9. PAMUKOVA
Transkript
9. PAMUKOVA
“PAMUKOVA” GAZETESĠ PAMUKOVA gazetesi Iğdır‟ın altıncı, Mecit Hun‟un da dördüncü gazetesidir. 30 Temmuz 1954 tarihinde yayın hayatında giren PAMUKOVA, pedal sistemiyle çıkan ikinci gazetedir. PAMUKOVA gazetesinin çıktığı dönemin özelliklerini Ģöyle özetleyebiliriz. Millet Partisi Türkiye genelinde 27 Ocak 1954 tarihinde kapatılınca Millet Partisi Ġlçe BaĢkanı Mecit Hun bir süre bağımsız olarak siyasi yaĢamını devam ettirir. 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde Demokrat Parti, Abdürrezak GüneĢ‟i veto edince, Mecit Hun ve eĢraftan kimseler DP‟nin bu haksız durumunu protesto amacıyla Cumhuriyetçi Millet Partisine girerler. Seçimleri izleyen aylarda Mecit Hun, Cumhuriyetçi Millet Partisinden kopar, Bağımsız Demokrat olarak DP ilçe yönetimine karĢı mücadele eden muhalif cephesi içinde yer alır. Bu kez, iki yıl önce siyasi arenada kapıĢtığı eski DP ilçe baĢkanı Nurettin Kirman‟la birlikte hareket eden Mecit Hun, yeni DP ilçe yönetimine karĢı yükselen muhalefetin sesi olmaya çalıĢır. ĠĢte bu siyasi koĢullarda Mecit Hun, PAMUKOVA gazetesini yayın hayatına sokar. Mecit Hun 25 Ekim 1954 tarihinde DP‟ne aktif üye olur. Ancak bu beraberliği kısa sürer, Aralık 1954‟te DP‟den ayrılır, Bağımsız Demokrat olarak siyasi çalıĢmasını devam ettirir. PAMUKOVA gazetesi Iğdır tarihinin en önemli ve en yoğun siyasi hareketliliğinin yaĢandığı 1954-55 yıllarında yayımlandığından, önemli polemiklere sahne olur. 2000‟li yıllara kadar uzanan siyasi gruplaĢmaların köklerini merak edenler için PAMUKOVA vazgeçilmez bir belge özelliğindedir. Kanımca, yoğun bir fikir ve polemik gazetesi olan PAMUKOVA, Iğdır siyasi tarihinin elde mevcut en önemli belgesidir. (Diğer gazete arĢivleri ne yazık ki yok olmuĢtur) Mecit Hun, Pamukova‟da kaleminin gücünü, sadece siyasi analiz ve polemik üstatlığını pekiĢtirmek anlamında değil, fırsat buldukça mizah ve ince espriyle yüklü makaleler yazarak da kanıtlar. Mecit Hun‟un PAMUKOVA gazetesiyle Cemil Aydın‟ın YENĠ IĞDIR gazetesi amansız bir polemiğe girerler. Hasan Karalar ve Enver Araslı bir yanda, Mecit Hun diğer yanda taraflar birbirlerini pes ettirmek için tüm güçlerini kullanırlar. “Brütüs” gibi tarihi Ģahsiyetlere atıfların yapıldığı, Ziya PaĢa‟dan dizelerin araya sıkıĢtırıldığı bu yazılar yoğun bir entelektüel çabayla yoğrulmuĢtur. YENĠ IĞDIR gazetesi nüshaları elimizde olmadığından bu polemikleri tek yanlı olarak PAMUKOVA‟da okumakla yetineceğiz. Sayı 1-115 116 - 145 Tarih 30.07.1954 - 9.05.1955 10.05.1955 – 28.07.1955 Sahibi Mecit Hun – K. Karadağ Mecit Hun Mesul Müdür Mecit Hun Mecit Hun Yer IĞDIR IĞDIR Yıl:1 Sayı: 1 30 Temmuz 1954 Cuma TARAFSIZ SĠYASÎ GAZETE (30 Temmuz 1954 Cuma) SAHİPLERİ Mecit Hun Kâmil Karadağ Yazı ĠĢlerini Fiilen Ġdare Eden Mes’ul Müdür: Mecit Hun Fiyatı 10 KuruĢ Abonesi Yıllık: 1250 Kr. 6 Aylık: 650 Kr. (30 Temmuz 1954 Cuma) PAMUKOVA Pazartesi ÇarĢamba Cuma günleri çıkar Tarafsız siyasi Gazete Uray Cadesi No:3 IĞDIR CHP’den Ġstifalar (2 Ağustos 1954) CHP son il kongresinde ortaya çıkan bâzı zıt cereyanlardan sonra Kars vilâyeti dahilinde bu partiden istifalar vuku bulmuĢ ve ilçemizde de ilçe idare kurulu baĢkanı Hasan Tezel, Ġdare Kurulu üyesi EĢref BaĢaran ile Kurban Akar CHP‟den çekilerek Ģimdilik serbest kalmayı tercih etmiĢtir. Tezel ile arkadaĢlarının istifaları Kars gazetelerinde neĢredilmiĢ ve ayrılmağa sebep olarak parti içindeki görüĢ ayrılığı gösterilmiĢtir. Ayrıca vilâyet ile diğer kazalarda da geniĢ mikyasta (ölçekte) istifalar olmuĢtur. Doktor Necdet Koçak Dahiliye Mütehassısı Terhis olmuĢ ve Söğütlü Mahallesi ġehit Mehmet ÇavuĢ Caddesi Cırcır Sokağındaki Muayenehanesinde Hastalarını Kabule BaĢlamıĢtır Gazetemizi Matbaamız ve Gülten Kitapevinden Temin Edebilirsiniz Ana Davâlarımız-I 9 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 5 VĠLÂYET OLMA DAVÂMIZ (Geçen sayıdan devam) Geçen sayımızda, Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi icap ettiren coğrafi ve iktisadî sebeplere temas etmiĢ ve hazırlanan tasarının bir an evvel kanunlaĢmasını temenni etmiĢtik. Bugünkü yazımızda ise tasarının bu kadar sürüncemede kalması sebeplerini araĢtıracak ve politikanın ana davâlarımızın tahakkukuna (gerçekleĢmesine) nasıl set çektiğini izah edeceğiz. 1950 seçimlerinden hemen sonra coğrafi ve iktisadî vaziyeti göz önünü alınarak vilâyet haline getirilmesi uygun görülen Iğdır‟ın bu gün hâlâ bir kaza halinde bulunması ve kendisinden sonra tasarısı hazırlanan UĢak, Adapazarı, Adıyaman ve NevĢehir‟in tahakkuk eden (gerçekleĢen) arzularına rağmen Iğdır vilâyet tasarısının komisyondan komisyona havale edilmekte olması Ģüphesiz ki biraz da politik sebeplere istinat etmektedir (dayanmaktadır). 1950-54 devresinde Kars‟ı temsil eden mebusların hareket tarzı ile birbirleriyle olan husumetlerini memleket davâlarına intikal ettirmelerini baĢlıca sebep olarak zikredebiliriz. Parti değiĢtiren 3 mebusun CHP safında kalan 7 mebusa karĢı cephe alarak, (velev ki (kaldı ki) memleket için hayırlı da olsa) ak dediklerine kara demeleri ve tahakkuk yolunda bulunan mühim davâlarımızın bu suretle hükümet nezdinde takipsiz kalması, Ģüphesiz ki vilayet olma davâmızı da aksatmıĢ bulunmaktadır. Yine bu devre mebuslarımızın top yekûn Kars‟ın mümessili (temsilcisi) olmaktan ziyade bölgevi bir politika takip etmeleri de maalesef bu davâmızın tahakkukunda aksi tesir icra etmiĢtir. Mesela, Ģimal (kuzey) kazalarıyla irtibatı bulunan mebusların Ardahan‟ı Iğdır‟a tercih etmeleri ve henüz tasarı halinde bulunan Iğdır vilâyet mevzuu yanında, “Bu hak Iğdır‟dan ziyade Ardahan‟ındır; çünkü Iğdır‟ın karpuzu kadar Ardahan sığır yetiĢtirmektedir” demek suretiyle Ardahanlıları da aynı maksatla harekete geçirmeleri Ģüphesiz ki üzerinde hassasiyetle durulan bu mevzuun ehemmiyet derecesini azaltmıĢtır. Diğer taraftan; Kars‟tan ayrıldığı taktirde Doğubeyazıt‟ı da içine alarak bir vilâyet merkezi haline getirileceği söylenen Iğdır‟a karĢı Doğubeyazıt halkının cephe alması hiçte makul olmayan bu teĢebbüslerin hükümet nezdinde hatırı sayılır mebusları tarafından desteklenmesi Iğdır‟ın bu ana davâsına ikinci büyük darbeyi indirmiĢtir. Nihayet, Iğdırlı da müttehit (birlikte) hareket etmesini bilmedi. En ufak bir seçimde dahi silâh olarak kullanılan zümrecilik fikri, bu davâmızda da aĢılanarak Iğdırlının leh ve aleyhte olmak üzere iki cepheden hareket etmelerin sebebiyet verildi. ĠĢte bu sebepler bir araya gelince tabii olarak tasarıda komisyondan komisyona havale edilmekte veya Ģimdilik uyutulmaktadır. Politik mülâhazalarla hareket edilmeyerek muvafık (uygun gören), muhalif ve bitaraf Iğdırlı aynı noktada samimiyetle birleĢip hareket ettikleri takdirde hiçbir kuvvet Iğdır‟ın vilâyet olmasını köstekleyemez. Kaf Dağının Ötesinden 9 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 5 Kaf Dağının ötesinde, Kaf Dağı kadar meçhul bir vatan parçası vardır. Eskilerin, “Sürmeli Çukuru” ismini verdikleri bu vatan parçası seneler senesi meçhul bir diyar olarak kalmıĢ; altın toprakları, dağı ve ovasıyla hafızalarda silik bir iz bırakmaktan ileri gidememiĢtir. 15. asırda yeni bir dünyada altın diyarı arayanlar mevhum (hâyâl) zannettikleri Kaf Dağının bugünkü Ararat (Ağrı) olduğunu bilselerdi, efsanevi altın hazinelerini Sürmeli Çukurunun zengin topraklarında keĢfedecek ve bu bahtsız diyarı 20. asra kadar meçhul kalmıĢ bir toprak parçası olmaktan kurtaracaklardı. Anayurdun öz çocukları bile coğrafi malûmatlarıyla yarım yamalak tanıdıkları bu vatan köĢesini bugün dahi derebeylerin ve ġeyhlerin hüküm fermanı oldukları bir yer zannederek hizmete gönderilen memurlar için bir sürgün diyarı addederler. Aras vâdisinin bu bahtsız toprak parçasını 20. asra kadar devam eden meçhul bir âlemden (Kafdağı‟nın ötesinden) kurtarıp, dağı, ovası, altın kadar kıymetli toprakları ve bütün hususiyetleriyle ortaya koymak ve bu yurt köĢesinin coğrafi kıymetini tebarüz etmek (belirtmek) suretiyle asrımızın nimetlerinden istifade ettirmek bizim vazifemizdir. Pamukova, bu sütunlarda Iğdır‟ın meçhul kalan bütün hususiyetlerine temas edecek ve onları efkârı umumiyenin (kamuoyunun) gözleri önüne serecektir. Ahmet Caferoğlu Kazamızda 9 Ağustos 1954 Kıymetli profesörlerimizden Ahmet Caferoğlu kendi branĢına giren mevzularda bazı tetkiklerde bulunmak üzere birkaç günden beri kazamızda bulunmaktadır. Sayın Profesörün Iğdır‟ı ziyaretlerini saygı ve Ģükranla karĢılarız Sed ĠnĢaatı 9 Ağustos 1954 Aras boyunda müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından yapıla inĢaata çalıĢan iki ekskavatöre ait bazı parçaların kırılması sebebiyle bir aydan beri âtıl kaldığı hatırlardadır. Çınar Terzihanesi Sayın müĢteri ve hemĢehrilerimizin bayramlarını kutlar saadetler diler. Çınar. Veli Orkun Ġstanbul’ a Tayin Edildi (9 Ağustos 1954) Yarı resmî kaynaklardan öğrenildiğine göre, uzun bir zamandan beri Iğdır Ortaokul müdürlüğünü muvaffakiyetle ifa etmekte bulunan Veli Orkun kendi isteği üzerine Ġstanbul valiliği emrine tayin edilmiĢtir. Ana Davâlarımız II 13 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 6 ĠSKÂN DAVÂMIZ Bu sütunlarda iĢaret edilmesi lâzım gelen ana davalarımızdan birisi de, 34 yıldan beri sabır ve tevekkül ile (kadere boyun eğerek) hallini beklediğimiz ve her yıl bir çok vatandaĢı mezara bir o kadarını da hapishaneye gönderen Ġskân davamızdır. KurtuluĢtan sonra, Ermeni ve Yezidilerden metruk kalan köylere, gelen muhacirlerin veya yerli halkın geliĢi güzel bir Ģekilde yerleĢmesi, alâkalı makamların ise iyi bir iskân siyaseti güdememesi ve nihayet arada bir yapılan yarım yamalak ve tarafgirane (taraf tutarcasına) yerleĢtirmelere birkaç seneden beri yasak bölge iĢleri de ilâve olunca iskân iĢlerimiz Arap saçına dönmüĢ ve temizlenmesi mümkün olmayan bir mesele halini almıĢtır. Ġskân iĢlerimizin bu derece aksamasında ki sebepleri izah ve faydalı bir neĢriyat yapabilmemiz için Iğdır‟ın iskân tarihine kısaca bir göz atmak kâfidir. Rus idaresinde iken Iğdır havalisi ve bağlı bulunan köylerinin bir kısmı Ermeni ve Yezidilerle meskûn bulunmakta idi. Milli Mücadeleyi müteakip (sonra) bu köyler metruk kalmıĢ ve fakat iskâna müstahak (hak etmiĢ) olmayan yerli halk tarafından füzulen iĢgal edilmiĢtir. Alkamer, Halfeli, HoĢhaber, Karakuyu, Zor, Kuça, Hakveyis, Pulur, Panik, Evci, Tecirli, Kızılzakir‟in yarısı, MürĢütali, Alican, TaĢburun, Alikızıl ve Kaza merkezinin bir kısmı bu meyanda zikredilebilecek yerlerdir. 1936 tarihine kadar münferit Ģekilde Rusya‟dan Anavatana gelen Türk muhacirler müstesna (hariç) olmak üzere, hiçbir iskân faaliyeti gösterilmedi. Yalnız 1926 tarihinde 2510 sayılı Ġskân Kanununun bazı hükümleri tatbik edilmek suretiyle yerli halktan bir kısmı zulüm ve iĢkence altında Garbi Anadolu‟da muhtelif yerlerde mecburi iskâna tabii tutulmak istendi ise de bir müddet sonra eski yerlerine dönme imkânlarını buldular. 1936 tarihinde Kaymakam Nedim Akyıldırım zamanında Iğdır‟ın Ermeni ve Yezidilerden metruk yerlerinin hiçte iskâna müstahak olmayan yerli halka tevzi (dağıtma) ve temliki (mülk olarak verme) yapılmak suretiyle iskân tarihimize ikinci bir kara sayfa eklendi. Kimin nereden ve ne suretle geldiği, muhacir veya mülteci olup olmadığı tahkik edilmeden kanunsuz ve usulsüz Ģekilde iskân muameleleri yapıldı. Bu keyfî iĢler devam edip giderken 1937 tarihinde Iğdır‟a Bulgaristan ve Romanyalı Türk göçmenlerin yerleĢtirilmesine karar verilerek gerekli hazırlıklara baĢlandı. Dördüncü ana cadde üzerinde hükümet tarafından inĢa ettirilen evlere yerleĢtirilen yüzlerce aileye istimlâk ve tahsis suretiyle verilen arazilerin 1936 tarihinde Nedim Akyıldırım tarafından baĢkasına temlik edildiği (mülke olarak verildiği) hususu dahi tahkik edilmedi ve bu suretle esasen karıĢık bir hal alan Ġskân faaliyetini biraz daha içinden çıkılmaz vaziyete getirdiler. Halk, eski iktidarın lâyüsel (sorumsuz) idarecileri tarafından Türk ve Kürt gibi tefriklere tâbi tutularak 1929 tarihinde Ağrı isyanı münâsebetiyle yasak bölge haline getirilen köylerden kaldırılan yüzlerce aile iskânsız, yersiz ve yurtsuz süründürüldü. Bazı açık gözler, Ağrı isyanı sırasında öldürdükleri masum vatandaĢların listesini zulüm ve terör devri idarecilerine vererek iki ve hatta üç kat iskân hakları (!) çiftliklere (!) hakim oldu. Devlete intikal eden metruk yerler iskân ismi altında türlü yollardan kapıĢıldığı bir sırada ikinci bir sınıf açıkgöz daha türeyerek birkaç yalancı Ģahitle binlerce dakarlık araziyi, baba mülkü diye, hazineyi maliyeden kaçırdılar. Her gün tatbik edilen yeni bir iskân sistemi Iğdır‟ı bugün bir iskân davası ile karĢı karĢıya bırakmıĢ bulunmaktadır. Gelecek yazımızda yine bu mevzua temas edecek ve iskân iĢlerinin düzeltilmesi hususundaki temennilerimizi aziz okuyucularımıza sunacağız. Ana Davâlarımız Mecit Hun II 16 Ağustos 1954 Yıl: 1 Sayı: 7 ĠSKÂN DAVAMIZ Ġskân iĢlerimizi bir dava haline getiren hususlardan birisi de Ağrı Ġsyanı sırasında men edilen yerlerini yasaklığının kaldırılmıĢ olması ve esaslı bir Ģekilde yerleĢtirilmeğe tabi tutulmamasıdır. 2510 sayılı kanunla hazineye intikal eden bu köylerin tekrar eski sakinlerine iskân yoluyla verilmesini tazammun (içeren) eden 5098 sayılı kanunla bilahare bu mevzuda vazedilen hükümlerin sureti tatbikindeki aksaklık ve gecikmeler Ġskân iĢlerimizi daha da kötü mecraya sürüklemiĢ ve altından çıkılmaz bir hale sokmuĢtur. Yasak bölge halkına iskân muaveneti (yardımı) faslından yapılan 800 er liralık nakdi yardımlara mukabil yerleĢtirme iĢlerinin bugüne kadar ele alınmaması ve ekilmeğe müsait arazilerin tespit edilmemesi bu bölgeye yüzlerce yabancı ailenin girmesine yol açmıĢ ve hatta asayiĢ iĢlerinin bozulmasına ve jandarmamıza yeni vazifelerin tahmiline (yüklenmesine) sebep olmuĢtur. Ağrı yasak bölgesinde birkaç hanelik köylerin köy olabilme vasıflarına göre nazara alınmaması ve geliĢi güzel bir Ģekilde iĢgal edilerek az bir nüfus kesafetinin çok büyük ve gayri müsait bir sahaya yayılması Ġskân siyasetimizle telif edilememektedir. Sağlık, su, yol ve arazi bakımından Ġskâna müsait olmayan yerlerin bugün meskun birer mahal haline gelmesinin ileride tevlit edeceği (doğuracağı) zararları Ģimdiden kestirmek mümkündür. Bu sebeple bu köyleri birleĢtirip karakolu, mektebi ve içme suyu ile mücehhez (donanmıĢ) modern köyler haline getirmek ve fuzuli (gereksiz) iĢgallere mahal vermemek çok isabetli bir yol açacaktır. Her birisi ayrı birer mevzu olan Iğdır‟ın değiĢik iskân iĢleri bu sebeple esaslı Ģekilde ıslaha muhtaçtır. Gazetemiz bu sütunda bu davaya yine temas edecek ve ilgili makamların nazarı dikkatine çekecektir. Yükselmenin Yolu 16 Ağustos 1954 Medet (Medet Akçora) Yıl: 1 Sayı: 7 (Bu yazı Kars Nüfus Müdürü Medet Akçora tarafından kaleme alınmıĢtır. Mücahit) Memleketimizin dertlerini ve noksanlarını halletmek gibi Ģerefli ve ağır bir vazifeyi deruhte eden (üzerine alan) “Pamukova” ya benim de bir yazı yazmam söylenince düĢündüm, ben de elimden geldiği kadar çırpınmalıyım. Vatanımıza hizmet, hepimiz için en kutsal vazifedir, borçtur. Fakat senelerden beri istismar edilmiĢ olan verimli kasabamızın niçin geri kaldığını, fertlerinin hâlâ haklarına diledikleri gibi sahip olmadıklarını yalnız sayın Mecit Hun mu ifadeye çalıĢmalıdır!...Hayır. Hepimiz, bütün aydınlarımız ve gençlerimiz. Bu hayırlı yolda herkes yürümek ister. Ġnsan, yaratılıĢı icabı hata yapabilir. Ancak, kendisine ikâz edildiği ve hatasını gördüğü taktirde ondan hayır beklenir. Haklı olan tenkitlere kızmak değil hürmet etmek gerekir. Kusurun üstü örtbas edildiği - hele sosyal meselelerde- taktirde bütün iyilikler ve güzellikler yok olmuĢ demektir. Zaten, demokratik idarenin en tatlı meyvesi nedir: Tenkit etmek... Diktatörler senelerce insanları istibdat altında ezmiĢlerdir. Çünkü kendileri her Ģeyin en iyisini, en uygununu bildiklerini zannederler. Bütün nüfuz onlarındır. Kendilerine dile uzatanları dağıtmak, sürmek, yok etmek gibi bir küçüklüğün zebunu (âciz) olmuĢlardır. ġüphesiz ki en olgun adamlar bile her Ģeyi bilmez. Tenkit insanı bir tekâmüle götürür. Umumi efkâr hadiselerinin seyrini görmek ve kendisine sadece gösterileni kabul eden bir topluluk olmaktan uzaklaĢmalıdır. Bazı zevatın (kiĢiler), bizi tenkit ediyor diye Sayın Mecit Hun‟u hedef almaları veya gücenmeleri hayret vericidir. Halbuki o, yalnız değildir; keskin görüĢüyle bütün iyi kalplilerin mübeĢĢiridir (müjdeleyicisidir). Gün gelmiĢ, çoktan geçmiĢtir bile. Bu vadide en ağır yük, münevverlere (aydınlara) düĢer. Bu kadar sessizlik kafidir. Ġçtimai meselelerde her Ģeyi idarecilerden beklemek de acizlik olur. Bunu itiraf etmemiz lâzım gelir. Her ne kadar icrai kudret (yürütme erki) onların elinde ise, onlara yine biz muavenet (yardım) etmeliyiz. Yoksa, asıl ümit ettiklerimize kavuĢmak mümkün olmaz. EĢit bir idarenin olmadığı bir yerde fert ne kadar ihtiraslarının esiri olup, bir üstünlük hevesine kapılırsa, fertlerin yardımı olmadan idareciler de muvaffak olamazlar. Olmaya da imkân yoktur. Ferdin anlayıĢı ve kendisini düĢündüğü kadar cemiyeti düĢünmesi de Ģarttır. Hususi (özel) arzular hiçbir zaman umumi hallerin üzerinde düĢünülmemelidir. ġahsi huzur kadar bir topluluğun mevcut oluĢu göz önüne alınmalı. Biraz daha objektif olmaktan sıyrılıp, biraz daha insani haller düĢünülürse memleketin mukadderatı (yazgısı) daha iyi bir nika (güzele) yönelmiĢ olur. (...) ĠĢte yükselmenin yolu: DüĢünmek, çalıĢmak ve yükselmek... Memleketimiz senelerce birçok imkanlardan mahrum kalmıĢtır. Ne kadar üzülsek yeridir. Onun için hepimiz çalıĢmalıyız; söz söylemek hepimizin hakkıdır. Iğdır Ortaokul Yapma Derneği Ana Nizamnamesi (16 Ağustos 1954) I. Bölüm: Umumi Esaslar 1 – Madde: Iğdır Ortaokul Yapma Derneği adı ile bir dernek kurulmuĢtur. Merkezi Iğdır‟dadır. Siyasi gaye takip etmez ve siyasi partilerle ilgisi yoktur. 2 – Madde: Gayesi ilk okulu bitirip ortaokula gelen öğrencilerin okuma imkanlarını temin etmektir. II. Bölüm: Müesses (kurulu) Azalar Ali Ural Tüccâr Osman Ataman Fabrikatör Hüseyin Yaycı Tüccâr Hasan Öztürk Müteahhit Nağdeli Parlar Tüccâr Feci Bir Kamyon Kazası Pamukova 18 Ağustos 1954 Yıl: 1 Sayı: 8 Evvelki gün (17 Ağustos) kasaba ile Melekli köyü arasında feci bir kamyon kazasında yolculardan 2 tanesi derhal ölmüĢ diğerleri de ağır ve hafif vaziyette yaralanmıĢtır. Kaza hakkında gerek ilgililer nezdinde ve gerekse mahallinde yaptığımız tahkikata göre, Bayat köyünden Muharrem Karaca‟ya ait Tuzluca 11 plaka numaralı kamyon oğlu Mehmet Karaca idaresinde TaĢburun nahiyesi köylerinden aldığı 5 ton kadar çuvallanmıĢ buğday ve 30 yolcu ile Iğdır‟a gelmekte iken, Baharlı mahallesindeki göçmen evlerin bitiminde karĢıdan gelen bir bisiklete çarpmamak için yolun dıĢına direksiyon kırmıĢ ve hemen akabinde frene basmasıyla kamyonun takla atmasına ve feci kazaya sebep olmuĢtur. Gayet düz ve manevraya müsait bulunan bir yerde böyle bir kamyon kazasının vukuunu ehliyetli ve tecrübeli Ģoförler, sürat fazlalığı ve Ģoförün ehliyetsizliğine hamletmektedirler (yormaktadırlar). Zira mahallinde (yerinde) yapılan keĢif ve tetkik sonunda, Ģoförün yolunu solunu takiben geldiği bir sırada çok fazla olan sürati kesmeden kamyonu yoldan çıkararak tekrar yola doğru ani bir direksiyon kırdığı ve aynı anda da fren yaptığı ve böyle bir halde kazanın muhakkak olabileceği neticesine varılmıĢtır. Kaza neticesinde kamyon tam ve ani bir takla attığından gerek Ģoför mahallinde gerekse kamyon üzerinde bulunan yolcular neye uğradıklarını fark edememiĢ ve bir anda yolcularla buğday çuvalları birbirlerine karıĢmıĢlardır. Kaza yerine ilk yetiĢen Melekli köyü muhtarı Kadir Erol ile aynı köyden Eyüp Yıldız, devrilmiĢ bulunan kamyonu kriko ile kaldırarak yaralıları buğday çuvallarının altından çıkarmaya baĢlamıĢlardır. (...) Neticede Alican köyü muhtarı ve Iğdır‟ın tanınmıĢ Ģahıslarından Ġsa YoĢ‟un (Medet Serhat‟ın babası) Ģoför mahallinde ve Bayat köyünden Mansur‟un da bir buğday çuvalının darbesiyle kamyonun enkazı altında öldükleri tespit ve cesetleri yakınlarına teslim edilmiĢtir. Yaralılardan Hasan Öcer, Hüdaverdi Aras, Abdi Akpolat, Musa Aslan, Muharrem Güner, Mehmet Gökçe, Muharrem BaĢaran, Kurban Çiftçi, Mehmet Kök, Hüseyin Kaya, Hüseyin Genç ve Ġsmail Aydın‟ın hafifçe olan yaralarının ilk tedavisi yapılarak evlerine gönderilmiĢtir. Diğer yaralılardan Muharrem Bağcı, Rıza Aygün, Sefer Aras, Mehmet Yılmaz, Mesim Ayten, Mehti Bozkır, Rıza Bağda, ġakir YoĢ, Kadir Gökçe, Miro Yılmaz ve Hacer Alagöz‟ün yaraları çok ağır olduğundan Hastaneye yatırılmıĢ ve bir kısmı ameliyat edilmiĢtir. (...) Kazanın vukuunda Ģu ana kadar büyük bir fedakarlıkla çalıĢmakta bulunan baĢ tabip Abbas Çöllü, Hastane Ġdare memuru Ahmet Birdoğan, Ebe MüĢerref ve Hasta bakıcısı ġehriban ile Kerem‟in insan takatini aĢan gayretleri ve (...) Ġki Günde Bir 20 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 9 AKILLI MANDA Geçenlerde Iğdır‟dan manda alan bir dostumuz Ġstanbul‟a gittikten sonra bir mandanın noksan olduğunu görmüĢ ve hayvanın Çilli gediğinde (dağ geçidinde) kamyondan düĢtüğüne hükmederek aranıp bulunması için Iğdır zabıtasına müracaat etmiĢ. Garip ve enteresan haberler nakletmekle maruf olan Hürriyet gazetesi için bir baĢ manĢet mevzuu olan bir habere dudak büküp geçmeyelim. Biraz kafamızı yorarsak iĢin püf noktasın bulabiliriz... Manda sahibi dostumuz, mandasının kendiliğinde jandarmanın tuzağına düĢen Sakaltutan soyguncusu kadar akılsız olmadığını bilseydi bu telgrafı çekmezdi. DOĞRULUK! Bir mektep inĢaatı ihalesine yüzlerce adam koĢar...Kooperatif pamuklarının nakliyesini nerdeyse bedava yapacak kadar müĢterisi var!... Ofisin buğday nakliyesi, belediyenin motorin mubayaasından (satın alma) tutun, umumi helâların temizlenmesine kadar her iĢe her sınıftan yüzlerce adam göz diktiği halde Ģu yarım kalan camimizin çatı inĢaatına talipli bulmak için ne belediye müdavisinin (tellâl) avazı, ne de gazetelerin sütunlar dolusu ilânı kâr etmedi. Sebebini öğrenmek için fazla kafa yormağa lüzum yok...Cami inĢaatında da ilaveyi keĢif yapacak veya malzeme çalacak değiliz ya!... VUR ABALIYA! Kasap belediyeyle bozuĢur bizler et yiyemeyiz. Kahveci darılır çay içirmez; sebzeciler kokmuĢ ham sebze yedirmekte yarıĢ ederler. Bir sağlam taraf kasabanın umumi helâsı kalmıĢtı. Onu da Ennağı iki de bir burun kaldırıp grev eder, ibrikleri toplar. Hasılı ne tarafa dönersen, çomak abalının baĢında... ĠMAM BĠLDĠĞĠNĠ OKUR Seçimler arifesinde ateĢle oynayan çocuklar gibi belediyemizde bile bile kendisini tehlikeye atmakta devam ediyor!... ġimdi de lokantacı ve kasapların birkaç ay sonra atacağı reyi nazara almadan et ve yemek fiyatlarında tenzilât yaptı!... Hele her lokantaya bir fiyat listesi asmak büyük bir cesaret iĢi doğrusu!.. Ama birkaç satırla belediyeyi de ĢımartmıĢ olmayalım. Duvardaki listeye kim bakar? Ġmam bildiğini okur. ġakacıktan 20 Ağustos 1954 Mecit Hun Dün, Birlik genel kurul toplantısına müteakip ufacık bir hadise oldu. Birlik seçimi ile âlakalı iki zat yek diğerine sokakta küfür ettiler, sonra da akĢam yemeğini beraber yediler... SövüĢmeğe ve koklaĢmağa Ģahit olan bir arkadaĢımız bu iĢin hikmetini Ġsmail Gödekli‟den sordu “Günün icabı ĢakalaĢmıĢlar”, dedi. TeĢekkür Feci bir kamyon kazası neticesinde kaybettiğimiz kıymetli aile reisimiz ve babamız Ġsa YoĢ‟un gerek cenazesinde bulunmak ve gerekse bizzat evimize kadar gelmek suretiyle baĢsağlığında bulunan kıymetli dostlarımıza teĢekkürlerimizi arz ederiz. Ġsa YoĢ ailesine namına Eyüp YOġ (Serhat) Doğudan Sovyetlere Hayvan Ġhracı Zarar Değil, Fayda Getirecektir Mecit Hun 20 Ağustos 1954 Sovyetlerin, hükümetimizden 5 milyon liralık hayvan satın almak üzere yaptığı müracaat hakkında, “Ekonomi” gazetesinin bir yazısını tahlil eden Ekinci (Cengiz) refikimizin bu bahse ait Ģayanı dikkat makalesini geçen nüshamızda iktibas etmiĢtik. Bilhassa kazamızı yakından alâkadar eden bu mesele Ekinci refikimizle tamamen hemfikir olduğumuzu peĢinen kaydetmek isteriz. 1937 tarihine kadar ġark‟ın birinci derecede hatta yegâne hayvan ihraç merkezi olan kasabamızın, aradan geçen 17 yıl gibi uzun bir zaman rağmen hâlâ 17 yıl evveline nispeten çok geride bulunduğu inkâr kabul etmez bir hakikattir. Ruslarla ticari münasebetimizin kesildiği tarihten bugüne kadar bölgemizde istihsal edilen kasaplık hayvanın hepsine müĢteri bulunmuĢ mudur? Ve bu hayvanlar baĢka tarafa ihraç edildiği takdirde Ġstanbul gibi istihlâk merkezleri et sıkıntısı çekecek midir? Bu sualin cevabını verebildiğimiz taktirde Ekonomi gazetesinin mesnetsiz ve tetkik mahsulü olmayan tezi kendiliğinden çürüyecektir. Cevabımızı yalnız Iğdır‟a inhisar ettirelim. Kazamızda her yıl yüz binlerce kasaplık koyun ve sığır yetiĢtirilir. Bunlardan ancak yüzde30-40 nispetinde cüzi bir parçası seçilerek ikinci eller vasıtasıyla veya doğrudan doğruya büyük istihlâk merkezlerine sevk ve yüzde 5-10 u da mahallinde sarf edilir. Asgari yüzde 40 da müĢteri bulunamadığından ikinci seneye bırakılır. Müstahsilin (üreticinin) elinde kalan miktarın ikinci seneye ancak yüzde 50 zayiatla çıkarılabildiği tecrübelerle sabittir. Zira birkaç senelik hayvancılığımızın vermiĢ olduğu netice bu rakamı değiĢtirememiĢtir. Halbuki Rusya‟ya hayvan ihracı mümkün olursa imkânsızlıklar içinde kıĢın pençesine terk edilen hayvanlar mühim bir döviz halinde kasalarımızda kalacak ve iktisaden (ekonomik olarak) mahvolmuĢ bulunan bir bölgenin kalkınması sağlanmıĢ olacaktır. Hükümetimizin bu sebeplerle Kars müstahsilini koruyacağını ümit ederiz. PTS Birliği Genel Kurul Toplantısı Sükûnet Ġçinde Sona Erdi Mecit Hun 20 Ağustos 1954 Iğdır Pamuk SatıĢ Tarım Kooperatifleri Birliğinin normal genel kurul toplantısı dün sinema salonunda yapılmıĢ ve toplantı sükûnet içinde cereyan ederek sona ermiĢtir. Evvelâ, delegelerden Ali Aksu‟nun (muhtemelen Ali Karasu) baĢkanlığı altında kongre divanı teĢekkül ettirildikten sonra, Ticaret Vekâleti Komiseri Kaymakam Hakkı Albayrakoğlu ve Birlik Genel Müdürü Ulvi Gömüç‟ün müĢahedesi (gözetimi) altında gündemin maddeleri sırayla görüĢülerek karara bağlanmıĢtır. (...) Gündem maddelerinin müzakeresi esnasında Tufan (Talat) aleyhtarlığı yapan bir grubun kaĢ-gözle anlaĢmak istediği ve sükûneti ihlâl için çarelere baĢvurdukları gözden kaçmıyordu. Calibi dikkat (dikkati çeken) olan bir hususta Alkamer delegesi Enver‟in (Enver Sever) bir hesapları tetkik komisyonu kurmak için çırpınmasıydı. AnlaĢılan bu delege bu suretle ufakta olsa ayağına bir yer yapmak veya böyle bir fırsatta birkaç kuruĢ hakkı huzur koparmak arzusunda idi. (...) Yapılan gizli seçim sonunda eski idare heyetinin aynen kalarak yalnız Muhtar Yıldırım yerine Ahmet Armağan‟ın geçtiği ve kontrol kurulunda bir değiĢiklik olmadığı, yönetim kurulu yedek üyeliklerine ise Esadullah Aras‟la Ġslâm Selçuk‟un getirildikleri anlaĢıldı. Kongrenin cereyanı devamınca gerek genel müdür ve gerekse de yönetim kurulu baĢkanı Talat Tufan genel kurula tatmin edici izahat verdiler. Ġki Günde Bir 23 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 10 TEġBĠH Farslılarda, Sadî ġirazî gibi büyük Ģairler için ilham kaynağı olan enteresan masallar var. Bir gün, yolcunun biri, nefes nefese ve düĢe kalka kaçan bir tilkiye rastlar. Ömründe tilkiyi bu kadar telâĢlı görmeyen yolcu ile tilki arasında Ģöyle bir muhavere cereyan eder: - Neden bu kadar telâĢlısınız, tilki kardeĢ? - Ah!..Sorma dostum. ġehirde develeri hizmete çağırdılar, yüklüyorlar onun için firar ediyorum. - Deveyle aranda ne münâsebet var? Yoksa delirdin mi? - Sen orasını bilmezsin. Ya üç tane yalancı Ģahit çıkar da, “Bu devedir” diye beni yükleseler postumu kim kurtaracak?.. Durup dururken bu masalı nakletmekte manasızlık aramayınız...Memurlar hakkındaki “Tasfiye kanunu” hatırımıza geldi de... LEVHADA ZÜMRECĠLĠK Ticaret odasının bulunduğu sokaktan geçenler dikkat etmiĢler ve sol kolda Ģöyle bir levhayı muhakkak okumuĢlardır: “D.P. EĢiret (AĢiret) Terzihanesi” Bu levhadaki yazının neyi kastettiğini her halde izaha lüzum yoktur. Zümreciliği bertaraf etmek için dilimizde tüy bittiği Ģu sırada, bir de levhalarla mı mücadele edelim? Yarın birisi de cesaret alıp dükkânının kapısına, “Azeri Çayevi”, “Laz Nakliye Evi”, “Türk Sigara Bayii” veya “C. Millet Partisi Tenekecisi”, “C.H.P. Sebzecisi” levhasını yapıĢtırsa ne yapacağız? Bizim bildiğimiz Milli bütünlüğümüzle kabili telif olmayan bu hâreket suçtur ve cezayı müstelzimdir (gerektirir). Fakat alâkalıların bugüne kadar mezkûr (adı geçen) levhaya göz yummalarına ne diyelim?... DOSTLAR ALIġVERĠġTE GÖRSÜN Bir zamanlar Kağızman‟daki askeri birliklere Iğdır‟daki stoklardan buğday vermek icap etmiĢti. O zaman alâkalılar buğdayı Kağızman‟a teslim etmek için evvela kamyonlarla Kars‟a ve sonra da Kağızman‟a nakletmek suretiyle maliyetinden çok kira vererek yâranı (dostları) faydalandırıyordu. Devir değiĢti, iktidar da değiĢti. Ama galiba o zaman ki zihniyet hâlâ devam ediyor. Geçen sene Iğdır‟ın yemeklik ve tohumluk buğdayını Bayburt‟tan getirenler Ģimdi de Iğdır ve civar kazalarının gayet az olan buğday istihsalini nazara almadan günlük ofis mubayaasını (satın alma) Trabzon‟a nakletmekte berdevamdır. Bakalım Iğdır‟dan giden buğday çuvalları kaç gün sonra, “Iğdırlının yemeklik ve tohumluk ihtiyacını karĢılamak üzere Trabzon‟dan Iğdır‟a sevk edilecek? ġakacıktan 23 Ağustos 1954 Mecit Hun Dün Ağrı‟ya hırsız takibine çıkan jandarmamızı, susuzluğun pençesinden hırsızların bırakıp kaçtığı birkaç karpuz kurtarmıĢ!.. Bu haberi duyunca Osmanlı tarihine geçen meĢhur bir hikâyeyi hatırladım. Kanunî zamanında ölen veziri âzam yerine namzet aranırken saraydan da o zaman ġark vilayetlerinden birisinde mutasarrıf bulunan Rüstem PaĢanın bu vazifeye getirilmesi için gayret sarf ediliyormuĢ. Fakat PaĢa‟yı çekemeyenler, onun cüzam illetine müptelâ olduğunu ileri sürmüĢler... Hekimlerle temas edilmiĢ ve cüzam adamlarda bit bulunmayacağı iler sürülerek habersizce PaĢa‟nın çamaĢırlarının aranmasına karar verilmiĢ. Tesadüf bu ya, devrin mutasarrıfında bir bit bulunmuĢ ve derhal saraya müjdeler verilerek Rüstem PaĢa veziri âzamlığa (baĢ vezir) getirilmiĢ! Devrin Ģairlerinden birisi bu münasebetle Ģu güzel beyti edebiyat tarihimizde ebedileĢtirmiĢ. Bir kiĢinin ki ola bahtı kavi talihi yâr Kehlesi bile mahallinde iĢe yarar Kendiliğinden tuzağa düĢen Sakaltutan soyguncusu ve çaldığı hayvanları bırakıp kaçan Ġranlı hırsızlardan sonra Ağrı‟nın susuzluktan kavrulan mağaralarında jandarmamızın karpuz bulması, doğrusu Rüstem PaĢa‟nın Ģansına taĢ çıkarttı. Allah nazardan korusun! Câmimiz Ġçin Iğdırlılar Hamiyet YarıĢına Girdiler 25 Ağustos 1954 Pamukova Dün Komiteye yatırılan bağıĢların miktarı 4000 liraya baliğ oldu (eriĢti). HAMĠYETPERVERLERĠN LĠSTESĠNĠ VE YAPILAN BAĞIġI NEġREDĠYORUZ Hacı Ekber Çöllü Hüseyin Yaycı Hasan Öztürk Feyzullah Ġnan Ömer ġark Yasin Bademci 500 500 500 300 250 250 Hacı Kulem Parlar Hamdi Kalafat Talip Kalafat Gulem Çağlar Hacı Hüseyin Çağlar Ali IĢık 200 200 200 100 100 100 Aziz Güney 100 Hacı Abbas Açıkgöz 100 Kerem Zengi 100 Feyzullah Zengi 100 Bağır Aras 100 Zihni Türkmen 100 Abdurrahman Albayrak 100 Mecit GüneĢ 100 Talat Tufan 100 Abdurezzak GüneĢ 100 Talip Sayan 100 Hacı ġebap ġek 100 Ali Baburhan (Orkun) 100 Mehmet Teko (HoĢhaber) 100 Ali Yardım 100 Lütfullah Demirci 100 Enver GüneĢ 100 Zöhrap Makinist 75 Kadir Parlak 50 Abdullah Çınar 50 Veli Yaycılı 50 Tağı Karasu (Hakveyis) 50 Emin GüneĢ 50 Necdet Perin 50 Obalı Hacı Mehmet 50 Dr. Necdet Koçak 50 Sadık Karasu 50 Kadir Erol (Mel. Muh.)50 Fethi Kavalcı 50 Ahmet Sahran 50 Hacı HaĢem Çakmaz 50 Ġbrahim Karadeniz 50 Yusuf Ġsa 50 Hasan Tezel 50 Veli Gökçe 50 Tağı Demirel 50 Cihangir Turan 50 Mehmet Karadeniz 50 Ağalı Tunç 50 PaĢa Çağatay 50 Hasan Ġğneci 50 Abidin AktaĢ Recep Savacı Abbas Önay Dr. Abbas Çöllü Hüsnü Özerdem Rıza Yalçın Ahmet Armağan Ağayar Sürmeli Ali Ural Temur Toksöz Musa BaĢkent Muhtar Demirbulak Abbas Odoğlu Kadir Günde Menaf Yıldırım Ferman Aykut Tağı Solmaz Rıfat ÇalıĢır Tahir GüneĢ Nurettin Kirman Rahim Akyüz Ġsmail Özgür Hamit Hun Selim Özler Tevfik Karadağ Ġbat Tuncer Nazım Kalafat ġoför Ali Genç Celil Cantürk EĢref Kaya Halit Uzun Ġdris Kılıç Mehmet Karaali Hüseyin Ersoy PaĢa Akgerdan Hüccet Aydın Göçmen Halil Esat Atasever Ġbrahim Nevruzhan Hacı Ekber Tufan Kel Bayram 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 50 40 30 30 30 25 25 25 25 25 25 25 25 25 Kemal Akar 25 Vahap Akar 25 Hüseyin Kalafat 25 Rasim Sönmez 25 Rıfat Kalafat 25 Kasım Zengi 25 Fazıl Bozyel 25 Haydar Akyüz 25 Cafer Alay 25 Abbas GüneĢ 25 Necef Yıldız (Yaycılı) 25 Medet GüneĢ 25 Ġbrahim AltıntaĢ(Melekli) 20 Adil Çatak 20 Hüseyin Ayaz 20 Haydar ġahin 20 Ġslam Yılmaz 20 Cihangir Aras 20 Ġskender Yalçın 20 Hacı Hasanali Bağcı 20 Hüseyin Çöllü 20 Mehmet Ekmekçi 20 Hacı Hüseyin Aras 20 Kerim Kerimi 20 Fikri Kalafat 20 Yusuf Dedeyi 20 Ġbrahim Ağayar 20 Sadık Akyüz 15 Haydar Cantürk 15 Niyazi Yılmaz 15 Abdullah Alibaco 15 Nevruz TaĢkın 15 Ali Aydın 15 Ġbat Aras 15 Dursun Toprak 15 Ali Kuk 15 Kadir Bayat 11 Ahmet Gülcan 10 PaĢa Baycan 10 Hüseyin Candemir 10 Ġslam Parlar 10 Timur Demirci Cabbar Aksoy Asker Özgündüz Mehmet Aslan Selman Aras Ġslam Keskin Musa Bakdemir Timur Doğu Mecit Zahireci Hacı Recep Rıza Kulu (Melekli) 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 Ġbrahim Turan (Melekli) 10 ġah Hüseyin Turan 10 Seferali Kurban 10 Hüseyin Sallar 10 Ali Yıldırım 10 Ġsa Polat 10 Ahmet Dedei 10 Ali Günal 10 Sait Balkar 10 Saim Erdem 10 Abdurrahman AktaĢ 10 Sefer Sağlam 10 Niyazi Okacak 10 Kerem SektaĢ 10 Resul Mızrak 10 Kahveci Veli 10 Ali Tenzil 10 Ali Yayla 10 Müslüm Ata 10 Ali Kurs 10 Rıza Özmen 5 Mehmet Göncü 5 Musa Kaplan 5 Haber Murat 5 Mahir Yakut 5 Ġsrafil Kamerli 5 ġaban Kamerli 5 Osman Can 5 Mirali 5 Ġbrahim Yazar 2,5 Turgut Çeliker ġakacıktan 1,5 25 Ağustos 1954 Mecit Hun YĠNE ġANSA DAĠR Ġnsanlar yaĢayıĢlarında iki manevi varlığın tesiri altında kalırlar: “Akıl ve ġans” Her ikisi de yerine göre kıymetlidir. Yalnız aklın Ģanstan üstün olan geniĢ bir sahasının bulunduğu inkâr edilemez. Her baĢarılan iĢte aklın öncülüğü vardır. Ġnsanlar arasında meĢhur Rüstem PaĢa gibi Ģanslılara sık sık tesadüf edilir. Fakat, Ģans bir yıldız kaymasıdır. Akıl ise bir güneĢ gibi daima etrafındakileri aydınlatır ve nurlandırır. Akıl ile Ģans bir gün bahse tutuĢurlar. Ġnsanların hangisine daha çok kıymet verdiğini denemek isterler. Ġnsanların kalabalık olduğu bir yere gitmeğe karar verirler. Bir kiliseye girerler. ġans kendisinin her yerde üstün olduğunu göstermek için, halkın önünde divan durup takdis (kutsama) ettiği altın bir öküz baĢı içine saklanır. Akıl ise kendisine münasip bir yer seçerek neticeyi bekler. Âyin sonunda cemaat, öküz kafasının önünde hürmetle eğilir ve çıkar. Kilise boĢaldıktan sonra, Ģans öküz kafasından bahsi kazanmanın gururu ile çıkar. Akıla, bahsi kazandığını söyler. Akıl, “Evet yükseldin, fakat bir öküz baĢı içinde” diye cevap verir. Ne dersiniz? Akıl mı? ġans mı? Iğdır Pamukçuluğunun Âkıbeti 25 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 11 ġark‟ın yegâne pamuk istihsal merkezi kabul edilen Iğdır Ovasının pamuk ziraatında kaydettiği inkiĢaf ve gerilemelerin milli ekonomimiz üzerinde küçümsenemeyecek tesirler yaptığı muhakkaktır. Son yıllarda pamuk ziraatına müstahsilin rağbet göstermemesi ve istihsalin seneden seneye azalması Iğdır pamukçuluğunun istikbalinden bizleri endiĢeye sevk etmektedir. Rus idaresinden kurtulduktan sonra 1937 tarihine kadar mahsulüne yurt içinde ve dıĢında istihlâk merkezi bulmakta güçlük çekmeyen pamuk müstahsilimiz bir çok menfi sebeplerin inzimamıyla (eklenmesiyle) bugün mühim bir servet olarak pamuk ekimini terk etmek üzeredir. Pamuk tarlaları yerine her gün buğday ve sebze ziraatını ikame ettirmekte devam eden sebepleri Ģu Ģekilde hülasa edebiliriz. Evvelâ, nazariyatta (teoride) gayet iyi esaslar ihtiva eden kooperatifçiliğin tatbikatta kötü neticeler vermesi ve müstahsil malının suiistimallere maruz kalması ile kooperatiflerden malını kaçırmak mecburiyetinde kalan ortakların serbest eller arama arzusu beklenen iyi gayelerin tahakkukuna mani olmuĢ ve bu sebeple de her yıl zararla neticelenen bilançoların ağır yükü altında ezilen müstahsil, pamuk ekimini hafifletmek ve Ziraat Bankası da verilen kredileri kısmak zorunda kalmıĢtır. Saniyen (ikinci olarak) Ġkinci Dünya Harbinin bilumum yiyecek ve giyecek maddelerinde tevlit ettiği fiyat artıĢına rağmen pamuk fiyatlarının kıyas edilmeyecek derecede diğer mahsullerin dûnunda (aĢağısında) kalması ve dünya pamuk istihsalinin fazlalığı dolayısıyla ihracatın günden güne azalması pamuğa karĢı olan alâka ve isteği zayıflatmıĢ ve bunun tabii bir neticesi olarak da pamuk ziraatı alıcının alâkası nispetinde azaltılmıĢtır. Diğer taraftan hububat fiyatlarındaki müsait havanın devam etmesi ve bir pamuk tarlasına sarf edilen emeğe nispetten daha az bir emekle aynı tarladan daha fazla buğday veya sebze mahsulünün elde edilmesi ve nihayet hububat ile sebzeye her zaman için hazır müĢteri bulunması da pamuk ziraatının azalmasına yardım eden hususlardan birisidir. ġu halde Iğdır pamukçuluğunu geri götüren amilleri (etkenleri) arayıp bulmak ve onları bertaraf etmek hatta icap ederse yeni tedbirler almak icap eder. Kanaatimize göre, Adana ve Ege‟ye nazaran pamuk istihlak ve ihraç merkezlerine binlerce kilometre geride bulunan Iğdır pamuğunun, borsaların en hareketli zamanında alıcıya yetiĢtirilmememsi ve beher kilo pamukta 2025 kuruĢ gibi mühim bir nakliye farkının maliyete ilâvesi nazara alınırsa Iğdır‟da, Iğdır pamuğunu iĢleyebilecek bir iplik fabrikası kurulmadığı taktirde pamuğumuzun yukarıda izah edilen kötü akıbetten kurtulması mümkün olamayacak ve müemmen (güvenilir) bir istikbalin beklenmesi ancak hayal mahsulü olacaktır. Halk Partisi iktidarı zamanında Iğdır pamuğunu iĢleyecek fabrika temelinin hatır ve gönül için Erzincan‟a atılması ve kıymetli Kaymakamımız Hakkı Albayrakoğlu‟nun gayretlerine rağmen Iğdır‟da bir iplik fabrikası kurulması teĢebbüsünün alâkasızlığımız yüzünden tahakkuk safhasına intikal edememesi pamukçuluğumuzu bekleyen kötü âkıbeti daha da imkân dahiline sokmaktadır. Iğdır ovasının istikbaline müessir olacak bu mühim mevzuda alakalılarımızın elbirliği ile çalıĢmasını istemek her vatanseverin vazifesidir. Ġki Günde Bir 25 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 11 ALİ CENGİZ OYUNU Hani BektaĢi‟nin biri, bir Ramazan günü müftüyü iğfal eder (aldatır), orucunu bozdurduktan sonra üstelik birkaç kadeh Ģarapta ikram eder ve ikisi kol kola sarhoĢ vaziyette sokağa çıkarlar. Taassubun (bağnazlık) hakim olduğu o devirde müftüyle BektaĢi‟yi yakalayıp kadıya götürürler. Derhal mahkeme kurulur ve her iki suçlu huzura alınırlar. Kadı evvelâ BektaĢi‟nin ismin sorar, “Karabet” cevabını alınca: - Sen Ermeni‟sin, Ģöyle bir kenarda bekle!, der. Sonra Müftü‟ye döner: - Ulan zındık herif, utanmıyor musun? ġehrin müftüsü mübarek Ramazan günü sarhoĢ olur orucunu bozar mı? ġu herife 50 sopa atacaksınız! Hoca falakaya yatırılıp bir kere sopa yiyince feryadı göğe çıkar. BektaĢi arkadaĢı dayanamaz ve hemen kadının ayağına kapanır. - Aman kadı efendi meğer ne güzel bir dininiz varmıĢ. Bir oruç bozmanın cezası 50 sopa ise ben Hıristiyan olduğuma piĢmanım, Müslüman olacağım, der. Kadı bir gâvuru hidâyete (doğru yola) getirmenin hazzı içinde müftüye indirilen sopaları durdurur ve kısa bir merasimi diniye ile kendisini Karabet ismiyle takdim eden BektaĢi güyâ Ġslâm dinine alınır. Merasimi müteakip (sonra) müftüye sopa atılmasına devam emri verilince, BektaĢi müdahale eder. - Aman Kadı efendi, bak beni dininize almakla büyük bir sevap kazandınız. Bu adamı da bu defalık bana bağıĢlayın, der ve bu teklifi kabul edilir. Kadının huzurundan çıkarken BektaĢi Müftüye hitaben: - Bak dostum! Gâvur oldum kendimi sonra da Müslüman olup seni kurtardım, der. Bizim gazete satıcısı Filit‟in baĢına da Müftü oyunu getirmiĢler. Tapudaki hissesini satmak için bir ölüm kâğıdı doldurup öldürmüĢler. ġimdi de mahkemeye müracaat ettirip kim bilir ne maksatla diriltmeğe çalıĢıyorlar. Güzel ama, Filit sağ iken öldürenlerden hiç hesap sorulmayacak mı? Dost Acı Söyler 25 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 11 Hamiyetperverlik! Geçen gün bir memur arkadaĢımız hasta çocuğunu Karaköse‟de bulunan Kulak-Burun-Boğaz mütehassısına götürmüĢ. Memur diyince katlandığı masrafın ehemmiyeti ve ne zahmetlerle bir iki günlük izin alabildiği kendiliğinden anlaĢılır. Bin bir meĢakkatten sonra doktor beyin evi bulunmuĢ, dıĢ kapıdan kendisine haber verilmiĢ fakat nafile. Doktor Bey istirahat zamanı olduğunu söyleyerek hastayı kabul edemeyeceğini buyurmuĢ!.. Biraz sonra Iğdır‟a dönmek zorunda olan arkadaĢımızın rica ve yalvarmaları da para etmemiĢ ve doktorun hamiyet damarlarını kabartamamıĢ. Ordu hizmetinde BinbaĢılığa kadar yükselen bir mütehassısın mensup bulunduğu mesleğin Ģerefini unutarak kendisine gelen hastanın hayatını birkaç dakikalık istirahatına feda etmesi ve bir ailenin hasta çocuğuna hamiyet elini uzatamayarak o aileyi acı içinde bırakması acaba hoĢ görülebilir mi? Doktor beyin kendisine sorarsanız belki de kabahati hastasında bulacak! ĠĢ Bankasının 30. Yıldönümü (27 Ağustos 1953) 400 den fazla davetli dün gece yarısına kadar neĢe içinde bankanın kuruluĢ yıldönümünü kutladılar. ĠĢ Bankası müdürü Fehmi Bilen‟in konuĢmasını aynen neĢrediyoruz: “Pek muhterem misafirlerim. Bugün bankamız 30. yıl dönümünü ikmal etmiĢ olduğundan bu mesut günümüzü (...). Burada konuĢmama son verirken iĢ bu konuĢmamı aynen 27 Ağustos tarihli gazetesi sütunlarına aksettirmeği vaat eden PAMUKOVA müdürü ve baĢyazarı Mecit Hun‟a teĢekkürü bir borç olarak kabul ediyorum.(...) Dost Acı Söyler 27 Ağustos 1953 Mecit Hun ASAYĠġ Gazetemizin 25 günlük koleksiyonunda asayiĢe dair haberlerin ufak bir istatistiğini çıkardık. Yalnız Iğdır mıntıkasında bir ayda 5 soygunculuk, 4 büyük baĢ hayvan hırsızlığı, bir hudut hadisesi iki ağır yaralama, bir adam öldürme hadiseleri olmuĢtur. Bunlar sadece gazeteye intikal eden vukuat olduğuna göre, muttali olmadıklarımızı da nazara alınırsa korkunç bir netice doğrusu... Hele faili meçhul soyguncu vakalar âdeta huzurumuzu kaçırmaktadır. Ġranlı çapulcu ve hırsızlar dıĢarıdan, bizimkiler de içeriden çalıĢa dursunlar. Bakalım sonu neye varacak?... Türk Ġran Hudut Hâdiseleri 30 Ağustos 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 13 Senelerden beri Iğdır, Doğubeyazıt, Çaldıran, Muradiye ve Van gibi hudut vilâyet ve kazalarının emniyet ve huzurunu bozan bir unsurla karĢı karĢıyayız: Ġran çapulcuları... Ġkinci Dünya Harbini müteakip Ġran‟ın Ruslar tarafından kısmen istilâsı üzerine Saadabat Paktı hükümleri ihlâl edilmiĢ ve Ġran-Irak-Türkiye hudutları arasında kargaĢalığa sebep olan kötü unsurlar serbest kalarak tekrar bu bölgeye sızmalarına meydan verilmiĢti. Ruslar çekilip gittiktin sonra da mahdut miktarda bulunan bu hırsız ve çapulcu gurubu Türkiye ile hem hudut bulunan Ġran köylerinde yerleĢip kalmıĢlardır. Ġran hükümetinin çok zayıf olan ve hatta mevcudiyetinden Ģüphe edilen emniyet ve asayiĢi, hırsızlık ve soygunculuğu meslek (!) haline getiren bu bir avuç insanı ıslaha kâfi gelemediğinden zaman zaman hudut hâdiseleri vukua gelmiĢ ve bu suretle Ġran hududuna yakın olan köy ve kasabalarımızın asayiĢ ve sükunu ihlâl edile gelmiĢtir. 1944-45 yıllarında Ġran‟a sürülen on binlerce hayvanımız tarihi dostluk ve komĢuluğumuza hâlel getirmedi! Ancak hayvan sahiplerinin mağduriyet ve periĢanlığı yanımıza kâr kaldı. Müteakip seneler soygunculuk, çapulculuk, adam öldürme vakaları birbirini takip etti. Hüküm giyen, suç iĢleyen, cezaevlerinden kaçanlar Türk-Ġran hududundaki bu bir avuç çapulcu gurubuna iltihak ettiler. Ġran hükümeti Ģu ana kadar hâlâ seyirci ve hâlâ hükümranlık iddiasındadır. Hükümetimiz ise belki de tarihi bir komĢuluğun hatırı için müsamahakâr davranmakta ve siyasi münasebetlerin iyi bir Ģekilde devamını temine çalıĢmaktadır. Son günlerde vukua gelen 5 soygunculuk vakası ile Iğdır DÜÇ‟den çalınan koyun faillerinin de Ġran‟da oldukları, hudutlarımızdan sızan bu çapulcuların emniyet ve asayiĢ iĢlerimizde ne derece büyük müĢkülatlar doğurduğu açık bir hakikat olarak gözlerimizin önündedir. Ġran hükümetinin komĢuluğa yakıĢmayan bu lakayt siyaseti daha ziyade devam etmemeli ve Iğdır Üretme çiftliği iĢçilerine ait yüz numarayı yakacak kadar hükümrânlık hakkını kullanan bir hükümet, hudutlarına ve hududu içindeki çapulcu ve soygunculara sahip olmasını bilmelidir. TaĢlıca Köyünde Yeni Bir Hâdise 23 Ağustos 1954 Pamukova Ġki gün evvel TaĢlıca köyünde enteresan bir hâdise olmuĢtur. Gazetemize verilen malûmata göre, TaĢlıca köyünden Mirze AktaĢ‟a ait bir gayri menkule müdahale eden Ali Tırpan taraftarları bir hâdisen dolayı tevkif edilince bu defa karıları tarafından “Kaymakamlığın men kararına” rağmen müdahalede devam olunmuĢ ve karara infaza giden zabıta ile köy muhtarına karĢı gelinmiĢtir. Bununla da yetinmeyen suçlu kadınlar birisi oğlunu taĢ ve sopa ile muhtelif yerlerinden yaralamıĢ ve kolunu kırmıĢtır. Bir Jandarma Eri Ġntihar Etti 30 Ağustos 1954 Pamukova Ġntihara Cezaevinden Çıka Bir Yaralama Hâdisesi Sebep Oldu. 27.08.1954 gününü 28 Ağustosa bağlayan gece Iğdır cezaevinde jandarma erlerinden birisinin intiharına sebep olan bir yaralama hâdisesi olmuĢtur. Resmi kaynaklardan ve hususî mahiyette öğrendiğimize göre, kazamız tüccârlarından Timur Demirci‟yi bıçakla öldürmeğe teĢebbüsten 9 seneye mahkûm olarak Iğdır cezaevinde tutuklu bulunan Kasım Çetinel adında birisi gardiyan ve nöbetçilerden saklı halde temin ettiği bir 180lik rakıyı içtikten sonra sarhoĢluk sakiyle ceza evinde tutuklu bulunan TaĢlıça köylü Ömer oğlu Reis Tırpan‟ı bıçakla karnından yaralamıĢtır. Vukuu anında hâdiseye derhal müdahale edilerek yaralı hastaneye kaldırılmıĢ ve Kasım‟a içki temin ettiği zannedilen merkez bölüğü jandarma erlerinden Ahmet Karslı ile suçlu Kasım hapishaneden alınıp merkez jandarma karakoluna getirilmiĢlerdir. Tahkikat ile bizzat C. Müddeiumumisi Fuat Eribol ile jandarma Bl. Kumandanı Kıdemli YüzbaĢı Hüsnü Ergünsu gece geç vakte kadar meĢgul olup ayrıldıktan sonra sabaha yakın bir saatte nezarette bulunan Ahmet Karslı nöbetçinin uzaklaĢmasında faydalanarak temin ettiği tüfekle kendisini sol bacağından ağır surette yaralamıĢ ve kaldırıldığı sağlık merkezinde ölmüĢtür. Ahmet Karslı‟nın ne gibi his ve düĢünceler tahtında (altında) intihar ettiği henüz tespit edilememekle beraber müntehirin (intihar eden) hâdise gecesi karakolda feci bir Ģekilde dövülmesi ve baygın vaziyette nezarete atılmasını müteakip kendisine gelince haysiyet ve Ģerefine rencide edildiğinden müteessir olarak intihar ettiği kuvvetle tahmin edilmektedir. Ahmet Karslı‟nın cenazesi üzerinde yapılan otopsi neticesinde de yüz ve kafada büyük mikyasta darp eseri tespit ve raporla tevsik edilmiĢtir. Ahmet Karslı‟nın cenazesi otopsiyi müteakip belediyenin çöp arabasıyla hastaneden çıkarılmıĢ ve asrî mezarlığa defnedilmiĢtir. Hâdise umumiyetle muhitte derin bir teessür doğurmuĢ ve öğrendiğimize göre alakalı bazı Ģahıslar keyfiyeti lazım gelen makamlara intikal ettirmiĢlerdir. Bu sebeple Ahmet Karslı‟nın intiharına kapanmıĢ bir mesele gözüyle bakılmamalıdır. Dost Acı Söyler 30 Ağustos 1953 Mecit Hun SERZENĠġ!.. Dün bir dostum serzeniĢte bulundu. Meğer Feyzullah Zengi‟nin kahvehanesi önünde otururken Belediyenin çöp arabasında intihar eden jandarma erinin cenazesi varmıĢ; biz de hürmeten ayağa kalkmağı ihmal etmiĢiz! Dostumuza peĢinen hak verelim. Ama, bizim bildiğimiz her cenazenin bir de cenaze alayı olur. Hele cenaze vatan hizmetini ifa etmekte iken ailesinden uzakta vefat eden bir jandarma erine ait olursa cenaze alayının baĢında baĢta kendi komutanlarıyla askerî ve mülki erkânın da yer alması ve Ģehir müftüsünün refakat etmesi icap eder. Yoksa belediyenin çöp arabasında cenaze olduğunu bilmek için insanın kâhin olması gerekir. Kabahat cenaze âdabını bilmeyenlerle cenazeye lâyık olan kıymeti veremeyenlerde... Darılmaca olmasın; ne yapalım ki dost acı söyler. Gazetemiz Takibata Uğradı 1 Eylül 1954 Pamukova Müntehir Ahmet Karslı hakkındaki neĢriyat da mahkeme kararıyla men edildi. Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharı hakkında dün verdiğimiz malûmatı, intihâr hâdiselerinin mahiyeti hakkındaki neĢriyatı men eden kanun hükümleri ile basın kanununa aykırı gören C. Müddeiumumiliği, gazetemiz hakkında takibata geçmiĢ ve mes‟ul müdürümüz Mecit Hun celp edilerek ifadesi alınmıĢtır. (...) Son Dakika: Gazetemiz baskıya verildiği sırada müntehir Ahmet Karslı‟nın intiharına taalluk eden yazı ve haberlerin neĢredilmemesi hakkında Iğdır Sulh Ceza yargıçlığının kararı gazetemize tefhim edilmiĢtir. Mezkûr karara göre hiçbir gazete ve mevkute bu yolda neĢriyat yapamayacaktır. Kırzıoğlu Kazamızda (1 Eylül 1954) Kars Tarihi müellifi (yazarı), tarihi etütler yapmaktadır. Milli kütüphanemize Kars Tarihi ismiyle ciddî bir tetkik mahsulü olan kıymetli bir eser ilâve eden Diyarbakır tarih hocası sayın Fahrettin Kırzıoğlu evvelki gün kazamıza gelmiĢtir. Esasen Karslı olup uzun müddet Kars Lisesi Tarih hocalığı yapan Kırzıoğlu, ayrıca Kars Yaylası, Kars‟ın KurtuluĢunun 30.Yıldönümü Hatırası, Dede Korkut Oğuz nameler, Kürtlerin MenĢei, Karslı Divan Ģairlerimiz, Karslı Büyüklerimiz, Ġzahlı Kars Albümü ve Kars Folklor ve Etnografyası eserlerinin müellifidir. (...) ġAKACIKTAN 1 Eylül 1954 Mecit Hun ZEKÂT Falancanın öküzü filancanın atı, eĢyası derken nihayet Devlet Üretme Çiftliğinin de 25 koyunu Ġran‟a uçuruldu. Filhakika çiftliğin koyun sürüsü insaflı hırsızlara rastlamıĢ. Ağrı‟daki çapulculuk tarihinde Ģimdiye kadar sürünün hepsi var iken birkaç tanesini ayırıp mütebakisini sahibine bağıĢlamak (!) görülmüĢ Ģey değil doğrusu... Kim bilir, zekât niyetine götürülmediği ne malûm? ġAKACIKTAN 3 Eylül 1954 Mecit Hun BURUN SOKMAK! Ġtalya‟da FaĢizm idaresinin tam manasıyla teessüsünden sonra Kralın mahdut olan salâhiyetleri de elinden alınmıĢ ve devletin bütün idaresini Musolini ele geçirmiĢti. Bir gün Kral ile Musolini, Roma saraylarından birisinin bahçesinde konuĢurken Kral‟ın mendili düĢer. Musolini eğilip mendili vermek isterken Kral mâni olur ve, “Zahmet buyurmayınız kendim alırım. Zira burnunu sokmadığın yalnız mendilim kalmıĢtı”, der. Bizim de her Ģeye burnunu sokan sabık bir dostumuz vardı. Sırayla her tarafı yokladıktan sonra nihayet askerî mahfele de burun sokmuĢ; ama, galiba bu defasında müsamaha görmemiĢ ve burnunu kırmıĢlar. GeçmiĢ olsun... Kasabanın Elektrik Ġhtiyacı (1 Eylül 1954) Pamukova Her gün inkiĢaf halinde bulunan Iğdır‟ın elektrik ihtiyacını tam manasıyla karĢılamak üzere belediyemizin bir seneden beri ısrarla yaptığı teĢebbüs nihayet tahakkuk etmiĢ ve keyfiyet meali aĢağıda bulunan telgrafla Belediyemize bildirilmiĢtir. (...) Ġller Bankası vasıtasıyla temin edilen yeni motor 140 beygir kuvvetinden olup tesisat ikmal edildiği taktirde gündüzleri de kasabaya cereyan verilmesi mümkün olacak ve göçmen mahallelerine de ıĢık verilecektir. (...) Siyasi Partilerimizin Durumu 3 Eylül 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 15 2 Mayıs seçimlerinden sonra dört ay geçti. Ġç politikamızda kısa da olsa bu dört aylık ilk devrenin önemi çok büyüktür. Ġktidar partisinin önümüzdeki 4 senelik faaliyet devresine nasıl bir programla gireceği; muhalefet partilerinin ise bu müddet içinde muhalefet vazifelerini ne suretle ifa edecekleri bu birkaç ay zarfında öğrenilmiĢ gibidir. KuruluĢunu müteakip hiçbir siyasi partiye nasip olmayan çok kısa bir zamanda maddi ve manevi her türlü güçlükleri bertaraf ederek milletin hakiki reyi ile iktidarı ele alan DP, bugün kendi teĢkilâtı içinde isabetli bir kararla temizlik ve tasfiye faaliyetine girmiĢtir. Siyasi nüfuz peĢinde giden parti kodamanları ile devlet iĢlerine kadar burun sokmak suretiyle huzursuzluk ve nahoĢluk yaratan Ocak-Bucak baĢkanları artık tarihe karıĢmak üzeredir. Diğer taraftan parti kademesindeki, “Müfrit particilik” zihniyeti de yıkılmaktadır. DP‟nin bu dahili ıslahat faaliyetine muvazi (paralel) olarak diğer partilerde kendileri için seçimlerden aldıkları dersle istikrarlı bir yol seçmek için çırpınmaktadırlar. CHP ve CMP‟den seçimler akabinde vuku bulan mühim istifalar bunun hakiki bir tezahürüdür. CHP de teĢekkül ettirilen ıslahat komisyonları Ģüphesiz ki bu gayeyle çalıĢtılar. Neticede tam bir muvaffakiyet elde edilmiĢ olmazsa dahi böyle bir maksatla harekete geçmek ümit vericidir. Bu arada üzerinde durulacak mühim noktalardan birisi de partiler arası münasebetlerin iyiye doğru götürülmesidir. Seçimlerden evvelki gerginliğe ilaveten KırĢehir‟i kaza haline getiren layiha (yazı) ile memurların tasfiyesine dair kanun layihasının muhalefetin itirazlarına rağmen kabulü, DP‟nin muhalefete karĢı haĢin bir hareket tarzı takip ettiğine iĢaret sayılmakta ve bu sebeple seçim kanununda yapılan bazı tadiller de ileri sürülerek muhalefet partileri, önümüzdeki seçimlere boykot ilân etmektedirler. Bizce muhalefetin bahis mevzu ettiği hususlar seçimlere girmeme için mühim bir sebep olmamalı ve müfrit bir particilik zihniyetine kapılarak kendi mensuplarının mukaddes ola seçmek ve seçilmek hakları muvakkat bir zaman için dahi olsa ellerinden alınmamalıdır. Zira, bu Ģekildeki bir hareket tarzından Ģu veya bu partiden ziyade memleket zarar görecektir. Nüfus Müdürü ile Vilayet Jandarma Kumandanı Geldi (3 Eylül 1954) Aynı zamanda vilayet hukuk iĢlerini de idare eden nüfus müdürümüz Medet Akçora ile vilayet jandarma kumandanı dün kazamıza gelmiĢlerdir. GeliĢlerinin intihar eden jandarma eri ile alakalı olduğu tahmin Edilmektedir. Plâkasız Bisiklet Yasağı Para Bulundu (3 Eylül 1954) Son günlerde bazı kazalara sebebiyet vermelerinden dolayı plakasız bisikletlerle mücadele eden emniyet mensupları dün, köylerden kasabaya gelen plakasız bisikletleri toplamıĢtır(...) (3 Eylül 1954) Ġki gün evvel hastane yolunda bir senet ile bir miktar para bulunmuĢtur. Sahibinin Mecit Hun Ģoförü Abdurrahman AktaĢ‟a müracaatı rica olunur. Iğdır-Doğubeyazıt Yolu 3 Eylül 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 15 Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi etrafında leh ve aleyhte münakaĢaların devam ettiği Ģu sırada defalarca hatırlattığımız gibi boĢboğazlık yapacağımıza vilâyet olmağı tacil edecek (hızlandıracak) sebepler hazırlamamız daha yerinde bir tedbir olacaktır. Bu meyanda üzerinde duracağımız mühim mevzulardan birisi de Karagüney‟den geçen Iğdır-Doğubeyazıt yolunun yapılması ve nakliyecilerin Çilli güzergâhından kurtarılmasıdır. Her yıl on binlerce ton pamuk, sebze ve buğdayı bu yoldan ihraç eden Iğdır, yolun müsaadesizliği dolayısıyla yeteri kadar nakil vasıtası temin edemediği gibi fazla miktarda da kira farkı ödemek zorunda kalmakta ve böyle olunca da Iğdır‟ın iktisadi bakımdan kalkınması tam manasıyla tahakkuk safhasına girememektedir. Hatırlarda olduğu gibi geçen yıl yine bu mevsimde bu mühim davamız gerek Kaymakam Hakkı Albayrakoğlu ve gerekse o zaman neĢrettiğimiz ġarkın Dili Gazetesi tarafından ele alınmıĢtı. Fakat bugüne kadar müspet bir belirtiye Ģahit olamadığımız için keyfiyeti bir daha ilgililere duyurmayı faydalı buluyoruz. Iğdır‟ı iktisadi bakımdan geliĢtirmek için Iğdır-Karagüney – Doğubeyazıt yolunun en kısa bir zamanda yapılması Ģarttır. AsayiĢi Kendimiz Bozuyoruz 6 Eylül 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 16 AsayiĢsizlikten Ģikâyet eder dururuz. Geçen nüshalarımızdan birisinde asayiĢle alakalı hâdiselerin bir aylık bilançosunu yapmıĢ ve elde ettiğimiz korkunç netice karĢısında yeni tedbirler ittihazını kanaat olarak ileri sürmüĢtük. Bu tedbirler ne olabilir? Bir Allah bendesi çıkıp da, “Ne oluyor ve nereye gidiyoruz, birbirini takip eden bu vakaların sonu nereye varacak?” demedi. Sakaltutan‟da veya filan mevkide falanca adam soyuldu. Elbisesi, atı, eĢyası alındı. Jandarmamız sanki soyguncu Sakaltutan‟da kendisini bekliyormuĢ gibi bir gün sonra oraya devriye çıkar ve baĢka tarafta bir hadise zuhur edinceye kadar soyguncu veya hırsızı ilk hadise mahallinde bekler. Tabii elde edilecek netice menfi ve faili de serbestçe icrayı sanatında (!) devam eder. Kaza hudutlarının son noktalarına kadar nüfuz eden soyguncunun jandarmanın pususuna düĢmeyecek kadar muhite aĢina ve bir defa hâdise çıkardığı yere ikinci defa gelecek kadar aptal olmadığını kabul edersek, bunları takip edeceğimize, kökünü; müzaheret (yardım) gördükleri yerleri tespit etmek daha iyi neticeler doğuracaktır. Meselâ: Yasaklığı kaldırılan yerlerden Ġran hududunda bir Ahura köyü vardır. Bu köyde halihazırda 45 hane ikâmet etmektedir. Soyguncuyu yakalayacağım diye, bu dağ senin bu yayla benim, diyerek takip yaptıran alakalılar, Ahura‟daki bu 45 hanenin kimler olduğunu, nereden gelip bu hudut mıntıkasında yerleĢtiklerini, soyguncularla irtibat derecelerini hiç tetkik ettiler mi? Tabii ki hayır! Halbuki Ahura‟da Ahura‟nın asıl yerlisinden (ki bunlar da birkaç sene evvel Ġran‟dan iltica etmiĢlerdir) 7 ile 10 hane vardır. Geri kalan 35 hanesi, Ardahan, Karaköse, Doğubeyazıt ve Iğdır‟ın diğer köylerinden gidip idareten yerleĢmiĢlerdir. Hatta bu 45 hane içinde Türk tebaası olmayan ve her gün bir ayakları Ġran‟da bulunan kimseler de var. Kaldı ki bahis mevzuu olan köy sakinlerinin Ġran‟daki çapulcu ve soyguncu gurubu ile olan alakası malum bulunduğuna göre falanca yerde veya filanca semtte biri birini takiben vuku bulan soygunculuk ve hırsızlık hadiselerine hayret etmemek lazımdır. Ġran‟dan gelinip sınırlarımız içinden hayvan kaçırılmıĢ veya adam soyulmuĢsa faali muhakkak içimizdedir. Ekmeğimizi yiyen ve kanunlarımızın himayesinde yaĢayan bu soysuzları tedip etmedikçe Iğdır ve civarında mutlak bir asayiĢ tesis edilemez. Gülten Kırtasiye Evine Hırsız Girdi 6 Eylül 1954 Evvelki akĢam saat 20 ile 21 arasında Gülten kırtasiye evinin kilidi kırılarak çekmecedeki 417.5 lirası alınmıĢtır. Öğrendiğimize göre dükkanın kapısında kilit olmadığını gören emniyet bekçilerinden birisi keyfiyetten Mehmet Gülten‟in haberdar etmiĢ ve bilâhare de kilidin kuvveti bir demir ile kırılarak içeri girildiği ve çekmecedeki günlük satıĢ bedelinin alındığı anlaĢılmıĢtır. (...) ġAKACIKTAN 6 Eylül 1954 Mecit Hun ASLINA RÜCU Dün sabahleyin üç tonluk bir römork (yani traktör arabası) iki öküzle çekilip götürüldüğü sırada yanımda bulunan bir arkadaĢım, “Bütün traktörlerin akıbeti bu olacak!” dedi. DüĢündüm ve hak verdim. Zira her Ģey aslına rücu eder (geri döner). Mahkememize Yarın BaĢlanacak 6 Eylül 1954 Pamukova Mesul Müdürümüz Mecit Hun Ġlk Defa Bir Basın Suçu Ġddiası Ġle Muhakeme Edilecek. 