edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z
Transkript
edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z
edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z Bu say›m›zda yine dopdolu bir içerikle karfl›n›zday›z. Belki yaln›zca ekranlardan tan›d›¤›n›z Sumru Yavrucuk ve Kenan Ifl›k’la yap›lan söyleflileri okuyunca her ikisinin de yaln›zca iyi tiyatrocular de¤il, duyarl› birer entelektüel olduklar›n› ö¤reneceksiniz. Balonla yolculuk hayalleri kuranlar için Türk Balon nihayet Kad›köy’de. Teknik özelliklerini ve sundu¤u imkanlar› Mercanada sayfalar›ndan ö¤renebilirsiniz. Sualt› merakl›lar› için bu say› K›z›ldeniz’le ilgili sayfalar haz›rlad›k. Sa¤l›k köflemizde Dr Erkan Kozano¤lu’yla, gitgide yayg›nlaflan bir sorun olan bel a¤r›lar› konusunda yap›lan bir söylefli yer al›yor. G›dalardaki genetik manipülasyonun çok tart›fl›ld›¤› bugünlerde, sayfalar›m›zda sahaftan eski bir t›p kitab›n›n çevirisini bulacaks›n›z. Osmanl› t›bb›nda da genlerin biliniyor olmas›, beslenme ve tedavide yörenin toprak kimyas›n›n dikkate al›n›yor oluflu sizi çok flafl›rtacak. Her say›da yer alan ödüllü bulmacaya gösterdi¤iniz ilgiye teflekkür etmek isteriz. Sayg›lar›m›zla. Kültür Sanat ve Medikal Haber Dergisi Y›l:1 Say› 5 Mustafa Nevzat ‹laç Sanayi A.fi.’nin t›p camias›na sundu¤u bir kültür hizmetidir. Epsilon Yay›nc›l›k Hizmetleri Tic. ve San. Ltd. fiti. ad›na ‹mtiyaz Sahibi Grafik Uygulama Film - Grafik Hülya Bilgin Ç›¤ Ömer Yenici ‹dari Müdür Ebru Grafik ve Matbaac›l›k A.fi. Türbedar Sk. No:8 Ca¤alo¤lu/‹stanbul Tel: 0212 520 85 21 Erol fiahnac› Genel Yay›n Yönetmeni Gülenay Börekçi Yaz› ‹flleri Müdürü (sorumlu) Meltem Erkmen Kapucuo¤lu Editör Sat›fl Koordinatörü Abdül Vardar Pazarlama Koordinatörü Banu Yal› Kosifo¤lu Esen Tezel Reklam Grafik Tasar›m Arzu Tuna 0 212 244 82 82 /125 Sevil Ürel atuna@epsilonyayinevi.com Bask› Kelebek Matbaac›l›k Litros Yolu 4/1 A Blok Topkap› / ‹stanbul Tel: 0212 612 48 35 pbx Adres Osmanl› Sk. Osmanl› ‹fl Merkezi No: 24/4-5 80090 Taksim/‹stanbul Tel: 0212 244 82 82 pbx Faks: 0212 252 47 29 Web: www.epsilonyayinevi.com e-mail: mercanada@epsilonyayinevi.com 1 içindekiler 4 10 4 . . . . . . . Röportaj: Dr. Erkan Kozano¤lu’ndan bel a¤r›lar›n›n sebepleri 14 6 . . . . . . . Sa¤l›k: A¤r› ve ‹nflamasyonun tedavisinde NSA‹ ilaçlar 10 . . . . . . . Akvaryum: Dünyan›n en muhteflem akvaryumu 14 . . . . . . . Balon: Kad›köy’de Türk balonu 18 . . . . . . . Röportaj: Bir ‹stanbul Prensesi: Ahu Türkpençe 22 . . . . . . . Mutfakta: Sumru Yavrucuk’tan sebze salatas› 26 . . . . . . . Kütüphane: Kenan Ifl›k’›n kütüphanesi 30 . . . . . . . El Sanatlar›: Dikkat gözünüz kamaflacak 31 . . . . . . . fiiir: Hüsamettin Olgun’dan Yan›k yüreklerin gül kokusuna 32 . . . . . . . Foto¤raf: Yeni flehirlerde soluklanmak 34 . . . . . . . Buluflma: Maeve Binchy: ‹rlandal› masalc› teyze 36 . . . . . . . Sahaftan: 300 y›ll›k “Müfredat-› T›p ve Fen” raslant› sonucu bulundu 42 . . . . . . . Kitap 50 . . . . . . . Müzik: Sezen Aksu: Pop müzi¤in kraliçesi 52 . . . . . . . Müzik: Bülent Ortaçgil: fiair müzisyen 53 . . . . . . . Ödüllü bulmaca 54 . . . . . . . Satranç 56 . . . . . . . Astroloji: 2004 y›l›nda burçlar 22 26 18 2 röportaj Bel a¤r›lar›n›n sebepleri Günümüzde giderek yayg›nlaflan bel a¤r›lar› ve tedavi biçimleriyle ilgili olarak Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Fiziksel T›p ve Rehabilitasyon Anabilim Dal› ö¤retim üyesi Dr. Erkan Kozano¤lu’yla konufltuk. Günümüzde giderek yayg›nlaflan bel a¤r›s› yak›nmalar›na hepimiz tan›k oluyoruz. Bel a¤r›s›n›n görülme s›kl›¤› nedir, hangi cinsiyet ve yafl gruplar›nda daha s›k görülür? Bel a¤r›s›, özellikle sanayileflmifl toplumlarda çok s›k görülen ve önemli iflgücü kay›plar›na yol açan bir sa¤l›k problemidir. Genel olarak toplumdaki bireylerin yüzde 60-90’› yaflamlar›n›n bir döneminde bel a¤r›s›ndan yak›n›rlar. Yaflam›n ilk yirmi y›l›nda bel a¤r›s›na seyrek rastlan›r. Bu dönemdeki bel a¤r›lar› öncelikle ciddi patolojileri düflündürmelidir. Genel olarak bel a¤r›s›n›n ilk ata¤› 20-40 yafl aras›ndad›r. Bu dönemde mekanik kökenli a¤r›lar ve disk hernileri ilk s›ray› almaktad›r. Baz› epidemiyolojik çal›flmalarda bel a¤r›lar›n›n 45-65 yafl aras›nda en yüksek prevalansa ulaflt›¤› saptanm›flt›r. Bel a¤r›s› sebebine ba¤l› olarak yafl ve cinsiyet da¤›l›m› k›smen de¤ifliklik gösterebilmektedir. Örne¤in, mesleki ve sportif aktivitelere ba¤l› mekanik bel a¤r›lar› ile cerrahi gerektiren disk hernileri genç erkeklerde daha s›k iken vertebral osteoporoza ba¤l› kompresyon fraktürleri 4 ve deformiteler nedeniyle bel a¤r›lar› ileri yafllardaki kad›nlarda nisbeten daha fazlad›r. Ancak genel olarak bak›ld›¤›nda her iki cins aras›nda belirgin fark yoktur. Yafl ve cinsiyet d›fl›nda, vücut yap›s› ve obezite, postüral bozukluklar, fizik kondüsyon, mesleki-sportif faaliyetler, sigara kullan›m›, steroid ve oral kontraseptifler gibi baz› ilaçlar, hamilelik ve fazla do¤um yapma ile psikososyal faktörler gibi birçok risk faktörü bel a¤r›s› oluflumunda rol oynamaktad›r. Bel a¤r›s›n›n nedenleri nelerdir? Bel a¤r›lar›n›n yüzde 97’si mekanik kökenlidir. Mekanik bel a¤r›lar› içinde de lomber strain ve sprain en büyük grubu oluflturmaktad›r. Bunun d›fl›nda dejeneratif disk ve eklem hastal›klar›, disk hernileri, spinal stenoz, osteoporotik kompresyon k›r›¤› ve konjenital sebepler mekanik bel a¤r›s› nedenleri içinde yer almaktad›r. Disk hernilerinin oran› yüzde 4 kadard›r. Bunun da az bir k›sm› cerrahi gerektiren disk hernileridir. Görüldü¤ü gibi her bel a¤r›s›nda ilk anda disk hernisini düflünmek pek ak›lc› bir yaklafl›m olmayacakt›r. Bel a¤r›lar›n›n yüzde 1’ini nonmekanik spinal pato- lojiler oluflturmaktad›r. Bunlar›n içinde tümörler, enfeksiyonlar, inflamatuvar spondiloartropatiler, Schuerman hastal›¤›, Paget hastal›¤› gibi daha az görülen ancak ciddi sonuçlar do¤uran hastal›klar yer almaktad›r. Visseral patolojilerden kaynaklanan bel a¤r›lar› ise yüzde 2 civar›ndad›r. Bunlar aras›nda abdominal aort anevrizmas›, pelvik inflamatuvar hastal›k, pankreatit, kolesistit, penetran ülser, nefrolitiyazis, pyelonefrit gibi patolojiler bulunmaktad›r. Bunlar d›fl›nda da birçok lokal ya da sistemik patolojiye ba¤l› olarak bel a¤r›s› görülebilmektedir. O nedenle hekimler bel a¤r›s› ile baflvuran hastalarda iyi bir anamnez, sistemik muayene ve gerekli tetkikler ile bel a¤r›s›n›n nedenini araflt›rmal›d›r. Hastan›n günlük yaflam›nda nelere dikkat etmesi gerekir? Bu sorunuza kronik ve mekanik kökenli bel a¤r›s› olan bir hastay› ele alarak yan›t vermek istiyorum. Çünkü tan›s› ne olursa olsun hastan›n tedaviye kat›l›m› önemli olmakla birlikte, kronik bel a¤r›l› bir hastan›n tedavideki rolü özellikle önemlidir. Öncelikle, hastan›n fliflman- l›k, sigara, alkol kullan›m›, kas zay›fl›¤›, mesleki, sportif ve psikososyal sorunlar gibi de¤ifltirilebilecek risk faktörlerini ortadan kald›rmaya çal›flmas› gereklidir. Hasta, düzenli egzersiz yapmal›, enerji koruma tekniklerini uygulamal› ve kaç›nmas› gereken hareketleri ö¤renerek bunlar› yapmamaya özen göstermelidir. Örne¤in, a¤›r kald›rma, ani geriye dönüfller, dönerek yere e¤ilme, sürekli oturma ya da sabit olarak ayakta durma, vibrasyonel travma bel a¤r›s› aç›s›ndan riskli hareketlerdir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda özellikle a¤›r sanayi iflçileri, sa¤l›k personeli, kamyon ve otobüs sürücüleri, ofis çal›flanlar› risk alt›ndad›r. Kronik bel a¤r›l› hastalarda fiziksel etkenlerin yan› s›ra psikososyal faktörlerin de çok önemli rolü vard›r. ‹fl memnuniyetsizli¤i, aile içi sorunlar, ekonomik s›k›nt›lar gibi günlük yaflamdaki tüm stres etkenleri bel a¤r›s›n› olumsuz yönde etkilemektedir. Kronik bel a¤r›s›n›n tedavisinde olumsuz faktörlerin hasta taraf›ndan mümkün oldu¤unca ortadan kald›r›lmas› tedavinin baflar›s› aç›s›ndan önem arz etmektedir. Uygulanan tedavi yöntemleri hakk›nda bilgi verebilir misiniz? Öncelikle bel a¤r›s›n›n nedeni tam olarak ortaya konmal›, ciddi patolojiler aç›s›ndan dikkatli olunmal›d›r. Ayr›nt›l› anamnez, tam bir fizik muayene ve gerekli tetkikler bu bak›mdan çok önemlidir. Ço¤u zaman hiç tetkike bile gerek kalmadan tan› konabilir ve çok basit yaklafl›mlarla hastaya yard›mc› olunabilir. Ancak hekim hastay› yak›ndan izlemeli ve tedaviyi kifliye göre yönlendirmelidir. Mekanik kökenli bel a¤r›lar›nda ve özellikle kronik olgularda, ilaç tedavilerinin yan›s›ra baz› ilaç d›fl› tedavi yaklafl›mlar› daha öncelikli olarak yer almaktad›r. Egzersiz, fizik tedavi ajanlar›, korse, masaj, uygun ellerde yap›lan manipulasyonlar, kapl›ca uygulamalar›, psikolojik destek ve bel okulu programlar› bunlar aras›nda say›labilir. Ayr›ca, biyofeedback, akupunktur, yoga benzeri destekleyici tedavilerden baz› hastalarda olumlu sonuçlar al›n- Dr. Erkan Kozano¤lu 1967 Adana do¤umlu. 1984’te Adana Borsa Lisesi’nden mezun oldu. 1990’da Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi’ni bitirdi. 1991-1995 y›llar› aras›nda Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Fiziksel T›p ve Rehabilitasyon Anabilim Dal›’nda uzmanl›k e¤itimini tamamlad›. 2004 y›l›nda Yard›mc› Doçent, 2004’teyse Doçent oldu. Halen Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Fiziksel T›p ve Rehabilitasyon Anabilim Dal› ö¤retim üyesi. Ayr›ca evli ve bir çocuk babas›. maktaysa da bunlar hakk›nda genifl kapsaml› randomize kontrollü bilimsel çal›flmalar yeterli de¤ildir. Bel a¤r›s›nda hangi ilaçlar kullan›lmaktad›r? Bel a¤r›s›na yol açan spesifik nedenlere yönelik do¤rudan yaklafl›mlar›n d›fl›nda bel a¤r›lar›nda genellikle a¤r›, kas spazm›, tutukluk, yanma hissi, anksiyete, depresyon, uyku problemleri gibi çeflitli semptomlara yönelik ilaç tedavileri uygulanmakta ve standart bir tedavi algoritmi bulunmamaktad›r. Akut bel a¤r›l› bir hastada sadece k›sa süreli (3-4 gün) yatak istirahat› ve parasetamol gibi basit bir analjezik kullan›labildi¤i gibi, baz› hastalarda oral ya da parenteral nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar, kas gevfleticiler, opioid analjezikler kullan›lmaktad›r. Kronik bel a¤r›l› hastalarda ise, ilaç d›fl› tedavi yaklafl›mlar› ön planda olsa da zaman za- man ilaç tedavisi gerekmektedir. Bu hastalarda daha çok antidepresan ilaçlar, karbamazepin, gabapentin gibi antikonvulsan ilaçlar bazen de nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar tercih edilmektedir. Ayr›ca, epidural enjeksiyonlar, faset eklem enjeksiyonlar›, sakroilyak eklem enjeksiyonlar›, intradiskal enjeksiyonlar ve tetik nokta enjeksiyonlar› gibi lokal enjeksiyon teknikleri de bel a¤r›lar›nda kullan›lan tedavi yöntemleri aras›ndad›r. ‹laç tedavilerinde hangi ilaçlar›n hangi hastaya uygulanaca¤›, ilaç ve ilaç d›fl› tedavi programlar›n›n ne flekilde kombine edilece¤i daima hekim taraf›ndan ve hastaya göre planlanmal›d›r. Ülkemizde özellikle büyük hastanelerin bulunmad›¤› bölgelerde, bel a¤r›s› tedavisinde bilimsellikten uzak çok farkl› yöntemlere baflvuruldu¤una; hatta uzun etkili kortizonlar›n kullan›ld›¤›na flahit oluyoruz. Sizin bu konuda düflünceleriniz nelerdir? Steroidlerin bel a¤r›lar›nda kullan›m› hep tart›flma konusu olmufltur. Bel a¤r›l› hastalarda oral, intramüsküler ve epidural steroid uygulamalar› yap›labilmesine karfl›n literatürdeki s›n›rl› say›daki kontrollü çal›flmada, steroidlerin uzun dönemde plaseboya üstünlükleri kan›tlanamam›flt›r. Baz› çal›flmalarda epidural steroid uygulamalar›ndan özellikle radikülopatili hastalarda semptomatik düzelme elde edilmifl ancak ileri dönemde cerrahi gereksinimini azaltmad›klar› saptanm›flt›r. Hastalarda akut dönemde özellikle sinir kökü irritasyonlar›nda a¤r› ve inflamasyonu bask›lamak amac›yla k›sa süreli ve k›s›tl› miktarda kullan›labilir. Ancak her zaman yan etkileri göz önünde tutulmal›, uzun süreli ve yüksek doz steroid uygulamalar›ndan kaç›n›lmal› ve özellikle kronik bel a¤r›l› hastalarda kullan›lmamal›d›r. Yo¤un çal›flma temponuzdan f›rsat buldu¤unuz zamanlarda neler yapmay› seviyorsunuz? Kitap ve güncel dergi okumay› seviyorum. Müzik dinlemek, yüzme ve yürüyüfl yapmak da hobilerim aras›nda ancak son zamanlarda bunlara fazla zaman ay›ram›yorum. 5 sa¤l›k A¤r› ve ‹nflamasyonun Tedavisinde NSA‹ ‹laçlar NSA‹ ‹LAÇLARIN ETK‹ MEKAN‹ZMASI 1930 y›l›nda Goldblatt ve von Euler, kan bas›nc›n› düflürdü¤ünü farkettikleri, prostat seminal s›v›s›nda bulunan bir maddeye; prostagladin ad›n› verdiler. 1960 y›l›nda Bergström ve Sjövall prostaglandinlerin kimyasal özelliklerini ortaya koyduktan sonra prostaglandin araflt›rmalar› h›z kazand›. Vane’in, asetil salisilatlar›n analjezik, antiinflamatuar ve antipiretik özelliklerini, prostaglandin sentezini inhiAraflidonik Asit Sitokinler Growth Factor (GFBüyüme Faktörü) Endotoksin Siklooxsijenaz 1 (COX-1) Siklooxsijenaz 2 (COX-2) PGG2 Tromboksan sentaz Prostasiklin sentaz PGH2 Is PGI2 om er az PGE2 Redüktaz Nonsteroid antiinflamatuar (NSA‹) ilaçlar dünyada en s›k kullan›lan ilaçlar aras›nda yer almaktad›r. Dünyada her gün yaklafl›k otuz milyon insan antiinflamatuar, antiromatizmal etkili ilaçlar kullanmaktad›r. Bunlar›n % 40’›n› 60 yafl ve üzerindeki kifliler oluflturmakta ve sadece % 4.5’inde santral etkili opiyat reçetelenmekte, geri kalan k›s›mda ise NSA‹ ilaçlar kullan›lmaktad›r. En s›k kullan›ld›klar› endikasyonlar ise; kronik poliartrit, psöriatik artrit, ankilozan spondilit, osteoartrit, gut, inflamatuar doku romatizmas›, bel a¤r›lar›, postoperatif ve posttravmatik inflamasyon, tromboflebit ve vaskülitler olmaktad›r. NSA‹ ilaçlar›n tarihi, eski Romal› ve Yunanl› hekimlerin salisilat içeren bitkileri kullanmalar›yla bafllarlar. Daha sonralar›, M.Ö. 300 y›llar›nda, Büyük ‹skender’in alimleri taraf›ndan derlenen Corpus Hippocraticum’da sö¤üt kabu¤undan elde edilen bir ilac›n atefl ve a¤r›y› azaltmak için kullan›ld›¤› belirtilmifltir. Son 140 y›l içerisinde tedavilerde yerini alm›fl olan bu ilaç grubu,1949 y›l›nda PS Hensh’in glukokortikoidlerin de antiinflamatuar etkisi oldu¤unu gösterdikten sonra, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar olarak adland›r›lmaya bafllanm›flt›r. Son y›llarda NSA‹ ilaçlar›n etki mekanizmalar› daha detayl› aç›klayabilecek ilerlemeler kaydedilmektedir. Is om PGF2_ er az PGD2 6-ketoPGF1_ 2,3-Dinor 6-ketoPGF1_ 9_11`-PGF2 PGD-M PGE-M 11-dehidroksiTXB2 PGF-M TXA2 TXB2 2-3-dinor TXB2 Resim 1. Prostaglandin sentez basamaklar› Tablo 1. Ana prostaglandinlerin bilinen etkileri PGI2 (prostasiklin) Kan 6 PGD2: • Vasküler permabilitede azalma • Antitrombotik • Trombosit adezyonunda azalma PGE2: TXA2: •Vasküler permabilitede artma • Trombosit etkisinin düzenlenmesi • Trombosit adezyonunda artma • Vasküler permabilitenin düzenlenmesi • Aggregan • Trombosit adezyonunda artma • S›v› dengesi • Renal kan ak›m› • Düz kaslarda kas›lma Dolafl›m ve s›v› dengesi • Dolafl›m›n düzenlenmesi ‹nflamatuar yan›t • ‹nflamasyon mediyatörü • Allerjik reaksiyonlar Doku koruyucu etki • Kardiyoprotektif • Mukozal koruma A¤r› ve atefl • Afferent sinirlerde a¤r› • Mukozal koruma • Endojen ve egzojen pirojenlere karfl› atefl, a¤r› Tablo 2. COX-1 ve COX-2 aras›ndaki farkl›l›klar COX-1 COX-2 Prostaglandin endoperosit H sentaz 1 (PGHS-1) Prostaglandin endoperosit H sentaz 2 (PGHS-2) Konstitüsyonel ‹ndüklenebilir Tüm dokularda Beyin, böbrek, gonadlar, ince barsak, trakeal epitel Normal fizyolojik fonksiyonlar Renal kan ak›m› Gastrik mukazal integrasyon Enflamatuar hastal›k Kolorektal, meme, bafl-boyun, gö¤üs, pankreas mide, prostat kanserleri. be ederek gösterdi¤ini bulmas›, NSA‹ ilaçlar›n etki mekanizmas›n› aç›klamak konusunda önemli bir kilometre tafl› oldu. Prostaglandin H sentaz olarak da bilinen, siklooksijenaz enzimi araflidonik asidin hidrolitik olarak fosfolipidlerden ayr›larak prostaglandinlere (PGG2 and PGH2) dönüflümünü katalizler. Bu reaksiyon, siklooksijenaz proteininin iki farkl› ucunun hangisinin etkilendi¤ine göre siklooksijenaz reaksiyonu (PGG2) ve peroksidaz reaksiyonu (PGH2) olarak farkl›lafl›r (Resim 1.). Prostaglandinler ve tromboksanlar PGH2 prekürsöründen meydana gelirler ve NSA‹ ilaçlar sadece bu reaksiyonu inhibe ederler. (1) PROSTAGLAND‹NLER‹N F‹ZYOLOJ‹ VE PATOF‹ZYOLOJ‹S‹ Prostaglandinler pek çok hücre ve organizmada oluflur. Etkileri karmafl›kt›r ve di¤er pek çok etken d›fl›nda, hedef hücrelere de ba¤l›d›r (Tablo 1). Ayn› prostaglandin farkl› hücrelerde birbirine z›t iki etki oluflturabilir. Bu nedenle, her bir prostaglandinin fizyolojik etkilerini genellefltirmek zordur. Prostaglandinler; trombosit aggregasyonunun, inflamatuar yan›t›n, damar perfüzyonunun ve daha pek çok ifllevin düzenlenmesinde görev al›r. Bu özelliklere bak›larak, prostaglandin sentez inhibitörlerinin etki yelpazeleri tahmin edilebilir. Asetil salisilik asit, indometazin gibi NSA‹ ilaçlar›n, antiinflamatuar, analjezik ve antipiretik fonksiyonlar›nlar› vard›r. Vane’in ortaya koymufl oldu¤u mekanizma ki; prostasiklinin, PGE2 ve tromboksan A2’nin fizyolojik etkilerinin bask›lanmas›, NSA‹ ilaçlar›n, gastrik erozyon ve kanama, böbrek fonksiyon bozukluklar› ve kanama bozukluklar› gibi olumsuz etkilerini de aç›klamaktad›r. Hem PGE2 hem de prostasiklin, mukus salg›s›n› art›r›rken asit salg›s›n› azaltarak gastrik hücrelerde koruyucu etki gösterir. NSA‹ ilaçlar sentezi azalt›klar›ndan ülser oluflma olas›l›¤›n› da art›r›rlar. (1,2,4) ETK‹ MEKAN‹ZMASINA FARMAKOK‹NET‹⁄‹N ETK‹S‹ Asidik yap›lar› ve proteine ba¤lanma kapasiteleri (%90) nedeniyle, inflamasyonlu bölge, gastrik mukoza, renal korteks, kan ve kemik ili¤inde akümüle olurlar. Bu özellik sadece antiinflamatuar etki de¤il ayn› zamanda olumsuz etkiler de yaratabilmektedir. Parasetamol (nötr) ve fenazon türevleri (zay›f baz) gibi non asidik ilaçlar hasarl› dokuda çok fazla akümüle olmazlar. Bundan dolay› periferik prostaglandin sentezini düflük oranlarda inhibe ederler. Buna karfl›n, sinir sisteminde daha çok akümüle olarak, santral prostaglandin sentezini inhibe ederler. (1) S‹KLOOKS‹JENAZ-1 (COX-1) VE S‹KLOOKS‹JENAZ-2 (COX-2) ‹NH‹B‹TÖRÜ OLARAK NSA‹ ‹LAÇLAR 1990 y›l›nda P. Needleman ve arkadafllar›n›n siklooksijenaz›n indüklenebilen bir izoformunu bulmalar› ile bafllayan yap›sal analizler sonucunda %60 sekans benzerli¤i içeren iki izoenzim (COX-1 ve COX-2) oldu¤u ortaya ç›kt›. Bu izoenzimler farkl› genlerle kodlan›yor ve farkl› doku da¤›l›mlar› gösteriyorlard›. COX-1; trombositler, böbrekler, mide ve damar endoteli de dahil olmak üzere tüm doku hücrelerinde bulunuyor ve sürekli olarak fizyolojik adaptasyonlar› sa¤l›yordu. COX-2 ise; tam tersine indüklenebiliyordu. ‹ndüklenme; sitokinlere, mitojenlere ve büyüme faktörlerine yan›t s›ras›nda olabiliyordu ve makrofaj ve monositler, endotel hücreler, kondrosit ve osteoblastlarda gözleniyordu. COX-2 ayn› zamanda romatoid artritli hastalar›n dokular›nda da yüksek bulunuyordu (Tablo 2.). Bu iki hipoteze dayanarak, COX-1 inhibisyonunun olumsuz etkilerine neden olmaks›z›n, selektif COX-2 inhibisyonu yapabilecek ilaçlar araflt›r›lmaya baflland›. 