Ekim-Kasım-Aralık 2013 - PDF Formatında İndir
Transkript
Ekim-Kasım-Aralık 2013 - PDF Formatında İndir
İrem Nurgül Durmuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü i.durmus@ekoteknikisg.com BUNCA EMEK, ÇABA, DÜZENLEME NE İÇİNDİ? Büyük umutlarla beklediğimiz 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, ha yürürlüğe girdi, ha girecek derken girdi yürürlüğe. Ayakta alkışladık hep beraberce. Sevincimizi, umudumuzu, desteğimizi, heyecanımızı gösterdik. Sayfalarca yazdık, umutlandık, umutlandırdık. Ancak uygulamayı ve neticelerini gördükçe İSG’de HAYAL KIRIKLIĞI arttı. Hayal kırıklığı önemli değil de, bu gidişle HAYAT KIRIKLIĞI da alıp başını gider diye korkuyoruz. İSG sektöründe devleşmiş ve en köklü firmalardan birinin Basın Danışmanı olarak naçizane tespitlerim şunlardır ki, yanılıyor olmayı çok isterim: 1) İş Güvenliği Uzmanı olmak için önce eğitim almak, bir eğitim kursuna gitmek gerekiyor. Ancak bu eğitim kurumlarının kalitesi öyle düştü ki, iyi bir kurs bulmak sahrada su bulmak gibi oldu. Bu tespitimin ispatı da son sınavda başarı oranının Yüzde 15’lere düşmesidir. Kaldı ki benim başarı ölçüm bu değil. Kursu bitirmiş bir adaydan tek beklentim, doğru dürüst bir risk analizi yapabilme yeteneğine kavuşmasıdır. Kavuşuyor mu? 2) Sahada o kadar çok C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı oluştu ki, bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar uzman olduğuna işin içinde olmamıza rağmen, ben dahi şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Şu anda nerdeyse asgari ücret kadar bir tutara çalışmaya razı 2 olduğu halde iş bulamayan C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanları var. Bu durumun ana kaynağı elbette Türkiye şartlarında iş bulmakta zorlanan meslek gruplarının “SON ÇARE BARİ GİDİP İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI OLAYIM” demesi sonucu oluşan yığılmadır. Bu öylesine önemli bir durum ki, daha önce “İş Güvenliği” hakkında tek kelimelik bilgisi olmayanlar, şu anda İş Güvenliği Uzmanı unvanı aldı. Niteliksiz uzmanlar çoğaldı, aldı başını gitti. 3) Tam 6331 Sayılı Kanun’a uyum olacaktı ki, kanun ertelendi. Sahada temelleri oluşan ve güçlenen güven sarsıldı, sendeledi. O döneme dek zor şartlarda eğitim alan ve işsiz kalan bazı uzmanlar oluşan bu kötü algıyı, yaptıkları iş ve uygulamalarla daha da derinleştirdi. 4) Risk analizinde adeta dibe vurduk. Bir risk analizi debelenmesidir, o da aldı başını gitti. İşsiz kalan ve paraya ihtiyacı olan herkes “ben yapayım risk analizini” dedi. Hal böyle olunca, 1.000TL’den aşağıya yapılamayacak analizler için, 50 TL’ye kadar düşen fiyatlar verildi. Bu işleri alan kişiler “internetten indir, ismi değiştir ve analiz diye sun” mantığında çalışınca Hastane risk analizlerinde forkliftler yer aldı ya da benzin istasyonlarının risk analizinde tekstil makineleri görüldü. Tüm bunlar yetmez gibi bir de işverendeki güven tamamen altüst edildi. Adeta “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın o kadar söylediği, insanların ayakta alkışladığı, çok önemliçok önemli diye lanse edilen risk analizi bu muymuş?” dedi işverenler. Oysa risk analizi elbette bu değildi. 5) Bu arada zihinlerde merak edilen bir soru oluştu. Bunun cevabını ben de çok merak ediyorum. 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nda, B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlarına 3 yıllığına A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı gibi hizmet sunma hakkı verildi. Bu hakkın verilmesi doğal olarak herkeste “herhalde 3 yıl içinde bu eksikliği tolere edecek bir şeyler yapılacak” inancı oluşturmuştu. Bu 3 yıllık süre gelip geçiyor; ancak Türkiye’de hala hem yeteri kadar B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı hem de yeteri kadar A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı yok maalesef. Bu konuda hiçbir çözüm üretilemedi. Sahada çalışmak artık daha güvenli. 6) Riskler en yoğun olarak “ÇOK TEHLİKELİ GRUPTA” kendini gösteriyor. Ancak burada da büyük bir sorun var ki, o da işveren algısı ve tutumu, işverenin isg’ye yaklaşımı, hizmet sunmanın önünde önemli bir engel olarak durmaya devam ediyor. Bu grupta işverenler engelleyici bir dağ gibi hizmet sunmaya çalışan uzmanın önünde duruyor ki, ne uzmanın uyarılarına kulak asıyor, ne önlemlerini uygulattırıyor, ne herhangi bir sözüne itibar ediyor. Bu durumda sıkışan uzman ne Çalışma Bakanlığı’na yazı yazabiliyor ne de ekmek kapısından vazgeçebiliyor. Neticede 2013 Kaza İstatistiklerinde ne değişti? Bunca emek, çaba, düzenleme ne içindi? Çok Değerli Okurlarımız, Ne yazık ki bu maddelere devam etmek, daha çok uzun uzun yazmak mümkün ama 2013’ün bu son sayısında daha fazla eksiklik yazmak değil de, 2014’e dair umutla sunuş yapmak istiyoruz. Güvenle Büyü Türkiye, Sana Güveniyoruz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2014’e güvenle baktır bizleri. Dräger X-zone® 5000: 6 farklı gaza kadar algılama... Dräger X‐am 5000 veya X‐am 5600 gaz algılama cihazları ile birlikte, 6 farklı gazın algılanması ve ölçümünü sağlar. Kolaylıkla taşınabilir, dayanıklı ve su geçirmez özellikteki ünite, farklı pek çok uygulama için, gaz algılama yöntemini en güvenilir şekilde kolaylaştırır. Daha fazla bilgi için: www.draeger.com.tr info.draegersafetyturk@draeger.com Draeger Safety Korunma Teknolojileri Ltd. Şti. Konrad Adenauer Caddesi No: 54/A‐B Yıldız ‐ Çankaya / ANKARA Tel : +90 (312) 491 06 66 Faks : +90 (312) 490 13 14 Dräger. Yaşam için Teknoloji® 08 Yâdigar Yolcu: 28 İş Başmüfettişi Özlem Özkılıç: 42 Trafik - İş Kazaları Güvenlik Kültürü OHSAS 18001 ve ISO EN 14001 Yargıtay Kararları Çocuklukta Başlar Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme 44 S. Yasin Bostancı: Kaza Üzerine Bir Eskiz 12 Ekoteknik İSG, İş Sağlığı NEDEN ÖNEMLİ? Güvenliği Sektörüne Yön Verenlerle Akşam Yemeğinde 32 Uz. Dr. Yasemin Duran: 48 Mansur Ziya Koç: Buluştu: “İSG’YE YÖN Ülkemizde İş Kazası Oranları İSG Tedbiri Yoksa, HAYAT YANAR VERENLER YEMEKTE” 14 KONU İŞ GÜVENLİĞİ OLUNCA, DİK DURUŞU İLE ÖRNEK FİRMA: SÖĞÜT İNŞAAT 17 İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ SINAVLARINA HAZIRLANANLAR İÇİN İş Yaşamında Ergonomik 50 Tevfik Paçacı: Tasarımların Faydaları Nedir Bu 5S? 36 Hüseyin Gelmez: 3M - Mert Dinçer: Çevre Eğitimi Nedir? 56 Koruyucu Tulum 38 Dr. Atilla Yelboğa: Seçim Kriterleri İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının İşletme 58 DRAEGER TEKNİK MAKALE: Yönetimine Yansımaları Solunum Setleri Neden 40 Uz. Dr. Mehmet Ergin: Kalite Yönetiminde Moral Yaklaşımlar İle Şirketinizi Toplum Sağlığının Önemli Yeniden İnşa Edin Bir Halkası Olan Beslemede, GIDA GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ 26 Konu ÇEVRE ise, Marka HALİÇ EKOTEKNİK İSG DERGİ EKİBİMİZ - KÜNYE İmtiyaz Sahibi Ekoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Hizmetleri Adına Halis Yolcu Editör Yadigâr Yolcu Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırması Bilim Uzmanı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Nurgül Durmuş 4 Yayın Kurulu Doç Dr. F. Nur Eriş, İSG Uzmanı Kemal Çetinkaya, Uz.Dr. Mehmet Ergin, Çevre Uzmanı Hüseyin Gelmez, İş Güvenliği Uzmanı Ziya Koç, Dr. Tahir Soydal (İş Sağlığı Bilim Doktoru) Danışma Kurulu Prof. Dr. Recep Akdur, Yıldırım Akpınar(Çal.Bak.Eski Teftiş Kurulu Baş.), Prof. Dr. Sefer Aycan, Prof. Dr. Aytül Çakmak, Ziya Demir, Doç. Dr. Tayfun Güngör, Doç. Dr. Tevfik Pınar, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, Uz. Dr. Cebrail Şimşek, Uz. Dr. Engin Tutkun, Doç. Dr. Mehmet Uğurlu, Doç. Dr. Halil Murat Ünver, Doç. Dr Yusuf Üste, Dr. Hınç Yılmaz Görsel Yönetmen İrem Nurgül Durmuş Görsel Tasarım Okan Yurdakul Güvenlik Çocuklukta 28 Özlem Özkılıç Prof. Dr. Sefer Aycan: Mehmet Doğramacı: Yolcu: Kültürü 34 22 08 Yâdigar Başlar OHSAS 18001 ve ISO EN 14001 Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme NEDEN ÖNEMLİ? 50 Vazgeçilmez? 60 Betül Çavdar: KKD Yazı Dizisi: Koruyucu Kıyafetler 44 Reklam ve Pazarlama Koordinatörü Yalçın Yolcu S. Yasin Bostancı: Kaza Üzerine Bir Eskiz Yayın İdare Merkezi İvedik Cad. No:110 Yenimahalle - Ankara Tel: 0312 344 01 96 (pbx) - Fax: 0312 343 66 46 Yayın Türü Yaygın - Süreli ISSN: 2146 - 9407 Baskı ve CTP Kalıp Arkadaş Basım Sanayi www.arkadasbasim.com.tr Tevfik Paçacı: Nedir Bu 5S? 17 İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ SINAVLARINA HAZIRLANANLAR İÇİN 22 Araştırmacı Yazar Mehmet Doğramacı: Kalite Yönetiminde Moral Yaklaşımlar İle ŞİRKETİNİZİ YENİDEN İNŞA EDEBİLİRSİNİZ Basım Tarihi 15.10.2013 Abonelik ve Reklam Rezervasyon Tel: 0 312 344 01 96 (pbx) Ekoteknik İSG Dergisi’nin amacı, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularında özellikle uygulayıcı konumdakilerin deneyimlerini ve izlenimlerini belgelemek, birikimlerin paylaşılmasını sağlamak ve yeni ufuklar açarak başvurulabilecek bir kaynak yaratmaktır. Üç ayda bir yayınlanır. Yayının telif hakkı Ekoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Ölçüm Teknolojileri Ltd. Şti’ne aittir. Dergi içeriğinin tamamen ya da kısmen elektronik, mekanik veya başka biçimde çoğaltılması Ekoteknik’in iznine tabidir. Yayınlanan yazı ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. 60 KKD YAZI DİZİSİ / KORUYUCU KIYAFETLER Çalışma ve Sos. Güv. Bakanlığı, İSGÜM İSG Uzman Yardımcısı Betül Çavdar 5 İş Dünyası ÇARE’siz Kalmasın! ÇARE İSG İş Güvenliği Uzmanı Olmak İsteyenlerin Çaresi: Çare Eğitim Kurumu - İş Yeri Hekimi - İş Güvenliği Uzmanı - Çevre Görevlisi istihdam ihtiyaçlarınıza da ÇARE olalım Personel aramak ile uğraşmayın. Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Hizmetleri İşyeri Hekimliği Hizmetleri İş Güvenliği Uzmanlığı Portör Muayenesine Esas Teşkil Eden Tetkikler Akciğer Grafisi Gaita Kültürü Gaita Parazit Burun Kültürü Boğaz Kültürü El Kültürü Hepatit B Taraması Hepatit B Aşısı(Taraması Negatif Çıkanlara) Grip Aşısı En profesyonel olanı biz size gönderelim. Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği Kapsamında Düzenlenen Sağlık Raporlarına Esas Teşkil Eden Tetkikler Akciğer Grafisi Solunum :Fonksiyon Testi Kulak Odiyo Testi Tetanos Aşısı Göz Muayenesi Kanda Ağır Metal Tam Kan Sayımı İdrarda Fenaol İdrarda Hippürik asit İdrarda TCA ve Diğer Kimyasallar İş Yeri Hekimi Olmak İsteyenlerin Çaresi: Ardiye ve Antrepoculuk Maden Çare Eğitim Kurumu İş Sağlığı ve Güvenliği Konularında Verilen Danışmanlık Hizmetleri İş yeri Risk Analizi İşyeri Emniyetsiz Durumların Tespiti İşyeri Acil Eylem Planı İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Oluşturulması ve Kurul toplantısına Katılma Mühendislik Hizmetleri Kazan Periyodik Testi( Buhar Kazanı,Kalorifer Kazanı) Kompresör Periyodik Testi Basınçlı Kapların Periyodik Testi Kaldırma Araçlarının Periyodik Testi (Vinç,Kren,Calaska) Forklift,Lift,Yük Asansörü Periyodik Testi Elektrik Tesisatı ve Topraklama Kontrolü Paratoner Topraklama Kontrolü Eğitim Hizmetleri İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatları Eğitimi İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetici Temel Bilgilendirme Eğitimi İş Sağlığı ve Güvenliği İşçi Sağlığı Temel Bilgilendirme Eğitimi İş Kazalarının Oluşumu,İnceleme ve Değerlendirme Eğitimi ÇEVREyi de Biz Koruruz Kişisel Koruyucu Malzeme Seçimi ve Kullanımı Eğitimi Çevresel Danışmanlık Hizmetleri Teorik Yangın Eğitimi ve Yangın Tatbikatı Çevresel Etki Değerlendirilmesi Raporu Hazırlanması(ÇED) Acil Durumlarda Alınması Gereken Önlemler Eğitimi Ön Lisans/Lisans Takibi(Geri Dönüşüm,Toplama,Ayırma vs) Tehlike ve Risk Analizi Eğitimi Emisyon İzni ve Raporu Enerji Danışmanlığı Kazalardan Korunma ve İlkyardım Bilgilendirme Eğitimi Atık Toplama ve Bertarafı Enerji Yönetim Danışmanlığı Meslek Hastalıkları ve Korunma Yöntemleri Eğitimi Enerji Eğitimi İşçiler için Ergonomi Eğitimi Çevresel Analizler Enerji Verimlilik Danışmanlığı Büro Çalışanları İçin Ergonomi Eğitimi Baca Gazı (Emisyon)ölçümleri Verimlilik Uygulaması Elektrik Tehlikeleri,Riskleri ve Önlemleri Eğitimi Hava Kalitesi(İmisyon)Ölçümleri Bina Enerji Yöneticisi Basınçlı Kaplar,Kompresör,Kazanlarda İSG Eğitimi İç Ortam Ölçümleri Kaldırma Araçlarında İSG Önlemleri Eğitimi Gürültü Ölçümleri ve Haritalandırılması Yüksekte Çalışanlarda İSG Önlemleri Eğitimi Uyarı ve İkaz Levhaları Eğitimi Atık Taşıma Depolama ve Bertaraf Hizmetleri ÇARE ülkemizde var olan Tehlikeli Atık sorununa uzman kadrosu ile ÇARE’ler geliştirmektedir. 6 Ulaşım ve Taşımacılık Enerji İnşaat Sağlık Ağaç İşleri Matbaacılık Basın Yayın ve ve Kağıt Gazetecilik Haberleşme Çimento, Toprak ve Cam Milli Savunma Metal Gıda Petrol, Kimya vb Sektörler Dokuma ve Deri Turizm ve Konaklama Otomotiv Ankara’dan Sonra Şimdi Antalya ve Adana’da da Tüm Sektörlerin ÇARE’si var KAPAK KONUSU Yâdigar Yolcu İş Sağlığı Güvenliği Bilim Uzmanı Eksikliğinde Ne Olur? Güvenlik Kültürü Çocuklukta Başlar Çocukların, kendi aileleri, çevreleri ve yetişme koşulları dışında, değişik ortam ve kimlikleri fark etmeleri, onlara saygı duymaları; ırksal, bedensel, dinsel, dilsel vb. diğer kimliklere, farklı yaşam ve tercihlere dair önyargı beslemeden anlayış ve saygıyla yaklaşabilmeleri için, erken yaşlarda alacakları eğitimin büyük önem taşıdığını biliyoruz. Çocuklarımız için eğitim kurumu seçerken tüm bu özelliklere bakıp, çok geniş bir yelpazede düşünerek karar vermeliyiz. ke li Te h Ekoteknik İSG ke Tehlike li h Te ke li ke li h Te Ancak ne yazık ki çok büyük eksiklik var, o da eğitim sistemimizin “GÜVENLİK KÜLTÜRÜ” eksikliğidir. Güvenlik Kültürü ile büyüyen çocuk, evinde korunarak yaşar, yatağında güvenle uyur, trafikte güvenle aracını sürer, işyerinde güvenle çalışır… Hayatının her alanına bu kültür yansır ve ömür boyu bireyi sarar ve korur. 8 h Te ke li h Te h Te ke li h Te Zaten “Ağaç yaş iken eğilir” sözünün son derece haklı ve yerinde olduğunun idrakine varmış olan eğitim sistemi kurucuları da mümkün olduğunca birçok detayı düşünmüş durumdalar. Söz gelimi ilerde müzikal alanlarda sanatçı olması beklenmeyen çocuklara dahi bir müzik kulağı oluşsun diye çok temel düzeyde müzik eğitimleri eğitim kurumlarında her çocuğa verilmektedir. li ke Te h lik e ! Mesela biz bu eksikliği firmalarda “temel iş sağlığı güvenliği eğitimi” verirken gözlemliyoruz. Eğitimlerde kişiye, kaza, risk, olasılıklar ve bu şekilde devam ederse – SONUNUN ÖLÜM OLDUĞU- gösterildiği halde, kişi çocukluktan gelen davranıştan vazgeçmemekte direniyor ve adeta meydan okuyor. İş kazalarında ölenlerin çok büyük çoğunluğu, işe başlamadan önce zaten temel iş sağlığı güvenliği eğitimi almış kişiler. Buraya özellikle dikkat etmek gerekir. Bu çünkü olayın ciddiyetini apaçık gözler önüne seren bir durumdur. Bu temel bilgiden yola çıkarak, bu sayımızda “Çocuklarımızı nasıl eğitmek istiyoruz?” sorusuna eğilmeyi ve derin bir ilgi uyandırmayı hedefledik. Özellikle 3-6 yaş döneminin, çocuklarda kimlik oluşumu ve önyargıların yerleşmesi açısından kritik bir dönem olduğunu bilen ebeveynler daha bu yaşlarda güvenlik kültürü algısını çocuğuna yerleştirmeli ve söz gelimi çocuk düştüğünde kendi dikkatsizliğinden ya da tedbirsizliğinden olduğunu o yaşlarda bilmeli ve öğrenmelidir. Bu bağlamda aslında, çocukların gelişimine dönük olarak, aileleri ve eğitimcileri kapsayan, bir dizi etkinlik ve uygulama profesyonel anlamda hizmet olarak da verilmelidir. 3 Yıl 5 Yıl Sonrasını Değil; 50 Yıl 100 Yıl Sonrasını Planlamak Erken çocukluk eğitimi ilk olarak aile de başlar. Aileden sonra, okul öncesi eğitim kurumlarında devam eder, çocuğu toplumsal yaşama hazırlamada aileyi desteklemektedir. Okul öncesi eğitim kurumları, çocukların fiziksel, sosyal, duygusal ve bilimsel gelişimlerini en sağlıklı şekilde geçirmesini, onları gelecek eğitim basamaklarına hazırlamayı, kendini ifade eden, yaratıcı yönlerini ve becerilerini ortaya koyan sosyal bir birey olarak yetişmesini ve aileyi okul öncesi eğitimi konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan eğitim kurumlarıdır. Koruma ve Korunma Kültürünün oluşması açısından da son derece önemli rol oynarlar. Devlet politikalarının 3 yıl 5 yıl sonrasını değil; 50 yıl 100 yıl sonrasını planlayarak yapılması gerektiği bilgisi bize bu konuda yatırım yapmamızın akılcı olduğunu apaçık gösterir. SAĞLIK GÜVENLİK ŞARTLARINI TAŞIMAYAN VE ÖNEMSEMEYEN EĞİTİM KURUMLARINA YAVRUNUZU EMANET ETMEYİN Çocuğunuzun ilk 5-6 yaşları, sosyal gelişimde büyük bir öneme sahip. Bu etkili dönem çocuğunuz okul öncesi eğitimle tanıştığında gerçekleşiyor. Bu bağlamda anaokullarının ve yuvaların önemi tartışılamaz. Anaokulu ve kreş seçiminde okulun fiziki koşullarına, öğretmen davranışlarına ve eğitim kalitesine baktığınız kadar SAĞLIK VE GÜVENLİK şartlarının uygunluğuna da lütfen bakın. İlk etapta size farklı gelen bu öneri, çocuğunuzun ilerideki yaşam kalitesinde hatta ömrünün ne kadar olacağında bir kriter olabilir. Tedbirsizliğin hâkim olduğu bir kurumda yetişen evladınız ilerde kazalara karşı savunmasız olacaktır. Oysa önce kendisi inanmış ve kendisi tedbir almış eğitim kurumunda yetişen çocuk, ileride de “kaderimde varsa kaza yaparım / kaderimde varsa ölürüm” yanılgısına girmeden ayakları yere sağlam basan tedbiri elden bırakmayan birer birey olacaktır. Kısacası, seçim yaparken, kreşin ya da okulun evinize yakın olmasına ya da servis mesafesinin kısa olmasına, okulun aydınlık ve geniş sınıflarının olmasına, okulda branş derslerinin işleneceği derslikler olmasına, yemekhanesinin geniş ve kış mevsiminde kullanılacak bir oyun alanının (kış bahçesi) olmasına, sınıfın ısıtma ve soğutma sistemine, sınıf içi kullanılan kitaplara, eğitim araç gereçlerine vs baktığınız kadar sınıflarda ve kurumun bütününde koruyucu tedbirler alınmış mı, sağlık güvenlik kurallarına uyulmuş mu diye de dikkatle bakılmalıdır. Neticede “İş Güvenliği Uzmanı” değilseniz sizden bir çok detay kaçabilir. Ama en azından kurum risk analizi yaptırmış mı, yaptırdıysa risk analizinde yer alan uyarılar dikkate alınmış mı diye bakmanız size yol gösterecektir. Bu noktada sizlerle bir deneyimimi paylaşmak isterim; denetlediğimiz bir kreşte her şey uygun görünüyordu ancak oyuncakların kenarlarındaki demirlerin paslı olduğunu tespit ettik. Üstelik çocuklar oyuncakları ağızlarına alarak oynadıklarından, bu pasla ağız yollu temas kuruluyordu. Sorulduğunda ise yetkililer, bu paslı demirlerin sadece oyuncakların dizildiği bir metal olduğunu, çocukların temas etmediğini bildirdiler. Yine hepimiz biliyoruz ki, çok ciddi sayıda çocuk okullarda kullanılan deney ekipmanları, kimyasallar ve ağır metaller sonucu çok ciddi zarar gördü; hatta belki hayatını kaybetti. Bir anlamda okul sağlığı diye de adlandırabileceğimiz eğitim kurumlarının gerek sağlık güvenlik şartlarının iyi olması, gerekse koruma – korunma eğitimlerinin öğrencilikten başlayarak hayat boyu devam etmesi, yetişkin dönemde koruma-korunma kültürü gelişmiş bireylerin -dolayısıyla toplumun- var olduğu günleri getirecektir. Bu kazanıma sahip bireylerin her alanda olduğu gibi İSG alanında da kurallara uyacağı gerçeği unutulmamalıdır. Eğitim, doğumla başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçtir. Erken çocukluk eğitimi çocukların gelişimlerini en üst düzeyde gerçekleştirmesi için kritik bir dönemdir. Çünkü bu dönem ileri yaşların temelini oluşturur. Çocuk bu yaşlarda aldığı bilgileri ömrünün tamamında kullanır. Bu bağlamda Güvenlik Kültürü de çocuğa bu yaşlarda verilmelidir. Çünkü Güvenlik kültürü hem bireysel koruma ve korunma için hem de aslında tek tek bireyler bütünü oluşturduğundan toplumsal koruma ve korunma için son derece önemlidir. Şöyle ki, bu yaşlarda alınan güvenlik kültürü kişinin tüm yaşamına hâkim olacaktır. Gerek trafik kazaları için, gerek ev kazaları için, gerekse iş kazaları için olsun tüm yaşamında bir zırh gibi bu eğitimi taşıyacaktır. 