mesleki yaşamda bedensel faaliyet ile kitle sporu ilişkisi
Transkript
mesleki yaşamda bedensel faaliyet ile kitle sporu ilişkisi
302 2. Çimen,O., Cicioğlu, İ., Günay, M., Erkek ve Bayan Türk Genç Milli Masa Tenisçilerinin Fiziksel ve Fizyolojik Profilleri, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, II (1), 9,1997. P-119 3. Fox,E. L., Bowers, R. W., Foss,M. L., (Çeviri, Cerit, M., ), Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik Temelleri, Bağırgan Yayımevi, 290, Ankara, 1999 MESLEKİ YAŞAMDA BEDENSEL FAALİYET İLE KİTLE SPORU İLİŞKİSİ 4. Hoare, DG., Predicting success in junior elite basketball players--the contribution of anthropometic and physiological attributes, Journal of Science and Medicine in Sport, Sports Medicine Australia, december; 3 (4): 391-405, 2000 AMMAN, M. T. *; KARAHÜSEYİNOĞLU, M. F. **; YAPRAK, P. **; ŞAHİN, S. ** 5. Kalkavan, A., Çocuklarda Beceri Öğrenimi Ders Notları, D. P. Ü. Besyo, Kütahya, 71, 2005. ** Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü * Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu 6. Kalkavan, A., Çocuklarda Psikomotor Gelişim Ders Notları, D. P. Ü. Besyo, Kütahya, 32, 2004. 7. Moğulkoç, R., Baltacı, K., A., Keleştimur, H., Koç,S., Özmerdivenli,R., 16 Yaş Grubu Sporcu Genç Kızlarda MaxVO2 ve Bazı Solunum Parametreleri Üzerine Bir Araştırma, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, II (1), 9,1997 8. 1998 Muratlı, S., Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayımevi,Ankara, 60, 9. Özer, K. M., ,Özer, D. S., Çocuklarda Motor Gelişim, Kazancı Kitap Tic. A. Ş., 230, İstanbul, 2000 10. Öztin, E., Erol, E. A., Pulur, A., 15-16 Yaş Grubu Basketbolcularda Uygulanan Çabuk Kuvvet ve Pliometrik alıştırmaların Fiziksel ve Fizyolojik Özelliklere Etkisi, Gazi Üniversitesi Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt VIII, sayı 1, 42, 2003 11. Savucu, Y., Polat, Y., Ramazanoğlu, F., Karahüseyinoğlu, M. F., Biçer,Y. S., Alt Yapıdaki Küçük, Yıldız ve Genç Basketbolcuların Bazı Fiziksel Uygunluk Parametrelerinin İncelenmesi, Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2004, 18 (4), s. 205 12. Sevim, Y., Basketbolda Kondisyon Antrenmanı, Bağırgan Yayımevi, 29,Ankara, 1999 13. Sevim, Y., Antrenman Bilgisi, Nobel Yayın Dağıtım, 349,Ankara, 2002. 14. 2000 Şen, C., Basketbol Teknik, Bağırgan Yayımevi,Ankara, 41, 15. Tiryaki Sönmez, G., Egzersiz ve Spor Fizyolojisi, Birlik Matbaacılık Yayıncılık,Ankara, 235, 2002 16. Tsunwake, N., Tahara, Y., Moji, K., Muraki, S., Minowa, K., Yukawa, K., Body Composition and Physical Fitness of Female Volleyball and Basketball Players of the Japan Inter-high School Championship Teams, Journal of Physıologıcal Anthropology and Applied Human Science, 22, 195, 2003. 17. Yücetürk, A. Y., Antrenman Kavramı Prensipleri Planı, Optimum tanıtım ve İletişim LTD., 73, 1993. ÖZET Mesleki faaliyet ile spor arasındaki olası ilişkiler, gelişmiş toplumlarda meslek çeşitlerinin on binleri aşan sayıda olması nedeniyle yeterince incelenmeyen bir konudur. Bu araştırma, meslek ile spor arasındaki ilişkinin öncelikle iş hayatında bedenin kullanım yoğunluğu ile bağlantılı olduğu varsayımından yola çıkılarak tasarlanmıştır. Mesleki çalışma biçimleri “sürekli ayakta”, “çoğu zaman ayakta”, “çoğu zaman oturarak” ve “sürekli oturarak” olmak üzere dört kategoriye ayrılmış; bu kategoriler ile spora katılım; spor yapanların düzenli yapıp yapmadıkları, yaptıkları sporlar, yapma amaçları ile spor yapmayanların yapmama nedenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırma grubunu, İstanbul’da yaşayan 20 yaş üstü okur yazar evreni temsil etmek üzere yaş, cinsiyet ve eğitim kotalarıyla seçilen 1626 kişiden oluşmaktadır. Analizler çalışmadığını belirten katılımcıların dışlanmasıyla kalan 737 kişilik grup üzerinde yapılmıştır. Dışlanan grubun yoğunluğu, örneklemin yarısını oluşturan kadınların % 65’inin “ev hanımı” olmasından ve bu gruptaki kadınların çoğunluğunun “çalışmıyorum” seçeneğini işaretlemesinden kaynaklanmaktadır. Spor yapanlar % 49, yapmayanlar % 51 olarak belirlenmiştir. Araştırmada işte bedensel çalışma ile spora katılım arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu (p<0. 05); spor yapanlar grubunda düzenli spor yapma, spor branşlarının ve spor yapma amaçlarından bazılarının işte bedensel çalışmadan bağımsız (p>0. 05) olduğu belirlenmiştir. Spor yapmayanlar grubunda yapmama nedenleri ile işte bedensel çalışma arasında anlamlı ilişki (p<0. 05) bulunmaktadır. Anahtar Sözcükler: Kitle sporu, Mesleki faaliyet, Bedensel çalışma. THE RELATIONSHIPS BETWEEN PHYSICAL ACTIVITIES AND MASS SPORTS IN PROFESSIONAL LIFE SUMMARY The relationships between physical activities and mass sports have not been assessed since the number of professions is over tens of thousands in developed societies. This research was planned by the hypothesis that the relationship between profession and sport is related to the density of the using of body in professional life. Types of professional life depart four categories such as, “permanently standing”, “mostly standing”, “mostly sitting” and “permanently sitting”. The categories mentioned above are evaluated with taking part in sports, whether the participants take parts in sports regularly or irregularly, the types of sports, the relationships between the aims of the participants and the non-participants’ reasons that determine their not taking part in sports. The representative sample of this research includes 1626 individuals who are over 20 years old literate and live in Istanbul. The analysis was conducted on data taken from 737 of this number since the rest of the participants informed that they do not work, so they were excluded. The reason of the higher number of the people which were excluded comes out that % 65 of the sample are “housewives” and most of them marked the choice “I do not work”. 303 It is determined that the rate of the sport participants is % 49 and the rate of the non-participants is % 51. There is a meaningful relationship between physical work and taking part in sports (p<0. 05); and also regularly participating in sports, some branches of sports and the aims of participated sports are independent in the group of the sport participants (p>0. 05). There is a meaningful relationships between the reasons of not taking part in sports and physical work in the group of non-participants (p<0. 05). Key Words: Mass sport, Professional activities, Physical work. GİRİŞ Gelişmiş toplumlarda mesleki faaliyet geleneksel toplumların aksine artan bir çeşitlilik arz eder. Sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde her geçen gün yeni iş alanları açılmakta, ana ve ara mesleklerin sayısı sürekli artış göstermektedir. Bu durum mesleki sınıflandırmaların karmaşıklaşmasına, mevcut sınıflamalarda güncelleştirme çalışmalarının yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Değişik ülkelerde bu amaçla çeşitli sistemler geliştirilmektedir. Kuşkusuz ülkelerin sosyal ve ekonomik durumlarına göre değişiklik gösteren, esnek kategoriler olan meslek sınıflamaları sporla ilişkiler söz konusu olduğunda fazla işlevsel olamamaktadır. Türkiye’de yapılan araştırmalarda meslek sorusu bazen memur, işçi, serbest meslek, emekli vb. ana gruplar halinde sorulmakta; bazen de açık uçlu olarak sorulmaktadır. Her iki durumda da analiz güçlüğü söz konusudur. İlkinde belirsizlikler, ikincisinde ise ortaya çıkan çeşitliliğin belli başlı kategoriler altında toplanma güçlüğü, araştırmacıları meslek ekseninde analiz yapmaktan çekinmelerine neden olmaktadır. Kitle sporu serbest zaman faaliyeti olma özelliği ile çalışma hayatından arta kalan vakitlerde yapılan bir spordur. Bu nedenle mesleki faaliyetin yoğunluğu kitle sporunu doğrudan ilgilendirmektedir. Özellikle mesleki faaliyette bedenin kullanımı spor açısından önemlidir. Daha çok bedensel aktivite gerektiren işlerde, çalışmanın spora katılımı azaltması beklenen bir durumdur. AMAÇ VE YÖNTEM Araştırma meslek ile kitle sporu ilişkisini, çalışma hayatında bedeni kullanma yoğunluğundan hareketle incelemeyi amaçlamaktadır. Meslek ile spor arasındaki ilişkinin öncelikle iş hayatında bedenin kullanım yoğunluğu ile bağlantılı olduğu varsayımından yola çıkılmış, böylece mesleklerin binlerle ifade edilen çeşitliliğinden kaynaklanan analiz zorluğunun aşılması hedeflenmiştir. Mesleki çalışma biçimleri “sürekli ayakta”, “çoğu zaman ayakta”, “çoğu zaman oturarak” ve “sürekli oturarak” olmak üzere dört kategoriye ayrılmış; bu kategoriler ile spora katılım; spor yapanların düzenli yapıp yapmadıkları, yaptıkları sporlar, yapma amaçları ile spor yapmayanların yapmama nedenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Anket tekniğiyle yapılan araştırmanın evrenini, İstanbul’da yaşayan 20 yaş üstü okur yazar kişiler oluşturmaktadır. Örneklem grubu bu nüfusu temsil etmek üzere yaş, cinsiyet ve eğitim kotalarıyla seçilen 1626 kişiden oluşmaktadır. Analizler çalışmadığını belirten katılımcıların dışlanmasıyla kalan 737 kişilik grup üzerinde yapılmıştır. Dışlanan grubun geniş olması; örneklemin yarısını oluşturan kadınların % 65’inin “ev hanımı” olmasından ve bu gruptaki kadınların çoğunluğunun “çalışmıyorum” seçeneğini işaretlemesinden kaynaklanmaktadır. BULGULAR Araştırma İstanbul’da yaşayan 20 yaş üstü okur yazar evreni temsil etmek üzere yaş, cinsiyet ve eğitim kotaları uygulanarak seçilen 1626 kişilik örneklem üzerinde yapılmıştır. Yarısı kadınlar, yarısı erkeklerden oluşan araştırma grubunda 21-30 yaş ve 31-40 yaş grupları yaklaşık olarak üçte birlik iki dilimi oluşturmaktadır. 41-50 yaş grubu % 23, 51-60 yaş grubu % 10, 61 ve üstü % 5; bekarlar % 22, evliler % 68,5, eşinden ayrılmış olanlar % 3, eşi ölmüş olanlar % 7; okula gitmemiş olanlar % 4,5, ilkokula gitmiş olanlar % 42, ortaokula gitmiş olanlar % 10, liseliler % 21, üniversiteliler % 18 ve lisansüstü eğitim görmüş olanlar % 4 oranında temsil edilmiştir. Tablo 1: İşte Bedensel Aktivite Sürekli ayakta çalışıyorum Çoğu zaman ayakta çalışıyorum Bazen ayakta, bazen oturarak Çoğu zaman oturarak çalışıyorum Sürekli oturarak çalışıyorum Çalışmıyorum Cevapsız Toplam s 326 202 347 103 106 496 46 1626 % 20,0 12,4 21,3 6,3 6,5 30,5 2,8 100. 0 Geçerli % 20,6 12,8 22,0 6,5 6,7 31,4 100. 0 Araştırmaya katılanlardan çalışma özellikleriyle ilgili tablo1’de sunulan altı seçenekten kendilerine uygun olanı işaretlemeleri istenmiş; yaklaşık üçte birinin sürekli ya da çoğu zaman ayakta çalışmakta olduğu, beşte birinin bazen ayakta, bazen oturarak çalıştıkları, % 13’ünün çoğu zaman ya da sürekli oturarak çalıştığı belirlenmiştir. “Çalışmıyorum” seçeneğini işaretleyenlerin % 31 gibi yüksek bir oranda çıkmasının nedeni, ev hanımlarının önemli bir kesiminin bu seçeneği işaretlemiş olmalarından kaynaklanmıştır. Araştırmada tablo 1’deki 1, 2, 4 ve 5. satırlarda yer alan kategorilerin (s= 737) değerlendirilmesiyle yapılmıştır (tablo 2). Tablo 2: İşte Bedensel Aktivite Sürekli ayakta çalışıyorum Çoğu zaman ayakta çalışıyorum Çoğu zaman oturarak çalışıyorum Sürekli oturarak çalışıyorum Toplam s 326 202 103 106 737 % 44,2 27,4 14,0 14,4 100. 0 İncelemeye alınan 737 kişilik grubun % 72’sini oluşturan çoğu zaman veya sürekli ayakta çalışanlar evrenin bütününe oranla % 33’lük bir gruptur. % 28’ini oluşturan çoğu zaman veya sürekli oturarak çalışanlar ise evrenin bütününe oranla % 13’lük bir grup oluşturmaktadır. Bu iki grubun spor katılımı incelendiğinde anlamlı bir farklılık görülmektedir (p<0. 01). Ancak spora katılımın “sürekli ayakta” kategorisinden “sürekli oturan” kategorisine doğru artış göstermesi beklenirken “çoğu zaman ayakta” çalışanlarda spor yapma oranı % 61 ile en fazla olduğu belirlenmiştir (tablo 3). Tablo 3: Spora Katılım Spor Yapanlar Spor Yapmayanlar Toplam X² = 26,952 Ayakta % SA ÇA 39,0 61,4 61,0 38,6 Oturan % ÇO SO Toplam % 54,7 49,5 48,8 43,5 50,5 51,2 44,2 27,4 14,4 14,0 100,0 S. D: 3 P= 0. 000 Araştırmada spor yapanlara ne sıklıkla spor yaptıkları sorulmuş; “her gün”, “gün aşırı” ve “3-4 günde bir” diyenler “düzenli”; “hafta sonları”, “fırsat buldukça”, “yaz aylarında” cevabını verenler “düzensiz” spor yapanlar olmak üzere iki grup altında toplanarak yapılan ki-kare analizinde anlamlı ilişki bulunmamıştır (p>0. 05). Gerek sürekli, gerekse çoğu zaman ayakta çalışanların düzenli spor yapma oranının, oturarak çalışanlardan yüksek olduğu görülmektedir (tablo 4). Tablo 4: Düzenli Spor Yapma Ayakta % SA ÇA Düzenli spor yapanlar 31,5 30,1 Düzensiz spor yapanlar 68,5 69,9 Toplam 35,8 34,6 X² = 1,443 S. D: 3 Oturan % ÇO SO Toplam % 25,9 23,5 29,0 74,1 76,5 71,0 15,2 14,4 100,0 P= 0. 696 Tablo 5: Spor Branşları Ayakta % SA ÇA Yürüme 15,6 32,7 Futbol 17,2 26,2 Fitness 8,0 7,4 Koşu 5,5 13,4 Yüzme 4,3 10,4 Oturan % ÇO SO 28,3 28,2 18,9 14,6 8,5 13,6 9,4 6,8 4,7 13,6 P P= 0,000 P= 0,036 P= 0,290 P= 0,015 P= 0,003 304 Araştırmada en fazla yapıldığı belirlenen beş spor branşına katılım ile çalışma hayatında beden kullanımı ilişkisi incelendiğinde yürüme, futbol, koşu ve yüzmede anlamlı bir ilişkinin olduğu (p<0. 05), fitnessta anlamlı bir ilişkinin olmadığı (p<0. 05) tablo 5’de görülmektedir. Yüzdelik dağılımlara göre oturarak çalışanlarda yürüme, fitness ve yüzmeye katılım daha fazla, futbol ve koşuya katılım ise daha düşük düzeydedir. Tablo 6: Spor Yapma Amaçları Ayakta % SA ÇA Mutlu olmak 91,5 92,3 Eğlenmek 84,2 76,4 Stres atmak 95,0 90,3 Zinde olmak 94,8 97,4 Fazla kiloları vermek 62,7 62,2 Vücudumun düzgün olması 64,0 77,6 Sağlığı korumak / iyileştirmek 94,0 95,0 Yaşlanmayı geciktirmek 64,9 73,1 Oturan % ÇO ÇO SO 93,0 67,3 82,6 98,2 82,6 100,0 95,9 83,3 95,8 92,9 68,1 100,0 80,9 65,5 89,6 P P= 0,227 P= 0,070 P= 0,168 P= 0,317 P= 0,035 P= 0,000 P= 0,127 P= 0,108 İşte beden kullanımı ile spor yapma amaçları ilişkisi incelendiğinde “fazla kiloları vermek” ve “vücudun düzgün olması” dışında anlamlı ilişki görülmemektedir (tablo 6). Bu iki amaç söz konusu olduğunda oturarak çalışanlarda bariz bir farklılık göze çarpmaktadır. Diğer amaçlarda birbirine yakın olan yüzdelerin kilo verme ve düzgün vücut arzusunda oturarak çalışanlarda öne çıkması dikkat çekicidir. Tablo 7: Spor Yapmama Nedenleri Vakit bulamıyorum Üşeniyorum Semtimde spor yapmaya uygun yer yok Spor yapacak arkadaş bulamıyorum Maddi imkansızlıklar Spordan hoşlanmıyorum Ayakta % SA ÇA 50,3 34,2 23,6 14,4 23,9 14,9 Oturan % ÇO SO 26,4 40,8 27,4 26,2 6,6 17,5 10,4 4,0 13,2 16,5 P= 0,002 13,5 5,4 8,0 1,5 7,5 3,8 6,8 3,9 P P= 0,000 P= 0,017 P= 0,000 P= 0,010 P= 0,008 Araştırma grubunun yaklaşık yarısını oluşturan spor yapmayanlarda yapmama nedenleri ile çalışma hayatında beden kullanımı ilişkisi anlamlı sonuçlar (p<0. 05) vermiştir. Yüzdeler incelendiğinde “vakit bulamama”, “semtimde spor yapmaya uygun yer yok”, “maddi imkansızlıklar”, “spordan hoşlanmama” nedenlerinin ayakta çalışanlar grubunda, “üşenme” ve “spor yapacak arkadaş bulamama” oturarak çalışanlar grubunda önde gelmektedir (tablo 7). TARTIŞMA VE SONUÇ Araştırmada çalışma hayatında bedensel çalışma ile spora katılım arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu (p<0. 05); spor yapanlar grubunda düzenli spor yapma, spor branşlarının ve spor yapma amaçlarından bazılarının işte bedensel çalışmadan bağımsız (p>0. 05) olduğu belirlenmiştir. Spor yapmayanlar grubunda yapmama nedenleri ile çalışma hayatında bedensel aktivite arasında anlamlı ilişki (p<0. 05) bulunmaktadır. Araştırma bu yönde yapılacak yeni ve daha kapsamlı incelemeleri davet edici sonuçlar içermektedir. Beklenenin aksine spora katılımın “çoğu zaman ayakta” çalışanlarda en yüksek oranla çıkmış, “düzenli spor yapma” söz konusu olduğunda da anlamlı farklılık bulunmamıştır. Modern yaşam tarzı işte bedensel çalışmayı artan bir biçimde kısıtlarken, spor ihtiyacı daha fazla olan bu kesimde spora düzenli katılımın artmaması düşündürücüdür. Ayakta çalışanlar grubunda futbol ve koşuya katılımın daha fazla olması bu grubun yaş ortalamasının daha düşük olmasıyla ilişkili olabilir. Oturarak çalışanlarda “fazla kiloları vermek” ve “vücudun düzgün olması” açmalarıyla spor yapma oranlarındaki yükseklik beklenen bir sonuçtur. Spor yapmayanlar grubunda yapmama nedenleri ile işte bedensel faaliyet arasında görülen anlamlı ilişkilerin modern yaşam tarzının ve gelir düzeyi farklılıklarının yansımaları olması olasıdır. Oturarak çalışanlar muhtemelen gelir düzeyi daha yüksek ve sosyal çevre ilişkile- rinde “bireysellik” yönelimi daha fazla olan bir kesimdir. “Üşenme” ve “arkadaş bulamama” nedenleri ile spor yapmama bu grupta dikkat çekmektedir. Ayakta çalışanlar yine muhtemelen görece daha çok çalışmakla birlikte daha az kazanan, spor yapmaya daha elverişsiz semtlerde oturan kimseler olabilir. “Vakit bulamama”, “semtimde spor yapmaya uygun yer yok”, “maddi imkansızlıklar” ve “spordan hoşlanmama” nedenleri ile spor yapmama bu grupta ön plana çıkmaktadır. 305 P-120 WOMEN AND SPORT IN MODERNIZING TURKEY -An Empirical Study in IstanbulAMMAN, M. T. * * Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu SUMMARY This questionnaire-based study relating sports participation of women to the modernizing process was conducted on 733 adult, nonathlete women living in Istanbul who regularly exercise in a fitness club. Modern sports were introduced to Turkey as part of the “modernity project”, which is different from the historical development in Western countries. The participation of women to public sphere is an integral part of this project. Therefore, the developmental state of the modernization process in Turkey and similar countries can be determined by evaluation of relations between women and sports. Our results show that women who participate regularly in sports belong to social categories with higher involvement in the modernization process and have a distance from religious and traditional values. These women are characterized by having higher income and higher education level, maintaining metropolitan life style, being single woman by higher percentage, wishing to participate in the public sphere, getting married by their own individual decisions neglecting traditional norms, having only one or two children, demanding to reduce the social differences between men and women, and accepting identification with general ideological values of modernization like democracy and secularism. These women adhere also to ideological values reflecting the special modernization process in Turkey like Kemalism. Keywords: Turkey, Modernization, Women, Sport. INTRODUCTION Macro-social processes such as modernization are very complicated and for this reason open to different approaches. Therefore it is not possible that one of these approaches negates the others. The theoretical studies aiming to explain modernization in sociological literature increased in the second half of the twentieth century. These studies which present some differences from each other but can be categorized under one single title as ‘modernization theory’ in terms of their common characteristics, were invalidated by the criticism directed against them in later periods and lost their scientific values to a considerable extent. However, it is difficult in sociology for a theory to become a topic of the history of sociology from being the topic of sociology. It is possible that these old theories can constitute a basis for the new discussions with new approaches. The theoretical aspect of this study includes a partial return in the direction of modernization theory. Modernism as a new social model is an historical fact intrinsic to the Western societies. The non-western societies are trying to become modern both by the political oppressions of the Western world and by the power and attraction of modernism. As different from the west that produce the modern with their inner dynamics, the non-western societies are trying to be modern taking the west as a model; this situation somewhat identifies the concept of modernization with the westernization. It seems that there are three-separate-Turkey in Turkey that defines itself as “modern”. These can be mentioned such as: Turkey which is dominantly traditional, Turkey living in a complicated unity of tradition and modernity and modern Turkey. These three-Turkey can be generally called as similar to a lemon. That is to say, Turkey is a country whose traditional and modern sections are narrow whereas the sections which are in the process of modernization are wide. Modern Turkey appears more evident as we go from the east to the west, from rural to urban areas and from new settlements to the cen- tral quarters in urban centers. It seems that people whose education and income levels are higher and who are born and grown up in urban areas just like to the young generations by comparison to the older ones appropriate the modern values more easily. As sports are intrinsic to the modernity, woman is also an actor that appears in social sphere with the emergence of modernity. Therefore, it is possible to consider woman as a subject and sport as a fact as defining elements of modernity. Women living in house under the control of man at the position of father or husband throughout the history, began to appear as individual in public sphere with the modernity. She is no longer an inferior species under the shadow of man but a being who can live on her own. She demands equality in all social spheres and has a keen interest in sports that was an activity historically specific to man. The historical image of traditional sports as being specific to man in Turkey reflects to modern sports as well. Sport is still a masculine activity for masses. The distance between social genders, traditional positioning of woman in house, religious and traditional restrictions on clothes and cooperation between man an woman are determining factors on the orientation of women to sports. Therefore, sport is an activity inclined by those who distance themselves from the effects of tradition and religion and participate into the modernization process more such as people whose education and income levels are higher and the young and urban population. OBJECT AND METHOD This questionnaire-based field study aiming to determine the relation between woman and sport on the basis of modernity has been conducted on adult, non-athlete women who regularly exercise in a fitness club. We mean those who exercise as a leisure time activity with the expression of ‘non-athlete women who regularly exercise’. Districts which present different social characteristics were determined and questionnaires were conducted in sports centers addressing to high, middle and low income groups in order to create a representative sample of Istanbul. For this reason, private and public sports centers has been chosen in the districts of Bahçelievler, Beykoz, Beyoğlu, Kadıköy, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik and Şişli. A sum of 1100 questionnaire form was distributed to women accepting to participate into the study, with necessary explanations. The participants were asked to fill up the questionnaires in their home because of the inadequate conditions in sport saloons and bring them back in following meeting. The distributed questionnaires were collected almost in a period of two weeks. The respondent rate of questionnaires is % 69. 9. 36 of the questionnaires from collected one were excluded from the evaluation and the rest were evaluated. FINDINGS The % 75 of the participants is over the age of 20-35, %20 is over the age of 36-50 and % 5 is over the age of 51. It is determined that % 52 of the sample is university graduate, % 36 is high school graduate, % 7 is secondary school graduate and % 5 is primary school graduate. These rates are very higher than both the average of Turkey and Istanbul. % 8 of the participants state that their income levels are very high whereas % 44 of them state that their income levels are high. Another % 41 of them state that their income levels are medium whereas only % 11 of them state that their income levels are low. Istanbul is an urban center of mass migration. Therefore, people who were born in Istanbul constitutes only one third of the total population. This rate was found as 1/2 in study sample. Occupational distribution of study sample demonstrates that one fifth of women are housewives whereas the other four fifth actively participate into professional life. Seven of each ten women are housewives in Istanbul. Half of the study sample are single whereas the other half are married. Four of each five married woman got married in a modern way (flirting) whereas the rest got married in a traditional way (with the decision of parents). % 95 of married women have one or two children. The rates of being single and getting modern way of marriage 306 are over the averages in Istanbul and Turkey whereas the number of children is under the average of Istanbul and Turkey. It is found that people in study sample regularly and consciously exercise. The branches of sports exercised are various but the most frequent of them are swimming, fitness, walking, tennis and apparatus work. The aims of exercising are being healty and energetic and owning a fit body respectively. Relieving stress, being happy, having a good time, losing weight are secondary aims. Table 1. Ideological identities Anarchist Capitalist Communist Conservative Democrat Environmentalist Humanist Islamist Liberal Kemalist Nationalist Racist Religious Secularist Socialist Social Democrat N 2 35 19 56 466 2 18 44 79 545 266 4 170 493 75 173 % 0,3 4,8 2,6 7,6 63,6 0,3 2,5 6,0 10,8 74,4 36,3 0,5 23,2 67,3 10,2 23,6 The ideological identities are asked to people in study sample in an alphabetical order. It is clearly stated that more than one category can be chosen to express the ideas having similarities and results are presented in Table 1. The question is asked half open-ended considering the possibility of the existence of different ideas. The categories in the last three rows of the Table named as humanist, anarchist and environmentalist reflect the answer given to the category of “other”. The sum of answers is over the number of 100 because of the possibility of choosing more than one category. The identities with which women ’have sympathy’, reflect their religion, ideology or worldview are Kemalist, secular, democrat, nationalist, social democrat, religious, liberal, socialist, conservative, Islamist, capitalist, communist, humanist, racist, anarchist and environmentalist respectively. It is evident that Kemalism, secularism and democracy are the common grounds of women who exercise. That is to say, women who are exercising are the people who appropriate the modernizing policies of Republican Turkey and modern values. The question aiming to determine the opinions of people in study sample concerning the participation of women in public sphere, is asked in rows varying from modern to traditional presenting five degrees for each row. This design is aiming to control indirectly as well. It is expected that the respondents who say “I agree” or “I exactly agree” in the first row, will say “I disagree” or “I exactly disagree” in the fifth row. The % 93 of the study sample agree that ‘’women should participate in all spheres of professional life’’. The rate of those who agree that ’’house is the only place of woman and she should not work outside’’ is only % 3. The rate of those who agree that ‘’the cooperation of women and men in workplace is disapproved’’ is % 5 whereas the rate of those who disagree is % 88. Table 2. The views about the participation into public sphere Women should participate in all spheres of professional life. Women should work in professions appropriate to them. The cooperation of men and women in workplace is disapproved. House is the only place of women but if necessary she can work outside. House is the ony place of woman, she should not work outside. 1 80,3 11,9 1,8 3,3 1,5 2 12,9 21,8 3,7 2,8 1,3 3 6,3 24,3 6,4 9,6 3,0 4 0,3 21,5 20,2 15,1 8,2 5 0,3 20,6 68,0 69,1 85,9 (1= Exactly agree 2= Agree 3= Possible 4= Disagree 5= Exactly disagree) Another question with the same aim is asked again limited to sports in the study (Table 3). The aim is that to what extent the views about the position of woman in public sphere reflect to the views about sports. The propositions in rows are prepared from modern to traditional just as in Table 2; it is expected that the respondents saying “I agree” or “I exactly agree” to the propositions in the first row, will say “I disagree” or “I exactly disagree” in the fifth row. Table 3. The views about the man-woman cooperation in sports It is not appropriate for men and women exercising together. Family members and relatives can exercise together. Families who have intimate relations can exercise together. Workplace friends can exercise together. Women and men sharing the same pleasure can exercise together. 1 5,9 31,9 33,3 37,0 55,1 2 4,3 22,3 25,0 30,5 22,7 3 12,6 41,1 36,7 29,2 17,3 4 21,5 3,0 3,3 2,4 2,4 5 55,7 1,8 1,8 0,9 2,4 (1= Exactly agree 2= Agree 3= Possible 4= Disagree 5= Exactly disagree) The rate of people who say “I agree” or “I exactly agree” to the view that ‘’It is not appropriate for men and women exercising together’’ is % 10 whereas the rate of people who disagree or exactly disagree is % 77. The rate of people who agree or exactly agree to the view that ‘‘Women and men sharing the same pleasure can exercise together” is % 78 while the rate of people who disagree or exactly disagree is % 5. Results are almost same with Table 2. CONCLUSION Our results show that women who participate regularly in sports belong to social categories with higher involvement in the modernization process and detachment from religious and traditional values. These women are characterized by having higher income and higher education level, maintaining metropolitan life style, being single woman by higher percentage, wishing to participate in the public sphere, getting married by their own individual decisions neglecting traditional norms, having only one or two children, demanding to reduce the social differences between men and women, and accepting identification with general ideological values of modernization like democracy and secularism. These women adhere also to ideological values reflecting the special modernization process in Turkey, like Kemalism It is evident that the women who exercise, participate into the public sphere, reflect this participation to sports activities, see no any obstacles to exercise together with men, disagree the views distancing the genders from each other. In summary, it is understood that these women appropriate the values ‘’intrinsic to modernity’’. Findings have confirmed the basic hypothesis of the research. The great majority of non-athlete women living in Istanbul and exercising in sport centers take place in the ‘modern one’ of “three Turkey”. 307 Eritropoetin (EPO) P-121 SPORTİF PERFORMANSIN SONU MU YOKSA MUCİZE Mİ: GEN DOPİNGİ ORHAN, Ö. *; HAZAR, M. *; * Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Sporda performansı arttırmak amacıyla gen dopinginin olası kullanımı, mevcut anti doping stratejilerine karşı bir başkaldırı örneğidir (23). Gen yada hücre dopingi Dünya Doping Karşıtı Kuruluşu (WADA) tarafından "atletik performansı arttırma kapasitesi olan genlerin, genetik maddelerin ve hücrelerin tedaviye yönelik olmayan kullanımı" olarak tanımlanmıştır. 2003 yılında IOC ile WADA gen dopingini yasaklı uygulamalar listesine dahil etmiştir (24). Gen terapisinin esası, bir hücreye mevcut olmayan yada anormal bir geni telafi edebilecek bir tedavi edici gen verilmesine dayanır. Gen terapisi yalnızca ciddi hastalıkların tedavisi için değil sporcuların daha iyi performans elde etmek için vücutlarını yeniden yapılandırmak amacıyla da uygulanabilir (8). Bu çalışma "gen dopingi nedir" sorusuna cevap aramak, gen dopingi yöntemleri, belirlenmesi ve riskleri hakkındaki gelişmeleri ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Gen dopingi, Sportif performans, Gen terapisi GİRİŞ Sporcuların performanslarındaki çok küçük bir gelişim müsabaka sonucundaki sıralamada belirgin değişikliklere sebep olmaktadır. Bu olgu, antrenman yöntemlerinin yanı sıra sporcu, antrenör ve bilim adamlarını performans geliştirici yöntemler aramaya yönlendirmiştir. Sporcular geçmişten günümüze kadar daima kendilerini rakiplerine göre daha avantajlı duruma getirecek her türlü arayışa girmişlerdir (25). Kazanma, daha iyi olma isteği sporcuları yasaklı yöntemlere ve maddelere yöneltmiştir. IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) yasaklanmış madde ve yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz kullanımını "doping" olarak tanımlamıştır. Son yıllarda genetik mühendislikte elde edilen başarıyla birlikte gen dopingi de yasaklanmış metotlar listesine eklenmiştir (24). Spor dünyasına büyük bir belirsizlik içinde giren gen dopinginin, yapılan araştırmalarda performans arttırıcı etki gösterdiği ortaya çıkmıştır. Ancak asıl sorun gen dopinginin saptanıp saptanmayacağı ve saptanırsa bunun kolay olup olmayacağıdır. Araştırmacılar, bu günkü teknolojinin gen dopingiyle savaşmak için yeterli olmadığını belirtiyorlar (28). Gen Dopingi Gen terapisi, önemli hastalıklara karşı kullanılan ve deneysel yönü ağır basan bir iyileştirme yöntemidir. Klinik veriler gen tedavisinin hastalarda x- bağıntılı ciddi bağışıklık yetersizliği hastalığında ve hemofili hastalarında cesaret verici sonuçlar ortaya koyduğunu göstermektedir (21). Bu erken olumlu sonuçlara rağmen, gen tedavisinin bu hastalıkların standart bir tedavi yöntemi olabilmesi için yıllar gereklidir. Gen terapisinin esası, bir hücreye mevcut olmayan yada anormal bir geni telafi edebilecek bir tedavi edici gen verilmesine dayanır. Gen terapisi yalnızca ciddi hastalıkların tedavisini için değil; aynı zamanda sportif yaralanmaların iyileştirilmesi ve sportif performansı artırmak amacıyla sporcuların vücutlarını yeniden yapılandırmak için de kullanılabilir (2, 8). Gen dopingi; kişiye, suni genin verilmesi esasına dayanır. Hücre içinde kendine uygun RNA’yı oluşturarak uygun protein sentezini sağlamasından dolayı, kas içine DNA’nın (modifiye edilmiş hücrelerin) direk enjeksiyonu ve virüs ile verilmesi şeklinde, iki türlü uygulanabilir. Eritropoetin (EPO) geni, İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü (IGF-1), Myostatin, Vasküler Endotelial Büyüme Faktörü (VEGF) ve Leptin Geni, potansiyel gen dopingi örneklerini oluşturmaktadır (24). EPO gen terapisine ilişkin çeşitli yaklaşımlar tanımlanmıştır (24, 9). Bunlardan belli başlı iki strateji; EPO’yu şifreleyen bir gen ihtiva eden virüsün kas içine enjekte edilerek doğal biçimde gen transferi; yada alıcı organizmaya ardışık olarak nakledilmiş hücrelere dışardan gen transferi şeklindedir (1, 24). Araştırmacılar EPO genlerini farelere ve maymunlara başarılı bir şekilde vermişlerdir. Hayvanlardaki Hematokrit (kırmızı kan hücrelerinde üretilen kan hacim oranı) %80 oranında arttırılmıştır (27). Ama EPO’dan türeyen ana gene tepki veren otobağışıklık sistemi bazı hayvanlarda ciddi kansızlık problemine sebebiyet vermiştir. Bu yanlışlıkla meydana gelen otobağışıklık diğer çalışmalarda gözlenmemiştir, ama şayet insanlarda da aynı şekilde görülseydi ciddi problemler ortaya çıkabilirdi. Bu beklenmedik yan etkilerden dolayı, EPO gen tedavisinin klinik çalışmalarla değerlendirilmesi çok zaman alacaktır (24). Svensson ve diğerleri, EPO şifreleyen bir adenovirüsün farelerin kas içine yapılan bir enjektesi sonucunda hematokritlerde %49’dan %81’e yükselme görüldüğü ve bu etkinin bir yıl devam ettiğini bildiriyorlar (24). Aşırı hematokrit seviyesinden kaynaklanan sağlık risklerinden başka, gen terapisinin genel güvenlik sorunları da henüz tam anlamıyla çözümlenmiş değildir (13). İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü IGF-1 İnsülin benzeri büyüme faktörü IGF-1, kaslarda olduğu gibi karaciğerde de üretilir ve yapıcı metabolizmal etkileri vardır. Konsantrasyonu büyüme hormonunun (GH) konsantrasyonuna bağlıdır (7). Diğer adı kas büyüme faktörü olan IGF-1, kas irileşmesine sebep olur ve kas kaybı gibi bozuk kas hastalığı olan hastalara güç kazandırmak için kullanılır. Bölgesel olarak etki yapar (21). IGF-1 farelere genle enjekte edildiğinde kas yığınında artmaya sebep olmaktadır. Bu sonuç herhangi bir antrenman programı uygulamadan çıkmıştır (6). Pennyslvania Üniversitesinden genetikçi Lee Sweerey’ın yürüttüğü deneye göre IGF-1 adı verilen insüline benzeyen bir hormonu enjekte ettiği denek hayvanlar iki hafta sonra diğerlerine göre daha fazla yük taşıyabildiklerini ortaya koymuştur. Sweeney’e göre bu tedaviyi atletler ve halterciler uygulayabilir (21, 22). Gealfy Goldspink farelere enjekte ettiği büyüme hormonunun farelerin kas kuvvetini 3 haftada %30 arttırdığını ortaya koymuştur (17). Damarsal Büyüme Faktörü (VEGF) Gen terapisi yeni kan damarlarının oluşmasına yardım etmede kullanılabilir. Bu terapi türü oksijen gereksiniminin yeterince karşılanamaması nedeniyle doku ölümlerinin görüldüğü hastalıklara koroner bypass yaratmak amacıyla geliştiriliyor. Gen kodlayan damarsal büyüme faktörü (VEGF) yada diğer faktörler yeni damarların yapılmasını sağlayabilirler (18, 24). Yapılan çalışmaların sonucunda anjin hastalarında, çevresel atardamar hastalarında yararlar görmüşlerdir. Yeni damar üretimindeki artış, kalbe, karaciğere, kaslara, akciğerlere ve diğer organlara daha fazla kan akışı anlamına gelir ki bu da yorgunluğu erteler. Bu gen terapisi kan damarlarının üretimini iyileştirmek için sporcularda kullanılırsa sonuç, dokulara normalden çok daha fazla miktarda oksijen ve besin maddesi taşınması olabilir (19). Myostatin Geni Etkisini kalp ve iskelet kaslarında gösteren bu madde, kas hücrelerince sentezleniyor; ancak fizyolojik rolü hala belli değildir. Myostatini engelleyen maddelerin verilmesi, kas liflerinin sayısını ve liflerin kalınlığını arttırarak iskelet kaslarının kütlesinin artmasına; kas dokusundaki yağ ve bağlayıcı doku oranının azalmasına neden oluyor. Lee ve Mc Pherron (2001), Bagdanovich ve ark. 2002 yaptıkları çalışmalarda bu yargıyı desteklemektedirler. Bu durumda myostatin engelleyicilerin antrenman yapmadan kasları geliştirdiği söylenebilir. Gelecekte, myostatin salgısını etkileyici gen dopingi yöntemleri de geliştirilebilir (12, 26). Leptin Geni Leptin açlıkla ilgili önemli bir hormondur. Obez farelere leptin üretimini teşvik eden gen enjekte edildiğinde kilo kaybı gözlenmiştir. 308 Murhpy ve arkadaşları (1997) yaptıkları çalışmada leptin geni taşıyan bir virüs enjekte edilen obez farelerin kilo kaybettiğini göstermişlerdir (14). Gen Dopinginin Belirlenmesi Spor camiasında, özellikle doping kuruluşları arasında gen dopinginin belirlenmesi büyük bir soru işaretidir. Amerikan Anti Doping Kuruluşunun toksiloji ve test uzmanı Larry Bowers’a göre mevcut teknoloji ile gen dopinginin test edilmesi için hiçbir yol yoktur. Amerikalı yazarlar Anderson ve arkadaşları şu sonuca varıyorlar; "niyetler ve amaçlar ne olursa olsun, gen dopingi test edilemeyecektir. Gen dopinginde kullanılan ajanların belirlenmesi mümkün olmayabilir, ama sonuçları ölçülebilir. " Gen dopingi gen transferini yükseltmek için kimyasallarla yada kimyasallar olmadan DNA içeren bir taşıyıcı ile yada bir viral taşıyıcı ile uygulanacaktır. Kas temelli terapiler enjeksiyon bölgesine yada yakınındaki dokuya karıştırılacaktır. Bu yüzden kas temelli gen teknolojilerinin pek çoğu, şu anda yapıldığı gibi idrar veya kan testleri ile tespit edilemeyebilir. İlgili kimyasalların yada partiküllerin ortaya çıkarılması kullanışlı olabilir ama bu doku örneği gerektirir. Bunun içinde kas biyopsisi yapılması gerekir. Biyopsinin uygulanışı göz önüne alındığında sporcuyu bu işleme ikna etmek mümkün olmayacaktır (4,16, 24, 27). Gen Dopinginin Riskleri Son zamanlarda hayvanlara uygulanan deneylerde EPO geni verilmesi ile bazı hayvanlarda ciddi anemi gelişmiştir (27). Gen terapisinin bilinen diğer yan etkileri çoğunlukla grip benzeri semptomlardır. Gen dopinginde harekete geçen belirli proteinlerle ilişkili sağlık riskleri, diğer doping biçimindekilere benzemektedir. Kendi EPO düzeylerini doğal olmayan biçiminde artıran sağlıklı insanlar kalp krizi ve felç ihtimalini yükseltirler; çünkü kırmızı kan hücreleri ilave etmek kanı yoğunlaştırır. Kan yoğunlaştıkça kalbin dokulara kan pompalaması zorlaşacaktır. Bu da artan yoğunluğu damarların telafi edemediği yerlerde pıhtılaşmaya neden olur (5, 15, 23, 28). Gen terapisi alan sporcular, genetiği değiştirilmiş hücrelere veya gen transfer taşıyıcısı içeren salgıya sahip olabilirler. Bu sporcu ile yakın temas halinde olan insanlar için potansiyel risk teşkil edebilir. Çünkü o insanlar o gene maruz kalabilirler. Mevcut gen terapisi denemelerinde viral gen terapisi taşıyıcıları ile tedavi edilen hastalar, gen terapisi taşıyıcılarını etrafa saçmamaları için yakından izlenirler ve çoğu durumda hastaneden ayrılmadan önce kanda, dışkıda, idrarda, meni yada tükürükte belirlenebilen gen terapisi taşıyıcılarına sahip olmamalıdırlar (10, 11). IGF-1 geninin kullanımı yada myostatin geninin organizmadan çıkarılması kasta farklılaşmaya sebep olur. Kaslar oransız bir şekilde güçlenip kirişlerin ve kemiklerin etraflarını sarıp, yırtıklara ve kırıklara sebep olabilirler (23). SONUÇ Asırlar boyunca insanoğlu iş verimini arttırarak başarıya ulaşmak ve zaferler kazanmak için çaba harcamıştır. Tarihin çok eski dönemlerinden itibaren insanlar fiziksel güç ve performansı arttırdığına inanılan çeşitli maddeler kullanmışlardır. 1960 Roma olimpiyat oyunlarında bisikletçi K. Jensen’in aşırı amfetamin alımı ile ölmesi büyük sansasyon yaratmıştır ve doping ciddi anlamda spora yansımıştır. 1968 Mexico City olimpiyatlarında bir sporcuda doping çıkarken 2004 Atina Olimpiyatlarında 18 sporcuda dopinge rastlanmıştır. Doping yapılmasının nedenleri ne olabilir? Adı duyulmamış bir ülkenin sporcusu olimpiyatlarda elde ettiği başarıyla ülkesinin adını duyurmaktadır. Sporun gücü bu anlamda önemlidir. İşte kazanma isteği, daha fazla başarı, sunulan maddi imkanlar ve tanınma arzusu gibi faktörler sporcuları yasaklı madde ve yöntemleri kullanmaya teşvik eden nedenler olabilir. Günümüzde gen dopinginin kullanıldığı yada yakın gelecekte, en geç 2008 Çin Olimpiyatlarında kullanılacağı çok kuvvetli bir ihtimal olarak düşünülmektedir. Sporda gen terapisinin kullanılması, başarıyı ve kırılan rekorları çok yüksek noktalara çekecektir. Bu durum elde edilen derece ve rekorların biraz daha ileriye götürülmesi açısından hoş karşılanabilir. Ancak; insanın doğal yapısına müdahale ederek eşitlik ilkesini ve sportif erdemi ortadan kaldırmasından dolayı, sporun ve olimpiyat ruhunun sonu olacaktır. Gen dopinginin sporda kullanılması ihtimali bile başlı başına bir tehlikedir. Sportif mücadele insanların doğal yapılarıyla ve insani değerleriyle, özgürce, barış içinde ve eşit şartlarda yapıldığı sürece değerlidir. Aksi takdirde, genetik yapısıyla oynanmış biyonik insanlar ve onların elde ettikleri rekorlar, sadece asaletin ve yeteneğin esas olduğu sporun değil, gelişen bilim ve teknolojinin utancı, insanlığın da yüz karasıdır. Sporcuların sağlığını korumak ve eşit yarışma ortamları sağlamak için çalışan WADA, gen dopingini engellemenin en iyi yolunun yasaklamalar, eğitim ve araştırmadan oluşan bir bileşim olduğunu belirtmektedir. KAYNAKLAR 1. Abruzze RV., Godin D., Mehta V., Ligand- dependent regulation of vascular endothelial growth factor and erythropoietin expression by a plasmid- based autoinducible genes witch system,. Mol Ther Sep; 2 (3): 276-87, 2000. 2. Adam D., Gene therapy may be up to speed for cheats at 2008 olympics, Nature Dec 6; 414 (6864): 569-570, 2001. 3. Atina Doping Oyunları, Aksiyon haftalık haber dergisi www. aksiyon. com. tr/file: //A: \a3htm [ 05. 05. 2006 tarihinde alınmıştır] 4. Barton- Davis E. R., Shouturma D. I., Muaro A., Viral mediated expression of ınsulin- like growth factor. 1 blocks the aging related loss of skeletal muscle function, Proc. Natl. Acad Sci. USA; 95 (26): 15603-7, 1998. 5. Gaudard A., Varlet- Marie E., Bressalle F., Drugs for ıncreasing oxygen and their potential use in doping, Sports Med, 33 (3): 187-212, 2003 6. Genetik Dopinginin Kapısı Aralandı, www. aksam. com. tr//file: //A: \a4htm [01. 05. 2006 tarihinde alınmıştır] 7. Goldspink G., Research on mechano growth factor: ıts potential for optimising physical training as well as misuse in doping, Br J Sports Med; 39: 787-788, 2005 8. Haısma H. J. Gene Doping: A Report from the Netherlands Centre for Doping Affairs, 2004. 9. Haisma H. J., Han O., Gene doping, Int J Sports Med Apr. 27 (4): 257-66, 2006. 10. Johnson J., Tazelaer J., Rivera V. M., Regulated expression or erythropoietin from an AAV vector safely ımproves the anemia of beta- thalassemia in a mouse model, Mol Ther Apr; 7 (4): 493-7, 2003. 11. Kandarakis D. E., Konstantinopoulos P. A., Erythropoietin abuse and erytropoietin gene doping, detection strategies in the genomic era, Sports Med. 35 (10): 831-840, 2005. 12. Laure P. C., Binsinger L., Lecerf T., General practitioners and doping in sport: attitudes and experience, Br J Sports Med., 37: 335338, 2003. 13. Mccrory P., Super athletes or gene cheats?, Br J Sports Med Jun; 37 (3): 192-3, 2003. 14. Murphy J. E., Zhou S., Giese K., Long term correction of obesity and diabetes in genetically obese mice by a single ıntramuscular ınjection of recombinanat adeno- associated virus encoding mouse leptin, Proc Natl Acad Sci USA; 94 (25): 13921-6, 1997. 15. Olimpiyatlarda Doping Alarmı, [01. 06. 2006 tarihinde alınmıştır] file//C: \Documents and Settings\CC\Desktop\gen\gen1htm. 16. Oxford Bio Medica. Succesful Preclinical Results for New Anemia Product http: //www. oxfordbiomedica. co. uk/news/2002ob-05-htm, [05. 05. 2006 tarihinde alınmıştır] 17. Pincock S., Feature: gene doping, The Lancet, December: 1819, 2005. 309 18. Rankinen T., Pervise L., Ravramaa R., The human gene map for performance and health related fitness phenotypes: the 2001 update, Med Sci Sports Exerc; 34 (8): 1219-33, 2002. 19. Roetart P. E., Are we dopes to ıgnore gene doping, Natioanal Strength and Conditioning Association 27 (1): 36-37, 2002. 20. Savulescu J., Foddy B., Clayton M., Why we should allow performance enhancing drugs in sport, Br J Sports Med; 38: 666-670, 2004. P-122 DÜZENLİ EGZERSİZİN KEMİK MİNERAL YOĞUNLUĞU VE VÜCUT KOMPOZİSYONU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ HELVECİ, G. *; YALÇIN, H. B. *; YÜKTAŞIR, B. *; SÖZBİR, K. *; AYDIN, K. *; 21. Sweeney H. L., Gene doping, Scientific American, July, 2004. 22. Sweeney H. L., Gene doping. Gene therapy for restoring muscle lost to age or disease is poised to enter the clinic, but elite athletes are eyeing it to enhance performance. Scientific American (New York), July: 291 (1): 62-69, 2004. 23. Unal M., Unal O. U., Gene doping in sports, Sport Med. : 34 (6): 357-362, 2004. 24. WADA, Confrence shelds light on the potential of gene doping. Conference on Gene Doping: Mar 20: New York, 2002. 25. Wadler G., Hainline B., Drugsand athlete, F. A. Davis Company, Philadelphia, 1999. 26. Ye X., Rivera V. M., Zoltick P., Regulated delivery of therapeutic proteins after in vivo somotic cell gene transfer. Science Jan 1; 283 (5398): 88-91, 1999. 27. Zhou S., Murphy J. E., Escobedo J. A., Adeno- associated virus- metiared delivery of erythropoietin lead to sustained of haemotocrit in nonhuman primates. Gene ther; 5: 665-70, 1998 28. Zülal A., Sporun karanlık yüzü doping, Bilim ve Teknik Dergisi, Aug: 44-47, 2004. * Abant İzzet Baysal Üniversitesi, BOLU ÖZET Bu çalışma; düzenli egzersizin kemik mineral yoğunluğu (KMY), vücut kompozisyonu, vücut ağırlığı ve boy üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışmanın araştırma grubunu 8 bayan voleybolcu (16,50 ± 1,07 yaş), sedanter grubunu düzenli spor yapmayan 8 sağlıklı bayan (16,38 ± 1,19 yaş) oluşturmuştur. İstatistiksel analizler için betimsel istatistik ve parametrik olmayan testlerden bağımsız değişkenli t-testi uygulanmıştır. Verilerin istatistiksel analizi sonucunda, voleybolcu ve sedanterlerin kemik mineral yoğunluğu (sağ femur ve bel omurgası), vücut yağ yüzdesi, boy ve vücut ağırlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0. 05). Voleybolcuların kemik mineral yoğunlukları, boy uzunlukları ve vücut ağırlıkları sedanterlerden önemli ölçüde yüksek bulunmuştur. Diğer taraftan voleybolcuların vücut yağ yüzdeleri sedanterlerden daha düşük bulunmuştur. Sonuç olarak, voleybolun kemik gelişimi ve vücut kompozisyonu üzerinde etkisinin olduğu görülmüş ve ileri ki yaşlarda şişmanlık ve osteoporozun önlenebilmesi için bireylerin egzersiz yapmaya yönlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kemik mineral yoğunluğu, vücut yağ yüzdesi, voleybol THE EFFECTS OF REGULAR EXERCISE ON BONE MINERAL DENSITY AND BODY COMPOSITION HELVECİ, G. *; YALÇIN, H. B. *; YÜKTAŞIR, B. *; SÖZBİR, K. *; AYDIN, K. *; * Abant Izzet Baysal University, BOLU ABSTRACT In this study, the effects of practicing volleyball on bone mineral density (BMD), body composition, height and body weight of young females are examined. Experimental groups of this study were 8 females volleyball players (age 16,50 ± 1,07) and 8 healthy sedanter females (age 16,38 ± 1,19) who did not exercise regularly. Non – parametric independent t-test was used in statistical analyses. As a result of analyses: there are statistically significant differences (p<0. 05) among bone mineral density (lumbar spine and right femur), body fat percent, height and body weight of volleyball players and sedanter group were found. Bone mineral density (lumbar spine and right femur), height and body weight of volleyball players were found to be significantly higher than the sedantary group (p<0. 05). On the other hand body fat percent of volleyball players were found to be significantly lower than the sedantary group (p<0. 05). In conclusion, practicing volleyball affects bone development and body composition favourably. To prevent obesity and osteoporosis in older ages, physical activity habits should be gained during teenage years. Keywords: Bone Mineral Density, Body Fat Percent, Volleyball GİRİŞ İnsanların bir yerden başka bir yere hareket etmesi, atlayıp, zıplayabilmesi, kaslar, kemikler ve kemikler arasında bağlantıyı sağlayan 310 18,13 eklemlerin uyum içinde çalışmasıyla gerçekleşir ( ). Kemikler vücudun en sert yapılarından biri olmasına rağmen dinamik bir dokudur ve kendisine uygulanan kuvvetlere göre şeklini değiştirebilmektedir 20,3,13 ). Kemik dokunun en önemli özelliği; yaşam boyu metabolik ( 22,19,16,5 ). Kemiğin dinamizmi, sağlıklı olarak aktif bir doku olmasıdır ( olması ve kırılma eşiğinin durumu, yıkım süreci ile yapım süreci arasındaki dengenin korunması ile ilgilidir. Yapım sürecinin uzaması, yapı maddelerinin eksikliği ya da uyarıcı ve inhibitör faktörlerin eksikliği ve 22 fazlalığında kemik kırılganlığı artabilir, direnç düşebilir ( ). Teknolojik gelişme ile yaşam kalitesi artarken, insanlara az hareketli, sedanter ve kolay bir yaşam biçimi sunulmaktadır. Böylelikle osteoporoz ve sonuçlarından etkilenen insan sayısı her geçen gün artmaktadır. Osteoporoz, kemik kırılganlığında ve kırık riskinde artışa yol açacak ölçüde düşük kemik kütlesi ve kemik dokunun mikromimarisinde bozulma ile karakterize sistemik bir iskelet sistemi 19 hastalığıdır ( ). Hastalık ekonomik zararının yanı sıra kırık riskleri nedeni ile yaşamı tehdit edici de olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda aktif olarak spor yapanların kemik kütlelerinin daha fazla, vücut yağ 11,6,21,14,10,4,1,7,17,9 ). oranlarının ise daha az olduğu gösterilmiştir ( Dünya nüfusunun yaşlanmasıyla ve giderek yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan sağlık problemlerinin artması ülkeleri bu sorunlara karşı önlemler almaya yöneltmektedir. Bu açıdan bakıldığında sportif aktivitenin kemik yoğunluğuna etkisinin saptanması ile bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesi, daha sağlıklı bir toplum oluşturulmasında yarar sağlayacaktır. Bu çalışmada; farklı hareket şekilleri içeren voleybol branşının kemik mineral yoğunluğu ve vücut kompozisyonu üzerindeki etkisini belirleyerek sporculara ve topluma ışık tutacaktır. METOD Denekler: Çalışmaya 15-18 yaşları arasında olan 8 voleybol oyuncusu ve 8 sedanter toplam 16 bayan gönüllü olarak katılmıştır. Voleybolcu grup; son 2 yıl süresince Bolu Belediye Voleybol Spor kulübünde haftada 3 gün, günde en az 90 dakika voleybol antrenmanı yapan 15 bayan arasından rasgele seçilen 8 gönüllü voleybol oyuncusundan meydana gelmiştir. Sedanter grubu oluşturan katılımcılar; aktif ve düzenli bir şekilde herhangi bir spor branşı ile uğraşmamış ve düzenli fiziksel aktivitede bulunmayan Bolu Sağlık Meslek Lisesi Okulu 2004-2005 eğitim öğretim yılında 9–10–11–12 sınıflarının A ve B şubelerinde okuyan ve çalışmaya katılmak isteyen 120 öğrenciye anket uygulaması yapıldıktan sonra voleybol grubunun özelliklerine denk olarak seçilmiştir. Sedanter grup; yaş ortalaması 16,38 ± 1,19 yıl olan 8 gönüllü bayandan oluşturmaktadır. Boy ve Vücut Ağırlığı: Deneklerin boyları; çıplak ayakla, duvara sabitlenen boy skalası ile vücut ağırlıkları ise 0. 1 kg duyarlılığında olan tefal marka dijital baskülle ölçülmüştür. Vücut Yağ Yüzdesi: Derialtı yağ ölçümü 0. 2 mm hassasiyete kalibre edilmiş Skinfold Kaliper ile suprailiac ve üst bacak olmak üzere iki bölgeden yapılmıştır. Ölçüm değerleri Pollock ve Arkadaşlarının vücut yoğunluğu ve vücut yağ yüzdesi formülü ile hesaplanmıştır (Tamer, 2000). Vücut Yoğunluğu, gm / ml= 1. 0852 – 0. 0008 (suprailliac SF) – 0. 0011 (sağ üst bacak SF) SE= 0. 0091 Yağ %’si= (4. 95– 4. 5) x 100 Yoğunluk Kemik Mineral Yoğunluğu Ölçümleri: Kemik mineral yoğunluğu ölçümleri; Dual Enerji X - Ray Absorbtiometri (DEXA) tekniği ile Hologic QDR - 4500W (S / N 48403) cihazı kullanılarak katılımcıların sağ femur ve omurgalarından yapılmıştır. Ölçümler esnasında katılımcıların üzerinde metal eşya olmamasına dikkat edilmiştir. Omurga kemik mineral yoğunluğu ölçümleri; katılımcılar sırt üstü uzanmış, kollar yanda, ayaklar birbirinden 15 cm kadar açık pozisyonda iken yapılmıştır. Sağ femur kemik mineral yoğunluğu ölçümleri ise; katılımcılar sırt üstü uzanmış, kollar yanda, ayaklar birbirinden 15 cm kadar açık ve 45 derece yukarıya kaldırılmış pozisyonda yapılmıştır. Veri Analizi: Uygulama sonunda toplanan veriler SPSS - 11. 0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen veriler SPSS – 11. 0 programına girildikten sonra değerlerin aritmetik ortalama, standart sapma, minimum, maksimum ve yüzde dağılımları hesaplanmıştır. Voleybolcu bayanların ve sedanter bayanların ölçülen değişkenlerinin arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığına parametrik olmayan testlerden bağımsız değişkenli t-testi ile bakılmış ve anlamlılık seviyesi 0,05 esas alınarak değerlendirilmiştir. BULGULAR Tablo 1: Voleybol Oyuncularının ve Sedanterlerin Yaş, Boy ve Vücut Ağırlıklarına Göre Dağılımları. Yaş (Yıl) TESTLER Kemik Mineral Yoğunluğunda Bireysel Farklılıkları Belirleme Anketi: Yapılan araştırmada katılımcıların kemik mineral yoğunluğunu ve vücut kompozisyonunu etkileyecek etmenlerin kontrol altında tutulması için “Kemik Mineral Yoğunluğunda Bireysel Farklılıkları Belirleme Anketi” uygulaması yapılmıştır. Araştırmacı tarafından geliştirilen anket formu 2 uzman görüşü alındıktan sonra, anket sorularının anlamca açıklığını denetlemek için 2 Türkçe öğretmeni tarafından kontrol edilmiş, 35 öğrenci üzerinde bir ön çalışma yapılmıştır. Ön çalışmada öğrencilerin verdikleri dönütlere göre ankete son hali verilmiştir. Gruplar N Voleybol Boy (cm) Vücut Ağırlığı (kg) ± SS ± SS 8 16,50±1,07 172,13±5,49 ± SS 58,04±5,00 Sedanter 8 16,38±1,19 155,88±5,06 48,51±5,65 Toplam 16 16,44±1,09 164,00±9,81 53,28±7,13 Araştırmaya katılan voleybolcuların yaş ortalaması 16,50 ± 1,07 yıl, boy uzunluğu ortalamaları 172,13 ± 5,49cm, vücut ağırlıkları ortalamaları 58,04 ± 5 kg’dır. Bunun yanında sedanter katılımcıların ise yaş ortalamaları 16,38 ± 1,19 yıl, boy uzunluğu ortalamaları 155,88 ± 5,06 cm, vücut ağırlığı ortalamaları 48,51 ± 5,65 kg’dır. Tablo 2: Voleybolcuların ve Sedanterlerin, Sağ Femur ve Omurga Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) Sonuçları ile Vücut yağ yüzdeleri. Sağ Femur Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) (g / cm2) Voleybol (n=8) Neck Sedanter (n=8) En Düşük Değer En Yüksek Değer 0,93 ± 0,11 0,70 1,05 Trochanteranter 0,80± 0,09 0,65 Ward’s Triangle 0,86±0,10 0,69 ± SS Toplam (n=16) En Düşük Değer En Yüksek Değer 0,73±0,07 0,60 0,78 0,90 0,66±0,05 0,59 0,95 0,69±0,11 0,48 ± SS En Düşük Değer En Yüksek Değer 0,83±0,14 0,60 1,05 0,71 0,73±0,10 0,59 0,90 0,80 0,77±0,13 0,48 0,95 ± SS 311 Toplam Femur 0,97±0,11 0,78 Omurga Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) (g/cm 2) L1 0,97±0,07 0,90 1,12 L2 1,07±0,07 1,01 L3 1,06±0,08 L4 1,15 0,68 0,89 0,90±0,12 0,79±0,11 0,64 0,95 0,88±0,13 0,64 1,12 1,22 0,85±0,11 0,64 1,01 0,96±0,14 0,64 1,22 0,94 1,19 0,88±0,12 0,65 1,05 0,97±0,14 0,65 1,19 1,04±0,11 0,85 1,22 0,86±0,10 0,71 0,98 0,95±0,13 0,71 1,22 Toplam Omurga 1,04±0,08 0,93 1,19 0,85±0,11 0,66 0,99 0,94±0,13 0,66 1,19 Vücut Yağ Yüzdesi 20,92±1,84 18,35 23,23 24,72±4,35 16,10 30,96 22,82±3,78 16,10 30,96 0,82±0,07 0,68 1,15 Tablo 3: Voleybolcuların ve Sedanterlerin Boy Uzunlukları ve Vücut Ağırlıkları Ortalamalarına Ait t-testi Sonuçları. N ± SS Ortalama Sırası Sıralamaların Toplamı Z P -3,260 0,000* -2,627 0,007* Voleybol ANTROPOMETRİK DEĞERLER Boy Uzunluğu (cm) Sedanter 8 8 172,13±5,49 155,88±5,06 12,38 4,63 99,00 37,00 16 164,00±9,81 0 0 8 8 58,04±5 48,51±5,65 11,63 5,38 93,00 43,00 16 53,28±7,13 0 0 Toplam Voleybol Ağırlık (kg) Sedanter Toplam p<0,05* Tablo 4: Voleybolcuların ve Sedanterlerin Vücut Yağ Yüzdeleri Ortalamalarına Ait t-testi Sonuçları. N Vücut Yağ Yüzdeleri POLLOC ± SS Ortalama Sırası Sıralamaların Toplamı Voleybol 8 20,92±1,84 5,50 44,00 Sedanter 8 24,72±4,35 11,50 92,00 Toplam 16 22,82±3,78 0 0 Z P -2,521 0,010* p<0,05 Tablo 5: Voleybolcuların ve Sedanterlerin Sağ Femur Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) Ortalamalarına Ait t-testi Sonuçları. N ± SS Ortalama Sırası Sıralamaların Toplamı Z P Voleybol Sağ Femur Kemik Mineral Yoğunluğu 2) (KMY) (g/cm Neck Sedanter Toplam Voleybol Trochanter Sedanter Toplam Voleybol Ward’s Triangle Sedanter Toplam Voleybol Toplam Femur Sedanter Toplam p<0,05* 8 8 16 0,93 ± 0,11 0,73±0,07 0,83±0,14 11,75 5,25 0 94,00 42,00 0 -2,73 0,005 * 8 8 16 0,80± 0,09 0,66±0,05 0,73±0,10 11,75 5,25 0 94,00 42,00 0 -2,73 0,005 * 8 8 16 0,86±0,10 0,69±0,11 0,77±0,13 11,38 5,63 0 91,00 45,00 0 -2,42 0,015 * 8 8 16 0,97±0,11 0,82±0,07 0,90±0,12 11,75 5,25 0 94,00 42,00 0 -2,73 0,005 * 312 Tablo 6: Voleybolcuların ve Sedanterlerin Omurga Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) Ortalamalarına Ait t-testi Sonuçları. N ± SS Ortalama Sırası Sıralamaların Toplamı Z P Voleybol Omurga Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) 2) (g/cm L1 Sedanter Toplam Voleybol L2 Sedanter Toplam Voleybol L3 Sedanter Toplam Voleybol L4 Sedanter Toplam 8 8 16 0,97±0,07 0,79±0,11 0,88±0,13 12,13 4,88 0 97,00 39,00 0 -3,048 0,001 * 8 8 16 1,07±0,07 0,85±0,11 0,96±0,14 12,31 4,69 0 98,50 37,50 0 -3,205 0,000 * 8 8 16 1,06±0,08 0,88±0,12 0,97±0,14 11,88 5,13 0 95,00 41,00 0 -2,836 0,003 * 8 8 16 1,04±0,11 0,86±0,10 0,95±0,13 11,88 5,13 0 95,00 41,00 0 -2,836 0,003 * 8 8 16 1,04±0,08 0,85±0,11 0,94±0,13 12,13 4,88 0 97,00 39,00 0 -3,046 0,001 * Voleybol Omurga Toplam Sedanter Toplam p<0,05* TARTIŞMA VE SONUÇ Yapılan analizler sonucunda voleybol sporu yapan ve sedanter bayanların boy uzunlukları (Z= - 3,260; p<0,05) ve vücut ağırlıkları (Z= - 2,627; p<0,05) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Calbet ve diğ. (1999) yaş ortalamaları 26 ± 4 yıl, boyları 192 ± 6 cm, kiloları 87 ± 9 kg olan ve haftada 3 - 6 gün antrenman yapan 15 profesyonel erkek voleybolcunun katılımı ile yaptıkları çalışmada, Nikander ve diğ. (2005) ise bayan voleybolcular üzerinde yaptıkları çalışma sonucunda voleybolcuların sedanterlerden daha uzun ve daha ağır olduklarını bulmuşlardır. Yapılan analizler sonucunda, voleybolcu ve sedanter genç kızların vücut yağ yüzdeleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (Z= -2,521; p<0,05). Böyle bir sonucun çıkmasındaki en temel nedenin; antrenmanlar sonucunda vücuttaki toplam yağ miktarında meydana gelen azalma ve sporcuların yaptıkları spora göre daha aktif olarak kullandıkları vücut bölgesinde oluşan kas hipertrofisi sonucunda bölgesel deri altı yağ kalınlıklarının azalması olduğu düşü15,17,2 ). Ergül ise (1995); elit ve elit olmayan voleybolculanülmektedir ( rın vücut yağ yüzdelerini karşılaştırmış; elit voleybolcuların elit olmayan voleybolcular ve kontrol grubuna göre, daha düşük düzeyde vücut yağ yüzdesi ortalamalarına sahip olduklarını belirtmiştir. Araştırmada, voleybolcuların ve sedanterlerin sağ femur bölümleri, toplam femur, omurga bölümleri, omurga toplam kemik mineral yoğunlukları karşılaştırıldığında, voleybolcuların daha yüksek kemik mineral yoğunluklarına sahip oldukları bulunmuştur. Bu bulgular, bu alanda daha önce yapılan birçok araştırma bulguları ile desteklemektedir 11,6,21,14,10,4,1 ). Alfredson ve ark (1997) bayanlarda voleybolun kemik ( kütlesi üzerindeki etkisini haftada 8 saat antrenman yapan ve yaş ortalamaları 20. 9 ± 3. 7 olan 13 bayan voleybolcu 13 sedanter bayan üzerinde araştırmışlar. Araştırmada sedanter bayanlar, voleybolcuların boy ve kilolarına uygun olarak seçilmişler. Araştırma sonucunda; voleybolcuların ve sedanterlerin toplam vücut, lomber omurga, femur boynu, ward’s triangle, trochanter, dominant olmayan femur, ve humerus (dominant ve nondominant) kemik mineral yoğunluklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğunu, voleybolcuların daha yüksek kemik mineral yoğunluklarına sahip olduklarını fakat baş kemik mineral yoğunluğunda anlamlı bir fark olmadığını görmüşlerdir. Bizim çalışmamızda, voleybolcuların sedanterlerden daha yüksek kemik mineral yoğunluklarına sahip olmasının en temel nedeninin; voleybolun sıçrama ve kısa mesafeli koşular içermesi nedeni ile dinamik ve kemik üzerine yük bindirici özellikte bir spor olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. KAYNAKÇALAR 1. Alfredson, H., Nordstrom, P., Lorentzon, R., Aerobic workout and bone mass in females, Scand J Med Sci Sports, Dec; 7 (6), 33641, 1997. 2. Alpkaya, U., Erkut, O., Odabaşı, İ., Orta yaş grubu bayanlarda 10 haftalık egzersiz programının beden kompozisyonu üzerine etkisi, Spor Araştırmaları Dergisi, Aralık 5 (2,3), 31-39, 2001. 3. Arıncı, K. ve Elhan, A., Kemikler, eklemler, kaslar ve iç organlar anatomisi, Ankara, Güneş kitabevi, 2001. 4. Calbet, J. A., Diaz, H. P., Rodriquez, L. P., High bone mineral density in male elite Professional volleyball players, Osteoporos Int., 10 (6), 468-74, 1999. 5. Compston, E. J., Sex steroids and bone, Physiological Reviews, 81, 419-447, 2001. 6. Dana, L. C., Amy, L. M, Debra, B., Gunnar, P. B., Weightbearing exercise and markers of bone turnover in female arhletes, J Appl Physiol, February; 90 (2), 565-570, 2001. 7. Dook, J. E., James, C., Henderson, N. K., Price, R. I., Exercise and bone mineral density in mature female athletes, Med Sci Sports Exerc, Mar; 29 (3), 291-6, 1997. 8. Ergül, F. F., Elit olan ve olmayan bayan voleybolcuların fiziksel ve fizyolojik profillerinin değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1995. 9. Gelecek, N., Başkurt, F., Akyol, S., Elit bayan voleybolcularda fiziksel uygunluk, Spor Araştırmaları Dergisi, Nisan; 4 (1), 45-52, 2000. 10. Lee, E., Long, K. A., Risser, W. L., Pondexter, W. E., Goldzieher, J., Variations in bone status of contra lateral and regional sites in young athletic women, Med Sci Sports Exerc, 27 (10), 135461, 1995. 11. Nichols, D. L., Sanborn, C. F., Bonnick, S. L., Gench, B., DiMarco, N., Relationship of regional body composition to bone mineral density in college females, Med Sci Sports Exerc, Feb; 27 (2), 17882, 1995. 12. Nikander, R., Sievanen, H., Heinonen, A., Kannus, P., Femoral neck structure in adult female athletes subjected to different loading modalities, J Bone Miner Res, 20 (3), 520-528, 2005. 13. Özden, M., Anatomi ve fizyoloji, 6. Baskı, Ankara Federal Matbaası, 1994. 313 14. Risser, W. L., Lee, E. J., LeBlanc, A., Poindexter, H. B., Risser, J. M., Schneider, V., Bone density in eumenorrheic female college athletes, Med Sci Sports Exerc, Oct; 22 (5), 570-4, 1990. 15. Sönmez, G. T., Egzersiz ve Spor Fizyolojisi, Ankara: Ata Ofset Matbaacılık, 2002. 16. Tanakol, R., Kalsiyum, fosfor ve kemik metabolizması: kalsiyumu regüle eden hormonlar, Endokrinoloji, Metabolizma ve Beslenme Hastalıkları Kemik ve Mineral Bozuklukları, Editör: Ergin, S., Ankara, Nobel Tıp Kitap Evleri, 1990. 17. Turgut, A., Ünal, N., Köse, N., Özden, H., Göktürk, E., Seber, S., Demirüstü, C., Spor yapan ve yapmayan genç bayanlarda vücut yağ oranları ve yağ dağılımları, Spor Hekimliği Dergisi, 33, 67-75, 1998. 18. Tüzün, F., Hücresel düzeyde kemik, Kemik Eklem Dekadında Osteoperoz ve Kemik Kalitesi, Lilly, İstanbul, 2003. P-123 PROFESYONELLIĞE ADAY FUTBOLCULARIN SOMATOTİP PROFİLLLERI * M. Yalçın Taşmektepligil*Ahmet Uzun**S. Ahmet Ağaoğlu *Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Yaşar Doğu Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Samsun. **Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, Samsun. ÖZET 19. Tüzün, F., Osteoperoza genel bakış, Kemik Eklem Dekadında Osteoperoz ve Kemik Kalitesi, Lilly, İstanbul, 9-10, 2003. Bu çalışma, Profesyonelliğe Aday Futbolcularının (PAF) somatotip özelliklerini belirlemek amacıyla yapıldı. 20. Tüzün, Ş., Doruk kemik kütlesi, Kemik Eklem Dekadında Osteoperoz ve Kemik Kalitesi, Lilly, İstanbul, 69-82, 2003. Bu amaçla antropometrik ölçümler, 16-19 (ortalama 17,33) yaşları arasındaki 30 erkek futbolcudan alındı. Vücut ağırlığı, boy uzunluğu, deri kıvrım kalınlıkları (triceps, subscapula, suprailiac ve baldır), kol ve baldır çevresi, humerus ve femur epikondil çapları ölçüldü. 21. Viola, A., Morrill, J., Lail, A., McLaughlin, K., Otto, R. F., ACSM; Wygand, J., The effect of competitive sport specific participation on bone mineral density and muscular strength, Medicine & Science in Sports & Exercise, May; 36 (5), 155, 2004. 22. Yiğit, G., Kemik döngüsü ve kemiğin dinamizmi, Editör: Tüzün, F., Kemik Eklem Dekadında Osteoperoz ve Kemik Kalitesi, Lilly, İstanbul, 2003. Deneklerin ortalama vücut ağırlığı; 68,26 ± 4,55 kg, ortalama boy uzunluğu 175,9 ± 5,64 cm; ortalama deri kıvrım kalınlık değerleri sırasıyla triceps, subscapula, suprailiac ve baldır 6,31 ± 1,03 mm, 7,14 ± 0,95 mm, 6,28 ± 1,26 mm ve 6,81 ± 144 mm; kol (biseps) ve baldır (calf) çevresi 28,88 ± 1,17 cm ve 36,57 ± 2,10 cm olarak ölçüldü. Humerus ve femur epikondil çapları 6,84 ±0,32 cm ve 9,68 ±0,41 cm olarak belirlendi. Deneklerin somatotip değerleri ortalaması ise 2,37 ± 0,47 (endomorfi), 3,13 ± 0,82 (mezomorfi) ve 2,91 ± 0,71 (ektomorfi) olarak hesaplandı. Sporun ilgili dallarında, sporcuların fiziksel ve antropometrik özelliklerini içeren fiziksel uygunluk değerleri, yetenek seçiminde oldukça önemlidir. Bu nedenle çalışma sonuçlarının, erken dönem futbolcu seçiminde ve bu konuda yapılacak diğer çalışmalarda yararlı olacağı düşünülmektedir. SOMATOTYPE PROFILES OF THE PROFESSIONAL CANDİDATE SOCCER PLAYERS ABSTRACT The aim of the study was to investigate somatotype profiles of soccer players in professional youth team. Anthropometric measurements were taken from 30 male soccer players aged 16 to 19 (mean age 17. 33 years). The body weight, height and skinfold thicknesses (triceps, subscapula, suprailiac and calf) and biepicondylar diameters of arm and thigh bones and limb circumferences were measured. Average values of the weight and height of the subjects were 68. 26 ± 4. 55 kg and 175. 9 ± 5. 64 cm. The mean skinfold thicknesses of the triceps, subscapular, suprailiac and calf were 6. 31±1. 03 mm, 7. 14±0. 95 mm, 6. 28 ± 1. 26 mm ve 6. 81±1. 44 mm; respectively. The mean biepicondylar diameters of humerus and femur were 6. 84 ± 0. 32 cm ve 9. 68 ±0. 41 cm. cm, respectively. The mean of somatotype values were calculated 2. 37 ± 0. 47 (endomorphy), 3,13 ± 0,82 (mesomorphy) ve 2,91 ± 0,71 (ectomorphy), respectively. We think that our results could provide useful information to coaches because they will help selecting new soccer players in growth age. These data could also be used in somatotypic studies to compare different soccer teams. GİRİŞ Vücudun somatotip veya morfolojik özellikleri fizyoterapistler kadar egzersiz ve spor bilimcileri içinde büyük önem taşımaktadır (3) Vücut yapısı, pek çok spor dalında genellikle bir sporcunun spor branşına uygun olup olmadığını belirlemek için kullanılır. Başarılı bir futbolcunun ideal fizik ve antropometrik profili çok sayıda araştırmacı tarafından çalışılmıştır (2, 3, 4, 13, 17, 21,). Hübscher ve Wutscherk’e (9) göre genç bir sporcunun gelişmesinin optimize edilmesi vücut 314 yapısı ve biyolojik gelişmeyi modifiye eden faktörlerin doğru değerlendirilmesine bağlıdır. Fiziksel özelliklerin kazanılmasında büyüme, gelişme ve olgunlaşma, cinsiyet ve yaş gibi faktörler etkilidir. Ancak bazen gelişmeyi olumsuz etkileyen iç ve dış etkenler olabilir (14). Vücüt yapısında gelişmeye bağlı farklılıklar 6 ile 7 yaşa doğru belirginleşmeye başlar ve genç dönemde bireyin kendine has vücut ve fizik yapısı şekillenir (10, 20). Dolayısıyla, olgunlaşma dönemindeki bireysel farklılıklar gencin fonksiyonel kapasitesindeki değişimlerle ilgilidir. Hız, güç ve kuvvet gerektiren aktivitelerle uğraşan çocuklar bunları yapmayanlara göre daha erken ideal fizik ve vücut kompoziyonuna sahip olurlar (15). Genç bir futbolcunun iyi bir performansa sahip olması için, güç, kuvvet, hız ve beceriye sahip olması ve bu özellikleri birbiriyle bütünleştirmesi gerekir (22). Diğer sporlarda olduğu gibi futbolda da, bir takımın başarısında teknik ve taktik kabiliyetler, antropometrik özellikler ve bireysel fiziki performans önemli faktörlerdendir (7, 12). Bu çalışma sonuçlarının, literatürdeki diğer bulgularla kıyaslanarak futbolcuların morfolojik karakteristikleri hakkında faydalı bilgiler sağlayacağı düşünülmektedir. İnsan vücüdunun fiziksel sınıflandırılması veya vücüt tipinin belirlenmesi somatotip ile ilgilidir. Bu nedenle genç futbocuların performans düzeylerinin artıtırılması için somatotip dağılımları hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Çünkü sporcuların fiziksel özellik ve kaabiliyetlerinin tam olarak ortaya konulması, özel antrenman programlarının planlanması, takım içinde kaynakların dağıtımı ve spor seçiminde yararlı bilgi sağlayabilir (6). MATERYAL VE METOT Antropometrik ölçümler, Samsunspor kulübü profesyonelliğe aday takımında oynayan ve en az 5-7 yıl deneyime sahip, 16-19 yaşları arasındaki toplam 30 erkek futbolcu üzerinde yapıldı. Bütün ölçümler futbol sezonu içinde gerçekleştirildi. Vücut ağırlığı, boy uzunluğu, deri kıvrım (skinfold) kalınlıkları (triceps, subscapula, suprailiac ve calf) ve çevre ölçümleri (biseps, calf) ile humerus ve femur epikondil çapları literatürde tanımlanan referans noktaları kullanılarak ölçüldü (8, 19, 23). Ölçümler deneklerin sağ taraflarından iki kez ölçülerek ortalamaları alındı. Deneklerin Somatotipleri Heath-Carter regresyon eşitlikleri ile hesaplandı (5, 16, 21). 2 3 Endomorfi= (-0,7182 + 0. 1451 (X) –0,00068 (X ) + 0,0000014 (X ) Burada X, triceps, supscapula ve suprailiac deri kıvrım kalınlıklarının toplamıdır. Mezomorfi = [ (0,858. humerus çapı + 0,601. femur çapı + (0,188 (biceps çevresi- triceps deri kıvrım kalınlığı /10)) + (0,161 (Baldır çevresi – baldır deri kıvrım kalınlığı /10) ] – (0,131. boy uzunluğu) + 4. 50 Ektomorfi= 0,732HWR (boy uzunluğu / vücut ağırlığı) – 28,58 3 HWR (Boy ağırlık oranı) = Boy / √Ağırlık kg Eğer HWR 40,75 veya daha büyükse eşitlikten 28,58 çıkarılır, Eğer HWR, 38,25 den küçükse eşitlikten 17,63 çıkarılır. Somatotiplerin Noktalanmasında xy koordinatları için formül: X=Ektomorfi Endomorfi; Y=2*mezomorfi - (Endomorfi + Ektomorfi BULGULAR Deneklerin ortalama vücut ağırlığı; 68,2 ± 4,55 kg, ortalama boy uzunluğu 175,9 ± 5,64 cm; ortalama deri kıvrım kalınlık değerleri sırasıyla triceps, subscapula, suprailiac ve baldır 6,31 ± 1,03 mm, 7,1,4 ± 0,95 mm, 6,28 ± 1,26 mm ve 6,81 ± 1,44 mm; kol (biseps) ve baldır (calf) çevresi ölçümleri 28,88 ± 1,17 cm ve 36,56 ± 2,10 cm olarak ölçüldü. Humerus ve femur epikondil çapları 6,84 ±0,32 cm ve 9,68 ±0,41 cm olarak belirlendi. Deneklerin somatotip değerleri ortalaması ise 2,37 ± 0,47 (endomorfi), 3,13 ± 0,82 (mezomorfi) ve 2,91 ± 0,71 (ektomorfi) olarak hesaplandı (Tablo 1-2, Şekil 1-2). Tablo 1. Uzunluk, Ağırlık, Humerus ve Femur Epikondil Çapları ile Skinfold Ölçümleri Boy Ağırlık Biseps (cm) (kg) çevresi 179 68 29 168 61. 5 29 171 67 30 179. 5 65. 6 28. 5 171 69 29. 5 179 66 30 178. 5 65 28 174. 5 67 29 178 69 28 163 62. 5 30 183 74 28 172 69. 5 29 180 67. 3 28 174 70 30 187 74 27. 5 179. 5 71. 5 28 184 75 31 187 83. 5 30 174 70 31 169 68. 5 30 173 67. 5 30 173 64 27 173 62 27 177. 5 65. 6 30 180 68 27 177 70 28 180 71 27. 5 170 65 29. 5 170 61. 5 29 173. 5 67. 5 28 Aritmetik Ortalamalar 175,9 68,2 28,88 Baldır çevresi 36 36. 5 35. 5 36 38 32 38 37 35 35 36 39 35 36 36. 5 35 42 40 40 40 36 35. 5 35 37 34 37 37. 5 35. 5 34 37 Biseps DKK 3. 1 3 3. 2 3. 3 4 3 2 2. 9 4 2. 9 2. 9 2. 9 2. 2 2. 1 2. 2 3 2. 2 3 3. 2 3 3. 2 3 3. 1 2. 9 3 3. 1 3 3. 2 4 4 Triceps DKK 5. 2 6. 3 7. 9 5. 9 7. 5 6. 1 5. 3 7. 8 6. 9 7 5. 3 7. 2 5 6 5 5. 4 5 5 8 7. 2 7. 5 7. 5 7 6 6. 1 5. 2 5. 2 6 6 7. 8 Sscap DKK 7 7. 4 6. 2 6. 2 9. 2 6 6. 2 7. 9 9. 3 7. 2 6 8 6. 2 7 7 6. 9 7. 2 7 8. 1 8 8 6. 9 8. 3 5. 9 7. 2 7. 3 8. 2 6. 3 6 6. 2 Subril DKK 6 7 5. 9 7 7. 8 5 5. 4 6. 4 9 8. 9 5 7 5. 1 6 4 5. 2 5 6 9. 1 6. 2 8 6. 2 6. 2 5. 9 6. 2 6. 3 4. 7 5. 9 5. 9 6 Bacak DKK 5. 2 7 8 7. 2 9 7 4 7 6. 9 8 6. 2 9 5. 9 8 3. 9 6. 2 4 9 6. 1 8. 2 7 9 5. 3 6 8 7 6 6 7 7. 2 Hum Çapı 6. 7 6. 3 6. 5 6. 6 7. 5 7 6. 6 6. 5 6. 7 6. 6 7. 4 6. 8 6 7 7. 1 7 7. 1 7. 5 6. 8 7 7 7. 3 7 6. 6 6. 7 6. 7 7 6. 4 7 7 Fem Çapı 9. 1 9. 2 9. 2 9. 1 9. 6 10. 1 9 9. 5 9. 7 9. 1 10. 6 9. 6 9. 5 9. 4 10 9. 7 10 10. 5 10. 2 10. 3 9. 4 10 10 9. 4 9. 7 9. 8 10. 2 9. 5 9. 3 9. 9 36,56 3,02 6,31 7,14 6,28 6,81 6,84 9,68 315 Tablo 2. Deneklerin Somatotip Dağılımları ENDO ART ORT 2,37 ±0,47 MEZO ART ORT 3,13±0,82 EKDO ART ORT 2,91 ±0,71 2,1 2,5 2,4 2,3 3,2 1,9 1,9 2,8 3,3 3,1 1,8 2,8 1,8 2,2 1,7 2,0 1,9 2,1 3,3 2,7 3,0 2,5 2,7 2,0 2,3 2,2 2,1 2,1 2,1 2,4 2,4 3,4 2,9 2,0 4,4 2,6 2,5 2,7 2,2 4,1 3,2 3,8 1,6 3,5 2,1 2,6 4,0 3,7 4,3 5,1 3,4 3,3 3,1 2,9 1,7 3,0 3,1 3,4 3,5 3,3 3,5 2,5 2,2 3,9 1,9 3,8 3,9 2,8 3,1 1,4 3,3 2,0 3,8 2,3 4,0 3,0 3,3 2,7 2,3 1,6 2,5 3,0 3,4 3,6 3,7 2,8 3,1 2,3 2,9 2,6 Şekil 1. Somatokart üzerindeki somatotip dağılım • Deneklerin somatotip dağılımları Somatotip ortalaması Şekil 2. Somatokart Alan Analizi 1: Dengeli mezomorfi; 2: Ekdo-mezomorf; 3: Mezomorf-ekdomorf; 4: Mezo-ekdomorf; 5: Dengeli ekdomorfi; 6: Endo-ekdomorf; 7; Endomorfekdomorf; 8: Ekdo-endomorf: 9: Dengeli endomorfi; 10: Mezo-endomorf; 11: Mezomorf-endomorf; 12: Endo-mezomorf; 13: Merkez Tartışma 7. Hakinken K. (1992). Changes in physical fitness profile in female voleyball players during the competitive season. J. Sports Med Phys Fitness, 32: 306-16. İnsan vücüdunun fiziksel sınıflandırılması veya vücüt tipinin belirlenmesi somatotip ile ilgilidir. Genç futbocuların performans düzeylerinin artıtırılması için somatotip dağılımları hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. İnsan vücut kompozisyonu genetik ve beslenme faktörlerinin etkisi altındadır. Antrenman, özel egzersiz ve diyet gibi dış etkenler vücut kompozisyonunda değişikliğe neden olabilir. Vücut kompozisyonunun belirlenmesinde antropometrik ölçümlerden yararlanılır (2, 13). Vücut kompozisyonunun şekillenmesi fiziksel aktivite ile sıkı ilişkilidir. Genel kabule göre insan vücut tipini kıyaslamada üç somatotip kompanent kullanılmaktadır (15, 10). Bunlar endomorfi, mezomorfi ve ekdomorfi olarak isimlendirilir. Endomorfi; vücudun yuvarlaklığı ve yumuşaklığı ile belirlenmektedir. Mezomorfi; sert, kuvvetli ve göze çarpan kaslılıkla beraber kemiklerin iri ve kalın kaslarla çevrili olmasıdır. Ekdomorfik tiplerde ise vücudun inceliği, narinliği ve kibar görünümü göze çarpar. (5, 18, 21, 22). 8. Hall JG, Ursula GF, Alanson J. (1989). Handbook of normal physical measurements. Oxford University Press, 9-287. Sporcular için ideal somatotip spor branşlarının özelliklerine göre değişiklik gösterir (24). Yüksek mezomorfi, fiziksel uygunluk düzeyi ile pozitif ilişkilidir. Performansın yükselmesi ile birlikte, bazı spor dallarında endomorfi azalırken, mezomorfide artış görülmektedir (18) 13. M. Ostajic S. (2003). Seasonal alterations in body composition and sprint performance of elite soccer players. J Exerc Physiol 6 (3): 24-27. Birrer and Levine (1), yaptığı çalışmada genç Italyan sporcularının spor yapmayanlara göre genellikle daha az yağ dokusuna sahip ve mezomorfi tipde olduklarını belirlemişlerdir. Viviani ve ark. (22) Küba profesyonel futbol takımındaki 19 futbolcu da yaptıkları somatotip çalışmasında bileşenleri 2,1 (endomorfi), 5,2 (mezomorfi) ve 2,4 (ekdomorfi) olarak hesaplamışlardır. Aynı çalışmada 29 Brezilyalı profesyonel futbolcunun somatotip dağılımı da 2,8 (endomorfi), 4,2 (mezomorfi) ve 2,1 (ekdomorfi) şeklinde rapor edilmiştir. Toriola ve ark.. (14) elit 15 Nijerya’lı futbolcuda yaptıkları çalışmalarında bu değerleri; 2,52 (endomorfi), 4,65 (mezomorfi) ve 2,86 (ekdomorfi) olarak bulmuşlardır. Bizim çalışmamızdaki profesyonelliğe aday futbolcuların somatotip değerler ortalaması ise 2,37 ± 0,47 (endomorfi), 3,13 ± 0,82 (mezomorfi), 2,91 ± 0,71 (ekdomorfi) olarak hesaplandı. Çalışmamızda futolcuların mezomorfi ve ekdomorfi bileşenlerinin yüksek, endomorfi değerlerinin ise daha düşük olduğu anlaşılmaktadır. Somatokart alan analizinde görüldüğü gibi (Şekil 2) futbolcular daha çok mezomorf-ekdomorf ve merkez bölgesinde birikme göstermektedir. Buna benzer bir çalışmayı Gençlerbirliği profesyonel futbolcuları ile Türkiye Kömür İşletmeleri amatör futbol takımı oyuncuları üzerinde yapmış olan Koca ve ark. (11) oyuncuların somatokart alan analizinde Gençlerbirliği oyucularının ağırlıklı olarak, dengeli ekdomorfik, merkez ve endo-mezomorfik özellikleri yansıttığını, amatör oyuncuların ise dengeli mezomorfik, ekdo-mezomorfik ve mezomorf-ekdomorf bölgelerinde yoğunlaştığını ifade etmektedir. Bu çalışmadaki amatör futbolcularla bizim deneklerimizin somatotip dağılımları arasında benzerlik bulunmuştur. Sporun ilgili dallarında, sporcuların fiziksel ve antropometrik özelliklerini içeren fiziksel uygunluk değerleri, yetenek seçiminde oldukça önemlidir. Bu nedenle çalışma sonuçlarının, erken dönem futbolcu seçiminde ve bu konuda yapılacak diğer çalışmalarda yararlı olacağı düşünülmektedir. Kaynaklar 1. Birrer RB, Levine R. (1987). Performance parameters in children and adolescent athletes. Sports Med 4: 221-7. 2. Brodie D, Moscrip V, Hutcheon R. (1998). Body composition measurement: A review of hydrodensitometry, anthropometry and impedance methods. Nutrition 14 (3): 296-310. 3. Can F, Yılmaz İ, Erden Z. (2004). Morphological characteristics and performance variables of women soccer players. J Strength Cond Res 18 (3): 480-85. 4. Carter JEL. (1984). Somatotypes of Olimpic Athletes from 1948 to 1976, In Carter JEL, editör, Physical structure of Olympic atletes. Part II. Basel: S Kerger Pres, 80-109. 5. Fox EL, Bowers RW, Foss ML. (1988). The physiological th basis of physical education and athletics. 4 ., Saunders College Publishing, Philadelphia, 376-394; 553-580. 6. Gualdi-Russo, E., Zaccagni, L. (2001). Somatoype, role and performance in elite voleyball players, Journal of Sports Medicine and Physical Fitness, 41,256-62. 9. Hübscher, J., Wutscherk, H. (1980). Die Beteutung der Antropometrie für die Eignungsdiagnostik im kindes und Jugendalter, Theorte und Praxis der Körper Kultur, 29: 603-8. 10. Kanehisa H, Kondo M, Ikegawa S, Fukunaga T. (1998). Body composition and isokinetic strength of professional Sumo wrestlers. Eur J Appl Physiol 77: 352-359. 11. Koca, B., Özder, A., Gültekin, T., Akın, G. (2003) Farklı Kategorideki Futbolcuların Somatotip Özellikleri, 15. 12. Laessens, C., Beunen, G., Wellens, R., Geldof, G. (1987). Somatotype and Body Structure of wond top judoists, Sports Medicine, 27: 105-112. 14. Malina RM, Bauchard C, Bar-Or O. (2004). Growth, nd maturation and physical activity. 2 ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 277-384, 623-640. 15. Malina RM. (1968). Growth and maturation of young athletes: is training for sport a factor. In: Sports and children, Chang and KML Micheli (Eds. ) Hon Kong; Williams & Wilkins 133-160, 16. Özer K, (1993). Antropometri Sporda Morfolojik Planlama. Kazancı Matbaacılık Sanayi A. Ş. İstanbul, s. 74-86. 17. Ramadan J, Byrd R. (1987). Physical characteristics of elite soccer players. J Sports Med 27: 424-428. 18. Russo, E. G., Graziani I. Antropometric Somatotype of Italian Sport Participants., J. Sports Med. Phys. Fitness,1993; 33,. 282-291. 19. Tamer K., (1995). Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi. Türkerler Kitabevi, Ankara, s. 174179. 20. Tanner JM. (1962). Growth adolescence. 2 Blackwell, 55-102. nd Ed., Oxford, 21. Toriola AL, Salokun SO, Mathur DN. (1985). Somatotype characteristics of male sprinters, basketball, soccer and field hockey players. J Sports 6 (6): 344-6. 22. Viviani F, Casagrande G, Toniutto F. (1993). The morphotype in a group of peri-pubertal soccer platers. J Sports Med Phys Fitness 33 (2): 178-183. 23. Wilmore CH, Behnke AR. (1969). An anthropometric estimation of the body density and lean body weight in young men. J Appl Physiol 27: 25-31. 24. Zaccagani, L., Gualdi-Russo E. (1996). Relationship between performance and somatometric traits in elite voleyball players. Cah Anthropol Biometrie Hum. XIV: 581-91. 317 P-124 P-125 GÜNÜN ZAMANININ MAKSIMAL ANAEROBIK PERFORMANSA ETKİSİ İP VE AĞIRLIK İPİ ÇALIŞMALARININ BASKETBOLCULARDA BAZI FİZİKSEL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERE ETKİSİ KİN-İŞLER, A. * * Başkent Üniversitesi, Spor Bilimleri Bölümü ORHAN, S. *; PULUR, A. **; EROL; A. E. ** Bu çalışma maksimal anaerobik performansta günün zamanının etkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 14 erkek üni- **Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu versite öğrencisi gönüllü olarak katılmıştır ( X yaş: 22. 6 ± 2. 6 yıl, X boy: 176. 7 ± 6. 1 cm, X vücut ağırlığı: 72. 1 ± 5. 4 kg ve X yağ yüzdesi: 11. 9 ± 5. 7 %). Denekler farklı günlerde ve 3 ayrı zaman diliminde (saat: 09: 00, 13: 00 ve 17: 00) aktif sıçrama ve Wingate anaerobik güç testine katılmışlardır. Her test öncesinde deneklerin vücut ağırlığı, oral vücut ısısı ve dinlenik kalp atım hızı belirlenmiştir. Wingate testi sırasında deneklerin zirve güç ve ortalama güç değerleri belirlenirken, aktif sıçrama testine deneklerin maksimum güçleri belirlenmiştir. Tekrarlı ölçümlerde tek-yönlü ANOVA testi sonuçları oral vücut ısısında (F (2,12) =26. 355, p=. 000), zirve güç (F (2,12) = 4. 137, p=. 028), ortalama güç (F (2,12) = 3. 421, p=. 048) ve maksimum güç (F (2,12) = 4. 644, p=. 019) değerlerinde istatistiksel yönden anlamlı bir günün zamanı etkisi olduğunu göstermiştir. Ancak vücut ağırlığı ve dinlenik kalp atım hızı değerlerinde istatistiksel yönden anlamlı bir değişim belirlenmemiştir (p>0. 05). Sonuç olarak, maksimal anaerobik performansın günün zamanından etkilendiği belirlenirken bu etkinin oral vücut ısısındaki değişimle benzer olmadığı belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Günün Zamanı, Anaerobik Güç, Anaerobik Kapasite EFFECT OF TIME OF DAY ON ANAEROBIC PERFORMANCE KİN-İŞLER, A. * * Baskent University, Department of Sport Sciences The purpose of the present study was to determine the time of day effects in anaerobic performance during the Wingate and the countermovement jump tests. Fourteen volunteer men undergraduate students participated in counter-movement jump and Wingate tests at three time points: 09: 00, 13: 00 and 17: 00 hours on separate days. Before each test subjects body weight, oral temperature and resting heart rates were determined. Subjects were also measured for maximal power (vertical jump test), peak power and mean power (Wingate test). A significant circadian rhythm was found for oral temperature (F (2,12) =26. 355, p=. 000), peak power (F (2,12) = 4. 137, p=. 028), mean power (F (2,12) = 3. 421, p=. 048) and maximal power (F (2,12) = 4. 644, p=. 019). On the other hand, no significant circadian variation was observed for body weight and resting heart rate between measured time points (p>. 05). These results suggest a time-of-day effect in maximal anaerobic performance during Wingate and vertical jump tests however this variation was not in phase with those of oral temperature. Key-Words: Time-of-day, Anaerobic Power, Anaerobic Capacity * Fırat Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ÖZET İp ve ağırlık ipi çalışmalarının basketbolcularda bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklere etkisini araştırmak amacıyla yapılan bu çalışmaya; genç takımlar seviyesinde mücadele eden, yaşları 17 -19 arasında değişen ve en az 4 yıl basketbol oynayan toplam 36 erkek basketbolcu katıldı. İp Grubu (n=12) ve Ağırlıklı İp Grubu (n=12) sporcularına, 1 hafta hazırlayıcı ip antrenmanından sonra, 8 hafta süresince haftada 3 gün ip ve ağırlık ipi ile ip atlama çalışmalarını içeren antrenman programı ile beraber teknik antrenman uygulandı. Kontrol Grubu (n=12) sporcularına ise 8 hafta boyunca haftada 3 gün yalnız teknik antrenman uygulandı. Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri, SPSS 10. 0 paket programında normallik sınamasına göre t-testi, anova ve çoklu karşılaştırma testleri ile 0,05 ve 0,01 önem seviyesinde yapıldı. Sonuç olarak deney gruplarında boy, aerobik güç, anaerobik peak ve ortalama güç, dikey ve yatay sıçrama, sağlık topunu çift el atma ile sağlık topunu sağ ve sol el itme değerlerinde anlamlı artışlar, VY %, hexagon çabukluk ve 10 m. sürat değerlerinde anlamlı azalmalar kaydedilirken; istirahat kalp atım sayısı (İKAS), anaerobik ortalama güç, sağlık topunu çift el atma, sağlık topunu sağ ve sol el itme ve 10 m. sürat değerlerinde ağırlıklı ip grubunda daha fazla gelişme tespit edilmiştir. Kontrol grubunda boy, anaerobik peak güç, sağlık topunu çift el atma ve hexagon çabukluk değerlerinde anlamlı gelişme olurken; vücut ağırlığı, esneklik ve 30 m. sürat değerlerindeki gelişmeler deney ve kontrol gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Anahtar Kelimeler: Basketbol, İp Antrenmanı, Ağırlıklı İp, Anaerobik, Aerobik THE EFFECTS OF THE ROPE AND WEIGHED ROPE TRAININGS ON THE PHYSICAL AND PHYSIOLOGICAL PARAMETERS OF THE BASKETBALL PLAYERS SUMMARY The aim of this study is to examine the effects of the rope and weighed rope on the physical and physiological parameters of the basketball players. Subjects of the rope group (n=12) and weighed rope group (n=12) were trained (within rope and weighed rope programme) three times (days) a week during eight weeks after one week preperatory rope training as well as technical training. Subjects of the control group were trained only technically three times (days) a week during eight weeks. Statistically analysis of the received data is done in SPSS 10. 0 programme with t-test, anova and multi comparison tests on the 0,05 and 0,01 levels. As a result a significant increase was recorded in the height, aerobic power, anaerobic peak, average power, vertical and horizontal jump, medicine ball throw with two hands and medicine ball push with the right and left hands parameters of the experiment groups. While a significant decrease in body fat percentage, hexagon agility and 10m. sprint was recorded; resting heart rate, anaerobic average power, medicine ball throw with two hands, medicine ball push with the right and left hands and 10 m. sprint parameters of the weighed rope group improved more. In the control group anaerobic peak power, medicine ball throw with two hands and hexagon agility parameters improved significantly; where as, the improvements of the body weight, flexibility and 30 m. sprint parameters in the experiment and control groups were not found statistically significant. 318 Key Word: Basketball, Anaerobic, Aerobic Rope Training, Weighted Tempo: Akıcı Rope, Çalışma Süresi: 30 sn. Dinlenme: 30 sn. GİRİŞ VE AMAÇ Basketbol branş olarak, motorik özelliklerin üst seviyede olmasını gerektiren bir spor dalıdır. Enerji sistemleri açısından anaerobik gücün ön planda olduğu ve buna bağlı olarak ta; patlayıcılık ve gücü ortaya çıkaran çabukluk, zamanlama ve kuvvet arasında bir uyumun olduğu; genel atletik pozisyonu kuvvetlendiren dikey sıçrama, denge ve becerinin zamanlama, ritim ve hız ile birleştiği ve bu özelliklerin teknik hareketleri daha kolay ve düzgün uygulamaya yardımcı olduğu bir 6 aktivitedir . Seri: 2 Alıştırmalar 1. İpi sol elle sol yanda çevirme (Sidewill Left), 2. İpi sağ elle sağ yanda çevirme (Sidewill Right), 3. İpi iki elle önde çevirme (Frontwindmill), 4. İpi sol elle (Overheadwindmill Left), başın üstünde çevirme- helikopter Bilindiği gibi oyuncular bir basketbol müsabakası süresince süratli birçok hareket ve kısa mesafe koşuları yapmaktadır. Sürekli oyunun temposunu yükselterek rakip takıma ani ve hızlı hücumlar ile baskı kurup sonuca gitmeyi amaçlamaktadırlar. Ayrıca, aynı temel ile sa19 vunmada başarılı olmak zorunluluğundadırlar . 5. İpi sağ elle (Overheadwindmill Right), başın üstünde çevirme- helikopter Egzersizlerde bir ısınma yada koordinasyon metodu olarak kullanılan iple sıçrama çalışmaları, vücut koordinasyon gelişiminde önemli 11 10 ve genel atletik pozisyonu sağlamlaştırır . Her bir yere sahiptir yerde yapılabilen ve şiddeti sıçrama sayısı ve tipi ile değiştirilebilen bir aktivite olan iple sıçrama, kas dayanıklılığı ve kardiovasküler sistemin geliştirilmesinde ve muhafaza edilmesinde dikkate değer bir uygulama olarak gözükürken, spor branşına hazırlığa yardımcı olmakta ve ayak 18 hareketlerini geliştirmektedir . 7. İpi sağ elle yanlarda 8 çizecek şekilde çevirme, (Figure Eight Right), 6. Left), İpi sol elle yanlarda 8 çizecek şekilde çevirme, (Figure Eight 8. Sıçrayarak ipi sol elle sol yanda çevirme (Sidewill Left Skipping), 9. Sıçrayarak ipi sağ elle sağ yanda çevirme (Sidewill Right Skipping), 10. Sıçrayarak ipi iki elle önde çevirme (Frontwindmill Skipping). İple sıçrama çalışmaları; kalp-dolaşım uyumu, kas kuvveti, dayanıklılık, hareketlilik, esneklik, denge, koordinasyon, dikey sıçrama, zamanlama, ritim ve hız, yağsız vücut kitlesi, kemik yoğunluğu ve 3,25 beceri gelişimi üzerine olumlu etkilere sahiptir . 8 Haftalık İp Atlama Antrenman Programı Bu yararlar göz önüne alındığında iple sıçrama çalışmaları, anaerobik özelliklerin ön planda olduğu basketbol branşında, motorik özelliklerin geliştirilmesi ve korunması açısından antrenörlere bilimsel bir antrenman için ön bilgileri teşkil etmesinin yanında, aynı zamanda bu konu ile ilgili olarak yapılan ve yapılacak olan araştırmalara katkıda bulunması amacıyla da önemlidir. Bu çalışmanın amacı; ip ve ağırlık ipi çalışmalarının basketbolcularda bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklere etkisinin araştırılmasıdır. Toplam Antrenman Sayısı: 24 Uygulama Süresi: 8 Hafta Haftalık Antrenman Sayısı: 3 Metot: Süre metodu Alıştırma Temposu: Patlayıcı tempo ile Programdaki Alıştırmaları Uygulama Süresi: 30 - 60 sn. Dinlenme Süresi: 30 - 60 sn. Seri Sayısı: 1- 2 seri MATERYAL VE METOT Seri Arası Dinlenme: Tam dinlenme Araştırma; yaşları 17 -19 arasında değişen ve en az 4 yıl basketbol oynayan toplam 36 erkek basketbolcu ile yapıldı. İp gruplarına, 1 hafta hazırlayıcı ip antrenmanından sonra, 8 hafta süresince haftada 3 gün ip ve ağırlık ipi ile ip atlama çalışmalarını içeren antrenman programı ile beraber teknik antrenman programı uygulandı. Kontrol grubuna ise 8 hafta boyunca haftada 3 gün yalnız teknik antrenman uygulandı. Çalışmada İp Grubu’nda Selex (No: 0138) marka, uzunluğu 270 cm., ip kısmının ağırlığı 100 gr., toplam ağırlığı 160 gr. ve çeşit olarak kablo tipi (Cable Rope) özelliğindeki ipler; Ağırlıklı İp Grubu’nda Powerope (V-3067) marka, uzunluğu 260 cm., ip kısmının ağırlığı 600 gr., toplam ağırlığı 695 gr. ve çeşit olarak ağırlıklı ip (Weighted Rope) özelliğindeki ipler kullanıldı. Antrenman Programı Antrenman programından 1 hafta önce hazırlık amaçlı ipe uyum alıştırmaları ile her çalışmadan önce 5 dk. ısınma ve açma-germe alıştırmaları yapılmıştır. Hazırlık Antrenman Programı Kullanılan Araç ve Gereçler: Atlama ipi. Alıştırmalar 1. Çift ayak düz sıçrayarak ip atlama (Basic Bounce Step), 2. Çift ayak öne-geriye sıçrayarak ip atlama (Bell Jump), 3. Çift ayak sağa-sola sıçrayarak ip atlama (Skier’s Jump), 4. Sağ ayak üzerinde sıçrayarak ip atlama (Right Foot Skipping), 5. Sol ayak üzerinde sıçrayarak ip atlama (Left Foot Skipping), 6. Bir sağ-bir sol ayak sıçrayarak ip atlama (Alternate Foot Step), 7. İki sağ ayakta-iki sol ayakta sıçrayarak ip atlama (Boxer Shuffle), 8. Ayaklar yanlara doğru bir açık-bir kapalı sıçrayarak ip atlama (Side Straddle), 9. Ayaklar bir sağ-bir sol adım önde olacak şekilde makas yaparak ip atlama (Scissors), Amaç: İple Uyum Çalışması 10. Çift ayak atlayabildiği kadar çok ip atlama (Bonus Jump). Seri Ant No Çalışma /Dinlen. Süresi (sn) Seri Ant No Çalışma /Dinlen. Süresi (sn) Seri Ant No Çalışma /Dinlen. Süresi (sn) Seri 1 30 /30 1 4 40/40 1 7 50/50 1 10 60/60 1 2 30 /30 1 5 40/40 1 8 50/50 1 11 60/60 1 3 30 /30 1 6 40/40 1 9 50/50 1 12 60/60 1 4. HAFTA Çalışma /Dinlen. Süresi (sn. ) 3. HAFTA Ant No 2. HAFTA 1. HAFTA Metot: Süre Metodu 2 16 40/40 2 19 50/50 2 22 60/60 2 14 30 /30 2 17 40/40 2 20 50/50 2 23 60/60 2 15 30 /30 2 18 40/40 2 21 50/50 2 24 60/60 2 8. HAFTA 30 /30 7. HAFTA 13 6. HAFTA 5. HAFTA 319 Toplam: 8 Hafta, 24 Antrenman, 240 Alıştırma. Ölçüm Metotları Yaş-Basketbol Yaşı, deneklerin kimliklerine bakılarak ve soru cevap yöntemiyle yıl olarak; Boy- Ağırlık Ölçümü, ecza tipi baskül ve boy ölçüm aleti kullanılarak cm. ve kg. cinsinden (23); İstirahat Kalp Atım Sayısı, yatar pozisyonda dokunma metodu ile atım/dk. cinsinden (23); Vücut Yağ Yüzdesi Ölçümü, suprailiak ve üst bacak olmak üzere iki bölgeden Skinfold Caliper ile Behnke ve Wilmore formülünden hesaplanarak (23); Anaerobik Peak Güç ve Ortalama Güç, wingate bisiklet ergometresinde watt/kg. cinsinden (23); Aerobik Güç, test protokolüne uygun olarak kaydedilmiş bir kasetten 20 m. mekik koşusu ile ml/kg/dk. cinsinden (23); Dikey Sırçama, ayaklar bitişik pozisyondaki uzanma noktası ile sıçrayarak dokunulan nokta arasındaki mesafe olarak cm. cinsinden (23); Yatay Sıçrama, yere işaretlenmiş başlangıç çizgisi ile çift ayak sıçrayarak dokunulan nokta arasındaki mesafe olarak m. cinsinden (6); Esneklik Ölçümü, otur-uzan metodu ile cm. cinsinden (23); 10 m ve 30m. Sürat Ölçümleri fotosel kullanılarak sn. cinsinden (27, 6); Durarak Sağlık Topunu Çift Elle Öne Atma ile Sağ ve Sol Elle İtme Ölçümleri, ayaklar aynı hizada sağlık topunun sabit bir mesafeden atılması ile m. cinsinden (6); Hexagon Çabukluk Ölçümü, her bir kenarının uzunluğu 60,5 cm. ve köşe açıları 120º olan altıgen şekil üzerinde merkezden her bir kenara sıçramak suretiyle 3 tur olarak sn. cinsinden (2) kaydedildi. İstatistiksel Analiz Verilerin değerlendirilmesinde ve hesaplanmış değerlerin bulunmasında SPSS 10. 0 istatistik paket program kullanılmış, değerlerinin aritmetik ortalamaları ( x ) ve standart sapmaları (SD) hesaplanmıştır. Bağımlı gruplarda antrenman öncesi ve sonrası gelişim farklılıklarının tespiti için, normal dağılım gösteren verilerde Paired Sample T Testi, normal dağılım göstermeyen verilerde 2 Related Sample Testi, bağımsız gruplarda farklılıkların tespiti için, Tukey ve Tamhane çoklu karşılaştırma testleri kullanılmıştır. Bu çalışmada hata düzeyi 0,05 ve 0,01 olarak alınmıştır. BULGULAR Grup içi ve gruplar arası karşılaştırmalar tablolar halinde verilmiştir. Tablo 1: İp Grubu (İG), Ağırlıklı İp Grubu (AİG) ve Kontrol Grubunun (KG) Antrenman Öncesi ve Sonrası Fiziksel Değerlerinin Grup İçi ve Gruplar Arası Karşılaştırılması7 Değişkenler Basketbol Yaşı (yıl) Yaş (yıl) Boy (cm) Vücut Ağır. (kg) Ölç. AÖ AS AÖ AS AÖ AS AÖ AS İp Grubu (İG) N=12 5,83 ± 1,11 5,83 ± 1,11 17,58 ± 0,51 17,58 ± 0,51 185,67 ± 5,53 186,58 ± 5,16 76,67 ± 9,45 75,75 ± 9,38 Ağırlıklı İp Grubu (AİG) N=12 p 1,000 1,000 0,001** 0,076 6,83 ± 1,27 6,83 ± 1,27 17,50 ± 0,52 17,50 ± 0,52 190,33 ± 7,77 190,92 ± 7,69 78,75 ± 9,54 78,17 ± 9,44 Kontrol Grubu (KG) N=12 p 1,000 1,000 0,002** 0,253 5,50 ± 1,17 5,50 ± 1,17 17,50 ± 0,52 17,50 ± 0,52 187,42 ± 7,24 188,08 ± 7,17 80,33 ± 10,61 80,25 ± 10,60 Gruplar Arası p 1,000 1,000 0,013* 0,820 F p 4,115 4,115 0,103 0,103 1,395 1,271 0,416 0,631 0,025* 0,025* 0,903 0,903 0,262 0,294 0,663 0,538 Tukey, Tamha n AİG-KG AİG-KG * p<0,05 ** p<0,01 Tablo 2: İp Grubu (İG), Ağırlıklı İp Grubu (AİG) ve Kontrol Grubunun (KG) Antrenman Öncesi ve Antrenman Sonrası Bazı Fizyolojik Değerlerinin Grup İçi ve Gruplar Arası Karşılaştırılması Değişkenler İkas (atım/dk) Aerobik Güç (ml. kg. /dk) Anaerobik Peak Güç (watt/kg) Anaerobik Ort. Güç (watt/kg) Vücut Yağ Yüzdesi (%) Dikey Sıçrama (cm) Yatay Sıçrama (m) Esneklik (cm) SağlıkTopunu Çift El Atma (m) Ölç. İp Grubu (İG) N=12 AÖ AS AÖ AS AÖ AS AÖ AS AÖ AS AÖ AS 81,67 ± 4,96 80,67 ± 5,35 43,85 ± 2,91 46,88 ± 3,04 13,66 ± 1,87 16,70 ± 3,45 6,96 ± 0,66 7,53 ± 0,72 10,64 ± 2,76 8,67 ± 2,01 47,32 ± 4,01 58,08 ± 6,13 AÖ AS AÖ AS AÖ AS 2,09 ± 0,16 2,20 ± 0,16 28,29 ± 8,63 30,33 ± 9,68 5,84 ± 0,55 7,27 ± 0,70 p 0,191 0,001** 0,000** 0,031* 0,004** 0,000** 0,002** 0,058 0,000** Ağırlıklı İp Grubu (AİG) N=12 p 81,33 ± 5,99 76,67 ± 3,65 43,79 ± 5,59 46,48 ± 4,17 14,36 ± 2,67 16,46 ± 3,28 6,86 ± 0,76 7,73 ± 0,82 10,36 ± 2,57 9,00 ± 2,35 50,83 ± 7,37 57,75 ± 6,25 0,000** 2,10 ± 0,18 2,17 ± 0,22 26,21 ± 6,01 29,08 ± 7,15 5,92 ± 0,36 7,43 ± 0,66 0,006** 0,011* 0,009** 0,000** 0,007** 0,016* 0,106 0,000** Kontrol Grubu (KG) N=12 81,67 ± 4,96 81,00 ± 3,77 45,24 ± 6,34 45,06 ± 6,36 13,74 ± 2,16 14,19 ± 1,99 7,28 ± 0,75 7,20 ± 0,67 9,75 ± 2,34 9,37 ± 1,63 49,50 ± 6,29 50,33 ± 6,36 2,24 ± 0,15 2,23 ± 0,16 26,25 ± 6,20 27,29 ± 4,33 6,22 ± 0,53 6,79 ± 0,70 Gruplar Arası p 0,517 0,755 0,045* 0,700 0,337 0,418 0,695 0,405 0,008** F p 0,016 0,097 8,013 4,216 0,303 0,488 0,345 2,585 1,117 1,561 1,022 5,903 0,984 0,050* 0,741 0,618 0,711 0,091 0,339 0,225 0,683 0,700 0,371 0,013* 0,017* 0,079 0,722 0,712 0,603 0,155 0,075 2,745 0,330 0,343 0,514 1,974 2,798 Tukey AİG-KG İG-KG AİG-KG 320 SağlıkTopunu Sağ El İtme (m) AÖ AS 6,70 ± 0,51 7,15 ± 0,83 0,038* SağlıkTopunu Sol El İtme (m) AÖ AS 6,52 ± 0,43 6,82 ± 0,59 0,047* Hexagon Test (sn) AÖ AS AÖ AS AÖ AS 12,64 ± 0,88 11,20 ± 0,58 2,18 ± 0,19 2,03 ± 0,19 4,52 ± 0,30 4,50 ± 0,30 0,000** 10 m. sürat (sn) 30 m sürat (sn) 0,010* 0,857 7,22 ± 0,86 8,01 ± 0,52 0,000** 6,83 ± 0,72 7,81 ± 0,63 0,000** 13,49 ± 1,65 12,01 ± 1,27 2,01 ± 0,03 1,87 ± 0,16 4,62 ± 0,24 4,56 ± 0,27 0,010* 0,004** 0,428 7,19 ± 0,55 7,23 ± 0,54 0,712 6,71 ± 0,45 6,75 ± 0,51 0,833 12,89 ± 1,18 11,57 ± 1,02 2,09 ± 0,33 1,96 ± 0,17 4,39 ± 0,18 4,46 ± 0,32 0,005** 0,209 0,391 2,406 6,414 0,952 12,694 1,398 1,976 1,659 3,254 2,595 0,288 0,106 0,007** 0,017* 0,396 0,001** 0,000** 0,261 0,155 0,206 0,051 0,090 0,752 AİG-İG AİG-KG AİG-İG AİG-KG * p<0,05 ** p<0,01 13 TARTIŞMA VE SONUÇ İp ve ağırlık ipi çalışmalarının basketbolcularda bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklere etkilerinin araştırıldığı bu çalışmada, elde edilen bulgular ilgili literatür ile tartışılmıştır. Çalışmaya katılan deneklerin fiziksel özelliklerinde antrenman öncesi ve sonrası yaş ve basketbol yaşı değerlerinde değişiklik olmazken (p>0,05), boy değerlerinde anlamlı artışlarla (p<0,01, p<0,05) vücut ağırlığında anlamlı olmayan azalmalar meydana gelmiştir. Gruplar arası karşılaştırmalarda ağırlıklı ip grubunun basketbol yaşının kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek olduğu tespit edilirken (p<0,05) ip ve kontrol grubu sporcularından daha uzun süre basketbol geçmişine sahip oldukları söylenebilir. Çalışmaya katılan deneklerin fiziksel özelliklerinde antrenman öncesi ve sonrası bütün gruplarda boy ortalaması değerlerinde artış 15 olması (p<0,01, p<0,05), Özer ve Özer’in belirttiği gibi , boy uzamasının durduğu dönem olan 18-20 yaşlar arasındaki ergenlik son dönemine girilmediğinin doğal bir sonucu olabilir. Diğer taraftan boy ortalaması değerlerinde, ip ve ağırlıklı ip grubundaki artışın kontrol grubundaki artıştan yüksek derecede anlamlı olması uygulanan antrenman programının etkisinden kaynaklanabilir. 20 Sevim ve ark. , 18-25 yaş grubu hentbolcularda 8 haftalık kombine kuvvet antrenmanlarının performans gelişimine etkisini araştırdıkları çalışmada, antrenman öncesi ve sonrası vücut ağırlığında anlamlı 9 bir değişiklik olmadığını bildirirken; Kim ve arkadaşları , obez adolesan erkeklerde 12 haftalık iple sıçrama egzersizlerinin vücut kompozisyonu ve plazma seviyelerine etkilerini araştırdıkları çalışmada, iple sıçrama antrenmanları sonrasında vücut yağ yüzdesi değerindeki azalmayı anlamlı bulmuşlardır. Deney gruplarında vücut ağırlığı açısından anlamlı bir değişimin elde edilememiş (p>0,05) ve vücut yağ yüzdesinde anlamlı bir azalmanın (p<0,01) meydana gelmiş olması, antrenmanlar ile oluşan hızlı metabolizma sonucu yağların azaltılarak kas kitlesinin artırıldığını göstermektedir. 7 Fox ve ark. , istirahattaki kalp atım hızı değerlerinin uzun süre antrenman yapan iyi yetişmiş sporcularda, sağlıklı antrenmansız kişilere göre daha düşük olmasının beklendiğini bildirirken; McElroy ve 14 Segel , yaptıkları araştırmalarda egzersizle kalp atım hızının dakika5 da 4-9 atım azaldığını belirtmişlerdir. Erol ise, 13-14 yaş basketbolcularda yaygın interval metot ile uygulanan dayanıklılık çalışmalarında, antrenman sonrası istirahat kalp atım sayısındaki azalmayı anlamlı bulmuştur. İstirahat kalp atım sayısında (İKAS) ağırlıklı ip grubunda anlamlı gelişme olması (p<0,01); kalp atım sayısının, O2 alımı ve yapılan işle orantılı olarak artmasına bağlı olarak, aynı antrenman programı uygulanan iki grupta ağırlık ipinin etkisinden kaynaklanabilir. 17 Quirk ve Sinning , ip atlamaya bayan ve erkeklerin aerobik ve anaerobik tepkileri üzerine yaptıkları çalışmada, ip atlama egzersizinin aerobik ve anaerobik kapasitelerin her ikisine birden gereksinimi 9 olduğunu belirtirken; Kim ve ark. , obez adolesan erkeklerde 12 haftalık iple sıçrama egzersizlerinin vücut kompozisyonu ve plazma seviyelerine etkilerini araştırdıkları çalışmada; iple sıçrama antrenmanları sonrasında VO2 max. değerindeki artışı anlamlı bulmuşlardır. 13 Masterson ve Brown , kolej öğrencilerinde anaerobik güç gelişiminde ağırlık ipi ile sıçramanın etkisini araştırdıkları çalışmada, anaerobik 12 peak güç değerinde anlamlı gelişme tespit ederken; Masterson , ip atlamanın yararlarını, yalnızca değişik enerji sistemlerinden faydalanma yeteneğinde kalıcı olmayıp, aynı zamanda patlayıcı tepki gücü gelişiminde de kullanışlı olduğunu belirtmiştir. Elde edilen bulgular literatürü destekler niteliktedir. Masterson ve Brown , ağırlık ipi ile yapılan sıçrama antrenmanlarının dikey sıçramayı arttırdığını ve pliometrik egzersizlere alternatif 1 olabileceğini belirtirken; Al-Ahmad , 14-18 yaş grubu basketbolcular ile yaptığı 6 haftalık pliometrik antrenman sonunda dikey sıçrama 4 değerlerinde, Cicioğlu ,14-15 yaş grubu erkek basketbolculara uyguladığı pliometrik antrenmanlar sonunda yatay sıçrama değerlerinde; 16 Öztin, Erol ve Pulur , 15-16 yaş grubu basketbolculara uygulanan çabuk kuvvet ve pliometrik antrenmanlar sonunda dikey ve yatay sıçrama değerlerinde anlamlı değişiklikler tespit etmişlerdir. Masterson 13 yaptıkları çalışmada, ağırlık ipi ile yapılan sıçrama antve Brown renmanlarının alt ve üst ekstremite kuvvetini arttırdığını bildirirken; 21 Smith , ip çalışmalarının kol ve bacak kuvvetini arttırdığını belirtmiştir. Çalışmada elde edilen yatay ve dikey sıçrama, sağlık topunu çift el atma ile sağ ve sol el itme değerleri literatürü destekler niteliktedir. 8 Ghanima , 15-16 yaş 62 lise öğrencisinin AAHPERD fiziksel uygunluk testlerinde ip atlama programının ve 6 haftalık egzersizin etkilerini araştırdığı çalışmada; esneklik değerlerinde antrenman sonrası gelişme olduğunu ancak istatistiksel açıdan anlamlı olmadığını belirtirken, literatür bilgi çalışmayı destekler niteliktedir. Literatürde atlama iplerinin ana amacının, el-ayak hızı, çabukluk, beceri ve reaksiyon zamanı geliştirmek olduğu ve ağırlık iplerinin, merkezkaç kuvvetinin de etkisiyle sıçramayı sürdürebilme zamanı sınırlı olduğundan bu yararları sağlayacak yeterli hızda hareketlere 22,24 . Çalışmada elde edilen müsaade etmediği bildirilmektedir hexagon çabukluk değerleri literatür bilgiyi destekler niteliktedir. 12 Masterson , ip atlamanın yararlarını yalnızca değişik enerji sistemlerinden faydalanma yeteneğinde kalıcı olmayıp, aynı zamanda patlayıcı tepki gücü gelişiminde de kullanışlı olduğunu kaydetmiştir. Çalışmada elde edilen 10 m. sürat değerlerindeki azalma, deney gruplarında antrenman sonrası patlayıcı güç gelişimi olduğunu gösterirken, literatür bilgi çalışma ile benzerlik göstermektedir. Sürat yeteneği antrenmanlarla belli ölçülerde geliştirilebilinen ve 26 genetik yapının etkilediği bir motorik özelliktir . Çalışmada en düşük 30 m. sürat değeri KG’da görülürken, deney gruplarındaki antrenman sonrası iyileşme istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Bu durum; çalışmaya katılan deneklerin genetik yapılarından kaynaklanabileceği gibi; ip çalışmalarının süratte devamlılığı geliştirmediği şeklinde de yorumlanabilir. Sonuç olarak, patlayıcı tempo ile yapılan ip atlama çalışmalarının, aerobik ve anaerobik gücü geliştirdiği, sıçramaya dayalı bir egzersiz olarak dikey ve yatay sıçramayı arttırdığı, patlayıcı tepki gücü ve çabukluk gelişiminde etkili olduğu, özellikle ağırlıklı ip çalışmaları ile üst ekstremite kuvvetini geliştirdiği ve antrenmana metabolik adaptasyon ile istirahat kalp atım sayısı (İKAS) ve vücut yağ yüzdesinde azalmanın olduğu söylenebilir. 321 KAYNAKLAR 1. AL-AHMAD, A. ; The Effects of Plyometrics on Selected Physiological And Physical Fitness Parameters Associated With High School Basketball Players, The Florida State University, 125 pp. Diss. Abst. Inter., 51: (2), 446-A, 1990. 19. 1997. SEVİM, Y. ; Basketbol, Tutibay Ltd. Şti, s. 229-230, Ankara, 20. SEVİM,Y., ÖNDER, O., GÖKDEMİR, K. ; Çabuk Kuvvete Yönelik İstasyon Çalışmasının 18-19 Yaş Grubu Erkek Öğrencilerin Bazı Kondüsyonel Özellikleri Üzerine Etkileri, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 1 (3), 18-24, 1996. 2. BRITTENHAM, G. ; Complete Conditioning for Basketball, Human Kinetics, New York, s. 1-10, 100, 1996. 21. SMITH, J. E. ; Jump In: Skipping Rope Good For Everybody, The Atlanta Constitution. Atlanta, Ga: Jan 31, 1992. pg. H6, 1992. 3. CAHPERD; (Canadian Association for Health, Physical Education, Recreation and Dance), ‘’Rope Skipping Fitness and Activity Program’’, http: //www. cahperd. ca. / (17. 04. 2005). 22. SOLIS, K. M. ; Ropics: The Next Jump Forward In Fitness, Leisure Press Champaign, Illionis, 1992. 4. CİCİOĞLU, İ. ; Pliometrik Antrenmanın 14-15 Yaş Grubu Basketbolcuların Dikey Sıçraması İle Bazı Fiziksel Ve Fizyolojik Parametreler Üzerine Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi Spor Anabilim Dalı, Ankara, 1995. 5. EROL, E. ; Yaygın İnterval Metot İle Uygulanan Dayanıklılık Çalışmalarının 13-14 Yaş Grubu Erkek Basketbolcuların AerobikAnaerobik Güç, Vücut Kompozisyonu ve Bazı Fizyolojik Parametreler Üzerine Etkilerinin İncelenmesi, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalı, Ankara, 1995. 6. EROL,E. ; Çabuk Kuvvet Çalışmalarının 16-18 Yaş Grubu Genç Basketbolcuların Performansına Etkisinin Deneysel Olarak İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalı, Ankara, 1992. 7. FOX, E. L., BOWERS, R. W., FOSS, L. M. ; (Çev. Mesut CERİT), Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik Temelleri, 62-82, 1988. 8. GHANIMA, S. A. ; The Effects Of A Sıx-Week Exercıse And Rope Jump Program On Aahperd Health Related Physıcal Fıtness Test Scores Of Hıgh School Females In The Hashemıte Kıngdom Of Jordan, PhD., The Florıda State Unıversıty, USA, 1986. 9. KIM, S. H., KANG, H. Y., CHAE, H. W., JUNG, S. L., LEE, J. S., KIM, B. S., LEE, C. D., BYRNE, H. K. ; Effects Of 12-Weeks Of Rope Skipping Exercise Training On Body Composition And Plasma Leptin Of Obese Adolescent Boys, Med. and Sci. in Sports and Exercise, 33 (5), Supplement 1, May, p. S228, 2001. 10. LEE, B. 1; ‘’Why Rope Jumping Works’’, Jump Rope Training, http: //www. humankinetics. com/products/ (05. 03. 2006). 11. LEE, B. 2; Hyperformance Warm Up, Sprint And Power Program, http: //www. jumpropeinstitute. com/training_programs. htm. (12. 04. 2006). 12. MASTERSON, G. L. ; The Effect Of Weighted Rope Jump Training On Selected Power Performance Tests İn Collegians, Ph. D., The University of Mississippi, Mississippi, 1991. 13. MASTERSON, G. L., BROWN, S. P. ; Effects of Weighted Rope Jump Training on Power Performance Tests in Collegians, The Journal of Strength and Conditioning Research: Vol. 7, No. 2, pp. 108–114, 1993. 14. MC ELROY, M. B., SEGEL,N. S. ; Normal Şahıslarda Antrenman Süresince İstirahatte ve Egzersiz Esnasında Seri Halinde Yapılan Çalışmalar, Spor Hekimliği Dergisi, (4) 11, Kasım, 1969. 15. ÖZER, D. S., ÖZER, M. K. ; Çocuklarda Motor Gelişim, Kazancı Matbaacılık A. Ş., İstanbul, 106, 2000. 16. ÖZTİN, S., EROL, E., PULUR, A. ; 15-16 Yaş Grubu Basketbolculara Uygulanan Çabuk Kuvvet Ve Plometri Çalışmalarının Fiziksel ve Fizyolojik Özelliklere Etkisi, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 8 (1), 41-52, 2003. 17. QUIRK, J. E., SINNING, W. E. ; Anaerobic And Aerobic Responses Of Males And Females To Rope Skipping, Med. Sci. Sports Exerc., 14 (1): 26-9, 1982. 18. SEABOURNE, T. ; Lead Story: Breathıng Exercıses Can Increase Lung Capacıty, Areas Of Interest: Breathıng, Jumpıng Rope, Dıaphragmatıc Breathıng, Footwork, Relaxatıon, http: //www. betterbodz. com/Tom/jump_rope_training. html. / (16. 04. 2006). 23. TAMER, K. ; Fiziksel Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, 1. Baskı, Gökçe Ofset Matbaacılık, 114-119, 138-140, 166, Ankara, 1991. 24. http: //www. jumpropeinstitute. com/ (05. 03. 2006), ’’Jump Rope Comparision’’ 25. http: //www. jumprope. com/ (15. 04. 2006), ‘’Jump Rope for Fitness’’. 26. http: //www. drjump. com/ (27. 05. 2006), ‘’Learning To Jump Rope Step-By-Step’’. 27. http: //www. specialolympicswisconsin. org/ (17. 04. 2006) , BSAT; ‘’Basketball Skills Assessment Tests’’. 322 Tablo: 1 Forestry Adım Test Protokolü P-126 SPORCULARIN DÖRT HAFTALIK AEROBİK STEP ÇALIŞMASININ FORESTRY ADIM TESTİ İLE MAX VO2 LERİNİN ARAŞTIRILMASI VE KARŞILAŞTIRILMASI *Mustafa YENİÇERİ,**Recep KÜRKÇÜ, ***Özgül YENİÇERİ, *Kubilay ÖCAL * Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu **Harran Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü ***M. E. B Muğla Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi ÖZET Bu çalışmanın amacı genç sporcuların dört haftalık aerobik step çalışmasının Forestry Adım Testi ile Max Vo2 lerinin araştırılması ve karşılaştırılmasıdır. Çalışmaya Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulunda okuyan, ortalama yaşları 21,28 yıl, boyları 177,71 cm, ağırlıkları 72,85 kg olan, aktif olarak spor yapan 14 erkek öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Öğrencilerin nabız ortalamaları, step çalışması öncesi 118, dört haftalık step çalışması sonrası ise 107,6 bulunmuştur. Maksimal oksijen kullanımı endirekt Forestry Adım Testi ile çalışma öncesi, 50 ml/kg/dk, çalışma sonrası 55 ml/kg/dk olarak belirlenmiştir. Forestry Adım Testi ile Max VO2 ölçümünde p<0. 05 düzeyinde negatif korelasyon 0. 006 bulunmuştur. Sonuçlar daha önce yapılmış olan araştırma sonuçları ile paralellik göstermektedir. GİRİŞ İnsanların aerobik (kardiovasküler dayanıklılık) güç seviyesi egzersiz fizyolojisinde çeşitli konular içinde tartışılmakta ve belirli miktarda yüklenme yapmak için kullanılan enerjiyi tanımlamaktadır. Bir fiziksel aktivite için gerekli toplam ATP miktarına kapasite, bunun birim zamanda kullanılabilen (yenilenebilen) miktarına güç denir (1). Bedensel çalışmalarda alınması gereken O2 ile alınan O2 arasında bir denklik varsa ve bu durum % 6 eksikliği geçmediği sürece yapılan çalışmalar aerobiktir (2). İşin uzun süre devam ettirilebilmesi için çalışan dokulara ihtiyacı oranında O2 götürülmesi, çalışan dokularda oluşan artık ürünlerin ve ısının dokulardan uzaklaştırılmasıyla mümkündür. Kişinin aerobik kapasitesini artırmada esas prensip solunum, dolaşım sistemlerine yüklenmeyi giderek artırma, bu sistemin bir ünite zamanda yaptığı işi artırmakla mümkündür. Yapılan işe uyum sağlanınca efor sayısı ve şiddetinde artırma yapılır ve aradaki dinlenmeler nabız durumuna göre ayarlanır (3). Yüksek aerobik kapasite sadece iş için değil, toparlanmayı kolaylaştırmak ve hızlandırmak için de hayati önem taşır. Aerobik güç ve kapasite doğru soluk alıp-vermeye ve solunum sisteminin gelişimine dayanır. Soluk alıp-verme söz konusu olduğunda, aerobik kapasite dayanıklılıkta önemli rol oynar. Soluk alıp-verme derin ve ritimli olmalıdır. Çalışanların akciğerlerinde solunan havadan O2 alındıktan sonra mümkün olan en fazla havanın boşaltılması ile temiz havadan alınacak O2 miktarı artacaktır (4). Forestry Adım Testi, De Vries’in sınıflamasına göre düşük ve orta seviyede bir test olup, daha çok Amerika’da devlet kuruluşlarına güvenlik ve acil durum personeli (polis, koruyucu, itfaiyeci v. s) alınırken, sağlıksız ve fiziksel gücü düşük kişileri işe almamak için kullanılmaktadır. Bu test, katılanların fiziki uygunluk seviyesini belirlemenin yanısıra Max VO2 ölçülmesinde endirekt bir yöntem de sunar. MATERYAL VE METOD Bu çalışmaya Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümünde Okuyan, çalışmalara gönüllü katılan, yaşları 18-24 arası toplam 14 gönüllü erkek denek katıldı. Deneklerin boy ve kilo ölçümleri Seca marka tartı ve boy ölçüm aleti ile yalın ayak ve şortlu olarak M. Ü. BESYO laboratuarında yapıldı. Test kapalı spor salonunda Forestry Adım Testi Protokoluna (Tablo: 1) uygun olarak uygulandı (5). Adım Yüksekliği Erkekler: 40 cm (15. 75 in. ) Bayanlar: 33 cm (13 in. ) Adım Oranı Dakikada 22. 5 Adım (Metronom Ritm = Dakikada 90 Ritm) Adımlama Süresi 5 Dakika Nabız Ölçüm Aralığı 15 sn (5: 15-5: 30) Deneklere dört hafta süresince aşağıya çıkarılmış olan step programı uygulandı. Çalışma Programı; 1-10 dk. ısınma 2-40 dk. step çalışması 3-10 dk. Soğuma Denekler gruplar halinde Forestry Adım Testi Prosedürlerine uygun olarak test edildi. Metronom aletinin herhangi bir vuruşunda teste başlandı ve kronometre aynı anda çalıştırıldı. Test sırasında ritim aleti olarak Tunturi Quarts marka metronom ve Casio marka kronometre kullanıldı. 5 dakika test süresi sonucunda deneklerin dikkatini çekmemesi için metronom aleti durduruldu. 5 dakikanın bitiminden hemen sonra denekler oturtuldu ve nabız ölçümü (radial nabız) deneğin kendisi, karodit (boyun bölgesinden) nabız ölçümü başka biri tarafından 5: 15-5: 30 arasında alındı. Her iki ölçüm arasındaki fark 3’den fazla olmadı. Tablo: 2 Erkekler-Forestry düzenlenmemiş aerobik fitness test (ml/kg/dk) Tablo12. 7 Erkekler-Forestry düzenlenmemiş aerobik fitness testi (mL. kg. min) Nabız Sayımı Maximal oksijen tüketimi (VO2. max) 45 33 33 33 33 33 32 32 32 32 32 32 32 32 44 34 34 34 34 33 33 33 33 33 33 33 33 33 43 35 35 35 35 34 34 34 34 34 34 34 34 34 42 36 35 35 35 35 35 35 35 35 35 35 34 34 41 36 36 36 36 36 36 36 36 36 36 36 36 35 40 37 37 37 37 37 37 37 37 35 35 35 35 35 39 38 38 38 38 38 38 38 38 38 38 38 37 37 38 39 39 39 39 39 39 39 39 39 39 39 38 38 37 41 40 40 40 40 40 40 40 40 40 40 39 39 36 42 42 41 41 41 41 41 41 41 41 41 40 40 35 43 43 42 42 42 42 42 42 42 42 42 42 41 34 44 44 43 43 43 43 43 43 43 43 43 43 43 33 46 45 45 45 45 45 44 44 44 44 44 44 44 32 47 47 46 46 46 46 46 46 46 46 46 46 46 31 48 48 48 47 47 47 47 47 47 47 47 47 47 30 50 49 49 49 48 48 48 48 48 48 48 48 48 29 52 51 51 51 50 50 50 50 50 50 50 50 50 28 53 53 53 53 52 52 52 52 51 51 51 51 51 27 55 55 55 54 54 54 54 54 54 53 53 53 52 26 57 57 56 56 56 56 56 56 56 55 55 54 54 25 59 59 58 58 58 58 58 58 58 56 56 55 55 24 60 60 60 60 60 60 60 59 59 58 58 57 23 62 62 61 61 61 61 61 60 60 60 59 22 64 64 63 63 63 63 62 62 61 61 21 66 66 65 65 65 64 64 64 62 20 68 68 67 67 67 67 66 66 65 WT (ıb) 120 130 140 150 160 170 180 190 200 210 220 230 240 (kg) 54. 5 59. 1 63. 6 68. 2 72. 7 77. 3 81. 8 86. 4 91 95. 4 100 104. 5 109 Ağırlık: Tablo 12. 7 ve 12. 8’in en altındaki iki sıra 10 paund ve 4,5 kilogramlık artışlarla verilmiştir. Yukarı kolonlardaki her bir ağırlık, ağırlık kolonuyla kesişen herhangi bir verilen nabız sayısı sırası için tahmini max O2 tüketim skorunu temsil eder. Ağırlıkta yapılacak herhangi bir değişiklik adımlama verimini (her bir kilogram vücut ağırlığına düşen oksijen mililitresi) çok az değiştireceğinden, kolonlar arasına düşen bu ağırlıklardan dolayı ağırlık kolonlarını bölmeye gerek yoktur. Nabız Sayımı: En soldaki dikey kolon adım testinden sonraki (post-test) kalp atımlarını (15 sn) göstermektedir (20 den 45 atım dakikada 80 ila 180 atım arası). Deneğin nabız sayıları ve kaldırdığı ağırlığın kesişimini gösteren sıradaki değer Forestry Adım Testi için ayarlanmamış (düzenlenme- 323 -1 -1 Tablo: 4 Forestry Adım Testi İçin Erkek ve Kadın Aerobik Fitness Kategorileri miş) fitness skorudur (VO2 max’ın mL. kg . min ). Bu tablolar sürekli kullanılmalıdır. Çünkü orijinal Sharkey verilerinden herhangi bir geriye dönüş denklemi elde edilmemiştir. Fiziki Uygunluk Kategorileri Çok Süper Mükemmel Çok İyi İyi Orta Zayıf Çok Zayıf -1 -1 Yaş (yıl) Maximal Oksijen Tüketimi (mL. kg . min ) 15 E 57+ 56-52 51-47 46-42 41-37 35-32 <32 K 54+ 53-49 48-44 43-39 38-34 33-29 <29 Denekler, çıkan nabız ölçüm sayımına göre Forestry Adım Testi Erkekler Yaşa Ayarlanmamış Aerobik Fitness (Tablo: 2) ve buradan çıkan sonuca bakılarak da Erkekler Yaşa Ayarlanmış Fitness Test Tablosuna (Tablo: 3) göre değerlendirilmiştir. 20 E 56+ 55-51 50-46 45-41 40-36 35-31 <31 K 53+ 52-48 47-43 42-38 37-33 32-28 <28 Tablo: 3 Forestry Adım Testi İçin Yaşa Ayarlı Fitness Sayıları Fitness Skorunu Gir 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 En Yakın Yaş Ayarlı Skor (mL. kg. min) Yaş (yıl) 15 32 33 34 45 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 53 20 32 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 52 25 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 30 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 35 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 40 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 50 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 55 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 60 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 65 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 38 40 40 Örneğin: Eğer yaşınız 40 ve step testindeki skorunuz 50 ise yaşınıza uygun skor 47 dir. Fitness Skorunu Gir 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 En Yakın Yaş Ayarlı Skor (mL. kg. min) Yaş (yıl) 15 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 74 75 76 20 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 25 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 30 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 35 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 40 48 49 50 51 52 53 54 55 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 45 47 48 49 50 51 52 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 50 45 46 47 48 49 50 51 52 53 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 55 44 45 46 46 47 48 49 50 51 52 53 53 54 55 56 57 58 59 59 60 61 62 60 42 43 44 45 46 46 47 48 49 50 51 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 65 41 42 42 43 44 45 46 46 47 48 39 50 50 51 52 53 54 54 55 56 57 58 Buradan çıkan sonuçlara dayanılarak deneklerin Forestry Adım Testi İçin Erkek Aerobik Fitness Kategorileri Tablosuna (Tablo: 4) göre -1 -1 de Max. O2 tüketimi (mL. kg . dk ) kategorileri belirlenmiştir. 25 E 55+ 54-50 49-45 44-40 39-35 34-30 <30 K 52+ 51-47 46-42 41-37 36-32 31-27 <27 30 E 54+ 53-49 48-44 43-39 38-34 33-29 <29 K 51+ 50-46 45-41 40-36 35-31 30-26 <26 35 E 53+ 52-48 47-43 42-38 37-33 32-28 <28 K 50+ 49-45 44-40 39-35 34-30 29-25 <25 40 E 52+ 51-47 46-42 41-37 36-32 31-27 <27 K 49+ 48-44 43-39 38-34 33-29 28-24 <24 45 E 51+ 50-46 45-41 40-36 35-31 30-26 <26 K 48+ 47-43 42-38 37-33 32-28 27-23 <23 50 E 50+ 49-45 44-40 39-35 34-30 29-25 <25 K 47+ 46-42 41-37 36-32 31-27 26-22 <22 55 E 49+ 48-44 43-39 38-34 33-29 28-24 <24 K 46+ 45-41 40-36 35-31 30-26 25-21 <21 60 E 48+ 47-43 42-38 37-33 32-28 27-23 <23 K 45+ 44-40 39-35 34-30 29-25 24-20 <20 65 E 47+ 48-42 41-37 36-32 31-27 26-22 <22 K 44+ 43-39 38-34 33-29 28-24 23-20 <20 İstatiksel Analiz ölçüm sonuçları Muğla Üniversitesi İstatistik ve Bilgisayar Bölümü bilgisayar laboratuarında SPSS paket programında eşli t-testi ile yapıldı. P< 0. 05 olan değerler anlamlı olarak kabul edilmiştir. BULGULAR Deneklerin yaş, boy, kilo, test sonrası nabızları ile yaşa ayarlı ve ayarsız Max VO2’leri arasındaki korelasyonlar Tablo: 5’de gösterilmiştir. Tablo: 5 Deneklerin anatomik ve fizyolojik özellikleri Maksimal Oksijen kullanımı: Forestry Adım Testi FARK Çalışma öncesi ölçümler Çalışma sonrası ölçümler Yaş (yıl) ortalama.. .. .. .. ... 21,28. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. ... 21,28 Boy (cm) ortalama.. .. .. .. .. 177,71. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. 177 71 Kilo (kg) ortalama.. .. .. .. ... 72,85. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. 71,9 Aynı I. Test sonu nabız (a/dk).. 118 II. Test s. n. (a/dk). .. .. .. .. .. .. .. 107,6 10,4 az I. Ölç. MaxVO2 Yaşa ay. lı.. 50,21 II. Ölç. MaxVO2Yaşa ay. lı.. .. 55,3 5,09 artış 5,15 artış I. Ölç. MaxVO2Yaşa ay. sız. 49,35 II. Ölç. MaxVO2Yaşa ay. sız.. 54,5 Sonuç olarak çıkan 0. 006 anlamlılık düzeyi, Forestry Adım Testi Normlarına göre Max VO2 Yaşa Ayarlı ve Yaşa Ayarsız P<0. 05 düzeyinde negatif korelasyonun (0. 006) olduğu belirlenmiştir. Anlamlılık düzeyinin düşük olması fark olduğunu göstermektedir. Ayrıca Muğla. Üniversitesi BESYO öğrencilerinin Forestry Adım Testi aerobik fitness kategorilerine göre (Tablo: 4), ilk test sonuçları değerlendirildiği zaman Max VO2 düzeylerinin “çok iyi” (20 yaş 50-46 ml/kg/dk), son test sonuçları değerlendirildiği zaman ise “mükemmmel” (20 yaş 55-51 ml/kg/dk) seviyede olduğu görülmüştür. Aynı 1 kg az 324 4-Zorba. E, Tamer. K, Ziyagil. A, Bed. Eğt. Ve Sporda Temel Motorik Özelliklerin ve Esnekliğin Geliştirilmesi, ANK, 1976 TARTIŞMA Tablo: 6 Çeşitli Çalışmalarda Deneklerin Fizyolojik Özellikleri 5-Adam’s G. M., Exercise Physiology Laboratary Manuel, California State University, Fullerton, IOWO, 1990 Çalışmalar Asma ve ark (6) Max VO2 (ml/kg/dk) 49. 06 (ml/kg/dk) Test Yöntemi Bisiklet Ergometresi Testi 6-Asma C, Aktaş N: Ankara Üniversitesi spor yapan ve yapmayan erkek öğrencilerin MaxVO2 kapasiteleri üzerine bir çalışma. Spor Hekimliği Dergisi 22. 177-85, 1987. Arslan ve ark (7) Şemin ve ark (8) Gökbel ve ark (9) Tamer ve ark (10) Yeniçeri M (11) 47. 6 (ml/kg/dk) 43. 8 (ml/kg/dk) 44. 7 (ml/kg/dk) 43. 1 (ml/kg/dk) 41. 43 (ml/kg/dk) 12dk koş-yürü testi Fox eşitliği Fox eşitliği 12 dk koşu-yürü testi Forestry adım testi 7-Arslan C, Gönül B: Fırat Üniversitesi’nde spor yapan ve yapmayan erkek öğrencilerin fizyolojik özelliklerinin test edilmesi ve karşılaştırılması. Spor Hekimliği Dergisi. 25: 153-61,1990. 8-Şemin S, Şemin İ,Özgönül H: Masimum oksijen kullanımı ile Harvart Pack Testi’nin karşılaştırılması. Spor Hekimliği Dergisi 26: 238,1991. Tablo 6’da görüldüğü gibi öğrenci gruplarının Max VO2 ölçüm sonuçları yapılan test çeşidine ve spor yapıp-yapmama durumlarına göre farklılık gösterebilmektedir. 9-Gökbel H: Akciğer volüm ve kapasiteleri ve Max. Oksijen kullanımı değerleri arasındaki ilişki üzerine bir çalışma. Uzmanlık Tezi, İzmir, 1990. Tablo 6’da verilen B. Asma ve N. Aktaş’ın; Ankara Üniversitesinde lisanslı spor yapan öğrenciler üzerinde yaptıkları araştırmada denekler spor yapan kişiler olduğu için Max VO2’leri yüksek çıkmıştır. 10-Tamer K, Zorba E,Baltacı G: ODTÜ İngilizce Hazırlık Okulu erkek öğrencilerinin çeşitli fizyolojik özellik ve kapasite kapasitelerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi. Spor Hekimliği Dergisi 26: 23-8, 1991 Yine C. Arslan ve B. Gönül’ün Fırat Üniversitesinde spor yapan öğrenciler üzerinde yapmış oldukları araştırmada Max VO2 değerleri deneklerin faal spor yapanlar olmasından dolayı yüksek çıkmıştır. 11-Yeniçeri M: Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi spor yapmayan öğrencilerin Forestry Adım Testi ile Max VO2’i ölçümleri. Yayımlanmamış. Muğla, 1998. K. Tamer, ve arkadaşlarının ODTÜ İngilizce hazırlık okulunda, S. Türkmen ve arkadaşlarının Acil Bakım Teknikerliği öğrencileri üzerinde yaptıkları araştırmalarda kullanılan denekler aktif spor yapmadıkları için Max VO2 değerleri düşük çıkmıştır. Yine Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinde yaptığımız Forestry Adım Testinde Max VO2 değerleri spor yapan öğrencilere göre daha düşük çıkmıştır. SONUÇ VE ÖNERİLER 20-29 yaş arasında ortalama MaxVO2 değeri dünya genelinde fizyologlar tarafından 45 ml/kg/dk olarak kabul edilmektedir. Buna rağmen, elit atletlerde bu değer 90 ml/kg/dk üzerine çıkabilmektedir. Tablo: 6’da görülen MaxVO2 değerleri arasındaki faklılıklar ya oluşturulan çalışma gruplarının ya da ölçüm yöntemlerinin farklılığından kaynaklanabilir. Bu çalışma, spor yapan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencileri üzerinde yapılmıştır. Forestry Adım Testi ile endirekt MaxVO2 ortalaması, I. Ölçümde Yaşa Ayarlı 50. 21 ml/kg/dk, Yaşa Ayarsız 49. 35 ml/kg/dk, II. Ölçümde Yaşa Ayarlı 55. 3 ml/kg/dk, Yaşa Ayarsız 54. 5 ml/kg/dk olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, 4 haftalık aerobik step çalışmasının Forestry Adım Testi sonuçlarına göre spor yapan kişilerin MaxVO2 lerini geliştirdiği belirlenmiştir. Fizyolojik parametreler (yaş, boy, kilo, nabız vb. ) göz önüne alınarak Max VO2 değerleri literatürdeki verilerle karşılaştırıldığında, benzer çalışmalarla bulunan sonuçlara yakın olmasına rağmen Forestry Adım Testi ile ölçüm daha önce ülkemizde pek kullanılmadığı için sonuçların yeni araştırmalarla desteklenmesi ve tartışılması gerekmektedir. Bu bulgular ve sonuçlar ışığında aşağıdaki önerilerde bulunabilinir. 1-Forestry Adım Testi; AB kriterlerine uymayı zorunluluk saydığımız, kurumların özel güvenlik birimleri tarafından korunduğu, güvenlik elemanı yetiştirme hazırlık kurslarının kurumsallaştığı günümüzde güvenlik görevlisi, orman koruma, itfaiyeci ve buna benzer işlerde çalışacak elemanların seçiminde fiziksel bir test olarak uygulanabilir. 2-Max. VO2 belirlemede yaşa ayarlı-ayarsız kullanılabilen ve diğer Max. VO2 belirleme testleri ile yakın sonuçlar veren Forestry Adım Testinin daha kısa sürede uygulanabilmesi maliyetleri düşürebilir. 3-Forestry Adım Test sonuçlarının ülkemizde de güvenirliğinin kanıtlanması ve kullanılabilir olması için yeni çalışmalarla desteklenmesi ve sonuçların karşılaştırılması gerekmektedir. KAYNAKLAR 1-Ergen. E, Egsersiz fizyolojisi ders notları, Ankara. 2-Renklikurt. T. Antrenman ve Fizyolojik Temelleri, İST, 1977 3-Akgün. N. Egzersiz ve Spor Fizyolojisi, İzmir, 1996 325 P-127 EGZERSİZ ÖNCESİ YAPILAN MASAJIN ANAEROBİK GÜCE ETKİSİ TAŞKIN, H*. ; SANİOĞLU, A*. ; KAPLAN, T*. ; ERKMEN, N*. ; * Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ÖZET Araştırmanın amacı, sporcularda egzersiz öncesi yapılan spor masajının anaerobik güce etkisini incelemektir. Bu çalışmaya, yaş ortalamaları 23,38 ± 1,15 yıl, boy ortalamaları 1,77 ± 0,05 m ve vücut ağırlığı ortalamaları 67,76 ± 6,86 kg olan 50 sağlıklı erkek sporcu gönüllü olarak katıldı. Deneklere anaerobik güç testlerinden Wingate testi uygulandı. Araştırmada, normallik sınamasına göre bağımlı gruplarda t testi kullanılmış olup, verilerin değerlendirilmesinde ve hesaplanmış değerlerin bulunmasında SPSS 13. 0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Deneklerin elde edilen anaerobik güç değerlerinde, masaj yapılmadan elde edilen değerlerle, masaj yapılarak elde edilen değerler karşılaştırıldığında, masaj yapılarak elde edilen anaerobik güç değerlerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Bu değerler istatistiği açıdan 0,01 önem seviyesinde anlamlı bulunmuştur (P<0,01). Egzersiz öncesi yapılan masajın anaerobik gücü olumlu yönde etkilediği ve performansı arttırdığı ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Masaj, Anaerobik güç, Spor SUMMARY EFFECTS OF PRE EXERCISE MASSAGE ON ANAEROBIC POWER The purpose of this study is to examine the effect of pre-exercise sport massage on anaerobic power. Fifty healthy male athletes (an average age of 23. 38 ± 1. 15 years, average height of 1. 77 ± 0. 05 m and average body mass 67. 76 ± 6. 86 kg) volunteered to participate in the study. The participants were subjected to Wingate test. In the research, Paired samples t test has been used on dependent groups according to the normalcy trials. The data were evaluated and the calculated values were determined with the use of SPSS 13. 0 statistics package program The anaerobic power values of the participants after the application of a massage before the training period were much higher than those observed without the application of a any massage. These values were meaningful at 0. 01 significance level (P<0. 