesi gerekti¤ini düflünenlerden farkl›ym›fl” kendince! O her fleyin meflru, aleni ve herkesin huzurunda olmas› gerekti¤ini düflünüyormufl! “Susurlukçular›n yapt›¤› gibi gizli, kaçak de¤il”! Peki sizce niye Hanefi Avc›’n›n tek bir laf›n› duymam›fl›z o meflhur Susurluk kazas› oluncaya dek? Vedat Ayd›n cinayeti ile ilgili dönemin Diyarbak›r Emniyet Müdürü Hüseyin Kocada¤’›n de¤erlendirmesine (itiraf›na) tan›k oldu¤u halde dili mi fliflmifl de aç›klamam›fl? Diyarbak›r Asayifl Kolordu Komutanl›¤› ve Diyarbak›r Alay Komutanl›¤› içerisinde tahsis edilen yerlerde J‹TEM levha- * Ülkemizde ise y›llardan beri Genelkurmay, MGK, M‹T içerisinde ve hatta Emniyet teflkilat› içerisinde farkl› adlarla da olsa psikolojik harekât birimleri mevcuttur. Bu birimlerin asli ifllevi tüm devlet kurumlar›n›n organizesi ile kodlanm›fl psikolojik harekât yürütmektir. (337) * 1988 y›l›nda bafllay›p 1995 y›l›nda fiilen b›rakt›¤›m dinleme ve izleme ifllemleri dolay›s›yla binlerce telefonun dinlenmesine karar verdim ama bir iki istisna d›fl›nda mahkeme karar› ald›¤›m›z› hat›rlam›yorum. (360) lar›n›n bulundu¤unu biliyormufl da neden mahkemeye ifade verinceye kadar susmufl? Kürt halk›, kuruldu¤u günden bu yana J‹TEM’in var olmas›ndan da öte yapt›¤› icraatlar› dünyaya duyurmaya çal›fl›rken Hanefi Avc›’n›n sesini duymay›fl›m›z neden acaba? Bu icraatlar›n ve yöntemlerin bir parças› olmas›ndan ileri geliyor olmas›n! Elbette öyle! Hanefi Avc› de¤il 600 sayfa, 600 cilt yazsa yine de halka karfl› iflledi¤i suçlar›n› örtemez! Bizleri inand›ramaz. Bizim tan›kl›klar›m›z var. Ali Uygur var! 9 gün boyunca haber alamad›¤› o¤lunu sormaya gelen anne Hatice Uygur’a “O¤lun bir operasyon s›ras›nda kaçt›. Ama inflallah ölmüfltür” diyen Hanefi Avc›’n›n kendisidir zira. Hâlbuki bu sözleri söyledi¤inde Ali Uygur zaten iflkence katledilip baflkas›n›n ismiyle kimsesizler mezarl›¤›na gömülmüfltür! Ama Avc›’n›n hedef kitlesi herhalde biz de¤iliz zaten! Onun hedef kitlesinin de yapt›¤› iflkenceleri, kontrgerilla faaliyetlerini sormayaca¤›n› biliyor elbet! O yüzden bu kadar rahat, bu kadar pervas›z! Zaten devrimciler d›fl›nda kimse durmad› bunun üzerinde. (Taraf gazetesinin cemaati kollamak için çeliflki aramaktan kalan zamanda Avc›’n›n iflkencecili¤ine vurgu yapmas›n›, tan›k dinlemesini bir kenara koyuyoruz.) As›l mesele cemaat! Avc›, ilk bölümde devletin icraatlar›ndan bahsettikten, çürümüfllü¤ünü gördü¤ünü söyledikten sonra ikinci bölümde cemaate geçiyor. Devlete ama en önemlisi polis teflkilat›na bugün art›k cemaatin hâkim oldu¤unu * Esasen devlet yanl›fl yapsa bile resmi olarak hiçbir zaman yalan söylemezdi, mahkemelere ya da ilgili kurumlara yaz›l› cevap verilirken mutlaka do¤rular söylenirdi. ‹lk defa Jandarma Genel Komutanl›¤› (bence tarihi bir hatayd›) J‹TEM yoktur diye yalan bir yaz›l› beyanda bulundu. O yaz›y› haz›rlayan, paraf eden, imzalayanlar herkesin yüzüne karfl› devletin yalan söyledi¤ini itiraf etti. (208) söylüyor. Polislerin art›k amirlerinden de¤il, ba¤l› olduklar› cemaatin imam›ndan emir ald›klar›ndan yak›n›yor. Cemaatin elindeki (kendisinin kurdu¤u) istihbarat a¤› sayesinde herkesi yasad›fl› dinledi¤ini, herkes hakk›nda koz biriktirdi¤ini iffla ediyor. Gülen cemaati ile AKP hükümeti aras›ndaki iliflkiye de¤iniyor imalarla, yumuflakça da olsa... Polis teflkilat›n›n ‹çiflleri Bakanl›¤›na de¤il cemaatin imam› Kozanl› Ömer lakapl› Osman Hilmi Özdil’e ba¤l› oldu¤unu iddia ediyor. Bo¤az›na kadar uyuflturucu içine batm›fl olan, ünlü uyuflturucu kaçakç›s› Habib Kaplan’›n polisteki adam› Emniyet Genel Müdürü Emin Arslan’›n cemaat taraf›ndan harcand›¤›n› söylüyor. Hatta “kendisinin yapaca¤›n› ama Emin abisinin böyle ifller yapmayaca¤›n›” söyleyerek kefil oluyor abisine! Sebep olarak da Aslan’›n F. Gülen cemaati hakk›nda emniyette rapor haz›rlam›fl olmas›n› gösteriyor. Yine harcananlar listesinde Emniyet Genel Müdür Yard›mc›lar› Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya’y› gösteriyor Avc›. Çünkü Mustafa Gülcü de cemaatin adamlar›na karfl› tahkikat yapt›r›p duruyormufl! Sonuç olarak devletin tüm kurumlar›nda oldu¤u gibi polis içinde de cemaat örgütlenmesinin boyutlar›n› gözler önüne serdi¤ini iddia ediyor. Bu karfl› ç›kt›¤› her fleyi F. Gülen cemaatinin yapt›¤›n›/yapt›rd›¤›n› iddia ediyor ama H. Avc› F. Gülen’i bir türlü bu iflin içine kar›flt›rmamaya özen gösteriyor. Zaten “cemaatin kendi mecras›nda faaliyet yürütmesine karfl›” olmad›¤›n›, hatta çok de¤erli buldu¤unu da söylüyor. Hatta verdi¤i röportajlarda Gülen’den flefaat bekleyen laflar ediyor. Kendisinin de av durumuna düflmeden önce cemaatin adamlar›ndan oldu¤unu bilmeyen yok çünkü. Daha polis okulu y›llar›ndan itibaren önce Nurcularla daha sonra Gülen cemaatiyle olan iliflkileri s›r de¤il Avc›’n›n. Kendisi de kitab›n›n kimi yerlerinden bu iliflkisine de¤iniyor, hatta 28 fiubat döneminde cemaatin baz› adamlar› “o gün yap›lanlar› do¤ru bulurken, baz›lar› geri ad›m atarken” kendisi “o gün de yap›lanlar›n yanl›fl oldu¤unu” söylemifl, bu yüzden tutuklanm›fl, a¤›r ceza tehdidi ile yarg›lanm›fl! Nitekim cemaatle iliflkisine gönderme yapt›¤› AKP hükümeti kurul- * Y›llar y›llar› kovalad›, olaylar olaylar›… Bir süre sonra, toplumsal yaflam için y›llarca düflman gördü¤üm grup, düflünce ve örgütlerin asl›nda sa¤l›kl› bir demokrasinin olmazsa olmaz› olduklar›n›; modern toplum için as›l tehlikenin, bunlar›n aksine her muhalefeti yok etmeye odaklanm›fl olan benim savundu¤um de¤erler oldu¤unu anlad›m. Bu aç›dan eskiden savundu¤um tüm düflünceleri düflman görmek tarif edilmez bir duyguydu. (8) du¤unda yap›lan ilk 4 atamada kendisi de Kaçakç›l›k ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Baflkanl›¤›na atanm›flt›. Ayr›ca Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlar›n do¤ru oldu¤unu hala kendisi de ifade etmekte. Ordunun siyasetten köflesine çekilip iflini yapmas›n›n do¤ru oldu¤unu düflünüyor. Özünde tasfiye program› olan “aç›l›m” politikalar›ndan da övgüyle bahsediyor. Yani asl›nda cemaatle ba¤lant› kurdu¤u AKP hükümetinin politikalar›ndan hiç de farkl› düflünmüyor Hanefi Avc› da. Ama ne olmuflsa olmufl, bu çevreden giderek uzaklaflm›fl/uzaklaflt›r›lm›fl, sürgünler yemifl, çevresindeki insanlar da dahil kendi en özel telefon numaras›ndan bile dinlendi¤ini ö¤renmifl ve art›k av oldu¤unu anlam›flt›r. Avc›’n›n neden cemaatle aras›n›n bozuldu¤unu araflt›racak de¤iliz, bizi hiç ilgilendirmiyor iflin bu yan›. Ama merak etmesek de Avc› bir flekilde bunu da iffla ediyor kitab›nda; “Size karfl› olanlar›n sizlere haks›zl›k yapanlar›n suçlar›n› ve yanl›fllar›n› bulup ç›karman›z, bunlarla ilgili olarak adli ve idari mekanizmalar çerçevesinde tahkikat yapt›rman›z tabi ki hakk›n›z... Fakat komplo kurmak, suç uydurmak, iftira atmak, tuza¤a düflürmek vicdana s›¤ar m›? Ayr›ca insanlar›n yanl›fl› da olsa onlar› gizlice dinleyip gizli kameraya kaydederek utan- Avc› kitab›nda devletine yol göstermekten de geri kalm›yor elbette. “Ne Yap›labilir” diyerek açt›¤› bafll›kta da ak›l veriyor düzenin daha iyi nas›l iflleyece¤ine dair. Bunca y›l›n deneyimiyle ifllerin kötüye gitti¤inin (ama iflin bafl›na flu ya da bu klik geçti¤i için de¤il) fark›nda. Avc› her fleyi yar›m yamalak aktar›yor ama kendisini hiç iflin içine katmasa da, yaflananlar›n milyonda birinden bahsetse de ve amac› kendini aklamak olsa da bir devlet tablosu da sunmuyor de¤il. Bilmedi¤imiz bir fley de¤il ama bir kontrgerilla art›¤› söyleyince daha bir görünür oluyor her fley! Egemenlerin hangi kli¤inin hükümette olmas›, devlette etkin olmas› Kitab›n ismi PKK kamp›nda örgütün mahkemelerinde görevli Simon isimli bir gerilla komutan›ndan geliyor. Avc›’ya göre illegal örgüt mensuplar›, (ne kadar sayg›y› hak etseler de) bir süre sonra mant›kl› düflünmeyi b›rak›yorlar ve sadece örgütün penceresinden bak›p haks›zl›klara imza at›yorlar! Haliç ise kötü kokular› temsil ediyor. Haliç’in kötü kokular yayd›¤› dönemlerde insanlar›n hiç rahats›z olmadan Haliç etraf›ndan yaflayabilmesine hep flaflm›fl Avc›! d›rmak, a盤›n› bulmak, hayat›n›n tamam›n› de¤il, bir an›n›, tek bir cümlesini ç›kar›p ona sald›rmak ne ölçüde insanl›¤a ve adalete s›¤ar” diyor. Yani ona bir f›rsat verseler, “suçsuzlu¤unu”, kendisine yap›lan “haks›zl›¤›” kan›tlayacak, kurulan “komplo”yu a盤a ç›kartacak. Ah F. Gülen onu bir dinlese, o da onun elini bir öpebilse eski flanl› günlerine dönüverecek. Ama herhalde bu yönde bir ›fl›k görmemifl olacak ki daha önce yazd›¤› bu kitab› piyasaya sürüveriyor! * Sonra kendimize bakt›m, biz de öyle de¤il miydik? Kendi teflkilat mensuplar›m›z›n suçlar›n› gizlemeye çal›fl›yorduk ama vatandafl›n iflledi¤i suçlara en ufak hoflgörüde bulunmuyorduk. Vatandafla kötü muamele eden, darp ve iflkence eden, görevini kötüye kullanan, rüflvet yiyen meslektafllar›m›z› yakalay›p suçlar›n› ortaya ç›karmak konusunda ne kadar gayretliydik? (18) çok da önemli de¤il. Hep ortak düflman halk oluyor. Dün Susurluk’u temizlemek için u¤rafl›yor görüntüsü veriyorlard› bugün Ergenekon’u... Kimseyi, hiçbir yeri temizledikleri falan yok elbette çünkü kirli olan kendileri, kendi sistemleri! Biri gider di¤er gelir. Giden konuflur, adaletsizlikten yak›n›r... Ta ki ezilenler, bu kliklerden birinin arkas›na yedeklenmeyip kendi ba¤›ms›z örgütüyle buluflup örgütleninceye kadar! (‹stanbul’dan bir ‹K okuru) * fiu aç›k olarak görülmektedir ki özellikle ordu baflta olmak üzere her kurumun bünyesindeki gizli oluflum (cuntalar, ihtilal haz›rl›¤› toplant›lar›, anti demokratik tertipler) içinde cemaatin casuslar› vard›r. Bu aç›dan herkes bu tür yöntemlerden vazgeçmeli, bu ifllerden uzak durmal›d›r. Bu casuslar buralarda edindikleri her bilgiyi ve doküman› tafl›yorlar. (553) * Ben i m özendi¤im illegal örgüt mensuplar›n›n eylem ve faaliyetleri de¤il, dünyan›n maddi nimetlerini bir kenara iterek bir fikirideal u¤runa yapt›klar› fedakarl›klar›yd›. Hatta özenerek, onlar›n yerinde olmay› bile düflünmüflümdür. (11) 08 / ‹fiÇ‹-KÖYLÜ ‹flçi-köylü 73 1-14 Ekim 2010 UPS D‹REN‹fi‹ KARARLILI⁄INI KORUYOR yapt›¤› görüflmelerde bu zamana kadar iflçilerin talepleri noktas›nda ödün vermedi. Bu nedenle iflçilerin kararl› direnifli daha da alevleniyor. gütlü olan bu firma Türkiye’de henüz sendikay› dahi kabul edemeyecek düzeyde. UPS patronu bu gücü, Türkiye’deki anti-demokratik yasalardan al›yor. Bizim de direniflin kamuoyuna mal edilmesi ve yap›lan sald›r›lar›n teflhir edilmesi aç›s›ndan çal›flmalar›m›z sürüyor. Uluslararas› alanda ba¤l› oldu¤umuz ITF, Meksika’da yapt›¤› 42. Genel Kurulu’nda 1 ve 15 Eylül tarihlerini UPS iflçileri ile dayan›flma günü ilan etmifllerdi. Y›llard›r dayan›flma amaçl› yay›nlanan mesajlar›n yerini eylemler ald›. Bu bizlere, direniflimizin etki gücünü gösteriyor. Ama ülkemizde dayan›flma anlam›nda yap›lanlar›n önemli ama yetersiz oldu¤unu görüyoruz. UPS direnifli hakk›nda daha ayr›nt›l› bilgi almak için 23 Eylül günü direnifl çad›r›n› ziyaret ettik. Ziyarete gitti¤imizde iflçiler futbol oynuyordu. Maç›n ard›ndan TÜMT‹S Genel Baflkan› Kenan Öztürk iflçiler ile k›sa süreli bir toplant› yapt›. Biz de direnifl hakk›nda Kenan Öztürk ile görüfltük. - UPS direniflinin son durumu hakk›nda bilgi verebilir misiniz? Kargo devi UPS’de yaflanan iflçi k›y›m›n›n ard›ndan bafllayan ve uluslararas› çapta yank› uyand›ran direnifl, yüz günü aflmas›na ra¤men kararl›l›kla devam ediyor. Kenan Öztürk: 2 May›s’tan bu yana Mahmutbey, Kurtköy ve ‹zmir aktarma merkezleri önünde direnifl çad›rlar›m›z kurulmufl durumda. Direniflin bafllamas› ile sendikay› muhatap almayaca¤›n› söyleyen patron, bugün sendikayla anlaflma taleplerinde bulunuyor. TÜMT‹S de, UPS patronu ile bu yönlü görüflmeleri gerçeklefltiriyor. Sendika ruz. Bizler bu ülkeye demokrasinin ancak emekçilerin mücadelesi ile gelece¤ini biliyoruz. Bu anlamda direniflimiz bizlere bir fleyleri ö¤retiyor. Direnifl boyunca ciddi kazan›mlar oldu. Ciddi ad›mlar at›ld›. Tüm bunlar›n büyük bir kazan›mla sonuçlanmas› aç›s›nda güçlü bir dayan›flma a¤›na ihtiyac›m›z var. Gazeteniz arac›l›¤› ile tüm kesimleri UPS iflçileri ile dayan›flmaya ça¤›r›yoruz. (‹stanbul) “YEN‹ SINAV DE⁄‹L, KOfiULSUZ VE GÜVENCEL‹ ATAMA ‹ST‹YORUZ” “K OPYAYLA P ARAYLA S EÇME S INAVI” Atamas› Yap›lmayan Ö¤retmenler Platformu üyeleri, KPSS’de yaflanan kopya skandal› üzerine e¤itim bilimleri s›navlar›n›n iptal edilmesini ve atamalar›n durdurulmas›n› protesto etti. 18 Eylül günü Taksim Tünel’de bir Mersin’de Atamas› Yap›lmayan Ö¤retmenler Platformu (AYÖP) ve E¤itim Emekçileri Derne¤i, KPSS’nin k›smi iptali karar› sonucunda bir araya gelerek Tafl Bina önünde bir bas›n aç›klama- araya gelen platform üyeleri “Koflulsuz atama istiyoruz” yaz›l› pankart açarak Taksim Meydan›’na kadar yürüdüler. Eylemde “Ücretli ö¤retmenli¤i referanduma sunuyoruz” yaz›l› seçim sand›¤› ve “Kopyayla Parayla Seçme S›nav›”, “Ö¤retmenlerin ayd›nlatmad›¤› bu ülkeyi, ampul nas›l ayd›nlats›n” yaz›l› dövizler ilgi çekti. Taksim Meydan›’nda son bulan yürüyüflün ard›ndan bas›n aç›klamas›n› Nurcan K›sa okudu. S›nav bombard›man›na tutulan halk›n cebinden ç›kan paralarla milyar dolarl›k pazarlar kuruldu¤unu belirten K›sa, birilerinin kasas›n› doldu¤unu ifade etti. (‹stanbul) s› düzenledi. Bas›n aç›klamas›nda iptal edilen KPSS’nin yeniden yap›lmas› yerine koflulsuz ve güvencesiz atama yap›lmas› istendi. Bas›n metnini okuyan Yunus Baysal “E¤itim bilimleri s›nav›n›n ne zaman yap›laca¤›, yap›lacak s›nava nas›l güvenilece¤i ve hangi kurum taraf›ndan yap›laca¤› büyük bir soru iflaretidir; ancak anlafl›lan bir fley varsa MEB bu durumu çoktan f›rsata çevirmeyi kafas›na koymufl durumdad›r. F›rsat›n ad› ücretli ö¤retmenliktir. Üç kurufla, güvencesiz, sendikas›z, sigortas›z çal›flt›r›lan ücretli ö¤retmenler hem daha ucuza gelecek hem de bu çürümüfl sistemin ilerleyen günlerde kendini yeniden yap›land›rmas› için de zaman kazand›racakt›r” dedi. Bas›n aç›klamas›nda dikkat çekilen baflka bir konu ise okullarda yüz binlerce ö¤retmen a盤› mevcutken s›nav›n tekrar› sonras›nda yap›lacak olan 30 bin ö¤retmen atamas›n›n sorunu çözmeyece¤i oldu. Bas›n aç›klamas›nda s›k s›k “Okullar Ö¤retmensiz, Ö¤retmenler ‹flsiz,”, “Ücretli Köle Olmayaca¤›z” sloganlar› at›ld›. Bas›n aç›klamas›na YDG de destek verdi. (Mersin) ‹flçi gençli¤e bir bak›fl “… Gençli¤e gidin beyler! Bu, her fleyi kurtaracak olan tek yoldur. Tanr› aflk›na, aksi halde geç kalacaks›n›z (bunu he fleyden ç›kar›yorum) ve “bilgiççe” taslaklar, planlar, çizimler, flemalar ve harika reçetelere sahip olacaks›n›z ama örgütlülük olmazsa ortada kalacaks›n›z. Gençli¤e gidin...” (Lenin-Stalin Gençlik üzerine Evrensel Bas›m Yay›n) Lenin’in ST. Ptersburg P. K. Savafl Komisyonu’na hitaben yazd›¤› bu tatl› sert uyar›, elefltiri ve öneriler kuflkusuz devrimci savafl aç›s›ndan oldukça anlaml› ve önemlidir. Di¤er yandan bizlere Lenin’in gençli¤i nas›l alg›lad›¤› ve kavrad›¤› hakk›nda muazzam ipuçlar› vermektedir. Her fleyden önce Lenin, gençli¤in yeni olandan, ileri olandan taraf olaca¤›n› düflünmektedir. ‹kinci olarak, s›n›f savafl›n›n keskinleflti¤i daha do¤ru bir ifadeyle bedel ödeme ve ödetme prati¤inin doruk noktas›na ulaflt›¤› koflullarda gençli¤in öncü müfrezenin en önünde yerini alaca¤›na inanmaktad›r. Ülkemizde iflçi gençlik denildi¤inde tek bafl›na sanayi sektöründe çal›flan gençlik kesimi anlafl›lamamaktad›r. Çal›flan gençli¤in % 59’unun ücretli olarak (2.2 milyon) istihdam edildi¤i koflullarda bunun önemli bir k›sm›n› hizmet sektöründe çal›flan gençli¤in oluflturdu¤u gözard› edilmemelidir. Yani meta üretmedi¤i halde hizmet üreterek çal›flan çok say›da genç vard›r, çeflitli tamir ifllerinde ç›raklar, otel, restoran vb. yerlerde çal›flanlar temizlik, güvenlik vb. ifllerde çal›flanlar ve benzer durumda çal›flan gençler… ‹flçi gençli¤i bir örgütlenme alan› olarak ald›¤›m›zda tüm bu kesimi de onun içinde düflünmek gerekir. Bugün çal›flan gençlik kesimleri içerisinde nicel büyüklü¤ü bak›m›ndan iflçi gençlik (hizmet sektörünü, ç›rakl›¤› vb. dahil ederek) ilk s›rada gelmektedir. Zira “ücretli çal›flan gençlik oran›n›n (% 59) ancak çok küçük bir bölümünü tar›msal ifllerle u¤raflanlar oluflturur” demek mümkündür. (Çünkü tar›msal ifllerle u¤raflan kesim ya “ücretsiz aile iflçisi” olarak ya da “kendi hesab›na çal›flan” olarak gösterilmektedir. O halde ücretli olup da tar›m- sal ifllerle u¤raflanlar çok küçük oranlardad›r.) Bunun yan›nda yine ancak çok küçük bir bölümü memur vb.dir. (Çünkü bu alanda çal›flmak için genelde uzun bir e¤itim dönemi geçirilir, bu alanda çal›flmaya aday pek çok genç varken çal›flan genç çok azd›r.) Yani % 59 oran› esas olarak çeflitli sanayi dallar›nda, hizmet sektöründe ve ç›rak olarak çal›flan gençlerden oluflur. Oransal olarak iflçi gençlik çal›flan gençlik kesimleri içerisinde en önemli yeri olsa da oldukça da¤›n›k olarak konumlanm›flt›r. Bu gençlerin % 47’si 10 kiflinin alt›nda çal›flan› olan iflletmelerde çal›flmaktad›r. Ki bu tablo iflçi gençli¤in örgütlenebilmesinin önünde ciddi bir engel olarak ç›kmaktad›r. ‹flçi gençli¤in (hatta esas olarak çal›flan gençli¤in) sorunlar›n›n öncelikle sömürüye iliflkin sorunlar oldu¤unu tespit etmek gerekir. Yasal çal›flma süresinin haftada 40 saat olmas›na ra¤men ço¤unlukla “kay›t d›fl›” olarak çal›flan gençlerin bu sürenin üstünde çal›flt›¤› bilinmektedir. ATO’nun TÜ‹K ‹flgücü istatistikleri Veri Taban›’n› kullanarak haz›rlad›¤› “Kay›ts›z Gençler” raporunda (May›s 2007) belirtildi¤ine göre kay›t d›fl› çal›flan gençlerin % 75’i haftada 40 saatin üzerinde çal›flmaktad›r; % 43’ü ise 60 saatin üzerinde çal›flmaktad›r. (Ki 15-24 yafl aras› çal›flan gençlerin % 64.6’s› kay›t d›fl› istihdamd›r.) Göstermelik yasalar›n belirledi¤inin çok üzerinde ve yo¤un çal›flan gençler gerek fiziksel gerek psikolojik pek çok sa¤l›k sorunuyla bo¤uflmaktad›r. Oysa genellikle hiçbir sosyal güvence olmadan çal›flmaktad›rlar. Bunun yan›nda emperyalizm patentli yasal düzenlemelerle de var olan sosyal güvenlik haklar› gasp edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Ücretlerin düflüklü¤ü sorunu iflçi gençlikte de oldukça yak›c› bir sorundur. Düflük ücretle uzun süreli çal›flmaya di¤er bir deyiflle yo¤un sömürüye ciddi bir iflsizlik kayg›s› eklenmektedir. Resmi rakamlarla gençlikteki iflsizlik oran› 20’yi bulmufltur. Gerçekteyse bu oran›n daha yukar›da oldu¤u kabul edilmelidir. OECD’in Ocak 2007’de ya- Paflabahçe Hastanesi’nde bir süredir direniflte olan Türkan Albayrak’a D‹SK, KESK ve ‹TO’dan destek geldi. Tafleronlaflmaya karfl› direnifle geçen Türkan Albayrak hakl› mücadelesini sonuna kadar yani haklar›n› alana kadar sürdürmekte kararl›. 