9 İlköğretim Öğrencisi, Üzerine Dolap Devrilmiş Halde Boş Sınıfta Ölü Bulundu Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Cumhuriyet İlköğretim Okulu 2. sınıf öğrencisi Reşat Kino, üzerine dolap devrilmiş halde boş sınıfta ölü bulundu. yetkililere çocuğunu sordu. Kendisine tüm öğrencilerin okuldan ayrıldığı bilgisi verildi. Okuldan ayrılan baba oğlunu dışarıda aradı ve bir müddet sonra okula dönerek sınıfların aranması için ısrar etti. Böylelikle Okulun ikinci katındaki bir sınıfta, 7 yaşındaki Reşat Kino ölü bulundu. illi Eğitim Bakanlığı, Mardin’de bir öğrencinin üzerine dolap devrilmesi sonucu ölmesinin ardından okullarda alınan güvenlik önlemlerinin arttırılmasını istedi. Bakanlık tarafından 81 il milli eğitim müdürlüğüne acil koduyla ‘Okul kazalarını önleyici tedbirlerin alınması’ başlıklı bir yazı gönderdi. Okul yönetimlerinin okul binası içerisinde oluşabilecek her türlü tehlike, yaralanma ve risklerden öğrencilerini korumak ve güvenliklerini sağlamakla sorumlu olduğu belirtilen yazıda “Özellikle sınıflarda ve koridorda bulunan dolap, tablo, duyuru panosu gibi eşyaların sabitlenmeli, oyun parkında bulunan araçların periyodik kontrollerinin yapılmalı, bahçe zemininin imkânlar ölçüsünde çocukların düştüklerinde yaralanmayacakları türden malzeme ile kaplatılmalı, bahçe kapısının, merdiven korkuluklarının, pencere ve çatı katı girişleri gibi yerler kontrol edilmeli.” ifadelerine yer verildi. okullarda acilen alınması gereken 6 güvenlik kuralı sıralandı. Okul, çocukların aileleri ve evleri dışında ilk defa toplum hayatına girdikleri, yeni arkadaşlar edindikleri, başkaları ile sosyal alış-veriş yaptıkları ve daha fazla fiziksel faaliyette bulundukları yer olduğu belirtilen yazıda, günün önemli bir bölümünü okulda geçiren öğrencilerin kendi davranışları, çevresel düzenlemelerin yetersizliği ve ihmaller sonucu kaza geçirebildikleri vurgulandı. Kazaların, çocuğa fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden etki ederek dengesinin bozulmasına, hastalanmasına, sakatlanmasına hatta ölümüne neden olurken, aileye ve topluma da ağır maddi manevi yük getirdiği hatırlatılan yazıda “Kazalar, okul bölgesinde daha önceden alınacak tedbirlerle önlenebilir olaylardır. Velilerimizin gönül rahatlığıyla çocuklarını gönderdikleri ve öğrencilerimizin mutlu ve başarılı olduğu mekânlar olan okulların güvenli bir ortam olması ve yeni eğitim öğretim yılının başladığı şu günlerde kazalara karşı önleyici tedbirlerin alınmalı.” denildi. Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz Eylül ayında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Cumhuriyet İlköğretim Okulu 2. sınıf öğrencisi Reşat Kino’nun üzerine dolap devrilmesi sonucu ölmesinin ardından okullarda gerekli güvenlik önlemleri alınması konusunda çalışma başlattı. Bakanlık, acil koduyla 81 il milli eğitim müdürlüğüne tüm il, ilçe ve köy okullarında alınması gereken kuralları içeren bir yazı gönderdi. Temel Eğitim Genel Müdür Vekili Atıf Ala imzalı yazıda, “OKUL YÖNETİMLERİ ÖĞRENCİLERİ KORUMAK VE GÜVENLİKLERİNİ SAĞLAMAKLA SORUMLU” Okulda kazaların en çok olduğu mekânların okul bahçesi, sınıflar, koridor, merdivenler, lavabo, tuvaletler, kantin gibi yerler olduğu kaydedilen yazı da çocukların geçirdikleri kaza nedenleri incelendiğinde çocuğun kendisinden, arkadaşından ve okuldaki çevresel faktörlerin yetersizliğinden kaynaklandığının görüldüğü ifade edildi. Okul yönetimlerinin okul binası içerisinde, okulla ilgili faaliyetlerin yapıldığı yerlerde ve öğrencilerin okula ulaşımları esnasında oluşabilecek her türlü tehlike, yaralanma ve risklerden öğrencilerini korumak ve güvenliklerini sağlamakla sorumlu olduğu ifade edilen yazıda okullarda alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralandı: “Özellikle sınıflarda ve koridorda bulunan dolap, tablo, duyuru panosu gibi eşyaların sabitlenmeli, oyun parkında bulunan araçların periyodik kontrollerinin yapılmalı, bahçe zemininin imkânlar ölçüsünde çocukların düştüklerinde yaralanmayacakları türden malzeme ile kaplatılmalı, bahçe kapısının, merdiven korkuluklarının, pencere ve çatı katı girişlerinin vb. yerlerin kontrol edilmeli. Çocukların kazalardan korunma ile ilgili yeterli bilgi ile donatılmalı, güvenli davranış becerileri geliştirilmeli, güvenlik önlemlerinin tanıtılmalı. Ebeveynlerin okul çevresinden kaynaklanan kaza risklerini azaltmada ve kazalardan çocukları korumada, kaza olmadan veya kaza olduktan sonra gösterdikleri davranışlar oldukça önem taşımakta. Bu yüzden ebeveynlerin de kazalar konusunda bilgilendirilmeli. Okullarda kazalarla ilgili kayıt sisteminin oluşturulmalı, kaza nedenleri, kaza yeri, kaza geçiren kişi vb bilgilerin kaydedilmeli, elde edilen sonuçların değerlendirilerek, kazaları önleyecek programların geliştirilmesi hususlarında gerekli tedbirlerin alınmalı, gerektiğinde yerel yönetimler, özel ve kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarıyla irtibata geçilmesi önem arz etmekte.” Baba İsa Kino, oğlu okuldan eve dönmeyince, Cumhuriyet İlkokulu’na gidip Artık Çok Geç Olsa Da... M Üzerine dolap devrilmiş halde olan 2. sınıf öğrencisinin cenazesi, Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili Kızıltepe Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Çalışanlara yapılan rutin tıbbi tetkikler ile periyodik sağlık kontrolleri için Türkiye’nin her yerinden bize ulaşarak mobil hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz. İletişim Bilgilerimiz: Tel: + 90 312 344 01 96 - Fax: +90 312 343 66 46 www.ekoteknikisg.com - info@ekoteknikisg.com 10 “İş Güvenliğinde Çare’siz Kalmayın” Çare İSG Ankara, Antalya ve Adana Şubelerimiz ile Hizmetinizdeyiz Ziya Gökalp Cad. Adakale Sok. No:27/5 Kızılay - ANKARA Tel: +90 312 431 11 53 (pbx) Fax: +90 312 431 11 60 Arapsuyu Mah. Atatürk Bulvarı No:47/21 Konyaaltı - ANTALYA Tel: +90 242 230 31 07 (pbx) Fax: +90 242 230 31 09 Reşat Bey Mahallesi Türkkuşu Caddesi No: 1 B Blok K:3 D:19 Seyhan - ADANA www.careisg.com info@careisg.com 11 İSG’ye Yön Verenler ! Yemekte Ekoteknik İSG, İş Sağlığı Güvenliği Sektörüne Yön Verenlerle Akşam Yemeğinde Buluştu. Çalışma hayatını yakından ilgilendiren 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, büyük umutlarla bekleniyordu ancak çıktığı günden beri ne yazık ki tartışmalar bitmedi. Kamu ve sosyal tarafların yoğun çabasına rağmen kanunun nihai uygulama tarihi olan 1 Temmuz 2013 bir başka bahara bırakılarak kısmi erteleme oldu. Bu ertelenmenin saha ve iş güvenliği genel algısına etkilerini değerlendirmek ve olağan değerlendirme yapmak amacıyla sektöre olumlu katkılar vermeye devam eden Ekoteknik İSG Dergisi kadroları ile Akademik-Bürokratik isimler bire akşam yemeğinde buluştu. O ldukça verimli ve keyifli geçen yemek, değerli görüşlerin paylaşımıyla son buldu. Yemeğe Sağlık Bakanlığı’nda uzun yıllar verdiği emeklerle tanıdığımız Yadigâr Yolcu, Çalışma ve Sos. Güv. Bakanlığı İSG Genel Müdür Yrd. Ahmet Çetin, Gazi Universitesi Tıp Fa- 12 kultesi Prof. Dr. Sefer Aycan, ÇASGEM Başkan Yardımcısı Dr. Ali İhsan Sulak ve ÇASGEM Başkan Yardımcısı Fatih Murat Aydınlı gibi sektöre yön veren isimler ile Bakanlık müfettişleri ve Bakanlık uzmanları katıldı. Yemeğin sonunda katılımcılara kısa bir teşekkür konuşması yapan Ekoteknik İSG Dergisi Yazı İşleri Müdürü İrem Nurgül Durmuş, İş Sağlığı Güvenliği alanında çok hızlı yol alındığını, yönetmeliklerin iptali ve kanunun ertelenmesi gibi aksaklıklar yaşansa dahi bu gelişmenin Türkiye için büyük adım olduğunu dile getirdi. 13 Ekoteknik İSG tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği toplantısı Başkent Öğretmenevi’nde gerçekleştirildi. S öğüt İnşaat personelleri ve taşeron firmalarına bilgi paylaşımı yapılan toplantıda, Söğüt İnşaat katılımcılarına Ekoteknik tarafından İSG konusunda açıklayıcı bilgiler sunuldu. KONU İŞ GÜVENLİĞİ OLUNCA, DİK DURUŞU İLE ÖRNEK FİRMA: Toplantıda ISG Kurul Başkanı Aydın Çakırer konuşmasında: “İş sağlığı güvenliği Söğüt İnşaat Grubu için çok önemlidir. Bu konuda gerekli tedbirleri almak için İSG alt kurullarımızı hızla oluşturduk ve bundan sonrası için yapılan hataları kesinlikle cezasız bırakmayacağımızı üzerine basarak söylüyorum. Eksik çalışma ortamı yaratan ekiplere, gerekli düzenlemeleri yapmadığı takdirde para cezası vereceğimiz gibi, ceza vermekle kalmayacak direkt işi durduracağız” dedi. Kesin tavrını ve yaklaşımını ortaya koyan Çakırer, gayelerinin iş yaparken işçileri ölüme götürmek değil, işçileri hakkıyla çalıştırmak olduğunu tekrar tekrar belirtti. Söğüt İnşaat Personel Müdürü Zeynel Gönen’in yönettiği İSG toplantısında Söğüt İnşaat Proje Müdürü Aydın Çakırer, Ekoteknik İSG Koordinatörü M.Ziya Koç, Ekoteknik İş Güvenliği Uzmanı Kemal Çetintaş, Ekoteknik İşyeri Hekimi Dr.Nurhan Özcan ve Avukat Mehmet Bakırasma konuşmacı olarak katıldılar. Çakırer’den Kararlı Duruş: “Gerekirse İşe Son Veririm!” İş Sağlığı Güvenliği konularındaki eksiklikler ve yaşanan iş kazaları konusunda ülkemizin Avrupa’da birinci, dünya sıralamasında ise dördüncü olduğu ayıbına dikkat çeken Aydın Çakırer’in “gerekirse işe son veririm, SÖĞÜT İNŞAAT İş Sağlığı ve Güvenliği konusunun önemini kavramış şirketlerimizden olan Söğüt İnşaat, bu konuda kalıcı çalışmalara imza atmak ve çalışanlarına daha güvenli çalışma ortamı sağlamak için, Ekoteknik İSG işbirliği ile Ankara Başkent Öğretmenevi’nde “İş Sağlığı Güvenliği Toplantısı” gerçekleştirdi. 14 15 işçi öleceğine başındaki amirin işine son veririm” açıklamasından sonra mikrofonu Ekoteknik İSG Koordinatörü M.Ziya Koç aldı. Mansur Ziya Koç: “En Birinci Sorunumuz Yanlış Kader Algısı” Koç konuşmasında “Türkiye’de bu sektör çok yeni. Bu sektörün ilk oluştuğu yıllardan beri benim tüm mühendislik çalışmalarım İSG alanında oldu. Ve tecrübelerim bana gösterdi ki, yaşadığımız kazalarda en birinci sorunumuz yanlış kader algısıdır. İşçideki ‘Bana bir şey olmaz’ inancı hızla yıkılmalıdır. Ancak bu yanlış algıyı yıkarsak, sonrasında da alacağımız önlemlerle Avrupa birinciliği ayıbından sonunculuğuna doğru emin adımlarla gidebiliriz” dedi. Konuşmasının devamın işverenin yükümlülüklerini anlatan Koç, eksikliklerin nasıl giderileceğini ve yeni yönetmeliklerin açıklamasını yaptı. Ziya Koç’un, 6331 Sayılı Kanun yönetmelikleri ve uygulaması, İş sağlığı ve güvenliğinin önemi, kişisel koruyucu ve donanımların kullanılması konularına değinmesi katılımcıların sorularının çoğunun yanıtı niteliğinde oldu. Kemal Çetintaş: “İnsanı Geri Getiremezsiniz” Ekoteknik İş Güvenliği Uzmanı Kemal Çetintaş ise, Emekli Baş İş Müfettişi ve Emekli Genel Müdür Yardımcısı olmasının kendisine kattığı büyük bilgi birikiminden faydanılmasını sağlayarak, tüm bu İSG çalışmalarının Bakanlık ayağını anlattı. Yeni kanun ile birlikte müfettişlere “İşyerlerini Durdurma Hakkı”nın verildiğine dikkat çeken Çetintaş, “Durdurulan işyeri noksanlıklar giderilene kadar açılmaz. İsg önlemlerine uymayan işçilerin işine son verilmelidir. İşleriniz 1 gün daha geç biterse bu telafi edilebilir bir durumdur ancak acele işiniz yüzünden bir işçinizin hayatını kaybederseniz, insanı geri getiremezsiniz” dedi. Dr. Nurhan Özcan’dan Tozdan Ölüme Geçişinin Fotoğrafı Dr.Nurhan Özcan ise “İşe giriş anından itibaren periyodik sağlık muayenesi ve kontrollerinin yapılarak, meslek hastalıklarının önlenmesini sağlamalıyız” diyerek, ihmal edilmeyecek ve ölüme kadar gidecek tehlikelerden bahsetti. Meslek hastalıklarını anlatan Dr. Özcan, tozdan ölüme geçişin fotoğrafını çekerek oldukça etkileyici sunumuyla farkındalık uyandırdı. Av. Mehmet Bakırasma, İSG Kültürünün Üzerinden Sorumluluk Atma Şeklinde Yürüyemeyeceğinin Altını Çizdi. Av.Mehmet Bakırasma konuşmasında hukuki maddeleri ve etkin denetim raporlamalarını anlattı. İş güvenliğin- de alınan hukuki tedbirlerin başarısını örneklerle gözler önüne seren Bakırasma, Alman mühendislerin tuttukları tutanaklarla, hukuki yöntemleri kullanarak, ilk etapta kesilen yüklü para cezaları sonunda oluşturulan kültürü örnekleyerek anlattı. Bakırasma, İSG Kültürünün, üzerinden sorumluluk atma şeklinde yürüyemeyeceğini, bunun gerçek bir bağlılık ve inanç istediğinin altını çizdi. Kapanış Konuşması ve Soruların Yanıtlanması Kapanış konuşması da ISG Kurul Başkanı Aydın Çakırer tarafından yapıldı. Kararlılığını bir kez daha gözler önüne seren Çakırer kapanış konuşmasında da “bu zamana dek denedikleri yöntemlerin başarılı sonuca ulaşmadığını belirtti. Bu yüzden bundan sonra tedbir almakla kalmayıp, başarıya ulaşmak ve insan ölümünün önüne geçebilmek için cezai yaptırımların artacağını özellikle vurgulayarak yineledi. İSG Kurallarına uymayan işçinin işine son verilmesi konusunda direktif veren Çakırer, ‘işciye kıyamazsanız, kendinize kıymış olursunuz, kapatırım şantiyenizi” dedi. Bu konuşmalardan sonra katılımcıların soruları da yanıtlandı ve bundan sonra bu çalışmaların sık sık yineleneceği ve İSG kurulunun her ay toplanacağı yönünde karar alınarak sonlandırıldı. İş Sağlığı Güvenliği Sınavlarına Hazırlananlar İçin Çare Eğitim Kurumu, Haziran-2013 tarihinde iddialı bir kadroyla faaliyete geçti. İş güvenliği uzmanlığı, iş yeri hekimliği ve işyeri hemşireliği eğitimleri verilen Çare Eğitim Kurumu Eğiticileri, alanında saha deneyimi olan kişilerden ve üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinden oluşan oldukça geniş bir kadro. İSG ile ilgili sınavlara ve dolayısıyla İSG Eğitim Kurumlarına ilginin çok yoğun olduğu dönemimizde, alanında oldukça başarılı olan eğitim kurumlarından Çare’nin kapısını çaldık ve Mesul Müdürü Tahir Soydal ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. 16 17 DOSYA Yazar Adı / mail Fotoğrafçı Adı / mail Çare Eğitim Kurumu, Mesul Müdürü Tahir Soydal, İSG sınavına hazırlanan adaylar için püf noktaları sıraladı. Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kâğıdına kodlanması sınava giren çoğu adayların yaptıkları ortak hatadır. Her soru için soru kitapçığından cevap kâğıdına, cevap kâğıdından soru kitapçığına gidip gelmek hem bir zaman kaybıdır, hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir. Sınav Esnasında Son sınavda daha önceki sınavlardan farklı olarak bilgininin yanında yoruma dayalı sorular geldi adaylar en çok bu konuda zorlandılar. Bunun için dersleri dikkatle izlemenin ve aktif katılımın önemi daha da arttı. DR. TAHİR SOYDAL KİMDİR? İ ş Sağlığı Güvenliği sınavına hazırlananların özellikle bilmesi ve dikkat etmesi gereken konu nedir? Kursa devamlılık göstermiş ve konulara hakim olan uzman adayları geçmiş yıllara ait çıkmış İSG sınav sorularını çözmelidirler. Zira geçmiş yıllara ait bu sorular ciddi anlamda konu tekrarı işlevini görmektedir. Özellikle sınav tarihi yaklaşınca adaylar tekrardan konuları baştan çalışmaktan sıkılırlar, bu onlara yerine getirilemez bir eziyet gibi gelir. Konular da zaten çok fazla ve çok çeşitli olduğu için bu doğal bir durum aslında. Ve yine çözümü geçmiş yıllara ait soruların mutlaka çözülmesidir. Sorular genel bir tekrar niteliğindedir. Çıkmış soruları çözmekle aday, sınavda hangi konulardan soru geldiği, soruların üslubu, soruların mantığını, soruların soruluş tarzını, soruların konulara göre dağılımını, konuların önem derecelerini, hangi konulardan ne tip soruların sorulabileceğini, soruların zorluk ve kolaylık oranlarını belirleyebilir ve yol haritasını oluşturabilir. Unutulmamalıdır ki, çıkmış sorular sınavın aynası niteliğindedir. Zaman Planlaması Çok Önemli Sınava kadar kalan zamanı maksimum değerlendirebilmek için öncelikle zaman planlaması yapılmalıdır. Yapılacak planlamada puan getirisi en çok olan dersler, az bir tekrarla tekrar hatırlanabilecek konular ve bunlara ne kadar zaman ayrılacağı önceden belirlenmelidir. Sınava az bir zaman kala yapılacak olan çalışmalar, çok daha anlamlı kılacaktır. Eksik Hiç Bir Konu Kalmamalı Sınava çalışan aday kendinde eksik hiç bir konu bırakmamalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan her sınav öncesi sınav soru dağılımı açıklanmaktadır. Genelde 5 Hukuk, 15 Genel İSG, 10 Mevzuat, 5 Sağlık ve 65 Teknik Soru sorulmaktadır. Adaylar genelde hukuk ve mevzuat ile daha önceki lisans eğitimlerinde karşılaşmadıkları için zorlanabilmektedirler. Oysa bu konudaki yönetmelik ve kanunlardan çıkaracakları özetle hiç zorlanmadan banko yapabilecek- leri sorular olmalıdır. Son sınavda daha önceki sınavlardan farklı olarak bilgininin yanında yoruma dayalı sorular geldi adaylar en çok bu konuda zorlandılar. Bunun için dersleri dikkatle izlemenin aktif katılımın önemi daha da arttı. Nefes Egzersizi Deyip Geçmeyin Sınav ile ilgili endişeler, genellikle zamanı doğru bir biçimde değerlendirememekle sonuçlanır ki, bu da başarı üzerinde doğrudan etkilidir. Bunun için kaygıyı azaltıcı nefes egzersizleri yapılabilir. Özellikle kaygısı çok yüksek olan adaylar için nefes egzersizleri son derece rahatlatıcı olmaktadır. Önemli Bilgiler Arasında… Adayların sınava gireceğiniz salonu önceden görmeleri bilgisi gereksiz bir bilgi gibi dursa da aslında son derece önemli bir bilgi. Zira şaşırtıcı ama sınav sabahı bu konuda çok ciddi anlamda sıkıntı yaşayan ve bu yüzden başarısızlık yaşayan adaylar var. Kolay bir genel İSG sorusu ile çok zor bir mühendislik sorusunun puan getirisi aynıdır. Bazı soruların çözümü biraz zor gelip düşündürücü olabilir. Zaman kaybını önlemek için bu tür durumlarda turlama tekniğiyle bu tür soruları ikinci tura bırakmak gerekir. 18 1985 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra mecburi hizmette koruyucu hekimliğin önemini daha iyi anlayarak bu alana yönelen Tahir Soydal, 1988 yılında Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında ilk kez açılan İş Sağlığı Doktora Programı’na başlamış. 28 yıllık hekimlik hayatının 24 yılı idarecilikle geçen Soydal, Abidinpaşa Eğitim Araştırma Sağlık Grup Başkanlığı, Ankara Sağlık Müdür Yardımcılığı, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı ve Bakanlık Müşavirliği görevlerini başarıyla tamamladıktan sonra emekli olmuş. Bakanlıkta Genel Müdür Yardımcılığı döneminde tekrar iş sağlığı ve güvenliği ile ilgilenmeye başlayan Soydal, Sağlık Bakanlığı’nda ihmal edilen bu konu ile ilgili 2000 yılında önce Şube Müdürlüğü ve daha sonra Daire Başkanlığı oluşturulmasını sağlayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile beraber birçok projenin yürütülmesi ve mevzuat hazırlanması çalışmalarına katılmış. 2008-2011 yılları arasında Ulusal İş sağlığı Güvenliği Konseyi’nde Sağlık Bakanlığı Temsilcisi olarak da görev yapan Soydal, 2012 yılında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde işyeri hekimliği sertifika programı açmak için Bakanlıkça görevlendirilmiş. İSG alanında büyük katkıları olan bu başarılı isim şimdi Çare Akademi Kadrosu’nda hem yönetici hem de eğitmen. Son ve Önemli Tavsiye Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kâğıdına kodlanması sınava giren çoğu adayların yaptıkları ortak hatadır. Her soru için soru kitapçığından cevap kâğıdına, cevap kâğıdından soru kitapçığına gidip gelmek hem bir zaman kaybıdır, hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir. Son olarak adaylara tavsiyem, asekron derslerini düzenli takip etmeleridir. Kendilerine oradan özet çıkartarak tam anlamadıkları ya da akıllarına takılan hususları not almalıdırlar. Daha sonrasında ise yüz yüze eğitim esnasında eğiticilere sorular sorarak bu hususların açıklanmasını istemelidirler. Grup halinde kodlama yapmak için mutlaka beş soruyu cevaplandırmak gerekmez, sayfa sonları da uygun bir cevaplama aralığıdır. Dünya Sağlık Örğütü sağlığın tanımını yaparken bedenen ruhen tam bir iyilik hali olarak yapmaktadır. Ben de sağlıklı bir eğitimin şeklini kişilerin Yüzde 90 devam zorunluluğunu yerine getirmek için şeklen bedenleri ile değil derse aktif katılım göstererek ruhen de derse hazır olarak katılmaları halinde başarıyı yakalayacaklarını söyleyebilirim. Ayrıca her soruya konacak özel işaretlerle, neyi yapıp, geride neyi, hangi durumda bırakıldığı kolayca görmeyi sağlayacaktır. Bu durum, cevap kâğıdı üzerinde herhangi bir hata yapıldığında, geriye dönüp bu hatayı kolayca telafi etme imkânı verecektir. Her Sorunun Değeri Aynı Sınavdaki her bölümdeki sorular aynı değerdedir. Yani çok kolay bir genel İSG sorusu ile çok zor bir mühendislik sorusunun puan getirisi aynıdır. Bazı soruların çözümü biraz zor gelip düşündürücü olabilir. Zaman kaybını önlemek için bu tür durumlarda turlama tekniğiyle bu tür soruları ikinci tura bırakmak gerekir. Bedenen ve Ruhen Katılım Önemli Gerçekten işini çok seven bir eğitimcisiniz. Son olarak ilk verdiğiniz dersi bizimle paylaşır mısınız? Heyecan aynı şekilde mi devam ediyor? Vakit Nakittir 1990 Eylül’ünde Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nda iş sağlığı ve güvenliği alanında hocalarımla birlikte vermiş olduğumuz iki günlük eğitim bu konudaki verdiğim ilk dersimdi. O gün ders verirken ayaklarımın titremesini ve sesimin kısılmasını hala hatırlarım. Mesleği severek yapmak önemli. Biz heyecanla ve severek mesleğimizi yapıyoruz, Çare Akademi’nin başarısı da bu aslında. Çözülemeyen sorular üzerinde çok fazla zaman harcanmamalıdır. Soruların değeri de aynı olduğu için bir soruda çok fazla zaman kaybetmektense, o soruyu es geçip, aynı zaman süresinde 1 soru yerine 5 soru ile ilgilenmek elbette daha akılcı bir seçimdir. Burada bana hijyeni sevdiren ve eğitimine yönlendiren Rahmetli Hocam Prof. Dr. Sevim Yumrutuğ ile bu konuda beni yetiştiren ısrarla eğitimimi tamamlamam konusunda bana destek olan Hocam Prof Dr. Aslan Tunçbilek’e şükranlarımı sunuyorum. 19 Sınavda Başarılı Olmuşlardan ! Taktikler Tak-Tik Tak-Tik... Dik-Kat Dik-Kat... 