01). It was concluded that the massage applied to the sportsmen before the training period had a positive effect upon the anaerobic power and increased the performance. Key words: Massage, Anaerobic power, Sports. GİRİŞ ve AMAÇ Masaj en eski toplumlardan beri bütün kültürlerde terapatik bir model olarak kullanılmış ve uzun zamandan beride spor alanlarında kullanılmaya başlanmıştır. Masaj teknikleri kullanılmış ve kullanılan bu masaj tekniklerinin bilimsel olarak terapatik, psikolojik ve fizyolojik etkileri olduğu belirtilmiştir (6). Sporcularda masaj, müsabaka şartlarında sakatlıklardan korumak, müsabaka sonrası toparlanmayı (kas yorgunluğunun giderilmesi) ve performansı arttırmak için kullanılır. Masaj, fizyolojik ve psikolojik etkisiyle sporcuların kendilerine olan güvenini arttırarak daha iyi performans ortaya koymalarını sağlar (5). Spor masajı, yeteri kadar kısa sürede ve iki elle yapılmalıdır. Kavrayışlar ileri derecede etkili, uygun yönde, uygun ve ritmik bir biçimde olmalıdır. Sporculara masaj, müsabaka öncesi, müsabaka arası, müsabaka sonrası, devreler halinde yapılmaktadır. Masaj yapılırken tedavi masajında olduğu gibi hastalığa göre değil, sporcunun yaptığı faaliyetlere göre ayarlanmalıdır (16). Tam masaj (30-45 dak. ), kısmi masaj (10-20 dak. ) olarak uygulanır. Spor masajı zamanın kısalığı nedeni ile daha kısa zamanda tamamlanır (3). Masajın kan ve lenf sıvısına mekanik ve reflektör etkisi olup yüzeysel düzeyde kan damarlarına ve lenfatik yolların açılmasına yardımcı olur. Masaj sonucu kan hücrelerindeki esneklik ve hareketlilik, kanın merkeze doğru, kalbin sistolik hacmini arttırır (2). Böylece hafif yüzeysel eflorajın kan akışını çok kolay etkileyebileceği ve belki de kalbin işine yardım edeceği görülebilir. Fakat masaj, arterlerdeki veya kalpteki dolaşımı doğrudan etkileyemez. Masajın egzersiz seansı ya da yarışma öncesi pasif ısınmanın bir bölümü olarak adale tonüsünü ve dolaşımını iyileştirdiği çeşitli araştırmalarla tespit edilmiştir (11). Masaj yapılan organlarda dolaşım hızlanır, güç ve verimin artmasının yanı sıra subjektif olarak zindelik ve canlılık hissedilir. Masajla ancak kas gevşetilir ve öngörülen hareket için esneklik sağlanabilir (9). Bedenen yapılan çalışma tam bir oksijen alımı olmadan yapılıyorsa veya çalışma sonunda alınan oksijen ile alınması gereken oksijen arasında % 6’dan fazla bir eksiklik meydana geliyorsa, bu tip çalışmalara anaerobik çalışmalar denir. Kısa sürede sonuçlanan, patlayıcı tarzda egzersizleri içeren anaerobik performansta ihtiyaç duyulan acil enerji kaynakları, ATP – CP ve anaerbik glikolizden sağlanmaktadır. Bu yolla üretilen toplam enerji miktarı da anaerobik kapasiteyi oluşturmaktadır (10,14). Anaerobik kapasite bir çok spor dalında performansı belirleyen önemli fizyolojik faktörlerden biridir. Özellikle kısa süreli efora dayanan sporlarda (60 m, 200 m, yüksek atlama, disk, cirit vs. ) çok önemlidir. Anaerobik sistem, biokimyasal, sinirsel ve fiziksel adaptasyonla yapılan yüksek yoğunluktaki çalışmaları etkiler (7). Araştırmanın amacı, sporcularda egzersiz öncesi yapılan spor masajının anaerobik güçe etkisini incelemektir. MATERYAL ve METOT Materyal ve Metot Bu çalışmaya, yaş ortalamaları 23,38 ± 1,15 yıl, boy ortalamaları 1,77 ± 0,05 m ve vücut ağırlığı ortalamaları 67,76 ± 6,86 kg olan 50 sağlıklı erkek sporcu gönüllü olarak katıldı. Çalışmada 834 monark marka bisiklet ergometrisi, hyundai marka masa üstü bilgisayarı, masaj için gerekli olan masaj malzemeleri (masaj masası, pike, vibratör, muscoril pomat, silindirik ve dikdörtgen yastık, v. b) kullanıldı. Sporculara anaerobik güç testlerinden Wingate testi uygulandı. Masajla ile ilgili çalışmada sporculara iki ayrı günde iki ayrı test yapıldı. Sporculara, birinci gün hiç masaj yapılmadan Wingate testi uygulandı. Masaj yapılmadan, uygulanan testte ortaya çıkan anaerobik güç değerleri bilgisayar ortamında kaydedildi. Deneklere ikinci gün, masörler tarafından 10 dakika masaj yapılarak, Wingate testi uygulandı. Masaj yapılarak, uygulanan testte ortaya çıkan anaerobik güç değerleri bilgisayar ortamında kaydedildi. Bisiklet ergometrisine yerleştirilen optik alıcı ile hyundai marka masa üstü bilgisayarına giriş ve oradan da mönitör ve printere çıkış verildi. Test sonucunda her deneğin pedal çevrim sayılarından peak power (zirve güç), testin uygulandığı 30 saniyelik süre içerisinde 5 saniyelik periyotlar arasında erişebilen en yüksek mekanik güçten elde edildi. Çalışma, 22 °C oda sıcaklığında, 688 mmHg hava basıncındaki bir kondisyon salonunda yapıldı. Her denek için, yaş, vücut ağırlığı (kg) ve boy (m) ölçümü alınarak, bisiklet ergometrisinde deneğin vücut ağırlığına göre kaç kg yükle pedal çevireceği hesaplandı. Her denek için bisiklet ergometrisinin boy ayarlanması yapıldı. Boy Uzunluğu ve Vücut Ağırlığı: Deneklerin boy uzunluğu, 1mm hassasiyette ölçüm yapabilen bir boy ölçer aletinde, vücut ağırlığı ölçümü 20 grama kadar hassas bir kantarda, denek çıplak ayak ve sadece üzerinde şort varken yapılmıştır. Boy metre, vücut ağırlığı kilogram cinsinden ölçülmüştür. İstatistiği değerlendirme: Araştırmada elde edilen verilerin işlenmesi bilgisayar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 13. 0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Verilerin 326 çözümlenmesinde normallik sınamasına göre t testi kullanılmıştır. İstatistiği açıdan 0,01 anlamlılık seviyesi kabul edildi. BULGULAR Tablo 1. Araştırmaya katılan sporcuların fiziksel özellikleri. Değişkenler N X Sd Max Min 23,38 1,15 26 21 vücut ağırlığı (kg) 67,76 6,86 86 55 Boy (m) 1,77 0,05 1,95 1,63 Yaş (yıl) 50 Yukarıdaki tablo incelendiğinde araştırmaya katılan sporcuların yaş ortalamaları 23,38±1,15 yıl, boy ortalamaları 1,77±0,05 m ve vücut ağırlığı ortalamaları 67,76±6,86 kg olarak bulunmuştur. Tablo 2. Araştırmaya katılan sporcuların anaerobik güç değerlerinin –t- testi ölçüm sonuçları Değişkenler N X (Watt) SD Min - Max 50 704,984 100,23 504,92 – 894,04 X1 – X2 t Masaj yapılan grup (X1) 0,00 53,287 Masaj yapılmayan grup (X2) 50 651,696 80,76 Yukarıdaki tablo incelendiğinde, masaj yapılan sporcuların anaerobik güç değerleri ortalaması 704,984 ± 100,23 ve masaj yapılmayan sporcuların anaerobik güç değerleri ortalaması 651,696 ± 80,76 olarak tespit edilmiştir. Sporcuların masaj yapılmadan ve masaj yapılarak elde edilen anaerobik güç değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak 0,01 önem seviyesinde anlamlı bulunmuştur (P<0,01). TARTIŞMA SONUÇ Deneklerin elde edilen anaerobik güç değerlerinde, masaj yapılmadan elde edilen değerlerle, masaj yapılarak elde edilen değerler karşılaştırıldığında, masaj yapılarak elde edilen anaerobik güç değerlerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Bu değerler istatistiği açıdan 0,01 önem seviyesinde anlamlı bulunmuştur (P<0,01, Tablo 2). Masajın fizyolojik, psikolojik ve performansa etkileri üzerine yapılan bir literatür incelemesinde, masajın sporcular tarafından yaygın olarak sakatlıktan korunmak, egzersiz sonrası kasların toparlanmasını sağlamak, rahatlamak ve performans arttırmak için kullanıldığı bildirilmiştir (12). Kan dolaşımı üzerine yapılan çalışmalarda, masajın kan laktat değişimini ve başlangıçta kasta oluşan ağrıyı geciktirdiği, aktif toparlanma süresince kandaki değişimlerin masaj yapılarak toparlanmanın sağlanmasından daha etkili olduğu görülmüştür. Ayrıca bazı araştırmalarda toparlanmadaki algı üzerine masajın pozitif etkisi olduğu görülmüştür. Masajın performans üzerine etkilerini değerlendiren çalışmalarda performansı arttırmak için masajın kullanımını gerekliliği ortaya konmuştur (12). Egzersiz sonrası pasif dinlenmeden ziyade ara masajın uygulanması toparlanmada yani enerji depolarının tekrar kendilerini yenileme düzeyinde algıyı arttırmıştır. Buda masajın enerji sistemlerine olan etkisini ortaya koymaktadır (13). Başka bir çalışmada ise, sporcuların aktivite öncesi pasif (masaj) ısınmalarının anaerobik performanslarını olumlu yönde etkilediği ortaya çıkmıştır. Pasif ısınma formlarından masajın lemfatik ve kan dolaşımını hızlandırdığı, kasın gevşemesini, dokunun beslenmesini ve kasın kuvvetlenmesini sağlayarak performans da artış sağladığı görülmüştür (4). Yine Högberg ve Ljunggren’ nin 1947’ de yaptığı bir çalışma, anaerobik gücün etkin olduğu 100, 400 ve 800 m. koşuları üzerineydi. Bu koşularda pasif olarak ısıtılan sporcuların, ısınmadan yapılan koşulara oranla derecelerinde %3-4’ lük,%3-6’ lık ve %2. 5-5’ lik bir performans iyileşmesi görülmüştür (1). P 5,119 480,23 – 807,06 Yapılan bir çalışmada eksantrik alıştırmalardan önce yapılan masajın kastaki ağrıyı geciktirdiği tespit edilmiştir (15). Egzersizden önce kaslarda bir ağrı olur ama bu geçici bir problemdir bu problemin geciktirilmesi ile ilgili yapılan bir çalışmada masajın egzersizden önce yapılarak kas ağrısını giderdiği sonucuna varılmıştır (8). Egzersiz öncesi yapılan masajın anaerobik gücü olumlu yönde etkilediği ve performansı arttırdığı tespit edilmiş olup anaerobik performansın daha etkin olduğu spor branşlarında masajın başarı için gerekliliği düşünülmektedir. KAYNAKLAR 1. Astrand, P. O., Rodahl, K., Textbook of Work Physiology, Mc Graw Hill Book Company, New York, 1986. 2. Başaran, M., Spor Masajında Teknikler ve Teorik Bilgiler, Celal Bayar Üniversitesi Beden eğitimi ve Spor Yüksekokulu I. Basım, Manisa, 1999. 3. Berthold, R., Bilimsel Masaj Tekniği, Çeviren; Tunçgil A. Kıbele Yayınevi, İstanbul, 1996. 4. Birukov, A. A., Karakhmaleva, I. I., Massage as a Means of Treating Aggravated Osteochhondrosis of The Spine in The Training of Athletes, 3 (22), 119, 1987. 5. Brian, J. H., Physiological, Psychological and Performance Effects of Massage Therapy in Sport: A Review of the Literature, Physical Therapy in Sport, 2 (4), 165-170, 2001. 6. Callaghan, M. J., The Role Of Massage İn The Management Of The Athlete: A Review, British Journal Of Sports Medicine, 27 (1), 28-33, 1993. 7. Cahil, B. R., Misner, J. E., Boileau, R. A., The Clinical İmportance of the Anaerobik Energy System and İts Assessment in Human Performance, The America Journal of Sports Medicine, 25 (6), 863-872, 1997. 8. Ernst, E., Does Post-Exercise Massage Treatment Reduce Delayed Onset Muscle Soreness? A Systematic Review, British Journal of Sports Medicine, 32 (3), 212-214, 1998. 9. Günay, M., Yüce, İ. A., Futbol Antrenmanının Bilimsel Temelleri, 2. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara, 2001. 327 10. Gastin, P. B., Sports Medicine, Victorian İnstitut of Sport, 31 (10), 725-741, 2001. 11. Grisogono, V., Physiotherapy for Sports İnjuries. ABC of Sports Medıcıne, 1, 92-96, Tavistock Square, BMA House,BMJ Yayıncılık, Londra WC1H 9JR, 1995. 12. Hemmings, B. J., Physiological, psychological and performance effects of massage therapy in sport: a review of the literature, Physical Therapy in Sport, 2 (4), 165-170, 2001. 13. Hemmings, B. J., Smith, M., Graydon, J., Dyson, R., Effects of Massage on Physiological Restoration, Perceived Recovery, and Repeated Sports Performance, British Journal Sports Medicine, 34 (2), 109-114, 2000. 14. Kaplan, T., Ataş, M., Amatör Futbolcularda “40 metre Maksimal Mekik Koşusu testi” ile Anaerobik Performansın Tespiti ve Karşılaştırılması,Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 1 (1), 78-81, 1999. 15. Rodenburg, J. B., Steenbeek, D., Schiereck, P., Bar, P. R., Warm-Up, Stretching And Massage Diminish Harmful Effects Of Eccentric Exercise, İnternational Journal Sports Medicine, 15 (7), 414419, 1994. 16. Sanioğlu, A., Kul, N., Yavuz, H., Masajın Sporcular Üzerindeki Psikolojik Etkilerinin Değerlendirilmesi, Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilim Dergisi, 1 (1), 22-27, 1999. P-128 GELENEKSEL YAĞLI GÜREŞ YAPAN SPORCULARIN ANTROPOMETRİK PROFİLLERİNİN BELİRLENMESİ * GÜMÜŞ, M. ; BARUT, Ç. * * ** ; Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Anatomi AD, Zonguldak Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Beden Eğitim ve Spor Bölümü, Zonguldak ** Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi AD, Zonguldak ÖZET Ülkemizde “ata sporu” olarak bilinen ve olimpiyatlardan sonra en eski spor branşı olarak bilinen “Yağlı Güreş” ulusal ve son zamanlarda uluslararası alanda da yoğun bir ilgi ile izlenmekte ve takip edilmektedir. Buna rağmen bu spor branşına ait bilimsel araştırmaların sayısı oldukça azdır. Antropometri, vücuttaki belirli referans noktalarını kullanarak, belirli ölçme tekniklerinin kullanımıyla vücut tipi ve boyutları ile ilgili sayısal bilgi veren, evrensel olarak uygulanabilen geçerliliği kanıtlanmış, duyarlılığı yüksek, düşük maliyetli önemli bir yöntemdir. Spor antropometrisi ise, sporcunun vücut yapısı ile ilgili olarak sportif uygunluk düzeyi ve amaca uygun olarak yapılan düzenli sportif antrenmanın neden olduğu, fiziksel gelişim ve değişimlerinin genel ve özel koşullarını araştırır, insan vücudunun şeklini ve bölümlerini yapısal olarak objektif bir şekilde açıklar. Bu yolla, insanın bedeni ve atletik performansının gelişiminde temel verilerin sağlanmasında yardımcıdır. Ülkemizde elit sporcular açısından vücut oranlarının saptanması; farklı spor branşlarında sporcuların farklı vücut kompozisyonuna sahip olması, sporda başarıyı etkileyebileceği, sporcu performansında fonksiyonel olacağı ve sporcuların antropometrik özelliklerinin önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bu çalışmada geleneksel yağlı güreş yapan sporcuların, antropometrik profillerinin incelenerek somatotiplerinin ortaya konma amaçlanmıştır Çalışmaya 2004 yılında yapılan 643. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerine katılan 4 değişik kategoride (Baş, Başaltı, Büyük Orta Büyük Boy, Büyük Orta Küçük Boy) güreşen 52 sporcu katılmıştır. International Biologial Programme’nin (IBP) öngördüğü teknikler doğrultusunda yaş, boy, kilo, deri kıvrım kalınlığı, çap, çevre ve uzunluk ölçümleri yapılmış ve Heath-Carter regresyon eşitlikleri kullanılarak sporcuların somatotipleri hesaplanmıştır. Sonuçlar gerek her kategori için ayrı ayrı gerekse kategori ayırmaksızın genel olarak incelenmiştir. Araştırmanın değerlendirilmesi Microsoft Excel programında ortalama, standart sapma ve formül hesapları kullanılarak yapılmıştır. Çalışamaya katılan bütün sporcuların kategori ayırmaksızın antropometrik verileri incelendiğinde; boy 178±0,05 cm, kilo 92,25±9,68 kg. olarak ölçülmüştür. Triseps deri kıvrım kalınlığı 11,47±3,56 mm, subskapula deri kıvrım kalınlığı 13,80±3,23 mm, suprailiak deri kıvrım kalınlığı 8,26±2,45 mm, baldır deri kıvrım kalınlığı 9,23±2,48 mm olarak saptanmıştır. Omuz dirsek uzunluğu 34,4±3,4 cm, ön kol uzunluğu 27,96±1,68 cm, kol boyu uzunluğu 79,84±3,81 cm, uyluk uzunluğu 50,50±4,37 cm, baldır uzunluğu 50,52±2,86 cm, tüm bacak uzunluğu 101,88±5,40 cm olarak ölçülmüştür. Baş çevresi 58,34±2,06 cm, omuz çevresi 133,30±6,95 cm, göğüs çevresi 105,08±6,25 cm, biseps çevresi 35,51±2,49 cm, fleksiyonda biseps çevresi 39,95±2,60 cm, ön kol çevresi 30,46±1,34 cm, ayak bileği çevresi 27,30±13,2 cm, baldır çevresi 39,98±2,56 cm, uyluk çevresi 58,02±3,82 cm, kalça çevresi 106,09±4,98 cm, karın çevresi 94,05±5,71 cm, el bileği çevresi 19. 0±0,69 cm olarak saptanmıştır. El bileği çapı 62,24±2,10 mm, humerus bikondiler çapı 74,90±3,88 mm, femur bikondiler çapı 103,69±9,85 mm, göğüs çapı 33,98±1,31 mm, göğüs derinliği 26,64±2,84 mm, biakromial çap 45,96±3,10 mm, biiliak çap 32,73±5,05 mm, bitrokanterik çap 34,28±1,79 mm olarak tespit edilmiştir. Çalışma grubunun tamamının genel somatotip sonuçları incelendiğinde; endomorfi 3,65±0,58, mesomorfi 7,45±0,45, ektomorfi 1,17±0,09 olduğu, sonuç olarak da endomorfik mesomorf oldukları saptanmıştır. Genel anlamda yağlı güreş yapan sporcuların orta boylu, 328 az da olsa yuvarlak hatlı ve ileri derecede kaslı bir vücut yapısına sahip olduğu belirlenmiştir. GİRİŞ Ülkemizde güreşin en önemli otantik organizasyonu olan “Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri” diğer yandan 641. yılına erişen geçmişiyle de bugün için bu branşın en uzun süredir süreklilik arz eden organizasyonu niteliğindedir (1). Ülkemizde “ata sporu” olarak bilinen ve olimpiyatlardan sonra en eski spor branşı olarak bilinen “yağlı güreş” ulusal ve son zamanlarda uluslararası alanda da yoğun bir ilgi ile izlenmekte ve takip edilmektedir. Buna rağmen bu spor branşına ait bilimsel araştırmaların sayısı oldukça azdır. Antropometri, vücuttaki belirli referans noktalarını kullanarak, belirli ölçme tekniklerinin kullanımıyla vücut tipi ve boyutları ile ilgili sayısal bilgi veren, evrensel olarak uygulanabilen geçerliliği kanıtlanmış, duyarlılığı yüksek, düşük maliyetli önemli bir yöntemdir (2,3). Spor antropometrisi ise, sporcunun vücut yapısı ile ilgili olarak sportif uygunluk düzeyi ve amaca uygun olarak yapılan düzenli sportif antrenmanın neden olduğu, fiziksel gelişim ve değişimlerinin genel ve özel koşullarını araştırır (4). İnsan vücudunun şeklini ve bölümlerini yapısal olarak objektif bir şekilde açıklar. Bu yolla, insanın bedeni ve atletik performansının gelişiminde temel verilerin sağlanmasında yardımcıdır (5). Bir bireyin, bütün vücut kısımları uygulayacağı spor disiplinine uygun olmalıdır (6). Vücut yapısı ile performans ile ilgili çalışmaların tarihi oldukca eskidir (7). Uzun yıllardan beri uygun vücut tipinin sportif performansta önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir (8). Pek çok spor dalında vücut yapısı genellikle bir atletin belirli bir spor branşına uygun olup olmadığının belirlenmesi için kullanılır (9). Somatotip; vücudun morfolojik yapısının tanımlanmasıdır. Kaslılık, yağlılık ve incelik (zayıflık) ilişkilerinin bilimsel yöntemlerle belirlenmesidir (10). Bu çalışmada geleneksel yağlı güreş yapan sporcuların, antropometrik profillerinin incelenerek somatotiplerinin ortaya konması amaçlanmıştır Kesitsel bir araştırma olan bu çalışmada, Edirne ili Sarayiçi Tarihi Kırkpınar Meydanında yapılan 643. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ne katılan 4 farklı kategoride (Baş kategorisinde 11, başaltı kategorisinde 15, büyük orta büyük boy kategorisinde 14 ve büyük orta küçük boy kategorisinde 12) ve yaşları 29,65±4,10 yıl, boyları 178±0,05 cm, vücut ağırlığı 92,25±9,68 kg olan toplam 52 sporcu çalışmaya katılmıştır. Araştırma öncesinde Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu çalışmanın etik kurula uygun olduğuna karar vermiştir. International Biologial Programme’nin (IBP) öngördüğü teknikler doğrultusunda boy uzunlukları stadiometre (Holtain Ltd., U. K. ) ile ±1mm hassasiyetle baş Frankford düzleminde inspire konumunda, vücut ağırlığı çıplak ayakla ±0. 1kg hassasiyetle (Lever Scale Highand Weight Machine) ile, deri kıvrım kalınlığı 0. 2mm duyarlılıktaki skinfold kaliper (Holtain Ltd., U. K. ) ile (triseps, subskapula, suprailiak, baldır), çap ölçümleri 0. 2mm duyarlıktaki kayan kaliper (Holtain Ltd., U. K. ) ile (el bileği çapı, humerus bikondiler çap, femur bikondiler çap, göğüs çapı, göğüs derinliği, biakromial çap, biiliak çap, bitrokanterik çap), çevre ölçümleri ±1m duyarlılıktaki Gulick metre ile (baş çevresi, omuz çevresi, göğüs çevresi, biseps çevresi, fleksiyonda biseps çevresi, ön kol çevresi, ayak bileği çevresi, baldır çevresi, uyluk çevresi, kalça çevresi, karın çevresi, el bileği çevresi) ve Uzunluk ölçümleri kayan sürgülü kaliper ile (Harpenden marka kayan sürgülü kaliper) (üst kol uzunluğu, ön kol uzunluğu, kol uzunluğu, uyluk uzunluğu, baldır uzunluğu, tüm bacak uzunluğu) ölçülmüş ve somatotip belirlenmesinde ise Heath-Carter regresyon eşitlikleri kullanılarak sporcuların somatotipleri hesaplanmıştır. Sonuçlar gerek her kategori için ayrı ayrı gerekse kategori ayırmaksızın genel olarak incelenmiştir. Araştırmanın değerlendirilmesi Microsoft Excel programında ortalama, standart sapma ve formül hesapları kullanılarak yapılmıştır. BULGULAR Çalışamaya katılan bütün sporcuların kategorilerine göre antropometrik verileri Tablo 1’de verilmiştir. GEREÇ VE YÖNTEM Tablo 1. Çalışamaya katılan sporcuların kategorilerine göre antropometrik verileri DEĞİŞKEN BAŞ (n=11) YAŞ (yıl) 32. 72±5. 12 30. 6±2. 32 BOY (cm) 183±0,03 177±0,05 177±0,04 173±0,02 VÜCUT AĞIRLIĞI (kg) 102±1,80 91,6±7,42 93±7,33 82,66±9,41 DERİ KIVRIM KALINLIĞI UZUNLUK ÖLÇÜMLERİ ÇEVRE ÖLÇÜMLERİ ÇAP ÖLÇÜMLERİ BAŞALTI (n= 15) BÜYÜK ORTA BÜYÜK BOY (n= 14) 29. 92±2. 70 BÜYÜK ORTA KÜÇÜK BOY (n=12) 25. 33±2. 74 TRİSEPS (mm) 11,83±1,39 11,3±3,42 11,07±2,28 11,84±5,96 SUBSKAPULA (mm) SUPRAİLİAK (mm) BALDIR (mm) OMUZ-DİRSEK (cm) 13,57±2,48 7,92±1,24 9,27±2,76 13,60±2,25 7,85±1,66 8,84±2,75 32,35±3,18 15,29±3,62 7,70±2,23 10,59±2,10 35,70±4,10 12,55±4,01 9,75±3,72 8,08±1,66 32,79±1,42 26,68±0,90 78,7±2,20 49,86±4,61 51,46±1,57 100,38±4,09 57,06±2,49 28,93±1,40 81,86±3,20 52,15±3,11 51,35±2,06 103,72±5,11 58,72±1,69 28,25±2,19 75,50±1,93 48,9±2,71 46,98±2,50 96,7±2,58 58,69±1,00 135,41±3,63 106,8±3,76 36,84±2,37 41,93±2,16 30,20±1,08 26,46±1,27 41,06±1,34 59,62±2,54 107,26±4,22 96,57±4,45 18,88±0,33 63,26±1,82 133,25±6,34 105,25±4,75 34,55±1,34 39,03±2,17 30,57±0,82 27,19±1,40 38,27±1,38 55,48±0,99 104,28±3,11 92,82±5,56 18,92±0,58 61,69±1,77 126,54±8,51 97,15±4,46 33,15±2,07 37,72±2,52 29,55±1,48 27,85±1,28 38,05±2,26 57,05±4,64 102,36±5,04 88,7±4,15 18,62±0,64 60,50±0,94 75,13±3,53 104,44±8,09 33,73±1,14 27,57±3,11 45,6±4,85 33,56±4,50 34,15±1,82 75,48±2,84 103,69±11,35 33,8±0,99 25,97±1,20 45,70±2,07 34,06±7,99 34,21±1,04 70,48±2,63 97,45±11,13 33,49±1,49 24,24±2,38 44,69±1,40 30,25±2,25 33,71±2,35 ÖN KOL (cm) KOL BOYU (cm) UYLUK (cm) BALDIR (cm) TÜM BACAK (cm) BAŞ (cm) OMUZ (cm) GÖĞÜS (cm) BİSEPS (cm) BİSEPS FLEKS (cm) ÖN KOL (cm) AYAK BİLEĞİ (cm) BALDIR (cm) UYLUK (cm) KALÇA (cm) KARIN (cm) EL BİLEĞİ (cm) EL BİLEĞİ (mm) HUMERUS BİKONDİLER (mm) FEMUR BİKONDİLER (mm) GÖĞÜS (cm) GÖĞÜS DERİNLİĞİ (cm) BİAKROMİAL (cm) BİİLİAK (cm) BİTROKANTERİK (cm) 36,4±1,94 28,15±1,27 83,54±2,11 51,04±6,25 52,03±2,45 107,24±3,50 59,22±2,12 137,86±3,46 111,17±2,77 37,50±1,30 40,83±0,97 31,68±1,26 27,98±0,58 42,8±1,96 60,11±4,66 110,89±3,55 98,00±4,03 19,66±0,83 63,44±2,37 78,68±1,29 109,48±3,84 34,97±1,34 28,86±2,26 48,19±0,77 32,61±1,6 35,15±1,75 329 Çalışamaya katılan bütün sporcuların antropometrik verileri incelendiğinde; yaş 29. 65±4. 10 yıl, boy 178±0,05 cm, kilo 92,25±9,68 kg olarak ölçülmüştür. Triseps deri kıvrım kalınlığı 11,47±3,56 mm, subskapula deri kıvrım kalınlığı 13,80±3,23 mm, suprailiak deri kıvrım kalınlığı 8,26±2,45 mm, baldır deri kıvrım kalınlığı 9,23±2,48 mm olarak saptanmıştır. Omuz dirsek uzunluğu 34,4±3,4 cm, ön kol uzunluğu 27,96±1,68 cm, kol boyu uzunluğu 79,84±3,81 cm, uyluk uzunluğu 50,50±4,37 cm, baldır uzunluğu 50,52±2,86 cm, tüm bacak uzunluğu 101,88±5,40 cm olarak ölçülmüştür. Baş çevresi 58,34±2,06 cm, omuz çevresi 133,30±6,95 cm, göğüs çevresi 105,08±6,25 cm, biseps çevresi 35,51±2,49 cm, fleksionda biseps çevresi 39,95±2,60 cm, ön kol çevresi 30,46±1,34 cm, ayak bileği çevresi 27,30±13,2 cm, baldır çevresi 39,98±2,56 cm, uyluk çevresi 58,02±3,82 cm, kalça çevresi 106,09±4,98 cm, karın çevresi 94,05±5,71 cm, el bileği çevresi 19±0,69 cm olarak saptanmıştır. El bileği çapı 62,24±2,10 mm, humerus bikondiler çapı 74,90±3,88 mm, femur bikondiler çapı 103,69±9,85 mm, göğüs çapı 33,98±1,31 cm, göğüs derinliği 26,64±2,84 cm, biakromial çap 45,96±3,10 cm, biiliak çap 32,73±5,05 cm, bitrokanterik çap 34,28±1,79 cm olarak tespit edilmiştir. Tablo 2. Çalışmaya katılan sporcuların genel antropometrik verileri DEĞİŞKEN ORT. ST. SAPMA MİN. MAX. YAŞ (yıl) BOY (cm) 29. 65 178 4. 10 0,05 20 168 41 190 VÜCUT AĞIRLIĞI (kg) DERİ KIVRIM KALINLIĞI UZUNLUK ÖLÇÜMLERİ ÇEVRE ÖLÇÜMLERİ ÇAP ÖLÇÜMLERİ 92,25 9,68 69 113 TRİSEPS (mm) 11,47 3,56 6,1 19,3 SUBSKAPULA (mm) SUPRAİLİAK (mm) BALDIR (mm) 13,8 8,26 9,23 3,23 2,45 2,48 8,2 5,2 4,2 22,1 16,4 14,4 OMUZ-DİRSEK (cm) 34,4 3,4 28,4 41,2 ÖN KOL (cm) KOL BOYU (cm) UYLUK (cm) BALDIR (cm) TÜM BACAK (cm) BAŞ (cm) 27,96 79,84 50,5 50,52 101,88 58,34 1,68 3,81 4,37 2,86 5,4 2,06 25 72 33,8 43,4 91,8 50,1 31,4 86 62 55 110,8 62,2 OMUZ (cm) GÖĞÜS (cm) BİSEPS (cm) BİSEPS FLEKS (cm) ÖN KOL (cm) AYAK BİLEĞİ (cm) BALDIR (cm) UYLUK (cm) KALÇA (cm) KARIN (cm) EL BİLEĞİ (cm) EL BİLEĞİ (mm) 133,3 105,08 35,51 39,95 30,46 27,3 39,98 58,02 106,09 94,05 19 62,24 6,95 6,25 2,49 2,6 1,34 1,32 2,56 3,82 4,98 5,71 0,69 2,1 117 88 30,2 33,2 28 23,4 34,2 51,7 96,2 83,3 17,6 58,76 146 118 39,1 45,1 33 29,7 45 69,5 116,5 106,8 21,2 66,23 HUMERUS BİKONDİLER (mm) FEMUR BİKONDİLER (mm) GÖĞÜS (cm) GÖĞÜS DERİNLİĞİ (cm) BİAKROMİAL (cm) BİİLİAK (cm) BİTROKANTERİK (cm) 74,9 103,69 33,98 26,64 45,96 32,73 34,28 3,88 9,85 1,31 2,84 3,1 5,05 1,79 66,96 84,18 30,6 20,2 29,1 27,2 30,6 82,33 124,06 33,3 33,9 49,3 61,2 38,1 Çalışmaya katılan sporcuların somatotip bulguları incelendiğinde; baş kategorisinde yer alan sporcuların endomorfi 4. 1, mezomorfi 8. 1, ektomorfi 1. 1 olduğu genel değerlendirme olarak endomorfik mesomorf, başaltı kategorisinde yer alan sporcuların endomorfi 3. 2, mezomorfi 7. 4, ektomorfi 1. 2 olduğu genel değerlendirme olarak endomorfik mesomorf, büyük orta büyük boy kategorisinde yer alan sporcuların endomorfi 4. 2, mezomorfi 7. 2, ektomorfi 1. 3 olduğu genel değerlendirme olarak endomorfik mesomorf, büyük orta küçük boy kategorisinde yer alan sporcuların endomorfi 3. 1, mezomorfi 7. 1, ektomorfi 1. 1 olduğu genel değerlendirme olarak endomorfik mesomorf oldukları tespit edilmiştir. Tüm kategorilerin ortalamaları ve standart sapmaları incelendiğinde endomorfi 3,65±0,58, mesomorfi 7,45±0,45, ektomorfi 1,17±0,09 olduğu, genel değerlendirme olarak endomorfik mesomorf oldukları saptanmıştır. Tablo 3. Yağlı Güreşçilerin Somatotip Değerleri Kategori Endomorfi Mesomorfi Ektomorfi Değerlendirme Baş 4,1 8,1 1,1 Endomorfik Mesomorf Başaltı 3,2 7,4 1,2 Endomorfik Mesomorf Büyük Orta Büyük Boy 4,2 7,2 1,3 Endomorfik Mesomorf Büyük Orta Küçük Boy 3,1 7,1 1,1 Endomorfik Mesomorf Ortalama 3,65±0,58 7,45±0,45 1,17±0,09 Endomorfik Mesomorf 330 Şekil 1. Yağlı Güreşçilerin Somatotip Sonuçlarının Somatokartta Gösterilmesi Baş Başaltı Büyük Orta Büyük Boy Büyük Orta Küçük Boy KategorisiKategorisi Kategorisi Kategorisi TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışmamızdaki deri kıvrım kalınlığı değerleri incelendiğinde; subskapula deri kıvrım kalınlığı değerlerinin Yazıcı’nın (11), Ziyagil ve ark (a) ’nın (12), Girgin’in (13), Ziyagil ve ark. (b) ’nın (14), Kürkçü’nün (15) ölçüm sonuçlarından yüksek olduğu, Saito ve ark. ’nın (16) değerlerinden düşük olduğu saptanmıştır. Triseps deri kıvrım kalınlığı değerlerinin Yazıcı’nın (11), Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Girgin’in (13), Ziyagil ve ark. (b) ’nın (14), Kürkçü’nün (15) ölçüm sonuçlarından yüksek olduğu, Saito ve ark. ’nın (16) değerleri ile benzer olduğu tespit edilmiştir. Suprailiak deri kıvrım kalınlığı değerlerinin Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Ziyagil ve ark. (b) ’nın (14), Kürkçü’nün (15) ölçüm sonuçlarından yüksek olduğu, Yazıcı’nın (11), Girgin’in (13) değerlerinden düşük olduğu saptanmıştır. Baldır deri kıvrım kalınlığı değerlerinin ise Yazıcı’nın (11), Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Ziyagil ve ark. (b) ’nın (14) ölçüm sonuçlarından yüksek olduğu, Saito ve ark. ’nın (16) ve Kürkçü’nün (15) değerlerinden düşük olduğu, Girgin’in (13) değerleri ile benzer olduğu tespit edilmiştir. Çalışmalar arasındaki farklılıkların geleneksel yağlı güreş, modern güreş ve sumo güreşinde kullanılan farklı kategori sistemleri ve farklı vücut yapısı gerekliliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Yaptığımız uzunluk ölçümleri, Yazıcı’nın (11), Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Girgin’in (13), Zorba ve ark. nın (17), Kaneisha ve ark. ’nın (18), James ve ark. ’nın (19) yapmış olduğu uzunluk ölçümlerinden yüksek bulunmuştur. Ayrıca Saito ve ark. ’nın (16) yapmış olduğu çalışmanın sonuçlardan küçük olduğu saptanmıştır. Ölçümler arası farklılıkların daha çok çalışmalara katılan sporcuların yaş farklılıklarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Ayrıca yağlı güreşin iri vücut yapısı gerektirmesi ve yapmış olduğumuz ölçümlerin genellikle büyük kategorilere ait olması da farklılıkların nedeni olarak gösterilebilir. Bizim çalışmamız ile İkiz ve ark. ’nın (20) yapmış olduğu çalışmanın sonuçları ile paralellik göstermektedir. Bu paralelliğin çalışma gruplarının benzer olmasından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Yaptığımız çevre ölçümleri, Ziyagil ve ark. ’ (a) ’nın (12), James ve ark. ’nın (19), Girgin’in (13), Kürkçü’nün (15), Igbokwe’nin (21), Yazıcı’nın (11) hafif ve orta sıklet güreşçilerinin sonuçlarından yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca, İkiz ve ark. ’nın (20), Saito ve ark. ’nın (16) yapmış olduğu araştırma sonuçlarından düşük olduğu, Yazıcı’nın (11) ağır sıklet güreşçilerinin sonuçları ile ise benzer olduğu tespit edilmiştir. Parametrelerin farklı olmasının nedeni diğer araştırmacıların genellikle yıldız ve genç kategorisindeki güreşçilerde ölçümleri uygulamalarından ve diğer branşlardaki sporcularla olan farklılıklar ise branşın gerektirdiği vücut yapısının yağlı güreşten farklı olmasından kaynaklanmış olabilir. Ayrıca yıldız ve genç kategorisindeki sporcuların spor yaşlarının göreceli olarak düşük olmasının ve farklı branşlardaki sporcuların farklı yoğunlukta antrenman yapmalarının çevre ölçüm parametrelerindeki farklılığa neden olabileceği düşünülmektedir. Yaptığımız çap ölçümleri, Yazıcı’nın (11), Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Girgin’in (13), James ve ark. ’nın (19) yapmış olduğu çap ölçümlerinden yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca ölçümlerimiz Kürkçü’nün (15), Igbokwe’nin (21) yapmış olduğu ölçümlerden düşüktür. Çalışmalar arasındaki farkların sporcuların yaş, gelişim düzeyleri ve branşlar arası kategori sistemlerindeki değişikliklerden kaynaklanabileceği gibi, farklı branş özelliklerinin yarattığı değişik antrenman modellerinin de fark üzerinde etkili olabileceği düşünülmektedir. Bizim çalışmamızdaki endomorfi değerlerinin Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Kalkavan ve ark. ’nın (22), Şenel ve ark. ’nın (23), Craig’in (24), Ramanlı ve ark. ’nın (25), Kürkçü’nün (15), Igbokwe’nin (21) boksör ve halterci ölçümlerinden, Mathur ve ark. ’nın (26) basketbolcu, hentbolcu, badmintoncu, hokeyci, futbolcu ölçümlerinden, Turnagöl ve ark. ’nın (27) 60 kg, 60-79,9 kg, 80,99,9 kg’daki güreşçilerin, boksörlerin, haltercilerin 60 kg, 60-79,9 kg’daki sporcularından, 60-79,9 kg’daki judocuların ölçümlerinden yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca ölçüm sonuçlarımızın Zorba ve ark. ’nın (17), Turnagöl ve ark. ’nın (27) 100 kg ve üstü güreşçilerinden, 80-99,9 kg’daki ve 100 kg ve üstündeki haltercilerinden, 100 kg ve üstündeki judocularından düşük olduğu tespit edilmiştir. Bizim çalışmamız sonuçları ile Igbokwe’nin (21) güreşçileri, Mathur ve ark. ’nın (26) judocuları, Turnagöl ve ark. ’nın (27) 80-99,9 kg’daki judocuları arasında paralellik olduğu tespit edilmiştir. Bizim çalışmamızdaki mesomorfi değerleri incelendiğinde ise ölçüm sonuçlarımızın Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Igbokwe’nin (21), Mathur ve ark. ’nın (26), Kalkavan ve ark. ’nın (22), Şenel ve ark. ’nın (23), Craig’in (24), Ramanlı ve ark. ’nın (25), Zorba ve ark. ’nın (28), Kürkçü’nün (15), Turnagöl ve ark’nın (27) tüm sıkletlerdeki boksörlerinin, 60 kg’daki, 60-79,9 kg’daki güreşçilerin, 60 kg’daki, 60-79,9 kg’daki, 80-99,9 kg’daki haltercilerin, 60-79,9 kg’daki, 80-99,9 kg’daki judocuların değerlerinden yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca ölçüm sonuçlarımız ile Turnagöl ve ark. ’nın (27) 100 kg ve üstündeki güreşçilerinin, 100 kg ve üstü haltercilerinin değerlerinden küçük olduğu tespit edilmiştir. Bizim çalışmamız sonuçları ile Turnagöl ve ark. ’nın (27) 80-99,9 kg’daki güreşçileri, 100 kg ve üstündeki judocuları ölçüm sonuçları ile benzerlik gösterdiği saptanmıştır. Bizim çalışmamızdaki ektomorfi verileri incelendiğinde ölçüm sonuçlarımızın Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Turnagöl ve ark’nın (27) 60 kg’daki güreşçiler, 100 kg ve üstü güreşçiler, 60-79,9 kg’daki halterciler, 100 kg ve üstündeki halterciler, 60-79,9 kg’daki judoculardan yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Igbokwe’nin (21), Mathur ve ark. ’nın (26), Kalkavan ve ark. ’nın (22), Şenel ve ark. ’nın (23), Craig’in (24), Ramanlı ve ark. ’nın (25), Zorba ve ark. ’nın (17), Kürkçü’nün (15), Turnagöl ve ark. ’nın (27) tüm sıkletteki boksörlerinden, 60 kg’daki haltercilerinden, 80-99,9 kg’daki haltercilerinden, 60-79,9 kg, güreşçilerinden, düşük olduğu saptanmıştır. Ayrıca ölçüm sonuçlarımızın Turnagöl ve ark. ’nın (27) 80-99,9 kg’daki güreşçileri, 80-99,9 kg’daki ve 100 kg ve üstündeki judocuları arasında paralellik olduğu tespit edilmiştir. Çalışmalardaki genel somatotip sonuçları değerlendirildiğinde, Ziyagil ve ark. (a) ’nın (12), Kürkçü (15), Mathur ve ark. ’nın (26) hokeycileri ve futbolcuları, Turnagöl ve ark. ’nın (27) 60 kg’daki güreşçileri, 60 kg’daki ve 60-79,9 kg’daki boksörleri dengeli mesomorfi olarak tespit etmişlerdir. Kalkavan ve ark. ’nın (22), Şenel ve ark. ’nın (23), Craig ve ark. ’nın (24), Ramanlı ve ark. ’nın (25), Marthur ve ark. ’nın (26) basketbolcu, hetbolcu ve badmintoncuları ektomorfik mesomorfi olarak saptamışlardır. Zorba ve ark. ’nın (28) hakemleri mesomorfik endomorfi olarak saptamıştır. Igbokwe (21) boksörleri mesomorfik ektomorfi olarak tespit edilmiştir. Bizim ölçüm sonuçlarımız ile diğer çalışmalar arasındaki somatotip komponentlerinin farklılığı gruplar arası yaş farkı ve bu deneklerin fizik yapı gelişme düzeyleri, farklı branş özellikleri, her branşın değişik antrenman modellerinin olması ve olası farklı beslenme alışkanlıkları ile meydana gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bizim çalışmamız sonuçları ile Igbokwe’nin (21) güreşçileri, Mathur ve ark. ’nın (26) judocuları, Turnagöl ve ark. ’nın (27) 60-79,9 kg’daki, 80-99,9 kg’daki ve 100 kg ve üstündeki güreşçi- 331 leri ile, 80-99,9 kg’daki boksörleri, tüm sıkletlerdeki haltercileri ile judocuları arasında paralellik olduğu gözlenmiştir. Bu benzerliğin ölçümlerimizi yapmış olduğumuz yağlı güreş sporcularında olduğu gibi genel olarak aynı branşta olmalarından ve sıkletlerinin de birbirine yakın olmasından ve ayrıca farklı spor branşlarında ise bu branşların kuvvet ve dayanıklılık sporları olmasının etkili olmasından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Yağlı güreş yapan sporcuların genel antropometrik özellikleri incelendiğinde, deri kıvrımları olarak orta düzeyde, vücut parçaları ve ekstremitelerinin diğer branş oyuncularına göre daha yüksek değerde uzunluk, çevre ve çap değerlerine sahip oldukları, somatotip özelliği olarak ise endomorfik mesomorf oldukları tespit edilmiştir. Yani bu sporcuların az da olsa yuvarlak hatlı ancak ileri derecede kaslı, uzun boylu ve orta dereceli yağ yüzdeli bir vücut yapısına sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer spor branşlarıyla olan farklılıklar ise, güreş branşının gerektirdiği farklı vücut yapısına, temel motorik özelliklerden olan kuvvet, dayanıklılık gibi parametrelere olan gereksinimi ile, genel ve özel antrenman modellerine bağlı olabileceğini, ayrıca beslenme ile birlikte sosyal ve çevresel farklılıkların rol oynayabileceğini düşündürmektedir. KAYNAKLAR 1. Toksöz İ, Aydemir Y., 2002 Yılı 641. Tarihi Kırkpınar Güreşlerine Katılan Sporcuların Sosyo-Ekonomik Parametreleri, 7. Uluslar Arası Spor Bilimleri Kongresi, Kemer-ANTALYA, 27-29 EKİM 2002 2. Özer K., Sporda Morfolojik Planlama. M. Ü. Yayınları, İstanbul,. s. 44-51, 1993. 16. Saito, K, Nakaji, S, Umeda, T, Shimoyama, T, Sugawara, K, Yamamoto, Y., Development of Predictive Equations for Body Density of Sumo Wrestlers Using B-mode Ultrasound for the Determination of Subcutaneous Fat Thickness, Br J Sports Med. 37: 144-48, 2003. 17. Zorba, E, Ziyagil, M. A, Erdemir, İ., Türk Rus Boks Milli Takımlarının Bazı Fizyolojik Kapasite ve Antropometrik Yapılarının Karşılaştırılması, G. Ü Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 4 (1): 17-28, 1999. 18. Kanehisa, H, Kondo, M, Ikegawa, S. T, Fukunaga, T., Body Composition and Isokinetic Strength of Professional Sumo Wrestlers, 77 (4): 352-59, 1998. 19. James, N. R, Wayne, E. S., Weight Loss and Wrestling Training: Effects on Nutrition, Growth, Maturation, Body Composition and Strength,. Journal of Applied Physiology. 82 (6): 1751-59, 1997. 20. İkiz, İ, Yılmaz, O, Akça, C, Çankaya, C., 633. Kırkpınar Yağlı Güreşlerine Katılan Güreşçilerin Ekstremitelerine Ait Bazı Antropometrik Ölçümler, Morfoloji Dergisi. 3 (2): 16-9, 1995. 21. Igbokwe, N. U., Somatotypes of Nigerian Power Athletes, J Sports Med Phys Fitness, 31 (3): 439-41, 1985. 22. Kalkavan, A, Zorba, E, Ağaoğlu, S. A, Karakuş, S, Çolak, H., Farklı Spor Branşlarında Bazı Fiziksel Uygunluk Değerlerinin Sedanter Grupla Karşılaştırılması, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 1 (3): 25-35, 1996. 23. Şenel, Ö, Atalay, N, Çolakoğlu, F. F., Türk Milli Badminton Takımının Antropometrik Vücut Kompozisyonu ve Bazı Performans Özellikleri, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 3 (2): 15-20, 1998. 3. Zorba E, Ziyagil M. A., Beden Eğitimi ve Spor Bilimcileri İçin Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metotları. Gen Matbaacılık. Ankara, s. 8-48., 1995. 24. Craig, J. C, Glen, O. J, Andrew, C. F, Terry, J. H, Roger, A. H, Alan, J. R, William, G. T., Preseason Body Composition. Build, and Strength as Predictors of High School Wrestling Success, The Journal of Strength and Conditioning Research, 1 (4): 66–70, 1987. 4. Çimen O, Cicioğlu İ, Günay M., Erkek ve Bayan Türk Milli Takım Masa Tenisçilerinin Fiziksel ve Fizyolojik Profilleri. Gazi Üniversitesi, Spor Bilimleri Dergisi, 2: 7-12. 25. Ramanlı, F, Münirlioğlu, S., Farklı Liglerde Mücadele Eden Profesyonel Futbol Takımları Sporcularının Somatotip Özellikleri Üzerine Bir İnceleme, H. Ü. Spor Bilimleri Dergisi, 13 (4): 33-40, 2002. 5- International Olimpic Commitee Titec Carboon. Olimpic Solidouity. Copyright By I. O. C. USA, s. 131, 1993 26. Mathur, D. N, Torila, A. L, Igbokwe, N. U., Somatotypes of Nigerian Power Athletes, J Sports Med Phys Fitness., 31 (3): 439-41, 1985. 6- Akgün N., Egzersiz Fizyolojisi, Gökçe Ofset Matbaacılık, baskı 3, cilt 2, Ankara, 1989 7- Özer K., ‘Yetenek Seçiminde Yapısal Faktörler’ Spor bilimleri 1. Ulusal Sempozyumu Bildirileri, 15-16 mart H. Ü., S. 30, Ankara, 1990. 8- Odabaşı, E., ‘Profesyonel Futbolcularla Amatör Futbolcuların Somatotip Özelliklerinin Karşılaştırılması’ H. Ü. Futbol Bilim ve Teknoloji Dergisi, yıl 3, sayı 1,s. 10,11, Ankara, 1996.. 9- Hopper, M. N., ‘Somatotype in high performance female netball players’ B. J. SP. Med., 31:. 197-199, 1997. 10. Tamer K., Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Türkerler Kitabevi, Ankara, 1995. 11. Yazıcı, E., Elit Güreşçilerin Fiziksel Uygunluk ve Antropometrik Değişkenlerinin Sikletlere Göre İncelenmesi, Sakarya Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi, 1998. 12. Ziyagil, M. A, Zorba, E, Eliöz, M., Sikletlerinde Birinci ve İkinci Olan Güreşçilerin Yapısal ve Fonksiyonel Özelliklerinin Karşılaştırılması, Spor Bilimleri Dergisi, (5) 1: 36-46, 1994. 13. Girgin, İ., Yıldız Milli Serbest Güreşçilerin Bazı Antropometrik, Fizyolojik ve Biomotorik Özelliklerin Araştırılması, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2001 14. Ziyagil, M. A, Zorba, E, Kutlu, M, Tamer, K, Torun, K., Bir Yıllık Antrenmanın Yıldızlar Kategorisindeki Serbest Stil Türk Milli Takım Güreşçilerinin Vücut Kompozisyonu ve Fizyolojik Özellikleri Üzerine Etkisi, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, I (4): 9-16, 1996 15. Kürkçü, R., 15-17 yaş Grubu Güreşçilerin Fiziksel ve Fizyolojik Özelliklerinin Spora Bağlı Sezonsal Değişimleri, Gazi Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2003. 27. Turnagöl, H. H, Demirel, A. H, Arıtan, S., Milli Sporcuların Somatotip Özellikleri,. Spor Bilimleri II. Ulusal Kongresi, Hacettepe, Ankara, 20-22 Kasım s. 409-416. 1992. 28. Zorba, E, Doğu, G, Ziyagil, M. A., Uluslararası ve Klasman Türk Futbol Orta ve Yan Hakemlerinin Fiziksel Uygunluk ve Antropometrik Özelliklerinin Belirlenmesi, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 5 (1): 3-12, 2000. 332 bir şekilde artığı ve en büyük gelişmenin ergenlik döneminde gözlendiği vurgulanmıştır (9). Yapılan çalışmalarda takvim yaşının yanı sıra biyolojik yaşın da sıçrama performansını etkilediği belirlenmiştir (8). Çocuklarda sıçrama performansını değerlendiren araştırma sonuçlarının çelişkili olduğu gözlemlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, düzenli antrenman yapan ve antrenman yapmayan 11, 12, 13 yaş erkek çocuklarında farklı sıçrama yeteneklerinin (skuat sıçrama, aktif sıçrama ve çoklu sıçrama) incelenmesidir. P-129 ANTRENMAN YAPAN 11-12-13 YAŞ ERKEK ÇOCUKLARINDA SIÇRAMA YETENEKLERİNİN İNCELENMESİ ÇAKIR, H. *; ÇOLAK, R. *; AÇIKADA, C. ** * Pamukkale Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi YO, Hareket ve Antrenman AD ** Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi YO, Hareket ve Antrenman AD Kuvvet, sporda verimi belirleyen temel motorsal yetilerden biridir ve değerlendirilmesinde farklı testler kullanılmaktadır. Sıçrama testleri, kuvvet özelliğini dolaylı yönden ölçmek için kullanılır ve bunu yaparken sıçrama yüksekliğinden yararlanılır. Sporun büyüme çağındaki etkileriyle ilgili çalışmalar henüz kesin sonuçlara ulaşmamıştır. Spor biliminde, çocuk ve spor konusunda yoğun çalışmalar yapılmaya devam edilmektedir. Çocuk ve gençlerde kas kuvvetinin yaşla birlikte belirgin Çalışmaya atletizm spor okuluna kayıtlı ve haftada üç gün düzenli olarak antrenman yapan 11, 12 ve 13 yaşlarında toplam 36 erkek çocuk gönüllü olarak katılmıştır. Düzenli antrenman yapan deneklerin sıçrama performansları aynı yaşlarda ve herhangi bir spor branşında antrenman yapmayan 40 erkek çocuktan oluşan kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Deneklerin fiziksel özellikleri (boy, kilo) standart protokollere uygun olarak günün aynı saatinde ölçülmüş ve kaydedilmiştir. Deneklerin vücut yağ yüzdesini hesaplamak için biceps, triceps, subscapula ve suprailiac-2 deri kıvrım kalınlıkları standart protokollere uygun olarak ölçülmüş ve değerler “siri” formülünde [ (4,95/yoğunluk4,5) x 100] yerine konularak hesaplanmıştır (1, 3, 6). Deneklerin fiziksel özellikleri tablo1’de sunulmuştur. Değerler ortalama ± standart sapma şeklinde verilmiştir. Tablo 1: Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin fiziksel özellikleri. YAŞ (YIL) ANTRENMAN YAPAN 11 12 13 ANTRENMAN YAPMAYAN 11 12 13 N 10 16 10 12 18 10 BOY (CM) 143. 13 ± 5. 62 150. 67 ± 8. 64 162. 82 ± 8. 02 140. 68 ± 4. 63 147. 50 ± 6. 61 148. 02 ± 8. 07 VA (KG) 36. 11 ± 4. 16 39. 86 ± 6. 99 53. 53 ± 9. 21 35. 41 ± 5. 17 37. 31 ± 5. 44 38. 32 ± 5. 87 VYY (%) 19. 93 ± 2. 80 21. 45 ± 2. 78 21. 16 ± 1. 64 18. 89 ± 2. 55 19. 68 ± 3. 04 21. 19 ± 5. 32 (N: Denek Sayısı; Va: Vücut Ağırlığı; Vyy: Vücut Yağ Yüzdesi) Deneklerin sıçrama performansları bosco test aleti (bosco ergo jump) ile ölçülmüştür. Sıçrama performansının ölçümünde üç farklı sıçrama testi kullanılmıştır. Bunlar; skuat sıçrama (ss), aktif sıçrama (as) (counter movement jump) ve 15 saniyeli çoklu sıçrama (çs) (repeated rebound jump) testleridir. Her denek skuat ve aktif sıçramayı iki kez denemiştir ve en iyi skor dikkatte alınmıştır, çoklu sıçramayı eller belde 15 saniye süreyle bir kez uygulamıştır. İstatistiksel değer- lendirme spss-8 paket programında wilcoxon eşleştirilmiş iki örnek testi, kruskal –wallis varyans analizi ve mann-whitney u testi kullanılarak yapılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0,05 kabul edilmiştir. Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin skuat sıçrama (ss), aktif sıçrama (as) ve çoklu sıçrama (çs) performanslarına ait tanımlayıcı bilgiler tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2: Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin skuat sıçrama (SS), aktif sıçrama (AS) ve çoklu sıçrama (ÇS) değerleri. YAŞ (YIL) ANTRENMAN YAPAN 11 12 13 ANTRENMAN YAPMAYAN 11 12 13 N 10 16 10 12 18 10 SKUAT S. (SS) (CM) 25. 22 ± 3. 45 24. 50 ± 3. 66 27. 20 ± 4. 46 20. 51 ± 4. 37 22. 45 ± 5. 17 23. 05 ± 7. 24 AKTİF S. (AS) (CM) ÇOKLU SIÇRAMA (ÇS) ORT. YÜK. (CM) 27. 06 ± 2. 85 26. 53 ± 2. 31 30. 21 ± 3. 89 24. 53 ± 7. 92 23. 73 ± 6. 94 23. 28 ± 5. 15 22. 80 ± 4. 92 20. 94 ± 5. 97 21. 20 ± 4. 21 15. 83 ± 2. 52 16. 28 ± 3. 54 15. 40 ± 3. 57 Antrenman yapan deneklerin her yaş grubunda (11, 12 ve 13 yaş) as ve ss değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0,05; şekil 1). Antrenman yapmayan deneklerin as ve ss değerleri arasındaki fark bütün yaş grupları için anlamlı bulunmamıştır (p>0,05; şekil 2). aktif sıçrama(cm) sıçrama yüksekliği Antrenm an yapan denekler 35 30 25 20 15 10 5 0 * * * Antrenm an yapan ve yapm ayan deneklerin karşılaştırılm ası SS 35 30 25 20 15 10 5 0 11 yaş AS 12 yaş Antrenm an yapan ve yapm ayan deneklerin karşılaştırılm ası SS AS 12 yaş 13 yaş Şekil 2: Antrenman yapmayan deneklerin skuat sıçrama (SS) ve aktif sıçrama (AS) değerlerinin karşılaştırılması. Antrenman yapan deneklerin sıçrama performansları yaş grupları arasında karşılaştırıldığında ss ve çs değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (p>0,05), sadece as değerleri arasında fark anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Bu farkın 12 ve 13 yaş gruplarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Antrenman yapan ve antrenman yapmayan 11 yaş grubu denekler karşılaştırıldığında ss, as ve çs değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Antrenman yapan ve antrenman yapmayan 12 yaş grubu denekler karşılaştırıldığında sadece çs değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Antrenman yapan ve antrenman yapmayan 13 yaş grubu denekler karşılaştırıldığında as, çs değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Antrenman yapan ve yapmayan deneklerin karşılaştırılması * 35 30 25 20 15 10 5 0 11 yaş antr.yapan antr.yapmayan Şekil 4: Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin aktif sıçrama (AS) değerlerinin karşılaştırılması. (*; p<0,05) 12 yaş 13 yaş antr.yapmayan Şekil 3: Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin skuat sıçrama (SS) değerlerinin karşılaştırılması. (*; p<0,05) çoklu sıçr.ort.yük.(cm) 35 30 25 20 15 10 5 0 11 yaş 13 yaş 13 yaş Antrenman yapmayan denekler sıçrama yüksekliği 12 yaş antr.yapan 11 yaş Şekil 1: Antrenman yapan deneklerin skuat sıçrama (SS) ve aktif sıçrama (AS) değerlerinin karşılaştırılması. (*; P<0,05) skuat sıçrama(cm) * * 35 30 25 20 15 10 5 0 * * * 11 yaş 12 yaş 13 yaş antr.yapan antr.yapmayan Şekil 5: Antrenman yapan ve antrenman yapmayan deneklerin çoklu sıçrama (ÇS) değerlerinin karşılaştırılması. (*; p<0,05) Antrenman yapan 11, 12, 13 yaş erkek çocuklarında her yaş grubunda ss ve as yükseklikleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (p<0. 05). Ss ile as arasındaki farkın anlamlı olması bu yaş grubunda uygulanan elastik kuvvete dönük antrenmanların, antrenman etkisi göstererek kuvvet artışına neden olduğunu düşündürmektedir. Halter, uzun mesafe ve kısa mesafe branşlarında başarılı 10 ile 13 yaşları arasındaki sporcularda farklı sıçrama performanslarını incelenmiş ve bu değerler aynı yaşlarda spor yapmayan çocukların değerleri (kontrol grubu) ile karşılaştırılmıştır. Aktif ve skuat sıçrama değerlerinde anlamlı fark olmadığı sadece derinlik sıçraması değerleri arasındaki farkın anlamlı olduğu tespit edilmiştir (8). Bu sonuçlar araştırma bulgularımızı desteklemektedir. Farklı spor branşlarında ve farklı performans düzeylerinde olan 11 yaşındaki çocukların skuat sıçrama ve aktif sıçrama yetenekleri incelenmiş, elit erkek hentbol oyuncularında skuat sıçrama değerlerinin elit olmayan sporculardan yüksek olduğu, elit erkek yüzücülerde aktif sıçrama değerlerinin elit olmayanlardan yüksek olduğu, elit erkek cimnastikçilerde skuat ve aktif sıçrama değerlerinin elit olmayanlardan yüksek olduğu saptanmıştır (4). Plyometrik egzersizlerin çocuklarda sıçrama performansına etkisini incelemek için 12-13 yaşlarındaki çocuklardan oluşan bir gruba sıçrama egzersizleri uygulanmış ve çalışmanın sonunda egzersizleri uygulayan grupta kaydedilen skuat sıçrama (ss), aktif sıçrama (as) ve 15 saniyelik çoklu sıçrama (çs) değerleri sıçrama egzersizlerini yapmayan grubun değerleri ile karşılaştırılmış, gruplar arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (ss: p<0,05; as: p<0,01; çs: p<0,01) (5). Bu sonuçlar araştırma bulgularımızı desteklemektedir. Bir başka çalışmada, en az bir yıldır haftada üç saat fiziksel aktivitelere katılan çocuklar ile fiziksel aktivitelere katılmayan çocuklar karşılaştırılmış ve dikey sıçrama değerlerinin fiziksel aktivitelere katılan grupta daha yüksek olduğu saptanmıştır (2). Elit erkek voleybol oyuncuları (10-11 yaş) antrenman yapmayan bireyler ile karşılaştırılmış ve benzer sonuçlar bulunmuştur. Antrenman yapan grupta dikey sıçrama değerleri antrenman yapmayan gruptan önemli derecede yüksek bulunmuştur (7). 334 Antrenman yapan ve antrenman yapmayan her yaş grubu karşılaştırıldığında antrenman yapan grupta sıçrama yüksekliklerinin daha yüksek olduğu ve bu farkın anlamlı olduğu bulunmuştur. Bu durumda antrenmanın bu yaş gruplarında sıçrama yüksekliklerine etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Başlama kuvvetini ölçmek için skuat sıçramadan yararlanılır. Bu parametreye ait değerlerde anlamlı fakın bulunmuş olması başlama kuvvetine dönük çalışmaların bu yaş grubu çocuklarda kuvvet artımı sağladığını söyleyebiliriz. P-130 7 – 8 YAŞ KIZ ÇOCUKLARINDA FİZİKSEL UYGUNLUK PARAMETRELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ Anahtar sözcükler: aktif sıçrama, skuat sıçrama, çoklu sıçrama, antrenman, çocuklar HASLOFÇA, E. *; HASLOFÇA, F. *; KUTLAY, E. * *Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu KAYNAKLAR 9. Açıkada, c., ergen, e., alpar, r., sarpyener, k., bayan sporcularda vücut kompozisyonu parametrelerinin incelenmesi, spor bilimleri dergisi, 2 (3), 27-41, 1991. 10. Ara, i., vicente-rodríguez, g., jimenez-ramirez, j., dorado, c., serrano-sanchez, ja., calbet, ja., regular participation in sports is associated with enhanced physical fitness and lower fat mass in prepubertal boys, international journal of obesity and related metabolic disorders, 28 (12), 1585-1593, 2004. 11. Behnke, a. R., wilmore, j. H., evaluation and regulation of body build and composition, new jersey: prentice –hall, 1974. 12. Bencke, j., damsgaard, r., saekmose, a., jorgensen, p., jorgensen, k, klausen, k., anaerobic power and muscle strength characteristics of 11 years old elite and non-elite boys and girls from gymnastics, team hendball, tennis and swimming, scand j med sci sports, 12, 171-178, 2002. 13. Diallo, o., dore, e., duche, p., praagh, e. V., effects of plyometric training followed by a reduced training programme on physical performance in prepuscent soccer players, the journal of sports medicine and physical fitness, 41 (3), 342-348, 2001. 14. Heyward, v. H., advanced fitness assessment & exercise prescription, united states: human kinetics, 1998. 15. Kasabalis, a., douda, h., tokmakidis, s. P., relationship between anaerobic power and jumping of selected male volleyball players of different ages, percept mot skills, 100 (3), 607-14, 2005. 16. Mero, a., kauhanen, h., peltola, e., vuorimaa, t., komi, p. V., physiological performance capacity in different prepubescent athletic groups, the journal of sports medicine and physical fitness, 30 (1), 5766, 1990. ÖZET Sağlıklı bir toplumun temeli, gelişim dönemindeki çocukların fiziksel uygunluk düzeylerinin dengeli olarak gelişimine dayanmaktadır. Bu çalışmada 7–8 yaş kız çocuklarında fiziksel uygunluk parametreleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmaya 7 yaş (n=23) ve 8 yaş (n=46) toplam 69 kız çocuk katıldı. Çocukların fiziksel uygunluk değerleri, Eurofit Test Bataryasından geliştirilen Sportslinx Test Bataryası testleri ile ölçüldü. Ek olarak BMI (beden kütle indeksi) değerlerine bakıldı. İstatistiksel analizde Pearson Correlation testi kullanıldı. Boy ile vücut ağırlığı, el kavrama kuvveti (p<0. 01), durarak uzun atlama ve hızlı sıçrama (p<0. 05), Vücut ağırlığı ile BMI, el kavrama kuvveti, VYO (p<0. 01) ve 10x5m sprint (p<0. 05), BMI ile denge, el kavrama kuvveti, esneklik (p<0. 05), VYO ve 10x5m sprint (p<0. 01), Denge ile 10x5m sprint (p<0. 05) ve üst üye hızı (p<0. 01), Üst üye hızı ile 10x5m sprint (p<0. 05), Durarak uzun atlama ile hızlı sıçrama ve mekik (p<0. 01), El kavrama kuvveti ile esneklik (p<0. 05), Hızlı sıçrama ile mekik (p<0. 01), 10x5m sprint değerleri ile VYO değerleri arasındaki pozitif korelasyon istatistiksel alarak anlamlı bulundu (p<0. 01). BMI ile durarak uzun atlama (p<0. 01), hızlı sıçrama ve mekik (p<0. 05), Denge ile hızlı sıçrama ve durarak uzun atlama (p<0. 01), Üst üye hızı ile mekik, esneklik (p<0. 01), durarak uzun atlama ve hızlı sıçrama (p<0. 05), Durarak uzun atlama ile 10x5m sprint ve VYO (p<0. 01), Hızlı sıçrama ile 10x5m sprint değerleri ve VYO (p<0. 01), 10x5m sprint değerleri ile mekik (p<0. 01) ve Mekik ile VYO değerleri arasındaki negatif korelasyon istatistiksel alarak anlamlı bulundu (p<0. 01). 7–8 yaş grubu kız çocuklarda, vücut ağırlığı, vücut yağ oranı ve BMI değerlerinin yüksek olması, sıçrama becerisi, sürat, çabuk kuvvet, denge ve güç parametrelerini olumsuz etkilemektedir. 17. Muratlı, s., çocuk ve spor, ankara: bağırgan yayımevi, 1997. GİRİŞ Çocuklar aynı yaşta olsalar bile beden tipleri, fiziksel uygunluk düzeyleri, motivasyonları, yetenekleri, öğrenme hızları, geçmiş deneyimleri ve içinde yetiştikleri aile ortamı açısından birbirlerinden farklıdır. Çocuğun motor gelişimi sinir kas sistemi açısından incelendiğinde, motor davranışların koordineli, ancak karmaşık bir şekilde ilerlediği ve olgunlaşma ile ilgili olduğu görülmektedir (7). Çocuklarda her yeteneğin ortaya çıkma zamanı farklıdır. Uygun ortamlar ve uygun etkileşimlerde bulunamazlarsa normal gelişimi engellenebilir. Yaş ile açıklanamayan davranış farklılıkları deneyim, eğitim, sosyalleşme gibi kavramlarla açıklanabilmektedir (Wolf ve ark. 1983) (7). Psikomotor gelişimle ilgili fiziksel uygunluk, hem sağlığa hem de motor becerilere bağlı öğeleri içerir. Bunlar; kalp-dolaşım sistemi dayanıklılığı, kuvvet, kas dayanıklılığı, esneklik, vücut kompozisyonu, çeviklik, denge, beceri, koordinasyon, güç ve sürat olarak açılanabilir (2). Günümüzde bu öğelerin ölçülmesinde çeşitli indirekt test protokolleri kullanılmaktadır. Vücut kompozisyonun saptanmasında vücut yağ oranı kullanılabilir (12). Diğer öğelerin ölçümünde Eurofit Test Bataryası (1) ya da Eurofit’ten geliştirilen Sportslinx test bataryası kullanılabilir (11). Bu çalışmanın amacı, 7–8 yaş grubu kız çocuklarında fiziksel uygunluk parametreleri arasındaki ilişkileri incelemektir. 335 GEREÇ VE YÖNTEM Bu araştırma, Ege Üniversitesi bünyesinde açılan Yaz Spor Okulu 1999–2000–2001–2002–2003 sezonu programına katılan 7 yaş (n=23) ve 9 yaş (n=46) grubundaki toplam 69 kız çocuk üzerinde yapıldı. Araştırmaya katılan deneklerin fiziksel uygunluk parametrelerine ilişkin değerler Tablo 1’de yer almaktadır. Tablo 1: 7 – 8 Yaş Kız Çocukların (n=69) Fiziksel Uygunluk Değerleri Çocukların yaşları yıl olarak belirlenirken boy uzunlukları (cm) ve vücut ağırlıkları (kg) ayakkabısız ve şortla NAN 150 marka baskülle ölçüldü. Deri kıvrım kalınlığı ölçümleri, Holtain marka deri kaliperi (0. 2mm) kullanılarak dört beden bölgesi (subskapula, suprailiak, biseps ve triseps) ve vücudun sağ tarafından alınarak yapıldı. % Yağ, Durnin Womersly yöntemi kullanılarak hesaplandı. % Yağ = 4. 95 / D - 4. 5) x 100 Kız Çocuklar için: D =1. 1369 – 0. 0598 x log X Log X (Biseps+triseps+subskapula+suprailiak) cilt kalınlığı (3) 2 BMI ölçümleri: beden ağırlığı (kg) / boy (m ) formülü kullanılarak elde edildi. Fiziksel uygunluk parametreleri, Sportslinx Test Bataryasında yer alan testlerle (10x5m sprint mekik, durarak uzun atlama, taping-üst üye hızı, hızlı sıçrama-speed bounce, flamingo-denge, handgrip-el kavrama kuvveti, mekik, esneklik) ölçüldü (11). Ölçümler Ege Üniversitesi Spor Salonu içerisinde istasyonlar şeklinde, tamamı aynı gün içerisinde, sabah saatlerinde gerçekleştirildi. Taping testi, yüksekliği 80 cm olan yazı masası üzerine işaretlenerek uygulandı. Baskın olmayan el ortada sabit tutularak, baskın olan elin diskler üzerindeki 25 devir süresi 1/10 saniye duyarlılıkla ölçüldü. Flamingo testi, flamingo denge tahtası üzerinde ayakkabı ile uygulandı. Denge tahtası üzerinde bir dakika kalabilmek için deneme sayısı belirlendi. 10x5m Sprint mekik testi, rulo cimnastik minderi üzerinde uygulandı. İşaretli iki çizgi arasında gidiş-geliş 10 mekik koşusunun toplam süresi 1/10 saniye duyarlılıkla ölçüldü. Hızlı Sıçrama testi, parke zemin üzerinde iki metre ara ile duran konilerin arasına gerilen, 20 cm yüksekliğindeki lastik bant üzerinden uygulandı. 20 saniye süresince lastik bant üzerinden sağa ve sola yapılan her sıçrama sayıca belirlendi. Durarak uzun atlama testi, şerit metre ile işaretli parke zemin üzerinde uygulandı. Sonuç santimetre olarak belirlendi. İki denemenin iyisi alındı. Esneklik testi, oturarak çıplak ayakla, dizler gergin şekilde öne uzanıp cetveli iterek uygulandı. Sonuç santimetre cinsinden belirlendi. El kavrama kuvveti, T. K. K. 5101 Grip-D marka el dinamometresi ile kilogramkuvvet olarak ölçüldü. Denekler ayakta iken baskın kolu gergin olarak aşağı uzatarak uygulandı. Mekik testi ise cimnastik minderi üzerinde dizler bükülü olarak, eş yardımı ile uygulandı. 30 saniye içinde tam yapılan mekik sayısı belirlendi. İstatistiksel analizlerde Pearson Correlation testi kullanıldı. Veriler Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde değerlendirildi. BULGULAR: 126,30 28,37 Std. Deviation 5,23 5,18 95 % 95 % 17,72 15,34 19,90 100,36 2,63 9,32 6,36 17,62 95 % 95 % 95 % 95 % 10,45 2,31 95 % 20,95 7,48 95 % 7,63 25,61 4,59 2,34 95 % 95 % 13,63 13,28 4,81 3,75 95 % 95 % Parametre Mean Boy (cm) Vücut Ağırlığı (kg) BMI (kg / m2) Flamingo (n) Tapping (s) Durarak Uzun (cm) Hand Grip (kgf) Hızlı Sıçrama (n/20 s) Esneklik (cm) 10 x 5 m Sprint (s) Mekik (n/30 s) VYO (%) Confidence Tablo 2 incelendiğinde: Boy ile vücut ağırlığı, el kavrama kuvveti (p<0. 01), durarak uzun atlama ve hızlı sıçrama değerleri arasındaki pozitif korelasyon istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0. 05). Vücut ağırlığı ile BMI, el kavrama kuvveti, VYO (p<0. 01) ve 10x5m sprint değerleri arasındaki pozitif korelasyon da istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0. 05). BMI ile denge, el kavrama kuvveti, esneklik (p<0. 05), VYO ve 10x5m sprint değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 01), BMI ile durarak uzun atlama (p<0. 01), hızlı sıçrama ve mekik değerleri arasındaki negatif korelasyon istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0. 05). Denge ile 10x5m sprint (p<0. 05) ve üst üye hızı değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 01), Denge ile hızlı sıçrama ve durarak uzun atlama değerleri arasındaki negatif korelasyon da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0. 01). Üst üye hızı ile 10x5m sprint değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 05), Üst üye hızı ile mekik, esneklik (p<0. 01), durarak uzun atlama ve hızlı sıçrama değerleri arasındaki negatif korelasyon da istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0. 05). Durarak uzun atlama ile hızlı sıçrama ve mekik değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 01), Durarak uzun atlama ile 10x5m sprint ve VYO değerleri arasındaki negatif korelasyon da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0. 01). El kavrama kuvveti ile esneklik değerleri arasındaki pozitif korelasyon istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0. 05) Hızlı sıçrama ile mekik değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 01), Hızlı sıçrama ile 10x5m sprint değerleri ve VYO değerleri arasındaki negatif korelasyon da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0. 01). 10x5m sprint değerleri ile VYO değerleri arasındaki pozitif korelasyon (p<0. 01), 10x5m sprint değerleri ile mekik (p<0. 01) ve Mekik ile VYO değerleri arasındaki negatif korelasyon da istatistiksel alarak anlamlıdır (p<0. 01). Tablo 2: 7–8 Yaş Kız Çocukların (n=69) Fiziksel Uygunluk Parametreleri Arasındaki İlişki Parametre Boy Vücut Ağ (kg) 2 Vücut Ağ. BMI Flamingo ,583** BMI (kg / m ) ,132 ,878** Flamingo (n) -,133 ,144 ,260* Tapping (s) -,048 ,088 ,145 ,402** Tapping Dur. Uzun Hand Grip Hızlı Sıçrama Esneklik 10x5m Mekik 336 Dur. Uzun (cm) ,251* -,159 -,329** -,360** -,304* Hand Grip (kgf) ,493** ,482** ,300* -,029 -,014 ,095 Hızlı Sıçrama (n / 20s) ,290* -,123 -,305* -,385** -,264* ,769** ,116 Esneklik (cm) -,028 -,190 -,240* -,053 -,309** ,131 ,303* ,006 10x5m Sprint (s) -,157 ,305* ,467** ,303* ,297* -,723** -,094 -,627** -,075 Mekik (n / 30s) ,117 -,176 -,278* -,179 -,355** ,451** ,160 ,339** ,010 -,401** VYO (%) ,206 ,756** ,805** ,188 ,086 -,423** ,140 -,393** ,109 ,455** -,401** * p<0. 05**p<0. 01 ergenlik atılımı ve cinsel olgunlaşma sırasında görülür (7). Bu araştırmada, esneklik yeteneğinin artmasıyla el kavram kuvveti ve üst üye hızının olumlu etkilendiği görülmüştür. TARTIŞMA VE SONUÇ Malina (1984) ’ya göre antropometrik özelliklerden boy, el, ayak, kulaç ve bacak uzunluğu gibi değerler, çevre koşullarından çok genetik faktörlere bağlıdır. Vücut çevre ölçüleri, ağırlık ve vücut yağ oranı ise beslenme ve antrenman gibi çevresel faktörlerden etkilenmektedir (6). Bu araştırma bulgularına göre, boy uzunluğu artıkça vücut ağırlığının arttığı görülmektedir. Boy uzunluğundan el kavrama kuvveti, çabuk kuvvet ve sıçrama becerisi olumlu etkilenmektedir. Beden ölçüleri ve yapısının motor yeterlilikle ilişkili olduğunu belirten çalışmalar yapılmıştır (Cratty 1979). Çocukluk döneminde çeşitli motor beceri performansı ile boy-ağırlık ilişkisi genellikle düşüktür. Vücut ağırlığı, atlama ve koşu performansı ile olumsuz yönde ilişkili olmaya eğilim gösterir. Fırlatma performansı ile olumlu ilişkidedir (Wilmore ve Costill 1988). Beden ölçüsü, beden yapısı ve kompozisyonu, kuvvet ve performansı etkileyen önemli faktörlerdir. Çocuklarda kas kuvvetinin artışı yaşa, cinsiyete, olgunlaşma düzeyine, önceki fiziksel etkinlik düzeyine ve beden ölçülerine bağlıdır (7). Kız çocuklar için belirlenen standartlara göre BMI değerleri (Cole ve ark. 2000), Normal : BMI <21. 2 kg/m 2 2 Hafif Şişman: BMI 21. 2 kg/m - 26. 1 kg/m Şişman : BMI >26. 1 kg/m 2 2 Lohman (1992) ’nın çocuk ve gençler için belirttiği obez sınırları kızlar için >24 olarak belirlenmiştir (5). Çalışma grubunun BMI ortalama değerleri (13,28 ± 3. 75), Lohman’ın çocuk ve gençler için belirttiği obez sınırının oldukça altında bulundu. Denge sinir sisteminin işlerliğini ortaya koyan bir yetenektir. Denge yeteneği kas sistemi, göz kontrolü ve iç kulak arasındaki bütünleşme hakkında bilgi verir (Deoreo 1976, Clifton 1978). Denge performansı yaşla gelişir. Çocuklukta kızların denge performansı daha iyidir (7). Bu çalışmada, denge yeteneğinin az olması, üst üye hızını, patlayıcı gücü, sürat, çabukluk ve sıçrama becerisini olumsuz etkilediği saptanmıştır. Lokomotor ve lokomotor olmayan hareketler ve denge hareketlerinde güç, esneklik, denge ve çeviklik gibi temel unsurlara gereksinim duyulur. Rarick’e göre; yaşın artmasıyla birlikte temel unsurlara (güç, denge, çeviklik, koordinasyon v. s. ) duyulan gereksinim daha da belirginleşir. Bu nedenle çocuklar gittikçe artan motor becerilerinde mükemmelleşirler (8). Sürat yeteneğinde, koşu hızı kızlarda 10–12 yaşına kadar gelişir ve 17 yaşına doğru hafifçe bir değişim gösterir. 10x5m sprint mekik koşusu performansı sürat ve çevikliğin önemli bir göstergesidir ve yaşla birlikte artar. Koşu hızında cinsiyet farklılığı 5–8 yaş arası çok belirgin değildir. 9 yaş civarı ve ergenlik dönemine doğru daha iyi belirginleşmeye başlar. Bu çalışmada kuvvet, çabuk kuvvet-patlayıcı kuvvet (güç), sürat ve sıçrama becerisi özelliklerinde paralel artışlar görülmüştür. Ayrıca kalça bükücü kaslarının kuvvet devamlılığının iyi olması, sıçrama becerisini, üst üye hızını, çabuk kuvveti, sürat ve çevikliği olumlu etkilediği belirlenmiştir. Çocukların esneklik yaşları 5 yaştan 8 yaşa kadar sabittir. 12–13 yaşlarında en uç noktaya ulaşarak yaşla birlikte azalır. Kızlar tüm yaşlarda erkeklerden daha esnektirler ve en büyük cinsiyet farklılığı Bu araştırma bulgularının ortalama değerleri, Eurofit testleriyle çalışma yapan diğer araştırmacıların (4, 9, 10) bulgularıyla esneklik parametresi dışında benzerlik göstermektedir. Bunun, ölçümde kullanılan yöntemin farklı olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Günümüz çocuklarının genellikle eskiye oranla daha hareketsiz ve daha kilolu oldukları, deri altı yağ dokularının daha fazla olduğu gözlenmektedir. Toplu konut yaşamı, oyun alanlarının yetersizliği, ulaşım kolaylığı, evde oynamaya yönlendirilmeler, televizyon ve bilgisayar oyunlarının tercih edilmesi, beslenme tutum ve davranışlarındaki kolaycılık, hareketsizliği ve yağlanmayı arttırmaktadır (Kalish 1996) (7). Deri altı yağ tabakası kalınlığı, şişmanlık ve zayıflık değerlendirilmesinde kullanılan bir ölçüdür. Beş yaşlarında kız çocuklarının beden yağ oranı % 16. 7 iken, 6-8 yaşlarına kadar bir azalma ve ergenlik öncesi dönemde östrojen düzeyinin artmasına bağlı olarak yeniden artma gösterir (Roche ve ark 1996). Yağ düzeyi arttığında performansta azalma eğilimi vardır (7). Bu çalışmada vücut ağırlığı arttıkça BMI değeri ve vücut yağ yüzdesi de artmaktadır. Bundan el kavrama kuvveti olumlu, sürat ve çeviklik yeteneği olumsuz etkilenmektedir. Çocuklar okula başlamadan önce birçok motor aktivitede desteklenmesine rağmen hareket potansiyeli ve bedenleri hakkında çok az bilgiye sahiptirler. Hareketten zevk alma, sağlıkla ilişkili fiziksel uygunluğun önemini kavrama ve yaşam boyu koruma gibi hedefler belirlenip, bedenlerinin aktivite ve uygunluk gereksinimlerinin farkında olmaları için ortam yaratılmalıdır. Fiziksel uygunluğun ne olduğu, sağlıklı yaşam için neden önemli olduğu, diyet ve aktivite arasındaki ilişkinin ne olduğu, hız kuvvet dayanıklılık gibi çeşitli unsurların nasıl test edildiği, kendi uygunluk düzeylerinin ne olduğu ve uygunluk düzeylerini nasıl koruyup geliştireceklerini bilmeleri sağlıklı yaşam için gereklidir (7). Araştırma sonuçlarına göre, 7–8 yaş grubu kız çocuklarda vücut yağ oranının, vücut ağırlığının ve BMI değerinin yüksek olması, buna karşılık denge yeteneğinin az olması; sıçrama becerisi, sürat, çeviklik, çabuk kuvvet ve güç parametrelerini olumsuz etkilemektedir. Çocukların okul öncesinden başlayan uygun hareket eğitimi ortamı içerisinde gelişimleri desteklenmeli; onlara yaşam boyu düzenli spor yapma alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Anahtar Sözcükler: Fiziksel Uygunluk, Test Bataryası, Motor Beceri KAYNAKÇA 1. Committee of experts On Sports Research (1988), Handbook for the Eurofit Test of Physical Fitness, Rome, p. 9-12” 2. Gökmen, H., Karagül, T., Aşçı, H. (1995), Psikomotor Gelişim, G. SG. M. yayını No: 139, Ankara,, s: 51 3. Houtkooper, LB (1989): Validity of bioelectric impedance for body composition assesment in children, Journal of Applied Physiology, 66: 814–821. 4. Lefevre, J., Claessens, A., Beunen, G., Renson, R., Simons, J., Vanreusel, B., (1990), Provısıonal Norms for Flemish Boys And Girls 6 to 12 Years of Age, VI th European Research Seminar-the Eurofit Test of Physical Fitness-, İzmir s 138-156 337 5. Lohman, T. G. (1992), Advances in body composition assesment, Human Kinetics. 6. Malina, R. M. (1984), Human Growth Maturation and Regular Physical Activity Advances in Pediatric Sport Sciences Champaing, III. Human Kinetics Pub, p. 59–83. 7. Özer, D. S., Özer, M. K. (2000): Çocuklarda Motor Gelişim, Kazancı Kitap Ticaret A. Ş., İstanbul. 8. Pınar, S., Erkut, O., Saygın, Ö. (2002): 11-13 Yaş Grubu Kız ve Erkek Çocukların Çift El Göz Koordinasyonu İle Fiziksel Uygunluk Düzeylerinin Karşılaştırılması, Spor ve Tıp Dergisi, Yıl: 10 Sayı: 3, Mayıs-Haziran, s. 47-50. 9. Praagh, E. V., Lofi, A., Brandet, J. P., Cazorla, G., (1986), Evaluation De La Batterie Eurofit En Milieu Scolarie En France, 5 e Sėminaire europėen de recherche Sur I’ ėvaluation de L’aptitude Physique (Rapport), Formia (İtalie), 12-17 Mayıs, 127-131 10. Saemundsen, G., (1986) Rapport Sur L’Experience Islandaise, 5 e Sėminaire Europėen de recherche Sur I’ ėvaluation de L’aptitude Physique (Rapport), Formia (İtalie) 12-17 Mayıs, 115-121 11. Sportslinx Project Liverpool (1998), Liverpool John Moores Universty, IM Marsh Centre For PE, Sport and Dance, Liverpool, s: 3, 5–7, 30, 34. 12. Zorba, E., M. A Ziyagil, (1995), Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metotları, Gen Matbaacılık, Ankara, s: 46-50 P-131 ANTRENMANLI VE ANTRENMANSIZ BİREYLERDE BACAK HACMİ İLE ANAEROBİK GÜÇ VE KAPASİTE ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BELİRLENMESİ HARMANCI, H. *, HAZIR, T. *; * Hacettepe Üniversitesi, Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, Beytepe-Ankara ÖZET Bu çalışmanın amacı antrenmanlı ve antrenmansız bireylerin alt ekstremite anaerobik güç ve kapasiteleri ile bacak hacmi (BH) arasındaki ilişkilerin belirlenmesidir. Çalışmaya 18 kuvvet sporcusu (halterci ve güreşçi) (yaş (yıl) = 19. 28) ve fiziksel aktivite yapmayan 18 üniversite öğrencisi (yaş (yıl) = 20. 22) gönüllü olarak katılmıştır. Çalışma iki bölümden oluşmuştur; birinci bölümde BH’nin ölçümü için araç geliştirilmiş, aracın kalibrasyon ve doğrusallık kontrolü yapılmış ve güvenirliği test edilmiştir. İkinci bölümde sırasıyla antropometrik ölçümler, BH ölçümleri ve son olarak da anaerobik güç ve kapasite testi yapılmıştır. BH ölçümleri su taşırma yöntemi ile (water displacement), anaerobik güç ve kapasite ölçümleri ise Wingate anaerobik güç testi (WAnT) ile belirlenmiştir. BH’nin aynı gün test-tekrar test (tekrarlanabilirlik) ve günler arası (stabilite) sınıf içi güvenirlik katsayıları R > 0. 994’dür. Antrenmanlı grubun BH’si, vücut ağırlığı (VA) ve yağsız vücut kitlesi (YVK) antrenmansız gruptan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0. 05). Antrenmanlı grupta Pik güç (PG) ile VA, YVK ve BH arasında sırasıyla r = 0. 53, r = 0. 53 ve r = 0. 59, antrenmansız grupta sırasıyla r = 0. 71, r = 0. 75 ve r = 0. 61 olmak üzere orta düzeyde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Antrenmanlı grupta ortalama güç (OG) ile VA, YVK ve BH arasındaki ilişkiler sırasıyla r = 0. 55, r = 0. 57 ve r = 0. 61, antrenmansız grupta sırasıyla r = 0. 73, r = 0. 84 ve r = 0. 69 olarak bulunmuştur. Antrenmanlı grubun absolüt pik gücü (Anaerobik güç) (PG) ve absolüt ortalama gücü (Anaerobik kapasite) (OG) antrenmansız gruptan yüksek bulunmuştur (p<0. 05). Antrenmanlı ve antrenmansız gruplar arasında VA’ya, YVK’ya ve BH’ye oranlanmış PG değerleri bakımından anlamlı fark saptanmamıştır (p>0. 05). Antrenmanlı grupta VA’ya ve YVK’ya oranlanmış OG antrenmansız gruptan yüksek olmakla beraber (p<0. 05), BH’ye oranlanmış OG benzer bulunmuştur (p>0. 05). Güç değişkenleri vücut boyutlarına (VA, YVK ve BH) göre düzeltildiğinde, PG için YVK ve BH’ye (sırasıyla b = 1. 06, b = 0. 80), OG için VA’ya (b = 0. 73) ait ortak b eksponenti (üstü) olduğu saptanmıştır. Antrenmanlı ve antrenmansız grupların vücut boyutlarına göre allometrik olarak düzeltilmiş PG ve OG değerlerine ait istatistik sonuçlar, oranlanmış sonuçlara benzer bulunmuştur. Sonuçlar, antrenmanlı ve antrenmansız grubun bacak hacmiyle anaerobik güç ve kapasitesi arasında orta düzeyde anlamlı ilişkinin olduğunu, ayrıca antrenmanlı grubun absolüt PG ve OG ile VA’ya ve YVK’ye oranlanmış OG’nin antrenmansız gruptan yüksek olduğunu göstermektedir. VA’ya, YVK’ye ve BH’ye oranlanmış PG ile BH’ye oranlanmış OG değerleri arasında ise gruplar arasında anlamlı farka rastlanmamıştır. Anahtar kelimeler: Su taşırma yöntemi, bacak hacmi, pik güç, ortalama güç Determination of the relationship between the leg volume and anaerobic power and capacity in training and non-training individuals. ABSTRACT The purpose of this study was to determine the relationship between the anaerobic power and capacity and leg volume (LV) in training and non-training individuals. Eighteen strength athletes (weight lifter and wrestler) (mean age = 19. 28 years) and 18 university students who do not participate in physical activities (mean age = 20. 22 338 years) participated voluntarily in the study. The study was conducted in two sections; in the first section a tool was developed to measure LV, the tool's calibration and accuracy was checked and reliability was conducted. In the second section respectively anthropometric measures, LV measures and finally anaerobic power and capacity tests were conducted. The LV measures were conducted using a water displacement method, the anaerobic power and capacity measures were determined using the Wingate Anaerobic Power Test (WAnT). The same day test-retest reliability (repeatability) and the between days (stability) interclass reliability coefficients of the LV was R > 0. 994. The LV, body weight (BW) and lean body mass (LBM) of the training group was found to be significantly higher than the values for the non-training group (p<0. 05). Correlations at a moderate level were found in the training group between peak power and BW, LBM and LV, respectively r= 0. 53, r=0. 53 and r = 0. 59, and in the non-training group, respectively, r =0. 71, r= 0. 75 and r = 0. 61. Correlations were found in the training group between mean power (MP) and BW, LBM and LV, respectively, r = 0. 55, r = 0. 57 and r = 0. 61, and in the nontraining group, respectively, r = 0. 73, r = 0. 84 and r = 0. 69. The absolute peak power (anaerobic power) (PP) and the absolute mean power (anaerobic capacity) (MP) of the training group was found to be higher than the non-training group (p<0. 05). No significant differences were found between the training and non-training group for the PP values related to BW, LBM and LV (p>0. 05). In the training group the MP values related to BW and LBM were both found to be higher than in the non-training group (p<0. 05), and the MP values related to LV were found to be similar (p>0. 05). When the power deviations were corrected for body dimensions (BW, LBM and LV), it was determined that there was a common b exponent for PP with LBM and LV (respectively, b = 1. 06, b = 0. 80), and for MP with BW (b = 0. 73). The statistical results for the PP and MP values that were corrected allometrically according to body dimensions of the training and non-training group were found to be similar to the ratio standard model. The results show that there is a moderately significant correlation between training and non-training groups' leg volume and anerobic strength and capacity, and in addition the absolute PP and absolute MP values and the MP values related to BW and LBM of the training group were found to be significantly higher than the non-training group. No significant differences were found between the groups for the PS values related to BW, LBM and LV and the MS values related to LV. Key words: water displacement, leg volume, peak power, mean power GİRİŞ Anaerobik güç, mümkün olan en kısa sürede, belirli bir mesafe boyunca güç üretme çabası olarak (Beckenholdt ve Mayhew, 1983), anaerobik kapasite ise toplam işin birim zamandaki miktarı olarak tanımlanmaktadır (Dotan ve Bar-Or, 1983). Yüksek şiddetli egzersizi tamamlamak için gerekli enerji temel olarak yüksek enerjili fosfatlardan ve anaerobik glikolizin hidrolizden elde edilir (Marsh ve diğ., 1999). Orijinal olarak pik gücün alaktik anaerobik işlemlere dayandığı ve maksimal anaerobik güce karşılık geldiği, ortalama gücün ise kastaki anaerobik glikoliz hızını yansıttığı farzedilmektedir (Scott ve diğ., 1991, Vandewalle ve diğ., 1987). Antrenman 30 saniyelik wingate testinde hem pik hem de ortalama gücü arttırabilmektedir (Nevil ve diğ., 1989, Medbo ve Burgers, 1990). Medbo ve Burgers (1990) uygun antrenmanla anaerobik kapasitede 6 hafta içerisinde % 10’luk bir gelişimin sergilenebileceğini belirtmişlerdir. Rotstein ve diğ. (1986) ise 9 haftalık interval antrenmanının pik güçte %14, ortalama güçte %10’luk bir gelişim sağlayacağını belirtmişlerdir. Son yapılan çalışmaların sonuçları bacak kas hacmindeki gelişmenin kısa süreli güç çıktısı üzerinde anlamlı bir ilave katkı sağlayacağını göstermektedir (De Ste Croıx ve diğ., 2001). Bar-Or ve diğ., (1980) Anaerobik egzersiz performansının kas kitlesiyle (kas hacminin ölçülmesinden elde edilen hesaplamalar) ve kasın fibril alanıyla (biopsi tekniğiyle elde edilen veriler) oldukça yakından ilişkisi olduğunu belirtmişlerdir. De Ste Croıx ve diğ., (2001) yaptıkları çalışmada, bacak kas hacminin pik ve ortalama güç üzerine anlamlı bir etkisinin olduğu belirtmişledir. Yöntem Denekler Bu çalışmanın araştırma grubu; 18’i en az üç yıldır düzenli antrenman yapan ve müsabakalara katılan kuvvet sporcusu (halterci = 9 ve güreşçi = 9), 18’i fiziksel aktivite yapmayan üniversite öğrencisi olmak üzere toplam 36 gönüllü erkek denekten oluşturulmuştur. Sporcu grubunun ölçümleri müsabaka döneminden hemen sonra yapılmıştır. Antrenmanlı ve antrenmansız grupların yaş, boy, VA, YVV, YVK ve somatotip özellikleri tablo 1’de gösterilmiştir. Tablo: 1 Antrenmanlı ve antrenmanlı olmayan deneklere ait fiziksel özellikler. ANTRENMANLILAR X ± SD ANTRENMANSIZLAR X ± SD Yaş (yıl) 19. 28 ± 1. 52 20. 22 ± 1. 31 -1. 99 Boy (cm) 172. 02 ± 6. 86 177. 14 ± 6. 15 -2. 35* VA (kg) VYY (%) 77. 63 ± 11. 77 11. 76 ± 4. 34 69. 27 ± 8. 51 12. 47 ± 3. 44 2. 44* -0. 54 YVK (kg) 68. 10 ± 7. 75 60. 47 ± 6. 38 3. 22* SOMATOTİP ENDO MEZO EKTO 3. 37 ± 1. 24 5. 34 ± 0. 67 1. 19 ± 0. 50 3. 51 ± 1. 23 3. 50 ± 1. 00 3. 09 ± 1. 27 - 0. 46 6. 43* -5. 87* t VERİLERİN TOPLANMASI Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır; birinci bölümde bacak hacminin ölçümü için araç geliştirilmiş, aracın kalibrasyon ve doğrusallık kontrolü yapılmış ve güvenirliği test edilmiştir, ikinci bölümde sırasıyla antropometrik ölçümler, bacak hacmi ölçümleri ve son olarak da anaerobik güç ve kapasite testi yapılmıştır. İkinci bölümde tüm test ve ölçümler öğleden sonra yapılmıştır. Boy uzunluğu ± 1 mm hassasiyetle duvara monte edilmiş olan stadiometrede (Holtain Ltd. U. K. ) ölçülmüştür. Vücut Aırlığı ± 100 g hata ile baskülde (Tanita TBF 401 A Japan) ölçülmüştür. Deri kıvrım kalınlığı ölçümleri Harrison ve diğ. ’nin (1988) önerdiği gibi ± 0. 2 mm hata ile kaliperle (Holtain Ltd., U. K. ) ölçülmüştür. Ölçümler vücudun sağ tarafından iki kez alınarak iki ölçümün ortalaması ölçüm sonucu olarak kaydedilmiştir. Çap ölçümleri Heyward ve Wagner’in (2004) önerdiği gibi ± 0. 1 mm hata ile kayan kaliperle, çevre ölçümleri ± 0. 1 mm hata ile bir antropometrik mezroyla ölçülmüştür. Bacak Hacmi Ölçümü: Bacak hacmi, su taşırma (water displacement) yöntemi ile ölçülmüştür. Su taşırma yöntemi ile bacak hacmini ölçmek için bileşik kaplar prensibine göre çalışan bir araç geliştirilmiştir. Ölçüm aracı 3 mm kalınlığında galvanizli saçtan yapılmış, aynı tabana monte edilmiş, içi içe geçmiş silindir şeklinde iki kazandan ibarettir. İç kazanın boyu 980 mm, iç kazanın boyu 750 mm ve dış kazanın iç çapı 426. 5 mm, iç kazanın dış çapı 396. 3 mm olarak hesaplanmıştır. İç kazandan taşan su iç kazanla dış kazan arasındaki boşlukta (Taşma boşluğu) biriktirilmiştir. Taşma boşluğuna taşan suyun ml cinsinden miktarı, dış kazanın tabanından yaklaşık 50 mm yukarıya monte edilen ve ucu taşma boşluğuna açılan, iç çapı 6 mm olan ve üzerinde milimetrik ölçek bulunan 700 mm uzunluğunda cam tüp (milimetrik skala) yardımıyla ölçülmüştür. Bacak hacmi, gluteal katlantı ile ayak tabanı arasındaki hacim olarak belirlenmiştir. Bu hacim, iç kazana su doldurulduktan sonra bacak gluteal katlantıya kadar kazana sokularak taşma boşluğunda biriken taşan suyun ml cinsinden ölçülmesiyle saptanmıştır. Anaerobik Güç ve Kapasite Ölçümü: Anaerobik güç ve kapasite bilgisayar bağlantılı bisiklet ergometresinde (Monark 894 E, Peak Bike, Sweden) Wingate Testi ile belirlenmiştir. Deneklere test hakkında bilgi verildikten sonra teste başlamadan önce, bisiklet ergometresinde 60-70 W iş yükünde, 60-70 devir /dk pedal hızında, 48 sn süreli 2 veya 3 sprint içeren, 4-5 dakika ısınma protokolü uygulanmıştır. Isınma sonrasında 3-5 dakika pasif dinlenme verilmiştir 339 (Inbar ve diğ., 1996). Her deneğin kendi vücut ağırlığının % 7,5’ine karşılık gelen ağırlık test sırasında uygulanacak dış direnç olarak bisiklet ergometresinin kefesine yerleştirildikten sonra test başlatılmıştır. Pedal hızı 150 devir/dk’ye ulaştığında kefe otomatik olarak inmiş ve test başlamıştır. BULGULAR Antrenmanlı ve antrenmansız grubun güç değerlerine ilişkin sonuçlar tablo 6’da gösterilmiştir. Antrenmanlı grubun absolut PG ve OG değerleri antrenmansızlardan önemli derecede yüksek bulunmuştur (p<0. 05). VA’ya, YVK’ya ve BH’ ye oranlanmış PG değerleri antrenmanlılarda yüksek olmakla beraber istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0. 05). Buna karşılık BH’ye oranlanmış OG hariç, relatif OG değerleri antrenmanlılarda antrenmansızlardan önemli derecede yüksek bulunmuştur (p<0. 05) (tablo 2). Tablo 2. Antrenmanlı ve antrenmansız bireylere ait absolüt ve relatif güç değerleri. ANTRENMAN LILAR X ± SD ANTRENMANSIZLAR X ± SD t 816. 48 ± 116. 15 10. 65 ± 1. 55 706. 21 ± 135. 87 2. 61* 10. 15 ± 1. 48 0. 91 12. 03 ± 1. 56 11. 62 ± 1. 63 0. 77 PG (W. L ) 76. 74 ± 10. 32 75. 54 ± 11. 98 0. 32 OG (W) 619. 73 ± 80. 84 8. 08 ± 0. 97 512. 26 ± 85. 17 3. 88* 7. 38 ± 0. 88 2. 21* PG (W) -1 PG (W. kgVA ) -1 PG (W. kgYVK ) -1 OG (W. kgVA-1) -1 OG (W. kgYVK ) 9. 13 ± 0. 97 8. 43 ± 0. 86 2. 26* OG (W. L-1) 58. 27 ± 6. 78 54. 82 ± 6. 81 1. 52 * p<0. 05 Antrenmanlı ve antrenmansız deneklerde güç değişkenleri ile antropometrik değişkenler arasındaki ilişkiler tablo 3’te gösterilmiştir. Antropometrik değişkenler ile güç değişkenleri arasındaki ilişki katsayıları antrenmansızlarda antrenmanlılardan daha yüksektir (tablo 3). Antrenmanlı grupta PG ile VA, YVK ve BH arasında orta düzeyde anlamlı ilişkiler saptanmıştır (sırasıyla r= 0. 53, r=0. 53 ve r = 0. 59). Aynı ilişkiler antrenmansız bireylerde daha yüksek olup sırasıyla r =0. 71, r= 0. 75 ve r = 0. 61 bulunmuştur. Buna karşılık OG ile VA, YVK ve BH arasındaki ilişkiler her iki grupta da PG’den daha yüksektir. Antrenmanlı grupta OG ile VA, YVK ve BH arasındaki ilişkiler sırasıyla r = 0. 55, r = 0. 57 ve r = 0. 61, antrenmansız grupta sırasıyla r = 0. 73, r = 0. 84 ve r = 0. 69 bulunmuştur (tablo 3). Tablo 3. Antrenmanlı ve antrenmansız deneklerde güç değişkenleri ile antropometrik değişkenler arasındaki ilişkiler. ANTRENMANLILAR ANTRENMANSIZLAR VA (kg) YVK (kg) BH (L) VA (kg) YVK (kg) BH (L) PG (W) 0. 53* 0. 53* 0. 59** 0. 71** 0. 75** 0. 61** OG (W) 0. 55* 0. 57* 0. 61** 0. 73** 0. 84** 0. 69** * p< 0. 05, **p< 0. 01 Antrenmanlı ve antrenmansız gruplara ait allometrik olarak düzeltilmiş PG ve OG değerleri tablo 4’de gösterilmiştir. Antrenmanlıların allometrik olarak VA’ya oranlamış OG değerleri antrenmansızlardan önemli derecede yüksek bulunmuştur (p<0. 05). Allometrik olarak BH’ye ve YVK’ye oranlamış PG değerleri antrenmanlılarda yüksek olmakla beraber istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0. 05) (tablo 4). Tablo 4. Antrenmanlı ve antrenmansız gruplara ait allometrik ölçekleme yapılmış pik ve ortalama güç değerleri PG. L-1BH0. 80 PG. kg-1YVK1. 06 OG. kg-1VA0. 73 ANTRENMANLI LAR X ± SD 122. 94 ± 15. 02 9. 35 ± 1. 23 26. 00 ± 2. 72 ANTRENMANSIZ LAR X ± SD 118. 04 ± 19. 00 9. 09 ± 1. 26 23. 18 ± 2. 82 t 0. 85 0. 62 3. 04* TARTIŞMA Yaş ortalaması 19. 28 olan antrenmanlı grup (güreşçi ve halterci) ile yaş ortalaması 20. 22 olan antrenmansız grubun yer aldığı bu çalışmada güreşçi ve haltercilere ait absolüt pik güç ve ortalama güç değerleri sırasıyla 816. 48 W ve 619. 73 W olarak, antrenmansız grubun ise sırasıyla 706. 21 W ve 512. 26 W olarak bulunmuştur (tablo 2). Horswill ve diğ. (1989) yaş ortalaması 17. 0 olan 18 elit ve yaş ortalaması 16. 3 olan 18 elit olmayan güreşçiler üzerinde yaptıkları çalışmada pik bacak gücünü elit güreşçiler için 672. 6 W, elit olmayan güreşçiler için 569. 4 W olarak ve ortalama gücü elit güreşçiler için 539. 6 W, elit olmayan güreşçiler için 467. 1 W olarak bulmuşlardır. Yapılan bu çalışma sonucunda antrenmanlıların absolüt pik ve ortalama gücü antrenmansızlardan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (tablo 2). Slade ve diğ. (2002) yaşları 71. 5 olan 35 bay ve bayanı antrenman durumuna göre gruplandırmıştır. Belirli bir kuvvet antrenmanına tabi tutulan grubun absolüt pik ve ortalama gücünü antrenman yapmayan kontrol grubuna göre daha yüksek bulmuşlardır. Horswill ve diğ. (1989) VA’ya oranlanmış relatif ortalama güç de-1 -1 ğerlerini elit güreşçiler için 8. 6 W kg , elit olmayanlar için 7. 4 W kg olarak bulmuşlardır. Güreşçilerin ve haltercilerin yer aldığı çalışmamız sonucunda VA’ya oranlanmış anaerobik güç değerleri bahsedilen -1 çalışmalardaki değerlerin üzerinde çıkarak pik güç için 10. 65 W kg , -1 ortalama güç için 8. 08 W kg olarak bulunmuştur (tablo 2). Rostein ve diğ. (1986) yaşları 10. 2 ile 11. 6 arasındaki benzer fiziksel özelliklere sahip denekleri deney ve kontrol grubu olarak gruplara atamışlardır. 9 haftalık interval antrenmanı antrenmanlı grubun VA’ya oranlanmış pik ve ortalama gücünü antrenmansızlardan anlamlı derecede yüksek bulmuşlardır. Yaptığımız çalışmada VA’ya oranlanmış ortalama güç değerleri antrenmanlılarda anlamlı derecede yüksek bulunurken, VA’ya oranlanmış pik güç değerleri arasında ise anlamlı bir farka rastlanamamıştır. Yapılan bu çalışmada antrenmanlıların YVK’ye -1 oranlanmış pik güç değeri 12. 03 W. kgYVK , ortalama güç değeri 9. -1 13 W. kgYVK olarak, antrenmansızların YVK’ye oranlanmış pik güç -1 -1 değeri 11. 62 W. kgYVK , ortalama güç değeri 8. 43 W. kgYVK olarak bulunmuştur (tablo 2). Antrenmanlı ve antrenmansız bireylerin allometrik olarak BH’ye ve YVK’ye oranlanmış PG değerleri arasında anlamlı fark bulunmamıştır (tablo 4). Antrenmanlı bireylerin allometrik olarak VA’ya oranlanmış OG değeri antrenmansızlardan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (tablo 4). Antrenmanlılar ve antrenmansızlarda pik güç değerleri için ortalama b eksponent değeri BH için 0. 80 olarak, YVK için 1. 06 olarak, ortalama güç değerleri için ortak b eksponenent değeri VA için 0. 73 olarak bulunmuştur (tablo 4). Literatürde pik ve ortalama güç değerleri ile ilgili ortak b eksponent değerleri çeşitlilik göstermektedir. Weber ve diğ. (2006) cinsiyet değişkenlerini göz önüne alarak yaptığı çalışmada ortak b eksponent değerini pik güç için VA’ya göre 1. 80 olarak, YVK’ye göre 1. 00 olarak, ortalama güç için VA’na göre 2. 53 olarak ve YVK’ye göre 1. 39 olarak bulmuşlardır. Duche ve diğ. (2002) obez ve obez olmayan adolesanlarda cinsiyetin ve iş yükünün pik güce etkisini inceledikleri çalışmalarında pik güç için ortak b eksponent değerini VA’ya göre 0. 59 ve YVK’ye göre 1. 05 olarak bulmuşlardır. Antrenmanlı grupta PG ile VA, YVK ve BH arasındaki ilişkiler sırasıyla r= 0. 53, r=0. 53 ve r = 0. 59 olarak, antrenmansız bireylerde sırasıyla r =0. 71, r= 0. 75 ve r = 0. 61 olarak anlamlı bulunmuştur. Antrenmanlı grupta OG ile VA, YVK ve BH arasındaki ilişkiler sırasıyla r = 0. 55, r = 0. 57 ve r = 0. 61 olarak, antrenmansız grupta ise sırasıyla r = 0. 73, r = 0. 84 ve r = 0. 69 olarak anlamlı bulunmuştur (tablo 3). Dore ve diğ. (2001) puberte öncesi, adolesan ve genç yetişkin evredeki bayanlarla yaptığı çalışmada puberte öncesi deneklerin pik gücü ile antropometrik yöntemlerle belirledikleri vücut ağırlığı, yağsız vücut kitlesi ve yağsız bacak hacmi arasında sırasıyla r = 0. 575, 0. 639 ve 340 0. 637’lik bir ilişki düzeyi, adolesan evresi deneklerin pik gücü ile vücut ağırlığı, yağsız vücut kitlesi ve yağsız bacak hacmi arasında sırasıyla r = 0. 571, 0. 603 ve 0. 601’lik bir ilişki düzeyi ve genç yetişkinlik evresi deneklerin pik gücü ile vücut ağırlığı, yağsız vücut kitlesi ve yağsız bacak hacmi arasında sırasıyla r = 0. 637, 0. 637 ve 0. 619’luk bir ilişki düzeyi bulduklarını göstermişlerdir. P-132 ELİT BAYAN CİMNASTİKÇİLERİN DENGE KAYIPLARI İLE BİOMOTOR VE ANTROPOMETRİK ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI KAYNAKÇA 1. Bar-Or, O., Dotan, R., Inbar, O., Rothstein, A., Karlsson, J., Tesch, P., Anaerobic capacity and muscle fiber type distrubution in man, İnternational Journal of Sports Medicine, 1,82-85, 1980. 2. Beckenholdt, S. E., Mayhew, J. L., Specificity among anaerobic power tests in male athletes, Journal of Sports Medicine, 23, 326-332,1983. 3. De Ste Croıx, M. B. A., Armstrong, N., Chıa, M. Y. H., Welsman, J. R., Parsons, G., Sharpe, P., Changes in short-term power output in 10 to 12 year old, Journal of Sports Sciences, 19,141148, 2001. 4. Dore, E., Bedu, M., França, N. M., Van Praagh, E., Anaerobic cycling performance characteristics in prepubescent, adolescent and young adult females, Eur. J. Appl. Physiol., 84,476481, 2001. 5. Dotan, R., Bar-Or, O., Load optimization for wingate anaerobic test, Eur. J. Appl. physiology., 51,409-417, 1983. 6. Duche, P., Ducher, G., Lazzer, S., Dore, E., Taılhardat, M., Bedu, M., Peak power in obese and nonobese adolescents: effects of gender and braking force, Med. Sci. Sports Exerc., 34 (12), 20722078, 2002. 7. Harrison, G. G., Buskirk, E. R., Carter, J. E. L., Johnston, F. E., Lohman, T. G., Pollock, M. L., Roche, A. F., Wilmore, J. H., Skinfold thicknesses and measurement technique “Anthropometric standardization reference manual” (Ed. T. G., Lohman, A. F., Roche, R. Martorel, Champaıgn, IL, Human Kinetics, 55-70, 1988. 8. Heyward, V. H., Wagner, D. R., Applied body composition assessment, II. edition, Champaıgn, IL, Human Kinetics, 2004. 9. Horswill, C. A., Scott, J. R., Galea, P., Comparison of maximum aerobic power, maximum anaerobic power and skinfold thickness of elite and nonelite juior wrestlers, Int. J. Sports Med., 10 (3), 165-168, 1989. 10. Marsh, G. D., Paterson, Cunnıngham, D. A., Anaerobic power D. H., Govındasamy, D., of the arms and legs of young and older men, Experimental Physiolgy, 84,589-597, *KÜÇÜKER, M., **ATILGAN, E. O., **PINAR, S. ÖZET Bu çalışma, cimnastikçilerin denge aletindeki yarışma serilerindeki denge kayıpları ile antropometrik ve biyomotor özellikleri (statik, dinamik denge, reaksiyon zamanı, çift-el-göz koordinasyonu) arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 17. Uluslararası Boğaziçi Cimnastik Turnuvasında yarışan, yaşları 14,53±2,32, antrenman yılları 8,94±3,45 olan 17 bayan cimnastikciler gönüllü olarak katılmıştır. Demografik, antropometrik ve motorik veriler yarışmadan bir gün önce alınmıştır. Denge aletindeki cimnastik serileri videoya kaydedilmiş ve denge kayıplarını ölçmek için bu kayıtlar kullanılmıştır. Çalışmamızdaki veriler arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi için Pearson Korelâsyon Katsayısı kullanılırken denge aletindeki denge kayıplarını etkileyen faktörleri ortaya çıkartmak için Çoklu Doğrusal Regresyon testi uygulanmıştır. Sonuç olarak denge kaybı ile yaş, antrenman yılı, boy, vücut ağırlığı, kol açıklığı, gövde uzunluğu ve bacak uzunluğu arasında bir ilişki bulunamazken denge kaybı ile sese karşı basit reaksiyon zamanı arasında negatif yönde (r=-0,579, p<0,05) bir ilişki bulunmuştur. Dinamik denge testi gözler açık yapıldığında yaş, gözler kapalı yapıldığında ise antrenman yılı, boy, kol açıklığı, gövde uzunluğu ve bacak uzunluğu arasında negatif yönde bir ilişki gözlenmiştir. Seçmeli reaksiyon zamanı ile de tüm parametreler arasında negatif yönde bir ilişki bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Denge Kaybı, Çift-El-Göz Koordinasyonu, Reaksiyon Zamanı, Statik Denge, Dinamik Denge, Bayan Cimnastikciler. *Mersin Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ** Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu THE COMPARISON OF THE BALANCE LOSS WITH ANTHROPOMETRIC AND BIOMOTOR CHARACTERISTICS OF ELITE WOMAN GYMNASTS *KÜÇÜKER, M., **ATILGAN, O., **PINAR, S. 1999. 11. Medbo, J. I., Burgers, S., Effect of training on the anaerobic capacity, Med. Sci. Sports Exerc., 22 (4), 501-507, 1990. 12. Nevill, M. E. L., Boobıs, S., Efect of training on muscle metabolism during treadmill sprinting. J Appl Physiol., 67, 2376-2382, 1989. 13. Rotstein., A., Dotan., R., Bar-Or, O., Tenenbaum, G., Effect of training on anaerobic threshold, maximal aerobic power and anaerobic performance of preadolesan boys. Int. J. Sport Med., 7 (5), 281-286, 1986. 14. Scott, C. B., Roby, F. B., Lohman, T. G., Bunt, J. C., The maximally accumulated oxygen deficit as an indicator of anaerobic capacity, Med. Sci. Sports Exerc., 23 (5), 618-624, 1991. 15. Vandewalle, H., Peres, G., Monod, H., Standard anaerobic exercise tests, Sports Med., 4,268-289, 1987. 16. Weber, C. L., Chıa, M., Inbar, O., Gender differences in anaerobic power of the arms and legs-a scaling ıssue, Med. Sci. Sports Exerc., 38 (1), 129-137, 2006. ABSTRACT The purpose of this study was to investigate the relationship between balance lost on balance beam apparatus, in competition with biomotor abilities (Static and Dynamic Balance, Reaction Time, Double-Hand-Eye Coordination) and anthropometric parameters. Female gymnast (ages 14,53+2,32, training years 8,94+3,45) , competed in 17. International Bosporus Gymnastics Tournament, were voluntarily participated in this study. Anthropometric and biomotor data’s were measured one day before competition. To find out balance lost in balance beam apparatus, balance beam routine was recorded by video- camera and then it was used for evaluation and also effecting factors for these values were investigated. After descriptive statistics were applied, the relationship between apparatus balance lost and biomotor abilities were tested by “Pearson Correlation Analysis”. Step-Wise Linear Regression Analyses were used to determine balance beam apparatus balance for lost effecting factors. No relationship was found about the balance lost among age, training years, height, weight, spam, trunk and leg length. There was only a negative relationship between balance lost and sound simple reaction times (r=-0,579, p<0,05). It is also found that age had 341 negative effect on open eyes dynamic balance. However, training years, height, spam, trunk and leg length were affected negatively by closed eyes dynamic balance. All parameters were also affected negatively by choice reaction time. Key Words: Balance Loses, Double-Hand-Eyes Coordination, Reaction Time, Static Balance, Dynamic Balance, Female Gymnast. *Mersin Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ** Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu GİRİŞ Denge, kişinin çeşitli pozisyonlardayken, vücudunu dengede tutabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (Gallahue, 1982). Özer’e göre (1989), denge duyusu bütün vücudu dengede tutma, dengeyi devam ettirme yeteneğidir Başka bir deyişle denge yeteneği, değişen durumlarda dengenin korunması ya da yeniden sağlanmasını olarak açıklanmaktadır. Ayrıca, bu yeteneğin, özellikle vücudun ağırlık merkezinin değişmesi nedeniyle dengenin bozulması gibi, dar dayanma alanlarının olduğu ve dengenin kolaylıkla bozulabileceği koşullarda ortaya çıkan motorik sorunları çözmeye yaradığı vurgulanmaktadır (Muratlı, 1997). Tüm hareketlerin temeli olan ve çeşitli faktörlerden etkilenen dengenin korunması görsel, kinestetik ve vestibular uyaranlardan etkilenerek gerçekleşmektedir (Guyton ve Hall 1996). Ayrıca, motor becerinin gerçekleşmesi için denge gereklidir ve yaşla birlikte artmaktadır (Akt. Malina, 1991). Koordinasyon yetisinin de bileşeni olan denge sportif etkinliklerde ve daha iyi yaşam standardı sağlamak için geliştirilmesi gereken fiziksel özelliklerdendir. Sportif etkinliklerde de önemli bir yer tutan denge yeteneği, diğer fiziksel özellikler (kuvvet, dayanıklılık, esneklik. vb. ) kadar ilgi görmemiş ve bilimsel olarak yeterince çalışılmamıştır. Özellikle, dengenin korunmasının amaç olduğu artistik cimnastik, bale, buz pateni gibi sportif aktivitelerde denge ile ilgili yapılan çalışmalar yetersizdir. Literatürde, artistik cimnastikte alet denge kayıpları ile biyomotor özelliklerin ilişkisi hakkında az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Bu nedenlerle, Uluslararası Boğaziçi Cimnastik Turnuvasına katılan bayan cimnastikcilerin alet denge kayıpları ile cimnastik dalı için önemli olduğu ve denge yetisini etkileyebileceği düşünülen biyomotor özellikler (statik denge, dinamik denge, el-göz koordinasyonu, reaksiyon zamanı) arasındaki ilişkinin araştırılması bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışmaya, 17. Uluslararası Boğaziçi Cimnastik Turnuvasına katılan, yaşları 14,53±2,32, antrenman yılları 8,94±3,45 olan 17 bayan cimnastikci gönüllü olarak katılmıştır. Yarışma öncesinde, sporcuların biyomotor özellikleri ve vücut uzunlukları deneyimli uzmanlar tarafından ölçülmüştür. Denge kayıplarının değerlendirilmesi için denge aletindeki yarışma serileri kameraya çekilmiştir. Videoya kaydedilen sporcuların serileri, yarışma esnasında hakemlerin kullandıkları hakem değerlendirme notları temel alınarak Uluslararası vizeli 4 Cimnastik Hakemi tarafından tekrar izlenerek aletteki denge kayıpları bulunmuştur. 1. Boy, Vücut Ağırlığı, Kol Açıklığı, Bacak Uzunluğu, Gövde Uzunluğu: Boy uzunlukları, denek inspirasyon aşamasında baş frontal düzlemde iken, ölçüm hassasiyeti ±0,1mm olan Holtain marka Stadiometre ile yapılmıştır (Gabbard, 1992; Crawfort, 1996). Vücut ağırlığı hassasiyeti ±0,2 kg olan Seca marka elektronik baskül yardımıyla kg cinsinden ölçülmüştür. Kol açıklığı, bacak ve gövde uzunluğu çelik metre (±0,1mm) ile ölçülmüştür (Lohman,1998). 2. Statik Denge: Statik denge özelliği güvenirlilik katsayısı 0. 87 olan (Johnson, Kirkendall ve Gruber 1987) Flamingo testi ile ölçülmüştür. Eller belde iken sporcudan dominant ayağının üstünde durması ve diğer ayağının parmak ucunu dominant ayağının dizine kadar çekerek duruşu gerçekleştirmesi istenmiştir. Denekler komutla birlikte yerdeki ayağının topuğunu yukarıya kaldırarak parmak uçlarında dengelerini sağlamaya çalışmışlardır. Denge sağlama konumunda eller belden ayrıldığında ya da ayağın topuğu yere bastığında test sonlandırılmış- tır. Dengenin korunması süre olarak kaydedilmiştir. Flamingo denge testi ikişer kez gözler açık ve kapalı şekilde uygulanmış ve en iyi değerler kayıt edilmiştir. 3. Dinamik Denge: Dinamik denge ölçümü Stability Platform Lafayette (16020) kullanılarak yapılmıştır. Sporculara cihazın özelliği anlatılmış ve daha sonra birer deneme hakkı verilmiştir. Sporculardan, platforma çıktıktan sonra denge pozisyonunu koruyacak şekilde durması istenmiş ve dengesini sağladığı anda süre başlatılmıştır. Test ikişer kez gözler açık ve kapalıyken uygulanmış ve en iyi değerler saniye cinsinden kayıt edilmiştir. 4. Çift El-Göz Koordinasyonu: Lafayette 1080 adlı cihaz kullanılarak ölçülmüştür. Test, dikkati dağıtacak gürültü unsurlarının en aza indirgendiği sessiz bir ortamda gerçekleştirilmiştir. Teste katılan denekler cihazın bulunduğu masa önüne alınarak bir sandalyede oturtulmuştur. Test anında, kişinin oturma yüksekliği, boyuna göre ve elleri ergonomik bir pozisyonda olacak şekilde ayarlanmış ve alet sabitlenmiştir. Önce deneklere cihaz tanıtılmış daha sonra birer deneme hakkı verilmiştir. Denekten başla komutu ile beraber teste başlanması istenmiş ve süre başlatılmış son noktaya gelindiğinde ise süre durdurulmuştur. Hata sayıları ve süre forma işlenmiştir. Ölçüm iki kez tekrarlanmış ve iki ölçümün sonuçları ayrı ayrı değerlendirmeye alınmıştır. 5. Reaksiyon Zamanı: Reaksiyon zamanı New Test 2000 cihazı kullanılarak, sporcuların basit ve seçmeli reaksiyon süratlerini ölçmek için uygulanmıştır. Testin başında uygulama şekli hakkında deneklere genel bir bilgi verilmiştir ve cihazı bir kez deneme imkânı tanınmıştır. Test sonucu milisaniye cinsinden kaydedilmiştir. Ölçüm sonuçları, her bir test için verilen on uyaranın en yüksek ve en düşük olanı atılarak kalan sekiz denemenin ortalaması sonucu belirlenmiştir 6. Denge Kaybı: Denge kayıpları, sporcuların yarışma sırasında denge serileri değerlendirilerek bulunmuştur. Artistik cimnastikte alet son notları 2 başhakem ve 6 yan hakem tarafından değerlendirilir. 2 başhakem serinin başlangıç değerini sembol çizerek değerlendirir ve sporcunun son notunu belirler. Seri başlangıç değeri yapılan hareketlerin gruplarının (A, B, C, D, E) zorluklarına ve yapılması istenen özel alet isteklerine göre değerlendirilmektedir. Yan hakemler sadece uygulama (serinin artistik ve teknik sunumu) kesintileri yaparak değerlendirme yaparlar. Sporcunun son notu başlangıç değerinden uygulama hatalarının ortalamaları çıkarıldıktan sonra ilan edilir. Bu araştırmada denge kayıpları, yarışma esnasında hakemlerin vermiş oldukları uygulama kesintileri ve başhakem notları dikkate alınarak, dört uluslar arası hakem tarafından kameraya kaydedilen denge serilerinin tekrar izlenmesi sonucu uygulama hatalarının içinden denge kayıplarının çıkartılması ile elde edilmiştir. BULGULAR Çalışmaya katılan bayan cimnastikçilerin tanımlayıcı istatistikleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Çalışmaya Katılan Cimnastikcilere İlişkin Özelliklerin Aritmetik Ortalamaları (X) ve Standart Sapmaları (SS). ÖZELLİKLER Yaş Antrenman Yılı Boy Vücut Ağırlığı Kol Açıklığı Gövde Uzunluğu Bacak Uzunluğu Stabiliometre (Gözler Açık) Stabiliometre (Gözler Kapalı) Flamingo Denge (Gözler Açık) Flamingo Denge (Gözler Kapalı) Seçmeli Reaksiyon Zamanı Basit Reaksiyon Zamanı Işık (1) Basit Reaksiyon Zamanı Ses (2) El-Göz Koordinasyonu Hata Sayısı 1 El-Göz Koordinasyonu Süresi 1 El-Göz Koordinasyonu Hata Sayısı 2 El-Göz Koordinasyonu Süresi 2 Denge Kayıpları N 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 17 X 14,53 8,94 151,69 43,47 155,07 78,39 73,29 25,31 17,50 20,20 2,48 493,72 232,46 215,17 1,71 31,69 2,41 29,54 1,39 SS 2,32 3,45 10,31 9,39 11,12 5,37 5,52 3,75 2,99 18,51 1,64 66,43 33,89 25,49 1,96 10,16 4,14 8,81 0,42 342 Dinamik denge testi gözler açık uygulandığında denge, 25,31±3,75 saniye korunurken gözler kapalı uygulandığında bu süre 17,50±2,99’a azalmaktadır. Benzer şekilde Flamingo testinde de gözler açık yapıldığında 20,20±18,51 olan statik dengenin korunma süresi gözler kapalı uygulandığında 2,48±1,64 saniyeye kadar azalmıştır. Sese ve ışığa karşı uygulanan Basit Reaksiyon Zamanı süreleri birbirlerine benzer bulunurken, seçmeli reaksiyon zamanı süresi artmıştır. Çift el göz koordinasyonu ikinci kez uygulandığında süre azalır- ken hata sayısında artma bulunmuştur. Denge aletindeki serisinde denge kayıplarını içren kesintiler 1,39±0,42 puan olarak bulunmuştur. Denge aletindeki denge kayıpları ve biyomotor özelliklerin yaş, antrenman yılı, boy, vücut ağırlığı, kol açıklığı, gövde uzunluğu ve bacak uzunluğu ile ilişkisi Pearson Korelâsyon Katsayısı ile incelenmiş ve Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Çalışmaya Katılan Cimnastikcilerin Bazı Parametreler ile Biyomotor Özellikleri ve Denge Aletindeki Denge Kayıplarının İlişkisi. PARAMETRELER Biyomotor Özellikler YAŞ ANTR. YILI BOY VÜCUT AĞIR. KOL AÇIKLIĞI GÖVDE UZUN. BACAK UZUN. Dinamik Denge Gözler Açık -,501* -,478 -,419 -,457 -,462 -,261 -,528* Dinamik DengeGözler Kapalı -,382 -,487* -,581* -,453 -,514* -,617** -,484* Flamingo Gözler Açık , 075 , 149 -,175 -,033 -,132 -,223 -,110 Flamingo Gözler Kapalı , 191 , 177 , 013 , 089 , 151 , 039 -,013 Seçmeli Reaksiyon Zamanı -,736** -,720** -,699** -,602* -,498* -,702** -,621** Reaksiyon Zamanı (Işık) -,282 -,234 -,289 -,280 , 059 -,337 -,213 Reaksiyon Zamanı (Ses) -,520* -,430 -,379 -,363 -,102 -,427 -,292 Çift-El-Göz Koor. Hata 1 Çift-El-Göz Koor. Süre 1 , 160 -,447 , 126 -,293 , 141 -,310 , 141 -,217 , 015 -,376 , 095 -,250 , 170 -,337 Çift-El-Göz Koor. Hata 2 Çift-El-Göz Koor. Süre 2 -,070 -,362 -,239 -,173 -,114 -,228 -,040 -,182 -,251 -,258 -,273 -,118 , 053 -,311 Denge Kaybı , 326 , 010 , 165 , 151 , 029 , 081 , 230 **p<0. 01, *p<0. 05 Tablo 2 incelendiğinde gözler açık olarak uygulanan dinamik denge testi ile yaş arasında negatif bir ilişkili (r=-0,501, p<0,05) bulunmuştur. Aynı test gözler kapalı olarak uygulandığında ise, antrenman yılı (r=-0,487, p<0,05), boy (r=-0,581, p<0,05), kol açıklığı (r=-0,514, p<0,05), gövde uzunluğu (r=-0,617, p<0,01) ve bacak uzunluğu (r=0,484, p<0,05) ile yine negatif bir ilişki bulunmuştur. Gözler açık ve kapalı uygulanan Flamingo Denge Testi ve Çift-El-Göz koordinasyonu ile ölçüm yapılan parametreler arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır. Cimnastikcilerin yaşları ile sese karşı uygulanan reaksiyon zamanıyla ilişkili bulunurken (r=-0,520, p<0,05), seçmeli reaksiyon zamanı tüm parametreler ile negatif yönde ilişkili bulunmuştur. Denge aleti üzerindeki serilerden değerlendirilen denge kayıpları ile yaş, antrenman yılı, boy, vücut ağırlığı, kol açıklığı, gövde uzunluğu ve bacak uzunluğu arasında ilişki gözlenmemiştir. Denge kayıpları ile Biyomotor özelliklerin (Dinamik denge gözler açık (DdA), Dinamik denge gözler kapalı (DdK), Statik denge gözler açık (SdA), Statik denge gözler kapalı (SdK), Seçmeli Reaksiyon zamanı (SeçR), Reaksiyon zamanı ışık (Re1), Reaksiyon zamanı ses (Re2), Birinci ölçüm Çift el-göz koordinasyonu süresi (Sü1), hata sayısı (Ha1), İkinci ölçüm Çift el-göz koordinasyonu süresi (Sü2), hata sayısı (Ha2)) ölçüm değerlerinin ilişkisine Pearson Korelasyon sayısı ile bakılmış ve korelasyon matriksi olarak Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3. Çalışmaya Katılan Cimnastikcilerin Denge Aletindeki denge Kayıpları ile Biyomotor Özelliklerinin Pearson Korelasyon Matriksi. DdA DdK SdA SdK SeçR Re1 Re2 Ha1 Sü1 Ha2 Sü2 DK DdA 1,000 DdK ,322 1,000 **p<0. 01, *p<0. 05 Sda ,005 ,341 1,000 sdk -,036 -,011 ,737** 1,000 SeçR ,275 ,500* -,158 -,238 1,000 Re1 ,012 ,133 -,034 ,047 ,594* 1,000 Dinamik denge testi gözler açık ve kapalı uygulandığında aralarındaki ilişki anlamlı bulunmazken, statik denge testi gözler açık ve kapalı olarak uygulandığında aralarındaki ilişki anlamlı bulunmuştur (r= 0,737 p<0. 01). Ayrıca, dinamik denge testinde gözler kapalı olarak uygulandığında seçmeli reaksiyon zamanı ile aralarındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır (r= 0,500 p<0. 05). Seçmeli reaksiyon zamanı ile sese ve ışığa karşı uygulanan basit reaksiyon zamanı birbirleriyle pozitif ilişkili bulunmuştur (r= 0,594 p<0. 05; r= 0,764 p<0. 01). Çift elgöz koordinasyonu ölçümlerinde ise birinci ölçüm süresi ile ikinci ölçüm süresi (r= 0,806 p<0. 01) ilişkili bulunmuştur. Tablo 3 incelendiğinde denge aleti alet kayıpları ile sadece sese karşı uygulanan basit reaksiyon zamanı arasında (r= -0,579 p<0. 05) orta düzeyde negatif ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Buna göre sese karşı uygulanan basit reaksiyon süresi kısaldıkça alet denge kayıpları azalmaktadır. TARTIŞMA Yaşın ilerlemesi ile birlikte dinamik denge becerisinin arttığını ve bu gözlenen artışın da yaşa bağlı kilo ve boy değişiminden kaynaklanan ağırlık merkezinin değişimine bağlı olabileceğini Keogh ve Sugden (1985) yaptıkları çalışmalarında vurgulamışlardır (Akt. Gabbard, 1992). Ancak Figura ve arkadaşları (1991) sadece yaşın statik denge özelliğini belirleyemeyeceğini açıklamaktadırlar. Kiomourtzoglou ve arkadaşları (1997) yaş ve sportif deneyimin denge üzerine etkisi olduğunu vurgulamaktadırlar. Travis 1945'deki çalışmasında boy uzunluğunun Re2 Ha1 Sü1değil vücut Ha2 ağırlığının Sü2 dinamik DKdenge performansı üzerine yani fazla olan-,169 bireylerin daha -,018 -,165etkili olduğunu ,299 -,320ağırlığı ,411 dengeli olduğunu (Akt. Ancak çalışma,130 ,147 bulmuştur -,022 ,432Gallahue, -,1421982). ,249 mızda, gözler açık uygulanan dinamik denge testinde, yaşın artması -,160 -,340 ,130 -,083 -,145 ,336 ile birlikte sadece boy uzunluğunun etkisi bulunmuştur. Araştırmamız, -,101 -,302 -,050 -,271 -,225 ,204 gözler açıkken uygulanan statik ve dinamik denge testinde dengenin ,764** ,150 ,340 ,535* ,214 -,298 Robertson daha fazla korunması özelliği bakımından Singer’in (1980), ,786** ,274 ,089 -,405 çalışmaları ve Elliott’un,385 (1996) ve-,048 Golomer, Dupui ve Monat’ın 1997 1,000 ,111 taşımaktadır. ,164 ,326 ,077 -,579* ile ortak özellikler Ancak, çalışmamızda vücut uzunlukla1,000cimnastikcilerde -,469 ,424 -,155 üzerine -,161etkisi bulunrının elit bayan denge kayıpları 1,000 ,091 ,806** -,048 mamıştır. 1,000 -,098 ,295şekilde farklı Drawatzky ve Zuccata (1967) çalışmalarına benzer 1,000 -,286 denge ölçüm yöntemleri arasında ilişki bulunmamıştır (Akt. Maggill, 1,000birbirleriyle 1993). Çalışmamızda, statik ve dinamik denge testleri ilişkili bulunamamıştır. 343 Singer 1970'de öğrenilen dengenin spordan spora transferini, dinamik denge ölçüm aleti olan stabiliometre yardımıyla araştırmıştır. Araştırmasına atlet, basketbolcu, beysbolcu, futbolcu, güreşçi, su kayakçısı, cimnastikci ve aktif spor yapmayanlar katılmıştır. Sporcular sporcu olmayanlardan daha yüksek değerlere ulaşırken, branşlar içinde en yüksek derece su kayakçılarında sonra cimnastikcilerde bulunmuştur. Singer (1980), bu yüksek derecenin, su kayağı yapan sporcuların kullandıkları denge özelliklerinin stabiliometredekine benzer olmasından kaynaklanabileceğini vurgulamaktadırlar. Bu özellikleri elimine etmek için Mcclenanghan ve Williams 1986 yılında dinamik denge ölçümü için R= 0. 99 güvenirlilikte bir alet geliştirmiştirler. Shick ve arkadaşları 1983’de modern dans deneyiminin denge becerisi üzerine etkilerini araştırmışlardır. Flamingo Testi dans hareketlerinden pliye hareketine benzerliğinden dolayı statik denge değerlendirilmesi olarak seçilmiştir. Dinamik denge ölçümü içinde stabiliometre testi kullanılmıştır. Flamingo Testinde durabildikleri süre kaydedildi, stabiliometre testi içinde 30 saniyelik süre verilmiş. Performansları ile Flamingo Testinin ilişki 0. 79; iki ayak stabiliometre için de 0. 77 olarak bulunmuştur. Forkin ve arkadaşları 1996’da kronik ayak bileği sakatlığı olan cimnastikcilerin statik denge özelliklerini değerlendirmişler ve sonuçta dengede azalma görülmüş ancak kompleks cimnastik hareketlerinde bir değişim gözlenmemiştir. Bizim çalışmamızda Shick ve arkadaşlarının çalışmalarının aksine, artistik cimnastik yapan bayan cimnastikcilerde denge aleti performansları ile hem statik hem de dinamik denge arasında ilişki bulunamamıştır. Modern dansta Flamingo testi pliye ve prüvet hareketlerindeki duruşlara benzer iken, cimnastikte statik denge ayaklar kapalı olarak sağlanmaktadır. Bu farklı uygulama alışkanlıkları test sonuçlarını etkilediği düşünülebilir. Benzer şekilde, Pınar ve ark. (2001) çalışmalarında aktif spor yapmayan çocukların, statik denge (Flamingo Testi) testi ile diğer biyomotor özellikler ve vücut uzunlukları parametreleri arasında ilişki bulunamamıştır. Dengenin sağlanmasında vestibular sistem (iç kulak) önemli bir role sahiptir. Bu önemli sistem çevre ile ilişkilerinde dengeli duruş ve hareketler için merkezi sinir sistemine sürekli bilgi taşımaktadır. Vestibular organ vücudumuza dışarıdan gelen uyarılar değil, vücudun kendi hareketini algılama özelliğine sahiptir (Hole, 1984). Bu bağlamda, sese karşı uygulanan reaksiyon zamanı ile alet denge kayıpları arasında bulunan ilişkinin vestibular sistem fizyolojisi ile açıklanabileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak cimnastik gibi denge ve koordinasyon özelliklerinin önemli sayıldığı spor dallarında denge ve koordinasyon spor dalının kendi performansı içinde ölçülmesi önerilir. KAYNAKLAR 1. Crawfort, S. M. (1996). Antropometry, “Measurement in Pediatric Exercise Science”. (Ed. Docherty, D) de, Human Kinetics, Champaign. USA. P,17-46. 2. Figura F., Cama G., Copranica L., Guidetti L., Pulejo C. (1991) Assessment of Static Balance in Children. J. Sports Med Phys Fitness, 31: 235-242. 3. Forkin D. M., Koczur C., Battle R., Newton R. A (1996). Evaluation of Kinesthetic Deficits İndicative of Balance Control in Gymnasts With Unilateral Chronic Ankle Sprains, J. Orthop. Sports Phys. Ther. Apr,23: 4, 245-250. 4. Gabbard C. (1992). Lifelong Motor Development. USA: Wm C. Brown Publishers. 5. Gallahue R. N (1982) Motor Understanding Motor Development in Children USA John Wiley and Sons,Inc. 6. Johnson R. E., Kirkendall D. R., Gruber J. J (1987). Measurement and Evaluation for PE. USA: Human Kinetics Publishers. 7. Johnson, R. B., Howard, M. E., Cawley, P. W., Losse G. M. (1998). Effect of Lower Extremity Muscular Fatigue on Motor Control Performance. Med. Sci. Sports Exerc., Vol. 30,No. 12 pp. 17031707. 8. Golomer E., Dupui P., Monad H. (1997). Sex-linked Differences in Equilibrium Reactions Among Adolescents Performing Complex Sensorimotor Tasks. J. Physiol Paris, Apr, 91: 2, 49-55. 9. Guyton A. C., Hall J. E. (1996). Tıbbi fizyoloji Ankara: Nobel tıp kitap evleri Ltd Şti. 10. Hole J. W. (1984). Human Anatomy and Physiology Iowa: Wm. C Brown publishers. 11. Kiomourtzoglov E., Derri V., Mertzonidov U., Tzetzis G. (1997). Experience With Perceptual and Motor Skills in Rhytmic Gymnastics. Percept Mot Skills, Jun,84: 3 Pt 2, 1363-72. 12. Lohman, T. G., Roche, A. F., Martorell, R. (1998). Antropometric Standardization Referans Manual. Human Kinetics Illinois. p,3-55. 13. Maggill R. A (1993). Motor Learning Concepts and Application. USA: Wm. C. Brown Communications, Inc. 14. Malina R. M. (1991). Growht, Maturation and Fhysical Aktivity. USA: Human kinetics publication. 15. Mcclenanghan, B. A., Williams, H. G. (1986). Design of an Automated System to Quantify Dynamic Stability. Research Quarterly for Exercise and Sport. Vol. 57,No. 1,pp. 78-81. 16. Muratlı S. (1997). Çocuk ve Spor Ankara: Bağırgan yayımevi. 17. Özer K. (1989). Artistik Cimnastik Antrenmanının Temelleri, Ankara: spor eğitimi dairesi başkanlığı. 18. Pınar S., Saygın Ö., Küçüker M. (2001). Kız Çocukların Çift El Göz Koordinasyonu ve Denge Özelliklerini Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi. Spor Araştırmaları Dergisi. Cilt: 5, Sayı: 2-3, Aralık 2001. 19. Robertson S., Elliott D. (1996). Specificty of Learning and Dynamic Balance. Res Q Exerc Sport, Mar,67: 1, 69-75. 20. Shick J., Stoner,L. J., Jette N. (1983). Relationship Between Modern-Dance Experience and Balancing Performance.. Research Quarterly for Exercise and Sport. Vol. 54,No. 1,pp. 79-82. 21. Singer R. N. (1980). Motor Learning and Human Performance. USA: Macmillan publishing. 344 P-133 1. LİG VE 2. LİG ERKEK ADMİNTON OYUNCULARININ FİZYOLOJİK PARAMETRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI YAPICI, A. * * Pamukkale Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu ÖZET Bu çalışma, Türkiye’ de 1. lig ve 2. ligde yer alan spor kulüplerinde oynayan erkek badminton oyuncularının fizyolojik parametre değerlerini karşılaştırmak, sporcuların mevcut eksikliklerini ortadan kaldırıp, spor ve sporculardaki gelişimi daha sağlıklı gözlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya, 1. ligde yaş ortalamaları x = 23. 16 ± 2. 56 yıl, boy ortalaması x = 176. 71 ± 4. 82 cm ve vücut ağırlıkları ortalaması x = 74. 36 ± 11. 14 kg olan ve 2. ligde yaş ortalamaları x = 23. 83 ± 4. 44 yıl, boy ortalaması x = 174. 18 ± 8. 80 cm ve vücut ağırlıkları ortalaması x = 75. 23 ± 12. 92 kg olan ve aktif olarak oynayan 12 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Teste katılan deneklerin fiziksel ve fizyolojik özellikleri (yaş, boy, vücut ağırlığı, dinlenik kalp atım hızı, kan basıncı, reaksiyon zamanı, vücut yağ yüzdesi, deri kıvrım kalınlığı, çap ve çevre ölçümü, somatotip, esneklik, pençe kuvveti, dikey sıçrama, aerobik güç) çeşitli laboratuar ve saha testleri ile yapılmıştır. Elde edilen verilerin tanımlayıcı istatistiksel değerleri hesaplandıktan sonra ölçümler arasındaki farklılıklara, bağımsız gruplarda MannWhitney U testi ile bakılmış ve yanılma düzeyi 0. 05 olarak kullanılmıştır. Yapılan istatistik analiz sonucunda deneklerin seçkili reaksiyon zaman ölçümleri arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). İki grubun test öncesi ölçülen dinlenik kalp atım hızlarında, kan basınçlarında ve yapılan diğer test ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0. 05). Sonuç olarak; 2. lig erkek badminton oyuncularının, 1. lig erkek badminton oyuncularına göre seçkili reaksiyon zamanlarının düşük (iyi) olmasının nedeni; uyarıya bağlı yapılan hareketin dakikliği ve doğru zamanı ayarlama ile açıklanabilir. Badminton, Anahtar Sözcükler: Antropometri, Vücut Kompozisyonu Fizyolojik Parametre, GİRİŞ Antrenmanın izlenmesi ve takibi sporcunun nereden başlayarak, nereye geldiğinin bilinmesi yada sporcunun kendine göre eksikliklerini ortaya koyabilmesi performansın arttırılması açısından önem taşır. Bunun için çok sayıda fizyolojik değişken üzerinde durulmaktadır. Sporda en başarılı sonuçları elde etmek araştırmacıların ve antrenörlerin mümkün olduğu kadar objektif bilgi toplaması ile sağlanır. Bu nedenle performansı yükseltmek, katılımcıları daha gerçekçi bir yapıda değerlendirmek için antrenman sürecinin değişik aşamalarında katılımcıların performans düzeylerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Badminton; ani ataklardan, yön değiştirmelerden ve değişik hücumlardan oluşan, yüksek şiddetli tekrarlayan ‘rally’ lerin sıklıkla kullanıldığı, buna karşılık dinlenme oranının düşük olduğu aerobik temelli bir spor branşıdır. Diğer raketli sporlarda (masa tenisi, squash) olduğu gibi kısa süreli maksimal ya da submaksimal yüklenmeler ve kısa süreli dinlenme periyotları bulunmaktadır. Bu tür spor dallarında özellikle sürat, dayanıklılık, kuvvet, koordinasyon, reaksiyon, sezinleme, oyun becerileri ve teknik başarının ön şartları olarak kabul edilebilir. Rakibe temassız (non-contact) olan bu ferdi branşta sıçramalara, hamlelere, hızlı yön değiştirmelere ve hızlı kol hareketlerine ihtiyaç duyulur. Bahsedilen tüm bu özelliklerin etkili antrenmanlarla geliştirilmesi sporcu başarısını olumlu yönde etkileyecektir. Bu çalışma; 1. lig erkek Badminton oyuncuları ile 2. lig erkek Badminton oyuncuların fizyolojik parametre değerlerinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Türkiye’deki Badmintoncuların mevcut fizyolojik kapasitelerinin belirlenmesi ve böylece ileriye dönük antrenman programları ile bu fizyolojik parametrelerinin geliştirilmesiyle belirli bir fizyolojik profil oluşturulması ve şampiyonalarda daha iyi derece elde edilebilmesi açısından önemli olacaktır. YÖNTEM Denekler Araştırmaya 1. ligde yaş ortalamaları x = 23. 16 ± 2. 56 yıl, boy ortalaması x = 176. 71 ± 4. 82 cm ve vücut ağırlıkları ortalaması x = 74. 36 ± 11. 14 kg olan ve 2. ligde yaş ortalamaları x = 23. 83 ± 4. 44 yıl, boy ortalaması x = 174. 18 ± 8. 80 cm ve vücut ağırlıkları ortalaması x = 75. 23 ± 12. 92 kg olan ve aktif olarak oynayan 12 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. İşlem Yolu Denekler sıra ile farklı yerlerde hazırlanan istasyonlarda teste alınmıştır. Antropometrik ölçümlerde; deneklerin boy uzunluğu hassasiyeti 0. 1 cm olan kayan kaliper ile anatomik duruşta iken inspirasyon aşamasında, baş frontal düzlemde ve baş üstü tablası verteks noktasına değecek şekilde yerleştirilerek ölçüm cm cinsinden alınmıştır. Vücut ağırlığı ise hassasiyeti ± 0. 2 kg olan Bosh marka elektronik banyo baskülü ile spor kıyafetiyle ve ayakkabısız olarak baskül üzerinde anatomik duruşta iken kg. cinsinden alınmıştır. Deneklerin istirahat kalp atım sayıları, sistolik ve diastolik kan basınçları oturur pozisyonda, Microlife marka, hata payı % 2-5 olan dijital tansiyon aleti ile ölçülmüş, değerler kaydedilmiştir. Basit – seçkili reaksiyon zaman testlerinde Proser, hata payı 1/1000 olan reaksiyon zaman aleti kullanılmıştır. Deneklere ölçüm öncesi test hakkında bilgi verilmiş ve bir kez denemenin ardından üç ayrı ölçüm yapılmıştır ve en iyi değerler kaydedilmiştir. Deneklerin Biceps, Triceps, Suprailiac 1, Abdominal, Subscapula, Baldır deri kıvrım kalınlıkları; Harrison ve Ark. ’ nın (1988) önerdiği 2 şekilde 0. 2 mm hassasiyetle ölçen ve mm ’ ye 10 gramlık basınç yapan Holtain Ltd., U. K. Skinfold Kaliper ile Fleksiyonda Biceps, El bileği, Biceps ve Baldır çevre ölçümleri; Gulick antropometrik mezura antropometrik mezura ile Humerus ve Femur Epikondilar çap ölçümleri ise ± 1 mm hata ile harpenden kaliperle (Holtain Ltd., U. K. ) Callaway ve Ark. ’ nın (1988) önerdiği şekilde ölçülmüştür. Ölçümler vücudun sağ tarafından, iki kez yapılmış ve ortalamaları kullanılmıştır. Deneklerin vücut yağ yüzdeleri; deri kıvrım kalınlıkları, çevre ve çap ölçümleri yapılıp, alınan değerler Açıkada ve Ark. ’ nın (1991) Türk sporcu popülasyonu için geliştirdikleri kestirim formülünden hesaplanmıştır. Deneklerin somatotip değerleri “Heath – Carter” metodu ile belirlenmiştir. Esneklik ölçümleri hassasiyeti 0. 5 cm ve markası Forward Flexmeter ile alınmıştır. Denek tablanın üzerine çıkarak gövdesi ile öne eğilecek ve dizlerini bükmeden uzanabildiği en uzak mesafede 12 sn bekletilmiştir. Bu testler iki kez uygulanmış ve iyi skor kaydedilmiştir. El kavrama kuvvetleri; hassasiyeti 0. 10 kg olan Takie Grip D marka el dinamometresi ile ölçülmüştür. Ölçümler deneklerin dominant ellerinden ve dirseğin fleksiyona geçmesine izin verilmeden, ikişer kez tekrarlanmış ve en iyi skor kaydedilmiştir. Deneklerin dikey sıçrama ölçümleri; Bosco Ergo Jump Psion Organiser ile hassasiyeti 1cm olan 16 KB mikro işlemci ve buna bağlı bir matla zaman ve mesafe ölçekli hassas zemin üzerinde adım almadan ve sekmeden, diz açısı 90º olacak şekilde, elleri belde bütün gücü ile yukarı doğru sıçramasının ardından ve sıçradığı mesafe cihaz üzerinde cm cinsinden belirlenmiştir. Deneklerin Aerobik güçleri “Mekik Koşu Testi” ile belirlenmiştir. Denekler, 20 m’ lik mesafede gidiş-dönüş şeklinde 8 km. h⎯¹ başlangıç olmak üzere, koşu hızı her dk’ da 1 km. h⎯¹ arttırılarak koşmuş ve koşu hızı belli aralıklarla sinyal veren zaman ayarlayıcı tarafından belirlenmiştir. Deneklere koşu ile ilgili kurallar anlatılmış ve deneklerin koştukları mekik sayısına göre Aerobik güç değeri, VO2 Max tahmin tablosundan kaydedilmiştir (Tamer, 2000). 345 Verilerin Analizi Elde edilen verilerin tanımlayıcı istatistiksel değerleri hesaplandıktan sonra ölçümler arasındaki farklılıklara, bağımsız gruplarda MannWhitney U testi ile bakılmış ve yanılma düzeyi 0. 05 olarak kullanılmıştır. Sonuçlar SPSS 10. 0 paket programında değerlendirilmiştir. BULGULAR Bu bölümde elde edilen bulgular denence sırasına göre verilmiştir. 1. lig ve 2. lig erkek badminton oyuncularının her bir değişkene ait tanımlayıcı istatistikleri, ve ölçülen değişkenlerin karşılaştırılması Tablo 1’ de gösterilmiştir. Tablo 1. 1. Lig ve 2. Lig Erkek Badminton Oyuncularının Ölçülen Değişkenlerine İlişkin Tanımlayıcı İstatistikleri ve Ölçülen Değişkenlerin Karşılaştırılması. p Değişkenler 1. Lig (n=12) x Sd 2. Lig x Sd Yaş (yıl) Ant. Yaşı (yıl) Din. KAH (Atım/dk) Sis. kan ba. (mm. hg Dia. kan ba. (mm. hg) RZ Seçkili (sn) RZ Basit (sn) Boy (cm) VA (kg) VYY (%) Endomorfi Mezomorfi Ektomorfi Esneklik (cm) El Kav. Kuv. (kg) Aktif Sıçr. (cm) Skuat Sıçr. (cm) Mekik Sayısı VO2max. (ml/kg/dk) 23. 17 9. 67 74. 17 131. 50 72. 00 0. 430 0. 147 176. 72 74. 37 16. 45 2. 00 3. 16 2. 34 13. 75 26. 33 35. 32 31. 95 113. 50 55. 51 2. 56 2. 34 5. 53 13. 56 8. 37 4. 27 5. 08 4. 82 11. 14 1. 99 0. 33 1. 29 1. 15 10. 52 7. 68 2. 05 5. 77 9. 56 2. 70 23. 83 7. 83 64. 33 127. 00 74. 50 0. 310 0. 150 174. 18 75. 23 14. 85 2. 17 3. 10 1. 81 8. 50 25. 67 33. 55 29. 50 102. 50 52. 26 4. 45 4. 07 8. 82 6. 41 9. 46 8. 07 1. 73 8. 80 12. 92 1. 86 0. 24 0. 89 0. 91 9. 58 10. 29 6. 20 4. 43 12. 28 3. 51 Karakuş ve Ark. ’ nın (1996) yaptığı çalışmada Balkan şampiyonasına katılan milli sporcuların reaksiyon zaman ölçümleri ve yapılan ölçümlerin başarı ile ilişkisi araştırılıp, diğer ülke sporcuları ile mukayese edilmiştir. Yapılan çalışmada iyi sporcularda, erkeklerin basit reaksiyon zaman ortalaması 0. 13 sn, bayanların ortalamaları ise 0. 12 sn olarak ölçülmüştür. Reaksiyon zamanı ve başarının doğru orantılı olduğu tespit edilmiş ve reaksiyon zamanı derece olarak iyi (düşük) olan takımların başarısının yüksek olduğu gözlenmiştir (Şenel ve Ark., 1998). Deneklerin vücut yağ yüzde ortalamaları 1. lig erkek badminton oyuncularında 16. 45 ± 1. 99 iken, 2. lig erkek badminton oyuncularında 14. 85 ± 1. 86, iki grubun ortalaması ise 15. 65 ± 2. 01 olarak bulunmuştur. Bloomfield ve Ark. (1995) yaptığı çalışmada elit badmintoncuların VYY oranları, elit tenisçilerle benzerlik göstermektedir (%9). Bu oran squash oyuncularında %12 olarak belirlenmiştir. Elit Türk erkek ve bayan badmintoncularda hesaplanan vücut yağ oranları literatür ile karşılaştırıldığında daha yüksek olduğu görülmektedir (Russo, Graziani, 1993). 0. 936 0. 222 0. 063 0. 574 0. 688 0. 016* 0. 630 0. 747 0. 873 0. 200 0. 330 1. 000 0. 297 0. 790 0. 873 0. 631 0. 688 0. 128 0. 128 Çalışmada 1. lig erkek badminton oyuncuların somatotipleri; endomorfi ortalaması 2. 00 ± 0. 33, mezomorfi ortalaması 3. 16 ± 1. 29, ektomorfi değerleri ortalaması 2. 34 ± 1. 15 olarak bulunmuştur. 2. lig erkek badmintoncularda ise endomorfi değerleri ortalaması 2. 17 ± 0. 24, mezomorfi ortalaması 3. 10 ± 0. 89, ektomorfi değer ortalaması ise 1. 81 ± 0. 91 bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda her iki cinsiyet için (bayan-erkek), mezomorfik bileşenin genelde diğer spor dallarında da baskın olduğu bulunmuştur (Faccini, 1996). Bloomfield ve Ark. (1995); elit erkek tenisçilerin somatotipleri 2. 0-4. 5-3. 0 iken, bayanların 3. 53. 5-3. 0 olduğunu saptamışlar ve yaptıkları çalışmada elit erkek badminton oyuncularının da somatotiplerinin erkek tenisçilerle benzer olduğunu bulmuşlar (2. 5-4. 5-3. 0). Bununla beraber squash oyuncularında da her iki cins için yüksek mezomorf değerleri elde edilmiştir (erkeklerde 2. 5-5. 0-3. 0 ve bayanlarda 3. 5-4. 0-3. 0). Bu çalışmada elde edilen verilerde 1. lig oyuncularının değerleri benzer iken, 2. lig oyuncularının özellikle ektomorf değeri düşük çıkmıştır. 1997 yılında Balkan şampiyonası öncesi milli takım kampında yapılan çalışmada bayanların (3. 5-5. 0-3. 6), erkeklere (1. 9-5. 3-4. 2) oranla daha endomorfik özelliğin baskın olduğu bulunmuştur (Şenel ve Ark., 1998). Yapılan istatistik analiz sonucunda deneklerin seçkili reaksiyon zaman ölçümlerinde anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). İki grubun test öncesi ölçülen dinlenik kalp atım hızlarında, kan basınçlarında ve yapılan diğer test ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0. 05). Çalışmada deneklerin iki grup arasındaki esneklik genel ortalaması, 12. 125 ± 8. 35 cm ve el kavrama kuvvet ortalaması 26 ± 8. 66 kg olarak bulunmuştur. Bu değişkenler yaş grubu dikkate alındığında Powers ve Ark. (1990) yaptığı çalışmada masa tenisçilerde; esneklik 13. 16 ± 7. 01, el kavrama kuvveti 24 ± 3. 21 ve tenisçilerde; esneklik 15. 3 ± 2. 63, el kavrama kuvveti 26. 88 ± 1. 47 olarak bulunmuştur ve yapılan bu çalışma ile benzerlik içerisinde olduğu görülmektedir. * p<0. 05 TARTIŞMA Sporcuların antrenman yaş ortalamaları 8. 75 ± 3. 30 yıl olup, verilen tanımlayıcı istatistik değerlerinde en düşük değerlere, 2. lig oyuncularının sahip olduğu görülmüştür. Çalışmada deneklerin ortalama dinlenik kalp atım hızı 69. 25 ± 8. 69 atım/dk. olarak belirlenmiştir. Scot (1988) erkek tenisçilerle yaptığı çalışmada dinlenik KAH değerini 63 atım/dk. olarak belirtirken, Vaccaro (1996), erkek yüzücülerin dinlenik KAH değerlerini 60 atım/dk. olarak belirtmiştir. Deneklerin dinlenik KAH değerleri literatürde belirtilen değerlerle paralellik göstermiştir. Çalışma sonucunda sistolik kan basınçları 129 ± 25 mmHg; diastolik kan basınçları 73. 25 ± 8. 61 mmHg olarak belirlenmiştir. Morgans ve Ark. (1984) Amerikalı ve yaş ortalaması 24 ± 1. 12 olan 10 tane squash oyuncusunda yaptığı çalışmada; dinlenik KAH 68 ± 11 atım/dk., diastolik kan basıncını 124/76 mmhg ve sistolik kan basıncını ise 188. 76 mmhg bulmuşlardır. Deneklerin basit reaksiyon zaman ölçümleri 1. lig oyuncularının 0. 147 ± 5. 08 sn, 2. lig oyuncularının 0. 150 ± 1. 73 sn ve genel ortalama ise 0. 148 ± 0. 03 sn olarak bulunmuştur. Seçkili reaksiyon zaman ölçümleri 1. lig oyuncularında 0. 430 ± 4. 27 sn ve 2. lig oyuncularda 0. 310 ± 8. 07 sn ve genel ortalama ise 0. 375 ± 0. 08 sn bulunmuştur. 2. lig erkek badminton oyuncularının basit reaksiyon zamanları, 1. lig erkek badminton oyuncularının değerlerinden yüksek olmasına rağmen, seçkili reaksiyon zamanları hem grup içinde, hem de genel ortalamadan düşük çıkmıştır. Deneklerin sıçrama değerlerine bakıldığında, aktif sıçrama değerleri ortalaması 34. 43 ± 4. 49 cm iken, squat sıçrama değerleri ortalaması 30. 725 ± 5. 07 cm olduğu görülmektedir. İlgili araştırmalar incelendiğinde badmintoncuların sıçrama değerlerinin, basketbol ve voleybol oyuncularından daha az olduğu bulunmuş ve bu faklılık; bazı spor dallarının karakteristiği gereği, sıçrama değerlerinin fazla olması şeklinde açıklanmıştır (Tamer, 1995). Çalışmada deneklerin aerobik güç ölçümü için, koşulan mekik sayısının genel ortalaması 108 ± 11. 96 iken 1. ligde bu rakam, 113. 50 ± 9. 56 ve 2. ligde 102. 50 ± 12. 28 olarak bulunmuştur. Koşulan mekik sayısına göre bağlı olarak tahmin edilen VO2 max değerleri ise 1. ligde 55. 51 ± 2. 70 ml/kg/dk ve 2. lig erkek badmintoncularda ise 52. 26 ± 3. 5 ml/kg/dk olarak belirlenmiştir. Omoseqaard’ a göre (1996) elit düzeyde erkek badmintoncuların max VO2 değerleri 68-73 ml/kg/dk, bayan badmintoncuların ise 58-63 ml/kg/dk olması beklenmektedir. Eldeki çalışmada bulunan sonuçların, bu değerlerin altında olduğu görülmektedir. Leger (1987), Kanadalı ve yaş ortalaması 25 ± 7 olan 8 squash oyuncusunda yaptığı çalışmada VO2 max değerlerini 54. 1 ± 7 ml/kg/dk olarak bulmuştur. Mikkelsen (1979), 9 tane elit erkek badmintoncu ile yaptığı çalışmada, deneklerin VO2 max ortalamalarını 59. 4 ± 3. 7 ml/kg/dk bulmuştur. 1997 yılında Balkan şampiyonasına katılan 18-21 yaş arası milli takım sporcularının VO2 max değerleri yaklaşık 45-55 ml. kg⎯¹. dk⎯¹ olarak bulunmuştur (Şenel ve Ark., 1998). Elde edilen veriler bu anlamda literatürle paralellik göstermektedir. Sonuç olarak; 2. lig erkek badminton oyuncularının, 1. lig erkek badminton oyuncularına göre seçkili reaksiyon zamanlarının düşük 346 (iyi) olmasının nedeni; uyarıya bağlı yapılan hareketin dakikliği ve doğru zamanı ayarlama ile açıklanabilir. KAYNAKLAR 9. Boomfield, J., Ackland, T. R., Elliot, B. C., Applied Anatomy and Biomechanics in Sport. Australia, 1995. 10. Faccini, P., Dal Monte, A., Physiological demends of badminton match play. The American Journal of Sports Medicine, 24, 6467, 1996. 11. Karakuş, S., Küçük. V., Koç., H., 1995 Balkan Şampiyonasına Katılan Badminton Sporcularının Reaksiyon Zamanları, Gazi Üniversitesi Bed. Eğt. Spor Bil. Der., 1 (2), 11-17, 1996. 12. Omosequaard, B., Physical Training for International Badminton Federation, Denmark, 1996. Badminton, 13. Russo, E. G., Graziani, I., Antropometric Somatotype of Italian Sport Participants, J Sports Med. Phys. Fitness, 33, 282-292, 1993. 14. Şenel, Ö., Güzel Atalay, N., Çolakoğlu F. F., Türk milli badminton takımının antropometrik, vücut kompozisyonu ve bazı performans özellikleri, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 3 (2), 15-20, 1998. 15. Tamer, K., Sporda Fiziksel – Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Ankara, Türkerler Kitapevi, 1995. 