1999 y›l›nda celekoksib ve rofekoksib piyasaya sürüldükten sonra etodolak, oksikamlar ve nabumeton gibi NSA‹ ilaçlar›n da COX2’yi selektif olarak inhibe ettikleri bulundu. Tüm vücüd düzeyindeki enzim düzeylerinin ölçümü konusunda güvenilir yöntemler gelifltirilmesiyle, selektif COX-2 inhibisyonun, 7 sa¤l›k Tablo 3. Tercihen COX-2 inhibisyonu yapan NSA‹ ilaçlar›n selektiviteleri NSA‹‹ SELEKT‹V‹TE Meloksikam 0.33 Diklofenak 2.2 Tenoksikam 15 Indometazin 30 Piroksikam 33 Tenidap 122 trombosit aggregasyonu ve sentezini inhibe etmeksizin inflamatuar stimulus sonucunda PGE2 oluflumunu bask›lad›¤› gözlendi. Diklofenak-Na ve meloksikam gibi baz› ilaçlar›n da “tercihen” COX-2 inhibisyonu yapt›klar› gözlendi (Tablo 3). (1,2,3,4) COX-2 ‹NH‹B‹SYONUN F‹ZYOLOJ‹K VE PATOF‹ZYOLOJ‹K ETK‹LER‹ Son y›lllarda yap›lan çal›flmalar, COX-2’nin sadece proinflamatuar enzim olmad›¤›n› göstermektedir. Beyinde ve spinal kordda kendili¤inden eksprese olabildi¤i görterilmifltir. Gebeli¤in çeflitli dönemlerinde ortaya ç›kt›¤› ve ayn› zamanda angiogenezde rol alan bir enzim oldu¤u bulundu¤undan, gebelik s›ras›nda kullan›m› kontrendikedir. Yara iyileflmesi s›ras›nda ve ülser mukozas›n›n taban›nda da eksprese olmaktad›r. Bu nedenle iyileflme sürecindeki ülser hastalar›nda da kullan›m›, bu süreci uzatmaktad›r. Spesifik COX-2 inhibisyonu, muhtemelen, angiogenezi bask›lad›¤› için yaralar›n iyileflmesinde de gecikmeye neden olmaktad›r. COX-2 inhibitörleri, NSA‹ ilaçlar için yeni kullan›m alanlar› da açmaktad›r. Meme kanseri, mide kanseri, kolorektal kanserler ve Alzheimer gibi hastal›klarda COX-2’nin artt›¤› gösterilmifltir ve bu durumlarda COX-2 inhibitörlerinin fayda sa¤layabilece¤i düflünülmektedir. (1,2,4) NSA‹ ‹LAÇLARIN GASTRO‹NTEST‹NAL YAN ETK‹LER‹ COX-2’ye selektivitesi olmayan NSA‹ ilaçlar kullan›m› sonucunda %20 – 40 oran›nda gastrointestinal yan etkiler gözlenmektedir. Bu yan etkiler gastropati, asemptomatik mukozal hasar, dispepsi, pirozis olabildi¤i gibi mide ve duodenal ülser kanamas› fleklinde de ortaya ç›kabilmektedir. NSA‹ ilaçlar›n tetikledi¤i ülserlere yafll› kad›nlarda yafll› erkeklere göre daha s›k rastlanmaktad›r. Gastrointestinal bulgular, hastalar›n %10-20’lik bir bölümünde ilk olarak ciddi gastrointestinal komplikasyonla ortaya ç›kabilmektedir. K›sa dönem çal›flmalar›nda, her y›l, hastalar›n % 80’inde asemptomatik gastropati gözlenirken, daha ciddi komplikasyonlar›n ise % 1-2 oran›nda oldu¤u bulunmufltur. 8 Amerika Birleflik Devletleri ARAM‹S veri bankas› kay›tlar›na göre NSA‹ ilaç kullananlarda ciddi gastrointestinal komplikasyon 5.5 kat daha s›k görülmektedir. Ciddi gastrointestinal yan etkilerin ayaktan ya da yatarak tedavi edilmesi veya yan etkilere karfl› profilaktik ilaçlar kullan›lmas› da NSA‹ ilaçlar›n tedavi maliyetlerini yükselten etkenler olmaktad›r. (1,2,5,6) R‹SK FAKTÖRLER‹ NSA‹ ilaçlar›n tetikledi¤i gastrointestinal yan etkilerle ilgili risk faktörleri belirlenmifltir. Sürekli kortikosteroid kullan›m›, ileri yafl, uzun süre ve yüksek doz NSA‹ kullan›m›, alkolizm, zihinsel ve bedensel engelliler ve efl zamanl› antikoagülan kullan›m›, proflaktik tedavinin planlanabilece¤i düflünülen risk faktörleridir. Özellikle yafll› hastalarda, düflük dozda parasetamol tedavisi denenmeli, COX-2 selektivitesi yüksek olan ilaçlar daha sonra düflünülmelidir. COX-2 inhibitörlerinin ülser yaralar›n›n iyileflmesini geciktirdi¤i hat›rlanmal›d›r. Helikobakter enfeksiyonu bir risk faktörü de¤ildir ve eradikasyonunun da NSA‹ ilaçlar için güvenli bir proflaktik tedavi olmad›¤› ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r. (1,5) NSA‹ ‹LAÇLARIN GASTROPAT‹S‹ ‹Ç‹N PROFLAKS‹ (1,2,5,6) Sistemik yoldan prostaglandin sentezini inhibe ederek gastrik hasara neden olduklar›ndan, NSA‹ ilaçlar›n parenteral veya supposituar olarak verilmeleri oluflturduklar› gastrointestinal yan etkileri ortadan kald›rmaz. Hasta uyumu her ne kadar önemli olsa da hekim için, uygulad›¤› tedavinin ciddi yan etkilerini önlemek de esast›r. Antiasitler ve H2 reseptör blokerleri her ne kadar hastan›n flikayetlerini azaltsa da ciddi komplikasyonlar› engelleyemeyebilir. Bununla beraber, düflük dozda proton pompa inhibitörleri ile bu komplikasyonlar önlenebilmektedir, ancak yüksek dozlar› daha etkili bulunmam›flt›r. MUCOSA çal›flmas›nda, bir PGE2 analo¤u olan misoprostolün 4-6 hafta uygulanmas›n›n, asemptomatik lezyonlar› % 90, gastrik ülser kanmalar›n› ise % 40 oran›nda azaltabildi¤i görülmüfltür. Ancak misoprostolün neden oldu¤u diyare ve kar›n a¤r›s› hastalar›n›n tedaviyi yar›da kesmelerine neden olabilmektedir. Maliyet-yarar analizleri, misoprostolün, sadece yüksek risk grubu hastalarda proflaksi amaçl› kullan›lmas› gerekti¤ini düflündürmektedir. (1,2,5,6) Kaynaklar: 1. Steinmeyer J., Arthritis Res 2000; 2:379–385 2. Huang SHK., CMAJ 2000; 163(4):417-23 3. Engelhardt G., etol. Inflamm Res. 1995 Oct; 44(10):423-33 4. Warner TD., Mitchell JA., PNAS 2002; vol. 99 no. 21 13371–13373 5. MacRae F., etol. The Pharmaceutical Journal 2004; (vol 272) 187-189 6. MacRae F., etol. The Pharmaceutical Journal 2004; (vol 272) 219-221 10 / 2003 akvaryum A. Selcen Güçhan Özhan Dünyan›n en muhteflem akvaryumu Hz. Musa onu asas›yla yar›p geçti. Kaptan Cousteau’nun orada çekti¤i belgesel Cannes Film festivalinde ödül alan ilk belgesel film oldu. Mitolojilere girdi gizemli varl›klar bar›nd›rmas›yla. Zamandan s›yr›lmak, geçmiflin gizlerinde saklanmak, kaçamaklar yaflamak, bal›kadam olmak, safari yapmak, geceleri da¤›tmak, gündüzleri gezgin olmak isteyenlerin tercihiydi oras›. Çünkü her seçime sunaca¤› bir cevab› vard›. K›z›ldeniz’i nas›l bilirsiniz? Akl›n›za ilk gelen Hz. Musa’n›n K›z›ldeniz’i yar›p geçmesi de¤il mi? Günümüze geldi¤imizde ise, ilk hat›rlad›klar›n›z sonsuz gibi görünen bal›k çeflitleri, gemi bat›klar›, mercan demetleri yani harika bir denizalt› co¤rafyas›. Tarihi kaynaklara göre, Hz. Musa’n›n en büyük mücadeleyi yaflad›¤› kifli, hiç flüphesiz firavunlar aras›nda en zalim diktatörlerden biri olan 2. Ramses’tir. Geliflen olaylar sonucunda 10 Hz. Musa’ya olan öfkesi dinmeyen firavun yüzünden Musa asas›yla K›z›ldeniz’i yararak ‹srailo¤ullar›n› kurtarm›flt›r. Günümüzde bir turist cazibe merkezi olan K›z›ldeniz’de M›s›r havas› hakim. Efsaneler, masallar bugün de ayn› tatla anlat›l›yor. Piramitlerden, lanetli firavunlara, inançlar›na kadar M›s›r, bafltan bafla etkileyici. K›z›ldeniz ise M›s›r’›n çöl s›ca¤›n›, sessizli¤ini, tarihi dokusunu tamaml›yor bal›klar›, mercanlar›, serinli¤i ve sualt› sessizli¤iyle. O da kendi mitolojisini anlat›yor. Kerem Köseo¤lu, “Vampirler: Efsanenin Ard›ndaki Gerçekler” adl› dosyas›nda, ilk yarat›lan kad›n›n Havva de¤il, Lilith oldu¤unu anlat›yor. “Vampir metinlerine” dayanan hikayeye göre, Lilith kendisine yüklenmifl olan üreme görevi nedeniyle kendisini afla¤›lanm›fl kabul edip isyan ediyor. Adem ile ayn› seviyede olmak istiyor. Adem onun isyan›na kay›ts›z kal›nca, tanr›n›n kutsal ad›n› hayk›rarak ortadan kayboluyor. Alptekin Balo¤lu’nun Sualt›n›n Y›ld›zlar› adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. ile birlikte K›z›ldeniz’de çekti¤i “Sessiz Dünya” adl› belgesel film, deniz dibinin büyüleyici dünyas›n› ilk kez beyazperdeye aktarm›fl ve Cannes Film Festival’inde ödül alan ilk belgesel film olmufltu. Lilith’in gidifli üzerine tanr› Havva’y› topraktan de¤il, Adam’›n kaburga kemi¤inden yarat›yor. Havva isyankar de¤il, sad›k oluyor. Lilith ise K›z›ldeniz civarlar›nda lanetlenmifl bir flekilde yaflamaya devam ediyor. K›z›ldeniz’de yerüstü kadar sualt› dünyas› da zengin. Esas gizem mercanlarda ve bal›klarda. Hayat›n› denizalt›nda bir yaflam›n varoldu¤unu anlatmaya adayan kaflif Jacques-Yves Cousteau’nun, yönetmen Louis Malle MERCANLARIN YAfiAM KAYNA⁄I: ALGLER K›z›ldeniz iki büyük çöl aras›nda kalan bir denizdir. O bölgedeki hava kuru ve verimsizdir. K›z›ldeniz'e hiçbir nehir ya da baflka bir tatl› su boflalmaz, yani buraya hiçbir yerden oksijen ya da nitrojen ulafl›m› yoktur. Normal flartlarda bu denizin verimsiz ve çevrildi¤i karalar gibi bir çöl olmas› gerekirken, K›z›ldeniz'de tüm çeflitleriyle mercanlar bulunur. Zor flartlara ra¤men burada yaflamay› baflaran mercanlar bu baflar›lar›n› Zooxanthellea denen bir alg türü ile olan "ortak yaflamlar›na" borçludur. Zooxanthellea, fotosentez yapan bir algdir. Mercanlar›n üzerine yerleflen tek hücreli algler mercanlara güzel renkleri ni verirken, ayn› zamanda onlar›n beslenmelerini de sa¤larlar. Algler, mercan kayalar›n›n geliflimi için gerekli kireç oluflumunu h›zland›rmakta ve ayn› zamanda bu canl›lar›n üst yüzeylerini tuzlu suyun afl›nd›r›c› özelli¤ine karfl› korumaktad›r. Mercan bu alge bar›nacak bir yer sa¤lar ve ayn› zamanda bu algden biraz›n› yer. Mercanlar gündüz içlerine kapan›rlar, d›flar›da sadece iskeletleri kal›r. ‹flte bu zamanlarda alg, mercan iskeletinin aras›nda düflmanlar›ndan korunarak günefl ›fl›¤›yla fotosentez yapar. Mercan, tüm besin gereksinimini kendine özgü bir sistem ile al›r. Bu canl›lar kendi hücrelerinden alglerin derilerini zay›flatan hazmettirici bir çözelti salg›larlar. Bu yöntem ile algler taraf›ndan fotosentezlenmifl tüm besinlerin %80'i d›flar› ç›kar ve mercan›n kendi hücrelerine girer. Mercan›n izledi¤i bu yöntem asl›nda son derece bilinçlidir. Mercan, algin kendisi için son derece de¤erli bir besin kayna¤› oldu¤unu bilmektedir. ‹flte bu nedenle kendi ihtiyac› olan besini elde etmek için eritici madde salg›larken, algin tümüyle ölmesine izin vermez. Salg›lanan miktar sadece istenen enerjinin a盤a ç›kmas›na yard›mc› olacak kadard›r. Alglerin fotosentez ifllemi ayn› zamanda suyu oksijen bak›m›ndan da zenginlefltirir. Oksijen ile zenginleflen su, canl›l›k zincirini geniflletir. Hayvanlar›n art›klar› ve bakteriler sayesinde nitrojen seviyesi de artar. Bu da verimlili¤in ve canl›l›¤›n art›fl› demektir. ‹flte K›z›ldeniz içinde bir yaflam›n var olmas›n›n nedeni budur. Bu al›flveriflten elbette alglerin de faydaland›klar› yönler vard›r. Mercanlar normal flartlarda CO2 ve amonyak salg›larlar. Bu maddeler algler için mükemmel bir besin ve gübre kayna¤›d›r. Ayn› zamanda alg, yaflamak için nitrat ve fosfata da ihtiyaç duymaktad›r. Mercan›n dokular›nda alglerin yaflayabilmesi için gerekli olan tüm hammaddeler bulunmaktad›r. Mercan san›ld›¤› gibi bir bitki de¤il, bir hayvand›r. Yani alg, içinde yaflad›¤› bu canl› sayesinde besinini hiç çaba harcamadan elde eder. Ayr›ca art›k düflmanlar›ndan korunaca¤› bir s›¤›na¤a da sahiptir. Mercanlar genellikle deniz içinde günefl ›fl›¤›n›n yo¤un oldu¤u yerlerde ve özellikle de s›¤ sularda biraraya gelirler. Günefl ›fl›¤›n›n daha az oldu¤u derin sularda ise yatay olarak serilir ve bulunduklar› ortamdan en fazla ›fl›k elde edebilecekleri flekle girerler. Böylelikle mercanlar için hayat kayna¤› olan algler, en önemli enerji kayna¤›na ulaflm›fl olur. Alglerin mercanlara sa¤lad›¤› faydalar bunlarla da s›n›rl› de¤ildir. Algler, yöntemi henüz belirlenememifl olmakla birlikte mercanlar›n iskeletini oluflturmakta ve bu iskeletin büyümesini sa¤lamaktad›rlar. Bu önemli bir yard›md›r, çünkü mercanlar, ancak kendi iskeletlerini oluflturmak ve büyütebilmek flart›yla yaflayabilirler. Algler bununla da kalmaz hem kendilerini hem de içinde yaflad›klar› bu canl›lar› zararl› olan ultraviyole ›fl›nlardan korumak amac›yla yüksek faktörlü günefl kremi etkisi gösteren kimyasal bir madde üretirler. Özellikle gelen 11 akvaryum ›fl›nlar›n çok güçlü oldu¤u tropikal bölgelerde salg›land›¤› için bu madde büyük bir önem tafl›maktad›r. Küçücük bir alg hücresi, s›ca¤›n zararl› etkilerini adeta tahmin edercesine tedbir almaya karar verir. Bunun için kimyasal yöntemler kullan›r. Bu detayl› yöntem ve algle mercan aras›ndaki bu gizemli ortakl›k, dünyadaki en iyi ve en geliflmifl simbiyozdur. K›z›ldeniz’de sualt› canl›lar›n›n, rengarenk bal›klar›n gizemli iliflkisini yak›ndan görebilirsiniz. Üstelik dal›fl brövesine sahip olman›z gerekmiyor, çünkü dal›fl safarilerinde flnorkel ile de yüzey dal›fl› yap›labiliyor. K›sa süreli dal›fl e¤itimi alarak profesyonel dalg›çlarla birlikte sualt›na inebilir, gemi bat›klar›n› ve sualt› yaflam›n› görebilirsiniz. Her ne flartta olursa olsun sualt›nda olmaktan korkuyorsan›z, alt› camdan teknelerle aç›l›p sualt›n› izleyebilirsiniz. YOSUNUN GÜCÜ K›z›ldeniz, ruhumuza hitap etmenin yan›nda güzelli¤imize de hizmet ediyor. Yosunlar, içlerinde bar›nd›rd›klar› mineral ve elementler sayesinde, vitaminlerin de katk›s›yla nemlendirme ve hücre yenilenmesi konusunda bir numara. Deniz tuzunun güçlü etkisiyle de birleflince anti-aging konular›nda mu12 cize yaratabiliyorlar! K›z›ldeniz'den ç›kan tuzlu mikro yosun komplekslerinin bir benzeri “aquaplankton-salina” laboratuar ortam›nda üretiliyor ve denizden elde edilene göre, derinin elastikiyetini sa¤lamada 7 kat daha etkili. K›z›ldeniz’den elde edilen çamur ise bir çok ürünün temelinde kullan›l›yor. Önemli nemlendiriciler aras›nda say›lan K›z›ldeniz çamurundan al›nan mineral konsantresi kremlerde, maskelerde, sabun ve vücut ürünlerinde kullan›l›yor. K›z›ldeniz çamuru özellikle yorgun ve zedelenmifl bir ciltte, gözeneklerin aç›lmas›, ba¤ dokusunun toparlanmas› ve formda görünmek bak›m›ndan çok yararl›. Bu çamur kan dolafl›m›n› h›zland›r›yor, dokular›n elastikiyetini sa¤lay›p lenf sistemini harekete geçiriyor. “ARKADAfi, YAVAfi YAVAfi” M›s›r’›n güneyindeki K›z›ldeniz, senenin 12 ay› dal›fla müsait berrak sular›, renkli sualt› yaflam› ve bat›klar›yla dünya dalg›çlar›n›n en popüler dal›fl noktalar› aras›nda. Ülkemize yak›nl›¤› ile yurt d›fl›nda dal›fl yapmak isteyen Türk dalg›çlar›n en çok tercih ettikleri dal›fl bölgesi. Ekvator ikliminde bulunmas› sebebiyle sualt›n›n tüm güzelliklerini y›l boyu sunan bölgenin y›ll›k ortala- ma hava s›cakl›¤› 21° C ile 35° C aras›nda de¤ifliyor. Deniz suyu s›cakl›¤› ise k›fl›n 18-21° C, yaz›n ise 21-28° C civar›nda oluyor. K›z›ldeniz’in en popüler dal›fl noktalar›; Hurghada, Sharm El Sheikh ve Safaga’da bulunuyor. Sharm El Sheikh, M›s›r'›n turizme ve dolay›s›yla dalg›çlara açt›¤› ilk deniz turizmi noktas›. Bat›k dal›fl› imkanlar› ve di¤er bölgelere oranla daha renkli fauna ve flora’s›yla K›z›ldeniz’in y›ld›z›. Sharm El Sheikh'de, inan›lmaz güzellikteki mercan resiflerini, rengarenk bal›klar› görmek mümkün. En güney ucunda bulunan Ras Muhammed Deniz Park›, dünyan›n say›l› güzel dal›fl noktalar›n› bar›nd›r›yor. Ras Muhammed Deniz Park›'nda tuzlu sularda da yaflayan bir tür olan mangrove a¤açlar›ndan oluflan bir orman› ve deniz kufllar›n› görme imkan›n›z var. Hurghada ise yine mercan resifleri, bal›klar› ve muhteflem sualt› zenginli¤ine ra¤men daha sakin ve dalmak istemeyenler için deniz-günefl-e¤lence tatili seçene¤ini de sunuyor. Bölgede say›lar› h›zla artan 5 y›ld›zl› oteller, restoranlar ve gece klüpleri, turistlere kaliteli hizmet sunarak bölgeye daha fazla turist çekmeye çal›fl›yorlar. K›z›ldeniz tatilinizde nerede kal›rsan›z kal›n, küçük bir M›s›r gezisi yapabilirsiniz. Günübirlik veya birkaç günlük gezilerle Kahire’yi, Luxor tap›naklar›, Krallar Vadisi, Ölüler fiehri, Gize piramitleri gibi önemli yerleri ziyaret edebiliyorsunuz. Çölde safari oldukça e¤lenceli. Motor ya da cipler ile çölde Bedevi köylerine gidiliyor. Günlük Kahire turunda yol üzerinde Süveyfl Kanal›’n› ziyaret edebilirsiniz. Süveyfl Kanal›’n›n karfl›s›nda Hz. Musa’n›n asas›n› vurarak su ç›kard›¤› yerde tafllarla Arapça “Ayn Musa” yaz›yor. Mutlaka rehberinize dan›flarak görmek istedi¤iniz yerleri belirtin, günübirlik turlarda güzergah de¤ifliklikleri yap›labiliyor. Günlük Kahire turunda mutlaka görece¤iniz yerlerin bafl›nda ise M›s›r Müzesi ve meflhur kapal› çarfl› Khan El Khalili geliyor. Al›flverifl için Khan El Khalili, Sharm El Sheikh'e ve Hurghada’ya göre çok ucuz. balon A. Selcen Güçhan Özhan / Foto¤raflar: Uluç Özcü Balonun alt›nda 14 Y›llard›r panoramik zenginli¤iyle tan›nan bir çok Avrupa ülkesinde yerli halk› ve turistleri gökyüzüne tafl›yan dev balonun 23.sü art›k ‹stanbul’da. Türk Balon, kimileri için ‹stanbul’u gürültüden, kirlilikten uzak seyretmek için bir f›rsat, kimileri içinse en kolay buluflma yeri. Kad›köy’de Türk Balonun yan›nda buluflal›m! Ay›fl›¤›nda ‹stanbul manzaras›yla kimi büyülemek istersiniz? Yoksa nikah›n›z› böyle bir manzarada m› k›ymak istersiniz? Ya da gündüz k›z arkadafllar›n›zla bir cafede buluflup laflamak yerine, de¤iflik bir fley mi yapmak istersiniz? Aflk›n›z› dünyada say›l› bulunan bir balonun üzerindeki afiflle mi ilan etmek istersiniz? Yükseklik korkunuzu yenmek için bir yol mu ar›yordunuz? Art›k bir çözümünüz var. Kad›köy’de eski Evlendirme Dairesi’nin üzerine infla edilen Türk Balon, Akflam yazarlar›ndan Rauf Gerz’in söyledi¤i gibi, “Türkiye’nin ilk hava asansörü”. H‹Ç KAZASI YOK! Turkap Turizm Reklam Kaptanl›k ve Havac›l›k Hizmetleri Ltd.'nin bir buçuk milyon dolarl›k yat›r›m›yla hizmete giren balon, çevreye zarar vermeyen, gürültü kirlili¤i yaratmayan, at›k b›rakmayan ve tümüyle çevreci bir sistemle iflliyor. Türkiye Sivil Havac›l›k Kurallar›'na göre faaliyet gösterecek. 1994 y›l›ndan beri Alman Ballonbau Wörner ve Frans›z Aerophile iflbirli¤i ile üretilen bu balona sahip olan di¤er ülkeler; Fransa, Almanya, ABD, Kanada, Çin, ‹talya, Avusturya, Japonya ve Avustralya. Bu 9 ülkede toplam 22 balon bulunuyor. Türkiye, ayn› balona sahip 10'uncu ülke oldu. Üstelik “Türk Balon”, uçan balonlara k›yasla dünyan›n en büyük balonu say›l›yor. Y›llar boyunca Paris'ten Berlin'e, Sydney’den Viyana'ya kadar panoramik zenginli¤i ile tan›nan kentlerde, yüz milyonlar› gökyüzüne tafl›yan dev balonunun bugüne dek hiç kaza yaflamad›¤› aç›kland›. "Türk Balon"un ikiz kardefllerinden Paris'te bulunan› her y›l 32 milyon ziyaretçiyi Paris semalar›na havaland›r›yor. Bir buçuk dakika içinde tepe noktas›na ulaflarak flehrin tüm kaosunu geride b›rak›yor. TUR‹STLER‹N DE ‹LG‹S‹N‹ ÇEKECEK Tafl›y›c› balon, balonu çevreleyen a¤ ve gondol biçimli yolcu kabini ve balonu yere ba¤layan kablolardan oluflan 15 balon ce¤i belirtiliyor. Vinç sisteminde ise dev balonu indirmek için birbirinden ba¤›ms›z üç sistem bulunuyor. Bununla birlikte platformun konik olmas› inifl ve kalk›flta yolcu güvenli¤i aç›s›ndan tam emniyet sa¤l›yor. Tüm bunlar›n yan›s›ra balona binen yolcular ve yak›nlar› için de mali sorumluluk sigortas› bulunuyor. “Türk Balon”, panoramik gezi amaçl› kullan›m› d›fl›nda, hayallerinize hizmet edecek. Kad›köy Belediye’siyle iflbirli¤i içinde olan “Türk Balon”, özel günleriniz için haz›rlayaca¤›n›z organizasyon tekliflerine aç›k. Günde 3.5-4 milyon kifli taraf›ndan görülece¤i hesaplanan balon, turistler için de ‹stanbul’u gece-gündüz farkl› bir aç›dan görmek için uygun bir seçenek. Üstelik 20 kilometreden itibaren görülebilen ve 5 kilometreden itibaren de üzerindeki yaz›lar okunabilen “Türk Balon”, reklam veren flirketlerin de gözdesi olacak gibi görünüyor. tüm sistem, elektrikli hidrolik vinç taraf›ndan hareket ettiriliyor. 