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun yayınlanması ile birlikte mühendislik fakültelerinden, teknik okul mezunlarından, mimarlardan vs oluşan büyük bir eğitimli kitle İSG Sınavlarına Hazırlık sürecine girdi. Türkiye için yeni olan bu konuda, sorular ve kafa karışıklıkları oldukça fazla, tecrübeli isim ise oldukça az. Bu bağlamda sınavda başarılı olmuş isimlerden B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Demet Ketenci ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Sınavlara hazırlık süreçlerinde zaten sektörde uzun süredir çalışmış olmasına rağmen ders çalışmaya özen gösterdiğini belirten Ketenci, Risk Değerlendirme Metodları ve İş Sağlığı Güvenliği Yönetim Sistemleri gibi mevzuatta geçmeyen konulara nasıl çalıştığını da söyleşimizde detaylandırdı. Verimli çalışmanın en temel yolu kişinin kendine uygun bir çalışma planı hazırlamasıdır. 2005 Yılında Jeoloji Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra, TAİ ve FNSS firmalarında İş Güvenliği alanında stajını tamamlayan Demet Ketenci, SELEX ES Elektronik Turkey A.Ş.’de 8 sene İş Güvenliği Uzmanı olarak hizmet sundu. İş güvenliği, çevre, tesis güvenlik ve idari işler konusunda çalışan Ketenci, bu süre zarfında Ankara Üniversitesi’nde insan kaynakları alanında yüksek lisansını tamamladı. Son üç sene ise orta düzey yönetici olarak görev alırken çeşitli sektörlerde de danışmanlık yaparak farklı sektörleri gördü. B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlık belgesini 2013-Mayıs’ında alan Ketenci, 2013 Eylül ayı itibariyle Çare OSGB’de İş Güvenliği Koordinatörü olarak hizmet sunmaya başladı. Sınavda başarılı olma sırlarını Ketenci ile konuştuk. 20 Sınava hazırlanma sürecinizden bahsedebilir miyiz? Uzun süre sektörde iş güvenliği uzmanı olarak çalıştım. Bu süre içinde C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı ve akabinde B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı almak için bende her uzman gibi sınava hazırlanma süreçlerinden geçtim. Sınava hazırlanma süreci ciddiyet isteyen bir dönem. Zaten sektörün içinde olduğunuz için, sınav için çok fazla ders çalışmanıza gerek kalmadı mı? Doğru, sınavlara hazırlık süreçlerimde zaten sektörde uzun süredir bu işi yapmış bir kişiydim. Ancak buna rağmen sınava hazırlık aşamasında, ders çalışmaya zaman ayırdım. Sahada olmama rağmen, sınava zaman ayırmamın ön önemini bildim ve bu rehavete düşmedim. İnsanlar ne yazık ki “ben bu işi zaten biliyorum” deyip ders çalışmayı ihmal ediyorlar ve sınavda bunun bedelini acı bir şekilde ödüyorlar. Benim bu konuda bilinçli davranmamın sebebi bazı sektörleri tanımamamdı. Örneğin maden ve inşaat konularına çok uzaktım. Daha önce bu alanlarda iş güvenliği uzmanı olarak görev almadığım için pratiğim yoktu. Fakat bu açığımı, sınavda özellikle bu alanlara eğilerek aştım. Daha önceki sınavlarda çıkmış sorulara çalışarak ders çalışma taktiği çok başvurulan yollardan. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Aynı yollardan geçen biri olarak, sadece çıkmış soruların bulunduğu soru kitabını çözmek yeterli olmayacak görüşündeyim. Bu sadece soruları ezberlemek olur ve kısa süreli olarak hafızanızda yer alır. Sınav süresine kadar geçen süre çözdüğünüz soruları unutmanıza ve karıştırmanıza sebep olabilir. Bu sebeple konuya çalıştıktan sonra soru çözmek mantıklı olacaktır. lerini çizmek size rakamsal değerleri akılda tutma konusunda çok faydalı olacaktır. Mevzuat içinde bilinmeyen veya anlaşılmayan kavramlar olduğu zamanlarda internetin sunduğu görsel bilgiden yararlanmak büyük fayda sağlıyor. Sizin çalışma taktiğiniz nasıldı? Son olarak eklemek istediğiniz mesajınızı alabilir miyiz? Öncelikle işe konuları kendi içinde bölerek başladım. Hukuk ve mevzuatla ilgili sorulara çalışırken mevzuatı okuyup kısa notlar aldım, rakamların altını çizdim ve arkasından konuyla ilgili sorular çözdüm. İSG genel konulara çalışırken eğitim kurumunun verdiği notları kullandım. Ayrıca ulusal ve uluslararası kuruluşlar ve sözleşmeler ile İSG’nin gelişim süreci ile ilgili konularda internetten araştırma yaparak çalıştım. Risk Değerlendirme Metodları ve İş Sağlığı Güvenliği Yönetim Sistemleri mevzuatta geçmez. Bu konulara eğitim kurumunun verdiği ders notlarından ve konuyla ilgili bazı yayınlardan çalışıp hazırlandım. Özellikle son yıllarda Risk Değerlendirme Metotları ile ilgili çok iyi yayınlar çıktı. Bunlar benim uyguladığım ve büyük faydasını gördüğüm yöntemlerdi. Ama sonuç olarak verimli çalışmanın en temel yolunun kişinin kendine uygun bir çalışma planı hazırlaması olduğuna inanıyorum. Unutulmamalıdır ki sınava hazırlanırken edinilen her bilgi, sahada uzmanın karşısına çıkabilecek olan problemlerin çözümü için katkı sağlayacaktır. Bu kadar çok bilgiyi akılda tutmak yine de kolay olmasa gerek? Elbette kolay değil ama kolaylaştırmak gerekiyor. Yapı İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Yönetmeliğini ve Tüzüğünü okurken rakamları akılda tutmak için yapı iskelesini bir kâğıda çizdim ve üzerine bu rakamları yerleştirdim. Bu şekilde rakamları ezberlemek yerine görsel hafızamı da kullanarak bilginin kalıcılığını sağladım. Örneğin merdivenlerle ilgili standardı okurken bir merdiven çizmek korkuluk ve mesafe- 21 MAKALE Mehmet Doğramacı Araştırmacı - Yazar Eğitim Uzmanı Kalite Yönetiminde Moral Yaklaşımlar İle Şirketinizi Yeniden İnşa Edin İnsan; hücrelerden organlara, kemiklerden eklemlere, damarlardan kaslara kadar uyum içerisinde entegre çalışan bir beden ve ona hayat katan ruhsal bütünlüğe sahip canlı bir yapı. Şirketler ve çalışma ortamları da aynen öyledir. Bedene ve ruha dair işleyişte beynin tepe noktada inkâr edilemez yöneticiliği ne kadar önemli ise; bir hücrede, bir organda yaşanan yanmaya dayalı faaliyet de en az o kadar önemlidir. İ nsana ilk canlılığını veren hareket nasıl ki kalpten çıkıyor ve onun sürekliliği ile hayatiyet devam ediyor, o durunca yaşam duruyorsa, iş ortamlarında da sermaye sahibi patron aynı mevkidedir. Kalbi işveren, beyni CEO veya genel müdür, organları şubeler, çalışanları; hücresel faaliyeti yürüten yapılar, kan pompalayanlar, enerji depolayarak ilgili yapılara taşıyan dolaşım, solunum, üreme, hazım sistemlerine benzetebiliriz. Bedendeki üretimin hem bilinç dediğimiz düşünsel yapımıza huzur getirmesi hem de bedeni denge olan sıhhati sağlaması için temelde iki organın uyumlu çalışması esastır. Bu da kalp ve beyindir. Kalp; şirketi kuran irade, beyin; o iradeyi icraya koymak üzere çalışma ortamının başında olan yöneticidir. Tasavvuf İlmine göre mahşerin üç atlısı Allah’ın İlim- İrade ve Kudret sıfatlarıdır. 22 Mahşerin yani dirilişin, hakiki hayatın özü hem insan için hem de kurumsal yapılar için bu üç isim ve sıfat altında açığa çıkan sinerjide saklıdır. Bunların uyumu neticesinde elde edilen ana gaye ve onun şirket ortamına aktarılması için verilen eğitim ve ona bağlı moral destekler İlim sıfatına benzetilebilir. Açığa çıkan ortak gaye ve hedef iradeye; ortaya konan çalışma, gayret ve azim ise kudrete benzetilebilir. Şirket yaşamına yeni bir ruh yeni bir can yeni bir enerji katacak bu uyumun sağlanmasında moral yaklaşımlar bu yazımızın konusu olacak. Ana hatlarıyla yazımızda vereceğimiz bilgilerin detaylı açılımları uygulandığı şirkette adeta mucizeler ortaya çıkarmaktadır. Ancak konunun oldukça detaylı olmasından ötürü, bu yazımızda insan bedeninde işleyen sistemlerden hareketle işleyeceğimiz şirket içi sistemleri, denetim ve üretim mekanizmalarının uyum ilişkilerini bir başka yazıya erteleyerek, şimdilik sadece kalite yönetiminde moral yaklaşımları örneklerle idraklerinize takdim edeceğiz: Çalışana yönelik eğitimlerimizde yaşanmış – gerçek hikâyeleri anlatarak çalışanlardaki motivasyonu yükseltiriz. Bu aslında şirket için uzun dönemi bile beklemeden, hemen kısa dönemde büyük sonuçlar veren bir yöntemdir. Zira şirket artık mesai saati içinde çalıştıramadığı personelini uykusunda bile çalıştırmaya başlamıştır. Ve bu yöntemle iç huzur ve içsel ikna sağlandığı için daha önce mesai saatleri içinde işini savsaklayarak çalışan personel “fazla çalışmaktan(!)” şikâyetçiyken artık kendisine verilen işlerin artırılmasına hazırdır. 1- Samimiyet Ortaya Koymak: Bu maddeyi teşbih sanatıyla, örnekleyerek açıklayalım. Belediye başkanlarımız genellikle her kandil kutlamasında elemanlarını toplantı salonuna davet eder, Diyanetten bir hoca efendi eşliğinde günün anlam ve önemi üzerine kısa konuşmalar dinlendikten sonra elemanların tek tek kandillerini tebrik ederler. Yeni ilçemizin yeni Belediye Başkanı böylesi bir kutlama sonunda şunları söylemişti: “Değerli Arkadaşlarım, şu anda size ikram edilen helva ve börekleri eşim bizzat elleri ile yapmıştır. Ben hepinizi ailenizle birlikte, ailemle birlikte seviyor, onlardan ayırmıyorum. ” İkramlar alındıktan sonra eşiyle tek tek hepimizin gecesini kutlamıştı. Kurumda, Başkan eşinin börek ve helvasının günlerce konuşulduğuna ve bu durumun başkan ve yönetime karşı çalışanların sempatisini arttırdığına bizzat şahidim. Şirketler yapısının durumu analiz edildiğinde, bazı şirketler için bu uygulamaya karar veriyoruz. Çok basit ama kesinlikle çok etkili olan “Samimiyet Ortaya Koyma” yolu ile büyük başarılara ulaşılabildiğini defalarca deneyimlediğimizi belirtmek isterim. 2- Ortak Hayati İhtiyaçlarda Birlik: Konya’da bulunan bir torna atölyesi sahibi, taksitle otomobil kampanyalarının patladığı dönemde elemanlarının ağır taksitlere girme niyetinde olduğunu duyunca onlara şu teklifi götürdü: “Arkadaşlar, hayat şartları malum. Bu kampanyalara girip taksit ödemede zorlanınca zarar eden pek çok insan var. Sizin bu duruma düşmenize gönlüm razı değil. Size önerim şu; Haftada ortalama iki gün mesai zaten yapıyorsunuz. Bunu 4 güne çıkarın. Bir yarım gün de hafta sonundan alalım. İki sene boyunca mesaiye kalırsanız, biriken mesainizle size ben sıfır araçlar alacağım!” İşçiler aralarında küçük bir istişareden sonra öneriyi kabul ettiler. İki sene içinde onların arabaları olurken patron ciddi bir üretim potansiyeline erişti. … Bir diğer örnekte ise daha büyük ölçekli bir iş sahibinin kooperatif kurarak çalışanları aynı site çatısı altında ev sahibi yaparak topladığına da şahit olmuştuk. Ortak hayati ihtiyaçları karşılamada oluşan birlik ve bütünlük, üretim faaliyetinde verimliliği arttırırken kalifiye elemanları elde tutma, şirkette ustalaşmayı da beraberinde getirmişti. Biz şirketlere önerilerde bulunurken, yine şirketin şarlarına – talebine – beklentisine göre bu yönteme de başvuruyoruz. Eğer şirket yönetimi yeni elemanlar alıp yeni sorumluluklar ve yeni maliyetlere katlanmak istemeden, elindeki iş gücünü daha verimli kullanıp karşılıklı tatmin elde etmek istiyorsa, o şirkette uyguladığımız yöntemlerden biri “Ortak Hayati İhtiyaçlarda Birlik” yöntemidir. 3- Sürprizle Gelen Moral: Zabıta memurlarının başına müdür olarak göreve geldiğinde uyguladığı disiplin ve çalışma temposu, gevşek çalışmaya alışan personelde ciddi rahatsızlıklar yaratmıştı. Kurum dışından gelmesi nedeniyle müdürün benimsenmesi de sorundu zaten. Her fırsatta hakkında dedikodu eden personel, verimi düşürmek üzere çeşitli direnç yollarına da başvuruyordu. Bir bayram gecesi herkesi şaşırtan bir şey yaşandı. Sevilmeyen müdür, eşi de beraberinde olduğu halde zabıta amirlerinin kapısındaydı. Personelin başında bulunan 8 amiri aynı gece ziyaret etmiş, sohbet etmiş, amir pozisyonu dışında aile babası rolü ile onların aileleri ile bütünleşmek üzere küçük hediyeler de getirmişti. Bayram ertesi zabıta personelinin motivasyonunda gözle görülür artışlar başlamıştı bile. Daha küçük ve henüz kurumsallaşmamış, kurumsallaşmaya adım atma aşamasında olan şirketlerde ilk etapta kolaylık ve hızlandırma sağlamak için önerdiğimiz “Sürprizle Gelen Moral” yöntemi de oldukça verimli sonuçları olan yöntemlerimizdendir. Her şirkete uygulanabilecek tek bir formül yok. Her şirket için ayrı ayrı analizler yapıp, o şirket yapısına uygun formüller geliştirmek gerekiyor. Velhasıl, tıpkı bir insan bedenine benzeyen şirket yapısında tek bir reçete yok. Nasıl ki kişi kendisi doktora bizatihi gitmeli ve kendi özel reçetesini almalıysa, şirketler de kendilerine uygun moral yaklaşımları bulmak için en azından başlangıç olarak bir kez destek almalılar. Şirketinizde yönetim sistemleri gereği uyulması gereken talimatlarda uyumu yakalayamıyor, persolenize söz geçirmekte zorlanıyor ve yönetimsel güçlükler yaşıyorsanız profesyonel destek için dogramacimehmet@gmail.com adresine e-posta göndererek destek talep edebilirsiniz. 23 Çare Akademi İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI VE İŞYERİ HEKİMLİĞİ EĞİTİM KURUMU Bedendeki üretimin hem bilinç dediğimiz düşünsel yapımıza huzur getirmesi hem de bedeni denge olan sıhhati sağlaması için temelde iki organın uyumlu çalışması esastır. Bu da kalp ve beyindir. Kalp; şirketi kuran irade, beyin; o iradeyi icraya koymak üzere çalışma ortamının başında olan yöneticidir. 4- Farkları Fark Ettirmek: Naşide Hanım şirketin idari bölümünde hem çay ocağı hem de iç temizlikten sorumluydu. Ne zaman genel müdüre kahvesini götürse genel müdür yanındaki misafire dönerek: “Naşide Hanım’ın kahvesini hiçbir yerde içemezsiniz dostum. Teşekkürler Naşide Hanım” diyerek gün içinde yalnızken yaptığı teşekkürlere misafirler önünde de onu taltif ederek ayrı bir güzellik eklerdi. Naşide Hanım, temizliği de çayı da bir başka yapıyordu şirkette. Maaşının hakkını verme, denetimde mahcup olmamanın ötesinde içten bir aşkla ve yaptığı işe gönlünü, özündeki yaratıcı ruhu katıyordu. Şirketlerde özellikle yöneticilere yönelik verdiğimiz eğitimlerde, çalışanı elbette şımarıklık ve had bilmezlik boyutuna getirmeden, farklarını fark ettirerek azimle çalıştırma ve böylece şirketin çay ocağından en üst müdürüne kadar verim artışı sağlama yöntemlerimiz arasındadır. odalara doldurulmuş, sağlık memuru ise Paşa gibi, Bey gibi kurulmuş, haksızlık bu” demişti. İdari müdür onu sakinleştirse de gün be gün bu adama özel muamele edilmesinden ciddi rahatsızlık duymaya başlamıştı. Bir gece ilçede uzun süreli elektrik kesintisi yaşandı. Elinde gazetesini okuyup televizyon izlerken birden bire aşılar geldi aklına. Saatlerce süren kesintide sağlık ocağındaki tüm aşılar bozulurdu. Hemen telefona sarılıp o sağlık memurunu aradı: “Latif Bey, aşılar mahvolur, sizde anahtar var mı?“ dedi. Hattın öbür ucundaki Latif Bey şöyle dedi: “Merak buyurmayın Doktor Bey. Ben kesinti olur olmaz daireye koştum, aşıları kapıp evime getirdim. Şimdi buzdolabındalar. Sıkıntı yok!” Sağlık memuruna ayrılan özel odayı işte o an anlamıştı. Doktorlar mesaileri bitince evlerine gidiyor ama o mesai dışında da olsa kurumsal bazda hayati hususları unutmadan gereğini karşılık beklemeden yapıyordu. *** 5- Mesaiden De Öte: Doğu ilçelerinden birine pratisyen hekim olarak tayin olmuştu. Burada doktorlara ayrılan odalar oldukça küçüktü ve bir çalışma odasını iki doktor kullanıyordu. Emektar sağlık memuruna ise özel, büyük bir oda ayrılması canını sıkmıştı. Bu konuyu idari müdüre götürmüş, itirazını açıkça dile getirmiş; “Doktorlar küçük İşine mesaiden de öte bir bağla bağlı olanların kesinlikle mağdur edilmeyeceği çalışma gerçeklerinden bir örnektir bu. Mehmet Doğramacı Kimdir? eğitim, seminer ve sohbetlerle farkındalıklar oluşturarak duvarları kırıyor. 1967 yılında Eskişehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada, yüksek öğrenimini S.Ü Konya İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. Bir süre Lise Öğretmenliği yaptı. Halen kamu sektöründe çalışan Doğramacı’nın çeşitli internet sitelerinde inceleme araştırma ve denemeleri yayınlanıyor. İnsanın kendi hakikatini, Evrensel Gerçeklikle yüzleşerek fark edeceği ve ancak bu doğrultuda düşünce ve çalışmalarla gerçek huzura erileceğine inanan Doğramacı, büyük kitlelere verdiği 24 Çalışana yönelik eğitimlerimizde bu ve bunun gibi yaşanmış – gerçek hikâyeleri anlatarak çalışanlardaki motivasyonu yükseltiriz. Bu aslında şirket için uzun dönemi bile bekle- Mehmet Doğramacı’nın Bugüne Dek Yayınlanmış Eserleri: 1- Bizim Yunus 2- Kur’anla Kucaklaşmak 3- Bir Gönül İnsanı: Vahdet Bey 4- Kalbe Yolculuk 5- Âlemler Aşka Geldi 6- Tekbir Çağına Girerken Gönül Saatini Bir’e Kurmak 7- Kur’an’ın Kalbinden Hayatın Kalbine Yürüyüş 8- Aşka Yemin Olsun ki meden, hemen kısa dönemde büyük sonuçlar veren bir yöntemdir. Zira şirket artık mesai saati içinde çalıştıramadığı personelini uykusunda bile çalıştırmaya başlamıştır. Ve bu yöntemle iç huzur ve içsel ikna sağlandığı için daha önce mesai saatleri içinde işini savsaklayarak çalışan personel “fazla çalışmaktan(!)” şikâyetçiyken artık kendisine verilen işlerin artırılmasına hazırdır. 6- Ortak Çalışmaya Ortak Kimlik: Ülkemizin saygın holdinglerinden birinde verdiğimiz bir seminerde, başarı skalası çok yüksek olan bir şoför ile konuşmuştum. Kısa bir sohbet ile onu neyin bu denli motive ettiğini incelerken, bana kartvizitini uzattı ve şöyle dedi: “Bizim holdingde her çalışanın kartvizitinde sadece ismi, telefonu ve holding logosu yer alır. Unvanlar, görevler yazılmaz” İŞYERİ HEKİMLİĞİ 220 Saatlik Bir Eğitim ile Hekimlere Uzmanlık Gerektiren İşyeri Hekimliği Yetkisi Verilmektedir. C SINIFI İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI 220 Saat 90 Saat Uzaktan 90 Saat Örgün Eğitim 40 Saat Staj Bu bilgiyle birlikte, onu motive eden davranışın, genel müdürüyle, danışmanla, uzmanla, müdürle aynı kartviziti taşımak olduğunu fark ettim. Bu incelemeyi mercek altına aldığımda, her şirkete çok da uymayacak olan bu uygulamanın o şirket için biçilmiş kaftan olduğunu ve zaten bu tespiti de başarılı bir araştırma sonucu halkla ilişkiler müdürünün yönetime sunduğunu öğrendim. *** Ne yazık ki her şirkete uygulanabilecek tek bir formül yok. Her şirket için ayrı ayrı analizler yapıp, o şirket yapısına uygun formüller geliştirmek gerekiyor. Velhasıl, tıpkı bir insan bedenine benzeyen şirket yapısında tek bir reçete yok. Nasıl ki kişi kendisi doktora bizatihi gitmeli ve kendi özel reçetesini almalıysa, şirketler de kendilerine uygun moral yaklaşımları bulmak için en azından başlangıç olarak bir kez destek almalılar. Gelecek sayımızda insan bedeninde işleyen canlılığın ortak sistemlerinden hareketle konuyu daha derinlemesine ele alacağız. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş olan kurumumuzda A Sınıfı, B Sınıfı ve C Sınıfı Eğitimler verilmektedir. ÇARE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI VE İŞYERİ HEKİMLİĞİ EĞİTİM KURUMU Çare Akademi Ziya Gökalp Cad. Adakale Sok. No: 27 / 5 Kızılay - Ankara 25 Tel: +90 312 431 11 53 Fax: +90 312 431 11 60 www.careakademi.com - info@careakademi.com Konu ÇEVRE ise, Marka HALİÇ Haliç Çevre, ülkemizde isminden başarıyla bahsettiren değerli bir kuruluş. Öyle ki oluşturduğu güven ile insanlar altında Haliç Çevre imzası gördükleri evraklara koşulsuz itibar eder durumdalar. Çevre gibi hayati bir konuda, bu kadar yüksek bir sorumluluk bilinciyle hizmet eden bu değerli firmamızın İstanbul merkezini ziyaret ettik ve Laboratuvar Müdürü Burcu Ergene’nin misafiri olduk: Ürün yelpazeniz ve hizmet çeşitliliğiniz hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz? Haliç Çevre; İş sağlığı ve güvenliği (iş hijyeni) kapsamında; kişisel ve ortam toz, inorganik ve organik gaz ve buhar, ağır metal, gürültü ölçümleri ile termal konfor, aydınlatma, elektromagnetik alan kişisel maruziyet el-kol ve tüm vücut titreşim ölçümleri konusunda hizmet vermektedir. Su- Atıksu ölçümleri kapsamında; numune alma, pH, fosfat fosforu, fenol, BOI, tuzluluk, sıcaklık, KOI, florür, klorür, krom (Cr+6), sülfat, sülfür, sülfit, renk, sertlik, aktif klor, alkalinite, debi, ağır metal, bulanıklık, çözünmüş oksijen, nitrat azotu, balık biyodeneyi, yağ ve gres, toplam fosfor, kjeldahl azotu, nitrit azotu, serbest klorür, askıda katı madde, toplam siyanür, amonyak azotu, elektriksel iletkenlik, kimyasal oksijen ihtiyacı, çökebilen katı madde, çözünmüş katı madde, toplam katı madde, uçucu ve uçucu olmayan katı madde deneyleri gerçekleştirmektedir. Emisyon ölçümleri kapsamında; dioksin, furan ve PAH örneklemesi, toplam organik karbon (TOC) ölçümü, ağır metal, HCl (hidrojen klorür), Burcu Ergene Kimdir? İstanbul Üniversitesi, Kimya ve Çevre Mühendisliği mezunu olan Burcu Ergene, 2008 yılında çevre ve kimya sektöründeki mesleki hayatına Haliç Çevre Laboratuvarı ile başarılı bir giriş yapmış. İşin mutfağında incelikleri öğrenen Ergene, laboratuvarda pazarlama ve teklif hazırlamadan, ölçüm, analiz, validasyon ve belirsizlik hesaplamalarına; raporlamadan satın alma süreçlerine kadar birçok görevde bulunarak mesleğine hâkimiyet kazanmış. Çevre Mühendisliği Bölümü’nde Yüksek Mühendis ünvanını da alan Burcu Ergene, halen Haliç Çevre Laboratuvarı’nda Laboratuvar Müdürü olarak görevine devam ediyor. 