2 ay› aflk›n bir zamand›r Paflabahçe Devlet Hastanesi’nin önünde fiili eylemine devam eden Türkan Albayrak için D‹SK, KESK ve ‹TO Baflhekimle görüfltü. D‹SK Genel Baflkan› Süleyman Çelebi; Türkan Albayrak’›n tafleronlaflmaya karfl› yükseltmifl oldu¤u mücadeleyi D‹SK olarak uluslararas› platforma da tafl›yacaklar›n› söyledi. Türkan Albayrak ise ziyaret ve desteklerden dolay› sendikalara teflekkür etti ve tek bafl›na da olsa kazanana kadar mücadeleden vazgeçmeyece¤ini ifade etti. KESK ‹stanbul fiubeler Platformu ad›na konuflan KESK Genel Sekreteri Emirali fiimflek de, taflerona karfl› mücadele eden Albayrak’›n yaln›z olmad›¤›n› kaydetti. Paflabahçe hastanesinde direnifl devam ediyor Referandum sürecinde AKP’nin demokratiklefliyoruz söylemlerinin içeri¤inin ne kadar bofl oldu¤unu anayasal haklara yap›lan sald›r›larla görüyo- Bildi¤iniz gibi UPS uluslararas› bir firma, dünyan›n hemen her yerinde faaliyet yürütüyor. Bünyesinde befl yüz bine yak›n iflçi çal›flt›r›yor. Dünyan›n her yerinde ör- TÜRKAN ALBAYRAK’A DESTEK Direniflinin 78. gününde Türkan Albayrak ile görüfltük. Tafleronlaflmaya karfl› direnen Türkan Albayrak bu hakl› mücadelesini kazanana kadar devam edece¤ini ve bu yolda yaln›z olmad›¤›n› belirtiyor. Onun özellefltirmelere, hak gasplar›na karfl› direniflini sonuna kadar bizler de destekliyoruz. Türkan Albayrak direnifle karfl› hastanenin tutumunun ayn› flekilde devam etti¤ini her çarflamba saat 12.30’da yapt›klar› oturma eylemine devam ettiklerini bu Çarflamba toplad›klar› imzalar› eylemden sonra tepe üstüne yürüyüfl yaparak b›rakacaklar›n› ve herkesin deste¤ini bekledi¤ini dile getirdi. (Kartal) ESENYURT ‹fiÇ‹LER‹NDEN KAZANIM Sendikadan istifa etmedikleri için iflten ç›kar›lan Esenyurt Belediye iflçileri sürdürdükleri hukuk mücadelesini kazand›. Belediye-‹fl Sendikas› 2 No’lu fiube taraf›ndan yap›lan aç›klamaya göre toplam 54 iflçinin davas› sona erdi. 20 Eylül’de itiraz süresi dolan davalarda itiraz yap›lmad›¤› için sonuç kesinleflti. Buna göre mahkeme, iflçilerin sendikal› olduklar› gerekçesiyle iflten ç›kar›ld›¤›na ve ifle iade edilmesine karar verdi. Esenyurt Belediye Baflkan›n›n bu karara uyarak iflçileri ifle geri almas› gerekiyor. (‹stanbul) y›nlanan “üye ülkelerde kad›nlar ve erkekler” raporuna göre ülkemizde 15-19 yafl aral›¤›ndaki gen kad›nlar›n % 47.5’i erkeklerin % 25’ine çal›flmakta ne de e¤itim sürecinin içinde bulunmaktad›r. OECD ortalamas› ise hem genç kad›nlar hem genç erkekler için % 10’un alt›nda bulunmaktad›r. BM’nin haz›rlad›¤› raporda ise 15-24 yafl aral›¤›ndaki 12.1 milyon gencin % 40’› ne çal›flmakta ne de e¤itim sürecinde bulunmaktad›r. Türk-‹fl Gençlik Komitesi taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmada iflçi gençlerin iflsizli¤i en önemli sorun olarak gördü¤ünü göstermektedir. Sendika üyesi 2429 gençle yap›lan ankette kat›l›mc›lar›n % 52.5’i gençlerin önündeki en önemli sorun “olarak iflsizli¤i” görmektedir. Yine gençlerin sendikaya kazand›r›lmas› için yap›lmas› gerekenin “iflsizlikle mücadele” oldu¤unu ankete kat›lanlar›n % 28’i belirtmektedir. ‹flçi gençli¤in yaflad›¤› en önemli sorunlardan biri de “arada kalm›fl” bir kültürel flekillenifl içerisinde olmas›d›r. “‹flçi gençlik sosyal yaflam›nda önemli derecede yar›-feodal iliflkiler içindedir. Köyden göç ederek flehirlere yerleflen kitlelerin iflçileflme sürecinin ülkemizde a¤›r aksak oluflu ve bunun s›n›f farkl›laflmalar›ndan netsizliklere zemin sunmas› nedeniyle iflçi gençlikte de geldi¤i köy sosyal iliflkilerini ve bu iliflkilerin neden oldu¤u çeliflkileri, sorunlar› görmek mümkündür. Bu da kesimin özellikle kültürel düzeyde bir dizi sorun yaflamas›na neden olmaktad›r. Ya yeni geldi¤i bölgenin iliflki taraz›na, kültürüne ayak uydurarak de¤iflecek ya da geldi¤i kültürü bulundu¤u yerlerde yaflatacak. Genel anlamda ise iflçi gençli¤in de¤iflmeye çal›flt›¤›n› görüyoruz. Ama bu noktada tam bir de¤iflimin olabilmesi mümkün de¤ildir. Çünkü ülkemizin sosyal ekonomik yap›s› buna izin vermemektedir. ‹flçi gençlik sadece flekilsel olarak de¤iflmektedir, özde de¤iflen bir fley yoktur. Bundan kaynakl› iflçi gençli¤inin tam anlam›yla “arada kalm›fl bir kültürü-arabesk kültürü” yaflad›¤›n› söyleyebiliriz. ‹flçi gençlik kendili¤inden sürecinde, feodal karakteri de önemli derecede tafl›maktad›r. Bu s›n›f bilincinin oldukça geri düzeylerde seyir etmesine de zemin olmaktad›r.” (Komsomol Yaz›lar›- 2, Umut Yay›mc›l›k) Dikkat edilirse buraya kadar belirtti¤imiz so- ‹ZGAZ ‹fiÇ‹LER‹ D‹REN‹fi‹ SONLANDIRDI ‹zmit Gaz Da¤›t›m fiirketi’nin (‹ZGAZ) el de¤ifltirmesi ve flirketin tafleronlaflt›r›lmas› ‹ZGAZ iflçilerinin iflsiz kalmas›na neden olmufltu. Birçok alanda sistemli sald›r›n›n aya¤› olan özellefltirmeler ‹ZGAZ flirketinde de hayat bularak hak gasplar›n›n yolunu açt›. Bu tafleronlaflt›rmaya karfl› koyan iflçiler ifle geri dönmek talebi ile 3 A¤ustos’ta Kocaeli kent merkezindeki Sabri Yal›m Park›’nda direnifle geçmiflti. Yaklafl›k 2 ay direnen iflçiler, imza kampanyalar›n› ve parktaki direnifllerini sonland›rd›lar. ‹ZGAZ iflçileri ad›na konuflan Emre Y›lmaz Oktay; “Öncelikle eylemimizde bize bafl›ndan sonuna kadar destek veren tüm siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine ve imza kampanyam›za kat›lan 10 bine yak›n vatandafl›m›za teflekkür ederiz” dedi. ‹flçiler çad›r eylemlerini flimdilik sonland›rd›klar›n› ama verilen sözler tutulana kadar direnifllerinin devam edece¤ini dile getirdiler. (Kartal) runlar sadece iflçi gençlik aç›s›ndan de¤il iflçi s›n›f›m›z›n bütünü aç›s›ndan da ciddi sorunlard›r. Kuflkusuz bunun nedeni gençli¤in toplumsal s›n›flardan ba¤›ms›z olmas›nda yatmaktad›r. Yani iflçi gençlik, iflçi s›n›f›n›n bütününü hangi sorunlarla bo¤ufluyorsa ayn› sorunlarla bo¤uflmaktad›r ve bunlar iflçi gençli¤in esas/di¤erlerini belirleyen sorunlar›d›r. Fakat iflçi gençli¤in kendine has sorunlar›n›n oldu¤unu söylemekte yanl›fl olmayacakt›r. Örne¤in “çal›flan gençlik kesiminin aile içi çat›flmalar›n daha baflka özellikler tafl›r”… Ailenin gözünde çal›flan gencin hayat biçimi belirlenmifltir. Bundan sonra ondan beklenecek olanda, ailesini unutmamak, üzerine düflen aile sorumluluklar›n› yerine getirmektir. Çal›flan gençlik kesiminin önemli bir eksi¤i de “e¤itim-kültür” gereksinmesinin karfl›lanmamas›d›r. Bir kere çal›flma hayat›na giren insan›n art›k “e¤itilmek,kültürlü olmak gibi istekleri yok say›l›r…”, “.. Aile içinde de di¤er toplum kesiminde de ‘insan›n de¤eri’ insan oldu¤u için de¤il sosyal statüdeki yerine göre belirlenmektedir. Aile içinde bafllayarak bu ‘toplumsal güvensizlik’ yafland›¤› için bir çocu¤un, bir gencin” toplumsal beklenti düzeyi içinde ayr› bir de¤eri oluflur. ‹flte bu ‘toplumsal beklenti düzeyi’ okuyan çocuk/genç için bitmemifl, henüz sonu gelmemifl, ileride daha da artacak bir ‘de¤er duygusu’ oluflturur. ‘Toplumsal beklenti düzeyi’ burada bir yat›r›m› simgelemektedir. Oysa çal›flan çocuk-genç (henüz geliri yüksek olmad›¤›ndan-ve muhtemelen olmayaca¤›ndan gelece¤i de belirlenmifl oldu¤undan) ‘toplumsal beklenti düzeyi’ içinde s›n›rlanm›fl bir yerdedir. Ondan beklenecek fleyler art›k bellidir…” (Gençlik Duvarlar› Y›k›yor- Erdal Atabek-Alt›n kitaplar dizisi) Özetle iflçi gençlik s›n›f›n yaflad›¤› sorunlardan azade de¤ildir. Çal›flan gençlik kesimleri içerisinde nicelik olarak en genifl kesim olan iflçi gençlik; genele nazaran daha uzun sureli ve yo¤un çal›flmayla karfl› karfl›yad›r, “istihdam paketi” olarak sunulan ve hayat geçirilen yasal düzenlemelere paralel iflçi ç›karman›n kolaylaflt›r›lmas›yla hem genç iflçi say›s›n›n artaca¤›n› hem de sömürünün yo¤unlaflaca¤›n› öngörmek mümkündür. A¤›rl›kl› olarak kay›t d›fl› çal›flt›r›lan iflçi genç- ler (hizmet sektöründe % 54, sanayide % 50 ) böylede hiçbir sosyal güvenceye sahip olmazken SSGSS sald›r›s›yla var olan haklardan en aza indirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Gençlik içerisinde resmi rakamlar›n (% 20) daha üzerinde bir iflsizlik oran› oldu¤u düflünüldü¤ünde iflçi gençlerin “yedek sanayi ordusunun” bilinen bas›nc› alt›nda, sürekli iflsiz kalma tehdidiyle karfl› karfl›ya oldu¤u, genel olarak küçük iflletmelerde da¤›n›k biçimde konumland›¤› ve bu olgunun “esnek üretim” , “tafleronlaflt›rma” ile derinlefltirildi¤i de tespit edilmelidir. “Kendili¤inden sürecinde, feodal karakteri de önemli derecede tafl›yan iflçi gençlik, toplumla iliflkisini tamamlama sürecinin (özellikle ailesi ve çevresiyle) çeliflkilerini de yaflamaktad›r. Kemalist kimli¤i ile tan›nan Erdal Atabek yukar›da ad› geçen kitab›nda do¤ru bir belirleme yaparak “Bütün bunlar› bilen ö¤renen, okuyan genç iflçiler topluma hem k›r›lmakta hem de öfkelenmektedir” demektedir. Do¤rudur fakat çabam›zla bu öfke do¤ru adrese yönelecektir. Tüm bu verilerden hareketle; iflçi gençlik içerisindeki çal›flmalarda (hak alma/arama bilincinin gerili¤ine paralel önemi daha da artar) örgütlülüklerin oluflturulmas› (ki kuflkusuz kastetti¤imiz öz örgütlülük sendikalard›r) bu yönlü ad›mlar at›lmas› gerekmektedir. Ancak bu surecin önünde ciddi engeller vard›r. Birincisi: ‹flçi gençlik büyük iflletmelerde merkezileflmeden ziyade da¤›n›kl›k; ikincisi: Yedek sanayi ordusunun büyüklü¤ü hak arama giriflimlerinde cayd›r›c› bir silah olarak oldukça etkilidir. Üçüncüsü: Hak arama do¤all›¤›nda bunun için örgütlenme bilinci görece geridir. Bu engeller hesaba kat›ld›¤›nda, iflçi gençleri bir araya getirecek ve öz örgütlülüklerin kurulmas›na zemin sunacak sosyal dayan›flma amac› tafl›yan çeflitli dernekler, kültür sanat kurumlar› gibi alanlar yarat›lmas›, var olanlar›n kullan›lmas› bir ihtiyaç olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Yine çal›flan iflletmeler farkl› olsa dahi çeflitli iflletmelerin yo¤unlaflt›¤› alanlar (organize sanayi bölgeleri. vb.) Yani iflçi havzas› diye tabir etti¤imiz alanlara yo¤unlaflmak pratik bir gerekliliktir. ‹flçi gençli¤in mevcut durumu içerisinde bu çal›flmalar karfl›l›¤›n› fazlas›yla bulacakt›r. (Bir okur) 09 / ‹fiÇ‹-KÖYLÜ 1-14 Ekim 2010 ‹flçi-köylü 73 Et ithalat› ve halk›n ihtiyaçlar›n› kâra çeviren egemenler Hayvanc›l›k sektöründeki fiyat durumundan endifle eden üreticiler, ithalata karfl› ç›k›yor. Emperyalizme göbekten ba¤›ml› ülkemiz flimdi de “et ithalat›” meselesi ile egemen güçlere hizmetin s›n›rlar›n› zorluyor. Bir çok farkl› düzlemde ifade edilen “Türkiye ekonomisinin tar›m ve hayvanc›l›¤a dayand›¤›” gerçekli¤e ra¤men “et”in ithal edilmesi durumu gündeme geldi. Emperyalizme göbekten ba¤l› olma duru- hesaplar yap›yorlar. Et fiyatlar›nda son aylarHalk›n et ihtiyac›ni zerre kadar daki anormal art›fl›n büyük umursamayan egemenler bambaflka flirketlerin genç yaflta danahesaplar içinde... lar› piyasadan toplamas›na ba¤layan hayvan üreticileri, böylece piyasada hayvan say›s›n›n azalmas› ile art›fl›n bafl gösterdi¤ini söylüyorlar. Büyük flirketlerin hayvanlar› toplamas› hükümeti ithal canl› hayvana yönlendirdi. Bu flekilde hayvanc›l›¤›n büyük zarar görmesi gündeme geldi. Son dönemde zaten hayvan ithalat›na ra¤men fiyatlar yine artma e¤iliminde. Baflbakan Erdo¤an’›n bir markette dolafl›rken kendisine ikram edilen k›zarm›fl munun tar›mda pek çok konuda d›fla ba¤›msosisleri tatt›ktan sonra, k›yman›n fiyat›n› l›l›¤›n gün geçtikçe artmas› üzerine hayvanc›sormas› ve karfl›l›¤›nda ald›¤› “kilosu 30 TL” l›k sektöründe de fiyat durumundan endifle cevab› karfl›s›nda gürleyerek “ben vatandafl›eden üreticiler ithalata karfl› ç›karken, k›rm›ma 30 milyona k›yma yedirmem, gere¤i yap›z› et almakta zorlanan vatandafl ithalat sonralacakt›r” diye ç›k›flmas›n›n ard›ndan dü¤meye s› eve et götürmek istiyor. Ancak halk›m›z›n bas›lm›fl oldu. Emekçi halk›m›za yönelik sald›evine et götürebilmesini zerre kadar umurr›lar›n, hak gasplar›n›n AKP hükümeti dönesamad›¤› aflikar olan egemenler ise bambaflka lar aras›nda küçükbafl hayvan say›s› ise 51 milyondan 26 milyona düflmüfltür. Oysa Türkiye’nin 1990’da 56 milyon olan nüfusu, bugün 72 milyon. K›rm›z› et üretimi ise 2009’da bir önceki y›la göre %14,5 azalarak 482 bin tondan 412 bin tona inmifl. Yani kifli bafl›na düflen et miktar› muazzam bir düflüfl göstermifl. Matematiksel olarak düflündü¤ümüzde nüfusun artmas›yla birlikte hayvan say›s›n›n ve et üretiminin de artmas›n› bekleriz. Oysa küçük üreticilerin tasfiye sürecinin h›zlanmas› sebebiyle et üretiminin azalmas›n› f›rsat bilen büyük üreticiler, arz› bilinçli biçimde s›n›rl› tutmakta, bunun sonucunda da piyasadaki et miktar› gerekti¤i biçimde artmamakta, fiyatlarsa f›rlamaktad›r. Emperyalizme göbekten ba¤›ml› olan bir ekonomin halk yarar›na hamleler yapaca¤›n› gerçeklikten çok uzak bir hayal olarak kalmak durumundad›r. Vakti geldi¤inde hayvanc›l›k potansiyelin yo¤un olmas›yla övünülen ülkemizin kaynaklar› vakti geline emperyalistlere peflkefl çekilmekten kurtulam›yor. Öyle ki tasfiye politikalar›n›n artmas› ve emperyalist efendilerin talimatlar› sonucu halk›m›z›n sofras›na hiç u¤ramayaca¤› aflikar olan “et”i bile ithal elde duruma getirildik. (Ankara) Taflerona karfl› mücadeleyi yükseltelim! ‹flçi Düflmanl›¤› Devam Ediyor Emekçilerin sendikada örgütlenmek istemeleri egemenler taraf›ndan pek hofl karfl›lanmad› yine. Demokratik haklar›n› kulland›klar› ve bunun üzerine iflten at›ld›ktan sonra direnifle geçtikleri için sald›r›ya maruz kald›lar. Düzce’de kurulu bulunan ve % 90 Alman Winkelmann Grubu ortakl› Nema Makine’de geçen y›ldan itibaren sendikalaflma mücadelesi veriliyor. Nema Makine’de bir y›l önce D‹SK’e ba¤l› Birleflik Metal-‹fl Sendikas›’na (BM‹S) üye olan iflçiler, iflyerinin orta¤› ve Genel Müdürü Osman Taner Nakipo¤lu baflta olmak üzere birçok yetkilinin bask›s›na maruz kald›lar. Bu süreçte sendikadan istifaya zorlanan iflçiler türlü türlü oyunlara karfl› direndi. ‹stifa etmeyen 28 iflçi ise bu süreçte iflten at›ld›. Direnifle geçen iflçiler, mücadelelerini iflyeri önünde sürdürüyorlard›. ‹flçilerin örgütlü hareket etmesine karfl› iflçilere sald›rd›lar. BM‹S taraf›ndan yap›lan aç›klamaya göre, Düzce’de Nema Makine’de sendikalaflt›¤› için iflten at›lan iflçilerden sendika üyesi Mustafa Y›lmaz, aylard›r çal›flt›¤› fabrikan›n önüne gitmek için yola ç›kt›¤›nda Türk-‹fl’e ba¤l› Türk Metal Sendikas›’n›n adamlar› taraf›ndan sald›r›ya u¤rad›. Bafl›na kald›r›m tafl› ile vurulan Y›lmaz’›n sa¤l›k durumunun a¤›r oldu¤u bildirilirken, Y›lmaz Düzce Devlet Hastanesi’nde ameliyata al›nd›. Bu bask›lara karfl› sendikan›n yapt›¤› aç›klamada; BM‹S, “Üyemize yap›lan sald›r›n›n sorumlular› derhal bulunmal› ve gerekli en a¤›r cezaya çarpt›r›lmal›d›r. Sorumlular sadece üyemize fiilen sald›ranlar de¤ildir, onlar›n azmettiricileridir. Sald›rganlar› yönlendiren Türk Metal’in yetkilileri, Türk Metal’i iflyerine ça¤›rarak bu sald›r›lar›n yolunu açan ve fiilen azmettiren iflveren de bu sald›r›n›n sorumlular›d›r” diyerek yetkilileri göreve ça¤›rd›. (Kartal) minde de h›z kesmeden ve hatta katmerlenerek sürdü¤ünü; iflsizlik oran›n›n gün geçtikçe artt›¤›n›, güvencesiz çal›flma koflullar›n›n al›p bafl›n› gitti¤i, insanlar›m›z›n buna da flükür diyerek gayri insani koflullarda kölece çal›flt›r›ld›¤›n› düflünürsek vatandafl›n evine girecek etten çok kendi ceplerine girecek paran›n hesab›n› yapt›klar›n› anlamak hiç de güç olmayacak diye düflünüyoruz. AB uyum süreci içerisinde geçen y›l yap›lan AB Tar›m Bakanlar› toplant›s›nda Türkiye’den istenen özetle tar›mdan devlet deste¤ini mümkün mertebe çekmesi ve tar›m ve hayvanc›l›kta ithalata yönelerek AB ülkelerinin hayvan stoklar› için daha verimli bir pazar haline gelmesiydi. Bu emirden sonra “deli dana” hastal›¤› k›l›f›yla durdurulan et ithalat›n yeniden bafllamas›na karar verildi. Tar›mda yo¤un ve kapsaml› bir tasfiye plan› olarak ifade edebilece¤imiz bu durumu daha net görmek için rakamlara baflvurmakta fayda görüyoruz. Tar›mdaki tasfiye süreci Türkiye’de hayvanc›l›¤›n da olumsuz etkilenmesine yol açm›flt›r. Nitekim hayvanc›l›k sektörüne dair TÜ‹K’in aç›klad›¤› rakamlar bu gerçekli¤i apaç›k gösteriyor. 1991 y›l›nda 12 milyondan fazla olan büyükbafl hayvan say›s› 2009’da 11 milyonun alt›na düflmüfl. Ayn› y›l- Tafleron sorununun en fazla gündeme geldi¤i yerlerden biri ‹zmir Büyükflehir Belediyesi (iBB) Park ve Bahçeler Müdürlü¤ü’dür. Bünyesinde çal›flan tafleron iflçilerin verdikleri mücadele esas anlamda tafleronun gündeme girmesine neden olmufltur. Son dönemlerde h›zla yayg›nlaflt›r›lmaya bafllanan tafleron sistemi genel anlamda hizmet sektöründe belediyelerde yo¤un olarak uygulanmaya bafllam›flt›r. ‹flçiler sendikas›z ve hiçbir hakk› olmadan asgari ücretle çal›flt›r›lmaya bafllam›fllard›r. Tafleron sorununun en fazla gündeme geldi¤i yerlerden biri ‹zmir Büyükflehir Belediyesi (iBB) Park ve Bahçeler Müdürlü¤ü’dür. Bünyesinde çal›flan tafleron iflçilerin verdikleri mücadele esas anlamda tafleronun gündeme girmesine neden olmufltur. 2009 y›l›na yine Ocak ay›nda ifl akitleri feshedilerek ifllerinden kovulan Park-Bahçe iflçileri o dönem bir dizi eylem sonucunda 72 gün boyunca ‹zmir Büyükflehir Belediyesi önünde çad›r kurarak açl›k grevine girmifllerdi. 72. gününde ‹BB Belediye Baflkan› Aziz Kocao¤lu ve D‹SK Genel Baflkan› Süleyman Çelebi, görüflmeler sonras›nda 2010 y›l›nda belediye flirketlerinde istihdam edilecekleri sözü verilerek ifle bafllamalar› yönünde iflçilerle anlaflmaya var›lm›fl ve bas›n önünde söz verilerek eylemleri bitirilmiflti. Ancak 1 Ocak 2010’da, iflçilere verilen sözler tutulmad›¤› gibi, ifl akitleri de sona erdirilerek yeni y›la iflsiz girmeleri, yeniden mücadelenin bafllamas›na neden olmufltu. Tafleron iflçilerinin yapt›klar› kitlesel eylemlerle beraber bir dizi sözle birlikte yeniden ifllerine geri dönmüfllerdi. Verilen sözler tafleronun bitirilmesi ve sendikal haklar. Ama gelinen aflamada hiçbir söz yerine getirilmemifltir. Tafleron iflçilerinin 2010 y›l›nda yaflad›klar› ile beraber onlar› kendi inisiyatifleri ile kimseden bir fley beklemeden örgütlenme aray›fl›na getirmifltir. Yine sendikal bürokrasi! 2010 y›l›nda Kent A.fi, Tekel, Tarifl iflçi direnifllerinde iflçilerin karfl›lar›na ç›kan ve direnifllerin canl› ve kuvvetli geçmemesi için ellerinden geleni yapan sendikal bürokrasi, ‹zmir’de de tafleron iflçilerinin karfl›s›na ç›km›flt›r. ‹flçi s›n›f›n›n öz örgütlülü¤ü olan sendikalar›n tepelerine yerleflmifl bürokratlar da kendilerine örgütlenmek için gelen iflçilere Asr›n projesinde direnifl kazand› Asr›n projesi olarak tan›t›lan Marmaray, sadece devasa bir yap›t olarak de¤il bünyesinde yaflanan direnifl ve zaferleri de beraberinde alarak tarihe geçecek. Marmaray’da çal›flan taflerona ba¤l› 60 iflçinin bafllatt›¤› 77 günlük direnifl, zaferle sonuçland›. Duruflma 16 Eylül günü Sirkeci Adliyesi’nde gerçekleflti. Duruflma öncesi iflçiler Adliye önünde bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdiler. “‹flimiz ve haklar›m›z için direniyoruz” pankart› açan iflçilerin eylemine UPS iflçileri de destek verdi. ‹flçiler ad›na aç›klama ya- pan Erhan Ayd›n kazanacaklar› konusunda emin olduklar›n› söyledi. Duruflmaya iflçilerin avukatlar› Sezin Uçar ve Özgür Cihan ile daval› olan Ulaflt›rma Bakanl›¤›, Gama Nurol ile Polat tafleron flirketi avukatlar› kat›ld›. Mahkemede patron taraf›ndan iflçilere yönelik verilen “tek tarafl› ifl akdinin feshi”nin geçersiz oldu¤u ve iflçilerin ifle iadesinin gerçeklefltirilmesi ve yasal süre içinde iflçilerin ifle al›nmad›¤› takdirde daval› taraflar›n tazminat ödemesi karar› ç›kt›. Duruflman›n ard›ndan aç›klama yapan avukat Özgür Cihan, mahkemenin karar›n› sadece tafleronu de¤il ana iflvereni de kapsamas›ndan kaynakl› önemli bulduklar›n› söyledi. (‹stanbul) s›rt›n› dönmüfltür. Tafleron iflçileri sendikalarda örgütlenmek için çaba göstermifl ama hiçbir sendika flubesi örgütlenmek isteyen 1300 iflçiyi örgütlememifltir. ‹lk ad›mda “tabi gelin örgütlenin” diyenler ileriki ad›mda iflçileri yaln›z b›rakm›flt›r. ‹flçiler kendi öz örgütlülükleri olan sendikalara kap›dan sokulmaz hale gelmifllerdir. Park Bahçe Tafleron iflçileri TEKEL direniflinde, TAR‹fi’de, Kent A.fi’de mücadele eden iflçilerin yanlar›nda yer alm›fllard›. ‹flçilerin yavafl yavafl bilinçlenmesi sendikalar dahil ç›kar› olan herkesi endiflelendirmeye bafllad›. Ve Taflerona Karfl› ‹flçi Dayan›flma Derne¤i! Tafleron sistemin koflullar›n›n kötülü¤ü, iflten at›lmalar beraberinde iflçilerin örgütlenme sorununu da gündeme getirmiflti. Sendikalarda örgütlenmek için ellerinden gelen her fleyi yapan tafleron iflçileri sendikal bürokrasiye tak›lm›fl örgütlenme istekleri türlü oyunlarla geri çevrilmiflti. Bununla beraber sendikalarda örgütlenmeyi esas amaç olarak edinen, sendikal bürokrasiyi k›rmaya çal›flan iflçiler, örgütlenmenin zorunlulu¤unun fark›na vararak Taflerona Karfl› ‹flçi Dayan›flma Derne¤i’ni kurdular. Derne¤in kurulmas› ile beraber iflçiler üzerindeki bask› artmaya bafllad›. Derne¤e üye olanla- r› iflten ç›kart›r›z gibi tehditlerle iflçilerin örgütlenmesi da¤›tmaya çal›flan Belediye ve onlara yard›mc› olan sendikalarla, reformist partiler, iflçiler aras›nda huzursuzluk yarat›p örgütlenmenin genifllemesini engellemek için her yolu mubah görmektedirler. Derne¤in esas amac› tafleronu bitirmek için tüm tafleron çal›flt›r›lan kurumlarda örgütlenmek. Gelinen aflama ve dernek genel kurulu! Gelinen aflamada dernek üzerine çok yo¤un bir sald›r› yaflanmaktad›r. CHP genel baflkanl›¤›na gelen Kemal K›l›çdaro¤lu’nun yapt›¤› “tüm CHP’li belediyelerde tafleronu bitirece¤iz” aç›klamas› ve ‹BB Baflkan› Aziz Kocao¤olu’nun “size belediyenin flirketlerine al›mlarda öncelik tan›yaca¤›z” aç›klamalar› iflçilerin kafas›n› buland›rm›flt›r. Kimisi “önceden de bunlar söylendi ama hiçbir fley yap›lmad›” demekte kimileri de bu aç›klamalar sonucunda umutlanmaktad›r. 3 Ekim Pazar günü Taflerona Karfl› ‹flçi Dayan›flma Derne¤i’nin genel kurulu var. Tüm bu söylentiler aras›nda örgütlenmenin ve mücadele etmenin tek çözüm yolu oldu¤unu söyleyen dernek, iflçileri dernekte örgütlenmeye ve beraber mücadele etmeye ça¤›rmaktad›r. (‹zmir’den bir ‹K okuru) Köylüler ÇED toplant›s›na izin vermedi Mevsimlik iflçileri tafl›yan araç kaza yapt› Mevsimlik tar›m iflçilerine reva görülen yolculuklar, hayatlar›n› karartmaya devam ediyor. Kamyonet kasalar› içinde bal›k istifi bir yolculu¤a mahkûm b›rak›lan mevsimlik iflçiler ucuz ifl gücü olarak görülüyor. Mevsimlik iflçiler üzerinden yürütülen bu kâr h›rs›na 12 tar›m iflçisi daha adand›. Bursa’n›n ‹negöl ‹lçesi’ne Akçap›nar Köyü mevkisinde tar›m iflçilerini tafl›yan kamyonet kaza yapt›. Kaza sonucu yaralanan on iki iflçiden ikisinin durumu a¤›r. (Bursa) 21 Eylül günü Bart›n’›n Akören, Ceyüpler, K›y›klar, Hisar ve Y›lanl› köylerini kapsayan HES projesi için Zafer Köyü K›rsal Kalk›nma Kooperatifi’nde ÇED toplant›s› düzenlemek isteyen flirket, köylüler taraf›ndan protesto edildi. Santralin yap›m ihalesini alan BSS Elektrik Üretim Da¤›t›m A.fi.’nin “halk› bilgilendirme” ad› alt›nda gerçeklefltirece¤i toplant› köylüler taraf›ndan protesto edildi. Alk›fllar ve sloganlarla gerçeklefltirilen protesto sonucu tutanaklar tutularak toplant› iptal edildi. (H. Merkezi) Yine göçük... Bal›kesir’in Kepsut ilçesinde bulunan bir maden oca¤›nda meydana gelen göçükte 2 iflçi yaflam›n› yitirdi, bir iflçi ise yaraland›. ‹flçilerin kald›r›ld›¤› Bal›kesir Devlet Hastanesi önünde bir araya gelen maden iflçileri madende gerekli güvenlik önlemlerinin al›nmad›¤›n› belirterek soruflturman›n bafllat›lmas›n› istediler. (H. Merkezi) 10 / ENTERNASYONAL ‹flçi-köylü 73 ha d ra u An hi d n Ga Feminist Hareket ‹çinde Felsefi Yaklafl›mlar Yazar hakk›nda bilgi Hindistan’da Maoist hareketin önderlerinden Marksist teorisyen Anuradha Gandhi 12 Nisan 2008’de s›tmadan kaynakl› 54 yafl›nda yaflam›n› yitirmifltir. Kendisi HKP (Maoist) Merkez Komite üyesiydi. Mücadele s›ras›nda Narmada, Varsha, Janaki, Rama isimlerini kullanm›flt›r. Derinlemesine siyasi çal›flmalar› ile hem teorik olarak hem de pratikte Hint kad›nlar›n›n örgütlenmesinde büyük emek vermifltir. S›tmaya da Jharkand’da kabile kad›nlar›na kad›nlar›n kurtulufluna dair siyasi ders verdikten sonra yakalanm›fl, illegal mücadele flartlar›ndan dolay› zaman›nda gerekli t›bbi tedaviyi görememifltir. 1972’de Mumbai’de lisede devrimci mücadeleye bafllayan ve 35 y›ll›k devrimci çal›flmas› ile büyük sevgi ve sayg› toplayan Anuradha yoldafl 40 yafl›na kadar Nagpur Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde profesör olarak yüksek lisans ve doktora ö¤rencilerine ders vermifltir. 