17-18 Ağustos gecesi intihar eden jandarma eri Ahmet Karslı hakkındaki neĢriyatımız, C. Müddeiumumiliğince Basın Kanununa aykırı görüldüğünden Gazetemiz Mesul Müdürü Mecit Hun hakkında takibata geçildiğini geçen nüshamızda bildirmiĢtik. Mecit Hun‟un C.Müddeiumumiliğince ifadesi alındıktan sonra Basın Kanunun 36. maddesine göre toplu basın mahkemesi teĢekkül ettirilmiĢ ve duruĢmamızın 7 Eylül 1954 Salı günü yapılacağı gazetemize tebliğ edilmiĢtir. Ġki Günde Bir 6 Eylül 1954 Mecit Hun AsayiĢ Babından Tüfeğe meraklı, fakat mermiyi hedefe isabet ettirme kabiliyetinden mahrum bir arkadaĢım vardı. AtıĢta (mübalağa olmasa) karavanadan gayri nasibi olmayan bu arkadaĢ, birinci mermiyi nereye isabet ettirmiĢse ikinci merminin de oraya düĢeceğini zannederek hedefi sırtlayıp isabet noktasına göre yer değiĢtirmekten canı çıkmıĢtı. * * * Jandarmamız da son hâdiseler dolayısıyla bizim niĢancının (!) durumuna düĢtü galiba. Sakaltutan‟da birisi soyulur, sanki soyguncu her gün Sakaltutan‟a gelecek veya baĢka tarafta soyamazmıĢ gibi Allah‟ın günü burada devriye gezdirilir. Derken, hedefi sırtlayıp gezdiren karavanacı gibi jandarmamız da soygun yerlerinde pusu kurmakla meĢgul!..Hani bir defasında keçi bulduğu dereyi her gün yoklamağa giden BektaĢi gibi. * * * Merhum hocanın Ģu hikâyesini bilirsiniz: Hoca bir gün akĢam yemeğine hazırlamak üzere eve bir okka et gönderir. Fakat Hocanın müsrif karısı konu komĢu ile beraber eti kemali afiyetle mideye indirdikten sonra akĢam yemeğine gelen kocasına da, “Aman Hoca, Ģu kedinin yaptığını gördün mü, gönderdiğin etin hepsini sahandan almıĢ ve yemiĢ” der. Hoca bir karıya bir de kediye bakar sonra kediyi yakalayıp teraziye kor. Tartınca tesadüf bu ya tam bir okka gelir. Hoca, pürhiddet karısına dönerek: “Karı, anlamadım bu iĢi. Bu kedi tam bir okka çekti. “Kedidir” desen et nerede, “Ettir” desen kedi nerede?”, der. Jandarmamız da soyulma vakalarını “Pek mühimsemeyin” diyor. Güzel bir tavsiye, kabul edelim. Ama, soyulma yoktur desek soyulanlara ne diyelim, vardır desek failleri nerede? Biz de ĢaĢtık kaldık doğrusu. Iğdır Devlet Üretme Çiftliğine Müzahir Olmalıyız (Desteklemeliyiz) Mecit Hun 6 Eylül 1954 Yıl: 1 Sayı: 17 Rus ve Ġran hudutları arasında yarım asra yakın uzun bir zaman kendi haline terk edilmiĢ hatta tabir caizse vahĢileĢmiĢ yüz binlerce dönümlük bir arazi üzerinde Iğdır Devlet Üretme adıyla kurulan bir çiftliğin bir senelik faaliyetleriyle hükümet tarafından dökülen milyonları müĢahede etmekteyiz. Ġki hudut arasında aczin ve tembelliğin örneği olan vahĢi bir toprak parçası, sivrisinek yatağı olan bir bataklık yerine muktedir ve muasır bir Türkiye‟nin sembolü olan bir mamure vücuda getirmek ve yüz yıllar boyunca yakın tarihimize kadar bir üvey evlât muamelesi gören ġarki Anadolu hükümet elini uzatmak suretiyle bu bölge sakinlerini her türlü imkânlardan istifade ettirmek gayesiyle kurulan Iğdır DÜÇ‟nin faaliyetlerini yakından takip ederek ona müzahir olmak ve müĢküllerini kudretimiz dahilinde bertaraf etmek Ģüphesiz ki bizim için büyük bir mükelleftir. Bazı ufak hataları hoĢ göreceğimize, onları büyüterek efkârı umumiyeye aksettirmek ve bu suretle her bakımdan Ģefkat ve himayeye muhtaç olan taze bir teĢebbüsü sabote etmek Ģüphesiz ki yalnız ġark için değil memleket çapında da bir ziyan olacaktır. Politik bazı sebeplerle Iğdır DÜÇ‟nin birkaç Ģahsın arzusu üzerine kurulduğunu ve Ģahsî ihtirasların tahakkuk yolunda bulunan bu mühim davamızda müessir olabileceğini zanneden hemĢehrilerimiz var. Bu düĢünceler bir suiniyetin mahsulü olmadığı taktirde muhakkak ki bu zanda olanlarımız yanılmıĢlardır. Devlet Ģu veya bu zevatın hatırına binaen milyonları dökecek kadar gaflet içinde değildir. Kalkınan ve her gün büyük bir hızla imar edilen Türkiye‟mizde iyi gayelerle ele alınan teĢebbüsleri Ģahsi ve politik mülâhazaların dıĢında mütalaa etmek ve asıl maksadımızı muasır devletler seviyesine ulaĢmak olduğunu idrak etmeliyiz. Iğdır DÜÇ henüz kuruluĢ safhasındadır. Tecrübe mahiyetinde yapılan ekim tabii olarak beklenen netice ve randımanı vermeyebilir. Kadrosunda ve umumi çalıĢmalarda bir intizamsızlığın göze çarpması çok görülecek ve tenkidi mucip bir hal olmamalıdır. Birkaç dönümlük bir tarlanın bile ıslahı ve istifade edilebilir bir hale getirilmesi senelere mütevakkıf (bağlı) iken henüz bir yıl evvel yüz binlerce dekarlık geniĢ bir sahayı ihata etmek (çevrelemek) üzere kurulan bir çiftlikten bu yıl için istifade beklemek biraz insafsızlık olur. Bununla beraber çiftliğin iyi ellerde olması ve birkaç sene içinde istihsal edilecek neticeyi lüzumsuz Ģekilde uzatacak ihmalkârlık ve acemiliğin çiftlik idaresinde baĢlangıçta hakim olmaması da Ģayanı tercihtir. Iğdır DÜÇ Ģüphesiz ki birkaç yıl sonra Iğdır‟a milyonları akıtacak ve milli istihsalimizin baĢ mevkiinde yer alacaktır. Bu sebeple çiftliğe biraz müsamahakâr ve kudretimiz dahilinde de müzahir (destekleyici) olabilirsek beklenen neticeyi çabuklaĢtıracağımızı tahmin ediyorum. Ziraat Bankası Ġdare Meclisi Reisi Tetkiklerde Bulundu 8 Eylül 1954 Pamukova TC Ziraat Bankası Meclisi Ġdare Reisi Atıf Güray‟ın kazamıza teĢrifini geçen nüshamızda bildirmiĢtik. (...) ġube Müdürümüz Mahmut Uzman, Muhasebeci Tayyar Malkoç ve PTS Kooperatifleri Birliği idare heyeti Reisi Talat Tufan Iğdır‟ın iktisadi durumu hakkında verdikleri geniĢ tafsilat bankanın Ġdare Meclisi Reisini Iğdır hakkında kafi miktarda malumat sahibi kılmıĢ (...) Ġranlı Çapulcular Hayvan Kaçırmakta Berdevam 8 Eylül 1954 Pamukova Ağustos ayı içinde birbirini takip eden soygunculuk ve büyük baĢ hayvan hırsızlıkları kısa bir fasıla ile durmuĢ ise de üç gün evvel BaĢköy nahiyesine bağlı Kulukent köyünden Ġran‟a üç atın kaçırılması yeniden asayiĢe müessir vakaların baĢ göstermekte olduğunu ortaya koymuĢtur. (...) ġAKACIKTAN 8 Eylül 1954 Mecit Hun BaĢlarında kavak yeli estiği sıralarda bir kavak kooperatifi açmağa yeltenmiĢlerdi. Kavaklar henüz dikilmeden bilânçolar, kâr ve zarar hesapları kâğıt fabrikası kurma tasavvurları, hasılı bir rüya alemi birkaç ay onları ve bir o kadar da bizi meĢgul etti derken bizim Ağır Ceza Reisinin (Hüsnü Özerdem) tekaüdü çıkınca, Ģimdi de hesapları tasfiyeye ve kooperatifi feshetmekle meĢguller. Ġyi ama hayallerinde dikilen milyonlarda kavağın hesabını nasıl verecekler? Aras Boyundaki Kıyı Tahkimatı 8 Eylül 1954 Pamukova Aras nehrinin mecra değiĢtirmesine mani olmak maksadıyla yaptırılmakta bulunan mahmuzlarla kıyı tahkimatının ikinci kısmına da baĢlanmıĢ bulunmaktadır. Ankara‟da Esat Kuter firmasına ihale edilen ikinci iĢ 800,000 liralıktır. Ragıp Hacaloğlu tarafından yapılmakta olup bitmek üzere bulunan iĢe ilâveten 20 adet mahmuz inĢa edilecek ve mahmuzlar arasındaki nehir kıyısı tahkim edilecektir. (...) Belediye ve Ġmar Plânı 10 Eylül 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 18 ġimdiki Milli Müdafaa Vekili Sayın Ethem Menderes, Dahiliye Vekili sıfatıyla kazamıza teĢrif ettikleri sırada Iğdır‟ın ne zaman vilâyet olacağına dair kendilerine tevcih edilen sualler manzumesine Ģu kısa cevabı vermiĢlerdi: “Kasabanızın zengin ve mühim iktisadi hususiyetlere haiz olduğu bizce malûmdur. Ancak vilâyet olma talebinizden evvel bu zengin kasabayı köy manzarasından kurtarmanız icap eder.” Yine Kars‟a teĢrifleri sırasında muhterem CumhurbaĢkanımız Celâl Bayar‟a da aynı mevzu intikal ettirilmiĢ ve Ģu cevap alınmıĢtı: “Iğdır‟da bir iplik fabrikası kurunuz, kasabanız ancak bu Ģekilde geliĢebilir” Aradan iki yıl geçti. Ne Sayın CumhurbaĢkanımızın ve ne de o zamanın Dahiliye Vekilinin tavsiyeleri yerine getirilmedi. Iğdır bugün hakikaten büyük bir köyden farksızdır. Gayri muntazam cadde ve sokakları, çamurdan mamul binaları ve her akĢam kasabayı toz ve pislik tufanına boğan hayvan sürüleriyle bir Ģehir ve hatta temiz bir kasaba manzarası arz etmekten çok uzaktır. Belediyemizin elinde kasabayı 50 sene içinde imar edebilecek bir plân mevcuttur. Fakat ne yazık ki mali imkânsızlıklar bu plânın tahakkukuna set çekmekte ve imar plânımız sadece nazari bir harita olarak kendi halinde kalmaktadır. Tek tük inĢaatlara yeni plâna göre ruhsat verilmekte ise de sadece vatandaĢın gayretine bırakılmakla kazanın köy manzarasından kurtarılmasına imkân yoktur.ü O halde Belediyemizin yeni gelir kaynakları araması ve plânın tahakkukunu sağlamak için lâzım gelen yerlerden yardım istihsali icap eder. Bugünkü vaziyette her ne kadar Belediyemizin derhal hareketini icap ettiren bir durum mevcut değilse de Iğdır‟ın istikbaline müessir olacak bu çok mühim davayı da oluruna bırakmamalıyız. Yoksa dört sene için seçilen Belediye meclisi azaları ile reisleri kendilerinden sonra geleceklere sadece mühürlü ve tasdikli bir imar planı tesliminde devam ederse Iğdır için iyi bir istikbal beklemek faydasızdır. Yeni Bir Hırsızlık Vakası (10 Eylül 1954) Son günlerde kazada artan hırsızlık vakalarından birisi de iki gün evvel Kundo köyünde zuhur etmiĢ ve Mecit GüneĢ’e ait zahire deposu geceleyin yarılarak içinden 1000 kilo kadar buğday alınmıĢtır (...) Hasanhan Köyünde de 3 At ile 3 Öküz Ġran’a Kaçırıldı (10 Eylül 1954) Birkaç gün evvel Hasanhan köyünden bazı Ģahıslara ait üç at ve üç öküzün çalınarak Ġran‟a kaçırıldığı hakkında bir iddia evvelki gün jandarmaya intikal ettirilmiĢtir.(...) ŞAKACIKTAN 10 Eylül 1954 Mecit Hun Sağ olsunlar Bizim Gülten‟in (Mehmet) baĢına gelen malum... Ġstanbul‟dan, Erzurum‟dan ve daha Türkiye‟nin akla hayale gelmeyen vilâyetlerinden toplayıp getirdiği kırtasiye, tuhafiye, zücaciye ve nice „ye‟ ve „ya‟ ile biten mal satıĢlarından bir ayda biriktirdiği hasılatını, kapısını kırmak suretiyle çekmecesinden alıp götürdüler. Bu mağduriyetine yüreği sızlayan dostları meyanında biz de hırsızın hamiyet damarına rastlayan eĢyalarını yeniden tâdat etmekle meĢgul olduğu bir sırada Gülten‟e uğradık ve tahkikatın ne merkezde olduğunu sorduk. Çok kısa bir cevapla olup bitenleri izah etti: - Bütün dostlarım gibi onlar da birer birer gelip “GeçmiĢ olsun Mehmetçiğim” dedi ve geçtiler. Sağ olsunlar. Ġçme Suyu Yine Gayri Muntazam 10 Eylül 1954 Pamukova Kazamız içme suyu son günlerde yine gayri muntazam akmağa baĢlamıĢtır. Bu intizamsızlığa öteden beri Çimen mevkiinde patlak veren borular sebebiyet vermektedir. Öğrendiğimize göre Belediyenin bütün ihtimam ve tedbirlerine rağmen boru patlamalarının önüne geçilememiĢtir. Kerbelâ Vakası Münâsebetiyle 10 Eylül 1954 Mecit Hun Müslüman âleminin büyük bir kısmı Ġslâm tarihinin en kara mâtem gününün yıldönümünü dün acı ve teessür içinde yâd etti. Bugün Irak hükümeti hudutları dahilinde bulunan Kerbelâ mevkiinde peygamberimiz Hz. Muhammet‟in torunları, Emeviler saltanatı müessisi (kurucusu) Muaviye‟nin oğlu Yezit tarafından kılıçtan geçirilmiĢ ve bu menfur hadise Ġslâm tarihine “Kerbelâ Vakası” adıyla geçmiĢtir. Bin bir hile ve desiseden sonra binlerce kiĢilik Yezit ordusunun, miktarı 70-80‟i bulmayan Peygamber evlâtlarını Kerbelâ Çölünde susuzluktan kıvrandıktan sonra tüyler ürpertici bir Ģekilde kılıçtan geçirmesi aradan binlerce sene geçmesine rağmen tabii bir matem günü kabul edilerek teessürle anılmaktadır. Vakanın teferruatı ve mahiyeti üzerinde durmaktan ziyade bu tabii hadisenin manevi cephesine temas edelim. Son Halife Hz.Ali zamanında KureyĢi kabilesinden Ebüsüfyan oğlu Muaviye, ġam‟da halifeliği ilân edip Ġslâm âleminin büyük bir kısmına hükmetmeğe baĢladıktan sonra o sırada bir suikast neticesinde Ģehit olan Hz. Ali‟nin oğlu Hasan‟ı da zehirlemeğe muvaffak olmuĢtu. Fakat Muaviye ve oğlu Yezit devirleri zulmüne rağmen halkın büyük bir kısmı Peygamberin ikinci torunu Hüseyin‟in etrafında toplanıyor ve Emevi sülâlesinin hilâfetini kabul etmiyorlardı. ġam hükümeti ise ne pahasına olursa olsun rakiplerini bertaraf etmek maksadıyla baĢlarında Hz. Hüseyin‟in bulunduğu Peygamber sülâlesini imhaya çalıĢıyordu. ĠĢte Kerbelâ faciası böyle menfur bir gayeyle iĢlenmiĢ ve Ġslâm tarihine kara bir sayfa eklemiĢtir. Bu günün mâtemini her yıl milyonlarca Müslüman tutmakta ve Ġslâm dininin müessisi olan Peygamberimizin evlâtlarını yürekleri sızlamadan kılıçtan geçirenlere lânet okumaktadır. Kerbelâ faciası aynı zamanda Müslüman âleminde yeni fırkaların çıkmasında ve asırlar boyunca devam ede gelen bir ihtilâfın zuhurunda mühim bir rol oynamıĢtır. Iğdır Ġsmi Etrafında Muhtasar (Kısa) Bir Etüt 10 Eylül 1954 Fahrettin Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nden Yıl: 1 Sayı: 18 (Tarih araĢtırmacısı Fahrettin Kırzıoğlu, hazırladığı bir kitapla ilgili olarak bilgi ve belgeler toplamak için 1 Eylül 1954 günü Iğdır‟a gelince, Mecit Hun, bu ziyareti fırsat bilip, Kars bölgesi tarihi üzerinde çeĢitli kitapları olan tanınmıĢ yazarı onurlandırmak amacıyla, „Kars Tarihi ‟ adlı eserinden bir bölümü, 3 Eylül 1954‟ten itibaren 16 tefrika halinde Pamukova gazetesinde yayınlar. “Iğdır‟ın ismi” ve “Avrupalı bir seyyahın” izlenimleriyle ilgili kısımları ilginizi çeker düĢüncesiyle sunmak istedim. Mücahit) 1404 yılında Anadolu‟nun doğu ucunda eski bir kaleye adlarını verecek kadar çok yerleĢik olan Oğuz-Iğdır-Ġgdır boyundan bir kolun Sürmeli Çukuru‟nda yaĢamıĢ olması çok mühimdir. Ruslar geçen asırda, 93‟den (1878) sonra ZarĢat kalesine yaptıkları gibi, Iğdır kalesini de taĢlarından istifade için hepsini söktürmüĢlerdir. ġimdi ki Iğdır kazası merkezi bu kaleden uzakça ve düzlükte kurulmuĢtur. Bu bakımdan hiçbir eski hatıra taĢı yoktur. Anadolu‟da 24 Oğuz boyu adlarıyla pek az kale-Ģehir vardır. Bilindiği gibi, “Igdır-Ġğdir” 24 Oğuz boylarından 21.si sayılıp Üç Oğuz-Üç Ok kolundan ve Oğuz Han‟ın altı oğlundan en küçüğü olan ve Kara Koyunluların da mensup bulunduğu “Deniz-Alp-Han”ın dört oğlundan en büyüğünden gelen boy sayılır. Oğuz töresine göre “Ġyi, büyük yiğit” manasına gelen Iğdır‟ın küçük kardeĢleri, Boğduz-Bögdüz, Yıva ve Kınık‟tır. SarıkamıĢ‟ın Selim nahiyesindeki „Iğdır‟ köyünden burayı ayırt etmek için Karslılar buna “Sürmeli-Iğdır”, köy olanına da “Türkmen-Iğdır”ı derler. Burada acı bir hatırayı da analım: 93 felâketinden sonra 40 yıl düĢman iĢgali altında inlemiĢken kurtulma mutluluğuna eren Kars iline gelen kültürsüz idare amirlerinden birçoğu düĢman propagandasına kapılmıĢ olarak buralara kötü gözle baktılar. Buradaki eski yer adlarını “Ermenice‟den ve Rusça‟dan kalmadır” diye, Vilâyet Umumi Meclisi toplantılarında, kaymakamlar reisliğindeki Kaza Ġdare Heyetlerinde bunları uzun uzadıya münâkaĢa ve müzakere ettirdiler. Birçoklarını değiĢtirmek için “tutanak”lar yapıp Ankara‟ya gönderdiler. Bu arada, millî tarih ve gerçeklerden haberi olmayanları “danıĢman” yaptılar. Verien kararlarda: “Ermenice cennet mânasına gelen Iğdır” kaza merkezi adını da resmen değiĢtirmeğe çalıĢtılar. Fakat “Türklük, Türkçülük” adına davrandıklarını söyleyen bu âmirler 93‟ten sonra Rusların taktığı adlardan Kars‟ın doğu ve batı yolları üzerindeki ilk köylere resmen „Petrofka‟ ve „TaĢkof‟ denilip mühürlerin de böyle kazınmasına bir Ģey demediler!... Bir Ġspanyol Seyyahına Göre Sürmeli Tarihi 10 Eylül 1954 Fahrettin Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nden Yıl: 1 Sayı: 18 (1404 yılının Mayıs ayında bir Ġspanyol seyyahın yolu Sürmeli (Iğdır) ovasına düĢer. Seyyahın kaleme aldığı, Karakala‟dan Korhan‟a doğru uzanan yolculuğa iliĢkin izlenimleri, Kırzıoğlu‟nun Kars Tarihi‟nde, aĢağıdaki gibi aktarılmıĢtır. Mücahit) “Artık Sal-Marin (Sur-Mari, Sürmelü) Ģehrini tarif edeceğiz. Çünkü bize anlatıldığına göre, Tufandan sonra , Ağrı Dağı‟nın tepesinde duran gemiden oğulları ve gelinleriyle Sürmeli çukuruna inen Nuh Nebi‟nin eliyle ilk inĢa olunan yer burasıdır. Buraya Mayıs‟ın yirmi dokuzuncu gününe müsadif PerĢembe günü öğle üzeri muvasalat ettik (vardık). Sürmeli, büyük bir Ģehirdir. Ararat Dağı buradan altı fersah mesafeye kadar uzanıyor. 155 gün süren Tufandan sonra suların taĢması azalınca, Nuh‟un Gemisi bu dağın üzerine konmuĢtu. Aras nehrinin kenarında olan Sürmeli, bir taraftan derin bir vadi ile çerçevelenmekte sonra yüksek dağlarla (Tercümede hata var. „Diktepelerle‟ olacak. F. Kırzıoğlu) çevrilmekte ve bu yüzden Ģehrin mevkii son derecede muhkemleĢmektedir. ġehrin kapısı üzerinde kuvvetli kuleleri olan bir kale bulunuyor. Kalenin birbiri ardında (içiçe) iki kapısı vardır. Hakikatte bu Sürmeli Ģehri, Tufandan sonra kuru toprak üzerine inĢa olunan ilk Ģehirdir. ġehri kuranlar Nuh‟un oğulları, Yafes, Ham ve Sam‟dır. Sürmeli‟de çok güzel ve eski mebaniye sık sık tesadüf edilir. Armeya‟nın her tarafından geçiyorken bize ve maiyetimizdeki (kervancı at ve hizmet sahiplerine) bol bol gıda maddeleri verilmiĢ, bize atlar temin olunmuĢtur. Çünkü buralar Timur‟un idaresine geçeli sulh ve sükûn hüküm sürmektedir. Ertesi gün Cuma günü (30 Mayıs) Sürmeli‟dan hareket ederek ilerledikten sonra, bir kaya üzerinde kurulmuĢ bir kaleye tesadüf ettik. Kale bir Kadın (Hatun) tarafından iĢgal olunmuĢtu. Dul olan bu Kadın, kalenin (Iğdır‟ın) sahibesiydi. Kendisi, Timur Bey‟e vergi veriyordu. Eskiden bu kale eĢkıya barındırmakta idi. Ve bu eĢkıyalar gelip geçen yolcuları soymakla geçiniyorlardı. Timur bu kalenin yanından geçiyorken oraya hücum ederek kaleyi zaptettikten sonra eĢkıya reisini idam etmiĢ sonra bütün Aras boyundaki köylerle birlikte merkez olan (Iğdır) kaleyi onun zevcesine Kars‟taki “Khatun oğulları” hanedanına adını veren oymak baĢı yiğit Khatuna bırakmıĢtı. Timur kalenin tekrar eĢkıya barındırmaması için bütün kapılarını kaldırmıĢ ve bir daha buraya kapı yapılmamasını emretmiĢti. Biz buraya vardığımız zaman kalenin hiçbir kapısı yoktu. Buranın ismi Iğdır‟dır. Ararat dağının ucunda (kuzey eteğinde) duran bu kale tam Hz. Nuh tarafından inĢa olunan Geminin Tufanda durduğu yerdedir. Bu dağda da Trabzon‟dan beri gördüğümüz gibi çırılçıplaktır. Kalesinin Hâkimesi olan kadın bize fevkalade misafirperverlik göstermiĢ, bizi Cuma günü Iğdır‟dan hareket ederek Nuh‟un Gemisi‟nin durduğu dağa vardık.” GüneĢ ve Balçık 22 Eylül 1954 Yeni Sabah Gazetesinden Yıl: 1 Sayı: 23 (Mecit Hun, arada bir, Ġstanbul çıkıĢlı Yeni Sabah gazetesinden aldığı, Iğdır insanının tarih zevkine hitâp eden bazı makalelere Pamukova gazetesinde yer verir. Bunlardan birini ve belki de en zevklisini aktarıyorum. Mücahit ) Çeyrek asır yüz binlik Rus ordularına karĢı beĢ on bin gönüllü ile savaĢan ġeyh ġâmil, 1859 senesi Ağustos ayında üç yüz kiĢi ile Gunip kalesine çekilmiĢti; burası dimdik uçurumlarla çevrilmiĢ olan bir düzlüktü. DüĢman günlerce top ateĢi açtı, sonra Ruslar ip merdivenlerle yukarı çıktılar ve 7 Eylülde ġeyh ġâmil mücadeleyi terk etti. Yalnız Kafkasya için değil bütün Avrupa ve Asya için üzücü olan o kara günün 95. yıldönümü münasebetiyle Kuzey Kafkasya Türk Kültür Derneği bir toplantı yaptı. Sohbet Ģeklindeki bu toplantıda ġeyh ġâmil ve kahraman arkadaĢlarına dair konuĢuldu, fıkralar anlatıldı: * * * ġeyh ġamil Ruslara teslim olduktan sonra Çar onu öldürtmek istedi, fakat yüksek subaylar ve generaller itiraz ettiler: - ġâmil büyük bir kahramandır, savaĢlarda asaletten asla ayrılmamıĢtır, böyle bir komutana saygı göstermek icap eder, onu öldürtmek alçaklık olur, dediler. Çar bu arzuya uymak zorunda kaldı. * * * ġeyh ġâmil bir gün Çar ve generallerle oturuyordu. Canı sıkıldı ve esnedi. Ona yakın olan bir general hemen yerinden kalktı, uzaklaĢtı. Sebebini soran arkadaĢlarına: - Korktum, beni yiyecek sandım, cevabını verdi. Ötekiler gülüĢtüler. ġeyh ġâmil merak etti ve bu gülüĢmenin sebebini sordu; anlattılar. O zaman ġeyh ġâmil Ģöyle dedi: - Korkmasın, biz çok Ģükür Müslüman‟ız, bize domuz eti haramdır! Evvelki nükteye gülümseyen Çar bu ikinci nükteye somurttu. * * * ġeyh ġâmil bir gün Moskova‟da geziyordu. Yolda sakat bir Rus onu görünce son derece saygı ile yaklaĢtı, elini öptü. ġeyh ġâmil‟in takibine memur edilen Rus albayı buna ĢaĢtı ve Rus‟a sordu: - Niçin onun elini öptün, bizim en büyük düĢmanımızdır. Sakat Rus cevap verdi: - Ben onunla savaĢtım, yaralandım ve esir düĢtüm, beni tedavi ettirdi. Hayatımı ona borçluyum. DüĢmanımızdır, bizimle çetin savaĢlar yapmıĢtır, fakat esirlere de pek iyi muamele etmiĢtir, çok adil ve kahraman bir adamdır. * * * Ruslar 1909‟da Gunip‟de ġeyh ġâmil‟in esir ediliĢini canlandırdılar. Onun kıyafetine girmiĢ olan bir Rus albayı Sus komutanının önüne doğru gidiyordu. BaĢını eğmiĢti ve pısırık bir hali vardı. O sırada topal ve ihtiyar bir Avar ileri yürüdü, sahte ġâmil‟e bağırdı: - Vallahi yalan! ġâmil hiçbir zaman senin gibi değildi. Dimdik, heybetle yürürdü. Teslim olurken de vakarını aslâ kaybetmedi. * * * ġeyh ġâmil BolĢevik Ġhtilâli sırasında Ruslar, “Halk kahramanı” diye tebcil ediyorlardı. Fakat haber aldığımıza göre Ģimdi, “Türklerin ve Ġngilizlerin ajanı” diye kötülemeğe çalıĢıyorlarmıĢ. GüneĢ balçıkla sıvanamaz! Doktor Burhanettin Arslanoğlu Askeri Hastane baĢtabibi Burhanettin Arslanoğlu izinden dönmüĢ ve muayenehanesinde hastalarını kabule baĢlamıĢtır. ġüpheli vakalarda röntgen filmi çekilir. Doktor Operatör Abbas Çöllü Hastane BaĢtabibi ġehit Mehmet ÇavuĢ Cad. muayenehanesinde hastalarını kabule baĢlamıĢtır. Müessif Bir Hâdise 24 Eylül 1954 Pamukova 22.9.1954 gecesi saat 18:30 sıralarında Nurettin KaĢkar isimli bir Ģoför, hükümet konağındaki jandarma santralına giderek BaĢköy bucağında bulunan patronu Kurban ile mühim bir iĢ için konuĢmak istediğini söylemiĢtir. Bu sırada santralde nöbetçi bulunan jandarma eri Hüseyin AkbaĢ, yüzbaĢının emirleri gereğince sivillerin santralden konuĢmalarının yasak olduğunu Nurettin‟e söyleyerek, santralı derhal terk etmesini bildirmiĢtir. Nurettin‟in aksini iddia etmesi üzerine aralarında çıkan münakaĢa az sonra kavgaya dönüĢmüĢ ve durum merkez karakoluna telefonla derhal bildirildiği için mevcut jandarmalar hâdise mahalline giderek orada bulunan Nurettin‟i döve döve zorla karakola götürmeğe uğraĢırlarken Nurettin‟in feryadına sokaklarda ve kahve önlerinde bulunan halk yetiĢerek müdahalede bulunmak istemiĢtir. Buna muvaffak olamayan halk karakolun önüne kadar seyirci kitlesi halinde müessif hâdiseyi takip etmekten baĢka çare bulamamıĢtır. Durumu öğrenen sayın Kaymakamımız bizzat karakola giderek gerekli kanuni muamelenin yapılmasını emir buyurduktan sonra halkın karakolun önünde dağıtılmasını temin etmiĢlerdir. Öğrendiğimize göre adliyeye intikal eden hâdise üzerinde hassasiyetle durulmaktadır. Dahili Vekilimiz Namık Gedik Kazamızı Ziyaret Etti 4 Ekim 1954 Pamukova Refakatlerinde Erzurum Mebusu Rıza Toğçuoğlu, Jandarma Genel Komutanı Korgenaral Tahsin Çelebican, Kars Valisi Hadi Üçer, DP BaĢkanı ve birçok partililer ve basın mensupları olduğu halde kendilerini karĢılayan Ağrı Valisi Muhlis Babaoğlu, Ağrı Tümen komutanı Hayati Ataker olduğu halde Dahiliye Vekilimiz Dr. Namık Gedik evvelki gün kazamızı ziyaret etmiĢlerdir. (...) Iğdır için umumi arzu ve istekler kısaca Ģunlar oldu: 1-Iğdır‟ın Vilâyet olması: DP icraatından halkımızın memnun olduğu ve bilhassa iktisadi ve içtimai sahada geliĢen kazamızın vilâyet olması hususunun ön plânda tutulması 2- Yol iĢleri: Gerek köy yolları, gerekse Iğdır Doğubeyazıt yolunun inĢa ve seyrüsefere mani olmayacak Ģekle sokulması 3- Iğdır‟da bir iplik fabrikasının kurulması 4- Sebzecilik: Ziraat Bankasının toprağa değer vermesiyle sebze ve meyveciliğin daha çok olacağı 5- Su iĢleri: Barajın yapılmasında daha titiz ve dikkatli davranılması 6- Modern binaların yapılması ve Emlâk Kredi Bankasının bir Ģube açması 7- Yedek parça kıtlığı yüzünden bir tarım memleketi olan kazamızda traktörlerin kullanılmaz olduğu 8- Iğdır‟da lise açılması. (...) Mahsul Verimsiz Çiftçi Borçlu 8 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 29 Türkiye‟nin bazı bölgelerinde olduğu gibi Iğdır‟da da bu yıl geçen seneye nazaran mahsulün bir hayli verimsiz olduğunu, çiftçi olanlar zahire ambarlarının ve dolayısıyla keselerinin boĢluğundan; tacir ve memur tabakası da gazete sütunlarından öğrenmiĢ bulunmaktadır. Iğdır‟ımızın toprağına güvenerek kendisini toprağa bağlayan ve bu bereketli topraktan geçinmek, refah ve saadete kavuĢmak emeli içinde çırpınan ve buna mümasil olarak aynı zamanda memlekete faydalı olmak için bir çok müteĢebbis çiftçimiz makine ile ziraat yapmaya karar vererek binlerce lira borçlanmak suretiyle teĢebbüslerinde muvaffak olmuĢlardır. Prensip itibarıyla daima teĢebbüsleri destekleyen hükümetimizin bu sahada, azami derecede suhulet göstermesine müzahir olduğu muhakkaktır. Zira kredi ile alınan zirai makine ve aletlerine ait yıllık taksitlerin ödenmesi için bereketli mahsulün Ģart olduğuna hepimiz müdrikiz. Iğdır‟ımızda her yıl hüküm süren anormal iklim maalesef yukarı da belirttiğim gibi çiftçinin yüzünü güldürmemiĢtir. Bu sebeple çok makine sahibi çiftçimiz yıllık taksitlerini ödeyecek durumda olmadıklarından Ģimdiden endiĢe duymaktadırlar. Hakikaten verimsiz mahsul dolayısıyla bu yıl mağdur olan zirai makine ve alet sahibi vatandaĢlarımızın kalkınmasını temin meyanında yapılan yardımların en mühimlerinden birisi de bu yılın taksitlerini temdit etmek olacağını tahmin ederiz. Mağdur vaziyete düĢmüĢ makine sahibi Iğdırlı çiftçinin 1954 taksitinin temdidi cihetine gitme imkânları sağlanmadığı taktirde ya tarlasını veya traktörünü satmak mecburiyeti ile karĢı karĢıya olduğunu yapmıĢ olduğumuz tetkikler neticesi olarak katiyetle ifade edebiliriz. Milli bir vazife olan bu mevzu ile ilgili makamların yakından alakadar olacaklarına emin bulunmaktayız. ŞAKACIKTAN 8 Ekim 1954 Mecit Hun Jandarma ve Muhtar Tuzluca kazasına bağlı Sükü köyü muhtarı Hüseyin ÇoĢkun‟un görülen lüzum üzerine ilçe merkezine jandarma marifetiyle getirilmesi emir buyrulmuĢ. Gayet tabii ki istenen Ģahsı merkeze getirmek jandarma için emre riayet etmek ve istenen Ģahıs için vazifedir. Vazifesini ifaya çalıĢan jandarmaya mukavemet eden muhtar, piyade gidemeyeceğini ve hükümetin kendisine vesait göndermeye mecbur olduğunu ileri sürerek jandarmadan atı zorla alıp kendisi binmiĢtir. Yayan yürümeye mecbur kılınan jandarmanın ayakları bir hayli kabarmıĢtır. GeçmiĢ senelerin insan sırtında seyahat eden ve sopası ile nice ayaklar ĢiĢiren jandarması vardı. Bugün de ayak ĢiĢiren muhtarı ve kulak kabartan baĢkanları vardır. Tuzluca’nın KurtuluĢu Kutlandı 8 Ekim 1954 Pamukova Sabahın saat 8 inde köylerden gelmiĢ bulunan atlılar üç koldan silâh sesleriyle ilçeye girerek merasimdeki yerlerini almıĢlardır. O günün unutulmaz hatırasını canlandıran atlılar arasında o günü bizzat yaĢamıĢ kahraman mücahitlerimiz de mevcuttu. Atlı guruplar meydana girince silâh sesleri kesilen kurbanlar ve alkıĢ tufanı ile Allah Allah nidaları o günü bütün topluluğa bir an için yaĢatmaya kâfi idi. Ġstiklâl marĢını müteakip Ģanslı Tuzluca‟nın müteĢebbis kaymakamı Tayyar Toprak, Belediye Reisi Tevfik Ayrım ve Hasan Karalar tarafından günün ehemmiyetini belirten konuĢmalar yapılmıĢ. (...) Bir Hırsızlık Vakası 8 Ekim 1954 Pamukova Melekli köyünden Kelbayı ġah Ġsmail adında birisi, kasabada manifatura mağazası bulunan akrabası Zöhrap Makinist‟e sık sık uğrayarak hasbıhal ederlermiĢ. KonuĢma ve mağazada oturma sırasında fırsat bulan vefalı akraba (!) mağazadan veresiye olarak sırtına geçirmiĢ olduğu paltonun altına manifatura toplarını yerleĢtirip köyüne yollanıyormuĢ. Vaziyetten Ģüphelenen mağaza ortağı Ali Rıza, Savcılığa ihbarda bulunmuĢ. Dün ġah Ġsmail‟in Melekli köyündeki evinde yapılan aramada ismi geçen mağazaya ait bir hayli mal yakalanmıĢ ve ilk sorgusunu müteakip vefalı (!) akrabası tevkif edilmiĢtir. Bir EĢek Ġkiz Doğurdu (8 Ekim 1954) Ġki gün evvel Kazamızın Alican köyünde bir merkep iki yavru birden doğurmuĢ. Her iki yavrunun vücut teĢekkülleri normal olup halen yaĢamaktadırlar. AsayiĢte Bir Aylık Ġcmal 11 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 30 Son aylarda asayiĢe müessir hadiselerin çoğalması üzerine gazetemiz bu vakaların efkârı umumiyeye bertafsil (açıklamalı) arzını vazife telakki etmiĢ ve bu suretle alâkalıların dikkatini çekmiĢtir. Geçen ayın korkunç bilançosuna vakıf olan alâkalılar da lâzım gelen tedbirlerin imkân nispetinde alınmasını sağlamaktadırlar. Bir aylık kısa bir ayrılığı müteakip Iğdır‟a avdet ettiğim zaman hâdiselerin iyiye doğru azaldığını ve bihakkın didinen zabıtamızın çalıĢmaları ile iyi neticeler alındığını memnuniyetle müĢahede etmiĢ bulunuyoruz. Fakat iĢi temelinden halledecek tedbirlerin halen alınmadığı da maalesef müĢahedelerimiz meyanında bulunmaktadır. Mahalli idarenin geceli ve gündüzlü çalıĢıp didinmesinden ziyade kökü baĢka bir devlette bulunan çapulcu ve hırsızlardan tam manasıyla kurtulabilmek için merkezi hükümetin de harekete geçerek diplomasi yollarıyla hal çaresi araması elzemdir. Geçen bir aylık asayiĢle alâkalı vakaların hiçte küçümsenmeyecek derecede olduğu alınan haberlerden öğrenilmiĢtir. Ġran hududuna pek yakın olan Aralık Nahiyesi köylerinden 15 baĢ sığır ve 4 atın ayrı ayrı tarihlerde Ġran çapulcuları tarafından götürülmesi ve kaza merkezine pek yakın bir yerde iki çadırın soyulması, diğer taraftan hayvan hırsızlıklarının da biri birini takip etmesi endiĢe verici olmakla beraber bir ay evveline göre mukayese edilirse, soygunculuk ve yol kesme vakalarının zuhur etmeyiĢi de Ģayanı Ģükrandır. ġurası muhakkaktır ki jandarmamızın sistemli ve gayretli çalıĢmaları asayiĢ vakalarının azalmasında mühim rol oynadığı gibi Kaymakamımız Hakkı Albayrakoğlu ile Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Cemal Pınar‟ın verimli mesaileri de takdire Ģayandır. Vaziyet ne olursa olsun Ġranlı çapulcu ve hırsızlık Ģebekesinin devamlı ve ısrarlı hadiseleri karĢısında Ġran hükümetiyle diplomasi yollarıyla kati bir hal çaresi bulmak icap eder. Aksi halde mal emniyetini temin ve Ġran‟la ezeli dostluk ve komĢuluk münasebetlerinin idamesi müĢkül olacaktır. DP, Belediye Encümen ve Reis Vekillikleri Seçimini Kazandı 11 Ekim 1954 Pamukova 7 Ekim 1954 PerĢembe günü yapılan Iğdır Belediyesi Encümen ve Reis vekillikleri seçimini Demokrat Parti kazanmağa muvaffak olmuĢ ve Encümen azalıklarına EĢref BaĢaran, EĢref Kaya, Hasan Tezel ile Ali IĢık; Reis vekilliklerine de Nebi Akar ile Timur Toksöz seçilmiĢlerdir. Seçilenlerden Timur Toksöz ile EĢref Kaya DP‟nin eski mensuplarındandır. Hasan Tezel, Nebi Akar, EĢref BaĢaran ise Kars CHP kongresini müteakip CHP‟den istifa ederek DP‟ye geçmiĢlerdir. Ali IĢık da seçim günü parti değiĢtirmiĢ ve bu suretle seçimin DP lehine neticelenmesi sağlanmıĢtır. Belediye seçimleri arifesinde bu durumun CHP muhaliflerinde nasıl bir tepki yarattığı hususunda yaptığımız temaslarda muhalefetin kuĢkulu olmadığı neticesine varılmıĢtır. Yeni encümen üyeleri Kasım ayı seçimlerine kadar vazife göreceklerdir. Cevdet Ergin Geldi 11 Ekim 1954 Pamukova Ġthalat ve ihracatla alâkalı tüccarlarımızdan sayın Cevdet Ergin birkaç gün evvel kazamıza gelmiĢtir. Ergin‟in Rusya‟ya ihraç edilecek hayvanların mubayaa ve teslimi iĢiyle meĢgul olacağı öğrenilmiĢ ve durgun olan hayvan piyasası bu münasebetle biraz canlanmağa baĢlamıĢtır. Ġlk Tedrisat Zorluğu 11 Ekim 1954 Pamukova Ġlk tedrisatın Anayasayla mecburi kılındığı memleketimizde kültür seviyemizin çok düĢük olmasına rağmen henüz ilk tedrisat davasını lâyıkıyla tahakkuk ettiremeyiĢimizi ilk okullarımızın içinde bulundukları feci vaziyet göstermektedir. (...) 450 talebelik 12 Kasım Ġlkokulu hâlen 2 öğretmenle idare (!) edilmektedir. (...) Kasım Çetinel Yakalandı 11 Ekim 1954 Pamukova Öldürmeğe teĢebbüsten 8,5 yıl ağır hapse hükümlü olarak Iğdır cezaevinde tutuklu bulunduğu sırada Reis Tırpan adında birisini bıçakla yaraladığından jandarma nezaretine alınan Kasım Çetinel‟in bir jandarmanın muavenetiyle nezareti delerek kaçtığını evvelce bildirmiĢtik. Bir aydan beri hali firarda bulunan Kasım‟ın nihayet Iğdır‟dan gönderilen polis memuru ve merkez jandarma karakol kumandanı tarafından Ġstanbul‟da yakalandığı Ekinci Gazetesi tarafından alınan bir habere atfen bildirilmektedir. (...) DıĢ Ġtibarımız 13 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 31 14 Mayıs 1954 seçimlerinden bu yana DP iktidarının amansız ve insaftan mahrum aleyhtarları ağzında sakız gibi çiğnenen hususlardan birisi de dıĢ itibarımız ve yabancı memleketlerde temsil edilmemiz mevzuudur. Bunlara göre DP iktidarının takip ettiği dıĢ siyaset beğenilmemekte ve yabancı memleketlerde lâyık olduğu Ģekilde temsil edilmediğimiz ileri sürülmektedir. Büyük gazetelerimizde bu bahse ait ciddi yazıları hemen her gün okumaktayız. Leh ve aleyhte yapılan bu neĢriyata istinaden temas ettiğimiz mevzu cidden milli itibarımız bakımından önemlidir. 1950 den sonra Atlantik Parkı ve NATO, harici siyasetimizin bir Ģaheseri olarak Türk siyasi tarihine geçmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletlerde ve Güvenlik Konseyinde Türkiye‟yi temsil eden delegelerimiz dünya diplomatlarını görüĢ ve fikirleriyle daima mağlup edecek kudrettedirler. Muhalif bazı gazetelerin sırf muhalefet yapmak maksadıyla vaki neĢriyatları dıĢında hür dünya basını ve Türk matbuatı dıĢ memleketlerdeki temsilcilerimizden sitayiĢle bahsetmektedirler. Geçenlerde Ġran‟a seyahat eden Fazıl Baykal arkadaĢımız Tahran Büyük Elçiliğimizden gördüğü sıcak alâka ve Türk Elçiliğinin Ġran‟daki varlığının nasıl bir iftihar vesilesi olduğundan sitayiĢle bahsetti. Tahran‟daki elçilikler içinde Türk Elçiliğinin iĢgal ettiği mümtaz mevkii tebarüz ettiren arkadaĢımız (Fazıl Baykal) Ģöyle demektedir: “Ben hükümetimizin kuvvet ve kudretini kısa zaman kaldığım Ġran‟da daha iyi anladım. Bu kudreti Ģüphesiz ki Tahran‟daki Büyük Elçiliğimiz tel etmektedir” Bu sözler Yakın Doğudaki milli itibarımızın azametini en iyi Ģekilde ortaya koymaktadır. Milli mevzularda günlük politika oyunlarından sıyrılıp yeknesak bir vücut halinde hareket etmek ve düĢünmek dıĢ siyasetimizin temeli olmalıdır. Zira Tahran‟daki Büyükelçiliğimiz yardımda bulunduğu vatandaĢlarımıza Halk veya Demokrat Partili değil, Türk olduğu içi alâka göstermektedir. Demokrat Partiye Akın BaĢladı 13 Ekim 1954 Pamukova DP ilçe idare kurulu baĢkanı Hacı Nağdeli Parlar‟dan aldığımız malûmata göre mahalli seçimler için baĢlayan seçim kampanyası baĢlangıcı olan Ģu günlerde yüzlerce vatandaĢ meyanında aĢağıda isimleri yazılı Ģahıslarda partilerinden istifa ederek DP‟ye intisap etmiĢlerdir. Yeni DP‟liler Ģunlardır: Iğdır ilçe idare kurulundan Mehmet Ali Kutlay, Yaycı köyünden Yahya Süvari, Çiftlik köyünden Muhtar ve Ocak baĢkanı Veli Çiftlik, Yukarı Çiftlik köyünden ocak baĢkanı Nebi Yılmaz, Yukarı Çiftlik köyünden Abbasali Aras, Yukarı Aratan köyünden ocak baĢkanı Mehmet Aras, Ortaköy‟den Hüseyin Turgut, Ortaköy ocak baĢkanı Yadullah Çelik, Yukarı Aratan muhtarı Abbas Aras, BaĢköy‟den Merdan Turan, BaĢköy bucak baĢkanı Süleyman Bayat, BaĢköy‟den Mehmet Turan, BaĢköy‟den Mürsel Yılmaz, Ali Yılmaz, muhtar Kurban Yenigün, Yahya Akansu, BaĢköy bucak idare kurulundan Haydar Taner ve Bayat köyünden Kerem Yılmaz. Ġl Genel Meclisi Üyeliği Ġçin Namzetler 13 Ekim 1954 Pamukova Henüz kati tarihi tespit edilmeyen Ġl Genel Meclis üyelikleri için DP ve CHP saflarıyla tarafsızlar arasında Ģimdiden namzetleri tespiti iĢine hususi mahiyette baĢlanmıĢ ve gerekli temaslar temin edilmektedir. DP listesinde Kadir Günde, Sadık Tezel, Ġsa Yiğit, Muhtar Aydın; CHP listesinden de Abdullah Armağan, Hüseyin Yaycılı, Hasan Çetinel, Aziz Çiftlik gibi isimlerin yer alacağı söylenmekte ise de gerek köylüler ve gerekse münevver muhitin, daha ziyade parti listeleri dıĢında kuvvetli Ģahıslar aradığı ve bu arada halk tarafından bihakkın (hakkıyla) sevilip tutulan ve halkın dertleriyle yakından alakalı bulunan Ġsmail Gödekli ve Enver GüneĢ gibi Ģahısların daha ziyade tutulacağı ve hatta istekli olmasalar dahi namzetlik için tahrik edilecekleri ısrarla söylenmektedir. Partilerin kazanma Ģansından ziyade Ģahıslara ve kuvvetli isimlere itibar edileceği ve hatta iktidar partisinin de bu kuvvetli isimlerden istifade cihetine gideceği anlaĢılmaktadır. Ġki Zıt Yolu Yolcuları 15 Ekim 1954 Ömer Ġpekli Bir aile tanıyoruz. Mütevazı bütçesiyle çalıĢıp didinerek ve üç öğün yemeklerini ikiye indirerek biricik yavrularını Galatasaray‟da okuttular. Yüksek mühendis yaptılar. Okul bittiği gün ben de bu mesut ana ve babayı tebrik etmiĢtim. Gözlerinde toplanan sevinç damlaları iç saadetlerinin ve asıl vazifelerini yapıp bitirmelerinin verdiği tatlı huzurun ifadesi idi. Acaba diyorduk, oğulları da bu emeklerin karĢılığını verecek mi? Seneler sonra...Bir gün yurdun ücra bir yerinden geçiyorduk. Muazzam bir köprü yapılıyordu. Mühendisten izahat almak istedik. GüneĢin tunçlaĢtırdığı sevimli çehre yukarıda anlattığımız çocuktu (Hüsnü Hasan). Anasını, babasını da yanına almıĢ, iĢini ilerletmiĢ ve Ģimdi bitirmeye çalıĢıyor. Yani yurdundan ve milletinden aldığı feyizle vatanını imar ediyor. *** Bir tesadüfle yolumuz Rus hududunda, mütevazı fakat önem verilirse büyük inkiĢaflar gösterme istidadında olan Iğdır‟a düĢtü. BeĢ on gün kalacaktık. Mahdut gazino ve bahçelerinde herkesin tekrarladığı bir isim var: Operatör Abbas Çöllü. Herkes iyiliğinden minnetle bahsediyor. Bu sırada müthiĢ bir kamyon kazası oldu. Kafası kopanlar, bacağı parçalananlar, 25-30 vatandaĢ yaralı! Hepsi de kazanın yegâne sağlık merkezine taĢındılar. Biz de gittik. Sağlık yurdunun harap binası dolu. Küçücük bir ameliyat odası, doktor sabahın altısından beri kesiyor, dikiyor, alçıya alıyor. Yanında tek yardımcı Karaköseli bir hademe...Ne dahiliyeci var, ne de bir asistan. Bu doktor da milletin emeğiyle yetiĢip mütehassıs olan bir genç. Diplomasını alır almaz Ġstanbul, Ġzmir, Ankara hastalığına tutulmamıĢ, devletin tayin ettiği bu uzak yerde kendini milletinin hizmetine vermiĢ, canla baĢla çalıĢıyor. Evet, yer yer mühendis, doktor, subay, polis, kaymakam, vali, hâkim hulâsa bu vatanın ve milletin emek vererek yetiĢtirdiği münevver evlâtları bu vatanın ve asil milletinin saadeti yolunda durmadan, dinlenmeden çalıĢıp diniyorlar. Çünkü onlar kanları asil, ruhları tertemiz, vatanlarının saadetiyle mesut ve felâketi ile ıstırap duyacak karakterli insanlar... (...) Bunların karĢısında 700 Amerikalı doktor, Amerikan doktorlarının rağbet edip gitmedikleri Amerika‟nın ücra kasabalarında hizmet etmek için vatana dönmeyi reddetmiĢler. ĠĢin daha hazin tarafı bu hareketi destekleyip müdafaa ederek gazetelere yazılar gönderenlerin bulunmasıdır. Yurdun yoksulluğundan ve pisliğinden bahsederek: - Ne yapsınlar, tabii gidecekler, diyorlar Uğurlar olsun baylar...Demek ki siz de o fikirdesiniz. Fırsat bulamadığınızdan hâlâ buralarda yaĢadığınıza mı üzülüyorsunuz? (...) Mahkememiz Evvelki Gün Yapıldı 15 Ekim 1954 Mecit Hun Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharı münasebetiyle gazetemizin 30 Ağustos 1954 tarihli nüshasında verdiği haber üzerine Iğdır C. Müddeiumumiliğince hakkımızda takibat açıldığını evvelce bildirmiĢtik. Ġntihar hadiselerinin mahiyeti hakkında haber çerçevesini aĢmak suretiyle okuyanları tesir altında bıraktığımız iddiasıyla sevk edildiğimiz toplu Basın mahkemesinde gazetemiz mesul müdürü Mecit Hun‟un ilk sorgusu 13 Ekim ÇarĢamba günü yapılmıĢtır. Mahkeme heyeti Turgut Çeliker‟in baĢkanlığında Hasan Ġçellioğlu ve Saim Erdem‟den teĢekkül etmiĢ ve iddia makamını da müddeiumumi Enver Günaydın iĢgal etmiĢtir. Mahkeme salonunu dolduran kalabalık bir dinleyici kitlesi huzurunda duruĢmaya aleni olarak baĢlanmıĢ ve Mecit Hun‟un sorgusuna geçilmiĢtir. Mesul müdürümüz sorgusunda, Ahmet Karslı hadisesinin iki cepheden mütalaa edildiğini, haberin sadece Karslı‟nın karakolda dövülmesine taalluk ettiğini, intihar haberinin ise Basın kanunu hükümlerine göre, haber çerçevesini aĢmadığını bildirdikten sonra bu nevi haberlerin Ġstanbul ve Ankara gazetelerinde intiĢar ettiği halde takibata maruz kalmadığını söylemiĢ ve Ġstanbul gazetelerinden misaller göstererek bir gazeteyi delil olarak göstermiĢtir. Mahkeme kısa bir müzakereyi müteakip yazımızın Basın Kanunu hükümleri dahilinde suç olup olmayacağı hususunun tespiti için Ankara Ceza Hukuku profesörlerinden Faruk Erem‟in bilirkiĢi tayinine karar vermiĢ ve duruĢmamızı 10 Kasım 1954 tarihine talik etmiĢtir. Baraj ĠnĢaatı 15 Ekim 1954 Pamukova Birkaç ay evvel müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından inĢasına baĢlanan Serdarabat Baraj Priz inĢaatının bitmek üzere olduğu ve barajın bize ait kısmına takılacak kapıların bugün Ġstanbul‟dan yüklenmiĢ olup tahminen 25 Ekimde Iğdır‟a geleceği ve bu suretle inĢaatın en çok Kasım ayı ortalarına kadar teslime hazır vaziyete getirileceği memnuniyetle öğrenilmiĢtir. (...) Yine Hacaloğlu tarafından yapılması taahhüt olunup geçen seneden beri inĢa edilmekte olan Arapkir mahmuzları da bitmek üzeredir. Yine mi Kulüp? 20 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 33 Cemiyetler kanununa göre büyük kasabalarımızla vilâyet merkezlerinde kurulan kulüplerin ekseriya paralı oyunları kanun himayesi altında oynatmak maksadına matuf olduğu ve daha doğrusu resmi birer kumarhane Ģeklinde icrayı faaliyet ettikleri malûmdur. Ankara‟daki Anadolu Kulübünden tutun da en ufak kasaba veya nahiyedeki kulüplerde aynı tempo ile devam etmekte olan oyunların geçen yıl Iğdır Ģehir kulübünün baĢını nasıl yediği de keza malûmumuzdur. Birkaç salâhiyetli zatın cemiyet için zararlı addederek bir o kadar adamı kumarbazlık damgasıyla teĢhir ettikten sonra kapattıkları kulübünü yeniden açmak üzere son günlerde teĢebbüse geçtiklerini hayretle öğrendik. Yeni kulüp eğer kumar oynanmak için kuruluyorsa geçen seneki kulüple Ģeref ve haysiyetleri beĢ para edilenlerin günahı ne idi? Yok eğer bir kahvehaneye ihtiyaç varsa Iğdır gibi 10.000 nüfuslu bir kasabada mevcut olan 30-40 kahvehaneye birisin daha ilâve etmek günah ve hatta kanunen imkansız olmaz mı? Iğdır Ģehir kulübü kapatıldığı zaman, “Biz de halktan bir parçayız onların oturduğu yerde otururuz” diyenler bugün neden aristokratik bir mahal aramak lüzumunu hissediyorlar. Iğdır‟ın bugün için bir Ģehir kulübüne katiyen ihtiyacı yoktur. Bu fikri ortaya atanlar birkaç masum Iğdırlıya yeniden kumarbazlık damgası vurmak isteyenlerdir. Tahmin edersek kendisini bilen hiçbir Iğdırlı geçen seneki hâdiseden sonra kulübün müteĢebbisleri arasına girmeyecektir. Bir Ġntihar Hâdisesi TeĢekkür (20 Ekim 1954) (22 Ekim 1954) Geçen Pazar günü saat 5 sıralarında KeĢiĢoğlu bağında bir armut ağacına asılı bir ceset görülmüĢ ve keyfiyet ilgililere ihbar edilmiĢtir. Yapılan tahkikatta cesedin, Iğdır tüccârlarından Niyazi Yılmaz‟ın kardeĢi Sabri‟ye ait olduğu ve iple bir ağaç dalına kendisini asmak suretiyle intihar ettiği anlaĢılmıĢtır. (...) Uzun zamandan beri rahatsız bulunan eĢim Güzel‟i kısa bir tedaviyi müteakip hastalıktan kurtaran Dahiliye mütehassısı Dr. Necdet Koçak‟a alenî teĢekkürlerimi arz ederim. Adetli Köyü Kolos YalçıntaĢ Zaruri Bir Açıklama 22 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 34 Seçimler arifesinde harcama siyaseti güden çevreler, Ģahsımız ve gazetemiz hakkında politik bazı mütalaalarda bulunduklarından durumumuz hakkında sayın okuyucularımızı tenvir edecek bir açıklamada bulunmak zaruretini hissettik. Evvelemirde gazetemiz Ģu ana kadar her hangi bir partinin sözcüsü olarak intiĢar etmemiĢ ve bitaraflılığını daima muhafaza etmiĢtir. ġahsımıza gelince, 2 Mayıs (1954) seçimlerinde Ģahsen veya kitle halinde gösterdiğimiz faaliyetten Ģu veya bu partinin azası olduğumuz neticesi istihraç edilmediği taktirde hiçbir parti ve siyasi teĢekkül ile alâkamız olmadığını resmen belirtebiliriz. Zira Ģahısları harcamaktan gayri maksatları olmayan ve politikayı yalnız Ģahsi menfaatleri için yapanlar 2 Mayıs seçimlerinin Kars‟taki ĢaĢırtıcı havasını aleyhimizde istismar etmeğe kalkıĢmıĢ ve efkârı umumiyede Ģu veya bu parti ile âlakamızı iddiaya kalkıĢmıĢlardır. Her vatandaĢ istediği siyasal parti veya teĢekküle aza olarak girme hakkına haizdir. Bu kanuni ve hatta tabii hakkını kullanan kimse hiçbir suretle muaheze edilemeyeceğine göre ilâh siyasi bir parti ile alakamızı iddia etmenin istinat ettiği sebepleri anlayamıyorum. ġu anda gerek muhalefet partileri ve gerekse iktidar partisiyle rabıtamızın mevcut olmadığını ve siyasi partilerden birisine intisabımız bahsi mevzu olduğu taktirde keyfiyeti sayın okuyucularımıza açıklayacağımızı bildiririz. ŞAKACIKTAN 22 Ekim 1954 Mecit Hun Yeni Kirvalık Ġstanbul‟da iken bizim cerideye bir ilân verilmiĢ. Ġlânı veren dayımız olduğu için tabii bedava tarafından neĢri talep edildiğinden gazeteden çoluk çocuk besleyen mürettipler neĢrinden sarfınazar etmiĢler. Efendim, ilân Ģu: “Yeni kirva tuttuğumdan eskilerin hükmü olmadığı ilân olunur. ĠSA YĠĞĠT” Bu ufacık ilâna muttali olan Temur Toksöz, Rıza Yalçın ve Osman Ataman gibi eski kirvalar da gücenmiĢ ve gazetemize müracaat etmiĢler. Zannımızca dayımızın hakkı var. Zira bir belgenin de yenisi alındığında eskisinin hükmü olmaz. Sağ olsun yeni ve resmi kirvalarımız Birlik BaĢkanımız Talat Tufan Ankara’da 22 Ekim 1954 Pamukova Iğdır PTS Kooperatifleri Birliği‟nin geçen senelere ait pamuk satıĢlarından mütevellit bir milyon liralık zararın kooperatiflerin kredi teminine mani olduğu ve Ziraat Bankasına olan bu borç ödenmedikçe kredi almakta müĢkülat çıkarıldığı malumdur. Sayın BaĢvekil Adnan Menderes‟in Erzurum‟a vaki seyahatleri sırasında Birlik BaĢkanımız Talât Tufan‟ın kooperatifler adına yapmıĢ oldukları rica kabul edilerek mezkûr borç 10 sene müddetle temdit edilmiĢtir. Talât Tufan‟ın müteakiben kredi temini maksadıyla Ticaret Vekâleti nezdindeki temasları da müspet netice vermiĢ, (...) Feci Bir Traktör Kazası 22 Ekim 1954 Pamukova Geçen Salı gecesi saat 18 sıralarında Ramazankent köyüne çimento götürmekte olan Fabrikatör Osman Ataman‟a ait Massey Harris 744 Traktör yapılmakta olan BaĢköy seddesinin bitim noktasına geldiği sırada rot çıkmasıyla devrilmiĢ ve feci bir kazanın vukuuna sebep olmuĢtur. Kaza neticesinde römorkta bulunan Ramazankent köylü Ömer oğlu Tahir adındaki Ģahıs çimento torbalarının altında kalarak ölmüĢtür. ġoför Kemal Güner sağ omuzu ile sol kol bileğinden yaralanmıĢtır. (...) Mirza Yiğit’in EĢyalarını Çalanlar Yakalandı 22 Ekim1954 Pamukova Tahminen bir ay önce Hanbaba çimeninde bulunan Mirza Yiğit‟in çadırından bir miktar ev eĢyasının çalındığını bildirmiĢtik. Öğrendiğimize göre eĢya sahibi ile jandarmamızın müĢterek mesaisi neticesinde eĢyaların bir kısmı ile hırsızlardan iki tanesi yakalanmıĢtır. Yakalananlardan birisi Hakmemet köyünden Ali Çeti adıyla maruf DerviĢ ve diğeri de Kuzugüden köyünden Halit‟tir. Rutto namıyla maruf Yusuf‟un da iĢtirâk ettiği tespit edilmiĢse de kendisi halen askerde bulunduğu için yakalanamamıĢtır. Gazetemiz Sahip ve Mesul Müdürü Mecit Hun da DP’ye Ġntisap Etti Pamukova 25 Ekim 1954 Pamukova, bundan sonra iktidar partisi (DP) namına neĢriyata devam edecek. Gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun da iki gün evvel bugünkü nüshada okuyacağınız baĢyazıyı (Politika Ġbresi) beyanname mahiyetinde neĢretmek suretiyle DP‟ye intisap etmiĢtir. Mecit Hun‟un intisabı üzerine Pamukova Gazetesinin bundan böyle DP namına neĢriyata devam etmesi kararlaĢtırılmıĢ bulunmaktadır. Politika Ġbresi 25 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 35 Çok parti rejimine girdiğimiz günden beri siyasî partilerle bu parti mensupları arasındaki münasebetleri gösteren politika ibresinin iyiye ve kötüye doğru olan hareketlerini dikkat ve hassasiyetle takip etmekteyiz. DıĢ politikamızda aynı istikamette ve iyiye doğru hareket eden ibrenin iç politikadaki aksi hareketi muhakkak ki bütün vatansever yurttaĢları üzmekte ve top yekûn bizleri partiler arası münasebetlerin düzeltilmesi mevzuunda düĢündürmekte idi. DP, muhalefet safında çalıĢtığı sırada bu parti liderlerini büyük bir vatandaĢ kitlesinin takip ettiğini kuĢku ve korku ile seyreden o zamanın CHP iktidarı veya o iktidarın mensupları muhaliflerini komünistliğe kadar varan ithamlarla sindirmek ve tuttukları demokrasi yolundan alıkoymak istediler. 14 Mayıs (1950) seçimlerinde Türk milletinin büyük bir ekseriyetle DP‟yi iktidara lâyık görmesi üzerine bu defa aynı unsurlar yeni iktidar mensuplarını vaatlerini tutmamak, yalancılık, acemilik ve Ģeflikle ithama kalkıĢtılar. Fakat herkesin dağarcığında ne olduğunu bilen Türk milleti 1954 seçimlerinde daha büyü bir ekseriyetle DP‟yi iktidara getirdi. Çünkü sandık baĢına gidildiği sırada kalplerinde ve zihinlerindeki 27 senelik karanlık ve zalim bir mazinin acı hatıraları seçmeni manevi bir kuvvetle DP‟ye bağlıyordu. Bugün aynı manevi kuvvet beni de DP bağlamıĢ bulunmaktadır. Bitaraf kalmak ve muhalefetin bir gün insafa gelmesini beklemek arzum, DP‟nin baĢ döndürücü icraatı ve muhalefetin ardı sıra devam eden isnat ve iftiraları karĢısında tahakkuk edemedi. Yalnız millet ve memleket için ele alınan mevzularda dahi muhalefetin çığırtkanlığı ve milli teĢebbüsleri iktidar hırsı ile sabote ediĢi gün geçtikçe benim gibi binlerce vatandaĢı DP saflarına imanla bağladı. Bugün artık muhalefet politika ibresini istediği istikamette hareket ettirmek kudretinden mahrumdur. Çünkü bu ibrenin mihrakı birkaç muhterisin elinden çıkmıĢ Türk milletinin milli varlığına intikal etmiĢtir. Ġran Makamları Sığırları Ġade Etti 25 Ekim 1954 Pamukova Ġran çapulcuları tarafından bir müddet evvel Ġran‟a götürülen 18 baĢ sığırdan 13 adedi iki gün evvel Ġran makamları tarafından Hükümetimize iade edilmiĢtir. (...) Milli Kalkınmanın Fedakarları 25 Ekim 1954 Mecit Hun Dünya Gazetesinden iktibasen sütunlarımıza alınan “Ġki Zıt Yolun Yolcuları” adlı yazının intiĢarını müteakip bir çok okuyucularımız çok sevdiğimiz yazı muharriri Ömer Ġpekli‟yi tebrik için istirhamda bulundular. Bu samimi tebriklerin asıl maksadı Iğdır‟ın fedakar evlâdı Dr. Abbas Çöllü‟yü takdir eden bir yazara Iğdırlıların Ģükranlarını iletmek üzere Gazetemizi vasıta etmekti. Gazetemiz böyle bir kararda iken elimize Dr. Abbas Çöllü‟ye hitaben yazılmıĢ bir mektup geçti. Iğdır Sağlık Merkezinde hasta yatan Hasan Abalı ismindeki bir hemĢehrinin kaleminden çıkan bu çok samimi mektubun bazı kısımlarını sütunlarımıza almadan geçemeyeceğiz. AZĠZ DOKTORUM ABBAS BEY: 7.10.1954 tarihinden beri mahiyetinizde tedavide bulunmaktayım. Bu müddet zarfında gerek sizden ve gerek bilumum hastabakıcılardan gördüğüm Ģefkate cidden minnettarım. Sayın doktorum, ben kendimi hayatta sakat, dudağı yırtık bir adam zannederek her Ģeyden ümidimi kesmiĢ bulunuyordum. Halbuki 11.10.1954 günü sargım açılınca sevincimden ne yapacağımı ĢaĢırdım, yalnız sizin ayaklarınıza kapanarak öpmek istedim fakat dudağımda henüz o kuvveti bulamayınca baĢka bir zamana bıraktım. O günden beri size karĢı bir bağlılık hissettim. Kendim de bu gün bir “Pamukova” gazetesi aldım okudum. Birden bire gözüme sizin isminiz iliĢince nazarı dikkatimi çekti. Sizin geçenlerde otomobil kazasında yaptığınız baĢarıları yazıyordu. Cidden e mutlu biz Iğdırlılara! Vallahi kendi nefsime çok gururlandım. KeĢke amcamın Ġstanbul‟daki oğlu Turan Tevfik Atasever‟de yüksek Ziraat mühendisliğini ve diğer kardeĢi Ali Atasever ĠnĢaat mühendisliğini Iğdır‟da yaparak hiç olmasa birer eser bırakmıĢ olsalardı, ne iyi olurdu. Ne yazık ki hiçbir eserleri mevcut değildir. Iğdır, sizi bağrında yaĢatacak ve bu ebedi hatıralarınızı asla unutmayacaktır. Bunu ruhumdan doğan kalbimin sesi söylüyor. Ne mutlu biz Iğdırlılara! Siz Iğdır‟a Ģifa, siz Iğdır‟a uğur, siz Iğdır‟a bereket getirdiniz. Sizin yeriniz cennet ve her iki dünyada yüzünüz ağ olsun ÖMER ĠPEKLĠ DOSTUM! Milli bir yaraya parmak bastığınız için cidden tebrike lâyıksınız. Yüzlerce Türk doktoru, bir kısmı tabiiyet değiĢtirmek suretiyle, baĢka milletlere hizmet edebilir. Onlara göre belki Anadolu bir cehennem veya zindandır. Fakat en çıkar...Kalkınmağa azmetmiĢ bir memleketin milyonlarca evlâdı yanında birkaç milliyetsizin lâfı bile olmaz. Onların menfi istikametteki faaliyetlerinin memleket ve aile yuvası içinde bırakacağı boĢluğu Ġpekli‟ler ve Çöllü‟ler daima fedakâr ve feragatkâr çalıĢmalarıyla doldurabileceklerdir. Sizleri kucaklayan ve bağrına basan 20 milyon Türk‟ün lânetine uğrayan o zavallılar sadece acıyorum. Pişman Olmak İstemiyorsanız (25 Ekim1954) Mecit Hun Manifatura ve Tuhafiye Mağazasına TeĢrif Edin!. Giyim eĢyasının en iyisi görmekle temin edilir. Mevsimin en iyi desenleri, en ucuz fiyatla ancak HUNOĞLU Mağazasında temin edilebilir. Merinos, Hereke ve Bahariye‟nin en iyi kumaĢ, battaniye ve palto, pardösüleri, kadın ve erkek trikotaj çeĢitleri, ipekliler, jarse takımları, kadın ve erkek çorapları, en cazip manifatura çeĢitleri tahminlerin fevkinde bir ucuzlukta olup Sayın MüĢterilere her türlü suhulet gösterilir. Ġstanbul’dan yeni gelen çeĢitlerimizi görmekte acele ediniz!. Siyasi Partilerde Prensip - I 27 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl:1 Sayı: 36 Siyasi partileri bilhassa memleketimizde yaĢatacak ve geliĢtirecek en mühim amil, Parti prensiplerinin muhafazası ve partilerin bu prensiplere riayet etmesini bilmesidir. Her içtimaî teĢekkül evvelâ kendi mensupları arasında bir fikir ve prensip beraberliği vücuda getirmek ve bu prensiplere de ne pahasına olursa olsun muhterem bir doktrin olarak hizmet etmek zorundadır. Prensiplere sadakatsızlığın siyasi ve içtimai hayatımızda doğurduğu uçurumlar yakın tarihimizdeki misallerle varittir. Millet Partisini tüzük ve prensiplerine riayetsizlik yıktı. 31 senelik CHP‟ni merkez ile teĢkilât arasındaki fikir ayrılığı bugün mezara götürmektedir. Bunlar rakip partileri sevindirecek hususlar değildir ve bugün DP iktidarı geliĢme yolunda olan demokrasimizin tekâmülü konusunda muhalefetin içinde bulunduğu bu feci manzarayı teessür ile takip etmektedir. Muhakkak olan Ģudur ki DP iktidarı karĢısında sağlam, anlayıĢlı ve prensiplerine sadık bir muhalefetin aĢığıdır. Bu sebeple iktidar mensuplarının ve bilhassa Sayın BaĢvekilimizin ikaz mahiyetindeki konuĢma ve demeçleri çok zaman muhalefeti sinirlendirmektedir. Gerek CHP ve gerekse CMP muhalefeti iktidar davası gütmeden ve DP iktidarına karĢı münferit veya müĢterek cephe almadan önce kendi prensiplerine sadakatle bağlansa ve bir parti tesanütü vücuda getirseler muhakkak ki daha iyi bir iĢ yapmıĢ olacaklardır. ĠĢte DP‟nin muhalefetten istediği de budur. DP’nin Namzet Tercihine Rağmen 27 Ekim 1954 Pamukova 7 Kasım‟da yapılacak olan muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerine seçim kanunu gereğince namzet gösterilmesi hususunda Ġlçe Seçim Kurulunun vaki talebi üzerine, DP ilçe idare kurulu iki günden beri köylüler ve Ocak-Bucak teĢkilâtlarıyla temasa geçmiĢtir. (...) DP ilçe idare kurulu baĢkanı Nağdalı Parlar ile as baĢkan Sadık Tezel, dün TaĢburun nahiyesinde yaptıkları temaslardan sonra kazaya avdet etmiĢ (...) Hudut Taburu Satın Alma Komisyonu BaĢkanından (27 Ekim 1954) Tabur ve karakolların erat ihtiyacı için aĢağıda gösterildiği üzere dört kalem sebze açık eksiltme suretiyle satın alınacaktır. Patates Lahana Havuç Kuru soğan 35,000 15,000 7000 25,000 kilo kilo kilo kilo Siyasi Partilerde Prensip - II 29 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl:1 Sayı: 36 Çok partili rejime geçeli 9 sene kadar uzun bir zaman olduğu halde hâlâ parti ve partili arasındaki münasebetlerin iyice idrak edilmediğini ve parti tüzüğü ile prensiplerinin ehemmiyetini lâyıkıyla kavrayamadığımızı her fırsatta görmekteyiz. Bu ihtiyatsızlığı yalnız muhalefete mensup vatandaĢlar arasında değil kendi içimizde de müĢahede edebiliriz. 7 Kasımda yapılacak olan muhtar ve ihtiyar heyeti seçimi münasebetiyle DP sandık kurulu azalıkları ve muhtar, ihtiyar heyeti adaylıkları için teĢkilâtla temaslar yapıp gerekli kararları almakta devam ederken, kendi mensuplarından bazılarının müstakil listeler peĢinde koĢtuklarını ve parti kararlarına muhalefet ettiklerini görmekteyiz. Bu hareket, muhalif partilerin mevcudiyetlerinin yokluğundan ileri gelmekte ise de muhakkak ki parti tüzük ve prensiplerin aykırıdır. Zira DP tüzüğünün 24. maddesi aynen Ģöyle demektedir: “Her türlü seçimlerde parti kararı olmadan müstakil olarak adaylığını koymak, diğer partiler veya bağımsızlara rey vermek veya onların lehine propaganda yapmak veya parti namına tespit ve ilân edilen adaylar aleyhine açık veya gizli olarak çalıĢmak onların isimlerini oy pusulalarından çıkarmak veya onların yerine baĢka isimler yazmak inzibatı takibatı gerektirir” Tüzüğün bu açık ve kati hükmü karĢısında hiçbir parti mensubunun bundan böyle muhalif harekette bulunmayacağını tahmin etmekle beraber hareketlerinde ısrar edenlere karĢı parti teĢkilatının da daha fazla seyirci kalmayacağı tabiidir. EĢref BaĢaran Birlik Genel Kurulu Ġçin Delege Seçilemedi Pamukova 29 Ekim 1954 Dün yapılan Iğdır PTSK Genel Kurul toplantısında Birlik için tespit edilen delege adayları içinde ismi mevcut olmasına rağmen EĢref BaĢaran seçimi kaybetmiĢ ve delege olamamıĢtır. 