26 HF (hidrojen florür), HNO3 (nitrik asit), H2S (hidrojen sülfür) ölçüm ve analizleri, CO, CO2, O2, SO2, NOX, NO, NO2 ölçümleri, bacada partikül madde (toz) ölçüm ve analizleri, uçucu organik bileşikler (VOC) ve buhar tayini, amonyak ölçüm ve analizi (NH3), formaldehit ölçüm ve analizi (CH2O), sülfürik asit ölçüm ve analizi (H2SO4), siyanür ölçüm ve analizi (CN), bacada islilik analizi, bacada hız tayini, gaz sıcaklığı tayini, bacagazı nem yüzdesi belirlenmesi, baca yüksekliklerinin (abak) belirlenmesi, kütlesel debi hesaplanması, karbon (ayak izi) hesaplanması, kazan verimi ölçümü, kazan kayıpları ölçümü, filtre performans ölçümleri, deneme yakması ölçümleri kapsamında hizmet vermektedir. Atık yağ analizleri kapsamında; numune alma ve ağır metal tayinleri konusunda hizmet vermektedir. İmisyon ölçümleri kapsamında; havada asılı partikül madde (toz) tayini ( PM2.5, PM10), uçucu organik bileşikler ( VOC ) ve buhar tayini, pasif difüzyon tüpü ile hava kalitesi (imisyon) ölçümü, kısa vadeli hava kalitesi (imisyon) ölçümü, uzun vadeli hava kalitesi (imisyon) ölçümü, kirletici parametrelerin dağılım haritalarının çıkarılması, hava kirlenmesine katkı değerlerinin hesaplanması, tesis çevresi hava kalitesi haritasının çıkarılması, çöken toz ölçümü ve analizi kapsamında hizmet vermektedir. Kaliteye önem veren yönetim yapımız, disiplinlinize edilmiş ölçüm ve analiz hizmetlerimiz, müşteri memnuniyetini Toprak ve katı atık deneyleri kapsamında; organik madde yüzdesinin belirlenmesi, kuru madde ve nem miktarının belirlenmesi, kızdırma kaybının tayin edilmesi, pH, iletkenlik paramtrelerinin ölçülmesi, ağır metal analizleri, florür, klorür, sülfat, çözünmüş katı madde tayini konularında hizmet vermektedir. Bunların yanı sıra çevresel ve akustik gürültü ve çevresel titreşim ölçümleri konusunda da hizmet vermektedir. Sektörünüzde sizinle aynı işi yapan firmalardan sizi ayıran özelliğiniz nedir? ön planda tutan sistem anlayışımız, sürekli gelişime ve değişime açık çalışma ortamımız bu özellikler arasında yer almaktadır. Hizmet kalitenizdeki parametreler ve gelecek dönem yeni projeleriniz nelerdir? Hizmet verdiğimiz ölçüm ve analiz parametrelerini arttırarak farklı konularda daha fazla kurumla çalışabilmek, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan akredite olduğumuz parametrelerde ve hizmet kapsamımıza eklemek istediğimiz yeni parametrelerde yetki belgesi almak gelecek dönem planlarımız arasında yer almaktadır. Ayrıca mevcut cihaz ve personel kapasitemize yeni cihaz ve personel ilaveleri ile daha hızlı bir şekilde hizmet vermek yine ileriki dönem projelerimiz arasında yer almaktadır. 2000 yılından bu yana çevre sektörüne hizmet veren Haliç Çevre, 2004 yılında laboratuvar yatırımlarını yapmış ve 2008 yılında Türkak’ tan TS EN 17025 standardına göre akreditasyonunu tamamlamış ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yetki belgesini almıştır. 2010 yılında TS EN 17025 standardına göre İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili yapılan ölçümler kapsamında akredite edilmiştir. Haliç Çevre, iş sağlığı ve güvenliği, emisyon, imisyon, gürültü, titreşim, su- atıksu, denizsuyu, atık yağ, katı atık ve toprak ölçüm ve analizleri konusunda müşteri memnuniyetini ve kaliteli hizmet anlayışını benimseyen personelleri ile sektördeki ilklerden biridir. 27 MAKALE Özlem Özkılıç Kimya Yük. Müh. / ÇSGB Emekli İş Başmüfettişi E. İş Teftiş İstanbul Grp. Bşk. Yrd. A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı ? Neden Önemlı OHSAS 18001 ve ISO EN 14001 Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme Günümüz dünyasında sanayi, teknoloji vb. konularda yaşanan gelişmeler toplumları kıyasıya bir rekabete ve her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı ekonomik bir yarışa itmiştir. Firmalar birbirine karşı rekabet avantajı sağlayabilmek, etkinliklerini arttırabilmek için yoğun çaba göstermektedirler. Son derece yüksek bir dinamizme sahip olan hizmet sektörü de küreselleşme ve teknolojinin hızla gelişmesinden derinden etkilenmektedir. Bu baş döndürücü gelişmeler ve rekabet ortamında firmaların ayakta kalabilmeleri, tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun mal ve hizmet üretimini sağlayabilmeleri, insan sağlığı ve güvenliğinin sağlanması konusundaki çabaları ve çevreye gösterdikleri saygıya bağlı olarak gerçekleşebilmektedir. ozlem@ozkilic.net İ şletmelerde karşılaşılan en önemli sorunlarından biri, çalışanların emniyetli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip olmamalarıdır. İşletmelerin daha iyi rekabet koşullarına ulaşabilmesi için çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda planlı ve sistemli çalışmalar yürütmeleri gerekmektedir. Artık global pazarda var olabilmek insana verilen değer ve saygıyla ölçülmektedir. Bugünün tüketicisi beklenti ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasının yanı sıra, kendisine, yaşadığı çevreye ve dünyasına değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte ve piyasada bunu sorgulamaktadır. Bu gelişmeler işletmelerin çevre ile etkileşimlerini kontrol altında tutabilmelerini ve çevre icraat ve başarılarını sürekli iyileştirebilmelerini sağlayacak yönetim sistemlerine ihtiyaç bulunduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. 28 Yönetim sistemleri ve belgelendirme, günümüz rekabet koşullarındaki ticaretin ana dinamiklerini elinde tutmaya devam etmektedir. Organizasyonlar; sektör, kapsam, rekabet şartları, mevzuat gereksinimleri, müşteri özel istekleri gibi durumlar neticesinde belirli konularda yönetim sistemi oluşturma ihtiyacına gitmektedirler. Çoğu zaman, organizasyonlar oluşturdukları yönetim sistemlerini uluslararası kabul görmüş standardlar ile belgelendirilme yoluna gitmektedirler. Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme Belgelendirme günümüzde giderek daha da önem kazanmış ve rekabet için birinci öncelikli konu olarak gündemdeki yerini almıştır. Birçok farklı sektörde faaliyet gösteren firmalar, müşterisine ve hizmet kalitesine verdiği önemi ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, çevreye ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemini uygulayarak, gıda güvenliğine duyarlılıkları için ise HACCP (ISO 22000)’i uygulayarak göstermektedir. Mevcut dünya düzeninde ayakta kalabilmek, tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun mal ve hizmet üretiminin sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Bu da ancak, kuruluşlarda, tüm hizmet aşamalarını kapsayan ve sürekli gelişmeyi hedefleyen “Kalite Yönetim Sistemi”nin uygulanmasıyla olabilmektedir. Günümüzde Kalite Yönetim Sistemi konusunda ISO 9000 Kalite Sistem Standardları 1987 yılında yayımlandığı tarihten itibaren en fazla ilgiyi ve uygulama alanını bulan milletlerarası standardlar haline gelmiştir. ISO “International Organization for Standardization” kısaltmasıdır ve uluslararası standardizasyon örgütünün oluşturduğu kalite yönetim standardını simgeler. ISO 9000, organizasyonların müşteri memnuniyetinin artırılmasına yönelik olarak kalite yönetim sisteminin kurulması ve geliştirilmesi konusunda rehberlik eden ve ISO tarafından yayınlanmış olan bir standartlar bütünüdür. TS EN ISO 9000 Kalite Standardları Serisi, etkili bir yönetim sisteminin nasıl kurulabileceğini, dokümante edilebileceğini ve sürdürebileceğini göz önüne sermektedir. ISO 9000 Belgesi, ilgili kuruluşun hizmetlerinin uluslararası kabul görmüş bir yönetim sistemine uygun olarak sevk ve idare edilen bir yönetim anlayışının sonucunda ortaya konduğunu ve dolayısı ile kuruluşun hizmet kalitesinin sürekliliğinin sağlanabileceğinin güvencesini belgeler. Avrupa birliği ile entegrasyonda en önemli konulardan olan çevre ve iş sağlığı ve güvenliği organizasyonlar için büyük önem taşımaktadır. İşletmelerin çevreye verdikleri veya verebilecekleri zararların sistematik bir şekilde azaltılması ve mümkün ise ortadan kaldırılabilmesi için geliştirilen yönetim sistemine “Çevre Yönetim Sistemi” adı verilir. İşyerlerinde işlerin gerçekleştirilmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek kaza ve diğer etkilerden korunmak ve daha iyi çalışma ortamı sağlamak amacıyla sistemli ve bilimsel bir şekilde tehlikelerin ve risklerin belirlenmesi ve bu tehlikelere ve risklere yönelik önlemlerin alınması çalışmaları yaklaşımına ise “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi” denmektedir. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, özünde doğal kaynak kullanımının azaltılması, toprağa, suya, havaya verilen zararların minimum düzeye indirilmesini amaçlayan, risk analizleri tabanında kurulan bir yönetim sistemi modelidir. ISO 14001 standardı, Çevre Yönetim Sistemleri için uluslararası platformda kabul gören bir standarttır. Çevre Yönetim Sistemleri, devamlı surette geliştirilen çevresel performansın ve kanunlara/tüzüklere uygunluğun sağlanması oluşumunu tanımlayan standartlara dayanmaktadır. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi standardı belge- lendirme imkânı sunmaktadır. İşyerlerinde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri, çalışanların emniyetli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip olmamalarıdır. Özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinin daha iyi rekabet koşullarına ulaşabilmesi için çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda planlı ve sistemli çalışmalar yürütmeleri gerekmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi; iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerinin kuruluşların genel stratejileri ile uyumlu olacak biçimde sistematik bir şekilde ele alınarak sürekli iyileştirme yaklaşımı çerçevesinde çözümlenmesi için kullanılan bir araçtır. OHSAS 18001 kuruluşların ürün ve hizmetlerinin güvenliğinden çok çalışanın sağlığına ve işin güvenliğine yönelik bir standarttır. OHSAS 18001, BSI (British Standards Institute) tarafından yayınlanmış olan “İş Sağlığı ve Güvenliği” standardıdır. OHSAS 18001:2007; ISO 9000:2008 ve ISO 14001:2004 gibi diğer uluslararası standartlardan farklı olarak bazı ulusal standart kuruluşları ve belgelendirme kuruluşlarının birlikte çalışmasıyla gerçekleştirilmiştir ve bir ISO standardı değildir. HACCP ISO 22000 Gıda Yönetim Standartı, bir gıda zincirinde hammadde temininden başlayarak, gıda hazırlama, işleme, üretim, ambalajlama, depolama ve nakliye gibi gıda zincirinin her aşamasında tehlike analizleri yaparak, kontrol noktalarını belirleyen ve herhangi bir problemi henüz oluşmadan önleyen sistemin korunmasını sağlayarak güvenilir gıdaların üretilmesini sağlayan, her kuruluşa uygulanabilen, gıda güvenliği sistemidir. Ayrıca bir kuruluş tüm bu belgeleri entegre olarak da alabilir. “Entegre Yönetim Sistemleri”; yönetim sistemlerinin tek çatı altında toplandığı ve gereklerin aynı anda karşılandığı bütünsel uygulanan sistemlerdir. 29 Kuruluşlar Tüm Bu Belgeleri Almak Zorunda mıdır? Global pazarda var olabilmek için firmaların hizmet kalitelerinin yanı sıra insana ve çevreye verdiği değer ve saygı da ölçülmektedir. Bugünün tüketicisi beklenti ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasının yanısıra, yaşadığı çevreye ve dünyasına değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte ve piyasada bunu sorgulamaktadır. Kuruluşların belgelendirilmesi hususunda hiçbir yönetim sistemi ile ilgili bir kanuni zorunluluk bulunmamaktadır, kuruluşlar tamamen kendi arzuları ile bu belgeleri almak için yönetim sistemlerini kurmakta ve belgelendirmek için gerekli prosedürleri yerine getirmektedirler. Bu Belgeler Kimden ve Ne Şekilde Temin Edilmelidir? Sitem belgelendirmesine karar veren ve bu yönde tüm hazırlıklarını tamamlayan bir firma, belgelendirme kuruluşuna müracaat eder ve yönetim sistemini belgelendirir. Belgelendirme kuruluşları; akreditasyona esas konulardan olan kalite yönetim sistemlerinin firmalarda (ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007, ISO 14001:2004, ISO 22000 vb... ) standart gereksinimlerine uygun olarak kurulup, işletilmekte olduğunu denetleyen ve bunu bir belge ile dokümante eden organizasyonlardır. Belgelendirme kuruluşunun seçimi tamamen firmaya aittir ve kanuni bir zorunluluk yoktur. Firma veya kurum müşteri portföyünü değerlendirerek, belgelendirme kuruluşunu seçmelidir, seçilecek kuruluşun müşteri tarafından kabul görmesi gerekir. Belgelendirme yapmaya yetkili ve verdiği sertifikaları ulusal ve uluslararası pazarda kabul gören, akredite bir belgelendirme kuruluşu seçilmelidir. 30 Bu amaçla; çalışacak belgelendirme kuruluşunun akreditasyon belgesi istenmeli ve akreditasyon belgesinin kapsamı incelenmelidir. Belgelendirme kuruluşu seçildikten sonra, firma veya kurumun denetimi için bir plan ve program yapılır ve firma veya kurum denetiminden sonra uygun olan sistem belgelendirilir. Bu Belgeler Gerçekten Rekabet Açısından Eşit Şartların Yaratılmasına Fırsat Yaratıyor mu? Günümüz dünyasında sanayi, teknoloji vb. konular yaşanan gelişmeler toplumları kıyasıya bir rekabete ve her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı ekonomik bir yarışa itmiştir. Bu baş döndürücü gelişmeler ve rekabet ortamında ayakta kalabilmek, tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun mal ve hizmet üretiminin sağlanmasının yanısıra çevre ve insan sağlığına gösterilen saygı ve çaba ile gerçekleşebilecektir. ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007, ISO 14001:2004, ISO 22000 vb. standartlar zorunlu standartlar değildir, ancak müşteriler için tercih sebebi olmaktadır. Rekabette üstünlük sağlamak için tüm bu belgeler gizli bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yurtiçi ve yurtdışında yapılan ihalelerin çoğunda ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007, ISO 14001:2004, ISO 22000 vb. belgelerine sahip olmak şartı ihale şartnamelerinin içinde sıklıkla rastlanılan bir ibaredir. 2000’li yıllarda tüketicilerin kaliteye önem veren, mal ve hizmetler konusunda giderek beklentileri yükselen, çevreye ve insan sağlığına önem veren, hatta zor beğenen ve kolay memnun olmayan bir nitelik taşıdıkları dikkate alındığında, işletmelerin tercih edilmeleri açısından rekabet avantajı elde etmede yönetim sistemlerinin stratejik bir rol üstlendiğini söylemek mümkündür. Bu yönüyle, günümüzde yönetim sistemlerinin işletmelerin olmazsa olmazlarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Belgeler İşlevini Ne Kadar Yerine Getiriyor? Özellikle ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007, ISO 14001:2004, ISO 22000 vb. belgeler çok sayıda müşteri tarafından istenmekte veya ihalelerde sorgulanabilmektedir. Eğer bir firma söz konusu belgeleri sadece pazarda avantajı sağlamak için almak istiyor ise söz konusu belgelendirmenin o kuruluşa aslında çok da fayda sağlamayacağı açıktır. Pazar avantajı dışında, bu belgelendirmeler kuruluşlara sürekli iyileştirme mekanizması ve disiplini kazandırmalıdır. ve Şehircilik Bakanlıklarının yaptığı denetimlerde bu standartların isteklerine paralel konuları içermektedir. Yönetim Sistemleri, uygulayan kuruluşlar tarafından kalite, çevre ve iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerini kuruluşların genel stratejileri ile uyumlu olarak sistematik bir şekilde ele alıp sürekli iyileştirme yaklaşımı çerçevesinde çözümlemek için bir araç olarak görülmelidir. İş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemleri ile çevre standartlarının asıl amacı önleyici olmasıdır. Bununla beraber bu sistemler her ne kadar önleyicilik üzerine kurulmuşsa da, gerekli kontrol mekanizmalarını, düzeltici faaliyetleri ve geri besleme mekanizmalarını da içermektedir. Önleyici sistem yaklaşımında hatalar ortaya çıkmadan önlemeye çalışıldığından iş sağlığı ve güvenliği ve çevre yönetim sisteminde gelişme ve iyileşme sağlanmakta ve böylece maruz kalınabilecek riskler de azaltılabilmektedir. Bir döngü içerisinde sürekli olarak sistem iyileştirilmelidir. Bu yaklaşımın temeli PUKÖ döngüsüdür. “PUKÖ” döngüsü değişkenliğin sebeplerini tespit etmek ve sistemleri iyileştirmek için kullanılan sistematik bir yöntem olarak tanımlanmaktadır. Belgelendirmeyi takip eden denetimler sonucunda kuruluşun sistemin yürütülmesi ile ilgili üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği tespit edilirse belge iptali veya belgenin askıya alınması kararı verilebilmektedir. Bir Kuruluşun Yönetim Sistemini Belgelendirmiş Olması Kalite, Çevre veya İş Sağlığı ve Güvenliğini Kesin Olarak Sağladığı Anlamına Gelir mi? Firmaların Üzerine Düşen Yükümlülükler Nelerdir? Bir firmanın söz konusu belgeleri almış olması, kusursuzluğu başardığı anlamına gelmemektedir. Örneğin; bir kuruluş OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi veya ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemine sahip olmasına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED, emisyon izni vb. izin ve belgelerini alamayabilmektedir. Söz konusu durum kuruluşun yasal şartları ne kadar yerine getirip getirmediğine göre değişebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki Avrupa Birliği ile entegrasyonda en önemli konulardan olan çevre ve iş sağlığı ve güvenliği; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Çevre KAYNAKÇA: (1)- ÖZKILIÇ, Ö., İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Risk Değerlendirme Metodolojileri, TISK, Ankara, Mart, 2005 (2)- ÖZKILIÇ Ö., İş Sağlığı Güvenliği ve Çevresel Etki Risk Değerlendirmesi, MESS, Aralık 2007 (3)- ISO 9001:2008 Quality management systems – Requirements, Edition: 4th, International Organization for Standardization (4)- ISO 14001:2004 Environmental Management Systems - Specifications with Guidance for Use (5)- OHSAS18001:2007 Occupational health and safety management systems. Requirements (6)- ISO 22000:2005 Food safety management systems - Requirements for any organization in the food chain 31 MAKALE Uz. Dr. Yasemin Duran İşyeri Hekimi Ekoteknik İSG olsun, herhangi bir acil durumda yapılacak olan ilk müdahale kişinin hayati fonksiyonları için kazanılacak olan ilk zaman demektir. Bu yüzden kazanın meydana geldiği alanda önce sakin olunarak, ortam ve kişi güvenliği sağlanmalıdır. Olay hızlıca değerlendirilmeli ve ne yapılacağı hakkında çabuk karar verilmelidir. Örneğin; ortamdaki maruziyet elektrikse elektrik akımı önce kendini güvenceye alarak kesilmelidir. Sonra kazazedeye müdahale edilmelidir. Yani her koşulda önce müdahalecinin KENDİ GÜVENLİĞİ önemlidir. Ülkemizde İş Kazası Oranları Çağımızda modernizmin gelişmesiyle birlikte sanayi ve işleyişteki değişiklik ve yenilikler birçok iş dalının oluşmasına da katkıda bulunmuştur. Birçok yeni sektör ve alan oluşmuş ve bu alanlara da çalışan istihdamı yaratılmıştır. Bununla birlikte iş yaşamının vazgeçilmez ama önlenebilir bir parçası olarak hayatına devam etmekte olan iş kazaları da çeşitlenmiş olmakla birlikte, sektörün gelişme hızına paralel olarak artmıştır. ILO kayıtlarına göre dünyadaki iş kaza sıklığı yüzde 44 iken ülkemizdeki sıklık yüzde 99 civarındadır. İ ş kazası, tam kapsamıyla 5510 Sayılı SGK Kanunu’na göre, “ Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ve sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır” olarak tanımlanmaktadır. olup, sonlandırılamasa da en aza indirgenmeye çalışılabilirler. Burada hem çalışana hem işletmeciye büyük sorumluluklar düşmektedir. Bir çalışan önce kendi güvenliğinin farkında olmak zorundadır. İşveren de işin ve işçinin güvenliğini sağlamak zorundadır. Bu sebepledir ki, işletmelerde bir kaza ya da olumsuz durum halinde uygulanabilecek bir acil durum eylem ve müdahale planı bulundurulmalıdır. Türkiye ölümlü iş kazaları çokluğunda imalat sanayide dünyada üçüncü, inşaat sektöründe ise Avrupa’da birinci sıradadır. • Acil bir durumda olayı koordine edecek bir grup oluşturulmalı ve yetkiler belirlenmelidir. (baş kontrolör, kaza kontrolörü, müdahale edecek ilkyardımcı veya sağlık personeli, iletişimi koordine edecek kişi vb) İş kazaları önlenebilir durumlar 32 Peki, Bu Plan Ne İçermeli? • Acil durum planı, acil durumun her safhasında gerekli olacak acil durum müdahale düzenlemelerini (ihtiyaç duyulacak acil gereksinimler, uzun dönemli iyileştirmeler) kapsamalıdır. • İtfaiye, ambulans, emniyet görevlileri, yerel sağlık yetkilileri, sivil savunma ekipleri vb gibi ekiplerle temas halinde olacak bir “nasıl ve kimlerle temas edecek şekilde hareket etmeliyiz?” stratejisi belirlenmelidir. • Acil durum eğitim ve tatbikatları en az 3 yılda bir gözden geçirilmeli ve uygulanmalıdır. Nedir Acil Durum? Bir işçi çalıştığı yerde düştü bayıldı mı? Yoksa bir isçi çalıştığı makineye kolunu mu kaptırdı? Buradaki örneklerde; birisi işle alakalı bir durumken, diğeri şahısla alakalı gibi görünebilir fakat her ikisi de acil birer durumdur. Sonuçta acil durum ne olursa olsun (kaza, yaralanma, sağlık sorunu sonucu) o anda müdahale edilmesi gereken ve müdahale edildiği taktirde de hayat kurtarabileceğiniz bir olgudur. Konu ne olursa Bu gibi müdahale gerekecek kazalarda çalışanlar arasında sağlık ekibi gelene kadar veya sağlık ekibi varsa kazazede bir sağlık kuruluşuna nakledilene kadar yapılacak işlemleri yani kısaca İLKYARDIM’ı bilecek bir veya birkaç kişi bulunmalıdır. Yoksa da eğitimler aldırılarak bu kişilerin istihdam edilmesi gerekmektedir. Kabaca bir şablon oluşturmak gerekirse bir iş kazası anında; KAZA ORGANİZASYON GRUBU oluşturulmalıdır. Her kazada işlevsel bir bütünlük içerisinde koordinasyon sağlayacak kişiler bu konuda eğitilmeli ve yetkilendirilmelidir. Yani durum ne olursa olsun bir kriz masası oluşturulmalıdır. Bu grup; • Olay yerini değerlendirip durumun ehemmiyetini tespit edecek eleman, • Ortam güvenliğini sağlayacak eleman, • Sağlık kuruluşuna ya da yetkiliye olayın sağlıklı ve kesintisiz bildirimini sağlayacak eleman, • Müdahale edecek eleman ve ya sağlık ekibi, • Ve bir ekip başı liderden oluşmalıdır. İsg uzmanı var olsun olmasın bu ekip hep taze tutulmalıdır. Ve bir kaza anında; • Panik ortamı oluşmaması sağlanmalı • Ortam sakinleştirilmeli ve çok hızlı değerlendirmelerle, acil durum yönetilmeli, acil durum planı devreye sokulmalı. • Önce yetkililere haber verilmeli • Ortam değerlendirmesi yapılmalı ve daha fazla hasara yol açacak bir durum varsa önce o önlenmeli • Ortam güvenliği sağlanmalı • Ortamda bir yaralanma olup olmadığı kontrol edilmeli • Ortamda ilkyardım uygulayacak ekipman veya nitelikte kişi var mı değerlendirilmeli • YARALANMA VE İLKYARDIMCI VARSA İLKYARDIM YAPILMALI • YARALANMA VAR FAKAT İLKYARDIMCI YOKSA; KAZAZEDEYİ HAREKET ETTİRMEDEN OLDUĞU YERDE MÜMKÜNSE ÜZERİNİ BİR BATTANİYE VEYA ÖRTÜYLE ÖRTEREK VE ARA ARA DURUMUNU KONTROL EDEREK YETKİLİYE HABER VERİLMELİ VE 112 ACİL SAĞLIK EKİBİ ÇAĞIRILMALI • HASTA NAKLEDİLDİKTEN SONRA • Kaza yerinde durum raporu hazırlanmalı • KAZANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE BİR DAHA OLMAMASI İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER YENİDEN BELİRLENMELİ İş kazalarında her müessesenin iş koluna göre kendi kapsamında oluşabilecek kazalar adına bir müdahale planı olmalıdır. Bir işte o alanda çalışanın maruz kalabileceği risk ve kazalar değerlendirilmeli, kazaların oluşma şekilleri ve şablonları çıkartılmalı, alınan hasar tabloları oluşturulmalı ve bunların sonucuna göre de acil tıbbi müdahale veya acil yaklaşım krokileri belirlenmelidir. Kazadan kazaya yaralanmadan yaralanmaya fark olabileceği gibi müdahaleden müdahaleye de farklar vardır. Önemli olan doğru zamanda doğru yaklaşımla o anki stres durumunu minimal zararla kapatmaktır. Bu durum hem işçiye hem işverene direkt veya indirekt birçok getiri sağlayacaktır. İş kazalarında buzdağının görünmeyen kısmı her zaman daha çok sorun yaratmıştır bu yüzden de önce bireyin kendisine çok büyük sorumluluk düşmektedir. ÖNCE KENDİ GÜVENLİĞİNİ DÜŞÜNECEK, KENDİNİ KORUYACAK VE ÇALIŞACAKSIN! 