16. Tamer, K., Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Ankara, Bağırgan Yayınevi, 2000. P-134 SAĞ ALT EXTREMİTELERİNİ KULLANAN ÇOCUKLAR İLE SOL ALT EXTREMİTELERİNİ KULLANAN ÇOCUKLARIN FUTBOL BRANŞINDA YETENEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI *A. Arda KULOĞLU, *Deniz DEMİRCİ *Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu GİRİŞ Dünya nüfusunun %10–12’sini oluşturan solakların, sağlaklara göre daha farklı ve bazı konularda daha başarılı oldukları çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. Bu farklılıklardan öncelikle görme için farklı beyin bölgelerini kullanan solaklar ve sağlaklar, dünyaya farklı açılardan baktıkları yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır (7). Sağ ve sol elini kullananların, konuşurken ve mekansal oryantasyon söz konusu olduğunda farklı beyin bölgelerini kullandıkları biliniyor (8). Günümüzde solak insanların özellikle spor bakımından daha yatkın ve yetenekli oldukları konusunda da bir görüş öne sürülmektedir. Yetenek konusunda mucizevi yönleri olduğu öne sürülen solakların bu yönleri ile ne kadar avantaj sahibi olduklarının tespiti için bu çalışma ele alınmıştır. Denek grubu olarak yaşları 14–17 arasında değişen futbol lisanslı çocuklar kullanılmıştır. Ölçümler yapılırken basit ve karmaşık olmayan bölümlerden oluşmasına dikkat edilerek ve genel amaç olarak futbol branşına yatkınlık durumlarının belirlenmesine yönelik olması sağlanmıştır. Gelişim çağındaki çocukların doğuştan baskın olarak gelen sağ ve sol ekstremite kullanım oranına göre futbol yaşantıları boyunca daha başarılı olabilmeleri için ne tür yaklaşımlarda bulunulması gerektiğinin araştırılmasına yönelik bir çalışma ortaya konulması da hedeflenmiştir. MATERYAL METOD Solakların ve sağlakların yetenek bakımından birbirlerine üstünlüğü olup olmadığını incelerken futbol branşında elit düzeyde ve halen yarışmacı grup olarak müsabakalara katılan sporculardan faydanılmıştır. Baskın olarak sol ayağını kullanan yaş ortalamaları 15,25±1,14yaş\yıl, boy ortalamaları 164,03±12,37cm, ağırlık ortalamaları 52,96±10,47kg arasında, antrenman yaşları 4,85±2,78yıl olan 100 solak sporcu katılmıştır. Baskın olarak sağ ayağını kullanan yaş ortalamaları 15,25±1,14 yaş\yıl, boy ortalamaları 165,92± 12,56cm, ağırlık ortalamaları 55,21±10,55kg arasında antrenman yaşları 4,94± 1,70 yıl olan 100 sağlak lisanlı sporcu katılmıştır. Seçilmiş olan bu iki gruba bir takım yetenek testleri uygulanmıştır. Araştırma kapsamında yapılan testler sporcuların bu özellikleri de göz önünde bulundurularak futbol branşında hem teknik hem de biomotor yeteneklerini ölçmeye yönelik; Koordinasyon Testi, Dripling Testi, Top Kontrolü Testi, Hareketli Ayak İçi Pas Testi, Şut İsabet Testi ve Sprint-Çeviklik Testi yaptırılmıştır. Verilerin istatiksel analizleri SPSS 11. 0 paket programında yer alan birbirinden bağımsız grupların karşılaştırıldığı, Independent Samples T Test’ten faydalanılarak yapılmıştır. BULGULAR Ölçümler yapıldıktan ortaya çıkan sonuçlar bilgisayar ortamında dikkat edilerek kaydedilmiştir. Bilimsel veriler dışında testlere katılan sporcuların kendi eksiklerini belirtmeleri istenerek bu yapılan ölçümlere konstrasyonlarının arttığı ve ikinci ölçümlerde daha farklı sonuçlar elde ettikleri gözlemlenmiştir. Bütün ölçümler aynı saha şartlarında ve aynı ölçüm teknikleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Test sonuçlarının sporcuların kulüp içerisindeki mevcut konumlarını değiştirmeyeceği ayrıntılı bir biçimde anlatılmıştır. Elde edilen veriler tablo olarak verilmiştir. 347 Tablo-1: Sağlak ve Solakların Mevkiye Bakılmaksızın Uygulanan Testlerdeki Ortalama Değerleri TESTLER SPRİNT HAREKETLİ PAS KOORDİNASYON ŞUT İSABET TOP KONTROLÜ DRİPLİNG AYAK SPORCU SOL SAĞ SOL SAĞ SOL SAĞ SOL SAĞ SOL SAĞ SOL SAĞ 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 ORT. DEĞER 6,8693 6,8930 3,6200 3,5600 20,7559 20,6128 5,6000 5,7200 3,3600 3,3100 12,4255 12,5962 STAN. SAPMA 0,35636 0,34207 1,40547 1,39494 0,99463 1,15469 1,80907 2,27893 1,01025 1,12542 0,94982 1,01757 STAN. HATA 0,03564 0,03421 0,14055 0,13949 0,09946 0,11547 0,18091 0,22789 0,10103 0,11254 0,09498 0,10176 Sağlak ve solaklara uygulanan testlerdeki Ortalama Değerleri, Standart Sapma Değerleri ve Standart Hata Değerleri Tablo-1 de gösterilmiştir. Tabloyu incelediğimizde; uygulanan testlerinin Ortalama Değerleri, Standart Sapma Değerleri ve Standart Hata Değerleri sol ve sağ ayak kullanma açısından fazla bir fark göze çarpmamaktadır. Tablo-2: Mevkilere Bakılmaksızın Solak ve Sağlaklara Uygulanan Testlere Göre Indepented T Test ile Karşılaştırılması. TESTLER TOP-KONTROLÜ HAREKETLİ PAS ŞUT İSABET DRİPLİNG KOORDİNASYON SPRİNT-ÇEVİKLİK SAĞORTALAMA 3,3100 3,5600 5,7200 12,5962 20,6128 6,8930 SOLORTALAMA 3,3600 3,6200 5,6000 12,4255 20,7559 6,8693 P-DEĞERİ 0,741 0,762 0,681 0,222 0,349 0,632 Tablomuzu incelediğimizde sağlak ve solaklara uygulanan testlerin istatistiki bakımdan anlamlılık ilişkisi görülmektedir. Bu verilere göre; Top Kontrolü, Hareketli Pas, Şut İsabet, Dripling, Koordinasyon ve Sprint-Çeviklik Testlerinde Sağlaklar ve Solaklar arasında P>0,05’e göre anlamlı bir ilişki yoktur. Fakat mevki bakımından Sprint Testinde Forvet oyuncularının P<0,05 anlamlılık düzeyine göre 0,038 oranında anlamlılık vardır. Şut isabet testinde Forvet oyuncularının P<0,05 anlamlılık düzeyine göre 0,032 oranında anlamlılık vardır. Top Kontrolü Testinde Kalecilerde P<0,05 anlamlılık düzeyine göre 0,029 oranında anlamlılık vardır. TARTIŞMA Genel bakımdan Sol Dominantlar Sprint Testinde, Şut İsabet Testinde ve Dripling Testinde en iyi derecelere sahipken Sağ Dominantlar Hareketli Pas Testinde, Koordinasyon Testinde, Top Kontrolü Testinde daha iyi sonuçlar almışlardır. Bu sonuçlarla Sağ Dominantların iyi dereceye sahip oldukları testleri incelediğimizde test içeriği olarak gerek kas koordinasyonu olsun gerekse çevre-göz (oryantasyon) koordinasyonu olarak daha iyi oldukları söylenebilir. Sol Dominantlar ise futbolda çeviklik ve top sürme tekniğiyle isabetli şut atabilme özellikleri bakımından Sağ Dominantlara göre daha iyidirler. Sporcuların mevkilerine bakılmaksızın sağlak ve solak sporculara uygulanan testlere göre T test ile yapılan karşılaştırma Tablo-2 de gösterilmiştir. Buna göre Top Kontrolü, Hareketli Pas, Koordinasyon, testlerinde solakların ortalamaları hafif yüksek bulunurken, Şut İsabet, Dripling, Sprint-Çeviklik Testlerinde Sağlakların ortalamaları hafif yüksektir. Ancak hiçbir test için iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (P>0. 05). Veriler incelendiğinde ortaya çıkan sol dominant ve sağ dominant kullanım farkı az olmasıyla birlikte bu farklılıkların sebepleri arasında çocukların dâhil oldukları futbol kulüplerinde aldıkları futbol eğitiminin de bu anlamlı farklılığın ortaya çıkmasına neden olabilmiştir. Çünkü futbol kulüplerinin verdikleri teknik ve psikomotor özelliklerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar kullanım açısından sağ dominant kullanıma yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki temel futbol eğitimi çocukluk yaşlarında son derece önemlidir (10). Ülkelerin kendilerini futbol yoluyla tanıtmak ve kabul ettirmeyi istemesi spor bilimiyle birlikte antrenman biliminin de gelişmesine yol açmış ve günümüz futbolunda psikomotorik özellikler büyük önem kazanmıştır. Başarıya ulaşmak için psikomotorik özellikleri planlı ve hedefli olarak geliştirme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Sporcuların istenilen düzeye ulaşmasındaki temel koşulların başında; sporcuların fiziksel ve fizyolojik profillerinin saptanarak, belirlenen düzeye göre antrenman programlanması gelmektedir (1, 12). Günümüzde dominant kullanımla ilgili olarak oyuncu seçimlerinde Forvet mevkileri göz önünde bulundurulduğunda her iki extremite kullanımı gelişmiş sporculardan faydanılmak istenilmektedir. Çünkü günümüz forveti her iki ayağını da iyi kullananlardan seçilmeye çalışılmaktadır (9). Bu bakımdan her iki grup eşit mesafelerdedir. Çünkü gözde olan yetenekli sporcu kriterleri her iki extremite kullanımını gerçekleştiren sporculardadır (2). Norveç Bilim ve Teknolojisi Üniversitesinden Hoff ve Haaland’ın araştırmaları 15-20 yaşlarındaki sıkı bir antrenman sonrasında baskın olmayan ayaklarının teknik kabiliyetini geliştirebildiklerini göstermiştir. Birinci grup olarak 24 oyuncunun katıldığı ve 8 hafta süren araştırma programı sırasında oyuncular bütün rutinleri baskın olmayan ayakları ile tamamlamışlar. İkinci grup olarak katılan 23 oyuncu ise normal antrenmanlarını yapmış. Her iki grupta araştırma öncesinde ve sonrasında futbola özel bazı yetenek testlerine tabi tutulmuşlar. İkinci grubun her iki test sonuçları arasında her hangi bir fark bulunmaz iken, ilk grup hem baskın olmayan ayaklarını kullandıkları testlerde gözle görülür bir ilerleme kaydedilmiş, hemde şaşırtıcı bir biçimde baskın olan ayaklarını kullandıkları testlerdede daha fazla başarıları artmış (3). Ziyagil ve Çebi yapmış olduğu araştırmada toplam 63 maçta 171 golü analiz etmişlerdir. Gol öncesi kullanılan pas sayısı en yüksek oranda %44. 4’le (76golde) iki pasla gözlemlenmiş. Kale karşıya alınarak gol öncesi pasın verildiği taraf değerlendirildiğinde, sahanın sol tarafının %42. 1 (72golde), sağ tarafının %32. 2 (55golde) ve orta yuvarlakla kale arasında uzanan bölüm olarak kabul edilen orta koridorun %25. 7 (44golde) orta yapma bakımından kullanıldığı görülmüş. Yine gol vuruşlarının %35. 7 (61gol) sol taraftan, %28. 1 (48gol) sağ taraftan atılmış. Gol ayağı olarak sol ayakla %39. 8 (68gol) sağ ayakla %38. 0 (65gol) atılmış ve bu fark birbirine çok yakındır (11). Karadağ ve Kutlu’nun yapmış olduğu araştırmada denek grubu olarak çalışmaya 15 erkek futbolcu (ortalama yaşı; 22. 9±2. 4yıl) ve 15 antrenmansız katılımcı (ortalama yaşı; 22. 4±1. 4) olmak üzere toplam 30 erkek denek gönüllü olarak katılmıştır. Deney grubunun, baskın olan ve olmayan ayakları arasında işitsel ve görsel uyaranlara karşı reaksiyon zamanı değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamış (p>0. 05). Her iki grupta da sese karşı reaksiyon zaman değeri ışığa karşı olandan daha iyi olarak tespit edilmiş. Futbolcuların reaksiyon zaman değerleri antrenmansız gruba göre anlamlı olarak (p<0. 05) daha düşük bulmuşlardır (5). Yapılan bu araştırmanın yetenek bakımından karşılaştırdığımız testlerden Hareketli Pas Testi futbol müsabakalarında isabetli ve yerinde pasın önemi anlatılmaya çalışılmış ve bu konuya paralel olarak Kartal ve Doğan’ın yapmış olduğu çalışmada tüm alanlar göz önüne alınarak ligi ilk dört sırada bitiren takımların toplam kullandığı pas sayısının, ligi daha alt sırada bitiren takımların kullandığı toplam pas sayısından daha fazla olduğu sonucu çıkarılmış. Dört büyük takımın maç başına pas sayısı 318, diğer futbol takımlarının maç başına pas sayısı 214 olarak bulunmuş. Yine aynı sezonda her futbolcu maç başına 28 pas ortalamasıyla oynamışlar. 1990 Dünya Kupasındaki Güney Amerika takımlarının, Avrupa takımlarının ve İngiltere’nin maç başına pas sayıları Avrupa Takımlarının 376, Güney Amerika takımlarının 302, İngiltere’nin 226 olarak bulunmuş (6). Bu verilerden de anlaşılacağı gibi futbol müsabakalarında yerinde yapılan pasın önemini takımların liglerini bitirdikleri konum itibariyle yansıtmaktadır. Sprinte yönelik İmamoğlu ve arkadaşlarının yaptığı araştırmada elde edilen sonuçları inceleyecek olursak Amatör ve Profesyonel futbolcular arasında 20 metre sprint koşusu zamanında ve ortalama süratte istatiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamış, her düzeyde ve tüm mevkilerde futbolcuların süratli olması gereklilik olarak gözükmekteyken, boy uzunluğu oyun mevkilerine göre değişebilir, yaş ve vücut 348 ağırlığı artışına paralel futbolcuların süratlerinde azalma gözlenebilir sonucuna varmışlardır (4). Diğer bir çalışmada gol girişimlerinde 5 metrelik sprintler kullanılmakta olduğu ve gol vuruşlarının hareketli durumdayken ayak içi ile atıldığını tespit etmişlerdir (11). Bu girişimi düzgün ve hatasız olarak yerine getirebilmek için gelişmiş bir intramuskular (kas içi koordinasyon), çabuk kuvvet ve denge faktörü gibi özelliklere sahip olmak gerekebilmektedir. SONUÇ Yapılan bu araştırmada solakların ve sağlakların futbol branşındaki yetenek durumları objektif olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çıkan sonuçlar çocukların doğuştan gelen Dominant durumu ile ilgili olarak olan Diripling, Koordinasyon, Top Kontrolü, Sprint-Çeviklik, Hareketli Pas, Şut İsabet ettirebilme gibi futbol teknik ve yeteneği ile alakalı P<0,05 düzeyinde anlamlı farklılık ortaya çıkmamıştır. Fakat forvet oyuncularının Sprint Testinde 0,038, Şut İsabet Testinde 0,032 anlamlılık düzeyi P<0,05 olarak anlamlı fark ortaya çıkmıştır. Kalecilerde ise Top Kontrolü Testinde 0,029 anlamlılık düzeyi P<0,05 olarak anlamlı fark ortaya çıkmıştır. Bu farkların oluşmasında alınan futbol eğitimini etkisinin de mümkün olabileceği görüşüne varılmıştır. KAYNAKLAR 1. Bangsbo, J., Fitness Training in Football, A Scientific Approach, HO + Storm, Bagsvaert, Copenhagen, 1994, pp. 187-279. 2. Çağlar, F., Sporda Solyanlılık, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Dergisi, 1993, 6/4, s. 138-152. 3. Grant, A., Dünyada Futbol Araştırmaları ve Bilim, (‘Insight’ The F. A. Coaches Association Journel, 4/3/99), Futbol: Bilim ve Teknoloji Dergisi, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, 2000/2, s. 14-17. 4. İmamoğlu, O., Ziyagil M., Çebi, M., Futbolcularda Profesyonel ve Amatörlüğün, Oyun Mevkisi ve Yaş Faktörünün Ortalama Sürat Performansına Etkisi, Futbol: Bilim ve Teknoloji Dergisi, Sayı 4, Ankara, 2000, s. 11-17. 5. Karadağ, A., Kutlu, M., Uzun Dönem Futbol Antrenmanlarının Futbolcuların Baskın ve Baskın Olmayan Ayaklarının Görsel ve İşitsel Reaksiyon Zamanlarına Etkileri, Fırat Tıp Dergisi, Cilt 11, Elazığ, 2006, s. 26-29. 6. Kartal, R., Doğan, C., Türkiye 1997-1998 1. Lig Futbol Takımlarının Pas Sayıları Karşılaştırılması ve Maç Başına Pas Sayısı Sonuçları, Futbol: Bilim ve Teknoloji Dergisi, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, 2000/2, s. 4-10. 7. Mengütay, S., Okul Öncesi ve İlkokullarda Hareket Gelişimi ve Spor, İstanbul, 1997, s. 1,22-23. P-135 FARKLI BRANŞLARDAKİ SPORCULARIN ANAEROBİK GÜÇ DEĞERLERİNİN TESPİTİ VE KARŞILAŞTIRILMASI TAŞKIN, H*., TAŞKIN, C**. ; * Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ** Mahmut Güleç ilköğretim Okulu / Gaziantep ÖZET Bu çalışmanın amacı, farklı spor branşlarındaki sporcuların anaerobik güç değerlerini karşılaştırarak spor branşlarını kendi aralarında incelemektir. Bu çalışmaya, yaş ortalamaları 21,47 ± 1,18 yıl, boy ortalamaları 175 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 68,88 ± 6,42 kg olan 17 futbolcu, yaş ortalamaları 22 ± 1,31 yıl, boy ortalamaları 174 ± 0,07 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 61,5 ± 5,29 kg olan 8 teakwondocu, yaş ortalamaları 21,5 ± 0,76 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,09 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 66,63 ± 5,73 kg olan 8 basketbolcu ve yaş ortalamaları 22,86 ± 1,36 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 72,13 ± 10,87 kg olan kısa mesafe koşan 8 atlet, gönüllü olarak katıldı. Deneklere, 15 dakika aktif ısınma sağlanıp, Wingate testi uygulandı. Aktif ısınmada ısınma prensipleri (koşma, sıçrama, strencing jimnastik v. b) uygulandı. Ortaya çıkan anaerobik güç değerleri bilgisayar ortamında kaydedildi. Anaerobik güç testlerinden Wingate testi uygulanan sporcuların test ölçüm sonuçları, SPSS 11. 0 istatistik paket programında, Kruskal – Wallis – H - testi uygulanarak istatistiği hesaplamaları yapıldı. Sporcuların, elde edilen anaerobik güç değerleri karşılaştırıldı ve sporcu gruplar arasında istatistiği olarak (P>0,05) anlamlılık düzeyinde bir fark bulunamadı. Bunun da, testler yapıldığı zaman sporcuların antrenman düzeylerinin birbirine yakın olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Futbol, Basketbol, Teakwando, Atletizm, Anaerobik Güç DETERMINATION AND COMPARISON OF ANAEROBIC POWER VALUES OF PLAYERS INVOLVED IN DIFFERENT BRANCHES ABSTRACT 8. Staros, W., Types and Effects of Motor Adaptation A Left-Handed Person in Daily Life And in Contemporary Sport Traning, Institute of Sport, Warsaw, Poland, 2003, pp. 71-77, 83-84. This study was carried out to cross examine different disciplines by comparing the anaerobic power values of the players doing different branches of sport. Wade, A., The Football Guide To Training and Coaching. 9. Heineman, London, 1989, pp. 217-233. This study was participated by 17 soccer players with an average age of 21. 47 ± 1. 18 years, an average height of 175 ± 0. 06 cm and an average body weight of 68. 88 ± 6. 42 kg, 8 teakwondo fighters with an average age of 22 ± 1. 31 years, an average height of 174 ± 0. 07 cm and an average body weight of 61. 5 ± 5. 29 kg, 8 basketball players with an average age of 21. 5 ± 0. 76 years, an average height of 181 ± 0. 09 cm, and an average body weight of 66. 63 ± 5. 73 kg and 8 athletes (sprinter) with an average age of 22. 86 ± 1. 36 years, an average height of 181 ± 0. 06 cm, and an average body weight of 72. 13 ± 10. 87 kg. 10. http: //www. wts. com. tr/futbol-akademi. htm. (Mayıs-2006). 11. Ziyagil, A., Çebi, M., 1998 Fransa Futbol Dünya Kupasındaki Gollerin Lateralite, Teknik ve Taktik Kriterlere Göre Analizi,, Futbol: Bilim ve Teknoloji Dergisi, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, 2000, Sayı: 4, s. 18–23. 12. Zorba, E. ve Ziyagil A., Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metodları. Ankara, 1995, s. 70, 295, 299. The participants were subjected to Wingate test after fifteen minutes of active warm up period. The active warm up was carried out based upon warm up principles (running, jumping, stretching, gymnastics etc). The resulting anaerobic power was recorded in a computer. The test results of the players subjected to Wingate test was statistically evaluated applying Kruskal – Wallis – H – test using SPSS 11. 0 statistical software. The resulting anaerobic power values of the sportsmen showed no statistical difference at (P>0. 05) significance level. This was attrib- 349 uted to the fact the players were subjected to the same level of exercise when these test were carried out. saniyelik periyotlar arasında erişebilen en yüksek mekanik güçten elde edildi. Key Words: Soccer, Basketball, Teakwondo, Athletics, Anaerobic Power Çalışma, müsabaka döneminde 22 °C oda sıcaklığında, 688 mmHg hava basıncındaki bir kondisyon salonunda yapıldı. Her sporcu için, yaş, vücut ağırlığı (kg) ve boy (cm) ölçümü alınarak, bisiklet ergometrisinde sporcunun vücut ağırlığına göre kaç kg yükle pedal çevireceği hesaplandı. Her sporcu için bisiklet ergometrisinin boy ayarlanması yapıldı. GİRİŞ ve AMAÇ Bedenen yapılan çalışma tam bir oksijen alımı olmadan yapılıyorsa veya çalışma sonunda alınan oksijen ile alınması gereken oksijen arasında % 6’dan fazla bir eksiklik meydana geliyorsa, bu tip çalışmalara anaerobik çalışmalar denir. Örneğin: Maximal güçle yapılan bir 100 m. koşusu için 8-10 litre oksijene ihtiyaç vardır. Bu faaliyette alınabilen oksijen ise 1-2 litreyi geçmez. Bu durumda oksijen eksikliği % 80 ile 90’nı bulur. Bu tür çalışmalar anaerobik çalışmalardır. Kısa sürede sonuçlanan, patlayıcı tarzda egzersizleri içeren anaerobik performansta ihtiyaç duyulan acil enerji kaynakları, ATP – CP ve anaerbik glikolizden sağlanmaktadır. Bu yolla üretilen toplam enerji miktarı da anaerobik kapasiteyi oluşturmaktadır (Kaplan ve Ataş 1999). Anaerobik kapasite bir çok spor dalında performansı belirleyen önemli fizyolojik faktörlerden biridir. Özellikle kısa süreli efora dayanan sporlarda (60 m, 200 m, yüksek atlama, disk, cirit vs. ) çok önemlidir. Anaerobik sistem, biokimyasal, sinirsel ve fiziksel adaptasyonla yapılan yüksek yoğunluktaki çalışmaları etkiler (Cahill ve ark 1997). Rusko (1996), kısa süreli, yüksek şiddetteki eforlarda, maksimal nöromüsküler ve anaerobik güç ile anaerobik kapasitenin önemi ve gereksiniminin çok yüksek olacağını ve sıçrama testleri, merdiven koşu testi ve bazı bisiklet testleri alaktik anaerobik güç, kuvvet ve kas gücünün hız bileşenleri üzerine bilgi verirken, tükenene kadar süren sabit yüklü ve full efor testleri ise laktik anaerobik güç ve kapasiteyi belirlediğini öne sürmüştür. Egzersizde kullanılan enerji kaynağı yapılan egzersizin türü ve şiddeti ile yakın ilişkilidir. Anaerobik egzersizde enerji kaynakları ATP, CP ve glikojendir. Burada yüksek hızda ATP tekrar oluşarak en fazla enerji üretilir. Bu enerji sadece kısa süreli şiddetli egzersizlerde ortaya çıkabilir (Gastin 2001). Egzersizde kullanılan enerji kaynakları branşlara göre faklılık göstermektedir. Bu farklılığın temel nedeni spor branşlarındaki egzersizlerin süre ve şiddeti ile yakından ilgilidir. Basketbol da % 80 ATP-CP ve LA, % 20 LA-O2 kullanırken bu oran futbolcularda (kaleci-forvet) % 80 ATP-CP ve LA, % 20 LA-O2 diğer mevkilerde ise % 60 ATP-CP ve LA, % 20 LA-O2 ve % 20 O2 olarak tespit edilmiştir (Günay ve Cicioğlu 2001). Ayrıca yüksek yoğunluktaki sık periyotlar esnasında kaslardaki enerji anaerobik glikozdan elde edilir (Konig ve ark 2001). Boy Uzunluğu ve Vücut Ağırlığı: Sporcuların boy uzunluğu, 1mm hassasiyette ölçüm yapabilen bir boy ölçer aletinde, vücut ağırlığı ölçümü 20 grama kadar hassas bir kantarda, denek çıplak ayak ve sadece üzerinde şort varken yapılmıştır. Boy cm, vücut ağırlığı kilogram cinsinden ölçülmüştür. İstatistiki Analiz Anaerobik güç testlerinden Wingate testi uygulanan sporcuların test ölçüm sonuçları, SPSS 11. 0 istatistik paket programında, Kruskal – Wallis – H - testi uygulanarak istatistiği hesaplamaları yapıldı. BULGULAR Tablo 1. Araştırmaya katılan sporcuların fiziksel özellikleri Değişkenler Yaş (yıl Materyal Bu çalışmaya, yaş ortalamaları 21,47 ± 1,18 yıl, boy ortalamaları 175 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 68,88 ± 6,42 kg olan 17 futbolcu, yaş ortalamaları 22 ± 1,31 yıl, boy ortalamaları 174 ± 0,07 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 61,5 ± 5,29 kg olan 8 teakwondocu, yaş ortalamaları 21,5 ± 0,76 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,09 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 66,63 ± 5,73 kg olan 8 basketbolcu ve yaş ortalamaları 22,86 ± 1,36 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 72,13 ± 10,87 kg olan kısa mesafe koşan 8 atlet olmak üzere toplam 41 sağlıklı erkek sporcu gönüllü olarak katıldı. Çalışmada 834 monark marka bisiklet ergometrisi ve hyundai marka masa üstü bilgisayarı kullanıldı. 41 sporcuya anaerobik güç testlerinden Wingate testi uygulandı. Metot Sporculara, 15 dakikalık aktif bir ısınmadan sonra Wingate testi uygulandı. Aktif ısınmada ısınma prensipleri (koşma, sıçrama, strencing jimnastik v. b) uygulandı. Ortaya çıkan anaerobik güç değerleri bilgisayar ortamında kaydedildi. Bisiklet ergometrisine yerleştirilen optik alıcı ile hyundai marka masa üstü bilgisayarına giriş ve oradan da mönitör ve printere çıkış verildi. Test sonucunda her sporcunun pedal çevrim sayılarından peak power (zirve güç), testin uygulandığı 30 saniyelik süre içerisinde 5 X Sd Max Min 21,47 1,18 24 20 68,88 6,42 82 58 175 0,06 1,85 1,62 22 1,31 25 21 61,5 5,29 71 55 174 0,07 1,85 1,63 21,5 0,76 23 21 66,63 5,73 75 57 181 0,09 2,02 1,76 22,86 1,36 25 21 72,13 10,87 92 63 181 0,06 1,90 1,72 17 Futbolcular Vücut ağırlığı (kg) Boy (cm) Yaş (yıl Teakwondocular 8 Vücut ağırlığı (kg) Boy (cm) Yaş (yıl Basketbolcular 8 Vücut ağırlığı (kg) Boy (cm) Bu çalışmanın amacı, farklı spor branşlarındaki sporcuların anaerobik güç değerlerini karşılaştırarak spor branşlarını kendi aralarında incelemektir. MATERYAL ve METOT N Yaş (yıl Atletler 8 Vücut ağırlığı (kg) Boy (cm) Yukarıdaki tablo incelendiğinde araştırmaya katılan sporcuların her branşa ait yaş, boy ve vücut ağırlığı değişkenlerine ilişkin değerler görülmektedir. 350 -1 Tablo 2. Araştırmaya katılan sporcuların anaerobik güç değerleri bakımından karşılaştırılmasına ilişkin ANOVA tablosu. Değişkenler N X (W. kg-1) X (W) Sd X2 P Futbolcular 17 24 751,7 92,6 6,004 0,11 kg ve basketbolcuların anaerobik güç değerlerinin ortalaması 8,92 ± -1 1,30 W. kg olarak tespit edilmiştir (Aşçı ve ark 2004). Sonuç olarak, basketbol, futbol, atletizm ve teakwondo sporu ile uğraşan sporcuların anaerobik güç değerlerinin birbirine yakın değerler olduğu sonucu tespit edilmiştir. Testin sporculara müsabaka döneminde uygulanması ve sporcuların antrenman düzeylerinin birbirine yakın olmasından dolayı farklılığın olmadığı düşünülmektedir. KAYNAKLAR Teakwandocular 8 12 651,3 86,7 Basketbolcular 8 23,75 749,3 89,1 Atletler 8 20,88 727,1 131,2 Yukarıdaki tablo incelendiğinde Anaerobik güç bakımından Futbolcular, Teakwandocular, Basketbolcular ve Atletler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (P>0. 05). TARTIŞMA ve SONUÇ Futbolcuların, yaş ortalamaları 21,47 ± 1,18 yıl, boy ortalamaları 175 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 68,88 ± 6,42 kg, teakwandocuların, yaş ortalamaları 22 ± 1,31 yıl, boy ortalamaları 174 ± 0,07 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 61,5 ± 5,29 kg, basketbolcuların, yaş ortalamaları 21,5 ± 0,76 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,09 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 66,63 ± 5,73 kg ve atletlerin yaş ortalamaları 22,86 ± 1,36 yıl, boy ortalamaları 181 ± 0,06 cm ve vücut ağırlığı ortalamaları 72,13 ± 10,87 kg olarak tespit edilmiştir (Tablo 1). Yapılan bu çalışmada basketbolcuların, futbolcuların, teakwandocuların ve atletlerin anaerobik güç değerleri karşılaştırıldığında, gruplar arasında P>0,05 anlamlılık düzeyinde bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (Tablo 2). Yapılan bir çalışmada bayan basketbolcuların anaerobik güç değerleri 97,5 kg. m/sn olarak bulunmuştur (Bale 1991). Wingate testi sonucunda elde edilen değerlerden pik gücün kastaki alaktasit anaerobik olayları gösterdiği, ortalama gücün ise anaerobik glikoz ile ilgili olduğu kabul edilmektedir. Genç ve yıldız milli olan ve milli olmayan elit basketbolcular karşılaştırıldığında milli takım aday kadrosuna çağrılan sporcuların anaerobik özelliklerinin bu gözlemde rol oynadığı, basketbol da anaerobik özelliklerin ön planda olduğu, yapılacak seçme ve değerlendirmelerde anaerobik parametreler üzerinde daha ağırlıklı durmak gerekliliği sonucuna varılmıştır (Yücesir ve ark 2003). Nindl ve ark (1995) bay ve bayan atletlerde yaptıkları çalışmada zirve gücü 442. 0 ± 73. 3 watt olarak bulmuşlardır. Yapılan bir çalışmada kg başına düşen anaerobic güç değerleri profesyonel futbolcularda, defans oyuncularında 10. 591 ± 0. 690 W. -1 -1 kg , orta saha oyuncularında 11. 892 ± 0. 489 W. kg , forvet oyuncu-1 larında 12. 580 ± 0. 825 W. kg olarak bulunmuştur (Acar ve ark 1996). Yine aynı çalışmada profesyonel futbolcularda kg başına düşen -1 anaerobic güç değeri 11. 69 ± 1. 07 W. kg bulunmuşken bu değer -1 amatör futbolcularda 10. 11 ± 1. 35 W. kg olarak bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada yaş ortalaması 25. 2 ± 2. 3 yıl olan elit futbolcuların -1 zirve güç değerleri 873. 6 ± 141. 8 W (11. 88 ± 1. 3 W. kg ), and 587. -1 7 ± 55. 4 W (8. 02 ± 0. 53 W. kg ) olarak tespit edilmiştir (Al-Hazzaa ve ark 2001). Farklı spor branşları ile ilgilenen 10-13 yaş arası erkeklerle çalışan Mero ve ark. (1990), 11-13 yaş arası antrenmanlı sprinter ve orta-uzun mesafe koşucusu kız çocuklarla çalışan Thorland ve ark. (1987), farklı spor dallarındaki yaş ortalaması 12 yıl olan erkeklerle çalışan Benche ve ark. (2002), anaerobik güç ve kapasite değerlerinin ilgilenilen spor branşlarının gereksinimlerine göre farklılaştığını belirtmektedirler (Mero 1990, Thorland 1987, Benche 2002). Yapılan bir çalışmada -1 anaerobik gücün milli erkek taekwondocularda 14. 7 W. kg , olduğu belirtilmektedir (Heller ve ark, 1998). Milli takım düzeyindeki Atletizmcilerin anaerobik güç değerlerinin ortalaması 10,63 ± 1,46 W. Acar, M. F., Varol, S. R., Gücü, H. K., Profesyonel Futbolcularda Oyun Mevkilerine Göre Wingate Anaerobic Güç Testi İle Sürat Koşuları Testlerinin Karşılaştırılması, I. Futbol Kongresi Bildirisi, A. K. M., İzmir, 1996. Al-Hazzaa, H. M., Almuzaini, K. S., Al-Refaee, S. A., Sulaiman, M. A., Dafterdar, M. Y., Al-Ghamedi, A., Al-Khuraiji, K. N., Aerobic And Anaerobic Power Characteristics Of Saudi Elite Soccer Players, The Journal Of Sports Medicine And Physical Fitness, 41 (1), 54-61, 2001. Aşçı, A., Hazır, T., Cinemre, A., Mavili, S., Şahin, Z., Açıkada, A., Milli Takım Düzeyi Sporcularının Anaerobik Güç ve Kapasiteleri, 8. Uluslar arası Spor Bilimleri Kongresi, Poster Bildirileri No 170, Antalya, 2004. Bale, P., Anthropometric, Body Composition And Performance Variables Of Young Elite Female Basketball Players, The Journal Of Sports Medicine And Physical Fitness, 31 (2), 173-7, 1991. Bencke, J., Damsgaard, R., Saekmose, A., Jorgensen, P., Jorgensen, K., Klausen, K., Anaerobic Power And Muscle Strength Characteristics Of 11 Years Old Elite And Non-Elite Boys And Girls From Gymnastics, Team Handball, Tennis And Swimming, Scandinavian Journal Of Medicine And Science İn Sports, 12 (3), 171-78, 2002. Nindl, B. C., Mahar, M. T., Harman, E. A., Patton, J. F., Lower And Upper Body Anaerobic Performance İn Male And Female Adolescent Athletes, Medicine And Science İn Sports And Exercise, 27 (2), 235-41, 1995. Cahill, B. R., Misner, J. E., Boileau, R. A., The Clinical İmportance Of The Anaerobic Energy System And İts Assessment İn Human Performance, The American Journal Of Sports Medicine, 25 (6), 863-72, 1997. Gastin, P. B., Sports Medicine, Victorian İnstitut Of Sport, 31 (10), 725741, 2001. Günay, M., Cicioğlu, İ., Spor Fizyolojisi, 1. Baskı, Gazi Kitapevi, Ankara, 2001. Heller, J., Peric, T., Dlouha, R., Kohlikova, E., Melichna, J., Novakova, H., Physiological Profiles Of Male And Female Taekwon-Do (ITF) Black Belts, Journal Of Sport Sciences, 16 (3), 243-9, 1998. Kaplan, T., Ataş, M., Amatör Futbolcularda “40 Metre Maksimal Mekik Koşusu Testi” İle Anaerobik Performansın Tespiti Ve Karşılaştırılması, Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, 1 (1), 78-81, 1999. Konig, D., Huonker, M., Schmid, A., Halle, M., Berg, A., Keul, J., Cardiovascular, Metabolic And Hormonal Parameters İn Professional Tennis Players, Medicine And Science İn Sports And Exercise, 33 (4), 654 – 8, 2001. Mero, A., Kauhanen, H., Peltola, E., Vuorimaa, T., Komi, P. V., Physiological Performance Capacity İn Different Prepubescent Athletic Groups, The Journal Of Sports Medicine And Physical Fitness, 30 (1): 5766, 1990. Rusko, H. K., Measurement Of Maximal And Submaximal Anaerobic Power: An Intruduction. International Journal Of Sports Medicine, 17 (2), 89-90, 1996. Thorland, W. G., Johnson, G. O., Cisar, C. J., Housh, T. J., Tharp, G. D., Strength And Anaerobic Responses Of Elite Young Female Sprint And Distance Runners, Medicine And Science İn Sports And Exercise, 19 (1), 56-61, 1987. Yücesir, İ., Bayraktar, B., Metin, G., Öztürk, L., Aynı Yaş Grubundaki Milli Ve Milli Olmayan Elit Bayan Basketbolcuların Karşılaştırılması,, 9. Ulusal Spor Hekimliği Kongre Kitabı, 449, Nevşehir, 2003. 351 P-136 10-11 YAŞ GRUBU 8 HAFTALIK (HAFTADA 3 GÜN) BEBE STAD ANTRENMANI YAPAN ÇOCUKLARIN BEBE STAD ATLETİZM OYUNLARINDAKİ PERFORMANS DEĞERLERİNİN İNCELENMESİ Gazanfer Kemal GÜL∗, Fehiye Karahalilöz∗, Ertay SEYREK∗ 2004). Psikolojik ve toplumsal açıdan, çocukluk dönemindeki sporun, çocuğun bedensel özelliklerini ve ruhsal yapısını göz önünde bulundurarak, fiziksel kapasitesinin gelişimine yardımcı olacak, kendisine güvenini sağlayacak, cesaretini artıracak, kurallara uymayı ve başkalarının haklarına saygı göstermeyi öğretecek oyun formunda çalışmalardan oluşması gerekir (ÖZTÜRK,1998). Oyun, bir yandan çocuğun fiziksel ve zihinsel yapısını geliştirirken, diğer yandan da onun nesneler dünyasıyla ilişki kurmasını, özgürlük ve bireysellik kazanmasını sağlayan, daha sonra da toplumsallaşmasına büyük ölçüde yardımcı olan çok önemli bir etkinliktir (GÜRÜN, 1984). ∗ Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu GİRİŞ İlkçağlardan günümüze çocuklar, oyunda boy ölçüşmekten ve kendilerini akranlarıyla kıyaslayacak durumları yaratmaktan hoşlanırlar. Atletizm, içerdiği çeşitli yarışma alanları nedeniyle bu tarz etkileşime olanak tanıyan mükemmel bir ortam yaratır. Atletizm, çocuklar için albenili bir faaliyet olacaksa, onları oynamaya teşvik eden öğelerle donatılmış programlar oluşturmak, bu sporun yöneticilerine düşmektedir. Oysa atletizmde çocuklar için düzenlenmiş yarışmalar, çoğunlukla erişkinlere ait yarışmaların birer minyatürü ya da kopyası gibidir (IAAF KİDS ATHLETİCS, 2003). Oyun zihinsel ve bedensel çevikliği, tehlikeye karşı cesareti ve dayanıklılığı, yoğunlaşma yetisini, saldırma hevesini, başarıda sevinci ve mağlubiyette soğukkanlı olmayı teşvik eder. Oyun oynamak hareketlerdeki eğlenceyi, becerikliliği, hızı, kuvveti, durumları tahmin etmeyi ve bunlara karşı tepki göstermeyi geliştirir. Oyun oynayarak insanda deneme ve deney yapma hevesi doğar; burada öğrenmeye ve bilimsel çalışma yapmaya geçiş akıcıdır. Oyun oynayanlar yaratıcıklarını, hayal güçlerini geliştirirler. Bir düzen içinde hareket etmeyi öğrenirler. Oyun her şeyden önce öz deneyimlerin bitmez tükenmez bir kaynağıdır (FURI, 2005). 10-12 yaş grubundaki çocuklarda ise artık topa doğru bir sıcaklık var. Bu dönemi bir ön eğitim çalışması şeklinde nitelendirebiliriz. 10-12 yaş grup çalışmaları kulüplerde yapıldığı için bu dönem çocuklarının başında genç takım antrenörü var. Bu antrenör en iyi seviyeye gelmiş bir çalıştırıcı olması gerekirken maalesef bir çok ülkede eğitim seviyesi bakımından daha geride bulunan antrenörler bu iş teslim edilmektedir (YÜCE ve arkadaşları, 1990). Temel eğitim antrenmanın amacı spor daima özgü temelin geliştirilmesidir. Bu ana amacın belli özellikleri ve alt amaçları vardır. İlk alt amaç; bir spor dalının tekniğini öğrenmek, ikinci alt amaç ise; hareket öğrenimini benzer spor dalları ve disiplinleri yönünde de genişletebilmektir. Üçüncü amaç ise; tekniğin dinamik temellerini geliştiren kondisyonel yeteneklerin, özel alıştırma biçimlerinden yararlanma yolu ile geliştirilmesidir (MURATLI, 1997). Dolayısıyla farklı disiplinlerdeki karmaşık becerilerin bulunduğu çalışma ortamında, gelişim açısından bütünleyici bir rol almakta ve gelişime katkıda bulunmaktadır (MENGÜTAY ve arkadaşları, 2002). 3-5 yaşındaki bir çocuğun amacı henüz yüzme öğrenip, takla atlayıp en fazla jimnastikle burgu veya salto atmak olabilir. Fakat bu yaşlar için spordan çok toplumsal kaynaşma, dayanışma, arkadaşlık ilişkileri gibi sosyalleşme süreçleri ön planda olacağı için spor burada bir araç olarak kullanılmalıdır (GÜL, MATERYAL VE METOD Araştırmanın Amacı; 10-11 yaş grubu çocuklarının Bebe stad oyunlarındaki 8 haftalık (haftada 3 gün) antrenman programının bireylerin performansları üzerindeki etkisinin incelenmesi. Araştırma Grubu; Kocaeli ili sınırları içerisinde oturan ve Türk Pirelli İlköğretim Okulunda okuyan 10-11 yaş grubu 15 kız – 15 erkek çocuğundan oluşmuştur. Erkeklerin yaşları 10. 26 ± 0. 457, boyları (cm) 131± 7. 48, ağırlık (kg) 32,06 ± 4. 75; Bayanların yaşları 10 ± 0. 0, boyları (cm) 137. 8 ± 7. 96, ağırlıkları (kg) 33,33 ± 6. 09 tespit edilerek çalışmaya başlanmıştır. Araştırmanın yöntemi; Gruplara ön testin değerleri alındıktan sonra 8 hafta (haftada 3 gün), oyun formatında Bebe stad antrenmanları uygulanmış ve oyun formatında yarışmalar uygulanıp takım puanlaması yerine ferdi gelişimlerinin son testleri yapılmıştır. Araştırmada Uygulanan Ölçüm ve Testler; Araştırma Türk Pirelli İlköğretim Okulu Spor Salonunda uygulatılmıştır. Gruplar antrenör eşliğinde oyun formatındaki ölçümler hakkında bilgilendirilmiştir. Araştırma için Bebe stad 10-11 yaş grubu oyunları ile çalışılmış ve aynı parkur test olarak alınmıştır. 10–11 yaş grubu bebe stad oyunlarında uygulanan çalışmalar; Koşular Parkuru için; Formula - I Oyunu (Denge-BeceriKoordinasyon), Koş-Koş Oyunu (8’lık Dayanıklılık Koşusu), Kanguru Oyunu (Engel Alıştırması), Atlamalar parkuru için; Zıp Zıp Oyunu (Sıçrama Alıştırması), Kurbağacık Oyunu (Uzun Atlama Alıştırması), Çekirge Oyunu (Atlama Alıştırması), Atmalar parkuru için; Hedeflemece Oyunu (Atma Alıştırması), Roket Oyunu (Cirit Alıştırması), Fırıldak Oyunu (Disk Alıştırması) yapılmıştır. Verilerin Toplanması Ve Analizi; Ölçümler sonucu elde edilen veriler her ölçüm sonrasında anında kaydedilmiştir. Yapılan ölçümler sonucu elde edilen tüm verilerin aritmetik ortalamaları ve standart değişimleri hesaplanmıştır. Yapılan ölçümler sonucu elde edilen veriler, SPSS 10,0 İstatistik paket programı kullanılarak, iki eş arasındaki farkın anlamlılık testi (Wilcoxon) ile analiz edilmiştir. Bütün istatistik değerlendirmede 0. 05 anlamlılık ve güven aralığı kullanılmıştır. BULGULAR Tablo 1: erkek sporcuların koşu, atlama ve atma parkuru ölçümlerinde elde edilen ön- son test tanımlayıcı istatistikleri. Testler N Ölçümler Ön ölçüm (Mart) Min. Max. Ort Std. Son ölçüm (Mayıs) Min. Max. Ort Std. P Formula Oyunu (sn. ) 15 41,96 48,7 44,65 2,17 40,06 47,5 43,46 2,2 0,001 Koş – Koş Oyunu (sn. ) 15 6,21 8 7,81 0,51 7,45 8 7,96 0,14 0,18 Koş- Koş Oyunu 15 600 1400 1086,66 215,85 900 1700 1386,66 262,17 0,001 Kanguru Düz Koşu (sn. ) 15 5,26 7,41 6,51 0,62 4,34 6,58 5,57 0,61 0,001 Kanguru Engel Koşu (sn. ) 15 6,73 9,73 7,83 0,9 5,52 8,62 6,9 0,79 0,001 Çekirge Oyunu (Tekrar sayısı) 15 5 32 16,66 8,46 24 56 41,73 8,34 0,001 352 Zıp-Zıp Sağ Ayak (Tekrar sayısı) 15 0 19 5,13 5,08 0 22 7,6 5,48 0,003 Zıp- Zıp Sol Ayak (Tekrar sayısı) 15 0 16 5,66 4,76 0 17 7,8 5,05 0,001 Zıp – Zıp Çift Ayak (Tekrar sayısı) 15 0 13 6,53 4,35 3 19 10,33 5,21 0,001 Kurbağacık Mesafe (cm. ) 15 112 163 131,4 14,32 120 170 138,73 14,11 0,001 Hedeflemece Oyunu (puan) 15 0 135 47,66 34,37 0 135 89,33 44,43 0,008 Roket Oyunu (cm. ) 15 4 11 8,43 1,82 6 12,5 10,6 1,81 0,001 Fırıldak Oyunu (puan) 15 0 75 38 26,1 30 115 72,33 28,46 0,001 Tablo 1’de görüldüğü gibi, Formula Oyunu (sn), Koş – Koş Oyunu mesafe (m. ), Kanguru Oyunu Düz Koşu (sn), Kanguru Oyunu Engel Koşu (sn. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). Koş – Koş Oyunu Süre (sn. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0. 05). Çekirge Oyunu (Tekrar sayısı), Zıp – Zıp Sağ Ayak (Tekrar sayısı), Zıp- Zıp Sol Ayak (Tekrar sayısı), Zıp – Zıp Çift Ayak (Tekrar sayısı), Kurbağacık Mesafe (cm. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). Hedeflemece Oyunu (puan) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Roket Oyunu (cm. ), Fırıldak Oyunu (puan) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05). Tablo 2: bayan sporcuların koşu, atlama ve atma parkuru ölçümlerinde elde edilen ön- son test tanımlayıcı istatistikleri. ölçümler Ön ölçüm (Mart) Testler Son ölçüm (Mayıs) P N 15 Min. 40,37 Max. 52 Ort. 45,17 Std. 3,46 Min. 38,29 Max. 50,46 Ort. 43,7 Std. 3,57 15 1,16 8 6,9 2,13 3,17 8 7,23 1,69 15 200 1600 1070 372,15 600 1700 1313,33 356,3 15 5,33 7,55 6,56 0,55 5,22 6,85 5,83 0,5 15 6,78 9,01 7,72 0,73 5,87 8 6,85 0,61 Çekirge Oyunu (Tekrar sayısı) 15 5 32 16,66 8,98 26 51 39,53 7,78 0,001 Zıp – Zıp Sağ Ayak (Tekrar sayısı) 15 0 21 14,46 7,14 0 27 17,26 7,43 0,004 Zıp- Zıp Sol Ayak (Tekrar sayısı) 15 1 22 15,26 6,63 2 25 16 5,37 0,608 Zıp – Zıp Çift Ayak (Tekrar sayısı) 15 7 25 19,46 5,2 6 30 21,26 5,68 0,1 Kurbağaçık Mesafe (cm. ) 15 102 181 126,13 19,7 113 185 136,8 17,36 0,001 Hedeflemece Oyunu (puan) 15 0 135 26 38,13 0 135 37,66 31,78 0,072 Roket Oyunu (cm. ) 15 3 12 6,63 2,43 4,5 11,5 8,33 1,99 0,002 Fırıldak Oyunu (puan) 15 0 115 54,33 32,34 30 115 73 30,81 0,015 Formula Oyunu (sn. ) Koş - Koş (sn. ) Koş- Koş (cm) Kanguru Düz Koşu (sn. ) Kanguru Engel Koşu (sn. ) 0,001 0,068 0,001 Tablo 2’de görüldüğü gibi, Formula Oyunu (sn), Koş – Koş Oyunu mesafe (m. ), Kanguru Oyunu Düz Koşu (sn), Kanguru Oyunu Engel Koşu (sn. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). Koş – Koş Oyunu Süre (sn. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0. 05). Çekirge Oyunu (Tekrar sayısı), Zıp – Zıp Sağ Ayak (Tekrar sayısı), Kurbağacık Mesafe (cm. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0. 05). Zıp- Zıp Sol Ayak (Tekrar sayısı), Zıp – Zıp Çift Ayak (Tekrar sayısı) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Hedeflemece Oyunu (puan) ve fırıldak oyunu (puan) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Roket Oyunu (cm. ) ön ve son ölçüm farklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05). TARTIŞMA VE SONUÇ Yapılan çalışma sonucunda; Antrenmanlara katılan çocukların grupça değişik karakterdeki yarışma şekilleri ve atletizmindeki temel hareket formlarının uygulanmasıyla, çocuklarda çok yönlü gelişim sağlandığı görülmektedir. Takım içerisindeki çocuğun en yetenekli 0,001 0,001 olduğu yarışma karakterinde takımına yaptığı katkı bir sonraki antrenmanda daha verimsel bir çalışmaya neden olmaktadır. Çocuğun diğer yarışmalarda da takımı adına daha faydalı olabilmesini kolaylaştırmaktadır. Yarışmaları uygulamanın basit olması ve sıralamanın takımların bitiriş sırasına göre belirlenmesi, Atletizmin, karma takım (kız – erkek karışık) yarışması olarak görülmesini sağlamaktadır. Atletizm branşında kronometrik ve metrik ölçümlerin ön planda olduğu ve bunun başarıları nasıl etkilediği bilinmektedir. Bebe stad oyunlarında çocukların karma bir grup olmaları ve her bireyin gruba puan kazandırması çocukların kronometrik ve metrik kavramlarla oyunsal formda bütünleşmesini sağlamaktadır. Bebe stad oyunları ile çocukların denge, beceri, koordinasyon, sıçrama, dayanıklılık ve sürat, atma ve atlama parametrelerinde gelişim olduğu gözlenmiştir. Bu gelişim Bebe stad oyunlarında kullanılan malzemelerin çocukların yaş gruplarına göre tasarlanmış, uygulama güçlüğü çekmeyecekleri uluslararası ölçülerde olması oyunsal performansla gelişimlerine katkı sağlamaktadır. Bebe stad oyunlarında çocukların bütün parkur sonuçlarına bakıldığında bazı parkurlarda istenilen başarı elde edilememiştir. Bu çocu- 353 ğun yetenekli yada yeteneksiz olarak nitelendirmemizde bir ölçüt olarak kullanılmamalıdır. Çünkü atletizm 3 ana daldan oluştuğunu düşünürsek çocuğun bebe stad oyunları içinde bir parkurdaki başarısızlığı diğer parkurları etkilemeyeceği söylenebilir. Dolayısıyla Bebe stad çalışmasında kullanılan oyunlar sayesinde çocuklarda temel spor eğitimi yapılarak çok amaçlı gelişim sağlanmış ve Bebe stadın ana ilkesi olan hiçbir oyuncuyu dışarıda tutmadan sosyalleşme sürecine hizmet edilebilmiştir. P-137 DEVAMLI VE İNTERVAL ANTRENMAN PROGRAMLARININ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN AEROBİK VE ANAEROBİK GÜCÜNE ETKİSİ YÜKSEL, O* KOÇ, H** ÖZDİLEK, Ç**GÖKDEMİR, K*** KAYNAKLAR FURI, H., (Çeviri: Harputoğlu, H. ), Rekreasyon Oyunları ve Alıştırmaları, Bağırgan Yayımevi, Sporsal Uygulama Dizisi 68, Ankara, 2005. GÜL, K. G., “Antrenman Bilimlerinin Spor Bilimlerindeki Yeri Ve Önemi”, (Bölüm) Spor Bilimlerine Giriş, Yayıncı Yayınları, Kocaeli, 2004. GÜRÜN, O. A., Çocuğumuzu Tanıyalım, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 1984. IAAF KİDS ATHLETİCS,. (Çeviri: Moran, T. ), Bebe Stad Atletizm Oyunları, Naili Moran Eğitim Vakfı Seminer Notları, İzmit, 2003. MENGÜTAY, S., DEMİR, A, ÇOŞAN, F., Olimpiyatlar İçin Sporcu Kaynağı Projesi, Temel Spor Eğitimi. Mart Matbaacılık Sanatları Ltd. Şti, İstanbul, 2002. MURATLI, S., Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayınevi, Ankara, 1997. ÖZTÜRK, F.,. Toplumsal Boyutlarıyla Spor, Bağırgan Yayımevi, Ankara, 1998. YÜCE, A., GENÇ, F., YAPICI, İ., CANATAN, A., Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği 1989 Yılı İstanbul ‘Candan Tarhan’ ve Almanya Seminerleri, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1990. * Dumlupınar Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ** Erciyes Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu *** Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Bu çalışma, sekiz hafta süreyle haftada üç gün uygulanan devamlı ve interval antrenman programlarının vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, aerobik ve anaerobik güç değerleri üzerindeki etkisini belirlemek amacı ile yapıldı. Çalışmaya katılan gönüllüler rastgele kontrol (K, n=15), deney A (A, n=15) ve deney B (B, n=15) olmak üzere üç grubuna ayrıldı. Çalışmaya katılan gönüllülerin yaşı, boy ve vücut ağırlığı ortalamaları sırasıyla K 20,08±0,91 yıl, 179 ± 0,6 cm ve 75,4 ± 6,63 kg dır. A 21,4±0,98 yıl 175±0,7 cm, 69,4±8,4 kg, B 21,6±2,02, 176±0,6 cm ve 70,5± 7,1 kg dır. K grubundaki gönüllülere herhangi bir egzersiz programı uygulanmadı. Deney grubundaki gönüllülere ise antrenman programı uygulandı. A grubu 4800 m mesafeyi devamlı koşular metoduyla (maksimal kalp atım sayısının % 80’i şiddetinde), B grubu ise 4800m mesafeyi (4 x 600 m, 2 set) interval antrenman metoduyla (maksimal kalp atım sayısının %90’ı şiddetinde) koştular. Antrenman programından bir hafta önce ve sonra ölçümler alındı. Ölçümler arası farkın belirlenmesi için student t testi, gruplar arası farkın belirlenmesinde ise ANOVA uygulandı. Uygulanan antrenman programı sonrası, devamlı koşular metodunun vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve aerobik güce etkisinin olduğu (p<0,01), interval antrenmanların ise vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve anaerobik güce etkisinin olmadığı (p>0,05) tespit edildi. Sonuç olarak bu tür çalışmalarda egzersizin süresi, şiddeti ve uygulanan antrenman programının çok iyi seçilmesi ve yüklenme ve dinlenme aralığının iyi tespit edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar kelime; Devamlı ve İnterval Antrenman, Aerobik ve Anaerobik Güç The Effect Of Continuous And Interval Training Programs On Anaerobic And Anaerobic Power Of The University Students Abstract At this study has been done for determining the influence of, continual and interval trainmen programs done three times a week for eight weeks period, on the body weight, body fatness percentage, aerobic and anaerobic potency values. The volunteer participants were randomly divided into three groups as control (K n=15), test A (A, n=15), and test B (B, n=15). The average ages, heights and weights of the volunteer participants are sequentially K 20,08±0,91 years, 179±0,6 cm. and 75,4±6,63 kg. – A 21,4±0,98 years, 175±0,7 cm. and 69,4±8,4 kg. – B 21,62±,02years, 176±0,6 cm. and 70,5±7,1kg. The volunteer participants in group K were not applied any exercise program. As for the volunteer participants in test groups were applied trainman program. Group A run 4800 m. distance by the continual races method (% 80 intensity of maximal heartbeat number), as for group B run 4800 m. distance (4. 600 m., 2 sets) by the interval trainman method (% 90 intensity of maximal heartbeat number). Proper degrees were estimated one week before and after the trainman program. For determining the difference between the proper degrees t test was applied, as for determining the difference between groups anova was applied. After the applied trainman program, it was established that the continual races has influences on the body weight, body fatness percentage and anaerobic potency values (p<0,01), as for the interval trainmen have no influences on the body 354 weight, body fatness percentage and anaerobic potency values (p>0,05). As a result, we think that it must be well established training and resting gaps, it must be well chosen the exercising period, the intensity and trainman program in these kinds of works yapılır. İnterval antrenmanlarda yüklenmenin şiddeti % 80-90 dır (22). Astrantd ve Rodahl interval antrenmanlarda yüklenme ve dinlenme sürelerinin verimliliğini araştırmışlar ve araştırma sonucunda 1: 1 (birebir) dinlenme periyodunun uygun olduğunu belirtmişlerdir (23). Key Words: Continuous and interval training, aerobic and anaerobic powers Bu araştırmada, düzenli olarak uygulanan sekiz haftalık devamlı ve interval antrenman programlarının üniversitede okuyan 20-25 yaşları arasındaki erkek öğrencilerin vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, aerobik ve anaerobik güç değerleri üzerine etkisinin tespiti amaçlanmaktadır. GİRİŞ İnsan vücudu, düzenli olarak yapılan egzersizlere yapısal ve fonksiyonel olarak büyük bir uyum göstermektedir. Bu uyumun özel performans yeteneğini geliştirmeyi amaçlayan spesifik egzersizler sonucunda sağlanması, antrenman bilimini ve önemini açıkça ortaya koymaktadır. Sporun bilimsel olarak yapıldığı ülkelerde antrenman süreci çok yönlü araştırmalara, gözlemlere ve uygulamalara konu olmuştur. Düzenli olarak uygulanan antrenmanların organizmada fizyolojik fonksiyonları geliştirilip güçlendirebilmesi için antrenmanın şiddeti, süresi ve sıklığı’nın çok iyi ayarlanması gerekmektedir. Şiddeti %8090olan süresi 15dk-60dk olan ve haftada üç gün uygulana antrenman programları fizyolojik olarak solunum, dolaşım ve kan parametrelerine olumlu etkisinin olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir (19). Antrenman esnasında anaerobik ve aerobik sistemleri birbirinden bağımsız olarak düşünmek oldukça zordur. Fakat yapılan aktivitenin şiddetine ve süresine bakılarak hangi sistemin baskın olduğu hakkında bilgi verilebilir. Fizyolojik sistemler olarak bu unsurlar bağımsızdır. Ancak aktivite içerisinde birbirleriyle ilişkilidir. (1,5) Egzersizler esnasında organizmanın yeterli O2 alamadığı fakat çalışmaya devam edebildiği, O2’siz çalışabilme kapasitesi olan anaerobik güç (2), kısaca ATP-PC ve Laktik Asit sistemlerin maksimal enerji üretebilme kabiliyeti olarak tanımlanır (3, 4, 5). Maksimal egzersiz esnasında bir dakikada tüketilen maksimal oksijen miktarı olarak tanımlanan aerobik güç için, egzersiz fizyolojisinde maksimal oksijen tüketimi, aerobik kapasite v. b ifadeler aynı anlamda kullanılmaktadır (1, 3, 8,10). Max. VO2 kardiovasküler sistem tarafından O2’yi çalışan kaslara ulaştırılmasına ve burada hücreler tarafından alınıp enerji üretimi için kullanılmasına bağlıdır (6). Antrenman programında uygulamış olduğumuz devamlı koşular metodu; devamlı yavaş koşular, devamlı hızlı koşular ve jogging olarak üç tipte ayrılmaktadır. Jogging; sürersi uzun şiddeti çok düşük egzersizlerdir. Yaşam boyu spor yapan kişilerin yapmış olduğu egzersizi kapsamaktadır. Devamlı yavaş koşular metodunun şiddeti kişilerin %70 maksimal kalp atım sayısına göre, devamlı hızlı koşular metodunun şiddeti ise kişilerin %80 maksimal kalp atım sayısına göre belirlenmektedir (22). Devamlı koşular prensibindeki yapılan antrenmanlardaki temel ilke aerobik gücün gelişimidir (9). Kişi maksimal aerobik güce 15-17 yaşı civarında ulaşır ve antrenmanlarla geliştirilebilir (7). Araştırmamıza konu olan denekler 20-25 yaşları itibarıyla maksimal aerobik gücün en verimli olduğu yaşı kapsamaktadır. İnterval antrenmanın (kısa aralıklı,aralıklı antrenman) karakteristik özelliği çalışma ve dinlenmenin yada yüksek ve alçak yüklenmeli devrenin sistemli olarak değişimidir (9). İnterval antrenmanlarda temel prensip yüklenmelerde kalp atım sayısı maksimal seviyeye ulaştığında yüklenme durdurularak, kalp atım sayısının tekrarlar arası 120 dk/atım setler arası 140 dk/atım seviyesine indikten sonra tekrar yüklenme MATERYAL VE METOT Araştırmaya üniversitede okuyan 20-25 yaşları arsında olan sağlıklı 45 erkek öğrenci gönüllü olarak katıldı. Denekler random metodu ile deney A (A), deney B (B) ve kontrol grubu (K) olmak üzere üç gruba ayrıldı. A grubu (n=15) 21. 4±0. 98 yıl, B grubu (n=15) 21. 6± 2,02 yıl ve Kgrubu (n=15) 20,08±0. 91 yıl yaş ortalamalarına sahiptir. Deneklerden antrenmanlar bir hafta önce ve sonra yaş, boy, vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, aerobik güç ve anaerobik güç değerleri ölçüldü. A grubundaki deneklere 4800m mesafeyi maksimal kalp atım sayısının % 80’i şiddetinde devamlı koşular metoduyla, B grubundaki denekler ise 4800m mesafeyi kalp atım sayılarının %90’ı şiddetinde aralıklı koşular (interval) metoduyla, haftada 3 gün olmak üzere 8 hafta süreyle koştular. B grubundaki denekler her sette 4x600 metreyi sprintler halinde koştular, tekrarlar arasında 1: 1 dinlenme setler arasında ise 1: 3 dinlenme uygulandı. Yeni yüklenme için nabzın tekrarlar arası 140 atım/dak, setler arasında ise 120atım/dk, değerleri kriter alındı. Koşu hızı tekrarların hemen bitiminde alınan 10 saniyelik kalp atım sayısı ile antrenman şiddeti belirlendi. A grubu için antrenmanın şiddeti = 220 - yaş / 100 x 80, B grubu için ise antrenman şiddeti =220 – yaş /100 x 90 olarak hesaplandı. Deneklerin boy uzunluğu ve vücut ağırlığı Holtain Ltd. marka aletle ölçüldü. Deneklerin vücut yağ yüzdeleri, skinfold kaliper ile deri kıvrımlarından alınan ölçümler sonucunda Green Formülünde hesaplandı (20). Vücut Yağ Yüzdesi 3. 64+ (Toplam Deri Kıvrımı*) x 0. 097 (Triceps, biceps, skapula, abdominal, iliac, quadriceps femoris). Aerobik kapasitenin ölçümü için 12 dakikalık koşu-yürü (cooper) testi uygulandı. Test 400m atletizm pistinde gerçekleştirilmiştir. Denekler 12 dk koşu bitiminde her deneğin, koşmuş olduğu mesafeleri tespit edildi. Deneğin koşmuş olduğu mesafe BALKE formülünde yerine konarak aerobik güç değeri hesaplanmıştır (7). Anaerobik gücü belirlemek için, sporcuların beline Jump metre bağlanarak dikey sıçrama yaptırıldı. Üç deneme yapılarak en iyi değer metre cinsinden kaydedilerek aşağıdaki formülde yerine konup anaerobik güç değerleri hesaplandı (7). P = √4. 9 (w) √D P=Anaerobik Güç (kg/m/sn), W=Vücut ağırlığı (kg), D=Sıçrama Mesafesi (m) Araştırmada elde edilen veriler bilgisayarda SPSS for Windows paket programında değerlendirilmiştir. Antrenmanlardan bir hafta önce ve sonra alınan ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması, standart sapması, tespit edilmiş ve –t-testi analizi uygulanarak ölçümler arasındaki farkların 0,05 ve 0. 01 düzeyinde anlamlı olup olmadığı araştırılmıştır. BULGULAR Tablo1. Kontrol ve Deney A ve Deney B Gruptaki Deneklere Ait 1. ve 2. Ölçüm Değerleri Yaş (yıl) Kontrol Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 20,08±0. 91 20. 8 ± 0. 91 Boy (cm 1. 79± 0. 6 V. Ağır (kg) V. Y. Y (%) Değişken - Deney A Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 21. 4± 0. 98 21. 4 ± 0. 98 1. 79 ± 0. 6 - 1. 75± 0. 7 75. 4 ± 6. 63 75. 4 ±6,63 8,54±0,95 8,68±0,99 -2. 542 -4,363 *p<0,05 **p<0,01 t - Deney B Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 21. 6± 2,02 21,6± 2,02 - 1. 75 ± 0. 7 - 1. 76± 0,6 1. 76± 0,6 - 69. 4 ± 8. 3 67. 3 ± 8. 5 12. 9** 70,5 ± 7,1 69,9 ± 6,4 1,382 8,82±1,09 7,75± 21,794** 8,34±0,90 8,62±1,68 -0,708 t t 355 Tablo 1, incelendiğinde antrenman programına başlamadan önce deneklerden alınan değerlerle antrenmanlardan sonra alınan değerler karşılaştırıldığında vücut ağırlığı ve vücut yağ yüzdesi değerleri arasındaki farklar (azalma) deney A grubunda anlamlı olduğu (P<0. 01) diğer gruplarda ise bu değişimlerin anlamsız olduğu tespit edildi (p>0,05). Tablo 2 Kontrol ve Deney A Grubunun Aerobik Güç Değerleri Değişken Aerobik Güç Kontrol Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 45,98±2,85 46,00±2,61 t -0,046 Deney A Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 46,22±4,03 51,02±3,24 t -10,326** *p<0,05 **p<0,01 Tablo 2, incelendiğinde antrenmanlardan önce ve sonra alınan deneklere ait aerobik güç değerleri karşılaştırıldığında birinci ve ikinci ölçümler arasındaki farklar istatistiksel açıdan deney A grubunda anlamlı (p<0,01), kontrol grubunda ise anlamsız (p>0,05) olduğu görüldü. Tablo 3 Kontrol ve Deney B Grubunun Anaerobik Güç Değerleri Değişken Anaerobik Güç Kontrol Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 100,89±9,62 99,47±8,92 t -0,122 Deney B Grubu (n=15) 1. Ölçüm 2. Ölçüm X ± Sd X ± Sd 101,67±15,18 101,78±13,44 t -0,151 *p<0,05 **p<0,01 Tablo 3, incelendiğinde antrenmanlardan önce ve sonra alınan deneklere ait anaaerobik güç değerleri karşılaştırıldığında birinci ve ikinci ölçümler arasındaki farklar istatistiksel açıdan deney B grubunda ve kontrol grubunda anlamsız (p>0,05) olduğu tespit edild. TARTIŞMA VE SONUÇ Düzenli olarak haftada üç gün ve sekiz hafta süreyle uygulanan devamlı ve interval antrenman metotlarının üniversitede okuyan 20-25 yaşları arasındaki erkek öğrencilerin vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, aerobik ve anaerobik güç değerleri üzerine etkisi araştırmak amacı ile yapmış olduğumuz bu çalışmada uygulanan devamlı koşular metodu vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve aerobik güce istatistiksel açıdan etkisinin olduğu (p<0,01), interval antrenmanların vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve anaerobik güce ise etkisinin olmadığı (p>0,05) tespit edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlar literatür bilgileri ile karşılaştırılmıştır. Antrenmanlarla yüksek miktarda kalorinin yıkılması sonucuna bağlı olarak vücut yağ yüzdesinde azalmalar meydana gelmektedir (18). Yaptığımız çalışma bu prensiple paralellik arz etmektedir. Housh ve arkadaşları 15-17 yaş grubuna ait güreşçilerin bir sezon boyu vücut yağ yüzdeleri kontrol edilmişler ve vücut yağ yüzdesi 13. 09’dan 11. 44’e düştüğünü (16), Demir haftada üç gün 8 hafta süreyle yapmış olduğu genel dayanıklılık antrenmanların vücut yağ yüzdesinin azalmasını (antrenman öncesi 9. 96, antrenman sonrası 9. 52) sonuçları P<0. 01 düzeyinde anlamlı olduğunu tespit etmişlerdir (13). Adeniran ve arkadaşları (11) yapmış oldukları 8 haftalık devamlı koşular antrenman metodu sonucunda 13-17 yaş grubu erkek öğrencilerde %8. 1’lik yağ azalmasını, Sezen (17), yaptığı araştırmada beden eğitimi ve spor yüksekokulunda okuyan 40 erkek öğrenciye farklı aerobik nitelikte dayanıklılık antrenman programı uygulanmış, programa katılan öğrenciler vücut yağ yüzdesindeki azalmaların istatistiksel olarak P<0. 01 düzeyinde anlamlı olduğunu tespit etmiştir.. Günay ve arkadaşlarının 20-21 yaş ortalamasına sahip 30 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan araştırmada; haftada 3 gün olmak üzere 12 hafta süreyle uygulamış olduğu iki farklı tipteki interval antrenman metodu sonucunda 1200m x 4 seri uygulayan grup da şu sonuçları tespit etmişlerdir. Vücut ağırlığı; antrenman öncesi (A. Ö. ) 67. 48, antrenman sonrası (A. S. ) 67,00 V. Y. Yüzdesi A. Ö. 8. 92, A. S. 7. 27, 400m x 12 seri yapan grupta ise vücut ağırlığı A. Ö. 73. 42, A. S. 74. 18, V. Yağ Yüzdesini A. Ö. 8. 69 A. S. 7. 54, olarak tespit etmişlerdir (15). Tamer 21,24±2,04 yaş ortalamasına sahip 40 denek üzerinde yapmış olduğu çalışmada deney grubundaki deneklerin vücut yağ yüzdesi değerlerindeki azalmayı istatistiksel açıdan anlamlı bulmuştur (20). Gökdemir ve koç’un yaptığı çalışmada sekiz hafta süreyle haftada üç gün uygulanan genel dayanıklılık antrenman programı sonucunda, vücut ağırlığında (68. 25±6. 78’den 67. 42±6. 39) ve vücut yağ yüzdesi değerlerinde (8. 33±0. 60’den 7. 90±0. 59) azalmalar tespit etmişlerdir (14). Craig ve ark yaptıkları çalışmada 26 erkek koşucuya 14 hafta dayanıklılık antrenmanları yaptırmışlar ve antrenman öncesi 60. 6kg olan vücut ağırlık değerleri antrenman sonucunda 61. 2kg olarak tespit etmişlerdir (12). Araştırma sonucunda elde etmiş olduğumuz vücut yağ yüzdesi değerleri literatür bilgileri ile paralellik göstermektedir. Mc Manus 9,6 yaş ortalamasına sahip kız öğrenciler üzerinde yapmış olduğu araştırmada, sekiz haftalık devamlı ve interval antrenman programının, MaxVO2 değerlerindeki artış devamlı koşu yapan deneklerde anlamlı bulunmuştur (21). Tamer ve arkadaşlarının ODTÜ erkek öğrenciler üzerinde yapmış oldukları araştırmada MaxVO2’i 43,1±5,0 ml/kg/dk olarak (24), Arslan ve arkadaşlarının Fırat Üniversitesinde spor yapan ve spor yapmayan öğrenciler üzerinde yapmış oldukları çalışma sonucunda, MaxVO2’i spor yapanlarda 47,6 ±4,1 ml/kg/dk olarak, spor yapmayanlarda ise 37,9±3,3 ml/kg/dk olarak tespit etmişlerdir (25). Güvel ve arkadaşlarının Dokuz Eylül Üniversitesi erkek öğrenciler üzerinde yapmış oldukları araştırmada MaxVO2’i 47,2±4,3 ml/kg/dk olarak (26), Şemil ve arkadaşlarının yapmış oldukları araştırmada MaxVO2’i 43,8±5,3 ml/kg/dk olarak (27) tespit etmişlerdir. Türkmen ve arkadaşlarının ambulans ve acil bakım teknikleri bölümünde okuyan öğrenciler üzerinde yapmış oldukları araştırmada MaxVO2’i 37,6±6,5 ml/kg/dk olarak tespit etmişlerdir (28). Araştırma sonucunda elde etmiş olduğumuz aerobik güç değerlerindeki artış literatür bilgileri ile paralellik göstermektedir. Arslan ve arkadaşlarının FıratÜniversitesinde spor yapan 21,43 yaş ortalaması ile spor yapmayan 21,33 yaş ortalaması sahip öğrenciler üzerinde yapmış oldukları çalışma sonucunda, anaerobik gücü spor yapanlarda 101,55 ±9,35 kg/m/sn olarak, spor yapmayanlarda ise 96,46±8,83 kg/m/sn olarak tespit etmişlerdir (25). Williams ve arkadaşları, sekiz hafta süreyle haftada 3 gün yapılan interval sprint antrenmanları 9. 6 yaş ortalamasındaki kız öğrencilerde anaerobik performansın arttığı gözlemiştir (8). Araştırma sonucunda elde edilen değerler bu alanda yapılan araştırmaların sonuçlarıy ile benzerlik arz etmektedir. Sonuç olarak, antrenmanlarda yağların oksidasyona uğrayarak enerji kaynağı olarak kullanılmasından dolayı vücut ağırlığında ve vücut yağ yüzdesinde azalmanın olduğu, düzenli olarak uygulana devamlı antrenman metodunda fiziksel uygunluğun en önemli göstergesi olan kardiovaskular sistemin gelişmesinde etkili olduğuı düşünülmektedir 356 KAYNAKLAR 1. Şenel, Ö.: Aerobik Ve Anaerobik Antrenman Proğramlarının 1316 Yaş Grubu Erkek Öğrencilerin Bazı Fizyolojik Parametreleri Üzerindeki Etkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enst., Beden Eğitimi Ve Spor Anabilim Dalı, Ankara, 1995 2. Ateşoğlu, U. : Elit Bayan Hentbolcuların Fiziksel Ve Fizyolojik Profilinin Değerlendirilmesi, G. Ü. S. B. E., Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. 3. Baker,J. Ve Rambsbottom, R. Hazeldine,R. Maximal Shuttle Runnıng Over 40m As A Measure Of Anaerobic Performance British Journal Of Sports Medeicine Volume 27 Issue 2 1993. 4. Malıne, R. M. : Phsycal Activity And Training Effects On Stature And The Adolescent Frowth Spurt. Medicine And Science İn Sports And Exercise 26. 6759-766, 1994. 21. Mc Manus; A: The Effect Of Two Differend Training Programs On The Peak VO2 Of Prepubescent Girls, Med Sci Sports Exercise 26: 5, 83. 1993. 22. Fox, E. L. Bowers,R. W. Foss, M. L: (Çeviri: Cerit, M. ): Beden Eğitimi Ve Sporun Fizyolojik Temelleri, Bağırgan Yayınevi, Ankara, 1999. 23. Astran, P. O. Rodahl, K: Textbook Of Work Physiology, Mc Graw Hill, Singapore. 1987 24. Tamer,K Ve Ark: Odtü İngilizce Hazırlık Okulu Erkek Öğrencilerin Çeşitli Fizyolojik Özellik Ve Kapasitelerinin Ölçülmesi Ve Değerlendirilmesi. E. Ü. Spor Hekimliği Dergisi, Cilt 26. Sayı 3. 1991. 25. Arslan,C. Gönül,B: Fırat Üniversitesinde Spor Yapan Ve Yapmayan Erkek Öğrencilerin Bazı Fizyolojik Özelliklerinin Test Edilmesi Ve Karşılaştırılması, E. Ü. Spor Hekimliği Dergisi Cilt 25. Sayı 4. Sy. 153 1990. 5. Noble, B. J. : Physiology Of Exercises And Sport Times. Mirror/Mosby Coll,Publ. Usa, 1986. 26. Güvel,H Ve Ark: Tıp Fakültesi Erkek Öğrencilerinin Maksimum Oksijen Kullanımının 12 Dakika Koşma – Yürüme Testi İle Değerlendirilmesi, E. Ü. Spor Hek. Dergisi, Cilt 31, Sayı 2 Sy 65. 1996. 6. Hartung, G. H. Ve Ark. : Estimation Of Aerobic Capacity From Submaximal Cycle Ergometry İn Women, Med. Sci. Sports Exerc., 27 (3) 452-457, 1995. 27. Şemil,S Ve Ark: Maksimum Oksijen Kullanımı İle Harvard Pack Testi’nin Karşılaştırılması. E. Ü. Spor Hekimliği Dergisi Cilt 26. Sayı1. Sy. 25. 1991. 7. Tamer, K. : Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi Ve Değerlendirilmesi, Türkerler Kitabevi, Ankara, 1995. 28. Türkmen,S. Ve Ark: Beden Eğitimi Derslerinin Bir Öğretim Yılı Boyunca Ambulans Ve Acil Bakım Teknikleri Öğrencileri Üzerindeki Fiziksel Fizyolojik Etkileri,E. Ü. Performans Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, Sy141 1995. 8. Wıllıams, C. A. : Effects Of Continous And Interval Training On Anaerobic Performances İn Prepubescent Girls. Medicine And Science İn Sports And Excercise (Suppl) 26 (5), 1993. 9. Sevim, Y. : Antrenman Bilgisi, Tutibay Ltd. Şti, Ankara, 1997. 10. Manning, J: M. Manning, C. D. Perrin, D. H: Factor Analysis Of Various Anaerobic Power Test Journal Of Sports Medeicine Volume June 1988 11. Adenıran, S. A. And Torıda, A. L. : Effects Of Different Running Programmes On Body Fat And Blood Pressure İn Schoolboys Aged 13-12 Years 11. J. Sports Med. And Physical Fitness, 28, (3), 1988. 12. Craıg, J. C. -Terry, J. H. -Glend, J. : Validity Of Anthropometric Equations For Determination Of Changes İn Body Composition İn Adult Males During Training The Journal Of Sports. Medicine And Physical Fitness, 29, (2), 1989. 13. Demir, M. : Dayanıklılık Antrenmanının Aerobik Güce Etkisi, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 1996. 14. Gökdemir,K. Koç,H: Hentbolcularda Genel Dayanıklılık Antrenman Programlarının Bazı Dolaşım, Solunum ve Vücut Yağ Yüzdesine Etkisi. M. Ü Uluslar Arası Spor Bilimleri Kong. İst. 2000 15. Günay, M. ve Ark. : İki Farklı Tipteki İnterval Antrenman Programlarının Aerobik, Anaerobik Güç, Vücut Kompozisyonu, Solunum Fonksiyonları, Kan Lipitleri, Kan Basıncı Ve İstirahat Nabzı Üzerine Etkileri, Kastamonu Eğ. Derg, Yıl 4, Sayı 6, Ekim, 1998 16. Housh, T. J. -Johnson, G. O. -Hughes, R. A. : Yearly Changer İn Body Composition And Muscular Strenght Of Highschool Wrestlers. Research Quarterly For Exercise And Sport. 59 (3), 1988. 17. Sesen, M. : Farklı Aerobik Nitelikli Dayanıklılık Antrenmanlarının Aerobik Güç, Vücut Kompozisyonu Ve Kan Basıncına Etkisi, G. Ü. Sağ. Bil. Ens. Doktora Tezi, Ankara, 1995. 18. Stamford, B. : The Results Of Aerobic Exercise, The Physician And Sports Medicine, 1. 9. 1983 19. Amerikan Collage Of Sports Medicine (A. C. S. M. ) The Recommended Quantity And Quality Of Exercise For Developing And Maintaining Cadionespiratory And Muscular Fitness İn Healthy Adults Med. Sci. Sport Exercise 4 (3), 1990. 20. Tamer, K. : Farklı Aerobik Antrenman Programlarının Serum Hormonları, Kan Lipidleri Ve Vücut Yağ Yüzdesine Etkisi, Gazi Üniv. Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 1996. 357 P-138 ELİT BAYAN HENTBOLCULAR İLE VOLEYBOLCULARIN BAZI FİZİKSEL VE FİZYOLOJİK PARAMETRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI than voleyball players. There is significant differences shown in height, vertical jump, anaerobik power and heart rate between groups. As a result, according to these datas because of playing in greater field and continuously and speedly making attack and defence provides greater anaerobic power to handball players. Key Words; hantball, voleyball players, physical and physiological parametres GİRİŞ * KOÇ H* ÖZCAN, K* PULUR, A** AYAZ, A* * Erciyes Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ** Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Bu çalışmada, farklı spor dallarındaki bayan sporcuların bazı fiziksel ve fizyolojik parametre düzeylerinin kendi aralarında ve sedanter grupla karşılaştırılarak, branşlar arası farkların ortaya konulması amaçlandı. Çalışmaya antrenman yaşı beş ve üzerinde olan, liglerde hentbol ve voleybol oynayan 18 bayan hentbolcu ve 21 bayan voleybolcu ile üniversitede okuyan 18 sedanter öğrenci gönüllü olarak katıldı. Çalışmaya katılan gönüllülerin yaş, boy ve vücut ağırlıkları ortalaması sırasıyla; hentbolcularda; 22,2±1,2 yıl, 164,8±5,4cm, 57,0±4,5 kg, voleybolcularda; 22,4±1,3 yıl, 170,3±6,5 cm, 59,1±6,9 kg ve sedanterlerde ise 23,1±0,8 yıl, 165,1±3,6 cm, 55,1±4,4 kg dır. Çalışmaya katılan gönüllülerin dikey sıçrama, anaerobik güç, durarak uzun atlama, esneklik, istirahat kalp atım sayısı, sistolik ve diastolik kan basınç değerleri ölçüldü. Branşlar arasındaki farkların belirlenmesinde student t- testi, gruplar arası farkların belirlenmesinde ise ANOVA uygulandı. Elde edilen verilere göre, hentbolcuların dikey sıçrama, anaerobik güç ve esneklik değerleri, voleybolcuların boy uzunluğu, dikey sıçrama ve istirahat kalp atım sayısı değerlerindeki farklar sedanterlere göre pozitif yönde anlamlı olduğu, hentbolcular ile voleybolcular arasındaki farklara bakıldığında ise boy uzunluğu, durarak uzun atlama ve kalp atım sayısı değerleri voleybolcular yönünde, dikey sıçrama ve anaerobik güç değerleri ise hentbolcular yönünde anlamlı olduğu tespit edildi. Gruplar arası farklara bakıldığında boy uzunluğu, dikey sıçrama, anaerobik güç ve kalp atım sayısı değerlerinde ki farkların anlamlı olduğu görüldü. Sonuç olarak; elde edilen bu bulgulara bakılarak, hentbolcuların daha büyük bir sahada mücadele etmesinin ve maç içerisinde devamlı hücum ve savunmaya süratli bir şekilde gidip gelmesinin daha yüksek bir anaerobik güce sahip olmalarını sağladığı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler; hentbolcu, voleybolcu, fiziksel ve fizyolojik parametre Comparıson Of Some Physıcal And Physıologıcal Parameters Of Elıte Woman Handball And Voleyball Players Summary The purpose of this study to determine the differences of sport branches with comparing some of physical and physiological parametres of elite woman hanball and voleyball players between them and sedanter group. In thıs study 5 years and over trained leagues 18 handball and 21 voleyball and 18 sedanter university students participated volunterely. Average of age, weights and heights are in handball players 22. 2 ± 1. 2 year. 164. 8 ± 5. 4 cm, 57. 0 ± 4. 5kg, in voleyball players 22. 4 ± 1. 3 year, 170. 3 ± 6. 5 cm, 59. 1 ± 6. 9 kg, in sedanters 23. 1 ± 0. 8 year, 165. 1 ± 3. 6 cm, 55. 1 ± 4. 4 kg. vertical jump, anaerobic capacity, standing long jump, flexibility, resting heart rate, systolic and diastolic blood pressure of volunteers are measured. For defining the differences between sport branches, ttest and differences betwen groups ANOVA applied. According to data’s differences in vertical jump, anaerobik power and flexibility results of handball players and height, vertical jump, resting heart rate results of voleyball players are positively meaningful from sedanters. Differences in sports age, height, standing long jump and heart rate in voleyball players are significantly beter than handball players but in vertical jump anaerobic power variables in handball players are better Ülkemizde ve dünyada milyonlarca uygulayıcısı ve seyircisi olan spor, son yıllarda kazanmanın ön plana çıktığı bir olgu olmuştur. Bu olgu içerisinde yer alan hentbol ve voleybol öncelikle Avrupa’da ve ülkemizde hızla yayılan, ilgi gören ve sevilen spor dalları haline gelmiştir (15). Hentbol ve voleybol, bayanlar ve erkekler için öngörülmüş hızlı ve dinamik bir oyundur. Oyun içinde takımların hedefi, mevcut kurallar çerçevesinde rakip takımın kalesine ve sahasına mümkün olduğu kadar çok top atmak, savunmada bulunan takım için ise hücum pozisyonuna geçmektir (12). Hentbol ve voleybol; oyun süresi, çabuk ve doğru oynama gerekliliği göz önüne alındığında, kuvvet, sürat, dayanıklılık, hareketlilik, beceri ve koordinasyon gibi temel motorik özelliklerin tümünün olması gerekliliği ortaya çıkar. Ancak bütün takım sporlarında olduğu gibi, topa sahip olmak için yapılan mücadelede çabuk kuvvet ve kuvvette devamlılık gibi koordinatif yeteneklerin de ön plana çıktığı görülmektedir (6). Bunun yanında sporcuların fiziksel özellikleri, zihinsel özellikleri, teknik-taktik ve deneyim gibi parametreler de başarının elde edilmesinde büyük önem taşımaktadır (8) Mükemmel bir tekniğe ve taktiğe sahip olan hentbol ve voleybol takımları ancak temek motorik özellikleri sistematik bir biçimde geliştirildiği takdirde başarı elde edebilir (10). Değişik spor dallarındaki sporcuların fizik yapılarında büyük farklılıklar olduğu bilinmektedir. Araştırmamıza konu olan hentbol ve voleybol branşlarındaki sporculara baktığımızda birçok ortak özellikler bulunmaktadır. İki branştaki sporcularında vücut yapıları uzun boylu ve vücut yağ yüzdelerinin de ortalamanın altında olduğu görülmektedir (12). Boy uzunluğu hentbolde ve voleybolda hücum - savunma gibi temel teknik ve taktik konseptinde önemli bir özelliktir. Hentbolde sıçrayarak atış ve bu atışların bloke edilmesinde, voleybolda ise smaç ve blok gibi temel tekniklerde büyük ölçüde sıçrama ve atış kuvveti gibi parametrelerin ön plana çıktığı görülmektedir. Hentbolcu ve voleybolcuların fizyolojik kapasitelerini ortaya koymaları için bu branşlara uygun bir bedensel yapıya sahip olmaları gerekir. Bedensel yapı eğer spor branşına uygun değilse performansı olumsuz yönde etkiler (1). Egzersiz esnasında organizmanın yeterli O2 almadığı fakat çalışmaya devam edebildiği, O2‘siz çalışabilme kapasitesi olan anaerobik güç, antrenman bilimi açısından tanımlanacak olursa bir sporcunun yüksek yüklenmeler altında, O2’siz bir ortamda iş yapabilme ve enerji üretebilme gücü olduğu söylenebilir. Beş yıl ya da daha fazla yüksek seviyede anaerobik güç antrenmanları yapmış sporcular, antrenmansız kişilere göre %30 daha yüksek anaerobik kapasiteye sahiptir (3,17). Bu çalışmada, farklı spor dallarındaki bayan sporcuların bazı fiziksel ve fizyolojik parametre düzeylerinin kendi aralarında ve sedanter grupla karşılaştırılarak, branşlar arası farkların ortaya konulması amaçlandı. MATERYAL VE METOD Çalışmaya, antrenman yaşı beş ve üzerinde olan hentbol ve voleybol liglerinde mücadele eden 18 bayan hentbolcu ve 21 bayan voleybolcu ile üniversitede okuyan 18 sedanter öğrenci gönüllü olarak katıldı. Çalışmaya katılan gönüllülerin dikey sıçrama, anaerobik güç, durarak uzun atlama, esneklik, istirahat kalp atım sayısı, sistolik ve diastolik kan basınç değerleri ölçüldü. Deneklerin boyları metre (Rodi) ile ölçülüp cm cinsinden, vücut ağırlığı elektronik baskül (premier) ile ölçülüp kg cinsinden kaydedildi. Vücut kitle indeksi Pollack Formülü ile hesaplandı (Ağırlık (kg) / boy (m) ²) (13) Deneklerin 15 dakika yatar pozisyonda dinlenmeden sonra sistolik ve diastolik kan basıncı sphyngomomano metre microlife blood pressure monitör ile, steteskop ve saat yardımı ile de istirahat kalp atım sayısı ölçüldü. Esnekliğin ölçülmesinde otur ve uzan testi uygulandı (20). Deneklerin durarak uzun atlama değerleri metre ile ölçüldü. Salonda belirlenen alanda üç 358 defa durarak uzun atlama yaptırılarak en iyi değer kaydedildi. Anaerobik gücün belirlenmesinde dikey sıçrama testi (sargent Jump) yaptırılarak P= 4.9 x (W ) x D formülünde hesaplandı (20). aritmetik ortalama ve standart sapma hesaplanarak, branşlar arasındaki farklılığın tespiti için t- testi kullanıldı, gruplar arası farkların belirlenmesinde ise ANOVA uygulandı. Farkların 0. 01 önem seviyesinde anlamlı olup olmadığı araştırıldı. (P=Anaerobik Güç (kg/m/sn), W=V. Ağırlığı (kg), 4.9 = Standart Zaman (sn)). Verilerin değerlendirilmesinde; SPSS paket programında BULGULAR Tablo 1. Hentbolcular ile Sedanterlerin Bazı Fiziksel ve Fizyolojik Özellikleri Değişken Gruplar N X Sd Sx t P Antrenman Yaşı (Yıl) Yaş (Yıl) Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter Hentbolcu Sedanter 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 18 7,5 ,0 22,2 23,0 164,8 165,0 57,0 55,1 21,0 20,2 46,4 34,0 84,8 71,1 162,4 170,2 20,8 16,0 77,3 75,8 107,3 111,8 70,0 71,8 2,1 ,0 1,2 ,8 5,4 3,6 4,5 4,4 1,3 1,0 8,9 4,3 5,6 10,0 10,4 26,0 5,1 4,4 4,7 7,0 13,8 7,5 10,6 8,7 ,5 ,0 ,3 ,2 1,4 1,1 1,1 1,3 ,3 ,3 2,3 1,3 1,4 3,0 2,6 7,8 1,3 1,3 1,2 2,1 3,5 2,2 2,7 2,6 11,297** P<0,01 -1,862 AD -,070 AD 1,059 AD 1,556 AD 4,190** P<0,01 4,383** P<0,01 -1,065 AD 2,480* P<0,05 ,661 AD -,970 AD -,462 AD Boy Uzunluğu (cm) Vücut Ağırlığı (Kg) Vücut Kitle İndeksi 2 (Kg/m ) Dikey Sıçrama (cm) Anaerobik Güç (Kg. M/sn) Durarak Uzun Atlama (cm) Esneklik (cm) İstirahat Kalp Atım Sayısı (Atım/dk) Sistolik Kan Basıncı (mmHg) Diastolik Kan Basıncı (mmHg) *p<0,05, **p<0,01,AD; Anlamlı Değil Tablo incelendiğinde hentbolcular ile sedanterlerin dikey sıçrama ve anaerobik güç değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak 0,01 düzeyinde, esneklik derecesi ise 0,05 düzeyinde anlamlı olduğu tespit edildi. Tablo 2. Voleybolcular ile Sedanterlerin Bazı Fiziksel ve Fizyolojik Özellikleri Değişken Gruplar N X Sd Sx t P Antrenman Yaşı (Yıl) Voleybolcu Sedanter 21 18 10,0 0 4,4 0 ,9 7,393** p<0,01 Yaş (Yıl) Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter Voleybolcu Sedanter 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 22,4 23,0 170,3 165,0 59,1 55,1 20,2 20,2 27,8 34,0 69,2 71,1 173,5 170,2 18,3 16,0 68,3 75,8 100,2 111,8 68,4 71,8 1,3 0,8 6,5 3,6 6,9 4,4 2,1 1,0 4,1 4,3 10,2 10,0 13,8 26,0 5,5 4,4 2,1 7,0 21,1 7,5 5,7 8,7 ,3 0,2 1,4 1,1 1,5 1,3 ,4 0,3 ,9 1,3 2,2 3,0 3,0 7,8 1,2 1,3 ,4 2,1 4,6 2,2 1,2 2,6 -1,436 AD 2,504* p<0,05 1,700 AD -,103 AD -4,007** p<0,01 -,501 AD ,471 AD 1,184 AD -4,527** p<0,01 -1,750 AD -1,304 AD Boy Uzunluğu (cm) Vücut Ağırlığ (Kg) Vücut Kitle İndeksi (Kg/m2) Dikey Sıçrama (cm) Anaerobik Güç (Kg. M/sn) Durarak Uzun Atlama (cm) Esneklik (cm) İstirahat Kalp Atım Sayısı (Atım/dk) Sistolik Kan Basıncı (mmHg) Diastolik Kan Basıncı (mmHg) *p<0,05, **p<0,01,AD; Anlamlı Değil Tablo incelendiğinde voleybolcular ile sedanterlerin dikey sıçrama ve istirahat kalp atım sayısı değerleri arasındaki farkların istatistiksel olarak 0,01 düzeyinde, boy uzunluğunun ise 0,05 düzeyinde anlamlı olduğu görüldü. 359 Tablo 3. Hentbolcular ile Voleybolcuların Bazı Fiziksel ve Fizyolojik Özellikleri Değişken Gruplar N X Sd Sx t P Antrenman Yaşı (Yıl) Yaş (Yıl) Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu Voleybolcu Hentbolcu 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 21 18 10,0 7,5 22,4 22, 170,3 164,8 59,1 57,0 20,2 21,0 27,0 46,4 69,2 84,8 173,5 162,4 18,3 20,8 68,3 77,3 100,2 107,3 68,4 70,0 4,4 2,1 1,3 1,2 6,5 5,4 6,9 4,5 2,1 1,3 4,1 8,9 10,2 5,6 13,8 10,4 5,5 5,1 2,1 4,7 21,1 13,8 5,7 10,6 ,9 5 ,3 ,3 1,4 1,4 1,5 1,1 ,4 ,3 ,9 2,3 2,2 1,4 3,0 2,6 1,2 1,3 ,4 1,2 4,6 3,5 1,2 2,7 2,035* P<0,05 ,354 AD 2,648* P<0,05 1,007 AD -1,301 AD -8,378** P<0,01 -5,311** P<0,01 2,629* P<0,05 -1,372 AD -7,699** P<0,01 -1,136 AD -,553 AD Boy Uzunluğu (cm) Vücut Ağırlığ (Kg) Vücut Kitle İndeksi 2 (Kg/m ) Dikey Sıçrama (cm) Anaerobik Güç (Kg. M/sn) Durarak Uzun Atlama (cm) Esneklik (cm) İstirahat Kalp Atım Sayısı (Atım/dk) Sistolik Kan Basıncı (mmHg) Diastolik Kan Basıncı (mmHg) *p<0,05, **p<0,01,AD; Anlamlı Değil Tablo incelendiğinde voleybolcular ile hentbolcuların, boy uzunluğu ve durarak uzun atlama değerleri arasındaki farkların istatistiksel olarak 0,05 düzeyinde dikey sıçrama, anaerobik güç ve istirahat kalp atım sayısı değerlerinin ise 0,01 düzeyinde, anlamlı olduğu belirlendi. TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışma sonucunda elde ettiğimiz değerlere baktığımızda, hentbolcuların dikey sıçrama, anaerobik güç ve esneklik değerleri, voleybolcuların boy uzunluğu, dikey sıçrama ve istirahat kalp atım sayısı değerlerindeki farkların sedanterlere göre pozitif yönde anlamlı olduğu, hentbolcular ile voleybolcular arasındaki farklara bakıldığında ise boy uzunluğu, durarak uzun atlama ve kalp atım sayısı değerlerinin voleybolcular yönünde, dikey sıçrama ve anaerobik güç değerlerinin ise hentbolcular yönünde anlamlı olduğu tespit edildi. Gruplar arası farka bakıldığında boy uzunluğu (p<0,05), istirahat kalp atım sayısı (p<0,01) voleybolcular yönünde, dikey sıçrama ve anaerobik güç (p<0,01) değerlerinin ise hentbolcular yönünde istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. Araştırmaya katılan grupların yaş, boy uzunluğu ve vücut ağırlığı ortalamalarına bakıldığında, voleybolcuların boy uzunluğunda diğer gruplara göre anlamlı bir farkın olduğu tespit edildi (P<0. 05) Sevim ve arkadaşları (16) 22. 5±4 yıl yaş ortalamasına sahip, bayan hentbolcular üzerinde yaptıkları çalışmada boy uzunluğunu 169. 3±5 cm ve vücut ağırlığını ise 62. 5±3. 5 kg olarak, Ateşoğlu (3) T. M. O. ’da 21. 4±4 yıl, 169. 4±4cm, 58. 9±5kg, P. T. T. ’de 19. 5±2 yıl, 169. 4±6cm, 58. 3±5kg, Sümerbank’ta 22. 0±5 yıl, 170. 0±8cm, 60. 9±6kg olarak bulmuştur. Taborsky ve arkadaşları (19) 1996 Avrupa bayanlar hentbol şampiyonasına katılan 178 sporcu üzerinde yaptıkları araştırmada yaş ortalamalarını 25 yıl, boy ortalamalarını 175 m vücut ağırlık ortalamalarını ise 68kg olarak bulmuşlardır. Ergül (7) 22±3 yıl yaş ortalamasına sahip bayan voleybolcular üzerinde yaptığı araştırmada boy uzunluğunu 176. 5±6 cm vücut ağırlığı ise 64. 1±6kg olarak tespit etmiştir. Taşkıran (21), 1993 yılında Bayan Hentbol Milli takım oyuncuları üzerinde yaptığı araştırmada yaş ortalamasını 20. 87±2. 01 yıl, boy ortalamasını 168. 58±3. 62cm ve vücut ağırlığı ortalamasını ise 60. 37±4. 17 kg olarak tespit etmiştir Araştırmaya katılan deneklerin dikey sıçrama ortalamaları literatür ile karşılaştırıldığında Sevim ve arkadaşları (16) yaptıkları araştırma sonucunda bayan hentbolcularda dikey sıçrama ortalamasını antrenman öncesi 39. 7±4cm antrenman sonrası 43. 3±4cm olarak tespit etmişlerdir. Taşkıran (21), bayan hentbol milli takım oyuncularında dikey sıçrama ortalamasını 49. 1±8 olarak bulmuştur. Puhl (14), elit voleybolcular üzerinde yaptığı araştırmada dikey sıçrama değerini 45. 9±6cm olarak bulmuştur. Ergül (7), elit bayan voleybolcularda dikey sıçrama ortalamasını 48. 09±4. 61 cm olarak bulmuştur. Şifaver (18) üniversite bayan voleybol takımında dikey sıçrama ortalamasını antrenman öncesi 37. 63±5. 78cm, antrenman sonrası 41. 20±7. 38cm olarak bulmuşlardır. Aygül (4) bayan hentbolcularda (40. 8±1. 2cm) olarak bulmuştur. Grupların anaerobik güç ortalamaları bu alanda yapılan araştırmalar ile mukayese edildiğinde Ateşoğlu (3) bayan hentbolcular üzerinde yaptığı araştırmada anaerobik güç ortalamalarını T. M. O. ’da 81. 6±8, P. T. T. ’de 80. 78±7, Sümerbank’da 83. 9±7m/sn olarak bulmuştur. Pehlivan ve arkadaşlarının. Bayan hentbolcular üzerinde yapmış oldukları çalışmada dikey sıçrama değerini T. M. O takımında 36,58±5,23 cm olarak, anaerobik gücü ise 89,76±13,53 kg. m/sn olarak tespit etmişlerdir (11). Hakkinen (20), elit bayan voleybolcular üzerinde yapmış olduğu araştırmada vücut ağırlığının kg başına dakikada düşen watt cinsinden 30sn anaerobik ortalamalarını sezon öncesi 20. 0±2w olarak, sezon sonrası 18. 0±1w olarak tespit etmiştir. Yapılan araştırma sonucu elde edilen iki takımın da anaerobik güç değerleri, tüm araştırmalardan daha düşüktür. Elde edilen esneklik değerlerine bakıldığında hentbolcuların daha yüksek esneklik derecesine sahip oldukları görülmektedir. Grubun esneklik ölçüleri ortalamaları literatürle karşılaştırıldığında, Ateşoğlu (19) elit hentbolcularda esneklik değerini T. M. O. ’da, 30. 9±5cm, P. T. T. ’de 31. 1±3cm, Sümerbank’da 31. 5±4cm olarak bulmuştur. Şifaver (21), üniversite bayan voleybol takımı üzerinde yaptığı araştırmada esneklik ortalamasını, antrenman öncesi 32. 3±5cm antrenman sonrası 34. 8±5cm olarak bulmuştur. Pehlivan ve ark. Bayan hentbolcular üzerinde yapmış oldukları çalışmada esneklik değerini T. M. O takımında 33,5±5,5 cm olarak tespit etmişlerdir (11) Bayan hentbolcularda 20,8±5,15 cm bayan voleybolcularda ise 18,3±5,5cm olarak tespit edilen esneklik değerleri, Pollock’in esneklik testi standart değerleri ile karşılaştırıldığında her iki bayan takımdaki deneklerin esneklik değerlerinin kötü olduğu görülmektedir. Araştırmada bayan voleybol takımının esneklik ortalamasının düşük olma sebebi, antrenmanlarda esneklik çalışmalarına daha az zaman ayrılmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Durarak uzun atlama değerleri, takımlar arası farka bakıldığında, voleybolcuların (173,5±13,8cm) daha iyi derecede olduğu tespit edildi. Bunun sebebinin maç içerisinde ve antrenmanlarda voleybolcuların devamlı smaç ve buna karşı yapılan blok hareketlerinin daha fazla yapmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. 360 Çalışmamızda İ. K. A. S değerlerine baktığımızda voleybolcularda (68,3 atım/dk) anlamlı olarak düşük olduğu görüldü. Araştırmaya katılan takımların istirahat kalp atım sayısı literatürle karşılaştırıldığında Ateşoğlu (3), bayan hentbolcularda istirahat kalp atım sayısını T. M. O. ’da 64. 8±4, P. T. T. ’de 66. 7±4, Sümerbank’da 69. 3±2 atım/dk olarak bulmuştur. Ergül (7), bayan voleybolcularda istirahat kalp atım sayısını 69. 1±6. 2 atım/dk olarak tespit etmiştir. Pehlivan ve ark. Bayan hentbolcular üzerinde yapmış oldukları çalışmada İ. K. A. S değerini T. M. O takımında 67,66±4,96 atm/dk olarak tespit etmişlerdir (11) Çalışmaya katılan sporcuların İ. K. A. S. ortalamalarının düşük olmasının yapılan antrenmanlara bağlı olduğu söylenebilir. Sistolik ve diastolik kan basınçları incelendiğinde, gruplar arasında anlamlı farkın olmadığı görülmüştür. Ateşoğlu bayan hentbolcular üzerinde yaptığı araştırmada sistolik kan basıncı ortalamalarını lig 1. ’de 101,66±9,5, lig 6. ’da 105,64±8,07 ve lig 9. ’da 188,8±7,51mmHg olarak, diastolik kan basıncı ortalamalarını lig 1. ’de 26,21±11,2, lig 6. ’da 64,68±8,06 ve lig 9. ’da 66,41±6,7 mmHg olarak bulmuştur (2). Elde ettiğimiz bulgularla Cicioğlu ve arkadaşlarının yapmış oldukları çalışmadaki dikey sıçrama, anaerobik güç ve istirahat kalp atım sayısı değerleri ile paralellik göstermektedir (5). Sonuç olarak; elde edilen bu bulgulara bakılarak, hentbolcuların daha büyük bir sahada mücadele etmesi, maç içerisinde devamlı hücum ve savunmaya süratli bir şekilde gidip gelmesine bağlı olarak, daha yüksek bir anaerobik güce sahip oldukları gerçeği ortaya çıktığını düşünmekteyiz. Bu tür çalışmaların farklı spor branşlarındaki daha fazla bay ve bayan sporcularla yapılmasının, norm oluşturulması açısından önemli olacağı, paralel bir çalışmanın takım sporları ile ferdi sporları arasında yapılmasının tartışma ve sonucu daha zenginleştireceğini düşünmekteyiz. KAYNAKLAR 1- Açıkada, C. - Ergen, E. : Bilim ve Spor, Büro Tek Ofset Matbaacılık, Ankara, 1990. 2- Ateşoğlu, U. Tamer,K. : Türkiye Bayan Hentbol Liginde Oynayan Hentbolcuların Fiziksel ve Fizyolojik Profilleri, G. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, C 4, S. 1, sy 1. 1999. 3- Ateşoğlu, U. : Elit Bayan Hentbolcuların Fiziksel ve Fizyolojik Profilinin Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. 4-Aygül, A. A. : Hentbolcularda, Voleybolcularda ve Basketbolcularda, Sıçrama, Çabukluk, Kol Kuvveti ve Genel Dayanıklılık Özelliklerini Karşılaştırılması, Uludağ Ün, Y. L, Tezi, Bursa, 1992. 5- Cicioğlu, İ. Günay, M. Gökdemir, K. Farklı Branşlarda Elit Bayan Sporcuların Fiziksel ve Fizyolojik Profillerinin Karşılaştırılması. G. Ü. Bed. Eğit. ve Spor Bil. Dergisi, C. 3, S 4, Sy. 9 1998. 6- Çıngıllıoğlu, F. Ç. : Çabuk Kuvvet İstasyon Çalışmasının 16-18 Yaş Grubu (E) Hentbolcularda Bazı Motorik Özellikler Üzerine Etkisinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. 7- Ergül, F. : Elit Olan ve Olmayan Bayan Voleybolcuların Fiziksel ve Fizyolojik Profillerinin Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1996. 8- Gökdemir, K. Koç, H. : Üst Düzey Hentbolcu ve Voleybolcu Bayan Sporcuların Bazı Fizyolojik parametrelerinin Değerlendirilmesi, Dumlupınar Ünv. Sosyal Bil. Ensti Derg. Sayı 4. sy. 259, 2000. 9- Hakkınen, K. : Changes in Physical Fitness Profile in Female Basketball Players During Competitive Season İncluding Explosive Type Strentgh Training, The Journal of Sports Medicine and Physical Fitness, 33 (1), March, 1996. 10- Koç, H. : 14-16 Yaş Grubu Hentbolcu ve Beden Eğitimi Dersi Alan Öğrencilerin Bazı Fiziksel ve Fizyolojik Parametrelerinin Eurofit Test Bataryasında Değerlendirilmesi, Gazi Ünv., Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1996 11- Pehlivan, Z. Gökdemir, K. : Hentbol ve Basketbol 1. Deplasman Liginde Şampiyon Olan Takım Sporcularının Bazı Fiziksel ve Fizyolojik Parametrelerinin Karşılaştırılması G. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, C 4, S. 1, sy. 9 1999. 12- Pehlivan, Z. : 1995-1996 Sezonunda, Türkiye 1. Deplasmanlı Bayanlar Basketbol, Hentbol ve Voleybol Liglerinde Şampiyon Olan Sporcuların Fiziksel ve Fizyolojik Özelliklerinin Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1997. 13- Peker İ, Çiloğlu F, Burak Ş, Bulca Z Egzersiz Biyokimyası ve Obesite. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Say 3-11 İstanbul. 2000. 14- Puhl, J. : Physical and Physiological Characteristic of Elite Volleyball Players, Research Quarterly for Exercise and Sports, 1982. 15- Serdar, E. : Bir Sezonluk Antrenman Periyotlaması Boyunca Üst Düzey Erkek Hentbolcuların Bazı Motorik ve Fizyolojik Parametrelerinin İncelenmesi, Gazi Ünv, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1996. 16- Sevim, M. Sevim Y. Günay, M. Erol,E. : Kombine Kuvvet Antrenmanlarının 18-25 Yaş Grubu Elit Bayan Hentbolcuların Performans Gelişimine Etkisinin İncelenmesi, G. Ü. Bed Eğit ve Spor Bil. Der, C. 1, S. 3, 1996. 17- Şenel, Ö. : Effect of Continious and Interval Running Programs on Aerobic and Anaerobic Capacities of High School BoysAged 14-16 Years, ODTU Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1991. 18- Şifaver, A. Ü. : Sezon Öncesi 8 Haftalık Antrenman Uygulamasının Selçuk Üniversitesi Bayan Voleybol Takımı Vücut Kompozisyonu ve Anaerobik Güce Etkilerinin Araştırılması, Selçuk Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 1991 19- Taborsky, F. : Women’s Handball Out of The Shadow, European Handball, Austuria, 1/1997. 20- Tamer, K. : Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Türkerler Kitabevi, 1995. 21- Taşkıran, Y. - Şahin, R. : Bayan Milli Takım Oyuncularının Kamp Esnasında Yapılan 30m Sprint, Durarak Uzun Atlama ve Dikey Sıçrama Test Sonuçlarının Pozisyonlara Göre Karşılaştırılması, II. Spor Bilimleri Kongresi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1997. 361 P-139 ÜST DÜZEY KARATECİLERİN PERFORMANSINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN TESPİT EDİLMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ *TEKİN, H. A., *ERDEMİR, İ., **ÖKMEN, A. Ş., *SERT, N. *Trakya Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Edirne, Türkiye. **Muğla Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Muğla, Türkiye. Teknik ve motorsal özellikler karate sporunda başarının temelini kesin belirleyici konumundadır. Motorsal özelliklerde etkili olmayan sporcu teknik olarak elbette zayıf bir konuma düşecektir. Fakat bu iki temel özelliğin yanında mental antrenman ve psikolojik (iç ve dış) faktörlerde başarıda önemli bir yer teşkil etmektedir. Dünya üzerinde karate sporunda büyük başarı elde eden Türk sporcularının başarılarında performanslarına etki eden etkiler bugüne kadar araştırılıp incelenmemiştir. Bizim bu çalışmadaki amacımız, dünyada büyük başarı elde etmiş Türk karatecilerin performanslarına etki eden faktörleri standardize edilmiş sporcu performans ölçeği ile araştırıp tespit etmek ve Türk karate milli takımın başarılarını pekiştirmede sporcularımıza katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. MATERYAL VE METOT Özet Giriş; Bu çalışmanın amacı milli takımda bulunan ve milli takımda yer almış karatecilerin performansını etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi ve tespit edilmesidir. Yöntem; Bu amaçla; milli takımda yer almış karatecilerden erkek (N=49) – bayan (N=18) olmak üzere toplam N=67 denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Sporculara yönelik önceden geliştirilmiş olan (1) teknik, taktik ve motorsal özellikler, (2) psikolojik (iç) özellikler ve (3) psikolojik (dış) özellikleri ölçebilecek bir anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen tüm veriler SPSS istatistik programı kullanılarak, descriptive analizi uygulanarak analiz edilmiştir. Bulgular; Karateciler teknik, taktik ve motorsal özelliklerinin iyi olduğunu belirtmişlerdir. Bununla birlikte psikolojik (iç faktörler) boyut yönünden de iyi durumda oldukları tespit edilmiştir. Aynı zamanda psikolojik (dış faktörler) özellikler bakımından da dış etkilerden oluşabilecek başarıyı etkileyen parametrelere de daha dayanıklı olduklarını belirtmişlerdir. Sonuçlar; karatecilerin psikolojik (dış) özellikleri sporcunun kendi kontrolünde olmamasına rağmen bu durumu kontrol edebildikleri ve başarılarının devamını sürdürebildikleri görülmüştür. Anahtar Kelimeler: karate, psikoloji, performans, teknik, taktik. EVALUATION AND DETERMINATION OF THE FACTOR EFFECTING PERFORMANCE OF ELITE KARATEISTS Summary Introduction: The purpose of this study was to evaluate and determinate the factor that effect the performance of karateists who were in national team of the Turkey. Method: This research is made up of assigned 67 subjects (men, N=49, women, N=18) who were in national team of the Turkey occasionally. The survey methodology was used in this study. One questionnaire, including 3 different dimensions (1) the factors of technique, tactics and characteristics of motor, (2) the characteristics of psychological (inside factor) and the characteristics of psychological (outside factor), was used the subjects. All gathered data were analyzed by the SPSS for Windows. Descriptive analysis was used for statistical evaluation. Results, Karateists said that, our performance is affected by the factors which were the technique, tactics and characteristics of motor. Nevertheless, their characteristics and condition of psychological (inside factors) were quite good. Meanwhile, they were resistant the parameters, coming from the out of control, that affects their success the point of view the characteristics and conditions of psychological (outside factors). Conclusion: If the characteristics and conditions of psychological (outside) factor of karateists are developed, their successes can be increase. Keywords: karate, psychology, performance, techniques, tactics. GİRİŞ Dünya üzerinde Karate sporu yaygınlaşmakla birlikte gelecek yıllarda olimpik spor olması talepleri vardır. Karatenin dünyadaki gelişimine paralel olarak ve hatta dünyadaki gelişiminden daha hızlı bir gelişmeyi Türkiye’deki Karateciler göstermekte ve dünya şampiyonalarında önemli başarılar elde etmektedirler. Anaerobik performans özelliği yüksek olan bu spor dalında, kuvvet, sürat, kuvvet ve süratte devamlılık, çabukluk önemli bir faktördür. Deneklerin Seçimi: Bu çalışmada milli takımda yer almış ve yer alan elit karatecilerden erkek (N=49) –bayan (N=18) olmak üzere toplam N=67 denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Veri Toplama Aracının (Ölçeğin) Geliştirilmesi: Literatür taraması yapılarak taslak bir “sporcu performans ölçeği” geliştirilmiş, geliştirilen bu taslak ölçek, beden eğitimi ve spor bilimleri uzmanlarına sunulup eleştirileri alınarak son şekline getirilmiştir. Buna göre sporcu performans ölçeği; “teknik, taktik ve motorsal faktörler”, “psikolojik (iç) faktörler” ile “psikolojik (dış) faktörler” adı altında 3 alt boyuttan oluşmuştur. Derecelendirme ise [“Evet”, “Kısmen”, “Hayır” şeklinde] üçlü derecelendirme ölçeği üzerinde yapılmıştır. Ölçeğin Geçerlik - Güvenirlik Çalışması: Ölçeğe; yapı geçerliliği için Faktör Analizi, güvenirliliği için de Cronbach Alpha Güvenirlik katsayısı uygulanmıştır. Analizler ile, her alt boyutun “tek boyutlu” olup olmadığı ve “iç tutarlılıkları” saptanmıştır. Faktör analizi sonucunda “faktör yükleri 0. 35’in altında kalan maddelerin ölçekten atılması” 1,3,5,7 . Teknik, taktik ve motorsal özellikler alt ölçütü esas alınmıştır boyutu; Bu alt boyutun Alfa Katsayısı ise 0. 72’tir. Bu bulgu, alt boyutun iç tutarlılık düzeyinin oldukça güvenilir olduğunun göstergesidir. Psikolojik (iç) özellikler alt boyutu; Bu alt boyutun Alfa Katsayısı ise 0. 61 olup, bu bulgu, alt boyutun iç tutarlılık düzeyinin oldukça güvenilir olduğunu göstermektedir. Psikolojik (dış) özellikler alt boyutu; Bu alt boyutun Alfa Katsayısı ise 0. 73’tir. Bu bulgu, alt boyutun iç tutarlılık düzeyinin oldukça güvenilir olduğunun göstergesidir. Geçerlik ve güvenirlik çalışması sonucunda; ‘teknik, taktik ve motorsal özellikler’ alt boyutu 10 maddeden, ‘psikolojik (iç) özellikler’ alt boyutu 9 maddeden, ‘psikolojik (iç) özellikler’ alt boyutu da 15 maddeden oluşarak “sporcu performans ölçeği”ni meydana getirmiştir. İstatistiksel Analiz: Elde edilen verilerin değerlendirilmesinin yapılabilmesi için soruların cevapları “Evet = 1”, “Kısmen = 2”, “Hayır = 3” şeklinde değerlendirme yapılmıştır. Daha sonra her sorunun descriptive analizleri yapılarak analiz edilmiştir. BULGULAR Çalışmamıza 18 elit bayan sporcu katılmıştır. Araştırmamıza katılan bayanların yaş ortalaması 22,33±3,88 yıl, boy 168,61±8,30 cm ve spor yaşları ise 10,76±4,27 olarak bulunmuştur (Tablo 1. ). Bir denek spor yaşı hakkında bilgi vermemiştir. Tablo 1. Elit bayan karatecilerin yaş, boy ve spor yaş parametrelerinin minimum (min. ), maksimum (maks. ); aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (S. S. ) değerleri. Parametreler (Bayan) Yaş (Yıl) N Min. Maks. X S. S. 18 18 30 22,33 3,88 Boy (cm) 18 155 185 168,61 8,30 Kaç Yıldır Spor Yapıyorsunuz (Yıl) 17 5 21 10,76 4,27 Araştırmamızda 49 elit erkek sporcu katılmış, bu elit erkek karatecilerin yaş ortalaması 22,20±4,76 yıl, boy 176,69±7,84 cm ve spor 362 yaşları ise 10,40±5,32 olarak bulunmuş 4 denek ise spor geçmişleri hakkındaki gerekli bilgiyi boş bırakmışlardır (Tablo 2. ). Tablo 2. Elit erkek karatecilerin yaş, boy ve spor yaş parametrelerinin minimum (min. ), maksimum (maks. ); aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (S. S. ) değerleri. Parametreler (Erkek) Yaş (Yıl) N Min. Maks. X S. S. 49 14 37 22,20 4,76 Boy (cm) 49 160 195 176,69 7,84 Kaç Yıldır Spor Yapıyorsunuz (Yıl) 45 2 26 10,40 5,32 A) Teknik, Taktik ve Motorsal Özellikler: Elde edilen bulguların sonucunda elit karateciler ankete verdikleri cevaplarda kendilerini genelde teknik yönünden taktik yönünden ve motorsal özellikleri yönünden üstün olduklarını belirtmişler sadece tirim yetenekleri ve tempolarının diğer parametreler kadar iyi olmadığını belirtmişlerdir. İki sporcu ise taktik üstünlüğü ile ilgili olan 2 soruyu cevapsız bırakmıştır (Tablo 3. ). Tablo 3. Elit bayan ve erkek karatecilerin teknik, taktik ve motorsal özelliklerinin X ve S. S. değerleri. Parametreler Kuvvetim rakibime göre daha iyi olduğu için Sürat olarak üstün olduğum için Dayanıklılık bakımından üstün olduğum için Rakibime göre daha hareketli olduğum için Teknik üstünlüğüm rakibime göre daha iyi olduğu için Taktik üstünlüğüm rakibime göre daha iyi olduğu için Müsabaka performansımın en üst düzeyini yakaladığım için Bireysel olarak rakibime göre daha iyi koordine olduğum için Dengemi çok iyi ayarladığım için Ritim yeteneğim ve tempom çok iyi olduğu için N 67 67 67 67 67 65 66 67 67 67 X S. S. 1,43 0,66 1,46 0,61 1,36 0,57 1,48 0,61 1,37 0,52 1,37 0,53 1,33 0,63 1,43 0,63 1,39 0,55 1,64 0,67 B) Psikolojik (İç) Özellikler: Elit bayan ve erkek karatecilerin psikolojik iç boyutu ölçen bölüme verdikleri cevaplarda; kendilerinin dikkatlerini iyi topladıkları (1,22±0,45), rakiplerinden korkmadıkları (1,21±0,48) ve heyecanlarını kontrol altına aldıklarını belirmişlerdir. Bunun yanında endişe ve kaygıdan çok uzak olmadıkları (1,65±0,69) ve saldırganlıklarını çok iyi kullanamadıklarını (1,73±0,75) belirtmişlerdir (Tablo 4. ). Tablo 4. Elit bayan ve erkek karatecilerin psikolojik (iç) özelliklerinin X ve S. S. değerleri. Parametreler Dikkatimi iyi topladığım için Rakibimden korkmadığım için Heyecanımı kontrol altına aldığım için Cesaretimi yerinde kullandığım için Sinirlerime hakim olduğum için Müsabakaya yeterli motive olduğum için Müsabakada saldırganlığımı iyi kullandığım için Stres ve gerginliği üzerimden kolay attığım için Endişe ve kaygıdan uzak olduğum için N 67 67 67 67 67 67 67 67 67 X 1,22 1,21 1,43 1,45 1,49 1,51 1,73 1,52 1,65 S. S. 0,45 0,48 0,63 0,63 0,64 0,70 0,75 0,70 0,69 C) Psikolojik (Dış) Özellikler: Elit bayan ve erkek karatecilerin psikolojik dış boyutları ölçen bölüme verdikleri cevaplarda; müsabakalara başarılı bir antrenörle hazırlandığını (1,54±0,68), ödül almayı hedeflediği (1,61±0,78) ve ülkesini sevdiğini (1,21±0,48) belirtmiş ve bu parametrelerin başarılarında etkili olduğunu belirtmişlerdir. Bunun yanında belenmelerinin, iklim koşullarının hakem hatalarının malzeme problemlerinin maddi problemlerinin başarılarında çok büyük engel oluşturmadığını belirtmişlerdir (Tablo 5. ). Tablo 5. Elit bayan ve erkek karatecilerin psikolojik (dış) özelliklerinin X ve S. S. değerleri. Parametreler Müsabakadaki şansım çok iyi olduğu için Organizasyonlar çok iyi olduğu için Beslenmem dengeli ve düzenli olduğu için Başarılı bir antrenörle hazırlandığım için İklim koşulları uygun olduğu için Ülkemi çok sevdiğim için Ödül almayı hedeflediğim için Hakem hataları olmadığı için Malzeme problemim olmadığı için Maddi problemim olmadığı için Statü ve şöhreti sevdiğim için Yöneticilerimle çok iyi diyalog kurduğum için Lehimde tezahüratlar yapıldığı için. Müsabakaların yapıldığı yer bana uygun olduğu için Müsabaka hile-şike gibi unsurlardan uzak olduğu için N 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 67 X 2,00 2,03 1,84 1,54 1,88 1,55 1,61 1,97 1,94 1,73 2,06 2,07 2,13 S. S. 0,85 0,85 0,77 0,68 0,73 0,74 0,78 0,83 0,84 0,75 0,78 0,86 0,81 2,09 0,73 1,97 0,84 Bunlarla birlikte müsabakadaki şanslarının iyi olmasının, organizasyonların iyi olmasının, statü ve şöhreti sevmelerinin, yöneticilerle iyi diyalog kurmalarının lehlerinde tezahürat yapılmasının ve müsabakaların yerlerinin elit karatecilerin başarılarında herhangi bir etkisinin olmadığını düşünmektedirler (Tablo 5. ). TARTIŞMA VE SONUÇ Sonuç olarak, araştırmamıza 18 elit bayan sporcu ve 49 elit erkek sporcu katılmıştır. Araştırmamıza katılan bayanların yaş ortalaması 22,33±3,88 yıl, boy 168,61±8,30 cm ve spor yaşları ise 10,76±4,27 olarak bulunmuştur (Tablo 1. ). Elit erkek karatecilerin yaş ortalaması 22,20±4,76 yıl, boy 176,69±7,84 cm ve spor yaşları ise 10,40±5,32 olarak bulunmuştur (Tablo 2. ). Netice itibarı ile Türk milli takımında yer almış veya alan karateciler teknik, taktik ve motorsal özelliklerinin iyi olduğunu belirtmişlerdir. Bununla birlikte psikolojik (iç faktörler) boyut yönünden de iyi durumda oldukları tespit edilmiştir. Aynı zamanda psikolojik (dış faktörler) özellikler bakımından da dış etkilerden oluşabilecek başarıyı etkileyen parametrelere de daha dayanıklı olduklarını belirtmişlerdir. Sonuçlar olarak karatecilerin psikolojik (dış) özellikleri sporcunun kendi kontrolünde olmamasına rağmen bu durumu kontrol edebildikleri ve başarılarının devamını sürdürebildikleri görülmüştür. Bu durumdan kaynaklanan sebeplerden dolayı da sporcularımız başarılarını sürdürebilmektedirler. Türkiye’de yaptığımız çalışmaya benzer çalışma bulunmamakla birlikte, Çelik ve ark. (2004) Elit erkek karate sporcularının anaerobik güç -esneklik ve reaksiyon sürelerinin incelenmesi üzerine yaş ortalamaları 25,35±4,15 yıl olan bir sporcu grubu üzerinde bir çalışma yapmışlar Anaerobik güç değerleri benzer özelliklere sahip sporlara göre ortalama sonuçlar verirken reaksiyon süreleri oldukça düşük bulmuş4 lardır . Bunun yanında Soykan ve ark. (2004) Elit karate sporcularının antropometrik özelliklerinin incelenmesi adlı çalışmalarında sporculara; çap, çevre ve deri altı yağ ölçümleri uygulamışlardır. Karatecilerin ortalama vücut yağ yüzdesi 10,71 olarak bulmuşlar. Karate sporunun bir sıklet sporu olması, patlayıcı kuvvete dayalı ve müsabaka boyunca çok hareketli bir karaktere sahip olması vücut yağ oranının düşük 9 olmasını gerektirdiğini belirtmişlerdir . Sonuç olarak, Türk milli takımında yer almış veya alan sporcular dünyada başarı elde etmelerindeki temel nedenler sporcularımızın teknik, taktik ve motorsal özelliklerinin iyi olması, psikolojik (iç) ve psikolojik (dış) boyutlarının güçlü olması başarıda temel etken olarak belirlenmiştir. 363 KAYNAKLAR 1. Akgül A, Çevik O: İstatistiksel Analiz Teknikleri. Emek Ofset Ltd. Şti., s: 417-423, Ankara, 2003. 2. Balcı A: Sosyal Bilimlerde Araştırma. 72 TDFO BilgisayarYayıncılık San. Tic. Ltd. Şti., Ankara, s: 118-126, 1997. 3. Büyüköztürk Ş: Faktör Analizi: Temel Kavramlar ve Ölçek Geliştirmede Kullanımı. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi. Yıl 8, Sayı 32, Güz 2002, s: 470-473. 4. Çelik K. F., Soykan, A., Ayça, B., Özbar, N., Yılmaz, S., Bozkurt, S. : Elit Erkek Karate Sporcularının Anaerobik Güç -Esneklik th ve Reaksiyon Sürelerinin İncelenmesi, The 10 ICHPER-SD Europe th Congress & The TSSA 8 International Sports Science Congress. Mirage Park Resort. 2004, Antalya-Turkey 5. Joseph FH, Rolpin EA, Ronald LT, William, C. B. : Multivarite Data Analysis. Prentice Hall, New Jersey, s: 100-110, 1998. 6. Kurz T: Science of Sports Training: How to Plan and Control Tarining for Peak Performance, Stadion Publishing Company, Second Edition, USA, 2001. 7. Özdamar K: Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi. Etam A. Ş. Matbaa Tesisleri, Eskişehir, s: 513, 1999. 8. Pehlivan, A., Ustaoğlu, G., Çamlıgüney, F. : Karate Türk Milli Takımı Sporcularının Beslenme Durumları 9. Soykan, A., Çelik Kayapınar, F., Özbar, N., Soykan, N., Dinç, C. : Elit Karate Sporcularının Antropometrik Özelliklerinin İnceth th lenmesi, The 10 ICHPER-SD Europe Congress & The TSSA 8 International Sports Science Congress. Mirage Park Resort. 2004, Antalya-Turkey P-140 AEROBİK GÜÇ VE KAPASİTEDE FARKLI FİZYOLOJİK KRİTERLERE VERİLEN CEVAPLARIN İNCELENMESİ ZAMBAK ŞAHİN*, ALPER AŞÇI*, TAHİR HAZIR*, CANER AÇIKADA* * Hacettepe Üniversitesi, Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, Beytepe, Ankara, TÜRKİYE Bu çalışmanın amacı, sedanter üniversite öğrencilerinin aerobik güç ve kapasitede farklı fizyolojik kriterlere verdikleri cevapların cinsiyetler bakımından incelenmesidir. Araştırmaya 20 erkek (Yaş: 20. 45±2. 19 yıl, Boy: 176. 61±6. 31 -1 -1 cm, VA: 73. 01±14. 14 kg, VO2maks: 52. 82±7. 36 ml. dk . kg ) 13 bayan (Yaş: 20. 08±1. 94 yıl, Boy: 164. 56±6. 50 cm, VA: 58. 58±8. 44 -1 -1 kg, VO2maks: 40. 52±4. 00 ml. dk . kg ) toplam 33 sedanter gönüllü olarak katılmıştır. Deneklerin farklı kriterlere verdikleri metabolik cevapların incelenebilmesi için VO2maks (νVO2maks), v∆50 ve VO2 rezerve (vVO2R) koşu hızları koşu bandında sabit eğim artan koşu hızı protokolüyle belirlenmiştir. Test süresince laktat (La), oksijen tüketimi (VO2) ve kalp atım hızı (KAH) verileri kaydedilmiştir. Test sonunda en yüksek 1 dk’lık VO2 ortalaması VO2maks değeri olarak kabul edilmiş ve bu değere ulaştığı koşu hızı vVO2maks olarak tanımlanmıştır. Laktat-hız grafiğinden 4 mmol’e karşılık gelen koşu hızı değeri (v4La) belirlenmiştir. VO2’yi maksimuma ulaştıran VO2 yavaş bileşeni hızı olarak açıklanan vΔ50 ise, v4La ve vVO2maks değerlerinin orta noktası olarak belirlenmiştir. VO2R değeri, VO2maks ve dinlenik VO2 (VO2din) arasındaki farktan hesaplanmıştır. Herhangi bir sabit La konsantrasyonundaki VO2 değerinin %VO2R karşılığı [ ((VO2x – VO2din) / VO2R) * 100] formülünden hesaplanmıştır. Sabit kan laktat konsantrasyonlarına (2-2. 5-3-1 3. 5-4-5 mmol. L ) karşılık gelen koşu hızları laktat-hız, bu hızlardaki VO2 değerleri ise VO2-hız grafiklerinden non-linear interpolasyon yöntemiyle bulunmuştur. v∆50, VO2R ve sabit kan laktat konsantrasyonlarında (2-2. 5-3-3. -1 5-4-5 mmol. L ) relatif VO2 değerlerinde cinsiyetler arası anlamlı bir fark bulunurken (sırasıyla; t=5. 094, 5. 611, 3. 765, 3. 421, 3. 571, 3. 995, 4. 367, 4. 853; p<0. 05), her kriterin kullanılan yüzdesi olarak incelendiğinde; fark anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla; t=-1. 105, 1. 766, -0. 240, -0. 471, -0. 376, 0. 027, 0. 305, 0. 603; p>0. 05). Bununla birlikte; sabit kan laktat konsantrasyonları VO2 değerleri, %v∆50’si olarak incelendiğinde cinsiyetler arası fark bulunmamıştır (sırasıyla; t=0. 212, -0. 069, 0. 051, 0. 557, 0. 944, 1. 524; p>0. 05). Yine, benzer şekilde sabit kan laktat konsantrasyonları VO2 değerleri, %VO2R’si olarak incelendiğinde cinsiyetler arası fark anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla; t=0. 155, -0. 156, 0. 093, 0. 280, 0. 530, 0. 795; p>0. 05). Cinsiyetler arası sabit kan laktat konsantrasyonları %VO2maks, %v∆50 ve %VO2R artışları anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla; t=0. 876, 0. 434, 1. 791, 1. 345, 0. 751; t=-0. 836, 0. 532, 1. 933, 1. 468, 0. 868; t=-1. 017, 0. 300, 1. 653, 1. 221, 0. 649; p>0. 05). Sonuç olarak; farklı şiddet kriterlerinin (VO2maks, VO2R yada v∆50) yüzdesi açısından incelendiğinde sabit kan laktat konsantrasyonlarında metabolik zorlanma, cinsiyetler arasında benzerdir. Anahtar Sözcükler: VO2maks, v∆50, VO2reserve, sabit kan laktat konsantrasyonları 364 katılmıştır. Deneklerin birçoğu farklı alanlarda lisansa sahip olan sporcular. P-141 GENÇ ERİŞKİN ERKEK VE BAYANLARDA MAKSİMAL TÜKETİCİ 20 M. MEKİK KOŞUSUNUN PENÇE KUVVETİNE ETKİSİ KAYA, B. *; YÜCESİR, İ. *; TÜRKSOY, A. *; BAYRAKTAR, B. **; *İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu **İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Spor Hekimliği ABD. GİRİŞ: Günümüz sporcularının üstün performansları; birçok fizyolojik, fiziksel, psikolojik ve biomekaniksel etkenlerin bir bütünü olarak nitelendirilir. Spor bilimcileri modern spor anlayışında, sporcuların yarışmalara hazırlanmasında fizyolojik, fiziksel, psikolojik ve biomekaniksel testlerin sağladıkları objektif bulguların geleneksel gözlem metotlarından daha geçerli olduğunun farkındadırlar. Bu sebeple sporcuların ulaşabilecekleri ve ulaşmaları gereken seviyelerin ne olması gerektiğini anlamak ve gelişmelerini izlemek için objektif test sonuçlarına dayanan bilginin alınması sporcu ve antrenörler için çok yaygın hale gelmektedir (9). Bugüne kadar sportif çalışmalarda vücut yapısı ve vücudun fonksiyonları arasındaki ilişki araştırma konusu olmuştur. Fizyolojik, psikolojik ve taktik faktörlerin yanı sıra vücudun konumu yapısı ve performansın değerlendirilmesinde geniş yer tutmaktadır (7). Birçok spor dalında kuvvetin başarıya etkisi herkes tarafından kabul edilmektedir. Kuvvet kavramı özellikle sporun içinde olmayan, sporun içinde olup da sporun bilimsel gelişimini yakından takip etmeyenler tarafından yanlış yorumlanmaktadır. Genelde kuvvetli sporcu bünyesi hacim olarak büyük, sert kişiler olarak yorumlanmakta ve böyle sporcuların daha başarılı olduğu görüşü ortaya çıkmaktadır. Günümüzde kuvvet ve kuvvetli sporcu, sporcuların vücut yapıları ile birlikte, kiloları başına ürettikleri kuvvetleri ile orantı kurularak değerlendirilmektedir (1, 8). Spor bilimlerinde kuvvet kavramı (kas kuvveti) çok değişik alanlarda ve değişik biçimlerde tanımlanıp sınıflandırılmıştır. Hollmann’a göre kuvvet; bir dirençle karşı karşıya kalan kasların kasılabilme ya da bir direnç karşısında belirli bir süre dayanabilme yeteneğidir (3). Kısa süreli maksimal eforlarda güç uygulama ve submaksimal eforları tekrarlayabilme yeteneğidir (2). Kuvvet nöro-müsküler sistemin güç üretme yeteneğidir (4, 5). Kuvvet güç uygulayabilme yeteneğidir. Spor aktivitelerinin temel öğesidir, aynı zamanda rekreasyonel aktivitelerdeki performansın temelini oluşturur. Ayrıca, kişinin günlük çalışmalarının etkili ve verimli olarak gerçekleşmesinde önemli rol oynar (6). Kuvvet ölçümleri yıllardır kondisyon testlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kuvvet, test edilen kas grubuna göre özellik gösterir. Başka bir deyişle, pençe kuvveti yüksek olan kişinin bacak kuvvetinin de yüksek olması beklenmez. Pençe kuvveti, el kaslarına ek olarak kolda bulunan kasların bir fonksiyonudur. Sekiz ayrı kas birinci derecede çalışan ve sabitleyici olarak pençe kuvveti için eldeki diğer on bir kas kasılmadan yardımcı olarak çalışır. 20 m. mekik koşusu testi genel dayanıklılığın ölçüldüğü, tüketici ve maksimal bir testtir. Test sırasında tamamlanan mesafe ve ulaşılan sürat maksimal oksijen tüketimi değerlerinin tayinini mümkün kılar. Bu değer pek çok araştırmacı ve spor bilimcisi tarafından aerobik kapasite veya güç olarak da tanımlanmaktadır. Mekik testi öncesi ve sonrasında elde edilen pençe kuvveti değerlerinin karşılaştırıldığı bu çalışmanın amacı tüketici bir egzersizin egzersize aktif olarak katılmayan ve yorulmanın birincil kaynağı olmayan kas grupları üzerindeki etkisini araştırmaktır. MATERYAL ve METOT Araştırma, İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu 2006 – 2007 eğitim-öğretim yılı için yapılan özel yetenek sınavında yapılmıştır. Bu çalışmaya, 168 erkek, 91 bayan gönüllü olarak Deneklerin pençe kuvvetlerinin tespiti amacıyla sağ ve sol elden arka arkaya 4’er kez ölçüm alınmıştır. Denekler ayakta, kolunu bükmeden ve vücuda temas ettirmeden (kol vücuda 45 derecelik açıdayken) uygun postür ve tutuşta cihazı sıkmak suretiyle testte tabi tutulmuştur. Pençe kuvveti ölçümleri JTech PowerGrip marka cihazla yapılmıştır. Bu ölçümü mekik koşusu öncesi ve sonrası olmak üzere iki kere uygulandı. Mekik koşusu; yavaş bir koşu hızında (8 km/saat) başlar. Denek 20 m. ’lik pistte başlangıç yerinden karşıya gidip gelirken sesli sinyalle deneklere tempo verilir. Deneklerin her sinyal sesinde 20 m. ’lik parkurun sonuna varmaları istenir. Parkur sonuna varan denek çizgiye bir ayakla basar ve geri döner. Koşu hızı her dakika 0,5 km/s arttırılır, artan hızla birlikte sesli uyaranlar arası süre kısaltılarak deneklerin daha hızlı koşmaları sağlanır. Her dakika bir safhadır. Deneklerin ulaştıkları maksimal safha ve ulaştıkları mekik sayıları (kat ettikleri 20 m. ’lik mesafe adedi) kaydedilerek dereceleri tespit edilir. Denek bir sinyal sesini kaçırıp diğerinde tekrar ritmi yakalarsa teste devam eder. Eğer sinyali yakalayamıyor ise, yani denek arka arkaya 2 turda pist sonunun 2 m. öndeki çizgiye ulaşamıyorsa ya da devam edemeyeceğine hükmederek (tükenerek) koşmayı bırakırsa test sonlandırılır. Deneğin durduğu/durdurulduğu safha test sonucudur ve genel dayanıklılığın bir göstergesidir. Testin doğruluğu sonlandırma kriterlerinin kesin bir biçimde uygulamasına bağlıdır. Testin uzunluğu bireye bağlıdır ve deneğin genel dayanıklılığı ne kadar iyi ise, test o kadar uzun sürer. Çalışmada elde edilen verilerin güvenilirliği için her denek test sırasında sonlandırma kriterlerinin objektifliği açısından eğitilmiş deneyimli bir hakem tarafından izlenmiş, test sonuçları hakemler tarafından önceden hazırlanmış formlara elle ve ayrı bir hakem masasında aynı anda bilgisayara kaydedilmek suretiyle çifte kayıt tutulmuştur. Çalışmanın verileri Windows XP tabanında çalışan SPSS 11. 5 programına yüklenerek T testi uygulanmış, istatistiksel anlamlılık sınırı p < 0,05 olarak kabul edilmiştir. BULGULAR Sağ ve sol elle üretilen maksimal ve ortalama kuvvetlerin karşılaştırılması erkek ve bayanlarda farklı sonuçlar göstermiştir. Erkeklerde sağ-sol karşılaştırması maksimal ve ortalama değerler için sağ el lehine sırasıyla p = 0,000 ve p = 0,002 düzeylerinde anlamlı farklı çıkarken bayanlarda aynı karşılaştırma yine sağ el lehine olmakla birlikte istatistiki fark göstermemiştir. Genel popülasyon da dominant tarafın sağ olması sebebiyle erkek grubunda bulunan bu farklar çalışma grubumuz tarafından “beklenen” bir sonuç olmakla birlikte bayanlarda bu farkın görülmemesi dikkat çekici bulunmuştur. Ayrıca erkeklerde mekik testi öncesi ve sonrasında yapılan pençe kuvveti ölçümleri maksimal ve ortalama değerler için her iki tarafta da fark göstermezken bayanlarda maksimal kuvvet sağda p = 0,000, solda p = 0,005, ortalama kuvvet sağda p = 0,001, solda p = 0,007 anlamlılık düzeyinde farklı bulunmuştur. Erkeklerde mekik koşusu öncesi ve sonrası üretilen maksimal kuvvet ve kuvvet ortalamaları beklendiği biçimde genel yorgunluktan etkilenmez ve hatta koşu sonrası değerler istatistiki anlam kazanmayan, minimal bir artış gösterirken, bayanların genel yorgunluktan tam tersi biçimde etkilendikleri görülmektedir (ÖMSaSMSa p = 0,000, ÖOSa-SOSa p = 0,001, ÖMSl-SMSl p = 0,005, ÖOSl-SOSl p = 0,007). Bu bulguların dışında yine aynı kız ve erkek gruplarında önemli sayıda deneğin mekik koşusu sonrasında alınan pençe kuvveti ölçümlerinin koşu öncesi ölçülen değerlerden yüksek bulunması sebebi ile çalışma başında tasarlanana ilave istatistiki değerlendirmeler yapılmıştır. Tablo1: Erkek deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası maksimal ve ortalama değerleri Sağ el Sol el Maksimal Öncesi 89,52 ± 18,78 85,98 ± 20,73 Sonrası 90,35 ± 19,68 87,14 ± 19,11 Ortalama Öncesi 82,22 ± 19,05 79,41 ± 19,69 Sonrası 84,09 ± 18,29 79,95 ± 19,47 365 Erkeklerde sağ-sol karşılaştırması maksimal ve ortalama değerler için sağ el lehine anlamlı farklı çıkarken istatistiki fark görülmüştür. Tablo 2: Bayan deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası maksimal ve ortalama değerleri Sağ el Sol el Maksimal Öncesi 60,53 ± 11,50 59,25 ± 11,66 Sonrası 55,98 ± 11,28 55,93 ± 11,95 Ortalama Öncesi 56,15 ± 11,81 54,99 ± 11,30 Sonrası 52,05 ± 11,70 51,74 ± 12,46 Bayanlarda sağ-sol karşılaştırması maksimal ve ortalama değerler için sağ el lehine bir fark görülmekte, ancak istatistiki bir fark göstermemiştir. Tablo 3: Erkek deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası ölçülen pençe kuvvetlerinin artma ve azalmasını gösteren değerler Mekik Koşusu Sonrası Pençe Kuvvetinde Bu bulguların dışında yine aynı kız ve erkek gruplarında önemli sayıda deneğin mekik koşusu sonrasında alınan pençe kuvveti ölçümlerinin koşu öncesi ölçülen değerlerden yüksek bulunması sebebi ile çalışma başında tasarlanana ilave istatistiki değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalışmanın bulguları doğrultusunda genel dayanıklılığın pençe kuvvetine olası etkisini yani mekik testi öncesi- sonrası değerleri birbirine zıt olan mekik testi sonrası pençe kuvveti ölçümü yüksek bulunan deneklerle, öncesi yüksek olan deneklerin genel dayanıklılıkları arasında bir ilişki bulunamamıştır. Mekik testi sonrasında pençe kuvveti iyi olan adayların genel dayanıklılığının da iyi olması beklenemez. Erkek ve bayanlarda pençe kuvveti ölçümleri yapıldığında kuvvet değerlendirilmesi için maksimal kuvvetin geçerli kriter alarak alınması gerektiğini, kas dayanıklılığını değerlendirmek için çoklu tekrar uygulanmasının mümkün/gerekli olduğunu, dominansın erkek ve bayanlarda pençe kuvveti açısından farklı özellikler gösterdiğini ve erkeklerle bayanların genel yorgunluktan farklı şekilde etkilendiklerini söylemek mümkündür. KAYNAKLAR: Kişi Sayısı Ortanca Değer Standart Sapma Standart Hata 1Castro, M. J., et all… (1995). Peak torque per unıt crosssectional area differs between strenght-trained and untrained young adults,Med. Sports Exerc., 27: 397. Artma 85 88,7412 ± 18,2438 1,9788 Azalma 73 87,3288 ± 18,6660 2,1847 Toplam 2Plisk, S (2003), Resistance Training partI: Considerations in Maximizing SportPerformance, Strenghtand Condition, http: //www. education. ed. ac. uk/streng ht/papers/spı. html. 158 88,0886 ± 18,3946 1,4634 Erkek deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası ölçülen pençe kuvvetlerinin artma ve azalma görülmüştür. Ancak istatistiki bir fark göstermemiştir. Tablo 4: Bayan deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası ölçülen pençe kuvvetlerinin artma ve azalmasını gösteren değerler Mekik Koşusu Sonrası Pençe Kuvvetinde Artma Azalma Toplam Kişi Sayısı Ortanca Değer Standart Sapma Standart Hata 33 51,4242 13,6405 2,3745 53 52,7736 11,3623 1,5607 86 52,2558 12,2255 1,3183 Bayan deneklerin mekik koşusu öncesi ve sonrası ölçülen pençe kuvvetlerinin artma ve azalma görülmüştür. Ancak istatistiki bir fark göstermemiştir. TARTIŞMA VE SONUÇ: Sağ ve sol elle üretilen maksimal ve ortalama kuvvetlerin karşılaştırılması erkek ve bayanlarda farklı sonuçlar göstermiştir. Erkeklerde sağ-sol karşılaştırması maksimal ve ortalama değerler için sağ el lehine anlamlı bir fark çıkarken bayanlarda aynı karşılaştırma yine sağ el lehine olmakla birlikte istatistiki fark göstermemiştir. Genel popülasyon da dominant tarafın sağ olması sebebiyle erkek grubunda bulunan bu farklar çalışma grubumuz tarafından “beklenen” bir sonuç olmakla birlikte bayanlarda bu farkın görülmemesi dikkat çekici bulunmuştur. Ayrıca erkeklerde mekik testi öncesi ve sonrasında yapılan pençe kuvveti ölçümleri maksimal ve ortalama değerler için her iki tarafta da fark göstermezken bayanlarda maksimal kuvvet sağda, ortalama kuvvet sağda-solda anlamlı bir fark bulunmuştur. Erkeklerde mekik koşusu öncesi ve sonrası üretilen maksimal kuvvet ve kuvvet ortalamaları beklendiği biçimde genel yorgunluktan etkilenmez ve hatta koşu sonrası değerler istatistiki anlam kazanmayan, minimal bir artış gösterirken, bayanların genel yorgunluktan tam tersi biçimde etkilendikleri görülmektedir 3Sevim, Y. (1997), Antrenman bilgisi, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Ders Notları, Ankara. 4Stone, Mike (2002 a). Strenght and Conditioning, What is strenght? http: //www. education. ed. ac. uk/streng ht/papers/msı. html 5Stone, Mike (2002 b). Strenght and Conditioning, How is strenght tested? http: //www. education. ed. ac. uk/streng ht/papers/msı. html 6Tamer, K. (1995). Sporda Fiziksel, Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Türkerler Yayınevi, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Ankara. 7Verducci, F. M. (1980). Measurement Concept in Physical Education, Th C. V. Mosby Camp. sh. 237-248. 8Winter, E. M., and Maughan, R. J. (1991). Strenght and Cross-Sectional Area of the Quadriceps in Men and Women, J. Phy. 438: 175. 9- Zorba, E., Ziyagil, M. A., (1995), Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metodları Trabzon, S, 183. 366 P-142 P-143 AKTİF VE SKUAT SIÇRAMA SIRASINDA EKLEMLERDE MEYDANA GELEN KUVVET VE MOMENTLERİN İNCELENMESİ SPOR TIRMANIŞTA SONLU ELEMANLAR YAKLAŞIMI AMCA, A. M. *; ARITAN, S. *; ALPTEKİN, A. *; ARITAN, S. *; * Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Biyomekanik Araştırma Grubu Dikey sıçrama, birçok spor branşında ve rekreasyonel aktivitelerde önemli bir beceri bileşeni olmasının yanında performans kapasitesini belirlemede geniş ölçüde kullanılan bir testtir. Dikey sıçrama sırasında gerekli kuvveti oluşturan içsel mekanizmalar kaslardır. Kasların tendonda uyguladığı kuvveti doğrudan yöntemlerle ölçme imkanı olmadığı için, kinematik ve antropometrik veriler kullanılarak eklemlerde meydana gelen kuvvet ve momentler dolaylı yöntemlerle hesaplanır. Skuat sıçrama kendi içinde 3 farklı evreye ayrılabilir. Skuat sıçrama hareketinin ilk evresi, skuat pozisyondan başlayıp vücudun yukarı dikey yönde ivmelendirilmesine kadar olan evredir. İkinci evre, uçuş evresidir ve ayağın yerden ayrılmasıyla başlayıp vücudun dikey yönde en üst noktaya ulaşmasıyla devam eden, sonrasında ayağın yerle temasıyla sona eren evredir. Üçüncü ve son evre, yere inişten sonra yavaşlama ve vücudun dengesini sağlama evresidir. Aktif sıçrama ise kendi içinde 4 farklı evreye ayrılabilir. Aktif sıçrama hareketinin ilk evresi, ayakta dik pozisyonda dururken vücudun hızlı bir şekilde aşağı dikey yönde ivmelendirilerek skuat pozisyonuna getirilmesine kadar olan evredir. Aktif sıçramada ilk evreyi takip eden diğer 3 evre, skuat sıçramanın evreleri gibi değerlendirilebilir. Bu çalışmanın amacı; bağlantılı üye modeli yöntemini kullanarak, aktif ve skuat sıçrama sırasında eklemlerde oluşan kuvvet ve momentlerin belirlenmesidir. Çalışmaya bir erkek aktif sporcu katılmıştır (Boy = 1. 85 m, VA = 83 kg). Hareketin simetrik olmasından dolayı çalışma 2 boyutlu olarak planlanmıştır. Çalışmada vücudun sol tarafında belirlenen 7 antropometrik noktaya yansıtıcı işaretler yerleştirildi. 20 dakikalık ısınmanın ardından deneğe aralarda dinlenmeli 5’er tane aktif ve skuat sıçrama yaptırıldı. Daha sonraki analiz ve hesaplamalar için her iki sıçramada da en iyi sıçrama performansı değerlendirmeye alındı. Hareket alanının 2 boyutlu uzayda tanımlanabilmesi için 4 noktadan oluşan kalibrasyon kafesi kullanıldı. Deneğin aktif ve skuat sıçrama görüntüleri saniyede 500 kare kayıt yapabilen yüksek hızlı kamerayla kaydedildi (Basler A 602f high speed camera). Kaydedilen görüntüler SIMI Motion 7. 3 hareket analizi sisteminde sayısallaştırıldı (SIMI Reality Motion Systems GmbH-Germany). Elde edilen ham konum verileri 4. derece, 8 Hz kesme frekansı Butterworth sayısal filtreden geçirildi. Üyelerin kütleleri, kütle merkezi konumları ve eylemsizlik parametreleri, Chandler ve ark. (1975) ’nın regresyon formülleri kullanarak hesaplandı. Ham konum verilerinin zamana bağlı türevleri alınarak üyelerin kütle merkezlerinin doğrusal hız ve ivmeleri hesaplandı. Üyelerin düzlemle yaptıkları açılar hesaplanarak, açıların zamana bağlı türevleri alınarak açısal hız ve ivme değerleri hesaplandı. Üyelerin kütleleri ve kütle merkezinin doğrusal ivme değerleri kullanılarak, her üyenin bağlı bulunduğu eklemde oluşan kuvvetler; ters dinamik analiz yöntemiyle hesaplandı. Eklemlerde oluşan momentler; üyenin eylemsizlik değeri, üyenin açısal ivme değeri ve üyenin bağlı olduğu eklemlere etki eden kuvvetlerin kütle merkezine göre moment değeri kullanılarak ters dinamik analiz yöntemiyle hesaplandı. Anahtar Sözcükler: Aktif Sıçrama, Skuat Sıçrama, Eklem Reaksiyon Kuvveti, Moment, Ters Dinamik Analiz Yöntemi * Hacettepe Üniversitesi, Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksek Okulu, Biyomekanik Araştırma Grubu Spor tırmanış doğal kayalıklarda ya da kapalı alanlarda kurulan yapay tırmanış duvarlarında yapılabilen bir spordur. Tırmanışta statik duruşlar ve dinamik hareketler iç içe yer almaktadır. Tırmanıcılar, tırmanış sırasında yüzey üzerindeki tutamakların dağılımına göre değişik vücut pozisyonlarına girmek zorunda kalmakta ve ağırlık merkezinin konumunu sürekli değiştirmektedir. Yapılan tırmanış türüne göre bazen patlayıcı kuvvet bazen dayanıklılık ön plana çıksa da, farklı vücut pozisyonlarında vücut dengesinin az kuvvet harcanarak sağlanabilmesi kaya tırmanışında performansın artırılmasında çok önemlidir. Tırmanış sırasında tutamak, basamak ve sporcunun eklemlerine etki eden kuvvetler vücut pozisyonuna ve tırmanılan duvarın eğimine göre değişmektedir. Tırmanıcıların vücut ağırlıklarını tutamak ve basamaklara aktarmanın yanı sıra vücut üyelerinde oluşan momentleri dengelemek için de fazladan kuvvet uygulamak zorunda oldukları ve bu momentlere kaslardaki kasılmalar ile karşı koydukları düşünülmektedir. Farklı tutamak ve basamak kombinasyonlarında vücut pozisyonunun yorumlanması ve eklem momentlerinin en aza indirildiği pozisyonların bulunması ile tırmanışın verimliliği açısından önemli sonuçlara ulaşılabilir. Bu çalışmada statik koşullar altında ve farklı vücut pozisyonlarında, tutamak ve basamaklardaki destek kuvvetlerini, eklemlere binen yükleri hesaplayarak tırmanıcının üst vücudunda oluşacak momentleri en aza indirebilecek vücut pozisyonlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tutamak ve basamaklardaki kuvvetlerin, eklemlere binen yüklerin ve momentlerin belirlenebilmesi için tırmanış sırasındaki temel duruşlarda tırmanıcı görüntüleri alınmış ve bir çubuk adam modeli oluşturulmuştur. Vücut üyelerinin ağırlık merkezleri ve ağırlıkları Clauser ve ark. (1969) çalışmasına göre hesaplanmış ve modele eklenmiştir. Vücut üyelerinin katılık matrisleri ve sistemin katılık matrisi literatüre göre hesaplanmış ve sınırlayıcı etkenler belirlendikten sonra model, Matlab programı kullanılarak, statik durumlar için sonlu elemanlar yaklaşımı ile çözümlenmiş ve kuvvet, moment gibi hesaplamalar yapılmıştır. Oluşturulan modelde tutamak ve basamaklar sabit, diğer vücut üyeleri ve eklemler hareketli kabul edilerek farklı vücut pozisyonlarında oluşabilecek momentler hesaplanmış, üst vücuttaki momentler için doğrusal-olmayan kısıtsız eniyileme algoritmaları kullanılarak çözüme gidilmiş ve üst vücut momentlerinin en az olduğu pozisyonlar hesaplanmıştır. Anahtar Sözcükler: Kaya tırmanışı, biyomekanik, sonlu elemanlar, moment, eniyileme KAYNAKLAR 1. Noe F., Quaine F., Martin L.. “Influence of steep gradient supporting walls in rock climbing: biomechanical analysis”. Gait and Posture 13 (2001) 2. Quaine F., Martin L., Blanchi JP. “The effect of body position and number of support on wall reaction forces in rock climbing. ” J App Biomechanics 13 (1996) 3. Quaine F., Martin L., Blanchi J. P. “Effect of a leg movement on the organisation of the forces at the holds in a climbing position 3-D kinetic analysis. ” Human Movement Science 16 (1997) 337-346 4. Reddy, J. N. : “ An Introduction To The Finite Element Method” (2nd edition) McGraw-Hill 1993 367 P-144 P-145 HALTERDE KOPARMA TEKNİĞİNİN TEMEL BİLEŞENLER ANALİZİ İLE İNCELENMESİ HARBİLİ, E. *; ÇİLLİ, M. *; ARITAN, S. *; *Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Biyomekanik Araştırma Grubu. İnsan vücudu katı cisim olarak kabul edilebilir ve vücut üyelerinin kinematik ve/veya kinetik değişkenleri ölçülerek insan hareketleri incelenebilir. İnsan hareketlerinde uzaysal durumların sürekli olduğu kabul edilerek, hareketin bütün durumları arasındaki yumuşak geçişlerin tanımlanmasında doğrusal tekniklerin kullanılması hem bilgisayar hem de biyomekanik uygulamalardaki birçok çalışmada yöntemsel yaklaşımlardır. Genel olarak modellerin oluşturulmasında açısal yada doğrusal eklem yerdeğiştirme verileri kullanılmaktadır. Temel Bileşenler Analizi (TBA) veri indirgemede kullanılan doğrusal tekniklerden birisidir (1). TBA, girdi verinin doğrusal olarak dönüştürülmüş birbirleriyle ilişkili olmayan halini gösterir. Bu yaklaşım veriyi etkilemeden veri setinden uzaklaştırılabilecek daha düşük güçteki bileşenlerin tanımlanmasına dolayısıyla boyutsal olarak azaltılmış bir orjinal veri üretmeye imkan sağlar (2). Çalışmanın amacı, başarılı ve başarısız koparma kaldırışlarının kinematik verisine TBA uygulayarak ilk 4 bileşendeki değişimleri karşılaştırmaktır. Çalışmaya Türkiye Halter Şampiyonasına katılan üç elit halterci alındı. Haltercilerin aynı ağırlığın başarılı ve başarısız koparma kaldırışlarının görüntüleri iki video kamera ile kaydedildi. Haltercinin vücudu üzerinde 18 antropometrik nokta ve barın sağ ve sol ucu olmak üzere bar üzerinde 2 nokta toplamda 20 nokta belirlendi. Kaydedilen görüntüler üzerinde belirlenen noktalar Ariel Performans Analiz Sistemi (Ariel Dynamics, San Diego, CA) yazılımı ile sayısallaştırılarak deneklerin antropometrik noktalarının ve barın kinematik verisi elde edildi. Sayısallaştırılan noktaların 3B uzaysal konumları Direkt Doğrusal Dönüşüm (DLT) algoritması ile hesaplandı. İşaretlenen tüm noktaların zamana bağlı yerdeğiştirme verisi kesme frekansı 4 Hz olan alçak geçiren sayısal filtre (“Butterworth”) kullanılarak filtrelendi. Başarılı ve başarısız koparma kaldırışılarına ait elde edilen kinematik veri setleri arasındaki farklılıkları gözlemlemek için her iki veri setine temel bileşenler analizi uygulandı. TÜRK MİLLİ BAYAN HENTBOL TAKIMININ BAZI ANTROPOMETRİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Akan, İ. *, Uzun, S. *, Özbar, N. *, Şahin, İ. **, Polat, Y. ***, Çamlıgüney, F. *, İnal, S. **** * Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu **Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ***Kayseri Erciyes Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ****İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Araştırmanın amacı Türk Milli Bayan Hentbol Takımının antropometrik özelliklerinin incelenmesidir. Araştırmaya yaşları 22-35 arasında değişen 15 bayan milli hentbolcu katılmıştır. Ölçümler tek aşamalı olarak gerçekleştirilmiştir. Türk Milli Bayan Hentbol Takımının ölçüm verilerine uygulanan tanımlayıcı istatistik sonuçlarına göre, yaş ortalamaları 26,13±4,10 yıl, boy ortalamaları 174,80±4,67 cm, kilo ortalamaları 67,06±5,87 kg, beden kitle indeksi ortalamaları 21,94+1,61, oturma yüksekliği ortalamaları 90,73±2,76cm, kulaç uzunluğu ortalamaları 172,20+6,38cm., el uzunluğu ortalamaları 19,14±0,65cm, omuz çevresi ortalamaları 38,83±2,72cm., bel çevresi ortalamaları 76,23±5,15cm., göğüs çevresi ortalamaları 91,03±4,89cm., uyluk çevresi ortalamaları 55,83±4,77cm., diz çevresi ortalamaları 37,73±2,02cm., calf çevresi ortalamaları 38,03±2,19cm., ön kol çevresi ortalamaları 23,73±5,58cm., el bileği çevresi ortalamaları 16,03±0,85cm., ekstansiyonda biceps çevresi ortalamaları 28,56±5,48cm., fleksiyonda biceps çevresi ortalamaları 30,03±5,68cm. olarak ölçülmüştür. Çalışmamızdan elde edilen veriler ve literatür ışığında hentbol bayan milli takımının antropometrik değerleri ortalamaları göz önünde bulundurulduğunda fiziksel açısından üst düzeyde oldukları sonucuna varabiliriz. Ancak bu konuda karşılaştırmalı çalışmaların yapılması ile spor bilim kapsamında bu alanın destekleneceğine inanmaktayız. Anahtar Kelimeler: Boy, Kilo, BMI, Çevre, Hentbol. Sonuç olarak ilk 4 bileşenin toplam varyansın % 98 ini temsil ettiği gözlenmiştir. İlk 4 bileşendeki değişimler incelenerek koparma tekniğinin genel hareket yapısı ile başarılı ve başarısız kaldırışların farklılıkları değerlendirilmiştir. RESEARCH ON ANTROPOMETRIC CHARACTERISTICS OF TURKISH NATİONAL FEMALE HANDBALL TEAM Anahtar Sözcükler: Halter, Koparma, Temel Bileşen Analizi, Başarılı kaldırış, Başarısız kaldırış ABSTRAC KAYNAKLAR 1. Troje, F. N., Decomposing biological motion: A frame work for analysis and synthesis of human gait pattern, Journal of Vision, 2: 371-387, 2002. 