hakim ol! - Lundbeck
Transkript
hakim ol! - Lundbeck
Panik Bozuklukları Kendine hakim ol! Panik bozukluğu olan insanlar ve yakınları için bir bilgilendirme broşürü Panikbroschüre in türkischer Sprache 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 3 01.07.2008 10:38:01 Uhr İçindekiler Önsöz 3 Korku nedir? 4 Korkunun gelişimi Sağlıklı korku – patolojik korku Korkuların sınıflandırılması 6 Genel korku bozukluğu Panik bozukluğu Fobik bozukluk Sosyal fobi Korku ile ilgili rakamlar 9 Korkudan korunma 10 Panik nedir? 11 Panik atak belirtileri Nedenler ve tetikleyici unsurlar Belirtileri arttıran kısır döngü Önleyici davranış biçimi Seyir ve prognoz 16 Hangi önlemler alınabilir? 17 Korkunun üstesinden gelmenin altın kuralları İlaç tedavisi ve psikoterapik yöntemler Diğer tedavi yöntemleri Ek 23 Literatür önerileri Kendi kendine yardım grupları 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 2 2 01.07.2008 10:38:04 Uhr Önsöz Korku, hepimizde var. Aradaki fark şu soruda yatıyor: Seni korkutan şey nedir? Frank Thiess (1890–1977), Alman esayisti Sayın hasta, korku üzerinde sohbet ederken, hepimiz neden bahsettiğimizi çok iyi biliyor zannederiz. Ancak her birimizin korku kavramı altında neler anladığını derinden sorgulamaya başladığımızda, birimizin korkuyu faydalı bir hayat tecrübesi olarak algılarken, bir diğerimiz için korku olgusunun hayatı kısıtlayan ve insana sıkıntı ve-ren bir bozukluk olduğunu hemen fark edebiliriz. Elinizdeki broşür, korkunun insanı hasta eden yönlerinin de bulunduğu görüşünü savunan insanlara yönelik bir kılavuz özelliğini taşımaktadır. Broşürümüzün amacı, size ve yakınlarınıza hekiminizle yapacağınız görüşmelerinizde kolaylık sağlayacak bilgiler sunabilmektir. Çünkü korku bozukluğundan şikâyetçi olduğunuz durumlarda gerekli olan yardımı, sadece doktorunuzdan temin edebilirsiniz. Korku bozukluğundan dolayı doktora başvurmakla „zaafını“ ortaya koyacağından korkan herkesin, şunu hiçbir zaman göz ardı etmemesi gerekir: Korku bozukluğu da aynı diğer hastalıklar gibi bir hastalık olup, tedavi edilebilmesi için hastanın doktoruna başvurması zorunludur. Unutmayın ki, böyle bir hastalıktan muzdarip olan bir insanın yakın zamanda tekrar kendi ayakları üzerinde durabilmesinin tek yolu, hekim tedavisinden geçmektedir! 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 3 3 01.07.2008 10:38:04 Uhr Korku nedir? Korku, hayatta kalabilmenin vazgeçilmez bir unsurudur. Hannah Arendt (1906–1975), Alman ve ABD filozofu Korku olgusunu tek bir cümlede tanımlamak, kuşkusuz çok zordur. Buna rağmen korkuyu, irade ve mantıkla kontrol altına alınamayan, insanın içini daraltan bir yakın tehdit hissi olarak açıklayabilmemiz mümkündür. Tıbbi açıdan bakıldığında korku – hemen hemen her vakada – soluk beniz, terleme, titreme veya çarpıntı halleri ile birlikte seyreder. Korku hastalıkları ise, korkunun şiddetli bir hali olarak kabul edilir. Korkunun gelişimi Korkumuz, ancak hayatımız sürecinde gelişen bir olgudur. Yani ne „ödlek“ olarak, ne de özellikle cesur ve korkusuz bir insan olarak dünyaya geliriz. Gözle görülür ilk korku reaksiyonlarını, bebeklerin dördüncü ila altıncı ayları arasındaki dönemlerde algılayabilmemiz mümkündür. Çocukların ebeveynlerinden uzun süre uzak kalmalarına katlanmaları, içlerinde bu şahısların bir imajını muhafaza edebildikleri sürece mümkündür. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 4 4 01.07.2008 10:38:08 Uhr Sağlıklı korku – patolojik korku Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Korku öncelikle, hem kendi kendimiz, hem de çevremizdeki insanlar için sağduyulu ve itinalı olma yetisini kazandırır bize. Nasıl ağrının beden için önemli bir alarm fonksiyonu varsa, korkunun da hayati bir önemi söz konusudur. Örneğin korkmadan ve ağrı hissetmeden ateşe yaklaşabilseydik, hayati tehlike arz edebilecek yanıklara maruz kalmamız çok kolay olurdu. Yani, korkunun da sağlık açısından önemli yönleri vardır kuşkusuz. Bu durumda gerçek korku olarak tabir edilen olgudan bahsedilir: Dışarıdan gelen bir tehlike karşısında insan; bedenen, hissi olarak ve