33 UZMAN GÖRÜŞÜ Prof. Dr. Sefer Aycan Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İş Yaşamında Ergonomik Tasarımların Faydaları Kelime anlamı çalışma kuralları olarak ifade edilecek olan ergonomi günümüzde çok disiplinli bir bilim dalına dönüşmüştür. Ergonomi insan ile eşyanın, çevrenin uyumu olarak ifade edilebilir. Ergonomi sadece iş yaşamı ile de sınırlı değildir. Günümüzde ergonomi; gündelik hayatta, işyerinde, okulda, evde, her yerde insanın çevreye uyumu olarak ele alınmaktadır. Her ortamda insanın çevreye, çevresindeki öğelere uyumunu incelemekte ve insanın çevresini daha uyumlu hale getirmeye uğraşmaktadır. F akat bu yazıda özellikle iş yaşamında ergonomi ele alınacak, ergonominin ilgilendiği konular, bu konularla ilgili öneriler ve bunlara uyulmadığında ortaya çıkacak sorunlar ve bu sorunların önlenmesi için yapılacak ergonomik uygulamalar tartışılacaktır. İş Yaşamında Ergonominin Tanımı Ergonomi iş yaşamında daha özel anlamlar taşımaktadır. “Çalışma Kuralları” olarak kabul edilen ergonomiye günümüzde daha geniş anlamlar yüklenmiştir. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansına göre Ergonomi; çalışanların yetenekleri ile iş ve çalışma koşulları arasındaki uyumu 34 sağlayan bilimdir. Bu tanımda insanın yetenekleri ile iş ve çalışma koşulları arasındaki uyumu esas alınmaktadır. Çalışanın yeteneklerinin farklılığına dikkat çekilmektedir. Her insanın anatomik ve fizyolojik yeteneklerinin farklı olabileceği, bu yeteneklerin aynı kişide bile zamanla farklı olabileceğine dikkat çekilerek işin ve iş ortamının, çalışma koşullarının çalışana uyumlu olmasını öngörmektedir. Bu ortamın insana uyumlu hale getirilmesi veya çalışma ortamına uygun çalışan seçilmesi anlamına gelmektedir ki, doğru bir yaklaşımdır. Çalışma ortamına uygun çalışan seçilmesi baştan doğru seçim yapmaya vurgu yapmakta. İşin niteliğinin tanımlanması ve işe giriş muayenesinin buna göre yapılması anlamına gelmektedir. Ayrıca uyum sağlama; işyerinin ve çalışma koşullarının uygun olması, işçinin zarar görmemesi işyerinin ve çalışma şartlarının buna göre düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Günümüzde ergonomi kavramı daha da genişletilmiştir. Bugün ergonomi; “iş ortamında sistem verimliliği ve insan, makine, çevre uyumunun temel kurallarını ortaya koymaya çalışan bir bilimdir” diye tanımlanmaktadır. Böylece ergonomiye yeni açılımlar eklenmekte ve ergonomi iş ortamındaki yönetim sistemini de ele alan, verimliliği de amaçlayan çok disiplinli bir bilim haline gelmektedir. İş yerinde çalışanın çevreyle uyumunun yanında üretim sistemi de işin içerisine katılmakta, sadece fizik çevre değil sosyal çevre de dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşımda doğrudur. İnsanın dışındaki her şey çevrenin öğesidir ve çevre her yönüyle ele alınmalıdır. Çünkü çevredeki her faktörün çalışan üzerinde az yada çok bir etkisi vardır.İnsanın tüm çevresel öğelerle uyumu sağlanmalıdır. Bu nedenle çalışma hayatındaki tüm faktörlerle ele alınmalı ve bu faktörlerin olabilecek olumsuz etkilerinin oluşmaması için çevre insanla uyumlu hale getirilmelidir. Ergonominin Temel Amacı Ergonominin temel amacı çalışma ortamında insanın güvenliğini sağlamaktır. İşyerinde çalışanın tüm çevresel faktörlerden dolayı sağlığı etkilenebilir. Bu nedenle çalışanın güvenliği denildiğinde; iş kazalarından ve meslek hastalıklarından çalışanın korunması akla gelmelidir. İşyerinde ki fiziksel, kimyasal, biyolojik ve sosyal öğeler önlem alınmadığında çalışanın sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Olumsuz etkilerin oluşmaması için tüm çevresel faktörlerin insanla uyumlu hale getirilmesi gerekir. Bu teorik olarak yüzde yüz sağlanabilecek bir durumdur. İş kazaları diğer önemli bir sorundur. İnsanın güvenliğinin sağlanması denildiğinde işyerinde kazaya olacak tüm etkenlerle ilgili düzenlenmelerin yapılması akla gelmektedir. İş yeri fiziki şartlarının uyumlu hale getirilmesi, araç ve gereçlerin uygun yerleştirilmesi, güvenlik önlemlerinin alınması, çalışanın eğitimi iş kazalarının önlenmesini veya azalmasını sağlayacak faktörlerdir. Ergonominin diğer amaçları da iş koşullarını iyileştirmek ve verimliliği artırmaktır. Binanın, araç ve gerecin insana uyumlu hale getirilmesi işyerinde üretimi artıracak, dolayısı da verimliliğin yükselmesine fayda sağlayacaktır. Bu amacını gerçekleşmesi için işyerinde insan ve çevre etkileşiminin bilimsel olarak incelenmesi ve buna göre işyerin de uygun tasarımlar ve uygulamalar yapmak gerekir. İşyerin de insan ve çevre etkileşimini bilimsel olarak inceleyecek ekip farklı disiplinde ki kişilerden oluşmalıdır. İnsanın anatomik, fizyolojik, psikolojik özellikleri dikkate alınarak mühendislik ve iş güvenliği yaklaşımı birleştirilmelidir. İşyerinde Ergonomik Faktörler Dikkate Alınmazsa Ortaya Çıkacak Sorunlar Bir işyerinde ergonomik yaklaşımlar gösterilmez veya ergonomik kaygılarla ortama bakılmaz ve işyerinde gerekli düzenlemeler yapılmaz ise veya gerekli iyileştirmeler yapılmaz ise o işyerinde bir takım sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda ortaya çıkabilecek başlıca sorunlar: 1- Verim azalır. İşyerinde araç gerecin veya üretim süresi insana uyumlu değil ise çalışanların verimi beklenenden düşük olur veya zamanla azalır. Araç ve gerecin uygunsuzluğunda çalışan iyi niyetli olmasına rağmen istediği performansa ulaşamayacaktır. Ergonomik Tasarımlarda Göz Önüne Alınacak Hususlar Yukarıda da belirtildiği gibi bir işyerinde ergonomik kurallara uyulmadığında işyerinde birçok sorunun ortaya çıkması olası hale gelir. Bu sorunların ortaya çıkmaması için işyerinde ergonomik tasarımlar yapmak gerekir. İşyerinde uygulamalar yapılır iken aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmek gerekir. 1- İnsanın meslek hastalığı ve iş kazası riski az olmalıdır. Bunun için iş yerinde meslek hastalıklarının önlenmesi için olası etken; kaynakta, bulaşma yolunda veya sağlam insanda kontrol edilmeli ve meslek hastalığı kontrol altına alınmalı, iş kazasını azaltmak için uygun düzenlemeler yapılmalıdır. 2- Çalışanları zorlama düzeyi mesai süresince sürdürülebilir olmalıdır. Aşırı zorlamalar hastalık veya kaza riskini artırmaktadır. Bu nedenle zorlama insan kapasitesine uygun olmalı veya dönüşümlü çalışılmalıdır. 3- Tehlike sinyalleri ayırt edilebilir olmalı ve bununla ilgili çalışanlara eğitim verilmiş olmalı. 2- Kayıp zamanlar artar. Birim üretim süresi uzar. 4- Sistem içinde nesneleri tutmak ve taşımak kolay olmalıdır. 3- Devamsızlıklar ve işten ayrılmalar artar. Çalışanlar ergonomik olmayan ortamlarda çalışmakta zorlanır, kaçamaklar yapar bu durumda işe devamsızlıklar ve işten ayrılmalar artar. 5- Tehlike anında olay yerini terk etmek için uygun düzenlemeler yapılmalı ve bunlar işaretlenmiş olmalı, çalışanlara eğitim verilmiş olmalı. 4- İşle ilgili hatalar artar. Ergonomik olmayan ortamlarda çalışan iyi niyetiyle çalışmaya devam etse de ise hata yapma olasılığı artar. 6- İşyerinde çevresel faktörler insan sağlığına uygun sınırlarda tutulmalı ve insanla uyumlu olmalıdır. 7- Yapılan iş çalışan için tek düze olmamalı. 5- İş kalitesi düşer. Daha kalitesiz ve daha özensiz üretimlere sebep olabilir. 8- İşyerinde çalışanın sosyal ve kişisel gereksinimi karşılanmış olmalı. 6- Çalışanlarda fiziksel ve psikolojik sorunlar artar. Bu ve benzeri düzenlemeler işyerinde baştan yapıldığında veya gerekli durumlarda bu tür ergonomik düzenlemeler yapıldığında, işyerinde meslek hastalığı ve iş kazasını azaltmak çok kolay olacaktır. Ayrıca çalışanlarda kendilerini güvende hissettikleri için işyerine mensubiyet hissetmesi ve verimliliğin artması da kolay olacaktır. Bu nedenle; işverenler çalışanlar için ve kendi işletmesi için işyerinde ergonomik uygulamalar yapmalıdır. 7- İş kazaları ve meslek hastalıkları artar. Eğer işyerinde ergonomik değerlendirme yapılmaz ve buna uygun iyileştirmeler düzenlemeler yapılmaz ise, uygunsuz ortamda, uygunsuz şartlarda çalışmaya devam edilir ise iş kazaları ve meslek hastalıklarının görülmesinin artması beklenen en kötü durumdur. 35 MAKALE Hüseyin Gelmez E.Çevre Yönetimi Gen.Md.Yrd. ÇARE Çevre Danışmanlık Firması Çevre Koordinatörü nın da kullanacağını düşünmez. Acıdır ki çok kez insanların çevre konusunda bilinçlenmesi için doğal çevrenin tahrip olduğunu görmeleri ve bu tahribattan etkilenmeleri gerekmiştir. Bu, kişilerin çevre için yeterince eğitilmediklerini göstermektedir. Sanayi devriminden sonra kirlenme yerel olmaktan çıkmış ve günümüzde küresel hale gelmiştir. Dünyamız daha fazla kirlilik yükünü tolere edebilecek durumda değildir ve çevre konusunda bilinçlenmek için kirlilikten yoğun şekilde etkilenmeyi beklemek yanlış bir hareket tarzıdır. Çevre Eğitimi Nedir? Sağlıklı bir çevrede yaşamak, ülkemizde olduğu gibi diğer pek çok ülkede de yasalarla güvence altına alınmış en tabii insan hakkıdır. Anayasamızın 56. Maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” demektedir. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını kullanabilmek, çevreyi korumak ve kirlenmesini önlemek için de mutlaka çevre konusunda bilgili, çevreyi korumanın önemine inanmış olmak gerekir. Bu da ancak eğitimle mümkündür. Ç oğu kimsenin çevre ve kalkınma süreçlerini anlayış biçimi, ya geleneksel inançlara ya da klasik eğitimin sağladığı bilgilere dayalıdır. Bu yüzden çok kişi, geleneksel üretim uygulamalarını nasıl koruyabileceklerini bilememektedir. Eğitimin sosyal ve doğal bilimlerle insanlık konularında kapsamlı bilgi vermesi, böylelikle doğal kaynaklar ve insan kaynağı arasındaki ve kalkınma ile çevre arasındaki karşılıklı etkileşimi anlatması şarttır. Gerek ulusal gerekse uluslararası tüm bilimsel toplantılarda, yapılan sözleşme ve antlaşmalarda, yayınlanan deklarasyon ve imzalanan beyannamelerde çevre sorunlarının çözümü, çevrenin korunması, sağlıklı kılınması ve geliştirilmesi için eğitimin gerekliliğinden söz edilmektedir. Bugüne kadar yaşanan tecrü- 36 beler göstermiştir ki, kirlenen çevreyi sağlıklı hale getirmek oldukça güç ve külfetli bir iştir. Oysa çevreyi korumak ve bunu kalkınarak gerçekleştirmek imkan dahilindedir ve bunun da birinci şartı eğitimdir. Çevrenin tahrip edilmesi ve kirletilmesine karşı ilgisizlik ve tepkisizlik, kirletenlere cesaret verir. Kişilerin çevre için eğitilmesi ve çevre bilincinin yayılması, insan hayatı ve sağlığı açısından kirliliğin ortaya koyduğu ve koyabileceği tehlikelerin bilinmesi insanları daha dikkatli davranmaya yöneltir. Çevre ile ilgili yetkililer, sorumlular ve çevreyi kullananlar arasında bireysel ve toplumsal ölçekte bir çevre bilincinin ve diyaloğunun sağlanması, çevre kültürünün yaygınlaştırılması, bunun da uygulanacak çevre politikalarının “Çevre eğitimi” kavramı 1960’lı yıllardan sonra gündeme gelmiş ve 1977 yılında Tiflis’te düzenlenen Uluslararası Çevrebilim Eğitim Konferansından sonra da ülkelerin eğitim uygulamalarında yer almaya başlamıştır. “Çevre Eğitimi” ile ilgili çeşitli tanımlar yapılmıştır. Daha sonra yapılan tanımlara kaynaklık eden ilk çevre eğitimi tanımı; “biyofiziki çevre ve sorunları konusunda bilgi sağlayan, çevre sorunlarının çözümlenmesini güdüleyen ve yönlendiren ve bireylerde bu boyutlarda davranış değişikliği kazandıran bir eğitim” şeklinde yapılmıştır. 1990 yılında UNESCO ile birlikte düzenletemel taşı olarak benimsenmesi gerekir. Kuşkusuz böyle bir bilinçlenme ve kültürlenme süreci, çevre eğitimi ile bireyler ve kurumların kendi aralarında ya da karşılıklı olarak işbirliğinde bulunmalarıyla gerçekleştirilebilir. Çevre eğitimi olmaksızın, yaşanacak çevre bunalımını atlatma imkanımız yoktur. Zira çevre sorunlarının oluşumunda toplumun tüm kesitleri ve tüm bireyleri ya fiilen aktif olarak ya da pasif olarak sorumlu oldukları gibi, çevre sorunlarının izale edilmesinde de görevli ve sorumludurlar. Kişi ve kurumların bu görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için eğitim gerekli ve zorunludur. Aksi halde eğitilmemiş ve bilinçlenmemiş bir toplum; dikilen yeni ağaçları ve ormanları yok eder, biyolojik zenginlikleri ve her türlü canlıyı tüketir, havayı, karaları, denizleri ve akarsuları kirletir ve bu dünyayı kendisinden sonra başkaları- nen “Türkiye Çevre Eğitim ve Öğretimi Ulusal Strateji ve Uygulama Planları Semineri”nde çevre eğitimi; bireylerde çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, olumlu, kalıcı davranış değişikliklerinin kazandırılması ve doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve estetik değerlerin korunması, aktif katılım sağlanması ve sorunları çözümünde görev alma olarak tanımlanmıştır. Bu tanım aynı zamanda çevre eğitiminin amacını da ifade etmektedir. Bireyleri ve toplumu çevre konusunda ve çevre için bilgilendirmeyi ve uyarmayı, böylelikle de çevreyi dengelemeyi, geliştirmeyi ve korumayı amaçlayan çevre eğitimi; “eğitimin pratik çevre sorunlarının çözümüne disiplinler arası bir yaklaşımla ve her bireyin ve toplumun etkin ve sorumlu katılımını sağlamaya yönelmiş bir konusu ve uygulaması” olarak da tanımlanmaktadır. Yapılan bütün tanımlamalardan bir sonuç çıkararak, şöyle bir genel tanımlama yapılabilir. Çevre eğitimi; ferdin ve halkın çevrelerinin bilincine varacakları, günümüzdeki ve gelecekteki çevre sorunlarını çözmede gerekli azim ve kararlılıkla eylemde bulunabilmeleri için bilgiler, değerler, beceriler ve tecrübeler edinebilecekleri kalıcı bir eğitim sürecidir. Çevre eğitimi ile ulaşılmak istenen çevre bilinci üç boyutlu bir kavramdır. Çevre bilincinin fikri boyutu, duygusal boyutu ve davranış boyutu bulunmaktadır. Günümüzde pek çok kişi, hatta hemen herkes çevrenin korunmasının ve kirliliğin önlenmesinin gerekliliğini bilmekte veya söylemekte, ancak bunu davranışlarına yansıtamamaktadır. Çevreyi sağlıklı kılmak için çevre konularını veya çevre kirliliğinin zararlarını sadece bilmek ve inanmak çok kez yeterli olmamaktadır. O halde, çevre konusunda bilinmeyenlerin bilinmesini sağlamak, bilinen ve inanılanların davranışa dönüşmesini temin etmek çevre eğitiminin asli fonksiyonudur. Kişilerin doğumdan ölümüne kadar alması ve uygulaması gereken bir süreç olan çevre eğitiminin amaçlarından ve özelliklerinden 9. Sayımızda söz etmek istiyorum. Çevre konusunda daha bilinçli ve daha duyarlı olacağımızı ümit ettiğim yeni bir zaman diliminde ve yeni bir sayıda buluşmak dileği ile.. Geleceğimizin teminatı çocuklarımız için, onların bize emaneti olan çevreyle dost olalım. 37 MAKALE Dr. Atilla Yelboğa İş Güvenliği Uzmanı yönlendirdiği biçimde, onun emir ve talimatlarına uyarak yerine getirmesi zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. (2) İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının İşletme Yönetimine Yansımaları İş sağlığı ve iş güvenliği çalışma yaşamının temel unsurlarından biri olması yanı sıra tüm çalışanları, ailelerini ve toplumu ilgilendiren bir kavramdır. İş sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin veriler ise çalışma yaşamına ilişkin önemli göstergelerdir. Ayrıca bu göstergeler ülkelerin gelişmişliklerine yönelik bilgiler sunmaktadır. Şekil: SGK istatistiklerinden alınmıştır. Ü lkemizde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber daha önce İş Kanunu içinde düzenlenmiş bulunan iş sağlığı ve güvenliği hükümleri kapsam olarak bazı istisnalarla beraber tüm çalışanlara yayılmaya çalışılmıştır. İSG Kanunu yayımlanmadan önce, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamı ile sınırlı olup çalışanların tümünü ve tüm ekonomik faaliyet kollarını kapsamamaktaydı. Bu açıdan bakıldığında İSG Kanunu’nun işverenin iş sağlığı ve güvenliği sağlama yükümlülüğü konusunda İş Kanunu’nda düzenlenen daha önceki hükümlerinden farklı bir anlayışta olduğu görülmektedir. Çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü İSG Kanunu’nun 4. maddesinde verilmekte, bu maddede işverenin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu ifade edilerek, yapması gerekenler belirtilmektedir. Bu çerçevede, işverenin, işyerinde daha önce yapılmamışsa gerekli önlemleri alması, daha önce alınmış sağlık ve güvenlik önlemlerini ise değişen koşullara uygun hale getirmesi beklenmektedir. Çalışma ortamında yaşanan risklerden en önemlileri iş kazaları ve meslek hastalıklarıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İş kazasını; “….. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlamaktadır. Aynı kanun meslek hastalığını; “…………. sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.” olarak tanımlanmaktadır. Dünyada iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları oranı yüzde 56 iken, Türkiye’de iş kazaları oranının yüzde 99,16 meslek hastalıklarının ise yüzde 0,84 (binde 84) olması çok açık bir çelişki oluşturmaktadır. Ülkeler arasında değişmekle birlikte, genel olarak, meslek hastalıkları görülme sıklığının binde 4–12 arasında değişmesi beklenmektedir. (1) Bu beklentiye göre, Türkiye’de yalnızca zorunlu sigortalı sayıları üzerinden her yıl en az 35 bin yeni meslek hastalığı olgusu saptanması gerekir. Eğer tüm çalışanlar söz konusu edilirse, olgu sayısının 100 bin ile 300 bin arasında olması beklenmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde 2012 yılında 395 meslek hastalığı 74 bin 871 iş kazası vakası görülmüştür. Şekilde de görüldüğü gibi ülkemizde meslek hastalığı sayısının iş kazasına göre yok denecek kadar azdır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının temel mağdurları çalışanlar olmakla birlikte işveren ve toplum içinde çeşitli maliyetler oluşmaktadır. Çalışanlarına sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü bulunan işverenler, bunun işletmeye yansımalarını göz önünde bulundurmaları gerekmektedir. Bu yazı kapsamında bu yansımalar “sağlık ve güvenlik maliyeti” ve “yasal” olmak üzere iki başlık altında incelenecektir. İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının İşverene Sağlık ve Güvenlik Maliyeti Açısından Yansıması İşçi açısından iş kazalarının sonuçlarından en önemlisi işçinin yaşamını kaybetmesidir. İnsan yaşamının değerini ve maliyetini ölçmek mümkün olmamakla beraber iş kazası sonucu en büyük bedeli işçi ödemektedir. İş kazasına uğrayan işçi yaşamını kaybetmese bile çoğu (1)-TMMOB (2012). TMMOB Makine Mühendisleri Odası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporu (4.Baskı). Yayın No:MMO/590 38 zaman çalışamayacak durumda fiziksel ve duygusal sıkıntılar yaşabilmektedir. Bu durumdaki işçinin yaşamının kalan kısmının zorlaşmasıyla birlikte gelir kaybına da uğrayabilmektedir. Çalışma gücünü kaybetmesiyle birlikte işini kaybetme olasılığı ortaya çıkan işçiyi bu sefer işsizlik gibi bir sorun beklemektedir. İşveren açısından iş kazaları işin akışını durdurur ve üretimin kesintiye uğramasına neden olur. İş kazalarının önlenerek güvenliğinin sağlanması işyerinde verimlilik ve üretim artışına da yol açmaktadır. İş kazaları nedeniyle üretim araçlarında ve işgücünde uğranılan kayıplar üretim maliyetlerini de olumsuz etkilemektedir. İşletmelerde yapılan her faaliyetin bir maliyeti olduğu göz önüne alındığında sağlık ve güvenlik uygulamalarının da bir maliyeti olacağı tartışılmaz bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında işveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda iki türlü maliyet ile karşılaşır. Bunlardan birincisi ve öncelikli olanı koruyucu ve önleyici işlemler için yapılan maliyet ile ikincisi iş kazası ve meslek hastalığına uğrayan çalışanın tedavi masrafları, olabilecek tazminat talebi, çalışanın devamsızlığından kaynaklı üretim kaybı ve iş kazası sonucu oluşabilecek işyerindeki zararların vb. maliyetidir. Bunun yanında, müşteri memnuniyetsizliği, yetenekli işçilerin kaybedilmesi, yerine yeni işçi alınması ve eğitilmesi ve işçilerin motivasyonunun azalması ve işletme imajının zarar görmesi de görünmeyen maliyetler olarak ortaya çıkacaktır. İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının İşverene Yasal Açıdan Yansıması İşverenin işçiyi gözetme borcu çerçevesinde ortaya çıkan iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı önlem alma yükümlülüğü İSG Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce Borçlar Kanunu ve İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. İSG Kanununun yürürlüğe girmesiyle İş Kanunu’nun ilgili maddeleri yürürlükten kaldırılmış ancak Türk Borçlar Kanunun hükmü değişmemiştir. İSG Kanunu’nun 4. Maddesi işveren açısından genel nitelikteki yükümlülüğü ortaya koyarken, 5. Maddesi ise işverenin bu yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeleri belirlemiştir. Çalışan işverene hem kişisel hem de ekonomik olarak bağımlıdır. Bilindiği gibi iş sözleşmesi bağıtlanması ile taraflar işçi ve işveren sıfatını kazanırlar. Bu nedenle işçi, işverene bağımlı olarak iş görme, işveren de buna karşılık işçiye ücret ödeme borcu altına girer. Diğer bir ifade ile bağımlılık işçinin aldığı ücret karşılığında üstlendiği işi, işverenin İşverenin, yönetim hakkına dayanarak işçiye yönelttiği emir ve talimata, iş sözleşmesinin kurduğu ilişki bir bağımlılık ilişkisi olduğundan, işçinin de uyma yükümlülüğü bulunur. (3) Bu açıdan bakıldığında işverenin çalışanı kişisel ve iktisadi açıdan gelebilecek tehlikelere karşı koruması ihtiyacı bulunmaktadır. İşverenin işçiyi çalışması sırasında karşılaşabileceği tehlikelere karşı koruma ve gözetme borcu ve bundan doğan sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’nun (4) 417.maddesinde belirtildiği üzere işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. Bahsedilen işçiyi korumaya yönelik hükümlerin denetimler sonucu belirlenen durumlara aykırılık göstermesi durumunda idari ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımlara rağmen iş kazası ve meslek hastalıklarında azalma olmayışının nedenlerinden biri de işverenin konuya yeterli özeni göstermemesidir. Ülkemizdeki işletmelerin yalnızca yüzde 2’si iş sağlığı ve güvenliği için harcamada bulunmaktadır. (5) Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, daha verimli, daha üretken daha güvenli çalışma koşullarının oluşturulması, toplumda iş sağlığı ve güvenliği bilinci yerleştirilmesi için çeşitli projelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Çalıştırılan insan kaynağına yeterli önemi veren işletmeler çalışanlarına güvenli bir çalışma ortamı sağlamalıdır. Bu çerçeveden bakıldığında insan kaynağına verilen önemin göstergesi iş kazası ve meslek hastalıklarının azalması yönünde olacaktır. (2)-Eyrenci, Ö., Taşkent, S., ve Ulucan, D. (2005). Bireysel İş Hukuku (İkinci Baskı). Legal Yayıncılık. İstanbul (3)-Mollamahmutoğlu,H. (2005). İş Hukuku (2.Bası). Turhan Yayınevi. Ankara (4)-Badur,E. (2012). 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (818 Sayılı Borçlar Kanunu İle Karşılaştırmalı). Ankara Barosu Yayınları.Ankara (5)-TMMOB (2011). TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanında Temel Bilgiler. İstanbul. 39 MAKALE Uz. Dr. Mehmet ERGİN Ekoteknik İSG Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Üretimden – tüketime risk oluşturacak her bir parametrenin ürünler bazında kritik kontrol noktalarının belirlenerek riskin azaltılması amacıyla bakış açısı geliştirilerek İSO 22OOO Standartı kabul görmüştür. İSO 22OOO Standartı, dünya çapında güvenli gıda sağlanması amacıyla düzenlenmiş, üretimden tüketime kontrol noktaları içeren yeni bir standarttır. Burada amaç üretimin her aşamasında gerekli tedbirleri alarak güvenilir gıdaların üretilmesi, gıda çalışanlarının sisteme entegre edilmesiyle toplam kalite yönetiminin sağlanmasıdır. Toplum Sağlığının Önemli alınma ve tüketimine kadar her aşamasında hijyen ve sanitasyonun sağlanmasıdır. Bu nedenle kişisel hijyen, gıda hijyeni, gıda hazırlama –işleme alanları, araç – gereç hijyeni ile ilgili kurallara mutlaka uyulmalıdır. Beslenmede güvenli gıda veya sağlıklı gıda denilince, besin değerini kaybetmemiş, kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik yönden hijyenik (temizlik kurallarına uygun) olan bozulma göstermeyen gıda maddesi olarak tanımlanabilir. olumsuz risklerin, toplumun bütün tabakalarında, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmesi yanında, toplumda iş veriminin düşmesine ve ekonomik kayıpların oluşmasına da neden olabilmektedir. Son yıllarda şehirleşmedeki artış nedeniyle, teknolojik gelişim ve toplum bilincinin artması göz önünde tutulmasıyla, sağlıklı gıda üretimi, depolama ve gıda servisi yapan gıda iş yerlerinde çok sıkı yaptırımlar getirilmesi ve gıda güvenliği sistemlerinin etkin olarak uygulanması gerekmektedir. Gıda güvenliği, genel anlamda, gıdaların bir bütün olarak kullanım tariflerine uygun olarak hazırlanması amacının ön planda tutulması ve tüketiminde, tüketicilerde zararlı bir etkinin görülmemesidir. Bu kavramı daha da geniş anlamda alırsak, gıdadan kaynaklanan enfeksiyonlara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların hazırlanması, işlenerek sağlıklı ortamlarda depolanması ve tüketiciye ulaşılmasını sağlayan standart bir süreç olarak tarif edilebilir. Günümüzde gıda ticaretinin küreselleşmesi, kaliteyi geliştirmekte ve tüketiciye yarar sağlamakta ve ihtiyacının karşılanmasında güvenli, kaliteli, uygun fiyatlı ürün sunarken gıda çeşitliliğini de artırmaktadır. Bu değişimler, güvenli gıda üretim ve tüketiminde yeni akreditasyon sistemlerinin yapılmasını ve sağlık konusunun her zaman öncelikli olarak göz önüne alınmasını gerekli kılmaktadır. Üretimden – tüketime risk oluşturacak her bir parametrenin ürünler bazında kritik kontrol noktalarının belirlenerek riskin azaltılması amacıyla bakış açısı geliştirilerek İSO 22OOO Standartı kabul görmüştür. İSO 22OOO Standartı, dünya çapında güvenli gıda sağlanması amacıyla düzenlenmiş, üretimden tüketime Bir Halkası Olan Beslemede, GIDA GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ Ö zellikle gıda maddelerinin hazırlanması ve üretilmesi aşamasında mikrobiyolojik kontaminasyonun (bulaşmanın) kontrol altına alınarak, mikroorganizmaların (bakterilerin) yayılmasının önlenmesinde hijyenik koşulların önemi büyüktür. Böylece gıda maddelerinden sağlıklı yaralanmak, dayanıklılık süresini artırmak, üretici ve tüketici sağlığını korumak ve değişik nitelikte yan ürünler elde edebilmek için çeşitli teknikler geliştirilmeye çalışılmaktadır. su kaynaklarında çeşitli çok sayıda mikroorganizmalar bulunmaktadır. İnsan-hayvan ve çalışma koşullarından kaynaklanan temas sonrası, burun-ağız-deri-el ve ekipman gibi faktörlerle gıdalarda kontaminasyon olabilmektedir. Bu bakış açısıyla, ürünlerin, hazırlanma safhalarında geliştirilen hijyen ve sanitasyon teknikleri ile mikrobiyal bulaşma engellenmekte, bulaşma yolları kontrol altına alınmaktadır. Gıda Güvenliği Doğada bulunduğumuz ortam, kullandığımız ortam ve kullandığımız 40 Gıda güvenliği konusu, son yıllarda tüm ülkeler açısından, halk sağlığı ve ekonomik boyutu nedeniyle önem kazanan ve önemi giderek artan bir konu haline gelmiştir. Gıda kaynaklı problemler, tek olarak insan sağlığını olumsuz olarak etkilemekte kalmayıp, kişilerin, ailelerin, toplumların, ilgili sektörlerin ve ülkesel bazda ekonomik ve sosyal yapılarını etkilemektedir. Üreticiden – tüketiciye kadar olan zincirde toplumun her kesimini tümüyle etkileyen gıda kökenli salgın, zehirlenme, bozulma gibi olumsuzluklar, endüstriyel kalite sistemindeki hijyen sorunlarından kaynaklanmaktadır. kontrol noktaları içeren yeni bir standarttır. Burada amaç üretimin her aşamasında gerekli tedbirleri alarak güvenilir gıdaların üretilmesi, gıda çalışanlarının sisteme entegre edilmesiyle toplam kalite yönetiminin sağlanmasıdır. Gıda güvenliğinde hijyen ve sanitasyonun üretim aşamasında önemli faktör olması nedeniyle, gıda sektörü çalışanlarında, toplum sağlığının korunmasında önem arz eden mikrobiyolojik kontaminasyonun önlenmesi ve bu amaçla çalışanın bulaşıcı hastalık taşıyıcılık kontrolünün riske özel yapılması ayrıca önem arz eder. Bunu hijyen eğitimi ile desteklemek ve sürekli iyileştirmek doğru bir yaklaşım olacaktır. Gıda güvenliğini sağlamanın yollarını şu şekilde özetleyebiliriz: Temel ilke; yiyecek ve içeceklerin üretiminden, satın Küresel olarak değerlendirildiğinde, gıda ticareti, gıda ihracatı yapan ülkelere döviz sağladığı gibi, milli gelire katkı sağlamaktadır. Ancak bütün bu durumlara rağmen gıda kaynaklı 41 YARGITAY KARARLARI İŞVERENİN SORUMLU OLACAĞI TRAFİK-İŞ KAZALARI TRAFİK-İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM – İŞVERENİN SORUMLULUĞU İŞVERENCE GÖREVLENDİRİLEN DİĞER İŞÇİNİN YAPTIĞI KAZA İşverence görevlendirilen diğer bir işçinin kullandığı özel araba ile görevde iken trafik kazası sonucu ölen işçinin mirasçıları işverene karşı tazminat davası açabilirler. Bu durumda işveren ilke olarak sorumlu olup, varsa ölenin kusuru oranında sorumluluktan kurtulur. (1475 S.K. Mad. 73) D avanın Konusu: Miras bırakanın kazada ölümü nedeniyle işverenden destekten yoksun kalma tazminatının alınması isteğinden ibaret olup dava, olayda işverenin kusurunun bulunmadığı, işverenin diğer bir içşisinin kullandığı özel vasıtanın trafik kazası yapması sonucu öldüğü vasıta sahibinin mirasçıları aleyhine dava açılabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Davacıların miras bırakanı, davalı şirket Yönetim Kurulu kararı ile görevli olarak Avrupa’ya gönderilmiştir. Kazayı yapan işverenin diğer bir işçisi, vasıtayı kullanan kişi dahi işverence aynı şekilde görevlendirilmiştir. Kaza dönüş sırasında meydana gelmiş olup bir iş kazasıdır. İşverenin yolculuk için herhangi bir öneride bulunduğu, işçinin de bu öneriye aykırı davrandığı ileri sürülmemiştir. O halde işveren ilke olarak tazminatla sorumlu olup varsa miras bırakanın kusuru oranında sorumluluktan kurtulur. Mahkemece bu esaslara aykırı olarak yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. 9.H.D.05/04/1983, E.1983/374 K.1983/3094 ARAÇLARIN İŞ YERİNDEN SAYILMASI – İŞ KAZASININ TESPİTİ Davacının davalı şirketin işçisi olduğu, şirketin cam sehpalarını pazarladığı, olay günü, davalıya ait Halim’in yönetimindeki kamyonetin Tır kamyonuna arkadan çarpması sonucu yaralandığı anlaşılmaktadır. Olay, 506 sayılı Yasanın 11/A ( a-b-c ) maddelerine göre iş kazası olduğu açık ve belli iken mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan aynı Yasanın 5/2. maddesine göre araçlar da işyerinden sayılır. Davacı, 20.9.1997 tarihinde meydana gelen olayın iş kazası olduğunun tespitini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik inceleme ve araştırma sonucu ulaşılmıştır. O lay günü, pazarlamacılık yapan davacının davalıya ait Halim’in yönetimindeki kamyonetle Adana’dan dönerken Kartal Samandıra çıkışında önde gitmekte olan Tır kamyonuna arkadan çarpmak suretiyle davacının yaralandığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 11-A maddesidir. Anılan maddeye göre iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan, bedence ve ruhça arızaya uğratan olaydır. Öte yandan aynı Yasanın 5/2. maddesinde araçlarında işyerinden sayılacağı belirlenmiştir. Davalı işveren ile dinlenen davalı tanıkları, davacının kendi adına pazarlamacılık yaptığını, kamyonetin işveren tarafından emaneten verildiğini, kaza sonucu davalının 4.000.000 TL. tedavi 42 yardımını insani duygularla yaptığını, işverenin işçisi olmadığını kendi adına çalıştığını, davalı şirketin cam sehpalarını da bu arada pazarladığını ifade etmişlerdir. Dinlenen davacı tanıkları ise davacının davalı işveren yanında ücret + primle çalıştığını, Halim’in davalıya ait aracın şoförü olduğunu açıklamışlardır. Davalı şirket müdürü Hamza kazadan 20 gün önce alınan aracı davacıya kullanması için verdiğini, kendi şirketlerine ait faturaları kullanması için izin verdiklerini, davacının aracı Adana’ya götürdüğünü bilmediğini, tedavi yardımını iyilik olsun düşüncesi ile yaptıklarını, davacının kendi şirketlerinin işçisi olmadığını savunmuş ise de, yeni alınan bir kamyonetin bir kaza sonucu araç sahibine terettüp edecek sorum- luluğun ne olabileceğini, araç sahibinin düşünmesi ve kamyonetin kullanılmasından da bilgisi olması gerekir. İşverenin davacının Adana’ya gittiğinden haberim yoktu şeklindeki savunması inandırıcı bulunmamaktadır. TRAFİK - İŞ KAZASI İŞVERENİN, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HÜKÜMLERİNE UYUP UYMADIĞININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ Davalının, ölen sigortalının işvereni olarak, 506 Sayılı Yasa’nın 26/1. maddesine göre kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur. D avanın Yasal Dayanağı: 506 Sayılı Yasa’nın 10 ve 26. maddeleridir. Davacı Kurum, trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin işveren Malatya Pazarı Kuruyemiş A.Ş., karşı araç sürücüsü F.D. ve bu aracı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi B. Sigorta A.Ş.den rücuan tahsilini istemektedir. 506 sayılı Yasanın 4. maddesine göre, davalı M.P. Kuruyemiş A.Ş. ölen sigortalının işvereni olarak 506 Sayılı Yasa’nın 26/1. maddesine göre kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur. Davalı M.P.Kuruyemiş A.Ş.nin bu madde gereğince olayda kusurlu olup-olmadığının belirlenmesi ve belirlenen bu kusur üzerinden 10. madde sorumluluğunun tespit edilmesi gerekir. Mahkemece, işveren davalının 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesi kapsamında kusurluluğu belirlenmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 10.HD.03.05.2005, E.2005/1687-K.2005/4986 TRAFİK-İŞ KAZASI İŞVERENİN, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HÜKÜMLERİNE UYUP UYMADIĞININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ Davalının, ölen sigortalının işvereni olarak, 506 sayılı yasanın 26/1. maddesine göre kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur. D avanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleridir. Davacı Kurum, trafik-iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin işveren Malatya Pazarı Kuruyemiş A.Ş., karşı araç sürücüsü F.D. ve bu aracı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi B. Sigorta A.Ş.den rücuan tahsilini istemektedir. 506 sayılı Yasanın 4. maddesine göre, davalı M.P.Kuruyemiş A.Ş. ölen sigortalının işvereni olarak 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesine göre kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur. Davalı M.P.Kuruyemiş A.Ş.nin bu madde gereğince olayda kusurlu olup-olmadığının belirlenmesi ve belirlenen bu kusur üzerinden 10. madde sorumluluğunun tespit edilmesi gerekir. Mahkemece, işveren davalının 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesi kapsamında kusurluluğu belirlenmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 10.HD.03.05.2005, E.2005/1687-K.2005/4986 Dosyada bulunan müfettiş raporları, dinlenen davacı tanıkları ile davalı şirket müdürünün açıklamalarının değerlendirilmesinden, davacının davalı şirketin işçisi olduğu, şirketin cam sehpalarını pazarladığı, meydana gelen olayın, 506 sayılı Yasanın 11/A ( a-b-c ) maddelerine göre iş kazası olduğu açık ve belli iken mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 21.HD.27.05.2002, E.2002/3230 K.2002/4964 43 MAKALE S. Yasin Bostancı ÇSGB / İSGGM iSG Uzman Yardımcısı İnşaat Mühendisi Kaza Üzerine Bir Eskiz İ Dünyamız gelişim evrelerinden birin- 44 de ve bir elinde kılıç bir elinde terazi daha evvel görülmemiş bir şiddetle kendi kurallarına tabi olanları ödüllendirirken uymayanları ise cezalandırmaktadır. Bu durumun farkında olan ülkemiz var gücüyle dünyanın bu baş döndürücü devinimine ayak uydurmak için uzun soluklu ve çetin bir kabuk değişimi çabasına girişti. Globalleşmenin yarattığı ve kendini her alanda gösteren üretim ve tüketim çılgınlığı bilhassa ekonomik ve sosyal konjonktürde ciddi bir biçimde değişime ve değişim meyline yol açtı. Dr. Alexis Carell’in “İnsanın kendi eliyle kurduğu bu yeni dünyada kaybolması” metaforuyla tarif bulmuştur. Ekonomik ve sosyal konjonktürün bu değişiminden biz de Türkiye olarak nasibimizi aldık ve neticede günümüz Türkiye’sinin en büyük problemlerinden biriyle “Göç” olgusuyla karşılaştık. Büyük halk kitlelerinin sınır tanımaz yer değiştirme eylemi kent Beklenmedik olay... Burda sözü geçen beklenirlik olgusuna sistemli çalışmalardan biriyle yaklaşalım. Büyük bir inşaat sektörü büyük bir sorun olan ‘kaza’ fenomenini doğurmuş ve Türkiye’yi bu fenomenle yüzleşmeye ve başa çıkmaya zorlamıştır. Bu konuda başarılı olduğumuzu söylemek zor ama yine de yeni çıkan 6331 Sayılı İSG Kanunu Türkiye Cumhuriyet’inin bu sorunu görmezden gelmediği anlamını taşıyor. Bu kanun kapsamında külli bir değişim amaçlayan Türkiye hem akademik hem de pratik adımlar atmakta. Kaza olgusu meydana gelmeden önce herhangi bir işaret vermeden olup biten bir şey midir??? İşte bu klasik soru iş sağlığı ve güvenliği literatürüne adını sıkça duyduğu- muz Herbert William Heinrich tarafından “Industrial Accident Prevention, A Scientific Approach “adlı eseriyle 1931 yılında sokulmuştur. Heinrich kazanın bir anda olup biten ne öncesinde ne de sonrasında kendisi hakkında yorum yapılamayan kısacası bilinemeyen bir şey olmadığını savunuyordu. Ona göre kaza geliyorum diyordu. İşte bugünkü yazımız da tam manasıyla bu akademik adımlara katkı sağlamak gayesinde… Dünyanın çehresini büsbütün değiştiren ve yepyeni toplumsal sınıf ve yapılar oluşturan ‘Sanayi Devrimi’nden günümüze uzandığımızda özellikle modernizm ve globalizm diye adlandırdığımız iki ana akımla karşılaşmaktayız. Kaba hatlarıyla ele almak gerekirse, modernizm eskiye ait kültürel birikimlerin reddi manasını taşırken globalizm ise eskiye dair ekonomik ve sosyal yapıların reddi manasına gelmektedir. nsanoğlu daha önce hiç bilmediği bu gibi akımların şekillendirdiği Bacon’ın deyimiyle bu Yeni Atlantis’i tanımaya çalışmakta. Ekonomik, sosyal ve kültürel dünyamız özellikle globalizm ve modernizmin getirmiş olduğu yeni dünya algısına ayak uydurmak için yeni bir biçim ve vizyon kazanma gayretinde. Sözü geçen alanlar kendi öz değişimini yapmakta ve kendini ortaya koyan bu değişim şaşırtıcı ve belirsiz bir biçimde diğer tüm alanlara da öyle veya böyle etki yapmakta. Bu etkinin büyüklüğü Edward N. Lorenz’in günümüz literatürüne sokmuş olduğu ‘Kelebek Etkisi’ kuramının da göz önünde bulundurulmasıyla daha doğru değerlendirilecektir. “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına neden olabilir” benzetimiyle değişimin boyutları büyüdükçe etkisinin de o oranda artacağına dair güçlü bir fikir sunmakta. ne mani olmuş ve İSG yönünden zaten zor olan sektörü içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Kaza İş kazalarının dünya literatüründe birden çok tanımı bulunmaktadır. Bunlardan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından iş kazası “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olaydır” şeklinde tanımlanmıştır(ILO, 1983). dediğimiz yerleşim yapılarına yönelmiş ve bu yapılarda çözülmesi güç yeni birtakım sorunlar doğurmuştur. Göç eylemi sonuçlarının birden çok perspektiften görülümü gerekli ise de biz bu yazıda hem konusal hem de hacimsel limitler sebebiyle ‘İnşaat Sektörü’ üzerine yoğunlaşmaya çalışacağız. Göç dalgasının temel ihtiyaçlarından olan barınma ihtiyacının karşılanması Türkiye’nin son yıllardaki birincil amaçlarından olmuştur. Kentleşme yoğunluğunun artmasının doğal bir sonucu olarak inşaat sektörü de görülmemiş bir hızla büyümüş ve gelişmiştir. Yılın birinci çeyreğinde inşaat sektöründeki