1970’lerde flehirlerin yoksul semtlerinde Dalit kast›ndan emekçiler aras›nda çal›flmalar yapm›fl, 1980’lerde ise ülke çap›nda tan›nan bir temel haklar savunucusu ve kitle önderi olarak mücadelesini sürdürmüfltür. Anuradha yoldafl 40 yafl›nda üniversitedeki konumunu b›rakm›fl ve Dandakaranya’da kurtar›lm›fl k›z›l siyasi bölgenin oluflmas›yla beraber Bastar’da kabileler aras›nda silahl› devrimci birliklerle beraber yaflamaya bafllam›flt›r. Bölgede 1997’de yaflanan büyük k›tl›k s›ras›nda da bölgeyi terk etmemifl ve bu dönem sa¤l›¤› ciddi flekilde bozulmufltu. HKP (Maoist) Merkez Komitesine Birlik Kongresi’nde seçilen Anuradha yoldafl ayn› zamanda MK’ya seçilen Mahilla milliyetinden tek yoldaflt›. Anuradha yoldafl kad›n sorununun yan› s›ra HKP (Maoist)’in Hindistan’daki Marksist hareket içinde ilk kez kast sorunu ve en alt kast olan dalitlerin kurtuluflu ile devrim mücadelesi aras›ndaki ba¤› kuran politikalar›n› haz›rlam›fl ve arkas›nda de¤erli makaleler b›rakm›flt›r. Bu yaz› vesilesiyle Anuradha yoldafl› sayg›yla an›yoruz. (Umut Yay›mc›l›k) Uluslararas› alanda kapitalist dönemin en önde gelen geliflmelerinden biri kad›n hareketinin oluflumu ve geliflimidir. ‹nsan tarihinde ilk kez kad›nlar kolektif olarak haklar›n›, günefl alt›nda yerlerini talep etmifllerdir. Yüzlerce y›ll›k bask›dan kad›n›n kurtuluflu acil ve önemli bir sorun halini alm›flt›r. Kad›n hareketi hem eylemleriyle hem de teorileriyle patriyarkal, sömürücü topluma tehdit oluflturmufltur. Bu daha öncesinde kad›nlar›n sorunlar›n fark›nda olmad›klar›ndan de¤ildir. Fark›ndayd›lar. Bu bask›y› farkl› biçimlerde ortaya koyuyorlard›- halk flark›lar› ile, atasözleriyle ve fliirlerle, resimlerle ve ulaflabildikleri di¤er sanatsal biçimlerle. Ayr›ca çektikleri adaletsizlik sebebiyle ç›ld›rm›fllard›r. Görüfllerini ifade etmek için mitler oluflturmufllar veya yeniden yorumlam›fllard›r. Ramayana ve Mahabharat’›n farkl› versiyonlar› örne¤in halen Hindistan’›n farkl› bölgelerinde flark›lar arac›l›¤›yla k›rsal kad›nlar aras›nda sürmektedir ve bunun yaflayan kan›t›d›r. Zaman›n flartlar› do¤rultusunda mümkün araçlar› kullanarak patriyarkal düzene karfl› direniflin sembolü olan baz› önemli kad›nlar feodal dönemde ortaya ç›km›flt›r. Bir kad›n aziz olan Meerabai toplumda ölümsüz etkide bulunan örneklerden biridir. Bu tüm toplumlar için geçerlidir. Bu karfl›-kültürdür, ezilenlerin bilincini göstermektedir. Birçok olguda çözüm dinde veya kiflisel bir Tanr›da aranmaktad›r. Kapitalizmin geliflmesi toplumsal ko- flullarda ve düflüncede muazzam de¤iflimler getirmifltir. Demokrasi konsepti halk›n önemli oldu¤u anlam›ndad›r. Toplumsal ve siyasi bir felsefe olarak liberalizm ilk dönemlerinde buna öncülük etmifltir. ‹lerici toplumsal s›n›flardan kad›nlar kolektif olarak öne ç›km›flt›r. Bu nedenle, tarihte ilk kez kad›n›n kendi hareketi olufltu, toplumdan haklar›n› ve kurtuluflunu talep etti. Bu hareket, di¤er tüm sosyal hareketler gibi, inifl ve ç›k›fllara sahipti. Kapitalizmin etkisi, her ne kadar Hindistan gibi sömürgelerde bask› ve bozulmaya sebep olsa da, ilerici erkekler ve kad›nlar üzerinde de etki yaratm›flt›r. Hindistan’da kad›n›n kendi hareketi 20. yüzy›l›n ilk döneminde oluflmufltu. Hareket bu uluslararas› mayalanman›n bir parças›yd› ve ayn› zamanda Hint toplumundaki çeliflkilerden kaynak buluyordu. Kapitalist ülkelerde oluflturulan teoriler Hindistan’da da kendi yolunu bulmufl ve Hindistan koflullar›na uygulanm›flt›r. Bu, Bat›’da 1960’lar›n sonlar›nda yükselen ve daha sert yaflanan günümüz kad›n hareketi aç›s›ndan da benzerdir. Günümüz kad›n hareketi toplum karfl›s›nda önemli sorunlar ortaya ç›karm›flt›r çünkü emperyalizm aflamas›nda kapitalizmin s›n›rlar› art›k ç›plak flekilde a盤a ç›km›flt›. Eflitlik talebi için, legal meflruiyeti kazanmak için çok mücadele gerekmiflti. Ve bundan sonras›nda dahi eflitlik yaln›zca geri kalm›fl ülkelerde de¤il, ABD ve Fransa gibi ileri kapitalist ülkelerde dahi gerçekleflmemifltir. Kad›n hareketi art›k toplumsal sistemin içindeki sömürünün kökenlerine bakmaktad›r. Kad›n hareketi patriyarkal sistemi analiz etti ve tarihte patriyarkan›n kökenlerini bulmay› hedefledi. Toplumsal bilimlerden yararlanarak kendilerine yönelik erkek önyarg›lar› göstermifllerdir. Tarihte ve günümüz toplumunda kad›n›n rolüne dair patriyarkal düflünme biçiminin belirledi¤i tüm analizlerin nas›l olufltu¤unu teflhir etmifllerdir. “Kad›n›n tarihi vard›r, kad›n tarihtedir” demifllerdir. (Gerda Lerner) Tarih çal›flmalar›ndan kad›n›n insan toplumuna, temel hareketlere ve mücadelelere yapt›¤› katk›lar› ortaya serdiler. Ayn› zamanda kapitalizm koflullar›nda kad›n› en az kalifiye, en az ücretli kategoride ele alan cinsiyet temeli iflgücü ayr›m›n› da göstermifllerdir. Hakim s›n›flar›n, özellikle de kapitalist s›n›f›n patriyarkadan ekonomik olarak yararlanma yolunu teflhir etmifllerdir. Devletin, yasalar›n›n ve uygulamalar›n›n patriyarkal önyarg›lar›n› a盤a sermifllerdir. Feministler belirli bir toplumda sembolleri ve gelenekleri analiz etmifller ve bunlar›n patriyarkal sistemi nas›l biçimlendirdi¤ini göstermifllerdir. Ayr›ca sözlü gelene¤e önem vermifller ve bu nedenle tarih boyunca ezilen kad›n›n sesini yüzeye ç›karm›fllard›r. Hareket erkek ve kad›nlar› kendi tav›rlar›na ve düflüncelerine, kad›na yönelik eylem ve sözlerine elefltirel olarak bakmaya zorlam›fllard›r. Hareket, ilerici ve devrimci hareketler içinde dahi patriyarkal ve kad›n-karfl›t› çeflitli tav›rlara meydan okumufltur ve bunlar içinde kad›n kurtuluflunu etkilemifltir. Teorik karmaflas›n› ve zay›fl›¤›n› yok saymadan feminist hareket günümüz dünyas›nda kad›n sorununu anlamada hat›r› say›l›r katk› sunmufltur. Dünya çap›nda demokrasi ve sosyalizm hareketi kad›n hareketince zenginlefltirilmifltir. Günümüz kad›n hareketinin en önemli özelliklerinden biri feministlerin kad›n›n durumunu teorize etme amaçl› çabalar›d›r. Analiz ve görüfllerine felsefi bir temel verebilmek için felsefe alan›na da girmifllerdir. Kad›nlar kurtulufllar›n›n felsefelerini amaçlam›fllar ve kad›n mücadelesine vizyon sa¤lad›¤›n› hissettikleri farkl› felsefi ak›mlarla ortaklaflm›fllard›r. Varoluflçuluk, Marksizm, Anarflizm, Liberalizm gibi çeflitli felsefi ak›mlar çal›fl›lm›fl, ABD ve ard›ndan ‹ngiltere’deki etkin kad›n hareketlerince benimsenmifltir. Bu nedenle feministler kabul ettikleri felsefi ak›mlara ba¤l› olarak görüfl, perspektif ve çerçeve aç›lar›ndan çok farkl› dallar› olan eklektik bir gruptur. Ortak noktalar› kad›n›n deneyimlerine ses vermede ve kad›n›n ba¤l›l›¤›na son vermede ortaklaflmalar›d›r. Bat›’n›n mevcut hegemonyas›yla bu ak›mlar Hindistan’daki kad›n hareketinde de güçlü bir etkide bulunmufllard›r. Bu nedenle kad›n hareketine yönelik ciddi bir inceleme hareket içindeki çeflitli teorik ak›mlar› anlamay› da içermektedir. Feminist felsefeciler Locke, Kant, Hegel, Marks, Derida, Nietzsche, Freud gibi çok farkl› felsefecilerden etkilenmifltir. Ço¤unlu¤u geleneksel felsefenin erkek-önyarg›l›, temel kavram ve teorilerinin ve anlay›fllar›n›n “belirgin flekilde dünyay› erkeksi flekilde yorumlad›¤›” (Alison Jagger) sonucuna da varm›fllard›r. Bu nedenle geleneksel felsefeyi dönüfltürmek için çaba göstermifllerdir. Bu arka plan› akl›m›zda tutarak feministler içindeki baz› temel felsefi ak›mlar› ele alaca¤›z. Not edilmesi gereken bir nokta bu farkl› ak›mlar›n sabit ve ayr› olmad›¤›d›r. Baz› feministler bu kategorilere de karfl›d›r. Baz›lar› zaman içinde görüfllerini de¤ifltirmifl, baz›lar› ise iki veya daha fazla ak›m› birlefltirmifllerdir. Ancak anlayabilmek için bu genel ak›mlar yararl› olacakt›r. Fakat teorileri tart›flmaya bafllamadan önce Bat›’da örne¤in ABD’de kad›n hareketinin gelifliminin k›sa bir de¤erlendirmesiyle bafllayaca¤›z. Bu feministler içinde teorik geliflimi anlamak için gereklidir. Bat›’da Kad›n Hareketinin Genel De¤erlendirilmesi Bat›’da kad›n hareketi iki döneme ayr›lmaktad›r. ‹lk dönem 19. yüzy›l›n ortas›nda bafllam›fl ve 1920’lerde sona ermiflken ikinci dönemse 1960’larda bafllam›flt›r. ‹lk dönem oy hakk› hareketi veya kad›nlar›n siyasi haklar›, oy hakk› hareketi olarak bilinmektedir. Kad›n hareketi kapitalizmin geliflmesiyle ve demokratik hareketin yay›lmas›yla beraber yükseldi. Zaman›n geliflen di¤er hareketleriyle beraber geliflti. ABD’de siyah köleleri özgürlefltirme hareketi ve proletaryan›n artan saflar›n› örgütleme hareketi 19. Yüzy›l›n sosyo-politik mayalanman›n önemli parçalar›yd›. 1830’larda ve 40’larda köleli¤in kald›r›lmas› kampanyas›n› yürütenler aras›nda ilgac›lara (siyahlar› kölelikten kald›rma amaçl› kampanyaya) yönelik toplumsal muhalefete karfl› koyan e¤itimli kad›nlar vard›. Lucretia Mott, Elizabeth Cady Stanton, Susan Anthony, Angeline Grimke kölelik karfl›t› hareketteki aktif kad›nlard› ve sonras›nda kad›nlar›n siyasal hak mücadelesinde yer ald›lar. Ancak kölelik karfl›t› örgütlere kad›nlar›n temsil edilmesine ve önderlikte yer almas›na yönelik muhalefet kad›nlar› toplumdaki kendi konumlar› ve haklar› için düflünmeye zorlad›. ABD’de farkl› eyaletlerdeki kad›nlar erkeklerle beraber genel e¤itim, evli kad›nlar›n mülkiyet ve boflanma hakk› için bir araya gelmeye bafllad›lar. Stanton, Anthony ve di¤erleri taraf›ndan 1848’de örgütlenen Seneca Güz Kongresi ABD’de kad›n hareketinin ilk safhas›n›n tarihinde bir kilometre tafl›d›r. Kongrede kabul edilen ve Ba¤›ms›zl›k Bildirgesini model alan Fikirler Bildirgesinde evlilikte, mülkiyette, ücretlerde ve seçimlerde eflit hak talep edilmifltir. Kongreden 20 y›l sonra eyalet düzeyinde kongreler örgütlenmifl, e¤itim turlar›, broflürler ve imza kampanyalar› ile propaganda kampanyalar› düzenlenmifltir. 1868’de Anayasa’ya yeni bir madde (14. Madde) eklenmifl ve siyahlara oy hakk› tan›rken kad›nlara tan›nmam›flt›r. Stanton, Anthony maddeye karfl› kampanya yürütmüfl ancak ç›kmas›na engel olamam›fllard›r. Kad›nlarla ve il- 1-14 Ekim 2010 “… Ezilmemizin ajanlar› olarak erkekleri görüyoruz. Erkek egemenli¤i en eski, en temel hakimiyet biçimidir. Di¤er tüm sömürü ve bask› biçimleri (›rkç›l›k, kapitalizm, emperyalizm vd) erkek egemenli¤inin genifllemifl halidir: erkek kad›na hakimiyet kurar, birkaç erkek de di¤erlerine…” gac›lar aras›nda bölünme oldu. Ayn› zamanda kurulan sendikal önderlik ile yükselen iflçi hareketi de kad›n iflçileri örgütlemeye ilgi göstermiyordu. Yaln›zca IWW (Dünya Sanayi ‹flçileri Sendikas›) uzun saatler oldukça az ücretle çal›flan kad›n iflçileri örgütlemek için çaba gösterdi. Binlerce kad›n iflçi konfeksiyon iflçisiydi. Baz›lar› kad›n olan anarflistler, sosyalistler, Marksistler iflçiler aras›nda çal›flt› ve onlar› örgütledi. Bunlar aras›nda Emma Goldman, Ella Reevs Bloor, Mother Jones, Sojoumer Truth yer almaktayd›. 1880’lerde militan mücadele ve bask› dönemin kural› olmufltu. Oy hakk› isteyen önderlerin önemli bir k›sm› iflçilerin sömürülmesine ilgi göstermiyordu ve onlar›n hareketini desteklemedi. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru ve 20. Yüzy›l›n bafl›nda iflçi s›n›f› kad›n hareketi h›zl› flekilde geliflti. Bunun en yüksek noktas› 1909’da konfeksiyon iflçisi yaklafl›k 40 bin kad›n›n greviydi. Sosyalist kad›nlar Avrupa’da oldukça aktifti ve Eleanor Marx, Clara Zetkin, Alexandra Kollantai, Vera Zasulich gibi önder komünist kad›nlar iflçi kad›nlar›n örgütlenme mücadelesinin en ön saflar›ndayd›lar. Binlerce iflçi kad›n örgütlendi ve kad›n gazeteleri ve dergileri bas›ld›. Kopenhag’daki ‹kinci Enternasyonal Kad›n ‹flçiler Konferans›’nda Clara Zetkin, Alman komünistler ve uluslararas› kad›n hareketinin ünlü önderleri Amerikan kad›n iflçilerinin mücadelesinden etkilendiler ve 8 Mart’› enternasyonal düzeyde Kad›nlar Günü olarak anmak için bir karar› kabul ettiler. Yüzy›l›n sonunda ABD’de kad›n›n konumu oldukça de¤iflti. Oy haklar› olmasa da e¤itim, mülkiyet haklar›, istihdam alanlar›nda çok say›da hak elde ettiler. Bu nedenler oy hakk› talebi öne ç›kabildi. Hareket daha muhafazakar bir yaklafl›ma döndü, oy hakk› elde etme sorununu di¤er toplumsal ve siyasi konulardan ay›rd›lar. Esas taktikleri imza toplama ve senatörler aras›nda lobi yapma vb oldu. 1914’de Alice Paul’un ‹ngiliz oy hakk› mücadelecilerinin grev gözcülü¤ü, açl›k grevi, oturma eylemi gibi militan taktiklerini tan›tmas›yla beraber daha aktif hale geldi. Aktif kampanyalar› ve militan taktikleri sayesinde Amerika’da kad›nlar 1920’de oy hakk›n› elde ettiler. ‹ngiltere’de kad›n hareketi Amerika’daki hareketten sonra bafllad› fakat 20. Yüzy›l›n bafl›nda Emmeline Pankhurst, k›zlar› ve destekçilerinin benimsedi¤i militan taktiklerle taleplerine dikkat çektiler ve talepleri için çok kez hapse düflerek militan bir yön çizdi. 1903’de daha eski örgütlenmelerin çal›flma tarz›ndan hayal k›r›kl›¤› yaflay›nca Kad›nlar›n Sosyal ve Siyasi Birli¤i’ni (WPSU) kurdular. WSPU oy hakk› ajitasyonuna öncülük etti. Ancak Birinci Dünya Savafl› 1914’de ç›k›nca ‹ngiliz Hükümetiyle uzlaflt›. Hem ABD’de hem de ‹ngiltere’de hareketin önderleri beyaz ve orta s›n›ftand›lar ve taleplerini orta s›n›f kad›n›n talepleriyle s›n›rlad›lar. Yaln›zca sosyalist ve komünist kad›nlar oy hakk› talebinin mülkiyetle s›n›rland›r›lmas›na karfl› ç›kt›lar ve taleplerini geniflleterek iflçi s›n›f› kad›nlar› da dâhil tüm kad›nlar için oy hakk› istediler. Kad›nlar›n oy hakk› talebi için farkl› kitle örgütlenmeleri kurdular. Kad›n hareketi Büyük Bunal›m, faflizmin yükselifli ve dünya savafl› dönemlerinde devam etmedi. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› dönemde Amerika ekonomisinin h›zla büyüdü¤üne ve orta s›n›f›n geniflledi¤ine tan›kl›k etti. Savafl y›llar›nda kad›nlar ekonomiyi döndürmek için her türlü iflte çal›flt› fakat savafl ertesinde ifli b›rakmalar› ve iyi birer ev han›m› ve anne olmalar› için teflvik edildiler. Bu refah ve memnuniyet balan› 1960’larda sona erdi. Siyah temel haklar hareketiyle beraber toplumsal huzursuzluk taban kazand› ve sonras›nda savafl karfl›t› hareket (Vietnam Savafl›na karfl›) ortaya ç›kt›. Bu büyük bir kargafla dönemiydi. Çin’de bafllayan Kültür Devrimi de etkisini gösterdi. Üniversite ö¤rencileri aras›nda siyasi faaliyetler artt› ve bu sosyal ve siyasi kargafla atmosferinde kad›n hareketi bir kez daha olufltu, bu kez ilk olarak üniversite ve fakülte ö¤rencilerince bafllat›ld›. Kad›nlar iflte, ücrette ve toplum içinde bütünlüklü olarak tüm tutumlarda ayr›mc›l›kla karfl›laflt›klar›n›n fark›na vard›lar. Tüketici ideoloji de ayn› zamanda sald›r› alt›ndayd›. Simone de Beauvoir 1949’da ‹kinci Cinsiyet kitab›n› yaz›flt› ancak etkisi flimdi hissediliyordu. Betty Friedan Kad›nl›¤›n Gizemi’ni 1963’te yazd›. Kitap oldukça popüler oldu. 1966’da Ulusal Kad›n Örgütünü kurarak kad›n›n karfl›laflt›¤› ayr›mc›l›¤a karfl› ç›kt› ve eflit haklar için mücadele etti. Ancak ba¤›ms›z kad›n hareketi (radikal feminist hareket) ö¤renci hareketi içinde daha solcu bir yaklafl›mla ortaya ç›kt›. fiiddet d›fl› Ö¤renciler Koordinasyon Konseyi’ndeki (SNCC) (siyahlar›n temel haklar› için kampanya yürütüyorlard›.) beyaz erkek ve kad›nlar› 1968’deki Chicago Kongresi’nde siyahlar›n kurtulufl mücadelesinde yaln›zca siyahlar›n olmas› gerekti¤i sebebiyle örgütten at›ld›lar. Benzer flekilde kad›n›n kurtuluflu için kad›n mücadelesi fikri temel kazand›. Bu temelde Demokratik Toplum ‹çin Ö¤renci’nin (SDS) kad›n üyeleri örgütün Haziran 1968 Kongresi’nde kad›n›n kurtuluflunun ulusal konseyin bir parças› olmas›n› talep ettiler. Ancak ›sl›kland›lar ve reddedildiler. Birçok kad›n örgütten ayr›ld› ve Chicago’da Kad›nlar›n Radikal Eylem Projesi (WRAP) adl› örgütü kurdular. Yeni Üniversite Konferans› (NUC-sosyalist bir Amerika isteyen üniversite ö¤rencilerinin, çal›flanlar›n ve ö¤retim üyelerinin ulusal düzeydeki örgütlülü¤üdür) üyesi kad›nlar yerel Kad›n Komitesi kurdular. Chicago’dan Marlene Dixon ve Naomi Wisstein buna öncülük ediyordu. Shulamith Firestone ve Pamela Allen benzer çal›flmalar› New York’ta yapt› ve New York Radikal Kad›n (NYRW) örgütünü oluflturdular. Bunlar›n hepsi yasalar› de¤ifltirerek ve anayasa maddelerinde eflitlik sa¤layarak kad›n›n ezilifline çözüm bulan liberal görüflü reddettiler ve toplumun tüm yap›s›n›n de¤iflmesi gerekti¤ine inand›lar. Bu nedenle kendilerini radikal olarak tan›mlad›lar. Sosyalist parti, SDS, Yeni Sol (Bu örgütlerin ya Troçkist ya da Küba devrimini örnek ald›klar›n› not etmek gereklidir.) gibi karma gruplar›n ve partilerin (kad›n ve erkek) kad›n›n kurtulufl mücadelesini ileriye tafl›yamayaca¤› ve partilerden ba¤›ms›z bir kad›n hareketine ihtiyaç duyuldu¤u fikrini savundular. NYRW’nin ilk kamusal eylemi kad›n hareketini ulusal düzeyde flöhrete ulaflt›ran Miss Amerika güzellik yar›flmas›n› protesto etmeleriydi. Bir y›l sonra NYRW Redstockings ve WITCH (Kad›nlar›n Cehennemden Uluslararas› Terörist Komplosu) olarak ikiye ayr›ld›lar. Redstockings manifestolar›n› 1969’da yay›nlad›lar ve bu sayede radikal feminizmin duruflu ilk defa net flekilde ortaya konuldu. “… Ezilmemizin ajanlar› olarak erkekleri görüyoruz. Erkek egemenli¤i en eski, en temel hakimiyet biçimidir. Di¤er tüm sömürü ve bask› biçimleri (›rkç›l›k, kapitalizm, emperyalizm vd) erkek egemenli¤inin genifllemifl halidir: erkek kad›na hakimiyet kurar, birkaç erkek de di¤erlerine…” “K›zkardefllik güçlüdür” ve “kiflisel olan siyasidir” sloganlar› oldu ve genifl bir destek kazand›lar. Bu s›rada SDS kad›n›n Kurtuluflu üzerine konumunu belirten belgeyi Aral›k 1968’de yay›nlad›. Bunda kad›n farkl› görüfl aç›lar›ndan tart›fl›ld›. Kathy McAfee ve Myma Wood Ekmek ve Güller’i yazarak mücadelenin yaln›zca kapitalizmin ekonomik sömürüsüne (ekmek) karfl› olamayaca¤›n›, ayn› zamanda kad›n›n karfl›laflt›¤› psikolojik ve toplumsal bask›y› (Güller) da içermesi gerekti¤ini vurgulad›lar. Bu dönem oluflan kad›n gruplar›n›n yay›nlad›¤› çeflitli yay›nlarda sürdürülen tart›flmalar ciddi flekilde ele al›n›yordu ve yaln›zca ABD’de de¤il di¤er ülkelerdeki kad›n hareketlerini ak›mlar› da etkiliyordu. Bu gruplar esas olarak bilinç yükseltme amac›yla hiyerarflik olmayan küçük çevreler biçimindeydi. Bu flekilde kad›n hareketi içinde sosyalist feminist ve radikal feminist ak›m ortaya ç›kt›. Böylece kad›n›n ezilmesi üzerine çok say›da soru ve bak›fl aç›s› a盤a ç›kt›. 1960’lar›n sonlar›n- da ve 70’lerin bafllar›nda ABD’de ve Bat› Avrupa’da “farkl› gruplar farkl› devrim vizyonlar›na sahipti. Bunlar feminist, siyah, anarflist, Marksist-Leninist ve devrimci siyasetin di¤er versiyonlar›yd›, fakat herhangi bir devrim biçimi kap›ya dayand›¤›nda bu bölünmelerin bitece¤i inanc› vard›.” (Barbara Epstein) Sosyalist (Marksist) ve radikal feministler devrim amac›na sahipti. ‹lk dönemde feministler Marksist teoriye ve üretim, yeniden üretim, s›n›f bilinci ve emek gibi temel kavramlara tutunuyorlard›. Fakat hem sosyalist feministler hem de radikal feministler Marksist teoriyi kad›n›n konumuna dair feminist anlay›flla birlefltirmek için de¤ifltirmeye çal›fl›yorlard›. Ancak 1975’den sonra bir yön de¤iflikli¤i oldu. Sistemik analizler (kapitalizmin, mevcut toplumsal yap›n›) kültürel feminizm olarak ele al›nd› veya yeniden biçimlendirildi. Kültürel feminizm erkek ve kad›n›n temel olarak farkl› olduklar› fikrinden yola ç›k›yorlard›. Patriyarkal bask›n›n kültürel yanlar›na yo¤unlafl›yorlar ve bu alanda reform hedefliyorlard›. Radikal ve sosyalist feminizmden farkl› olarak kapitalizmin elefltirisini reddetmifller ve kad›n›n ezilmesinin temelinde patriyarka oldu¤unu vurgulam›fllar ve ayr›l›kç›l›¤a yönelmifllerdir. 1970’lerin sonlar›nda 1980’lerde lezbiyen feminizm feminist hareket içinde bir ak›m olarak ortaya ç›kt›. Ayn› zamanda beyaz olmayan kad›nlar (siyahlar, ileri kapitalist ülkelerdeki üçüncü dünya kad›nlar›) süregelen feminist hareket üzerine elefltiriler yönelttiler ve kendi feminist versiyonlar›n› üretmeye bafllad›lar. ‹flçi s›n›f› kad›nlar›n›n iflyerinde eflit davran›fl, çocuk bak›m› vb talepli örgütlenmeleri de büyümeye bafllad›. ‹leri kapitalist ülkelerde feminist hareket beyaz, orta s›n›f, e¤itimli kad›nlara s›k›flm›flt› ve do¤rudan kendi yaflad›klar› sorunlara yo¤unlafl›yorlard›. Bu ise küresel veya çokkültürlü feminizmi ortaya ç›kard›. Üçüncü dünya ülkelerinde kad›n gruplar› ayr›ca aktif hale geldi, ancak tüm konular “sadece” kad›n konular› de¤ildi. Kad›na yönelik fliddet esas konuydu, özellikle tecavüz fakat bunun yan› s›ra sömürgecili¤e ve yeni-sömürgecili¤e ba¤l› sömürü, yoksulluk ve toprak a¤alar›n›n sömürüsü, köylü sorunu, zorunlu göç, apartheid ve ülkelerinde önemli olan birçok farkl› sorun da ele al›n›yordu. 1990’lar›n bafllar›nda post-modernizm feministler içinde etkili olmaya bafllad›. Fakat feminizme karfl› feministlerin kürtaj hakk›na muhalefet ad› alt›nda sa¤c›, muhafazakar tepki 1980’lerde büyümeye bafllad›. Ayr›ca feminizme aileyi y›kt›¤›, aile içinde kad›n›n rolüne vurgu yapt›¤› sebebiyle sald›r›lar oldu. Yine de feminist perspektif yay›lmaya ve say›s›z aktivist grup, tabanda sosyal ve kültürel projeler geniflledi ve etkinli¤ini sürdürdü. Kad›n çal›flmalar› da derinlemesine yay›ld›. Sa¤l›k bak›m› ve çevre konular› da bu gruplar›n birço¤unun gündemine girdi. Birçok feminist önder akademide görev üstlendi. Ayn› zamanda birçok önemli örgütün ve komitelerin birço¤u büyük kurumlara dönüfltü ve herhangi bir kurulu bürokratik kurum gibi çal›flanlar›yla faaliyet yürüttü. Aktivizm düflüfle geçti. 