60 kiĢilik liste içinde sadece EĢref BaĢaran‟ın kazanamaması kooperatif seçimlerinde ihtisas sahibi ortaklar arasında hayretle karĢılanmakta ve BaĢaran‟ın Birlik Ġdare Heyeti BaĢkan veya azalığına kuvvetli namzetlerden bulunması hasebiyle rakipleri tarafından kasten listeden silindiği ileri sürülmektedir. Kendisiyle görüĢtüğümüz EĢref BaĢaran müteessir olmadığını, ancak seçim gününün ana mukavelenameye göre ilân edilmeyiĢini ileri sürerek itirazda bulunacağını, bu itirazı nazara alınmadığı takdirde yedekte bulunması hasebiyle delege dostlarından birisini istifa ettirerek yerine geçmeğe çalıĢacağını beyan etmiĢ ve muhakkak Birlik seçimine iĢtirak edeceğim demiĢtir. Iğdır PTS Kooperatif Seçimi Yapıldı 29 Ekim 1954 Pamukova Iğdır Pamuk Tarım SatıĢ Kooperatif seçimi dün kooperatif ortakları tarafından yapılmıĢtır. Seçim neticesinde Ġdare Heyeti asıl azalıklarına Hüseyin Turan, Cihangir Erkut, Alirıza Bağane ve Mehmet Sönmez; Yedek azalıklara Abbas Yıldırım ile Ġsmail AkkuĢ ve Kontrol Kuruluna da Cihangir Aras ile Kenan DadaĢ Gürcan seçilmiĢlerdir. Ayrıca Birlik Genel Kuruluna iĢtirak edecek olan 60 delege de Genel Kurulca seçilmiĢtir Iğdırlılar Hastane Ġstiyorlar 29 Ekim 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 37 Iğdırlılar, Iğdır Sağlık Merkezinin Hastane Haline Getirilmesini Ġstiyorlar. Sağlık merkezleri teĢkilat ve kadrosunu değiĢtiren Sağlık ve Sosyal Yardım Vekâleti talimatnamesi evvelki gün kaza hıfzıssıhha meclisinde görüĢülmüĢtür. Bilindiği gibi, yeni talimatnameye göre Sağlı Merkezleri kadrosunda bundan sonra mütehassıs tabip bulunmayacak ve hiçbir suretle ameliyat yapılmayacaktır. Ancak ameliyata muhtaç ağır hastalar geldiği takdirde böylelerinin en yakın hastaneye sevkı temin edilmiĢ olacaktır. Iğdır gibi hastane merkezine uzak ve bilhassa kıĢ mevsiminde muvasalat (ulaĢım) imkanlarından mahrum olan bir yerde derhal ameliyat edilmesi zaruri olan bir hastanın vaziyeti ile Sıhhat ve Sosyal Yardım Vekâletinin yürürlüğe koyduğu yeni talimatnameyi bir arada mütalaa edersek vaziyetin ciddiyeti kendiliğinden meydan çıkar. Bununla beraber biz hiçbir suretle, böyle bir talimatnamenin lüzumsuzluğu fikrinde de değiliz. Filhakika, bugünkü hekim buhranı ve mevcutların da Ġstanbul, Ankara gibi büyük merkezlere toplanması keyfiyeti karĢısında hükümetin hastane ve sağlı merkezlerine ne gibi Ģartlar tahtında hekim bulduğuna da müdrikiz. Bu sebeple ekseriyeti hastane merkezlerine çok yakın olan Sağlık Merkezlerinin böyle bir kayıt altına alınması muhakkak ki zaruri bir icaptır ve faydadan hali değildir. Fakat bu umumi icaptan Iğdır gibi istisnai hususiyet gösteren yerleri tefrik etmek icap eder. Bu sebeple Iğdır Sağlık Merkezinin mutlak surette hastane haline getirilmesi fikri evvelsi gün yapılan Hıfzısıhha Meclisinde hakim olduğu gibi Iğdırlıları da bu yolda haklı dilek ve müracaata sevk etmiĢtir. Bu münasebetle Vilâyet makamına iki gün evvel aĢağıdaki telgraf çekilmiĢtir: Kars Valiliği Sayın Makamına KARS Sağlık merkezleri kadrosunun pratisyen hekimlerden teĢekkül ettirilmesi ve badema sağlık merkezlerinde ameliyat yapılmayarak bu gibi hastaların en yakın hastanelere sevkını istihdaf eden sağlık merkezleri talimatnamesi bugünkü kaza hıfzıssıhha meclisinde yürürlüğe konacaktır. Stop. Iğdır‟ın nüfus kesafeti ve hastane merkezlerine olan uzaklığı ile bilhassa kıĢ mevsiminde yolların müsaadesizliği nazara alınırsa mezkûr talimatnamenin sağlık merkezimize tatbiki Iğdırlının sıhhati için yıkım ve felâket olacaktır. Stop. Bu sebeple bizler sıhhatimiz mevzuunda ciddi bir endiĢe duymaktayız. Stop. Sayın Vilâyet makamının Iğdırlıların bu his ve düĢüncelerine tercüman olarak ve mezkûr talimatnamenin verdiği yetkiye istinaden Iğdır Sağlık Merkezini ufak çapta bir hastane haline getirmek üzere alakalılar nezdinde teĢebbüse geçmesini saygılarımızla arz ve istirham ederiz: Belediye Reisi: Ali Ural DP BaĢkanı: Nağdali Parlar Ticaret Odası Reis: Abdurrezak GüneĢ Belediye Encümen Azası: Hasan Tezel Meclis Umumi Azası: EĢref Kaya Meclis Umumi Azası: Musa Doğan Fabrikatör: Osman Ataman Encümen Azası: Ali IĢık Encümen Azası: EĢref BaĢaran Birlik BaĢkanı: Talât Tufan Tüccâr: Fazıl Baykal Gazeteci: Mecit Hun Bütün icraatında sadece halkın huzur ve menfaatlerini hedef tutan DP iktidarının Iğdırlıların bu haklı olduğu kadar mühim dileğini yerine getireceğine kaniiz. Cumhuriyet Bayramı Kutlandı 1 Kasım 1954 Mecit Hun Cumhuriyet Bayramının 31.yıl dönümü Cuma günü muntazam ve coĢkun bir törenle kutlandı. Gayet itinalı Ģekilde giydirilen yavrularımızla muntazam saflar halinde cadde boyunda yer alan süvarilerimiz, bu yılki bayram için gerekli hazırlığın önceden ve lâyıkıyla yapıldığını gösteriyor ve Belediye önündeki meydana bayrama iĢtirak edenler zor sığıyordu. Bu suretle göze batan ilk husus, Iğdır‟ın daha müsait ve geniĢ bir meydan muhtaç olduğu keyfiyeti oldu. Biçimsiz bir Ģekilde meydanın ortasına kondurulan Belediye binasının biran evvel geriye alınması zarureti belediyecilerimiz tarafından da kabul ve teslim edilmekte idi. Yavrularımızın kıyafetleri kadar tarihi bilgileri de takviye edilmiĢti. Ġnkılâp Tarihimiz hakkında 12 Kasım ilkokulu talebelerinden Songül Zengi‟ye sorduğumuz suallerle Cumhuriyet Bayramının mana ve mahiyeti hakkında aldığımız tatmin edici cevap ve izahat takdire Ģayandı. Ortaokul öğrencileri tarafından okunan Ġstiklâl marĢında geçen bayramlardaki intizamsızlığın aksine iyi bir ahenk temin edilebildi. Günün mana ve ehemmiyetini tebarüz ettirmek üzere ilk sözü Kaymakamımız Albayrakoğlu aldı. Halkın milli duygularına heyecanla hitap eden bu veciz konuĢmasının tam metni diğer sütunlarımızdadır. Müteakiben yavrularımızdan birkaç tanesi gayet iyi hazırlanmıĢ Ģiirler okuyarak alkıĢlandılar. Geçti resmi geçen bayramlardan intizamlı idi. Piyadelerimizin Amerika talim metoduyla ve süvarilerimizin muntazam saflarla merasim geçiĢi fasılasız alkıĢlandı. Esnaf derneklerinden önce bir teĢhir geçidi yapan Ziraî Donatım kurumu da merasime tam bir yenilik getirmiĢti. Ağır ağır yürüyen seyyar tamir atölyesi, traktör pulluk, biçer bağlar ve harman makineleri ile makineli ziraat ve suni gübrelemeyi teĢvik mahiyetindeki levhalar, Zirai çalıĢmalar için iyi bir propaganda mevzuu oldu ve Cumhuriyet Bayramımızın 31. yıldönümü için yapılan merasim tam bir olgunluk içinde sonra erdi. Buna rağmen noksan taraflarımız da mevcuttu. Evvelâ bayram münasebetiyle ticarethane ve resmi müesseselere asılan bayrakların yüzde sekseninden fazlası Türk bayrağı talimatnamesindeki evsaftan mahrum olduğunu bazılarının da aydan büyük yıldız, tek taraflı ay yıldız ve eğri büğrü dikiĢ bu milli mevzudaki lakaydimizin hala devam etmekte olduğunu teessürle gösteriyordu. Belki meydanın da darlığı sebebiyle, merasime iĢtirak eden askeri kıta ve okullar yerlerini almakta müĢkülat çektikleri gibi bilahare de yer değiĢtirmek zorunda kaldıklarından merasim alanının bir müddet karıĢmasına sebep olundu. Esnaf gruplarının geçiĢi çok laubali idi. Hele nalbantların arabaya koydukları bir merkep, halkın dakikalarca gülmesine sebep oldu ise de hoĢ karĢılanmadı. En büyük noksanlarımızdan birisi de bu en büyük Milli günümüzde Kaymakamlık ve Belediyenin adet haline gelmiĢ olan bir gece tertibini düĢünememeleridir. Buna rağmen Askeri Mahfilde askeri erkân tarafından tertiplenen geceye de herhangi bir mecburiyet olmamakla beraber kaza ileri gelenlerinden protokole mensup Ģahıslardan bir kısmının tefrik edilerek çağrılmayıĢı iyi bir tesir bırakmadı. Bununla beraber merasimin cereyan ettiği olgun hava bize bu noksanları unutturdu ve mazur gösterdi. Tasfiye Kanunu Münasebetiyle 3 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 39 Bir idarede rejim ve iktidar değiĢtikçe içtimai ve iktisadi düzende yeni icaplara göre ayarlanır. Bu formül bugün bütün dünya demokrasilerinde hakim olan umumi bir teamül haline gelmiĢtir. Filhakika, bugünkü demokrasilerde iktidar değiĢmesi yeni bir siyasi partinin milli iradeyle iĢ baĢına gelmesi suretiyle olur. Bu takdirde yeni hükümetin bünyesine ve çalıĢmalarına kendi programlarının hükümleri hakimdir. Devletçi veya liberal ise kabul ettiği rejimi tatbik eder. ĠĢte bu sebepledir ki yeni iktidarlar muvaffak olmak ve kendi programlarını tahakkuk ettirmek için millet ve amme hizmetlerine kendi doktrinlerini benimsemiĢ ve itimat edilecek kimseleri getirirler. Amerika gibi en ileri demokrasinin hakim bulunduğu bir memlekette dahi Cumhuriyetçiler veya Demokratlar arasında iktidar el değiĢtirdikçe amme hizmetleri, yani memurlar da buna muvazi olarak yer değiĢtirirler. Ġlk zamanlarda tenkit edilen bu hal sonraları tabii bir icap vaziyetine geldi. Biraz da bu sebeple tasfiye kanunu hazırlandığı zaman muhalif parti ve gazeteler derhal bir tenkit kampanyası açtılar. Mesele, bir Anayasa mevzuu ve hatta hürriyeti gasbetme Ģeklinde mütalaa edilmek istendi. Türk efkârı umumiyesinde istihza ve kaydı ihtiyatla karĢılanan bu yaygara ve propagandalar kısa zamanda sükûnet bularak DP‟nin iyi niyetleri karĢısında susmak mecburiyetini hissettiler. DP‟nin böyle bir tedbire baĢvurması ve kanuni müeyyidelerle takviye etmesi zaruri idi. Zira, memurlar içinde muhalefet partilerini kavlen (sözle) ve fiilen destekleyen bazıları DP iktidarının icraatını kendilerine kanun ve nizam dairesinde teslim edilen hudutlar dahilinde ve kendi salâhiyetleri çapında sabote etmekten ve yeri gelince muhalefet lehinde devlet sırlarını ifĢadan çekinmiyorlardı. Ġktidarı elinde tutan ve milli irade ile hizmete getirilen bir parti teĢkilâtının bu hale seyirci kalması imkânsız olduğuna göre, yukarda belirtildiği Ģekilde iktidarın muvaffak olma gayretlerine engel olanların devlet hizmetinden uzaklaĢtırılması prensipleri bugün tabii karĢılanmalıdır. Parti teĢkilâtlarının bu mevzuda daima uyanık bulunması parti mevzuu dıĢında milli bir zarurettir. DP’ye Ġntisaplar Devam Ediyor 3 Kasım 1954 Pamukova Gazetemiz sahip ve mes‟ul müdürü Mecit Hun‟un DP‟ye geçmesi üzerine gerek merkez ve gerekse köylerdeki taraftarları da DP‟ye akın akın girmeğe baĢlamıĢlardır. Bu meyanda merkezde baĢta Hayri Öztürk olmak üzere 30 kiĢi dün partiye resmen geçerek baĢka partilerle alâkalarının kalmadığını bildirmiĢlerdir. Yeni müntesipler Ģunlardır: Hüseyin Ağrıdağ, Ali Ağrıdağ, Lâtif Ağrı, ġükrü Ağrı, Baki Ağrı, Rıza TaĢkaya, Abdullah TaĢkaya, Ġbrahim Çetin, Mustafa Baydar, Celil Olgun, Ġsmail TaĢtan, Mehmet Ünver, Mahir Ünver, Hamit Manvi, Kemal Yavuz, Nazım Ege, Sadık Askaya, Tajdin Teter, Resul Teter, Kemal Teter, ġerif Baycı, Hüseyin, Sabri ÇavuĢ, Recep Diğer taraftn Dağ ve Aralık bucağı köylerinde de çözülme baĢlamıĢ olup Mecit Hun taraftarı olanlar DP‟ye müracaata baĢlamıĢlardı. Aliköçek, Kuça, TaĢlıca, Karahisar, Karakuyu, Adetli, Hıdırlı, Kulukent, Karahacılı, MürĢitali, Alican, Alıkızıl, Maksozillo, Korhan köyleri top yekûn DP saflarına geçmektedirler. Bu köylerden DP‟ye yeniden intisap eden Ģahısları sıralamağa sütunlarımız müsait olmadığından bazı isimleri vermekle yetineceğiz. Aliköçek köyünden: PaĢa Ato, Hasan Nar, DerviĢ Ergün, Ali Karagöz Kuça köyünden: Hasan Akpınar, Sado Çakmaz TaĢlıça köyünden Muhtar Bekir Yalçın, Mirza AktaĢ, Tahir Gül, Medet Güney Karakuyu köyünden Mirza Temel, Ġbrahim Açık, Hasan Çakmaz, Korhan köyünden Abbas Araklı, Mehmet Naz Maksozillo köyünden Ali Çakmaz, Selim Çakmaz Karahacılı köyünden Mecit Gören, Sado Karapınar Adetli köyünden Nadir Yalçın, KeleĢ Ölçek, Geylo Karapınar MürĢitali köyünden Ömer Yılmaz, Hacı Kasım Alican Köyünden Eyüp YoĢ (Serhat) Ve taraftarları Parti saflarında çalıĢmağa baĢlamıĢlardır. Bu suretle öteden beri müfrit muhalefet safında çalıĢanlar iktidar partisinin müspet icraatını beğenerek Mecit Hun‟u takip etmiĢlerdir. Sadık Karasu da Delege Olamadı. 3 Kasım 1954 Pamukova Evvelki gün TaĢburun PTS Kooperatifinin senelik genel kurul toplantısı yapılmıĢ ve yapılan seçimde Ali Karasu taraftarları yönetim kurulu azalıkları ve Birlik delegeliklerini kazanmıĢlardır. Halen Birlik idare heyeti azası bulunan Sadık Karasu, Ali Karasu‟ya muhalif grubu desteklediğinden Birliğe delege seçilememiĢtir. EĢref BaĢaran‟dan sonra Sadık Karasu‟yun delege olmayıĢları önümüzdeki sene yapılacak Birlik seçimleri için Ģimdiden tedbir alındığını göstermektedir. DP Ġlçe BaĢkanı Hacı Nağdalı Parlar ve Ġkinci BaĢkan Sadık Tezel Köylerdeki Temaslarına Devam Etmektedirler. (3 Kasım 1954) Muhtar seçimleri münasebetiyle üç gün evvel Aralık ve TaĢburun nahiyesi köylerine giden DP ilçe baĢkanı Hacı Nağdalı Parlar, ikinci baĢkan Sadık Tezel ile Ġsa Yiğit, parti ile alâkalı görüĢmelerini bitirerek Iğdır‟a avdet etmiĢlerdir. Ġlçe baĢkanı gittiği bütün köylerde sıcak bir âlaka ile karĢılandıklarını ve uğradıkları yerlerde muhalif partililere rastlamadığını beyan etmiĢtir. Haddizatında 2 Mayıs seçimlerinden sonra DP‟ye akın halinde vuku bulan intisaplar bugün CHP‟yi Iğdır‟dan silmiĢ gibidir. (...) Ġdeal Maarifçilerimiz 3 Kasım 1954 Mecit Hun Dün, methini çok duyduğumuz 12 Kasım Ġlkokulu ile bahçesini Maarif memurumuz ġevket Kızılkor‟la beraber gezdik. 17 sene evvel (1937) mezun olduğum ve Ģimdiye kadar benim gibi binlerce Iğdır çocuğunu kültür hayatına hazırlayan bu emekli okulu cidden değiĢmiĢ buldum. Kendi haline terkedilmiĢ ve kocaman bir tarla halindeki bahçesi bugün muntazam duvarlarla çevrilmiĢ ve içinde 5-10 sene sonra yüz binlik bir sermaye olabilecek muazzam bir kavaklık tesis edilmiĢ. Okulun giriĢ cephesinde 17 sene evvel patiklerimize yapıĢan çamur yol, kumla doldurularak adeta asfalt haline getirilmiĢ, saatlerce baĢında nöbet bekleyerek pis bir kova ile su çektiğimiz kuyu yerine Iğdır‟a göre modern bir çeĢme yapılmıĢ, her tarafı temiz bir okul... Okulun içine giriyoruz... BaĢöğretmen ve Maarif memuru odası okullarımızdaki tahsisat noksanlığı ve imkansızlıklara rağmen gayet temiz Ģekilde tefriĢ edilmiĢ, sınıflar eski pislik ve tozdan kurtarılarak gayet sıhhi duruma getirilmiĢtir. Okulun bugün bin lira değerinde pikaplı radyosu, teksir makinesi ve telefonu var. Üstelik okul gelirinden bahçe içinde güzel bir ev inĢa edilmiĢ bulunmaktadır. Geçen sene okul idaresi tarafından getirilen okul kitaplarından temin edilen kâr ile bahçe gelirinden 650 liraya mal edilen bu bina bugün 2000 lira borcu da ödendiği takdirde Özel Ġdareye bedelsiz olarak kazandırılmıĢ olacaktır. Maarif memuru ġevket Kızılkor, önümüzdeki yaz mevsiminde bahçede ekilecek sebze ile evin mütebaki borcunu kapatacağını söylemektedir. Hele çocukların kıyafeti, sanki bu yüzlerce çocuğu bir anne baba aynı biçimde giydirip okula göndermiĢ. Siyah önlükleri ve elbiselerinden en ufak bir leke aramayınız. Doğrusunu söylemek lâzımsa 12 Kasım Ġlkokulu bugünkü vaziyetiyle ġevket Kızılkor‟la hoca arkadaĢlarının eseridir. Kendilerini ne kadar tebrik ve takdir etsek yeridir. Dikkat Edelim 3 Kasım 1954 Mecit Hun Gazetemizin DP‟nin resmi organı olarak neĢriyatına devam ettiği Ģu sıralarda, bazı Ģahıslar parti ile gazete arasındaki münasebetleri yanlıĢ anlayarak Partiye hakim olduğumuzu ve parti tarafından alınan kararların gazetemizden mülhem olduğunu zannederek bu yolda beyan fikir eylemiĢler. DP Tüzüğünün 24. maddesinin tefsiri suretiyle geçen nüshalarımızda yazdığımız bir yazıyı müteakip aynı madde hükmüne göre Parti Ġlçe Ġdare kurulundan bir yazılı ihtar alan partililerden birisi bu vakıayı ileri sürerek yukarıdaki iddiayı teyide çalıĢmıĢtır. Gazete ile parti arasındaki münasebet Ģüphesiz ki resmi organ olması hasebiyle ciddidir. Fakat o anlayıĢın aksine neĢriyat mevzuu parti tarafından gazeteye tevdi edilir, hangi hususlar üzerinde ne Ģekilde yazı yazılacağı, mahallin en yüksek parti kademesi tarafından tespit ve tensip edildikten sonra parti organı olan gazeteye bu yolda talimat verilerek neĢri temin edilir. Binaenaleyh parti konusunda gazetemiz de yapılan neĢriyat bizim değil partinin resmi görüĢüdür. Sayın okuyucularımızın keyfiyeti bu Ģekilde bilmesini rica ederiz. Fırsatı Kaçırmayınız!. (3 Kasım1954) Gülten Kitap ve Kırtasiye Evinde Her ÇeĢit Zilber Gömlekleri fatura üzerinden yüzde 5 kârla satılmaktadır. Toptan alacaklar için vade yapılabilir. Fırsatı Kaçırmayınız! Mahmut Yılmazoğlu ŞARK PAZARI Tuhafiye, Kantariye ve Hırdavat Görüp Beğendikten Sonra Para Veren PiĢman Olmaz. ġark Pazarı ucuzluğun ve iyi kalitenin sembolüdür. Yeni Meclis ÇalıĢmaları Münasebetiyle 5 Kasım 1954 Mecit Hun Büyük Millet Meclisi 1954-55 çalıĢmalarına Reisicumhurumuz Sayın Celâl Bayar‟ın nutkuyla baĢladı. Büyük bir gayret ve sürâtle kalkınan Türkiye‟nin Ġktisadi ve mali sahadaki çeĢitli iĢleri ile iç ve dıĢ politikayı alakadar eden mühim mevzularına ait kanun tasarıları ve çeĢitli sözlü ve yazılı soru önergeleriyle dolu olan gündemde Iğdır‟a ve Iğdır‟ın ana davalarına ait mevzuları da görmek Ģüphesiz ki en büyük arzumuzdur. Ġktisadi ve coğrafi bütün avantajları vilâyet olma lehinde mevcut olan Iğdır‟ın bu ezeli arzusunun tahakkuk safhasına girdiğini görmek muhakkak ki hakkımız ve hatta en zaruri talebimiz olmalıdır. Iğdır, Rus ve Ġran hudutları arasında geniĢ bir pamuk istihsal ve istihlâk merkezi, tüten fabrika bacalarını ihtiva eden bir sanayi Ģehri ve yepyeni bir vilâyet olarak kalkınan Türkiye‟nin sembolü olmalıdır. ĠĢte bu gaye ve maksatla hareket edildiği takdirde Iğdır birkaç sene sonra Türkiye‟nin turistik bir merkezi olarak göreceğiniz muhakkaktır. Bu hususu Iğdırlı düĢünmelidir. Ama DP‟li, CHP‟li CMP‟li veya bitaraf Iğdırlı değil Iğdır‟ın top yekûn sakinleri... Birkaç ay evvel Ankara‟ya gönderilmek için hazırlanan heyetleri Meclis‟in açıldığı Ģu sırada yeniden teĢekkül ettirmek ve onları alakalı makamlara Iğdır‟ı ilgilendiren hususlarda tenvir edecek broĢürlerle takviye etmek lâzımdır. Belediyeye yük olmak suretiyle değil Ģahsi fedakârlık yapmak suretiyle hemĢehrilerimizi bu davada hüsnüniyetle (iyi niyetle) birleĢmeğe davet ediyoruz. Bir Tilki Jandarmanın Teçhizatını Çaldı (5 Kasım 1954) Birkaç gün evvel BaĢköy nahiyemize bağlı Adetli köyündeki asayiĢ karakolu erlerinden birisi sabahleyin kuĢanmak üzere hazırlandığı sırada, kütüklük ve kasaturasının sırra kadem bastığını görmüĢ ve bilahare çadırdan kumluğa doğru giden bir tilki izi takip edildiği sırada teçhizatın bir kısmı bulunmuĢ ve fakat kütüklük ile içindeki 70 merminin bulunması mümkün olmamıĢtır. Teçhizat hırsızının kurnaz bir tilki olduğunu anlayan jandarma erleri ikinci akĢam nöbet bekleyerek tekrar kütüklük hırsızlığına gelen tilkiyi öldürmüĢlerdir. ŞAKACIKTAN 5 Kasım 1954 Mecit Hun Dayımızın Parmağı Var Geçenlerde Adetli asayiĢ karakolu erlerinden birisinin, içinde 70 mermisi bulunan kütüklüğü kurnaz bir tilki tarafından aĢırılmıĢ ve ikinci akĢam alıĢkanlık icabı kütüklük hırsızlığına geldiği sırada öldürülen tilkinin hüviyeti tespit edilmiĢ, sözde Hıdırlı köyü sakinlerinden olduğu anlaĢılmıĢtır. Günlerden beri muavin koruyucu olarak aldığı tüfek için mermi isteyen dayımız Ġsa Yiğit’in tilkiyi teĢvik etmediği ne malûm... Seçimleri Iğdır’da DP Mutlak Ekseriyetle Kazanıyor 8 Kasım 1954 Mecit Hun Rüstem Başaran Baharlı Mahallesi, Mirza Temel Karakuyu köyü, İsa Yiğit Alikızıl köyü muhtarı oldu. Dün, muhtar seçimleri bütün köylerle kasaba merkezinde sükûnet içinde cereyan etmiĢ ve sabahın erken saatlerinde seçmeler sandık alanlarında toplanmağa baĢlamıĢlardır. Hemen bütün muhtarlıklar için DP‟nin aday gösterdiği ve çalıĢmaların bu merkezde toplandığı anlaĢılıyordu. Gerek köylerde ve gerekse merkezde DP‟li adaylar karĢısında muhalif bir parti yerine ikinci DP‟li bir grubun yer alması kazada muhalefetin artık tutulur tarafı kalmadığını alenen gösteriyordu. Ġki veya daha ziyade gruplar halinde halkın seçime girdiği yerlerde iĢtirak nispetinin çok fazla ve seçimin heyecanlı; tek adayın bulunduğu sandıklarda ise iĢtirak nispetinin tahminler hilafına az olduğu seziliyordu. Kaymakamlık ve jandarmamız tarafından alınan fevkalade tedbirler ve seçimin devamı müddetince köylerde gezdirilen devriyelerle muhtemel hâdiseler önlenebildiği gibi Alkamer, Halfeli, Panik ve TaĢburun gibi karıĢık yerlerde hâdiselerin önü dirayetle alındı.ü Seçimin kazanılması hususunda DP erkânının gösterdiği faaliyette gözden kaçmıyordu. Ġlk seçim haberleri Mezre köyünden geldi. Gayet ustalıkla hareket eden eski muhtar Kerem‟in son dakikaya kadar seçmenleri oyalaması ve seçim günü aday olarak ortaya çıkması üzerine Seçim Kanunu hükümlerine muttali olmayan köylüler, kasabaya koĢuĢmuĢ ve fakat hareketlerinin hatasını Seçim Kuruluna baĢvurduktan sonra anlamıĢlardır. Akâbinde Halfeli‟den nahoĢ haberler gelmeğe baĢladı. Adet bakımından az olan bir grup ikinci tarafı tehdit etmek suretiyle rey kullanmalarına mani olduğundan burada da 350‟ye yakın seçmen oy kullanamadı. Ve seçime itiraz edildi. Panik köyü sandığı, birbirine muhalif iki tarafın hâdise çıkarması göz önünde bulundurularak, her iki tarafın müĢahitleri huzurunda Iğdır‟a getirilerek jandarma nezareti altında tasnif yapıldı. Saat 17‟ye kadar iĢtirak nispeti yüzde yüz olan veya tasnifi derhal yapılan 8 köyden neticeler gelmiĢti. Buna göre AĢağı Çarıkçı‟dan Aziz Çinar, Karakuyu‟dan bir rey farkla Mirza Temel, HoĢhaber‟den Mahmut Çam, Kasımcan‟dan Kerem Tufan, Yukarı Çarıkçı‟dan Mehmet Ayhan, Mezre‟den Kerim Kaya, Amarat‟tan Yusuf Ersoy ve Necefali‟den Celil Gül‟ün DP adayı olarak muhtarlığı kazandıkları anlaĢılıyordu. Tasnif esnasında müĢkülatla karĢılanan husus parti adaylarının durumu idi. Zira yeni seçim kanununa göre partilerin özel iĢaretini taĢıyan pusulalarda yapılan silintilerle yeniden yapılan ilâveler hükümsüz olup listenin tamamı muteber olacağından bu kayıttan bihaber olan sandık kurulları tasnifte zorluk çektiler. Bu sebeple seçim kurulu baĢkanı Turgut Çeliker bizzat merkez sandıklarını gezerek tasnifle yakından ilgilenmek zorunda kaldı. Saat 18‟e doğru merkez sandıklarının durumu da belli olmuĢtu. Baharlı mahallesinde de Rüstem BaĢaran‟a karĢı adaylığını koyan Muharrem Aslan, BaĢaran listesinin topladığı büyük ekseriyet karĢısında hezimete uğradı. Söğütlü mahallesinde Alirıza Bağane‟den gayri aday olmadığından liste rakipsiz kazandı. Karaağaç mahallesinde de büyük bir hararetle devam eden seçim neticesi saat 17‟ye doğru anlaĢıldı. Seçime iĢtirak eden taraflar parti mensubu olduğunda parti idarecilerinin bu mahalleye müdahale etmedikleri ve her iki tarafı da kendi haline bıraktıkları anlaĢılıyordu. Neticede Ahmet Güngör listesi ufak bir farkla kazandı. Kiti köyü seçimi de enteresan oldu. Son dakikaya kadar hesapta olmayan Nurettin Aydın iki rey fazla temin etmek suretiyle muhtarlığı kazandı. Kazanın en karıĢık yeri olan Panik sandığının yapılan tasnifi sonunda Ali Kızılay‟ın 18 rey farkla kazandığı tasnif heyeti tarafından seçim kuruluna bildirildi. Saat 20 de seçim kurulundan gazetemize gelen malûmat Ģu idi: Kuzugüden‟den Ali Demirtekin, Alut‟tan Bedir AkkuĢ ve Orgof‟tan Mehmet Dönmez DP adayı olarak muhtar seçildiler. Bu suretle saat 20‟ye kadar neticesi alınan 16 köyün hepsini DP adayları tam ekseriyetle kazanmıĢ oluyordu. Geç saatlere kadar diğer köylerden malûmat alınamadı. Ancak, Nahiye köylerinden aldığımız telefon haberlerinde Hıdırlı, Adetli, Karahacılı, Kulukent, Mahsozillo, ve AĢağı Alikızıl köylerini bağlı bulundukları Ali Kızıl Muhtarlığını Ġsa Yiğit‟in ve BaĢköy merkez muhtarlığını is Nerman Turan‟ın kazandıklarını TaĢburun ile diğer köylerin tasnif neticesinin henüz alınmadığını bildirildi. Bu adayların da DP mensubu oldukları alınan haberler arasındadır. Seçim haberlerinin mütebakisini önümüzdeki nüshada vereceğiz. Kazamız Kaymakamlığına Bala Kaymakamı Galip Alaçayır Tayin Edildi Pamukova 10 Kasım 1954 Kaymakamımız sayın Hakkı Albayrakoğlu‟nun Iğdır‟daki 3 senelik hizmetini müteakip Emniyet Genel Müdürlüğü 1. ġube Müdürlüğüne tayin edildiğini geçen nüshamızda bildirmiĢtik. Öğrendiğimize göre Sayın Albayrakoğlu‟dan münhal kalan Iğdır Kaymakamlığına Bala kaymakamı Galip Alaçayır tayin edilmiĢ ve kararnamesi yüksek tasdikten çıkmıĢtır. (...) Iğdır Ağrı Ceza Reisliğine Yeni Bir Tayin (8 Kasım 1954) Haber aldığımıza göre Hüsnü Erdem‟den münhal kalarak bir müddetten beri Turgut Çeliker tarafından vekâlet edilen Iğdır Ağır Ceza Reisliğine Ġzmir C. Müddeiumumi muavini Hikmet Aksu tayin edilmiĢtir. Bir Açıklama (10 Kasım 1954) Pamukova Gazetesi Yazı ĠĢleri Müdürlüğüne 7 Kasım Pazar günü köyümüzde yapılan muhtar seçimi için CHP‟den sandık kurulu azası gösterilmiĢ olduğumu öğrendim. Haddizatında bu partiyle hiçbir alakam olmadığı gibi DP‟nin de 1946 dan beri mensubu olduğumdan keyfiyetin Sayın Gazeteniz vasıtasıyla efkârı umumiyeye duyurulması ve bu yolda seçim kuruluna verilen malumatın yanlıĢ olduğunu tavzihini rica ederim. TaĢlıca Muhtarı Bekir Yalçın Abbas Çöllü Terfian Sağlık Merkezi BaĢtabipliğine ve Hükümet Tabipliğine Tayin Edildi Yeni Sağlık Merkezleri talimatnamesi üzerine birleĢtirilen Sağlık merkezi baĢtabipliği ve Hükümet tabipliğine Abbas Çöllü‟nün 60 liraya terfi ettirilmek suretiyle tayin edildiği memnuniyetle öğrenilmiĢtir. Hükümet Tabibi Yusuf Aksoy‟da Sağlık Merkezi tabipliğine tayin edilmiĢ bulunmaktadır. Hatırlarda olduğu üzere Sağlı Merkezleri talimatnamesinin bazı maddelerinin tadili veya değiĢtirilmesi konusunda Iğdırlılar, ilgililer nezdinde müracaatta bulunmuĢ ve Gazetemiz tarafından yapılan neĢriyatın bu yerinde müracaatları desteklemesi üzerine keyfiyetle Valimiz Sayın Hadi Üçer bizzat alakadar olarak bugünkü netice sağlanmıĢtır. (...) Avukat Ġsmail Alaca da CMP’den Ġstifa Etti (10 Kasım 1954) 2 Mayıs 1954 seçimlerinden kısa bir müddet evvel Kars‟ta kurulan Cumhuriyetçi Millet Partisi müteĢebbislerinden Cengiz Ekinci‟den sonra Avukat Ġsmail Hakkı Alaca da istifa ederek bağımsız kalmayı tercih etmiĢtir. Seçimler Münasebetiyle 10 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl :1 Sayı: 42 Geçen Pazar günü bütün yurdumuz meyanında ve Iğdır‟da muhtar seçimleri tam bir sükûnet ve vakar (ağırbaĢlılık) içinde yapıldı. Medeni haklarına haiz bütün vatandaĢlar o güne mahsus çekiĢme, münakaĢa ve mücadelelere rağmen kanunların tayin ettiği Ģekilde hâdise çıkarmadan sandık baĢına gelerek mukaddes hakkını kullandı, mukaddes vazifesini yerine getirdi. Seçim günü bir karıĢıklığa Ģahit olacaklarını zannedenler hüsrana uğradılar. TaĢburun, Karakuyu, Panik, Halfeli ve BaĢköy gibi seçim havasının en had safhaya girdiği yerlerde bile burun kanamadan netice alınması göğsümüzü iftiharla kabartmaktadır. Türk Milleti 1950‟den bu yana Ģuur ve basiretiyle bütün dünya milletlerine örnek olmasını bilmiĢ ve milli iradenin en salim yoldan tecelli etmesinin sırrına vakıf olmuĢtur. Birkaç gün evvelki seçimin hâdisesiz geçmesini muhakkak ki birinci derecede Seçim Kurulu baĢkanının ehliyet ve muhite vukufiyeti (çevreyi tanıması) temin etmiĢtir. 4 seneden beri mahkemenin her kademesinde halkın adliyemize karĢı teveccüh ve itimadının takviyesini temine muvaffak olan sayın Turgut Çeliker‟in bu seçimlerdeki muvaffakiyetini inkâr etmemek lâzımdır. Seçim günü en ufak sandıklarda bile zuhur eden en uzak bir ihtilâfı bizzat mahalline gitmek suretiyle halleden ve Melekli gibi tarafların birbirine girdiği köylere giderek halkın sükûnete gelmesini temin ettikten sonra her iki tarafça alkıĢlanan ehliyetli bir seçim kurulu baĢkanı Ģüphesiz ki nahoĢ hâdiselerin zuhuruna mahal vermeyecektir. Bu sebepledir ki Turgut Çeliker gibi Türk hakimleri mevcut iken bu memlekette karıĢıklık umanlar daima hüsrana mahkûm olacaktır. P.T.S. Kooperatifleri Birliği Genel Kurulu Üs Normal Toplantıya mı Davet Ediliyor? (10 Kasım 1954) Birlik Ġdare Heyetinde Talat Tufan, Sadık Karasu, Ahmet Armağan ve Kadir Erol gibi ehliyet sahibi ortaklar bulunduğu müddetçe Birlik iĢlerinin aksamayacağını ve bilhassa Birlik Genel Müdürlüğü vazifesini liyakatle deruhte etmekte bulunan Ziraat Bankası Müdürümüz Sayın Mahmut Uzman‟ın Birliğe karĢı ortaklar arasında bir antipatiğe meydan vermeyeceğini tahmin etmekteyiz. (...) Sayın Iğdırlı!... Hayır kapınızın önündedir. Senelerden beri inĢaatı tamamlanmayan Câmiye elinden ve kalbinden koptuğu kadar yardım et. Aras Sinemasında Prenses ve Korsan Filmini Mutlak Görünüz KurtuluĢun Kısa Tarihçesi 12 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 43 Birinci Dünya Harbinde müttefiklerimizin mağlubiyete uğramaları üzerine 30 Ekim 1918‟de gayet ağır hükümler ihtiva eden Mondros Mütarekesi imzalanmıĢ ve Osmanlı Devleti‟nin hükümranlık hakları tamamen ortadan kaldırılmıĢtı. MeĢru hükümetimizin kayıtsız ve Ģartsız galip hükümetlerin ağır Ģartlarını kabullenmesi üzerine Türk milleti kendi mukadderatını bizzat tayin etmek üzere Anayurtta milli bir harekete giriĢmiĢtir. Anadolu‟da yer yer giriĢilen milli mücadele vazifesine Kars‟ın kahraman evlâtları da katılmıĢ ve Kars‟ın kendi bünyesinden doğan “Kars Ġslâm ġûrası” 5 Kasım 1918‟de kurulmuĢtu. Bir ay sonra toplanan vilâyet kongresi bu milli teĢkilâta, “Kars Milli ġûrası” ismini verdi. Ġbrahim Cihangiroğlu, Ali Rıza Bey ( Ali Ataman), Hasanhan Cihangiroğlu, Dr. Esat Bey (Oktay), Piroğlu Fahrettin Bey (Erdoğan), Iğdırlı Ali Bey oğlu Mehmet Bey gibi zevattan teĢekkül eden Milli ġûra, reisliğe Ġbrahim Cihangiroğlu ve reis vekilliğine de Kağızmanlı Alirıza Bey‟i seçti. Gayret ve fedakârlıkla çalıĢan Milli ġura azaları 17-18 Ocak 1919 gecesi büyük kongreyi toplayarak, “Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkati Milliyesi”ni kurdular. Bu sırada Ġngilizler de anlaĢma gereğince Kars ve civarını Ermenilere teslim etmek üzere Ermeni kuvvetlerini Gümrü‟den Kars Ġstasyonuna kadar getirmiĢlerdi. BaĢta Ali Bey olmak üzere Milli ġûra azaları Ġngilizlerin bu hareketini istihza ile karĢılamıĢ, “Biz kendi hükümetimizden baĢka kimseyi tanımayız” diyerek Ermeni kuvvetlerinin geri çekilmesini rica etmiĢlerdi. Bir taraftan da Ermenilerin geri püskürtülmesi ve Ġngiliz Askeri komutanlığının da bir müddet misafireten (misafir olarak) Kars‟ta bulunması hususu Hükümetten rica edilmiĢtir. Kars‟ta ki bu milli hareket Anadolu‟nun diğer vilâyetlerine de sirayet ettiği bir sırada 12 Nisan 1919 akĢamı Ģimdiki vilâyet konağı olan Parlamento binası basılarak Milli ġura azaları tevkif edilip, Ġngilizler tarafından Malta‟ya sürüldüler. Bu sırada yanmıĢ bulunan Kars telsiz istasyonunun faili iddiasıyla Kağızmanlı Ali Rıza Bey (Ataman), Batum divanı harbiyesine sevk edildi. Uzun bir muhakemeden sonra tekrar Malta‟ya sürülmesi kararlaĢtırılan Ali Bey, Batum‟daki milliyetperver Türklerle temas ederek Ġngilizlere bir mektup bırakmıĢ ve kaçmağa muvaffak olmuĢtur. Ali Bey‟in tarihe mal olan mektubu Ģöyledir:”Firar ettiğimi zannetmeyin. Memleketimin bu sıkıĢık durumunda hizmete koĢuyorum” Kağızmanlı Ali Bey, Erzurum‟da Ordu kumandanı Kâzım Karabekir PaĢa ile görüĢtükten sonra SarıkamıĢ‟ın Karakurt nahiyesine gelerek tekrar mücadele bayrağını açtı. ĠĢte bu mücadele sırasıyla Kağızman, Tuzluca ve Iğdır‟a da intikal etti. 1920 yazından itibaren Iğdır‟daki milli kuvvetler de teĢkilâtlanmağa baĢlamıĢtı. Henüz teĢkilâtlanmıĢ bulunan iki fahri Alay, 8.Alayla birlikte KamıĢlı istikametinde ilk taarruzu Eylül 1920 de yaptı. Ermeniler eski huduttan tamamen püskürtülüp Iğdır ovasına ve kısmen Aras nehrinin ötesine atıldıktan sonra teĢkilâtçı ruh bütün Aras boyuna hakim oldu. Karaköse‟deki Hamidiye Alayları da Iğdır üzerine yürümeğe baĢladı. Ekim 1920‟deki vaziyet Ģöyle idi: Karakale-Küllük hattı Hasanali Bey oğlu ġamil Bey (Ayrım) idaresindeki fahri Ayrım; Karakale-Tuzluca hattı Eyüp PaĢa oğlu Resul Bey idaresindeki Hamidiye alayları; KüllükIğdır hattı Liva kumandanı Abdulkerim Bey idaresindeki bir süvari Bölüğü ve 4 top; Orgof-Erhacı-Halfeli hattı Hamit Bey oğlu Kerem Bey (GüneĢ) idaresindeki fahri Zilan; Kültepe-Yarmalar hattı ġeyh Abdükadir idaresindeki Celâli Hamidiye; Karakoyun-TaĢburun hattı Ahmet Bey oğlu Ġsa Bey (Konyar) ve Ġbrahim Ağa (Çoktin) idaresindeki iki Celâli Hamidiye ve TaĢburun-Hasanhan hattı da Ali Mirza Bey (Yiğit) idaresindeki fahri Celâli Alayları tarafından tutulmuĢ ve Iğdır-TaĢburun hattındaki mahalli kuvvetler Karakoyun tepelerine yerleĢtirilen 17. Alay komutanı Firuz Bey idaresindeki askeri birliklerle Gilesorlu Veli Bey, Gergerli Ġsrafil Bey (Emekli BaĢtabip Ġsrafil Gökçe) ve Hüseyin Bey idaresindeki SaraĢlı Hamidiye alayı ile takviye edilmiĢti. Fırka kumandanı Cavit PaĢa‟nın karargâhı Orgof‟ta idi. Yerlerini muntazam bir Ģekilde alan askeri ve mahalli kuvvetler bir müddet Kars‟ın kurtulmasını beklediler. Fakat ufak tefek çarpıĢmalar oluyordu. Ermeniler ise Milli Mücadele kuvvetleri karĢısında mukavemet edemeyeceklerini anlayınca Aras‟ı geçerek ufak bir kuvvetle Iğdır‟ı savunuyorlardı. Nihayet 5 Kasım‟da akdedilen 7 günlük bir mütârekeden sonra üç istikametten Iğdır üzerine yürüyen KurtuluĢ kuvvetleri Anavatanın bu köĢesini iĢgal ettiler. Kasabada Ermenilerin askeri kuvvetleri olmadığı için çarpıĢma olmadı ve bu suretle Iğdır 34 yıl evvel bugün Anavatana ilhak edildi. Iğdır‟ın kurtuluĢunda emekleri bulunan binlerce vatandaĢımız bugün 34 yıl öncesinin hatırası ve kurtuluĢun heyecanıyla bu mutlu günü kutlamaktadır. KurtuluĢun Ģehitlerini hürmetle yad ederiz. KurtuluĢ Hatıraları - I 15 Kasım 1954 ġefi Öcal Yıl: 1 Sayı: 44 Iğdır‟ın kurtuluĢu 12.11.1954 günü arzu ettiğimiz bir canlılık ve heyecanla kutlandı. Yapılan temsili gösteri ile 34 yıl öncenin hatırasını ve o mutlu günün heyecanını yaĢadık. Çocuklarımız o güne ait hatıraları milli hisleriyle mezcederek (birbirine katarak) kürsüden bizlere naklettiler. KonuĢanlardan birisi de Mecit Hun‟du. KurtuluĢun kahramanlarından bahsettiği zaman benim de ismimi söyledi. Fakat belki de zamanın darlığı sebebiyle olacak, daha birçok isimler vardı. ĠĢte bu isimlerden bahsetmek ve bizzat yaĢadığım kurtuluĢ gününü en sahih Ģekilde nakletmek için hatıralarımı neĢre karar verdim. KurtuluĢa takaddüm (önce gelen) eden günlerde bizler Ermeni zulmünden kurtulmak için D.Bayazıt‟a kaçmıĢtık. Orada toplanarak Alay kumandanı Firuz Bey‟e derdimizi dökmeğe karar verdik. Firuz Bey, Iğdır‟ın iĢgali için emir almıĢ ve fakat vesait olmadığından hareket emrini veremiyordu. Kendisine aç ve çıplak olduğumuzu, evlerimiz ve köylerimizin düĢman iĢgali altında bulunduğunu söyleyerek yardımını istedik. Firuz Bey, mevcut imkânsızlıkları bize anlattıktan sonra eğer BaĢköy civarında bulunan Çobankerelilerin develerini temin ederseniz sizi yuvanıza ve toprağınıza kavuĢturacağız dedi. Bu vazifeyi derhal üzerime aldım. Benle refakatime verilen iki eri BaĢköy‟e ulaĢtırmak üzere Ağrı eteklerindeki AĢiret reislerine hitaben birer mektup Firuz Bey‟den alarak hareket ettik. Mektuplar Merhum Ali Mirza (Yiğit), Ahmet ġemo (Hun) ve Gür Hasso‟nun kardeĢi Yusuf‟a verilecekti. Ġlk geceyi Ahmet ġemo‟nun evinde geçirdik. Bizi çok iyi karĢılayarak lâzım gelen yardımı yaptıktan sonra Ali Mirza‟nın evine gönderdi. Ertesi günü Yusuf Ağa‟nın da mektubunu verdikten sonra onların verdikleri adamlarla BaĢköy‟e yardım ve Çobankereli Hacı Cafer oğlu Mehmed‟in evine gittim. (Devamı var) KurtuluĢ Hatıraları - II 22 Kasım 1954 ġefi Öcal Yıl: 1 Sayı: 46 Kelbayı namıyla maruf Hacı Cafer oğlu Mehmet‟le karĢılaĢırken Muhaceret, Harp ve sefalet içinde bunalan bizler birbirimize sarıldık. Kelbayı Mehmet, geliĢimin sebeplerini sordu. Kendisine bizce çok mühim olan bir ricada bulunacağımı söyleyerek, Alay kumandanı Firuz Bey tarafından gönderildiğimi Iğdır‟ı iĢgal etmek üzere yapılan askeri hazırlığın vesaitsizlik yüzünden geri kaldığını, Ģayet develeri bir müddet için bu hizmete verdikleri takdirde Iğdır üzerine yürünüleceğini izah ettim. Kelbayı Mehmet derhal amcası oğlu MeĢedi Elekber ile konuĢarak dedi ki, “Bizler seni Çarlık Rusyası‟ndan beri tanıyoruz ve sana sonsuz inancımız var. Türk askerine develerimiz değil evlâtlarımız da fedadır.” Derhal deve sahipleri çağrıldı. Kelbay Mehmet onlara vaziyeti Ģöylece anlattı: “KardeĢlerim, benim çadırımda oturan adam Iğdırlı ġefi Bey‟dir. Yanındakiler de iki Türk neferidir. Ordumuz Iğdır üzerine yürümek istediği için bizden yardım bekliyorlar. Erzak ve cephaneyi taĢımak üzere develerimizi göndereceğiz. Onun için herkes develerini hazırlasın yarın erken saate Bayazıd‟a yolcu olacağız” KurtuluĢ Münasebetiyle 17 Kasım 1954 Hacı Ekber Tufan Yıl: 1 Sayı: 45 1905 yılında Türklerle Ermeniler arasıdaki gerginlik ve mücadeleden sonra Millî hissiyatın uyanması ve Ġslâm-Türk aleminin ittihada karĢı temayül göstermesi mevzuunda sarf ettiğimiz gayretler ve yapmıĢ bulunduğum naçizâne hizmetlerden bahsetmeyeceğim. Ancak kurtuluĢun bâzı hatıralarından bahsetmeği faydalı addetmekteyim. 1334 (1918) yılında Ordumuz Kafkasya ve Ġran‟dan çekilmiĢ ve Fırka kumandanı Ali Kemal Bey, BinbaĢı Mehmet Bey‟den halkı teĢkilâtlandırmak üzere 4 kiĢi istemiĢti. Mehmet Bey‟in de tensibiyle Hamit Bey oğlu Fettah GüneĢ, Ali Bey oğlu Tayfur (Burukan AĢiretinden Eli Ağa‟nın oğlu Tayfur Kederli. Mücahit), Melekli köylü Ağabey ve ben vazifelendirildik. Cephane ve tüfek ile halı intizamlı bir Ģekilde teĢkilatlandırmak için subay getirmek üzere Kars‟ta Yakup ġefki PaĢa nezdinde bir heyet gönderilmesi kararlaĢtırıldı. Giden heyet, merhum AlieĢref Bey (GüneĢ) ve Revanlı Rıza Bey‟lerdi. Yakup ġefki PaĢa o günkü vaziyet icabı yardımda bulunamadığından heyet eli boĢ dönmüĢ ve maneviyatları kırılan halk da Iğdır‟ı terk ederek Ġran‟a gitmek zorunda kalmıĢtır. Çobankereli ve Revanlılar Xoy‟da; SaraĢlılar, Gödekliler ve Ahuralılar da Karaköse ve Erzurum‟da yerleĢtiler. Tabii zayıf kalan bizler de teĢkilâtı kurmağa muvaffak olamadık. Bu arada ben ailemle birlikte ġeril‟e, akrabalarım Esat, Kurban, Medet ve Celil de D.Bayazıt‟a gittiler. Bir müddet sonra gelip bizi de Ġran tarikiyle Doğubeyazıt‟a getirdiler. Bu arada Ermeniler, Iğdır ve civarında Müslümanları tazyike ve katliam hazırlılarına baĢladılar ve Türklerin en çok barınağı olan Melekli‟yi Kire tarafından muhasara etmiĢlerdi. O zaman Beyazıt‟ta muhacir olarak bulunan Söğütlü Mahallesinden Tüccar Abbas‟la birlikte Fırka kumandanı Cavit Bey‟e giderek vaziyeti anlattık. Birkaç günlük intizardan sonra bize bir Ģey yapamayacağını ancak AĢiret reisleriyle görüĢmemizin faydalı olacağını resmen bildirdiler. Derhal, bilahare Bayazıt Mebusu ġevket Bey‟e baĢ vurduk. ġevket Bey, ġeyh Ġbrahim Bey, Abdülvahap Bey ve Zorzade Ġzzet Efendi‟yi çağırarak kısa bir müĢavereden sonra bizzat kendisi de iĢtirak etmek suretiyle Melekli‟yi kurtarmağa karar verdiler. Fakat ġevket Bey‟in bu hareketi tahrirat kaleminden istifasını icap ettirdiğinden yerine, Bro Hesso Telli namıyla maruf Ġbrahim Ağa gönderildi. Giden bu AĢiret kuvveti Ermenilere büyük telefat (can kaybı) vererek 3000‟e yakın Türk‟ü kurtarıp Erhacı‟ya getirdiler. O zaman Ermeniler de katliama baĢlamıĢtı. Kılıçtan ve zulümden kurtulanlar Erhacı‟ya sığınıyordu. Kerimbeyli‟de Cengiz Bey adında bir subayımız teĢkilât kuruyor ve bir taraftan da BulakbaĢı mevkiine asker gönderiliyordu. Bu yeni teĢkilâtlanma Erhacı‟ya da gönderiliyordu. Bu yeni teĢkilâtlanma Erhacı‟ya da sirayet etti ve buradaki dağınık kuvvetler talimli bir Ģekilde bir araya gelmek üzere asker gönderildi. Erhacı‟daki teĢkilâtta Hacı Xanlar Bey, ġefi Öcal, Melekli Mirza Memet oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife‟nin büyük emekleri var. Bunlar bir taraftan da erzak topluyorlardı. Birkaç gün sonra Erhacı‟daki yığınak Iğdır‟a taarruz etti. Evvelâ bu cemaati asker zanneden Ermeniler kaçmıĢlarsa da bilahare vaziyete muttali olarak tekrar Iğdır‟a döndüler. Bunun üzerine Erhacı‟daki halk Orgof‟a çekilmek zorunda kaldı. Buradan Bayazıd‟a gelinerek Ġran‟a geçildi. ĠĢte bu suretle gerek Ermeni mezalimi ve gerekse erzak noksanlığı yüzünden bütün Iğdır halkı Ġran‟a çekilmiĢti. Bizler ekseriyetle Hoy civarında olan Senger, Tazeköy ve KiĢmiĢ Tepe‟de yerleĢtik. KıĢı burada geçirdikten sonra tekrar Beyazıd‟a geldik. Bu sırada Ordu Iğdır‟ın iĢgali hazırlığına baĢlamıĢ ve Gündeli Süleyman birkaç neferle birlikte yanlarında Melekli Cevat Han, Abdullah oğlu Yusuf ve Salman oğlu Feyzullah oldukları halde Bayazıd‟a geldiler. Iğdır üzerine yürüyen Askeri kıtada kardeĢim Eset, Bahçeli oğlu Hüseyin, Abbas oğlu HaĢim de gönüllü bulunuyordu. Birinci defasında Iğdır‟ı alamadık. Ġkinci seferde AĢiret Alaylarının iĢtirakiyle Iğdır 12 Kasım 1920 tarihinde iĢgal edildi. Iğdır’ın KurtuluĢu ile Alâkalı Bir Mektup ve Düzeltme 14 Ocak 1954 Mecit Hun Kıymetli büyüğümüz Hacı Ekber Tufan‟ın Iğdır‟ın kurtuluĢunu takip eden günlerde gazetemizde çıkan bazı hatıralarının kısmen tavzih ve düzeltilmesine lüzum hasıl olmuĢtur. Gazetemize gönderdiği mektupta muhterem Hacı Ekber (Tufan) Ģöyle demektedir: “Elli senelik Milli mücadele hayatımdan bir kısmını istek üzerine 12 sene evvel (1942) yazarak büyüklerimize sundum. 1951 yılında Demokrat Parti iktidarının muhterem liderlerine bir suretini takdim ettim. Hayatım meydanda, mücadelem Iğdır‟dadır. YaĢı müsait ve hakkı teslim edenler bilirler. Dava ve harp meydanlarında kahramanlık gösterenler kendilerine süs vermemelidir. Onlara ayıplar olsun. Ruslar zamanında Çarlık idaresi bize askerlik mükellefiyetini tatbik etmediği için onların talim ve terbiyesini bilmem. Çetecilik de yapmıĢ değilim. Ben fikir ve politika mücadelesi yaptım. Cephede veya çetesinde 50 düĢmanı yere seren bir kahramandan daha çok faydalı olabildim. Büyüklerimizin irĢat ve talimatıyla teĢkilâtlar kurup açlık, felâket ve düĢman propagandası ile mücadele ettim. Milyonlarca vatandaĢı ölüm ve esaretten kurtarmak için maddi ve mânevi varlığımı feda etmekten çekinmedim. Birinci Cihan Harbindeki baĢarılarım meydandadır. Bunu daima tefrika edebilecek kudretteyim. KurtuluĢa ait hatıralarımdan bâzı hususlar gazetenize noksan geçirilmiĢtir. AĢağıdaki Ģekilde düzeltilmesi gerekir. 1- Çobankereliler diğer Revan köylüleri meyanında Ġran‟ın Hoy kasabası ve köylerinde yerleĢtiler. 2- Kurban, Doğu Beyazıd‟a gelmemiĢti. 3- Ġbrahim Ağa (Bro Heseki Telli) Melekli‟yi kurtarmak için Doğubeyazıt‟tan Iğdır‟a giderken evimde kalan kayınbiraderim Celil‟i de beraber gönderdim. 4- Fırka tarafından gönderilen Hacı Ağa, Mehmet ÇavuĢ ve arkadaĢları Erhacı‟da teĢkilâta baĢladılar. Ve orada iaĢe teminiyle vazifeli olan Hacı Hanlar Bey, ġefi Öcal, Mirza Memet oğlu Hasan ve Ali Hüseyin oğlu Hanife, Melekliler ve AĢiretle birlikte birkaç gün sonra Iğdır‟a taarruz ettiler. Fakat netice alamadılar, geri çekilmek zorunda kalındı. 5- Ben kıĢı Hoy değil Makû‟nun Senger köyünde geçirdim. Babam ve ailem orada vefat etti. Yazın Söğütlü mahallesinden Abbas Bey‟le beraber Beyazıd‟a döndük. 6- Birkaç ay sonra fıkra maiyetindeki aĢiret alaylarıyla beraber Iğdır‟a taarruza baĢladık. Ġran‟dan gelenlerle birlikte hareket ettiler. Fakat Iğdır yine iĢgal edilemedi. Fırka avdet edince Ġran‟dan gelenler tekrar Ġran‟a döndüler. Ġkinci taarruzda çetin mücadeleler sonunda Iğdır iĢgal edilebildi.” Böyle mi Olacaktı? 12 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 43 Yeni bir Sağlık Merkezleri talimatnamesi çıktı. Talimatnameye vazedilen esaslara göre, kadro tamamen pratisyen hekimlerden teĢekkül edecek. Sağlık Merkezlerinde ameliyat yapılamayacak ve bu gibiler en yakın hastanelere gönderilecek. Sağlık Merkezi tabipleri muayenehane açmayacaktı. EndiĢe ettik ve derdimizi alakalılara bildirdik. Tabii CHP devri olmadığı için bu arzumuz derhal nazara alınarak talimatnamedeki müĢkülâtlar bertaraf edildi. Ama, bu meyanda aynı talimatnamenin baĢka bir maddesine göre de Sağlık Merkezleri baĢtabipleri ve hükümet tabipliğinin birleĢtirilerek bir Ģahsın uhdesine tevcihi icap ettiğinden Sağlık Vekâleti tarafından bu vazifeye Dr. Abbas Çöllü tayin edilmiĢ. Tabii bu suretle açıkta kalan Hükümet tabibi arkadaĢımız Yusuf Aksoy‟da Sağlık Merkezi kadrosuna tabip olarak tayin etmiĢler. Fakat ne yazık ki böyle bir neticenin en kısa zamanda istihsal edilmesine rağmen bazıları (!) derhal cereyan eden bu muameleye bir mim koymuĢ ve basmıĢlar yaygarayı. Onlara göre, müracaatçı Iğdırlılarla Pamukova gazetesi böyle bir teĢebbüste bulunmakla Aksoy arkadaĢımızı mevkiinden etmiĢler!... Fesuphanallah!... Evvelâ, biz neĢriyat ve müracaatı yapmadan önce bu talimatname tanzim edilmiĢ ve meriyete (yürürlüğe) girmiĢti. Saniyen, münacatımızda, “Hükümet tabipliği ile Sağlık Merkezi baĢtabipliğini birleĢtirin” diye bir ricada bulunmadık. Salisen, talimatnamenin bu hükmü bütün Türkiye‟de istisnasız tatbik edildiğine ve bizlerde Dr. Aksoy‟un her Ģeye mim koymağa çalıĢan bu yaygaracılar kumpanyasından çok daha fazla takdir ettiğimize göre nahoĢ havayı yaratmakta ki maksat ne idi? Yeni Refikimiz 15 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl:1 Sayı: 44 Son günlerde kasabaya ikinci bir pedal makinesinin getirildiğini hepimiz biliyoruz. Bâzı noksan malzemesini bekleyen yeni makine pek yakında faaliyete geçecek ve rivayetlere göre biri siyasî, diğeri de aktüel olmak üzere iki mecmua ile bir günlük gazete çıkarılacakmıĢ!.. Çıkarılacak gazete ve mevkutelerin sahip, mesul müdür, ressam, foto muhabir ve yazı ailesi mensuplarının kimlerden teĢekkül edeceği hususunda henüz bir belirti olmamakla beraber sözde Pamukova‟ya cephe olmak için lâzım gelen her tedbire baĢvurulacakmıĢ!... Hemen her gün malûm kaynaklar tarafından kulağımıza getirilen bu haberlere gülüp geçmek lazım. Zira, gazeteciliğin bizim için maddi bir cephesi olduğunu zannedenler inĢallah iĢin içine girince yanıldıklarını anlayacaklardır. Manevi cepheye gelince: Biz imkân nispetinde bu yurt köĢesine sağlam fikir ve kalemler üzerinde tesis edilecek gazetelerin hizmet edebileceğine kani ve bütün kuvvetimizle taraftarız. Yeni bir gazete veya mecmuanın intiĢarı herkesten önce bizi sevindirecektir. Yalnız neĢri tasarlanan gazetenin hedefi Pamukova‟ya rekabet yerine memlekete hizmet olduğu takdirde... Birkaç mecmuanın neĢri hülyası ile gününü geçirenler iki sayfalı haftalık bir gazete çıkarmağa muvaffak oldukları takdirde kendilerine ilk samimi tebriki Pamukova gönderecektir. Gazeteciliği sokak çığırtkanlığı zannedenler bizi yeni bir gazetenin intiĢar haberiyle tehdit edemez, sadece sevindirirler. Allah muvaffak etsin... Rusya’ya Yeni bir Parti Hayvan Daha Verilecek 15 Kasım 1954 Pamukova Öğrendiğimize göre evvelce Cenup Ġhracatçılar Birliği Tüccarlarından Naif Uraz‟ın Rusya‟ya ihraç ettiği hayvanlardan baĢka vaki talep üzerine 25.000 koyunun da ikinci partide ihracı için Kars Mebusu Fevzi AktaĢ ve Sinemacı Hakkı Akın‟a Hükümetimiz tarafından müsaade verilmiĢtir. (...) ve ihracat mahalli olan Kızılçakçak‟ta da yüz bine yakın hayvan besleyecek yem stokunun önceden temin edilmemesi hayvan sahiplerini ciddi zarara uğratmıĢtır. Iğdır’ın KurtuluĢu CoĢkun Bir Törenle Kutlandı 15 Kasım 1954 Pamukova Iğdır‟ın kurtuluĢunun 34. yıldönümü münâsebetiyle 12 Kasım günü coĢkun bir tören yapılarak bu mutlu günümüz kutlanmıĢtır. (...) Askeri birliklerin kasabaya temsili Ģekilde giriĢini müteakip kurbanlar kesilmiĢ ve Ortaokul Müdürü Veli Orkun, Nurettin Kirman ve Mecit Hun tarafından günün tarihçesiyle manasını izah eden konuĢmalar yapılmıĢtır. (..) Müteakiben ġehit Mehmet ÇavuĢ abidesi topluca ziyaret edilerek kısa bir merasimle çelenk konulmuĢ ve Musa Doğan tarafından kısa ve heyecanlı bir hitabette bulunulmuĢtur. ŞAKACIKTAN 17 Kasım 1954 Mecit Hun Muhtarlık - Vekillik Bir gazete haberine göre eski Dahiliye Vekili Münir Hüsrev Göle, muhtarlığa adaylığını koymuĢ ve kazanmıĢ. Diğer bir habere de bakılırsa Eski Meclis Reis vekillerinden Feridun Fikri DüĢünsel ile 1950-54 devri Kars mebuslarından birisi aday olarak hayli uğraĢtıkları halde muhtar olamamıĢlar!.. Bunu, Amerika‟da bir ip cambazını Vali, Türkiye‟de bir Dahiliye Vekilini muhtar yapan ve Mebuslara muhtarlığı reva görmeyen politikanın nankörlüğüne mi, hamletmek lazımdır, bilmiyoruz. Fakat siyaset nankör olsaydı bizim Mirza Temel, Karakuyu muhtarı olmazdı. Demek ki, muhtarlıkla vekillik arasında bir bıçak sırtı kadar fark olmayan bir devirde yaĢıyoruz. Allah siyasilerin encamını hayretsin!. ŞAKACIKTAN 22 Kasım 1954 Mecit Hun Ticarette Keramet Pamuk mubayaasının bütün hararetiyle devam ettiği son günlerde baĢta PTS Kooperatifleri Birliği olmak üzere tüccarlar biri birine tuzak kurmakla meĢguller. Köylere kadar gönderilen pamuk simsarları, teslim ve tesellümdeki sürat ve kolaylık bir yana, bizim Ömer ġark’ın icadına cidden hayran olduk. Ömer ġark, emniyet ve itimadın hakimiyeti altında rakiplerinden fazla mubayaa yapmak için düĢünmüĢ taĢınmıĢ, kantarın baĢına bir Molla koymayı en uygun çare bulmuĢ. Tabii müstahsil de, “Molla haram yemez” kanaatiyle Ömer ġark‟a ha bire pamuk taĢımaktadır. Bu gidiĢle galiba Birlikle diğer tüccarlar da kantar baĢı için, Ahunt, Hacı, ġeyh ve Seyit arayacaklar Hakları da var. Ticaret siyaset değildir ki siyasetle bağdaĢmasın. Doğu Palas Remzi Acarbay Temizliği ve Konforu ile Sayın MüĢterilerin yegâne istirahat yeri olacaktır. Eski Kapan Sokak IĞDIR Birlik Pamuk Baremini Tespit Etti (17 Kasım 1954) Birlik Akala 1.A‟ya 75; Akala 1.B‟ye 65 ve Akala 2‟ye 55 kuruĢ avans verecektir. Günlerden beri Birliğin tespit edeceği baremi bekleyen pamuk tüccarları bu fiyatlar üzerinden alıma baĢlamıĢlardır Yine Çığırtkanlık 22 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 46 Son günlerde iki gazete havadisi muhalefete mensup bazıları için yeni bir çığırtkanlık vesilesi oldu. Tenkit ve dedikodular derhal baĢladı. Muhalif gazeteler avaz avaza bağırmak için yeni bir sermaye bulabildiler!.. Memleket ve millet iĢlerinin düzen içinde yürütüldüğü müddetçe somurtkanlıklarına Ģahit olduğumuz muhalifler, sanki bu gazete havadislerini bekliyorlarmıĢ gibi Ģimdi neĢe ve sevinç içindeler. Muhaliflerimiz ellerinde koz yaptıkları iki husustan biri, Cumhuriyetçi Millet Partisine mensup bir mebusun muhtar seçimleri sırasında KırĢehir‟de polis tarafından dövüldüğü iddiasıdır. Haberin sıhhati hakkında kati malûmat sahibi değiliz. Fakat bu haber doğru ise acaba iktidar partisi ve bu partinin baĢında bulunanlar böyle bir hadiseye sevinmiĢler midir? Yolsa vazifesini bilmeyecek derecede aĢırı hareket eden bir polis memurunun hatasından dolayı top yekûn bir hükümeti suçlu mu görmek icap eder? Her iki suale de aklıselim sahiplerinin verecekleri cevap tabiidir ki , “hayır” dır. Muhalefet biraz sabır ve temkin gösterip müsebbiplerinin cezasız kaldığını ve bir mebusa yapılan bu nahoĢ hareketin iktidar tarafından alkıĢlandığını görseydi haklı olabilirdi. Demek ki hadise varit dahi olsa muhaliflerimizin derhal olanları sakız gibi çekiĢtirmesi ve böyle münferit hadiseleri iktidar aleyhinde istismar etmeleri katiyen hoĢ görülecek bir hareket değildir. Ġkinci hususta: Kars mebusu Sırrı Atalay‟ın Meclisteki bir konuĢmasını müteakip DP‟li bir mebus tarafından tokatlanmıĢ olduğu haberidir. Haberin bu kadarı muhalefeti çileden çıkarmağa kâfi gelmiĢ olacak ki, “Ġktidarın yaptığı baskı yetmiyormuĢ gibi Ģimdi de sayısı pek mahdut olan muhalif mebusları tokatlamaya çalıĢıyorlar” denmektedir. Ama, verilen haberler meyanında, Parlamento adabına riayet etmeyen iki mebusun Meclis iç tüzüğü gereğince birer celse Meclisten tart edilmek suretiyle cezalandırıldıklarını ve haberin DP mahfillerinde teessürle karĢılandığı hususları da belirtilmiĢ. Ne çıkar...Muhaliflerimiz bu kadarcıkla (!) tatmin olabilirler mi hiç? Sanki Sırrı Atalay‟ı tokatlayan Mebusları Sayın Adnan Menderes veya Kabine Azaları teĢvik etmiĢ gibi bir hava estirilmek isteniyor. Bu iki Mebusa daha ne yapılabilir di? Meclis mevzuatında daha ağır bir ceza olmadığına ve bu Mebusların da hareketleri münferiden ve sadece kendilerini alakadar ettiklerine göre, muhaliflerimiz nasıl bir ceza istiyorlar? Kendileri Meclis kürsüsünden en ağır itham ve küfürleri savurdukları halde DP çoğunluğu tarafından bu derece ağır bir cezaya çaptırılmayan muhaliflerimize sadece insaf ve basiret temenni ederiz. Abbas Çetin Kazamızda (22 Kasım 1954) Halen Emekli Sandığı Meclisi Ġdare Reisi bulunan kıymetli hemĢehrimiz Sayın Abbas Çetin hususi iĢleri dolayısıyla 3 gün evvel kazamıza gelmiĢlerdir. Iğdırlıların sevgi ve saygısına mazhar (eriĢen) olan Abbas Çetin, gerek parti binasında (DP) ve gerekse misafir bulundukları yerde binlerce hemĢehrisi tarafından ziyaret edilmiĢtir. Abbas Çetin, Emekli Sandığı tarafından yaptırılmakta bulunan Hilton Oteli inĢaatını teslim almak üzere Ġstanbul‟a gideceklerdir. Kendilerine hoĢ geldiniz der, memleket iĢlerinde deruhte ettikleri önemli hizmetler de baĢarılar dileriz. Oda Seçimleri Münasebetiyle Bir Temenni 20 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 47 Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinin yapılmakta olduğu Ģu sırada Iğdır ticaret sahasında vukufiyet (bilgi) ve dirayetiyle temayüz eden Oda reis ve azalarıyla Pazar günü toplanacak olan Iğdır tüccarlarının, üzerinde ehemmiyetle durumları gerekli bir mevzu vardır. Bilindiği gibi iki seneden beri (1952)Rus hükümetiyle yeniden ticari bir anlamaya varılmıĢ ve bilhassa ġark‟ın yegâne istihsal mahsulü olan canlı hayvanın Rusya‟ya ihracı mümkün olabilmiĢtir. Gerek geçen sonbahar mevsiminde ve gerekse Ģu günlerde Rusya‟ya yapılan hayvan ihracı müstahsili bazı mevzularda haklı endiĢelere sevk etmekte ve tüccarlarımızı düĢündürmektedir. Filhakika, son iyi ay içinde Kızılçakçak‟tan 10.000 kadar Iğdır koyunu ihraç edildi. Ġhracatta ikinci el vazifesi gören tüccarlarımızın hemen hepsi zarar ettiler. Iğdır‟dan Kızılçakçak‟a kadar hayvan nakli, çoban masrafları, hayvanın yorgunluk ve yemsizlikten mütevellit (meydana gelmiĢ) kilo düĢürmesi ve Kızılçakçak‟ta günlerce sıra bekleyerek gayet fahiĢ fiyatla ot yedirilmesi böyle bir zararın husule gelmesini tabii kılan sebeplerdir. Bu acı misali gören Iğdır hayvan müstahsili Kızılçakçak‟a hayvanlarını göndermektense ucuz fiyatla mahallinde satmağı tercih etmek mecburiyetinde kalınca Iğdır‟ın iktisadi bünyesinde buna muvazi olarak zayıflamaktadır. En basit hesaba göre Markara kapısından yapılacak senelik ihracat Iğdır için 50.000 baĢ hayvandan aĢağı düĢmez. Iğdır‟dan Kızılçakçak‟a gönderilen her bir hayvan için 15 lira bir zarar kaydedilirse Iğdır her yıl iktisadi bünyesinden 750.000 lira zarar etmiĢ addedilir. Diğer taraftan Markara kapısından yapılacak ihracat için Karaköse, Van, Beyazıt ve ErciĢ gibi yakın vilayet ve kazalardan gelecek olan yüz binlerce hayvanın bırakacağı milyonlarca liralık kazancı da muhakkak ki Iğdır için kayıp sayılmalıdır. Halbuki ötenden beri canlı hayvan ihracatının Markara kapısından yapılmıĢ bulunulması, Iğdır‟ın eski avantajına sahip olması için iler sürülecek en iyi bir sebeptir. ĠĢte bu mülâhazalarla ticari sahadaki faaliyet birdenbire müspet bir veçhe (yön) arz edebilecek ve milyonlarca liranın Iğdır müstahsilinde kalması temin edilebilecektir. Ġki gün sonra seçim münasebetiyle tüccarlarımızın yapacağı toplantıda politika yerine Iğdır‟ı kalkındıracak bu zihniyetin ve müteĢebbis bir ruhun hakim olmasını temenni ederiz. ŞAKACIKTAN 29 Kasım 1954 Mecit Hun Kirvelik Henüz kirve olduklarının haftasında geçimini hırsızlıktan temin eden birincisi, ikinci kirvenin atını (Ağa) çalmak üzere tavlasına girmiĢ. UĢaklar, hizmetçiler vaziyeti fark ederek Ağalarına imdat etmiĢler. Erken saatte büyük cesaret göstererek hırsızlığa gelecek adamın kirvesi olacağını tahmin eden Ağa, hırsıza dokunulmamasını tembih etmiĢ. Fakat hırsız kirve, atı tavladan dıĢarı çıkarırken kendisini etraftan seyreden hizmetçilere, “Ağanıza benden selâm söyleyin. Bu atın günün birinde tarafımdan çalınacağını bildiği halde nallarını çaktırmaması kirveliğe yakıĢır mı hiç?” demiĢ. Allah daha da artırsın...Iğdır‟da da her gün birkaçımız kirve oluyoruz. Ama seçimler arifesinde tesis edilen bu akrabalığın seçimlerde foyası çıkmazsa!. Cevdet Evgin Geldi (29 Kasım 1954) Bir müddetten beri Kızılçakçak‟tan Rusya‟ya yapılan hayvan ihracatı ile ilgili olarak Kars‟ta bulunan kıymetli tüccarlarımızdan Cevdet Ergin dün kazamıza gelmiĢtir Musa Doğan Geldi (26 Kasım 1954) Kağızman‟da intiĢarı tasarlanan bir gazeteye idarehane temini ve gerekli hazırlıkları yapmak üzere birkaç günden beri ayrılan Ġl Genel Meclisi Üyesi Musa Doğan dün posta otobüsüyle gelmiĢtir. Serdarabat Barajından Elektrik (29 Kasım 1954) Evvelki gün (...) bir fen heyeti kazamıza gelerek Serdarabat Barajından elektrik enerjisi istihsali mevzuunda etüt hazırlıklarına baĢlamıĢlardır. (...) Öğrendiğimize göre Ģimdiye kadar toplanan malumata nazaran Kiti‟de yapılacak hidroelektrik santralından 1400-2000 kilovat enerji ile kurulması tasavvur olunan iplik fabrikasının da iĢletilmesi mümkün olacaktır Saadetler Dileriz (29 Kasım 1954) Kıymetli gençlerimizden Çıldır Kaymakamı Yavuz Nazaroğlu ile Iğdır Sağlık Merkezi memurlarından Ahmet Birdoğan kerimesi Yıldız Birdoğan‟ın evlenme merasimleri üç gün evvel seçkin bir davetli kitlesi huzurunda icra edilmiĢtir. Genç evlilere saadetler temenni ederiz Geçmiş Olsun (26 Kasım 1954) Bir müddetten beri rahatsız bulunan değerli hemĢehrilerimizden sayın Hüseyin Yaycılı’nın mustarip olduğu hastalıktan tamamen iyileĢmiĢ olduğunu memnuniyetle öğrenmiĢ bulunmaktayız. Kendilerine geçmiĢ olsun der sıhhat ve afiyetler dileriz Bir Mektup Münasebetiyle 29 Kasım 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 48 Eski Maarif Vekili Sayın Tevfik Ġleri, Iğdır‟a seyahat ettikleri sırada hemĢehrilerimizden birisi, ortaokul ve lise mezunlarının iĢ bulamadıklarından yana yakıla Ģikâyet etmiĢ ve Sayın Tevfik Ġleri‟den, “Bizde üniversite mezunları memuriyet için sıra bekliyor, varsın onlar da tulumları giyip iĢ sahasına atılsınlar. Bu memlekete iĢçi ve iĢ adamı da lâzımdır” cevabını almıĢtı. Gerçekten, bizde ilk ve ortaokul tahsillilerin, gözlerini devlet kapısına dikmeleri ve hayatlarını memuriyetle idameye yeltenmeleri kötü bir itiyat halini almıĢtır. Birkaç senelik mektep hayatından sonra bedenen çalıĢamaz bir hale geliriz. Yarım yamalak tahsilimizle fikir ve kafa çalıĢmasından da mahrum kaldığımız için “iki cami arasında niyazsız” sürünüp gideriz. Böylelerinin kendilerine olduğu kadar cemiyete de faydası yoktur. Ekseriya ukâla ve havaî, saygı ve edep hissinden mahrumdurlar. Yersiz münakaĢayı ve inatçılığı severler. Çünkü dağarcıkları boĢ ve umumi kültürden nasipsizdirler. Bunlar bir cemiyetin terakkisi için yegâne maniadır. Parazit gibi ayağımıza dolaĢmaktan zevk duyarlar. Alakalı olmadıkları meselelere burun sokar, ilme, fazilete, kültür ve ahlaka dudak bükerler. ĠĢte bu kategoriye dahil Karaköseli bir genç “ġakacıktan” sütunumuzda intiĢar eden mizahi bir fıkramızı ele alarak bâzı tavsiyelerde bulunmak ve edep dıĢı ifadelerle bir ailenin iki ferdi arasındaki hususiyetlere burun sokmak istiyor. Ġfadesinden, mizah ve ciddiyeti tefrik edemeyecek derecedeki kabiliyetsizliğinden bu gencin kültürlü, münevver ve yetiĢkin olmadığı neticesine hemen varabiliriz. Böyleleri cevaba lâyık değillerdir. Fakat varlıkları cemiyetin ahengini bozar. O halde iktisadi sahada geliĢmeğe muvazi (paralel) olarak umumi kültürümüzü, ahlak kültürünü de ön planda milli bir dâva olarak ele almalıyız. Bu takdirde cemiyetimizi muasır medeniyetler seviyesine ulaĢmaktan alıkoyan parazit unsurlardan kurtulabiliriz. Tabipsiz Tuzluca 1 Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 49 Birkaç gün evvel Tuzluca‟da 5 vatandaĢımızın ölümüyle neticelenen bir zehirlenme hadisesi oldu. Dün de aynı vakadan dolayı ağır hasta bulunan Tuzlucalılar için Iğdır Sağlık Merkezi‟nden tabip istendi. Basit bir zehirlenme vakasında 5 vatandaĢımızı mezara götüren amilleri merak ettik. Tuzluca‟da aylardan beri Hükümet Tabipliği kadrosunun münhal bulunması ve bu vakanın zuhuru anında da tedbir alabilecek bir tabibin olmayıĢı bu feci neticeyi hazırlamıĢ!... Iğdır Sağlık Merkezi‟nin yardımı ve alakası olmasa idi belki bu acı bilanço biraz daha kabaracaktı. Ne hazin vaziyet! 