110 kilometre esen rüzgarda bile havalanma kapasitesine sahip olan balon, özel bir pilot taraf›ndan kullan›l›yor. "Alçak demirleme" ad› verilen sistemi sayesinde güçlü rüzgarlardan korunuyor. Koni biçimli alan›yla da güvenli inifl kalk›fl imkan› sa¤l›yor. Uluslararas› havac›l›k yönetmeliklerine uygun olarak üretilen balonda, "Aero 30 Balon Sistemi" kullan›ld›. Dev s›cak hava balonlar›, dünyada hava arac› olarak sertifikaland›r›lm›fl olan tek bir sisteme uygun olarak üretiliyor ve iflletiliyor. Üç ayr› yönetmelik taraf›ndan standartlar› belirlenen “Türk balon”, uluslararas› JAR 21 (Joint Airworthiness Requirements) üretim onay koflullar›na uygunluk gösteriyor. Hava balonlar› bu üretim özellikleri sayesinde birçok ülkede gerekli uçufl iznini kolayl›kla alabiliyorlar. Yükseklik korkunuz olmasa bile “Uçak d›fl›nda hiçbir fleye güvenmem. Balon da neymifl?” diyenlerdenseniz, içiniz rahat olsun. "Türk Balon"un ana kablosunun kopmas› durumunda bile herhangi bir hasar oluflmadan, en k›sa sürede özel e¤itimli ve belge sahibi pilot taraf›ndan yere indirilebile16 NELER B‹LMEL‹? Moda, Kalam›fl, Beykoz s›rtlar›, Haliç, Yeflilköy, Florya, K›z Kulesi, Üsküdar, Çaml›ca… Avrupa ve Anadolu yakas›n›n ar›nm›fl muhteflem manzaras› ayaklar›n›z›n alt›na serilsin istiyorsan›z yolunuz Kad›köy’e düflmeli. Türk Balon, her gün sabah 09.00’dan gece saat 01.00’e kadar her 15 dakikada bir Kad›köy sahilinden, deniz otobüslerinin hemen yan›ndan havalan›yor. Böylece ‹stanbul’u 200 metre yüksekten ve 360 derecelik bir aç›yla görebiliyorsunuz. Her seferde en fazla 30 kifliyle havalanabilen balon 45 ton a¤›rl›¤› kald›rabiliyor. Frans›z-Alman ortak yap›m› olan Türk Balon, çelik konstrüksiyonlar üzerine halatlarla ba¤l›; helyum gaz› ile çal›fl›yor ve 5 bin 500 metreküplük kapasitesiyle dünyan›n en büyük hacimli balonlar›ndan biri say›l›yor. Düzenli olarak meteorolojik rapor al›n›yor ve Türk Balon havan›n çok rüzgarl› oldu¤u günlerde çal›flm›yor. Biletler tam 15, ö¤renci 10 milyon Türk liras›. 0-6 yafl grubunun ücretsiz binebildi¤i Türk Balon’da do¤um günü, niflan, nikah gibi çeflitli organizasyonlar da düzenleyebiliyorsunuz. Gerisi hayal gücünüze kalm›fl. Önce ‹stanbul’un 200 metre yüksekten keyfini ç›kart›n, sonra neler düzenleyebilece¤inizi hayal edin. Türk Balonun Özellikleri Balon Çap›: 22 metre Yükseklik: 32 metre 10 katl› bir binan›n yüksekli¤inde Gövde Çap›: 5.80 metre ‹nifl Platformu Çap›: 9.60 metre Vinç Evi: 4m.x2.2m.x1.5m. Çekme Kablosu Çap›: 22 mm. ‹p Uzunlu¤u: 150 - 300 m. Helyum Miktar›: 5500 m3 Dayand›¤› Rüzgar H›z›: Maksimum 100 km/saat Dayand›¤› S›cakl›k: -10 - +50 derece aras› röportaj Röportaj: Selen Birsam / Foto¤raflar: Eren Aytu¤ Bir ‹stanbul prensesi Bir ‹stanbul Masal›’n›n ça¤dafl bir Külkedisi’ne benzeyen kahraman› Esma’y› canland›ran Ahu Türkpençe’yle edebiyat, kitaplar ve kahramanlar üzerine... 18 Bir ‹stanbul Masal› hayat›m›za bir girdi, tam girdi. O var diye perflembe randevular›m›z› iptal ettik, cuma sabahlar› bir gece önceki bölümün muhasebesini yapt›k; haftalar, aylar iflte böyle geçti geçen y›l. Hal böyle olunca biz de, “kitap kurdu” Esma’y› canland›ran Ahu Türkpençe’yle içinde kitaplar olan bir çekim yapmaya karar verdik. Onu çok sevdik; en Ahu oldu¤u anlarda bile biraz Esma’ym›fl gibi geldi bize. Esma gibi onun da bir kitap kurdu oldu¤unu keflfettik; en sevdi¤i yazarlar›, kitaplar› ö¤rendik. ‹flte anlatt›klar›... Bir ‹stanbul Masal› dizisinin kahraman› Esma çok kitap okuyor. Mesela mutsuzken odas›na kapand›¤›nda eline hemen kitab›n› al›yor, tatildeyken bile okuyor. Bu, bir çeflit terapi gibi onun için. Sizin nas›l bafllad› kitaplarla iliflkiniz? Kendi seçti¤im kitaplar› okumaya ilkokul dörtte bafllad›m. Çocuklar kendi kendilerine oyun oynamay›, bir fleyler yapmay› severler ya, öyle bir dönemde oldu. O yaz yapacak hiçbir fleyim yoktu benim, yaln›zd›m, tatile gitmemifltim, çok s›k›l›yordum. Ben de kitap okumaya bafllad›m. Kelebek serisi vard›, hepsini bitirmifltim. ‹çlerinde en çok Pal Soka¤› Çocuklar›’n› sevdim ama, hatta o tatil döneminde onu arka arkaya üç kere okumufltum. Ayr›ca kitap okumaya bafllad›¤›m› baflkalar› da fark etti san›r›m, anlafl›l›yordu yani, çünkü okul aç›ld›¤›nda, yani beflinci s›n›ftayken, kompozisyon derslerinde birdenbire çok iyi bir ö¤renci oldum, yüz almaya falan bafllad›m. Hâlâ seviyorum kitap okumay›. Mesela bir kitab› çok sevdi¤imde çevremdeki herkese tavsiye ediyorum onu, bunda afl›r› davrand›¤›m da oluyor, istiyorum ki onlar da okusunlar benim be¤endi¤im kitab›, benim kadar sevsinler, etkilensinler, “muhteflemmifl” desinler... Ama her zaman öyle olmuyor; sizin çok be¤endi¤iniz bir fley baflkas› için ayn› anlama gelmeyebiliyor. O tavsiye etti¤iniz kitaplar neler oluyor ço¤unlukla? Hangi kitaplar› seviyorsunuz? En sevdi¤im yazar Ursula K. LeGuin. Bir arkadafl›m vermiflti onun bir kitab›n› ilk kez; Mülksüzler’i. ‹yi ki de vermifl. Yerdeniz Üçlemesi’ni bilirsiniz, onu okudum sonra, flimdi dördüncüsü de ç›kt›. O tarz fleyleri seviyorum ben iflte, fantastik, masals›... Bizdeki karfl›l›¤› kim olabilir Ursula K. LeGuin’in diye düflünüyorum flimdi... Evet, ‹hsan Oktay Anar. Puslu K›talar Atlas› çok güzel kitapt›r. Hasan Ali Toptafl’›n Gölgesizler’ini çok seviyorum. Onu da birkaç kez okudum. Hayattakine benzemeyen olaylar›n yafland›¤› hikayeler bunlar, o tarz kitaplar› okumay› daha çok seviyorum. Çok okuyor musunuz? Hem evet, hem hay›r. Dönem dönem çok okuyorum, deli gibi, sürekli. Bir tanesi bitiyor, ötekine bafll›yorum; o bitiyor, bir baflkas›n› elime al›yorum. Sonra hiç okumad›¤›m bir dönem geliyor. Diyelim ki bir y›l boyunca elime tek bir kitap alm›yorum. Genellikle de flöyle sona eriyor o “ara” dönem: Diyelim ki elime bir kitap ald›m, okumaya bafllad›m, etkilendim, ken- dimi kapt›rd›m. ‹flte o sevdi¤im tek kitap beni tekrar deli gibi okuyan bir insan haline getiriyor. Tersi de söz konusu ama. Bir kitab› elime ald›m, okumaya bafllad›m ve onu hiç sevemedim ya da bitiremedim, diyelim. ‹flte o kitab› bir daha hiç okuyam›yorum. Hep yar›m kal›yor o... “Kötü” al›flkanl›klar›n›z var m› kitaplarla ilgili, bir yerden bir kitap çalmak ya da birinin kitab›na el koymak gibi... Bir kitabevinden çalmad›m hiç ama arkadafllar›mdan sürekli kitap yürütüyorum. Onlar da biliyorlar, al›flt›lar art›k. Yürütmek de¤il de, al›yorum, geri verece¤im diyorum, ama okuduktan sonra da art›k o benimmifl gibi hissediyorum, hep yan›mda olsun istiyorum, sahipleniyorum. “Benim kitab›m”; öyle bir ruh haline giriyorum. Asl›nda haks›zl›k etmeyeyim kendime, sonra tabii ki geri veriyorum, ama biraz uzun sürüyor geri vermem. Kendime yenisini al›nca kitab› sahibine teslim ediyorum. Halbuki bana yap›lmas›ndan hiç hofllanmayaca¤›m bir fley. Birine kitap verince hemen geri istiyorum, söz verdi¤i gün getirmezse durmadan aray›p soruyorum bitti mi diye. Belirgin okuma al›flkanl›klar›n›z var m›? O konuda gerçekten saplant›l›y›m. Kitab› okumaya bafllad›¤›mda, sevmiflsem e¤er bitirmeliyim. Beklemeden, o gün. Ben uyumam, sabah saat befle kadar da olsa otururum, yemek yemem, kimseyle görüflmem ve kitab› bitiririm. Çünkü dayanam›yorum, ne olacak sonunda, çok merak ediyorum. Sab›rs›z bir okuyucuyum. Peki, son zamanlarda böyle uykusuz b›rakan bir kitap oldu mu sizi? Cehenneme Övgü’yü okudum en son, Gündüz Vassaf’›n. Asl›nda düflünüyorum da ço¤unlukla roman okuyorum ben, ama arada baflka tür kitaplar da oluyor iflte, örne¤in Murathan Mungan’›n Meskalin’ini bilirsiniz. Bitmesin istedi¤im kitaplardand› o, o yüzden denemelerden birini okuyup bir süre baflka bir fley okuyordum. Neredeyse k›skana k›skana okudum onu, k›yamayarak, bitirmemeye çal›flarak... Zaten 19 röportaj üzerinde düflünmen gerekiyor o makalelerden birini okuyunca, dolu dolu fleyler çünkü, devam edemiyorsun, duruyorsun, bir ç›rp›da bitirmek istemiyorsun. So¤uk Büfe ç›k›nca kofla kofla gidip alm›flt›m. fiimdi üçüncüsü ç›kt› o denemelerin, Bir Kutu Daha... O zaman onu da al›r›m hemen. Sinemaya uyarlansa ve baflrolü ben oynasam diye düflündü¤ünüz bir kitap var m›? Ah keflke, keflke! Ahmet Haluk Ünal’›n Bir Karakafa için Balad diye bir kitab› var. Almanya’da geçiyor, Charlie Chaplin’e göndermeler var.. O kitap bence film olmal›. Ben oynayamam onda, bu yüzden söylemiyorum, çünkü bir erkek hikayesi, ama kesinlikle film haline gelmeli. Harika olur. Zaten galiba denenmifl daha önce ama bir türlü yap›lamam›fl. Yazar› da sinemac› bildi¤im kadar›yla. Belki de kendisi yönetmek istiyordur. Birkaç y›ld›r yap›mc›, 20 yönetmen, sinemac› tüm arkadafllar›ma o kitab› tavsiye ediyorum ben. O kadar güzel ki! Bir de Ferhat Uludere’nin Say›klamalar diye bir kitab› var, küçük küçük hikayelerden olufluyor, onun için de böyle düflünüyorum. O yazar›n da günün birinde çok iyi bir film senaryosu yazaca¤›na inan›yorum ben. Peki, kendinizle özdefllefltirdi¤iniz bir roman kahraman› var m›? Bunu düflünmemifltim, ama flimdi çok heyecanland›m. Durun, bir düflüneyim... Hmm, yine bir erkek karakter geliyor akl›ma. J.D. Salinger’›n Gönülçelen roman›n›n kahraman›, Holden Caulfield. Ona benzetiyorum kendimi; erkek olmasayd› bana benzerdi, ya da ben erkek olsayd›m ona benzerdim. fiiirle de ilgili misiniz? Pek de¤il. Eskiden çok okurdum ama flu s›ralar okumuyorum. Lisedeyken Ümit Yaflar O¤uzcan’›n bir kitab›n› okumufltum, o zamana kadar onu “aflk flairi” olarak tan›yordum, benim okudu¤um kitapsa daha karanl›k bir fleydi, ölüme dair fliirlerden olufluyordu, san›r›m o¤lunun ölümü üzerine yazm›fl. O kadar etkilendim ki, sonra kitapç›lar›, hatta onlar yetmeyince sahaflar› dolafl›p tüm kitaplar›n› ald›m. Böyle bir fley var gerçekten; bir yazar›, bir flairi çok sevince onun bütün kitaplar›n› edinme arzusu... Evet, bende de var o duygu. Ama Ümit Yaflar’›n öteki fliirlerini ilk okudu¤um kitab› kadar sevmedim. O baflka türlü bir fleydi. Siz yazd›n›z m› hiç? Evet, herkes gibi ben de fliir yazd›m küçükken. Öyledir ya bizde. fiimdi de karal›yorum kendi çap›mda bir fleyler. Ama fluna inan›yorum, asl›nda yazarl›k ikinci ifl olarak yap›labilecek bir fley de¤il, çok zor, hayat›n›n yazmak olmas› gerekiyor. Bir yandan dizi çekeyim, bir yandan filmde oynayay›m, bir yandan da vakit buldukça yazay›m diyemem ben. Her fleyi yapmak isteyenler var ya, onlar gibi olmak istemem. Kolay olsayd› herkes yazard›. Hani herkes yazmaya çal›fl›yor ama, oluyor mu ayr› konu. Hangi yazar›n size mektup yazmas›n› isterdiniz? Bana Can Dündar yazs›n. Onu çok seviyorum, hatta Yeni Yüzy›l döneminde köfle yaz›lar›n› kesip biriktiriyordum. Çok özel biri, duygusal ama ayn› zamanda dürüst, k›r›lgan... Yaz›lar› çok gerçek. Bir keresinde aflk üzerine bir belgeselini seyretmifltim. Geçmiflten günümüze aflk kavram›n›n nas›l de¤iflti¤ini anlat›yordu. ‹nsanlar elli y›l önce neye aflk diyorlard›, flimdi neye aflk diyorlar... Herkes seyretsin o belgeseli. Bir ‹stanbul Masal› da baz› fleyleri hat›rlatt›; aflka dair iyi duygular›, safl›¤›... O yüzden sormakta sak›nca görmüyorum, siz neye aflk diyorsunuz? Ben aflka inan›yorum. Aflk insan› güzellefltiriyor; görünüflünü güzellefltiriyor, yapt›¤› ifli güzellefltiriyor... Kendine ve baflkalar›na inanmas›n› sa¤l›yor. Âfl›kken arkanda koca bir güç oldu¤unu hissediyorsun. Aflk güzel fley! mutfakta Röportaj: Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü Bir yaz gecesi rüyas› Yeni bir dizi haz›rl›¤› içindeki Sumru Yavrucuk s›cak geçen yaz günlerine uygun bir sebze salatas› haz›rlad›. Hem de mutfakta de¤il, ilgilenmekten çok zevk ald›¤› bahçesinde... ‹flte o çekimden ve söylefliden bir bölüm. Sumru Yavrucuk tam yirmi iki y›ll›k Devlet Tiyatrosu sanatç›s›. Tiyatroya sad›k izleyiciler onu Abdülcanbaz, Kad›nlardan Konuflal›m ve befl y›ld›r üst üste perde açmakta olan Leenane’in Güzellik Kraliçesi adl› oyunlarla tan›y›p sevdiler; tiyatroya o kadar yak›n olmayanlarsa Seni Seviyorum Rosa filminden ve nadiren kabul etti¤i televizyon dizilerinden... Tüm bu çabalar› ve baflar›lar› ödüllendirilmedi de¤il. Öyle ki salonun kuytu bir köflesinde “sergiledi¤i” plaket ve heykelcikleri görünce, insan›n akl› kar›fl›yor. Yavrucuk, 1991 Alt›n Portakal, 1992 Alt›n Koza En ‹yi Kad›n Oyuncu ödüllerinin sahibi. Tam üç kez Avni Dilligil, Kad›nlardan Konuflal›m ve 22 Leenane’in Güzellik Kraliçesi ile iki kez de Afife Jale ödüllerini alm›fl. 1986’da, kendi deyifliyle “henüz cahil bir çocukken”, Türkiye’deki iflitme engellilerle yapt›¤› reji çal›flmas›, ‹spanya’da düzenlenen ‹kinci Dünya Pandomim Festivali’nde birincilik ödülüne lay›k görülmüfl. Bizim dikkatimizi en çok çekenler bunlar. Ama buras› Türkiye ve Sumru Yavrucuk gündeme geliflini yirmi befl y›ll›k çabas›na, gayretine ve yetene¤ine de¤il, iki y›l önce “popülerli¤in kara bulutlar›n›n üzerinde dolaflmas›na” borçlu. ‹nsan›n içi burkulmaz m›? Ama buras› Türkiye ve ne yaz›k ki, oluyor böyle! Leenane’in Güzellik Kraliçesi beflin- ci y›l›n› doldurdu. Alt›nc› y›lda da devam edecek. Oyuncu aç›s›ndan nas›l bir duygu bu? Sahneye ç›km›fl bir oyun bana göre bitmifl bir oyun de¤ildir. Tiyatro statik bir sanat dal› de¤il. Birincisi izleyiciler her akflam farkl›, ayn› kitle de¤il, dolay›s›yla oyuna tepkileri farkl›; ikincisi de oyuncu olarak her repli¤i farkl› biçimde yorumlama iste¤i duyuyorsunuz zaten. Ben rolüme iliflkin ayn› endifleleri her y›l yeniden duyar›m. Oyuncu tükendi¤i zaman rol de tükenir. O nedenle yeni bir sezonda tekrar ayn› oyunu oynayaca¤›n›z zaman rolle ilgili tüm biriktirdiklerinizi yeniden hat›rlaman›z, yeni fleyler eklemeniz ve gözden geçirmeniz mutfakta Röportaj: Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü Bir yaz gecesi rüyas› Yeni bir dizi haz›rl›¤› içindeki Sumru Yavrucuk Picus dergisi için s›cak geçen yaz günlerine uygun bir sebze salatas› haz›rlad›. Hem de mutfakta de¤il, ilgilenmekten çok zevk ald›¤› bahçesinde... ‹flte o çekimden ve söylefliden bir bölüm. Sumru Yavrucuk tam yirmi iki y›ll›k Devlet Tiyatrosu sanatç›s›. Tiyatroya sad›k izleyiciler onu Abdülcanbaz, Kad›nlardan Konuflal›m ve befl y›ld›r üst üste perde açmakta olan Leenane’in Güzellik Kraliçesi adl› oyunlarla tan›y›p sevdiler; tiyatroya o kadar yak›n olmayanlarsa Seni Seviyorum Rosa filminden ve nadiren kabul etti¤i televizyon dizilerinden... Tüm bu çabalar› ve baflar›lar› ödüllendirilmedi de¤il. Öyle ki salonun kuytu bir köflesinde “sergiledi¤i” plaket ve heykelcikleri görünce, insan›n akl› kar›fl›yor. Yavrucuk, 1991 Alt›n Portakal, 1992 Alt›n Koza En ‹yi Kad›n Oyuncu ödüllerinin sahibi. Tam üç kez Avni Dilligil, Kad›nlardan Konuflal›m ve 22 Leenane’in Güzellik Kraliçesi ile iki kez de Afife Jale ödüllerini alm›fl. 1986’da, kendi deyifliyle “henüz cahil bir çocukken”, Türkiye’deki iflitme engellilerle yapt›¤› reji çal›flmas›, ‹spanya’da düzenlenen ‹kinci Dünya Pandomim Festivali’nde birincilik ödülüne lay›k görülmüfl. Bizim dikkatimizi en çok çekenler bunlar. Ama buras› Türkiye ve Sumru Yavrucuk gündeme geliflini yirmi befl y›ll›k çabas›na, gayretine ve yetene¤ine de¤il, iki y›l önce “popülerli¤in kara bulutlar›n›n üzerinde dolaflmas›na” borçlu. ‹nsan›n içi burkulmaz m›? Ama buras› Türkiye ve ne yaz›k ki, oluyor böyle! Leenane’in Güzellik Kraliçesi beflin- ci y›l›n› doldurdu. Alt›nc› y›lda da devam edecek. Oyuncu aç›s›ndan nas›l bir duygu bu? Sahneye ç›km›fl bir oyun bana göre bitmifl bir oyun de¤ildir. Tiyatro statik bir sanat dal› de¤il. Birincisi izleyiciler her akflam farkl›, ayn› kitle de¤il, dolay›s›yla oyuna tepkileri farkl›; ikincisi de oyuncu olarak her repli¤i farkl› biçimde yorumlama iste¤i duyuyorsunuz zaten. Ben rolüme iliflkin ayn› endifleleri her y›l yeniden duyar›m. Oyuncu tükendi¤i zaman rol de tükenir. O nedenle yeni bir sezonda tekrar ayn› oyunu oynayaca¤›n›z zaman rolle ilgili tüm biriktirdiklerinizi yeniden hat›rlaman›z, yeni fleyler eklemeniz ve gözden geçirmeniz gerekir, eski sevgilinizle yeniden buluflmak gibi. Oyunun bu kadar tutulaca¤›n› beklemiyordunuz bafllang›çta. Türk izleyicisinin yad›rgayaca¤›n›, geçti¤imiz yüzy›l›n ilk yar›s›ndaki ‹rlanda’yla ba¤ kuramayaca¤›n› düflünüyordunuz. fiimdi neden bu kadar benimsendi¤ine dair bir aç›klaman›z var m›? Metne verilebilecek tepkilerden bafllang›çta ben de çok korktum. Görüfltü¤üm kimi tiyatro yöneticileri ya metni anlamad›, ya da sert buldu. Oysa o dönemde Reha Muhtar haberleri sunuyordu. ‹nsanlar ana haber bülteni süresince en az befl cinayete veya benzeri fliddet olaylar›na tan›k oluyorlard›. Ben de son derece güçlü bir edebi alt metni olan bir oyunda bir k›z›n annesini öldürmesi tuhaf karfl›lanmaz diye düflünmüfltüm. Asl›nda tiyatro yöneticilerine hak vermiyor da de¤ilim, çünkü tiyatro, resim gibi ressam›n tualiyle bafl bafla kald›¤› ya da edebiyat gibi yazar›n ka¤›t ve kalemle bire bir iliflki kurdu¤u bir sanat dal› de¤il. Bir yat›r›m ifli. ‹zleyici olmadan tiyatro olmaz. Biz dört arkadafl oyuna inand›k. Ben ayn› disiplini onlarda da gördüm. Bir de ben f›s›lt› gazetesine çok inan›r›m. Bizim befl y›l içinde en fazla yirmi ilan›m›z ç›km›flt›r. Belediyenin fiehir Tiyatrolar›’na sundu¤u reklam olanaklar›n› devlet bize ne yaz›k ki sunam›yor. Oyunun neden bu denli tutuldu¤una gelince, bunun ilk nedeni izleyiciyi kendi kendisiyle hesaplaflmaya zorlamas›. Özellikle anne k›z iliflkilerinde vicdan›m›zla, gelenekle çat›flmamak için hep içimize att›¤›m›z, söylersek f›rt›nalar kopar diye düflündü¤ümüz fleyler vard›r. Oyun cesurca bunlar›n üzerine gidiyordu. Bu sayd›klar›m› yüzy›l bafl›ndaki ‹rlanda’n›n Türkiye’yle örtüflen gelenekçi yap›s›yla birlefltirince oyun Türk izleyicisine çok yak›n geldi. Hayat›mda ilk kez bafl›ma geliyor, bu oyunun fanatikleri var. ‹nsanlar gelip oyununuzu üç kere izledik diyorlar. Demek ki bu oyunun bir derdi var ve bu dert onu izleyiciyle buluflturuyor. Bundan dört y›l kadar önce bir oyun elefltirmeni rejiyi ve oyunu uzun uzun övdükten sonra sizin oyunculu¤unuzdan söz etmifl ve deyim yerindeyse sizin “vücudunuzun neredeyse her kas›yla oynad›¤›n›z›” yazm›flt›. Beden dilini bu denli ustal›kl› kullanman›z› biraz da iflitme engellilerle yapt›¤›n›z çal›flmalara borçlu olabilir misiniz acaba? San›r›m on y›la yak›n süren bir serüvendi. ‹flitme engellilerle çal›flmam benim hayat›m›n dönüm noktalar›ndan biriydi. Önceleri benim için de terapi gibi bafllam›flt›. Devlet Tiyatrosu’nda bir yere varmak isteyen, istekli ama hiçbir fley yapt›r›lmayan bir oyuncuydum. Beden dili denilen fley hepimizin a¤z›na pelesenk olmufltur, ama nedense kullanamay›z. Ben iflitme engellilerle bu bilmeceyi çözmeye çal›flt›m. Bir oyuncunun en rafine özelliklerinden birisi, sahnede karfl›s›ndakini dinleme, dinlerken de söze dökülmeyeni beden diliyle anlatma özelli¤idir. Ben bu al›flkanl›¤›m› kesinlikle iflitme engellilerden ald›¤›ma inan›yorum. Çal›flman›zda nelere öncelik tan›d›n›z? Nas›l hedefler koydunuz? ‹flitme engelliler için oluflturulmufl bir tiyatro metni yoktu elimde. Yaln›zca Afif Yesari’nin düflünce tiyatrosu olarak kaleme ald›¤› sözsüz oyunlar vard›. Bu- nun için benim bir metin oluflturmam gerekiyordu. Ben de Güngör Dilmen’in Kurban adl› oyununu sözsüz hale getirmeye çal›flt›m. Yapt›¤›m iflte iflitme engellilerin “gestuno” denilen iflaret dilini kullanmay› istemiyordum. Oyunu sözsüz hale getirirken sözcüklerin aç›l›mlar›n› yakalamak ve bu aç›l›mlar› vurgulayacak küçük oyunlar yazmak gerekiyordu. Bunu yaparken bir karadeli¤in içinde buldum kendimi. Onlara bir fley vermeye çal›fl›rken bir de bakt›m ki, ben kendim, konservatuvar e¤itimi s›ras›nda ne yaz›k ki üzerinde fazla durulmayan kimi beceriler elde etmiflim. ‹flte beden dili de bunlardan bir tanesi. Normalde bir oyun üç ayda ç›karken ben iflitme