1990’larda feminist hareket daha çok bu kurumlar›n aktiviteleriyle akademik dünyada feministlerin yaz›lar›yla bilinir olmaya bafllad›. “Feminizm bir hareket olmaktan çok bir düflünce haline geldi ve öncesinde sahip oldu¤u nitelikli vizyonu yitirdi.” diye yazmakta Barbara Epstein Monthly Review dergisinde. (May›s, 2001) 1990’larda iflçi s›n›f›n›n ekonomik koflullar›nda artan uçurum, az›nl›klar›n ve orta s›n›f›n ezilifli, cinsiyet eflitsizli¤inin devam›, kad›na yönelik artan fliddet, küreselleflme sald›r›s› ve halka etkisi, örne¤in üçüncü dünyada kad›n vb geliflmeler Marksizm’e yönelik ilginin yenilenmesine neden oldu. Ayn› zamanda küreselleflme karfl›t› ve savafl karfl›t› hareketler örne¤inde oldu¤u gibi çeflitli siyasi hareketlere kad›nlar›n özellikle de genç kad›nlar›n kat›l›m› da artt›. Bat›’da kad›n hareketinin geliflimi üzerine bu k›sa genel de¤erlendirmeyle beraber feminist hareket içinde temel teorik ak›mlar›n konumlar›n› analiz edece¤iz. (Devam edecek) 11 / DÜNYADAN 1-14 Ekim 2010 YEN‹ KADIN’dan yeni bir kampanya Avrupa’da örgütlü olan Yeni Kad›n, “Eflit ifle eflit ücret” bafll›¤›yla bir kampanya bafllatt›¤›n› duyurdu. Kampanyayla ilgili olarak Regensburg Yeni Kad›n taraf›ndan bir toplant› düzenlendi. Toplant›ya, Verdi’den (Alman Hizmet-‹fl Sendikas›) ve YK’dan konuflmac›lar kat›ld›. Toplant›, Ver.di Streik TV’nin haz›rlad›¤› k›sa bir film gösterimi ile bafllad› ve ard›ndan Eflit ‹fle Eflit Ücret’in tan›m› yap›ld›. Homojen ‹fl: E¤itim düzeyi, k›dem, hizmet y›l›, meslek deneyimi, al›nan sorumluluk ayn› oldu¤u halde erkeklerin kad›nlardan daha fazla ücret almas›. Bu fark temizlik iflçilerinden, akademisyenlere kadar var. Hatta e¤itim düzeyi artt›kça ücret fark› da art›yor ve özellikle Almanya, Avusturya, Hollanda gibi geliflmifl ülkelerde bu fark % 26’lara kadar ç›k›yor(Destatis). Yafl ilerledikçe cinsleraras› ücret fark› daha da art›yor. Avrupa Komisyonu’nun 2006-2010 y›llar› için haz›rlad›¤› Kad›n ve Erkek Eflitli¤i için Yol Haritas›’nda; son y›llarda kad›nlar›n e¤itim düzeyindeki ve politi- Nepal’de Maoistlerden yeni hamle Nepal’de Nepal Birleflik Komünist Partisi(Maoist), parlamentoda yedi turdur sonuçsuz kalan ve siyasi bir krize dönüflen baflbakanl›k seçiminin önünü açmak için Baflbakan aday›n› geri çekti. Yap›lan aç›klamada, Prachanda yoldafl›n parlamentonun yedi seferdir hükümeti seçememesini protesto etmek için adayl›ktan çekildi¤ini belirtti. Ne Prachanda ne de en büyük rakibi olan Nepal Kongresi’nin aday›, mecliste yedi seferdir tekrarlanan seçimlerde hükümet kurmak için yeterli ço¤unlu¤u sa¤layabilmiflti. Nepal’de, önceki Baflbakan Madhav Kumar Nepal’in Maoistlerin etkili muhalefeti karfl›s›nda istifa etti¤i 30 Temmuz tarihinden bu yana hükümet oluflturulamad›. Nepal Birleflik Komünist Partisi-Maoist meclisteki sandalyelerin ço¤unlu¤unu elinde tutuyor ama di¤er partilerin deste¤i olmadan hükümet kuracak ço¤unlukta ise de¤il. AFP haber ajans›na konuflan Maoist liderlerden Baburam Bhattarai, “Ülke, politikac›lar›n karars›zl›¤›n›n esiri haline geldi” dedi. Bhattarai, “Ulusal birlik hükümeti kurulmas› yolunda partiler aras›nda bir mutabakata var›lmas› için yeni bir bafllang›ç yap›lmas›n› sa¤lamak istiyoruz. Bu yüzden, yar›fltan çekilmeye karar verdik” diye konufltu. Yeni hükümet için bir sonraki oylaman›n 26 Eylül’de tarihinde yap›lmas› planlan›yordu ama oylaman›n ertelenebilece¤i belirtiliyor. Nepal parlamentosu, ülkenin savafl sonras› bar›fl sürecini tamamlamak ve yeni bir anayasa haz›rlamak için 2008 May›s›’nda 2 y›ll›¤›na seçilmiflti. Fakat Maoistler ile rakipleri aras›ndaki anlaflmazl›klar› çözemeyen parlamento bugüne kadar her iki görevini de yerine getiremedi. Berlin AT‹F Berlin Türkiyeli ‹flçiler Derne¤i olarak Almanca ve Türkçe konuflmalar ve sloganlarla cuntay› lanetledi¤imiz mitingimiz canl›, renkli ve coflkulu geçti. Yap›lan konuflmalarda 12 Eylül’den hesab› ancak devrimcilerin sorabilece¤i ve bu görevin devrimcilerin omuzlar›nda oldu¤u anlat›ld›. Mitingde Partizan ve AT‹F ad›na iki konuflma yap›ld›. Avrupa Demokratik Kitle Örgütleri Platformu ad›na ç›kan bildiri de okundu. 12 Eylül’ün sorumlular›ndan hesap soran ve faflizmi lanetleyen sloganlar ve bitifl konuflmas›yla miting noktaland›. (AT‹F-Berlin Türkiyeli ‹flçiler Derne¤i Bas›n Bürosu) kada temsil say›s›ndaki ve mesle¤i olan kad›n say›s›ndaki art›fla ra¤men bu fark›n özellikle özel sektörde giderek daha da artt›¤›na dikkat çekiliyor. Buna da “küreselleflme” gere¤i olan mobil ve esnek çal›flma taleplerine kad›nlar›n “aile içi görevlerinden” dolay› uyum sa¤layamamalar› neden olarak gösteriliyor. Bak›m hizmetleri toplum taraf›ndan paylafl›lmad›¤› için bu tespit bafllang›çta do¤ruymufl gibi görünüyor. Fakat yine “küreselleflme”nin gere¤i olan informal ve k›sa süreli (mini job) ifllerdeki kad›n say›s›na bakt›¤›m›zda erkek say›s›ndan fazla oldu¤unu görüyoruz. Güvencesiz ve kay›t d›fl› ifllerde daha çok kad›nlar (çocuklar) çal›fl›yor. Özce, kad›n eme¤i bu gerekçelerle ucuzlat›l›yor. Bu ucuzluk; göçmen iflçilerin, tafleron firmalar›n ya da sömürge, yar›-sömürge ülkelerin ucuz ifl gücünün ya da Kürt iflçilerin (inflaatta, ayçiçe¤i, f›nd›k ve pamuk tarlalar›nda) ucuza çal›flarak; “Emek Borsas›’ndaki” genel ücretleri düflürmesi gibi erkek iflçiler için de bir teh- dit unsuru ve bu yüzden ortak bir mücadeleyi gerektiriyor. Ancak göçmen iflçilere ya da Kürt iflçilere karfl› bu yönde nas›l milliyetçi bir sald›r› varsa, kad›nlara yönelik de bir o kadar ataerkil önyarg›lar var. Kad›n›n çal›flmamas› ve evde ucuza “sa¤l›kl›, gürbüz nesiller (iflçiler)” yetifltirmesi gerekti¤i gibi (evinin han›m›, namuslu fedakar kad›n). Toplant›da Verdi’den kat›lan konuflmac›, kad›nlar›n her zaman aileye ek gelir getirenler olarak görüldü¤ünü, kad›n ve erkek tam süreli çal›fl›yorsa vergi kesintilerini azaltmak için kad›n›n çal›flma süresini azaltmak zorunda kald›¤›n›, asl›nda bunun devletin kad›na bak›fl aç›s›n›n (Aile Bazl› Ücret) 19. yüzy›ldakiyle ayn› oldu¤unu gösterdi¤ini ve hala de¤iflmedi¤ini belirtti. Ayr›ca sendikalarda çal›flan kad›n say›s›n›n az oldu¤unu ve sendikalardaki kad›n say›s›n› ve bak›fl›n› güçlendirmemiz ge- Fransa’da 7 ayda 5. grev Fransa’da hükümetin ekonomi politikalar›na karfl› toplumsal tepki büyüyor. Hükümetin emeklilik reformunu protesto etmek amac›yla sekiz sendikan›n ça¤r›s› üzerine ülke genelinde greve gidildi. Hava ve demiryolunda ulafl›m felç olurken, ülke genelinde organize edilen 232 gösteriye yaklafl›k 3 milyon kifli kat›ld›. Hükümet her zamanki gibi greve kat›l›m›n düflüklü¤ünden dem vurdu. Mart ay›ndan bu yana Fransal› emekçiler beflinci kez greve ve ülke çap›nda eylemlere ça¤r›ld›. 7 Eylül’deki güçlü grevin ard›ndan sekiz sendikan›n ça¤r›s› üzerine, kamu ve özel sektörde 23 Eylül günü yeniden greve gidildi. 7 Eylül’de 2,7 milyon kifli sokaklara ç›km›fl ancak buna ra¤men hükümet geri ad›m atmayarak yasal emeklilik yafl›n› 60’tan 62’ye yükselten reformu parlamentodan geçirtmiflti. Sol muhalefetin deste¤ini de alarak hükümete geri ad›m att›rmak isteyen sendikalar›n ça¤r›s›yla greve baflta hava ve de- miryolu ile ulusal e¤itim olmak üzere kamu ve özel sektörde yo¤un kat›l›m sa¤land›. Kamu ve özel sektörde 15 gün önceki eyleme göre kat›l›m oranlar›n›n daha düflük oldu¤u gözlendi. Ancak sendikalar, özellikle sokaklara daha fazla insan ç›karmay› baflararak gücünü korudu. Cumhurbaflkanl›¤› da greve kat›l›m›n düflük oldu¤unu söyleyerek, halk›n emeklilik reformuna olan deste¤inin artt›¤›n› savundu. Oysa yap›lan kamuoyu yoklamalar› ve büyüyen toplumsal tepki halk›n ço¤unlu¤unun hükümetin emeklilik reformuna karfl› oldu¤unu gösteriyor. Cumhurbaflkan› Nicolas Sarkozy, seçildi¤i 2007’den bu yana giriflti¤i bütün reformlar ve “aç›l›m” ad› alt›nda yürüttü¤ü politikalar karfl›s›nda büyük tepkiyle karfl›laflt›. Geçen sürede baflar›s›z olan ve manevra alan› giderek da- EVRENSEL BAKIfi Irkç› yükselifle inat, emekçiler hedefe kilitleniyor rekti¤ini vurgulad›. Teknolojideki ve e¤itim olanaklar›ndaki bu kadar geliflmeye ra¤men 1800’lü y›llardaki tekstil iflçilerinden günümüze de¤iflen fazla bir fley yok. Bizler yine evde ücretsiz bak›c›, d›flar›da ucuz ve yedek ifl gücüyüz. Ve yine yeterince örgütlü ve bilinçli de¤iliz. Günde ortalama 16-17 saat çal›flt›¤›m›z halde bu, ne günümüze ne de gelece¤imize yans›mad›¤› gibi yaflland›¤›m›zda da bizi korkunç bir yoksulluk bekliyor. Kad›nlar yoksullafl›yor. Yoksulluk kad›nlafl›yor. Asl›nda biz kad›nlar özellikle hizmet sektöründe ücretli ve ücretsiz çal›flarak; kapitalist devletin yaratt›¤› pisli¤i temizleyip; ay›plar›n› örterek, onun sosyal bir devletmifl gibi görünmesini sa¤l›yoruz. ralan Sarkozy’nin elinde bir tek “baflarma” umuduyla emeklilik reformu kald›. Özellikle bir dizi skandalla giderek zay›flayan Sarkozy, 2012 Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri öncesi bu projesini geçirmek için yo¤un bask› uyguluyor. Cumhurbaflkanl›¤› kampanyas› s›ras›nda medya manipülasyonlar› ve “kopufl” vaatleriyle genifl bir kitleyi etkileyen Sarkozy, Cumhurbaflkanl›¤› görevinin üçüncü y›l› doldu¤unda yap›lan anketlerde son 30 y›l›n en sevilmeyen Cumhurbaflkan› haline geldi. 12 Eylül AFC’si Avrupa’da lanetlendi! Hamburg 11 Eylül’de Altona semtinde bir miting gerçeklefltirildi. Çeflitli kurumlar›n da destekledi¤i etkinlikte 12 Eylül’ün nedenleri ve bilançosu anlat›ld›. S›k s›k at›lan sloganlarla da 12 Eylül’de yaflam›n› yitiren devrim flehitleri bir kez daha an›ld›. Yine miting s›ras›nda haz›rlanan Almanca bildiriler da¤›t›ld›. ‹sviçre 11 Eylül 2010 tarihinde Zürih’te ‹T‹F taraf›ndan “30. Y›l›nda Askeri Faflist Cuntan›n Nedenleri ve Sonuçlar›” adl› panel gerçeklefltirildi. Federasyon temsilcisinin, kat›l›mc›lar› selamlamas›n›n ard›ndan, panele Y›lmaz Güney flahs›nda devrim ve demokrasi flehitleri için sayg› durufluyla bafllan›ld›. ‹T‹F temsilcisi yapt›¤› konuflmada Türkiye’de yaflanan son dönemlerdeki hukuksuzluklara dikkat çekerek, ‹flçi-Köylü gazetesinin bir ay kapat›lmas›n›n, referanduma bir gün kala 100’ün üzerinde insan›n keyfi bir flekilde evlerin bas›larak gözalt›na al›nmas›n›n ve yine eylemsizlik karar›ndan yararlanarak 9 HPG gerillas›n›n katledilmesinin, mevcut TC zihniyetinin 12 Eylül’ün devamc›s› oldu¤unun önemli kan›tlar› oldu¤unu söyledi. Ard›ndan ilk sözü 12 Eylül Faflist Cuntas›n› hapishanede politik tutsak olarak karfl›lam›fl, araflt›rmac›-yazar Yusuf Köse dönemin a¤›r bilançosunu detayl› bir flekilde aktararak 12 Eylül’ün vahfletine dikkat çekti. Son bölümde kat›l›mc›lara söz hakk› verilerek gelen soru ve düflünceler al›nd›. (‹sviçre ‹K Okurlar›) Köln AT‹K Köln’de “30. y›l›nda nedenleri ve sonuçlar›yla 12 Eylül Askeri Faflist Cuntas›” konulu bir sempozyum gerçeklefltirdi. Y›lmaz Güney’in de an›ld›¤› etkinlikte bir de kültürel bölüm gerçeklefltirildi. 700 civar›nda Türkiyeli iflçi ve emekçinin kat›ld›¤› etkinlikte Partizan, TUYAB, ADHK, AvEG KON, YEK-KOM, B‹R-KAR, Yaflanacak Dünya, MLPD stantlar› aç›ld›. Yap›lan sempozyuma AT‹K Baflkan› Musa Demir, BDP temsillcisi Faik Ya¤›z, K›z›l Bayrak temsilcisi Sinan Demirci, Senarist ve Film yap›mc›s› Önder Çakar, sendika e¤itim uzman› Volkan Yarafl›r, yazar Mukaddes Erdo¤du Çelik, Ankara Alevi Enstitüsü Baflkan› Prof. Cengiz Güleç ve Avukat Ercan Kanar kat›ld›. Sunumlar›n ard›ndan yap›lan kültürel bölümde sahne alan P›nar Sa¤, Nurettin Rençber ve Grup Hayk›r›fl türkü ve marfllar›yla dinleti sundular. Köln Özgün Halk Ekibi’nin sahne ald›¤› etkinlikte, Me- dine Akbafl taraf›ndan; o¤ullar› katledilen, kay›p olan analar› konu alan bir tiyatro gösterimi sunuldu. Sloganlar›n hayk›r›ld›¤› etkinlikte Y›lmaz Güney’in hayat›n› anlatan bir sinevizyon ve 12 Eylül belgeseli gösterildi. Londra 12 Eylül Askeri Faflist Cuntas›, tarihin kara sayfalar›nda yerini al›fl›n›n 30. y›l›nda Londra’da AT‹K-Londra Komitesi, AvEGKON, ‹ngiltere Alevi Kültür Merkezi, Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi, ve FED-B‹R kurumlar› taraf›ndan örgütlenen bir panel ile lanetlendi! Panelde FED-B‹R taraf›ndan sunulan 12 Eylül ve Kürtler, AT‹K Londra Komitesi taraf›ndan sunulan 12 Eylül ‹flçi S›n›f› ve Sendikalar-Kültür Sanat, AvEG-KON taraf›ndan ‹flçi-köylü 73 sunulan 12 Eylül ve Cezaevleri-Kad›nlar, ‹ngiltere Alevi Kültür Merkezi taraf›ndan sunulan 12 Eylül ve Aleviler ve Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi taraf›ndan sunulan 12 Eylül Genel Hukuku ve Göçmenler bafll›klar› alt›nda cuntan›n dünden bugüne etkileri masaya yat›r›ld›. 12 Eylül günü de yine ayn› bileflenlerin örgütledi¤i bir toplant› Avrupa Karabal›lar Derne¤i lokalinde gerçeklefltirildi. Sinevizyon gösterimi ve 12 Eylül’ü bizzat yaflam›fl kat›l›mc›lar›n da söz ald›¤› bir sohbet toplant›s› gerçeklefltirildi. Strazburg Strazburg Mezopotamya Kültür Merkezi’nde “12 Eylül ve Sonuçlar›” konulu bir panel düzenlendi. 12 Eylül askeri darbesinin birçok cepheden tahribatlar yaratt›¤›n›n anlat›ld›¤› paneli Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM), Avrupa Türkiyeli ‹flçiler Konfederasyonu (AT‹K), Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) ve Demokratik ‹flçi ve Gençlik Federasyonu (D‹DF) örgütledi. Panelistler CDK temsilcisi Hüseyin Kurtulufl, AT‹K temsilcisi Mehmet Cihan, D‹DF Yönetim Kurulu Üyesi ‹brahim Balc› ve ADHK temsilcisi Yusuf Demir, “12 Eylül ve Emek Cephesi”, “12 Eylül ve Cezaevi”, “12 Eylül ve Göç”, “12 Eylül ve Kürt Hareketi” bafll›klar› hakk›nda tart›flma yürüttüler. Ulm “12 Eylül’den 12 Eylül’e Bitmeyen Vahflet Düzeni Sürüyor” ad› alt›nda düzenlenen panel 12 Eylül Pazar günü Burgerhausmitte salonunda DEKÖP-Ulm bileflenleri olarak gerçeklefltirildi. Panele araflt›rmac› yazar Arif Bilgin, AABF Baden Würtemberg temsilcisi, Özcan An›l ve Haydar Munzur konuflmac› olarak kat›ld›. “12 Eylül” adl› belgesel filmin gösterimi s›ras›nda duygu dolu anlar yafland›. Irkç› milliyetçi yükseliflin en h›zl› art›fl gösterdi¤i dönemler, ayn› zamanda sistemin krizinin derinleflti¤i dönemlerdir. Faflizmin rengi de bu yükselifle paralel olarak daha koyu bir hal al›r. Emperyalist-kapitalist sistemin azami kâr h›rs›n›n yaratt›¤› ekonomik-siyasal krizin, 2000’li y›llar›n bafl›ndan itibaren art›k ötelenemez bir hal almas› da, tüm dünyada ›rkç›-milliyetçi dalgan›n bir kez daha h›zl› bir t›rman›fla geçmesini getirdi. Sistemin öncü güçleri (ABD emperyalizminin öncülük etti¤i güçler de denebilir) bir yandan ezilen halklar› aç›kça “terörist” ilan ederek, dünyan›n bir baflka ucundaki ülkeleri birbiri ard›na iflgal ederken, di¤er yandan da kendi iç politikalar›nda bu yönelime uygun politikalara yöneldiler. ‹çe dönük politikalarda da h›zl› bir de¤iflim yaflanmas›n›n kökeninde yatan esas nedenlerin bafl›nda ise krizin sadece emperyalizme ba¤›ml› ülkelerin halklar›n› de¤il emperyalist ülkelerin halklar›n› da artan bir biçimde vurmas›, buralardaki emekçi y›¤›nlar›n h›zla yoksullaflmas›yd›. Bu h›zl› yoksullaflman›n kendi içinde sisteme karfl› hoflnutsuzlu¤u büyütme riski tafl›mas›, bu art›fl›n ise sistemi tehdit eder boyutta bir kalk›fla dönüflmesinin kaç›n›lmaz olarak görülmesi, egemen s›n›flar›n kayg›lar›n› kâbusa dönüfltürmeye bafllad›. Geçmifl deneyimler de göstermifltir ki, bu kayg›y›-kâbusu bertaraf etmenin en etkili yollar›ndan biri ›rkç›-milliyetçi yönelime a¤›rl›k verilmesiydi! Dahas› bu politikan›n zaman içinde ülke iç politikas›na damgas›n› vuracak boyutta ele al›nmas›yd›. D›fl politika ile tam bir bütünlük-uyum içindeki bu yönelimin hayata geçirilebilmesi için gerekli olan fley ilk etapta “d›fl düflman” yaratmada gösterilen çaban›n iç düflman yaratmada da gösterilmesiydi. Bunun için fazla bir çabaya da ihtiyaç yoktu! “‹ç düflman-lar” “el alt›nda” haz›rda mevcuttu zaten. Bir di¤er deyimle faflizmin kendini üst boyutlarda göstermesi olan ›rkç›-milliyetçi yönelimin “baflar›” flans›n›n artmas›n›n bir di¤er önemli ön koflulu da bu yönelime-politikaya uygun bir flekillenifl içinde olan, kemikleflmifl faflist kifliliklerin –egemen s›n›flarca- ülke yönetimine getirilmesidir. T›pk› geçti¤imiz yüzy›l›n ilk yar›lar›nda ortaya ç›kan “Büyük Buhran” y›llar›nda Hitler, Mussolini, Franco vb. liderlerin iktidara tafl›nmas›nda oldu¤u gibi. Ne “tesadüf” ki, kimilerince hala “demokrasinin befli¤i” olarak adland›r›lan Avrupa’da günümüz krizinin de en faflist denebilecek liderlerle afl›lmaya çal›fl›ld›¤›na flahit oluyoruz. Özü modern revizyonizmin (Rus Sosyal Emperyalizminin) çöküflü olan “so¤uk savafl” döneminin sona ermesiyle birlikte, sosyal devlet anlay›fl›n› h›zla terk etmeye bafllayan, Avrupa’n›n önde gelen emperyalist güçleri, efl zamanl› olarak da bu h›za ayak uyduracak, bunda zorlanmayacak lider aray›fl›na girdiler. Sosyal devlet anlay›fl›n›n h›zla terk edilmesinin, ayn› süreçte derinleflme sinyalleri veren ekonomik-siyasal krizin sonucunda yoksulluklar› artan, geçmiflte çetin mücadelelerle kazand›klar› haklar› birbiri ard›na gasp edilmeye bafllanan emekçilerin eylemlerle sarst›¤› Avrupa ülkelerinin bafl›nda gelen Almanya’da Merkel’in, Fransa’da ise Sarkozy’nin (daha baflka ülkelerde ise benzerlerinin) ifl bafl›na getirilmesi de iflte bu sürecin ürünü oldu. Bu liderlerin öncülü¤ünde geliflen-gelifltirilen yabanc›-göçmen düflmanl›¤›, bu düflmanl›¤›n meflrulaflt›r›lmas›na dönük bir dizi yasay› da beraberinde getirdi. Bu ülkelerin emekçi halklar› ile flu veya bu nedenle –ama esas olarak da emperyalist politikalar sonucu- ülkelerini terk ederek buralarda yaflamak-çal›flmak zorunda kalanlar aras›nda düflmanl›k yaratma-büyütme politikalar›na a¤›rl›k verildi. Böylelikle iflsizli¤in, yoksullu¤un, krizin ve daha bir dizi y›k›m›n faturas›, göçmenlere-yabanc›lara ç›kar›lmak, bununla birlikte de hedef flafl›rt›lmak istendi/isteniyor. Çünkü bu yönelim art›k bu ülkelerde resmi devlet politikas› haline gelmifl bulunuyor. Tüm dünyada etkili olan, ancak en belirgin olarak Avrupa’da görülen bu ›rkç›-milliyetçi, gerçek ad›yla ise faflist politikalar›n son kurbanlar› ise Fransa’da yaflayan Romanlar oldu. Yüzy›llardan beri “dünyan›n lanetlileri” olmaktan kurtulamayan Romanlar, dünyan›n gözü önünde alenen Fransa’dan sürgün edildiler. Son y›llarda –ayn› politikalar sonucu- say›s›z göçmen eylemi ile sars›lan Fransa’da Romanlara dönük gerçekleflen bu uygulaman›n, 16-17 Temmuz gecesi h›rs›zl›ktan arand›¤› söylenen bir Roman gencin jandarma taraf›ndan öldürülmesinden ve bunun akabinde toplanan Romanlar›n bir karakolu basmas›ndan sonraki döneme denk gelmesi ise ayr› bir konu. Göçmen eylemleri de yine benzer öldürmeler sonucu meydana gelmifl, sonras›nda ise göçmenlere dönük yapt›r›mlar, yasalar da devreye sokularak art›r›lma yoluna gidilmiflti –ki göçmenlere dönük uygulamalar olanca kat›l›¤›yla sürüyor. Romanlara dönük uygulamalara-sürgünlere gelince, uygulama genifl y›¤›nlar›n tepkisini almakta gecikmedi. Avrupa Konseyi tepkiler karfl›s›nda Romanlar›n haklar›n›n korunmas› için giriflim bafllatt›¤›n› aç›klamak zorunda kald›. Sarkozy (bir bütün olarak da Frans›z hükümeti) di¤er ülkelerden, özellikle de Almanya’dan gelen tepkiler karfl›s›nda adeta flaflk›nd›! Çünkü Merkel kendisine, Romanlar konusunda ayn› fikirde olduklar›n›, yak›nda kendilerinin de Romanlar› s›n›rd›fl› etme niyetinde olduklar›n› söylemiflti! Roman (ve di¤er göçmenlerin) sorununun birçok Avrupa ülkesinde, emek cephesinde önemli geliflmelerin yafland›¤›, bunun egemen s›n›flar› hayl› zora soktu¤u bir döneme denk gelmesi gözlerden kaç›r›lmamal›d›r. Zira Romanlara dönük sürgünler, birçok benzeri alanda da oldu¤u gibi, ayn› zamanda emekçilerin hedefini flafl›rtma amaçl›d›r. Bu nedenle Avrupa’daki tüm ilerici, devrimci, sosyalist güçleri, enternasyonalizmi iflçi s›n›f› içinde daha yayg›n ve yo¤un olarak propaganda etmeliler. 12 / KAVGA OKULU ‹flçi-köylü 73 Bir gün mutlak ölece¤im Türkülerle gömün beni Size veda edece¤im Türkülerle gömün beni Munzur’uma (Uso)… Çocuklu¤um, gençli¤im, yoldafl›m, kirvam… Da¤lara sevdal› yüreklerimiz, çünkü çocuklu¤umuzdan beri da¤lar›n doruklar›nda büyümüflüz. “Dede ›mmu” (dede) ile koyunlara gidiflimiz ve “ade man”›n (babaannesi) noni sor (ekmek k›zart›lmas›) ile bizi kuzulara ve ineklere gönderifli halen akl›mda Uso. Yaramaz bir çocukluk dönemi geçirmifltik. Bütün köyün diline düflmüfltük, nas›l da arkam›zdan koflarlard›. Ama sen flansl›yd›n Uso çünkü ayn› zamanda bütün köylü ile aran çok iyiydi ve dayak yiyen hep ben olurdum. ‹lkokulda benim bir üst s›n›f›mdayd›n. Müzik dersinde ikimiz de “Bir gün Mutlak Ölece¤im” türküsünü söylerdik ve tabii ö¤retmenden dayak yerdik. Her zaman ayn› türkü ve hep dayak… Art›k arkadafllar aras›nda alay konusu olmufltuk. fiimdi bütün arkadafllar senden bahsederken güzel an›lar›n› anlat›yor. Hayata hiç küsmeyen, sürekli güldüren arkadafl›m… En güzel an›lar›n› b›rak›p erken gittin. Yoksulluk yüzünden köyümüzden tafl›nm›flt›k, sen Yenisahra’ya ben ise 1 May›s Mahallesi’ne. Ayr› de¤ildik ama bizim K ‹ N E M 1-14 Ekim 2010 Munzur’uma Siz 1 May›s’a tafl›nd›¤›n›zda inan en çok sevinen ben oldum kirvam. Ne de olsa hiç ayr›lmam›flt›k seninle. 2005-2006 y›llar›nda Proletarya Partisi’yle tan›flm›flt›n, o dönemki bak›fllar›n hiç akl›mdan ç›km›yor kirvam. ‹lk görevinde ne çekingen durmufltun… Evlere giderken hep geride kal›fl›n, hiç konuflmay›fl›n sonras›nda de¤iflmiflti. Art›k en önde giderdin ve gitti¤in bütün ailelerle s›k› ba¤lar kurmufltun, t›pk› köydeki gibi. “E¤er daha önce partiyle tan›flsayd›m kesinlikle askere gitmezdim, partimle keflke daha önce tan›flsayd›m” derdin. ‹lk korsan eylemde gaz bombas›n› yedi¤in zaman “bu ne ya! ‹nsan burada savaflaca¤›na da¤da savafl›r daha iyi” demifltin. Kirvam, kimileri hayal eder kimileri yaflar hayal ettiklerini. Sen düfllerinle prati¤ini birlefltiren oldun. Gidece¤ini bilmiyordum bir gün… Ama sen benden önce davrand›n. Murad›m› almam›fl›m Hep a¤lay›p, gülmemiflim A¤lamas›n dostum eflim Türkülerle gömün beni da¤lar gibi de¤ildi buras›. Sürekli da¤lar› hayal eder ve “mutlak ama mutlak geri dönece¤iz” diye yemin ederdik. Saz›m› as›n duvara Yaln›z kals›n baht› kara Vasiyetim tüm dostlara Türkülerle gömün beni Ben okula giderken sen de temizlik firmas›nda iflçi olarak çal›fl›yordun. Okuldan kaçar sürekli senin yan›na gelirdim. Sen yine kurnazl›k yapard›n “hadi flu iflleri beraber yapal›m” diyerek bütün iflleri bana yapt›r›rd›n. Dersim deyince haberleri pür dikkat dinlerdim. Bir eylem olsa “acaba bizimkiler mi?” diye sürekli medyay› takip ederdim. Dersim’de gerilla türküsünü söyleyiflin halen kula¤›mda. Nas›l bir zevkle ve inançla söylüyordun. Günler yine Temmuz’a devrilmiflti… “Dersim Ovac›k’ta iki tane flehit var” dediklerinde o tarif edemedi¤im his do¤uyor. Günler sonra teflhis ve yap›lan aç›klama… ‹lk duydu¤umda herkes gibi inanamad›m, inanmak istemedim. Defalarca okudum aç›klamay›. Ama art›k bu bir gerçekti; sen gerçekler için, halk›n için savaflmak üzere oradayd›n ve flehitlik olsa da bu halk›n savafl›yd›. Faflizm bir kez daha yenilmiflti halk savaflç›lar› karfl›s›nda, biliyordum. Elbette bunun hesab› sorulacakt›r. Halk savaflç›lar›, k›rda-flehirde halk›m›z›n oldu¤u her yerde hesab›n› soracakt›r. Halen can yoldafllar›n Dersim da¤lar›nda. Sen flimdi aln›m›zdaki k›z›l y›ld›zs›n Ferdi yoldafl… Dersim da¤lar›nda bir flahan Ç›kard› yoldafllar›n› pusudan Asi bir çocuktur Munzur Kavgan›n yi¤it savaflç›s›… (Zile’den ‹K okuru) Yaflamda ve kavgada çatal yürek Ejderha olsa kar etmez Ne kavgada ustal›¤›n Nede çatal yürek civan oluflun Kar etmez inceden inceye içine dolan Al›p götüren hasrete (Ahmed Arif) Dersim Ovac›k’ta Ferdi Karacan (Munzur) ile birlikte flehit düflen Çi¤dem Y›lmaz’›n ailesine ‹flçi-Köylü gazetesi ve PfiTA olarak bir ziyaret gerçeklefltirdik. 