600 doktorumuz Amerikalılara hizmet ederken Anadolu‟nun bu kasabasında 5 vatandaĢımız tabipsizlikten can veriyor. Ġlgililerin aylardan beri tabip bekleyen Tuzluca‟nın haline acıyacağını ümit ederiz. Lâtif Aküzüm Toprak Mahsulleri Ofisi Ġdare Meclisi Reisliğine Getirildi. (1 Aralık 1954) Emin kaynaklardan aldığımız bir habere göre eski Kars mebusu Avukat Lâtif Aküzüm Toprak Mahsulleri ofisi idare meclisi reisliğine tayin edilmiĢtir. Gerek avukatlığı ve gerekse mebusluğu sırasında geniĢ ve samimi bir muhit teminine muvaffak olan Lâtif Aküzüm‟ün iktisadi geliĢmemizde birinci derecede âmil olan bir müessesenin baĢına getirilmesi umumiyetle müspet karĢılanmıĢtır. ġahsi menfaatini daima memleketine hizmete feda eden Aküzüm‟ün yeni vazifesinde de beklenen muvakkakiyeti göstereceğine eminiz. ŞAKACIKTAN Mecit Hun 1 Aralık 1954 Kıyas Aziz Güney’in tuzlu ot üzerine içtikleri suyla ölen 40 koyunundan bahsediyorduk. Bizi kenardan dikkatle dinleyen Feyzullah Zengi, birkaç tabak ve bardak kırığı getirip önümüze koydu ve, “Aziz‟in koyunu öldü benim de bardaklar kırıldı. Onunkilerin derisi, barsağı para eder. Biz ne yapalım? Ġyisi mi 40 koyun üzerine 4 bardak çay içiniz...” Dikkat ettim Rasim Ağa da sarhoĢların geçen akĢam kırdığı tabak parçalarını toplamakla meĢguldü. Azizcik de Feyzullah‟la Rasim‟i gördükten sonra haline Ģükretti. Basında Hürriyet 6 Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 50 Basın kanunuyla alâkalı bir tasarının hazırlanmakta olduğu Ģayiaları muhalefet yazarlarını yine harekete geçirdi. Kalemlerini memleket menfaatinden ziyade ihtiras ve Ģahsi çıkarları için kullanan bu yazarların ekseriyeti de memleket çapında Ģöhret yapmıĢ kimselerdir. Bu kalemler, Basın Kanunundaki son tadillerin sebep olduğu mahkûmiyetleri sıralayarak bu yetmiyormuĢ gibi vazolunacak (konulacak) yeni hükümlerin korkunç (!) neticelerine ağlamaktadırlar. Bunlara göre bir gazeteci eline kalemi aldığı zaman en hafifinden bir BaĢvekil veya vekilini Ģeref ve haysiyetini beĢ paralık edecek ve onu efkârı umumiye nezdinde çalıĢma kudretinden mahrum kılabilecek hak ve hürriyete sahip olmalıymıĢ!.. Ne hâzin ve korkunç bir zihniyet... DüĢünmüyorlar ki Ģeref ve haysiyetine dil veya kalem uzatılan kimse velev ki bir milletin mukadderatında müessir olacak vazifeleri uhdesinde bulunduran bir vekil yerine lalettayin (rastgele) bir vatandaĢ olsa (..) en azından kendisi kadar Ģeref ve haysiyetinin teminat altına alınması Ģarttır. Bu teminat kanunlarla sağlanır. Cezai müeyyidelerle takviye edilir. Tecavüze maruz kalacak Ģahıs bir baĢvekil veya vekil ise Ģahsına veya makamına tevcih edilecek itham ve tecavüzler onu efkârı umumiyet nezdinde çalıĢamaz ve mesaisini Ģüpheyle karĢılanacak hale getirir. Bundan bütün bir memleket zarar görür. Binaenaleyh muhaliflerin istediği basın hürriyeti tek taraflı ve milletin bünyesini zayıflatacak, vatandaĢların Ģeref ve haysiyetini ihlal edecek bir mahiyet taĢır ki bunun da Demokrasi yolunda emin adımlarla yürüyen cemiyetimize tabii ki imkânsızdır. Onlar böyle bir nizamı memlekette hakim kılmak sevdasıyla hareket ettikleri içindir ki daima Türk Adliyesinin pençesine düĢmektedirler. ġimdi de gazeteciliği avantürist (maceracı) ve Ģahsi menfaat güden bir yola sevk etmek istiyorlar. Bu memleketin ideal gazeteciliğe ihtiyacı vardır. Gazetecilik milli bünyemizin inkiĢafına muvazi bir Ģekilde Ģerefle yürütülecek bir meslek olmalıdır. Hükümet bu konuda tedbir almak lüzumunu hissediyorsa bundan ancak muhaliflerimiz memnun olmalıdır. Demek ki onlar her tutulan iyi yolun dikeni olarak iktidarın paçasına yapıĢmayı memleket severlik addediyorlar. TeĢebbüs Bekliyoruz 6 Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 50 Malatya Vilâyetine bağlı Adıyaman kazasının vilâyet haline getirilmesi münasebetiyle Büyük Millet Meclisi Reisimiz Sayın Refik Koraltan ile Dahiliye Vekili Namık Gedik Adıyaman‟a gittiler. Ajans ve gazeteler Adıyamanlıları neĢe içinde bayram yaptığını sütunlar dolusu yazılarla efkâr umumiyeye bildirmektedir. Adapazarı, NevĢehir ve UĢaklılar da aynı bayram havasını kısa bir müddet evvel yaĢadılar. Fakat Iğdır ve Iğdırlı hâlâ Adıyaman, Adapazarı, UĢak ve NevĢehirli‟yi seyretmekte ve böyle mutlu bir günü kendisine de nasip olmasına intizar etmektedir. ġurası muhakkaktır ki coğrafi ve iktisadi sebepler Iğdır‟ın vilâyet olmasını sağlayacak birer avantaj olarak çok kuvvetlidir. Büyük bir süratle geliĢen Iğdır‟ın iktisadi bünyesi 186 kilometre mesafedeki vilayet merkezine bağlı bir kasaba olarak kalmasına müsaade etmemektedir. Iğdır bir iktisadi kalkınma hamlesiyle milyonlarca liralık sermayeyi sinesinde barındıran bir Devlet Üretme Çiftliği ve halen etüt ve projeleri ikmal edilmek üzere bulunan Kiti Hidro-Elektrik enerjisi santraliyle yakın istikbalin bir sanayi merkezi haline gelmek imkânlarına sahip olmuĢtur. Her yıl milyonlarca liralık pamuk, pirinç, sebze ve hububat istihsal eden Iğdır ovası bugün devlet kasasından akıttırılan milyonlarla tahtı emniyete alınmıĢ olup baraj, set, kıyı tahkimatları ve sulama kanalları ovanın iktisadi veçhesini değiĢtirmektedir. Iğdır artık baĢlı baĢına bir vilayet olma avantajlarına sahiptir. Yeni sebepler beklemek âbes ve yersiz olacaktır. O halde Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesine mani olan hususlar mı var? Hayır. Hükümetin düĢüncesi müspet ve tasarısı hazırdır. Bu tasarı sadece Kars mebusları ile Iğdırlıların gayret ve teĢebbüsünü beklemektedir. Iğdır‟ın bu ana davasını tahakkuk ettirmeğe yardım edecek mebusları olmadığına göre bizzat Iğdırlının harekete ve 1955 yılı bütçesinden önce ilgililerle temasa geçmesi Ģarttır. Bizce tevekkül ve sabır Iğdır‟ı daha senelerce bu meĢru hakkından alıkoyacaktır. ŞAKACIKTAN 6 Aralık 1954 Mecit Hun Yeni Ġhracat Geçenlerde Dünya Gazetesi‟nin Türkiye‟de eĢek sayısının artmıĢ olduğunu açıklaması üzerine bazı ihracatçı firmalar Yunanistan ve emsali memleketlerle bu mevzuda ticari temaslara baĢlamıĢ ve teklifler almıĢlardır. Bu meyanda ağabeyimiz Cemal Toksöz‟ün de böyle bir niyeti olacak ki piyasadan nal, mıh, semer ve yular tedarikiyle meĢguldür. Haydi hayırlısı, bu gidiĢle galiba memleket yeni milyarderler kazanacak!.. Ġl Genel Meclisi Üyeleri Gittiler (6 Aralık 1954) Vilâyette toplanacak olan Ġl Genel Meclisine katılmak üzere Iğdır‟dan Musa Doğan ile EĢref Kaya posta ile gitmiĢlerdir. Köy yolları, içme suyu, okul ve daha bir çok mevzularda karar alma salâhiyetine haiz bulunan Ġl Genel Meclisinde, üyelerimizin Iğdır‟la alakalı hususlarda müessir olup olamayacakları mevzuunda Ģimdiden kati bir beyanda bulunmak imkanı olmamakla beraber Meclisi Umumi azalarımızın sadece harcırah almak üzere Kars‟a koĢuĢtukları da seçmenler tarafından ileri sürülmekte ve üç seneden beri Iğdır‟a tatminkâr bir hizmetin yapılmayıĢı misal gösterilmektedir. Tashihe Muhtaç Meselelerimiz – I 6 Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 50 Kanunun hakim olduğu bir memlekette yeni bir hukuk devletinde vatandaĢ hak ve hürriyetleri gayri meĢru yollarla tahdit edilmeyeceği gibi devlet icraatı da kanunların emrettiği Ģekilde yürütülür. Haksızlık ve gayri kanuni muamelelerin en acı misallerini CHP‟nin 25 senelik iktidarında daima görebiliriz. Garba senelerce sürgün gönderilerek mağdur edilen binlerce vatandaĢımızın acınacak vaziyetleri sebepsiz olarak mahkemesiz, sorgusuz ve sualsiz kurĢuna dizilen yüzlerce vatandaĢın yetim ve dul kalan efradı ailesi bu icraatın acı birer misali olarak gözlerimizin önünde ve hafızalarımızın içindedir. Bu devrin mağdurları madden ve manen ezilmiĢ ve kanuni haklarından mahrum edilmiĢ olmalarına rağmen bugün hâlâ eski iktidarın zulüm ve gadriyle vücuda gelmiĢ bulunan bazı davaların intizama sokulmadığını görmekteyiz. DP iktidarının bütün çalıĢmaları CHP‟nin kanunlardan inhiraf ettirdiği meselelerle uğraĢmağa inhisar etmekte ve bunların tashihine uğraĢılmaktadır. Yasak bölge halkına kifayetsiz de olsa haklarının iade edilmesi, Ġskân kanunundaki anti demokratik hükümlerin ilgası, DP icraatı için birer misaldir. Bu davalarımızı birer birer ele alarak tetkik ettirmek ve alakalı makamlarda vakıf olduğumuz hususlarda yardımcı olmak üzere bu sütunlarda temas edilmesi gerekli noktaları beraber yazacağız. Ele alacağımız meselelerden birisi, Alikızıl köyü ihtilâfıdır. Bilindiği gibi Ağrı Ġsyanını müteakip Yukarı ve AĢağı Alikızıl ismiyle andığımız bu iki köy de yasak bölge içine alınmıĢtı. 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre hazineye intikal eden yasak bölgelerde Ģahısların yerleĢtirilmesi “yasaklığından da anlaĢılacağı üzere” men edilmiĢ olmasına rağmen Yukarı Alikızıl köyüne yasaklığın devam ettiği sıralarda bâzı haneler yerleĢtirilerek kendilerine kanunun sarih hükümlerine muhalif olarak iskân yoluyla temlik yapıldı. Ne acıdır ki aynı köyün eski sakinleri de Ağrı Ġsyanıyla alakaları olmadıkları halde o tarihlerde yersiz ve yurtsuz bir halde süründürülmekte idiler ve yine Alikızıl‟a yerleĢtirilen aileler de yerli halktan olup Ġskâna müstahak (hak etmiĢ) muhacir ve mülteciler değillerdi. Bu suretle meni kanunlar ve Devlet nizamı o devrin idaresi tarafından çiğnendi. Nihayet bu köyün de diğer bölgeler meyanında yasaklığı kaldırıldı. 5098 ve 5826 sayılı kanunlarla yasak bölge sakinlerinin eski yerlerinde yerleĢmesi hakları tanınınca Alikızıl köyünün eski sahipleri köylerine döndüler. ġimdi bir tarafta hiçbir günâhı olmadığı halde senelerce evvel devlet eliyle yerleĢtirilen aileler diğer taraftan da kanunun kendilerine hak bahĢettiği memnu mıntıka halkı birbiriyle mücadele edip durmaktadır. Hangi taraf haklı? Muhakkak ki her iki tarafta... Ortada haksız olan yalnız 25 sene bu memleketi keyif ve emirle idare eden zihniyettir. ĠĢte mesele, bu zihniyetin tevlit ettiği Alikızıl davasını halletmek ve tashihi cihetine gitmektir. CHP‟li muhaliflerimiz iktidarı ne gibi Ģartlar tahtında ve ne vaziyette teslim ettiklerini bu ufak misalle anlayabilirler. Gelecek nüshalarımızda tashihe muhtaç davalarımıza iĢarette devam edeceğiz. Tashihe Muhtaç Meselelerimiz – II 8Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 51 Geçen nüshamızda tashihe muhtaç meselelerimizden Alikızıl çıkmazına temas etmiĢtik. Bugünkü yazımızda da yasak bölge köylerinin durumundan bahsedeceğiz. Ağrı memnu mıntıkasının 5098 sayılı kanuna istinat eden Bakanlar Kurulu kararnamesiyle kaldırılmasını müteakip serbest hale getirilen bu bölgedeki köylere eski sakinlerinin yerleĢtirilmesi hususu alakalılara tebliğ edildikten bugüne kadar bu bölgede esaslı bir yerleĢtirme politikasının tatbik edilmemesi maalesef yasak bölge iĢini de hal ve tashih edilmesi gerekli bir mesele haline koymuĢtur. Esasen ufak tefek 30‟dan fazla köyü ihtiva eden bu bölgede yeniden muhtelif bakanlıkların iĢbirliğiyle 5 veya 6 büyük köyün kurulması ve bu bölge halkından iskâna muhtaç olanların yeni teĢekkül edecek köylerde iskân mevzuatına göre yerleĢtirilmesi ilk zamanlarda ele alındığı halde bilahare bu isabetli tedbirin tatbikata intikal ettirilmeyiĢi Ģu sırada Ağrı eteklerinde sıhhi ve idari mevzularda hayli müĢkülat doğuran yüzlerce meskûn mahallin vücuda getirilmesine ve geliĢi güzel bir yerleĢmenin vukuuna yol açmıĢtır. Bu sebepledir ki kazanın hatta Türkiye‟nin asayiĢ ve emniyeti bakımında hayli önemli olan Ağrı bölgesine kimlerin ne suretle yerleĢtiği hususu dahi alakalılarca bilinememektedir. BaĢka köylerde iskân edilen, mürettep (sonradan düzenlenmiĢ) yerlerini terk eden veya satan, köyünden veya komĢusundan darılan ve hatta hayvanının bir kıĢlık geçimini sağlamak isteyenler umumiyetle bu köylerde toplanmaktadır. Bunların içinde muhakkak ki hırsız, çapulcu ve soyguncu mevcuttur. Nitekim birkaç ay evvel bütün bir vilâyetin huzurunu kaçıran nahoĢ hadiseler zuhur etti. Jandarmamız aylarca takipte yoruldu ve meĢgul oldu. Diğer taraftan bu köylerin eski sakinlerinden olup mukadderatını buraya toplayan temiz vatandaĢlarımız var. Tarlası, çayırı ve merasına zorla müdahale ve geçimine mani olunmakta ve keyfiyet alakalılara bir Ģikayet mevzuu olarak intikal ettirildiği zamanlarda “hazineye aittir henüz hususi temlik yapılmamıĢtır. Biz karıĢmayız” cevabı alınmaktadır. Bu suretle bir tarafta geçimi ve huzuru bozulan temiz bir vatandaĢ kitlesi ve diğer tarafta da huzursuzluk yaratmak suretiyle hükümeti meĢgul eden kötü niyet sahipleri bu talihsiz bölgede mücadele edip durmaktadırlar. Muhtar teĢkilâtı yol ve köprü olmadığından idari ve sıhhi murakabe (denetleme) güçleĢmektedir. Emniyet ve asayiĢi bozan son zamanlarda kurulan birkaç asayiĢ karakolunun kuvveti dıĢında kalmaktadır. ĠĢte bu sebepler, Ağrı bölgesini artık kökünden halli veya tashihi lazım gelen bir mesele haline koymuĢtur. Alakalıların bu mühim meseleyle daha ciddi bir Ģekilde meĢgul olmalarını bekleriz ŞAKACIKTAN 8 Aralık 1954 Mecit Hun Köpek Salgını Cemal (Toksöz) Bey eĢek ihracatıyla meĢgul ola dursun, Ģimdi de Iğdır‟a her gün sayısı artan köpek salgını arız oldu. Sabahtan gece yarısına kadar sokaklarda çöp tenekeleri civarında dolaĢan serseri köpeklerle mücadele edemeyen Belediyemiz üstelik lokantalardan çıkan yemek ve ekme artıklarıyla onları beslemektedir. Ekseriya Belediye civarında ve bankalar karĢısındaki meydanda dolaĢan sıska, tüyleri dökülmüĢ, zayıf boz renkli pis cinslerinden tutun da son günlerde Ticaret Odası karĢısındaki eski kapanda mekân tutan kabadayı ve saldırgan tiplerine kadar rengârenklerini görüyoruz. Bazıları sadece kemik ve ekmek kırıntısı, bazıları da her önlerine gelene saldırmak suretiyle belâlarını ararlar. ġimdi Belediyenin ihmalini gelin de hoĢ görün! Ġhraç metası değil, sürüye gitmez, sahibine sadakat göstermez, üstelik Ģunun bunun paçasına asılır. Bittik usandık doğrusu.. Bari Cemal Bey bir çıkar yol bulsa!... Un ve ÇamaĢır Sandığından Çıkarılan Sevdalılar (8 Aralık1954) Geçen Pazar günü çok enteresan bir kız kaçırma vakası olmuĢ ve Mehmet Yıldırım adında birisi Hakveyis köyünden Safiye YeĢilkaya‟yla birlikte bir aralık ortadan kaybolmuĢlardır. Safiye‟nin ailesi tarafından keyfiyetin jandarmaya ihbarı üzerine sevdalıların saklanması ihtimali olan Karaağaç mahallesinde Abbasali‟nin evi aranarak Mehmet ve Safiye saklandıkları un ve çamaĢır sandıklarından çıkarılmıĢlardır. Safiye ve Mahmet reĢit oldukları ve kendi istekleriyle birleĢtiklerinden serbest bırakılmıĢlardır. NeĢriyatımız Muhalifleri Sindirdi 20 Aralık 1954 Mecit Hun Son günlerde DP kaza idarecilerinin parti teĢkilâtı içinde takip ettikleri yanlıĢ politikaya karĢı parti muhitindeki infial ile gazetemizin müessir neĢriyatı bir taraftan arzu edilen neticenin tahakkukunu kolaylaĢtırırken diğer yandan da kaza idare heyetinin devamlı surette mesai yapmasını sağlanmıĢ bulunmaktadır. Filhakika, parti içindeki tesanüt ve beraberliği bozmak maksadıyla parti muhitine sokulan muhalifler son günlerde partiyi parçalayamayacaklarını anlayarak sinmiĢ ve hezimete uğramıĢlardır. Diğer taraftan gazetemizin neĢriyatını dikkat ve itina ile takip eden hemĢehrilerimiz gruplar halinde matbaamıza baĢ vurarak hassasiyetimizi tebrik etmektedirler. ŞAKACIKTAN 20 Aralık 1954 Mecit Hun Bir Sohbet DemiĢler ki kendisi DP‟li ve gazetesi parti organı olmadığından savcılığa yazıp neĢriyatını durduracak ve gazeteyi kapattıracağız!... Ne âlâ tedbir!... Partili olmadığımı Hacı (Nağdali Parlar) söylemez. Çünkü beni partiye takdim eden ve beyannamemi imzalayan odur. Parti baĢkanı ve alelhusus (özelikle) Hacı olduğu için de inkâr ve yalanı sevmez. Hani Hocaya yaĢını sormuĢlar, otuzumdayım, demiĢ. On sene sonra sormuĢlar yine otuz cevabını vermiĢ ve kiĢide söz birdir demiĢ. Her halde Hacı emim de 40 gün evvelki sözünden dönmez ne dersiniz?.. Böylece Sadık‟la (Tezel) Hacı‟nın sayesinde partili olduğumuzu bir kere daha belirttikten sonra beraber düĢünelim. Müddeiumumilik bir tebliğ vasıtası olmadığına göre ve DP‟li olup olmamak da bir suç teĢkil etmediğine göre Hacı emmimin bu muhterem makamın ismini günlük politikaya karıĢtıracak kadar cahil olmaması gerekir. Gazetenin kapanması meselesine gelince, bunu da Hacı‟yla Sadık Bey her halde mazur görürler. Çünkü daha önümüzde Ġlçe kongresi gibi mühim mevzularla Seyfi ve Kâmil‟in geçim meselesi var... Tahminimize göre Hacı söylese de Ģaka etmiĢtir. Ah ġu Fena Zihniyet! 27 Aralık 1954 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 57 Dün Alican köyünden hiçte hoĢa gitmeyen bir haber geldi. Sözde Askeri yasak bölgeye giren birkaç atın sahibini tespit maksadıyla karakol kumandanı bir asteğmen, bir manga askeri teçhiz ederek köy muhtarının evini sardırmıĢ ve iddiaya göre mesken masuniyetini ihlal etmek suretiyle köyde birkaç saatlik bir tedhiĢ havasının hüküm sürmesine sebep olmuĢtur. Filhakika, mesuliyeti iddia edilen Asteğmen alakalı makamlara Ģikayet edilmiĢ ve hakkında tahkikat yapılmaktadır. Suçu sabit görülürse muhakkak tecziye (cezalandırılacaktır) edilecektir. Fakat bütün bunlardan ziyade bizi alakadar eden ve efkârı umumiyeyi düĢündüren hususlar var. Askeri yasak bölgeye bir veya birkaç hayvanın sokulduğunu bir an için kabul edelim. Bu bir kabahat veya suç ise suçlusunu yakalamak için bir manga askerin teçhiz ve tahrik edilmesi ve bir köyün huzur ve sükûnunu bozmak yetmiyormuĢ gibi köy muhtarının mesken masuniyetinin pervasızca ihlâl edilmesi hiçte af veya müsamaha edilecek bir hareket tarzı değildir. Kabahatliyi arayan Karakol Komutanı hislerine kapılmak suretiyle kanundan inhiraf ettiği için Ģu anda kanun ve efkârı umumiye nezdinde suçlu mevkiindedir. Bu hareket tarzı Demokrasi ve hukuk devleti anlayıĢımızla da telif edilecek mahiyette değildir. CHP‟nin 25 senelik iktidarını inkıraza götüren bir zihniyetin hortlamasını velev ki münferit de olsa Türk milleti müsamaha ile karĢılayacak durumda değildir. Hukuk prensiplerine Mustafa Muğlalıları feda eden bir milletin bir Asteğmenin düĢman gözü önünde tedhiĢ havası yaratmasına ve halkın hürriyetlerini tahdit etmesine göz yummayacağı bilinmelidir. Sağlık Merkezi – ġifa Merkezi Aralık 1954 Mecit Hun 27 Sağlık Merkezini gezmeye karar verdiğim zaman, birkaç ay evvel gördüğüm harap, sıvaları dökülmüĢ, intizamsız ve umumiyetle periĢan eski Memleket Hastanesi binasıyla karĢılaĢacağımı zannederek bedbin bir hissin tesiri altındaydım. Merkezin sevimli BaĢtabibi ve kıymetli hemĢehrimiz Abbas Çöllü‟yle birlikte caddeye açılan kapıdan girdik. Daha ilk nazara bu asırlık binada esaslı bir değiĢiklik göze çarpıyordu. Kâmil Akpınar‟ın kırık, dökük bir halde bıraktığı kapı ve pencerelerle hastane demirbaĢı tamir edilerek boyanmıĢ, sıvaları dökülmüĢ bulunan duvarlar henüz inĢa edilmiĢ bir binadan farksız hale getirilmiĢtir. Abbas Çöllü yaptığı iĢleri Ģu Ģekilde izah ediyordu: “Öteden beri biriken tahsisatla Sağlık Merkezi binasıyla müĢtemilâtı bir Ģifa evine yakıĢır hale getirildikten maada merkezin iç tertibatı da değiĢtirilmiĢtir” Cadde kapısından içeri girerken sağ taraftaki mütevazı tabip odası, hemen karĢıdaki kâtip odasından tutun da pansuman poliklinik, ameliyathane ve hasta koğuĢlarına kadar her taraf tertemiz ve tam bir intizam içinde... Merkezin eski derbederliği ile periĢan halini düĢünüyorum. Bu kadar kısa bir zaman içinde yapılan bu tebeddülatı (değiĢimleri) mevcut imkânlar muvacehesinde (karĢısında) ancak “inkılap” kelimesiyle ifade etmek lazım...Hastabakıcılarla hademeler adeta birer temizlik sembolü gibi her an hastalarla alakadar... Erkekler koğuĢunun dip yataklarından birisinde romatizmadan mustarip olarak yatan muhafaza memuru ġükrü Ülgen‟e Merkezin durumu hakkında intibalarını soruyorum: “Aman efendim burası hastane değil adeta kendi evim. Sizi temin ederim ki ailem ve çocuklarım dahi Ģu hastabakıcılar kadar müĢfik değil...Ġntizam ve mükemmeliyet mefhumları ancak Iğdır Sağlık Merkezi‟nde hakimdir diyor. Kadınlar koğuĢunda hasta çocuğunu bekleyen MürĢitali köylü bir anne de Ģöyle diyor: “Çocuğuma doktorlar bile bakmak istemedi. Verdiğim muayene paraları Ģifa yerine felâket getiriyordu. Allah çocuğumun ömrünü doktora bağıĢlasın. Sanki kendi evimizde imiĢiz gibi alâka görüyoruz. Ġnanınız ki yapılan iyi muameleyi çocuğum bugüne kadar benden ve babasından bile görmemiĢtir” Diğer hastalardan soruyoruz. Hepsi doktorlardan, hemĢire ve hastabakıcılardan fazlasıyla memnun ve ömürlerine duacı... 25 yatak üzerinden çalıĢan sağlık merkezinde boĢ yatak aramayın. Bazı ahvalde 30 kiĢi de yatırılıyormuĢ... Merkezin bir senelik çalıĢmalarını tetkik ve mukayese ediyoruz. 1954 yılı baĢından Ağustos ayına kadar poliklinikte 790 hastaya bakılmıĢ, 196 kiĢi yatırılmıĢ ve 16 ameliyat yapılmıĢ olmasına rağmen, Abbas Çöllü‟nin dört aylık hizmeti müddetince poliklinik muayenesi 3316, ameliyat 96 ve yatırılan hasta miktarı ise 500‟e çıkmıĢtır. 8 aylık bir devre ile 4 aylık ikinci devrenin çalıĢma kapasitesini bu rakamlardan daha iyi izah edecek müspet delil bulunabilir mi? ġurası da Ģayanı Ģükrandır ki Abbas Çöllü‟nün Ģifalı eliyle ameliyat ve tedavi edilen bu binlerce hastanın hepsi Sağlık Merkezi‟nden Ģifahen çıkmıĢtır. Abbas Çöllü‟nün Sağlık Merkezi‟ne getirdiği iki yenilikte var. Birincisi, doğumların hastanede yaptırılmasıdır. Filhakika, Çöllü‟nün iĢe baĢladığı tarihten bugüne kadar ekserisi ameliyatlı olmak üzere 26 doğum yaptırılmıĢ ve çocukların sağ olarak dünyaya gelmesinden baĢka annelerinin sıhhati de tahtı emniyete alınmıĢtır. Ayrıca Sağlık Merkezinde iki tanede “prostat” ameliyat yapılmıĢ...Bir çok büyük merkezlerde dahi tatbik edilemeyen bu ameliyatlar muvaffakiyetle neticelenmiĢtir. Ameliyatların ekserisinin cerrahi olması ve erkeklere tatbik edilmesi Abbas Çöllü‟nün mesleki ehliyetini izaha kâfidir. Merkezin kıymetli tabiplerinden Yusuf Aksoy‟la Vehbi BaĢkurt‟un canla baĢla çalıĢmaları ve BaĢtabibin iĢin kolaylaĢtırmaları ayrı bir takdir mevzuu. Hükümet Tabipliği ve Sıtma Mücadele iĢlerini tedvir eden bu iki kıymetli tabibimizin her an Sağlık Merkezinde de çalıĢmaları Ģüphesiz ki bu iyi neticenin husulünde birinci derecede rol oynamıĢtır. Ġdare memuru Ahmet Birdoğan, hemĢire Saadet Arısoy, hastabakıcı Kerem Elmas ile Güzel Karaduman‟ın hastalara karĢı müĢfik ve takdirkar alakaları da muhakkak ki Sağlık Merkezi‟nin bugünkü vaziyete getirilmesine âmil olmuĢtur. Hele Merkez teknisyen ve Ģoförü Osman Çil‟in bir hastabakıcı gibi çalıĢması, fedakârlığın iyi bir örneğini teĢkil etmektedir. Ġftihar ve memnuniyetle belirtilmesi gerekli bir hususta, Iğdır Sağlık Merkezi‟ne Kağızman, Tuzluca ve Doğubeyazıt‟tan birçok vatandaĢların gelmesi ve Ģifa bularak ailelerine avdet etmesidir. Sağlık Merkezi‟nde yaptığımız tahkikatın bizde bıraktığı iyi intibalar ve çalıĢma kapasitesinin birden bire artması, alakalıların da Iğdır Sağlık Merkezi‟yle yakından ilgi göstermesini ve her türlü yardımı esirgememesini gerektirmektedir. GEL GÖR Lâtif Çınar Terzihanesi Ġstanbul Beyoğlu Remzi ġakir terzihanesinde hususi olarak diktirdiğimiz son model manto, plize eteklerini görmeniz menfaatiniz icabıdır. Bu fırsatı kaçırmamak için acele ediniz! ŞAKACIKTAN Mecit Hun Miat Meselesi NeĢriyatımızın Ġlk Semeresi (27 Aralık 1954) Parti içinde geçimsizlik yaratan Sadık Tezel vazifesinden alı yerine EĢref BaĢaran getirildi. DP ilçe kongresinin yaklaĢması sebeb parti kademeleri içinde ihtilâf ve geçimsizlik zuhurun sebep olan Ġlçe kurulundan bazı Ģahısların durumu vilayeti de yakından meĢgul etmiĢ bilhassa gazetemizin haklı neĢriyatı göz önüne alınarak As BaĢkan Sa Tezel‟in vazifesinden ıskatı kararlaĢtırılmıĢtır. (...) 27 Aralık 1954 Hiçbir politika üstadının düĢünemediği, siyasi partilerin hatırından bile geçiremediği nice Ģeyler var ki Hacı amcamızın siyasî icadı olarak Iğdır‟da tatbik ediliyor. Efendim, partiye beyanname mi verdiniz? Sizi kabul ve parti tüzüğüne kaydeder. Fakat sakın Hacı‟yı tenkit etmeyin: Zira iki gün sonra size Ģöyle bir ihtarname gelir: “Eskiden Hacı Nağdalı‟nın aleyhinde ötede beride konuĢtuğunuz için sizi tecrübe etmek üzere elinize DP vesikası verilmiĢtir. Son günlerde Rahim (Akyüz) ve Ali Yardım‟la konuĢtuğunuz tespit edildiği için namzetlik devresinde muvaffak olamadığınız anlaĢılmakla kaydınız iptal edilmiĢtir. Ġmza: DP BaĢkanı Nağdalı Parlar” Partinin kurucusu ve eski müntesibi iseniz böbürlenmeyin. Hacı onun da kolayını bulmuĢ. ĠĢte örneği: “Dün sokaktan geçerken Hacı Nağdalı‟ya selâm vermediğiniz görüldüğünden ve esasen partideki çalıĢma miadınız da dolduğundan kaydınız silinmiĢtir. Ġmza: Hacı Nağdalı” Güzel bir usul, ama merak ettiğimiz bir nokta var. Acaba Hacı‟nın baĢkanlık miadı ne zaman dolacak? Bize sorarsanız, partide yalnız Hacı kaldıktan sonra... Teşekkür (27 Aralık 1954) EĢim Mesme Çapan Iğdır Sağlık Merkezinde yapı ameliyatını muvaffakiyetle neticelendiren kıymetli Dr. Operatör Abbas Çöllü ile hastanede yattığı müddetçe y alakalarını esirgemeyen hem Saadet Arısoy, hastabakıcı Kerem Elmas ve Güzel Karabulut‟a aleni teĢekkürler sunmayı bir borç bilirim. EĢi Pamukova Gazetesi Mürett Seyfi Çapan Zayi Iğdır Nüfus Memurluğundan aldığım nüfus hüviyet cüzdan zayi etti. Yenisini alacağımda eskisinin hükmü yoktur. HoĢhaber köyünden Hamit oğ Mehmet Toka Susabilir miyiz?. 12 Ocak 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 62 Memleket ve millet mukadderatını elinde bulunduran DP iktidarının siyasi particilikteki çalıĢmalarının efkârı umumiyece nasıl bir hassasiyet ve dikkatle takip edildiğini izaha lüzum yoktur. CHP‟nin en büyük icra organı olan parti meclisinin içinde bulunduğu ihtilaf ve bocalamalar yanında DP‟nin bir ocak kongresine daha fazla önem verilmesi bizdeki mevcut siyasi anlayıĢın tabii bir tezahürüdür. ĠĢte bu sebep ve saiktır (nedenle) ki bizi DP‟nin prestij ve prensipleriyle kabili telif olmayan ve parti nizamnamesiyle taban tabana zıt olan mevzularda tenkit ve konuĢmaya sevk etmektedir. NeĢriyatımız Hacı veya birkaç arkadaĢını sinirlendirebilir fakat DP‟li olmanın ciddiyet ve samimiyeti yanında devede kulak addedilecek basit mülahazalara kıymet veremeyeceğimizden arzu ettiğimiz netice tahassul (hasıl oluncaya) edinceye kadar kalemi elden bırakamayacağız. Nasıl ve niçin susalım? Kahve köĢelerinde parti liderlerinin evinde veya gece yarıları yapılan ocak bucak kongreleri, vilayetin dinlenmeyen kararları, aza kütüklerinin kahveci defteri gibi her gün silinip yazılması bizi nasıl susturabilir? Bir vatandaĢın siyasi ikbali ve mukadderatı bir ocak baĢkanının husumet damarının hareketine göre ayarlanırsa ve siyasi bir partinin malik olduğu kuvvet ve kudret birkaç Ģahsın arzusuna adet edilmek istenirse gayet tabiidir ki susmamıza imkân olmaz. Hacı ve arkadaĢları DP‟lilerin dürüst rey izhar etmelerinden çekindikleri için sandalyelerini muhafaza etme gayesiyle siyasi bir partinin en mukaddes varlığı olan parti tüzüğünü çiğnemekten ve gayri meĢru yollara tevessül etmekten çekinmiyorlar. Parti içinde muhit ve nüfuz sahibi Ģahısları bertaraf etmek için baĢ vurdukları çareler ne particiliğe ne de parti kaidelerine uymayacak kadar ciddiyet ve samimiyetten mahrumdur. Kendisine alet olacağınızı zannedecek kadar basit bir mülâhaza ile sizi DP‟ye davet eder. ġahsi ihtiraslarının maĢası olmadığınızı görünce sözü, imzası ve hatta Ģahsiyetinden fedakârlık ve parti prensiplerinden haklı olmadığı halde feragat ederek partiyle alâkanız olmadığını iddia eder. Elinizde onun imzasıyla parti mührünü taĢıyan vesikaların hepsi bir anda hükümsüz olur. Bir ocaktan delege seçilmiĢseniz onun için en mühim mesele buna mani olacak çareler aramaktır. Bir taraftan kütükteki kaydınız diğer taraftan eldeki vesikalarınıza rağmen karar defterine aleyhinizde seri halinde kararlar vazedilir. Hatta efkârı umumiyenin sahip olduğu kanaat bile bu vesikalar kadar hükümsüz sayılır. ġimdi gelin de bu garabetler karĢısında tenkit ve neĢriyattan sarfınazar ediniz. Haftanın Şakası Ocak 1955 Mecit Hun 12 Faaliyet Raporu Hacı‟nın (Nağdalı Parlar) ilçe kongresinde okunmak üzere hazırladığı senelik faaliyet raporundan haberiniz var mı? Sadık‟ın (Tezel) notlarına istinaden hazırlanıp Büyük Hacı‟nın (Gulem Parlar) sansüründen geçen raporun mühim kısımlarını neĢrediyoruz. “Sayın delege arkadaĢlarım! Bir senelik çalıĢmalarımızı 40 gün 40 gece söylesek bitmez. ġimdi biz diyelim siz dinleyin. Başlangıç: Bundan tam 1 sene 6 ay 20 gün 10 saat 15 dakika evvel (18.06.53 Mücahit) Zeki Aras Iğdır‟a gelmiĢti. Ben ve Sadık o zaman Halk Partisinin taĢını göğsümüze vuruyorduk. Bizi çağırdı ve Demokrat Partiyi ikimize teslim etti. Sofi Sülo‟yun oğlu Mehmet (Gülten) de bizimle beraberdi. Mührün birisini ona verdim birisi de bende kaldı ve baĢladık çalıĢmağa. 2 Mayıs (1954) Seçimleri: Bu sırada yerinden kalkan ben Demokratım diyordu. Baktım iĢ kötüye gidecek bir yolunu buldum. Muhaliflerimizin bağırıp çağırma, devamlı neĢriyat ve nutuklarla baĢaramadığı iĢi 20 günde yaparak Demokrat Partiye verilecek 15.000 reyi 4000‟e indirmeğe muvaffak oldum. Seçim tutanakları Allah Ģahididir. Bu suretle 10 partilimizin 4 sene Ankara‟da mecburi ikametine mani oldum ve onların yerine Halk partilileri gönderdim. Tüzük İşleri: Senelerden beri büyük kongrelerle hususi komisyonların devamlı çalıĢmalarına rağmen bir maddesini dahi değiĢtirmeğe muvaffak olamadıkları parti tüzüğünü okur yazar olmadığınız için temelinden kaldırdım. Kayıt ve Kabuller: Bir senede 7000 kiĢi zorla, yalvarmayla partimize geçmek istedi. Onlarla yalnız baĢıma mücadele ederek partiye sokmadım. Kimisini kandırdım, kimini de Büyük Hacı‟ya havale ettim. Allah Sadık‟ın da eksikliğini vermesin. ġimdi Allah‟a bin Ģükür partide biz bize kaldık. Ocak Bucak Kongreleri: 110 ocak kongresinden 25‟i bizim evde 25‟i de Sadık‟ın evinde yapıldı. 40 tanesini gece, 10‟nu kahvede ve 15‟ini de sabaha karĢı yaptığımız halde Ehmedi ġemo‟yun oğlu (Mecit Hun) bize iftira etmektedir. Güya hiç kongre yapmamıĢız! Partililerimizin imza ve mührü olmadığı için kendilerine zahmet vermeyerek yerlerine parmak bastım. Mecit Hun, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Rahim Akyüz ve EĢref BaĢaran‟ın isimleri bulunan 20 kongre zabtını yuttum. Seçimden sonra yerine yenisini yaparız. Ticaret Odası Seçimleri: Bu arada düĢmanlarımız bizi Ticaret Odasına sokmak istediler. Maksatları partiyle Hüseyin Ali Beyi tutuĢturmaktı. Yanıma Sadık‟ı da alıp Abdurrezak Bey‟in dükkânına gittim. Elini öptüm. Sağ olsun bizi kırmadı ve partiyi Ticaret Odasına girmekten kurtardı. Muhtar Seçimleri: Karaağaç, TaĢburun, BaĢköy Gobi köylerinde derhal harekete geçtim. Tam seçimi kazanacağımız sırada akĢam oldu, sandığı kapattılar yoksa kazanacağımız garantili idi. ġireci‟de de dana, koyun ve keçi düĢmanı birisi muhtar olmak istedi. Evvel Allah eline kına koydum. Memurla Münasebetimiz: Evvel Allah hükümet olduğumuz için memurlara hiç yüz vermedim. 90 memurdan 85‟ni Ģikâyet ettim. 5‟nin de istidası hazırlanmaktadır. Jipin Faaliyetleri: Parti jipi bir senede 69 defa Büyük Hacı‟yı ġireci‟ye götürdü. 40 defa da köylere baĢsağlığına gittim, 15 defa da çocuklarımızı düğüne götürmek suretiyle rekor kırdı. Hacı sanat iĢlerini de rapora koymayı ihmal etmemiĢti. Bir senede 2914 dürbün kapladığını rapora ilave ederek delegelerin reyini istiyordu. Bu icraatı karĢısında delege olsam ben de reyimi Hacı‟ya verecektim. Malmüdürlüğü Tavzihi Mecit Hun 12 Ocak 1954 (Malmüdürü Recep Aker, Pamukova‟nın 5.1. 1955 tarihli ve 60 sayılı nüshasında Mecit Hun tarafından kaleme alınan, “Yasak Bölge köyleri Ģimdi de kiraya veriliyor” baĢlıklı yazısına, Basın Kanunu hükümleri gereğince yayınlanmasını istediği bir tekzip gönderince, Mecit Hun, Malmüdürünün tam sayfa olarak yayınlanan yazısına kendi cevabını eklemeyi de ihmal etmez. Polemiklerle dolu bu uzun metninden bazı ilginç pasajları sizlere sunuyorum. Mücahit) Cevabımız aĢağıdadır: 1- (...) Zira sayın Maldürlüğü de pek iyi bilirler ki kiraya vermek istedikleri arazi boĢ olmadığı gibi eski kiracıları da o arazinin kanuni sahipleridir.(...) 2- Sayın Malmüdürlüğü tavzihe sarılmadan önce 5098-5826 ve 6093 sayılı kanunları daha etraflı ve dikkatle tetkik zahmetine katlansa idi, yasak bölgenin 2510 sayılı kanunla hazineye intikal eden tasarruf ve idaresi yerine iskana tabi tutulmayan yasak bölge halkına iade edilen haklarının kaim olduğuna muttali olur ve böylece cevap verme külfetinden de kurtulurdu. (...) Filhakika tasarruf ve idare iddiasında bulunan bir devlet dairesinin bu intizamsızlıktan yana yakıla Ģikayet etmesi bir aczin ifadesidir ki bunu amme hizmeti gören bir müesseseye yakıĢtırmak istemeyiz.(...) 3- Yasak bölgede yerleĢecek olan ailelerin 6093 sayılı kanun hükümlerine göre evvelce iskân edilmemiĢ ve yasak bölge halkından olması gerektiğini biliyoruz. (...) Bu taktirde Malmüdürlüğünün ortaya atılarak muhtaç ve hak sahibi vatandaĢın ihtiyacını karĢılayamayacak derecede az olan araziyi kiraya vermeye çalıĢması kanaatimize göre bu ailelerin hukukuyla bağdaĢacak bir hareket tarzı değildir ve katiye olmamalıdır. Görülüyor ki Malmüdürlüğü neĢriyatımızı tekzibe gayret ederken farkında olmadan bizi teyit etmiĢ ve haklı çıkarmıĢtır. Ne gariptir ki tavzihle yetinilmemiĢ olacak ki, mektubun sonunda adeta neĢriyata hakkımız olmadığı ima edilmiĢ ve acayip bir mantıki tahlile (!) giriĢilmiĢtir. Efendim, amiri, murakıbı (denetçi) ve müfettiĢi bulunan bir amme müessesi olduğu için malmüdürlüğü hata üstüne hata iĢlese dahi tenkit hakkı bir neĢriyat organına verilemezmiĢ... Sanki Matbuat en hafifinden kendileri kadar bir amme hizmetlisi değilmiĢ ve sanki matbuat kanunu ile cari matbuat kaideleri oyuncak imiĢ gibi acayip bir ifade tarzı. Müdür Bey matbuat hakkını da iskân hakkı mı zannediyor acaba!.. Yoksa kendisini mevki ve Ģahsiyeti bakımından bir vekil gibi addederek olur olmaz tenkitten hoĢlanmadığını mı anlatmak istiyor. Matbuat, devlet dairelerinin hangi kademesinden olursa olsun amme için zararlı gördüğü hususatı (konuları) efkârı umumiyeye bildirmekle mükelleftir. (...) Herkes kendi vazifesini bilse ne bir yasak bölge gailesi ne de oturduğumuz maroken koltuğun havasına uyarak amme hizmetlilerini küçümseme hastalığı doğmaz ve fuzuli bir meĢguliyet vücuda getirmez. Nurettin Kirman da mı Partili Kabul Edilmek Ġstenmiyor? Ocak 1954 Mecit Hun 14 Hacı ve arkadaĢları son günlerde bir taraftan Nurettin Kirman aleyhinde yeni bir kampanya açmıĢ ve gittikleri her köyde kendisinin partili olmadığı yolunda telkin ve propagandalarda bulunmaktadırlar. Malum bulunduğu üzere Nurettin Kirman DP‟nin kurucularından olup 1952 tarihine kadar devamlı denilecek Ģekilde partinin kaza reisliğini yapmıĢ ve Iğdır‟da parti teĢkilatını esaslı bir Ģekilde kurmağa muvaffak olmuĢtu. Bu arada vilayette DP teĢkilatında vuku bulan bir tebeddülat neticesi olarak Zeki Aras‟ın vilâyet reisliğine gelmesi ve Nurettin Kirman‟ın da Zeki Aras grubunu vilâyet kongresinde desteklememiĢ olması hasebiyle devam eden ihtilâf ve fikir ayrılığı nihayet birkaç ay sonra patlak vermiĢ ve Zeki Aras tarafından Kirman baĢkanlığındaki idare heyeti ıskat (düĢürme) edilerek yerine öteden beri Demokrat Parti aleyhtarlığı yapan Nağdalı Parlar getirilmiĢti. O tarihe kadar Demokrat Partiyle zerre kadar alâkası bulunmayan Hacı Nağdalı Parlar mülkiyetini evvelce kooperatife 15.000 liraya teklif ettiği fabrikasını 40.000 liraya icara vermek için yaptığı teĢebbüsü baltaladığından Nurettin Kirman‟a karĢı husumet beslemiĢ ve fırsatı ganimet bilerek Zeki Aras‟la müĢavereden sonra Kirman ve arkadaĢlarını ıskat (düĢürme) ettirmeğe muvaffak olmuĢtu. Ne gariptir ki o zaman Zeki Aras‟a, Mehmet Gülten, Naci GüneĢ, Süphan GüneĢ ve Musa Doğan‟dan baĢka kimseyle çalıĢamayacağını beyan eden Hacı, bugün içinde bulunduğu müĢkül durumdan kurtulmak için aleyhtarlarını bu Ģahıslarla teĢriki mesai ettikleri iddiasıyla itham etmekte ve efkârı umumiyeyi kandırmağa çalıĢmaktadırlar. Zeki Aras‟ın Kars siyasi tarihine büyük bir hata olarak geçecek olan bu hareketi karĢısında Demokrat Partiden ayrılan Nurettin Kirman uzun bir müddet bağımsız kalmıĢ ve hatta Halk Partisi‟nin ısrarlı tekliflerini dahi reddederek DP lehinde çalıĢma basiretini göstermiĢtir. 2 Mayıs seçimleri arifesinde Nurettin Kirman‟ın varlığına kanaat getiren DP kendisini partiye davet etmiĢ ve Kirman bu suretle yeniden DP‟deki çalıĢmalarına devam etmiĢtir. ĠĢte bugün de Hacı ve arkadaĢları bu hakikatlere rağmen Kirman‟ın da partili olmadığın iddia edecek kadar gülünç mevkie düĢmektedirler. Hacı Hakkındaki NeĢriyatımız Alaka Uyandırdı Mecit Hun 14 Ocak 1954 Parti tüzük ve prensiplerini hiçe sayarak Demokrat Partiyi Ģahsi arzularına alet etmeğe çalıĢan Hacı Nağdali Parlar‟la arkadaĢları hakkındaki neĢriyatımız Ankara‟da da alâka uyandırmıĢtır. Bu münasebetle kıymetli hemĢehrimiz Avukat Tevfik Araslı‟dan aldığımız telgrafı neĢrediyoruz: Sayın Mecit Hun Iğdır Partimizin ve memleketin yüksek menfaatleri için giriĢtiğiniz mücadele ve yaptığınız çok faydalı neĢriyatı hassasiyetle takip etmekteyiz. Bilhassa üç Ocak tarihli gazetenizdeki neĢriyat mevzuu dolayısıyla gerekli muameleye geçilmiĢtir. Partimizi ve memleketin hak ve menfaatleri uğrunda bütün samimiyetinizle giriĢtiğiniz teĢebbüslerinizde Iğdırlı hemĢehrilerimizin müzaheretlerini diler, sevgilerimi sunarım. Avukat Tevfik Araslı 3 Ocak tarihli gazetemizdeki neĢriyat, Demokrat Partinin Iğdır‟da Hacı tarafından sabote edildiği hususunu ihtiva etmektedir. NeĢriyatımız üzerine Hacı hakkında gerekli disiplin takibatına tevessül edileceği ihtimalleri kuvvetlenmektedir. Hacı Bizi ġikâyet Etti Ama Cevabını Aldı Mecit Hun 14 Ocak 1954 DP Ġlçe Ġdare Kurulu baĢkanı Nağdalı Parlar ile arkadaĢlarının Parti Tüzüğüne muhalefet etmeleri ve Ocak kongrelerini geliĢi güzel bir Ģekilde yapmaları üzerine devamlı neĢriyatta bulunmamız kendilerini sinirlendirmiĢ olacak ki aleyhimizde Iğdır C. Müddeiumumiliğine müracaatta bulunulmuĢtur. Öğrendiğimize göre bu mevzudaki bazı haber ve fıkraları havi Pamukova Gazetesinden iki tanesini bir tahrirata (!) ekleyip C. Müddeiumumiliğine tevdi eden Hacı, “Eğer suç varsa hakkımızda kanuni takibat yapılmasını” talep etmiĢtir. Hacı‟nın talebini tetkik eden Müddeiumumilik makamı da, Pamukova neĢriyatının parti içindeki hizipleĢmelere mütedair haberleri ihtiva ettiği cihetle her hangi bir suç unsuru bulunmadığını ve suç iddiasında bulunulduğu takdirde de pullu bir istida ile müracaatları gerektiğini kendisine tebliğ etmiĢtir. Müddeiumumiliğin tebliğinden de anlaĢıldığı gibi Hacı resmi bir makama ne Ģekilde müracaat edilmesi gerektiğini henüz bilmemekle beraber durup dururken de Partiyi müĢkül vaziyete sokmuĢtur. Hakkımızda takibat yaptırmağa muvaffak olamayan Hacı ve avenesi (yardakçıları) bu defa neĢriyatımızı cevaplandırmak için bazı çarelere ve bu arada Birlik gazetesine baĢvurmuĢtur. Basın kanununa göre hakkındaki neĢriyatı sütunlarımızda cevaplandırma hakkına haiz bulunan Hacı‟nın bu cihetten kaçınarak vilâyet gazetelerine dehalet etmesi ve bu arzusunun Birlik tarafından yerine getirilmemesi partililer arasında hayret ve teessüfle karĢılanmıĢtır. Haklı neĢriyatımız karĢısında bakalım Hacı daha ne çareler arayacaktır? Hacı PeriĢanlık Ġçinde Bocalıyor Ocak 1954 Mecit Hun 17 Sandalyesini elden bırakmamak endiĢesiyle akla hayale gelmeyen çarelere tevessül eden Hacı Nağdalı, mutat usullerle Karaağaç ocağı ile BaĢköy bucak kongresini de yapmağa muvaffak (!) olmuĢtur. Geçen Cuma günü BaĢköy‟e giden Hacı ve arkadaĢları BaĢköy‟deki üç beĢ taraftarıyla istiĢareden sonra sağdan soldan toplayıp delege süsü verdikleri birkaç Ģahısla, bucak kongresini yapmıĢlardır. Bilindiği gibi Mecit Hun‟u destekleyeceklerine ihtimal verilen Adetli, Karahacılı, Kulukent, Gomik ve Çamurlu ocaklarında kongre yapılmamıĢ ve vaziyeti kurtarmak maksadıyla kongresi yapılan, Hıdırlı, Ahura, Pırço, Hacıağa, Gödekli, Aratan ve Tazeköy delegeleri de davet edilmeden yapılan Bucak kongresine (!) Ramazankent ve Çiftlik delegeleri itiraz ederek iĢtirakten çekinmiĢlerdir. Birkaç ay evvel Halk Partisinden ayrılarak DP‟ye intisap eden birkaç Ģahsın iĢtirak ettiği kongrede Hacı‟nın arzusuna göre 17 delege seçilerek avdet edilmiĢtir. Diğer taraftan, evvelki gün de Karaağaç ocak kongresi eski kapandaki bir kahvehanede 27 kiĢi ile yapılmıĢ (!) ve 11 dakika devam eden kongre (!) neticesini tespit eden zabıtlar merasimle parti binasına getirilmiĢtir. Hacı ve arkadaĢları dün de TaĢburun bucak kongresini yapmak üzere Kacar köyüne gitmiĢlerdir. Bilindiği gibi bir müddet evvel TaĢburun‟da hezimete uğrayan Hacı, vaziyeti Ģahsı için tehlikeli addettiğinden bucak kongresini Kacar köyünde yapmağa karar vermiĢti. Ġplik Fabrikası Mevzuu 17 Ocak 1954 Mecit Hun Iğdır pamuğunu değerlendirmek ve pamuk istihsalini teĢvik maksadıyla Iğdır‟da bir iplik fabrikası açılmasının öteden beri üzerinde durulan meselelerden olduğunu biliyoruz. Vali Niyazi Akı zamanında hükümetin yardım vaadi sağlanmak suretiyle esaslı bir Ģekilde etüt edilen iplik fabrikası iĢi yeni valimiz Muhlis Babaoğlu tarafından yeniden ele alınmıĢ ve Kars iktisadiyatını yakından alâkadar etmesi hasebiyle Kaslı tüccarlara da intikal ettirilmiĢtir. Aldığımız habere göre gayet müspet karĢılanan bu teklif üzerine Karslı tüccarlar fabrikanın Kars‟ta açılması Ģartına bağlı olarak 1.250.000 lira sermaye koyacaklarını vaat etmiĢlerdir. Ġplik fabrikası iĢinin çok kısa zamanda geliĢmesi ve tüccarlarımız tarafından desteklenmesi mucibi memnuniyet olmakla beraber Karslı hemĢehrilerimizin iĢtiraklerini fabrikanın Kars‟ta kurulması Ģartına bağlı tutmaları yerinde bir teklif olması gerektir. Tamamen ticari bir gayeye istinat eden bu hayırlı teĢebbüsü yaparken en münasip yeri seçmemiz ve fabrikanın kurulmasında amil olacak faktörlerin nerede tecemmu (toplandığını) ettiğini gözden kaçırmamamız lâzımdır. Filhakika böyle bir fabrikanın nerede açılacağını münakaĢa etmeden iĢçi, hammadde ve enerji durumunu tetkiki etmemiz icap eder. Fabrikanın ham maddesi olan pamuk Iğdır‟dadır. Etüt ve projesi yapılmıĢ bulunan Kiti hidro elektrik santraliyle fabrikaya lazım olacak enerji tahtı emniyete alınmıĢ ve hatta proje buna göre hazırlanmıĢtır. ĠĢçi mevzuunda da Iğdır, Kars‟a göre tercihe Ģayan avantajlara malik olduğuna göre Karslı hemĢehrilerimizin fabrikayı vilâyet merkezinde açma fikrini ortaya atmaları teĢebbüsünün akamete uğramasından baĢka bir fayda temin edemeyecektir. Temenni edelim ki Iğdır ve Kars ticaret odaları bu çok mühim davamızın tahakkukunda fikir beraberliği temin etsin. Birliğe Müstakil Müdür Tayin Edildi Ocak 1955 Mecit Hun 21 1952 yılında Birlik haline getirilen Pamuk Tarım SatıĢ Kooperatiflerinin Ziraat Bankası müdürleri tarafından vekâleten idare edildiği malumunuzdur. Birliğe kredi veren müessese olarak murakabesi prensip bakımından kararlaĢtırılan Ziraat Bankasının 3 seneyi dolduran idaresinden sonra dün aldığımız bir telgraftan Birliğe müstakil bir umum müdür tayin edildiği öğrenilmiĢtir. Umum Müdürlüğe getirildiği bildirilen Cezmi Öztekin‟in tayin emri banka ile Birliğe tebliğ edilmiĢ ve kendisi yeni vazifesine baĢlamak üzere Ankara‟dan hareket etmiĢtir. Mesaisinin pamuk müstahsili ve Birlik ortakları için hayırlı olmasını temenni eder baĢarılar dileriz. ŞAKACIKTAN Mecit Hun 17 Ocak 1955 Hacının Lügatçesi PARTĠ: PARTĠ BAġKANLIĞI: DELEGE: KONGRE: TÜZÜK: SEÇĠM: SEÇMEN: MUHALĠF: MUVAFIK: KARAR: KÜTÜK: BEYANNAME: TUTANAK: PROTOKOL: FABRĠKA: DOSTLUK: HAC: DÜġMANLIK: Hükümet Hacılık ile politikanın birleĢtiği makam Hacının düdüğünü çalanlar Partinin ruhuna fatiha okumak için yapılan bir toplantı Okunur fakat âmel edilmez Daima kaybedilen bir nesne Dürbün sahipleri Muhacir Sadık (Tezel) ile Büyük Hacı (Kulam Parlar) Yalnız Hacı‟nın imzasını taĢıyan fermanlar Yaz boz tahtası Ġki ay sonra hükümsüz addedilen bir vesika Kese kağıdı olarak kullanılmak üzere Behlül‟e verilen parti evrakından Ġki ocak, bir bucak baĢkanı Kıymeti 15.000 senelik icarı 40.000 lira olan metruk bir arsa ve müĢtemil Menfaate göre ayarlanan iyi münasebetler Politikanın beĢ Ģartından biri Rahim Akyüz‟le selamlaĢma DP Alikamer Bucağı Reisliğinden (21 Ocak 1955) DP Alikamer semt bucak kongresi bucağımıza bağlı ocaklardan seçilen delegelerin iĢtirakiyle bucağımızın merkezi Alikamer köyünde 23.1.55 Pazar günü saat 9‟da baĢlayacağından sâmiîn (dinleyici) sıfatıyla sayın vatandaĢların teĢrifleri rica ve ilan olunur. DP Alikamer Semt Bucak Reisi Enver Sever Sadık Deve (21 Ocak 1955) Geçen sene çapulcular tarafından Ġran‟a götürülen 6 deveden birisi birkaç gün evvel Ġran‟dan kaçarak sahibinin Kıraçbağı köyündeki deve sürüsüne iltihak etmiĢtir. Deve sahibi Hamit GüneĢ evvelki gün sadık devesini köyde otlarken görmüĢ ve hayret etmiĢtir. Kaymakamımız Galip Alaçayır Gazetemizi Ziyaret Etti (21 Ocak 1955) (...) ġeker iĢinin tatmin edici bir Ģekilde halledilerek 200 sandık Ģekerin ilk fırsatta kaza ihtiyacı için getirilmiĢ bulunduğunu ve ayrıca iki vagon Ģeker içinde Feyzullah Ġnan‟la Cihangir Turan‟a mutemet vesikası verildiğini bildirmiĢlerdir. (...) Mahkememiz Neticelendi Pamukova Bir Tenkit Münasebetiyle (21 Ocak 1955) (...) Hal böyle iken Sayın Musa Doğan belki de meselenin mahiyetine muttali olmadan 145.000 liralık iĢi 30.000 lira olarak Genel Mec aksettirmesi insaflı bir tenkit Ģekli olmasa gerek (...) Musa Doğan muhalif olduğu için tabiatıyla Hükümete ve Hükümetin icraatına muhalefet edecektir..(...) Cumhuriyetçi Millet Partisi aday Doğan tarafından tenkit edilmesi tenkitlerin isti ettiği sebepleri izaha kafidir. (...) 24 Ocak 1955 Mecit Hun’un Suçu Sabit Görülmediğinden Beratına Karar Verildi. Jandarma eri Ahmet Karslı‟nın intiharına dair gazetemizin verdiği bir haberin Basın Kanunu‟nun 32. maddesine aykırı olduğu iddiasıyla Iğdır C. Müddeiumumiliğince gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun aleyhine Iğdır Toplu Basın Mahkemesine ikame edilen dâva üç gün evvel neticelenmiĢtir. Hatırlarda olduğu üzere Iğdır cezaevinde vuku bulan bir yaralama hadisesinde mahkumlardan Kasım Çetinel‟e rakı tedarik etmek ve beraber içip sarhoĢ olmaktan suçlu görülen cezaevi nöbetçilerinden Ahmet Karslı adındaki jandarma eri hadise gecesi jandarma karakolunda amiri tarafından feci bir Ģekilde dövülmüĢ ve ertesi gün de intihar etmiĢti. Gazetemizin bu haberi nakletmesi üzerine Iğdır C. Müddeiumumiliği Basın Kanununun , “haber çerçevesini aĢarak intihar vakalarına dair haberlerin mahiyeti hakkında okuyanı tesir altında bırakacak veya acındıracak Ģekilde mufassal malumat vermeyi men eden” 32nci maddesine istinaden aleyhimize dâva ikame eylemiĢti. Müddeiumumiliğin iddianamesi ile gazetemizi tetkik eden mahkeme heyeti müdafaamızı da dinledikten sonra yazıda suç unsuru olup olmadığı hususunu ehlivukuf sıfatıyla Ankara‟da Ceza Hukuku profesörü Faruk Erim‟den sormuĢ ve bu duruĢmada ehlivukuf raporu da mahkemeye gelmiĢ bulunuyordu. Sanık Mecit Hun‟un müdafaasını müteakip iddia makamını iĢgal eden müddeiumumi Enver Günaydın‟da ehlivukuf raporuna uyularak beraat talebinde bulunmuĢ ve Turgut Çeliker, Hasan Ġçellioğlu ile Saim Erdem‟den müteĢekkil toplu basın mahkemesi beraat kararı vermiĢtir. Bu suretle ilk basın dâvamız gazetemiz lehinde neticelenmiĢtir. MüĢkülat Değil Müzaheret (Destek) Bekliyoruz 24 Ocak 1955 Mecit Hun Yeni Caddenin eski periĢan halini bilirsiniz. ġahsi teĢebbüsle yaptırılan inĢaat ilerledikçe kasabanın çehresi de değiĢmektedir. Ġki sene evvel mal ve araba meydanı olarak kullanılan Yeni Caddenin bugün kasabanın en iyi çarĢısı haline gelmesinde muhakkak ki birinci derecede hemĢehrilerimizden Talip Kalafat‟ın rolü vardır. ÇarĢının hemen dörtte birini ihtiva edip mülkiyeti kendisine ait bulunan büyük bir sahayı çok kısa zamanda inĢa ederek dükkan haline getirmesi ve Iğdır‟a modern Ģekliyle bir ĠĢ Bankası binası kazandırması bunun açık misalidir. Talip Kalafat gibi müteĢebbis hemĢehrilerin desteklenmesi ve kendilerine her sahada kolaylık gösterilmesi icap ederken teessürle haber aldığımıza göre Belediye Fen Memurluğunca inĢaatına müdahale edilmek ve müĢkülat çıkarılmak istenmiĢtir. Gazetemize verilen malumat Ģudur: Büyük emeklerle inĢaatı ikmal edilmek üzere bulunan ĠĢ Bankası binasının önüne mülk sahibi Talip Kalafat tarafından blokaj bir kaldırım yapılmakta iken Belediye Fen Memuru bunun da bir inĢaat olduğunu ve Belediyeden müsaade alınmadıkça kaldırımın yapılamayacağını bildirmiĢ ve müdahalede bulunmuĢtur. Bilahare mülk sahibi tarafından vaziyet ve yaptırılan kaldırımın faydaları izah edilmek suretiyle inĢaatın devamı temin edilmiĢse de bu hareketin Ģahsi teĢebbüsü ve kasabayı kalkındırma gayretini baltaladığını belirterek tekerrür etmemesi temenni edilmektedir. Kalkınmaya ve imara muhtaç Iğdır‟ın hakikaten acınacak olan bugünkü durumundan kurtulması için alakalıların müĢkülat yerine müzaheret göstermesini beklemek herhalde Iğdırlının tabii bir hakkı olmalıdır. Nağdalı Parlar Hadise Çıkardı Mecit Hun 4 ġubat 1955 Birkaç gün evvel DP binasında müessif bir hadise çıkmıĢ ve BaĢkan Nağdalı Parlar bir gün sonra yapılacak Ġç Bucak kongresinin aleyhinde cereyan edeceğini anlayınca Ġç Bucak idare heyetini feshetmeğe teĢebbüs etmiĢtir. Tertipli olarak BaĢkan Kadir Karadeniz‟le kâtip Abdullah Alibaco hariç diğer dört yönetim kurulu azaları istifa ettirilmek istenmiĢ ve fakat tüzüğün 10. maddesi müsaade etmeyince sarfınazar edilmiĢtir. Ġlçe baĢkanının bu Ģekildeki hareketinden Ģüpheye düĢen Ġç Bucak idarecileri parti binasındaki evrak ve defterlerini yedlerine (mülklerine) almaya teĢebbüs edince de Nağdalı Parlar‟la arkadaĢları Abdullah Alibaco‟ya hücum ederek hadise çıkartmıĢlardır. Biraz sonra münakaĢa kavgaya inkılap (dönüĢmüĢ) etmiĢ ve Nağdalı Parlar hakaret ve tecavüze maruz kaldığı iddiasıyla karakola baĢvurmuĢtur. ÇarĢı karakolunda gerekli tahkikatın icra edildiği bir sırada Nağdalı Parlar‟ın oğlu Orhan da, Mehmet Gülten‟e küfretmiĢ ve bu suretle hadise iki suçüstü dâvası halinde adliyeye intikal ettirilmiĢtir. Tarafların mahkeme huzurunda Ģahsi davalarından feragati üzerine mahkeme davaların düĢmesine karar vermiĢtir. Nağdalı Parlar‟ın bir parti baĢkanına yakıĢmayan hareketi muhitte teessürle karĢılanmıĢtır. Cemiyet Ġçindeki Vazifemiz Bilelim Mecit Hun 4 ġubat 1955 Cemiyet içinde her fert kendisine taalluk eden mevzularda hizmetle mükelleftir. Devlet memuru kanun ve nizamlarla kendisine tevdi edilen ve salâhiyetine terk edilen huduttan dıĢarı çıkamayacağı gibi resmi sıfatı olmayan bir vatandaĢ da devlet memurunun vazifesine müdahale etmemelidir. Bu kaide, cemiyet içinde mevki, yaĢ ve hususi sıfatlar için de değiĢmez. Bir politika adamı ile bir tüccar bir gazeteci ile bir hacıyı bu kaideden istisna edemeyiz. Politika icabı tek ayak üstünde bin bir yalan söyleyen, yeri geldiği zaman küfretmek, baĢkasına iftirada bulunmaktan çekinmeyen bir kimsenin Hacılık davasında bulunması ne kadar gayri tabii ise kendisini Hak yolunda gören üstelik Hacılık sıfatını taĢıyan bir Ģahsın da fesat, yalan ve iftira cereyanlarına kendisini kaptırması o derece gülünç ve anormaldir. Cami ve ibadet yerlerindeki minderlerini bırakıp siyasi partilerde mevki peĢinde koĢanlar bizim kadar düĢünebilseler hürmete lâyık hacılık sıfatını ayağa düĢürmemiĢ olurlar. Aksi halde her gün bir hacının falancaya küfür veya iftira etti diye polis tarafından mahkeme kapılarına sürüklenmesine arzu etmeyerek Ģahit olacak ve sadece üzüleceğiz. Ġç Bucak Kongre Divanından 4 ġubat 1955 Pamukova 30.1.1955 Pazar günü yapılan Ġç Bucak kongresinde (DP) ilçe kongresine iĢtirak etmek üzere seçilen delegelerin isimleri aĢağıdadır. 6.2.1955 tarihinde kaza kongresine katılmaları hususu ilân olunur. Rahim Akyüz, Ali Karasu, Mirzeli Aydın, Ali Kızılay, Mecit Hun, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Ġsa Yiğit, Kadir Karadeniz, Abdullah Alibaco, Muzaffer IĢık, Ahmet Aydın, Behman Aras, Muhsin Yılmaz, Mustafa Zor, Nefes Ünal, Kâzım Çallar, Abdullah Okçular, Zürbe Morgül, Sait Bulut, ġakir Öztürk, Mahmut Yılmaz, Aziz Güney, Rüstem BaĢaran, Abdulbari TaĢan, Memet Borine, Memet Dönmez, Hüseyin Karadeniz, Mecit Ucrak, Hüseyin Aydın, Salman Aras, Yadullah Entekin, Yusuf AkkuĢ, Davut Akçay, Alirıza Akbulut, Muharrem Aslan, Cemal GüneĢ, Abdulbari Ġbin, Memet Ġdem, Teymur Ural, Kurbanali Ennem, Kaffar GüneĢ, Süleyman AkkuĢ, MüĢir Aslan, Celil Gül, Zahir Demir ŞAKACIKTAN Mecit Hun 17 Ocak 1955 Cerme! Demokrat Parti baĢkanı idi. Parti binasında dövüldüğünü iddia ederek Ġç Bucak kâtibi ile birlikte mahkeme huzuruna çıktı. DüĢündü taĢındı bir gün sonraki kongreyi de hesaba katarak en iyi yolu davadan feragat etmekte buldu. Kafasından geçenleri mahkemede de tekrarladı ve hakim kararını yazdırdı: “Gereği düĢünüldü: Davanın düĢmesine ve 1000 kuruĢ harcın Nağdalı Parlar‟dan tahsiline...” Karar henüz bitmemiĢti ki Hacı dinleyicilere dönerek: “Ay cemaat, gördünüz değil mi? Dövüldüm, parmağım yaralandı, biyabır oldum, min kuruĢ cermeyi de men çekirem. Allah kabul eylemesin” Demokrat Parti Ġç Bucak Kongresi Yapıldı Pamukova 4 ġubat 1955 DP Ġç Bucak kongresi günlerce devam eden hazırlık ve faaliyetlerden sonra sinema salonunda yapılmıĢ ve TaĢburun, BaĢköy ve Alkamer bucaklarında yapılan kongreler gibi Ġç Bucağı da oldu bittiye getireceklerini zanneden baĢkan Nağdalı Parlar gurubu büyük bir hezimete uğramıĢtır. (...) Ġç Bucak kongresi 186 delegenin iĢtiraki ve dört yüze yakın samiin huzurunda tam saat 10‟da baĢlamıĢ ve baĢkan Abdülkadir Karadeniz alkıĢlar arasında kongreyi açmıĢtır. Kadir Karadeniz kısa süren konuĢmanın müteakip delegeler Nurettin Kirman, Mecit Hun, Muhsin Yılmaz ve Muzaffer IĢık‟tan müteĢekkil kongre divanını seçerek gündeme konan hususların müzakeresine baĢladı. (...) Bu sırada Mehmet Gülten, partideki hizmetlerini bahis mevzuu ederek bugün partili kabul edilmek istenmediğinden bahisle kongrenin hakkında bir karara varmasını arzu ettiğini bildirdi. Reye kondu ve Gülten‟nin partideki hizmetleriyle bugün dahi gösterdiği yakın alaka dolayısıyla partili olarak kalması kararlaĢtırıldı. (...) Gizli reyle yapılan seçim neticesinde Ġç Bucak Ġdare Heyetine Kadir Karadeniz, Muhsin Yılmaz, Ali GüneĢ, Abdulbahri Ġbin, Abdullah Alibaco, Ahmet Aydın ve Ġsmail AktaĢ seçildiler. (...) Hüsnü Bingöl Vefat Etti ġubat 1955 Pamukova 7 Sabık (Eski) Milli Emniyet MüfettiĢinin cenazesi muazzam bir törenle Asri mezarlığa defnedildi. Emekli BinbaĢı ve sabık Milli Emniyet müfettiĢi Hüsnü Bingöl dün uzun zamandan beri devam eden kalp ve karaciğer hastalığından vefat etmiĢtir. Çeyrek asırlık uzun ve Ģerefli Milli Emniyet müfettiĢliği vazifesini dirayet, bitaraflık, vukuf, titizlik ve doğrulukla ifa etmeye muvaffak olan Hüsnü Bingöl‟ün vefatı memleket çapında bir kayıp olmuĢtur. Vazifesinin ehemmiyetine binaen hakkaniyetten ayrılmayan ve devlet hizmetinde Ģeref ve doğruluk timsali olmasını bilen Hüsnü Bingöl, bütün Ģark vilâyetlerinde hükümetin en gizli istihbarat iĢlerini idare etmiĢ ve vazifesindeki ehliyetiyle komĢu devletlerde dahi temayüz etmiĢ kıymetli bir emniyetçi idi. Emperyalist ve Kızıl Rusya‟nın istihbarat servislerini alt üst ederek en mühim sevkülceysi (stratejik) bölgelerimizde Ģerefli ve milli bir vatan hizmeti yapmaya muvaffak olan Bingöl, aynı zamanda Türk ordusuna değerli ve kudretli elemanlar yetiĢtiren mümtaz bir aileye mensuptu. Vefat haberi kısa bir zamanda, Karaköse, Erzurum ve Kars vilayetlerinde duyulmuĢ ve civar kaza ve vilayetlerden gelen heyetlerin de iĢtirakiyle tertiplenen muazzam bir cenaze töreniyle merhumun nâĢı Askeri mezarlığa defnedilmiĢtir. Kendisine Allah‟tan mağfiret, Milli Emniyet teĢkilatımızla Bingöl ailesine baĢsağlığı dileriz. Hüsnü Bingöl’ü Kaybettik ġubat 1955 Hasan Karalar 7 Dün (6 ġubat 1955) saat 9.30 sıralarında Iğdır‟a bir kara haber yayıldı. Bu kara haber biraz sonra Ağrı‟ya, Kağızman‟a kadar uzadı. 