engellilerle Kurban’› alt›, Susuz Yaz’› da dokuz ayda ç›kard›m. Çünkü “Bunu be¤enmedim, bafltan alal›m,” demek için ya bütün oyuncular›n tek tek omuzlar›na dokunmam, ya da ›fl›¤› söndürüp yakmam gerekiyordu. Bir de ödül ald›n›z san›r›m ‹spanya’da... Evet. Kurban benim ilk rejimdi ve ‹spanya’da ‹kinci Pandomim Festivali’nde ödül ald›m. Kurban iflitme engellilerin yine kendileri gibi iflitme engellilere seslenme çabalar›n›n bir ürünü de¤ildi. Tiyatronun pandomim gibi, müzik gibi görsel, iflitsel unsurlar›ndan ve iflitme engellilerin ç›kartabilecekleri do¤al seslerden yararlanarak yaln›zca iflitme engellilere de¤il, bütün izleyicilere seslenecek bir oyun yapmak istiyordum. ‹flitme engelliler özelikle iflitenler taraf›ndan çok bask› alt›nda tutuluyor, çok çirkin sesler ç›kartt›klar›n› düflünüyorlar. Bu k›s›tlamadan ötürü deneme yapam›yorlard›. Ses tellerinin titreflimini alg›layabileceklerini düflünerek onlarla birçok al›flt›rma yapt›m. Onlar için görüntülü bir metronom bile gelifltirmeye çal›flt›m. Çok cahilce, naif çabalard› belki ama o zamanlar zaten ben de yirmili yafllar›mdayd›m. Sonunda seslerini çekinmeden kullanmaya bafllad›lar. Son y›llarda tiyatroya ilgi gitgide azald›. Popülerlefltirme çabalar›n›n 23 mutfakta da pek yarar› olmuyor gibi görünüyor. Sineman›n da etkisiyle yeni anlat›m biçimleri gelifltirilmeye çal›fl›l›yor, ama özellikle Türkiye’de hem oyun yaz›m›, hem de izleyici kitle aç›s›ndan bir yoksullaflma yaflan›yor. Sizce tiyatro yak›n bir gelecekte opera gibi seçkinci bir türe mi dönüflecek? Tiyatro flu anda iflgal alt›nda. Güzel görünmek d›fl›nda pek bir marifeti olmayan insanlar› önce sinema, sonra da televizyon bol bol kulland›. Bir ölçüde kendilerini gelifltirip baflar›l› da oldular. Ancak tiyatroda ifl de¤iflti. fiu an yap›lanlar›n ço¤u tiyatro de¤il. O yüzden ben insanlar neden tiyatroya gitmiyor diye feryat etmiyorum, çünkü ben de gitmiyorum. Gerçekten de hem oyunculuk aç›s›ndan, hem de dekoruyla, ›fl›¤›yla, kostümüyle tiyatro malzemesi aç›s›ndan insanlar› gitmeye özendirecek çok az yap›m var. Bunun için tiyatroya as›l zarar› bu dizilerden s›çrayan insanlar›n verdi¤ini düflünmüyo24 rum. ‹nsanlar popüler bilmemkimin öpüflmesini izlemek için tiyatroya gideceklerse, gitsinler. Ama dedi¤iniz gibi, bu tür dikkat çekme çabalar›n›n da tiyatroya pek geri dönüflü yok. Hepsi sezonluk çabalar olarak kal›yor. Tiyatro cefal› ifltir, insan›n tüm hayat›n› iflgal eden bir ifltir. Bir hobi de¤ildir. Yan›nda yapar›m diye yap›lacak ifl de¤ildir. Bana göre bir oyuna baflar›l› denmesi için en az elli temsil yapmas› gerekir. Öyle televizyon dizisi mant›¤›yla, “tutuldu”, “tutulmad›” diye tiyatro yap›lmaz. K›sa bir zamanda tiyatro bence bu popülerleflme çabalar›ndan da kurtulacak, daha az ve öz yap›mlarla niceli¤iyle de¤il, niteli¤iyle ayakta kalacak. Sinema oyunculu¤u da yapt›n›z. Hatta ödülleriniz de var. Sinema ve televizyon çal›flmalar›n›zdan hareketle reji ve oyunculuk anlay›fllar› bak›m›ndan tiyatro ve sinema aras›ndaki fark› anlatabilir misiniz? Sinemada çok az deneyimim var ama ço¤u sinema yönetmeninin oyuncuya de¤il mizansen vermek, onlar› rolleri konusunda bile yönlendiremediklerini biliyorum. Oyuncu e¤itimi konusunda bir donan›mlar› da yok. Genellikle oyuncular›n sezgilerine b›rak›yorlar ifli. Elbette sineman›n tekni¤inden kaynaklanan reji anlay›fl› farklar› var. Sinema, tiyatro gibi üç yan› kapal› bir sihirli kutu de¤il. Sinemada oyuncu yönetmene hizmet eder, tiyatrodaysa oyuna. Yönetmen kötüyse bile tiyatroda iyi bir oyun izletmek mümkündür, ama sinemada çok iyi bir oyuncu olsan›z bile yönetmeniniz yeterli de¤ilse ortaya iyi bir film ç›kmaz; eliniz kolunuz ba¤l›d›r. Oyunculu¤a gelince, ister sinema ya da dizi, ister tiyatro olsun tek bir oyunculuk vard›r; o da bir “olma” halidir ve benim oyunculukta tek inand›¤›m fleydir. ‹zleyiciyi etkileyen her fleyi o anda yaratma, ilk kez o anda duyma halidir. Behiç Ak’›n yazd›¤›, geçti¤imiz sezon Dostlar Tiyatrosu’yla oynad›¤›n›z Fay Hatt› da çok ilgi gördü. Yur- tiçi ve yurtd›fl› turneler yapt›n›z. Yurtiçinde ald›¤› olumlu tepkileri biliyoruz. Yurtd›fl›nda, özellikle Wiesbaden’daki flu son festivalde nas›l tepkiler ald›n›z? Amsterdam’da, Zürih’te, Berlin’de hep Türklere oynam›flt›k. Ama Wiesbaden’da öyle olmad›. Avrupal› oyun yazarlar›n› buluflturmak ve kültürleri kaynaflt›rmak için düzenlenmifl bir festival oldu¤undan izleyicimiz yabanc›yd›. Oyunumuz söze dayal› oldu¤u için eflzamanl› çeviri yap›ld›. Festival her y›l, baflkanl›¤›n› günümüzün önde gelen tiyatro yazarlar›ndan, benim de hayran› oldu¤um Tankred Dorst’un yürüttü¤ü bir komite taraf›ndan gerçeklefltiriliyor. Günde en az dört grubun perde açt›¤›, çok yo¤un bir programd›. ‹zleyiciden müthifl tepkiler ald›k, bu benim için çok flafl›rt›c› bir fley, çünkü dedi¤im gibi çok fazla söze dayal› bir oyun. Aç›kças› izleyiciyle bu kadar buluflaca¤›n› tahmin etmiyordum. Oyundan ç›kt›¤›m zaman bir ziyaretçiniz var, dediler. Bakt›m, karfl›mda Tankred Dorst duruyor! Teker teker tebrik etti, oyunculuklar› çok be¤endi¤ini söyledi. Çok heyecan verici bir karfl›laflmayd› benim için. Kimi ülkeler Fay Hatt›’na talip oldular, yani Behiç Ak yurtd›fl›nda da s›n›f› geçti. Deminden beri festival kitap盤›n› kar›flt›r›yorum. Hep uyarlamalar, klasik metinlerin yeniden yaz›mlar› gözüme çarp›yor. Son y›llarda böyle bir e¤ilim do¤du de¤il mi tiyatroda da? Festivalde Nach Gorki adl› çok ilginç bir Yugoslav yap›m› izledim. Gorki’nin Ayaktak›m› Aras›nda adl› oyununun “Biri Bizi Gözetliyor” programlar› çerçevesinde bir yorumuydu. Orada oyunculu¤un s›n›rlar›n› gördüm. Eminim do¤açlamalardan yola ç›k›larak haz›rlanm›fl bir oyundu. Ben Ayaktak›m› Aras›nda’n›n en az befl farkl› yorumunu izledim, ama bu yorumdan çok etkilendim; çünkü Gorki’yi günümüze tafl›yor, bizi ekranlara esir eden Popstar yar›flmalar›n›, BBG evlerini, futbolu, müzi¤i, giderek oyunculuk e¤itimini popülerlefltiren zihniyeti sorgulamam›z› sa¤l›yordu. Bu tam anlam›yla insan› tutsak eden bir zihniyet ve Gorki üzerinden sunulmas› çok etkileyiciydi. Sorunuza dönersek, dünyada söylenmemifl söz kald› m›? Bunun için de insanlar›n art›k yeni reji ve yorum aç›l›mlar›na ihtiyaçlar› var. Biraz da çekimlerine bafllayaca¤›n›z diziden söz edelim isterseniz? Televizyon ister istemez tüketime, ratinge, rekabete ba¤l› bir alan oldu¤u için dizilerde yükselen de¤erler, takip edilen modalar var. Diyelim bir okul dizisi ya da köy dizisi çok tutuldu; hemen her kanalda benzerlerini izlemeye bafll›yorsunuz. Bizim dizi böyle bir modan›n ürünü de¤il. Kimse kimseyi öldürmüyor, insana neredeyse sansürü özleten iflkence sahneleri yok, mafya konusunda ders vermiyor, maçoluk zihniyetine hizmet etmiyor. Çekimlere Gaziantep’te bafll›yoruz. Özel diyalekt dersi bile ald›m. Antepliler gibi konuflabilmek için... Sebze salatas› tarifi: ‹stiridye mantar›, soya filizi, maydanoz, kereviz yapra¤›, m›s›r, salatal›k, yeflil salata ve kabak kar›flt›r›l›p üzerine limon suyu, taze krem peynir, hardal ve biraz sarm›sakla haz›rlanan sos dökülüyor. Sumru Yavrucuk, kabak ve m›s›r hariç, bütün sebzeleri çi¤ olarak kullanmay› tercih ediyor. 25 kütüphane Röportaj:Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü Kenan Ifl›k’›n kütüphanesi Ifl›k, çocuklu¤unda okudu¤u kitaplarla etkilefliminden söz ederken “Bir de özdeflleflme sorunu vard›. Bir süre kahraman›n kendisi gibi dolafl›rd›m,” demeden edemiyor. ‹leride tiyatrocu olaca¤›n›n ipucunu böyle vermifl demek ki. Sonra da ekliyor: ”Sanat›n en temel ifllevi de budur zaten; sanatla buluflan insan› etkilemek, sarsmak ve de¤iflikli¤e u¤ratmak, yenilemek.” 26 Kitaplarla iliflkiniz nas›l bafllad›? Kütüphanenizi ne zaman oluflturmaya bafllad›n›z? Ben okumaya çok erken bafllad›m. Çocuklu¤um Malatya’da geçti. O zamanlar Malatya elli bin nüfuslu, tek kitapç›s› olan bir flehirdi. Yaz›l› olan ne varsa, al›r okurdum. Çocuklu¤umda ilk hat›rlad›¤›m Pardayanlar serisi. Küçük boyutta, kal›nca ciltlerdi. “Eyvah, yemek saati geldi, annem flimdi yeme¤e ça¤›racak” diye korkarak hiç bafl›m› kald›rmadan okurdum. O dönem bir de Orta Asya serileri vard›; p›t›rak gibi sat›l›rd›. Bir de cami kenarlar›nda Uhud Muharebesi, Kan Kalesi Cengi gibi kitaplar sat›l›rd›, ben onlar› da al›p okurdum. Ortaokulda ö¤retmenin de tavsiyesiyle daha ciddi fleyler okumaya bafllad›m, özellikle Rus ve Frans›z klasiklerini. Balzac, Zola, Flaubert, Tolstoy gibi yazarlar› saman ka¤›d›na bas›l› ciltlerden okudu¤umu hat›rl›yorum. O dönem en çok etkilendi¤iniz romanlar hangileriydi? Ben her fleyi su içer gibi okuyordum. Okudu¤um her fley de beni çok etkiliyordu. Çocukken seçici olam›yorsunuz zaten. Bir de özdeflleflme sorunu vard›. Bir süre roman kahraman›n›n kendisi gibi dolafl›rd›m. Sanat›n en temel ifllevi de budur zaten; sanatla buluflan insan› etkilemek, sarsmak ve de¤iflikli¤e u¤ratmak, yenilemek. Elbette çocukluk ça¤›nda çok daha yo¤un oluyor bu. Onun için çocuk kitaplar›n›n çok özenli seçilmeleri gerek. Çünkü kitaplar çocuk zihnini kolayl›kla etkisi alt›na alabiliyor. Tiyatroyla tan›flman›z kitap seçiminizi nas›l etkiledi? Genç yaflta yönetmenlik yapmaya bafllay›nca insan› ö¤renmek gibi bir tutkum oldu. Yo¤un biçimde psikoloji, sosyoloji, pedagoji okudum. Böyle bir alt bilginiz olunca piyesleri yorumlarken tökezlemiyorsunuz. fiimdi de o al›flkanl›¤›m devam eder. Edebiyat ikinci planda kal›yor benim için. Daha çok bugünkü dünya düzenini, insan› anlatan kitaplar› okumay› tercih ediyorum. Türkiye’deki tiyatro yay›nc›l›¤›n› yeterli buluyor musunuz? Bu anlamda Mitos - Boyut Yay›nlar›’n›n çok büyük bir katk›s› oldu. Mevcut yazarlar›n toplu yap›tlar›n› yay›mlad›lar. Çehov ya da Shakespeare’in yazd›klar› d›fl›nda tiyatro metinlerine edebi yap›t demek biraz zordur. Bana sorarsan›z bunlar günün birinde oyunlaflt›r›lmak üzere sat›n al›n›p okunan kitaplard›r. Elbette s›radan okur oradaki iliflkileri hayal gücüyle kendisi kurabilir; bir atmosfer, hatta dekor tasar›mlayabilir. Bunun çok lezzetli bir yan› da olabilir. Ama tiyatrocu olarak bu süreç benim için daha zor, yo¤un ve kuflat›c› bir süreçtir. Onun için bir ödül jürisinde ya da repertuar kurulunda de¤ilsem, oyunu sahneye koymayacaksam okumaktan kaç›n›yorum. Son zamanlarda herkes oyun yazar› yetiflmedi¤inden söz ediyor. Sizce bu Türkiye’ye özgü bir sorun mu, yoksa yurtd›fl›nda da ayn› kriz yaflan›yor mu? Ne tür bir metin size ilginç gelirdi? Devlet Tiyatrosu’nda bir oyun sahneye koymam isteniyordu, ama önerilen metinlere bak›nca benimle buluflmayan oyunlar olduklar›n› gördüm. Bence günümüzü çok aç›k ve net biçimde anlatan temalar ilginç olabilirdi. Bugünün dünyas› gerçekten de yaz›lmas› gereken, gelecek nesillerin ibretle okuyabilece¤i bir dünya. Çok sert ve h›zl› bir de¤iflim yaflan›yor. Sömürgeci bir anlay›fl›n egemenli¤inde olan küreselleflme bütün bölgesel ve yerel kültürleri tehdit ediyor. Sanat popülerleflirken as›l ifllevini yitiriyor, bir e¤lence arac›na, neticesiz, kof, s›¤ bir tüketime dönüflüyor. Popüler sanata bir savunma, bir barikat oluflturacak bir sanat anlay›fl›n›n benimsenmesi gerekli. Bat›’da da bu kriz yaflan›yor ama Bat›l›lar ak›ll›l›k ettiler, klasik metinleri yeniden yorumlayarak, günümüze uyarlayarak baflar›l› oldular. Avrupa tiyatrosu böyle kurtuldu diyebilirim. Bu süreç flimdi de devam ediyor. Dünyay› çok etkilemifl olan kimi metinlerin yanl›fl metinler oldu¤u da anlat›labilir. Belki de bir yorum eksikli¤i vard›. Örne¤in Antigone’yi yanl›fl okuduk, yanl›fl yorumlayarak sahneledik demek de bir yaklafl›m biçimi olabilir. Ya da Edmond’u insanlar›n kan›na susam›fl, iktidar h›rs› olan bir piç zannettik ama bugün onun öyle olmayabilece¤ini düflünebiliriz. Günümüz dünyas›nda geçmifl sanat›n da bir pay› oldu¤una göre belki onu da sorgulamak gerekiyor. Mevcut yetersiz metinlerle u¤raflmaktansa, eski metinleri yorumlamak bence daha do¤ru. Bu anlamda ben Yaflar Kemal’i, Nâz›m Hikmet’i, Aziz Nesin’i yeniden yorumlay›p kurgulad›m. Elde tiyatro metni yoksa da, çizgi roman, öykü gibi baflka çok de¤erli metinler var. Bunlar oyunlaflabilir. Karen Blixen’in Ölümsüz Öykü adl› bir metninden etkilenmifltim, çünkü bence bugünün dünyas›n› yüz y›l öncesinden haber veren bir metin. Her fleyin muhasebe kay›tlar› üzerinde infla edildi¤i, kazanç zarar hesaplar›na dayal› bir dünyada yaflan›rken seksen y›l önce aflk›, sanat› savunmak gerekti¤inden söz eden bu metni sahneye tafl›mak çok do¤ru bir ifl. Düfl k›r›kl›¤›na u¤ray›p yar›m b›rakt›¤›n›z kitaplar olur mu? Son dönemlerde yaz›lan Türk romanlar›n› okumak istiyorum ama çok baflar›l› olam›yorum. Bunun bir s›rr› olmal›. Temalar› m› yeni de¤il, kolay m› ele veriyorlar kendilerini, üsluplar› m› bana yapay geliyor bilmiyorum. ‹tiraf edeyim ki, Orhan Pamuk’u okumay› bu yüzden b›rakt›m. Burada bir yazar› kaliteli ya da kalitesiz diye de¤erlendirmek yanl›fl, okurun da kalitelisi kalitesizi olur. Belki de edebiyattan anlamad›¤›m için Orhan Pamuk’u okuyam›yorumdur. Okurla yazar aras›ndaki iliflki çok özel bir iliflkidir, oyuncuyla izleyici aras›ndaki iliflkiye benzer. Oyuncu izleyiciyle bir ba¤ kurabildiyse, çok coflkulu, keyifli bir iliflki ç›kar ortaya, etkileflim karfl›l›kl›d›r, bunu hissedersiniz. fiiir olsun, resim ya da müzik olsun, sanat yap›t› sanat› talep edeni etkileyip sarsabiliyorsa, onda bir de¤iflikli¤e yol açabiliyorsa mesele yok demektir. Burada karfl› karfl›ya gelen iki kimlik, yani sanat›n al›c›s› ve sanatç› aras›ndaki iliflki önceliklidir. Kitapl›¤›n›z› elden geçirirken “art›k olmasa da olur” deyip eledi¤iniz kitaplar var m›? Varsa hangileri? Gençken popüler kültür ürünü gerilim, polisiye türü kitaplar› okumaya kalk›flt›m, sonra çok zorland›m ve b›rakt›m o türleri. Eskiden “Kitap kitapt›r, rafta dursun”, diye düflünürdüm. 27 kütüphane Art›k öyle düflünmüyorum, bazen kap›n›n önü biraz okunduktan sonra at›lm›fl yepyeni kitaplarla doluyor. Ne kadar zorlarsam zorlayay›m, on befl - yirmi sayfa okuduktan sonra devam edemeyip att›¤›m kitaplar oluyor. Gerçekten imrendi¤iniz, g›pta etti¤iniz yazar ya da flairler var m›? Size “keflke ben yazm›fl olsayd›m” dedirten bir fliir ya da roman var m› örne¤in? Nas›l de¤erlendirirseniz de¤erlendirin ama son zamanlarda bir tiyatroya gidiyor ve kaçacak delik ar›yorsam, ya da bir kitab› on sayfa okuyup elimden at›yorsam, burada bir tuhafl›k var demektir. Beni heyecanland›ran bir roman okumaktan çok mutlu oluyorum ama bunlar›n say›s› gitgide azald›. Elbette bir O¤uz Atay metni, Shakespeare’in bir sonesi, bir Pablo Neruda fliiri “Keflke ben yazm›fl olsayd›m”, dedirtebilir bana. Ama g›pta etmekten çok flükran duyuyorum. ‹yi ki bunlar› yazm›fllar, iyi ki ben de b›kmadan usanmadan okuyorum diye. Kim Befl Yüz Milyar ‹ster program›n› izlerken hep akl›ma tak›lan bir soru vard›. Sizi görmüflken sormadan edemeyece¤im. Program› sunarken diyelim bir yar›flmac›, çok tan›nm›fl bir yazar›n, örne¤in Yaflar Kemal’in ad›n› bilmiyor. Ne düflünüyorsunuz o anda? ‹çiniz c›z etmiyor mu? “Yaz›klar olsun” demiyor musunuz? Yar›flma program›na bafllarken derdim ki, bu da sorulur mu, bilinmeyecek fley mi? Ama yap›mc› flirket, televizyon izleyicisini iyi tan›yan bir grup ve sonunda onlar hakl› ç›kt›lar. Art›k “Türkiye’nin baflkenti neresidir” sorusuna bile cevap verilmezse flafl›rm›yorum aç›kças›. Geçenlerde yar›flmaya kat›lan bir doktor dedi ki, “Ben a¤›r bir t›p e¤itimi ald›m, kitapla aram yok, okuyam›yorum.” Bir de flöyle bir moda var: “Ben istesem de kitap okuyam›yorum, yok ben Sivas’ta yafl›yorum sinemaya gidemiyorum,” deniyor; ama ben bunlara asla inanm›yorum. Bu anlamda müthifl bir erozyon, müthifl bir ilgisizlik var. Söz konusu doktor yar›flmac›ya “‹nsan› kavramak aç›s›ndan iyi yaz›lm›fl bir edebi metin mi de¤erlidir, yoksa bir makale mi”, diye sordum. Duralad›. Ama bence iyi yaz›lm›fl bir edebi metin bu aç›dan çok daha de¤erlidir. Oysa bilim sanat›n önüne geçmifl durumda ve bu insanlara enjekte edilmifl, zorla dayat›lm›fl, Türk toplumunun sanattan bu kadar uzak oluflunun bir nedeni de bu. Sanatç› denilen kimli¤in de içi ac›mas›zca, pervas›zca boflalt›ld›. Sanat yerlerde sürünüyor. Do¤al olarak da bir entelektüel olmas› gereken bir doktor, t›bb› bitirmifl, ihtisas yapan bir delikanl› bilimsel çal›flmay› bir edebi metne kay›ts›z kalmas›n›n hakl› bir gerekçesi olarak gösterebiliyor. Böyle fley olmaz. Sanat›n öngörüsü ve sezgisi olmasayd› bilim de olmazd›. Doktor ç›km›fl olan o genç arkadafl bunun fark›nda de¤ildi. Bunu söyledim elbette ama yay›nlanmad› netice itibar›yla. Biraz ileri gitmiflim. Elbette benim bir yar›flmac›n›n soruyu bilmemesi karfl›s›nda “Bu ne mene ifltir”, deme hakk›m yok. ‹yi etmifller bu pasaj› ç›kartmakla. Sorunuza dönersek, s›rf benim de¤il, izleyenlerin de içinin c›z etti¤i oluyor. 28 GENÇKEN POPÜLER KÜLTÜR ÜRÜNÜ GER‹L‹M-POL‹S‹YE TÜRÜ K‹TAPLARI OKUMAYA KALKIfiTIM, SONRA ÇOK ZORLANDIM VE BIRAKTIM O TÜRLER‹. ESK‹DEN “K‹TAP K‹TAPTIR, RAFTA DURSUN,” D‹YE DÜfiÜNÜRDÜM. ARTIK ÖYLE DÜfiÜNMÜYORUM. Hiç kitap çald›n›z m›? Çalmak say›labilirse bir kitapç› dükkan›na girdi¤imde hiç kitap sat›n almasam da alt› yedi kitap hakk›nda bilgi edinerek ç›kt›¤›m olur. Kitap okumak için tercih etti¤iniz özel bir zaman ve yer var m›? Üstünde robdöflambr, aya¤›nda pofuduk terliklerle koltu¤una kurulmufl kitap okuyan bir adam imgesi vard›r ya, ben onlardan de¤ilim. Ben biraz yay›larak, yatarak okumay› seviyorum. Seyahat s›ras›nda bu mümkün de¤il elbet; ama evdeysem, ne hikmettense, uzanarak okumak bana daha iyi geliyor. el sanatlar› P›nar Cartier Dikkat, gözünüz kamaflacak! Bizi porselenin yüzy›llard›r ortaya ç›kar›lmam›fl yüzüyle, ›fl›¤›n yeni tasar›m›yla tan›flt›ran MG Art Studio’nun yarat›c› ekibi, ayd›nlatma ürünlerinden oluflan LuminoCity projesini anlatt›. Birkaç y›l önce bizi her akflam bir dakikal›k ›fl›k yakma eylemine yönlendiren, fleffafl›k, ayd›nl›k, temizlik özlemi de¤il miydi? Devlet yönetiminde, arkadafl, ifl, efl iliflkilerinde, k›saca her türlü iliflkide dürüstlük, içtenlik ve saydaml›k de¤il miydi arzulad›¤›m›z? Her türlü düflünce ve duyguda ayd›nl›k, iletkenlik, geçirgenlik de¤il miydi istedi¤imiz, üstelik de böylesine esneklikten yoksun, kat› ve sert bir ortamda? Belki de yaln›zca bizim de¤il bütün insanlar›n da ayn› fleyleri arzuluyor olmas›ndand›r, bu fleffafl›k düflüncesinin yaflam alanlar›m›za, giydi¤imiz elbiselere, kulland›¤›m›z eflyalara ve evimizdeki mobilyalara yans›mas›; her fleyin içini, arkas›n›, alt›n› görmek, her boyutunu alg›lamak istememizdendir. Kad›ns› Yans›malar adl› sergisinin ard›ndan de¤iflik bir çal›flmaya imza atan Melike Güral, Arzu Ayan ve fiehnaz fiaml›o¤lu’yla birlikte, bütün bu sayd›¤›m özellikleri k›r›lgan oldu¤u kadar sa¤lam bir malzemeye fleffafl›k vererek evinizi ayd›nlatmak için tasarlad›klar› lambalarda bir araya getirmifl. Bu üçlü saydam oldu¤unu pek de fark etmedi¤imiz porselenin s›n›rlar›n› zorlayarak fleffaf bir ruh vermifller ona. Elbette porselen bir tabak al›rken flöyle bir kald›r›p ›fl›¤› ne kadar geçirdi¤ine bakmak herkesin akl›na gelir ama porselenin saydaml›¤›n› böylesine hissedemeyiz o taba¤› kullan›rken, yani porselenle fleffafl›k kavram›n› yan yana getiremeyiz. Yaln›zca göze hitap eden sanat çal›flmalar›na devam edece¤ini söyleyen Melike Güral, daha ifllevsel nesneler yapma iste¤ini, onca y›l emek verdi¤i porselenle gerçeklefltirmifl. Seramik konusundaki tüm birikimini, yapt›¤› araflt›rma ve ö¤rendi¤i yeni teknikleri yans›tt›¤› avize, abajur ve flamdan gibi ayd›nlatma elemanlar› günümüz 30 dekorasyonuyla da çok uyumlu; sade, fl›k ve do¤al. Asl›nda porseleni böyle bir alanda kullanm›fl olmak kula¤a o kadar da ilginç gelmeyebilir; çünkü bu, geçmifl yüzy›llarda bile yap›lm›fl bir ifl. Ama flimdiye kadar üretilen lambalarda porselen k›s›m hep alt parça olarak kullan›ld›¤›ndan porselen ›fl›kla hiçbir zaman böyle kaynaflmam›flt›. Güral ve arkadafllar›n›n ifllerine bu aç›dan bakarsak, porselenin rolünü altüst eden bir ›fl›k tasar›m› diyebiliriz. Ö¤rendi¤imize göre böyle tasar›mlar› yapan bir iki firma daha varm›fl dünyada; ancak onlar bu kadar göz nurunu, el eme¤ini ve riski göze alamad›klar› için LuminoCity’nin “sihirli lambalar›n›” ayr› bir yere koymak gerek. “Bir insan nas›l ki en güçlü ve en iyi yönünü öne ç›karmal›d›r, biz de porselenin saydaml›¤›n› ve zarafetini öne ç›karmak istedik,” diyor tasar›m ekibi. Porselen önce kal›plara dökülüyor, biraz bekledikten sonra boflalt›l›p kal›pta kalan bölüm ç›kar›p f›r›nlan›yor. Üzerine binlerce darbe vurularak desenler iflleniyor ve ikinci kez f›r›na giriyor. ‹flte ateflle olan bu ikinci buluflma porselene saydaml›¤›n› veriyor. Bu kadar emek vermiflken, bu aflamaya gelmiflken bile, epeyce incelerek kendi s›n›r- lar›n› zorlayan bu ürünün yok olmas› hâlâ mümkün, onu kaybetme olas›l›¤› hâlâ mevcut. Bu yüzden de çok zahmetli bir ifl ve sonuç vermeyecek bir bekleyifl olabilir. “Alt› yafl›ndaki k›z›m›n kardefline çok güzel özetledi¤i gibi, porseleni bir kelebek tutar gibi tutmak gerekir, biraz sert tutarsan k›r›l›r, yumuflak yaklaflmak zorundas›n,” diye ekliyor Melike Güral. Yüzde yüz Türk tasar›m›, yüzde yüz kad›n bak›fl›yla flekillenmifl bu lambalar evinize farkl› bir ›fl›k getirecek. fliir mercanada@epsilonyayinevi.com Yan›k yüreklerin gül kokusuna Mezarl›kta bir selviyle dertleflirken bülbülü hem dinledim hem a¤lad›m dün sabah. kargalar konmufl. . . Paylaflamad›m. 1955’te Amasya’da do¤du. 1979’da Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi’ni bitirdi. 