18 Eylül Cumartesi günü ailenin oturdu¤u Gazi Mahallesinde Çi¤dem’in amcas›, yengesi ve kuzeni ile sohbet ettik. Çi¤dem yoldafl etraf›nda geliflen sohbetimiz s›ras›nda aile üyeleri ile bir de söylefli gerçeklefltirdik. Çi¤dem’in ailesine yazd›¤› mektubunu geç de olsa ulaflt›rd›k. - Çi¤dem ‹stanbul’da büyüdü. Ancak atalar›n›n yaflad›¤› zulmü ve ac›lar› dilinden hiç düflürmezdi…. Amca-‹smail Y›lmaz: Bizim aile Sivas Koçgirili. Oraya da Mezopotamya’dan gelmifl. Çerekan afliretindeniz. Bizim orada Koçgiri harekât› s›ras›nda 5 bine yak›n insan öldürülüyor. Bizim ailemiz 400 y›ld›r Sivas’ta. Köyümüzün ismi Kanl›çay›r. Burada savafllar yaflanm›fl, binlerce insan öldürülmüfl. Çi¤dem’in babas› ortaokul y›llar›ndan itibaren ‹stanbul’a geliyor. Y›l 72–73. Babas› da siyasetin içindeydi. Dev-Sol’cuydu. PUSULA SINIF MÜCADELES‹NDE E⁄‹T‹LM‹fi GÜÇLER‹N ROLÜ Devrimci e¤itimin gereklili¤i ve zorunlulu¤u konusunda herkes hemfikirdir. Ama ayn› anlay›fl birli¤ini e¤itimin pratik olarak uygulanmas› konusunda söylemek mümkün de¤ildir. Tabiî ki burada sözünü etti¤imiz herhangi s›radan bir e¤itim de¤il, pratik süreci de içeren devrimci e¤itimdir. Sürecin sorunlar›n›n çözümünü içermeyen, ona hizmet etmeyen bir e¤itim faaliyeti baz› teorik görüfllerin ezberlenmesini sa¤layabilir ama s›n›f savafl›m›n›n hiçbir sorununun çözümüne yard›mc› olamaz. ‹fade edilen fakat uygulanmayan hiçbir fley gerçek manada hak edilen de¤ere kavuflamaz. Hak edilen de¤ere kavuflmas› için düflünce ve davran›fl birli¤inin olmas› laz›m. Al›nacak her karar›n, politik yöneliflin bir uygulama süreci olmal›d›r. Uygulama süreci hesaplanmadan al›nan her karar yeni s›k›nt›lara neden olabilir. Çünkü karar›n uygulanmamas› pratik bir baflar›s›zl›kt›r. Baflar›s›zl›klar da devrimci heyecan›, devrimci disiplini sakatlar. T›pk› Paulo Freire’nin sözlerinde oldu¤u gibi: “Hakiki olmayan bir söz, gerçekli¤i dönüfltüremeyen bir söz, kurucu ö¤elerinin birbirinden kopar›lmas›yla ortaya ç›kar. Bir söz, eylem boyutundan yoksun b›rak›ld›¤› zaman, düflünmede otomatik olarak zarar görür. Sözün yerini bofl laf, lafazanl›k, yabanc›laflm›fl ve yabanc›laflt›r›c› “d›r- A¤›r iflkenceler gördü. Ayak tabanlar›n› kesip tuz basm›fllard›. Babas› çok dirençliydi. Bir kolunu kes yine de kimsenin ad›n› vermezdi. Annemler köyde uzun süre gerillaya yard›m etmifl. Tabii kimsenin haberi yok. Gazi olaylar›nda silahlar at›l›nca annem; “‹smail, biz de gidelim. Bakal›m gençler ne oldu? Biz önden yürüyelim.” Kimse bilmezdi devrimcilere yard›m etti¤ini. 8–10 sene gerillaya yard›m etti. Geceleyin kalk›p gerillalara gizlice ekmek yaparlarm›fl. “Bizim ailede ilk Çi¤dem Partizanc› oldu” - Çi¤dem sizin yan›n›zda büyümüfl. Bize biraz ondan söz eder misiniz? Amca: Çi¤dem da¤lar› severdi. Bir gün köye gittik. Çi¤dem bu, durur mu? Da¤lara t›rmanmaya bafllad›. “K›z›m dur gitme” dedim ama bofluna. Çi¤dem’in öyle bir fleyi vard›. Gidece¤im dedi mi onu kimse yolundan çeviremezdi. Yapaca¤›m dedikten sonra yapard›. Evimize devrimciler sürekli gelip giderdi. Çevresinde devrimciler vard›. Gerillaya kat›lanlar oldu. ‹lk bafllarda SODAP’l›larla tan›flt›. Lise 1’de SODAP’l›larla hareket etti. Eve gelip giden daha sonra gerillaya kat›lan yurtseverlerden etkilendi. Dev-Sol’cular bize geliyordu. Ama Çi¤dem’in bir do¤rusu vard›. O öyle giderdi. Bizim ailede ilk Çi¤dem Partizanc›-T‹KKO’cu oldu. Kendisi aray›p buldu. Do¤rudan bizden etkilenseydi T‹KKO’cu olmazd›. Gazi’de 17’ler anmas› vard›. Esnafa kepenk kapatma ça¤r›s› yap›yorlar. Benim ye¤enin dükkân› var. Çi¤dem geliyor, “Do¤an dükkân› kapat” diyor. Do¤an beni arad› durumu anlatt›. Tabii Çi¤dem’de hiç taviz yok; akrabas›, tan›d›k olmas› hiçbir fleyi de¤ifltirmiyor. Volkan-Kuzeni: Cibali Lisesi’nde okudu. Orada ya sa¤ ya da solda kalmas› gerekiyordu. Sa¤da kalamayaca¤›na göre soldan yana tav›r ald›. Çünkü ailesi geçmifli hep soldayd›. En çok Okmeydan› ve Alibeyköy’de bulundu. “Sen ne biçim muhtars›n bafl›m›za bela oldun” - Çi¤dem gerillada iken ailesine devletin herhangi bir bask›s› oldu mu? Amca: Babas›n› sürekli karakola ça¤›r›yorlar. Kaymakam; “sen ne biçim muhtars›n bafl›m›za bela oldun” diyor. Cenazeden sonra köye gelmifller biz madenciyiz diye. Abim öyle olmad›¤›n› anlam›fl. Köylüler bunlar› s›k›flt›r›nca kaç›yorlar. Bizim köyde Dev-Sol’dan bir kad›n gerilla vuruldu 93’te. Aslando¤mufl’luydu. O Çi¤dem’in köyünde vuruluyor Çi¤dem de onun köyünde böyle bir tesadüf. Dev-Sol’cular, PKK’liler gelip gidiyordu öncesinde bizim köye. “‹nand›¤› düflünce u¤runa gitti. Sayg› duyuyorum.” - Çi¤dem bir gerilla olarak topra¤a düfltü. Siz onun mücadelesi hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Amca: Kendi düflüncesidir. Düflüncesine sayg› duymak laz›m. Kendi karar vermifltir. Kendi yoludur. Elbette yaflamas›n› isterdik. Bir insan›n onuruyla ölmesi güzel bir fleydir. O da onuruyla ölmüfltür. Davas› u¤runa ölmüfltür. Yengesi: Çi¤dem benim elimde büyüdü. Tepki duymuyorum. Gerçekten inand›¤› fley u¤runa gitti. Gönül isterdi ki yan›m›zda olsayd›. Volkan-kuzeni: Çi¤dem devrimci olduktan sonra çok de¤iflmedi. Bize karfl› yaklafl›mla- d›r” al›r. Söz, bofl laf, dünyay› aç›kça itham etmeyi beceremeyen laf halini al›r, çünkü dönüfltürme yükümlülü¤ü olmay›nca itham etmede imkans›zd›r ve eylem olmay›nca dönüflüm olmaz.” (Ezilenlerin Pedagojisi, Sf. 62) E¤itilmifl kadro, e¤itilmifl militan MLM felsefeyi asgari düzeyde kavrayan militand›r. Çünkü iflçi s›n›f› ve onun öncülük etti¤i genifl emekçi y›¤›nlar bu felsefeye uygun olarak flekillendirildi¤i oranda devrimin baflar›s› ve süreklili¤i mümkün olabilir. Yine e¤itilmifl, bilme ve çözümleme gücüne sahip militanlar›n varl›¤› yeniyi yaratman›n, zorluklarla savaflman›n en büyük güvencelerinden biridir. S›n›f savafl›m›nda mevzilendi¤i yerin, ald›¤› görevlerin bilincinde olan her militan cesur, atak ve yarat›c› militand›r. Bu meziyetlerden yoksun olanlar ise iyi bir militan olamazlar. O halde devrimci e¤itimde; devrimci yarat›c›l›k, devrimci inisiyatif, sorumluluk alma eylemleri çok büyük bir yer iflgal etmektedir. Ve tüm bu meziyetler de pratik bir faaliyet içinde kazan›l›r. Da¤a, fabrikalara, sokaklara, uluslararas› geliflmelere yüzünü dönmeyen, okuduklar›n›, karfl›laflt›¤› olaylar› çözümlemek için kullanmayan bir devrimci ortaya do¤ru ve somut sonuçlar ç›karamaz. Sonuçlardan hareketle gerçe¤e yak›n fleyler söylese dahi bunu uygulayamaz. Çünkü burada derinlikli bir kavray›fl söz konusu de¤ildir. “‹nsan ö¤rendi¤i kadar geliflir” söylemi ye- r›nda sadece daha özenli, dikkatli oldu. Yapt›klar›n› biz üzülürüz diye bize söylemezdi. Ne yapt›¤›n›, nereye gitti¤ini arkadafllar›ndan duyard›k. Çi¤dem’in tercihiydi bu. ‹nand›¤› düflünce u¤runa gitti. Sayg› duyuyorum. Kendini feda etti. Kendi düflüncelerinden hiçbir zaman ödün vermedi. Kafas›nda yapmak istedi¤i çok fley vard›. Küçüklü¤ünden beri savaflç›yd›. Her fleyini 22 y›la s›¤d›rd›. Hiçbir flekilde kendi do¤rular›ndan taviz vermezdi. Keflke olmasayd›. Devam edebilseydi. ‹nanc› u¤runa devrim yolunda gitti. Onu tarif etmek benim için çok zor. En son 2009’da Munzur Festivali öncesinde görüflmüfltük. “Kavgada çatal yürek” - Cenazede çevre köylerden epey insan gelmiflti… Amca: Bizim orada dört köy var. Cenazeye hepsi de gelmiflti. Bana telefon geldi abin Zara’ya gitmifl dediler, o zaman anlad›m Çi¤dem’in vuruldu¤unu. Çi¤dem gerilladayken sürekli jandarma ar›yordu, köye gelip gidiyordu. K›z›n nerde diye a¤abeyime soruyorlard› sürekli. fiehit düfltükten sonra haz›rlanan raporda çift çatall› yürek diye not düflmüfller. Çi¤dem’in yüre¤i çift çatall›ym›fl. Çatal yürek denir ya Çi¤dem de öyleydi. Bizim köye yak›n bir yerde su var. Köye getirip bir çeflme yapmay› düflünüyoruz. Ad›n› da Karak›z çeflmesi koymak istiyoruz. Cenazeden bir süre sonra Diyarbak›r’dan Çi¤dem’in yoldafllar› geldi. Mezar› ziyaret ettiler. Çi¤dem bunlardan birine demifl ki ben senden önce flehit düflersem sen benim mezar›m›n bafl›nda “Oy dilberim”i söylersin. Sen flehit düflersen ben söylerim diye. Köylüler toplanm›fl türküyü dinlemifller. (‹stanbul) tersizdir. ‹nsan ö¤rendi¤i ve uygulad›¤› kadar geliflir. Çünkü uygulama ö¤renmenin de önünü açar. Düflünsel planda zenginlefltirir. Yarat›c› k›lar ve özgüven kazand›r›r. Dolay›s›yla söylemle prati¤in uyumlu olmad›¤› yerde, kavarama-yarat›c›l›k ve özgüven problemli bir hal al›r. Bu problemlerin oluflmas›na kaynakl›k eden ideolojik sorunlar üzerinde durmak ve bireyi prati¤in de¤ifltirici-dönüfltürücü gücüyle buluflturmak oldukça önemlidir. Pratik çal›flmalar›m›zda hedefleri belirlerken, öncelikle o hedefleri kendimizde gerçeklefltirmenin ad›mlar›n› atmal›y›z. Söz gelimi yeni kadro ve militanlardan söz ederken, öncelikle kendimiz militan bir kimlik kazanmal›y›z. Kendimizden bafllayarak bu de¤iflimi ve geliflimi yaratamazsak hiç kimseyi de¤ifltiremeyiz ve yeni sürece uygun bir pozisyona da getiremeyiz. Soruna bu anlay›fl çerçevesinde yaklaflmak, de¤iflim noktas›ndan, ifle do¤ru bir yerden yani kendisinden bafllamak anlam›na gelir. Kendisini yenilemeyen, ileri düzeyde sorumluluklar yüklenmeyen bir militan›n kendisine ba¤l› olarak çal›flan güçlere “görev almada cesaretli olun, halk›n davas›na hizmet etmede özverili davran›n” ça¤r›lar›n› yapmas› ne ikna edici ne de güven verici olur. Nitekim pratik olarak en çok karfl›laflt›¤›m›z elefltirilerden biri de budur. Yani söz ile eylem aras›ndaki uyumsuzluk. Söylemde, planlamadan, disiplinden söz edilir. Pratikte ise plans›z ça- Osman Özcan Doyuranlar Haziran 1982’de gözalt›na al›nan O. Özcan Doyuranlar, Ekim ay› içerisinde iflkencede katledildi. Kemal Özgül, Salih Kaynar, Abdullah Y›ld›r 10 Ekim 1984 tarihinde Malatya Kürecik Harunufla¤› köyü do¤umlu Kemal Özgül, Salih Kaynar ve Abdullah Y›ld›r Fransa’da ›rkç› faflistler taraf›ndan katledildiler. Mustafa Tekin Dersim’in Naz›miye ilçesine ba¤l› Pane (BosÖ tanl›) köyünde dünyaya geldi. 6 Ekim 1987 tarihinde Edirne’de Meriç nehrini geçerken bo¤ularak L yaflam›n› yitirdi. Mustafa Yahfli Ü Partizanlar›n ‘74’teki ilk iliflkilerinden olan M Kars Susuzlu Mustafa Yahfli, son derece giriflken, S yarat›c› ve halkla diyalo¤u çok iyi olan bir Partizand›. 1987 y›l›nda iflkencecilerin “arma¤an›” olan Ü hastal›¤a yenik düflerek yaflam›n› yitirdi. Tuzla flehitleri Z ‹smail Hakk› Adal›, Kemal So¤ukp›nar, Reha L fien ve Fevzi Yalç›n, Engin Kaya isimli ajan›n verdiE ¤i bilgiler do¤rultusunda 7 Ekim 1988 günü Tuzla pusuya düflürülerek katledildi. fi Köprüsü’nde ‹smail Hakk› Adal› E 21 Nisan 1965’te Dersim’in Ovac›k ilçesinde do¤du. Babas› polis olan Adal›, mücadele ile lise N y›llar›nda tan›flt›. ‹flçi olarak konfeksiyon atölyesinL de çal›flan Adal› resim konusunda çok yetenekliyE di. Reha fien R Uflak do¤umlu Reha fien, 15 y›ld›r Almanya’da iflçi olarak çal›fl›yordu. AT‹K içinde devrimci çal›flmalar yürütüyordu. Fevzi Yalç›n 1960 y›l›nda Elaz›¤’da do¤du. Mücadeleye lise y›llar›nda bafllad›. Baflar›l› bir ö¤renciydi. ’80 darbesinde aran›r duruma düfltü. Gözalt›na al›nd›. ‹flkenceden geçirildi. Fakat o devrald›¤› direnifl gelene¤ini hep yaflatt›. Kemal So¤ukp›nar Aslen Sivas-Zaral› olan Kemal So¤ukp›nar, 15 Ekim 1959’da ‹stanbul’da dünyaya geldi. 1978–82 y›llar› aras›nda kömür kamyonunda sonra da fiiflli-Sar›yer hatt›nda muavinlik yapt›. Pülümür flehitleri ‹çinde Medet Hoflafç›, Y›lmaz Talayhan, Halil Erciyas ve Ayhan Altunbafl’›n da bulundu¤u gerillalar di¤er birliklerle buluflmak üzere Dersim’in Pülümür ilçesi k›rsal›nda konaklar. Bu s›rada bir hain taraf›ndan ihbar edilirler. ‹hbarc› daha sonra Partizanlar taraf›ndan ölümle cezaland›r›l›r. Kemal Y›ld›r›m Erzincan-Tercanl› olan Kemal Y›ld›r›m çevresinde Osman Day› olarak bilinirdi. 1967 y›l›nda Almanya’ya iflçi olarak gitti. 1976’da AT‹F kurucular› aras›nda yer ald›. 5 Ekim 1991’de yakaland›¤› hastal›k sonucu yaflam›n› yitirdi. Kahraman ailesi Veli Kahraman, 16 yafl›ndaki k›z› Meral Kahraman ve 22 yafl›ndaki k›z› Zeynep Kahraman Dersim’in Çemiflgezek ilçesinde ba¤l› Do¤an köyünde PKK gerillalar› taraf›ndan katledildiler. Ramazan Can, Cuma Polat, Aziz Gözetmen Siverek’te “Toprak a¤alar›n›, soygunu, sömürüyü protesto” mitinginin baflar›l› geçmesi faflistleri çileden ç›kar›r. Faflistlerle 20 Kas›m 1978’de ç›kan çat›flmada Ramazan Can flehit düfltü. Faflistler toprak a¤alar›n›n istekleri do¤rultusunda 2 Ekim 1979’da Cuma Polat’› katleder. 4 Kas›m 1979’da Viranflehir’de faflistlerle yaflanan silahl› çat›flmada Aziz Gözetmen flehit düfler. Mehmet Beyhan da yaralan›r. K A V G A D A l›flma ve disiplinsiz davran›fllardan örnekler sunulur. ‹flte buras› tam da söylemlerin anlams›zlaflt›¤› yerdir. Böylesi pratik durufllar önce kiflinin flahs›nda güvensizli¤i tetikler. E¤er do¤ru yöntemlerle müdahale edilerek bireylerdeki ideolojik, teorik geliflme ilerletilerek özgüven kazand›r›l›rsa bu güvensizlik bireylere karfl› duyulan güvensizlikle s›n›rl› kal›r. Ama yerinde ve zaman›nda gereken do¤ru müdahale yap›lmazsa bireye karfl› duyulan güvensizlik geniflleyerek yap›ya karfl› güvensizli¤e dönüflür. Bugün söz ile davran›fl›n uyumunu gösteren, politik görevleri yerine getirmede kararl› davranan her militan bu zor sürecin sorunlar›n› çözmeye aday olan militand›r. Hayal gücünden, kazanma bilincinden yoksun olanlar›n böylesi süreçlerde ayakta kalmalar›, zorluklarla savaflmalar› düflünülemez. Bugün karfl›lafl›lan sorunlar›n çözümü için tart›flma, araflt›rma ve üretim faaliyeti içine girmeyen bir militan nas›l kendini yenileyebilir? Kendini sürecin bir parças› ve aktif öznesi olarak hissedebilir mi? Tabii ki hissedemez. Keza planlama sürecinde zay›f duranlar uygulama sürecinde de aktif konum alamazlar. Yukarda da ifade etti¤imiz gibi hiç kuflkusuz aksakl›klar› gidermenin panzehiri ideolojik bir tutum gösterme iradesini ortaya koymaktan geçer. Proletarya davas›na ideolojik temelde ileri düzeyde sunulacak katk›, gösterilecek ba¤l›l›k, geliflim dinamiklerini sürekli canl› ve diri tutar. ‹deolojik anlamda militanlarda bir motivasyon kazand›rmak bedel ödeme ve ödetme eylemini ileri bir düzeye tafl›makla efl anlaml›d›r. E¤er devrimci militanlarda böylesi bir motivasyon yoksa, orada bedel ödeme, bedel ödetme kararl›l›¤› da sakatlan›r. ‹deolojik düzeyde sa¤lanacak motivasyon pratik olaylar karfl›s›nda daha müdahaleci, al›nan kararlar› uygulamada daha ›srarc› bir flekillenifl yarat›r. Bu ›srarc›l›k politik kavgada yeni mevzilerin kazan›lmas›na zemin haz›rlar. Daha da önemlisi devrimci görevleri yerine getirmede sab›rs›z, ezilenler cephesinde sömürü ve zulme karfl› yükselen her sese sesini katmaya haz›r bir flekillenifl yarat›r. ‹flte kavgada bu flekillenifli yaflam tarz› haline getirenlerin omuzlar› üzerinde yükselir. Sonuç olarak içinden geçmekte oldu¤umuz süreçte de¤iflmenin, militanlaflman›n y›¤›nlar› örgütlemenin merkezine önce kendimizi koymal›y›z. Kendi sosyal yaflam›n› örgütlemeyen y›¤›nlar› da örgütleyemez. De¤iflimi kendisinden bafllatmayan devrimcinin de¤iflime dair söyleyece¤i tüm söylemlerin içi bofltur. K›sacas› bugün koflullar militanlara her zamankinden daha çok söz ve eylemin uyumunu dayat›yor. Devrimcilere karfl› güvensizlik besleyen ve dolay›s›yla ça¤r›lar›na karfl› tereddütlü yaklaflan y›¤›nlar› ikna etmek, kavgan›n aktif bir öznesi haline getirmek için büyük davan›n militan› olmak gerekir. 13 / TAR‹HTEN SAYFALAR 1-14 Ekim 2010 ‹flçi-köylü 73 Kafkas halklar›n›n özgürlü¤üne adanm›fl bir yaflam; Orjonikidze (Sergo) Tüm yaflam›n› Sovyet halklar›n›n kurtuluflu mücadelesine adayan, binbir zorlu¤a, kuflatmaya ve sald›r›ya karfl› y›lmadan, devrimci enerjisinden bir fley kaybetmeden Ekim Devrimi’nin en önemli önderlerinden biri olmay› baflaran Orjonikidze’nin yaflam› zengin deneyimlerle doludur. Sergo, Kafkas ve dünya halklar›n›n birbirine k›rd›r›ld›¤› ve milyonlarca emekçinin paylafl›m savafllar›nda karfl› karfl›ya getirildi¤i korkunç bir atmosferde tüm bu geliflmelerin d›fl›nda kalamazd›. Bu nedenle de böylesine kas›rgal› ve karmafl›k bir süreçte saf›n› çok erken yaflta belirledi ve tüm yaflam› boyunca bu çizgiyi takip etti. Orjonikidze’nin yaflam›; hem Ekim Devri’min f›rt›nal› günlerinde hem de Kafkas halklar›n›n Çar›n zulmünden kurtuluflu ve Sovyetlerin do¤uflunda en önemli kademelerde yer alm›fl bir komünist olarak incelenmeyi hak etmektedir. Onun yaflam› çeflitli milliyetlerden emekçilerin Sovyet iktidar› alt›nda nas›l özgürleflti¤ine ve bir gökkufla¤› misali yanyana yaflayabildi¤ine tan›kt›r. 17 yafl›nda bir militan ve iflçi önderi Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’in yoldafllar›ndan, 26 yafl›nda Merkez Komitesi üyesi olan Grigori Konstantinoviç Orjonikidze (Sergo) 24 Ekim 1886 tarihinde do¤ar. Gürcistan’›n Kharagauli kasabas›nda dünyaya gelen Orjonikidze, genç yaflta babas›n› kaybeder. 1901 y›l›nda Tiflis’e yerleflir. Ayn› y›l Mihailoviç T›p Fakültesi’ne kaydolur ve buradan doktor olarak mezun olur. Genç yafllarda devrimci düflüncelerle tan›flan Sergo, daha 1901 y›l›nda Rus Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi (RSD‹P) Tiflis örgütlenmesinin aktif kurucular› aras›nda yer al›r. 1901–1902 y›llar›nda ö¤renciler aras›nda geliflen mücadelenin en ön saflar›ndad›r. O y›llarda Moskova ve Petesburg’ta gerçeklefltirilen eylemlere binlerce ö¤renci kat›l›yordu. 17 yafl›ndaki Sergo, RSD‹P taraf›ndan demiryolu iflçilerinin devrimci mücadelesine önderlik etmekle görevlendirilir. Devrimci çal›flmalarda yetene¤i ile dikkatleri üzerine çeken Sergo; Kamo, Spandaryan, Stalin, fiahumyan ve di¤er Bolflevik önderlerle birlikte Menfleviklere karfl› ac›mas›zca mücadele eder. 1905 y›l› Aral›k ay›nda Sergo’nun önderli¤inde üç Bolflevik militan büyük çapta silah ve cephaneyi partiye ulaflt›rmaya çal›fl›rken yakalan›r. Bu esnada Çarl›k ajanlar› Azerileri Ermenilere, Ruslar› Yahudilere karfl› k›flk›rtmaktad›r. Sokaklar cesetlerle dolmufltur. Böylesi bir süreçte Sergo, bir y›ll›k hapis cezas›n›n ard›ndan 27 Mart 1908’de Stalin’le olan iliflkisi ve parti faaliyetlerinden dolay› sürgüne gönderilir. Bu s›rada Türkiye, ‹ran ve Çin’de y›¤›nlar›n düzene karfl› öfkeleri giderek artmaktad›r. Hapishaneden kaçmay› baflaran Sergo önderli¤inde ‹ran’a giden bir grup Bolflevik, 1910’da enternasyonal bir grup oluflturarak devrim ve sosyalizm propagandas› yapar. Sergo’nun önerileri ile 1911 y›l›nda Paris yak›nlar›nda Longjumeau bölgesinde bir parti okulu aç›l›r. Ekim 1912’de tutuklanarak yarg›lan›r önce Sibirya’ya sürgüne oradan da filiselburg’da bulunan yeralt› hapishanesine gönderilir. Kal›n duvarlarla çevrili 800 kiflinin bulundu¤u hapishanede günefl ›fl›¤›ndan tamamen yoksun çok a¤›r koflullarda aylarca kollar›ndaki pasl› kelepçe, ayaklar›ndaki prangalar ç›kar›lmadan tutulur. 1916 y›l›n›n ortalar›nda Sibirya’n›n en so¤uk bölgesi olan Yakutya’ya ölüme terk edilmek üzere sürgün edilir. Bu esnada ülkede geliflen devrimci mücadele 27 fiubat 1917’de doru¤a ulafl›r ve demokratik devrim gerçekleflir. Sergo, yoldafllar› taraf›ndan derhal sürgünden kurtar›l›r. Komünü emperyalistlerin eline geçer. 1920 Oca¤›nda Orjonikidze önderli¤indeki K›z›l Ordu Novorosisk flehrine girerek 22.000 beyaz ordu askerini esir al›r. 1922 y›l›nda Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan komünistlerinin kat›ld›¤› Komünist Partilerinin 1. Kafkaslar Kongresi gerçeklefltirilir. 1926 Kas›m ay›nda yap›lan Rusya Komünist Partisi (Bolflevik) Merkez Komite toplant›s›nda Orjonikidze ‹flçi-Köylü Sovyetleri Komiseri olarak tayin edilir. Bu görevle Sergo, ayn› zamanda SSCB’nin Savunma Bakanl›¤› yard›mc›l›¤›, Halk Sovyetleri Baflkanl›¤› ve a¤›r sanayide çal›flan milyonlarca emekçileri örgütleme, verimlili¤in tüm ülkede art›r›lmas› gibi görevleri de üstlenir. 1931 y›l›nda Sovyetlerdeki a¤›r sanayi fabrikalar›nda dev ad›mlar at›l›r ve üretim kapasitelerinde neredeyse patlama yaflan›r. Sergo’ya, 1935 y›l›nda hizmetlerinden dolay› Stalin taraf›ndan Lenin madalyas› verilir. XVII. Parti Kongresinde Orjonikidze ad›yla ülkenin dört bir yan›nda dev endüstri fabrikalar› aç›lmas›na karar verilir. Böylesine de¤erli bir komünist, y›lmaz devrim savaflç›s›, yetenekli kadro ve önderin kalbi 18 fiubat 1935’te durur. Sergo’nun yar›m b›rakt›¤› flanl› amaçlar› yoldafllar› taraf›ndan yerine getirilir. Karfl› devrimcilerin korkulu rüyas› Sergo silahl› ayaklanma karar›n›n al›nd›¤› tarihi 6. Kongreye kat›l›r. Ekim Devrimi’nin ard›ndan 19 Aral›k 1917’de Sovyetler Halk Komiserleri ald›¤› kararla Orjonikidze’yi Ukrayna Geçici Ola¤anüstü Halk Komiseri olarak tayin eder. Ermenistan ve Gürcistan’da 1917 sonlar›nda iktidar› ele geçiren burjuva nasyonalist Taflnaklar ve Menflevikler emperyalistlerden ald›klar› destekle Kafkaslarda Bolflevik devrimi bast›rmak üzere harekete geçerler. 1918’de Bakü Halklar›n dostlu¤unun usta devrimcisi Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’da Sovyetler iktidar›n›n kurulmas›ndan sonra ilk yap›lmas› gereken Taflnaklar›n, Gürcülerin, Menfleviklerin ve Musavatlar›n emperyalist devletlerle iliflkilerini teflhir etmek olmal›yd›. Bu topraklar üzerinde Kafkas halklar›n›n yenilmez dostluklar›n›n temelini güçlendirmek ve gelifltirmek ancak SSCB’nin bünyesinde ve federasyonlar›n birli¤inin sa¤lanmas›yla mümkündü. Sergo, böylesine önemli ve tarihi bir sorumlulu¤u omuzlar›nda tafl›yordu. 