25 yıl ömrünü vatan ve millet hizmetine vakfeden emekli BinbaĢı ve Milli Emniyet müfettiĢliğinden sıhhi sebeplerden dolayı yakın zamanda ayrılan Hüsnü Bingöl Bey amcamız fani dünyaya arkasını dönmüĢ, gözlerini ebediyen hayata kapamıĢtı. O, uzun bir yolculuğa çıkmıĢ, bir daha bu yolculuktan dönmeyecek, sevdiklerini görmeyecek, toprak üzerinde gezmeyecek, bahçede oturup piposunu içmeyecektir. YapıĢan dudaklarına dünya nimetini tattırmayacak, yavrularına hem ana ve hem de babalık vazifesi yapamayacaktır. Üniforması sırtındayken Türk ordusuna, üniforması çıktıktan sonra Türk Genel Kurmayına hizmetini seve seve yapan, ġark‟ın kilidi Sovyet Rusya‟nın bir numaralı düĢmanı, milli duyguların temel taĢı, vatanperverlik sembolü Bey amca, bu gün kara toprakların altında sandukası içinde artık ebedi uykusuna yatmıĢtır. Çocukla çocuk, büyükle büyük tevazuu asil karakteri, insanlık duyguları onu hiç kimsenin kalbinden sökemeyecektir. Kara haber Tuzluca‟da yediden yetmiĢe herkesi teessüre gark etti (boğdu). Derhal toplanıp ona son vazifemizi yapmak için Iğdır‟a koĢtuk. Dün onun cenazesine bütün Iğdır ağlıyordu. Münevverinden köylüsüne kadar mendiller gözlerde, dudaklar kilitlenmiĢ, bu aziz ölüye son vazifeye koĢuluyordu. Mezarın baĢında inleyen halk, hıçkıran gençlerin ona karĢı son vazifelerini yapmaları en büyük tesellimiz olmuĢtur. Bey amca! Uzun yıllar vatan hizmetine vakfettiğin ömrünün son gününde ve tabutunun altında kadirĢinas Iğdırlılar seni ebediyete giden yola götürdüler. Hatıran bir meĢale olarak kalplerimizde yanacaktır. Ruhun Ģad olsun ve müsterih uyu! Teşekkür Babamız ve pek kıymetli aile büyüğümüz Sayın Hüsnü Bingöl‟ün ebediyete intikali dolayısıy bizzat iĢtirak eden ve acılarımızı paylaĢmak suretiyle müteaddit defalar evimize kadar gelen v bilhassa telgraf, telefon ve gazete ile kadirĢinaslık gösteren değerli Iğdır halkına ve kahraman ordu mensubeynine (mensuplarına) ve memur, zabıta ve müftülük mensuplarına derin minnet ve Ģükranlarımızı arz ederiz Kızları ġükran, Müjgân ve amcazadesi Ziya Güner Hüsnü Bingöl’ün Arkasından Mart 1955 Ramiz Özer 16 Ömrünü yurt için harcayan insan! Kalbini millete bağlayan insan! Bizi acısıyla dağlayan insan! Sana “öldü” diyen diller ağlasın!.. Aras da yas tutmuĢ mahzun akıyor En büyük yas her yüreği yakıyor Elde değil gözler hasret bakıyor Pınar, çeĢme hatta göller ağlasın!.. Velinimetimiz , söndün bu sabah Gözlerimizde yaĢ, kalbimizde ah Ağlattın Iğdır‟ı eyleriz vah vah Tabutun geçtiği yollar ağlasın Siyah bulutlara büründü Ağrı Onunda kanıyor elbette bağrı Kalbine dikmeli sarı gül barı Bu mezarı öpen yeller ağlasın Yurt için göğsünü düĢmana gerdin Vatana, millete aĢkını verdin Tanrı huzurunda cennete erdin Bahar matem edip güller ağlasın!.. Nemli gözler bir birine bakıĢır Cenazeye bütün millet akıĢır Tabutuna bayrak güzel yakıĢır Dost, akraba hatta eller ağlasın Milletçe bu matem büyük acımız Gittin elimizden ey baĢ tacımız Metin olsun ġükran, Müjgân bacımız Dağlar, taĢlar, deniz, seller ağlasın ġair inlet sazı.... Ağlamak gerek Al değil karalar bağlamak gerek Kalbimizi bu gün dağlamak gerek Mızraplar kırıldı teller ağlasın!.. Hüsnü Bingöl için Hamit Dönmez 25 Mart 1955 Dertle, elemle ruhum yoğruldu Ağla gözüm, ağla! Matem günüdür!. Kalbime bir yara daha vuruldu Ağla gözüm ağla, matem günüdür!. Bu yara hep yaralarımdan derin Ağla, sızla siyalara sen bürün Parçala sineni, çırpın ve döğün Ağla gözüm ağla, matem günüdür! Yurt uğruna vücudunu bitirdi Zalim felek aldı bizden götürdü Vatan bir muhteĢem evlat itirdi Ağla gözüm ağla, matem günüdür!. Bu bir büyük derttir, büyük bir acı Bu büyük ölünün nurlardan tacı.. BaĢka bir âlemdir onun amacı!. Ağla gözüm ağla, matem günüdür... Bayrak sarılı bir tabut göründü Öksüz kızlar güvercin tek döğündü Kıyamet kopmuĢtur kıyamet imdi!. Ağla gözüm ağla, matem günüdür! “Hüsnü Bingöl” o ulvi bir Ģahsiyet Maddeten kaybettik onu bu bir dert Kalbimizde yaĢayacaktı, evet! Ağla gözüm ağla, matem günüdür! Süsleyin yolları, yoldan çekilin! Cenaze geliyor saf saf eğilin!.. En büyük askere ağlayın, deyin! Ağla gözüm ağla, matem günüdür! Iğdır’da Demokrat Parti Kaza Kongresi Yapıldı Mecit Hun 7 ġubat 1955 Kongre divanı teĢkil ettikten sonra baĢkanlığa getirilen Alkamer delegesi Enver Sever sanki meĢru bir kongrenin meĢru reyiyle seçildiğini ima ederek delegelere hitap etti: “Büyük bir alaka görüyoruz. Vilayetten gelen heyet bunun misalidir” dedi. Halbuki dıĢarıda parti tüzüğü katledilmek suretiyle hakları gasp edilen binlerce vatandaĢ kongre salonunda olup bitenleri protesto ediyor ve nümayiĢ havası esiyordu. Bu içten gelen samimi bir tezahürdü. Tahrik ve teĢvikten azade rencide edilen milli hislerin icabıydı. Celâl Bayar, Adnan Menderes, Köprülü ve Koraltan partisinin ne Ģekilde istismar edildiğinin en müdellel misaliydi. Kongre baĢkanı, itiraza uğrayan Ġç Bucak kongresinin tetkiki ve karara bağlanması hakkında 5 kiĢilik bir komisyon seçilmesini teklif ettiği sırada il idare kurulu azalarının yüzüne baktım. Onlar da ne yaptıklarının ve ne yapıldığının farkında değillerdi. Aynı gün ve saatte aynı kademe için akdedilen iki kongrenin müzakere değil disiplin takibatı ve hatta partinin prestij bakımından adli takibatı icap ettirdiğini bilmek istemiyorlardı. Vaziyet hem gülünç ve hem de feci idi. Kura ile 5 kiĢilik komisyon seçildi, dosyanın kapağı bile açılmadan rapor yazılıyordu. Tabii Hacı‟nın yegâne avukatı Enver Sever bir taraftan kongreyi idareye çalıĢırken diğer taraftan da tetkik komisyonuna suflörlük yapmağı ihmal etmiyordu. Ne gariptir ki Tüzüğün sarih hükmüne rağmen Ġç Bucağın her iki kongresine mensup delegeler de müzakereye iĢtirak etmiĢti. Tetkik komisyonu beyaz bir kağıda birkaç kelime karalayarak kongre divanına verdi. Kongre baĢkanı papağan gibi ezberden bir sayfa okudu. Bu birkaç satırın 15 dakika müddetle okunmasını ben gülme, idare heyeti taaccüp (ĢaĢkınlık) ve delegeler takdirle karĢıladılar. Her iki kongre sözcülerinden Nurettin Kirman‟la Abbas Türkdönmez‟e mikrofon tevdi edildi ama söz verilmedi. Abbas Türkdönmez‟in bir Ģeyler yumurtlayacağı leblerinden belliydi fakat kısmet olmadı. Kongre divanı tetkik komisyonu ve hatta delegeler sinema salonunda yapılan Ġç Bucak kongresinin kanuni vesaik ve tutanaklarını yüzlerini kızartmak ve yalan söylemek suretiyle inkâra kalktılar hele tüzük Hacı‟nın sözleri kadar da muteber olmuyordu. Yıllık faaliyet raporunun okunacağını baĢkan bildirdiği zaman delegeler hasta arkadaĢları için tabip raporu zannettiler. Hatta bir delege, “Bizim kentte de 3 öküzümüz öldü ama baytar rapor vermedi” diyerek sâmiîni (dinleyicileri) güldürdü. Ġsmail Çınar evvelâ sözüm ona bir konuĢma yaptı: “Kongreyi DP‟ye yakıĢır Ģekilde yapalım. Partiyi zayıf ellere bırakmayalım. Muhalifler aramıza girmesin” dedi. Kongre salonuna göz gezdirdim, delegelerin yüzde sekseni Halk Partili idi. Kongre nüfuz ve temsilden mahrum en zayıf eĢhastan teĢekkül etmiĢ ve hiçte iktidar partisine yakıĢmıyordu. Çınar, vatandaĢların hücrelere sokulup iğfal edildiğinden Ģikâyet etti. Bu noktada haklıydı. Hacı‟nın evi ile bir fesat yuvası haline getirilen parti binasını hatırladım. Raporun okunmasına baĢlandı. Bu bir ilçe idare kurulu raporu değildi. Reisicumhurumuzun Büyük Millet Meclisini açıĢ nutuklarından birisinin kopyasıydı. Baraj, set, yol, köprü inĢaatları ve hatta muvazenei umumiyeyi (genel dengeleri) ilgilendiren meseleler ilçe idare kurulunun faaliyetleri meyanında mütalaa edildiği sırada dikkat ettim, aklı baĢında olan herkes müstehzi bir hal ile gülümsüyordu. Ankara‟ya bir yıl evvel giden heyetin marifetleri de raporda yer almıĢ ve fakat Hacı‟nın Adnan Menderes‟ten ne Ģekilde kamıĢ istediği hikâye edilmemiĢti. Gayri ihtiyari Hasan Tezel‟le göz göze geldim. O zaman, “Hacı heyetten ayrıldı, BaĢvekilden kamıĢ istedi” mealinde gazetemize telgraf çeken Tezel, Ģimdi Hacı ile omuz omuza oturmuĢ faaliyet raporunun bu kısmını avuçlarını patlatırcasına alkıĢlıyordu. Ġdare heyeti partiye yapılan kayıtlar hakkında rakam veremiyordu ve zaten veremeyeceği de önceden bilinmekte idi. Ama 15.000 aza kaydettik deselerdi ne lazım gelecekti. Zira tencere yuvarlanıĢ kapağını bulmuĢtu. Hükümet icraatı Hacı‟nın Ģahsi fedakârlığı Ģeklinde naklediliyordu. Yalnız biraz daha ileri gidip, “Kongrenin hazırlıkları dolayısıyla 5 günden beri memurlarıma maaĢ veremedim” diyemedi, diyebilirdi. Yılda bir defa da olsa utangaçlıkları tutmuĢtu galiba!.. Bur sırada parti jipinin hesabatı hülesa ediliyordu. Bazı kötü niyetliler Hacca gitmiĢ ve Allah yoluna kendisini vakfetmiĢ bir hemĢehrimize yani Hacı Nağdalı‟ya iftira etmiĢlermiĢ...Ahlak, fazilet ve doğruluk timsali olan bir vatandaĢa, parti baĢkanı bulunması da ilave edilirse, iftira etmek ne demektir? ĠĢte hesap: 2686 lira hasılat temin edilmiĢ ama masraf 8062 lira...Hani partinin kütük ve demirbaĢını dahi Hacı‟ya versek parti yine borçlu....O halde baĢkanlığın Hacı‟da kalması için Sayın vilayet baĢkanın çırpınmaları hiçte haksız ve yersiz telakki edilmemelidir. Rapor bitti, müzakeresine geçileceği sırada Karaağaç delegesi ve Kurban Akar eliyle delegelere iĢaret ediyor. Rapor üzerinde konuĢulmamasını tavsiye ediyordu. Ġstediği oldu, rapor aynen kabul edildi. Bu sırada Sadık Karasu tarafından bir takrir verilerek haklarında muvakkat çıkarma kararı bulunan Rahim Akyüz‟le Ali Yardım‟ın tekrar partiye alınmalarını istendi. Bu takrir vilayet heyetinin istek ve tavsiyesiyle verilmiĢ ve kongreden önce de Bucak baĢkanlarıyla istiĢare edilmiĢ olmasına rağmen samiin arasında bulunan Hacı Kulem‟in menfi bir iĢareti reddi için kâfi geldi. ġimdi bozulmak ve kızarmak sırası vilayet heyeti azalarınındı. Dudaklarını ısırıyor, atlatıldıklarını gizlemek istiyorlardı. BaĢkanın mükerrer ısrarları Hacı Kulem‟in talimatını yenemedi ve bu suretle Ahmet Yılmaz‟la arkadaĢları da hezimet uğradı. Kongre baĢkanı tekrar akıl hocalığına baĢlayarak delegelere nasıl rey verecekleri yolunda izahatına devam ederek, “reylerinizi vicdan azabı içinde veriniz” dedi. Kongre baĢkanı sürçü lisan yapmıĢtı ama hakikati söylemiĢti. Zira bu kongrede verilecek reylerin hiç birisi vicdan huzuru içinde kullanılamazdı. Bu komedyaya daha fazla seyirci kalamayacaktım. Delegelerin arasından sıyrılarak çıkabildim. Bilahare seçimin yapılarak idare heyetine, Nağdalı Parlar, Kadir Günde, Feyzullah Ġnan, Ahmet Armağan, Talât Tufan, Kurban Akar ve Sadık Tezel‟in seçildiklerini öğrendik. Vilayet müĢahitleri de öğle yemeğine biran evvel yetiĢmek için iĢtahlarıyla mücadele ederek kongre salonunu terk ettiler. Nağdalı Parlar BaĢkanlıktan DüĢtü Pamukova 7 ġubat 1955 Dün yapılan DP Ġlçe kongresi neticesinde ilçe idare kuruluna Feyzullah Ġnan, Sadık Tezel, Kurban Akar, Nağdalı Parlar, Talat Tufan, Kadir Günde ve Ahmet Armağan seçilmiĢ ve yapılan vazife taksiminde baĢkanlığa Feyzullah Ġnan getirilmiĢtir. Öteden beri Demokrat Parti safında tarafsız ve samimi hizmetiyle temayüz eden Feyzullah Ġnan‟ın baĢkanlığa getirilmesi parti muhitinde memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Mesailerinin memleket için hayırlı olmasını candan temenni ederiz. DP Ġç Bucak Kongrelerinin Ġkisi de Reddedildi (7 ġubat 1955) DP Ġç Bucak kongresinin bazı sebeplerle iki yerde yapılması üzerine dünkü kaza kongresinde keyfiyet müzakere edilmiĢ ve her iki kongrenin iptaline karar verilmiĢtir. (...) Aratan’da Yapılan Sürek Avında 13 Domuz Ġtlâf Edildi (7 ġubat 1955) Ziraat muallimi Ġdris Ataman‟ın teklifi üzerine kaymakam Galip Alaçayır ve Askerlik ġubesi baĢkanı BinbaĢı Emir Erol‟un iĢtirakiyle Aratan köyünde bir sürek avı tertiplenmiĢ ve 13 domuz itlâf edilmiĢtir. (...) Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - I Mecit Hun Sayı: 69 18 ġubat 1955 Yıl: 1 Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi maksadıyla son günlerde beliren yeni hareket ve teĢebbüsler nihayet Iğdır ve mülhakatından bir heyetin Ankara‟ya gönderilerek ilgililerle teması neticesine bağlanmıĢ ve heyete iĢtirak edecek zevatın tespitine baĢlanmıĢtır. Iğdır‟dan bu heyete kimlerin iltihak edeceği yolunda istiĢareler devam ederken bir taraftan da Kağızman ve Tuzluca ile temaslarda bulunulmaktadır. Böyle bir heyetin muvaffak olup olmayacağı ve merkezi hükümette nasıl bir tesir bırakacağı hususunda mütalaada bulunmaktan ziyade maksadımız, Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesini istemekten ziyade, Iğdır‟ı vilâyet olmaya layık vaziyete getirebilmek ve teĢebbüsün hükümet tarafından yapılmasını temin etmenin daha faydalı olabileceğini izaha çalıĢmaktadır. Mevcut Ģartlar muvacehesinde Iğdır‟ın vilâyet olması mümkün müdür? Coğrafi ve iktisadi cepheden keyfiyet tahlil edilirse mani sebep bulamayız. Filhakika Iğdır coğrafi cephede halen vilayet merkezi olan Kars‟tan tamamen ayrılmaktadır. Rakım, iklim ve hatta arazi yapısı yani jeolojik durum Iğdır‟ın Kars‟tan ayrılmasını icap ettirmektedir. Ġktisadi mevzuda da Iğdır‟la Kars arasında esaslı bir irtibat iddia edilemez. Iğdır pamuğu, sebzesi ve buğdayı Kars haricindeki merkezlerde piyasa bulabilmekte ve Kars‟ın her hangi bir avantajından istifade edememektedir. Her iki merkez arasında ticari beraberlikte yok denecek kadar azdır ve Iğdır kendi mahsulüyle daima Kars‟tan üstün bir iktisadi bünyeye maliktir. Hal böyle iken Iğdır‟ı vilâyet yapalım , teklifinde bulunduğumuz zaman hükümeti ikna etmekte niçin müĢkülat çekiyor ve teĢebbüsün hükümetten gelmesini neden arzu etmiyoruz? ĠĢte meselenin asıl ruhu buradadır. Iğdır vilâyet olmadan evvel imara, kalkınmaya ve her cepheden ihtimama muhtaçtır. Mesele, bu ihtiyaçları tespit edip gidermektir. Bu taktirde herhangi bir heyetin yorulmasına ve ilgililerin rahatsız edilmesine lüzum kalmadan, Iğdırlı muhalefet etse bile, mesele kendiliğinden hal olacak ve hükümet mahalli teĢebbüse lüzum görmeden Iğdır‟ı Kars‟tan ayırmakta tereddüt göstermeyecektir. Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - II ġubat 1955 21 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 70 Geçen nüshamızdaki görüĢümüzü takviye maksadıyla vilâyet olması için çırpındığımız Iğdır‟ı muhtelif cephelerden tetkik edelim. Belediye ĠĢleri: Iğdır, Demokrat Parti iktidarının iki Dahiliye Vekili tarafından görülüp gezilmiĢ ve hakkında hükümetin resmi kanaati izhar edilmiĢ bir kasabadır. Sayın Ethem Menderes, Dahiliye vekili olarak Iğdır‟a teĢrif ettikleri sırada mutat teklifimizi Ģöyle cevaplandırmıĢtı: “Kasabanız büyük bir köy manzarası arz etmektedir. Her Ģeyden önce esaslı bir imarla Iğdır‟a bir Ģehir veçhesi vermeye çalıĢmalısınız!” Geçen Eylül ayında Iğdır‟dan geçen Dahiliye vekili Sayın Namık Gedik de, “Iğdır‟ı kasaba haline getirmeye muvaffak olduktan sonra vilâyet olma teklinde bulunabilirsiniz” sözleriyle sayın Ethem Menderes‟in görüĢünü teyit ve Iğdır hakkındaki kanaatlerini resmen izhar buyurmuĢlardır. Demek ki, hükümet Iğdır‟ın vilâyet haline gelmesi hususunda Ģimdilik müspet bir kanaat sahibi olmadığı gibi Iğdırlıdan da evvelemirde Ģehircilik ve Ġmar gibi belde iĢlerinin hızlandırılmasına önem verilmesini istemekte ve hatta Iğdır‟ın vilâyet olması davasını bu Ģarta bağlı tutmaktadır. Hükümetin bu arzusunun tahakkukla mükellef bulunan Belediyemizin son 4 senelik çalıĢmalarına kısaca göz atarsak bir bakıma hiçte tatminkâr olmadığını itiraf zorundayız. Filhakika 1950 yılında 115.335 lira olan belediye bütçesi her yıl muayyen bir artıĢı kaydederek 1954 yılında 357.823 liraya iblağ edilmiĢ, Ġller Bankasından sağlanan 1.400.000 lirayla kasabaya içme suyu, 78.000 lirayla gündüzleri elektrik ihtiyacını karĢılayabilecek ikinci bir motor temin edilmiĢ ve 65.000 lirayla kasabanın imar planı ile 6.000 liraya kanalizasyon keĢif ve projeleri yapılmıĢ ama Ġmar ve Ģehircilik cephesinde ise esaslı bir faaliyet gösterememiĢtir. 1950 sayımına göre 7800 nüfuslu bir kaza merkezi iken bugün 12.000 nüfuslu büyük bir kasaba haline gelmiĢ ve geçmiĢ yıllara nazaran, sınai, ticari ve iktisadi sahalarda muazzam bir geliĢme kaydetmiĢ bulunan Iğdır, maalesef esaslı bir imar programından mahrumdur. Gerçi geçen seneye kadar kasabanın imar planının yapılmamıĢ olması belediye için bir müdafaa bahanesi olabilir fakat iĢi samimi ve hakiki tarafı belediye meclisinin kifayetsizliği ve ehliyetsizliğidir. Nitekim, imar planının tatbikinden beri 29 inĢaata ruhsat verilmiĢ olması Iğdır‟da imar iĢlerinin programdan ziyade kendi tabii seyrine terkedilmiĢ olduğunu bariz Ģekilde göstermektedir. 1955 yılı faaliyetini birkaç gün evvel tespit eden belediye meclisi, Ġller bankasından da yardım aldığı takdirde, yollar için 50.000 yeni gazhane inĢaatına 60.600, eski hamam onarımına 10.000, belediye binası inĢaatına 150.000 ve hayvan pazarı, açık pazar, küçük sanatkârlar hali ile kasap hali yerlerinin istimlaki için de 20.000 lira tefrik etmiĢtir. ġu noktaya da temas edelim ki azda olsa programa alınan bu yeni inĢaat tasarısı belediye meclisinden ziyade belediye reisi ile memurlarının gayret ve teĢebbüsünden neĢet etmiĢtir. Meclis azaları içtima müddetince Ģahsi hislerinin mağlup ve esiri olarak Ģahıslarla uğraĢmak ve Iğdır‟ın kalkınmasını tekmelemekten baĢka bir Ģey yapamamıĢtır. Meclis müzakerelerine daima Ģahsi menfaat ve ihtiras fikirleri hakim olmuĢ ve geçen nüshamızda bahsettiğimiz Ankara heyeti fikri de, birkaç kiĢi hariç bu zihniyeti tahtında ortaya atılmıĢtır. Belediye için yeni bir bina yapmak veya bir hamamı onarmak yüzde doksan çamur ve kamıĢtan mamul Iğdır‟ın veçhesini uzun yıllar değiĢtiremeyecek ve Iğdır‟da vilâyet olmanın hasretini bununla muvazi olarak çekecektir. Iğdır‟a samimi olarak hizmet arzusuyla tutuĢan hemĢehrilerimize birinci tavsiyemiz, belediyemize bütün imkansızlıklara rağmen müzahir olmak ve vilayet olmak gibi bugün için müĢkül ve imkansız olan bir mevzudan ziyade Iğdır‟ın süratle imar ve geliĢmesini sağlayacak imkân ve yardımları hükümetten talep etmek üzere bir heyet teĢkil ve Ankara‟ya tahrik ettirmektir. ĠĢte vilâyet olmanın birinci sırrı budur. Aksi halde gitmekte olan heyet Dahiliye vekilinden Iğdır‟da aldığı cevabın aynısını alarak eli boĢ dönmeye mahkûmdur. Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - II I 23 ġubat 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 71 Iğdır‟ın vilâyet olması lehinde mütalaa edilen faktörlerden en mühimi Ģüphesiz ki baĢlı baĢına iktisadi bir bünye vücuda getiren ziraat ve hayvancılığıdır. Kasabada birkaç çırçır fabrikasından baĢka fabrika ve sınai tesisler olmadığından Iğdır‟ı ayakta tutan yegâne iktisadi avantajı denilebilir ki ziraat ve hayvancılıktır. Ekime elveriĢli 1.500.000 dönüm araziye sahip bulunan Iğdır Ovası lâyıkı veçhiyle bu araziden istifade edebiliyor mu? Pamuk, hububat, sebze ve çeltik ekimini fenni ve tatmin edici Ģekilde geliĢtirmek, bu ürünlerin istihsaline milli istihsalatımızda mühim bir mevki vermek ve nihayet ovanın bazı sebeplerle ekilmeyen kısımlarından istifade etmek için gerekli tedbirler alınmıĢ ve Iğdır için bir kalkınma programı hazırlanmıĢ mıdır? Yaptığımız etüde göre 1954 yılında 219.580 dönümü buğday, 24.800‟ü arpa, 22.000‟i pamuk 5850‟si çeltik 21380‟i sebze olmak üzere ceman 293.610 dönüm arazi ekilmiĢ ve ovanın diğer kısmından istifade edilememiĢtir. Ġster Ankara‟ya giden heyet bu noktada kafasını yorabilirse bir yıl sonra Ankara‟ya teĢrif zahmetine katlanmazsak bile Iğdır, vilâyet olmak için birinci sınıf namzetler arasında girebilecektir. Iğdır‟ı kalkındırabilecek bütün imkânlar Hükümet tarafından hazırlanmıĢ ve tatbik mevkiine konmuĢtur. Gaye bu teĢebbüsleri tacil etmek ve biran evvel netice elde etmek üzere ilgililer nezdinde teĢebbüste bulunmaktır. Meselâ Iğdır‟ın mukadderatına hakim bulunan Serdarabat Barajının kapıları takılmıĢ ve ovanın su almasına müheyya duruma getirilmiĢ olmasına rağmen ana ve tali kanalların çıkarılması henüz kati Ģekle bağlanamamıĢtır ve bu sebeple de Iğdır Ovasının 1955 Ekim mevsiminde diğer yıllar gibi esaslı bir sulamadan mahrum kalacaktır. Halbuki bu meselenin bir an önce tahakkuku Iğdır‟a milyonları kazandırabilecek mahiyettedir. 1952-1953 yılında 2.000.000 kiloyu bulan iĢlenmiĢ pamuğumuz 1953-54 yılında 943.000 kiloya ve bu yılda bu miktarın daha da dûnuna inmiĢtir. Iğdır‟ın yüzünü ağartan pamuk istihsalinin tereddiye doğru gitmesinin sebepleri niçin araĢtırılmıyor? Senelik pamuk ekimini birkaç misli arttırarak Iğdır‟ı bir pamuk istihsal ve sanayi merkezi haline getirmek dururken sanki bir kaymakam az geliyormuĢ gibi hükümetten ısrarla bir de vali istemekte ne mana vardır? Iğdır hükümete yalvaracağına kendisini valiye idare edilmeye lâyık duruma getirerek hükümetin takdirkâr nazarlarını üzerine çevirebilir. Iğdır pamukçuluğunun istikbalini tahtı emniyete almak maksadıyla yıllardan beri bir iplik fabrikası açılması yolundaki teĢebbüslerimiz fiiliyata intikal ettirilemiyor. Top yekûn Iğdırlı 125.000 liralık sermayeli bir Ģirket kurmaktan aciz iken bu gün vilâyet olmanın hayali içinde yaĢamak ve bu teklifi hükümete götürmek saflığında bulunursa eminiz ki alınacak cevap istihza ve tebessüm olacaktır. Kars, Karaköse ve hatta Erzurum‟u besleyen sebzeciliğimiz hala iptidailikten kurtarılamamıĢtır. Kasabada ufak çapta da olsa bir konserve imalatına teĢebbüs edilemezken vali istiyoruz. Kanal ve sulama iĢleri, iplik ve dokuma sanayi ile konservecilik ve fenni ziraat vilayet olmağa bağlı keyfiyetler olmadığına göre bu manasız ısrarlarımız biraz da Ģuursuzluğumuza hamledilebilir. Iğdırlının bunlardan kaçınması ana davalarına sarılması gerekmektedir. Vilâyet olalım, dediğimiz zaman bir mesken ferahlığı içinde bulunmamızda birinci derecede mütalaa edilmelidir. Bir nüfus kâtibine ev bulamayan ve 2 odalık bir kerpiç evi 70 liradan aĢağı fiyatla kiraya vermeyen Iğdır, yüzlerce vilâyet memurunu nerede barındıracaktır? Mürettep ağır ceza mahkemesinin ihdası iki seneden beri bir çok devlet dairesini açıkta bırakmıĢtır. Ankara heyeti yarın kendisine bu mevzuda tevcih edilecek sualleri cevaplandırma kudretini bulabilecek midir?.. Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - IV 25 ġubat 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 72 Vilayet olması için çırpındığımız Iğdır kasaba merkezinin 1945 sayımına göre 9000 nüfusu varken 1954 yılında bu miktarın 7161 kiĢiye indiği kati nüfus istatistiklerinden anlaĢılmıĢtır. 1955 yılından sonra askeri birliklerin Iğdır‟dan çekilmesi bu tereddiye sebep gösterilebileceği gibi biraz da iktisadi buhranı nazara almak zorundayız. Bugün için Iğdır Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı tüccar ve esnafın miktarı 655 ve dükkân sayısı 562dir. Ticari mevzuların hemen hemen tamamını manifatura, tuhafiye, bakkaliye, hırdavat gibi iktisadi kalkınmaya müsait olmayan meĢgaleler teĢkil etmektedirler. 1937 yılından beri Ruslarla kesilen ticari münasebetlerimizin tabii bir neticesi olarak Markara Kapısının kapanması sebebiyle ithalat-ihracat ve Iğdır‟da bir sanayi geliĢmesi vücuda getirilmediğinden fabrika ve teknik iĢçi yok gibidir. Bu sebeple ticaret, sadece bir geçim kaygısı halinde idame ettirilmekte ve Iğdır‟ı kalkındıracak ticari hareketlere rastlanmamaktadır. Kasabada faaliyet gösteren iki Bana Ģubesi de ancak ticari muvazenesizlik ve iktisadi sallantıların tanzimiyle meĢguldür. Halk iĢsizlik içinde bunalmakta ve birer tembel yuvası olan kahvehanelerin sayısı artmaktadır. Emniyet ve belediye kayıtlarına göre kasaba merkezinde halen faaliyette bulunan 47 kahveye her gün devamlı olarak oturan Iğdırlının sayısı 1200‟ü aĢmaktadır. 7000 olan kasaba nüfusundan kadın, çocuk ve memurları hariç tutarsanız top yekûn Iğdırlı devamlı kahve müĢterisi olmaktan gayri iĢ bulamıyor demektir. Bu acı vaziyet karĢısında müessir tedbirler alınamaz mı? ĠĢte vilâyet olmadan önce tedavisi gerekli içtimai ve iktisadi iki yara!.. Kars vilâyeti dahilinde celepçilikte birinci planda bulunan Iğdır, iki seneden beri büyük zarar ve meĢakkatler pahasına hayvanını Kızılçakçak kapısından ihraç etmekte ve cenup ihracatçı birliğinin tavassutuna sığınmaktadır. Bu bariz haksızlık karĢısında Iğdırlı ve Iğdır tüccarı müktesep hakkını hatırlatarak Markara kapısından istifade edilmesini hükümetten talep etmiĢ ve haklı bir teĢebbüste bulunmuĢ mudur? Hayır... Iğdırlı, büyük bir ekseriyeti iĢsiz olan hemĢehrilerini kahve köĢelerinden kurtaracak bir sanayi tesisin meselâ lâyık olduğu halde bir iplik, dokuma ve yağ fabrikasının açılması mevzuunda maddi fedakarlıkta bulunarak ciddi bir teĢebbüs yapmıĢ mıdır? Hayır... Bu Ģartlar tahtında farzı muhal Iğdır‟ı vilâyet yapmaya muvaffak olsak bile bu içtimaî ve iktisadî çöküntüyü tedavi edemeyeceğimize göre faydasız hayallerle kıymetli vaktimizi harcamaya bilmem lüzum var mıdır? Iğdır Ģu anda esaslı bir okul ihtiyacı içinde kıvranmaktadır. Merkezdeki iki ilkokul, ihtiyacı tatmin edecek kadro ve kapasiteden mahrumdur. AltmıĢı resmi muhtarlık olan104 köyümüzde 19‟u beĢ sınıflı olmak üzere ancak 28 ilkokul vardır. Orgof‟tan TaĢlıça‟ya kadar 17 köydeki çocuklarımız Türkçe konuĢmasını dahi bilmez ve buralara üç sınıflı da olsa birkaç ilkokul yaptıramazken bu milli yarayı devasız bırakarak vilâyet olma sevdasına kapılmamızın manasızlığı ve teklifin tevlit edeceği mahcubiyeti idrak etmeliyiz. Dava kalkınmak ve tekâmül etmekse evvela içtimaî, kültürel ve iktisadî sahada geliĢmeyi milli bir prensip addetmeli ve hükümete bu taleplerimizi götürmeliyiz. Bunları tahakkuk ettirmeye muvaffak olduğumuz gün Iğdır‟a hizmet etmiĢ sayılırız. Iğdır Vilâyet Olabilir mi? - V ġubat 1955 Mecit Hun Sayı: 73 28 Yıl: 1 Iğdır köylerinin içme suyu sıkıntısı da üzerinde hassasiyetle durulması gerekli bir davadır. Öteden beri Aras‟ın çamurlu ve gayri sıhhî suyunu içmeye mahkûm Iğdır köylüsünü, temiz suya kavuĢturmak maksadıyla bugüne kadar ciddi bir çalıĢma müĢahede edilmemiĢtir. DP iktidarı zamanında yüz binlerce lira sarfıyla bir artezyen sondaj makinesi faaliyete geçirilmiĢ ise de mezkur makine Melekli‟deki 17 metrelik bir sondajı müteakip âtıl hale gelmiĢ ve istifade imkânları sağlanamamıĢtır. Diğer taraftan BaĢköy nahiyemizle köyleri de Karasu‟yun acı ve pis suyundan kendisini kurtaramamıĢtır. 1953 yılında mahalli idarelerden Iğdır köyleri içme suyuna yapılan 1500 ve 1954‟de yapılan 1200 liralık yardımlar bu büyük davanın devede kulak kadarını bile halledememiĢtir. Ancak son günlerde on köyün içme suyunun hükümetçe ele alındığını memnuniyet verici bir haber olarak kabul etmek zorunda olmamıza rağmen, Oba köylerinin bu programın dıĢında bulunması davanın temelinden ele alınmadığını göstermektedir. Arazi ihtilâfları mahkeme ve ilgili dairelerin mesaisini tamamen iĢgal edecek derecede çok ve ciddidir. Kazada faaliyette bulunan Tapu Kadastro ekibi, tam bir kadroya sahip olmadığından çalıĢmalarında tatmin edici bir randıman elde edilememekte ve Iğdır‟ın Kadastro davasında tahakkuku bu sebeple uzamaktadır. Bütün imkânsızlıklar ve kötü Ģartlar tahtında Kadastrosu ikmâl edilen on köyde tespit edilen hazine arazilerini muhtaç çiftçiye tevzi edecek toprak komisyonunun her ne kadar 1955 yılında Kars‟tan Iğdır‟da faaliyete geçirilmesi temin edilmiĢse de Kadastro kadrosunun ihtiyaca cevap verecek Ģekilde tamamlanmadığı nazara alınırsa, semereli bir çalıĢmanın elde edilemeyeceği muhakkak gibidir. Ġskân iĢleri Arap saçına dönmüĢ ve yasak bölge meselesi de ağır bir yük halinde kendisini hissettirmiĢtir. Son günlerde usulsüz ve sahte kesildiği tespit edilen yüzlerce tapu Iğdır‟da nispeten mevcut olan mülkiyet haklarını temelinden sarsmıĢ ve çiftçi ile toprağı birbirine bağlayan rabıtaları gevĢetmiĢtir. Yasak bölge köylerinde yerleĢen binlerce hane, kanuni Ģartların tahakkukuna rağmen iskân suretiyle toprağa bağlanamamıĢtır. Hasılı, Kadastro ve Ġskân davamız de henüz askıdaki iĢler arasında mütalaa edilebilecek bir mahiyet arz etmektedir. Görülüyor ki her cepheden Iğdır, imar, inkiĢaf, ihtimam ve emek isteyen bir kasaba olarak kendisini göstermekte ve ana davalarının kısmen de olsun halledilmediği neticesine varılmaktadır. Hal böyle iken bütün bu hususatı bir tarafa bırakarak vilâyet olmaya çabalamak, kel baĢa ĢimĢir tarak istemekten baĢka Ģekilde izah edilemez. Iğdır‟ın güzel bir hudut vilâyeti olmasını arzu edenlerin baĢındayız. Fakat bu arzunun tahakkuku için teĢebbüse kuyruktan baĢlamak ve programlı çalıĢmalardan kaçınmak bu ezeli ve ebedi davamızı baltalamaktan gayri fayda temin edemeyecektir. Temennimiz, her türlü Ģahsi mülahazalardan azade bir beraberlik ve olgunlukla Iğdır‟ın askıda kalan davalarının tahakkukuna çalıĢmak ve vilâyet olma teĢebbüsünü hükümetten getirmeye muvaffak olmaktır. Ağrı Dağını Tanıyalım – I 18 ġubat 1955 Veli Orkun Yıl: 1 Sayı: 69 Dünya üzerinde tepesine çıkılabilen yüksek dağlardan beĢincisidir Ağrı Dağı. Türkiye‟mizin, en yüksek tepelerini teĢkil eden Ağrı Dağı‟ndan, Hazar Denizi, Kars, Kafkaslar, Elbruz dağları ile Bingölleri görmek mümkündür. GörüĢ sahası bu kadar geniĢ olan Ağrı Dağı‟nın yüksekliği hakkında Ģimdiye kadar kati bir rakam verilememiĢtir. Coğrafya kitaplarında ve birçok haritalarda 5165 metre yükseklik gösterilmiĢse de hakikatte Ağrı Dağı‟nın en yüksek tepesi SavaĢeri oluğu 5176 metre rakımındadır. Dünya kabuğunun katılaĢım ve oluĢum devirlerinden üçüncü zaman sonu ile dördüncü zaman baĢlarında meydana gelen Ağrı Dağı, yakın tarihlere kadar bir yanardağ halinde idi. En son indifai 1840 yılına rastlar. Bu kükreyiĢinde çok Ģiddetli gürültüler, büyük kaymalar ve dünyayı yerinden oynatır derecede depremler meydana getirmiĢtir. Bu gün yamaçlarında ve eteğinde görülen siyah sünger Ģeklindeki taĢlar Ağrı Dağı‟nın son fırlattığı volkan tüfleridir. Bilhassa yamaçlarında görülen büyük mağaralar hep bu son sarsıntının bıraktığı izlerdir. Ağrı Dağı hakkında pek çok masallar ve mitolojik söylentiler vardır. Bu ciheti baĢka bir sefere bırakarak asıl Ağrı Dağı‟nın coğrafi durumunu kısaca açıklayalım. Eskiden beri “Ararat” adını taĢıyan bu yükseltiye “Ağrı” ismi 1840 tarihinde vukua gelen indifada, kuzey yamacında bulunan Ahura köyünün batmasından sonra bu köyün adı kendisine isim olarak verilmiĢtir. Ağrı Dağı‟nın üzerinde pek çok çok tepeler vardır. Dağın Ģimale bakan yamaçları bazı yerlerde derin yarıklar ve kayalıklarla, bazı yerlerinde ise tatlı meyillerle aĢağıya kadar geniĢ yaylalarla sona erer. Doğu ve güney yamaçları ise oldukça dik ve az geçit veren sarp yereyle örtülüdür. Ağrı üzerinde çeĢitli iklimler ve farklı hava Ģartları vardır. Eteğinden tepesine doğru gidildikçe havanın sertleĢtiği ve rüzgarların Ģiddetlendiği görülür. 3500 metre yüksekliğine kadar çeĢitli bitki topluluklarına tesadüf edilir. 3500‟den yukarılarda ise yosunluklar görülmeye baĢlar. AĢağı kısımlarında çalılıklar, kamıĢlıklar ve palamut ağaçları bulunur. En çok “yavĢan” denilen kısa boylu ve halkın yakacak ihtiyacını çalılar görülür. Bitki çeĢidi çok fazladır, esaslı etüt yapılmadığı için bitki nevileri tasnif edilmemiĢtir. Ağrı Dağı hayvan çeĢitleri bakımından da oldukça zengindir. BaĢta sürülerle yabani keçi, yabani koyun, geyik, karaca gibi eti yenir hayvanlar gelir. Ağrı Dağını Tanıyalım – II 21 ġubat 1955 Veli Orkun Yıl: 1 Sayı: 70 Ġri cüsseli ayı, kurt, tilki, tavĢan, sansar, porsuk, yabani kedi ve sincap bulunmaktadır. Türkiye‟mizin hiçbir yerinde görülmeyen büyük ve zehirli yılanlar, akrepler ve kertenkeleler yaĢamaktadır. Yılanlar hakkında halk arasında hayli rivayetler dolaĢır. Ayaklı, boynuzlu, kanatlı ve daha pek çok çeĢitli yılan cinslerini görenler vardır. Ağrı Dağı‟na bugüne kadar 27 defa ecnebiler 8 defa da biz Türkler tarafından çıkıĢlar yapılmıĢtır. Ġlk çıkıĢı 1829 tarihinde Ruslar yapmıĢlardır. Ġkinci defa Alman profesörlerinden Frederik Parrot yapmıĢtır. Daha sonra Rus astronomi alimi Spaski Altonomof, yine Alman jeologlarından Herman Abich bilahare Ġngiliz alimlerinden Syemoun çıkmıĢtır. Bu bilginlerin yaptıkları ayrı ayrı tetkikler Ağrı‟yı yine lâyıkıyla tanıyamamıĢtır. 1934 tarihinde Ağrı Dağı civarında bulunan Hudut Dağcılık Tugayımız her sene Ağustos ayında Ağrı Dağı‟na çıkmayı programa almıĢtır. Son yıllarda Doğubeyazıt‟taki subaylarımız bilahare de Amerikan ve Fransız heyetleri Ağrı Dağı‟na çıkmaya muvaffak olmuĢlardır. Ağrı hakkında baĢka bir yazımızı yakında aynı sütunlarda tekrar sayın karilerimize (okuyucularımıza) duyuracağımızı bildiririz. Yollar (YSE) 10. Bölge Müdürlüğünden Ricamız Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 69 18 ġubat 1955 Çilli gediğine kar mücadelesi için sar fedilen parayla Iğdır Doğubeyazıt yolu Karagüney’den geçirilebilir. Iğdır-Doğubeyazıt yolunun bugünkü durumu hepimizce malumdur. Karakuyu taĢlığından Karabulak köyüne kadar olan 25-30 kilometrelik kısım fazla meyil, sert ve tehlikeli virajlarla dolu olduğundan her sene sarf edilen on binlerce lira ve hesapsız emeğe rağmen hiçbir vasıtanın emniyetle geçmesi sağlanamamaktadır. Üstelik yolun Çilli gibi çok yüksek bir gedikten geçit alması kıĢ mevsiminde sık sık kapanmasına sebep olmakla beraber her yıl 50.000 liraya yakın paranın kar mücadelesi için sarfını icap ettirmekte ve bu suretle devlet bütçesine hatırı sayılacak derecede yük tahmil etmektedir. Diğer taraftan Ağrı yasak bölgesinin ihdas edildiği tarihten bugüne kadar terkedilmiĢ ikinci bir güzergah mevcuttur. Orgof köyünün hemen altından aynı seviye ve düz bir hat istikametinde Karagüney ve Caf köylerinden geçerek Doğubeyazıt kazasının Tahilki köyünü geçtikten sonra Karabulak civarında bugünkü Ģoseye mülaki olan bu güzergâh muntazam ve çok geniĢ bir Ģose haline gelmek için çok az bir masraf ile biraz emek beklemektedir. Senelerden beri ısrarla üzerinde durduğumuz bu meselenin bir memleket iĢi olarak tekrarında muhakkak ki fayda mülahaza edildiğinden ilgililerin dikkatini çekmek ve hayırlı bir teĢebbüse önayak olmak maksadıyla mezkûr güzergâhta bir etüt ve tetkikat yaptırdık. Orgof‟un hemen altından Caf köyü yanındaki eski Rus kıĢlasına kadar olan 8 kilometrelik kısımda motorlu vasıtaların geçmesine mani bazı münferit taĢlarla mütebaki 7 kilometrelik kısımda mevcut ufak tefek molozlar toplattırıldığı ve basit bir tesviyeye tabi tutulduğu taktirde Çilli gediğinden daha mükemmel bir geçit elde edilmiĢ olacaktır. Ufak bir hesap yapılırsa Karagüney‟den arzu edilen geçidi temin için Çilli gediğine sarf edilen bir senelik kar mücadelesi parası kifayet edeceği gibi bu taktirde Iğdır-Doğubeyazıt arasındaki 55 kilometrelik yolun 41 kilometreye indirilmesi sağlanacak ve binnetice Çilli gediğinin bütün meĢakkat ve tehlikeleri bertaraf edildikten maada 14 kilometrelik bir mesafede iktisat edilmiĢ olacaktır. Bugün için birçok motorlu vasıtaların Çilli‟den kaçınmak maksadıyla yüzlerce kilometreyi göze alarak Kars üzerinden Iğdır‟a geldikleri ve bu suretle de yüzlerce liralık akaryakıt ve yedek parça israfına katlandıkları inkâr ve su götürmez bir hakikattir. Hal böyle iken Çilli yoluna yüz binleri dökmekte ısrar etmek ve senede yüz binlerce liralık yedek parça ile akaryakıtın israfına meydan vermek bugünkü iktisadi politikamızla hiçte bağdaĢacak mahiyette değildir. Diğer taraftan Karagüney yolunun motorlu vasıtalara açılması anında Iğdır gibi muazzam sebze ve pamuk membaı olan bir bölgeye girecek nakil vasıtalarının adedi birkaç misline çıkacak ve iktisadi kalkınmamızda muazzam bir sürat ve hareket göze çarpacaktır. Asırlar boyunca ihmal edilmiĢ bu bölgenin yol gibi en hayati mevzuunda eldeki imkânlardan azami derecede istifade ederek taktire değer neticeler istihsal eden ve Karslıların çok iyi tanıdığı mühendis Sakıp Hatunoğlu ile ehliyet ve liyakatında bilatereddüt ittifak edilen Yollar (YSE) Bölge Müdürü Tahsin Ünalp‟ten bu ricamızın isafını bekler, 107.ġube ġefliğine gerekli talimatın biran evvel verilmesini temenni ederiz. ŞAKACIKTAN Mecit Hun 18 ġubat 1955 BaĢkan Buhranı Hani Ģu Tuzluca Belediyesinin hali Fransa kabinesine benzemiyor değil! Bir baĢkan buhranıdır ki devam edip gidiyor. 28.000 lira bütçeli bu belediyecik kendisini idare edecek baĢkan bulabilecek veya Tuzluca Belediyesi geçte olsa bir istikrar temin edebilecek mi? Bu sualleri Tuzlucalı isterse teenni ile hareket etmek suretiyle kendi lehinde cevaplandırabilir. Fakat komĢu kaza olarak bizim de endiĢe etmekte hakkımız var. Temenni edelim ki, ipin ucu elden çıktıktan sonra Tuzluca Belediyesi, Fransa vari olmaktan da çıkıp Suriye‟de olduğu gibi darbe hükümetlere maruz kalmasın!.. Tuzluca Belediyesinde Ġstikrar (18 ġubat 1955) (...) Hatırlarda olduğu üzere eski Belediye reisi Hüseyin Bayram da ayni meclisin kifayetsizlik kararıyla düĢürülerek yerine Belediye Meclisi haricinden Tevfik Tosun Ayrım getirilmiĢti. Bu tarihten itibaren Hüseyin Bayram taraftarları her fırsatta yeni reisi düĢürmeye çalıĢmıĢ ve hatta iki ay evvelde muvaffakiyetsizlikle neticelenen bir istizah takriri vermiĢlerdi. (...) Tuzluca’nın AktiĢ Köyünde Bir Cinayet ĠĢlendi (18 ġubat 1955) Tuzluca özel muhabirimiz Vahap Akar bildiriyor: Birkaç gün evvel ilçenin AktiĢ köyünde geçimsizlik yüzünden zuhur eden kanlı kavgada Kelbay Ġlyas adında birisi ölmüĢ ve köylülerden 5 kiĢi yaralanmıĢtır. Katil Kelbay Oruç yakalanarak adalete teslim edilmiĢtir. ŞAKACIKTAN Mecit Hun 21 ġubat 1955 Tedavi Böyle Olur Bakü Radyosu NeĢriyatı Dahiliye Vekâletince Men Edildi. (21 ġubat 1955) Bakü radyosunun Demir Perde gerisinden Azeri Ģivesiyle yayınladığı Ģarkı ve türküler programının radyo vasıtasıyla dinlenmesi Dahiliye Vekâletinin bir tamimi ile men edilmiĢtir. Vekâletin bu hususta ki emri polis tarafından imzaları alınmak suretiyle radyo sahiplerine v umumi yerlere tebliğ edilmiĢtir. Geçenlerde Tuzluca‟nın AĢağı mahallesinde Mehmet adında birisi sancılanmıĢ!...Hayli kıvrandıktan sonra yarım bardak gaz içerek kendisini tedavi etmiĢ, hatta iddiaya göre de iyileĢmiĢ. Birkaç gün önce de hekime gelen Iğdırlı bir vatandaĢ Doktor Çöllü‟nün muayenehanesi önünde intizar ederken doktordan Ģefaat bekleyen tanıdık bir Iğdır Heyeti Gidiyor (23 ġubat 1955) hocaya rastlamıĢ ve 10 liraya bir muska yaptırarak Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesini sağlamak köyüne avdet etmiĢ. Tabii Hoca da saf köylünün on maksadıyla ilgililerle temas etmek üzere Ankara‟ya lirasıyla kemali afiyetle muayene olmuĢ! gidecek olan heyet “Deccalġimdi Geliyor” 21birkaç güne kadar hareket edecektir. gelinde iĢsizlikten Ģikâyet eden Öğrendiğimize göre heyet DP Kaza reisi ġubat 1955 aklına ĢaĢmayın...Ayol, muska ve hekimlerimizin Feyzullah Ġnan, Belediye reisi Ali Ural, Alikamer‟li Env gazla tedavi Özel dururken size günde bir hastada gelirse Karaköse Muhabir ( Muhtemelen Süleyman Kutlay) Sever, Hasan Tezel, Abdulhadi KuĢ, Nağdalı Parlar, Nec öpüp baĢınıza koyunuz. Yıldız, Hakveyisli Hacı Kerem ile Merdan Turan‟dan teĢekkül Karaköse köylülerinden birisi birkaç gün evvel Ģehreedecektir. inerek aldığı iki teneke gazı merkebine yükleyip köyüne avdet ederken bir aralık hayvanın ıslandığını fark etmiĢ ve ıslaklığın neden mütevellit olduğundan tereddüt ettiğinden merkebin tüylerine kibriti temas ettirince tenekeden sızan gazla ıslanmıĢ bulunan hayvan tutuĢarak alevler içinde köyün yolunu tutmuĢtur. Merkebi ve gaz tenekelerinin alevler içinde kalmasına rağmen muzipliği elden bırakmayan köylü bu defa, “Deccal geliyor” diyerek köyü velveleye vermiĢ ve tutuĢmuĢ bir vaziyette köye giren merkebi Deccal zanneden köy halkı geceyi dıĢarıda telaĢ içinde geçirmiĢtir. Belediye Meclis BaĢkanına ġubat 1955 25 Nurettin Kirman (ġehit Mehmet ÇavuĢ Cad. No:71) Uzun senelerin ihmal acılarını büyük bir ağırlıkla duymuĢ olan Iğdırımızın son senelerde geniĢ bir Hükümet alâkasına mazhar olduğu açık bir hakikattir. Bu alaka kalkınma sahasında semere vermiĢ olmakla da biz Iğdırlıları Hükümete ve onun muhterem Reisine müteĢekkir kılmıĢtır. Bir Iğdırlı olarak bu Ģükran borcumuzu Sayın Adnan Menderes‟e Iğdır‟ın fahri hemĢehrilik payesini tevcih etmek suretiyle nispeten olsun yerine getirmeyi isabetli görüyorum. Yüksek meclisimiz (Iğdır Belediye Meclisi) bu teklifimi tasvip buyurup o hususta bir karar ittihaz ettiği taktirde hiç Ģüphesiz yalnız bir Ģükran borcunun edası ile beraber Adnan Menderes gibi bir hemĢehriye sahip olmanın da hazzını duyacağız. Keyfiyeti bu suretle muhterem Meclisin âli takdirlerine arz ederim. Saygılarımla. Ziraat Müdürü Behram Öcal Takdir Edildi (28 ġubat 1955) Kars Ziraat Müdürlüğünü iki seneden beri ehliyet ve dirayetle idare eden kıymetli hemĢehrilerimizden Behram Öcal‟ın müspet mesaisi Ziraat Vekâleti tarafından takdirle karĢılanmıĢ ve Behram Öcal 400 lira ikramiye ilet taltif edilmiĢtir. (...) Belediye Meclisi Ankara Heyetini Tespit Etti Mecit Hun “Yeni Iğdır” (28 ġubat 1955) Gençlerimizden Cemil Aydın tarafından çıkarılan “Yeni Iğdır” gazetesi neĢir hayatına girmiĢtir. Yeni refikimizi tebrik ve uzun ömürlü olmasını temenni ederiz. 28 ġubat 1955 Belediye Meclisi son içtimaını Cumartesi günü akdederek Ankara‟ya gidecek olan Iğdır heyeti tespit edilmiĢtir Heyete Belediye Meclisinden kimlerin iĢtirak edeceği hususu hayli münâkaĢalı geçtikten sonra Belediye Reisi Ali Ural‟ın harcırahla ve Belediye Meclisinden Osman Ataman‟la Feyzullah Ġnan‟ın harcırahsız gitmeleri kararlaĢtırılmıĢtır. Diğer taraftan heyete DP BaĢkanı sıfatıyla Feyzullah Ġnan ve köylülerimizden Sadık Karasu, Hacı Kerem Çiftçi ile Bahçali Aslantürk iĢtirak edecektir. Belediye Reisinin izinli bulunduğu müddetçe yerine Meclis azalarından Ali IĢık‟ın vekâlet etmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Dün Ankara‟ya götürülen mevzular hakkında fikrine müracaat ettiğimiz Osman Ataman, gazetemize Ģu beyanatta bulunmuĢtur: “Gayemiz Iğdır‟a taalluk eden bütün mevzularda alakalılarla temasta bulunmak, Iğdır‟a hükümetin yardım elinin uzatmasını sağlamaktır Okul kifayetsizliği, Rusya‟ya yapılan hayvan ihracatının Markara veya Karakale kapılarından yapılması, Sümerbank‟la Iğdır‟da bir iplik ve dokuma fabrikasının tesisi, Iğdır Ovasının sulama programıyla Kiti Hidroelektrik santralı tesisleri tahakkukunun bir an evvel ikmali, IğdırDoğubeyazıt yolunun Karagüney‟den geçirilerek Iğdır2ın en emin ve kısa yoldan Ġran, Trabzon Transit Ģebekesine bağlanması, Erhacı Gölüyle Karasu mecrasının kurutulması ve ıslahı gibi meseleler programımızın baĢ kısmında yer almaktadır. Bunun dıĢında ilgili dairelerle de temaslarda bulunarak halli ve Ankara‟ya götürülmesi gerekli hususlarda tespit etmekteyiz” demiĢtir. Iğdır heyetine muvaffakiyetler temenni ederiz. Ankara’ya Giden Heyete Niçin Katılmadık? 2 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 75 Aylardan beri dedikodusu kahve köĢelerinden en uzak köylerimize sirayet eden, “Ankara Heyeti” davasının birinci safhası nihayet dün 3 kiĢinin Ankara‟ya hareketiyle kapanmıĢ bulunmaktadır. Heyete iĢtirak etmeyiĢimiz, aleyhimizde istismar ve propaganda mevzuu yapıldı. Memleketin ana davalarında kendileriyle ittifak etmediğimiz fikri hemĢehrilerimize telkin edilmek istendi. Hasılı her sohbette hareketimizle, teĢebbüslerini sabote ettiğimiz ileri sürüldü. HemĢehrilerimiz muhakkak ki bu dedikodu ve söylentilerin mahiyetini öğrenmek ve hakikatlere muttali olmak arzusunu göstermektedirler. Ankara‟ya gidecek Iğdır heyetine niçin katılmadık? Bu sualin cevabını tam manasıyla vermiĢ olabilmek ve kıymetli hemĢehrilerimizi tatmin edebilmek için cereyan eden hadiselerin kısa bir tahlilini yapacağız. DP iktidarının memleket hizmetindeki parlak icraatı ve bölge farkı gözetmeksizin yapmıĢ olduğu muazzam kalkınma kampanyasından senelerin ihmaline uğrayan Iğdır‟ı da yararlandırmak ve 1950-1954 seçimlerinde kendisini layıkıyla temsil ettirememek bedbahtlığına uğrayan bu talihsiz yurt köĢesine hükümetin yakın alakasını teksife etmek maksadıyla Iğdır‟a layık mahalli bir heyetin, biran evvel Ankara‟ya gitmesi fikrini arkadaĢlara biz telkin ettik. Maksadımız, her yıl milyonlarca kilo pamuk, yüz binlerce baĢ hayvan, mühim miktarda hububat istihsal ve Doğunun sebze ve meyve ihtiyacının büyük bir kısmını temin eden Iğdır‟ın iktisaden kalkınmasına mani olan engelleri bertaraf etmek ve yeni imkanlar hazırlamak suretiyle Ticaret, Kültür, Sağlık, Münakalat, Sanayi ve Ġçtimai sahalarda da bir inkiĢaf sağlamaktı. Iğdır‟ın ezelî ve ebedî davası olan “Vilâyet olma” arzusu da ancak bu Ģekilde tahakkuk edebilirdi. Günün politikacıları bunu idrak edemediklerinden yukarıda maruz hususatın tahakkukuna lüzum görmeden ve bu ciddi mevzularda her hangi bir etüt yapmadan bir çırpıda 40 kiĢilik bir heyetle Iğdır‟ı derhal vilâyet yapabileceklerini zannettiler. Mevzu, iki sene evvel Kars‟a teĢriflerinde sayın Reisicumhurla DP iktidarının iki Dahiliye Vekili Ethem Menderes ve Dr. Namık Gedik‟e de intikal ettirildiği zaman alınan cevap “Iğdır‟ı iktisaden kalkındırmak” tavsiyesinden ileri gidememiĢti. Hal böyle iken politikacıların heyeti, tahakkümleri altına alarak bedâhet ve hakikatlere muhalefet etmeleri ve bu mevzuda samimi münâkaĢadan kaçınmaları bizi heyete katılmaktan alıkoyan sebeplerin baĢında gelmektedir. Biz, Ankara‟ya gidecek heyet mensuplarının resmî ve hükmi Ģahsiyeti haiz daire ve müesseselerle temas ederek belde ihtiyaçlarının en salim ve salâhiyetli Ģekilde etüt edilmesi fikrini müdafaa ettik. Onlar her Ģeye vakıf olduklarını ileri sürerek muhalefet ettiler. Biz, Iğdır‟ın kültürlü, temsile salâhiyetli mahdut ve yeknesak bir heyetle temsilinin daha müessir ve faydalı olabileceğini ileri sürdük. Onlar parası olan her vatandaĢın iĢtirakinde beis görmediler. Biz, müstakbel Aras vilâyetinin birer kazası olabilecek Tuzluca ve Kağızman‟ın davalarına iĢaret ettik. Onlar bizi, heyeti oyalamak ve sabote etmekle itham ettiler. Görülüyor ki, Ankara‟ya gitmekte olan Iğdır heyetine mantık ve aklıselimden ziyade politik ve hissi bir ruh hakimdir. Bu mülahazaların tahrikine tabi olan bir heyetin faydalı olabileceğine kani olmadığımız için katılmaktan çekindik. Heyete iĢtirak eden olgun ve memleket sever hemĢehrilerimizde Ankara‟daki temaslardan sonra bize hak vermekte gecikmeyecek ve tahmin edersek yeni heyet de evvelkiler gibi eli boĢ dönmeye mahkûm olacaktır. Muvaffakiyetin Sırrı 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 74 2 Mart Gazetemizin geçen birkaç aylık koleksiyonunu gözden geçirdik. Bilhassa asayiĢ ve emniyetle alakalı haberlerin Eylül ayından beri birden bire azalması ve bu korkunç grafiğin en yüksek noktadan sıfıra inen bir çizgiye nihayetlenmesi, huzur ve sükûnumuz zaviyesinden hakikaten Ģayanı Ģükrandır. Birkaç ay evvel gazete sütunlarını dolduran asayiĢ haberleri yerine bugün jandarmamızın sistemli ve muvaffak çalıĢmalarını takdirle karĢılayan ifadelerin yer alması muhakkak ki devamlı bir mesai ve emeğin neticesidir. Iğdır‟ın hususiyetleri ile coğrafi ve içtimai bünyesinde, asayiĢi bozan soygunculuk, hırsızlık gibi hadiselerin zuhuruna mani olacak bir değiĢiklik olmadığına göre, bu muvaffakiyeti hiç Ģüphe yok ki değiĢen idarecilerin kabiliyet ve mesaisinde aramak lazımdır. Geçen Temmuz ve Ağustos aylarındaki korkunç vukuat bilançosu yanında bugün huzur ve sükûn ifade eden normal vaziyet, vatandaĢın mal ve can emniyetinin sağlam esaslar üzerinde yeniden tesisini temin etmiĢ ve onu bir Ģükran mükellefiyeti altında bırakmıĢtır. Ġran‟dan hudutlarımız dahiline sızan çapulcular bugün sinmiĢ ve onlara kolaylık gösterenlerle yataklık yapan mazarrat yuvaları tamamen tedip edilmiĢtir. Ġran hududuna yakın olan geçit merkezlerinin yeni jandarma karakollarıyla takviyesi ve jandarmanın asli vazifesi olmadığı halde bir çok hadiselere hassasiyetle müdahalesi bugünkü neticenin istihsalinde birinci derecede amil olmuĢtur. Birkaç ay evvel vaki hadisata iĢaretle sert tenkitlere yere veren Pamukova sütunlarının bugün hakkı teslim ederek huzur içindeki halkın Ģükran ve taktir arzularına tercüman olması, jandarmamız için haklı bir gurur vesilesi olmalıdır. ġahsi TeĢebbüsü Destekleyelim 4 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 75 Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmesi konusunda Ankara‟ya gitmekte olan heyette bazı temennilerde bulunmuĢ ve evvelemirde kasabanın imarı hakkında ilgililerle ciddi temaslarda bulunulmasını tavsiye etmiĢtik. ġehir planının tatbik edilmeye baĢlandığı Ģu sırada, mevcut imkânlar nispetinde Belediyemiz müspet faaliyetlerde bulunurken Ģahsî teĢebbüsün de buna muvazi olarak yürütülmesi ve alâkalılarca teĢvik edilmesi, Iğdır‟ın kalkınması bahsinde kaçınılmaz bir zaruret halinde kendisini hissettirmektedir. Son birkaç ay içinde Tezel kardeĢler tarafından üç cadde kavĢağında yapılan dükkân, yine Merkez Kredi Kooperatifi baĢkanı Hasan Tezel‟in gayretiyle inĢa edilen Tarım Kredi Kooperatifi binası ve diğer taraftan yeni caddede Talip Kalafat‟ın inĢa ettirdiği ĠĢ Bankası binası ve sıra mağazalar hiç Ģüphe yok ki kalkınma ve imar yolunda olan Iğdır‟ın veçhesini kısmen de olsun değiĢtirmeye muvaffak olmuĢtur. Feyzullah Zengi tarafından “Zengi”namı altında ġehit Mehmet ÇavuĢ Caddesinin Belediye parkına nâzır en iĢlek yerinde yaptırılan gazino, Ģahsî teĢebbüsün iyi bir örneği olmuĢtur. Sermaye ve mülk sahibi hemĢehrilerimizin tam bir emniyet ve itimat için de büyük ve faydalı inĢaatlara çekinmeden sarılması Belediyemiz için Ģahsi teĢebbüsü teĢvik ve himaye gibi büyük bir mükellefiyet doğurmaktadır. Tahminen 300.000 liraya mal olacağı söylenen muazzam bir inĢaata da Hacı Kulem ve Hacı Nağdalı kardeĢler tarafından baĢlanmak üzeredir. ġehit Mehmet ÇavuĢ caddesinde 125 metrelik geniĢ bir cephe üzerinde mükemmel ve büyük bir turistik otel bununla hemayar bir lokanta ve gazino, sinema, hamam gibi kasabanın birçok ihtiyaçlarını bir arada halledebilecek ve bu caddenin bugünkü harap vaziyetini temelinden değiĢtirebilecek olan bu inĢaat Ģahsî teĢebbüsün eseri olacaktır. ĠnĢaata baĢlanabilmesi için kâfi miktarda çimento, demir ve kereste gibi malzemenin en seri ve kolay yoldan temin mükellefiyeti Belediyemizle alakalı makamların baĢlıca vazifeleri meyanında mütalaa edilmelidir. ĠnĢaata kifayet edecek taĢ aksamı, ocaklardan mahalline getirilmiĢ olup proje ve iĢçi hazırlanmıĢ olduğu halde sadece yukarıda iĢaret edilen malzemenin teminine intizar edilmesi bu önemli teĢebbüsü Iğdır‟ın kalkınması aleyhine geciktirmektedir. ġahsi teĢebbüs Belediye Fen ġubesinde müzahir olmasını temenni eder varlıklarını Iğdır‟ın kalkınması yolunda sarf eden hemĢehrilerimizi tebrik ederiz. Iğdır Devlet Üretmek Çiftliği 4 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 75 Iğdır Devlet Üretme Çiftliği bir ay sonra 3ncü faaliyet yılında girecektir. Yarım asırdan fazla uzun bir zaman insan ayağının değmediği 150.000 dönümlük arazinin ıslahı için insanla tabiat arasındaki mücadelenin en güzel misalini veren Iğdır Devlet Üretme Çiftliği 40.000 dekarlık büyük bir sahayı ekime müheyya hale getirmeye muvaffak olmuĢ ve bu kısa müddet içinde milyonlarca lira değerinde tesisler vücuda getirmiĢtir. Çiftliğin yegâne endiĢesi olan su baskınları, Karasu‟yu takiben Boralan karakolundan Aras kavĢağına ve oradan da Aras boyunca devam eden muazzam bir setle bertaraf edilmiĢ ve iki ekskavatör çalıĢmasına devam etmektedir. Makine, tarla ve hayvancılık Ģubesi kendi branĢlarında bu geniĢ arazi üzerinde muazzam eserler vücuda getirmek için gece gündüz çalıĢmalarına devam ederken bir taraftan da Hükümet tarafından buraya milyonlar akıttırmaktadır. Önümüzdeki nüshalarda, faaliyetleri hakkında geniĢ tafsilat vereceğimiz Iğdır Devlet Üretme Çiftliği muvaffakiyet Ģansıyla faydalı olması hususunda istifham yaratmak isteyenler bu etüdümüzü okuduktan sonra hakikatleri anlayacak ve hükümetin bu çiftlik hakkındaki kanaatine muttali olacaktır. Doğubeyazıt’ın Muhtaç Olduğu Hükümet Alakası 9 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 76 Senelerden beri Doğubeyazıt kazasının kalkınmasını köstekleyen muazzam bir davası vardır. Öyle bir dâva ki, ferdi takatin biraz fevkinde ufak bir hükümet alâkasıyla, hal ve tahakkuku mümkün olabileceği gibi muazzam bir bataklığın da ıslahı ve mezru hale getirilmesi kabil olacaktır. Iğdır-Beyazıt Ģosesinin Karabulak köyünden itibaren 5 kilometrelik bir geniĢlik üzerinden itibaren 5 kilometrelik bir geniĢlik üzerinden takip ettiği bataklık, Ġran hududuna doğru 50 kilometre devam ve tahminen 250.000 dekarlık bir arazi ihtiva etmektedir. Doğubeyazıt kazasının en büyük köyleri olan Karabulak, Tahilki, Örtülü, Kurtkapan, Kıjık, Çiftlik, ġeyhli, Gültepe, Karaca, Burun ve Celâl bu bataklığın içinde ve etrafındadır. 7000 vatandaĢ bu muazzam hastalık yuvasının içinde yaĢamaya adeta mahkûm ve mecbur edilmiĢtir. Yazın birkaç ayını yaylada geçiren halk, lâakall (en azından) 3 mevsim müddetle sivrisinek ve sıtma ile mücadele halindedir. Köylerin birbirleri ile kasaba merkezi ile olan irtibatları fasılasız olarak devam eden bu bataklık sebebiyle temin edilememektedir. Tahilki köyünde bir gece misafir kalarak durumlarını tetkik ettik. Bir belediye teĢkilâtının kurulmasına yeter miktarda nüfus barındıran bu muazzam köyde ziraat yapacak bir dekar arazi yoktur. Köyün tahminen 3040 bin dönümlük arazisi bataklık ve sazlık haldedir. Köy halkı hayvancılıkla geçinmek mecburiyetinde kaldığı halde 50.000‟i aĢan koyun ve sığırın yemini dahi teminde müĢkülat çekmektedir. Diğer köylerin hepsi bu durumda imiĢ... DP iktidarı zamanında ve fennin bütün imkansızlıklara meydan okuduğu asrımızda 250.000 dönümlük bir arazinin sıtma ve hastalık yuvası halinde bırakılması ve muazzam bir istihsal sahası haline getirilmemesi insanı cidden acındırmaktadır. Karabulak ve Tahilki mevkiindeki mahdut birkaç kaynaktan çıkan suyun muayyen kanallarda akıttırılması ve bataklığın iĢgal ettiği sahada bazı su toplama kanallarının açılmasıyla bu muazzam arazinin ıslahı ile 7000‟e yakın nüfusun toprağa bağlanması mümkün olabileceği gibi Doğubeyazıd‟ın iktisaden kalkınması da sağlanmıĢ olacaktır. Hele Doğubeyazıt gibi Demokrat Partiye iltifat ve itimat etmiĢ bir kasabanın hükümet alakasından mahrum kalıĢı da bir bakıma teessürü mucip olmaktadır. Islah edildiği taktirde meyvecilik ve her türlü ziraata elveriĢli hale geleceği muhakkak olan Doğubeyazıt bataklığının kurutulması ve binlerce nüfusun müstahsil hale gelmesine ilaveten Doğubeyazıt‟ı tehdit eden bir hastalık yuvasının ıslahı, tahmin edersek DP programında yer alacak mahiyet ve hususiyet arz etmektedir. Mecliste, Maarif Vekili Celâl Yardımcı ile Kasım Küfrevi gibi kuvvetli mebuslarla temsil edilen Doğubeyazıtlı, bu mevzuda sekiz sene evvel Halk Partisi iktidarı zamanında resmen müracaat etmiĢ ve fırsat buldukça ilgililere bu davalarının mahiyeti hakkında rica ve temennilerde bulundukları gibi, seçim propagandası sıralarında kendilerine iltifat eden adaylarından da müteaddit defalar söz ve teminat almıĢlardır. Hatta bu meselenin Sayın Yardımcı ile Küfrevi‟nin seçim beyannamelerinde de yer aldığı söylenmektedir. Iğdır kazasının Rus ve Ġran hudutları arasında uzayan 150.000 dönümlük metruk bataklığın milyonları akıttırarak bir Devlet Çiftliği haline getirmekten çekinmeyen DP iktidarının, 7000 nüfusun sıhhat ve mukadderatına müessir olan bir bataklığı ıslah gibi ufak bir külfetten kaçınmayacağını zannediyoruz. Ufak bir âlaka ve emek, Doğubeyazıt‟ı Iğdır seviyesinde bir istihsal merkezi haline getirebilir. Yeter ki alakalılar ihmal acıları içinde kıvranan Doğubeyazıt‟ın bu derdini tetkik lüzumunu hissetsin. Maksatlı NeĢriyat 11 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 77 Vakit Gazetesinin Atatürkçülük Yaprağı‟na Diyarbakır‟dan bir mektup yazılarak, bazı cami ve medreselerde talebelere Kürtçe basılmıĢ ilmihal, mevlit ve destanlar okutturulduğu, Türklüğün Ģark vilâyetlerinde hakaret manasına alındığı ve çiftlik sahibi ağaların ilkokul binalarını kasten yıktırdıkları ihbar olunmuĢ. 16 ġubat tarihli Cumhuriyet Gazetesi de bu haberi birinci sayfasında “Yazıklar Olsun” baĢlığıyla bir fıkra mevzuu yaparak, ġark‟ı, Türklük, Atatürkçülük, Misaki Milli ve inkılâp aleyhtarlığı ile itham ettikten sonra, Ģarklıya milliyetini belletemeyen (!) gelmiĢ ve geçmiĢ idare âmirleri, askeri ve mülki erkânla gazetecilerin kurulacak fevkalâde mahkemeler marifetiyle en kısa zamanda cezalandırılmasını teklif etmektedir. Diyarbakır, Siirt ve Mardin gibi bu ithamlara en çok maruz kalan vilâyetlerin milliyetçi gençleri de bu kabil neĢriyatı maksatlı ve tahrik mahiyetinde gördüğünden Cumhuriyet ve Vakit Gazetelerini protesto etmiĢ ve hatta okunmaması için bazı tedbirlere baĢvurmuĢlardır. Haddizatında, Ġstanbul ve bazı ahvalde Ankara basınından muayyen gazeteler, fırsat buldukça ġark‟a çamur atmaktan ve ġarkta ikamet eden vatandaĢların milliyetine dil uzatmaktan çekinmemiĢlerdir. Vakit Gazetesine yazılan mektubun samimiyet derecesi ne olursa olsun , efkârı umumiyeyi bulandırmak için baĢvurulan bir tertip mahsulü olduğuna Ģüphe yoktur. Türk efkârı umumiyesinde hâlâ yankıları devam eden VARTO MEKTUPLARI meselesi de böyle bir tertip ve maksadın mahsulü değil miydi? Milliyetçi bir gazeteci olarak tanıdığımız Sedat Simavi bile kabinede yer alan birkaç ġarklı mebusu kastederek, “Menderes ve birkaç Kürt” tabiriyle ġarklının millî hisleriyle alay etmemiĢ miydi? BaĢvekil yardımcılığına getirilen sayın Samet Ağaoğlu‟nun Sedat Simavî ve Falih Rıfkı Atay‟ın ithamlarına ne Ģekilde maruz kaldığı henüz unutulmamıĢ nâhoĢ hâdiselerdir. Halk Partisi saltanatı devrinde de bir Cevdet Kerim çıkarak ġarklıya HESSO, MEMO tesmiye ederek milyonlarca vatandaĢla istihza etmiĢ ve onlara memleket hizmetinde sandalye veremeyeceklerini meclis kürsüsünden haykırmıĢtı. Bu hâdiseler manzumesi muvacehesinde ġark, vaki ithamlara sadece gülmüĢ ve Türklük, inkilâp gibi mefhumlara sadakattan ayrılmayarak demokrasi yolunda emin adımlarla yürümesini bilmiĢtir. Orta Anadolu ve Garp vilâyetlerinde bir ticari hareketi baĢgösterip Atatürk heykelleri kırıldığı, bu vilâyetlerdeki parti kongrelerinde taaddüdü zevcat ve fes istendiği sıralarda, Garb‟ı, Atatürk aleyhtarlığı ve irtica ile itham edemeyen gazetelerin bugün tertipli bir mektuba sütunlarını tahsis ederek milyonlarca vatandaĢı itham yağmuruna, milli bütünlüğümüzü zedeleyecek mahiyettedir. Türk umumi efkârının tercümanı addedilen büyük memleket gazetelerinin milli mevzularda daha hassas ve temkinli hareket etmeleri ve hükümetin de bu kabil maksatlı neĢriyata katiyen cevaz vermeyecek yeni tedbirler ittihaz etmesi artık zaruret halini almıĢtır. Mehmet Emin Resulzade Vefat Etti 11 Mart 1955 Hamit Dönmez Yıl: 1 Sayı: 77 Sabık milli Azerbaycan hükümeti müessis (kurucusu) ve teĢkilâtçısı sayın Mehmet Emin Resulzade 7 Mart 1955 günü Ankara‟da, çoktan beri muzdarip bulunduğu Ģeker hastalığından ani olarak vefat etmiĢtir. Bütün ömrünü millet ve milliyet uğruna feda eden bu büyük Cumhuriyet kurucusu Ġslâm ve Türk dünyasının ilk Demokrasi ve Cumhuriyetinin kurucusudur. Yaptığı, yarattığı “Azerbaycan Türk Halk Ademi Merkeziyet ve Müsavat Fırkası”nın lideri ve Milli Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümetinin Millet Meclisi reisliğini yaptığı gibi istidatlı bir kalem sahibi olup büyük bir muharrir ve gazeteci idi. Bu büyük adamı Ġslâm ve alelhusus Türklük aleminde tanımayan az kimse vardır. Sayın ölünün efradı ailesine ve yakınlarına baĢsağlığı dilemekle onları yaslarına iĢtirak eder ve bu muhterem müteveffaya cenabı haktan mağfiretler dileriz. Iğdır Ovasının Sulanması Projesi Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 78 14 Bayındırlık Vekâletinden edindiğimiz malûmata göre, Serdarabat Barajından alınacak suyun ovaya tevziini temin edecek kanal ve tesislerin ihalesi, 3.200.000 lira ile 21 Mart günü yapılmak üzere gerekli ilânat (ilanlar) icra edilmektedir. Bilindiği gibi Ġkinci Dünya Harbinden evvel, Ruslarla münasebetlerimiz iyi devam ettiği sıralarda, Aras nehrinden mütesaviyen (eĢ zamanlı) istifadeyi sağlayacak bir anlaĢmaya istinaden yarı bedeli bilâhare hükümetimiz tarafından ödenmek kaydıyla Serdarabat mevkiinde bir baraj tesisi edilmiĢ ve fakat siyasi münasebetlerimizin bozulması üzerine Iğdır Ovası bu barajdan istifa edemediği gibi Rus hükümeti de bazı bahanelerle su almamıza müsaade etmemiĢti. Hükümetimizin müteaddit temas ve ısrarları üzerine iki sene evvel Rusya‟nın anlaĢmaya rıza göstermesinden bilistifade barajın bize ait kısmı teslim alınarak kapıları takılmıĢ ve müteahhit Ragıp Hacaloğlu tarafından barajın noksan tarafları da ikmal edilmiĢtir. Kiti civarındaki toplama havuzundan itibaren ovanın Karasu bölgesine kadar olan kısmını sulayacak kanal projeleri ile sulama haritası bir seneye yakın bir çalıĢma sonunda sular idaresi tarafından hazırlanarak, Bayındırlık Vekâletine tevdi edildiğinden 3.200.000 lira tutarındaki bu muazzam iĢ bu suretle birkaç gün sonra ihale edilecektir. BulakbaĢı köyünde Iğdır Üretme Çiftliği‟ne kadar devam eden ikinci kısmın etüt ve çalıĢmaları da bitmiĢ olduğundan ilk fırsatta ihale edilerek top yekûn Iğdır ovasının sulaması temin edilecektir. Iğdır ovasının istikbalini tahtı emniyete almak suretiyle zirai istihsali birkaç misline çıkaracak olan bu muazzam iĢin DP iktidarına nasip olması Iğdırlıyı bugünkü hükümete ebediyen minnettar ve müteĢekkir kılacaktır. Iğdır Üretme Çiftliğinde Zirai ÇalıĢmalar Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 78 14 Mart 1955 (...) ġimdiye kadar su baskınlarına maruz kalan Çiftlik arazisi 6 kilometre uzunluğunda muazzam bir setle tahtı emniyete alınmıĢ ve çeltik ekimini müteakip fennî sulama için alınacak tedbirlerden önceki sulamalar santrifüjler ve mevcut imkânlar nispetinde hazırlanan kanallar vasıtasıyla yapılacaktır. 