akıl seviyesinde alarma geçirilmektedir. Ancak korku olgusunun nasıl yaşandığını veya algılandığını da herkes bilir. Örneğin bize korku veren duruma başka bir anlam vermek suretiyle: Geceleri evimizde sesler duyduğumuzda, bunu evde bulunan muhtemel soygunculara değil, örneğin evin içinde dolaşan kediye yormaya eğilim gösteririz. Ancak makul bir ölçüde gerçek korku hissine sahip olmak da önemlidir. Bu korkunun dozu, risk taşıyan bir olayda hazırlıksız yakalanmayacak kadar yeterli olmalı, ancak tepki gösteremeyecek kadar da („korkudan donakalma“) fazla olmamalıdır. İşte gördünüz: hem aşırı korku, hem de korkusuzluk derecesine varan az korku halleri, hastalık özelliklerini taşımaktadır. Aşırı korku halinde mutlaka yardıma ihtiyacınız var demektir, üstelik yaşam kaliteniz de kısıtlanmış olacaktır. Ancak korkusuzluk halinde sosyal açıdan topluma uyumlu ve de başarılı olmanız mümkündür. Korku olgusunun bu her iki türünün de hastalık niteliği taşımasına rağmen, aşırı korku vakasının daha önemli olduğu da bir gerçektir. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 5 5 01.07.2008 10:38:09 Uhr Korkuların sınıflandırılması İnsan, içinde her zaman korkuyu bulabilir. Ancak yeterince derinde aramasını bilmelidir. André Malraux (1901–1976), Roman yazarı, Fransız Kültür Bakanı ve sanat bilimcisi Korkudan korkuya fark vardır. Bundan dolayı korku bozuklukları, tıbbi açıdan üç büyük gruba ayrılmaktadır. Bu sınıflandırmada, her bir korku kategorisinin hasta edici özelliğini vurgulamak için „bozukluk“ kelimesi eklenmiştir. l Korku bozukluğu (genel korku, herhangi bir olguya bağlı olmayan korku) l Panik bozukluğu (veya panik atakları), alan korkusu (agorafobi) ile veya tek başına seyredebilir l Fobik bozukluk (belli bir nesneye ve duruma bağlı olarak) Bütün bu korku hallerinde, normal hal ile hastalık hali arasında kesin bir sınırlama mümkün değildir. Bu itibarla, önce korkunun hangi boyutta olduğu sorusunun irdelenmesi gerekmektedir; örneğin genel olarak nispeten çabuk korku hissine kapılabilen bir kişiliğin hastalık boyutuna ulaşan derecede korkuya kapılıp kapılmadığı sorusu, önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin sistematik bir şekilde uçağa binmekten korkan, ancak bunun için mutlaka psikolojik yardıma başvurmayan veya başvurması zorunlu olmayan çok sayıda insan vardır. Diğer insanların huzurunda konuşma korkusunun hangi noktadan sonra hayatı kısıtlayan boyuta ulaştığı ve dolayısıyla profesyonel hekim yardımıyla tedavi edilmesi gerektiği sorusu da, çoğu zaman kolayca kestirilemez. Aynı şekilde, örneğin örümceklerden korkmanın ne derece hastalıklı bir durum olduğunu da bilemeyiz. Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle korku hastalıklarının üç farklı şeklini biraz daha yakından irdeleyelim. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 6 6 01.07.2008 10:38:12 Uhr Genel korku bozukluğu Korku belirtilerinin çoğu günlerde, en az birkaç hafta boyunca devamla ortaya çıktığı hallerde, genel korku bozukluğundan söz edilir. Bu bozukluğu teşhis eden doktorun, teşhisine temel aldığı en önemli belirtiler arasında şu haller de bulunmaktadır: l Kaygılar (gergin his hali, heyecanlı olma, belli bir olguya konsantre olmada zorlanma) l Motorik gerginlik (örneğin titreme, kaslarda gerginlik hissetme, sakin olamama) l Aşırı vejetatif (kontrol dışı) reaksiyonlar (örneğin terleme, baş dönmesi). Panik bozukluğu Doktorunuz tarafından önerilen ilacın panik bozukluğunun tedavisine yönelik olması itibarı ile, bu broşürün „Panik nedir?“ başlığı altında konu daha ayrıntılı bir şekilde işlenmektedir. Fobik bozukluk Fobik bozukluk, daima spesifik bir durum veya obje ile bağlantılı olan bir korku halidir. Objeye bağlı fobi, örneğin 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 7 7 01.07.2008 10:38:12 Uhr örümcek, yılan veya ateş gibi belli bir nesneye bağlı olarak ortaya çıkan bir korku halidir. Sosyal fobi Sosyal fobi, fobik bozuklukların bir alt sınıfını oluşturan ve belli bir duruma bağlı olarak yaşanan bir fobi türüdür. Bu fobiden muzdarip hastalar, dışarıda diğer insanlarla konuşmaktan veya karşı cinsten bir insanla buluşmaktan kaçınır ve genel olarak insanlarla temasa geçmekten hoşlanmazlar. Böyle bir durumda ise çoğu zaman yüzünün kızarması, karşısındaki insanın gözünün içine bakmaktan kaçınması, ellerin titremesi vs. gibi belirtiler ortaya çıkar. Kitapçığımızın gelecek sayfalarında korku hastalıklarından bahsederken, çoğu zaman genel olarak geçerli ifadeler kullanılmakta olup, ifade edilen tespitler de korku hastalıklarının bütün ana şekilleri için geçerli olan tespitlerdir. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 8 8 01.07.2008 10:38:15 Uhr Korku ile ilgili rakamlar İnsanlık, hiçbir zaman bugünkü kadar korkmuyordu – ve hiçbir zaman bunun için bu kadar fazla nedeni yoktu. Bertrand Russell (1872–1970), İngiliz matematikçisi ve filozofu, 1950 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hayatımızda korku hastalığına yakalanma ihtimali, % 10 ila 15 arasındadır. ABD‘de hatta her dört insandan birinin hayatında bir kez korku hastalığından muzdarip olduğu varsayılmaktadır. Genel olarak bakıldığında, genel korku ve alan korkusundan („Panik nedir“ başlığı altında işlenecek) muzdarip olan hastalar, çoğunluğu teşkil etmektedirler. Panik bozuklukları, toplu olarak bakıldığında daha ender ortaya çıkan vaka olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci derecede bir akrabası hasta olan bir aile bireyinin de hasta olma olasılığı, genel nüfus için geçerli olan ortalama olasılıktan % 15 ila 20 daha yüksektir. Bu olasılık, tek yumurta ikizlerde ta % 30 sınırlarına kadar varabilmektedir. Bu gözlem ise, bahse konu hastalığın kalıtsal bir yönünün de olduğunu ortaya koymaktadır. Almanya, Avusturya ve İsviçre‘de korku hastalığından muzdarip olan insanların sayısı 2,5 milyondan fazladır. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 9 9 01.07.2008 10:38:16 Uhr Korkudan korunma Korkaklar için bütün yapraklar hışırdar. Alman atasözü Eğer korkunun önüne geçemiyorsak, o halde korkumuzu kontrol altına almamızı kolaylaştıran ve hatta mümkünse korkudan korunabilmemizi sağlayan olanakları da elde etmek isteriz tabii ki. Bunun içindir ki, bir yandan korku olgusu ile diğer yandan duyarsız dikkatsizlik ile aşırı dikkat arasında sağduyulu bir denge içinde yaşamamıza yarayan çok sayıda korunma olanaklarımız mevcuttur. Örneğin uçağın düşme veya trenin raydan çıkma olasılığını bilinçli olarak göz ardı etmek suretiyle uçağa veya trene binme korkumuzun üstesinden gelmeyi kolayca başarabiliyoruz. Her birimizin bu tür örnekleri yaşadığı kesin. Ancak korku bozukluğu olan bir insanda, bu koruma mekanizmaları artık yeterli olmaz ve sonuçta korku, hastalık derecesine kadar varır. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 10 10 01.07.2008 10:38:20 Uhr Panik nedir? İnsanın korkuları hep aynı kalmaz: korkunun biri gider, diğeri gelir. Plato (M.Ö. 427–348 veya 347), Yunan filozofu Panik bozukluğu, beher panik nöbet veya ataklarından oluşur. Panik nöbetleri, aniden ortaya çıkan aşırı korku halleri olup, genelde sadece birkaç dakika süre ile sınırlıdır. Tıp dilinde bu tür vakalara paroksimal (= nöbet şeklinde) ve epizodik (= bölümler halinde ortaya çıkan) korku da denmektedir. Çoğu zaman, panik atağın ortaya çıktığı yer, panik atakla irtibatlandırılır. Bundan dolayıdır ki, panik atak muzdaripi çoğu insan, bu atakların ortaya çıktığı yerlerden özellikle kaçınırlar. Bu yerler, çoğu zaman birçok insanın küçük bir mekânda bir araya geldiği (sinema, tiyatro, konser salonu, süpermarket …) veya dar (ve geçici olarak kapalı) mekânlardır (asansör, metro, tren, uçak, otobüs …). Diğer yandan, geniş meydanlar veya köprüler de aynı özelliği taşıyan yerler olabilmektedir. Bu olgu, panik bozukluğu olan insanların gitgide daha fazla yerlerden kaçınmalarına ve dolayısıyla yaşam alanlarının önemli ölçüde kısıtlanmasına yol açabilmektedir. Aşırı vakalarda, bu insanların yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı (yani „korkudan korktukları için“) artık evden bile dışarı çıkmadıkları gözlemlenebilmektedir. Panik bozuklukları, çoğu zaman alan korkusu (agorafobi) ile birlikte