2. Daffertshofer, A., ve ark., PCA in studying coordination and variability: a tutorial, Clinical Biomechanics, 19: 415-428, 2004. The purpose of the research is to determine the anthropometric parameters of Turkish National female handball team. 15 volunteer National female handball athletes have been chosen between the ages of 22-35 with the mean of 26,13±4,10 years. According to the results, they were 174,80±4,67cm and 67,06±5,87kg, and their mean body mass index were 21,94+1,61. Their mean sitting height was found as 90,73±2,76cm and their mean arm span was 172,20+6,38cm, the hand length was 19,14±0,65cm. The mean circumferancial measurements were as fallows, shoulder 38,83±2,72cm., weist 76,23±5,15cm., chest 91,03±4,89cm., thigh 55,83±4,77cm., knee 37,73±2,02cm., calf 38,03±2,19cm., forearm 23,73±5,58cm., wrist 16,03±0,85cm. The mean arm circumferance was 28,56±5,48cm. in elbow extension and 30,03±5,68cm in flexion. In the light of the literature and our results, anthropometrically, the physical fitness of the elite national female hentbol athletes are very high. However, the comperative studies may help fulfill the gab in this area and support the sports science. Key Word: Height, Weight, BMI, Wight, Handball. 368 GİRİŞ Hentbol, çeşitli fonksiyonel özelliklerin bir arada bulunmasını gerektiren bir spor dalıdır. Hentbolde, kassal kuvvet, sürat, reaksiyon zamanı, çeviklik, nöromüsküler koordinasyon, statik, dinamik denge, anaerobik kapasite ve aerobik kapasite performansta rol oynayan önemli faktörlerdir (1, 10). İnsan vücudunun ana yapısal bileşenleri kas, yağ ve kemiktir. Bu bileşenler cinsiyete göre farklı yoğunluklar ve oranlar göstermektedir (2). Vücut tipi ve vücut kompozisyonunun uzun yıllardan beri sporcuların kuvvet, motor beceri, aerobik ve anaerobik güç gibi performans özelliklerini etkilediği ve antropometrik boyutların istenilen performans düzeyine ulaşmada iş verimi açısından potansiyel belirleyici olduğu kabul edilmektedir (2). Sporcuların fiziksel özelliklerinin bilinmesi, antrenman planlaması ve müsabaka içi stratejilerde önemli yer tutmaktadır (6). Üst düzey verimliliğin bedensel ve motorik özelliklerle olan yakın ilişkisi günümüzde spor bilimcilerin araştırma alanlarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır (3, 6). Antropometrik özellikler üzerine yapılan bir çok çalışmalarda, hangi vücut profillerinin hangi branşa uygun olduğu tartışılmakta ve bunun alt yapı için yetenek belirlemede ne derece rol oynadığı konusu araştırılmaktadır. Bu çalışmanın amacı da, Bayan Hentbol Milli Takımının yapılan ölçümler sonucunda temel antropometrik parametrelerinin belirlenmesidir. MATERYAL ve METOD Araştırmamızın amacı, Türk Milli Bayan Hentbol takımının antropometrik özelliklerinin incelenmesidir. Araştırmaya, yaşları 22-35 arasında değişen 15 sporcu katılmıştır. Araştırmada sporculara; boy, kilo, oturma yüksekliği, kulaç ve el uzunluğu, çap ve çevre ölçümleri uygulanmıştır. Deneklerin vücut ağırlığı 100gr hassasiyetli elektronik tartıda çıplak ayak ve sadece şort-tshort giydirilerek yapıldı. Boy ölçümleri Holtain marka boy ölçer ile denekler çıplak ayakla anatomik pozisyonda iken 1mm hassasiyetle kaydedildi. Oturma yüksekliği için, denek dik pozisyonda sırtını ve kalçasını duvara tam yaslayarak otururken, eller bacaklar üzerinde, ayaklar serbest vaziyette olacak şekilde oturduğu taban ile başın en üst noktasın arasındaki mesafe ölçüldü. Ölçümler 0,1 cm hassaslık seviyesinde kaydedildi. Sırt düz bir duvara dayalı, kollar yanlara açılmış ve yere paralel el sırtı duvara temas eder durumda iken sağ ve sol el orta parmakları arasındaki maksimum uzaklık kulaç uzunluğu olarak ölçüldü. Ölçüm 0,1 cm. hassasiyetle kaydedildi (12). El uzunluğu için radiusun styloid proçesinin lateral uzunluğu üzerindeki en uç noktadan, tırnak hariç olmak üzere orta parmaktaki en uç noktaya kadar olan uzunluk ölçüldü ve mm cinsinden kaydedildi. Çevre ölçümleri ± 0. 1 hassasiyetle Gullick şeridi ile, çap ölçümleri ise Kayan Kaliperle (Holtain) ± 0. 2 mm. hassasiyetle kaydedildi (15). BULGULAR N Min Max Ortalama Std. Sapma Yaş 15 22,00 35,00 26,1333 4,10342 Boy 15 1,66 1,85 1,7480 ,04678 Kilo 15 60,00 78,00 67,0667 5,87326 BMI 15 20,34 25,39 21,9403 1,61526 Oturma Yüksekliği 15 85,00 95,00 90,7333 2,76371 Kulaç Uzunluğu 15 162,00 186,00 172,2000 6,38581 El Uzunluğu 15 18,50 21,00 19,1467 ,65013 Omuz Çevre 15 34,50 45,50 38,8333 2,72336 Bel Çevre 15 69,50 89,00 76,2333 5,15429 Göğüs Çevre 15 85,00 102,50 91,0333 4,89704 Uyluk Çevre 15 46,00 63,50 55,8333 4,77967 Diz Çevre 15 34,50 43,00 37,7333 2,02543 Calf Çevre 15 36,00 43,00 38,0333 2,19957 Ön Kol Çevre 15 14,00 36,50 23,7333 5,58335 El Bileği Çevre 15 15,00 18,50 16,0333 ,85496 Biseps Çevre Ektansiyon 15 16,00 37,00 28,5667 5,48005 Biseps Çevre Fleksiyon 15 17,00 38,50 30,0333 5,68980 Bayan Hentbol Türk Milli Takımının fiziksel parametrelerini incelemek amacı ile yapılan tanımlayıcı istatistik sonuçlarına göre, yaş ortalamaları 26,13±4,10yıl, boy ortalamaları 174,80±4,67 cm, kilo ortalamaları 67,06±5,87 kg, beden kitle indeksi ortalamaları 21,94+1,61, oturma yüksekliği ortalamaları 90,73±2,76cm, kulaç uzunluğu ortalamaları 172,20+6,38cm., el uzunluğu ortalamaları 19,14±0,65cm, humerus çap ortalamaları 17,73±3,57, femur çap ortalamaları 49,26±8,13, akromial çap ortalamaları 348,06±17,51, bitrochanter çap ortalamaları 290,13±20,00, omuz çevresi ortalamaları 38,83±2,72cm., bel çevresi ortalamaları 76,23±5,15cm., göğüs çevresi ortalamaları 91,03±4,89cm., uyluk çevresi ortalamaları 55,83±4,77cm., diz çevresi ortalamaları 37,73±2,02cm., calf çevresi ortalamaları 38,03±2,19cm., ön kol çevresi ortalamaları 23,73±5,58cm., el bileği çevresi ortalamaları 16,03±0,85cm., ekstansiyonda biceps çevresi ortalamaları 28,56±5,48cm., fleksiyonda biceps çevresi ortalamaları 30,03±5,68cm. olarak ölçülmüştür. TARTIŞMA ve SONUÇ Çalışmamızda Türk Milli Bayan Hentbol takımının yaş ortalamaları 26,13±4,10yıl, boy ortalamaları 174,80±4,67 cm, kilo ortalamaları 67,06±5,87 kg, beden kitle indeksi ortalamaları 21,94+1,61 olarak tespit edilmiştir. Normal şartlarda bayanlarda 23-26 arasında olması gereken beden kitle indeksi (9,13) sporcularımızın elit düzeyde olmalarından dolayı oldukça düşük bulunmuştur. Bu da genel fiziksel durumlarının yüksek olduğunun bir işaretidir. Buna benzer bir cümle ile bitirirsek tamamlar. Ülkemizde hentbol branşında antropometrik ölçüm değerlendirmeleri ile ilgili çalışmalar yeterli değildir. Yapılan çalışmalar daha çok diğer branşlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Tutkun ve Arkadaşları (1996), üniversiteler arası 1. lig hentbol müsabakalarında ilk üç dereceye giren ve girmeyen hentbolcüler üzerinde yaptıkları çalışmada, ilk üçe giren 34 bayan hentbolcünün yaş ortalamasını 20. 74 ± 2. 00 yıl, boy ortalamasını 168. 34 ± 5. 10 cm, vücut ağırlığı ortalamasını 60. 29 ± 6. 28 kg, ilk üçe girmeyen 58 bayanın yaş ortalamasını 20. 38 ± 1. 48 yıl, boy ortalamasını 168. 34 ± 5. 10 cm, vücut ağırlığı ortalamasını 59. 72 ± 6. 58 kg olarak bulmuşlardır (16). Keer, D. A. ve arkadaşları (2006), 69 bayan milli kürekçi üzerinde yaptıkları çalışmada, yaş ortalamasını 27. 8 ± 4. 4 yıl, boy ortalamasını 1. 81 ± 0. 05 cm, kilo ortalamasını 76. 6 ± 5. 2 kg olarak bulmuşlardır (8). Bourgoıs ve arkadaşları (2001), 245 bayan kürekçi üzerinde yaptıkları çalışmada yaş ortalamasını 17. 5 ± 0. 8 yıl, boy ortalamasını 163. 7, kilo ortalamasını 55. 8 olarak bulmuşlardır (4). Özbar ve arkadaşları (2004), Türk Milli Bayan Boksörler üzerinde yaptıkları çalışmada, boy uzunlukları ortalamasını 166. 07±5. 39cm., vücut ağırlıkları ortalamalarını 54. 71 ± 7. 34 kg., olarak bulmuşlardır (11). Çoğalgil ve arkadaşları (2002), üniversiteli bayanlar üzerinde yaptıkları çalışmada, spor yapan bayanların boy ortalamasını 1,63±6,09cm, vücut ağırlığı ortalamasını 53,28±4,0kg. ve yaş ortalamasını 21,73±2,08yıl olarak tespit etmişlerdir. Aynı çalışmada spor yapmayan bayanların boy ortalamasını 1,61±4,44cm, vücut ağırlığı ortalamasını 60,30±7,79kg. ve yaş ortalamasını 23,34±1,26yıl olarak 369 belirlemişlerdir (5). Kayatekin (1993), yaptığı çalışmada spor yapan bayanların boy uzunluklarını 170,5cm, vücut ağırlıklarını 62,1kg., yaş ortalamalarını ise 20. 9yıl olarak tespit etmiştir. Kayatekin aynı çalışmada spor yapmayan bayanların boy uzunluğunu 163. 2cm., vücut ağırlıklarını 51,5kg., yaş ortalamalarını 25,2 yıl olarak belirlemiştir (7). Şimşek ve arkadaşları (2002) yaptıkları çalışmada, 1. lig bayan voleybol oyuncularının yaş ortalamalarını 21. 3 ± 2. 64 yıl, boy uzunluğu ortalamalarını 179. 6 ± 6. 23 cm, vücut ağırlığı ortalamalarını 68. 6 ± 6. 53 kg olarak, 2. lig bayan voleybol oyuncularının ise yaş ortalamalarını 22 ± 2. 62 yıl, boy uzunluğu ortalamalarını 178. 3 ± 5. 70 cm ve vücut ağırlığı ortalamalarını 65. 7 ± 7. 07 kg olarak bulmuşlardır (14). Çalışmamızda, oturma yüksekliği ortalamaları 90,73±2,76cm, kulaç uzunluğu ortalamaları 172,20+6,38cm., el uzunluğu ortalamaları 19,14±0,65cm olarak tespit edilmiştir. Oturararak atış açısından önemli olan bu değerlerden oturma yüksekliği Keer, D. A. ve arkadaşlarının (2006), milli kürekçiler üzerinde yaptıkları çalışmadaki sonuç (93. 7 ± 3. 1 cm) ile de (8) paralellik göstermektedir. Özbar ve arkadaşları (2004), yaptıkları çalışmada bayan milli boksörlerin oturma yüksekliği ortalamalarını 87. 85 ± 2. 49cm., el uzunluğu ortalamalarını 130. 57± 7. 83mm. olarak bulmuşlardır (10). Keer, D. A. ve arkadaşları (2006), yaptıkları çalışmada oturma yüksekliği ortalamasını 93. 7 ± 3. 1 cm olarak bulmuşlardır (8). Çalışmamızda, omuz çevresi ortalamaları 38,83±2,72cm., bel çevresi ortalamaları 76,23±5,15cm., göğüs çevresi ortalamaları 91,03±4,89cm., uyluk çevresi ortalamaları 55,83±4,77cm., diz çevresi ortalamaları 37,73±2,02cm., calf çevresi ortalamaları 38,03±2,19cm., ön kol çevresi ortalamaları 23,73±5,58cm., el bileği çevresi ortalamaları 16,03±0,85cm., ekstansiyonda biceps çevresi ortalamaları 28,56±5,48cm., fleksiyonda biceps çevresi ortalamaları 30,03±5,68cm. olarak ölçülmüştür. Keer, D. A. ve arkadaşları (2006), yaptıkları çalışmada, ekstansiyonda biceps çevresi ortalamasını 25. 7 ± 1. 5, fleksiyonda biceps çevresi ortalaması 31. 4 ± 1. 5, ön kol çevresi 27. 0 ± 1. 0, göğüs çevresi 92. 2 ± 3. 3, bel çevresi 72. 9 ± 3. 3, kalça 100. 8 ± 3. 5, uyluk çevresi 50. 6 ± 3. 0, calf çevresi 34. 1 ±1. 8 olarak bulunmuştur (8). Bourgoıs ve arkadaşlarının (2001), yine milli bayan kürekçiler üzerinde yaptıkları çalışmada biceps çevresini 25. 8cm, üst kol çevresini 24. 4cm, ön kol çevresini 22. 8cm, uyluk çevresini 53. 8cm, calf çevresini 33. 8cm olarak bulmuşlardır (4). Üst ekstremiteler hentbolde atışlarda ve kürekte çekiş-itiş işlemlerinde ağırlıklı olarak kullanıldığından sporcularının antropometrik olarak benzerlik göstermesi beklenen bir sonuçtur. Çalışmamızda elde ettiğimiz verilerin literatürdeki bu sonuçlara yaklaşık değerlerde olması da bu fikrimizi desteklemektedir. Ülkemizde hentbol branşında antroprometrik ölçüm değerlendirmeleri ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmamıştır. Yapılan çalışmalar genellikle farklı branşlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Çalışmamızdan elde edilen veriler sonucunda hentbol bayan milli takımının antropometrik değerleri ortalamaları göz önünde bulundurulduğunda fiziksel açısından üst düzeyde olduklarını söyleyebiliriz. Bu konuda yapılacak araştırmaların sayısının artması ile bu alandaki boşluğun doldurulacağına inanmaktayız. KAYNAKLAR 1. Akgün N. : Egzersiz Fizyolojisi, 3. Baskı, Gökçe Ofset Matbaacılık, Ankara, 1989. 2. Akkuş H (1994) Elit Haltercilerin Antropometrik Özellikleri, Biyomotor Yetenekleri, Fizyolojik Özellikleri ve Başarıları Arasındaki İlişkilerin Araştırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. 3. Brand H. : Regeneration zum richtigen zeitpunkt-die Vorbereitung des UFL Gummersbach auf die Playy-off Runde Training, Handball Training, 10, s. 5-10, 1996. 4. Bourgoıs, J., Claessens, A. L., Janssens, M., Renterghem, B. V., Loos, R., Thomis, M., Philippaerts, R., Lefevre, J., Vrijens, J. : Antropometric Characteristics of Elite Female Junior Rowers, Journal of Sports Sciencess, 19, 195-202, 2001. 5. Çoğalgil Ş., Kishalı N. F. : Spor Yapan Ve Yapmayan Üniversite Öğrencilerinin Fiziksel ve Fizyolojik Özelliklerinin Karşılaştırılması, Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 3, Ankara 2002. 6. Gündüz N. : Antrenman Bilgisi, Saray Tıp Kitapları, ss. 7988; 137-149-336-337, İzmir 1995. 7. Kayatekin M. : Sporcularla Sedanterler Arasındaki Serum Lipid ve Lipoprotein Farklılıklarının Araştırılması, IV. Milli Spor Hekimliği Kongresi Bildiri Kitabı, s. 299, İzmir, 1993. 8. Keer, D. A., Ross, W. D., Norton, K., Hume, P., Kagawa, M., Ackland, T. R. : Olimpic Lightweight and open-class rowers possess distinctive physical and proportionality characteristics, Journal of Sports Sciencess, 1-11, PrEview Article, 2006. 9. McArdle WD, Katch FI, Katch VL. : Sports, Exercise, Nutritions, Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 1999. 10. Muratlı S. : Antrenman Bilimi Işığı Altında Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayınevi, Kültür Matbaası, Ankara, 1997. 11. Özbar, N., Şahin, İ., Akan, İ. : Türk Milli Bayan Boks Takımının Fiziksel Parametrelerini İncelenmesi. Spor Araştırmaları Dergisi, Mayıs 2004. 12. Özer K. : Antropometri, Sporda Morfolojik Planlama, Kazancı Matbaacılık İstanbul, 1993. 13. 2001. Özer K. : Fiziksel Uygunluk, Nobel Yayın Dağıtım Ankara, 14. Şimşek B., Tuncel F., Ertan H. : Farklı Lig Kategorilerindeki Bayan Voleybol Oyuncularının Fiziksel Uygunluk Parametrelerinin Değerlendirilmesi, VII. Uluslar Arası Spor Bilimleri Kongresi, Antalya 2002. 15. Tamer K. : Sporda Fiziksel- Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Bağırgan Yayımevi, Ankara, 2000. 16. Tutkun, E., İmamoğlu, O., Ağar, E., Ağaoğlu, S., Taşmektepligil, Y., Bağırıcı, F. : Üniversiteler Arası 1. Lig Hentbol Müsabakalarında İlk Üç Dereceye Girenlerle Giremeyenlerde Vital Kapasite değerlerinin Başarıya Etkisinin Araştırılması, IV. Spor Bilimleri Kongresi, 1-3 Kasım Ankara 1996. . 370 GİRİŞ VE AMAÇ P-146 ÇOCUKLARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMASI SAYGIN Ö*., MENGÜTAY S. ** *Muğla Üniversitesi BESYO, Muğla, Yrd. Doç. Dr. **Marmara Üniversitesi BESYO, İstanbul, Prof. Dr. ÖZET Bu çalışma, 10-12 yaş grubu kız ve erkek çocukların fiziksel aktivite ile fiziksel uygunluk unsurları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya 10-12 yaşları arasında 559 kız ve 650 erkek çocuk olmak üzere toplam 1209 sağlıklı ve lisanslı sporcu olmayan çocuk dahil edilmiştir. Fiziksel aktivite düzeyini belirlemek için çocuklarda geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış Bouchard Three – Day Physical Activity Record uygulanmış ve fiziksel uygunluk özellikleri beden kompozisyonu, Maks VO2, el kavrama ve bacak kuvveti, esneklik, 30 m. Sürat, dikey sıçrama ve anaerobik güç test ve ölçümleri yapılmıştır. Değişkenler arası ilişkiyi incelemek için korelasyon ve adım adım regresyon testleri kullanılmıştır. Erkek çocuklarda fiziksel aktivite düzeyini istatistiksel olarak anlamlı etkileyen 2 fiziksel uygunluk değişkeni vardır. Fiziksel aktivite düzeyini Maks VO2 ve beden yağ oranı değerleri %32 olarak açıklamaktadır. Kız çocuklarda ise Maks. VO2, beden yağ oranı ve 30 m. sürat koşusu değerleri fiziksel aktivite düzeyini %38 olarak açıklamaktadır. Sonuç olarak; yağ oranı fiziksel aktiviteyi olumlusuz yönde etkilerken, Maks VO2 özelliği ise fiziksel aktiviteyi olumlu yönde etkilemektedir. Ancak, çocuklarda fiziksel uygunluk, beden kompozisyonu ve fiziksel aktivite arasındaki ilişki ile ilgili çalışmaların yapılması gerekliliği bulunduğu kanaatine varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çocuk, fiziksel aktivite, fiziksel uygunluk. THE EXAMINATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN PHYSICAL ACTIVITY AND PHYSICAL FITNESS IN CHILDREN ABSTRACT This study was made to examine the relationship between the levels of physical activity and components of physical fitness in girls and boys aged. between 10 and 12. The study covered 650 boy and 559 girl students (total n=1209). Physical fitness components were in the following: body composition, max VO2, flexibility, hand grip, leg strenght, vertical jump, anaerobic power, and 30 m. Sprints. Bouchard Three Day Physical Activity Record that has reliability and validity for children administered to the participants to expose physical activity level. Pearson Correlation and Stepwise Multiple Regression were used to examine the relationship between variations. There are 2 physical fitness variables that affects significantly the physical activity levels in boy children. Max vo2 and body fat percent scores (32%) referred to physical activity level for boys whereas max vo2, body fat percent scores, and 30 meter sprint (38%) reflect physical activity level for girl students. As a result, while body fat percent affects the physical activity level negatively, max vo2 affects positively. But the researchs on the relationship between body fat percent, physical fitness and the level of physical activity should be carry on in future studies. Anahtar Kelimeler: Child, physical activity, physical fitness. İnsan vücudu doğuştan gelen özelliklerinden dolayı sürekli hareket etme ihtiyacındadır. Ancak günümüzdeki teknolojik gelişmeler çocukluk çağından itibaren insanları hareketsizliğe yöneltmekte ve bu durum insan organizmasının yapısına uygun olmayan bir yaşam tarzına sebep olmaktadır. Dolayısıyla bu yaşam tarzı çocuklarda ve gençlerde de organik çöküntülere sebep olarak onların çeşitli hastalıklara yakalanmalarına zemin oluşturmakta ve sağlık sorunlarını arttırmaktadır (29). Fiziksel aktivitenin fizyolojik sonuçları enerji harcanması ve kalp solunum fonksiyon düzeylerinin yükseltilmesi şeklindedir. Bu da birçok hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynamaktadır (17). Fiziksel aktivite içinde yapılan hareketleri başarılı bir şekilde ortaya koyabilme yeteneğine fiziksel uygunluk denir. Bir başka şekilde tanımlanacak olursa; insanların sahip olduğu veya kazandığı fiziksel aktivite yapma becerisi ile ilişkili bir seri nitelik olarak ifade edilmektedir (12). Çocuklarda fiziksel uygunluğun zayıf olması sadece onların sportif performansının başarısızlığına neden olmaz, aynı zamanda zayıf görünüşlü, kendisine güven ve saygısı azalmış, büyüdüklerinde kanser, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yakalanma riski artmış hareketsiz ve topluma uyumsuz yetişkinler olmasına da neden olur. (15). İleride sorumluluklar yüklenilecek olan çocukların yetişkinlik çağında fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmış, bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler olarak toplumda yer almaları sağlıklı bir toplumun oluşmasında oldukça önemli görülmektedir (7, 12). Tüm iyi alışkanlıklar gibi çocuklarda fiziksel aktivite alışkanlığı ile birlikte iyi düzeyde fiziksel uygunluk özelliklerinin kazandırılması için öncelikle çocukların fiziksel aktivite düzeylerinin tespit edilmesi ve fiziksel uygunluk özelliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışma, 10-12 yaş grubu kız ve erkek çocukların fiziksel aktivite ile fiziksel uygunluk unsurları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Araştırmaya 10-12 yaşları arasında 559 kız ve 650 erkek çocuk olmak üzere toplam 1209 çocuk dahil edilmiştir. Bu çocuklarda, bir kulüpte lisanslı olarak sporcu olmama ve beden eğitimi derslerine sağlık açısından katılmalarında sakınca bulunmama koşulu aranmıştır. Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivite düzeyini belirlemek için çocuklar üzerinde güvenirlik ve geçerlik çalışması yapılmış “Bouchard Three – Day Physical Activity Record” anketi uygulanmıştır. (11, 24). Fiziksel aktivite düzeyini belirleme anketi 2 hafta içi (arka arkaya devam eden iki gün) ve 1 hafta sonu olmak üzere 3 gün uygulanmıştır. Anketlerden bir gün önce öğrencilerin yoğun aktivitelerden kaçınmaları istenmiştir. Fiziksel aktiviteler 9 kategoriye bölünmüştür. Katılımcılar özel zaman periyodu süresince yaptığı fiziksel aktivitenin yerini tutan bölümü doldurmuştur (20, 24). Fiziksel Aktivite Düzeyi: Fiziksel aktivite düzeyi, anketten elde edilen günlük toplam enerji tüketiminin bazal metabolizma oranına bölünmesiyle elde edildi (4, 8, 9, 10). Bazal metabolizma oranını (BMO) bulmak için Harris-Benedict formülü kullanılmıştır (14). Fiziksel Aktivite Yoğunluğu: Fiziksel aktiviteler enerji tüketimine göre; <4 MET aktiviteler “sedanter” (Aktivite 2 ila Aktivite 5 arası), 4 MET- 7 MET aktiviteler “hafif aktiviteler” (Aktivite 6 ila Aktivite 8 arası) ve >7 MET aktiviteler (Aktivite 9) “orta-şiddetli aktiviteler” olarak 3 sınıfa ayrılarak değerlendirilmiştir (18, 19, 28). Fiziksel Uygunluk Özellikleri: Fiziksel uygunluk ölçümleri alanlarında uzman ve deneyimli öğretim elemanları tarafından alınmıştır. Beden Yağ Yüzdesi: Holtain marka deri kaliperi (0,1 mm) kullanılarak vücudun sağ tarafından alınan deri kıvrım kalınlığı değerleri Durnin -Womersly yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır. (13, 23). Maks. VO2: Çocukların maks. VO2 tahmini için 20 m. mekik koşu testi kullanılmıştır. (27, 29). Esneklik: Esneklik ölçümünde otur – eriş testi kullanılmıştır. (27, 29). El Kavrama ve Bacak Kuvvetinin Ölçülmesi: Takkei marka el ve bacak dinamometresi ile ölçüm gerçekleştirildi. (27). 371 30 m. Koşu Testi: Test, 30 metrelik düz alanda, 0,01 hassasiyetli fotosel ile yapıldı. Dikey Sıçrama Testi ve Anaerobik Gücün Hesaplanması: Dikey sıçrama panosu kullanılarak ölçüm yapıldı ve anaerobik güç hesaplandı (27, 29). İstatistiksel Analiz: İstatiksel hesaplamalar SPSS (version 11. 0) programında yapılmıştır. Elde edilen verilerin aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Değişkenler arası ilişkiyi incelemek için korelasyon ve adım adım regresyon testleri kullanılmıştır. P değerinin 0,05’ten küçük olması durumunda değişkenler arası ilişki anlamlı kabul edilmiştir (1, 5, 22). BULGULAR Erkek ve kız çocukların fiziksel aktivite düzeyleri ve fiziksel akitvite yoğunlukları ile fiziksel uygunluk özellikleri arasındaki ilişki karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Tablo 1. Fiziksel Aktivite Düzeylerinin Aritmetik Ortalama (X) ± Standart Sapma (SS) Sonuçları Fiziksel Aktivite Düzeyi Günlük Enerji Tüketimi Bazal Metabolizma Oranı Fiziksel Aktivite Düzeyi Erkek n=650 X±SS 2154,53±201,63 1302,26±165,86 1,653±0,69 Kız n=559 X±SS 2019,37±152,32 1256,44±99,27 1,606±0,54 Tablo 2. Fiziksel Uygunluk Özelliklerinin Aritmetik Ortalama (X) ± Standart Sapma (SS) Sonuçları Fiziksel Uygunluk Özellikleri Beden Yağ Oranı (%) Maks. VO2 Mekik Seviye Bacak Kuvveti El Kavrama Kuvveti Esneklik 30 m. Sürat Dikey Sıçrama Anaerobik Güç Erkek n=650 X±SS 17,31±5,73 33,58±5,88 44,24±16,16 5,66±1,69 60,98±15,53 19,66±5,07 17,36±6,23 5,62±,43 27,73±5,09 48,93±12,56 Kız n=559 X±SS 22,43±3,79 28,49±4,39 30,18±11,33 4,23±1,21 45,76±11,40 17,69±4,77 18,57±6,94 6,02±,51 24,04±4,86 45,57±11,56 Tablo 3. Fiziksel Aktivite Yoğunlukları ve Fiziksel Uygunluk Özelliklerinin Korelasyon Testi Sonuçları Beden Yağ % Hafif Aktiviteler Erkek Kız rprp ,035 >0,05 >0,05 Orta-Şiddetli Aktiviteler Erkek Kız rprp -,126 <0,05 -,155 -,023 <0,01 Maks. VO2 ,039 >0,05 ,047 >0,05 ,429 <0,001 ,337 <0,001 Bacak Kuvveti ,041 >0,05 ,040 >0,05 ,043 >0,05 ,0,86 >0,05 El Kavrama Kuvveti ,050 >0,05 ,009 >0,05 -,061 >0,05 ,070 >0,05 Esneklik -,018 >0,05 ,024 >0,05 ,033 >0,05 ,018 >0,05 30 m. Sürat -,011 >0,05 -,101 >0,05 -,019 >0,05 -,121 <0,05 Dikey Sıçrama ,044 >0,05 -,050 >0,05 ,122 <0,05 ,034 >0,05 Anaerobik Güç ,065 >0,05 ,022 >0,05 ,057 >0,05 ,011 >0,05 Değişkenler Tablo 4. Erkek Çocukların Fiziksel Aktivite Düzeyi ve Fiziksel Uygunluk Özelliklerinin Adım-Adım Regresyon Testi Sonuçları Değişkenler B SH Beta t p Maks. VO2 0,0139 ,001 ,611 14,101 <0,001 Beden Yağ % -0,0172 ,002 -,311 -7,165 <0,001 Sabit 1,379 ,065 21,377 <0,001 2 (n=650 s=0,22912 R =0,32 F=100,927 p=0. 0000) Fiziksel aktivite düzeyini anlamlı düzeyde etkileyen 2 fiziksel uygunluk değişkeni vardır. Maks. VO2 değeri fiziksel aktivite seviyesini pozitif olarak p<0,001 düzeyinde etkilerken, beden yağ oranı negatif olarak p<0,001 düzeyinde etkilemektedir. Fiziksel aktivite düzeyini Maks VO2 ve beden yağ oranı değerleri %32 olarak açıklamaktadır. Tablo 5. Kız Çocukların Fiziksel Aktivite Düzeyi ve Fiziksel Uygunluk Özelliklerinin Adım-Adım Regresyon Testi Sonuçları Değişkenler B SH Beta t p Maks. VO2 0,0178 ,001 ,713 11,903 <0,001 Beden Yağ % -0,0170 ,003 -,284 -5,400 <0,001 30 m. Sürat -0,0471 ,023 -,083 -2,053 <0,05 Sabit 1,173 ,169 10,511 <0,001 2 (n=559 s=0,20259 R =0,38 F=128,844 p=0. 0000) Fiziksel aktivite düzeyini anlamlı düzeyde etkileyen 3 bağımsız değişken Maks. VO2, beden yağ oranı ve 30 m. sürat değişkenleridir. Maks. VO2 değeri fiziksel aktivite seviyesini pozitif olarak p<0,001 düzeyinde etkilerken, beden yağ oranı p<0,001 düzeyinde ve 30 m. sürat koşusu p<0,05 düzeyinde negatif olarak etkilemektedir. Maks. VO2, beden yağ oranı ve 30 m. sürat koşusu değerleri fiziksel aktivite düzeyini %38 olarak açıklamaktadır. TARTIŞMA VE SONUÇ Bu bölümde fiziksel aktivite düzeyleri, fiziksel aktivite yoğunlukları ile fiziksel uygunluk özelliklerinden Maks VO2, beden yağ oranı (%), el kavrama ve bacak kuvveti, esneklik, dikey sıçrama, 30 m. sürat koşusu ve anaerobik güç arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Korelasyon sonuçlarına göre erkek çocukların orta-şiddetli yoğunlukta yaptığı aktiviteler ile beden yağ oranı arasında negatif, Maks. VO2 değeri ve dikey sıçrama değerleri arasında pozitif yönde bir ilişki vardır. Kız çocuklarında ise orta-şiddetli yoğunlukta yaptığı aktiviteler ile beden yağ oranı ve 30 m. sürat değeri arasında negatif, Maks. VO2 değeri arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur. Orta-şiddetli yoğunlukta yapılan aktivite süreleri ile 30 m. sürat değeri arasında negatif yöndeki ilişki aslında olumlu bir ilişkidir. Çünkü 30 m. sürat koşusu süresi azaldıkça performans artmaktadır (Tablo 3). Erkek çocuklarda fiziksel aktivite düzeyini anlamlı düzeyde etkileyen Maks. VO2 ve beden yağ oranı değişkenleridir. Maks. VO2 pozitif yönde etkilerken, beden yağ oranı negatif etkilemektedir. Fiziksel aktivite düzeyini Maks VO2 ve beden yağ oranı değerleri % 32 olarak 372 açıklamaktadır. Kız çocuklarında ise fiziksel aktivite düzeyini anlamlı düzeyde etkileyen 3 bağımsız değişken Maks. VO2, beden yağ oranı ve 30 m. sürat değişkenleridir. Bu değişkenlerden Maks. VO2 ve 30 m. sürat koşusu değerleri fiziksel aktivite düzeyini olumlu etkilerken, beden yağ oranı negatif olarak etkilemektedir. Maks VO2, beden yağ oranı ve 30 m. sürat koşusu değerleri fiziksel aktivite düzeyini %38 olarak açıklamaktadır (Tablo 4 ve 5). 14-Howley E. T., Franks B. D. : Health Fitness Instructor’s Handbook. s. “3 -18, Fiziksel aktivite ile fiziksel uygunluk unsurları arasında ki anlamlı ilişkiyi ortaya koyan ve elde edilen sonuçlara paralellik gösteren çalışmaların (6, 16, 21, 25, 26) yanı sıra, elde edilen sonuçlara paralellik göstermeyen çalışmalarda bulunmaktadır (2, 3). 16- Katzmarzyk P T., Malina R M., Song T M K., Bouchard C. : Physical activity and health – related fitness in youth: a multivariate analysis. Medicine and Science in Sports and Exercise, Hagerstown Md. 30 (5), 709-714, May 1998. Sonuç olarak; yağ oranının yüksekliği fazladan taşınılması gereken bir yük olmasından dolayı fiziksel aktiviteyi olumsuz yönde etkileyebileceği ve Maks VO2 özelliğinin ise daha aktif bir yaşam tarzına yöneltebileceğinden dolayı fiziksel aktivite düzeyi ve orta-şiddetli yoğunlukta yapılan aktiviteleri olumlu yönde etkileyebileceği düşünülmektedir. Ancak, çocuklarda fiziksel uygunluk, beden kompozisyonu ve fiziksel aktivite arasındaki ilişki ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlı olmasından ve net olmamasından dolayı bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekliliği bulunduğu kanaatine varılmıştır. 17- Kriska A M., Caspersen C J. : Introduction to collection of physical activity questionnaires. Med. Sci. Sports. Exerc., 29: 5-9, 1997. KAYNAKLAR 1Alpar R. : Spor Bilimlerinde Uygulamalı İstatistik. T. C. Başbakanlık GSGM, s. “122-137, 229-257”, Ankara, 2000. 2Armstrong N., Welsman J R. : Assesment and interpretation of aerobic fitness in children and adolescents, in: Exercise and Sport Sciences Reviews, Ed: Hollszy J O., s. 435-476, Williams and Wilkins, Baltimore, 1994. 3Armstrong N., Welsman J R., Kirby B. : Physical activity, peak oxygen uptake and performance on the Wingate anaerobic test in 12-year-olds. Acta Kines. Univers. Tartu, 3: 7-27, 1998. 4Bar-Or O. : Juvenil obezite, fiziksel aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleri, önleme ve tedavi için köşe taşları. Spor ve Tıp, Yıl 10, Sayı 3, s. 24-27, Mayıs-Haziran 2002. 5Baumgartner T. A., Jackson A. S. : Measurement for Evaluation in Physical Education and Exercise Science. s. “83-90, 309”, The McGraw Hill Companies, 1999. 6Boreham C A., Twisk J., Savage M J., Cran G W., and Strain J J. : Physical activity, sports participation, and risk factors in adolescents. Med. Sci. Sport. 29: 788-793, 1997. 7Bouchard C., Shephard R. J., Stephens T., Sutton, J. R., Mcpherson B. D. : Exercise, Fitness And Health – A Consensus Of Current Knowlendge, Human Kinetics Books, Champaign, Illinois, 1990. 8Bratteby L E., Sandhagen B., Fan H., Samuelson G. :. A 7day activity diary fo assesment of daily energy expenditure validated by the doubly labelled water method in adolescents. Eur J Clin Nutr., 51 (9): 585-591, Sept 1997. 9Bratteby L E., Sandhagen B., Lotborn M., Samuelson G. : Daily enegy expenditure and physical activity assessed by an activity diary in 374 randomly selected 15-year-old adolescents. Eur J Clin Nutr., 51 (9): 592-600, Sep 1997. 10- Davies P S., Gregory J., White A. : Physical activity and body fatness in pre-school children. Int J Obes Relat Metab Disord, 19 (1): 6-10, 1995. 11- Eisenmann J C., Katzmarzyk P T., Theriaulth G., Song T M K., Malina R M., Bouchard C. : Physical activity and pulmonary function in youth: The quebec family study. Pediatrics Exercise Science, 11, 208-217, 1999. 12- Gutin B. Manos T., Strong W. : Defining Health And Fitness: First Step Toward Establish Children’s Fitness Standarts. Research Quarterly For Exercise And Sport, 63 (2) 128-132, 1992. 13- Houtkooper, L. B. : Validity of bioelectric impedance for body composition assesment in children. Journal of Applied Physiology, 66: 814-821, 1989. 179, 188”, Human Kinetics, 1997. 15-Kallis, S. : (Çev: Büyükonat T. ) Çocuğunuz İçin Spor Ve Fitness Beyaz Yayınları, s. 113, 1996. 18- Manios Y., Kafatos A, Codrington C. : Gender differences in physical activity and physical fitness in young children in Crete. The Journal of Sports Medicine and Physical Fitness, Vol 39, No: 1, s. 2430, March 1999. 19- Manios Y., Kafatos A, Mamalakis G. : The effects of a health education intervention initiated at first grade over a 3 year period. Physical Activity and Fitness Indices, Health Education Research, Vol. 13, No. 4, s. 593-606, 1998. 20- Montoye H. J., Kemper H. C. G., Saris W. H. M., Washburn R. A. : Measuring Physical Activity And Energy Expenditure. Human Kinetics, 1996. 21- Morrow J R., Freedson P S. : Relationship between habitual physical activity and aerobic fitness in adolescents. Ped. Exerc. Sci., 6: 315-329, 1994. 22- Özdamar K. : Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi T. C. A. Ü. Yayınları No: 1001, Fen Fakültesi Yayınları, No: 11, Eskişehir, 1997. 232001. Özer K. : Fiziksel uygunluk. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 24- Pereira M. A., Fitzgerald S. J., Gregg E. W., Joswiak M. L., Ryan W. J., Suminski R. R., Utter A. C., Zmuda J. M. : Supplement To Medicine And Science In Sports And Exercise. A Collection Of Physical Activity Questionnaries For Health – Related Research. Ed: Kriska A. M., Caspersen C. J., s. 19-24, Williams And Wilkins A Waverly Company, Vol. 29, No. 6, USA, June 1997. 25- Rowlands A V., Eston R G., Ingledew D K. : Relation between activity level, aerobic fitnes and body fat in 8 to 10-yr-old children. Journal of Applied Physiology, 86 (4), 1428-1435, April 1999. 26- Simons-Morton B G., O’Hara N M., Parcel G S., Wei Huang A I., Baranowski T., Wilson B. : Children’s frequency of participation in moderate to vigorous physical activities. Res. Quar. Exerc., Sport 61: 307-314, 1990. 27- Tamer K. : Sporda Fiziksel Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi. Bağırgan Yayınevi, Ankara, 2000. 28- Verschuur R., Kemper H C G. : Habitual Physical Activity. Ed: Kemper H C G., Growth, Health and Fitness of Teenagers, s. 56, Karger, Armsterdam, 1985. 29- Zorba E. : Herkes İçin Spor ve Fiziksel Uygunluk. GSGM Eğitim Dairesi, Ankara, 1999. 373 private schools have dinner hall. Frequency of males is higher among student who unpleased of meals and nutrition education. P-147 Key words: Governmental Basic Education Schools, Private Basic Education Schools, Nutrition PANSİYONLU VE NORMAL DEVLET İLKÖĞRETİM İLE ÖZEL İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI GİRİŞ VE AMAÇ KUŞGÖZ A., SAYGIN Ö. * MEB, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni, Fethiye/Muğla. **Muğla Üniversitesi BESYO, Muğla. ÖZET Bu çalışma pansiyonlu, normal devlet ilköğretim ile özel ilköğretim öğrencilerinin beslenme alışkanlıklarının cinsiyet ve okul farklılığını incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya Muğla – Fethiye ilçesinden biri devlet okulu, biri pansiyonlu devlet okulu ve üç tane özel ilköğretim okulu 223 erkek, 212 kız olmak üzere toplam 435 çocuk katılmıştır. Beslenme alışkanlıklarını belirlemek için daha önce bilimsel çalışmalardan yararlanılarak bir anket formu oluşturuldu. Değişkenlerin cinsiyet ve okul farklılığını bulmak için (cinsiyet X okul) ANOVA testi uygulandı. Beslenme alışkanlıkları, kızların öğün atlama değerleri erkeklerden yüksektir. Erkeklerin kahvaltı yapma değerleri tüm okullarda kızların değerlerinden daha yüksektir. Pansiyonlu devlet, özel ilköğretim okullarında yemekhane bulunuyor. Yemeklerden memnun olmayanlar değeri iki okulda da erkeklerin değeri daha yüksek, kantinden alışveriş yapma değeri tüm okullarda erkeklerin değeri kızların değerinden daha yüksek, okullardaki beslenme bilgileri yeterli buluyor musunuz sorusu değeri, tüm okullarda erkeklerin kızların değerinden yüksektir. Anahtar Kelimeler: Devlet ve Özel İlköğretim, Beslenme, DETERMINATION OF NUTRITION DIFFERENCES BETWEEN. GOVERNMENTAL BASIC EDUCATION SCHOOLS AND PRIVATE BASIC EDUCATION SCHOOLS. ABSTRACT The aim of study is to determine the differences of nutrition habits (behaviors) of government and private basic education schools students according to the gender and school type. The participant of this study includes 223 male and 212 female (N=435) selected from two governmental basic education school and three private basic education schools. To determine nutrition habits a question on ire formed with the help of literatures, for exposing gender and school differences (gender X school) one way ANOVA was applied. Nutrition habits and frequency of missing meal of females are higher than males. Frequency of having breakfast is higher for male in all schools. Results show that government schools with pension and Beslenme, insanın büyüme ve gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarda alıp vücudunda kullanmasıdır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gerektiğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur (2). Beslenme günümüzde üzerinde durulan önemli konuların başında gelmektedir. Bugün dünyada milyonlarca insan dengesiz ve yetersiz beslenmenin yol açtığı hastalıklarla uğraşırken, diğer bir bölümü de aşırı ve hatalı beslenmeden kaynaklanan hastalık ve bozukluklarla uğraşmaktadır. Böylece yetersiz ve dengesiz beslenme sorunları, insanların sağlığını direk etkilemektedir (3). Sağlıklı beslenme ile ilgili ilkeler sabırlı bir şekilde çocuklara öğretilmelidir. Karın doyurmak, açlık duygusunu gidermek, yeterli beslenme demek değildir. Çocuğun aktif hayatının önemli bir bölümü okulda geçtiğine göre çocuğun besin öğelerini yeterli miktarda alıp, almadığının da izlenmesi okulun görevleri arasında bulunmaktadır. Günümüzde beslenme biçimleri nüfuz artışının, kentleşmenin, yazılı ve görsel medyanın etkisiyle önemli ölçüde nitelik değiştirmiştir. Ayaküstü yeme alışkanlıkları, enerji değeri yüksek yiyeceklerin daha çok tüketilmesi, okul kantinlerinde pakette sunulan yiyeceklerin tercih edilmesi beslenme konusunda çeşitli olumsuzluklara yol açmaktadır. Bu olumsuzluklardan en çok etkilenenlerde çocuklar olmaktadır (6). Bu çalışma, pansiyonlu, normal devlet ve özel ilköğretim öğrencilerinin beslenme alışkanlıklarının cinsiyet ve okul farklılığına göre değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM Araştırmada 2004-2005 öğretim yılında Muğla Fethiye ilçesi Patlangıç Pansiyonlu İ. Ö. Okulu, Fethiye ilçesi Menteşe oğlu İ. Ö. Okulu, Fethiye ilçesi Özel Şehit Fethi Bey İ. Ö. Okulu, Özel Ata İ. Ö. Okulu ve Özel Fethiye İ. Ö. Okulu 6., 7. ve 8. sınıflarında okumakta olan yaşları 12, 13 ve 14 arasındaki 223 erkek ve 212 kız toplam 435 çocuk denek gurubunu oluşturdu. Çalışmaya dahil edilen çocuklarda, bir kulüpte lisanslı olarak sporcu olmama ve beden eğitimi derslerine sağlık açısından katılmalarında sakınca bulunmama şartı arandı. Beslenme alışkanlığını değerlendirmek için daha önce yapılmış bilimsel çalışmalardan ve literatürlerden yararlanılarak bir anket formu geliştirildi (1,5,8). İstatistiksel Analiz: Tanımlayıcı istatistik olarak Aritmetik Ortalama (X) ve Standart Sapma (SS) hesaplanmıştır. Değişkenlerin cinsiyet ve okul farklılığını bulmak için 2 (cinsiyet) X 2 (okul) ANOVA testi uygulandı. P değerinin 0,05’ten küçük olması durumunda gruplar arası fark anlamlı kabul edilmiştir (4). Tüm istatistiksel hesaplamalar SPSS (version 11) paket programında yapıldı. BULGULAR Tablo 1. Okulların Beslenme Alışkanlıkları Özelliklerinin Aritmetik Ortalama (X) Standart Sapma (SS) ve ANOVA sonuçları Beslenme Alışkanlıkları 1‡ 2‡ Devlet ERKEK N X SS 87 1,9080 Devlet pansiyonlu 19 Özel 108 Toplam Devlet Devlet pansiyonlu 1,08512 KIZ N X SS 67 2,2836 1,19095 1,0000 ,00000 27 1,3333 ,67937 1,5833 ,89782 104 1,7212 ,86414 214 1,6636 ,97330 198 1,8586 1,01771 87 2,9655 1,20511 67 2,7164 1,09829 19 4,0000 ,00000 27 3,5926 ,88835 374 3‡ 4‡ 5 Sabah‡ 5 Öğle * 5 Akşam 6‡ 7‡ 8‡ 9‡ 10‡ 11‡ 12 ‡ Özel 108 2,2315 ,96292 104 2,5481 2,18947 Toplam 214 2,6869 1,15881 198 2,7475 1,77028 Devlet 87 2,9770 ,80662 67 2,4925 ,63659 Devlet pansiyonlu 19 3,0000 ,00000 27 2,8889 ,32026 Özel 108 3,0370 ,59477 104 2,8365 ,57641 Toplam 214 3,0093 ,66425 198 2,7273 ,59299 Devlet 87 2,9425 ,95669 67 2,5075 ,94345 Devlet pansiyonlu 19 3,3684 ,76089 27 2,8889 ,93370 Özel 108 2,8426 ,85557 104 2,9519 ,80508 Toplam 214 2,9299 ,89848 198 2,7929 ,89133 Devlet 87 3,4023 ,81354 67 2,8358 1,08148 Devlet pansiyonlu 19 3,6316 ,49559 27 3,4815 ,70002 Özel 108 3,2593 ,97031 104 3,1538 ,99288 Toplam 214 3,3505 ,87938 198 3,0909 1,00850 Devlet 87 3,3678 ,94149 67 3,1493 ,95749 Devlet pansiyonlu 19 3,1579 ,50146 27 3,3333 ,78446 Özel 108 3,0093 ,89124 104 3,2981 ,81109 Toplam 214 3,1682 ,89847 198 3,2525 ,85903 Devlet 87 3,7586 ,66412 67 3,7612 ,60527 Devlet pansiyonlu 19 3,9474 ,22942 27 3,9630 ,19245 Özel 108 3,6759 ,65323 104 3,6154 ,77969 Toplam 214 3,7336 ,63474 198 3,7121 ,67812 Devlet 87 2,4368 1,46034 67 2,1940 ,97295 Devlet pansiyonlu 19 2,1053 1,37011 27 2,7037 1,56438 Özel 105 2,5714 1,33631 102 2,6176 1,40045 Toplam 211 2,4739 1,39148 196 2,4847 1,30670 Devlet 87 1,9425 ,99249 66 1,8788 ,93669 Devlet pansiyonlu 19 2,0000 ,94281 27 1,5185 ,84900 Özel 108 1,4167 ,81027 103 1,3204 ,61379 Toplam 214 1,6822 ,93546 196 1,5357 ,80623 Devlet 86 1,8488 ,93955 67 1,5075 ,70438 Devlet pansiyonlu 19 2,2632 ,99119 27 2,7407 1,37540 Özel 108 3,3056 1,46267 104 3,0577 1,29845 Toplam 213 2,6244 1,41747 198 2,4899 1,34330 Devlet 87 2,1494 ,99451 67 2,1940 ,97295 Devlet pansiyonlu 19 2,6842 ,67104 27 2,7037 1,56438 Özel 108 1,7593 ,93599 102 2,6176 1,40045 Toplam 214 2,0000 ,97865 196 2,4847 1,30670 Devlet 87 3,3908 1,79376 66 1,8788 ,93669 Devlet pansiyonlu 19 3,2632 1,79016 27 1,5185 ,84900 Özel 108 2,7157 1,41145 103 1,3204 ,61379 Toplam 214 3,0388 1,63668 196 1,5357 ,80623 Devlet 87 1,9770 ,15074 67 1,5075 ,70438 Devlet pansiyonlu 19 2,0000 ,00000 27 2,7407 1,37540 Özel 108 2,0000 ,00000 104 3,0577 1,29845 Toplam 214 1,9907 ,09645 198 2,4899 1,34330 Devlet 87 4,0000 ,00000 67 2,1940 ,97295 Devlet pansiyonlu 19 4,0000 ,00000 27 2,7037 1,56438 375 13 14 † 15 † 16 † 17‡ 18† Özel 107 4,0000 ,00000 102 2,6176 1,40045 Toplam 213 4,0000 ,00000 196 2,4847 1,30670 Devlet 87 2,0000 ,00000 66 1,8788 ,93669 Devlet pansiyonlu 19 2,0000 ,00000 27 2,0000 ,00000 Özel 107 2,0000 ,00000 104 2,0000 ,00000 Toplam 213 2,0000 ,00000 198 2,0000 ,00000 Devlet 87 2,0000 ,00000 67 2,0000 ,00000 Devlet pansiyonlu 19 1,0000 ,00000 27 1,0000 ,00000 Özel 108 1,0000 ,00000 104 1,0000 ,00000 Toplam 214 1,4065 ,49234 198 1,3384 ,47436 Devlet 87 5,0000 ,00000 67 5,0000 ,00000 Devlet pansiyonlu 19 2,5263 ,69669 27 2,3704 ,62929 Özel 108 2,5648 ,80039 104 2,2788 ,75629 Toplam 214 3,5514 1,34432 198 3,2121 1,41258 Devlet 87 5,0000 ,00000 67 5,0000 ,00000 Devlet pansiyonlu 19 2,0000 ,33333 27 2,5926 1,04731 Özel 105 2,6667 1,44559 101 2,7921 2,16941 Toplam 211 3,5687 1,58828 195 3,5231 1,93002 Devlet 87 4,3908 1,26083 67 4,3284 1,21091 Devlet pansiyonlu 19 3,5789 1,77375 27 3,4074 1,55066 Özel 108 4,0028 1,49231 104 3,2692 1,58409 Toplam 214 4,1229 1,44550 198 3,6465 1,53678 Devlet 87 1,5862 ,49537 67 1,8358 ,37323 Devlet pansiyonlu 19 1,1053 ,31530 27 1,1852 ,39585 Özel 108 1,3889 ,48977 104 1,3846 ,50833 Toplam 214 1,4439 ,49801 198 1,5101 ,51119 *Cinsiyet Farklılığı†Okul Farklılığı‡ Cinsiyet+Okul Farklılığı TARTIŞMA VE SONUÇ Bu çalışmada, 1., 2., 3., 4., 5 sabah, 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12. ve 18. sorulara verilen cevaplarda hem okul hem de cinsiyet farklılığı vardır. 14., 15. ve 16. cevaplarda sadece okul farklılığı bulunurken, 5. öğle sorusunda cinsiyet farklılığına rastlanmıştır. Alaçam’ın yaptığı çalışmada (1) Öğün atlayan öğrencilerin çoğunluğu devlet okulu öğrencilerinden oluşmaktadır. Öğrencilerin harçlıklarından beslenmelerine ayırdıkları günlük miktarlara bakıldığında özel okul öğrencilerinin, devlet okulu öğrencilerine göre daha fazla pay ayırdıkları saptanmıştır. Özel okul öğrencilerinin okul kantininden yüksek miktarda yiyecek ve içecek almalarının bir nedeni de okul yemeklerini %60 lık kısmının beğenmemesinden kaynaklanmaktadır. Tekelioğlu’nun yaptığı çalışmada özel okul kız öğrencilerinde sprint ve sıçrama performansının, devlet okulu öğrencilerinde ise 20 m mekik koşu performansının daha yüksek olması, özel okul kız öğrencilerin patlayıcı kuvvet veya gücünün, devlet okulu kız öğrencilerinin ise dayanıklılığının daha iyi olduğunu göstermektedir. Bu sonuçların beslenme, vücut boyutu ve günlük fiziksel aktivite seviyesindeki farklılıklardan oluşabileceği düşünülmektedir (10). 1968-1970 yılları arasında Amerika’nın 10 eyaletinde yapılan beslenme araştırmasında, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan Amerikalı beyaz erkek çocukların, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan yaşıtlarına göre boy, vücut ağırlığı ve yağ miktarlarının daha düşük olduğu bulunmuştur (7). Alaçam’ın yaptığı çalışmada (1) özel okul öğrencilerinin beslenme, alışkanlıkları, devlet okulu öğrencilerine göre daha olumlu bulunmuştur. Bunda önemli etkenler sosyo ekonomik imkanlar ile okulun öğrencilere sağlanmış olduğu imkanlardır. Güneyli’nin sosyo-ekonomik düzeyi farklı üç bölgede 9-11 yaş grubu çocuklar üzerinde yaptığı çalışmada, yetersiz enerji alımının sosyo-ekonomik düzey düştükçe arttığı, aşırı alımın ise azaldığı görülmüştür. Sosyo-ekonomik düzey düştükçe zayıf çocuk oranının artığı ve şişman çocuk oranının azaldığı ifade edilmiştir (9). Sonuç olarak, devlet okulunda erkekler kızlardan kahvaltı yapma konulunda daha iyi oldukları görülmüş, pansiyonlu devlet okulunda da aynı şekilde olduğu görülmüştür. Öğün atlama konusu olarak devlet okulunda kızlar daha fazladır. Devlet okulunda kantinden alışveriş olarak tek tip beslenme alışkanlığı olduğu görülmüştür, öğrencilerin sadece simit ve ayran aldıkları görülmüştür. Bu şekil beslenme pansiyonlu devlet okulunda kısmen görülmekte özel okullarda ise kantin alışverişleri çok çeşitlilik göstermektedir. Ayrıca devlet okullarında yemekhane olmayışı düzenli yemek yeme alışkanlığını kazandırmaktadır. Bu sebeple devlet okullarında yemekhane olması öğrencilerin öğün alışkanlığına katkı yapacağı düşünülmektedir. Yalnız özel okullarda yemekhane olmasına rağmen öğün atlamaların olduğu ve buda öğle yemeklerinde görülmekte, erkekler kızlardan daha fazla öğle öğününü atladıkları görülmüştür. KAYNAKLAR 1. ALAÇAM, H., (2002) “Niğde ilinde Özel ve Devlet okullarında okuyan12-15 yaş grubu öğrencilerin, beslenme ve fiziksel aktivite ile alışkanlıklarının incelenmesi” yayınlanmış doktora tezi. Niğde Ünv. Niğde. 2. BAŞARAN, İ. E., (1974), “Eğitim Psikolojisi” Yargıç Oğlu Matbaası, ANKARA 3. BAŞOĞLU, S., (1987), “ Beslenme Eğitiminin Öğrencilerin Bilgi ve Davranışlarına Etkisi” Beslenme ve Diyet Dergisi, ANKARA 376 4. BAUMGARTNER T. A., JACKSON A. S. : Measurement for Evaluation in Physical Education and Exercise Science. s. “83-90, 309”, The McGraw Hill Companies, 1999. 5. BAYSAL, A., (1999), “Beslenme” 4. Baskı, H. Ü. Yayınları AC. /13, ANKARA 6. BAYSAL, A., (1983), “Beslenme”, 4. Baskı, H. Ü. Yayınları, ANKARA 7. Centers for Disease Control. (1972): Ten Stata Nutrition Survey, 1968-1970. III: Clinical, Anthropometry, Dental (DHEW Publication No. (HSM) 72-8131. Atlanta: Centers for Diseae Control (Alıntı: MALİNA,R. M., BOUCHARD, C. (1991): Growth, Maturation and Physical Activity, Human Kinetics Boks, USA). 8. ERSOY, G., (1998), “Egzersiz ve Spor Yapanlar İçin Beslenme İle İlgili Temel İlkeler”, Damla Matbaacılık Reklam Ve Yay. Tic. Ltd. Şti. ANKARA 9. GÜNEYLİ, U., (1986), “Ankara’nın Sosyo-Ekonomik Yönden Farklı Semtlerinde Bulunan İlkokul Çocuklarının Beslenme Durumları Üzerine Bir Araştırma”, Beslenme Ve Diyet Dergisi, ANKARA 10. TEKELİOĞLU, A. : “Devlet okulu ve özel okullarda okuyan 1113 yaş grubu kız ve erkek çocukların fiziksel uygunlukları”. Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi,Ankara, 1999 (Danışman: Prof. Dr. K. Tamer). ÖĞRENCİLERİN BELİRLENMESİ ANKETİ BESLENME ALIŞKANLIKLARININ 1. Kahvaltı yapıyor musunuz ? 1-Her zaman 2- Zaman Zaman 3-Ara sıra 4- Hiç 2. Kahvaltı yapmıyorsanız nedenlerini açıklayınız? 1- Zamanım yok. 2- Canım istemiyor. 3- Hazırlayan yok. 4- Kahvaltı her zaman yaparım 3. Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz ?1-öğün 2-öğün 3-öğün 4-öğün 5-ve üstü öğün 4. Öğün atlar mısınız ? 1-Her zaman 2- Zaman Zaman 3-Ara sıra 4- Hiç 5. Öğün atlıyorsanız. Genelde hangi Öğünleri Atlarsınız ? -Sabah Her zaman Zaman Zaman Ara sıra Hiç -Öğle Her zaman Zaman Zaman Ara sıra Hiç - Akşam Her zaman Zaman Zaman Ara sıra Hiç 6. Öğün atlıyorsanız nedenlerini açıklayınız? 1- Zamanım yok. 2- Canım istemiyor. 3- Hazırlayan yok. 4- Harçlığım yetersiz. 5- Öğün atlamıyorum 7. Ailenizden harçlık alıyor musunuz ? 1-Her zaman 2- Zaman Zaman 3-Ara sıra 4-Hiç 8. Ailenizden harçlık alıyorsanız, günde ne kadarını beslenmenize ayırıyorsunuz yazınız. 1-0-750 2-750-1mil. 3- 1- 1. 5 mil 4-1,5-2 mil 5-2 ve üzeri 9. Okul kantininden yiyecek ve içecek alıyor musunuz ? 1-Her zaman 2- Zaman Zaman 3-Ara sıra 4- Hiç 10. Cevabınız Her zaman veya Zaman Zaman ise okul kantininden ne tür yiyecek ve içecek alıyorsunuz. 1. Bisküvi, kraker, çikolata, gofret, pasta, kek 2. Kuru yemiş çeşitleri 3. Kola gazoz 4. Süt süt ürünleri, meyve suları 5. Simit ayran 11. Okulunuzda beslenme saati var mı yazınız ? 1- Evet 2- Hayır 12. Beslenme saati varsa yiyeceklerin getirileceğine kim karar veriyor? 1 -Annem 2-Öğretmenim3-Kendim4-Yiyecek getirmiyorum 13. Yanınızda yiyecek getiriyor musunuz ? 1- Evet 2- Hayır 14. Okulda yemekhaneniz var mı ? 1- Evet 2- Hayır 15. Okul Yemeklerinden memnun musunuz ? 1-Her zaman 2Zaman Zaman 3-Ara sıra 4- Hiç 16. Yemeklerden memnun değilseniz nedeni nedir ? 1- Çok sıra oluyor 2 - Yemekleri beğenmiyorum 3- Zaman ayıramıyorum 4- Aynı yemekler çıkıyor 5- Yemeklerden memnunum 17. En çok sevdiğiniz yiyecekler nelerdir ? 1- Et, köfte, vb 2Etli, zeytinyağlı, sebzeler ve kuru baklagiller 3- Kızartmalar 4- Pilav makarna 5- Börek türleri 6- Hamburger, tost vb. 7- Sütlü tatlılar 8- Hamur işi tatlılar 9- Hepsini severim 18. Okul ders programlarındaki beslenme ile ilgili bilgileri yeterli buluyor musunuz ? 1- Evet 2- Hayır 377 luğunun ölçülemediği durumlarda, kulaç uzunluğu, boy yerine ölçülebilir (Açıkada 1990, Zorba 1995, Sallis 1993). P-148 ASKERİ LİSE ÖĞRENCİLERİNİN FİZİKSEL PROFİLLERİNİN İNCELENMESİ SÜEL, E. *, ÖZBAR, N. **, AKAN, İ. **, ŞAHİN, İ. *, GELEN, E. *** *Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu **Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ***Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Araştırmamızın amacı, Askeri Lise öğrencilerinin fiziksel profillerinin incelenmesidir. Araştırmaya, Askeri Lisede okuyan 14-20 yaşları arasında 1071 Askeri öğrenci katılmıştır. Araştırmada öğrencilere; yaş, boy, kilo, kulaç uzunluğu ölçümleri uygulanmıştır. Boy uzunlukları değerleri ortalaması 173,25+7,12cm., vücut ağırlıkları ortalamaları 63,45+8,88 kg.. olarak bulunmuştur. Beden kitle indeksi değerleri ortalaması 21,09±2,39., kulaç uzunlukları değerleri ortalamaları 173,42 ± 7,44 cm. olarak tespit edilmiştir. Çalışmadan elde ettiğimiz verilerin sonuçlarına göre, Askeri Lise öğrencilerinin fiziksel özellikler bakımından, bir çok branştaki sporcuların değerleri ile hemen hemen aynı düzeyde olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Boy, Kilo, Kulaç Uzunluğu, Beden Kitle İndeksi Askerlik mesleğinde, Beden Eğitimi ve Spor hayati bir önem taşımaktadır. Muharebe esnasında meydana gelebilecek bir bedeni yetersizlik Askeri Liselerden mezun olan kişilerin ve beraberindeki personelin hayatını riske sokabilmektedir. Bu çalışmada amacımız, Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin fiziksel profillerinin incelenmesi ve yeterliliklerinin ortaya konulmasına yöneliktir. Çalışmadan elde ettiğimiz verilere göre Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin değerleri ortalamaları göz önünde bulundurulduğunda fiziksel özellikler bakımından istenilen seviyede oldukları söylenebilir. MATERYAL METOT Araştırmamızın amacı, Askeri Lise öğrencilerinin fiziksel profillerinin incelenmesidir. Araştırmaya, Askeri Lisede okuyan 14-20 yaşları arasında 1071 Askeri öğrenci katılmıştır. Araştırmada öğrencilere; yaş, boy, kilo, kulaç uzunluğu ölçümleri uygulanmıştır. Boy ve Kilo Ölçümleri: Denekler antropometrik ölçümlere yemek yemeden ve su içmeden gelmiştir. Boy ölçümleri stadiometre’ de ± 1 mm. hassasiyet ile ayaklar çıplak ve baş Frankfurt düzleminde, nefes tutularak yapıldı. Vücut ağırlığı ölçümlerinde ise 0,1 kg hassasiyetinde elektronik tartı kullanıldı.. Beden Kitle İndeksi vücut ağırlığının, boy uzunluğunun karesine bölümü formülü ile elde edilmiştir. Kulaç Uzunluğu: Sırt düz bir duvara dayalı, kollar yanlara açılmış ve yere paralel el sırtı duvara temas eder durumda iken sağ ve sol el orta parmakları arasındaki maksimum uzaklık mezura ile ölçüldü. Ölçüm 0,1 cm. hassasiyetle kaydedildi (Özer K. 1993). BULGULAR THE OBSERVATION OF PHYSİCAL CHARACTERISTICS OF MILITARY SCHOOL STUDENTS ABSTRACT The purpose of the research is to determine the physical parameters of Military School students. 1071 students aged between 14-20 participated to the study. In the research; age, height, weight and arm span parameters of subjects were measured. The results were as follows: mean age 17+2 year, mean height 173,25+7,12cm, mean weight 63,45+8,88kg., mean body mass index 21,09+2,39, mean arm span 173,42+7,44cm. According to results of our research, Military School students physical parameters were almost the same as other athletes from different sports. Key Word: Height, Weight, Arm Span, Body Mass Index GİRİŞ Antropometri, insan bedeninin fiziksel özelliklerinin belirli ölçme yöntemleri ile boyutlarına, yapı özelliklerine göre sınıflandıran sistematize bir tekniktir. Son yıllarda fiziksel yapı konusunda antropometri tek dayanak olarak kabul edilmektedir (Özer K. 1993). Fizyolojik gücün ortaya konulabilmesi için iyi bir fiziksel yapıya sahip olunması gerekmektedir (Açıkada C., Ergen E. 1986). Hareket performansında veya sportif başarıda, birçok faktörün yanı sıra fiziksel özelliklerin de rolü büyüktür. Genellikle, genetik olarak belirlenen fiziksel özellikler çok iyi değerlendirildiğinde, belirli bir spor branşındaki performans için gerekli olan olanaklar sağlanmış olur (Muratlı 1997, Özçaldıran 1996). Fiziksel performans; bir tanımlamaya göre, fiziksel bir aktivitenin başarılabilmesi için sahip olunması gereken niteliklerdir (Dinç 2002). Belli vücut ölçülerine sahip olmanın, becerilerde avantaj sağladığı kabul edilmektedir (Gallahue, 1940). Özellikle performans ve kuvvet oluşumu, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve kulaç uzunluğu ile doğrudan ilişkilidir (Astrand 1986). Boy ölçümü genel vücut büyüklüğü ve kemik uzunluğunun en önemli göstergelerinden birisidir. Boy ölçümü, yetersiz beslenme, hastalık ve kilonun yorumlanmasında kriter olarak kullanılır. Boy uzun- Kuleli Askeri Lisesi Öğrencilerine uygulanan test ölçümlerine ilişkin bulgular ve elde edilen değerler tablo halinde verilmiştir. Tablo 1: Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerini antropometrik ölçüm değerleri. N= 1071 Doğum Tarihi Vücut Ağırlığı (kg) Boy (cm) Kulaç Uzun. (cm) Beden Kitle İndeksi Aritmetik Ortalama 1987. 25 Standart Sapma 1. 38 63,45 Minimum Maksimum 1984 1990 8. 88 35,5 97,5 173,25 173,42 7,12 7,44 111 108 198 199 21,09 2,39 14,57 47,15 Yaşları 14-20 arasında değişen 1071 Askeri Lise öğrencisi üzerinde yapılan ölçümlerde; boy uzunlukları değerleri ortalaması 173,25 cm., en düşük değeri 111 cm., en yüksek değeri 198 cm., vücut ağırlıkları ortalamaları 63,45 kg., en düşük ağırlık 35,5 kg., en büyük ağırlık ise 97,5 kg. olarak bulunmuştur. Beden kitle indeksi değerleri ortalaması 21,09 ± 2,39., en düşük değeri 14,57., en yüksek değeri 47,15, kulaç uzunlukları değerleri ortalamaları 173,42 ± 7,44 cm., en düşük kulaç uzunluk değeri 108 cm., en yüksek kulaç uzunluk değeri ise 199 cm. olarak tespit edilmiştir. TARTIŞMA SONUÇ Askeri lisede okuyan ve yaşları 14-20 arasında değişen 1071 öğrencinin boyları ve kiloları ölçülmüş ve aşağıdaki değerler elde edilmiştir; Boy uzunlukları değerleri ortalaması 173,25 cm., en düşük değeri 111 cm., en yüksek değeri 198 cm. olarak ölçülmüştür. Vücut ağırlıkları ortalamaları 63,45 kg., en düşük ağırlık 35,5 kg., en büyük ağırlık ise 97,5 kg. olarak bulunmuştur. Bu konuda yapılan araştırmalarda; Aydın (1997), Judocular üzerinde yaptığı çalışmada sporcuların boy ortalamalarını 176. 27cm, en düşük değer 1. 66cm, en yüksek 378 değeri de 1. 94cm., vücut ağırlığı değerleri ortalamasını 75. 67kg. en düşük değer 55kg., en yüksek değeri de 103kg. olarak bulmuştur. Erhan (1995) yapmış olduğu araştırmada İnönü Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi ve Niğde Üniversitesi erkek voleybol takımı oyuncularının ortalama değerlerini sırası ile yaşlarını 21. 3yıl, 22. 3yıl ve 20. 9 yıl, boylarını 181. 8cm, 188. 6cm ve 178. 4 cm, ağırlıklarını ise 71. 7kg, 81. 9kg ve 71. 7kg olarak bulmuştur (Demiralp 1999). (Kaynak: www. topendsports. com) Araştırmamızda öğrencilerin kulaç uzunlukları değerleri ortalamaları 173,42 ± 7,44 cm., en düşük kulaç uzunluk değeri 108 cm., en yüksek kulaç uzunluk değeri ise 199 cm. olarak tespit edilmiştir. Özgür ve Odabaş (2002) yapmış oldukları araştırmada Türkiye Erkek Voleybol I. Lig (A1) ve II. Lig (A2) Libero Oyuncularının kulaç uzunluğunu 187,3±6,5cm olarak bulmuşlardır. Tamoya ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada 1984 yılında olimpiyat şampiyonu olan A. B. D. erkek voleybol oyuncularının yaş ortalamalarını 25. 7,boy ortalamalarını 192. 6, ağırlık ortalamalarını 87. 9 kg bulmuşlardır (Demiralp 1999). Soykan (2003), elit karete sporcularında kulaç uzunlukları ortalamasını 176. 94 ± 8. 20 cm., en düşük kulaç uzunluk değerini 159. 00 cm., en yüksek kulaç uzunluk değerini ise 191. 00 cm. olarak tespit etmiştir. Sancaklı (2002), elit seviyedeki güreşçiler üzerinde yaptığı araştırmada sporcuların yaş ortalamalarını 22. 6 ± 2. 6, boy uzunlukları ortalamalarını 173. 7 ± 5 cm., vücut ağırlıkları ortalamalarını 72. 6 ± 10. 7 kg. olarak bulmuştur. Türkiye’de fiziksel uygunluk ve motor yetiler ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen askeri okullar düzeyinde oluşturulmuş norm tablosu bulunmamaktadır. Yapılan çalışmalar genellikle büyükler kategorisinde ve elit seviyede sporcular üzerinde yoğunlaşmıştır. Elde ettiğimiz veriler sonucunda Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin değerleri ortalamaları göz önünde bulundurulduğunda fiziksel uygunluk açısından üst düzeyde olduklarını söyleyebiliriz. Bu durum askeri lise giriş sınavlarında yapılan fiziksel ve motorsal testlerin gerektirdiği koşullardan ve öğrenim gördükleri süre içerisinde verilen düzenli, disiplinli eğitimden kaynaklanıyor olabilir. Soykan (2003) elit karete sporcuları üzerinde yaptığı çalışmada, boy uzunlukları ortalamasını 175. 00 ± 6. 55 cm., en küçük değeri 162. 00 cm., en büyük değeri 186. 00 cm., vücut ağırlıkları ortalamalarını 72. 30 ± 11. 24 kg., en düşük ağırlık 59. 80 kg., en büyük ağırlık ise 107. 60 kg. olarak bulmuştur. Özgür ve Odabaş (2002) yaptıkları araştırmada; liberoların ağırlık ortalamalarını 76,381±7,1kg, boy ortalamalarını 185,269±6,6cm, yaş ortalamalarını 24,06±2,9yıl olarak bulmuşlardır. Polat ve arkadaşlarının (2002) yaptıkları çalışmada elit seviyedeki genç erkek taekwondocuların boy uzunlukları ortalamaları 176. 78 ± 6. 67 cm., vücut ağırlıkları ortalamaları 62. 42 ± 11. 06 kg. olarak bulunmuştur, büyük erkeklerde ise boy uzunlukları ortalamaları 178. 53 ± 6. 13 cm., vücut ağırlıkları ortalamaları 69. 38 ± 11. 10 kg. olarak bulunmuştur. Francescato ve arkadaşlarının İtalya’da yaptıkları çalışmada yaşları ortalama 23. 8 yıl olan 8 erkek karate sporcusunun ağırlık ortalamaları 72. 3 kg. olarak bulmuştur. Ağaoğlu (1989), Yaman (1994) yaptıkları çalışmalarda aynı yaş grubunda olan; KTÜ Beden Eğitimi ve Spor Bölümü öğrencilerinin ağırlıklarını 76. 29 ± 5. 13 kg., boy ortalamalarını 175. 73 ± 6. 46 cm., ODTÜ Beden Eğitimi ve Spor Bölümü öğrencilerinnin ağırlık ortalamalarını 69. 5 ± 71 kg., boy ortalamalarını 175± 7 cm., Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü Öğrencilerinin ağırlık ortalamalarını 72. 2 ± 7. 2 kg., boy ortalamalarını 178. 0 cm. olarak bulunmuşlardır. Kaynak (1997) II. lig erkek voleybolcular üzerinde yaptığı çalışmada yaş ortalamalarını 23. 09±3. 77yıl, boy ortalama değerlerini 1. 86±0. 05cm, ağırlık ortalamalarını 78. 16±5. 48kg olarak bulmuştur. Ergun ve ark. (1994), yaptıkları çalışmada elit voleybol takımının ağırlık ortalamalarını 82. 86±4. 98kg, boy ortalamalarını 190. 36±4. 27cm, yaş ortalamalarını 28. 0±5. 04yıl olarak bulmuşlardır. Bayram ve arkadaşları (2002), yaptıkları araştırmada Türkiye büyükler Karate Şampiyonasında 192 erkek sporcuyu ölçmüş ve boy ortalamalarını 176. 82 ± 3. 01 cm. olarak bulmuştur. İskender (2004), yaptığı çalışmada, askeri lise kökenli öğrencilerde yaş ortalamasını 19,05±0,82yıl, sivil lise kökenli öğrencilerde 19,05 ± 0,51yıl., boy uzunlukları ortalamalarını; askeri lise kökenli öğrencilerde 174,4 ± 6,06cm., sivil lise kökenli öğrencilerde 175,27 ± 5,34cm., vücut ağırlıkları ortalamalarını; askeri lise kökenli öğrencilerde 65,91 ± 4,16 kg., sivil lise kökenli öğrencilerde 68,89 ± 6,45 kg. olarak bulmuştur. Araştırmamızda beden kitle indeksi değerleri ortalaması 21,09 ± 2,39, en düşük değeri 14,57., en yüksek değeri 47,15 olarak hesaplanmıştır. Tablo 2: Amerika’da yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen BMI norm tablosu. Zayıf <20 Normal 20-25 Normal Üstü 25-30 Aşırı Kilolu >30 KAYNAKLAR 17. Açıkada C. : Sporcularda Vücut Kompozisyonunu Parametrelerinin İncelenmesi.. M. Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Beden Eğitimi ve spor Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul, 1990. 18. Açıkada C., Ergen E. : Yüksek Performansta Bir Başka Nokta, Bedensel Yapı, Bilim ve Teknik Dergisi S. 2. 39., Ankara 1986. 19. Ağaoğlu S. A. : Analysis of varios physiological charecterictics of Physical Education and sport department students at M. E. T. U., Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1989. 20. Aydın M. S. : Elit Judocuların Fizyolojik ve Fiziki Profili, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 1997. 21. Astrand P. O., Roahklh: Textbook of Worg Physiology, Third Edition. Mc. Graw Hill Company, New York, S. 18-141, 1986. 22. Bayram L., Atan T., Günay D., Güngör B. : Türkiye Büyükler Karate Şampiyonası Müsabaka Analizi, Pos. Bil., 7. Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 2002. 23. Demiralp İ. : 1. Lig Tokat Plevne Ve Tokat Niksar Spor Klübü Voleybol Takımları Oyuncularının, Eğitim Durumları İle Bazı Fiziksel Ve Fizyolojik Özelliklerinin Değerlendirilmesi İnönü Üniversitesi Sag. Bil. Ens. Tezi Malatya, 1999. 24. Dinç,C. : Fizksel Performansın Belirlenmesinde Saha ve Laboratuvar Testleri, Türkiye Futbol Federasyonu Sağlık Kurulu Başkanlığı, Doktor, Fizyoterapist ve Masör Gelişim Semineri-II, İstanbul, 2002 25. Ergun N., Baltacı G., Yılmaz İ. : Elit Bir Voleybol Takımının Fiziksel Yapı, Uygunluk ve Performans Düzeyinin Analizi Hü. Voleybol Dergisi Yıl: 1 Ekim Sayı: 2 S: 26-33, 1994. 26. Francescato MP., Talon T., Prampero P. E. : Energy cost and energy sources in karate, Dipartimento di Scienza e Tecnologie Biomediche, Universita degli studi di Udine, İtaly. 27. Gallahue L. D. : Understanding Motor Development in Children. Jhon Wiley, Sdns,Inc. S: 192-200. London, 1940 28. İskender T. : Askeri Lisede Okuyarak Kara Harp Okuluna (KHO) Gelen Öğrencilerle, Diğer Liselerden Mezun Olarak Kara Harp Okuluna Gelen 1 Sınıf Askeri Öğrencilerin Motorsal Özellikleri Ve Fiziksel Aktivite Düzeylerinin Karşılaştırılması, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2004. 29. Kaynak K. : Türkiye II. Ligindeki Yer Alan Bazı Voleybol Takım Oyuncularının Müsabaka Dönemindeki Fiziksel Parametrelerinin Karşılaştırılması Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Ens. Yüksek Lisans Tezi Kayseri S: 11- 12, 25- 27, 1997. 379 30. Muratlı S. : Antrenman Bilimi Işığı Altında Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayınevi, Kültür Matbaası, Ankara, 1997. 31. Özer K. : Antropometri, Sporda Morfolojik Planlama, Kazancı Matbaacılık İstanbul, 1993. 32. Özçaldıran B., Doğan B. : “Antropometrik İndeksler ve Performansla İlişkisi. ” Yüzme Bilim Teknoloji Dergisi. Yıl 3, Sayı 11, 1996 33. Özgür T., Odabaş B. : Türkiye Erkek Voleybol I. Lig (A1) ve II. Lig (A2) Libero Oyuncularının Motorsal ve Fiziksel Özelliklerinin Tespiti, VII. Uluslar Arası Spor Bilimleri Kongresi, Poster Bildiri, Antalya, 2002. 34. Polat Y., Ramazanoğlu N., Bozkurt S. : Avrupa Şampiyonu Büyük ve Genç Erkek Türk Taekwondo Milli Takımının Kuvvet ve Esneklik Parametrelerinin Değerlendirilmesi, 7. Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, Pos. Bil., Antalya 2002. 35. Sallis JF., McKenzie TL., Alcaraz JE. : Habitual physical activity and health-related physical fitness in fourth-grade children. Am J Dis Child,147: 890, 1993. 36. Sancaklı H. : Güreşte Anaerobik Ortamda AntrenmanYönteminin Geliştirilip Müsabaka Şartları ile Karşılaştırılması, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2002. 37. Soykan A., “Elit Karate Sporcularının Fiziksel Uygunluk Değerlerinin Belirlenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2003. 38. www. topendsports. com 39. Yaman Ç. : Karadeniz Teknik Üniversitesi Giresun Eğitim fakültesi Öğrencilerinin Fizyolojik Özellikleri Antropometrik Yapılarının Araştırılması, Yüksek Lisans Tezi, Trabzon, 1994 40. Zorba E., Ziyagil M. A. : Vücut Kompozisyonları ve Ölçüm Metotları. Gen Matbaacılık Reklamcılık Limitet Şirketi, Trabzon, 1995. P-149 9–12 YAŞ ARASI TENİSÇİLERLERİN FİZİKSEL UYGUNLUKLARININ EUROFİT TEST BATARYASIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ *NURDOĞAN F., **SAYGIN E., *SAYGIN Ö., *ÖCAL, K. *Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu **MEB, Beden Eğitimi Öğretmeni,Emirdağ Bu çalışma 9–12 yaş erkek tenisçilerle aynı yaş grubu sedanterlerin fiziksel uygunluk değerlerinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır Araştırmaya denek olarak Muğla Gençlik Spor Kulübünde oynayan 15 erkek tenisçi ve Ula Atatürk ilköğretim okulunda okuyan 15 sedanter erkek öğrenci seçilmiştir. Seçilen denek gruplarına, fiziksel uygunluk değerlerinin EUROFİT bedensel yetenek testi bataryası olan mekik dayanıklılık koşu testi, durarak uzun atlama testi, mekik testi, mekik koşusu testi, oturarak uzanma testi, flamingo denge testi uygulanmış, bunun yanında yaş, boy ve kilo ölçümleri ile yedi bölgeden vücut yağ oranları ölçümleri alınmıştır. Tenisçi erkek grubu deneklerin 20 metre mekik koşusu ortalamaları (23,47±3,54) ile sedanter erkek grubu deneklerin 20 metre mekik koşusu ortalamaları (18,47±6,33) arasında p<0,05 düzeyinde anlamlı farklıklar belirlenmiştir. Uzun atlama testi sonucu, ortalamanın tenisçilerde 135,33±8,51 cm, sedanterlerde ise 124,93±8,90 cm olduğu tespit edilmiş ve gruplar arası anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir (p<0,01) Bir dakika maksimum mekik ortalamaları, tenisçi erkek grubu deneklerin 22,67±2,22 adet, sedanter erkek grubu deneklerin ise 19,40±2,89 adet ölçülürken p<0,01 düzeyinde anlamlı bir farklılık vardır. 10x5 m koşusu testi ortalamaları, tenisçi erkek grubu deneklerinin 238,60±11,82 saniye, sedanter erkek grubu deneklerinin ise 249,73±9,70 saniye bulunmuştur. Otur-uzan testi ortalamaları, tenisçi erkek grubu deneklerin 20,07±3,75 cm, sedanter erkek grubu deneklerin ise 14,00±3,98 cm olarak belirlenmiştir. Flamingo denge testi ortalamaları, tenisçilerin 18,27±5,16, sedanter erkeklerin ise 11,93±3,93’dir. Her üç testte de farklılıklar p<0,01 düzeyinde anlamlıdır. Triceps skinfold ortalamaları, tenisçi erkek grubu deneklerin 9,53±2,64mm, sedanter erkek grubu deneklerin ise 13,60±7,33mm bulunmuş ve p<0,05 düzeyinde anlamlı farklılıklar belirlenmiştir. Sonuç olarak fiziksel uygunluğun geliştirilmesi açısından; tenisçi erkek ve sedanter erkek öğrenciler arasındaki farkların araştırılması amacıyla yapılan bu çalışmanın sonunda uygulanan test sonuçları 9– 12 yaş arası tenisçi erkek öğrencilerin fiziksel uygunluk değerlerinin daha yüksek çıktığı gözlenmiştir. Anahtar kelimeler: Tenis, fiziksel uygunluk, Eurofit, 380 Sonuç olarak fizyolojik ölçümlerde futbolcuların sedanterlere göre daha iyi oldukları belirlenirken, deri altı yağ kalınlığı ölçümlerinde biseps ve triceps sonuçları dışında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. P-150 12–13 YAŞ ERKEK FUTBOLCULARLA AYNI YAŞ GRUBU SEDANTER ERKEK ÇOCUKLARIN BAZI FİZİKSEL UYGUNLUK PARAMETRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI, Fizyolojik ölçüm değerlerinde futbolcular ile sedanter arasında sağ el ve sol el pençe kuvveti, esneklik, aerobik uygunluk, istirahat kalp atım sayıları düzeyinde anlamlı farklılıklara rastlanmıştır. Bunu yanı sıra skinfold ölçümlerinde biseps ve subscapula deri altı yağ kalınlıklarında anlamlı farklılıklara rastlanmıştır. Anahtar kelimeler: Futbol, fiziksel uygunluk, skinfold, esneklik. *GÖNÜLATEŞ S., *ÖCAL K., **GELEN E., *GÖRAL K., *EREN E. *Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu **Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Bu çalışmanın amacı, 12–13 yaş sedanter ve futbolcu erkekler arasındaki bazı fizyolojik ve fiziksel parametrelerin karşılaştırılmasıdır. Bu çalışmaya 12–13 yaş erkek futbolcular (n=14) ve 12–13 yaş sedanterler (n=14) gönüllü olarak katılmışlardır. Sonuçlar SPSS programında t test analizi ile p<0,01 anlamlılık düzeyinde incelenmiştir. Çalışmada deneklerin motor ve fizyolojik değerleri ile skinfold, reaksiyon zamanı ve kuvvet değerleri alınmıştır. Fizyolojik ve motor ölçüm parametreleri incelendiğinde sırası ile sağ el pençe kuvveti futbolcularda 13,24±5,637 kg olarak bulunurken sedanter grupta 8,51±3,580 kg olarak tespit edilmiştir. Sol el pençe kuvveti futbolcu grupta 13,06±5,538 kg olarak bulunurken sedanterlerde 9±1,643 kg olarak tespit edilmiştir. Esneklik (otur-uzan) değerleri karşılaştırıldığında futbolcuların ortalamaları 18,00±5,684 cm sedanterlerin ise 11,57±3,652 cm olarak tespit edilmiştir. Kan basıncı (diastol) futbolcularda ortalama 68,57±10,818mmHg olarak bulunurken sedanterlerde 68,93±7,641mmHg olarak tespit edilmiştir. Aerobik uygunluk (20 m mekik koşusu) futbolcularda 58±13,559 olarak bulunurken, sedanterlerde 31,79±6,278 olarak tespit edilmiştir. İstirahat kalp atım sayısı futbolcularda ortalama 76,29±8,939 olarak bulunurken, sedanterlerde 80,14±6,049 olarak tespit edilmiştir. Yedi bölgeden alınan skinfold ölçüm parametreleri incelendiğinde; futbolcuların biseps ölçümü 5,93±2,759mm bulunurken sedanterlerin ortalama 7,18±3,232mm, futbolcuların triceps ölçümü ortalama 7,75±1,566mm bulunurken sedanterlerin ortalama 8,50±3,070mm olarak bulunmuştur. Ayrıca chest futbolcu grupta ortalama 7,75±2,128mm olarak bulunurken sedanter grupta ortalama 8,50±3,070mm, rectus femoris futbolcu grupta 10,68±3,964mm sedanter grupta ortalama 9,46+2,477mm olarak, abdominal futbolcu grupta ortalama 7,39±2,229mm olarak bulunurken sedanter grupta ortalama 8,04±2,126mm, supraillak futbolcu grupta ortalama 9,14±3,147mm olarak bulunurken sedanter grupta ortalama 8,64±2,413mm, suscapula futbolcu grupta ortalama 7,18+1,353mm olarak tespit edilmiştir. Uygulanan testler sonucunda gruplar arası motorik ve fizyolojik test sonuçları farkı (t=2,25) p<0,01 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bunun yanında gruplar arası sağ el pençe kuvveti farkı (t=4,373), sol el pençe kuvveti farkı (t=2,677), esneklik değerleri farkı (t=4,029), aerobik uygunluk düzeyleri farkı (t=6,384), istirahat kalp atım sayıları farkı (t=1,262) p<0. 01 düzeyinde anlamlıdır. Skinfold ölçüm değerlerinden biseps (t=-2,503) ve subscapula (t=2,246) değerlerinde p<0. 01 düzeyinde gruplar arası anlamlı farklılıklara rastlanmış, triceps, chest, rectus femoris, abdominal, supraillak ölçümlerinde ise anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. Uygulanan motorik testler sonucunda pençe kuvveti (sağ-sol), esneklik, aerobik uygunluk (20 m mekik koşusu) testlerinde futbolcu grubun sedanter gruba göre daha üstün olduğu tespit edilmiştir. İstirahat kalp atım sayıları. ölçümlerinde futbolcuların kalp atım sayıları sedanterlerin kalp atım sayılarına oranla daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu da futbolcu grubun devamlı antrenman yapmasının sonucu istirahat kalp atım sayılarında düşme, pençe kuvveti (sağ-sol), esneklik, aerobik uygunluk düzeylerinde ise yükselme olduğu saptanmıştır. Uygulanan skinfold ölçüm testleri sonucunda biceps ve subscapula testlerinde futbolcu grubun daha düşük değerlere sahip olduğu belirlenmiştir. 381 9–12 YAŞ GRUBU TENİSÇİLERİN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ P-151 EGZERSİZ SONRASI YAPILAN MASAJIN LAKTİK ASİT ATILIMINA ETKİSİ *ÖZDAL F., **KARACABEY K., ***SAYGIN E., ****GELEN E., *ÖCAL. K. *Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu *ÖZÇELİK Y., *ÖCAL K., *GÖRAL K., **KARACABEY K. **Gaziantep Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu *Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ***MEB., Beden Eğitimi Öğretmeni, Emirdağ **Gaziantep Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ****Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Bu çalışmada egzersiz sonunda yapılan masajın laktik asidin kaslardan atılımına etkisi araştırılmıştır. Araştırma denek olara seçilen 10 erkek sporcu üzerinde yapılmıştır. Çalışma üç aşamadan oluşmaktadır. Birinci bölümde deneklerin istirahat halindeki laktik asit ölçümleri yapılmıştır. İkinci uygulamada ise denekler 60 dakikalık programlı egzersiz uygulandıktan sonra 60 dakikalık pasif dinlenme uygulatılmış ve dinlenme sonunda laktik asit değerlerine bakılmıştır. Üçüncü uygulama da ise egzersiz sonrası yapılan 35 dakikalık klasik masaj uygulamasının ardından laktik asit ölçümleri alınmıştır. Masaja efloraj ile başlanmış, devamında petrisaj, presyon ve vibrasyon maniplasyonları uygulanmış, enforaj ile masaj bitirilmiştir. Bu çalışma 9–12 yaş grubu tenisçilerin beslenme alışkanlıklarını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada 25 sorudan oluşan ve araştırmacı tarafından geliştirilen beslenme alışkanlıkları anketi kullanılmıştır. Anket iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm tenisçiler hakkında 5 kişisel sorudan, ikinci bölüm ise tenisçilerin beslenme alışkanlıklarını belirlemek üzere hazırlanan kapalı uçlu 20 sorudan oluşmaktadır. Geliştirilen anket Muğla Gençlik ve Spor Kulübünde aktif olarak tenis oynamakta olan 15 kız 15 erkek (N=30) tenisçiye uygulanmıştır Verilerin istatiksel analizi SPSS 11,0 ile yapılmıştır. İki ölçüm arasındaki farkın araştırılmasında t-test kullanılmıştır. Bu çalışma için uygun görülen anlamlılık düzeyi p<0. 01 olarak belirlenmiştir. Birinci deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 77 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 62 mgr/dl olarak bulunmuştur. İkinci deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 94mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 42 mgr/dl olarak bulunmuştur Üçüncü deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 50 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 45 mgr/dl olarak bulunmuştur Dördüncü deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 61 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 43 mgr/dl olarak bulunmuştur Beşinci deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 65 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 86 mgr/dl olarak bulunmuştur Altıncı deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 89 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 73 mgr/dl olarak bulunmuştur Yedinci deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 101 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 99 mgr/dl olarak bulunmuştur Sekizinci deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 70 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 61 mgr/dl olarak bulunmuştur Dokuzuncu deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 66 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 48 mgr/dl olarak bulunmuştur Onuncu deneğin pasif dinlenme sonrası alınan laktik asit seviyesi 77 mgr/dl, egzersiz sonrası yapılan çalışmanın ardından yapılan masaj sonrası alınan laktik asit değeri ise 57 mgr/dl olarak bulunmuştur Pasif dinlenme laktik asit değer ortalaması 75. 00+15. 87 mgr/dl olarak bulunmuştur. Bunun yanında egzersiz sonrası masaj uygulamasının sonunda alınan laktik asit değerleri ortalaması ise 61. 60+19. 25 olarak bulunmuştur. Gruplar arası farkın araştırılması amacıyla yapılan t-test sonucu egzersiz sonrası masajın ile laktik asit atımı pasif dinlenenlere göre daha düşük çıkmıştır (t (10) =2. 646; p<. 05) Anahtar Kelimeler: Masaj, laktik asit P-152 Araştırmaya katılan kızların %66,6’sı erkeklerin ise %73,3’ü bir yıldan daha az süredir tenis sporuyla ilgilemektedirler. Kızların %100’ü ve erkeklerin %93’ü beslenmenin sportif performans üzerine yapmış oldukları etkinin bilincinde olmakla beraber, kızların %53ü erkeklerin ise % 60 ı sporcu beslenmesiyle ilgili temel bilgilere sahip oldukları tespit edilmiştir. Bunun aksine deneklerin %45’inin her türlü beslenme bilgisinden yoksun oldukları görülmektedir. Sahip oldukları beslenme bilginin kaynağı olarak kızların %75’i erkeklerin ise %66,6’sı birlikte çalıştıkları antrenörlerini göstermişlerdir. Sporcu beslenmesi ile ilgili bilgilerini kızların %62,5’i, erkeklerin ise %77,7‘si günlük hayatta uygulamaktadırlar. Müsabaka ve müsabaka öncesi son öğün arası sürenin, kızların %13,3’ü ve erkeklerin %26,6’sı 1 saat, kızların %73,3’ü ve erkeklerin %60’ı 2 saat; kızların ve erkeklerin %13,3’ü 3–4 saat olması gerektiğini belirtmişlerdir. Bununla birlikte sporcuların %66’sı müsabaka öncesi son yemeğin kolay sindirilir sulu, posasız ve az yağlı yiyecekler olması gerektiğini belirtirlerken, kızların %6,6’sı kuru fasulye, nohut ve lazanya, kızların %26,6’sı ve erkeklerin %33,3’ü diğer sebze yemeklerini tercih ettikleri belirlenmiştir. Kızların %40’ı erkeklerin ise %13,3’si karbonhidratların sporcu için en önemli besin kaynağı oluğunu belirtirlerken; kızların %46,6’sı erkeklerin ise %60’ı vitaminlerin sporcu için en önemli besin kaynağı olarak göstermişlerdir. Günlük hayatta içecek olarak kızların % 6,6’sı, erkeklerin ise %80’i ayran, meyve suyu ve su tüketirlerken; kızların %33,3’ü ve erkeklerin %20’si suyu ve maden suyunu tercih etmektedirler. Araştırmaya katılan tenisçilerin besinleri tanıma ve sporcu beslenmesi, müsabaka öncesi beslenme şekilleri hakkında orta dereceli bilgiye sahip oldukları görülmüştür. Sporcu beslenmesi ilişkili sıvı tüketimi konusunda kızların erkelere oranla daha fazla bilgi sahibi olduğu belirlenmiştir. Sporcuların karbonhidratlar konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıkları belirlenmiştir. Dayanıklılık, kuvvet, performans, sağlık ve fiziksel özelliklerin büyük çoğunluğunun beslenme ile önemli ölçüde ilişkisi olduğu bilinmektedir (Havley ve diğerleri, 2006). Antrenörlerin, doktorların, ailelerin ve tenis eğitimi ve öğretimi içerisinde bulunan herkesin sporculara dengeli ve bilimsel beslenme alışkanlığının kazandırılması açısından belli ölçülerde beslenme ile ilgili bilgilere sahip olması gerekmektedir. Okulların, kulüplerin ve sporcu eğitim merkezlerinin sporcu beslenmesi hakkında sporculara bilimsel destekli bilgiler vermeleri, bu konuda ailelerle işbirliği yapmalı sporcu başarısı ve performans açısından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Spor, beslenme, tenis 382 P-153 SPORUN BAYAN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SAĞLIK İLİŞKİLİ FİZİKSEL UYGUNLUKLARINA ETKİSİ *ADIYAMAN H., *ÖCAL K., **SAYGIN E., ***KARACABEY K. *Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu **MEB., Beden Eğitimi Öğretmeni,Emirdağ ***Gaziantep Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Bu çalışmada sporun bayanların sağlık ilişkili fiziksel uygunluklarına etkisi araştırmıştır. Çalışma Muğla Üniversitesinde okuyan sporcu (n=15) ve sedanter (n=15) bayan katılımcı üzerinde yapılmıştır. Sporcular için haftada en az 3 kez düzenli spor yapma ölçütü uygulanmıştır. Yapılan tanımlayıcı istatistikler sonucu sporcuların yaş ortalaması 21,20±2,00, spor yapmayan deneklerinde ise 21,33±1,49 olarak tespit edilmiştir. Boy ortalamaları, spor yapan bayanlarda 167,47 ± 3, 90 cm spor yapmayan bayanlarda 165,33 ± 6,36 cm olarak belirlenmiştir. Kilo ortalamaları, sporcularda 59,13 ± 3, 64 kg spor yapmayan bayanlarda ise 56,00 ± 6,07 kg olarak tespit edilmiştir. Sporcuların otur – uzan test skoru ortalamaları (40,73± 2,52 cm) ile spor yapmayan bayanların otur-uzan test skoru ortalamaları (24,67 ± 3,73 cm) arasında p<0,001 düzeyinde anlamlı farklılık vardır. Sporcuların 30 saniye mekik test skoru ortalamaları (27,60±1,12 adet) ile spor yapmayan bayanların 30 saniye mekik test skoru ortalamaları (18,53 ± 1,80 adet) arasında p<0,001 düzeyinde anlamlı farklılık vardır. Sporcuların Sırt kuvveti test skoru ortalamaları (95,33 ± 4,00 kg) ile spor yapmayan bayanların Sırt kuvveti test skoru ortalamaları (66,56 ± 4,52 kg) arasında p<0,001 düzeyinde anlamlı farklılık vardır. Sporcuların Bacak kuvveti test skoru ortalamaları (133,00±4,98 kg) ile spor yapmayan bayanların Bacak kuvveti test skoru ortalamaları (77,3 ± 7,14 kg) arasında p<0,001 düzeyinde anlamlı farklılık vardır. 20 metre mekik koşusu testi maksimal VO2 ortalamaları spor yapan bayanlarda 41,34 ± 2,76 ml/kg/dk. Spor yapmayan bayanlarda ise 30,42 ± 2,54 ml. kg/dk olarak bulunmuştur. Gruplar arasında p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark vardır. Sub-capula skinfold ortalamaları spor yapan bayanlarda 8,67 ± 2,05 mm spor yapmayan bayanlarda 10,87 ± 2,72 mm olarak bulunmuştur ve Gruplar arasında p<0,05 düzeyinde anlamlı bir fark vardır. Triceps skinfold ortalamaları spor yapan bayanlarda 11,80 ± 1,47 mm spor yapmayan bayanlarda 15,33 ± 2,22 mm olarak bulunmuştur. Gruplar arasında p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark vardır. Biceps skinfold ortalamaları spor yapan bayanlarda 6,27 ± 1,43 mm spor yapmayan bayanlarda ise 9,07 ± 1,71 mm olarak bulunmuştur. Gruplar arasında p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark vardır. Sporcuların Chest (göğüs) skinfold test skoru ortalamaları (9,27 ± 2,15 mm) ile spor yapmayan bayanların Chest (göğüs) skinfold ortalamaları (11,13 ± 3,85 mm) arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır. Sporcuların Suprailliak skinfold test skoru ortalamaları (10,47 ± 3,90 mm) ile spor yapmayan bayanların Suprailliak skinfold ortalamaları (15,40 ± 8,91 mm) arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır. Abdomen skinfold ortalamaları spor yapan bayanlarda 13,27 ± 3,53 mm spor yapmayan bayanlarda ise 16,27 ± 6,90 mm olarak bulunmuştur. Gruplar arasında p<0,01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Thigt (uyluk) skinfold ortalamaları spor yapan bayanlarda 14,33 ± 2,63 mm spor yapmayan bayanlarda ise 20,87 ± 5,43 mm olarak bulunmuştur. Gruplar arasında p<0,01 düzeyinde anlamlı farklılık vardır. Yapılan istatistiksel analize göre; spor yapan bayanlar ile spor yapmayan bayanların sub-capula değerlerinde p<0,05 düzeyinde, otur- uzan, 30 saniye içindeki mekik hareketi, sırt kuvveti, bacak kuvveti, 20 metre mekik koşusu, triceps, biceps, ve thigh değerlerinde p<0,001 düzeyinde anlamlı farklılıklar vardır. Yaş, boy, kilo, chest, suprailliak, ve abdomen değerlerinde istatistiksel açıdan anlamlı farklılığa rastlanmamıştır. Teknolojinin getirdiği kolaylıklar, kentleşme ve durmadan değişen yaşam koşulları günlük yaşamımızda gençlerimizi hareketsiz ve fiziksel performans açısından olumsuz etkilemeye başlamıştır. Sedanter yaşam tarzının insan hayatını olumsuz yönde etkilenmesinden sonra ortaya çıkan fitness programlarında egzersiz, genellikle insan sağlığını ve fiziksel uygunluğu koruyucu yönde olmuştur. Anahtar Kelimeler: Fiziksel uygunluk, skinfold, bayanlar 383 Bulguların istatistiksek değerlendirilmesinde varyans analizi uygulandı. P-154 BASKETBOLCULARLA SEDANTERLERİN PLAZMA NPY VE ÇİNKO DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI * * ** ARIKAN, Ş . ; AKKUŞ, H . ; HALİFEOĞLU, İ , BALTACI, AK BULGULAR Tablo 1’de bulguları sunulan NPY değerleri gruplar arasında mukayese edildiğinde basketbolcuların NPY düzeylerinin, kontrol grubuna oranla önemli şekilde düşük olduğu tespit edildi (p<0. 01). **. Tablo 1. Çalışma Gruplarının Plazma NPY Değerleri * Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu-Konya, Grup 1 Kontrol (n=15) 2 Basketbol (n=15) P ** Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı-Elazığ, *** Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı-Konya. ÖZET Bu çalışmanın amacı da basketbol sporcularında plazma NPY düzeylerinin tespiti ve bunun çinko ile ilişkisini araştırmaktır. Araştırmaya 18-27 yaş arasında değişen 30 sağlıklı ve gönüllü denek katılmıştır. Denekler eşit sayıda iki gruba ayrılmıştır. Grup 1, Kontrol grubu: Düzenli antrenman yapmayan deneklerden oluşturulan grup. Grup 2, Basketbol grubu: Selçuk Üniversitesi basketbol takımında oynayan,düzenli antrenman yapan ve istirahatte ölçümleri gerçekleştirilen basketbolculardan oluşan grup. Çalışmaya katılan deneklerden alınan kan örneklerinde plazmada nöropeptid Y “NPY” (RIA), ve çinko (atomik absorpsiyon spektrofotometresi) düzeyleri tayin edildi. Serum NPY ve çinko değerleri gruplar arasında mukayese edildiğinde elit basketbolcuların NPY düzeylerinin kontrollerinden düşük (p<0. 01) ve çinko düzeylerinin ise yüksek (p<0. 01) bulunduğu tespit edildi. Çalışmanın sonucunda basketbol sporu yapan bireylerde NPY düzeylerinin kontrollerine oranla önemli ölçüde düşük bulunduğu, düşük NPY düzeylerinin aksine çinko seviyelerinin yükseldiği belirlendi. Fiziksel aktivitenin NPY salınımında değişikliklere yol açtığı, bu değişiklikler ile çinko arasında bir ilişkinin olabileceği sonuç olarak söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Basketbol, NPY, çinko GİRİŞ Nöropeptid Y (NPY) ’nin en iyi bilinen etkileri beslenme üzerine olanıdır. Bu etkiler hipotalamusa santral olarak NPY enjeksiyonu ile görülmektedir. Ratlara NPY enjeksiyonu hiperfajiye neden olmakta, tekrarlayan dozlarda verilmesi NPY etkisine tolerans geliştirmeksizin beslenmeyi artırmakta ve bu süre on günden fazla olursa obezite gelişmektedir. Sonuç olarak NPY iştahın normal veya patolojik değişikliklerinde rol almaktadır. Çinko beslenmenin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Çinko düzeylerindeki değişikliklere bağlı olarak genel veya lokal olarak hipotalamik düzeyde oluşan nörotransmitter konsantrasyonundaki değişiklikler besin alımında bir değişikliğe neden olur. Beslenmenin kuvvetli bir uyarıcısı olan NPY ile beslenmenin düzenlenmesinde önemli bir etkiye sahip olan çinkonun bir arada egzersizle ilişkisini konu alan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu çalışmanın amacı da basketbol sporu yapan bireylerde plazma NPY düzeylerinin tespiti ve bunun çinko ile ilişkisini araştırmaktır. MATERYAL VE METOD Denekler Araştırmaya 18-27 yaş arasında değişen 30 sağlıklı ve gönüllü denek katılmıştır. Denekler 2 gruba ayrılmıştır. Grup 1 (n=15), Kontrol grubu: Bu grubu oluşturan denekler, düzenli antrenman yapmayan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda okuyan gönüllü öğrencilerden oluşturuldu. Grup 2 (n=15), Basketbol grubu: Selçuk Üniversitesi basketbol takımında oynayan,düzenli antrenman yapan ve istirahatte ölçümleri gerçekleştirilen basketbolculardan oluşan grup. Çalışmaya katılan deneklerden alınan kan örneklerinde plazmada nöropeptid Y “NPY” (RIA), ve çinko (atomik absorpsiyon spektrofotometresi) düzeyleri tayin edildi. NPY (pmol/L) A 115. 41 ± 11. 26 B 101. 02 ± 09. 55 0. 01 * Aynı sütunda değişik harf taşıyan ortalamalar arasındaki farklılık istatistiksel yönden önemlidir (p<0. 01). Buna karşın basketbol grubunun plazma çinko sedanterlerden önemli şekilde yüksekti (p<0. 01, Tablo 2). düzeyleri Tablo 2. Çalışma Gruplarının Plazma Çinko Değerleri Grup 1 Kontrol (n=15) 2 Basketbol (n=15) P Çinko (µg/dl) B 127. 10 ± 18. 50 A 140. 35 ± 20. 30 0. 01 * Aynı sütunda değişik harf taşıyan ortalamalar arasındaki farklılık istatistiksel yönden önemlidir (p<0. 01). TARTIŞMA Serum NPY ve çinko değerleri gruplar arasında mukayese edildiğinde basketbolcuların NPY düzeylerinin kontrollerinden düşük, çinko düzeylerinin ise yüksek bulunduğu tespit edildi. Beslenmenin kuvvetli bir uyarıcısı olan NPY ile beslenmenin düzenlenmesinde önemli bir etkiye sahip olan çinkonun bir arada egzersizle ilişkisini konu alan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Çinko beslenmenin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar (7). Marjinal çinko yetersizliği azalmış iştah kadar zayıf vücut yoğunluğuyla da ilişkilidir ve çinko uygulamasıyla bu olumsuzluklar düzeltilebilir (7). Çinko yetersizliğiyle oluşan anoreksi sırasında çinko ile NPY düzenlenmesi arasında önemli bir ilişki vardır. Selvais ve ark (8) çinko yetersiz ratlarda NPY mRNA’sının hipotalamusta arttığını, ancak NPY seviyelerinde bu artışın belirlenemediğini göstermişlerdir. Lee ve ark. (6) da çinko yetersizliğinde NPY mRNA’sında %100, NPY seviyelerinde ise %50 artış olduğunu tespit etmişlerdir. Çinko eksikliğinde NPY seviyelerinde azalma olduğunu bildiren herhangi bir çalışma da zaten yoktur (7). Çinko eksikliğinde yükselen NPY seviyelerine rağmen beslenmedeki bu azalma NPY direnci olarak tanımlanır. Bu dirence yol açan nedenlerin; pro-NPY’nin aktif NPY’e dönüşümünde bozulma, nöronlardan NPY salgısının azalması ve NPY sinyal oluşumunda bir azalmayla ilgili olabileceği düşünülmektedir (6, 7, 8). Gerçekleştirdiğimiz çalışmada basketbolcularda NPY düzeylerinin kontrollerine oranla düşük bulunması muhtemelen yüksek plazma çinko düzeylerinin bir sonucu olabilir. Bir çok araştırıcı beslenme ile gelişme ve performansı sürdürme arasındaki ilişki üzerinde durmaktadır. Fiziksel aktivite ile beslenme arasındaki etkileşimi tayin etmek için iki yöntem sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, fiziksel aktiviteye katılanlara değişik içerikli besinler vererek fizyolojik ve performans cevaplarını incelemek, diğeri de fiziksel aktivitenin beslenme üzerindeki etkilerini tayin etmektir (2, 9). Bu nedenle egzersizle, mineral ve elementlerin ilişkisinin araştırılması konusunda artan bir ilginin olduğu söylenebilir (5). Enerji metabolizmasında önemli bir eser elemet olduğu bilinen çinkonun, performans üzerindeki etkileriyle ilgili çok az bilgi bulunmaktadır. Çinko ile egzersiz ilişkisini konu alan çalışmalar daha çok, egzersize cevap olarak bu elementin vücuttaki dağılımı üzerine yoğunlaşmaktadır (3, 4). Gerçekleştirdiğimiz çalışmada basketbolcuların (grup 2) plazma çinko düzeyleri kontrol grubuyla mukayese edildiğinde anlamlı derecede yüksek bulundu. Plazma çinko düzeylerindeki yüksekliğin sebebi 384 olarak da; uzun süreli ve düzenli antrenmanın çinko düzeylerini olumlu etkilemesinin bir sonucu olarak düşünülebilir. Gerçekleştirdiğimiz çalışmada elde edilen azalmış NPY ve artmış çinko düzeyleri beklenen bir sonuç gibi düşünülebilir. Anacak burada vurgulanması gereken en önemli olay kontrollerine oranla basketbolcularda serum çinko düzeylerinin yüksekliğidir. Egzersiz çinko metabolizması veya çinko egzersiz üzerinde önemli etkilere sahiptir (1). Enerji metabolizmasındaki bazı enzimlerin aktivitesi için çinkonun gerekli olması ve basketbolculardaki yüksek çinko düzeyleri performansı olumlu etkileyebilir. P-155 GREKO-ROMEN VE SERBEST GENÇ MİLLİ TAKIM GÜREŞÇİLERİNİN BAZI ANTROPOMETRİK, FİZİKSEL VE FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ *İbrahim CİCİOĞLU *Haluk KOÇ *Hüseyin EROĞLU **Defne ÖCAL *Özlem ORHAN SONUÇ ∗ Fiziksel aktivitenin NPY salınımında değişikliklere yol açtığı, bu değişiklikler ile çinko arasında önemli bir ilişkinin olabileceği sonuç olarak söylenebilir. KAYNAKLAR Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ∗∗ Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Programı ÖZET 1. Baltaci, A. K., Ozyurek, K., Mogulkoc, R., Kurtoglu, E., Ozkan, Y., Celik, I., Effects of zinc deficiency and supplementation on the glycogen contents of liver and plasma lactate and leptin levels of rats performing acute exercise, Biological Trace Element Research, 96, 227-236, 2003. Yapılan bu çalışmada 2005 yılında Dünya şampiyonu, 2006 yılında Avrupa şampiyonu olan Greko-Romen genç milli takım sporcuları ile 2005 yılında Avrupa ikincisi olan Serbest genç milli takım sporcularının antropometrik özellikleri ile bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklerinin incelenmesi ve birbiri ile karşılaştırılması planlanmıştır. 2. Brotherhood, J. R., Nutrition and sports, Sports Medicine 1, 350-389, 1984. Çalışmaya katılan 52 güreşçinin 28’i Greko-Romen, 24’ü ise Serbest stil güreşçisiydi. Deneklerin bütün ölçümleri Elmadağ ve Çankırı’daki milli takım kamplarında aynı ekip tarafından ölçüldü. Deneklerin çalışma sonucunda elde edilen verilerin karşılaştırılması SPSS 13. 0 for Windows programında bağımsız gruplarda student t testi kullanılarak p<0. 01 ve p<0. 05 seviyesinde değerlendirildi. 3. Cordova, A., Variations in serum iron and fatiugue levels after elective abdominal surgery, Medical Science Research, 20, 119-120, 1992. 4. Dressendorfer, R. H., Wade, C. E., Keen, C. L., Scaff, J. H., Plasma mineral levels in marathon runners during a 20-day road race, The Physician and sportsmedicine, 10, 113-118, 1982. 5. Finstad, E. W., Newhouse, I. J., Lukaski, H. C., Mc-Auliffe, J. E., Stewart, C. R., The effects of magnesium supplementation on exercise performance. Medicine and science in sports and exercise, 33: 493-498, 2001. Yapılan değerlendirme sonucunda her iki stilde güreşen güreşçilerin değerleri birbirleriyle benzerlik göstermelerine rağmen Grekoromen güreşçilerin sağ el ışık, PEF, MVV ve Biceps deri kalınlığı değerleri Serbest güreşçilerden anlamlı derecede yüksek çıkarken, Serbest güreşçilerin esneklik değerleri daha yüksek belirlenirken her iki stildeki güreşçilerin mezomorfik somatotip değerlere sahip oldukları gözlenmiştir. 6. Lee, R. G., Rains, T. M., Tovar-Palacio, C., Beverly, J. L., Shay, N. F., Zinc deficiency increases hypothalamic neuropeptide Y and neuropeptide Y mRNA levels and does not block neuropeptide Yinduced feeding in rats, The Journal of Nutrition, 128; 1218-1213, 1998. Anahtar kelimeler: Güreşçi, Antropometrik, Fiziksel ve Fizyolojik Özellikler 7. Shay, N. F., Mangian, H. F., Neurobiology of zinc-influenced eating behavior, The Journal of Nutrition, 130; 1493-1499, 2000. This study was planned to examine and to compare some anthropometric, physical and physiological characteristics of Junior Greco-Roman National Team (GR) titled World Champion in 2005 and Europen Champion in 2006 and Free Style National Team (FS) titled nd as 2 place in Europen Championship in 2006. 8. Selvais, P. L., Labuche, C., Nguyen, X. N., Ketelslegers, J. M., Denef, J. F., Maiter, D. M., Cyclic feeding behaviour and changes in hypothalamic galanin and neuropeptide Y gene expression induced by zinc deficiency in the rat, Journal of Neuroendocrinology, 9; 55-62, 1997. 9. Short, S. H., Short, W. R., Four year study of universty athletes. Journal of the American Dietetic Association, 82, 632-645, 1983. ABSTRACT Totally 52 wrestlers participated in this study from GR team (n=28) and FS team (n=24). The measurement of the subjects were done during National team camps in Elmadağ and Çankırı by the same crew. The datas were gathered from measurement statistically analized by independent t test in SPSS 13. 0 for Windows program at p<0. 01 and p<0. 05 significant level. At the end of the study results indicated that although there were many similarities between both style wrestlers, right hand light reaction time, PEF, MVV and biceps skinfold scores of GR wrestlers were significantly better than that of FS wrestlers. Also both style wrestlers were high mesomorphic somatotype scores. Key Words: Wrestlers, Physiological Characteristics. Anthropometric, Physical and GİRİŞ VE AMAÇ Güreş kısa süreler içerisinde çok çabuk hareketle yapılmasını gerektiren bir spor türüdür. İki dakikalık üç devreli güreşte anaerobik gücün oldukça önemli olduğu görülmektedir. Vücut ağırlığı kriter alınarak yapılan değerlendirmelerde güreşçiler en kuvvetli sporcular arasında gösterilmektedir. Biyomotor özellik olarak kuvvet hem savunmada hem de hücumda tekniğin yapılmasında yada yapılan tekniğe karşı koyabilmede ve kontra-atakta önemlidir (1). Karmaşık becerilerin hakim olduğu güreş sporunda esneklik başarı için önemli bir faktördür. 385 Esneklik özelliği güreşçiye geniş oranda hareket edebilme yeteneği mümkün kılarak tekniklerin uygulanmasında pozitif etki yaratır (2). Sürat ve reaksiyon güreşçinin başarısını artıran ve etkileyen önemli özelliklerden birisidir (3). Astrand ve Rodahl’a göre (4) kalıtım ve antrenman sonucu yüksek oksijen taşıma kapasitesine sahip bir kişi büyük bir atım volümü ve düşük kalp atım sayısı ile karakterizedir. Kan basıncı ve solunum fonksiyonları güreşçilerin kalp damar ve solunum sistemleri hakkında antrenör ve sporculara önemli bilgiler verir (2). Stepnicka (5) somatotip ile sportif başarı arasındaki ilişkiyi araştırmış ve başarılı sporcuların fiziksel yeteneklerindeki değişmenin % 2560’nın somatotip ile açıklanacağını göstermiştir. Sıkletlere göre güreşçilerin antropometrik parametrelerinin dokümantasyonu özel fiziki yapının olup olmadığının başarılı ve başarısız güreşçiler arasında fiziki yapının farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi hem spor bilimciler hem de antrenörler açısından önemlidir (6). Amerikan spor hekimliği koleji her güreşçinin vücut komposizyonunun belirlenmesinin performans için önemli olduğunu ve güç artışındaki değişkenliğin vücut komposizyonu doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur (7). Vücut yağ oranının yüksek olması güreşçinin, kuvvet, çeviklik ve esnekliğinin azalmasına ve aşırı derecede enerji kaybına neden olabilmektedir (8). Bu bilgiler ışığı altında bu çalışmada 2005 yılında Dünya şampiyonu, 2006 yılında Avrupa şampiyonu olan Greko-Romen genç milli takım sporcuları ile 2005 yılında Avrupa ikincisi olan Serbest genç milli takım sporcularının antropometrik özellikleri ile bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklerinin incelenmesi ve birbiri ile karşılaştırılması planlanmıştır. şekilde ölçülmüştür. Deri kalınlıkları holtain marka skinfold ile çap ve çevre ölçümleri Lafayette marka antropometrik set ile ölçüldü. Vücut yağ yüzdeleri Sloan ve Weir formülü’ne (9) göre, somatotipleri ise Heath-Carter formülüne (10) göre Vücut kitle indeks2 leri vücut ağırlığı/Boy (m ) formülü (9) ile hesaplandı. Pençe kuvvetleri sağ handgrip ile, esneklikleri otur uzan sehpası ile, reaksiyon zamanları Power 2000 Newtest ile akciğer hacim ve kapasiteleri SBG RI 02906 marka portatif spirometre ile ölçüldü. Toplanan verilerin ortalaması standart sapması ve karşılaştırma testleri SPSS 13. 0 for Windows paket programı kullanılarak yapıldı. Karşılaştırma testi olarak bağımsız gruplarda uygulanan Independent t-test kullanıldı anlalmlılık seviyesi olarak 0. 05 ve 0. 01 alındı. BULGULAR Tablo 1: Çalışmaya katılan denklerin fiziksel özellikleri Grekoromen Serbest (n=24) Yaş (yıl) Boy (cm) Vücut Ağırlığı (kg) Yaş (yıl) Boy (cm) Vücut Ağırlığı (kg) X 18. 71 169. 50 76. 01 18. 88 168. 54 76. 75 SS 0. 94 8. 52 17. 87 1. 23 7. 84 16. 26 MATERYAL VE METOT Çalışmaya 28’i Greko-Romen, 24’ü ise Serbest stil güreşçisi olmak üzere toplam 52 Türk milli takım güreşçisi gönüllü olarak katılmıştır. Deneklerin bütün ölçümleri Elmadağ ve Çankırı’daki milli takım kamplarında aynı ekip tarafından yapıldı. Vücut ağırlığı, 0. 1 kg. hata payı olabilen tıbbi tartı kullanılmıştır. Boy ölçümündeyse ±0. 5 cm hata payı olabilen taşınabilir stadiometre kullanılmıştır. Boy ölçümünde denekler çıplak ayak, bacaklar bitişik Tablo 2: Çalışmaya katılan deneklerin kuvvetlerinin, esnekliklerinin, reaksiyon zamanlarının, somatotiplerinin ve akciğer fonksiyonlarının karşılaştırılması Sağ pençe kuvveti (kg) Sol pençe kuvveti (kg) Esneklik (cm) Işığa karşı sağ el reaksiyon zamanı (msn) Işığa karşı sol el reaksiyon zamanı (msn) Sese karşı sağ el reaksiyon zamanı (msn) Sese karşı sol el reaksiyon zamanı (msn) Vücut yağ yüzdesi Yağ ağırlığı (kg) Kas ağırlığı (kg) BMI kg/m 2 Endomorf Mezomorf Ektomorf Bazal metabolizma (kal) FVC (lt) Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest n 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 X 51. 01 51. 39 49. 45 49. 04 29. 39 36. 48 200. 79 227. 79 213. 46 213. 54 188. 07 189. 08 SS 9. 62 8. 70 9. 35 8. 35 8. 08 4. 72 28. 33 46. 49 32. 50 34. 98 38. 35 28. 29 X1-X2 -0. 38 SH 2. 56 t -0. 149 0. 41 2. 48 0. 165 -7. 09 1. 88 -3. 779** -27. 01 10. 51 -2. 569* -0. 08 9. 36 -0. 008 -1. 01 9. 48 -0. 107 Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 185. 61 183. 50 13. 48 13. 65 10. 93 11. 15 64. 64 65. 48 26. 14 26. 58 2. 91 2. 37 6. 41 6. 83 1. 17 0. 93 1980. 00 2015. 67 4. 95 37. 40 27. 84 5. 35 4. 76 7. 53 6. 37 11. 44 10. 70 3. 98 3. 72 1. 27 0. 61 1. 21 1. 26 0. 65 0. 54 316. 99 283. 66 0. 79 2. 11 9. 28 0. 227 -0. 16 1. 42 -0. 116 -0. 21 1. 95 -0. 108 -0. 83 3. 09 -0. 269 -0. 44 1. 07 -0. 406 0. 55 0. 28 1. 935 -0. 43 0. 34 -1. 242 0. 24 0. 17 1. 398 -35. 67 84. 04 -0. 424 -0. 39 0. 22 -1. 760 386 Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest FEV1 (lt) PEF (lt) FEV MVV (lt) 24 28 24 28 24 28 24 28 24 5. 34 4. 04 4. 26 7. 26 5. 75 83. 64 80. 00 165. 03 146. 04 0. 81 0. 94 0. 58 2. 05 2. 32 5. 35 10. 09 35. 99 28. 33 -0. 22 0. 22 -0. 994 1. 51 0. 61 2. 488* 3. 64 2. 21 1. 652 18. 99 9. 09 2. 089* *p<0. 05, **p<0. 01 Tablo 3: Çalışmaya katılan denklerin çap, çevre ve deri kalınlığı değerlerinin karşılaştırılması Boy (cm) Vücut ağırlığı (kg) Büst ( Alttaraf Diz yüksekliği Tüm kol uzunluğu Ön kol uzunluğu Biacron çap Bithorancap Femur çap Humerus çap Biceps Triceps Suprailiac Supraspinale Calf Femur Supscapular Abdomen Kasılmış biceps çevresi Calf çevresi Göğüs çevresi Kalça çevresi Boyun çevresi El bileği çevresi Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest Grekoromen Serbest n 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 28 24 X 169. 50 168. 54 76. 01 76. 75 890. 93 905. 38 1027. 46 1027. 13 392. 61 391. 67 737. 43 725. 00 453. 89 455. 29 419. 71 420. 42 324. 39 332. 92 98. 04 97. 88 71. 64 70. 71 5. 80 4. 23 9. 08 8. 15 10. 30 10. 60 9. 49 7. 04 10. 04 8. 53 12. 24 10. 61 10. 99 9. 51 11. 29 10. 41 353. 04 347. 02 357. 21 367. 33 947. 86 1001. 92 959. 39 967. 67 395. 93 404. 71 177. 86 179. 04 SS 8. 52 7. 84 17. 87 16. 26 94. 05 36. 67 58. 21 64. 88 26. 68 29. 72 42. 42 106. 16 20. 85 26. 18 43. 78 27. 11 30. 42 28. 62 7. 71 7. 75 7. 47 5. 18 2. 16 1. 34 3. 66 3. 13 4. 82 6. 29 6. 09 2. 34 5. 41 2. 87 4. 57 2. 51 4. 85 2. 93 5. 68 5. 03 39. 24 73. 79 35. 88 32. 60 142. 38 77. 18 94. 35 85. 43 25. 34 23. 32 12. 01 10. 20 X1-X2 0. 96 SH 2. 28 t 0. 420 -0. 75 4. 77 -0. 157 -14. 45 20. 43 -0. 707 0. 34 17. 07 0. 020 0. 94 7. 82 0. 120 12. 43 21. 83 0. 569 -1. 40 6. 52 -0. 214 -0. 70 10. 30 -0. 068 -8. 52 8. 24 -1. 035 0. 16 2. 15 0. 075 0. 93 1. 81 0. 516 1. 58 0. 51 3. 093** 0. 93 0. 95 0. 978 -0. 30 1. 54 -0. 197 2. 45 1. 32 1. 854 1. 50 1. 23 1. 219 1. 63 1. 05 1. 555 1. 48 1. 13 1. 308 0. 88 1. 50 0. 587 6. 01 16. 07 0. 374 -10. 12 9. 57 -1. 057 -54. 06 32. 54 -1. 661 -8. 27 25. 14 -0,329 -8. 78 6. 80 -1. 292 -1. 18 3. 12 -0. 380 *p<0. 05, **p<0. 01 TARTIŞMA VE SONUÇ Bu çalışmada 2005 yılında Dünya şampiyonu, 2006 yılında Avrupa şampiyonu olan Greko-Romen genç milli takım sporcuları ile 2005 yılında Avrupa ikincisi olan Serbest genç milli takım sporcularının antropometrik özellikleri ile bazı fiziksel ve fizyolojik özelliklerinin incelenmesi ve birbiri ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yapılan ölçümler sunucunda grekoromencilerin sağ el kavrama kuvvetleri serbestçilerin sağ el kavrama kuvvetinden zayıfken sol el 387 kavrama kuvvetlerinde greko-romenciler, serbest güreşçilerden daha kuvvetli olduğu esneklik değerlerinde ise serbestçilerin daha esnek olduğu görülmektedir. tabloda görüldüğü gibi grekoromencilerin daha hızlı reaksiyon zamanına sahiptirler. Somatotipleri her iki stil güreşçilerinde mezo-ektomorf özellikte oldukları tespit edildi. Akciğer fonksiyonları FVC, FEV1, değerlerinde serbestçilerin PEF, FEV, MVV değerlerinde ise greko-romencilerin değerleri daha yüksektir. Tabi bu farklar istatistiksel manada farklar değildir. Yapılan ölçümler sonucunda iki stil arasında esneklik ve biceps deri kalınlığı değerlerinde (p<0. 01) ve Best PEF, MVV ve Işığa karşı sağ el reaksiyon zamanı değerlerinde (p<0. 05) anlamlı bir fark gözlemlenirken diğer değerlerinde anlamlı bir fark olmadığı gözlemlenmiştir. Kutlu ve Cicioğlu (11) Türk Greko-romen ve Serbest Yıldız Milli takımları üzerinde yaptıkları çalışmalarda Serbest Güreş Milli Takım güreşçilerinin el kavrama kuvveti ortalamalarını 35,90+ 8 73 kg, Greko-Romen Milli Takım güreşçilerinin el kavrama kuvveti ortalamalarını 33 54+7,65 kg olarak tespit etmişlerdir. Gökdemir ve arkadaşları (12) Yozgat Güreş Eğitim Merkezi güreşçilerinin sağ el kavrama kuvvetini 25,67 kg, sol el kavrama kuvvetini 25,30 kg, Çorum Güreş Eğitim Merkezi güreşçilerinin sağ el kavrama kuvvetini 25,75 kg, sol el kavrama kuvvetini 25,05 kg olarak ölçmüşlerdir. Bir güreşçi rakibini iterken, çekerken ve onun hareketlerine karşı koyarken kuvvetini kullanmak zorundadır. Güreşte kuvvet ölçümleri önemlidir. Zira Cisar ve arkadaşları önkol ve bacak kuvvetini orta seviyede güreşte başarının tahmin aracı olarak bildirmiştir (13). Ziyagil ve arkadaşları (14) 1718 yaşları arasında 20 güreşçi üzerinde yaptıkları araştırmada, sıkletlerinde Türkiye birincisi olan 10 güreşçinin otur-eriş testi sonuçlarını 37. 13 ± 6. 20 cm, Türkiye ikincisi olan 10 güreşçinin otur-eriş testi sonuçlarını 37. 49 ± 4. 61 cm bulmuşlardır. Akgün ve arkadaşları (15) 15 yaş çocukların otur-eriş testi sonuçlarını 7. 3 ±4. 4 cm olarak belirlemişlerdir. Kutlu ve Cicioğlu (11) Yıldız Serbest Güreş Milli Takım güreşçilerinin otur-eriş testi değerlerini 30,87 cm, Greko-romen Milli Takım güreşçilerinin otur-eriş testi değerlerini 30,07 cm olarak ölçmüşlerdir. Baykuş (1) yaş ortalaması 18. 8 olan 18 Serbest Güreş Milli Takım güreşçisinin otur-eriş testi değerlerini 29,83 cm, yaş ortalaması 18. 61 olan 18 Greko-romen Güreş Milli Takım güreşçisinin otur-eriş testi değerlerini 31,83 cm olarak belirlemiştir. Baykuş (1) yaş ortalaması 18. 8 olan 18 Serbest Güreş Milli Takım güreşçisinin reaksiyon zamanlarını, sese karşı el 18 33 + 1. 98 sn, sese karşı ayak, 22. 72 ± 1. 93 sn, ışığa karşı el 21. 11 + 2. 35 sn, ışığa karşı ayak, 25. 39 ± 3. 70 sn yaş ortalaması 18. 61 olan 18 Greko-romen Güreş Milli Takım güreşçisinin reaksiyon zamanlarını, sese karşı el, 18. 82 ± 1. 95 sn, sese karşı ayak. 23. 17 + 2. 77 sn, ışığa karşı el, 18 82 + 1,90 sn, ışığa karşı ayak, 23,11 + 2 68 sn olarak tespit etmiştir. Kutlu ve Cicioğlu (11) Türkiye Greko-romen ve Serbest Yıldız Milli Takım güreşçilerinin gelişmiş fizyolojik özelliklerini analiz etmişler ve Serbest Yıldız Milli Takım güreşçilerinin ışığa karşı el reaksivon ortalamalarını 18. 67 ±1. 86 sn, sese karşı el reaksiyon ortalamalarını 18. 45 ± 1. 86 sn, Greko-romen Yıldız Milli Takım güreşçilerinin ışığa karşı el reaksiyon ortalamalarını 18. 52 ± 1. 61 Sn, sese karşı el reaksiyon ortalamalarını 17,82 ± 1,56 sn olarak belirlemişlerdir. Ziyagil ve arkadaşları (16) 16-17 yaş Yıldız Milli Takım güreşçilerinin fizyolojik özelliklerindeki 1 yıllık değişimlerini araştırmak amacıyla yaptıkları çalışmada elin ışığa karşı reaksiyon zamanı 18,67 sn, elin sese karşı reaksiyon zamanı 18,52 sn olarak belirlemişlerdir. Çalışmada elde edilen reaksiyon ortalamaları, araştırmacıların bu konu ile ilgili yaptıkları çalışmalar ile benzerlik göstermektedir. Atletler ve atlet olmayanlara göre daha yüksek egzersiz ve istirahat akciğer volüm ve kapasitelerine sahiptirler. Buna karşılık bu volüm ve kapasiteler atletik performansın başarısı ile yüksek oranda bağlantılı değildir (17). Baer ve arkadaşları (18) vücut kompozisyonundaki değişmeleri gözlemek amacıyla sezon öncesi ve sonrasında yaş ortalamaları 16. 7 yıl, boy ortalamaları 174. 9 cm, vücut ağırlığı ortalamaları 70. 0 kg olan liseli güreşçilerin vücut yağ yüzdelerini sualtı ölçüm tekniği ile test etmişler. Sezon öncesinde % 14. 4 olan vücut yağ oranını, sezon sonrasında %12. 9 olarak bulmuşlardır. Sady (19) yaş ortalaması 11. 3 olan yaz güreş kampına seçilmiş 15 yıldız güreşçinin fizyolojik yapılarına uygun vücut kompozisyonunu ve anaerobik özelliklerini belirlemek gayesiyle ölçümler yapmıştır. Bu ölçümler sonucunda güreşçilerin vücut yağ yüzdelerini % 12. 7 olarak tespit etmiştir. Katch ve Micheal (20) güreşçiler üzerinde çalışma yapmışlardır. Yaşlarının ortalaması 16. 5 olan lise öğrencisi güreşçilerinin vücut yağ oranları %6. 9 olarak ölçmüştür. Horswill, Scott, Galeo ve Sung (21) yaşları 14 ile 18 arasında olan güreşçilerin vücut kompozisyonunu skinfold tekniğiyle test etmişlerdir Bu ölçüm sonucunda vücut yağ yüzdesini 7,2 olarak bulmuşlardır. Amerika Tıp Derneği tarafından güreşçiler için önerilen vücut yağ oranı en az %7, en çok %10 dur. Bu çalışmadaki elde edilen değerler güreşçiler için önerilen normal vücut yağ yüzdesi sınırları arasında olduğu görülmüştür (22). Ergen ve arkadaşları (23) yağlı güreşçilerin somatotip değerlerini endomorfi 3,87, mezomorfi, 7,07, ekdomorfi 0,66 olarak belirlemişlerdir. Ziyagil ve arkadaşları (14) 16-17 yaş Türkiye birincisi olan güreşçilerin somatotip değerlerini, endomorfi, 1,78 + 0 57 mezomorfi, 6,92± 0,87 ekdomorfi 1,67 ± 0,66 olarak, Türkiye ikincisi olan güreşçilerin, endomorfi, 1 94 + 0,63, mezomorfi 6 70+ 0 87 ekdomorfi 1,69 ± 0,68 olarak tespit etmişlerdir. Fox ve arkadaşları (24), De Garay ve arkadaşları (25) erkek olimpiyat sporcuları ile ilgili şu ortalama somatotip değerlerini bildirmişlerdir; maratoncular, 1. 4 — 4. 3 —3. 5, güreşçiler 2. 4 — 6. 7-1. 5, sırıkla yüksek atlayıcılar 1. 5 - 4. 8 — 3. 2, yüzücüler 2— 5 — 3 aynı değerler, Türk güreşçiler için 2. 39 — 5. 88 — 1. 44 olarak Gürses ve Olgun tarafından bildirilmiştir (26). Literatürde görüldüğü gibi bu çalışmada yer alan her iki stil güreşçilerin somatotipleri diğer çalışmalarda yer alan güreşçilerin somatotipleriyle aynı özelliktedir. KAYNAKLAR 1. BAYKUŞ, S., The Analysis of Physiological Characteristics of 17-20 years old the Turkish National Free Style and Greco-romen Espoir Teams Wrestlers. (Unpublished Master Thesis), Middle East Technical University- 1989. 2. ZİYAGİL, M. A Güreşçilerin Antropometrik Özellikleri, Biyomotor Yetenekleri ve Başarıları Arasındaki İlişkinin Araştırılması, M. Ü. Sağ. Bil. Enst. Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı Doktora Tezi-İstanbul-1991. 3. GÖKDEMİR, K., GüreşAntrenmanının Bilimsel Temelleri, Poyraz Ofset Matbaası, Ankara-2000. 4. ASTRAND, P., O., RODAHL, K., Textbook of Work Physiology. Mc Graw-Hill Book Cornpany, pp. 90, 403-407 New York1977. 5. STEPNİCKA, J. ET. ALL., Somatotypic Characteristics of the Czechoslovak Superior Downhill Skiers, Wrestlers and Road Chclists. Teor, Praxe lel Vych. 24: 150-160. 1976 (Gürses Ç. Ve Olgun P., nin “Sportif Yetenek Araştırma Metodu” adlı kitabından, Türk Spor Vakfi, No: 1 İstanbul). 6. YAVUZER, H., Çocuk Psikolojisi Altın Kitap Yayınevi, 25 Istanbul-1984 7. AKGÜN N., Egzersiz Fizyolojisi, Gökçe Ofset Matbaacılık, Cilt 2 Sahife 234-236 İzmir -1986. 8. ERGEN E., The Relationships Between Body Composition, Leg Strength and Maxımal Alactic Anaerobic Power in Trained Subjects. Journal of Turkish Sports Medicine Vol 23, pp 2 1-1983. 9. TAMER, K. : Sporda Fiziksel-Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi., Bağırgan Yayımevi, 2. baskı, Ankara, 2000. 10. http: //www. efdeportes. com/efd45/somato. htm, saat 12: 00, 16. 08. 2006. 11. KUTLU, M., CİCİOÖLU, İ., Türkiye Grekoromen ve Serbest Yıldız Milli Takım Güreşçilerinin Gelişmiş Fizyolojik Özelliklerinin Analizi, H. Ü. Sr’ Bilimleri Dergisi Cilt 6, Sayı 4, Ankara-1995 12. GÖKDEMİR, K., CİCİOĞLU, İ. ERGEN, E., GÜNAY, M., Farklı Ayak Pozisyonlarının Güreşte Tek Dalma Hareket Süratine Etkisi, G. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 3, Sayı, 2, s. 1-6 Ankara- 1998 13. CİSAR C., J., ET AL. Pre-seasonal Body Composition, Built and Strength as Predictors of High School Wrestling Success, Applying Sports Sciences Research 1. 66-70-1987. 388 14. ZİYAGİL, M. A., ZORBA, E., ELİOZ, M. Sıkletlerinde Türkiye Birincisi ve İkincisi Olan Güreşçilerin Yapısal ve Fonksiyonel Özelliklerinin Karşılaştırılması, H. Ü. Spor Bilimleri Dergisi Cilt 5, Sayı 1, Ankara-1994. 15. AKGÜN N., ERGEN, E., İŞLEYEN, Ç., ÇOLAKOĞLU, H., EMLEK, Y., 11-17 Yaşları Arasındaki Çocuklarda Kardiyorespituvar ve Motorsal Fiziksel Uyum Değerleri ve Çeşitli Vücut Ölçümleri İle İlgili Preliminer Sonuçlar “Sporda Yetenek Seçimi Sempozyumu Tebliği1988. 16. ZİYAGİL, M. A., ZORDA, E., KUTLU, M., TAMER, K., TORUN, K. Bir Yıllık Antrenmanın Yıldızlar Kategorisindeki Serbest Stil Türk Milli Takım Güreşçilerinin Vücut Kompozisyonu ve Fizyolojik Özellikleri Üzerine Etkisi., G. U. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 1, Sayı, 4, Ankara-l996. 17. GÜNAY, M., CICIOĞLU:, Spor Fizyolojisi, Gazi Kitapevi Ankara-2001. 18. BEAR C., L. ET AL Body composition changes in high school wrestlers; a test of predictive equation. Medicine and Science in Sports and Exercise (Supplement), 157-1983. 19. SADY, S. THOMSON, H., Physiological Characteristic of High-Ability Prepubescent Wrestlers Medicine and Science in Sports And Exercise c. 16 No: 1 72-1984. 20. KATCH, F. İ., AND MİCHEAL, E. D. Body Cornposition of High School Wrestlers According to Age and Wrestling Weight Category, Medicine and Science in Sports. Vol. 3, pp 190-194-1971. 21. HORSWİLL, G., A., VE ARK. Physiological Profile of Elite Junior Wrestlers, Research Quarterly for Exercise and Sport Vol. 59, No: 3 pp 257-26 1 -1988. 22. AMERİCAN COLLEGE OF SPORTS MEDİCNE Position stand on weight loss in wrestlers Med. Sci. Sports, 8 (2); 11-13- 1976. 23. ERGEN, E., TURNAGÖL, H., PAKER, 5., GÜNER, R., ZERGEROGLU,A. M., CNEMRE, A. : Yağlı güreşçilerin Fizyolojik Profilleri, H. U. Spor Bilimleri 3. Ulusal Kongresi Bildiri özetleri H. Ü. Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Yayını, Ankara, 1994. 24. FOX, E., L., R., W., BOWERS AND M., L., FOSS The Physiological Basis of Physical Education and Athletics, Saunders College Publishing New York pp 12-61, 286-323-1988. 25. DE GARAY, A., LEVİNE, L., CARTER, J., Genetic and Antropological Studies of Olimpic Athletes. Acedemic Pres: pp. SS Newyork -1974. 26. GÜRSES, Ç., OLGUN., P., Relationships Between Phsical Fitness And Somatotype in Turkish Natıonal Athletes. Turkish Sport Foundation İstanbul-1984. P-156 SHORT TERM JIVAMUKTI YOGA IMPROVED PSYCHOLOGICAL AND PHYSIOLOGICAL OUTCOMES IN YOGA BEGINNERS CUĞ, M*. ; KOÇAK S*. * Department of Physical Education and Sports, Faculty of Education, Middle East Technical University, 06531, Ankara, Turkey Abstract Background & objectives: It is known that yoga affects the person’s physiological and psychological status. This effect is depends on the yoga style’s features. There are lots of studies focused on hatha 3, 8, 26 . On yoga, kriya yoga, yoga asana and the other styles of yoga the other hand there were no previous study has addressed the effect of Jivamukti Yoga on physiological and psychological outcomes. Hence, the purpose of this study was to ascertain some physical and psychological benefits of six weeks jivamukti yoga practice for yoga beginners. Methods: Twenty-four (22 ♀ and 2 ♂) healthy adults age ranged 20-57 (Mean 37) participated in 6 weeks jivamukti yoga. Subjects attended to Jivamukti Yoga 60-min once weekly for six weeks. Physiological assessments, included heart rate, systolic and diastolic blood pressure, trunk flexibility, were taken prior to first yoga session and at the end of last yoga session (immediately after yoga). General WellBeing Questionnaire (GWB) was executed, prior to first yoga session and at the end of last yoga session, in order to determine changes in psychological outcomes (anxiety, depression, positive well-being, selfcontrol, general health and vitality). Results: Significant increases was founded in heart rate in the last yoga session from pre yoga (M=79. 3 SD= 9. 3) to post yoga (M= 82. 8 SD =10. 3). Significant improvement was noted in between baseline post yoga systolic blood pressure (M=113. 8 SD=15) and after six weeks post yoga systolic blood pressure (M=105. 7 SD=8) (p<0. 05). Significant improvement was noted in between baseline post yoga diastolic blood pressure (M=80. 6 SD=11. 6) and last week post yoga diastolic blood pressure (M = 74. 5 SD = 8. 4). Significant improvement was noted in trunk flexion in the first yoga session, from pre-yoga (M= 29. 7 SD = 4. 7) to post yoga (M= 31. 2 SD=4. 6) (p < 0. 05) and also significant improvement was noted in trunk flexion in last yoga session from pre yoga (M=31 SD= 4. 7) to post yoga (M= 32. 4 SD =4. 3). (p<0. 05) Significant improvement were noted in anxiety score from pre yoga (M=12. 96 SD= 5. 28) to post yoga (M= 16. 46 SD = 5. 67) (p < 0. 05), depression score from pre- yoga (M =9. 13 SD= 3. 62) to post-yoga (M= 10. 59 SD= 2. 93) (p < 0. 05) and self control score from pre- yoga (M= 8. 71 SD=2. 88) to post-yoga (M= 10. 67 SD= 2. 85) (p < 0. 05). The higher anxiety and depression scores mean the lower anxiety and depression level in GWB schedule. Interpretation & conclusion: The findings of the present study showed that 6 weeks jivamukti yoga decreased systolic and diastolic blood pressure, improved trunk flexibility and self control, alleviate anxiety and depression in yoga beginners. Key words Anxiety – depression – flexibility - jivamukti yoga- self control IntroductionYoga is a system that integrated Indian psycho– 29 philosophical–cultural method . Yoga is not only body exercise but 4 also mind exercise . The underlying mechanisms of mind-body exercise modalities, like yoga, is that the physiological state of the body can affect the emotions, thoughts, and attitudes, and the mental state 9 has an affect on the body . According to recent studies, there are many suggested benefits of yoga practice including emotional balance, improved awareness, and 4, 7, 9 increased energy . Also researches indicated that yoga can alter some positive physical changes such as improvements in motor skills 389 15 , decrease of blood pressure, heart rate and body weight 20 tionally, yoga can improve cardio respiratory fitness . 18 . Addi- Yoga was parted some styles and the features of this styles were privatized benefits of yoga. For example, there is a common conception that Yoga asana is focus on stretching, bending, and twisting the 1, 4 so expected benefits of yoga asana limited only flexibility. In body Pranayama yoga, breathing techniques take a big part, hence ex10 pected benefits concerned ventilation frequency . As it seen, various types of yoga can effect the person differently depends on features. The Jivamukti method of Yoga is one of the nine internationally recognized styles of Hatha Yoga. The other eight being: Ashtanga, Iyengar, Viniyoga, Sivananda, Integral, Bikram, Kripalu, and Kundalini. Jivamukti Yoga is a method of yoga which reintegrates the physical, philosophical and spiritual aspects of Yoga. Jivamukti Yoga emphasizes vigorous asana as its primary technique, but other practices such as meditation, devotional chanting and study of the ancient texts 11 play an important role as well . There are lots of studies focused on hatha yoga, asthanga yoga, 3,13,26 yoga asana and the other styles of yoga . On the other hand there were no previous study has addressed the effect of Jivamukti Yoga on physiological and psychological outcomes. Thus, the purpose of this study was to ascertain some physical and psychological benefits of six weeks jivamukti yoga practice in yoga beginners. Physical outcomes included: trunk flexibility, heart rate, systolic and diastolic blood pressure. Perceptual outcomes included scales of anxiety, depression, positive well-being, self control, general health, vitality. Material & Methods Subjects: Present study was conducted on beginners of yoga who affiliated with METU (Middle East Technical University) sport center. Twenty-four healthy adults (age range 20-57, M= 37 SD= 10. 3 yrs; height M= 164. 2 SD= 8. 2 cm; weight M= 57. 8 SD= 9. 1 kg; BMI 2) M=21. 4 SD =2. 9 kg / m including 2 males (8. 4 %) and 22 (91. 6 %) females attended the study. None of the subject has previous yoga experience. Prior to the testing, all participants were informed about aim of the study. All participants were requested to refrain from making changes to their physical activity habits during the study. Yoga training: Yoga class was conducted 60- min once weekly for six weeks. This one-hour session for yoga beginners included; Boat Pose (Navasana), Tree Pose (Vrikshasana), Half Moon Pose (Ardhachandra-asana), Corpse Pose (Shava-asana), Eagle Pose (Garuda- Asana) Fish Pose (Matsya-asana), Shoulderstand Pose (Sarvanga-Asana), Tri angle Pose (Trikona-Asana), Parivrittaparshvakona-Asana, Child Pose (Bala-Asana), Cobra Pose (Naga Asana), Noble Pose (Ugra-Asana), Lotus Pose (Padma-Asana), Restrained Angle Posture (Baddha Kona-Asana). All yoga session ended with relaxation period. During the relaxation period, devotional songs were played. Physical fitness assessments: Prior to first yoga session; age, height, weight, seated resting blood pressure, heart rate and trunk flexibility of each participant were recorded. Following the yoga session seated resting blood pressure; heart rate and trunk flexibility were recorded secondly. Blood pressure and resting heart rate were measured with Braun BP 1600 blood pressure monitors. This device tested clinically and approved by Association for the Advancement of Medical Instrumentation and European Society of Hypertension. Participants took hold of their wrist at heart level and flushed arms to their knees for standard tension measurement. Flexibility of the trunk was measured using a sit and reach box. The subject sits on the ground with his/her legs fully extended at right angles on a box. The heels are approximately twenty cm apart. A yardstick is placed on the box with the 38 cm mark on the edge of the box and the 2. 5 cm mark extended toward the subject. The subject slowly reaches forward with both hands as far as possible without bending the knees and holds this position momentarily. The distance reached on the yardstick by the fingertips was recorded. The better of two trials was recorded. Perceptual assessments: The GWB Schedule is an index to measure a person's subjective well-being. The person self-reports on 22 items which are indicators of 6 affective states. The General Well Being Schedule was used to measure anxiety (max. score 25), depression (max. score 15), positive well-being (max. score 20), self control (max. score 15), general health (max. score 15), vitality (max. 16 score 20) . It was executed prior to first yoga session and at the end of six weeks. Statistical analysis: Data were analyzed using the statistical package (SPSS version 10. 0). Group values were summarized as means ± SD. Paired samples t-test was used to compare baseline values and at the end of six weeks yoga period. Results Physical fitness pre- and post-test measures: Significant increases was founded in heart rate in the last yoga session from pre yoga (M=79. 3 SD= 9. 3) to post yoga (M= 82. 8 SD =10. 3). Significant improvement was noted in trunk flexion in the first yoga session, from pre-yoga (M= 29. 7 SD = 4. 7) to post yoga (M= 31. 2 SD=4. 6) (p < 0. 05) and significant improvement was noted in trunk flexion in last yoga session from pre yoga (M=31 SD = 4. 7) to post yoga (M= 32. 4 SD = 4. 3). Means and Standard Deviation for Physiological Assessments were given in Table I. Although it was not showned in the Table I. significant improvement was noted in between baseline post yoga systolic blood pressure (M=113. 8 SD=15) and after six weeks post yoga systolic blood pressure (M=105. 7 SD=8) (p<0. 05). Significant improvement was noted in between baseline post yoga diastolic blood pressure (M=80. 6 SD=11. 6) and last week post yoga diastolic blood pressure (M = 74. 5 SD = 8. 4) (p<0. 05). Table I. Means and Standard Deviation for Physiological Assessments Baseline Heart Rate After Six weeks Baseline Systolic Blood Pressure After Six weeks Baseline Diastolic Blood Pressure Trunk Flexion Pre-Test M 82. 3 SD 13. 8 Post- Test 81. 9 11 Pre-Test 79. 3 9. 3 Post-Test 82. 8* 10. 3 Pre-Test 112. 5 11. 5 Post-Test 113. 8 15 Pre-Test 107. 8 9. 3 Post-Test 105. 7 8 Pre-Test 78. 8 10. 2 Post-Test 80. 6 11. 6 After Six weeks Pre-Test 75. 7 7. 4 Post-Test 74. 5 8. 4 Baseline Pre-Test 29. 7 4. 7 t p 0. 18 0. 85 3. 06 0. 007 0. 56 0. 57 1. 56 0. 13 1. 3 0. 2 0. 98 0. 33 3. 39 0. 003 390 Post-Test 31. 2* Pre-Test 31 4. 6 4. 7 3. 19 0. 005 Post-Test 32. 4* 4. 3 *Paired sample t-test results significant at the P < 0. 05 level. Paired sample t-test comparing the values at baseline and at the end of six weeks Perceptual pre- and post-test measures: In the present study, the depression (from 9. 13 ± 3. 62 to 10. 59 ± 2. 93), self control (from 8. 71 ± 2. 88 to 10. 67 ± 2. 85) were improved. Also improvements were higher anxiety and depression scores mean the lower anxiety and depression level. Statistically significant improvement were noted in noted in positive well being (%5. 2), general health (%4. 7) and vitality (%6), but these changes were not significant. Means and Standard anxiety score (%14), depression score (% 9. 7) and self control score Deviation for Psychological Assessments were given in Table II. (%13. 1) (p < 0. 05). Anxiety (from 12. 96 ± 5. 28 to 16. 46 ± 5. 67), After Six weeks Table II. Means and Standard Deviation for Psychological Assessments Anxiety Depression Positive Well-Being Self Control General Health Vitality Overall M SD Baseline 12. 96 5. 28 After six weeks 16. 46* 5. 67 Baseline 9. 13 3. 62 After six weeks 10. 59* 2. 93 Baseline 8. 25 4. 94 After six weeks 9. 30 4. 39 Baseline 8. 71 2. 88 After six weeks 10. 67* 2. 85 Baseline 10. 71 4. 04 After six weeks 11. 42 3. 43 Baseline 10. 50 4. 04 After six weeks 11. 71 4. 09 Baseline 60. 25 20. 21 After six weeks 70. 13* 18. 91 t p 3. 15 . 004 2. 19 . 039 1. 22 . 236 3. 59 . 002 . 79 . 439 1. 42 . 167 2. 96 . 007 *Paired sample t-test results significant at the P<0. 05 level. Paired sample t-test comparing the values at baseline and at the end of six weeks Discussion The results of this study indicated that 6 weeks jivamukti yoga affects physiological and psychological outcomes. In last yoga session, heart rate was increased significantly from pre yoga to post yoga (p < 0. 05). The possible reason why heart rate increased significantly during yoga was first yoga session started basic poses and as the weeks went by new poses were added to each yoga session, difficulties of poses increased gradually. Difficulty level of the poses may have been increased the heart rate. Similarly, Di Carlo, Hinson, Rosskopf, Snow, Sparling had participants done vigorous Hatha yoga. Heart rate was founded 138beat/min. immediately 5 after yoga . Heart rate response of the body to yoga depends on difficulties of the poses. Not only significant improvement was founded baseline post yoga systolic blood pressure (113. 8) and after six weeks post yoga systolic blood pressure (105. 7) but also baseline post yoga diastolic blood pressure (80. 6) and after six weeks post yoga diastolic blood pressure (74. 5) (p < 0. 05). Blood pressure is product of cardiac output and total peripheral resistance. Decreases in blood pressure are due to decreases in cardiac output and/or total peripheral resistance. Few studies have evaluated changes in cardiac output during meditation, and the findings were inconsistent. Previous study using five research subjects and no control subjects observed a 25% 27 decrease in cardiac output . Two larger studies found significant 12, 23 . increases in cardiac output during meditation (16% and 6%) When relationship was investigated between total peripheral resistance and meditation, it was founded that total peripheral resistance 2 decreased during meditation consequently blood pressure reduced . In this study, Each Jivamukti yoga session was finished meditation. There are some studies relevantly meditation suppress the 24 sympathetic nervous system therefore blood pressure decrease . In this study, trunk flexibility was increased significantly (p < 0. 05). Some poses focused on back muscles and hamstring muscles such as Boat pose, Child pose, Cobra pose, Noble pose so increase in trunk flexibility is expectable results of Jivamukti yoga. Over the last 10 years, a growing number of research studies have shown that the 6, 17, 21, 22 . Additionally, yoga Yoga improves strength and flexibility 4 practice improves flexibility over a relatively short period of time . In the present study, the higher anxiety and depression scores mean the lower anxiety and depression level. Anxiety (from 12. 96 ± 5. 28 to 16. 46 ± 5. 67), depression (from 9. 13 ± 3. 62 to 10. 59 ± 2. 93), self control (from 8. 71 ± 2. 88 to 10. 67 ± 2. 85) were improved significantly (p <0. 05). Yoga is not only body exercise but 4 also mind exercise . Theoretically, underlying mechanisms of mindbody exercise modalities, like yoga, is that the physiological state of the body can affect the emotions, thoughts, and attitudes, and the 9 mental state has an affect on the body , but practically how the yoga alleviates anxiety and depression is unclear. Recent research founded that depressed, introvert people have more alpha in the left fronto-temporal region, while optimistic; extrovert people have more alpha in the right side. According to recent research, alpha waves in right hemisphere counteract stress, depression and Kriya Yoga increases of alpha wave in the right hemisphere 8 . Similarly, different studies reported same psychological findings. 14 14 Yoga has been positively associated with well-being , anxiety , 3,13,19,28 . According to previous studies perceived stress and mood when yoga and control group were compared yoga group showed 391 markedly higher scores in life satisfaction and lower scores in excitability, aggressiveness, openness, emotionality and somatic com25 plaints . In conclusion, the benefits of yoga depend on differences in styles. Specific yoga style should be chosen the requirements of the person. 6 weeks jivamukti yoga decreased systolic and diastolic blood pressure, improved trunk flexibility and self control, alleviate anxiety and depression in yoga beginners. References 1. Alter MJ. Science of Flexibility. 2nd ed. Human Kinetics, IL: Champaign; 1998. 2. Barnes AV, Treiber FA, Turner JR, Davis H and Strong WB. Acute Effects of Transcendental Meditation on Hemodynamic Functioning in Middle-Aged Adults. Psychosomatic Medicine 1999; 61: 525–531 3. Berger BG, Owen DR. Stress reduction and mood enhancement in four exercise modes: swimming, body conditioning, Hatha yoga, and fencing. Research Quarterly for Exercise and Sport 1988; 59: 2, 148–159. 4. Collins C. Yoga: intuition, preventive medicine, and treatment. Journal of Obstetric, Gynecologic and Neonatal Nursing 1998; 27 (5): 563–568. 5. Di Carlo LJ, Sparling PB, Hinson BT, Snow TK and Rosskopf L B. Cardiovascular, metabolic, and perceptual responses to Hatha Yoga standing postures. Medicine, Exercise, Nutrition and Health, 1995; 4: 107-112. 6. Dhanaraj VH. The effects of yoga and the 5BX fitness plan on selected physiological parameters. [Doctoral dissertation]. University of Alberta; 1974. 7. Herrick CM, Ainsworth AD. Invest in yourself. Yoga as a self-care strategy. Nursing Forum 2000; 35 (2): 32–36. 8. Hoffman E, Mapping the brain’s activity after Kriya Yoga. Bindu 2003; no. 12 pp: 10-13 9. Ives J, Sosnoff J. Beyond the mind-body exercise hype. The Physician and Sports Medicine 2000; 38 (3): 67–81. 10. Iyengar BKS. Light on Yoga, revised ed. Schocken Books, New York; 1979. 