1955 çalıĢma programına 50 dekarlık bir kavaklık ihdası da konulmuĢ ve ayrıca 2000 adet dıĢbudak dikilmiĢtir. Çiftlik muhitine Iğdır Ziraat fidanlığından temin edilen aĢılı meyve fidanları dikilmektedir. Turfandacılığı tecrübe maksadıyla yapılan sıcak yastıklara icap eden sebzeler ekilmiĢ ve Ģose ameliyesi için yer hazırlığına giriĢilmiĢtir. Bunlara ilâveten yol inĢaatı da hızla devam etmektedir. Çiftlik dahilinde 15 kilometrelik ana yol ile buna amut tali yollar ve Çiftliği BaĢköy nahiyesine bağlayan 26 kilometrelik Ģose ikmal edilmiĢtir. Çiftlik emrinde çalıĢan bir greyder diğer lüzumlu yolların ikmaline çalıĢmaktadır. Hasılı, baĢtanbaĢa sazlık, bataklık ve vahĢi bir toprak parçası olan “Dil” bugün muazzam bir istihsal merkezi haline gelmek üzeredir. Ġki senede 20.000 dönüm arazisi ekime müsait hale getirilmiĢ ve bir o kadarı da ıslah edilerek çayıra ifrağ edilmiĢtir. BaĢta Müdür Ziya Ayrım olmak üzere her türlü tabii mânilere göğüs gererek en nâmüsait (uygun olmayan) Ģartlar tahtında bile çalıĢmaktan ve tabiatla mücadele etmekten çekinmeyen çiftlik personelini ne kadar taktir ve tebrik etsek yeridir. Acaba? 16 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 79 DP Kaza reisi Feyzullah Ġnan, Iğdır heyeti meyanında Ankara‟ya giderken, riyaset iĢlerinin tedvirine Talat Tufan‟ı vekil bırakmıĢtı. Yanılmıyorsak, 26 Mart‟ta yapılması takarrür eden vilâyet kongresine iĢtirak edecek olan delegelere çıkarılan davetiyeleri de reis vekili sıfatıyla bu zat imzalamakta ve zannedersek Talat Tufan her gün muntazaman kaza merkezine gelip gitmektedir. 15 Mart tarihli “Yeni Iğdır” refikimizdeki duyurmanın altında DP ilçe idare kurulundan Kadir Günde‟nin ismini görünce ĢaĢmadık değil!.. Öyle ya!.. Reis vekili. Allah korusun, hasta değil, kasabadan ayrılmıĢ da değil, Kadir Günde nispeten iĢini de bilir. Gelin de ĢaĢmayın!..AnlaĢılan beyler çok ağır olan (!) riyaset iĢini münâvebe ile yapmaya karar vermiĢler... Erzurum’un KurtuluĢu Münasebetiyle Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 79 16 KomĢu Erzurum‟un KurtuluĢ günü dört gün evvel muazzam bir törenle kutlandı. Birkaç ay devam eden bir hazırlığı müteakip askeri birlikler, vekiller, mebuslar ve muhtelif vilâyetlerden gelen milli oyun ekiplerinin iĢtirak ettiği bu milli günü, yalnız Erzurumlu değil bütün Türkiye zevk ve heyecan içinde yaĢadı. Ankara Radyosu 3 günlük programının büyük bir kısmını Erzurum‟un folklor ve tarihi hatırasına tahsis etmekle Erzurumlunun sesini bütün Türkiye‟ye duyurma imkânlarını bahĢetti. Gelen haberlere bakılırsa, o gün için hususi Ģekilde donatılan Erzurum, münhasıran milli ve tarihi varlığı ile baĢ baĢa kalarak bihakkın eğlendi ve yurdun dört bucağını bu milli gününe iĢtirak ettirmeye muvaffak oldu. Aynı gün Maarif Vekilimiz Sayın Celâl Yardımcı da bütün ġark‟ı sevindiren bir müjde haberiyle Erzurum‟da ikinci bir bayram havası estirdi. Müjde, senelerden beri tetkikatı yapılan Atatürk Üniversitesinin Erzurum‟da açılmasının resmen açıklanmasıydı. Erzurumlu da ġark‟ın kültür ve feyiz merkezi olmanın sevinciyle bayram yapıyordu. Müjde, âdeta Erzurum‟un Türk tarihindeki kahramanlık menkıbelerinin bir mükâfatını ifade etmektedir. KomĢu vilâyetin bu bahtiyarlığı muhakkak ki bizi de aynı derecede mahzuz (memnun) ve mesrur etmiĢtir. Fakat bu arada Kars‟a temas etmeden geçemeyeceğiz. Bizim de kurtuluĢ günlerimiz var. Mebuslarımız âlelusul bir telgrafla atlatır; devlet ricalı peĢinen özür dilemek suretiyle gelemeyeceğini üzülerek (!) bildirir; radyo, birkaç eski plakla –güzel musikimizi de rezil ederektahsis ettiği türküler programıyla geçiĢtirmeye gayret eder; kutlama komitelerimiz ya KurtuluĢ Günü arifesinde veya KurtuluĢ Günü teĢekkül eder. Hâsılı usul yerini bulsun kabilinden o günümüzü lâkaydi içinde geçiririz. Bunun kabahati hükümette midir? Hayır. Zira mahalli bayramlar mahalli teĢebbüs ve komitelerin faaliyetiyle yapılır. Hükümet erkânı önceden haberdar ve ısrarla davet edilirse Erzurum‟a gösterilen alâkadan mahrum kalınmayacağı muhakkaktır. Mebuslarımızın bigâneliği ile içtimai teĢekküllerin baĢında bulunan hemĢehrilerimizin lâkaydisi sona ermedikçe biz daima komĢu vilâyetin kurtuluĢuna, kalkınmasına ve terakkisine gıpta edeceğiz. Tahakkuk Edecek mi? 18 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 80 Partiler arası yaklaĢmadan sık sık bahsedildiği Ģu sırada CHP saflarında da yeni bir çözülme baĢ göstermiĢtir. Halkçı Gazetesi sahip ve baĢyazarı Nihat Erim ile bu gazetenin eski ve yeni mensupları, iktidar partisine daha ziyade iltifat etmek suretiyle alelusul parti teĢkilâtı tarafından Ģiddetli tenkit ve tecavüzlere maruz kalmakta ve CHP partisiyle alâkalarını kesecek derecede bir gediğin açılmasına zemin hazırlamaktadırlar. Nizamettin Nâzif Tepedelenlioğlu‟nun “Siyasi Mevta” tabiriyle vasıflandırdığı ve Hıfzı Oğuz Bekta‟nın söz düellosuna davet ettiği profesör Erim aleyhindeki temayüller haysiyet divanına sevk edilmekle bu gedik gittikçe geniĢlemek istidadını göstermektedir. Bahusus, Halkçı mesullerin temyiz mahkemesince beraat edilmesi ve Nihat Erim‟in 100.000 liraya yakın tazminatının kaldırılması mürit Halkçılar tarafından istifhamla karĢılanmıĢ ve Sayın Menderes‟in Irak seyahatinden avdetinde, Nihat Erim‟e hediye ettiği bir paket ġam Baklavası hikâyesi hatırlatılarak Erim‟in partiden ihracı ısrarla talep edilmiĢtir. Diğer taraftan Halı Partisi liderleriyle DP ileri gelenleri arasında da siyasi bir yakınlık müĢahede edilmektedir. Siyasi havanın çok gergin bulunduğu sıralarda Adnan Menderes‟le Ġsmet Ġnönü‟nün sokakta samimi Ģekilde selamlaĢmaları, Halk Partisi Genel Sekreteri Kasım Gülek‟in iktidarın hislerini okĢayacak mahiyette Amerikan ajans ve gazetelerine verdiği demeçleri, Reisicumhur sayın Celâl Bayar‟ın çay ziyafetine Halk partili mebusların tereddütsüz iĢtiraki, Akis gazetesi sahibi Metin Toker‟le Halk Partisi liderinin kızı Özden Ġnönü‟nün nikâh merasimine Menderes hükümeti vekillerinden ikisinin iĢtiraki ve nihayet sayın Menderes‟in Irak Paktı münâsebetiyle tertipledikleri ziyafete Nihat Erim, Safa Kılıçoğlu ve Turgut Göle gibi muhaliflerin daveti halk efkârında dahili siyasetimizde mühim bir değiĢiklik vukuuna iĢaret sayılmaktadır. Bütçe müzakerelerinin hâdisesiz geçmesi ve iktidarla muhalefet arasında beklenen tartıĢmaların zuhur etmemesi ile bütçe mevzuundaki tenkitlerin “lisanı münâsip ve mülâyimle” yapılması, partiler arası bir yakınlaĢmanın siyasi parti liderlerince de candan arzu edildiğini ortaya koymuĢtur. Vaziyet ne olursa olsun Halk efkârı, senelerden beri dahili siyasetimize hâkim olan âsap havasıyla husumet hislerinin yatıĢmasını arzu etmekte ve karĢılıklı ithamlardan sıyrılmayı memleketin rahat ve huzuru bakımından zaruri görmektedir. DP liderleri tarafından açılan dostluk kampanyasına muhalifler de iĢtirak ettiği taktirde arzu edilen netice tahakkuk edecektir. Ġcaplara Riayet Edelim 21 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 81 Memleketimizde hakiki Demokrasi rejiminin teessüsü mevzuunda kat ettiğimiz merhaleler yanında, bazı ipuçları henüz ayak uyduramayıĢımız acı bir hakikat halinde kendisini göstermektedir. Cemiyet için zararlı ve hatta kanunun suç saydığı bir çok fiilleri mubah kılmak gibi aĢırı bir hürriyet arzusundan tutun da amme hizmetlilerine tahakküm gibi kötü bir zihniyetin tesisine kadar birçok mevzularda hâlâ acemi ve hâlâ cehaletin tesiri altındayız. ġahsi menfaatlerimiz bahis konusu olduğu anda, amme menfaatlerini korumak, kanuni imkânsızlıklara katlanmak ve hatta o iĢin memurunu –tabii olarak- mazur görmek Ģöyle dursun, yanlıĢ anladığımız demokrasiyi silah yaparak medeni bir insana yakıĢmayan çarelere baĢvururuz. Ama, memur vazifesini huzur içinde ifa edemez, kanun ve otorite ihlâl edilir, amme iĢi oyuncak haline gelir veya cemiyetin nizamı bozulurmuĢ...ĠĢte bunu takdir edecek seviyeye eriĢemediğimiz için düĢünemiyor ve kavrayamıyoruz. ġahsi ahar veya hazineyi maliyeye ait gayri menkuller üzerindeki mülkiyet hakkına usulsüzlük ve sahtekârlıkla tecavüz ederiz. Ġlgili makam vaziyete muttali olup kanuni yollardan tashihi muameleye tevessül edince de sanki kabahatli Malmüdürü imiĢ ve sanki kanuni hakkımızı haleldar ediyormuĢ gibi, haksızlığa maruz bir vatandaĢ tavrıyla, ortaya atılır Ģikâyet ederiz. Hele iktidar partisiyle ufak bir alakamız da var ise, Allah göstermesin, Ankara‟yı alt üst etmeye çalıĢırız. Bir banka müdürü salâhiyet ve imkânları nispetinde muhtelif mevzularda müĢterisine kredi açar, ikrazat (borç verme) yapar. Anormal ve isafında imkân olmayan taleplerle karĢısına çıkarız. Gayet tabiî olarak menfi cevap alınca da seyredin Ģamatayı!..Tabii bize göre vatandaĢ haklı, memur haksız... Bu hâdiselerden envayı (çeĢitli) türlüsünü devlet dairelerinin her kademesinde bulabilirsiniz. Tahakkuk ederseniz yüzde yüz haksız olan biziz...Ama, ne çıkar. Buna rağmen günde bir devlet memurunu Ģahsi kaprislerimize ve politikaya alet etmekten çekinmeyiz. Demokrasiyi bu mânada anlamamıza yazıklar olsun. Heyet Eli BoĢ Dönüyor 23 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 82 Bir müddet evvel Ankara‟ya giden Iğdır heyetinin iĢlerini bitirerek (!) peyderpey avdet etmekte olduğunu gelen haberlerden öğreniyoruz. Gittikleri zaman Ankara‟ya neler götürmediler ki? Hususi iĢleri bir tarafta, en hafifi Iğdır‟ı vilâyet yapmaktan tutunda, çeĢitli belde iĢlerine kadar düzinelerle dert ve dava... Ankara‟da kimlerle görüĢtüler, ne yaptılar bilmiyoruz. Ama, Ģimdi eli boĢ dönüyorlar. Bilumum resmi temaslardan elde ettikleri muvaffakiyeti (!) DP BaĢkanı Feyzullah Ġnan partisine, Belediye Reisi Ali Ural da Iğdır Belediyesine tafsilâtıyla bildirdi. Serdarabat Barajından ovanın sulanması iĢinin 21 Mart günü ihale edileceğini bildirdiler. Halbuki heyet henüz Iğdır‟da iken gazeteler 3.200.000 liralık baraj iĢinin ilânını yapıyordu. Erhacı Gölü kurutulacakmıĢ...Aynı heyet iki yıl evvelki temaslarında da bu gölü kurutma vaadini almıĢ ve Iğdır‟a müjdelemiĢti. Belki de 1957 yılında gidecek bir heyete aynı terane tekrarlanacak... Bir seneden beri gelmesini beklediğimiz ikinci motorun yeniden ihaleye çıkarıldığı bildirildi. Halbuki Belediye Reisimiz bu motoru teslim almak üzere Belediye Meclisinden 40 gün izin almıĢtı. Geriye topu topu biraz DDT ile Belediye için temin edilen 40.000 lira istikraz kalıyor. Bu kadarcık iĢ için bir heyetini Ankara‟ya gitmesine insanın güleceği geliyor. Ġki satırlık bir yazıyla halli mümkün olan iĢi acaba muvaffakiyet addedecek ve hesap verebilecekler midir? Bizler, ilkokul davamızın bir hal çaresine bağlanması, Markara kapısının açılarak Iğdır‟ın müktesep ticari hakkının iadesi, Karasu mecrasının kurutulması, nahiyelerimizin tam teĢkilâtlı hale getirilmesi, belediye için tatminkâr yardım sağlanması, köylerimizin içme suyu derdine bir hal çaresi bulunması gibi mühim ve hayati davalarımızın tahakkukunu bekliyorduk. Iğdır‟ı ilah vilâyet yapacağız diyenler bu hususta da bir kelimecik olsun iĢarda (yazı ile bildirim) bulunmadıklarına göre evdeki pazarın çarĢıya uymadığı anlaĢılmaktadır. Fakat biz Iğdır‟ın kırılan prestijinin müsebbibi olarak onları, daima mesul görmekte tereddüt etmeyeceğiz. Münevverlerimiz 25 Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 83 Iğdır, Kars‟ın kazaları içinde en çok yüksek tahsilli genç yetiĢtirmiĢ ve fakat evlâtlarından en az istifade eden bir kasabadır. Karakter ve meziyet bakımından bazı farklar, kültürlü, münevver ve olgun gençlerimizi gaye ve düĢünüĢ cephelerinde bariz bir Ģekilde ayırmaktadır. Bazısı, hayata atılmaya muvaffak olduktan sonra Iğdır‟ı, akran ve arkadaĢlarını ve hatta bin bir meĢakkatle kendilerine bu günü hazırlayan ebeveynini bile unutur. Mâzi artık onların hayalhanesinde kayıtlıdır. Iğdır ve Iğdırlıya taalluk eden (ilgilendiren) hiçbir mevzu onları alâkadar etmez. Bâzısı, birinci tipin aynıdır. Fakat Ģahsî menfaatlerine Iğdır‟ı her zaman alet ederler. Seçimden seçime Iğdırlıya hemĢehri ve akraba olurlar. Onlar seçilmek için her türlü çareye baĢvururlar. Kendilerine rey verilmediği takdirde Iğdır‟da avukatlık yapacaklarını vaat ederler, sonra rahat bir idare meclisi reisliği koltuğu bulunca rahatlarına bakarlar. Iğdır mahvolsa umursamazlar ama bir ticaret odası seçimi için bin bir zahmete katlanarak Iğdır‟a gelmekten çekinmezler. Kendi gaye ve ideallerine alet olabilecek birkaç Ģahsı Kars gibi büyük vilâyetin baĢına musallat ederek Karslıda huzur bırakmazlar. Bazısı ve maalesef yukarıdaki iki gruba nispeten çok azı da, Ģahıslarına harcanan emeğe mukabil kendi muhitlerine hizmeti birinci derecede Ģiar edinenlerdir. Onlar, kendi mesleklerinde ki ehliyet ve kadroları Iğdır‟da hizmete müsait olmadığı halde, kendi muhitlerine takatleri nispetinde faydalı olmak için çırpınırlar. ġahsi menfaatlerini daima amme menfaatlerinden sonra düĢünürler. Fakat, Ģu menhus politika ufak bir manevrayla Iğdırlının sırtına binip kanını emmek isteyenleri muvakkat bir zaman için Iğdırlıya alkıĢlatabiliyor. Birkaç ay sonra yapılacak Belediye seçimine reis namzetliği için kaç kiĢinin ağzını burnunu düzelttikten sonra, “Ben de Iğdırlıyım, reyinizi bana verin” diyeceğini bizzat görüp bana hak vereceksiniz. Prestij mi? Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 84 28 “Yeni Iğdır” refikimizin 8 sayılı nüshasında “Ankara‟ya giden heyet dönüyor” baĢlıklı haberini okuyanlar gülmekten kendilerini alamamıĢlardır. Refikimiz diyor ki: “Iğdır‟a taalluk eden ihtiyaçlarının hükümet erkânıyla görüĢmek üzere giden heyetten Osman Ataman, Nağdali Parlar, Hacı Kerem tayyareyle Erzurum‟a gelmiĢ ve ilçeye müteveccihen hareket etmiĢlerdir. Bu gün, yarın Iğdır‟da olacaklardır, Evvelce bildirdiğimiz gibi heyet birçok iĢleri becermiĢtir ancak. Kendilerinin, ifadesine müracaat etmeden arabi pazar tahmin yürütüp, esasa isnat etmeyen haberi umumi efkara yayıp ve bundan da gazete prestijini düĢürmeyi aklımızdan geçirmek istemiyoruz” ġimdi refikimizin âmiyane tabiriyle (baĢka bir tabir bulamadığı için) „arabi bazar‟ diye ifadelendirdiği mütalaalarımızı önümüzdeki nüshaya bırakıp kırılmasından endiĢe ettikleri prestijlerine bir nebzecik iĢaret edelim. Prestij kelimesinin –Ģayet manasını biliyorlarsa- senelerce neĢriyatlarını idame ettirebilmiĢ, geniĢ bir okuyucu kitlesine sahip olmuĢ ve hiç olmazsa memleketin birkaç ana davasının tahakkukuna önayak olabilmiĢ bir gazete kullansaydı mazur görülebilirdi. Henüz sekizinci sayısında bulunan refikimizin baĢtan aĢağı tenkit mevzuu olan bir aylık koleksiyonunu müteakip prestij iddiasında bulunması gülünç olmaz mı? Hangi prestij? Her sayısında bariz Ģekilde göze çarpan yüzlerce tashih hatası mı? “Ġlçemizden seyyah geçti” haberini iki cümle ile ifade edemeyen ve güzel Türkçe‟mizi rezil etmekten gayri semere vermeyen neĢriyatları mı? “Becermek” ve “BaĢarmak” kelimelerinin manâsını tefrik edemeyen cehaletleri mi? Hürriyet, Cumhuriyet ve Yeni Sabah gazeteleriyle günlük haber bültenlerinden derlenip kopya edilerek Mes‟ul Müdürün kalıbı tahtında neĢredilen baĢ yazıları mı? Ve nihayet her satırı, sütunlar dolusu tenkit mevzuu olan koleksiyonları mı? Eğer refikimizin kırmak istemediği prestiji bu ise, “Arabi bazar” tahmin yürütmekten sarfı nazarda devam etsin. Ama böyle prestijin kırılması herhalde daha isabetli olur. Gelinde bu prestiji beraber kırıp refikimize bizim anladığımız manada bir prestij tesis edelim!.. Sende mi Oğlum Bürütüs? Mart 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 85 30 Geçen nüshamızdaki “prestij” baĢlıklı yazımıza cevap veren Yeni Iğdır gazetesi, “Maskesini Ġndirdi” baĢlığı altında bir yazı yayınladı. BaĢtan sona kadar imlâ ve ifade hatası ile dolu bulunan bu yazı, cevap vermeğe lâyık kalitede bir kalemin mahsulü olmamakla beraber, bazı kısımlarını teĢrih etmeden geçemeyeceğiz. NeĢir hayatına atıldığı günden beri sadece günlük haber bültenleriyle bazı Ġstanbul gazetelerinden kopya suretiyle haber vermekten baĢka bir marifet göstermeyen bu “derleme ceride”nin, günün birinde Pamukova‟ya dil uzatacak kadar küstâhlık göstereceğini aklımızdan bile geçirmezdik. Yeni Iğdır‟ın intiĢarı hakikaten uykumuzu kaçırmıĢtır. Fakat bu endiĢe, münhasıran gazetelerinin intiĢarını müteakip, muhtevası ile kalem sahiplerinin muhitimizde tevlit ettiği sükut-u hayalden ileri gelmektedir. Biz Iğdır‟da Iğdırlıya hizmet edecek bir gazete beklerken , iki cümleyi bir araya getirmekten âciz ve Kars gazetelerinin hemen ekserisinde Ģansını denedikten sonra ekarte (saf dıĢı) edilmiĢ malûm bir kalemin saçmalarıyla karĢılaĢınca, tabiî olarak sükut-u hayale uğradık ve uykumuz kaçtı. Ve yine kulağımızın dibinde gazetecilik dene Ģerefli mesleğin bizce kutsi olan itibarını sarsmaktan çekinmeyen bu birkaç acemi kalemi tenkitten dahi sarfınazar etmek suretiyle kısa bir zaman susmayı tercih etmekle refikimizi Ģımartmak gibi büyük bir hata iĢledik. Pamukova‟yı mugalata yapmak ve amme hizmetkârlarına çatmakla itham eden refikimiz, bu iddiasıyla mugalâta yaptığının farkında değil...Kopyacılığını inkâr ve prestijini (!) kurtarmak için çırpınıyor. Sorarım Yeni Iğdır’a? Hasan Karalar imzalı 7 Mart 1955 tarihli nüshasındaki “BaĢvekil Adnan Menderes‟i AlkıĢlıyoruz” baĢlıklı yazının Atom; 15 Mart tarihli sayıda Cemil Aydın kalıbıyla yayınlanan ve CumhurbaĢkanımızın yurda avdetine dair BaĢyazı (!) ile, Hüseyin Ragıp Baydur‟un vefatına ait haberin aynen Hürriyet Gazetesinden derlendiğini inkâr edebilir mi? Sorarım Yeni Iğdır’a? 1 nci sayınızda “Çalınan yüzük” 2 nci sayınızda “BeĢ dakikalık nöbet” 4 ncü sayınızda “Ġlçemizden seyyah geçti” 6 ncı sayınızda “Akla dönelim” yazılarınızı Türkçe bilen birisine okutup ifade ettiği manayı sordunuz mu? Sorarım Yeni Iğdır’a? “Câmi-ül-Ezher” ismini bir yazı içinde “Cam-ül-Ezher, Cami-ül Ezhari, Cami-üi-Ezher” gibi hiçbirisi asıl ismine uymayan üç Ģekilde yazmak ve Türkçe‟mize, “ imarî, telofon, kanalazyon, mahtuf” gibi aslı yanlıĢ kelimeler ilâve etmek cehaletin örneği değil midir? Sorarım Yeni Iğdır’a? 3 Mart 1955 tarihli nüshasının Cemil Aydın imzasıyla neĢredilen baĢ yazısındaki, “ġarkın Ġncisi ve hilkatın cömert mevhibelerine mazhar olmuĢ olan ve her karıĢ toprağın da altun biten...”cümlesi Hasan Karalar‟ın uzun zaman istihza mevzuu olmuĢ bir tekerlemesi değil midir? Hocaya, “Helâda sakız çiğnemek nasıl olur?” diye sormuĢlar. Hoca cevap vermiĢ: “Çiğnenmesine çiğnenir ama gören baĢka bir Ģey yiyor zanneder” Yeni Iğdırlılar, helâda sakız çiğner gibi yazdıklarıyla övüne dursunlar biz teĢrihimize devam edelim. Menfaatlerimizin bölünmesini bir feveran (öfkelenme) vesilesi addeden yazar da biliyor ki, Pamukova, bugüne kadar menfaat peĢinde koĢmayı beceremeyen ve yazar gibi düĢkün vatandaĢları senelerce yedirmek ve giydirmek suretiyle geçindiren yegâne gazetedir. Yazılarının en Ģaheser (!) tarafı, parolalarıdır. Bir sürü saçmanın altında “Parolamız Yeni Iğdır dır” cümlesini yerleĢtiren kalem, acaba neyi kastediyor? Iğdır‟a hizmet hepimizin gayesidir. Fakat, Yeni Iğdır‟ın cahil muharriri, bir ismi de Nov‟i Iğdır olan “Yeni Iğdır”ın, Demirperde gerisinde bir kızıl Ģehri olduğunu bilmeyecek kadar gafil ise yazıklar olsun!.. ĠĢte gaflet ve acemilik içinde çırpınan refikimizin parola ve prestiji!... Bürütüs’ü Tanımayan Okuyuculara Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 86 1 Yeni Iğdır gazetesinin bir yazısına cevap mahiyetinde, geçen nüshamızda neĢrettiğimiz yazı baĢlığı mânasını bilmeyen bir çok okuyucularımızın “Sen de mi oğlum Bürütüs?” cümlesinin izahını ve istihdaf ettiği manayı rica etmektedirler. Eski Roma diktatörlerinden Jül Sezar, Mısır‟dan Britanya‟ya kadar muazzam bir hakimiyet tesis etmiĢ ve “Millet Babası” lakabını alan Sezar, yardım ettiği düĢkün ve kimsesizler meyanında Bürütüs adında birisini de evlâtlık edinerek uzun müddet beslemiĢ, Roma‟da mevki sahibi etmiĢti. Büyük Diktatör, bir gün Senatoda suikasta maruz kalır. Kılıcını çekip kendisini müdafaa edeceği sırada mütecavizler arasında Bürütüs‟ü de görünce sarsılır ve elindeki kılıcı yere atar: “Sen de mi oğlum Bürütüs?” diyerek kadere boyun eğer. Nankörler için kullanılması yerinde olan bu hikâyenin istihdaf ettiği (amaçladığı) manayı da herhalde okuyucularımız takdir edeceklerdir. Naçizane bir tavsiye: “Sen de mi oğlum Bürütüs” baĢlıklı yazımızdan dolayı bazı gafiller Yeni Iğdır yazı ailesini aleyhimizde takibat yaptırmaya teĢvik ediyorlarmıĢ... Bir yazı yazıldı, bir cevap verildi. Gazetecilikte bundan daha tabii bir Ģey olamaz. Fakat, ne gayeye hizmet ettikleri meĢkuk ve hüviyetleri malûm bazı eĢhasın sinsi bir tarafgirlikle tahrik ve teĢviklerde bulunmalarına mana veremiyoruz. Acaba Yeni Iğdır‟ın tecrübesiz yazı ailesi Ziya PaĢa‟nın: Anlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat Bir türlü teseyyüp bulunur hânelerinde Beytinin muhataplarını henüz tanıyamadılar mı? Günün birinde uçurumun eĢiğine gelirlerse kendilerine diyeceğimiz yegâne Ģey yine Ziya PaĢa‟nın Ģu beyti olacaktır: Gökte yıldız arayan nice turfa müneccim Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzarında Yıl:1 Sayı: 87 4 Nisan 1955 Pazartesi Fiyatı 5 KuruĢ Abonesi Yıllık: 1500 Kr. 6 Aylık: 800 Kr. GÜNLÜK SĠYASÎ DEMOKRAT GAZETE SAHİPLERİ Mecit Hun Kâmil Karadağ Yazı ĠĢlerini Fiilen Ġdare Eden Mes’ul Müdür: Mecit Topuna Birden – I Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 87 Hun Gazetemiz Günlük ĠntiĢar Edecek Pamukova, okuyucularından gördüğü yakın alaka dolayısıyla bugünden itibaren günlük intiĢar etmeye karar vermiĢtir. Bu vesileyle aziz okuyucularımıza Ģükranlarımızı arzederiz. 4 Yeni Iğdır Gazetesinin münâkaĢayı devam ettirme arzusu, 1 Nisan 1955 tarihli nüshasının birinci ve ikinci sütununda “Pamukova‟ya Cevap” baĢlığıyla yayınladığı bir yazıdan anlaĢılmaktadır. Mezkur (adı geçen) yazının, aynı zamanda pedal hanesinin makinist ve mürettibi bulunan mesul müdür Cemil Aydın‟la, dağarcığında doğru dürüst belleyemediği birkaç Osmanlıca veya Lâtince kelimeden gayri sermayesi bulunmayan tipik muharririn (!) kaleminden çıkmadığını aziz okuyucularımız da bilirler. ġimdiye kadar intiĢar eden birkaç nüshasındaki yazı ve haberlerin yarısından fazlası iktibas ve aĢırma olan Yeni Iğdır, gazetemizin ifĢaatı üzerine efkârı umumiye muvacehesinde düĢtüğü müĢkül durumdan kurtulmak ve neĢriyatımıza cevap verme kudretini bulamadıklarından, bu ağır hamulenin altından sıyrılmak için el etek öperek avukat Enver Araslı‟ya kendilerini müdafaa ettirmek zaruretini hissetti. Tencere yuvarlanıp kapağını bulduktan sonra, baĢkasına himmet eden muhtacı himmet avukat, ceviz kabuğunu doldurmayan beĢ madde sayarak, Yeni Iğdır‟ın intiĢarından tedirgin olduğumuzu ileri sürüyor. Avukata göre: “Hâdiseleri istedikleri renk ve karakterde vatandaĢa aksettirip hisse çıkaranların imkânlarına set çekilmiĢ, bugüne kadar tek gazeteye verilen ilânların müsavat esası üzerine iki gazeteye de verilmesi temin edilmiĢ, basına karĢı gösterilen sempati ve alâkayı Ģahsi menfaatlerinin kalkanı gibi kullanıp kalemciklerinin tehdidi ile gerçekleĢtirmeye çalıĢtıkları sindirme ve menfaatlenme politikası iflâs ettirilmiĢ, ideal bir gazetenin nasıl olabileceği halkın gözleri önüne serilmiĢ ve nihayet Iğdır‟da zümre ve gelenek farklarını körükleyenlerin çanına ot tıkanmıĢ...” Tabiî, Avukatın nazarında muvaffakiyet Yeni Iğdır‟ın (!), hezimet de Pamukova‟nındır (!). Ġlahî Avukat!.. Hafızanızın bu kadar zayıf olacağını tahmin etmezdim. Birkaç sene evvel Karaköse‟nin bazı köylerinde zabıta tarafından yakalan birkaç ateĢli silâhı mevzu yaparak, “ġark silahlanıyor, ġark isyan ediyor” diye feryat eden; 2 Mayıs (1954) seçimlerinde adaylığı elde edemeyince sözcülüğünü yaptığı CHP‟ne, gazetesi ve varlığı ile hücum ettikten sonra birkaç yüz liralık bir menfaat karĢılığında derhal tornistan eden; Kars‟ta Ekinci ve Birlik gazetelerinin intiĢar etmediği, meydanın boĢ bulunduğu sıralarda, elindeki muazzam matbaada el büyüklüğünde çıkardığı bir ceridede resmi ilânları anterlinle ĢiĢirip devlet parasını gayri meĢru yollarla sindirenin muhterem pederiniz (Fuat Araslı) olduğunu ne çabuk unuttunuz? Bu babanın oğlu Ģimdi de Pamukova‟yı Ģantajcılık ve zümrecilikle itham ediyor. Yavuz hırsızın ev sahibine baskın çıkması gibi. Pamukova sahibini kültürel ve fizyolojik iktidarsızlık, iktibasçılık, siyaset bukalemunluğu ile itham eden avukata soruyor: “Bir saat önce yetmiĢ yedi ceddini mezardakine kadar yağladıktan bir saat sonra bir baĢka menfaatin eteğine yapıĢıp söylediklerinden dolayı özür dileyen ikinci efendisi hesabına aynı Ģevk aynı heyecanla diskur çeken, kalem oynatan siyasî müflis bu haykırıĢ, bu saldırıĢ neden?..” Sayın Avukat, bu noktada da yanılıyorsunuz. 2 Mayıs seçimlerinde DP listesinde CHP‟li pederiniz Fuat Araslı‟ya rakip olarak adaylığını koyan, amcanız Tevfik Araslı‟nın yedi ceddini gazetesiyle yağlayan ve kendi ailesine Ģuursuzca tecavüz eden her halde Avukat Enver Araslı idi. Pamukova‟ya hücum etmenin hırsı içinde bu kadar unutkan ve bu kadar münkir olmanızın sebebi nedir? ĠĢte bu hüviyetinizle de kalkıp Yeni Iğdır adında henüz kırkını doldurmamıĢ bir ceridenin âlemdarlığını yapıyorsunuz. Akıl ve mantık muhitinin fersahlar ötesinde fizyolojik iktidardan, bilgi ve görgünün mahrumiyeti içinde kültürden bahsetmeniz, o kadar gülünç ve manasız geliyor ki bize... Sonra da, adalet huzurunda hesap vereceğimizi ihtar etmekle bizi tehdide kalkıĢırsınız. Bizim vereceğimiz hesabın Yeni Iğdır‟ın yüzünü ağartacağını acaba nasıl istidlâl ettiniz? Yeni Iğdır sütunlarında lafla müdafaası yapılan cefakeĢ Iğdırlının bin bir mahrumiyet içinde sayın Avukata ücreti vekâlet olarak verdiği paranın hesabı verilmiĢ, günde birkaç müvekkili, davasının satılmıĢ olduğu iddiasıyla adalet kapısını aĢındırmamıĢ ve Avukat hakkında bu sebeple kanuni takibat yapılmamıĢ olsaydı, Enver Araslı‟nın bizi Adalet huzurunda hesap vermekle tehdit etmesini bir dereceye kadar hoĢ karĢılardık. Biz hesap vermeye her zaman hazırız, acaba Yeni Iğdır‟ın maskeli muharrirliğini yapan Avukat da bu hesapları verebilecek mi? Topuna Birden – II 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 88 5Nisan Yeni Iğdır‟ın maskeli muharriri (Avukat Enver Araslı) varlığını Iğdır ve Iğdırlının hizmetine vakfeden Gazetemizi, henüz hangi ideali taĢıdığı meĢkûk olan gazetesi safında hizmete davet ediyor. Biz, pederimiz tarafından reddedilmek veya boğaz tokluğuna çalıĢmak suretiyle, Iğdır‟a iltica edenlerden olmadığımız için Iğdırlıya Ģevk ve huzur içinde hizmet etmeyi Ģiar edinenlerdeniz. Muayyen birkaç kiĢinin perde gerisinden kukla gibi idare ettiği yeni Iğdırcılar, bizi melek gibi görseler bile, korktuklarını ilân ediyorlar. Ne acayip bir iddia!.. Halbuki onların muhitinde günün orta zamanında Diyojen feneriyle arasanız Iğdır‟a hüsnüniyetle hizmet eden birisine rastlayamazsınız... Sanki Iğdır ve Iğdırlının onların himayesine ihtiyacı varmıĢ ve sanki hizmet denen mefhumun manasını biliyorlarmıĢ gibi sureti haktan görünmelerini Iğdırlı takdir edemiyor mu? Onlardan ihsan bekleyecek kadar acz içinde değiliz, yeter ki daha fazla gölge yapmakta devam etmesinler. Olduğumuzdan baĢka Ģekilde görünmek de prensiplerimize uymaz. Dedemiz bu memlekete eser (!) olarak kilise hediye etmediği ve babamız Milli varlığımıza tehlike teĢkil etme sebebiyle mecburi sürgün ve ikamete tabi tutulmadığı için kefaret vermeye veya melek kılığına girmeye ihtiyacımız yoktur. Bir millî varlık olan siyasî partilerimizin faaliyetlerine katılmak, çekilmek veya bu memleketin bir evlâdı olarak tenkit etmek bir nâkısa (kusur) ise evvelâ pirinizi (Abbas Çetin) ıslâh etmeniz icap ederdi. Daha dün siyasi partilerimizin hepsinde Ģansını denedikten sonra, Iğdır‟daki siyasi huzursuzluğu var kuvvetiyle körükleyen pirinize biatte (bağlılıkta) devam ederken, Hunoğlu‟nun münfesih Millet Partisi‟nden sonra DP‟ye intisap etmek isteyiĢini neden hazmedemiyorsunuz? Sizi ayaklandıran ve size talimat verenlerin kimler olduğunu iyi biliyoruz. Bir Mecit Hun için 48 köyde kongre yapmamak suretiyle parti tüzüğünü feda eden, Demokrat Partinin kurucularından Nurettin Kirman, Rahim Akyüz, Ali Yardım ve arkadaĢlarını Ģahsî kaprislerine âlet olmadıkları için ceffelkalem (bir çırpıda) partiden tart ederek (uzaklaĢtırarak) 2 Mayıs‟ın Halk Partililerine Demokrat Partinin anahtarlarını teslim eden liderlerinizin efal (iĢleri) ve hareketi yanında Mecit Hun her halde zemzemle yıkanmıĢ kadar tenkit ve siyasî hatâdan münezzehtir (uzaktır). Yeni Iğdır, resmi ilânların mütesaviyen taksimi için yapmıĢ olduğu müracaatı da bizi tedirgin eden sebepler meyanında zikretmektedir. Bizler münâkaĢamızda maddi hususattan içtinap (sakınmak) ettiğimiz halde, bizi “Haris menfaatlerin zebunu” olarak efkârı umumiyeye tanıtmak isteyen Yeni Iğdır basit bir menfaat talebini mühim bir koz olarak kullanacak kadar küçülmektedir. Topuna Birden – III Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 89 6 Yeni Iğdır‟ı, Pamukova‟ya takıĢtıran unsurlardan birisi de Ankara‟ya giden heyettir. Aziz okuyucularımız da hatırlarlar ki heyet henüz teĢekkül edip Ankara‟ya hareket etmeden çok zaman önce gazetemiz heyetin gidiĢ Ģekli ile kalitesini tenkit etmiĢ ve eli boĢ döneceklerini peĢinen ifade etmiĢti. Ankara‟da kısa bir müddet ikameti müteakip bazı bahanelerle birer ikiĢer avdet eden heyet mensupları Iğdırlıya hesap vermekten kaçınarak sadece Yeni Iğdır gazetesinin 1 Nisan 1955 tarihli nüshasında DP BaĢkanı Feyzullah Ġnan imzasıyla bir beyanat yayınlamakla iktifa etmiĢlerdir. Feyzullah Ġnan‟ın beyanatını okuyan hemĢehrilerimiz bilirler ki: 1- Iğdır Üretme Çiftliğinde bir küspe fabrikası ile 2 karakol açılması çok eski bir tasarıdır. Hatta karakol binalarının inĢası için gerekli tahsisat bir sene evvel gönderilmiĢ ve müteahhit Lâtif Polat‟a geçen sene ihale edilmiĢtir. 2- Ziraat Bankası ticari plasmanının 800.000 lira iblağı Iğdır tüccarına hiçbir fayda sağlayamamıĢtır. Zira, “Alakalıların beyan ettiğine göre, matlup olan, Ģahıs kredilerinin arttırılması iken ve heyete de bu yolda talimat verildiği halde, plasmanın biraz teyit edilmesi Iğdırlının lehine mütalaa edilecek bir muvaffakiyet (!) addedilemeyeceği gibi tevdiatın (yatırımın) arttırılması ile de plasman darlığının giderilmesi imkanları her zaman mevcuttur. Bununa beraber eskiden mevcut plasmana bugüne kadar bir kuruĢ dahi ilave yapılmamıĢtır. 3- Ġplik Fabrikası açılması konusunda bir tetkik heyetinin gönderileceği vaadini kendisine mal eden Iğdır heyeti sözcüsü, Ankara‟ya hareket etmeden evvel Kars mebuslarının sayın BaĢvekile yaptıkları temas neticesinde Kars‟ın umumi ihtiyaçlarını tespit meyanında iplik fabrikası mevzuunu da etüt etmek üzere 4 kiĢilik mütehassıs bir heyetin gönderileceğini Ekinci Gazetesinde okumuĢtur. 4- BaĢköy nahiyesinin kaza ve TaĢburun‟un tam teĢekküllü nahiye haline getirilmesi teĢebbüsü de çok eskidir. Hatırlarda olduğu üzere Sayın Reisicumhurumuzun Kars‟a ve Meclis BaĢkanımız Refik Koraltan‟ın Iğdır‟a teĢrifleri sırasında bu mevzuu o zamanki DP BaĢkanı Nurettin Kirman tarafından kendilerine yazılı olarak intikal ettirilmiĢ ve o zamanki Kars valisi Niyazi Akı tarafından da Ġl Genel Meclisinden karar istihsal edilmiĢti. 5- Meyvecilik kredisi ile toprak baremi konusunda kendileriyle temas ettiğimiz Ziraat Bankası müdürümüz sayın Mahmut Uzun, Iğdır‟da meyveciliği teĢvik maksadıyla kredi talebinin resen banka tarafından 1954 Eylül ayında yapılıp müspet neticenin birkaç ay evvel istihsal edilerek bir çok müracaatçıları muamelelerinin ikmal edildiğini, arazi barem iĢinin bir sene evvel yine bankanın talebiyle hakiki değerine iblağ edilerek bu esas üzerinden rehinli ikrazat yapıldığı ve Iğdır‟da 500-1000 liralık barem tatbikinin imkânsız olduğunu belirtmiĢlerdir. 6- Iğdır Sağlık merkezinin hastane halien ifrağı mevzuu 28 Ekim 1954 gün ve 37 sayılı nüshamızda, “Iğdırlılar , Iğdır Sağlık Merkezinin hastane haline getirilmesini istiyorlar” baĢlığıyla müdafaa edilmiĢ ve baĢta Belediye, DP, Ticaret Odası reisleri olmak üzere birçok hemĢehrilerimizin imzasıyla alakalılara telgraflar çekilmiĢtir. Bu aradan keyfiyetin ilgili vekâlet (yani Sağlık Vekâleti) tarafından tetkik edileceği Kars valisi Hadi Üçer tarafından Iğdır kaymakamlığına bildirilmiĢtir. 7- Beyanatlarının haricinde baraj ihalesini yaptırdıklarına dair telgraflarına gelince, ihalesi heyetin Ankara‟ya muvasalat ettiği günlere tesadüf eden bu mevzu, geçen sene etüt edilmiĢ, projeleri hazırlanmıĢ ve yeni yıl bütçesinde tahsisatı ayrılmıĢ olduğundan buradan da heyete en ufak bir muvaffakiyet payı isabet etmemektedir. Buraya bir nokta koyduktan sonra Iğdır‟ın takip edilmesi gerekli ana davalarını beraber gözden geçirelim: 1- ġark‟ın büyük bir hayvan istihsal merkezi olan Iğdır‟ın kendi sakinlerine mahsus yaylası mevcut değildir. 2- Iğdır köylerinin içme suyu davası askıdadır. 3- Yasak bölge iĢi arap saçına dönen Ġskân ve Tapu muamelâtını bir kat daha müĢkül duruma sokmuĢtur. 4- Iğdır Belediyesi imkânsızlıkla için kıvranmaktadır 5- Muazzam bir ziraat ve hayvancılık sahası olan Iğdır‟da bugüne kadar teknik bir zirai teĢkilat kurulamamıĢtır. 6- Ovanın yarısı bataklık halinde olan Iğdır‟ın sıtma mücadele davasına el atılmamıĢtır. Topuna Birden – IV Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 90 7 7- Plasman ve kredi imkânları çok az olan Kredi Kooperatiflerimizin durumu değiĢen Ģartlar muvacehesinde yeniden gözden geçirilmemiĢtir. (Esasen giden heyet tüccarlardan müteĢekkil olduğu için Iğdır köylüsünün bu derdiyle alakadar olmak lüzumunu hissetmemiĢlerdir) 8- Iğdır‟ın en mübrem ihtiyaçları meyanında bulunan Ģehirlerarası telefon mevzuu ilgililere hatırlatılmamıĢtır. 9- Emniyet kadrosunun takviyesi düĢünülmemiĢtir 10- Ġki nahiye merkezi ile milyonlarca liranın akıttırıldığı Iğdır Devlet Üretme Çiftliğini kasabaya bağlayan yolun stabilizesi için tahsisat istenmemiĢtir. 11- Hidroelektrik ve Karasu mecrasının kurutulması konusu etüt edildiği halde, tahakkukunun çabuklaĢtırılması için en ufak bir teĢebbüs yapılmamıĢtır. Buraya da bir nokta koyduktan sonra gazeteciğimizin yapmıĢ olduğu hizmetleri sıralayalım: 1- Kasabaya 100 abonelik bir santral temininde önayak olmuĢtur 2- Iğdır-Doğubeyazıt yolunun Karagüney‟den geçirilmesi mevzuunu karayollarına etüt ettirmeye muvaffak olmuĢtur. 3- Markara köprüsünün açılması konusunda ilgilileri tatmin edecek esbabı mucibe (gerekçeleri) serd ederek (ifade ederek) hükümeti harekete geçirmiĢtir. 4- Iğdır Sağlık Merkezi‟nde ameliyat yapılmasına mani teĢkil eden sağlık merkezleri talimatnamesindeki hükmün değiĢtirilmesinde mühim rol oynamıĢtır 5- Ġplik Fabrikası mevzuunun ciddi Ģekilde etüt edilmesini temin etmiĢtir 6- Yasak bölge iĢinin müstaceliyetle halli için ilgilileri harekete geçirmiĢtir 7- Ve nihayet her konuda alakalıları desteklemek suretiyle birçok noksanların giderilmesinde amil olmuĢtur Buraya da Iğdır heyeti bir nokta koyduktan sonra bizi dinlesin Muhterem heyet azaları! Bu izahatımız karĢısında Iğdır‟ın asıl dâvalarına el atmadığımızı ve tahakkuk safhasında olan iĢleri kendinize mal etmek suretiyle Iğdırlıyı aldattığınızı inkâr edemezsiniz. Ankara‟da birçok iĢlerle meĢgul olduğunuzu biliyoruz. Efkârı umumiyeyi tatmin maksadıyla muvaffakiyetlerinizi sıralayalım: 1. Hususi inĢaatlar için miktarı kâfi demir, çimento ve kredi teminine tevessül edilmiĢtir. 2. Iğdırlıların Sayın BaĢvekil Adnan Menderes‟e karĢı olan bağlılık ve Ģükranlarını ifade eden Fahri HemĢehrilik kararı, Sayın BaĢvekile tevdi edilememiĢtir. 3. Petrol Ofisi ve Toprak Mahsulleri Ofisi nakliyesine ait kâr ve zarar hesapları tasfiye edilmiĢtir. 4. Heyet azalarının menfaatine alet olmayan birkaç bigünah memurun Iğdır‟dan nakli için ciddi teĢebbüsler yapılmıĢtır 5. Müstakbel Belediye Meclis listesi Emekli Sandığı binasında (Abbas Çetin kastediliyor. Mücahit) tespit edilmiĢ ve hatta Belediye reisliğine Osman Ataman‟ın getirilmesi tensip edilmiĢtir 6. Mamak‟ta askerlik hizmetini yapan birkaç hemĢehrimize izin sağlanmıĢtır 7. Pamukova‟nın maddeten iflas ettirilmesi için prensip kararına varılmıĢtır 8. ġemistan Koçulu ve taraftarlarının il kongresinde ne Ģekilde ekarte edilecekleri yolunda talimat alınmıĢtır Aziz okuyucular! ĠĢte heyetimizin muvaffakiyeti bunda ibarettir... Bize karĢı açılan husumet cephesinin âlemdarlığını yapanların Iğdırlıya hizmeti, baĢarısı ve seyahatlerinin hikâyesi bundan baĢka Ģekilde izah edilemezken, hiçbir menfaat beklemeden kudret ve kuvveti nispetinde size hizmete azmeden Pamukova‟yı susturmağa veya neĢriyatından alıkoymaya çalıĢmalarının sebebini takdir edersiniz. Yeni Iğdır‟ın memleket davalarının yer almasını arzu ettiğimiz sütunlarında bize küfrettirmek ve sonrada kanunen mesul olan yazarlarını (!) alkıĢlayıp uçuruma yuvarlamak fazilet ve marifet değildir. Yeni Iğdır, melek kılığına girip kendilerini tehlikeli ve meçhul bir akıbete sürükleyenleri görmemek gafleti içinde, bizi melek gibi görmekten korkmakta devam ederse, vebal ve günahlarının mesuliyeti kendilerine ait olacaktır. Belediye Seçimleri Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 88 5 Haziran ayı içerisinde yapılacak olan belediye seçimleri için siyasi parti mensupları arasında Ģimdiden istiĢarelere baĢlanmıĢtır. DP‟nin bu seçimlere nasıl bir liste ile iĢtirak edeceği henüz kati olarak bilinmemekle beraber son kaza kongresi arifesinde DP idarecilerinin çok sakat bir politika takip ederek parti kurucularını ekarte etmeleri bu partinin kazanma Ģansını tamamen zayıflamıĢtır. Merkezde Hacı Ekber Çöllü, Abdurrezak GüneĢ, Ali Yardım, Rahim Akyüz, Nurettin Kirman, EĢref BaĢaran, Fazıl Baykal gibi kuvvetli, nüfuz sahibi Ģahısların Demokrat Parti listesine girmeyecekleri tahmin edilmektedir. Bu taktirde seçimlerin büyük bir ekseriyetle partinin bu eski müntesipleri tarafından kazanılması münâkaĢa götürmez bir hakikat olacak ve Demokrat Parti idarecileri hatalarının cezasını çekeceklerdir. Diğer taraftan Kars mebusu Rıza Yalçın da CHP‟nin seçimlere ne Ģekilde gireceğini tespit maksadıyla birkaç gün sonra gelecektir. Seçimlerin DP, CHP ve Eski Demokratlar arasında hararetli geçeceği istiĢarelerin erken baĢlamasından bellidir. DP muhitinden sızan haberlere bakılırsa, bugünkü durumda kendilerini çok zayıf hisseden idareciler kongrede hırpaladıkları eski demokratlarla anlaĢarak karma bir liste yapma niyetini izhar ve kendileriyle temas ettiğimiz DP kurucuları da takip edilen politika muvacehesinde parti listesine giremeyeceklerini beyan etmektedirler. Vaziyet pek yakında tavazzuh edecektir. Sürmeli Spor Gençlik Kulübü Ġlk ve Orta Mektep Derneği Kuruldu (5 Nisan 1955) Sürmeli Spor Gençlik Kulübünün senelik genel kurul toplantısı Pazar günü yapılmıĢtır. Kulübün faaliyetleriyle yeni yıl çalıĢma programı müzakere edildikten sonra seçimlere geçilmiĢ ve neticede baĢkanlığa Kenan Gürcan, as baĢkanlığa PaĢa Turan, muhasipliğe Kâmil Taner ve kontrol kuruluna da Ahmet Tekin ile Orhan Çiftlik seçilmiĢlerdir. (5 Nisan 1955) Geçen PerĢembe günü Ticaret ve Sanayi odasında Kaymakamımız Galip Alaçayır‟ın riyasetinde yapılan bir toplantıda, öteden beri Iğdır‟ın muhtaç olduğu üçüncü bir ilk mektep binası yapılması hususunda müspet adım atılmıĢ ve bu iĢle ilgili bir dernek kurulmuĢtur. (...) Hacı Nağdalı Parlar riyasetinde Ali IĢık, HaĢim YeĢilyurt, Ġhsan Arıcan (Ġlköğretim MüfettiĢi –Mücahit) ve Cihangir Turan‟dan teĢekkül eden dernek idare heyeti faaliyetlerine baĢlamıĢtır. (...) Müstakil Demokratlarda Faaliyete Geçti Nisan 1955 Mecit Hun 7 Yıl: 1 Sayı: 90 Belediye seçimlerinin yaklaĢması dolayısıyla siyasî partiler arasında istiĢarelerin devam ettiği son günlerde DP kurucuları da bu mevzu etrafında temaslara baĢlamıĢlardır. Bilindiği gibi 2 Mayıs 1955 mebus seçimlerinden sonra Kars vilâyetinde DP‟ye hakim olmak isteyen bazı Ģahıslar parti genel merkezinin Kars‟ı ihmal etmesinden istifade ederek partinin ilk kurucuların ı ekarte etmek maksadıyla bütün Kars mülhakatında müĢterek bir kampanya açmıĢ ve partinin nüfuzlu elemanlarını parti dıĢı etmeye muvaffak olmuĢlardır. Bu meyanda Iğdır‟da da Abdurrezak GüneĢ, Hacı Ekber Çöllü, Mehmet Gülten, Nurettin Kirman, Rahim Akyüz, Ali Yardım, Kerem Zengi, Fazıl Baykal, Süphan GüneĢ gibi muhit ve nüfuz sahibi kimseler kısmen ihraç edilmek kısmen de usulsüz kongrelerle ekarte edilmek suretiyle parti teĢkilâtı 2 Mayısın muhalifleri olan Hasan Tezel, Kurban Akar, Feyzullah Ġnan, Osman Ataman ve Musa Doğan gibi Ģahısların idare ve himayesinde kalmıĢtır. (...) “Yeni Iğdır” Takibata Uğradı Nisan 1955 Pamukova Yıl: 1 Sayı: 90 7 Yeni Iğdır gazetesi 5 Nisan 1955 tarihli nüshasında Hasan Karalar imzasıyla yayınladığı “Kervan Yürüyecektir” baĢlıklı yazısından dolayı C.Müddeiumumiliğinin takibatına uğramıĢtır. Bu münasebetle gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun da maruz kaldığı tecavüz ve hakaret dolayısıyla Iğdır Müddeiumumiliğine müracaatta bulunarak Yeni Iğdır gazetesi mesul müdürü Cemil Aydın‟la yazı sahibi Hasan Karalar hakkında yapılacak takibata muvafakat etmiĢ bulunmaktadır. BaĢtan sonuna kadar hakaret iftira ve tecavüzle dolu bulunan bu yazının cevaplandırılmasın aile terbiyemiz ve içtimai durumumuz müsait olmadığı için, kendilerini muhatap olarak karĢımıza almayacak ve sadece adaletin tecellisini bekleyeceğiz. Fikre küfürle mukabele etmek suretiyle Iğdır‟ın münevver muhitinde tiksinti ve esefle karĢılanan Yeni Iğdır‟ın son nüshası, Yeni Iğdırcılarla tahrikçilerinin içtimai seviyesini ortaya koymuĢtur. Maarif Vekili Celâl Yardımcı’ya Açık Mektup Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 91 8 Maarif Vekili olarak kabinede yer aldığınız günden beri Türk Maarifine hizmet için bütün imkanlara baĢvurduğunuz inkâr kabul etmez bir hakikattir. Liselerdeki tedrisat Ģeklinin değiĢtirilmesi ve ilkokul davamızın süratle tahakkukundan tutun da, senelerden beri münakaĢa edilen Atatürk Üniversitesinin Erzurum‟da kurulmasına kadar birçok hususlarda hizmet ve muvaffakiyetiniz Türk Maarif tarihinde ebedileĢecektir. Atatürk Üniversitesinin ġark‟ın mühim bir merkezi olan Erzurum‟da açılması konusunda vekâletinizin almıĢ olduğu karar yalnız Erzurum‟u ve ġark vilâyetlerini değil bütün Türkiye‟yi ve maarif sever vatandaĢları sevindirmiĢtir. Atatürk Üniversitesinin Erzurum‟da açılmasına dair hükümet kararını radyoda dinlediğim zaman, haklı gurur ve sevincim bir sene evvel “Mıstık” imzasıyla bir mecmuada neĢredilen bir karikatürü hatırlamakla kısa bir müddet zail oldu. Karikatürde, henüz mağara devrinde yaĢayan insanlara benzetilen ġarklı vatandaĢlardan bir kaçı ikamet ettikleri mağaranın kapısından karĢılarındaki bir binayı yekdiğerine göstererek, “ĠĢte Atatürk Üniversitesi dedikleri Ģey budur” deniliyor ve bu suretle o zamanki Maarif Vekâleti ile hükümetin mutasavver kararı istihza mevzuu yapılıyordu. Bununla beraber Mıstık‟a bir bakıma da hak veriyoruz. Sayın Bakanım: Gazetemizin intiĢar ettiği Iğdır, sizlerin de yakinen tanıdığınız ve bildiğiniz bir hudut kasabasıdır. Nüfusu 40.000‟i tecanüs eden bu kasabanın 104 köyünde 19‟u beĢ sınıflı olmak üzere 28 ilkokul vardır. Bunlardaki tedrisat imkânsızlıkları ile öğretmen ihtiyacı da nazara alınırsa, Iğdır, ortaokul ve liselere talebe göndermek imkânlarından mahrumdur. Bu gün kasabanın otuza yakın köyündeki çocuklarımız ilkokullara devam etmek Ģöyle dursun, ana dili Türkçe‟yi henüz öğrenememiĢtir. Iğdır‟ın ġark kazalarına nispeten üstün olan kültür seviyesini nazara alırsanız, ġark‟ın maarif cephesinden ne kadar geri kaldığını taktir buyurursunuz. Hususiyle ġark‟ı bizden daha iyi bilmeniz, bu hakikatlere muttali olmanız muhakkak ki maarifimizin en salâhiyetlisi olarak sizleri de düĢündürmektedir. Kanaatimize göre, Atatürk Üniversitesine yeter miktarda talebe bulmak ve bu irfan ocağından lâyıkıyla istifade edebilmek için evvelemirde ilk öğretim müesseselerini takviye etmek zaruretindeyiz. ġarkta açılması takarrür eden irfan ocağının ebediyen tütmesi ve asırlar boyu kültürden mahrum kalmıĢ anayurdun bu köĢesine feyiz saçmasını temin sizin elinizdedir. Ġman ettiğimiz kudret ve ehliyetimizle bu ana derdimizi halledeceğinize inanıyoruz. Pamukova Hakkında Takipsizlik Kararı Nisan 1955 Pamukova 8 Yeni Iğdır gazetesinin bir nüshasında neĢredilen bir yazının “Parolamız ġudur: Yeni Iğdır” cümlesiyle biten kısmını tenkit etmemiz üzerine, mezkûr gazete mensuplarının C. Müddeiumumiliğine baĢvurarak hakkımızda takibat istediğini okuyucularımız bilirler. Parola kelimesini yerinde kullanamadıkları için, haklı tenkitimize maruz kalan Yeni Iğdır‟cıların Ģikayeti yerinde görülmediğinden, C.müddeiumumiliğince hakkımızda takipsizlik kararı verilerek dün Yeni Iğdır gazetesine tebliği edilmiĢtir. Diğer taraftan baĢtan aĢağı küfürlerle dolu olan Yeni Iğdır gazetesinin “Kervan Yürüyecektir” baĢlıklı yazısı da müddeiumumilikçe tetkik edildikten sonra yazı mesullerinden Cemil Aydın ve Hasan Karalar hakkında lüzumlu mahkeme kararı verilerek Basın Kanununa göre toplu Basın mahkemesine sevk edilmiĢlerdir. Haddimizi Bilelim Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 92 9 Okuyucularımız da fark etmiĢ ise, son günlerde Iğdır‟da bariz bir huzursuzluk hüküm sürmektedir. Bir müddet sonra yapılacak olan belediye seçimlerinde kazanma Ģansını çok zayıf gören DP idarecileri (!) muhtelif vesilelerle parti saflarından ayrılmak veya pasif kalmak mecburiyetini hisseden nüfuz sahibi Ģahıslara seçimlerin bitimine kadar yeni bir manevra ile kendilerini destekletmek maksadıyla tahrik ve tertiplere baĢvurmaktadırlar. Iğdır‟ın politik havasını çok iyi bilen hemĢehrilerimizin hususi maksatlarla çıkarılan asılsız haber ve Ģayialara kendilerini kaptırmayacaklarını çok iyi bildiğimiz için, sadece bazı mühim noktalara temasla iktifa edeceğiz. Evvelâ parti idarecileri safında, siyasi partilere mensubiyet ve politika ile meĢguliyetleri hususi kanunlarla men edilmiĢ devlet memurlarını görmekteyiz. Birçok politik toplantılara iĢtirak ve umumi yerlerde aleni propaganda yapan bu devlet memurlarının isim ve hüviyetleri tespit edilmiĢ olmaklar beraber kendilerine tevdi edilmiĢ vazifelerde (!) bizce malumdur. Hatta bazı dairelerde katip, odacı ve tahsildarlık gibi hizmetlerle maiĢetlerini temin eden bir çoklarının DP kaza idarecilerine olan yakınlıkları dolayısıyla amirlerinin de nazarı dikkatini celp edecek Ģekilde siyasi mesai yaptıkları vakidir. DP idarecilerinin, devlet memurlarını politikaya alet etmek gibi tehlikeli ve kanunsuz yollara sevk etmeleri muhakkak ki gözden kaçmayacaktır. Fakat bu halin halk arasında bıraktığı menfi tesirle manevi huzursuzluğun tashihi de gayri kabil olacaktır. Saniyen, iktidar partisinin kaza idarecileri sıfatıyla millet hizmetinde Ģerefle çalıĢan bazı memurların Ģikayet veya nakillerinin talep edildiğini duyuyoruz. Devlet memuru kendi salâhiyetine tevdi edilen iĢlerin kanun muvacehesinde müstakim ve bitaraf Ģekilde yürütülmesinden daima mesuldür. Fertlerinde anayasamıza göre Ģikayet edilmesi ve kendisinden kanuni yollarla hesap istenmesi mümkün iken, siyasi partilerin devlet mekanizmasına hulul etmek isteyiĢi ve devlet iĢlerine siyasi müdahalelerin yapılması rejimimiz için ciddi bir tehlike teĢkil etmektedir. Salisen yukarda iĢaret ettiğimiz küçük memurların çalıĢtıkları daire veya riayetle mükellef oldukları amirlerinin resmi sırlarını gayri resmi Ģahıslara ifĢa etmeleri de üzerinde durulacak hususlardan birisidir. DP baĢkanın devlet dairelerinden hususi ajanlar kullanarak resmi ve kanunen ifĢası zararlı olan malumatı toplamaya ve istediği memuru azi veya naki (görevden alma veya nakil) ettireceğini hissettirecek Ģekilde bir tedhiĢ havası estirmeye hakkı yoktur. ĠĢte bütün bu tehlikeli manevralar iki ay sonra yapılacak olan mahalli bir seçimin hazırlıklarıdır. DP kaza idarecilerinin güttüğü bu politikanın mevcut huzursuzluğun izalesi için iflasına bütün kudretimizle çalıĢacağız. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - I Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 92 9 BÜYÜK TEZEL (Cafer Sadık Tezel) 1952 yılında kadar CHP Iğdır Ġdare heyeti azalığı yapmıĢ müfrit muhaliflerdendir. DP‟nin iktidara geçmesini müteakip birçok sondajlar yapmıĢ ise de parti değiĢtirmemiĢ ve Kars‟ta DP‟nin keĢmekeĢ içinde bulunduğu bir sırada kardeĢi Hasan Tezel‟i CHP‟deki sandalyesine oturttuktan sonra DP‟ye intisap etmeye muvaffak olmuĢtur. Partiye intisabından birkaç gün sonra idare heyetine geçen Sadık Tezel bugüne kadar aktif vazifelerde bulunmuĢ ve fakat “erkânı harpliğini” yaptığı partisini, 2 Mayıs seçimlerinde yanlıĢ tabya kullandığından kaybettirmiĢtir. Bir aralık partideki as baĢkanlık vazifesinden de ıskat (düĢürme) edilen Sadık Tezel‟in ismine uygun bir sadakatle çalıĢıp çalıĢmayacağı ancak politik hava veya menfaatlerin seyri tayin edecektir. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - II Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 93 KÜÇÜK TEZEL (Hasan Tezel) 11 DP‟nin seçimler sonrası müntesiplerindendir. Büyük kardeĢi Sadık Tezel‟in iki sene evvel iktidar partisine geçmesi üzerine 2 Mayıs 1954 seçimlerinde CHP‟nin kazanma ihtimalini gözden kaçırmayan Hasan Tezel, CHP‟nin ateĢli müdafileri arasına geçmiĢ ve DP listesi aleyhinde bütün gücüyle çalıĢmıĢtır. CHP kaza reisi Rıza Yalçın‟ın Kars mebusluğuna seçilmesini müteakip Hasan Tezel, vilâyet kongresinin yapıldığı tarihe kadar ana muhalefet partisinin kaza reisliğini de ifa etmiĢ ve fakat o zamana kadar Iğdır emrine çalıĢan parti jipinin vilâyetçe istirdat (geri alınmasına) edilmesinde üzülerek (!) DP‟ye intisap etmiĢtir. Öteden beri herkesin nabzına göre Ģerbet verme prensibini güden Tezel‟in, bu politikası son zamanlarda iflas ettiğinden gönlünden geçirdiği Belediye Reisliği ihtimali de suya düĢmüĢtür. Hasan Tezel halen DP‟nin Iğdır‟da sağ kolunu (!) teĢkil etmektedir. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - III Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 94 12 Nisan 1955 OSMAN ATAMAN Son günlere kadar DP‟nin baĢlıca muhalifleri arasında idi. 1950 seçimlerinde DP listesinde yer almaya muvafakat etmiĢse de bir gün sonra CHP‟yi tercih ederek DP listesine karĢı cephe almıĢ ve o zaman CHP idare eden Hacı Nağdalı Parlar‟ın kendisini Belediye Reisi yapacağını vaat etmesi üzerine bu safta çalıĢmıĢtı. Mezkûr seçimde Halk Partililer kazandığı halde belediye reisliğini Ali Ural‟dan alamamıĢ ve bu mağlubiyetin tesiri altında 4 sene sustuktan sonra 2 Mayıs (1954) seçimleri arifesinde Iğdır‟da Cumhuriyetçi Millet Partisini kurmuĢtur. (Cumhuriyetçi Millet Partisi, 27 Ocak 1954 tarihinde kapatılan Millet Partisinin yerine 9 ġubat 1954 yılında kurulmuĢtur. Mücahit) Bu partideki faaliyetine dair bir karar suretini aynen neĢrediyoruz. Karar No. 3 Karar Tarihi. 15.4.1954 BaĢkan vekili Osman Ataman riyasetinde Musa Doğan, Kâmil Taner, Ferudun Karadağ toplanarak aĢağıdaki hususları müzakere etmiĢ ve Ģu karar verilmiĢtir. 1 - Partiye verilen beyannamelerin idare heyeti toplantılarına lüzum kalmadan Musa Doğan tarafından tanzim ve kayıtlarının yapılmasına 2 – Partimize rey vermeyecekleri kanaatiyle ova köylerinde teĢkilât kurulmasın mahal olmadığına 3 – Kazaya gelecekleri haber alınan DP adayları Abbas Çetin ve Lâtif Aküzüm‟ün yapacakları mitinge karĢılık olmak üzere Musa Doğan‟ın idaresi altında mukabil bir miting tertipleneceğinin seçim kuruluna bildirilmesi 4 – Partimizin seçimleri kaybetmesi ihtimali düĢünülerek DP listesi aleyhinde icap ederse CHP‟lilerle teĢriki mesai etmede bir mahzur olup olmadığının vilâyetten sorulmasına karar verildi. DP aleyhine bu kadar müfrit bir kampanya açan Osman Ataman, Ģimdi Hacı Nağdalı Parlar‟ın imza ve mührüne havi bir DP kimlik cüzdanı taĢımakta ve partinin idarecileri arasında bulunmaktadır. Ankara‟ya son seyahati sırasında kendisine DP listesinde baĢkanlık vaadi yapılan Osman Ataman‟ın 1950 deki akıbete uğrayacağına muhakkak nazariyle bakılabilir. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? - IV Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 95 13 Nisan 1955 BÜYÜK HACI Siyasi hayata Hac farizasını yerine getirdikten sonra atılmıĢtır. 1946 ve 1950 Belediye seçimlerinde CHP adaylarını kazandırmak için var kuvvetiyle çalıĢmıĢ ve 2 Mayıs 1954 tarihine kadar CHP idare heyeti azalığı vazifesini sadakatle ifa etmiĢtir. DP‟nin muhalefette bulunduğu sıralarda (1946-50) kuruculardan Rahim Akyüz, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Ziya Güner, Mehmet Gülten, Ali Ünal, Hüseyin Aydın, Fazıl Baykal ve arkadaĢlarına en ağır ithamlarda bulunmaktan çekinmemiĢ ve fırsat buldukça DP‟yi bile itham etmek suretiyle bu yolda Ģöhret (!) yapmıĢtır. Küçük kardeĢi Nağdalı Parlar‟ın 1953 yılında iktidar partisine yaslanmasına rağmen 2 Mayıs 1954 seçimlerini bitirinceye kadar CHP‟ye hizmette devam etmiĢtir. Iğdır‟da Yerlilik-Muhacirlik tasnifinin mucitlerinden olan Hacı Kulem Parlar, DP‟nin iktidarı muhafaza etmesi üzerine derhal parti değiĢtirmiĢ ve DP‟nin kaza ekâbiri arasında yer almıĢtır. Halen önümüzdeki Belediye seçimleri için zemin hazırlamakla meĢguldür. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 95 KÜÇÜK HACI 13 1953 tarihinde DP‟ye intisap etmiĢ ve o sıralarda kuruculara karĢı açılan husumet kampanyasının tabii neticesi olarak, Nurettin Kirman baĢkanlığındaki idare heyetinin ıskat (düĢürme)ı üzerine de bir yolunu bulup geçici parti baĢkanlığına getirilmiĢtir. Uzun zaman bütün Iğdır‟ı Ģahsiyle kaim ve emri altında göstermeye muvaffak olan Nağdalı Parlar, Iğdır‟ın en zeki politikacılarındandır. Çok defa “Hacılık” sıfatını bile politikaya feda etmekten çekinmediği için vilâyet ve genel merkez tarafından desteklenmiĢ, fakat 2 Mayıs seçimlerinde Iğdır‟da nüfuz sahibi olmadığı anlaĢılınca partinin gözünden düĢmüĢ politika kurbanlarındandır. 2 Mayıs 1954 mebus seçimleri arifesinde DP namzetlerine 15.000 rey vaat eden Küçük Hacı malum hezimete uğradıktan sonra eski taktiğinde devam etmiĢse ve tertipli kongrelerle getirdiği delegelerden bile iltifat görmemiĢtir. Halen Feyzullah Ġnan riyasetindeki kaza idare heyetinde azadır. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V I Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 95 14 FEYZULLAH ĠNAN 2 Mayıs 1954 Mebus seçimlerini DP‟nin kazanması üzerine petrol ofisi acenteliğinin akıbetini düĢünerek CHP‟ye kayıtlı olduğu halde DP‟li olduğunu iddia edenlerdendir. Iğdır‟da parti kurucularıyla mideciler arasında ki had mücadelede ikinci tarafa intisap ederek kaza kongresinde tarafların birbirine düĢmesinden bilistifade baĢkan olmuĢtur. Seçimlerdeki sinir gerginliğinin izalesini müteakip, rey tasnifinde hile yapılmak suretiyle idare heyetine seçildiği yolunda Hacı Nağdalı tarafından bir müddet propaganda yapılmıĢ ise de muvaffak olunamamıĢtır. Feyzullah Ġnan‟ın tercümeihali (özgeçmiĢ) hakkında Doğubeyazıt‟ta dava vekilliği ile iĢtigal eden Sayın Hakkı Çakan tarafından gazetemize enteresan malumat verilmiĢ ise de bu bahiste sadece politik hayatından bahsetmekle iktifa ediyoruz. ġoför muavinliği, Adliye odacılığı, zabıt kâtipliği gibi mesleklerde çalıĢtıktan sonra ticaret hayatına atılmıĢ ve kısa zamanda hemĢehrilerimizce malûm sebeplerle temayüz etmiĢtir Bir tesadüf eseri olarak baĢkanlığa getirilen Feyzullah Ġnan‟ın siyasi ikbaline tereddüt ve Ģüphe ile bakılmaktadır. Iğdır’da DP’yi Kimler Ġdare Ediyor? – V II Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 98 16 TALAT TUFAN 1950‟den sonra DP‟ye intisap etmiĢ ise de bugüne kadar Ģahsi menfaat veya nüfuz temini gayesinden uzak bir dürüstlük ve sadakatle çalıĢmıĢtır. Ġdareciler arasında muhit ve rey bakımından en avantajlı eleman sayılabilir. Kendisi aynı zamanda PTS Kooperatifleri Birliği Ġdare Heyeti Reisidir. 6000 ortaklı Iğdır Birlği‟nin rakipsiz baĢkanı olan Talât Tufan tarafsızlığı ve doğruluğu ile hemĢehrilerinin sevgi ve sempatisini kazanmıĢ ise de maalesef partide lâyık olduğu yeri iĢgal edememiĢtir. Son Kaza Kongresinde, Hacı Nağdalı Parlar‟ın baĢkanlıktan düĢmesi için efkârı umumiyede baĢ gösteren temayülün Talât Tufan lehinde tezahür edeceği tahmin edilmiĢ ve fakat Feyzullah Ġnan‟ın baĢkanlığa getirilmesi bütün muhitte hayretle karĢılanmıĢtır. Mevcut vaziyet muvacehesinde de Ģimdiki idare heyeti içinde DP Kaza reisliğini dirayetle yapabilecek evsafı haiz yegâne elemandır. Talât Tufan riyasetindeki bir idare heyetinin Iğdır‟da DP muhitini mevcut keĢmekeĢten kurtaracağı tahmin edilebilir. Emniyet ve Jandarma Sıkı ĠĢbirliği ġehit Mehmet ÇavuĢ Abidesi (11 Nisan 1955) (...) Cumartesi günü saat 7 sıralarında Ġbrahim Durak, Ali Avcı ve Tahir Fidan isminde en büyüğü 17-18 yaĢlarında üç kafadar tarafından Baharlı Mahallesinden Cemile adında 12 yaĢında bir kız kaçırılmıĢ, (...), BaĢköy istikametine götürüldüğü anlaĢılınca jandarmamız hareket geçmiĢ ve Alikızıl köyü civarında yakalanmıĢlardır. (11 Nisan 1955) Yıllardır ihmal edilen Melekli caddesindeki ġehit Mehmet ÇavuĢ Abidesinin inĢası, genç tabur komutanımız BinbaĢı Necati Kırca‟nın himmetiyle tamamlanmıĢ ve bilhassa Abidenin bulunduğu saha tamamen tesviye edilerek kumlattırılmıĢtır. (...) Sayın Adnan Menderes’e Açık Mektup Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 94 12 Nisan 1955 1946 yılında beri atılmıĢ olduğunuz Demokrasi davasında ġark‟ın serhat vilâyeti Kars‟ı, safınızda görmediğiniz için üzüldüğünüzü biliyoruz. 