seyretmekte olup, bu fobi, yaygın görüşün aksine sadece dar mekânlarda değil, aşağıda açıklanan hallerde de ortaya çıkabilmektedir: l İnsan kalabalığı Kamuya açık meydanlarda l Uzun mesafeli veya tek başına çıkılan yolculuklarda l 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 11 11 01.07.2008 10:38:20 Uhr Panik atak belirtileri Korku olgusu, insanın bedeninde vejetatif sinir sistemi ile aktarılan bir reaksiyona yol açar. Korku hali, çoğu zaman tehdit veya tehlike unsurları içeren durumlarla bağlantılı olduğu için korkunun alarm fonksiyonunu bize gösteren belli başlı belirtilere yol açmaktadır. Aşağıda sıralanan belirtiler, panik bozukluğu olan hastalarda bir panik atağı esnasında sıkça görülen belirtilerdir. Bu belirtilerin tek başına veya kombinasyon halinde ortaya çıkması söz konusu olabilmektedir. l Çarpıntı, nabız hızlanması veya düzensiz nabız l Baş dönmesi, uyuşukluk veya halsizlik hissi l Nefes daralması veya nefes zorluğu l Terleme l Göğüs ağrıları veya göğüste fenalık hissi l Titreme veya sarsılma l Sıcak-soğuk basmaları l Nefes tıkanıklığı veya boğulma hissi l Vücudun belli uzuvlarında karıncalanma veya uyuşma hisleri l Ölüm korkusu l Mide bulantısı veya mide-barsak şikâyetleri l Gerçekdışılık veya benliğini yitirme hisleri l Çıldırma korkusu l Kontrolü kaybetme korkusu Bu belirtilerin sonuçları da çoğu zaman belirtilerden hafif değildir. Bu tür hastaların başvurduğu davranış biçimleri şöyle sıralanabilir: l Önleyici davranış biçimi (izolasyon derecesine varacak kadar sosyal hayattan uzaklaşma) l Kendi kendisini tedavi etme eğilimleri (tablet veya alkol alıp, „her şey daha da kolaylaşacak veya her şeye daha rahat katlanabileceğim“ tutumu) l Uyuşmazlıklar (ailevi ve/veya mesleki türde) l Beklenti anksiyetesi (korkudan korkma) 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 12 12 01.07.2008 10:38:23 Uhr Yukarıda sıralanan konular, broşürün gelecek bölümlerinde daha ayrıntılı olarak işlenecektir. Nedenler ve tetikleyici unsurlar Panik bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olan unsurların belirlenmesinde, önceleri psikolojik faktörlerin en önemli rolü oynayan faktörler olduğu ve asıl panik atağını tetikleyici unsurun stres durumundan kaynaklandığı varsayılırdı. Ancak günümüzde paniğin ortaya çıkmasına neden olan faktörler konusunda çok daha fazla bilgi elde edilmiş olup, artık biyolojik faktörlerle davranışa bağlı faktörler arasındaki kombinasyonun paniğe yol açtığı düşünülmektedir. Davranış: Davranışımız, doğuştan sonra öğrendiğimiz bir olgudur. Bunu kanıtlayan en ünlü deney, hepimizin bildiği Pavlov’un Köpeği deneyidir kuşkusuz. Bu deneyde birbirinden bağımsız iki uyarıcı bir araya getirilmektedir. Kendisine gösterilen etle tamamen „doğal“ bir şekilde uyarılan köpeğin ağzı doğal olarak sulanmıştır. Köpek eti yerken, kendisine bir zil sesi şeklinde ikinci bir uyarıcı daha verilir. Zil uyarıcısı tek başına sunulduğunda, köpekte spesifik bir reaksiyon gözlenmez. Ancak bu iki uyarıcı, yani et ile zil sesi, yeterince sık tekrarlandığında, köpek de bu iki uyarıcı arasında bir irtibatlandırma yapar. Başlangıçta köpek için tamamen anlamsız olan zil uyarıcısı, artık et olmasa da köpeğin ağzını sulandırmaktadır. Yani köpek, zil sesinin aynı zamanda kendisine et verileceği anlamını taşıdığına şartlandırılmıştır. İşte insanlardaki korku reaksiyonu da benzer şekilde ortaya çıkmaktadır. Başlangıçta tamamen „anlamsız“ olan bir durum, insanın beynindeki bir çağrışımla panik atağın tetikleyici unsuru olabilmektedir. Bu durum da, uzun vadeli bakıldığında hastanın bu tetikleyici unsurdan kaçınmaya yönelik önleyici bir davranış biçimi geliştirmesine yol açmaktadır. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 13 13 01.07.2008 10:38:23 Uhr Biyolojik faktörler: Bazı korku hastalıklarının biyolojik olarak kalıtımsal (genetik) faktörlerden de kaynaklandığı varsayılmaktadır. Bu hastalıktan şikâyetçi birden çok aile bireyleri veya ikizleri olan aileler dahilinde yapılan araştırmaların sonuçları da bu varsayımı desteklemektedir. Korku hastalığının gelişen safhalarında çoğu zaman sinirler arası iletim maddelerinin (nörotransmitterler) bozukluğu söz konusu olabilmektedir. Ki bu hastalık vakalarında genelde önerilen ilaçlar da etkilerini bu alanda göstermektedir. Belirtileri arttıran kısır döngü Korku hastalıkları kapsamında genelde belirtileri arttıran bir kısır döngü de söz konusu olup, bu döngü çerçevesinde hastalığın devam etmesi önlenememektedir. Bu olgu, halk arasında yaygın bir deyişle „Kedi, kendi kuyruğunu ısırıp duruyor“ cümlesi ile ifade edilmektedir. Bu örnekle, hastanın belli bir süre sonra nasıl içinden çıkmakta büyük zorluk çektiği bir durumla karşı karşıya kaldığı, açık bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Belli bir korkuyu belli bir yer ile irtibatlandıran hasta, bu yerden kaçınma eğilimine girer, ki bu davranış biçimi de sonuçta hastanın kendisini daha güvensiz hissetmesine ve yaşam alanını daha da kısıtlamasına yol açmaktadır. Bu kısır döngüyü aşağıda gösterildiği şekilde tanımlayabiliriz: Korku Güvensizlik Önleyici davranış Geri çekilme İzolasyon Kendi değerini yitirme Büyük bir korku ve güvensizlik içinde olan bir hasta, genelde kendi vücudu ile ilgili kuruntulara kapılma eğilimi de gös- 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 14 14 01.07.2008 10:38:26 Uhr terir. Bundan dolayıdır ki, panik bozukluğu olan hastalar, sıklıkla vücutlarında bazı şeylerin normal olmadığı yönünde yanlış yorumlara yönelirler. Bundan dolayı kendi vücutlarını daha yakın bir takibe alan bu hastalar, kendi incelemeleri sonucunda çoğu zaman vücutlarında bazı şeylerin normal olmadığı yönündeki endişelerinin gerçekten teyit edildiğini sanırlar; böyle bir durumda da, terleme, hafif baş dönmesi veya düzensiz kalp atışları gibi tamamen zararsız ve olağan belirtilere çok daha vahim bir yorum getirirler: Bedensel belirtiler Düşünceler fırtınası Düzensiz kalp atışları, nabız hızlanması, göğüs ağrıları, terleme, nefes şikâyetleri Kalp krizi geçireceğim Baş dönmesi, halsizlik hisleri, uyuşukluk, görsel belirtiler, titreme, soluk beniz Bayılacağım Beynimde bir tümör var Beyin kanaması geçireceğim Nefes darlığı, boğulma hissi, Boğazında düğüm hissetme Boğuluyorum Nefes alamıyorum ve öleceğim Uzuvlarda karıncalanma Felç olacağım Çok ağır hastayım Realitenin sis pedesine bürünmesi ve kendi benliğinin farklı algılanması (gerçekdışılık hissi) Konsantrasyon bozuklukları Düşünceler fırtınası Kontrolü kaybediyorum Çıldırmak üzereyim Tımarhaneye gitmek zorundayım Genel olarak yoğun korku belirtileri Bu korku beni öldürecek Önleyici davranış biçimi „Korkudan korkmak“, yani yeni bir panik ataktan korkmak, tıp dilinde beklenti anksiyetesi olarak tanımlanan bir olgudur. Bu korku hali de büyük bir sorun yaratabilecek özellikte olup, yukarıda sözü edilen önleyici davranış biçiminin muhafaza ve teşvik edilmesine yol açabilir. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 15 15 01.07.2008 10:38:26 Uhr Seyir ve prognoz En güçlü adam bile bazen yatağın altına bakar. Erich Kästner (1899–1974), Alman dram ve çocuk kitapları yazarı Korku hastalıkları, genel olarak 20 – 30 yaşları arasında ortaya çıkar. Kadınlar, erkeklere oranla daha sık bu hastalıklara yakalanırlar. Bu tür hastalıkların çoğu zaman kronik olarak seyreden hastalıklar olması itibarı ile, tedaviye başvurmayan hastaları uzun bir eziyetli dönemin beklediği söylenebilir. Maalesef hastaların çoğu, sorunlarını bir hekime açmaktan çoğu zaman doğal olarak utanırlar. Aynı şekilde, hastalığın temelinde organik bir şikâyet arama eğilimi de hastalar arasında yaygın bir olgudur, çünkü organik bir hastalığın, korku hastalığına nazaran daha kolay anlaşılır, „elle tutulur“ bir yanı vardır. Ancak buna karşılık, hastalara yardım edilebilmesi için hastalıklarının nedenleri ve temelinde yatan mekanizmaları konusunda yeteri ölçüde aydınlanmaları vazgeçilmez bir gereksinimdir. Kaldı ki, korku hastalığının yanı sıra diğer bir sorunla da karşılaşan hastaların sayısı, oldukça ciddi miktarda yüksek sayılabilir. Korku hastalığı, çoğu zaman bir depresyonla da seyredebilir („korku, insanı depresyona sürükler“) veya tablet ve alkol suiistimaline yol açabilir („bütün bunlara ancak tabletlerle veya alkolle katlanabilirim“). Korku hastalarının genel toplamında bu tür şikâyetleri de olan hasta oranının takriben 1/3 olduğu tahmin edilmektedir. Bu olgunun; hasta ile hekim arasında özel olarak uyarlanan bir tedavi planının (doktor ziyareti ve ayrıntılı danışma ve/veya medikasyon ve/veya psikoterapi) ne denli gerekli olduğunun bir kez daha vurgulanması açısından ele alınması zorunludur. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 16 16 01.07.2008 10:38:29 Uhr Hangi önlemler alınabilir? Korkuyu kabullenmek ve ona katlanabilmek, cesaret gerektiren bir iştir. Hoimar von Ditfurth (1921–1989), Doktor ve yayıncı Korku hastalıklarında yukarıda sözü edilen kısır döngüden etkin bir şekilde çıkılabilmesi için, hastanın da işbirliği ile özel olarak uyarlanmış bir tedavi planının hazırlanması gerekmektedir. Bu bağlamda doktor ziyareti, ayrıntılı danışma ve danışmada hazırlanan tedavi planına riayet edilmesi, son derece önemlidir. Bu hastalıkların tedavisinde iki ana tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Bunlardan biri medikasyon tedavisi olup, diğeri ise psikoterapik tedavi olarak adlandırılmaktadır. Hastaların çoğunda bu iki tedavi yöntemi kombine olarak uygulanmaktadır, zira – yukarıda da gördüğümüz gibi – korku hastalıkları, muhtelif seviyelerde cereyan eden bir sorun olup, biyolojik faktörlerin yanı sıra davranış biçiminden kaynaklanan faktörler de önemli bir rol oynamaktadır. Korkunun üstesinden gelmenin altın kuralları Öncelikle uymanızı önerdiğimiz birkaç genel kuralı tanıtalım: Korku ve paniğin üstesinden gelmenin 10 altın kuralı 1.Korku hislerinizin ve onlarla birlikte ortaya çıkan bedensel belirtilerin, stres durumunda ortaya çıkan normal vücut reaksiyonlarının abartılı bir şekli olduğunu hiçbir zaman unutmayın. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 17 17 01.07.2008 10:38:29 Uhr 2. Bu tür hisler ve vücut reaksiyonları her ne kadar hoş bir olgu değilse de, ne tehlikeli, ne de herhangi bir şekilde zararlıdır. Korkmayın, kötü bir şey olmayacak! 3. Korku durumlarında „peki, şimdi ne olacak?“ ve „bunun sonu nereye varacak?“ gibi düşüncelere kapılıp, daha büyük korkular yaşamanıza kesinlikle izin vermeyin. 4. Sadece çevrenizde olup bitenlere ve vücudunuzda gerçekten nelerin cereyan ettiğine konsantre olun. Düşüncenize göre daha nelerin olabileceğine değil! 5. Beklemeyi bilin ve korkunuzun geldiği gibi gitmesine zaman tanıyın. Korkunuzla mücadele etmeyin ve ondan kaçmayın; korkunuzu kabullenme cesaretini gösterin. 6. Kuruntulu düşüncelerinize yoğunlaşmaktan („korkudan korkmaktan“) vazgeçtiğinizde, korkunuzun nasıl kendiliğinden azaldığını takip edin. 7. Bu egzersizleri yapmanızdaki amacın, korkuyu önlemek değil, sadece korkuyu kontrol altına almayı öğrenmek olduğunu unutmayın. Bu konuda ilerleme kaydedebilmenizin tek yolu budur. 8. İçinizdeki hedeflerinizi daima gözünüzde canlandırın ve bütün zorluklara rağmen hangi ilerlemeleri kaydettiğinizi gözlemleyin. Bu kez de başarılı olduğunuz takdirde, ne kadar mutlu olacağınızı tasavvur edin. 9. Kendinizi tekrar iyi hissettiğinizde, çevrenize bakının ve bir sonraki adımınızı planlamaya başlayın. 10.Egzersizlere devam edebileceğiniz kanaatinde iseniz, sakin ve soğukkanlı bir şekilde bir sonraki egzersize geçin. (Alıntı: Wittchen et al., Korku, Korku Hastalıkları, Tedavi Olanakları. Harger: Freiburg-Basel, 1995) 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 18 18 01.07.2008 10:38:32 Uhr İlaç tedavisi Medikasyon tedavisi olarak da tanımlanan ilaç tedavisinde çoğu zaman şu ilaçlar uygulanır: l Trisiklik antidepresanlar (TCA) Seçici serotonin geri-alım inhibitörleri (SSRI) l Sakinleştirici ilaçlar (trankizanlar) l Diğer hastalıkların seyrinde de olduğu gibi, hekiminiz medikasyon dozajını tamamen sizin ihtiyaçlarınıza uygun olarak ayarlama imkânına sahiptir.