11. Jivamukti Yoga School [homepage on the internet]. What is JivamuktiYoga?Available from http: //www. jivamuktiyoga. com/fms/index. html 12. Jevning R, Wilson AF, Smith WR, Morton ME. Redistribution of blood flow in acute hypometabolic behavior. Am J Physiol 1978; 2351: R89–92. 13. Khumar SS, Kaur P and Kaur S. Effectiveness of Shavasana on depression among university students. Indian Journal of Clinical Psychology 1993; 20 (2): 82-87 14. Malathi A, Damodaran A. Stress due to exams in medical students—role of yoga. Indian Journal of Physiology and Pharmacology 1999; 43 (2): 218–224. 15. Manjunath N, Telles S. Factors influencing changes in tweezer dexterity scores following yoga training. Indian Journal of Physiology and Pharmacology 1999; 43 (2): 225–229. 16. McDowell I, Newell C. Measuring Health - A Guide to Rating Scales and Questionnaires, Second Edition. Oxford University Press; 1996: Pages 206-213. 17. Moses R. Effect of yoga on flexibility and respiratory measures of vital capacity and breath holding time. [Doctoral dissertation]. University of Oregon; 1972. 18. Murugesan R, Govindarajulu N, Bera T. Effect of selected yogic practices on the management of hypertension. Indian Journal of Physiology and Pharmacology 2000; 44 (2): 207–210. 19. Netz Y, Lidor R. Mood alterations in mindful versus aerobic exercise modes. The Journal of Psychology 2003; 137 (5): 405–419. 20. Raju PS, Prasad A, Venkata RY, et al. Influence of intensive yoga training on physiological changes in 6 adult women: a case report. The Journal of Alternative and Complementary Medicine 1997; 3 (3): 291–295. 21. Raub JA. Psychophysiologic effects of hatha yoga on musculoskeletal and cardiopulmonary function: A literature review. Journal of Alternative and Complementary Medicine 2002; Dec, 8 (6): 797812. PMID: 12614533. 22. Ray US, Mukhopadhyaya S, Purkayastha S, Asnani S, Tomer V, Prashad OS, Thakur RL and Selvamurthy W. Effect of yogic exercises on physical and mental health of young fellowship course trainees. Indian J Physiol Pharmacol 2001; 45: 37-53. 23. Robertson DW, Peterson JW. Change in cardiac output during Transcendental Meditation as measured by noninvasive impedance plethysmography. In: Chalmers R, Clements G, Schenkluhn H, Weinless M, editors. Scientific research on the Transcendental Meditation program: collected papers. Vlodrop (Netherlands): Maharishi Vedic University Press; 1990. p. 1596–8. 24. Shapiro AP, Schwartz GE, Ferguson DCE, Redmond DP, Weiss SM. Behavioral methods in the treatment of hypertension: A review of their clinical status. Annals of Internal Medicine 1977; 86, 626-636. 25. Schell FJ, Allolio B and Schonecke OW. Physiological and psychological effects of Hatha-Yoga exercise in healthy women. International Journal of Psychosomatics 1994; 41 (1-4): 46-52. 26. Virginia S, Cowen T, Adams B. Physical and perceptual benefits of yoga asana practice: result of a pilot study. Journal of Body work and Movement Therapies 2005; 9: 211-219. 27. Wallace RK, Benson H, Wilson AF. A wakeful hypometabolic physiologic state. Am J Physiol 1971; 221: 795–9. 28. Woolery, Alison, Myers H, Sternlieb B and Zeltzer L. A yoga intervention for young adults with elevated symptoms of depression. Alternative Therapies in health and Medicine 2004; Mar/Apr, 10 (2): 60-63. 29. Yardi N. Yoga for control of epilepsy. Seizure 2001; 10: 7– 12. Reprint requests: M. Cuğ, Research Assistant, Department of Physical Education and Sport, Faculty of Education, Middle East Technical University, Ankara,06531, Turkey. Email: mcug@metu. edu. tr 392 P-157 THE EFFECT OF MASSAGE ON DELAYED ONSET MUSCLE SORENESS OF SEDENTARIES SÖZEN, H*. ; TEKAT, A**. * Ondokuz Mayıs University, Health Science Institute, Physical Education and Sports Department, Samsun-TURKEY ** Ondokuz Mayıs University, ENT Department in Medical School, Samsun-TURKEY ABSTRACT muscle soreness (Böning 2000). If it were so, more pains would be felt related to delayed onset muscle soreness during workouts where more metabolic energy is spent. Lactic acid has not been thought to cause the muscle pains occurring related to delayed onset muscle soreness and continuing between 24 to 48 hours following the exercise (Dierking and Bemben 1998). More recent research on the causes of delayed onset muscle soreness claims that pains are thought to be a result of microscopic tears of the muscle fibres. The amount and the angle of these microscopic tears depend on how hard and how long you exercise and what type of exercise you do. This damage in the muscle later causes the muscle protein breakdown resulting in cell inflammation and increased local muscle temperature and disturbs the sarcomere, the T-tubules, the myofibrils, the skeletal protein and sarcoplasmic reticulum. Then, this damage in sarcoplasmic reticulum causes an ion imbalance that activates the pain (Epstein, 1995; Hilbert et al., 2003). The present study was designed to observe the effects of massage on delayed onset muscle soreness of sedentaries. A total of 26 healthy sedentary male university students aged between 18 and 25 volunteered to participate the study. All participants were student at Ondokuzmayıs University in Samsun, Turkey. Participants placed into two groups, massage and control groups and there were 13 students in each group. Five sets of 10 maximal muscular exercises in the eccentric strength mode were applied to the hamstrings of the right leg to induce delayed onset muscle soreness in all volunteers. The Leg Curl machine was used for these exercises. The subjects in the massage group received a-twenty-minute classical (Swedish) massage two hours after the exercise. Massage was administered to the hamstrings (muscles) of the right legs of those in the massage group. A blood sample was taken from all subjects to measure serum creatine kinase (CK), before the workout, and six, twenty-four and forty-eight hours after the workout. Statistical Package for Social Science (SPSS) was used to analyze the data. Independent samples t-test was performed to compare the effects of massage on serum creatine kinase enzyme level for both groups. Although massage given two hours after workout had somewhat effect on the creatine kinase levels measured between 6 to 24 hours following workout, this effect was not found statistically significant. However, the difference in the creatine kinase measurements after 48 hours was found significant (t (24) = -2. 552, p<0. 05). This result has shown that massage can cause a decrease in creatine kinase levels and that the effect of the massage administered two hours after workout peaks at only 48 hours after workout. Key words: Delayed Onset Muscle Soreness, Massage.. INTRODUCTION Since contemporary men lack of habits of participating in sports, pains occurring related to delayed onset muscle soreness are causing them to stop doing sports even before they enjoy the habit of doing it. Many people complain about the pains likely to occur within a few days just after they have started doing sports, not necessarily about doing sports. Most athletes train by taking a hard workout that damages muscle enough to make them feel sore on the next day. Then the athlete takes easier workouts until the soreness goes away. When the soreness is gone, the athlete takes a harder workout again. (Mirkin, 2003). Research investigating the cause of delayed onset muscle soreness dates back to the early 1900s. Probably one of the most popular theories put forward during these years to explain the underlying cause of delayed muscle onset soreness was lactic acid. Nevertheless, according to the recent researches, the lactic acid levels turn to its normal levels 30-60 minutes after workout. On the contrary, the pains stemmed from delayed onset muscle soreness come out for hours after the exercises and after 24-48 hours these pains reach the peak levels. Muscle pains are caused by eccentric actions (lengthening the muscle and shortening as dynamic action) which require less energy than that of concentric actions (shortening the muscle and contracting as dynamic action) (Szyman, 2000). If high energy deficit go together with simple lactic acid acidosis, the reason is concentric contractions, which are not one of the typical reasons of delayed onset Figure-1 Appearance of the damage in muscle fiber under the electron microscope. (Jenkinson, 2002) Delayed Onset Muscle Soreness usually occurs after eccentric exercise or may occur after an unaccustomed exercise (Yu et al., 2004). During eccentric exercise muscles become more susceptible to structural damage and this is why, the damage occurred in the muscle results in releasing muscle enzymes such as creatine kinase (Gleeson et al., 1995). Creatine kinase supplies a little but quickly produced high energy phosphates in order to continue the ATP levels in muscles within the first minutes during muscle contractions. The presence of creatine kinase in plasma indicates the muscle damage (Champe and Harvey, 1997). A likely bruise in the muscle tissue will increase the total creatine kinase level in blood (Montgomery et al., 2000). The increase of creatine kinase enzymes are monitored through blood serum and it shows an increase as a result of damage in the skeletal muscle. This increase is also evident after exercise (Murray et al., 1991). Massage therapy popularized as part of the alternative medicine until the pharmaceutical revolution of 1940s was the primary form of medicine (Field, 1998). Of innumerable effects of massage on organism, the most important one on our study is the one about circulatory system of organism. By means of massage, liquid variation in tissues increases, and helps provide much more basic foods. Increased level of oxygen in blood enables damaged muscle tissues to restore themselves more quickly. Accelerated blood stream enables metabolic waste in tissues to be kept away from where they are quicker (Tuna, 1997). MATERIAL & METHODS 26 male sedentary volunteers aged between 18 and 25 (21, 26 + 3 years) were included in our study. Research was carried out at Yaşar Doğu, School of Physical Education and Sport Academy in Ondokuz Mayıs University. Study group was chosen among the students in Ondokuzmayıs University. All of the volunteers were informed about the test before the study. Volunteers were told about what sort of benefits they were likely to gain related to the results of the test in their daily lives and sporting habits. All volunteers gave written informed consent and signed the document. Before participating in the session, through a preliminary study subject having drawbacks to give blood were determined and excluded from the session. 393 First blood samples were taken from each subject in our laboratory at 08: 00 and prior to the workout; their creatine kinase (another name, creatine phosphokinase) levels were measured. Five sets of ten repetitions of maximal eccentric strength exercise were applied to the hamstrings of right leg by leg curl machine of Jimsa CL 110 (figure-2). By adjusting the leg and arm lengths, machine was adjusted according to each volunteer by the help of different mechanisms on three different parts making personal adjustments possible. Figure-2 Jimsa Leg Curl Machine The personal weights of volunteers on one maximal repetition were determined by using Brzycki equation. 1RM = Weight lifted / (1. 0278 – (factor resulting in exhaustion x 0, 0278) Brzycki Equation (Dündar, 2003). After determining for one repetition on the maximum weight a person can lift; With equation of (1 max), 1/3 + (1,2kg), personal maximal 10 repetitions weight was determined and five sets of 10 maximal repetitions eccentric workout were performed with these weights. There was twenty second of rest between sets. Twenty minutes of massage was administered to the hamstring muscles of the right legs of the subjects in the massage group two hours after the workout. The muscle massage consisted of classical Swedish techniques including five minutes of effleurage, six minutes of friction, six minutes of petrissage, one minute of percussion, and two additional minutes of effleurage. The control group was instructed to rest. At 6, 24 and 48 hours post exercise, blood samples were taken from the subjects in both groups and creatin kinase levels were measured. The temperature in the massage room was around 22 C during massage and classical massage bed was used. As an excipient, baby oil of no side effect on the tissue was used used for massage. RESULTS CK levels measured 6, 24, and 24 hours before and after the workout and the values of standard deviation distribution according to the groups and the values of independent samples t-test. Preexercise 6 24 48 MASSAGE MEAN SD 291,58 364,88 CONTROL MEAN SD 224,92 336,64 t . 484 P 0. 633 330,01 289,24 274,48 429,45 666,28 1628,08 -. 539 -1. 211 -2. 552 0. 596 0. 246 0. 025* 325,32 300,62 191,93 580,44 1081,14 1902,97 The effect of massage on CK level; the result was significant on CK levels measured 48 hours following the workout (t (24) = -2. 552, p<0. 05). CK level (M= 274, 48) of the massage group was significantly lower than that of the control group which received no massage (M= 1628. 08). An increase was observed in both groups 6 hours after the workout. However, decrease in CK levels in the massage group reached peak levels after 48 hours. The increase of CK levels in control group compared to the levels before the workout continued at 24 and 48 hours. DISCUSSION Other studies showing the same findings as ours; According to the result of a study conducted by Hilbert and his colleagues in 2003, massage administered 2 hours after exercise did not improve hamstring function but helped to reduced the intensity of soreness 48 hours after the massage (Hilbert et al., 2003). In a study conducted by Smith and his colleagues, soreness related to delayed onset muscle soreness and the levels of creatine kinase reduced in subjects in the massage group. At the end of this study, they claimed that athletic massage administered 2 hours after eccentric exercise diminished delayed onset muscle soreness and creatine kinase levels (Smith et al., 1994). In a study Ernst conducted on analyzing the metabolism, it was reported that post-exercise massage may alleviate symptoms of delayed onset muscle soreness and that massage therapy may be a promising treatment for delayed onset muscle soreness (Ernst, 1998). Mirkin conducted another study in 2003 claiming that athletes, because of delayed onset muscle soreness occurring after exercise performed by an unaccustomed muscle group, stopped doing workouts but a twenty minutes of massage after exercising shorten the periods of these pains and in this way they returned to their normal function much faster. He also pointed out that the massage does not make muscles stronger but the athlete can build stronger muscles by working out more. (Mirkin, 2003). According to the result of the study conducted by Farr and his colleagues, therapeutic massage may attenuate soreness and tenderness associated with delayed onset muscle soreness; however it may not be beneficial in the treatment of strength and functional declines (Farr et al., 2002). On the contrary, Quinn reported in his study that a softly applied massage could be used in the treatment of delayed onset muscle soreness (Quinn, 2002). In a study on massage conducted by Antonio, massage was reported to be effective in the velocity of restoration the muscles lost in tissue damage and to quicken the restoration. But the studies and evidences on this subject were emphasized insufficient. Nevertheless, it was maintained that massage was needed to be in the workout program of a sportsman. (Antino, 1997). In another study on massage, Cates claimed that massage therapy had a significant effect on eliminating pains and stress (Cates, 1998). In a study conducted by Rodenburg and his colleagues, a warmup protocol before eccentric exercise and a 15 minutes of massage afterwards were reported to cause less strength loss and less muscle sensitivity, but when the levels of creatine cinase in control group was compared with that in massage group, they observed no difference and they pointed out that it was difficult to say that massage had a positive effect on organism (Rodenburg et al., 1994). According to a study carried out by Connoly and his colleagues in 2003, it was maintained that selected treatments such as anti-inflammatory agents and antioxidant appear to have a potential in the treatment of delayed onset muscle soreness and other approaches such as massage, ultrasound, and stretching appear less promising. (Connolly et al., 2003). When literature studies are taken into consideration, it has been observed that massage is useful in the treatment of delayed onset muscle soreness likely to occur after eccentric exercise. Also in our study, massage caused a decrease in CK levels at 48 hours following the workout and it was observed that the effect of delayed onset muscle soreness lessened. Although the results at 6 and 24 hours after the workout were significant, no decrease was monitored in CK levels. This is why massage is thought to have an effect on delayed onset muscle soreness. As a result, massage administered 2 hours after the workout was observed to have a positive effect on delayed onset muscle soreness. We believe that to study with more subjects will be of more importance. 394 CONCLUSION According to the results of our study; the effect of massage on the levels of craetine kinase increased in proportion to microscopic damage occurring in the muscle after eccentric exercise was investigated. When the creatine kinase values of both massage group and control group were measured at 6, 24, and 48 hours after the workout, a decrease was monitored in the levels of creatine kinase in the massage group. The decrease at 6 and 24 hours is not statistically significant, but, decraese in creatine kinase levels keeps down. The difference in creatine kinase measurments after 24 hours is significant. According to these results, it has been shown that massage administered after workout may cause a decrease in creatine kinase levels and the effect of massage reaches peak levels after 48 hours, which has positive effects on the pain. REFERENCES Antonio, J. (1997). What does massage really do? Joe Weider’s Muscle & Fitness. 58 (12), 202 -2. Böning, D. (2000). Muskelkater standards der sportmedizin, Deutsche Zeitschrift Für Sportmedizin. 51, 2. Cates, N. D. (1998). In touch with the healing powers of massage. Better Nutrition. 60 (2), 72,3. Champe, P. C., Harvey, R. A. (1997). Biyokimya, second edition, Nobel Kitapevleri, İstanbul. Connolly, D. A. J., Sayers, S. P., McHugh, M. P. (2003). Treatment and prevention of delayed onset muscle soreness. Journal of Strength and Conditioning Research, 17 (1), 197-208. Dierking, J. K., Bemben, M. G. (1998). Delayed onset muscle soreness, Strength and Conditioning Journal, August, 44 – 47. Dündar, U. (2003). Antrenman Teorisi,s. 146, 147, sixth edition, Nobel Yayın Ankara. Epstein, Y. (1995). Clinical significance of serum creatine phosphokinase activity levels following exercise. Isr J Med Sci, 31, 698– 699. Ernst, E. (1998). Does post exercise massage treatment reduce delayed onset muscle soreness? A systematic review. British Journal of Sports Medicine, 32 (3): 212-4. Farr, T., Nottle, C., Nosaka, K., Sacco, P. (2002). The effects of therapeutic massage on delayed onset muscle soreness and muscle function following downhill walking. Journal Sci. Med. Sport. 5 (4), 297 – 306. Field, T. M. (1998). Massage therapy effects. Am Psychol, 53 (12), 1270 – 81. Gleeson, M., Almey, J., Brooks, S., Cave, R., Lewis, A., Griffiths, H. (1995). Haematological and acute-phase responses associated with delayed onset muscle soreness in humans. European Journal of Applied Physiology, 71, 2-3, 137-142. Hilbert, J. E., Sforzo, G. A., Swensen, T. (2003). The effects of massage on delayed onset muscle soreness, British Journal Of Sports Medicine, 37 (1), 72 - 4. London. Jenkinson, A. (2002). Muscle Soreness and Damage, http: //quasimeme. marlab. ac. uk/sms / ugradteaching/SR2002/SR2002_19 1020059. ppt. Mirkin, G. (2003). The effects of massage on delayed onset muscle soreness. British Journal of Sports Medicine, 37 (1), 72 – 75. Montgomery, R., Conway, T. W., Spector, A. A., Chappell, D. (2000). Biyokimya, first edition, Palme Yayıncılık, Ankara. Murray, R. K., Granner, D. K., Mayes, P. A., Rodwell, V. W. (1991). Harper’s Biochemistry, Twenty second edition, Appleton & Lange, San Mateo, CA/Norwalk,CT. Quinn, E. (2002). Delayed onset muscle soreness, dealing with muscle pain after exercise, Sport Medicine. Rodenburg, J. B., Steenbeek, D., Schiereck, P., Bar, P. R. (1994). Warm-up, stretching and massage diminish harmful effects of eccentric exercise. International Journal Sports Med. 15 (7), 414-419. Smith, L. L., Keatin, M. N., Holbert, D., Spratt, D. J., McCammon, M. R., Smith, S. S., Israel, R. G. (1994). The effects of athletic massage on delayed onset muscle soreness, creatine kinase, and neutrophil count: a preliminary report. Journal Orthop Sports Physical Ther, 19 (2), 93 – 9. Szyman, D. J. (2000). Recommendations for the avoidance of delayed onset muscular soreness, Strength and Conditioning Journal, 23 (4), 7-13. Tuna, N. (1997). A’dan Z’ye Masaj, fiveth edition, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul. Yu, J. G., Carlsson, L., Thornell, L. E. (2004). Evidence for myofibril remodeling as opposed to myofibril damage in human muscles with delayed onset muscle soreness: an ultrastructural and immunoelectron microscopic study. Histochem Cell Biol. 121 (3), 219 – 27. 395 P-158 EVALUATION OF THE BODY COMPOSITION, BLOOD LIPIDS AND HEALTH PROMITING LIFE STYLE-BEHAVIORS OF HOUSEWIVES AND WORKING WOMEN ARSLAN, C*; CEVİZ, D*; KÜÇÜKYAĞCI, A** *Fırat Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Elazığ/Turkey **Kültür Sağlık Ocağı, Elazığ/Turkey SUMMARY The behaviors of healthy-promoting lifestyles is the compound expression of the behaviors which the individual carries out to stay healthy and which he believes will keep him safe from diseases. While studies made on health developing conducts are intensified on various age groups, sex, and ethnic groups, the studies on working individuals are little in number. In the society there has occurred a decrease in house works which are based on the physical strength of housewives or working women. The loss of energy decreases in accordance to the repeating and monotonous exercises of house works, and protecting the composition of the body has become more difficult. It’s observed that the women in our society face changes in the composition of their bodies and obesity caused by too extreme nourishment or giving births. The aim of this study is to research the composition of the bodies, and the conduct of a healthy life style of housewives and working women. A total of 797 volunteers (383 housewife, mean ± SD age 42. 60 ± 8. 65 years; and 414 working women 41. 83+6. 31 years), who applied to a health institution in Elazig were included in the research. Healthy housewife and working women with similar physical characteristics age and body length were chosen at random, and all declared that they were volunteers. During the research, the tests which are used as data tools were applied between 8: 30-and 12: 00 in Kültür Health Institution in Elazig city centre. Question form for women’s demographic characteristics and Health Promotion Life-style Profile measure, developed by Walker, Sechrist and Pender in 1987, was used for this validity and reliability research of the measure in Turkey was done in 1997 by Esin. The measure having 52 items was adopted to Turkish society and applied as 48 items. All of the articles of the measure is positive and is prepared as 4-scale likert type. For all items it is pointed as 1 (never), 2 (sometimes), 3 (often), 4 (regularly). Alpha reliability rate of the measure can vary between 0. 70-0. 90 the best point is 48 and the highest paint is 48 and the highest point is 192. The measure has 6 subscales measures as: “Spiritual Growth”, “Health Responsibility”, “Physical Activity”, “Nutritional Habits”, “Interpersonal relations”, “Stress Management”. If there is an increase in the points of the measure it shows that the individuals perform health behaviors in a high rate. Volunteers whose height and waist are measured were taken to body composition measures. Volunteers body weight and body compositions measures were held by bioelectric impedance (BIA) analysis method. Measures were postponed related to (menstrual siklus) position of the women. Body mass index of the volunteers were calculated 2 by body composition analyzer using the weight /height formulation. Biochemistry blood lipids (Total Cholesterol, HDL, LDL, Triglyceride) measurements auto analyzer used with photometrical in Public Health Biochemistry Laboratory. In sitting position the person’s blood pressure by using stethoscope and sphygmomanometer as value of mmHg measured and registered. SPSS statistic package program was used to evaluate the results of the study. Independent Samples t test was applied to determine statistically significant differences between groups. The relation be2 tween variables evaluated with X test and regression analyzing method. Significant levels were set at p<0. 05 and 0. 001. There hasn’t found any change from physical parameters of the housewives and working class women statistically (p>0. 05) with compression of the two groups body composition parameters such us: Weight, Body mass index, Waist to hip ratio (WHR), Age matched of body (AMB), Percent of body fat (PBF), Mass of body fat (MBF), Soft lean mass (SLM), and Total body water (TBW) to advantage of working women meaningful difference was found (p<0. 001). According to healthy lifestyle behaviors down subscales; “spiritual growth”, “interpersonal relations”, “stress management” and between total measure points it hasn’t been found meaningful changes (p>0. 005). “Health responsibility”, “exercise” and “nutrition habits” orchestrated by working class women and to their advantage meaningful result has been found (p<0. 05). Between the; Biochemistry and blood lipid levels meaning full differences found (p<0. 001), but all the two research groups HDL, LDL, Total Cholesterol and triglyceride values found in moderate levels. Housewives from gaining child and their numbers the mean found as 3. 0 ± 08 and for the working class women the mean 2. 0 ± 0. 80 found (p<0. 001) the more number of the child increased in population of working class women and housewives the more changes and increases occurs in body types of the two groups and increasing follows as obese Ι, obese II an, obese III and increasing continues. Housewives increased over obese in obese I-II-III body types housewives and working women in general populations they have seen as body type light fat-over obese (over weight). Regularly diet application was mach more (3. 86%) than housewives (1. 31%). 58. 5% of the housewives seen themselves obese this ratio for the working class women is 50. 7. The ratio of the satisfying with the body type is 26% rarely the same with two of the groups. It couldn’t have seen any meaningful difference between working groups education level and their body measures thoughts (p>0. 05). In this research the level of the education in housewives is at large “primary education level” with 49. 1% ratio, for working women the ratio is 58. 5% “university” degree. It couldn’t found any meaningful correlation between housewives body types and their educational levels (p>0. 05). In primary school education level housewives obesity was shown in general more than working class women and generally in working class women was shown rarely. In conclusion health promotion life-style profile mean point has been found higher for working women. Also housewife and working women about body type at over weight class, the more number of the child increased found in body type increase. Key words: Housewife, working women, body composition, Health Promotion Life-style, blood lipid. 396 massage on blood flow irrespective of the type of massage stroke or the muscle mass being treated. P-159 THE EFFECT OF MASSAGE ON PERFORMANCE OF THE SIT AND REACH TEST IN ADOLESCENT SOCCER PLAYERS Hajar Jamali,Morteza Jourkesh 1. Islamic azad university,tabriz branch,iran 2. Islamic azad university,shabestar branch,iran ABSTRACT The purpose of this study was to investigate the effect of a single hamstring massage on the performance of the sit and reach test in adolescent soccer players. 10 male adolescent soccer players with a mean age 15. 3 ± 0. 5 years, height 172 ± 3. 5 cm, body mass 67. 5 ± 4. 3 kg and 5. 0 ± 0. 7 years of training participated in this study. Before treatment, each of 10 subjects performed the sit and reach test. Performance of the sit and reach test was repeated after treatment. Mean percentage changes in sit and reach score after treatment were calculated for the massage and no massage treatments, and analyzed using student's test. No significant differences were observed for subjects with relatively height and low values before treatment. These findings suggest that a single massage of the hamstring muscle group was not associated with any significant increase in sit and reach performance immediately after treatment in adolescent soccer players. KEY WORDS: performance. Adolescent soccer players, massage, INTRODUCTION Most medical professionals, and athletes consider aerobic conditioning, strength training, and flexibility as integral components in any conditioning program (Bandy etal., 1997; Hartig et al., 1999). Flexibility has been defined as the ability of a muscle to lengthen and allow one joint (or more than one joint in a series) to move through a range of motion (zachezewski et al., 1989). Loss of flexibility is defined as a decrease in the ability of a muscle to deform (zachezewski et al., 1989). some of the proposed benefits of enhanced flexibility are reduced risk of injury, (Bandy et al., 1997; Hartig et al., 1999) pain relief. (Henricson et al., 1984) and improved athletic performance (Anderson et al., 1991; worrell et al., 1994). Activation and deactivation of muscle consumes energy over and above force production, and therefore the fewer times muscle is turned on and off, the less energy is consumed (Barlow et al., 2004). Equally, greater range of motion effectively means a longer time from over which muscle contraction can take place. When muscles are allowed sufficient time to accelerate and decelerate limb segments, connective tissues are spared and therefore less prone to rupture. Thus enhanced flexibility is associated with improved movement economy and reduced risk of injury (Barlow et al., 2004). Massage has been a therapeutic modality in most cultures since early civilization and has had a long tradition of use in sport (Callaghan., 1993; Goats., 1994). Frequent claims made in the sport literature for the benefits of massage include improved stretching of tendons and and connective tissue (Samples., 1989) and relief of muscle tension and spasm (Ryan., 1980; Atamford., 1985). Massage is also commonly assumed to enhance muscle recovery from intense exercise, principally because it speeds up muscle blood flow (ylinen et al., 1988). However, studies to date on blood flow are contradictory. A previous review (caforelli et al., 1993) pointed out that reports on limb blood flow vary from no effect of massage to as much as a 50% increase. For instance, positive effects have been reported showing that massage promotes acceleration of muscle and venus blood flow increase blood volume, and reduces muscle tightness (Dubrovsky., 1983; Dubrovsky., 1990). In contract, more recent research (shoemaker et al., 1997; Tiidus et al., 1995) showed no effect of Massage is also thought to relax, and could therefore help to enhance joint flexibility by reducing the passive tension of antagonistic muscles (Barlow., 2004). However, experimental results are equivocal. For example, (wiktorsson et al., 1983) found stretching to be the most effective way to increase range of motion in lower limb joints. in contrast, (Crosman et al., 1984) found that a single massage of the hamstring muscle group increased the passive range of motion in hip joints and (Barlow et al., 2004) showed that a single massage of the hamstring muscle group was not associated with any significant increase in performance immediately after treatment in physically active young men. The aim of the present study was to examine the effect of a single hamstring massage on the performance of the sit and reach test in adolescent soccer players. METHODS Subjects Ten adolescent soccer player aged 15. 3 ± 0. 7 years of training volunteered to act as subjects for the present study. Subjects height was 172 ± 3. 5 cm and their body mass was 67. 5 ± 4. 3 kg. all subjects signed an informed consent document, which was approved by the institutional ethics review committee. Procedures Subjects were randomly assigned to one of two different groups. Each group had two difference test sessions that were separated by one week. The test session consisted either of supine rest or massage of both hamstrings. Therefore all subjects received both the massage treatment as well as supine rest treatment by the time the study was completed. The massage treatment lasted for about 15 minutes and included a specific set of effleurage and petrissage strokes. The person performing the massage treatment was described as a "qualified massage therapist" but no other information about the practitioner's training or shills was mentioned. Sit and reach scores were evaluated both before and after each treatment session in order to measure any significant change that occurred from the treatment. The scores were evaluated by a separate researcher how did not known which treatment session the subject had attended. Equipment The sit and reach tests were performed according to the manufacturer's (Model 01285 sit and reach flexibility test, LAFAYETTE, USA) guidelines (fig 1). The subjects were blindfolded (reducing psychological influence), and each of the three attempts (best one chosen, as in guidelines) was separated by a 30 second rest in a tucked limb position (minimizing connective tissue creep). Statistical analysis The spss (11. 5 for windows) was used for all statistical analyses. Mean percentage changes due to massage or no massage were compared using paired student's test (Mendenhall., 1983). A Figure 1 (A) schematic diagram for the starting position of the sit and reach test. Subjects sit on the floor with the back and head against a wall, legs fully extended with the bottom of the feet against the sit and reach test box place the hands on top of each other, stretching the arms forward while keeping the head and back against the wall. 397 B (B) schematic diagram for the movement of the sit and reach test. subjects slowly bend and reach forward as far as possible sliding the fingers along the ruler. A centimeter scale is printed on the top surface of the box. The 15 cm line is approximately flush with the location of the toes below the overhang of the box. RESULTS Table 1 shows the sit and reach scores (cm) for all 10 subjects for each of their massage or no massage visits. Mean ± SD percentage changes in sit and reach scores after massage and no massage were small (5. 0 ± 3. 2% and 3. 5 ± 3. 7 % respectively) and not significantly different (n=5; p=0. 552) for subjects with relatively high (15 cm and above) values before treatment. Mean percentage changes in sit and reach scores after massage or no massage for subjects with relatively low reaches (below 15 cm) before treatment were considerably larger (17. 1 ± 7. 1% and 14. 4 ± 14. 1% respectively). But significantly different (n=5; p=0. 587). Table 1: sit and reach scores (cm) for all subjects for each treatment Subject 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Massage Before 13 16 12 15 27 21 8 13 28 12 After 12 18 13 16 29 22 10 16 28 16 No Massage Before After 12 17 18 19 9 9 9 12 23 24 20 22 11 13 14 15 13 14 28 27 Massage visit 1 or 2 1 1 2 2 1 1 2 1 2 2 DISCUSSION The major finding of this study is that massage did not significantly affect sit and reach test. This supports the work of (Barlow et al., 2004) who found no change in sit and reach performance immediately after massage treatment in physically active young men. Since the sit and reach score is a measure of hamstring flexibility, the indirect assumption from this is that a single massage of the hamstring muscle group does not significantly alter hamstring flexibility. However, our findings indicate that percentage changes in sit and reach scores may be inversely proportional to pretreatment values. The percentage changes in sit and reach scores were relatively long reaches to begin with (Barlow et al., 2004). It has been suggested that the contribution of hip flexion to sit and reach performance is about 60%, with the remainder being derived primarily from spinal column flexion (Sinclair A., 1993). If reach was limited by spinal or shoulder flexibility, then hamstring massage would be unlikely to have any effect (Barlow et al., 2004). This could have been important for the subjects with high reach scores who were perhaps not limited by hamstring muscle resistance in the first place. For all subjects with relatively low reach scores before treatment, massage was associated with an increase in reach, supporting the results of (Barlow et al., 2004; crosman et al., 1984). After the no massage treatment. However, some subjects showed no change, whereas others showed considerable change in their sit reach ability, supporting the results of (Barlow et al., 2004). (Wiktorsson et al., 1983) found that massage alone or in combination with a warm up did not significantly increase any lower extremity ranges of motion, except for the ankle joint. They found stretching to be the most effective way to improve flexibility in all of the lower extremity joints (wiktorsson et al., 1983). It could be that the subjects with shorter reach who showed an increase in reach after the no massage treatment benefited from a stretching effect of he set of three reaches before treatment (Rubley et al., 2001). Perhaps the supine rest itself relaxed the hamstring muscles sufficiently to allow enhanced reach in the subjects with the low sit and reach scores (Barlow et al., 2004). Larger subject ploos would be required to explore these ideas further. Despite the indication that a single 15 minute session of massage to the hamstring muscle group does not increase sit and reach scores there are several factors that also need to be considered. Related to the actual massage routine, there is a question about the techniques used. In order to increase conformity among subjects the massage routine was limited to specific effleurage and petrissage strokes. However, in clinical practice massage to the hamstring muscle group would likely include a number of other techniques and methods. Therefore, while you may be able to determine that 15 minutes of effleurage and peterissage to the hamstring muscle group does not produce a significant change in sit and reach scores, you can't generalize this finding to state that massage (in general) to the hamstring muscle group will not produce a measurable change to the sit and reach scores or to hamstring flexibility (crosman et al., 1984) There are other factors related to the kinematics chain that must also be considered. In performing the sit and reach maneuver there is a combination of hip flexion, which would be affected by hamstring tightness, as well as trunk flexion, which may not be affected by hamstring tightness. It is possible that an individual may have relative hamstring flexibility and massage to the hamstring muscle group would not change their sit and reach score. However, if the back muscles were also included in the massage treatment, trunk flexion could be increased this would lead to a more significant improvement in the sit and reach score. Another factor to consider is what occurs in the muscle tissue as a result of the massage treatment. Massage has been demonstrated to reduce the degree of neuromuscular tone in soft tissue following treatment. Reduction of neuromuscular tension is one factor that will increase flexibility. However, it is not the only factor. There is also the connective tissue element of the myofascial tissues, and flexibility in the myofascial tissues may be enhanced more completely with techniques other than effleurage and Petri sage (Barlow et al., 2004; crosman et al., 1984). CONCLUSION A single massage of the hamstring muscle group was not associated with any significant increase in sit and reach performance immediately after treatment in adolescent soccer players. REFERENCES Barlow, Rclarke, N Johnson, B seabourune, Dthomas, J Gal. Effect of massage of the hamstring muscle group on performance of the and reach test. Br. J. sports Med. 2004: 38: 349-351 Cafarelli E, Flint F. the role of massage in preparation for and recovery from exercise. Physiotherapy in Sport 1993; 16: 17-20 Callaghan MJ. the role of massage in the management of the athlete: a review. Br J Sports Med 1993; 27: 28 - 33. Crosman L, Chateauvert S, Weisberg J. The effects of massage to the hamstring muscle group on rangeof motion. J Orthop Sports Phys Ther 1984; 6: 168-72. Dubrovsky V. Changes in muscle and venous blood flow after massage. soviet Sports Review 1983; 18: 134-5 Dubrovsky V. the effect of massage on athletes’ cardio-respiratory systems. Soviot Sports Review 1990; 25: 36-8. Goats GC. Massage: the scientific basis of an ancient art. part 1. the techniques. J Sports Med 1994; 28: 149-52. 398 Mendenhall W. Introduction to probability and statistics. 6th ed. Boston Massachusetts: PWS Publishers, 1983. Rubley MD, Brucker JB, Knight KL, et al. Flexibility retention 3 weeks after a5 day training regime. Journal of Sport Rehabilitataion 2001; 10: 105-12 Ryan A. The neglected art of massage. Physician and Sports medicine 1980; 8; 25 Samples P. Does sports massage have a role in sports medicine ? Physician and Sportsmedicine 1987; 15: 77-83 Shoemaker J, Tiidus P, Mader R Failure of manual massage to alter limb blood flow: measures by Doppler ultrasound. Med Sci Sports Exerc 1997; 29: 610-14. Sinclair A, Tester G. The sit and reach test: what does it actually measure? Australian Council for Health, Physical Education and Recreation Nnational Journal 19993; Winter: 8-13 Stamford B. Massage for athletes. Physician and Sports medicine 1985; 13: 176. Tiidus P, Shoemarker J. Effeurrage massage, muscle blood flow and long –term post-exercise strength recovery. Int J Sports Med 1995; 16: 478-83 Wiktorsson-Moeller M, Oberg B,Ekstrand J,et al. Effect of warming up, massage, and stetching on range of motion and muscle strength in the lower extremity. Am Jsports Med 1983; 11: 249-52. YLINEN j, cash M. Sports massage. London: Stanley Paul, 1988. P-160 ANTHROPOMETRIC AND FUNCTIONAL PROFILE OF SERBIAN MALE VOLLEYBALL NATIONAL TEAM Jlatıca Biljetina Purpose: The purpose of this study was to describe structural and functional characteristic of Serbian male volleyball National Team. Method: We tested 29 volleyball players, members of National team for 2005. and for 2006. In 2005, 15 players were tested and 14 players in 2006. Five of them were member of both teams. Both groups were tested in the beginning of preparatory period. We performed anthropometric measurements (body height (BH), body weight (BW), Body Mass Index (BMI), body fat percentage (%BF) using Siri formula, waist-hip ratio (W/H)), rest spirometry (vital capacity (VC), forced expiratory vital capacity (FVC), forced expiratory volume in 1 second (FEV1) all in percentage of estimated values and Tiffenau index (FEV1/VC%)), rest values of heart rate (HR) and blood tension, systolic and diastolic (TAsys and TAdi). All players performed vita maxima protocol on treadmill, maximal oxygen consumption (VO2max) 2 and HR were measured directly (Cosmed Quark b ) and electrocardiogram (ECG) was continuously recorded. In recovery period, HR and TA were fallowed in 1, 3 and 5 minute after cessation of exercise. Values of blood lactate level were measured in rest, 1, 4 and 10 minute after test was ended. All results are displayed as mean value±standard deviation. Results: Players in National Teams (age 22,86±3,38 years, 10,83±3,86 years of training) in 2005. and in 2006. have had fallowing anthropometric characteristics: BH-198,00±4,75 cm, BW-91,36±8,78 kg, BMI-23,43±2,32 kg/m², %BF-10,59±2,41%, W/H-0,82±0,03. Rest spirometry: VC-109,11±11,64 %, FVC-103±12,65%, FEV1104,89±9,26%, FEV1/VC%-79,93±9,69%. Values in rest of HR68,93±8,35 beats per min ¹,TAsys-117,31±7,00mmHg and TAdi48,82±6,30ml·kg ¹·min ¹, HRpeak74,00±5,30mmHg. VO2max 187,04±7,70 beats per minute ¹. Measured values in recovery period: in first minute (TAsys1-168,29±19,78 mmHg, TAdi1-40,00±27,57 mmHg and HR1-143,08±10,50 beats per minute ¹), in third minute (TAsys3-142,08±12,80 mmHg, TAdi3-54,89±17,45 mmHg and HR3107,77±9,74 beats per minute ¹) and in fifth minute (TAsys5124,33±8,54 mmHg, TAdy-64,20±10,57mmHg and HR5100,77±9,58mmHg). Blood lactate level was: in rest 3,01±2,06mmol/l, in first minute 12,45±7,44mmol/l, in forth minute 10,66±7,44mmol/l and in tenth minute after cessation of test 9,63±7,42mmol/l. Conclusions: All measured results indicate laitance of training, what we were expected concerning that both testing were held in the beginning of preparation period. Further testing should provide opportunity to compare pre and post preparatory period results. 399 P-161 INVESTIGATION OF PHYSİCAL FITNESS OF 13-15 YEAR-OLD BASKETBALL PLAYERS WHICH PLAY IN ISTANBUL’S 1 st 2nd AND DIVISIONS ACCORDING TO THEIR POSITION DEMİRKOL, B*. ; TAVACIOĞLU, L. ** *Technical University of Istanbul, Science and Letters Faculty ** Technical University of Istanbul,Physical Education Department In this study; investigation, evaluation, comparison of arithmetical averages of physical fitness parameters of 13-15 year-old basketball players which play in Istanbul`s 1st and 2nd divisions and feedback to the infrastructure coaches has been the aim. In this study, 78 male athletes were tested. In order to assess the physical fitness, anthropometrical measurements (length, weight), motoric test measurements (right, left clutch power, vertical jump, steady-triple jump, modified push-up, flexibility, 156m sovalka run, 20,2 m sprint, speed of changing direction sprint amongst barrier, run in defensive stance) and skill test measurements (dribbling run among barrier, jump shot making, number of made shots against the clock) have been carried out. All the data yielded from our measurements were evaluated by Independent Samples T-Test analysis method in SPSS program. In the light of the evaluations, it has been found that there are significant variations (p<0,05) between 13-15 year-old male players according to their positions, in anthropometric, motoric fitness and branch-specified skills. When comparing the test results with the same age group players norm of Bulgaria, which is one of the leading countries in sports education area, we have found that Turkish players have lower averages at anthropometric numbers, right-left clutch strength measurements, explosive strength, flexibility and number of made shots whereas they have higher averages at sprint between barrier and dribbling sprint between barrier. Key Words: Basketball player, technical skill, athletic performance, physical fitness tests İSTANBUL 1. ve 2. LİG TAKIMLARINDA OYNAYAN 1315 YAŞ ERKEK BASKETBOLCULARIN OYUNCU POZİSYONUNA GÖRE FİZİKİ UYGUNLUKLARININ ARAŞTIRILMASI DEMİRKOL, B*. ; TAVACIOĞLU, L**. *İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi **İstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü Bu çalışmada İstanbul’daki Türkiye Basketbol 1. ve 2. Liginde yer alan kulüplerin alt yapısını oluşturan 13–15 yaş erkek sporcuların oynadıkları pozisyona göre fiziksel uygunluk parametrelerinin incelenmesi, değerlendirilmesi, aritmetik ortalamalarının karşılaştırılması ve Avrupa normlarına göre yorumlanması ile alt yapıda yer alan antrenörlere bilgi dönüşünün sağlanması amaç edinilmiştir. Araştırmaya 78 (13-15 yaş) erkek sporcu dahil edilmiştir. Fiziksel uygunluğu belirlemek amacı ile antropometrik ölçümlerden (boy uzunluğu, vücut ağırlığı) motor test ölçümlerinden (sağ, sol pençe kuvveti, dikey sıçrama, durarak üç adım atlama, modifiye şınav, esneklik, 156 m sovalka koşusu, 20. 2m sprint, kukalar arasında depar, müdafaa pozisyonunda koşu) ve beceri test ölçümlerinden (kukalar arası driplingle depar, sıçrayarak şut isabet testi, süreye karşı şut isabet testi) yapılmıştır. Araştırmamızda yapılan tüm testlerden alınan veriler SPSS programında Independent Sampels T- Test analiz yöntemi (Compare Mean) ile değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler sonunda 13-15 yaş grup erkek basketbolcular oynadıkları pozisyona göre aralarında antropometrik, motor uygunluk ve branşa özgü becerilerde (p< 0,05) anlamlı farklılıklar bulunduğu anlaşılmıştır. Spor eğitimi alanında gelişmiş ülkelerden Bulgaristana ait aynı yaş aralığındaki basketbol oyuncularının normlarına göre ölçüm sonuçlarını değerlendirdiğimizde Türk oyuncularının; antropometrik değerlerde, sağ sol pençe kuvvet ölçümlerinde, patlayıcı kuvvet, esneklik ve branşa yönelik şut isabet sayılarına karşılık gelen puanların düşük olduğu diğer taraftan koordinasyon testlerinden kukalar arası depar ve dripligle kukalar arası depar test ölçüm ortalamalarına karşılık gelen puanların yüksek olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Basketbol oyncusu, teknik beceri, atletik performans, fiziksel uygunluk testleri GİRİŞ Basketbol ülkemizde en çok oynanan ve seyredilen sporların başında yer almaktadır. Basketbol branşı ülke genelinde kulüpler ve milli eğitime bağlı okullar düzeyinde yaygınlaşmakta ve gelişmesini organize bir şekilde sürdürmektedir. Basketbol branşı sürat, çeviklik, dayanıklılık, kabiliyet, esneklik ve beceriyi en üst seviyede gerektiren bir takım sporudur. Basketbolda çoğu oyuncu uzun kas yapısına ve dengeli bir fiziğe sahiptir. Bununla beraber oyuncular, oynadıkları pozisyona bağlı olarak değişen farklı antropometrik değerlere sahiptirler. Aynı zamanda oyuncuların oynadıkları görev alanına göre fiziksel uygunluk seviyeleri, basketbola özgü teknikleri, hücum ve savunma stratejileri değişiklik arz eder (1,2,3,4). Takım dinamiği incelenirse; sahada 2 guard, 2 forward ve bir tane pivot olmak üzere her bir takımın hem hücum hem de savunma oynayan beşer oyuncusu vardır (2). Performans sporcusu için, seçilen spor dalının gereklerine uygun olarak kas grupları, eklem esnekliği ve sağlamlığının yanı sıra tüm vücudun etkin kullanımı yoğunlaşmasının odak noktası olmalıdır. Diğer bir deyişle, kişi üst aşamada teknik ve taktik açıdan üst düzey için gerçekleştirilmesi gereken yapısal ve işlevsel yetilerini üst düzeye çıkarmalı, özelleşmeye ve sporsal olgunlaşmaya giden yolun çok yönlü gelişmeye dayandığı gerçeğini göz ardı etmemelidir (5,6). Bu amaçla sporda gelişmiş ülkelerden Bulgaristan basketbolda 1315 yaş kız - erkek sporcuların hazırlık sistemi, kontrolü ve değerlendirilmesine ilişkin norm geliştirmişlerdir (7). Bizim çalışmamızda da Türk 13-15 basketbol oyuncusunun bu normlarla kıyaslanması, alt yapı antrenörlerinin sporcularını belirli peryotlarda bu test yöntemleriyle değerlendirmesi, böyleliklede bu değerlendirme sonuçları ile antreman programlarını planlamasına yardımcı olacaktır. METERYAL ve METOD Bu araştırmada Türkiye 1. ve 2. ligde mücadele eden İstanbuldaki takımların alt yapısında yer alan 13-15 yaş aralığındaki 78 erkek basketbolcunun fiziksel parametreleri ölçülmüştür. Bu basketbolcuların 31’i guard (14±0,2 yaş) 31’i forward (14±0,1yaş), 16’ı pivot (14±0,5 yaş) tur. Bu araştırmada çoklu testler uygulanmıştır. Bu testler sırası ile; • Antropometrik özelliği içeren ölçümler; Boy uzunluğu - vücut ağırlığı, • Motor test ölçümleri; Sağ, sol pençe kuvveti - dikey sıçrama durarak üç adım atlama - modifiye şınav – esneklik – 156 m sovalka koşusu - 20. 2 m sprint - kukalar arasında depar - müdafaa pozisyonunda öne depar yana kayma adımı - arkaya depar, • Teknik kriterleri içeren ölçümler; Kukalararası driplingle depar sıçrayarak şut isabeti - süreye karşı şut isabet sayısı ve süresi testleri yapılmıştır. İstatistik method: Basketbolcuların betimsel istatistikleri yapılarak fiziksel uygunluk parametrelerinin değerlendirilmesinde aritmetik ortalamalar ve Independent Samples Test yöntemi kullanılmıştır. SONUÇ ve TARTIŞMA Uygulanan Independent Samples Test yöntemine ait sonuçlar Tablo 1’ de sunulmuştur. Farklı pozisyonda oynayan oyuncuların antrepometrik, motorik ve teknik becerilerine ait fiziksel uygunluk 400 ölçüm sonuçları karşılaştırıldığında aralarında (p>0. 05) anlam düzeyinde farklılıklar görülmüştür. Guard (167,6 cm; 53,7 kg), ve forward (175,32 cm; 59,25 kg) pozisyonunda oynayan oyuncular, pivot (181,94 cm; 73,5 kg) oyuncularından daha kısa ve hafiftirler. Basketbol oyuncu pozisyonları arasında belirgin fiziksel farklar vardır (8). Guardların, daha kısa ve hafif olmaları onlara hız ve çeviklik sağlamaktadır (1). Bizim çalışmamızda da guard oyuncuların kısa oyunculardan seçildiği görülmektedir. Tablo 1 incelendiğinde guard ve forward oyuncularının sağ-sol pençe kuvvet aritmetik ortalamalarının pivotlardan daha düşük olduğu (Sağ pençe G: 28,75 kg; F: 32,87 kg; P: 36,72 kg; Sol pençe; G: 28,27 kg; F: 30,82 kg; P: 35,44 kg) görülmektedir. Guard oyucusunun sağ ve sol pençe kuvvet değerleri birbirine yakındır. Guard oyuncusu pas verme, şut atma ve top hakimiyeti özelliklerini sahip olduğundan bu veriler beklendiği gibidir (1). Tablo 1. Independent Samples Test Yöntemi ile Elde Edilen Bazı Sonuçlar (p<0,05) Testler Pozisyon N Ortalama Std. Sapma Std. Hata Ortalama Boy (cm) Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 165,32 175,32 181,93 53,67 59,25 73,50 28,75 32,87 36,90 28,27 30,82 35,44 40,90 43,09 40,81 563,51 591,51 591,51 17,64 16,51 11,00 12,87 11,29 9,75 9,75 7,83 7,06 6,93 7,19 4,85 8,04 9,00 8,27 5,37 5,68 6,35 6,06 6,31 5,90 7,46 6,95 7,70 49,17 41,57 41,57 8,66 7,54 6,29 4,24 4,16 3,13 3,51 3,06 2,54 1,24 1,29 1,21 1,44 1,61 2,69 0,98 1,02 1,38 1,08 1,13 1,47 1,34 1,24 1,92 8,83 7,46 7,46 1,56 1,35 1,57 0,76 0,74 0,78 0,63 0,55 0,63 Kilo (kg) Sağ pençe (kg) Sol pençe (kg) Dikey sıçrama (cm) Durarak 3 adım (cm) Modifiye şınav Şıçrayarak şut isabet (sayısı) Süreye karşı şut isabet (sayısı) Forwardlerin hız ve sıçrama değerleri (20,2 m koşu: 3,57 sn; kukalar arası depar 60 m koşu: 20,16 sn; dikey sıçrama: 43,1 cm; durarak uzun atlama: 592,6 cm) diğer pozisyon oyuncularından yüksek bulunmuştur. Wood ve Perkin forwardlerin hızlı, iyi sıçrayan, dripling yetenekleri gelişmiş oyuncular olduğunu bildirmişlerdir (1,2). Bizim çalışmamıza ait veriler bu bilgiyi doğrular niteliktedir. Guard oyuncularının branşa ait test ortalamalarında (sıçrayarak şut: 12,9 isabet sayısı; süreye karşı şut: 9,1 isabet sayısı; driplingle kukalar arası depar 60 m: 21,45 sn) diğer pozisyon oyuncularına nazaran şut isabet sayısı ortalamaları yüksek bulunmuştur. Guard oyuncuları uzun ve orta mesafeden isabetli şut atabilen ve top hakimiyeti iyi olan oyunculardır (1,2,3). Guard oyuncularının kısa süreli dayanıklılık test ortalamalarında (sovalka 156 m koşu: 42,57 sn; kuvvette devamlılık modifiye şınav: 17,7 sayı) daha başarılı olduğu saptanmıştır. Pivotlar ise diğer pozisyon oyuncularına göre daha esnektir (104,5cm). Pivotlar uzun boy ve kiloya sahip olmakla bu avantajlarını savunma ve hücum rebaundlarını almakta kullanırlar aynı zamanda gerekli esneklik kabiliyetine sahip oyunculardır (1,2). 13-15 yaş erkek basketbolcuların oynadıkları pozisyona göre fiziksel uygunluk parametrelerinin aritmetik ortalamalarını, Bulgaristan’da bu yaştaki basketbolcularının norm değerlerine göre değerlendirdiğimizde; basketbolcularımızın oyuncu pozisyonuna göre boy ortalamalarının düşük olduğu, kilolarının ise fazla olduğu saptanmıştır. Kuvvet, sürat, kuvvette devamlılık, kısa süreli dayanıklılık, esneklik parametrelerinde düşük puana sahip oldukları buna karşılık süratbeceri ve dripling ile sürat beceri testlerinde çok başarılı oldukları saptanmıştır (7). Ülkeyi gelecekte temsil edebilecek sporcuların önceden belirlenmesi önem taşımaktadır. Elit sporcu yetiştirmek uzun vadeli ve pahalı bir yatırım olmaktadır. Eğitime dayalı olarak ortaya çıkan performans faktörlerinin de önceden kestirilmesiyle ilgili bir takım kriterlerin olmasına karşılık, sporcunun öncelikle genetik oluşumuna dayalı genellikle değişmez görünen yapısal durumun analizi de ele alınmalıdır. Antreman eğitim sisteminin önemli bir parçası olan fiziksel hazırlık spor pratiğinde iki şekilde ele alınır. Bunlar genel ve özel fiziksel hazırlık sürecidir. Genel fiziksel hazırlık, motorsal hareketlerin; kuvvet, sürat, dayanıklılık, esneklik ve beceri gelişimini amaçlarken özel fiziksel hazırlık ise belli bir spor branşının spesifik yönlerinin geliştirilmesini içerir. Sportif performansın ve başarının elde edilmesi için genel ve özel hazırlığın sürekliliği yapılan çalışmalar sonunda olduğu bilinmektedir (5,9). Özellikle basketbolda motor uygunluğun yanında teknik becerinin yani toplu ve topsuz oyunun en iyi şekilde uygulandığı bir branştır. Teknik beceri top sürme,pas ve temel amaç olan iyi şut atmaktan oluşmaktadır. Özellikle teknik beceri eğitimi belirli yaşlarda verilir fakat bunun yanında motorsal hareketlerin teknikle birlikte geliştirilmesi ve branşa özgü motorsal performansın üst düzeye çıkarılması en önemlisi elit basketbolcuların yetiştirilmesi göz önüne alınır (10,7,11). KAYNAKLAR 1. Wood, R. J., Basketbol Fitness Testing, Human Movement Science, 21, 457 - 480, 2002. 2. Perkin,C., Basketball Fitness Testting, Exercise physiology Assignment, 652, 1999. 401 3. Jelicic, M., Sekulic, D., Marinovic, M., Anthropometric characteristics of high level European Junior basketball players, Coll. Antropol, 26, 69-76, 2002. 4. Hoare, D. G., Predicting success in juinior elite basketball players-the contribution of anthropometic and physiological attributes, Journal of Science and Medicene in Sport, 3 (4), 391-405, 2000. 5. Coşan, F., Demir, A., Türk Çocuklarının Fiziki Uygunluk Normları, İstanbul, 2001. 6. Bompa, T. O., Antreman Kuram ve Yöntemleri, 2. Baskı, Bağırgan Yayın Evi, Ankara, 2003. 7. Coshova, P., Basketbolda 13 -15 Yaş Kız - Erkek Spor Hazırlığının Sistem, Kontrol ve Değerlendirme Normları, NSA, Sofya, 1990. 8. Sallet, P., Perrier, D., Ferret, J. M., Vitelli, V., Baverel, G., Physiological differences in professional basketball players as a function of playing position and level of play, Journal of Science and Medicene in Sport, 45 (3), 291-4, Sep, 2005. 9. Mengütay, S., Demir, A., Coşan, F., Olimpiyatlar İçin Sporcu Kaynağı Projesi, Temel Spor Eğitimi, İOOH ve Düzenleme Kurulu Eğitim Yayınları, İstanbul, 2002. 10. Sevim, Y., Basketbol Teknik-Taktik-Antreman, 5. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2002. 11. Dündar, U., Basketbolda Kondüsyon, 2. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2002. 3-15 yaş erkek basketbolcuların oynadıkları pozisyona göre fiziksel uygunluk parametrelerinin aritmetik ortalamaları, Bulgaristan’da bu yaştaki basketbolcularının norm değerlerine göre basketbolcularımızın boy ortalamalarının düşük ve kilollarının yüksek olduğu, kuvvet, sürat, kuvvette devamlılık, kısa süreli dayanıklılık, esneklik parametrelerinin de düşük puana sahip oldukları buna karşılık sürat- beceri ve driplingle sürat beceri testlerinde ise başarılı oldukları saptanmıştır. Tablo. 2 Türk Sporcularının Aritmetik Ortalamalarının Bulgaristan Normlarına göre Puanlanması Testler Boy (cm) Kilo (kg) Sağ Pençe Kuvveti (kg) Sol Pençe Kuvveti (kg) 20. 2m Sürat Koşusu (sn) Dikey Sıçrama (cm) Modifiye Şınav (sayı) Esneklik (cm) D. 3 Adım Atlama (cm) Kukalar arası depar (sn) Driplingle kukalar arası depar (sn) Müdafa P. Koşusu (sn) Sıçrayarak Şut İsabet (sayı) Süreye Karşı Şut isabet (sayı) Şut isabet Süresi (sn) Sovalka Koşusu 156m süresi (sn) * G: Guard, F: Forward,P: Pivot Pozisyon Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot N 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 Türk Sporcularının Aritmetik Ort. 167,61 175,32 181,94 53,68 59,26 73,5 28,75 32,87 36,72 28,27 30,82 35,44 3,58 3,57 3,9 40,9 43,1 40,81 17,65 16,52 11 102,74 103,35 104,5 563,52 592,55 563,2 Bulgaristan Normlarına göre Alınan Puan 19 20 20 21 23 39 14 16 11 14 18 0 20 23 15 15 11 9 22 22 25 14 10 4 Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 31 31 16 20,43 20,16 20,97 21,45 21,49 22,32 9,29 9,07 9,62 12,87 11,45 9,75 9,06 7,87 7,06 46 48 47 45 49 46 44 41 42 14 10 10 18 12 14 Guard Forward Pivot Guard Forward Pivot 31 31 16 115,55 113,58 121,23 45,33 46,04 52,01 49 48 50 22 21 0 Ülkeyi gelecekte temsil edebilecek sporcuların önceden belirlenmesi önem taşımaktadır. Elit sporcu yetiştirmek uzun vadeli ve pahalı bir yatırım olmaktadır. Eğitime dayalı olarak ortaya çıkan performans faktörlerinin de önceden kestirilmesiyle ilgili bir takım kriterlerin olmasına karşılık, sporcunun öncelikle genetik oluşumuna dayalı genellikle değişmez görünen yapısal durumun analizi de ele alınmalıdır. Antreman eğitim sisteminin önemli bir parçası olan fiziksel hazırlık spor pratiğinde iki şekilde ele alınır. Bunlar genel ve özel fiziksel hazırlık sürecidir. Genel fiziksel hazırlık, motorsal hareketlerin; kuvvet, sürat, dayanıklılık, esneklik ve beceri gelişimini amaçlarken özel fiziksel hazırlık ise belli bir spor branşının spesifik yönlerinin geliştirilmesini içerir. Sportif performansın ve başarının elde edilmesi için genel ve özel hazırlığın sürekliliği yapılan çalışmalar sonunda olduğu bilinmektedir (15) (16). Özellikle basketbolda motor uygunluğun yanında teknik becerinin yani toplu ve topsuz oyunun en iyi şekilde uygulandığı bir branştır. Teknik beceri top sürme,pas ve temel amaç olan iyi şut atmaktan oluşmaktadır. Özellikle teknik beceri eğitimi belirli yaşlarda verilir fakat bunun yanında motorsal hareketlerin teknikle birlikte geliştirilmesi ve branşa özgü motorsal performansın üst düzeye çıkarılması en önemlisi elit basketbolcuların oluşturulması göz önüne alınır (1,24). (17,10) P-162 SPIROMETRIC REFERANCE VALUES FOR TURKISH ADOLESCENTS WITH RELATION TO ANTHROPOMETRIC CHARACTERISTICS TÜRK GENÇ ERGENLERDE SPİROMETRİK REFERANS DEĞERLERİ VE ANTROPOMETRİK ÖZELLİKLER İLE İLİŞKİSİ Şerife VATANSEVER ÖZEN* Gül TİRYAKİ SÖNMEZ* Güçlü ÖZEN* * Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Yüksekokulu ÖZET Spirometrik ölçümler özellikle astma gibi solunumsal patolojilerin teşhisinde çok önemli görevlerler üstlenmektedir. Günümüzde spirometrik referans değerlerinin ırksal farklılıklardan etkilendiği ve aynı ırklarda bile zamanla değişebildiği bir çok güncel araştırma tarafından ispatlanmasına rağmen, ülkemizde hala yaygın olarak güncel olmayan ve farklı ırklar üzerinde yapılan referans değerleri kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, 15-18 yaş grubundaki ergen gençlerde maksimal ventilatuar kas kuvveti (maksimal inpiratuar kas kuvveti, maksimal ekspiratuar kas kuvveti), dinamik ve statik akciğer kapasitesi güncel referans değerlerinin (VC, FEV1, PEF, FVC, FER, F50 F25, MEF, MVV) belirlenmesi ve bu değerlerin antropometrik (yaş, boy, ağırlık, beden kitle indeksi, vücut yağ yüzdesi) özelliklerle ilişkisinin belirlenmesidir. Çalışmaya sigara içme alışkanlığı olmayan, aynı ırktan gelen ve 15,16,17 ve 18 yaş gruplarından toplam 200 sağlıklı genç erkek gönüllü olarak katılmıştır. Yaş gruplarına göre deneklerin boy ortalamaları sırasıyla: 161,96±0,77 cm, 166,66±0,07 cm, 171,76±0,06 cm, 174,62±0,06 cm, vücut ağırlığı ortalamaları sırasıyla: 48,67±8,39 kg, 53,09±8,51 kg, 56,21±8,36 kg, 59,61±6,26 kg olarak belirlenmiştir. Statik ve dinamik akciğer kapasite ölçümleri Microllop Micromedical Spirometre kullanılarak ATS (American Thoracic Society) ’nin tasfiyeleri doğrultusunda yapılırken, Maksimal ventilatuar kas kuvveti ölçümleri Microllop Solunumsal Basınç ölçer ile Black ve Hyatt tekniği kullanılarak yapıldı. Vücut ağırlığı ölçümü 0,1 duyarlı baskül kullanılarak, boy ölçümleri duvar skalası kullanılarak, BKİ 2 ağırlık/boy formülü kullanılarak ve bireylerin %VY’i Skinfold Caliper kullanılarak 4 bölgeden alınan ölçümler vasıtasıyla Durning Womersly ve Siri formülleri kullanılarak yapıldı Maksimal ventilatuar kas kuvveti ve dinamik ve statik akciğer kapasiteleri ile yaş, boy, beden ağırlığı, BKİ ve %VY antropometrik özellikleri arasındaki ilişkinin anlamlı olup olmadığının tespit edilmesi için Pearson correlation testi yapılmış ve anlamlılıkları 0. 05 ve 0,001 düzeyinde sınanmıştır. Yapılan istatistiksel analizler sonucunda, inspiratuar kas kuvveti (65,22±23,13 cm H2O), ekspiratuar kas kuvveti (116,10±21,89 cm H2O), F25 (2,76±0,96 lt/s) (p<0,05), F50 (4,48±1,24 lt/s), MEF (4,32±1,25 lt/s), FEV1 (3,18±0,65 lt), PEF (406,98±99,37), FVC (3,35±0,69 lt), MVV (119,21±24,41 lt/s), VC (3,54±0,71 lt) (p<0,001) değerleri ile bir çok antropometrik özellik arasında pozitif anlamlı bir ilişki bulunurken, FER (%94,58±5,11) değeri ile hiçbir antropometrik özellik arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ayrıca vücut ağırlığının spirometrik özelliklerle ilişkisi boy değişkeni ile benzer iken yaş değişkeninden daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak; spirometrik değerlendirmelerde Türk toplumu için belirlenmiş güncel referans değerlerinin kullanılması ve bu değerlendirmelerde sıkça kullanılan yaş ve boy değişkenlerinin yanısıra, özellikle ergenlerde ağırlık değişkeninin de eklenmesi, teşhislerde daha doğru sonuçlar verecektir. Bu sonuçlar derinlemesine tartışılıp yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Genç Ergen, Dinamik akciğer kapasitesi, Statik akciğer kapasitesi Maksimal Ventilatuar kas kuvveti, Antropometrik özellikler. 403 caused the acceleration of metabolic rate, which in turn resulted in weight loss by reducing percent body fat. P-163 THE EFFECT OF TWO DIFFERENT EIGHT-WEEK WALKING PROGRAMS ON THYROID HORMONES AND LIPID PROFILES IN PREMENOPAUSAL WOMEN BÜYÜKYAZI, G* * Celal Bayar University, School of Physical Education and Sports ABSTRACT Objective: To examine the effect of two different eight-week walking programs on aerobic capacity (VO2max), blood lipid profile, and thyroid hormone levels in the middle-aged women. Subjects: Thirty-eight pre-menopausal women (aged between 3055 years) were assigned to brisk walking (BWG; n= 13), moderate tempo walking (MTWG; n= 13) and control groups (CG; n= 12) BWG and walked at ~74% heart rate reserve (HRR), and at ~54% HRR, at the speed of ~7. 21±0. 34 km/h; and ~5. 56±0. 46km/h, respectively; for eight weeks, five days per week from 30min per day steadily increasing up to 51min. VO2max, blood pressures, serum total cholesterol (TC), triglyceride (TG), high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C), low-density lipoprotein cholesterol (LDL-C), thyroid stimulating hormone (TSH), free triiodothyronine (fT3), and free thyroxine (fT4) were measured before and after the study. Results: The eight-week walking program produced a significant increase in VO2max; a significant decrease in systolic blood pressure (SBP) favoring BWG (p<0. 01 and p<0. 05, respectively). Both walking programs resulted in significant reductions in SBP and diastolic blood pressures (DBP) (p<0. 05) and body mass index (BWG: p<0. 05 vs. MTWG: p< 0. 01). Despite no change in HDL-C in experimental groups, TC (p<0. 05) and LDL-C (p<0. 01) significantly decreased only in BWG. HDL-C decreased in CG (p< 0. 05). TSH increased in BWG (p<0. 01) and MTWG (p<0. 05), but no changes were observed in fT3 and fT4 concentrations. Conclusion: These data suggest that a short brisk walking program increased aerobic capacity and reduced SBP more dominantly; caused more favorable changes in TC and LDL-C. The favorable reductions in blood pressures and the increase in TSH in both groups can be interpreted as the positive effects of walking exercises that Key words: walking, blood lipids, pre-menopausal women, thyroid hormones INTRODUCTION Poor lipid profile and inactivity are likely to result in coronary heart disease (CHD), which is one of the main causes of death in many countries. Exercise is one of the major links between the hormonal modulators of energy intake and output (21). Thyroid hormones are important regulators of energy metabolism and may influence energy processes during physical exercise. The thyroid hormones, in particular T3, can stimulate metabolic rate and increased adipose tissue lipolysis. The combined effects of thyroid hormones and catecholamines enhance mobilisation of triglycerides from adipose tissue and increase fatty acid lipogenesis in the liver (26). Increased or reduced action of thyroid hormone on certain molecular pathways in the heart and vasculature causes relevant cardiovascular derangements (12). Therefore, studying the thyroid hormones, while trying to investigate the coronary heart disease risk factors, is vitally important. As literature indicates, blood lipids-thyroid changes may be linked to each other; however, research is sparse on this topic (4,13,26). In addition, to our knowledge, studies examining the effect of walking exercises performed at two different intensities on the thyroid hormones and lipid profile of pre-menopausal women are lacking all together. Therefore, this study aims to examine the effects of an eight-week high and moderate tempo-walking program on aerobic capacity (VO2max), blood lipid profile, and thyroid hormone levels in pre-menopausal women. MATERIAL AND METHODS Subject selection: Female volunteers aged between 30-55 years were recruited and the ones who smoke, have a history of or diagnosed CHD, endocrine or metabolic disorders; are under medication known to influence plasma lipid levels, have high resting blood pressure (>160 mmHg systolic or >95 mmHg diastolic), have musculoskeletal problems, injury, diabetes mellitus, or any thyroid hormone system disturbances, have irregular menses, have a +5 kg change in body weight during the pervious year were excluded. 38 subjects were assigned to exercise and control groups without randomization. The exercise groups were randomly assigned to either brisk walking group (BWG; n= 13) or moderate tempo walking group (MTWG; n= 13). Dietary intake was measured by using two Berkeley nutrition questionnaires (3) and they were warned not to change their dietary habits throughout the study. The ethical council of Celal Bayar University, Faculty of Medicine, approved the study. Table I shows the characteristics of the subjects before the intervention period. Table I: Characteristics of subjects before the 8-week intervention period n BWG 13 Age (yr) 40. 46±3. 91 MTWG 13 44. 00±5. 53 CG 12 43. 00±7. 07 Height (cm) 162. 46±7. 64 159. 53±6. 65 159. 75±10. 27 Body mass (kg) 72. 77±9. 52 BMI (kg/m2) 27. 52±2. 40 Percent body fat (%) 33. 87±3. 84 VO2max (ml/dk/kg) 28. 84±4. 07 75. 13±9. 69 30. 39±4. 75 35. 56±4. 85 26. 14±3. 07 70. 92±10. 98 27. 97±5. 19 34. 62±5. 33 26. 38±4. 06 BWG= Brisk walking group; MTWG: Moderate tempo walking group; CG= Control group Testing and measurements: Pre- and post study values of mones were analyzed by means of an electrochemiluminescent immunoassay based IMMULITE 2000 hormone analyzer using commerresting blood pressure and body composition (Tanita TBF 300) were cial reagents (DIAGNOSTIC PRODUCTS CORPORATION LOS taken. VO2max was estimated via 2km walking test (19,21) using the ANGELES CA 90045 USA DPC CIRRUS INC. ). In fT3, fT4 and TSH following formula for women: analyses, within-run coefficients of variation were 4,77%, 4,63%, and 116. 2 – 2. 98 x duration – 0. 11 x HR – 0. 14 x age – 0. 39 x BMI 3. 02% respectively (19,21) Exercise program: Exercise groups walked for eight weeks, five Blood samples were taken after a 12h overnight fast between 8: days per week from 30min per day steadily increasing up to 51min. 00 and 9: 00 a. m. TC, TG, HDL-C, LDL-C levels were determined in a BWG and MTWG walked at ~74% heart rate reserve (HRR), and at Beackman Coulter Synchron Lx20 autoanalizer (BEACKMAN ~54% HRR, at the speed of ~7. 21±0. 34 km/h; and ~5. 56±0. 46km/h, COULTER INC. BREA, CA U. S. A) by enzymatic calorimetric method. respectively. The exercise program was planned according to the In TC, TG, and HDL-C analyses, within-run coefficients of variation principles of the ACSM recommendation (29) and it was supervised were 1. 81%, 2. 38%, and 5. 27%, respectively. Serum thyroid hor- and monitored by trained exercise specialists. The exercise intensity 404 was prescribed based on target heart rates (THRs) calculated from the Karvonen equation (18). Heart rate readings were taken through use of Polar Pacer heart rate monitors (Polar USA Inc. ) and their Rate of Perceived Exertion (RPE) was also taken using a 15-point RPE scale (7) and noted on training logs together with their total walking distances. Statistical analysis: Kruskall-Wallis, Mann-Whitney U and Wilcoxon tests were used. All comparisons were considered statistically significant at p< 0. 05. RESULTS BWG MTWG CG BMI (kg/m2) BWG MTWG CG VO2max (ml. kg-1. min-1) BWG MTWG CG a The average heart rate per week during the training for BWG was -1 153. 38±6. 84 beat. min (corresponding to 74% of HRR) and it was -1 129. 41±8. 15 beat. min for MTWG, corresponding to ~54% of HRR. BWG walked at ~7. 21±0. 34 km/h; and it was ~5. 56±0. 46km/h for MTGW. The RPE reported by BWG was 15. 84±0. 83 and it was 13. 25±0. 46 for MTWG. Totally BWG walked 190305. 0±4281. 94m and MTWG walked 164882. 5±7859. 97m. Table II. Changes in physical and physiological parameters Variable Body weight (kg) BWG MTWG CG % Body fat (%) Preintervention Postintervention Mean differences 72. 77±9. 52 75. 13±9. 69 70. 92±10. 98 71. 48±1. 37b 73. 62±. 30b 71. 13±10. 77 -1. 29±1. 37d -1. 51±1. 30d 0. 20±0. 77 d e 33. 87±3. 84 35. 56±4. 85 34. 62±5. 33 32. 63±4. 48a 34. 29±5. 06a 35. 14±4. 46 -1. 23±1. 44c -1. 27±1. 77c 0. 51±2. 04 27. 52±2. 40 30. 39±4. 75 27. 97±5. 19 26. 92±2. 57a 28. 63±4. 12b 27. 39±3. 71 -0. 60±0. 84 -1. 76±2. 99c -0. 58±1. 88 28. 84±4. 07 26. 14±3. 07 26. 38±4. 06 35. 67±2. 24b 28. 81±3. 87a 25. 67±3. 63 6. 33±4. 71d, e 2. 08±3. 25 -0. 70±3. 43 p<0. 05 change from baseline; bp<0. 01 change from baseline; cp<0. 05 vs. CG; p<0. 01 vs CG; p<0. 05 vs. MTWGBWG= n: 13; MTWG= n: 13; CG= n: 12 Pre-study values of the three groups were not significantly different (Table I). Pre- and post-test body weights, BMI, percent body fat, VO2max, systolic and diastolic blood pressures, and TSH significantly changed in exercise groups. However, TC, and LDL-C reduced significantly only in BWG. There was also a significant difference between the pre and post-test TSH values of BWG and MTWG (p= 0. 005, p= 0. 033, respectively), but no changes in their pre and post-test scores of fT4 levels. There was a tendency to increase in fT3 levels in all three groups (Table II and III). Table III. Changes in the blood pressures, blood lipids, and thyroid hormones Variable Systolic blood pressure (mmHg) BWG MTWG CG Diastolic blood pressure (mmHg) BWG MTWG CG TG (mg/dl) BWG MTWG CG Total Cholesterol (TC) (mg/dl) BWG MTWG CG Hdl (mg/dl) BWG MTWG CG Ldl (mg/dl) BWG MTWG CG -1 TSH (IU. ml ) BWG MTWG CG -1 fT3 (pg. ml ) BWG MTWG CG -1 fT4 (ng. dl ) BWG MTWG CG a b Pre-intervention Post-intervention a 119. 23±7. 59 119. 61±9. 00 114. 16±14. 43 108. 46±13. 44 a 115. 38±10. 69 115. 00±15. 07 -10. 76±8. 62 -4. 23±4. 49 -0. 83±13. 78 77. 69±9. 26 79. 61±7. 20 72. 50±8. 66 73. 07±11. 09 a 77. 69±6. 32 73. 75±8. 82 115. 38±69. 05 114. 53±37. 61 128. 18±64. 17 151. 46±160. 08 127. 69±71. 31 138. 08±73. 56 200. 69±51. 96 207. 07±33. 94 199. 07±35. 26 190. 00±53. 20 209. 61±35. 17 195. 75±34. 73 42. 00±9. 23 43. 53±8. 03 46. 50±7. 91 40. 07±8. 95 43. 07±9. 41 a 42. 41±9. 42 135. 38±69. 05 114. 53±37. 61 128. 18±64. 17 119. 69±32. 35 141. 00±29. 26 125. 75±23. 12 0. 90±0. 74 1. 66±2. 24 1. 70±1. 19 1. 24±0. 70 a 3. 26±5. 19 1. 93±1. 01 0. 34±0. 30 1. 60±3. 31 0. 22±0. 57 3. 18±0. 41 3. 18±0. 48 2. 96±0. 67 3. 35±0. 42 3. 49±0. 61 3. 38±0. 65 0. 16±0. 33 0. 31±0. 47 0. 42±0. 73 1. 30±0. 41 1. 23±0. 17 1. 28±0. 20 1. 25±0. 16 1. 18±0. 19 1. 40±0. 4 -0. 049±0. 12 -0. 053±0. 27 0. 12±0. 27 a c a a 36. 07±104. 58 13. 15±56. 60 9. 89±31. 32 -10. 69±13. 28 -0. 46±6. 00 -4. 08±4. 73 -1. 92±4. 17 -0. 46±6. 00 -4. 08±4. 73 b b c e -4. 61±6. 60 -1. 92±2. 53 1. 25±6. 78 p<0. 05 change from baseline; p<0. 01 change from baseline; p<0. 05 vs. CG; e p<0. 01 vs CG; p<0. 05 vs. MTWG and CGBWG= n: 13; MTWG= n: 13; CG= n: 12 d Mean differences -15. 84±23. 11 0. 38±18. 54 -1. 15±15. 74 DISCUSSION Our study confirms the previous findings that found significant reductions in body weight, percent body fat and BMI of the exercising individuals (9,17,23). Aerobic capacity of the exercise groups improved confirming the reverse relationship between VO2max and CHD (6,27). Treatment of hypertension reduces the risk for CHD mortality to a great extent (5). However, there is not a consensus on the intensity of exercise required for reducing blood pressures (26). In our study, the women walking at both speeds showed similar reductions in their SBP and DBP (p< 0. 05), favoring BWG (Table II) whose exercise intensity may be advisable to cause a more prominent change in SBP. Having a favorable lipid profile is protective against CHD (14,23,30). Of the measured lipid parameters, TC and LDL-C reduced in only BWG. In fact, causing changes in lipid levels of women is more difficult than men (8,24,32). In order to alter HDL-C levels, endurance exercises should last not weeks but months, and a minimum expenditure of about 1200 kcal per week is required (15). Only eight-week of exercise seems too short to increase HDL-C levels. Contrary to the finding that indicates greater increases in HDL-C when there is a weight loss (31), we found no HDL-C increase despite the weight loss in exercise groups. It is believed that the increases in HDL-C do not always mirror the changes in fitness (10), which is the case in our study, in which VO2max was found highly increased in exercising subjects. It must be noted that different strategies to influence lipoprotein profiles should not be viewed in isolation and it is important to realize that the effects of exercise and diet may be synergistic (33). The significant increase observed in TG levels of BWG is thought to have resulted from one of the members who had abnormally high pre- and post- levels of TG (266 vs. 633 ml/dl) since the statistical computation revealed no significant difference due to this subject’s elimination. It is hypothesized that high intensity exercises may reduce TSH levels because of a possible energy-saving mechanism (2,28). However, TSH levels were found significantly increased and there was a tendency to increase in fT3 levels in our exercise groups. Therefore, the intensity of endurance exercises conducted in our study may be appropriate and advisable for women. It was determined that serum concentrations of TSH, T4, fT4, and T3 were generally slightly higher and the function of anterior pituitary-thyroid axis is more active in spring than in autumn (16). One possible factor on increasing thyroid hormones may be the season (April-May) of the training program. In addition, in Turkey iodine deficiency is very frequent (11). Therefore, the significant increase in TSH without a significant increase in the thyroid hormones might be due to the subclinical hypothyroidism, which is identified with elevated serum levels of TSH and with normal levels of free thyroid hormones (22). In conclusion, our study supports the current physical activity recommendation of ACSM (1). If the total amount of exercise is sufficient, regular brisk and moderate tempo walking can produce training effects in pre-menopausal women, more often favoring brisk walkers. However, in order to obtain more favorable alterations in all parameters of blood lipid profile, further research supported with a suitable fat loss diet, having more crowded study groups with a longer duration is advisable. REFERENCES 1. American College of Sports Medicine: ACSM's Guidelines for Exercise Testing and Prescription. Ed. 6. Philadelphia, Lippincott Williams & Wilkins, 2000. 2. Baylor, L. S., Hackney, A. C., Resting thyroid and leptin hormone changes in women following intense, prolonged exercise training, Eur J Appl Physiol, 88, 480-484, 2003. 3. Berkeley Nutrition Services. Free Dietary Screeners. http: //www. nutritionquest. com (accessed on March 2006). 4. Bertoli, A., Di Daniele, N., Ceccobelli, M., Ficara, A., Girasoli, C., De Lorenzo, A., Lipid profile, BMI, body fat distribution, and aerobic fitness in men with metabolic syndrome, Acta Diabetol 40 (supp) 1, S130-3, 2003. 5. Blair, S. N., Goodyear, N. N., Gibbons, L. W., Cooper, K. H., Physical fitness and incidence of hypertension in healthy normotensive men and women, JAMA, 252, 487-490, 1984. 6. Blair, S. N., Kohl, H. W., Paffenbarger, R. S., Clark, D. G., Cooper, K. H., Gibbons, L. W., Physical fitness and all-cause mortal- ity: A prospective study of healthy men and women, JAMA 262, 23952401, 1989. 7. Borg, G. A. V., Psychological bases of perceived exertion, Med Sci Sports Exerc 14, 377-381, 1982. 8. Brownell, K., Bachorik, P., Ayerle, R., Changes in plasma lipid and lipoprotein levels in men and women after a program of moderate exercise, Circulation, 65, 477-483, 1982. 9. Bouchard, C., Despres, J-P., Tremblay, A., Exercise and obesity, Obesity Research, 1, 133-47, 1993. 10. Despres, J. P., Lamarche, B., Low-intensity endurance exercise training, plasma lipoproteins, and the risk of coronary heart disease, J Int Med, 236, 7-22, 1994. 11. Erdoğan, M. F., Erdoğan, G., Endemic goiter and iodine deficiency disorders in the world and Turkey, J Med Sci, 19, 106-113, 1999. 12. Fazio, S., Palmieri, E. A., Lombardi, G., Biondi, B., Effects of thyroid hormone on the cardiovascular system, Recent Prog Horm Res, 59, 31-50, 2004. 13. Fornengo, P., Bruno, G., De Salvia, A., Arcari, R., Pisu, E., Pagano, G., Low adherence of General Practitioners to National Cholesterol Education Program guidelines for the management of hyperlipidaemia, Diabetes Nutr Metab, 13 (5), 263-8, 2000. 14. Fujino, Y., Mizoue, T., Tokui, N., Yoshimura, T., Walking exercise and its relationship to serum lipids in Japanese, J Epidemiol, 12, 64-69, 2002. 15. Haskell, W. L., The influence of exercise training on plasma lipid and lipoproteins in health and disease. In Physical activity in health and disease. PO Astrand, G Grimby, eds. 25-37. Stockholm: Almqvist and Wiksell, 1986. 16. Hohtari, H., Pakarinen, A., Kauppila, A., Serum concentrations of thyrotropin, thyroxine, triiodothyronine and thyroxine binding globulin in female endurance runners and joggers, Acta Endocrinol (Copenh), 114 (1), 41-6, 1987. 17. Hubinger, L., Mackinnon, L. T., Lepre, F., Lipoprotein (a) [Lp (a) ] levels in middle-aged male runners and sedentary controls, Med Sci Sports Exerc, 27 (4), 490-6, 1995. 18. Karvonen, M. J., Kentala, E., Mustala, O., The effects of training on heart rate, Ann Med Exp Fen 35, 305-307, 1957. 19. Laukkanen, R., Oja, P., Pasanen, M., Vuori, I., Validity of a two kilometre walking test for estimating maximal aerobic power in overweight adults, Int J Obes Relat Metab Disord, 16 (4), 263-8, 1992. 20. McMurray, R. G., Hackney, A. C., Interactions of metabolic hormones, adipose tissue and exercise, Sports Med, 35 (5), 393-412, 2005. 21. Oja, P., Laukkanen, R., Pasanen, M., Tyry, T., Vuori, I., A 2km walking test for assessing the cardiorespiratory fitness of healthy adults, Int J Sports Med, 12 (4), 356-62, 1991. 22. Palmieri, E. A., Fazio, S., Lombardi, G., Biondi, B., Subclinical hypothyroidism and cardiovascular risk: a reason to treat? Treat Endocrinol, 3 (4), 233-44, 2004. 23. Park, S. K., Park, J. H., Kwon, Y. C., Yoon, M. S., Kim, C. S., The effect of long-term aerobic exercise on maximal oxygen consumption, left ventricular function and serum lipids in elderly women, J Physiol Anthropol, 22 (1), 11-17, 2003. 24. Perry, A. C., Tapp, J., Weeks, L., The effects of interval aerobic training on plasma lipid fractions of male and postmenopausal sedentary faculty, J Sports Med, 26, 186-193, 1986. 25. Pucci, E., Chiovato, L., Pinchera, A., Thyroid and lipid metabolism, Int J Obes Relat Metab Disord, 24 Suppl. 2, S109-12, 2000. 26. Roman, O., Camuzzi, A. L., Villalon, E., Klenner, C., Physical training program in arterial hypertension: A long-term prospective follow-up, Cardiology, 67, 230-43, 1981. 27. Schwartz, R. S., Cain, K. C., Shuman, W. P., Larson, V., Stratoon, J. S., Beard, J. C., Effect of intensive endurance training on lipoprotein profiles in young and older men, Metabolism, 41, 649-54, 1992. 28. Simsch, C., Lormes, W., Petersen, K. G., et al., Training intensity influences leptin and thyroid hormones in highly trained rowers, Int J Sports Med, 23 (6), 422-7, 2002. 406 29. The recommended quantity and quality of exercise for developing and maintaining cardiorespiratory and muscular fitness, and flexibility in healthy adults [American College of Sports Medicine Position Stand], Med Sci Sports Exerc, 30, 975-991, 1998. 30. Toth, M. J., Gardner, A. W., Poehlman, E. T., Training status, resting metabolic rate, and cardiovascular disease risk in middle-aged men, Metabolism, 44 (3), 340-7, 1995. P-164 MIDDLE EAR STATUS IN SCUBA DIVING DUE TO EXPERIENCE 31. Tran, Z. V., Weltman, A., Differential effects of exercise on serum liğid and lipoprotein levels seen with changes in body weight, JAMA, 254, 919-924, 1985. 32. Williford, H. N., Blessing, D. L., Barksdale, J. M., Smith, F. H., The effects of aerobic dance training on serum lipids, lipoproteins, and cardiopulmonary function, J Sports Med Physiol Fitness, 28, 151157, 1988. 33. Wood, P. D., Stefanick, M. L., Williams, P., Haskell, W. L., The effects of plasma lipoproteins of a prudent weight-reducing diet with or without exercise, in over-weight men and women, New Eng J Med, 325, 561-566, 1991. Deniz Özyurt – Mehmet Özekmekçi- Settar Koçak Feza Korkusuz Abstract: Previous findings show that inexperienced divers are more predisposed to ear barotraumas. This study was performed to see the dive related alterations of the middle ear pressure and the compliance of the tympanic membrane due to experience (experienced - skin divers and inexperienced -not use to skin diving) and depth (3m and 12m) in 22 novice divers with normal pre-dive audiometry, tympanometry, and otorhinolaryngologic examination. Pre dive otologic inspections were taken and pre dive / post dive tympanograms were measured for each depth. In 8 ears of the 5 inexperienced divers either hyperemia or hemotympany were observed in the second day’s (12m) otoscopic inspections. In the first post dive tympanometric measurements; middle ear pressure changes were observed in 19 ears of 14 divers. The compliance was not changed in 5 ears of 3 divers and increased in the reminder. In the second tympanometric measurements, 12 ears of the 8 divers showed negative middle ear pressure and compliance was not changed in 10 ears of 5 divers and increased in the reminder. Due to experience and middle ear pressure changes of each day; no meaningful, statistically significant correlation was found. Also no meaningful correlations were found neither for experience and compliance. A correlation of. 542 between experience status and otologic inspection prior to 12m depth dives was a contradiction to the hypothesis “there would not be any significant difference between experienced and well trained inexperienced groups” as the otologic variations such as hyperemia or hemotympany were only seen in inexperienced novices. Again; the correlation of. 571 showed that 3m depth dives had grater frequency of middle ear pressure changes than 12m depth dives. Similarly; due to the compliance correlation of. 516, 3m depth dives had a grater frequency of compliance increases than 12m depth dives. These results however should be reconsidered as the 3m depth was the first open water dive day and 12m depth was the next day which the novices could use to the open water conditions. Introduction Middle ear pressure and compliance variations show the effects of diving to the ears, because unless there is a problem in equalizing the ears; middle ear pressure should normally be same with ambient pressure (Shupak, 1991). It was hypnotized that; there would be no significant difference in post dive middle ear status by means of middle ear pressure changes and tympanic membrane compliance between the experienced (skin divers) and inexperienced novice divers, as the same training conditions were maintained for the both groups. Also; no meaningful variation of middle ear pressure changes and tympanic membrane compliance between diving depths of 3m and 12 m was postulated for this study. For all groups; post dive tympanic membrane compliance (elasticity) increases due to forces that occur during scuba diving; were expected. Methods: a) Selection of participants: In an open water scuba diving course; 22 beginners with normal pre-dive audiometry, tympanometry, and general and otorhinolaryngologic examination were included to this study. Totally 11 of them were experienced, other 11 beginners were inexperienced; however, both groups were well trained for ear clearing in 2m and 5m depth pools for 3 days. All participants were taught to dive on feet down position and to equalize the middle ear pressure by valsalva maneuver. The pool training session was ended one week before the open water dives. A questionnaire was applied for the previous problems 407 about ear problems such as Eustachian tube dysfunction, septum deviation, nasal pathologies and allergic rhinitis. No problems were established due to the questionnaire. Written informed constents to participation were obtained from all subjects. b) Instrument: One week after the last pool practice, open water dives were performed in two days. In the first day, 3m depth dives and in the second day 12m depth dives were realized. Each diving date, pre dive otologic inspections were taken by a medical doctor and pre dive / post dive tympanograms were measured by a medical technician from 19 Mayıs University Hospital. Tympanometry was measured by Impedance Audiometer AZ7 and XYT Recorder model AG3 Interacoustics electro acoustic impedance apparatus. An appropriate probe was placed into the ear and external ear pressure was increased to +200mm H2O; than was decreased to 400 mm H2O to see the middle-ear pressure and compliance curves in tympanogram. For 3m and 12m depth dives; paired samples correlations and Pearson product correlations (r) were calculated to determine the degree of middle ear pressures changes related to experience and diving depths. Results: In 8 ears of the 5 inexperienced divers (22. 7% of total and 45. 4% of inexperienced group); either hyperemia or hemotympany were observed in the second day’s otoscopic inspections (next day of the first 3m depth dive just before the second 12m depth dives) but not reported as injured by the participants. In the first post dive tympanometric measurements; 25 ears showed no meaningful middle ear pressure changes, 8 ears showed positive pressure and 11 ears showed negative pressure due to valsalva maneuver or inequality of the ambient pressure. Thus, middle ear pressure changes were observed in 19 ears of 14 divers (63. 6%). The compliance was not changed in 5 ears of 3 divers (13. 63%) and increased in the reminder. In the second tympanometric measurements, 12 ears of the 8 divers (36. 4 %) showed negative middle ear pressure and the remainder showed no difference. Again, compliance was not changed in 10 ears of 5 divers (22. 72%) and increased in the reminder. Compliance was not changed in 15 ears of 8 divers (18. 18%) and increased in the reminder for the total dives. There was a correlation of. 542 between experience status and second day’s otologic inspection. Due to experience and middle ear pressure changes of each day; no meaningful, statistically significant correlation was found. Also no meaningful correlations were found neither for experience and compliance nor for otologic inspection and compliance. Discussion: Due to the results of the study a correlation of. 542 between experience status and otologic inspection prior to 12m depth dives was found. This is a contradiction to the hypothesis “there would not be any significant difference between experienced and well trained inexperienced groups” as the otologic variations such as hyperemia or hemotympany were only seen in inexperienced (not use to skin diving or such underwater sports) novices. Again; contrast to the hypothesis “ there would be no significant differences in middle ear pressure variations between diving depths”, the correlation of. 571 showed that 3m depth dives had grater frequency of middle ear pressure changes than 12m depth dives. Similarly; due to the compliance correlation of. 516, 3m depth dives had a grater frequency of compliance increases than 12m depth dives. These results however should be reconsidered as the 3m depth was the first open water dive day and 12m depth was the next day which the novices could use to the open water conditions. Thus; only 24 hours of relaxation period between two dives can be considered as a limitation for this study. Due to experience and tympanometric measures both for middle ear pressure and compliance of diving depths; no meaningful, statistically significant correlation was found. Some other anatomical and physiological factors such as mastoid pneumatization were not examined, also there would be some other difficulties different than self established responses for the questionnaires. However all participant had succeeded in the previous 3 days of pool session and no injuries had been reported. Korıwchak and Werkhaven (1991) indicated that barotraumas were associated with poor underwater visibility, not with experience. The similar underwater conditions were present for this study, however all barotraumas were seen in the inexperienced group. Green and Rothrock (1993) reported the first prospective evaluation of middle ear barotraumas in experienced recreational scuba divers. In this pilot study, tympanometric and otoscopic evaluations were performed daily on two experienced scuba divers engaged in multi-day repetitive diving. Tympanic membrane compliance remained normal, often despite pronounced otoscopic abnormalities. Due to otoscopic abnormalities of 5 divers in this study; 3 of them had compliance increases for both ears and both diving depths, while 2 of them had compliance increases for both ears only for 3m depth dives and no changes for 12m depth dives. Öktem, Karakullukçu, Cansız and Aktaş (2000) determined the changes in elasticity of the tympanic membranes on 36 divers with different levels of experience in 123 dives due to depth of the dives and experience of the divers, by means of ear canal volume, middle ear pressure and compliance. No differences were observed for the ear canal and middle ear pressure, but the increase in compliance was statistically significant even in shallow dives (p<0. 001). The otoscopic barotrauma diagnosis was 8. 3% (3of 36 divers). Due to the results of this study, the increase in compliance was also statistically significant, 81. 2% of divers had increase in compliance, no significant changes of middle ear pressure were found and the otoscopic barotrauma diagnosis was 22. 7% (5of 22 divers). Conclusion: As a conclusion; it appeared that experience have had a grater importance than training’s preventive effect (which should not be underestimated for a novice diver), however, scuba courses are opened to all population who are medically reported as fit for scuba diving. So training still keeps its magnitude for the novices’ prevention. Better open water conditions (such as clear visibility, calm and warm water) might be recommended for the elementary dives to prevent the novices. As predicted at the beginning of the study, increase in compliance was significant for all groups and depths. References: Aktas D,& Kutlu R. (2000) The relationship between traumatic tympanic membrane perforations and pneumatization of the mastoid. ORL J Otorhinolaryngol Relat Spec. Nov-Dec; 62 (6): 311-5. Antonelli PJ, Adamczyk M, Appleton CM,& Parell GJ. (1999) Inner ear barotrauma after stapedectomy in the guinea pig. Laryngoscope. Dec; 109 (12): 1991-5. Ashton DH,& Watson LA (1990) The use of tympanometry in predicting otitic baratrauma Aviat Space Environ Med. Jan; 61 (1): 56-61 Becker GD,& Parell GJ. (2001) Barotrauma of the ears and sinuses after scuba diving. Eur Arch Otorhinolaryngol. May; 258 (4): 159-63. Bernstein JM. (1996) Role of allergy in eustachian tube blockage and otitis media with effusion: a review. Otolaryngol Head Neck Surg. Apr; 114 (4): 562-8. Bohm F,& Lessle M. (1999) Round window membrane defect in divers. Laryngorhinootologie. Apr; 78 (4): 169-75 Brattstrom P, Lindvall B, Lundgren CE,& Ornhagen H. (1975) Influence of body posture and ear clearing on body buoyancy during diving. Undersea Biomed Res. Sep; 2 (3): 161-6. 408 Brown M, Jones J,& Krohmer J. (1992) Pseudoephedrine for the prevention of barotitis media: a controlled clinical trial in underwater divers. Ann Emerg Med. Jul; 21 (7): 849-52. Taylor DM, O'Toole KS,& Ryan CM (2003) Experienced scuba divers in Australia and the United States suffer considerable injury and morbidity. Wilderness Environ Med. Summer; 14 (2): 83-8. Clenney TL,& Lassen LF. (1996) Recreational scuba diving injuries: Review Am Fam Physician. Apr; 53 (5): 1761-74. Uzun C, Adali MK, Koten M, Yagiz R, Aydin S, Cakir B,& Karasalihoglu AR. (2002) Relationship between mastoid pneumatization and middle ear barotrauma in divers. Laryngoscope. Feb; 112 (2): 287-91. Devine JA, Forte VA Jr, Rock PB,& Cymerman A. (1990) The use of tympanometry to detect aerotitis media in hypobaric chamber operations. Aviat Space Environ Med. Mar; 61 (3): 251-5. Divers Alert Network. (1998) Report on decompression illness and diving fatalities: DAN’s annual review of recreational scuba diving injuries and fatalities Doolette DJ,& Mitchell SJ. (2003) Biophysical basis for inner ear decompression sickness. J Appl Physiol. Jun; 94 (6): Feng LN, Chen WX, Cong R,& Gou L. (2003) Therapeutic effects of eustachian tube surfactant in barotitis media in guinea pigs. Aviat Space Environ Med. Jul; 74 (7): 707-10 Green SM, Rothrock SG,& Green EA. (1993) Tympanometric evaluation of middle ear barotrauma during recreational scuba diving. Int J Sports Med. Oct; 14 (7): 411-5. Ivarsson A, Lundgren CE, Tjernstrom O, Uddman R,& Ornhagen H. (1977) Eustachian tubal function during immersion. Undersea Biomed Res. Mar; 4 (1): 9-18. Ivarsson A, Tjernstrom O,& Uddman R. (1980) The elastic properties of the tympanic membrane system in divers and non-divers. Acta Otolaryngol. Jan-Feb; 89 (1-2): 33-6. Kozuka M, Nakashima T, Fukuta S,& Yanagita N. (1997) Inner ear disorders due to pressure change. Clin Otolaryngol Allied Sci. Apr; 22 (2): 106-10. Lacey JP,& Amedee RG. (2000) The otologic manifestations of barotrauma. J La State Med Soc. Mar, 152 (3): 107-11 Melamed Y, Shupak A,& Bitterman H. Medical problems associated with underwater diving. N Engl J Med; 326: 30-5 1992 Miyazawa T, Ueda H,& Yanagita N. (1996) Eustachian tube function and middle ear barotrauma associated with extremes in atmospheric pressure. Ann Otol Rhinol Laryngol. Nov; 105 (11): 887-92. Nachum Z, Shupak A, Spitzer O, Sharoni Z, Doweck I,& Gordon CR. (2001) Inner ear decompression sickness in sport compressed-air diving. Laryngoscope. May; 111 (5): 851-6 Newton HB (2001) Neurologic complications of scuba diving. 1: Am Fam Physician. Jun 1; 63 (11): 2211-8. Nishihara S, Gyo K,& Yanagihara N. (1992) Transmission of change in the atmospheric pressure of the external ear to the perilymph. Am J Otol Jul; 13 (4): 364-8. Öktem N, Karakullukçu B, Cansız H,& Aktaş Ş (2000) The effects of scuba diving on The middle ear compliance TKBBV. Paaske PB, Staunstrup HN, Malling B,& Knudsen L. (1991) Impedance measurement in divers during a scuba-diving training programme. Clin Otolaryngol Allied Sci. Apr; 16 (2): 145-8. Parell GJ,& Becker GD. (1993) Inner ear barotrauma in scuba divers. A long-term follow-up after continued diving. Arch Otolaryngol Head Neck Surg. Apr; 119 (4): 455-7. Roydhouse N. (1985) 1001 disorders of the ear, nose and sinuses in scuba divers. Can J Appl Sport Sci. Jun; 10 (2): 99-103. Schuchman G,& Joachims HZ. (1985) Tympanometric assessment of eustachian tube function of divers. Ear Hear. Nov-Dec; 6 (6): 325-8. Shupak A, Doweck I, Greenberg E, Gordon CR, Spitzer O, Melamed Y,& Meyer WS. (1991) Diving-related inner ear injuries. Laryngoscope. Feb; 101 (2): 173-9. Shupak A, Gil A, Nachum Z, Miller S, Gordon CR,& Tal D. (2003) Inner ear decompression sickness and inner ear barotrauma in recreational divers: a long-term follow-up. Laryngoscope. Dec; 113 (12): 2141-7. Uzun C, Adali MK, Tas A, Koten M, Karasalihoglu AR,& Devren M. (2000) Use of the nine-step inflation/deflation test as a predictor of middle ear barotrauma in sports scuba divers. Br J Audiol. Jun; 34 (3): 153-63 Uzun C, Yagiz R, Tas A, Adali MK, Inan N, Koten M,& Karasalihoglu AR. (2003) Alternobaric vertigo in sport SCUBA divers and the risk factors. J Laryngol Otol. Nov; 117 (11): 854-60 Uzun C. (2005) Evaluation of predive parameters related to eustachian tube dysfunction for symptomatic middle ear barotrauma in divers. Otol Neurotol. Jan; 26 (1): 59-64. 409 P-165 THE EFFECTS OF COMBINATION VITAMIN E AND C SUPPLEMENTATION ON BIOENERGITICS INDEX. 1 2 jourkesh. M , Azarbayjani. M. A 1-Department of physical education and sports scince. islamic azad university,shabestar branch,iran. 2- Faculty of physical education and sports scince,islamic azad university,tehran central branch, iran Abstact In order to studyintg the effects of vitamin E, vitaminC, or combination of vitamin E and C supplementation on bioenergitics index (aerobic and anaerobic power) 36 physical education college students (male), were selected non – randomly and they were set in 4 groups randomly. Average of age, weight, hight and Fat percentage of them was (22. 48 ± 1. 84) years, (64. 93 ± 7. 84) kilograms, (175. 4 ± 5. 66) centimetres and (10. 94 ± 5. 29) milimetres, respectively. The period considered for consumption of vitamins by expermental groups was a three week period that in this period the first group consumed dose of (400 m. g) vitamin E and second group (1000 m. g) vitamin C and third group (400 m. g vEpluse 1000 m. g VC) daily and fourth group (control group) consumed placebo. The test which have been exerted in this research consist of: assessment of anaerobic power by «RAST »test. 2) assessment of areobic power by cooper test. Finally data in Four group was analyzed by one and two-way ANOVA statistical method. Result indicated that there was not a siginficant (p <0. 05) difference between four group in anaerobic power whereas,there was a significant (p <0. 05) difference between four group in aerobic power. Therefore we concluded that daily consumption of 400 m. g vitamin E, 1000 m. g vitamin C and 400 m. g vitamin E pluse 1000 m. g vitamin C for a period of three week dose not Have any effect on the basis of improvement of anaerobic power, whereas have effece on aerobic power. Key Words: VitaminE, vitamin C, Aerobic power, anaerobic power. Introduction The recent interest in antioxidants and free radicals has prompted an increase in the supplementation of these substances by many in the general public. Athletes believe that supplementing their diet with antioxidants helps to maintain optimum fitness. It is well accepted that exercise causes an increase in the production of free radicals and other reactive oxygen species (ROS) (Powers and Hamilton, 1999). A proliferation of these free radicals can cause a decrease in the function of affected cells and can result in a decreased ability of muscles to maintain work. Some may believe that the ingestion of antioxidants will help to stave off this proliferation of free radicals during exercise and thus provide a beneficial effect. Vitamin E and vitamin C, are two antioxidants that have garnered the most attention from those who wish to supplement their diets with exogenous nutrients. Vitamin E works to protect cell membranes by breaking the chain reactions that attack the lipid portions of those membranes. Vitamin C works in conjunction with vitamin E and is located in the cytosol of cells. It helps to regenerate vitamin E that has been used to fight the lipid peroxidation occurring within cell membranes. In one particular animal study, Lang, Gohil, and Packer (1986) supplemented guinea pigs with up to 4 grams/ kg of body weight of vitamin C for two weeks and observed an increase in endurance capacity. At the same time, they did not see a concomitant increase in vitamin C tissue levels, but saw a decrease in muscle vitamin E levels. In addition, ubiquinone levels stayed constant. They suggested that this might show a tissue specific interaction between C, E, and ubiquinone. Human studies reveal conflicting results. As early as 1966, Spioch, Kobza, and Mazur (1966) injected volunteers with500 mg of vitamin C before a 5-minute step test to evaluate the effectiveness of supplementation on human performance. They found a reduction in oxygen consumption (by 12%), oxygen debt (by 40%), and pulse rate (by 11%). Unfortunately, this study was uncontrolled. Consequently there was no way to know if the improvements were attributed to the supplementation or training19 effect. In 1985 a vitamin C supplemented group of 16 healthy female Indian physical education college students, saw improvement in physical efficiency (by 5. 0 on the Harvard Step Test), and a 9-minute walk / run (236. 77 meters) (Samanta and Biswas, 1985). However, only the improvement in 9-minute walk in the supplemented group was significant at p<0. 05. Students were randomly assigned to an experimental group and a control group. Each subject in the experimental group was given a 500mg vitamin C tablet every day for four weeks. Unfortunately, they did not compare results against a sedentary group to see differences between physically active individuals and the latter. In a study using 286 American Air Force officers, half of whom supplemented with 1 gram of vitamin C daily for 12 weeks, a small improvement was seen in endurance performance (12-minute run) between supplemented and unsupplemented subjects (Gey, Cooper, Bottenberg, 1970). However, this improvement was not statistically significant (less than 1%). Keren and Epstein (1980) saw no improvement in maximum oxygen uptake during a cycle-ergometer test, in untrained subjects after they ingested 1 gram of vitamin C daily. The untrained subjects were assigned to a supplemented group or a placebo group. Each group was given either 1000mg per day of vitamin C or a placebo for 21 days in a doubleblind manner. Before and after supplementation VO2 max and anaerobic capacity were measured After 21 days of aerobic training (running and hiking), in conjunction with the supplementation protocol, no differences were seen (p<0. 05) in the aerobic or anaerobic capacities of the two groups.. Sumida, Tanaka, Kitao, and Nakadomo (1988) supplemented14 twenty-one healthy male college volunteers with 300 mg vitamin E for four weeks. The subjects performed a presupplementation and post-supplementation protocol of exercising to exhaustion using an incremental exercise test upon a Monark cycleergometer. The exercise test involved subjects pedaling a Monark bicycle-ergometer at an initial work rate of 4 minutes at zero watts. Thereafter, the work rate was increased by 15 watts every minute until a pedaling rate of 60 rpm could no longer be maintained. Following data collection, the investigators found no significant difference in VO2 peak (Control - 48. 9 ml/kg/min; Vit E - 49. 1 ml/kg/min) or time to exhaustion (Control - 19. 0 min; Vit E - 19. 1 min). However, this was not a double-blind placebo controlled trial. However,, we see a variety of different methods to test the effectiveness of vitamin C but, no clear cut determination of its influence upon muscular work. Finally, none of the studies cited have used the mixture of beta-carotene, vitamin C, and vitamin E when investigating antioxidant supplementation upon muscular work. Although there has been no conclusive evidence to support the supplementation of these nutrients, perhaps the combination of these three may have a significant effect considering their interrelationship within the cell membrane. also No one has compared the effect vitamin E, and vitamin C in combination upon aerobic and anaerobic power using a double-blind crossover experimental design. The purpose of this study is to investigate the effect of vitamin E, vitamin C and combination of vitamin E and vitamin C supplementation upon aerobic and anaerobic power in male colleague student. Method Subjects: Thirty-six male physical education college student participated in this study. All subjects were informed verbally and in writing about the nature and demands of the study, and subsequently completed a health history questionnaire and gave their written informed consent. Subjects who smoked or took vitamin supplements were excluded from the study. All participants regularly took part in a variety of activities but were unfamiliar with the tests used in the present investigation. subject were allocated to either a vitamin C, vitamin E, vitamin E+C or placebo (p) group in a double-blind design (table1). 410 Table 1 subjects characteristics in four groups Variable p VE VC VE+C Age (year) 22. 35+-1. 93 22. 84+-1. 94 22. 47+-2. 23 22. 25+-1. 26 Height (cm) 177. 23+-5. 72 174. 21+-5. 83 175. 41+-5. 53 174. 75+-5. 59 Body mass (kg) 68. 58+-7. 42 66. 57+-8. 22 69. 05+-6. 89 67. 5+-8. 83 *Results are expressed as mean± standard deviation Dietary Assessment A subgroup of Thirty-six subjects completed a 3-day food diary prior to supplementation to assess current intake for the antioxidants being ingested. The information therein was analyzed using the software, Food Processor for Windows (version 7. 30) by ESHA Research. Supplementation Protocol Before the supplementation protocol began, each subject compiled a 3-day food diary to assess antioxidant vitamin status. The diary length was selected based upon previous research that showed that beyond this time period, the quality of record keeping declines (Gersovitz et al, 1978; Lee and Nieman, 2003; ). Subjects’ diaries were assessed for RDA levels of the Selected vitamins using the software Food Processor for Windows (version 7. 30) by ESHA Research. This allowed estimation of the extent to which the RDA for the selected antioxidants was beingmet, or exceeded, in the regular diet. Subjects ingested either one antioxidant capsule consisting of 400 IU of vitamin E, and 100 milligrams (mg) of vitamin C, or one placebo capsule. First we carried out RAST (Running Anaerobic Sprint Test) and then Cooper test on the subjects (pre-test). After pretest and under supervision of the researcher, the first group received cellulose-based placebo pills, the second group 400mg vitamin E in the form of RRR-d-alpha-tocopherol succinate (400IU,800TE), the third group 1000mg vitamin C (ascorbic acid) and the fourth group received 1000mg vitamin C plus 400mg vitamin E. The subjects undertook to use the vitamins and placebo for tree weeks before eating their lunch between 11: 00 to 13: 00 every day under the supervision of the researcher and after every seven days the post-test execution was carried on the subjects between 15: 00 and 18: 00 and the raw data was registered and the variables sub were calculated. Teststing protocol Subjects anaerobic power determined by Running based anaerobic sprint test (RAST). subjects completes six 35 meter runs at maximum pace (10 seconds allowed between each sprint for turnaround). Analysis of the result is by comparing it with the results of previous tests. Power out put for each sprint is found using the flowing equations: Velocity = distance time Acceleration =velocity Time Force=Weight Acceleration Power=Force Velocity OR power = Weight Distance Time Subjects aerobic power determined by distance covered at 12 minute. Statistical Analysis Data in the figures and tables are presented as mean values and standard errors of the mean. statistical evaluation of results was carried out using either a 2-way or 1-way analysis of variance with post hoc Tukey tests. level of significance was p <. 05. Results The first finding of this study showed that daily use of 400 mg vitamin E, 1000 mg vitamin C, 400 mg vitamin E plus 1000 mg vitamin C has a meaningful effect on aerobic and anaerobic capacity of male athletes during a three-week period (p≤0. 05). On the other hand, the difference between aerobic capacities of groups was investigated and it was observed that there was a meaningful difference between the average of aerobic capacity of the groups with placebo and vitamin C, placebo and vitamin E+C, vitamin C and vitamin E during the first week and average of aerobic capacity of the groups with placebo and vitamin C, vitamin C and vitamin E during the second week and aerobic capacity of the groups with placebo and vitamin C, vitamin C and vitamin E during the third week. While these is no meaningful difference between the effect of daily use of vitamins E, C and E+C on anaerobic capacity of male athletes during a three-week period. Discussion After some investigations the first finding of this research showed that using 400mg vitamin E has a meaningful effect on aerobic capacity of male athletes. So this meaningful increase of aerobic capacity in male athletes can be attributed to using vitamin E, which increased the aerobic capacity at the amount of 1 ml/kg/minute during first and second weeks and 2 ml/kg/minute during third week. Studying some other finding of this research showed that using 1000 mg vitamin C has a meaningful effect on aerobic capacity of male athletes during a three-week period. So the meaningful increase in aerobic capacity of male athletes in this finding can be attributed to using vitamin C that increases the aerobic capacity of male athletes at the amount of 1 ml/kg/minute during second and third weeks in comparison with pre-test. Study of the effect of using vitamin C during a three-week period showed a meaningful increase in aerobic capacity at the amount of 1W in second week and 2W in third week in comparison with pre-test. The results of the present study corresponds the findings of researches carried out by Paker et al. who observed a decrease in running performance of guinea pigs by reducing the amount of vitamin C in their diet and doesn’t correspond the results of research carried out by Bramich and Menaften on muscular power and strength and Vo2 max. these findings also correspond the observations of Kren et al/ who evaluated aerobic and anaerobic capacities of 32 inactive men during a 21-day period of using vitamin C. the results of this research doesn’t correspond the findings of studies by Kate and Merill carried out on gripping and muscular strength of 15 persons who used 600 mg vitamin C with placebo and correspond those by Sabotikas et al. and those by Samanta et al. carried out on Vo2 max in young boys and female university students. The results of this study showed that anaerobic capacity had a statistically meaningful decrease by using vitamin E and E+C during a three-week period. These results also showed that there was a meaningful decrease in aerobic capacity of male athletes when using E+C. So we cannot definitely judge about the difference between the subjects in this research, because different variables like nutrition and motivation of subjects before and during the tests, their familiarity with test execution method and their rest state and activities before test can be the probable reasons for difference between the records of the subjects. The findings of the research show that there is a meaningful difference between the effects of daily use of vitamins C, E and E+C and placebo on aerobic capacity of male athletes during a three-week period, while no meaningful difference was observed between the effect of daily use of vitamins E, C, E+C and placebo on anaerobic capacity of male athletes during a three-week period. In summary, there were no determinations that could be made from the work measure values because of the low power. However, we were able to evaluate the dietary status of each subject for the prescribed antioxidants via the food diary. For the future, researchers may want 411 to consider a longer supplementation period or larger sample size to be able to detect significant differences between the trained and. untrained groups using the same protocol. Additionally, a study design entailing a crossover may allow for less variability since each subject would have the opportunity to fall under both treatments. P-166 THE EFFECT OF DIFFERENT WARM UP STRETCH PROTOCOLS ON 100M –SPRINT PERFORMANCE IN TRAINED SOCCER PLAYER References AlANL. BUCHMAN, MD, MSPH, ANDJ, KAY DUNN, PHD. (1999) Short – term vitamin E supplementation Befor Marathon running: nutrition Vol. 15, No. 4,. Alession, H,M and et al. (1997) ″ Exercise induced oxidative stress before and after vitamin c supplementation″. Int j of sport nutrition,, 7,p. 1-9. Beam Kc, Dillon D, Frontera W. R: (1998) vitamin C supplementation Following isotonic strengh training. Am J clin Nutr: 63 (suppl): 985 – 905. Buzina. R. and etal. "Nutritional status and physical woriking capacity. " Human – Nutrition-clinical-Nutrition. 1982,36 (6), 492-438. Cesari M, Pahor M, Bartali B, cherubini A. (2004) ″ Antioxidants and physical performance in elderly persons″. 1: AM J clin Nutr. Feb, 79 (2): 289 – 94. Exercise physiology (energy, nutrition and human performance). William D. Mcardle، FrankI. Katch ، victor L. Katch. PP (197-198). George O. Gey, Mt, USAF, Lt col Kenneth H. Cooper, MC. (1970) Effect of Ascorbic Acid on Endurance performance and Athletic Injury. JAMA, Jan 5,. Vol 211, No1. Gerster, H. j. " The roler of vitamin C in athletic performance ". Am-coll-Nutr, 1989,8 (6), 636-43. Hardeman, T. De vries and G. Hornstra. Exercise performance, red blood cell deformability, and lipid peroxidation: effects of fish oil and vitaminE. Journal of Appli physiol. Vol. 83, No. 3, PP. 746- 752. Jacobson, Bert. H. " Vitamins and physical performance. " The physical Educator. 1988,45 (4), PP. (211,21,213). Kerner,G. and Epstein-y. "Effect of high dosage vitamin C intake on aerobic and anaerobic capacity". Journal-of-sports medicine and physical-fitness, 1980,20 (2), pp. (145), 148). Samanta. S. c. and Biswas. K. " Effect of supplmentation of vitamin C on the cardio resratory end. uranc copacity of colleg woman". Snipes-journal- (patiala-India). 1985,8 (3), PP. (52-55). Powers, S. K Hamilton, K. (1999). Analysis of cellular responses to free radicals on: focus exercise and skeletal muscle. Proceedings of the Nutrition Society, 58, 1025-1033. Packer, J. E., Slater, T. P., Wilson, R. L. (1979). Direct observation of a free radical interaction between vitamin E and vitamin C. Nature, 278, 737. Spioch, F., Kobza, R., and Mazur, R. (1966). Influence of vitmain C upon certain functional changes and the coefficient of mechanical efficiency in humans, during . physical effort. Acta. Physiol. Polon., 17, 204-215 Suboticances. and et al. 'Vitamine C status and physical working capacity in adolescents. " International – jornal for vitamin and – nutrition-research. (berne) 1984,54 (1), pp. (55,60). Willams, melvin, H. " The Ergogenice Edge ". champign, IL. Human Kinetics. 1997,PP (270-271). Wolinsky, Ira. "Nutrition in exercise and sport ", Boca Roton new york. CRC press. 1997,pp. (218,223,225,249) Hajar jamali 2. Morteza Juorkesh 1. Islamic azad university,tabriz branch,iran 2. Department of physical education and sports science, Islamic Azad University, shabestar branch The purpose of this study was to determine the effect of different static and dynamic stretch protocols on 100m sprint performance. 100 male soccer players were randomly assigned to four groups; (i) passive static stretch (PSS) (n=25) (ii) active dynamic stretch (ADS) (n=25), (iii) active static stretch (ASS) (n=25) and (iv) static dynamic stretch (SDS) (n=25). All groups performed a standard 10min. jog warm – up, followed by two 100m sprints. The 100m sprints were then repeated after subjects performed different stretch protocols. The PSS and ASS groups had a significant decrease in sprint time (p ≤ 0.05 ), while the ADS group had a significant increase in sprint time (p ≤ 0.05 ). It was concluded that static stretching as part of a warm up may increase short sprint performance, while active dynamic stretching seems to decease 100m sprints performance in trained soccer players. Key words: static, dynamic, stretch, sprint performance 412 P-167 3. The components of health education THE DISCIPLINE OF ‘HEALTH PROMOTION’ AND ECOLOGY EDUCATION MOUTAFOV, S. *, DOYCHEV, B. * *Bulgarian National Academy of Medicine, Bulgarian Academy of Sport Key words: education, sport, health, ecology, environment 1. What is ‘Health promotion’ (HP) ? HP is a comparatively new medical discipline. HP’s subject of scientific research is the preservation, increase and reproduction of public health and, above all, the health of healthy people. Its basic purpose is to build up rational bioethical thought with the population for timely reaching adequate decisions and systematically carry out efficient measures for hygieneconformable improvement of factors that influence onto the human health. That is necessary to happen with the involved participation of both individual person and the whole society (including the relevant state institutions), so that entire homeostasis conformity be reached between the environment and man’s health. By studying the HP discipline there is to be attained, except for the required theoretical knowledge, also scientifically-applied skills for strictly distinguishing the right nature-consistent way of living and prophylaxis for its risky factors. As a result from the for ever imminent assimilated positions of HP expected shall be the popularization with modeling of the active stimulation of the necessary healthy behavior and healthy culture of the population. One of the main topics in the scientific teaching program of HP is the entire clarification of the so called ‘medical-pedagogical aspects of healthy upbringing’, an essential part of which is its ecological share. 2. Essence and content of ‘healthy upbringing’ (HU). HU provides for the attainment of the necessary sanitary-hygienic knowledge and formation in the person, from their very young child age, of the respective medical-hygienic convictions, habits and skills for natureconsistent life. That is the reason why it is the main task of HU, through the achievement of which ensured shall be the normal and harmonious physical, psychological, sexual and social development of the person; as the building in them of highly health-prophylactic culture and behavior is guarantee for the good psycho-physical health and cheerfulness, the successful eco-social in-building, high working capacity, happy family and reproduction with creative longevity. Above all, the HU solves the following ten basic tasks for the normal and harmonious psycho-physical development of modern man; proper satisfying and regulation of its life functions and instincts; maintaining of the inner-organism balance and twenty-four-hour efforts of normal functioning of the organism systems; striving for all-round morph-functional consolidation of the organism; specific cares for the functioning and improvement of nerve-psychic reactivity; guidance of the emotions in regular medical-social aspect in view to the formation of moral interrelations of the two sexes; optimal adaptation and balancing with the different components of the environment (natural, of life, school, labor, social); formation of conditions for the prevention from illnesses and other injuries, mainly in the working or everyday life; teaching children, coming up generations and grown-ups of readiness for mercifully taking general and prior to doctor-cares for those needing help, including third-age people; acquiring, for that, already at the school time /respectively in the quarter/ of system of knowledge and skills in the sphere of health protection and the initial medicalsanitary help in case of accident, failures and disasters; training of negative attitude to different physical and psychic drug habits, including on a mass scale used alcohol and nicotine. It becomes clear, that NU does not mean only health enlightenment. The fulfillment of HU’s tasks is to bring about proper health behavior, where the acquired health knowledge, skills, habits shall develop into real health necessity of the person. Then it can be said that it firmly has the necessary health culture as well! Different authors point different components (shares, branches) of HU. It is not seldom that it is result of the ‘title’ (term) used in the case and defined. There has been a big difference in that in our country. For example, until recently it has been widely spread its determination as ‘health education’ (according to the monograph of B. Yanev and T. Trendafilov, 1968). ‘Health-ethic upbringing’ was used to be often spoken and written about in a combined way in the documents of the former Ministry for Education and Ministry for Health. Other authors were defined it as ‘Health-sexual’ (what was also put into as its contents), others – ‘Health aesthetic’ and so on. However, G. Penchev /Bulgarian Red cross/ defined it briefly and clearly as ‘Health education’ (1974). Such is our long-standing opinion as mentioned in our lectures in the special study of the SU year-book /St. Moutafov, 1980/. For the first time in the countries from the ‘socialist camp’, in the formally published (by the Ministry for education in 1984) ‘Theory of Upbringing’, a chapter (XX) was planned with the title ‘Health Upbringing’, written by the first author of this. Whilst in mentioned study the components of HU numbered 10, the textbook on pedagogy, published 4 years later, brought them to only 6. In the first case we, in compliance with the present report, actually maintained the same four ‘ecological environments’ of man. Notwithstanding some differences of nomenclature we indicated there the following HU components: 1. ‘Community-adaptable upbringing’, which we even define as ‘social ecology’; 2. ‘Every day life upbringing’; 3. ‘Ecological upbringing’, although the officially recognized then ‘nature protective’ /D. Kalderon, Ministry for education/ or ‘Education on the protection of the environment’ /NIER ‘T. Samodumov’) and 4. ‘Labor-professional upbringing’. The requirement for generalized presentation of HU components, which was imposed on us in the monograph, resulted in decrease from 6 to 3. Today, however, due to the indisputable freedom of science, we again ‘revived’ our four basic aspects of ecology in the health upbringing with regards to environmental ‘per anthropological surroundings’, i. e. a) every day upbringing; b) labor upbringing; c) social upbringing; d) naturally ecological upbringing! 4. Ecological upbringing (EU). The Ecological HU (Fig. 1) is necessary to create through purposefully educational influence the basic profile of Homo sapiens ecologicus, i. e. Homo sapiens naturicus, i. e. the nature man. In other words he has to acquire the ecological bio-medical hygienic knowledge, skills, habits, which are to become his immanent nature and necessity of his health culture. Ecology man should be educated on health consistent behavior both in ecologically genuine and pure environment /see the attached scheme of per anthropological surroundings of HSE) and the defined as ‘anthropogenic ecology’, i. e. which is a product of his. The latter, in cases of injured ecological balance, has become to be cause for recent illnesses, determined in the Anglo-American literature as ‘man made diseases’, and in the Japanese – as ‘kogai’. The Statistics of all-American chemical company shows that today exist more than 6 million chemical combinations, 60-70 thousand of which are polluting the environment and thus they have become very dangerous for the health of mankind. It is known that about ¾ of the cancer related diseases are closely connected to the in-put ecology, and more than ¼ of the population of highly developed countries suffer from various allergic diseases. It is necessary to form habits for the preservation of the local bioecosystems, decrease the different terms of radiation when using the modern telecommunication systems, conformity of urbanization, agrocultivation, industrialization etc. Generally, our entire life must be health-hygiene consistent. As prophylaxis to the disease of ‘urbanite’ we are to fulfill to the maximum the legacy of Jan Jack Russo ‘Back to Nature’! The principles of preserving pure ecologic environment are number 1 not only with the health upbringing, but also with the whole educational-upbringing role of the family, school, labor institutions, society and state. Because we are so, the mankind can survive through the ecologic man – of prime importance and basic requirement for the creation of the healthy man of future and his generations. 413 Figure 1. P-168 AKUT EGZERSİZİN FUTBOLCULARDA OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF ACUTE EXERCISE ON OXIDATIVE STRESS IN FOOTBALL PLAYERS ŞİNOFOROĞLU, T. *; ÖZEL, Ü. **; KILIÇ, N. ***; SEVİM, Y. **** * Kastamonu Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu / Kastamonu ** Muğla Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu / Muğla *** Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı / Ankara **** Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu / Ankara ÖZET REFERENCES: 1. Andonova, G. Zdravnoto vazpitanie kato osnovna tema v disciplinata “Promocia na zdraveto” (in print). 