27 senelik bir terör ve Ģiddet idaresinin bütün haksızlıklarına maruz kalmıĢ; hak, hukuk, adalet ve hürriyet mefhumlarından mahrum edilmek suretiyle sorgusuz, sualsiz kurĢuna dizile; evinden, yerinden ve ecdadının kendisine bıraktığı yuvasından alınarak, bütün emvali müsadere edildikten sonra, sürgüne tabi tutulmuĢ; yüz binlerce masum vatandaĢa bahĢettiğiniz hürriyet ve iade ettiğiniz haklara rağmen, safınızda görmeyiĢiniz üzüntünüzün ne kadar haklı olduğunu izaha kâfidir. Karslıyı bu milli dava da sizinle aynı yolda, aynı adımlarla yürümekten alıkoyan sebepler nelerdir? CHP‟nin, çeyrek asırlık zulüm ve iĢkencesini benimseyecek kadar hissiz; DP iktidarının, ferdin hak ve hukukuna riayetini inkâr edecek kadar da nankör olmadığımıza göre, bizi demokrasi kervanına katılmaktan men eden bir sebebin mevcudiyeti asla inkâr edilemez. SAYIN MENDERES: 1950 ve 1954 seçimlerinde sizden ayrıldığını zannettiğiniz Karslı, sizinle beraberdir. Fakat onu eteğinden tutup yolundan alıkoyan bazı sebepler vardır. ĠĢte dava bu manilerin tespit ve bertaraf edilmesidir. Maksadımızı tam manasıyla izah edebilmek için yakın tarihlerde Kars‟taki bazı siyasi hadiselerden bahsedeceğiz. DP‟nin Kars‟ta kurulduğu sıralarda, yıllar boyu ezilmiĢ ve haksızlığın sillesini yemiĢ olan Karslı, uzun zaman korku, Ģüphe ve tereddüt içinde hadiselerin geliĢmesini beklemiĢ ve Halk Partisinin sizlere karĢı takip ettiği hareket tarzına seyirci kalmıĢtır. Büyük bir cesaretle bu davaya atılan hemĢehrilerimiz komünistlik, memleket hıyaneti gibi en ağır isnat ve ithamlara maruz kaldılar. Fakat CHP‟nin bütün muhalefet ve müĢkülâtına rağmen bu serhat vilâyetin her köĢesine hak ve hürriyetin sembolü addedilen DP iĢaretinin hakkedilmesi ve hatta Karslının kalbine iĢlenmesi önlenemedi. Zaman geçti, CHP saflarına mideleriyle bağlı olan bazı zevat (!) iktidara hulul etmek suretiyle mevki ve sandalye sahibi oldular. 2 Mayıs 1954 seçimlerine kadar münferit Ģekilde hissedilen bu politika seçimleri müteakip bütün Ģiddet ve dehĢetiyle tatbik edildi. ġimdi DP Kars ve mülhakatında istisnasız olarak 2 Mayısın muhalifleri tarafından idare edilmektedir. Bu yetmiyormuĢ gibi, DP‟nin muhalefette bulunduğu sıralarda kendisiyle mücadele eden parti kurucuları da muhtelif vesile ve bahanelerle tasfiye edildi. Dünün muhalifleri bugün partinin idaresine hakim. Bütün varlığını, atıldığınız Demokrasi davasının tahakkuku için feda etmekten çekinmeyen samimi mensuplarınız da parti dıĢı kalmıĢlardır. Dün kendisine Ģiddet, terör ve iĢkence ile her türlü ceza ve cefayı reva görenleri, Karslı bugün demokrasi yolunda görünce, haklı olarak tereddüt ve Ģüphe içinde kalmaktadır. Karslıyı bu yoldan alıkoyan DP‟nin prensipleri değil, DP‟li görünmek suretiyle bu milletin huzurunu bozmaya çalıĢanlara karĢı itimatsızlık ve güvensizliktir. 1946 yılından beri Demokrasi uğrunda yıpranmıĢ bir vatandaĢ, henüz beĢ ay evvel Cumhuriyetçi Millet Partisinin bir mebus adayı veya bir CHP baĢkanını, partisinin teĢkilâtına hakim görürse tabii olarak üzülecek ve ona itimatsızlığının tabii bir neticesi olarak çok sevdiği partisinin listesine iltifat edemeyecektir. Büyük emeklerle hakim kıldığınız demokrasinin ve Demokrat Parti prensiplerinin nasıl bir pervasızlıkla çiğnendiğini, bu milli davanın Kars‟ta nasıl suiistimal edildiğini görüp daha fazla üzüleceğinizi taktir etmekle beraber, yarım milyon nüfusun DP safında yürümek Ģerefinden mahrum edilmemesi için de sizden hususi bir alâka beklemek zorundayız. Kars‟ı, Karslıyı ve Ģiddet idaresi mesullerinin suiistimal ettiği DP prensiplerini ancak siz kurtarabilir ve Kars‟ın siyasi mukadderatını siz değiĢtirebilirsiniz. Lâtif Aküzüm Geliyor Askeri Hastanenin Yeni Tabibi (12 Nisan 1955) Toprak Mahsulleri Ofisi Ġdare Meclisi reisi ve eski Kars mebusu Lâtif Aküzüm birkaç güne kadar Kars‟a ve oradan da kasabamıza gelecektir. Aküzüm‟ün seyahati Toprak Mahsulleri Ofisine müteallik hususlarla ilgilidir. Daha Ġyi Olmaz mı? Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 95 Bülent Fahri Akınsal Sıtma Mücadele Binası KarĢısındaki Muayenehanesinde Hastalarını Kabule BaĢlamıĢtır. 13 Dünkü Ġstanbul gazetelerinin verdiği habere göre, Erzurum da kurulması kararlaĢtırılan Atatürk Üniversitesi için Erzurumlular kudretleri nispetinde yardımlarda bulunarak bugüne kadar bir milyon lirayı mütecaviz bir hasılat temin etmiĢlerdir. Dün tahkik ettiğimize göre, Iğdır‟da faaliyete geçen ilk ve orta mektep yaptırma dernekleri bugüne kadar halktan bir kuruĢluk yardım bile sağlayamamıĢlardır. Bu iki haberi bir arada tetkik edersek, Iğdır‟ın kalkınması hususunda anlatılan masalların bizi sürüklediği feci akıbeti takdir etmemeye imkan yoktur. Çocuklarımızın ilkokul kifayetsizliği sebebiyle cahil kaldığını, okul ve öğretime karĢı hükümetin lakayt bulunduğunu ileri sürecek kadar cesaret gösteririz. Kayıt zamanında mevcut imkânsızlıkları müĢkülat Ģeklinde iddia ve tefsir ederek maarifçilerimizi Ģikâyet eder, olmadık yerlere baĢvururuz. Günü gelip bu ihtiyacımızın giderilmesi mevzuunda bir dernek kurulunca beĢ kuruĢ yardımda bulunmamak için türlü bahane ve mazeretler icat etmekten geri kalmayız. Erzurum‟da açılacak Üniversite, yalnız Erzurumluya irfan ve ilim öğretmeyecektir. ġark vilâyetlerinin hepsinden yüzlerce gencimiz bu irfan ocağında yetiĢecek ve kendisini memlekete faydalı bir seviyeye getirmeye çalıĢacaktır. Yarın Iğdır‟dan da bu Üniversiteye çocuklarımız, kardeĢlerimiz gideceğine göre Erzurumluyu yardım sahasında yalnız bırakmamalı idik. Fakat bundan da sarfınazar ederek derneklerimizin Ģu periĢan haline acıyoruz. Birkaç ay sonra bizler milli eğitim memurluğunun eĢiğini aĢındıracak, kaymakam, vali ve hatta vekile kadar Ģikâyetnameler yağdırarak çocuklarımızın kaydedilmemesinin sebebini soracağız. Fakat derneğe 10 liralık bir yardım bahisi mevzuu olduğu zaman da yan çizeriz. Ankara‟ya heyetler gönderip Iğdır2ı vilâyet yapma hayalleriyle meĢgul olacağımıza, Ģu acı hakikati görüp çarı arasak daha iyi olmaz mı dersiniz? Bir Duyuruma da Bizden Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 96 14 Dünkü Yeni Iğdır gazetesinin arka sayfasında büyük puntolarla neĢredilen Ģu duyurmayı her halde okumuĢsunuzdur!.. “Iğdır‟da münteĢir Pamukova gazetesinin Sahibi ve Yazı ĠĢleri Müdürü Mecit Hunoğlu‟nun partimizle bir güna ilgisinin olmadığını ve gazetesinin Partimizin organı olmadığını sayın halkımıza duyurmayı faydalı buldum! DP İlçe idare kurulu başkanı Feyzullah İnan” DP Ocak kongrelerinin cereyan Ģekli ile kaza kongresinde ki usulsüzlükleri ve bunları Tüzük muvacehesinde ki mesullerini Ģiddetli bir lisanla tenkit ve Parti üst kademelerinin dikkatini çekmek suretiyle yaptığımız devamlı neĢriyat, Iğdır‟da bir nüfuz ticareti tesisine çalıĢanları hiddetlendirmiĢ ve aleyhimizde harekete geçirmiĢtir. Yukarıdaki duyurma bu cereyanın tabiî bir neticesi Ģeklinde tezahür ettiğinden hiçte hayret etmedik. Haddizatında mevcut keĢmekeĢ muvacehesinde DP Kaza idarecileriyle mensubiyet iddia edecek kadar basit bir yola baĢvurmuĢ olmadığımız gibi, neĢriyatımızla da bunu fiilen ortaya koymuĢ bulunuyoruz. Biz Hacı veya Petrol Ofisi acentesinin hoĢuna gitmek onlara dalkavukluk yapmak suretiyle huluskârlıkta bulunmak için değil bütün imanımızla benimsediğimiz DP prensiplerine hizmet ve DP Ġktidarının müspet hizmetinden Iğdır‟ı takatimiz nispetinde istifade ettirmek maksadıyla DEMOKRAT sıfatını taĢıyoruz. Bu sıfata lâyık Ģekilde faaliyet göstermemiz ve Partiyi kendi Ģahsi menfaatlerine alet edenleri teĢhir etmemiz tabiatıyla böyle bir gediğin açılmasına yol açacak ve huzurları kaçan Feyzullahları aleyhimizde tahrik edecektir. Mecit Hun ve arkadaĢları, meĢru Ģekilde yapılacak her türlü mücadelede onları yere serecek kudret ve kuvvete sahip olduklarından Demokrat Partiye itimat ve sempatilerinden zerre kadar inhiraf etmemek suretiyle DP‟yi onların haris nüfuzundan halâs etmeye çalıĢmaktan geri kalmayacaklardır. Pamukova, bundan böyle yine DP organı olarak neĢriyatına devam edecek ve fakat Demokrat Partiyi sömürge zannedenlere alet olmayacaktır. Iğdır Ġlkokul Yapma Derneği Ana Nizamnamesi (14 Nisan 1955) 1- Derneğin adı: “Iğdır Ġlkokul Yapma Derneği” dir. (...) 4- Derneğin kurucu üyeleri aĢağıdaki Ģahıslardan müteĢekkildir: Musa Doğan EĢref Kaya Ali IĢık Hacı Nağdalı Parlar Cihangir Turan Hasan Öztürk HaĢim YeĢilyurt Hacı Ekber Çöllü Abdurrezak GüneĢ Veli Orkun Ġhsan Arıcan Cemil Aydın Hamit Çiftlik Ġl Genel Meclisi üyesi Ġl Genel Meclisi üyesi Tüccar Tüccar Tüccar Müteahhit Esnaf Tüccar Ticaret Odası BaĢkanı Ortaokul Müdürü Ġlköğretim MüfettiĢi Gazeteci P.T.S.Kooperatifi Birliği Kontrol Memuru Zihni Türkmen DP’ye Ġntisap E (16 Nisan 1955) Uzun zamandan beri tarafsızlığını muhafaza eden müteahhit ve tüccarlarımızdan Zih Türkmen iki gün evvel DP‟ye intisap etmiĢtir. Gerek ticari hayattaki doğruluk ve muvaffakiyeti ve gerekse çok geniĢ olan aile muhitiyle temayüz eden Zihni Türkmen‟in bu hareketi iktidar çevrelerinde memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Türkmen‟e tayin ettiği ye siyasi yolda muvaffakiyetler temenni ederiz. Heyet ve Ötesi!... Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 99 18 28 ġubat 1955 Pazartesi günü...Belediye riyasetinin dar salonunda son içtimai akdetmek üzere toplanan meclis azaları, mutat saat geçtiği halde esnemek ve sigara dumanından halka yapmakla meĢguller. Reis, telefonla Ali IĢık‟ı toplantıya ısrarla davet ederken, Feyzullah Ġnan birkaç gün evvel parti baĢkanı olmanın gurur ve azametiyle meclisini sükunetini bozdu: “Ankara‟ya gidecek arkadaĢları hemen tespit edelim. Ben petrol ofisi hesaplarını tasfiye ve Osman Bey (Ataman) de inĢaatı için demir almak için derhal Ankara‟ya hareket zorundayız” Meclis azalarının asabiyetleri yüzlerinden okunuyordu. Osman Ataman, bermutat kelimeleri inci tanesi gibi dökerek: “Anlayamadığım bir cihet var. Ankara‟ya kimlerin gideceği geçen sene meclis tarafından kararlaĢtırılmıĢtı. Benle EĢref Kaya, harcırah verilmek suretiyle, tensip edilmiĢtik. Meclisin bugün aleyhte temayül göstermesine taraftar değilim” dedi. Birkaç günden beri bu mesele etrafında hazırlanan Hasan Tezel, sinir buhranları geçiriyor ve elindeki kibrit çöpünden intikam almaya çalıĢıyordu. Zira anlaĢmaya göre, Hamit Çiftlik‟e harcırahlı bir Ankara seyahati ve Hasan Tezel‟e de Ali Ural‟ın izinli bulunduğu müddetçe Belediye reis vekilliği temin edilecekti. Osman Ataman‟ın fikri bu sebeple Tezel‟i de münâkaĢaya iĢtirak ettirdi. Hasan Tezel, Ataman‟ın bahsettiği Ģekilde bir meclis kararı olmadığı iddia ettikten sonra, Belediye meclisinden heyete katılacak kimselere harcırah verilmesi lâzım geldiğine zayıf bir esbabı mucibe ile iĢaretle Hamit Çiftlik‟in gitmesine taraftar olduğunu belirtti. Ankara‟da hususi iĢlerini takip zorunda bulunan Feyzullah Ġnan ile Osman Ataman, Hasan Tezel‟in tezine Ģiddetle muhalefet ediyordu. Meclisin, tahsil ve kabiliyet bakımından en avantajlıları meyanında kabul edilen Hamit Çiftlik ise, Ģahsı üzerinde fazla münakaĢa yapılmasına taraftar olmamakla beraber Hasan Tezel‟i destekliyor ve Feyzullah Ġnan‟la Osman Ataman‟ın esasen hususi iĢleri için gideceklerini fırsat buldukça ortaya atıyordu. Artık ok yaydan çıkmıĢ, meclis iki hizip halinde birbirine girmiĢti. Uzun münâkaĢalardan sonra, Hamit Çiftlik ticaret vekâletinden izin istihsal etmek zorunda olduğunu ileri sürerek feragat ettiğinden, Osman‟la Feyzullah‟ın harcırahsız olarak heyete iltihak etmeleri kararlaĢtırıldı. Aradan hayli zaman geçti. Ankara heyeti (!) petrol ofisi hesaplarıyla Osman Ataman‟ın demir iĢini sağlam kazığa bağladıktan sonra Iğdır‟a avdet etti. Gazetemiz, velev ki kendi parasıyla seyahat etmiĢ olsalar bile, heyet mensuplarının eli boĢ dönmesini Iğdır‟ın prestiji bakımından hoĢ karĢılamadığını samimi bir lisanla tenkit etti. Ġddiamız Ģu idi: Feyzullah Ġnan‟ın petrol ofisi iĢi ile Osman Ataman‟ın demir meselesini halleden bir heyetin, Iğdırlının BaĢvekil Adnan Menderes‟e olan bağlılık ve Ģükran hislerinin bir niĢânesi addedilen Fahri HemĢehrilik kararını bile takdim edemeden avdet ediĢi muvaffakiyet addedilemezdi. Ġddiamız Ģu idi: Osman Ataman inĢaatına yeter miktarda demir alamadıkça, nasıl ki Ankara‟da beklemek zorunda ise, Iğdırlının kendisine tevdi ettiği bir vazifeyi de yerine getirmek için icap ederse aylarca beklemeliydi. Ġddiamız Ģu idi: Iğdırlıyı BaĢvekil Sayın Menderes gibi kıymetli bir hemĢehriye sahip kılacak tarihi kıymeti haiz bir kararı Ali Ural‟ın üzerine atıp Kars kongresine yetiĢmek için çırpınılmamalıydı. Nihayet iddiamız Ģu idi: Fahri HemĢehrilik kararını CHP‟li Belediye reisi Ali Ural vasıtasıyla takdim etmekle, Sayın BaĢvekil, kendi partisinin rozetini taĢıyan yeni hemĢehrilerinden kalabalık bir heyeti görmemenin üzüntüsü içinde bırakılmamalı idi. Aradan kısa bir zaman daha geçti. Feyzullah Ġnan Iğdır heyeti hakkındaki tenkitlerimizi Ģu cümlelerle cevaplandırmak istedi: “Ankara‟ya Belediyenin parası ile gitmek isteyen ve bu emellerine eriĢemeyip de refüze (ret) edilenleri, yerli yersiz bu muhterem Ģahıslar hakkında isnatlarda bulunanları aralarına almadıkları için, adı geçen heyetin kalitesizliğinden bahsedenlerin, kaliteleri Iğdırlılarca malum olduğundan varsın birkaç menfaat ve etiket meraklısı da beğenmeyi versin, ne çıkar!” Ne garip cevap değil mi? Ankara‟ya Belediyenin parasıyla gitmek için çırpınan Osman Ataman‟la, Hasan Tezel‟in bile, ĢakĢakçılığını yaptıkları veya bizzat mensup oldukları heyetin kalitesini beğenmediğini Feyzullah Ġnan‟ın kendisinden hayretle iĢitiyoruz. Yine ne gariptir ki Feyzullah Ġnan, bizi cevaplandırmak endiĢesiyle siyasi mücadele sahasındaki arkadaĢlarını dahi teĢhir etmekten çekinmemiĢ, onları refüze (ret) edilmekle itham etmiĢtir. ĠĢte aziz okuyucular! Bizimle mücadele bayrağını çekenleri kendi liderlerinin kaleminden okuyup tanıyınız. Öyle bir lider ki (DP ilçe baĢkanı Feyzullah İnan) , bir Mecit Hun‟a cevap vereceğim diye yüzlerce Iğdırlıyı itham ve teĢhir etmekten çekinmez. Öyle bir lider ki, bu memlekette tek bir rey sahibi olmadığı halde basit bir taktikle parti baĢkanı, Ticaret Odası idare heyeti azası ve hatta Belediye meclisinde sandalye sahibi olabiliyor. Öyle bir lider ki, dün zabıt kâtipliğinden ayrılıp bugün Iğdır‟ın Hacısı, münevveri ve nüfuz sahibini peĢine takarak Iğdırlının aleyhine teĢvik ve tahrik edebiliyor. Öyle bir lider ki, Kirmanlar (Nurettin), Saraçoğullarını atlatıp petrol ofisi acentesi; Bedrileri atlatıp yapılı ev ve bark; Tezelleri, Hacıları, Tufanları atlatıp parti baĢkanı; Atamanları atlatıp Ticaret Odası idare heyeti azası; Turanları atlatıp Ģeker bayii olabiliyor. Öyle bir lider ki, dün kendisini partinin baĢına getiren Ahmet Yılmaz‟ı bir tarafa bırakıp ġemistan Koçulu‟nun rey pusulasını atacak kadar cesareti kendisinde bulabiliyor. Ve nihayet bu lider, bugün Mecit Hun‟un yarın baĢka bir hemĢehrimizin partiyle âlakası kalmadığını ileri sürecek kudreti kendisinde bulabildiği gibi Ģahsi hesabını görebilmek için de lalettayin bir heyetle Iğdır‟ın prestijini ayak altına almakta tereddüt etmiyor. ĠĢte mücadelemizin can noktası ve bizi kendi hemĢehrilerimizin itimadından mahrum bırakmak maksadıyla istismar edilen neĢriyatımızın mahiyeti budur aziz okuyucular!... Bu Ne Pervasızlık! - I Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 100 19 Yeni Iğdır gazetesinin dünkü nüshasında “Pamukova‟nın Ġftiralarına Cevap” baĢlığı altında malum neĢriyat serisinden birisini daha okuduk. DP Kaza reisi Feyzullah Ġnan tarafından, “Topuna Birden” baĢlıklı yazımızı cevap olarak gazetemizde neĢri istenen mezkur yazı, Basın Kanunu‟nun 19ncu maddesi gereğince Sulh Ceza hakimliğine tevdi edilmiĢ ve 14.4.1955 tarih, 955/79 sayılı kararla neĢri men edilmiĢti. Keyfiyet gazetemizin Cumartesi günü çıkan nüshasında efkârı umumiye meyanında Feyzullah Ġnan‟a da duyurulduğu halde yazının aynen Yeni Iğdır gazetesinde intiĢar etmesi hayret ve teessürle karĢılanmıĢtır. Feyzullah Ġnan‟ı dünkü nüshamızda layık olduğu Ģekilde cevaplandırdığımız cihetle sadece bazı hususlara temasla iktifa edeceğiz. Heyetin, ticarethanesinin levhasını baĢkaları namına çeviren, Ali‟nin külâhını Veli‟ye, Veli‟ninkini de Ali‟ye giydirmeye çalıĢanların, bankalardan çektikleri kredileri ödemeyip de protesto edilenlerin, utancından köylere gizlenenlerin itibarını iade eylemek ve bu gibilere plasman veya kredi temin etmek için gitmemiĢ olduğunu biz de biliyoruz. Fakat DP BaĢkanının neĢriyatımız, Ģahsımız ve gazetemizle zerre kadar alâkası olmayan böyle bir ithamda bulunmasının sebep ve saikını anlayamadık. Bahusus bu beyanın, ticaret odasında idare heyeti azalığı yapan bir kimse tarafından yapılması ve Iğdır‟da ticarethanesinin levhasını iyi niyetlerle değiĢtiren bazı hemĢehrilerimizle banka kredilerinin ödenmesinde maruz kalınan geçici sıkıntıların teĢhir edilmesi Ģayanı dikkattir. Iğdır‟la yakından veya uzaktan alâkalı banka, ticari müessese ve çeĢitli firmalar beyninde Iğdır tüccarı aleyhinde biri istifham yaratmaya çalıĢmak, sadece bir basın suçu değil ticari bir cürümdür. Bu cürümün cezası ticaret odası tarafından Feyzullah Ġnan‟a çektirilmelidir. Mezkur yazının Yeni Iğdır gazetesinde intiĢarı müteakip bütün Iğdır tüccarı endiĢe içinde bize Ģu suali sormaktadır. Velev ki muvakkat bir sıkıntı ve mali buhran içinde Iğdır tüccarı borcunu ödememek gibi bir meĢakkatle karĢı karĢıya kalsa dahi, bir tüccarın – hususiyle ticaret odasında salâhiyet sahibi bir kimsenin- bunu gazete sütunlarında teĢhir etmesine göz yumulacak mıdır? Mezkur neĢriyat, milli bankalarımızı da Ģüphe altında bırakacak menfi bir hava yaratmaktan hâli kalmamıĢtır. Her tüccar kendi sahasında ve kendi kudreti nispetinde bankalarla alâkalıdır. Ġstikraz yapar, kredi alır, hesabı cari açar ve bazı ahvalde borcunu zamanında kapatamamaktan mütevellit protesto edilir. Fakat bunlar, tüccar ve bankanın mesleki sırlarıdır. En ufak bir Ģekilde ifĢa edildiği taktirde ticari huzursuzluk baĢlar. Kasabada iki bankanın bu mevzulardaki hassasiyetleri Ģayanı takdir olduğu halde keyfiyetin bu Ģekilde tezahür etmesi, Iğdır tüccarını haklı olarak Ģüphe ve endiĢeye sevk etmektedir. Görülüyor ki, “Mecit Hun‟u cevaplandırmak endiĢesi DP baĢkanı ve Ticaret Odası Ġdare Heyeti azası Feyzullah Ġnan‟ı ĢaĢkınlık içinde bırakmıĢ ve onu kanunen suç, ticari teamüller muvacehesinde de cürüm sayılacak bir yola sevk etmiĢtir. Bu hareket müsamaha hududunu aĢtığından gerekli cevabı alâkalılar vermelidir. Bu Ne Pervasızlık! - II Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 101 20 Gazetemizin Ankara‟ya giden Iğdır heyetinin mesaisi hakkında yaptığı ciddi ve samimi tenkitlerin DP Kaza Ġdare Heyeti reisi ve heyet mensubu Feyzullah Ġnan‟ı ne Ģekilde ĢaĢkınlık içinde bıraktığını geçen nüshalarımızda belirtmiĢtik. Mahkemenin (Ademi neĢir) kararı ve 5680 sayılı Basın Kanunu hükümlerine rağmen, Yeni Iğdır gazetesinde neĢredilen cevapta (!) bazı tarizlerde bulunulduktan sonra Ģöyle denilmektedir: “Vilâyet iĢi mi? Ne çabuk unuttun? Geçen sene bu zamanlar da Iğdır‟ın vilâyet olacağı hususunda ki nihai kararı iĢittiğin zaman, adetin veçhiyle feryadı koparıp, tahrik ve teĢvikçileri alkıĢlayan, Iğdır‟ın Karaköse‟ye bağlanmasını isteyen sen değil miydin?” Hayır Feyzullah, Doğubeyazıt‟ın Iğdır‟a bağlanmasını arzu etmiyor diye Maarif Vekili Sayın Celâl Yardımcı‟yı 2 Mayıs seçimlerine takaddüm eden günlerde binlerce hemĢehrinin huzurunda tenkit eden bendim. Ama, Iğdır‟ın vilâyet haline getirilmemesi için Osman Ataman‟ın dikte ve talimatıyla Ankara‟ya telgraflar yağdıra bugün kuzu postunda görünmek isteyen Feyzullah Ġnan‟ın bizzat kendisiydi. Bu hakikate rağmen ben sizi Iğdır‟ı Karaköse‟ye bağlamaya çalıĢmakla itham etmiyorum. Zira, bu bir hata değil, sizce daha uygun olan bir kanaat ve fikir olabilir. Fakat, Iğdır‟ı, Karaköse‟ye bağlamak maksadıyla biran için mesai sarf ettiğimi kabul etsem dahi, bu hareketi bir hıyaneti vataniye derecesinde büyütmekte ki kastınız nedir acaba? Karaköse, milli hudutlar dıĢında yabancı bir diyar mıdır? Hayır. Karaköse, Demir Perde gerisinde bir kızıl memleket midir? Hayır. Karaköse, Türk ırkının karakteristik vasıflarını ve Türk kanı taĢımayan insanlarla mı meskûndur? Hayır, hayır, hayır! Milli hudutlar dahilinde ki bir kasabayı yine aynı hudutlar içinde kalan bir vilâyete bağlamak veya bağlamağa çalıĢmak sizce suç addediliyorsa yazıklar olsun, ayıplar olsun...Siz bu basit manevralarla efkârı umumiyede makes (yankı) bulamayacaksınız Feyzullah... 2 Mayıs seçimleri arifesinde binlerce Iğdırlıya hitaben, “Iğdır‟ın vilâyet olması DP iktidarı tarafından kararlaĢtırılmıĢtır. Nâçiz bir hemĢehriniz olarak hallettiğim bu davaya, mebus seçilmezsem bile, partim iktidara geldiği taktirde hepimiz Ģahit olacak ve Iğdır‟ı vilâyet olarak görmenin hazzını duyacağız” vaadine rağmen birkaç gün evvel Ankara‟ya giden Iğdır heyetinin (!) bu yoldaki teklifini “mahsul vermeyen tarlaya tohum ekilmez” diyerek reddeden ben değil sizi bu Ģekilde yazmaya ve konuĢmaya teĢvik eden Abbas Çetin idi... “Demokrat Partiye kayıtlı olmadığınız ve parti ile de bigüna alakanız bulunmadığı halde partili süsü vererek asil ve necip iktidar partisinin forsundan istifadeye yelteniĢinizin bu etikete özeniĢin 2 Mayıs seçimlerinden evvel ve bu seçimlere takaddüm eden günlerde el kadar varak parenle(kağıt parçası) hangi cenaha yaslanıp nereden menfaatleneceğini ĢaĢırmıĢ olarak mütemadiyen güneĢe balçık atar gibi DP‟ye saldırıĢın de hepimizce malûmdur” Bir insanın aciz içine çırpınması ve ĢaĢkına dönmesinin en iyi niĢanesini Feyzullah‟ın bu satırları arasında bulabilirsiniz. Mecit Hun‟un 2 Mayıs seçimlerinde DP‟ye muhalefet ettiğini inkâr edemeyiz. Fakat aynı seçimlerin muhalifi bulunan HasanTezel, Kurban Akar, Muhtar Aydın, Osman Atman, Musa Doğan, Kulem Parlar ve arkadaĢlarını bugün DP‟nin baĢında görmemizin sebebini Feyzullah efkârı umumiye huzurunda izah ve bizi ikna edebilecek mi? Mecit Hun‟un muhalefetini kabul edelim. Fakat 2 Mayıs seçimlerini DP‟ye kazandırmak için her türlü fedakarlığa katlanan Rahim Akyüz, Nurettin Kirman, Ali Yardım, Ġsa Yiğit, Hüseyin Aydın, Ali Ünal ve daha binlerce hemĢehrimizin günah ve kabahati nedir? Pamukova, 2 Mayıs seçiminden birkaç ay sonra neĢir hayatına girdiği halde bu seçimlerde gazetemizin herhangibir partiye mensubiyetini iddia edecek kadar ĢaĢkınlık, efkârı umumiyenin gözünden kaçmamıĢtır. ĠĢte biz Feyzullah‟ı bu ĢaĢkınlık ve çırpınıĢ içinde hayret ve teessürle seyrederken, o hâlâ cevap göndermekle meĢguldür. Ne acınacak bir manzara!... Bu Ne Pervasızlık! - III Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 102 21 Yeni Iğdır‟cılarla Feyzullah Ġnan‟ın üzerinde ısrarla durdukları bir cihette efkârı umumiyece de malum olan pamuk meselesidir. “Kendi tabirlerince” sıkıntı da kaldıkları anda “Denize düĢüp köpüğe sarılanlar” gibi dört elle yapıĢtıkları bu mesele hakkında iĢin adliyeye intikal etmesi hasebiyle fazla malumat veremeyeceğiz. Ancak, Ģu noktayı belirtelim ki, 1950 yılında yapıldığı iddia edilen pamuk suiistimali o tarihten beri birçok adlî safhalar arz etmiĢ ve en son olarak da mesullerin mahkumiyetine dair mahkeme kararı temyizce nakzedilmiĢtir. Mecit Hun, bu suiistimal iddiasının muhakkikidir (soruĢturmacı). Vazifesini bütün hemĢehrilerinin takdir edeceği bir ciddiyetle yapmıĢ ve Türk Adliyesi huzurunda hesabını vermiĢtir. Hal böyle iken, Feyzullah Ġnan, “cevap verememek” külfeti içinde henüz adli safhada bulunan bir davayı neĢren alevlendirmeye çalıĢması ve efkârı umumiyeyi mahkemenin kanaatine müessir kılacak Ģekilde tahrike yelteniĢi teessürle karĢılanacak bir mahiyet arz etmektedir. TeĢriî salâhiyeti haiz olan Büyük Millet Meclisi dahi, Adliyeye intikal eden mevzularda müzakere ve münâkaĢadan çekinirken, Iğdır‟da tesadüfen DP baĢkanlığına getirilen bir Feyzullah‟ın bu pervasızlığı göstermesi cidden Ģayanı hayrettir. Adliye vekili, mahkemeye intikal etmiĢ bulunması hasebiyle Zonguldak‟taki grizu ve Dumlupınar faciaları hakkında mebusların sual takrirlerini cevaplandıramazken, Iğdır‟daki ocak baĢkanlığı saltanatının pervasızlığına üzülmemek elde değil. Mühim olan bir noktada, mezkûr pamuk suiistimali davasında maznun olarak mahkeme edilenlerden bir kısmının halen DP Kaza Ġdare Heyeti azası olarak Feyzullah Ġnan‟la politik sahada kader beraberliği yapmıĢ olmalarıdır. Ve DP baĢkanının, “Ankara‟ya giden Iğdır heyeti kooperatifini malûm pamuk meselesinin halledilmesi için gitmemiĢtir” Ģeklindeki ifadesi maalesef efkârı umumiyenin Ģüphe ve husumetini mevcut DP Ġdare Heyeti azalarından bazıları üzerinde toplamıĢtır. ĠĢte aziz okuyucular, Feyzullah mahkemenin “Ademi neĢir” kararına rağmen Yeni Iğdır gazetesinde yayınladığı cevabı budur!.. Efkârı umumiye, Pamukova‟yı cevaplandıracağım diye, ticarî bir huzursuzluk ile bazı hemĢehrilerimiz üzerine husumet ve Ģüphe tevcihi suretiyle nahoĢ bir hava yaratan Feyzullah Ġnan‟ın akıbetini merakla beklemektedir!... Bir Telgraf: (20 Nisan 1955) Yalanlama (22 Nisan 1955) Sayın Mecit Hun Pamukova Gazetesi IĞDIR Hakkınızdaki takibatı üzüntü ile takip ediyorum. Verildiğini öğrendiğim takipsizlik kararından dolayı duyduğum sevinçle Ģanlı adliyemizi bir kerre daha saygı ile selamlar, memleket ve millet menfaati uğrunda giriĢtiğiniz mücadelede muvaffak olmanızı dilerim Tevfik Araslı Meğer Neler SöylemiĢiz!.. Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 103 Dünkü Yeni Iğdır gazetesinde “Taarruza Uğradık baĢlığı altında neĢredilen haber tamamen asılsız ve uydurmadır. Filhakika Hasan Karalar adındaki Ģahıs dövüldüğ iddiasıyla adliyeye baĢvurmuĢsa da, kendisinin gazetemiz sahip ve mesul müdürü Mecit Hun‟la akrabalığı bulunan b kimselerle münâkaĢa ve kavga etmesi Mecit Hun‟un tahrik ve teĢvikini iddia edecek kadar basitliği gerektirmez. Biz fikre küfürle mukabele eden bir gazetenin bu isnadını da hoĢ karĢılamakla iktifa eder, hâdiseye sadece üzüldüğümüzü bildiririz. 22 Nisan 1955 Yeni Iğdır‟ın bütün sütunlarını bize tahsis ettiği dünkü nüshasında, Tevfik Araslı‟ya yapılan sitemi hayret ve taaccüp içinde okuduk. Meğer Yeni Iğdır‟a neler söylememiĢiz ki!.. Parola kelimesinin lügatimizdeki karĢılığını bilmeyen Yeni Iğdır‟cıların “Parolamız ġudur: Yeni Iğdır “ ifadesini tenkit ve ikaz maksadıyla: “Iğdır‟a hizmet hepimizin gayesidir. Fakat, Yeni Iğdır‟ın cahil muharriri, bir ismi de Novi Iğdır olan Yeni Iğdır‟ın Demir Perde gerisinde bir kızıl Ģehri olduğunu bilmeyecek kadar gafil ise yazıklar olsun!” Dememiz, onları, komünistlik ve komün formun niĢanesini taĢımakla itham etmekmiĢ!... “Dedemiz bu memlekete eser (!) olarak kilise hediye etmediği ve babamız millî varlığımızla tehlike teĢkil etme sebebiyle mecburî sürgün ve ikamete tabi tutulmadığı için kefaret vermeye veya melek kılığına girmeye ihtiyacımız yoktur” Demekle, onların isnatlarına karĢı Ģahsımızı ve gazetemizi müdafaaya çalıĢtık. Onlar menfi olduklarını ve dedelerinin kilise yaptığını efkâr umumiye huzurunda ilân ve ikrar ettiler. Meğer biz dedelerini gâvura hizmet etmekle topunu birden muazzep (sıkıntı) etmiĢiz!. “Menfaatlerimizin bölünmesini bir feveran vesilesi addeden yazar da biliyor ki, Pamukova bugüne kadar menfaat peĢinde koĢmayı beceremeyen ve yazar gibi düĢkün vatandaĢları senelerce yedirmek ve giydirmek suretiyle geçindiren yegâne gazetedir” Demek suretiyle bir hakikate temas etmekle sanki günah iĢlemiĢiz. Biz, bütün imanımızla bağlandığımız Demokrat Partinin menfaat avcılarıyla mideciler tarafından sömürülmesine müsamaha etmediğimiz için, Demokrat Partiyi arkasından vurmuĢuz! Biz, muazzam bir ziyafette –lâyık olmasa da- tesadüfen bulunan Abbas Çetin gibi bir hemĢehrimizi hazirûnun mânalı nazarlarının kahredici kudretinden bir an için kurtarmak maksadıyla bir yakınlık gösterip, bilâhare de Abbas Çetin “mahsul vermeyen tarlaya tohum ekilmez” vecizesini (!) tenkit etmekle meğer küfretmiĢiz! Biz, Fuat Araslı‟nın bizce muhterem bir Ģahsiyet olan kendi kardeĢi Tevfik Araslı hakkındaki isnat ve dedikodularına esef etmekle aynı sulpten (dölden) olan iki kardeĢi birbirine düĢürüyormuĢuz!.. Biz, onların pirine ve ağasına (Abbas Çetin) huluskârlık yapmadığımız için günde bir gömlek değiĢtiriyormuĢuz! ġu bir hafta içinde yaptıklarımızın bilançosunu Yeni Iğdır‟da üzülerek okuduk. Fakat buna rağmen refikimizi mazur görüyoruz. Zira, ahtapot kelimesini peĢinde adam gezdirmek, manasına kullandığını mahkeme huzurunda kemali safiyetle ifade eden bir kimseden daha fazla bir Ģey beklenemez. Her gün efkârı umumiye muvacehesinde bu kötü duruma düĢeceklerine bari biraz da Türkçe öğrenseler! Ne çıkar, gazetecilik değil Yıldırım DüĢtü Ocak Kongresine mi, uydur uydur yaz! (23 Nisan 1955) (25 Nisan 1955) 21 Nisan 22 ye bağlayan gece saat 4 sıralarında Bendemurat köyünde arkadaĢımız Mehmet Gülten‟in kayınbiraderi Nadir Özdemir‟in evine yıldırım isabet etmiĢtir. Öğrendiğimize göre Nadir‟in evine düĢen yıldırım bitiĢikte ki ahırlara sirayet ederek 21 sığırın ölümüne sebebiyet vermiĢ ve yıldırımın tesiriyle kırılan bir ağaç da Nadir‟in karısını baĢından yaralamıĢtır. ArkadaĢımız Mehmet Gülten‟e geçmiĢ olsun dileriz. mi? Mütehassıslar (Uzmanlar) heyetinin dün tetkik maksadıyla Iğdır Devlet Üretme Çiftliğine yaptığı seyahate gazeteci olarak davet edilmediğimiz halde Kars mebuslarına ait hususi vasıtadan istifade ederek katıldık. Vilâyetin tahsis ettiği maka arabasıyla kaymakamlık cipinde yer alanları biliyor musunuz? DP BaĢkanı, As BaĢkanı, Ġdare Heyeti azaları! Kendilerine yer verilmeleri lâzım gelen Belediye reisi, Ticaret Odası reisi, Birlik BaĢkanı ise maalesef davet edilmemiĢ bile! Hayret ettik doğrusu! Beyler tetkike mi yoksa ocak kongresine mi götürülüyordu?... Hayırseverlik Örnek Bir Hamiyetperverlik (27 Nisan 1955) (26 Nisan 1955) Uzun zamandan beri vasıtaların geçmesine mani olan Topçular caddesindeki bir köprü, kıymetli ve hayırsever tüccarlarımızdan Hacı Ekber Çöllü tarafından birkaç gün evvel çimento ile yeniden yapılmıĢtır. Muhterem Hacımız Ekber Çöllü‟nün bu hareketinin politika ile meĢgul olan Hacılara da örnek olmasını candan temenni ederiz. Bu da mı Acemilik?.. Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 108 Kasabamızın genç ve hamiyet sever tüccarlarından Cihangir Turan 23 Nisan Çocuk Bayramı münâsebetiyle yoksul ilkokul öğrencilerinden 9 erkek ve bir kız çocuğunu giydirmiĢtir. Bayram günü hali vakti yerinde olan çocuklarımız gibi neĢe içinde eğlenen bu kabil yavrularımıza yardım etmek isteyen hamiyetli tüccarlarımızın da harekete geçmesini bekleriz. 28 Nisan 1955 Kars’ı Anavatandan Ayıran Kalemi Kırmak Lâzımdır. “BaĢvekilin Erzurum‟a gelip, oradan Kars‟a gelmeden vatana dönmesi Karslıları hem üzmüĢ hem de zikirlerinde (Bu kelimenin mânası anlaĢılamamıĢtır. Mecit Hun) istifam (Türkçe‟deki istifham yerine kullanılmıĢ olacak. Mecit Hun) yaratmıĢ idi...Memleketi bir kül halinde bir bütün olarak gören hükümet reisi son yaklaĢmaların bu görüĢleri daha fazla çoğaltacağını birkaç defa beyan etmiĢtir” Yukarıdaki satırlar Yeni Iğdır adıyla intiĢar edip bir müddetten beri Türk dili ve gramerini gülünç hale getiren bir gazetenin (!) 26 Nisan 1955 tarihli nüshasındaki “Daha iyi neticeler bekliyoruz” baĢlıklı yazısından alınmıĢtır. Yazının, sözüm ona muharriri, “BaĢvekil Kars‟a gelmeden vatana döndü” ifadesiyle neyi kastediyordu?. Bir tesadüf eseri olarak gözümüze çarpan bu cümle üzerinde saatlerce düĢündük, kafa yorduk...Demek ki, Kars, Vatanın bir parçası değildi! (Veya muharrir (!) böyle kabul ediyordu) Demek ki, BaĢvekil, Erzurum‟dan avdet etmekle, Yeni Iğdır‟a göre, vatan dıĢında mütalaa edilen Karslıları üzmüĢ ve hatta zihinlerde istifham yaratmıĢ!.. Dahası var: Memleketi bir bütün olarak gören Hükümet Reisinin bu görüĢü, son yaklaĢmalarla (Yani partiler arası yaklaĢmalarla) daha ziyade çoğalacakmıĢ (Yani kuvvetlenecekmiĢ) Muharririn (!) ifadesinden anlaĢıldığına göre, BaĢvekil Sayın Menderes bile bu güne kadar Kars‟ı Anavatanın bir parçası olarak kabullenmemiĢ ve partiler arası yaklaĢma, Hükümet Reisini mecburen bu anlayıĢa sevk etmiĢtir...Bu suretle yekdiğerini teyit ve tamamlayan iki cümleyle, Kars‟ı milli hudutlar dıĢında bir vilâyet olarak kabul ve Sayın BaĢvekili de bu fikri mükerrer defalar ifade etmekle itham eden gazete, kendi mantığı çerçevesinde bir sürü manasız cümlelerle yazısını bitirmektedir. Bu tuhaf, gülünç ve bir o kadar da tehlikeli fikri muharrire (!) empoze eden âmil ne olabilir ki... Gaflet ve cehalet mi? Fakat aynı gazete “Parolamız Yeni Iğdır” ifadesine karĢı kendilerini ikaz eden gazetemizi, “Bizi komünistlikle itham etti, biz cahil ve gafil değiliz, Türkçe‟ye vakıfız ve bilerek yazıyoruz” iddiasıyla dava etmedi mi? O halde bu ihmal olamaz .. Kasti mi? Ama, baĢlarının üzerinde dalgalanan Türk bayrağı ve daha dün Tipik ve Mantolu muharrirlerine yapılan adi bir hakaretin failini en kısa zamanda tecziye eden Türk Adliyesi, Kars‟ın milli hudutlar dahilinde bir Türk diyarı olduğunu bu, kaleminin yazdığını gözü görmeyen, ağzından çıkanı kulağı iĢitmeyen, kültür yoksulu gazeteye hâlâ telkin edemedi mi? Buna da ihtimal vermiyoruz. Ġftira mı? Fakat, 1950 ve 1954 mebus seçimlerinde partisine iltifat etmediği halde, Kars‟ı kalkındırmak için en kıymetli mütehassıs elemanları seferber eden, yalnız Iğdır ovasının sulama ve emniyeti ile inkiĢâfı için yüz milyona yakın para sarf eden bir hükümet reisine, Kars‟ı vatanın bir parçası kabul etmiyor, Ģeklinde iftirada bulunmak, memleket severlik duygularıyla telif edilemez. Görülüyor ki gazetenin hiçbir cepheden, bitaraf Ģekilde mütalaa edildiği taktirde, kaçamak yolu ve tevil imkânı kalmamıĢtır. Yeni Iğdır, Kars‟ın millî hudutlar dıĢında bir vilâyet olduğunu bililtizam yazmıĢ veya hükümet reisine iftira etmiĢtir. Her iki cephesi de bizim kadar ve bizden ziyade Türk Adliyesini alâkadar etmektedir Yeni Bir Kitap Acı Bir Kayıp (28 Nisan 1955) (28 Nisan 1955) Aynı zamanda tarih hocası olan Iğdır Ortaokulu müdürü Veli Orkun tarafından, “Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adı altında hazırlanan bir kitap Kars‟taki Ülkü matbaasında tabedilmek üzeredir. Bu münasebetle uzun bir müddetten beri Kars‟ta izinli bulunan Veli Orkun Iğdır‟a avdetini müteakip Iğdır için hususi bir kıymete haiz eserini satıĢa arz edecektir. Tarihin eski zamanlarından bugüne kadar Iğdır‟ın geçirmiĢ olduğu tarihi istihaleleri ciddi bir tetkik neticesinde bir araya toplayan Iğdır Tarih ve Coğrafyasını bütün Iğdırlılara tavsiye ederiz. Iğdır‟ın tanınmıĢ tüccarlarından Ağayar Sürmeli dün müptelâ olduğu kalp kifayetsizliğinden kurtulamayarak vefat etmiĢtir. Ağır baĢlılığı, doğruluğu ve ticari ahlakıyla kendisini bütün muhite sevdiren Ağayar Sürmeli‟ye Allah‟tan mağfiret ailesine baĢsağlığı dileriz. Saçmalar Koleksiyonu ve Bir Anket Mecit Hun Sayı: 109 29 Nisan 1955 Yıl: 1 Gazetemiz bugünden itibaren Yeni Iğdır gazetesinin muhtelif sayılarından bazı cümleleri iktibas ederek her gün bu sütunda neĢredecektir. Okuyucularımızdan bu cümlelerin ifade ettiği mânayı bulup gazetemize bildirenler arasında en çok puan kazan 5 kiĢiye Pamukova‟nın birer senelik abonesi hediye edilecektir. Verilecek cevaplarda cümlenin aslı ile ifade ettiği mananın temiz bir kâğıda alt alta yazılması ve posta vasıtasıyla gönderilmesi Ģarttır: 1- Ümit ve istikbale teveccüh göstermeyen mazi varlıklarının ruh ve hayatını kaybetmiĢ asıl sahibinin kisvesinde miras kalmıĢ, asılı madalyalardan ne farkı vardır? (Yeni Iğdır 18 Nisan 1955, Sayı 16) 2- Kuvvede kalan yarı yolda tarımar olan ve nice sarsılmaz azmin naçiz birer ömrü fani sayıldığı teĢebbüs sahasında maziden kalan varlığını çizdiği sevki‟i tabiinin akıntısına uymak suretiyle iktisap edilen mevki ve gösteriĢin ehil gayretbezi olduğu olduğumuzu iddiaya çalıĢmak medyun ve Ģükran bulunduğumuz hatıraların sıhhatv ve kutsiyetini karalamak nev‟inden boĢ vehi bir gayret olur. (Yeni Iğdır 18 Nisan 1955, Sayı 16) 3- Bir diğerinin konuĢmasını sırf imtihan olacağım diye cerh edip memleket hayrına matuf konuĢmaları frenlemelidir. (Yeni Iğdır 27 Nisan 1955, Sayı 24) 4- Politik olayların yeknâsak vatandaĢlara teĢmili herkesce malûmdur (Yeni Iğdır 28 Nisan 1955, Sayı 25) Saçmalar Koleksiyonu ve Bir Anket Mecit Hun Sayı: 110 30 Nisan 1955 Yıl: 1 5 Ancak kaza ve vilâyet namına konuĢacak insanların natıkadan mevkut olmamaları o yerin ileriye gidip gitmemesine lâzım olacak çok büyük Ģartların birisidir. (Yeni Iğdır 17 Nisan 1955 Sayı 24) 6 – Vefatı kalabalık bir halk kitlesi Belediye asri mezarlığına defnetmiĢlerdir. (Yeni Iğdır 17 Nisan 1955 Sayı 24) *** Saçmalar koleksiyonuna devam edeceği. Ancak Yeni Iğdır Gazetesinde geçen “Türkçe ve Osmanlıca‟dan galat” bazı kelimelerin karĢılığını da vermekle okuyucularımıza bir kolaylık yapacağımızı zannediyoruz. Mutaariz Mütecaviz Muvahebe Murakabe CalıĢmaklarÇalıĢmalar Natıkadat mevkut (Bu terkibin manasını biz de çıkaramadık) Sobortor Sabatör TeĢ‟i TeĢyi Mualefet Muhalefet Pilvevzetör Pülverizatör Tedafu Tedafüi Tevsir Tefsir Ankete Gelen Yazıları NeĢrediyoruz: CEVAP 1: Bu da Deryami’den (Ali Erdoğan) Kim tenkit ediyor Yeni Iğdır‟ı, Susuz derelerde sel değirmeni, Bin kelimesinde bir çeyrek mana, Muallakta dönen yel değirmeni. Çok güzel yazmıĢtır kendi hesapda, Hiçte sakımadan çıkarır tabda, Sözü ne lugatta ne de kitapta, Arpası bulunmaz dul değirmeni. Manası bir ama, bin anlamıĢsın, Yıldızın yanında gün anlamıĢsın, Sıfır sözlerini ben anlamıĢsın, Virane sahada çöl değirmeni. Ne mübarek çıkar yazdığın yazın, Bir bacağı kısa birisi uzun, Biri yazın doğar birisi güzün, Çiçeksiz arıda bal değirmeni. Sen sana kalırsan viran yaparsın, Yakını uzaktan gören yaparsın, Iğdır hayrına fren yaparsın, Kendi kafasında bel değirmeni. “Tüstüm” ün yerine “küstüm” konuĢma, “Astım” ın yerine”kestim” konuĢma “Üstüm” ün yerine “sustum” konuĢma Ne mükemmel Ģive dil değirmeni Deryami Ģiire emek etmiĢem, Mübarek sözlerin tefsir etmiĢem, Bir sene abone ben hak etmiĢem, Çünkü izahlandı kul değirmeni CEVAP 2: Saçmalar koleksiyonun 1,2,3 ve 4 üncü cümlelerin manası aĢağıda izah edilmiĢtir: 1- Kısmen saçma olan bu cümle, içindeki kelimler ayrı ayrı birer mana ifade etmekte ise de, bir araya getirildiği taktirde manasız bir hal almaktadır. Tefsirine imkân yoktur. 2- Tamamen saçmadır. Yazarın kendisi hal edebildiği taktirde, ben gazetenizin iki yıllık abonesini kendisine deruhte etmeye hazırım. Bununla beraber Türk Dil Kurumu‟nun dahi bu saçmayı ifadelendireceğine kani değilim. 3- Bu cümlenin manası sarihtir. Yazar, memleket hayrına olan konuĢmalara mani olunmasını alenen istemektedir. 4- Yazar, bu cümlesinde yeknesak kelimesini kullanmasaydı, manasız bir cümle vücuda gelebilirdi, Meselâ, “politik olayların vatandaĢlara teĢmili herkesçe malûmdur” gibi. Hasılı, dam üstüden saksağan vur kazmayı beline. Sayın Pamukovacı, aboneyi hak ettiğimi tahmin ediyorum. Ya aksinin ispatını veya abonemi isterim. Saygılarımla. GÜLTEN Kitap ve Kırtasiye Evi Sahibi Mehmet Gülten (Ġlk Mektep Mezunu) Yorganı Yakmayacağız Nisan 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 109 29 Bu yazıda efkârı umumiyenin hayret ve taaccüp etmekten kendisini alamadığı bu hususun izahına çalıĢacağız. Bu husus, DP vilâyet ve kaza teĢkilâtının bariz husumetine rağmen, bizim Demokrat Parti iktidarına karĢı olan bağlılık ve itimadımızın tevlit ettiği istifhamdır. TeĢkilâtın muhtelif kademe kongrelerinde takip edilen hattı hareketle kongrelerden sonra hüküm süren asabi hava, DP‟ye karĢı sempati besleyenleri memnuniyetsizliğe sevk etmiĢ olduğu gibi teĢkilâtla hükümet icraatı arasında ki tenakuzun siyasi hayatımızdaki menfi tesirleri de açıkça hissedilmiĢtir. Parti teĢkilâtının muayyen bir zümrenin hakimiyeti altında, hükümet icraatı aksine nahoĢ bir istikamet tutturması, muhakkak ki bizim kadar her aklıselim sahibi DP mensubunun müĢkülata maruz bırakmıĢtır. Bu keĢmekeĢ ve ahenksizlikten hükümeti, partinin yüksek kademelerini ve hatta bu kademelerde fiilen vazife alan zevatı bir dereceye kadar mesul tutamayız. Filhakika, DP tüzüğünün bütün icap ve mükellefiyetlerine rağmen, vatandaĢı siyasi partilere karĢı olan fiili münâsebetlerinden ziyade, dil, mezhep ve bölge farklarına göre tasnif etmek, siyasî nüfuz ve Ģahsi menfaat sahibi olabilmek için halkın hakiki arzu ve reyini çiğneyerek gizli ve tertipli kongreler akdetmek, bir Ģahsın arzusuna uyularak Ģüphe edilen ocak ve bucak kongrelerini yapmaktan sarfınazar etmek, partinin üst kademelerini yakından ve ciddi Ģekilde alâkadar etmekle beraber bu hareketlerin teĢkilatta bir maraz halini alması da – tashihinin zaman mütevakkıf olması sebebiyleüst kademeleri Ģimdilik mazur duruma sokmaktadır. Binaenaleyh, halen Cumhuriyetçi Millet Partisine ait evrakı kabul etmek veya CHP idare heyetlerinde faal vazifelerine devam etmek suretiyle iki veçheli politikadan medet uman bazı Ģahısların ceplerinde DP hüviyeti ile yakalarında bu partiye ait rozetleri taĢımaları veya Iğdır‟da olduğu gibi Demokrat Parti teĢkilâtına da hükmetmeleri ömürsüz olacaktır. Iğdır‟da yaratılan Kürtlük, Acemlik ve Muhacirlik tefrikasından Hükümet Reisini mesul tutamayız. Iğdır‟ın ocak teĢkilâtı bulunan ve muhtar seçimlerini DP‟ye kazandıran 20 köyünde, sakinleri Kürt‟tür mülâhazasıyla, kongre yapılmasından, bütün teferruatına kadar vakıf olan vilâyet teĢkilatı dururken, genel idare kurulunu mesul addedemeyiz. 2 Mayıs seçimlerinde DP listesini didik didik eden muhalefet erkânının bugün iktidar partisinin mukadderatını tayin edecek Ģekilde teĢkilâtın baĢına bilâtereddüt yerleĢtirilmesi ve partiye samimiyetle bağlı olan eski müntesiplerinin aktif hizmetlerden uzaklaĢtırılmasından Ģimdilik GündeĢler, Köprülüleri mesul tutamayacağız. Hal böyle iken yukarıda izah ettiğimiz sebeplerle maruz kaldığımız husumet muvacehesinde hâlâ DP iktidarının müsmir icraatından sitayiĢle bahsediĢimiz bazı okuyucuları haklı bir tereddüde sevk etmiĢtir. TeĢkilâttan tevellüt eden bu gibi hata ve haksızlıklara münfail olarak hükümete karĢı hasmane bir cephe açmak, pireye kızıp yorganı yakmaktan farksızdır. ĠĢte bu sebeple daha çok istifade etmek arzusunda olduğumuz yorganı, Ģimdilik bize meydan okuyan pireden kurtarmaya çalıĢacağız. Hayvan Islahında ġahsî TeĢebbüs (30 Nisan 1955) Mütehassıs Heyet Ġptidai vaziyette bulunan hayvancılığımızın ıslahı mevzuunda Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinin faaliyetlerine ilâveten Ģahsî teĢebbüsler de kendisini hissettirmektedir. Bu meyanda Iğdır hayvancılığı için ciddi bir hizmete tevessül eden kıymetli hemĢehrilerimizden Ticaret Odası Reisi Abdurrezak GüneĢ , tesis ettiği inekhane için Karacabey kazasından iki tane Montafon boğa getirmiĢ bulunmaktadır. Bu teĢebbüsün hayvancılıkla iĢtigal eden bütün hemĢehrilerimize örnek olmasını temenni ederiz. (25 Nisan 1955) (...) Karslıların sevinç ve ümit içinde bekledikleri mütehassıs heyet 21 Nisan günü K muvasalat edip bazı tetkiklerde bulunduktan so de beraberlerinde mebuslarımızdan Ġbrahim Us Remzi Çakır olduğu halde Iğdır‟a gelmiĢtir. (... Mert Olunuz!.. 2 Mayıs 1955 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 111 Bâzı haĢarı çocuklar olur, anneleri sabahleyin yıkar, saçını tarar, itina ile giydirir ve temizliğini, edebini muhafaza etmesi için nasihatte bulunur. Çocuk saatlerce ebeveynini dinler, nasihatlerini tutacağını vaat eder. Fakat onu bir saat sonraya ya yüznumarada oynarken veya çamurda yuvarlanırken görürsünüz. Tükürseniz utanmaz, tokatlasanız suçunu inkâr eder. Yeni Iğdır da uslanmak bilmeyen haĢarı bir çocuk gibi bizi uğraĢtırıp durmaktadır. Günün birinde burnunun dibindeki bir kızıl Ģehrini parola yapacak kadar gaflet içinde çırpınır. Tenkit ve ikaz edince üstelik bizi suçlandırmaya kalkıĢır. Aradan hafta geçmez Kars‟ı vatandan ayıracak bir ifade tarzı ile yeni bir marifet yapar. Bu defa da mürettip hatasından dem vurur ve bütün bunları yaparken Ģahsiyetimize tecavüz etmeyi de ihmal etmez!.. 26 Nisan 1955 tarihli Yeni Iğdır‟ın bir sütununda aynen Ģöyle bir cümle vardı: “BaĢvekilin Erzuruma gelerek oradan Karsa gelmeden vatana dönmesi Karslıları hem üzmüĢ ve hem de zikirlerinde (!) istifam yaratmıĢ idi..” Gazetemiz bu ifade üzerinde hassasiyet gösteren okuyucularına tercüman olarak yazıyı olduğu gibi sütunlarına aldı. Ve, Türkçe bilen her kesin anladığı manada, tahlil ederek millî varlığına bağlı her Türk‟ün yapacağı tenkit vazifesini efendice yerine getirdi. Gazetemiz bu vazifesini yaparken ne Hasan Karalar‟la Cemil Aydın‟ın ve ne de onlara kumanda eden birkaç siyasi muhterisin Ģahsiyetine edep dairesinde olsa dahi temas etmedi. Esasen gayeleri mazisi ve Ģahsiyeti efkârı umumiyece bilinen kimselerin bahse değer meziyetleri tutmak bir nevi teĢhir olduğundan gazetemiz böyle bir basitliğe tevessül edemezdi. Fakat buna rağmen Yeni Iğdır‟ın 29 Nisan 1955 tarihli nüshasında ĢaĢkınlık ve acemilikle kaleme alınıp kaĢ yapayım derken göz çıkaran müdafaa namelerini okuyunca esef etmekten kendimizi alamadık. Filhakika bir deli bir kuyuya bir taĢ atmıĢtı. Fakat bu taĢı çıkarmanın gayretkeĢliği içinde seferber olanlar taĢı çıkarmak Ģöyle dursun –baĢkasının ipiyle kuyuya inenin akıbetini idrak etmeksizin- saplandıkları çamurdan kurtulamadılar. Bakın kendilerini nasıl müdafaa ediyorlar? “26 Nisan tarihli gazetemizde bir mürettip hatası olarak, sayın BaĢvekilimizin Erzurum‟a gelip oradan Kars‟a gelmeden Van‟a dönmesini evirip çevirip inek altında buzağıyı arar manada ortalığı bulandırma sevdalısı, çatma hastalığına müptela, Pamukovanın sahip ve müdürü mugalata mugalata üstüne sütunlarımız dolsun! AnlayıĢsızlığıyla çırpınmakta devam ediyor..” Demek ki, Yeni Iğdır “Van” yazacağına “Vatan” yazmakla mürettip hatası yapmıĢ!.. Ne alâ müdafaa!..”V” harfi ters yazılsa, “n” yerine ”m” konsa idi hiçbir suitaksiri (kabahat) olmadan topun ağzına verilen Yeni Iğdır‟ın bigünah mürettibini kabahatli görebilirdik. Mürettibin boyundan büyük olan bu hataya düĢtüğünü kabul edelim. Ya musahhihi nasıl mazur gösterecekler, musahhihin de kör olduğunu farz edelim, ya ertesi gün baltayı taĢa vurduğunu bizzat gazetesinde okuyan mesul müdürün, müteakip nüshada derhal bir itizar veya düzeltme neĢretmemesini nasıl bağıĢlayalım? Esasen gazete de, bu kabahatlerinin inek altında buzağı aramak kadar tabii olduğunu müdafaasında ikrar ettiğine göre, buzağıyı öküz altında aramadığımızı okuyucularımız bizzat Yeni Iğdır‟dan öğrenmiĢ bulunmaktadır. ĠĢte aziz okuyucular hem suçlu ve hem güçlü olan Yeni Iğdır bu hakikate rağmen, yalan söylediğini kendiside bildiği halde bizi mugalata yapmak, ortalığı bulandırmak, kendilerine çatmakla itham etmeye çalıĢıyor. Diyor ki: “Kendisi BaĢvekilin Erzurum‟dan vatana değil, Vana döneceğini, bir evvelki cümleden anlamamak acemiliği içinde iken bize acemi diyerek gülünç duruma düĢtüğünü görmüyor veya görmek istemiyor” Ne gariptir ki muharrir müdafaasının bu noktasında da Van‟ı vatandan ayıracak bir ifade tarzı kullanıyor. “Kendisi BaĢvekil‟in Erzurumdan vatana değil, Vana döneceğini anlamaması” Ģeklindeki ifade, Van‟ı vatandan bariz Ģekilde ayırmaktadır. Biz Kars‟ı vatana ilhak etmeye çalıĢırken muharrir Van‟ı ayırmaya çabalıyor. Ne acı vaziyet!.. ġimdi biran için Yeni Iğdır‟ı mazur görüp, aynı cümledeki “Vatan” kelimesi yerine “Van” koyarak ifadeyi tahlil edelim. Bu takdirde gazete Ģöyle diyecekti. “BaĢvekilin Erzuruma gelerek oradan vana (vatan kelimesi yerine kullanılmıĢtır. Mecit Hun) dönmesi Karslıları hem üzmüĢ hem de zikirlerinde (!) istifham (!) yaratmıĢ idi” Evvelâ Sayın BaĢvekil Erzurum‟a vaki seyahatlerinin hiç birisini Van‟a kadar temadi ettirmediğine göre, Yeni Iğdır akıl hocalarından iyi bir tevil yolu öğrenmemiĢ demektir. Saniyen “dönmek” kelimesinin Türkçe‟mizde “geldiği yere tekrar gitmek” manasında kullanıldığı ve Sayın BaĢvekilin Van‟dan Erzurum‟a gidiĢ ve dönüĢü vukuu bulmadığı hatırlanırsa Yeni Iğdırcıların ĢaĢkınlığı derhal kendisini hissettirmektedir. Görülüyor ki Gazete (yani Yeni Iğdır) kuyuya atılan taĢı çıkaramıyor. Çünkü o taĢı bir akıllı değil bir deli atmıĢtır. Tıpkı, Yeni Iğdır‟ı “Parola” yaptıkları gibi... ġımarık ve kabahatli çocuğu fazla sıkıĢtırdığımız taktirde –kendisini müdafaadan aciz olduğu için Ģuursuzca üzerinize nasıl hücum ve küfrederse Yeni Iğdır da beĢ on satırlık bir müdafaadan sonra aynı yolu tutmakta gecikmemiĢtir. Bakın ne diyor!. “Sen a kuzum sen! Kimsin? ve nesin ki? Varakparenle halka, memurlara çatmaktan baĢka ne bilirsin, ne Ģöhretin var ki? Kimin tehlikeli fikir taĢıdığını ne emele hizmet ettiğini bu halk anlamıĢ, yakın zamanlarda bazı vesikalara Ģahit olup iyice anlayacaktır” Ben Ermeni katliamı sırasında mezalimden kaçan sizin gibi binlercesini, “Müslüman‟dır, Türk‟tür” diyerek yedirip içiren, sizin Ġran‟a olan muhaceretinizde burnunuzun kanamaması için her türlü fedâkarlığa katlanan, nankörlük ve küstahlığın ne demek olduğunu bilmeyen bir ailenin çocuğuyum. Mazim temiz yüzüm aktır. Üzerimde bir menfilik sıfatı ve geçmiĢimin de Moskofa hizmet ve vatan hıyaneti Ģaibesi yoktur. Milli mücadelede, Ağrı harekâtında ve tarihin her devrinde Türklük, milliyet ve milli bütünlük için kanını seve seve akıtmaktan çekinmeyen bir aileye sıçratmak istediğiniz çamuru daima yüzünüzde göreceksiniz. Mecit Hun nasıl mert ve erkekçe yazıyor ve sakınmıyorsa bahsettiğiniz vesikaları mertçe ortaya koyun. Milli bütünlüğe taalluk eden mevzularda memleket aleyhine bildiğini ve gördüğünü gizlemek vatan hıyanetidir. ġüphe ve tereddüt yaratmak maksadıyla yaptığınız blöflere metelik verilmeyecektir. Milli Ģeref ve haysiyet taĢıyorsanız dilinizin altındaki baklayı çıkarınız. Bilâistisna aĢını ve yemeğini tattığınız, senelerce himayesinde yaĢadığınız bir aileyi ve o ailenin bir çocuğu olan Mecit Hun hakikati haykırıyor, doğruyu söylüyor diye size inkâr ettiren sebep beĢ kuruĢluk menfaatinizle bir sandalye davası ise lânet olsun!.. Memura çatıyormuĢuz!..Komplo hazırlamakla meĢgul imiĢiz!.. Hangi memura ve ne sebeple çattık? Yeni Iğdır ve tahrikçileri yarınki sütunlarında bir misal vermek mertliğini gösterebilirler mi? Bu güne kadar yüzlerce amme hizmetlisini müspet mesaisiyle taktir etmek suretiyle sevk ve emniyetli çalıĢmaya teĢvik eden Pamukova bu iddiaya sadece tebessüm etmektedir. Kime ve ne maksatla komplo hazırlayacağız? Iğdır‟a Acemlik, Kürtlük, Yerlilik ve Muhacirlik tefriki sokanlara mı? Memleket hizmetine giden evlâtlarımızın ailelerine verilmesi lazım gelen birkaç liralık cüzi bir yardımı suiistimal bedbahtlığına uğrayanlara mı? Boğaz tokluğuna çalıĢmak için Iğdır‟a iltica edenleri mi yoksa muhtacı himmet olan sizler mi? EndiĢeniz bu ise, asaletim, idealim ve Ģahsiyetimin buna müsait olmadığını size müjdeleyebilirim. Diyorlar ki: “Çağrılmadığın halde bir mebusun cipine binerek altı oklu forsu açtırıp köylerde dolaĢmanla meĢgul olup vazifene devam etsen daha iyi olur” Yeni Iğdır, gidilen yerin bir ziyafet veya kokteyl partisi değil Iğdır‟ın kalkınmasına taalluk eden bir tetkik seyahati olduğunu bildiği halde bu ifadeyi kullanmaktan hicap etmemiĢse yazıklar olsun. Yeni Iğdır, altı oklu forsun Orak-Çekiç komünist arması değil milli bir partinin alâmeti olduğunu bilmeyecek kadar cahilse varsın istediği kadar yazsın Fakat refikimize Ģunu da hatırlatalım ki tenkit ve ikaz Ģahsiyet demek değildir. Memlekete hizmet etmek istiyorlarsa biraz kültür ve tecrübe sahibiDP‟deki olmaya çalıĢsınlar. Ġhtilâf Aleniyete Döküldü (30 Nisan 1955) DP Iğdır Kaza Ġdare Heyeti azaları arasında birkaç gün evvel baĢ gösteren ihtilâf, nihayet dün âleniyete dökülmüĢ ve Tezel kardeĢler de, geç olmakla beraber, mevcut idare heyetinin partiden ziyade Ģahsi menfaatlerini kolladıklarına kanaat getirerek vaziyeti üst kademelere Ģikâyet etmiĢleridir. (...) Kıyamet Alâmetleri Mecit Hun Tezel KardeĢlerin Tekzibi (5 Mayıs 1955) (...) Partimiz (DP) içinde ihtilâf mev olmadığı gibi tesanüt halinde ve Ģevkle çalıĢa kurulumuz ve partili arkadaĢlarımız parti dav titizlikle görmektedir. Bir Ģikâyetim de yoktu Balon uçurmalarınız bu birliğimizi bozamaya NeĢriyatınızı yalanlarız. Hasan Tezel ve Sadık Tezel 6 Mayıs 1955 Tuzluca‟nın Güllüce köyünden Halit Can‟ın bir koyunu iki baĢlı, iki ağızlı, dört gözlü ve dört kulaklı bir yavru doğurmuĢtur. Hilkat garibesi kuzu yaĢamaktadır. * * * Sadık ve Hasan Tezel kardeĢler gazetemizi nifak tohumu ekmekle itham ettiler. * * * Karaağaç Mahallesinden Seyfullah Zorba‟ya ait kuluçkadan iki baĢlı bir civciv çıkmıĢtır. * * * Iğdır‟da baĢ gösteren politika buhranı neticesinde DP Kaza reisliğine Feyzullah Ġnan‟dan baĢka getirilecek kimse bulunamadı. * * * Alicanlar köyü muhtarı Eyyüp YoĢ‟un (Serhat) bir merkebi ikiz doğurmuĢtur. * * * Yeni Iğdır‟ın dünkü nüshasında intiĢar eden bir yazıda Türkçe‟ye ve imlâ kaidelerine uygun yazılmıĢ 6 kelimeye rastlandı. * * * Nağdalı Parla, kahvede yaptığı bir konuĢmayı kimseye küfretmeden bitirmeye muvaffak oldu. * * * Iğdır Tapu memurluğu ile Ağır Ceza Reisliğine –Ģayet gelirlerseyeni tayinler yapıldı. * * * Mirzo Temel ekseriyetin reyi ile 150 hanelik Karakuyu köyüne Muhtar seçildi ve bu yıl yoklama kaçağı koyunlar hakkında her hangi bir ihbarda bulunmadı. * * * Alıkızıl muhtarı Ġsa Yiğit muhtarlığına bağlı köylerin levha parasını cebinden ödedi. * * * Yasin Bademci; Söke, et, Ali Dumlu, bono, Hasanhan, Altunzade, muhtarlık ve çiftlik mevzuunda – Talip Ağa‟nın motopomp meselesi hariçson günlerde kimseye Ģikâyette bulunmadı. * * * Hüseyinali BaĢkentli, et bulamadığından geçen Pazar günü bozbaĢ piĢiremedi. * * * Belediye reisimiz Ali Ural dün bir arabacıya sinirlenerek 50 kuruĢ ceza kestirdi. * * * Doğrusunu isterseniz bu kadar alâmetten sonra kıyametin kopmak üzere oluĢundan ben korkuyorum. Azizi okuyucularım bilmem hak verirler mi? Kulağını Tersine Gösterme! Mecit Hun 7 Mayıs 1955 5 Mayıs 1955 tarihli Yeni Iğdır‟da neĢredilen iki açıklamayı okurken gülmekten kendimizi alamadık. Bunlardan birincisi kıymetli gençlerimizden Cihangir Turan‟ı istihdaf eden (hedef alan) bir Ģiirin gazetelerinde intiĢarını müteakip, hayırsever vatandaĢların uğradıkları sukutu hayalı tamir maksadıyla, “Tavzih” baĢlığı altında neĢredilmiĢtir. Malum olduğu üzere, Cihangir Turan, 23 Nisan Çocuk Bayramı münasebetiyle ilkokul talebelerinden on yoksul yavruyu giydirerek kendisine mümasil zenginlerimize örnek bir hamiyetperverlik yapmıĢ ve bu hareketi gazetemizin 26 Nisan 1955 tarihli nüshasında övülerek muhterem gencimizin bir de kliĢesi basılmıĢtı. Bizim ak dediğimize kara demeyi prensip ve memleket hizmeti (!) kabul eden Yeni Iğdır, ertesi gün (yani 27 Nisan günü) çala kalem baĢlıksız bir Ģiir neĢrederek Cihangir Turan‟a çatmaktan kendisini alamadı: Bu mert gibi unvan duyduran var mı? Paranı hak yolunda kıydıran var mı Dünyada on çocuk giydiren var mı BaĢ sütunda beyin resmi çıkıyor Verilen ketenler acep neyedir Ahirete yaramaz hep dünyayadır Yapılan iĢler kökten riyadır Haklı sözüm size pismi çıkıyor Ve daha buna benzer 5 kıta Ģiirle hamiyetperverlik ve hayırseverlikten gayri kabahati olmayan Cihangir Turan‟a tecavüz eden Yeni Iğdır mensupları, aynı adamın senelerden beri muntazaman yardımda bulunduğunu kimsesiz ve fakir çocuklar meyanında yakın bir akrabalarının da olduğunu ve neĢriyatlarının bilâistisna nefret ve teessürle karĢılandığını öğrenince yukarıda bahsi geçen Ģu tavzihi neĢrettiler. “Birkaç sayı evvel gazetemizde çıkan BaĢsız (BaĢlıksız olmalı. Mecit Hun) bir Ģiirden dolayı kıymetli tüccârlarımızdan Cihangir Turan‟ın üzüldüğünü ihsas etmiĢ bulunuyoruz. Kat‟iyen ve kat‟iyen bir güzide tüccarımıza karĢı en ufak bir suiniyet taĢımıyoruz ” Demek ki, Yeni Iğdır yeni bir tertip hatası daha yapmıĢtı! Bahsettiği adam Cihangir Turan değil baĢkasıydı. Merak ederek soruĢturduk ve Cihangir Turan‟dan baĢka bir tüccarımızın böyle bir yardımda bulunmadığını tespit ettik. Koleksiyonumuzu inceledik, Turan‟ın kliĢesi basılmıĢ, hamiyetperverliğinden bahsedilmiĢti. Hem bu defa ki tertip hatası (!) VATAN-VAN hikâyesine de benzemiyordu. Esasen Cihangir Turan‟dan gayri bir hemĢehrimizin de böyle bir yardımda bulunduğunu ve bu ithamın ona müteveccih olduğunu kabul etsek bile, netice değiĢmeyecek ve bir vatandaĢ hayırseverliğinin cezasını çekerek Yeni Iğdır‟ın gazabına uğramıĢ olacaktı. Garip olan taraf Ģudur ki, Yeni Iğdır‟ın Cihangir Turan‟a çattığı 27 Nisan tarihli nüshasında Ģöyle bir ifade de vardı. “Memleket hayrına matuf konuĢmaları frenlemelidir” Gazetemiz Cihangir Turan‟ı övmekle memleket hayrına koĢtuğuna göre, Yeni Iğdır‟ın mezkûr Ģiiri neĢretmekle bizi frenlemeye çalıĢmasını, ilân ettiği gayesi muvacehesinde tabii karĢıladık. Ama, neden sonra böyle bir tavzihin neĢrine akıl erdiremedik. Hem bir tavzih değil, bir yalvarma ve af dileme idi. Bize kalırsa, Yeni Iğdır, bu kadar uzun yoldan kulağını göstereceğine, “Mürettip hatasıdır” deyip iĢin içinden çıksaydı bizi de bu kadar uzun bir tahlil yapmaktan kurtarmıĢ olurdu. (Ġkinci yazıyı Pazartesi günü bekleyiniz!) Kulağını Tersine Gösterme! 9 Mayıs 1955 Mecit Hun “Kulağını tersine gösterme” baĢlığı altında geçen nüshamızda neĢrettiğimiz yazının ikinci parçasını bugünkü gazetemize koyacağımızı aziz okuyucularımıza vaat etmiĢtik. HemĢehrilerimizden bazıları cevap verilmeye değmeyen bir gazeteye mukabele etmemizin doğru olamayacağını ileri sürerek ricada bulunduklarından neĢrinden sarfınazar ettik. Özür dileriz. “Iğdır Tarih ve Coğrafyası” Adlı Kitap Hakkında 7 Mayıs 1955 Veli Orkun Uzun çalıĢmalarım sonunda meydan getirebildiğim “Sürmeli Çukuru Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adlı küçük kitabımla önce vatanıma ve sonra da Iğdırlı hemĢehrilerime ufak bir hizmette bulunmak istedim. Bundan tam yedi yıl evvel, 1948 sonbaharında, Iğdır‟a nakil emrim çıktığı gün çok üzülmüĢ, hatta gelmemek için Ankara‟ya kadar giderek bir hayli de uğraĢmıĢtım. Bursa gibi Türkiye‟mizin ileri uygarlığa sahip bir bölgesinden, Ağrı eteğinde ve hudut üzerinde bulunan bir yere gelmenin verdiği üzüntüyü taktir edersiniz. Yurdun bu güzel köĢesi ilk geldiğim günlerde üzerimde çok menfi tesirler bırakmıĢtı. Bu tepkiyi yaratmakta da haklı idi. Çünkü o tarihlerde kasaba içinde ne içilecek su, ne yürünecek yol, ne yatılacak otel ve ne de yemek yenebilecek esaslı bir lokanta vardı. Yıllar birbirini kovalar gibi gelip geçti. 