1983’te KBB Uz- ••• Ok saplanm›fl yüre¤ine güllerin kan daml›yor yapra¤›ndan dal›ndan. Gül kokusu alamad›m Gül dal›na konamad›m. ••• Güneflteki ayd›nl›¤› y›ld›zlardaki esrar› aydaki dört güzel yüzü Tan›m›flt›m; as›rl›k bir ç›nardan süzülürken zaman. Hüsamettin Olgun kimdir? man› oldu. 1983-1986 y›llar› aras›nda Diyarbak›r SSK Hastanesi’nde mecburi hizmetini tamamlad›. Ve On sekiz y›ldan beri SSK Bursa Bölge Hastane- dile geldi selvi; Dört mevsimi bahar olan ülkeye hofl geldin bülbül! Yeflil çok özgürdür burada, çiçekler özgür, kufllar özgür. . Ve sessizlik; olabildi¤ince özgür. . . Yar›m kalan besteni tamamla art›k, yeni besteler yap; b›rak demlensin na¤melerin. si’inde KBB uzman› olarak çal›fl›yor. Mesleki çal›flma yo¤unlu¤unun yan› s›ra, sanat yaflam› da yirmi befl y›l›n› tamamlad›. 1971 y›l›ndan beri yazd›¤› fliirler, düflünce, sanat ve elefltiri yaz›lar› Töre, Türk Edebiyat›, Öner Sanat, Ça¤r›, Yeni Ad›m, Tömer, Tarih ve Medeniyet, Milliyet, Cumhuriyet, Türkiye, Olay, Bursa Hakimiyet, Bursa Haber gibi dergi ve gazetelerde yay›nland›. 1991’de Amsterdam’da Alt›n fiiir Jüri Özel Ödülü, 1992’de Stockholm’de Hümanist Enternasyonal ETOS fiiir Jüri Özel Ödülü ald›. fiiirleri ‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, ‹talyanca, ‹spanyolca ve Makedonca gibi yabanc› dillere çevrildi, uluslararas› dergi ve antolojilerde yay›m- ••• land›. Dünya Kültür Sanat Akademisi üyesi olarak 1996’da Japonya’n›n Maebashi kentinde 2000 y›- O koskoca ç›nar› Yerinde bulamad›m, Kimselere soramad›m. ••• Üzerinde ‹sa’s›n› bekleyen çarm›hlar dolu Beton y›¤›nlar›na gömülmüfl insanlar. Mahflerin atl›lar› dolafl›yor sokaklarda, Ruhsuz müzikler kar›fl›yor 盤l›klara. Ancak l›nda Yunanistan’›n Selanik kentinde Dünya fiair- sana efllik edemez kimse (burada sessiz 盤l›klara kar›fl›r güzel (sesin. Yüre¤ini, sesini, nota defterini al ve git buradan. Yan›k yüreklerin gül kokusuna. . ler Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etti. Yunanistan Kongre Jürisi’nce Kongre Bar›fl Ödülü’ne lay›k görüldü. ‹lk fliir kitab› Bir Lodos Gibi 1991’de, ikincisi 1998’de ç›kt›. ‹kinci fliir kitab› olan Gide Gide, 1999 y›l›nda Kocaeli Üni. fiiir Okulu taraf›ndan Akademik fiiir Ödülü birincili¤ine lay›k görüldü. Dr. Alaeddin Yavaflça, Dr. Selahattin ‹çli, Cinuçen Tanr›korur, Ak›n Özkan, Avni An›l, ‹rfan Özbak›r, Bilge Özgen, Necip Gülses, Özgen Gürbüz, Turhan Taflan gibi bestekârlarca yüze yak›n fliiri Türk Hüsamettin OLGUN 1 Ocak 1999 Bursa Sanat Müzi¤i formunda bestelendi ve tamam›na yak›n› TRT repertuar›na al›nd›. 2004’te bestelenmifl fliirlerinin yer ald›¤› Hüznün Hikâyesi isimli fliir kitab› bestelerin notalar›n›n da yer ald›¤› bir sunumla okuyucular›yla bulufltu. Bu kitapta yer alan Dayanamad›m. flark›lardan ondördü TRT ‹stanbul Radyosu ses sanatç›s› Melihat Gülses taraf›ndan CD’ye okun- ••• du. KKTC Cumhurbaflkan› R. Rauf Denktafl’›n tavassutuyla Kenan Güçlütürk taraf›ndan bestele- Dut mevsimi de¤il! Ama “bülbül sesi yok flark›lar›n na¤melerinde”. nen K›br›s Marfl› isimli fliiri Türk Silahl› Kuvvetleri marfl repertuar›nda yer ald›. 2000 y›l›n› UNESCO’nun Bar›fl Kültürü Y›l› ilan etmesiyle kurulan IFLAC (Uluslararas› Bar›fl Kültürü Forumu) Türkiye Baflkanl›¤›n› yürütmekte olup, ayr›ca Türki- Televizyon antenine ye’de ayn› amaçl› Bar›fl Kültürü Derne¤i’ni kurdu. 31 foto¤raf Yeni flehirlerde soluklanmak Ali Arif Ersen’in, Amerika K›tas›’ndaki üç büyük flehrin foto¤raflar›ndan oluflan Tres Américas sergisi için haz›rlanan kitab›n önsözünü Serhan Ada yazd›. Tres Américas, k›tan›n kuzeyinden, ortas›ndan ve güneyinden üç kentin ruhunu yans›tan foto¤raflardan oluflan bir sergi. Hanna, Esperanza ve Isabella diye de adland›rd›¤›n›z New York, Havana ve Buenos Aires’in foto¤raflar›na bak›ld›¤›nda o kad›nlar› -o flehirleri- nas›l tarif eder insan? Tres Américas sergisinde yer alan foto¤raflar›n o üç kentin ruhunu yans›tt›¤› do¤ru. Yans›tma yerine “ele verme” ya da “a盤a ç›karma” desek, daha güzel söylemifl oluruz. Calvino’nun Görünmez Kentleri’ne de göz k›rparak ilk ça¤r›fl›mlara yasland›m bu kad›n adlar›n› verirken. Sineman›n en genifl yer 32 tuttu¤u imge dünyas›ndan, hayallerimizden ve tarihten neredeyse gelifligüzel kopup gelen ça¤r›fl›mlar. Ancak foto¤raflara bakarak kentleri tarif etmek kolay de¤il, daha do¤rusu epey zor. Kad›nlara gelince çok fley söylenebilir. Ne de olsa dilin kemi¤i yok. Hanna, küçük bir yay›nevinde sekreterlik yapan, Vietnaml› bir çocu¤u evlat edinmifl, haftada bir yafll› annesini ziyaret etmeyi ihmal etmeyen “siyaseten do¤ru” bir kad›n. Esperanza, bir tütün iflçisi, Domuzlar Körfezi’ni hâlâ hat›rl›yor; hayattaki en büyük avuntusu torunlar›, bir de Florida’daki akrabalar›yla haberleflememekten yak›n›yor. Isabella, babas›- n› tan›m›yor; okulda iyi ‹ngilizce ö¤renip, günün birinde Madrid üzerinden Londra’ya gidip modellik yapmay› düfllüyor... Sadece co¤rafi aç›dan de¤il, siyasi aç›dan da farkl› flehirler bunlar. Bu farkl› siyasi yönetim biçimleri foto¤raflara nas›l yans›m›fl? Kentler ço¤u kez ba¤l› olduklar› ülkenin siyasal sistemini do¤rudan temsil etmezler. Yerel yönetimlerin gücü ise gündelik hayat›n ötesine eriflemez. Ben, Ali Arif Ersen’in foto¤raflar›nda siyasetin izlerini göremiyorum. Daha çok, derinlerde duran hallerinin kimi zaman bu foto¤raflara yans›d›¤›n› san›- yorum. Böyle bak›nca da farkl›l›klar de¤il, tam aksine yaflan›p bitirilmifllik, hayalsizlik, eskilik gibi ortak yanlar buluyorum. Ali Arif Ersen’in foto¤raflar›n›n yer ald›¤› kitaba bir sunufl yaz›s› yazm›fls›n›z. Siz gittiniz mi bu flehirlere? Yaz›y› yazarken zihninizden geçenler nelerdi? Bir foto¤raf kareye s›¤d›rd›klar›yla de¤il, d›flar›da b›rakt›klar›yla da anlam kazand›¤›na göre hangi görüntüler canland› gözünüzde? Çoklu sorunuza s›rayla cevap vermeye çal›flay›m. Üç kentten sadece birine gittim. (Hepsine gitsem, eminim yazd›klar›m baflka olurdu.) Di¤erleriyle ilgili bilgim do¤rudan deneyimleme d›fl›nda baflka kaynaklardan besleniyor. Bandoneonun sesi, romun genizdeki yak›c›l›¤›, foto¤raflar, film kareleri gibi... Bunlar zihnimde bir yerlerde duruyor olmal›yd›lar. Bilinçli olmamakla birlikte, sözünü etti¤iniz k›sac›k sunufl yaz›s›nda o iz/lenim/lerin kimini kulland›m, kimini yerli yerinde b›rakt›m. Belki günün birinde yazmak, belki de hiç yazmamak üzere... Tres Américas foto¤raflar›nda görüntüler de¤il, en yaban›l hallerinde nesneler var. Onlar da yeterince kapal›, bakan› kendi d›fllar›ndaki dünyaya yo¤unlaflt›rma konusunda son derece baflar›l›lar. Söz ve görüntü iliflkisi üzerine neler söyleyeceksiniz? Söz ve görüntü hakk›nda ne söylense az. Söz (yaz›) bir ç›rp›da ortaya ç›km›fl gibi görünse de asl›nda çok zahmetli bir haz›rl›k sürecinin ürünü. Bir o kadar da özneyle ilgili. Görüntü (foto¤raf) ise, uzun bir mizansen sonunda yap›lsa (çekilse) bile, hep bir an›ndal›k, sürpriz etkisi yap›yor. Nesnenin hakimiyeti alt›nda. En az›ndan dijital foto¤rafa kadar bu böyleydi. fiimdi durum biraz daha kar›fl›k. Bir de son olarak flu söylenebilir: Tam da yukar›daki nedenlerle, foto¤raf “üzerine” ya da “hakk›nda” yaz› yaz›lamaz. Olsa olsa “yan›na”, “kenar›na” ya da “arkas›ndan” bir fleyler çiziktirilebilir. Gülenay Börekçi 33 buluflma Maeve Binchy ‹rlandal› masalc› teyze ‹talyanca Aflk Baflkad›r, Yaln›z Kad›nlar Soka¤›, Aflk Mutfakta Pifler ve yeni ç›kan Hayat›n Ta Kendisi Lokantas› gibi tatl›, s›ms›cak ve romantik aflk romanlar›n›n ünlü yazar› Maeve Binchy yapt›¤›m›z söyleflide “Gerçekte benim hayat›m pek olays›z geçti, yani bundan iyi bir roman ç›karmam olanaks›zd›,” diyor. Bu yüzden de hikayelerini çevresinde gözlemledikleriyle hayal gücünü birlefltirerek yarat›yor. Son kitab›n›z Quentins’in kahramanlar› olan Ella ile Don’›n aras›ndaki iliflki bir zamanlar annenizin sizin için kurdu¤u hayallerin bir yans›mas› say›labilir mi? Çünkü sizinle yap›lan bir baflka söyleflide “Annem günün birinde hofl bir hekim ya da avukatla tan›flaca¤›m›, onunla hofl bir evlilik yapaca¤›m› ve hayat›m boyunca flehrin gözde semtlerinden birinde yaflay›p gidece¤imi umuyordu,” demiflsiniz. Do¤ru, annem ‹rlandal› bir avukat ya da hekimle evlenmemi arzu ediyordu hep, ama san›r›m o hayattayken asla kitab›mdaki gibi Evli Bir Erkek’le birlikte olmaya cesaret edemezdim. Keflke hayatta olsayd› da hekimlik veya avukatl›kla uzaktan yak›ndan ilgisi olmayan o muhteflem ‹ngiliz yazarla, yani kocam Gordon Snell’le tan›flsayd›. Daha mutlu olaca¤›m bir evlili¤i hayal bile edemem. Romanlar›n›zdaki hikayeler her zaman mutlu bir sonla noktalan›yor. Sizce hayat gerçekten bir gül bahçesi mi? Ya sizin hayat›n›z? Bir aflk hikayesi mi, yoksa... Mutlu, huzurlu, talihli bir hayat›m oldu benim. Çok mutlu geçen bir çocuklu¤un ard›ndan iyi bir e¤itim yapabildim ve üç ifli bir arada yürüttüm. Ö¤retmen, gazeteci ve romanc›y›m. Dahas› bunlar›n üçünü de çok seviyorum. Otuz y›l önce harikulade bir evlilik yap34 t›m, sonras›nda da her fley hep yolunda gitti. Annemle babam›n zamans›z ölümlerini ve çocu¤um olmamas›n› saymazsan›z yak›nacak bir fleyim yok. Romanlar›n›z›n arka plan›nda Dublin’in de¤iflen yüzleri oluyor. “Sizin Dublin’iniz” nas›l bir yer? Gençlik y›llar›mda Dublin gri ve kapal› bir flehirdi. Hep ya¤mur ya¤ard›, insanlar baflka ülkelere yerleflerek bellerini do¤rultmufl, halleri vakitleri yerinde yak›nlar›n›n gönderdi¤i k›yafetleri giyerdi. fiimdi Dublin de ça¤dafl bir Avrupa flehri oldu. Kafeleri, gençleri, canl›l›¤›yla nefle ve enerji saç›yor. Ben flehrin epey d›fl›nda yafl›yorum, bir zamanlar buras› da uykulu ve sessiz bir yerdi, ama art›k film y›ld›zlar› ve otomobil yar›flç›lar›yla dolup tafl›yor. Türkiye ve ‹rlanda birbirinden çok farkl› ülkeler. Yine de Maeve Binchy romanlar› bizim ülkemizde de ç›kar ç›kmaz çok satan kitaplar listelerine giriyor hemen. Quentins de buna dahil. Türkler, özellikle de kad›nlar sizin kitaplar›n›z› okumaya bay›l›yorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Bir de Quentins’in Türkiye’deki ad›n› biliyor musunuz? “Hayat›n Ta Kendisi Lokantas›” ad›n› sevdiniz mi? Bir zamanlar çok mutlu oldu¤um bir ülkede flimdi kitaplar›m›n okunup seviliyor olmas›ndan dolay› çok mutluyum. Kitab›n ad›n› da sevdim. Asl›nda bu benim çok da ak›l erdiremedi¤im bir konu, çevirmenlerin ve editörlerin tam da kitab›n ruhunu yans›tacak bafll›klar› nas›l olup da bulabildikleri beni hep hayrete düflürüyor. Dublin’de Quentins diye bir lokanta var m›, bilmiyorum. Ama sizin anlatt›¤›n›z lokantan›n atmosferi öyle s›cak, insanlar› öyle gerçek ki, daha ilk sat›rlarda büyüye kap›l›yoruz. Bu durumda da insan merak ediyor: Acaba esin kaynaklar›n›z neler? ‹lk sorudan bafllayay›m: Hay›r, Quentins diye bir lokanta yok. Benim babam avukatt› ve yazarl›¤a bafllad›¤›mda beni gerçek mekanlardan ve gerçek insanlardan söz etmemem konu- Hayat›n Ta Kendisi Lokantas› Maeve Binchy, çeviren: fieniz Türkömer Do¤an Kitap, 345 sayfa sunda s›k› s›k› uyarm›flt›. Bildi¤im befl alt› lokantay› harmanlay›p oluflturdum Quentins’i. D›flar›da yemek yemeyi seviyorum, bu kitab› yazarken de birkaç ay süresince çok mutlu bir “araflt›rma” dönemi geçirdim. Romanlar›n›z›n özyaflamsal nitelikler tafl›d›¤›n› söyleyebilir miyiz? O kitaplarda benden parçalar var, hakl›s›n›z, ama iflin gerçe¤i benim hayat›m gerçekte pek olays›z geçti, yani bundan iyi bir roman ç›karmam olanaks›z. Ö¤retmenlik yaparken yaflad›klar›mdan pek çok fleyi romanlar›ma (ve yaratt›¤›m ö¤retmen karakterlere) ekliyorum. Bir de size küçük bir ipucu vereyim, kitaplar›mda zaman zaman bir parça yönetici ruhlu, çevresindeki insanlar›n hayat›n› az›c›k -ama sahiden az›c›k- denetlemeyi seven tiplere rastlars›n›z. ‹flte onlar asl›nda, benim! Hangi yazarlardan ve hangi kitaplardan etkilendiniz? William Trevor diye bir öykü yazar› var, bir de Alice Munroe diye Kanadal› bir yazar. Onlar›n d›fl›nda gerilim romanlar› okumaya da bay›l›yorum. Hatta haftada üç gerilim roman› okuyup bitirdi¤im oluyor. Çocukluk günlerinizi anlat›rken “Sö- zünü geçiren kardefl bendim,” diyorsunuz, “coflkulu, ç›lg›nca fantezileri olan, herkesçe tan›nmak, hatta azizlik mertebesine eriflmek arzusuyla k›vranan bir çocuktum.” O günlerde zaman› geldi¤inde dünyaca tan›nan bir yazar olaca¤›n›z›, hatta edebiyat dünyas›n›n en parlak y›ld›zlar›ndan biri haline gelece¤inizi hiç akl›n›za getirdiniz mi? Hay›r, çok istiyordum ama bir yandan da baflarabilece¤imi düflünmüyordum. Ailem sessiz sakin insanlardan olufluyordu, sayg›l›yd›lar, hiçbir durumda kendilerini öne ç›kartmak istemezlerdi, bizi de böyle yetifltirdiler, böyle olmam›z gerekti¤ine inand›k hep. Ayr›ca çok fliflmand›m ve y›llarca gri okul formas›yla dolaflt›m. ‹nsanlar›n benim yazd›¤›m hikayeleri dinlemesi, okumas›, önemsemesi olmayacak bir fley gibiydi benim için. ‹rlanda’daki siyasal sorunlara dair yazmay› istediniz mi? Ülkemdeki s›n›fsal düzeni çeflitli yönleriyle ele al›yorum zaten, Katolik Kilisesi’nin bir zamanlar sahip oldu¤u gücü de s›kl›kla anlat›yorum. Kilise tabii art›k eskisi gibi etkili ve güçlü de¤il. fiimdi inançl› insanlar sadece istedikleri, dinlerinin gerektirdi¤ine inand›klar› fleyleri yap›yorlar, bu iyi bir fley. Eskidense, inansan›z da inanmasan›z da dindar görünmek zorundayd›n›z, aksi takdirde toplum içinde pek de hofl karfl›lanmazd›n›z. Önümüzdeki dönemde neler yapacaks›n›z? fiimdi yeni bir kitap yaz›yorum, bir öykü kitab›... Peki Türkiye’ye gelmek var m› tasar›lar›n›z aras›nda? Ne yaz›k ki bugünlerde sa¤l›¤›m pek iyi de¤il. Nefes darl›¤› çekiyorum ve kalp hastas›y›m. Yanl›fl anlafl›lmak istemem, bu beni ne endiflelendiriyor ne de korkutuyor. Sadece eskisi kadar s›k seyahate ç›kam›yorum, Türkiye gibi bir zamanlar çok mutlu oldu¤um güzel ülkelere bir kez daha gitmek benim için zor. Selen Birsam 35 sahaftan Röportaj: A. Selcen Güçhan Özhan 300 y›ll›k “Müfredat-› T›p ve Fen” raslant› sonucu bulundu F›k›h uzman› Emine fieyma Usta, Fatih’te tahta bir eskici arabas›nda bir kitap bulur. Osmanl›ca bu kitab› çevirmeye bafllar ve kitab›n 1872 y›l›nda üniversiteye getirilen iki as›rl›k Müfredat-› T›p ve Fen’in ikinci cildi oldu¤u ortaya ç›kar. ‹lk cildin bulundu¤u Cerrahpafla Üniversitesi uzun zamand›r ikinci cildin peflindedir. Peki ama bu kitap neden bu kadar de¤erlidir? 