büyümenin yüzde 5,9’a ulaşması bu gelişimin devam edeceğine işaret etmektedir. Buna karşın, inşaat sektörü tüm sektörler arasında ölümlü iş kazalarında başı çekmektedir. Buna ek olarak sektördeki bu ani ve sert değişim sektörün kendi içinde dengelenmesi- Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ise iş kazaları “önceden planlanmamış çoğu zaman, kişisel yaralanmalara, makinelerin, araç ve gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olaydır” olarak tanımlanmıştır. Ünlü Heinrich Üçgeni 1929 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, sosyal sigorta uygulaması içinde iş kazalarını, insanların kazanma gücünü engellemesi ölçütüne dayandırmış ve bunları sakatlığa yol açan olaylar olarak ifade etmiştir. Ve en güncel şekliyle 6331 sayılı İSG kanunu tarafından, “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olay” olarak nitelendirilmiştir. Kazanın Doğası (Scientia Potestas Est) Bilgi Kudrettir Francis Bacon… Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yukarıda bahsi geçen ifadeyle kaza fenomenine ilişkin yakıcı bir yaklaşımda bulunmuştur.. Figure 1 Accident (Kaza) Figure 2 Near Miss (Ramak Kala) İş Kazası (Accident): İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olayı Ramak Kala Olay (Near Miss): İşyerinde meydana gelen; çalışan, işyeri ya da iş ekipmanını zarara uğratma potansiyeli olduğu halde zarara uğratmayan olayı 45 Heinrich, 20. Asrın ilk çeyreğinde bu fikri öne sürerken muhtemeldir ki 21. Asrın başlarında iş güvenliği fenomeninin çok daha anlaşılır olmasını umuyordu. Hâlbuki birçok ülkedeki hal-i hazır kaotik bir rüyadan farksız. “The Knight’s Dream”, 1655, by Antonio de Pereda Heinrich, ramak kala olaylar ve küçük sıyrıklarla atlatılan olaylar, gözlemlendir incelenir ve umursanarak değişime gidilirse, büyük kazalar da önlenir, diyordu. İş sahası sağlık ve güvenlik gözlemi kavramı bugün bizlere aşina olan bir terimi “Risk Değerlendirmesini” ortaya çıkarmıştır. Risk Değerlendirmesi Risk değerlendirmesi: 6331 sayılı İSG kanununda “İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları olarak” nitelendirilmekte. HSE risk değerlendirmesinin 5 adımda gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyor: 1. Tehlikeleri Belirle 2. Kim nasıl zarar görebilir? (Tehlikenin hedef aldığı kitle) 3. Riskleri belirle ve önlemleri al 4. Bulguları topla ve uygula 5. Değerlendirmeni gözden geçir ve gerektiğinde güncelle 46 İnşaat çalışma iskeleleri için bir risk değerlendirmesi prototipi Sektörler arasında inşaat sektörünün kaza sayısında değil ama ölümlü kaza sayısında başı çektiği hepimizce malum. Ve bu ölümlü kazaların çok büyük bir kısmı yüksekten düşme, yüksekten düşme kazalarının da büyük kısmı iskeleden düşme şeklinde meydana gelmektedir. Bu sebepten dolayı iskelede çalışmaya yönelik bir risk değerlendirmesi prototipi oluşturmayı gerekli gördüm. Yanda gösterdiğimiz bu liste daha da uzatılabilir ama sıraladığım bu on maddey ile konunun anlaşılabileceğini umuyorum. Kazasız günler dilerim… 47 KAZA ANALİZİ Mansur Ziya KOÇ İş Güvenliği Koordinatörü Makina Mühendisi / ISG Uzmanı İSG Tedbiri Yoksa, HAYAT YANAR İşçi Yanmasın, Uzman Yanmasın, İşveren Yanmasın, Ocaklar Yanmasın, TÜRKİYE YANMASIN İstatistiki Bilgiler: Kazanın Olduğu Sektör: iNŞAAT Kaza Tarihi: 02.08.2013 Kaza Günü: Cuma Kaza Saati: 17:20 Kazalının Yaşı: 30 Kazalının Cinsiyeti: Erkek İşe Giriş Tarihi: 08.06.2013 Kazalını İş Tanımı: Alçı İşleri Kaza Sonucu: Ölüm Kazanın Nedenleri: 1- Acil eylem planları olmasına rağmen çalışanlara aktarılmaması 2- Çalışanların yangına müdahalede edecek bilgi ve beceriye sahip olamamaları. 3- Tahliye tatbikatlarının yapılmaması 4-Tehlikeli işler izin formu olmaması veya çalıştırılmaması. 5-İşyerinde yeteri kadar yangın söndürme cihazı bulunmaması. 6-Yanmaz battaniye bulunmaması. 7-Soyunma odasında dışarı acılan pencere bulunmaması Uzmanın Önerileri: Kaza Öyküsü: Straforun ani tutuşması ve yangının büyümesi üzerine panikleyen çalışanlar söndürebilecekleri yangını müdahale etmeden olay mahallini terk ederler. Büyüyen yangın ve ortama yayılan dumanlar soyunma odasına ulaşarak giyinmekte olan Adem Yavuz’un zehirlenmesine ve ölümüne neden olur. İnşaat alanında alçıpen işleri yapan çalışan iş bitiminde soyunma odasına gider. Bu arada çalışanlar Oksi LPG kaynak makinesi ile kaynak yapmaktadırlar. Kaynak işlemleri sırasında sıçrayan kıvılcımlar izolasyon malzemesi olarak kullanılan strafora ulaşır ve straforun yanmasına neden olur. Straforun ani tutuşması ve yangının büyümesi üzerine panikleyen çalışanlar söndürebilecekleri yangını müdahale etmeden olay mahallini terk ederler. Büyüyen yangın ve ortama yayılan dumanlar soyunma odasına ulaşarak giyinmekte olan Âdem Yavuz’un zehirlenmesine ve ölümüne neden olur. 1- Yangın çıkması muhtemel alanlarda çalışmaya başlamadan önce yetkililer bilgilendirilmeli ve tehlikeli işler izin formu doldurulmalı. 2-Yetkili tarafından güvelik önlemleri alınmalı. Çalışanlar belirlenmeli. Yapılacak işle ilgili eğitim verilmeli, muhtemel tehlikeler anlatılmalı. 3-Yangın çıkması muhtemel alanlarda yeterli sayıda yangın söndürme cihazı bulundurulmalı. 4-Kıvılcım sıçramasını önlemek için yanmaz battaniye bulundurulmalı. 5-Yangın konusunda bilgilendirme yapılması için uyarı ve ikaz tabelası asılmalı. 6-Soyunma odaları çıkışlara yakın ve havadar olmalı. 7-Yılda en az iki defa tahliye tatbikatı yapılmalı. 49 MAKALE Tevfik Paçacı Kariyer Akademi İSG Eğ. Mrk. Sorumlu Müdürü E. İş Başmüfettişi ? Nedir Bu İşletmeler verimliliklerini arttırmak için ekipman, malzeme ve işgücünden en iyi şekilde faydalanmak zorundadırlar. Düzensiz, dağınık, kirli, yağlı çalışma ortamlarında ve makinelerde kayıplar artar ve verim giderek azalır. Örnek vermek gerekirse; Çalışma ortamındaki düzensizlikten kaynaklanan aramalar ve zaman kayıpları, kirliliğin sebep olduğu ekipman arızaları, arızaların ve kirliliğin sebep olduğu kalite kayıpları, çalışma ortamındaki iş güvenliği risklerinden dolayı ortaya çıkan iş kazaları kayıpların başında gelenlerdir. T üm bu kayıpların yaşandığı işletmelerde ise çalışma ortamında ve makinelerde sorunlar tespit edilemez sonuç olarak da işgücü kayıpları kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkar. Ülkemizde işyerlerinin birçoğu kurumsal yapıya ulaşmamış olması, bir gün bu malzeme işimize yarar psikolojisi işyerlerini atık malzemeler deposu haline çevirmektedir. Denetimlerde özellikle kazan daireleri atık malzemelerin depolandığı alanlar olarak görülmektedir. Bu malzemelerin ayıklanması ve tehlikeli ortam dışına çıkarılması istendiğinde ise verilen cevap genellikle “bu malzemeler patrona aittir, onlara dokunamayız!” cevabı gelmektedir. Zaman zaman işverenlerin evlerindeki atık malzemelerinde işyerinde depolandığı görülmektedir. İşyerleri alanların tanımlanarak çalışmalara başlanması gerekir. Sorunlar, normal ve anormal durumların tanımlandığı, iş güvenliği risklerine karşı tedbirlerin alındığı ve tüm bunların çalışanlara öğretildiği, düzenli ve temiz işletmelerde daha kolaylıkla tespit edilebilir. Bu tür işletmelerde ortaya çıkan sorunlar, herkes tarafından, kolaylıkla ve derhal fark edilebilir, çalışanlar 50 dikkatlerini ve çabalarını sorun aramaya değil sorun çözmeye yoğunlaştırır, istenen malzemeye, ihtiyaç duyulduğunda, gereken miktar ve kalitede, kolaylıkla ve hızlı bir şekilde ulaşılabilir, aramalar olmaz, iş kazası sayısı sıfıra indirilmiştir, kimse kirliliğe ve dağınıklığa sebep olmaz, ama kirlilik ve dağınıklığı tespit ettiğinde derhal gerekli düzeltici faaliyeti başlatır, sorunlar ortaya çıkmadan önlendiğinden kayıplar son derece azalmıştır ve işyeri, müşterilere gururla gösterilebilecek bir görünümdedir. İşyeri Organizasyonu, Endüstriyel Tertip, Düzen ve Temizlik Kuruluşlarda kontrolün sağlanamaması, çalışanların malzeme ve araç-gereç arama ile vakit kaybetmeleri, eksik ya da fazla hammadde siparişlerinin verilmesi, iş kazalarının meydana gelmesi ve fabrika alanının etkin kullanılamaması işyeri düzensizliğinin neden olduğu kayıplardan sadece birkaçıdır. Kuruluşlar, daha tertipli, daha düzenli ve daha temiz iş alanları yaratarak; maliyetlerini azaltabilir, verimliliklerini arttırabilir, kayıp ve israfı en aza indirebilir, iş güvenliği ve motivasyonu arttırabilirler. 5S Beş aşamadan oluşan, adını Japonca beş kelimenin baş harflerinden alan bir işyeri organizasyonu yöntemidir. Endüstriyel tertip, düzen ve temizliğin kuruluş içerisinde sistematik bir şekilde uygulamaya alınması, yönetilmesi ve sürekliliğin sağlanmasında “5S” uygulaması en etkili araçtır. “5S” uygulaması işyeri ortamının iyileştirilmesinde birinci adım olmalıdır. “5S” sadece bir temizlik faaliyeti değildir. İşyeri kontrolünün arttırılması, verimliliğin yükselmesi ve kayıpların önlenmesi için uygulanan basit ve etkili bir yöntemdir. “5S” kuruluşlarda yapılan sürekli iyileştirme çalışmalarını destekler ve bu çalışmalara temel oluşturur. 5S metodolojisi çalışanların bilinçlenmesini sağlayarak, yukarıda bahsettiğimiz kazanımları elde etmiş ve sürekli iyileştirmeye açık bir sisteme sahip işletmeler oluşturmayı hedefler. 5S iş güvenliği, kalite, verimlilik, makine performansı, stok kontrolü, çalışanların katılımı ve motivasyonuna büyük katkılarda bulunan basit ve kolay uygulanabilen, çalışanlara uygulatılan değil, bizzat çalışanlar tarafından uygulanan bir sistemdir. 5S çalışanlara keyifli ve güvenli çalışma koşulları sağlar, işyerine “ait olma” duygusunu hissettirir , “benim saham, benim makinam ve benim fabrikam” bilincini aşılar ve ekip çalışmasını geliştirir. İsmini sistemi oluşturan 5 adımın japonca baş harflerinden alan 5S metodolojisi kendi kendini yöneten sihirli bir sistem değildir, etkili olabilmesi için şirketteki herkesin tekrar tekrar bu sistemi uygulaması gereklidir. Uygulamada istenen başarının elde edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için şirketin üst yönetiminden operatör seviyesine kadar herkesin metodolojiye inancı ve desteği şarttır. Kısaca 5S, “gerekenlerin tarif edildikleri yerde, temiz ve kullanıma hazır olması” demektir. Şimdi gelelim bu metodun pozitif ve negatif yanlarına. Tahmin edeceğiniz gibi birçok pozitif ifade bulmak oldukça mümkün onun için önce negatif yanını özetleyelim. 5S ‘İn Negatif ve Zor Yanları - Eğer şirketiniz sorunlar ile uğraşmaya hazır değil veya çekiniyor ise 5S ortalığı karıştırabilir. - Çalışanlar verimli veya verimsiz ama kendilerine göre rahat edebildikleri bir ortamı yaratırlar. 5S çalışması bu ortamı tehdit edecek, onu değiştirmek isteyeceği için kuvvetli bir direnç ile karşılaşacaktır. Doğal olarak ortam bir miktar gerginleşebilir. - 5S çabuk olmayabilir, yıllar içinde yaratılmış olan karmaşayı bir anda yok edemeyebilirsiniz, bütün şirketi elden geçireceğinizi unutmayın. - Girişimin yönetim tarafından 5S’ den Önce mutlaka desteklenmesi gerekir aksi takdirde tekrar eskiye dönülür ve bu da moral kaybına sebep olur. Organizasyonlar İçerisinde 5S Neden Tercih Edilir? • Çalışma ortamında farkedilmeyen israf gün yüzüne çıkmış olur. • Araç ve gereçler ile kullanılan malzeme üstünde bir kontrol mekanizması geliştirilmiş olunur. • Organizasyon içerisinde bulunan herkesin katılması tüm çalışanların moralini arttırır. • Çalışanların bir takım ruhu içerisinde çalışmasını sağlar. • Organizasyon içerisindeki kaliteyi arttırırken gereksiz harcamanın azalmasını sağlar. • İş güvenliğini arttırır. • Birim zamanda yapılan üretim miktarı artar. 5S’ den Sonra Hiç kimse tozlu, kötü kokan, düzensiz bir yer de çalışmak istemez temiz, ışıl ışıl bir yerde herkes keyif duyar. İşte 5S, Japonların ortalığı düzenli tutabilmek için önerdiği bir metodolojidir. Bu sayede hem malzeme hem de zaman israfının azalacağını varsayan bu metodun temel felsefesi, karışık ve kirli bir ortamın bir çok israfın kaynağı olduğu (arayıp bulma, fazla malzeme, fazla alan kullanımı, gereksiz hareket …) ve bu tür bir ortamın hata veya kusuru gizlediği, iyileştirme fırsatını yok ettiğidir. O halde bu ortam yok edilmeli onun yerine “düzen” hâkim olmalıdır. 51 5S’in Aşamaları Nelerdir? 1) Ayıklama, Toparlama – Seiri İlk aşama olan ayıklama aşamasında, çalışma ortamında bulunan gereksiz ve direkt olarak gerekli olmayan malzeme ve ekipmanların çalışma bölgesinden mümkün olduğunca uzağa yerleştirmek. 5 aşamadan oluşmaktadır. Bunlar: Seiri: Gereksiz, kullanılmayan malzeme / eşya / alet vb şeylerin ayıklanması Seiton: Malzemeler için en güvenli ve en etkin yerlerin belirlenip düzenlenmesi İlk aşamanın diğer bir önemi ise diğer aşamalara önemli bir temel oluşturmaktadır. Bu yüzden de ilk aşama çok düzgün bir şekilde yapılmalıdır. Bu ilk aşama sonucunda çalışanlar arasındaki şikayet oranı düşecek ve verimlilik ile kalitede de artış görülecektir.Özellikle dar bir alanda çalışma yapılıyorsa bu aşama daha da büyük bir önem kazanacaktır. Seiso: 5S alanının temizlenmesi Seiketsu: İlk 3 adımda elde edilen koşulların standartlaştırılması Shitsuke: Eğitim ve disiplin. 5S alanında tanımlanan standartların alışkanlık haline getirilmesi, çalışanların 5S düşünce tarzını her yerde kullanmaları Yapılmadığı Taktirde Karşılaşılan Sorunlar: • Çalışma alanında bulunan herşey içiçe girmeye başlar; bu da işi zorlaştırır. İngilizce Sort Set in Order / Straighten Shine / Sweep Standardize Sustain / Self - discipline Türkçe Sınıflandır Sırala / Düzenle Sil / Temizle Standartlaştır Sahiplen / Sistemi Koru SEİRİ TOPARLAMA • Bakıma harcanan ödemelerde yükselme görülür. • Sürecin içerisinde bulunan işlevsiz malzemeler akışın zorluk seviyesini arttıracaktır. • İş güvenliği sorunları ortaya çıkacaktır. • Malzemelerin içiçe girmesi ve bu yüzden de bulunamaması sonucunda tekrar malzeme alımı yapılacaktır. SEİSO TEMİZLİK SEİTON DÜZEN • Karmaşıklık zaman israfını beraberinde getirir. • İşyerindeki moralin düşmesine neden olacaktır. SEİKETSU STANDARTLAŞTIRMA SHİTSUKE DİSİPLİN Ayıklama İşlemi Yapılırken Sorulması Gereken Sorular: • İş alanında bulunan gereksiz malzeme ve araç gereç bulunuyor mu? • Malzemeler ortalıkta düzensiz bir şekilde mi bırakılıyor? ADIMLAR 52 • Yere bırakılmış el aleti veya teçhizat var mı? • Malzemelerin hepsinin sınıflandırılması, depolanması ve etiketlenmesi yapıldı mı? • Her türlü araç ve gerecin planlamaya uygun şekilde yerlerine konulmuş mu? Gereksiz nesneleri çalışma ortamından uzaklaştırmalısınız. Çalışma alanınızda bulunan ama işinizi yapmanıza bir katkısı olmayan nesneleri işaretlemeli ve çevrenizden uzaklaştırmalısınız, bunun için kullanılan en bilinen yöntem Kırmızı Etiket Yöntemidir. Metod: KIRMIZI Etiket Yöntemi • Hangi koşula uyan nesneleri Kırmızı Etiket ile işaretleyeceksiniz? Bir hafta (bir ay) içinde gerekmeyecek olanlar gibi bir kural koymalısınız, sonra aşağıdaki gibi nesnelere bu gözle bakmalısınız. • Fazla veya zamanı geçmiş malzeme kümeleri • Kısa zaman içinde kullanılmayacak ekipman • Zamanı geçmiş kağıt, form veya dosyalar • Efektif kullanılmayan dolap, çekmece, masa • Ne olduğu belirsiz, kutu, konteyner • Zamanı geçmiş poster, slogan, duyurular • Önce bu tür nesnelere birer Kırmızı Etiket yerleştirilir, sonra bunlar merkezi bir yerde toplanır ve tekrar sınıflandırılır. İleride kullanılmayacak olanlar imha edilir, diğerleri çalışma alanının dışında, tertipli bir şekilde depolanır. 2) Düzen – Seiton Herşeyin bir yeri olmalı, yerinde olmayanın bakınca anlaşılması gerekir. Etiket, renkli alan (örneğin kullanılan araçların yerleştirildiği pano veya masanın neresinde ne bulunacağına göre etiketlenmesi veya boyanması) gibi göze hitap eden teknikler ile “herhangi birinin” aranan şeyi bulabilmesi ve tekrar yerine koyabilmesi mümkün olmalıdır. Nesnelere kolay erişilebilmeli, operatörün fiziksel zorlanmasına sebep olmayacak şekilde yerleştirilmelidir. Düzen sağlanmaz ise, • İş verimi düşer • Aramadan dolayı zaman kaybı olur • İşgücü kaybı • Stok fazlalığı • İş güvenliği sorunları Düzenleme Yapılırken Sorulması Gereken Sorular • Nerede? • Bölge Tanımlaması • Alt Bölge Tanımlaması • Ne? • Raf Tanımı • Malzeme Tanımı • Ne Kadar? • Min Seviye Tanımı • Max Seviye Tanımı 3) Temizlik – Seiso Tüm makine ve teçhizatın temiz tutulmasını amaç edinen bir aşamadır. Ayrıca çalışanlar hataların oluşmasından önce çeşitli duygu organları ile bu olası hataları tespit edebilir. Önce bir alanın ne kadar temiz olması gerektiğine karar verin, sonra bu noktaya ulaşana kadar temizleyin. Bir temizlik kampanyası 5 adımdan oluşur: 1- Hedeflenen temizlik seviyesinin tespiti 2- Görevlendirme 3- Metodlara karar verme 4- Araçların temini 5- Takip, kontrol listeleri 3 hedefi vardır: Bütün çalışma alanlarını temiz, aydınlık bir hale getirmek ve çalışanların moralini yükseltmek İlk iki maddeyi sürekli gözden geçirmek ve canlı tutmak Kirliliğin temel kaynaklarını bulmak ve yok etmek. Temizlik yerine getirilmez ise; • Makina verimi düşer • İşçilerin moral seviyesi düşer • Bakım için daha fazla harcamaya neden olur • İş güvenliğini olumsuz etkiler • Yapılan ürünün kalitesi düşer 53 4) Standartlaştırma – Seiketsu Önceden saydığımız 3 aşamanın sürekli bir şekilde korunması için gerekli standartlar oluşturulmalıdır. En iyi pratikleri günlük hayatın bir parçası haline getirmelisiniz. Bu aşamanın amacı ulaşılan seviyenin sürekli olmasını temin edecek kurguyu oluşturmak ve bir sistematiğe kavuşturmaktır. 4 adımlık bir prosedür sürekli izlenmelidir: Planla: Kim neyi ne zaman yapacak ? Kaynakları Yarat: Yapılması gereken işlerde kullanılacak araç ve zamanı belirle. Uygula: Sınıflandırma, Sıralama ve Temizleme işlemlerini günlük hayatın içinde gerçekleştir. Denetle: Sonuçları izle, bir önceki ile kıyasla ve başa dön. Standartlaştırmanın Getireceği Yararlar: • Önceden saydığımız 3 aşamanın devamlılığını sağlar • Hataların daha belirgin bir şekilde görülmesini sağlar • Çeşitli ölçümler elde etmenizde yardımcı olur • Elinizde kontrol listesi bulunmasına olanak sağlar • İlerlemenin ölçümünü yaparak başarınızı ortaya koyar 5) Disiplin, Sahiplenme – Shitsuke Tamamlayıcı aşamadır. Tüm aşamaları bir arada tutmayı sağlar. Çalışanlar sürekli bir eğitim ile iyileştirmenin devamlılığını sağlar ve ödüllendirilirler. İyileştirmenin maksimum noktalara çekilmesi için çeşitli sloganların oluşmasını ve kampanyaların yapılmasını amaçlamaktadır. Bu aşama 5S’in en güç olanıdır. Sahiplenme aşaması 5S çalışmasının belki de en zor olanıdır. Çünkü insan doğasının değişime direnci ve her türlü sisteminde minimum enerji konumuna geçme eğilimi vardır. 5S aktif bir çalışma sonucunda başarılabilir, yeterli enerji harcanmaz ise eski duruma kolayca dönülebilir. • Olması muhtemel hata ve sorunlar olmadan önce tespit edilebilir. • Temiz bir ortam sayesinde makinelerin arızaları azalmış olur. • Çalışma ortamı optimum bir şekilde kullanılır. Bu aşamayı kolaylaştırmak için aşağıdakiler yapılabilir: • Eğitim • Takım ruhu oluşturma • Çalışanlara katılma • Kaynak oluşturma • Çalışanların düşüncelerine saygı gösterme ve göz önünde bulundurma • 5S çalışmalarına zaman ayırma • Ödüllendirme • Bu çalışmanın önemi her fırsatta anlatılmalı, örnekler ile (eskiden– şimdi) desteklenmeli, • Kontrol ve kıyaslama listeleri oluşturulmalı ve periyodik olarak kullanılmalı, • Sonuçlar herkes tarafından bilinmeli, sistem önerilere açık olmalı • Eski durum – istenmeyen durum olarak belirlenmeli ve çalışma boyunca geçilen safhalar görsel yöntemler ile belgelenmeli, göz önünde olmalı. Disiplinin Katacağı Katkılar: • İş yerinde motivasyon artışı • Sorumluluk seviyesinin artması • Özgüven artışı • Çalışanların kendilerinin de o işyeri için önemli olduğunu hissetmelerini sağlar. 