7 yılda yukarıda iĢaret edilen noksanlar arka arkaya giderildi. Iğdır maddi bakımdan bir hayli ilerlemeler kaydetti. Bu durumu yakından gören benim gibi bir çok vatan evlâtları haklı olarak sevindiler. 7 yıl havasını teneffüs ettiğim ve pek çok kıymetli dostlar edindiğim bu kahramanlar diyarı serhat kasabaya ben de kendi çapımda faydalı olmaya karar verdi. DüĢündüm, Iğdır‟ın maddi noksanlıkları milletçe ve devletçe gayet iyi bir Ģekilde giderilmeye çalıĢılıyor. Zamanla bu günkü eksikliklerin hepsi ortadan kalkacak. Yalnız bir nokta gözden uzak kalmakta. O da Iğdır‟ın manevi cephesi ve manevi noksanlığı. Bir çok yaĢlı hemĢehrilerimden duydum ki Iğdır‟a Ermeniler sahip çıkıyorlarmıĢ, hatta daha ileri giderek “Iğdır” adının kendi dillerinde “Cennet” olduğunu iddia ediyorlarmıĢ. Bir Türk öğretmeni ve bir tarih hocası olmam hasebiyle bu havadis içimi titretti. Uzun, uzun düĢündüm. Bu yersiz iddiayı nasıl çürütebilirim? ĠĢte sayın Iğdırlılar: Bugün bir çoklarınızın okuduğu ve okuyacağı “Sürmeli Çukuru Iğdır Tarih ve Coğrafyası” adlı kitap bu hain ve cahil hayalperestlerin gözleri önüne hakikatleri sermek için yazıldı. Kitabımda üç esas nokta hedef tutulmaktadır. Sıra ile arz edeyim: 1Ġnsanlığın tarih sahasına intikal ettiği andan bugüne kadar daima Türk olarak kalan Aras havzasına sahip çıkmak isteyen bedbahtlara ve dünkü uĢaklara cevap vermekte 2Asırlardan beri ihmale uğrayan ve bir kısım kötü niyetli cahil politikacıların silah olarak kullandıkları ve öz kardeĢleri bir birine düĢman eden ve onları ayıran zümrecilere ve tefrikacılara ĢaĢkınlıklarını göstermek 3Türklüğün Anadolu‟ya yayılıĢı ve milli birliğin uyanıĢı bakımından Aras bölgesinin daima ön plânda geldiğini tarihi bir hakikat olarak ortaya koymak için yazılmıĢtır. Kitabımda bir hayli noksanlıkların olduğu muhakkaktır. Bilhassa Ġstiklâl SavaĢı sıralarında ve daha sonraki yıllarda geçen olaylar biraz kısa olarak ele alınmıĢtır. ĠnĢallah ileride Iğdır hakkında yazacağım iki kitabımla bu noksanlıkları da telafiye çalıĢacağım. 7 yıl evvel üzülerek geldiğim Iğdır‟dan Ģimdi ayrılmak istemediğimi de bu arada ayrıca iĢaret ederim. Tertip Hatası mı? Mecit Hun 7 Mayıs 1955 Iğdır‟daki Aras ve Sürmeli Gençlik Spor Kulüplerine mensup gençlerimiz, hem kulüplerini kalkındırmak ve hem de halk ile gençlik arasında samimi bir rabıta tesis etmek maksadıyla bir gece tertip ederler. Parti baĢkanı mani olmaya çalıĢır. Bilet satıĢı yapılır. Tavassut ve himaye Ģöyle dursun üstelik müĢkülat çıkarmaya uğraĢılır. MeĢhur tarihi bir hikâye vardır: Ġtalya‟da FaĢizmin henüz temel bulduğu sıralarda, Mussolini Kral‟ın bütün salâhiyetlerini tedrici surette elinden almıĢ ve her sahada Ġtalya‟ya olduğu gibi ona da hükmetmeye muvaffak olmuĢtur. Bir gün Kral ile Mussolini saray bahçesinde otururlarken, Kral‟ın mendili düĢer. Mussolini, bir defacık olsun, hürmet ve iltifat maksadıyla mendili yerden almaya teĢebbüs edince, Kral mani olur ve: - Yeter artık!..Burnunu sokmadığın yalnız mendilim kalmıĢtı, müsaade edin de bari kendi mendilime sahiplik edebileyim.. , der ve Mussolini‟ye çıkıĢır. Politika ile alâkası tasavvur edilemeyen Spor Kulüplerimizle gençlik teĢekküllerine karĢı güdülen nüfuz ve tahakküm siyasetinin Ģahidi olmakla üzülmemek ve yukardaki hikâyeyi gayri ihtiyari de olsa hatırlamamak mümkün değildir. Parti baĢkanı, spor kulüplerimizi Semt Ocağı veya Parti Ocağı zannediyorsa yanılıyor. Mamafih, parti baĢkanı da bu iĢte bir tertip hatası yapmıĢ olabilir. Tuzluca’da Ortaokul Açılmalıdır Mayıs 1955 Mecit Hun 9 KomĢu Tuzluca kazasının en mühim dertlerinden birisi de bir ortaokula sahip olmayıĢıdır. Ġlk tedrisat davasının süratle tahakkuk ettirildiği ve Erzurum‟da Atatürk Üniversitesinin açılmakta bulunduğu Ģu sırada orta öğretime verilmesi lazım gelen önemi belirtmeye lüzum yoktur. ĠĢte bu maksat ve zaruret Tuzluca‟da bir ortaokul yapma derneği kurulduğunu geçen nüshalarımızda bildirmiĢtik. Ġki gün evvel Iğdır‟a gelen Dernek Reisi arkadaĢımız Vahap Akar gazetemize Ģu malumatı vermiĢtir: “Tuzluca bugün mahrumiyetler içinde çırpınan kazalarımızın baĢında yer almaktadır. ÇeĢitli ihtiyaçlarının yanında ortaokulsuzluk kendisini en çok hissettiren noksanımızdır. Senelerden beri lakaydi ve ihmale kurban giden ilk tedrisat davamız tahakkuk etmiĢ gibidir. 1953-54 yılında ilk mekteplerimizin mezun ettiği talebe sayısı 43 olduğu halde, kaza merkezinde orta mektep olmadığından bunlardan hiç birisi tahsile devam edememiĢtir. Yarının Atatürk Üniversitesi, Ġstanbul ve Ankara‟dan değil, Tuzluca gibi kültür ve irfan eĢiğine henüz ayak basan kasabalarımızdan talebe bekleyecektir. Biz bu mülâhazalarla bir ortaokul yaptırma derneği kurduk. Hazinece temin edilmiĢ kıymetli bir arsamızla cüzi bir paramız vardır. Umumi vaziyet plânı ve diğer resmi evrak vilâyet makamı vasıtasıyla vekâlete sunulmuĢ olup cevap beklemektedir. Diğer taraftan Maarif Vekilimiz Sayın Celâl Yardımcı‟ya da resmi ve hususi kanallardan bu davamızın tahakkuku mevzuunda kıymetli yardımlarını esirgememeleri için temenni ve istirhamlarda bulunulmuĢtur. Kazaya tayin edilen memur çocukları da nazara alınırsa bir orta mektebe hak kazanan Tuzluca‟nın bu davasında kıymetli valimiz Muhlis Babaoğlu‟nun da tavassutlarını esirgemeyeceğine inanıyoruz” Bir Delegenin SergüzeĢti Mayıs 1955 Mecit Hun 9 Demokrat Parti kaza kongresi birkaç gün sonra yapılacaktı. Bir Pazartesi günü kasabaya gelen delegeyi Rahim Akyüz hükümet konağı önündeki caddede yakalayarak kulüp bahçesinde limonlu bir çay içirdi. Bu, Rahim‟in o günkü sekizinci avıydı. Bir hayli konuĢtular. DP‟yi kurarken maruz kaldıkları haksızlık ve müĢkülatla o zamanki muhaliflerinin (bugünkü DP erkânı) ithamlarından bahsederek göz yaĢı döktüler. Delege, dört gözü dört çeĢme Rahim‟i dinliyordu. Rahim ve arkadaĢlarını destekleyeceğini vaat etti. Fakat kuru vaat Rahim‟i tatmin etmemiĢti. ĠĢi sağlam kazığa bağlamak için onu Yeni Câminin avlusuna sürükledi ve kısa süren bir yemin merasimini müteakip yolcu ettikten sonra etrafına göz gezdirdi, dokuz numaralı delegenin koluna girerek kulübe doğru gittiler. Rahim‟den kan, ter içinde kurtulan deminki delege henüz caddeye çıkmamıĢtı ki, elindeki tespihin tanelerini, içinde bulunduğu asap bozukluğunun tesiriyle üçer üçer geçiĢtirerek “lâ havle” çeken Hacı Kulem’le (Parlar) karĢılaĢtı. Büyük Hacı bir karaağacın arkasından deminden beri onları tarassut ediyordu. Delegenin hal keyfi ile mal ve davarını sorduktan sonra: “Ede, yeke Rahim‟nen ne danıĢırdın? Bilirsen ki o muhacirdi. Özüde Ehmedi ġemo‟yun oğlu (Mecit Hun) ve Sofi Sülo‟yun oğluynan (Mehmet Gülten) bir oluptu. Dedeyin evinü yığıp seni baĢtan çığarallar, özünü Hacı Nağdalı‟dan kurtaramıyacağsan. Partinin baĢına onları keçirseyiz, pambuğunuza çiğit vermiyecek ve Hacı Yusup‟un nevesiyle (Hacı Ömer ġark) Bitlisli ĠreĢit (ReĢit Keki) andolsun Allaha ki birimcinizi (pirincinizi) bir meyjdiyeye (mecidiye: 20 kuruĢ değerinde Osmanlı sikkesi) de almıyacağlar. Milletin vabalını aparmayın. Hacı bu il (yıl) ofisin yükünü aparmasaydı (götürmeseydi) gettiğim beyt (ev) hakkı için, tağılınızı (tahılınızı) alan olmuycağtı. Tez durma dükkâna, Hacı‟nın yanına get, özüne nisye, paltar maltar da alarsan” Delege bu bâdireyi de zor belâ atlatmıĢtı ki Ali Yardım koluna girdi. “Efendime söyliyeyim...bilirsen ki bu Hacılar bizi partiden ihraç edipler. Bir mazbata yazmıĢığ, sen de delegesen, imza et! “ Delege imzası olmadığını ileri sürdüyse de kendisini kurtaramadı ve günahını Ali Yardım‟ın boynuna koyarak bir parmak bastı. Fakat bu manzara Sadık Tezel’in gözünden kaçmamıĢtı. Muazzam göbeğini kendisine verdiği gururla delegeye yanaĢtı. “Menem Sadığ Telemem, partinin Iğdır‟da baĢ kumandanıyam. Hacıynan Rehim seni çağırsalar, denen ki men Sadığ Tezel‟in koĢunuyam.” Sadık da kemiĢini çekti, zavallı delege periĢan bir vaziyette Feyzullah‟ın (Zengi) kahvesine kapanıp bir çay içmek için tenha taraftan yürüdü. Birden bire Enver Sever’le karĢılaĢtı. Enver delegenin yakasına yapıĢtı ve Ģakrak, gür sesiyle: “ArkadaĢ, tüzük ahkâmına göre senin benden izin almadan kasabaya gelmen ve bâzı adamlarla konuĢman ihracı muciptir. Kongre gününe kadar seni görmeyeceğim. Aksi halde tüzük ahkâmını tatbik edeceğim” Tüzükten, ahkâmdan bir Ģey anlayamayan delege buna da bir “eyvallah” dedikten sonra, hastası için bir kilo Ģeker bile alamadan köyün yolunu tuttu. Sonradan öğrendik ki kongre günü bu zavallı delege, hastayım diyerek yataktan kalkmak istememiĢ ve yerine yedeklerden birisini göndermiĢler. Halk Edebiyatında Cinas Mayıs 1955 10 Mecit Hun Yıl: 1 Sayı: 116 Edebiyat tarihimizin muhtelif devirlerinde Türk halk Ģiirinin çok güzel ve orijinal örneklerine her zaman rastlamak mümkündür. Arapça ve Farsça‟nın tesirinden ziyade Öz Türkçe‟yi terennüm eden halk ve saz Ģairlerimizin deyimlerinde bazen çok kuvvetli Ģiir tekniğine rastlamak mümkündür. Divan Edebiyatımızın yıldızları sayıla, Nefi, Baki, Nedim, Nabi ve Ruhi‟ler gazel ve kasidenin en Ģahane örneklerini edebiyat tarihimize iĢlerken halk Ģairlerimiz de öz Türkçe ile yazılmıĢ destan, koĢma ve mani vadisinde Ģiirimizi süslemekten geri kalmamıĢtır. Bu gün dahi Anadolu‟nun her tarafında yüzlerce halk ve saz Ģairi milli edebiyatımıza istidat ve sanatlarıyla hizmet etmektedir. Aruzdan ziyade hece vezni ile yazılan halk Ģiirleri ekseriyetle önceden intihap edilen bir “ayak” etrafında vezin ve kafiyenin mahirane iĢlenmesiyle meydana çıkar. Bazılarında çok kuvvetli Ģiir sanatına rastlamak her zaman mümkündür. Bu nevi Ģiirlerde en kuvvetli sanat cinastır. ġiirde cinasın ehemmiyetini izah maksadıyla kaleme aldığımız bu yazıda, bu vadide çok orijinal eserler vermiĢ olan Deryami (Ali Erdoğan) dan bazı örnekler vereceğiz: Benim derdim Ģu dilber bilmemesi daha hoĢ, Bırak gözüm kan ağlasın silmemesi daha hoĢ, Bu dilber gözümde gezer yüzbin bir cilveyle, Gülmesi hoĢuma gitti gülmemesi daha hoĢ. Bu kıtada gayet ustalıkla iĢlenmiĢ cinas sanatını görmek mümkündür. Meselâ, birinci mısrayı ele alalım. ġair, derdinin iĢaret ettiği dilber tarafından bilinmemesini arzu etmektedir. Fakat dikkatli okunduğu taktirde Ģu manayı da çıkarabiliriz. Benim derdim Ģu dilberdir ama bilin ki memesi daha hoĢ.. ĠĢte cinas sanatı burada kendisini bariz Ģekilde göstermektedir. Diğer mısralarda da aynı sanat hakimdir. Deryami‟den ikinci bir misal verelim: Ey sevgilim bana buse verdin ise ele ver, Sende insaf eleği var, ince düĢün ele ver, Ben sana düĢman olmadım sen bana düĢman mısın? Eğer beni tuttun ise hemen götür ele ver. Bu kıtanın her mısrasında daha hakim ve orijinal bir cinas mevcuttur. “Ele ver” kelimesi “ele vermek, yakalatmak, baĢkasına vermek, elemek ve mahalli Ģiveye göre de karĢılıksız vermek manalarına gelmektedir. Her kelimeye göre de bu mısranın iĢaret ettiği mana değiĢtiğinden Ģair dörtlü bir cinas vücuda getirmiĢ bulunmaktadır. Deryami‟den misalleri çoğaltabiliriz: Yanma yan ateĢime, Gel de yan ateĢime, Yanacaksan doğru yan, Yanmayan ateĢime. Al hançeri yar sinemde yara ver, Nâme yazdım tezden götür yara ver, Madem güzellikten bana fayda yok, Güzelliğin haram olsun götür onu yara ver. Bütün bu misaller halk Ģiirindeki teknik ve sanatın ayrı birer örneğidir. Fırsat buldukça sütunlarımızda halk edebiyatından örnekler vererek yetiĢtirdiğimiz Deryami‟leri okuyucularımıza tanıtmaya çalıĢacağız. Yeni Iğdır’ı Biz de Gördük 11 Mayıs 1955 Yayla Gazetesi – Ağrı (Bu yazı Celal Başer tarafından kaleme alınmıĢtır. Mücahit) (5 Mayıs 1955 tarihli Yayla gazetesinden aynen iktibas edilmiĢtir) KomĢumuz Iğdır kazasında ikinci bir gazete neĢir hayatına atılmıĢ bulunmaktadır. Bir gazeteci olarak bundan memnunuz. Lâkin bu yeni refik – belki de- farkında olmadan bir hata iĢlemiĢ bulunmaktadır. Tahminimin doğru çıkması samimi temennimdir. Bu gazetenin yek nazarda bir hatası hiçte nazar çekici değildir. Hele samimi olanlar için bu hata hiçbir Ģeyi hatırlatmayacağı gibi üzerinde insanı durduracak bir durumu da yoktur. Fakat, meselelere basit gözle ve olduğu gibi bakmanın zamanı geçmiĢtir. Zaten bizleri millet olarak çökerten cihette, her Ģeyi olduğu gibi kabul etmemiz ve bir de bütünü tehlikeleri dahi küçümsememizden ileri gelmekte olduğunu bir an mantıklarımızı iĢletecek olursak kabulde zorluk çekmeyiz. ĠĢte yeni refikin bu hatası ismini seçememesinden ileri gelmektedir. BaĢta da dediğimiz gibi bu isim samimi olanlar içini hiçbir kötü mâna ifade edemez. Sonra, çıkaranların bir Türk vatandaĢı olduğu bir an nazarlara alınırsa artık burada kötü niyet aramakta kötü niyetin niĢânesi sayılır. Yalnız öküzün altında buzağı arayacak bir zamanda yaĢadığımızı da idrak etmeliyiz. Bu hata isimden ileri gelmektedir. Ġsim de Ģudur: “Yeni Iğdır” . Bu gazete bu ismi niçin aldı? Iğdır‟da “Iğdır” yahut “Eski Iğdır” diye bir baĢka gazete mi mevcut idi ki bu arkadaĢ da “Yeni” ismini almak mecburiyetinde kaldı. Bizim bildiğimize göre böyle bir sebep mevcut değildir. Öyleyse niçin alındı? Bizim nâçiz kanaatimize göre, bu vaziyet düĢünülmeden yapılan bir hareketten baĢka Ģekilde tavsif edilemez. Nasıl ki dikkat edilmeden atılan bir taĢ ya göz çıkarır, yahut ta baĢ yarar. ĠĢte bu minval üzere bu hata meydana gelmiĢtir diyebiliriz. Halbuki “Yeni Iğdır”ın kurucuları da çok iyi bilirler ki bu isim ezeli düĢman Moskofun sırf Iğdır‟ın hülyasıyla, tam Iğdır‟ın karĢısına bu isimle, yani “Yeni Iğdır” namıyla bir Ģehir inĢa etmiĢtir. Bu vaziyet malum iken, bu ismi almak bilmem ki ne derece doğru sayılır. Çünkü Iğdırlılar çok iyi bilirler ki, “Novi Iğdır” sırf Iğdır‟ın hülyasıyla meydana gelmiĢtir. Bir defa bu cihetten bu hata affedilemez. Saniyen Ģu Moskoflara bir tek propaganda imkânı vermemek için bizler “kızılay” ismini kabul etmek istemez, bir Mayıs Bahar bayramını protesto ederken sen kalk ta o ismi hem de tam Iğdır‟da her gün duyur. ĠĢte buna Türk olarak müsamaha edemeyiz. Velev ki karĢıdaki iyi niyet sahibi bulunsa dahi Iğdırlı gazeteci hemĢehrimizden rica ediyoruz. Pamukova ile atıĢmalarına bakmasınlar. Bunu inat meselesi de yapmasınlar. Sözlerimizi samimi ve memleket davası kabul etsinler ve bu ismi değiĢtirsinler. “Iğdır” alsınlar, daha saf daha orijinal.. Burada milli bir dava var. Samimiyet aranamaz. Bir TeĢebbüsün Mahiyeti Mecit Hun Sayı: 118 12 Mayıs 1955 Yıl: 1 Petrol Ofisi acentesinin yağ ve benzin kokusuyla dolu satıĢ mağazasında Feyzullah Ġnan, Kurban Akar, Hacı Nağdalı, Osman Ataman ve Hasan Tezel baĢ baĢa vermiĢ konuĢuyorlardı. Hasan Tezel bugün daha riayetkâr ve mülayimdi. Feyzullah‟la Osman‟ı dikkatle dinliyor ve Hacı Kulem gibi onların içini dıĢını öğrenmeden konuĢmak istemiyordu. Nihayet mesele anlaĢıldı. Osman Ataman‟la Feyzullah Ġnan partiyi Ģimdi de Ģahsi hınçların alet etmek istiyor ve Belediye meclisinin DP‟li ekseriyetini ileri sürerek Ali Ural‟ı ıskat (düĢürme) çaresi arıyorlardı. Yumurtanın anası Hacı Kulem‟di. Fakat, civcivi partiye çıkartmak istiyordu. Teklif, Hasan Tezel‟in de hoĢuna gitti. Ama, teĢebbüsün muvaffak olmaması ihtimali de nazara alınarak dikkatli davranmak icap ediyordu. DüĢündü taĢındı hatta orucunu da bozarak bir sığara yaktıktan sonra: “Parti bu hususta bir prensip kararı almadıkça muvaffak olamaz. O taktirde ihraç korkusuyla hepimiz mazbataya imza koymak mecburiyetinde kalırız, mesele de halledilir” Tezel‟in gayesi mesuliyeti partiye yüklemek suretiyle bu câzip fırsatı kaçırmamaktı. Deminden beri sureti mahsusa (bilerek) uyuklayan Hacı Kulem, Hasan‟a çıkıĢtı: “Buna at kuyruğu düğümlemek diyerler. Ne yapacağsaz imdi yapın, bitirin. Millet sizi bekliyir” Kısa bir müzakereden sonra Hasan Tezel‟in fikri kabul edildi. Ertesi gün yapılan içtimaa Belediye Meclisi azalarından bir kaçı da iĢtirak etmiĢ ve üstelik parti idare heyeti de prensip kararına varmıĢtı. Feyzullah Ġnan, vaziyeti parti kararından da bahisle izah etti. Meclis azaları kaval dinler gibi dinlediler. Demoklesin kılıcı gibi masada kendilerini tehdit eden partinin siyah ciltli karar defteri olmasaydı belki de muhalefet edeceklerdi. Partiye karĢı boyunları kıldan ince olan meclis azaları belki de istemeyerek Ali Ural‟ın ıskat (düĢürme)ına rıza gösteriyorlardı. Hacı Kulem bir köĢede yine uyuyor, Hasan Tezel ise tahakkuk eden gayesinin tevlit ettiği neĢeyle gülümsüyordu. Fakat Ģu sualleri sorabilecek birisinin yokluğunda kendisini bütün Ģiddetiyle hissettiriyordu. Denilebilirdi ki: “Peki ama Osman Ataman‟ın aldığı 5 reye mukabil 14 reyle Ali Ural‟ı zorla evinden alıp Riyaset sandalyesine oturtan sizler değil miydiniz? Ġki ay evvel yaptığınız normal meclis içtimaında, Reis Ali Ural‟ın senelik mesai raporunu alkıĢ ve ittifakla kabul ve onu takdir eden siz değil misiniz?” Sizden iki ay evvel itimat reyi alan bir Belediye Reisi o zamandan beri de izinli olduğu halde nasıl bir esbabı mucibiyle ıskat (düĢürme) edilebilir? Fakat bu hususları düĢünen yoktu. DüĢünseler dahi konuĢmak iĢlerine gelmiyordu. Öyle ya! Ali Ural asker ailelerinin parasında her hangi bir suiistimal yapmamıĢ ve belediye hasılatıyla ticarethane açmamıĢtı. Fakat meselenin mühim olan bir tarafı da vardı. Riyaset makamına kim getirilecekti? Bunu da konuĢtular. Osman Ataman Cumhuriyetçi Millet Partisi, Hasan Tezel de CHP idare heyetinden henüz ayrılmamıĢlardı bile...Ceplerindeki DP kimlikleri bu cepheden pek sağlam değildi. Zaten Feyzullah Ġnan da bu iĢe iĢtahlı olan iki rakibini bu suretle ekarte edeceğini bildiğinden ayağına yer yapıyordu. Bütün gayet parti ve Ticaret Odasında olduğu gibi mevcut geçimsizlik ve anlaĢamamazlıktan istifade ederek Belediye Reisliğini de ele geçirmekti. Fakat bu maksadı mahdut bâzı Ģahıslar sezebiliyordu. Bu sebeple niyetin gizli kalması daha isabetli görülerek toplantıya son verildi. TeĢebbüs halen kuvvetlidir. Dün partide yapılan bir toplantıdan sızan habere bakılırsa iktidar partisinin forsu, birkaç güne kadar Ģahsi hınç ve ihtiraslara maalesef alet olacaktır. Iğdır Sürmeli Gençlik Spor Kulübü BaĢkanlığından (12 Mayıs 1955) Görülen lüzum üzerine isimleri liste halinde gösterilen aza arkadaĢların 15 Mayıs Pazar günü Iğdır Ģehir kulübü salonuna teĢrifleri rica olunur. Kulüp Reisi Kenan Gürcan. Üyeler: Kâmil Taner, Yusuf Aksoy, Kenan Gürcan, Aydın Balırak, Mecit Hun, Ali IĢık, Aziz Güney, Musa Malgaz, Hasan Kaplan, Orhan Çiftlik, Ahmet Tekin, Rahim Akyüz, EĢref Kaya, PaĢa Turan, Ġkbal Bilge, Tevfik Solmaz, Ziya Yüksel, Cemalettin GüneĢ, Naci GüneĢ, Mehmet Ekmekçi, Enver GüneĢ, Hidayet Yalçın, Ġsmail Gülcan, Ġdris Kılıç, Timur Toksöz, Hamit Çiftlik, Hamza Mızrak, Yunus Özdemir, Cihangir Turan, Ahmet Küçük, Yunus Aygün, Ġsmail Karadağ, ġamil Arslan, Ekber Yücel Aras Gençlik Kulübü (17 Mayıs 1955) Aras Spor Gençlik Kulübü Temsil kolu baĢkanı Hidayet Yalçın‟ın riyasetinde 23.5.1955 Pazartesi akĢamı vereceği müsamere ve eğlencelerini arz eder, gençlik sever hemĢehrilerimizin teĢriflerini bekleriz. Kulüp BaĢkanı Kâmil Yüksel Hoppala! 17 Mayıs 1955 Kenan Gürcan Ġki kelimeyi bir araya getirip cümle yapmaktan aciz Yeni Iğdır gazetesinin maruf muharriri (Hasan Karalar kastediliyor. Mücahit) Ģimdiye kadar içinde çırpındığı kötü durumdan henüz kendisini kurtaramamıĢ iken, Pazartesi günkü nüshasında da Sürmeli Gençlik Spor Kulübüyle mensuplarına sataĢmaya yeltendi. Bereket versin ki yazdıklarını kendilerinden baĢka anlayan, söylediklerini onlardan gayri dinleyen yok. Hamit Çiftlik‟i, Aziz Çiftlik yapacak kadar Iğdırlıya bigâne olan muharririn Ģayet anlarsanız on kuruĢunuza kıyarak, “Sürmeli Gençlik Spor Kulübü” baĢlıklı yazısını siz de okuyunuz. Her kelimesi bambaĢka bir hata ihtiva eden cümleler arasındaki rabıtaya ve ifadelerin manasızlığına bir ilkokul talebesi bile gülüp geçerken onlar hâlâ gazeteciliği maskaralık haline getirmekten vazgeçmezler. “Füzuli”yi “fuzul”, “grekoromen”i “gragromen”, “çurçur”u “çarçur”, “tesadüf”ü “tasadüf”, “mihrak”ı “mihrank”, “antreman”ı “antroman”, “mütalaa”yı “mütelaâ” yapmak suretiyle güzel dilimizi her gün biraz daha bozmaya çalıĢan Yeni Iğdır‟ın malum muharriri, belki de kendisine karĢı yapılan istihza ve istikalı ciddi bir itibar vesilesi yaparak, “milli benliğimize taalluk eden yurt dıĢına çıkmalarında bir çok Ģeffaf sel ihtiyaçları karĢısında bulunduğunu unutmak gaflet olur” ve “Ġkisinin daha ilâvesi veya üç kiĢinin münfesih addedilmesi” gibi manasız ve saçma ifadeler icat etmekte devamede gelirse bu yazıları sütunlarında neĢreden mahalli bir gazetenin feci durumunu Ģimdiden tahmin ederek üzülüyorum. Kenan Gürcan‟ın baĢkanlıktan ayrılması veya istifa etmesi gibi basit ve tabii olan bir hadiseyi baĢka bir Ģekil ve karakterde efkârı umumiyeye aksettirmeye çalıĢmakta nasıl bir fayda olabilir? Fahri olan bir hizmetten uzaklaĢmak veya iĢleri dolayısıyla baĢka yere nakletmek mecburiyeti karĢısında yerini baĢka bir arkadaĢına bırakmak o Ģahsın aciz veya kifayetsiz olduğunu gösteriyorsa veya muharrir böyle anlıyorsa yazıklar olsun demeden geçemeyeceğim. Milyonluk bir müessesenin kontrolörlüğünü 6000 ortağın reyi ile ifa etmekte olan Kenan Gürcan, Ġstanbul‟a gideceği için uhdesinde bulunan bir spor kulübü baĢkanlığını güvendiği bir arkadaĢına terk etmekte tereddüt etmemiĢ ve bunun takdir edilmesi lâzım gelirdi. Yeni Iğdır‟ın mezkûr yazıyı bu sebeple benim gibi bütün okuyanları müteessir etmiĢ ve hassaten Hasan Karalar gibi herkesçe malum birisine muhatap oluĢumuz bu teessürümüzü artırmıĢtır. Esasen yazdığı mektubu okumak için Konya‟ya gitmek ihtiyacını duyan hoca gibi, Yeni Iğdırcılar da yazdıklarını Türkçe‟ye vakıf birisi vasıtasıyla tercüme ettirmedikçe maksatları anlaĢılmayacağından biz bu yazıya bir cevap değil samimi bir tenkit maksadıyla bu ikazı neĢretmek lüzumunu hissediyoruz. Hâlâ gazetecilik iddiasında bulunan birisinin gençlik kulüplerinin teĢebbüslerinden bihaber oluĢunu gazete sütunlarında ikrar etmesi daha acı ve elimdir. Sözde, arkadaĢım Dr. Yusuf Aksoy‟la Kâmil Taner‟e de baĢarı dilemek suretiyle yazısındaki günahlarının kefaretini vermeye çalıĢıyor. Fakat bilmelidir ki Iğdır gençliği hizip ve grup halinde bir birini yok etmeye çalıĢan siyasi parti mensupları değil birlik ve beraberlikle samimiyet ve fedakarlığı Ģiar edinen bir gayenin müdafileridir. Hasan Karalar‟la emsallerinin saçmaları bu birliği bozmayacak ve Iğdır gençliğini yolundan alıkoyamayacaktır. En aĢağısı Hasan Karalar‟la onu alet olarak kullananların birkaç misli kültür, tecrübe, bilgi ve fedakârlık sahibi bulunan Iğdır gençleri ve idarecilerinin kendisini sevk ve idare etmekten aciz olanların yardımına ihtiyacı yoktur. Onlara nâçizane tavsiyemiz kafaları girmediği yere vücutlarını sokmamaları ve Türkçe yazıp konuĢmasını öğrendikten sonra gazetecilik yapmalarıdır. Yoksa karalamakla daima alay mevzuu olmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır. Kızılay Sel Felâketzedelerine Yardımda Bulundu (18 Mayıs 1955) Çarıkçı köyünde vukua gelen yağmur ve dolu felâketi dolayısıyla evleri hasara uğrayan ailelerin barınması için Kızılay Genel Merkezince 50 adet çadırın Erzurum‟dan gönderildiği bir telgrafla Iğdır Ģubesine bildirilmiĢtir: Kızılay Reisi Rahim Akyüz’e gelen telgraf Ģöyledir: Dolu felaketzedeleri için elli çadır Erzurum‟dan yüklendi. GeçmiĢ olsun. BaĢka ihtiyaçlarınızın tellenmesi. Kızılay Bahar Mağazasında Mevsimin en zengin çeĢitleri Her nevi Erkek, Kadın ve Çocuk ayakkabıları, her çeĢit Tuhafiye, Parfömeri, Zücaciye çeĢitlerini Bahar Mağazasından Temin Edebilirsiniz. Ġstanbul‟dan yeni getirilen çeĢitleri görmekte acele ediniz. Nurettin Kirman Gençliğin TeĢebbüsüne Saygı Gösterilmelidir Mayıs 1955 Kâmil Taner (Sürmeli Gençlik Kulübü Ġdarecilerinden) 20 Gençliği teĢebbüslerinden alıkoymak veya gençler arasında bir anlaĢmazlık husule getirmek maksadıyla muayyen bazı kaynaklar tarafından çıkarılan Ģayialarla sarf edilen gayretleri üzüntü ile müĢahede etmekteyiz. (6 Haziran 1955) Bir siyasi partinin herhangi bir kongresi ile bir ticari firmanın faaliyetine karıĢmamak suretiyle saygı gösteren bir gençlik teĢekkülü haklı olarak bu hareketinin her zaman mukabilini beklemek arzusunda olduğu gibi kendi faaliyetlerine baĢkasının burun sokmasına da rıza gösteremez ve tahammül edemez. Birkaç gün evvel Rahim Akyüz‟e ait gazino da Sürmeli Gençlik Spor kulübünün yapmıĢ olduğu içtima ile bu içtimada varılan kararlar maalesef gençliği ve gençliğin teĢebbüslerini köstekleyecek Ģekilde tavsif edilmek istendi. Tahrik ve teĢviklerin en maksatlarla nereden geldiğini gayet iyi bildiğimiz için sadece Ģu noktaya temas etmek isteriz ki kulüp baĢkanı muhterem arkadaĢımız Kenan Gürcan mazeret beyan ederek kendi isteği ile baĢkanlıktan ayrılmak arzusunu izhar etmiĢ ve Yeni Iğdır‟ın iddia ettiği Ģekilde bu tebeddülata en ufak bir husumet veya geçimsizlik müessir olmamıĢtır. Hatta kulübün salâhiyetli bir mensubu olarak Ģunu da diyebilirim ki çalıĢkanlığı ve gençler arasında bıraktığı müspet intibaları ile kendisini saydırmasını bilen Kenan Gürcan bugün bile en ufak bir arzu izhar ettiği taktirde kendisine baĢkan olarak çalıĢma imkânları seve seve verilecektir. Bizler gençlik ve spor kulübü olarak Ģahsi menfaatlerle hususi gayelerin tahakkukuna mesai sarf etmediğimiz veya politika oyunlarına alet olmadığımız için bahsedilen husumeti mühimsemiyor ve yolumuzdan zerre kadar inhiraf etmiyoruz. Ġran‟a vaki seyahat tasavvurumuz ise hiçbir zaman milli bir spor teması mahiyetinde olmayıp sadece kulübümüzün spor görgüsünü artırmak maksadıyla yapılacak bir dostluk ve komĢuluk temasıdır. Tahakkuk ettiği taktirde bu seyahatimiz sırasında belki komĢu Ġran takımlarıyla her hangi bir karĢılaĢma da yapılmayacaktır. Bilindiği gibi spor kulüplerinin gayesi sadece top oyunlarıyla atletik hareketler değil aynı zamanda gezi ve kültür temaslarının da teminidir. Sanki olimpiyatlara iĢtirak ediyor veya milli bir maça gidiyormuĢuz gibi kulübümüzün sırf tecessüs ve gezi maksadıyla yaptığı bu teĢebbüsü kösteklemeye çalıĢanlarla feryadı basanlar iyi bir zihniyetle hareket etmiyorlar. Tekrar hatırlatmak isteriz ki onların her türlü tahriki bizi güttüğümüz yolda ve gayemizde biraz daha teĢvik edecektir. Deryami’den Bayram Hediyeleri Mayıs 1955 Bir bahçede iki gül var neĢ‟eli hayat lazım, 21 Ġkizlerin ikisine ilerde murat lâzım Aziz Savcı Fuat beye bayram hediyemiz bu, Ġki kızı Allah vermiĢ iki de damat lâzım. Yıldız ıĢığı yetmiyor gece zindan ay lâzım, KurulmuĢ seçim hedefi ok atmaya yay lâzım, Ali Ural beyimize bir hediye verelim, Yığılsın Iğdırmavalı ona bol bol rey lâzım. Can içinde cananına can duran Ģapka gerek, Lisanı baldan tatlıdır Ģan duran Ģapka gerek, Muhterem Turgut beye bol bol hediyemiz bu, Ali IĢık dükkânından yan duran Ģapka gerek. Ġbâdete müptelâdır silmiĢ kalbin hissini, Ġçine sanki bağlanmıĢ ilahi deryasını, Bir aydır teravih kıldı yine asla doymadı, Uzattık Komiser beyin bir ay teravisini. Al kalemi geç masana bakın tezden geliyor, Katar katar bağlamıĢlar delidüzden geliyor, Aziz ġube YüzbaĢısı gözün aydınlar olsun, Yoklama kaçağı olan onbin cüzdan geliyor. Sevmez Ģehir caddesinde asla asla pisliği, ġehri güzel seviyor illah ilah süslüğü, Hasan Tezel beyimize bir bahĢiĢ bağıĢladım, Arife gecesi görsün rüyada reisliği. Çalındı gönül kemanı borazan çıktı Ģükür, Yine size sarılacak binlerce sızan Ģükür, Bir ay Ramazan boyunca oldu kulüp perhizi, Aziz Abbas beyim benim Ramazan çıktı Ģükür. Hepsinden iyisini sana verecem gülüm, KıĢ ayında gül dalında benim öten bülbülüm, Sinemacı Aziz beye gidin müjdeler verin, Pamukova bağıĢladı çevrilmemiĢ bir film. Rahim Akyüz’e Ait Gazinoda Yangın Çıktı (27 Mayıs 1955) Bayramın arife günü Belediye Parkı içinde Rahim Akyüz‟e ait gazinoda gece yarısından sonra zuhur eden bir yangın neticesinde binanın ocak kısmı içindeki eĢyalar ve berber Abdil‟e ait malzemeyle birlikte tamamen yanmıĢtır. Yapılan tahkikata göre yangının elektrik kontağından çıktığı anlaĢılmıĢ ve zararın 3000 lira civarında olduğu tespit edilmiĢtir. Yıl:1 Sayı: 127 6 Haziran 1955 Pazartesi GÜNLÜK SĠYASÎ DEMOKRAT GAZETE Sahip ve Mes’ul Müdürü Mecit Hun Uray Caddesi No: 3 IĞDIR Niçin Çıkmadık? 6 Haziran 1955 Mecit Hun Fiyatı 10 KuruĢ Abonesi Yıllık: 3000Kr. 6 Aylık: 1500 Kr. Gazetemiz bir haftadan beri intiĢar etmemekte idi. Dostlarımız Pamukova‟nın yokluğundan duydukları üzüntüyü her vesileyle izhar ederken muarızlarımız aleyhimizde akla hayale sığmayan dedikodular uydurdular. Bazısı, Pamukova‟nın hükümet tarafından kapatıldığını ileri sürecek kadar safdillik gösterdi. Bir kısmı, Yeni Iğdır‟la olan yazıĢmaları vesile ederek susmak zorunda kaldığımızı iddia ettiler. Hepsini dinledik ve Pamukova‟nın intiĢarını huzuru kalp ile bekledik. Muarızlarımız bu gün muhakkak mahcup olmuĢ ve yalanlarını tevil etmek için yeni çarelere baĢvurmuĢlardır. Fakat bunların hiçbirisi Pamukova‟yı alâkadar etmez. Sadece aziz okuyucularımıza Ģunu hatırlatmak isteriz ki, gazetemiz zaruri sebeplerle neĢriyatına ara vermiĢ ve bu müddet içinde de elinde olmayan sebeplerle bahis mevzuu Ģayialar uydurulmuĢtur. Bilindiği gibi, matbaa ve gazetemiz bugüne kadar bir ortaklıkla idare edilmekte idi. Ortağımız Kâmil Karadağ‟ın pek yakında askerlik hizmetini ifa etmek üzere ayrılacağı düĢünülerek müessesemizin hesapları tasfiye edilmiĢ ve 7 günlük bir fasıladan sonra Pamukova bütün haklarıyla Mecit Hun‟a devredilerek neĢriyatına baĢlamıĢtır. Ġftiharla müĢahede ettiğimiz bir nokta da Pamukova‟nın intiĢar etmediği çok kısa zamanda okuyucuları tarafından ısrarla aranmıĢ olmasıdır. Biz, okuyucuların gösterdikleri bu âlaka ve güvene lâyık olmaya bütün kudretimizle çalıĢacağız. Günün Aktüalitesi Haziran 1955 Mecit Hun 7 VAR ĠSE GÜNAHKÂR KĠM? Günün en mühim mevzuunu Ģüphesiz ki Sağlık Merkezi BaĢtabibi Doktor Abbas Çöllü‟nün Erzurum‟a tayini teĢkil etmektedir. Iğdır gibi bir kasabanın Sağlık Merkezi BaĢtabipliğinden Erzurum gibi büyük bir merkezin Doğumevi mütehassıslığı ve BaĢtabipliği ile Ebe Okulu müdürlüğüne yapılan tayin muhakkak ki Abbas Çöllü lehine bir taltif ve takdirin semeresidir. Abbas Çöllü, bu vazifeyi Sağlık Vekâletinden bizzat talep etse idi belki de muvaffak olamayacaktı. Fakat, bu kıymetli doktorumuzdaki feragat ve fedakarlık hissi O‟na Iğdır‟ı tercih ettirmektedir. Hal böyle iken her hadiseye politik bir veçhe vermeye alıĢık olan bazı Ģüpheci muhitler gayet normal olan bu tayin haberini de istismar etmeye yeltendiler. Onlara göre AbbaĢ Çöllü‟nün terfian Erzurum‟a tayini normal değildir ve bu karar Abbas Çöllü‟nün aleyhtarları tarafından yapılan bir müracaatın neticesidir. Fakat Iğdır‟da Çöllü aleyhtarlığı diye en ufak bir cereyana Ģahit olmadığımız halde; mesaisi, mesleki ehliyeti ve hususi münasebetleriyle herkesin kalbini kazanan bu kıymetli hemĢehrimizi mutlak surette bir husumetin kurbanı olarak göstermekteki maksat nedir? Yedisinden yetmiĢine kadar bütün hastalarına Ģefkat ve ihtimamdan baĢka bir muamele tatbik etmeyen kıymetli mütehassıstan Iğdır‟ın mahrum edilmesi üzüntüsü içinde teessürle iĢittiğimiz bu Ģayiaların tamamen asılsız olduğunu bildiğimiz halde, üzüntümüz bir kat daha artmaktadır. Hem böyle bir müracaat siyasi partiler veya Ģahıslar tarafından yapılmıĢ ise en güzel cevabı Sağlık Vekâleti bu tayin kararı ile vermiĢ bulunmaktadır. Bu demektir ki, Abbas Çöllü gibi Türkiye‟nin sayılı bir mütehassısını istemeyecek kadar aptal iseniz Erzurum gibi büyük merkezlerin onun varlığına ihtiyacı vardır. Hızır‟dan demir asâsının ağaç olmasını temenni eden aptal yolcu gibi hareketimizin cezasını sonradan çekersek kabahati baĢkasında aramamalıyız. Hüseyin Yaycılı Vefat Etti Abbas Çöllü’nün Tayini Durduruldu ( 8 Haziran 1955) (...) Erzurum’a yapılan tayin iptal edilmiĢ ve bu suretle Abbas Çöllü’nün Iğdır’daki hizmetine devam etmesi sağlanmıĢtır. (...) Aras Sinemasının Asil bir Jesti (8 Haziran 1955) Muhterem tüccarlarımızdan Hüseyin Yaycı‟nın vefatı münasebetiyle Aras Sineması dünkü seanslarını tatil etmiĢtir Aras Sinemasının bu jesti takdirle karĢılanmıĢtır. (8 Haziran 1955) Kıymetli iĢ adamlarımızdan Belediye Meclisi azası Hüseyin Yaycılı evvelki gün geçirdiği bir kalp krizi neticesinde vefat etmiĢtir. Uzun zamandan beri Vilâyet ve Belediye meclislerinde Iğdır‟ı bihakkın temsil eden bu güzide ve dürüst hemĢehrimizin vefatı Iğdır için acı bir kayıp olmakla beraber tecrübe ve çalıĢmalarından mahrum oluĢumuz da acı bir teessür yaratmıĢtır. Bir senedenberi kalp kifayetsizliğinden muztarip olan merhum bir müddet Ġstanbul‟da tedavi olmuĢ ve vefat ettiği ana kadar bu tedavisini dikkatli bir Ģekilde devam ettirmiĢtir. Siyasi ve ticari cephesiyle kendimize örnek saydığımız Hüseyin Yaycılı unutulmayacak ve daima kendisini aratacak kıymetlerimizdendir. Kendisine Allah‟tan mağfiret ailesine ve Iğdır‟a baĢsağlığı dileriz. Kazada Bir Tuz Öğütme Değirmeni Tesis Ediliyor (8 Haziran 1955) Memnuniyetle öğrendiğimize göre kasabanın öğütülmüĢ tuz ihtiyacını nazara alan tüccarlarımızdan Ali ġaki ile Hacı Kerem Aras bütün hazırlıklarını ikmal ederek bir tuz öğütme değirmeni açmak üzere belediyeden ruhsat talebinde bulunmuĢlardır. (...) Günün Aktüalitesi Haziran 1955 Mecit Hun Turan Atasever D. Üretme Çiftliği Müdür Muavinliğine Atandı ( 9 Haziran 1955) Kıymetli gençlerimizden Turan Atasever‟in askerlik hizmetin ikmal ederek Iğdır Devlet Üretme Çiftliği Müdür muavinliğine tayin edildiği memnuniyetle öğrenilmiĢtir. Ziraat Fakültesi mezunu olan Turan Atasever kısa bir müddet evvel tayin emrini almıĢ olup yakında vazifesine baĢlayacaktır. Kendisini tebrik eder baĢarılar dileriz. 9 CEZA MUAFĠYETĠ Evvelki gün belediye parkında bilâistisna hepimizi üzüntüye sevk eden ve hatta umumi bir mahcubiyet tevlit eden nahoĢ bir hadise cereyan etti. Kasabanın ileri gelen bir Ģahsı, büyük emeklerle vücuda getirilen çiçek göbeklerinden muhtelif fideleri toplarken belediye bahçıvanı tarafından suçüstü yakalandı. Aynı zamanda, “Hacı”lık gibi mukaddes bir sıfatın da sahibi bulunan bu zat yaptığı hareketin çirkinliğini idrak etmek istemeyerek fütursuzca iĢine devam etti ve bahçıvandan fazlasıyla mukavemet görünce de: “Gözün kör değil ya, görüyorsun ki çapa yapıyorum” dedi. Bu sahneyi seyreden hemĢehrilerimizden çoğu güldüler. Fakat biz müteessir olduk. Bir çiçek fidesini ihtiyarı haricinde ezen vatandaĢa beĢ liralık ceza makbuzunu uzatan belediye zabıtası, hâdisenin seyircisi ve hatta nizamsızlığın müdafii olursa, Ģu kasabada belediye mükellefiyetine riayet edecek vatandaĢ bulmak biraz müĢkül olur kanaatindeyiz. Dost Acı Söyler Haziran 1955 Mecit Hun 11 14 Mayıs 1950 tarihinde çeyrek asırlık Cumhuriyet Halk Partisi, kahir bir ekseriyetle seçimi kazanan DP‟ye iktidarı teslim etti. 2 Mayıs 1954 tarihinde DP daha büyük bir ekseriyetle iktidar koltuğunu muhafaza etti. Fakat!.. Iğdır‟daki siyasi parti mensuplarına bir göz atarsanız siz de hayret etmekten kendinizi alamazsınız. Dünkü iktidar partisi erkânı, bu günkü iktidar erkânıdır. Dünkü muhalifler bugün yine muhaliftir. O halde 14 Mayıs neyi değiĢtirdi? Iğdır‟a bakılırsa sadece parti rozetlerini... Toprak Bayramı Haziran 1955 Mecit Hun 13 Çiftçiyi topraklandırma kanununun meriyete girmesinden sonra her Haziran ayının 11nci gününü takip eden Pazar günlerinin Toprak Bayramı olarak kutlanmasını göz önünde bulunduran Iğdır Devlet Üretme Çiftliği, kuruluĢunun ikinci yıldönümünü de vesile ederek bu iki bayramı bir arada kutladı. Bu münasebetle, Dil‟e davet edilen zevat meyanında bini mütecaviz Iğdır köylüsü de bu günün sevinç ve iĢtiyakı içinde yüzlerce kilometrelik muazzam bir yolun yorgunluğuna katlanarak muhtelif vasıtalarla Rus-Ġran hududu arasındaki Boralan tepesinde toplanmıĢtı. Henüz inĢaatı ikmal edilen binalarla bir Ģehir manzarası arz eden Boralan tepesinin Ġran‟a bakan eteğindeki su baĢında Çiftlik Müdürü Ziya Ayrım bini mütecaviz misafir topluluğuna Ģu hitabete bulundu: “Aynı zamanda toprak bayramı olan bu neĢeli gününüzü Çiftliğimizin kuruluĢ yıldönümü münasebetiyle aramızda geçirdiğiniz için çok bahtiyarız. Ġhtiyar ettiğiniz zahmetten dolayı hepinize teĢekkür ederim. Çiftliğin kuruluĢunda büyük gayret ve emekleri bulunan Erzurum valisi sayın Niyazi Akı‟nın bu neĢemize bizzat iĢtirak etmesini canı gönülden arzuladık. Fakat misafirleri olduğu için bir teessür telgrafı çekerek üzüntülerini beyan etmektedirler. Çiftliğimizin kuruluĢ günü buraya kadar zahmet buyuran muhterem misafirlerimiz bugün iki senelik faaliyetimizi bizzat müĢahede ederek bir mukayese yapacak olurlarsa bu kısa zamanda baĢarılan hizmeti taktir edeceklerdir. Biz kuruluĢ gayesi gayet mühim sebeplere istinat eden Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinde, Çiftlik personeli olarak zevk içinde hizmet etmekteyiz. Rus ve Ġran hudutları arasındaki Dil‟de bir Devlet Çiftliği kurulması derin manalar ifade etmektedir. Çiftliğimiz, evvelâ zengin Iğdır ovası sakinlerine toprağa tam manasıyla bağlanma hususunda tam bir emniyet bahĢederek zirai kalkınmamıza büyük bir hizmet sağlamıĢtır. Saniyen, hemen karĢımızda bulunan ezeli düĢmanımıza, bu toprakların hakiki sahibi olduğumuzu fiilen ihtar etmekle milli kudretimizin bir sembolü olmuĢtur. Haddizatında muhtelif sahalarda çiftçimize zirai önderlik yapacak olan Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinin bir kâr gayesi mevcut değildir. Maksadımız ıslâh edilmiĢ hayvan cinsleri, her nevi tohum ve hususi mahiyette yetiĢtirilecek aĢılı meyve fidanlarıyla bölgemizin ihtiyacını karĢılamak ve arzu edilen zirai reforma bir an evvel vasıl olmaktır. Bu yıl Montafon tohumundan elde edilen otuza yakın dana, sığır yetiĢtiricilerine tevzi edilmekle gayemize doğru ilk adım atılacaktır. Çiftliğimiz her gün biraz daha fazla makineleĢen Iğdır‟ın tamir külfetini de bertaraf edecektir. Henüz ikmal edilmeyen sabit tamirhaneye rağmen seyyar tamirhaneyle bugüne kadar çiftçimize ait 17 traktörün tamiri yapılmıĢ ve normal Ģekilde çalıĢmaları sağlanmıĢtır. Gayemiz sizlere hizmet etmektir” Politikada Bir Garabet Örneği Mecit Hun 15 Haziran 1955 Halk Partisinin çeyrek asırlık zulmüne karĢı yurdun her tarafında beliren antipati havası içinde 1947 tarihinde Iğdır‟dan da siyasi ve medeni cesaret sahibi bazı hemĢehrilerimiz DP‟nin bir Ģubesini kurmaya muvaffak olmuĢlardı. O zamanki iktidarın her türlü tehdit ve baskılarına boyun eğmeyerek demokrasi ve hürriyet aĢkıyla maddi varlıklarını bu hemĢehrilerimiz arasında hepimizin yakından tanıdığı Rahim Akyüz de vardı. O zaman çalıĢtırdığı iki otelin geliri sadece DP‟ye harcanıyordu. Rahim Akyüz‟ün Ģahsi parasıyla temin edilen yüzlerce sandalye, masa ve demirbaĢ eĢyayla tefriĢ edilen DP binasının içine giren Ģöyle dursun kapısından bile geçenler bugün DP Kaza Ġdare Heyetini teĢkil eden zevat tarafından hükümete jurnal edilerek fiĢleniyorlardı. Onlara göre DP mensupları komünizme hizmet ediyor ve memlekete nifak sokuyorlardı. Zaman geçti DP iktidara geldi. CHP‟nin Iğdır erkânı mide ve menfaat kaygısıyla iktidara sempati beslemeye baĢladılar. DP‟nin fedakar kurucuları ise CHP saflarına menfaat bağlarıyla bağlı bulunan bu Ģahıslardan partiyi kurtarmak için yeni ve çetin bir mücadeleye giriĢmek zorunda kalmıĢlardı. Fakat Kars‟taki parti teĢkilatının ihtilafa düĢmesi üzerine Iğdır‟daki tesanüt bozuldu. Tüzük hükümleri kale alınmayarak 1947 tarihinin CHP‟li erkânı tedrici surette DP saflarına alındılar. Nihayet bugün gördüğünüz gibi zahiren DP‟li zannedilen bu zevat, iktidar partisi teĢkilâtına hakim olmaya muvaffak oldular. 14 Mayıs 1950 tarihinden evvel DP‟li olarak onlarla mücadele eden Rahim Akyüz ve arkadaĢları aynı fikir ve ideali taĢıyan aynı Ģahıslarla mücadele etmektedir. Ne gariptir ki Rahim Akyüz ve arkadaĢları onlara göre partili bile değildir. Hatta birkaç gün evvel partiye geçmeleri için Parti reisi Feyzullah Ġnan tarafından istida vermeleri teklif edilmiĢ ve lütfen partiye kabul edilecekleri kendilerine bildirilmiĢtir. Partilerine samimi bir imanla bağlı olan Akyüz grubunu istida vermekte tereddüde sevk eden yegâne sebebi her halde anlamıĢsınızdır. Dünün Halk Partisi erkânı, dünün DP kurucusunu DP‟ye davet ediyor, ne acı ve ne garip bir tecelli. Halbuki, henüz akisleri devam eden muhtar ve Ticaret Odası seçimlerini bugün DP‟ye davet edilen eski demokratlar kazandı ve neticeyi bağlı oldukları DP Genel Merkezine bağlılıklarıyla beraber bildirerek bu zaferlerini DP‟ye mal ettiler. Yarınki belediye seçiminin de akıbetinin bundan baĢka Ģekilde tezahür etmeyeceğini Kars da, Iğdır da biliyor. Fakat bu hakikatlere rağmen takip edilen yanlıĢ yoldan dönmemeye inat etmenin siyasi sebeplerini bir türlü anlayamıyoruz. Onlar bu inatlarıyla Akyüz ve arkadaĢlarını Halk Partisine yaslandırmaya muvaffak olmayacak ve belki de yakın bir gelecekte eski partilerinin saflarına avdet edeceklerdir. Demokrat Partinin eski borçlarını ödemekte devam eden Rahim Akyüz, eski muhalifleriyle samimi bir DP „li olarak yine mücadele halindedir. Fakat muhaliflerin yakasında bu defa CHP yerine DP rozeti vardı. Onlar parti tüzüğüne sadakat gösteremeyip halk partisinden miras kalan alıĢkanlıklarıyla hareket ettikçe partinin bu samimi mensuplarını galiba aralarında görmeye muvaffak olamayacaklardır. Ali Ataman Vefat Etti Haziran 1955 Mecit Hun 20 Eski Kars Mebusu Ali Ataman Dün Vefat Etti. Merhumun cenazesi muazzam bir töreni müteakip Kağızman’a nakledildi. Milli Mücadele kahramanlarından Kars Milli ġura müessis azası ve birinci devre Kars Mebusu Ali Ataman dün öğle yemeğini müteakip bir kalp krizi neticesinde vefat etmiĢtir. Birinci Cihan Harbinden mağlup çıkan Osmanlı Ġmparatorluğunun meĢum Sevr muahedesiyle Ermenilere terk ettiği ġark vilâyetlerini kanı ve varlığı ile müdafaa ederek Ermeni mezalimine karĢı koyan milli kahramanlarımız arasında ismi Milli Türk tarihine geçen Ali Ataman, Kars Milli ġura Hükümetinin de müessislerindendir. Kendileri Birinci Cihan Harbinin devamı sırasında, Çar Hükümeti tarafından Türklere temayül etmesi hasebiyle ġimali Rusya‟daki (Erkutski) vilâyetine sürülmüĢtü. Milli ġuranın Ġngiliz iĢgal kuvvetleri tarafından basılıp feshedilmesi üzerine, Batum ve Tiflis vilâyetlerine bazı arkadaĢlarıyla geçerek, Milli harekâtı ne pahasına olursa olsun destekleyen Ali Ataman, bir aralık Kağızman‟a geçmeye muvaffak olmuĢ ve Kars, Kağızman, Iğdır‟ın kurtuluĢunda çok büyük hizmetlerde bulunmuĢtur. Ankara‟da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulması üzerine Birinci Devre Kars Mebusu intihap edilerek burada vazifesine devam eden Ali Ataman, cesareti, doğruluğu ve mazbut karakteriyle kendisini saydırmasını bilmiĢ büyüklerimizdendir. Bilhassa Mebusluğu sırasında açık ve dosdoğru konuĢmasıyla devrin hükümet erkânını tenkit etmekten çekinmeyen bu Milli Mücadele kahramanı tarihe mal olmuĢ bir kıymet olarak ebediyen yâd edilecektir. Merhuma Allah‟tan rahmet ve mağfiret, Ataman ailesine baĢsağlığı dileriz. Ali Ataman Vefat Etti Haziran 1955 Veli Orkun 22 Ġki gün evvel ölümün insafsız pençesi kıymetli bir vatan çocuğunu daha aramızdan ayırdı. Her fani gibi o da ebediyete intikal etti. Ġçimiz sızlaya sızlaya, gözlerimiz dola dola ve gönlümüz burkula burkula taĢıdığımız tabutu toprağa vermek üzere götürdük. Evet toprağa...O toprak ki: Dün düĢmanın saldırıĢına maruz kalırken onu korumak için kılıç sallayıp at oynattığı, siper yapıp saklandığı ve yastık yaparak yaslandığı toprak. Bu gün Ģan ve Ģerefiyle kendini koruyan kahraman evladını bağrına alıyor, O‟nu huzur ve sükûn ile sinesinde barındıracak, aziz ruhunu kendi semalarında yaĢatacaktır. Büyük Ģair Akif‟in, “Bu vatan kimin?” sorusunun cevabı böylece bir daha tahakkuk ediyor: Bu vatan, toprağın kara bağrında, Sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda, Kendini tarihe verenlerindir. Ali Ataman yalnız Kağızman‟ın veya Kars‟ın hatta ġark‟ın değil bütün vatanın sathına yayılan kahramanlık vasıflarıyla milli tarihimizin malıdır. Ġnsan olarak çok üstün meziyetlere sahiptir. Vatan ve millet mevzularında istiklâl ve hürriyet bahislerinde önünde durulmayan bir çığ gibi coĢardı. Çünkü esaretin en acısını tatmıĢtı. Kars ve Kafkas hapishanelerinde kelepçeye vurulmuĢ, Sibiryalara sürülmüĢ, Malta‟da çürütülmek için Batum‟a kadar sevk edilmiĢti. Yurt ve istiklâl uğrunda hakaretlere maruz kalmıĢ, milli Ģerefini koruduğu için en ağır iĢkencelere uğratılmıĢ, muvaffak olunamayınca aldatılmak istenerek büyük servetler ve Ģöhretler vaat edilmiĢ. Fakat, kahraman vatan evlâdı bu tehditlerin ve bu vaatlerin hiç birine inanmadan inandığı dâvanın peĢinden koĢmuĢtur. Ali Ataman, olgun olduğu kadar tevazu ve tecrübeleriyle de hepimize örnek bir insandı. ġu sözünü hiçbir zaman unutamayacağım: “Ġnatçılık yerinde yapılırsa çok büyük kıymet kazanır, hele memleket ve millet mevzularında olursa” Hatıralarını anlatırken asla kendinden bahsetmezdi. Bütün yapılan iĢleri arkadaĢlarına mal eder kahramanlıkları ecdattan kalma büyük bir miras sayardı. Bu gün için aramızdan ayrılmıĢ bulunan Ataman‟ı Türk Ulusu ve Milli Türk Tarihi dünya durdukça hürmetle anacak, mübarek kabrini büyük bir ihtiramla ziyaret edecektir. Nur içinde yatsın. Adaletin Tecellisi 1955 Mecit Hun 21 Haziran Çırçır-Pres suiistimali iddiasıyla yargılanan PTS Kooperatifi mensupları beraat etti. 1950 yılında Iğdır PTS Kooperatifi binasında vuku bulan bir yangında zayi olan iki adet presle bir adet çırçırın tamiri dolayısıyla o zamanki kooperatif mensupları aleyhinde Iğdır Ağır Ceza mahkemesinde açılan dava dün beraatla neticelenmiĢtir. Ziraat Bankası müfettiĢlerinden Hasan Mirza tarafından yapılan tahkikat ve tertip edilen evraka istinaden evvelâ Kars Ağır Ceza Mahkemesine ihtilas suçuyla sevk edilen Kooperatif idare heyeti baĢkan ve azaları EĢref BaĢaran, Kurban Akar, Esat Ogan, Ahmet Armağan, Kooperatif Müdürü Rahim Yadigâr, Muhasip Kasım Özel, Veznedar PaĢa Turan, Makinist Ali Sivri ve Kontrolör Mecit Hun ve Nurettin Kirman bilahare sahte evrak tanzimi iddiasıyla Iğdır Ağır Ceza Mahkemesinde iki seneden beri yargılanmakta idiler. Geçen celsede mütalaasını serd eden Müddeiumumi Fuat Eribol, sanıklardan EĢref BaĢaran‟la Ali Sivri‟nin sahte evrak tanzimi; Kurban Akar, Esat Ogan, Ahmet Armağan‟nın vazifeyi memuriyeti ihmal; Rahim Yadigâr‟ın vazifeyi memuriyeti suiistimal suçlarıyla tecziyesinin; Mecit Hun, Nurettin Kirman, Kasım Özel ve PaĢa Turan‟ın beraatlarını talep etmiĢti. Dünkü duruĢmada son müdafaalar yapıldıktan sonra Mahkeme Heyeti, sanıkların müsnet suçu iĢlemediklerini beyan ederek cümlesinin beraatine karar vermiĢtir. ġakacıktan 23 Haziran 1955 Mecit Hun Yeni Bir Ceza ġekli Dün bir fayton bir vatandaĢı ezecek istical ve kayıtsızlıkla dört nala caddeyi geçti. Belediye zabıtası seyirci idi. Biraz sonra yanında sahibi olmayan bir arabanın katırları parladı. Zabıta sahibini cezalandırdı. Birincisinde kabahat arabacıda, ikinci de katırlarda idi. AnlaĢılan Belediyemiz cezayı adama değil hayvana kesiyor. Rıza Yalçın Geldi Haziran 1955 Mecit Hun Ölüm (23 Haziran 1955) Teessürle öğrendiğimize göre kıymetli gençlerimizden Ġsmail Gödekli‟nin pederi Veli Gödekli Erzurum‟da vefat etmiĢ bulunmaktadır. Kendisine Allah‟tan mağfiret , Gödeklilere baĢsağlığı dileriz. Kayıp (24 Haziran 1955) Iğdır Nüfus memurluğundan aldığım hüviyet cüzdanımı kaybettim yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Halfeli Köyünden Ömer oğlu CimĢit GüneĢ 23 Kars’ın CHP’li Mebusu Hararetle Ġstikbal Edildi Meclis tatilinden bilistifade seçmenlerini ziyaret etmek üzere seçim dairesini gezen Kars Mebusu Rıza Yalçın dün Iğdır‟a gelmiĢtir. Rıza Yalçın‟ı getiren otobüs Belediye meydanında yüzlerce Iğdırlı tarafından karĢılanmıĢ ve Yalçın‟ın geliĢi meĢkuk olduğu halde büyük bir kalabalık kendisini sevgi ve muhabbetle kucaklamıĢtır. Filhakika, bir senelik parlamento hayatında gayet aktif faaliyetleri görülen Rıza Yalçın Iğdır ve Iğdırlının kendisine intikal ettirilen en ufak mevzularıyla bile usanmadan meĢgul olmuĢ ve daima müspet neticeler istihsal etmiĢtir. Dün Yalçın‟ı ziyaret edenler arasında DP Ġlçe Ġdare Kurulu‟na mensup bazı müfrit demokratlar da göze çarpmıĢ ve bu hareket Rıza Yalçın‟ın Ģahsına gösterilen saygı ve itimadın bir tezahürü addedilmiĢtir. Kıymetli Mebusumuza hoĢ geldin deriz. Fikirler Fetullah Kakioğlu 23 Haziran 1955 BAġLARKEN Muhterem okuyucularım! Bundan sonra imkân ve zemin bulduğum takdirde sizlere bu sütunlarda hitap edeceğim. Bilhassa güzel Iğdır‟ımızı ilgilendiren edebi, mizahi, siyasi, içtimai, iktisadi ve ekonomik mevzular üzerinde fikirlerimi neĢretmeye çalıĢacağım. Tam bir vatanperver olarak duyduğum hisleri ve gördüğüm olayları hiçbir kimsenin tesiri altında kalmadan yazacağım. Bu suretle memleketime ve sizlere faydalı olmaya çalıĢacağım. Sizlere biraz da olsa faydalı olabilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim. Hepinize iyi günler ve hayırlı iĢler temenni ederim. Hürmetlerimle. Fikirler Fetullah Kakioğlu 24 Haziran 1955 Halk Sandığına Ġhtiyaç Var ġark‟ın incisi addedilen güzel Iğdır‟ımız her cephede olduğu kadar ekonomi bahsinde de milli ekonomimizde geniĢ ve önemli bir mevki iĢgal etmektedir. Esasen bu hakikati anlayan DP iktidarı da gün geçtikçe Iğdır‟a lâyık olan değeri vermektedir. Bilindiği gibi ilk fırsatta yıllar boyu halî bırakılan Dil bölgesinde bir Devlet Üretme Çiftliği açılarak iktisadî kalınmamız kamçılanmıĢ ve ĠĢ Bankasının bir Ģubesiyle de ticarî inkiĢafımıza hız verilmiĢtir. Son günlerde Ģayi olan bir habere göre yine Iğdır‟da Pamukbank‟ın bir Ģubesinin açılması düĢünülmektedir. Fakat bu arada bizimde ilgililerden bir temennimiz var. O da arada ezilen ve imkânlardan istifade edemeyen küçük esnafla zanaat erbabının kalkınmasını temindir. Bu, ancak Iğdır‟da bir halk sandığının açılmasıyla mümkündür. Iğdır‟daki küçük esnafın kalkınması artık kaçınılmaz bir zaruret halini almıĢtır. Zira, sermayedarlar, geniĢ imkân sahipleri karĢısında her gün biraz daha pasifleĢen bu esnaf grubu bir gün, geçim Ģartlarından da mahrum olacaktır. Bu ihtimali Ģimdiden önlemek ilgililerin baĢlıca vazifesi olmalıdır. Yol Arar Gezer 1955 Müseyyip Zeyemli 24 Haziran AĢağıdaki Ģiir Demokrat Parti Iğdır kurucularından olup halen parti dıĢı kalan Ģair Müseyyip Zeyemli tarafından yazılmıĢtır. Dertli gönül bir çıkmaza düĢmüĢtür, Avare avare yol arar gezer. Haksızlığı göre göre bıkmıĢtır, Kendini atmaya göl arar gezer. Halk Partisinin sevdalısı nevcivân, Bize solcu, çıplan diyen kahraman, Demokrat Partiye olmuĢ eleman, Arı olmuĢ Ģimdi bal arar gezer. Karanlık iken kim yaktı bu feneri, Bu binanın hani usta mimarı, Kurucular olmuĢ kapı dıĢarı, BaĢına dökmeye kül arar gezer. Bu bahçeye nerede gül ekenler? Etrafına taze fidan dikenler, Gülleri koparıp fidan kesenler, ġimid girmiĢ bağa gül arar gezer. Hey Zeyemli mükâfatın bir “Ah!” mıĢ, Sadık olmak herhalde günah mıĢ, Sevgili Partin de seni bırakmıĢ, Kocadan boĢanmıĢ dul arar gezer. Sayın Yolcularımızın Nazarı Dikkatine... Her türlü konfora haiz 955 Model Yolcu Otobüslerimiz her gün IĞDIR-KARS arası muntazam seferlerine baĢlamıĢtır. Rahat ve emin bir yolculuk yapmak isterseniz YENĠ GARAJ‟a uğramanız menfaatiniz icabıdır. NOT: Iğdır – Tuzluca: 2 lira Iğdır - Pernavut 3 lira Iğdır – Kağızman4 lira Iğdır - Kars 5 lira Yeni Garaj Sahibi Hüseyin YARDIM Bir Bardak Çay On BeĢ KuruĢa Bir müddetten beri devam eden çay ve Ģeker buhranı son raddede olup ikinci sınıf çayhanelerde 10 kuruĢa satılan çay otomatikman 15 kuruĢa çıkmıĢtır. Bilindiği gibi çayın 15 kuruĢa satılması için yalnız Feyzullah Zengi‟ye ruhsat verilmiĢti. (...) DiĢini Çektirirken Ġğneyi Yuttu Birkaç gün evvel kazada çok garip bir diĢ çektirme hadisesi zuhur etmiĢ ve fabrikatör Kâmil Taner’in diĢine yapılan bir morfin Encümenimizin Tespit Ettiği Buz Fiyatları Normaldir Haziran 1955 Hasan Tezel (Belediye Encümen Azası) 25 Buz fiyatlarının encümenimiz tarafından 10 kuruĢ olarak tespiti üzerine bâzı tahriklere Ģahit olmaktayız. Bu arada buz imalâthanesi sahibi Ali Yılmaz Kazancı‟nın, karar kendisine tebliğ edildiği gün buz imalâtından sarfınazar etmek isteyiĢi, Yeni Iğdır gazetesinin mesnedi bilinmeyen tarafgirane neĢriyatı ve fabrikanın baĢka bir yere nakledileceğine dair tehditiâmız haberler kulağımıza kadar geldi. Encümenimiz, Belediye mevzuatı gereğince fiyat tespiti yaparken, hatır, gönül yapmayı, tehdit ve tarize maruz kalmayı asla düĢünmez. Çünkü mesaimize Ģu veya bu Ģahsın değil ammenin menfaati mesnettir. Bizleri kıymetli reyleriyle hizmet mükellefiyeti altında bulunduran Iğdırlının mukaddes menfaatlerini korumak maksadıyla alacağımız her tedbir ve varacağımız her karar uzun tetkik ve münakaĢaların semeresidir. Bunda his ve telkinin zerre kadar tesiri asla varit olamaz. Nitekim buz fiyatlarının tespitinde dahi bu prensip güdülmüĢ ve imalathanenin menfaatleri de göz önünde bulundurularak tenkit mevzuu yapmak istenen karara varılmıĢtır. Geçen sene Ali Yılmaz Kazancılı bizzat encümenimize kadar gelerek dere sularından imal edilen buzların satıĢında belediyece mani olunduğu takdirde, Iğdır‟a 5 kuruĢtan ihtiyacı kadar buz verebileceğini beyan etmiĢ ve bu beyanını bir dilekçeyle tevsik ederek belediyemizle Ģifahi bir anlaĢmaya varmıĢtı ki bu dilekçesi halen encümenimizde mahfuzdur. Geçen seneye nispeten buz imaline mahsus iptidai madde ve iĢçi fiyatlarında anormal bir değiĢiklik vuku bulmadığına göre, 10 kuruĢluk fiyata imalâtçının rıza göstermemesi ve encümenimize husumet tevcihi teessürle karĢılanacak bir haldir. Zira, bunun iptidai maddesi olan su, motorun muharrik kuvveti bulunan motorin ve bedenen çalıĢan iĢçi fiyatları geçen yılların aynıdır. Ayrıca, encümenimiz imalathanenin bilumum masraflarını da hesaplamak suretiyle bu fiyatını tespit ederken imalatçıya, fabrikasının amortisman kıymetini de hesaba katarak, normal ve tatminkâr bir kâr hissesi tanımıĢtır. Vaziyet bu merkezde iken, belde sakinlerinin itimadını suiistimal eden bazı Ģahsi menfaat müdâfileri buz imalatçısını müdafaa kastıyla encümenimize tarizlerde bulunmaktan kendilerini alamamıĢtır. Bizler sadece Ali Yılmaz Kazancılı‟nın değil top yekûn beldenin menfaatini düĢünmekle mükellef bulunduğumuz cihetle Yeni Iğdır gazetesi veya Ali Yılmaz‟ın falanca akrabası gibi düĢünemeyiz. Temenni ederiz ki onlarda Iğdır‟ın bir sakini olarak kendi menfaatleri derecesinde Iğdırlının da menfaatlerini düĢünebilsinler. Haftanın Aktüalitesi Haziran 1955 Mecit Hun 27 Soğuk Bir Mücadele Geçen hafta Belediye encümen tarafından buz fiyatlarının 10 kuruĢa indirilmesi imalatçı ile belediye arasında esaslı bir mücadeleye yol açtı. Belediye encümeni, dere sularından imal edilen gayri sıhhi buzların satıĢına engel olunmak Ģartıyla, Ali Yılmaz‟ın 5 kuruĢluk teklifine rağmen fabrika buzunun kilosuna 10 kuruĢ rayiç tespit etmiĢtir. Ġmalatçı Ali Yılmaz Kazancılı ise, bu istihlâkinin tatminkâr olmadığını ileri sürerek bu fiyata itiraz etti ve Belediyenin kendisine verdiği 100 lira cezaya da aldırmayarak 15 kuruĢtan satıĢına devam etmektedir. Dün de Belediye zabıtası buzun encümen kararı hilâfına 15 kuruĢa satıldığını muhtelif zabıtlarla tespit ve tevsik ederek Belediye encümenine keyfiyeti bildirdi. Ġki tarafın da inatla üzerinde durdukları buz hikâyesinin tatlıya bağlanacağına dair en ufak bir emâre mevcut olmamakla beraber, encümenin bugün vereceği karar meseleye yeni bir istikamet verebilir. Netice itibarıyla ya Belediyemiz otoritesini ya da Ali Yılmaz Kazancılı 5 kuruĢluk kârını feda edecektir. Ġki Sergi Açıldı Dün biri Kaza merkezinde ve diğeri de BaĢköy‟de olmak üzere iki dikiĢ sergisi açıldı. Mahrumiyet içinde sekizer ay devam eden bir fedakârlığın mahsulü olan bu sergilerden Iğdır‟dakini gezdik ve gördük. Bu sergiyi vücuda getiren kursun ne gibi Ģartlar altında çalıĢıp bu mükemmel neticeyi elde ettiğini diyebilirim ki hiç birimiz öğrenmek lüzumunu hissetmemiĢtik. Çok harap bir binada Iğdırlının ve hatta kurs talebesi velilerin dahi bigâne kaldığı uzun bir tedrisattan sonra bu sanat yuvasında hazırlanan eserler hakkında Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Emir Erol hayranlığını Ģu Ģekilde ifade etti: “ĠbriĢimle ipliğin iğne elinde dile getirildiği bu zarif tablolarda biz aynı zamanda Türk kızının ince ruhu ile sanat kabiliyetini de gördük. NakĢı, oyası ve dikiĢi ile daha Ģimdiden evine hakim olmuĢ bu çocukların bu bilgi ve gayretle dünyanın zarafet alanlarında isim yapmaması için hiçbir sebep yoktur. Gördüklerimizden gerçek bir haz duyduk gurur haklarıdır. ÇalıĢkan ve bilgili hocalarıyla talebelerini tebrik ederiz” BaĢköy‟de açılan ikinci sergiye davetlilerden kimse gitmedi ve gitmek istemedi. BaĢköy gibi en anormal hayat Ģartlarının hüküm sürdüğü bir nahiye merkezinde kendisine tevdi edilen vazifeyi yerine getirmek için bütün gücüyle çalıĢan bir Türk kızının talebeleriyle birlikte meydana getirdiği sergiyi görmek mevzuunda bu derece kayıtsız olmamalı ve sekiz aylık bir yorgunluğun mahsulünü iki saatlik yolculuk zahmetini feda etmeli idik. Örnek Bir Hayırseverlik 1955 Mecit Hun 28 Haziran Karaköse‟de münteĢir Yayla gazetesinden öğrendiğimize göre, Doğubeyazıt‟ta yapılmasına teĢebbüs edilen bir caminin bütün inĢa masrafları, Ġstanbul‟da icrayı ticaret eden D.Beyazatlı tüccarlardan Mehmet Bayazıt tarafından deruhte edilmiĢtir. Iğdır‟daki cami inĢaatının geçirmiĢ olduğu safhalarda göz önündedir. Evvelâ bir dernek kuruldu. Bu dernek birçok vesilelerle halkın hamiyetine müracaat ederek cami için yardım talebinde bulundu. Temel atıldı, duvarı kaldı. Duvara baĢlandı, tamamlanamadı. Bin bir müĢkülâtla üzerine bir çatı konulabildi. ġimdi tavan, döĢeme, pencere ve kapıdan mahrum bir ibadethaneye sahibiz. Birkaç hamiyetli vatandaĢ çıkıp Hacca gideceğine bu ibadethanemizi tamamlama sevabını kazanmak istemiyor. Her bayram veya Cuma namazında cemaattan toplanacak birkaç yüz liralık ianeyle yüzümüz ağarmaz. Bizim de Ġstanbul‟da, Erzurum‟da ve hatta Iğdır‟da Mehmet Bayazıt ayarında tüccarlarımız var. Fakat, niçin onun kadar hizmet ve hayır sahibi olmak istemeyiz. Bir seçim uğruna binleri harcamaktan çekinmeyen tüccarlarımız bir ahret uğruna ve Allah rızası için neden birkaç lirasını feda etmesin?