36 “Fatih’e bir arkadafl ziyareti için gitti¤imde baflka bir misafir fakir çocuklar için dükkan kap›s›n›n önüne kadar at›lm›fl kitaplardan bahsetti. Kimisi parçalanm›fl, kimisi daha temiz eski kitaplar... Ben de oraya gittim ve kar›flt›r›rken bu kitapla karfl›laflt›m. Kitap T›bbiye Mektebinin “Müfredat-› T›p ve Fen” kitab›n›n ikinci cildi. Fevkalade bir eser ama ilkini bulamad›m. Kitab› çevirirken de bir taraftan ilk cildini ar›yordum.” Emine fieyma Usta, kitapla karfl›laflma öyküsünü böyle anlat›yor. fiimdi Üniversite’den ald›¤› ilk cildi de çeviren Usta kitab›n, herkese ulaflt›racak bir yay›nevi taraf›ndan yay›mlanmas›n› istiyor. Dam›t›lm›fl bilgiler “Osmanl›’da gen taramas› vard›” Emine fieyma, y›llar içinde yapt›¤› çal›flmalar›n, çevirdi¤i kitaplar›n içindeki de¤erli bilgilerin bir k›sm›n› bizimle paylaflt›. Bu bilgiler tabii ki art›k geçerli de¤il, ancak geçmiflte neler yap›ld›¤›n› ö¤renmek isteyen araflt›rmac›lar için çok de¤erli birer kaynak. • ‹yi bir tabip olan Fatih Sultan Mehmet’in lalas› ve doktoru Akflemsettin, ülkeyi dolafl›p bir çok insan üzerinde araflt›rmalar yapm›fl. Çal›flmalar›nda beyin, mikrop ve cinsellik konular› üzerinde durmufl. “Bunlar bozuk olduktan sonra hastadan düzen ve verim beklenmez,” diyor. • Tok karn›na banyo yapmay›n. Saç dökülmesi için hormonlar, kans›zl›k suçland›. Oysa banyo sonras› aç›lan gözenekler saç dökülmesini artt›r›yor. • Cinsel iliflkiden sonra gözenekler aç›l›yor, bu yüzden banyo yap›lmas› öneriliyor. Bunu Kybele bile söylemifl, üstelik çok tanr›l› dönemde de, Hititlerde de var. • Üç bin y›ll›k eserlerde anlat›lan bitki toplama usulleri çok detayl›. Bitkinin toplanaca¤› gün ve saat bile çok önemli. Toplayan kiflinin elleri ve t›rnaklar› çok temiz olmal›. ‹nsanl›¤›n hizmetine gelmifl bir fley Kendiniz için mi çevirmeye bafllad›n›z? ‹lkini bulamasam da bu kadar›n› insanlara ulaflt›ray›m dedim. Emekli bir savc› arkadafl›m kitapla çok ilgilendi. Bir doçent difl hekimi arkadafl›na kitab› göstermifl. O da Cerrahpafla Üniversitesinden bir profesör arkadafl›na bah- olan bitki sayg›yla toplanmal›. Bitkiler soyunun tükenmemesi için ölçülü toplan›yor, bedenlerine ac› verilmiyor. Otlar›n diflisi ve erke¤i var. Diflisi kad›na, erke¤i erke¤e daha iyi etki ediyor. • Tedavi için sadece ot de¤il, yüze yak›n da hayvan kullan›lm›fl, özellikle vahfli hayvanlar. Yemece hastal›¤› olarak geçen hastal›k, günümüzün kanser hastal›¤›. Y›lanla haz›rlanan bir ilaç veriliyor ve uyar›l›yor ‘hastan›n saç›, kafl› dökülür ama hasta korkmas›n, iyileflti¤i zaman ç›kar’, yani haz›rlanan ilaçla kemoterapi yap›l›yor. Bu öneriler üç bin senelik M›s›r bilgileri. • Yedi¤imiz her fley bizi etkiliyor. Nuh tufan›na kadar insanlar et yemiyordu. Et insanlar› daha agresif yap›yor. 37 sahaftan Müfredat-› T›p ve Fen kitab›nda birçok bitki ayr›nt›l› olarak tan›mlanm›fl. Bitkilerin bileflimleri yüzde hesaplar›yla verilmifl. Hastal›klar için haz›rlanan, günümüzde “koca kar› ilac›” denen reçeteler ise o dönem, t›p ö¤rencilerine ders program› dahilinde okutuluyormufl. setmifl. O da “Öbür cildi bizde, ama ikinci cildi ar›yoruz” demifl. Ben çeviride ilerlemifl oldu¤um için ilk cildin fotokopisini de bana verdiler. ‹ki cildin bir araya gelmesi bir mucize, yoksa ben nas›l bulabilirdim? Eser ne kadar eskiye dayan›yor? Bir general taraf›ndan Frans›zca kopyas› Türkiye’ye getirilmifl ve 1872 y›l›nda Askeri T›p Fakültesi Farmakoloji Bilim Dal› hocalar›ndan Binbafl› Münir Bey taraf›ndan Osmanl›ca’ya çevrilmifl. Tabii eser bu tarihten de iki as›r 38 öncesine dayan›yor. Eseri haz›rlayan on befl Bat›l› bilimadam›n›n adlar› eserde ara ara geçiyor. Bir süre Askeri T›p Fakültesinde ders kitab› olarak okutuluyor ve sonra kayboluyor. Nedeni ve nas›l› bilinmiyor. Nas›l oluyorsa bu iki ciltten birisi eski kitap satan bir dükkandan, di¤eri de Cerrahpafla Üniversitesi arflivinden ç›kt›. Çok detayl› ve faydal› olan bu eserin bütün insanl›¤a b›rak›lmas›n› istiyorum. Günümüzdeki kitaplarla o zamanki çal›flmalar farkl› m›? Günümüzde piyasada sat›lan emraz kitaplar›n›n bir ço¤unun ezbere kullan›ld›¤›n› düflünüyorum. ‹nsanlar o kitaplara çok baflvuruyor, ben de yapard›m ama bu kitab› okuduktan sonra yepyeni bir boyut buldum. Doktorlar eskiden genetik özelliklere dikkat ediyorlar m›yd›? Evet, Osmanl›’da ve Selçuklu’da toprak özelli¤i hesap ediliyor. ‹brahim Hakk›’n›n ve Davud Antaki’nin eserlerinde de bu gen taramas›ndan bahsediliyor. Topra¤›n sesi var, yaflad›¤›m›z yerdeki topra¤›n özelli¤ini tafl›yoruz. Bugün herkese ayn› tedavi veriliyor. Oysa eskiden insanlar›n tedavileri yaflad›klar› yerlere göre de¤iflebiliyormufl. Karadeniz bölgesindeki tedaviyle Akdeniz bölgesindeki tedavi ayn› olmamal›. Haz›rlanan ilaçlardaki oranlar da bölgelere göre de¤ifliklik göstermeli. Muhakkak ki tabip hastan›n topra¤›n›n özelliklerine inecek, toprak özelli¤i yani gen tespit edilmeden ilaç verilmemeli. O y›llarda bu araflt›rmalar yap›lmas›- na ra¤men sanki araya bir “duraklama dönemi” girmifl ve her fley durmufl. Günümüzde ise araflt›rmalar s›f›rdan bafllad›... Bir uyku dönemi var. ‹nsanlar baflka fleylerle kendilerini göstermeye çal›flt›lar ama art›k tekrar bir aray›fla girildi. O zaman yap›lan çal›flmalar bir kenarda b›rak›ld›, her fley s›f›rdan bafllad›. ‹yilefltirme sürecinde kad›nlar›n yeri nedir? Y›llardan beri getirilen tedavi usulünü Osmanl›’da ebeler uyguluyor. Ebeler kad›n-do¤um d›fl›nda tüm bitki kökenli tedavileri yap›yorlar, bitkileri kendileri topluyorlar, bilgilerini de yanl›fl bir uygulama olur korkusuyla d›flar› vermi- yorlar. Sadece kendi ocaklar›ndan birisini yetifltirip zaman› gelince ona el veriyorlar. Halk›n önüne ç›kacak son çal›flmalar›n›z nelerdir? Son okumalar› yap›yorum, Atatürk’ün hutbeleri ve Kad›n›n Tarihi ç›kmak üzere olanlar. ‹nsanlar çok faydalanacaklar. Akflemsettin’in eseri ise haz›rlan›yor. Mevlana’n›n üzerinde hiç çal›fl›lmam›fl, bas›lmam›fl bir eseri elime geçti. O eser ise dünya çap›nda bekleniyor. Bir de yüz yetmifl sene öncesine ait Ça¤layanlar ad›nda bir kitap elime geçti, o dönemin köfle yazarlar›ndan bahsediyor. Vatan ve askerlik üzerine yazm›fllar. Emine fieyma Usta kimdir? 1947 Pazarköy do¤umlu olan Emine fieyma’n›n Babas› Haf›z Ali Usta, Demokrat Parti kurucular›ndan, dedesi ise Rize’nin “efendisi” Haf›z Harun Tiryaki. Cumhuriyet’te ilk olarak “konular›na göre” Kur’an’›-Kerim ve hutbe çevirisi yapan kad›n olan fieyma, ‹ngilizce, Osmanl›ca, Farsça ve Arapça biliyor. ‹SAV’da f›k›h çal›flmalar›n› takiben çal›flmalar›n› Süleymaniye Külliyesinde sürdürüyor. Kad›n haklar›, mitoloji, din öncesi ‹slam, Türk dünyas›nda kad›n uzmanl›k alanlar›. Köfle yazarl›¤› da yapt›, halen seminerler veriyor. Akflemsettin, Mevlana, Abdulkadir Geylani, Hac› Bayram Veli, Fahreddin Raz› gibi ustalar›n eserlerini tercüme ediyor. Türkiye-Avrupa Birli¤i Vakf›’n›n üyesi. 39 çok satan kitaplar Türkiye / Edebiyat Türkiye / Edebiyat d›fl› 1. Cemile Orhan Kemal Epsilon Yay›nevi 2. Yaz Bitmesin ‹clal Ayd›n Epsilon Yay›nevi 3. Sen Git Aflk Bana Kals›n Mehmet Coflkundeniz Neden Kitap 4. Gece Sesleri Ayfle Kulin Remzi Kitabevi 5. fiimdi Dü¤ün Zaman› ‹pek Ongun Epsilon Yay›nevi 6. Yorgun May›s K›sraklar› Y›lmaz Karakoyunlu Do¤an Kitapç›l›k 7. Kad›nlar›n 21 Hikayesi Murathan Mungan Metis Yay›nlar› 8. Kardelenler Ayfle Kulin Remzi Kitabevi 9. Aflk Bize Yak›flt› Mehmet Coflkundeniz Neden Kitap 10. Da Vinci fiifresi Dan Brown Alt›n Kitaplar 11. Kay›p Romanlar Vedat Türkali Everest Yay›nlar› 12. Günayd›n Gece ‹kbal Gürp›nar Timafl Yay›nevi 13. Unutma Bahçesi Latife Tekin Everest Yay›nlar› 14. Bir Bekleyenim Olsa Anna Gavalda Do¤an Kitapç›l›k 15. Hayata Dair Geveze Mavia¤aç Yay›nlar› 1. Hayata Yön Veren Sözler Ak›n Al›c› Epsilon Yay›nevi 2. ‹flten Ve Yaflamdan Zevk Alman›n Yollar› Dale Carnegie Epsilon Yay›nevi 3. Dost Kazanma Ve ‹nsanlar› Etkileme Sanat› Dale Carnegie Epsilon Yay›nevi 4. Efendi Soner Yalç›n Do¤an Kitapç›l›k 5. Hala Ciddiyim Gülse Birsel Epsilon Yay›nevi 6. Muhafazakar Çapk›nlar Sevda Türküsev Akis Kitap 7. Büyüme Sak›n Küçük K›z Halim Bahad›r Neden Kitap 8. Gördüm, Dokundum Ve Sevdim Halim Bahad›r Neden Kitap 9. Katina’n›n Elinde Makas› Söylefli: K. Atay/F.K. Akflit Alfa Bas›m Yay›m 10. Cengizhan - Yaflam› Ölümü Ve Yeniden Dirilifli John Man Nokta Kitap 11. E¤reti Gelinler fiükran Kozal› Bilgi Yay›nevi 12. Sürgünde Üç Ölüm Emir fiekip Arslan Truva Yay›nlar› 13. Beni Do¤urma Anne F.Y›ld›r›m Epsilon Yay›nevi 14. Ya Sev Ya Sevr Bir Gafletin Büyümesi Hulki Cevizo¤lu Ceviz Kabu¤u Yay›nlar› 15. Aristo General Motors’u Yönetseydi Tom Morris Alteo Yay›nlar› Kaynak: Yeni Çizgi Yay›n Da¤›t›m Ltd (18 Ekim 2004 itibariyle) 40 Türkiye / Çocuk ve ilk gençlik 1. Talihsiz Serüvenler - 8 - Dehflet Hastanesi Lemony Sinicket D. Egmont Yay›nc›l›k 2. Vahfliler Futbol Tak›m› 6 - Kahraman Raban J.Masannak Epsilon Yay›nevi 3. Bir Genç K›z›n Gizli Defteri ‹pek Ongun Epsilon Yay›nevi 4. Çocuklar ‹çin E¤lence Faruk Derince Yakamoz Yay›n Da¤›t›m 5. Hadi Ama Baba C.Nöstlinger Gün›fl›¤› Kitapl›¤› 6. Kaplan Tak›m› 9, T-Rex'lerin Adas› Thomas Brezina D.EgmontYay›nc›l›k 7. Winnie The Pooh, Pooh Köflesindeki Ev A.A.Milne Kabalc› Yay›nevi 8. Bambu ‹le E¤lenerek Ö¤reniyorum Say›yorum Çeviren : Fatih Erdo¤an Net Yay›nc›l›k 9. Annem Sizi Derse Bekliyor Can Karto¤lu Gürses ‹letiflim Yay›nlar› 10. Resimli Harfli Oyun Kartlar› Metropol Yay›nlar› 11. Z›p›r-Matik Bilmeceler Yalvaç Ural Mars›k Yay›nc›l›k 12. Tafl Devri 1 Epsilon Yay›nevi 13. Limon ‹le Zeytin Salih Memecan Mart Ajans 14. fiekilli Boyama Dizisi Hobi Yay›nc›l›k 15. Ak›lalmaz Deneyler Nizk Arnold Timafl Yay›nevi ABD / Edebiyat Almanya / Edebiyat ‹ngiltere 1. The Dark Tower Stephen King, Donald M. Grant/Scribner 2. Incubus Dreams Laurell K. Hamilton, Berkley 3. Trace Patricia Cornwell, Putnam 4. The Da Vinci Code Dan Brown, Doubleday 5. Jonathan Strange & Mr. Norrell Susanna Clarke, Bloomsbury 6. The Plot Against America Philip Roth, Houghton Mifflin 7. The Five People You Meet In Heaven Mitch Albom, Hyperion 8. Are You Afraid Of The Dark? Sidney Sheldon, Morrow 9. Shopaholic & Sister Sophie Kinsella, Dial 10. Nights Of Rain And Stars Maeve Binchy, Dutton 1. Blaue Wunder Ildiko Von Kürthy, Wunderlich 2. Sakrileg Dan Brown, Lübbe 3. Der Schwarm Frank Schätzing, Kiepenheuer&Witsch 4. Neue Vahr Süd Sven Regener, Eichborn 5. Wer Die Wahrheit Sucht Elizabeth George, Blanvalet 6. Hectors Reise François Lelord, Piper 7. Die Stadt Der Träumenden Bücher Walter Moers, Piper 8. Der Mann Mit Dem Fagott Udo Jürgens/Michaela Moritz, Limes 9. Ein Tag Wie Ein Leben Nicholas Sparks, Heyne 10. Am Hang Markus Werner, Fischer 1. The Big Bad Wolf James Patterson, Headline 2. The Da Vinci Code Dan Brown, Corgi Adult 3. Going Postal Terry Pratchett, Doubleday 4. Pompeii Robert Harris, Arrow 5. Monstrous Regiment Terry Pratchett, Corgi Adult 6. A Short History of Nearly Everything Bill Bryson, Black Swan 7. Angels and Demons Dan Brown, Atria 8. You Are What You Eat Gillian McKeith, Michael Joseph 9. Sickened Julie Gregory, Arrow 10. London Bridges James Patterson, Headline ABD / Edebiyat d›fl› Almanya / Edebiyat d›fl› Fransa 1. America (The Book) Jon Stewart/Ben Karlin/David Javerbaum, Warner 2. The Family Kitty Kelley, Doubleday 3. Unfit For Command John E. O'neill/Jerome R. Corsi, Regnery 4. Between A Rock And A Hard Place Aron Ralston, Atria 5. Chain Of Command Seymour M. Hersh, Harpercollins 6. Eats, Shoots & Leaves Lynne Truss, Gotham 7. American Soldier TommyFranks/Malcolm, Mcconnell Reganbooks/Harpercollins 8. Confessions Of An Heiress Paris Hilton / Merle Ginsberg, Fireside/Simon & Schuster 9. Patriot Reign, Michael Holley, Morrow 10. My Life Bill Clinton, Knopf 1. Moppel-Ich Susanne Fröhlich, W. Krüger 2. Das Methusalem-Komplott Frank Schirrmacher, Blessing 3. Die Mächte Der Zukunft Helmut Schmidt, Siedler 4. Die Kraft Des Neubeginns Hans-Olaf Henkel, Droemer 5. Feuerherz Senait Mehari, Droemer 6. Schotts Sammelsurium Ben Schott, Berlin 7. Gute Tage Roger Willemsen, Fischer 8. Weltmacht ‹m Treibsand Peter Scholl-Latour, Propyläen 9. Ich Sterbe, Aber Die Erinnerung Lebt Henning Mankell, Zsolnay 10. Bedingt Dienstbereit Norbert Juretzko/Wilhelm Dietl, Ullstein 1. Da Vinci Code Dan Brown, Lattes 2. Les Aventures De Lucky Luke, La Belle, Province Achdé/Gerra, Lucky Comics 3. Le Cri Du Peuple, Le Testament Des Ruines, Tardi/Vautrin, Casterman 4. Bonjour Paresse Corinne Maier, Michalon Eds 5. L'Histoire De France Pour Les Nuls Jean-Joseph Julaud, First 6. Le Code Da Vinci Décrypté Simon Cox, Pre Aux Clercs 7. Dictionnaire Des Gros Mots Patricia Vigerie, Favre Eds 8. Une Vie Française Jean-Paul Dubois, Olivier Eds 9. Titeuf, Nadia Se Marie Zep, Glenat 10. Universal War One, Babel Bajram, Soleil Productions Kaynak: ABD (The New York Times), Almanya (Der Spiegel), ‹ngiltere (The Guardian), Fransa (Fnac) (18 Ekim 2004 itibariyle) 41 kitap Mona Lisa kaç›r›ld›¤›nda... 1911’de Mona Lisa çal›nd›¤›nda yüzlerce kifli bofl duvar› seyretmeye kofltu. Tek amaçlar› vard› sanki: Bofllu¤u kolektif bir eylemle doldurmak, kayboluflu hiç olmam›fl hale getirmek... Kendisine “kültürel dedektif” s›fat› uygun görülen sanat tarihçisi Darian Leader’›n kitab› Mona Lisa Kaç›r›ld›’n›n ilgi oda¤›, herkesin neredeyse en küçük ayr›nt›s›na kadar ezbere bildi¤i, bildi¤ini düflündü¤ü bir tablo, Leonardo Da Vinci’nin Baudelaire’den Gautier’ye, Par Lagerkvist’ten Dan Brown’a kadar say›s›z yazara ilham vermifl Mona Lisa’s›. Leader tablonun 1911’deki çal›n›fl öyküsünü anlatarak bafll›yor kitab›na. Teknik sebeplerden ötürü çal›nd›¤› birkaç gün sonra fark edilebilen Mona Lisa, yoklu¤unda da bir kült olmaya devam ediyor ve görülüyor ki auras›, ne anlama geldi¤i bir türlü anlafl›lamayan büyüleyici gülüflünde de¤il sadece. (Hem zaten art›k “Neden gülümsüyor?” de¤il,”Nerede?” sorusu sorulmaya bafllam›fl durumda.) Mona Lisa ç›lg›nl›¤›n›n tan›klar›ndan biri de Franz Kafka. Tam da o tarihte Max Brod’la Paris’e gelen Kafka h›rs›zl›ktan söz edildi¤ini iflitiyor, ama bir yandan da flehrin her yerini Mona Lisa reprodüksiyonlar›n›n ve Mona Lisa kartpostallar›n›n kaplad›¤›n› fark ediyor. Ayr›ca insanlar›n ak›n ak›n Louvre’a dolufltu¤unu ö¤reniyor. Bunun üzerine Louvre’u ziyarete karar veriyorlar. Louvre daha önce hiç olmad›¤› kadar kalabal›k, içeri girmek için uzun süre kuyrukta beklemeleri gerekiyor. Daha sonra vakit geçirmeden Mona Lisa’n›n sergilendi¤i salona gidiyorlar ve uzun uzun bofl duvara bak›yorlar. T›pk› Louvre’un öteki ziyaretçileri gibi… (Kafka tablo için “görünmez manzara” terimini kullanm›fl.) Leader flöyle devam ediyor: “Mona Lisa’n›n imgesi her yerdeydi. Sinemaya gitti¤inde bile kurtulam›yordun, nefleli bir sessiz komedinin ard›ndan soygunla dalga geçen bir film geliyordu. ‹mge tüm kültü42 Mona Lisa Kaç›r›ld› Darian Leader Çev: Handan Akdemir, Ayr›nt› Yay›nlar›, 146 sayfa rel iletiflim araçlar›yla kültürü doyurmay› baflarm›flt›. Bu imge bollu¤u nas›l aç›klanabilirdi? ‹nsanlar neden bofl uzama bakmaya gidiyordu? Kafka ve Brod neyi görmeyi umuyordu? ”Görünmez manzaray› yaratmak ad›na yap›lm›fl baflka denemelerden de söz ediyor Leader. Bofl çerçevelerin sergilendi¤i modern zaman galerilerinden örne¤in. Sonra müzisyen ve performans sanatç›s› John Cage’in “Akl›m›za gelen ya da gelmeyen her fley asl›nda hiç’in bir yank›s›d›r,” sözünü hat›rlat›yor. Kitab› yazmaktaki amac› da Mona Lisa’n›n çal›nd›ktan sonra daha çok ilgi görmeye bafllad›¤›n› göstermek. Leader’a göre sanat tarihinin bu esrarengiz vakas›nda müzeyi ziyarete giden yüzlerce kiflinin sanki tek bir amac› vard›: Bofllu¤u kolektif bir eylemle doldurmak, kayboluflu hiç olmam›fl hale getirmek... Ne kadar çok kifli duvar› seyrederse bofl- luk o kadar kusursuz bir flekilde kapat›lm›fl olacak gibi geliyordu onlara belki de. ‹flte Lacan’dan al›nt› yap›lm›fl bir anekdot: Depresyon geçiren Ruth Weber kocas›n›n erkek kardeflinin tablolar›yla dolu bir evde yaflamaktad›r. Günün birinde ressam, eserlerinden birini oradan al›r. Bofl uzam tecrübesi yaflad›¤› depresyonda kutuplaflma etkisi yarat›r ve depresyon daha da fliddetlenir. “Tablolardan önce söz konusu bofl uzam›n orada olmad›¤›na dikkat edin: Orijinal, asli de¤il, nesnelerin düzenleniflindeki de¤ifliklikle üretilmifl bir fley. E¤er bu bir bofl yerse imal edilmifl bir bofl yerdir.” Sonra Weber de resim yapmaya bafllar; her fleyden önce de bofl duvar için bir portre yapar. Öylesine baflar›l›d›r ki, kay›nbiraderi eserlerin gerçek sahibinin o oldu¤una inanmaz. Daha önce Kad›nlar Neden Yazd›klar› Her Mektubu Göndermezler ve ‹fl ‹flten Geçtikten Sonra Verilen Sözler adl› kitaplar›n yazar› Darian Leader bu kez görsel sanatlara bakman›n psikolojisini araflt›r›yor; tablolardan neyi görmeyi umdu¤umuzu, onlar›n bizden neleri saklad›¤›n›… Uygarl›¤›n, saf arzuya ba¤l› kalanlara ya ‘sanatç›’ ya da ‘suçlu’ ad›n› verdi¤ini belirtiyor ve tablonun çal›n›fl gerekçesinden, olay›n kitle iletiflim araçlar›nda yer al›fl biçimine, insanlar›n gösterdi¤i kitlesel tepkiye kadar uzanan toplumsal bir analiz yap›yor. Leader'a göre, Prenses Diana gibi bir simgenin yok oluflu s›radan olamaz. Simgenin b›rakt›¤› bofllu¤u mutlaka devlet, gizli servis, mafya gibi baflka bir simge doldurur. Bu yüzden büyük eylemler, büyük organizasyonlara yak›flt›r›l›r. Sanatç›lardan büyük aflklar beklenir, büyük suçlarsa s›radan olmayan insanlara atfedilir. Selen Birsam Kar›ndeflen Jack Bir Katilin Anatomisi Patricia Cornwell, Alt›n Kitaplar 458 sayfa Geçen yüzy›lda Kar›ndeflen Jack ad› verilen ama gerçek kimli¤i bilinmeyen bir katilin Londra’da iflledi¤i cinayetler bugüne kadar, dünyan›n çözümlenemeyen s›rlar›ndan biri olarak kald›. Kar›ndeflen Jack say›s›z romana, öyküye, araflt›rmaya konu oldu, hakk›nda birçok film çekildi. Üretilen say›s›z teoride katilin, Kraliyet Ailesi’ne mensup bir asilzade, berber, doktor, kad›n ya da bir ressam oldu¤u ileri sürüldü. Bir Katilin Anatomisi adl› kitapta ünlü polisiye yazar› Patricia Cornwell o dönemde gerçeklefltirilmifl cinayet soruflturmalar›ndan edindi¤i bilgileri kullanarak e¤lence dünyas›n›n tan›nan isimleri Elizabeth Stride, Catherine Eddows ve Mary Kelly’nin ölümlerindeki esrar perdesini aralamay› deniyor ve çözülemeyen cinayetlerin failinin dünyaca ünlü ressam Walter Sickert oldu¤unu somut kan›tlarla gösteriyor. Hatta Victoria devrinde bilinmeyen tekniklerle, Kar›ndeflen Jack ad›n› kullanarak Londra polisine yaz›lan ünlü mektuplar› da ressam Walter Sickert’›n kaleme ald›¤›n› da ortaya ç›kar›yor. Cornwell’e göre Sickert’›n tablolar›nda, kurbanlar›n› nas›l ak›l almaz bir vahfletle parçalad›¤› da görülebilir. Walter Sickert, özürlü olarak dünyaya gelmifl ve cinsel organ›yla ilgili olarak çeflitli cerrahi operasyonlar geçirmifl. Bu yüzden de ruhsal dengesi altüst olmufl durumdaym›fl. Bunal›mlar› onu psikopat bir katile dönüfltürmüfl. Belgelere dayanarak yaz›lan bu ilginç polisiye roman›n yazar› Patricia Cornwell, “Yazd›¤›m dünyada yaflamak benim için çok önemlidir. Yaratt›¤›m karakterin bir fley yapmas›n› ya da bilmesini istiyorsam kendim de ayn›s› yapmak ya da bilmek isterim,” diyor. Cornwell çevrildi¤i her dilde büyük baflar›lar kazanm›fl yazarlardan. Ola¤anüstü yank›lar yaratan Otopsi adl› roman› kendisine Atlantik’in her iki yakas›nda bir y›l içinde befl büyük ödül kazand›rm›fl. Birbirini izleyen dokuz Scarpetta roman›yPetricia Cornwell’e göre Kar›ndeflen la da büyük ün kazanm›fl. Jack’in gerçek yüzü r kitap Tolstoy’un sevdi¤i Çehov öyküleri Ölümünün yüzüncü y›l›nda k›sa öykünün bu büyük ustas›n› anmak, onun yap›tlar›ndaki sanat gerçekli¤ini tam olarak kavramak için okunmas› gereken bir kitap Çehov Öyküleri. Ölümünün üzerinden tam yüzy›l geçti Anton Çehov’un, ama geçip giden onca y›la karfl›n yazd›¤› oyunlar›n, öykülerin okurlarda b›rakt›¤› eflsiz tat hiç bozulmad›. Aksine okundukça ço¤ald›, kendisini hep yeniledi Çehov. Bu dünyada yaln›zca k›rk dört y›l yaflam›fl olsa da, modern hikâyecili¤in en önemli öncüsü ve hatta kurucusu haline geldi. Edebiyatta son derece gerçekçi bir tutum benimseyen öykü ustas› Çehov, yaflad›¤› dönemin toplum tablosunu, hayat›n sisli gerçeklerini, bireylerin yaflad›¤› ruhbilimsel açmazlar› kusursuz ve yal›n bir anlat›mla okuyuculara sundu. Yazd›¤› öykülerle, oyunlarla her zaman usta bir ça¤dafl olarak kabul gördü. Ölümünün üzerinden tam olarak koca bir as›r geçmesi sebebiyle Dünya Kitaplar›’ndan ç›kan Çehov Öyküleri Seçkisi bu büyük ustay› anmak ve onun yazarl›¤›ndaki gizemi anlamak için efli bulunmaz bir f›rsat sunuyor okuyuculara. Üstelik, Dünya Kitaplar›’n›n bu seçkisinin bir özelli¤i de var: Seçkinin, Tolstoy’un seçti¤i otuz Çehov öyküsünden (Ac›, Aflç› Kad›n Evleniyor, Bayanlar, Cad›, Can S›k›c› ‹fl, Can›m, Çocuklar, Dram, Dü¤ün, Erkek Çocuklar, Efl, Evde, Gayrimeflru, Gurbette, Himayesiz Varl›k, Halk De¤il mi, ‹flte, Kaçak, Kad›n fians›, Karanl›k, Korocu K›z, Kötü Niyetli Adam, Köylü Kad›nlar, Mahkemede, Maske, S›z›, Sinirler, Telafl, Uykusuzluk, Vanka, Verac›k) oluflmas›. Çehov’a olan hayranl›¤›n› her f›rsatta dile getirmifl olan Tolstoy’un seçti¤i Çehov öykülerini okuyanlar, Rus edebiyat›n›n bu iki büyük yazar›n›n bulufltu¤u bir pencereden bak›yorlar yaz›na. Seçkideki Çehov öyküleri, yazar›n 1884, 1885 ve 1886 y›llar›nda kaleme ald›klar›. Bu öyküler, kitab›n önsözünde Birsen Karaca’n›n da yazd›¤› gibi, Tolstoy’un bir zamanlar okunmas›n› tavsiye etti¤i öykülerden derlenmifl. Bu derleme sayesinde okuyucular Çehov’un dünyas›nda onunla beraber hüzünlü bir gezintiye ç›k›yorlar. Bu gezintide nelere rastlam›yorlar ki; taflra hayat›ndaki güçlükler, bireylerin içsel buhranlar› ve nafile çabalar›, solgun yüzlü genç k›zlar›n aflk ac›lar›, yoksul köylülerin içinde yaflad›¤› k›s›rdöngüler, ayd›nlar›n hüznü, haddinden fazla h›rsl› tüccarlar›n hazin sonu, yitik ruhlu doktorlar›n, avukatlar›n y›k›m›, türlü maske takm›fl sahte