1918 y›l›nda karfl› devrimcilerin provokasyonlar› neticesinde Kafkasya’y› Sovyet Rusya’dan ay›rmay› baflar›rlar. Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Federasyonu Halk Komiserleri Sovyetlerinin Güney Rusya Ola¤anüstü Komiseri Orjonikidze bu hain planlara karfl› mücadelenin önderli¤ini yürütür. Kafkaslar tarih boyunca Avrupa’y› Asya’ya ba¤layan en önemli geçifl köprüsü olmufltur. Kafkasya halklar›na ve çeflitli milliyetlerden emekçi y›¤›nlara yutturulmaya çal›fl›lan bu ba¤›ms›zl›k gerçekte onlar› tamamen ba¤›ml› k›lacak ve kölelefltirecekti. Sergo usanmadan bütün Sovyet Cumhuriyetlerinin politik ve ekonomik birli¤inin propagandas›n› yapar. Sergo Kafkaslarda çal›flt›¤› 1920–1926 y›llar› aras›nda kendini tamamen halklar›n kardeflli¤ine adam›fl, böylesine onurlu bir görevde hiçbir fedakârl›ktan kaç›nmam›flt›r. Sergo, sadece Kafkasya Federasyonlar›n›n temelini atan de¤il ayn› zamanda SSCB’nin oluflumunu örgütleyen önderlerdendir. 11 Aral›k 1922 tarihinde Kafkasya Bakü Sovyetleri 1. Kongresinde sarf etti¤i; “Bizler Kafkaslarda Gürcü, Ermeni ve Azerbaycanl›lar›n güçlenmelerini, ana dillerini, öz kültürlerini, kendi zengin edebiyatlar›n› gelifltirmelerini destekliyor, emekçi y›¤›nlar›n arzu ettikleri kendi öz yaflamlar›n› infla etmelerinden yana oldu¤umuz belirtiyoruz” sözleri ile Bolfleviklerin bak›fl aç›s›n› ortaya koymufltur. G. K. Orjonikidze Kafkas halklar›n›n yüre¤inde bir direnifl atefli olarak daima yaflayacakt›r. Kaynak; Umut Yay›mc›l›k/ G.K Orjonikidze ve Ermenistan’da Sovyet ‹ktidar›n›n kuruluflu-May›s 2010 … ›sa k›sa k n e t h Tari * 4 Ekim 1789; Parisli kad›nlar Versailles Saray›’na yürüdü. * 12 Ekim 1872; Sirkeci hamallar› greve ç›kt›. * 15 Ekim 1878; ‹stanbul’da duvarc›, kundurac› ve terzi iflçileri greve ç›kt›. * 12 Ekim 1882; Tatavla kundurac›lar› greve ç›kt›. * 8 Ekim 1908; ‹lk sendika ve grev yasa¤› getirildi. * 8 Ekim 1917; Sovyetler Birli¤i’nde, Lenin’in göreve getirdi¤i Aleksandra Kollantai, dünyan›n ilk kad›n bakan› oldu. * 13 Ekim 1920; fiark Demiryolu iflçileri greve ç›kt›. * 7 Ekim 1928; ‹stanbul’da tramvay iflçileri greve bafllad›. Grev 8 gün sürdü. * 5 Ekim 1934; ‹spanya’da iç savafl bafllad›. * 15 Ekim 1934; Mao Zedung’a ba¤l› 100 bin kiflilik birlik, Çin’in güneydo¤usundan bafllay›p kuzeydo¤usuna kadar sürecek 10 bin kilometrelik Uzun Yürüyüfl’e bafllad›. * 10 Ekim 1944; Nazi katliam›nda 800 Çingene çocuk sistematik bir flekilde Auschwitz kamp›nda öldürüldü. * 1 Ekim 1949; Baflkan Mao önderli¤inde Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu; Mao, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilk baflkan› seçildi. * 8 Ekim 1967; Binbafl› Ernesto Che Guevara Bolivya’da vuruldu. * 12 Ekim 1970; ‹stanbul’da Gislaved Lastik Fabrikas› iflçileri oturma grevine bafllad›. * 15 Ekim 1970; ‹stanbul’da polis, oturma eylemine bafllayan Gislaved Lastik Fabrikas› iflçilerini fabrikadan zorla ç›kard›l; 1 iflçi öldü, 50 iflçi yaraland›. * 13 Ekim 1972; Sümerbank’›n 5 ildeki 13 ma¤azas›nda grev bafllad›. * 9 Ekim 1978; Ankara Bahçelievler’de 7 T‹P’li genç faflistler taraf›ndan katledildi. * 7 Ekim 1980; devrimci tutsak Necdet Adal› idam edildi. * 10 Ekim 1989; ‹stanbul’da hapishanelerde devrimci tutsaklar›n açl›k grevini desteklemek amac›yla siyah elbiselerle yürüyen kad›nlar tutukland›. * 10 Ekim 1992; Özgür Gündem gazetesi köfle yazar› Hüseyin Deniz Ceylanp›nar’da vurularak öldürüldü. KÜLTÜR-SANAT ALL‹ANO‹ ANT‹K KENT‹ GÖMÜLÜYOR! Son günlerde bir hayli tart›flmada ad› geçiyor Allianoi’nin. fiark›c› Tarkan’›n yapt›¤› aç›klamalar gündeme bomba gibi düflmüfl, bunun üzerine Orman ve Çevre Bakan› Veysel Ero¤lu da bofl durmam›fl “ifllerine burnunu sokmamas›” konusunda Tarkan’› uyarm›flt›. Tabii sanat›n ve sanatç›s›n›n yan› bafl›ndaki Kültür ve Turizm Bakan› Ertu¤rul Günay, Tarkan’›na sahip ç›km›fl; ama ne hikmettir ki k›sa bir süre sonra vazcaym›fl ve olay›n abart›ld›¤›n› söyleyip topu taca atm›flt›r. Tabii olay›n burjuva bas›ndaki yank›s› budur. Hemen hemen her olayda oldu¤u gibi mevzu yaln›zca popülerli¤i sa¤layan rütbeleri ya da misyonlar› (sanatç›, bakan vs.) bulunanlar cephesinden tart›fl›lmaktad›r. Oysaki kaz›n aya¤› hiç de öyle de¤ildir. Sevgili(!) Orman ve Çevre Bakan› Veysel Ero¤lu’ndan aff›m›z› isteyerek bu “ifle” burnumuzu biz de sokal›m istedik. Allianoi Bergama ilçe s›n›rlar› içinde, ‹vrindi karayolunun 18. kilometresinde, kentin kuzeydo¤usunda ve günümüzde Pafla Il›cas› diye bilinen mevkide bulunan müthifl bir antik kent ve tarihi hidroterapi merkezidir. T›pk› Bergama Asklepieon’u gibi, Sa¤l›k Tanr›s› Asklepieos’a adanarak yap›lm›fl bir sa¤l›k kültüdür. Ancak Asklepieon’da telkinle tedavinin uyguland›¤›, Allianoi’nin ise hidroterapi (suyla sa¤›tma) merkezi oldu¤u yap›lan bilimsel araflt›rmalar ve kaz›lar neticesinde bilinmektedir. Er- ken Tunç ça¤›nda bile buras›n›n bir yerleflim merkezi oldu¤u, Helenistik dönemi, Roma, Bizans ve Osmanl› dönemini de yaflad›¤› bilinmektedir. Allianoi 1996 y›l›nda fark edilerek 2001 y›l›nda birinci derece sit alan› ilan edilmifltir. 2007 y›l›nda ise bir kaç “ufak” de¤ifliklikle sit alan› olmaktan ç›kar›lm›flt›r. Allianoi’nin do¤uflunu da gömülüflünü de haz›rlayan etmen Yontarl› Baraj›d›r. 1963 y›l›nda DS‹’nin sulama ve içme suyunu karfl›lamak amac›yla haz›rlad›¤› projede flu anki yerinde yap›lmas› planlanm›fl, 1988’de kesin projesi çizilmifl ve 1993’de de temeli at›larak yap›m›na bafllanm›fl bir barajd›r. Bu baraj sayesinde 1996 y›l›nda keflfedilmifltir Allianoi ve 1998 y›l›nda kaz›lar yap›lmaya bafllanm›flt›r. Baraj›n faaliyete geçmesiyle birlikte Allianoi sular alt›nda kalacakt›r birçok antik yap› gibi. Ömrünün 40-50 y›l olaca¤› varsay›lan bir baraj için Allianoi sular alt›nda kalmaktad›r. Asl›nda mevzu da tam burada t›kan›yor: Bir yanda susuz köylü, di¤er tarafta 2000 y›ldan fazla geçmifli bulunan bir antik kent. 2001 y›l›ndan beri hukuk mücadelesi veriyor Allianoi. Bugüne 4 iptal, 2 yürütmeyi durdurma karar›yla gelebilen Allianoi için art›k geri say›m neredeyse bafllad›. Al›nan baz› bilgilere göre flu anda antik kent toprakla doldurulmaya bafllanm›fl bile. E¤er baraj su tutmaya bafllarsa Allianoi baraj›n ömrünün bitti¤i zaman 12-15 m’lik bir çamur tabakas›n›n alt›nda kalm›fl olacak. Hükümet daha sonra yeniden ç›kar›labilece¤ini iflaret ediyor ama birçok uzman kentin afl›r› derecede zarar görece¤ini söylüyorlar. Tüm bunlar olurken Orman ve Çevre Bakan› Ero¤lu bir iddia ortaya att›: “Allianoi diye bir yer yoktur. Bu yer uydurmad›r!” Bu söyledi¤ine kendi inanm›fl m›d›r bilinmez ama bizim inanmad›¤›m›z kesindir. Bir de, buras›n›n Allianoi olmad›¤›n› varsayal›m, o zaman kurtar›lmas› için bir fley yap›lmayacak m›? Yani kurtulma sadece Allianoi’ye ait bir durum mu? 1071’den sonras›n› tarih sayan bir zihniyetin kendinden önceki bir topluma ve tarihe ne denli aç›k bakaca¤› zaten ortadad›r. Alternatif kurtarma önerileri halen mevcut olup, bunlar DSi taraf›ndan çok pahal› yöntemler olarak görülmüfl ve kentin kumla “örtülerek” suyun alt›nda kalmas› tertiplenmifltir. fiu ana kadar yazd›klar›m›z genel hatt›yla neler olup neler bitti¤iyle ilgilidir. Allianoi’nin süreciyle ilgilidir. Kültür katliam› pahas›na suyun ticarilefltirilmesi Allianoi’de olan fley Hasankeyf’te ya da F›rt›na Deresi’nde olan fleyden çok da farkl› de¤ildir. Yap›lacak olan Hidro Elektrik Santraller (HES) ya da barajlar sözde halka su vermesi ve enerji sa¤lamas› için tertiplenmifl gibi görünüp asl›nda suyun metalafl›p, kont- rol alt›na al›narak sat›lmas›n›n yolunu açmaktad›r. Yöre halk›n› susuzlukla terbiye edip sonras›nda yap›lacak baraja karfl› eyleme geçenlerin üzerine k›flk›rtanlar›n kimler oldu¤u ortadad›r. Kapitalizm için sat›labilen her fley gerçektir. Mart 2009 ‹stanbul’da yap›lan “Dünya Su Forumu”nun temel amac›, uluslararas› sermayenin yeni pazarlar yaratmas› amac›yla suyun metalafl›p sat›lmas›n›n yöntemlerinin araflt›r›l›p, gelifltirilmesi olmufltur. Zaten Haziran 2003’de HES’ler için “Su Kullan›m Hakk› Anlaflmas›” ad›yla ç›kart›lan yönetmelik, siyasi iktidar taraf›ndan May›s 2004 ve Ekim 2005’de yap›lan de¤iflikliklerle ulus ötesi sermaye ve onlar›n yerli iflbirlikçisi sermayenin istedi¤i konuma getirildi. fiimdi Allianoi’ye tekrar bakal›m. Yöre halk› yap›lan barajda tutulan suya para ödeyece¤ini biliyor mu? Tabii ki de hay›r! Asl›nda olan biten her fleyin temelinde ç›karlar yatmaktad›r. Yortanl› Baraj inflaat›n›n üstlenicisi olan Özdemir ‹nflaat, Turizm ve Enerji A.fi adl› flirketin ç›karlar›n› korumak için Alianoi’nin gömülmesine karar vermifltir. Ancak bu karar, projeye fon sa¤layan banka ve finans kurulufllar›ndan inflaatla ilintili bütün flirketlere kadar sermayenin genel ç›karlar›n›n korundu¤u anlam›na gelmektedir. Egemenler, HES’lerle önüne katt›¤› tüm de¤erleri yok ediyor Bugün Allianoi’de Hasankeyf’te ya da F›rt›na Dere’sinde olan fley çok da farkl› de¤ildir. Nedense Allianoi tart›flmalar›nda herkes devletin “su yok, ne yapal›m” demagojisini kabul etmifl ve çözümler Allianoi’yi kurtarma ad›na yo¤unlaflm›flt›r. Ama flu anda 1700’e yak›n proje dosyas› ihaleye ç›kart›lm›flt›r. A¤ustos ay›n›n içerisinde de DS‹’ye ait 50’ye yak›n HES sat›fla ç›kar›lm›flt›r. Derelerimizde özgürce akan su zapt edilip, metalaflt›r›l›p sat›fla haz›rlan›yor. Devlet de buna yard›mc› olarak sermayeyle iflbirli¤i içinde hareket ediyor. Bilinmesi gereken fley fludur: Do¤an›n, insan ve toprak baflta olmak üzere bütün bileflenlerini kendi kâr ve birikim döngüsünü var etmek için kullanan kapitalizmde s›ra art›k rüzgâra, günefle, havaya ve suya gelmifl bulunuyor. Bu doludizgin metalaflma süreci, karfl›s›na ç›kan tarih, kültür ne varsa silip süpürüyor, yutuyor ve yok ediyor. Bu da sonucunda bir katliam yap›yor. Do¤al dengeyi bozuyor. fiöyle ki; bir barajda su tutulmaya bafllad›¤›nda dereler kuruma tehlikesiyle karfl› karfl›ya kal›yor. Hal böyle olunca dere yata¤›ndan beslenen hayvanlar ve bitkilerde yok olmayla karfl› karfl›ya gelmektedir. Sonuç olarak, Allianoi’de olan tarih katliam› sadece tesadüftür. Yani su kayna¤› Allianoi’nin az uza¤›nda bulunsayd› Allianoi sular alt›nda kalmayacakt›. O zaman da bu yap›lan baraj hakl› m› say›lacakt›? Allinaoi gibi 1700’e yak›n projenin ihale edildi¤i bu topraklarda as›l amac›m›z›n suyun metalaflmas› ve sermayenin tekelinden ç›k›p özgürce akmas›n› sa¤lamakt›r. Ömürleri 40-50 y›l olan HES ve barajlar›n yap›m›n› durdurmak ve enerji konusunda yenilenebilir enerji kaynaklar›n› uygulamak ve su konusunda ise alternatif çözümler aramak gerekmektedir. En baflta kamuoyuna ve kand›r›lan köylülere durumu aç›klamak gerekmektedir. (‹zmir) 14 / YAfiAMIN ‹Ç‹NDEN ‹flçi-köylü 73 1-14 Ekim 2010 Bayramlar, ç o c u k “ t e r ö r i s t l e r ” ve y a fl a m › “ d e ¤ e r s i z ” i n s a n l a r : ’90’l› y›llar, Kürt halk›na yönelik zulmün ve bask›n›n en yo¤un oldu¤u dönemlerdendir. Faili meçhuller, kay›plar, iflkenceler, köy yakmalar... Bu dönemlerde T. Kürdistan›’ndan yo¤un göç alan Mersin de bu zulümden nasibin al›r. Mersin Meyve-Sebze Hali’nin oldu¤u bölge, göç eden Kürtlerin en çok tercih etti¤i yerlerdendir; dolay›s›yla ulusal hareket de burada güçlü bir örgütlülük yakalar. Bu y›llarda k›rdan kentlere gerillalar›n da geldi¤i oluyordu. Gerilla Kemal de bunlardan biridir. Ve Hal Bölgesi’nde faaliyet yürütmektedir. Bir gün Kemal’in de bulundu¤u bir birlik ile devletin kolluk kuvvetleri aras›nda çat›flma ç›kar. Ç›kan çat›flmada fievket Sümer isminde bir polis ölür ve gerilla Kemal flehit düfler. Bu olay›n ard›ndan devlet, bu bölgeye “fievket Sümer Mahallesi” ad›n› verir. Ancak mahalle halk› için buras› fiehit Kemal Mahallesidir. Devletin Kürt ulusuna yönelik imha ve inkâr sald›r›lar› bugün de devam ediyor. Mersin deyince de akla her olay›n ard›ndan mutlaka bir eylemin düzenlendi¤i ve çat›flman›n ç›kt›¤› fievket Sümer Mahallesi geliyor. Ama geçti¤imiz günlerde bu mahallenin ismi, ulusal hareketin “Demokratik Özerklik” ilan etmesiyle de¤ifltirilerek, ayn› çat›flmada flehit düflen gerilla Kemal’in ismi verildi. Mersin’de 7 yafl›nda bir “terörist” ve onu korudu¤u için vurulan bir baba 16 A¤ustos’ta Mersin fievket Sümer Mahallesi’nde ara sokaklara giren kolluk kuvvetleri, 7 yafl›ndaki Hasan Borak’›n peflinden evlerine kadar gelerek, evinin avlusunda hem çocu¤u hem de onlara engel olmaya çal›flan annesini darp etmifllerdi. Bu s›rada evde bulanan baba Nezir Borak da, olaya müdahale etmifl ve bunun üzerine çocu¤u gözalt›na alamayan faflist kolluk kuvveti, Borak’› bafl›ndan silahla vurarak a¤›r yaralanm›flt›. Hastaneye kald›r›lan ve ölümden dönen Borak, flimdi yatalak durumda... 5 çocuklu Borak ailesinin geçimi de 15 yafl›ndaki tamirci ç›ra¤› olan ve 40 TL haftal›k alan Mazlum’un küçük omuzlar›na kalm›fl durumda. Akrabalar›n cüzi yard›mlar› ve ayarlanmaya çal›fl›lan “engelli maafl›” ailenin tek umudu… 7 yafl›ndaki bir çocu¤u terörist ilan eden faflist devletin kolluk kuvvetleri, hiçbir yerde zulmünü “esirgemedi” Borak ailesinin üzerinden. fi›rnak’ta köylerini yakt›, büyük kardefl ‹brahim’i bu köy yakmalar› s›ras›nda katletti, Hakkâri’de bir bayram sabah›… Kad›nlar ve çocuklar ellerine k›na yakm›fl, buruk bir k›na ve buruk bir bayrama uyand›lar o E. Turan’›n cenaze görüntüleri NEZ‹R BORAK Buras› fiehit Kemal Mahallesi Mersin’e göçe zorlad›. Ne de olsa Borak ailesi Kürt ulusundand›. Yani devlet, bu aileyi “öldürebilir”, cesedini yakabilir, tan›nmaz hale getirebilir, çocuklar›n› “terörist” ilan edebilir, Enver Turan’› katledebilir, küçük bedenlerini roketatar ya da yafl›ndan büyük say›da mermiyle parçalayabilir ya da hapse atabilirdi! ‹mha da edebilirdi inkar da! ‹flçi-köylü gazetesi olarak biz de bafl›ndan ald›¤› kurflun yaras› nedeniyle zihinsel sorunlar yaflayan Nezir Borak’› ve aileyi ziyaret ederek bir röportaj gerçeklefltirdik. fievket Sümer, daha do¤rusu fiehit Kemal Mahallesi’ne do¤ru yol alan otobüste oldukça bozuk yollardan geçerek mahallenin içinden ilerliyoruz. ‹ner inmez tam da OHAL’i and›ran bir sahne ile karfl›lafl›yoruz. Devletin kolluk kuvvetleri, köfle bafllar›na sinmifl, ellerinde gaz bombas› tüfekleri, silahlar› ve kalkanlar› ile sokak aralar›nda kendilerine “tafl atan” çocuklara gözda¤› vermeye çal›fl›yor. Arada att›klar› gaz bombalar› ile mahalleyi dumana bo¤may› ihmal etmiyor. ‹lerlerken yol kenarlar›ndaki kahvehanelerde sivil polislerin kol gezdiklerini ve gelen geçene “flüpheli” gözüyle bakt›klar›n› görüyoruz. Ayr›ca bizi röportaj› yapaca¤›m›z eve götürecek arkadafl› beklerken mahallenin tüm caddelerinin mobeselerle donanm›fl oldu¤u dikkatimizi çekiyor. Ki bu mobeseler 7-8 yafl›ndaki çocuklar› “tafl atarken” tespit edebilen ama sokak ortas›nda Nezir Borak’›n vuruldu¤unu göremeyen cinsten… Yani tam devlet için çal›fl›yor! Borak ailesinin evine girmeden yan binan›n duvar›nda, bir çocu¤un pastel boyayla yapt›¤› belli olan panzer resmini görüyoruz. Anl›yoruz ki buradaki çocuklar a¤aç, çiçek, uçurtma de¤il panzer resmi yaparak büyüyorlar. T›pk› Hakkari’de, fi›rnak’ta, Amed’de oldu¤u gibi… Evde ikram edilen çay›n eflli¤inde biraz sa¤dan-soldan biraz TZP-Kurdi’nin okullar› boykot karar›ndan konufluyoruz. Anne Borak, devletin para cezas›ndan bahsediyor, ama çocuklar›n bu karara uymak istedi¤ini söylüyor. Röportaj yapmak için Nezir Borak’›n ye¤eni Sabri Borak ve k›z› Dilan Borak ile görüfltük. ‹flçi-köylü: Mersin, T. Kürdistan›’ndan yo¤un göç alan bir yer… Siz nereden ve ne zaman geldiniz Mersin’e? Oradaki bask›lardan biraz bahsedebilir misiniz? Sabri Borak: Biz fi›rnak’›n Güçlükonak ilçesindeki Merkez Köyü’nden geldik Mersin’e. ’90’l› y›llar›n bafl›yd›. OHAL uygulamalar›yla ilgili yasalar ç›karan devlet köy yakmalara bafllam›flt›. Üzerimizdeki bask› çok fazlayd›. O dönemde PKK gerillalar› baz› köylere girer ç›kard›, erzak al›rd›. Bizim köyümüze de gelip gidiyorlard›. O gün köyümüze yaralanm›fl iki gerilla geldi. Devlet de duymufltu bunu. Uçaklarla, helikopterlerle gelip bomba att›. Köyde hiçbir fley b›rakmam›fllard›, her yeri yak›p y›kt›lar. Köyün camisi, evleri… O sald›r›da yaklafl›k 30-35 kifli öldü. Benim büyük amcam ‹brahim, sabah. Daha 1 gün önce 9 HPG gerillas›n›, yani 9 evlad›n› yitirmifllerdi. Sokaklar bayram de¤il, eylem haz›rl›¤›ndayd›. Kürt halk›, kad›n›, erke¤i, çocu¤u, yafll›s›yla içlerine gömdükleri a¤›tlar› ile evlerinden ç›k›p, renkli giysileri ile flehitlerini zulmün gölgesinden omuzlar›na almaya gidiyorlard›. Gene göründü köyün giriflinde faflizmin katilleri… Geri çekilmediler, al›flm›fllard› gaz yemeye, kinle, öfkeyle bakt›lar gelen panzere, parçalanan gerilla cenazeleri gözlerinin önündeydi. Geri çekilmediler. Panzer ve faflist TC’nin kolluk kuvveti halka sald›rd›. o da orada ölmüfltü. Biz de bu yaflananlardan sonra mecburen göç ettik; Adana, Mersin, Mardin gibi flehirlere gelip yerlefltik. Biz Mersin’e ilk geldi¤imizde ufac›k bir odam›z vard›. O odada 3 aile birlikte yafl›yorduk. - Son süreçte bu mahallede s›kça çat›flma yaflan›yor, mahalledeki durumu anlatabilir misiniz? - Buras› sürekli eylemlerin oldu¤u bir yer. Bazen çevik kuvvet polisleri hiç olay olmad›¤› zamanlarda bile TOMA’larla (Toplumsal Olaylara Müdahale Arac›), panzerlerle su s›kar, parkta oturan çocuklara. Bu gibi olaylarla defalarca karfl› karfl›ya geliyoruz. Son iki üç y›ld›r polise verilen haklar›n da (PVSK ile) yükseltilmesiyle polisin yaralad›¤›, öldürdü¤ü insan say›s› artm›flt›r. Örne¤in amcamla birlikte sadece o hafta bizim mahallede dört kifli vurulmufltu. Biri, iflinden evine dönerken kalbine gaz bombas› isabet eden bir iflçiydi. Di¤er ikisi de bafl›na ve aya¤›na gaz bombas›n›n gelmesiyle yaraland›. Mahallede, sanki OHAL varm›fl gibi, mahalleye girer girmez kimlik sorgulamalar› ile karfl›lafl›yoruz. Sürekli gözalt›lar oluyor. Son zamanlarda 50–60 genç tutukland› mesela. Sadece karakol bölgesi de¤il mahalle içinde bile siviller sürekli dolafl›yor, kimlik aramas› yap›yor. Karakolun önünden geçerken hep kimli¤imizin üzerimizde olup olmad›¤›n› düflünüyoruz. Bazen çevik kuvvetleri, ellerindeki gaz bombas› silahlar›n› caddeden geçenlere do¤rultuyor. Mahalledeki çöp kovalar›n› karakol önüne toplam›fllar. Mahalledeki Kürt kad›nlar› buralara gidip, rahat çöp dökemiyorlar. Çünkü, polisler taraf›ndan sürekli tacize u¤ruyorlar. - Amcan›z Nezir Borak da mahalledeki polis terörünün bir kurban›… Amcan›z›n nas›l vuruldu¤unu anlatabilir misiniz? - Evet, burada s›k s›k çat›flma oluyordu, ama olay›n oldu¤u o gün çat›flma bile yoktu mahallede. O gün, çevik kuvvet polislerinden üç tanesi mahallenin içine kadar girmiflti. (Normalde hiç bu tarz fleyleri görmüyorduk, çünkü çevik kuvvet birlikte hareket eder; rasgele sokaklarda üniformalar›yla gezemezdi.) Polisler Hasan’› -amcam›n küçük o¤lunu- koval›yorlar, eve kadar. Evin avlusuna giriyorlar. Çocu¤u orada dövmeye bafll›yorlar. Yengem araya giriyor, onu da tartakl›yorlar. O s›ra amcam da evin içinde yat›yordu. Daha sonra itiflme-kak›flma seslerini duyunca kalkt›. Amcam Hasan’› vermedi, “ne yapacaks›n›z el kadar çocu¤u, gerekiyorsa beni al›n” dedi. ‹tifl-kak›fllardan sonra polisler tehdit ede ede d›flar› kadar gittiler. On-on befl metre ileride polisler “çocu¤un teröristtir onu alaca¤›z” dedi, amcam da “yedi yafl›ndaki çocuk terörist mi olur?” diye cevap verdi. Sonra polisler bulunduklar› yerden plastik mermiyle amcam›n al›n bölgesine atefl etti. Plastik mermi deyince insanlar onu hafife al›yor. Ancak plastik merminin içindeki demir tozlar insan›n vücudunun içine yay›ld›ktan sonra ölüm tehlikesini katbekat art›r›yor. Zaten plastik mermi o kadar yak›n mesafeden Çat›flman›n yak›nlar›nda bir baflka köy… 15 yafl›nda bir çocuk Enver. O bayram sabah›nda evinden ç›kmak için haz›rl›k yap›yor. Daha terlememifl bile b›y›klar›, ama Hakkâri’nin erkenden büyüyen, zulmün büyüttü¤ü çocuklardan… Hayalleri s›rt›na yasl› genç çocuk evinden ç›k›yor. 9 gerillan›n ac›s›n› hissediyor taa yüre¤inin derininde, belki biraz daha büyüse o da gerilla olacak. Hayalleri ile daha bir h›zl› at›yor ad›mlar›n›… Aniden! Bir s›z› düflüyor beynine, yavafll›yor ad›mlar› ve yüre¤inin at›fllar›. Enver, hayallerinin s›cakl›¤›yla gökyüzüne bak›yor, 9 gerillan›n el sallad›¤›n› görüyor ve elini uzat›yor onlara… 9 gerilla elinden tutuyor Enver’in… Kayboluyorlar gökyüzünde. Bir Kürt anan›n ac› dolu “lo lo looo”su kal›yor geride. Bir de gazetelere düflen flu not: “9 HPG’li gerillan›n flehit düfltü¤ü Hakkari’de olaylar ç›kt›. Ancak çat›flman›n yaflanmad›¤› Biçer Mahallesi’nde evinden ç›kan 15 yafl›ndaki Enver Turan adl› çocuk, bir uzman çavufl taraf›ndan hedef gözetilerek vuruldu. A¤›r yaral› olarak kald›r›ld›¤› hastanede bir süre yaflam mücadelesi veren Turan, 18 Eylül günü yaflam›n› kaybetti. Katil uzman çavufl ise tutukland›, ancak nerede tutuldu¤u bilinmiyor!” Hayat›n bu kadar ucuz oldu¤unu… biliyor muydunuz? aya¤a bile s›k›lmaz. Onlar o kadar yak›ndan s›km›flt› ki plastik mermi, amcam›n kafatas›n› parçalam›flt›. Kurflun beynine girdikten sonra merminin içerisindeki metal tozlar beynine yay›lm›fl amcam›n. Geçen gün film çektirmeye gitmifltik. Filmde bile amcam›n beyninin içindeki o metal tozlar görünebiliyordu. - Amcan›z hastaneye kald›r›ld›ktan sonra ne gibi zorluklarla karfl›laflt›n›z? - 2 gün boyunca Devlet Hastanesi’nde kald›. Hastanede “müdahale edemiyoruz parçalar beyine yay›lm›fl, yapabilecek bir fleyimiz yok” dendi. Daha sonra da Üniversite Fakültesi’ne sevk edildi. Sevk edilirken, daha önce gazetelerde de ç›kt›, telsizlerden “teröristi fakülteye gönderiyoruz” gibisinden bir konuflma geçti. Amcam yo¤un bak›mdayken bizi