İlaçların içerdiği muhtelif maddeler, beyindeki sinirlerin sinyal aktarımını normalize etmek suretiyle etkilerini gösterir. Bu da (tıp dilinde nörotransmitterler diye tanımlanan) belli başlı haberci maddelerin konsantrasyon oranının yükseltilmesiyle olur. Bu şekilde şikâyetlerin iyileştirilmesi sağlanır. Izdırap içinde panik atak geçiren bir hastanın akut tedavisinde, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde şikâyetlerinden kurtulabilmesi için her şeyden önce sakinleştirici ilaçlar verilir. Ancak bu hızlı etkinin avantajına karşılık, bu tedavinin bazı tehlikeli sonuçları da söz konusu olabilmektedir. Bu ilaçlarla oldukça hızlı bir iyileşme hisseden hastalar, çareyi hemen bu tür ilaçlarda arama eğilimine girmekte olup, bunların suiistimal ve bağımlılık potansiyeli içerdiği hususunu ise maalesef göz ardı etmektedirler. Bu ilaçların sadece kısa vadeli olarak ve akut tedavi kapsamında kullanılması uygundur. Hastalığın uzun vadeli bir tedavi gerektirmesi hallerinde, diğer iki grubun ilaçları uygulanır. Antidepresanlar grubu, aslında depresyon tedavisi için geliştirilmiş bir ilaç grubudur. Ancak bu ilaçların, hastalık halinde değişkenlik gösteren beyin metabolizmasını korku hastalıkları hallerinde de etkileyebildikleri görülmüştür. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 19 19 01.07.2008 10:38:32 Uhr Tarihsel olarak bakıldığında; klasik antidepresanlar (TCA), belli başlı yan etkileri olan eski bir gruptan ibarettir. Buna karşılık SSRI‘lerin ise TCA‘ların daha geliştirilmiş bir türü olduğu – özellikle de TCA‘lardan daha iyi hazmedilebildiği – söylenebilir. Panik bozukluklarında SSRI grubu ilaçları, birincil olarak tercih edilen tedavi yöntemidir, zira bu ilaçlar, gerek kanıtlanmış etkileri, gerekse iyi hazmedilme özellikleri itibarı ile başarılı olarak uygulanmış ilaçlardır. Sizin için önemli olan, panik bozukluğu halinde çoğu zaman önerilen ilaçların, ancak birkaç hafta sonra etkilerini bütünü ile gösterdikleri hususunu bilmenizdir. Zira beyindeki metabolizma aktivitelerinin tekrar normal hale gelebilmesi için bu süreye mutlaka ihtiyaç duyulmaktadır. Bundan dolayı ilacın düzenli olarak alınması zorunlu olup, muhtemelen ilk günlerde pozitif bir etki göstermediğinden dolayı zamanından önce ve hekime başvurmadan ilaca ara verilmemelidir. Hastalığınızın en az altı ay süreyle uzun vadeli bir tedaviye tabi tutulması gerektiğini dikkate almanız zorunludur. Bağımlılık yapma gibi bir özelliği olmayan antidepresanları uzun süre almanızda bir sakınca yoktur. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 20 20 01.07.2008 10:38:35 Uhr Psikoterapik tedavi yöntemleri Davranış biçimlerinden kaynaklanan faktörler – yukarıda da açıklandığı üzere – korku hastalıklarının gelişmesinde önemli bir rol oynayıp, bu hastalıkların nedeni ve tetikleyici unsuru olarak da görülmektedir. Bundan dolayı korku hastalıklarının psikoterapik yöntemlerle de tedavi edilmesi mümkündür. Bu bağlamda muhtelif tedavi yöntemleri mevcuttur: l Bilinçaltı psikolojisine yönelik metotlar: Bu metotlar, korku belirtilerinin uyuşmazlıklardan kaynaklandığı görüşünü temel alır. Bundan dolayı, bu uyuşmazlıkların gün ışığına çıkarılması ve çözümlenmesi ve bunların bilinçaltındaki oluşma nedenlerinin irdelenmesi ön planda tutulur. l Bilişsel davranışçı terapi: Bu terapi metodu, korku hastalıklarının öğrenme süreçleri sonucunda meydana geldiğinden yola çıkar. Bundan dolayı, uygulanan tedavide davranış biçimlerinde ve yaşam koşullarında değişiklik yapılması (öğrenme suretiyle) gerektiği ilkesinden hareket edilir. l Hümanist-Varoluşçu psikoterapi yöntemi: Bu yöntem, hastanın kendi kendisini iyileştirme yeteneğine sahip olduğu ilkesinden yola çıkan ve kişiliğinin geliştirilmesini destekleyen bir dizi metotları içerir. l Sistematik psikoterapi: Bu tedavide „kişisel“ bir sorundan yola çıkılmayıp, korku hastalığının eksik bir iletişimden (örneğin hayat arkadaşlıklarında veya aile içinde) kaynaklandığı varsayılır. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 21 21 01.07.2008 10:38:36 Uhr Yukarıda sıraladığımız tedavi yöntemleri, en sık uygulanan psikoterapi metotlarıdır. Ancak her tedavi yöntemi için kaçınılmaz bir gereksinim, hastanın hekim ve terapisti ile işbirliği içerisinde bulunması ve tekrar sağlığına kavuşabilmesi için mevcut olan bütün güçlerini seferber etme iradesine sahip olmasıdır. Diğer tedavi yöntemleri Korku hastalığınızın iyileşmesine aktif bir katkıda bulunabilmek için bundan başka olanaklara ihtiyaç duymanız halinde, etkin bir şekilde uygulayabileceğiniz bir dizi tedavi yöntemi daha mevcuttur. Örneğin progresif kas gevşetme, otojen egzersiz ve Uzakdoğu kültüründen gelen Yoga, Çi Gong ve Thai Çi gibi diğer yöntemleri içeren çok sayıda „gevşeme teknikleri“ mevcuttur. Bilindiği üzere, panik atakların meydana gelmesinde stresin önemli bir rol oynaması itibarı ile stresi kontrol altına alma teknikleri de öğrenebilirsiniz. Bu bağlamda, kendi deneyimlerinizi diğer insanlarla paylaşmanıza olanak sağlayan „kendi kendine yardım gruplarını“ ister kendi bölgenizde, ister uzak bölgelerde bulabilirsiniz. Korku hastalıklarında – yukarıda da açıkladığımız üzere – hem biyolojik, hem de davranış biçiminden kaynaklanan faktörler rol oynamaktadır. Bundan dolayı, yine sözü edilen iki büyük tedavi yönteminin, yani ilaç tedavisi ile psikoterapik yöntemin, kombine olarak uygulanmasını çoğu hastalar için önerebiliriz. Kendisi için özel olarak hazırlanan (ve özel olarak uyarlanan) tedavi planına riayet eden hasta, korku hastalığının iyileşmesi ve dolayısıyla hayatında yeni bir hakimiyet ve istikrar kazanabilmesi için büyük bir adım atmış sayılır. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 22 22 01.07.2008 10:38:39 Uhr Ek Literatür önerileri Angstfrei leben. Das erfolgreiche Selbsthilfeprogramm gegen Stress und Panik. Yazar: Lucinda Bassett Cep kitabı – 259 sayfa Beltz, ISBN: 3407228198 27,80 e Wenn plötzlich die Angst kommt Yazar: Roger Baker Brockhaus Ciltsiz – 176 sayfa Haan (2004), ISBN: 3417205557 9,90 e Bammel, Panik, Gänsehaut. Die Angst vor den anderen. Yazarlar: Christophe André ve Patrick Légeron Ciltsiz – 240 sayfa Aufbau Tb , ISBN: 3746617472 8,50 e Angst bewältigen. Selbsthilfe bei Panik und Agoraphobie. Yazar: Sigrun Schmidt-Traub Ciltsiz – 159 sayfa Springer-Verlag, Berlin/Heidelberg, ISBN: 3540414975 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 23 19,94 e 23 01.07.2008 10:38:40 Uhr Die Angst aus heiterem Himmel. 9,00 e Panikattacken und wie man sie überwinden kann. Yazarlar: Christine Brasch ve Inga-Maria Richberg Özel cilt – 287 sayfa Goldmann, ISBN: 3442163943 Angst, Panik und Phobien. Ein Selbsthilfe-Programm. Yazar: Reneau Z. Peurifoy Ciltsiz Huber, Bern ISBN: 3456838271 19,90 e Kendi kendine yardım grupları Korku bozuklukları ve panik hastalıkları konusunda kendi kendine yardım gruplarını (SHG) birçok büyük şehirde bulabilirsiniz. 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 24 24 01.07.2008 10:38:44 Uhr İlk başvurabileceğiniz yerler olarak, bütün büyük şehirlerde faaliyet gösteren ve kısmen büyük Hastalık Kasaları ile Resmi Sağlık Daireleri ile kooperasyon içerisinde işletilen Kontakt- und Informationsstellen für Selbsthilfegruppen (KISS – Kendi Kendine Yardım Grupları Temas ve Bilgilendirme Merkezleri) adlı merkezler bulabilirsiniz. Bu merkezlerin adres ve telefon numaralarını şehrinizin telefon rehberlerinden temin edebilirsiniz. Birkaç adres arasından sizin için seçtiklerimiz: DASH (Deutsche Angst-Selbsthilfe) ve MASH (Münchner Angst-Selbsthilfe) Bayerstr. 77 a 80335 München Tel.: 089/51 55 53-15 und 089/51 55 53-0 www.panik-attacken.de AGORAPHOBIE e.V. Taunusstr. 5 12161 Berlin Telefon 030/851 58 24 www.angstzentrum-berlin.de Soziale Angst Selbsthilfe Sosyal fobi ve çekingenlikten muzdarip insanlara yardım amaçlı web sitesi www.sozialeangst.de 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 25 25 01.07.2008 10:38:44 Uhr Notlar 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 26 26 01.07.2008 10:38:47 Uhr 056_Cip_bro_Pan_tuerk_2008_zD.indd 27 27 01.07.2008 10:38:47 Uhr 903236 05/2012 Lundbeck GmbH Karnapp 25 • 21079 Hamburg Telefon: 0 40/2 36 49-0 Telefax: 0 40/2 36 49-255 E-Mail: info@lundbeck.de www.lundbeck.de Neue Anschrift ab 1. Juni 2012 Ericusspitze 2 20457 Hamburg 317_PaBro_Panik_tu rkisch_120412.indd 1 12.04.2012 11:07:32 Uhr