insanlar›n dram›, k›sacas› son demlerini yaflayan hasta Çarl›k Rusyas›n›n topyekûn bir tablosuyla karfl›lafl›yor okurlar. Bu tablo eflli¤indeki öykülerde yer yer ince bir mizah hissedilse de, ço¤u genellikle Çehov’un içinde yaflad›¤› toplumsal durumun bozuklu¤u yüzünden karamsar bir izlekte seyrediyor. Ac›, Aflç› Kad›n Evleniyor, Can›m, Halk De¤il mi ‹flte, Karanl›k, S›z›, Uykusuzluk, Vanka, Verac›k ve Korocu K›z hüznün 44 Çehov ile Tolstoy ve karamsarl›¤›n en bask›n oldu¤u öyküler aras›nda yer al›yor. Çehov, bu öykülerinde toplumdaki insanlar›n çaresizliklerini, özlemlerini ve bu çaresizlikleri içinde k›vran›p durmalar›n› son derece yal›n bir dille anlat›yor. Öykü kahramanlar› insan iliflkilerine ve kurulu düzene karfl› güvensiz olup kendilerini kapana k›s›lm›fl gibi hissediyorlar: Halk De¤il mi, ‹flte’de baflkondüktör Podtyagin’in içki, görev aflk› ve toplum üçgenindeki onulmaz sorunlar›, Karanl›k’ta Kirila’n›n, kardefli Vaska’y› hapishaneden ç›kartmak için doktordan umutsuzca yard›m dilenifli, Verac›k’ta Vera’n›n karfl›l›ks›z aflk›, Uykusuzluk’ta Varka’n›n çilekefl hayat› ve bu hayat›n yaratt›¤› bir son, Can›m’da hayat› tek bafl›na gö¤üsleyemeyece¤ini düflünen bir kad›n›n sonsuz aray›fl›... Öykülerde çok tan›d›k ve bildik konular -hayat›n gerçekleriifllense de asl›nda detayl› bir gözlemle konular›n ne kadar hayati, küçük ama önemli düflünsel ayr›nt›larla dolu oldu¤u hemen görülebiliyor. Gurbette, Mahkemede, Dü¤ün, Can S›k›c› ‹fl, Kötü Niyetli Adam, Maske, Kad›n fians›, Köylü Kad›n- lar, Bayanlar öykülerinde her gün yaflayabilece¤imiz hayat›n s›radan bir an›ndan yola ç›k›lsa da, bu en basit görüntüler, ayr›nt›lar s›radanl›¤›n arkas›nda gizlenmifl olarak ortaya ç›k›yor. Sat›r aralar› okundukça cümleler farkl›lafl›yor, öykünün okuyucuya verdi¤i anlam derinlefliyor ve rastgele seçilmifl bir andan dirimsel bir duruma geçiliyor. Okuyucu, insan›n gerçe¤ini, ekonomik, toplumsal ve siyasal iliflkiler harman›nda okurken buluveriyor kendini. Kötü Niyetli Adam’da hukuk sistemini sorgulay›p san›k için endifleleniyor, Gurbet’te Frans›z dosta ac›y›p Rusya-Fransa iliflkilerine nostaljik bir gezi yap›yor, Maske’de milyoner fabrikac› Pyatigorov sayesinde toplumsal etiketin ve statünün gücünü keflfe ç›k›yor. Çehov’un öykülerindeki yetkinlik, onun yaln›zca içinde yaflad›¤› toplumun tablosunu baflar›l› bir gerçeklikle yans›tmas›ndan kaynaklanm›yor elbette. Çehov, öykülerinde son derece yal›n bir dil kullanarak iyi bir eser yaratmak için süslü püslü sözcüklere, allay›p pullamalara gerek olmad›¤›n› ispatl›yor. Yal›nl›k, aç›kl›k, dolambaçl› yollara sapmayan duru bir anlat›m, eserlerinde görülen en çarp›c› noktay› oluflturuyor. Cad›’daki kulübenin tasviri, içinde yaflayan kar›-kocan›n didiflmeleri, efllerin içsel sorunlar›, sözcük cambazl›¤› olmadan, abart›s›z bir biçimde sunuluyor. Çocuklar öyküsünde ise, befl çocuk karakter kusurlar›yla erdemleriyle, hiçbir süse yer vermeden anlat›l›yor. Çocuklar, oynad›klar› oyunda maske takm›yor, “kendileri” oluyorlar. Griflka içinde var olan para h›rs›n› oynad›¤› oyuna tafl›yor, Anya kazanman›n bir erdem oldu¤u düflüncesiyle oyunun bafl›na oturuyor, Andrey matemati¤e ve say›ya sevdal› oldu¤undan oyuna ilgi duyuyor. Çehov, birinden ba¤›ms›z olan bu renkli karakterleri oldu¤u gibi gösteriyor. Yazar›n bu duru anlat›m› Erkek Çocuklar, Gayrimeflru, Kaçak öykülerinde de yo¤un bir biçimde hissediliyor. Ortada var olan durum, sahne, karakterler, uyuflmazl›klar güncel yaflamdan beslendi¤i için oldu¤u gibi, süslü betimlemelerden ar›nd›r›lm›fl olarak veriliyor. Okurlar, öykülerde laf kalabal›¤›, gereksiz sözcük oyunlar› görmedi¤inden, metinleri gerçeklerin aynas›nda hiç s›k›lmadan okuyorlar. “‹nsan ne görüyorsa, ne hissediyorsa do¤rulukla ve içtenlikle onu yazmal›,” diyen Çehov’un yaz›n sanat›ndaki ustal›¤› belki de bu cümlede sakl›d›r. Öykülerinde, oyunlar›nda iflledi¤i evrensel konular ve kulland›¤› yal›n anlat›m, onu 19. yüzy›l›n en büyük yazarlar›ndan biri yapmakla kalmam›fl, günümüz ça¤dafl yazarlar s›n›f›na da yükseltmifltir. Çehov Öyküleri Seçkisi, iflte bu ça¤dafl ustan›n neflteriyle kesip biçti¤i ve flekillendirdi¤i otuz k›sa öyküyü ve onun dünyas›n› sunuyor okurlara. Dünya edebiyat›n›, özellikle Rus edebiyat›n› sevenler için bir baflucu kitab› say›labilir Çehov Öyküler Seçkisi. Tolstoy’un Seçti¤i Otuz Çehov Öyküsü, haz›rlayan: Birsen Karaca, Dünya Kitaplar›, 232 s. Dan Brown’dan bir macera Melekler ve fieytanlar Dan Brown Alt›n Kitaplar 574 sayfa ‹sviçre'deki Nükleer Araflt›rma Merkezi CERN’den Leonardo Vetra vahflice ifllenmifl bir cinayete kurban gitmifltir. Ancak tek kay›p Vetra de¤ildir. Ünlü fizikçinin tehlikeli buluflu “Karfl› Madde” de çal›nm›flt›r, üstelik efsanevi gizli örgüt Illuminati’nin ifle kar›flt›¤› tahmin edilmektedir. Olay› gizlemeyi tercih eden CERN, Harvard Üniversitesi simgebilim profesörlerinden Robert Langdon'u ‹sviçre'ye ça¤›r›r. Langdon’a göre Galileo’nun yaflad›¤› dönemden beri Katolik Kilisesi'nin ba¤naz inançlar›n› lanetleyerek bilimin yararlar›n› yücelten Illuminati'nin böyle bir cinayeti ifllemifl olmas› imkans›zd›r. Üstelik Illuminati, yüz y›llard›r faaliyet göstermemektedir. Ancak ipuçlar›na bak›l›rsa entrikan›n d›fl›nda kalmas› da imkans›z gibidir. Langdon Dr. Vetra'n›n k›z› Vittoria’yla birlikte Rom’daki sokaklarda, kiliselerde ve katakomblarda dolafl›p yeni ipuçlar› arayacak, bir yandan da Illuminati'nin 400 y›ll›k izlerinin pefline düflerek cinayetleri önlemeye çal›flacakt›r. Melekler ve fieytanlar’›n yazar› Dan Brown son y›llar›n en popüler yazarlar›ndan. As›l ifli ‹ngilizce ö¤retmenli¤i. Anlatt›klar›na bak›l›rsa kar›s›yla ç›kt›¤› bir yaz tatili s›ras›nda dünyan›n en popüler romanc›lar›ndan Sidney Sheldon’›n bir kitab›n› okuyunca “bunu pekala ben de yapabilirim,” diye düflünmüfl ve bir ay sonra da ilk roman› Digital Fortress’i tamamlam›fl. Ancak onu bir pop kültür y›ld›z› haline getiren hiç flüphesiz k›rktan fazla dile çevrilen ve inan›lmaz bir sat›fl rekoru k›ran Da Vinci fiifresi. Da Vinci fiifresi sadece soluk kesen olay örgüsü ve polisiye entrikas›yla de¤il, sanat tarihinin en büyük gizemlerinden birine aç›kl›k getirmesiyle de ilgi çekmiflti. O kitab› sevenler, Dan Brown’›n yine sanat tarihiyle polisiyeyi bir araya getirdi¤i Melekler ve fieytanlar’› da okumal›. 45 kitap s Çocuklar en az büyükler kadar seçicidir Epsilon Yay›nevi bünyesinde ç›kan yepyeni ve çok renkli çocuk dergilerinin yay›n yönetmeni Zeynep Kumruluo¤lu’yla konufltuk. Türkiye’deki çocuk dergicili¤i hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Türkiye’deki çocuk dergicili¤i flu s›ralar pazar› büyütme sürecinde. ‹çeri¤i tümüyle yerli olan, kaliteli bir çocuk dergisi ç›karmak ülkemiz koflullar›nda hiç kolay de¤il. Öncelikle, çizim maliyetleri çok yüksek. Bu yüzden, yerel içeri¤iyle tan›nan çocuk dergilerinde bile çizgi öyküler yurtd›fl›ndan sat›n al›n›yor. May›s ay›nda ilk say›lar›n› ç›kard›¤›m›z Tom & Jerry ve Tafl Devri dergileri birinci gruba giriyor: Yurtd›fl›ndan ald›¤›m›z haz›r dergilerin içeri¤ini belli kriterlere göre harmanlayarak kullan›yoruz. Zaten özellikle on iki yafl alt›na hitap eden bütün dergilerde ayn› yöntem izleniyor. Bizim fark›m›z her iki dergiye de çocuklar›n Türkçe bilgilerini, sözcük hazinelerini gelifltirmeye yönelik bulmacalar eklememiz. Özellikle Tafl Devri’nde bu fark belirgin biçimde ortada. Sat›fl rakamlar›na bakacak olursan›z, baz› Avrupa ülkelerinde haftal›k çocuk dergileri bile Türkiye’deki ayl›k dergilerden çok sat›yor. Bu da okuma al›flkanl›¤›m›z›n yeterince geliflmemifl oldu¤unun göstergesi. Kendimiz yeterince okumad›¤›m›z için çocuklar›m›z› da teflvik etmiyoruz. Çocuklar için dergi haz›rlarken gözetilmesi gereken noktalar neler? Hedef kitlenizi çok iyi belirlemeli ve zevklerini göz önünde tutmal›s›n›z. Ama bu yeterli de¤il. Derginiz e¤itici nitelikte olsa da olmasa da, çocuklara çok do¤ru mesajlar vermekle yükümlüsünüz. Yazaca¤›n›z herhangi bir fley onlar›n gözünde çok daha farkl› anlamlara gelebilir. Bu yüzden, çok net olmal›s›n›z. Netlik öncelikle kendi fikirlerinizde bafllamal›: Çocuklar› e¤lendirmeye yönelik bir dergi yapmak üzere yola ç›kt›ysan›z, fikir de¤ifltirip e¤itici dergiye ya da sat›fl› artt›raca¤›n› düflündü46 ¤ünüz baflka bir içeri¤e dönemezsiniz. Bu tür köklü de¤ifliklikler mevcut okurunuzu uzaklaflt›r›r. Çocuklar en az büyükler kadar seçicidir… Cep harçl›klar›n›n ya da anne babalar›n›n onlar için harcamay› gözden ç›kard›¤› paran›n nereye gitti¤ine önem verirler. Her ay ald›klar› dergi iki ay ilgilerini çekmediyse ya baflka dergilere yönelirler. Haz›rlad›¤›n›z dergilerin orijinalinin yabanc› olmas› ve kültürleraras› farklar bir adaptasyon sorunu yarat›yor mu? Hay›r diyebilmeyi isterdim. Ama çeviri kaynakl› (kelime oyununa dayal›, çok hofl esprilerin Türkçe’ye çevrildi¤inde anlams›zlaflmas› gibi) sorunlar bir yana, içerik aç›s›ndan ciddi problemler olabiliyor. Örne¤in, baz› kültürlerin büyük önem verdi¤i Paskalya, çocuk dergilerinin orijinal say›lar›nda kapakta ve tüm içerikte kullan›l›r. Ben çocuklar›n yeryüzünde Paskalya ve Noel gibi baz› kavramlar oldu¤unu bilmeleri gerekti¤ini düflünüyorum… Ama bunu onlara ö¤retmek bizim görevimiz de¤il. Ebeveynlerin onaylamayaca¤› bir içeri¤i kesinlikle kullanamay›z. Dergi okuma kültürünü küçük yaflta edinmek bir çocu¤a neler katar? Dergi okumaya teflvik etti¤iniz çocu¤unuzun en az›ndan ayda bir kez sizin uyar›n›za gerek kalmadan bir fley okuyaca¤›n› bilirsiniz. Çözece¤i bulmacalardan yeni sözcükler ö¤renecek; boyama sayfalar› sanatsal yeteneklerini, okuyaca¤› öykülerse hayal gücünü gelifltirecektir. Bu ve benzeri nedenlerle anne babas›ndan dergi okumas› yönünde destek gören çocuklar, genel kültür ve güncel konular baflta olmak üzere yaflam›n birçok alan›nda kendilerini sürekli yenileyip gelifltiren bireyler haline geleceklerdir. Esen Tezel Ayfle Kulin’in son roman› Gece Sesleri Ayfle Kulin Remzi Kitabevi 255 sayfa Ayfle Kulin, karakterlerini tarihe baflar›yla yerlefltirmeyi bilen bir yazar. Gerek kahramanlar›n bafl›ndan geçen olaylar, gerekse olay örgüsü, ço¤u kez heyecanl›, tarihi arka plana dayal› ve biyografik olaylarla doludur. Bir önceki roman› Nefes Nefese’de ‹kinci Dünya Savafl› ve Hitler soyk›r›m› s›ras›nda yaflanan bir aflk› ifllemifl olan Kulin, bu yeni roman›nda bir ailenin 1940’l› y›llardan günümüze uzanan öyküsünü iflliyor ve birkaç kufla¤›n geçmiflle olan hesaplaflmas›n› gözler önüne seriyor, piflmanl›klarla dolu öykülerini anlat›yor. Kitab›n ana kahraman› diye bir fley söz konusu de¤il, çünkü her kufla¤›n bir kilit kahraman› var. Roman›n kendi anlat› zaman› günümüzde bafllay›p, geriye do¤ru ilerliyor. Ö¤retim görevlisi olan Ayda, annesi hastaneye kald›r›l›nca, Erzurum’da verdi¤i semineri b›rak›p apar topar ‹stanbul’a gelmek zorunda kal›r. Yolculuk boyunca çocuklu¤una gider gelir, annesini ve birlikte yapt›klar› seyahatleri an›msar. ‹stanbul’a vard›¤›nda annesi ameliyata al›nmak üzeredir; Ayda, geçmifli ac›larla dolu olan dad›s› Ziynet ile buluflur. Ayn› zamanda kendi k›z› Asl›’n›n derdindedir. Roman›n ikinci bölümü 1940’l› y›llarda, ilk bölümdeki ana kahraman›m›z›n üvey babas›n›n do¤du¤u y›llarda aç›l›r. ‹lk okudu¤umuzda, kendimizi bütünüyle farkl› bir hikâyedeymifliz gibi hissetsek de, karakterler ilk bölümden tan›d›¤›m›z kifliliklerdir. A¤an›n kona¤›nda çal›flan Ziynet’in gençli¤e ad›m att›¤› y›llarda bafl›ndan geçen hazin olaylara tan›k oluruz. Bu olaylardaki s›rlar, kitab›n sonuna do¤ru okuyucuyu pek de flafl›rtmayacak bir biçimde ortaya ç›kmay› beklemektedir. Roman, geçmifl ve bugün aras›nda gidip gelirken, yazar hüzünlü finali günümüze saklam›flt›r. Ayfle Kulin dört kufla¤›n iç içe geçmifl hikâyelerini anlat›rken, arka planda bir ülke tarihini de özetliyor. Darbe dönemini yaflam›fl birisi olarak, o günün gençleri ile bugünkü gençleri karfl›laflt›r›rken, ister istemez kendi politik tavr›n› da bize yans›t›yor. Bugünkü sisteme, yap›lan haks›zl›klara ve gençlerin durumuna dikkat çekiyor, günümüzün h›zl› aflk iliflkilerini elefltiriyor, ancak bir çözüm sunmuyor. Kitaba hâkim hüzünlü havan›n yan›nda, piflmanl›klarla dolu iç hesaplaflmalar var. Zaman faktörünün tüm dertlere derman oldu¤u vurgulansa bile asl›nda gençken yap›lan hatalar›n yafll›l›kta bile insan› huzursuz k›ld›¤› gerçe¤i iflleniyor. Kitab›n sonunda bu piflmanl›klardan kurtulmay› deneyen karakterler, k›smen mutlulu¤a erifliyorlar. Ancak kuflaklar aras› çat›flma, kaç›n›lmaz biçimde varl›¤›n› hissettiriyor. müzik Pop müzi¤in kraliçesi Sezen Aksu bana “acayip” bir tür olmad›¤›m› ilk fark ettiren kad›n. O, kad›n›n ruhuna üfledi. Tensel ve ruhsal aflk›n tozunu sildi, gün ›fl›¤›na ç›kard›... Bana “acayip” bir tür olmad›¤›m› ilk fark ettiren kad›n; Sezen Aksu. Kurtlarla Koflan Kad›nlar kitab›nda da anlat›lan kad›n ruhuna yak›n oldu¤umu ilk ondan ö¤renmifltim. T›ls›mlar›, büyüleri, öyküleri, mitleri, masallar›, gelgitleri ve cinselli¤iyle, vahfli kad›n tipinden, evcilleflmemifl bir soydan türedi¤imi hissettiren ilk gençlik kahraman›m. Haz y›llar›m›n bafl›ndayd›m. Uslu, nazl› niyazl›, kaçan, e¤ilip bükülen, fl›maran, para harcatan, hediyeler ald›rtan, ölçülü biçili, kapristen öldüren bir k›z de¤ildim. Arzu nesnesi olmak bana göre de¤ildi, ifltah›m vard› benim, kendi arzu nesnelerim vard›. E, tuhaft› tabii. Çünkü bizim memleket, sevmektense sevilmenin konformizmine teslim olmufl kad›nlar› bilirdi. Uysal, örnek, küçük han›mefendi, ars›z hiç de¤il, taflk›n kesinlikle olmaz, mani yok, depresyon da, bir saks› çiçe¤i gibi nadide ve ölçüsünde k›r›lgan, keke pastaya yatk›n, ne çeliflki ne keder, hayat böyle geçip gider. Bafltan ç›karan kötü kad›nlar vard› bir de. Onlar zaten ayr› bir türdü. Ezik, tuza¤a düflürülmüfl kad›nlar, kader kurbanlar› da yok de¤ildi. “Bayanlar” vard› yani. fiimdi gene bayanlar var. Baflka bir kategori pek bilmezdik. “Beni kategorize etme” diyen kad›n ç›kana kadar. Kad›nlar vard›, erkeklerin anlatt›klar› kad›nlar. Erkeklerin duygular› da vard›, aflklar›, ifltahlar›... Kad›nlar zaten yoktular! Zaten çok kad›n kahraman›m›z da yoktu, gerçek bir ozan›m›z mesela. Serçe Ozan’a kadar. Feministler vard›, ama onlar sözü edilen kad›n›n konusu de¤il. Sözü edilen kad›n, Sezen Aksu; kad›n›n ruhuna üfledi iflte. Tensel ve ruhsal aflk›n tozunu sildi, gün ›fl›¤›na ç›kard›. Erkeklere bahfledilen tüm özellikleri bir kad›n›n da yaflayabilece¤ini anlatt›. Heyhat; 50 o, kad›n› cans›z, neredeyse arzusuz, övgüler düzülen, dikensiz gül bahçesi, taflbebek bir portre, arzu nesnesi konumunda resmeden entelektüel dünyam›z›n ve dahi hayat›m›z›n ezberini bozmufl, buna ra¤men hem erkekler hem de kad›nlar taraf›ndan çok sevilebilmifltir. Son otuz y›l›n Türk pop müzi¤ini kanatlar›nda gezdiren Aksu baflta kad›nlar›n, sonra erkeklerin üzerine Anka kuflunun küllerini döktü, dönüflüp yeniden do¤abilsinler diye. Bir flark›s›n› duyar duymaz aflk iklimine hemen sokulmam›z bofluna de¤il. 2000’li y›llarda, Popstar, Türkstar, Televole döneminde dahi. Siyah beyaz televizyon y›llar›m›zda, henüz on dokuz yafl›ndayken, siyah saçlar›, iri dolgun dudaklar› ve minicik bedeniyle boy gösterip “Ben beni kendi içimde bilmem ararsam bulur muyum/ Yaflanmam›fl genç y›llar›m› ve sebebini susuzlu¤umun,” demifltir ve bu ülke o günden bafllayarak sevmifltir onu. Yaflanmam›fl y›llar› yaflamaya bafllayacakt›r ve bize de yaflatacakt›r kendisiyle beraber. “Olmaz olsun cüzdan›mda milyonlar/ Kalbimde sevgin oldukça/ Zenginlik, mal mülk para neye yarar/ Yan›mda sen olmay›nca,” diye seslenecektir. Tabii 2000’li y›llar›n Türkiye’sini hesaba katmam›flt›r, zaten hayat 1980 öncesinde baflka türlü akmaktad›r. 1978 y›l›nda Serçe albümü gelir, “Kaybolan Y›llar” der henüz yirmili yafllar›n›n çok bafl›ndaki kad›n. Bir tür kahinlik sezilir flark›lar›nda, insan›n kendi yaras›n› ancak kendisinin sarabilece¤ini söyler bize o albümde. 1980’de Sevgilerimle albümü ç›kar; orada bombay› patlat›r: “Dört günlük bir fley iflte, güzeldi/ Yafland› ve bitti diye düflündük/ Oysa bir duygusal yük/ Vurduk yüreklerimize/ K›r›l›p döküldük,” der. Sezilir; ya- sak bir fley vard›r o flark›da. Ayn› albümde sevgiliye “Sen de benim hatalar›mdan birisin/ Sen en büyük günahlar›n bedelisin/ Senin için harcanan zamana yaz›k/ Sen en güzel duygular›n katilisin,” der. 1981’de A¤lamak Güzeldir gelir, “Düflünce”de “Gün gelir istekler, ihtiraslar insan› bo¤ar,” der; insan›n arzu duyma gücünün s›n›rs›zl›¤›n› anlat›r bize. A¤lar; “A¤lamak nefesindir,” diyerek. Ertesi y›l Firuze düfler flark›lar›n iklimine, ve iki klasik parça kal›r o albümden: “Firuze” ve “‹kinci Bahar”. Sezen Aksu dünyaya kendini tan›maya, hayat› deneyimlemeye, dipsomanca sevmeye ve yaflamaya gelmifltir ve onun flark›lar›yla biz de kendimizin izini sürmeye devam ederiz. Güzel bir yaz günü Sezen Aksu 88 ç›kar piyasaya, yer gök “Bu gece gel, yar›n istersen yine git,” diye inlemektedir: “Al götür ne varsa verdi¤im/ Hatta unut dün gece neredeydin, kimle sevifltin.” 80’li y›llara veda edilirken, Sezen Aksu Söylüyor albümünde gitmeyi anlat›r. Ayn› albümde otuzlu yafllar›n›n ortalar›na gelmifl ve büyük korkusuyla yüzleflmeye bafllayan bir kad›n› duyar›z: “Haks›zl›k bu geçen y›llar/ Gönlüm çok genç, bedenim yafll›/ Haks›zl›k bu eskiyen yüz/ Bana hâlâ çok uzak güz/ Aynalar durun yalanc›/ Aynalar durun de¤iflmeyin/ Biraz daha zaman verin, ben de¤ilim bu yabanc›.” Bu teslimiyet uzun sürmez, çakralar› aç›kt›r kad›n›n. 1991’de Gülümse gelir. Kedilere iade-i itibar da verilir ayn› adl› flark›yla. Kemal Burkay’›n “Bir kedim bile yok” dizesi onun a¤z›ndan duyuldu¤unda, birçok gönlü k›r›k kad›n evine kedi alm›flt›r bile. Yine Gülümse’de “Her fieyi Yak” flark›s›yla damardan girer. “Beni yak, kendini yak, her fleyi yak/ Bir k›v›lc›m yeter ben haz›r›m bak/ ‹ster öp okfla, istersen öldür/ Aflk için ölmeli aflk o zaman aflk,” der. Bu öyle bir aflkt›r ki, yoklu¤u da, varl›¤› da yetmez. Belki de insan tam o anda ölmek ister, haz sürebilsin diye sonsuza kadar. 1993’te farkl› bir sound’la Deli K›z›n Türküsü ç›kar piyasaya, burada içe dönme daha yo¤un hissedilir. “Masum De¤iliz”de büyümüfl, kendini sorgulamaya bafllam›fl, dünyaya üçüncü gözüyle bakabilen bir kad›n vard›r. “Bir ça¤ yang›n› bu, bütün dünya günahkar,” der. Tam da o s›ralarda ülkede her fley h›zla tükenifle akmaktad›r; o sahte bolluk içinde giderek kaybolan iliflkiler, sahte dostluklar alm›fl bafl›n› gidiyordur. Art›k kimse ne aynada kendi suretine, ne kalbine, ne de bir baflkas›na bakar olmufltur. Sezen Aksu kendini de dahil eder bu tabloya. “Küçü¤üm” flark›s›nda deryada bir damla kadar oldu¤unu itiraf etmenin bafllang›c›ndad›r. “Küçü¤üm, daha çok küçü¤üm/ Bu yüzden bütün hatalar›m/ Övünmem bu yüzden/ Bu yüzden kendimi özel, önemli zannetmem/ Ne kadar az yol alm›fl›m, ne kadar az/ Yolun bafl›ndaym›fl›m me¤er/ Elimde yalandan, kocaman, rengarenk, geçici oyuncak zaferler,” demektedir. Art›k hayat h›zla boflalt›ld›¤›ndan, giderek ›ss›zlaflt›¤›m›zdan, giderek Bat›l›dan çok Bat›l› oldu¤umuzdan m›d›r bilmem ama Aksu aray›fl›n› sürdürür ve sözünü söyler 1995’te: Ifl›k Do¤udan Yükselir. Do¤unun tevekkül, teslimiyet ve idrakinin ça¤r›s›n› yapar. Anlayana! Ayn› albümde bir zamanlar›n güzel günlerine ve güzel çocuklar›na seslenifl de vard›r: “Ah ne kahraman, ne cesur/ Ne güzel çocuklard›k/ Her yeni günü ümitle nas›l kucaklard›k/ Ah kald›r›mlar biliyor, bir devir muhteflemdik/ Güz güneflinden hüzünlü/ ‹lk yazdan flendik.” Art›k ancak sadece kald›r›mlar ve sessizlikler hat›rl›yordur onlar›. Bireysel ve toplumsal bir Alzheimer’in pençesindeyizdir art›k. Ne mutlu ki hat›rlam›yoruz! 