yo¤un bak›m kap›s›n›n önüne bile b›rakm›yorlard›. Gösterdi¤imiz tepkiden sonra sadece kap›n›n önünde durabiliyorduk, bir süre sonra kap›n›n önünde bile durdurmamaya bafllad›lar. Bir hafta boyunca yo¤un bak›mda, 1.5-2 hafta da özel odada kald›. Sonra bayram yaklafl›yor diye doktorlar taburcu etti. Oysa hastanedeyken iyileflmesi daha h›zl›yd›. Ne de olsa iyi bak›l›yordu, hijyenik bir ortamda ve doktor gözetiminde oluyordu. Ama flimdi bunlar›, biz evde karfl›layam›yoruz. - Nezir Borak’›n flu anki sa¤l›k durumu nas›l? O, vurulduktan sonra neler de¤iflti aiSABR‹ BORAK le içinde? - Amcam flimdi yatalak! Tuvalet ihtiyac›n› karfl›layam›yor. Her gün gece-gündüz en az 2 kiflinin yan›nda beklemesi gerekiyor, ihtiyaçlar›n› karfl›lamak ve kendine zarar vermesini engellemek için… Amcam›n beyninde da¤›lan metal tozlar›n›n bir de flöyle bir yan› var: A¤r› yapt›¤› zaman sinirleri hemen bozuluyor, birden agresif, sert bir insan oluyor; bazen de çocuk gibi davran›yor. Ne söyledi¤ini bilmedi¤i, ne yapt›¤›n› fark etmedi¤i zamanlar oluyor. Birdenbire yata¤›ndan f›rl›yor. Baca¤› ve aln›ndaki ameliyatl› yerleri bilinçsizce kafl›yor. Özellikle haf›zas› ile ilgili sorunlar› var. Ço¤u zaman yapt›¤›n› ya da bizi hat›rlayam›yor bile… Amcam›n bu durumu ailedeki çok fleyi de¤ifltirdi tabii. En önce maddi anlamda flu an hiçbir gelirleri yok! Yaln›zca büyük o¤lu 14 yafl›ndaki Mazlum, haftal›¤› 40 milyona tamircide çal›fl›yor. Bir de akrabalar yard›m ediyor. Ama böyle nereye kadar gider ki! Yatalak oldu¤u için bak›ma muhtaç ama kim bakacak? Efli hamile, yar›n öbür gün hiç bakamayacak amcama, biz flimdilik bak›yoruz. “Olay›n üzerini örtmek istiyorlar!” - Baban›z› vuran polisin teflhisine siz ve anneniz gitmiflsiniz. Polisi teflhis ederken neler yaflad›n›z anlatabilir misiniz? Dilan Borak: Biz polisleri teflhis etmeye gitti¤imiz zaman bize 8 tane çevik kuvvet po- TC Kürt çocuklar›n› öldürerek “sahipleniyor!” Hakkâri’de bayramdan 1 gün önce 9 gerillan›n katlediliflinin ard›ndan cenazelerin Kürt halk› taraf›ndan sahiplenilmesi, egemenler taraf›ndan hazmedilemedi. S›rf bu yüzden Hakkâri’de çat›flma olmayan bir mahallede 15 yafl›ndaki bir çocuk eli kanl› TC’nin bir uzman çavuflu taraf›ndan bafl›ndan vurularak öldürüldü. Enver Turan adl› çocu¤un cenazesi 18 Eylül günü Hakkâri halk› ve çevre illerden gelen binlerce kifli taraf›ndan “fiehit nam›r›n” ve “Enver Turan ölümsüzdür” sloganlar›yla topra¤a verildi. Anadil talebi için TZP-Kurdi’nin okullar› boykot karar› almas›n›n ard›ndan Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’ün “çocuklar›n siyasete alet edilmemesi ve bu tarz siyasetlerle çocuklar›n geleceklerinin karart›lmamas›” aç›klamalar›yla Kürt çocuklar›n› “sahiplenmesi” faflist TC’nin ikiyüzlülü¤üdür. Bir yandan çocuklar› öldürmekten ve onlarca y›l hapis cezas› vermekten çekinmeyen zihniyet sahiplerinin, ç›k›p Kürt çocuklar›n›n gelece¤inin karart›lmamas› gibi aç›klamalar yapmas› TC’nin ne kadar ikiyüzlü politikalar yürüttü¤ünü gösteriyor! (Erzincan) T A N E R K U R U C A N Kürdistan’da çocuk olmak… Kürt illerinde ne yaz›k ki art›k aflina oldu¤umuz çocuk ölümlerine-katliamlar›na bir yenisi daha eklendi. Ac› ve ölümün kol gezdi¤i bu co¤rafyada çocuklar için yaflam daha zor ve azap dolu. Buralarda yaflamak hiç de flakaya gelmez. Her an bir kurflun bir çocu¤un bedenine saplanabilir. Küçük bedenler ölümün so¤uk eline teslim olabilir. 22 Eylül günü Van’›n Özalp ‹lçesi’ne ba¤l› Damlac›k Köyü’nde Taner Kurucan (15) adl› çocuk, ‹ran askerleri taraf›ndan aç›lan atefl sonucu öldürüldü. Akflam saatlerinde Taner Kurucan isimli çocuk, ‹ran askerleri taraf›ndan mazot kaçakç›l›¤› yapt›¤› iddias›yla aç›lan atefl sonucu yaraland›. Köylüler taraf›ndan Van Yüzüncü Y›l Araflt›rma Hastanesi’ne kald›r›lan Kurucan, tüm müdahalelere ra¤men kurtar›lamad›. (Erzincan) lisi gösterdiler. 8’i de birbirine çok benziyordu. Annemle biz kar›flt›ral›m, onlar da “siz yalan söylüyorsunuz” diyebilsin diye yapt›lar bunu. Ama annem polisi görünce hemen tan›d› ve sinirleri bozuldu. “Bu adam› nas›l tutuklamazs›n›z?” diye tepki gösterdi. Annem tepki gösterince de sivil polisler bizim üzerimize yürüdüler, ba¤›r›p ça¤›rd›lar, neredeyse bizi döveceklerdi. - Baban›z vuruldu¤unda siz de oradayd›n›z. Olay› siz de biraz anlatabilir misiniz? - Babam›n vuruldu¤u gün hiçbir fley yoktu, ne bir eylem ne bir gösteri ne de bir pankart açma… Birden polisler bir rahatl›kla geldi, babam› vurdu ve sonra da gitti. Her fley ortada ama devlet hiçbir fley yapm›yor. Zaten mobeseler görüyor polislerin nas›l geldi¤ini, nas›l gitti¤ini. Burada hiç bir olay olmazken bile mahalleye sürekli biber gaz› at›yorlar, resmen Kürt halk›n› zehirlemek istiyorlar. Kürt çocuklar›n› sürüklüyorlar, dövüyorlar. Bak›n babam› vuran polis hala burada görevde. Babam› bu halde görüyoruz daha bir kötü oluyoruz. Art›k polisleri her gördü¤ümüzde korkuyoruz. Ve öfkeleniyoruz. Babam›n davas› ne durumda, o bile belli de¤il! Babam›n haf›zas› yerinde olmamas›na ra¤men adliyeden polis gönderiyorlar babam›n ifadesini almak için. “Davan›n aç›lmas› için”mifl! Babam bu durumda nas›l ifade verebilir ki! Olay›n üzerini örtmek istiyorlar. (Mersin) 15 / OKUR-HABER 1-14 Ekim 2010 16. sayfan›n devam› Kürdistan’›n birçok alan›nda görev yapm›fl ancak hiçbir zaman komutanl›k düzeyinde bir görev almay› kabul etmemifl. Ancak Heval Pale gerilla grubu içinde hiçbir zaman s›radan bir savaflç› gibi görülüp, kabul edilmemifl ve ona böyle davran›lmam›fl. Grup komutanlar› her zaman ve her f›rsatta onun düflünce ve önerisine baflvurmufl. O her zaman dikkate ve ciddiye al›nm›fl. Önemsenip, de¤er verilmifl. Hatta çok defa onun öneri ve düflüncesi komutanlar taraf›ndan uygulanmas› gereken bir talimat düzeyinde alg›lanm›fl. Karar vermede zorlanan her komutan mutlaka onun düflüncelerine baflvurur ve onun düflünceleri do¤rultusunda karar verirmifl. Heval Pale’nin böylesine bir özgül a¤›rl›¤› vard› hevaller içinde. T‹KKO savaflç›lar›n›n da en çok sevdi¤i, de¤er verdi¤i, sayg› gösterdi¤i arkadafllar›n bafl›nda gelirdi. Heval Pale’nin T‹KKO gerilla birli¤ini ziyareti büyük bir heyecan ve zevk olurdu. ‹lk karfl›laflmam›zda “Heval, e¤er sizler Alibo¤az›’n›n bu yamac›na ç›km›flsan›z öyleyse baflaracaks›n›z” sözü hiç akl›mdan gitmedi. Ve bizim baflar›l› ad›mlar atmam›zdan en çok sevinen arkadafllardan biri oldu. Hatta bir gün Ovac›k grubundaki yoldafllara flakayla dolu “Ben T‹KKO’ya kat›laca¤›m” diyor. Karfl›s›ndaki grup komutan› yoldafl bu önerinin bir flakadan baflka bir fley olamayaca¤›n› düflünerek durakl›yor yan›t vermeden gülümsemekle yetiniyor. Heval PALE bast›r›yor, “Heval neden yan›t vermiyorsun? Sizin yeni savaflç› alma politikan›z yok mudur? Ben de yeni bir savaflç› olarak size kat›laca¤›m. Beni yeni bir savaflç› olarak kabul etmiyor musunuz” diyor. Aralar›nda tatl› bir gülümseme dolu içten bir sohbet geçiyor. Heval Pale bizim için her zaman manevi bir komutan olur. Her zaman ondan ö¤renilecek tecrübeli bir gerilla olur. O bizim için hep böyle oldu, hep de böyle kalacakt›r. Onun yeni bir savaflç› olarak kat›l›m önerisi sadece ortam› heyecanland›racak tatl› bir flaka olarak kabul edilir. Ancak bundan çok daha önemli olan ve bizim için sürekli kabul edilecek olan onun ö¤retmenli¤i, e¤iticili¤i ve sevgisidir. Heval Pale pratik olarak, fiilen bizim bir ö¤retmenimiz, komutan›m›z olmad›ysa da ancak o her zaman yeri kolay doldurulamayacak manevi bir komutan›m›z, de¤erli bir hevalimiz olarak yüreklerimizde yaflayacak ve an›lar›m›z›n en güzel yerinde hep var olacakt›r. Ve öyle de kalacakt›r. En çok üzüldü¤ümüz onun tecrübe ve deneyimden yeterince faydalanamamak. Onu yeterince dinleyememek. Yaflad›klar›n› yeterince paylaflamamakt›r. Hevallerden baz›lar› kendi geçmifllerini kolay kolay anlatmaz. Hatta kendilerine b›rak›rsan geçmiflleriyle ilgili hiçbir fley anlatmaz. Baz›lar›na ö¤renmek istedi¤in bir fley varsa sorarsan anlat›r, yoksa suskun kalmay› tercih eder. Savafl an›lar›n› anlatmak istemeyen, onlar› baflkalar›yla paylaflmayan, onlara sormay›nca geçmiflinden bahsetmeyi sevmeyen yeterince arkadaflla karfl›laflt›k. Gerillada olmas› gereken en önemli özelliklerin bafl›nda alçakgönüllük gelir. Savafl alan›nda var olamayan savafl alan›nda baflar› ve geliflmeyi yakalamayan tasfiyeci döneklerin hemen hepsi geçmifl baz› pratiklerini balland›ra balland›ra bitiremeden anlatmay› bir marifet sayar. Bu ben merkezci, kariyerist savafl a¤alar› sadece lafta savaflm›fl ya da savafl›r gözükmüfltür. Bu iflah olmaz kariyerist kiflilikler asla savaflç› kiflili¤e sahip olamaz. Savafl›n yo¤unlu¤u, ac›mas›zl›¤› insanlar› muazzam düzeyde olgunlaflt›r›yor, a¤›rbafll› ciddi ve düzeyli yap›yor. Savafl kiflili¤inin oluflmas› ve flekillenmesi tam da böylesi a¤›r zorlu ve ciddi dönemlerde olufluyor. Heval Pale gerilla grubunun pusulas›, manevi ö¤retmeni, de¤erli komutan›yd›. Fiili olarak komutanl›k yapmad› ancak hemen her pratikte her zorlu anda o her zaman komutand›. Gerilla yaflam›n›n nerdeyse çeyrek as›rl›k yaflam›nda say›s›z zorluk, say›s›z tehlike yaflam›fl, tan›kl›¤› bir kitap dolduracak kadar zengin ve ö¤retici bir yaflam› olmufltur. ‹ncecik bedeniyle birçok genç gerillaya tafl ç›kartacak kadar çevik, atak ve hareketliydi. Ne bir nefeslik duman ci¤erlerine çekmifl ne de koyu demli bir damla çay içmifltir. Çok zaman gerilla yaflam›nda söz konusu bireyler olunca dikkat ve duyarl›l›k zay›flar. Gerillalar çok zaman kendi yaflamlar›na fazla dikkat etmez. Yeme ve içmelerine olanaklar ölçüsünde olsa bile özen göstermez. Ancak baz›lar› kendisine dikkat eder. Söz konusu Hevale Pale olunca yirmi y›ll›k gerilla gibi tecrübeyle bilinçle yaflam›na yön verirdi. Ve öyle hareket ederdi. Ona bak›p da yirmi y›l›n› gerillada geçirdi¤ini kimse söyleyemezdi. Kendi yaflam›na dikkat etmesi onun gerilla savafl›na verdi¤i önemi ciddiyeti göstermek aç›s›ndan önemlidir. “Gerillan›n yaflam›na önem vermesi dikkat göstermesi” bilinci ve yaklafl›m› baz› bencil ve bireyci tipler taraf›ndan kendi bencilli¤ini, bireycili¤ini gizlemenin kamufle etmenin nedeni olarak da kullan›l›r. Bahsedilen birincisidir, ikincisinden bahsetmiyoruz. Heval Pale T‹KKO gerillalar›n›n misafiri oldu¤unda t›pk› di¤er arkadafllar›n misafirli¤inde oldu¤u gibi paylafl›m›n, bölüflümün, dostluk ve dayan›flman›n en güzel örnekleri sergilenirdi. Hem HPG gerillalar› hem de T‹KKO gerillalar› bunlara fazlas›yla önem verir. Her iki taraf›n karfl›l›kl› duyarl› yaklafl›mlar› de¤erlidir. fiehit düflen her HPG gerillas› T‹KKO gerillalar›n›n yüre¤inde bir ac›, bilincinde bir s›n›f kini oldu. Munzur ve Kinem yoldafllar›n flehit düflmelerinin ard›ndan HPG Ana Karargah›n›n yapt›¤› aç›klama anlaml› ve derindir. Bizlerin flehitleri de hevallerin bilincinde iz b›rak›yor. Kurulan yarat›lan dostluk, gösterilen yaklafl›mlar çok önemlidir. ‹ki savaflan gücün ortak topraklarda yaratt›¤›, korudu¤u sahiplendi¤i dostluk her iki gerilla gücü aç›s›ndan vazgeçilmez de¤erdedir. Düflman›n azg›n sald›r›lar›, k›y›c›l›klar› karfl›s›nda yanyana omuz omuza durmak savaflmak her fleyin üzerindedir. fiehit düflen arkadafllarla ortak paylafl›mlar, an›lar yaflanm›flsa bu ac› daha derin oluyor. Bu duygu bencillik olarak alg›lanmas›n, böyle de tan›mlanmas›n. Bu duygu gerillaya, devrimcilere ait, onlara özgü yaflanan do¤al bir duygudur ve bu do¤all›¤› içinde kabul edilsin. T›pk› Heval EYLEM, Heval SADIK, Heval AK‹F’lerin flehit düflme haberleri al›n›nca yaflanan duygularda oldu¤u gibi. Heval Pale’yle harita üzerinden Karadeniz bölgesine bak›yoruz. Sonra parmak uçlar›m›zla haritan›n kuzeyinden güneye biraz da do¤uya yani Kürdistan’a iniyoruz. E¤ilerek kula¤›ma Kürtçe nereli oldu¤umu söylüyor. Ona Amedli oldu¤umu söyleyince gözlerinde anlat›lmaz bir p›r›lt› beliriyor. “Ya sen nerelisin?” diye soruyorum. Mardin Nusaybinli oldu¤unu söylüyor. Bafll›yoruz gülümsemeye. Nisan ay› misafirliklerin baflka oldu¤u ayd›r. Nisan ay› do¤adaki de¤iflimin, canl› renklerin egemen olmaya çal›flt›¤› ayd›r. Bu ayda kar henüz kalkmam›flt›r. Günefl ›fl›nlar› kar› eritmeye, say›s›z isimsiz çiçe¤in, kardelenlerin uç vermesine vesile oldu¤u ayd›r Nisan. Misafir oluyorum Nisan’da hevallere. Kendisinin de kald›¤›m›z noktaya gelip misafir olaca¤›n› söylüyor. Bir türlü karfl›laflam›yoruz. Göreve gidiyor. Görev al›yor. Bir kez de kald›¤›m›z noktaya geliyor, noktada olmad›¤›m için görüflemiyoruz. Noktam›za geldi¤ini ancak görüflemeden geri döndü¤ünü duyunca bir üzüntü bir “m›go” bafll›kl› tatl› sohbetin bafllang›ç kelimesi kal›yor bilincimde. Heval Pale’nin selamlar›n› sürekli al›yorduk. Her karfl›laflmam›zda ya da her ayr›ld›- Çocuklar yaflamdan kopar›l›yor “Enver yaflam savafl›n› kaybetti!” Böyle verdi bir TV kanal› Enver’in yaflamdan kopar›lmas›n›! Bu ilk de¤il, biliyoruz son da olmayacak. “Çocuklar ölmesin/fleker de yiyebilsinler” zamanlar›ndan halen çok uzaktay›z. Elli y›l öncesinden günümüze yaflanan ac›lar›n dolay›s›yla da dileklerin rengi ayn›. ‹stenen zor bir fley de¤il; çocuklar ölmeyecek bir de fleker yiyebilecekler... Yoksa co¤rafyam›zda veya dünyada gerçekleflmesi en zor dileklerden biri mi? Bu sistemde de¤il ama s›n›fs›z-sömürüsüz bir dünyada, bütün uluslar›n bütün çocuklar›n kardeflleflti¤i bir dünyada bu dile¤i tutmaya bile gerek kalmayacak. Bugünse ne s›n›fs›z ne sömürüsüz ne de herkesin kardeflleflti¤i bir dünyada yafl›yoruz. Her yetiflkin gibi her çocuk da kendi s›n›f›n›n, ulusunun rengini tafl›yor. fieker gibi pasta, çikolata yiyen çocuklar var Naz›m’›n diledi¤i gibi! Ama mermi ve dipçik yiyen, ulusu gibi yok say›lan çocuklar da var. Yani çocuk dünyas›na da s›n›fla, ulusla birlikte inmek gerek. Yoksa asla bir Kürt çocu¤unun “Biz de eylemsizlik karar› ald›k. Tafl atm›yoruz”deyifli anlafl›lamaz. Asla bir çocu¤un ilk talebinin “bar›fl” olmas› anlafl›lamaz. Ve egemenlerin yönlendirmeye çal›flt›¤› gibi “aileler çocuklar›na sahip ç›ks›n! Küçücük çocuk ne anlar siyasetten, tafl atmadan? Kullan›l›yorlar!” fleklindeki manipülasyonun izleri kal›r kafalar›n bir taraf›nda. Enver, yaflam savafl›n› kaybetmedi! Enver yaflamdan kopar›ld› 13 yafl›nda! Bir mermiyle. 12 yafl›ndaki U¤ur 13 mermiyle, Ceylan bombayla, Yahya panzerle yaflamdan KOPARILDI. Barut ve kan kokusu olmayan, 盤l›ks›z sabahlarda uyanamadan, ana dillerini özgürce konuflamadan, flekere, çikolataya, oyuna doyamadan kopar›ld›lar yaflamdan. Geçen y›l; Mardin’de, Hakkâri’de cellâtlar›nca yerlerde sürüklenen, dipçikle kafas› k›r›lan çocuklar› gördük. Yaflamdan kopar›lmaya çal›fl›l›yordu yine çocuklar ve halen yaflad›klar›n›n travmas›n› atlatabilmifl de¤iller, kâbuslar görüyorlar, yataklar›ndan f›rl›yorlar, d›flar› ç›kmak istemiyorlar... Öldürülen çocuklar, zindanlara at›lan çocuklar, öldüresiye dövülen çocuklar... Bu ülkede bunlar yaflan›rken Milli E¤itim Bakan› kalk›p okul boykotu için; “Çocuk üzerinden politika yap›lmas›n. Onlar çocuk, hepimizin çocu¤u” diyor kara gözlükleriyle kapkara bakarken dünyaya, her zamanki yapmac›k flaflk›nl›k ve sahte üzüntü ifadesiyle. T. Kürdistan›’ndaki gerçeklik karfl›s›nda hükmü olmayan sözcükler bunlar! Hükmü olmayan bir tehdit “ailelere ceza veririz!” Kürt çocuklar›, aileleri bu efli¤i çoktan geçti. Kaybedecekleri hiçbir fley kalmad› çünkü. Timsah gözyafllar› dökmek modas›, burjuva politikac›lar aras›nda ald› bafl›n› gidiyor. Kitlelerin duygular›na hitap etmeye çal›fl›yorlar, buz gibi bir yürekle. Zeynep bebek gündemlerinde flimdi. Hakkâri’de patlat›lan minibüsten yaral› kurtulan Zeynep bebe¤imiz. “Çocuklar› siyasete alet etmeyin” diyenler, kendi siyasetleri sonucu sakat kalan, annesini kaybeden küçük bir bebe¤i kullanarak demagoji yap›yorlar yine. Zeynep bebe¤i gerçekten düflünseler; onun ve di¤er bebeklerin-çocuklar›n mutlu bir çocukluk yaflayabilece¤i, okula ¤›m›zda en çok birbirini soran arayan özleyenler olmufltuk. O art›k bizim sevgili hevalimiz, de¤erli manevi bir de¤erimizdi. Mutluluk nedir Heval Pale? Mutluluk nedir? Mutluluk sonu gözükmeyen özgürlük yolunda b›kmadan usanmadan arkana bile dönmeden yürümek de¤il midir? Nas›l tan›mlars›n mutlulu¤u? Mutluluk özgürlüktür. Özgürlük için savaflmakt›r. Varmak ulaflmak istediklerine varma ve ulaflma düflüncesidir. Yirmi y›ll›k bitmeyen savafl prati¤i ve gerilla yaflam›d›r. Sahip olmak istediklerine sahip olmak kavgas› ve direncidir. Mutluluk özlemektir. Hem de delicesine özlemektir. Heval Pale’yle sohbetimiz devam ediyor. “Bar›fl olunca sen ne yapacaks›n heval Pale?” diye soruyorum. “Caddenin ortas›nda asfalt›n üzerinde gerilla atefli yakamayaca¤›ma göre, da¤dan inmem. Bunca y›ll›k gerilla yaflam›ndan sonra afla¤›da ben ne yapar›m? Gerilla yaflam› olmadan, da¤ yaflam› olmadan ben yapamam” diyor. Karfl›l›kl› gülüflüyoruz. Bunlar› büyük bir içtenlik ve dürüstlükle söyledi. ‹nand›¤› gibi yaflad› ve inanc› u¤runa flehit düfltü. T›pk› bir gerilla gibi, t›pk› bir sessiz ö¤retmen gibi... Heval Pale da¤da yaflamaktan mutluydu. Huzurluydu. Gerilla olmaktan mutluydu. Gerilla yaflam› onun mutluluk düflüncesiydi. Mutluluk iddias›yd›. “‹nançlar› için yaflayanlar her zaman di¤er insanlardan daha mutludur.” O bunun bilinciyle sar›ld› silah›na ve gerilla atefline. Atefl ve silah onun vazgeçilemez tutkusu oldu. O tutkular› u¤runa yaflad› ve yaflam› bir tutkuya dönüfltü ve bu u¤urda flehit düfltü. Ülkenin bat›s›nda ‹zmir’de sessiz ve sakin süren emekçi bir göçmenin yaflam›, ans›z›n bir yolculuk sonucu son bulur. “Misafir” olarak dönülür Kürdistan’a. Tesadüfen bulundu¤u yerde “zorla” bafllayan zorlu yolculu¤u, sonras›nda vazgeçilmez bir özgürlük tutkusuna dönüflür. Yirmi y›l›n genç ve delikanl› yaflam› olur. Yirmi y›l›n bükülmeyen gerilla bile¤i olur Hevale Pale. Atefl ve silah›n silinmez ad› olur. Bir roman›n olur olmaz yerinde yaz›l› bir yaflam›n s›radan ad› de¤il. Ya da tesadüflerin yan yana getirdi¤i, amaçs›zl›¤›n kulvar›nda kendini kapt›rd›¤› mutsuz ve umutsuz bir yaflam›n ad› hiç de¤il. Heval Pale gerilla ateflinin alevlerinde, donmufl kayalar›n üzerinde bendini y›kan nehrin asi dalgalar›nda yaz›lan onurlu bir yaflam›n ad›yd›. O flimdi gökyüzünün mavili¤ine uzanan bitmeyen gülüflün say›s›z renkte çizdi¤i yaflam›n özgürlük ad› oldu. O unutulmaz bir heval, sa¤lam bir dost, manevi bir komutan›n silinmez ad› oldu. Em b›d›n navu dengete welat r›gazk›r›n. Em te j› b›r nak›n flehide du çar du vextan. (Dersim’den bir Partizan) BAfiSA⁄LI⁄I gittiklerinde zorla anadilleri d›fl›nda konuflturulmayacaklar›, “bilinmeyen bir dil”; konufltuklar› için küçümsenmeyecekleri bir ortam› yaratmak için u¤rafl›rlard›. Ama hay›r! Her fleyleri sahte onlar›n, her fleyleri yalan! 