2. Monov, A. Antropogenna ecologia – sashnost i problemi, In: Anthropoecologia, Sofia, 2000, 1-3. 3. Moutafov, S. Zdravno vazpitanie, Godishnik na Sofiiskia Universitet, vol. LXXIII – 1980, Sofia, 7-34. 4. Moutafov, S. I. Ivanov, Pegagogicheska hygiena, Shoumen, 1996 etc. Birçok araştırmacının yapmış olduğu çalışmalarda egzersiz, artan O2 tüketimi ve serbest radikal üretimi arasında bir ilişki olduğu kanıtlanmıştır. Egzersiz oksidatif strese sebep olacak şekilde, reaktif oksijen türlerinin üretiminde, antioksidan savunma sistemini aşacak bir artış göstermektedir. Bu nedenle zorlanan antioksidan savunma sistemi antioksidan enzimlerin üretimini uyarabilir. Bu çalışmanın amacı akut egzersizin oksidatif stres üzerine etkilerini incelemektir. Bu çalışmaya 23 sağlıklı erkek futbolcu (24. 13 ± 3. 75 yaş) denek olarak katılmıştır. 15 dk’lık ısınmadan sonra, deneklere yorgunluğa kadar Conconi Testi uygulatılmıştır. Malondialdehit (MDA) ve ileri oksidasyon protein ürünleri (AOPP) ’nin plazmada analizi için, deneklerden kan örnekleri egzersizden önce ve egzersizden sonra ilk birkaç dakika içinde alınmıştır. Kan örnekleri kol veninden, EDTA’lı tüpler içine alınmış, plazmaları ayrıştırılmak üzere santrifüj edilmiş ve analizlere kadar -80°C’de dondurulmuştur. Sonuçlar bağımlı değişkenler için t-testi ile değerlendirilmiştir. Egzersiz öncesi ve sonrası MDA (nmol/ml) ve AOPP (µmol/L) değerleri sırasıyla 9. 02 ± 1. 79’ a karşın 8. 80 ± 1. 50 ve 291. 28 ± 75. 33 e karşın 328. 74 ± 151. 98 olarak istatistik açıdan anlamsızdır (p>0. 05). Sonuç olarak, düzenli antrenman yapan futbolcularda akut yorgunluğa varan egzersizin lipit peroksidasyonunu ve AOPP seviyesini artırmadığı saptanmıştır. ABSTRACT As a result of the studies carried out by previous researchers, a link among physical exercise, elevated O2 consumption, and freeradical production has been established. Exercise has been shown to increase the production of reactive oxygen species to a point that can exceed antioxidant defense systems to cause oxidative stress. Consequently, strained antioxidant defense system can stimulate production of antioxidant enzymes. The purpose of the present study was to examine the effect of an acute exercise bout on oxidative stress. 23 healthy male football players aged 24. 13 ± 3. 75 years were participated in this study. After a 15 min warming-up, Conconi Test was applied to the subjects in a running track until exhaustion. In order to measure the plasma malondialdehyde (MDA) and the advanced oxidation protein products (AOPPs) levels, blood samples were obtained from the subjects both before and during the first few minutes after the exercise. Blood samples was drawn from an antecubital vein, collected into an EDTA tube, centrifuged to separate the plasma and frozen at -80ºC until used. Data were analyzed with paired t-test. MDA (nmol/ml) and AOPPs (µmol/L) were not significantly different between pre-exercise and post exercise, with the values of 9. 02 ± 1. 79 vs 8. 80 ± 1. 50 and 291. 28 ± 75. 33 vs 328. 74 ± 151. 98 respectively (p>0,05). In conclusion, acute exhausting exercise does not increase lipid peroxidation and AOPP levels in regular trained football players. Anahtar Kelimeler: Futbol, Oksidatif Stres, Serbest Radikaller, Antioksidanlar 414 Keywords: Antioxidants Football, Oxidative Stress, Free Radicals, GİRİŞ Egzersiz; oksidatif stres olarak tanımlanan, serbest radikaller ile (1,20). Egzersiz süresince, antioksidanlar arasındaki dengeyi bozabilir oksijen tüketim miktarı dinlenik hale oranla 10-15 kat daha fazla olabilmektedir ve bu nedenle mitokondrilerin serbest radikal üretim kapa(19). Çalışmalar fiziksel egzersiz gibi siteleri geçici olarak artmaktadır stres yapıcıların oksidanlarla antioksidanlar arasındaki dengeyi boza(18). rak oksidatif strese yol açtığını göstermiştir İskelet kaslarındaki kasılmalar sonucunda artan metabolik hızla beraber oksidanların üretiminde bir artış olduğu bilinmektedir. Özellikle aşırı şekilde yapılan fiziksel aktiviteler organizmada reaktif oksijen türleri (ROS) oluşumunu indükleyen faktörlerden biridir. Artan metabolik aktiviteye bağlı olarak kullanılan oksijen artmakta ve sonuçta ROS ortaya çıkmaktadır. Metabolik aktiviteye bağlı olarak oksijen kullanımı ve mitokondriyel elektron transport zincirinden elektron sızıntısı artmakta ve sonuçta süperoksit, hidrojen peroksit ve hidroksil radikalleri başta olmak üzere bir çok reaktif oksijen türü açığa çıkmak(2,11,16). tadır Egzersiz sırasında oluşan bu oksidanların uzaklaştırılmasında aksaklık olması durumunda hücresel biyomoleküllerde anlamlı oksidatif hasar oluşabilir. Bununla beraber düzenli olarak yapılan egzersizler, miyositleri oksidanların zararlı etkilerinden koruyacak ve hücresel hasarı engelleyecek şekilde iskelet kaslarının antioksidan kapasitesin(16). (10) Jamurtas ve arkadaşları düde adaptasyon oluşmasını sağlar zenli olarak yapılan dayanıklılık ve direnç egzersizlerinin oksidatif stresi azalttığını ve antioksidan düzeyini artırdığını bildirmişlerdir. Bir (9) başka çalışmada İnan ve arkadaşları uzun ve kısa mesafe yüzmenin antioksidan enzim aktivitelerini artırdığını belirtmişlerdir. Leaf ve arka(12) ise tek yüklenmelik maksimal aerobik egzersizin oksidatif daşları strese neden olmasına karşın düzenli fiziksel egzersizlere katılımın; egzersize ve egzersize bağlı oksidatif strese adaptasyonun sağlanmasıyla oksidasyona bağlı zararlı etkilerin azaldığını bildirmişlerdir. Oksidan stresin in vivo olarak belirlenmesine dönük yoğun araştırmalar yapılmaktadır. Bu doğrultuda, plazmada ve diğer vücut sıvılarında antioksidanların ölçümü, hedef moleküllerdeki değişikliklerin ve bu moleküllerden kaynaklanan son ürünlerin belirlenmesi gibi değişik çalışmalardan sonuçlar elde edildikçe, antioksidanların tedavi amaçlı kullanılmaları mümkün olacak ve bilgilerimiz çok daha sağlam bir (23). temele oturacaktır Orta şiddette yapılan egzersizler sağlıklı uygulamalardır. Bununla birlikte, bitkinliğe varan egzersizler serbest radikalleri oluşturur. Özellikle antrenmansız kişilerde yoğun yüklenmeler kanda ve kasta oksidatif stres işaretçilerinin oluşumunu tetikler. Bu lipid peroksidasyonun, glutatyon oksidasyonunun ve protein hasarının artmasıyla ilişkilendirilebilir. Bitkinliğe varan egzersiz sonrasında kan plazmasındaki sitozolik enzim aktivitelerinin arttığı bilinmektedir. Bu durum kas hücrelerinde hasar oluşmasının bir sinyali olarak algılanabilir. Oksidatif stresin ve kas hasarının derecesi egzersizin toplam yoğunluğundan çok egzersizi uygulayan kişinin bitkinlik durumuna (6,13,21). bağlıdır Bu çalışmanın amacı sporcularda bitkinliğe varan akut egzersizin oksidatif stres üzerine etkilerini incelemektir. Denek olarak 23 sağlıklı erkek futbolcu çalışmaya katılmıştır. Egzersizin oksidatif stres üzerine etkisini incelemek üzere oksidatif stresin göstergesi olarak MDA ve AOPP değerlerindeki değişim incelenerek oksidatif stres hakkında bilgi sahibi olunmaya çalışılmıştır. MATERYAL VE METOD Denekler: Araştırmamıza Türkiye 3. futbol liginde oynayan ve düzenli olarak antrenman yapan 23 erkek futbolcu (24. 13 ± 3. 75 yaş) gönüllü olarak katılmıştır. Deneklerin hiçbirisi antioksidan ilaç kullanmamakta ve herhangi bir sağlık problemi yaşamamaktaydı. Test Protokolü: Deneklerin egzersiz öncesinde ve sonrasında parmak ucundan laktik asit değerlerine Akut Trend marka portatif laktik asit analizörüyle bakılmıştır. Deneklerden MDA ve AOPP değerleri için dinlenik durumda ilk kan örnekleri kol venlerinden EDTA’lı tüpler içine alınmıştır. Deneklere 400 m’lik atletizm pistinde bitkinliğe varana kadar Conconi Testi uygulanmıştır. Denekler 15 dk’lık hafif şiddette ısınma koşusunun ardından Conconi Testi için 12 km/saat hızla koşuya başlamışlardır. Koşu süresince her 200 m’de koşu hızı 0. 5 km/saat artırılmış ve koşu temposunu ayarlamak için daha önceden hazırlanmış ses kaydıyla her 50 m’de sesli işaret verilerek denekler yönlendirilmiştir. Denekler bitkinliğe ulaştığında çalışma durdurulmuştur. Koşudan sonraki 2-3 dk içinde deneklerin kol venlerinden tekrar kan örnekleri EDTA’lı tüplere alınmıştır. Kan örnekleri 3000 rpm’de 5 dk santifrüj edilerek plazmaları ayrılmış ve analiz gününe kadar -80 ºC’ de saklanmıştır. MDA ve AOPP analizleri: (24) Plazma MDA düzeyleri Yoshioka ve arkadaşlarının tarifledikleri yönteme göre analiz edildi. Yöntemin temel ilkesi serumdaki proteinlerin trikloroasetikasit (TCA) ile çöktürülmesinden sonra MDA’nın TBA ile oluşturduğu kompleksin kolorometrik olarak ölçümüne dayanır. Sonuçlar total MDA değerleri standart eğrisi üzerinden hesaplanarak nmol/ml olarak verildi. (22) tanımPlazma AOPP düzeyleri Witko-Sarsat ve arkadaşlarının ladığı spektrofotometrik yöntemle ölçüldü. Sonuçlar kloramin T standart eğrisi üzerinden hesaplanarak µmol/L olarak verildi. İstatistiksel Analizler: Sonuçların istatistiksel olarak hesaplanmasında SPSS programı kullanılarak bağımlı değişkenler için t-testi yapılmıştır. BULGULAR Deneklerin yaş ortalaması 24. 13 ± 3. 75 yıl, boy ortalamaları 178. 00 ± 5. 69 cm, ağırlıkları 75. 93 ± 8. 15 kg olarak saptanmıştır. Deneklerin egzersiz öncesine göre laktik asit değerlerinde önemli derecede artış gözlendi. Egzersiz öncesi deneklerin laktik asit değerlerinin ortalamaları 3. 25 ± 2. 22 µl iken egzersizden sonra 8. 17 ± 4. 24 µl’ye yükselmiştir. Laktik asit değerleri arasındaki fark istatistiksel açıdan p<0. 001 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Egzersiz öncesi deneklerin plazmalarındaki MDA değeri ortalaması 9. 00 ± 1. 67 nmol/ml olarak tespit edilmiştir. Yapılan yüklenme sonrasında ise MDA değeri 8. 95 ± 1. 53 nmol/ml olarak belirlenmiştir. Egzersiz öncesi ve sonrası MDA düzeyleri istatistiksel açıdan karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0. 05). Egzersiz öncesinde AOPP değeri 291,28±75,33 µmol/L olarak tespit edilmiştir. Egzersizden sonra AOPP değeri 328,74±151,98 µmol/L’ye yükselmiştir. Fakat AOPP değerlerindeki değişim istatistiksel olarak incelendiğinde değerler arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05). 9 8,17 340 8 320 7 300 6 280 5 260 328,74 10 9,00 8,95 9 291,28 8 4 3 3,25 7 6 240 5 220 2 4 200 AOPP 3 1 0 Laktik Asit* Laktik Asit (µl) MDA (nmol/ml) AOPP (µmol/L) Egzersiz Öncesi 2 Egzersiz Sonrası 1 Ortalama ± SS 3,25 ± 2,22 9,00 ± 1,67 291,28 ± 75,33 Ortalama ± SS 8,17 ± 4,24 8,95 ± 1,53 328,74 ± 151,98 MDA t değeri -5,571 -1,136 0,079 Sig. 0,000* 0,938 0,268 * Ortalama farkı p<0,001 düzeyinde anlamlı TARTIŞMA VE SONUÇ Düzenli egzersizin antioksidan savunma sistemini geliştirdiği yönündeki bir çok araştırmanın yanı sıra yüksek şiddette yapılan egzersizlerin oksijen kullanımını 10-15 kat artırarak serbest radikal üretimini (1,3,11,17). Düzenli artırdığı ve oksidatif strese neden olduğu belirtilmiştir spor yapan sporcular, antioksidan savunma sistemleri gelişmiş olsa da yoğun yüklenmeler sırasında yüksek oksijen kullanımı ve oluşan kas hasarı nedeniyle oksidatif strese maruz kalırlar. Araştırmacılar ağır egzersiz sonrasında kandaki MDA değerleri(4,14,18). (14) Marzatico ve arkadaşlarının yapmış nin arttığını bildirmişlerdir olduğu çalışmada; sedanterlerle karşılaştırıldığında sprint antrenmanı yapan sporcuların ve maraton koşucuların dinlenik plazma MDA düzeylerinin daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte maraton koşucularının yarı-maraton koşusu sonrasında ve sprint antrenmanı yapan sporcuların 6x150 m sprint koşusu sonrasında MDA değerlerinin arttığını bildirmişlerdir. Egzersiz sonrasında MDA düzeyinin arttığını bildiren çalışmaların yanı sıra; araştırmamızın sonuçlarına paralel olarak bazı araştırmacı(5,7,12,18) egzersiz ile MDA düzeylerinin etkilenmediğini rapor etmişlar lerdir. (1) Alessio ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada bitkinliğe varan akut izometrik ve aerobik egzersizler sonrasında MDA düzeyleri(8), 12 antrennin değişmediğini belirtmişlerdir. Dufaux ve arkadaşları manlı denek üzerinde yaklaşık 2 saat süren aerobik koşu öncesinde, hemen sonrasında, 1 saat, 2 saat, 1 gün ve 2 gün sonra MDA değerlerinde istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın oluşmadığını bildirmişlerdir. (5), maksimal eksantrik egzersizin kas dokuChild ve arkadaşları sunda ve plazmada MDA seviyelerini değiştirmediğini bildirmişlerdir. (15), 3. Case,D., Baer,J. T., Subbiah, M. T. R. ; The effect of prolonged exercise on lipid peroxidation in eumenorrheic female runners, Medicine & Science in Sports & Exercise, 31 (10) , 1390-1397, 1999 4. Child,R. B., Wilkinson,D. M., Fallowfield,J. L., et al. ; Elevated serum antioxidant capacity and plasma malondialdehyde concentration in response to a simulated half-maraton run, Medicine & Science in Sports & Exercise, 30 (11), 1603-1607, 1998 5. Child,R. B., Brown,S., Day,S., et al. ; Changes in indices of antioxidant status, lipid peroxidation and inflammation in human skeletal muscle after eccentric muscle actions, Clinical Science, 96 (1), 105-115, 1999 6. Dernbach,A. R., Sherman,W. M., Simosen,J. C., et al. ; No evidence of oxidative stress during high intensity rowing training, Journal of Applied Physiology, 74 (5), 2140-2145, 1993 7. Dixon, C. B., Robertson,R. J., Goss,F. L., et al. ; Effect of resistance training status on free radical production and muscle damage following acute exercise, Medicine & Science in Sports & Exercise, 35 (5), s157, 2003 8. Dufaux,B., Heine, O., Kothe,A., et al. ; Blood glutathione status following distance running, International Journal of Sports Medicine, 18 (2), 89-93, 1997 9. Inal,M., Akyüz,F., Turgut,A., et al. ; Effect of aerobic and anaerobic metabolism on free radical generation swimmers, Medicine & Science in Sports & Exercise, 33 (4), 564-567, 2001 10. Jamurtas,A. Z., Fatouros,I. G., Deliconstatinos, G., et al. ; Chronic endurance and resistance exercise effects on oxidative stress and antioxidant status of inactive older adults, Medicine & Science in Sports & Exercise, 35 (5), s96, 2003 11. Kahraman,A., Çakar,H., Vurmaz,A., et al. ; Ağır egzersizin oksidatif stres üzerinde etkisi, Kocatepe Tıp Dergisi, 2, 33-34, 2003 Pialux ve arkadaşları akut egzersizin hipoksik şartlarda antioksidan- prooksidan dengeye etkisini incelemek için yapmış oldukları çalışmada egzersiz öncesi ve sonrası MDA ve AOPP değerleri arasında anlamlı fark bulamamışlardır. Fakat hipoksik egzersizler sonrasında MDA ve AOPP değerlerinde artış gözlemlemişlerdir 12. Leaf,D. A., Kleinman,M. T., Hamilton,M., et al. ; The exercise-induced oxidative stress paradox, The American Journal of Medical Sciences, 317 (5), 295-306, 1999 Sonuç olarak; bu çalışmada düzenli antrenman yapan futbolcularda akut yorgunluğa varan egzersizin lipit peroksidasyonunu ve AOPP düzeyini artırmadığı saptanmıştır. Bu durum sporcuların egzersize karşı hücrelerinin adaptasyon sağlamış olmasından kaynaklanabilir. 13. Lee,J., Goldfarb,A. H., Rescino,M. H., et al. ; Eccentric exercise effect on blood oxidative-stress markers and delayed onset of muscle soreness, Medicine & Science in Sports & Exercise, 34 (3), 443-448, 2002 KAYNAKLAR 1. Alessio, H. M., Hagerman, A. E., Fulkerson, B. K., et al. ; Generation of reactive oxygen species after exhaustive aerobic and isometric exercise, Medicine & Science in Sports & Exercise, 32 (9), 1576-1581, 2000 2. Aslan,R., Şekeroğlu,M. R. ; Egzersize bağlı lipid peroksidasyonu ve antioksidan statü çalışmalarında sonuçlara etkili faktörler, Spor Hekimliği Dergisi, 31,145-152, 1996 14. Marzatico, F., Pansarasa, O., Bertorelli, L., et al. ; Blood free radical antioxidant enzymes and lipid peroxides following longdistance and lactacidemic performances in highly trained aerobic and sprint athletes, Journal of Sports Medicine & Physical Fitness, 37, 235-239, 1997 15. Pialoux,V., Mounier,R., Ponsot,E. ; Effects of exercise and training in hypoxia on antioxidant/pro-oxidant balance, European Journal of Clinical Nutrition, Online Publication, 2006 16. Powers,S. K., Ji,L. L., Leeuwengburgh, C. ; Exercise training-induced alterations in skeletal muscle antioxidant capacity, Medicine & Science in Sports & Exercise, 31 (7), 987-997, 1999 416 17. Radak,Z., Kaneko,T., Tahara,S. et al. ; The effect of exercise training on oxidative damage of lipids, proteins and DNA in rat skeletal muscle, Free Radical Biology And Medicine, 27 (1-2), 69-74, 1999 18. Rodriguez,M. C., Rosenfeld,J., Tarnopolsky, M. A. ; Plasma malondialdehyde increases transiently after ischemic forearm exercise, Medicine & Science in Sports & Exercise, 35 (11), 1859-1865, 2003 19. Tsai,K., Hsu,T., Hsu,K. et al. ; Oxidative DNA Damage in human peripheral leukocytes induced by massive aerobic exercise, Free Radical Biology & Medicine, 31 (11), 1465-1472, 2001 20. Urso, M. L., Clarkson, P. M. ; Oxidative stress, exercise and antioxidant supplementation, Toxicology, 189 (1-2), 41-54, 2003 21. Vina, J., Cabrera, G., Lloret, A. et al. ; Free radicals in exhaustive physical exercise, Life, 50, 271-277, 2000 22. Witko-Sarsat, V., Friedlander, M., Capeillere-Blandin C, et al. ; Advanced oxidation protein products as a novel marker of oxidative stress in uremia, Kidney International, 49,1304-1305,1996 23. Yalçın, A. S. ; Antioksidanlar, Klinik Gelişim, 11, syf: 342346, 1998 24. Yoshioka T., Kawada K., Shimada T., Mori M. : Lipid peroxidation in maternal and cord blood and protective mechanism against activated-oxygen toxicity in the blood, American Journal of Obstetrics and Gynecology,135 (3), 372-6,1979 Yazışma Adresi: Tuba Şinoforoğlu Kastamonu Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Tel: 0 543 7487478 Fax: 0 366 2143775 e-mail: tubasn@hotmail. com tubas@gazi. edu. tr P-169 MAGNEZYUM TAKVİYESİNİN SEDANTER VE SPORCULARDA İSTIRAHAT VE YORGUNLUKTAKI TESTOSTERON DÜZEYLERINE ETKİSİ 1 Vedat CİNAR , Rasim MOGULKOC 2 1 Karaman Beden Eğitimi ve Spor Y. O., Selçuk Universitesi, Karaman, 2 Selçuk Universitesi, Meram Tıp Fakültesi, Fizyoloji A. D. Konya ÖZET Magnezyum fisiksel performansı artıran bir madde olarak kabul edilmektedir (Ahtiainen et al 2005). Yapılan araştırmalara magnezyum yetersizliğinin fiziksel performansı azalttığı rapor edilmiştir (Apple et al 2005). Yapılan egzersiz vücutta hipofiz-adrenal ekseni etkilemek suretiyle hormonal durumda değişiklikler oluşturmaktadır. Bu çalışma sedanter ve sporcularda (tae-kwon-do) 4 haftalık magnezyum takviyesi ve egzersizin istirahat ve yorgunlukta serbest ve total testosteron düzeylerini nasıl etkilediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Çalışmaya yaşları 18-22 arasında değişen sağlıklı 30 kişi gönüllü olarak katıldı. Grup 1. Sedentar grup, 10 mg (kg/gün olarak 4 hafta süreyle Mg (magnezyum sülfat) takviyesi aldı. Grup 2. Mg takviyesi + tae-kwon-do antrenmanı (haftada 5 gün, her antrenman 90-120 dk. ) Grup 3. Yalnızca antrenman ile Mg takviyesi yapıldı. Testosteron düzeyleri 4 farklı dönemde belirlendi; Takviye öncesi istirahat değerleri (İTÖ), takviye öncesi yorgunluk değerleri (TÖY), takviye sonrası istirahat değerleri (İTS) ve takviye sonrası yorgunluk değerleri (TSY). Serbest testosteron değerleri hem takviye öncesi hem de sonrası yorgunlukta arttı. Aynı zamanda egzersiz yapan grubun sedanter grupla karşılaştırıldığında testosteron değerlerinin daha yüksek olduğu belirlendi. Benzer artışlar total testosterone seviyeleri içinde görüldü. Mevcut çalışmanın sonuçları sedanter ve sporcularda yorgunluğa kadar yapılan egzersizin serbest ve total testosterone değerlerini artırdığını göstermektedir. Ancak, egzersiz ve Mg takvyesi yapılan gruplarda (grup 2 ve 3) sedanter gruptan daha yüksekti. Sonuçta Mg takviyesinin testosteron seviyelerini artırmak suretiyle performansı artırabileceği söylenebilir. Key Words: Egzersiz, magnezyum takviyesi, serbest ve totala testosteron Giriş Egzersiz fiziksel bir stres oluşturmak suretiyle homeostazisi değiştirir. Otonom sinir sistemi ve hipotalamus-hipofiz-adrenal eksen bu reaksiyona katılarak homeostazis ve fiziksel uygunluğun korunmasına iştirak eder (Mastorakos et al 2005). Egzersiz sırasında fizyolojik ve psikolojik sistemler birlikte çalışarak enerji alımını belirler. Aynı zamanda yağ dokudan salgılanan leptin ve sitokinler ise kortizol, tiroit hormonları ve büyüme hormonu salgılarını etkiler (McMurray et al 2005, Hackney et al 2003). Egzersiz ve hormonlar arasındaki ilişkiyi araştıran çok sayıdaki çalışmada farklı sonuçlar elde edilmiştir (Huang et al 2004, Duma et al 1998, Rosolowska 1998). Kısa dönem supramaksimal egzersizin total (%12) ve serbest (%13) testosteron değerlerini artırdığı belirlenmiştir (Bosco C,). Ağırlık direnç antrenmanının yaşlı ve genç bireylerde endpkrin sistemi nasıl etkilediği 10 haftalık bir periyotta araştırıldı. Bu çalışmada egzersizin gençlerde serbest teosteronu yaşlılarda ise total testosteron değerlerinde artışa neden olduğu belirlendi (Kraemer WJ, 1999). Benzer bir araştırmada 21 yaşındaki bireylerde yapılan akut-ağır direnç egzersizinin nokturnal total ve serbest değerlerini azalttığı rapor edilmiştir (Kraemer WJ, 1998). Bu azalmanın LH üretimindeki bir azalmadan kaynaklandığı belirtilmektedir. Ancak yapılan başka bir çalışmada ise ağırlık antrenmanının testostron düzeylerini etkilemediği görülmüştür (Guezennec Y, 1986). 417 Magnezyum çoğu enzimler için önemli bir kofaktör olup, enerji metabolizması ve birçok biyokimyasal olay için gereklidir (Lukaski et al 2002, Lukaski et al 1983). Magnezyum seviyeleri ve fiziksel performans arasında pozitif bir ilişkinin olduğu önerilmektedir (Bohl et al 2002, Golf et al 1998). Yüksek enerji diyetleriyle beraber sporcular magnezyumuda içeren şekilde yeterli miktarda esansiyel mineralleri alırlar. Diyet sınırlaması olanlar, vücut ağırlığını korumak veya azaltmak amacında olanlarda magnezyum yetersizliği oluşarak fiziksel performansta azalmaya yol açabilir (Keen et al 1987, Laires et al 1989). Literatür bilgiler incelendiğinde değişik antrenman tiplerinin testosteron düzeylerini farklı şekilde etkilediği görülmektedir. Bununla birlikte magnezyum takviyesinin egzersizle birlikte serum testosteron düzeylerini nasıl etkilediğini inceleyen çalışmalar oldukça düşük sayıdadır. Mevcut çalışmada ise sporcu (ta-ek-wonda) ve sedanterlerde 4 haftalık magnezyum takviyesiyle birlikte egzersizin serbset ve total testosteron düzeylerine olan etkisini istirahat ve yorgunlukta belirlemek için gerçekleştirildi. Materyal ve Metod Çalışmaya yaşları 18-22 arasında değişen sağlıklı 30 erkek katılmıştır. Araştırmaya başlamadan önce bütün katılımcılara çalışmanın içeriği ve amacı hakkında bilgi verilmiş ve tüm denekler gönüllü olarak çalışmaya katılmışlardır. Gönüllüler 10’ar kişilik üç gruba ayrılmıştır 1. Grup: Sadece magnezyum takviyesi alan sedanter grup (S+M) 2. Grup: Magnezyum takviyeli ve antrenman grubu (M+Ant) 3. Grup: Sadece antrenman grubu (Ant) 1. ve 2. gruba normal diyete ek olarak 4 hafta boyunca magnezyum sülfat (10 mg /kg /gün) takviyesi yapılmıştır. Ayrıca 2. ve 3. gruba ise haftada 5 gün süreyle her bir antrenmanın süresi 90-120 olmak suretiyle 4 hafta boyunca ta-ekvando antrenmanı yaptırılmıştır. Bu uygulama periyotlarının bitiminde akut olarak yorgunluğa kadar egzersiz yaptırılmıştır. Yorgunluk Oluşturma Yorgunluk oluşturmak amacıyla çalışmanın başlangıcında ve 4 haftalık takviye süresinin sonunda 20 metre mekik koşusu testi ile gerçekleştirilerek test sonucunda yorgunluk kanları alınmıştır. (Zorba 2001). Hormonların analizi Total ve serbest testosterone düzeylerini belirlemek amacıyla 2 ml kan EDTA’lı alındı. Serbest testosteron (pg/ml) DSL RIA kiti kullanılarak gama counterde belirlendi (lot No: 05126). Total testosteron (ng/dl) Acces Immunoassay sistem test kiti and Unicel DXI 800 otoanalizörde belirlendi (Lot No: 612500). statistik İstatistik analizler SPSS 11. 0 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada grup içi değerlendirmede Kruskal-Wallis testi, gruplar arası farklılıkların belirlenmesinde Mann-Whitney U-test analizinden yararlanılarak p<0. 05 ‘e göre yorumlanmıştır Bulgular Çalışma gruplarının serbest testosteron değerleri Tablo 1 ‘de verilmiştir. Takviye öncesi gruplararası karşılaştırma yapıldığında istirahat değerleri herhangi bir farklılığın bulunmadığı görüldü (TÖİ). Takviye öncesi yorgunluk değerleri grupların tamamında istirahat değerlerine göre artmış olmasına rağmen gruplar arasında farklılık yoktu (TÖY). Grupiçi değerleri karşılaştırıldığında takviye öncesi yorgunluk değerlerinin istirahat değerlerinden önemli oranda yüksek olduğu tespit edildi (p<0. 05). Takviye sonrası değerler incelendiğinde en yüksek değerin magnezyum takviyesi ve egzersiz yaptırılan 2. grupta olduğu görüldü (Ras, P<0. 05). Takviye sonrası istirahat değerinin 3. grupta 1. gruptan daha yüksek olduğu tespit edildi (TSİ). Benzer artışlar takviye sonrası yorgunluk değerlerinde de görüldü ve 2. grup en yüksek seviyeye sahipti (p<0. 05). Takviye öncesi ve sonrası istirahat değerleri karşılaştırıldığında (TÖİ ve TSİ) hem egzersizin hemde Mg takviyesinin serbest testosterone değerlerinde önemli artışlara yol açtığı görüldü (P<0. 05). Grupların total testosteron değerleri tablo 2’de verilmektedir. Çalışma öncesi grupların bu parametresinde farklılık olmadığı belirlendi (Rbs). Total testosteron değerleri yorgunlukla birlikte arttı. En fazla artış 2. grupta görüldü (p<0. 05). Takviye sonrası istirahat değerleri (TSİ) incelendiğinde 4 haftalık Mg takviyesi ve egzersizin yapıldığı 2. grup ve 3. grupta (egzersiz grubu) takviye yapılan sedanter gruptan daha yüksekti (p<0. 05). Takviye sonrası yorgunluk seviyeleri incelendiğinde 2. ve 3. grubun 1. gruptan daha yüksek değerlere sahip bulunduğu görüldü (TSY, P<0. 05). Takviye öncesi yorgunluk değerlerinde olduğu gibi takviye sonrası yorgunluk değerleri de istirahat değerlerinden yüksekti (P<0. 05). Tartışma Deney gruplarında takviye öncesi ve sonrası sonrası değerler incelendiğinde en yüksek serbest testosteron seviyesinin magnezyum takviyesi ve egzersiz yaptırılan 2. grupta olduğu görüldü (Rbs ve Ras, P<0. 05). Benzer artış sadece antrenmanyapan 3. grupta da belirlendi (Ras). Benzer artışlar takviye sonrası yorgunluk değerlerinde de görüldü ve 2. grup en yüksek seviyeye sahipti (p<0. 05). Total testosteron değerlerinin yorgunlukla birlikte arttığı ve en yükske artışında 2. grupta olduğu tespit edildi. Egzersiz fisiksel stres oluşturmak suretiyle homeostazisi önemli ölçüde etkilemektedir. Bu stres cevabına otonom sinir sistemi ve hipotalamo-hipofiz-adrenal ve gonadal eksen cevap vererek homeostazisin korunması ve fiziksel uygunluğun gelişimine katkıda bulunur (Mastorakos et al 2005). Magnezyum sağlıkta ve optimal fizyolojik fonksiyonların sürdürülmesi için belli bir düzeyde vücutta gereklidir. Enerji metabolizması ve iş performansının güvenli bir şekilde sürdürülebilmesi Mg’nin belli bir miktarda bulunmasına bağlıdır (Golf et al 1998). Ancak Mg’nin performansı artırdığına ilişkin bulgular tartışmalıdır (Clarkson et al 1991). Konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda genel olarak farklı sonuçlar elde edilmiştir. Egzersiz sırasında fizyolojik ve psikolojik sistemler birlikte çalışarak enerji alımını belirler. Aynı zamanda yağ dokudan salgılanan leptin ve sitokinler ise kortizol, tiroit hormonları, testosteron ve büyüme hormonu salgılarını etkiler (McMurray et al 2005, Hackney et al 2003). Egzersiz ve hormonlar arasındaki ilişkiyi araştıran çok sayıdaki çalışmada farklı sonuçlar elde edilmiştir (Huang et al 2004, Duma et al 1998, Rosolowska 1998). Halterciler, yol bisikletçilerinde gerçekleştirilen bir çalışmada bazal ve serbest testosteron değerlerinin bisikletçilerde halter çalışan ve kontrol grubundan daha düşük olduğu tespit edilmiştir (Izquerdo M, 2004). Bu sonucun uzun süreli bisiklet antrenmanının anabolik hormonal durumu bozmasındna kaynaklandığı ifade edilmektedir. Başka bir çalışmada ise 2 haftalık ağır antrenman programının teosteron düzeylerinde hafif artışa yol açtığı rapor edilmektedir (Fry AC, 1998). Bizim araştırmamızda 4 haftalık antrenman programı ve magnezyum takviyesinin gerek serbest gerekse total testosteron değerlerini artırdığı görüldü. Bu sonuçlar yukarıda belirtilen bulgulara paralellk göstermektedir. Bunun yanı sıra magnezyum takviyesininde testosteron değerlerinde artışlara yol açması performansı artırıcı bir etkiye sahip olabileceğini düşündürmektedir. Gerçekleştirilen çalışmalar genel olarak değişik antrenman tiplerinin kısa ve uzun süreli testostron cevabı üzerine yoğunlaşmıştır (Bosco C, 1996, Ahtiainen 2005, McMurray RG 16). Başka bir araştırmada testosteron takviyesinin yağ yoğunluğunu azaltıp kas miktarının artırarak fiziksel performans ve gerimi artırdığını ortaya koymuştur (Page ST 2005). Ancak rapor edilenlerin aksine kısa süreli aşırı antrenmanda hipotalamo-hipofiz fonksiyonlarındaki bozulma sonucu vücudun egzersize karşı olan cevabında da bozulmalar meydana gelebileceği belirtilmektedir (Urhaussen et al 1998, Rietjens GJ et al 2005). Benzer bir çalışmada akudirenç antrenmanının total ve serbest teosteron düzeylerini azalttığı ve bu azalmanın LH miktarındaki azalmadan kaynakladığı ileri sürülmüştür (Nindl BC, 2001). Egzersizle birlikte Mg takviyesinin testosteron düzeylerine olan etkilerinin araştırıldığı çalışmalar hemem hemen yoktur. Ancak Mg takviyesinin bu hormonlara olan etkisinin incelendiği araştırmalarda genellikle yaşlanma veya değişik streslere karşı oluşan cevaptaki etkisi araştırılmıştır (Held K et al, Murck et al, Apple JK et al. ). Araştırmamızda Tae-kwon-do sporu yapan ve sedanterlerde egzersizle birlikte 4 haftalık Mg takviyesinin testosteron düzeylerine olan 418 etkisini inceledik. Çalışmamızın sonuçları bu sporcularda antrenman programı ve magnezyum takviyesinin testosteron değerlerini artırarak performansı olumlu yönde etkilediğini düşündürmektedir. References 1. Ahtiainen JP, Pakarinen A, Alen M, Kraemer WJ, Hakkinen K. Short vs. long rest period between the sets in hypertrophic resistance training: influence on muscle strength, size, and hormonal adaptations in trained men. J Strength Cond Res. 2005 Aug; 19 (3): 572-82. 2. Apple JK, Kegley EB, Maxwell CV Jr, Rakes LK, Galloway D, Wistuba TJ. Effects of dietary magnesium and short-duration transportation on stress response, postmortem muscle metabolism, and meat quality of finishing swine. J Anim Sci. 2005 Jul; 83 (7): 163345. 3. Bohl CH and Volpe SL, Magnesium and exercise. Crit. Rev. Food Sci Nutr. 42 (6); 533-563 (2002). 4. Bosco C, Tihanyl J, Rivalta L, Parlato G, Tranquilli C, Pulvirenti G, Foti C, Viru M, Viru A. Hormonal responses in strenuous jumping effort. Jpn J Physiol. 1996 Feb; 46 (1): 93-8. 17. Lukaski HC and Nielsen F. H., Dietary magnesium depletion affects metabolic responses during sub maximal exercise in postmenopausal women. J. Nutr. 132, 930-935 (2002). 18. Mastorakos G, Pavlatou M. Exercise as a stress model and the interplay between the hypothalamus-pituitary-adrenal and the hypothalamus-pituitary-thyroid axes. Horm Metab Res. 2005 Sep; 37 (9): 577-84. 19. McMurray RG, Hackney AC. Interactions of metabolic hormones, adipose tissue and exercise. Sports Med. 2005; 35 (5): 393-412. 20. Nindl BC, Kraemer WJ, Deaver DR, Peters JL, Marx JO, Heckman JT, Loomis GA. LH secretion and testosterone concentrations are blunted after resistance exercise in men. J Appl Physiol. 2001 Sep; 91 (3): 1251-8. 21. Page ST, Amory JK, Bowman FD, Anawalt BD, Matsumoto AM, Bremner WJ, Tenover JL. Exogenous testosterone (T) alone or with finasteride increases physical performance, grip strength, and lean body mass in older men with low serum T. J Clin Endocrinol Metab. 2005 Mar; 90 (3): 1502-10. and 22. Rietjens GJ, Kuipers H, Adam JJ, Saris WH, van Breda E, van Hamont D, Keizer HA. Physiological, biochemical and psychological markers of strenuous training-induced fatigue. Int J Sports Med. 2005 Jan-Feb; 26 (1): 16-26. 6. Duma E, Orbai P, Derevenco P. Blood levels of some electrolytes and hormones during exercise in athletes. Rom J Physiol. 1998 Jan-Jun; 35 (1-2): 55-60. 23. Rosolowska-Huszcz D. The effect of exercise training intensity on thyroid activity at rest. J Physiol Pharmacol. 1998 Sep; 49 (3): 457-66. 7. Fry AC, Kraemer WJ, Ramsey LTPituitary-adrenal-gonadal responses to high-intensity resistance exercise overtraining. J Appl Physiol. 1998 Dec; 85 (6): 2352-9. 24. Urhausen A, Gabriel HH, Kindermann W. Impaired pituitary hormonal response to exhaustive exercise in overtrained endurance athletes. Med Sci Sports Exerc. 1998 Mar; 30 (3): 407-14. Zorba E. Fiziksel Uygunluk, Gazi Kitapevi, s; 245, (2001) Ankara. 5. Clarkson PM. Minerals: exercise performance supplementation in athletes. J Sports Sci. 1991; 9, 91-116 8. Golf SW, Bender S, Gruttner J. On the Significance of Magnesium in Extreme Physical Stress, Cardiovasc. Drugs Ther. 12,197202 (1998). 9. Guezennec Y, Leger L, Lhoste F, Aymonod M, Pesquies PC. Hormone and metabolite response to weight-lifting training sessions. Int J Sports Med. 1986 Apr; 7 (2): 100-5. 10. Hackney AC, McMurray RG, Judelson DA, Harrell JS. Relationship between caloric intake, body composition, and physical activity to leptin, thyroid hormones, and cortisol in adolescents. Jpn J Physiol. 2003 Dec; 53 (6): 475-9. 11. Huang WS, Yu MD, Lee MS, Cheng CY, Yang SP, Chin HM, Wu SY. Effect of treadmill exercise on circulating thyroid hormone measurements. Med Princ Pract. 2004 Jan-Feb; 13 (1): 15-9. 12. Izquierdo M, Ibanez J, Hakkinen K, Kraemer WJ, Ruesta M, Gorostiaga EM. Maximal strength and power, muscle mass, endurance and serum hormones in weightlifters and road cyclists. J Sports Sci. 2004 May; 22 (5): 465-78. 13. Keen CL, Lowney P, Gershwin ME, Hurley LS, Stem J. S. Dietary Magnesium Intake Influences Exercise Capacity and Hematological Parameters in Rats, Metabolism. 36, 788-793 (1987). 14. Kraemer WJ, Hakkinen K, Newton RU, Nindl BC, Volek JS, McCormick M, Gotshalk LA, Gordon SE, Fleck SJ, Campbell WW, Putukian M, Evans WJ. Effects of heavy-resistance training on hormonal response patterns in younger vs. older men. J Appl Physiol. 1999 Sep; 87 (3): 982-92 15. Kraemer WJ, Staron RS, Hagerman FC, Hikida RS, Fry AC, Gordon SE, Nindl BC, Gothshalk LA, Volek JS, Marx JO, Newton RU, Hakkinen K. The effects of short-term resistance training on endocrine function in men and women. Eur J Appl Physiol Occup Physiol. 1998 Jun; 78 (1): 69-76. 16. Laires M. J., Rayssiguier Y., Guezennec C. Y., Alves F., and Halpern M. J., Effect of Magnesium Deficiency on Exercise Capacity in Rats. Magnesium Res. 2,136 (1989). Lukaski HC, Bolonchuk W. W., Kelvay L., Milne D. B., and Sandstead H. H. Maximal Oxygen Consumption as Related to Magnesium, Copper and Zinc Nutriture. Am. J. Clin Nutr. 37, 407-415 (1983). Tablo 1: Serbest Testosteron Seviyeleri, Takviye Öncesi- Sonrası, İstirahat ve Yorgunlukta (pg/ml) TÖİ TÖY Grup 1 17. 23 ± 4,15 b 19. 94 ± 4. 55 a Grup 2 17. 78 ± 4. 45 b 20. 84 ± 5. 25 a Grup 3 16. 34 ± 4,26 b 19. 41 ± 4. 98 a TSİ TSY 17. 45 ± 4. 42 bc 21. 99 ± 6. 47 ay 22. 20 ± 4. 15 ax 24. 65 ± 5. 27 ax 18. 80 ± 3. 91 by 24. 36± 5. 17 ax TÖİ – Takviye öncesi istirahat, TÖY - Takviye öncesi yorgunluk TSİ - Takviye sonrası istirahat TSY - Takviye sonrası yorgunluk a,b,c, aynı sütündaki farklı harfler önemlidir (p<0. 05) x,y,z aynı satırdaki farklı harfle önemlidir (p<0. 05) Tablo 2: Total Testosteron Seviyeleri, Takviye Öncesi- Sonrası, İstirahat ve Yorgunlukta (ng/dl) TÖİ TÖY TSİ TSY Group 1 Group 2 Group 3 619. 9 ± 89. 1 b 728. 4 ± 88. 5 ay 631. 5 ± 95. 4 bz 737. 1 ± 93. 2 az 624. 3 ± 92. 8 b 737. 0 ± 110. 3 ay 667. 3 ± 95. 2 by 781. 4 ± 98. 4 ax 642. 2 ± 84. 5 b 672. 4 ± 79. 8 abx 698. 5 ± 83. 5 abx 759. 8 ± 81. 55 ay TÖİ – Takviye öncesi istirahat, TÖY - Takviye öncesi yorgunluk TSİ - Takviye sonrası istirahat TSY - Takviye sonrası yorgunluk 419 P-170 P-171 KORONER KALP HASTALIĞI RİSK FAKTÖRLERİNİN FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYİNE GÖRE İNCELENMESİ KİN-İŞLER, A. *; ÖZKAN, A. *; ÇİRCİ, E. **; TURAN, M. ***, TANDOĞAN, R. *,** GAZİ ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN ERGOJENİK YARDIMCILAR, DOPİNG VE SAĞLIK HAKKINDAKİ BİLGİ VE ALIŞKANLIKLARININ BELİRLENMESİ * Başkent Üniversitesi, Spor Bilimleri Bölümü ** Başkent Üniversitesi, Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü *** Başkent Üniversitesi, Biyokimya Laboratuarı Bu çalışma koroner kalp hastalığı risk faktörlerinin fiziksel aktivite düzeyine göre incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 84 sedanter kadın üniversite öğrencisi gönüllü olarak katılmıştır ( X yaş : 20. 29±1. 49 yıl; X boy: 162. 55±5. 73 cm; X vücut ağırlığı: 58. 33±9. 08 kg). Koroner risk faktörlerinin belirlenmesi amacıyla deneklerin yağ yüzdesi, vücut kitle indeksi (VKİ), sistolik (SKB) ve diastolik (DKB) kan basıncı, total kolesterol (TC), düşük-dansiteli lipoprotein (LDL-C), yüksek dansiteli lipoprotein (HDL-C) ile trigliserit (TG) düzeyleri belirlenmiştir. Fiziksel aktivite düzeyinin belirlenmesinde Fiziksel Aktivite Değerlendirme Anketi (FADA) kullanılmıştır ve FADA’dan elde edilen meydan değeri kullanılarak denekler yüksek aktivite (n=43, X MET : 148. 93±9. 15 MET/hafta) ve düşük aktivite (n=43, X MET: 119. 30±13. 64 MET/hafta) gruplarına ayrılmıştır. Yapılan bağımsız gruplarda ttestti sonuçları her iki grubun sadece fiziksel aktivite düzeyine farklı olduğunu (t=12. 231; p=. 000), diğer koroner risk faktörü değişkenlerinde iki grubun birbirinden farklı olmadığını göstermiştir. Sonuç olarak bu çalışma üniversiteli kadınlarda fiziksel aktivite düzeyinin koroner risk faktörlerini etkilemediğini göstermiştir. Anahtar Sözcükler: Koroner Risk Faktörleri, Fiziksel Aktivite DIFFERENCES IN CORONARY HEART DISEASE RISK FACTORS ACCORDING TO PHYSICAL ACTIVITY LEVEL KİN-İŞLER, A. *; ÖZKAN, A. *; ÇİRCİ, E. **; TURAN, M. ***, TANDOĞAN, R. *,** * Baskent University, Department of Sport Sciences ** Baskent University, Department of Orthopaedics and Traumatology *** Baskent University, Biochemistry Laboratory The aim of the present study was to determine the differences in coronary heart disease risk factors according to physical activity level in female university students. Eighty-six female university students (Mage: 20. 29±1. 49 yrs; Mheight: 162. 55±5. 73 cm; Mweight: 58. 33±9. 08 kg) participated in this study voluntarily. For determination of coronary heart disease risk factors subjects’ body fat percentage (BF%), body mass index (BMI), systolic (SBP) and diastolic blood pressures (DBP), total cholesterol (TC), low-density lipoprotein cholesterol (LDL-C), high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C) and triglyceride (TG) levels were determined. Physical Activity Assessment Questionnaire (PAAQ) was used for the determination of physical activity levels and subjects were divided into two groups as highly active and moderately -1 active based on the median value of the PAAQ (MET w ). Independent samples t-test indicated significant differences in physical activity levels (t=12. 231; p=. 000) however there was no significant differences in BF%, BMI, SBP, DBP, TC, TG, LDL-C and HDL-C levels between highly and moderately active groups. In conclusion the present results suggest that the physical activity level of women university students did not affect coronary heart disease risk factors. Key-Words: Coronary Risk Factors, Physical Activity Özlem ORHAN**Ebru ÇETİN*Burcu ERTAŞ DÖLEK** ÖZET Bu araştırma, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencilerinin sağlık alışkanlıklarını, ilaç ve ergojenik yardımcılar ile ilgili kullanım bilgilerini ölçmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencileri oluşturmaktadır. Öğrencilere 16 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Anketleri, yaşları 17-28 aralığında olan ve 126’sı bayan, 174’ü erkek, beden eğitimi öğretmenliği bölümünden 60, antrenörlük eğitimi bölümünden 120 ve spor yöneticiliği bölümünden 120 kişi olmak üzere toplam 300 öğrenci, 2005 yılı güz döneminde yanıtlamıştır. Uygulanan anketler sonucunda, deneklerin ilgilendikleri spor branşları, spor yaşları, uğraştıkları branşlardaki seviyeleri ve başarıları belirlenmiş, düzenli doktora gidip gitmedikleri, sağlık problemleri, ilaç kullanım bilgileri, sağlık güvence durumları ve doping kullanıp kullanmadıkları ve bu parametreler arasındaki ilişki incelenmiştir. 2 yönlü tablolarda ki-kare testi hesaplanarak olguların bağımsızlık testleri yapılmıştır. Yine 2 yönlü tablolardan yararlanılarak hesaplanan oranlar z testi ile karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonucunda 300 öğrencinin % 87’sinin düzenli doktora gittiği, %14’ünün ilaç kullanımını gerektiren bir sağlık probleminin bulunduğu, çoğu aktif olarak spora devam eden öğrencilerin % 14. 5’inin ergojenik yardım aldığı ve 3 kişinin de yasaklı madde kullandığı ortaya çıkmıştır. Yapılan istatistikler sonucunda, cinsiyet ve düzenli doktora gitme (p<0,05), cinsiyet ve ilaç kullanım (p<0,01) oranları arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. ABSTRACT This research was carried out to determine ergogenic aids and doping knowledge and using up status of Gazi University Physical Education Department student. For thiz purpose, A total of 300 student (126 female, 174 male) average age between 17 and 28 old. The Oestionere which consist of 16 query, apply 2005. As satatistical procedure According to results Some subjects who are medalist from %0. 3 olympics, % 8. 6 world and Europen and %11 international level, have different sports activities. The others are regional levels. It was found that most of subjects (% 85,3) did not use any ergogenic aids. Elite athletes which take ergogenic aids, generally prefer %9. 3vitamin, %1 protein, %0. 6’kokain, %0. 3 testesteron, %0. 3 kreatin, % 3 others supplement. The conclusion of research, there were sgnificiant differences in orderly doctor controls between male and female students (p<0,05). In additions, significant difference were also observed in the values of taking ergogenic aids between male and female (p<0,01) GİRİŞ Günümüzde sporcuların performanslarındaki çok küçük detaylar sıralamada belirgin değişikliklere sebep olmaktadır. Bu olgu, antrenman yöntemlerinin yanı sıra sporcu, antrenör ve b i l i m adamlarını performans geliştirici yöntemler aramaya yönlendirmiş ve sporcular daima kendilerini rakiplerine göre daha avantajlı duruma getirecek her türlü arayışa girmişlerdir (1). Buna yönelik olarak tarihin çok eski dönemlerinden itibaren insanlar fiziksel güç ve performansı arttırdığına inanılan çeşitli maddeler kullanmışlardır. M. Ö. 3. y. y. ’da yapılan spor karşılaşmalarında, atletlerin daha hızlı koşabilmek amacıyla mantar yedikleri, M. Ö. yine Romalılarda savaş arabaları yarışlarında atlara su ve bal karışımı, 420 hidromel adı verilen sıvıları içirdikleri, gladyatörlerin iyi dövüşebilmek için uyarıcı maddeler kullandıkları, Güney Amerika’da yerlilerin koko filizlerini çiğnedikleri tarih kayıtlarından görebilmekteyiz (2). Doping kelimesi, Güney Afrika yerlilerinin uzun süre avlanmaları ve dans ayinleri sırasında dayanıklılıklarını arttırmak için kullandıkları alkollü bir içkiye verdikleri ad olan "Dope" kelimesinden türemiştir. Performansı arttırmak amacıyla kullanılan bu terim İngilizce’ye doping olarak geçmiş ve performans arttırıcı madde ve yöntemler için kullanılmaya başlanmıştır (4). Amsterdam’da 1865 yılında kanal yüzücülerinin doping yapıcı ajanları kullanımı bildirilirken, 1869’da yapılan bir bisiklet yarışında bol miktarda ilaç kullanıldığı bildirilmiş ve doping kaynaklı ilk ölüm ise 1886 tarihinde bir İngiliz bisikletçinin aldığı yüksek doz trimetil sonucu gerçekleşmiştir (10). Bir çok farmakolojik ve fizyolojik yardımcı, performansı yapay yollarla arttırmayı amaçladığından, aşırı dozda alındığı için Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından . kullanımı yasaklanmıştır (spor hekimi) Uluslararası olimpiyat komitesi adına WADA (Dünya Antidoping Birliği) tarafından her yılın ilk aylarında hangi maddelerin ve yöntemlerin doping kapsamına girdiğini bildiren bir doping listesi yayınlamaktadır. Listede yer alan yasaklı maddeleri kullandığı saptanan sporcular dopingli sayılarak ceza almaktadırlar. Özellikle son yıllarda, doping denetimindeki alanlarda elde edilen ilerlemeler ve dopingin zararlı yan etkilerinin oluşu, sporcularda performans artırımı için sporcuları daha doğal yöntemler bulmaya sevk etmiştir. Yapılan bu çalışmalar sonucunda, ergojenik madde adını verdiğimiz yeni yöntem, madde ve malzemeler ortaya çıkmıştır (7). Günümüzde performansın arttırılması açısından çeşitli araştırmalar yapılmakta olup, bu araştırmaların bir kısmı da ergojenik yardımcılar üzerinde yoğunlaşmaktadır (8). Ergojenik yardım Yunanca da ergon: iş, genon: üretmek anlamına gelen iki kelimeden üretilmiştir (18). Spor terimi olarak ergojenik; enerji kullanımını arttırarak, yorgunluğu geciktiren ve performansı arttıran herhangi bir metot olarak tanımlanmaktadır (1). Ergojenik yardımcılar mekanik ve biomekanik, psikolojik, fizyolojik, farmakolojik ve beslenme ile ilgili yardımcılar olarak gruplandırılabilir (9). Günümüzde pek çok spor dalında ülkemizde bilinçsiz ilaç kullanımı ve doping oranlarındaki artış dikkat çekmektedir. Sporcuların doping ve ergojenik yardımcılar arasındaki sınır konusunda yeterince bilgi sahibi olup olmadıkları ve spor eğitim kurumlarındaki durumu gözlemek bu çalışmanın amacına en büyük katkıyı sağlamıştır. Bu çalışmada amaç, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda öğrenimini sürdüren antrenörlük, öğretmenlik ve yöneticilik bölümü öğrencilerinin doping ve ergojenik yardımcılara yönelik bilgi ve yararlanma düzeylerini tespit etmektir. MATERYAL – METOT Araştırma grubu, yaşları 17-28 aralığında 126’sı bayan, 174’ü erkek, beden eğitimi öğretmenliği bölümünden 60, antrenörlük eğitimi bölümünden 120 ve spor yöneticiliği bölümünden 120 kişi olmak üzere toplam 300 Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencisinden oluşturmaktadır. Öğrencilere ilgilendikleri spor branşları, spor yaşları, uğraştıkları branşlardaki seviyeleri ve başarıları, düzenli doktora gidip gitmedikleri, ilaç kullanım bilgileri, sağlık durumları ve doping kullanıp kullanmadıkları ile ilgili 16 soruluk bir anket 2005 yılı güz döneminde uygulanmıştır. Değerlendirmede parametreler arasındaki ilişkiler 2 yönlü tablolarda ki-kare testi hesaplanarak olguların bağımsızlık testleri yapılmıştır. Yine 2 yönlü tablolardan yararlanılarak hesaplanan oranlar Z testi ile karşılaştırılmıştır. BULGULAR Araştırmaya toplam 300 öğrenci katılmıştır. Beden Eğitimi ve spor öğretmenliği bölümünde 46’sı 1. sınıf, 10’u 2. sınıf 3’ü 3. sınıf ve 1’i 4. sınıf olmak üzere toplam 60 öğrenci, Spor Yöneticiliği Bölümünden 53’ü 1. sınıf, 54’ü 2. sınıf 8’i 3. sınıf ve 5’i 4. sınıf olmak üzere 120 öğrenci, Antrenörlük eğitimi bölümünden ise 48’i 1. sınıf 51’i 2. sınıf, 10’u 3. sınıf ve 11’ü 4. sınıf olmak üzere toplam 120 öğrenci katılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin % 3. 6’sı 17 yaşında, % 89. 3’ü 18-23 yaş arasında, % 7’si ise 24 yaşındadır. Öğrencilerin % 58’i erkek % 42’si bayandır. Spor yaşlarına göre %32’sinin spor yaşı 5 yıl, %50. 6’sının spor yaşı 6-10 yıl, %14. 3’üçünün spor yaşı 11-15 yıl ve spor yaşı 16 yıl ve üstü olanların yüzdesi ise %3 olarak belirlenmiştir. Deneklerin %29’nun düzenli doktora gittiği, %71’nin ise gitmediği görülmektedir. Düzenli olarak doktora gidenlerin %25. 3’ü yılda bir kez, %41’i yılda iki kez, %21’i yılda 3 kez, %12. 6’sı yılda dört kez doktora gittiğini tespit edilmiştir. Öğrencilerin sağlık sigortalarının olup olmadığı incelendiğinde ise %66. 6’sı sağlık sigortası olduğunu %33. 3’ü ise olmadığını belirtmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %23. 6’sı milli, %28. 3’ü elit ve %48’ini bölgesel düzeydeki sporculardan oluşmaktadır. Deneklerin uluslararası yarışmalarda elde ettiği derecelere bakıldığında %0. 3’ünün olimpiyat, % 8. 6’sının Dünya-Avrupa, %11’inin BalkanAkdeniz ve çeşitli uluslararası yarışmalarda dereceleri bulunmaktadır. Öğrencilerin %80’ninin ise herhangi bir uluslararası derecesi bulunmamaktadır. Araştırmada sporcuların performanslarını artırmak amacıyla Ergojenik yardım kullanma oranlarına bakıldığında % 14. 7‘ sinin ergojenik yardım alırken %85. 3’ünün almadığı tespit edilmiştir. İlaç kullanan sporcu öğrencilerin, %56. 8’i antrenör, %31. 8’i doktor, %4. 5’i arkadaşlarından etkilendiklerini %6. 8’inin ise kendi kendine ilaç kullandıklarını belirtmiştir. İlaç kullanımı sonrası sporcuların % 95. 4’ü performanslarının olumlu ancak % 4. 5’inin ise olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir. Araştırmada bulunan farlılıklar cinsiyet ve düzenli doktora gitme (p<0,05), cinsiyet ve ilaç kullanım (p<0,01) oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bayanların erkeklere oranla doktora daha düzenli gittikleri, erkeklerin ise bayanlara oranla daha çok ergojenik yardımcı kullandıkları tespit edilmiştir. Tablo -1: Araştırma Grubunun Branşlara Göre Dağılımı Denek Sayısı N=300 Yüzde Dağılımı (%) Toplu Sporlar Raketli Sporlar (300) 178 59,3 (300) 13 4,3 Uzak Doğu Sporları (300) 9 6,3 Su Sporları Kış Sporları Bireysel Sporlar Diğer Sporlar Branşı Olmayanlar 300) 9 3 (300) 5 1,6 (300) 52 17,3 (300) 8 2,6 (300) 16 5,3 Araştırmaya katılan öğrencilerin branşlara göre dağılımlarına bakıldığında, toplu sporların %59. 3, raketli sporların % 4. 3, uzak doğu sporlarının %6. 3, su sporlarının %3, kış sporlarının %1. 6, bireysel sporların %17. 3, diğer spor branşlarının %2. 6 ve branşı olmayanların %5. 3’lük bir oranı oluşturduğu görülmektedir. Tablo-2: Araştırma Grubunun Kullandıkları İlaç Türlerine Göre Dağılımları Dağılımlar Vitamin Protein Kokain Testosteron Kreatin Denek Sayısı N=300 (300) 28 (300) 3 (300) 2 (300) 1 (300) 1 Yüzde Dağılımı % 9,3 0. 9 0,6 0,3 0,3 Diğer (300) 9 3 Kullanmayan (300) 256 85,3 421 Araştırmaya katılan öğrencilerin kullandıkları ilaç türlerine bakıldığında, %9. 3’nün vitamin, %1’nin protein, %0. 6’sının kokain, %0. 3’nün testesteron, %0. 3’nün kreatin kullandığı,% 3 ‘ünün diğer ilaçları kullandığı, %88. 3’nünde ilaç kullanmadığı görülmektedir. TARTIŞMA VE SONUÇ Bu araştırmada elde edilen bulgularla, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda okuyan öğrencilerin ergojenik yardımcılar, doping ve sağlık hakkındaki bilgi ve alışkanlıkları incelenmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin düzenli olarak doktora gitme durumları incelendiğinde deneklerin %29’nun gittiği, %71’nin düzenli olarak doktora gitmediği görülmektedir. Fiziksel aktivitenin bağışıklık sistemini negatif olarak etkileyebileceği yirminci yüzyılın başlarından itibaren araştırmacılar tarafından belirlenmiştir. (16) Ancak bazı besin maddelerinin özellikle vitamin ve minareler gibi hem sağlığı hem de performansı olumlu etkilediği bilinmekte ve kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır (6). Neiman ve ve arkadaşları tarafından Maraton koşucuları üzerinde yapılan bir çalışmada yarışma sonrası yapılan kan testleri ile bağışıklık sisteminin yarışma öncesine oranla oldukça zayıfladığı ancak egzersizin hemen sonrası başlanan ve iki gün devam eden beslenme ve bazı vitamin, mineral takviyeleri ile normal seviyelere yükseldiği görülmüştür. (17) Çok uzun yıllardan beri sporcuların performanslarını artırmak amacıyla çeşitli maddeler kullandıklarını bilmekteyiz (24). Bu maddelerin bazıları yasaklanırken bazıları ise ergojenik yardım kapsamında kullanılmaktadır (21). Araştırmaya katılan öğrencilerin kullandıkları ilaç türlerine bakıldığında %9. 3’nün vitamin, %1’nin protein, %0. 6’sının kokain, %0. 3’nün testesteron, %0. 3’nün kreatin kullandığı, %88. 3’nün ise ilaç kullanmadığı görülmektedir. İlaç kullanım oranlarında özellikle vitaminler en yüksek oranı teşkil etmektedir. Şanlıer ve Arıkanın Ankara’nın çeşitli üniversitelerinde öğrenim gören beden eğitimi bölümü öğrencileri üzerinde yaptıkları bir başka çalışmada en yüksek ergojenik yardım kullanma oranını (%25. 5) vitaminlerin oluşturduğu belirtilmiştir. (19) Bir diğer çalışmada sporcuların %52. 2 oranında vitamini tercih etmesi yine yaptığımız araştırma ile paralellik göstermektedir (22). Araştırmada tespit edilen Testesteron ve Kokoin kullanımı WADA tarafından yasaklı maddeler kapsamında değerlendirilmektedir (20). İlaç kullanan sporcu örgencilerin %95. 4’ü kullandıkları ilaçların performanslarını olumlu yönde etkilediğini belirtirken, %4. 5’i olumsuz yönde etkilediğini belirtmişlerdir. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir başka çalışmada, deneklerin %3. 3’ü anabolicandrogenic steroid kullandığı belirtilmiştir (15). Division üniversitesi’nde yapılan çalışmada ise, çalışmaya katılan deneklerin %8. 9’u şu anda ergojenik yardımcıları kullandığını belirtmiştir (14). Başka bir çalışmada bayanların multi-vitamin ve kalsiyum, erkeklerin ise ginseng, amino-acid, glutamine, protein tozunu daha fazla kullandığını görülmüştür (13). Berglund tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise deneklerin %38’2 sinin multivitamin, mineral ve demir %20’sinin aminoasit, kreatin ve protein tozu kullandığı belirtilmiştir (4). Herbold tarafından Üniversite öğrencilerine yapılan bir başka çalışmada üniversite öğrencilerinin %28’nin kreatin almaktadır. (14). Son yıllarda sporcuların performanslarını artırmak amacıyla madde kullanımları hızla yaygınlaşmaktadır. Hatta dünyada büyük bir endüstri haline gelmiştir. Tommy ve arkadaşları Amerikada yapılan bir araştırmada performans artırıcı ilaç kullanımının lise düzeyindeki öğrenci sporculara kadar yaygınlaştığını tespit etmiştir (5,15). Miller ve arkadaşları tarafından Amerikada ki lise öğrencileri üzerine yapılan bir başka çalışmada öğrencilerin % 2’si bayan %4. 1’i erkek olmak üzere Anabolik steroidi özellikle kuvvet antrenmanları döneminde reçetesiz olarak kullandığı, bunun yanı sıra %3. 10’u bayan % 8. 59 erkeklerden oluşan bir grubunda kokain kullandıkları belirtilmiştir (11). Yapılan pek çok çalışmada steroidlerin psikolojik olarak depresyon, saldırganlık, uyku bozuklukları, paranoya vb, fizyolojik olarak ise kalp krizi riski, yüksek tansiyon ve özellikle bayanlarda üreme sistemi, ses kalınlaşması, yüz ve vücutta kıllanma artışı bilinen en büyük yan etkileri olduğu belirtilmiştir (11,13,3). Ülkemizde son yıllarda yaşanan doping skandallarının hızla artması sporcularımızın antrenörlerimizin ve spor adamlarımızın bu alanda yetersiz bilgiye sahip olduklarını göstermektedir. Dünya çapın- da pek çok sporcunun diyetlerine bakıldığında bol miktarda beslenme desteği aldıkları ve her spora özel beslenme şekillerinin mevcut olduğu bilinmektedir (23). Araştırmaya katılan öğrenciler ilaç kullanımı hakkındaki bilgi düzeyiniz sorusuna %95. 4’nün ilaçlar konusunda bilgi sahibi, %4. 5’i ise bilgi sahibi olmadığı şeklinde cevap vermişlerdir. Ancak kullandıkları ilaç yada ergojenik yardımcılar incelendiğinde yüksek performans için oldukça önemli olan karbonhidrat, cafein ve minareler gibi maddelerin hiç kullanılmadığı görülmüştür. Kullanılan maddeler konusunda kimden yardım alındığı sorusuna ise öğrencilerin, %56. 8’lik oranla antrenörler oldukça büyük bir pay oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucunda Öğrencilerin % 85. 3’ünün herhangi bir ergojenik yardım ve ilaç kullanmadığı kullananların ise aktif olarak üst düzey spor yapan öğrenciler olduğu tespit edilmiştir. Sporcuların branşları ile ilaç kullanımları arasında ise farklılık olmadığı, kullanılan maddeler dikkate alındığında oldukça düşük oranda bile olsa yasaklı madde kullanıldığı tespit edilmiştir. Çalışmada en yüksek öğrenci potansiyellerinden birine sahip G. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencilerinin ergojenik yardım ve doping bilgi düzeylerinin oldukça yetersiz ve ergojenik yardımcı kullanım oranlarının ise son derece düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu sonucun çıkmasında anket uygulamasının çoğunlukla birinci ve ikinci sınıf öğrencileri tarafından yapılması neden olarak gösterilebilir. Araştırma sonucunda dünyada hızla gelişen sporcuların performanslarını artırmak amacıyla diyetlerine ek olarak kullandıkları destek maddelerinin ülkemizde yetersiz bir kullanıma sahip olduğu ve bilinçlenerek ergojenik yardım kullanımının yaygınlaşmasının hem sporcu sağlığı hem de sporda başarı adına değerlendirilmesi önerilmektedir. KAYNAKLAR 1. Akgün, N. : Spor Hekimliği Açısından İlaçlar, Doping, Hacettepe Üniversitesi Doping Kontrol Merkezi Olimpik Solidarite Bölgesel Aenoc Kursu), 31-34, Ankara, (1991). 2. Akgün, N. Egzersiz Fizyolojisi, 4. Baskı, II. Cilt, Ege Üni. Basımevi, İzmir, (1993). 3. Alen, M., Rahkila, P. (1988) Anabolik-Androgenic Steroid Effects on Endocrinology and Lipid Metebolizm in Athletes, Sports Med. 6: 327-332 4. BERGLUND, B., HEMMİNGSSON, P., BİRGEGARD, G. : Detection of autologous blood transfusions in cross-country skiers, Int J Sports Med., 8 (2), 66-70, (1987). 5. Boone, Tommy; Sports Supplements and Crack: Both are Bad! Professionalization of Exercise Physiology Sep2006, Vol. 9 Issue 9, p2. 6. Calder P; C, Kew S, 2002 The İmmune Siystem: A Target for Functional Foods? British Journal of Nutrition, 88 (Suppl2), s 165-177 7. CASONİ, I., RİCCİ, G., BALLARİN, E. : Hematological Indices of Eritropoetin Administration in Athletes, Int. J. Sports Med., 14, 307311, (1993). 8. COWAN, D. A. : İlaç Kötüye Kullanımı, ABC of Sports Medicine, Tümay Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri Ltd., (1998). 9. CRAMER, R. B. : Olympic Cheating: The Inside Story of Illicit Doping and The U. S. Cycling Team, Rolling Stone, February 14, 2530, (1985), 10. ‘Doping’ www. sporhekimi. com adresinden alınmıştır. 04. 03. 2006 11. Du rant, R. H. Escobedo, (1995) Anabolic Steroid Use, Strenght in United States, Pediatrics 96: 23-28, 12. Froiland K, Koszewski W, Hingst J, Kopecky L. Nutritional supplement use among college athletes and their sources of information. Int J Sport Nutr Exerc Metab. 2004 Feb; 14 (1): 104-20. Erratum in: Int J Sport Nutr Exerc Metab. 2004 Oct; 14 13. Gold berg L., Eliot D., (2002) The Adolecents Training and Learning to Avoid Steroid Program: Preventig Drug Use and Promating health Behaviors. Archives of Pediatric and Adolecent Medicine 154: 322-338 422 14. Herbold N. H, Visconti B. K, Traditional and nontraditional supplement use by collegiate female varsity athletes. Int J Sport Nutr Exerc Metab. 2004 Oct; 14 (5): 586-93. 15. Miller, Kathleen E. ; Hoffman, Joseph H. ; Barnes, Grace M. ; Sabo, Don; Melnick, Merrill J. ; Farrell, Michael P.. Adolescent Anabolic Steroid Use, Gender, Physical Activity, and Other Problem Behaviors*. Substance Use & Misuse, 2005, Vol. 40 Issue 11, p1637-1657 16. Neiman D. C Buckley K S, İmmune Function in Marathon Runners Versus Sedentary Controls. Medicine Science in Sports and Exercise, 2004 27,986-992. 17. Nieman, David C. ; Bishop, Nicolette C. ; Nutritional strategies to counter stress to the immune system in athletes, with special reference to football. Journal of Sports Sciences Jul 2006, Vol. 24 Issue 7, p763. 18. Sawka, M. N., Joyner, M. J., Robertson, R. J., Spriet, L. L., Young, A. J. : ACSM Position Stand: Use of Blood Doping as an Ergogenec Aid, Official Journal of The American Collage of Sports Medicine, 28 (10), 127-134, (1994). 19. Şanlıer N., Arıkan B., Ankara’da Çeşitli Üniversitelerde Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarına Devam Eden Son Sınıf Öğrencilerin Beslenme ve Ergojenik Yardımcılarının Kullanma Durumlarının Saptanması, G. Ü Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi 26-27 Mayıs 2000 20. The World Anti-Doping Code The 2006 Prohıbıted Lıst Internatıonal Standard. ; List Of Prohibited Substances 2006, 21. Yonamine, Mauricio; Garcia, Paula Rodrigues; de Moraes Moreau, Regina Lucia; Sports Medicine 2004: 34 (11). p. 697-704; 22. Yücecan,S. Ersoy G., (1994) Sporcuların, Beslenme Sağlık ve Başarı Durumları Üzerine bir Araştırma, Spor Hekimliği Dergisi, 20,1: 11-16 23. Wolinsky I., Driskel J. A Nutritional Ergogenic Aids, Crc Press USA-2004 24. Ziyanur Güneş Spor ve Beslenme, Nobel Yayın Dağıtım 2003 P-172 “PUBERTE DÖNEMİ HENTBOL VE BASKETBOLCULARIN BİOMOTOR ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI” *Hüseyin ÖZKAN, *Yakup Akif AFYON* * Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor YüksekOkulu Öğrt. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. ÖZET Bu çalışmada, Muğla ilinde Türkiye çapında derece yapan 12–15 yaş grubu puberte dönemi hentbol ve basketbolcuların biomotor özelliklerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışma Muğla ili Bodrum ilçesi Atatürk İlköğretim Okulunda okuyan yaş gruplarında Türkiye 2. olan (n=12) erkek Basketbolcular ile Muğla Merkez Koca Mustafendi İlköğretim Okulunda okuyan yine yaş gruplarında Türkiye 1. olan (n=12) erkek hentbolculardan oluşan iki grup oluşturulmuştur. Araştırmamızda biomotor özellikler Eurofit test bataryasından biomotor özellikleri ölçmeye yarayan (Flamingo denge, Disklere vuruş, Otur-Uzan, Durarak uzun atlama, El dinamometresi, Bükülü kol ile asılma, 10 x 5m mekik koşusu) testleri uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar SPSS for Windows paket programında aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (SS) hesaplanarak basketbolcular ile hentbolcular arasında fark olup olmadığı One-Way unrelated Analysis of Variance (ANOVA), gruplar arası farklılık ise Tukey HSD ile p<0. 05 anlamlılık düzeyinde incelenerek grupların Biomotor özellikleri tespit edildi. Sonucta; Basketbolcu ve hentbolcü öğrencilerin biomotor özellikler bakımından farklılıklar görülse de bu farklar istatistiksel olarak bir anlam taşımamaktadır (p=0). Anahtar kelime: Puberte, Biyomotor BIOMOTOR FEATURES COMPARISON OF HANDBALL AND BASKETBALL PLAYERS IN PUBERTAL PERIOD ABSTRACT In this study, bio-motor features of hentbol and basketball players’ in puberty that age of 12-15 and has grade in Muğla and in Turkey were compared. For this study, two groups were selected. One from Bodrum Atatürk İlköğretim Okulu which have second degree of Basketball and Kocamustafendi İlköğretim Okulu that have first degree in Turkey. The groups are in the same age and the number of sample is 12 Eurofit test was used to measure the functional features of the groups. Data were analyzed in SPSS with the help of One-Way Anova (Tukey HSD) to find out the differences between the groups in accordance bio-motor tests. Significance level was set at p<0. 05. According to the results there are no significant bio-motor features differences between two groups. Key word: Puberty, Bio-motor GİRİŞ İnsanların gelişimi doğum öncesi dönemden başlayarak hayatlarının sonlarına kadar devamlılık ve değişimler gösteren bir süreçtir. Birey bu gelişim süreci içerisinde gelişirken, değişik zaman dilimleri içerisinde belirli özelliklerin ön plana çıktığı gözlenmektedir. İçinde bulunduğu her dönemin karakteristik bazı özelliklerini yapısal ve fonksiyonel olarak ifade eden norm değerlerle bağlantıları kurularak kendisine ait bazı bilgileri vermektedir. Her yaş grubunda bazı kendine has özellikleri olmasına karşın, puberte çok değişik bazı özellikleri gösterir. Başlı başına bir kriz dev- 423 residir. Bu devrede, gelişme ve kişilik oluşumu spor sayesinde olumlu yönde etkilenebilir. Bunun içinde bu devreye has ruhsal ve fiziksel problemler tanınmalı ve göz önünde tutulmalıdır. İnsan gelişiminden hızlı büyümenin birincisi çocukluk döneminde, ikincisi ise ergenlik dönemidir. Ergenlik döneminin başlangıç yıllarında büyüme hormonu çok salgılandığı için boy uzaması ve ağırlık artışı çok fazla olmaktadır. Bu dönemdeki ağırlık artışının nedeni ise vücuttaki yağlanmadır. Fiziksel ve motor gelişim, sporcular açısından büyük önem taşımaktadır. Fiziksel gelişim; bireyin fiziki yapısı, sinir ve kas sisteminin işlevlerindeki değişim ve dengeleme süreci ile ilgilidir. Motor gelişim ise, kişinin organlarının işleyişini denetim altına almada gösterdiği becerikliliğin artmasıdır. Motor gelişim bütün yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. İnsanların gelişim dönemleri içerisinde vücut yapısı ve fonksiyonlarının ifadesi olan biomotor özelliklerin değişim gösterdiği bilinmektedir. Biomotor özellikler fonksiyonel yönlerin göstergesi de olarak kabul (13). edilmektedir YÖNTEM: Araştırmanın yöntemi deneyseldir. Aktif olarak spor yapan, branşlarında Türkiye derecesine sahip puberte dönemi (12-15) basketbo1cu (n=12) ve hentbo1cu (n=12) biyomotor özelliklerinin karşılaştırmaktır. Araştırmanın evrenini Türkiye deki ilköğretim okullarında eğitim ve öğretime devam eden basketbol ve hentbol ile aktif olarak uğraşan tüm öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmamızın örneklem gruplarını ise Muğla il merkezi ve Muğla Bodrum ilçesinde bulunan ilköğretim okulları arasında yapılan Türkiye Şampiyonasında branşlarında derece alan aşağıdaki okullarda okuyan toplam 24 öğrenci (n=24) oluşturmaktadır: 1. Grup (n=12): Basketbo1cular Bodrum Atatürk İlköğretim Okulu 2. Grup (n=12): Hentbo1cular Muğla Kocamustafendi İlköğretim Okulu Araştırmamızda Biyomotor testler için ise Eurofit Avrupa Test Ba(5) taryası kullanılmış , ölçümler (Flamingo denge, Disklere vuruş, OturUzan, Durarak uzun atlama, El dinamometresi, Bükülü kol ile asılma, 10 x 5m mekik koşusu) BESYO spor salonu ve Fizyoloji laboratuarında alınmıştır. Elde edilen sonuçlar IBM uyumlu kişisel bir bilgisayarda SPSS for Windows paket programında averaj (X) ve standart sapma (SS) hesaplanmış, grublar arasında farklılık olup olmadığı One Way unrelated Analysis of Variance (ANOVA), gruplar arası farklılıklar ve benzerlikleri tespit etmek amacıyla Tukey HSD ile p<0,05 anlamlılık düzeyinde incelenmiştir. BULGULAR Bu bölümde basketbol ve hentbolcuların biomotor özelliklerinin ölçümlerinden elde edilen istatistiki bulgular verilmiştir.. Deneklerden alınan biomotor ölçümler sırası ile incelendiğinde aşağıdaki veriler elde edilmiştir. Tablo. 1: Yaş, boy ve vücut ağırlığı ölçüm parametre değerlerinin aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (SS) sonuçları PARAMETRELER Yaş (Yıl) Boy (cm) Vücut Ağırlığı (kg) BASKETBOLCULAR (n=12) X SS 12,58 0,67 167,83 8,49 51,83 10,09 HENTBOLCULAR (n=12) X SS 13,83 0,94 167,58 8,11 58,83 6,79 Çalışmaya katılan basketbolcu deneklerin yaş ortalaması 12,58±0,67 yıl, hentbolcu deneklerin yaş ortalaması 13,83±0,94 yıl olarak bulunmuştur. Bunun yanında boy ortalamaları basketbolcularda 167,83±8,49 cm, hentbolcularda 167,58±8,11 cm olarak tespit edilmiştir. Vücut ağırlığı basketbolcularda 51,83 ± 10,09 kg, hentbolcularda ise 58,83±6,79 kg olarak tespit edilmiştir (Tablo. 1). Biomotor Özellikler Basketbol ve hentbolculardan oluşan toplam 24 öğrencinin biomotor yetilerinin standart sapmalar (SS) ve aritmetik ortalamaları (X) incelendiğinde şu sonuçlar elde edilmiştir. Tablo. 2: Grupların biomotor özelliklerinin ölçüm parametre değerlerinin aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (SS) sonuçları PARAMETRELER Flamingo Denge (sn) Disklere Vuruş (sn) Otur-Uzan (cm) Durarak Uzun Atlama (cm) El Dinamometresi (kg) Bükülü Kol İle Asılma (sn) Mekik 10x5 m Mekik Koşusu (sn) BASKETBOLCÜLER (N: 12) X SS 6,42 3,40 13,41 1,28 23,75 7,47 169,58 14,82 17,62 8,23 16,37 10,21 18,25 1,29 20,67 1,67 HENTBOLCÜLER (N: 12) X SS 2,75 2,26 12,49 1,41 20,33 7,77 187,50 2,30 23,09 6,31 12,34 8,88 15,75 2,34 21,65 2,78 Basketbolcuların biomotor özellikleri; flamingo denge 6,42±3,40 sn, disklere vuruş 13,41±1,28 sn, otur-uzan 23,75±7,47 cm, durarak uzun atlama 169,58±14,82 cm, el dinamometresi 17,62±8,23 kg, bükülü kol ile asılma 16,37±10,21 sn, mekik 18,25±1,29, mekik koşusu 20,67±1,67 sn olarak tespit edilmiştir. Hentbolcuların biomotor özellikleri ise; flamingo denge 2,75±2,26 sn, disklere vuruş 12,49±1,41 sn, otur-uzan 20,33±7,77 cm, durarak uzun atlama 187,50±20,30 cm, el dinamometresi 23,09±6,31 kg, bükülü kol ile asılma 12,34±8,88 sn, mekik 15,75±2,34, mekik koşusu 21,65±2,78 sn olarak tespit edilmiştir. One-Way Unrelated Analysis of Variance (ANOVA), sonuçlarında hangi grubun ne derece anlamlı olduğunu belirlemek için ise parametreler Tukey HSD ile P< 0,05 anlamlılık düzeyinde incelenmiştir. Buradan elde edilen sonuçlara göre; Tablo. 3: Gruplar arası boy parametre One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 0,375 1516,583 1516,958 Df 1 22 23 Mean Square 0,375 68,936 F P 0,005 0,94* *P<0,05 Gruplar arası boy parametresi incelendiğinde F=0,005, P=0,94 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 3). Bu sonuç grupların boy ortalamalarının birbirine çok yakın olduğundan kaynaklanmaktadır. Tablo. 4: Gruplar arası vücut ağırlığı One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 368,167 1775,667 2143,833 Df 1 22 23 Mean Square 368,167 80,712 F P 4,56 0,04* *P<0,05 Gruplar vücut ağırlığı yönünden incelendiğinde F=4,56, P=0,04 düzeyinde anlamlı bir ilişki elde edilmiş Tukey HSD’ye göre bu anlamlılık hentbolcuların 7,83 kg basketbolculardan daha kilolu olmalarından kaynaklanmakta olduğu söylenebilir (Tablo. 4). Tablo. 5: Gruplar arası Flamingo Denge One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 80,667 183,167 263,833 df 1 22 23 Mean Square 80,667 8,326 F P 9,68 0,005* 424 Flamingo Denge testinde F=9,68, P=0,005 düzeyinde anlamlı bir ilişki görülmüştür (Tablo. 5). Tablo. 6: Gruplar arası Disklere Vuruş One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 5,134 40,126 45,260 df 1 22 23 Mean Square 5,134 1,824 F P 2,81 0,10* Disklere vuruş testinde F=2,81, P=0,10 düzeyinde basketbol ve hentbolcular arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 6). Tablo. 7: Gruplar arası Otur-Uzan One-Way ANOVA değerleri Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 70,042 1278,917 1348,958 df 1 22 23 Mean Square 70,042 58,133 F P 1,20 0,28* *P<0,05 Tablo. 8: Gruplar arası Durarak Uzun Atlama One-Way ANOVA değerleri Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 1926,042 6947,917 8873,958 df 1 22 23 Mean Square 1926,042 315,814 F P 6,09 0,02* *P<0,05 Gruplar arası durarak uzun atlama parametresi incelendiğinde F=6,09, P=0,02 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmıştır. Tukey HSD’ye göre bu farklılık ise hentbolcuların basketbolculardan 17,92 cm daha iyi uzun atlama performansı, sergilemelerinden kaynaklandığı söylenebilir. (Tablo. 8). Tablo. 9: Gruplar arası El Dinamometresi One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 179,307 1183,972 1363,278 df 1 22 23 Mean Square 179,307 53,817 F P 3,33 0,08* Grupların kuvvet ölçümlerinde el dinamometre ölçümü incelendiğinde F=3,33, P=0,08 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 9). Tablo. 10: Gruplar arası Bükülü Kol Askısı One-Way ANOVA değerleri Between Groups Within Groups Total 1 22 23 Mean Square 37,500 3,568 F P 10,51 0,004* Grupların mekik testinde F=10,51, P=0,004 düzeyinde anlamlı bir ilişki görülmüş bu farklılık ise basketbolcuların hentbolculardan 2,5 tekrar daha fazla mekik çekmelerinden kaynaklandığını göstermektedir (Tablo. 11). Tablo. 12: Gruplar arası Mekik Koşusu One-Way ANOVA değerleri Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 5,704 116,413 122,116 Df 1 22 23 Mean Square 5,704 5,291 F P 1,07 0,31* Sum of Squares 97,607 2015,652 2113,258 df 1 22 23 Mean Square 97,607 91,621 Grupların son parameter değeri olan mekik koşusu incelendiğinde F=1,07, P=0,31 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 12). 5. TARTIŞMA Çalışmada puberte dönemi basketbol ve hentbolcuların biomotor özelliklerinden şu sonuçlar elde edilmiştir. Her iki grubun biomotor yetilerinin karşılaştırılması sonucunda biomotor yapıları ile ilgili olarak iki grup arasında boy (F=0,005, P=0,94), vücut ağırlığı (F=4,56, P=0,04), flamingo denge (F=9,68, P=0,005), disklere vuruş (F=2,81, P=0,108), otur-uzan (F=1,20, P=0,284), durarak uzun atlama (F=6,09,P=0,02), bükülü kol ile asılma (F=1,06, P=0,31), mekik (F=10,51, P=0,004) ve mekik koşusu (F=1,07, P= 0,31) değerlerinde ilişkiler bulunmuştur. Bunun yanı sıra biomotor parametreler incelendiğinde hentbolcuların basketbolculara oranla daha iyi bir dengeye, patlayıcı kuvvete ve pençe kuvvetine sahip oldukları görülmektedir. Basketbolcuların ise; esneklik, kol ve omuz dayanıklılığı ve karın kas kuvveti yönünden hentbolculardan daha iyi oldukları görülmüştür. Fakat aralarındaki bu farklılıklar araştırmamızda istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu konu ile ilgili daha önceden yapılmış yurt içi ve yurt dışı çalışmaları ise şöyle sıralayabiliriz; Nissinen ve arkadaşları, sol el kullanımı olanlarda daha fazla kifoz (10), tespit etmişlerdir araştırmamızda sadece bir kişide kifoz tespit edilmiş ve bu kişinin de sağ elini kullandığı görülmüştür. Fakat bu sonuç bizim araştırmamız için istatistiksel bir anlam taşımamaktadır. *P<0,05 Source df *P<0,05 Grupların otur-uzan testi incelendiğinde gruplar arasında F=1,20, P=0,28 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 7). Source Between Groups Within Groups Total Sum of Squares 37,500 78,500 116,000 *P<0,05 *P<0,05 Source Tablo. 11: Gruplar arası Mekik One-Way ANOVA değerleri Source F P 1,06 0,31* *P<0,05 Grupların bükülü kol askısı ölçümü incelendiğinde F=1,06, P=0,31 düzeyinde anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (Tablo. 10). Zorba ve arkadaşlarının 1995 yılında 12-15 yaş grubu üzerinde yaptıkları çalışmada futbolcular ile sedanterlerin fiziksel yoğunluk değerlerini karşılaştırmış (esneklik,mekik,sırt ve bacak kuvveti, 50 m. Sürat koşusu, durarak yukarı sıçrama) istatistiksel bakımdan anlamlı (14). Araştırmamızda ise gruplar arasında biomotor farklar bulmuşlardır özellikler bakımından (p<0,05) düzeyinde istatistiki yönden anlamlı farklar bulunmamıştır. Kalkavan ve arkadaşlarının 1996 yılında yapmış oldukları çalışmalarında, sporcu gruplar ile sedanterlerin fiziksel uygunluk değerlerinin karşılaştırılmasında sağ el kuvveti, esneklik, mekik, sırt ve bacak kuvveti, 50 m. Sürat koşusu, dikey sıçrama değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulmuştur. Ayrıca sporcu gruplar arasında yapılan karşılaştırmalarda uygulanan Anova ve Tukey testleri sonucunda (6). Araştırmamızda ise hentbolcuların anlamlı farklılıklar gözlenmiştir basketbolculara oranla daha iyi dengeye, pençe kuvvetine ve patlayıcı kuvvete sahip oldukları tespit edilmiştir. Bunun yanında basketbolcular hentbolculara oranla daha iyi esnekliğe, kol ve omuz dayanıklılığına sahip oldukları sonucuna varılmıştır. Ancak iki grup arasında biomotor özellikler bakımından (p<0,05) düzeyinde istatistiki yönden anlamlı 425 farklar bulunmamıştır. Bunun nedeninin ise, Zorba ve ark. ile Kalkavan ve ark. yapmış oldukları çalışmalardan farklı olarak araştırmamızı Türkiye derecesi yapmış elit seviyede sporcular üzerinde yapmış olduğumuzdan kaynaklandığı düşünülmektedir. Çelebi’nin “12-14 yaş grubu spor yapan sedanter öğrencilerin postürel ve biomotor özellikleri”ni karşılaştırdığı yüksek lisans tezinde aktif olarak spor yapan öğrencilerin standart bir postüre sahip oldukları ve sedanter öğrencilere nazaran daha iyi biomotor özelliklere sahip (3). oldukları sonucuna varmıştır Yaptığımız bu araştırmada hentbolcular ile basketbolcular arasında denge, esneklik, patlayıcı kuvvet, pençe kuvveti, karın kuvveti, kol ve omuz dayanıklılığı yönünden farklılıklar olmasına rağmen bu değerler araştırmamız için p<0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiki yönden anlamlı bulunmamıştır. Bu bilgiler ışında biomotor özellikler bakımından basketbolcular ile hentbolcular arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı sonucuna varılmıştır. KAYNAKLAR 1. ÇELEBİ. F. ; (2000) “12-14 yaş grubu puberte dönemi spor yapan ve sedanter öğrencilerin postürel ve biomotor özelliklerinin karşılaştırılması” Yüksek Lisans tezi, Muğla Üniversitesi, Muğla 2. KALKAVAN, A. ve Ark. ; (1996) “Farklı spor branşlarında bazı fiziksel uygunluk değerlerinin sedanter grupla karşılaştırılması” G. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. Sayı: 3 s. 17-22, Ankara 3. NISSINEN M, HELIOVAARA M, SEITSAMO J, POUSSA M. ; (1995) “Left handedness and risk of thoracic hyperkyphosis in prepubertal schoolchildren”. Int J Epidemol; 24 (6): 1178-81. 4. SEVİM, Y. ;. (1995) “Antrenman Bilgisi”, Gazi Büro Kitapevi, Ankara 5. ŞİPAL,M. C. : (1989), Eurofit Bedensel Yetenek Testleri El Kitabı,Büro Hürbilek, ANKARA 6. ZORBA, ve Ark. ; (1995) “12-15 yaş grubu futbolcuların antropometrik ve fiziksel uygunluk değerlerinin sedanter grupla karşılaştırılması” Futbol Bilim Teknolojisi Dergisi, Hacettepe Üniv. Spor Bilimleri ve Teknolojisi Y. O. Sayı: 3, Ankara, s. 17-22, P-173 ESKRİM SPORCULARI VE ANTRENÖRLERİNİN PERFORMANS ARTTIRMAK AMACIYLA KULLANILAN İLAÇLAR VE BESİN TAMAMLAYICILARI HAKKINDAKİ BİLGİLERİNİN VE KULLANMA ALIŞKANLIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ AYÇA, B. *; UĞUR, A. B. *; *Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET 36 eskrim sporcusuna ve 14 eskrim antrenörüne performans arttırmak amacıyla kullanılan ilaçlar ve besin tamamlayıcıları hakkındaki bilgilerini ve sporcuların kullanma alışkanlıklarını değerlendirmek amacıyla bir anket uygulandı. Ankete katılan sporcuların %91. 7’si milli takımda yer aldığını, %50’si 7-10 yıl arasında bu sporu yaptığını belirtmiştir. Sporcuların %83. 3’ü sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyeceğini, %16. 7’si performans arttırmak için ilaç kullandığını, %8. 3’ü müsabaka öncesi ağrı kesici kullandığını belirtmiştir. Performansı olumlu yönde etkileyebileceğine inanılan ilaçlarda ilk sırayı anabolik steroidler (%75) ve vitaminler almaktadır. İlaç kullanımının yaratabileceği olumlu etkiler konusunda kas gücünde artış (%100) ilk sırayı alırken, sporcuların tamamı ilaç kullanımının olumlu yönleri yanında olumsuz etkilerinin de olabileceği düşüncesinde olup, ilaçların oluşturabileceği yan etkiler konusunda kalp atım hızında değişiklik (%75) ilk sırayı almaktadır. Sporcuların %33. 3’ü düzenli olarak vitamin kullandığını belirtirken, yine %33. 3’ü aminoasid, protein tozu gibi besin tamamlayıcılarını kullandığını, hepsi piyasadaki enerji içeceklerini kullandıklarını belirtmiştir. Sporcuların %50’si sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceği konusunu ilk kez arkadaş çevresinden öğrendiklerini belirtmiştir. Ankete katılan antrenörlerin %57. 1’i milli takımda görev aldığını, %42. 9’u 4-6 yıl arasında antrenörlük yaptığını belirtmiştir. %71. 4’ü sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceğini belirtmiş ve performansı olumlu yönde etkileyeceğine inandıkları ilaçların başında da vitaminler (%85. 7) gelmektedir. İlaç kullanımının yaratabileceği olumlu etkiler konusundaki düşüncelerinde kas gücünde artış (%57. 1), antrenman kapasitesinde artış (%57. 1) ve sürat artışı (%57. 1) ilk sırayı paylaşmaktadır. %85. 7’si ilaç kullanımının olumlu yönleri yanında olumsuz etkilerinin de olacağını düşünmektedir. İlaçların neden olabileceği yan etkiler konusunda hormonal düzensizlikler (%71. 4) ve bazı organlarda (karaciğer, böbrek gibi) istenmeyen etkiler ve ölüm (%71. 4) ilk sırayı paylaşmaktadır. Antrenörlerin hepsi sporcularına performans arttırmak için ilaç kullandırmadığını, ancak enerji içeceklerini tavsiye ettiklerini belirtmiştir. %42. 9’u sporcularının düzenli olarak vitamin kullanmalarına izin verdiklerini, bunların da multivitamin ve mineral kombinasyonları olduklarını belirtmişlerdir. %28. 5’i sporcularına ergojenik yardımcı olarak polen ve aminoasit gibi destekleyici maddeler kullanmalarına izin verdiklerini belirtmişlerdir. %42. 9’u ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceği konusunu ilk spor dergilerinden öğrendiklerini belirtmişlerdir. Anketin sonuçlarına göre eskrim sporcuları ve antrenörlerinin sporda ilaç kullanımı konusundaki bilgilerinin yeterli olmadığını gözlemledik. Anahtar Kelimeler: Eskrim, İlaç Suistimali, İlaç, Ergojenik Yardım 426 GİRİŞ ve AMAÇ Sporcuların çoğu performans kapasitelerini arttırmak amacıyla çeşitli ilaçları, besin maddelerini ve enerji içeceklerini denemektedirler. Eskrim; farklı teknik özelliklere sahip, kesici ve delici olmayan, flöre, epe ve kılıç olarak isimlendirilen üç silahla yapılan olimpik bir mücadele sporudur. Atletik açıdan bakıldığında hız ve dayanıklılık bu sporun en önemli özellikleridir (2). Bu çalışmadaki amaç; eskrim sporcularının ve antrenörlerinin performans arttırmak amacıyla kullanılan ilaçlar ve besin tamamlayıcıları hakkındaki bilgilerini ve sporcuların bu maddeleri kullanma alışkanlıklarını değerlendirmektir. MATERYAL ve METOD 36 eskrim sporcusuna yaş, cinsiyet, kaç yıldır bu sporu yaptığını, milli takımda yer alıp almadığını, performans arttırmak amacıyla ilaç kullanıp kullanmadığını, hangi ilaçların performansı arttırabileceğini, bunların etki ve yan etkileri hakkında bilgilerini, beslenmelerini takviye için kullandıkları besin tamamlayıcılarını ve enerji içeceklerini sorgulayan anket uygulandı. 14 eskrim antrenörüne yaş, cinsiyet, milli takımda antrenörlük yapıp yapmadığı, kaç yıldır antrenörlük yaptığını, sporcularına performans arttırmak amacıyla ilaç kullanımına izin verip vermediklerini, hangi ilaçların performansı arttırabileceğini, bunların etki ve yan etkileri hakkında bilgilerini, sporcularının beslenmelerini takviye için kullanımına izin verdikleri besin tamamlayıcılarını ve enerji içeceklerini sorgulayan anket uygulandı. Sonuçların değerlendirilmesinde; sonuçlar % olarak ifade edildi, bazı sorularda birden fazla seçenek işaretlenebildiğinden toplam %100’ü geçebilmektedir. BULGULAR Ankete katılan 21 bayan (%58. 3) ve 15 erkek (%42. 7), toplam 36 eskrim sporcusunun yaş dağılımı 14 ile 35 yıl arasındadır. 2 bayan (%14. 3) ve 12 erkek (%85. 7) toplam 14 eskrim antrenörünün yaş dağılımı 21 ile 45 yıl arasındadır. Sporcuların %91. 7’si (n = 33) milli takımda yer aldığı, antrenörlerin %57. 1’i (n = 8) milli takım antrenörlüğü yaptığını belirtmiştir. Sporcuların %50’si (n = 18) 7-10 yıl arasında bu sporu yaptığını, antrenörlerin %42. 9’u (n = 6) 4-6 yıl arasında eskrim antrenörlüğü yaptığını belirtmiştir. Sporcuların %83. 3’ü (n = 30) sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceğini, %16. 7’si (n = 6) performans arttırmak için anabolik steroid (pirimabolan) kullandığını, %8. 3’ü (n = 3) müsabaka öncesi ağrı kesici kullandığını belirtmiştir. Antrenörlerin %71. 4’ü (n = 10) sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceğini belirtmiştir. Performansı olumlu yönde etkileyebileceğine inanılan ilaçlarda sporcularda ilk sırayı anabolik steroidler (%75) ve vitaminler (%75) alırken, antrenörlerde de ilk sırayı vitaminler almaktadır (%75) (Tablo 1). Tablo 1. Sporcu ve antrenörlerin performansı olumlu yönde etkileyeceğine inandıkları ilaç grupları* İlaç grupları Vitaminler Anabolik steroidler Beta-blokerler Diüretikler Ağrı kesiciler Santral sinir sistemi uyarıcıları (kafein vs. ) Sporcu (n = 36) %75. 0 (n = 27) %75. 0 (n = 27) %58. 3 (n = 21) %50. 0 (n = 18) %41. 7 (n = 15) %25. 0 (n = 9) Antrenör (n = 14) %85. 7 (n = 12) %57. 1 (n = 8) %28. 6 (n = 4) %28. 6 (n = 4) %14. 3 (n = 2) %57. 1 (n = 8) Tablo 2. Sporcu ve antrenörlere göre ilaç kullanımının yaratabileceği olumlu etkiler* Etkiler Kas gücünde artış Sürat artışı Antrenman kapasitesinde artış Dayanıklılıkta artış Solunum kapasitesinde artış Sporcu (n = 36) %100 (n = 36) % 91. 7 (n = 33) %83. 3 (n = 30) Antrenör (n = 24) %57. 1 (n = 8) %57. 1 (n = 8) %57. 1 (n = 8) %75. 0 (n = 27) %58. 3 (n = 21) %42. 9 (n = 6) %42. 9 (n = 6) * Bir kişi birden fazla seçenek işaretleyebildiğinden toplam %100’ü geçebilmektedir Sporcuların tamamı ve antrenörlerin %85. 7’si ilaç kullanımının olumlu yönleri yanı sıra organizma üzerinde olumsuz etkilerinin de olabileceğini düşünmektedir (Tablo 3). Tablo 3. Sporcu ve antrenörlere göre ilaç kullanımının oluşturabileceği olası yan etkiler* Olası yan etkiler Kalp atım hızında değişiklik Hormonal düzensizlikler Bazı organlarda istenmeyen etkiler (karaciğer, böbrekte harabiyet) Uyku düzeninde bozukluk Hipertansiyon Ölüme neden olma Mide-bağırsak sistemi rahatsızlıkları Menstürasyon düzensizliği Yan etkileri olabileceğine inanmıyorum Sporcu (n = 36) %75. 0 (n = 27) %50. 0 (n = 18) %50. 0 (n = 18) Antrenör (n = 14) %57. 1 (n = 8) %71. 4 (n = 10) %71. 4 (n = 10) %50. 0 (n = 18) %25. 0 (n = 9) %25. 0 (n = 9) %16. 7 (n = 6) %28. 6 (n = 4) %42. 9 (n = 6) %71. 4 (n = 10) %28. 6 (n = 4) %16. 7 (n = 6) %8. 3 (n = 3) %14. 3 (n = 2) %14. 3 (n = 2) * Bir kişi birden fazla seçenek işaretleyebildiğinden toplam %100’ü geçebilmektedir Sporcuların %16. 7’si (n = 6) performans arttırmak için 6 ay süre ile anabolik steroid (pirimabolan) kullandığını belirtmiştir. Tablo 4. Sporcu ve antrenörlerin anabolik steroidlerin neden olabileceği yan etkiler konusundaki düşünceleri* Olası yan etkiler Karaciğer üzerinde olumsuz etkiler Harmonal düzensizlikler Kilo artışı Kalp üzerinde olumsuz etkiler Hipertansiyon Üreme fonksiyonunda bozulma Cinsel istekte azalma Cinsel istekte artma Saldırganlık, huzursuzluk Konsantrasyon bozukluğu Ölüme neden olma Sporcu (n = 36) Antrenör (n = 14) %41. 7 (n = 15) %14. 3 (n = 2) %58. 3 (n = 21) %41. 7 (n = 15) %58. 3 (n = 21) %50. 0 (n = 18) %58. 3 (n = 21) %28. 6 (n = 4) %14. 3 (n = 2) %42. 9 (n = 6) %14. 3 (n = 2) %28. 6 (n = 4) %33. 3 (n = 12) %16. 7 (n = 6) %41. 7 (n = 15) %16. 7 (n = 6) %58. 3 (n = 21) %14. 3 (n = 2) - (n = 0) %28. 6 (n = 4) %42. 9 (n = 6) %14. 3 (n = 2) * Bir kişi birden fazla seçenek işaretleyebildiğinden toplam %100’ü geçebilmektedir * Bir kişi birden fazla seçenek işaretleyebildiğinden toplam %100’ü geçebilmektedir Sporcuların %50’si (n = 18) sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceği konusunu ilk kez arkadaş çevresinden, %25’i (n = 9) antrenörlerinden, %16. 7’si (n = 6) spor dergilerinden, %8. 3’ü (n = 3) araştırarak öğrendiğini belirtmiştir. Sporcuların antrenörlerin ilaç kullanımının yaratabileceği olumlu etkiler konusundaki görüşleri Tablo 2’de görülmektedir. Antrenörlerin ise %42. 9’u (n = 6) spor dergilerinden, %28. 6’sı (n = 4) kendi antrenörlerinden, %28. 6’sı (n = 4) seminerlerden öğrendiklerini belirtmişlerdir. 427 Sporcuların %33. 3’ü (n = 12) düzenli olarak multivitamin ve mineral kombinasyonlarını kullandıklarını belirtmiştir. %25’i (n = 9) her gün, %8. 3’ü (n = 3) haftada 2 gün, %16. 7’si (n = 6) hasta olduğunda vitamin kullandığını belirtmiştir. Sporcuların %33. 3’ü (n = 12) aminoasit, protein tozu gibi besin tamamlayıcılarını kullandığını belirtirken, hepsi piyasadaki enerji içeceklerini kullandıklarını belirtmişlerdir. Antrenörlerin hepsi sporcularına performans arttırmak amacıyla ilaç kullandırmadığını, ancak enerji içeceklerini tavsiye ettiklerini belirtmiştir. %28. 5’i (n = 4) sporcularına ergojenik yardımcı olarak polen, aminoasit gibi beslenmelerini destekleyici maddeler kullanmalarına izin verdiklerini belirtmişlerdir. %42. 9’u (n = 6) sporcularının düzenli olarak, haftada 2 gün multivitamin ve mineral kombinasyonlarını kullanmalarına izin verdiklerini belirtmişlerdir. TARTIŞMA ve SONUÇ Sporcuların ilaç suistimali yapmasının en önemli nedenlerinden biri belirlemiş olduğu hedeflere ulaşma arzusudur. Çalışmamızda sporcuların %16. 7’si anabolik steroid kullandığını, %8. 3’ü müsabaka öncesi ağrı kesici kullandığını belirtmiştir. Performans arttırmak amacıyla sporcuların %69’unun anabolik steroidleri kullandıkları, ek olarak %37’sinin amfetaminleri ve %8’inin barbitüratları kullandıkları belirtilmiştir (6). Bir çalışmada sporcular tarafından kullanılan başlıca ilaçların uyarıcılar, narkotikler, kortikosteroidler ve anabolik steroidler olduğu belirtilmiştir (7). Benzer bir çalışmada, 207 sporcunun %62’sinin doping yapmak amacıyla ilaç kullandıkları, bu amaçla multivitamin ve mineral kombinasyonları (%71), diüretikler (%30) ve anabolik steroidleri (%28) kullandıkları belirtilmiştir (3). Yapılan bir çalışmada 100 sporcunun %33’ü performans arttırmak amacıyla en çok sırasıyla vitamin ve mineral kombinasyonlarını, anabolik steroidleri ve beta-2 agonistleri (efedrin) kullandıkları tespit edilmiştir (5). Amatör futbolculara kullandıkları ilaçlar ve besin tamamlayıcılarını sorgulayan anket uygulanmış, buna göre kokain gibi yasaklı maddeleri kullandıkları ve vitamin olarak büyük ölçüde C vitamini kullandıkları tespit edilmiştir (1). Yine futbolcularla yapılan bir çalışmada, 123 futbolcunun %41. 5’inin performans arttırmak için ilaç kullandığı, %37’sinin protein tozları, aminoasidler ve spor içeceklerini kullandıkları bildirilmiştir (4). Çalışmamızda sporcuların performansı olumlu yönde etkileyeceğine inandıkları ilaçlarda; anabolik steroidler ve vitaminler, antrenörlere göre vitaminler ilk sırayı almaktadır. Benzer çalışmalarda da vitaminler, santral sinir sistemi stimülanları, anabolik steroidler ve analjezikler şeklinde sıralanmaktadır (4, 5). İlaç kullanımının yaratabileceği olumlu etkiler konusundaki görüşlerinde kas gücünde artış sporcularda ilk sırayı alırken, onu sürat artışı ve antrenman kapasitesinde artış izlemektedir. Antrenörlere göre kas gücünde artış, sürat artışı ve antrenman kapasitesinde artış ilk sırayı paylaşmaktadır. Benzer çalışmalardaki sıralamalar ise dayanıklılıkta, kas gücünde, solunum kapasitesinde artma şeklindedir (4, 5). Sporcuların %50’si sporda ilaç kullanımının performansı olumlu yönde etkileyebileceği konusunu ilk kez arkadaş çevresinden, antrenörlerin %42. 9’u ise spor dergilerinden öğrendiklerini belirtmiştir. Benzer bir çalışmada sporcuların %30’u ilaç kullanan arkadaşlarından (4), başka bir çalışmada %26’sı antrenörlerinden öğrendiğini belirtmişlerdir (5). Sporcuların %33. 3’ü düzenli olarak multivitamin ve mineral kombinasyonlarını kullandıklarını, yine %33. 3’ü aminoasid protein tozu gibi besin tamamlayıcılarını kullandıklarını, hepsi piyasadaki enerji içeceklerini kullandıklarını belirtmiştir. Benzer çalışmalarda sporcuların %37’sinin (4), sporcuların %75’inin (5) multivitamin ve mineral kombinasyonlarını, protein tozu, aminoasit, polen gibi besin tamamlayıcılarını ve enerji içeceklerini kullandıkları bildirilmiştir. Anketin sonuçlarına göre eskrim sporcuları ve antrenörlerinin sporda ilaç kullanımı konusundaki bilgilerinin yeterli olmadığını gözlemledik. İlaç kullanan sporcu sayısının az olması sevindirici bir olay olmakla beraber, sporculara ilaç kullanımı ile meydana gelebilecek sorunlar konusunda eğitim verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. KAYNAKLAR 1. Ama, P. F., Bentge, B., Ama Moor, V. J., Kamga, J. P., Football and doping study of African amateur footballers, BRJ Sports Med, 37 (34), 307-310, 2003. 2. Arseven, R., Eskrim tarihi ve modern eskrim. Doğuş Matb. ve Ticaret Ltd. Şirketi Matbaası, 1976, Ankara. 3. Ayça B., Çiloğlu, F., Amateur athletes’ usage of certain medications for the purpose of enhancing sports performance, First International Meeting on Pharmacy & Pharmaceutical Science, Abstract Book, 4-7 September, 1994, Istanbul. 4. Ayça, B., Çiloğlu F., Futbolcuların performans arttırmak amacıyla kullandıkları ilaçlar ve besin tamamlayıcıları, VI: Ulusal Spor Hekimliği Kongresi, Özet Kitabı, s. 47, 19-21 Eylül, 1997, İzmir. 5. Ayça B., Çiloğlu, F., Demir, İ., Sporcuların performans arttırmak amacıyla kullandıkları ilaçlar ve besin tamamlayıcıları, Dinamik Spor Bilimleri Dergisi, 1 (2), 238-247, 2000. 6. Kurdak, S. S., Sporda Doping ve İlaç Kullanımı, Sporsal Kuram Dizisi, 1996, Ankara. 7. Laure, P., Doping: epidemiological studies. La Presse Médicele, 229, 1365-1372, 2000. 428 Bu nedenle araştırma, Ankara’daki çeşitli üniversite ve kulüplerde tenis oynayan amatör tenisçilerin beslenme durumlarını ve antropometrik ölçümlerini saptamak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. P-174 AMATÖR TENİSÇİLERİN BESLENME DURUMLARININ VE BAZI ANTROPOMETRİK ÖLÇÜMLERİNİN SAPTANMASI ** Bahar ARIKAN Nevin ŞANLIER ARAŞTIRMA YÖNTEMİ VE ARAÇLAR * ÖZET Araştırma, Ankara’daki Gazi Üniversitesi, ODTÜ, Atlı Spor ve Tenis Kulübünde oynayan amatör tenisçilerin beslenme durumları ve antropometrik ölçümlerini belirlemek amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Çalışmaya yaşları 25-35 arası değişen 91’i kadın 122’si erkek toplam 213 birey katılmıştır. Veriler anket tekniği ile karşılıklı görüşme yapılarak toplanmıştır. Soru formunda, sporcuların demografik bilgilerini, beslenme bilgi ve alışkanlıkları ile antropometrik ölçümlerini içeren sorulara yer verilmiştir. Veriler SPSS 10. 0 programında değerlendirilmiş olup aritmetik ortalama (x), standart sapma (ss) ve khi-kare testleri uygulanarak analiz edilmiştir. 2 Erkek sporcuların BKI’i 23. 0±1. 97 kg/m , bel/kalça oranları 0. 78±0. 09, kulaç uzunlukları 175. 9±7. 82 cm iken bu değerler kadınlar2 da sırasıyla 19. 8±1. 62 kg/m , 0. 67±0. 07, 165. 7±7. 07 cm’dir. Kadınların %62. 6’sinin, erkeklerin %46. 7’sinin 2-3 kez antrenman yaptığı, katılımcıların %58. 6’sının sabah öğününü zamansızlık nedeni ile atladığı, amatör sporcuların %46. 5’inin bazen ara öğün tükettikleri ve bu öğünlerde genellikle meyve yedikleri saptanmıştır. Ayrıca tenisçilerin antrenman öncesinde, sırasında ve sonrasında yemek yemedikleri, %40. 9’unun ise müsabakalardan 2 saat önce yemek yedikleri, %50. 2’sinin çay ve kahve tükettikleri ancak sigara alışkanlığının olmadığı, %98. 5’inin ise ergojenik yardımları kullanmadığı tesbit edilmiştir. Beslenme bilgi durumlarına bakıldığında amatör tenisçilerin %78. 0’i et ve türevlerinin proteinden, %81. 7’si şekerli besinlerin karbonhidratta, %75. 1’i süt ve türevlerinin kalsiyumdan (p>0. 05), %82. 1’i karaciğer ve yumurta sarısının demirden, %58. 2’si ceviz ve karaciğerin magnezyumdan (p<0. 05), %50. 2’si pekmezin potasyumda %94. 0’ü sebze ve meyvelerin C vitamininden zengin kaynaklar olduğunu belirtmişlerdir. Sonuç olarak, yeterli ve dengeli beslenme sağlığı, vücut bileşimini, egzersiz performansını etkilemektedir. Bu nedenle yalnızca sporcular değil hayatın her dönemlerinde bütün bireyler için beslenme eğitiminin gerekliliği unutulmamalıdır. Konunun uzmanı kişilerden alınacak beslenme eğitiminin toplum sağlığı açısından faydalı olacağı görüşündeyiz. Anahtar Sözcükler: Amatör tenisçiler, beslenme alışkanlıkları, beslenme bilgisi, antropometrik ölçümler GİRİŞ Spor; türüne göre, çeşitli kasların çalıştırılarak vücut hareketlerini yaptıran uğraş olup, kas çalışmalarında harcanan enerjiyi karşılayacak nitelikte beslenmeyi gerektirmektedir (Ekin, 2000). Yapılan egzersize uygun enerji alımı, enerjinin besin öğelerine dağılımındaki denge, karbonhidrat tüketimi, egzersiz öncesi ve sonrası besin seçimi, yeterli sıvı alımı, beslenme açısından performansı belirleyen faktörlerden olmaktadır (Konopka, 2003; Ersoy, 2004). Ancak spor dallarında iyi bir performans elde edebilmek için beslenme kadar uygun bir vücut tipinin de gerekli olduğu düşünülmektedir. Vücut kompozisyonu, genellikle somototip ve vücut yağının belirlenmesi metodu ile tespit edilmekte, sporcular arasındaki fiziki yapı farklılıklarının da belirlenmesini sağlamaktadır (Turnagöl ve Şendil, 2003). ** * MEB G. Ü. Mesleki Eğitim Fakültesi Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Araştırma, Ankara’da Gazi Üniversitesi, ODTÜ, Atlı Spor ve Tenis Kulübünde oynayan yaşları 25-35 arası değişen 91’i kadın, 122’si erkek olmak üzere toplam 213 kişi üzerinde yapılmış olup, veriler anket yöntemi ile toplanmıştır. Hazırlanan anket formunda sporcuların antropometrik ölçümleri, antrenman sayıları ve tenis oynama saatleri, beslenme bilgi kaynakları, tükettikleri öğün sayıları, antrenman öncesi ve sonrası besin tüketim durumları, çay ve kahve tüketim alışkanlığı, ergojenik yardımcıları kullanma durumu, beslenme bilgi düzeyleri ile sporcuların geçirdikleri hastalıklar ve sakatlıklar saptayacak sorulara yer verilmiştir. Veriler SPSS 10. 0 programında değerlendirilmiş, aritmetik ortalama (x), standart sapma, (ss) ile sayı ve yüzdeleri alınmış, khi-kare testi uygulanmıştır. BULGULAR VE TARTIŞMA Sporcuların tenis dışında diğer spor dallarındaki faaliyetlerine bakıldığında erkeklerin %25. 9’unun, kadınların %22. 0’sinin takım sporlarıyla ilgilendikleri, bireysel sporlarda erkeklerin %42. 9’unun, kadınların ise %30. 0’unun spor faaliyetlerinde bulunduğu tesbit edilmiştir. Amatör tenisçilerin beslenme ile ilgili bilgi kaynağı olarak kadınların %35. 0’i basın yayın organlarını, %26. 2’si aile ve arkadaş çevresini, %20. 7’sinin hekim veya diyetisyenleri kullandıkları, erkeklerde ise sırasıyla bu değerler %29. 3, %29. 0, %22. 3 olarak belirlenmiştir. Tablo 1. Sporcuların cinsiyetlerine göre antropometrik ölçümlerinin aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri. Kadın x Boy uzunluğu (cm) 167. 7 Vücut ağırlığı (kg) 55. 8 2 19. 8 BKI* (kg/m ) Bel çevresi (cm) 68. 0 Kalça çevresi (cm) 93. 8 Bel/kalça oranı 0. 67 Üst kol çevresi (cm) 27. 9 Kulaç uzunluğu (cm) 165. 7 Baldır çevresi (cm) 45. 6 Sporcunun ss 5. 00 5. 67 1. 62 6. 90 3. 90 0. 07 2. 81 7. 07 7. 43 Erkek x 176 71. 4 23. 0 78. 9 95. 6 0. 78 31. 6 175. 9 50. 7 ss 6. 80 8. 03 1. 97 11. 11 8. 72 0. 09 4. 07 7. 82 7. 51 * Beden Kitle İndeksi Tabloda görüldüğü gibi, erkeklerin ortalama boy uzunluklarının 176±6. 80 cm, vücut ağırlıklarının 71. 4±8. 03 kg, BKI’lerinin 23. 0±1. 2 97 kg/m , bel çevrelerinin 78. 9±11. 11 cm, kalça çevrelerinin 95. 6±8. 72 cm, bel/kalça oranlarının 0. 78±0. 09, üst kol çevrelerinin 31. 6±4. 07 cm, kulaç uzunluklarının 175. 9±7. 82 cm, baldır çevrelerinin 50. 7±7. 51 cm olduğu, kadınların ise bu değerleri sırasıyla 167. 7±5. 00 2 cm, 55. 8±5. 67 kg, 19. 8±1. 62 kg/m , 68. 0±6. 90 cm, 93. 8±3. 90 cm, 0. 67±0. 07, 27. 9±2. 81 cm, 165. 7±7. 07 cm, 45. 6±7. 43 cm olduğu belirlenmiştir. Sporcuların tenis oynama sürelerine bakıldığında erkeklerin 4. 93±4. 55 yıl, kadınların 3. 17±2. 17 yıl olarak bulunmuştur. Tablo 2. Tenisçilerin antrenman yapma durumları, haftalık antrenman sayıları ve tenis oynama saatlerinin dağılımı. Sporcunun Erkek S % Toplam S % x p 66. 0 34. 0 88 34 72. 2 27. 8 148 65 69. 4 30. 6 1. 4 P>0. 05 62. 6 27. 5 9. 9 57 29 36 46. 7 23. 8 29. 5 114 54 46 53. 5 25. 3 21. 2 13. 1 P<0. 05 50. 5 30. 8 18. 7 100. 0 53 43 26 122 43. 4 34. 9 21. 3 100. 0 99 71 43 213 49. 4 30. 5 20. 1 100. 0 Kadın S % Antrenman yapma durumu Yapar 6 Yapmaz 31 Haftada yaptığı antrenman sayısı 2-3 57 4-5 25 6-7 9 Haftada tenis oynama saati 5-6 46 7-15 28 15-20 17 Toplam 91 2 Kadın ve erkek sporcuların %69. 4’ünün antrenman yaptığı, kadınların %62. 6’sının, erkeklerin ise %46. 7’sinin haftada 2-3 kez antrenman yaptığı belirlenmiş olup, kadınların %50. 5’sinin, erkeklerin de %43. 4’ünün haftada 5-6 saat tenis oynadıkları saptanmıştır. Tablo 3. Sporcuların tükettikleri öğün sayısı, öğün atlama, durumu atlatılan öğün ile nedenleri, ara öğün alma durumu ve ara öğünlerde yenilen yiyeceklerin dağılımı. Günlük tüketilen öğün sayısı 3 4 5 Toplam Öğün atlama durumu Atlar Atlamaz Bazen atlar Toplam Atlatılan öğün Sabah Öğle Toplam Öğün atlama nedeni Vakit yok Hazırlayan yok İştahsızlık Kilo alma kaygısı Toplam Ara öğün alma durumu Alır Almaz Bazen alır Toplam Ara öğünde yenilenler Meyve Biküvi, simit, sandviç Kek, pasta, çikolata, tatlı Pizza, hamburger, döner Süt, ayran, meyve suyu Çay, kahve Toplam Kadın S % Erkek S % Toplam S % 49 25 27 91 53. 8 27. 5 18. 7 100. 0 78 28 16 122 52. 5 15. 0 32. 5 100. 0 127 53 33 213 59. 6 24. 9 5. 5 100. 0 28 26 37 91 30. 7 28. 7 40. 6 100. 0 28 42 52 122 23. 0 34. 4 42. 6 100. 0 56 68 89 213 26. 3 31. 9 41. 8 100. 0 41 24 65 63. 1 36. 9 100. 0 44 36 80 55. 0 45. 0 100. 0 85 60 145 58. 6 41. 4 100. 0 45 16 15 14 90 50. 0 19. 0 16. 0 15. 0 100. 0 50 19 14 12 95 52. 6 20. 1 14. 7 12. 6 100. 0 95 35 29 26 185 51. 4 18. 9 15. 7 14. 0 100. 0 44 12 35 91 48. 4 13. 2 38. 4 100. 0 40 18 64 122 32. 8 14. 8 52. 4 100. 0 84 30 99 213 39. 4 14. 0 46. 5 100. 0 40 28 19 20 26 29 162 24. 7 17. 4 11. 7 12. 3 16. 0 17. 9 100. 0 30 40 22 33 22 29 185 21. 0 21. 6 11. 9 17. 5 11. 9 15. 8 100. 0 79 68 41 53 48 58 347 22. 7 19. 6 11. 8 15. 4 13. 8 16. 7 100. 0 Tabloda verildiği gibi, kadın sporcuların %53. 8’inin erkek sporcuların %52. 5’inin günde üç öğün tükettikleri erkeklerin %42. 6’sının, kadınların %40. 6’sının bazen öğün atladıkları yine kadınların %63. 1’inin erkeklerin ise %55. 0’inin genellikle sabah öğününü atladıkları öğün atlama nedeni olarak erkeklerin %52. 6’sı kadınların %50. 0’si vakit yetersizliğini sebep göstermiştir. Bu araştırmada erkeklerin %52. 4’ünün bazen ara öğün aldığı, kadınların %48. 4’ünün ise her zaman ara öğün aldığı, bu öğünlerde kadınların %24. 7’sinin meyveyi, erkeklerin %21. 6’sının ise bisküvi, simit ve sandviç gibi yiyecekleri tükettiği tesbit edilmiştir. Şanlıer ve Arıkan (2001) yaptıkları araştırmada katılımcıların %53. 8’inin ara öğün aldığını, %72. 2’sinin ara öğünlerde bisküvi, simit, sandviç, kek ve çikolatalı tatlıları tükettiklerini bildirmişlerdir. Tablo 4. Sporcuların antrenman öncesi, antrenman sırasında ve antrenman sonrasında tenis oynama saatlerinin dağılımı. Kadın S Antrenman öncesi yemek yeme durumu Yer 9 Yemez 82 Antrenman sırasında yemek yeme durumu % Erkek S % Toplam S % x p 9. 9 90. 1 8 14 6. 6 93. 4 17 196 5. 0 P>0. 05 16. 5 92. 0 2 430 Bazen yer 14 Yemez 77 Antrenman sonrası yemek yeme durumu Yer 37 Yemez 54 Müsabakadan önce yemek yeme zamanı 1 saat 32 2. saat 45 3 saat 14 Toplam 91 15. 4 84. 6 21 101 17. 2 82. 8 35 178 16. 4 83. 6 0. 3 P>0. 05 40. 7 59. 3 72 50 59. 0 41. 0 109 104 51. 2 48. 8 4. 0 P>0. 05 35. 2 49. 4 15. 4 100. 0 37 42 43 122 30. 4 34. 3 35. 3 100. 0 69 87 57 213 32. 4 40. 9 26. 7 100. 0 Erkek sporcuların %93. 4’ü, kadın sporcuların %90. 1’i antrenman öncesi, kadınların %84. 6’sı erkeklerin %82. 8’i antrenman sırasında yine kadınların %59. 3’ünün, erkeklerin ise %41. 0’inin antrenman sonrasında yemek yemedikleri belirlenmiş olup cinsiyetler arasındaki fark önemli bulunmamıştır (P>0. 05). Ancak sporcuların müsabakadan önce yemek yeme zamanı incelendiğinde kadınların %49. 4’ünün 2 saat önce, erkeklerin %35. 3’ünün ise 3 saat önce yemek yedikleri tesbit edilmiştir. Şanlıer ve Arıkan (2000) yaptıkları çalışmada basketbolcuların %64. 0’ünün antrenmandan 2 saat önce yemek yediklerini tesbit etmişlerdir. Tablo 5. Tenis oynayan sporcuların çay ve kahve tüketim alışkanlıklarının dağılımı. Alışkanlık durumu Hiç alışkanlığım yok Sigara Sigara+alkol Çay ve kahve tüketim durumu Sadece çay Her ikisi de Hiçbiri Çay ve kahve tüketim sıklığı Her gün Haftada 2-3 kez Haftada 4-5 kez Kadın S % Erkek S % Toplam S % x p 49 24 18 53. 8 26. 4 19. 8 75 30 17 61. 5 24. 5 14. 0 124 54 35 57. 3 25. 4 17. 3 1. 8 P>0. 05 36 47 8 39. 6 51. 6 8. 8 50 60 12 41. 0 49. 2 9. 8 86 107 20 40. 7 50. 2 9. 4 0. 7 P>0. 05 66 15 10 72. 5 16. 5 11. 0 103 8 11 84. 4 6. 5 9. 0 169 23 21 79. 5 10. 8 9. 7 6. 6 P>0. 05 Tabloya bakıldığında erkek sporcuların %61. 5’inin, kadın sporcuların %53. 8’inin hiçbir alışkanlıklarının olmadığı görülmüş olup, kadınların %51. 6’sının, erkeklerin ise %49. 2’sinin çay ve kahvenin her ikisini de, erkeklerin %84. 4’ünün kadınların ise %72. 5’inin her gün tükettikleri saptanmıştır. Cinsiyetler arası farklılık önemli bulunmamıştır (P>0. 05). 2 Süel ve arkadaşları (2002), sporcuların %18. 2’sinin çay ve kahve tükettiklerini belirtmiştir. Yapılan başka bir çalışmada sporcuların %46. 0’sının çay ve kahveyi her gün tükettiklerini tesbit etmişlerdir (Şanlıer ve Arıkan, 2000). Tablo 6. Tenisçilerin cinsiyetlerine göre ergojenik yardımcıları kullanım durumlarının dağılımı. Ergojenik yardımcının kullanımı Kullanıyor Kullanmıyor Ek vitamin kullanımı Kullanıyor Kullanmıyor Bazen kullanıyor Ek mineral kullanımı Kullanıyor Kullanmıyor Bazen kullanıyor Ek protein kullanım Kullanıyor Kullanmıyor Ek aminoasit kullanımı (n. 213) Kulanmıyor Bazen kullanıyor Kullanım sebepleri (n: 40) Performansı arttırır Doğal beslenmede eksik olan vitamin ve mineralleri sağlar Kadın S % Erkek S % Toplam S % 2 89 2. 2 97. 8 1 122 0. 8 99. 2 3 210 1. 5 98. 5 6 59 26 6. 6 64. 8 28. 6 2 84 36 1. 6 68. 9 29. 5 8 143 62 3. 9 70. 5 25. 6 79 12 86. 8 13. 2 105 17 86. 1 13. 9 184 28 90. 6 9. 4 82 9 90. 1 9. 9 109 13 89. 4 10. 6 191 22 94. 5 5. 5 85 6 93. 4 6. 6 111 11 91. 0 9. 0 96 17 98. 5 1. 5 10 76. 9 22 81. 5 32 80. 0 3 23. 1 5 18. 5 8 20. 0 Kadınların %97. 8’inin ergojenik yardımcıları, %93. 4’ünün ek aminoasitleri, %50. 1’inin ek proteinleri, %86. 8’inin ek mineralleri, %64. 8’i ek vitaminleri kullanmadıkları, erkeklerin ise sırayla %99. 2’sinin, ergojenik yardımcıları, %91. 0’inin ek aminoasitleri, %89. 4’ünün ek proteinleri, %86. 4’ünün ek mineralleri, %68. 9’unun ise ek vitaminleri kullanmadıkları tesbit edilmiştir. Yine erkeklerin %81. 5’i kadınların %76. 9’u ergojenik yardımcıları performansı arttırdığı için kullandıklarını belirtmişlerdir. Şanlıer ve Arıkan (2000), yaptıkları çalışmada katılımcıların %76. 2’sinin ergojenik yardımcıları kullanmadıklarını saptamışlardır. Yapılan başka bir çalışmada ise sporcuların %73. 8’inin ek vitamin, %15. 8’inin 431 protein, %21. 2’sinin kreatin kullandıklarını tesbit edilmiştir (Güler ve ark., 2004). Tablo 7. Amatör sporcuların beslenme bilgi sorularına verdikleri doğru cevapların Dağılımı. Sorular En çok enerji veren besin öğesi hangisidir? Aşağıdakilerden hangisi protein yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi karbonhidrat yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi kalsiyum yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi demir yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi magnezyum yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi potasyum yönünden zengindir? Aşağıdakilerden hangisi C vitamini yönünden zengindir? Kadın S 36 71 71 71 73 55 50 84 Tablodaki gibi amatör sporcuların %94. 0’ü sebze ve meyvelerin C vitamini, %82. 1’i karaciğer ve yumurta sarısının demir, %81. 7’si şeker ve şekerli besinlerin karbonhidrat, %78. 0’i et, balık ve tavuğun protein, %75. 1’i süt ve türevlerinin kalsiyum, %58. 2’si ceviz ve karaciğerin magnezyum, %50. 2’si pekmezin potasyum yönünden zengin olduklarını, %34. 7’si ise yağların en çok enerji veren besin öğesi olduklarını belirtmişlerdir. Egesoy ve arkadaşları (2004), çalışmalarında katılımcıların %49. 0’unun süt ve yoğurdun kalsiyumdan, %40. 0’ının etin demir yönünden zengin olduğunu tesbit etmişlerdir. Araştırmada erkek sporcuların %30. 3’ünün kadın, sporcuların %26. 4’ünün sakatlık durumunun olduğu, sakatlık şekline bakıldığında kadınların %48. 3’ünün erkeklerin ise %44. 4’ünün el sakatlığı geçirdiği saptanmıştır. Ayrıca kadın sporcuların %75. 0’i erkek sporcuların %50. 0’si strese bağlı hipertansiyon olduklarını belirtmişlerdir. SONUÇ VE ÖNERİLER Araştırmada yer alan G. Ü., ODTÜ, Atlı Spor ve Tenis Kulübünde amatör olarak tenis oynayan erkek sporcuların BKI’i 23. 01±1. 97 2 kg/m , bel/kalça oranları 0. 78±0. 09, kulaç uzunlukları 175. 94±7. 82 2 cm iken bu değerler kadınlarda sırasıyla 19. 83±1. 62 kg/m 0. 67±0. 07 cm, 165. 69±7. 07 cm’dir. Kadınların %62. 6’sının, erkeklerin %46. 7’sinin haftada 2-3 kez antrenman yaptığı, bireylerin %58. 6’sının sabah öğününü atladığı, %46. 5’inin bazen ara öğün tükettikleri ayrıca tenisçilerin antrenman öncesinde, sırasında ve sonrasında yemek yemedikleri, %40. 9’unun müsabakalardan 2 saat önce yemek yedikleri, %50. 2’sinin çay ve kahve tükettikleri, sigara alışkanlıklarının olmadığı ve ergojenik yardımları kullanmadıkları saptanmıştır. Beslenme bilgi durumlarına bakıldığında katılımcıların %94. 0’ü sebze ve meyvelerin C vitamini, %82. 1’i karaciğer ve yumurta sarısının demir, %81. 7’si şeker ve şekerli besinlerin karbonhidrat, %78. 0’i et ve türevlerinin protein, %75. 1’i süt ve türevlerinin kalsiyum (P>0. 05), %58. 2’si ceviz ve karaciğerin magnezyum (P<0. 05), %50. 2’si pekmezin potasyum kaynağı olduğunu belirtmişlerdir. Sonuç olarak sporda başarılı olmak, savunma sistemlerinin oluşması, organların düzenli gelişmesi ve çalışması ile mümkün olmaktadır. Bunun için yapı ve işlev yönünden birbirinden farklı besin maddelerinin yeterli ve dengeli düzeyde alınıp kullanılması gerekmektedir. Günümüzde beslenme bilgisinin sportif performans üzerinde etkisi olduğu, sporcuların vücut bileşimini, egzersiz performansını etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle araştırmaya katılan sporcuların yeterli ve dengeli beslenme konusunda gerekli bilgiye sahip olmadıkları, hatalı beslenme alışkanlıklarının oldukları tesbit edilmiştir. Buna göre sporcuların beslenme eğitimine önem verilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. KAYNAKLAR Ekin, İ., A’dan Z’ye Dengeli Beslenme, Spormed Yayınları, 3. Basım, 34-42, 2000. Ersoy, G., Egzersiz ve Spor Yapanlar İçin Beslenme. Nobel Yayınevi, Ankara, 55-85, 2004. Güler, D., Şenel, Ö., Çolak, M., Dönmez, G., Zorba, E., Bazı takım sporlarındaki üst düzey sporcuların ergojenik yardımcılar th hakkındaki bilgi ve kullanma düzeyleri, The 10 Ichper SD Europe % 39. 6 78. 0 78. 0 79. 1 80. 2 60. 4 55. 0 92. 3 Erkek S 38 95 103 88 102 69 57 116 Toplam S 74 166 174 160 175 124 107 200 % 31. 1 77. 9 84. 5 72. 5 83. 7 56. 5 46. 7 95. 2 2 % 34. 7 78. 0 81. 8 75. 1 82. 1 58. 2 50. 2 94. 0 x p 10. 2 2. 9 7. 7 3. 1 6. 5 16. 3 1. 9 0. 8 P<0. 05 P>0. 05 P>0. 05 P<0. 05 P>0. 05 P>0. 05 P>0. 05 P>0. 05 th Congress & The TSSA 8 International Sports Science Congress, Antalya, November 17-20, 2004. Konopka, P., Spor Beslenmesi. Bağırgan Yayınevi, Ankara, 5054, 2003. Egesoy, H., Şaşmaz, C., Ünal, H., Denizli İlindeki futbol antrenörlerinin sporcu beslenmesi konusunda bilgi düzeylerinin deth ğerlendirilmesi, The 10 Ichper SD Europe Congress & The TSSA th 8 International Sports Science Congress, Antalya, November 17-20, 2004. Şanlıer, N., Arıkan, B., Ankara’da çeşitli üniversitelerde beden eğitimi ve spor yüksek okullarına devam eden son sınıf öğrencilerin beslenme ve ek ergojenik yardımcıları kullanma durumlarının saptanması, I. Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi Bildirileri, 26-27 Mayıs Gölbaşı, Ankara, 213-216, 2000. Şanlıer N., Arıkan, B., Amatör olarak basketbol oynayan gençlerin antropometrik ölçümleri, beslenme alışkanlıkları ve enerji harcamalarının saptanması üzerine bir araştırma, Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Spor Bilimleri Derneği, Bildiri Özetleri, 3-5 Kasım, Ankara, 2000. Suel, E., Şahin, İ., Karakaya, M. A., Savucu, Y., Elit seviyedeki basketbolcuların beslenme bilgi ve alışkanlıkları, 7. Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi, 111-113, Antalya, 2002. Turnagöl, H., Şendil, A., Ankara Demirspor kulübü futbol takımı oyuncularının antropometrik özelliklerinin bir kısım performans kriterleriyle karşılaştırılması. IX. Ulusal Spor Hekimliği Kongresi, 2426 Ekim, Nevşehir, 406, 2003. 432 P-175 GÖRME ENGELLİ BİREYLERİN SOSYO-EKONOMİK DÜZEYLERİNİN SPOR AKTİVİTELERİNE KATILMALARINDAKİ ROLÜ İSTANBUL AVRUPA YAKASI ÖRNEĞİ TAŞ, İ. ; * *Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve spor Yüksek Okulu ÖZET Bu çalışmanın amacı İstanbul’un Avrupa yakasında yaşayan görme engelli bireylerin Sosyo-ekonomik düzeylerinin spor aktivitelerine katılmalarındaki rolünü tespit etmek ve böylece görme engelli bireylerin spora katılımlarını kısıtlayan etkenlere karşı bir çözüm önerisi sunmaktır. Bu amaçla spor aktivitelerine katılan 170 görme engelli ve spor aktivitelerine katılmayan 182 görme engelli bireye anket düzenlenmiştir. Araştırmaya katılan görme engelli sporcuların 67 si bayan 103 ü ise erkek olup yaşları16 ile 37 arasında değişen 170 kişilik grubu oluşturmaktadır. Spor aktivitelerine katılmayan görme engelli bireylerin 52 si bayan 130 u erkek olup yaşları 17 ile 35 arasında değişen 182 kişilik grubu oluşturmaktadır. Uygulanan anketle bireylerin eğitim düzeyleri, cinsiyetleri, meslek grupları, gelir seviyesi, ikamet yeri, vasıta durumları öğrenilmiştir. Anketten elde edilen veriler 12. 00 SPSS paket programında ki-kare test yöntemi ile istatistiksel hipoteze tabi tutulmuştur. Araştırmaya katılan görme engelli sporcuların %79,4 ünün spor faaliyetlerini yürüttükleri tesislere yürüme mesafesinde oturdukları, %68,8 nin yoksulluk sınırın üstünde bir gelire sahip oldukları, %19,5 inin yüksek öğrenim, % 64,7 sinin orta öğrenim ve 15,8 inin ilköğrenim eğitim düzeyinde oldukları, %81,7 sinin ailelerine ait vasıtaları olduğu tespit edilmiştir. Spor yapmayan görme engelli bireylerin spor yapmama nedenleri ise %46,2 ile gelir düzeyinin yetersiz olması, %22,8 ile ulaşım araçlarının olmayışı, %12,4 ile yapılacak aktivitelerden habersiz olunuşu, %18,6 ile aktivite merkezlerinden uzak ikamet edilmesi ve rehberlerinin olmayışıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen verilere göre araştırmaya katılan görme engelli sporcular ve sporcu olmayan görme engelli bireylerin spor aktivitelerine katılmaları ile Sosyo ekonomik düzeyleri arasında önemli bir ilişkinin olduğu (p<0,05) tespit edilmiştir. Araştırmalar sonucunda elde edilen bilgilere dayanılarak eğer görme engelli bireylerin ulaşım sorunları ve de spor aktiviteleri konusunda bilgi eksikliğine bir çözüm getirilirse spor aktivitelerine katılımın önemli ölçüde artabileceğini söyleyebiliriz. Anahtar Kelimeler: Kelimeler: Sosyo-ekonomik düzey, engelli, spor GİRİŞ Spor çok yönlü bir kavram olduğundan, sporun tanımı konusunda farklı tanım ve görüşler ortaya çıkmıştır. Bunun sebebi ise, sporun kapsamı branşları, hedefleri, içerikleri ve yapılış biçimlerinin farklı biçimde algılanıp değerlendirilmesindendir. Bu değerlendirme sonucunda çeşitli tanımlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır. İnsan doğayla savaşırken kazandığı ana becerileri ve geliştirdiği araçlı araçsız savaşım yöntemlerini boş zamanlarındaki artışa paralel olarak tek ya da topluca, barışçı biçimde ve benzetim yoluyla, oyun, oyalanma ve işten uzaklaşma için kullanmasına dayalı olarak estetik, teknik, fizik, yarışmacı ve toplumsal bir süreçtir. Spor sağlıklı bir kuşağın geliştirilip, yetiştirilmesinde ana eğitim aracıdır. Bireylerin, refahı ve mutluluğu bir bakıma beden ve ruh sağlığının tam ve devamlı olmasına bağlıdır. İnsanların hayatlarını sağlıklı olarak sürdürmeleri, fiziki ve ruhi gelişimlerini sağlamalarında sporun rolü büyüktür. (Yetim, 2000. Güneş, 2005. İkizler, 1999. Yetim, 2000. Muratlı, 1997). Sosyal yapıyı oluşturan ana unsur insan ve ailedir. İnsanlar bir araya gelerek aile formunu oluştururlar. Sosyal yapıda insanların bir araya gelerek oluşturdukları formlar sonucunda ortaya çıkar. Tek başına yaşamda sosyal yapıdan bahsetmek mümkün değildir. İnsan popülasyonun sayısındaki artış, cinsiyete göre değişkenlik, kentli veya köylü olma özelliği, meslek gruplarındaki statü farkı, yaş gruplarına göre dağılım, eğitim seviyesi ve gelir düzeyleri, üzerinde bulunulan coğrafyanın yaşamaya elverişlilik durumu gibi unsurlar bir yerin Sosyo ekonomik yapısı hakkında bilgiler verir. Kişilerin bir araya gelerek bu sosyal yapıyı oluşturduğu düşünülürse, sosyal yapıya bakılarak insanların Sosyo-ekonomik durumları hakkında çıkarım yapmanın mümkün olduğu söylenilebilir. Bu konuda yapılacak olan çalışmalarla kişilerin Sosyal düzen içerisindeki yerine bakılarak Sosyo ekonomik durumları hakkında bilgi edinilebilir. İnsanların sosyal düzen içerisindeki yerlerini öğrenmek için onların eğitim düzeylerini, aylık gelir seviyelerini, cinsiyetlerini, sahip oldukları malvarlıklarını, sahip oldukları işlerindeki mevkilerini öğrenmek gerekmektedir (Pepe, 2001) Görme engelli ”bir çocuğun eğitimsel başarısını olumsuz yönde etkileyen ve düzeltilemeyen görme kaybı olarak tanımlanır” Görme engelli bireyler için beden eğitimi ve spor programları dokunsal, kinestetik ve işitsel uyarıcılar sağlayacak şekilde planlanmalıdır. Görme engeli hem kısmi görüşe sahip olan hem de görmeyen bireyleri kapsar. Görme kaybı olan her çocuk özel eğitime gereksinim duymaz. Görme kaybı çocuğun öğrenmesini engellediği zaman özel eğitime gereksinim duyulur. Görme engelliler spor yarışmalarında görme kaybına bağlı olarak özel bir sınıflandırmayla derecelendirilirler. Nu derecelendirme şöyledir; B1. Tamamen görmezler. Işık algısına sahip olabilirler ama herhangi bir mesafeden el şeklini tanıyamazlar. B2. El şeklini algılayabilirler ancak görme keskinliği 200/600 den daha iyi değildir. Görme açıları görsel alanda 5 dereceden daha azdır. B3. Görme açıları 5-20 derece arasındadır. 20/600 – 60/600 görme gücüne sahiplerdir (ÖZER, 2005. ATAMAN, 2000). MATERYAL VE METOD Araştırmanın evrenini İstanbul’un Avrupa yakasında oturan spor aktivitelerine katılan ve spor aktivitelerine katılmayan görme engelliler oluşturmaktadır. Evreni temsil için spor aktivitelerine katılan 170 görme engelli birey ile spor aktivitelerine katılmayan 182 görme engelli birey ile örneklem oluşturulmuştur. Araştırmaya katılan görme engelli sporcuların 67 si bayan 103 ü ise erkek olup yaşları16 ile 37 (26. 38±4,76) arasında değişen 170 kişilik grubu oluşturmaktadır. Spor aktivitelerine katılmayan görme engelli bireylerin 52 si bayan 130 u erkek olup yaşları 17 ile 35 (29,15±4,55) arasında değişen 182 kişilik grubu oluşturmaktadır. Araştırmaya katılan bireylerin Sosyo ekonomik düzeylerini belirleyen bir anket uygulanmıştır. Anket soruları ilk önce görme engelli bireylere birer birer okunmuş anlaşılıp anlaşılmadığı teyidi alınıp, anlaşılmadığında sorular tekrar okunup daha sonra verilen cevaplar el notasyon yöntemiyle kaydedilmiştir. Uygulanan anketle bireylerin ve ailelerinin eğitim düzeyleri, cinsiyetleri, meslek grupları, gelir seviyesi, ikamet yeri, vasıta durumları öğrenilmiştir. Anketten elde edilen verilerin istatistiksel işlemleri SPSS 12. 00 for Windows paket programın ile yapılmıştır. Anketin değerlendirilmesinde spor yapan ve yapmayan görme engelli bireylerin cevapları doğrultusunda tüm maddelerin yüzde ve frekans dağılımları hesaplanmış, farklılıkları test etmek için ki-kare test yöntemi kullanılmıştır. BULGULAR Tablo: 1. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Eğitim Düzeyleri Değişkenler İlkokul Spor Yapan Görme Engelliler F % 27 15,8 Spor Yapmayan Görme Engelliler F % 72 39,5 Lise ve Dengi 110 98 Üniversite 33 19,5 12 6,5 Toplam 170 100 182 100 X2= 30,1 S. D: 2 64,7 54 433 Spor yapan ve yapmayan görme engelli bireylerin eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık vardır. (P< 0. 005). Spor yapanların %19,5’i yapmayanların % 6,5 i üniversite ve yüksek okul eğitim düzeyine sahiptir. Spor yapan görme engellilerin spor yapmayan görme engellilere göre eğitim düzeyleri daha yüksekti. yapmayan görme engellilerin ailelerin eğitim düzeylerine oranla daha yüksektir. Tablo: 4. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Baba ve Annelerinin Mesleki Bilgileri Tablo: 2 Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Ailelerinin Konut ve Vasıta Durumu Babaların Mesleki Bilgisi Spor Yapan Görme Engelliler Spor Yapmayan Görme Engelliler F 21 42 % 24,1 12,5 F 52 28 % 28,5 15,75 Spor Yapan Görme Engelliler Spor Yapmayan Görme Engelliler Değişkenler İşçi Memur Değişkenler F % F % Serbest Meslek 65 24,75 36 19,5 Müstakil ev Konut 24 86 14,2 50,5 28 47 15,3 25,8 Kira 52 30,5 90 49,5 Yakının evi Toplam Vasıta var Vasıta yok Toplam 8 170 139 31 170 4,8 100 81,7 18,3 100 17 182 74 108 182 9,4 100 40,6 59,4 100 Öğretmen Emekli Bunların dışında Toplam 15 11 16 170 38,25 8,5 6,5 100 9 24 33 182 4,75 13 18,5 100 Annelerin Mesleki Bilgisi Spor Yapan Görme Engelliler Spor Yapmayan Görme Engelliler Değişkenler Ev hanımı İşçi F 58 15 % 34 9 F 97 34 % 53,25 18,35 Memur 32 19 16 8,7 Serbest Meslek Öğretmen Emekli Bunların dışında Toplam 12 12 19 22 170 7 7 11 13 100 4 2 12 17 182 2,2 1,1 6,5 9,5 100 X2=12,50 S. D: 6 Spor yapan görme engellilerin 69,5 i herhangi bir kira yükünün altında değildir. Ekonomik anlamda spor yapmayan görme engellilere göre daha rahattırlar. Bununla birlikte spor yapan görme engellilerin vasıtaları ile spor yapmayan görme engellilerin vasıta sayıları arasında anlamlı bir farklılık vardır. spor Bu da spor yapabilmek için gerekli olan ulaşımın daha kolay sağlanması açısından önem taşımaktadır. Tablo: 3 Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Baba ve Anne Öğrenim Düzeyleri Baba Öğrenim Düzeyi Spor Yapan Görme Engelliler Spor Yapmayan Görme Engelliler Değişkenler İlköğretim Lise ve dengi Yüksek okul üniversite Yüksek lisans - doktora Toplam F 41 70 52 7 170 F 65 74 39 4 182 Anne Öğrenim Düzeyi Spor Yapan Görme Engelliler Spor Yapmayan Görme Engelliler İlköğretim F % F % Lise ve dengi 139 39 74 40,6 Yüksek okul üniversite Yüksek lisans - doktora Toplam 31 170 170 18,3 100 100 108 182 182 59,4 100 100 % 24,1 41,3 30,5 4,1 100 % 35,6 40,8 21,5 2,1 100 Spor yapan görme engelliler ile spor yapmayan görme engellilerin ailelerinin eğitim düzeyleri ve spor yapmaları arasında anlamlı bir ilişki görülmüştür. (P<0,05). Spor yapan görme engellilerin aileleri spor Araştırmaya katılan bireylerin aileleri arasında sosyal statü bakımından anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. Spor yapan görme engelli bireylerin aileleri %75,5 orta ve üst sosyal tabakaya mensup bireyler olduğu görülmektedir. Tablo: 5. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Aylık Gelirleri Değişkenler Spor Yapan Görme Engelliler F % Düzenli bir geliri yok 7 4,1 28 15,4 200–400 YTL 401 – 600 YTL 601 – 800 YTL 801 – 1000 YTL 1001 – 1200 YTL 1201 – 1400 YYTL 14001 YTL ve üstü Toplam 10 11 14 29 35 30 32 170 5,9 6,5 8,2 17,1 21,8 17,6 18,8 100 31 22 43 17 19 8 14 182 17 12,1 23,6 9,3 10,4 4,4 7,7 100 Babaların Mesleki Bilgisi Spor Yapmayan Görme Engelliler F % Araştırmaya katılan spor yapan ve spor yapmayan görme engelli bireylerin aylık gelir düzeylerine bakıldığında spor yapan görme engellilerin %83,5 lik kısmı 600 YTL ve üstü bir gelire sahip olduğu, spor yapmayan görme engellilerde ise bu oranın %55,4 olduğu görülmüştür. Spor yapan görme engellilerin spor yapmaları ve aylık gelir düzeyleri arasında (P<0,05) anlamlı bir ilişki vardır. Tablo: 6. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Engel Dereceleri Spor Yapan Görme Engellilerin Engel Dereceleri B1 Değişkenler Bayan Erkek Toplam F 25 54 79 B2 % 14,7 30,5 45,2 F 28 38 64 B3 % 14,1 22,3 37,4 F 14 11 25 Spor Yapmayan Görme Engellilerin Engel Dereceleri B1 % 8,2 6,4 14,6 F 32 65 97 B2 % 17,5 35,6 53,1 F 14 42 56 B3 % 7,6 23 30,6 F 6 23 29 % 3,3 12,6 15,9 Spor yapan ve spor yapmayan görme engellilerin engel dereceleri birbirine benzemektedir. Spor yapan ve spor yapmayan görme engelli- lerin engel dereceleri ile spor yapmaları arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. Tablo: 7. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireylerin Spor Aktivite Tesis ve Merkezlerine Yakınlık Dereceleri Değişkenler Spor Yapan Görme Engelliler F % Spor Yapmayan Görme Engelliler F % Yürüyüş Mesafesinde Bir araç ile gidilebilir 135 20 79,4 11,75 48 38 26,5 20,8 İki araç değiştirilerek gidilebilir Özel araçla gidilebilir Toplam 9 6 170 5,25 3,6 100 60 36 182 33 19,7 100 Araştırmaya katılan görme engelli bireylerin ikametlerinin tesis ve aktivite merkezlerine olan uzaklığıyla spor yapmaları arasında anlamlı bir ilişki (p<. 0,05) bulunmuştur. Tablo: 8. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Bireyleri Spora Yapmaya İten Sebepler Değişkenler Sağlıklı yaşam için Boş zamanlarımı değerlendirmek için Duygusal gerilimden uzaklaşmak ve rahatlamak için Sevinç, eğlence ve mutluluk için Sosyal çevreyle bütünleşebilmek için Kendimi gerçekleştirmek için Diğer Sebepler Toplam Bayanlar % 32,5 Erkekler % 27 15 16,5 12 10,3 19 5,2 9,5 14,5 21,6 7,5 5 100 3,4 100 Araştırmaya katılan görme engelli bayan ve erkek sporcuları spor yapmaya iten sebeplerin cinsiyete bağlı olarak ufak farklılıklar gösterdiği görülmüştür. Hem bayanlar hem de erkek bireyler için spor yapmayı tetikleyici sebeplerin başında sağlık gelmektedir. Bayanlar % 32,5 erkekler ise % 27 ile sağlığı ilk sıraya yerleştirdiği görülmektedir. İkinci sırada ise sosyal çevreyle bütünleşmek gelmektedir. Engellilerin yalnızlık duygusundan kurtulup soysal hayata dahil olma istekleri burada açıkça görülmektedir. Tablo: 9. Araştırmaya Katılan Görme Engelli Erkek ve Bayan Bireylerin Spor Yapmama Sebepleri Değişkenler Gelir düzeyinin yetersizliği Ulaşımın sorunu % 46,2 22,8 Yığılmalı % 46,2 69 Aktivitelerin yapıldığı merkezlere uzakta ikamet edilmesi ve rehberlerin olmamsı 18,6 87,6 Aktiviteler hakkında yetersiz bilgi Toplam 12,4 100 100 100 Araştırmaya katılan görme engelli bireylerin spor yapamama sebepleri arasında ilk sırayı %46,2 ile gelir yetersizliği almaktadır. Engellilerin bir yerden başka bir yere gitmesi için gerekli olan vasıtanın olmayışı spor yapamama sebepleri arasında %22,8 ile ikinci sırayı almaktadır. Aktivite merkezlerinden ve spor tesislerinden uzakta ikamet edilmesi spor yapmak için imkânların elverişsiz olması spor yapmama sebepleri arasında %18,6 la üçüncü sırada yer almaktadır. Son sırayı ise % 12,4 ile engellilerin yapılacak olan aktivitelerin ne zaman, nerede ve nasıl yapılacağından haberlerinin olmayış almaktadır. SONUÇ Yapılan araştırmalar sonucunda: araştırmaya katılan görme engelli sporcuların %79,4 ünün spor faaliyetlerini yürüttükleri tesislere yürüme mesafesinde oturdukları, %68,8 nin yoksulluk sınırın üstünde bir gelire sahip oldukları, %19,5 inin yüksek öğrenim, % 64,7 sinin orta öğrenim ve 15,8 inin ilköğrenim eğitim düzeyinde oldukları, %81,7 sinin ailelerine ait vasıtaları olduğu tespit edilmiştir. Spor yapmayan görme engelli bireylerin spor yapmama nedenleri ise %46,2 ile gelir düzeyinin yetersiz olması, %22,8 ile ulaşım araçlarının olmayışı, %12,4 ile yapılacak aktivitelerden habersiz olunuşu, %18,6 ile aktivite merkezlerinden uzak ikamet edilmesi ve rehberlerinin olmayışıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen verilere göre araştırmaya katılan görme engelli sporcular ve sporcu olmayan görme engelli bireylerin spor aktivitelerine katılmaları ile Sosyo ekonomik düzeyleri arasında önemli bir ilişkinin olduğu (p<0,05) tespit edilmiştir. Araştır- malar sonucunda elde edilen bilgilere dayanılarak eğer görme engelli bireylerin ulaşım sorunları ve de spor aktiviteleri konusunda bilgi eksikliğine bir çözüm getirilirse spor aktivitelerine katılımın önemli ölçüde artabileceğini söyleyebiliriz. KAYNAKLAR Ataman, A. Görme Engellilerin Erken Çocukluk Eğitimi. Görme Özürlülerin Eğitimi. Körler Federasyonu Yayını No: 2, Ankara S. 25– 28. 34. 35. 2000 Güneş, Z. Spor ve Beslenme. Nobel Yayın Dağıtım. 3. Baskı. Ankara. S. 1–4. 2003 İkizler, C. Sporda Başarının Psikolojisi. Alfa Yayınları. 3. baskı. İstanbul S. 52-54. 1999 Muratlı, S. Çocuk ve Spor. Kültür Matbaası. 2. Baskı. Ankara. S. 53, 54,68. 1997 Özer, D, S. Engelliler İçin Beden Eğitimi ve Spor. Nobel Yayınevi. Ankara. S. 38,38. 2005 Tuncer, T. Görme Yetersizliği Olan Çocuklar. Özel Gereksinimli Çocuklar ve Özel Eğitime Giriş. (Edt. Prof. Dr. Ayşegül Ataman) Gündüz Eğitim ve Yayıncılık. Ankara. 2003 Yetim, A. A. Sosyoloji ve Spor. Topkar Matbaacılık. Ankara. S. 55-58,119-121. 2000 435 alınarak Türkçeye uyarlanan dansçı sakatlıklarını belirlemeye yönelik Randolph ve Richard kapalı anket yöntemi ile toplanmıştır. Buna göre gerçekleştirilen ankette geri dönen anketlerden yanlış ve eksik doldurulmuş olan 3 anket değerlendirme dışı bırakılmıştır ve 82 dansçıdan toplanan veriler değerlendirmeye alınmıştır. Tanımlayıcı istatistikler ve sakatlanma yüzdelikleri SPSS 10. 0 versiyonlu programı kullanarak elde edilmiştir (Tablo 1). P-176 KARADENİZ HALK DANSLARINDA MEYDANA GELEN YARALANMALARIN İNCELENMESİ (SAMSUN İL ÖRNEĞİ) * ** YILMAZ, İ. *; AKIN, E. ; KALE, M. ,; ONARICI, E. * Anadolu Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ** Tablo1. Dansçıların Tanımlayıcı Özellikleri * Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksek Okulu ABSTRACT: Yöresel özellikleri bakımından ritimsel olarak hızlı oynanan Karadeniz halk danslarının çeşitli ani duruşlar, yön değiştirmeler ve sıçramalar içerdiği görülmektedir. Bu araştırmanın amacı; Karadeniz halk dansları oynayan Samsun ili halk dansçılarında meydana gelen yaralanmaların incelenmesidir. Çalışmaya Samsun Halk Bilim Araştırma Merkezi, Samsun Anadolu Folklor Vakfı, Samsun Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı ve Samsun Gazi Belediyesi Konservatuarından 85 dansçı [40 bayan (ort. yaş= 21. 92±2. 78, ort. boy= 169. 9±3. 64, ort. vücut ağırlığı= 50. 66±2. 60, ort. dans yaşı (yıl) = 7. 86±3. 06); 45 erkek (ort. yaş= 23. 46±3. 17, ort. boy= 176. 8±2. 56, ort. vücut ağırlığı= 72. 92±3. 26, ort. dans yaşı (yıl) = 9. 54±3. 73) ] gönüllü olarak katılmıştır. İki uzman görüşü alınarak Türkçeye uyarlanan dansçı sakatlıklarını belirlemeye yönelik Randolph ve Richard kapalı anket yöntemi deneklere uygulanmıştır. Yanlış ve eksik doldurulmuş 3 anket değerlendirme dışı bırakılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler ve sakatlanma yüzdelikleri SPSS 10. 0 istatistik programıyla belirlenmiş ve anlamlılık düzeyi p<0. 05 olarak alınmıştır. Dansçıların alt ekstremite yaralanma ortalamaları %51 iken üst ekstremite yaralanma ortalamaları %4. 8’dir. Bayan dansçıların yaralanmaları sırasıyla diz %27. 27, bacak %18. 18, ayak %18. 18, ayak bileği %13. 63, kalça %9. 09, uyluk %9. 09 ve sırt %4. 54 olarak ortaya çıkmıştır. Erkek dansçıların yaralanmaları sırasıyla diz %25, ayak bileği %25, sırt %15, uyluk %10, bacak %10, ayak %10 ve kalça %5 olarak ortaya çıkmıştır. Elde edilen bulgulardan Karadeniz yöresi oynayan Samsun ili dansçılarında çoğunlukla alt ekstremite yaralanmaları meydana geldiği belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmanın Karadeniz halk dansları oynayan dansçılarda oluşan yaralanmalarla ilgili kapsamlı çalışmalara temel sağlayacağı söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Dansçı, yaralanma, kapalı anket yöntemi GİRİŞ: Dans insan bedeninin dilidir. İlk insandan günümüze, insanların birbirleriyle dolaysız ve doğrudan ilişki kurabildikleri bir sanat dalıdır. Dans güçlü, görsel ve işitsel özellikleri gereği insan yaşamında yaşanmış yada yaşanması düşünülen birçok olayı yorumlayabilmektedir (5). Bu nedenle; 20yy. da halk dansları da ilginin arttığı bir dans çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır (6). Halk dansları oynayan bireylerin zaman içerisinde spor sakatlanmaları ile karşı karşıya geldikleri görülmektedir. Spor sakatlıkları, tedavi edilebilen veya kalıcı olan tüm bozuklukları içeren bir durum olup, sportif aktiviteler sırasında meydana gelen her türlü hasarı tanımlayabilmektedir (7). Karadeniz yöresi halk danslarında diğer yöresel halk danslarına göre ani duruşların, yön değiştirmelerin ve sıçramaların fazla ve oldukça hareketli olması bu yöreyi oynayan dansçıların yaralanmalarına sebep teşkil edebilir. Bu doğrultuda çalışmanın amacı Karadeniz halk dansları oynayan Samsun ili halk dansçılarının karakteristik özellikleri ve meydana gelen yaralanmalarını araştırmaktır. YÖNTEM: Araştırmaya evreni oluşturan Samsun Halk Bilim Araştırma Merkezi, Samsun Anadolu Folklor Vakfı, Samsun Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı ve Samsun Gazi Belediyesi Konservatuvarlarından 85 dansçı (bayan: 40, erkek: 42) gönüllü olarak katılmıştır. Araştırma verileri birinci elden veri toplama kaynaklarından iki uzman görüşü Özellikler Yaş Boy (cm) Ağırlık (kg) Beden Kitle İndeksi (BKİ) Dansa Başlama Yaşı Toplam Dans Yaptığı Yıl Dans Tekrar Zamanı (hafta/s) Isınma koşusu Gerdirme (gün/dk) Aerobik Antrenman (hafta/s) Özellikler Yaş Boy (cm) Ağırlık (kg) Beden Kitle İndeksi (BKİ) Dansa Başlama Yaşı Toplam Dans Yaptığı Yıl Dans Tekrar Zamanı (hafta/s) Isınma koşusu Gerdirme (gün/dk) Aerobik Antrenman (hafta/s) BAYAN n Ort 40 21,9 40 169,6 40 50,7 40 17,7 40 14,3 40 7,9 40 12,0 40 12,0 40 18,0 40 1,4 ERKEK n Ort 42 23,5 42 176,8 42 72,9 42 23,4 42 13,9 42 9,5 42 12,0 42 12,0 42 18,0 42 1,4 SS 2,9 3,6 2,6 1,3 1,8 3,1 3,4 2,5 2,5 0,4 SS 3,8 2,6 3,3 1,1 2,2 3,7 3,4 2,5 2,5 0,4 Tablo 2. Karadeniz halk danslarında meydana gelen yaralanmalar YARALANMA BAYAN (n: 40) ERKEK (n: 42) Boyun Burkulma Sırt Omur zedelenmesi Burkulma Kalça Burkulma Tendon iltihabı Bursit Uyluk Hamstring zorlanması Diz Burkulma Kırık Menisküs yırtığı Dizkapağı tendon iltihabı Osgood-Schlatter sendromu Diz çıkığı Bacak Compartment sendromu Baldır kasının gerilmesi Ayak Bileği Burkulma Kırık Stres kırığı Aşil tendonu iltihabı 0 (%0) 0 1 (%4. 