1996’da Düfl Bahçeleri gelir. “Yaln›zl›k Senfonisi”nde her fleye ra¤men ayakta kalan insan›n ac›l› zaferi duyulur, “Yaln›zl›¤›m pusu kurmufl yollar›ma bekle- mekte/ Ac›lar gözlerini dikmifl üstüme nöbette/ Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum/ Hadi gelin üstüme/ Korkmuyorum.” 1997’de kimi Sezen Aksu hayranlar›n› hayal k›r›kl›¤›na u¤ratan, benim gibi kimilerininse nadir bir koleksiyon albümü olarak üzerine titredi¤i Dü¤ün ve Cenaze ç›kar. Balkan ezgileri, Aksu’nun gelgitli do¤as›na iyi gelmifltir ve aflkla içi kaynamaktad›r yeniden: “Ayak seslerini/ S›k nefeslerini/ Akflam ay›p heveslerini/ Bazen a¤z›mda bulurum dudak izlerini/ Oysa benim hakk›m de¤ilsin.” 1998’de Ad› Bende Sakl›’da “Ben sende tutuklu kald›m/ Kendi hayat›mdan çald›m,”derken, 2000’de Deliveren gelir. Albümde kad›n kendi de¤erini erke¤e yeniden hat›rlat›r “Sar› Odalar”da. “Ben senin hayat›ndan gittim o¤lum/ Hadi koy yerime birini koyabilirsen.” diye meydan okur. Bu sözler, damak tad› olan, a¤›z tad›n› fast food’la bozmam›fl bir erke¤e söylenmifltir belli ki. Daha a¤dal›, uzun saatlerde yap›lm›fl, dereotu, baharat›, zeytinya¤› k›vam›nda konulmufl, türkü tutturarak piflirilmifl yemekleri seven erkeklerden olmal›d›r herhalde. Ayn› albümde, hayat› sürekli süzgecinden geçirdi¤ini hat›rlatan bir flark› daha vard›r; “Hayat Sana Teflekkür Ederim”: “Ac›lar›m oldu herkes gibi elbet/ Herkese k›smet olmayan sevinçlerim/ Unutulmay› da göze ald›m evet/ Hayat sana teflekkür ederim.” Unutulmay› göze alm›flt›r ama unutulamaz, çünkü 2002’de fiark› Söylemek Laz›m gelir. Albümde tasavvufun temellerinden biri flu sözlerle yans›r: “Dert bitmeyince/ Bildi¤in çekti¤ine yetmeyince/ Düflman›nda kendini yakalay›nca/ Bir daha kin gütmeyince.” ‹çine dönerken tutkusunu da b›rakmaz ki “‹stanbul ‹stanbul Olal›” gibi bir flark› yazabilsin. Esmifltir yine, yine aflktan ölüyordur; ona bir lodos, bir kürek, bir kay›k, zulada birkaç flifle Yakut laz›md›r. Yine ayn› albümde art›k baflka türlü bir aflk istedi¤ini de söyler; “Savaflma Sevifl Benle”de aflk› savunmay› ö¤renir, gurur der: “Savaflma sevifl benle/ Hayata kar›fl benle/ ‹yi günde kötü günde/ Olmaya çal›fl benle.” Çünkü y›llar su gibi akmaktad›r. “Yaflad›m flahidimsiniz/ Y›llar sizden kim korkar,” diyerek varoluflunu bir kez daha kutsar. 2003’te Yaz Bitmeden’de “fiu saniye esast›r,” der ve ayn› zamanda yakt›¤› bütün gemileri say›p döker. Kendimi büyütürken, bana flark›lar›yla efllik eden kad›n o. Kendisiyle beraber kuflaklar› hallerden hallere, anlardan anlara, idraklerden idraklere flark›larken, bu ülkede yaflayan her aflkta az ya da çok Sezen Aksu mührü var. Ne diyelim bize denk geldi, bizden sonrakiler de gün görse bari. 51 müzik Bülent Ortaçgil: fiair müzisyen Kimsenin dokunmad›¤› soyut konulara olanca sadelikle dokunan, flark›larla oynad›¤› oyunu biraz k›r›l›p küserek de olsa y›llard›r sürdüren bir flairdir Ortaçgil. Herkes baz› flark›lar saklar. Ama baz›lar›n›n söyleyecek sözü vard›r. Bir gün gözünüzün tam ortas›nda yumruktur sözler, öbür gün kuvvetli bir umut ihtimalidir. Galiba flu “oyun” meselesi üzerine uzun uzad›ya düflünmek gerekiyor. Ac›yla, aflkla, yalanla oynamaktan söz etmiyorum. Konu, flark›lar› oyuna alet etmekten ibaret de de¤il. “Siz kardefller hangi kedileri seversiniz; hangi kediler gibi yaflamak istersiniz; sevimli, uslu, sesli, h›rsl›; hangi kedilerdensiniz” diye de, “… konuflmasam, esir olsam; yine de oynar m›s›n benimle” diye de soran ayn› oyuncu Bülent Ortaçgildir. Asl›nda “fi›k Latife”yi anlar ama tasvip etmez. “Suna Abla”ya önemli sorular sorar lakin o güzel cevaplardan haberdar olmay›z. Yürek oluk oluk kanarken, en beklenmedik sa¤anakla gelen ya¤mur bir kad›n saç› olur mesela, karanl›k kokuludur. Sonras› çorap sökü¤ü gibi; “Her fley olur, her fley büyür, her fley geçer, hayat kal›r…” Aflk sonra yüzünü döken küçük bir k›za ö¤üt olur. Çünkü “her siyah›n bir beyaz›; gecelerin de gündüzü vard›r…” Gelgelelim ihale yine “Yonca”ya kal›r; çünkü insanlar günler boyunca soru sormadan durmaktad›r. Bozburun’a hesaps›z flark› yazan adamd›r Bülent Ortaçgil. Hep küçük fleylere takar kafay›; hepsi de minicik fleylerdir. O, oyuna devam eder. Kategorize olur, matematikleflir, s›k›fl›r, t›k›fl›r; öyle sevmez, böyle sever. Ama biraz da umut ister, yeniden bafllamak niyetiyle. Çünkü “aflk bafllar, aflk var›r; aflk yarat›r, aflk verir; aflk sorar, sorgular; aflk dinler, aflk anlat›r…” Yeni bir ses için heves var m›d›r? Kendi kendine bir sorar; nereye kadar… K›z›n ad› denizden gelir; k›z, koza gibi ö¤renir gizlenmeyi. Önümüz arkam›z sa¤›m›z solumuz barajd›r, ama sular akar. Önlemler al›r birisi, öbürü yasaklar koyar 52 kendine, yine de durmaz sular. Yaln›zca yaln›z›zd›r. Kimsesiz de¤il ama. Oyun devam eder. Büyür, sorular sorar›z; sanki hiç çocuk olmam›fl gibi. Bir kuflun yüre¤idir Bülent Ortaçgil. ‹ki do¤runun sonsuzlukta birbirine o kadar yaklafl›p da de¤meyifline içerler. ‹ntegralini ald›r›r, bildi¤i tüm limitleri s›f›ra gönderir. O güzel adamlar yoktur art›k. T›pk› kediler gibi; petunyalar, sardunyalar gelir sonra; geceyle gündüz ortas›ndaki flarhofl, mavi kufl gider, dolafl›r. Çok uçar, çok yorulur. Ya kufl de¤ilse; ya flebboysa, ya nergisse? K›flsa, her fleyden b›km›flsa… ‹flte o zaman bir adam bir sabah yaln›z uyan›r. Oysa içindeki küçük mum her gece karfl›s›ndad›r. Yan yanad›r, ayr› düfler kendinden. Bir tek aflk vard›r. Bir gün uyan›r›z, olmaz ki hiç olmaz, p›r›l p›r›l bir mutluluk. Kaf Da¤›’n›n ard›na kaçsan vard›r, hep vard›r. Bahar gelir, kendini seçersin; sonra çok seversin. Mifl’li geçmiflte sorunlar saklan›r, aya dokunman›n tam zaman›d›r. Zaman düfler ellerimizden. Sorar›z kendimize, bu kadar susam›fl olmasak, içer miydik birbirimizi. Sesler de¤iflir, renkler de¤iflir, geçmifl de¤iflir, oyun olur. Oyuna devam ederiz yine, kaybolmufluzdur belki, kaybetmiflizdir zaman zaman, ama oyuna devam. Oyuna devam eder, ö¤reniriz ki en güzel yalanlar gece söylenir. “Bir tek sen” deriz bundan böyle, arad›¤›m› buldum. Ve bir gün birisi “kaçmamay›” ö¤retiverir. “En gizli duygularda, en saçma sözlerde utanmad›n benden; yaln›z anlar›mda, üflüdü¤üm zamanlarda, sen ›s›tt›n beni.” Ya da “dokunurum sana, hava ile kufllar, denizle k›y› da öyle; ben dokunurken, sen dokunurken duyaca¤›z birbirimizi. fiark›m› söylersen e¤er, kaybolurum sende, denizde damla, flehirde insan da öyle. Ben kaybolurken, sen ararken, bulaca¤›z birbirimizi.” Çünkü hep küçük küçük fleylerdir bizi savaflt›ran, bar›flt›ran; küçük fleyler seni sevdi¤im, küçük fleyler seni üzdü¤üm. Minicik fleylerdir. Bir flairdir Bülent Ortaçgil. Otuz y›l önce, kimsenin dokunmad›¤› soyut konulara olanca basitlikle dokunan, flark›larla oynad›¤› oyunu biraz k›r›l›p küserek de olsa y›llard›r sürdüren bir flairdir. Aflk› önce s›rça köflke oturtan, ard›ndan oyuna dahil eden bir flairdir. Haks›za, u¤ursuza, adaletsize flark›lar›yla k›zan bir flairdir. Bülent Ortaçgil ilk günden bugüne trendlerden uzak kal›r. Tutarl› ve kararl› ad›mlarla kendi yata¤›nda akar. Hep tek bafl›nad›r ama çevresinde olup bitenlere karfl› sorumluluk duymaktan da geri kalmaz. Hep yaln›zd›r ama geçen y›llar onu aflka daha da yaklaflt›r›r. En zor olan basit olmakt›r ve Ortaçgil bu ifli çok iyi yapar. “Basit… An basit, zaman basit. Y›llar geçsin bak gör, çok zor. Basit… Sen basit, ben basit. ‹kimiz olal›m, bak gör, çok zor. Basit… Kalmak basit, almak basit. Ver desinler bak gör çok zor. Bir tek sen vard›n basit olmayan. Yaflanmad›kça, sorulmayan. Bir tek sen vars›n, do¤rularda sorun var. Sen a¤larken onlar gülüyorlar. Basit… Do¤mak basit, ölmek basit. Yaflamaya kalk ve gör çok zor.” ödüllü bulmaca Haz›rlayan: Ersin Tezcan Bisiklet Savurganl›k ‘ ‹lkel benlik ‘ Akci¤eri dinlerken hekimin duydu¤u ses ‘ 2 ‘ Japon halk türküsü 1 17 Eski ve bilin- ‘ meyen bir tarihi anlat›r Kas 13 16 E¤ik olmayan ‘ ‹spanyol ‘ sevinç nidas› Bir ka¤›t oyunu ‘ ‘ 5 Dudak Tanr›sal ‘ “.. Cummings” (flair) Lütesyumun ‘ simgesi Bir nota ‘ ‘ ? ‘ ‘ “Ti” simgeli ‘ element Gizli yer, köfle bucak ‘ Bertolucci’nin bir filmi ‘ ‹slam öncesi ‘ kabe putu Nikelin simgesi ‘ ⁄ Argoda esrar ‘ Özsu Yabanc› bir aktris Ô 11 ‘ Ar›t›mevi ‘ Bir nota Ô ‘ ‘ 20 6 Övünme, övünç ‘ ‘ Mahir Biraya verilen bir ad Ô ‘ Yakan›n ‘ gö¤se inen devrik bölümü De¤ifliklik 12 ‘ Bir cetvel ‘ Gelir ‘ Gümüflün ‘ simgesi Süngü b›ça¤› Ayn› biçim- Ô de, sürekli olarak Çalg› ‘ Kilosikl ‘ 8 (k›saltma) “... Cooper” (aktör) “...Erer”(kad›n‘ karikatürist) “..Mc Cartney” (flark›c›) 10 19 “.. Celal” Ô (yazar) ‹talya’da bir kent 9 Trabzon’un Ô bir ilçesi Ô Sevi ‘ ‘ Suç, kabahat,‘ sorumluluk Gurbetteki özler Ô Ödenti “...Ayd›n” Ô (yazar) Bir olumsuzluk öneki 18 Ô Sancak ‘ Bir U¤ur Ô Yücel filmi Dan Brown roman› Ô 14 fiimdi, flu anda, henüz ‘ 15 7 Anahtar sözcük: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Bulmacam›zdaki anahtar sözcü¤ü bulup, yan›t›n› mercanada@mn.com.tr adresine gönderen ilk 7 hekimimize, Epsilon Yay›nevi’nin alt› kitab› Mustafa Nevzat ‹laç San. A.fi. taraf›ndan arma¤an edilecektir. Geçen say›n›n çözümü ‘ 10 4 Araba okunun ekseni Ayak 5 Lityumun simgesi ‘ ‘ 3 ‘ Osmanl› do- ‘ nanmas›nda tümgeneral ‘ 13 L A K O N ‹ K 6 Iris Murdoch roman› ‘ 2 “Evet” anlam›nda kullan›lan bir ünlem 7 MÜN C ‹ 1 ‘ Anahtar sözcük: 8 ‘ ‘ En k›sa zaman süresi Bir nota ‘ ‹sim ‘ fi 9 Bir ba¤laç ‘ 3 ‘ Asker ‘ “Türkan...” (aktris) Ô ‘ 1 Telefon sözü 5 K›sa ve özlü söz, veciz Germanyumun simgesi ‘ ‘ Bas›mevlerin- “.. Derek” aktris de bir dizgi makinesi Izgara Argoda tuzak, hile Rusça’da evet ‘ ‘ Satrançta yenilgi ‘ B ‘ Bir kad›n flark›c›m›z Kirya verme Ô ‹ K A Ç G ‹ M E R S E A O A L N Ç A D E M A R C A J ‹ ‘Behiç ..” (karikatürist) ‘ Kad›n hastal›klar› dal› ‹lk say› Ô ‘ Kaçma, kurtulma ‘ Geçen ay›n kazananlar›: Ecz. Ebru Atay, ‹zmir Dr. Ceylan Bayraktar, K›z›lay T›p Merkezi, Bursa Dr. Ertu¤rul Erdo¤an-1. Sa¤l›k Oca¤›, Çerkezköy Dr. U¤ur Öztürk-Merkez Sa¤l›k Oca¤›, Gündo¤mufl Dr. Gökhan Çakmak, Gazi Üniv. T›p Fakültesi Dr. Mehmet O. K›l›nçaslan, Polatl› Devlet Hastanesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karamercan, Gazi Üniv. T›p Fak. Enteresan ‘ ‹lk peygamber ‘ K Bir kumafl ‘ türü Kavuklu’nun arkadafl› 4 Yay›mc› Ô Bir s›v›y› a¤z›na al›p yutma ‘ Otlak Asya’da bir Ön araflt›rma, ›rmak yoklama ‘ Bofl, bilgisiz kimse Ô 14 ‘ S S U T O R T R N A E K O P B ‹ L G ‹ fi ‹ R E N ‹ Z K O L O A T K R ‹ Y A P A Ülkemiz plaka imi ‘ Ô 2 Müzikte bir Ô çalg› Tabaklanm›fl ceylan derisi Bir bat› fliiri Ô türü D›fla vuran sevinç ‘ ‘ S L E N A V E N E fi E C E T E N A F D ‹ N E R M A D O R A Y ‘ Bir erkek ad› Bir et yeme¤i Ô ‘ G fiefkatli, müflfik Beddua ‘ B Çalg›l› ‘ meyhane Balç›kla s›vanmazm›fl Ô F Ü T Ü R O L O J ‹ ‘ Gelecek Ô bilimi Bir erkek flark›c›m›z Ô L ‹ A ⁄ 12 K A L A Y O⁄ L U 6 7 8 9 10 11 12 13 14 53 satranç 8 DÜNYADAN HABERLER 4 Avrupa fiampiyon Kulüpler Kupas› 3-9 Ekim 2004 tarihleri aras›nda ‹zmir'in Çeflme ilçesinde, Alt›nyunus Otelde oynand›. fiampiyonaya 22 ülkeden 36 erkek, 10 bayan tak›m› kat›ld›. Garry Kasparov, Michael Adams, Alexei Shirov, Vassily Ivanchuk, Etienne Bacrot, Boris Gelfand, Alexander Grischuk ve Nigel Short oyuncular aras›ndayd›. Turnuvay› NAO Satranç Kulübü kazand›. Erkeklerde sonuçlar: 1. NAO Chess Club 2. Bosna Sarajevo 3. Ladya Kazan 4. Max Ven Ekaterinburg 5. Polonia Plus GSM Warszawa 6. Tomsk 400 7. Beer Sheva Chess Club 8. C.E.M.C. Monaco 9. Tiendas UPI 10. Vesnianka Minsk Turnuvaya kat›lan dört Türk tak›m› da Eczac›bafl› Spor Kulübü 21, Marmaris Belediye Spor Kulübü 22, TED Ankara Satranç Kulübü 25 ve ‹stanbul Teknik Üniversitesi Satranç Tak›m› 27nci s›ray› ald›lar. Bayanlarda sonuçlar: 1. NTN Tbilisi 2. Finec St. Petersburg 3. Ladya Kazan 4. SK Internet Podgorica 5. BAS Beograd 6. Herzliya Chess Club 7. Chigorin St. Petersburg 8. Kristallen SK Stockholm 9. SK Jugovice Kac 10. Marmaris Belediye Spor Kulübü 4 Klasik Dünya fiampiyonas› ‹sviçre’de, Brissago’da 25 Eylül-18 Ekim 2004 tarihleri aras›nda klasik zaman kontrolü alt›nda 14 oyun fleklinde oynanacak. Vladimir Kramnik 2000 y›l›nda Garry Kasparov’dan kazand›¤› unvan› Macar GM Peter Leko’ya karfl› koruyacak. 4 Peter Leko 8. oyunun bafl›nda derin düflüncede. Haz›rlayan: Cem Pekün B SATRANÇ ÖZDEY‹fiLER‹ “Tanr›m, ne kadar basit oynuyor!” (Bobby Fischer için) ALEXEI SUETIN “Sadece büyük beyinler basit bir stil ortaya koyabilir.” STENDHAL “Oh! Deha ve ç›lg›nl›k ne kadar birbirine yak›n! ‹nsanlar onlar› zincire vurur, hapse atar, veya heykellerini diker.” DENIS DIDEROT “Fischer’in zaferleri Sovyet kamp›nda birçok insana problem yaratt›, çünkü çal›flma düzeninde veya disiplinde hata oldu¤u ve düzeltelmesi gerekti¤i düflünülüyordu. Kimse sorunlar› sadece Fischer’in dehas›n›n ç›kartt›¤›n› kabul edemedi.” GARRY KASPAROV “Einstein’›n teorisine karfl› oynamak zordur.” (Fischer’e ilk kayb›ndan sonra) M‹KHAIL TAL “Amerika’da herkes çabuk zengin olmak istiyor. Yugoslavya’da ne kadar u¤rafl›rsan u¤rafl, zengin olamazs›n, öyleyse bari satranç oynay›n.” BOBBY FISCHER AYIN ‹LG‹NÇ OYUNU 4 Kasparov,G (2817) - Shirov,A (2725) [C80] 20th ECC ‹zmir TUR (3), 05.10.2004 1.e4 e5 2.Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4.Fa4 Af6 5.0-0 Axe4 6.d4 b5 7.Fb3 d5 8.dxe5 Fe6 9.Fe3 Fe7 10.c3 Vd7 11.Abd2 Kd8 12.Ke1 0-0 13.Fc2 f5 14.exf6 Axf6 15.a4 Ag4 16.axb5 axb5 17.Fd4 Axd4 18.Axd4 Vd6 19.A2f3 Fd7 20.h3 Axf2 21.fixf2 Fh4+ 22.fig1 Fxe1 23.Vxe1 c5 24.Ab3 Fxh3 25.Ag5 Ff5 26.Fxf5 Kxf5 27.Ve6+ Vxe6 28.Axe6 Ke8 29.Abxc5 Ke5 30.Ka6 Ke2 31.b4 Kc2 32.Ka7 Kxc3 33.Kxg7+ fih8 34.Kd7 Kc4 35.Ag5 Kxb4 36.Ace6 Kh4 37.g3 Kh5 38.fig2 b4 39.Af7+ fig8 40.Af4 1-0 1 SATRANÇ FIKRALARI 4 Siyah ve Beyaz Büyük usta Efim Bogolyubov satranç maç›nda ilk hamlenin avantaj›ndan fazlas›yla haberdard›. “Beyaz tafllar bende oldu¤u zaman, beyaz bende oldu¤u için kazan›r›m” dedi, “siyah tafllar bende oldu¤u zaman ise, Bogulyubov oldu¤um için kazan›r›m!” 4 Benjamin Franklin Fransa’da kald›¤› sürede Benjamin Franklin s›k s›k yafll› Bourbon Düflesi ile satranç oynard›. Bir defas›nda Düfles tehdit alt›ndaki flah›n› kaçmay› unutunca, Franklin nefle içinde uzan›p flah› tahtadan kald›rd›. Düfles flok içinde “Biz burada flahlar› bu flekilde almay›z!” diye ba¤›r›nca, Franklin “biz Amerika’da al›r›z” diye cevap verdi. 54 astroloji Gizem Ersöz fiu s›ralar bo¤a burcunda birleflen gezegenler özellikle Akrep burcunun sezgilerini güçlendirecek. Mevsim dönümü nedeniyle kimi burçlar depresyona yatk›n olabilir. Güneflin son ›fl›klar›ndan olabildi¤ince çok faydalanmaya bak›n. ‹liflkiler konusunda bütün burçlar için sorunsuz bir ay. M KOÇ (21 Mart-20 May›s) Bu ay yak›nlar›n›zla ortak kulland›¤›n›z para ya da mülkler konusunda sorun yaflayabilirsiniz. Aceleci davranman›z bütün iletiflimi bozabilir. Ay sonuna do¤ru fazla uzak olmayan bir yere seyahat edeceksiniz, iflle ba¤lant›l› da olsa dinlenme f›rsat›n›z olacak. De¤iflken ruh halinizden ötürü mevsimsel depresyona dikkat. E ASLAN (24 Temmuz-23 A¤ustos) Bir yak›n›n›z›n sa¤l›¤›ndan ötürü endifle içindesiniz. Bu durum gündelik yaflam›n›z› biraz de¤ifltirse de çok kayg›lanmay›n. Beklenmedik harcamalar elinizden büyük miktarlar›n ç›kmas›na neden olabilir. Dikkatli olun, uzun seyahatlere ç›kmamaya çal›fl›n. ‹fl konusunda yeni projelere temkinli yaklafl›n. I YAY (23 Kas›m-21 Aral›k) Uzun zamand›r gerçeklefltirmeyi düflündü¤ünüz bir proje nihayet tamamlanmak üzere. Ama aksilikler peflinizi b›rakm›yor. Belki de en iyisi flans›n›z› fazla zorlamamak. Yorgun düfltünüz, sa¤l›k kontrollerinizi bir an önce yapt›r›n. Para sorunlar›n›z önümüzdeki iki ay içinde kademeli olarak çözümlenecek. BO⁄A (21 Nisan-21 May›s) ‹fl konusunda durgun bir döneme girdiniz. Önemli kararlar almay›n. Alacaklar›n›z› tahsil etmek için bu dönemden yararlanabilirsiniz. Buna karfl›l›k ailenizle mükemmel uyum içindesiniz. Efliniz ve çocuklar›n›zla yapaca¤›n›z küçük bir hafta sonu kaçama¤› biraz endifleli geçen son ay› telafi etmenizi sa¤layacak. F BAfiAK (24 A¤ustos-23 Eylül) Son zamanlarda hayat›n tad›n› fazlas›yla ç›kartt›n›z ama yak›nlar›n›z›n deste¤e ihtiyac› olabilece¤i hiç akl›n›za gelmiyor mu? Bu kadar vurdumduymaz olmay›n. Yeni bir ev ya da araba almak için uygun bir ay. Ama bu karar› tek bafl›n›za vermeyin. ‹letiflim sorunlar› ya da gecikmeler yaflayabilirsiniz. Sakin olun. J O⁄LAK (22 Aral›k-20 Ocak) Biraz tatile ne dersiniz? Bu yorgun halinizle verimli olabilece¤inizi düflünüyor musunuz gerçekten? Aileniz aç›s›ndan her fley yolunda. Bekarsan›z, biraz gözlerinizi aç›p çevrenize bak›n! Yaflam hep böyle sürmeyecek. Uykusuzluk sorununuz için belki de profesyonel yard›m alman›z yerinde olur. ‹K‹ZLER (22 May›s-21 Haziran) ‹fl konusunda çoktand›r görmedi¤iniz dostlar›n›zdan gelecek önerileri ciddiye al›n. Yeni bir proje ya da ortakl›k gelifltirmenize yard›mc› olacaklar. Yaln›zsan›z iliflki konusunda düflünmeden ad›m atmay›n. Bu ara karfl›laflaca¤›n›z kifliler yaflam›n›zda kal›c› olmayacak. Bu ay ailenizden her konuda destek alacaks›n›z. G TERAZ‹ (24 Eylül-23 Ekim) Ailenizle efliniz ya da arkadafl›n›z aras›nda kald›n›z, ya da iflyerinizde uzlaflt›r›c› görevi görmeniz gerekiyor. Neden bunlar hep benim bafl›ma gelir diye düflünmeyin. ‹leride sizin de ç›kar›n›za geliflecek anlaflmalar imzalanabilir. Evinizde tadilat yapt›rmak için uygun bir zaman. Sa¤l›¤›n›za, özellikle boyun bölgenize dikkat. K KOVA (21 Ocak-19 fiubat) ‹fl konusunda hak etti¤inizi almad›¤›n›z› düflünüyorsunuz ya da önerdi¤iniz bir proje istedi¤iniz gibi sonuçlanmad›, flans›n›z› önümüzdeki ay bir daha deneyin. Özel yaflam›n›zda ufak tefek kimi de¤ifliklikler olduysa buna uyum sa¤lamak için yeterince süreniz var. Daha sakin olmay› deneyin. YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz) Birlikte yapaca¤›n›z bir ziyaret eflinizle sizi umulmad›k ölçüde yak›nlaflt›racak, çoktand›r konuflmay› erteledi¤iniz konular› ele alacak ve uzlaflma sa¤layacaks›n›z. Bekarsan›z, gitti¤iniz yerlerde karfl›laflaca¤›n›z kiflilere dikkat edin. Maddi konularda endifle etmenize gerek yok. Çok harcasan›z da bir biçimde para ak›fl› olacak. L BALIK (20 fiubat-20 Mart) fiu s›ralar her fleyi büyütme e¤ilimindesiniz. Çevrenizdekiler size nas›l davranacaklar›n› bilemiyorlar. Biraz yürüyüfle ç›k›n, hayvanlarla, do¤ayla ilgilenin. Yaln›z kalmamaya çal›fl›n. ‹flinizi ve yarat›c› etkinliklerinizi çevrenizdekilerle paylafl›n. Zararl› al›flkanl›klar›n›z varsa artt›rma e¤iliminde olabilirsiniz, dikkat. H 56 AKREP (24 Ekim-22 Kas›m) Akrep hep ketum ve içedönüktür ama bu ay sanki iyice içinize kapand›n›z. Kendinizi halsiz hissediyorsan›z genel bir chek-uptan geçmek için elveriflli bir dönemdesiniz. G›dan›za dikkat edin, zira midenizle ilgili sorun yaflayabilirsiniz. Aile içinden birisinin yak›n deste¤inize ihtiyac› olacak, ihmal etmeyin. N O P