1980 dönemi iflkencelerine a¤lar, gözyafl› dökerler. Dersim katliam›na “da¤tafl bombaland›” derler, hesap sorar gibi görünürler ama flimdi Dersim’i cay›r cay›r yakarlar, yine da¤›n›-tafl›n› bombalarlar. “Geçmifl için a¤la, günümüzde ise geçmiflin politikalar›n› eksiksiz uygula! Sonra da demokrat görün...” Zeynep bebek için a¤lar gibi görün, Enver’i kafas›ndan vur! Zeynep bebek için a¤lar gibi görün, fliddeti besleyen tek dil, tek vatan, tek milletten vazgeçme! Zeynep bebek için a¤lar gibi görün, ama o alt› yafl›na geldi¤inde anadilini konuflmas›na izin verme... Tekrar ediyoruz; Enver yaflam savafl›n› kaybetmedi. Enver yaflamdan bir mermiyle kopar›ld›. Ve çocuklar yaflamdan kopar›lmaya devam ediyor... (Gebze Hapishanesi’nden bir ‹K okuru) * Gebze Tuncelililer Kültür ve Dayan›flma Derne¤i Baflkan› Hasan Gündo¤du yakaland›¤› kanser hastal›¤› sonucu 24 Eylül 2010 tarihinde yaflama veda etmifltir. Onu sayg›yla an›yor ve bizi bu süreçte yaln›z b›rakmayan tüm dostlar›m›za teflekkür ediyoruz. (Gündo¤du Ailesi) * Gebze Tuncelililer Kültür ve Dayan›flma Derne¤i Baflkan› Hasan Gündo¤du yakaland›¤› hastal›k sonucu 24 Eylül 2010 tarihinde aram›zdan ayr›lm›flt›r. Ailesine ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyoruz. (Gebze ‹K okurlar›) * Derne¤imizin kurucu ve eski baflkanlar›ndan ayn› zamanda Munzur Çevre Derne¤i kurucu üyesi Hasan Gündo¤du arkadafl›m›z yakaland›¤› kanser hastal›¤› nedeniyle yaflam›n› yitirmifltir. Ailesi ve yoldafllar›n›n bafl› sa¤olsun. (Gebze Tunceliler Kültür ve Dayan›flma Derne¤i ad›na ‹brahim Atefl) ‹flçi-köylü 73 ‹fiÇ‹ KÖYLÜ’DEN REFERANDUM SONUÇLARI VE OLASI BAZI GEL‹fiMELER Kamuoyuna yans›yan resmi verilere göre 13.6 milyon kifli oy kullanmam›flt›r. Yani seçime kat›l›m oran› %73.7 seviyesinde olmufltur. Bu her dört seçmenden birinin oy kullanmad›¤›n› gösteriyor. Geçersiz oylar› da hesaba katt›¤›m›zda ortaya hiç de küçümsenmeyecek bir rakam ç›kmaktad›r. Hiç flüphesiz egemen s›n›flar ve sözcüleri bu gerçekleri hesaba katmadan sadece “evet” ve “hay›r” sonuçlar›na dair tart›flmalar yürütüyor. Oysa bunlar›n hesaba kat›lmas› durumunda, bugün kabul edilen anayasal de¤iflikliklerin % 50’lerin alt›nda bir rakamla gerçekleflmifl oldu¤unu göreceklerdir. Böylesi bir tart›flman›n yürütülmesi boykot tavr›n›n yaratm›fl oldu¤u etkili sonucun da genifl kesimler taraf›ndan görülmesine neden olacakt›r. Dolay›s›yla AKP ve CHP kurmaylar› ve kirli kalemflörleri bu konuda kör ve sa¤›r› oynamaktad›rlar. Egemen s›n›flar›n militarist güçlerinin, tetikçi medyas›n›n tüm bask›lara ve yalanlar›na ra¤men boykot takti¤i özellikle baz› Kürt illerinde oldukça etkili oldu. Kimi çevreler her seçim döneminde de sand›¤a gitmeyen bir potansiyelin oldu¤unu ileri sürerek boykotun pek de etkili olmad›¤› saptamas›nda bulunmaktad›rlar. De¤ifliklik arz etse de her seçim döneminde böylesi belli bir potansiyelin oldu¤u do¤rudur. Kald› ki BDP’nin oy oran› % 6–7 civar›ndad›r. Bu dahi sand›¤a gitmeyen böylesi bir potansiyelin var oldu¤unu do¤rulamaktad›r. Bunun böyle olmas› boykotun baflar›s›z oldu¤u anlam›na gelmez. Çünkü boykot tavr› ortaya konulan ba¤›ms›z bir siyasal durufltur. Burada yanl›fl olan, de¤erlendirmelerin esas olarak say›sal sonuca kilitlenmesidir. Tabii ki bu da önemlidir. Ama ortaya konulan siyasal duruflun do¤rulu¤u ve hakl›l›¤›, salt bu duruma endekslenemez. Boykot tavr›n›n baflar›s›n› istatistiki verilerde de¤il, sürece denk düflen onurlu duruflta ve tutumda aramak gerekir. Çünkü boykot tavr›, egemen s›n›f klikleri aras›nda “evet”-“hay›r” ekseninde süren iç iktidar mücadelesine alternatif bir tutumdu. Bugün yaflananlar önümüzdeki süreçte egemen s›n›flar›n Kürt ulusal mücadelesine dönük yürüttükleri sald›r›larda ne tür araçlar› devreye sokacaklar› konusunda da ipuçlar› vermektedir. Dolay›s›yla ezilenler ve ezenler savafl›m›nda karfl›lafl›lmas› muhtemel olan sorunlar›n çözümüne bugünden kafa yormak, buna uygun olarak taktikler gelifltirmek ertelenemez bir görevdir. Amed’li baz› ifl adamlar›n›n bafl›n› çekti¤i “evet” cephesini salt referandum sürecine denk düflen özgün bir tutum olarak alg›lamamak gerekir. Burjuva politikac›lar›n›n, burjuva-feodal medyan›n bu kesimlere sundu¤un destek, yurtsever legal Kürt siyasetine alternatif bir cephe yaratman›n somut bir çabas›d›r. Ve egemen s›n›flar önümüzdeki süreçte söz konusu kesimler vas›tas›yla bu politikay› daha da derinlefltirmeye çal›flacaklard›r. Bu kesimlerin yurtsever güçlerin belli taleplerini bugün paylaflmas›, yer yer ortak tutumlar belirlemesi bunlar›n Kürt iflçisiyle, emekçisiyle s›n›fsal anlamda var olan çeliflkilerini ortadan kald›rmaz. Dolay›s›yla bu kesimlerin duruflunu s›n›fsal bir tutumdan ba¤›ms›z olarak ele alamay›z. Çat›flmalar ve çeliflkiler derinlefltikçe saflaflmalar de daha net olarak ortaya ç›kacakt›r. Durumun böyle olmas› her süreçte ittifaklar cephesini mümkün oldu¤u kadar geniflletmek, farkl› kesimlerle ortak paydalar› öne ç›kararak yürünebildi¤i yere kadar yürüme siyasetinin gereklili¤ini ortadan kald›rmaz. Kürt bölgesindeki geliflmeler yaln›z boykotun etkisiyle s›n›rl› de¤ildir. Yürütülen anadilde e¤itim kampanyas› ve bu kampanya çerçevesinde uygulanan bir haftal›k okul boykotu ve Hakkâri’de dokuz kiflinin ölümüne yol açan bombal› sald›r› yine militarist güçler taraf›ndan katledilen 9 gerillan›n cenaze törenlerine kat›lan on binlerce kifli tüm bunlar ateflkes sürecinin uzat›l›p uzat›lmamas› tart›flmalar› aras›nda sürmüfltür. Di¤er gündemlerden biri ise; önümüzdeki genel seçimlere endeksli politikalard›r. Bugün bir yandan referandum sonuçlar› üzerinde de¤erlendirmeler sürerken di¤er yandan yeni bir anayasa tart›flmas› deyim yerindeyse kap›da. Görünen o ki; önümüzdeki seçimlerde burjuva partilerinin aldat›c› propagandalar›ndan biri “Yeni Demokratik Anayasa” tart›flmas› olacakt›r. AKP kurmaylar› bu ifle hemen soyunmufl durumdad›r. CHP cephesinde haz›rlanmaya çal›fl›lan “Kürt Raporu” yeni anayasa haz›rlama söylemleri Kemalistlerin de, TÜS‹AD’›n da bu tart›flma süreci içinde yer alaca¤›n› gösteriyor. Hiç flüphesiz devrimcilerin, yurtseverlerin ve komünistlerin de bu konuda söyleyecek sözleri olmal›d›r. Ezilen Kürt ulusunun di¤er az›nl›k milliyetlerin, iflçilerin, köylülerin, demokratik, ekonomik taleplerine dair egemen s›n›f sözcülerinin aldat›c› politikalar›na karfl› aktif bir tutumun gelifltirilmemesi, bu aldat›c› propagandalar›n genifl emekçi y›¤›nlar› etkilemeye devam etmesi anlam›na gelir. Hiç flüphesiz pratik etkinlik bir güç sorunudur. Bunun için ortak tutum-ortak davran›fl önemli bir yer teflkil etmektedir. Bu anlam›yla referandum sürecinde oluflan platformun çal›flmalar›n› do¤ru bir tarzda de¤erlendirmek, ortaya yeni çal›flmalara ›fl›k tutacak devrimci sonuçlar ç›karmak oldukça önemli bir yer teflkil etmektedir. Neleri hangi anlay›flla, örgütsel mekanizmayla yapt›k veya yapamad›klar›m›z›n alt›nda hangi ideolojik, siyasal, örgütsel nedenlerin yatt›¤›n› sorgulayacak bir pratik tutum içine girmeliyiz. Di¤er bir görev ise referandum kampanyas› döneminde ulafl›lan yeni güçlerle düzenli ve sistemli bir iliflki a¤› yaratmakt›r. Bu yeni güçleri çal›flmalar›m›za, etkinliklerimize katmak, yay›nlar›m›z› izlemelerini sa¤lamak için çaba sarf etmektir. Kitle çal›flmas› perspektifi böylesi bir prati¤i zorunlu k›l›yor. Bu konuda söylemden çok icraata ihtiyaç oldu¤unu hepimizin görmesi gerekir. İşçi-köylü Demokratik Halk İktidarı İçin BİZ HALKIZ, GELECEK ELLERİMİZDEDİR! Umut Yayımcılık ve Basım Sn. Ltd. Şti. Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa Mh. İmam Murat Sk. No: 8/1 Aksaray-Fatih/İstanbul Tel: (0212) 521 34 30 Faks: (0212) 621 61 33 Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Çilem İLASLAN Baskı: SM Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mh. Sanayi Cad. Altay Sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler İstanbul Tel: 0212 654 94 18 HEVALE PALE 20 yıllık sönmeyen ateşin, yıkılmayan bir gerilla çınarının silinmez adı. 20 yıllık gerilla yaşamına kodlanmış tecrübe ve deneyimin sayısız şifresi. 20 yıllık gerilla yürüyüşünün, yorulmayan, usanmayan, uslanmayan adı. Saygı ve sevginin, yoldaşlık ve dostluğun tertemiz ismi Hevale PALE. Ey insanlık, sende bir dirhem vicdan, bir damla merhamet var mıdır? Bir insan yüreği kadar küçük insanlık var mıdır? Nasıl kıyılır yirmi yıllık çınara? Bunların hiçbirinin olmadığını bilerek yazıyor ve haykırıyorum! Paranın tanrılarının gökyüzünden aşağıya indirileceği, zalimlerin vicdanının yok edileceği gün mutlaka gelecektir. (Elimize e-posta yoluyla ulaşan yazıyı güncelliğinden dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz.) HPG Dersim bölge komutanlarından Hevale Ali Haydar “mini bir karşılama” töreni hazırlamak için saf tutulmasını istedi. Birkaç gündür sabırsızlıkla beklediği Munzur grubu nihayet alana varmış, uzaktan onların belli belirsiz görüntülerini almış ve nihayetinde derin bir soluk alabilmişti. O güne kadar sabırsızlık içinde adlandıramadığı bir endişeyle beklemişti yoldaşlarını. Nasıl endişelenmesin ki! Mart ve Nisan ayları gerillanın en çok kayıp verdiği aylardır. Munzur grubunun noktaya varması artık an meseleydi. Hevallerin yanına bir TİKKO gerillası olarak misafirliğe gitmiştim. Heval Ali Haydar, istersem benim de “mini törene” dahil olabileceğimi söyledi. Gerek HPG gerillaları gerekse TİKKO gerillaları birbirlerini karşılıklı olarak ziyaret ederler ve bu ziyaret esnasında gerillaya ve düşmana ait ne tür gelişme ve olasılıklar varsa oturulup karşılıklı dostça konuşulur. Alana varan gerillaları karşılamak için benim de gerilla tarzı “mini karşılama” törenine dahil olabileceğimi belirten gerilla komutanının istemine uyarak grubu karşılamak için safa girdim. Heval Ali Haydar’ın kaç gündür nasıl bir merak içinde sabırsızlıkla arkadaşlarını beklediğine tanık olduğum için yoldaşlarının gelmesiyle yüzünde bir gülümseme, davranışlarında bir rahatlama olduğunu hemen fark ettim. Bu ve buna benzer durum ve anlara gerillada sık rastlanır. Beklenilen ve zamanında gelemeyen her yoldaş, anlatılmaz bir sabırsızlığa; derin bir endişeye ve tarifi zor olan kaygıya yol açar. Heval Ali Haydar bir kartal gibi kayaların zirvesinde elinde dürbün sürekli gökyüzüyle toprağın bitiştiği noktadan başlayarak zirveleri ve bütün araziyi tarıyordu. Duruşu ve görüntüsüyle adeta bir kartalı andırıyordu. Sayısız çatışmaların sahibi olan komutan arkadaş bir o kadar alçakgönüllülüğüyle tanınırdı. Yılların gerilla savaş tecrübesi onu yıpratmamıştı. Aliboğazı’nın her karış toprağında ve kayaların üzerinde sayısız gerillanın kanı vardı. Ve dökülen bu kanın birçoğuna tanıklık etmiş, yanıbaşında sayısız yoldaşı şehit düşmüştür. En güzel özelliklerinin başında düşünce ve duygularını temiz ve safça anlatması gelirdi. Hevallerden gerillaya ilk katılışlarını dinlemek ayrı bir ilgi konusudur. Çünkü her birinin ilk gerillaya katılış konusu ayrı bir öykü konusu olacak özellikte ilginç yanlar taşımaktadır. Gerilla komutanı, içtenlikle ve dürüstlükle ilk gerillaya katılışını anlatıyordu. Anlatımında ne bir abartı ne de bir böbürlenme vardı. Bölgede çobanlık yapıyor. Ve karşılaşacağı ilk gerilla grubuna hemen katılacağını dile getiriyor. Karşılaştığı ilk gerilla grubu Hevallerin grubu olduğu için onlara katılmaya karar veriyor. Onlara nasıl katılması gerektiğini, bu düşüncesini nasıl dile getireceğini bilemeden safça bekleyişini, sonra sıkılarak utanarak gerillaya katılmak istediğini gerillalara ifade ediyor. Korku ve endişelerini bu kadar yalın ve açık ifade etmesi insana güven duygusu veriyor. “Demek ki gerillaların C M Y K da korkuları var” dedirtecek insani düşünceleri onun şahsında yaşıyorum. Yılandan nasıl korktuğunu anlatıyor. Karşılaştığı bir yılandan arkasına bile bakmadan nasıl korkuyla kaçtığını da ekliyor. Bütün bunları o kadar içtenlikle ve temiz duygularla anlatıyor ki duygulanmamak elde değil. Yiğit bir Dersimli, yüreği korkusuz bir gerilla komutanı, insan güzeli Hevale ALİ HAYDAR. En başta Heval Ali Haydar safta duruyor. Yanıbaşında ise noktada kalan Hevaller sıraya diziliyor. Ve ben de Hevallerle birlikte saf düzeni alıyorum. Gelen arkadaşları karşılamak için birlikte beklemeye koyuluyoruz. Arkadaşların sırtlarında çantaları, uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından noktaya varmanın rahatlığı içinde ağır ağır son adımlarını atıyorlardı. Noktaya varan her bir arkadaşla tokalaşıp sarılıp öpüştük. İçlerinde saçları beyazlamış üç Heval hemen fark ediliyordu. Belli ki yaşları otuzu geçkindi. Çünkü hevaller kırk yaşın üstünde gerillaları bazı istisnai görevler dışında zorunlu kalmadıkça Kuzey’de (Türkiye Kürdistanı’nda) bırakmıyorlardı. Hemen Güney’e (Irak Kürdistanı) başka bir göreve gönderiyorlardı. Bunu bildiğimden saçları beyazlamış arkadaşların kırk yaşın altında olduklarını tahmin ettim. Gelen Hevallerin içlerinden birinin gömleğinin yakasında Che’nin minicik rozeti vardı. Bu durum beni duygulandırıyor. HPG’nin mini rozetini taşıyanlar olduğu gibi Che’nin de rozetini taşıyan arkadaş görmek insana güzel devrimci duygular yaşatıyor. Hevallerde özgünlükleri fazla olan o kadar çok sayıda arkadaş vardır ki, onlarla karşılaşmak önceleri beni belli ölçüde şaşırtmıştı. Kurumsallaşmış, halklaşmış, gelişkin bir gerilla ordusuna ait bütün niteliklere, özelliklere ve farklılıklara sahipler. Kafalarda oluşmuş belli ölçüleri ve çizgileri olan gerillanın bilinen kriterleriyle uyuşmayan özelliklere sahip farklı ve değişken renkte arkadaşlarla karşılaşınca önce algılamada zorlanma yaşanıyor. Ancak süreç içinde bu algılamada değişkenlik oluyor. Halklaşan bir gerilla ordusunda çok sayıda “farklı” arkadaşlarla karşılaşmak doğal ve anlaşılır hale gelmeye başlıyor. Bu “farklılıklar” varlıkları gerilla ordusunun disiplinini bozmadığı sürece kabul ediliyor ve benimseniyor. Heval Pale, Heval Ali Haydar renkleri fazla olan arkadaşlardan sadece bir kaçıdır. Noktaya varan arkadaşlara sıcak çay içmeleri için hemen ateş yakıldı. Çok geçmeden sıcak demli çaylar başta yeni gelen arkadaşlara olmak üzere herkese ikram edildi. Saçları beyazlamış arkadaşlar hemen gözüme çarptı. İçlerinde birinin saçları fazla beyazlamamasına rağmen yüz ve alnındaki kırışıklık yaşının ileri olduğunu hemen gösteriyordu. Gözlerindeki içtenlik ve parlaklık o kadar belirgin ki, yüzündeki gülümseme hemen ilk bakışta fark ediliyordu. Herkes gülümser ancak bazıları vardır ki başka gülümser. Örneğin Yılmaz Güney bir başka gülümserdi insanlara. “Başkalık” tam da insana ait olan nitelik ve duyguların farklılığı olarak algılanmalıdır. “İnsan insanı çeker” ya da “kan kanı çeker” derler tam da öyle bir duygu yaşadım. Bu duyguyu yalnız benim yaşamadığıma eminim. Çünkü birçok yoldaş benim yaşadığım benzer duygu- ları Heval Pale’yle karşılaşınca yaşamıştır. Heval Pale insanı kendine çeken gizli bir güç ve hemen karşısındakiyle empati kuracak, güzel bir dostluk köprüsü uzatacak kadar bir yakınlığa sahipti. Adının Pale olduğunu sonradan öğrendiğim bu sempatik ve güzel insanı ilk kez o gün gördüm. Arkadaşların ona özenle ve saygıyla davrandıklarını fark ettim. Davranışlarında belli bir ağırlık, oturmuşluk ve kendine güven vardı. Hevallerin önemli bir özelliğidir, yıllarca emek veren eski gerillalara saygı göstermek, onları korumak ve sahiplenmek. Bu yaklaşımı bireysel olarak algılamamak gerekir. Bu yaklaşım emeğe, insana karşı gösterilen saygının açık ve yalın bir ifadesidir. Eski gerillalara gösterilen yaklaşım aynı zamanda gerilla savaşına verilen önem ve ciddiyetin ifadesi olarak anlaşılmalıdır. Bazıları bu yaklaşımın içeriğinde feodal bir değer olduğunu düşünebilir ancak bu bakış açısının ciddi bir yanılgı taşıdığını hemen belirteyim. Bu değerde feodal bir yan yoktur. Bu yaklaşımda korunan, sahiplenilen ve savunulan tecrübe ve deneyim vardır. Bu yaklaşımda örgütsel bir ciddiyet ve duruş vardır. Bu yaklaşım ne sadece belli gerillalar arasında ortaya konan ne de geçici bir yaklaşımdır. Hevallerin kendi aralarındaki ilişkide belli ölçü ve saygı var, ancak bu ilişkide yaşı ve emeği fazla olan bir arkadaş ise saygının ölçü çizgileri daha yüksek oluyor. Öncelikle eski ve yaşı ileri olan gerillaları dinlemeye anlamaya kavramaya çalışıyorum. Onların her bir sohbeti her bir sözü her bir davranışı acı ve tecrübe doludur. Oturup kalkışlarında hareketlerinde belli bir ağırlık, ciddiyet ve saygı vardır. Onların her bir sohbetini her bir konuşmasını dinlemek insana büyük bir zevk ve heyecan vermektedir. Özellikle Heval Pale’nin konuşmasındaki sıcaklık hemen fark ediliyordu. Kürtçe’yi kullanmadaki özgünlük hemen göze çarpıyordu. “Kürt kanı-halk ve gerilla sevgisi” olsa gerek hemen kaynaşıyoruz Heval Pale’yle, kaynaşmamak mümkün mü? Onu görüp onunla sohbet ettikten sonra onunla sıcak bir duygu yakalamamak mümkün mü? Tıpkı Heval Piro gibi. Tıpkı Heval Sebri Varto, Sebri Maraş, gibi. Heval Rojhat, Heval Baver, Heval Atakan, Heval Salih, Heval (mamoste) Serxebun, Heval Delil, Sefkan, Savaş, Heval Azat, Heval Devrim ve burada adını sayamayacağım sayısız birçok arkadaşta olduğu gibi. Arkadaşlarda insan güzelliğinde ve gerilla tadında özellikler ve nitelikler vardır. Bu saydığım özelliklerin hatta belki daha fazlasının kadın gerilla arkadaşlarda olduğunu da belirteyim. Karşılaştığım bazı kadın gerillaların yiğit ve onurlu duruşu, o bilgeliği insanı muazzam etkiliyor. Herhangi bir üniversitenin herhangi bir sosyoloji, tarih, kültür bölümünde ya da herhangi bir kürsüsündeki herhangi bir hocasından, öğretim görevlisinden daha bilgili ve daha bir derinliğe sahip olduklarını belirteyim. Heval Hemrin, Heval Peyman, Heval Sozdar Militan, Eylem ve diğerleri onlardan bin kat daha fazla bilgi derinliğine sahiptirler. Bir o kadar alçakgönüllüler. Her gerilla birliğinde eleştirile- BÜROLAR Kartal: İstasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Tel: (0216) 306 16 02 Ankara: Sağlık 1 Sk. No: 17/19 Çankaya Tel: (0312) 430 67 65 İzmir: 856 Sokak, No: 48/203 Kemeraltı Konak, Tel: (0232) 446 78 07 Malatya: Dabakhane Mh. Turgut Temelli Cd. Barış İşhanı Kat: 3 No: 95 Erzincan: Ordu Cd. Ordu İşhanı Kat: 3 Tel: (0446) 223 67 18 Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) 224 09 98 Mersin: Silifke Cd. Çavdaroğlu İşhanı Kat: 3 No: 1/8 Avrupa Büro: Weseler Str 93 47169 Duisburg-Almanya Tel: 0049 203 40 60 958 Faks: 0049 203 40 60 959 cek özellikler ya da bazı aykırı duruşlara rastlamak mümkündür ancak azınlıktadır. Kadın gerillaların savaş ve savaş yaşamıyla ilgili, kadınların özgürleşmesi konusuyla ilgili herhangi bir konuşmasını dinlemek insana derinden bir onurlanma duygusu yaşatıyor. Kürt kadının geldiği noktayı, vardığı düzeyi, yaşamdaki duruşunu gördükçe insana “kültür-sanat ve insanlık dağdan-yükseklerden gelecektir, gerilla savaşından gelecektir” dedirtecek düşünceleri yeniden anımsatıyor. Bu bilinci birçok kez yaşıyor ve duyumsuyor insan. Kürt kadını aydınlandı ancak gerilladaki kadınlar daha da aydınlandı. Gerilla alanındaki kadın arkadaşların politik-askeri-kültürel düzeylerini gördükçe gerilla kadınların toplumun diğer kadınlarından daha ileride olduklarını ve onlarla aralarında nasıl ciddi farkların olduğunu hemen görmek mümkündür. Kadın gerillaların gelişiminde gerilla savaşının yaratıcılığının, eğiticiliğinin o muazzam kudretini görüyor insan. Güncel, dönemsel gelişmeler de dahil olmak üzere hemen her konuda kendi ideolojileri doğrultusunda tarih-sanat-savaş-politik bilgilerinin gelişkinlik düzeyi umut verici. Kadın gerilla komutanlarının yaşamdaki cesur duruşu, savaş anındaki kahramanlıkları, olgunluğu insanı etkiliyor. Hevallerde önderliklerine bağlılığın ne kadar derin ve yüksek olduğunu ne kadar anlatırsak anlatalım mutlaka eksik kalacaktır. Özellikle kadın gerillaların önderliklerine bu kadar yürekten ve içten bağlılığını görünce önderliklerinin onlara kazandırdığı bilinç ve özgürlüğün ne kadar büyük olduğunu da anlıyor insan. Hevallerde önderlik, şehitler ve görevler kutsaldır. Bu üçüne kutsallık düzeyinde bir bağlılık, saygı ve sevgi vardır. Kürdistan’ın tarihi ve kültürel zenginliğinin halka gerillaya yansımasının sayısız renklerini ve dokusunu görmek mümkündür. Heval Pale Mardin’in Nusaybin’in bütün güzelliklerini, mertliğini, yurtseverliğini üzerinde toplamıştı. Her konuşmasının başında “mıgo” kelimesini kullanması ona ayrı bir şirinlik katıyordu. Saatlerce Kürtçe konuşsa onu severek dinlerdim. Saatlerce anılarını anlatsa sabırla özenle dinlemek isterdim. Kaldı ki birçok arkadaş büyük acılarla dolu, zorlu yaşanmışlıklara sahip olmalarına rağmen geçmişleriyle ilgili tek bir söz söylemez, tek bir laf etmezlerdi. Bu onların en saygın özellikleriydi. Geçmişiyle fazla övünen geçmişini fazlasıyla dilendirenler genellikle emeklilik hakkını kullanmak isteyen yorgunlar oluyor. Tıpkı zindan anılarını fazlaca dinlendirenler gibi. Heval Pale’yi anlamak Mardin’in, Nusaybin’in, Kızıltepe’nin, Derik’in, yoksul mert ve yiğit Kürt halkını anlamaktır. Yirmi yılın sayısız acı dolu anılarını anlamaktır. Alnındaki ve yüzündeki her bir derin çizgi sanki ona sayısız çatışma, düşman pususuna karşı direniş, sayısız saldırının adını işlemiş gibiydi. Bölge halkı tanınmadan, yaşam ve kültürleri anlaşılmadan, gerillanın zorlu ve onurlu yaşamı bilinmeden Heval Pale anlaşılamaz. Bir ömür süren gerilla yaşamında, o sönmeyen gülüşünde, tükenmeyen enerjisinde ve bitmek bitmeyen direngenliğinde ideallerine, yoldaşlarına, önderliğine, partisine olan bağlılığın en güçlü çizgilerini görmek mümkündür. Hevallerde görev kutsaldır, itiraz edilemeyecek, tartışılmayacak kadar gerçek ve yapılacak kadar anlaşılırdır. Onları savaş alanında istikrar ve sürekliliğe götüren önemli etmenlerin başında eleştiri-özeleştiri kültürünü üstten alta doğru uygulamaları ve bunu bir yaşam, bir bilinç haline getirmeleridir. Başarılarının önemli bir etmeni de savaşçı bir kişilik yaratmalarıdır. Savaş sadece ideoloji-politika ve hedeflerin belirlenmesi ve benimsenmesiyle başarılamaz. Bunlar çok önemlidir. Ancak bunlar kadar önemli olan başka şey daha vardır. Eğer bunların cisimleştiği kişilikler yaratılamazsa tek başına ideolojinin, politikanın ve hedeflerin hiçbir önemi ve anlamı yoktur. Sözüyle özü bir olan… Söylediklerini yapan, ideolojilerine, iddialarına ve savaş görevlerine göre yaşayan, yaşamlarını savaşa göre örgütleyen, düzenleyen ve yaşamlarını ideallerine adayan insanlar yaratmak. Hevaller bu saydıklarımı yaratmayı başarmıştır. Bunların yaratılması konusunda az bir mücadele vermemişler. Az zorluklarla karşılaşmamışlar. Uzun yıllara varan sürekli ve sistemli bir ideolojik mücadele sonucu savaşçı kişilikler yaratmayı başarmışlardır. Onlarda da çok sayıda savaş ve gerilla dışı anlayış ve yaklaşımlar ve bunların cisimleştiği kişilikler ortaya çıkmıştır. Savaş ve örgüt ölçülerine gelmeyen, ayak direyen, süreci tıkayan çok sayıda engelle ve kişiliklerle karşılaşmışlar. Onların başarılarının altında yatan en önemli etmen savaşın kişiliklerini yaratabilmeleridir. Önderliklerine ve görevlerine bağlılık ve savaşa göre şekillenmek. Bütün bunlar tartışılmaz düzeyde açık, net ve anlaşılırdır. Gerilla savaşının ve yaşamının belli ölçüleri ve kuralları var. Bu ölçülerin dışına çıkan ne savaşabilir ne de yaşayabilir. Hiçbir şey muğlaklığa ve belirsizliğe yer bırakılmayacak kadar açık ve anlaşılırdır. Ölçüler ve kurallar savaşın ve yaşamın yasaları içinde damıtılmıştır. Kan ve emek, bilinç ve iddia her şeyin temel ölçüsü olmuştur. Ve Hevale Pale bu sürecin bu görevlerin adamıydı. İlk tanışmamızın ardından başlıyor gerillaya ilk katılışını anlatmaya. 15 yaşın ilk günlerinde ilk gençliğe ayak basmanın ilk yıllarında zorla gerillaya götürülüşünü anlatıp gülüyordu. O dönem dörtlü çete denilen parti çizgisinin dışına çıkmış unsurların yanlış politikası sonucu “mağdur” olanlardan biriydi. Her köyden çok genç olanları zorla, bazen daha çocukluktan yeni kurtulabilmiş gençlerin torbalara doldurulup gerillaya getirilişlerini anlatırdı. Heval Pale de zorla gerillaya alınan gençlerden biriydi. Heval Pale, ilk fırsatta Hevale Cuma’nın (Cemil Bayık) yanına çıkıyor ve anlatıyor, nasıl gerillaya zorla getirildiğini. Hevale Cuma bu politikanın yanlışlığını ona anlatmış, ancak ona davalarının haklılığını, mücadelenin kutsallığını ve onları bekleyen zorlu görevleri anlatınca belli düzeyde ikna olmuş ve gerillada kalmayı kabullenmiş. Onurunun fazla incindiğini anlatıyordu. Önceleri bu durumu asla kabul etmemiş. İçine sindirememiş. Kendi gönlüyle gelmediği için her şey ona kabul edilmez olarak gelmiş. “Kendi gönlümle gelseydim başka olurdu” diyordu. Ancak süreç çok farklı gelişmiş. Savaş gerçekliği ve gerilla ortamı, şehitlerin artan sayısı onun kırılan gururunun ilacı olmuş. Süreç içinde alışmış gerilla yaşamına ve gitmek isterse gidebileceği ona söylendiğinde bile o gitmeyi değil kalmayı tercih etmiş. Ve süreç o kadar hızlı ve çarpıcı olaylarla gelişmiş ki bir daha aklına bile getirmemiş gitme fikrini. Devamı Sayfa 15’te