54) 0 1 2 (%9. 09) 2 0 0 2 (%9. 09) 2 6 (%27. 27) 2 0 3 0 1 0 4 (%18. 18) 1 3 3 (%13. 63) 3 0 0 0 4 (%18. 18) 4 0 0 0 (%0) 0 3 (%15) 2 1 1 (%5) 1 0 0 2 (%10) 2 5 (%25) 2 0 2 0 1 0 2 (%10) 1 1 5 (%25) 4 0 0 1 2 (%10) 1 0 1 22 (%49) 20 (%51) Ayak Burkulma Ezik Stres kırığı TOPLAM 436 SONUÇ: Karadeniz yöresi halk dansçılarının yaralanmaları Tablo 2’de gösterilmiştir. Erkek dansçıların %49’u, bayan dansçıların %51’i yaralanmıştır. TARTIŞMA: Bu çalışmada Karadeniz halk dansları oynayan Samsun ili halk dansçılarının karakteristik özellikleri ve meydana gelen yaralanmaları araştırılmıştır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, yaralanmaların %77’si bacak, ayak ve ayak bileği olarak en sık yaralanan bölgeler olduğunu, bacak %52. 9, ayak ve ayak bileği %32. 8 ve diz %20 olarak belirlenmiştir (8). Dansçılarda ortaya çıkan yaralanmaların büyük oranının (%40) ayak ve ayak bileği olduğu tespit edilmiştir (1). Üç yüz on üç dansçının bulunduğu 23 Brodway dans şirketini kapsayan araştırmada dansçıların %55. 5’inin yaralandığı ve alt ekstremite yaralanmalarının en sık görülen yaralanmalar olduğu belirlenmiştir (4). Bu çalışmada 82 dansçının %46’sında alt ekstremite, %4,9’unda üst ekstremite yaralanması belirlenmiştir. Bu çalışma yukarıdaki çalışmaları desteklemektedir. Profesyonel dansçıların kariyer seviyeleri her ne kadar yüksek olsa da, yaralanma olasılıkları aerobic güç, kas kuvveti, kassal denge, kemik ve eklem uygunluğuna bağlı olarak değişebileceğinden başta pelvis, bacaklar, diz ve ayak olmak üzere alt ekstremite yaralanmaları, yaralanmaların %90’ından daha fazlasını oluşturmaktadır (2). Bu araştırmada erkek dansçılarda toplam dans yaptığı yıl ve meydana gelen yaralanma oranı bayanlara göre yüksek çıkmıştır. Bu nedenle meydana gelen yaralanmaların yaş ve tecrübe ile ilgili olmadığı yukarıdaki araştırma sonuçlarını desteklemektedir. Bunun yanı sıra kalça, uyluk, lumbar spine bölgelerinde meydana gelen yaralanmaların erkek ve bayan dansçılarda eşit sıklıkla olduğu belirlenmiştir (3). Bu araştırmada uyluk bölgesinde meydana gelen yaralanmaların erkek ve bayan dansçılarda eşit sıklıkla olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışmanın Karadeniz halk dansları oynayan dansçılarda oluşan yaralanmalarla ilgili kapsamlı çalışmalara temel sağlayacağı söylenebilir. KAYNAKLAR: 1. Broner S., Injuries in a modern dance company, The American Journal of Sports Medicine, 3,31,2003. 2. Koutedakis Y., The dancer as a performing athlete, Sports Medicine, 34, 651-661, 2004 3. Marian H., Leaps and Bounds, Boston Dance Medicine Conference Report on Dance Medicine and Injuries, 2, 1999. 4. Randolph W. E., Richard E., A survey of injuries among Broadway performers, The American Journal of Public Health, 1, 7780, 1996. 5. Tekin K. M., Dansın iletişimsel işlevi, Açık Öğretim Fakültesi Dergisi, 8, 327-339, 1990. 6. Tekin K. M., Dans ve halk dansları, Kültür Ofset Ankara, Bağırgan yayınevi, 173-175, 1998. 7. U. S. A Department of Healt and Human Services, Public Healt Service National İnstitutes of Healt, Sports İnjuries, NIH Publication 4, 2004. 8. Verona D. T., ASSd-DipPoid: Survey of the effects of aerobic dance on the lower extremity in aerobic instructors. Occupational and Enverionmental Medicine, 55, 585-593,2001. P-177 AYNI ANTRENMAN CETVELİNE SAHİP MİLLİ VE MİLLİ OLMAYAN ERKEK CİMNASTİKÇİLER ARASINDAKİ BAZI FİZİKSEL UYGUNLUK PARAMETRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI ÜNAL,H *. ; ZORBA,E *. ; SAYGIN,Ö*. ; ALTAY,B*. ; BAĞCI,E**. ; ÖZET GİRİŞ Artistik cimnastik estetik ve sanatın birleştiği, günden güne ilgi gören spor branşlarından birisidir. Değişik aletlerde farklı özellikler taşıyan artistik cimnastikte, uygun bir kuvvet, çabukluk ve dayanıklılık önkoşulunun yanı sıra koordinatif yeteneklerin gelişmesi başarının önkoşuludur. Cimnastik branşında başarı, fiziksel özellikler, aerobik, anaerobik enerji tüketimi, kuvvet, hız, teknik gibi nöromüsküler fonksiyonlar ile taktik ve psikolojik faktörlere bağlıdır. (1) (6) (8) Cimnastik yarışmaları, insanların ortalama başarılarını değil ferdi yeteneklerini ölçer. Cimnastikçilerin iyi bir görünüşe ve mükemmel bir fiziksel uygunluğa sahip olmaları gereklidir ve bu da uzun, yorucu bir çalışma gerektirir. Esneklik, cinsiyet, yaş ve ağırlık vücut yağ yüzdesinden etkilenir. Fiziksel uygunluğu en yüksek olan kişi yorulmaksızın en uzun süre hareket edebilen kişidir. Sporcuların fiziksel, fizyolojik ve antropometrik özelliklerini içeren fiziksel uygunluk değerleri, sporcuların başarısı için önem arz etmektedir. Fiziksel özelliklerin belirleyicilerinden olan estetiğin ön planda olduğu artistik cimnastik branşında, fizyolojik yapının performansa etkisi büyüktür. Fizyolojik yapıya ait testler, yalnızca temel kuvvet ve dayanıklılığı değil, aynı zamanda sürat, çabuk kuvvet, çabukluğu da içermektedir. Ayrıca bu testler fiziksel sağlığında bir göstergesi olup, genel sağlık konusunda da bir fikir vermektedir. Bu noktadan hareketle, yaptığımız çalışmanın amacı; milli takım cimnastikçilerinin ve milli takım düzeyine ulaşması arzulanan cimnastikçilerin fiziksel uygunluk normlarının ölçülerek, sonuçları değerlendirilmesi varsa eksikliklerin belirlenmesidir. (4) (5) (7) (12) YÖNTEM Bütün deneklerin aşağıda belirtilen yöntemler ile fiziksel uygunluk olarak; yaş, boy, vücut ağırlığı, dikey sıçrama, anaerobik güç, pençe kuvvetleri, sırt kuvvetleri, esneklik, işitsel ve görsel reaksiyon zamanı, vücut yağ % değerleri alındı. Antropometrik ölçüm olarak sırayla; 8 bölgeden skinfold kalınlıkları, 12 bölgeden çevre ölçümleri, 5 bölgeden uzunlukları alındı. Araştırmada alınan verilerle IBM uyumlu kişisel bir bilgisayarda SPSS for Wındows paket programında (X) ve standart sapma (SS) hesaplanacak parametreler arasında ilişki olup olmadığı p<0. 05 anlamlılık düzeyinde incelenmiştir. Araştırmada kullanılan ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması, standart sapması, t test değerleri tespit edilmiştir. Sonuçları diğer literatür sonuçları ile aritmetik ortalamalar bazında karşılaştırılmıştır. BULGULAR Çalışmaya en az 10 yıldır ara vermeden artistik cimnastik yapan 10 elit milli artistik cimnastikçi ve milli takım düzeyine ulaşamamış 10 cimnastikçi olmak üzere toplam 20 denek katılmıştır. Gruplar arası farklılıkları belirlemek, görebilmek için p<0. 05 anlamlılık düzeyinde T testi kullanılarak incelenmiştir. Tablo 1: Artistik Cimnastik Milli Takımı Sporcuları ve Milli Takıma Girememiş Erkek Sporcuların Fiziksel Uygunluk Parametrelerinin; x, SS ve t değerleri. Milli Cimnastikçiler DEĞİŞKENLER Yaş (yıl) Boy (cm) Vücut. Ağ (kg) Dikey Sıçrama. (cm) Anaerobik Güç Esneklik (cm) Sırt Kuvveti (kg) Pençe Sağ El (kg) Pençe Sol El (kg) Ses (sal) Işık sağ el (sal) Işık sol el (sal) Vücut Yağ % Test x1 21. 4 171. 0 62. 5 57. 0 104,4 31. 8 119. 0 42. 96 42. 05 27. 66 31. 36 31. 50 7,86 SS 2. 63 6. 01 4. 42 2. 78 7,79 2. 93 16. 42 5. 31 4. 33 6. 37 3. 79 5. 74 1,35 Artistik cimnastik milli takım sporcularının dikey sıçrama değerleri 57. 0±2. 7 iken milli takıma girememiş sporcuların dikey sıçrama değerleri 55. 1±3. 8 cm değeri ile P<0. 05 seviyesinde (t =1. 2) istatiksel olarak anlamlı farka rastlanmamıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının anaerobik güç değerleri 104,4±7,79 iken milli takıma girememiş cimnastikçilerin 103,6±7,78 değeri ile P<0. 05 seviyesinde anlamlı bir fark görülmemiştir. Artistik cimnastik milli takım sporcularının otur-eriş esneklik değerleri 31. 8±2. 9 cm. iken milli takıma girememiş cimnastikçilerin otur-eriş esneklik değerleri 27. 2±2. 9 cm ile P<0. 05 seviyesinde (t = 3. 48) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının pençe kuvveti değerleri, sağ el 42. 96±5. 31 kg iken milli takıma girememiş Milli Takım Düzeyine Ulaşamamış Sporcular Test x2 SS 17. 5 1. 64 170. 7 4. 73 63. 1 3. 47 55. 1 3. 84 103,6 7,78 27. 2 2. 97 110. 7 13. 23 42. 94 6. 26 37. 33 5. 80 34. 43 8. 86 37. 13 5. 80 34. 33 5. 19 7,56 1,07 T DEĞERİ 3. 96* 0. 124 - 0. 337 1. 26 1,85 3. 48* 1. 244 0. 008 2. 241* -1. 960 -2. 632* -1. 155 0,548 sporcuların sağ el pençe kuvveti değerleri 42. 94±6. 26 kg ile P<0. 05 seviyesinde anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Sol el pençe kuvveti değerlerinde ise milli takım sporcularının 42. 05±4. 33 kg, iken milli takıma girememiş sporcuların sol el pençe kuvveti değerleri 37. 33±5. 05 kg. P<0. 05 seviyesinde (t=2. 241) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının ışık sağ el 31. 33±3. 79 iken milli takıma girememiş sporcuların ışık sağ el 37. 13±5. 8 ile P<0. 05 seviyesinde (t =-2. 63) anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının vücut yağ % si 7. 86±1. 35 iken milli takıma girememiş sporcuların 7. 56±1. 07 ile P<0. 05 seviyesinde anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Tablo2: Artistik Cimnastik Milli Takımı Sporcuları ve Milli Takıma Girememiş Erkek Sporcuların Antropometrik Ölçümlerinin P<0. 05 seviyesinde X, SS ve t değerleri. DEĞİŞKENLER SKİNFOLD Subscapula Abdomen Triceps Biceps Göğüs Uyluk Baldır Suprailyak ÇEVRE (cm) Göğüs Uyluk Baldır Baş Bel Boyun Kalça Omuz Önkol Ex. Biceps Flex. Biceps El Bileği UZUNLUK Kol açıklığı Üst kol Ön kol Tüm kol Tüm bacak GENİŞLİK Humerus bikondiler Femur bikondüler Milli Cimnastikçiler Test x1 SS Milli Takım Düzeyine Ulaşamamış Sporcular Test x2 SS T DEĞERİ 9. 2 6. 3 6. 90 4. 15 6. 74 8. 44 8. 35 6. 73 4. 004 1. 093 1. 768 1. 153 1. 477 2. 439 3. 035 1. 901 5. 8 7. 95 6. 73 4. 53 8. 67 9. 18 10. 47 10. 44 0. 940 0. 727 0. 503 0. 676 0. 777 1. 283 1. 785 1. 031 1. 171 -3. 973* 0. 292 -0. 899 -3. 656* -0. 849 -1. 904 -5. 423* 98. 0 48. 8 33. 1 55. 1 74. 3 36. 6 87. 7 108. 0 25. 7 30. 4 35. 1 17. 6 3. 62 2. 04 1. 79 1. 52 2. 16 1. 50 3. 52 5. 0 0. 82 1. 26 1. 79 0. 69 97. 1 47. 5 34. 5 55. 9 74. 5 36. 4 89. 3 107. 7 26. 6 28. 5 33. 0 18. 4 4. 45 2. 67 1. 50 1. 28 3. 10 1. 64 4. 21 4. 5 0. 96 1. 26 1. 24 0. 69 0. 496 1. 221 -1. 890 -1. 268 -0. 167 0. 283 -0. 920 0. 140 -2. 242* 3. 353* 3. 042* -2. 558* 172. 8 29. 3 28. 8 66. 7 95. 4 7. 26 2. 05 1. 93 1. 56 5. 0 173. 7 31. 0 29. 8 69. 7 98. 9 3. 88 1. 41 1. 31 1. 33 3. 63 -0. 345 -2. 153* -1. 353 -4. 605* -1. 777 40. 3 28. 5 1. 59 1. 06 40. 81 31. 09 1. 37 1. 90 -0. 630 -3. 745* Skinfold ölçümlerinde; Artistik cimnastik milli takım sporcularının abdomen değerleri 6. 3±1. 09 iken milli takıma girememiş sporcuların abdomen değerleri 7. 95±0. 727 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-3. 973) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının suprailiak değerleri 6. 73±1. 90 iken milli takıma girememiş sporcuların suprailiak değerleri 10. 44±1. 03 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-5. 423) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Çevre ölçümlerinde; artistik cimnastik milli takım sporcularının ve milli takıma girememiş sporcuların göğüs,uyluk, baldır, baş bel değerleri arasında P<0. 05 seviyesinde (t=-0. 167) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının önkol değerleri 25,7±0,82 iken milli takıma girememiş sporcuların önkol değerleri 26. 6±0,96 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-2. 242) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının ex. biceps değerleri 30. 4±1. 26 iken milli takıma girememiş sporcuların ex. biceps değerleri 28. 5±1. 26 ile P<0. 05 seviye- 438 sinde (t=3. 353) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının flex. biceps değerleri 35. 1±1. 71 iken milli takıma girememiş sporcuların flex. biceps değerleri 33. 0±1. 24 ile P<0. 05 seviyesinde (t=3. 042) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının el bileği değerleri 17. 6±0,69 iken milli takıma girememiş sporcuların el bileği değerleri 18. 4±0. 69 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-2. 55) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının femur bikondiler değerleri 28. 5±1. 06 iken milli takıma girememiş sporcuların femur bikondiler değerleri 31. 09±1. 90 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-3. 745) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Uzunluk ölçümlerinde; Artistik cimnastik milli takım sporcularının üst kol değerleri 29. 3±2. 05 iken milli takıma girememiş sporcuların üst kol değerleri 31. 0±1. 41 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-2. 153) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. Artistik cimnastik milli takım sporcularının tüm kol değerleri 66. 7±1. 56 iken milli takıma girememiş sporcuların tüm kol değerleri 69. 7±1. 33 ile P<0. 05 seviyesinde (t=-4. 605) istatiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmıştır. SONUÇ Artistik cimnastik milli takım ve milli takıma girememiş sporcular arasında yaptığımız çalışmada; her iki gurubun boy ve kilo ölçüm sonuçları uluslarası standartlarda bulunmuştur. Elit cimnastikçilerin kendi toplumlarının boy ve ağırlık ortalamalarının altında değerlere sahip oldukları bir çok araştırmacı tarafından da rapor edilmektedir. Londra olimpiyatlarından beri cimnastikçilerin boyları 166. 6 ile 169. 3 arasında, ağırlıkları da 61. 6 ile 65. 5 kg. arasında değişmektedir. Şahin F. ve arkadaşlarının (1997) yaptıkları çalışmada da tüm branşlar içinde cimnastikçiler en düşük ağırlıklara sahip ve en kısa boylara sahip bulunmuştur. Bununla birlikte; tüm antropometrik değerler açısından cimnastikçiler diğer branşlardaki sporculardan oldukça anlamlı farklılıklar göstermişlerdir. Bu bulgular aynı konuda yapılmış uluslar arası çalışmalarla da paralellik göstermektedir. Cimnastikçilerin genelde kısa boylu ve hafif yapılı olmaları avantaj sağlamaktadır. Otur-eriş, sol el pençe kuvveti ve ışık sağ el değerlerinde anlamlı bir fark görülürken, diğer değişkenlerde anlamlı bir fark görülmemiştir. Yavuz, A. ’nın (1991) çalışmasında SESAM’ da incelemeye aldığı 12 elit milli ritmik cimnastikçi gurubunun ortalaması;, otur-eriş: 32. 42 olarak çalışmamıza yakın bir sonuç bulmuşlardır.. Esneklik, cimnastik sporu için başarıyı etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Esneklik, spor branşlarının ihtiyaçlarına uygun optimal bir gelişim sağlamada kuvvet, hız gibi fiziksel faktörlerin ve tekniğin gelişiminde de etkili olmaktadır. Milli takım sporcularının esneklik ölçüm sonuçlarında görülen farklılık, başarılarıyla ile doğru orantılı olarak değerlendirilebilir. Milli takım sporcularının pençe kuvveti ölçüm sonuçlarında sağ ve sol elde dengeli çıkarken, diğer gurubun sol el pençe kuvveti değerleri sağ ele ve millilere göre düşük çıkmıştır. Cimnastik branşında her iki elin pençe kuvvetinin birbirine yakın değerde olması, hareketler esnasında uygun ve simetrik bir dengenin sağlanabilmesi için önemli bir etkendir. Reaksiyon zamanı ölçümlerinde, milli takıma girememiş sporcuların ışık sağ el değerlerindeki anlamlı fark, başarılarıyla doğru orantılı olarak değerlendirilebilir. Skinfold ölçümlerinde; abdomen, göğüs, suprailiak değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülürken, diğer değişkenlerde anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Milli takımda yarışan sporcuların yağ %’sinin daha düşük olduğu görülmüştür. Bir çok literatürde erkek cimnastikçilerin yağ oranları 4 ile 7 arasında gösterilmektedir. Genç erkek ve elit cimnastikçilerde kulaç uzunluğu boy uzunluğundan daha uzun bulunmuştur. Somatotip ortalamaları ektomorfik mezomorf bulunmuştur. Mezomorfi otamaları referans değerlerden düşük buna karşılık ekdomorfi puanları yüksek bulunmuştur. Duvalet ve arkadaşları (1983) Strazburg Dünya ritmik cimnastik şampiyonası’nda yaptığı çalışmada ortalama değerleri; biceps: 5. 78, triceps: 9. 4, subscapula: 7. 7, suprailiak: 5. 6, uyluk: 15 olarak saptamışlardır. Özellikle millilerin üst ekstiremitelerindeki yağlılık oranı milli takıma seçilememiş cimnastikçilere göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Kas oranı arttıkça yağ oranında düşme görülmektedir. Tamer K., ve arkadaşları (1994) yaptıkları çalışmada anaerobik güç ile vücut yağ yüzdesi arasında pozitif korelasyon bulmuşlardır. Erdal Z., ve arkadaşlarının, genç milli judocular ile güreşçiler arasında yaptıkları çalışmada çalışmamız ile benzer sonuçlar elde edilmiştir. WilmoreNovak’ın (1972) cimnastikçiler üzerinde yaptığı çalışmada ortalama değerleri yağ; % 4. 6 olarak saptamıştır. Meksika olimpiyatlarında cimnastikçilerin yağ yüzdeleri %15 olarak bulunmuştur. Berggeld’ in yaptığı çalışmada cimnastikçilerin ortalama değerleri; yağ %: 4. 6 olarak saptamıştır. Çevre ölçümlerinde; önkol, ex. biceps, flex. biceps, el bileği değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülürken, diğer değişkenlerde anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Uzunluk ölçümlerinde; üst kol ve tüm kol ölçüm değerlerinde istatiksel olarak anlamlı bir fark görülürken diğer değişkenlerde anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Millilerin kol ve bacak uzunluklarının diğer guruba göre daha kısa olduğu belirlenmiştir. Cimnastik sporunda ağırlık merkezi diğer branşlara göre daha fazla önem taşımaktadır. Uzun boylu cimnastikçilerin daha kısa cimnastikçilere göre başarısız oldukları bilinmektedir. Bu çalışmadaki uzunluk ölçüm değerleri Özer, K., Pınar,S. ve Tavacıoğlu,L. ’nun (1991) yaptıkları çalışma ile benzerlik göstermektedir. Özer, K., n (1991) yaptığı çalışmada genç cimnastikçilerin her yaşta kulaç uzunluğu boy uzunluğundan daha uzun bulunmuştur. Genişlik ölçümlerinde; femur bikondiler değerlerinde anlamlı bir fark görülürken diğer değişkenlerde anlamlı farkı bulunamamıştır. Milli takım sporcularının elit düzeye ulaşamamış sporculara göre daha ince ve atletik bir yapıya sahip oldukları görülmüştür. Milli takım sporcularının cimnastik branşı için uygun genişlik ölçülerine sahip oldukları görülmüştür. Sonuç olarak milli takıma girememiş sporcuların antrenman süreçleri içerisinde cimnastik branşı için yeterli fiziksel gelişime ulaşamadıkları, yapmış olduğumuz araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır. KAYNAKÇA 1. ASTRAND, P. ve KAARE, R., Texbook of Work Physiology. Thrirh Edition. S. 373-374. New York, 1986 2. AGOPYAN,A. “Ritmik Cimnastiğin Morfolojik ve Motorik Özelliklerinin Performansa Etkileri”,Yayınlanmamış Y. L. Tezi, Marmara Üniversitesi S. B. E., İstanbul, 1993 3. CURETON,T. K., “Flexibility as an aspect of fizical fitness”,Res: 12: 38, 1-90, 1941 4. MC ARDLE, W. D., “Exercises Phisicology, Energy, Nutrition and Human Performance. : Lea Febier Company, p. 20-22 Philadephia, 1981 5. MICHELEN, W. V. Et All., “12-16 Yaşlarındaki Hollanda’lı Çocukların EUROFIT Değerlendirme Tablosu” (çev. T. Hazır). Antreman Bilgisi sempozyumu. H. Ü. Sp. Bil. ve Tek. Yük. Ok. Yay. 33-61. 1994 6. ÖZER, K., “Antropometri Sporda Morfolojik Planlama”, S 1-11-12, İstanbul-1993 7. ÖZER, K., “Artistik Cimnastik iki Yıllık Temel Eğitim Programı”, Başbakalık G. S. G. M. Yay., S 1-2, Ankara,1992 8. SAYIN, M., “Artistik Cimnastik İlk ve Orta Öğrenim Kurumlarında Zorunlu Serilerin Öğretim Yöntemi, Cimnastik Federasyonu Dergisi, Sayı: 14, s: 17-23, Ankara, 2000 9. TAMER, K., ÇEVİK, C., GÜNAY,M., SEZEN,M., ONAY,M., “Farklı aerobik nitelikli antrenmanların hormon, kan lipitleri ve vücut yağ yüzdesine etkileri”, Hacettepe Üniversitesi 3. Ulusal Spor Bilimleri Kongresi, s: 96, Ankara,1994 10. ÜNAL,N., TURGUT,A., ÖZ,S., ÖZDEN,H,ŞAHİN F. “Değişik Spor Dallarında Sporcuların Antropometrik Ölçüleri”, Spor Hekimliği Dergisi, Sayı: 32, S: 63-71, 1997 11. ÜSTDAL, M., KÖKER, A. H. “Sporda Yüksek Performans Nasıl Kazanılır”, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 1998 12. ZORBA, E., “ Herkes İçin Spor ve Fiziksel Uygunluk”, Gençlik Basımevi S 97- 101, 123, Ankara, 1999 13. ZORBA,E., İMAMOĞLU, O., DOĞU,G., KALKAVAN,ARSLAN., “Genç erkek judocularda ve sıkletlerinde Türkiye birincisi olan güreşçilerin bazı antropometrik yapılarının karşılaştırılması”,PERFORMANS, Cilt1., Sayı: 2, 1995 14. ZORBA, E., ZİYAGİL, M. A. Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metotları. S. 1-12, 184, 186. Gen Mat., Trabzon, 1995 15. YAVUZ, A. “Ritmik Cimnastikçilerimiz Üzerinde Yapılan Antropometrik Ölçümler ve Fiziksel Uygunluk Testleriyle Elde Edilen Yapısal Özellikler”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi S. B. E, İzmir, 1991 439 Tablo II: Çalışmaya katılan kişilerin görevlerine göre dağılımı. P-178 KAMUDA ENGELLİ SPORU ALANINDA ÇALIŞANLARIN ENGELLİ SPORUNA BAKIŞ AÇILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Ayşe Tanır*, Serap İnal**, Abdurrahman Kepoğlu***, Bilsen Sirmen** GENEL BİLGİLER. Spor engellilerin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan gelişmelerini sağlamakta, toplum içine kaynaşmalarını kolaylaştırmaktadır (3,5,9,10). Bu nedenle, engelli bireylerin topluma olan uyumlarını sağlamak, bu süreci hızlandırmak ve sosyalleşmelerine katkıda bulunmak için spor bir araç olarak ele alınmalıdır (1,2,7,8). Bununla beraber engelliler arasında sporun yaygınlaşması ve elit sporcuların yetiştirilmesi de kaçınılmaz görevler olarak benimsenmelidir. Ancak şüphesiz bu alanda çalışan kişilerin mesleki özellikleri, bilgi ve becerilerinin yeterli olması sonucun etkinliği açısından önemlidir. Bu düşünceden hareketle, ülkemizde engelli sporu alanında görev yapan kişilerin mesleki yeterlilik profilleri hakkında bilgi edinmek amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Yönetici Antrenör Müdür/Md Yrd BES Öğretmeni Özel EğitimÖğ. TOPLAM GSGM 3 - Federasyon 5 - Klüp 15 9 - Okul 7 11 Toplam 23 9 11 % 42,59 16,66 20,48 - - - 4 4 7,407 - - - 7 7 12,962 3 53 24 22 54 100 Tablo III: Çalışmaya katılan kişilerin eğitim durumları. Yönetici Antrenör Müdür/Md. Yrd BES Öğretmeni Özel EğitimÖğ. TOPLAM Engelli Sporu Uzmanlık Belgesi 3 7 4 2 7 23 Tablo IV: Çalışmaya katılan kişilerin eğitim seviyeleri ile engelli sporuna bakış açıları arasındaki ilişki. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu araştırmada; İstanbul’da, engelli sporu ile uğraşan kurum ve kuruluşlarda ortalama 1. 77 ± 0. 52 yıldır yönetici, antrenör, müdür, müdür yardımcısı, beden eğitimi öğretmeni ve özel eğitim öğretmeni olarak çalışan, yaşları 24-55 (36. 97 ± 8. 52 yıl) arasında olan toplam 54 deneğe (sadece 4’ü bayan), 46 adet soru sorularak basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile anket uygulanmıştır (Tablo I). Tablo I: Çalışmaya katılan kişilerin demografik özellikleri Cins Yönetici 23 Yaş X±Sd 39,69 ± 9,11 Antrenör Müdür/Md. Yrd BES Öğretmeni Özel EğitimÖğ. Toplam 9 11 4 7 54 43,80 ± 12,55 37,58 ± 8,47 27,50 ± 3,53 36,29 ± 8,94 36. 97±8. 52 Çalışma Yılı X±Sd 1,84 ± 0,82 2,33 ± 0,57 1,69 ± 0,75 2,00 ± 0,50 1,00 ± 0,00 1. 77 ± 0. 52 • Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Antrenörlük Eğitimi Bölümü 2006 Mezunu. • Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. • Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Araştırma Görevlisi. Anket yönetimi ile elde edilen verilerin, aritmetik ortalama, standart sapmaları belirlenmiş, frekans ve ki-kare analizleri yapılarak, elde edilen bulgular ışığı altında İstanbul’da, engelli sporu alanında faaliyette bulunan yöneticilerin profili ortaya konulmuştur. BULGULAR: Engelliler alanında hizmet veren kurum ve kuruluşlardan; Gençlik ve Spor Genel Müdür’lüğü bünyesinde 3, federasyon bünyesinde 5 ve kulüp düzeyinde 15 çalışan olmak üzere, toplam 23 yöneticiye ulaşılmıştır. Zihinsel engelliler, işitme engelliler ve görme engelliler ilköğretim okullarından 4 beden eğitimi öğretmenine, 4 müdüre, 7 müdür yardımcısına, 9 antrenöre ve 7 özel eğitim öğretmenine anket uygulanmıştır. Bu kişilerin %70,4’ü üniversite, %11,1 lisansüstü, %11,1 orta eğitim, %5,6 lise, %1,9 ilkokul mezunudur. Engellilik uzmanlığı belgesi olanlar %42,6’lık bir orana sahiptir ve ortalama 3. 93 ± 0. 39 yıldır bu belge ile görev yapmaktadırlar (Tablo II-III). Belge ile Çalışılan Yıl X±Sd 3,75 ± 0,75 4,00 ± 0,00 4,28 ± 0,48 4,00± 0,00 3,62 ± 0,74 3. 93 ± 0. 39 Engellilerin toplumsal hayata uyum sağladıklarını düşünme Engelliler ile iletişim kurabilecek alt yapıya sahip olduğunu düşünme Kulüpler ve Engelliler Federasyonu arasında iletişim eksikliği olduğunu düşünme Kulüpler arası iletişimde zorluklar olduğunu düşünme Ki-Kare Değeri 20,550 Sd p 8 p<0,05 16,196 8 p<0,05 16,164 8 p<0,05 13,571 8 p<0,05 Kamuda engelli sporu alanında çalışan yönetici, personel, antrenör, okul müdürü,müdür yardımcısı, BES öğretmeni ve özel eğitimcinin engelli sporuna bakış açılarına ilişkin ki-kare analizleri sonucunda, kişilerin eğitim seviyeleri ile engelli sporu belgesi olanların engelli sporuna bakış açıları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0. 05) (Tablo IV-V). Okul Müdürü ve Müdür Yardımcıları dışındaki kişiler de ülkemizde engelli sporuna önem verildiği görüşündedirler (Tablo VI). TabloV: Çalışmaya katılan kişilerden engelli sporu uzmanlık belgesine sahip olmaları ile engelli sporuna bakış açıları arasındaki ilişki. Engellilerin toplumsal hayata uyum sağladıklarını düşünme Engelliler federasyonu ile kulüp ilişkilerinde devamlılık sağlanmasını düşünme Engelli sporcuların aileleri ile düzenli iletişim sağlanmasını düşünme Antrenör-sporcu faaliyetlerinde iletişim kopukluğunun yaşanması Ki-Kare Değeri 7,871 Sd p 2 p<0,05 7,640 2 p<0,05 9,859 2 p<0,05 7,439 2 p<0,05 Tablo VI: Çalışmaya katılan kişilerin kurumlarındaki görevleri ile engelli sporuna bakış açıları arasındaki ilişki. Kulüp yöneticileri, antrenörler ve özel eğitim öğretmenleri Türkiye’de engelli sporuna önem verildiğini düşünmektedir Ki-Kare Değeri Sd p 18,338 10 p<0,05 440 TARTIŞMA VE SONUÇ Bu çalışma, ülkemizde engeli sporu alanında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Engelliler Federasyonu, engelli öğrencilere yönelik okullar ile spor kulüplerinde yönetici, öğretmen, ve antrenör olarak çalışan kişilerin engelliler ve engelliler sporu hakkındaki görüşlerini öğrenmek amacıyla yapılmıştır. Buna göre, eğitim seviyesi yüksek olan çalışanlar, sporun engellilerin topluma uyumunu kolaylaştırdığını düşünmektedirler (X²=, sd= 8, p<0. 05). Ancak çalışanların eğitim seviyesi yükseldikçe engelliler ile iletişim kurabilecek yeterli alt yapıya sahip olmadıkları düşüncesi etkin olmaktadır (X²=16. 196, sd= 8, p<0. 05). Bu durum, eğitim seviyesi yüksek olan çalışanların daha bilinçli ve özgüvenli olmaları; engellilere daha iyi hizmet edebilmek için, daha fazla eğitim ve tecrübeye ihtiyaç duymaları şeklinde açıklanabilir. Londra’daki kamu ve özel spor merkezlerinde çalışanların engellilik konusundaki farkındalıklarının ve engelli ayrımcılığının araştırıldığı bir anket çalışması sonunda, engellilerin spor merkezindeki ihtiyaçlarını karşılamada çalışanların kendilerini yetkin gördüklerini (%77) saptamışlardır. Ancak dikkat çeken bu grubun %95’inin kurum içi veya dışında en az bir kez engelliler sporu alanında eğitim almış olmalarıdır (11). Çalışmamızda da engelliler ile yeterli iletişim sağladıklarını düşünen çalışanların genel grubun %43. 4’ünü oluşturduğu ve bu konuda eğitim alanların da %42. 6 oranında olduğu saptanmıştır. Buradan hareketle, yönetim fonksiyonlarından biri olan planlama açısından bakıldığında (4,6,12), engelliler sporu yönetim planlamasında eğitimin önemi ön plana çıkmaktadır. Eren (1996), yöneticinin başarısını genel çevre, uluslararası çevre, yakın çevre ile işletme örgütü arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu ifade etmektedir (4). Çalışmamızdan elde edilen sonuçlara göre, eğitim seviyesi yüksek olan çalışanlarda, federasyon ile kulüpler (X²=16. 164, sd= 8, p<0. 05) ve kulüpler arası (X²=13. 571, sd= 8, p<0. 05) iletişimin yetersiz olduğu görüşü hakimdir. Bu da, engelliler sporu alanında yönetim açısından bir eksikliğin olduğuna işaret etmektedir. Bu kanımızı destekleyen bir sonuç, uluslararası müsabakalara hiç katılmamış (%56,6) olan kurumların oranının ulusal müsabakalara hiç katılmamış olanlara (% 22,2) göre oldukça yüksek olmasıdır. Hal böyle iken, çalışmanın bir metrapol olan İstanbul ilindeki kurumları kapsaması nedeniyle, engelli sporcular arasında düzenli olarak ulusal müsabakalar katılma oranının (%70. 4) da daha yüksek beklenmekteydi. İleride yapılacak çalışmalar ile bu durumun gerekçelerinin kapsamlı bir şekilde irdelenmesinin engelliler sporunun yaygınlaşmasında ve gelişmesinde yararlı olacağı kanısındayız. Kulüp yöneticileri, antrenörler ve özel eğitim öğretmenleri diğer görevlilere göre (Müdür ve Müdür Muavinlerine) göre Türkiye de engelli sporuna daha az önem verildiğini düşünmektedirler (X²=18,338, sd= 10, p<0. 05). Bu çalışmamızdan elde edilen sonuçlara göre, engelliler sporu alanında çalışan yönetici-personel–antrenörün bilgi düzeyi ve kurumlar arası iletişimdeki eksiklikler yönetim ve organizasyon açısından yetersizliklere neden olmaktadır. Bu durum ulusal ve özellikle uluslararası müsabakalara katılımı olumsuz yönde etkilemektedir. Eğitim seviyesi yüksek ve engelliler sporu alanında belge sahibi yöneticipersonel-antrenörün, engelli sporcular ve aileleri ile, aynı zamanda ilgili kurumlar ile iletişim kurma konusunda daha istekli olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hizmet içi ve kurumlar arası eğitime ağırlık verilmesi, seminerler ve çalıştaylar düzenleyerek yönetici, antrenör, sporcuların, özel eğitim uzmanlarının bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Eksikliğini saptadığımız yönetici, personel ve antrenörlerin iletişim becerilerinin geliştirilmesinin ve aynı zamanda kurumlar ve kişiler arası iletişim ağının teknolojiden yararlanarak geliştirilmesinin diğer önemli adımlar olacağı kanısındayız KAYNAKLAR: 1- Artar Y, Karabacakoğlu Ç. (2003). : Özürlülerin Toplumsal Gelişimine Yönelik Proje, Ankara 2-Dunn JM, Fait H (1997): Special Physical Education: Adapted, individualized, developmental Seventh Edition, Iowa Dubuque Brown & Benchmark. 3-Eichsteadt CB, Lavay BW (1995): Physical Activity for Individuals with Metal Retardation Compaign, Illinois. 4-Eren E. (1996): Yönetim ve Organizasyon, Beta Yayınları, istanbul 5- Gür A. (2001): Özürlülerin Sosyal Yaşama Uyum Süreçlerinde Sportif Etkinliklerin Rolü. T. C. Başbakanlık Özürlüler Dairesi Başkanlığı Yayınları -16, Ankara. 6- KOÇEL, Tamer, İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınevi, İstanbul 2003 7- Loovis M. E. (2000) – Individual, Dual, and Adventure Sports and Activities (In): Adapted Physical Education and Sport. Edited by Joseph P. Winnick Third Edition, Human Kinetics, Illinois. 8-Özer DS: (2001): Engelliler için BedenEğitimi ve Spor, Nobel Yayınları, Ankara. 9-Paciorek MJ, Jones JA: Sports and Recreation for the disabled. Carmel, Indiana, Cooper, 1994. 10-Roswal GM (2001): Adapted Physical Education: Principles and Practices. Jacksonwille State University. 11- Skivington M., Christie M., Young G. : Fitness FacilitiesReadiness to Comply with Disability Discrimination Act. Aresearch Study by Southamton Institute, March 2003. (http: //www. drc-gb. org/drc/information) 12-Tosun K. (1992): İşletme Yönetimi ‘Genel Esaslar’, Savaş Yayınları, Kasım,????. 441 Baş Çevresi: Ölçüm oksipital çıkıntı ve kaşların hemen üstünden saçların oluşturduğu kabarıklıktan azami oranda kaçınılarak alındı. P-179 ÇEŞİTLİ SPOR DALLARINDA MUĞLA BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULUNDA OKUYAN ÖĞRENCİLERİN VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE KAFATASI HACMİNİN İNCELENMESİ * ACER, N*. ; KIRCAN, N*. ; YILMAZ, A*. ; YAVUZ, F*. * Muğla Üniversitesi Muğla Sağlık Yüksekokulu, Muğla GİRİŞ 3. Vücut Kitle İndeksi (VKİ): VKİ, vücut ağırlığının, boyun karesine oranı hesaplanarak bulundu. 2 2 VKİ (kg/boy m) = VA (kg) / Boy (m) VKİ’yi sınıflandırmak için DSÖ’nün sınıflandırması kullanıldı (13). 4. Kafatası Hacmi (CC): Kafatası Hacmi daha önceki çalışmalarda ve klasik kitaplarda belirtildiği şekilde erkek ve bayanlarda ayrı formüller kullanılarak hesaplandı. Baş yüksekliği (H), baş genişliği (B) ve baş uzunluğu (L) daha belirtildiği şekilde ölçüldükten sonra aşağıdaki formüllerle hesaplanmıştır (14). Erkek: 0. 000337* (L-11) * (B-11) * (H-11) +406. 01 İnsanlar arasında görülen ve daima merak konusu olmuş yapısal farklılıklar bilhassa spor branşlarında önem kazanmaktadır. Ancak yaşın ilerlemesiyle çevre, beslenme ve fiziksel aktivite gibi bazı dış etkenler de insanın vücut yapısında değişikliklere sebep olabilmektedir. Bireylerin yönlendirilecekleri spor dallarının belirlenmesi, antrenmanın morfolojik yapıya olan etkilerinin saptanması ve sporcularının performans durumunun izlenebilmesi için antropometrik ölçümlere ihtiyaç vardır (1). Dünya Sağlık Örgütü fiziki uygunluğu belirli şartlar altında fiziki iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlamıştır. Sporcuların fiziksel, fizyolojik ve antropometrik özelliklerini içeren fiziksel uygunluk değerleri, yetenek seçiminde önem arz etmektedir (2-10). Bu çalışmadaki amacımız futbol, basketbol ve voleybol branşlarıyla uğraşan sporcuların çeşitli antropometrik ölçümlerinin yapılarak vücut kitle indeksinin incelenmesi, antropometrik özelliklerinin belirlenmesi ve bu alanda yapılan çalışmalara katkı da bulunmaktadır. MATERYAL VE METOT Bu araştırmaya Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda eğitim-öğretim gören 600 öğrenciden, futbol, basketbol ve voleybol branşlarında faaliyet gösteren 66 erkek ve 25 bayan toplam 91 öğrenci katılmıştır. Bu öğrencilerle ilgili olarak antropometrik özelliklerini kapsayan toplam 6 değişken ölçüldü. Bu değişkenlerden yararlanılarak antropometrik parametrelerle ilgi 2 değişken hesaplandı. Ölçümler Saatçioğlu (11) ve Zorba’nın (12) somatometrik yöntemleri kullanılarak yapıldı. 1. Boy ve Kilo ölçümü: Denekler 100 grama kadar hassas elektronik terazide çıplak ayak ve sadece şort veya eşofmanları üzerindeyken tartıldı. Uzunluk (boy, cm) ölçümü ise denek ayakta dik pozisyonda dururken skalanın üzerindeki kayan kaliper deneğin kafasının üzerine dokunacak şekilde ayarlandı ve uzunluk 1 mm hassasiyetle ölçüldü. 2. Başın Antropometrik ölçümleri: Ölçümler kayan sürgülü kumpas kullanılarak yapıldı. Baş uzunluğu (L): Önde glabella, arkada inion arasındaki uzaklığın ölçülmesiyle elde edilmiştir. Baş genişliği (B): Eurion noktaları arasındaki uzaklığın ölçülmesiyle elde edildi. Bayan: 0. 000400* (L-11) * (B-11) * (H-11) +206. 60 5. İstatistiksel Analiz İstatistiksel Analiz SPSS 10. 0 for Windows programında yapıldı. 2’li gruplarda T testi, diğerlerinde Kruskalwallis testi uygulandı. Ayrıca baş uzunluğu, genişliği, yüksekliği ile Kranial kapasite arasında korelasyon yapıldı. Korelasyon sonucu regresyon formülü belirlendi. Anlamlılık derecesi 0. 05 olarak alındı. BULGULAR Araştırmaya alınan erkek ve bayan sporcuların boy, kilo ve VKİ’leri Tablo 1’de verilmiştir. Boy ortalamaları incelendiğinde basketbolcularla futbolcular arasında anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0. 05) (Tablo 1). Tablo 1. Erkek ve Bayan Sporcuların Spor Branşına Göre Boy, Kilo ve VKİ Ortalamaları Dağılımı Futbol (n: 33) Spor türü ERKEK Boy Kilo VKİ Boy Kilo BAYAN VKİ Basketbol (n: 15) Voleybol (n: 18) 177. 3±5. 5 183. 1±7. 50* 181. 8±7. 8 76. 04±10. 9 71. 4±5. 8 75. 4±9. 85 22. 70±158 22. 41±1. 41 22. 88±1. 94 Basketbol Voleybol (n: 12) (n: 13) 174. 25±5. 35 177. 23±6. 02 64. 30±5. 81 65. 69±7. 09 21. 14±1. 08 20. 86±1. 22 Analiz f =4. 893 p=0. 011 x2=1. 889 p=0. 389 f=0. 349 p=0. 707 f=0. 155 p=0. 698 f= 0. 744 p= 0. 397 f=0. 148 p=0. 704 *; basketbol ile futbol arasında Araştırmaya katılan erkek ve bayan öğrencilerin spor branşlarına göre baş uzunluğu, baş yüksekliği, baş genişliği ve baş çevre uzunlukları Tablo 2’de verilmektedir. Baş uzunluğu ortalamaları incelendiğinde voleybolcularla futbolcular arasında anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0. 05), baş yüksekliği ortalamaları incelendiğinde voleybolcularda futbol ve basketbol arsında anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0. 05) (Tablo 2). Baş yüksekliği (H): Porus ocusticus externus ile vertex arasındaki mesafe ölçülerek elde edildi. Tablo 2. Erkek ve Bayan Sporcuların Spor Branşına Göre Baş Uzunluğu, Baş Yüksekliği, Baş genişliği, Baş çevresi ve Kranial kapasite Ortalamaları ve standart sapma değerleri Basketbol Futbol (n: 15) (n: 33) 18. 61±0. 60 19. 01±0. 60 Voleybol (n: 18) 19. 08±0. 65* Baş yüksekliği Baş genişliği 13. 55±0. 87 13. 65±0. 92 15. 76±0. 55 15. 99±0. 48 14. 69±0. 93** f =10. 122 p=0. 000 15. 91±0. 46 f= 1. 180 p= 0. 314 Baş çevresi 56. 35±1. 49 57. 35±1. 78 57. 40±1. 57 Spor türü ERKEK Baş uzunluğu İstatistik analiz f =4. 357 p=0. 017 f= 3. 505 p= 0. 136 Kranial kapasite 1485±115. 2 1535. 9±115. 9 1619. 2±85. 3* t=4,326 p=0. 000 442 BAYAN Baş uzunluğu Baş yüksekliği Baş genişliği Basketbol (n: 12) 18. 72±0. 89 13. 96±0. 59 Voleybol (n: 13) 19. 10±0. 80 14. 07±1. 16 İstatistik analiz 16. 17±0. 52 15. 82±0. 82 f=0. 643 p=0. 431 f= 1. 952 p= 0. 176 f= 0. 265 p= 0. 612 f= 2. 381 p= 0. 136 Baş çevresi 55. 53±1. 17 55. 89±0. 77 Kranial kapasite 1555. 3±115 1582. 2±155. 8 f=0. 238 p=0. 631 *; volevbol ile futbol **; voleybol ile futbol ve basketbol Araştırmaya katılan erkek öğrencilerin spor branşlarına göre kafa 3 hacmi ortalamaları dağılımı; futbolcularda 1485±115. 2 cm , basket3 3 bolcularda 1535. 36±115. 9 cm , voleybolcularda 1619. 2±85. 3 cm olduğu belirlendi. Araştırmaya katılan Bayan öğrencilerin spor branşlarına göre kafa hacmi ortalamaları dağılımı; basketbolcularda 1555. 3 3 36±115. 21 cm , voleybolcularda 1582. 27±155. 87 cm olduğu belirlendi (Tablo 2). Sonuç olarak yapılan araştırma neticesinde farklı spor branşlarında özellikle de o sporun tekniğini uygulamak için gerekli olan fiziksel özelliklerin sporcu vücudunda, belli bir tipik profil gelişimine sebep olabileceği düşünüldü. Baş uzunluğu, baş genişliği, baş yüksekliği ile kranial kapasite arasında sıkı bir korelasyon bulundu (r: 0. 604, r: 494, r: 846). Bunun sonucu yapılan regresyon analizine göre aşağıdaki formülle CC hesaplanabilir: 1. Çakıroğlu, M., Uluçam, E., Cıgalı, BS., Yılmaz, A., El Topu Oyuncularında Vücut Ölçümlerinden Elde Edilen Oranlar, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 19, 35-38, 2002. Kranial kapasite (CC): -2276 + (L *6. 05) + (B * 8. 08) + (H * 9. 29) (R: 994). TARTIŞMA Günümüzde spor branşları arasında önemli yere sahip olan futbol, basketbol ve voleybol da çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Çalışmalar da bu tür sporlarda başarıya ulaşması beklenilen kişilerin belirlenmesinde antropometrik ve somatatip ölçümlerin kullanılmasının önemli olduğu belirlenmiştir. Literatürde futbolcular ile ilgili yapılan çalışmalarda boyların 177179 cm arasında değiştiği, kilolarının ise 69-72 kg arasında değiştiği bildirilmektedir (15-21). Araştırmamıza katılan erkek öğrencilerin spor branşlarına göre boy ortalamalarının; futbolcularda 177. 38±5. 59 cm olduğu kilo ortalamalarının ise 71. 42±5. 88 kg olduğu tespit edildi. Literatürlerdeki bu değerlerle, bizim bulduğumuz değerler karşılaştırıldığında, birbirine yakın değerler olduğu görülmektedir. Literatürde basketbolcular ile ilgili yapılan çalışmalarda ortalama boyların 186-195 cm arasında değiştiği, kilolarının ise 76-91 kg arasında değiştiği bildirilmektedir (15, 21-23). Litaretürde ki bu değerlerle, bizim bulduğumuz değerler karşılaştırıldığında, Yardımcı’nın (15) bulgularıyla yakınlık göstermekte, ancak diğer araştırmalardaki değerlerden düşük olduğu görülmektedir. Literatürde voleybolcular ile ilgili yapılan çalışmalarda ortalama boyların 187-192 cm arasında değiştiği, kilolarının ise 79-82 kg arasında değiştiği bildirilmektedir (15, 24-28). Literatürlerdeki bu değerlerle, bizim bulduğumuz değerler karşılaştırıldığında, bizim değerlerin daha düşük olduğu görülmektedir. Aradaki farkın diğer çalışmaların profesyonel liglerde yapılmış olmasından dolayı olabileceğini düşünmekteyiz. Ziyagil ve ark (10), iki farklı futbol takımı üzerinde yaptıkları araştırmalarında, I. takımın baş çevresi ortalamasını 55. 49±2. 12 cm, II. takımın baş çevresi ortalamasını 53. 53±2. 75 cm olarak tespit etmişlerdir. Ziyagil ve ark, baş çevresi ortalamaları ile bizim bulgularımız karşılaştırıldığında I. takım ile yakınlık gösterdiği, II. takımdan yüksek olduğu görülmektedir. Araştırmaya katılan erkek öğrencilerin spor branşlarına göre kafa hacmi ortalamaları; futbolcularda 1485. 04±115. 27, basketbolcularda 1535. 92±115. 96, voleybolcularda 1619. 22±85. 38 olduğu belirlendi. Kafa hacmi ortalamaları incelendiğinde voleybolcularla futbolcular arasında anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0. 05). Araştırmaya katılan Bayan öğrencilerin spor branşlarına göre kafa hacmi ortalamaları; basketbolcularda 1555. 36±115. 21, voleybolcularda 1582. 27±155. 87 olduğu belirlendi. Literatürde sporcuların kranial kapasitelerini ölçen ve hangi dalda ne kadar olmasının gerektiğini belirten bir çalışmaya rastlanmamıştır. KAYNAKLAR 2. Exercise tests in relation to cardiovascular function. Report of a WHO meeting. Tech Rep Ser World Health Organ Tech Rep Ser, 388: 1-30,1968. 3. Tamer, K., Zorba E., Baltacı, G., Orta Doğu Teknik Üniversitesi Hazırlık Okulu Erkek Öğrencilerinin Çeşitli Fizyolojik Kapasitelerin Ölçülmesi Ve Değerlendirilmesi, Spor Hekimliği Dergisi, 26, 3, 1991. 4. Kazancı, ES., Türkler, S., İzometrik Egzersizler, Halter Federasyonu Yayını, 20, 1970 5. Zorba, E., Ziyagil, MA., Yıldırım, GK., Erdemir, İ., Erkek Hentbol Milli Takımının Motorik Ve Antropometrik Özelliklerinin Değerlendirilmesi, Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilim Dergisi, 2, 2, 2000. 6. Bosco, C., New Fast For Jumping Control Of Athletes, Dubugue,1990 7. Astrad, PO., Rodahl, K., Textbook Of Work Physiology Third Edt, Mcgraw-Hill Book Co, New York,1986. 8. Baltacı, G., Zorba, E., Doğan AA., Kutlu, M., Kaçmaz, İ., 11-14 Yaşları Arasındaki Karakucak Güreş Projesinde Yer Alan Çocukların Fiziksel Uygunluk Ve Antropometrik Yapılarının Tespiti, Romatizma Dergisi 7, 3, 61-63,1992. 9. Zorba, E., Ziyagil, M. A., Eliöz, M., Genç Türk Güreşçilerin Fizyolojik Profili, Spor Bilimleri III. Ulusal Kongresi, Ankara,1994. 10. Ziyagil, M. A; Zorba, E. ; Kahraman, K. A. ; Futbolcularda Yapısal Özelliklerin Sürat Yeteğine Etkisi, I. Futbol Ve Bilim Kongresi, İzmir,1996. 11. Saatçioğlu, A., Somatometrik Yöntemle İlgili Temel Bilgiler, Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 1, 27-35,1981. 12. Zorba, E., Vücut Yapısı Ölçüm Yöntemleri ve Şişmanlıkla Başa Çıkma, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 2005. 13. Obesity; Preverting And Monaging The Global Epidemic. Report Of A WHO Consultation, World Health Organitation Tech Repser, 894, 1-10, 2000 14. Manjunath KY. Estimation of Cranial Volume-an Overview of Methodologies, J Anat Soc India 51, 85-91, 2002. 15. Yardımcı, M., Değişik Sportif Oyun Branşlarında Aktif Olarak Uğraşan Sporcuların Fiziksel Ve Fizyolojik Performans Parametrelerinin Karşılaştırılması, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsi Beden Eğitimi Ve Spor Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara,1997 16. Yamaner, F., Galatasaray Profesyonel Futbol Takımının Fizyolojik Özelliklerinin Analizi Ve Yabancı Ülke Futbolcularıyla Mükayesesi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul,1990 443 17. Kaplan, T., Fizyolojik Ve Fiziksel Parametrelerin Futbolda Başarıya Etkisi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara,1997 18. Gençay, Ö., Hazırlık Döneminde Profesyonel Futbolcuların Atletik Performansının Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri,1995 19. Çıkmaz, S., Taşkınalp O., Uluçam, E., Yılmaz, F., Çakıroğlu, M., Futbolcularda Gövde İle İlgili Antropometrik Ölçümler Ve Oranlar, Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi Dergisi, 22, 32-36,2005 20. Taşkınalp, O., Yaprak, M., Toksöz, İ., Erkek Futbolcuların Bazı Antropometrik Özellikleri, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 12, 45-48,1995 21. Kayatekin, M., Sevim, İ., Selamoğlu, S., Acarbey, Ş., Özgönül, H., Bir Birinci Lig Basketbol Takımı Oyuncularının Fizyolojik-Fiziksel Profili Ve Sedanterlerle Karşılaştırılması, IV. Milli Spor Hekimliği Kongresi, 257,1993 22. Alptekin, A., Konya Ve Karaman İllerinde Liglerde Oynayan Basketbolcuların Antropometrik Özelliklerinin Ölçülüp Olimpik Basketbolcularla Kıyaslanması, Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi Ve Spor Anabilim Dalı, Konya, 1998 23. Csanady, M., Foster, T., Högye, M., Comparatre Echocarddrographic Study Of Junior And Serior Basketbol Players, Int J Sport Medical,7, 128-132, 1986. 24. Ergün, N., Baltacı, G., Yılmaz, İ., Elit Bir Voleybol Takımının Fiziksel Yapı Uygunluk Ve Performans Düzeyinin Analizi, Voleybol Bilim Ve Teknoloji Dergisi, 26-27, 1994 25. Ergün, N., Seyhan, S., Şahin, A. S., Baltacı, G., Yılmaz, İ., Elit Bayan Ve Erkek Voleybol Oyuncularında Spirometrik Değerler, Spor Bilimleri III. Ulusal Kongresi Bildirileri, Hacettepe Üni. Spor Bilimleri Ve Teknoloji Yüksekokulu Yayını, Ankara,1992 26. Puhl, J., Case, S., Fleck, S., Physical And Physiological Characteristics Of Eliet Voleybol Players, Research Quarterly For Exercise And Sport Can J Appl Sport Sci, 10, 122-6, 1985 27. Mcgown, CM., Conke, RK., Sucec AA., Buono, MS., Philips, W., Olimpiyatlarının Şampiyonlarının Antreman Program Ve Fizyolojik Profili, Voleybol Bilim Ve Teknoloji Dergisi 2,1994 28. Ersöz, G., Koz, M., Sunay, H., Gündüz, N., Erkek Voleybol Oyuncularının Sezon Öncesi, Ortası, Ve Sonu fiziksel Uygunluk Düzeyi Parametrelerindeki Değişmeler, Gazi Ü Beden Eğitimi Ve Spor Yüksekokulu Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, 1, 1-7,1996 P-180 25-45 YAŞLARINDAKİ SCUBA DALGIÇLARI VE KARGO PİLOTLARINDA KEMİK MİNERAL YOĞUNLUĞU VE VÜCUT KOMPOZİSYONUN İNCELENMESİ Deniz Özyurt- Hayri Ertan- Settar Koçak- Feza Korkusuz ÖZET Bu çalışmanın amacı tüplü dalış (scuba) ve sportif uçuşun (kargo uçakları sportif uçaklara denk olduğu için kargo pilotları incelenmiştir) kemik mineral yoğunluğu – KMY (toplam, omur ve pelvis) ve vücut kompozisyonu (vücut kitle indeksi, bölgesel ve dokusal yağ kompozisyonu) ile ilişkisini ortaya çıkarmaktır. 25-45 yaşlarındaki 16 erkek dalgıç ile aynı yaşlardaki 19 kargo pilotu çalışmaya dahil edilmiştir. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve vücut kompozisyonu ölçümleri DEXA ile yapılmıştır. Sonuç olarak hem pilotlarda hem de dalgıçlarda toplam KMY ile pelvis ve omur KMY arasında istatistiksel yönden anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Pilotlarda vücut kitle indeksi ile bölgesel ve dokusal yağ kompozisyonu arasında anlamlı bir ilişki görülürken dalgıçlarda hiçbir ilişki saptanamamıştır. Pilotların uçuş süreleri ve KMY arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmazken; dalgıçların toplam dalış süreleri ile omur KMY arasında istatistiksel açıdan önemli pozitif bir ilişki saptanmıştır. İki grup birbiriyle karşılaştırıldığında ise pilot ve dalgıçlarda KMY ve vücut kompozisyonu açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır. Anahtar kelimeler: kemik mineral yoğunluğu, vücut kompozisyonu, pilot, dalgıç erkek OBSERVING THE BONE MINERAL DENSITY AND TOTAL BODY COMPOSITION IN SCUBA DIVERS AND CARGO PILOTS BETWEEN 25-45 YEARS OLD ABSTRACT The purpose of this study was to determine the relationship between scuba diving / sportive flights and bone mineral density-BMD (total, spine and pelvis) / total body composition (body mass index, regional and tissue fat composition) and to examine the differences between two groups. 16 male divers aged 25-45 years and 19 male cargo pilots in the same age group were included to this study. BMD and total body compositions were measured by DEXA. As a result both in pilots and in divers there were statisticly significant relations between total BMD and pelvis/spine BMD. Although; there were statistically significant relations between body mass index and regional/tissue fat composition in pilots, no relation was found in divers. There was no relationship between flight time and BMD in pilots, a statistically significant relation was found between total dive time and spine BMD in divers. No statistically significant differences in BMD were found between pilots and divers. Key words: bone mineral density, total body composition, pilot, diver, male GİRİŞ Osteoporoz olarak da adlandırılan kemik mineral yoğunluğunun azalması, çok nedenli ve sessiz bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) genetik etkenler, yaş, cinsiyet gibi değiştirlemeyen faktörlerin yanı sıra, beslenme, egzersiz sigara ve alkol kullanımı, ilaç kullanımı gibi değiştirilebilir faktörlerden de etkilenmektedir. Bu güne kadar yapılan çalışmalarda egzersiz ile kemik mineral yoğunluğu arasında bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir. (Alakel ve ark., 1995; Düppe ve ark., 1997) Değiştirilemeyen faktörlerin etkileri baskın olmasına rağmen egzersizin sporcularda sporcu olmayanlara göre %40 oranında kemik mineral yoğunluğu artışı sağladığı yapılan 444 çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. (Frost,2001). Ayrıca derin su dalgıçları ve jet pilotlarında kemikler üzerinde çalışmalar yapılmış (James,WH; 2001) ve jet pilotlarında yerçekimi gücünün kemik mineral yoğunluğunu artırıcı etkileri ortaya konmuştur. (Neumann ve ark., 2001) Bu çalışmanın amacı; günümüzün sevilen sporları tüplü dalış ve sivil uçuş ile kemik mineral yoğunluğu ve vücut kompozisyonu arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve pilot ve dalgıç grupları arasındaki farkların ortaya konmasıdır. Dünyada derin su dalışı ile yüksek yer çekimi ivmesi olan jet uçuşlarının kemikler üzerine etkileri ile ilgili birkaç çalışma yapılmışsa da scuba ve sivil uçuş ile KMY ve vücut kompozisyonu ilişkisini ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma özellikle Türkiye’de ilk olacaktır. YÖNTEM Çalışmaya yaşları 25-45 arasında değişen ve düzenli dalış yapan 16 erkek scuba dalgıcı ile aynı yaş grubunda 19 kargo pilotu katılmıştır. Katılımcıların genel KMY, omur (L2-L4) KMY, pelvis KMY ile vücut kompozisyonları (bölgesel ve dokusal yağ miktarları) Dexa ile bir kez ölçülmüş ve (uçuş/ dalış süreleri, yapılan farklı fiziksel aktiviteler vb’nin sorulduğu) bir anket uygulanmıştır. Parametreler arasındaki ilişki, “pearson çarpım momentler korelasyonu” ile hesaplanmıştır. Kargo pilotları ve scuba dalgıçlarının KMY’leri (genel, pelvis, omur) ve vücut kompozisyonları (vücut kitle indeksi, bölgesel ve dokusal yağ oranları) “independent test” ile karşılaştırılmıştır. BULGULAR Pilot verileriyle yapılan korelasyon analizinde; genel KMY ile hem omur KMY (r =0. 89, p< 0. 01) hemde pelvis KMY (r=0. 87, p<0. 01) arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif bir korelasyon görülmektedir. Aynı şekilde vücut kitle indeksi ile doku yağ miktarı (r = 0. 68, p < 0. 01) ve bölge yağ miktarı (r =0. 68, p < 0. 01) arasında da pozitif korelasyon görülmektedir. Bölgesel ve dokusal yağ miktarları arasında hemen hiç fark bulunamamıştır dolayısıyla da çok yüksek bir pozitif korelasyon (r = 0. 99, p < 0. 01) saptanmıştır. Buna karşın KMY değerleri ve vücut kompozisyonu ile uçuş süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Dalgıç verileriyle yapılan korelasyon analizinde, genel KMY ile omur KMY (r = 0. 92, p < 0. 05) ve pelvis KMY (r = 0. 82 p < 0. 05) arsında pilotlara göre daha yüksek bir pozitif korelasyon saptanmıştır. Vücut kitle indeksi ve bölgesel ve dokusal yağ oranları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Dalış süresi ile genel KMY, pelvis KMY ve vücut kompozisyonu arasında herhangi bir ilişki bulunamazken, dalış süresi ve omur KMY arasında (r = 0. 50, p< 0. 05) istatistiksel olarak anlamlı düşük bir korelasyon saptanmıştır. Grupların birbiriyle karşılaştırılmasında ise KMY yada vücut kompozisyonu değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. Tablo1: Pilot ve Dalgıçlarda Ortalama Çalışma Değerleri Ortalama Kilo (kg) Boy (cm) Vücut kitle indeksi (kg/cm2) Genel kemik mineral yoğunluğu Omur KMY Pelvis KMY Dokusal yağ miktarı Bölgesel yağ miktarı Toplam Uçuş/Dalış süresi (saat) Pilot Dalgıç 74. 10± 8. 42 175. 53± 1. 32 24. 01± 1. 98 76. 56± 10. 35 176. 38± 7. 20 24. 56± 2. 54 1. 23± 0. 08 1. 23± 0. 07 1. 27± 0. 17 1. 27± 0. 13 21. 50± 4. 60 20. 60± 4. 47 2651. 05± 512. 70 1. 27± 0. 13 1. 27± 0. 10 22. 10± 4. 93 21. 18± 4. 75 400. 00± 122. 47 TARTIŞMA Analizleri yapılan pilot ve dalgıç gruplarında beklendiği gibi genel KMY ile pelvis ve omur KMYleri arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır. Bunun nedeni hem dalışın hem de uçuşun tüm vücut üzerine etkisi olan sporlar olmasıdır oysa tenis gibi bölgesel eklem ve dokuları çalıştıran sporlarda durum farklı yani bölgesel KMY artışı şeklinde olabilecektir. (Düppe, 1997; Turner, 1998) Vücut kitle indeksi ile bölgesel ve dokusal yağ miktarları arasındaki ilişkiye bakıldığında ise, pilotlarda pozitif bir korelasyon saptanırken dalgıçlarda bir ilişki bulunamamıştır. Bunun nedeni pilotların daha sık ve düzenli egzersiz yapması dalgıçların ise daha az ve düzensiz egzersiz yapmasından kaynaklanabilir. KMY ve vücut kompozisyonu ile uçuş/dalış süreleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, uçuş süresine bağlı herhangi bir ilişkiye rastlanamamasına karşın dalış süresi ve omur KMY arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Bu; dalgıçların bel çevresine bağladıkları kurşun ağırlıkların bölgeye direk olarak yük bindirmesinden kaynaklanıyor olabilir çünkü bel omurlarının hem osteoporoz hem de yükten primer olarak etkilendiği bilinmektedir. (Colletti ve ark., 1989) Daha önce Neumann ve arkadaşlarının (2001) yaptığı çalışmada yüksek yer çekimi ivmesinin jet pilotlarında KMY’yi artırdığı ortaya konmuştur. Bu çalışmada böyle bir sonuca rastlanmaması doğaldır çünkü hem pilotların uçuşa başlamadan önceki KMY değerleri bilinmemektedir hem de kargo uçuşlarında yüksek yer çekimi ivmeleri mevcut değildir. Çalışmaya katılan pilot ve dalgıçlar arasında KMY yada vücut kompozisyonu açısından herhangi bir fark bulunamamıştır. Buna neden olarak anket sorularına göre grupların farklı egzersiz türlerine ve diğer doğa sporlarına yatkınlıklarını düşünebiliriz. KAYNAKLAR L. Alakel, J. L; Clasy, D. C. ; Fehling, R. M; Weigel, R. A. ; Boileau, J. W. ; Erdiman, R. ; Stilman; Contributions of exercise, body composition and age to bone mineral density in premenauposal women. Med. Sci. Sports Exerc. Vol 27 No 11 (1995) 1477-1485 Colletti, L. A. ; Edwards, J. ; Gordon, L. ; Shary, J. ; Bell, N. H. : The effects of muscle building exercise on bone mineral density. Calcif Tissue Int. (1989) 45: 12-14 Düppe, H. ; Gradsell, P. ; Johnell, O. ; Nilson, B. E; Ringsberg, K. : Bone mineral density, muscle strenght and physical activity; a population based study of 332 subjects aged 15-42 years. Acta Orthop. Scand. (1997) 68-2 Frost, H. M. ; From Wolf’s Low to Utah Paradigm’s Insights About Bone Physiology and its Clinical Applications, The Anatomical Record (2001) 262, 398-419 James, W. H. ; The bones and hormones of deep water divers and pilots of high performance aircraft. (Letter) (2001) Occup Environ Med. Oct; 58, 10 682 Neumann, F. L. ; Bennell, K. L. ; Wark, J. D. : The effects of of +GZ force on the bone mineral density of fighter pilots. Aviat Space environ. Med. (2001) Mar; 72 (3); 177-181 Turner, C. H. ; Exercise as therapy for osteoporosis: The drunk and the Streer Lamp, Revisited. Elsevier Science Inc. (1998) Bone: Vol: 23 No 2, 83-85 445 Bu bağlamda özellikle kalça ve dizler için günlük egzersizler bir zorunluluk olarak görülmelidir (8). P-181 GÜREŞÇİLERDE KISA SÜRELİ KİLO KAYBININ ESNEKLİK ÜZERİNE ETKİSİ ŞAHİN, İ*. ; SÜEL, E. * ∗ Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ÖZET Araştırmada Niğde Üniversitesi serbest ve grekoromen güreş takımındaki kilo düşen güreşçiler ile kilo düşmeyen güreşçilerin esneklik testi sonuçları karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda çözüm önerileri getirilmiştir. Güreşçiler iki ayrı teste tabi tutulmuşlardır. İlk ölçümler müsabakadan bir ay önce, ikinci ölçümler ise müsabakadan bir gün önce kilolarını düştükleri müsabaka tartı günü yapılmıştır. Yapılan ölçümler sonucunda ilk dört sıklet olan 54, 58, 63, 69 kilogram güreşçilerin düştükleri kilo oranlarının yüksek olduğu ikinci dört sıklet olan 76,85,97,130 kilogram güreşçilerin ise kilo düşme oranlarının düşük olduğu görüldü.. Her iki grupta da esneklik değerleri arasında anlamlı farklar olmadığı tespit edildi. Anahtar kelimeler; Güreş, kilo düşmek, esneklik. ABSTRACT For this reseach wrestling teams freestyle and grekoromen style of universty wrestlers who how effect loosing weight on flexibility. Also for this reseach. There are two comparisons between the loosing weight wrestlers; power and not loosing weight wrestlers flexibility. At the end of the reseach all of the details which is given from this reseach gives the solution of suggestion. First group scale is done a mounth before the tournoument, second group scale is done a day before tournoument during the tournoument of loosing weight whaile they were on weight. At the end of the tests which were done that. There was high scale loosing weight wrestlers on 54, 58, 63, 69, 76 kilos. Also there is a meaningfull differencies between 54, 58, 63, 69, 76 kilos on contrary. There is low scale loosing weight wrestlers on 76, 85, 97, 130 kilos. Also there is a meaningless differencies between 76, 85, 97, 130 kilos. Key words; wrestling, kilos losing,flexibility. GİRİŞ Sporcu beslenmesinde amaç; sporcunun cinsiyetine, yaşına, günlük fiziksel aktivitesine ve yaptığı spor çeşidine göre antrenman ve müsabaka dönemlerine yönelik düzenlemeler yapılarak besinlerin yeterli ve dengeli bir biçimde alınmasıdır. Sporcunun beslenmesi planlanırken; boy ve kilo, vücut yağ yüzdesi, beslenme bilgi düzeyi, beslenme alışkanlıkları, sağlık durumu sosyal ve ekonomik koşulları da dikkate alınmalıdır (2). Hareketleri büyük bir genlikte uygulama yetisi esneklik, çoğu zamanda hareketlilik olarak tanımlanmaktadır. Esneklik, antrenmanda büyük bir öneme sahiptir. Bir kimsenin becerileri, büyük açılarda ve kolay olarak gerçekleştirilmesinde önde gelen temel gerekliliktir. Böyle hareketlerin başarılı olarak gerçekleştirilmesi, gerek duyulandan daha yüksek olması gereken eklem açısı ve hareket genliğine bağlıdır (12). Birey geliştirilmesi gerekli olan esneklik düzeylerine ilişkin bilgiye sahip olmak zorundadır (3). Doğru bir hareket tekniğinin ve yüksek sıklıkta hareket yinelemelerinin gerçekleştirilmesinde, agonist ve antagonist kasların karşılıklı olarak gevşeme yetenekleri ile kas esneklikleri, önemli belirleyici etmenlerdendir. Ayrıca, iyi geliştirilmiş eklem esnekliği de hareketin büyük genişliklerde yapılmasına olanak sağlar. Bilindiği gibi sprint yaparken uzun adımlar ile koşulması önemli bir verim belirleyicisidir. Esneklik sporcuda yaralanma eğilimini ortadan kaldırırken kuvvet, sürat ve koordinasyon gelişimine de olumlu yönde etki eder. Ayrıca, becerilerin kolay, hızlı ve etkili bir biçimde gerçekleşmesini sağlar (13). Yaş ve cinsiyet de esnekliği etkilemektedir. Belirli bir düzeyde genç bayanlar, genç erkeklere göre daha esnek gözükmektedir. Doruk esneklik düzeyine 15-16 yaşlarında ulaşılmaktadır (9). Yetersiz kas kuvveti değişik alıştırmalardaki hareket genliğini azaltabilir. Bu bağlamda kuvvet, esneklik için önemli bir öğe olarak görülmeli ve antrenörler tarafından göz önüne alınmalıdır. Kuvvet ve esneklik birbirleri ile bağlantılı yetilerdir. Çünkü, kuvvet kasın enine kesitine, esneklik ise kasın ne kadar gerileceğine bağlıdır. Cimnastikçilerin hem esnek hem de kuvvetli olması bu yaklaşımları doğrulamaktadır (4). Esneklik çalışmalarının dönemlemesi hazırlık evresinden başlayarak geliştirilmelidir. Özel antrenmanlar ile kas gruplarının enerji değişimi ve aşırı kas tutuklukları giderilerek yarışma dönemine aktarım yapıldığında yarışma evresinde sadece kazanılan bu özelliklerin korunması sağlanacaktır. Yine de esneklik günlük antrenmanların bir parçası olmalıdır ve ısınmanın sonuna doğru yoğunlaştırılmalıdır (12). Sıklet sporcularının bazılarında, normal kiloların altında daha düşük bir kategoride yarışıp başarılı olma isteği vardır. Bu düşünce daha alt grupta yarışma psikolojisinden doğabilmektedir (11). Güreş; dayanıklılık ve mücadele gerektirdiği için beslenme de buna göre düzenlenir. Karşılıklı yoğun yüklenmelerle geçen müsabaka ve antrenman dönemlerinde, sporcu, beslenmesini antrenmanın yoğunluğuna göre ayarlamalıdır. Fakat ferdi spor dalları arasında güreşin de yer aldığı bazı mücadele sporlarında sıklet ayarlaması vardır. Bu da ister istemez sporcuları kilo düşürmeye zorlamaktadır. Bu nedenle sporcu, hem beslenme rejimini ve hem de kilo verme rejimini birlikte yürütmek zorundadır. Beslenme rejimini düzenli ve dengeli yapan sporcunun kilo fazlalığı söz konusu değildir. Beslenmesine dikkat etmeyen sporcunun da kilo alması gayet doğaldır (10). Sadece diyette kısıtlama yöntemi ile kilo vermede, yağ kaybı yanında yağsız vücut kitlesinde de kayıplar oluşabileceğinden, diyetin egzersizle birlikte olması istenmektedir. Aktivite sırasında vücudun aktif kitlesinde (kalp, kas, karaciğer vb. ) çalışma temposu artmaktadır. Çalışan kaslar glikoz, glikojen ve yağ biçiminde büyük oranda enerji harcar Düzenli egzersizlerin bazal metabolizma hızını arttırdığı görüşü vardır (1). Aşırı kilo verme özellikle güreşe yeni başlayanlarda, miniklerde, yıldızlarda, gençlerde, ümitlerde zararlı sonuçlar verir. Sporcunun büyümesini, gelişmesini ve adale yapısını etkiler. Bunun yanında dolaşım ve solunum sistemini de etkiler, buna müsaade edilmemelidir. Ancak düzenli, planlı ve programlı şekilde sporcunun vücudundaki yağ oranına göre kilo vermesi daha uygundur (5). Sporcu kilo vermek amacı ile besin ve sıvı kısıtlamasını birlikte yaparsa dehidrasyon meydana getireceği olumsuzlukların yanı sıra karaciğer glikojen depolarında azalma, sıvı ve elektrolit (sodyum, potasyum vb. mineraller) kaybı, oksijen tüketiminde azalma ve kas kuvvetinde azalma, böbrek kan akımında bozukluklar ve böbrekte filtre edilen sıvı hacminde azalma görülür. Bu olumsuzlukların sıklıkla yaşanması gençlerde büyüme ve gelişmeyi de engelleyebilmektedir. Kısıtlama uzun sürerse, sağlıksız bir zayıflama oluşacak ve dokularda kayıplar meydana gelecek, performans azalacaktır (7). METERYAL METOT Araştırmanın evren ve örneklemini Niğde Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ve Aksaray Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu güreş takımında yer alan elit seviyedeki 16 erkek sporcudan oluşmaktadır. Araştırmada güreşçiler ilk dört sıklet olan 54, 58, 63, 69 kg. ve ikinci dört sıklet olan 76, 85, 97, 130 kg. olmak üzere iki grup olarak incelenmiş ve araştırmada veriler iki aşamada elde edilmiştir. I. Aşama (pre –test) Denekler bir aylık bir kampa alınmıştır. Bütün deneklere kilo ayarlamaları için çeşitli öneriler getirilmiş fakat uygulamada kendi isteklerine bırakılmıştır. Birinci test kampın başlamasından üç gün sonra saat 12: 00 – 14: 00 arasında Niğde Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu 446 kondisyon salonunda yapılmıştır. Teste başlamadan önce deneklere yapılacak testler hakkında bilgi verilerek tanıtım alıştırmaları yaptırıldı. Bütün deneklere müsabaka kilolarını ayarlamaları söylendi. Birinci aşamada esneklik testi (otur uzan testi) uygulanmış ve ölçüm sonuçları tespit edilmiştir. II. Aşama (post-test) İkinci test, sporcuların hepsinin kilolarını düştükleri, müsabakadan bir gün önce, müsabaka tartı günü uygulanmıştır. İkinci aşamada esneklik testi (otur uzan testi) uygulanmış ve ölçüm sonuçları tespit edilmiştir. Araştırmada Pre-test, Post-test sonuçları SPSS programında T testi ile sınanmış, sonuçlar 0. 05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. BULGULAR Tablo 1: 54,58,63,69kg. Sporcularının Esneklik Testi Ölçümleri GRUPLAR ÖN TEST SON TEST N 8 8 Kilo ölçümü aralığı 61 74 55 69 En az 22 19 Tablo’da görüldüğü gibi çalışmaya katılan 54, 58, 63, 69 kilo sporcularının esneklik testleri ortalamaları Pre test sonuçları 32,37 ± 6,16, Post test sonuçları29,12± 5,69 dur. Aradaki fark ise 3,25 olarak bulunmuştur. En çok 40 36 X 32,37 29,12 Ss 6,16 5,69 St. hata 2,17 2,01 T 7,891 Bu sonuçlara göre Pre test, Post test sonuçları T testi ile hesaplanmış çıkan sonuç T dağılımı çizelgesinde t < 0. 05 önem derecesine göre 7,891 çıkmış olup önemsiz bulunmuştur. Tablo 2: 76,85,97,130 kg. Sporcularının Esneklik Testi Ölçümleri GRUPLAR ÖN TEST SON TEST N 8 8 Kilo ölçümü aralığı 78 121 75 120 En az 17 15 Tablo’da görüldüğü gibi çalışmaya katılan 76, 85, 97, 130 kilo sporcularının esneklik testleri ortalamaları Pre test sonuçları 30,12± 8,98, Post test sonuçları 28,25± 9,00 dur. Aradaki fark ise 1,87 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre Pre test, Post test sonuçları T testi ile hesaplanmış çıkan sonuç T dağılımı çizelgesinde t<0. 05 önem derecesine göre 15,000 çıkmış olup Önemsiz bulunmuştur. Bu durumda sporcular kilo kaybı sonrasında esnekliklerinde önemli derecede bir kayıp oluşmadığı belirlenmiştir. TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışmaya katılan 54, 58, 63, 69 kilo sporcularının esneklik testleri ortalamaları Pre test sonuçları 32,37 ± 6,16, Post test sonuçları29,12± 5,69 dur. Aradaki fark ise 3,25 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre Pre test, Post test sonuçları T testi ile hesaplanmış t < 0. 05 önem derecesine göre 7,891 çıkmış olup önemsiz bulunmuştur. Diğer grup olan 76, 85, 97, 130 kilo sporcularının esneklik testleri ortalamalarında ise Pre test sonuçları 30,12± 8,98, Post test sonuçları 28,25± 9,00 dur. Aradaki fark ise 1,87 olarak bulunmuştur. Bu grupta elde edilen veriler Pre test, Post test sonuçları T testi ile hesaplanmış t<0. 05 önem derecesine göre 15,000 çıkmış olup önemsiz bulunmuştur. Tamer 1992’de yaptığı çalışmada 17 Galatasaraylı erkek sporcunun otur-uzan değerleri ortalamasını 22. 18 cm. olarak bulmuştur (15). Şenel 1997’de yaptığı çalışmada 7 erkek bisiklet sporcusunun otur-uzan değerleri ortalamasını 27. 14 cm. olarak bulmuştur (14). Gettman ve Pollack antrenmansız kişilerde 35 cm. ’lik ortalama elde ederken, Zhuu ve arkadaşları çinli erkeklerde 42. 8 cm. ’lik değer elde etmişlerdir (6). Aşırı kilo kaybı sonrasında sporcunun motorik özelliklerinde ve buna bağlı olarak da performansında olumsuz yönde bir değişim oluştuğu halde esnekliklerinde önemli derecede bir azalmanın oluşmadığı sonucu yapılan çalışmada ortaya çıkmıştır. Esneklik kısa sürede kaybolacak bir özellik değildir. Güreşçilerin kısa sürede kilo düşmelerinde esnekliklerinde önemli bir değişim oluşmayacağı fakat güreşte esnekliğin çok önemli olduğundan da geliştirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu nedenle esneklik çalışmalarına her antrenmanda mutlaka yer verilmelidir. KAYNAKLAR En çok 43 41 X 30,12 28,25 Ss 8,98 9,00 St. hata 3,17 3,18 T 15,00 1- Aslan,C., Güreşçinin Rehberi, Uğur Ofset Matbaası. İzmir, 1984 2- Baysal,A., Beslenme, Ankara: Hatiboğlu Yayınevi, Yenilenmiş 6. Baskı, 1996. 3- Bompa,T. O., Antrenman Kuramı ve Yöntemi (Çev. ; İ. Keskin Ve A. B. Tuner), Spor Kitabevi,Bağırgan Yayımevi, Ankara, 1998. 4- Bosco,J. S., Terjung,R. L. Greenleaf,J. E., Effects Of Progresive Hypohydration On Maximal İsometric Muscular Strength, J. Sports Med. And Phy Fitness, 1968. 5- Filiz,K., “Güreşçilerde Hızlı Kilo Kaybının Kuvvet ve Dayanıklılık Üzerine Etkileri”, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Teknik Eğitim Fakültesi Matbaası, Cilt 7, Ankara, 1991. 6- Getman, L. R. and Pollack, M. L. : What makes a Superstar? A physiologycal profile, Physican and Sport Medicine., Vol: 5, pace. 6468, 1997. 7- Güneş,Z., Spor Ve Beslenme Antrenör ve Sporcu El Kitabı, Bağırgan Yayımevi, Spor Kitabevi, Ankara, 1998. 8-Harre, D., ”Trainingslehre”, Sportverlas, Berlin, 1981. 9- Hazar,M., Aydos, L., Elbek, Ş., Durmuş, O., “Güreşçilerde Müsabaka Öncesi Kısa Süreli Kilo Kaybının Kuvvet ve Dayanıklılık Üzerine Etkisi”, Spor Bilimleri Dergisi, Yayın No: 3, Ankara, 1992. 10- Kalyon,T. A., Sporcu Sağlığı ve Spor Sakatlıkları, Gata Basımevi, 4. Baskı, Ankara, 1994. 11- Kasap,G., “Ankara Bölgesi Aktif Güreşçilerin Beslenme Alışkanlıkları ve Sağlık Durumları Üzerine Bir Araştırma”, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Bilim Uzmanlığı Tezi, Ankara,1979. 12-Ozolin, N., G, Sovremennaia Systema Sportivnoi Trenirovky (Athlet’s Training System For Competition). Phyzkultura İ Sport, Moskov, 1971. 13- Sevim, Y., Antrenman Bilgisi, Tutibay Ltd. Şti, Ankara, 1997. 14- Şenel Ö, Atalay N A, Çolakoğlu F. : Türk Milli Bisikletçilerinin Fiziksel ve Fizyolojik Profilleri, H. Ü. Spor Bilimleri Dergisi, Cilt VIII, Sayı 1, Ankara, 1997). 15- Tamer K., Ziyagil M. A., Yamaner F. : Galatasaray ve Konya Spor Profesyonel Futbol Takımlarının Antropometrik Özelliklerinin ve Fizyolojik Kapasitelerinin Kıyaslanması, G. Ü. Gaz,i Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 8, Sayı, Ankara, 1992. 447 P-182 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANLARININ UNVANLARINA VE MESLEK GRUPLARINA GÖRE FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ * * * * ** Öztürk, M ., Kaya, R ., Çavuşoğlu, B ., Avcı, S ., Demirci, M . * ** İÜ. BESYO Öğretim Elemanları. İÜ BESYO Mezunu Anahtar sözcük: fiziksel uygunluk, FADA, öğretim elemanı, kalori harcaması ÖZET İnsanların yaşam tarzları, yeni teknolojik gelişmelerin sağladığı konfor nedeniyle sürekli değişime uğramakta, fiziksel aktivite ile ifade edilen etkinliklerin azalmasına neden olmaktadır. Fiziksel aktivitedeki bu azalmanın sonucu olarak ortaya çıkan hastalıklar da büyük bir halk sağlığı sorununu ortaya çıkarmaktadır. 1900’lü yıllarda en sık görülen ve ölüme neden olan hastalıklar sırasıyla zatürre, verem ve ishal iken, günümüzde hareket azlığına bağlı olarak gelişen kalp hastalığı, kanser ve inme (felç) olarak sıralanmaktadır. Bu nedenlerle, bireylerin fiziksel aktivite düzeylerinin belirlenerek, fiziksel aktivite düzeyleri düşük bireylerin fiziksel aktiviteye yönlendirilmesinin sağlanması, toplum sağlığı açısında büyük önem arz etmektedir. Bu araştırma, İstanbul Üniversitesinde görev yapan gönüllü öğretim elemanlarının fiziksel aktivite düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Deneklerin fiziksel aktivite düzeylerini belirlemek üzere, geçerliliği ve güvenirliliği Karaca (2000) ve arkadaşları tarafından yapılmış olan Fiziksel Aktivite Düzeyini Araştırma (FADA) anketi kullanılarak yapılmıştır. Anket, deneklerin çalıştıkları iş türünü, ev işlerini, hobilerini, uyku sürelerini, merdiven kullanmalarını, ulaşım ve spor aktivite düzeylerini sorgulamaktadır. Araştırmaya, yaş ortalaması 34,802 ± 9,003, beden ağırlığı ortalaması 60,198 ± 7,903 olan 101 bayanlar ile yaş ortalaması 35,942 ± 7,729, beden ağırlığı ortalaması 83,841 ± 14,960 olan 69 erkek ve toplam 170 gönüllü öğretim elemanı (profesör, doçent, yardımcı doçent, PhD ve Araştırma görevlisi) katılmıştır. Anketten elde edilen verilere göre, deneklerin beden kütle indeksleri (BKİ) bayanlarda 22,295±2,908, erkeklerde ise 26,569 ± 3,684 olarak bulunmuştur. Deneklerin farklı aktivitelere göre, beden ağırlıkları başına saatte harcadıkları kaloriler (KH) ortalaması bayanlarda 44,195± 9,428, erkeklerde de 42,461±12,007 olarak hesaplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi, SPSS istatistik programı aracılığıyla yapılmıştır. Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkiler yanında, grup ortalamalarının karşılaştırılması da yapılmıştır. Sonuç olarak, bu çalışmaya katılan deneklerin BKI değerlerine bakıldığında yapısal olarak bayanlar normal düzeyde, erkekler ise hafif şişman oldukları görülmektedir. Deneklerin fiziksel aktivite düzeyleri ise orta düzeyde bulunmuştur. Unvanlara göre bayan öğretim elemanlarının BKİ değerleri arasında fark bulunmazken erkek deneklerin ortalamaları arasında fark bulunmuştur (p<0,05). The Study of Physical Activity Levels of The Teaching Stuff in İstanbul University According to Their Professions and Titles ABSTRACT As a result of the comfort caused by new technological improvements, lifestyles of human-beings keep changing on and effectiveness that is named as physical activity decreases. The decreasement at the physical activities reveal diseases which introduce new problems for the health of the society. When the diseases that were frequently seen and caused death in the year 1900 were tuberculosis,cold and diarrhea; today, as a result of the lack of motion, heart diseases, cancer and apoploxy are listed. For these reasons, by determining the levels of the physical activities of each person, guiding the people with a low level of physical activity to a high level reveal a great importance for the health of the society. The aim of this study is to determine the physical activity levels of the voluntary teaching stuff working in İstanbul University. In order to determine the physical activity levels of the test subjects, Physical Activity Searching (FADA) questionnaire, guaranteed by Karaca (2000) and friends were applied. In this questionnaire, the working area, houseworks, hobbies, sleeping duration, stair using, transportation and the physical activity level of the test subjects were researched. 170 voluntary teaching stuff (professor, assistant professor, pHD, research assistant), including 101 female at the age of 34,802±9,003 having a body weight of 60,198±7,903 and 69 male at the age of 35,942±7,729 having a body weight of 83,841±14,960, avaragely, joined in this study. According to the results of the questionnaire, the body mass indexes (BKI) and daily calori consumption – body weight ratio for different activities (GKH) were calculated. SPSS statics programme was used at evaluating the results. In addition to the relationship between dependent and independent variables, a comparision about the group avarage was done. As a result of evaluating the statics,for the female test subjects, a positive meaningful relationship was found between the GKH and the age (p<0,035) when there was no meaningful relationship between the GKH and BKİ (p<0,05). Male test subjects had neither meaningful relationship between the GKH and BKİ, nor GKH and the age (p<0,05). According to the profession (Law, Political Information, Veterinary, Management, Communication and Physical Education and Sports) and academical title (professor, assistant professor, pHD, research assistant) of the female test subjects, a meaningful difference was found for BKİ and but not for GKH. According to the profession (Law, Political Information, Veterinary, Management, Communication and Physical Education and Sports) and academical title (professor, assistant professor, pHD, research assistant) of the male test subjects, a meaningful difference was found for BKİ and but not for GKH. (p<0,05) In Conclusion, the physical activity levels of teaching stuff in different faculties of İstanbul University were found to be similar when the BKİ values were showing differences. When compared with the similar studies, the daily activity of the research test subjects were defined as low. GİRİŞ Fiziksel aktivite (FA), zinde ve neşeli günlük yaşam, vücudu hastalıklara karşı korumak, alınan fazla enerjinin doğal bir şekilde harcanıp şişmanlığın önlenmesi, yaşlanma ve yaşlanmanın getirdiği organik gerilemenin yavaşlatılması, sinirsel gerginliklerin azaltılması ve koroner damar hastalıklarının getirdikleri ölüm olaylarını önleyici ve koruyucu etkinin arttırılması, kasa bağlı eklem dokularının sağlık ve işlerliğinin korunması, sosyal kaynaşmanın sağlanıp yalnızlıktan kurtulmak ve duruş bozukluklarının önlenmesinde etkili olmaktadır (4, 5, 6, 11, 17, 18, 19,). Günümüzde, teknolojik ilerlemelerle birlikte, fiziksel aktivitelerde azalma meydana gelmiş ve fiziksel aktivite ile ifade edilen bulgularda değişime uğramış ve büyük bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir (27, 15). Bireylerin fiziksel aktivite yönlendirilebilmesi açısından farklı grupların fiziksel aktivite düzeylerinin belirlenmesi gerekmektedir. Rosenberger ve ark (23), ABD’ de fiziksel inaktivite ve obesite yaygın boyutlara ulaştığını ifade etmektedirler. Araştırmacılar fiziksel aktivite azlığı ile obesite ve sağlık harcamaları arasında doğru orantılı ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu ifade etmişlerdir. Carnegie, M. A. ve ark. (8 Yeni Kuzey Galler’de yetişkinler üzerinde yapmış oldukları çalışmada, fiziksel aktivitenin ve yürüyüşün sağlığa faydası olduğunu belirtmektedirler. Günümüzde bir çok ülkede ölümleri ve ölüm risk profili hızla değişmektedir. Enfeksiyon hastalıkları azalmasına karşı yaşam biçimi ile ilgili hastalıklar artmaktadır (20). Kronik hastalıklar ile ilgili risk faktörleri birçok bilimsel çalışmada araştırılmış ve fiziksel aktivitenin önleyici rolü olduğu kanıtlanmıştır (4, 19, 22, 27). Örneğin, Ulaşım biçiminde yapılan çok küçük değişiklikler bile obesite karşısında çok büyük faydalar sağlamaktadır (3, 10, 17, 29). Fiziksel aktivite önleyici rolü yanında çeşitli hastalıklarının tedavisinde de önerilmektedir (1). Fırat Üniversitesinde (Elazığ) görev yapan 28 ile 64 yaşları arasında ve ortalama yaşları 40. 51±6. 79 olan 232 öğretim elemanının katıldığı bir 448 araştırmada, öğretim elemanlarının fiziksel aktivite düzeylerini belirlemek ve sağlık sorunları ile aktiviteleri arasında bir ilişkiler araştırılmış ve öğretim elemanlarının, fiziksel aktivite alışkanlıklarının yetersiz olduğu, fiziksel aktivite yapmayan Öğretim Üyelerinin daha çok sağlık problemi (> % 80) ile karşılaştığı, fiziksel aktivite eksikliğine bağlı olarak, mesleki ve bir çok hastalıklara yakalanma risklerine açık oldukları kanısına varılmıştır (2) Günümüzde, kişilerin fiziksel aktivite düzeylerinin ve yaşam tarzlarının değerlendirilerek, onların, fiziksel uygunluk düzeylerinin belirlenmesi yaygın ve kolay uygulanabilir yöntemlerdendir (16, 24, 28). Bu çalışmada, üniversite öğretim elemanlarının çalıştıkları bölümlere ve unvanlarına göre fiziksel aktivite düzeyleri araştırılmış ve günlük ortalama enerji harcamaları belirlenmiş ve karşılaştırmalar yapılmıştır. Fiziksel aktivite ölçümleri Uluslar arası Fiziksel Aktivite Anketi (FADA) ile yapılmıştır (14). (FADA) uygulanmıştır. Bu anketin geçerlilik ve güvenilirlilik araştırması KARACA, A. ve arkadaşları tarafından yapılmıştır (12, 14). Bu ankette (FADA), tamamlayıcı bilgiler (yaş, boy, vücut ağırlığı), iş ile ilgili aktiviteler, ulaşım ile ilgili aktiviteler, merdiven çıkma, ev ile ilgili aktiviteler ve sporla ilgili aktiviteler yer almaktadır. Anket sonucunda elde edile veriler toplanarak kişilerin günlük beden ağırlıklarının kilogramı başına harcadıkları enerjiler hesaplanmıştır. Harcanan kalori miktarının hesaplanmasında internette yayınlanan Fitness Partner Connection Jumpsite içinde fiziksel aktiviteleriçin hazırlanan “Activite Calori Calculator” tablosu kullanılarak deneklerin beden ağırlıkları başına saatte harcadıkları kalori (KH) hesaplanmıştır. Verilerin istatistik değerlendirmeleri SPSS programında yapılarak öğretim elemanların bölümlerine ve akademik ünvanlarına göre unvanlarına göre FA düzeylerinin ortalama değerleri karşılaştırılmıştır. BULGULAR GEREÇ VE YÖNTEM İÜ öğretim elemanlarının çalıştıkları bölümlere ve unvanlarına göre fiziksel aktivite düzeyleri belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada tarama yöntemi kullanılmış ve denekler gönüllülük esası göre araştırmaya alınmıştır. Öğretim elemanlarının fiziksel aktivite düzeylerinin belirlemek üzere Uluslar arası Fiziksel Aktivite Değerlendirme Anketi İÜ öğretim elemanlarının çalıştıkları bölümlere ve unvanlarına göre fiziksel aktivite düzeyleri belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada elde edilen veriler ve istatistiki değerlendirilmeleri tablolar halinde aşağıda verilmiştir. Deneklerin yapısal özelliklerini gösteren ortalama değerleri ile deneklerin beden ağırlıklarının kilogramı başına harcadıkları enerjinin (KH) ortalamaları Tablo 1. de verilmiştir. Tablo 1. Araştırmaya Katılan Deneklerin Yapısal Özelliklerinin Ortalaması. Erkekler Bayanlar N Ortalama Std. Sapma N Ortalama Std. Sapma Yaş 69 35,942 7,728 101 34,802 9,003 Beden Ağırlığı 69 83,840 14,960 101 60,198 7,903 Boy 69 178,884 7,121 101 164,168 6,404 BKİ 69 26,569 3,684 101 22,295 2,908 KH 69 42,461 12,007 101 44,195 9,428 Araştırmaya gönüllü olarak katılan deneklerin iş yerlerine göre sayısal dağılımı Tablo 2. ’de, akademik ünvanlarına göre dağılımı ise Tablo 3. ’de verilmiştir. Tablo 2. Deneklerin Çalıştıkları Birimlere Göre Sayısal Dağılımı Cins Toplam Bayan Erkek N Hukuk BESYO Müh SBF Veter. İşletme İletişim 110 18 9 24 % 12 10 18 10 17,822 8,911 23,762 11,881 9,901 17,822 9,901 69 19 5 18 4 9 13 1 % 27,536 7,246 26,087 5,797 13,043 18,841 1,449 Tablo2. de görüldüğü gibi, en yüksek katılım işletme biriminden, en düşük katılımda mühendislik fakültesinde olmuştur. Akademik ünvanlara göre en fazla katılım araştırma görevlilerinde olmuştur. Tablo 3. Deneklerin Akademik Ünvanlarına Sayısal Göre Dağılımı Cins Bayan Erkek N Araş. Gör. Prof. Doç. Dr. Yrd. Doç. 101 45 13 15 15 13 % 44,554 12,871 14,851 14,851 12,871 69 29 12 10 8 10 % 42,029 17,391 14,493 11,594 14,493 449 Deneklerin, beden kütle indekslerinin (BKİ), akademik unvanlarına göre ortalama değerleri ve değerler arasındaki farklar, bayanlar için Tablo 4. ve erkekler için Tablo 5. de gösterilmiştir. Unvanlara göre bayan öğretim elemanlarının BKİ değerleri arasında fark bulunmazken erkek deneklerin ortalamaları arasında fark bulunmuştur (p<0,05). Tablo 4. Araştırmaya Katılan Erkek Deneklerin BKİ Değerlerinin Karşılaştırılması. Ünvan Araş. Gör. N BKİ Ortalama Std. Sapma 29 25,694 2,866 Prof. Dr. 12 28,850 5,3459 Doç. Dr. 10 27,014 2,932 Dr. 8 27,782 3,592 Yard. Doç. Dr. 10 24,958 3,104 Toplam 69 26,569 3,684 F Sig. 2,490 0,052 Tablo 5. Araştırmaya Katılan Bayan Deneklerin BKİ Değerlerinin Karşılaştırılması. Ünvan N BKİ Ortalama Std. Sapma Araş. Gör. 45 21,084 2,008 Prof. Dr. 13 23,294 2,986 Doç. Dr. 15 24,083 1,622 Dr. 15 21,760 2,029 Yard. Doç. Dr. 13 24,045 4,965 Toplam 101 22,295 2,908 F Sig. 6,080 0,000 Araştırmaya katılan bayan deneklerin, beden ağırlıklarının kilogramı başına saatte harcadıkları enerji miktarlarının (KH), akademik unvanlarına göre ortalama değerleri ve ortalamalar arasındaki farklılığı belirlemek üzere yapılan değerlendirme Tablo 6. da, fakültelere göre ortalama değerleri ve değerler arasındaki farklar ise Tablo 7. verilmiştir. Erkek deneklerle ilgili bilgiler de Tablo 8. ve Tablo 9. da verilmiştir. Bayan ve erkek, her iki grubun karşılaştırılmasında da anlamlı fark bulunamamıştır (p<0,05). Tablo 6. Bayan Deneklerin Ünvanlara Göre Kilo Başına Günlük Harcadıkları Enerjinin Karşılaştırılması N KH Ortalama Std. Sapma Araş. Gör. 45 42,437 11,325 Prof. Dr. 13 44,110 2,181 Doç. Dr. 15 47,663 4,689 Dr. 15 45,632 4,905 Yard. Doç. Dr. 13 44,703 13,505 Toplam 101 44,194 9,427 F Sig. 0,999 0,414 Tablo 7. Bayan Deneklerin Çalıştıkları İş Yerlerine Göre Kilo Başına Günlük Harcadıkları Enerjinin Karşılaştırılması N KH Ortalama Std. Sapma Hukuk 18 46,308 6,838 BESYO 9 44,863 15,555 Müh, 24 46,535 8,607 S. B. F 12 41,953 4,673 Vet. 10 46,049 6,282 İşletme 18 40,568 11,896 İletişim 10 41,534 9,624 Toplam 101 44,194 9,427 F Sig. 1,171 0,328 450 Tablo 8. Erkek Deneklerin Ünvanlara Göre Kilo Başına Günlük Harcadıkları Enerjinin Karşılaştırılması N KH Ortalama Std. Sapma Araş. Gör. 29 42,421 12,577 Prof. Dr. 12 43,556 13,533 Doç. Dr. 10 40,848 13,278 Dr. 8 41,387 10,438 Yard. Doç. Dr. 10 43,736 10,243 Toplam 69 42,461 12,007 F Sig. 0,108 0,979 Tablo 9. Erkek Deneklerin Çalıştıkları Birimlere Göre Kilo Başına Günlük Harcadıkları Enerjinin Karşılaştırılması N KH Ortalama Std. Sapma Hukuk 19 40,004 12,495 BESYO 5 39,790 12,031 Müh, 18 44,133 12,189 S. B. F 4 55,145 3,296 Vet. 9 40,592 15,104 İşletme 13 42,815 9,487 İletişim 1 33,890 Toplam 69 42,461 Tartışma İÜ öğretim elemanlarının çalıştıkları bölümlere ve unvanlarına göre fiziksel aktivite düzeyleri belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmaya katılan bayan deneklerin beden ağırlıklarının boylarına göre normal düzeylerde olduğu, erkek deneklerin ise beden ağırlıklarının beden kitle indekslerine (BKİ) göre fazla olduğu (BKİ=26,569) görülmüştür (9, 29). Bayan ve erkek deneklerin beden ağırlılarının kilogramı başına harcadıkları enerji (KH) değerleri ortalamaları onların, orta düzeyde bir fiziksel aktivite düzeyine sahip olduklarını göstermektedir (7, 12). Hallal P. C. yapmış olduğu çalışmada, BMI arttıkça fiziksel inaktivite de arttığını tespit etmiştir (13). Deneklerin gönüllülük esasına göre araştırmaya katılması nedeniyle akademik ünvanlarına ve çalıştıkları kurumlara göre katılık sayıları farklı olmuştur. En fazla katılım Mühendislik Fakültesinde olurken en az katılım İletişim Fakültesinden olmuştur. Akademik ünvanlara göre en fazla katılım araştırma görelilerinde en az katılım ise Dr. Ünvanlı öğretim elemanlarında olmuştur. Bayan ve erkeklerin akademik ünvanlarına göre beden kütle indekslerinin (BKİ) ortalamaları karşılaştırılmış ve erkek deneklerin BKİ ortalamaları arasında anlamlı fark bulunmazken bayan deneklerin BKİ ortalamaları arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Bayan deneklerin ortalamaları arasındaki fark, araştırma görevlilerinin 21,084 olan BKİ değeriyle Doçentlerin 24,083 olan BKİ değerinden kaynaklandığı bulunmuştur. Bayan ve erkek deneklerin akademik ünvanlarına göre, beden ağırlıklarının kilogramları başına saatte harcadıkları enerji (KH) ortalamaları karşılaştırılmış ve bayan ve erkek deneklerin KH ortalamaları arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p<0,05). Bayan ve erkek deneklerin çalıştıkları fakültelere göre de beden ağırlıklarının kilogramları başına saatte harcadıkları enerji (KH) ortalamaları karşılaştırılmış ve bayan ve erkek deneklerin KH ortalamaları arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p<0,05). Sonuç İÜ öğretim elemanlarının çalıştıkları bölümlere ve unvanlarına göre fiziksel aktivite düzeyleri belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmaya katılan deneklerin BKI değerlerine bakıldığında yapısal olarak bayanlar normal düzeyde, erkekler ise hafif şişman oldukları görülmektedir. Deneklerin fiziksel aktivite düzeyleri ise orta düzeyde bulunmuştur. F Sig. 1,110 0,367 12,007 Unvanlara göre bayan öğretim elemanlarının BKİ değerleri arasında fark bulunmazken erkek deneklerin ortalamaları arasında fark bulunmuştur (p<0,05). Kaynakça 1. American Diabetes Association. Clinical recomendations. Diabetes Care 24: S33-243, 2001. Practice 2. Aslan S. Üniversite Öğretim Üyelerinin Fiziksel Aktivite Düzeyleri ve Sağlık Sorunlarının Belirlenmesine İlişkin Bir. 7. Uluslar arası Spor Bilimleri Kongre Kitapçığı. Antalya 2002. 3. Bell A. C., K. Ge, B. M. Popkin (2002). The Road to Obesity or The Path to Prevention: Monitorized Transportation and Obesity in China. Obes. Res. 10: 277-283. 4. Berlin J. A. and G. A. Golditz. (1990) A Meta Analysis of Physical Activity in the Prevention of Coronary Heart Diseases. Am. J. Epidemiol. 132: 612-628. 5. Blair SN, Kohl HW, Barlow CE. (1989) Physical Activity, Physical Fitness, And All-Cause Mortality A Prospective Study Of Helthy Men And Women. J. Am Med Assoc: 262: 2395-2401. 6. Blair Sn, Goodyear NN, Gibbons LW, Cooper KN. (1984) Physical Fitness And İncidence Of Hypertansyon İn Healthy Normottensive Men And Women. J. Am. Med Assoc. 252: 487-490. 7. Burton, NW., MPsych, G. Turrel. Occupation, Hours Worked and Lesure-Time Physical Activity. Prevention Medicine. 31, 673-681. 2000. 8. Carnegie, M. A., Bauman, A., Marshall, A. L., Mohsin, M., Westley-Wise, V., Booth, M. L. (2002). Perceptions of the Physical Environment, Stage of Change for Physical Activity, and Walking Among Australian Adults. Research Quarterly for Exercise & Sport; Jun2002, Vol. 73 Issue 2, p146, 8p, 3 charts, 1 diagram. 9. Corbin, C: B:, G. J. Welk, W. R. Corcin, K. A. Welk. Concepts of Physical Fitness. Thirtteenth Edition. Sa. 265. McGraw Hill 2005-2006 10. Craig CL, Marshall AL, Sjöström M, Bauman AE, Booth ML, Ainsworth BE, Pratt M, Ekelund U, Yngve A, Sallis JF, Oja P. 451 International Physical Activity Questionnaire (IPAQ): 12-Country Reliability And Validity. Med Sci Sports Exerc; 35: 1381-1395, 2003 11. DSÖ Avrupa Bölge Ofisi Dünya Sağlık Günü Broşürü, 4 Nisan 2002 12. Guidelines for Data Proceesing and Analilysis of Internetional Physical Activity Questionary (IPAQ). Short and Long Forms. Nowember 2005. www. ipaq. ki. se. 13. Hallal, PC., CG Victoria, JCK Wells, RAC Lima. Physical İnactivity: Prevelence and Associated in Brazilian Adults. Medicine and Science in Sport and Excercise. 35, 11, P1894, 7p; (AN 11380103). 2003. 14. Karaca A., Ergen E., Koruç Z., Fiziksel Aktivite Değerlendirme Anketi (FADA) Ve Geçerlilik Çalışması, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 11, 1,2,3,4: 18, 2000 15. Katzmarzyk, P. T., Gledhill, N., Shephard, R. J. (2000). The Economic Burden Of Physical İnactivity İn Canada. Can. Med. Assoc. J. 163: 1435-1440. 16. Kriska, A. M., Caspersen, C. J. İntroduction to Collection of Physical Activity Questionnaire. Med Sci. Sports. Exerc. 29: s5-s9, 1997. 17. Larsson, I, Lissner, L., Näslund, I., Lindroos, A. K (2004). Leisure And Occupational Physical Activity İn Relation To Body Mass İndex İn Men And Women. Scandinavian Journal Of Nutrition; Dec, Vol. 48 Issue 4, P165, 8p, 4 Charts, 1 Graph 18. Lee IM. (1994) Physical Activity, Fitness And Cancer. In: Bouchard, C, Shepard, RJ, Stephens, T, Eds. Physical Activity, Fitness And Health: International, Proceedings And Consensus Statement. Champaign IL. Human Kinetics, 814-831. 19. Manson L. E., D. M. Nathan, a. S. Krolewski, M. J. Stampfer, W. C. Willett, C. H. (1992) Hennekens. A Prospective Study of Exercise and İncidence of Diabetes Among US Male Physicians. JAMA 268: 63-67. 20. Murray, C. J. L., A. D. Lopez (1997). Mortality by Cause for Eight Regions of the World: Global Burden of Disease Study. Lancet 349: 1269-1276, 1997 21. Paffenbarger, RS Jr, Wing AL, Hyde RT, Jung DL. (1983) Physical Activity And İncidence Of Hipertansyon İn College Alumni. Am. J. Epidemiol., 117: 245-247. 22. Pereira, M. A, A. R. Folson, P. G., Mogovern, et al. (1999) Physical Activity and İncident Hipertansyon in Black and White Adults: the Arteriosclerosis Risk in Communities Study, Prev. Med. 28: 304312. 23. Rosenberger, R S., Sneh Y., Phipps T. T., Gurvitch R. (2005). A spatial Analysis of Linkages between Health Care Expenditures, Physical Inactivity, Obesity and Recreation Supply. Journal of Leisure Research, Vol 37, No. 2, pp. 216-235. 24. Salcı Y. Kolçak S., Fiziksel Aktivite Düzeyini Belirlemede Yaygın Olarak Kullanılan Anketler, Gazi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 6-Sayı 4,S21, Ekim 2001. 25. Salonen JT, Puska P, Toumilehto J. (1982) Physical Activity And Risk Of Myocardial İnfarction, Celebral Stroke And Death: A Longitudinal Study İn Eastern Finland. Am. J. Epidemiol 1982: 115: 526-537. 26. Sternfelf, B (1992). Cancer and the Protective Effect of Physical Activity: the Epidemiological Evidence. Med. Sci. Sports Exerc. 24: 1195-1209 27. Washburn, R. A., Montote, H. J The Assessment Of Physical Activty By Questionnaire. Am. J. Epidemol. 123: 563-576, 1986. 28. WHO Consultation On Obesity. Obesity: Preventing And Managing The Global Epidemic. Geneva, Switzerland: World Health Organization; 2000. WHO Technical Report Series 894. P-183 ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDEKİ BAYAN VE ERKEK BASKETBOLCULARIN BESLENME BİLGİLERİ VE ALIŞKANLIKLARININ BELİRLENMESİ SÜEL, E*. ; ŞAHİN İ. * *Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ÖZET Yapılan çalışmanın amacı, üniversite düzeyindeki bayan ve erkek basketbolcuların beslenme bilgi ve alışkanlıklarını belirlemeye çalışmak, bayan ve erkek basketbolcuların beslenme bilgisi ve alışkanlıkları arasında bir fark olup olmadığını tespit etmektir. Araştırmamıza üniversite basketbol takımlarında oynayan 50 bayan ve 62 erkek toplam 112 denek katılmıştır. Deneklerin yaşları ortalamaları bayanlarda 21, erkeklerde 21. 7, boy ortalamaları 168. 38, erkeklerde 186. 55, ağırlıkları ortalamaları bayanlarda 57. 408, erkeklerde 79. 03 olarak belirlenmiştir. Deneklere 40 sorudan oluşan anket üniversiteler grup müsabakalarında uygulatılmıştır. Elde edilen bilgiler yüzdelik dağılımları belirlenerek değerlendirildi. Beslenme konusundaki bilgileri karşılaştırıldığında bayanlarda %25. 9, erkeklerde ise %36. 6 oranında bilgiye sahip oldukları belirlenmiştir. Deneklerin beslenmelerine dikkat edip etmediklerinin belirlenmesinde bayanlarda %16. 1 dikkat ederim ve %24. 1 bazen cevapları alınırken, erkeklerde %27. 7 dikkat ettikleri, %25 bazen dikkat ettikleri cevabı alınmıştır. Deneklerin yedikleri öğün sayılarının tespitinde ağırlıklı olarak bayanlarda %34. 8’i 3 öğün yemek yediklerini belirtirken, erkelerde 44. 6’sı 3 öğün yediklerini belirtmişlerdir. Bayan ve erkek basketbolcularda genelde üç öğün yemek yedikleri sonucu ortaya çıkarken aralarında bir fark olmadığı gözlenmiştir. Deneklerin sabah kahvaltısı yapıp yapmadıklarının tespitinde bayanlarda %13. 4 evet, %22. 3 ise bazen cevabı alınırken, erkeklerde bu değerler 18. 8 evet ve 28. 6 bazen olarak tespit edilmiştir. Deneklerin öğün dışı beslenme alışkanlıklarının olup olmadığı sorgulandığında bayanlarda 36. 6’sı evet, erkeklerde 49. 1’i evet cevabını vermişlerdir. Bayan ve erkek sporcuların öğün dışı beslenme alışkanlıklarına sahip oldukları tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Basketbol, Beslenme. ABSTRAC The purpose of th studydone was to determine the nutritional knowledge and habits of male and famale basketball players, and also find out if there is difference between knowledge of nutrition and habits among male and famale basketball players. 50 famale basketball players and 62 male basketball players in total 112 subjects playing in university basketball teams were partıcıpated in this study. İt’s determined that the average age of the subjects in famales is 21 and in males it is 21. 7. ıt’s also determined that the avarage height’s in famales is 168. 38, in males 186. 55 the average weight in famales is 57. 408, in males is 79. 03. The questionnalce including 40 questions were applied to subjects in university group contests. The results of the questianneire were evaluated by using the distribution of pencentages. When their knowledge of nutrition is compared, İt’s found out that famales have 25. 9 % percentage, males have 36. 6 % knowledge. Whether the subjest’s cares for their nutrition or not famales of 16. 1 percentage (%) answers that they care and 24. 1 percentage (%) answers this question “sometimes” on the other hand in males 27. 7 percentage (%) cares and 25 % answers this question with “sometimes” The result of male’s caring more careful when compared with famales about nutrition is found out. When the subjects number of meals are fixied it is found out that % 34. 8 of famales eat 3 (times medis) in a day in males this percentage is 44. 6 (% 44. 6 of males eat 3 times in a day) İt’s emerged that generally both famale and male basketballers eat 3 times (meals) in a day, and observed there isnt a noticable difference between. Whether the subject’s have breakfast or not it is fond out that in famales %13. 4’s answer is yes % 22. 3’s is “sometimes” on the other and for males these values change as % 18. 8 subject’s answer is “yes” and % 28. 6’s is “sometimes” It’s 452 concluded that the male players gıve much more importance to brekfast when compared to famales. When is investigated Whether the subject’s have nutrition habits are out of daily order famale players of % 36. 6 answered “yes” and % 49. 1 of male players answered pasitively (say yes) It’s found out that male and famale players have nutrition habits out of daily order. Key Words: Basketball, Nutrition. Vücudumuzdaki hayati faaliyetlerin enerjiye olan ihtiyacını karşılamak, sağlığımızı korumak, fiziksel büyüme ve gelişmeyi mümkün kılmak, antrenmana uyum sağlamak ve antrenmanların etkilerini maksimuma çıkarmak için temel besin öğeleri olan karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler, mineraller ve suyun dengeli bir şekilde tüketilmesi beslenme olarak tanımlanabilir (Zorba, 1999). Her çeşit spor dalında yarışmacıların özel olarak beslenmeleri çok eski çağlardan beri ilgi duyulan bir konudur. O kadar ki spor karşılaşmalarında başarı kazanabilmek için bazı besinlerin sihirli etkileri olduğuna inananlar bulunmaktadır. Bazılarının da sporcu beslenmesinde yanlış uygulamalara dahi yol açtığına inanılmaktadır (Ersoy,1995). Gelişmiş ülkelerde sporcu beslenmesi, beslenmenin bilimsel yönleriyle üniversiteler ve araştırma enstitülerinden alınmış gerekli araştırmalar yapılarak belirli kurallar yerleştirilmiştir. Halbuki ülkemizde bu tür uygulamalar dikkate alınmamıştır (Ersoy,1995). Bundan dolayıdır ki; basketbol başta olmak üzere başarı beklediğimiz birçok spor dalında beklediğimiz sonuçlara ulaşamadığımız herkes tarafından bilinmektedir. Bu durumda spor yapanların gerçek sorunlarını ve beslenme koşullarını bilmeden öneri yapmak imkansızdır. Spora olan ilginin artması ile birlikte sporcuların beslenmesi de giderek daha fazla konuşulan ve araştırılan bir konu olarak gündeme gelmektedir. Düzenli ve dengeli beslenme sporcu için birçok yönden önemlidir. Performansın arttırılması, kilo kaybı ve aşırı kilo almanın önüne geçilmesi, vücuttaki elektrolit kayıplarının verdiği rahatsızlıkların önlenmesi, sindirim sisteminin düzenli çalışması, toparlanma döneminde enerji kaynaklarının yenilenmesi gibi sporcuyu, direkt veya dolaylı yoldan etkileyen birçok durum dengeli beslenme ile sağlanabilmektedir (Ersoy, Alper, Kargül, 1987). Yapılan çalışmanın amacı; üniversiteler düzeyindeki bayan ve erkek basketbolcuların beslenme bilgi ve alışkanlıklarının incelenmesidir. MATERYAL METOD Araştırma Survey (Tarama) modeli ile gerçekleştirilmiştir. Konu ile ilgili literatür taranmıştır. Sporcu beslenmesi konusunda genel bilgiler verilmiştir. Araştırmamıza üniversite basketbol takımlarında oynayan 50 bayan ve 62 erkek toplam 112 denek katılmıştır. Deneklere 40 sorudan oluşan anket üniversiteler grup müsabakalarında uygulatılmıştır. Elde edilen bilgiler yüzdelik dağılımları belirlenerek değerlendirilmiştir. BULGULAR Oyunculara uygulanan anket sonucunda, sorulara verdikleri cevapların yüzde dağılımları aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir. Tablo1: Sporcu beslenmesi konusunda bilgili olup olmadıklarının cinsiyete göre dağılımı BAYAN ERKEK TOPLAM N % N % N % Evet 29 25,9 41 36,6 70 62,5 Hayır 2 1,8 5 4,5 7 Çok az 19 17 16 14,3 35 Toplam 50 44,6 62 Tablo 2: Basketbolcuların beslenmelerine dikkat edip etmediklerinin cinsiyete göre dağılımı Cevaplar GİRİŞ VE AMAÇ Cevaplar Erkek basketbolcularda ise evet diyen 41 kişi olup erkeklerin genel toplamının %36,60'ını, hayır diyenler 5 kişi olup %4,50'sini, çok az diyenler 16 kişi olup %14,30'unu oluşturmaktadır. 55,4 112 BAYAN ERKEK TOPLAM N N % N % % Evet 18 16,1 31 27,7 49 43,8 Hayır 27 24,1 28 25 55 49,1 Çok az 5 4,5 3 2,7 8 7,1 Toplam 50 44,6 62 55,4 112 100 Tablo. 2'de sorulara evet diyen bayan basketbolcu sayısı 18 kişi olup bayanların genel toplamının % 16,1 'ini, bazen diyenler 27 kişi olup %24,10'unu, hayır diyenler 5 kişi olup % 4,50'sini oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 31 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 27,70'ini, bazen diyenler 28 kişi olup %25'ini, hayır diyenler 3 kişi olup % 2,70'ini oluşturmaktadır. Tablo 3: Basketbolcuların yedikleri öğün sayısının cinsiyete göre dağılımı Cevaplar BAYAN ERKEK N % N % TOPLAM N % 1 öğün 0 0 0 0 0 0 2 öğün 2 1,8 3 2,7 5 4,5 3 öğün 39 34,8 50 44,6 89 79,5 4 öğün ve üstü 9 8 9 8 18 16,1 Toplam 50 44,6 62 55,4 112 100 Tablo. 3'de sorulara 2 öğün diyen bayan basketbolcu sayısı 2 kişi olup bayanların genel toplamının %1,8'ini, 3 öğün diyenler 39 kişi olup % 34,8'ini, 4 ve üstü diyenler 9 kişi olup % 8'ini oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise 2 öğün diyen 3 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 2,7’sini, 3 öğün diyenler 50 kişi olup % 44,6'unu, 4 ve üstü diyenler 9 kişi olup %8'ini oluşturmaktadır. Tablo 4: Basketbolcuların sabah kahvaltısı yapıp yapmadıklarının cinsiyete göre dağılımı Cevaplar BAYAN ERKEK TOPLAM N % N % N % Evet 15 13,4 21 18,8 36 32,1 Hayır 25 22,3 32 28,6 57 50,9 Çok az 10 8,9 9 8,0 19 17 Toplam 50 44,6 62 55,4 112 100 Tablo. 4'te sorulara evet diyen bayan basketbolcu sayısı 15 kişi olup bayanların genel toplamının % 13,4'ünü, bazen diyenler 25 kişi olup % 22,3'ünü, hayır diyenler 10 kişi olup % 8,9'unu oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 21 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 18'8'ini, bazen diyenler 32 kişi olup % 32'si, hayır diyenler 9 kişi olup %8'i oluşturmaktadır. Tablo 5: Basketbolcuların öğün dışı beslenme alışkanlıklarının olup olmadığının cinsiyete göre dağılımı Cevaplar BAYAN N % N % N % 6,3 Evet 41 36,6 55 49,1 96 85,7 31,2 Hayır 9 8 7 6,3 16 14,3 100 Toplam 50 44,6 62 55,4 112 100 Tablo. 1’ de sorulara evet diyen bayan basketbolcu sayısı 29 kişi olup bayanların genel toplamının % 25,90'ını, hayır diyenler 2 kişi olup % 1,80'ini, çok az diyenler 19 kişi olup % 17' sini oluşturmaktadır. ERKEK TOPLAM Tablo. 5'de sorulara evet diyen bayan basketbolcu sayısı 41 kişi olup bayanların genel toplamının % 36,6'sını, hayır diyenler 9 kişi olup % 8'ini oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 55 kişi 453 olup erkeklerin genel toplamının % 49,1 'ini, hayır diyenler 7 kişi olup % 6,3'ünü oluşturmaktadır. TARTIŞMA VE SONUÇ Araştırmamıza 50 bayan, 62 erkek basketbolcu olmak üzere toplam 112 denekten oluşmuştur. Deneklerden bayan sporcu1ann yaşlarının ortalaması 21, lisanslı basketbol oynama süreleri ortalamaları 6,5 yıldır. Erkek sporcuların yaşlarının ortalamaları 21,7 olup lisanslı basketbol oynama süreleri ortalamaları 8,7 olarak bulunmuştur. Basketbo1cuların sporcu beslenmesi konusunda bilgili olup olmadıkları sorusunda evet diyen bayan basketbolcu sayısı 29 kişi olup bayanların genel toplamının % 25,90'ınıoluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 41 kişi olup erkeklerin genel toplamının %36,60'ını oluşturmaktadır. Bayan ve erkek basketbolcular beslenme konusunda bilgilerinin olduğunu belirtmişlerdir. Basketbolcuların beslenmelerine dikkat edip etmedikleri sorusunda evet diyen bayan basketbolcu sayısı 18 kişi olup bayanların genel toplamının % 16,1 'ini, bazen diyenler 27 kişi olup %24,10'unu oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 31 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 27,70'ini, bazen diyenler 28 kişi olup %25'ini oluşturmaktadır. Bu durumda bayan ve erkek basketbolcuların beslenmelerine fazla dikkat etmedikleri iki grubu karşılaştırdığımızda ise erkek basketbolcuların bayan basketbolculara oranla beslenmelerine daha fazla dikkat ettikleri sonucu elde edilmiştir. Basketbolcuların öğün sayısının cinsiyete göre dağılımlarında 3 öğün diyenler 39 kişi olup % 34,8'ini, oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise 3 öğün diyenler 50 kişi olup % 44,6'unu oluşturmaktadır. Erkek ve bayan basketbolcular arasında cevaplarda bir fark oluşmadığı gözlenmiştir. Basketbolcuların genelde sabah kahvaltısı yapıp yapmadıkları sorusunda evet diyen bayan basketbolcu sayısı 15 kişi olup bayanların genel toplamının % 13,4'ünü, bazen diyenler 25 kişi olup % 22,3'ünü, hayır diyenler 10 kişi olup % 8,9'unu oluşturmaktadır. Erkek basketbolcularda ise evet diyen 21 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 18'8'ini, bazen diyenler 32 kişi olup % 32'si, hayır diyenler 9 kişi olup %8'i oluşturmaktadır. Bu durumda denekler verdikleri cevaplarda düzenli sabah kahva1tısı yapmadıkları sonucu ortaya çıkmış, erkek ve bayan basketbolcular arasında cevaplarda bir fark oluşmadığı gözlenmiştir. Basketbolcuların öğün dışı beslenme alışkanlıklarının olup olmadığı sorusunda evet diyen bayan basketbolcu sayısı 41 kişi olup bayanların genel toplamının % 36,6'sını erkek basketbolcularda ise evet diyen 55 kişi olup erkeklerin genel toplamının % 49,1 'ini oluşturmaktadır. Bu durumda denekler verdikleri cevaplarda sporcuların birçoğunun öğün dışı beslendikleri sonucu ortaya çıkmış, erkek ve bayan basketbolcular arasında cevaplarda bir fark oluşmadığı gözlenmiştir. Stell, 1968 Meksika Olimpiyatlarında Avustralya'yı temsil eden, yaşları 18-40 arasında değişen 66 erkek sporcu ile yaşlan 14-28 arasında değişen 14 bayan sporcunun beslenme alışkanlıkları günlük enerji ve besin öğeleri tüketimleri ile ek vitamin, mineral tableti kullanımlarını incelemiş, araştırma sonucunda, çoğunun yeterli diyet enerjisi almadığını psikolojik olarak vitamin, mineral tableti alınmaya ve fazla miktarda et tüketmeye eğilimleri olduğunu gözlemiş ve sporcular beslenme eğitimi verilmesini önermiştir (Mollaoğlu,1992). Abood ve arkadaşlarının yaptığı başka bir çalışmada, Florida’da bir bayan futbol takımı ile bir bayan yüzme takımından rasgele sporcular seçilmiş ve beslenme bilgi düzeyleri ölçülmüş, sporcuların beslenme bilgileri yetersiz bulunmuştur. Sporcuların beslenme bilgilerinin sadece antrenman amaçlı olduğu ortaya çıkmıştır (Abood 2004). Dauglas tarafından yapılan bir çalışmada, yüksek okul sporcularının beslenme bilgi düzeyleri ölçülmüş ve analiz edilmiştir. Ankete toplam 943 sporcu katılmıştır. Bayan sporcuların erkek sporculara göre daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. (Douglas 1984). Sossin ve arkadaşlarının 21 yüksek okul güreş antrenörü üzerinde yaptıkları çalışmada antrenörlerin müsabakalarda uyguladıkları diyet ve beslenme bilgileri ölçülmüştür. Antrenörlerin %82. 0’i kendilerini branşlarında başarılı bulurken kilo kaybı, beslenme bilgisi ve vitaminler konularında yetersiz olduklarını belirtmişlerdir. Antrenörlerin çoğu diyet ve besin kaynağı kullanmış ama sadece %36. 0’sı bir diyetisyenden yardım talep etmiştir. (Sossin1997) Corley ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışmada üniversite antrenörlerinin beslenme bilgi düzeyleri ölçülmüştür. Beslenme bilgi soruları posta yoluyla antrenörlere gönderilmiş ve takip edilmiştir. Sorulara %70. 0 oranında doğru yanıt verilmiştir. Cinsiyetler arasında yapılan beslenme bilgi düzeyleri karşılaştırmalarında hiçbir anlamlı fark görülmemiştir. Genel olarak antrenörler üniversite öğrencilerinin dengesiz besin alımı, diyet ve buna bağlı olarak zayıf olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bunun için besleme bilgisi eğitiminin şart olduğunu belirtmişlerdir (Corley 1990). Barr’ın yapmış olduğu bir çalışmada bayan üniversite öğrencilerinin beslenme bilgi düzeyleri ölçülmüştür. 79’u sporcu ve 129’u sedanter olmak üzere toplam 208 Üniversite öğrencisinde yapılan çalışmada sporcu grubun besinsel kaynakları daha bilinçli kullandığı ve beslenme bilgi düzeylerinin diğer gruba göre yüksek olduğu tespit edilmiştir (Barr 1987. ). Sonuç olarak; bayan ve erkek basketbolcuların beslenme alışkanlıklarında cinsiyetin bir önemi olmadığı sonucuna varılmıştır. Üniversite takımlarında basketbol oynayan sporcuların beslenme bilgileri yetersiz bulunmuştur. Sporcular bu bilgilerini artırmak için kendileri bir çaba içerisinde değildir. Aynı zaman da bu araştırma basketbolcuların beslenme konusuna daha fazla önem vermeleri gerektiğini ortaya çıkarmıştır. KAYNAKLAR 1. Abood DA, Black DR, Birnbaum RD. Nutrition education intervention for college female athletes J Nutr Educ Behav 2004; 36: 135-7 2. Barr SI. Nutrition knowledge of female varsity athletes and university students. J Am Diet Assoc 1987; 87: 1660-4 3. Corley G, Demarest-Litchford M, Bazzarre TL. Nutrition knowledge and dietary practices of college coaches. J Am Diet Assoc 1990; 90: 705-9 4. Douglas PD, Douglas JG. Nutrition knowledge and foodpractices of high school athletes. J Am Diet Assoc 1984; 84: 1198-202. 5. Ersoy,G. ; “Sağlıklı Yaşam, Spor ve Beslenme”, Damla Matbacılık, Ankara. 1995 6. Ersoy, G., Alper,R., Kargül, A. ; Yüzücü Beslenmesi, Yüzme, Atlama ve Su Topu Federasyonu Yayını, 1987. 7. Mollaoğlu, H. ; “Amatör Futbolcuların Beslenme Alışkanlıkları”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1992. 8. Sossin K, Gizis F, Marquart LF, Sobal J. Nutrition beliefs, attitudes, and resource use of high school wrestling coaches. Int J Sport Nutr 1997; 7: 219-28 9. Zorba, E. ; Herkes İçin Spor ve Fiziksel Uygunluk, G. S. G. M. Eğitim Dairesi, Ankara, 1999. 454 ARAŞTIRMA YÖNTEMİ VE ARAÇLAR P-184 Çalışma Ankara’da Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan yaşları 1824 arası değişen 25 sporcu üzerinde yapılmış, veriler anket yöntemi ile toplanmıştır. Anket formu sporcuların günlük enerji ve besin öğesi alışkanlıklarını, bilgi düzeylerini ve antropometrik ölçümlerini tesbit etmek üzere hazırlanmıştır. AMERİKAN FUTBOLU OYNAYAN SPORCULARIN BESLENME DURUMLARI, ALIŞKANLIKLARI VE BİLGİ DÜZEYLERİ * Bahar ARIKAN Nevin ŞANLIER ** ÖZET Çalışma, Ankara’da Hacettepe Üniversitesinde çeşitli branşlarda okuyan Amerikan futbolu oynayan sporcuların günlük enerji ve besin öğesi tüketim alışkanlıkları, beslenme bilgi düzeylerini ve antropometrik ölçümlerini tesbit etmek amacıyla planlanıp yürütülmüştür. Veriler SPSS 11. 0 programında değerlendirilmiş olup, aritmetik ortalama (x), standart sapma (ss) ve alt-üst değerler alınmıştır. Bilgi sorularının değerlendirilmesinde ise doğru cevaba 1 puan, yanlış cevaba 0 puan verilmiş, genel bilgi skoru belirlenmiştir. Bulgular SPSS 11. 0 programında değerlendirilmiş aritmetik ortalama (x), standart sapma (ss), sayı ve yüzdeleri alınmış, alt ve üst değerler verilmiştir. Beslenme bilgi sorularının (20 soru) değerlendirilmesinde doğru cevaba 1, yanlış cevaba 0 puan verilmiş olup en düşük puan 0, en yüksek puan 20’dir. BULGULAR VE TARTIŞMA Çalışmada, Amerikan futbolu oynayan sporcularından %92. 0’si spor yapmanın vücudu geliştirdiğini, sağlık ve zindelik, %76. 0’sı kendine güven verdiğini, başarı ve yarışma duygusunu geliştirdiğini, %60. 0 ise disiplin kazandırdığını belirtmişlerdir. Ayrıca sporcuların %96. 0’sının sürekli antrenman yaptığı bu antrenmanları haftada en az 1 ile en fazla 11 saat, ortalama 5. 96±2. 97 olarak yaptıkları tesbit edilmiştir. 2 Sporcuların BKI’i 24. 9±3. 81 kg/m , üst kol çevresi 30. 9±3,35 cm, triseps 12. 3±5. 61 mm, biseps 6. 7±2. 79 mm, supskapula 17. 3±9. 33 mm, abdominal 16. 6±8. 577 mm, baldır çevresi 37. 08±7. 399 cm, bel çevresi 85. 3±10. 35 cm’dir. Katılımcıların günlük, 2466. 3±881. 8 kkal, 94. 5±45. 7 g protein, 91. 6±47. 8 g yağ, 782. 6±392. 6 mg kalsiyum, 14. 6±7. 1 mg demir, 962. 0±589. 1 mg A vitamini, 2. 1±3. 0 mg D vitamini, 1. 48±0. 72 mg riboflavin, 1. 12±0. 53, tiamin 29. 4±12. 5, niasin 97. 9±41. 3 mg C vitamini tükettikleri tesbit edilmiştir. Ayrıca %52. 0’sinin üç öğün yemek yediği, %80. 0’inin öğün atladığı, antrenmandan 1. 86±0. 91 saat önce 0. 82±0. 49 saat sonra yiyecek tükettiği, %64. 0’ünün ergojenik yardımcıları kullandığı, kullananların hepsi yarışma sonrası kullandıklarını, %64. 0’ünün ise ekstra vitamin, mineral, aminoasit, enerji ve kuvvet verdiği için kullandığı tesbit edilmiştir. Sporcuların beslenme bilgi düzeylerinin yapılan bu çalışmada yeterli olmadığı görülmüştür. Ortalama 5. 96±2. 95 soru doğru olarak cevaplanmıştır. En yüksek puanın 20 olduğu ve alınan puanın ortalama 6 olması beslenme bilgisi konusunda sporcuların ne kadar az bilgiye sahip olduklarını göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Amerikan futbolu, beslenme alışkanlıkları, beslenme bilgisi, enerji ve besin öğesi gereksinimi. GİRİŞ Sporu yaşam için vazgeçilmez etkin bir ihtiyaç olarak gören, benimseyen toplumlardan biri de ABD’dir. Kendi popüler kimliği ile özel görünümlü, farklı teknik, bilgi ve antrenman içeren buna rağmen diğer spor branşlarına göre dünyanın bir çok ülkesinde hızla yaygınlaşan ve oynanan Amerikan Futbolu, Türkiye’de de çeşitli üniversiteler bünyesinde 5-6 yıldır oynanmaktadır (Özkan ve ark., 2005). Yeterli ve dengeli beslenmede amaç, sporcunun genel sağlığını iyileştirmek ve performansını geliştirmektir. Çalışan kaslara yeterli enerji sağlama, performansı etkileyen en önemli faktördür. Bu nedenle sporcuların tükettikleri yiyecek ve içeceklerin vücut ağırlığını, vücut bileşimini, egzersiz süresince uygun maddelerin kullanımını, egzersiz sonrası toparlanma dönemini ve en önemlisi egzersiz performansını etkilediği bilinmektedir (Karabudak, 2003). Sporda performansı artırmak amacıyla besinler ve arasındaki ilişkiler düşünülerek bu alanda yürütülen bilimsel çalışmalar son yıllarda gelişmeye başlamıştır (Akıl ve Gürbüz, 2004). Ancak beslenme bilgi ve alışkanlıklarının performansı ne kadar etkilediği günümüzde hala tartışılan ve araştırılan konulardan birini oluşturmaktadır (Egesoy ve ark., 2004). Bu nedenle araştırma Hacettepe Üniversitesi Amerikan Futbol Takımında oynayan sporcuların beslenme durumlarını, alışkanlıklarını ve bilgi düzeylerini tesbit etmek amacıyla planlanıp yürütülmüştür. * ** MEB G. Ü. Mesleki Eğitim Fakültesi Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Tablo 1. Amerikan futbolu oynayan sporcuların antropometrik ölçümlerinin aritmetik ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerleri. Antropometrik ölçümler Yaş (yıl) Boy uzunluğu (cm) Ağırlık (kg) 2 BKI (kg/m ) Üst kol çevresi (cm) Triseps (mm) Biseps (mm) Supskapula (mm) Abdominal (mm) Baldır DKK (mm) Baldır çevresi (cm) Bel çevresi (cm) Kalça çevresi (cm) x SD Alt Üst 22. 5 179. 3 80. 4 24. 9 30. 9 12. 3 6. 7 17. 3 16. 6 17. 7 37. 0 85. 3 95. 3 2. 94 5. 52 13. 83 3. 81 3. 35 5. 61 2. 79 9. 23 8. 57 7. 59 7. 39 10. 35 22. 83 18 169. 0 57. 0 18. 6 25. 0 6. 10 3. 20 8. 10 5. 90 8. 40 10. 5 70. 0 11. 0 30 188. 0 107. 0 32. 7 36. 5 23. 2 12. 2 40. 0 34. 0 34. 0 44. 0 110. 0 114. 0 Tablo’da görüldüğü gibi sporcuların ortalama yaşları 22. 56±2. 945 yıl, boy uzunlukları, 179. 3±5. 52 cm, vücut ağırlıkları 80. 4±13. 8 kg, 2 BKI’leri 24. 9±13. 83 kg/m , üst kol çevresi 30. 9±3. 35 cm, trisepsi 12. 3±5. 61 mm, bisepsi 6. 76±2. 79 mm, supskapula 17. 3±9. 33 mm, abdominal 16. 6±8. 57 mm, baldır DKK 17. 7±7. 59 mm, baldır çevresi 37. 0±7. 39 cm, bel çevresi 85. 3±10. 35 cm, kalça çevresi 95. 3±22. 83 cm olarak bulunmuştur. Tablo 2. Amerikan futbolu oynayan gençlerin ortalama bir günlük enerji ve besin öğesi tüketimleri. Enerji ve besin öğesi Enerji (kkal) Protein (g) Yağ (g) Kalsiyum (mg) Demir (mg) A vitamini (mg) D vitamini (mg) Tiamin (mg) Riboflavin (mg) Niasin (mg) C vitamini (mg) x 2466. 3 94. 5 91. 6 782. 6 14. 6 962. 0 2. 1 1. 12 1. 48 29. 42 97. 9 ss 881. 8 45. 7 47. 8 392. 6 7. 1 589. 1 3. 0 0. 53 0. 72 12. 52 41. 3 Sporcuların bir günlük, enerji 2466. 3±881. 8 kal, protein 94. 5±45. 7 g, yağ 91. 6±47. 8 g, kalsiyum 782. 6±392. 6 mg, demir 14. 6±7. 1 mg, A vitamini 962. 0±589. 1 mg, D vitamini 2. 1±3. 0 mg, tiamin 1. 12±0. 53 mg, riboflavin 1. 48±0. 72 mg, niasin 29. 42±12. 52 mg, C vitamini 97. 9±41. 3 mg tükettikleri saptanmıştır. Hasbay ve arkadaşları (2000) sporcu ve kontrol gruplarının üç günlük besin tüketimleri sonucu bakır ve niasin alımlarında istatistiksel farkın bulunduğu (P<0. 05) farklılığın bu besin öğelerinin yetersiz alımından kaynaklandığını saptamışlardır. 455 Çalışmaya katılan sporcuların %88. 0’inin beslenmeleri konusunda bilgi kaynakları kullanmadıkları, %92. 0’sinin ise beslenme durumlarından kendilerinin sorumlu olduğu tesbit edilmiştir. Tablo 3. Amerikan futbolu oynayan sporcuların tükettikleri öğün sayısı, öğün atlama ve nedenleri ile ara öğün alma durumlarının dağılımı. Bir günde tükettiği öğün sayısı 2 3 4 Öğün atlar mısınız? Atlar Atlamaz Bazen atlar Atlanılan öğün (n: 20) Sabah Öğle Akşam Öğün atlama nedeni* Vaktim yok Hazırlayan yok Ara öğün alma durumu Alır Bazen alır S % 2 13 10 8. 0 52. 0 40. 0 7 5 13 28. 0 20. 0 52. 0 9 10 1 36. 0 40. 0 4. 0 14 10 56. 0 34. 0 10 15 40. 0 60. 0 Görüldüğü gibi sporcuların %52. 0’si günde üç öğün tükettiklerini ve bazen öğün atladığını, %40. 0’ı öğle öğününü atladığını, %56. 0’sı vakti olmadığı için öğün atladığını, %60. 0’ı ise bazen ara öğün aldıklarını belirtmişlerdir. Yapılan bir çalışmada katılımcılar %49. 8’inin günde üç öğün tükettiği %56. 3’ünün sabah öğününü, %57. 2’sinin vakti olmadığı için öğün atladığı belirtilmiştir (Şanlıer ve Arıkan 2000). Çalışmada sporcuların %96. 0’sının antrenman öncesi ve sonrasında besin tükettikleri saptanmıştır. Tablo 4. Amerikan futbolu oynayan sporcuların antrenmandan önce ve sonra yiyecek içecek tüketme ile sigara, çay, kahve, alkol ve bitki çayı alma miktarlarının aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri (n: 25). Antrenmandan ne kadar önce içecek tüketiyorsunuz? (saat) Antrenmandan ne kadar sonra yiyecek tüketiyorsunuz (saat) x SS 1. 86 0. 91 1. 10 0. 73 0. 82 0. 49 Antrenmandan ne kadar sonra içecek 0. 54 tüketiyorsunuz? (saat) 0. 39 Günde ne kadar sigara tüketiyorsunuz? (adet) 4. 80 7. 81 1. 68 1. 67 0. 60 0. 86 0. 68 2. 1 0. 12 0. 43 Günde ne kadar çay tüketiyorsunuz? (fincan) Günde ne kadar kahve (neskafe) tüketiyorsunuz? (fincan) Günde ne kadar alkol tüketiyorsunuz (kadeh) Günde ne kadar bitki çayı tüketiyorsunuz? (fincan) Tablo 5. Amerikan futbolu oynayan sporcuların ergojenik yardımcıları kullanma durumu, zamanı ve sebeplerinin dağılımı. Ergojenik yardımcılar alıyormusunuz? Alır Almaz Bazen alır Ergojenik yardımcıları ne zaman kullanıyorsunuz?* Yarışma öncesi Yarışma sonrası Antrenman öncesi Antrenman sonrası Ergojenik yardımcıları kullanma sebepleri?* Ekstra vitamin, mineral, protein, aminoasitler, enerji ve kuvvet sağlar Ruh sağlığını etkiler, stresi azaltır Performansı arttırır. S % 7 9 9 28. 0 36. 0 36. 0 3 25 11 2 12. 0 100. 0 44. 0 8. 0 16 64. 0 7 12 28. 0 48. 0 * Birden fazla seçenek kullanılmıştır. * Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Antrenmandan ne kadar önce yiyecek tüketiyorsunuz? (saat) önce yemek yenilmesinin vücudun dinlenme gereksinimi ve vücutsal verimin yayılmasını engellemediği özellikle antrenman önce zengin öğünlerden mutlaka sakınılmasının gerekliliği belirtilmiştir (Baron, 2002). Tablo 4’e bakıldığında katılımcıların antrenmandan 1. 86±0. 91 saat önce yiyecek, 1. 10±0. 73 saat önce içecek, 0. 82±0. 49 saat sonra yiyecek, 0. 54±0. 39 saat sonra içecek tükettikleri saptanmıştır. Ayrıca sporcuların günde 4. 80±7. 81 adet sigara, 1. 68±1. 67 fincan çay, 0. 60±0. 86 fincan neskafe, 0. 68±2. 1 kadeh alkol ve 0. 12±0. 43 fincan bitki çayı tükettikleri tesbit edilmiştir. Antrenmandan 1,5-2 saat Sporcuların %74. 0’ünün ergojenik yardımcıları bazen veya devamlı olarak, kullananların hepsinin yarışma sonrası kullandıkları, %64. 0’ünün ise ekstra vitamin, mineral, protein, aminoasitleri enerji ve kuvvet sağladığı için kullandıkları tesbit edilmiştir. Yapılan bir çalışmada sporcuların %75. 0’inin sport drink, %25. 0’inin ise protein tozları aldığı tesbit edilmiştir (Gürel, 1999). Yapılan başka bir çalışmada ergojenik yardımcıları sporcuların %69. 1’inin, karnitini %21. 2’sinin, C vitaminini %37. 9’unun aldığı bulunmuştur (Güler ve ark., 2004). Tablo 6. Amerikan futbolu oynayan sporcuların beslenme bilgi sorularına verdikleri doğru ve yanlış cevapların dağılımı. Sorular Doğru S % 6 24. 0 Proteinin vücudumuzdaki görevi nedir? Vücuda ısı ve enerji veren besin öğeleri 14 hangisidir? Hangisi vitaminlerin vücuttaki görevidir? 6 Hangi yiyecek en çok A vitamini içerir? 6 Yetersizliğinde kemiklerde erime ve kolay 11 kırılma meydana gelen vitamin? Kanser ve hücre çeperlerinin parçalan8 masının önlenmesinde görev yapan vitamin? Yaralanma ve kanamalarda kanın pıhtı7 laşmasında görev yapan vitamin? Yetersizliğinde sinir ve sindirim sistemi 2 bozuklukları, kansızlık ve iştahsızlık belirtileri görülen vitamin? Yetersizliğinde “megaloblastik anemi” 3 görülen vitamin? Hangisi minerallerin vücuttaki görevidir? 10 Demir yetersizliği görülen hastalık? 6 Magnezyum yönünden zengin yiyecek2 ler? Diş ve kemik sağlığında etkin olan besin 19 öğeleri? İyot yetersizliğinde görülen hastalık? 12 Yetersizliğinde diş eti kanaması ve dişlerin yerinden çıkmasına neden olan besin 2 öğesi? 1 gram yağın verdiği enerji ne kadardır? 2 Görme fonksiyonu için hangi vitamin 14 gereklidir? Hangi besinler B grubu vitaminlerden 1 zengindir? Elzem aminoasit ne demektir? 11 x=5. 96 SD= 2. 97 Alt 1. 0 Yanlış S % 19 76. 0 56. 0 11 44. 0 24. 0 24. 0 19 19 76. 0 76. 0 44. 0 14 56. 0 32. 0 17 68. 0 28. 0 18 72. 0 8. 0 23 92. 0 12. 0 22 88. 0 40. 0 24. 0 15 19 60. 0 76. 0 8. 0 23 92. 0 76. 0 6 24. 0 48. 0 13 52. 0 8. 0 23 92. 0 8. 0 23 92. 0 56. 0 11 44. 0 4. 0 24 44. 0 14 Üst 11. 0 96. 0 56. 0 456 Beslenme bilgi durumları incelendiğinde sporcuların yeterli beslenme bilgisine sahip olmadığı ortalama 5. 96±2. 95 soruyu doğru bildikleri saptanmıştır. P-185 8-9 YAŞ İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN OKUL İÇİ BEDENSEL ETKİNLİKLERİNİN İNCELENMESİ SONUÇ VE ÖNERİLER 2 Çalışmada yer alan sporcuların BKI’leri 24. 9±13. 83 kg/m , trisepsi 12. 3±5. 61 mm, bisepsi 6. 76±2. 79 mm, supskapula 17. 3±9. 33 mm, abdominal 16. 68±8. 57 mm’dir. Katılımcıların bir günlük enerji tüketimlerinin 2466. 3±881. 8 kkal olduğu, %88. 0’inin beslenme bilgi kaynakları kullanmadığı, %52. 0’sinin bazen öğün atladığı, %60. 0’ının ara öğün aldığı, 1. 86±0. 91 saat önce yiyecek, 1. 10±0. 73 saat önce içecek tükettikleri, %74. 0’ünün ergojenik yardımcıları bazen veya devamlı, kullananların hepsinin yarışma sonrası kullandıkları, %64. 0’ünün ise ekstra vitamin, mineral, protein, aminoasitleri enerji ve kuvvet sağladığı için kullandıkları, yeterli beslenme bilgisine sahip olmadıkları ortalama 5. 96±2. 95 soruyu doğru bildikleri saptanmıştır. Sonuç olarak yeterli ve dengeli beslenmenin sportif performansı etkilediği bilinmektedir. Buna rağmen günümüzde sporcuların branşlarında başarılı olmak için bazı besinlerin sihirli etkilerinin olduğuna inanmaları ve kullanmaları sonucu bilinçsiz beslendikleri görülmektedir. Yaşamın her döneminde sağlıklı ve başarılı olmak yeterli ve dengeli beslenme ile mümkündür. Sporcuların yanlış beslenme sorunlarını çözümleyecek, beslenme bilgi, tutum ve davranışlarını yüksek düzeyde kazandıracak, yaşam düzeyini yükseltecek etkin ve sürekli olacak eğitim programlarının düzenlenmesi ve uygulanması gerekli ve faydalı olacağı kanısındayız. KAYNAKLAR Akıl, M., Gürbüz, Ü., Atletizmin atma branşlarıyla uğraşan sporcuth ların beslenme bilgi düzeylerinin incelenmesi, The 10 Ichper SD th Europe Congress & The TSSA 8 International Sports Science Congress, Antalya, November 17-20, 2004. Baron D. K., Sporcuların Optimal Beslenmesi, Bağırgan Yayınevi, 69-81, 2002. Egesos, H., Şaşmaz, Ç., Ünal, H., Denizli ilindeki futbol antrenörlerinin sporcu beslenmesi konusunda bilgi düzeylerinin değerlendirilth th mesi, The 10 Ichper SD Europe Congress & The TSSA 8 International Sports Science Congress, Antalya, November 17-20, 2004. Güler, D., Şenel, Ö., Çolak, M., Dönmez, G., Zorba, E., Bazı takım sporlarındaki üst düzey sporcuların ergojenik yardımcılar hakkında th bilgi ve kullanım düzeyleri, The 10 Ichper SD Europe Congress & th The TSSA 8 International Sports Science Congress, Antalya, November 17-20, 2004. Gürel, M., Aktif spor yapan harp okulu öğrencilerinin beslenme durumları ve fiziksel performansları, H. Ü. Ev Ekonomisi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 58, 1999. Hasbay, A., Ersoy, G., Erbaş, D., Öz, E., Tekelioğlu, A., Dayanıklılık sporcularında E vitaminin oksidatif strese etkisi üzerine bir araştırma, III. Uluslar arası Beslenme ve Diyetetik Kongresi, 12-15 Nisan, Ankara, 194-195, 2000. Karabudak, E., Beslenme ve sportif performans, IX. Ulusal Spor Hekimliği Kongresi, 24-26 Ekim, Nevşehir, 2003. Özkan, F., Ünver, F., Baltacı, G., Amerikan Futbolcularının Somatipleri, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt: X, Sayı: 1 Ocak, 36-37, 2005. Şanlıer, N., Arıkan, B., Ankara’da çeşitli üniversitelerde beden eğitimi ve spor yüksekokullarına devam eden son sınıf öğrencilerinin beslenme ve ek ergonjenik yardımcıları kullanma durumlarının saptanması, I. Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi, Bildiriler, 26-27 Mayıs, Gölbaşı-Ankara, 213, 2000. ÖZDÖL, Y. *; CİVAR, S. *; *ÖZER K. *; *Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Bu çalışmanın amacı; ilköğretim ikinci ve üçüncü sınıfta öğrenim gören, yaşları 8-9 yıl arasında olan çocukların okul içi bedensel etkinliklerini incelemektir. Bu çalışmada 12’si kız 19’u erkek olmak üzere toplam 31 ilköğretim öğrencisinin (yaş ortalaması 9. 15±0. 5 yıl) 3. 5 saatlik okul içindeki bedensel aktiviteleri RT3 akselorometre ve kalp atım sayıları polar marka (610i) kalp atım sayısı monitörü ile ölçülmüştür. Alınan 3. 5 saatlik bu veriler, bir interface ve docking station aracılığı ile bilgisayar ortamına aktarılarak, cinsiyetler arası farklılık (indepentend T-test) ile veriler arasındaki ilişkiye (pearson correlation) bakılarak değerlendirilmiştir. Tüm çalışma grubunun okul içi ortalama nabız değerleri; 127. 53±18. 53’dır. Total kalorisi; 1,68±0. 5, aktivite kalorileri 0. 82±0. 4 kalori, VM’leri (Vektor Magnitute) 737. 59±265. 04, X-eksenindeki hareket miktarı 436,71±141. 3, Y-eksenindeki hareket miktarı 425. 47±129. 35 ve Z-eksenindeki hareket miktarı 347. 45±123. 90 olarak bulunmuştur. Cinsiyete özgü karşılaştırma sonucunda; ağırlık ve beden kütle indeksi bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken (P<0. 05), akselerometre sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0. 05). Akselerometre verileri ile nabız sayıları arasındaki ilişkiye bakıldığında nabız sayıları ve VM arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (0,212). buna paralel ve aynı düzeylerde diğer veriler ilede istatistiksel açıdan anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Çocuk, bedensel aktivite, akselerometre, GİRİŞ Teknolojik gelişmelere paralel olarak giderek artan refah, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda insanların daha az hareket etmelerine neden olmaktadır. Taşıt araçlarının gelişimi, asansör, elektrikli ev araçları insan yaşamında büyük kolaylıklar getirirken, insanın aktivite sınırlarını daraltmıştır. Hareketsiz yaşamla birlikte insanların dengesiz ve kalitesiz beslenmeleri beraberinde aşırı şişmanlık ve birçok hastalı(1). Düzenli fiziksel aktivitenin faydaları ğa yakalanma riskini arttırmıştır (2,3,4,5). tüm literatürde bildirilmektedir Halk sağlığı amaçları arasında yetişkin bireylere göre çocukların fiziksel aktivite düzeylerini arttırmak (6,7,8,9). Ayrıca 10–13 yaşlarında obez olan daha ön planda tutulmalıdır bir çocuk Yetişkin olduğunda da % 70 obez bir birey olma riskine (10). sahiptir Son 20 yıldır elde edilen veriler, gençler ve çocuklarda obezitenin giderek arttığını belirtmektedir. Bundan başka çocuk ve gençlerin önceki yıllara göre günlük aktivite düzeylerinin azaldığı açıkça görül(10,11,12,13,14,15,16,17). Çocukluk obezitesinde ki bu küresel artış mektedir (11). Amerika Birleşik ciddi halk sağlığı problemi haline gelmektedir Devletlerindeki çocukların bir günün %75 ini inaktif geçirdikleri bildiril(18). Sedanter davranış, fiziksel aktivite düzeyi ve aşırı ağırlık mektedir arsındaki ilişki gençler ve çocuklar için yeni yeni vurgulanmaktadır. Çocuklarda ve gençlerde, bu sedanter davranışlar (televizyon izleme vb. ) ile beden kütle indeksi arasındaki ilişki oldukça yüksek bulunmuş(19,20). Çocuklar ve gençler bu türdeki sedanter davranışları için tur (21). zamanlarının % 80 ini kullanmaktadırlar Fiziksel aktivitenin doğru değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Hareket değerlendirme cihazları ya da hareket algılayıcılar fiziksel aktivitenin değerlendirilmesinde hem verinin toplanması hem bilgisayara aktarılabilmesi nedeniyle kabul edilen olumlu bir teknolojik ilerlemedir (22,23,24,25). Son 20 yıl içerisinde bu cihazlarda ki çeşitlilik ve ilerlemede (25). artmıştır Çocukların ve gençlerin fiziksel aktivite düzeyleri, cinsiyete özgü (20,26). farklılıkları ve değişimleri üzerine veriler oldukça azdır Çocuklar- 457 da fiziksel aktivitenin değerlendirilmesinde, kullanılan anketlerin birtakım sınırlılıklarının olması nedeniyle çalışmalarda genellikle objektif olması için hareket algılayıcı cihazların kullanımı önerilmektedir (23,27,28,29,30). Birçok laboratuar çalışmasında Caltrac cihazının sağlam ve geçerli ölçümler verdiği bildirilmektedir. Yeni çalışmalarda kullanılan cihazlardan biri olan tritrac R3D ve RT3 aktivite monitörleri caltrac cihazına göre daha doğru ölçüm sonucu verdiği ve geliştiği gözlenmektedir. RT3 üç düzlemde ölçüm alması, R3D ye göre daha küçük olması, dakika dakika kayıt alması ve bilgisayara aktarımının olması nedeniyle son yıllarda yapılan çalışmalarda daha çok tercih edilmek(27,29,31,32,33). Kalp atım sayısı monitörü (HR monitör) çocuklar için tedir (27). Direk olarak aktiviteyi ölçmese de tercih edilen bir diğer cihazdır genellikle hareket algılayıcı cihazlarla birlikte kullanılır ve bu cihaz ile (34). Yapılan bir çok çalışmada akselerometre yüksek ilişkiye sahiptir verileri ile özellikle VM (vektör magnitude) ile kalp atım sayısı arasında (27,29,31,32,33,34) orta yada yüksek derecede ilişkiler elde edilmiştir Bu çalışma; Antalya genelinde planlamakta olduğumuz “Puberte Öncesi (9–10 Yaş) Çocukların Okul İçi Bedensel Aktivite Düzeylerinin Kalp Atım Sayısı Monitörü, Hareket Sensörü ve Fiziksel Aktivite Anketleri İle Değerlendirilmesi” isimli çalışmaya katkı sağlaması amacı ile bir ön çalışma niteliği taşımaktadır. Antalya ilköğretim ikinci ve üçüncü sınıfta öğrenim gören, yaşları 8-9 yıl arasında olan çocukların okul içi bedensel etkinliklerini incelemek amacı ile yapılmıştır. Hesaplamalar: Beden Kütle İndeksi (BKİ) = Ağırlık / Boy (cm) formülü ile hesaplanarak bulunmuştur. 2 İstatistik: Tüm grupların tanımlayıcı istatistik analizleri ve dağılımlarına bakılmıştır. Cinsiyetler arası farklılık independent T–test ile karşılaştırılmıştır. Tüm deneklerin dakikalık verileri dikkate alınarak her bir deneğin 3,5 saat içerisinde kaydedilen dakikalık verileri alt alta alınarak (toplamda her bir değişkene ait 5580 değer) pearson korelasyon analizi ile veriler arasındaki ilişki incelenmiştir. Tüm istatistik işlemleri SPSS 10. 01 paket programı kullanılarak yapılmıştır. BULGULAR Tablo 1: Tüm Çalışma grubunun yaş, boy, ağırlık (AGR), Beden kütle indeksi (BKİ), dakikadaki nabız sayıları (HR), Total Kalorileri (T. Kal), Activite Kalorileri (A. KAL), eksenlerdeki vektörel büyüklükleri (VM), x eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSX), y eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSY) ve z eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSY) verileri MATERYAL VE METOD Denekler: Antalya il merkezinde bulunan konuksever ilköğretim okulu 1. ve 2 sınıf öğrencilerinden 12’si kız 19’u erkek olmak üzere toplam 31 ilköğretim öğrencisi (yaş ortalaması 9. 15±0. 