5S’in Başarısında Yöneticinin Sorumlulukları 5S’in İşletmeye Sağladığı Yararlar • Güvenliği işyeri ortamı • Üretim akışı, süreci ve veriminin artışı • Kalite artışı • İşyerine tam manasıyla hakim olma 5S’in Müşteriye Sağladığı Yararlar • Ürünün zamanında müşteriye teslim edilmesi • Verimliliğin artması sonucunda daha fazla ürün ortaya çıkar, harcamalar azalır ve ürünün fiyatı düşer • Müşterinin talep ettiği ürün sayısını zamanında üretmek ve müşteriye ulaştırmak • Çevrim zamanının düşüşü C M Y CM MY CY CMY K 5S Felsefesinin Amaçları • Çalışma ortamının iyileştirilmesi • Takım ruhunun gelişmesi • Sıfır arıza • Sıfır hata • Sıfır kaza veya çok az seviyede tutma • Tüm çalışanların katılımını sağlama • Çalışanların işe karşı daha profesyonel bir şekilde bakmasını sağlama 5S Felsefesinin Avantajları • İş yerinde olabilecek kaza ve çalışanların yaralanmasını en alt seviyelere getirir. • Çalışanlar temiz bir ortamda daha etkili bir çalışma ve performans gösterirler. • Gereksiz zaman kaybı ortadan kalkmış olur. Kaynakça: Hatice İsak –Sunum, Sipo 5S Eğitim Notları, İSO-KATEK, Bilge Kalemi, Cengiz Pak makale, Endüstri Mühendisi El Kitabı, Mücahit Akbulut makale, 54 55 MAKALE Mert Dinçer Teknik Koordinatör 3M İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Endüstriyel Gürültü Koruyucu Tulumlar Hangi Kriterlere Göre Seçilir? Koruyucu tulumlar; maruz kalınan kimyasal maddenin özelliğine göre seçilmelidir. Bütün kimyasal maddelere uyum sağlayan tek bir tulum çeşidi yoktur. Uygun tulumların sızdırmazlık süreleri daima kontrol edilmelidir. Bu alanda kullanılan en yaygın koruyucu tulumlar, birleştirilmiş olefinden yapılır ve sade veya kaplanmıştır. Kaplanmamış tulumlar, düşük seviyeli ve tehlikesiz kimyasal korunma alanları için kullanılır. Yüksek seviyeler için ise; polietilen ile kaplanmış koruyucu tulumlar, laminasyonlar, polietilen kaplanmış olefinler ve çok çeşitli sızma ve yayılmadan korunma sağlayan ekzotik kopolimerlere kadar çeşitlilik gösterirler. Kaplanmış gramaj, istenilen kullanıma ve dayanıklılığa dayanarak 150-335 g/m2 arasında değişir. Gaz veya buhardan korunmak için mühürlenmiş dikiş yeri yapılır. Dayanıklı tulumlar için butil ve benzeri kimyasal dirençli polimerlerle kaplanmış naylon veya polyester alt tabakalar (zemin) kullanılır. Bunlar Koruyucu Tulum Seçim Kriterleri Koruyucu Tulumlar Nerelerde Kullanılır? Her türlü boyama, toz boya kaplama, yüzey hazırlama ve kumlama işlemlerinde; Zehirleyici döküntüler ve sanayi kazaları sonucu oluşan her türlü zararlı madde sızıntılarının temizlenmesi ve toplanmasında; İlaç ve ilaç ham maddelerinin üretim aşamalarında, ilaçlamada, aşı üretimi ve aşılamada; Temiz oda uygulamalarında, örneğin biyotıp araştırmalarında, sterlizasyon işlemlerinde ve entegre elektronik devrelerde; Zehirli ve paslandırıcı malzemelerin taşınması, kullanılması ve işlemden geçirilmesi sırasında döküntülerin temizlenmesi, sızıntılar ve taşlamalarda; Tehlikeli bakım işlerinde örneğin temizlik, basınçlı su ile temizlik, tankların ve boruların bakımı ve işaretlenmesinde; Yiyecek ve içeceklerin işlenmesi ve taşınması, yemek hazırlıkları, kurutma, paketleme, sarma işlemlerinde; Zirai kimyasalların ve gübrelerin hazırlanması, üretimi, paketlenmesi ve kullanımında, zirai ilaçlamada; Nükleer reaktörlerin bakım işlemlerinde, elektrik trafolarında, araştırma laboratuarlarında olağanüstü dökülme, saçılma, taşma olaylarında; Asbest tozunun bulunduğu ortamlarda, gemi söküm ve bakım işlerinde, kimyasal fabrikalarda, otomotiv conta ve fren balatası üretim işlemlerinde, koruyucu tulum kullanılır. mühürlenmiş, A seviyesinde, kendi bünyesinde solunum donatımı bulunan bazen de soğutma cihazına sahip giysilerdir. Bu tip tulumlar kullanıldıktan sonra, genelde temizlenir ve tekrar kullanılır. Daha hafif giysiler, benzer kimyasal korunma sağlarken, dayanıklı giysiler ağır işlerde kullanılır ve daha iyi bir dayanıklılık sağlarlar. Bu alanda bir kısmı ithal olmakla beraber yeni ürünler geliştirilmektedir. Gelişme segmanı, sınırlı kullanım için daha hafif materyaller yönündedir. Artan rahatlık ve giyme - çıkarma kolaylığı sağlayan gelişmiş özellikler düşük maliyetle birleşince daha fazla ilgi çeker. Bu yeni giysiler kimyasal koruyuculuk sahası için (bariyerli korunmanın önemli olduğu yerlerde olduğu gibi) yeni malzemelere kapılarını açabilir, fakat bunlar potansiyel sorunlar içerirler. Çoğu üreticiler sorumluluk sahibidir ve geniş denemeler yaparlar, ancak tulumların hızlı bir şekilde çoğalmaları, hangi tulumun en iyi olduğuna ve kullanım için hangisinin seçileceğine ait bir takım karışıklıklar ortaya çıkarmıştır. Sızma ve yayılma denemelerinin raporu tu- tulduğu halde, denemeler her zaman tamamlanmış ve mukayese edilebilir durumda olmayabilir. Zemin katman örneğin; son mamule büyük katkıda bulunur. Zemin katman değiştirilince sızma denemelerinin bir değeri kalmaz. Sürekli olarak kapsamlı denemeler yapılmalıdır. Bu işlemler zaman alır, pahalıdır. Bu nedenle koruyucu tulum seçiminde fiyat – performans dengesini iyi kurmak ve işe uygun ürünleri tercih etmek çok önemlidir. Özellikle çalışanlar, uzun süre üzerine giyerek çalışacakları koruyucu tulumların hava almasını ve terletmemesini isterler. Ancak gerçek şudur ki, konfor ne kadar artarsa, tulumların koruyuculuk özellikleri de bir o kadar azalmaktadır. İş güvenliği uzmanlarının bu dengeyi çok iyi ayarlamaları ve optimum korumayı sağlayacak ürünü seçmeleri gerekmektedir. İnsanın ilk sırt bölgesinden terlediği gerçeğinden yola çıkarak, riskin durumuna göre, arka panelin diğer bölgelere göre daha geçirgen ve hava almayı kolaylaştırıcı bir yapıda olması, çalışanların konforunu arttırmada fayda sağlayabilir. Koruyucu tulum seçiminde kullanabileceğiniz semboller ve ilgili standart numaralar yandaki tabloda verilmiştir. SMMMS Arka Panel Mikro Gözenekli Lamine Kumaş Tablo – Koruyucu Tulum Sembolleri 56 57 DRAEGER MAKALE Solunum SetleriNeden Vazgeçilmez? Endüstride zorlu operasyonlarda veya itfaiye ekipleri tarafından yangına müdahale edilirken, ortam havasında Oksijen düzeyinin hacimce yüzde 19’un altına düştüğü durumlarda, solunum güvenliğini garanti altına almak için, temiz hava tüplü solunum setlerinin kullanımı kaçınılmazdır. İnsan hayatını kurtarırken müdahale eden ekiplerin solunum güçlüğü çekmesinin yanı sıra sis/duman gibi görüş mesafesini kısıtlayan başka faktörler de devreye girmektedir. H ayat kurtarmak için olağanüstü bir çaba ile yapılan bu tip operasyonlarda, üst seviyede teknik performansın yanı sıra uygun maliyet ve ergonomi son derece önemlidir. İster endüstriyel amaçla ister yangına müdahale için kullanılıyor olsun, solunum setlerinin pek çok farklı uygulama ve zorlayıcı koşullar düşünülerek, kullanıcıların hareket şekillerine göre, insan vücut yapısına maksimum uyumu sağlayacak ve fiziksel hareketi sınırlamayacak şekilde tasarlanmış ve üretilmiş olması gerekmektedir. Bu unsurların yanı sıra hiç şüphesiz bu ürüne sahip olma ma- liyeti de seçim yaparken göz önünde bulundurulan en önemli faktördür. Solunum Cihazlarının 3 Temel Fonksiyonu: 1. Mevcut sıkıştırılmış havanın kullanımını optimize ederken, giyen kişinin solunum sistemini korumak , 2. Giyen kişinin tamamen işine konsantre olmasını sağlamak amacıyla, dikkati dağıtmadan, ergonomik yapısı sayesinde solunabilir havayı en güvenli şekilde kullanıcıya sağlamak 3. Kişisel güvenliği arttırmak, kullanıcıya gerekli bilgileri görüntüleme ve teknolojik seçenekleri bütünleştirmek. Global araştırmalar sonucunda toplanan kullanıcı talepleri, kullanımda ideal kombinasyonu oluşturmak için üreticilerin AR-GE çalışmalarına yön vermiştir. 1924 Yılından beri solunum seti tasarımı ve üretimi üzerine kapsamlı çalışmalar yapan Alman Draeger firması ürün geliştirme sorumluları, geleneksel tekniklerin yanı sıra, taşınan yükü daha 58 geniş bir alana yayabilmek amacıyla insan sırtına ait basınç haritalarını incelemiş ve anahtar niteliğindeki basınç noktalarını belirlemişlerdir. Ayrıca vücudun hareketi sırasında, askı takımının duruşu ve pozisyonunu nasıl koruduğu hareket analizi ile incelenmiş ve yıllar içerisinde solunum setlerine uygulanan modifikasyon, insan vücuduna en iyi uyumu sağlayacak şekle dönüştürülmüştür. Çok yönlü geliştirilen solunum sistemi, kolay bakım-onarım ve temizlik özellikleri ile, sahip olma maliyetlerinin düşmesine neden olmuştur. SOLUNUM SETLERİNİN KULLANIM AMAÇLARI VE KULLANIM ALANLARI En son teknoloji ile üretilen solunum setleri hafif, yüksek performanslı, çelik veya Karbon Fiber Kompozit silindirlerle ve solunum setleri ile uyumlu Akciğer İhtiyaç Valfi bağlantılı tam yüz maskeleri ile kullanılabilir. yaller kullanılmıştır. Yüksek sıcaklıklarda kullanıma uygun olan Draeger solunum setleri, itfaiye ekipleri için geliştirilen en hafif askı takımını içermektedir. Elektronik gösterge takılabilen bu askı takımlarında bulunan vatkalı omuz askıları ve yumuşatılmış bel kemerinin konumu, solunum setinin ağırlığını, vücudun denge merkezi ile aynı doğrultuda dağıtacak şekilde tasarlanmıştır. İtfaiye çalışanları için geliştirilen bu en son teknoloji ürünü solunum setleri; tam yüz maskeleri, haberleşme cihazları ve itfaiyeci kasklarıyla birlikte kullanım için uygun olacak şekilde üretilmiştir. İleri sıkıştırma kalıp tekniğiyle üretilen vücut destek sistemi, yüksek ısıya ve yıpranmaya karşı dayanıklıdır. Bu solunum setleri, modüler elektronik takip sistemi (telemetri) gibi en son teknoloji ürünü güvenlik sistemlerinin kullanımını mümkün kılmaktadır. Solunum setleri CE Belgeli, EN 137:2006 Tip 2 standardına uygundur. Askı takımları ile Akciğer İhtiyaç Valfi vasıtasıyla bağlanarak kullanılan tam yüz maskelerinin, çene ve yanak bölgelerine gelen herhangi bir sert yüzeyinin olmaması ve farklı yüz şekillerine optimum uyum sağlayacak şekilde üretilmiş olması gerekmektedir. Maske gövdesi ve iç maske, sızıntı ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde her yüze mükemmel şekilde oturmalıdır. Tüm yüz maske ebatları, maskeyi takan kişinin gözleri, vizör ortasında kalacak şekilde tasarlanmış ve optik düzeltme ile normal görüş alanına çok yakın bir görüş olanağı sağlayacak şekilde üretilmiş olmalıdır. Tam SOLUNUM SETLERİ yüz maskelerinin bağlantı seçeneğinin genişliği, ister baret ve solunum setleri ile isterse de kapalı devre solunum cihazları ile kullanım olsun, geniş bir kullanım yelpazesine hizmet etmeye olanak sağlar. Yeni tip tam yüz maskelerinde, kalan tüp basıncını ışıklı iç göstergede görme imkanı yaratan, seçimlik yeni bir uygulama mevcuttur. Operasyon sırasında stresi arttıran en önemli faktörlerden biri, diğer ekip üyeleri ile iletişim zorluğudur. Maske içine entegre edilen hoparlör veya mevcut konuşma diyaframları en basit çözümlerdir. İsteğe bağlı entegre bir seçenek olan “bas-konuş” (PTT), maskenin alt ya da yan kısmında kullanıcının kolayca erişilebileceği bir yerde olmalıdır. Yeni Dräger FPSCOM sistemi, standart telsiz iletişim sistemleriyle entegre kullanılabilir ve yüksek ses kalitesi ile solunum koruması açısından, farklı senaryolar için mükemmel iletişim imkanı sunar. ATEX / IEC Ex , EN 136 ve EN 137 standartlarına uygun olmalıdır. Telsiz bağlantısı olmadan çevre ile doğrudan iletişim sağlayan amfili sistem, temel telsiz iletişim sistemi ve amfili telsiz iletişim sistemi gibi alternatif iletişim sistemleri mevcuttur. Bir solunum koruma cihazı için asıl performans özelliği, bir olay anında onu kullanan personele sunmuş olduğu güvenirlik ve emniyet derecesidir. Mevcut tüp basıncı, kalan kullanım ömrü, yarı zaman alarmları ve otomatik tehlike sinyalleri gibi bilgiler tam elektronik Dräger Bodyguard sinyal ve ikaz birimi tarafından kullanıcının olası tehlikeli durumlara karşı uyarılması için hayati önem taşımaktadır. Bodyguard, Dräger PSS® Merlin telemetri izleme sisteminin kilit bileşenlerinden biridir. Tüm hayati veriler IR arayüzü üzerinden iletilir ve özel bir telemetri alıcısı ile Dräger PSS® Merlin giriş kontrol kartına aktarılır. Bu sistem, olay yöneticisinin, operasyon sırasında tüm gelişmelerden daima haberdar olmasını ve beklenmedik olumsuz gelişmeler karşısında hızlı müdahale imkanını sağlamaktadır. Özellikle endüstriyel uygulamalar için yüksek seviyede konfor ve dayanıklılık sunan, solunum setleri yeni tasarımında uygulanan sırt kısmındaki boşluk, askı takımının hafiflemesine neden olmuştur. Omuz askıları ve bel kemerinin konumu, solunum setinin ağırlığını, vücudun denge merkezi ile aynı doğrultuda dağıtacak şekilde tasarlanmıştır. Profesyonel olarak üretilen askı takımlarında; itfaiyecilerin günlük olarak karşılaştıkları yüksek yıpranma ve aşınmaya dayanıklı yeni tip mater- 59 UZMAN GÖRÜŞÜ KKD DOSYASI Betül Çavdar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü (İSGÜM) İSG Uzman Yardımcısı - Kimya Mühendisi Koruyucu kıyafet kullanımının tespitinde öncelikle aşağıdaki sorular cevaplanmalı eğer bu sorulara cevap EVET ise uygun koruyucu kıyafet seçimi yapılmalıdır: Koruyucu Kıyafetler Koruyucu kıyafetler, çalışanı kuvvetli ısıya, sıcak sıvı sıçramalarına, iş ekipmanlarının mekanik etkilerine, kesilmeye, tehlikeli kimyasallara ve radyasyona karşı korumak amacıyla kullanılan Kişisel Koruyucu Donanımlardır. Karşı karşıya kalınan risk çeşidine göre yelek, pantolon, ceket, tüm vücut kıyafeti olarak sınıflandırılabilir. • • • • Çalışan rahatsız edici toz veya kimyasala maruz kalıyor mu? Çalışan keskin yüzeylerde mi çalışıyor? Çalışan yüksek ısıya maruz kalıyor mu? Çalışan asit ya da diğer zararlı kimyasallarla mı çalışıyor? Buna göre ısıl işlemlerin yoğun olduğu, tehlikeli kimyasallarla çalışmaların yapıldığı ve keskin yüzeylerle çalışmalarda koruyucu kıyafet kullanımı gerekmektedir. Buna ek olarak yüksek görünürlüklü kıyafetlerin çalışanın pozisyonunun belirlenmesinin önemli olduğu sektörlerde (ör. İnşaat, maden) kullanımı yaygındır. Koruyucu kıyafet seçilirken temel olarak; • Seçilen koruyucunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanmış ve yürürlükte olan ‘Kişisel Koruyucu ve Donanım Yönetmeliği’ şartlarını sağlaması, özellikle CE işaretli ve Türkçe kullanım kılavuzuna sahip olması, • ‘Koruyucu kıyafetin KKD yönetmeliğindeki şartları sağlaması, • Yapılan işe uygun koruyucu kıyafet olması ve ürünün ilgili ürün standardında detaylandırılan şartları yerine getirmiş olması önemlidir. Bu gerekliliklerin bazıları yazının ilerleyen kısımlarında detaylandırılmıştır. Bu noktaların yanı sıra seçilecek koruyucu kıyafetin işe uygunluğu önem arz etmektedir. Bu noktada Kişisel Koruyucu ve Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik yol gösterici olarak takip edilerek ilgili yönetmeliğin EK-1’inde bulunan risk belirleme tablosu kullanılmalıdır. Koruyucu kıyafetlerin çeşidine göre karşılaması gereken ürün standartları aşağıda verilmiştir: TS EN ISO 11612 - Koruyucu Giyecekler – Isı ve Aleve Karşı Koruyucu Giyecek TS EN 343 -Koruyucu giyecekler – Yağmura karşı koruma TS EN 469 -İtfaiyeciler İçin Koruyucu Kıyafetler – Yangınla Mücadelede Kullanılan Koruyucu Giyecekler İçin Performans Kuralları TS EN 13034 -Sıvı Kimyasala Karşı Koruyucu Kıyafet TS EN 943 -1- Kimyasal Koruyucu Kıyafet Tip 1 ve Tip 2 TS EN 14605 + A1 - Koruyucu Giyecekler- Sıvı Kimyasal Maddelere Karşı-Vücudun Sadece Bir kısmına Koruma Sağlayanlar Dahil, Bağlantı Yerleri Sıvı Geçirmez (TİP 3) veya Sprey Geçirmez (Tip 4) Giyecekler için Performans Özellikleri, TS EN ISO 11611 - Kaynak ve İlgili İşlemlerde Kullanılan Koruyucu Giysiler TS EN ISO 105-B02 / Nisan 2001 - Tekstil - Renk Haslığı DeneyleriBölüm B02: Yapay Işığa Karşı Renk Haslığının Tayini- Ksenon Ark Soldurma Lambası TS EN 471:2003+A1:2007 - Profesyonel Kullanım için Yüksek Görülebilirlik Uyarısı olan Giyecek-Deney Metotları ve Özellikler Yukarıda belirtilen standartlara ek olarak koruyucu kıyafetlerin genel olarak sağlaması gereken şartlar ‘TS EN 340-Koruyucu Giyecekler Genel Özellikler’ standardında belirtilmiştir. Bu standartta koruyucu kıyafetlerin sağlaması gereken temel şartlar; • Temel Sağlık ve Ergonomi Kuralları • Beden Ölçüsü Gösterilişi • İşaretleme • İmalatçı Tarafından Sağlanan Bilgiler olmak üzere 4 kategoride incelenmektedir. Bir sonraki sayımızda “Solunum Koruyucular” ile devam edeceğiz. 60 61 KKD DOSYASI KKD DOSYASI Temel Sağlık ve Ergonomi Kuralları: Koruyucu kıyafetler zararsızlık yönünden incelendiğinde; a) Kullanıcının sağlığını veya hijyenini olumsuz yönde etkilememeli, b) Özellikle deri giyeceklerdeki krom VI muhtevası TS EN 340’deki kurallara uygun olmalı, c) Ciltle uzun süreli temas edebilecek bütün metal malzemelerin nikel emisyonu haftada 0,5 μg/cm2 den az olmalı, d) koruyucu giyeceklerde kullanılan malzemelerin pH değeri, 3,5’tan çok, 9,5’tan az olmalıdır. Deri giyecekler için deney metodu EN ISO 4045’e, diğer malzemeler içinse TS EN 1413’e uygun olmalıdır. EK (Bilgi İÇin): Beden ölçüsü gösterilişine dair örnekler Şekilde görülen ve koruyucu kıyafetin hangi tehlikeye karşı üretildiğini gösteren piktogramlar aşağıdaki gibi çeşitlenebilir: Giyecek takımı, ceket, iş gömleği ve pantolonlar için beden ölçüsü kısa gösteriliş örnekleri (ölçüler cm’dir) Bıçakla Kesilmeye Karşı Koruma Kimyasal Maddelere Karşı Koruma İyonize Radyasyona Karşı Koruma Aleve Karşı Koruma Soğuğa Karşı Koruma Yangınla Mücadele Tasarım yönünden incelendiğinde ise bir koruyucu kıyafet; a) Koruyucu giyeceklerin tasarımı, kullanıcı üzerinde doğru konumlandırılmalarını kolaylaştırmalı b) Koruyucu giyeceklerin tasarımında, özel standartta tanımlanmış olması şartıyla, vücudun herhangi bir parçasının kullanıcının beklenmeyen bir hareketiyle koruma dışı kalmamasına dikkat edilmeli, c) Uygulanabilir olduğu yerlerde, koruyucu giyecek tasarımında komple koruyucu bir giyecek takımı oluşturmak üzere giyilmesi gereken diğer koruyucu giyecek veya donanım parçalarının dikkate alınması gerekmektedir. Beden Ölçüsü Gösterilişi: Bir Koruyucu kıyafetin beden ölçüsü gösterilişi ise TS EN 340 Ek-D’de gösterildiği şekilde koruyucu kıyafetin üzerinde belirtilmelidir. Beden Ölçüsü Gösterilişine Dair Örnekler b) Mamul tipi, ticarî adı ve koduna ilişkin kısa gösteriliş, c) Beden ölçüsü gösterilişi, d) Özel standardın numarası (TS EN …. şeklinde), e) Uygulanabilir olduğunda piktogramlar ve performans seviyeleri. İşaretlemede aşağıdaki bilgiler yer almalıdır: Bir tehlike veya uygulamanın tip gösterilişi için, özel standarttaki işaretleme kurallarında belirtildiği gibi piktogram kullanılmalıdır. a) İmalâtçı veya yetkili temsilcisinin adı, ticarî markası veya diğer tanıtım araçları, Koruyucu kıyafetlere özgü örnek bir işaretleme yan tarafta gösterildiği gibidir: İşaretleme: 62 İmalatçı Tarafından Sağlanan Bilgiler: Koruyucu kıyafetler, en azından satışın yapılacağı ülkenin resmî dilinde yazılmış bir kullanım kılavuzu ile birlikte müşteriye sunulmalıdır. Bu kullanım kılavuzunda; a) İmalâtçı ve/veya yetkili temsilcisinin adı ve tam adresi. b) Tip onayı ve/veya kalite kontrolünü gerçekleştiren onaylanmış kuruluşun adı, tam adresi ve tanıtım numarası. c) Ürün standardın numarası ve yayım tarihi. d) Piktogramlar ve performans seviyesine ilişkin açıklamalar. Koruyucu giyeceklere uygulanmış olan deneylere ait kısa açıklamalar ve tercihen performans çizelgesi biçiminde karşılık gelen performans seviyesi listesi. e) Koruyucu giyeceklerin bütün kat- larındaki ana yapım malzemelerinin tamamı verilmelidir. f) Özel standartta verildiği gibi kullanım talimatları, g) İlgili olduğu durumda, aksesuarlara ve yedek parçalara yapılan atıflar, h) İlgili olduğu durumda taşımaya uygun ambalâj tipi. i) Geri dönüşün, güvenli imha ve bertaraf (hangisi uygunsa) işlemleri (mekanik olarak parçalama veya mamulün yakılması gibi) hakkında talimatlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü bünyesinde 2012 Aralık’ta faaliyete geçen test laboratuvarında Piyasa Gözetimi ve Denetimi sonucu uygunsuz görülen KKD’ler test edilmektedir. Laboratuvarımızda koruyucu kıyafet- Bunun yanı sıra kullanım kılavuzunun incelenmesi gereken durumlarda koruyucu kıyafetin etiketinin üzerinde işareti görülmektedir. lere aşınma direnci, delinme direnci, yırtılma direnci, renk haslığı ve sınırlandırılmış alev yayılımı testleri uygulanmaktadır. Elde edilen rakamsal / gözlemsel sonuçlar, uluslararası standartların gereksinimleri ile karşılaştırmalı olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Piyasa Gözetimi ve Denetimi dairesine raporlanmakta, gözle muayeneye göre uygunluğunun yanı sıra teknik açıdan da uygun kişisel koruyucu donanımların piyasada dolaşımı sağlanmaktadır. Özetleyecek olursak; bir koruyucu kıyafetin işyeri risk analizinin ardından işin gerekliliklerine göre seçilmesi, ilgili gerekliliklerin standarda uygunluğundan emin olunması, CE işaretine ve Türkçe Kullanım Kılavuzuna sahip olması gerekmektedir. Böylece kullanılan bu koruyucuların ilk etapta çalışanın sağlık ve güvenliğini uygun ölçüde koruduğundan emin olabiliriz. 63 DOSYA Yazar Adı / mail Fotoğrafçı Adı / mail Ekoteknik İSG Ekoteknik İSG İş İş Sağlığı SağlığıGüvenliği Güvenliğive veÇevre Çevre Dergisi Dergisi Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm İş Sağlığı İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm larca adım adım leri gelişme uzmanlarca etmek,, uzman takipetmek adımtakip adım leri gelişme zi kk, ,özel elere n makal yazıla erimizi söyleşillerimi özel söyleşi ulaşma lereulaşma makale yazılan rına iğiğive konularına çevre konula veçevre sağlığı k , kiş, iş güvenli okuma sağlığıgüvenl okuma için,, bilmekiçin haberle tüm dair eriribilmek haberl tüm dair olun abonee olun İSG’yee abon ekni Ekot kkİSG’y ekni Ekot ... n ... gelsin sinizee gelsi adresiniz inizadre Derg iniz Derg Yurtiçi Abonelik Bedeli (Yıllık) 40 TL TLŞubesi , 359 70305321 40 şa Abonelik Yurtiçi - Mithatpa KREDİ(Yıllık) No: YAPIBedeli Hesap 1 0707 7030532 , 359800728 şa ,Şubesi - Mithatpa 759 No: YAPI Hesap 353 0015 rket Şubesi Finansma K -KREDİ VAKIFBAN 0707 759 VAKIFBANK - Finansmarket Şubesi , 353 0015 800728 Adınız, Soyadınız: Adınız, Soyadınız: Firmanız, Göreviniz: Firmanız, Göreviniz: Adresiniz: Adresiniz: Telefonunuz, Faksınız: Telefonunuz, Faksınız: GSM: GSM:E-posta: E-posta: 64 64