5 yıl) bu çalışmanın grubunu oluşturmuştur. Boy: Bedenin dik, topukların bitişik ve baş frankfort pozisyonundayken başın verteks noktası ile yer arasındaki mesafe duvar skalası ile ölçülerek kaydedilmiştir. Tüm Grup n Min. Max. A. O Ss YAŞ (yıl) 31 8,50 11,00 9,15 0,51 BOY (cm) 31 125,00 152,00 137,23 6,55 AGR (kg) 31 20,00 55,00 30,30 8,16 BKİ (kg/m2) 31 12,11 23,76 15,87 3,04 HR (adet) 31 100,66 166,88 127,52 18,53 T. Kal 31 1,04 2,69 1,68 0,45 A. KAL 31 0,25 1,73 0,82 0,39 VM 31 341,33 1525,14 737,59 265,04 ACTCNTSX (adet) 31 190,05 721,34 436,71 141,30 ACTCNTSY (adet) 31 221,62 734,15 425,47 129,35 Ağırlık: Deneklerin üzerinde hafif bir giysi varken çıplak ayak ile 0. 1 hassaslıkta ağırlık ölçer olan ile ölçülerek kaydedilmiştir. ACTCNTSZ (adet) 31 154,29 616,87 347,45 123,90 Fiziksel aktivite: 31 ilköğretim öğrencisinin (yaş ortalaması 9. 15±0. 5 yıl) 3. 5 saatlik okul içindeki bedensel aktiviteleri RT3 akselerometre ve kalp atım sayıları polar marka (610i) kalp atım sayısı monitörü ile dakikalık kayıtlar şeklinde ölçülmüştür. Tüm çalışma grubunun yaş, boy, ağırlık, beden kütle indeksi kalp atım sayısı, total kalori, aktivite kalorisi, vektörel magnitude, x, y, z eksenlerindeki hareket miktarları değerlerine ait minimum maksimum standart sapma ve aritmetik ortalama değerleri tablo 1 de gösterilmektedir. RT3 akselerometre ve polar marka (610i) kalp atım sayısı monitörleri sabah ilk ders başlangıcında takılarak son ders bitişine kadar takılı kalmıştır. Daha sonra kaydedilen bu veriler. Bir arayüz aktarıcısı ile bilgisayara aktarılarak düzenlenmiştir. Tablo 2: Kız ve Erkek Çalışma grubunun yaş, boy, ağırlık (AGR), Beden kütle indeksi (BKİ), dakikadaki nabız sayıları (HR), Total Kalorileri (T. Kal), Aktivite Kalorileri (A. KAL), eksenlerdeki vektörel büyüklükleri (VM), x eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSX), y eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSY) ve z eksenindeki hareket miktarı (ACTCNTSY) verileri Kızlar n Erkekler A. O Ss N A. O Ss p YAŞ (yıl) 12 9,17 0,40 19 9,14 0,59 0,878 BOY (cm) 12 134,64 7,38 19 138,87 5,56 0,080 12 26,22 6,46 19 32,88 8,21 *0,024 AGR (kg) 2 BKİ (kg/m ) 12 14,27 2,10 19 16,88 3,15 *0,017 HR (adet) 12 133,17 18,18 19 123,95 18,32 0,181 T. Kal 12 1,49 0,47 19 1,80 0,40 0,065 A. KAL 12 0,65 0,42 19 0,93 0,33 0,050 VM 12 686,92 347,88 19 769,59 200,82 0,407 ACTCNTSX (adet) 12 386,38 154,62 19 468,50 126,14 0,116 ACTCNTSY (adet) 12 378,65 122,28 19 455,04 127,93 0,110 ACTCNTSZ (adet) 12 301,09 143,07 19 376,73 103,63 0,098 Yukarıdaki tabloda kız ve erkek öğrencilerin yaş, boy, ağırlık, beden kütle indeksi kalp atım sayısı, total kalori, aktivite kalorisi, vektörel magnitude, x, y, z eksenlerindeki hareket miktarları değerleri ve bu değerlere ait minimum, maksimum, standart sapma ve aritmetik orta- lama değerleri gösterilmektedir. Cinsiyete özgü farklılıkları (p) incelendiğinde istatistiksel olarak sadece ağırlık ve beden kütle indeksi bakımından farklılık bulunmuştur (p<0. 05) (tablo2). Tablo 3: Tüm Çalışma Grubunun Akselerometre ve Kalp Atım Sayısı Monitörü Verilerinin birbiri ile İlişkisi T. Kal A. KAL VM ACT. X ACT. Y ACT. Z T. Kal 1,00 A. KAL 1,00** 1,00 VM 0,99** 0,99** 1,00 ACTCNTSX (adet) 0,96** 0,96** 0,98** 1,00 ACTCNTSY (adet) 0,97** 0,98** 0,99** 0,95** 1,00 ACTCNTSZ (adet) 0,96** 0,96** 0,96** 0,90** 0,95** 1,00 HR (adet) 0,19** 0,19** 0,21** 0,22** 0,20** 0,17** HR 1,00 **korelasyon düzeyi 0,01 düzeyinde anlamlı*korelasyon düzeyi 0,05 düzeyinde anlamlı çıkarılma işlemi sırasında heyecansal durumların neden olduğu hata payını göz ardı etmek için). Çalışmaya katılan çocukların dakikalık verileri alt alta toplanarak tüm değişkenlere ait toplamda 5580 veri pearson korelasyon analiz testi ile incelenmiştir. Bu test sonucunda tüm verilerin birbiri ile yüksek, orta ve düşük ve istatistiksel olarak anlamlı düzeyde ilişkili olduğu bulunmuştur (tablo 3). SONUÇLAR VE TARTIŞMA Yaş ortalaması 9. 15±0. 5 yıl olan 31 çocuk ile yapılan bu çalışmada cinsiyete özgü farklılıklara bakıldığında (yaş ortalamaları 9,17±0,40 olan 12 kız ve 9,14±0,59 olan 19 erkek) ağırlık ve Beden kütle indeksi arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Tüm eksenlerde ki hareket miktarları incelendiğinde (x,y,z) erkeklerin daha fazla hareket miktarına sahip olduğu fakat bu farklılığın istatistiksel açıdan anlamlı olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Vektör magnitude sayısı da erkeklerde daha fazla fakat istatistiksel açıdan anlamlı olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Dolayısı ile buna paralel olarak aynı farklılık total kalori ve aktivite kalorisinde de görülmektedir (p>0,05). Bu yaşlarda hareketlilik açısından farklılığın başladığı ve giderek yaş ile arttığı ergenlik döneminde en üst seviyeye ulaştığı literatürde yer almaktadır. Bu doğrultuda bulgularımız literatür ile paralellik göstermektedir. Değişkenlere ait veriler arasındaki ilişkiye bakıldığı zaman nabız sayısı ile aktivite kalorisi ve total kalori arasında (0. 19) istatistiksel olarak anlamlı (0,01 düzeyinde) ilişki bulunmuştur. Buna paralel bir biçimde nabız sayıları ile x (0,22), y (0,20) ve z (0,17) eksenlerinde ki hareket sayıları arasında istatistiksel olarak anlamlı (0,01 düzeyinde) ilişki bulunmuştur. Nabız sayıları ile vektör magnitude miktarı arasında da (0,21) istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bir çok çalışma sonucunda nabız sayıları ve akselerometre verileri arasındaki (27,31,34). Bizim çalışilişki düzeyinin orta düzeyde olduğu bulunmuştur mamızda istatistiksel açıdan anlamlı fakat literatür bilgisine göre biraz daha düşük düzeyde ilişki olduğu görülmektedir. Çalışma grubumuzdaki öğrenci sayımızın az olması, bizim çalışmamızın okul içi bedensel etkinliği araştırması diğer çalışmaların sporsal aktivite sırasında çalışma yapması, dersler sırasında çocukların bazen heyecan ya da duyusal başka nedenlere bağlı nabız sayılarının artması fakat hareketin söz konusu olmaması (nabız sayısı artarken akselerometrenin hareket kaydetmemesi (Janz (2002) heart rate monitörlerinin bir takım (34), dezavantajlarını bildirmektedir) kemerlere takılı olan akselerometrenin her hangi bir hareket söz konusu değilken çocukların sağa sola dönüşlerinde el kol hareketlerinde akselerometreye çarpmaları sonucu hareket algılayıcının kayıt alması fakat nabız değerinin sabit olması gibi nedenlere bağlı olarak bizim çalışmamızda ilişki düzeyinin istatistiksel olarak anlamlı fakat literatüre göre daha düşük düzeyde düşük çıktığı düşünülmüştür. Bu doğrultuda bulgularımız literatür ile kısmen paralellik göstermektedir. ÖNERİLER 4. Hareket algılayıcı cihazın küçük bir titreşimi bile hareket olarak algılayıp kaydettiği göz önünde bulundurularak mümkün olduğunca uygun bir yere takılması gerekir. KAYNAKLAR 1. Özer K. ; Fiziksel Uygunluk (20-22), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara 2001 2. Schmitz K. H., Treuth M., Hannon P., Mcmurray R., Ring K. B., Catellier D., Pate R. ; Predicting Energy Expenditure From Accelerometry Counts In Adolescent Girl, Medicine Science In Sports And Exercise, 37 (1), (1555-1561), 2005 3. Booth M. L., Okely A. D., Chey T., Bauman A. ; The Reliability And Validity Of The Physical Activity Question in The WHO Health Behavior in Schoolchildren (HBSC) Survey: A Population Study, British Journal of Sports Medicine 35 (4) (263-267), Aug 2001 4. Mechelen W. V., Twisk J. W. R., Post G. B., Snel J., Kemper H. C. G. ; Physical Activity of Young People: The Amsterdam Longitudinal Growth And Health Study, Medicine Science In Sports And Exercise, 32 (9), (1610-1616), 2000 5. Cooper A. R., Andersen L. B., Wedderkopp N., Page A. S., Froberg K. ; Physical Activity Levels of Children Who Walk, Cycle, or Driven to School, American Journal of Preventive Medicine, 29 (3), (179-184), 2005 6. Rowe, J. P., Schuldheisz J. M., Mars, H. ; Validation of SOFİT for Measuring Physical Activity of First-to Eight- Grade Student, 7. Kelly L. E., Patterns of Physical Activity in 9-10- Year – Old American Children as Measured by Heart rate Monitoring; Pediatric Exercise Science, 12, 101-110, 2000 8. Stratton, G. ; Children’s Heart Rates During Physical Education Lessons: A Review, Pediatric Exercise Science, 8 (215233), 1996 9. Ridgers N. D., Stratton G., Fairclough S. J. ; Assessing Physical Activity During Recess Using Accelerometry, Preventive Medicine 41, (102-107), 2005 10. Patrick K., Norman G. J., Calfas K. J., Sallis J. F., Zabinski M. I., Rupp J. Cella J. ; Diet, Physical Activity and Sedentary Behaviors as Risk Factors for Overweight in Adolescence, Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine, 158 (4), (385-390), Apr 2004 11. Trost S. ; Discussion Paper for The Development of Recommendations for Children and Youths; Participation in Health Promoting Physical Activity, Canberra, ACT: Australian Government 2003 1. Bu tür çalışmalarda denek sayısının yüksek tutulması, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel faktörlerinde bedensel etkinlik üzerinde önemli rol oynadığı bilindiğinden bu bilgilerinde göz ardı edilmemesi gerekmektedir. 12. Olds T., Dolman J., Norton K. & Harten N., Jurimae T. & Hils A. P. ; A Century of Growth in Australian Children in, Body Composition Assessment in Children and Adolescents, 44, (85-103), Basel: Karger 2001 Nabız algılayıcı ile akselerometre cihazının aynı anda çalış2. tırılmalıdır. 13. Dolman J., Olds T., Norton K., & Stuart D. ; The Evolution of Fitness and Fatness in 10-11-Year- Old Australian Schoolchildren: Changes in Distributional Characteristics Between 1985 and 1997, Pediatric Exercise Science, 11, (108-121), 1999 Hatta ilk 10 ve son 10 dakikalık verilerin istatistik değerlen3. dirme sırasında çıkarılması gerekmektedir (cihazların takılma ve 459 14. com) The Lancet, 363 (9426), June 19, 2004 (www. thelancet. 15. Lee K. S., Trost S. G. ; Validity and Reliability of The 3- Day Physical Activity Recall in Singaporean Adolescents, Research Quarterly for Exercise and Sport, 76 (1), (101-106), Mar 2005 16. Ball E. J., O’Connor J., Abbott R., Steinbeck K. S., Davies P. S. W., Wishart C., Gaskin K. j., Baur L. A. ; Total Energy Expenditure, Body Fatness and Physical Activity in Children Aged 6-9 Years, Am. J. Clin. Nutr., 74, (524-528), 2001 17. Evans W. D., Finkelstein E. A., Kamerow D. B., Renaud J. M. ; Public Perception of Childhood Obesity, American Journal of Preventive Medicine, 28 (1), (26-32), 2005 18. Strauss R. S., Rodzilsky D., Burack G., Colin M. ; Psychosocial Correlates of Physical Activity in Healthy Children, Arch Pediatr Adolesc Med., 155, (897-902), 2001 19. Norman J. G., Schmid B. A., Sallis J. F., Calfas K. J., Patrick K. ; Psychosocial and Environmental Correlates of Adolescents Sedentary Behaviors, Pediatrics, 116 (4), (908-916), Oct 2005 20. Fisher A., Reilly J. J., Montgomery C., Kelly L. A., Willionson A., Jackson D. M., Paton J. Y., Grant S. ; Seasonality in Physical Activity and Sedentary Behavior in young Children, Pediatric Exercise Science, 17, (31-40), 2005 21. com) The Lancet, 363 (211-212), April 3, 2004 (www. thelancet. 22. Finn K. J., Specker B. ; Comparison of Actiwatch activity and Children’s Activity Rating Scale in Children, Medicine Science In Sports And Exercise, 32 (10), (1794-1797), 2000 23. Prochaska J. J., Sallis J. F., Long B. ; A Physical Activity Screening Measure for Use With Adolescents in Primary Care, Arch. Pediatric Adolescent Medicine, 155, (554-559), 2001 24. Freedson P. S., Melanson E., Sirard J. ; Calibration of The Computer Science and Application, Accelerometer, Medicine Science In Sports And Exercise, 30 (5), (777-781), 1998 P-186 YAZ SPOR OKULLARI YÜZME PROGRAMINA KATILAN ÇOCUKLARIN SOLUNUM PARAMETRELERİNİN DEĞERLEDİRİLMESİ *DAĞLIOĞLU, Ö. **ÇINAR, V. *BOSTANCI, Ö. ***DAĞLIOĞLU, T. **** HAZAR,M. *Marmara Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, İstanbul. **Selçuk Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Konya ***Muğla Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Muğla ****Gazi Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Ankara ÖZET Her çocuğun spor yapması ruh ve beden sağlığı açısından çok önemlidir. Akciğer hacim ve kapasiteleri insandan insana, yaşa, cinsiyete ve antrenmanlı olup olmama durumlarına göre farklılık göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, yaz spor okulları yüzme programına katılan 7-13 yaş grubu çocukların kurs programı öncesi ve sonrası solunum parametrelerinin değerlendirilmesidir. Bu çalışmada yaz spor okulları yüzme programına katılan 40 erkek çocuğa kurs öncesi ve sonrası solunum fonksiyon testleri uygulanmıştır. Çalışmaya katılan çocukların, yaş ortalamaları 11,22 ±1,37 yıl, boy ortalamaları 151,43 ±1,48 cm ve vücut ağırlığı 43,10 ± 1,48 kg dır. 25. 3Trost S. G. ; Objective Measurement of Physical Activity in Youth: Current Issues, Future Directions, Exercise and Sport Sciences Reviews, 29 (1), (32-36), 2001 Kurs öncesi ve sonrası solunum parametreleri arasındaki ortalama farkı belirlemek amacıyla bağımlı gruplardaki iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi (bağımlı t-testi) uygulandı.. 26. Jago R., Anderson C. B., Baronowski T., Watson K. ; Adolescent Patterns of physical Activity Differences by Gender, Day, and Time of Day, American Journal of Preventive Medicine, 28 (5), (447-452), 2005 Bu çalışmada 7-13 yaş grubu çocukların zorlu vital kapasite (FVC), zorlu ekspirasyon hacminin yüzde değeri (FEV%), vital kapasite (VC) ve maksimum istemli ventilasyon (MVV) değerlerinde kurs öncesine göre p < 0,05 anlamlı olarak artış kaydedildi.. 27. Welk, G. J. (1999). The Youth Physical Activity Promotion Model: A Conceptual Bridge Between Theory and Practice. QUEST, 51 (1), 5-23. Sonuç olarak, çocuklarda yüzme eğitiminin zorlu vital kapasite (FVC), zorlu ekspirasyon hacminin yüzde değeri (FEV%), vital kapasite (VC) ve maksimum istemli ventilasyon (MVV) değerlerini artırdığı tespit edilmiştir. Solunum parametrelerindeki bu artışın yüzme eğitiminin solunum kaslarını kuvvetlendirmesi ile ilgili olduğu sonucuna varıldı. 28. Fairweather S. C., Reilly J. J., Grant S., Whittaker A., Paton J. Y. ; Using The Computer Science and Applications (CSA) Activity Monitor in Preschool Children, Pediatric Exercise Science, 11, 413420, 1999 29. Westerterp K. R. ; Physical Activity Assessment with Accelerometers, Int. J. Obese Relat. Metab. Disord., 23 (3), (45-48), 1999 30. Trost S. G., Pate R. R., Sallis J. F., Freedson P. S., Taylor W. C., Dowda M, Sirard J. ; Age and Gender Differences in Objectively Measured Physical Activity in Youth, Medicine Science In Sports And Exercise, 34 (2), (350-355), 2002 31. The lancet, 363, January 17, 2004 32. Powel M. S., Rowlands A. V. ; Intermonitor Variability of The RT3 accelerometer During Typical Physical Activities, Medicine Science In Sports And Exercise, 4, (324-330), 2004 33. Powell S. M., Jones D. I., Rowlands A. V. ; Technical Variability of RT3 Accelerometer, Medicine Science In Sports And Exercise, 3, (1773-1778), June 2003 34. Eston R. G., Rowlands A. V., Ingledew D. K. ; Validity of Heart Rate, Pedometer and Accelerometry for Predicting the Energy Cost of Children’s Activities, J. Appl. Phsiol., 84 (1), (362-371), 1998 Anahtar kelime: Yüzme, Solunum Parametreleri. GİRİŞ Çocuklar bilindiği gibi bir gelişme ve büyüme periyodu içindedir. Spor, büyüme çağındaki çocuklar için hem bedensel sağlık ve fiziksel gelişme yönünden, hem de iyi bir kişilik oluşması ve ruh sağlığı bakımından yararlı ve gereklidir (11). Çocukluk çağındaki hareketlilik erişkin yaşlardaki yaşam tarzının belirlenmesi yönünden önemlidir. Hareket alışkanlığı çocukluk yaşlarında kazanılır ve bir yaşam biçimi olarak yerleşik nitelik alır (11). Büyümenin hızlı olduğu dönemlerde çocuğun bedeni çok değişken bir yapıya sahip olduğundan, genç yaşlardaki fiziksel bozuklukları önlemede ve geciktirmede, spor önemli bir rol oynar (8). Yapılan araştırmalar, okul çağındaki çocuklara düzenli spor yapma alışkanlığı kazandırıldığı takdirde, bunun ileriki yıllarda da devam edebildiğini göstermiştir. İleriki yaşlarda düzenli spor yapma alışkanlığı kazanmak zordur. Bu nedenle sağlıklı olmanın en önemli koşullarından biri, spora erken yaşlarda başlamaktır (10) 460 Dakika solunumu egzersiz sırasında artış gösterir. Bu, çalışan kaslarda bir dakikada üretilen CO2 ve tüketilen O2 miktarının orantılı bir şekilde artışıdır (6). Solunum düzeyleri sadece verilen iş yükü ile farklılık göstermez aynı zamanda egzersiz öncesi, egzersiz sırasında ve sonrasında da farklılık gösterir (6). Yüzücüler kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldıklarında daha büyük vital kapasitelerinin olduğu gerçektir. Bunun sebebi yüzücülerin suyun içinde nefes verirken yapılan direnç egzersizlerinden kaynaklanmaktadır (6). Başka bir sebeb ise antrenmanlı kişilerin, antrenmanın etkisi ile solunum kaslarının gelişmesine ve kuvvetlenmesine bağlıdır (1). Tablo 2. Yüzme yaz spor okuluna katılan çocukların kurs öncesi ve sonrası solunum parametreleri. VARYANS KURS ÖNCESİ KURS SONRASI 1,87±0,41 2,67±0,64 FEV1 (X±SD) 1,69±0,42 2,62±0,54 FEV % (X±SD) 98,52±2,24 99,64±3,52 VC (X±SD) 1,74±1,13 2,42±1,12 MVV (X±SD) 71,29±12,09 87,26±26,25 FVC (X±SD) Bu çalışmada, çocuklarda yüzme egzersizinin solunum parametreleri üzerindeki değişimlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışmaya, İstanbul Gençlik spor İl Müdürlüğü yaz spor okulları yüzme programına katılan 7-13 yaş grubu 40 erkek çocuk kursiyer dahil olmuştur. Kurs programı öncesi ve sonrası solunum parametreleri istatistiksel olarak değerlendirilmiştir.. Solunum fonksiyon testleri spirometre (M. R spirobank) cihazında yapıldı. Ölçümler, şahıslar en az 15 dakika oturur durumda istirahat ettirilerek ve rahat oturur durumda yapıldı. Yapılacak test olgulara anlatıldı ve gösterildi. Buruna klip takılarak burun kapatıldı. Ağızlık diş ve dudaklar arasına yerleştirildikten sonra ağızlık içinden hava kaçağı olmadan rahat bir şekilde soluk alıp vermesi söylendi. Ölçümler 3 kez tekrarlanarak spirometrenin standardizasyonu kılavuzuna göre “kabul edilebilirlik” ve “tekrarlanabilirlik” kriterlerine uygun olan test kabul edildi. Sonuçta zorlu vital kapasite (FVC), zorlu ekspirasyon hacminin yüzde değeri (FEV%), vital kapasite (VC) ve maksimum istemli ventilasyon (MVV) değerleri ölçüldü. Elde edilen verilerin istatistik değerlendirmelerinde, SPSS 10. 0 paket programı kullanıldı. Değerlendirmelerde solunum parametreleri arasındaki ortalama farkı belirlemek amacıyla bağımlı gruplardaki iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi (bağımlı t-testi) uygulandı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi olarak p<0,05 kabul edildi BULGULAR Yüzme yaz spor okuluna katılan çocukların, yaş ortalamaları 11,22 ±1,37 yıl, boy ortalamaları 151,43±1,48 cm, vücut ağırlığı 43,10 ± 1,48 kg olarak ölçüldü (Tablo1). Deneklerin solunum parametreleri yüzme kursu öncesi FVC: 1,87±0,41, FEV1: 1,69±0,42, FEV%: 98,52±2,24, VC: 1,74±1,13, MVV: 71,29±12,09 iken, kurs sonrası FVC: 2,67±0,64, FEV1: 2,62±0,54, FEV%: 99,64±3,52, VC: 2,42±1,12, MVV: 87,26±26,25 olarak ölçüldü (Tablo2). Tablo1. Deneklerin bazı fiziksel parametreleri VARYANS ORTALAMALAR YAŞ (YIL) X± SD 11,22 ±1,37 BOY (CM) X± SD 151,43 ±1,48 TARTIŞMA VE SONUÇ Fiziksel olarak aktif kişilerin solunum kapasitelerinin aynı yaş, boy, ağırlıkta olan inaktif kişilerde daha yüksek olduğu genel olarak kabul edilen bir görüştür (3,7). Çocukluk çağındaki hareketlilik erişkin yaşlardaki yaşam tarzının belirlenmesi yönünden önemlidir. Hareket alışkanlığı çocukluk yaşlarında kazanılır ve bir yaşam biçimi olarak yerleşik nitelik alır. Bizim çalışmamızda, yüzme yaz okuluna katılan çocuklarda solunum parametreleri yüzme kursu öncesi FVC: 1,87±0,41, FEV1: 1,69±0,42, FEV%: 99,52±2,24, VC: 1,74±1,13, MVV: 71,29±12,09 iken, kurs sonrası FVC: 2,67±0,64, FEV1: 2,62±0,54, FEV%: 92,64±3,52, VC: 2,42±1,12, MVV: 87,26±26,25 olarak ölçüldü. Bu artışlar istatistiksel olarak p<0,05 olarak anlamlı bulundu. Dinçer ve arkadaşları düzenli spor yapan atletlerde vital kapasite 5,12 lt, spor yapmayanlarda ise 4,78 lt olarak bulmuşlardır (4,5). Akgün, elit 10 güreşçi üzerinde yaptığı araştırmada vital kapasite yaş ve boyları benzer kontrol grubuna oranla biraz yüksek bulunmuştur. Ancak bu oran istatistiksel olarak anlamlı değildir (12). Bir çalışmada, bir yıl yüzme sporuyla uğraşan erkek çocuklarda FVC, VC ve PEF değerlerinin anlamlı olarak arttığı gösterilmiştir (2). Tüzün ve arkadaşları da 1988’de hentbolcü kız öğrencilerde yaptıkları çalışmada; VC ve MVV ile total akciğer kapasitesi (TLC) ’nin kontrollere göre daha yüksek olduğunu ve solunum fonksiyonlarında da sporcuların fiziksel güç uyumlarında ki artışa paralel bir yükselme olduğunu belirtmişlerdir (14). Stuart ve Collings atletlerde VC’nin daha yüksek olduğunu fakat aynı anlamlı yüksekliğin MVV için geçerli olmadığını tespit etmişlerdir (13). Mehrotra ve arkadaşları değişik spor dallarıyla uğraşan sporcuların solunum fonksiyon testlerini sedanterlerle karşılaştırmış ve sonuç olarak spor yapan grupların solunum fonksiyonlarının sedanterlere göre daha yüksek olduğunu söylemişlerdir (9). Sonuç olarak, yüzme yaz spor okuluna katılan çocukların solunum parametreleri kurs öncesine göre belirgin bir şekilde artmıştır. Bu artışların nedeni suyun içinde nefes verirken yapılan direnç ve egzersizin etkisi ile solunum kaslarının gelişmesine ve kuvvetlenmesine bağlanabilir. KAYNAKLAR VÜCUT AĞIRLIĞI (KG) X± SD 43,10 ± 1,48 1. Alpar R., Yüzücü Beslenmesi El Kitabı, Atlama ve su sporu Fed. Yayın No: 2, Ankara, 1987 2. Birman H., Kayserilioğlu, Güler C., İşsever H. (1993). 10-12 yaş grubu çocuklarda solunum parametreleri. Tıp Fak. Mecm. ; 56 (3): 22-27. 461 3. Bouhuys A, Beck G. J. (1979). Large Lungs in Dives J. Appl. Physiol: Resprat Environ, Exercise phsiol. 19, 967-975 4. Dinçer. S. ve ark., Elit erkek atletlerin vital kapasiteleri ve bazı kan değerlei bakımından spor yapmayan kontrollerle karşılaştırılması, Hacettepe üniversitesi, Spor bilimleri dergisi, 3, 42-43, Ankara, 1992 P-187 VOLEYBOLDA KAYGI VE KAN ŞEKERİ DÜZEYLERİNİN İLK SET ÜZERİNE ETKİLERİ 5. Dinçer. S. ve ark., Elit kız ve erkek atletlerin bazı solunum ve kan parametrelerinin karşılaştırılması, Hacettepe üniversitesi, Spor bilimleri dergisi, 4, 35-36, Ankara, 1993 Şule ÇOLAKOĞLU*, Aylin ZEKİOĞLU*, Arkun TATAR** 6. Fox, Bowers, Foss., Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik Temelleri, Ofset fotomat, Ankara, 1999 **Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji A. B. D. İZMİR 7. Hagerman F. C. Addington W. W. Gaensler E. A. (1975). Savere Steady State Exercise at sea Lavel and Altitude in olympic oarsmen, Med. Sci. sports 5, 253-257. 8. 1982 Hare, D., Principles of sports traning sport verlag, Berlin, 9. Mehrotra PK, Varma N, Tiwari S, Kumar P. (1998), Indian J Physiol Pharmacol. 1998 Jul; 42 (3): 412-6. 10. Morehouse, E,. Miller, T. A,. Egzrsiz fizyolojisi, C. V Mosbycom, Çev. Necati Akgün, Ege Üniversitesi Matbaası, İzmir, 1973 11. Muratlı, S., Çocuk ve spor, Kültür Matbaası, Ankara, 1997 12. Necati, A., egzersiz fizyolojisi, 75-76, İzmir, 1996 13. Stuart D. G, Colling W. D. (1959). Comparison of Vital Capacity and Maximum Breathing Capacity of Athletes and Nonathletes. V. Appl. Physiol. 14, 507-509. 14. Tüzün M., Durusoy F. , Yalaz G., İşleyen Ç. (1988). Hentbolcü kız öğrencilerin fiziksel güç uyumları ve solunum kapasiteleri. Spor Hekimliği Dergisi. 23 (2), 33-37. *Celal Bayar Üniversitesi BESYO-MANİSA ÖZET Önceki çalışmalarda kan şekeri düşüklüğünün kaygıya neden olarak hareket kontrolü, reaksiyon zamanı veya görsel algılama gibi özelliklerde bozulmalara yol açtığı bildirilmiştir. Voleybolda müsabaka öncesi kaygının kan şekerini düşürerek müsabaka başarısını etkileyebileceği hipotezi ile bu çalışmaya başlandı. Kahvaltı öncesi Açlık kan şekeri (AKŞ)) ve müsabaka öncesi (15 dakika önce) kan şekeri (MKŞ) düzeyleri ile müsabaka öncesi durumluk kaygı düzeyleri (Spielberger Durumluluk Kaygı Envanteri) incelendi. Araştırmaya Türkiye Üniversiteler Arası 2. lig Voleybol Takımlarında oynayan 40 erkek (%48. 8), 42 bayan (%51. 2) sporcu gönüllü olarak katıldı. Pearson Korelasyon analizinde, maç öncesi kan şekeri düzeyi ile kaygı düzeyi arasında ilişki saptanmadı. Kızların ve erkelerin kaygı puan ortalamaları birbirinden farklı değildi [F (1,73) =1. 535; p>0. 05]. Sporcuların oynadıkları takımlara göre [F (6,68) =1. 540; p>0. 05] veya oynadıkları pozisyonlara göre [F (2,72) =0. 138; p>0. 05] de kaygı puanlarının da istatistiksel farklılık orta koymadığı gözlendi. Bulgular, maç öncesi kaygı düzeylerinden, kan şekerinin etkilenmediği, ve ne kaygı düzeyinin, nede kan şekeri seviyesinin sub-elit voleybolda başarı üzerine herhangi bir etkisi olmadığını göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Voleybol, Kan Şekeri, Kaygı GİRİŞ Sportif performansın sadece kondisyon gibi fizyolojik ve teknik gibi biyomekanik faktörlere değil kaygı, stres, motivasyon gibi psikolojik faktörlere de bağlıdır (5). Kaygı “nedeni belirsiz korku” olarak adlandırılmaktadır. Bir kişide çatışma (conflict) hali, iki veya daha fazla gereksinimin doyumu aynı anda sağlanamadığı zaman kaygı ve çatışmalar meydana gelir. Bu durum amaca yönelik davranımların (goal directed behavior) önlenmesi veya yavaşlatılmasını, yani kişinin engellenmesini (frustration) içerir. Engellenme veya engellenme korkusu kaygıya neden olur (6). Kaygı üzüntü, sıkıntı, korku, başarısızlık duygusu, acizlik, sonucu bilememe ve yargılanma heyecanlarından birini veya çoğunu içerebilir (2). Ayrıca tehlike ve talihsizlik korkusunun yada beklentisinin yarattığı bunaltı veya tedirginliktir. Öğrenme teorilerinde kaygı, kaçınma tepkisini güdüleyen tali bir itki anlamında kullanılmaktadır ve kaçınma tepkisinin kaygıyı azalttığı düşünülmektedir (1). Yarışma öncesi yüksek veya düşük kaygı düzeylerinin sportif performansı azaltıcı yön bir etki yaptığı bilinmektedir. Bu nedenle sporcuların bir yarışma öncesinde ne çok yüksek nede çok düşük bir kaygı düzeyine sahip olmaları istenir. İçinde bulunulan stresli durumlardan dolayı hissedilen bu subjektif korku “Durumluluk Kaygı” olarak tanımlanır (8,10). Sporcuların yarışmada başarısız olmaları durumunda kendileri hakkında bir takım duygulara kapılırlar. Bu duygulardan endişe, sinirlilik, huzursuzluk gibi değişik psikolojik özelikleri içinde barındıran kaygının, spor branşları arasında farklılık göstermesiyle birlikte belli sınırlarda olması başarı için bir etkendir (9). Yapılan bir çalışmada, sporcularda kaygı ve görsel dikkat arasında bir ilişki olduğu söylenmektedir (7). Kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) ruh halini değiştirir, kaygıyı arttırır ve depresyona neden olabilir (4). Hipogliseminin nörogenik (otonomik) ve nöroglikopenik semptomları vardır. Nörojenik semptomlar kaygıyı da içermektedir ve otonomik sinir sisteminin fizyolojik deği- 462 şimlerinin sonucu olarak ortaya çıkarlar. Nöroglikopenik semptomlar ise konfüzyon, zayıflık veya yorgunluk, şiddetli bilişsel yetmezlik gibi semptomlar içerir. (3). İnsan beyninin fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi hemen hemen tamamiyle glikoz teminine bağlıdır. Eksikliğinde hızla fonksiyon bozukluğuna neden olur. 3mmol/L’nin altındaki seviyelerde bilişsel fonksiyonlarda bozulmalar görüldüğü belirtilmiştir (4). En çok bozulan fonksiyonlar kompleks, dikkat gerektiren ve hıza bağımlı olanlardır. Bilişsel fonksiyon kan glikozu normal seviyelerine döndükten 40-90 dakika sonrasına kadar tam olarak düzelmez. Hipoglisemi aynı zamanda ruh halini değiştirir (4). paket programı ile yapıldı. Gruplar arası farklar ANOVA ve post-hoc testi ile, kan şekeri, kaygı düzeyi ve başarı arasındaki ilişkiler de Pearson korelasyon analizi ile incelendi. P < 0. 05 değerleri istatistiksel anlamlılık düzeyleri olarak kabul edildi. BULGULAR Sporcularda rastlanan en düşük açlık (62mg/dL) ve tokluk (72 mg/dL) kan şekeri minimal değerleri kritik 3 mmol/L (54 mg/dL) seviyesinden yüksekti (Tablo 1). Reaksiyon zamanı, dikkat, koordinasyon gibi özelliklerin oldukça önemli olduğu voleybol sporunda, ilk seti kaybeden takımlarda düşük kan şekeri seviyesine bağlı olarak kaygı oluşabilir. Düşük kan şekeri seviyesi ile artan bu kaygı dikkat, reaksiyon zamanı ve koordinasyonu etkileyebilir. Bu durum, maça kötü başlanmasına ve ilk setin verilmesinde etkili olabilir. Kan şekerinin normal seviyelerde tutulması, optimal kaygının artmasını engelleyecek ve dolayısıyla maça başlarken ihtiyaç duyulan bilişsel, fiziksel ve duyusal özellikler bu durumdan etkilenmeyecek ve gerekli olan performans sağlanabilecektir (8,10). Tablo 1. Deneklerin Betimleyici İstatistik Değerleri. Değişken Yaş Durumluluk Kaygı Kilo AKŞ MKŞ Boy Bu çalışma optimal kaygıyı arttıran nedenlerden biri olan düşük kan şekeri düzeyinin, maç öncesi durumluluk kaygıyı ve dolayısıyla ilk seti kaybetme ile ilişkisini incelemek amacıyla yapıldı. Ortalama 21. 2±1. 9 34. 7±8. 3 Min. 18 19 Maks. 26 61 N 82 75 70. 6±13. 5 83. 6±10. 3 97. 3±14. 4 180±10. 8 48 62 72 155 95 132 144 204 82 78 78 82 Pearson Korelasyon analizinde, açlık kan şekeri ve maç öncesi kan şekeri düzeyi ile kaygı düzeyi arasında ilişki saptanmadı (Tablo 2). Sporcuların kaygı puan ortalamaları birbirinden farklı değildi [F (1,73) =1. 535; p>0. 05]. Sporcuların oynadıkları takımlara göre [F (6,68) =1. 540; p>0. 05], durumluluk kaygı puan ortalamaları açısından kazanan ve kazanmayan takımların puanlarının da istatistiksel farklılık ortaya koymadığı gözlendi (Tablo3). Cinsiyetlere göre bakıldığında AKŞ ve MKŞ düzeyleri açısından, ilk seti kazanan ve kazanmayan takımların karşılaştırılmasında da bir fark bulunmamıştır (Tablo 4). GEREÇ VE YÖNTEM Denekler: Araştırmaya Türkiye Üniversiteler Arası 2. lig Voleybol Takımlarında oynayan 40 erkek (%48. 8), 42 bayan (%51. 2) olmak üzere toplam 82 sporcu gönüllü olarak katıldı. Gereçler: Durumluk kaygı incelemesi “Spielberger Durumluluk Kaygı Envanteri” ile, kan şekeri analizi ise glikometre ile (Roche Diagnostics, Accu-Chek Go, Almanya) yapıldı. Yarışma öncesi kan şekeri ölçümü durumluluk kaygı envanteri ile birlikte sporcular sahaya çıkmadan 15 dk. önce gerçekleştirildi. İstatistik analizler SPSS 13. 0 Tablo 2. AKŞ ve MKŞ düzeyi ortalamaları açısından bazı bağımsız değişkenlerin karşılaştırılması (ANOVA) Değişkenler N AKŞ (mg/dL) CB 9 89. 4±17. 1 90. 7±13. 0 SD 12 78. 4±7. 5 91. 5±12. 2 B 9 83. 8±9. 7 113. 4±8. 0 M 22 78. 7±7. 4 18M 8 85. 6±8. 5 92. 8±10. 7 ADÜ 8 88. 9±11. 7 98. 4±19. 3 AKD 10 88. 9±4. 7 87. 6±5. 7 N 78 83. 6±10. 3 97. 3±14. 4 kaybeden 29 82. 1±8. 8 Takım Başarı kazanan 49 84. 4±11. 2 N 78 83. 6±10. 3 F 3,053 p . 010 MKŞ (mg/dL) 102. 3±13. 8 F p 5,087 . 000 0,401 . 529 98. 7±14. 4 0,948 . 333 96. 5±14. 5 97. 3±14. 4 Tablo 3. Durumluluk kaygı puan ortalamaları açısından kazanan ve kazanmayan takımların karşılaştırılması Değişkenler kaybeden Başarı kazanan Toplam Kişi sayısı (n) 22 53 75 Ortalama 35. 6±9. 4 34. 4±7. 8 34. 7±8. 2 F . 344 p . 559 Tablo 4. Cinsiyetlere göre AKŞ ve MKŞ düzeyleri açısından takımların ilk seti kazanan ve kazanmayanların karşılaştırılması 463 Cinsiyet 1 Değişkenler AKŞ MKŞ 2 AKŞ MKŞ Kazanma kaybeden kazanan Toplam kaybeden kazanan Toplam kaybeden kazanan Toplam kaybeden kazanan Toplam Kişi sayısı (n) 21 19 40 21 19 40 8 30 38 8 30 38 TARTIŞMA Literatürde, yüksek düzeydeki kaygının başarıyı etkilediği ile ilgili yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. Fakat optimal kaygıyı arttıran nedenler arasında yer alan, düşük kan şekeri ve dolayısıyla başarı ile ilişkili yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Voleybolda maça iyi başlamak ve ilk seti kazanan takım olmak önemlidir. Maça çıkmadan önce oluşan kaygı düzeyinin ortalama bir seviyede olması gerekir. Bu kaygı seviyesini arttıracak her faktör maça kötü başlamaya neden olabilir. Yüksek kaygıyla birlikte, reaksiyon zamanı, dikkat ve koordinasyon bozuklukları da oluşabileceğinden, maçın ilk setinde gerekli olan performans sağlanamayabilir. Maç öncesi alınan kanda, düşük kan şekeri seviyesi mevcutsa, kaygıyı arttırabilir (4). Bu çalışmada, maç öncesi alınan kan şekeri değerleri, kaygının artmasına neden olabilecek kadar düşük seviyelerde değildi. (4). Düşük sayılabilecek değer 3 mmol/L (54 mg/dL) seviyesi iken bu çalışmada rastlanan en düşük AKŞ değeri (62mg/dL) ve MKŞ değeri (72 mg/dL) idi. Bu nedenle durumluluk kaygı seviyeleri yüksek olsaydı bile kan şekeri düzeyinden kaynaklandığını söylememiz mümkün olmayacaktı. Bu çalışmada ise, kan şekeri seviyesi optimal düzeyde iken durumluluk kaygı seviyeleride optimal düzeyde bulunmuştur. Literatürde, yarışma öncesi yüksek veya düşük kaygı düzeylerinin sportif performansı azaltıcı yön bir etki yaptığı, bu nedenle sporcuların yarışma öncesinde ne çok yüksek nede çok düşük bir kaygı düzeyine sahip olmaları söylenmektedir. (8,10). Bu çalışmada ise, kazanan ve kaybeden takımların kaygı düzeyleri optimal seviyelerdeydi. Bu durumda kazanma ve kaybetmede direk olarak düşük veya yüksek kaygı düzeyi etkili değildir diyebiliriz. Sonuç olarak; durumluluk kaygı ve maç öncesi kan şekeri düzeyi, kazanan ve kaybeden takımlarda optimal seviyelerde bulunmuştur. Bu nedenle, maç öncesi yüksek yada düşük düzeyde kaygılı olmak veya optimal seviyede kaygılı olmak, başarı elde etmede direk olarak etkili değildir diyebiliriz. KAYNAKÇA 1-Budak S. ; Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2000, S. 437 2-Cüceloğlu D. ; İnsan ve Davranışı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2000, s. 276 3-Cryer PE. Endocrinol Metab Clin North Am. 1999 Sep; 28 (3): 495-500 4-Frier BM. Int J Clin Pract Suppl. 2001 Sep; (123): 30-7. 5- Jones G. ; Hardy L. ; The Academic study of Stress in Sport, Stress and Performance in Sport, John Wiley and Sons, Ckichester, 1990, s. 3-5 6-Morgan C. T; Psikolojiye Giriş, Hacettepe Ünv. Psikoloji Bölümü Yayınları yayın no: 1, Ankara, 2000, s. 228-229 7- Maron A., Byrne A., Mıcglode N. ; “The Effects of Anxiety and Strategic Planning on Visial Searc Behavior”, Journal of Sport Sciences, 2002, 20, 25-236 Ortalama 80. 71 85. 47 82. 98 100. 90 96. 11 98. 63 85. 63 83. 77 84. 16 92. 75 96. 77 95. 92 Standart Sapma 8. 713 13. 745 11. 486 15. 221 15. 979 15. 574 8. 484 9. 350 9. 096 10. 674 13. 748 13. 132 F 1. 746 p . 194 . 946 . 337 . 258 . 614 . 584 . 450 8-Öner N., Le Compte A., Durumluluk/Sürekli Kaygı El Kitabı, B. Ü. yayınları, İstanbul, 1983, No: 333 9-Raglin J. S. ; “Anxiety and Sport Performans”, Exercise and Sport Sciences Reviews,1992, 20: 243-274 10-Tiryaki Ş., Yakupoğlu S., Moralı S., Tiryaki S., Doğan B., Özgü N. ; “Bir Dikkat Testi Yarışma Öncesi Kaygı Düzeyinin Belirlenmesi için Kullanılabilir mi?”, C. B. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Cilt 1,Sayı 3, Manisa, 1995, s. 36-37 464 P-188 VÜCUT GELİŞTİRME SPORCULARININ DOPİNG ve ERGOJENİK MADDE KULLANIM EĞİLİMLERİ 1 1 SİNAN, M. F. ; KOŞAR, Ş. N. ; 1,2 DEMİREL, A. H. 1 Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu 2 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Anabilimdalı Performans artırıcı maddelerin kullanımı ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Gerek doping gerekse ergojenik maddelerin kullanım yaygınlığı geçmişten günümüze artış göstermiştir. Bu maddelerin sporcu sağlığı üzerindeki ciddi olumsuz etkileri yanı sıra eşit olmayan koşullarda yarışmaya neden olması nedeniyle de kullanımı etik değildir. Vücut geliştirme sporunda özellikle kas kitlesi ve kuvvetini artırmak amacıyla anabolik streoidler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu maddeler, profesyonel sporcuların yanı sıra rekreasyonel vücut geliştiriciler tarafından da kullanılmaktadır. Bilinçsiz, kulaktan dolma bilgilere dayanarak birden fazla maddenin aynı anda ve yüksek dozlarda kullanılması sporcunun sağlığının yanı sıra çocuklarının sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda, gerek profesyonel gerekse rekreasyonel sporcuların doping ve ergojenik maddelerin etkileri konusunda eğitilmeleri ciddi önem taşımaktadır. Ancak, eğitim programlarının hazırlanması için problemin boyutunun ortaya konması gereklidir. Ülkemizde, farklı spor branşlarında doping ve ergojenik madde kullanımı konusunda çeşitli araştırmalar bulunmakla beraber rekreasyonel amaçla vücut geliştirme sporu yapanlarlardaki kullanım yaygınlığı ve sporcuların bu maddelerin etkilerine ilişkin bilgi düzeyleri konusundaki çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmanın amacı, İstanbul, İzmir ve Ankara’daki vücut geliştirme salonlarında düzenli olarak antrenman yapan sporcuların doping ve ergojenik madde kullanım alışkanlıklarını belirlemek; doping ve ergojenik madde kullanma alışkanlığını eğitim düzeyi, spor yılı ve yarışmaya katılma oranı yönünden incelenmektir. Çalışmaya, düzenli antrenman yapan 100 erkek vücut geliştirme sporcusu katılmıştır. Katılımcıların spor yılı ortalamaları 5. 7 yıl, antrenman sıklığı ortalamaları 4. 6 gün/hafta, 1. 5 saat/gün olarak bulunmuş olup %40’ı yarışmalara katılmıştır. Doping ve ergojenik madde kullanma alışkanlıkları ile anabolik steroidler hakkındaki bilgi düzeylerini belirlemek amacı ile katılımcılara açık uçlu 22 sorudan oluşan anket uygulanmıştır. Verilerin analizi yüzde ve frekans dağılımları belirlenerek yapılmıştır. Çalışmanın bulguları, katılımcıların %39’unun doping, %75’inin ise ergojenik madde kullandığını ortaya koymuştur. Lise ve altı eğitim düzeyine sahip olanların doping (%50) ve ergojenik (%80) madde kullanım oranları lisans ve lisans üstü eğitim düzeyine sahip olanlardan daha yüksektir (sırasıyla, %30 ve %70). Ergojenik madde kullanımı spor yılı arttıkça artış gösterirken, doping kullanım oranı spor yılı 5-9 yıl olan sporcularda spor yılı daha düşük (1-4 yıl) ve yüksek (≥10 yıl) olanlara göre yüksek bulunmuştur. Yarışmaya katılan sporcularda doping (%63) ve ergojenik (%88) madde kullanımı daha yüksek bulunmuştur. Katılımcıların anabolik steroidleri kullanım amaçlarının başında kas kitlesi ve kuvvetinde artış sağlama etkisi gelmektedir. Katılımcılara göre, anabolik steroidlerin sağlık üzerine olumsuz etkileri sıralamasında ilk sırayı karaciğer fonksiyon bozukluğu alırken, saç dökülmesi, böbrek fonksiyon bozuklukları, jinekomasti, sinir sistemi bozuklukları ve cinsel bozukluklar bunu takip etmektedir. Kullanılan maddeler arasında, aminoasit türevleri (%51) ve vitaminler (%47) ilk sıralarda yer almaktadır. İlaçlar, sırasıyla arkadaşlar (%62), eczane (%51), antrenör (%38) ve yurtdışından (%26) temin edilmektedir. İlaç dozu ayarını ise ağırlıklı olarak sporcuların kendilerinin (%77) yaptıkları anlaşılmaktadır. Sporcuların ilaç dozu ayarında kendilerinden sonra sırasıyla, antrenör (%28), arkadaş (%18) ve doktorlarından (%7) yardım aldıkları belirlenmiştir. Doping hakkındaki bilgi kaynakları sıralamasında, kitap (%28), antrenör (%22) ve arkadaş (%17) ilk üç sırada yer almıştır. Doping ve ergojenik madde kullananların sadece %51’i sağlık kontrolünden geçtiklerini belirtmişler ve bu kontrollerde sadece %50’sinde herhangi bir sağlık problemi belirlenmemiştir. Doping ve ergojenik maddeleri kullananların %69’u başta agresiflik (%36), saç dökülmesi (%10) ve kalp çarpıntısı (%10) olmak üzere sağlık üzerine çeşitli olumsuz etkiler gözlediklerini bildirmişlerdir. Doping ve ergojenik madde kullanmayanların kasiskelet sistemi yaralanma oranı %21 iken kullananlarınki %54’tür. Katılımcıların %11’i ”sonucunda öleceğinizi bilseniz dahi şampiyon olacağınızı garanti eden ilaç kullanır mıydınız?” sorusuna “evet” yanıtını vermiştir. Sonuç olarak, amatör vücut geliştiriceler arasında doping ve ergojenik madde kullanımının azımsanamayacak ölçüde yaygın olduğu ve bilinçsiz kullanıldığı anlaşılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Doping, Ergojenik Madde, Anabolik Steroid, Vücut Geliştirme 465 bulunduğu her dönemin karakteristik bazı özelliklerini yapısal ve fonksiyonel olarak ifade eden norm değerlerle bağlantıları kurularak kendisine ait bazı bilgileri vermektedir. P-189 “PUBERTE DÖNEMİ HENTBOL VE BASKETBOLCULARIN POSTÜREL ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI” Yakup Akif AFYON*, Hüseyin ÖZKAN* ÖZET Bu çalışma, Muğla ilinde Türkiye çapında derece yapan 12-15 yaş grubu puberte dönemi hentbol ve basketbolcuların postürel özelliklerini karşılaştırmak için yapılmıştır. Muğla ili Bodrum ilçesi Atatürk İlköğretim Okulunda okuyan yaş gruplarında Türkiye 2. olan (n=12) erkek Basketbolcular ile Muğla Merkez Koca Mustafendi İlköğretim Okulunda okuyan yine yaş gruplarında Türkiye 1. olan (n=12) erkek hentbolculardan oluşan toplam 24 (n=24) öğrenci örneklem grubunu oluşturulmuştur. Araştırmada postür ölçümleri, referans duruşta, anterior (ön taraf), lateral (Yandan) ve posterior (Arkadan) olmak üzere 7 bölge (Baş, Omuz, Vertebra, Karın, Diz, Ayak ve Ayak Parmakları) incelenmiştir. Elde edilen veriler SPSS for Windows paket programında aritmetik ortalama (X) ve frekans (%) dağılımları ile basketbolcular ile hentbolcular arasında fark olup olmadığı incelendi. Araştırma sonucunda elde edilen verilere göre hentbolcu gruptaki postürel bozukluklar yüzde (%) olarak basketbolcu gruptan daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Postürel bozukluğun fazla olduğu parametreler; omuz right, vertebra lordoz, vertebra skolyoz ve vertebra dosplat, abdomen karın zayıflığı, ayak pes palnus ve ayak parmağı hallux valgus’tur Sonuçta; basketbolcuların hentbolculara oranla standart postüre daha yakın oldukları görüldü. Her yaş grubunda bazı kendine has özellikleri olmasına karşın, puberte çok değişik bazı özellikleri gösterir. Başlı başına bir kriz devresidir. Bu devrede, gelişme ve kişilik oluşumu spor sayesinde olumlu yönde etkilenebilir. Bunun içinde bu devreye has ruhsal ve fiziksel problemler tanınmalı ve göz önünde tutulmalıdır. İnsan gelişiminden hızlı büyümenin birincisi çocukluk döneminde, ikincisi ise ergenlik dönemidir. Ergenlik döneminin başlangıç yıllarında büyüme hormonu çok salgılandığı için boy uzaması ve ağırlık artışı çok fazla olmaktadır. Bu dönemdeki ağırlık artışının nedeni ise vücuttaki yağlanmadır. Fiziksel ve motor gelişim, sporcular açısından büyük önem taşımaktadır. Fiziksel gelişim; bireyin fiziki yapısı, sinir ve kas sisteminin işlevlerindeki değişim ve dengeleme süreci ile ilgilidir. Motor gelişim ise, kişinin organlarının işleyişini denetim altına almada gösterdiği becerikliliğin artmasıdır. Motor gelişim bütün yaşam boyunca devam eden bir süreçtir. İnsanların gelişim dönemleri içerisinde vücut yapısı ve fonksiyonlarının ifadesi olan postürün ve biyomotor özelliklerin değişim gösterdiği bilinmektedir. Postür, genel görünüş ve aynı zamanda sağlık (11). hakkında anlamlı bir göstergedir Postür, kişinin fiziksel ve ruhsal durumunu yaşantısı boyunca etkileyen önemli etmenlerden biridir. Çocukluk çağlarından başlayarak sağlanan düzgün bir postür, ileriki yaşlarda oluşabilecek vücut dengesi ve kemik gelişmesi ile ilgili sorunları ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde (EUROFIT) Avrupa Ortak Pazarı’na bağlı ülkelerin benzer testleri 6-18 yaş arasındaki çocuk ve gençlere uygulamaktadırlar. Bu testler fizyolojik özelliklerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile birlikte antropometrik yapıların belirlenmesi amacıyla 19 mayıs 1987 gün ve 408. oturumunda kabul edilmiştir. Bu amaç için büyük ödenekler ayırarak bütün okullardaki çocukları test(1,4). lerden geçirip normlar geliştirmeye yönelik çalışmalar başlatılmıştır Anahtar kelimeler: Puberte, Postür YÖNTEM: POSTURAL FEATURES COMPARISON OF HANDBALL AND BASKETBALL PLAYERS IN PUBERTAL PERIOD ABSTRACT In this study, postural features of handball and basketball players’ in puberty that age of 12-15 and has grade in Muğla and in Turkey were compared. For this study, two groups were formed. One from Bodrum Atatürk İlköğretim Okulu which have second degree of Basketball and other one is Kocamustafendi İlköğretim Okulu, which have first degree in Turkey. Postural deformities were found out. Evaluating the postural disorders in the standard position and by means of the Grade Method we took posture values from anterior, lateral and posterior planes of body including seven regions such as head, shoulder, vertebral column, abdomen, knee, feet and toes. The result that have been calculated as arithmetical average, standard deviation in SSPS for Windows packet program of IBM adapted personal computer and analysis of by frequency distribution. As a result compared with handball players, the basketball players are closer to a standard posture. Key words: Puberty, Posture * Muğla Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor YüksekOkulu Öğrt. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. GİRİŞ İnsanların gelişimi doğum öncesi dönemden başlayarak hayatlarının sonlarına kadar devamlılık ve değişimler gösteren bir süreçtir. Birey bu gelişim süreci içerisinde gelişirken, değişik zaman dilimleri içerisinde belirli özelliklerin ön plana çıktığı gözlenmektedir. İçinde Araştırmanın yöntemi deneyseldir. Branşlarında Türkiye derecesine sahip basketbo1cu ve hentbo1cu öğrencilerin postürel özelliklerinin karşılaştırılması amacıyla çalışma yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Türkiye deki ilköğretim okullarında eğitim ve öğretime devam eden basketbol ve hentbolcu tüm öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmamızın örneklem gruplarını ise Muğla il merkezi ve Muğla Bodrum ilçesinde bulunan ilköğretim okulları arasında yapılan Türkiye Şampiyonasında kendi branşlarında derece yapmış öğrenciler oluşturmaktadır: 1. Grup Bodrum Atatürk İlköğretim Okulu (n=12), 2. Grup Muğla Kocamustafendi İlköğretim Okulu (n=12) toplam 24 sporcu gönüllü olarak ölçümlere alındı. Araştırmamızda " Carolina Biological Supplay Company" 69-6455 model analizatör ile Kendall'ın "Muscules Testing and Function" kitabında kullanmış olduğu analizatörün benzeri bir alet ölçümlerde kulla(8). Elde edilen sonuçlar IBM uyumlu kişisel bir bilgisayarda nılmıştır SPSS for Windows paket programında averaj (X) ve standart sapma (SS) hesaplanmıştır. Grupların postürel analizleri ise, frekans dağılımı ile tespit edilmeye çalışılmıştır. BULGULAR Bu bölümde Basketbol ve hentbolcuların postürel yapılarının ölçümlerinden elde edilen istatistikî bulgular verilmiştir. Deneklerin postürel ölçümleri incelendiğinde aşağıdaki veriler elde edilmiştir. 466 Tablo. 1: Basketbol ve hentbolcuların El, Ayak ve Baş postürel analizleri PARAMETRELER Dominant El Dominant Ayak Baş Left Baş Right Baş Anterior Baş Posterior Baş Superior Baş Inferior Sağ Sol Sağ Sol Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var BASKETBOLCÜLER (N=12) F % 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 - HENTBOLCÜLER (N=12) F % 10 83,33 2 16,66 10 83,33 2 16,66 11 91,66 1 8,33 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 - Dominant el parametresinde basketbolcuların (F=12) %100’ü sağ elini kullanırken, hentbolcuların (F=10) %83,33’ünün sağ elini kullandıkları tespit edilmiş; dominant ayakta, basketbolcular (F= 12) %100, hentbolcular (F=10) %83,33 oranlarında sağ ayaklarını kullandıkları tespit edilmiştir. Başın postürel analizinde ise; baş left, basketbolcularda (F=0) %0 iken hentbolcularda (F=1) %8,33 olarak bulunmuş; diğer bölgelerin oranları ise hem basketbolcularda hem de hentbolcularda (F=0) %0 olarak tespit edilmiştir (Tablo. 2). Tablo. 2: Basketbol ve hentbolcuların Omuz ve Vertebra postürel analizleri PARAMETRELER Omuz Left Omuz Right Omuz Protraksiyon Omuz Retraksiyon Vertebra Lordoz Vertebra Kifoz Vertebra Kifo-Lordoz Vertebra Yuvarlak Sırt Vertebra Dosplat Vertebra Skolyoz Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var BASKETBOLCULAR (N=12) F % 11 91,66 1 8,33 7 58,33 5 41,66 12 100 12 100 12 100 12 100 11 91,66 1 8,33 12 100 12 100 12 100 - HENTBOLCULAR (N=12) F % 11 91,66 1 8,33 3 25 9 75 12 100 12 100 10 83,33 2 16,66 12 100 11 91,66 1 8,33 12 100 10 83,33 2 16,66 11 91,66 1 8,33 İki grubun omuz ve vertebra bölgelerinde şu dağılımlar elde edilmiştir. Omuz left, basketbolcularda (F=1) %8,33, hentbolcularda (F=1) %8,33; omuz right, basketbolcularda (F=5) %41,66, hentbolcularda (F=9) %75; omuz protraksion ve omuz retraksiyon her iki grupta da (F=0) %0 olarak gözlenmiştir. Bunun yanı sıra vertebra bölgesinde ise; vertebra lordoz, basketbolcularda (F=0) %0 iken hentbolcularda (F=2) %16,66; vertebra kifoz her iki grupta da (F=0) %0; vertebra kifolordoz, basketbolcularda (F=1) %8,33, hentbolcularda (F=1) %8,33; vertebra yuvarlak sırt, her iki grupta da (F=0) %0; vertebra dosplat, basketbolcularda (F=0) %0, hentbolcularda (F=2) %16,66 ve son olarak vertebra skolyoz, basketbolcularda (F=0) %0, hentbolcularda (F=1) %8,33 olarak görülmüştür (Tablo. 3). Tablo. 3: Basketbol ve hentbolcularda Abdomen, Diz ve Ayak postürel analizleri PARAMETRELER Abdomen Karın Zayıflığı Dizler Tibia Torsion Dizler Genuvarum Dizler Genuvalgum Dizler Genuveturvatum Ayak Pes palnus Ayak Pes cavus Ayak Parmağı Hallux Valgus Ayak Parmağı Çekiç Parmak Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var BASKETBOLCÜLER (N: 12) F % 10 83,33 2 16,66 12 100 11 91,66 1 8,33 11 91,66 1 8,33 12 100 12 100 12 100 12 100 12 100 - HENTBOLCÜLER (N: 12) F % 9 75 3 25 12 100 12 100 11 91,66 1 8,33 12 100 11 91,66 1 8,33 12 100 11 91,66 1 8,33 12 100 - Grupların diğer postürel analizleri incelendiğinde, abdomen karın zayıflığı, basketbolcularda (F=2) %16,66, hentbolcularda (F=3) %25 olarak bulunmuştur. Diz bölgesinde ise; diz tibia torsion her iki grupta da (F=0) %0; dizler genu varum, basketbolcularda (F=1) %8,33, hentbolcularda (F=0) %0; dizler genu valgum, basketbolcularda (F=1) %8,33, hentbolcularda (F=1) %8,33; dizler genu rekurvatum, her iki grupta da (F=0) %0 olarak bulunmuştur. Ayak bölgesinde ise; ayak pes palnus, basketbolcularda (F=0) %0, hentbolcularda (F=1) %8,33; ayak pes cavus, her iki grupta da (F=0) %0; ayak parmağı hallux valgus, basketbolcularda (F=0) %0, hentbolcularda (F=1) %8,33 ve son olarak ayak parmağı çekiç parmak, her iki grupta da (F=0) %0 olarak tespit edilmiştir (Tablo. 4). 5. TARTIŞMA Çalışmada puberte dönemi basketbol ve hentbolcülerin postürel yapılarının ölçümleri alınmış ve şu sonuçlar elde edilmiştir. İki grubun postürel yapıları incelendiğinde hentbolcu gruptan elde edilen verilere göre bu gruptaki postürel bozukluklar yüzde (%) olarak basketbolcu gruptan daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Postürel bozukluğun fazla olduğu parametreler; omuz right, vertebra lordoz, vertebra skolyoz ve vertebra dosplat, abdomen karın zayıflığı, ayak pes palnus ve ayak parmağı hallux valgus’tur. Bu konu ile ilgili daha önceden yapılmış yurt içi ve yurt dışı çalışmaları ise şöyle sıralayabiliriz; Nissinen ve arkadaşları, sol el kullanımı olanlarda daha fazla kifoz (9), tespit etmişlerdir araştırmamızda sadece bir kişide kifoz tespit edilmiş ve bu kişinin de sağ elini kullandığı görülmüştür. Fakat bu sonuç bizim araştırmamız için istatistiksel bir anlam taşımamaktadır. Ascani, Lazio bölgesindeki okullarda 6-14 yaşındaki 16104 çocukta spinal eğrilikler için bir tarama yapmış ve %56. 5 oranında skolyoz, %43. 4 oranında kifoz saptamıştır. Olguların %6. 3’üne fizik tedavi veya egzersiz, %0. 85’ine konservatif tedavi (korse), sadece %0. 06’sına cerrahi tedavi uygulamış ve bu araştırmanın İtalya’daki vertebral deformitelerin erken tanı ve tedavisinde ki ilk adım olduğunu (2). bildirmiştir Ülkemizde ise bu konuda yapılan kapsamlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Araştırmamız küçük gruplar arasında yapıldığından bu konuda daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği düşünülmektedir. Nitzschke ve arkadaşları da patolojik kifozlu çocuklarda spor yap(10). Araştırmamızda spor mama oranının fazla olduğunu tespit etmiştir yapan iki grup karşılaştırılmış, gruplardan bir standart postüre yakınken diğer grupta postürel bozukluklar tespit edilmiştir. Bu bilgiler ışığında spor dışında postürü etkileyen başka etkenlerinde olduğu düşünülmektedir. İşleyen ve arkadaşları 1995 yılında yapmış oldukları “erken branş seçiminin postür ve fonksiyonel parametrelere etkisi” adlı araştırmalarında özellikle hentbolcülerin atış kolunda omuz bölgesi düşüklükleri(5). Araştırmamızda hentbolcuların atış nin olduğunu belirlemişlerdir 467 kolunda omuz bölgesinde %75 oranında düşüklüklerin olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç işleyen ve arkadaşlarının yapmış olduğu araştırma sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Karakuş ve Kılınç orta öğretimde okuyan sporcu ve sedanter grupların postürleri üzerine yapmış oldukları çalışmada; genel olarak postür bozukluklarının yoğunlaştığı bölgelerin boyun, omuz, vertebra kolon, diz bölgeleri olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca bölgelerde görülen postür bozukluklarının baş-boyun (left, right, anterior ve posterior) kaymalarının olduğunu, omuzda dominant taraf düşüklükleri, vertebra kolonda kifo-lordoz, yuvarlak sırt görünümünde olduklarını ve diz (6). Araştırbölgesinde içe-dışa çarpıklıkların olduğunu saptamışlardır mamızda ise omuzda dominant taraf düşüklükleri hentbolcularda %75, basketbolcularda %41 gibi yüksek oranlarda bulunmuştur, ayrıca hentbolcularda ve basketbolcularda %8,3 oranında kifo-lordoz, dizlerde içe ve dışa dönüklük tespit edilmiştir, bu sonuçlar Karakuş ve Kılınç’ın yapmış olduğu araştırma ile benzerlikler göstermektedir. Kaya, değişik spor branşları üzerine yaptığı çalışmasında; teakwondocular da kifoz, atletlerde lordoz, güreşçilerde genu valgum’u diğer gruplardan fazla olduğunu tespit ederek bu branşların söz konusu kusurları arttırıcı etkisinin olduğunun kabul edilebileceği sonucuna (7), araştırmamızda yapılacak antrenmanların kişinin yaşına varmıştır ve fiziksel kapasitesine uygun olarak yapılması gerektiği, ayrıca kişinin kapasitesini zorlayan ve özellikle kuvvete yönelik antrenmanların kişinin postürünü olumsuz yönde etkileyebileceğinden söz etmiştik. Kaya’nın yapmış olduğu bu araştırma üst düzeyde kuvvet antrenmanı gerektiren, uzun ve zor antrenmanlara maruz kalan spor branşlarında postürel bozukluklar saptamıştır, bu yönüyle bizim araştırmamızı destekler niteliktedir. Çelebi’nin “12-14 yaş grubu spor yapan sedanter öğrencilerin postürel ve biomotor özellikleri”ni karşılaştırdığı yüksek lisans tezinde aktif olarak spor yapan öğrencilerin standart bir postüre sahip oldukları ve sedanter öğrencilere nazaran daha iyi biomotor özelliklere sahip (3). Bunun sonucunda sporun postürel oldukları sonucuna varmıştır yapıları düzeltici etkisi olduğu düşünülmektedir. Karakuş’un bilim uzmanlığı tezinde öğrencilerde postürel bozukluklar olduğunu saptamış ve bu bozuklukların yapılan spor branşlarına, giysi ve ayakkabı seçimlerine, beslenme ve genetik faktörlere (6). bağlı olabileceğini belirtmiştir Yukarıdaki kaynaklar incelendiğinde; spor ile uğraşan bireylerin spor yapmayanlara göre standart postüre daha yakın olduğunu göstermektedir. Bu da gösteriyor ki spor planlı bir şekilde kişinin yaşına, kapasitesine ve hazır bulunuşluluk düzeyine uygun olarak yapıldığı taktirde postüre olumsuz bir etki yapmamaktadır. Karakuşun’da dikkat çektiği gibi postürel bozukluklar yanlış yüklenmeler dışında giysi, ayakkabı seçimi, beslenme ve genetik faktörlere de bağlı olabilir. Bu yüzden erken tanının yapılarak postürün kötüleşmesini engelleme ve tedavi yoluna gidilmelidir. Yaptığımız bu araştırmada basketbolcuların hentbolculara oranla standart postüre daha yakın oldukları sonucuna varılmıştır. KAYNAKLAR 1. AĞAOĞLU, S. A. ; (1989) “Analysis of Varios Physiological Characterictics of Physical Education and Sport Department Students at METU”, Y. Lisans Tezi, ODTÜ, Sosyal Bilimler Enst., Ankara 2. ASCANİ E, SALSANO V, GİGLİO G. ; (1997) “The incidence and early detection of spinal deformities”. A study based on the screening of 16104 school children. Ital J Traumatol; 3 (1): 111-7. 3. ÇELEBİ. F. ; (2000) “12-14 yaş grubu puberte dönemi spor yapan ve sedanter öğrencilerin postürel ve biomotor özelliklerinin karşılaştırılması” Yüksek Lisans tezi, Muğla Üniversitesi, Muğla 4. ÇOŞKUN, F. M. ; (1989) “The physiological capacities and charecterictics of 18 to 20 years old male students of Hacettepe University”, Unpublished Master Thesis, Hacettepe Univ., Social Sciences Institute, Ankara, s. 36-71 5. İŞLEYEN, Ç. ve Ark. ; (1995) “Erken branş seçiminin bazı anatomik (postür) ve fonksiyonel parametrelere etkisi” Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Manisa 6. KARAKUŞ, S. ve KILINÇ, F. ; (1997) “Orta öğretimde beden eğitimi derslerine katılan öğrenciler ile okul takımı ve kulüplerde çalışmalara katılan öğrencilerin postür ve biomotor özelliklerinin karşılaştırılması” M. Ü. 2. Spor Bilimleri Kongresi, İstanbul 7. KAYA, Y. ; (1991) “Sportif hareketlerin postür üzerine etkileri” Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniv., Konya 8. KENDALL, F. P., Mc CEARY, E. K., PROVANCE, P. G., (1993) “Muscules Testing And Function”USA 9. NISSINEN M, HELIOVAARA M, SEITSAMO J, POUSSA M. ; (1995) “Left handedness and risk of thoracic hyperkyphosis in prepubertal schoolchildren”. Int J Epidemol; 24 (6): 1178-81. 10. NİTZSCHKE E, HİLDENBRAND M. ; (1990) “Epidemiology of kyphosis in school children”. Z Orthop Ihre Grenzgeb; 128 (5): 477-81. 11. PACELLI, C. L. ; (1994) “Postür üzerine dobra dobra bir konuşma” Spor ve Tıp Dergisi, s. 21, İstanbul 468 Maksimal oksijen tüketim değerindeki artış, boy ve vücut ağırlığındaki artışla benzerlik gösterir (2,8,17,22,24,27). P-190 ÇOCUKLARDA MAKSİMAL OKSİJEN TÜKETİM KAPASİTESİ İLE BEDEN KOMPOZİSYONU ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ HARMANDAR D. *; GELEN E. **; UÇAR D. ***; SAYGIN, Ö. **** * Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği ** Sakarya Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ***Suadiye İlköğretim Okulu, Kocaeli **** Muğla Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu ÖZET Bu çalışmada, dayanıklılığın bir göstergesi olan maksimal oksijen tüketimi (MOT) ile beden kompozisyonu arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya, haftada iki saat beden eğitimi ve spor dersine katılan 92 erkek ve 52 kız öğrenci katılmıştır. Cinsiyetler arasında beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı, endomorfi ve mezomorfi verilerinde istatistiksel olarak fark olduğu gözlenmiştir (P < 0. 01, P < 0. 05). Erkek çocukların MOT değerleri ile yaş, boy ve yağsız beden ağırlığı değerleri arasında pozitif yönde ilişki bulunurken; beden yağ yüzdesi ve endomorfi değerleri arasında negatif yönde bulunmuştur. Kız çocukların MOT değerleri ile beden ağırlığı, BMI, beden yağ yüzdesi, yağsız beden ağırlığı, beden yağ ağırlığı, endomorfi ve mezomorfi değerleri arasında negatif yönde; ektomorfi değerleri arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Maksimal Oksijen Tüketimi, Beden kompozisyonu, Somatotip THE OBSERVATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN MAXIMAL OXYGEN CONSUMPTION CAPASITY AND BODY COMPOSITION IN CHILDREN ABSTRACT In this study, we have observed the relationship between body composition and maximal oxygen consumption, which is the sign of stability. 92 boys and 52 girls who come into physical education and sport lesson for two hours in a week came into this study. Between of the gender, in the datas, which are body fat percent, body fat thickness, endomorphy and mezomorphy differentiation observed (P < 0. 01, P < 0. 05). While we have obtain the relationship in positive side which are between maximal oxygen consumption accounts and age, length and fatless body thickness; between body fat percent and endomorphy accounts in negative side obtained. Maximal oxygen consumption accounts of girls and body thickness, BMI, body fat percent, fatless body thickness, body fat thickness, between endomorphy and mezomorphy accounts in negative side; between ectomorphy accounts in positive side relationship has been found. GİRİŞ Maksimum oksijen tüketimi (VO2 max), maksimal bir egzersiz sırasında vücut tarafından alınıp kullanılabilen en yüksek orandaki oksijen (O2) miktarıdır. Aerobik güç, dayanıklılık sporlarında performansa etkili en önemli faktördür ki maksimal aerobik kapasite ile yüksek şiddetteki eforu sürdürebilme yeteneği arasında yüksek bir ilişki vardır. Bir sporcunun, dayanıklılık sporlarında yüksek performans sergileye bilmesi için yüksek bir oksijen tüketim değerine sahip olması gerekir. Maksimal aerobik kapasite, kardiyorespiratuvar dayanıklılık kapasitesinin veya kondisyonunun en iyi kriteri olarak kabul edilmektedir ve solunum-dolaşım siteminin de birlikte çalıştığı bilinmektedir (1,5,8,12,14,17,18,22). Çocuklarda, maksimal oksijen tüketim değerleri iki cinsiyette de yaşla birlikte artar. 9-13 yaşları arasında gözlenen hafif artış, ergenlik döneminde hızlanır ve yaklaşık 14 yaşında en üst noktaya ulaşır. Maksimum oksijen tüketimi, kişinin beden ağırlığı ve aktif iskelet kas dokusuna büyük ölçüde bağlı olduğu bilinmektedir. Bayanlar genel olarak beden ölçüsü, beden ağırlığı ve yağsız beden kütlesinde erkeklerden daha küçük ve daha hafif oldukları için maksimum oksijen tüketim değerleri bayanlarda daha düşük olur. Çocuklarda maksimal aerobik güç, vücut boyutu, cinsel olgunlaşma düzeyi ve cinsiyetle ilişkilidir ki erkeklerin her yaşta ortalama maksimal oksijen tüketimi değerleri kızlardan daha yüksektir (3,23). Bu çalışma, çocuklarda maksimal oksijen tüketim (MOT) kapasitesinin cinsler arasındaki farkını ve MOT ile beden kompozisyonu arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır MATERYAL VE METOD Bu araştırmaya toplam 144 Türk çocuk katıldı. Araştırmaya dahil edilen tüm çocuklara 2006 yılı Mayıs ayında, maksimal oksijen tüketimi ve beden kompozisyonu testleri uygulandı. Araştırmanın denek grubunu 92 erkek (yaş 12. 7 yıl, boy 151. 1 cm, beden ağırlığı 43. 3 kg) ve 52 kız (yaş 12. 6 yıl, boy 152. 2 cm, beden ağırlığı 44. 7 kg) oluşturmuştur (tablo 1). Araştırmaya katılan deneklerin tümü, haftada iki saat beden eğitimi ve spor derslerine katılmaktaydılar. Tüm ölçümler öğrencilerin ebeveynlerinden ve okul yönetiminden izin alınarak gerçekleştirildi. Ayrıca araştırmaya başlamadan önce tüm çocukların gönüllü olmaları şartı arandı. Araştırmanın tüm aşamalarında “Helsinki Deklarasyonuna” uyuldu. Aerobik Güç Testi; Ölçüm için “Multistage Shuttle Run” testi kullanıldı (13). Bu test için sinyal aralarının her bir dakikada 0. 5 km/s artan kalibre edilmiş bir kaset kullanıldı. Çocuklardan her sinyalde 20 m’ nin sonundaki çizgiye temas etmeleri istendi. Sinyal geldiğinde 20 m’ yi belirleyen çizgilerin bir metre önündeki çizgilere iki kez üst üste ulaşamayan çocuk için test sonlandırıldı. Testin sonunda çocukların koştukları seviye ve mekik sayısına göre MaxVO2 hesaplandı. Beden Kompozisyonu Ölçümleri; Çocuklara ait boy uzunlukları, ayaklar çıplak iken stadiometre (Holtain, UK) ile, beden ağırlıkları şortlu iken elektronik baskül (Seca, Germany) ile ölçüldü. Ölçümler: biceps, triceps, supraspinale, subscapular, ve calf bölgelerinden, çap ölçümleri: femur bicondylar ve humerus bicondylar bölgelerinden, çevre ölçümleri: calf ve flekse üst kol bölgelerinden yapıldı. Antropometrik ölçümlerde skinfold ve kemik kaliperleri (Holtain, UK) kullanıldı. Antropometrik ölçümlerinden yararlanılarak beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı, yağsız beden ağırlığı, beden kitle indeksi (BMI) ve Heath-Carter protokolüne göre somatotip hesaplanmıştır (7,19,26,28). İstatistiksel Analiz; Tüm istatistiksel işlemler Windows için SPSS 10. 0 (SPSS Inc., Chicago, IL) programı ile gerçekleştirildi. Erkek ve kız çocuklara ait maksimal oksijen tüketim kapasitesi ve beden kompozisyonu parametrelerinin istatistiksel çözümlemelerinde öncelikle tanımlayıcı istatistik metodları (mean ± SD) kullanıldı. Tüm parametrelerde cinsler arasındaki fark Independent-Samples T testi ile, maksimal oksijen tüketimi ile beden kompozisyonu arasındaki ilişki için ise Perarson korelasyon analizi kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde P > 0. 05 anlamlılık seviyesi kullanıldı. BULGULAR Bu çalışmaya dahil edilen çocukların yaşları benzer özelliktedir. Boy uzunluk, beden ağırlık ve BMI verileri cinsler arasında istatistiki bir fark olmamasına karşın, kız çocukların daha uzun ve ağır olduklarını göstermektedir (tablo 1). Çocukların, beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı, endomorfi ve mezomorfi verilerinde istatistiksel olarak cinsler arasında fark olduğu gözlenmiştir (P < 0. 01, P < 0. 05). Buna göre kız çocukları erkek çocuklarına göre bu yaşlarda daha yağlı bir görünüm sergilemektedir. Tablo 1: Çocukların maksimal oksijen tüketimi ve beden kompozisyonu değerleri Yaş (yıl) Boy (cm) Beden ağırlığı (kg) BMI Beden yağ yüzdesi (%) Yağsız beden ağırlığı (kg) Beden yağ ağırlığı (kg) -1 -1 Aerobik güç (ml. kg . dak ) Somatotip Endomorfi Mezomorfi Ektomorfi Erkekler 12. 7 151. 1 43. 3 18. 9 16. 2 36. 1 7. 2 27. 2 (1. 0) (8. 7) (9. 5) (3. 9) a** (4. 1) (7. 0) a** (3. 1) (5. 2) 1. 9 1. 7 3. 1 (1. 0) a* (1. 7) (2. 3) a** Kızlar 12. 6 152. 2 44. 7 19. 4 19. 5 35. 7 9. 4 26. 9 (0. 7) (8. 4) (10. 3) (4. 7) (4. 4) (7. 7) (3. 7) (4. 2) Genel 12. 7 151. 5 43. 8 19. 1 17. 3 35. 9 7. 9 27. 1 (0. 9) (8. 6) (9. 8) (4. 2) (4. 5) (7. 0) (3. 5) (4. 8) 2. 8 1. 0 3. 1 (1. 2) (2. 0) (2. 8) 2. 2 1. 4 3. 1 (1. 1) (1. 8) (2. 5) * ** Tüm veriler aritmetik ortalama (mean) ve standart sapma (SD) olarak sunulmuştur. ( ) P<0. 05 anlamlılık seviyesini, ( ) P<0. 01 anlamlılık a seviyesini., ( ) cinsler arasındaki istatistiki farkı göstermektedir. Erkek ve kız çocukların maksimal oksijen tüketim değerleri ile beden kompozisyonu değerleri arasındaki korelasyonu Tablo 2’ de gösterilmektedir. Erkek çocukların maksimal oksijen tüketim değerleri ile yaş, boy ve yağsız beden ağırlığı değerleri arasında pozitif yönde; beden yağ yüzdesi ve endomorfi değerleri arasında negatif yönde ilişki bulunmuştur. Kız çocukların maksimal oksijen tüketim değerleri ile beden ağırlığı, BMI, beden yağ yüzdesi, yağsız beden ağırlığı, beden yağ ağırlığı, endomorfi ve mezomorfi değerleri arasında negatif yönde; ektomorfi değerleri arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Tablo 2: Çocukların maksimal oksijen tüketimleri ile beden kompozisyonu değerleri arasındaki ilişkisi Erkekler Kızlar r Genel p r p R Yaş (yıl) . 549 ** . 000 -. 086 . 546 . 395 ** . 000 Boy (cm) . 413 ** . 000 . 035 . 804 . 295 ** . 000 p Beden ağırlığı (kg) . 140 . 183 -. 470 ** . 000 -. 060 BMI -. 074 . 484 -. 468 ** . 000 -. 209 * . 012 Beden yağ yüzdesi (%) -. 256 * . 014 -. 574 ** . 000 -. 345 ** . 000 Yağsız beden ağırlığı (kg) . 232 * . 026 -. 389 ** . 004 -. 039 Beden yağ ağırlığı (kg) -. 091 . 388 -. 558 ** . 000 -. 248 ** . 003 . 024 -. 557 ** . 000 -. 333 ** . 000 -. 349 * . 011 -. 056 . 448 ** . 474 . 641 Somatotip Endomorfi Mezomorfi Ektomorfi * -. 236 . 085 . 173 * . 422 . 100 . 001 . 265 . 503 ** . 001 ** ( ) P<0. 05 anlamlılık seviyesini, ( ) P<0. 01 anlamlılık seviyesini. göstermektedir. TARTIŞMA Bu çalışma, çocuklarda maksimal oksijen tüketim (MOT) kapasitesinin cinsler arasındaki farkını ve MOT ile beden kompozisyonu arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmamızda kız çocukların daha uzun ve ağır oldukları bulunmuştur. Ancak verilerin aritmetik ortalamalarında erkek ve kızlar arasındaki boy ve beden ağırlığı farkı istatistiksel olarak anlamlı değildir. Çocukların, beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı, endomorfi ve mezomorfi verilerinde istatistiksel olarak cinsler arasında fark olduğu gözlenmiştir (P < 0. 01, P < 0. 05). Buna göre kız çocukları erkek çocuklarına göre bu yaşlarda daha yağlı bir görünüm sergilemektedir. Cinsler arasındaki boy ve beden ağırlığı farklılığı, bu dönemdeki kız çocuklarının erkek çocuklara oranla daha hızlı büyüme dönemi sürecinde olmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Erkeklerde, 9-12 yaşları arası yıllık uzama oranı, kızların yarısı kadardır. 13 yaşında kızların boyunda uzama yavaşlarken erkeklerde hızlanma başlar. Beden ağırlığı 7-10 yaş arası kız ve erkek çocuklarında yaklaşık aynı oranda artar. 11 yaşından itibaren kızların beden ağırlıkları erkeklerden daha çok artar. 12-13 yaşlarında kızların lehine yaklaşık iki kiloluk fark vardır (2,8,17,22,24,27). Aerobik güç, maksimal istemli bir çalışmada, çalışan kasların aerobik metabolizmaya dayalı olarak kullanabilirliği en yüksek oksijen değerini vermektedir ve dayanıklılık performansının önemli bir fizyolojik ölçütüdür (4,20). Aerobik güç, kız çocuklarında cinsiyete ve gelişim özelliklerine bağlı olarak erkek çocuklardan farklı bir gelişim sergiler. Yapılan çalışmalarda, erkek çocuklarda ölçülen aerobik güç değerlerinin her yaşta, kız çocuklardan daha yüksek olduğu gözlenmesine karşın (17,24,6,21,15) çalışmamızda cinsler arasında istatistiki bir farklılık bulunamamıştır. Çocukların maksimal oksijen tüketim değerleri ile yaş, boy ve ektomorfi değerleri arasında pozitif yönde; beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı ve endomorfi değerleri arasında negatif yönde ilişki bulunmuştur. Optimal beden ağırlığı, dayanıklılık verimliliği için belirleyici bir faktördür. Boy ile beden ağırlığı arasındaki oran optimal bir değere ne kadar yakınsa, kgm olarak ifade edilen, yapılacak iş ve bu işi gerçekleştirmek için gerekli olan enerjiyi sağlayan, beden ağırlığının bir kg’ ı başına alınan oksijen miktarı (MOT) belirleyici olmaktadır (18). Dolayısıyla MOT için beden kompozisyonu oldukça önemli parametrelerdir. Sınırkavak ve arkadaşları (25) çalışmalarından elde ettikleri sonuçlara göre, erkek sporcularda kilogram başına düşen maksimal oksijen ile yağ yüzdesi arasında negatif yönde ilişki olduğu gibi bayan sporcularda da kilogram başına düşen maksimal oksijen tüketimi ile yağ yüzdesi arasında negatif yönde korelasyon bulmuşlardır. Grund ve arkadaşları (9) kesitsel bir araştırmada yağ kitlesinin aerobik performansla negatif ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır. Kriketos ve arkadaşları (11) yaptıkları çalışmada VO2 maks ile yağ yüzdesi arasında kuvvetli negatif korelasyon saptamışlardır. Bu sonuçlar çalışmamızın verileri ile uyumludur. Bazı araştırmacılar egzersiz tipleri ile VO2 maks ve beden kompozisyonu arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Le Mura ve arkadaşları (15,16) resistif tip egzersizin sadece üst ve alt ekstremite kuvvetini arttırdığını buna karşın aerobik tip egzersizin hem kardiorespiratuvar performansı ve beden kompozisyonunu düzelttiğini saptamışlardır. Kanin ve arkadaşları (10) uzun ve kısa süreli egzersizin VO2 maks ve beden yağına olan etkilerini araştırdıkları çalışmalarında her iki tip egzersizin de istatistiksel olarak anlamlı şekilde VO2 maks’ ı arttırdığını ve beden yağ yüzdesinde düşme yaptıklarını bildirmişlerdir. 470 Sonuç olarak çocuklarda maksimal oksijen tüketimi için optimal bir beden yapısına sahip olunması gereklidir. Yağlılık oranını belirten beden yağ yüzdesi, beden yağ ağırlığı ve endomorfi değerlerinin yüksek olması, çocukların bir işi yaparken daha fazla oksijen kullanmalarına neden olmaktadır. KAYNAKLAR 1) Açıkada, C., Çocuk ve spor, Acta Orthop Traumatol Turc, 38 Suppl, 1: 16-26, 2004. 2) Armstrong N., Welsman JR., Assesment and interpretation of aerobic fitness in children and adollescents, Exercise and Sport Sciences Reviews, 22, 435-476, 1994. 3) Armstrong N., Welsman JR. Kirby BJ., Peak VO2 and maturation in 12 year olds, Medicine and Science in Sports and Exercise, 30, 165-169, 1998. 21) Payne VG, Morrow JR Jr. Exercise and VO2 max in children: a meta-analysis. Res Q Exerc Sport, 64: 305-13, 1993. 22) Rowland, TW., Development aspects of physiological function relating to aerobic exercise in children, Sports Med, 10: 255266, 1990. 23) Rowland TW, Effect of obesity on aerobic fitness in adolescent fameles, American Journal of Diseases of Children, 145, 764-768, 1991. 24) Rowland TW, Vanderburgh P, Cunningham L. Body size and the growth of maximal aerobic power in children: a longitudinal analysis. Pediatric Exercise Science, 9: 262-74, 1997. 25) Sınırkavak G., Dal U., Çetinkaya Ö., Elit sporcularda vücut kompozisyonu ilemaksimal oksijen kapasitesi arasındaki ilişki, C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi, 26 (4), 171-176, 2004. work 26) Tamer K., Sporda Fiziksel Fizyolojik Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi. s. 125-128, Bağırgan Yayınevi, Ankara, 2000. 5) Bale P., Pre- and post-adolescent’ s physiological response to exercise., Br J Sports Med, 15: 246-9, 1981. 27) Welsman JR., Armstrong N., Longitudinal changes in submaximal oxygen uptake in 11 to 13 year olds, Journal of Sports Sciences, 18, 183-189, 2000. 4) Astrand PO, Rodahl K, editors. Textbook physiology. 3rd ed. New York: McGraw-Hill; 1986. of 6) Beunen G, Malina RM. Growth and biological maturation: relevance to athlete performance. In: Bar-Or O, editor. The child and adolescent athlete. Oxford: Blackwell Scientific Publications; p. 3-24, 1996. 7) Carter, J. EL., Heath, B. H., Somatotyping - Development and Applications. Cambridge: Cambridge University Pres, 1990. 8) Falk B, Bar-Or O. Longitudinal changes in peak aerobic and anaerobic mechanical power of circumpubertal boys. Pediatr Exerc Sci; 5: 318-31, 1993. 9) Grund A., Krauser M., Siewers H., Association between different attributes of pyhsical activity and fat mass in untrained, endurance and resistance trained men, Eur. J. Appl Physiol, 84, 310320, 2001. 10) Kannin B, Phil D., The effect of short vs long bout exercise on mood, VO2 max and percent body fat, Preventive Medicine, 40, 92-98, 2005. 11) Kriketos A., Sharp T., Seagle H., Peters J, Hill J., Effects of aerobic fitness on ft oxidation and body fatness. Med Sci Sports Exerc, 32, 805-811, 2000. 12) Koşar, N., Demirel H., Çocuk sporcuların fizyolojik özellikleri, Acta Orthop Traumatol Turc, 38 Suppl, 1: 1-15, 2004. 13) Leger LA., Lambert J., A maximal multistage 20 m shuttle run test to predict VO2 max, European Journal of Applied Physiology, 49: 1-5, 1982. 14) Leger, L., Aerobic performance, In: Docherty D, editor., Measurement in pediatric exercise science, Champaign, IL: Human Kinetics Pub., 183-223, 1996. 15) LeMura LM, von Dullivard SP, Carlonas R, Andreacci J. Can exercise training improve maximal aerobic power (VO2 max) in children: a meta-analytic review. Journal of Exercise Physiology Online, 2: 1-15, 1999. 16) Le Mura, Lipid and lipoprotein profiles, cardiovascular fitness, body compositon and diet during and after resistance, aerobic and combination training in young women, Eur J Appl Physiol, 82, 451-458, 2000. 17) Malina RM, Bouchard C. Growth, maturation, and physical activity. Champaign, IL: Human Kinetics; 1991. 18) Muratlı S. : Antrenman Bilimi Işığı Altında Çocuk ve Spor. s. “8-15, 185”, Kültür Matbaası, Bağırgan yayın evi, Ankara, 1997. 19) Özer K. : Antropometri, Sporda Morfolojik Planlama, s. 6585, Kazancı Matbaacılık, İstanbul, 1993. 20) Pate RR, Ward DS. Endurance trainability of children and youths. In: Bar-Or O, editor. The child and adolescent athlete. Oxford: Blackwell Scientific Publications; p. 130-7, 1996. 28) Zorba E., Ziyagil M. A. : Vücut Kompozisyonu ve Ölçüm Metodları, s. 134-135, Trabzon, 1995. 471 P-191 BASKETBOLCULARDA SEZON ÖNCESİ VE SONRASI ANAEROBİK GÜÇ VE BAZI SOLUNUM PARAMETRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÇAKMAKÇI, O. *; ÇAKMAKÇI, E. **; PATLAR, S. *; BOYALI, E. *; DEMİR, H. *; ÇINAR, V. ***; *Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Konya, ocakmakci@selcuk. edu. tr **Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Ankara *** Selçuk Üniversitesi Karaman Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Karaman ÖZET Araştırmada sezon boyunca yapılan çalışmaların anaerobik güç ve bazı solunum parametreleri üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya yaş ortalamaları 25. 1 ve boy ortalamaları 195. 6 olan 2. Ligde mücadele eden bu sene 1. lige yükselen, S. Ü basketbol takımında oynayan 10 basketbolcü denek olarak katılmıştır. Deneklerin sezon öncesi 9 aylık bir çalışma periyodu öncesi ve sonrası, S. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu laboratuarında Deneklere 834 monark marka bisiklet ergometresi ile wingate testi yapıldı. Solunum parametreleri cosmed marka spirometre kullanılarak FVC, PEF, PIF, VC ve MVV düzeyleri tespit edildi. Deneklerin ölçülen parametrelerin de medyanları hesaplanarak iki ölçüm zamanlamasının arasındaki farklılığın tespitinde wilcoxon signed ranks testi kullanıldı. Ölçüm zamanlamaları arasındaki anlamlılık harflendirme ile belirtildi. Araştırmada deneklerin sezon öncesi ve sonrası bir sezon boyunca yapılan çalışmaların (9 ay) vücut ağırlığında anlamlı (p>0,05) düzeyde düşüş olduğu anaerobik güç, FVC, PEF, PIF, VC ve MVV düzeylerinde istatistiki anlamda (p<0,05) artışlar tespit edilmiştir. Sonuç olarak bir sezon boyunca yapılan çalışmaların basketbolcularda anaerobik güç ve bazı akciğer volümlerini anlamlı düzeyde artırdığı, kassal gücün artması ile maksimal solunum kapasitesinin de arttığı, buna bağlı akım hızı değişiklikleri yarattığı söylenebilir. Anahtar Sözcükler: Basketbol, Anaerobik güç, Solunum GİRİŞ Spor performansı temelde sporcunun vücut yapısı, cinsi ve yaşı ile doğrudan ilişkili görünmekle birlikte ölçülebilir ve geliştirilebilir bazı diğer özelliklere de bağlıdır. Bir spor dalında başarılı olmak için amaca uygun özelliklerin geliştirilmiş olması gereklidir. Bununla birlikte performansın tüm spor dalları için ortak olan ölçülebilir elemanları vardır. Bu elemanlar içinde kuvvet, hız, dayanıklılık ve esneklik nesnel olarak ölçülebilir. Bunlara ek olarak, ilgili branşa özgü yetenek ya da yatkınlık olarak adlandırdığımız ve henüz tümüyle nesnel olarak ölçemediğimiz bir birinci eleman da mevcuttur. Elit sporcularda bu belli parametrenin yapılan spor dalına uygun olarak en yüksek düzeyde olduğu bilinmektedir. Örneğin maratoncularda dayanıklılığın, basketbol oyuncularında hem dayanıklılık hem de hızın, yüz metre koşucularında ya da haltercilerde ise hız ve patlayıcı gücün daha yüksek düzeyde olduğu bilinmektedir. Bireysel sporlarda sporcu performansı ile ilgili parametreler ve antrenman tipleri iyi belirlenmiş olmasına rağmen takım sporlarında performans belirleyici nesnel parametreler çok daha sınırlı olarak kullanılmaktadır. Basketbol disiplininde oyuncuları hem aerobik güçlerinin hem de anaerobik kapasitelerinin gelişmiş olması beklenmektedir (Beyaz ve ark 1998, Metin ve ark 1998, Kayserilioğlu ve ark 1996, Akgün 1996, Riezebos 1996). Antrenmanın önemli etkilerinden biriside dolaşım ve solunum sistemi üzerinedir (Durusoy 1987). Antrenmanın solunum sistemi üzerine kronik etkilerinden bahsedilirken vital kapasitenin arttığı söylenmektedir (Codain ve ark 1990). Egzersiz performansının belirlenmesinde solunum ve wingate testleri en yaygın kullanılan laboratuar tetkikleri içindedir. Bu testlerde, egzersiz yanıtına katkısı olan çoğu sistem üzerine kademeli olarak bir stres uygulanarak vücudun buna yanıtı değerlendirilebilir. Böylece sporcuların egzersize dayanıklılık sınırını ve kas dokusuna enerji sağlayan süreçlerin düzgün çalışıp çalışmadığını belirlemek mümkün olabilir. Bu çalışma, ülkemizde birinci lig düzeyindeki elit erkek basketbol oyuncularının solunum fonksiyon testleri ile wingate testine yanıtlarını belirlemek ve bir sezon boyunca yapılan çalışmaların ölçülen parametreler açısından farkını ortaya koymak amacıyla planlandı. BULGULAR Tablo, Deneklerin Sezon Öncesi ve Sonrası alınan wingate ve solunum parametreleri N Sezon Öncesi Sezon DEĞERLER Med Sonrası Med V. ağırlığı (kg) 10 100. 00 a 98. 50 b WİNGATE 10 589. 86 b 666. 25 a FVC 10 5. 75 b 6. 52 a PEF 10 8. 80 b 11. 23 a PIF 10 4. 58 b 6. 00 a VC 10 3. 28 b 3. 38 a MVV 10 138. 30 b 152. 30 a a, b: Aynı satırda farklı harf taşıyan medyanlar (ortanca) arasındaki farklılık önemlidir (P<0. 05). MATERYAL ve METOD Materyal Araştırmaya yaş ortalamaları 25. 1 ve boy ortalamaları 195. 6 olan 2. Ligde mücadele eden bu sene 1. lige yükselen, S. Ü basketbol takımında oynayan 10 basketbolcü denek olarak katılmıştır. Metod Deneklere 1 sezon boyunca (9 ay) uygulanan antrenman programı öncesi ve sonrası, wingate testi ve bazı solunum parametreleri tespit edildi. Solunum Parametrelerinin Ölçülmesi Deneklerin solunum parametreleri S. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Laboratuarında bulunan Cosmed marka spirometre ile ölçüldü. Deneklerin ölçüm sırasında spirometre ağızlığını iyice ağızlarına almaları ve burunluk takmaları sağlandı. Denekler oturur pozisyonda iken FVC, VC, PIF, PEF ve MVV parametreleri ölçüldü. Bu işlem üç kez tekrar edildi ve en iyi dereceler kaydedildi. Wingate Testi Deneklere wingate testi öncesi 10 dk aktif ısınma yaptırıldı. Isınmadan sonra yapılacak testten iyi verim alınması için yeterli olan 3 dk toparlanma süresi verildi. Daha sonra verilen ağırlık yerleştirildi, denek bisiklet ergometresi üzerinde pedalı bütün gücüyle çevirirken maximal hıza ulaştığı anda ağırlık indirilerek ölçüme başlandı. 30 sn’ lik test sonunda ortalama anaerobik güçleri program tarafından otomatik olarak kaydedildi. İstatistiki Analizler Elde edilen verilerin istatistiki analizlerin yapılmasında SPSS paket programı kullanıldı. Tüm deneklerin ölçülen parametrelerinin medyanları hesaplandı. Ölçülen zamanlamalar arasındaki farklılıkların tespitinde Wilcoxon Signed Ranks testi kullanıldı (Özdamar 1997). TARTIŞMA ve SONUÇ Çalışmada deneklerin sezon öncesi ve sonrası bir sezon boyunca yapılan antrenmanların (9 ay) vücut ağırlığında anlamlı (p>0,05) düzeyde düşüş olduğu, anaerobik güç, FVC, PEF, PIF, VC ve MVV düzeylerinde istatistiki manada (p<0,05) artış tespit edilmiştir. 472 Egzersiz yapan ve yapmayan insanların fiziksel kapasitelerinde, organ ve sistemlerinin işleyişlerinde zamanla bir takım farklılıklar ortaya çıkmakta ve bu farklılıklar daima egzersiz ve spor yapanların lehine gelişmektedir (Astrand 1988, Tamer 1995). Egzersiz yapan kişilerde solunum, kalp, dolaşım ve sindirim fonksiyonlarının düzenli bulunduğu, istirahat nabızları, kan basınçları ile kanda lipid ve kolesterol düzeylerinin daha düşük seyrettiği, otonom sinir sistemi regülasyonunun daha iyi olduğu bilinmektedir (Astrand 1989). Egzersizin solunum parametreleri üzerine olan etkileriyle ilgili çalışmalar kısmen farklı görüşleri yansıtmaktadır. Solunum fonksiyon testlerinde hala bir standardizasyon probleminin var olduğu kabul edilmektedir (Kocabaş 1992). Fiziksel egzersizde kasların oksijen ihtiyacı artmaktadır. Egzersiz için gerekli ve yeterli oksijeni karşılayacak olan solunum sisteminin de buna fizyolojik uyum göstermesi gerekmektedir (Baltacı ve Ergene 1992). Mogulkoç ve ark (1997), Patlar (1999) ve Fiori ve ark (2000) yaptıkları çalışmalarda sporcuların inpirasyon ve ekspirasyon değerlerinde anlamlı (P<0. 05) gelişmeler elde etmişlerdir. Baltacı ve ark (1996) yaptıkları çalışmada sporcuların deney sonrası MVV değerlerinde anlamlı (P<0. 05) farklılıklar bulmuşlardır. Yine Patlar ve ark (2000), Dinçer ve ark (1993), Selland ve ark (1993), Karrer ve ark (1990) ve Weitz ve ark (2002) yaptıkları çalışmada sporcuların deney öncesi ve sonrası FVC değerlerinde anlamlı bir farklılık bulamamışlardır. Sporcularda sedanterlere göre egzersiz esnasında daha düşük ventilasyona sahiptirler. Bu durum dayanıklılık sporlarında daha belirgindir. Egzersizde solunum volümü ve frekansının artışı ile solunum dakika volümünde (dakika ventilasyonda) belirgin artışlar meydana gelir (Günay, Cicioğlu 2001). Yapılan çalışmalarda spor yapanlarda oksijen kullanma kapasitesinin yüksek bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca venöz kandaki PO2 ve PCO2 düzeylerinin kontrollerden farksız olduğu saptanmıştır. Bu durumda oksijen kullanımına etkili olabilecek akciğer ventilasyonu yanında, kanda oksijen taşınmasında (transportunda) etkili olabilecek faktörlerin de spor yapanlarda farklı olması gerektiği düşünülebilir (Arslan, Gönül 1990). Pringle ve ark (2005) 10 km’ lik uzun mesafe koşusu öncesi ve sonrası yaptıkları ölçümlerde FVC, MVV, IC parametrelerinde anlamlı artışlar bulmuşlardır. Ayrıca bu parametreler arasıda önemli fakat negatif ilişki bulmuşlardır. Baltacı ve ark (1996) 16 erkek halk oyuncularına 3 aylık bir çalışma öncesi ve sonrası FVC, FEV1, MVV, FEF ve VCK (%) değerlerinde anlamlı artışlar bulmuşlardır. Ayrıca kontrol grubundan da anlamlı düzeyde yüksek olduğu bildirilmiştir. Boutellier ve ark (1992) sedanterlere yönelik, yaptırdıkları solunum dayanıklılığını artırıcı antrenmanlar neticesinde, solunum dayanıklılığını yaklaşık % 300 lük bir artış tespit etmşlerdir. Bunun yanında elit düzeyde atletlerdede önemli artışlar bulmuşlardır. Amaca yönelik yapılan spesifik antrenmanların solunum kaslarının gelişmesi ile birlikte akciğer volümlerinde anlamlı artışlar meydana geldiği söylenebilir. Basketbol sürat, dayanıklılık, aerobik ve anaerobik performansın üst düzeyde olması gereken bir spor dalı olması sebebiyle yapılan antrenmanların bu amaca yönelik olması gerekmektedir. Çalışmada elde edilen bulguların mevcut çalışmalarla paralellik göstermesi bakımında önem arz etmektedir. Sonuç olarak çalışmada bir sezon boyunca yapılan antrenmanların basketbolcularda Anaerobik güç, FVC, PEF, PIF, MVV, VC düzeylerinde anlamlı (P<0. 05) artırdığı, kassal gücün artması ile maksimal solunum kapasitesinin de arttığı, buna bağlı akım hızı değişiklikleri yarattığı söylenebilir. KAYNAKLAR 1. Akgün, N., Egzersiz ve spor fizyolojisi, 6. baskı II. Cilt, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1996. 2. Arslan, C., Gönül, B., Fırat Üniversitesinde Spor Yapan ve Yapmayan Erkek Öğrencilerin Bazı Fizyolojik Özelliklerinin Test edilmesi ve Karşılaştırılması, Spor Hekimliği Dergisi, 35 (4) 90, 152-161, 1990. 3. Astrand, P. O., ‘From Exercise Chysiology to Preventine Medicine’ Ann. Clin Res,20: 10-17, 1988. 4. Astrand, P. O., Egzersize Kronik Adaptasyon, II. Milli Temel Spor Hekimliği Kursu Kongresi, Bornova, İzmir, 1989. 5. Baltacı, A. K., Ergen, N., Uysal, H., Çocuklar İçin Spor, S. Ü. Tıp Fak Derg, 8 (1): 169-171, 1992. 6. Baltacı, A. K., Moğulkoç, R., Çetinkaya, T., Karacabey, K., Folklor Oyuncularında Akciğer Volüm ve Kapasite Değişiklikleri. Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 3, 1, 30-34, 1996. 7. Beyaz, M., Metin, G., Dinç, C., Yüzücülerin cinsiyetlerine göre maksimal egzersize olan cevaplarının karşılaştırılması,Yüzme Bilim ve Teknoloji Dergisi,18: 21-25, 1998. 8. Bouteiller, U., Buchel, R., Kundert, A., Spengler, C., The respiratory System as an Exercise Limiting Factor in Normal Trained Subject, Eur J Appl Physiol, 63, 347-353,1992. 9. Cordain, L., Tucker, A., Moon, D., Stager. JM., Jung Volumes and Maximal Respiratory Pressures in Collegiate Swimmers and Runners Research Quarterterly for Exercise and Sport, Vol. 61., No: 1, 70-74, 1990. 10. Dinçer, S., Arslan, C., Birsen, K., Ongun, Ö., Gönül, B., Elit Kız Atletlerle, Elit Erkek Atletlerin Bazı Solunum ve Kan Parametrelerinin Karşılaştırılmsı. H. Ü. Spor Bilimleri Derg, Sayı 2, 1993. 11. Durusoy, F., Dolaşım, Solunum Sistemi ve Spor Hekimliği Dergisi, 22 (4) 15-18, 1987. 12. Günay, M., Cicioğlu, İ., Spor Fizyolojisi, Gazi Kitapevi, Ankara,2001. 13. Fiori, G., Facchini, F., Ismagulov, A., Tarazana-Santos, E., Pettener, D., ‘Lung Volüme, Chest Size and Hematological Varıatıon in Low, Medium and High-Altitute Central Asian Populatıons. Am J Phys Anthropol’ Feb; 111 (2): 165-176, 2000. 14. Karrer, W., Schmid, T., Wuthrich, O., Baldi, W., Gall, E., Portman, H. R., ‘Respiratıon of Patients With Cronic Lung Disease at 500 and 1500 meter Above Sea Level. Schweiz Med Wochenschr, Oct 27; 120 (43): 1574-1589, 1990. 15. Kayserilioğlu, A., Metin, G., Güler, C., Değişik spor ve yaş gruplarında stress testi uygulanarak kardiyovasküler sistemin incelenmesi, İstanbul Tıp Fakültesi Mecmuası, 59: 28-33, 1996. 16. Kocabaş, A., Solunum Fonksiyon Testlerinde Standardizasyon Sorunu, Solunu Hastalıkları Derg, 3 (1): 223-248, 1992. 17. Metin, G., Ünal, M., Dinç, C., Yüzücülerde yaş gruplarına göre dinamik ve statik akciğer hacimlerinin mukayesesi, Yüzme Bilim ve Teknoloji Dergisi, 18: 10-13, 1998. 18. Moğulkoç, R., Baltacı, A. K., Keleştimur, H., Koç, S., Özmerdivenli, R., 16 Yaş Grubu Genç Kızlarda Max V02 ve Bazı Solunum Parametreleri Üzerine Bir Araştırma. Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 1, 9-14, 1997. 19. Patlar, S., Çumralıgil B, Kılıç M ve Polat Y, Futbolcularda Sürekli Koşular Metodu ile Oyun Formu Metodunun Solunum Parametreleri Üzerine Etkisi. S. Ü. Beden Eğit ve Spor Bil Derg, 2,2,62-69, 2000. 20. Patlar, S., Futbolcularda Sürekli Koşular ile Oyun Formunun Dayanıklılık ve Solunum Parametrelerine Etkisi, S. Ü. Sağlık Bilimleri EnstitüsüYayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 1999. 21. Pringle, E. M., Latin, R. W., Berg, K., The Relatıonship Between 10 km Runing Performance and Pulmonary Functıon, Journal of Exercise Physiology, 8 (5), 22-28, 2005. 22. Riezebos, M. L., Paterson, D. H., Hall, C. R., Yuhasz, M. S., Relationship of selected variables to performance in women’s basketball, Can J Appl Sport Sci, 8: 34-40, 1983. 23. Sellend, M. A., Stelzner, T. J., Stevens, T., Mazzeo, R. S., McCullough, R. E, Reeves, J. T., ‘Pulmonary Fuctıon and Hypoxic Ventılatory Response in Subjects Susjects Susceptible to High-Altitute Pulmonary Edema’ Chest Jan, 103 (1): 111-116,1993. 24. Tamer, K., Çeşitli Koşu Programlarının Aerobik- Anaerobik Güç ve Akciğer Fonksiyonlarına Etkileri ile İlişki Düzeylerinin Belirlenmesi. Celal Bayar Ünv. Spor Bilimleri Dergisi, 1, 1, 41-42, Manisa, 1995. 25. Weitz, C,A., Garruto, R. M., Chin, C. T., Liu, J. C., Liu, R. L., He, X., Lunc Functıon of Han Chinese Born and Raised Near Sea Level and at High Altitute in Western China. Am J Hum Biol, Jul-Aug; 14 (4): 494-510, 2002. 473 üzerine etkileri incelenecektir. Yoğun antrenman programının taekwan-docuların bazı biyokimyasal düzeylerini nasıl etkilediği bilimsel olarak saptanmaya çalışılacaktır P-192 ERKEK TAEKWONDOCULARDA KAMP DÖNEMİNİN BAZI BİYOKİMYASAL PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİLERİ ÇAKMAKÇI, E*; BOYALI,E**; ÇAKMAKÇI, O**; PATLAR, S**; *Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Ankara, ecakmakci@gazi. edu. tr **Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Konya, ÖZET Bu araştırmada avrupa şampiyonası öncesi Türkiye erkek taekwondo milli takımında mücadele eden taekwondocuların, 4 haftalık kamp döneminin bazı biyokimyasal parametreler üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya avrupa şampiyonasına hazırlanan elit, üst düzeyde taekwondo sporu ile uğraşan ve aralarında dünya, avrupa şampiyonu ve olimpiyat derecesi bulunan yaş ortalamaları 22. 23 cm, boy ortalamaları 182. 00 cm olan 13 erkek taekwondocu, denek olarak katılmıştır. Denekelerin 4 haftalık kamp öncesi ve sonrası sabah saat 10. 00’ da aç karnına Sporcu Eğitim ve Sağlık Araştırma Merkezin (SESAM) de dirsek venasından (v. brachialis) usulüne uygun olarak yeterli miktarda alınan kan örnekleri ethylenediaminetetraacetic asit (EDTA) 0 içeren tüplere aktarılarak 15 dk 4 C de 3500 rpm’ de hemen santrifüj edilerek elde edilen serumlardan bazı biyokimyasal parametrelerin (Kolesterol, Trigliserid, Glikoz, Üre, AST, ALT) düzeyleri belirlendi. Deneklerin ölçülen parametrelerin de medyanları hesaplanarak iki ölçüm zamanlamasının arasındaki farklılığın tespitinde wilcoxon signed ranks testi kullanıldı. Ölçüm zamanlamaları arasındaki anlamlılık harflendirme ile belirtildi. Araştırmada kamp sonrası taekwondocuların kolesterol düzeylerinde istatistiksel manada (p<0,05) düşüş bulunur iken glikoz, üre, AST ve ALT düzeylerinde istatistiksel anlamda (p<0,05) artış belirlendi. Vücut ağırlığı ve trigliserid düzeylerinde bir fark yoktur. Sonuç olarak kamp döneminin taekwondocularda ölçülen bazı biyokimyasal parametrelerde meydana gelen değişikliler, merkez (SESAM) tarafından verilen referans aralıklarının içinde bulunması, avrupa şampiyonası öncesi sporcuların en azından ölçülen biyokimyasal değerler bakımından bir risk taşımadığı söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Taekwondo, Biyokiyasal Parametreler GİRİŞ Egzersizin; tipine, şiddetine ve süresine bağlı olarak biyokimyasal düzeylerde değişikliklerin olduğu bilinmektedir. Yoğun egzersiz sırasında ve sonrasında biyokimyasal değerlerde, kişinin antrenman durumu, cinsiyet, yaş, çevresel şartlar ve beslenme gibi farklılıklardan dolayı değişkenliklerde olabilmektedir. Egzersizin biyokimyasal parametreler üzerine etkisi devam eden bir araştırma alanı haline gelmiştir. Egzersiz lipid ve karbonhidrat metabolizmasını olumlu etkilediği, vücut ağırlığında, yağ depolarında, total kolesterol, trigliserid ve LDL de ılımlı azalma HDL kolesterolde artışlara yol açabilmektedir (Tran, Wetlmen 1985). Kronik egzersizin biyokimyasal parametreler üzerindeki etkileri, bireylerin özelliklerine, fizik kondisyonlarına, egzersizin süresi ve yoğunluğuna ve farklı lipid değerlerine göre değişebilmektedir. Fiziksel egzersizin erişkinlerdeki lipid değerleri üzerine olumlu etkirli mevcuttur. Uzun süreli farklı tipte (müsabaka- rekreasyonel) egzersiz yapan kişilerde trigliserid düzeyleri sedanterlere göre düşük olduğu, bildirilmiştir (Thomas ve ark, 1997). Yapılacak olan çalışmada Avrupa şampiyonasına hazırlanan erkek taekwon-docuların 4 haftalık müsabaka öncesi kamp dönemindeki yoğun antrenman programı dahilinde bazı biyokimyasal parametreler MATERYAL ve METOD Materyal Araştırmaya Avrupa ve Dünya şampiyonasına hazırlanan elit üst düzeyde taekwondo sporu ile uğraşan ve aralarında Dünya, Avrupa şampiyonu ve Olimpiyat derecesi bulunan sporcular katılmıştır. Sporculara uygulanan antrenman programı yoğun olup antrenör nezaretinde yapılmıştır. Kamp süresi 4 hafta olarak belirlenmiş ve kamp öncesi ve kamp bitiminde sabah aç karnına Sporcu Eğitim ve Sağlık Araştırma Merkezin (SESAM) ’ de uzman kişiler tarafından kan numuneleri alınmıştır. Sporcuların kamp boyunca beslenme ve diğer ihtiyaçlar aynı ortamda standart olarak giderilmiştir. Metod Boy ve Vücut Ağırlığının Ölçülmesi: Deneklerin vücut ağırlıkları 0. 01 kg hassasiyeti olan kantarda kilogram cinsinden çıplak ayak, tişört ve tayt ile tartılmıştır. Boyları ise; kantarda sabit olan 0. 01 cm hassasiyetinde metal bir metre ile denekler dik pozisyonda çıplak ayakla ölçülmüştür. Analizler Sporcu Eğitim ve Sağlık Araştırma Merkezin (SESAM) ’ de dirsek venesından (v. Brachialis) usulüne uygun olarak yeterli miktarda alınan kan örnekleri, Ethylenediaminetetraacetic asit (EDTA) içeren tüplere aktarılarak 15 dakikalığına 4 °C de 3500 rpm’de hemen santrifüj edilerek elde edilen serumlardan bazı biyokimyasal parametrelerin (Kolesterol, Trigliserid, Glikoz, Üre, AST, ALT) düzeyleri belirlenmiştir. İstatistiksel Analiz Elde edilecek verilerin istatistiği analizlerin yapılmasında SPSS paket programı kullanıldı. Tüm deneklerin ölçülen parametrelerinin ortalama değerleri ve standart hataları hesaplandı. Kamp öncesi ve sonrası farklılıkların tespitinde ise Wilcoxon Signed Ranks testi kullanıldı (Özdamar 1997). Antrenman Programı I, II ve III Hafta aynı program; Pazartesi, (Sabah antrenmanı) kros Salı, (Sabah antrenmanı) kros Şiddet: % 40- 60 Şiddet: % 40- 60 Süre: 60-75 dk Süre: 60-75 dk Akşam antrenmanı (Taekwondo antrenmanı) Akşam antrenmanı (Taekwondo antrenmanı) Şiddet: % 70-80 Şiddet: % 80-90 Süre: 120 dk Süre: 120 dk Çarşamba, (Sabah antrenmanı) kros Perşembe, (Sabah antrenmanı) kros Şiddet: % 40- 60 Şiddet: % 40- 60 Süre: 45 dk Süre: 120 dk Akşam antrenmanı (Taekwondo antrenmanı) Akşam antrenmanı (Taekwondo antrenmanı) Şiddet: % 90-100 Şiddet: % 80-90 Süre: 120 dk Süre: 120 dk Cuma, (Sabah antrenmanı) kros Cumartesi, Akşam ant (Taekw Müsabaka) Şiddet: % 40-60 Şiddet: % 80-90 Süre: 60 dk Süre: 120 dk (Tek antrenman) Akşam antrenmanı (Taekwondo antrenmanı) Şiddet: % 60-70 Süre: 120 dk 474 Pazar depolarındaki glikojeni kullanmayı tercih eder. Egzersizin bitmesi ile depoları takviye etmek için glikoz kasa geçer ve dolayısiyle plazma glikoz düzeyi düşer (Gür 2005). Dinlenme IV. Hafta (hergün tek antrenman) Pazartesi (Teknik taktik) Salı (Teknik taktik) Şiddet: % 80 Şiddet: % 80 Süre: 120 dk Süre: 120 dk Çarşamba (Teknik taktik) Perşembe-Cuma-Cumartesi Şiddet: % 60-80 (Çarşamba uygulanan programın aynısı) Süre: 120 dk Pazar Dinlenme BULGULAR Tablo 1. Kamp Öncesi ve Sonrası Biyokimyasal Değerler DEĞERLER V. ağırlığı (kg) KOLES TRGLS GLİKOZ ÜRE AST ALT N 13 13 13 13 13 13 13 Kamp Öncesi Med 71,50 159. 00 a 61. 01 84. 00 b 20. 56 b 24. 49 b 25. 64 b Kamp Sonrası Med 70,00 146. 80 b 71. 80 95. 05 a 28. 98 a 29. 37 a 30. 29 a a, b: Aynı satırda farklı harf taşıyan medyanlar (ortanca) arasındaki farklılık önemlidir (P<0. 05). TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışmada kamp sonrası taekwondocuların kolesterol düzeylerinde istatistiksel manada (p<0,05) düşüş bulunur iken glikoz, üre, AST ve ALT düzeylerinde istatistiksel anlamda (p<0,05) artış belirlendi. Vücut ağırlığı ve trigliserid düzeylerinde bir fark yoktur. Fiziksel egzersizin adolesan ve erişkinlerdeki lipid değerleri üzerine olumlu etkirli mevcuttur. Uzun süreli farklı tipte (müsabakarekreasyonel) egzersiz yapan kişilerde trigliserid düzeyleri sedanterlere göre düşük olduğu, bildirmiştir (Thomas ve ark 1997). Gaessr, Robert (1984) 18 haftalık düşük şiddette ve yüksek şiddette iki tür egzersizin kolesterol, trigiserid, üzerinde anlamlı değişiklik yapmadığını bildirmişlerdir. Rubinstein ve ark (1995) 12 Haftalık bir egzersiz sonrası kolesterol değerinde 7. 3’lük bir düşüş saptamışlardır. Borsheim ve ark (1999) düzenli egzersiz yapanların yapmayanlara oranla daha düşük kolesterol ve trigliserid değerlerine sahip oldukları ve benzer sonuçlar bir çok çalışmada ortaya konulmuştur (Browwell ve ark1982, Cardoso ve ark 1995). Orta şiddetteki ve submaksimal egzersizler LDL de yaklaşık 5-10 mg/dl düşüş ve HDL de yaklaşık 2mg/dl artış sağlandığı bildirilmiştir. (Kale 1993, Miller ve ark1997). Yaman (2002), bayanlarda % 80’max VO2 lik tempoda haftada 3 gün yapılan düzenli egzersizlerde kan ve lipid düzeylerinde olumlu değişimler saptamıştır İstrahatte glikoz, glukagonun yardımı ile karaciğerden glikojenin yıkımı ve amino asitlerden oluşur. Egzersizde ise glikojenolizis, glukagonla birlikte adrenal medulladan salınımı artan katakolaminlerin yardımı ile artar. Kortizolün de bu sürece katkısı vardır. Kortizol özellikle protein katabolizmasını artırıp amino asitlerin karaciğerde glikoneogenezis yolu ile kullanımını sağlar. Sonuç olarak bu 4 hormon kan glikoz düzeyini artırır. Glikoz düzeyi egzersiz şiddet ve süresine bağlıdır egzersiz süresinin veya şiddetinin artması özellikle katekolaminlerin artışına neden olarak glikojenolizisin (karaciğer ve kasta) artması ile glikoz düzeyinin korunmasını ve artmasını sağlar. Kısa süreli egzersizlerde kaslar, dolaşımdaki glikozdan çok kendi Zuhani (1983) egzersizin kan glikoz düzeyini azalttığı bildirirken, Howlett ve ark (1998) 5 antrenmanlı erkek ile yaptıkları çalışmada akut egzersizin kan glikoz düzeyini artırdığını bildirmişlerdir Stuart ve ark (2004) treadmill egzersizinin kan glikozu üzerindeki etkilerini incelemişler ve egzersizin kan glikoz düzeyinde artışa neden olduğunu saptamışlardır. Seals ve ark (1984) yaş ortalaması 60 olan antrenmanlı grup ve 62 olan antrenmansız grup ve yaş ortalaması 26 olan antrenmanlı, 28 olan antrenmansız deneklere yaptırılan egzersiz sonucunda glikoz seviyelerini incelemiş, antrenmanlı ve antrenmansız genç erkeklerde (26-28) egzersiz sonrası glikoz seviyelerinde benzerlik görülürken, yaşlı deneklerin egzersiz sonrası glikoz düzeyleri antrenmansız grubun antrenmanlı gruba oranla anlamlı düzeyde yüksek olduğu tespit edilmiş ve düzenli spor yapanlarda egzersizin kan glikoz düzeyini dengelediği bildirilmiştir. Wolfe ve ark (1984) yaptıkları çalışmada % 30 max vo2 ile yapılan egzersiz sonrası üre değerlerinde değişiklik tespit edememişlerdir Çevik ve ark (1996) kısa aralıklı (intermittent) koşular 400m x 12seri (4800m) şeklinde yaptıkları antrenman sonrasında üre seviyelerinde ve ürik asit seviyelerinde anlamlı artışlar bulmuşlardır. Üre ve ürik asit konsantrasyonunun maks VO2, vücut yağ yüzdesi ve anaerobik güç ile ilgili negatif ilişkili oluşu, üre ve ürik asit düzeyinin yorgunluğu belirleyen bir kriter olarak performansı sınırlayacağı şeklinde açıklana bilmektedir (Çevik ve ark 1986). Sonuç olarak kamp döneminin taekwondocularda ölçülen bazı biyokimyasal parametrelerde meydana gelen değişikliler, merkez (SESAM) tarafından verilen referans aralıklarının içinde bulunması, avrupa şampiyonası öncesi sporcuların en azından ölçülen biyokimyasal değerler bakımından bir risk taşımadığı, Mevcut sonuçların sporcuların performans düzeylerinde her hangi bir olumsuzluk göstermeyeceği söylenebilir. KAYNAKLAR 1. Borsheim, E., Knardahl, S., Hostmark, A. T., Short term effect of execise on plasma very lowdensty lipoprotoins (VLDL) and fatty acids, Med sci sports exercise, 31- 522 30, 1999. 2. Brownel, K. D., Brochong, P. S., Ayerle, R. S., Changes in plasma lipid and lipoprotoin levels in men and women after a program of nodorate execise, Circulation, 65: 477- 83, 1982. 3. Cardoso, G. C., Hernandez, L. S., Zamora, J., Posadas, R. C., Lipid an lipopprotoin levels in athletes in diffrent sports disciplines, Arch Inst Cardiol Mex, 65: 229-35, 1995. 4. Çevik, C., Günay, M., Tamer, K., Sezen, M., Onay, M., Farklı aerobik antrenman programlarının serum enzimler, serum elektrolitler,üre, ürik asit,kreatin, total protoin ve fosfor üzerindeki etkileri ve ilişki düzeylerinin belirlenmesi, Gazi Beden Egitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, V: 1 I; 2, 1996. 5. Gaesser, G. A., Robert, G. R., Effect of high and low intensty exercise training on aerobic capasıty and blood lipids, Med sci Sports Exercise, 16: 269-74, 1984. 6. Gür, H., Egzersiz fizyolojisi, Uludağ üni tıp fak, Bursa, 2005. 7. Howlett, K., Angus, D., Proietto, J., Hargreaves, M., Effect of increased blood glucose availability on glucose kinetics during exercise, Vol. 84, Issue 4, 1413-1417, 1998. 8. Kale, R., Sporsa dayanıklılık sağlık antrenman ve biyofizyolojik temeller, Alaş ofis, İSTANBUL, 1997. 9. Mıller, T. D., Balady, G. J., Fletcher, G. F., Exercise and its role in the prevention and rehabilitation of cardiovascular disease, Mayo Medical School, USA, Ann Behav Med Summer, 19 (3): 220-9, 1997. 10. Özdamar, K., Paket Programları ile İstatiksel Veri Analizi, Anadolu Ünv Yayınları, No. 1001, Eskişehir, 1997. 11. Rubinstein, A., Burstein, R., Lubin, F., Cheprit, A., Dann, E. J., Levtov, O., Genter, R., Guester, P. A., Dolev, E., Lipoprotein profile 475 changes during intense training of Israeli military recruits, Med Sci Sports Exerc, Apr; 27 (4) ; 480-4, 1995. P-193 12. Seals, D. R., Hagberg, J. M., Allen, W. K., Hurley, B. F., Dalsky, G. P., Ehsani, J. O., Holloszy, A. A., Glucose tolerance in young and older athletes and sedentary men, Journal of Applied Physiology, Vol 56, Issue 6 1521-1525, 1984. TÜRKİYE YARI FİNALLERİNE KATILAN YILDIZLAR KATEGORİSİ İLKÖĞRETİM OKULLARI FUTBOLCULARININ BESLENME ALIŞKANLIK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ 13. Stuart, M. P., Brian, G. S., Douglas, J. M., Audrey, L. H., Neil, M., Jason, E. T., Sarah, B. W., David, A., Mark, A. T., Body-weightsupport treadmill training improves blood glucose regulation in persons with incomplete spinal cord injury, J Appl Physiol 97: 716724, 2004. ** 14. Thomas, T. R., Ziogas, G., Haris, W. S., Infulence of fitness status on very low densty lipoproetin subfractions and lipoproetin (a) in men and women, Metabolism 46 1178-83, 1997. 15. Tran, Z. V., Weltman, A., Differential effects of exercise on serum lipid and lipoprotein trining on red blood cell O2 transport and iron status, Eur J Appl Physiol, 60. 163-8, 1985. 16. Wolfe, R. R., Wolfe, M. H., Nadel, E. R., Shaw, J. H., Isotopic determination of amino acid-urea interactions in exercise in humans, Journal of Applied Physiology, Vol 56, Issue 1 221-229, 1984. 17. Yaman, H., Kadın ve spor kavramına ilişkin güncel gelişmeler, Spor ve Tıp Der. Oc-Nis 10 (1-2): 30, 2002. 18. Zulıanı, U., Metabolic modifications caused by sport activity. Effect in Leissure time cross country skiers, J. Sport Med 23: 385-392, 1983. * * Emrah ATAY Fatih KILINÇ Erkan ÇETİNKAYA *** Tahir KILIÇ ÖZET Amaç; Çocukların hastalıklardan korunması, büyüme ve gelişimlerinin sağlanması bakımından oldukça önemli olan beslenme konusu daha fazla hareket ederek daha fazla enerji harcayan sporcu çocuklar düşünüldüğünde bir kat daha fazla önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı ilköğretim okulları arasında başarılı olan, yıldız futbol takımlarında yer alan futbolcu çocukların beslenme alışkanlık düzeylerini belirlemeye çalışmaktır. Metot; Araştırmamızda ilköğretim okulları yıldızlar kategorisi Türkiye yarı finallerine katılmaya hak kazanan 6 futbol takımından (Sakarya, Samsun, Van, İstanbul, Kıbrıs, Antalya) yaşları 14,04±0,72 yıl, vücut ağırlıkları 53,18±7,93 kg, boyları 165,48±8,62 cm ve spor yaşları da 4,79±1,97 yıl olan toplam 99 futbolcu çocuk gönüllü olarak çalışmaya katıldı. Çalışmada anket metodu kullanıldı. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik, α=0. 05 anlamlılık düzeyinde Crostabulation ve Ki-kare testi uygulandı. Bulgular; Futbolcu çocukların % 73,7’si beslenme konusunda iyi ve çok iyi düzeyde beslenme bilgisine sahip olduklarını, % 26,2’si ise beslenme konusunda düşük ve orta düzeyde bilgiye sahip olduklarını belirtmektedirler. Çocukların büyük çoğunluğunun % 67,7’nin dengeli beslendikleri belirlenmiştir. Çocukların zaman zaman gündelik yaşantılarında öğün atladıkları % 36,4 ve en fazla ihmal edilen öğünün ise sabah kahvaltısı olduğunu bildirmektedirler. Futbolcu çocukların büyük bir çoğunluğunun performansı artırmak amacı ile protein (% 38,4) ve vitamin (% 29,3) kullandığı ancak doping içeriği maddeleri kullanmadığı belirlenmiştir. Sonuç; Futbolcu çocuk ve ailelerine beslenmenin performans, hastalıklardan korunma, fiziksel ve fizyolojik gelişim etkileri konusunda zaman zaman teorik ve uygulamalı olarak gelişim kursları verilmelidir. Örnek diyet programları hazırlanarak futbolcu çocukların beslenme alışkanlıklarını optimize etmelerine yardımcı olunmalıdır. THE INVESTIGATION OF NUTRITION HABITS OF ELEMENTARY SCHOOL FOOTBALL PLAYERS PARTICIPATING IN TURKISH CHAMPIONSHIP SEMI FINAL GAMES ABSTRACT Objective: It is thought children who do sport, nutritious is very important. Because it enables children to grow well. Furtermore nutritious is significant for protect them from illnesses. Because while children’re doing physical activity they spent much energy. The aim of this research is to try to learn the nutritious habit level of the children who play in the stars football team and managed to be successful in the primary school compeditions. Method: For our search total volunter 99 football players joined. They are from 6 teams (Sakarya, Samsun, Van, İstanbul, Kıbrıs, Antalya) and they deserved to join in the Turkey mid-final competition ages 14,04±0,72 years, weights 53,18±7,93 kg, heights 165,48±8,62 cm, sport ages 4,79±1,97 years. Collected data were analyzed using descriptive statistical (0. 05), crostabulation and khi-kare tests. ** Akdeniz Ünv. Spor Bilimleri Dr. Programı/ANTALYA emrahatay@akdeniz. edu. tr Süleyman Demirel Ünv. Spor Bilimleri Bl. ISPARTA (fatihkilinc@hotmail. com) *** Bed. Eğr. ve Spor Öğretmeni ISPARTA * 476 Findings: It is carried out that 73. 3% of the children playing football have knowledge and very good level knowledge about nutritious on te other hand 26,2% of them have low and avarage level knowledge about nutritious. The most of the children playing football use protein (38,4%) and vitamin (%29. 3) in order to increase performance but they don’t use doping. It is carried out that 67. 7% of the children have balanced-diet, from time to time these children ignore meal time is breakfast. Conclusion: From time to time football players and their families should be given special course as theorical and applied. This course should cover the effectiveness of the nutrition because ıt’s benefical in terms of performance, saving from illness and physical devolopments. In order to help to optimise the nutrition habit of the children playing football, the sample diet programs should be prepared. GİRİŞ Bir insanın büyümesi ve gelişmesinde iki ana faktör önemli rol oynar. Bunlar endojen (iç) ve egzojen (dış) faktörlerdir (1). Büyüme ve gelişmede önemi kanıtlanmış olan dış faktörler içerisinde yer alan beslenme ve sporsal aktivite son zamanlarda bilimsel araştırmaların ilgi odağı olmuştur. Özellikle spor yapan çocukların beslenme alışkanlıkları ve gereksinimleri üzerine yapılan pek çok çalışma vardır (2,3,4,5). Kişinin kontrolü altında bulunan ve çalışma verimiyle sağlığını etkileyen etkenlerin başında beslenme gelmektedir. Vücudumuzdaki hayati faaliyetlerin enerjiye olan ihtiyacını karşılamak, sağlığımızı korumak, fiziksel büyüme ve gelişmeyi mümkün kılmak, antrenmana uyum sağlamak ve antrenmanların etkilerini maksimuma çıkarmak için temel besin öğeleri olan karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler, mineraller ve suyun dengeli bir şekilde tüketilmesi beslenme olarak tanımlanabilir (6). Bugüne değin yapılan araştırmalar insanın yaşamı için 40’ı aşkın türde besin öğesine gereksinmesi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, bilimsel araştırmalarla, insanın, sağlıklı büyüme ve gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için bu öğelerin her birinden günlük ne kadar alması gerektiğinde belirlenmiştir (7). Egzersiz performansını etkileyen primer faktörler genetik uygunluk, antrenman kalitesi ve antrenörün etkinliğidir. Beslenme bu faktörlerin varlığında performansın optimize edilmesinde kritik rol oynar. Optimal performans için sporcunun antrenmanı ve diyeti optimal olmalıdır. İyi bir beslenme programı olmaksızın optimal performansın gerçekleşemeyeceği, toparlanmanın gecikmesi nedeni ile antrenmanların ve yarışmaların başarıyla sürdürülemeyeceği, sporcunun sakatlanma ve enfeksiyonlara duyarlılığının artabileceği, sakatlık varsa geç toparlanacağı bilimsel birer gerçektir ve bunlar sporcu ve antrenörlerce çok iyi bilinmemektedir (8). Sporcu beslenmesinin iki hedefi: sporcunun genel sağlığını iyileştirmek ve sporcunun performansını arttırmasına yardımcı olmak. Bu nedenle sporcuların tükettikleri yiyecek ve içeceklerin sporcunun vücut ağırlığını, vücut bileşimini ve performansını etkilediğine hiç şüphe yoktur (9). Enerji harcanmasını kalıtım, yaş, cinsiyet, vücut ölçüsü, yağsız kitle ve antrenmanın yoğunluğu, sıklığı ile süresi etkiler. Sporcular için enerji gereksinimi günlük etkinlikler için harcanan enerjinin yanında yapılan antrenmanın süresi, yoğunluğu ve sıklığına bağlı olarak değişen enerji talebinin karşılanmasıyla sağlanabilir. Orta düzey aktif bireylere, dinlenme durumundaki enerji harcanmasının 1. 5-1. 7 kat fazlası enerji alımı veya 37-41 kkal/kg almaları tavsiye edilmektedir (9). Vücut için temel besin maddeleri 6 kategoriye ayrılmıştır. Bunlar protein, karbonhidrat, yağ, mineral, vitamin ve sudur (11). Amerikan Diyet Rehberi veya Kanada Beslenme Önerileri enerjinin %55-58’i karbonhidratlardan, %12-15’i protein ve %25-30’u yağlardan gelmesi şeklindedir (9). Yalnız sporcular için bu diyet önerisi biraz farklıdır. Genellikle sporcularda diyet enerjisinin birbirini izleyen günlerde yorucu antrenman yapan veya uzun süreli yarışmalara katılanlarda diyet oranının %65-70’ini karbonhidratlardan sağlanması gerekir (12). Sporculara önerilen protein gereksinimi spor yapmayan kişiler için önerilen (0. 8 g/kg/gün) değerden 2-2. 5 kat daha fazladır. Günlük diyetin % değerine göre hesaplanan protein alımının enerji alımı yüksek sporcularda protein tüketimi yetersizliklerine neden olmaktadır. Bu nedenle sporcular için protein alımında ağırlık başına düşen protein esas alınması önerilmektedir (örneğin: 1. 0-1. 5g/kg/gün) (12). Sporcuların alışılmış bir sıvı alma programı olmalıdır. Sporcular arasında uzun süreli egzersizler esnasında sıvı alınmaması görüşünün yanlış olduğu ispatlanmıştır. Birçok araştırmada egzersiz öncesi, egzersiz sırasında ve sonrasında sıvı alımının performansa yardımcı olduğunu belirlenmiştir. Sporcular için sık sık sıvı alımı (150-250ml/ her 15–20 dakikada) önemlidir. Vücut ağırlığının %3’lük dehidrasyonla (su kaybı) meydana gelen kayıplarında kasın dayanıklılık ve kasılma süresin azalmaktadır. %4’lük kayıpta ise kas dayanıklılığı üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. Eğer sıvı kaybı %6’yı aşarsa ciddi tıbbi komplikasyonlar oluşabilir (13). Günlük diyette alınan vitaminler vücut için yeterli olmaktadır. İyi hazırlanmış bir diyet ile ekstra vitaminlere ihtiyaç yoktur. Vitaminlerin demir haricinde çoğu fazla alındığında idrar ile dışarı atılır (14). Çok yoğun ve günlük çok sayıda antrenman yapan sporcular günde 3 ana ve 3 ara öğün tüketmelidir (9). Öğünlerde sporcuların ek besin ihtiyacı karbonhidratlar kullanılabilir. Bazı durumlarda ek besin için protein, B kompleks (thiamin, riboflavin, niacin, B-6, B-12, biotin, Pantothenic acid) vitaminlere ihtiyaç duyulabilir (9). Bu çalışmada ilköğretim okulları yıldızlar kategorisinde Türkiye yarı finallerine katılma başarısına ulaşmış futbol takımları oyuncularının beslenme alışkanlıklarına verdikleri önemin büyüklüğünü irdelemeyi hedefledik. METOT Araştırmamızda ilköğretim okulları yıldızlar kategorisi Türkiye yarı finallerine katılmaya hak kazanan 6 Futbol takımından (Sakarya, Samsun, Van, İstanbul, Kıbrıs, Antalya) yaşları14,04±0,72 yıl, vücut ağırlıkları 53,18±7,93 kg, boyları 165,48±8,62 cm ve spor yaşları da 4,79±1,97 yıl olan toplam 99 gönüllü sporcu çocuğa beslenme anketi uygulandı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik, ∂ =0. 05 anlamlılık düzeyinde Crostabulation ve Ki-kare testi uygulandı. BULGULAR Tablo 1 de de görüldüğü gibi sporcu çocukların %73. 7’si beslenme konusunda iyi ve çok iyi düzeyde beslenme bilgisine sahip olduklarını, % 26. 2’sinin ise beslenme konusunda düşük ve orta düzeyde bilgiye sahip olduklarını belirtmektedirler Tablo 1: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Beslenme Bilgi Düzeyleri Sayı Yüzdelik Düşük 3 %3 Orta 23 % 23. 2 İyi 54 % 54. 5 Çok İyi 19 % 19. 2 Tablo 2: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Beslenme Alışkanlıkları Sayı 67 4 28 Dengeli beslenirim Dengeli beslenmem Kısmen dengeli beslenirim Yüzdelik % 67. 7 % 4. 0 % 28. 3 Tablo 3: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Öğün Sayıları 1 Öğün 2 Öğün 3 Öğün 4 ve fazlası Öğün Sayı Yüzdelik 1 7 82 9 %1 % 7. 1 % 82. 8 %9 477 Tablo 4: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Öğün Atlama Öğün atlamam Kahvaltı Öğle Akşam Sayı 36 28 26 9 Yüzdelik % 36. 4 % 28. 3 % 26. 3 % 9. 1 KAYNAKLAR 1. 1997 Evet Hayır Kısmen Yüzdelik % 63. 6 % 7. 1 % 29. 3 Temizliğe Enerji niteliğine Doyurucu olmasına Yemeğin fiyatına İstediğim yemek olmasına Kullanılan malzeme kalitesine Yüzdelik % 43. 4 % 42. 4 % 5. 1 %0 % 8. 1 %1 Tablo 7: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Günde Kaç Bardak Su Tüketirsiniz 1-2 bardak 2-4 bardak 4-6 bardak 6-8 bardak 8-10 bardak 10-12 bardak 12-14 bardak Sayı 2 10 25 16 19 9 18 Yüzdelik %2 % 10. 1 % 25. 3 % 16. 2 % 19. 2 % 9. 1 % 18. 2 Tablo 8: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Günde Kaç Çay Bardağı Çay ve Benzeri İçecekler İçersiniz 1-2 bardak 2-4 bardak 4-6 bardak 6-8 bardak 8-10 bardak 10-12 bardak 12-14 bardak Sayı 3 16 32 8 13 0 27 3. Bar-Or O., Nutritional Considerations fort The Child Athlete, Can J Appl Physical, 2001; 26: Suppl: 186-91 4. Bar-Or O, Unnitham VB. Nutritional Requirements of Young Soccer Players, J. Sports Sci 1994; 12: 39-42 5. Cavadini C., Decarli B., Grin J., Narring F., Michaud PA., Food Habits and Sport Activity During Adolescence. Differences between Athletic and Non-athletic Teenagers in Switzerland, Eur J Clin Nutr., 2000; 54: 16-20 Tablo 6: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Yemek Seçiminde Hangi Hususlara Dikkat Edersiniz Sayı 43 42 5 0 8 1 Muratlı S., Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayımevi, Ankara, 2. Unnitham VB., Gaulopoulou S., Nutrition fort The Pediatric Athlete, Curr Sports Med Pep 2004; 3 (4): 206-11 Tablo 5: Araştırmaya Katılan Futbolcu Çocukların Branşa Uygun Günlük Besin Maddesi Tüketiyor musunuz? Sayı 63 7 29 diyet programları hazırlanarak futbolcu çocukların beslenme alışkanlıklarını optimize etmelerine yardımcı olunmalıdır. Yüzdelik %3 % 16. 2 % 32. 3 % 8. 1 % 13. 1 %0 % 27. 3 TARTIŞMA ve SONUÇ Futbolcu çocukların % 73,7’si beslenme konusunda iyi ve çok iyi düzeyde beslenme bilgisine sahip olduklarını, % 26,2’si ise beslenme konusunda düşük ve orta düzeyde bilgiye sahip olduklarını belirtmektedirler. Çocukların büyük çoğunluğunun % 67,7’nin dengeli beslendikleri belirlenmiştir. Çocukların zaman zaman gündelik yaşantılarında öğün atladıkları % 36,4 ve en fazla ihmal edilen öğünün ise sabah kahvaltısı olduğunu bildirmektedirler. Futbolcu çocukların büyük bir çoğunluğunun performansı artırmak amacı ile protein (% 38,4) ve vitamin (% 29,3) kullandığı ancak doping içeriği maddeleri kullanmadığı belirlenmiştir. Futbolcu çocuk ve ailelerine beslenmenin performans, hastalıklardan korunma, fiziksel ve fizyolojik gelişim etkileri konusunda zaman zaman teorik ve uygulamalı olarak gelişim kursları verilmelidir. Örnek 6. Baysal,Ayşe, “Genel Beslenme Bilgisi”,5. Baskı,Hatiboğlu Yayınları,Ankara 1989,S. 9 7. Kalkavan, A., Kılınç, F., Şentürk, A., Yüksel, O., “Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Öğrencilerinin Sağlık ve Sportif Aktivite Düzeyleri İle Beslenme Alışkanlıklarının İncelenmesi”, DPU Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 8. Başoğlu, Sevil, “Doping ve Futbolda Performans Artırma Yöntemleri”,Sporcu Beslenmesi, İstanbul 2004,S. 179 9. Karabulak E., Beslenme ve Sportif Performans, IX. Ulusal Spor Hekimliği Kongresi, Nevşehir 2003 10. Hatiboğlu,M. Tahir, “Anatomi ve Fizyoloji”,8. Baskı,Hatiboğlu Yayınları,Ankara 1990 11. Charles B. Corbin., Ruth Lindsey., Grey Welk, Concepts of Fitness and Wellness, McGraw-Hill Companies, Thirt edition, Boston, 2000, 308 12. ERSOY G., Fiziksel Uygunluk ve Sportif Performans için Beslenme, Spor Ekin, 1998/1, yıl 2, 25-30 13. Turnagöl H H., Spor İçecekleri ve Performans, IX. Ulusal Spor Hekimliği Kongresi, Nevşehir 2003 14. Fox, Bowers, Foss, Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik Temelleri, Editör: Hakan Yaman, Bağırgan yayımevi, Ankara,1999, 414 478 GEREÇ VE YÖNTEM P-194 18-21 YAŞ ARASI KARATE KUMİTE BAYAN SPORCULARININ MAÇ VE ANTRENMAN SONRASI LAKTİK ASİT DEĞERLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI SOYKAN A. *; ÇELİK KAYAPINAR F. *; BONCUK D. * *Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu GİRİŞ Karate aerobik – anaerobik geçişli, anaerobik baskılı bir spordur. Sporcunun antrene edildiği dönem süresince antrenman ve maç sonrasındaki kanda oluşan laktik asit miktarının, sporcunun performansına etkisinin olduğu düşünülerek kumite bayan sporcularının maç ve antrenman sonrası laktik asit seviyelerinin belirlenerek fazla veya düşük çıkmasına göre bu seviyenin düşürülmesi veya uygun seviyelere taşınmış olması için antrenman programları geliştirilmesi amaçlanmıştır. Karate-do materyali insan olan bir sanat dalıdır. Ritim, yumuşaklık, çabukluk, çeviklik, refleks ve konsantrasyon unsurlarını bir arada toplar. (9,14) Karate-Do sporunda teknikler genellikle çabuk hareket edebilme ve güç kullanma yeteneği gerektirir. Tekniklerde kullanılan atak ve blokların hızlı hareket edebilmesi için güce ihtiyaç vardır. (2) Karate-Do sporunda gerekli olan motorik özellikler, reaksiyon sürati, kuvvet sürati, süratte devamlılık, kuvvette devamlılık, aerobik ve anaerobik dayanıklılık ve esnekliktir. Bu elementleri geliştirmek için temel antrenmanlardan, yüksek performans antrenmanlarına kadar tümünden faydalanılabilir. (8) Karate müsabakası 8x8 m2 lik bir alan içerisinde uygulanmaktadır. Bu alan içerisinde kısa zamanda oyun kurmak ve başka bir zekayı yenilgiye uğratma zorunluluğu vardır. Hareketlerin dar bir alanda gerçekleşmesi oyunun sürat özelliğini artırmaktadır. Bu nedenle reaksiyon zamanının kısa olması oldukça önemli hale gelir. Yüksek bir kuvvete sahip olmanın yanı sıra aynı kuvveti rakibe uygularken darbenin şiddetini kontrol etme zorunluluğu kurallarla belirlenmiştir. KarateDo yarışmaları kumite ve kata olarak iki dalda yapılmaktadır. Kumite; iki rakibin karşılıklı olarak belirli kurallar dahilinde birbirleriyle yapmış olduğu kontrollü atak, blok ve düşürme tekniklerinden oluşan müsabaka şeklidir. Kumite müsabakalarında ümit erkek, genç erkek ve büyük bayanlarda müsabaka süresi iki dakika büyük erkeklerde müsabaka süresi üç dakikadır. Kumite, katada öğrenilen savunma ve saldırı tekniklerinin pratik olarak uygulandığı bir eğitim metodudur. Genel anlamda enerji yapılan egzersizin süresine ve kullanılan yakıt cinsine göre, aerobik ve anaerobik olarak ayrılırken, enerji oluşumunda görev alan ATP’nin yenilenmesi üç yolla gerçekleşir. Bunlar; alaktik aerobik, laktik anaerobik ve aerobik sistemlerdir. (1,4,6,7, 11) Bunlardan laktik anaerobik sistem karatenin kumite müsabaka süresi ile aynı sürelere denk gelmektedir. Laktik anaerobik sistem (anaerobik glikoliz – laktik asit sistem): Kaslarda ATP’nin yenilenmesi için besinlerin bir bölümünün parçalandığı ya da başka bir biçimde, karbonhidratların laktik aside oksijen olmaksızın dönüştüğü sistemdir. Karbonhidratlar, vücudumuzda ya hemen kullanılabilen basit şeker olan glikoza dönüştürülür ya da daha sonra kullanılmak üzere kaslarda ve karaciğerde glikojen olarak depolanır. Genel anlamda laktik anaerobik sistem, glikojenin anaerobik yolla parçalanmasıdır. Bu yolla enerji üretilirken sadece glikoz kullanılır. Glikoz parçalanması ile iki prüvik asit molekülü oluşur. Ortamda oksijen olmadığı için sitrik asit döngüsüne giremeyen prüvikasit laktik asite dönüşür. Bu arada 3 mol ATP oluşur. Laktik asit daha sonra kas hücrelerinden interüsyel sıvı ve kanda difüzyona uğrar. Laktik asit kas ve kanda yüksek yoğunluğa ulaşırsa yorgunluğa yol açar. Vücudun laktik aside dayanma süresi sınırlıdır. Bu nedenle bu yolla enerji üretimi kısa sürelidir. 1-3 dk’lık maksimum düzeyde devam eden egzersizlerde (400-800 m gibi) enerji bu yolla sağlanır (1,4,6,7, 11,12). Ölçümde 18-21 yaş arası aktif spor hayatı devam eden karate bayan kumite sporcusu 8 bayan dahil edilmiştir. Sporcudan maçtan ve antrenmandan sonra olmak üzere iki ölçüm alınmıştır. Ölçüm grubuna gönüllü olarak alınan tüm deneklerin sağlıklı, normal sporcular olmasına özen gösterilmiştir. Sporculara çalışılacak konu hakkında genel bilgi verilerek yapacakları çalışmanın bilinci içerisinde olmalarına özen gösterilmiştir. Denek gurupları 2 dakikalık müsabaka ve 60 dakikalık antrenman performansının ardından, 3 dakika laktik asitin organizmaya yayılması bekletildikten sonra laktik asit ölçümleri alınmıştır. Ölçümlerin aynı saat içinde alınmasına özen gösterilmiştir. İstatistik işlemlerinde SPSS Programı kullanılarak bir boyutlu varyans analizi yapılmıştır. Ölçümlerde Roche – Boehringer Accutrend Laktate marka ölçüm aleti ile Roche – Boehringer Accutrend Lactate Kiti kullanılmıştır. BULGULAR Tablo1: Maç ve müsabaka sonrası laktik asit değerlerinin eş örneklem istatistik bulguları Eş örneklem istatistikleri A. Ort N Std. Sapma Ort. Std. Hatası maç sonu 6,9250 8 1,77904 ,62899 ant sonu 4,4750 8 1,11195 ,39313 Tablo2: Maç ve müsabaka sonrası laktik asit değerlerinin tek örneklem istatistik bulguları Tek Örneklem T-Testi A. Ort Std. Sapma A. Ort. % 95 güven t aralığı Std. Hatası düşük yüksek sd p maç sonu 2,45000 1,23982 ,43834 1,41349 3,48651 5,589 7 - ant sonu ,001 Müsabaka sonrası laktik asit seviyesi ortalamaları ile antrenman sonrası laktik asit ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0. 05). TARTIŞMA Bencke R, ve arkadaşları (2004); kumitedeki baskın enerji sistemleri belirlemek üzere yapmış oldukları çalışmaya 10 ulusal ve uluslararası sporcu dahil etmişler. Yaş ortalaması 26,9yıl ve boy ortalaması 1,80m. olan sporcuların 36 müsabaka esnasında laktik asit değerlerine bakmışlar. Her müsabaka başına ortalama laktik asit değerini 4,2 mmol olarak bulmuşlardır. Bu sonuca göre karate kumite müsabaka ortamının temelde anaerobik ortamda olduğunu söylemektedirler (3). İmamura H. Ve arkadaşları, kolej karate sporcularına setler halinde 1000 yumruk ve 1000 tekme attırdıktan sonra kandaki laktak seviyelerini %12,2 +/- 0,2 mmol ve %13,1mmol aralığında kaydederlerken judo maçından sonraki kandaki laktik asit akımı ve aerobik performanstan sonra aktif ve pasif iyileşmelerin etkilerine baktıklarında da farklı yarışma seviyelerinde 17 judo sporcusunda farklı seviyelerde kandaki laktik asit açısından farklılık göstermediğini saptamışlardır. (10). Serrano MA ve ark., (2001) bir judo yarışmasında kabul edilmiş egzersizler ve kandaki laktik asit miktarı arasındaki ilişkiyi araştırırlarken ayrıca sarf edilen efor süresi hesaba katılarak bir yarışmada 479 fiziksel çabanın psikolojik ve fiziksel etkileri arasındaki ilişkiyi incelemişler. Bunun için Perceived Exertion (RPE and CR-10) laktik asit setini kullanarak plazma konsantrasyonundaki laktik asidin sarf edilen eforun biyolojik bir işaret olduğu saptamışlardır (15). Erman A. ve arkadaşları (2002); yaş ortalamaları 22+/-1. 83 olan bayan futbolcuların maç öncesi laktik asit değerlerini 2. 66 mmol, müsabaka sonrası 2. 93 mmol olarak saptamışlardır (5). Nilsson ve arkadaşları (1998); yapmış oldukları çalışmada 42 greko-romen güreşçinin maç sonrası laktik asit değerlerini 14. 8 mmol olarak tespit etmişlerdir (13). Zehr ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada karate chito-ryu stiline ait seisan katası ile 10 dakika çalışmanın ardından ortaya çıkan laktik asit değerini 12+/-4 mmol olarak saptamışlardır (16). Yaptığımız çalışmada elde edilen bulgulara göre bayan karate kumite sporcularında laktik asit seviyesi maçtan sonra 6,9250mmol ve antrenmandan sonra 4,4750mmol olarak saptanmıştır. Yukarıda verilen literatüre bakıldığında değerler her bir branş için farklı farklıdır. Bu her branşın kullandığı enerji sisteminin ve maç süresinin doğasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak karate aerobik doğaya sahip olsa da yapılan çalışmalarda maçlar sırasında anaerobik sistemin baskın olduğunu ortaya koymaktadır. Her sporcunun genel olarak müsabaka sonrası laktik asit seviyelerinde artış gözlenmesi antrenman programlarının müsabakaya hazırlayıcı nitelikte olmadığını ortaya koymaktadır. Buna göre antrenman çalışma prensipleriyle müsabaka prensipleri birbirine uymamaktadır. Antrenman programlarını tekrar modifiye ederek bu sorunun ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu kulüplerdeki antrenörlerin antrenman verirken uyguladıkları antrenman programlarını maç ortamını da göz önünde bulundurarak hazırlamaları gerektiğini düşünmekteyiz. KAYNAKLAR: 1. Acıkada C., Ergen E. : Bilim ve Spor s: 80-221, Büro Tek Ofset Matbaacılık, Ankara, 1990 2. Adrian J. M., Cooper J. M. : Biomechanics of Human Movement. Ed: Spoolman S., s: 428-434, 2. press, USA, Brown& Benchmark 1995. 3. Beneke R., Beyer T., Jachner c., Erasmus J., Hutler M. ; Enerjetics of karate kumite, Eur J Appl Physiol. Department of Biological Sci. Centre for Sports and Exercise Science, University of Essex, Wivenhoe Park, CO4 3SQ, Colchester, England, 92 (4-5): 51823, Aug; 2004. 4. Dündar U. : Antenman Teorisi, 4. Basım,s: 167-168-169268-179, Bağırgan Yayımevi, Ankara, 1998 5. Erman A., Gürler A, Köktürk N. ; Genç futbolcuların laktat seviyelerinin saptanması. 7. uluslararası spor bilimleri kongresi 27-29 ekim 2002. 6. Fox E. L., Bowers R., Foss M. L. : Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik Temelleri, Çeviri: Mesut Cerit, s: 257-260-251, Bağırgan Yayımevi, Ankara, 1998 7. Günay M. : Egzersiz Fizyolojisi, 2. Baskı s: 33. Bağırgan Yayımevi, Ankara, 1999 8. Gündüz M. : Antrenmen Bilgisi, 2. Baskı s: 28-302-209-214 Saray Tıp Kitabevleri, İzmir,1997 9. Güven A. : Ansiklopedik Spor Dünyası. s. 1211-1222, Serhat Yayıncılık, İstanbul, 1982 10. İmamura H, Yoshimura Y, Uchida K, Tanaka A, Nishimura S, Nakazawa Jan, 1997 11. Jens Bangsbo \ Bilimsel Bir Yaklaşım s: 29-31 12. Muratlı S. : Antrenman Bilimi Işığı Altında Çocuk ve Spor, Bağırgan Yayımevi, Kültür Matbaası, Ankara,1997. 13. Nilsson J., Csergo s., Gullstrand L., Tveit P., Refsnes P. E. ; Work-time profile, Blood Lactate concentration and Rating of Perceived Exertion in the 1998 Greco- Romen Wrestling World Championship, University College of Physical Education and Sports, Stockholm, Sweden, 2002. 14. Öztek İ. : Judo Sözlüğü. Türkiye Judo ve Aikido Federasyonu, Ankara, 1999. 15. Serrano MA, Salvador A, Gonzalez – Bono EG, Sanchis C,Suay F. JUN 2001. 16. Zehr EP, Sale DG. ; Oxygen Uptake, Heartrate and Blood Lactate Responses to the Chioto-Ryu Seisan Kata in Skilled Karate Practitioners, Department of Physical Education, Mcmaster University, Hamilton, Ontario. 480 P-195 18–21 YAŞ ARASI KARATE ERKEK KATA SPORCULARININ MAÇ VE ANTRENMAN SONRASI LAKTİK ASİT DEĞERLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI SOYKAN A. *; ÇELİK KAYAPINAR F. *; KAHRAMAN Ç. * * Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu GİRİŞ Karate aerobik – anaerobik geçişli, anaerobik baskılı bir spordur. Sporcunun antrene edildiği dönem süresince antrenman ve maç sonrasındaki kanda oluşan laktik asit miktarının, sporcunun performansına etkisinin olduğu düşünülerek kata karate erkek sporcularının maç ve antrenman sonrası laktik asit seviyelerinin belirlenerek fazla veya düşük çıkmasına göre bu seviyenin düşürülmesi veya uygun seviyelere taşınmış olması için antrenman programları geliştirilmesi amaçlanmıştır. Karate-do materyali insan olan bir sanat dalıdır. Ritim, yumuşaklık, çabukluk, çeviklik, refleks ve konsantrasyon unsurlarını bir arada toplar. (9,14) Karate-Do sporunda teknikler genellikle çabuk hareket edebilme ve güç kullanma yeteneği gerektirir. Tekniklerde kullanılan atak ve blokların hızlı hareket edebilmesi için güce ihtiyaç vardır. (2) Karate-Do sporunda gerekli olan motorik özellikler, reaksiyon sürati, kuvvet sürati, süratte devamlılık, kuvvette devamlılık, aerobik ve anaerobik dayanıklılık ve esnekliktir. Bu elementleri geliştirmek için temel antrenmanlardan, yüksek performans antrenmanlarına kadar tümünden faydalanılabilir. (8) Karate müsabakası 8x8 m2 lik bir alan içerisinde uygulanmaktadır. Bu alan içerisinde kısa zamanda oyun kurmak ve başka bir zekayı yenilgiye uğratma zorunluluğu vardır. Hareketlerin dar bir alanda gerçekleşmesi oyunun sürat özelliğini artırmaktadır. Bu nedenle reaksiyon zamanının kısa olması oldukça önemli hale gelir. Yüksek bir kuvvete sahip olmanın yanı sıra aynı kuvveti rakibe uygularken darbenin şiddetini kontrol etme zorunluluğu kurallarla belirlenmiştir. KarateDo yarışmaları kumite ve kata olarak iki dalda yapılmaktadır. Kumite; iki rakibin karşılıklı olarak belirli kurallar dahilinde birbirleriyle yapmış olduğu kontrollü atak, blok ve düşürme tekniklerinden oluşan müsabaka şeklidir. Kumite müsabakalarında ümit erkek, genç erkek ve büyük bayanlarda müsabaka süresi iki dakika büyük erkeklerde müsabaka süresi üç dakikadır. Kumite, katada öğrenilen savunma ve saldırı tekniklerinin pratik olarak uygulandığı bir eğitim metodudur. Genel anlamda enerji yapılan egzersizin süresine ve kullanılan yakıt cinsine göre, aerobik ve anaerobik olarak ayrılırken, enerji oluşumunda görev alan ATP’ni